18.02.2013 Views

11. sınıf dil ve anlatım ders notları

11. sınıf dil ve anlatım ders notları

11. sınıf dil ve anlatım ders notları

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

I. ÜNİTE<br />

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI<br />

Bilgi alanının genişlemesiyle birlikte bilimde<br />

<strong>sınıf</strong>landırmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu<br />

<strong>sınıf</strong>landırmayla konuların birbirine bağlanması <strong>ve</strong><br />

anlaşılması kolaylaştırılmıştır.<br />

Edebiyatta gerçeklik: Somut olarak var olan bir<br />

durumun hiçbir müdahaleye uğramadan ifade<br />

e<strong>dil</strong>mesidir.<br />

Kurmaca: Bu ifadeye duygu <strong>ve</strong> hayallerin<br />

katılmasıdır.<br />

NOT: Dil günlük hayatta göndergesel işlevde<br />

kullanılır.<br />

Öğretici <strong>ve</strong> sanatsal metinler:<br />

� Öğretici metinlerde amaç, okuyucuya bilgi<br />

<strong>ve</strong>rmektir.<br />

� Sanatsal metinlerde amaç, yazarın<br />

okuyucuya kendi dünyasını yansıtmak<br />

istemesidir.<br />

� Öğretici metinlerde üslup kaygısı ön planda<br />

değildir.<br />

� Sanatsal metinlerde üslup ön plandadır.<br />

� Öğretici metinlerde <strong>dil</strong> göndergesel işlevde<br />

kullanılır.<br />

� Öğretici metinlerde kelimeler gerçeklik<br />

anlamında kullanılmıştır.<br />

� Sanatsal metinlerde ise kelimeler daha çok<br />

yan <strong>ve</strong> mecaz anlamlarında kullanılır.<br />

NOT: Edebi metinlerde <strong>dil</strong> şiirsel işlevde kullanılır<br />

Anlatmaya <strong>ve</strong> göstermeye bağlı metinlerin ortak<br />

yönleri:<br />

� Metinlerin yapısının zaman, mekân, olay<br />

örgüsü <strong>ve</strong> kişiler unsurları üzerine kurulması<br />

� Hem anlatmaya hem de göstermeye bağlı<br />

metinlerin birer edebi metin olması.<br />

METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI<br />

1. Sözlü <strong>anlatım</strong>:<br />

� Konferans<br />

� Açık oturum<br />

� Sempozyum<br />

� Forum<br />

� Münazara<br />

2. Yazılı <strong>anlatım</strong>:<br />

A) Öğretici metinler:<br />

� Mektup<br />

� Günlük<br />

� Anı<br />

� Biyografi<br />

� Gezi yazısı<br />

� Sohbet<br />

� Fıkra<br />

� Deneme<br />

� Eleştiri<br />

B) Sanatsal metinler:<br />

� Göstermeye bağlı metinler (tiyatro)<br />

� Anlatmaya bağlı metinler<br />

(fabl, masal, roman, hikâye)<br />

Metinler gruplandırılırken;<br />

� Gerçeklikle ilişkilerine,<br />

� Kullanılan <strong>dil</strong>in işlevine,<br />

� Yazılış amacına,<br />

� Kullanılan <strong>anlatım</strong> türüne bakılır.<br />

Öğretici metinlerin özellikleri:<br />

� Dilin daha çok göndergesel işlevde<br />

kullanılması<br />

� Hikâye öğelerine yer <strong>ve</strong>rilmesi<br />

� Kaynağını gerçek dünyadan alması<br />

� Anlatımın akıcı, duru, açık <strong>ve</strong> yalın olması<br />

� Kelimelerin gerçek anlamda kullanılması<br />

� Ağırlıklı olarak öyküleyici <strong>ve</strong> betimleyici<br />

<strong>anlatım</strong> türünün kullanılması.<br />

� Amacının bilgi <strong>ve</strong>rmek olması.<br />

Göstermeye bağlı metinlerin özellikleri:<br />

� Genellikle sahnede sergilenmek üzere<br />

yazılması<br />

� Amacının okuyanlara bilgi <strong>ve</strong>rmek olması<br />

� Monologlardan <strong>ve</strong> diyaloglardan oluşması<br />

� Kahramanlarının karakterlerinin parantez<br />

içinde <strong>ve</strong>rilen açıklamalar ile belirtilmesi<br />

1. MEKTUP<br />

II. ÜNİTE<br />

ÖĞRETİCİ METİNLER<br />

Uzakta bulunan herhangi dosta, arkadaşa<br />

gönderilen ya da kamu kuruluşları arasında<br />

haberleşmeyi sağlayan bir yazı türüdür.<br />

Mektuplarda <strong>dil</strong>ek <strong>ve</strong> arzu bildiren duygu <strong>ve</strong><br />

düşüncelere yer <strong>ve</strong>rilir.<br />

1


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Mektupta kullanılacak <strong>anlatım</strong>, bunu okuyacak<br />

kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır. Arkadaşa<br />

yazılacak bir mektupta kullanılacak <strong>dil</strong>, büyüğe<br />

yazılacak mektuptaki <strong>dil</strong>den elbette farklı<br />

olmalıdır.<br />

Edebiyatımızda mektup türü, Tanzimat Edebiyatı<br />

döneminde gelişmeye başlar. Özellikle Abdülhak<br />

Hamit TARHAN ile Namık Kemal'in birbirlerine<br />

yazdıkları mektuplar, bu gelişmenin önemli <strong>ve</strong> tipik<br />

örnekleridir. Bilim, edebiyat <strong>ve</strong> siyaset adamlarının<br />

mektupları, ayrıca çağının özelliklerini yansıttığı<br />

için, birer "belge" niteliği de taşırlar.<br />

Mektuplar, dört grupta <strong>sınıf</strong>lanmaktadır:<br />

1. Özel Mektuplar<br />

2. Edebî Mektuplar<br />

3. Resmî <strong>ve</strong> İş Mektupları<br />

4. Açık Mektuplar<br />

1. Özel Mektuplar<br />

Akraba <strong>ve</strong> dost gibi yakın çevredeki insanlara<br />

yazılan mektup çeşididir. Bu tür mektuplarda doğal<br />

<strong>ve</strong> samimi <strong>anlatım</strong> ön plândadır. Sanatçı <strong>ve</strong><br />

edebiyatçıların, daha çok genel konular üzerinde<br />

yazdıkları özel mektuplara "edebî mektup" da<br />

denmektedir.<br />

Özel mektupları yazarken dikkat e<strong>dil</strong>ecek<br />

özellikler şunlardır:<br />

a. Mektup yazılacak kâğıt, şekil yönünden düzenli<br />

<strong>ve</strong> temiz olmalıdır.<br />

b. Mektup, mürekkepli ya da tükenmez siyah renkli<br />

kalemle yazılmalıdır.<br />

c. Mektubun sağ üst köşesine "tarih", yanına da<br />

yazıldığı "yerin adı" konmalıdır.<br />

d. Mektubu göndereceğimiz kişinin genel<br />

özelliklerine göre (yaşı, kültür düzeyi, yakınlık<br />

derecesi vb.) "hitap cümlesi" bulunmalıdır.<br />

e. Mektubun sağ alt köşesine "ad-soyad" yazılmalı<br />

<strong>ve</strong> "imza" atılmalıdır.<br />

f. Mektubun sol alt köşesine "adres" yazılmalıdır.<br />

2. Edebî Mektuplar:<br />

Edebî mektuplar; yazarları, içerikleri <strong>ve</strong> ifade<br />

şekilleri ile özel mektuplar içinde ayrı yer tutar <strong>ve</strong><br />

ayrı şekilde ele alınırlar. Edebî mektuplarda,<br />

mektubun yazıldığı dönemin edebiyat <strong>ve</strong> düşünce<br />

olayları yer alır. Yazar, karşısındakine öğüt <strong>ve</strong>rir,<br />

yol gösterir. Eski dönemlerde, bu tür kişisel edebî<br />

mektuplar, "Mektûbât = Mektuplar" adı altında<br />

toplanır <strong>ve</strong> geniş kitlelerin de okuyabilmesi için<br />

yayımlanırdı.<br />

Düşünce <strong>ve</strong> edebiyat alanındaki görüşleri<br />

sergilemeleri bakımından mektupları yayımlanan<br />

yazar <strong>ve</strong> şairlerimizden bazıları şunlardır:<br />

Ali Şir Nevaî (XV. yy.)<br />

Kınalızade Ali (XVI. Yy.)<br />

Veysî (XVII. yy.)<br />

Ragıp Paşa (XVIII. yy.)<br />

Namık Kemal (XIX. yy.)<br />

Ahmet Hamdi Tanpınar (XX. yy.)<br />

NOT: Ayrıca mektup tarzında eleştiri,<br />

seyahatname, roman, hikâye, şiir gibi yazılı<br />

kompozisyon türlerinin (edebî türler) de yazıldığı<br />

görülmektedir.<br />

3. Resmî <strong>ve</strong> İş Mektupları:<br />

a. Resmî Mektuplar:<br />

Resmî dairelerin <strong>ve</strong> tüzel kişilik taşıyan kuruluşların<br />

birbirlerine yazdıkları resmî yazılarla; bunların,<br />

vatandaşların başvurularına <strong>ve</strong>rdikleri yazılı<br />

cevaplara denir. İş mektuplarına benzerler.<br />

Bu mektupların hitap başlığı, yazılan dairenin ya da<br />

tüzel kişilik sahibi kuruluşun kanun <strong>ve</strong> tüzüklerdeki<br />

tam adıdır.<br />

Bu mektuplarda tarih ile birlikte mektubun sıra<br />

numarası <strong>ve</strong> konusu belirtilir. Mektup, cevap<br />

mahiyetinde ise "ilgi" hanesine cevabı olduğu<br />

mektubun sayı <strong>ve</strong> tarihi, "konu" hanesine de kısaca<br />

amaç yazılır. Bu yapıldıktan sonra iki ya da üç satır<br />

aralığı bırakılarak mektup yazılır.<br />

Resmî mektuplarda açık, kesin, anlaşılır bir <strong>dil</strong><br />

kullanılır. Mektubun sonu, alt makama yazılıyorsa<br />

"... rica ederim.", üst makama yazılıyorsa "... arz<br />

ederim." şeklinde biter.<br />

Mektup metninin sağ altında ise mektubu yazanın<br />

makamı, adı <strong>ve</strong> soyadı ile imzası bulunur.<br />

b. İş Mektupları:<br />

Özel kişilerle iş kurumları <strong>ve</strong> iş kurumlarının kendi<br />

arasında, işle ilgili olarak yazılan mektuplara denir.<br />

Bu mektuplarda konusu ne olursa olsun bir iş ya da<br />

hizmet söz konusudur. Bu bir sipariş, satış, şikâyet,<br />

borç alıp <strong>ve</strong>rme isteği, tavsiye ya da bilgi isteme<br />

olabilir. İş mektuplarını, konularına göre altı başlık<br />

altında inceleyebiliriz:<br />

� Sipariş mektupları<br />

� Satış mektupları<br />

� Şikâyet mektupları<br />

� Alacak mektupları<br />

� Tavsiye mektupları<br />

� Başvuru mektupları vb.<br />

2


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

İş mektuplarına, kendisine mektup yazılan kişi ya<br />

da kurumun ad <strong>ve</strong> adresi ile başlanır. Kâğıdın sağ<br />

tarafına tarih yazılır. Adres <strong>ve</strong> tarihten sonra uygun<br />

bir aralık bırakılır, paragraf yapılarak doğrudan<br />

istek yazılır. Son bölüme saygı ifade eden bir söz<br />

eklenerek mektup bitirilir. Mektup metninin sağ<br />

altında mektubu yazanın adı <strong>ve</strong> soyadı ile imzası<br />

yer alır.<br />

İş mektuplarında şekil birliğini sağlamak için, son<br />

zamanlarda satır başı yapılmamakta, satır başları,<br />

satır aralıkları daha da açılarak gösterilmektedir.<br />

Böylece yazı, sol <strong>ve</strong> sağ yanlardan bir blok hâlinde<br />

<strong>ve</strong> aynı ölçüler içinde kalmaktadır.<br />

Resmî <strong>ve</strong> iş mektuplarında dikkat e<strong>dil</strong>ecek<br />

özellikler şunlardır:<br />

Mektup yazılacak kâğıt şekil yönünden düzenli <strong>ve</strong><br />

temiz olmalıdır.<br />

Bu tür mektuplar, mümkünse daktilo ya da<br />

bilgisayarla yazılmalıdır. Mümkün değilse, özel<br />

mektuplarda olduğu gibi siyah mürekkep ya da<br />

tükenmez kalemle yazılmalıdır.<br />

Resmî mektuplarda yazının çıktığı kurumun adı,<br />

kâğıdın üstüne ortalanarak büyük harflerle<br />

yazılmalıdır.<br />

Kâğıdın sağ üst köşesine tarih yazılmalıdır.<br />

Mektubun gideceği makamın adı <strong>ve</strong> yeri ise kâğıdın<br />

orta üst yerine ortalanarak yazılmalıdır.<br />

Yazı metnine başlamadan hangi tarih <strong>ve</strong> sayılı<br />

yazının cevabı olduğu yazılmalıdır.<br />

Mektubun giriş paragrafında sorun ya da konu<br />

kısaca belirtilmelidir. Gelişme paragraflarında ise<br />

konu <strong>ve</strong> sorun açılmalıdır. Sonuçta ise, arz / rica<br />

ifadelerine yer <strong>ve</strong>rilmelidir.<br />

4. Açık Mektup:<br />

Her hangi bir düşünceyi, görüşü açıklamak, bir tezi<br />

savunmak için bir devlet yetkilisine ya da halka<br />

hitaben, bir kişi ya da kurum tarafından yazılan,<br />

gazete, dergi aracılığı ile yayımlanan mektuplardır.<br />

Açık mektuplarda sadece yazanı değil, geniş<br />

kitleleri ilgilendiren önemli konular ele alınır.<br />

Açık mektubun türü; makale, fıkra, inceleme<br />

yazılarından birine uygun olabilir.<br />

Açık mektup örneklerine zaman zaman gazete <strong>ve</strong><br />

sanat dergilerinde rastlanmaktadır.<br />

NOT:” Halide Edip; Handan<br />

Hüseyin Rahmi; Sevda Peşinde<br />

Reşat Nuri; Bir Kadın Düşmanı<br />

Yakup Kadri; Bir Serencam” adlı eserler<br />

mektup tarzında yazılmıştır.<br />

DİLEKÇE<br />

Dilekçeler bir iş mektubu olarak da kabul e<strong>dil</strong>ebilir.<br />

Bir <strong>dil</strong>eği, isteği, ihbar <strong>ve</strong> şikâyeti bildirmek üzere<br />

ya da her hangi bir konuda soru sormak için resmî,<br />

özel kurum <strong>ve</strong> kuruluşlara, gerçek ya da tüzel<br />

kişilere yazılan imzalı <strong>ve</strong> adresli bir çeşit iş<br />

mektubudur.<br />

Dilekçeler genellikle çizgisiz <strong>ve</strong> beyaz dosya<br />

kâğıdına dolma kalemle ya da daktilo / bilgisayarla<br />

yazılır. Kâğıdın üstünde üç, solunda üç, sağında bir<br />

santimetre boşluk bırakılır.<br />

Dilekçeler, ana hatlarıyla dört kısımdan ibarettir:<br />

Hitap: Dilekçeye gönderilen makamın adı <strong>ve</strong> yeri<br />

yazılarak başlanır. Hitaptaki kelimelerin tamamı ya<br />

da ilk harfleri büyük yazılır.<br />

Dilekçe Metni: İş mektuplarında olduğu gibi<br />

<strong>dil</strong>ekçelerde de anlatılmak istenen ifadenin açık,<br />

anlaşılır, kesin, net <strong>ve</strong> öz olması gerekir. Yanlış<br />

anlaşılmalara meydan <strong>ve</strong>rilmemelidir. İfadeler<br />

bitirildikten sonra <strong>dil</strong>ekçe, "... arz ederim" cümlesi<br />

ile bitirilmelidir.<br />

Tarih <strong>ve</strong> İmza: İmzasız <strong>dil</strong>ekçeler dikkate<br />

alınmadığı için <strong>dil</strong>ekçe metninin biraz altında<br />

kâğıdın sağ alt tarafında tarih <strong>ve</strong> imzanın mutlaka<br />

bulunması gerekir. Tarih kısmı, kâğıdın sağ üst<br />

köşesinde de bulunabilir.<br />

Gönderenin Adresi: Adres; tarih <strong>ve</strong> imza kısmından<br />

biraz aşağıda kâğıdın sol alt kısmına yazılmalıdır.<br />

Adresin ilk satırında ad <strong>ve</strong> soyad, ikinci satırında<br />

cadde, sokak <strong>ve</strong> apartman numarası yer alır.<br />

Üçüncü satırda ise ilçe <strong>ve</strong> ilin adı bulunur.<br />

Dilekçeye eklenmiş belge var ise adres kısmının<br />

altına EK ya da EKLER başlığı açılır <strong>ve</strong> belgelerin<br />

adları yazılır.<br />

NOT: Özel mektup, iş mektubu <strong>ve</strong> <strong>dil</strong>ekçede <strong>dil</strong><br />

daha çok göndergesel işlevde kullanılır;<br />

Ayrıca akıcılık, duruluk, yalınlık bakımından açık bir<br />

<strong>anlatım</strong> özelliği taşır.<br />

3


2. GÜNLÜK (GÜNCE):<br />

<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili<br />

yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü<br />

anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak<br />

kaleme aldığı kısa yazılara “günlük” <strong>ve</strong>ya “günce”<br />

denir.<br />

Günlükler ne gün yazıldığını belirtmek için tarih<br />

atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün olup<br />

bitenin sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili<br />

yorumlar, değerlendirmeler yapıldığı yazılardır.<br />

Günlükler her gün yazıldığı için kısadır. Bu yazılar<br />

yazarın yaşamından izler taşır. Bu bakımdan<br />

günlükler içten <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cendir.<br />

Günlüklerin <strong>anlatım</strong>ı geliştirmede önemli bir yararı<br />

vardır. Özellikleri şunlardır:<br />

� Günlükler kısa, içten <strong>ve</strong> se<strong>ve</strong>cen yazılardır.<br />

� Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.<br />

� Yazar günlükleri kendisi için yazmıştır.<br />

� Günlükler, tarih atıldığı için inandırıcı<br />

yazılardır.<br />

� Günlüklerde gözlem <strong>ve</strong> kişisel dikkatin<br />

önemi büyüktür.<br />

� Kısa yazılardır.<br />

� Günlükler; roman, gezi yazısı, hatıra gibi<br />

metin türlerinde kullanılabilir.<br />

Günlük - Anı farkı:<br />

Anı ile günlük çoğu zaman karıştırılmaktadır.<br />

Günlük adından anlaşılacağı üzere yaşanırken, günü<br />

gününe yazılır. Anı ise aradan zaman geçtikten<br />

sonra yazılır. Örneğin kişi günlüklerinden<br />

yararlanarak ileride bir anı kitabı kaleme alabilir.<br />

Günlük yazarı sadece kendisini ya da kendisini<br />

merkeze alarak çevresindekileri anlattığı halde; anı<br />

yazarları başkalarını anlatabilir.<br />

3. ANI (HATIRAT):<br />

Bir kimsenin kendi hayatını, yaşadığı devrede şahidi<br />

olduğu ya da duyduğu olayları edebî değer taşıyan<br />

bir <strong>dil</strong>le anlattığı yazılara anı (hatırat) denir.<br />

Bir başka deyişle, özümüzde bir iz bıraktığı için<br />

unutulmayan <strong>ve</strong> anılmaya değer bulduğumuz<br />

olayları anlatan yazı türüdür.<br />

Edebiyat sahasının en yaygın türlerinden biridir. Bu<br />

türde <strong>ve</strong>rilen eserlerin çok değişik sahalarda oluşu,<br />

ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır.<br />

Anıların önde gelen özelliği, yazarının hayatının<br />

belli bir kesitini alması <strong>ve</strong> çok sonra yazıya<br />

dökülmesidir.<br />

İçlerinde anı türünün özelliği bulunabilecek<br />

seyahatname, sefaretname, muhtıra, tezkire,<br />

menkıbe, günlük, otobiyografi <strong>ve</strong> tarih türleri ile<br />

anı türünü karıştırmamak gerekir. Bu türlerin her<br />

birinin yazılış gayeleri ayrıdır.<br />

Ortak özellikleri ise yaşanmış olaylar üzerine<br />

kurulmuş olmalarıdır. Ancak bu özellik, onları<br />

birbirinin yerine koyma sebebi olamaz.<br />

Anıların, tarihî gerçeklerin açıklanması sırasında,<br />

önemli yardımları dokunur. Anı; tarih değilse de,<br />

tarihe yardımcıdır. Devirlerin özelliklerini anlatan<br />

anılar, o devrin tarihini yazacaklar için önemli birer<br />

belge niteliğindedir.<br />

Bundan ötürü, anı yazarı, anılarını yansıtırken tarihî<br />

gerçeklerin bozulmamasına çok dikkat etmelidir.<br />

Anı (Hatırat) ile günlük, en çok karıştırılan iki<br />

türdür. Bu iki türün en önemli ayrılığı günlüklerin<br />

yaşanırken, anıların ise hayatta ya da ömrün<br />

sonunda kaleme alınmalarıdır.<br />

Her ne sebeple kaleme alınırsa alınsın anı türünde<br />

dürüstlük, samimiyet <strong>ve</strong> sorumluluk duygusu ön<br />

plânda tutulmalıdır.<br />

Anı yazarken önce konu tespit e<strong>dil</strong>meli; sonra ya<br />

günü gününe tutulan notlar ya da hafızada saklanan<br />

olaylar zinciri, plâna göre düzenlenmelidir.<br />

Anı yazılırken süslü sanatlı bir <strong>anlatım</strong>dan<br />

kaçınmalı; açık, sade <strong>ve</strong> akıcı bir üslûp<br />

kullanılmalıdır. Duygu <strong>ve</strong> düşünceler, içtenlikle<br />

gerçeği yansıtmalıdır.<br />

Anılar, ya günü gününe tutulan notlar hâlinde ya da<br />

sonradan hatırlanmak suretiyle yazılır. Batı<br />

edebiyatında en ünlü anı yazarları; Sain-Simon<br />

(1675-1755) <strong>ve</strong> Rousseau (1712-1778)' dir.<br />

Batı edebiyatındaki ünlü anı yazarları <strong>ve</strong> eserleri<br />

şunlardır:<br />

Sain-Simon : "Hatıralar"<br />

Rousseau : "İtiraflar"<br />

4


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Türk edebiyatındaki anı eserlerine örnekler ise<br />

şunlardır:<br />

Ziya Paşa : "Defter-i A'mâl"<br />

Muallim Naci : "Ömer'in Çocukluğu"<br />

Ahmet Rasim : "Falaka" <strong>ve</strong> "Muharrir, Şair, Edip"<br />

Halit Ziya UŞAKLIGİL :"Kırk Yıl" <strong>ve</strong> "Saray <strong>ve</strong> Ötesi"<br />

Hüseyin Cahit YALÇIN : "Edebî Hatıralar"<br />

Falih Rıfkı ATAY : "Çankaya" <strong>ve</strong> "Zeytindağı"<br />

Anılar, genellikle aşağıdaki nedenlerden dolayı<br />

yazılır:<br />

� Geçmişi bir kez daha yaşamak <strong>ve</strong> yazma<br />

alışkanlığı kazanmak.<br />

� Anıları unutulmaktan kurtarmak.<br />

� Yok olup gitmesini göze alamadığımız bir<br />

gerçeğe kalıcılık kazandırmak.<br />

� Anıyı oluşturan olayı, durumu, yerleri,<br />

kişileri söz konusu edip, başkalarının<br />

bilgisine, yararına sunmak.<br />

� Kamuoyu önünde aklanmaya çalışmak,<br />

pişmanlığı <strong>dil</strong>e getirip içini boşaltmak,<br />

günah çıkarmak.<br />

� Gelecek kuşaklara geçmişten sonuçlar<br />

çıkarıp sunmak.<br />

� Gerektiği zaman bir eleştiride bulunmak.<br />

� İnsanoğlunun; yaşantılarını, deneyimlerini<br />

başkalarıyla paylaşmak gereğini duymak.<br />

Özellikleri:<br />

� Anılar ilgi çekici, bilinir nitelikte olmalıdır.<br />

� Anıların öğretici yanı vardır.<br />

� Anlatıcı yazarın kendisidir.<br />

� Yazar her türlü kaynaktan yararlanabilir.<br />

� Objektif eserlerdir <strong>ve</strong> dönemle ilgili belge<br />

niteliği taşırlar.<br />

Anı – Otobiyografi farkı:<br />

Anılar üslup yönüyle otobiyografilere de benzer;<br />

ancak anı otobiyografi içinde sadece bir bölüm<br />

sayılabilir. Yani otobiyografiler anıya göre daha<br />

geniş <strong>ve</strong> daha uzun bir dönemi içine alır.<br />

Anı- Gezi Yazısı farkı:<br />

Anılar, üslup yönüyle gezi yazısına benzese de<br />

yazarın dış dünyadan çok kendisinden söz etmesiyle<br />

gezi yazısından ayrılır. Gezi yazılarında özne dış<br />

dünyadır. Anılarda ise özne kişinin kendisidir.<br />

Anılarda çevreye ait bilgiler gezi yazısı kadar<br />

ayrıntılı değildir.<br />

4. BİYOGRAFİ (HAYAT HİKÂYESİ)<br />

Çeşitli bilim dalları ile güzel sanatlar <strong>ve</strong> spor<br />

alanlarında ün yapmış bir kişinin hayatının derlenip<br />

toparlanması <strong>ve</strong> sonunda yazıya geçirilmesidir.<br />

Biyografilerin yazılmasındaki amaç; tanınmış,<br />

yararlı olmuş kişilerin çektikleri sıkıntıları,<br />

karşılaştıkları güçlükleri nasıl yendikleri, başarıya<br />

nasıl ulaştıklarını anlatmaktır.<br />

Bu şekilde, okuyucuların "kıssadan hisse<br />

çıkarmaları" sağlanır; sabırlı, düzenli <strong>ve</strong> plânlı<br />

çalışmanın başarıya olan katkısı <strong>ve</strong>rilmek istenir.<br />

Biyografiler; sanata, edebiyata, tarihe ışık tutarlar.<br />

Anma <strong>ve</strong> kutlama günlerinde, sanat gecelerinde bu<br />

tür yazılardan yararlanılır.<br />

Ayrıca, biyografiler; belli bir dönemin olaylarını,<br />

toplumun yapısını <strong>ve</strong> sanatını da belgeler<br />

niteliktedir.<br />

Biyografiye, eski edebiyatımızda "Tercüme-i Hâl"<br />

(Hâl Tercümesi) denirdi.<br />

Divan edebiyatındaki "Şuara Tezkireleri", sadece<br />

şairlerin özelliklerini <strong>ve</strong>ren biyografi niteliğindeki<br />

eserlerdir.<br />

Biyografiler açık, sade bir <strong>dil</strong>le, tarafsız bir görüşle<br />

yazılmalıdır.<br />

Biyografi türleri şunlardır:<br />

Otobiyografi: Yazarın kendisi tarafından yazılmış<br />

biyografiye denir. Kendi hayatını yazan kişi,<br />

doğumundan otobiyografisini yazdığı döneme kadar<br />

geçirdiği safhaları anlatır.<br />

Otobiyografik roman: Kişinin kendi hayatını<br />

roman şeklinde yazmasıdır.<br />

Biyografik roman: Ünlü kişilerin hayatlarını konu<br />

edinen romandır.<br />

Mehmet Süreyyâ'nın "Sicil-i Osmânî"si,<br />

Çeşitli kişiler tarafından kaleme alınmış "Şuarâ<br />

tezkireleri",<br />

5


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Şevket Süreyyâ AYDEMİR'in "Tek Adam" <strong>ve</strong> "İkinci<br />

Adam"ı biyografik eserlere örnektir.<br />

NOT: Biyografi türüyle benzerlik gösteren eserlere<br />

Divan edebiyatında “tezkire” denir.<br />

Türk edebiyatında ilk biyografi örneğini (tezkire) Ali<br />

Şir Nevai 16. Yüzyılda “Mecalis’n- Nefais” adlı<br />

eseriyle <strong>ve</strong>rmiştir.<br />

5. GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME)<br />

Yazarların yurt içinde ya da yurt dışında yaptıkları<br />

gezilerde, gördüklerini anlattıkları edebî eserlerin<br />

ortak adıdır.<br />

Bu eserlerde yazarlar; gezip gördükleri yerlerdeki<br />

insanların bütününün ya da belli bir kesiminin<br />

yaşayışını, gelenek <strong>ve</strong> göreneklerini, dikkatlerini<br />

çeken <strong>ve</strong> okuyucuların da ilgi duyacaklarına<br />

inandıkları özelliklerini anlatmaya çalışırlar.<br />

Gezi yazılarında ilginç bir <strong>anlatım</strong> vardır. Yazılarda<br />

<strong>anlatım</strong>, yeri gelir hikâyeye dayanır; yeri gelir bir<br />

portre çizilir, tasvir yapılır. Konuşmalar da<br />

bulunabilir. Yani <strong>anlatım</strong>, yer yer değişiklikler<br />

gösterir.<br />

Gezi; hayale değil, yazarının gözlemine <strong>ve</strong> doğru<br />

olarak duyduklarına dayandığı için tarih, coğrafya,<br />

toplum bilim, hukuk vb. bilim dallarına kaynaklık<br />

eder.<br />

Gezi; gazete <strong>ve</strong> dergilerde yayımlanacak ölçüde<br />

yazılabileceği gibi, kitap hâlinde de yazılabilir.<br />

Gezi türü, edebiyatımızda yeni değildir. Divan<br />

edebiyatı zamanından beri "Seyahatname" adı<br />

altında türlü eserler bulunmaktadır.<br />

Bazı sefaretnameler ile tarihî, coğrafî konularda<br />

yazılmış pek çok eser, bütünü ile olmasa da gezi<br />

yazısı özelliği gösteren bölümler taşırlar.<br />

Türk edebiyatında gezi türünde kaleme alınmış en<br />

büyük eser, Evliya Çelebi'nin (1611-1685) on cilt<br />

olarak yazdığı Seyahatname'dir.<br />

Evliya Çelebi, bu eserinde gezip gördüğü<br />

memleketlerin tarihi, insanları, âdetleri, yaşayış<br />

tarzları <strong>ve</strong> her türlü özellikleri hakkında geniş<br />

ölçüde bilgi <strong>ve</strong>rmiştir.<br />

Ayrıca, Seydi Ali Reis'in Mir'âtü'l-Memâlik<br />

(Ülkelerden Manzaralar),<br />

İzzet Molla'nın Mihnet Keşan adlı eserlerini,<br />

Tanzimat'tan önceki dönemde yazılmış gezi eserleri<br />

(seyahatnameler) arasında sayabiliriz.<br />

Gezi yazısı yazarken şu özelliklere dikkat etmek<br />

gerekir:<br />

NOT:<br />

� Gezilen yerlerin, hiç bir yere benzemeyen<br />

özelliklerini <strong>dil</strong>e getirmek.<br />

� Gezilen yerlerde yaşayan insanların kültürel<br />

özelliklerini (ırk, <strong>dil</strong>, hayat tarzı, folklorik<br />

özellikleri vb.) belirtmek.<br />

� Gezilen yerlerin tarihî, mimarî <strong>ve</strong> uygarlık<br />

özelliklerini belirtmek.<br />

� Gezilen yerlerin teknolojik <strong>ve</strong> ekonomik<br />

alandaki gelişmelerini belirtmek.<br />

� Anılarda amaç yazarın yaşamındaki ilgi<br />

çekici olayları anlatmasıdır,<br />

� Gezi yazılarında ise amaç gezilip görülen<br />

yerleri okuyucuya tanıtmaktır.<br />

� Üslup olarak hem anı hem de gezi yazıları<br />

açık, sade, anlaşılır, içten bir <strong>anlatım</strong><br />

vardır.<br />

� Gezi yazılarında gözlem önemli bir<br />

unsurdur. Anılarda ise yazarın kendi<br />

yaşamına dair izlenimleri önemlidir.<br />

� Her iki türde de <strong>dil</strong> göndergesel işlevde<br />

kullanılır.<br />

� Her iki türde de öyküleyici, betimleyici,<br />

açıklayıcı <strong>anlatım</strong> türleri kullanılır.<br />

6. SÖYLEŞİ (SOHBET)<br />

Söyleşi anlamındaki Arapçadan <strong>dil</strong>imize geçmiş olan<br />

sohbet kelimesi, iki anlam içerir:<br />

1. Arkadaşlık, yârenlik;<br />

2. Konuşma, görüşme, birlikte oturup söyleşme.<br />

Makalelerin bir konuşma havası içinde daha senli<br />

benli olarak yazılan tarzına Söyleşi (Sohbet) denir.<br />

� Gazete <strong>ve</strong> dergi yazılarındandır.<br />

� Bu tür yazılarda, samimiyet esastır.<br />

� Yazar, düşüncelerini muhakkak kabul<br />

ettirmek için okuyucularını zorlamaz.<br />

� O, daha çok kendi kişisel düşüncelerini ileri<br />

sürer.<br />

� Söyleşilerde, küçük fıkralar <strong>ve</strong> anılar da<br />

malzeme olarak kullanılır.<br />

� Herkesi ilgilendiren konular işlenir<br />

� Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi<br />

devriktir.<br />

6


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

� İçtenlik, samimilik, doğallık sohbetin<br />

özelliklerindendir.<br />

� Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle<br />

konuşuyormuş hissi <strong>ve</strong>rir.<br />

Söyleşi türünün genel özelliklerini şöyle<br />

sıralayabiliriz:<br />

� Kompozisyon türü olarak söyleşi; makale<br />

plânıyla, fakat bir karşılıklı konuşma havası<br />

içinde yazılan yazılardır.<br />

� Söyleşiler, genellikle günlük sanat olaylarını<br />

konu olarak ele alır.<br />

� Gazete <strong>ve</strong> dergi yazılarındandır.<br />

� Yazarın, okuyucu ile bir sohbet havası<br />

içinde senli benli konuştuğu yazı türüdür.<br />

� Yazar, düşüncelerinin doğruluğunda ısrar<br />

edici olmaz.<br />

� Söyleşide, daha çok yazarın kişisel<br />

düşünceleri ağırlık kazanır.<br />

� Söyleşilerin en önemli özelliği, yazarın<br />

samimi, içten bir ifade tarzını ortaya<br />

koymasıdır.<br />

� Ayrıca, bu tür yazılarda anılar, fıkralar <strong>ve</strong><br />

çeşitli güncel olaylar <strong>ve</strong>rilerek yazarın<br />

duygu <strong>ve</strong> düşünceleri desteklenebilir.<br />

İYİ VE ETKİLİ YAZABİLMEK VE KONUŞABİLMEK İÇİN<br />

GEREKLİ ÖZELLİKLER<br />

1. Gözlem yapmak<br />

2. Düşünmek<br />

3. Okumak<br />

4. Ana <strong>dil</strong>i iyi kullanmak<br />

1. Gözlem Yapmak:<br />

İyi <strong>ve</strong> güzel bir yazı yazabilmek <strong>ve</strong> etkili<br />

konuşabilmek için her şeyden önce iyi bir gözlemci<br />

olmak gerekir.<br />

Gözlem; bakmak değil görmek, doğanın canlı cansız<br />

bütün unsurlarını, ayrıntılarıyla görmek demektir.<br />

Gözlem; doğru görmeyi, doğru tanımayı öğretir.<br />

Bir şeyi iyi anlayabilmek için onun kendi kendine<br />

ortaya çıkan türlü belirtilerini gözden geçirmek<br />

işine "Gözlem" denir. Gördüklerimizi anlamak ya da<br />

anlatmak için gözlem yapılır.<br />

İnsanların çoğu, ken<strong>dil</strong>erinin iyi birer gözlemci<br />

olduğunu söylemelerine karşın, iyi yazı yazamaz ya<br />

da etkili konuşma yapamaz. Öz eleştiri yapıldığı<br />

takdirde görülecek ki, insanlar; başta aile olmak<br />

üzere, çevre, okul <strong>ve</strong> en yakın arkadaşları hakkında<br />

ayrıntılı bilgilere sahip değildir.<br />

Oysaki önceden derinlemesine yapılan gözlemler,<br />

çevre <strong>ve</strong> kişilerle uyumu kolaylaştıracak, iletişimi<br />

hızlandıracaktır.<br />

Bir <strong>dil</strong>encinin sokak aralarında, dolmuş<br />

kuyruklarında <strong>dil</strong>enmesini; hele hele <strong>dil</strong>enmekten<br />

utanan yoksul insanların toplumla ilişkilerini, ruh<br />

hâllerini gözlem yapmayan bir insan, nasıl<br />

"yoksulluk" konusunda yazı yazabilir, konuşma<br />

yapabilir?<br />

Öyleyse, hangi konuda yazı yazmak, konuşma<br />

yapmak istiyorsak; o konuyla ilgili önceden<br />

gözlemlere sahip olmalıyız. Bu düşüncelerden<br />

hareketle; siz de, ailenizi, çevrenizi,<br />

öğretmenlerinizi, arkadaşlarınızı kolay iletişim <strong>ve</strong><br />

başarılı olmak için mutlaka gözlem yapmalısınız.<br />

2. Düşünmek (fikretmek = tefekkür):<br />

İyi <strong>ve</strong> güzel yazı yazmak, etkili konuşmak için<br />

gerekli olan özelliklerden biri de "düşünmek" tir.<br />

Yazı yazmanın temelinde düşünme yatar.<br />

Okuduğumuz bir eser ya da parça, kafamızda birçok<br />

düşünceler yaratır. Dış dünyamızda gördüğümüz<br />

canlı <strong>ve</strong> cansız bütün unsurlar, kafamızda birtakım<br />

düşünceleri <strong>ve</strong> hayalleri canlandırır.<br />

Görülen, duyulan, okunan, incelenen somut <strong>ve</strong><br />

soyut bütün kavramların bağlantıları, düşünce<br />

içerisine girer. Düşüncelerimizi açık, ilgi çekici,<br />

canlı bir biçimde ortaya koymalıyız. Düşünme, iç<br />

gözlem ile elde e<strong>dil</strong>ir. Gözlem; dışarıyı görmek,<br />

düşünme ise içimizi incelemek <strong>ve</strong> görmek demektir.<br />

Doğal olarak, bütün insanlar düşünceye sahiptir.<br />

Ama düşünceden düşünceye fark vardır. Düşünce ile<br />

plân (tasarı) arasında sağlam bir bağ kurulmalıdır.<br />

İnsan, yaşamış olduğu ortam gereği; kişi, çevre,<br />

toplum, konu, olay vb. kavram ya da faaliyetlerde<br />

sağlıklı <strong>ve</strong> plânlı düşünmek zorundadır.<br />

Düşüncelerdeki dağınıklık <strong>ve</strong> plânsızlık, insanın<br />

çevreyle <strong>ve</strong> olaylarla bağlantısını bozar, uyumunu<br />

engeller. Bu durumda ise mutsuz <strong>ve</strong> başarısız bir<br />

kişilik ortaya çıkar.<br />

Sağlıklı düşünemeyen, düşüncelerinde plân<br />

yapamayan bir insan, nasıl iyi <strong>ve</strong> güzel yazı yazsın?<br />

Nasıl etkili konuşma yapsın? Öyleyse, bir konu ya da<br />

olay hakkında yazı yazmadan, konuşma yapmadan<br />

önce mutlaka düşünmeliyiz.<br />

7


3. Okumak:<br />

<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

"Ben aydınım" diyebilen bir insan; en az günde bir<br />

gazete, haftada bir dergi, ayda bir kitap okumak<br />

zorundadır. Düzenli olarak ayda bir kitap okuyan<br />

birisi elli yılda altı yüz kitap okur. İnsanlık tarihinin<br />

başlangıcından günümüze kadar yazılmış<br />

milyonlarca kitap içinde altı yüz kitabın önemi ne<br />

kadardır?<br />

Her çeşit kitabı düzenli aralıklarla okuyanlarla,<br />

hayatında eline hiç kitap almamışlar arasındaki<br />

fark; beyaz renkle siyah rengin arasındaki fark<br />

gibidir. Birisi bilim <strong>ve</strong> aydınlık, diğeri ise cehalet <strong>ve</strong><br />

karanlıktır.<br />

Her şeyden önce, okumayan insanın kelime hazinesi<br />

gelişmez. Bu durumda sınırlı sayıda kelimelerle<br />

hangi duygu <strong>ve</strong> düşünceler etkili bir şekilde<br />

anlatılsın?<br />

Yazarlar, şairler <strong>ve</strong> sanatkârların düşüncelerini<br />

daha iyi anlayabiliyoruz. Çünkü kelime hazineleri<br />

büyük. Çünkü onlar okumaya önem <strong>ve</strong>ren,<br />

okumanın insan için bir üstünlük olduğunu kavrayan<br />

kişilerdir. Bilgili <strong>ve</strong> bilinçli aydın olabilmenin<br />

yegâne yöntemi okumak, çok okumaktır.<br />

Doğal olarak, yazılı <strong>ve</strong> sözlü kompozisyonda<br />

başarının önemli sırlarından birinin de düzenli<br />

okumak olduğunu unutmamak gerekir.<br />

4. Ana Dili İyi Kullanmak:<br />

Günümüzde, insanların çoğunun dört yüz - beş yüz<br />

kelimeyle konuşup anlaştığı bir gerçektir.<br />

Aydınların pek çoğu ise ortalama üç bin - beş bin<br />

kelimeye işleklik <strong>ve</strong>rebilmektedir. Bu durum, ana<br />

<strong>dil</strong>ini iyi kullanmakla ilgili önemli bir toplumsal<br />

kusur olarak görülmektedir. Çünkü toplumun<br />

yönlendirici <strong>ve</strong> yöneticisi durumundaki aydınlar, en<br />

az on beş bin - yirmi bin kelimeye işleklik<br />

kazandırmak zorundadır.<br />

Bu gerçekler ışığında; etkili <strong>ve</strong> güzel yazı yazmak <strong>ve</strong><br />

konuşmak için ana <strong>dil</strong>i iyi bilmek gerekir. Bu ise, <strong>dil</strong><br />

bilgisi kurallarının <strong>ve</strong> <strong>anlatım</strong> bozukluklarının<br />

bilinmesini zorunlu kılar.<br />

Gözleme değer <strong>ve</strong>ren, plânlı düşünen, sağlıklı<br />

okuyan <strong>ve</strong> ana <strong>dil</strong>ini iyi kullanan insan; üstün bir<br />

ifade yeteneğine sahip olur. Bu dört önemli özellik,<br />

birbirleriyle yakından ilgilidir. Birinin yokluğu,<br />

diğerlerinin yokluğuna yol açar. Bu nedenle, dört<br />

özelliğe de aynı şekilde önem <strong>ve</strong>rilmelidir.<br />

ANLAMLA İLGİLİ ANLATIM BOZUKLUKLARI<br />

Gereksiz Sözcük <strong>ve</strong> Ek Kullanımı:<br />

İyi bir cümlede yeterli sayıda sözcük kullanılır.<br />

Başka bir deyişle gereksiz sözcüklere yer <strong>ve</strong>rilmez.<br />

Çünkü gereksiz sözcük kullanımı cümlenin<br />

duruluğunu bozar <strong>ve</strong> <strong>anlatım</strong> bozukluğu yaratır. Bu<br />

<strong>anlatım</strong> bozukluğu şu şekillerde olabilir:<br />

Eş <strong>ve</strong> Yakın Anlamlı Sözcüklerin Aynı Cümle<br />

İçinde Kullanılması:<br />

Örnek:<br />

Atatürk’ün yaptığı yenilikçi devrimler, sosyal <strong>ve</strong><br />

siyasal yaşamımızı kökünden değiştirmiştir.<br />

Atatürk’ün yaptığı devrimler, sosyal <strong>ve</strong> siyasal<br />

yaşamımızı kökünden değiştirmiştir.<br />

Yatmadan önce dişlerini fırçalamayı unutma.<br />

Yatmadan dişlerini fırçalamayı unutma.<br />

Giyimlerinde, konuşmalarında <strong>ve</strong> davranış<br />

biçimlerinde bir gariplik yoktu.<br />

Giyimlerinde, konuşmalarında <strong>ve</strong> davranışlarında<br />

bir gariplik yoktu.<br />

Yardımcı Eylemlerin Gereksiz Kullanılması:<br />

“Et, ol” yardımcı eylemlerinin yerini ad <strong>ve</strong> ad soylu<br />

sözcüklere gelen herhangi bir yapım eki tutuyorsa,<br />

ya da bunlar cümleden çıkarıldığında, bir anlam<br />

değişimi <strong>ve</strong>ya daralması olmuyorsa, yardımcı<br />

eylemlerin kullanılması gereksizdir.<br />

Örnek:<br />

Kendine iyi bakmadığı için sık sık hasta oluyor.<br />

Kendine iyi bakmadığı için sık sık hastalanıyor.<br />

Bu işin en kısa sürede biteceğini umut ediyordum.<br />

Bu işin en kısa sürede biteceğini umuyorum.<br />

Gereksiz Ek Kullanımı: Örnek:<br />

İhaleye birçok yerli <strong>ve</strong> yabancı firmalar katılmıştı.<br />

İhaleye birçok yerli <strong>ve</strong> yabancı firma katılmıştı.<br />

Bu bestesi onun en tanınmış eseridir.<br />

Bu beste onun en tanınmış eseridir.<br />

Yanlış Anlamda Kullanılan Sözcükler:<br />

Kimi sözcükler aynı kökten türediği için yazılış <strong>ve</strong><br />

okunuş olarak birbirine benzer; ancak bunların<br />

anlamları farklıdır. Bu sözcükler karıştırılıp<br />

birbirinin yerine kullanılırsa, <strong>anlatım</strong> bozukluğu<br />

ortaya çıkar. Ayrıca kimi durumlarda cümlenin<br />

anlamıyla, o cümlenin içinde yer alan bir sözcük<br />

anlamaca uyuşmaz, çelişir. Sözcük yanlış anlamda<br />

kullanıldığı için de <strong>anlatım</strong> bozukluğu ortaya çıkar.<br />

8


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Örnek:<br />

Güzelliğinin farkında olduğunu belirten davranışlar<br />

sergiliyordu.<br />

Güzelliğinin farkında olduğunu gösteren davranışlar<br />

sergiliyordu.<br />

Kimi uyarıcı ilaçlar, sporculara yarardan çok zarar<br />

sağlamaktadır.<br />

Kimi uyarıcı ilaçlar, sporculara yarardan çok zarar<br />

<strong>ve</strong>rmektedir.<br />

Yanlış Yerde Kullanılan Sözcükler:<br />

Bir cümlede her sözcüğün yerli yerinde, başka bir<br />

deyişle her sözcüğün kullanılması gereken yerde<br />

olması gerekir. Cümle içindeki bir tek sözcüğün bile<br />

yerini değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar<br />

<strong>ve</strong> yargılar oluşturur. Kimi zaman da mantıksal<br />

tutarsızlıklara yol açar.<br />

Örnek:<br />

Ekonomik <strong>ve</strong> sosyal yönden geri kalmış ülkemizin<br />

belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.<br />

Ülkemizin ekonomik <strong>ve</strong> sosyal yönden geri kalmış<br />

belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.<br />

Anlamca Çelişen Sözcükler:<br />

Anlamca, cümlenin yargısıyla uyuşmayan, cümlede<br />

iletilen yargıyla çelişen ya da karşıtlık yaratan<br />

sözlerin bir arada kullanılması önemli bir <strong>anlatım</strong><br />

kusurudur. Cümlenin anlamında çelişki, genellikle<br />

“kesinlik” <strong>ve</strong> “olabilirlik” anlamı taşıyan sözlerin<br />

bir arada kullanılmasından kaynaklanır.<br />

Örnek:<br />

Kapının önünde tamı tamına üç beş nöbetçi vardı.<br />

Kapının önünde üç beş nöbetçi vardı.<br />

Eminim ki bunca gürültü patırtı en çok onu üzmüş<br />

olsa gerek.<br />

Bunca gürültü patırtı en çok onu üzmüş olsa gerek.<br />

Mantıksal Tutarsızlık:<br />

Bir cümlede, iletilmek istenen anlamın eksiksiz<br />

olabilmesi için düşünce <strong>ve</strong> mantık son derece<br />

önemlidir. İyi bir <strong>anlatım</strong>da sağlam bir düşünme <strong>ve</strong><br />

mantık yürütme temel koşuldur. Mantıksal hataları<br />

<strong>ve</strong> tutarsızlıkları içeren cümleler, <strong>dil</strong> bilgisi<br />

kurallarına uygun olsalar bile anlamı <strong>ve</strong> yargıyı<br />

eksiksiz iletmezler. Bu tür yanlışlar genellikle<br />

dikkatsizlik sonucu ortaya çıkar.<br />

Örnek:<br />

Önümüzdeki haftanın önemli programlarından<br />

bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.<br />

Önümüzdeki haftanın önemli programlarından<br />

bazılarını sizlere tanıtmaya çalıştık.<br />

DİL BİLGİSİ KURALLARI İLE İLGİLİ ANLATIM<br />

BOZUKLUKLARI<br />

Yüklem Yanlışları:<br />

Yüklem Eksikliği:<br />

İki farklı yargının tek eylemsiye <strong>ve</strong>ya tek yükleme<br />

bağlanması, çoğu kez yargılardan birinin eylemsiyle<br />

ya da yüklemle uyumsuzluğuna neden olur <strong>ve</strong> bu<br />

durum <strong>anlatım</strong> bozukluğu yaratır. Bu durumda her<br />

farklı yargıyı ayrı bir yan cümleye (eylemsiye) ya da<br />

yükleme bağlamak <strong>anlatım</strong> bozukluğunu ortadan<br />

kaldırır.<br />

Örnek:<br />

Çok az <strong>ve</strong>ya hiç çalışmadan sınava gir<strong>dil</strong>er.<br />

Çok az çalışarak <strong>ve</strong>ya hiç çalışmadan sınava<br />

gir<strong>dil</strong>er.<br />

İş konusunda ben onu, o da beni etkilemek istemez.<br />

İş konusunda ben onu etkilemek istemem, o da<br />

beni etkilemek istemez.<br />

Yüklem Uyuşmazlığı:<br />

Sıralı cümlelerde yüklemlerin kip <strong>ve</strong> kişi ekleri<br />

yönünden uyumlu olmaları gerekir. Bu eklerin<br />

uyumsuzluğu <strong>anlatım</strong> bozukluğu yaratır.<br />

Örnek:<br />

Sabahları bana uğrar, okula birlikte giderdik.<br />

Sabahları bana uğrardı, okula birlikte giderdik.<br />

Badana boya bitmiş, evi yerleştirecektik.<br />

Badana boya bitmişti, evi yerleştirecektik.<br />

Özne Yanlışları:<br />

Sıralı <strong>ve</strong> bağlı bileşik cümlelerde ortak olarak<br />

kullanılan öznenin bütün yüklemlere uyması<br />

gerekir. Özne, bu eylemlerden birine uymazsa<br />

cümlede özne yüklem uyuşmazlığı ortaya çıkar. Bu<br />

tür <strong>anlatım</strong> bozuklukları, her farklı yargıya ayrı bir<br />

özne kullanılmasıyla giderilebilir. Ayrıca özneyle<br />

yüklem arasında, kişi yönünden <strong>ve</strong> tekillik çoğulluk<br />

yönünden bir uygunluk da olmalıdır.<br />

Örnek:<br />

Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek <strong>ve</strong> ikinci baskıya<br />

girecek.<br />

Kitaptaki yanlışlar düzeltilecek <strong>ve</strong> kitap ikinci<br />

baskıya girecek.<br />

Nesne Yanlışları:<br />

Nesne-Yüklem Uyuşmazlığı:<br />

Bu uyuşmazlık, bileşik cümlelerde nesnenin, ilk<br />

cümlenin yüklemine uymamasından kaynaklanır. Bu<br />

bozukluk ikinci cümleye dolaylı tümleç, edat<br />

tümleci <strong>ve</strong>ya nesne eklenerek giderilebilir.<br />

9


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Örnek:<br />

Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman mektup<br />

yazdı.<br />

Beni hiçbir zaman unutmadı, her zaman bana<br />

mektup yazdı.<br />

Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, yerine oturttu.<br />

Çocuğun gözlerindeki yaşı silip, çocuğu yerine<br />

oturttu.<br />

Tümleç Yanlışları:<br />

Dolaylı Tümleç-Yüklem Yanlışları:<br />

Bileşik cümlelerde ortak olarak kullanılan dolaylı<br />

tümlecin, ilk cümlenin yüklemine uyarken ikinci<br />

cümlenin yüklemine uymadığı görülebilir. Böylece<br />

tümleç-yüklem uyuşmazlığı ile ilgili <strong>anlatım</strong><br />

bozukluğu ortaya çıkar.<br />

Örnek:<br />

Kadına her fırsatta bağırıyor, sürekli aşağılıyordu.<br />

Kadına her fırsatta bağırıyor, kadını sürekli<br />

aşağılıyordu.<br />

Sana her konuda gü<strong>ve</strong>niyor <strong>ve</strong> yardım bekliyoruz.<br />

Sana her konuda gü<strong>ve</strong>niyor <strong>ve</strong> senden yardım<br />

bekliyoruz.<br />

Zarf Tümleci-Yüklem Yanlışları:<br />

Bileşik cümlelerde, zarf tümleci ortak olmadığı<br />

halde, bütün yüklemler için ortak öğe kabul<br />

e<strong>dil</strong>irse, <strong>anlatım</strong> bozukluğu ortaya çıkar. Bu <strong>anlatım</strong><br />

bozukluğu, ikinci cümleye bir zarf tümleci ila<strong>ve</strong>siyle<br />

giderilebilir. Bu nedenle bu <strong>anlatım</strong> bozukluğunun<br />

diğer adı, zarf tümleci eksikliğidir.<br />

Örnek:<br />

Her zaman senin yanındayım, seni yalnız<br />

bırakmayacağım.<br />

Her zaman senin yanındayım, hiçbir zaman seni<br />

yalnız bırakmayacağım.<br />

Hiçbir zaman kendini düşünmedi, ailesinin<br />

mutluluğu için çalıştı.<br />

Hiçbir zaman kendini düşünmedi, her zaman<br />

ailesinin mutluluğu için çalıştı.<br />

Edat Tümleci-Yüklem Yanlışları:<br />

Bileşik cümlelerde, edat tümleci durumundaki öğe,<br />

ortak olmadığı halde ortak kabul e<strong>dil</strong>irse <strong>anlatım</strong><br />

bozukluğu meydana gelir. Bu uyuşmazlık ikinci<br />

cümleye uygun bir tümleç ya da nesne eklenerek<br />

giderilebilir. Aynı şekilde bir dolaylı tümleç, nesne<br />

ya da öznenin yüklemle uyum sağlamayış nedeni bir<br />

edat tümleci eksikliği olabilir.<br />

Örnek:<br />

Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce sohbet ederdi.<br />

Akşamları kitapçıya uğrar, saatlerce onunla sohbet<br />

ederdi.<br />

Arkadaşımın babası geldi, bir süre sohbet ettik.<br />

Arkadaşımın babası geldi, bir süre onunla sohbet<br />

ettik.<br />

Tamlama Yanlışları:<br />

İsim Tamlaması Yanlışları:<br />

Bir ad tamlamasında; Tamlayan ya da tamlanan<br />

sözcüklerden birinin eksikliği, Tamlayan <strong>ve</strong>ya<br />

tamlanan eklerinden birinin kullanılmaması<br />

dolayısıyla tamlayan eksikliğinin anlam belirsizliği<br />

yaratması, ad tamlamasına ilişkin belli başlı<br />

yanlışlıklardır.<br />

Örnek:<br />

Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardı ne de<br />

zamanıdır.<br />

Onun böyle işlerle uğraşmaya ne vakti vardı ne de<br />

bunun zamanıdır.<br />

Sıfat Tamlaması Yanlışları:<br />

Sıfat tamlamasına ilişkin yanlışlıklar şu şekilde<br />

oluşabilir; “Bir” den büyük sayı sıfatlarıyla kurulan<br />

sıfat tamlamalarında adın çoğul eki alması yanlışlık<br />

yaratır. Bu tür sıfat tamlamalarında adın tekil<br />

kullanılması gerekir.<br />

Örnek:<br />

Toplantıda üç ya da daha çok konuşmacılar söz<br />

alacakmış.<br />

Toplantıda üç ya da daha çok konuşmacı söz<br />

alacakmış.<br />

Yapıları Yanlış Olan Sözcükler:<br />

Kimi zaman yapım eklerinin sözcüklere, kurallara<br />

uygun olarak seçilmemesinden dolayı, kimi zaman<br />

da eklerin yanlış seçilmesi nedeniyle sözcüklerin<br />

yapıları bozuk olur. Yanlış yapılandırılmış sözcükler,<br />

<strong>dil</strong> bilgisi kurallarına uymaz <strong>ve</strong> <strong>anlatım</strong> bozukluğu<br />

yaratır.<br />

Örnek:<br />

Çocuğu iyi bir doktora bakıtmak gerekiyor.<br />

Çocuğu iyi bir doktora baktırmak gerekiyor.<br />

Alıkoyulan paketleri yarın postaya <strong>ve</strong>relim.<br />

Alıkonulan paketleri yarın postaya <strong>ve</strong>relim.<br />

Yanlış Ek Kullanımı:<br />

Bir sözcüğe, gelmesi gereken ekin dışında yanlış bir<br />

ekin getirilmesi de kimi zaman <strong>anlatım</strong> bozukluğuna<br />

yol açar.<br />

Örnek:<br />

Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi<br />

aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor.<br />

10


<strong>11.</strong> SINIF DİL VE ANLATIM DERS NOTLARI<br />

Sorun arkadaşlarımızın bizi bu konuda iyi<br />

aydınlatmamış olmasından kaynaklanıyor.<br />

Noktalama Yanlışları:<br />

Noktalama işaretlerinin eksik ya da yanlış yerde<br />

kullanılması; cümleleri bir anlam belirsizliğine<br />

sürükleyebileceği gibi cümleden birden fazla anlam<br />

çıkmasına da yol açabilir. Bu nedenle noktalama<br />

işaretlerinin anlama etkileri <strong>ve</strong> kullanıldığı yerler<br />

iyi bilinmelidir. Yanlış kullanımlar ortaya çıkarsa<br />

amaçlanan anlama ulaşmak mümkün olmaz. Bu<br />

durumlar da cümlede bir <strong>anlatım</strong> bozukluğu yaratır<br />

Örnek:<br />

Kadın şoförü şöyle bir süzdü.<br />

Kadın, şoförü şöyle bir süzdü.<br />

"Kİ" NİN YAZIMI:<br />

"ki" eğer bağlaçsa;<br />

Genel olarak iki cümleyi bağlama görevi yapar.<br />

Örnek:<br />

Hava o kadar güzeldi ki kendimi hemen sokağa<br />

attım.<br />

1. cümle 2. Cümle<br />

Bir de baktım ki ortalıkta kimse kalmamış.<br />

1. cümle 2. Cümle<br />

Kişi <strong>ve</strong> işaret zamirlerinden sonra gelen "ki" de<br />

bağlaç olup ayrı yazılır.<br />

Örnek:<br />

Ben ki, Bizler ki, Durum o ki<br />

Kişi zamiri kişi zamiri işaret zamiri<br />

Bazı bağlaçlarla birlikte kullanılmasına karşı,<br />

kalıplaşmış "ki" ayrı yazılır.<br />

Öyle ki, yeter ki, kaldı ki<br />

UYARI : "ki", eğer bağlaçsa daima ayrı bir sözcük<br />

olarak yazılır. Ayrıca kendinden önce gelen<br />

sözcüğün ünlülerine uyum gösterip "kı" olmaz.<br />

Kendinden önce gelen sözcüğe bitişik yazılan "ki"<br />

ler ise şunlardır:<br />

"de" ekinden sonra gelip addan sıfat yapan "ki" :<br />

Evdeki hesap, kafamdaki plan, yoldaki insanlar<br />

İlgi zamiri olan "ki"<br />

Seninki, <strong>sınıf</strong>ınki, bizimki<br />

Bazı bağlaçlarla kalıplaşan "ki"<br />

Oysaki mademki, hâlbuki sanki<br />

Zaman bildiren sözcüklerden sonra gelen "ki"<br />

Dünkü, akşamki, az önceki<br />

"DE, DA" BAĞLACININ YAZIMI:<br />

Genel olarak "dahi, bile" bağlaçlarıyla aynı<br />

anlamdadır. Bağlaç olup olmadığını anlamak için<br />

cümleden çıkarmayı deneriz. Cümleden<br />

çıkarıldığında, cümle yapısı bozulmazsa bağlaç<br />

olduğunu anlarız <strong>ve</strong> ayrı bir sözcük olarak yazarız.<br />

Örnek:<br />

Buraya kadar gelip de ona uğramamak olmaz.<br />

Sen de çok oldun artık!<br />

Bu bağlaç kendinden önce gelen sözcüğün<br />

ünlülerine kalınlık-incelik yönünden uyar.<br />

Gençliğimizle birlikte umutlarımız da uçup gitti.<br />

Onu gördüyse de görmezlikten geldi.<br />

Kendinden önce gelen sözcük, sert ünsüzle bitse<br />

bile, bu bağlaç sertleşerek "te, ta" biçiminde<br />

yazılamaz. Yazılırsa yazım yanlışı ortaya çıkar.<br />

Bu iş küçük te sen gözünde büyütüyorsun. (Yanlış)<br />

Bu iş küçük de sen gözünde büyütüyorsun. (Doğru)<br />

Bağlaç olan "de, da" ile, ad durum eki olan "-de, -<br />

da" karıştırılmamalıdır.<br />

"-de, -da" eğer ad ad durum ekiyse kendinden önce<br />

gelen sözcüğe bitişik yazılır.<br />

Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı da yapısı<br />

da bozulur.<br />

Örnek:<br />

Bir süre sessizce yolda yürüdük.<br />

Çiçeklerin kökünde bir hastalık var.<br />

İki "de, da" üst üste gelirse birincisinin ad durum<br />

eki, ikincisinin bağlaç olduğu dikkate alınmalıdır.<br />

Telefon ettim evde de yokmuş.<br />

"Mİ" SORU EDATININ YAZIMI:<br />

"mi" edatı, cümleye soru anlamı katsa da katmasa<br />

da kendinden önce gelen sözcükten ayrı yazılır<br />

Örnek:<br />

O da bizimle gelecek mi?<br />

Gördün mü şimdi yaptığını!<br />

Konuşmaya başladı mı susmaz.<br />

"mi" soru edatı, ayrı yazılmasına karşın kendinden<br />

önce gelen sözcüğe, kalınlık-incelik <strong>ve</strong> düzlükyuvarlaklık<br />

yönünden uyum sağlar.<br />

Okudun mu?<br />

Güzel mi?<br />

"mi" soru edatından sonra gelen zaman <strong>ve</strong> kişi<br />

eklentileri soru edatıyla bitişik yazılır.<br />

Onunla sık sık görüşüyor musunuz?<br />

Olanları bilir miydi de?<br />

11

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!