Hissetmek, derinden hissetmek..
Nedendir bilmem, son zamanlarda hissetmenin ne kadar derin bir mesele olduğu ile ilgili bir düşünce oluştu kafamda..
Gözlerimizle algıladıklarımız, yani gördüklerimizin yanında ve onların
biraz dışında, kafamızda küçük bir resim halinde geçen bir başka dünya hatta
dünyalar vardır. Farklı dünyaları da görüyoruz ve duyuyoruz. Belki de hissedip
tadına bakıyoruz tüm bu varyasyonların. Hissetmek, gözlerin göremediğini görmek
ve kulakların işitemediğini duymaktır. Yaşam boyu edindiğimiz bilgilerin
toplamında bize “sanki böyle olacak” dedirten şeydir hissetmek. Taşıdığı derin
anlamıyla da, bir çok ironiyi beraberinde sürükler.
Mesela;
Herşey için artık çok geç olduğunu biliyorsundur ve “ya .... olsaydı” ya da
“acaba” ile başlayamazsın tekrardan. Çünkü, kaybetmişsindir artık. Kaybetmeyi
hissedersin...
Parmağına iğne batar, canın acır. Acıyı hissedersin..
Hastalanırsın, bitkin hissedersin..
Arkandan birinin yürüdüğünü hissedersin. Bilmene rağmen, ürkersin..
Hava çok soğuktur ve soğuktan bütün bedeninin titrediğini hissedersin..
Derdin vardır, konuşacak birini ararsın ama anlatacak kimsenin olmadığını
fark eder, kendini yalnız hissedersin..
Aşık olursun, aşık olduğun kişinin de sana karşı duygularının olduğunu
öğrenirsin. Mutlu hissedersin..
Tüm bunların dışında bir de “derinden” hissetmek diye bir şey vardır. İşte
öyle zamanlar da bütün renkler birdenbire siyah ve beyaz olur gözünde. Bazen
olmasını en çok istediğin bir şeyin gerçekleşmeyeceğini ya da olmasını asla
istemediğin bir şeyin olacağını hissedersin. Kafan karışır ve etrafa boş
gözlerle bakarsın. Boş konuşur, boş gülümsersin. Üzüldüğünü belli etmemek için
çaba sarf edersin. Binlerce soru oluşur kafanda, midene ağrılar girmeye başlar.
Ettiğin duanın kabul olmayışı seni derinden yaralar. Kimsenin seni anlamadığını
düşünürsün. Belki de anlar, bilemezsin. Sadece sen bunu tek başına yaşamak
zorundasındır. Hemen silip atamazsın kafandan seni üzen konuyu, bir kenarda
tutarsın. Zaman geçse de üzerinden, hiçbir zaman hafızandan silinmeyecektir. Ve
sen bundan eminsindir. İşte bunu çok iyi hissedersin...
Hissetmenin ne denli derin bir mesele olduğunu yazarken, kafamda
başka bir konu canlandı. “Biriyle birlikteyken, bir diğerini sevmek” ya da “
Birini severken, bir diğeri ile birlikte olabilmek”. “Aldatılmak” veya
“Aldatmak”. Başka bir konu desem de, yine hissetmekle alakalı bir durumdur.
Hatta hiç şüphesiz hissedilen en kötü şeylerden biridir. Bunun altında sebepler
arama. Çünkü, Eros’un o oku kalbe ne zaman ve nereden atacağını bilemezsin.
Ancak bir gerçek vardır ki, bir aşk bitmeden bir diğeri başlayamaz. O zaman
dürüst olacaksın!
Takdir edersiniz ki, konu derinleşmeye başladı. O zaman, daha önce okumuş
olduğum güzel bir hikaye ile bu haftaki yazımı sonlandırayım..
Her ne kadar saklamaya çalışılsa da, çok
uzakta olunsa da, bazı şeyler gerçekten de derinden hissedilebiliyor.
Hissetmek, bazen anın yarattığı bazen de karşındakinin hal ve tavırları ile
alakalı bir durumdur. Bazen ise, bildiklerinle hissettiklerin çok farklıdır...
Yağmuru hissetmek vardır, bir de sadece
yağmur da ıslanmak. Yağmuru hissedip, hislerinizin peşinden gitmeniz dileğiyle.
Herkese iyi hafta sonları...
Sevgilerimle,
Atiye Bıçak
0 yorum: