12.07.2015 Views

kitabın tümü - Sosyal Haklar Sempozyumu

kitabın tümü - Sosyal Haklar Sempozyumu

kitabın tümü - Sosyal Haklar Sempozyumu

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ULUSAL SEMPOZYUMUIV


SOSYAL HAKLARULUSAL SEMPOZYUMUIVBİLDİRİLERDüzenleyenMuğla Sıtkı Koçman Üniversitesiİktisadi ve İdari Bilimler FakültesiÇalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü18-19 EKİM 2012Petrol-İş Yayını-117Ekim 2012, İstanbul


Türkiye Petrol-Kimya Lastik İşçileri SendikasıEkim 2012Adres: Altunizade Mah. Kuşbakışı Cad. No:2334662 Altunizade/Üsküdar, İSTANBULTel: 0216 474 98 70 (Pbx)Faks: 0216 474 98 67E-mail: merkez@petrol-is.org.trWeb: www.petrol-is.org.trKapak Görseli: Yatağan Direnişinden KesitlerKapak Tasarımı: Zeynep ALTUNBaskı: Martı OfsetBaskı Tarihi: Ekim 2012Destekleyen KuruluşlarPetrol-İşTes-İş Yatağan ŞubesiTürkiye Maden-İş Yatağan ve Havalisi ŞubesiEğitim Sen Muğla ŞubesiTez-Koop-İş Muğla ŞubesiTürk Tabipler Birliği Muğla Şubesiİş Müfettişleri DerneğiÖNEMLİ AÇIKLAMA: Bu kitapta yer alan bildirilerde dile getirilen görüşler,yazarlarının kişisel görüşleridir.PETROL-İŞ DERGİSİ’nin ekidir.


ÖNSÖZI.“<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>, IV, Bildiriler” Kitabı ve ürünü oldu!u IV.Sempozyum; düzenleyen Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi ""BF ÇEE" Bölümü ö!-retim üyeleri ve ara#tırma görevlilerinin, yazarların ve hakem olarak iki a#amadade!erlendirme yapan Bilim Kurulu üyelerinin onbir aylık özverili, uyumlu ve kesintisizortak çabalarıyla gerçekle#ti.Anımsanırsa, III. Sempozyum Kitabımızda, Sempozyum Duyurusu’nun “resmen”yapılmasından çok önce 20 Eylül 2011 tarihinde, Mu!la’da ÇEE" Bölümüylegerçekle#tirdi!imiz “resmi” olmayan ilk toplantıyla neredeyse bir yıl süren süreciniba#lattı!ımız IV. <strong>Sempozyumu</strong> #u sözlerle duyurmu#tum:Ve #imdiden, IV. <strong>Sempozyumu</strong>, 2012’de Mu!la Üniversitesi ""BF ÇEE" Bölümünündüzenlemeyi üstlendi!ini; Bölüm Ba#kanı Abdurrahman Ayhan ve tüm ö!retimüyeleriyle bulu#tu!um çok keyifli bir toplantıda, 20 Eylül 2011 günü bunukarara ba!ladı!ımızı, ayrıca ""BF Dekanı Prof. Turgay Uzun ile de tanı#ıp bu konudatam deste!ini aldı!ımı(zı), içten te#ekkürlerimle duyuruyorum!Kocaeli <strong>Sempozyumu</strong>nun hemen ardından, görü# ve önerileri için IV. SempozyumDüzenleme Kurulu üyelerine sunulmak üzere tüm alt ba#lıklarıyla güncelledi!im“Sempozyum Duyurusu” ile Recep’in hazırladı!ı 2012 web sayfasıtasla!ı ve son derece ayrıntılı bir liste olarak sıralanan görevler için i#bölümüyapılması vb. konular, önce ÇEE" Bölümünün 15 Kasım 2011 günü yaptı!ı toplantıdaele alınıp de!erlendirildi. Ardından, ilk üç <strong>Sempozyumu</strong> düzenleyenÇEE" Bölüm Ba#kanları Nergis Mütevellio!lu, O!uz Karadeniz ve Ahmet Selamo!luile benim katıldı!ımız bir toplantı da, 27 Kasım 2011 günü Mu!la’da(‘Ba!kabiyer’de) gerçekle#tirildi. Deneyimlerin payla#ıldı!ı, tüm konuların gözdengeçirildi!i, Sempozyum takviminin görü#ülüp tarihinin belirlendi!i ve çe-#itli önerilerin dile getirildi!i bu toplantı, IV. Sempozyum için eyleme geçmeninba#langıcı oldu.Umuyorum ki IV. <strong>Sempozyumu</strong>n, Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nın kabul edildi!i 18Ekim 2011 tarihinde –Strasbourg’da tüm Komite üyelerinin katılımıyla gerçekle#-tirilmesi kararla#tırılan 50. yıl kutlamaları nedeniyle III. <strong>Sempozyumu</strong> bir haftaertelemek zorunda kaldı!ımız bu tarihte– yapılmasının kararla#tırılmı# olması,1996’da gözden geçirilmi# metni ile 1995 tarihli toplu yakınmalar protokolünü dekapsamak üzere bu belgenin –dolayısıyla <strong>Sosyal</strong> $art Sisteminin– daha çok tanınmasınave tanıtılmasına katkı sa!lar.7 Aralık 2011 günü Sempozyum Duyurusu’nun web sitesine konulmasıyla“resmen” ba#layan IV. Sempozyum süreci, bilinen a#amalarından geçerek, birçoközverili eme!in ve destek sa!layan kurulu#ların katkısıyla tamamlandı.Her a#amasına ili#kin duyuru ve açıklamalar, hiçbir gecikme olmaksızın ve sorunya#amaksızın, III. Sempozyum sürecinin ilk adımı olarak kurulması kararla#-tırılan “ba!ımsız web sayfası”nda (http://www.sosyalhaklar.net) yapıldı. ÖncekiSempozyumlara ili#kin bilgiler ve özellikle bildiri metinleri ile Kitapların tamamı,aynı zamanda Sempozyumlara ili#kin ele#tiri, görü# ve önerilerin payla#ılaca!ı“ortak adres” i#levi görmesini bekledi!imiz web sitemize yerle#tirildi. Recep Kapar,3


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>geçen yıl “gönüllü” olarak yaptı!ı i#leri, bu kez “ev sahibi” olarak –her a#amadayakından tanık oldu!um– görev bilinciyle eksiksiz yerine getirdi.II.ÇEE" bölümünün, beni de aralarına aldıkları Düzenleme Kurulu’nu olu#turmasıyla2011 Eylülünde fiilen ba#layan IV. Sempozyum sürecinin ilk a#aması olarak,her yıl oldu!u gibi bu kez de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumları için genel bir çerçeveolu#turdu!unu dü#ündü!ümüz “amaç, ilke ve i#levler”, “hukuksal çerçeve”,“Sempozyum konuları” ile ilgili önceki açıklamaları gözden geçirip güncelledik veözellikle IV. <strong>Sempozyumu</strong>n “ana tema”sını, katılımcılar için kolaylık sa!layaca!ınıve yeni özgün ara#tırmalar yapmaya özendirece!ini dü#ündü!ümüz ayrıntılı altba#lıklarıyla belirleyip takvimini kesinle#tirdik. Bilim Kurulu üyelerimizin IV.Sempozyuma katkılarını sürdürecekleri konusundaki onaylarını yeniden alarak listemiziolu#turduk. Gerek bildiri özetleri ve gerekse tam metinler için titizlikleuyulmasını istedi!imiz “biçim ko#ulları” ve “yazım kuralları” konusundaki ilke veaçıklamalarımızı daha ayrıntılı olmak üzere yeniledik. Bilim Kurulu üyesi hakemlercegerçekle#tirilen bildiri özet ve tam metinlerinin de!erlendirilmesi konusundakiilkelerimizi yeniden gözden geçirip geli#tirmeye özen gösterdik.Bu arada, bir önceki Sempozyum sürecinde eksikli!ini duydu!umuz alanlardayeni katılımlarla desteklemeye özen gösterdi!imiz ve i#levsel olmasına özellikleönem verdi!imiz Bilim Kurulu’nun, “gönüllülük” temelinde ve Düzenleme Kurulu’nunça!rısına olumlu yanıt vererek bu özverili görevi sürdürmeyi kabul etti"inibildiren meslekta#larımızdan olu#turulmasında; bir yandan, disiplin ve konu yelpazemizinçok geni# olmasını göz önünde bulundurarak sosyal haklarla ilgili konuve sorunları hukuk ve/yada uygulama boyutlarıyla “insan hakları perspektifinden”disiplinlerarası yakla#ımla inceleyip ara#tırma ve yayınlar yapan meslekta#larımızaöncelik tanıdı!ımızı, öte yandan da, farklı ama ilgili disiplinler, uzmanlık alanları,akademik ku#aklar ve cinsiyetler arasında sayısal denge gözetmeye özen gösterdi-!imizi belirtmek, Bilim Kurulu listemizi bu yakla#ımla zenginle#tirmek için eklemeleryapmaya ve önerilere açık oldu!umuzu yinelemek isterim.III.Her yıl bir önceki yıla göre daha az eksikle ve çok daha geni# bir hedef kitleyeula#arak gerçekle#tirdi!imiz Sempozyum Duyurusu’nu, ÇEE" bölümlerinin yanısıra fakültelerin i# hukuku ve sosyal güvenlik, kamu hukuku, siyaset ve kamuyönetimi, iktisat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler ve halk sa!lı!ıbölüm ba#kanlıklarına; üniversitelerin sosyal bilimler enstitülerine; akademikdünya dı#ında ise, “destekleyen kurulu#lar” listesinde olmanın ötesinde ilgi vekatılımlarını özellikle bekledi!imiz sendikal konfederasyonlar ile ba!lı sendikalarave sosyal haklar konusunda çalı#malar yapan sivil toplum kurulu#larınagönderdik.Takvimde öngörülen tarihlere ilkece ba!lı kalarak sürdürmeye özen gösterdi-!imiz Sempozyum sürecinde; bildiri özetleri ile tam metinlerinin, uzmanlık alanlarıgözetilerek Bilim Kurulu listesinden belirlenen üç hakem tarafındanaçıkladı!ımız ilkeleri içeren hakem formuna uygun olarak de!erlendirildi!ini;metinleri kendilerine iletirken, yo!unlukları ve özellikle uzmanlık alanına gir-4


Önsözmedi!ini dü#ünmeleri nedeniyle hakemlikten çekilebileceklerini belirtti!imizi;artık yerle#iklik kazanan bu yöntemi her iki a#amada uygulamaya titizlik gösterdi!imizi,zaman zaman Sekretaryadan istenen bazı açıklamalar nedeniyle belirtmekisterim. Dolayısıyla, çok sık olmamakla birlikte, bazı Bilim Kurulu üyelerimizinbildiri özet yada tam metninin uzmanlık alanına girmedi!i gerekçesiylede!erlendirmeden çekilme konusundaki isteklerini anlayı#la kar#ılayıp kimi de-!i#iklikler yaptı!ımız oldu. Ola!an de!erlendirme ve zorunlu durumlarda da makuluzatma süreleri içinde de!erlendirme formunu/raporunu gönder(e)meyenyada kendileriyle ileti#im kurulamayan bazı Bilim Kurulu üyelerimizin yerine de,takvimde öngörülen süreyi zorunlu olarak a#ma pahasına, yeni hakemlerdendestek istemek ve Sempozyum takvimi nedeniyle de raporlarını kısa süre içinderica etmek zorunda kaldı!ımız durumlar oldu!unu açıklamaya sanırım gerekyoktur.IV.Bildiri özetlerinin sunulması a#amasında; takvimde öngörülen süre içinde, DüzenlemeKurulu’na çok farklı alanlardan toplam 99 bildiri özeti gönderildi. Özetlerinbelirlenen hakemlere iletilerek de!erlendirme sürecinin ba#lamasından sonraSekretaryaya ula#an 5 özetin ise, Düzenleme Kurulu’nca yazarlarının niteli!ineve akademik unvanlarına göre farklı i#lem yapılmaksızın, açıkladı!ımız ilkelere vetakvime ba!lı kalarak de!erlendirmeye sunulmamasına üzülerek karar verildi!inibelirtmeliyim.99 özetten 36’sı, hakem de!erlendirmeleri sonucunda tam metinleri hazırlanmaküzere kabul edilirken, 9 bildiri özeti kabule de!er bulunmadı. Bildiri özetlerinden54’ü ise, bir yandan belirlenen ilkeler ve biçim ko#ulları, öte yandan <strong>Sempozyumu</strong>namaç, ilke ve kapsamı ile özgünlük yönlerinden, özellikle de konununiçerik ve kaynakçaları itibarıyla “insan hakları perspektifi” ile ele alınıp incelenmemi#olması nedenleriyle, Düzenleme Kurulu’nca uygun bulunmadı!ı için hakemleregönderilmedi.Belirtmeliyim ki, özetlerin yarısından ço!unun belirtilen nedenlerle hakemde!erlendirmesine sunulamamı# olması, katılımcıların <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarıiçin özellikle II. Sempozyumdan beri ayrıntılı olarak web sayfamızda duyurdu!umuzve her yıl Sempozyum Kitabında yayımladı!ımız biçim ve öz/içerik/yakla#ım konularındaki açıklamaları yeterli bir dikkatle okumadıklarını dü#ündürmektedir.Bildirilerin tam metinlerinin hakemlerce de!erlendirilmesi süreci, 13 bildirininkabul ve 9 bildirinin de reddedilmesiyle sonuçlandı. 3 bildiri ise, bildiri özetleriiçin yukarıda belirtilen gerekçelerle Düzenleme Kurulu’nca uygun bulunmadı!ıiçin hakemlere gönderilmedi. Öte yandan, programının de!i#ti!ini belirten vekatılamayaca!ını bildiren ikisi dı#ında, özeti kabul edilen 11 yazar, bize herhangibir not iletmeksizin, bildiri tam metni göndermedi.Düzenleme Kurulu olarak, özet ve tam metin a#amalarında, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarınınbenzerlerinden ayrılan bu temel çerçevesini ve özelli!ini, yalnızcaweb sitemizde duyurmakla yetinmedi!imizi ve her iki a#amada yazarlara anımsattı!ımızıeklemekte yarar görüyorum.Böylece, iki a#amalı hakem de!erlendirmesinden geçerek Kitapta yayımlananve Sempozyumda sunulan 13 bildiri ile davetli konu#macılarımızın sundu!u 65


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>bildiri ve ayrıca 4 sendikacının “Özelle#tirme ve Yata!an Direni#i” panelinde sundu!ubildiriler, dolayısıyla toplam 23 bildiri ile Sempozyum gerçekle#tirildi.V.IV. <strong>Sempozyumu</strong>n davetli konu#macılarını; “Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Hak Mücadeleleri:Grevler, Eylemler ve Direni!ler” olarak saptadı!ımız ana temayı göz önüne alıp, uygulamanıniçinde olan ve/yada görevi nedeniyle yakından izleyen sendikacı vesendika uzmanları a!ırlıklı olmak üzere belirlemenin uygun ve anlamlı olaca!ınıdü#ündük.Aynı nedenle, <strong>Sempozyumu</strong>n gerçekle#mesine destek veren sendikal örgütlerdenTes-"# ve Türkiye Maden-"# sendikalarının Yata!an #ubelerinin “Yata"an direni!leri”dönemindeki eski ba#kanları Erol So"ancı ve Murat Bekem ile halen görevdeolan yeni ba#kanları Fatih Erçelik ve Süleyman Girgin’in yanı sıra, süreci yakındanizleyen ve bilen, bu konuda 2013’ün ilk yarısında yayımlanaca!ını ö!rendi!im“Barikat Çocukları” ba#lıklı ortak çalı#manın iki yazarından biri olan Özlem #ahinGüngör’ün katıldı!ı bir panele yer verdik.<strong>Sempozyumu</strong>n, bu panel ile “genel tartı#ma” oturumunun yer aldı!ı ikincigününün ö!leden sonraki bölümünün, eylem ve direni#lerin gerçekle#tirildi!iYata!an’da yapılmasını, Yata!an #ubelerinin de ortak iste!i do!rultusunda özelliklekararla#tırdı!ımızı eklemek isterim. Böylece <strong>Sempozyumu</strong>, ö!rencelerimizinyanı sıra i#çilerimizle de bulu#turma fırsatı yakaladık.VI.<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumların birinci be# yılını Uluda! Üniversitesi ""BF ÇEE" Bölümüyle2013’te “uluslararası” düzeyde gerçekle#tirerek tamamlayaca!ımızı bildi-!imden, kurumsalla#ma yolunda güvenli adımlarla ilerlemeyi sürdürece!imiz konusundakaygı duymadı!ımı bir kez daha içtenlikle belirtmek istiyorum.Kocaeli <strong>Sempozyumu</strong>nda da “çıtlattı!ım” gibi, V. <strong>Sempozyumu</strong> düzenlemeniyetini Bölüm adına bana ileten Aysen Tokol ve Pir Ali Kaya, tarihini bana bıraktıklarıuygun bir zamanda konferans için davet edeceklerini iletince, bu fırsatı de-!erlendirmezlik edemezdim ku#kusuz! 22 Mart 2012’deki “Aykırı Görü#lerle DoluBir Akademik Ya#amdan Kesitler” konulu söyle#inin ertesi gün, kendisiyle –sanıyorum2011 Eylülünde– yaptı!ım telefon görü#mesinde 2013 <strong>Sempozyumu</strong>nudüzenleme konusunda ilk kez yaptı!ım öneriyi olumlu kar#ıladı!ını duraksamadanbildiren Yusuf Alper’in ba#kanlı!ında, ÇEE" Bölümünün tüm ö!retim üyelerive ara#tırma görevlileriyle “uluslararası” çaptaki V. <strong>Sempozyumu</strong> enine boyunagörü#tük. Sempozyumlar konusundaki deneyimlerimi aktararak, sürecin artık yerle#iklikkazanan ilkeleriyle sürdü!ünü belirttim. Özellikle sa!lanacak destek konusuve sorunu üzerinde yo!unla#an toplantımızda, <strong>Sempozyumu</strong>n olası ana temasıüzerinde çe#itli seçenekleri kapsayan görü# alı#veri#inde bulunduk. Ve sonuçta,ilke olarak zaten daha önce kararla#tırılan V. Sempozyum yolunda, Mu!la <strong>Sempozyumu</strong>ndansonra bulu#arak süreci ba#latmak üzere, önemli bir adımı geridebıraktık.Dolayısıyla, 2011’de Kocaeli’nde 2012 Mu!la <strong>Sempozyumu</strong>nu duyurdu!umgibi, bu kez de 2013’te Uluda! <strong>Sempozyumu</strong>nda sosyal haklar için bulu#aca!ımızıbildiriyorum.6


VII.Önsöz<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarının, II. Sempozyumda ba#lattı!ımız, kendine özgüyanlarından olan “genel tartı!ma oturumu”, Kocaeli <strong>Sempozyumu</strong>nda oldu!u gibi, 1“gönüllülük” temelinde olmak üzere, izleyen ve katılan sendikacı, uzman ve akademisyenlerdenSempozyum sırasında belirlenen konu#macılarla gerçekle#tirilecektir.“Türkiye’de ve Dünyada <strong>Sosyal</strong> ve Sendikal <strong>Haklar</strong>: Geli#meler, Sorunlar veÖneriler” ba#lı!ıyla üçüncüsünü Mu!la’da aynı yakla#ımla yapaca!ımız ve özellikleiçinde bulundu!umuz yılın sosyal ve sendikal haklarla ilgili ulusal ve uluslararasıgündemdeki birbirine eklenen sorunlarının tartı#ılmasını bekledi!imiz buoturumun da, öncekiler gibi son derece canlı, co#kulu ve yararlı geçece!indenku#kum yok!Kapanı# öncesinde yaptı!ımız genel tartı#ma oturumlarında, aynı zamanda,<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumları konusunda görü#, ele#tiri, öneri ve de!erlendirmelerindile getirilmesini de öngördü!ümüzü ve bunu önemsedi!imizi anımsatmakisterim.VIII.Çok gecikmekle birlikte, II. Sempozyum Kitabından beri kapakta kullandı!ımız“kırıklı font”un öyküsünü de, nedenini açıklayarak anlatmak istiyorum.Pamukkale Üniversitesi’ndeki toplantı sırasında, kitabı ilk gördüklerinde,#a#kınlıkla “bu da ne? Böyle yazı mı olur!” dercesine gözlerime bakıp “daha düzgünyazılamaz mıydı” sorusunu yönelten meslekta#larıma verdi!im, –Önsöz’de de!inmeyipAçılı# konu#mamda verdi!im– yanıt biraz romantikti: “<strong>Sosyal</strong> hakların gözya#ları”dedim! O!uz’un ısrarı üzerine yaptı!ım açılı# konu#mamda, elimdeki/Kitaptakiyazılı metne ba!lı olmaksızın duygularımı dile getirirken de aynıaçıklamayı yapmı#tım…II. Sempozyum Kitabının kapa!ı üzerinde çalı#ırken, Petrol-"# grafikeri Zeynep’e“öyle bir karakter/font bulalım ki sosyal hak ihlallerini anlatsın, hak öznelerininkar#ıla#tı!ı acımasız ve ölçüsüz tepkileri dile getirsin!” demi#tim… Yine birgrafiker olan annesine danı#arak soruma yanıt veren Zeynep, “hocam, kırıklı fontvarmı#” dedi! “Nasıl bir #ey o?” dedim. Ve çok geçmeden, dü#ündüklerimi anlatan“kırıklı font”u i#ledi!i Kitap kapa!ının tasla!ı üzerinde görür görmez, “i#te bu!”demekten kendimi alamadım."nancım o ki bu “kırıklı font”, yalnızca sosyal hakların her birine ili#kin apaçıkgörülen, tanık olunan ve ya#anan ihlalleri, aykırılıkları, kısıtlama ve yasakları,kısacası “sosyal hakların patolojisi”ni de!il, aynı zamanda için için akıttı!ı/döktü!ügöz ya#larını da anlatıyor. Bunun için de, “kanayan yara” anlamında SempozyumKitap kapaklarımızın “simgesi/markası” olarak sürdürüyoruz.IX.Gelene!imize uygun olarak Kitabı yayımlanan IV. <strong>Sempozyumu</strong>n gerçekle#mesinin,te#ekkürden daha ço!unu hak etti!ine inandı!ım birçok emek, özveri, çaba1III. <strong>Sempozyumu</strong>n Genel Tartı#ma oturumuna sendikacı, uzman ve akademisyen olarakkatılanlar #unlardı: Zeki Erdut, Aziz Hacısaliho!lu, Meryem Koray, Attila Özsever, AzizÇelik, Sayım Yorgun, Ferit Serkan Öngel.7


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ve katkıyla sa!landı!ını bilerek, kendi adıma oldu!u kadar Düzenleme Kurulu üyesiarkada#larım adına:8- <strong>Sosyal</strong> haklara duyarlık göstererek ça!rımıza olumlu yanıt verip, açıklananilkeler çerçevesinde ve hakem raporları do!rultusunda gönderdikleri bildiriözetleri ve/yada ilettikleri tam metinler kabule de!er bulunmayan ve açıkladı!ımnedenlerle hakem de!erlendirmesine sunulamayan, ancak gelecekSempozyumlarda sosyal haklara akademik ilgilerinin sürmesini bekledi!immeslekta!larımıza;- "ki a#amalı de!erlendirme sürecinden sonra bildirileri kabul edilip bu kitaptayayımlanan meslekta!larımıza;- <strong>Sempozyumu</strong>n ana temasının i#lenmesine “davetli konu#macı” olarak katkılarınısunan Dev Sa!lık-"# Genel Ba#kanı Arzu Çerkezo"lu’na; ‘Petrol-"#Kadın’ Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Necla Akgökçe’ye; Birle#ik Metal-"#Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Be!eli’ye ve henüz –akademisyen titizli-!iyle çalı#tı!ı– sendika uzmanlı!ındaki kıdeminin akademisyenli!indekikıdeminden daha uzun oldu!unu sandı!ım Aziz Çelik’e;- Türk-i# Mu!la "l Temsilcisi ve Türkiye Maden-"# Yata!an $ubesinin görevdekiBa#kanı Süleyman Girgin ve eski Ba#kanı Murat Bekem ile Tes-i#’in görevdeki Yata!an$ube Ba#kanı Fatih Erçelik ve eski Ba#kanı Erol So"ancı’ya; Yata!an paneline“bir bilen” akademisyen olarak katkısını sunan Özlem #ahin Güngör’e;- Ba#ka akademik yo!unluklarının bulundu!unu bildi!imiz, kimilerine görecedaha fazla yüklenip “hatır-gönül” koyarak dar zamanda katkılarına ba#-vurdu!umuz, özverili desteklerini esirgemeyen Bilim Kurulu üyelerimize;- Deste!ini sürdüren ve özellikle Sempozyum kitabının üçüncüsünün basılmasınıbu yıl da hiç duraksamadan üstlenen Petrol-$!’e ve Sempozyumlarımızıkaçırmamaya özen göstererek onurlandıran Genel Ba#kan MustafaÖzta!kın’a;- IV. <strong>Sempozyumu</strong> onurlandıran Türkiye Maden-"# Genel Ba#kanı NurettinAkçul’a;- Önceki Sempozyumlardan farklı biçimde, ilk kez a!ırlıklı olarak –gelecekSempozyumlar için de, özellikle ö!rencilerin yanı sıra emekçilerle de bulu#mamızısa!laması yönünden örnek olmasını diledi!im– yerel düzeydesundukları desteklerin yan yana gelmesiyle illerinde düzenlenen IV. <strong>Sempozyumu</strong>ngerçekle#mesinde önemli payı olan Tes-$! ve Türkiye Maden-$!’inYata"an #ubeleri ile Tez-Koop-$! ve E"itim Sen’in Mu"la #ubeleri’ne, Mu"laTabip Odası’na ve ilk Sempozyumdan beri mütevazi deste!ini sürdüren $!Müfetti!leri Derne"i’ne;- "lk görü#memizden ba#layarak IV. <strong>Sempozyumu</strong> düzenlemeye hazır oldu-!unu bildirip, henüz Kocaeli <strong>Sempozyumu</strong> yapılmadan Bölüm toplantısıdüzenleyip süreci fiilen ba#latan Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi ""BF ÇEE"Bölümü Ba#kanı Abdurrahman Ayhan’a;- Düzenleme Kurulu üyesi sıfatını ikinci plana atıp Sempozyum Sekretaryasınıngerektirdi!i her tür i#i –Kurul üyeli!inden ayrıldı!ı 10 Eylül 2012 ta-


X.Önsözrihine de!in– severek yaptı!ına yakından tanık oldu!um Recep Kapar’a, ba#-langıçtan itibaren kendisine yardımcı olan ve Recep’ten sonra da bu göreviyürüten Serap Özen Çöl’e;- Özellikle, Sempozyum sürecinin henüz ba#ında, Kitabın tasarım ve sayfadüzeni yapılarak yayına hazırlanması i#ini üstlenebileceklerini açıklayan vearamızdaki “sıkı” pazarlıktan (!) sonra biçim ko#ulları ve yazım kurallarıyönlerinden tüm metinleri gözden geçirerek baskıya girecek duruma getirenArif Geni! ve Fatih Güngör’e;- Düzenleme Kurulu’nda kendi aralarında i#bölümü yaparak herbirini ayrıcasayamayaca!ım görevleri üstlenerek yerine getiren Birgül Çiftçi, Betül Altunta!ve Saniye Dedeo"lu ile ara!tırma görevlilerine;- Kapak tasarımındaki katkısını bu yıl da esirgemeyen Petrol-"# grafikeri ZeynepAltun’a;- "çten destekleriyle IV. <strong>Sempozyumu</strong> Üniversitede ö!rencilerimizle gerçekle#tirmemizeolanak sa!layan Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi RektörüMansur Harmandar’a ve ""BF Dekanı Turgay Uzun’a;- Katkı ve destek sunan, istemeyerek adlarını anmamı# olabilece!im herkeseve her kurulu#a;"çten te#ekkürlerimi sunuyorum.Ayrı ayrı belirtti!im birçok özverili emek, çaba ve destek ürünü olan IV. Sempozyummaratonu, “<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>, IV, Bildiriler” Kitabınınbasılmasıyla noktalandı.$çtenlikle inanıyorum ki IV. Sempozyum Kitabımızla; sosyal haklar alanındaakademik ku!aklar ve disiplinler arasındaki bilimsel etkile!imin kesintisiz sürmesi,bilgi ve deneyim aktarım ve payla!ımının yo"unla!ması ve geli!mesi içinyeni bir katkı daha sunuyoruz.Datça, 15 Eylül 2012Mesut GÜLMEZ9


!Ç!NDEK!LERÖnsöz ............................................................................................................................. 3!çindekiler ................................................................................................................... 11Sempozyum Duyurusu .............................................................................................. 13I. Giri# ................................................................................................................... 13II. Sempozyumların Amaç, "lke ve "#levleri ........................................................... 14III. Sempozyumların Hukuksal Çerçevesi .............................................................. 15IV. Sempozyum Konu Ba#lıkları ............................................................................. 16V. Sempozyum Ana Teması ................................................................................... 19VI. Bilim Kurulu ..................................................................................................... 20VII. Düzenleme Kurulu ............................................................................................ 21Sempozyum Programı ............................................................................................... 23Açılı" Konu"maları ..................................................................................................... 27Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan ................................................................................... 29Nurettin Akçul ........................................................................................................... 31Mustafa Özta!kın ...................................................................................................... 33Prof. Dr. Turgay Uzun ................................................................................................ 35Prof. Dr. Mansur Harmandar ..................................................................................... 39Davetli Konu"macıların Bildirileri ........................................................................... 41Açılı! Bildirisi: <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>da “Yeni” De!il “"leri” Anayasa ...................................... 43Mesut GülmezGüvencesiz Sa!lık Emekçileri ve Sendikal Mücadele Düzleminin Dönü#ümü ............. 89Arzu Çerkezo"luGrev ve Direni#lerde Kadın "#çiler ve Kadın Dayanı#ması ............................................ 93Necla AkgökçeTürkiye’de Sendikal Örgütlenme ve Sorunlar .............................................................. 99Mehmet Be#eliTürkiye’de 2000’li Yıllarda Grevler ve Grev Dı#ı Eylemler:Çalı#ma Hayatında “Pax Romana” mı? ...................................................................... 107Aziz ÇelikYata!an Direni#ini Ba#arıya Ta#ıyan Etkenler ............................................................ 133Özlem #ahin Güngör12 Eylül Sonrasının En Parlak Deneyimlerinden Biri OlarakYata!an Direni#i: Eylül 1987 – Ocak 2006 .................................................................. 147Erol So"ancıYata!an Özelle#tirme Süreci ....................................................................................... 159Murat Bekem11


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Santrallerde Özelle!tirme Süreci ................................................................................ 163Fatih ErçelikTekel–Tari!–Yata"an Direni!leri ve Dersler ................................................................ 169Süleyman GirginHakem De!erlendirmesinden Geçen Bildiriler ..................................................... 173Neo-Liberal Dönü!üm ve Çalı!ma Hakkı #li!kisi:Çalı!ma Hakkı Mücadelesi Üzerine Notlar ................................................................ 175Denizcan KutluBir Grev #ncelemesi: 1990-1991 Zonguldak Grevi ..................................................... 195Fevzi EnginMetal #!çilerinin 2010-2012 Toplu #! Sözle!mesi Sürecindeki Mücadelesi ................ 207Nursel Durmaz1980 Sonrası Türkiye’sinde Sendikal <strong>Haklar</strong> ve E"itim Hakkının Savunulması:Alternatif Bir Örgütlenme Modeli Olarak Ö"renci Gençlik Sendikası Genç-Sen ....... 219I!ıl ErdinçSa"lık Alanındaki Kolektif Eylemlerin<strong>Sosyal</strong> ve Bireysel Düzeyde Analizi: Dokuz Eylül ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi Sa"lık Çalı!anları Platformu Örne"i .................................... 239H. "ebnem SeçerVakıf Üniversitesinde Akademik Kapitalizm ve Akademik Sendikacılık:Laureate Edu., Inc. #stanbul Bilgi Üniversitesi ve <strong>Sosyal</strong>–#!/D#SK Örne"i .................. 265Hakan Arslan & Aslı OdmanSendikalarda Kadın Sesi: Türkiye’de Sendikalar ve Toplumsal Cinsiyet E!itli"i ........ 293Ça#la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Pala#!yerinde Cinsel Yönelim Ayrımcılı"ı: LGB Bireylere Yönelik Bir Alan Çalı!ması ..... 311Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf KesiciÖzürlüler Dijital Uçurumun Neresinde? E-Devlet Ekseninde Bir #nceleme ............... 331Serhat ÖzgökçelerAnayasa Mahkemesi Kararlarında Yoksulluk ............................................................. 355Gonca Erol<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik <strong>Sosyal</strong> Devlete ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>a Bir Alternatif mi? ................... 377Hasret Öztürk & Hüseyin GülBir Praksis Alanı Olarak Su Hakkı ............................................................................... 393Ömür KurtKentsel Dönü!üm, Barınma Hakkı ve Direni! Mücadeleleri:Ankara ve Madrid Örneklerinin Kar!ıla!tırmalı Bir Analizi ....................................... 411Sava! Zafer "ahin, Hayriye Özen, Evin DenizYazarlar Hakkında ................................................................................................... 42712


SEMPOZYUM DUYURUSUIV. SOSYAL HAKLAR ULUSAL SEMPOZYUMUI. G!R!$1980’li yıllardan beri tanık olunan küreselle#me ve neoliberal politikalar, ya#anansiyasal, sosyal ve ekonomik geli#meler, sosyal haklar konusunda birçok tartı#mave yeni sorun alanlarının do!masına yol açmı#tır. Bu tartı#ma ve sorunlardan enönemlileri sosyal hakların tanımlanması ve insan haklarından sayılıp sayılmaması,insan haklarının bölünmezli!i ve kar#ılıklı ba!ımlılı!ı, devletin sosyal haklarkar#ısındaki konumu ve sosyal hakların hak öznelerince kullanılması olarakana ba#lıklar halinde belirtilebilir.<strong>Sosyal</strong> devletin geleneksel kazanımlarının yok edilmesi, kapitalistle#me olgusununçe#itli olumsuzluklarından biri olarak tüm dünyada oldu!u gibi Türkiye’dekitüm hak öznelerini de do!rudan etkilemekte ve tehdit etmektedir. <strong>Sosyal</strong>haklar kar#ıtı neoliberal yakla#ım ve uygulamaların ürünü olan bu olumsuz geli#melerinçok yönlü neden ve etkilere sahip olması, “insan hakları olarak sosyalhaklar”ın disiplinlerarası bir yakla#ımla ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Disiplinlerarasıbir yakla#ım ve katılımla düzenlenmesi gerekti!ine inandı!ımız<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarının, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında ba#arıyla gerçekle#tirilmesininardından, her yıl düzenli biçimde sürdürülmesi gerekti!ine inanmaktayız.Sempozyumların “uluslararası” nitelikteki birincisini; 22-23 Ekim 2009 tarihlerindeAkdeniz Üniversitesi <strong>Sosyal</strong> Hizmetler E!itim, Ara#tırma ve Uygulama Merkezi’nin(AKSUM) öncülü!ünde, Türkiye "#çi Sendikaları Konfederasyonu, Belediye-"# Sendikası ve Mülkiyeliler Birli!i Antalya $ubesi’nin destekleriyle, Akdeniz Üniversitesi"ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileriBölümü ve "# Müfetti#leri Derne!i düzenledi.“Ulusal” düzeyde gerçekle#tirilen ikinci sempozyumu ise, 4-6 Kasım 2010 tarihleriarasında Petrol-"# Sendikası ve Tek Gıda-"# Sendikası ile "# Müfetti#leri Derne!i’nindestekleriyle, Pamukkale Üniversitesi "ktisadi ve "dari Bilimler FakültesiÇalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Bölümü düzenledi.“Uluslararası” düzeydeki sempozyumların ikincisi olan üçüncü sempozyum,Avrupa <strong>Sosyal</strong> #artı’nın 50. yıldönümü dolayısıyla 25–26 Ekim 2011 tarihlerindeKocaeli Üniversitesi "ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri"li#kileri Bölümü tarafından Kocaeli’nde düzenlendi. III. Sempozyum’un,<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Avrupa Komitesi üyelerinin ve <strong>Sosyal</strong> $art alanında uzman yabancıö!retim üyelerinin katılım ve katkısıyla i#lenen “ana tema”sı, 18 Ekim 1961 tarihindekabul edilen Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nın 50. yıldönümü dolayısıyla “<strong>Sosyal</strong>#art’ta Ayrımcılık Yasa"ı ve Türkiye” olarak belirlendi. III. SHUS, Petrol-"#, Koop-"#,TOLEY"S, Belediye-"# sendikaları ile "# Müfetti#leri Derne!i’nin destekleriylegerçekle#tirildi.13


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>II. SEMPOZYUMLARIN AMAÇ, !LKE VE !$LEVLER!Her yıl düzenli olarak yapılması hedeflenen <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarına, benimsenenve izlenen amaç, ilke ve i#levlerini gerçekle#tirilebilmesi yolunda, birinsan hakkı olarak sosyal hakların “disiplinlerarası” niteli!i ve bölünmezli!i yakla#ımıtemel olmaktadır. Bu do!rultuda, sosyal haklar sempozyumları; sosyal politika,çalı#ma ekonomisi ve endüstri ili#kileri, i# hukuku, anayasa hukuku, siyasetbilimi, uluslararası ili#kiler, felsefe, sosyoloji, iktisat, sosyal hizmetler, ileti#im, tıp(halk sa!lı!ı), psikoloji gibi farklı disiplinlerde çalı#an akademisyen ve uygulayıcılarınbir araya gelerek bilgi, birikim ve deneyimlerini payla#tıkları, sosyalhakların çe#itli boyutlarını farklı yakla#ımlarla tartı#tıkları, disiplinlerarası bir“yıllık bulu!ma” niteli!inde gerçekle#mektedir.Sempozyumların;14• Üretilmesine fırsat verece!i bilgi ve deneyimlerin bilimsel düzeyde tartı#ılmasına,• Tartı#maların ortaya çıkardı!ı sonuçların ilgili sivil ve resmi örgüt, kurumve kurulu#lar ile payla#ılmasına,• Hukuk ve uygulamadan kaynaklanan sorunların çözümüne yönelik somutönerilerin ortaya konulmasına,• <strong>Sosyal</strong> haklar alanındaki bilimsel bilgi birikiminin artırılmasına ve alanyazınının zenginle#tirilmesine,• <strong>Sosyal</strong> hakların e#itlik ko#ulları içinde eylemli olarak kullanımını sa!lamaküzere hak öznelerinin bilgi ve bilinç düzeyinin geli#tirilmesine,• Toplumda farkındalıkların olu#turulmasınakatkıda bulunması amaçlanmaktadır.Kısacası, sempozyumların etkin ve i#levsel sosyal devletin gerçekle#tirilmesineolanak ve ortam sa!layan bilimsel bir platform olması hedeflenmektedir.Sempozyumlar; dar anlamda “ba!ımlı çalı#anlar” ile sınırlı olmayan bir yakla#ımıbenimsemekte, sosyal haklar alanındaki insan hakları ulusalüstü ortak hukukuile ulusal hukukun belirledi!i çerçeveyi temel almaktadır.Sempozyumlar; genel olarak ve ülkemiz özelinde, sosyal hakların “teorik vepratik” boyutlarını, tarihsel ve güncel yönlerini, bu alandaki geli#me ve yetersizlikleri,hukuk ve uygulamadaki sorunları kapsayan bütünsel bir yakla#ımla elealınmasını amaçlamaktadır.Özetle, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarının amaç, ilke ve i#levlerini, öncelik sırasıgözetmeksizin sıralamak gerekirse:• Sempozyumlar; sosyal hakları gündeme ta#ıma ve gündemde tutmanınaracı olarak, akademisyenler ve akademik ku#aklar, disiplinler, uzmanlar,sendikacılar ve uygulayıcılar arasında etkile#imin ve ortak sentezlere eri#mearayı#ının gerçekle#ti!i, bilgi ve birikimler ile deneyimlerin payla#ıldı!ı bilimselbir ortam olmalıdır;• Sempozyumların, katılımcılar ve sunulacak bildiriler açısından “disiplinlerarası”olma özelli!inin sa!lanmasına ve sürdürülmesine özen gösterilmelidir;• Sempozyumlarda, madalyonun olumlu ve olumsuz yönleri, haklar ve haksızlıklar,hak ihlalleri birlikte kapsanmalıdır;


Sempozyum Duyurusu• Sempozyumlarda, özellikle henüz ara#tırma, inceleme ve yayın konusu olmayansorunlara yönelik yeni ve özgün çalı#malar ve alan ara#tırmalarıözendirilmelidir;• Sempozyumlara sunulmak üzere yapılan ara#tırma, inceleme ve daha önceyayımlanmamı# olma anlamında özgün bildirilerin, “insan hakları perspektifi”ndenhazırlanması ve bunun de!erlendirmelerde göz önüne alınmasıkonusunda özen ve titizlik gösterilmelidir;• Sempozyumlar, disiplinlerarası niteli!i ile belirlenen geni# konular yelpazesindekatılımı amaçlamakla birlikte, her yıl belirlenecek “a!ırlıklı bir konu”daderinlemesine inceleme, ara#tırma ve tartı#ma olana!ı yaratmalıdır.• Sempozyumlar, ö!renciler ve tüm hak öznelerine yönelik “e!itim” i#leviniyerine getirerek sosyal haklara ili#kin bilgi ve bilincin yükseltilmesine katkıyapmayı amaçlamalıdır. Bu ba!lamda yıllık Sempozyum toplantılarınındüzenlenmesi dı#ında, öncelikle Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileribölümlerinin programlarında, sosyal haklar ö!retimine yer verilmesini veduyarlı genç akademisyenlerin yeti#tirilmesini sa!lamak üzere, bu amacıngerçekle#tirilmesine çaba gösterilmelidir.III. SEMPOZYUMLARIN HUKUKSAL ÇERÇEVES!“"nsan <strong>Haklar</strong>ı” olarak sosyal hakların “uluslararası” hukuksal çerçevesinin belirlenmesinde,Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında yapılan düzenleme temelalınmalıdır.<strong>Sosyal</strong> haklar, bu maddede öngörülen anayasal ko#ullar yerine getirilerekonaylanan ve iç hukuk düzeninde “ulusalüstü” bir hukuksal de!er ve etki kazandırılanuluslararası sözle#melerle hukuksal güvenceye alınmı#tır. Bildirge,sözle#me, antla#ma vb. belgelerin olu#turdu!u “pozitif hukuk”un yanı sıra, busözle#melere uyulmasını denetlemekle yetkili organlar ile uygulamadaki ihlallerionay ko#ulu aranmaksızın izleyen koruma mekanizmalarının karar ve raporlarındanolu#an “ortak hukuk”, çok kapsamlı ve zengin bir ulusalüstü hukuksalçerçeve olu#turmaktadır. Örne!in, Uluslararası Çalı#ma Örgütü’nün sözle#melerininyanı sıra, özellikle Birle#mi# Milletler’ce kabul edilen Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> veKültürel <strong>Haklar</strong> Sözle#mesi ile Avrupa Konseyi’nce kabul edilen Gözden Geçirilmi#Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı, bu hukuksal güvencenin sosyal haklar alanındaki entemel yazılı belgeleridir. Lizbon Antla#ması’nın yürürlü!e girmesiyle Avrupa Birli!i’ninsosyal boyutunu güçlendiren Temel <strong>Haklar</strong> $artı da, ülkemizin tam üyeliksüreci ba!lamında sosyal haklar hukukunun ulusalüstü hukuka uyumununsa!lanmasında göz ardı edemeyece!i bir belgedir.Anayasamız da 2. maddesinde, temel amacı “herkese insan onuruna yara#anasgarî bir ya#am düzeyi sa!lamak” olan “sosyal devlet” ilkesini benimsemi#tir.Devletin temel amaç ve görevi; “de!i#tirilemez” nitelikli bu anayasal ilkeye ko#utolarak 5. maddede, “… ki#ilerin ve toplumun refah, huzur ve mutlulu!unu sa!lamak;ki#inin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyleba!da#mayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya,insanın maddî ve manevî varlı!ının geli#mesi için gerekli #artları hazırlamayaçalı#mak” biçiminde tanımlanmı#tır. Ayrıca, Ba#langıç bölümünde yer alan15


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>de!i#tirilemez ilkelerden biri de, “… Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden e#itlikve sosyal adalet gereklerince yararlanma”dır ve bu ilke, Anayasa’nın güvenceyeba!ladı!ı “temel sosyal haklar” için de geçerlidir.Bu çerçevede, Anayasa’nın çe#itli maddelerinde insana yakı#ır ya#am düzeyininasgari gerekleri olan ve aynı zamanda temel insan hakları arasında yer alançe#itli sosyal haklar, belirtilen ulusalüstü hukuksal çerçeveyle ba!da#mayan ve2010 de!i#ikliklerinden sonra da varlı!ını sürdüren önemli kısıtlama ve yasaklarada yer verilerek tanınıp düzenlenmi#tir. Bunlar arasında; örne!in çalı#ma hakkı(m. 49), çalı#ma ko#ulları ve dinlenme hakkı; sendika, toplu i# sözle#mesi ve grevhakları (m. 51-54); adil ücret hakkı (m. 55), sosyal güvenlik hakkı (m. 60), sa!lıkhakkı (m. 56), konut hakkı (m. 57), e!itim hakkı (m. 42) bulunmaktadır."çeri!i ve “olmazsa olmaz” nitelikteki araçları ulusalüstü hukuk ve Anayasa ilebelirlenmi# olan etkin ve i#levsel sosyal devletin, sosyal hakların “e#itlik ve sosyaladalet gereklerince” eylemli olarak kullanımını ülkede ya#ayan herkes için güvenceyealması ve tüm hak öznelerinin somut biçimde yararlanmalarını sa!lamasıgerekir. Devletin “mali sınırlılıkları”, sosyal devleti ça!da# kurumlarla gerçekle#-tirmekten kaçınmanın gerekçesi olamaz, olmamalıdır. Ulusalüstü ortak hukukunasgari ilke ve kurallarına uygun olarak, sosyal haklardan somut biçimde yararlanılmasınısa!lamak amacıyla düzenli ve sistemli politikalar belirlenmeli, somutve olumlu sonuçlar ortaya koyan uygulamalar gerçekle#tirilmelidir.<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarına sunulan bildirilerin derlendi!i kitaplar; bualandaki yazına katkısının yanı sıra, ulusal hukukumuzun ayrılmaz ve ona üstüntutulan bir parçası olan sosyal haklar uluslararası ortak hukukunun birikimleriı#ı!ında izlenmesi gereken politikalar, yapılması gereken hukuksal düzenlemelerve gerçekle#tirilmesi gereken uygulamalar için göz ardı edilemeyecekkaynaklardır.IV. SEMPOZYUM KONU BA$LIKLARI 11. Kuramlar, Ö#retiler, Dü"ünsel Akımlar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Genel Olarak <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• <strong>Sosyal</strong> Politika ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Sınırlanması Sorunu• Demokrasi ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>2. Küreselle"me, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve <strong>Sosyal</strong> Hak !hlalleri• <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>dan Yararlanmada E#itlik "lkesi ve Ayrımcılık Yasa!ı• "#sizlik ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Çalı#an Yoksullar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Kayıtdı#ı "stihdam ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Özelle#tirmeler ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Gelir Da!ılımı ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>1Ana ve alt ba#lıklarda yer almayan konulara ili#kin bildiri önerileri, gerekti!inde DüzenlemeKurulunca de!erlendirilecektir.16


Sempozyum Duyurusu• Mali Politikalar (Bütçe) ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Vergi Politikaları ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• <strong>Sosyal</strong> Harcamalar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Sa!lık Politikaları ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• <strong>Sosyal</strong> Hizmetler ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>3. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>da Yeni Sorun Alanları• Yasama Tekni!inde Dönü#üm ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Bili#im ve "leti#im Teknolojileri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Yönetimde Yeniden Yapılanma Programları ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Kamu Personel Politikaları ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Medya ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• <strong>Sosyal</strong> Hak "hlali Olarak "# Kazaları• <strong>Sosyal</strong> Hak "hlali Olarak Meslek Hastalıkları• Yoksulluk, <strong>Sosyal</strong> Dı#lanma ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Kentsel Dönü#üm Projeleri ve <strong>Sosyal</strong> Hak "hlalleri• Türkiye’de Çalı#ma Ya#amında (i#letmede/i#yerinde) Bilgilenmeve Danı#ılma Hakkı ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Uluslararası Sermaye Kurulu#ları ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>4. Elveri"siz Durumdaki Gruplar ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Göçmenler ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Ya#lılar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Çocuklar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Engelliler ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Yoksullar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Yabancılar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Mülteciler ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Azınlıklar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Romanlar / Çingeneler ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>5. Kadınlar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> / !hlaller• <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>dan Yararlanmada Toplumsal Cinsiyet E#itli!ive Ayrımcılık Yasa!ı• Ulusal Hukuk ve Uygulamadaki Durum ve Sorunlar• Uluslararası ve Ulusalüstü Hukuk ve Türkiye’de Durum ve Sorunlar• Kadın Örgütleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Sendikalar ve Kadınların <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ı6. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Do#rudan Uygulanabilirli#i ve Yargılanabilirli#iSorunu: Ö#reti, Yargı Kararları ve Uluslararası Denetim OrganlarınınKararları• Yabancı Ülkelerde Durum: Ö!reti, Ara#tırmalar ve Yargı Kararları• Kar#ıla#tırmalı Hukuktan Bazı Ülke Örnekleri• "nsan <strong>Haklar</strong>ı Avrupa Mahkemesi Kararlarındaki Yakla#ım• Birle#mi# Milletler Denetim Organları Kararlarındaki Yakla#ım17


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>18• Avrupa Birli!i Adalet Divanı Kararlarındaki Yakla#ım• Türkiye’de Durum: Ö!reti, Ara#tırma ve Çalı#malar(Uygulamadan Örnekler)• "#çi ve Kamu Görevlileri Sendikalarının Açtıkları Davalarve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Yargılanabilirli!i• Türkiye’de Yargı Kararlarının Yakla#ımı: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,Danı#tay ve "lk Derece Mahkemelerin Kararlarındaki Yakla#ım(lar)7. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Uluslararası Korunması Yöntemleri ve Türkiye• Uluslararası Çalı#ma Örgütü Koruma Yöntemleri ve Türkiye• Birle#mi# Milletler Koruma / Denetim Yöntemleri ve Türkiye• Avrupa Konseyi Koruma / Denetim Yöntemleri ve Türkiye• "#çi Sendikaları ve Uluslararası Koruma Yöntemleri• Kamu Çalı#anları Sendikaları ve Uluslararası Koruma Yöntemleri• "#veren Sendikaları ve Uluslararası Koruma Yöntemleri8. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>da !nsan <strong>Haklar</strong>ı E#itimi• "nsan <strong>Haklar</strong>ı E!itiminin <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Açısından Önemi• <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> E!itimi ve Hedef Kitleler(i#çiler, i#sizler, kamu görevlileri, emekliler, çalı#an kadınlar, vb.)• Ailede ve Okulda <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> E!itimi• Kadın Örgütleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> E!itimi• "#çi Sendikalarının E!itim Etkinlikleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Kamu Çalı#anları Sendikalarının E!itim Etkinlikleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Kamu "#veren(ler)inin E!itim Etkinlikleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• "#veren Sendikalarının E!itim Etkinlikleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• Sivil Toplum Kurulu#larının E!itim Etkinlikleri ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>9. Uluslararası Sendikalar ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> / !hlaller• Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC/CSI):Genel Olarak ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve "hlaller• Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC/CES):Genel Olarak ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve "hlaller• Kamu Hizmetleri Uluslararası Federasyonu (PSI/ISP):Genel Olarak ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve "hlaller• E!itim Enternasyonali (IE/EI):Genel Olarak ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve "hlaller• Uluslararası (Evrensel ve/veya Bölgesel) "nsan <strong>Haklar</strong>ı Kurulu#ları:Genel Olarak ve Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve "hlaller10. Bazı <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Uygulamada Durum• Çalı#ma Hakkı ve "hlaller• "#sizlik ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>dan Yoksunluk• "#ten Çıkarmaya Kar#ı Korunma Hakkı ve "hlaller• Adil Ücret ve Çalı#ma Ko#ulları <strong>Haklar</strong>ı ve "hlaller• Sendika, Toplu Sözle#me ve Grevi de KapsayanToplu Eylem <strong>Haklar</strong>ı ve "hlaller


Sempozyum Duyurusu• E!itim ve Mesleksel E!itim <strong>Haklar</strong>ı ve "hlaller• <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Hakkı ve "hlaller• "#çi Sa!lı!ı ve "# Güvenli!i ve "hlaller• <strong>Sosyal</strong> Yardım ve <strong>Sosyal</strong> Hizmetlerden Yararlanma <strong>Haklar</strong>ı ve "hlaller• Sa!lık Hakkı ve "hlaller• "laca Eri#me Hakkı• Beslenme Hakkı ve "hlaller• Konut / Barınma Hakkı ve "hlaller• Yoksulluktan Kurtulma Hakkı ve "hlaller• "# Denetim ve Tefti#lerinden Kaynaklanan Sorunlar ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>• <strong>Sosyal</strong> Hizmetlerden Yararlanma Hakkı ve "hlaller• Türkiye’de "nsan <strong>Haklar</strong>ı Kurulları ve <strong>Sosyal</strong> Hak "hlalleri11. <strong>Sosyal</strong> Hak ve Çıkarları Korumaya, Geli"tirmeye ve Gerçekle"tirmeyeYönelik Bireysel ve Toplu Mücadeleler: Grevler, Eylemler ve Direni"ler• Çalı#ma Hakkı ve "# Güvencesi için Grev, Eylem ve Direni#ler• Sendikal <strong>Haklar</strong> için Grev, Eylem ve Direni#ler• "#çi Sendikalarının Kararlarıyla Gerçekle#tirilen Grev, Eylem ve Direni#ler• Kamu Görevlisi Sendikalarının Kararlarıyla Gerçekle#tirilen Grev,Eylem ve Direni#ler• Tek Ki#ilik (Bireysel) Eylem ve Direni#ler• Dayanı#ma Grev, Eylem ve Direni#leri• Emeklilerin Eylem ve Direni#leri• "#sizlerin Eylem ve Direni#leri• Üreticilerin Eylem ve Direni#leri• Ö!rencilerin Eylem ve Direni#leri• Gösteriler ve Yürüyü#ler• Emek Platformları12. Panel / Genel Tartı"ma (Olası Konular)• Türkiye’de Güncel <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sorunları: Geli#meler ve "hlaller• Türkiye’de Sendikal <strong>Haklar</strong> Sorunları: Geli#meler ve "hlaller13. Poster Sunumlar• Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> ve Sendikal Hak "hlalleri, Direni#ler, Eylemler(son yıllardaki)V. SEMPOZYUM ANA TEMASIIV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>nun ana teması, sosyal haklar alanındasendikalı/sendikasız, örgütlü/örgütsüz, yasal/yasa dı#ı, toplu/bireysel tüm hakmücadelelerini kapsamayı amaçladı. Hak öznelerinin, yasal/biçimsel nitelikleriylesınırlı olmamak üzere, ayrıntılı alt ba#lıkları 11 sayılı konu ba#lıklarında sıralanarak,#öyle belirlendi:Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Hak ve / ya da Çıkarları Koruma ve / ya da Geli!tirme Amaçlı Grevler,Eylemler ve Direni!ler19


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>VI. B!L!M KURULU20Prof. Dr. Ahmet Makal, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Ahmet Selamo!lu, Kocaeli ÜniversitesiProf. Dr. Ali Güzel, Kadir Has ÜniversitesiProf. Dr. Aysen Tokol, Uluda! ÜniversitesiProf. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe ÜniversitesiProf. Dr. Beril Tufan, Emekli Ö!retim ÜyesiProf. Dr. E. Yasemin Özdek, Kocaeli ÜniversitesiProf. Dr. Faruk Sapancalı, Dokuz Eylül ÜniversitesiProf. Dr. Gamze Özdemir Yücesan, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Gülay Toksöz, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Gürhan Fi#ek, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Harun Tepe, Hacettepe ÜniversitesiProf. Dr. "brahim Ö. Kabo!lu, Marmara ÜniversitesiProf. Dr. Kuvvet Lordo!lu, Marmara ÜniversitesiProf. Dr. M. Kemal Öke, Abant "zzet Baysal ÜniversitesiProf. Dr. Melda Sur, Dokuz Eylül ÜniversitesiProf. Dr. Meryem Koray, Emekli Ö!retim ÜyesiProf. Dr. Mesut Gülmez, Emekli Ö!retim ÜyesiProf. Dr. Metin Özu!urlu, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Müjdat $akar, Marmara ÜniversitesiProf. Dr. Nadir Su!ur, Anadolu ÜniversitesiProf. Dr. Nergis Mütevellio!lu, Akdeniz ÜniversitesiProf. Dr. Ömer Zühtü Altan, Emekli Ö!retim ÜyesiProf. Dr. $engül Hablemito!lu, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. $erife Türcan Öz#uca, Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Tijen Erdut, Dokuz Eylül ÜniversitesiProf. Dr. Ufuk Aydın, Anadolu ÜniversitesiProf. Dr. Veysel Bozkurt, "stanbul ÜniversitesiProf. Dr. Yakın Ertürk, Avrupa Konseyi,"#kenceyi Önleme Komitesi Türkiye TemsilcisiProf. Dr. Yusuf Alper, Uluda! ÜniversitesiProf. Dr. Yüksel Akkaya, Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Zeki Erdut, Dokuz Eylül ÜniversitesiDoç. Dr. Abdülkadir $enkal, Kocaeli ÜniversitesiDoç. Dr. Asuman Türkün, Yıldız Teknik ÜniversitesiDoç. Dr. Banu Uçkan, Anadolu ÜniversitesiDoç. Dr. Hatice Kurtulu#, "stanbul ÜniversitesiDoç. Dr. Kadriye Bakırcı, "stanbul Teknik ÜniversitesiDoç. Dr. Kübra Do!an Yenisey, Bilgi ÜniversitesiDoç. Dr. Nilay Etiler, Kocaeli ÜniversitesiDoç. Dr. Nilgün Toker Kılınç, Ege ÜniversitesiDoç. Dr. Nur#en Caniklio!lu, Marmara ÜniversitesiDoç. Dr. O!uz Karadeniz, Pamukkale ÜniversitesiDoç. Dr. S. Evinç Torlak, Pamukkale Üniversitesi


Sempozyum DuyurusuVII. DÜZENLEME KURULUProf. Dr. Abdurrahman Ayhan (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Prof. Dr. Mesut Gülmez (Emekli Ö!retim Üyesi)Doç. Dr. Betül Altunta# (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Doç. Dr. Birgül Çiftçi (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Yrd. Doç. Dr. Arif Geni# (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Yrd. Doç. Dr. Fatih Güngör (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Yrd. Doç. Dr. Recep Kapar (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi) *Yrd. Doç. Dr. Saniye Dedeo!lu Atılgan (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Yrd. Doç. Dr. Serap Özen Çöl (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Üyesi)Ara#. Gör. Bü#ra Halis (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Elemanı)Ara#. Gör. Emek Önder Ünlü (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Elemanı)Ara#. Gör. Hilmi Etçi (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Elemanı)Ara#. Gör. Muhammed Seyyid Yelek (Mu!la Üniversitesi Ö!retim Elemanı)* 10 Eylül 2012 tarihinde ayrıldı.21


IV. SOSYAL HAKLAR ULUSAL SEMPOZYUMUMu#la Sıtkı Koçman Üniversitesi, !!BF, ÇEE! / 18-19 Ekim 2012PROGRAMB!R!NC! GÜN: 18 Ekim 2012 Per"embeMu"la Sıtkı Koçman Üniversitesi AKMKayıt: 09:00-09:30AÇILI$: 09:30-10:00Saygı Duru#u ve "stiklal Mar#ıAçılı! Konu!maları:Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan, ""BF, ÇEE" Bölüm Ba#kanıNurettin Akçul, Türkiye Maden-"# Genel Ba#kanıMustafa Özta"kın, Petrol-"# Genel Ba#kanıProf. Dr. Turgay Uzun, ""BF DekanıProf. Dr. Mansur Harmandar, RektörAÇILI$ B!LD!R!S!: 10:00-10:30Mesut Gülmez, Emekli Ö!retim Üyesi<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>da ‘Yeni’ De"il ‘$leri’ Anayasa:Emek ve Sermaye Örgütlerinin Yakla!ımları! Tartı!ma: 10:30-10:45Ara: 10:45-11:001. OTURUM: 11:00-12:15EYLEMLER, D!REN!$LER, ÖRGÜTLENME SORUNLARIOturum Ba#kanı: Ahmet Selamo#lu, Kocaeli ÜniversitesiArzu Çerkezo#lu, Dev Sa!lık-"# Genel Ba#kanıGüvencesiz Sa"lık Emekçileri ve Sendikal Mücadele Düzleminin Dönü!ümüNecla Akgökçe, ‘Petrol-"# Kadın’ Dergisi Genel Yayın YönetmeniGrev ve Direni!lerde Kadın $!çiler ve Kadın Dayanı!masıMehmet Be"eli, Birle#ik Metal-"# Genel Sekreter YardımcısıTürkiye’de Sendikal Örgütlenme ve SorunlarAziz Çelik, Kocaeli ÜniversitesiTürkiye’de 2000’li Yıllarda Grevler ve Grev Dı!ı Eylemler:Çalı!ma Hayatında “Pax Romana” mı?! Tartı!ma: 12:15-12:30Yemek arası23


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>2. OTURUM: 13:45-14:45HAK MÜCADELELER!Oturum Ba#kanı: Nergis Mütevellio#lu, Akdeniz ÜniversitesiDenizcan Kutlu, Ankara ÜniversitesiNeo-liberal Dönü!üm ve Çalı!ma Hakkı $li!kisi:Çalı!ma Hakkı Mücadelesi Üzerine NotlarFevzi Engin, Abant "zzet Baysal ÜniversitesiBir Grev $ncelemesi: 1990-1991 Zonguldak GreviNursel Durmaz, Pamukkale ÜniversitesiMetal $!çilerinin 2010-2012 Toplu $! Sözle!mesi Sürecindeki Mücadelesi! Tartı!ma: 14:45-15:00Ara: 15:00-15:153. OTURUM: 15:15-16:15ÖRGÜTLENME MÜCADELELER!NDEN ÖRNEKLEROturum Ba#kanı: Kuvvet Lordo#lu, Kocaeli ÜniversitesiI"ıl Erdinç, Paris 1 Panthéon-Sorbonne Üniversitesi1980 Sonrası Türkiye’sinde Sendikal <strong>Haklar</strong> ve E"itim Hakkının Savunulması:Alternatif Bir Örgütlenme Modeli Olarak Ö"renci Gençlik Sendikası Genç-SenH. $ebnem Seçer, Dokuz Eylül ÜniversitesiSa"lık Alanındaki Kolektif Eylemlerin <strong>Sosyal</strong> ve Bireysel Düzeyde Analizi:Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Sa"lık Çalı!anları Platformu Örne"iHakan Arslan, "stanbul Bilgi Üniversitesi / Aslı Odman, "stanbul "#çi Sa!lı!ı ve "#Güvenli!i MeclisiVakıf Üniversitesinde Akademik Kapitalizm ve Akademik Sendikacılık:Laureate Edu. Inc., $stanbul Bilgi Üniversitesi ve <strong>Sosyal</strong>-$!/D$SK Örne"i! Tartı!ma: 16:15-16:30!K!NC! GÜN: 19 Ekim 2012 Cuma – SABAHMu"la Sıtkı Koçman Üniversitesi AKM4. OTURUM: 09:00-10:00E$!TL!K VE AYRIMCILIK SORUNLARIOturum Ba#kanı: Tijen Erdut, Dokuz Eylül ÜniversitesiÇa#la Ünlütürk Uluta" / Zuhal Pala, Pamukkale ÜniversitesiSendikalarda Kadın Sesi: Türkiye’de Sendikalar ve Toplumsal Cinsiyet E!itli"iDerya Demirdizen / Sidar Çınar, Marmara Üniversitesi / Mehmet Rauf Kesici,Kocaeli Üniversitesi$!yerinde Cinsel Yönelim Ayrımcılı"ı: LGB Bireylere Yönelik Bir Alan Çalı!masıSerhat Özgökçeler, Uluda! ÜniversitesiÖzürlüler Dijital Uçurumun Neresinde? E-Devlet Ekseninde Bir $nceleme! Tartı!ma: 10:00-10:1524


Sempozyum ProgramıAra: 10:15-10:305. OTURUM: 10:30-11:45YEN! SORUNLAR, HAKLAR, MÜCADELELEROturum Ba#kanı: O#uz Karadeniz, Pamukkale ÜniversitesiGonca Erol, Yalova ÜniversitesiAnayasa Mahkemesi Kararlarında YoksullukHasret Öztürk / Hüseyin Gül, Süleyman Demirel Üniversitesi<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik <strong>Sosyal</strong> Devlete ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>a Bir Alternatif mi?Ömür Kurt, Ortado!u Teknik ÜniversitesiBir Praksis Alanı Olarak Su HakkıSava" Zafer $ahin / Hayriye Özen, Atılım Üniversitesi / Evin Deniz,Complutense University of MadridKentsel Dönü!üm, Barınma Hakkı ve Direni! Mücadeleleri:Ankara ve Madrid Örneklerinin Kar!ıla!tırmalı Bir Analizi! Tartı!ma: 11:45-12:00Mu"la’dan Yata"an’a Hareket: 12:15-12:45Ö#le Yeme#i: 12:45-13:45Yata!an Termik Santrali Personel Yemekhanesi!K!NC! GÜN: 19 Ekim 2012 Cuma – Ö%LEDEN SONRAYata"an Termik Santrali <strong>Sosyal</strong> Tesisleri6. OTURUM: 13:45-15:00PANEL: ÖZELLE$T!RME VE YATA%AN D!REN!$!Oturum Ba#kanı: Yusuf Alper, Uluda! ÜniversitesiÖzlem $ahin Güngör, Mu!la Sıtkı Koçman ÜniversitesiYata"an Direni!ini Ba!arıya Ta!ıyan EtkenlerErol So#ancı, Tes-"# Yata!an $ubesi Eski Ba#kanı12 Eylül Sonrasının En Parlak Deneyimlerinden Biri Olarak Yata"an Direni!iMurat Bekem, Türkiye Maden-"# Yata!an ve Havalisi $ubesi Eski Ba#kanıYata"an Özelle!tirme SüreciFatih Erçelik, Tes-"# Yata!an $ube Ba#kanıSantrallerde Özelle!tirme SüreciSüleyman Girgin, Türkiye Maden-"# Yata!an ve Havalisi $ube Ba#kanıTekel–Tari!–Yata"an Direni!leri ve Dersler! Tartı!ma: 15:00-15:15Ara: 15:15-15:3025


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>7. OTURUM: 15:30-17:00GENEL TARTI$MATÜRK!YE’DE SOSYAL VE SEND!KAL HAKLAR: GEL!$MELER, SORUNLAR VE ÖNER!LEROturum Ba#kanı: Mesut Gülmez, Emekli Ö!retim ÜyesiKAPANI$: 17:00-17:3020 Ekim 2012 CumartesiMu!la Gökova Körfezinde Günlük Tekne Gezisi(Ücret, katılanlarca kar#ılanacak. Kesin kayıt: 18 Ekim 2012)Mu!la’dan Akyaka’ya hareket: 09:00, Akyaka’dan hareket: 09:30,Akyaka’ya dönü#: 17:30Destekleyen Kurulu"larPetrol-$! Genel MerkeziTes-$! Yata"an #ubesiTürkiye Maden-$! Yata"an ve Havalisi #ubesiE"itim Sen Mu"la #ubesiTez-Koop-$! Mu"la #ubesiMu"la Tabip Odası$! Müfetti!leri Derne"i26


AÇILI$KONU$MALARI


Açılı! Konu!malarıAÇILI$ KONU$MASIProf. Dr. Abdurrahman AyhanMu"la Sıtkı Koçman Üniversitesi$ktisadi ve $dari Bilimler FakültesiÇalı!ma Ekonomisi ve Endüstri $li!kileri Bölüm Ba!kanıve Düzenleme Kurulu ÜyesiDe!erli Konuklar,Sevgili Ö!renciler,Dördüncü <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>’na ve Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi’neho# geldiniz.Üniversitemizde sizlerle birlikte olmaktan, insan olmaktan kaynaklı bireyin,toplumun ve ya#amımızın ayrılmaz bir parçası olan ‘<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>’ temalı sempozyumdabirlikte olmaktan duydu!um mutlulu!u sizlerle payla#maktan onurduyuyorum.Günümüz dünyasında geçmi#ten farklı olmaksızın toplumsal menfaatlerin,toplumsal dinamiklerin çetin, sabırlı ve barı# içerisinde olmasına, ihtiyaç duyuldu!uaçıkça ortadadır. Bu bakımdan Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nın geli#tirilmesi temelindehazırlanan ve Avrupa Konseyi tarafından 3 Mayıs 1996 tarihinde kabul edilen(Gözden Geçirilmi#) Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı ile imzacı devletler; halklarının ya#amstandartlarını ve sosyal refah düzeyini yükseltmek için, Sözle#me’nin II. Bölümündesayılan hakların Sözle#me ile belirlenen asgari bölümünü sa!lamayı kabulve taahhüt etmi#lerdir. Di!er taraftan, Birle#mi# Milletler Genel Kurulu’nun 16Aralık 1966 tarihli toplantısında alınan kararla kabul edilen, Türkiye’nin 15 A!ustos2000 tarihinde imzaladı!ı ve 10.07.2003 tarih ve 5923 sayılı Kanun ile onayladı!ıEkonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Uluslararası Sözle#mesi’nin “maddihaklar” ba#lıklı bölümünde de, a#a!ıdaki sosyal haklar güvenceye alınmı#tır:• Çalı#ma hakkı,• Adil ve uygun i#te çalı#ma #artları,• Sendikal haklar,• <strong>Sosyal</strong> güvenlik hakkı,• Ailenin, anneli!in, çocukların ve gençlerin korunması,• Ya#am standardı hakkı,• E!itim hakkı,• Sa!lık standardı hakkı,• Zorunlu ilkö!retimi sa!lama yükümlülü!ü,• Kültürel ya#ama katılma hakkı.Bu iki uluslararası belgede yer alan sosyal haklar listesi, ö!retide de genellikle kabuledilmektedir.Görülece!i üzere; sosyal haklar, temel insan hakları ba!lamında birey ve toplumya#amının vazgeçilmez parçasıdır. <strong>Sosyal</strong>, ekonomik, kültürel ve siyasal haklardaküreselle#en dünyada; en önemli sorunun ‘toplumsal farkındalık’ oldu!unudü#ünüyorum. Bu arada, ‘çalı#an yoksullar’ ile ‘sosyal dı#lanma’ gibi konuları bi-29


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>rer gerçeklik olarak ortaya koyarak, gelecek için bu iki konuda sizleri dü#ünmeyedavet ediyorum. Ayrıca, bugün tüm dünyanın i#sizlik sorunu ile bo!u#tu!unu,i#sizlik sorununun sadece sayısal verilerle anlatılmasına çalı#ılırken, ekonomikkrizlerin i#gücü piyasasına bıraktı!ı örgütsüzlük, güvencesizlik, dü#ük gelir veuzun çalı#ma süreleri gibi tortularla günümüz dünyasında sosyal hakları dü#ünmekve dü#lemenin, devletin ‘sosyal’ niteli!ine vurgu yapmanın hayli zor oldu-!unu da belirtmek isterim. Bugün, bu zorluklara ra!men ve küreselle#menin ortayaçıkarttı!ı yeni e!ilimlerle birlikte ‘<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> <strong>Sempozyumu</strong>’nda birlikte olmamız,hayli anlamlı ve çok önemlidir. ‘IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>’nu’18-20 Ekim 2012 tarihlerinde, Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi "ktisadi ve"dari Bilimler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Bölümü olaraküstlendik. <strong>Sempozyumu</strong>n ‘Ana Teması’; “Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Hak Mücadeleleri:Grevler, Eylemler ve Direni#ler”dir. Konuyla ilgili çalı#mamız, yakla#ık bir yıllıkbir süreçte tamamlandı.Son söz olarak, sempozyumun düzenlenmesine katkıları olanlara te#ekkür etmekisterim.Her yıl birlikte oldu!umuz, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarına ilk adımını attıranProf. Dr. Nergis Mütevellio!lu’na, ‘Bilim Kurulu’ üyelerimize ve bildirileri ile sempozyumakatkı veren de!erli meslekta#larıma te#ekkür ederim.“II. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>” ile “III. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong>’nu”düzenleyen Doç. Dr. O!uz Karadeniz’e ve Prof. Dr. Ahmet Selamo!-lu’na, bizlere tecrübelerini aktarmalarından ve rehberliklerinden dolayı te#ekkürederim.De!erli Hocam uygun görürse ‘<strong>Sempozyumu</strong>muzun Emektarı’ olarak tanıtmakarzusunu duydu!um Prof. Dr. Mesut Gülmez’e te#ekkür ederim.Bugün bizlere kapılarını açan, ev sahipli!i yapmamıza olanak tanıyan Mu!laSıtkı Koçman Üniversitesi "ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi Dekanımız Prof. Dr.Turgay Uzun’a ve Rektörümüz Prof. Dr. Mansur Harmandar’a te#ekkür ederim.“IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>” düzenleme çalı#malarında sekretaryagörevini onbir aylık süreç içerisinde yürüten Yrd. Doç. Dr. Recep Kapar ile halenbu görevi yürütmekte olan Yrd. Doç. Dr. Serap Özen Çöl’e ve Düzenleme Kuruluüyeleri olarak eme!i geçen tüm bölüm arkada#larıma te#ekkür ederim.Sempozyum sürecinin ba#ından itibaren bizlere maddi-manevi destek verenTürk-i# Mu!la "l Temsilcisi ve Maden-"# Sendikası Yata!an $ube Ba#kanı SayınSüleyman Girgin ile Tes-i# Yata!an $ube Ba#kanı Sayın Fatih Erçelik’e te#ekkürederim.Son olarak, IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> <strong>Sempozyumu</strong>’nun ba#arılı geçmesini diler, sevgive saygılarımı sunarım.30


Açılı! Konu!malarıAÇILI$ KONU$MASINurettin AkçulTürkiye Maden $!çileri Sendikası (Türkiye Maden-$!) Genel Ba!kanı<strong>Sosyal</strong> hak kavramının ve sosyal hakların ortaya çıkı#ında sanayi devriminin sonuçlarındanbirisi olarak kabul edilen i#çi sınıfının üretim süreci içinde #ekillenmi#do!ası mücadelesi ve dolayısıyla, örgütlü mücadelesi etkili olmu#tur. Süreçiçinde gelinen noktada ise sosyal haklar, i#çi sınıfının yanı sıra toplum içindekidi!er, sosyo-ekonomik olarak zayıf, dezavantajlı grupların korunması ve asgaribir düzeyde de olsa ya#ama ve kendilerini gerçekle#tirme haklarının sa!lanmasıamacını ta#ıma gelmi#tir. Çalı#ma hakkı, sa!lık hakkı, sosyal güvenlik hakkı, e!itimhakkı, adil ücret hakkı, örgütlenme hakkı vb. gibi zaman içinde kapsamı geni#leyensosyal haklar aynı zamanda, temel hak ve özgürlüklerin peki#tiricisi olmaözelli!ini de bünyesinde barındırmaktadır. Dolayısıyla süreç içinde sosyal haklar,toplumsal ya#am içinde temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz bir parçası olma noktasınagelmi#tir. Yani, sosyal haklar, temel insan hakları haline gelmi#tir. Bu süreçhaliyle sosyal devlet olgusunun etkili biçimde ortaya çıkması sonucunu da vermi#tir.<strong>Sosyal</strong> haklar, sosyal devlet olgusuyla birlikte anılır hale gelmi#tir.Geli#mi# kapitalist merkezli bu geli#me süreci do!aldır ki, sanayi devrimini ya-#amamı#, dolayısıyla i#çi sınıfının daha geç ve zayıf ortaya çıkmı# Türkiye gibi(bugünkü nitelemesiyle geli#mekte olan) ülkelerde ise, haliyle, di!er farklı toplumsalde!i#kenlerle birle#ince-etkisiyle, sosyal haklar hem daha geç ortayaçıkmı#-geli#mi#, hem de kapsam olarak haliyle süreç içinde daha zayıf, hem dekurumsalla#ması-kökle#mesi de daha zayıf olmu#tur. Ama, yine de ba#ta geli#eni#çi sınıfının örgütlü mücadelesi olmak üzere toplumsal mücadele sosyal haklarıda sa!lamı#tır.<strong>Sosyal</strong> haklar, sadece ulusal düzeyde kurumlar ve belgelerle de!il, uluslararasıbelgeler ve kurumlarla da kökle#mi# ve uluslararası nitelik kazanmı#tır.Ancak, 1980’li yıllarla ba#layan yeni liberal süreç geçmi#in sosyal kazanımlarınave kurumlarına köklü saldırıları içeren uygulamaları gündeme getirmi#, küreselle#me(küreselle#menin kırıcı rekabeti) ile bu uygulamalar özellikle Türkiye gibiçevre ülkelerde IMF ve Dünya Bankası programlarıyla yo!unla#tırılmı#; merkezülkelerde oldu!u gibi çok daha fazla biçimde, Türkiye gibi ülkelerde sosyal kazanımlarve sosyal devlet büyük tahribata u!ratılmı#tır.Bugün ülkemizde 12 Eylül askeri darbesi ile uygulamaya konulan yeni liberalpolitikaların her unsuruyla uygulanması süreci devam ettirilmektedir. <strong>Sosyal</strong> devlethemen bütün unsurlarıyla etkisizle#tirilirken, sosyal hakların ortaya çıkmasındakidemokratik-toplumsal mücadelenin lokomotifi konumundaki i#çi sınıfı vesendikacılık hareketinin temel kazanımları ortadan kaldırılmaya çalı#ılmaktadır.Bu çerçevede, kıdem tazminatı hakkını kısıtlayan ve etkisizle#tiren kıdem tazminatıfonu uygulaması yasala#tırılma sürecine sokulmaya çalı#ılırken, ulusal istihdamstratejisi belgesi içinde yer alan bölgesel asgari ücret, kiralık i#çilik gibi uygulamalargündemde tutulmaktadır.Ülkemizi ucuz emek ile rekabete sokmaya çalı#anlar, ucuz eme!in ko#ullarınıyaratmak için ba#ta ta#eronla#tırma olmak üzere, esnek çalı#ma biçimlerini yay-31


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>gınla#tırmaya çalı#ırken güvencesizle#tirme, salt i# sürecinde de!il, emekçininbütün ya#amına egemen kılınmaya çalı#ılmaktadır.Sendikal örgütlenme, yıllardır sürdürülen anti-sendikal uygulamalarla her geçengün zayıflarken yeni örgütlenme giri#imleri anti-demokratik müdahaleler veba#ta ta#eronla#ma olmak üzere esnek çalı#ma biçimleriyle yasal ve fiili olarak engellenmektedir.Sendikal örgütlenmenin zayıflaması örgütsüz emekçilerin, dü#ükücret ve sa!lıksız güvensiz i# ortamlarında çalı#maya mahkum olmalarına yol açmakta;bu durum ülkemizin i# kazaları ve meslek hastalıklarında bugünkü utançverici tabloya sahip olması sonucunu üretmektedir.Di!er yandan, uygulanan yeni liberal politikalarla egemen kılınmak istenenanlayı#, her türlü kamu hizmetinin paralı olması ve bunun toplumsal düzeydeme#ru, ola!an, kabul edilen bir durum haline getirilmesi anlayı#ıdır. <strong>Sosyal</strong> güvenlikten,e!itime, sa!lı!a kadar bir dizi temel sosyal alanda bu anlayı# egemenkılınmaktadır. Bir yandan, sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılması,ülkemiz sosyal güvenlik sistemini sosyal güvencesizli!e dönü#türürken, di!eryandan da, e!itim sistemimiz tamamen özel sektörün insafına terk edilmektedir.Sistem, en temel sosyal haklar olan sa!lık ve e!itimde “paran kadar e!itim, parankadar sa!lık” anlayı#ını egemen kılınmaya çalı#maktadır.Böylesine bir süreçte, her #eye kar#ın, sosyal devletin yeniden etkin kılınması,temel sosyal hakların ticarile#tirilmesinin ve devletten uzakla#tırılmasının önünegeçilmesi, adil bir ücret düzeninin, kurulması, i#yerlerinin sa!lıklı ve güvenli halegetirilmesi, i#çi sınıfının ve genel olarak çalı#an sınıfların kazanımlarının ortadankaldırılmasının önüne geçilmesi, sosyal adaletin sa!lanması, kısaca yeni liberalpolitikaların ekonomik, sosyal ve siyasal tahribatının önüne set çekilmesi için di-!er toplumsal ve siyasal güç dinamiklerini göz ardı etmeden i#çi sınıfının örgütlügücüne ve mücadelesinin önemini altını çizmek gerekir.Yine bu çerçevede ülkemiz sendikal hareketinin en kapsamlı i#çi birli!i/konfederasyonukonumundaki Türk-"#’in öncülü!ünde parçalı sendikal yapının birli!ininsa!lanması da bu süreçte öncelikli ve önemli bir unsur olarak ortaya çıktı!ınıda belirtmek gerekir.<strong>Sosyal</strong> haklar, sosyal devlet, sendika, örgütlenme, i#çi sınıfı gibi kavramlarınyeni liberal merkezlerden yayılan propagandalar nedeniyle demode hale getirilmeyeçalı#ıldı!ı bir dönemde, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>, bu yanılsatmaçabasına kar#ı bir akademik-bilimsel duru# oldu!u kadar, her geçen gün zayıflatmayaçalı#ılan emek-sendika-üniversite ileti#imini ve ba!ını da güçlendirmedecan suyu özelli!inden daha ötede i#lev görecektir inancındayım.Geçmi#ten bugüne sempozyuma eme!i geçen, katkı sa!layan herkese, her kuruma,özellikle Prof. Dr. Mesut Gülmez hocamıza, Mu!la Sıtkı Koçman ÜniversitesiRektörlü!üne, ""BF Dekanına, Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kiler BölümüBa#kanı ve bölüm ö!retim üyelerine, bu sempozyuma katkı veren bütün biliminsanlarına te#ekkür ediyorum.32


Açılı! Konu!malarıAÇILI$ KONU$MASIMustafa Özta!kınTürkiye Petrol, Kimya, Lastik $!çileri Sendikası (Petrol-$!) Genel Ba!kanıGelenekselle#me ve kurumsalla#ma yönünde önemli adımlar atan <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>Sempozyumları dizisinin bu yılki ana temasının “Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Hak Mücadeleleri:Grevler, Eylemler ve Direni!ler” olarak belirlenmi# olması kesintisiz sosyal hak mücadelesiveren örgütler, sendikalar, olarak bizleri memnun etti. <strong>Haklar</strong>ın, sadecehukuki metinlerdeki ifadeler olmakla kalmadı!ını, kalmaması gerekti!ini; haklarınete kemi!e bürünmesi için verilen sosyal mücadelelerin önemini gören vede!erlendiren toplantı düzenleyicilerine te#ekkür ediyoruz.Evet biz sendikacılar ve mensubu oldu!umuz sendikalar ço!u kez kamuoyununbilgisi ve farkındalı!ı dahi olmadan, zorlu #artlarda, hayli zayıf bir toplumsalve politik destekle nice hak mücadelesini yürütüyoruz. Bazen mahkeme salonlarında,bazen i#yeri önlerinde bazen de sokaklarda verdi!imiz, vermeye çalı#tı!ımızmücadeleler sosyal hakların savunulması için yapılan mevzi sava#lara benzetilebilir."rili ufaklı pek çok eylem, binlerce dava ve her yıl onlarcası gerçekle#endireni#lerle Türkiye sendikaları küçümsenmeyecek bir hak mücadelesi birikimiolu#turdular. Bunlar öncelikle üyelerimizin haklarını korumak ve geli#tirmek içinyürütülen mücadeleler olmakla birlikte, aslında ço!u kez daha geni# çerçevede,emekçilerin ve halk sınıflarının temel sosyal haklarının korunmasını, geli#tirilmesiniya da en azından bu konuda farkındalık yaratılmasını da sa!lıyorlar. Buradahemen, birkaç yıl önce ya#anan Tekel Direni#inin onbinlerce i#çinin kanayan yarası4-C uygulamasını nasıl kamuoyu gündemine ta#ıdı!ını anımsamak bile yeterlibir örnek olu#turacaktır. 4-C meselesinin tüm yakıcılı!ı ile gündeme geliptartı#ılması da, bu konuda belli ölçüde ilerlemeler sa!lanması da ancak binlercei#çinin aylarca Ankara’nın so!uk sokaklarında gösterdi!i dirençle mümkün olabilmi#ti.Bu sempozyumda birçok örnekle ayrıntılı biçimde ele alınacak ve tartı#ılacakdireni#ler, eylemler gösteriyor ki; Türkiye i#çi sınıfının sosyal haklar konusundabilinçsiz oldu!unu söylemek de, bu haklar u!runa mücadeleye giri#mek için yeterliistek, kararlılık ve cesarete sahip olmadı!ını iddia etmek de do!ru olmaz.Tersine ülkemiz i#çilerinin son yıllarda örgütlenmek ve haklarını korumak içingeli#tirdikleri yöntemler, araçlar, gösterdikleri yo!un çaba ve zorlu direni#leruluslararası düzeyde bile dikkat çekmekte, tartı#ılmakta ve örnek olarak de!erlendirilmektedir.Sendikalı, sendikasız binlerce i#çi her yıl fiili hak mücadelelerineimza atmaktadır. Örne!in geçen yıl Çorlu’da ve Gebze’de kı# so!uklarındaaylarca i#yeri önündeki çadırlarda ya#ayarak sendikal haklarını savunan Petrol-"#üyelerinin kararlılı!ı bizleri bile #a#ırtan düzeyde olmu#tur. Bunlar, belki de yüzlerceörnekten, sadece bizim yakın zamanda bizzat ya#adı!ımız, tanık oldu!umuzbirkaçı. Ülkenin her yerinde her i#kolunda daha birçok örne!in ya#andı!ınıbiliyoruz, görüyoruz.Örneklerde görüldü!ü üzere, ortada i#çilerin istek ve cesaretleri açısından mutlakbir zayıflık olmamakla beraber, sendikalar açısından; yani bu iste!i ve cesaretiörgütleyip sonuca ula#tırması gereken yapılar açısından ciddi sorunlar oldu!unu33


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>söylemek gerekir. Günümüzün sendikal önderlikleri giderek çetinle#en hak mücadelelerinietkili hale getirecek, dayanı#mayı güçlendirerek onları büyütecek irade,beceri ve bilinçten büyük ölçüde yoksun görünüyorlar. Temsil etti!im Petrol-"#’in de dahil oldu!u Sendikal Güçbirli!i Platformu i#te tam da bu zaafı tespit edenve farklı bir sendikal anlayı#ı geli#tirmek isteyenlerce Haziran 2011’de kuruldu.Platformu olu#turan on sendika amaçlarını; Türk-"# içinde ortak yakla#ımlara sahip,aynı sendikal anlayı#ları benimseyen sendikalar olarak, demokratik ve sınıfmücadelesi perspektifine sahip, güçlü yeni bir sendikal hareket yaratmak olarakbelirlediler. Türk-"#’in güçlü, mücadeleci, demokratik bir yapıya kavu#masını sa!-lamak öncelikli hedef olarak kondu. Sınıfsal-sosyal dayanı#manın alanını sadecei#çi sendikaları ile sınırlı görmedi!ini ifade eden Platform; kamu çalı#anları sendikaları,meslek odaları ve eme!in hakkı için mücadele veren tüm olu#umlarla dayanı#mave ortak mücadele içinde bulunmayı, i#çi sınıfının geni#leyen ve katmanla#ansosyal yapısını kavramak ve örgütlemek için bir zorunluluk olarak gördü!ünüaçıkladı. Sendikal Güçbirli!i Platformu, sendikal hareketin, memur ya da i#çiayrımı yapmaksızın, giderek ortak-birle#ik bir sendikal yapıya kavu#ması için çabagösterece!ini ilan etti. Bugüne kadar da birçok eksi!i olmakla birlikte ortaya koydu!uiddiayı yerine getirmek için çaba harcadı. Emek hareketinin geni# kesimleriiçin umut olmayı ba#ardı.Görüldü!ü gibi Türkiye sendikal hareketinde sorunların farkında olan ve yeniarayı#lara giren sendikal yakla#ımlar da bulunmakta. Ku#kusuz bu yalnızca SGBPile sınırlı da de!il. Ancak bize göre #u kesin: tüm bu arayı#lar ortakla#madan, güçlübir dayanı#ma hareketine dönü#meden tekil direni#lerin, ne kadar büyük çabalarlasürdürülürse sürdürülsünler, ba#arıya ula#ma #ansları oldukça zayıf. Artıksendikal hareketin öncelikli gündeminde birliktelik ve dayanı#manın olması gerekiyor.Biz bu yönde bir çabayı kendi bulundu!umuz noktadan ve gücümüz yetti!incedevam ettirmeye çalı#ıyoruz. Aydınların, akademinin, sosyal politikacılarınyaptıkları, yapacakları katkıyı da çok önemsiyoruz. Çünkü hak mücadelesininsadece i#yerinde, sokakta de!il aynı zamanda fikri düzeyde de sürdürülmesigerekti!ini; tezlerimize, argümanlarımıza güçlü entelektüel dayanaklar sa!lamakgerekti!ini, sermayenin olu#turdu!u ideolojik hegemonyayı a#mak için sistemlibir çaba sergilemek gerekti!ini tarihten ve deneyimlerimizden biliyoruz. Bu anlamda,bizi de davet etme inceli!i gösterdi!iniz ve konu#ma hakkı tanıdı!ınız butoplantının olu#turaca!ı birikimin çok de!erli oldu!unu dü#ünüyoruz. "#çisınıfının deneyimleri ile akademik bilgi ve ele#tirinin bulu#tu!u bu ortamın tümkatılanları zenginle#tirmesini diliyoruz.Nice sosyal hak mücadelelerinde ve nice <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sempozyumlarında birlikteolmak, birbirimizden hep ö!renmek dile!iyle...34


Açılı! Konu!malarıAÇILI$ KONU$MASIProf. Dr. Turgay UzunMu"la Sıtkı Koçman Üniversitesi$ktisadi ve $dari Bilimler Fakültesi DekanıDe!erli Katılımcılar,2009 yılından bu yana düzenli bir biçimde gerçekle#tirilmekte olan <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>sempozyumlarının dördüncüsünü Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi "ktisadi ve"dari Bilimler Fakültesi’nde düzenlemekten dolayı mutluyuz. Bildirilerini sunmaküzere Üniversitemize gelen tüm akademisyen ve uygulayıcı arkada#larıma ho#geldiniz diyorum.Hepinizin çok iyi bildi!i insan, toplum ve sosyal haklar arasındaki ili#kiyi çokkısa biçimde özetlemek istiyorum. "nsan türünü di!er canlılardan üstün kılan unsurlarınba#ında topluluklar halinde ya#aması gelmektedir. Bu toplulukların bilinçlibir dayanı#ma içinde olarak hayatta kalma mücadelesi ve insan olma onurunayakı#an bir ya#am biçimini sa!lama u!ra#ı vermesinin, yine insan olma durumuylayakın biçimde ba!lantılı oldu!unu söyleyebiliriz. Buna kar#ın, hiçbirzaman insan toplulukları için bu, kendili!inden ve engelsiz biçimde gerçekle#enbir süreç olmamı#tır. "lkel dönemden günümüze kadar insanlar, insanca ya#amakiçin türlü ve çetin mücadeleler vermek zorunda kalmı#lardır. "lk ba#ta hayattakalma mücadelesini fiziksel olarak kendilerinden güçlü di!er insanlara kar#ı vermi#lerve topluluk halinde bu mücadeleyi gerçekle#tirmenin kendilerini daha ba-#arılı kıldı!ını ke#fetmi#lerdir. Bu ba!lamda, insan türünün toplumsalla#masınınasıl itibariyle hayatta kalma mücadelesinin bir sonucu oldu!u söylenebilir."nsanın içinde ya#adı!ı toplumsal yapının geli#mesi ve karma#ıkla#ması iseyeni sorunları beraberinde getirmi#tir. "lk temel sorun ya#amın devam ettirilebilmesive güvenli!in sa!lanabilmesi ile ilgili olan sorundur. Bu sorunun çözüm sürecininsonunda ise devlet dedi!imiz olgu ortaya çıkmı# ve insanlar özgürlüklerikar#ılı!ında itaat edecekleri bir üst otoritenin varlı!ını kabul etmi#lerdir. Bundansonra insanın mücadelesinin önemli bir kısmı artık devlet ve ba#kaları ile olanili#kinin hangi düzlemde gerçekle#tirilece!ine ili#kin olacaktır. Çünkü insanlarınözgürlüklerini feda ederek varlı!ına razı oldukları otorite zamanla biçim de!i#tirmi#ve giderek güçlenerek insan kar#ısında tehdit haline gelmi#tir. Bu tehdidinortadan kaldırılması mücadelesini sıradan insanlar kendilerini üstün ve farklı görendi!er bir sınıfa, aristokrasiye kar#ı vermi#ler ve birinci ku#ak haklar veya burjuvatipi haklar ve özgürlükler denilen temel haklar ortaya çıkmı#tır.Aristokrasinin egemenli!indeki otorite aygıtına kar#ı burjuvazinin mücadelesibildi!imiz modern devletin do!u#una kaynaklık te#kil etmi#tir. Üstün otoriteyiele geçiren burjuvazi giderek bu gücü de kullanarak geli#mi#tir. Bireysel zenginle#meyikendisine odak alan kapitalist üretim sürecinin hızlanması kaçınılmazbiçimde sınıfsal farklıla#mayı da beraberinde getirmi# ve üretim araçlarına sahipolanlar ile eme!i ile geçinen kitle arasında bir kutupla#ma meydana gelmi#tir. Kapitalistüretim biçiminin ortaya çıkması tüm toplumsal ili#kilerin yenidentanımlanmasına neden olmu#, modern sanayi toplumu denilen yeni bir toplum-35


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>sal yapı ve bunun siyasal örgütlenmesi olan, kapitalizmin siyasal birimi modernulus-devlet ortaya çıkmı#tır.Bu noktadan sonraki mücadele ise, eme!i ile geçinen toplumsal sınıflarca burjuvaziyeve onun siyasal otoritesine kar#ı verilen, daha iyi ya#am ko#ulları ve toplumsalortamda varlıklarını sürdürebilme amaçlı mücadele olmu#tur. "#te bu mücadeleninsonucunda kapitalizm ve modern devlet sosyal hakların varlı!ını vetoplumdaki bireylerin bu haklara olan sahipli!ini kabul etmi# ve bu haklar siyasalve sosyal hak belgeleriyle tescil edilmi#lerdir. Elbette bu noktadan sonra mücadelesona ermemi#, dü#ünsel anlamda kabaca iki yönlü olarak devam etmi#tir. "lki,toplumsal insanın varlı!ı kar#ısında temel engeli cari iktisadi ve sosyal yapınınkendisi olarak gören ve bu düzen ortadan kalkmadıkça hiçbir kazanımın gerçekbir kazanım olmayaca!ını savunan dü#ünce sistemi olu#mu#tur. 1848 yılındaMarx ve Engels’in kaleme aldı!ı bildiri bir dönüm noktasını meydana getirmi#,sonrasında Marx ve Engels’in çalı#maları tarihin de!i#ik evrelerinde ortaya çıkmı#komüniteryen dü#ünceleri iktisadi bir teori olarak somutla#tırmı#tır. De!i#ik ekolleriyleMarksist dü#ünce, yine kabaca, kapitalist sistemin varlı!ına razı oldu!uhakların birer aldatmacadan öte bir #ey olmadı!ı ve emekçi sınıfların bu aldatmacaylatatmin olmayarak bütüncül bir de!i#imi hedeflemeleri gerekti!ini savunmu#tur.Di!er dü#ünsel yön ise, kapitalist üretim süreçleri içerisinde sosyal hakların ileriyeta#ınması ve verili düzen içinde insanca bir ya#am tarzının da sa!lanabilece!igörü#üdür. Bu görü#, kapitalizmin kendi varlı!ını sürdürebilmesi için insanlarıninsanca ya#amasının gerekli oldu!u görü#üne dayanmaktadır. Ba#langıçtan berimücadele sonucu olsa da modern devletin kabul etti!i ve anayasal ve yasal güvencealtına aldı!ı, ba#ta sendikal haklar olmak üzere tüm sosyal hakların varlı!ını veya#anabilir olmasını bu görü# temel argüman olarak almaktadır. Bu dü#ünceninsomutla#ması, ba#ta anayasal belgelerde sosyal hakların güvence altına alınmasıbiçiminde olmu#tur. Çok farklı düzleme sahip oldukları için bu iki dü#ünsel biçimve yine kendi içlerindeki farklı anlamalar ve anlamlandırmalar uzla#maz bir niteli!esahip olmu#lardır.Bütün bu uzla#mazlıklara ra!men belki ortak bir bakı# açısını fark edebilmekmümkün müdür? Entelektüel dünyada, hangi görü# veya ekol olursa olsun, sosyalhakların varlı!ı ve vazgeçilmez olu#unun, de!i#ik düzey ve içerik farklılıklarınara!men, kabul edildi!ini söylemek yanlı# olmayacaktır sanırım. Bu nokta ise oldukçaönem ta#ımaktadır. "ster liberal, ister Marksist veya ba#kaca bir dü#ünceyisavunalım, insanın insanca ya#ama hakkına sahip oldu!u ve bu hakkın ba#kalarıtarafından verilmi# bir lütuf de!il bizatihi insan olma durumuyla ba!lantılı oldu-!unu kabul etmenin, bir ortak noktayı bulmu# olarak insanca ya#am idealinekatkı sa!layabilece!ini dü#ünmeliyiz. Bu ortak noktayı önemsemenin, hiçbir zaman,ne “davadan dönmek” ne de “revizyonist” veya “i#birlikçi” olmak ile ilgilioldu!unu dü#ünmüyorum. Daha somutla#tırırsak, neyi, hangi ideolojiyi savunursaksavunalım, hangi dine inanırsak inanalım veya inanmayalım, çocuk i#çili!ine,kadınların ezilmesine, eme!in gerçek kar#ılı!ını alamamasına, a!ır ve güvenliksizçalı#ma ko#ulları sonucu insanların ölmesine, güçlünün her zaman haklı sayılmasına,insan onurunun çi!nenmesine, insanların ça!da# köleler haline getirilmesinekar#ı çıkmak durumundayız. Bunların hiçbir zaman bir ideolojinin veyainancın me#rula#tıraca!ı veya görmezden gelece!i sorunlar olmadı!ını bilmek36


Açılı! Konu!malarızorundayız. "nsanın insanca ya#ama hakkını savunmanın, ya#anan yanlı#lara veher türden hak ihlallerine kar#ı yüksek sesle kar#ı çıkmanın hiçbir ideolojinin veyainancın tekelinde olmadı!ını anlamalıyız. Bu sorunları me#rula#tıran veya görmezdengelen, bunlar üzerinden kendine yarar dev#iren her dü#ünce tarzının,bireysel veya grup tavrının, siyasal veya sosyal olu#umların, bize ne kadar benzeseveya bizi ne kadar kapsasa da, bize her türlü sosyal veya siyasal iktidar biçimlerikar#ısında ayrıcalıklı ve korunaklı bir konum sa!lasa da, kar#ısında olmanın, buduru#u, bu tavrı açı!a çıkartmanın ve böyle bir dü#ünceyi veya inancı açıkça reddetmeninde insan olma durumundan kaynaklanan ahlaki bir sorumluluk oldu-!unu unutmamalıyız diye dü#ünüyorum. Belki böylelikle, hep birlikte, aramızdakifarklılara ra!men gerçekle#tirece!imiz dayanı#manın, sava#lar, haksızlıklar vee#itsizliklerle dolu dünyamızı biz ve çocuklarımız için daha ya#anabilir bir yer halinegetirece!ine inanıyorum.Bu dü#ünceleri içtenlikle payla#arak, IV. Ulusal <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> <strong>Sempozyumu</strong>’nun,birbirinden farklı dü#ünceleri tartı#ma platformuna ta#ıyarak daha güzelbir dünya, daha ya#anası bir ülkeyi meydana getirme mücadelesine bir nebze deolsa katkı sa!lamasını diliyorum.<strong>Sempozyumu</strong>n olu#turulmasında bizden önce eme!i geçen tüm de!erli arkada#larımave özellikle duayen hocamız sayın Prof. Dr. Mesut Gülmez’e te#ekkürediyorum. Bu yılki sempozyumun gerçekle#tirilmesinde asıl katkıyı ortaya koyanFakültemiz Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Bölümü’ndeki ba#ta BölümBa#kanımız Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan olmak üzere tüm de!erli arkada#-larıma, de!erli zamanlarını ayırarak sempozyuma bildirileri ile katılan çok de!erliakademisyen arkada#larıma ve sempozyumun gerçekle#mesi için her türlü deste!iveren Üniversitemiz rektörü Prof. Dr. Mansur Harmandar’a te#ekkür ediyorum.Sempozyumda sunulan tüm bildirilerin bir araya getirilmesinde emek harcayanarkada#larıma elinize sa!lık diyorum. Yine sempozyumun gerçekle#tirilmesindemaddi ve manevi destek sa!layan tüm kurum ve kurulu#lara te#ekkürü borç biliyorum.Son olarak Üniversitemiz "ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisive Endüstri ili#kileri Bölümü tarafından gerçekle#tirilen IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong><strong>Sempozyumu</strong>’nun tüm akademisyenler ve uygulayıcılara yararlı olmasını ve sosyalhakların geli#tirilmesi sürecine katkı sa!lamasını içtenlikle diliyorum.37


Açılı! Konu!malarıAÇILI$ KONU$MASIProf. Dr. Mansur HarmandarMu"la Sıtkı Koçman Üniversitesi RektörüÇok De!erli Konuklar, Saygıde!er Meslekta#larım, Üniversitemizin De!erli Çalı#anları,Basının Güzide Mensupları ve Gelece!imizin Güvencesi Sevgili Ö!rencilerim,Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi "ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisive Endüstri "li#kileri Bölümü tarafından düzenlenen IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal<strong>Sempozyumu</strong> için toplanmı# bulunmaktayız.Sayıları 28 bine ula#an ö!rencileri, bini a#an ö!retim elemanları ve idariçalı#anlarıyla büyük bir topluluk olan Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi her yılçok sayıda bilimsel toplantı ve etkinli!e ev sahipli!i yapmaktadır.Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi e!itim, ö!retim, ara#tırma ve uygulama hizmetlerininsosyal refaha dönü#mesinde öncülük etmeyi temel görevi olaraktanımlamı#tır. "nsan haklarının ayrılmaz bir unsuru olan sosyal haklar, sosyalrefahın gerçekle#tirilmesinde ve insan onurunun korunmasında olmazsa olmazbir i#lev üstlenir.Ya#anan deneyimlerin insanlı!a gösterdi!i gerçek, çalı#ma, adil ücret, sosyalgüvenlik, konut, sa!lık, e!itim gibi çok sayıda hakkı kapsayan sosyal hakları geli#tirmeksizininsan haklarını gerçekle#tirebilmenin olanaklı olmadı!ıdır.Di!er yandan, kabul etti!imiz uluslararası sözle#melerde ve Anayasamızdaifadesini bulan insan haklarının içerisinde yer alan sosyal haklar sosyal adaletin,sosyal barı#ın, sosyal bütünlü!ün ve tüm toplum üyelerinin insanca ya#am ko-#ullarına sahip olması anlamına gelen sosyal geli#menin en önemli sa!layıcısı vegüvencesidir.<strong>Sempozyumu</strong>n hazırlanmasında eme!i geçen ve katkı sa!layan "ktisadi ve"dari Bilimler Fakültemiz Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Bölümü’ne,Sempozyuma destek sa!layan sendikalar ile meslek örgütlerine te#ekkür ederim.IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>’nun ve elinizde bulunan Bildiri kitabınınsosyal hakların korunması ve geli#tirilmesine katkı sa!lamasını temenniederken katılımcılara ba#arılar dilerim.39


DAVETL!KONU$MACILARINB!LD!R!LER!


Açılı! BildirisiSOSYAL HAKLARDA “YEN"” DE#"L “"LER"” ANAYASAMesut GülmezEmekli Ö!retim ÜyesiTürkiye, TBMM eliyle, 1 Eylül 2011 tarihinden beri, bir yılını geride bıraktı!ı “yenibir Anayasa” yapma sürecini ba"lattı. Sürecin, temel hak ve özgürlüklerin Uzla"maKomisyonu’nca kaleme alınması çalı"malarının sürdürüldü!ü Eylül 2012 ortalarındakia"amasında, kanımca önce "u soru üzerinde durmak gerekir:Anayasa, sosyal haklar açısından nasıl “yeni” olabilir? Anayasa’nın “yeni”olmasından mı, “ileri” olmasından mı söz etmek gerekir?“Yeni” olması istenen, beklenen, önerilen bir Anayasa, sosyal haklar açısındannasıl, hangi ko"ulla bu sıfatı hak edebilir?Yeni, neye göre saptanacaktır? Bir önceki Anayasa’ya göre mi? Örne!in birAnayasa, “selef”inde yer almayan bir ilkeye/kurala yer verdi!inde yada tersine birilkeyi/kuralı kaldırdı!ında yahut de!i"ik bir düzenleme yaptı!ında, içeri!indenyalıtılarak “yeni” sayılır mı, ibre “yeni”yi gösterir mi? Bu do!ru ve sa!lıklı bir yakla"ımmıdır?Soruları daha somut bir dille sormak gerekirse; devletin doru!unun da zamanzaman dillendirdi!i gibi, Anayasa’nın “fazla detaylı olmaması”, “yeni” sayılmasıiçin yeterli midir? Bu ba!lamda, son iki Anayasa ve özellikle yürürlükte olan ve de-!i"tirilmek/yenilenmek istenen ikincisi, ayrıntılı ve ayrıntıcı olmaktan arındırılırsayeni ve yenilenmi" sayılır mı? Anayasa, parlamenter sistemde de!i"iklik yaparakba"kanlık yada yarı-ba"kanlık rejimi getirirse, “yeni” olarak nitelenmeyi hak edermi? Bazı ilkelerin “de!i"tirilmezlik” niteli!ini kaldırırsa, Anayasa “yeni” olur mu?Bu ve benzeri sorulara, “genel kabul” görecek yanıtlar verilemeyece!i açıktır.Anayasa’nın bütünü yönünden de!erlendirme yapıldı!ında da yanıtların farklıla"masıkaçınılmazdır. Bu soru ve sorunları tartı"ıp yanıtlar aramak, ne bu bildirininkapsamına ne de benim uzmanlık alanıma girer.Ancak “yeni” sıfatını, sosyal haklar açısından tartı"mak, bu konuyla do!rudanve dolaylı ilgili kuralları temelinde genel bir de!erlendirme yapmak, Anayasa’nınkabul tarihi ve yapım süreci itibarıyla de!il, yakla!ım ve maddi içeri"i yönlerinden“ileri” olma anlamında gerçekten “yeni” sayılmasının ilkelerini ortaya koymak,“yeni Anayasa”nın aynı zamanda “ileri” sayılabilmesinin ko"ullarını olu"turansomut önerilerde bulunmak olanaksız de!ildir.Ba"tan belirtmek isterim ki Anayasa’nın , hemen her ortamda ve söylemde yinelenen“yeni” sıfatına uygun olması, 1 ancak yakla"ım ve maddi içeri!i ile “ileri”1Bu konuda örne!in, “Hazırlanan bir anayasa, içerdi!i ilkeler, öngördü!ü kurumlar vedenge mekanizmaları bakımından, yürürlükteki metne göre özgürlükçü, e"itlikçi, demokratikve sosyal açılımlar öngörüyorsa, ‘yeni’dir” denilerek “yeni”nin Anayasa’nınbütününü kapsayan bir tanımının verildi!i D#SK Anayasa Raporu’nda (2009: 27), “kurallar”,“kurumlar” ve “denge mekanizmaları” olmak üzere üç ba"lıkta açıklama yapılmı"tır.Belirtmeme gerek yok ki, hazırlayan Bilim Kurulu’nda yer aldı!ım D#SK Anayasa Raporu’nunsosyal haklar konusundaki yakla"ımı ve içerdi!i ilkeler, çok büyük ölçüde bu bil-43


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>nitelik ta#ımasına ba!lıdır. Ku#kusuz, “ileri Anayasa”nın genel anlamda ba#lıcaölçütü, anayasal güvenceye ba!lanacak hak ve özgürlüklere yakla#ım ile biçimlendirilenmaddi içerik olacaktır. Gerek özneleri gerekse her birinin maddi içeri!ininbile#enleriyle bir bütün olarak sosyal hakları da, genel olarak bu ölçüt kapsamındadü#ünmek gerekti!i açıktır. "ktidar partisinin ve hükümetin izledi!i ekonomikve sosyal politikalar anımsandı!ında, “ileri” Anayasa için ölçüt olacak, birtür “turnusol” i#levi görecek nokta da kanımca budur.Bu bildiride konuyu, sosyal haklar alanındaki anayasalla#ma sürecini genel veTürkiye’deki geli#imiyle anımsatarak incelemeye ba#layaca!ım. Bu ba!lamda,özellikle 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası üzerinde, yakla#ım ve maddi içerikleritemelinde, “hak” temelli ve “program” nitelikli kurallarıyla kar#ıla#tırmalı bir de-!erlendirme yapmayı önemsiyorum. Tüketici olmamak üzere Anayasa Hukukualanında ileri sürülen kimi görü#lere kısaca de!indikten sonra, her iki Anayasa’nın–dikkatli okunmadı!ı ve pozitif metinlerini a#an bir yakla#ımla yorumlandı!ıkanısında oldu!umu belirterek– “devletin sosyal ve ekonomik ödevlerinin sınırı”diyerek aynı ba#lıkla yaptıkları düzenleme ve de!i#iklikler temelinde “aykırı” görü#lerimisunaca!ım. 2 Ardından da, ayrı bir ba#lıkta, özellikle son üç yıldan berigiderek daha ayrıntılı ve <strong>Sosyal</strong> "nsan <strong>Haklar</strong>ı Ulusalüstü Hukukuna (S"HUH) dayandıraraktartı#maya sundu!um ve bu kez yenileriyle daha da ayrıntılandırdı!ım“sosyal devlet ve sosyal haklar” konusundaki önerilerime yer verece!im.G!R!$: ANIMSATMA VE SAPTAMALARÖnce, bazı bilgileri, –ö!retideki görü#lere girmeksizin– sosyal haklar özelindekısaca anımsayalım: Ülkemizde sosyal haklar, ilk kez sistemli bir bütünlük içinde,1876’dan 1982’ye de!in yapılan be# Anayasa’dan 1961 tarihli olanında yer aldı.Selefi 1924 Anayasası’nda öngörülen haklar arasında, tanımı yapılmaksızınyalnızca adı belirtilen birkaç (hatta bir) sosyal hak vardı. Bu nedenle 1961 Anayasası,yapılı# biçimi ve ortamı ne olursa olsun, sosyal hakların anayasal öncüsüdür.5 Anayasada, 1921 tarihli olanı dı#ında, çe#itli de!i#iklikler yapıldı. Sayı ve içerikolarak en çok de!i#iklik yapılanı, ku#kusuz 30 yıldır yürürlükte olan 1982 Anayasası’dır.1961 ve 1982 Anayasalarındaki de!i#ikliklerden bazıları sosyal ve ço!usendikal haklarla ilgilidir.2diride dile getirdi!im görü# ve önerilerle –do!al olarak– örtü#mektedir. De!i#ik bir dillebelirtmem gerekirse, sosyal devlet ve sosyal haklar konusundaki dü#üncelerim, özellikle2010 ve 2011’de yayımlanan yazı ve makalelerimden önce bu raporda yer aldı.Bu bildirinin Sempozyum Kitabına yeti#tirmeyi dü#ündü!üm metninde, do!al olarak, 1Eylül 2011’de ba#latılan “yeni Anayasa” süreci çerçevesinde emek ve sermaye örgütlerininTBMM Ba#kanlı!ı’nın “Yeni Anayasa Sitesi”ne resmen ilettikleri önerilerin sosyalhaklarla do!rudan ve dolaylı biçimde ilgili olan bölümlerini de inceleyip de!erlendirmeyiöngörüyordum.Ancak, Yeni Anayasa Sitesi’nde görü# ve önerilerini bildirdikleri belirtilen sendikal örgütlerdenönemli bir bölümünün önerilerine ula#amadım; e-posta yoluyla yaptı!ım ba#vurulara–dördü dı#ında– Sempozyum Kitabının baskıya girdi!i tarihe de!in hiçbir yanıt alamadım.Söz konusu sendikaların taradı!ım web sayfalarında da, –birkaçı dı#ında– “haber”nitelikli olanlar sayılmazsa, bu konuda herhangi bir bilgi yada açıklamaya rastlamadım.Sempozyum Kitabının basımında gecikmeye yol açmamak için, “Açılı# Bildirisi”nin “Emekve Sermaye Örgütlerinin Yakla!ımları” konusundaki eksikli!ini –eri#meyi umdu!um belgelerle–konu#mamda giderebilece!imi dü#ünerek, Sempozyum Programına ekledim.44


Mesut Gülmez1961 Anayasası’nda; 1969, 1970 (2), 1971 (2), 1973 ve 1974 yıllarında olmaküzere, toplam 7 de"i!iklik gerçekle!tirildi. En kapsamlısı ve 1961 Anayasası’nı dönü#türerek1982 Anayasası’na do!ru evrilen geri dönü# sürecini ba#latmı# olanı, 1971’de1488 sayılı yasayla yapılmı# olanıdır. 7 de!i#iklikten yalnızca 2’si “<strong>Sosyal</strong> ve "ktisadi<strong>Haklar</strong> ve Ödevler” bölümüne, daha açık bir dille 1’i kamula#tırmaya ve 1’i de sendikahakkına ili#kindir.1982 Anayasası’nda ise; 28 yıl içinde yapılan toplam de"i!iklik sayısı 19’dur. 3 2003yılında gerçekle#tirilen de!i#iklik, bu sayı içinde yoktur, çünkü iki kez veto edildi!indenyürürlü!e girememi# ve sonunda kadük olmu#tu. 19 de!i#iklikten 5’i, üçüncübölümde düzenlenen “<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler”e ili#kindir. A#a!ıdadaha ayrıntılı olarak de!inece!im bu de!i#iklikler; 1995, 1999, 2001, 2008 ve 2010yıllarında gerçekle#tirildi. 5 de!i#iklikten 3’ü AKP öncesinde yapıldı. 1982’den 1995’ede!in, sosyal haklara ili#kin hiçbir maddeye dokunulmadı. Ayrıca de!inece!im sendikalhaklara ili#kin de!i#ikliklerle ilgili olarak, 51. ve 53. maddeler 2’#er kez de!i#tirildi,bir madde de (m. 52) tümüyle yürürlükten kaldırıldı. Dolayısıyla sosyal haklararasında görece en çok de!i#iklik sendikal haklarda gerçekle#tirildi.<strong>Sosyal</strong> ve sendikal haklardan sendika hakkı, gerek 1961 ve gerekse 1982 Anayasalarındade!i#iklik yapılan tek ortak konudur. Ba#ka bir deyi#le, yasa koyucular, yaözneler yönünden daraltmak ve etkinlik alanı yönünden ek yasak yada kısıtlamalargetirmek yahut öngörülen yasak ve kısıtlamalardan kimilerini kaldırmak için sendikahakkına müdahale etmeyi “sevmektedirler.” Sendika hakkı alanında olumlu yadaolumsuz yönde de!i#iklik yapmak, yasa koyucuların kolayına gelmektedir. Bununnedeni de, sendikal hakların, “mali kaynakların yeterli!i ölçüsü”ne takılmaksızınyada sı!ınmaksızın olumlu yada olumsuz yönde de!i#iklikler yapma olana!ıvermesi, bu yöndeki istekleri kar#ılama kolaylı!ı içermesidir. 1982’nin grev hakkınaili#kin 54. maddesine ise, 2010 yılına de!in dokunulamadı.Türkiye’de yakın tarihe ili#kin bu özetten ve sosyal haklar alanında anayasalla#-ma sürecinin genel evrimini kısaca anımsattıktan sonra, Türkiye’deki geli#meyi dahaayrıntılı biçimde ele almak ve özellikle insan hakları yakla#ımı yönünden de!erlendiripiçeri!ine de!inerek 1982 Anayasası’na gelmek, 1961 ve 1982 Anayasalarının“hak temelli” ve “program nitelikli” kurallarını kar#ıla#tırarak tartı#mak ve1982 Anayasası’nın sistemati!i temelinde “yeni Anayasa” sürecine yönelik olmaküzere somut önerilerde bulunmak istiyorum.I. SOSYAL HAKLARDA ANAYASALLA$MA SÜREC!:GENEL OLARAK VE TÜRK!YE<strong>Sosyal</strong> haklarda anayasalla#ma sürecini genel olarak kısaca özetledikten sonra,Türkiye’deki evrime de!inerek, bu açıdan bir dönemeç olan 1961 Anayasası’nıyakla#ım ve maddi içeri!iyle de!erlendirece!im.1. Genel Olarak<strong>Sosyal</strong> hakların anayasalla#ması sürecinde, gelecekteki evrimi haber veren ilk belirtilerdenbirinin, hiçbir zaman yürürlü!e girmeyen, ancak insan haklarında yeni3TBMM Ba#kanlı!ı’nın “Yeni Anayasa” sitesinde, 1982 Anayasası’nda yapılan de!i#ikliklerinher biri, ilgili de!i#iklik yasalarına ve görü#me tutanaklarına eri#me olana!ı verecekbiçimde sıralanmı#tır (https://yenianayasa.tbmm.gov.tr/gorusmeler.aspx).45


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>bir vizyonun yolunu açtı!ı savunulan 1793 Fransız Anayasası oldu!u belirtilir(Berestein, 1982: 313). "lk kez sosyal haklar kavramına yer verilen bu Anayasa’da,Robespierre’in kabul edilen önerisi, 21. maddede #u anlatımla yer almı#tı: “Kamusalyardımlar kutsal bir borçtur. Toplum, ya i# bularak yada çalı#acak durumdaolmayanlara ya#ama araçları sa!layarak, mutsuz yurtta#ların geçimini sa!lamakzorundadır.” 21. madde, i#sizlere i# bularak/istihdam olana!ı sa!layarak veçalı#acak durumda olmayanlara da “kutsal bir borç” olarak nitelenen yardımdabulunma yükümlülü!ü öngörerek, 1789 devriminin yer vermedi!i sosyal haklardançalı#ma hakkı ile sosyal yardım hakkı konusunda “hak temelli olmayan” ilkkurallara yer verdi. Uygulanmayan 1793 Anayasası’nın 22. maddesinde de, tümyurtta#lar ö!renim kapsamına alındı. Bu iki kuralla, 1789 Bildirisi’nde tümüyle“statik” olan insan haklarının, “dinamik” bir nitelik kazandı!ı; yalnızca kazanılanıkorumanın de!il, bireyin durumunu de!i#tirmenin; devletin olumsuz de!il,olumlu karı#masının söz konusu oldu!u belirtilir. Ve yürürlü!e girememi# olsa da,21. maddenin unutulmadı!ı ve 1848’de, farklı bir anlatımla "kinci Cumhuriyet’inAnayasası’nda yer aldı!ı anımsatılır.<strong>Sosyal</strong> haklardan bazıları, 1840’lı yıllarda Avrupa’da ya#anan ekonomik, sosyalve siyasal bunalımların birçok ülkede (Avusturya, Almanya Fransa, "talya ve "sviçre’de)neden oldu!u devrimler sonrasında kabul edilen 1848 Anayasalarında yeralmı#tı. Ancak 1848 Anayasaları, ya hiç yürürlü!e girmedi yada –"sviçre’dekidı#ında– çok kısa süre yürürlükte kaldı (Gülmez, 1991: 99).<strong>Sosyal</strong> hakların ulusal anayasalara girme sürecinin yaygınla#tı!ı II. Dünya Sava#ıöncesinden verilebilecek örnekler sınırlı ve bir elin parmaklarından dahaazdır. Bunlardan ilki, 1917 Meksika ve ikincisi de, 1919 Weimar CumhuriyetiAnayasalarıdır. 1924 Sovyetler Birli!i Anayasası da bunlara eklenebilir. 1917 MeksikaAnayasası’nın Ekim devrimi ile, 1919 Weimer Cumhuriyeti Anayasası’nın dasosyal hakların “uluslararasıla#ması” sürecini ba#latan UÇÖ’nün kurulu#u ile e#-zamanlı oldu!unu unutmamak gerekir. II. Dünya Sava#ı sonrasının Anayasalarıiçin model i#levi gören iki Anayasadan 1917 Meksika Anayasası; çalı#ma hakkı, i#süresi, analı!ın korunması, asgari ücret, ücretlerin e#itli!i, i#çi sa!lı!ı ve i# güvenli!i,sendika hakkı, grev hakkı ve lokavt konularında sosyal ve ekonomik haklarısa!layan kurallara yer veriyordu. 1919 Alman (Weimer) Anayasası’nın olu#turdu-!u ekonomik ve sosyal haklar katalo!u ise, dünya i#çilerine asgari sosyal haklarsa!layan bir uluslararası düzenleme için harekete geçme yükümlülü!ü içeriyordu(Berestein, 1982: 315).2. Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Anayasalla"ma Süreci: 1876–1961Türkiye’de sosyal hakların anayasalla#ması sürecinde bir dönemselle#tirmeyapılmak istendi!inde, 1961 Anayasası’nı dönemeç almak ve öncesinin “sosyalhaklarsız dönem” oldu!unu kabul etmek yanlı# olmaz.a. 1961 Anayasası Öncesi: <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>sız DönemTürkiye’de insan hakları olarak sosyal haklar, ancak 1961’de anayasal güvenceyeba!landı ve kurumsalla#tı (Talas, 1982: 38 vd.; Gürbüz, 1982: 113 vd.). <strong>Sosyal</strong> haklara,evrensel insan hakları ilkeleriyle görece en uyumlu düzeyde ilk kez 1961Anayasası’nın yer verdi!i tartı#masızdır. Bu saptama, “halefi” 1982 Anayasası dü-46


Mesut Gülmez#ünüldü!ünde de geçerlidir. “Selefi” 1924 Anayasası ise, yalnızca birkaç sosyalhakkı adıyla anmakla yetindi!inden, sosyal haklara yer veren ilk Anayasa sayılmasıolanaksızdır.Ne hakların “yurtta#”lara de!il “Sultanın kulu” sayılan “uyruk”lara lütuf olarakverildi!i anlayı#ının benimsendi!i “Fermanlar dönemi”nde, ne de bireylere ilkkez devlete kar#ı ileri sürebilecekleri kimi geleneksel hakların (ki#i haklarının)tanındı!ı “anayasal haklar” dönemini ba#latan –ancak 1878’te yürürlüktenkaldırılan– ilk yazılı Anayasa olan “1876 Kanun-u Esasi dönemi”nde bir insanhakları anlayı#ı söz konusudur."nsan hakları, do!al haklar anlayı#ıyla ve yalnızca bazı ki!i haklarıyla sınırlıolmak üzere, ilk kez, 1924’te Anayasa’ya girdi.18. yüzyılın liberal ve bireyci felsefesini temel alan, 1789 Bildirgesi’ndeki özgürlükanlayı#ını yansıtan ve do"al hukuk ö!retisini benimseyen 1924 Anayasası;“Türklerin Hukuku Ammesi” ba#lıklı 5. Faslında, devlete kar!ı ileri sürülebilecek haklarıdüzenledi. “Türkler kanun kar!ısında e!ittirler ve ayrıksız kanuna uymak ödevindedirler.Her türlü grup, sınıf, aile ve ki#i ayrıcalıkları kaldırılmı#tır ve yasaktır” (m.69) diyerek, biçimsel e#itli!i güvenceye aldı. 70. maddesinde “Türklerin tabii hakları”olarak saydı!ı ve 10’u “ki#i hakları”ndan olan toplam 13 hak arasında –olsaolsa– 4 sosyal hak öngördü. Bunlar; “ba"ıt (akit), çalı!ma (sayüamel), mülk edinme(temellük ve tasarruf) ve ö"retim (tedrisat)” haklarıdır. 4 “Hükümetin gözetimive denetlemesi altında ve kanun çerçevesinde her türlü ö!retim(in) serbest” oldu-!unu belirten 1924 Anayasası (m. 80), ö!renim özgürlü!ünün sosyal hak boyutunayalnızca –kadın ve erkek tüm Türkler için zorunlu tuttu!u– “"lkö!retim(in)Devlet okullarında parasız” oldu!unu öngörerek (m. 87) yer verdi.Kanımca, mülkiyet hakkının, temelde “ekonomik” bir hak oldu!u ve “ba!ıt”(sözle#me) hak ve özgürlü!ünün yalnızca i#çiler/çalı#anlar ile sınırlı olmadı!ıdü#ünüldü!ünde, 1924 Anayasası gerçek anlamda sosyal hak olarak yalnızca“çalı#ma hakkı”nı tanıdı. Hakkın içeri!i konusunda hiçbir açıklama içermeyen1924 Anayasası’nın, do!al olarak, bu konuda devlet için “olumlu bir yükümlülük”öngörmesi de söz konusu de!ildir. 79. maddesinde, “Ba!ıtların, çalı#maların,mülkedinme ve hak ve mal kullanmanın, toplanmaların, derneklerin ve ortaklıklarınserbestlik sınırı kanunlarla çizilir” diyerek, yasa koyucuya bu haklarısınırlandırma yetkisi verdi.b. 1961 Anayasası: #nsan <strong>Haklar</strong>ı Olarak <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>Türkiye’de, Anayasa Hukuku alanında, eme!in ve sosyal hakların Anayasa’ya girmesisürecinde, 1961 Anayasası bir dönemeçtir (Gülmez, 2012a: 125–144). Kabo!-lu’nun da haklı olarak vurguladı!ı gibi, “1961 Anayasasında 1924’ten ‘kopma’denebilecek en büyük yenilik, ‘sosyal haklar’ bakımından kendini göstermektedir”(Kabo!lu, 2010: 43; Kabo!lu, 2012: 15).420 Nisan 1340 (1924) tarih ve 491 sayılı Te#kilatı Esasiye Kanunu’nun 10 Ocak 1945 tarihve 4695 sayılı Kanunla, “mana ve kavramda bir de"i!iklik yapılmaksızın Türkçele!tirilmi!!ekli”nde, madde 70 aynen #öyledir:“Ki#i dokunulmazlı!ı, vicdan, dü#ünme, söz, yayım, yolculuk, ba!ıt, çalı#ma, mülkedinme,malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek kurma, ortaklık kurma hakları vehürriyetleri Türklerin tabii haklarındandır.”47


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Kanımca 1961 Anayasası’nın, hem benimsedi!i insan hakları ve sosyal haklaryakla#ımı, hem de sosyal haklara ili#kin maddi içeri!i yönlerinden, 1876’dan1982’ye uzanan evrim sürecinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ku#kusuz bu saptama,sosyal haklarda eksiklerinin, yakla#ım ve içerik olarak ele#tiriye açık yönlerininbulunmadı!ı anlamına gelmez. Ama, kabul edildi!i dönemin ko#ulları ve sosyalhakların II. Dünya Sava#ı sonrasında uluslararası insan hakları alanında gösterdi!igeli#me düzeyi, daha açık bir anlatımla sosyal haklara ili#kin evrensel vebölgesel düzeylerde var olan kaynakların sınırlı olu#u göz önüne alındı!ında,nesnel bir de!erlendirmeyle 1961 Anayasası’nın sosyal hakları “insan hakları”olarak gördü!ü, bölünmezlik ilkesini açık bir dille vurguladı!ı, sosyal devletledo!rudan ba!ını kurdu!u, amacın da sosyal adalet oldu!u, dolayısıyla bu alandabir kilometre ta#ı sayılması gerekti!i tartı#masızdır. Gerek temel ilkeler, gereksesosyal ve ekonomik haklara özgü bölümlerinde yer alan düzenlemelere egemenolan yakla#ım ve maddi içerik bakımından, yalnızca 1924 Anayasası’na oranla –aslında do!al olan– bir yenilik olu#turmakla kalmaz. Aynı zamanda, kendisinden21 yıl sonra, uluslararası insan hakları hukukunun ve dolayısıyla sosyal haklarıngörece önemli ilerlemeler kaydetti!i bir a#amada, yine bir askeri darbe üzerineyapılan 1982 Anayasası’na göre de bu özelli!ini korur.aa. <strong>Sosyal</strong> ve $ktisadi <strong>Haklar</strong> ve Ödevler Bölümü Dı!ındaki Genel $lkeler ve Kurallar1961 Anayasası’nın, sosyal haklara ili#kin yakla#ım ve düzenlemelerinin incelenmesineBa!langıç bölümünden ba#landı!ında, sosyal adalet ilkesi ile demokratikhukuk devletinin aynı zamanda “sosyal” temeliyle de kurulmasının amaçlandı!ıgörülebilir. “Anayasa metnine dâhil” olan (m. 156) Ba#langıçta, “"nsanhak ve hürriyetlerini, millî dayanı#mayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzurve refahını gerçekle!tirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratikhukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için” denilmekle, sözkonusu ilkelerin sosyal hukuk devleti ilkesiyle ba!lantısının kuruldu!una ku#kuyoktur. 2. maddenin saydıklarının dı#ında, “Ba#langıçta belirtilen temel ilkeleredayanan” diyerek yollamada bulunulmu# olması nedeniyle, hem sosyal adaletCumhuriyetin nitelikleri arasına katıldı ve hem de sosyal devlet ile sosyal adaletarasındaki ba! onaylanıp somutlandı. Gerçekle#tirilmesi amaçlanan sosyal adalet,“sosyal hukuk devleti”nin dayandı!ı anayasal bir ilkedir. Yine, içinde sosyalhakların da bulundu!u “insan hak ve hürriyetlerinin “gerçekle#tirilmesi” ile hukukdevletinin “sosyal” temelleriyle kurulması amaçları da, sosyal devlet ile do!-rudan ba!lantılıdır.1. Kısmın “Genel Esaslar” ba#lıklı ilk bölümünde yer alan 2. madde ise, “Cumhuriyetinnitelikleri”ni, Ba#langıçtaki temel ilkelere de gönderme yaparak #öylebelirledi:48Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve ‘Ba!langıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan,millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.2. madde gerekçesinde; “çalı!ma ve sosyal adalet ilkelerine dayan(an) bir devlet”biçiminde tanımlanan sosyal devletin, bireylerin “insan gibi ya#ama”sı ve “insan(ın)#ahsiyetine hürmet” edilmesi amacı ta#ıdı!ı ve özellikle ekonomik yöndengüçsüz olan ba!ımlı çalı#anların korunmasını amaçladı!ı açıkça vurgulandı; sa!lık,e!itim ve konut haklarından verilen örneklerle, birinci ve ikinci ku#ak insan


Mesut Gülmezhaklarının bölünmezlik ve kar!ılıklı ba"ımlılık ilkelerinin altı çizildi; sosyal adaletekayıtsızlı!ın totaliter rejimlere götürdü!ü, siyasal demokrasinin ya#amasının dasosyalle#tirilmesine ba!lı oldu!u, a#a!ıdaki anlatımla belirtildi (TBMM, 1961: 9-10):<strong>Sosyal</strong> Devlet, fertlere yalnız klasik hürriyetleri sa!lamakla yetinmeyip aynı zamanda,onların insan gibi ya!amaları için zaruri olan maddi ihtiyaçlarınıkar#ılamalarını da kendisine vazife edinen Devlettir. (...) Her sınıf halk tabakalarıiçin refah sa!lamayı kendisine vazife edinen zamanımızın devleti (refahdevleti) iktisaden zayıf olan ki!ileri, bilhassa i!leri bakımından ba!kalarına tabiolan i!çi ve müstahdemleri, her türlü dar gelirlileri ve yoksul kimseleri himaye edecektir.Bu suretle hem insan !ahsiyetine hürmet etmek vazifesini yerine getirecek,klasik hürriyetlerin gerçeklerle alay eden bir mahiyet almasına mani olacak (tır) (...)Gerçekten, maddi (mali ve iktisadi) imkânlardan ya#ama için zaruri olan gelirkaynaklarından ve varlıktan mahrum olan halk tabakaları için klasik hürriyetleryalnız kâ"ıt üstünde kalan parlak fakat bo! laflardan ba!ka bir de"ere sahip olmaz.Nihayet #urasını da kaydetmek gerekir ki, sosyal adalete kar!ı kaygısız kalan devletler,toplum hayatının müfrit sol veya müfrit sa! cereyanlara kapılarak totaliteristikamette sürüklenmesine engel olamamaktadırlar. (...) <strong>Sosyal</strong> olamayandemokrasi, toplum hayatının gerçekleri kar#ısında cevherini kaybetmeye ve neticedeyıkılmaya mahkûmdur.Cumhuriyet’in dayandı!ı temel ilkelerden olan “insan hakları”, Ba#langıçta“insan hak ve hürriyetleri” olarak öngörüldü. 2. maddede yer alamayan sosyal adaletilkesinin de, öngörülen açık pozitif kural nedeniyle, Türkiye Cumhuriyetinintemel niteliklerden biri oldu!una ku#ku yoktur. <strong>Sosyal</strong> devlet ilkesi, sanıyorumanlatım kolaylı!ı nedeniyle, “sosyal hukuk devleti” biçiminde yer aldı.1961 Anayasası’nın, “Cumhuriyetin nitelikleri”nin “de!i#tirilmezli!i” konusundado!rudan bir düzenleme yapmamı# olmasına kar#ın, Anayasa Mahkemesi1971 yılında verdi!i bir kararla Cumhuriyetin niteliklerinin de!i#tirilemez oldu!usonucuna varmı#tı.1961 Anayasası’nın “Temel <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” ba#lıklı 2. kısmının “Genel Hükümler”ba#lıklı 1. bölümünde, sosyal hakları da kapsayan bazı kurallar vardı.Özellikle, “Temel <strong>Haklar</strong>ın Niteli!i ve Korunması” ba#lıklı 10. maddenin devleteverdi!i görev açıktı ve hak öznelerine, devlete kar#ı hak isteminde bulunma hakkıtanımı#tı. “Herkes(in), ki#ili!ine ba!lı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmeztemel hak ve hürriyetlere sahip” oldu!unu belirten 10. maddenin a#a!ıdaki 2.fıkrası ise, 1982 Anayasası’ndaki benzerinden farklı, devlet için öngördü!ü olumluyükümlülü!e do!rudan vurgu yapan bir anlatımla yazılmı#tı:Devlet, ki#inin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukukdevleti ilkeleriyle ba!da#amayacak surette sınırlayan siyasî, iktisadî ve sosyalbütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve manevî varlı"ının geli!mesi için gerekli!artları hazırlar.“Program” nitelikli olan bu düzenlemenin, özellikle, “herkes” olarak tanımlananhak öznelerinin somut ve eylemli olarak yararlanmalarını gerçekle#tirmekiçin devletin olumlu edimde bulunmasını gerektiren sosyal haklar yönündenta#ıdı!ı önem açıktır. Devlete, ki#inin temel hak ve özgürlükleri arasında yeraldı!ına ku#ku bulunmayan sosyal hakların kullanılmasını ve uygulamada yararlanılmasınısınırlandıran tüm engelleri kaldırma buyru!u verilmesinin anlamı49


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>#udur: Anayasa’nın belirtti!i “siyasi, iktisadi ve sosyal engeller”, sosyal adalet ilkesiyleba!da#maz, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını sınırlandırır. Hak veözgürlüklerden eylemli yararlanma olana!ını kaldıran ve/yada sınırlandıran hertür engelin kaldırılması ise, devlete dü#er.Yine, madde 10/2’de devlete “emir kipi”yle verilen bir ba#ka açık buyruk,“insanın maddî ve manevî varlı"ının geli!mesi için gerekli !artları hazırla(ması)”dır.Devletin dayandı!ı insan haklarından olan sosyal hakların, insanın “maddi …varlı!ı”nın geli#mesindeki öncelikli rolü tartı#masızdır. Ku#kusuz bu düzenlemeyle,“devlete hakları gerçekle#tirme konusunda ‘normatif yükümlülük’ verilmi#tir.”(Kabo!lu, 2010: 43; 2012: 15). Ancak kanımca “normatif yükümlülük”tanımlaması eksiktir, yanlı# izlenim uyandırmaya elveri#lidir. Çünkü bu maddedesöz konusu olan yükümlülük, yalnızca “hukuksal” nitelikli engellerin kaldırılmasıve çe#itli yasak ve kısıtlamaları ayıklamaya yönelik hukuksal önlemleralınması ile sınırlı de!ildir. Kaldı ki, özellikle “iktisadi ve sosyal” nitelikli engellerinkaldırılması, “normatif” yükümlülü!ün yerine getirilmesiyle kar#ılanamaz."nsanın “maddi” varlı!ını geli#tirmesinin gerektirdi!i ko#ullar da, tek ba#ına“normatif” önlemlerle sa!lanamaz. 1961 Anayasası bu kuralıyla, salt “normatif”,yani “biçimsel” de!il, aynı zamanda somut edimde bulunmayı ve bütçeden kaynakayırmayı gerektiren bir olumlu yükümlülük de getirmi#tir. Bir “Anayasa normu”ile öngörülen yükümlülük, öncelikle “ekonomik ve sosyal edimler”de bulunmayıiçerir.Bununla birlikte, madde 10/2’nin gerekçesi, pozitif metin temelinde yaptı!ımyorumu destekleyici nitelikte de!ildir. Gerekçede, kanımca –a#a!ıda tartı#aca!ım–çeli#kili bir yakla#ımla, bir yandan çok açık bir dille “temel hakların gerçekle!tirilmesiDevlet için bir vazife olarak ilan edilmi#tir” denilirken, öbür yandan 10.maddedeki düzenlemenin genelini kapsar bir anlatımla “bu madde (nin) genel birdirektif mahiyetinde ol(du!u)” eklendi ve ayrıca, “ikinci ve üçüncü bölümdekibirçok maddeler(in) esasen Devletin bu menfi ve müspet vazifeleri nasıl yerinegetirece!ini göstermekte” oldu!u da belirtildi. Böylece maddenin pozitif metnininiçerdi!i yükümlülük gerekçeyle esnetildi, yumu#atıldı. Benzer yakla#ımı,a#a!ıda tartı#aca!ım 53. maddenin gerekçesinde de görmek olanaklıdır.Temel hak ve özgürlüklerden olması nedeniyle, “<strong>Sosyal</strong> ve "ktisadi <strong>Haklar</strong> veÖdevler” de, “Genel Hükümler”de öngörülen sınırlama rejimi konusundaki düzenlemeler(güvenceler ve ko#ullar) kapsamındadır. Bu güvenceler arasında özellikle;yasayla getirilecek sınırlamanın “Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olması”ile “temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaması” (m. 11) bulunmaktadır.Öte yandan, kanun önünde e#itlik” ilkesinin de (m. 12), sosyal ve iktisadihakları kapsadı!ına ku#ku yoktur.bb. <strong>Sosyal</strong> ve $ktisadi <strong>Haklar</strong> ve Ödevler Bölümündeki Kurallar1961 Anayasası’nın 2. kısmının 3. bölümünde yer alan 35.–53. maddelerde düzenlenen“<strong>Sosyal</strong> ve "ktisadi <strong>Haklar</strong> ve Ödevler”, bir bölümüyle özneleri için “hak”temelli kurallar içerirken, bir bölümüyle de devlet için “tedbirler alma” yükümlülü!üöngören “program nitelikli” kurallara yer verir. Kurallardan kimileri ise, 1961ve 1982 Anayasalarının bu bölümündeki kuralları kapsamak üzere olu#turdu!um“hak temelli” ve “program nitelikli” kurallara ili#kin çizelgelerde de görülece!igibi, aynı zamanda iki boyutludur.50


Mesut Gülmez1961 Anayasası’nın bu kurallarını 1982 Anayasası’ndaki benzerleriyle kar#ıla#tırmalıbiçimde ayrı bir ba#lıkta inceleyip de!erlendirece!imi anımsatıp, burada1961 Anayasası’nın sosyal haklar yakla#ımını tamamlamak üzere, bu bölümüngenel gerekçesi üzerinde durmakla yetinece!im.“<strong>Sosyal</strong> adaleti gerçekle#tirme amacını(n)” güdüldü!ü “<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik<strong>Haklar</strong> ve Ödevler bölümüne ili#kin Genel Gerekçe”de; ekonomik ve toplumsalyönlerden güçsüz olan ki#ilerin devletçe korunmasını, sosyal haklardan yararlanmasınısa!layan hizmetler verilmesini ve hak öznelerinin haklardan yararlanmanınönündeki engellerin kaldırılmasını istemesinin sosyal bir hak oldu!u vurgulanmı#tır.Bu kesimlere ki#i haklarının yanı sıra ekonomik ve sosyal hakların datanınması gerekti!i, böylece sosyal haklardan yararlanmayı sa!layacak hizmetlersa!laması ve çe#itli engelleri kaldırması isteminin devlete kar#ı dava yoluyla ilerisürülebilece!i –kanımca yeterince açık bir dille– belirtildi. Genel gerekçe bu yakla#ımını,insan haklarının bütünselli!i ve kar#ılıklı ba!ımlılı!ı ilkeleri temelinde,#öyle vurguladı:Batı demokrasisi; hürriyetçi yollarla, daha fazla hürriyet elde etme rejimidir.Ça!ımızın karma#ık sosyal ve iktisadi dünyası içinde daha fazla hürriyet ise, iktisadive sosyal bakımdan zayıf olan ki!ileri, grupları korumak, bunların maddi vemanevi varlıklarını geli#tirme #artlarını hazırlamak ve bunlara klasik ki#i hak vehürriyetleri yanında iktisadi ve sosyal haklar tanımakla kabildir. Zamanımızındemokratik devleti bu ödeve sahiptir. Devlet hayatı içinde, bu himayenin vehizmetlerin sa"lanmasını, bu alandaki engellerin kaldırılmasını istemek desosyal bir haktır. Türkiye’de, ça!da# bir demokrasinin gereklerini yerine getirmekiçin bu yolda yürümek zorundadır (TBMM, 1961: 7).1961 Anayasa koyucusu, sosyal haklara ili#kin yakla#ımında “biraz ileri gitti!ini”yada “yanlı# anla#ılaca!ını” dü#ündü!ünden olmalı, Anayasa’nın ideolojik tercihinin“sosyalizm” ve “komünizm” olmadı!ını vurgulamaya özen gösterdi. Gerekçeyegöre:<strong>Sosyal</strong> hakları tanımak, bazılarının yanlı# olarak ifade etti!i gibi, asla sosyalizmikabul etmek manasına gelmez. (...) <strong>Sosyal</strong> haklar iktisadi bir doktrinin de"il, her!eyden önce hümanizmin ve insanlı"ın adalet duygusunun mahsulüdür. (...) Bu sebepledirki, ‘sosyal zihniyet’, (...) demokrasinin en #a#maz garantisidir. Zira komünizmekar#ı en tesirli kalkan, onu lüzumsuz hale getiren sosyal adaletin gerçekle#mesidir.<strong>Sosyal</strong> adaleti gerçekle#tirmenin komünizmin seçene!i oldu!unu belirten buyakla#ım, Temsilciler Meclisi’nde (TM) de ortaya konulmu#tu. TM Anayasa KomisyonuBa#kanı, Anayasa’nın “doktrinci bir Anayasa” olmadı!ını, “bu gibi müfrittemayüllere kapılarını sımsıkı kapamı#” oldu!unu belirtmi#ti. Komisyon sözcülerindenM. Aksoy, “bu Anayasada asla doktrin” yoktur; tasarıda “ne sosyalizm ve nede herhangi bir izm” yer almaktadır derken, T. Z. Tunaya da “sosyal devlet terimindekomünist anlamını” “kabul etme(diklerini)” vurgulamı#tı.cc. Sendikal <strong>Haklar</strong> ve De"i!iklikler1961 Anayasası’nın ilk kez “hak” temelli düzenleme yaparak güvenceye aldı!ı“sosyal ve iktisadi haklar ve ödevler” arasında, madde ba#lık ve sayılarını kapsa-51


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>mak üzere yalnızca 83 sözcükle düzenlenen sendika, toplu i# sözle#mesi ve grevhakları da vardı. Sendika hakkının özneleri “çalı#anlar” idi. 5 Buna kar#ılık, toplu i#sözle#mesinin özneleri ve amacı konusunda ayrım gözetildi: Özneler “i#çiler”,amaç ise “iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek” idi.46. maddedeki düzenlemede, “i#çi niteli!i ta#ımayan kamu hizmeti görevlileri”dı#ında, yasa ko#ulu öngörülmedi!inden, anayasal hakkın do!rudan kullanılmasıolanaklıydı. 1961 Anayasa koyucusu, sendika hakkını “çalı#anlar”ın tümü içinanayasal güvenceye almakla birlikte, bir bölümü için yasal düzenleme ko#ulu getirerek,hem do!rudan kullanmayı engelledi, hem de sonuç olarak, daha kısıtlı birçerçevede “ayrı örgütlenme” ilkesi getirdi.1961 Anayasası’nın kamu görevlilerinin sendika hakkı konusundaki bu “ihtiyatlı”tutumu, toplu sözle#me ve grev hakları konusunda daha belirgindi. Sendikahakkı gibi toplu sözle#me ve grev hakları konusunda da, 47. madde ayrıntıcı biryakla#ım benimsememi#ti. 61961–1980 döneminde 7 kez çe#itli de!i#iklikler gören 1961 Anayasası’nda,“kamula#tırma”ya ili#kin madde sayılmazsa, sosyal haklardan yalnızca sendikahakkı konusunda 20 Eylül 1971 tarihli ve 1488 sayılı yasayla bir kez de!i#iklikyapıldı. Yakla#ım ve içeri!iyle 1961 Anayasası’na katlanamama süreci, 12 Mart1971 muhtırasının ardından 34 maddede gerçekle#tirilen ve memurlara sendikayasa!ı getirilen en kapsamlı ve sınırlandırıcı 1971 de!i#iklikleriyle ba#ladı (Gülmez,2002: 109–134). 1961’deki ilk metinde, sendika hakkı memurları da kapsamaküzere “çalı#anlar” için anayasal güvenceye alınmı# ve “i#çi niteli!i ta#ımayankamu hizmeti görevlilerinin” i#çilerden ayrı örgütlenmesine olanak sa!lanmı#iken, 1971 de!i#ikli!inde sendika hakkının özneleri daraltıldı ve özel sınırlamanedenleri getirildi. 7Üstelik, sendika hakkı konusundaki de!i#iklik bundan ibaret de!ildi. 1488sayılı yasayla de!i#tirilen 119. madde, sendika kurmasını açıkça yasakladı!ı kamu567Sendika hakkına ili#kin 46. maddedeki “hak” temelli düzenleme, ilk metinde #öyle idi:“Çalı!anlar ve i#verenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma,bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma hakkına sahiptirler."#çi niteli!i ta#ımayan kamu hizmeti görevlilerinin bu alandaki hakları kanunla düzenlenir.Sendika ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim ve i#leyi#leri demokratik esaslara aykırıolamaz.”47. maddenin de!i#iklik görmeyen metnine göre:“$!çiler, i#verenlerle olan münasebetlerinde, iktisadî ve sosyal durumlarını korumak veyadüzeltmek amacıyla toplu sözle#me ve grev haklarına sahiptirler.Grev hakkının kullanılması ve istisnaları ve i#verenlerin hakları kanunla düzenlenir.”46. maddenin 1971’de de!i#tirilen metni #öyle idi:“$!çiler ve i#verenler, önceden izin almaksızın, sendikalar ve sendika birlikleri kurma,bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma hakkına sahiptirler. Bu hakların kullanılı#ındauygulanacak #ekil ve usuller kanunda gösterilir. Kanun, Devletin ülkesi ve milletiylebütünlü"ünün, millî güvenli"in, kamu düzeninin ve genel ahlâkın korunması maksadıylasınırlar koyabilir.Sendikalar ve sendika birliklerinin tüzükleri, yönetim ve i#leyi#leri demokratik esaslaraaykırı olamaz.”52


Mesut Gülmezgörevlilerine “kurulu#lar” kurma hakkı da tanıdı. 8 Memurların i#çiler gibi “gerçekmanada”, yani toplu sözle#meli ve grevli “sendikal faaliyette bulunmaları(nın)mümkün” olmadı!ı, dolayısıyla da “kavram karga#ası”nın önlenmesi gerekti!i gerekçesinedayandırılan bu de!i#iklikle, 624 sayılı yasayla ilk kez düzenlenen “çokmasum” memur sendikacılı!ı (Gülmez, 2002: 39-74) sona erdirildi ve i#çi niteli!ita#ımayan kamu hizmetlilerinin, adı “sendika” de!il “kurulu#” olması öngörülenörgütlerine ili#kin özel yasa ise çıkarılmadı.dd. Devletin $ktisadî ve <strong>Sosyal</strong> Ödevlerinin SınırıKu#kusuz, 1961 Anayasası’nın üzerinde durulması gereken önemli kuralı, 1982Anayasası’nın 2001 de!i#ikli!inde aynen yineledi!i “Devletin $ktisadî ve <strong>Sosyal</strong>Ödevlerinin Sınırı” kenar ba#lıklı 53. maddesinde öngörülmü#tü. <strong>Sosyal</strong> haklar konusunda,yukarıda örneklerini sıraladı!ım maddelerinde, devlete verdi!i yükümlülü!ühukuksal/biçimsel önlemlerle sınırlı tutmayan ve devleti, hak ve özgürlüklerdenuygulamada yararlanılmasını sa!lamak için var olan ekonomik ve sosyalengelleri kaldırmakla yükümlü tutan (m. 10/2) 1961 Anayasası, bu bölümün sonundayer alan bir düzenlemeyle, söz etti!im yakla#ımını tartı#ma konusu yapmaktanda geri kalmadı. 1961 Anayasası’nın yürürlü!ü süresince de!i#tirilmeyen53. madde #öyle idi:Devlet, bu Bölümde belirtilen iktisadî ve sosyal amaçlara ula!ma ödevlerini, ancakiktisadî geli#me ile malî kaynaklarının yeterli!i ölçüsünde yerine getirir.Öncelikle, 53. maddenin kenar ba#lı!ının sorunlu oldu!unu belirtmek isterim.1961 Anayasa koyucusu, “engelleri kaldırma”, “koruma”, “tedbirler alma” ve“yapma” biçiminde olmak üzere birçok maddede açık bir anlatımla ve “emirkipi”yle öngördü!ü ve temelde yalnızca “biçimsel” nitelik ta#ımadı!ını dü#ündü!ümolumlu yükümlülü!ü iki ko#ula/ölçüte yada gerekçeye ba!ladı: "ktisadigeli#me ölçüsü (düzeyi) ve mali kaynakların yeterlili!i ölçüsü.<strong>Sosyal</strong> haklar açısından ayrık bir önemi bulunan ve 2. maddedeki “sosyal hukukdevleti” yerine “sosyal devlet” terimini ye!leyen 53. maddenin gerekçesinde,bu düzenleme “gerçekçi” olmakla ve “realiteler” ile açıklandı; madde üzerindeyapılan tartı#malarda da, bazı yazarlar gerekçenin “gerçekçilik” yakla#ımını dilegetirdi. “<strong>Sosyal</strong> Devletin üzerine aldı!ı geni# ölçüdeki ödevler, #üphesiz ki, onunher #eyi yapmak isterken hiç bir #ey yapamaz duruma dü#mesi sonucunu do!urmamalıdır”diyerek ba#layan madde gerekçesi, “"#te bu madde hükmü, prensipolarak tanınan sosyal ve iktisadi hakların fiilen gerçekle!mesinin, realitelerlesınırlı oldu"unu ifade etmektedir” diyerek sona eriyordu.Kanımca, 10. maddenin yukarıda aktarılan gerekçesiyle birlikte okunması gerekenbu yakla#ım, gerekçelerdeki kesin, kararlı ve açık bir anlatımla ortaya konulansosyal devlet ilkesine ve sosyal haklarla kurulan ba!ına ili#kin yakla#ımla ba!-81971’de eklenen 119. madde #öyle idi:“Memurlar ve Kamu "ktisadi Te#ebbüslerinin yönetim ve denetim i#lerinde çalı#anlar vekamu yararına çalı#an derneklerden özel gelir kaynakları ve özel imkânları kanunla sa!-lanmı# olanların merkez kurullarında görev alanlar, siyasi partilere ve sendikalara üyeolamazlar. (…)"#çi niteli!i ta#ımayan, kamu hizmetlilerinin mesleki menfaatlerini korumak ve geli#tirmekamacını güden kurulu!ların ba!lı olacakları hükümler kanunla düzenlenir.”53


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>da#mamakta, çeli#mektedir. Sanıyorum ki Anayasa koyucu, sosyal devletin ödevlerinebu “realiteler” sınırını getirmekle, aynı zamanda onun “sosyalist” devletolarak anla#ılmasını önleme kaygısı da ta#ıyordu. Sözcülerin Temsilciler Meclisi’ndekiaçıklamalarının da, bu kaygıları giderme çabasına yönelik oldu!u açıktır.Devlet için, bir yandan sosyal devlet ve onun araçları olan sosyal haklar konusundainsan onurunu koruma ve bunun gerektirdi!i insanca ya#ama düzeyi sa!lamayükümlülü!ü öngörülüp “önlem al” buyru!u verilirken, öte yandan “gerçekçi”olma adına “devletin sosyal haklar konusundaki ödevlerinin de bir sınırı vardır”denilerek nokta konulmu# olması anlamlıdır.Yalnızca kuramsal düzeyde önem ta#ımakla birlikte, 53. madde konusunda1968 yılında düzenlenen bir toplantıda, “sosyal politikacı” Talas ile Anayasa/kamuhukukçuları arasında yapılan tartı#maları anımsatarak, bu düzenlemeniniçeri!i üzerinde yeniden dü#ünmekte yarar görüyorum.Bu konuda farklı ve kar#ı görü#lerin dile getirilmesine yol açan bildirisinde,1961 Anayasası’nın “sosyal esprisi” ile uyumlu olmadı!ı dü#üncesiyle 53. maddeyiele#tiren ve sosyal haklar arasında devletin olumlu edimini gerektirip gerektirmemesiyönünden herhangi bir ayrım gözetmeksizin genel bir dille görü#ünü belirtenTalas’a (1968: 232-233) göre bu düzenleme:54... sosyal ve ekonomik haklar bölümünün de"erini bir ölçüde de olsa azaltmı!tır.Bu bölümün öngördü!ü sosyal ve ekonomik haklara kar#ı olan hükümetler iktidardabulundukları zaman, Anayasanın ilkeleri yalnız nazari planda kalabilir.(...) Hükümetler maalesef 53 üncü madde arkasına sı!ınabilmektedirler. (...) Binaenaleyh53 üncü madde Anayasanın sosyal esprisine uymamaktadır.Anayasa ve kamu hukuku uzmanları, sosyal politikacı Talas’ın bu görü#ünübenimsemedi. Örne!in Talas’ın “yorum tarzına katılam(adı!ı)” yolundaki görü-#ünü gerekçesini açıklamaksızın belirten Teziç’e göre, “53. madde sosyal haklarıngerçekle#mesini savsaklamak isteyen, sosyal hakların varlı!ına inanmak istemeyenbir siyasi iktidara sı!ınmak imkânı vermemektedir. Aslında bu madde bir gerçe"idile getirmektedir (...) “ (a.k.: 233)."nsan haklarının niteli!ine ili#kin daha teknik bir de!erlendirme yapan Kapanide; Talas’ın, 53. maddenin Anayasa’ya “konmasıyla aynı bölümde yer alan di!erhükümlerin de!erlerini hemen hemen tamamen kaybettikleri görü#ü”ne katılmadı.20 üyeli Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu üyelerinden biri olan Kapani budü#üncesini, sosyal haklardan bazılarının ve özellikle sendikal hakların devletinolumlu edimini gerektirmedi!i gerekçesine dayandırdı. Yazar, 53. maddenin sendika,toplu sözle#me ve grev hakkı gibi “Anayasanın ki#ilere ve ki#i gruplarına tanıdı!ıaçık ve belirli haklar”ı “hiç etkilemedi!i”ni, “do!rudan do!ruya ki#ilere tanınmı#‘#artsız hak’ niteli!indeki bu hükümlerin 53. maddenin etki alanının tamamendı#ında kaldı!ını kesinlikle söyleyebiliriz” görü#ünü dile getirdi (a.k.: 236). AncakKapani, bu bölümde “devlete bazı ödevler yüklemekte” olan bazı hükümler bulundu!unuda ekleyip, bu “ödevlerin bazılarının (...) hemen bugünden yarına, yahutda çok kısa bir süre içinde yerine getirilmesine, gerçekle#tirilmesine imkân yoktur”görü#üyle, sonuç olarak 53. madde kuralının –gerekçesinde de belirtildi!i gibi– “gerçekçibir tutumun ifadesi” oldu!unu savundu (a.k.: 237).Kanımca Kapani’nin, 1968 yılında, yapımında rol aldı!ı 1961 Anayasası’nınbenimsedi!i “53. madde formülü”ndeki “program hükümler” nitelikli düzen-


Mesut Gülmezlemenin yargılanabilir yanlarının bulundu!u görü#ünü savunmu# olması, ö!retininolumlu edim gerektiren sosyal hakların dava edilebilirli!i konusunutartı#madı!ı bir dönemde dile getirmi# olması nedeniyle önemlidir. Kapani’nina#a!ıdaki görü#lerinin, 1982 Anayasası’ndaki “program kurallar” için de geçerlioldu!u kanısındayım:$imdi, bu formülün siyasi iktidarlara oldukça geni# bir hareket serbestisitanıdı!ı ileri sürülebilir. Fakat onlara tam bir açık bono verdi!i iddia edilemez,Yargı yolunu kesinlikle kapadı"ı da öne sürülemez kanısındayım (a.k.: 237). (...)Kısaca özetlemek gerekirse, sosyal ve ekonomik haklar bölümünde yer alan ileriyedönük ‘program hükümler’ bir ölçüde ba"layıcılık niteli"ine sahiptir. (...)Gerçekçi bir hüküm olan 53. maddeyi, bu ilkeleri benimsemeyen siyasi iktidarlarınarkasına sı!ınabilecekleri bir paravana olarak yorumlamanın do!ruolmıyaca!ı kanısındayım (a.k.: 238).Önce belirtmek isterim ki, 1961 Anayasası’nın aktardı!ım genel ve madde gerekçelerindekiyakla#ımı göz önüne alındı!ında, “<strong>Sosyal</strong> ve "ktisadi <strong>Haklar</strong> veÖdevler” bölümünde yapılan düzenlemelerin 53. maddedeki kuralla ve özelliklede gerekçesindeki açıklamayla sona ermemesi gerekirdi. E!er 1961 Anayasa koyucusu“gerçekçi” bir yakla#ım içindeyse, bunu 53. maddeye gelmeden –özelliklemadde 10/2’nin gerekçesinde– belirtmeli, bu görü#ünü gerekçelere yansıtmalıydı.1961 Anayasa koyucusu, sosyal hakları ilk kez anayasal güvenceye almanın co#kusuyla,üstelik uluslararası kaynakların sınırlı oldu!u bir a#amada, benimsedi!i“kusursuz” denilebilecek bir insan hakları yakla#ımıyla düzenleme yaptı. Bölümümsonuna geldi!inde ise, “gerçekçi” olma gere!i duyarak, gerekçelerde dilegetirdi!i yakla#ım ve içeri!e yansıttı!ı düzenlemeler ile çeli#en 53. maddeye yervermek zorunda kaldı."kinci olarak, gerek 53. madde gerekçesinde, gerekse Teziç ve Kapani’nin görü#-lerinde düzenlemenin “gerçekçi” oldu!una dayanan savunmanın, Talas’ın dilegetirdi!i kaygıları ortadan kaldırdı!ı söylenemez. Tersine, ülkenin “iktisadî geli#-me(si) ile malî kaynaklarının yeterli!i ölçüsü”, bazı iktidarlara bu “madde arkasınası!ınma” fırsatı verebilecek “realiteler” olarak ileri sürülebilecektir. Buna kar#ılık,Kapani’nin örneklerini vererek 53. maddenin kapsamına girmeyen haklar bulundu!uyolundaki görü#ü do!rudur.53. madde, bu görü#le ba!lantılı olarak yeniden dikkatle okundu!unda, yapılandüzenlemenin bölümde yer alan tüm sosyal ve sendikal hakları kapsar nitelikteolmadı!ı görülecektir. Çünkü 53. madde kapsamına, “Devlet(in), bu Bölümdebelirtilen iktisadî ve sosyal amaçlara ula!ma ödevleri” alınmı#tır. Öngörülen iki“sınır”, bu bölümde iktisadi ve sosyal “haklar” için de!il, iktisadi ve sosyal “amaçlar”için geçerlidir. Daha açık bir anlatımla, bu bölümde “hak temelli” bir anlatımladüzenlenip güvenceye ba!lanan sosyal ve iktisadi haklar, 53. maddeninkapsamı dı#ındadır. Dolayısıyla, 53. maddenin, bu bölümde devletin ula#masınıistedi!i ödevlerin/yükümlülüklerin “iktisadi ve sosyal amaçlar” oldu!unu belirtenpozitif metni, kapsamı geni#letilerek sosyal hakların aleyhine yorumlanamaz.Devletin iktisadi ve sosyal amaçlara ula!ma ödevi, hak temelli kurallarda de!il,yalnızca “program nitelikli” kurallarda söz konusu olabilir.Ku#kusuz, 1961 ve 1982 Anayasalarının sosyal ve ekonomik haklara ve ödevlereili#kin bölümlerinde yapılan düzenlemeleri “hak temelli” ve “program nitelik-55


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>li” olmak üzere olu#turdu!um –a#a!ıdaki– iki ayrı çizelgede de görülebilece!i gibi,kimi sosyal haklar her iki boyutuyla birlikte anayasal güvenceye alınmı#tır. Ba#kabir deyi#le, aynı sosyal hakkın, 53. madde kapsamına giren ve girmeyen boyutları/yönlerivardır. Ö!retinin bir kesimi, 53. maddenin pozitif metninin buayrıma olanak vermesini göz ardı edip sosyal hakların “olumlu edim” gerektirdi!igerekçesiyle bölümün tümünü kapsadı!ını savunurken, bir kesimi de olumluedim gerektirmeyen sosyal hakların (sendikal hakların) kapsamı dı#ında kaldı!ınıbelirtmi#tir. Kanımca her iki görü#, 53. maddenin “haklar”dan de!il “amaçlar”dansöz eden pozitif metnini göz önüne almaksızın yorum yapmı#tır.53. madde dolayısıyla tartı#ılması gereken bir ba#ka konu, sosyal hakların davaedilebilirli"i sorunudur. Ku#kusuz, 1961 Anayasası’nı izleyen yıllarda bu sorununö!retide tartı#ılmasını beklemek haksızlık olur. Bununla birlikte, yukarıda belirtildi!iüzere Kapani bu konuya de!inmi#, ancak ileri sürdü!ü görü# dikkat çekmemi#,herhangi bir tartı#ma yada de!erlendirmeye konu olmamı#tı.Tanör ise, Kapani’nin 53. maddenin yargı yolunu kapatmadı!ını belirtmesinden10 yıl sonra 1978’de yayınlanan yapıtında, amacı üzerinde durdu!u 53. maddedekikuralın, sosyal ve iktisadi haklar konusundaki görevlerini yerine getirmeyendevletin “anayasayla hak sahibi kılınmı! ki!iler tarafından dava yoluylasıkı!tırılmasını önleme”ye yönelik bir düzenleme oldu!u görü#ünü dile getirmi#ti(Tanör, 1978: 373). Kanımca 1961 Anayasa koyucusunun, “realiteler”i göz önünealarak 53. maddeyi yazarken, sosyal ve iktisadi hakların dava edilebilirli!ini önlemegibi çok “spesifik” sayılabilecek bir amaç gütmü# ve o yıllarda akademik gündemdeolmadı!ından, daha do!ru bir anlatımla sosyal hakların devletin olumluedimiyle gerçekle#tirilen “pozitif statü hakları” olarak dava edilebilirli!i tartı-#ılmadı!ından, bu konuya örtük biçimde de olsa gönderme yapmı# olması olasıde!ildir. Ancak Tanör’ün bu görü#üyle, hiç de!ilse örtük olarak, sosyal haklarınanayasal öznelerinin devleti dava edebilece!ini dü#ündü!ü söylenebilir. 53. maddenin,dava edilebilirli!i güçle#tirdi!i kabul edilse de, büsbütün ortadan kaldırdı!ısöylenemez.II. 1982 ANAYASASI VE SOSYAL HAKLAR1982 Anayasası’nın sosyal haklara ili#kin yakla#ımı, yalnızca ilgili bölümle sınırlıtutularak de!erlendirilemez. 1961 Anayasası ile kar#ıla#tırabilmek için, Ba#langıcıda kapsamak üzere, önce bu bölüm dı#ındaki kimileri do!rudan ve kimileri de dolaylınitelik ta#ıyan kuralları incelemek gerekir.1. <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler Bölümü Dı"ındakiGenel !lkeler ve Kurallar1982 Anayasası, aslında 12 Mart 1970 muhtırasının ardından yapılan 1971 de!i#ikliklerinin,önce “24 Ocak” ve sonra da “12 Eylül”ün i#birli!i yapmasıyla, “antiemek”ve “anti-sosyal” yakla#ımın 1982’de Anayasa’nın bütününe yansıtılmasının,bu yakla#ımın doru!a ula#masının bir belgesidir!a. Genel Olarak: “24+12 Anayasası”Arka planında belirli bir ekonomik programın bulundu!u 1982 Anayasası ile 1961Anayasası arasında “sosyal devlet” ilkesine verilen anlam ve yapılan pozitif dü-56


Mesut Gülmezzenleme yönünden çok önemli farklar bulundu!u ku#kusuzdur. Bunu, “sosyaladaletsiz sosyal devlet ilkesi” olarak özetlemek olanaklıdır. <strong>Sosyal</strong> devleti sosyaladalete dayandırmaktan kaçınan ve sosyal hakları da a#ırı yasak ve kısıtlamalarlaku#atarak tanıyan 1982 Anayasası’nın, ekonomik ve siyasal yönlerini birlikte anlatanmatematiksel bir formülle, “24+12 Anayasası” oldu!unu yıllardır yineliyorum.Çünkü 24 Ocak ve 12 Eylül ko#ullarında hazırlanan 1982 Anayasası’nın ilktaslak metnini olu#turan Danı#ma Meclisi Anayasa Komisyonu’nun kaleme aldı!ıAnayasa Tasarısı, i#veren görü#leriyle eksiksiz bir uyum içinde ve i#veren (T"SK)isteklerine anayasal temel ve güvence kazandırmayı amaçlayan bir metin niteli-!indedir (Gülmez, 1986b: 61-62).1982 Anayasası, “sosyal hukuk devleti”ne Cumhuriyetin niteliklerinden biriolarak yer vermi# (m. 2) olmasına kar#ın, bu kavramın ekonomik ve sosyal yöndengüçsüz durumda olan ki#ilerin ve tüm ba!ımlı çalı#anların korunması anlamıta#ıdı!ı konusuna hiç de!inmemi#tir. <strong>Sosyal</strong> haklara liste olarak daha geni# yervermi# olmakla birlikte, a#a!ıda ayrıca inceleyece!im gibi olumlu edim gerektirmeyensosyal haklar (sendikal haklar) yönünden özellikle benimsedi"i tepkici veayrıntıcı yakla!ımın sonucu olan a#ırı yasak ve kısıtlamalar içermektedir. 1982Anayasası’nın mutlak çalı#ma barı#ını kurma ve üretimi artırma amacının ürünüolan sosyal ve sendikal haklara ili#kin düzenlemesi, ne toplumdaki demokratikaçılımlara ve geli#melere ko#ut olarak sendikal hak ve özgürlüklerin geni#letilmesine,ne de ekonomik ve sosyal yönden güçsüz olan i#çilerin toplum ve çalı#maya#amında a!ırlıklarını duyurmalarına olanak vermi#tir, vermektedir (Gülmez,1986a: 95-96).b. Ba!langıç #lkeleri“Anayasanın dayandı!ı temel görü# ve ilkeleri belirten ba#langıç kısmı(nın), Anayasametnine dâhil” oldu!unu öngören (m. 176) 1982 Anayasası, Ba#langıç bölümünde,“Her Türk vatanda#ının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden e!itlikve sosyal adalet gereklerince yararlanarak (...) onurlu bir hayat sürdürme vemaddî ve manevî varlı"ını bu yönde geli!tirme hak ve yetkisine do!u#tan sahip oldu-!u”nu belirtmi#, böylece “sosyal adalet” ile –1961’in Ba#langıcında yer almayan–“e#itlik” ilkelerini Cumhuriyetin niteliklerine ekleyerek, “sosyal hukuk devleti”nisomutla#tıran dayanakları ortaya koymu#tur. Anayasa’nın güvenceye aldı!ı tümhak ve özgürlüklerden, öncelikle ekonomik ve sosyal haklardan da e#itlik ve sosyaladalete göre yararlanma, onurlu bir ya#am sürdürme ve maddi (ve manevi)varlı!ını geli#tirme haklarını tanımı#tır. Kanımca, Ba#langıcın “do!al hak” olarakduyurdu!u bu haklar, “Anayasa’nın dayandı!ı temel ilkeler” olarak metne katılmaklaanayasal de!erde “pozitif” bir hak niteli!i de kazanmı#tır. Bu ilkeler, 65.maddenin devlete tanıdı!ı takdir yetkisini sınırlandırır; mali kaynakların yeterlilikölçüsü, sosyal anlam ve içeri!iyle e#itlik ve sosyal adalet ilkeleri birlikte gözönüne alınmaksızın belirlenemez.1982 Anayasası, 1961’den ayrılarak, tüm hak ve özgürlüklerden yararlanmadagözetilmesi gereken e#itlik ve sosyal adaleti, öteki ilkelerle birlikte “de!i#tirilemez”ilkeler düzeyine yükseltmi#tir (m. 4). Anayasa Hukuku ö!retisinin, Ba#langıç’tayer alan ilkeler listesi konusunda farklı görü#ler benimsedi!i, kimi yazarların, e#itlikve sosyal adaleti bu listeye almadı!ı görülmektedir (Tanör/Yüzba#ıo!lu, 2011:83-84; Gözler, 2008: 214; Erdo!an, 2007: 185). Buna kar#ılık bazı yazarlar da, 198257


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Anayasası’nın Ba#langıç bölümünde yer alan ilkeler arasında “e#itlik ve sosyaladalet”i de saymı#lardır (Özbudun, 2011: 75; Gören, 2006: 98). Bir yazar da, 1982Anayasası’nın Ba#langıç bölümünün “Anayasanın öteki maddeleriyle e# hukukide!ere sahip bir konum kazanmı# ol(du!unu)”, ancak Ba#langıçtan “uygulanabilirhukuk kuralları türetme(nin) pek kolay” olmadı!ı görü#ündedir (Sabuncu, 2002:17-18).Ba#langıçtaki e#itlik ve sosyal adalet ilkesi, 10. maddede öngörülen “kanunönünde e#itlik”e, “biçimsel” e#itlik olmanın ötesinde bir anlam ve içerik kazandırmı#tır(Gülmez, 2011c: 62-63). E#itlik, özellikle sosyal haklardan yararlanmanınsöz konusu oldu!u durumlarda, “aynı durumda olanların, haklı birneden olmadıkça, aynı kurallara ba!lı olmaları” biçiminde tanımlanan biçimsel/hukuksale#itlikle sınırlı bir ilke de!ildir ve uygulamadaki “sosyal e#itsizlikler”inde giderilmesini yada hafifletilmesini kapsayan “maddi/olgusal e#itlik”tir(Gülmez, 2009: 546-554 ve 556-578).Böylece, a#a!ıda görülece!i üzere, hazırlık ve olu#um sürecinde direnç gösterilmi#ve Anayasa Hukuku ö!retisinde kimi yazarlarca belirtilmemi# olmasınakar#ın, sosyal adaletin Anayasa’nın ve sosyal hukuk devletinin dayandı!ı temelilkelerden biri oldu!u ileri sürülebilir. Ne var ki, gerek sosyal devlet, gerek sosyaladalet ve gerekse bu ilkeleri somutla#tıran sosyal haklar, gerekçelerdeki yakla#ımile Anayasa’daki pozitif düzenleme göz önüne alındı!ında, 1961 Anayasası’ndançok farklıdır.c. <strong>Sosyal</strong> Hukuk Devleti #lkesi ve Gerekçesi: Danı!ma Meclisi Görü!meleri1982 Anayasası yapıcılarının sosyal devlet ilkesine verdi!i tarihsel anlam,Danı#ma Meclisi Anayasa Komisyonu’nca hazırlanan tasarı ve Danı#ma Meclisi’ndeyapılan görü#melerde savunulan görü#ler (Gülmez, 1986b: 55-82) göz önünealınmadıkça ortaya konulamaz.Anayasa Tasarısı’nın, “Türkiye Cumhuriyeti, (…) sosyal bir hukuk devletidir”diyen 2. maddesinin gerekçesi, sosyal hukuk devletine verilen anlamı, 1961 Anayasası’ndanbelirgin biçimde ayrılan bir yakla#ımla, ekonomik ve toplumsal yöndengüçsüz olan ba"ımlı çalı!anların korunması amacına de"inmeksizin, ça!da#içerik ve özünden uzakla#tırarak, vurgudan kaçınan yasak savıcı bir yakla#ımla#öyle açıklamı#tır (DMTD, 1982: 5):58<strong>Sosyal</strong> hukuk devleti ise, bizzat devletin koydu!u hukuk kurallarına uyaca!ı veçalı#an ve çalı#tı!ı halde elde etti!i ürün ile mutlu olabilmek için, tasarladı"ımaddi ve manevi de"erlere sahip olamayan ki!ilerin yardımcısı olaca"ı ilkesinibelirtmektedir.Belirtmeliyim ki bu gerekçe, Komisyon Ba#kanı Orhan Aldıkaçtı’nın 1980 öncesindebasılmı# yapıtında, #u anlatımla ve yazarca vurgulanarak yer almı#tı(Aldıkaçtı, 1978: 164):<strong>Sosyal</strong> Devlet denilen bu görü", toplumda ferdi yine bir gaye olarak kabuleden, ferdi mutlu kılmayı vaad ettikten sonra, ferdin maddi ihtiyaçlarınıtatmin edebilmek için, manevi de#erlerine tecavüz etmeyen; ferdin dü-"üncesine, insanlık "eref ve haysiyetine saygı gösteren, ferdi ‘kutsal’ görenbir Devlet anlayı"ıdır.


Mesut GülmezTasarının Danı#ma Meclisi’ne sunulan ilk metninin “Devletin temel amaç ve görevleri”nidüzenleyen 4. maddesinde ise, yalnızca “hukuk devleti ve adalet ilkeleri”ndensöz edilmi#, “sosyal” sözcü!ü bu maddeye daha sonra –”adalet”in de!il“hukuk devleti”nin önüne– eklenmi#tir. Maddenin 2. fıkrasına ili#kin gerekçe, yineba#kasına ba!ımlı olarak çalı#anların devletçe korunmasına de!inmeksizin, geneldemadde metnini ve 2. madde gerekçesindeki dü#ünceleri yineleyerek, sosyal devleteverilen anlamı biraz açmı# görünmekte; sosyal devleti bireylerin, insan onurunayara#ır bir ya#am düzeyine kavu#turulmasını olmasa da, “insan haysiyetine uygunbir ortam içinde ya#amasını gerçekle#tir(mekle)” görevli saydı!ını belirtmektedir:…fakat Devlet aynı zamanda milletin huzurunu sa!lamak ve fertlerini mutlukılmak görevi ile de yükümlüdür. Devlet, Ferdin hayat mücadelesini kolayla#tıracaktır.Ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde ya!amasınıgerçekle!tirecektir. Bu sosyal devletin görevidir. <strong>Sosyal</strong> devlet bazılarının yanlı#sandıkları veya kasten tahrif ettikleri gibi sosyalist devletle ili#kisi olmayan birdevlet anlayı#ıdır. <strong>Sosyal</strong> devlet her !eyden önce insana ve insanın dü!ünce hakkınasaygılıdır ve bu sınırlar içerisinde ferdin hak ve hürriyetlerinin kullanılmasınısınırlayan engelleri ortadan kaldırmak, onun ba#lıca görevleri arasındadır.Ferdin hayatında onun temel hak ve özgürlüklerden oldu!u gibi yararlanmasınıengelleyen sebepleri ortadan kaldırmak, sosyal devletin görevidir.Anayasa Komisyonu’na ve hazırladı!ı Tasarı’ya egemen olan “sosyal devlet”anlayı!ının, “bireyin kendisine ba"lı olmayan e!itsizlikleri ve bunun do"urdu"u adaletsizli"i,kamu gücünün (devletin) karı!ması yoluyla en aza indirmeyi amaçlayan devlet”anlamına gelmedi"i, üstelik 2. ve 4. maddelerde geçen “adalet” sözcüklerinin “sosyaladalet” anlamını ta#ımadı!ı, dolayısıyla da “sosyal adaletsiz bir sosyal devletilkesi”nin benimsendi!i, söz konusu maddelerin görü#ülmesi sırasında da birçokkez dile getirildi.Komisyon da, “sosyal adalet”e Ba#langıç’ta yer verilmesine kar#ı çıktı. Örne!inKomisyon Ba#kanı Orhan Aldıkaçtı, “… modern devletin ancak sosyal bir devlet olabilece"ini,modern devletin bütün fertlerin mutlulu"unu gerçekle!tirmekle yükümlübir devlet oldu"unu tespit etmeye, duyurmaya çalı#tık(larını)” söylemeklebirlikte, sosyal devletin öncelikle güçsüzlerin, kendi elinde olmayan nedenlerletoplumsal ve ekonomik e#itsizlik ve adaletsizliklerin kurbanı olan bireylerin önceliklekorunmasını amaçlamadı!ını ortaya koydu. Bu vurgudan kaçınmak için de,modern/sosyal devlete, soyut bir söylemle, toplumdaki tüm bireylerin mutlulu-!unu gerçekle#tirme görevi verdi. Ba#kan Aldıkaçtı, “üzerinde 2,5 ay kadar çalı#-tık(larını)” ve Komisyonun “hemen hemen en iyi yazdı!ı(nı) sandı!ı” 2. maddedeki“adalet” sözcü!ü ile “sosyal adalet”in amaçlanmadı!ını ve “sosyal hukuk devleti”ilkesine de gerekçede açıklanan dı#ında bir anlam vermeyi dü#ünmediklerini kesinbir dille #öyle anlattı:Biz Adalet dedi"imiz zaman sosyal adaleti dü!ünmedik. ‘Adalet’ dedi"imiz zaman,‘Adalet mülkün temelidir’ kavramı içerisinde mütalaa ettik ve sosyal devlet kavramındade!i#iklik yapılması bahis konusu de!ildir. Komisyonumuz için.Anayasa Komisyonu Ba#kanı, bu madde üzerinde yapılan ikinci görü#mede de,Tasarının ne 2. ve 5. maddelerine, ne de Ba#langıç bölümüne girmemesini dirençleiste!i “sosyal adalet” ilkesine, bu kez de Atatürk’ün bu kavramdan söz etmedi-!ini öne sürerek kar#ı çıktı:59


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>60… Atatürk bir kere dahi sosyal adalet anlayı!ından bahs etmemi!tir. Bilmiyorumdürüst ve adil olmaktan insanların insanca ya#amasından bahs etmi#tir;fakat kanaatimize göre sosyal adalet kavramını Atatürk kullanmamı#tır.Aldıkaçtı’nın ve Komisyon’un “sosyal adaleti” dü#ünmemesinin nedeni açıktı.Çünkü sosyal adaleti sosyalizm ve Marksizm ile özde#le#tirdi ve mülkiyethakkının ortadan kaldırılmasını amaçladı!ını ileri sürdü: “<strong>Sosyal</strong> adalet demek, ...Materyalizmdir.”Oysa Aldıkaçtı, Tasarının tümü üzerindeki görü#melerden 6 ay önce yapılan“Ça"da! Anayasalarda Ekonomik ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” konulu uluslararasıseminerde yaptı!ı açılı# konu#masında; II. Dünya Sava#ından sonra belirdi!inianlattı!ı “yeni bir Devlet anlayı#ı”nın özelliklerini anımsatmı#tı. Buna göre devlet(sosyal devlet) (Aldıkaçtı, 1982: 4-5),… sadece toplumda düzeni sa!lamak, ferdin varlı!ını korumakla yükümlü de-!ildir. Devlet, ferdin geli#mesinde, ferdin hak ve hürriyetlerden yararlanabilece"ibir seviyeye gelmesi için, gerekli önlemleri almakla da görevlidir. (...) Ferdinadeta toplum üzerinde bir “alacak hakkı” vardır. Devlet fertlere kar#ı bu hakları yerinegetirmekle görevlidir. Klasik hak ve hürriyetlerden farklı olarak, onlara ek olarak,onlara hayatiyet vermek amacı ile Anayasalara konan bu yeni kurallarıntümü ‘ekonomik ve sosyal haklar ve ödevler’ ba!lı"ı altında toplanmaktadır.(...) <strong>Sosyal</strong> Devlet anlayı!ını getiren Anayasalarda ise, Devlet ferdin fiziki varlı"ınıkorumaktan öteye, onun geli!mesini de sa"lamak imkânları ile donatılmaktadır.Aldıkaçtı’nın, bir yandan sosyal hakların “alacak hakları” özelli!i ta#ıdı!ınıanımsatan ve öte yandan geleneksel haklarla kar#ılıklı ba!ımlılık ili#kisi içindebulundu!una de!inen bu görü#lerinin, Anayasa Tasarısı’na, gerekçelerine ve sonuçolarak Anayasa’ya yansıdı!ını söylemek olanaklı de!ildir.2. <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler BölümündekiGenel !lkeler ve Kurallar1982 Anayasası’nın “<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” ba#lıklı üçüncü bölümünde,konuyla do!rudan ilgili olmayan konuların da yer aldı!ı haklar listesinde(m. 41-65), “do!rudan” ekonomik ve sosyal haklara ili#kin düzenlemelere egemenolan temel yakla#ım, öngörülen yasak ve kısıtlamalarıyla tanınarak anayasal güvenceyealınan hakların do!rudan ileri sürülmesine olanak verilmek istenmemesive ilkece kullanma ko#ullarını belirlemenin yasaya bırakılmı# olmasıdır. 1982Anayasası, yasal düzenleme yapılmasına gerek kalmadan da kullanılması olanaklı“ku#aklararası” insan haklarından olan sendika ve grev hakları için de bu ko#ulayer vermi#tir. Oysa 1961 Anayasası, sendika ve toplu i# sözle#mesi hakları için “yasaldüzenleme ko#ulu” öngörmemi#ti. Anayasa, “kanunla düzenleme yapılması”ko#ulunun yanı sıra, kimi zaman “gerekli” diyerek ve kimi zaman da demeksizin“tedbirler alma” yükümlülü!ü de getirmi#tir. Bu, bir yandan sosyal devlet ilkesinindo!al gere!idir ve öte yandan da genellikle sosyal haklardan bazılarının niteli!ininsonucudur.Anayasa, buyruk olarak öngördü!ü yasal düzenlemelerin ve alınmasını istedi!iönlemlerin içeri!ini belirlemi#; sa!lık ve sosyal güvenlik haklarında oldu!u gibide, aslında hakların niteli!inin gerektirdi!i “önlemler” kapsamında dü#ünülebilecekörgütlenmenin sa!lanmasını zorunlu tutmu#tur. Gerek yasal düzenlemele-


Mesut Gülmezrin ve gerekse alınması istenen önlemlerin ortak amacı, ekonomik ve sosyal haklarıneylemli olarak kullanılmasının sa!lanmasıdır. Biçimsel düzenlemelerinyapılması, soyut hakların somutla#masını ve hak öznelerinin kendili!inden sosyalhaklardan yararlanmalarını sa!layamayaca!ından, devletin birbirini izleyenve öncekileri daha ileri noktalara ta#ıyan olumlu önlemler alması ve bunu sürdürmesikaçınılmazdır. <strong>Sosyal</strong> devletin “onsuz olmaz” araçları olan ekonomik vesosyal hakların, Anayasa’ya “soyut ve kuramsal” haklar olarak yazıldı!ı savunulamaz.“E#itlik ve sosyal adalet gereklerince” yararlanılmasının sa!lanması gereken“bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetler” arasında ve kapsamında ekonomikve sosyal hakların da bulundu!una ku#ku yoktur; e#itli!in, “ekonomik ve sosyalhaklar” alanında da gerçekle#tirilmesi amaçlanmı#tır. Bu ise, ancak “sosyal e#itlik”legerçekle#ebilir.3. Sendikal <strong>Haklar</strong> ve De#i"iklikler1982 Anayasası’ndaki ilk düzenleni# biçimiyle sendikal haklar, 9 olumlu edim gerektirenöbür sosyal hakların yaptırımı ve gerçekle#tiricisi i#levi görebilecek biriçerik ve nitelik ta#ımaktan uzaktı ve birçok yönüyle uluslararası kurallara, örne-!in kabul edildi!i tarihte Türkiye’nin onaylamı# oldu!u 98 sayılı sözle#me ile Avrupa<strong>Sosyal</strong> $artı’na aykırı idi. Aykırılıkları ancak “kısmen” gideren –kısaca de-!inmekle yetinece!im 10 – de!i#iklikler, sendikal hakları da kapsayan 1995, 2001 ve2010 yıllarındaki üç Anayasa de!i#ikli!inde gerçekle#tirildi.1995’te, sayısız ve de!i#ik yasaklar içeren “sendikal faaliyet” ba#lıklı 52. madde,tüm fıkralarıyla yürürlükten kaldırıldı. 53. maddedeki de!i#iklikle, memurlarave di!er kamu görevlilerine “kendi aralarında” sendikalar ve üst kurulu#lar kurmave “"dareyle amaçları do!rultusunda toplu görü#me” yapma olana!ı verildi. Sendikalarve üst kurulu#ların “54 üncü madde hükümlerine tabi olma(dıkları)” belirtilerek,grev hakkının kapsamı dı#ında bırakılmaları öngörüldü. Bu de!i#ikli!e ise,ancak 2001 yılında çıkarılan yasayla uygulanabilirlik kazandırıldı.2001’de, sendika hakkının “i#çiler” olan öznesi “çalı#anlar” olarak de!i#tirildive i#çi niteli!i ta#ımayan kamu görevlilerinin sendika hakkının yasayla düzenlenmesiöngörülerek, 1995 de!i#ikli!iyle Anayasa’ya girmi# olan hakkın bir kezdaha tanınması sa!landı! “Aynı zamanda birden fazla sendikaya üye olma” yasa!ına,“aynı i#kolunda” eklemesi yapılarak üyelik özgürlü!ünde sınırlı bir iyile#-me sa!landı. 51. maddenin, “Herhangi bir i#yerinde çalı#abilmek, i#çi sendikasınaüye olmak veya olmamak #artına ba!lanamaz” diyen 6. fıkrası ile “"#çi sendika veüst kurulu#larında yönetici olabilmek için, en az on yıl bilfiil i#çi olarak çalı#mı#olma #artı aranır” diyen 7. fıkrası kaldırıldı.91982 Anayasası’nın, madde ba#lık ve sayılarını da kapsamak üzere toplam 443 sözcükledüzenlenen sendikal haklara ili#kin maddelerinin 83 sözcüklü 1961’inkilerden 5.4 katdaha ayrıntılı olması nedeniyle, sayfa altında da olsa vermiyorum!10 Sendikal haklara ili#kin kurallardaki de!i#ikliklerin her birini, yapıldıkları tarihlerdenberi de!erlendirip ele#tirdim. Ba#ta Uluslararası Çalı#ma Örgütü olmak üzere Birle#mi#Milletler ile Avrupa Konseyi’nin sözle#me ve ba#ka belgeleri ile denetim organlarının yerle#ikkararlarının yanı sıra, Avrupa Birli!i belgelerini de kapsayan de!erlendirme ve ele#-tirilerim için, örne!in #u makale ve yazılarıma bakılabilir: Gülmez (2005: 65-78; 2010c:6; 2010d: 8; 2010e: 7; 2012a: 144-149: 2012b: 82-88).61


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>2010’da, toplu görü#me yerine adı “toplu sözle#me” olan bir hak tanındı. Ancak,kesin ve toplu sözle#me hükmünde sayılacak son kararın –henüz ilk uygulamasında“gölge Bakanlar Kurulu” misyonunu ba#arıyla (!) yerine getiren– KamuGörevlileri Hakem Kurulu’nca verilmesi öngörüldü (Gülmez, 2012c: 17-20). Yinegrevsiz ve üstelik zorunlu hakemli bir toplu sözle#me hakkı (!) anayasalla#tırılmı#oldu! 1982’den beri hiçbir kuralına dokunulmayan 54. maddenin 3. ve 7. fıkraları,ötekiler gibi de!i#iklik paketine eklenen “bon bon” olarak, yürürlükten kaldırıldı.4. Devletin !ktisadî ve <strong>Sosyal</strong> Ödevlerinin Sınırı1982 Anayasası’nın, “<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong>ın Sınırı” kenar ba#lıklı 65. maddesinin2001’de de!i#tirilmesinden önceki ilk metninde, devletin olumlu edimdebulunma yükümlülü!üne getirilen sınırlamanın, 1982 Anayasası’nın arka planındakiekonomik programı ça!rı#tıran bir dille yazılmasından kaçınılmadı:62Devlet ekonomik ve sosyal alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomikistikrarın korunmasını gözeterek, mali kaynaklarının yeterlili"i ölçüsündeyerine getirir.Öncelikle, 1961 Anayasası’nda oldu!u gibi 65. maddenin pozitif metnini dedaha dikkatli okumak gerekti!ini yineliyorum. Bu madde kapsamına giren vesınırlanmasına olanak verilen nedir? Sorunun yanıtı, maddenin ilk bölümündevardır ve bu bölüm 2001’de de!i#tirilmemi#, aynen yürürlüktedir. 65. maddenin,2001 de!i#ikli!inde 1961’in 53. maddesinden aynen alınan “devletin iktisadi vesosyal ödevlerinin sınırı” biçimindeki kenar ba#lı!ında söz edilen sınır, “Devletinekonomik ve sosyal alanlarda Anayasa ile belirlenen görevleri” için öngörülmü#-tür. Bu anlatımdan yola çıkarak, #u üç saptama yapılabilir:• 65. maddede, 1961’den farklı olarak, “<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler”ba#lıklı üçüncü bölüme do!rudan bir gönderme yoktur. Devletin “ekonomikve sosyal alanlarda” belirlenmi# görevlerinden söz edilmi#tir. Kısacası 65.maddenin kapsamına aldı!ı görevler, üçüncü bölümle sınırlı de!ildir ve Anayasa’nınbütününde belirlenmi# görevleri, örne!in “devletin temel amaç vegörevleri” kenar ba#lıklı 5. maddeden kaynaklanan görevlerini de kapsamaktadır.Dolayısıyla bu yönden 1961 Anayasası’na göre daha sınırlayıcıdır.• 65. maddede, “haklar”dan de!il, “görevler”den söz edilmi#tir. Bu pozitif düzenleme,geni#letici bir yakla#ımla, “devletin iktisadi ve sosyal ödevlerininsınırı”nın –program kuralların gere!i olan– “görevler”in dı#ında “haklar”ı dakapsayacak biçimde yorumlanamaz. 11 Böyle bir yorum, ne ölçülülük, ne insanhaklarına dayalı devlet, ne sosyal devlet ve ne de öze dokunmama ilkeleriyleba!da#ır.• 65. maddede, 1961’de öngörülen iki sınırlama ölçüsünden “iktisadi geli!me”olarak belirlenen birincisine yer verilmedi. Bunun yerine, 12 Eylülden sekiz aykadar önce 24 Ocak 1980’de uygulanmasına ba#lanan neo-liberal politikalarauygun olan ve kanımca do!rudan bu politikalara göndermede bulunan bir anlatımla,“ekonomik istikrarın korunmasını(n) gözet(ilmesi)” öngörüldü. 2001’de11 Tanör/Yüzba#ıo!lu, 65. maddeyi aktardıktan sonra, “Burada kastedilen, devletin olumluedimlerini gerektiren sosyal haklardır” demektedirler (2009: 96; vurguyu ben yaptım).


Mesut Gülmezyapılan de!i#iklikte, devletin ekonomik ve sosyal alanlarda belirlenen görevleriniyerine getirirken, 24 Ocak 1980 istikrar önlemlerinin adı olan bu “antisosyal”ko#ul yada yükümlülük yerine, “kısmi bir iyile#tirme” sayılan (Kabo!-lu, 2010: 55; 2012: 29) de!i#iklikle “bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözet(me)”ko#ulu yada yükümlülü!ü getirildi.Bu saptamalar dı#ında 65. madde ba!lamında üzerinde durmak istedi!im birba#ka önemli nokta, düzenlemede öngörülen “sınır”ı somutla#tıran ölçü(t) sayısınaili#kindir. 1961’in 53. maddesinin yazılı# biçimi, iki ayrı ölçütün öngörüldü-!ü konusunda ku#kuya yer bırakmaz. Ancak 1982 Anayasası’nın 65. maddesinin ilkve 2001 de!i#ikli!inden sonraki biçimleri, düzenlemeden iki ayrı ölçü(t) çıkarmayaolanak vermez.Gerçekten, 1961 Anayasası’nın 53. maddesinin pozitif metninin kaleme alını#biçiminden devletin sosyal ve iktisadi amaçlarına ula#ma ödevlerine “iki” ölçütlesınır konulmu# iken, 1982 Anayasası’nın 65. maddesinin gerek ilk ve gerekse 2001de!i#ikli!inden sonraki pozitif metinlerinde birbirinden ba!ımsız iki ölçüt bulundu!uyolunda –ö!retide yaygın biçimde– ileri sürülen görü#lere katılma olana!ıyoktur. 12 Kanımca 1982 Anayasası, her iki metninde de, devletin ekonomik vesosyal alanlardaki anayasal görevlerini yerine getirmesinde tek/bir ölçü getirmi#-tir. Bu da, devletin “mali kaynaklarının yeterlili"i ölçüsü”dür. Devlet, mali kaynaklarını“yeterli” görüp Anayasa ile belirlenen görevlerini yerine getirirken yada“yetersiz” oldu!unu dü#ünüp yerine getirmekten kaçınırken, 2001 de!i#ikli!i öncesinde“ekonomik istikrarın korunmasını”, 2001 de!i#ikli!i sonrasında ise “bugörevlerin amaçlarına uygun öncelikleri” gözetmek” zorundadır. De!i#ik bir anlatımladevletin, 2001 öncesinde “kaynaklar yeterli, ancak ekonomik istikrar bozulur” gerekçesiylegörevden kaçınması olanaklı iken, 2001 sonrasında böyle bir gerekçeyesı!ınamaz ve öncelikleri gözeterek, görevlerini yerine getirmek zorundadır. Dolayısıyla,65. maddenin dava edilebilirlik boyutuna açıklık kazandıran 2001 de!i-#ikli!i, 1982’deki “24 Ocak sınırı”na oranla göreli bir iyile#me sayılabilir.Kanımca, 1982 Anayasa koyucusunun tarihsel amacı, gerekçelerde ve görü#melerdeaçıkça ortaya konuldu!u üzere, devletin sosyal ve ekonomik alanlardakigörevlerini yerine getirmesini ekonomik istikrarın korunmasını gözeterekmali kaynakların yeterlili!i ko#uluna ba!lamak olsa bile, 65. maddenin devletinbu alandaki anayasal yükümlülüklerini, özellikle de “önlemler alma yükümlülü!ü”nübir kalemde ve tümüyle sildi!i yada belirsiz bir süre için ertelenmesineolanak verdi!i dü#ünülemez. Kaldı ki, devletin Anayasa ile belirlenenyükümlülüklerini ve do!rudan ekonomik ve sosyal hakları da a#an daha geni#kapsamlı bir anlatımla, “ekonomik ve sosyal alanlarda(ki)” görevlerini yerinegetirmesini “mali kaynaklarının yeterlili"i ölçüsü”ne ba!lı tutan 65. maddeye,anayasal insan haklarından yararlanmada “de!i#tirilemez” ilkeler olarak güven-12 Örne!in Gören, 2001’de yapılan de!i#ikli!i anımsatarak, “65. maddenin ilk #eklinde yeralan ‘ekonomik istikrarın korunmasının gözetilmesi’ kriteri yerine ‘bu görevlerin amaçlarınauygun öncelikleri’ kriteri getirilmi#tir” derken (2006: 134-135), her ikisini de “kriter”olarak de!erlendirmi#tir. Bir ba#ka yazar da, 2001’de, “… 65. maddede yer alan ‘ekonomik istikrarınkorunması’ ölçütü çıkartılarak, ‘bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikler’ ölçütümaddeye dahil edildi” derken, bunların “mali kaynakların yeterlili!i”nden ayrı ikinci birölçüt oldu!u görü#ünü benimsemi#tir (Çelikyay, 2011: 271). “Ölçüt” yerine “kayıt” sözcü-!ünü kullanan Kabo!lu’nun da, aynı görü#te oldu!u söylenebilir (2010: 55; 2012: 29).63


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ceye alınan e#itlik ve sosyal adalet ilkeleri ile sosyal devlet ilkesi kar#ısında önceliktanınamaz, bu ilkeleri etkisizle#tirme sonucu do!urdu!u dü#ünülemez vekabul edilemez. Devlet, özellikle sosyal haklardan yararlanmayı sa!layıcı somutönlemler alma yükümlülü!ünü yerine getirirken, sınırlı oldu!u dönemlerde bilemali kaynaklarını “e#itlik”, “sosyal adalet” ve “sosyal devlet” ilkeleri ile Anayasa’nınbazı maddelerinde açıkça öngörülen özel koruyucu kurallar uyarınca“öncelik sıralaması” yaparak kullanmak zorundadır. Devletin, mali kaynaklarının“yetersiz” oldu!u gerekçesiyle, bu anayasal ilke ve kuralları kâ!ıt üzerindebırakacak politikalar belirlemesi ve uygulaması, saptadı!ı politikaları uygulamaktankaçınması anayasal yükümlülü!ünü yerine getirmeme anlamına gelir.Devlet, ulusalüstü insan hakları ortak hukuku do!rultusunda (Gülmez, 2009a:66-76, 155-157, 310-313; 2009b: 10-11; 2012a: 141-142) ekonomik ve mali kaynaklarınındurumu ne olursa olsun, olumlu edimlerde bulunarak ekonomik vesosyal göstergelere yansıyan “somut ve görece daha ileri sonuçlar” gerçekle#tirmeli,sürekli biçimde ve önceki duruma oranla göreli iyile#me sa!layan ilerlemelerleanayasal yükümlülü!ünü yerine getirmelidir.Öte yandan 65. madde, devletin sosyal haklar alanında üstlendi!i anayasalyükümlülüklerin sınırının “mali kaynakların yeterlili!i” de!il, “yeterlili!i ölçüsü”oldu!unu belirtmekle, aslında hükümetlerin “kaynak yetersizli!i” bahanesiylegörevlerini yerine getirmekten büsbütün kaçınmasına yada göstermelik düzeyeindirgemesine olanak tanımamı#tır. Devlete tanınan olanak, kaynakların “hangiölçüde” yeterli oldu!unu belirlemekle, ölçüyü sıfırlamaksızın yeterlilik düzeyini/oranınısaptamakla sınırlıdır.65. madde ba!lamında tartı#ılması önem ta#ıyan bir konu da, yukarıda de!indi!imgibi dava edilebilirlik sorunudur. Özellikle 2001 de!i#ikli!inden sonra, “görevlerinamaçlarına uygun öncelikleri gözetme” yükümlülü!ünün getirilmi# olmasıkar#ısında, 65. maddenin dava edilebilirli!i görü#ü daha güçlü biçimde savunulabilirbir açıklık ve nitelik kazanmı#tır.Ancak, sosyal ve ekonomik hakların devletin olumlu edimini gerektirdi!i görü#ünübenimseyip salt bu gerekçeye dayanan geleneksel Anayasa Hukuku ö!retisininbu konudaki yakla#ımı olumsuzdur. Örne!in, geleneksel yakla#ımı benimseyenÖzbudun’un kaleminden, çok sık yollamada bulunulan bu olumsuz görü##öyle anlatılıyor: <strong>Sosyal</strong> hakların “salt anayasada yer almı# olmaları, ki#ilere yargıyoluyla talep edilebilecek sübjektif kamu hakları vermez. Bu tür talep ve dava hakları,ancak yasama organının o alandaki kanuni bir düzenlemesinden do!abilir.Bu açıdan, söz konusu anayasa hükümlerinin, do!rudan do!ruya uygulanabilirhukuk kuralları de!il, yasama organına siyasal nitelikte direktifler veren veya yolgösteren program hükümler karakteri ta#ıdı!ı söylenebilir. 1982 Anayasasınınsosyal ve ekonomik hakların sınırı ba#lıklı 65’inci maddesi de bu görü#ü desteklemektedir”(Özbudun, 2011: 149’dan aktaran Özveri, 2011: 145).Kanımca sosyal hakların, her birinin anayasal içeri!ini ve düzenlenme biçiminigöz önüne almaksızın, genel bir anlatımla “program hükümler” niteli!ita#ıdı!ını, do!rudan uygulanabilirli!inin ve hak öznelerince dava edilebilirli!ininancak yasama organınca yapılacak düzenlemeyle do!aca!ını ileri sürmek, öncelikleyapılan genelleme nedeniyle kabul edilemez. Bu görü#ün, olumlu edim gerektirmeyenzorla çalı#tırma yasa!ı ve sendikal haklar gibi kimi sosyal hakları kapsamadı!ısıklıkla belirtilse bile, uygulamada eylemli olarak yararlanılması devletin64


Mesut Gülmezolumlu edimine ba!lı olan sosyal hakların, “program” nitelikli kurallarının yanısıra do!rudan uygulanabilir ve dava edilebilir ö!eleri de bulunmaktadır. Ayrıca,devletin olumlu edim yükümlülü!ü “koruma”dan ba#layıp “geli#tirme”den geçerek“gerçekle#tirme” ile sonlanan “üç a#amalı bir yükümlülük”tür. Özbudun’unaktardı!ım görü#ünde anlatımını bulan geleneksel yakla#ımın, sosyal insan haklarıö!retisi ve uluslararası/ulusalüstü ortak hukuku ile ba!da#madı!ı açıktır.III. HAK TEMELL! VE PROGRAM N!TEL!KL! KURALLARIYLA1961 VE 1982 ANAYASALARIGenel ve madde gerekçeleriyle maddi içeri!ine de yansıyan yakla#ımlarınıayrıntılı olarak ayrı ayrı inceledi!im 1961 ve 1982 Anayasalarının “hak temelli” ve“program nitelikli” olmak üzere iki ba#lıkta topladı!ım kurallarını kar#ıla#tırmalıbiçimde ele alıp de!erlendirmenin, “yeni Anayasa” yapım sürecinde yararlı olaca!ınıdü#ündüm. Olu#turdu!um iki ayrı çizelge üzerinden –sosyal devlet ve sosyalhaklar konusundaki önerilerimden önce– yapaca!ım bu kar#ıla#tırmayı, heriki Anayasa’nın “<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” bölümleriyle sınırlı tuttum.1. Hak Temelli Kurallara Toplu Bakı"1961 ve 1982 Anayasalarının Çizelge 1’de görülen hak temelli kuralları genel olarakkar#ıla#tırıldı!ında bazı saptamalar yapılabilir."lk olarak, 1961 Anayasası’nın güvenceye ba!ladı!ı “hak temelli” kurallar, sosyalhaklar listesi görece daha geni# olan 1982’ye oranla daha azdır. Örne!in 1982Anayasası, 2010 de!i#ikli!inde “ailenin korunması” maddesine eklenen bir kuralla,“çocuk hakları”nı güvenceye almı#; bu hakları “korunma ve bakımdan yararlanma”ile “ana ve babasıyla ki#isel ve do!rudan ili#ki kurma ve sürdürme” olaraksaymı#, maddi içeri!ini belirlemi#tir. Yine, 1982 Anayasası, “ö"renimin sa"lanması”ba#lıklı maddesinde “hak temelli” bir düzenleme yapmayan 1961’den farklıolarak, öznesini “herkes” anlamında “kimse” olarak tanımladı!ı “e"itim ve ö"renimhakkı ve ödevi” ba#lıklı 42. maddesinde olumsuz bir anlatımla hak temelli bir düzenlemeyapmı# ve düzenlemesini “program nitelikli” kurallarıyla sürdürmü#tür.Ku#kusuz, hemen belirtmek gerekir ki, sayısal yönden daha çok hak temelli düzenlemeyeyer vermi# olmak, tek ba#ına olumlu bir de!erlendirme yapmak için yeterlide!ildir. Her bir düzenlemenin, özne ve maddi içerikleriyle ayrı ayrı kar#ıla#-tırılarak de!erlendirilmesi gerekti!i açıktır. Bununla birlikte, bir hakkın Anayasa düzeyindegüvenceye alınmı# olmasının önemsiz oldu!u dü#ünülmemelidir.1982 Anayasası’ndaki sosyal haklardan önemli bir bölümünün hak temelli kuralları,neredeyse aynı anlatımla 1961’den alınmı#tır. Bunlar; çalı#ma ve sözle#meözgürlü!ü, çalı#ma hakkı ve ödevi, dinlenme hakkı, ücretli tatil ve yıllık izin haklarıve sosyal güvenlik hakkıdır.Sa!lık hakkı konusundaki düzenlemede ise, 1961’de yalnızca maddenin kenarba#lı!ında “hak” nitelemesine yer verilirken, 1982 Anayasası’nda sa!lık hakkınınçevre ile bütünselli!ine vurgu yapan bir yakla#ım benimsendi!i görülmektedir.Bununla birlikte, kenar ba#lıkta “hak” nitelemesine yer vermeksizin “sa!lık hizmetlerive çevrenin korunması”ndan söz eden 1982’nin “herkes, sa"lıklı ve dengelibir çevrede ya!ama hakkına sahiptir” yolundaki pozitif metni, #u soruların ortayaatılmasına engel olamamaktadır:65


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Çizelge 1: 1961 ve 1982 Anayasalarının <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve ÖdevlerBölümlerinde Yer Alan “Hak” Temelli Kurallar1961 Anayasası 1982 AnayasasıÇalı"ma ve sözle"me hürriyeti: “Herkes,diledi"i alanda çalı!ma ve sözle!mehürriyetlerine sahiptir. Özel te!ebbüslerkurmak serbesttir.” (m. 40)Çalı"ma hakkı ve ödevi: “Çalı!maherkesin hakkı -ve ödevidir.” (m. 42)Dinlenme hakkı: “Her çalı!an dinlenmehakkına sahiptir.” (m. 44/1)“Ücretli hafta ve bayram tatili ve ücretliyıllık izin hakkı kanunla düzenlenir.” (m.44/2)Sendika kurma hakkı: #lk metinde“çalı!anlar”ın, 1971 de"i!ikli"indensonra ise “i!çiler”in “Sendika kurmahakkı”nın olması. (m. 46)Toplu sözle"me ve grev hakkı: “#!çiler,i!verenlerle olan münasebetlerinde,iktisadî ve sosyal durumlarını korumakveya düzeltmek amacıyla toplusözle!me ve grev haklarına sahiptirler.”(m. 47)<strong>Sosyal</strong> güvenlik: “Herkes, sosyalgüvenlik hakkına sahiptir.” (m. 48)Sa!lık hakkı: Öznesi “herkes” olaraktanımlanan “Sa"lık hakkı” (sadeceba!lıkta, m. 49)Ailenin korunması ve çocuk hakları: “Her çocuk,korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararınaaçıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla ki!isel vedo"rudan ili!ki kurma ve sürdürme hakkınasahiptir.” (m. 41/3; (Ek fıkra: 2010)E!itim ve ö!renim hakkı ve ödevi: “Kimse, e"itim veö"renim hakkından yoksun bırakılamaz.Ö"renim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir vedüzenlenir.” (m. 42/1, 2)Çalı"ma ve sözle"me hürriyeti: “Herkes, diledi"ialanda çalı!ma ve sözle!me hürriyetlerine sahiptir.Özel te!ebbüsler kurmak serbesttir.” (m. 48/1)Çalı"ma hakkı ve ödevi: “Çalı!ma, herkesin hakkı veödevidir.” (m. 49/1)Çalı"ma "artları ve dinlenme hakkı: “Kimse, ya!ına,cinsiyetine ve gücüne uymayan i!lerdeçalı!tırılamaz.Dinlenmek, çalı!anların hakkıdır.Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izinhakları ve !artları kanunla düzenlenir.” (m. 50/1, 3, 4)Sendika kurma hakkı: #lk metinde “i!çilerin”, 2001de"i!ikli"inden sonra ise “çalı!anlar”ın sendikalar veüst kurulu!lar kurma, bunlara serbestçe üye olma veüyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olması.(m. 51/1)Sendikal faaliyet: 1995’te kaldırıldı (m. 52).Toplu i" sözle"mesi hakkı: #lk metinde “i!çiler”e toplu i!sözle!mesi yapma hakkı tanınması (m. 53/1);1995 de"i!ikli"inde, m. 128/1 kapsamına girenkamu görevlilerine, kendi aralarında kuracaklarısendikalar ve üst kurulu!lar aracılı"ıyla toplugörü!me yapabilme olana"ı verilmesi (m. 53/3);2010 de"i!ikli"inde, m. 53’ün ba!lı"ının “Toplu i!sözle!mesi ve toplu sözle!me hakkı” biçimindede"i!tirilmesi ve “Memurlar ve di"er kamugörevlileri, toplu sözle!me yapma hakkınasahiptirler” fıkrasının eklenmesi (m. 53/3);Madde 128/2’ye, “Ancak, mali ve sosyal haklaraili!kin toplu sözle!me hükümleri saklıdır”cümlesinin eklenmesi.Grev hakkı ve lokavt: “Toplu i! sözle!mesininyapılması sırasında, uyu!mazlık çıkması halindei!çiler grev hakkına sahiptirler.” (m. 54/1)<strong>Sosyal</strong> güvenlik hakkı: “Herkes, sosyal güvenlikhakkına sahiptir.” (m. 60/1)Sa!lık, çevre ve konut; Sa!lık hizmetleri ve çevreninkorunması: “Herkes, sa"lıklı ve dengeli bir çevredeya!ama hakkına sahiptir.” (m. 56/1)66


Mesut Gülmez56. maddenin, öznesi “herkes” olmak üzere tanıdı!ı bu hakkın adı nedir?Sa!lık hakkı mı? Çevre hakkı mı? Sa!lık ve çevre hakkı mı? Ya#ama hakkı mı? Çevre,hem “sa!lıklı” ve hem de “dengeli” mi olacaktır? Danı#ma Meclisi’nin yazdı!ı,maddenin bu bölümüne ili#kin “Vatanda!ın korunmu! çevre !artlarında beden ve ruhsa"lı"ı içinde ya!amını sürdürmesini sa"lamak Devletin ödevidir” yolundaki tek cümlelikgerekçede, bu sorulara açıklık kazandıracak hiçbir ipucu yoktur. Ba#arısızmadde metni ile gerekçesindeki belirsizli!e kar#ın, 56. maddede güvenceye alınanhak, kanımca aynı zamanda “sa!lıklı” ve “dengeli” olması öngörülen bir çevredeya#ama hakkıdır ve bu hak, “sa!lıklı ya#ama hakkı”nı da kapsar.A#a!ıda de!inece!im gibi, “hak” temelli boyutlarıyla sınırlı olarak de!erlendirdi!imbu kuralların a#a!ıda de!indi!im “program” nitelikli bölümleri de bulunmaktadırve bu yönden iki Anayasa arasında önemli farklar vardır. Öte yandan,“hak” temelli kurallar olma açısından aralarında herhangi bir fark görülmemeklebirlikte, gerek özneler gerekse maddi içerik yönlerinden çok önemli farklarınbulundu!u haklar da vardır ve ilk sırada, yukarıda yapılan de!i#iklikleri dekapsamak üzere ayrıca inceledi!im sendikal haklar gelmektedir.2. Program Nitelikli Kurallara Toplu Bakı"Daha önce de belirtti!im ve çizelgeler kar#ıla#tırıldı!ında da görülebilece!i gibi,1961 ve 1982 Anayasalarında aynı zamanda hak temelli ve program nitelikli olmaküzere güvenceye ba!lanıp düzenlenen haklar vardır ve bu da, sosyal hakların do!asıgere!i ola!andır. Kimi sosyal hakları “hak” olarak anayasal güvenceye almakla yetinipkorunması, geli#tirilmesi ve gerçekle#tirilmesi için devlete yükümlülük getirilmemesi,tanımlanan öznelerinin uygulamada eylemli olarak yararlanmalarını sa!-layıcı çok boyutlu önlemler alınmasının öngörülmemesi dü#ünülemez.Her #eyden önce, her iki boyutuyla anayasal güvenceye ba!lanan sosyal haklariçin, yalnızca “olumlu edim” gerektirdi!i ileri sürülerek do!rudan uygulanabilirli-!inin ve öznelerince dava edilebilirli!inin bulunmadı!ını savunmanın, devletten“emir kipi”yle önlemler almasını isteyen Anayasa’nın yanı sıra, sosyal insan haklarıalanındaki geli#melerle de (Gülmez, 2011b: 3142-3154) ba!da#madı!ı açıktır.Kaldı ki, “hak” olarak açıkça anayasal güvenceye alınmamı# olsa da, tüm sosyalhakların dava edilebilir bir “asgari özü” vardır.1961 Anayasası’nın devlet için yükümlülükler öngören “program” nitelikli kurallarındanüçü, 1982’deki benzerlerinden farkını açıkça ortaya koymaktadır.1961’in, 1982’de benzeri/kar#ılı!ı bulunmayan ve insan haklarının ve dolayısıylasosyal hakların özündeki etik de!eri vurgulayan yakla#ımının somut örnekleriolarak önem ta#ıdı!ını dü#ündü!üm üç maddesinden birincisi, “$ktisadi ve <strong>Sosyal</strong>Hayatın Düzeni” kenar ba#lıklı 41. maddedir. Bu maddede; devletçe “herkes içininsanlık haysiyetine yara!ır bir ya!ayı! seviyesi sa!lanması amacı” gözetilmesiöngörülmü#tür. Aynı anlatım/amaç, “Ücrette Adalet Sa"lanması” ba#lıklı 45. maddede,bu kez devletten yerine getirmesi istenen olumlu bir edim olarak #öyle yinelenmi#tir:“Devlet, çalı#anların (…) insanlık haysiyetine yara!ır bir ya!ayı! seviyesisa!lamalarına elveri#li adaletli bir ücret elde etmeleri için gerekli tedbirleri alır.”“Ücret eme!in kar#ılı!ıdır” diyen 1982 Anayasası ise, “adaletli ücret”inamacından söz etmeksizin, çalı#anların “yaptıkları i#e uygun adaletli bir ücret eldeetmeleri”ne de!inmekle yetinmi#tir.67


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Çizelge 2: 1961 ve 1982 Anayasalarında <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve ÖdevlerBölümlerinde Yer Alan “Program” Nitelikli Kurallar1961 Anayasası 1982 AnayasasıÇalı!ma ve sözle!me hürriyeti: “Devlet,özel te!ebbüslerin milli iktisadın gereklerineve sosyal amaçlara uygun yürümesini,güvenlik ve kararlılık içinde çalı!masınısa"layacak tedbirleri alır.” (m. 40/3)"ktisadi ve sosyal hayatın düzeni: “#ktisadive sosyal hayat, adalete, tam çalı!maesasına ve herkes için insanlık haysiyetineyara!ır bir ya!ayı! seviyesi sa"lanmasıamacına göre düzenlenir.” (m. 41/1)Çalı!ma hakkı ve ödevi: “Devlet,çalı!anların insanca ya!aması ve çalı!mahayatının kararlılık içinde geli!mesi için,sosyal iktisadi ve mali tedbirlerleçalı!anları korur, çalı!mayı destekler;i!sizli"i önleyici tedbirleri alır.” (m. 42/1)Çalı!ma !artları: “Çocuklar, gençler vekadınlar, çalı!ma !artları bakımındanözel olarak korunur.” (m. 43/2)Ücrette adalet sa#lanması: “Devlet,çalı!anların yaptıkları i!e uygun veinsanlık haysiyetine yara!ır bir ya!ayı!seviyesi sa"lamalarına elveri!li adaletlibir ücret elde etmeleri için gereklitedbirleri alır.” (m. 45)<strong>Sosyal</strong> güvenlik: “Bu hakkı sa"lamak içinsosyal sigortalar ve sosyal yardımte!kilâtı kurmak ve kurdurmak Devletinödevlerindendir.” (m. 48/1, 2. cümle)Çalı!ma ve sözle!me hürriyeti: “Devlet, özelte!ebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyalamaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılıkiçinde çalı!masını sa"layacak tedbirleri alır.” (m.48/2)Çalı!ma hakkı ve ödevi: “Devlet, çalı!anların hayatseviyesini yükseltmek, çalı!ma hayatım geli!tirmekiçin çalı!anları korumak, çalı!mayı desteklemek ve#!sizli"i önlemeye elveri!li ekonomik bir ortamyaratmak #çin gerekli tedbirleri alır.” (m. 49/2)2001’de, 2. fıkraya ekleme: “…çalı!anları”sözcü"ünden sonra “ve i!sizleri”2001’de kaldırılan 3. fıkra: “Devlet, #!çi - i!verenili!kilerinde çalı!ma barı!ının sa"lanmasınıkolayla!tırıcı ve koruyucu tedbirler alır.”Çalı!ma !artları ve dinlenme hakkı: “Küçükler vekadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizli"i olanlar çalı!ma!artları bakımından özel olarak korunurlar.” (m.50/2)Ücrette adalet sa#lanması: “Ücret eme"inkar!ılı"ıdır.Devlet, çalı!anların yaptıkları i!e uygun adaletli birücret elde etmeleri ve di"er sosyal yardımlardanyararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.Asgarî ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyaldurumu göz önünde bulundurulur.” (m. 55/1-3)2010’da, 3. fıkraya ekleme: “…tespitinde”sözcü"ünden sonra, “çalı!anların geçim !artları ile”<strong>Sosyal</strong> güvenlik hakkı: “Devlet, bu güvenli"isa"layacak gerekli tedbirleri alır ve te!kilatı kurar.”(m. 60/2)<strong>Sosyal</strong> güvenlik bakımından özel olarak korunmasıgerekenler: “Devlet, harp ve vazife !ehitlerinin dulve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumdakendilerine yara!ır bir hayat seviyesi sa"lar.Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatınaintibaklarını sa"layıcı tedbirleri alır.Ya!lılar, Devletçe korunur. Ya!lılara Devlet yardımıve sa"lanacak di"er haklar ve kolaylıklar kanunladüzenlenir.Devlet, korunmaya muhtaç çocukların toplumakazandırılması için her türlü tedbiri alır.Bu amaçlarla gerekli te!kilat ve tesisleri kurar veyakurdurur.” (m. 61/1-5)68


Mesut GülmezÇizelge 2: 1961 ve 1982 Anayasalarında <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve ÖdevlerBölümlerinde Yer Alan “Program” Nitelikli Kurallar (devam)1961 Anayasası 1982 AnayasasıSa!lık hakkı: “Devlet, herkesin bedenve ruh sa!lı!ı içinde ya"ayabilmesini vetıbbî bakım görmesini sa!lamaklaödevlidir.” (m. 49/1)(Not: 2. fıkra konut ile ilgili)Ö!renimin sa!lanması: “Halkın ö!renimve e!itim ihtiyaçlarını sa!lama Devletinba"ta gelen ödevlerindendir.” (m. 50/1)“Devlet, maddî imkânlardan yoksunba"arılı ö!rencilerin, en yüksek ö!renimderecelerine kadar çıkmalarını sa!lamaamacıyla burslar ve ba"ka yollarla gerekliyardımları yapar.”“Devlet, durumları sebebiyle özele!itime ihtiyacı olanları, topluma yararlıkılacak tedbirleri alır.” (m. 50)Sa!lık hakkı: “Devlet, yoksul veya dargelirli ailelerin sa!lık "artlarına uygunkonut ihtiyaçlarını kar"ılayıcı tedbirlerialır.” (m. 49/2)Devletin iktisadî ve sosyal ödevlerininsınırı: “Devlet, bu Bölümde belirtileniktisadî ve sosyal amaçlara ula"maödevlerini, ancak iktisadî geli!me ile malîkaynaklarının yeterli"i ölçüsünde yerinegetirir.” (m. 53)Sa!lık, çevre ve konut; Sa!lık hizmetleri ve çevreninkorunması: “Çevreyi geli"tirmek, çevre sa!lı!ınıkorumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin vevatanda"ların ödevidir.”“Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sa!lı!ıiçinde sürdürmesini sa!lamak; insan ve maddegücünde tasarruf ve verimi artırarak, i"birli!inigerçekle"tirmek amacıyla sa!lık kurulu"larını tekelden planlayıp hizmet vermesini düzenler.Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sa!lıkve sosyal kurumlarından yararlanarak, onlarıdenetleyerek yerine getirir.Sa!lık hizmetlerinin yaygın bir "ekilde yerinegetirilmesi için kanunla genel sa!lık sigortasıkurulabilir.” (m. 56/2-5)E!itim ve ö!renim hakkı ve ödevi: “Devlet, maddîimkânlardan yoksun ba"arılı ö!rencilerin,ö!renimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar veba"ka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet,durumları sebebiyle özel e!itime ihtiyacı olanlarıtopluma yararlı kılacak tedbirleri alır.” (m. 42)Konut hakkı: “Devlet, "ehirlerin özelliklerini ve çevre"artlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konutihtiyacını kar"ılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplukonut te"ebbüslerini destekler.” (m. 57)<strong>Sosyal</strong> ve ekonomik hakların sınırı“Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ilebelirlenen görevlerini, ekonomik istikrarınkorunmasını gözeterek, malî kaynaklarının yeterlili!iölçüsünde yerine getirir.” (m. 65)2001 de!i"ikli!i: Devletin iktisadî ve sosyalödevlerinin sınırları“Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ilebelirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarınauygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarınınyeterlili!i ölçüsünde yerine getirir.” (m. 65)Açıklama: Çizelgede yer alanlar dı"ında, 1961 Anayasası’nda; “ailenin korunması” (m. 35/2),“kooperatifçili!i geli"tirme” (m. 51) ile “tarımın ve çiftçinin korunması” (m. 52) konularındada, devlete “tedbirler alma” yükümlülü!üne yer verildi.1982 Anayasası’nda ise; “tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalı"anların korunması”(m. 45), “yabancı ülkelerde çalı"an Türk vatanda"ları” (m. 62) ile “sanatın ve sanatçınınkorunması” (m. 64) konularında da “tedbirler alma” yükümlülü!ü içeren kurallarbulunmaktadır.69


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Yine, –1961’in do!rudan söz etmedi!i– “asgari ücretin saptanması” konusunda,arka plandaki ekonomik programın etkisini yansıttı!ını dü#ündü!üm, “ülkeninekonomik ve sosyal durumu(nun) gözönünde bulundurul(ması)”nı zorunlututan bir düzenleme yaptı. 2010’da, 55. maddenin 3. fıkrasına, “…tespitinde” sözcü!ündensonra, “çalı!anların geçim !artları ile” ibarelerinin de eklenmesiyle, yalnızcaülkenin ekonomik ve sosyal durumunu göz önüne alma zorunlulu!u yumu-#atıldı. Buna kar#ılık 1982 Anayasası devlete, 1961’in öngörmedi!i “çalı#anların(…) di"er sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri al(ma)” ödevi devermi#tir. 1961 Anayasası’nda, anlatım farklı olmakla birlikte özünde aynı yakla#ımıyansıtan bir ba#ka düzenleme de, “Çalı!ma Hakkı ve Ödevi”ne ili#kin 42.maddenin 2. fıkrasında öngörülmü#; “devlet çalı!anların insanca ya!aması (…)için önlemler alır” denilmi#tir. Ayrıca, devlete açık ve do!rudan buyruk veren budüzenlemede, çalı#anları korumaya yönelik önlemlerin “sosyal, iktisadi ve mali”nitelikli olmak üzere çok yönlü oldu!u belirtilmi#tir.Kanımca 1961 Anayasası’nın, 1982’den farklı biçimde, bu maddelerde “insanlıkhaysiyeti”nden, bunun gerektirdi!i “ya#ayı# seviyesi”nden ve “insanca ya-#ama”dan söz etmi# olması, genel olarak insan hakları ve özel olarak da sosyalhaklar konusunda benimsedi!i yakla#ımın yansımasından/sonucundan ba#ka bir#ey de!ildir. Bununla birlikte 1961 Anayasası’nın, özellikle devleti sa!lamakla yükümlütuttu!u ya#am düzeyinin insan onuruna yara#ır olmasını ve çalı#anların dainsanca ya#amasını öngören bu kurallarının, yukarıda de!indi!im 53. maddedenba!ımsız de!erlendirilemeyece!i açıktır.1982 Anayasası’nın ilk metninde, çalı#ma hakkı ve ödevinin program niteliklibölümü konusunda 1961’e benzer bir içerikle düzenleme yapılmı# olmakla birlikte,i#sizli!in önlenmesine ili#kin düzenlemede, 1961’den farklı olarak, 24 Ocakistikrar önlemlerini ça!rı#tıran bir yakla#ım benimsendi!i söylenebilir. Devleteyalnızca “çalı#anlar”ı koruma ödevi veren 1961’de, i#sizlerin korunmasından sözedilmeksizin “i!sizli"i önleyici tedbirleri alır” denilmi# iken, yine i#sizlerin korunmasınayer vermeyen 1982’nin ilk metninde, daha esnek bir dille “i!sizli"i önlemeyeelveri!li ekonomik bir ortam yaratmak (…) için gerekli tedbirleri alır” denilmi#tir.Devletin i!sizleri koruma ödevi ise, 2001 de!i#ikli!inde maddeye eklenmi#tir.1982 Anayasası’nın olumlu bir kuralı, devletçe “çalı#ma #artları bakımındanözel olarak koru(nması)” öngörülen ki#i kesimleri arasında 1961’in öngörmedi!i“bedenî ve ruhî yetersizli!i olan” ki#ilere de yer vermi# olmasıdır. Yine, 1961’debenzeri bulunmayan ayrıntılı bir düzenleme, sosyal güvenlik hakları çerçevesinde,“sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gereken” ki#i kesimlerineili#kindir. Devletin her bir kesime ili#kin yükümlülü!ünün ayrıca belirtildi!i buki#iler; “harp ve vazife #ehitlerinin dul ve yetimleri”, “malûl ve gaziler”, “sakatlar”,“ya#lılar” ve “korunmaya muhtaç çocuklar”dır. 2010’da 10. maddeye eklenenbir olumlu ayrımcılık fıkrasıyla da, bu ki#ilere yönelik önlemlerin “e#itlik ilkesineaykırı sayılma(ması)” öngörülmü#tür.1961 ve 1982 Anayasaları arasında, hak temelli düzenleme yönünden kimifarkların bulundu!u sa!lık hakkı alanında, program temelli kurallarda da önemlifarklar vardır. 1961’de, sa!lık hakkının içeri!i, yalın bir anlatımla, “herkesinbeden ve ruh sa!lı!ı içinde ya#ayabilmesi ve tıbbî bakım görmesi” biçimindebelirlenmi#tir. Sa!lık hakkının, yukarıda sıraladı!ım çe#itli sorulara yol açabilenbir dille, “sa!lıklı ve dengeli bir çevrede ya#ama hakkı” biçiminde tanımlandı!ı70


Mesut Gülmez1982’de ise, hakkın “sa!lıklı ya#ama hakkı” boyutunun içeri!i/ö!esi, “sa!lık kurulu#larınıtek elden planlayıp hizmet vermesini düzenle(me)” görevi verilendevletin, söz konusu tek elden planlama düzenlemesinin amaçlarından biri olarakyer almı#tır. Daha açık bir anlatımla, sa!lıklı ya#ama hakkının içeri!ini belirleyenö!elerden –ve ku#kusuz devletin yükümlülüklerinden– biri, 1961’de deyer alan “herkesin hayatını, beden ve ruh sa"lı"ı içinde sürdürmesini sa"lamak”tır.Ancak 1982 Anayasası’nda, 1961’de olmayan çevre konusunda, hem devlete vehem de vatanda#lara ödev verilmi#; “sa!lıklı” ve aynı zamanda “dengeli” birçevrede ya#ama hakkının gerçekle#tirilmesine yönelik ödevin içeri!i/konusu da,“çevreyi geli#tirme, çevre sa!lı!ını koruma ve çevre kirlenmesini önleme” olaraksıralanmı#tır. 1982’nin bir ba#ka yenili!i de, “sa!lık hizmetlerinin yaygın bir#ekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sa!lık sigortası kurulabil(mesinin)”öngörülmesidir.1961 ve 1982 Anayasaları arasındaki bir ba#ka fark, konut hakkı konusundadır.1961’de, kenar ba#lı!ı “sa!lık hakkı” olan 49. maddede, devlete, “konut ihtiyaçlarınıkar#ılayıcı tedbirleri al(ma)” ödevi verilirken, 1982’de de kenar ba#lı!ı “konuthakkı” olmakla birlikte, “hak” temelli de!il, yine “program” nitelikli bir düzenlemeyapıldı; ne amacından, ne de hakkın –örne!in önceli!i bulunan– öznelerindensöz edildi. Dolayısıyla aralarındaki temel fark, önlem alma yükümlülü!ününamaç ve önceliklerindedir. Bu da, her iki Anayasa arasında genelde var olanyakla#ım farkıyla ilgilidir. Konut gereksiniminin kar#ılanmasında, 1961’in önceli-!i “yoksul veya dar gelirli aileler”dir ve konutların “sa!lık #artlarına uygun” olmasıgerekir. 1982 ise, bu gereksinimin “#ehirlerin özelliklerini ve çevre #artlarınıgözeten bir planlama çerçevesinde” kar#ılanmasını öngörmekle yetinmi#, ayrıcadevletin “toplu konut te#ebbüslerini destekle(mesini)” istemi#tir.IV. SOSYAL DEVLETE VE HAKLARA !L!$K!N ÖNER!LERÖzellikle son on yılda taslak, tasarı, rapor, görü#, öneri vb. adlarla farklı meslekkurulu#larının, emek ve sermaye örgütlerinin, sivil toplum kurulu#larının ve partilerindeste!inde ve/yada öncülü!ünde, birlikte yada ayrı ayrı yapılan/yaptırılan/katkı sa!lanan kimi çalı#malarda da görüldü!ü gibi, sosyal devlet ve sosyal haklariçin Anayasa düzeyinde farklı ideolojik yakla#ımlara ko#ut olarak farklı önerilerdebulunulması olanaklıdır, ola!andır ve yararlıdır. Kimileri yazarlarınca “renksiz”yada “ideolojisiz” oldu!u ileri sürülen ama gerçekte adı belirtilmeyen –yeni içeri-!iyle– liberal ideolojiyi benimseyen bu çalı#maların büyük bir bölümünde, asgariçerçeve olarak sosyal insan hakları ulusalüstü hukukunun temel alındı!ı söylenemez.Hatta kimilerinin, Türkiye’nin onayladı!ı sosyal hakları güvenceleyensözle#melerden bile haberi yoktur, varsa da –sanıyorum ulusal mevzuatçı yakla#ımnedeniyle– görmezlikten geldi!i yada önemsemedi!i açıktır. Oysa kanımca,sosyal hakların asgari anayasal çerçevesi belirlenirken, sosyal insan hakları ulusalüstühukuku, asgari çerçeve ve dayanak olarak, Anayasa gere!i “yeni Anayasa”gündeminin ilk sırasında yer almalıdır. 1313 Bu arada anımsatmakta yarar görüyorum: 1982 Anayasası’nın “Temel <strong>Haklar</strong> ve Ödevler”ba#lıklı "kinci Kısmının “genel hükümler”e ili#kin “genel gerekçe”sinin ilk paragrafında;temel haklar alanında esinlendi!i uluslararası kaynaklar olarak, “…özellikle1948 Birle#mi# Milletler "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Beyannamesi ve 1950 "nsan <strong>Haklar</strong>ının71


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>1. Önerilere !li"kin Genel Anımsatmalar ve Önerilerin Dayana#ı72Anımsatmak istedi!im ilk nokta #udur: <strong>Sosyal</strong> hakların, tümü için geçerli toptancıbir yakla#ımdan uzak durarak, hiç olmazsa asgari özleri için yargı organları önündeileri sürülebilmelerinin sa!lanması, öncelikle, 1961 Anayasası’dan beri “temel”nitelemesiyle yapılan düzenlemelerin gere!idir. Hak ve özgürlüklerin “temel” olmasınınanlamı, Anayasa düzeyinde “hukuksal” güvenceye alınmı# olmasıdır.Önünde “temel” nitelemesi bulunan hak ve özgürlükler, ne birer “duyuru”, ne“ahlaki ödev” yada “siyasal vaad”, ne de gerçekle#tirilmeleri ancak siyasal iktidarlarcabelirlenen ve uygulanan ekonomik ve sosyal politikalara ba!lı “programaçıklamaları”dır. Hak, tanımı gere!i öncelikle hukuksal güvenceyi içerir; güvenceyoksa, haktan söz edilemez. Hukuksal güvence ise, gerekli olan anayasal ve yasaldüzenlemeler yapmanın ötesinde, hakkın çi!nenmesi ve/yada kullanma ve yararlanmanıntümüyle ve/yada kısmen engellenmesi ve sa!lanmaması durumunda,ma!dur olan anayasal öznesinin yargı önünde ileri sürebilmesini içerir. <strong>Sosyal</strong>hakların genellikle devletçe alınması öngörülen önlemlerde somutla#an “ödevler”olarak kaleme alınmı# olmasına, sosyal insan hakları uluslararası hukukunun sa!-ladı!ı hukuksal güvencenin ki#i hakları için öngörülenden farklı olu#una, dahaaçık bir deyi#le denetim sisteminin –çok da örne!i bulunmayan– “yargısal” nitelikta#ımayı#ına dayanarak hakkın varlı!ına, bireylerce ileri sürülebilmesine ve özelliklede “asgari özü”nü kapsamak üzere tüm bile#enleriyle dava edilip yargılanabilirli!inetümden kar#ı çıkmak kabul edilemez.Çünkü sosyal hakların devlet için içerdi!i yükümlülükler, genellikle ki#i haklarındaoldu!u gibi tek boyutlu/düzeyli de!ildir. <strong>Sosyal</strong> hakların, sendikal özgürlüklergibi yargılanabilirlik yönünden duraksama ve tartı#ma konusu edilmeyen bazıçokku#aklı örneklerinin dı#ında, içerdi!i yükümlülüklerin özde# ve/yada tek boyutlu/düzeylioldu!unu dü#ünüp/ileri sürüp yararlanılmasını yasama ve yürütmeninizleyece!i ekonomik ve sosyal politikalara, kısacası “siyasal takdir”e ba!lamak vebunu da erkler ayrılı!ı ilkesiyle açıklamak, daha açık bir deyi#le “öznel” bir hak niteli!ita#ımadıkları için do!rudan uygulanabilir ve yargılanabilir olmadıklarını savunmak,ö!retide çok sayıda yanda#ı olmakla birlikte, artık Türkiye için ulusalüstünitelik kazanmı# olan sosyal insan hakları uluslararası hukukunda benimsenipizlenen baskın bir yakla#ım de!ildir. Yargılanabilirli!in ba!da#madı!ı ileri sürülen“demokrasi” de, “sosyal” de!il olsa olsa “biçimsel” demokrasi sayılabilir.Vurgulamak istedi!im ikinci noktaya gelince; 2000’li yılların ikinci onyılınınba#larında, sosyal devlet ve sosyal haklar konusunda Anayasa’da yapılacak yeni düzenlemelerdeyada Eylül 2011’de resmen ba#latılan “yeni Anayasa” hazırlama giri-#imlerinde, yani ister de!i#iklik ister yenileme/yeni bir Anayasa yazma olsun, gerekinsan hakları ö!retisindeki bu de!i#imin ve gerekse sosyal insan haklarının bir yanveTemel Hürriyetlerin Korunmasına Dair Avrupa Sözle#mesi(nin) göz önünde tutulmu#”oldu!u belirtilmi#tir. Genel gerekçedeki bu genel yollama nedeniyle olsa gerek,madde gerekçelerinin hiçbirinde "HEB ve "HAS’ı anan benzer bir özel göndermeyapılmamı#tır.Ku#kusuz, yeni Anayasa sürecinde göz önünde tutulması gereken insan hakları sözle#melerive denetim organlarının kararları, 1980’li yıllara oranla çok geli#ti ve Türkiye’yi hukuksalolarak ba!layanlar listesi de çok zenginle#ti. Dolayısıyla, Yeni Anayasa tasla!ınıyazanlar, "nsan <strong>Haklar</strong>ı Avrupa Sözle#mesi ve Mahkemesi kararları ile sınırlı bir yakla#ımiçinde olmamalıdır.


Mesut Gülmezdan pozitif hukuk ile içtihatlardan olu#an içeri!inin ve öte yandan “yargı benzeri”eksik yaptırımlı yöntemlerle de olsa dava edilebilirlik ve yargılanabilirli!i alanındauygulamada gerçekle#tirilen ilerlemelerin göz ardı edilmemesi gerekti!idir.Amaç ve araçlarıyla sosyal devlete ili#kin ilkesel önerilerin hukuksal dayana!ının,“asgari çerçeve” olarak Türkiye’yi ba!layan <strong>Sosyal</strong> "nsan <strong>Haklar</strong>ı Ulusalüstü Hukukuoldu!unu yineliyorum. Önerilerin ortak hedefi, örnekleri hazırlanan bazı taslak,tasarı yada raporlarda görülen sosyal devlet ilkesini, S"HUH’dan aldı!ı özündenuzakla#tırıcı yakla#ım ve politikalara olanak verilmemesi ve geleneksel yakla#ımınsosyal haklardan do!an yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusundasiyasal iktidarlara tanıdı!ı –65. maddede somutla#an– geni# takdir yetkisininsınırlarının açıklıkla belirtilmesidir.<strong>Haklar</strong>ın niteli!indeki farklılık ile güçler ayrılı!ı ilkelerine dayandırılan ve devletinüstlendi!i olumlu yükümlülükleri titiz biçimde irdelemeyen güçlü bir ö!retiylede desteklenen geleneksel yakla#ımın de!i#mesindeki ve yeni kuramsal temellendirmelerindenetim organlarının içtihatlarına yansımasındaki ana etken,1980’li yıllardan ba#layarak sosyal devleti çökermek üzere uygulanan ve 1990’lardae#itsizlikleri derinle#tiren acımasız sosyal sonuçları tüm çıplaklı!ıyla görülen ekonomikve ticari küreselle#me, ultra liberal politikalardır. "nsan haklarında ideolojikkar#ıtlı!ın egemen oldu!u So!uk Sava# döneminin sona ermesine de!in “insanonuru”nu ki#isel ve siyasal insan haklarıyla sınırlı gören geleneksel yakla#ıma,bölünmezlik ve kar#ılıklı ba!ımlılık ilkelerini benimseyen ve yeni bir yakla#ımlaraporlarını inceledikleri devletlerin sosyal haklarda üstlendikleri yükümlülüklerininsalt “normatif yükümlülük” ile sınırlı görülemeyecek üç boyutunun bulundu!unusavunan az sayıda bilim insanı ele#tiriler yöneltmeye ba#ladı. Bu ele#tirilerin,bir yandan ki#i haklarını güvenceye alan sözle#melerin onay ko#ullu denetimorganlarının kararlarına evrimci bir yakla#ımla yansıma sürecinin ba#lamasıyada denetim organlarının yargılanabilirlik yönündeki kararlarını yüreklendirmesi,öte yandan da maddi içerikleri geli#tirilen sosyal haklar alanında uzun birhazırlık döneminin ardından yakınmalara dayalı yarı-yargısal denetim sistemleriolu#turulmasını öngören düzenlemeler yapılması, geleneksel uluslararası hukukanlayı#ından kopu# sürecinin somut belirtilerini olu#turdu.Aslında vurgu/anımsatma gerektirmeyen bir ba#ka nokta da #udur: <strong>Sosyal</strong> haklarınuygulamada gerçekle#tirilmesi ve hak öznelerinin eylemli olarak yararlanacaklarınormlara dönü#ebilmesi için, hukukun güçlü, açık ve yaptırımlı deste!inegereksinim bulundu!u, devletin sosyal haklar alanındaki normatif yükümlülü!ününgüçlendirilmesi, ancak bunun “biçimsel” yükümlülükle sınırlı kalmayıp eylemliyararlanmayı da kapsaması, bunu sa!lamanın hukuksal yollarından biri olarakdava edilebilirli!in açıkça öngörülmesi, daha do!rusu kapsadı!ının anla#ılması,kabul edilmesi ve Anayasa’da öngörülmesi gerekti!i ku#kusuzdur."#te sosyal hakların öznelerince yargı yerlerinde ileri sürülebilmesi, e#itlik ko#ullarıiçinde eylemli yararlanmanın onsuz olmaz ko#ul ve araçlarından biridir. Ulusalüstüortak hukukun bu alanda benimsedi!i olumlu yakla#ım, altı çizilmesi gerekenbir noktadır. ESKH Komitesi’nin Türkiye’ye yönelik istem ve tavsiyeleri arasındaESKHU Sözle#mesi’nin “biçimsel” güvencesindeki sosyal haklardan somut olarakyararlanıldı!ının kanıtı olan mahkeme kararlarından örnekler istemesi ve yargı erkigörevlilerinin bu konuda e!itilmeleri (yani sosyal insan hakları e!itimi yapılması)gerekti!inin anımsatılması son derece önemlidir (NU, 2005: 10-24 ve 121-122; NU73


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>HRI, 2008). Devlet, sözle#meden do!an bu yükümlülü!ünü yerine getirmek için buyönde somut adımlar atmak, ilk derece ve yüksek yargı yerlerimiz de, hukuk devletiningere!i olarak bu geli#meleri görmezlikten gelmemek zorundadır.Ne var ki, yakla#ım ve ilkeleri ile sosyal devlete ili#kin somut önerilerin –tümünün de!il bir bölümünün bile– gerçekle#me #ansının, ancak eme!in, örgütlüve örgütsüz tüm kesimlerince gerekti!inde do!rudan eylemle desteklenerek etkinbiçimde savunulmasına ba!lı oldu!unu, açık yüreklilikle ba#tan belirtmeliyim."çinde “sosyal” sözcü!ünün bile geçmedi!i neo-liberal Anayasa raporlarının kolgezdi!i, sosyal devleti gündemine almayan Anayasa toplantılarının yapıldı!ı birortamda, öncelikle örgütlü emek süreci yakından izleyip a!ırlı!ını duyurmadıkça,bunun için de 2011 1 Mayısındaki “sosyal” dayanı#ma “siyasal” dayanı#maya dönü#medikçe(Gülmez, 2011: 7), 14 sosyal devlet ancak hükümetlerin ve politikacılarındilinde sosyal insan hakları ulusalüstü hukukundaki özünden uzak ve çarpıtılmı#bir propaganda aracı olarak kalmaya mahkumdur.<strong>Sosyal</strong> hakların birey ve örgüt olarak tüm –özellikle birincil– hak özneleri, anayasalla#masındabirincil etken olamadıkları 1961 Anayasası’nda ilk kez güvenceyealınan sosyal devlet ve sosyal hakların çok geçmeden “geldi!i gibi gitme” sürecinegirdi!ini ve 1982’de de sermayenin belirleyici rol oynadı!ını, dolayısıyla a#a!ıdadile getirdi!im somut önerilerin hükümet(ler)in lütfuyla gerçekle#meyece!ini, hiçama hiç unutmamalıdır.Ayrıca son nokta olarak; “ders çıkarılır mı yada çıkarılmı# mıdır” bilmem ama,2010 Anayasa de!i#ikliklerinde kamu görevlilerine tanındı!ı ileri sürülen “toplusözle#me hakkı”na ili#kin düzenlemenin, daha ilk taslak a#amasında belirtti!imgibi, grevin yasaklandı!ı toplu pazarlık rejimlerinde uygulanan “zorunlu uzla#tırmalı/hakemli”bir sistem oldu!unun yanda#larınca anla#ılması için vaadedilentarihten çok sonra ancak 2012’nin 4 Nisanında yapılabilen yasa de!i#ikli!iylekullandırıldı!ını ve “ilk tarihsel toplu sözle#me süreci”nin de, ancak 29 Mayıs 2012tarihli Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararıyla sonuçlanabildi!ini anımsatmakisterim.Kapitalist sistemin geçerli oldu!u serbest piyasaya dayalı bir ekonomik düzendede uygulanabilece!ini, 15 uygulanması gerekti!ini dü#ündü!üm sosyal devleteve sosyal haklara ili#kin anayasal düzenlemelerde, “ileri” anlamında “yeni” Anayasa’datemel alınmasını önerdi!im –kimileri benzer yada farklı bir dille bazı Anayasaöneri ve raporlarında da yer alan– yakla#ım, ilke ve düzenlemeleri, yöntemselkolaylık sa!layaca!ı dü#üncesiyle, 1982 Anayasası’nın sistemati!ini izleyerek iki14 1 Mayıs 2011 Taksim dayanı#masının, siyasal dayanı#maya dönü#mesi bir yana, bir günlükbiçimsel yönüyle bile ertesi yıl gerçekle#tirilemedi!ini (Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> GüvenlikBakanı Faruk Çelik’in “sürpriz konuk” olarak Memur-Sen ve Hak-"#’in Ankara/Tando!anmitinginde bir konu#ma da yaptı!ını) anımsatmaya gerek yok, sanırım!15 Bu konuda, örne!in ESKH Komitesi’nin 1990 tarihli ve 3 sayılı Genel Yorum kararında;ESKHU Sözle#mesi’nin siyasal yada ekonomik sistemler açısından yansız (neutre) oldu!u,ilkelerinin “münhasıran” bir sosyalist yada kapitalist, karma, planlı yada liberal ekonomisisteminin yada ba#ka bir anlayı#ın varlı!ı temeline dayandı!ı görü#lerinin geçerli olmadı!ıvurgulanmı#tır. Komiteye göre, sözle!mede tanınmı! olan haklar, çok farklı ekonomikyada siyasal sistemler çerçevesinde sa"lanmaya elveri!lidir. Bunun tek ko#ulu,özellikle sözle#menin ba#langıcında vurgulandı!ı gibi, iki ku#ak insan haklarınınkar#ılıklı ba!ımlılı!ı ve bölünmez niteli!inin söz konusu sistem(ler)de tanınmı# olmasıdır(NU, 2008: Paraf. 8).74


Mesut Gülmezana ba#lıkta sunaca!ım: <strong>Sosyal</strong> ve ekonomik haklar ve ödevler bölümü dı#ındakiilkeler ve kurallar ile bu bölümdeki ilkeler ve kurallar.2. <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler Bölümü Dı"ındaki!lke ve Kurallara !li"kin Öneriler“<strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” bölümünden önce, Anayasa’nın di!ertüm bölümlerinde yer alan sosyal haklarla ilgili ilke ve kurallara ili#kin önerilerimi,Anayasa’nın sistemati!ine göre sıralayaca!ım.a. “Genel Esaslar” Ba!lıklı Birinci Kısım• <strong>Sosyal</strong> devlet ilkesi (m. 2), sosyal hakları da kapsamak üzere insan hakları ulusalüstühukuku dolayısıyla “zorunlu çekirdek” olarak gördü!üm (Gülmez,2008: 4) “de"i!tirilemez ilkeler” arasında yer almayı sürdürmelidir. 16 Özellikle:! <strong>Sosyal</strong> devlet ilkesi, 1961 ve 1982 Anayasalarında oldu!u gibi “hukuk devleti”ile birlikte, onun kapsamı içinde yer aldı!ı ve gölgesinde kaldı!ı izlenimido!urmayan bir anlatımla yazılmalı; 2. maddede öngörüldü!ü gibi,düzenleme “...ve sosyal bir hukuk devletidir” biçiminde noktalanmamalı,kısacası sosyal devlet ayrı bir ilke olarak ifade edilmelidir. 17De!i#tirilemez ilkeler konusunda 1961 Anayasası’ndaki yakla#ımın benimsenmesivarsayımında, bu yakla#ım do!al olarak sosyal devleti dekapsayacaktır.Ancak, Türkiye’nin gerek “üye devlet” gerekse “taraf devlet” olarak sosyalinsan hakları ulusalüstü hukukundan do!an yükümlülükleri göz önünealındı!ında, biçimsel olarak “de!i#tirilemezlik” güvencesi tanınmasa da insanhaklarına saygılı/dayalı devlet, siyasal ço!ulculuk, hukukun üstünlü!üyada hukuk devleti, sosyal devlet ve e#itlik gibi evrensel de!er ve ilkeler,Anayasa’da yer alması kaçınılmaz “zorunlu çekirdekler”dir.! <strong>Sosyal</strong> devletin amacının, Anayasa’ya açıkça yazılması gereken “sosyal adalet”ve “sosyal e!itli"i” sa!lamak, herkes için insan onuruna yakı#ır “insancaçalı#ma”yı gerçekle#tirmek, ekonomik ve sosyal yönlerden güçsüz olanlarıkorumak oldu!u, sosyal insan hakları ulusalüstü hukukuna göndermedebulunarak genel gerekçede yada madde gerekçesinde belirtilmelidir.! <strong>Sosyal</strong> devlet ile sosyal haklar arasında, devlete yükledi!i görevleri yerinegetirme ve yükümlülükleri gerçekle#tirme araçları olarak varolan do!al ba!-lantı, genel gerekçede yada madde gerekçesinde açıkça belirtilmelidir.• “Devletin temel amaç ve görevleri” (m. 5), sosyal hakların gerçekle#tirilmesi yönündenta#ıdı!ı önem nedeniyle daha açık ve kesin bir dille yazılmalıdır.16 De!i#tirilemez ilkeler konusunda 1961 Anayasası’ndaki yakla#ımın benimsenmesi varsayımında,bu yakla#ım do!al olarak sosyal devleti de kapsayacaktır.17 Sa!lam’ın, Anayasa Mahkemesi’nin sosyal devlet ilkesi konusunda verdi!i iptal kararlarında“sosyal devlet ilkesinden çok hukuk devleti ilkesinin egemen ol(du!u)” yolundaki–kanımca– haklı ele#tirisi için bkz. Sa!lam (2008: 760-761).75


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Gerekçede, hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleriyle ba!da#mayan her tür engelinkaldırılaca!ı; devletin yükümlülü!ünün, hak ve özgürlüklerden “sosyaladalet ve sosyal e#itlik” gereklerince eylemli olarak yararlanılmasını sa!layıcısomut önlemler alınmasını, düzenli biçimde “somut ilerlemeler gerçekle#tirilmesini”kapsayaca!ı belirtilmelidir. Bu nedenle de, devlete verilen görevlerve alaca!ı yasal, yönetsel, sosyal, ekonomik vb. önlemler konusunda, “…kaldırmaya, … hazırlamaya çalı#mak” gibi yükümlülükleri ertelemeye ve savsaklamayaelveri#li belirsiz yada esnek bir dil kullanılmamalı; bunun yerine,ulusalüstü hukuka uygun bir yakla#ımla –1961 Anayasası’nda oldu!u gibi–“kaldırır, hazırlar” ve “alır” denilmelidir.• “Kanun önünde e!itlik” ilkesi (m. 10), aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’ninkararlarına egemen olan yakla#ım nedeniyle de (Gülmez, 2009: 556-584;2010b: 217-265; 2011c: 51-84), “hukuksal/biçimsel” e#itli!in yanı sıra “eylemli/fiili/maddi/olgusal”e#itli!i de kapsamalı, herkesin tüm temel hak ve özgürlüklerdensosyal adalet ve e#itlik ilkeleri gere!ince yararlanmasını içeren açıkbir anlatımla yazılmalı, 1982’de Ba#langıçta yer alan bu ilkeye ilgili maddemetninde yer verilmelidir.Kanımca, “ve benzeri nedenler” kapsamında oldu!una ku#ku bulunmamaklabirlikte, yasaklanan ayrımcılık nedenlerine cinsel yönelim ve kimlik, ya#, engelve etnik köken de eklenmelidir (Gülmez, 2011: 68-76).Olumlu ayrımcılık, kadınların yanı sıra özel olarak korunan ki#i kesimleri içinde genel bir ilke olarak Anayasa güvencesinde kalmayı sürdürmeli, sosyal haklarıda kapsadı!ı açıkça belirtilmelidir.E#itlik ilkesinin, ayrımcılık yasa!ını kapsayan bütünselli!i içinde, tüm ekonomikve sosyal haklardan eylemli biçimde yararlanmanın temel güvencesi olarak,yargı organları önünde ileri sürülebilirli!i, derhal ve do!rudan uygulanabilirli!i;bireysel ba#vurunun haklar yönünden uygulama alanının "HAS ilesınırlı kalması (kalmayı sürdürmesi) durumunda da Anayasa Mahkemesi’ncegöz önünde bulundurulaca!ı gerekçede belirtilmelidir.b. “Temel <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” Ba!lıklı #kinci Kısmın“Genel Hükümler” Ba!lıklı Birinci Bölümü• “Temel hak ve özgürlüklerin nitelikleri”ne (m. 12/1), insan haklarında bölünmezlik,bütünsellik ve kar!ılıklı ba"ımlılık ilkeleri de eklenmeli; madde gerekçesinde,insan onuruna içkin bu “evrensel” ilkelerin insan hakları uluslararasıhukukunun ve bütüncü yakla#ımın gere!i oldu!u için eklenmesinde zorunlulukgörüldü!ü açıklanmalıdır. 18• Hak ve özgürlüklerin Anayasa’da 1961’den beri “temel” sıfatıyla nitelendirilmesinindo!al gere!i olarak, sosyal hakların “dava edilebilirlik” ve “yargılanabilirlik”boyutunu da kapsamak üzere Anayasa düzeyinde hukuksal güvenceyeba!landı!ı gerekçede belirtilmelidir.18 Anayasa raporlarından kimilerinde (TBB, 2007; D"SK, 2009) bu ilkelere yer verilmi#tir.76


Mesut Gülmez• Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının, ulusalüstü insan hakları hukukunauygun olarak, “ancak kanunla” yapılabilece!ini öngören düzenlemenin (m.13), do!al olarak üçüncü bölümdeki sosyal ve ekonomik hakları da kapsamasıkar#ısında, bölünmezlik ilkesinin gere!i olarak “yasa” dı#ında bir düzenlemeylesosyal ve ekonomik haklara hiçbir yasak ve sınırlama konulamayaca!ı maddegerekçesinde belirtilmelidir.Kanun hükmünde kararnamelerle bu alanda “istisnai” düzenlemeler yapmayetkisi, bu önerilerle uyumlu kılınmalıdır.c. “Temel <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” Ba!lıklı #kinci Kısmın“Siyasal <strong>Haklar</strong> ve Ödevler” Ba!lıklı Dördüncü Bölümü• “Vergi yükünün adaletli ve dengeli da!ılımı, maliye politikasının sosyalamacıdır” diyen “vergi ödevi” ba#lıklı 73. maddenin 2. fıkrası, “sosyal adaletilkesi”ne yer veren ve öngörülen “sosyal amacı” gerçekle#tirme yükümlülü!ünündevlete dü#tü!ünü belirten bir anlatımla yazılmalıdır.d. “Cumhuriyetin Temel Organları” Ba!lıklı Üçüncü Kısmın“Yasama” Ba!lıklı Birinci ve “Yargı” Ba!lıklı Üçüncü Bölümleri• Uluslararası insan hakları sözle#melerinin iç hukuktaki de!eri ve etkisi konusunda,özellikle 90. maddenin son fıkrasında 1961’den beri süregelen iki cümleile 2004’te eklenen üçüncü cümleden olu#an düzenleme, gerekçesiyle birlikteyeniden ve özenle kaleme alınmalıdır. 2004’teki eklemeyle, ö!retinin çok büyükbölümünün de benimsedi!i gibi, “usulüne göre yürürlü!e konulmu# uluslararasıantla#malar”ın, yargı organlarınca önlerindeki uyu#mazlıkların çözülmesindekendisiyle çatı#an/çeli#en yasalara öncelik tanıyarak “esas alınması”öngörülmü# olmakla birlikte, her düzeydeki yargı organlarımızın –ve kamuyetkililerinin– bu anayasal buyru!u yerine getirmemekte direnmeyi sürdürdü-!ü bilinmektedir.Yapılacak düzenlemede; Anayasa’nın öngördü!ü iki i#lemle iç hukukunayrılmaz parçasına dönü#türülen insan hakları sözle#melerinin yalnızca pozitifmetinlerinin de!il, aynı zamanda onları yorumlamaya yetkili denetim organlarınınkarar ve içtihatlarının da “kendili!inden” göz önüne alınarak “do!rudan”uygulanması öngörülmelidir. Bu yükümlülük, yalnızca yargısal uyu#-mazlık durumunda yargı organlarını de!il, aynı zamanda yasama, yürütme veyönetimi (kamu yetkililerini) de kapsamalıdır.Maddenin metni ve gerekçesi, çeli#kiye yol açacak de!i#ik kavramlar kullanılmaksızın,ku#kuya ve farklı yorumlara yer bırakmayan, onaylanan sözle#-melerin uygulanması için iç hukukta “özel yasal düzenleme yapılması gerekti-!i” yolunda ço!u kez ba#vurulan bir gerekçeye sı!ınılmasına olanak tanımayanaçık ve özenli bir dille yazılmalıdır. 19• "nsan haklarının bölünmezli!i ilkesine ve insan haklarının ulusalüstü hukuktaöngörülen sınırlama ko#ullarına aykırı olması nedeniyle, TBMM’nin Bakanlar19 Daha önce yayımladı!ım yazı ve makalelerde, öteden beri çok önemsedi!im madde90/son fıkra konusundaki bu öneriye yer vermemi# olmama #a#ırdı!ımı itiraf etmeliyim!77


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Kurulu’na kanun hükmünde kararnameler (KHK) çıkarma yetkisi verebilmesiniöngören düzenlemede (m. 91); kapsam dı#ında tutulmayan, yani ekonomikve sosyal haklar konusunda KHK’lerle –do!al olarak yasak ve sınırlamaları dakapsayan– “düzenleme” yapılmasına olanak veren ve farklı görü#ler ileri sürülmesineyol açan istisna kaldırılmalı, bu haklar da do!rudan yada dolaylı biçimdeKHK’lerle düzenlenememelidir. 20KHK’lerle “düzenleme” yapma yetkisi “istisna” olarak tanınacaksa, sosyal haklarınözne ve içeriklerine bu yoldan do!rudan yada dolaylı hiçbir yasak ve sınırlamakonulamayaca!ı ve ancak varolan hakları özne ve içerikleri yönlerindengeni#letip geli#tiren, devletin üstlendi!i anayasal görev ve yükümlülüklerin “gerçekle#tirilmesini”sa!layan düzenlemeler yapılabilece!i açıkça belirtilmelidir.• 2010 de!i#ikli!iyle, yargı yetkisini “idarî eylem ve i!lemlerin hukuka uygunlu"unundenetimi ile sınırlı” tutarak, yönetsel yargı için do!rudan ve kesin bir “yerindelikdenetimi” yasa!ı getiren düzenleme (m. 125/4), sosyal insan haklarıulusalüstü hukukuyla ba!da#madı!ından, özellikle devletin sosyal haklaralanındaki yükümlülüklerinden üçüncüsünü olu#turan somut ilerlemeler gerçekle#tirmeve sonuç alma yükümlülü!ünden kurtulma ve özellikle sosyal haklarınasgari özünün bile dava edilebilirli!i ve yargılanabilirli!ini “yerindelikdenetimi” kapsamına girece!i bahanesiyle engelleme (yargı güvencesindenyoksun bırakma) sonucu do!uraca!ından Anayasa’da yer almamalıdır.• 2010’da yapılan eklemeyle (m. 148/1) tanınan Anayasa Mahkemesi’ne bireyselba#vuru hakkının, maddi içeri!ini olu#turan haklar yönünden "nsan <strong>Haklar</strong>ıAvrupa Sözle#mesi’yle sınırlı tutulan uygulama alanı geni#letilmelidir."nsan haklarına saygılı ve dayalı devlet ile “ileri” anlamında yeni Anayasa’da yeralmasını önerdi!im insan haklarının bölünmezli!i, bütünselli!i ve kar#ılıklıba!ımlılı!ı ilkeleri gere!ince, bireysel ba#vuru hakkı "HAS’ın yanı sıra Türkiye’ninonayladı!ı sosyal insan haklarını güvenceye alan sözle#meleri de kapsamalı,Anayasa’nın –kendisinin– güvenceye aldı!ı haklar arasında bireysel ba#vuruhakkının maddi içerik ve uygulama alanı, sonuç olarak insan haklarının ulusalve uluslararası korunması konusunda yapılan ayrımcılık kaldırılmalı; buyönde bir adım olarak "HAS’a ek 12 sayılı protokol onaylanmalıdır.e. “Mali ve Ekonomik Hükümler” Ba!lıklı Dördüncü Kısmın“Ekonomik Hükümler” Ba!lıklı #kinci Bölümü• Devlete verilen “planlama görevi”nin yerine getirilmesi amacıyla planda yeralacak önlemlere (m. 166/2), “sosyal adaleti gerçekle!tirici önlemler alınması” da20 Aynı görü# için bkz. Kabo!lu (2010: 54).<strong>Sosyal</strong> hakların KHK’lerle düzenlenip düzenlenmemesi konusunda; ki#i hakları ile sosyalhaklar arasındaki nitelik farkını, “olumsuz edim” ve “olumlu edim” gerektirdikleri yolundaileri sürülen yaygın geleneksel görü#ten yola çıkarak açıklayan ve KHK ile “düzenleme”yapılmasının yalnızca “olumlu edim” gerektiren ekonomik ve sosyal hakları kapsamasını,ancak “sınırlama” getirilememesini savunan farklı görü#ler için örne!in bkz.ve kr#. Sa!lam (1984: 268-269); Gözler (2000: 105-107); Özbudun (2011: 250-251); Tanör/Yüzba#ıo!lu(2009: 379-380); Algan (2007: 283-286); Bulut (2009: 93); Gümü#(2012: 239 ve dipnot 248).78


Mesut Gülmezeklenmeli, kaynakların kullanılmasında sosyal adalet gereklerinin hedef alınaca!ıbelirtilmelidir.Ekonomik ve <strong>Sosyal</strong> Konsey’in (m. 166/4), “ekonomik ve sosyal politikalarınolu!turulması” ile sınırlı tutulan amaçlarına, uygulamada izlenen ekonomik vesosyal politikaların sosyal devletin amaçları yönünden de"erlendirilmesi de eklenmelidir.Düzenleme, ayrı bir maddede ve Konsey’in, hükümetin iste!ine ba!lı olmaksızındönemsel aralıklarla –yılda en az iki kez olmak üzere– düzenli toplanmasınıve uygulamada i#lerli!ini sa!layıcı bir içerikle yapılmalıdır.3. <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong> ve Ödevler Bölümündeki!lke ve Kurallara !li"kin Öneriler• “Temel hak” olarak anayasal güvenceye ba!lanacak olan sosyal hakların “listesi”(m. 41-65) ile “özneleri”nin ve temel ö!eleriyle (alt bile#enleriyle) tanımlanan“maddi içeri!i”nin “asgari çerçevesi” yada “alt sınırı” olarak, bu alanda göreceen yeni belge olan ve Türkiye’nin %93’ünü onaylayıp hukuksal yükümlülüküstlendi!i Gözden Geçirilmi# Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı temel alınmalıdır. Bu konudaözellikle:! 1990’lı yıllardan ba#layarak bölgesel ve evrensel insan hakları belgelerindeyer alan “yeni” sosyal haklar listeye eklenip anayasal güvenceye kavu#turulmalıdır.Bunlar arasında; özellikle çalı#ma hakkının ayrılmaz bile#eni olsada i# güvencesi (haksız i#ten çıkarılmaya kar#ı i#e geri dönmeyi de kapsayankorunma) hakkı, insan onuruna uygun asgari ya#am düzeyi hakkı, yoksullu!akar#ı korunma hakkı, temiz su içme hakkı, yeterli beslenme hakkı vebarınma hakkı bulunmalıdır. Ya#lı ve engelli ki#ilerin hakları, özel olarakgüvenceye alınmalıdır.! Aile ve çalı#ma ya#amlarını uzla#tırmaya ve çalı#manın/çalı#ma hakkınınsa!lıklı, güvenlikli ve insan onuruna uygun çalı#ma ortam ve ko#ullarındayerine getirilmesini/kullanılmasını sa!lamaya yönelik her tür önlemin devletve i#verenlerce alınaca!ı belirtilmelidir.! <strong>Sosyal</strong> hakların özneleri ve maddi içeri!i konularında, Uluslararası Çalı#maÖrgütü, Birle#mi# Milletler ve Avrupa Konseyi çerçevesinde kabul edilen insanhakları sözle#melerinin pozitif metinleriyle sınırlı kalınmaksızın,yargısal ve/yada yarı-yargısal denetim organlarının “sosyal insan hakları ortakhukuku”nu olu!turan yerle!ik içtihatlarına uygun düzenlemeler yapılmalıdır.! <strong>Sosyal</strong> hakların Anayasa’ya yazılmasında, özellikle ki#i hakları boyutu dabulunan (çok ku#aklı olan) haklar dı#ında kalanların “dava edilebilirlik veyargılanabilirlik” özelli!ini engelleyici ve ku#kulu de!il, tersine özendirici,açıklayıcı ve kolayla#tırıcı bir dil kullanılmalıdır.! Her sosyal hakkın, özellikle devletin ekonomik ve mali nitelikli olumluedimleriyle yararlanılması söz konusu olan hakların Anayasa güvencesinealınmakla her ko#ul ve durumda devletçe uyulması, korunması ve gerçekle#tirilmesigereken bir “asgari öz”ünün bulundu!u kabul edilmeli, hiç olmazsabu zorunlu çekirde!in belirtilen yükümlülüklerden herhangi birine79


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>yönelik ihlallere ve devletin haklardan yararlanamama sonucu do!uran eylemsizli!inekar#ı da hak öznelerince dava edilebilirli!i sa!lanmalıdır.! Bu bölümün genel gerekçesinde, güvenceye alınan sosyal haklarda devletin“taraf olarak” üstlendi!i yükümlülüklerin, ulusalüstü ortak hukukta oldu!ugibi, “saygı gösterme” ve “koruma”nın yanı sıra “geli#tirme” ve “gerçekle#-tirme”yi de kapsadı!ı; istisnai/ola!anüstü ko#ullar bulunmadıkça, varolanlarıgeriye götüren yasal ve/yada yönetsel düzenlemeler yapılamayaca!ınıve uygulamada somut sonuçlar alınmasını ve önceki duruma oranla düzenliilerlemeler gerçekle#tirilmesini içerdi!i; bu yükümlülü!ün, özel ve öncelikliolarak korunması gereken hak özneleri ve ki#i kesimleri için hiçbir biçimdeertelenemeyece!i belirtilmelidir.• E!itim, sa!lık, sosyal güvenlik gibi sosyal haklardan herkesin ve özellikle korunmasıöncelikli geni# hak özneleri kesiminin eylemli olarak yararlanmasınınsomutla#tı!ı, “asli ve sürekli” nitelik ta#ıyan temel sosyal kamu hizmetleri alanlarındaözelle!tirme yapılamayaca"ı belirtilmelidir.Bu amaçla, 1999 yılında 47. maddeye eklenen fıkralar, özellikle yasa koyucuyasınırsız takdir yetkisi tanıyan ve sonuç olarak sosyal haklardan yararlanmayıkısıtlayan ve/yada olanaksızla#tıran son fıkra metinden çıkarılmalıdır.• Devletin çalı#ma ya#amı ve çalı#anlar konusundaki yükümlülüklerine ili#kindüzenleme (m. 49/2), ayrı bir maddede yapılmalıdır. Devletin; “çalı#anlar”ınyanı sıra “emekliler”in de ya#am düzeyini yükseltme yükümlülü!ü bulundu!u,çalı#ma ya#amını geli#tirmek için “emekliler”i de korumak amacıyla önlemleralması gerekti!i belirtilmeli; i#sizli!i önlemek, i#sizleri korumak ve genel olarakinsan onuruna yakı!ır bir ya!am düzeyine ula#ılmasını sa!lamak amacıyla her türönlemi almakla yükümlü tutuldu!u vurgulanmalı, gerekçesinde de bu yükümlülü!ündava edilebilir nitelik ta#ıdı!ı belirtilmelidir.• <strong>Sosyal</strong> devlet ve sosyal haklar için, gerek hukuksal çerçevesinin olu#turulmasıve geli#tirilmesinde, gerekse varolan haklardan uygulamada eylemli olarak yararlanılmasındaayrıksı bir yeri ve önemi bulunan sendikal haklar (m. 51-54);özneler ve içerik olarak uluslararası ve ulusalüstü sendikal haklar ortak hukukunauygun bir yakla#ımla ve etkili kullanımını sa!layan bir düzenlemeyle güvenceyealınmalıdır. 21 Bu amaçla:! Sendikal hakların tümü için yasa koyucunun de!il hak öznelerinin iradesininüstünlü!ünü temel alan özgürlük ilkesi benimsenmeli; bu ilkeyle çeli#endüzenleme yapılmamalıdır.! Özgürlük ilkesi gere!i, sendikal hakların içeri!i ve kullanılması konusundaayrıntıcı ve tepkici yakla!ım bırakılmalı, öznelerin ve örgütlerin ba!ımsızlıkve özerkli!i anayasal güvenceye ba!lanmalıdır.21 Sendikal hak ve özgürlükler konusundaki bu önerilerin, UÇÖ’nün onaylanan 87 ve 98sayılı sözle#melerine ve denetim organlarının yerle#ik kararlarına dayanması nedeniyle,Gözden Geçirilmi# Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nın sendikal haklara ili#kin 5. ve 6. maddelerininonay kapsamı dı#ında tutulmu# olmasının, bu alandaki anayasal ve yasal düzenlemeleryönünden pratik bir önem ta#ımadı!ı ve çekincenin de, önerdi!im yakla#ım ve içeriktebir anayasal düzenlemeye engel olmadı!ı unutulmamalıdır.80


Mesut Gülmez! Hak özneleri, özellikle küreselle#menin olumsuz etkiledi!i yoksullar, i#sizler,emekliler gibi dar anlamda “çalı#anlar” kavramının kapsamında olmadı!ıdü#ünülen –ve bu gerekçeyle örgütlenmeleri kamu yetkilileri ve hattayargı organlarınca engellenen– ki#ileri de kapsayacak biçimde geni#letilerek,“eme"e ba"lı hakları kullanan ki!iler”in sendika ve toplu sözle#me ile grevhakkını da kapsamak üzere barı#çı toplu eylem hakları anayasal güvenceyeba!lanmalıdır.! Sendikal eylem ve etkinlikler; dar anlamda “çalı#ma ili#kileri” alanıyla sınırlıtutulmamalıdır. Çalı#anları ve eme!e ba!lı hakları kullanan ki#ileri ve örgütleri(ni)do!rudan yada dolaylı etkileyen düzenleme, politika ve uygulamalarakar#ı kullanılması, gerekti!inde ortak olu#umlarla hareket edilmesiengellenmemelidir.! Toplu i# sözle#mesi hakkı, gönüllü ve özgür toplu pazarlık ilkelerine uygunolarak ve “devlet adına otorite i!levleri yerine getiren kamu görevlileri” dı#ındakalan kamu görevlilerini de kapsamak üzere güvenceye alınmalıdır.! Grev hakkının kullanımını, salt toplu i# sözle#mesi imzalanması süreciylesınırlı tutan kurallar konulmamalı; “devlet adına otorite i#levleri yerine getirenkamu görevlileri” dı#ında kalan kamu görevlilerinin grev hakkı açıkçaanayasal güvenceye ba!lanmalıdır.• Devletin, herkes için “insanca ya#ama”yı çalı#ma ya#amı içinde ve sonrasındagerçekle#tirmenin temel araç ve kurumlarından biri olan sosyal güvenlikhakkından somut olarak yararlanmayı sa!layacak her tür önlemi alması ve düzenlemeyiyapması öngörülmelidir.• Devletin, “insanca ya#ama”nın temel araçlarından olan sa!lık hakkının gerçekle#tirilmesiamacıyla, kamusal örgütlenmeyi yaygınla#tırmasını ve herkesin,sa!lıklı olma hakkından daha ileri düzeyde yararlanmasını sa!layıcıönlemleri alması ve çalı#anların yanı sıra ya#amını sürdürmek için gerekligelirden yoksun olan tüm ki#ilerin sa!lık hakkı kapsamına alınması öngörülmelidir.• Ki#i hakkı ve sosyal hak boyutlarıyla herkese tanınması gereken e"itim hakkı,her düzeyde, bireylerin etkin, özgür ve katılımcı ki#iler olarak yeti#melerinisa!lamak, insan hakları, demokrasi ve çevre bilincini geli#tirmek ve güçlendirmekiçin insan haklarına uygun bir içerikle düzenlenmeli; ilkö!retimin gerçekanlamda parasız olması sa!lanmalı, anadilini ö!renme hakkı anayasal güvenceyealınmalı, din kültürü ve ahlak ö!retimi anayasal zorunluluk olmaktançıkarılmalıdır.• 2001 de!i#ikli!inden sonra yürürlükte olan metniyle, “Devlet, sosyal ve ekonomikalanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarınauygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterlili"i ölçüsünde yerine getirir”diyen 65. maddenin kenar ba!lı"ı ve içeri"i de"i!tirilmelidir. Bu amaçla:! Maddenin kenar ba#lı!ı, sosyal haklardan çokku#aklı olanların (ki#i haklarıboyutu bulunanların) kapsam dı#ında kaldıklarına açıklık kazandırmakiçin, “Kaynakların sosyal adalete göre kullanılması” olmalıdır.81


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>82! 1961 Anayasası’ndan beri sürdürülen bir anlatımla, “Devletin iktisadî ve sosyalödevlerinin sınırları” biçimindeki kenar ba#lık de!i#tirilmek istenmezse,devletin ulusalüstü sosyal insan hakları ortak hukukuna göre üstlendi!i üçboyutlu yükümlülü!ün gere!i olarak, “sınırları” teriminin yerine “gerçekle!-tirilmesi” terimi kullanılmalıdır.! <strong>Sosyal</strong> hakların tümünün yargı yerleri önünde ileri sürülebilmesini/davaedilebilmesini/yargılanabilmesini engellemenin gerekçesi ve dayana!ı olabilmesinedeniyle, “kaynakların yeterlili!i” ölçüsüne göndermede bulunulmamalı;sosyal ve ekonomik hakların uygulamada a#amalı gerçekle#tirilmesinisa!lamak amacıyla, “kaynakların sosyal adalet ilkesi uyarınca önceliklekullanılması” öngörülmelidir.! Kaynakların yeterli!i ölçüsüne gönderme yapılması durumunda; bu ko#ulun/sınırlamanın,tüm sosyal hakların “asgari özü”nü, olumlu edim gerektirmeyensosyal hakları ve özel olarak korunması gereken ki#ileri kapsamadı!ımadde gerekçesinde belirtilmelidir.! Devletin üstlendi!i görevlerin ve sosyal haklara ili#kin yükümlülüklerininyerine getirilmesinde, hak öznelerinin hak ve özgürlüklerden yararlanmadurumuna ve düzeyine göre öncelik gözetilmelidir.! Bu konuya ili#kin madde gerekçesinde; belirtilen de!i#ikliklerin, sosyal hakların“temel” hak ve özgürlükler arasında yer almasının do!al gere!i olarak,bu haklar için öngörülen hukuksal güvencenin yargı organları önünde ilerisürülebilmesini de sa!lamak için yapıldı!ı; öngörülen düzenlemenin, ekonomikve mali kaynakların durumu ne olursa olsun, ola!anüstü durum veko#ullar olmadıkça devletin olumlu edimde bulunma ve bunun, düzenli vesürekli biçimde “somut sonuçlar alma” ve bir önceki duruma/saptamaya oranla“ilerlemeler gerçekle#tirme” yükümlülü!ünü de içerdi!i belirtilmelidir.SONUÇ"ç ve dı# dinamik, etken ve geli#meler, Türkiye’de sosyal hakların anayasalla#masının1961 Anayasası öncesinde ba#lamasına elveri#li de!ildi. Tek ve çok partilidönemlerde uygulanan 1924 Anayasası’nda, sosyal hakların yer alması de!il almamasıola!andır; sosyal hakların öncüsü I. Dünya Sava#ı yıllarının birkaç anayasasındanesinlenmesi, ku#kusuz beklenemezdi.Buna kar#ılık, Cumhuriyet’in 1924’ten sonraki ikinci Anayasası’nın, bir askeridarbe sonrasında de!il de ola!an bir siyasal süreç çerçevesinde –ve hatta 1950’dekiiktidar de!i#imini izleyen yıllarda– yapılmı# olması varsayımında, yakla#ım vemaddi içeri!i 1961 Anayasası’ndan farklı –daha ileri ya da daha geri– olsa da,kanımca II. Dünya Sava#ı sonrasının anayasalarını görmezlikten gelme lüksüolamayacak; her ko#ulda, sosyal haklara 1924 Anayasası’ndan daha geni# biçimdeyer vermek zorunda kalınacaktı.Ama 1961 Anayasası, birçok kez vurguladı!ım üzere, sosyal hakların uluslararasıdüzeyde yeterince geli#medi!i ve hatta Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nın da henüz kabuledilmedi!i bir a#amada (Gülmez, 2012: 126), özellikle genel ve madde gerekçelerineyansıtılan insan haklarının bölünmezli!i, bütünselli!i ve kar#ılıklı ba!ımlılı!ıilkelerinin tümünü kapsayan yakla#ımıyla “dönemeç” olu#turan bir düzenleme


Mesut Gülmezyaptı. 1961 Anayasası’nın, sosyal hakların öznelerinin birey ve örgüt olarak do!rudanetkili ve belirleyici rol üstlenmedi!i bir sürecin ürünü oldu!u gerçe!i unutulmamalıdır.Devletin dayalı oldu!u insan haklarının kapsamında bulunan sosyalhaklar, sosyal devlet ilkesinin araçları olarak güvenceye ba!lanırken, devlet bu ilkeninya#ama geçirilmesine yönelik önlemler almakla yükümlü tutuldu. Ancak,1961 Anayasası’nı yazmaya ba#larken benimsenen söz etti!im yakla#ım, bölümünsonuna gelindi!inde “realiteler” duvarına çarptı! “Ayaklarının yere basması gerekti!i”ninfarkına vardı!ı izlenimi uyandıran Anayasa koyucu, devletin sosyal haklarıgerçekle#tirme ödevinin önüne “iktisadi geli#me” ve “mali kaynakların yeterlili!i”ölçülerini, yalnızca “bu Bölümde belirtilen iktisadî ve sosyal amaçlara ula#maödevlerini” kapsamak üzere “sınır” olarak koydu.1982 Anayasası ise, ba#lı!ını aynen sürdürmekle birlikte içeri!inde önemli de-!i#iklikler yaparak 65. maddesinde benzer bir kurala yer verdi. Bölüm sınırlamasıyapmaksızın, Anayasa’nın tümünde “ekonomik ve sosyal alanlarda” devlete verdi!igörevleri kapsayan bir düzenleme yaptı. Devlet için, görevlerini “mali kaynaklarınyeterlili!i ölçüsünde” yerine getirme yükümlülü!ü getirirken, “ekonomikistikrarın korunmasını gözet” diyerek, “24 Ocak istikrar önlemleri”ne do!rudangöndermede bulundu.1961 ve 1982 Anayasalarında, siyasal iktidarlara farklı anlatımlarla tanınananayasal yükümlülüklerini sınırlandırma gerekçeleri, sosyal hakların “devletinolumlu edimi”ni gerektirdi!i konusundaki geleneksel görü#ü benimseyen yazarlarca,sosyal ve ekonomik haklara ili#kin bölümde yer alan kuralların “programhükümler” oldu!unun gerekçeleri olarak da sunuldu ve savunuldu. Ö!retide ilerisürülen görü#lerde, her iki Anayasanın pozitif metinlerinde mali kaynakların yeterli!i“ölçüsü”nden söz edilmi# oldu!u gerçe!i göz önüne alınmadı. 1961’in 53.maddesi ile 1982’nin 65. maddesi konusunda ileri sürülen yaygın görü#lerde, pozitifmetinlerin sınırını a#an yorumlar yapıldı.Türkiye’de sosyal hakların anayasalla#ması sürecinde, geli#me çizgisi do!rusalyönde ilerlemedi. 1961 Anayasası’nın onuncu yılında ba#layan geri dönü#, 24Ocak ve 12 Eylül 1980 sonrasındaki ikinci on yılının sonunda doru!a ula#tı.19 de!i#iklikten önemi küçümsenemeyecek bazılarına kar#ın, 1982 Anayasası’nınsosyal haklara ili#kin kurallarında da köklü de!i#ikliklere, Anayasa’nınyalnızca “yeni” de!il ama aynı zamanda “ileri” olmasına olanak verecek yeni kurallaragereksinim vardır. Bunun asgari uluslararası çerçevesi, Anayasa’nın 90.maddesinin son fıkrası uyarınca iç hukukumuzun ulusalüstü kaynakları olan sosyalinsan haklarına ili#kin sözle#meler ve denetim organlarının kararlarıdır.<strong>Sosyal</strong> haklara yakla#ımını 1961 Anayasası ile kar#ıla#tırarak inceleyip de!erlendirdi!im1982 Anayasası’nın yapıcıları, yakla#ım ve maddi içeri!ini büsbütünde!i#tirdi!i sosyal hakların önüne koydu!u sınırın adını korumakla birlikte içeri-!ini de!i#tirdi. 1961’de ayrı bir ölçü olarak öngörülen “iktisadi geli#me”den sözetmedi, ancak 24 Ocak 1980 önlemlerinin adıyla, sa!ladı!ı “ekonomik istikrar”ınkorunmasının gözetilmesini istedi ve devletin, “sosyal hakları” de!il, “ekonomikve sosyal alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini” yerine getirmesini ekonomikistikrara ba!ımlı tuttu. Bu sınırlamada göreli iyile#tirme sa!layan de!i#ikli!ingerçekle#tirilmesi ise, neredeyse 20 yıl sonra ancak 2001’de sa!lanabildi.“24+12 Anayasası”nın bu bölümünün olu#umunda belirleyici rol oynayan veAnayasa Komisyonu’nda da bir üye (Refet "brahimo!lu) ile temsil edilen T"SK,83


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>örne!in “Artık i#çinin ezildi!i, istismar edildi!i iddialarının geçersizli!i ortadadır”diyebildi!i Çalı#ma Raporunda (T"SK, 1982: 26-30), büyük bir bölümü anayasalla-#an isteklerini sıralamı#tı (Gülmez, 1986b: 61-62). Özellikle sendikal haklara ili#-kin Anayasa de!i#ikli!i konusunun hemen her gündeme geli#inde, 12 Eylül 1980öncesini anımsatan T"SK, “anar#i, karga#a çıkar” diyerek, 1982’nin sosyal ve özelliklesendikal haklara ili#kin maddelerine dokunulmaması gerekti!ini savunmaktangeri durmadı (Gülmez, 2005a: 3-6). Son olarak bu tutumunu, 2010 de!i#ikliklerisırasında da sürdürdü. 22<strong>Sosyal</strong> ve sendikal haklarda yapılan de!i#ikliklerle yürürlükte olan 1982 Anayasası’nınyenilenmesi yada yeni Anayasa yapılması süreci, e!er sosyal haklardaevrimin do!rusal bir çizgide ilerlemesi isteniyorsa, 1971–1980 arasındaki dönemile 1982 Anayasası –ve hatta 2010’da yapılan kamu görevlilerinin toplu sözle#mehakkına ili#kin düzenleme– bir yana bırakılarak, 1961 Anayasası’nın bıraktı!ı yerdenileriye ta#ınarak sürmelidir. <strong>Sosyal</strong> haklara yakla#ımın alt sınırı, 1961 Anayasası’ndakiyakla#ım olmalı, T"SK’in 1982’de anayasalla#tırmayı ba#ardı!ı sendikalhaklara ili#kin düzenlemeler, Anayasa’daki tüm kalıntılarıyla da bir yanabırakılmalı, “yok” sayılmalıdır. "çerik olarak da 1961’den “ileri” olması gerekti!ineku#ku bulunmayan “yeni Anayasa”nın asgari çerçevesi, sosyal insan haklarıulusalüstü ortak hukuku olmalıdır.KAYNAKÇAAldıkaçtı, Orhan (1982) “Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’nın Açılı# Konu#ması”, Ça!da#Anayasalarda Ekonomik ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Ödevler (Uluslararası Seminer) içinde, 5-7$ubat 1982, "stanbul: ""T"A Ekonomi Fakültesi.Aldıkaçtı Orhan (1978) Anayasa Hukukumuzun Geli!mesi ve 1961 Anayasası, Geni#letilmi#3. Baskı, "stanbul: ". Ü. Hukuk Fakültesi Yayını.Algan, Bülent (2007) Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong>ın Korunması, Ankara: SeçkinYayını.Berestein, Alexandre (1982) “Le développement et la portée des droits économiques etsociaux” (première partie), Travail et société, 7 (3), juillet-septembre.22 T"SK, özellikle yürürlükten kaldırılan fıkraların her birini ayrı ayrı savundu!u 19 Nisan2010 tarihinde yaptı!ı “ANAYASA DE%"$"KL"KLER"N"N ÇALI$MA HAYATIMIZA OLUM-SUZ ETK"LER"” ba#lıklı açıklamasında #öyle diyordu:84“Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından hazırlanan ve 13.04.2010 tarihinde Anayasa Komisyonutarafından bazı de!i#ikliklerle kabul edilen “Türkiye Cumhuriyeti AnayasasınınBazı Maddelerinde De!i#iklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ülkemiz çalı#ma hayatıylailgili son derece olumsuz düzenlemeler içermektedir.”(…)“Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilleri tarafından TBMM’ye sunulan Anayasa De!i-#iklik Teklifinde yer alan ve toplu i# hukukuna ili#kin maddelerde de!i#iklik yapılmasınıöngören hükümler, Türk Çalı#ma Hayatında istikrar ve barı! ortamını bozacak niteliktedir(vurgular benim).Yapılacak de!i#ikliklerin bazı i#çi kurulu#larının talepleri do!rultusunda hazırlanması,i#çi ve i#veren kurulu#ları arasında uzun yıllardan beri devam eden sosyal diyalogun yoksayılması anlamına gelmektedir” (http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ana&ana_id=118).


Mesut GülmezBulut, Nihat (2009) Sanayi Devriminden Küreselle!meye <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>, "stanbul: XII LevhaYayını.Çelikyay, Hakan Sabri (2011) “Yeni Anayasa Tartı#maları ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>”, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong>, III, Bildiriler içinde, "stanbul: Petrol-"# Yayını.D"SK (2009) Özgürlükçü – E!itlikçi, Demokratik ve <strong>Sosyal</strong> Yeni Bir Anayasa $çin Temel $lkeler(Anayasa Raporu), No: 57, Ankara: D"SK Yayını.Erdo!an, Mustafa (2007) Anayasa Hukuku, Geni#letilmi# 4. Baskı, Ankara: OrionYayını.Gören, Zafer (2006) Anayasa Hukuku, 1. Baskı, Ankara: Seçkin Yayını.Gören, Zafer (2000) “<strong>Sosyal</strong> Devlet”, Zafer Gören (der.) Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Arma-"an içinde, "zmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını.Gözler, Kemal (2008) Anayasa Hukukuna Giri!: Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku,Onikinci Bası, Bursa: Ekin Kitapevi Yayını.Gözler, Kemal (2000) Kanun Hükmünde Kararnamelerin Hukuki Rejimi, Bursa: Ekin KitapeviYayını (http://www.anayasa.gen.tr/khk-2-s-23-172.pdf, 04.04.2011).Gülmez, Mesut (2012c) “Devlet Kesesinden "kramiyeli Memur Sendikacılı!ı”, Ö"retmenDünyası, $ubat (386).Gülmez, Mesut (2012b) “Ulusalüstü Hukuk ve Türkiye’de Sendikal <strong>Haklar</strong>”, Türk-Alman Uluslararası $! Hukuku <strong>Sempozyumu</strong> (Toplu $! Hukuku, Compliance) içinde, 23-24 Haziran 2011, Malatya: "nönü Üniversitesi Yayını.Gülmez, Mesut (2012a) “Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>: <strong>Sosyal</strong> $art Açısından Anayasa’da<strong>Sosyal</strong> Devlet ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>da Uyum Sorunu”, "brahim Ö. Kabo!lu (der.) Anayasal<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> (Avrupa <strong>Sosyal</strong> #artı, Kar!ıla!tırmalı Hukuk ve Türkiye) içinde, "stanbul:Legal Yayını.Gülmez, Mesut (2011e) “TÜS"AD’ın Olmayan Raporda <strong>Sosyal</strong> Devlet”, Cumhuriyet, 31Mart.Gülmez, Mesut (2011d) “<strong>Haklar</strong>ı Yasalar De!il "nsanlar Yaratır”, Cumhuriyet, 5 Mayıs.Gülmez, Mesut (2011c) “Anayasal E#itlik "lkesi ve Ayrımcılık Yasa!ı: Ele#tirel ve AykırıDü#ünceler”, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong>, III, Bildiriler içinde, "stanbul:Petrol-"# Yayını.Gülmez, Mesut (2011b) “<strong>Sosyal</strong> "nsan <strong>Haklar</strong>ının Geli#imi Temelinde <strong>Sosyal</strong> Devlet"çin Öneriler”, Prof. Dr. Sarper Süzek’e Arma"an içinde, "stanbul: Beta Yayını.Gülmez, Mesut (2011a) “Eme!in Anayasadaki Adı <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>dır”, Türk-$!, (392)Ocak-$ubat (Dosya: Anayasa ve Emek).Gülmez, Mesut (2010e) “Memurun Yüksek Hakem Kurulu Anayasalla#tı”, Cumhuriyet,30 Eylül.Gülmez, Mesut (2010d) “Grev ve Toplu Sözle#me Rüyası”, Radikal $ki, 1 A!ustos.Gülmez, Mesut (2010c) “Grev Yoktur Demenin Ba#ka Yolu”, Radikal $ki, 28 Mart.Gülmez, Mesut (2010b) “"nsan <strong>Haklar</strong>ında Ayrımcılık Yasaklı E#itlik "lkesi: Aykırı Dü-#ünceler”, Çalı!ma ve Toplum, (25).Gülmez, Mesut (2010a) “<strong>Sosyal</strong> Devlet”, Prof. Dr. Yılmaz Aliefendio"lu’na Arma"an içinde,Ankara: Ankara Barosu "nsan <strong>Haklar</strong>ı Merkezi Yayını.Gülmez, Mesut (2009b) “"nsan <strong>Haklar</strong>ı Olarak <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve <strong>Sosyal</strong> Haksızlıklar”,Uluslararası <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> <strong>Sempozyumu</strong>, Bildiriler içinde, Ankara: Belediye-"# SendikasıYayını.85


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Gülmez, Mesut (2009a) $nsan <strong>Haklar</strong>ı ve Avrupa Birli"i Hukukunda Ayrımcılı"ınKaldırılması ve Türkiye, “AB’ye <strong>Sosyal</strong> Uyum” Dizisi, No: 5, Ankara: Belediye-"#Yayını.Gülmez, Mesut (2008) “Anayasanın Zorunlu Çekirdekleri”, Radikal $ki, 4 Mart.Gülmez, Mesut (2005b) “Türk-"#’in Sendikal <strong>Haklar</strong> Konusundaki Anayasa De!i#ikli!iÜzerine Dü#ünceler”, Birgün, 15 Aralık.Gülmez, Mesut (2005a) Sendikal <strong>Haklar</strong>da Uluslararası Hukuka ve Avrupa Birli"ine UyumSorunu, AB’ye <strong>Sosyal</strong> Uyum Süreci Dizisi, No: 1, Ankara: Belediye-"# Yayını.Gülmez, Mesut (2002) Kamu Görevlileri Sendika ve Toplu Görü!me Hukuku, 788’den4688’e, 1926–2001, Ankara: TODA"E Yayını.Gülmez, Mesut (2001) “Tartı#ma”, Uluslararası Anayasa Hukuku Kurultayı, 9-13 Ocak2001, Ankara: Türkiye Barolar Birli!i Yayını.Gülmez, Mesut (1991) Türkiye’de Çalı!ma $li!kileri (1936 Öncesi), "kinci Bası, Ankara:TODA"E Yayını.Gülmez, Mesut (1986b) “Anayasa Tasarısında Çalı#ma "li#kileri”, Amme $daresi Dergisi,19 (1).Gülmez, Mesut (1986a) “Les bases constitutionnelles des relations collectives detravail”, Turkish Yearbook of Human Rights, (7-8), Ankara: TODA"E.Gülmez, Mesut (1985) “1961 Anayasası’nda Sendikal <strong>Haklar</strong>ın Olu#umu”, Amme $daresiDergisi, 18 (3).Gümü#, A. Tarık (2010) <strong>Sosyal</strong> Devlet Anlayı!ının Geli!imi ve Dönü!ümü, "stanbul: XIILevha Yayını.Gürbüz, Ya#ar (1982). “Cumhuriyet Dönemi Anayasalarında <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong>”,Ça"da! Anayasalarda Ekonomik ve <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Ödevler (Uluslararası Seminer),5-7 $ubat 1982, "stanbul: ""T"A Ekonomi Fakültesi Yayını.Kabo!lu, "brahim Ö. (2012) “Anayasa’da <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>: Alanı ve Sınırları”, "brahim Ö.Kabo!lu (der.) Anayasal <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> (Avrupa <strong>Sosyal</strong> #artı, Kar!ıla!tırmalı Hukuk veTürkiye) içinde, "stanbul: Legal Yayını.Kabo!lu, "brahim Ö. (2010) “Anayasa’da <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>: Alanı ve Sınırları”, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>, II, Bildiriler içinde, "stanbul: Petrol-"# Yayını.Kabo!lu, "brahim Ö. (2001) “Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong>”, Uluslararası AnayasaHukuku Kurultayı, 9-13 Ocak 2001, Ankara: Türkiye Barolar Birli!i Yayını.NU (Nations Unies) (2005) Droits économiques, sociaux et culturels, Manuel destiné auxinstitutions nationales des droits de l’homme, Série sur la formationprofessionnelle, No. 12, New York et Genève: Haut-Commissariat des NationsUnies aux droits de l’homme.NU HRI (2008) Instruments internationaux relatifs aux droits de l’homme, Récapitulationdes observations générales ou recommandations générales adoptées par les organescréés en vertu d’instruments internationaux relatifs aux droits de l’homme,Volume I, HRI/GEN/Rev.9 (Volume I), 27 mai.Özbudun, Ergun (2011) Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmi# 12. Baskı, Ankara:Yetkin Yayını.Özveri, Murat (2011) “Türk Hukukunda <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Dava Yoluyla Gerçekle#tirilmesi”,<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong>, III, Bildiriler içinde, "stanbul: Petrol-"#Yayını.86


Mesut GülmezSabuncu, Yavuz (2002) Anayasaya Giri!, Yenilenmi# Sekizinci Bası, Ankara: "majYayınevi.Sa!lam, Fazıl (2008) “<strong>Sosyal</strong> Devlet "lkesi ve Duyarsızla#ma”, Mehmet Uçum (der.)Prof. Dr. Devrim Ulucan’a Arma"an içinde, Birinci Baskı, "stanbul: Legal Yayını.Sa!lam, Fazıl (1984) “Kanun Hükmünde Kararname Çıkarma Yetkisinin Sınırları: UygulamanınYaygınla#masından Do!abilecek Sorunlar”, Anayasa Yargısı, 1.Talas, Cahit (1982) “<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Türk Anayasalarında <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Evrimi”,$nsan <strong>Haklar</strong>ı Yıllı"ı/Turkish Yearbook of Human Rights, (3-4), Ankara: TODA"EYayını.Talas, Cahit (1970) “Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik <strong>Haklar</strong>”, Türkiye’de $nsan <strong>Haklar</strong>ı(Seminer, 9-11 Aralık 1968) içinde, Ankara: A. Ü. Hukuk Fakültesi Yayını.Tanör, Bülent (1978) Anayasa Hukukunda <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>, 1. Bası, "stanbul: May Yayını.Tanör, Bülent, Necmi Yüzba#ıo!lu (2009) 1982 Anayasası’na Göre Türk Anayasa Hukuku(son de!i#ikliklere göre), 9. Bası, "stanbul: Beta Yayını.TBB (2007) Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi, Geli#tirilmi#, Gerekçeli Yeni Metin, 4.Baskı, Ankara: Türkiye Barolar Birli!i Yayını, Kasım.TBMM (1961) T.C. Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Temsilciler Meclisi S. Sayısı: 35:Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (5/7), Cilt 2.T"SK (1982) XIV. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu, Ankara: T"SK Yayını.87


GÜVENCES!Z SA%LIK EMEKÇ!LER! VESEND!KAL MÜCADELE DÜZLEM!N!N DÖNÜ$ÜMÜArzu Çerkezo"luDevrimci Sa"lık $!çileri Sendikası (Dev Sa"lık-$!) Genel Ba!kanıKamusal Sa!lık Hizmetlerinin piyasala#tırılması, kamusal sa!lık hizmetinin ticarimal haline getirilmesi, hizmet kurumlarının i#letmeye dönü#türülmesi, hizmetorganizasyonunun ise bir “iç piyasa” olu#umu üzerinden kurulması gibi temelbile#enlerden olu#uyor. “Sa!lıkta Dönü#üm Programı” adı verilen bu süreç, sa!lıkhizmetini üreten eme!i de dönü#türüyor. Kamusal Sa!lık Hizmeti üreten emekçinin“gelir kar#ılı!ı hizmet üreten”, artık de!er ve dolayısıyla kar üretmeyen eme!i,ücret kar#ılı!ında i#gücünü satan, artık de!er ve kâr üreten i#gücüne dönü#üyor.Sa!lık emekçisinin eme!inin i#gücüne dönü#ümü, sa!lık emekçisinin güvencesizi#çilik ko#ullarında istihdam edilmesinin de temelini olu#turuyor.Büyük bir ço!unlu!u “ta#eronla#tırma” yöntemiyle gerçekle#tirilen güvencesizistihdam, güvencesiz sa!lık emekçilerini “insanca ya#am ve çalı#ma ko#ulları” içinsınıf mücadelesine yöneltiyor. Ancak Türkiye’deki sendikal örgütlenmeye ili#kinyasalar ve di!er hukuksal mevzuat, alt-i#verenlik ili#kisi altında çalı#tırılan i#çilerintoplu sözle#me düzenine adapte edilmesine fiilen izin vermiyor. Bu nedenleta#eron #irketler aracılı!ıyla istihdam edilen sa!lık emekçilerinin “insanca ya#amve çalı#ma ko#ulları” için çalı#ma ili#kilerinin “toplu sözle#me düzeni” içine alınmasımücadelesi, sa!lık hizmetinde alt-i#verenlik ili#kisinin ortadan kaldırılmasıiçin mücadele olarak geli#iyor. Bu ise, “Sa!lıkta Dönü#üm Programı”nın temel dayanaklarınınve dolayısıyla programın kendisinin ortadan kaldırılması anlamınageliyor.Güvencesiz sa!lık emekçilerinin “insanca ya#am ve çalı#ma ko#ulları” için verdiklerisendikal mücadelenin iyile#tirici sonuçları, “piyasacı” siyasi irade ile“Sa!lık Hakkı Mücadelesi” veren güçler arasında bir güç dengesi kurulabildi!inoktada ortaya çıkıyor. Dev Sa!lık-"#’in Adana Balcalı E!itim ve Ara#tırma Hastanesi’ndenba#layarak geli#tirdi!i mücadelelerdeki mevzii ilerlemelerin, güvencesizi#çiler, kamu çalı#anları, hekimler, hasta ve hasta yakınlarının sa!lık hakkı mücadelesiba!lamındaki güç birliklerinin seviyesiyle do!ru orantılı oldu!u görülüyor.Güvencesiz sa!lık emekçilerinin bugünkü mücadelesi, “tüm emekçilere tek vee#it statü” hedefine ula#maya yöneliyor. Böylece bir yandan güvencesiz i#çilerin,sa!lık emekçilerinin tarihsel kazanımlarının dı#ında tutularak daha kötü çalı#mako#ullarına mahkum özel bir “ikinci sınıf emekçi” grubu olu#turması önlenmeyeçalı#ılırken, di!er yandan güvencesiz sa!lık emekçileri aracılı!ıyla “kadrolu” sa!lıkemekçileri etrafında olu#turulan “güvencesizlik ku#atması” parçalanmaya çalı-#ılıyor. Kolayca görülebilece!i gibi güvencesiz sa!lık emekçilerinin bugünkü mücadelesi,toplu sözle#me sürecine odaklı geleneksel sendikal mücadele düzlemindenciddi farklılıklar içeriyor.Güvencesiz emekçilerin sendikal mücadele düzlemi ile geleneksel sendikal mücadeledüzlemi arasında görülen bu farklıla#maları somut mücadele örneklerindende izlemek olanaklıdır. Son 10 yıllık sendikal örgütlenme süreçlerinde ya#adı!ımızbaskılar, i#ten çıkartmalar kar#ısında geli#tirilen eylemler, direni#ler ve grevler bu-89


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>nun örnekleridir. Haksız ve hukuksuz biçimde, sendikal nedenle i#ten çıkartmalarkar#ısında ilki Adana Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’nde olmak üzere,"stanbul Okmeydanı Hastanesi, Ko#uyolu Hastanesi, Taksim "lk Yardım Hastanesi,Adana Numune Hastanesi, Kocaeli Üniversitesi Hastanesi gibi pek çok üniversite vedevlet hastanesinde çok önemli mücadele deneyimleri yaratan fiili direni#ler ya-#andı. Kazanımla sonuçlanan tüm bu direni#lerin ortak özelli!i, ta#eron sa!lık i#çileriylehastanedeki tüm çalı#anların ortak mücadelesinin ve sa!lık hizmeti üretilenhastanelerimizde halkla bulu#manın sa!lanabilmi# olmasıdır.Bir ba#ka önemli süreç ise, AKP’nin “Sa!lıkta Dönü#üm Programı”na kar#ı ba#taTürk Tabipleri Birli!i, Sa!lık ve <strong>Sosyal</strong> Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve di!ersa!lık örgütleriyle ortak düzenlenen eylem ve etkinlikler, grevlerdir. Son yılların enetkili grevleri, sa!lık alanında sa!lık hakkı mücadelesi ekseninde gerçekle#ti.Yeri gelmi#ken, sendikal hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması anlamınagelen güvencesizlik açısından ta#eron sa!lık i#çileri özelinde, grev hakkının kullanımınaili#kin birkaç saptamayı ve tartı#mayı da payla#mak isteriz.Ta"eron Sa#lık !"çileri !çin Grev Hakkının Ba#lamı“Ta#eron i#çilerin grev hakkı var mı?” Bu soru, ta#eron #irketler üzerinden çalı#-tırılan sa!lık i#çilerinin e!itim çalı#malarında sordu!u soruların ba#ında gelir. Soru,kendilerine ta#eron patronlarının ve hastane idarecilerinin “haber verdi!i” bir“felaket”in aslını astarını sormayı amaçlamaktadır. Patron veya Hastane Müdürüöyle bir tonla onun “grev hakkının olmadı!ını” söylemi#tir ki, “sendika bile gelsebir #ey yapamaz”dır!Do!ru elbette: Ka!ıt üzerinde sa!lık i#kolunda grev hakkı yok; sa!lık i#kolu,#imdiki “grev hakkı” kapsamı içinde olsa bile, ta#eron #irketler üzerinden çalı#-tırılan i#çilerin, yasada belirtilen toplu sözle#me ve grev hakkından yararlanabilmesizaten mümkün de!il.Öyleyse ta#eron patronları ve müdürleri haklı mı? “Sendika bile gelse onlariçin bir #ey yapamaz” mı? Sendikal örgütlenme düzlemi, ta#eron sa!lık i#çisi içinbir “çıkmaz sokak”, sendikal mücadele alanı bir “umutsuz vak’a” mı?Ya da tersten söylersek, “ta#eron sa!lık i#çisi”, “kadrolu maden i#çisi” olsaydı“grev hakkı”na sahip olabilir miydi, grev hakkını bir “savunma silahı” olarak kullanabilirmiydi?Türkiye’de “grev hakkı” hukuken yok hükmünde. Yasalara göre grev, ancak toplusözle#me sürecinin bir enstrümanı olarak ve ancak devletin çok sıkı denetim veiznine ba!lı olarak kullanılabiliyor. Bakanlar Kurulu, herhangi bir grevi “genelsa!lık ve ulusal güvenlik üzerindeki bozucu nitelikleri” gerekçe göstererek erteleyebiliyor.Yani grev hakkını i#çiler ancak “sendikaları” aracılı!ıyla ve toplu i# sözle#-mesi süreci sırasında, hükümet izin verirse kullanabiliyor. Bu sınırların dı#ında grevhakkının kullanılması “yasadı#ı grev” olarak tanımlanıyor, i#veren için i# sözle#mesini“haklı fesih” gerekçesi sayılıyor ve hapis cezasıyla cezalandırılıyor. Dolayısıyla,mevcut “grev hakkının” bir “savunma aracı” olarak anlamı, zaten yok mertebesinde.Maden i#çisi için de yok, belediye i#çisi için de yok, sa!lık i#çisi için de yok!“Yasal grev hakkı” açısından ta#eron sa!lık i#çilerinin tek sorunu “sa!lık i#çisi”olmak da de!il. “Ta#eron i#çisi” olmak, “yasal toplu sözle#me hakkının” dı#ınaatılmak demek. Çünkü ta#eron i#çilerinin ücretleri ve çalı#ma ko#ulları, “ta#eronhizmet alımı” ihalelerinin teknik #artnameleriyle belirleniyor.90


Arzu Çerkezo"luOlmaz ama (!), varsayalım ki ta#eron #irket i#çileri bir sendikada örgütlendiler,sendikaları ta#eron #irket nezdinde yetki aldı, toplu sözle#me masasına oturdu vepatronu dize getirip istedi!i sözle#meyi kabul ettirdi… Yaptı!ı sözle#meyi uygulatmaihtimali yok. Çünkü ta#eron hizmet alımının mali #artlarını belirleyen“muhammen bedel”e sonradan imzalanan sözle#melerle bir ekleme yapılabilmesiolanaklı de!il. Bu durumda, söz konusu ta#eron #irket, ortaya çıkan ücret zammıve sosyal hakları daha önce belirlenmi# olan ihale bedelinden kar#ılayabiliyorsakar#ılayacak; kar#ılayamaz ise de ihalenin #artlarını yerine getiremedi!i için i#ibırakacak!Bu nedenle ta#eron i#çilerinin sendikal mücadelesinin ba#lıca konusunu, “ta-#eron hizmet alımı” usulünün yaygın bir biçimde, i#çilerin toplu sözle#me hakkınıellerinden almayı, i#çileri güvencesiz çalı#ma ko#ullarında çalı#maya mahkumetmeyi hedefleyen bir “hileli i#lem” olarak uygulandı!ını kanıtlamak ve buhileli i#lemi iptal ederek, ta#eron i#çilerinin asıl i#verenin i#çileri olarak tescil ettirmekolu#turuyor. Ta#eron #irket i#çileri, asıl i#verenin i#çisi sayılmak suretiyletoplu sözle#me müzakerelerini asıl i#verenle yürütme ve sonuçlandırma imkanınıbulabilirler.Ta#eron #irketler üzerinden çalı#tırılan sa!lık i#çileri, “hizmet alımı” yönteminin,eme!i ucuza getirmenin “hileli i#lemi” olarak kullanıldı!ı tipik bir durumdur.Bu yöntemle, yıllardır aynı i#yerinde aynı i#lerde çalı#tırılmakta olan i#çilere “asgariücret” ve “sıfıra yakın sosyal hak” dayatılabiliyordu. Bir-iki yıllık ihalelerle o#irketten bu #irkete geçirilen i#çiler, her #irket de!i#iminde kıdemleri sıfırlandı!ıiçin kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin haklarından dahi yararlanamıyorlardı.Devrimci Sa!lık "#çileri Sendikası olarak ta#eron i#çiler arasındaki ilk örgütlenmelerimizde,ta#eron i#çili!inin bu açmazlarını gördük ve bir seçimle kar#ı kar#ıyageldik. Birinci yol, geleneksel sendikalar gibi davranmaktı. Geleneksel sendikalar,“ta#eron i#çileri için toplu sözle#me yapılamaz, dolayısıyla bunlardan aidat alınamaz,sürekli bir örgütlülük temeli olu#turulamaz” diyorlar ve giderek büyüyen i#çisınıfının bu “kanserli dokusuna” dokunmamayı seçiyorlardı. "kinci yol ise, gelenekselsendikaları ölüme mahkum eden bu bürokratik bakı# açısının üzerine kalınbir çarpı çekmek ve bu i#çi kitlesinin “sendikal örgütlenme, grev ve toplu sözle#mehakkı”nı kazanabilmesi için bir mücadele stratejisi olu#turmaktı.Biz ikinci yolu seçtik. Birçok kamu hastanesinde “ta#eron hizmet alımı” usulününhileli çalı#tırma yöntemi oldu!unu kanıtladık ve hukuki sonuca ba!ladık.Ama neo-liberal iktidarların (ve tabii ki bugünkü AKP iktidarının) ta#eron hizmetalımı usulünün bu biçimde sınırlandırılmasından ho#nut oldu!u söylenemez. Bunedenle, neo-liberalizmin bildi!imiz ikiyüzlülü!üyle “ta#eron i#çilerine müjdelervererek”, bugüne dek mücadele ederek sa!ladı!ımız ilerlemelerin hukuki temeliniortadan kaldıran yasa hazırlıklarının gündeme getirildi!i görülüyor."#te bu noktada “üretimden gelen gücümüzü”, emek gücümüzün fiyatının “ihalesalonunda” ve “YÖK veya Sa!lık Bakanlı!ı birimleri ile ta#eron #irket patronlarıarasındaki ticari pazarlıklarla” belirlenmesine kar#ı kullanmamızın gerekli halegelece!i bir gerçek. Ancak ta#eron sa!lık i#çileri olarak “üretimden gelen gücümüzü”“grev silahı” olarak ne zaman, nerede, ne ölçüde ve nasıl kullanaca!ımızı “yasanıntanımladı!ı” çerçevede belirleyemeyece!imiz de bir ba#ka gerçek.Çünkü “toplu sözle#me hakkı”, i#çinin “emek gücünün “sahibi” sayıldı!ı birdünyaya aittir; oysa “ta#eron i#çili!i” ile i#çiye empoze edilen dünyada, i#çi kendi91


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>emek gücünün sahibi de!ildir, onun “emek gücünün sahibi”, o eme!i asıl i#verene(onun adına de!il, kendi hesabına) “satan” ta#eron patronudur. "#çi, ta#eronla#tırılmı#bir i#te çalı#makla emek gücünün sahibi olma hakkını yitirmektedir.Bilindi!i gibi, grev hakkı ve grev yasa!ı da toplu sözle#me hakkına ba!lanmı#bir hak veya yasaktır; toplu sözle#mede uzla#amazsanız grev yaparak uzla#mayızorunlu hale getirmeye çalı#ırsınız veya grev yapmanız yasak oldu!u için bir aracıkurum, her iki taraf adına toplu sözle#me ba!ıtlar. Oysa toplu sözle#me hakkınınbulunmadı!ı bir durumda ne grev hakkı ne de grev yasa!ı (ve bu yasa!ın zorunluhale getirdi!i bir hakem kurulu) bulunmaktadır. Dolayısıyla Anayasal bir hak olantoplu sözle#me ve grev hakkınızı kullanabilmeniz, artık “zulme kar#ı isyan hakkı”kapsamında olacaktır!92


GREV VE D!REN!$LERDE KADIN !$Ç!LERVE KADIN DAYANI$MASINecla Akgökçe‘Petrol-$! Kadın’ Dergisi Genel Yayın YönetmeniG!R!$: KADIN !ST!HDAMI VE SEND!KALARNeoliberal küreselle#me, ülkeler ve toplumlar arasındaki uçurumları artırırken,kadın ve erkek eme!i arasında, merkez ülkelerdeki kadın eme!i ile geli#mekte olanülkelerdeki kadın eme!i arasında e#itsiz ve çeli#kili sonuçlar do!urdu. Son dönemlerdeTürkiye ve Sahra Altı Afrikası gibi bazı istisnalar dı#ında dünya genelindekadın istihdamı ve ücretli eme!inin artı!ını görüyoruz. Ama kadın istihdamındakibu artı#ın nitelikli bir artı# oldu!unu söylemek mümkün görünmüyor.Üretim esnekle#irken, kadınlar genel olarak Batı’da geni#leyen hizmet piyasalarının,yarı zamanlı i#lerin ve geli#mekte olan ülkelerde ise enformel sektördegüvencesiz ve dü#ük ücretli ve olabildi!ince esnek i#lerin emekçileri oldular.Türkiye’de de kadınlar, emek yo!un sektörlerde çok kötü ko#ullarda, dü#ük ücretleve uzun çalı#ma saatlerine ba!lı olarak çalı#ıyorlar. Ba#bakanlık Kadının StatüsüGenel Müdürlü!ünün Ocak 2011’de yayımlanan Türkiye’de Kadının DurumuRaporuna göre, kayıt dı#ı istihdam erkeklerde yüzde 38.3 iken, kadınlarda buoran yüzde 58.3 civarında seyrediyor. Mevsimlik tarım i#çili!i, ta#eron #irketlerdetemizlik i#leri, ça!rıya ba!lı çalı#ma, geçici düzensiz i#çilik, serbest ticaret bölgelerindeçokuluslu #irketlerin küresel üretim zincirlerini ba!lı olarak üretim yapansendikal hakların olmadı!ı sömürü atölyeleri ve fabrikaları kadınların çalı#maalanları olarak kar#ımıza çıkıyor.Düzenli, kayıtlı i#lerde çalı#an kadınların, kadın istihdamının çok küçük birbölümünü olu#turması, sendikalara üye olan kadınların sayısının azlı!ında önemlibir faktör olarak kar#ımıza çıkıyor. Sendikaların, hala kamuda ve büyük sanayidallarında çekirdek i#gücüne yönelik örgütlenmeleri, kadın eme!inin a!ırlıklı olarakkullanıldı!ı hizmet, gıda, tekstil gibi i# kollarına fazla ra!bet göstermemesi de,sendika üyesi kadınların sayılarının azlı!ında önemli bir etken. Toplumda ve sendikalardahakim olan erkek egemen ideoloji ve buna göre #ekillenen, sendikal politikaanlayı#ları ve örgütlenme biçimleri de kadın i#çiyi sendikalardan ve aktifsendikal mücadeleden uzakla#tıran önemli bir neden olarak kar#ımıza çıkıyor.Türkiye’de gerek iki büyük i#çi konfederasyonunda, gerekse ba!lı sendikalardakadın yapıları hala bulunmuyor. Sendika tüzükleriyle tanımlanmı# kadın yapıları,Petrol-"# Sendikası ve Tek-Gıda "# Sendikası gibi bir iki sendikada var ancak. Kadıni#çileri sendikal politikalara katmak için herhangi özel bir çabaya rastlanmıyor.Son be# altı yıldır klasik sendikal yapıların kadın emekçileri görmezden gelmetutumuna ra!men, i#çi kadının grev ve direni#lerde öne çıktıklarını görüyoruz.Kadınlar, sendikaya üye olma ve örgütlenme mücadelesi sırasında i#ten çıkarıldıklarıiçin direniyorlar; bedenlerine ve emeklerine yönelik hak ihlallerine kar#ıses çıkardıkları için i#ten atılıyorlar, buna kar#ı direniyorlar; küresel üretim zincirlerineba!lı olarak büyük markalara üretim yapan fabrikalarda, fabrikanıntartı#malı iflasları sırasında parasız pulsuz soka!a atılmalarına kar#ı direniyorlar;93


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ta#eron temizlik firmalarında güvencesiz, dü#ük ücretli çalı#malarına ra!men i#-ten çıkarılmalara kar#ı direniyorlar.Direnen kadınlara her geçen gün yenileri eklenirken, direni#lerin bir kısmı kazanımla,bir kısmı ise hayal kırıklı!ı ile sona eriyor. Daha önce kazanımla sonuçlananbazı grevlerde, kolektif ve tek ba#ına yürütülen kadın direni#lerinde, sendikaların,kadın hareketinin, dayanı#ma gruplarının izledikleri politikaların, ö!reticive kadın i#çiyi güçlendirici oldu!unu dü#ündü!ümüz için bu örneklere yer verece!izyazıda.Ele alaca!ımız direni#ler; Petrol-"# Sendikası tarafından yürütülen 2006 yılındaba#layıp 2007 Kasımında, kadın i#çilerin i#lerine dönmesi ile sonuçlanan NovamedGrevi; Deri-"# Sendikasının arkasında oldu!u, 2008 Temmuz’unda EmineAslan’ın Sefaköy DESA önünde ba#lattı!ı DESA Direni#i; TÜB"TAK’ta Aynur Çamalantarafından ba#latılan ve Tez-Koop "#’in deste!i olmaksızın 273 gün sürendireni#ten sonra i#e iade davasını kazanarak geri dönmesiyle sonuçlanan direni#;aynı yıl 8 Temmuz’da, sendikası <strong>Sosyal</strong>-"#’in de “imzalayın” dedi!i kölelik ko#ullarıdayatan ta#eron sözle#mesini imzalamadı!ı için i#ten çıkarılan temizlik i#çisiTürkan Albayrak’ın, Pa#abahçe Devlet Hastanesi’nin önünde çadır kurarak 118gün direnmesinden sonra i#ine geri dönmesiyle sonuçlanan direni#idir.I. GREV, GREV SÜREÇLER!Farklı türden tanımlar yapmak elbette mümkün ama, sendikal dünyadatanımlandı!ı biçimiyle grev, genel anlamda çalı#anların daha iyi çalı#ma ko#ullarınasahip olmak, ücretlerini yükseltmek, sendikal hak ve özgürlükleri geli#-tirmek, sınırlarını geni#letmek için yaptıkları, geçici olarak i#in bırakılması eylemidir.Grev, i#çilerin ho#nutsuzluklarını en açık biçimde, dolaysız olarak gösterdiklerikolektif ve örgütlü bir eylemdir. Grev haricindeki direni# vs gibi eylemler,toplu olarak yapılabilece!i gibi bireysel de olabilir; örne!in i#i yava#latabilirsiniz,atıldı!ınız i#yerinin önünde çadır açabilirsiniz, protesto gösterisiyapabilirsiniz veya o i#yerinin üretti!i ürünleri boykot edebilirsiniz. BeverlySilver, 1 grevin aynı zamanda bir güç gösterisi oldu!unu söyler, i#çilerin yaygınüretime ili#kin karma#ık i#bölümü içindeki konumlarını kullanabilme yetisinigöstermesi açısından da büyük öneme haizdir. O nedenle Fordist dönemde,özellikle kilit bir #irkette veya i#kolunda yapılan grevler, sermayenin korkulurüyasıydı.Günümüzde, i#in yapısal olarak göçmenle#mesi ve feminizasyonundan bahsedenAlman Anarko-sendikalist yazar Torsten Bewernitz, i#in üretim a!ırlıklıyapısının de!i#mesi ve i#lerin geçici, güvencesiz çalı#maya ve hizmet sektörünekayması neticesinde grevlerde yeni aktörlerin ve dayanı#ma gruplarının ortayaçıktı!ını vurguluyor ve bu sürecin güçlerini giderek kaybeden sendikalar tarafındaniyi okunması gerekti!inin altını çiziyor. 212Beverly J. Silver, “1930’dan Bugüne: "#çi Eylemleri ve Dünya Otomobil EndüstrisindeZincirleme Co!rafi Yeniden Yapılanma”, Küresel Kapitalizm ve Sendikal Hareket içinde(Sendikal Güç Birli!i Platformu, “Dünya Sendikal Hareket Dosyası 1”), "stanbul, 2012.Torsten Bewernitz, “Streik – ein Konzept mit Zukunft? Aspekte gewerkschaftlichenWiderstands im globalen Kapitalismus”, Christoph Haug, Rudi Maier, Berit Schröder(der.) Kampf um Teilhabe: Akteure-Orte-Strategien içinde, Hamburg: VSA, 2008.94


Necla AkgökçeTürkiye’de de i#in güvencesizle#mesi, ücretlerin dü#mesi, ta#eron sistemininyaygınla#ması, gerçekten de sendikaların #imdiye kadar ihmal ettikleri kadın vegenç i#çilerin farklı deneyimlerini görmelerini ve bunu genel sendikal politikalariçine almalarını gerekli kılıyor. Grev ve direni# süreçlerine toplumsal cinsiyetbakı# açısıyla yakla#ılması halinde, sendikal hareket toplumsal cinsiyet ezilmesitemelinde siyaset yapan ve Türkiye’nin en aktif muhalif hareketi olan kadın kurtulu#hareketi ile deneyim alı#veri#inde bulunabilir ve imkanlarını geni#letebilir.Novamed ve DESA grevinin kazanımla sonuçlanmasında, do!ru bir biçimde kurulanbu ittifakın önemli rolü oldu.1. Novamed ve DESA Kadın Kurtulu" Hareketi ile !ttifak2006 yılı 25 Eylül’ünde, Antalya’da Serbest Bölgede, Petrol-"# Sendikasına üyei#çi kadınların Alman kökenli çokuluslu ilaç #irketi Fresenius Medical Care’indiyaliz seti üretilen Novamed fabrikasında ba#lattıkları grev, 448 gün sürdüktensonra ba#arı ile sonuçlandı. Sendika, 3 yıllık toplu sözle#me imzaladı. 2008’in 1Oca!ında, kadın i#çiler yeniden davul ve zurna ile sendikalı olarak i#e geri döndü.Novamed’de çalı#an kadın i#çilerden aynı hatta çalı#anlar istedikleri zamanhamile kalamıyorlardı, hamilelikleri sıraya konmu#tu, istedikleri zaman tuvaletegidemiyorlardı, cinsel taciz ve mobbinge maruz kalıyorlar ve serbest bölgeiçinde en dü#ük ücreti alıyorlardı. Bu #artlar nedeniyle sendikala#mak isteyerekPetrol-"#’e üye olmu#lar, yetki alınmı#, ama patron toplu sözle#meye yana#-madı!ı gibi çalı#anları i#ten çıkarmaya ba#lamı#tı. Bu noktada, bir emrivaki ilegreve gidildi.Novamed’de üretimde çalı#anların hemen hemen hapsi kadındı, kadınlarınbedenlerine yönelik do!rudan bir müdahale söz konusuydu. Toplu sözle#me sürecindesözle#melerin sınırlı, biçimsel, tekdüze mantı!ı gere!i ücret anla#mazlı!ıgibi yansıtılmasına ra!men, kadın i#çiler ba#langıçtan itibaren hamileli!in sırayakonulması, kadın oldukları için u!radıkları a#a!ılanmalar kar#ısında sendikayaüye olmu#lardı.Sendika, 2007 8 Mart Kutlamasını Antalya’da yaptı ve “Novamed’de çi!nenen,kadının insan haklarıdır” saptaması ile burada çalı#an i#çilerin kadın olmalarındankaynaklanan özel ezilme biçimlerine dikkat çekti. Bu noktadan sonra gerekulusal planda gerekse uluslararası sendikalarda, kadın i#çilerin u!radıkları toplumsalcinsiyet temelli ayrımcılıklar gündeme getirilmeye ba#landı. Grevin 1.yıldönümünde, feminist hareket önderli!inde ve emekle u!ra#an siyasi partilerinkadın yapılarının, KESK’in, meslek örgütlerinin kadın yapılarının olu#turdu!u“Novamed Grevi "le Kadın Dayanı#ma Platformu” kuruldu, kadınlar geni# birkampanya örgütlediler. Antalya’daki grev, gerek ulusal planda gerekse uluslararasıplanda duyuruldu, grevci kadınların görünürlü!ü arttı, rekabetin ve güvenirli!inönemli oldu!u sa!lık sektöründe çalı#an uluslararası tekel, itibar kaybı korkusuylageri adım atarak sendikayı toplu sözle#meye ça!ırdı.2008 yılının $ubat’ında, Düzce’de DESA fabrikasında kadınların önderli!indeba#latılan sendikala#ma çalı#maları 9 kadının i#ten çıkarılması ile sonuçlandı.Daha sonra Deri-"# Sendikasına üye 41 ki#i i#ten çıkarıldı ve i#çiler $ubat’ta direni-#e geçtiler. 2008 yılı Temmuz’unda, DESA’nın Sefaköy’deki fabrikasında Deri-"#Sendikasına üye olan ve oradaki i#çileri sendikada örgütlemeye ba#layan Emine95


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Aslan i#ten çıkarıldı. Aslan, fabrika önünde tek ki#ilik bir direni# ba#lattı. EmineAslan’ın direni#i 175 gün sürdü, i#e iade davasını kazandı, anacak patron onu i#ealmadı, tazminatını ve sosyal haklarını verdi. Ama Sendika, Düzce’de DESA patronlarıile sendikal çalı#manın yapılaca!ına dair protokol imzaladı.Gerek Novamed, gerekse DESA grevleri sırasında olu#turulan kadın dayanı#maplatformları, grevlerin seyrini de!i#tirmede çok önemli rol oynadılar.Novamed’de, Petrol-"# Sendikasında bir kadın çalı#masının olması, kadın i#çilerinezilme pratiklerinin daha önceden fark edilip bunun üzerinden bir söyleminkurulması, kadın kurtulu# hareketi ile daha çabuk, rahat ve do!ru bir ittifakınba#arılmasını sa!ladı. Novamed deneyiminde bir ba#ka önemli nokta ise,Petrol-"# Sendikası’nın kadın kurtulu# hareketinin belli bir bölümüyle ya da birsol parti ve grubun kadın yapısıyla de!il hareketin tümüyle dayanı#ma kurmayısa!layabilmesiydi. Böylece nispeten daha hantal ve bürokratik bir hareket olansendikal hareket ile kampanyalar #eklinde sorun temelli örgütlenip daha sonrada!ılan, aktif ve de!i#ik çalı#ma biçimlerine sahip, araçları farklı iki hareket yanyana geliyordu.Novamedli Kadınlarla Dayanı#ma Kampanyası neticesinde üç büyük #ehirdestantlar açılarak, Antalya’daki kadın i#çilerin u!radı!ı ayrımcılıklar dile getirildi,imzalar toplandı, bunlar TBMM’ne ula#tırıldı. Avrupa FMC’nin "stanbul Levent’dekibinasının önünde basın açıklaması ve yürüyü# yapıldı. Ankara’da, "zmir’deve "stanbul/Taksim’de dayanı#ma yürüyü#leri örgütlendi, çe#itli basınyayın organlarına konuyla ilgili haberler yapıldı. "ki kadın belgeselci, Novamed’dedirenen kadınların belgesel filmlerini yaptılar, internet ve facebook’ta sayfalarolu#turuldu. Grevin 1. yılında, olay kadın milletvekilleri vasıtasıyla Avrupa Parlamentosu’nata#ındı ve #irketin buradan kınama alması sa!landı. Yani kadın dayanı#masıaracılı!ıyla grev, fabrikanın önü ile sınırlı bir grev olmaktan çıktı, mekansalolarak Antalya Serbest Bölgenin ve Antalya’nın dı#ına ta#ınarak kamuoyundadestekçi sayısı artırıldı.Novamed sürecinde, iki hareket de birbirlerini güçlendirerek süreçten çıktı. Budeneyim, sendikal harekete konularını ve mücadele alanını geni#letme olanaklarınınmümkün oldu!unu gösterirken, kadın kurtulu# hareketine pek fazla ra!betgöstermedi!i, kamusal kadın eme!i konusuna e!ilme imkanı verdi.DESA’da olu#turulan kadın dayanı#ma platformu, nispeten daha dar bir kadındayanı#ma örne!iydi. Fakat orada da, Novamed’de kullanılan yöntemler kullanıldı.Stantlar açıldı, bildiriler da!ıtıldı, düzenli olarak direni# yeri ziyaret edildi,direni#in filmi yapılıp, gösterildi.DESA’da kadın kurtulu# hareketinin gündeme getirdi!i bir ba#ka eylem biçimiise kısmi bir tüketici boykotu idi. Kadın Kurtulu# Hareketine mensup kadınlar,kadın çantası, kadın ayakkabısı ve kemeri üreten DESA firmasının satı# ma!azalarıönünde kadınları “DESA” ürünlerini satın almamaya ça!ırdılar. A!ırlıklı olaraktekstil alanında çalı#an ve sa!lam bir kadın yapısına sahip uluslararası bir kurulu#olan CLEAN CLOTHES CAMPAIGN (CCC) “Temiz Giyim Kampanyası” ile olu#turulandayanı#ma a!ı sayesinde DESA’nın üretim yaptı!ı uluslararası markalar daDESA patronunu markaja aldılar. Novamed’den farklı olarak DESA’da kadınlarıntüketici olma halleri de dayanı#ma kampanyasının bir aya!ını olu#turdu. Ulusalve uluslararası planda olu#turulan kadın dayanı#ması, kadın kurtulu# hareketine96


Necla Akgökçeözgü direni# yöntemleri, taktikler, medyanın farklı kullanımı ve görsel araçlarlaDESA direni#inin de seyri de!i#ti ve direni# kazanımla sonuçlandı.II. TEK TEK KADIN D!REN!$LER!Emine Aslan’ın direni#inin ardından, farklı yerlerde bulunan ve farklı çalı#ma biçimlerinesahip kadınlar tek ba#ına direni#ler ba#lattı. 2008 yılında Aynur Çamalan,TÜB"TAK’ta sendikala#ma çalı#maları yürüttü!ü ve 4 $ubat’ta Ankara’da bulunanTEKEL i#çileriyle dayanı#ma eylemine katıldı!ı için i#ten çıkarıldı ve tekba#ına kurum önünde direni#e geçti. Sendikası Tez-Koop "#’in deste!i olmaksızın,273 gün direndikten sonra i#e iade davasını kazanıp geri döndü.Aynı yıl 8 Temmuz’da Sendikası <strong>Sosyal</strong>-"#’in de “imzalayın” dedi!i kölelik ko-#ulları dayatan ta#eron sözle#mesini imzalamadı!ı için i#ten çıkarılan temizliki#çisi Türkan Albayrak, Pa#abahçe Devlet Hastanesinin önünde çadır kurarak tekki#ilik eylemini ba#lattı. Albayrak, 118 gün direndikten sonra i#ine geri döndü,evine yakın bir sa!lık kurulu#unda çalı#maya ba#ladı.Aynur Çamalan ile Türkan Albayrak’ın direni#leri sendikaya ra!men yürütülendireni#lerdi. "ki durumda da, o i#yerinde örgütlü bir sendika vardı, ama onlarıni#leri yürütme biçimleri ile kadınların talepleri ve direni# biçimleri, en hafif deyimle,birbirleriyle uygunluk te#kil etmiyordu. "ki direni#te de, sol yapı ve gruplarınizledikleri olumlu ittifak politikalarının direni#in kazanılmasında önemli roloynadı!ını söylemek mümkün gözüküyor.Sol siyasi partiler ve sol hareketlerin eskiden grevlere ve direni#lere yakla#ımıgenel olarak oraya gidip, eyleme kendi damgalarını vurmak biçiminde idi. Bu dü-#ünce de olan siyasi parti ve gruplar hala mevcut. Fakat bu tür eylemlerde, geni#katılımlı bir dayanı#ma örgütlemeyi ba#arabilen, medya ile daha do!ru bir ileti#imkuran ve yerel örgütlenmeleri direni# alanlarına yönlendiren gruplar var artık."ki direni#te de sol grupların dayanı#mayı kendileriyle sınırlandırmayarak tümdestek ve yardımları geri çevirmeyip, dayanı#ma ziyaretlerini, gazeteci destekleriniiyi yönetebilmesi direni#lerin görünürlü!ünün artması ve kazanılmasında önemlirol oynadı.Bugün kadınlar Türk Hava Yollarında (THY) direni#teler. THY’de, 29 Mayıs2012’de sektöre getiren grev yasa!ını protesto için sendikanın örgütledi!i eylemekatıldıkları gerekçesiyle i#ten çıkarılan 305 çalı#anın yüzde 85’ini kadın kabinmemurları olu#turuyor. Atatürk Hava Limanının Dı# Hatlar Kapısında direni#lerinisürdüren kadınlara, her gün yenileri ekleniyor ve sayıları gittikçe artıyor.6 $ubat 2012’de iflas etti!ini öne sürüp i#çilere içeride kalan maa#larını vekıdem tazminatını ödemeden dı#arı atan Hey Tekstil patronlarına kar#ı direni#ba#latan ve ço!unlu!u kadınlardan olu#an i#çilerin bir kısmı hala direniyor.Uluslararası giyim tekellerine üretim yapan ve ço!unlu!unu kadınların olu#-turdu!u Roseteks i#çilerinin birikmi# ücretlerini ve kıdem tazminatlarını almakiçin geçti!imiz Ramazan ayında patronlarının ortak oldu!u, 17 ülkede #ubeleribulunan Levent’teki Kö#eba#ı Restoranın önünde ba#lattıkları direni# devamediyor.Ankara’da "n#aat Mühendisleri Odası Genel Merkezinde temizlik ve çay servisiyapan Cansel Malatyalı, performans dü#üklü!ü nedeniyle 31 Ocak 2012’de i#tençıkarıldı. Tez-Koop-"# üyesi olan Malatyalı tek ba#ına direni#e geçti ve direni#i haladevam ediyor.97


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>SONUÇYukarıda örneklerini verdi!imiz kazanımla sonuçlanan kadın grev ve direni#lerindeizlenen mücadele yöntemlerinin, dayanı#ma ve ittifak politikalarının budireni#ler açısından yol gösterici oldu!unu dü#ünüyoruz.Üretimin farklıla#tı!ı sendikaların i#çilerin çok az bir bölümünü örgütledi!i vegüçten dü#tü!ü bir dönemde, nispeten güçlü olan kadın kurtulu# hareketi, greviveya grev yerlerini kendileri için de bir ö!renme yeri olarak görebilen ve farklı eylemtarzlarını daha rahat kullanabilen sol hareket ve gençlik hareketi, bizce sendikalarıngücünü artırma potansiyeline sahip görünüyor. Yeter ki bu ittifaklar do!rukurulabilsin.98


TÜRK!YE’DE SEND!KAL ÖRGÜTLENME VE SORUNLARMehmet Be!eliBirle!ik Metal $!çileri Sendikası (Birle!ik Metal-$!) Genel Sekreter YardımcısıTürkiye’de sendikal örgütlenme süreçlerinde kar#ıla#ılan sorunları birkaç ba#lıkaltında ele almak gerekir. Tek bir i#yerindeki sendikal örgütlenme faaliyetinin hertürlü dı# etkiden ba!ımsız gerçekle#tirildi!ini dü#ünmek mümkün de!ildir. Buçerçevede, iki kar#ıt sınıf –proletarya ile sermaye– arasındaki mücadelenin genelve yapısal durumunun sendikal örgütlenme süreçlerini hangi boyutlarda etkialtına aldı!ına bakmak, bu konu ile ilgili atılması gereken ilk adımdır.I. AMELEN!N KIT OLMADI%I ZAMANLAR: 1MÜLKSÜZLER!N SAYISAL VE ORANSAL ARTI$IMali sermayenin dünya çapında büyüyen diktatörlü!ünün ilk yansıması kar#ıt kutuptamülksüz kitlelerin sayısal artı#ı ve dünya nüfusunun giderek daha büyüyenoranlarını olu#turmasıdır. “Amelenin kıt olmadı!ı” zamanlar ya#anıyor. Ya#amınısürdürebilmek için emek gücünü satmak zorunda olan (satabilen ve satamayan 2 )mülksüzlerin sayısındaki artı#, proletarya içindeki kesimsel ayrıcalıkları tehdit edentemel dinamiktir. 3 Yarım yüzyıllık süre içinde örgütlü proleter kesimlerin mücadelelerininvar olan haklarını korumakla sınırlı kalması ve bu çerçevede atılan geriadımlardan olu#masının arka planında yatan bu tarihsel-sosyolojik süreçtir.123“Amelenin kıt olmadı!ı zamanlar”: Bunu ço!u okur duymamı#tır. Bu özel bir bilgidir.Muhtemelen 1960-70 arası yıllarda askeri bir bölgenin içinde, in#aat mevsiminin sonlarınado!ru in#aat i#çisi olarak çalı#an bir i#çi ile amcasının ba#ından geçen bir hikayedir. "#çiamca, ye!enini i#çili!e alı#tırmaktadır. Amca ve ye!enin neden ve nasıl askeri bir in#aattai#çi olarak çalı#tıkları ise ayrı bir ara#tırma konusudur. Zira bildi!iniz gibi TSK’da emek ücretsizdir(ücret olarak herkese verilen bir miktar vardır ama bu kimsenin cebine girmez).Amca ve ye!en ise sivil ve ücretli i#çilerdir. Ye!enin ilk ücretli i#çilik deneyimidir. Amca,in#aatta ö!le arasında ye!eni ile birlikte kumların üzerine uzanır. Ye!en ilk deneyimioldu!u için ara dinlenmesinin sonunda amcasını “dürterek” “Emice kalk, mesai vaktigeldi” der. Aldı!ı cevap ise bir proleterin Das Kapital’in 3 cildini birden okumasıylae#de!er ama daha kısa ve özdür: “ S… et, amelenin kıt oldu!u zamandayız. Kimse bizedokunamaz, yat uyu” (olayın, “in#aat mevsiminin sonlarına do!ru” geçti!ine dikkatbuyurunuz).“Emek gücünü satmak zorunda olanlar” ifadesi, proletaryanın yani mülksüzlerin tam vegerçek tanımlanı#ıdır. Bunlar emek güçlerini satsalar da, satamasalar da proletaryanınparçasıdırlar. Ne yaptıkları i#e, ne giyindikleri kıyafete, ne e!itim durumlarına, ne siyasalgörü#lerine, ne etnik kökenlerine, ne de dinsel inançlarına göre belirlenemeyecek olanbir sınıfın parçasıdırlar.TÜ"K’in “istihdam edilenlerin i#teki durumu” verilerine göre, proletarya Türkiye nüfusununyüzde 60’ından fazlasını olu#turmaktadır. Tarım dı#ı nüfusun ise yakla#ık yüzde80’i TÜ"K tanımlamasıyla ücret ve maa# kar#ılı!ı istihdam edilenlerden yani proleterlerdenolu#maktadır. Böylesine büyük bir ço!unluk “tükürükle bo!ma” gücüne sahiptir.Ama bunlar aynı zamanda ve ilk önce birbirlerinin ayaklarından çekerler. Daha ucuzaçalı#ırım diye haykıran bu ço!unluk, ikramiyelerin, kıdem tazminatının vs. ne oldu!unuçok da fazla bilmeden, eve ekmek götürme derdiyle, kendisininkiler de dahil olmak üzeretüm proletaryanın haklarını kemirmektedirler.99


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Kapitalist üretim sürecinin i#çinin vasıflarına olan ihtiyacı bir vasat düzeyine 4geriletmesi gibi, haklar konusunda da bir vasat giderek yaygınla#maktadır. Üstelikbu küresel düzeyde ya#anan bir süreçtir.Dolayısıyla, sendikaların ve sendikacıların iradesinin 5 dı#ında ya#anan nesnelbir durum söz konusudur. Sınıflar mücadelesinin içinde bulundu!u ko#ullar, sermayeegemenli!ini sınırlama mücadelesinin zorluklarını artırmakta ve bu egemenli!itümüyle tabi olma ile bu egemenli!in ortadan kaldırılması için mücadeleetme tercihlerinde netle#meyi zorunlu kılmaktadır.Sermaye egemenli!ini sınırlama mücadelesinin zorla#ması bu alanın terkedilmesi anlamına gelmemektedir. Tam tersine sendikal örgütlenme halen i#çilerinsermaye kar#ısındaki en temel mücadele aracı olma özelli!ini sürdürüyor. Ancak,yeni bir sendikal alan tanımı yapılması görevi orta yerde duruyor. 2. Sava#sonrasının sendikal alan tanımı, kesimsel 6 ayrıcalıkların korunması, sermaye ileuzla#ma ve hatta sermaye egemenli!inin kutsanması biçiminde yapılıyordu. "#çilerinya#adı!ı sorunların nedeninin sermayenin topyekûn diktatörlü!ü oldu!unusöyleyemeyen, dolayısıyla her türlü i#çi örgütünün kendisini bu diktatörlü!ünortadan kaldırılması mücadelesine ba!laması gerekti!ini amaç maddesine yazmayanlarıngerçek anlamda sendikacılık yapma olanakları kalmamı#tır.Bugün iktisadi mücadele ile siyasi mücadele arasındaki ayrımı incelten dolayısıyladaha siyasal bir sendikal mücadele alanı var ve yeni tanım bu nesnel durumagöre yapılmalı. 2. Sava# sonrası egemen sendikal söylemler, iktisat ve siyasetinarasında bir ili#ki kurmaktan özenle kaçınma ya da siyaseti iktisada indirgeyerekher ikisinin özel dinamiklerini yok sayma e!ilimindeydiler. Bu yakla#ım(lar)(gerek sa!, gerek sol, gerekse sosyal demokrat) gerçekte, i#çi sınıfı mücadelesinikompartımanlara bölen ve her bir bölüm için ayrı ve katı kurumlar tanımlayaraki#çileri bunlar aracılı!ıyla yönlendiren, dolayısıyla i#çi sınıfının ba!ımsız mücadelesinisekteye u!ratan yakla#ımlar olmu#lardır.Tek ba#ına “iktisadi” alanın tanımlanmasının bile özünde siyasal bir süreçoldu!u gerçe!i dikkate alındı!ında, iktisat ile siyasetin kar#ılıklı etkile#imini öne456“Vasat” yani ortalama, kapitalizmin neredeyse kendisidir. "nsan vasfı ölmeden ortadankalkmaz. Vasıf insana yapı#ır. Kapitalizm ise vasfı makineye aktarır. Böylece insanda yanii#çide olan vasfın hiçbir önemi kalmaz. Bu i#çinin vasıfsızla#ması de!il, i#çinin sahip oldu!uvasıflara kapitalizmin ihtiyaç duymamasıdır.“Sendikacıların iradesi” ifadesinin sorunlu oldu!u ortada olmakla birlikte, iradi olaraksınıfın sermaye kar#ısındaki konumunu ilerletme derdinde olan, ya#amını buna adayansendikacılar da yok de!ildir.Proletarya, tek ve homojen bir bütünlük de!ildir. Bu sınıfın kendi içinde bir hegemonyamücadelesi sürdü ve sürecek. Proletaryanın bir kesiminin ayrıcalı!ını di!erlerine benimsetmesinin,bunun tüm kesimlerin ortak çıkarı oldu!u anlamı ta#ımadı!ının bilinmesi gerekmektedir.Kesimsel ayrıcalıkların, sermaye egemenli!inin yo!unla#tı!ı ve proleterle#-menin hızlandı!ı ko#ullarda uzun süre ya#ama #ansı yoktur. "lk meslek birliklerinin kurucularıolan zanaatkarlar, giderek kalabalıkla#an sanayi proletaryası kar#ısında ayrıcalıklarınıyitirmi#lerdir. Ancak bu tarihsel süreçte kesimsel ayrıcalıklarının yitirilmesi sınıfın bütünüiçin bir kazanımla (sendikal örgütlülük) sonuçlanmı#tır. Sınıfın kimi ayrıcalıklara sahip kesimlerininbunları koruyabilmesi kendi sınıfına kar#ı bir yerde durmakla ve sermayeye iyiceyakınla#makla mümkündür. Burada ayrıcalı!ın gelece!ini belirleyecek olan ise sermayeninkararı olacaktır. Bir kesimin sahip oldu!u ayrıcalıkları sınıfın tümüne yaymak mümkünde!ilse, o zaman sınıfın tümü için elde edilecek bir kazanımla kesimsel ayrıcalı!ın ortadankalkmasına izin vermek daha do!ru bir tutum olacaktır.100


Mehmet Be!eliçıkaran, çok daha siyasal bir i#çi hareketi ihtiyaçtır. "#çilerin nüfusun büyük ço-!unlu!unu olu#turup, siyasal mücadele alanına i#çi olarak de!il de, di!erleri gibi“vatanda#lar” olarak kurgulanarak dahil edilmeleri “burjuva demokrasisinin”yalan dünyasıdır.Nasıl olur da iktisadi düzeyde birle#emeyenler siyasal düzeyde birle#ik hareketedebilirler? Örne!in, aynı milli çıkarlara nasıl sahip olabilirler? Ya da tek tek güncelsiyasal sorunlar konusunda nasıl aynı çıkarlara sahiplermi# gibi aynı programlarısavunabilirler? Tek bir yolla: i#çiyi bir siyasal özne, ya da siyasal mücadelealanının bir öznesi de!il, ekonomik bir kategori olarak kurgular ve i#çiyi de bunaikna ederseniz…Tersinden, ba#ka kimlikler altında siyasalla#tırılan i#çiyi iktisadi alanda kendisinisömürene kar#ı gelmesi için nasıl harekete geçirebilir, örgütleyebilirsiniz? Örne!inX ulusuna dü#manlıkla siyasalla#tırılan bir i#çi aynı sendikal örgütlenmeiçinde X ulusundan bir i#çi ile birlikte yürümeye ne kadar hızlı adapte olabilir?Söylemin, sanallı!ın, simgeselli!in, dolayısıyla siyasetin devir hızının tepenoktasına vardı!ı bir toplumsal olu#umda i#çi sınıfına yapılacak en büyük ihanetonun sadece ekme!ini dü#ünmesini ona telkin etmektir.Yeni sendikal alan tanımını gerektiren bir di!er süreç, mülksüzlerin farklısınıf durumları (i#çi, i#siz, hizmet sektörü i#çi vs. vs.) arasındaki geçi#kenliklerinartmı# olması ve sermayenin dolaylı egemenlik biçimleri altındaki yarı-proleterve proleter kitlelerin ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla artık daha toplumsal birsendikal alan tanımı yapılmalıdır. Geçmi#te görece istikrarlı sınıf ili#kileri ortamındasermayenin ya da devletin bir araya getirdi!i i#çi kitlelerinin örgütlenmesifaaliyeti yeterli olmu# olabilir. Ancak gerek sınıf ili#kilerindeki istikrarınortadan kalkarak tam bir kaos durumuna do!ru yakla#ılıyor olması, gerekse tektek mülksüz bireyleri denetim altına alma konusunda geli#en yeni sermayeegemenli!i biçimleri sermayenin oldu!u her alana sendikal örgütlenmeninta#ınmasını bir zorunluluk haline getiriyor.Proleterlerin okuldan mezara kadar tüm ya#antılarını örgütlü bir #ekle büründürmek,bugüne kadar kendisine çizilen sınırları örgütlenme alanı olarak bilenleriepey zorlayacak, onların ezberlerini bozacak bir süreç ama gerçek sendikacılık budur.Esnekli!in her biçimiyle yaygınla#tı!ı bir yerde, uzmanlık daireleriyle, kalıcıprofesyonel yöneticilerle ve hantal kurullarla çalı#an sendikal yapıların ya#am#ansı bulunmuyor. Daha az kurumsal (sendika bürokrasisinin azaltılıp, güçlü biçimdedenetlendi!i), i#çilerin ya#am alanlarıyla daha ili#kili ve kesinlikle çok dahademokratik, dü#ük aidat toplayan bir sendikal alan tanımı yapılmalıdır.II. SERMAYE D!KTATÖRLÜ%ÜNÜN YEN!DEN YAPILANDIRILMASIMali sermayenin (tekelci kapitalizmin) diktatörlerinin son 30 yıl içinde proletaryakar#ısında konumlarını yeniden yapılandırmalarının yanında sermayenin kendiiç ili#kilerinde ya#anan dönü#üm de proletaryanın içinde bulundu!umuz dönemdekihalinin nedenleri arasındadır. Bu süreç, aslında iktisadi egemenli!in yenidentanımlanması, sermayenin iç ili#kilerinin yeniden düzenlenmesi ve kimiyeni sermaye kesimlerine kapı aralanması sürecidir.Planlama, kolektivizm, rekabetin ortadan kaldırılması vb. süreçleri temsil edentekelci kapitalizmin, kapitalizmin kaotik do!asına bir tepki olarak ortaya çıktı!ı,kar#ıtları tarafından bile, bir sürecin sonu olarak adlandırıldı!ı bilinmektedir.101


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Aradan geçen süreçte ya#anan kriz sayısı ve sermaye birikiminin çok da de!i#meyenyasaları bu tespitlerin hatalı oldu!unu ortaya koymaktadır. Tekellerin di!ersermayeleri yutarak ortaya çıktıkları do!rudur ama tekelcili!in yeni dönemindebunların proletaryanın ezilmesi ve örgütsüz hale getirilmesi temelinde kendi etraflarınaçok sayıda “tedarikçi” sermayeyi çekmeleri, onları birbirleriyle rekabetesokarak, kar oranlarının dü#mesinin yükünü en alta kadar yaymaları ya#adı!ımızen somut gerçekliktir.Bu, esas olarak giderek kalabalıkla#an proletarya kar#ısında ve onun ezilip, sindirilmesitemelinde tüm burjuva sınıfların bir ittifakı olmakla birlikte, tüm dünyadakiburjuva rejimlerinin sınıf ittifaklarını da sarsan bir biçime bürünmü#tür.Tekelci kapitalizmin dikey örgütlenmesi, yatay yapılanmaları dikkate alınmadananaliz edilirse son 30 yıldır tüm dünyada ve Türkiye’de ya#anan siyasal süreçlerinanla#ılması mümkün olmayacaktır."ç hiyerar#isini yeniden tanımlayan ve çok sayıda küçük ve orta büyüklükte i#-yerini kendisine ba!ımlı kılarak üretimini dı#salla#tıran bu yeni sermaye diktatörlü!ününbirinci #artı, proletaryanın örgütsüz hale getirilmesidir ya da var olanörgütlülü!ünün küçültülmesi, etkisizle#tirilmesidir. Ana firmanın içinde örgütlübüyük sendika, üretimin bölüm bölüm dı#arıya atılması ile birlikte küçülmeyeba#lamı#tır. Dı#arıya atılan üretim tek bir ta#eron tarafından yürütülmedi!i için vebunlar özellikle birbirlerinin rakipleri olarak konumlandırıldıklarından tedarikçifirmalarda sendikal örgütlülük neredeyse sıfıra yakın olmak zorundadır.Di!er taraftan bu firmalarda sendikal örgütlenmenin ba#arılı olması imkansızde!ildir ve önemli sayıda ba#arılı örgütlenmeler gerçekle#mi#tir. Ancak, çokçatı#malı süreçler ya#anmaktadır ve bu zorlu, çatı#malı örgütlenme sürecininardından yapılan toplu sözle#meler de aynı sertlikle devam etmekte, iktisadi kazanımlardaha zorlu mücadelelerle elde edilmektedir. 7 Bu alanda bulunan i#çileren basit bir hakkı alabilmek için büyük bedeller ödemeyi göze almak zorundakalmaktadırlar. Bu tür i#yerlerinin örgütlenmesi süreçleri büyük bir oranda i#tenatılmalar, i#kolu itirazları, uzun süreli yetki itiraz davaları vb. ile çok uzun bir zamandilimine yayılmaktadır. "#çilerin sendika haklarını, toplu i# sözle#mesihakkıyla aynı anda kullanmasının 8 önüne geçebilmek için her türlü yol denen-78Bu yapısal durum nedeniyle, bu tür firmalarda örgütlü olabilmek için sendikaların dahamücadeleci bir hat izlemesi i#in do!ası gere!idir. Ana firmalar açısından bakıldı!ında tercihedilen, tedarikçi firmaların sendikasız kalmasıdır. Ancak olası bir örgütlenme giri#imindeise kendi i#yerindeki “uslu” sendikayı tercih etmesi için tedarikçi firma yönetimine akıl verilmektedir.Bu anlamda, mali sermaye egemenli!inin bu yeni kurgulanma biçimi i#çilerinmücadele verdi!i cepheyi geni#letmi# ve bu anlamda örgütlenmeyi zorla#tırmı#tır.Sendika, toplu sözle#me ve grev haklarının bir ve aynı anda kullanılamaz haklar olmasıTürkiye çalı#ma ya#amının en temel özelli!idir: devlet memuru statüsünde çalı#anlarasadece sendika hakkının tanınması, i#çi statüsünde çalı#anların grev hakkına yasalarlagetirilmi# sınırlamalar ya da sendikala#ma ile toplu sözle#me arasına yıllar tutan bir yasalprosedürün zorunlu kılınması… Yeni de de!ildir, cumhuriyetin kurulu#una kadar gider.Yeni toplu i# ili#kileri yasa tasarısı ile daha uzun bir süre de devam edecek gibi gözükmektedir.Bu üç hakkın bir ve aynı anda kullanılmasından kasıt ise #udur: i#çiler sendikal örgütlenmea#amasında ya da toplu i# sözle#mesinin uygulanma süreci içinde i#vereninsaldırıları ya da sözle#me kar#ıtı tutumları nedeniyle grev yapma hakkına sahip olmalıdırlar.Bu bir adım daha öteye de ta#ınabilir ve ta#ınmalıdır: grev hakkı sendikalı olsunya da olmasın tüm çalı#anlara tanınan bir hak olmalıdır.102


Mehmet Be!elimektedir. Kimi i#yerlerinde yetki geldi!inde üye olan i#çi bulunamamakta, kimindeise i#yeri ba#ka bir yere ta#ınmı# olmaktadır.Dolayısıyla, bu çeper alanı sendikal kültürün gerek i#çiler, gerekse i#verenleraçısından sıfıra yakın oldu!u bir alandır. "#çi ve i#verenler arasında kayıt-dı#ı ödemeve çalı#ma ili#kilerinin yaygın olu#u nedeniyle i#çilerin bordrolara yazılandandaha yüksek gelirler elde ettikleri, i#verenlerin ve i#yeri yöneticilerinin kendilerineba!ımlı bir alt kadro ile i#çilerinin denetimini üst düzeye çıkardıkları 9 bir ili#kilera!ı söz konusudur. Bu tür i#yerlerindeki i#çilerin sendikalara yönelmesi, i#verenlerinkayıt-dı#ı uygulamalarla i#çilere daha önceden aktardı!ı kimi gelirlerden mahrumbırakılmaları, verilen sözün tutulmaması, ara kademe yöneticilerin i#verenlepazarlık güçlerini artırma stratejileri vb. gibi dolaylı denilebilecek yollardan olmaktadır.Bir bütün olarak bu ortam bir sendikal örgütlenmenin ba#arısının öncelikli#artlarından olan i#çilerin birbirine güvenmeleri ko#ulunu zayıflatan bir etkiyapmaktadır.III. YASAL DÜZENLEMELER: SERMAYE VE DEVLETDENET!M!NDE ZORUNLU SEND!KAL ÖRGÜTLENMESınıf mücadelesi alanındaki bu yeniden yapılanmanın yansımalarını dönemselendüstriyel çatı#malarda ve nihayetinde yasal süreçlerde gözlemlemek oldukçakolaydır. Özellikle yasal süreçlerde ya#anan de!i#im, tek bir kalemden çıkmı#hissini veren yeni yasal düzenlemeler, sendikal örgütlenme sorunlarının bir di!erba#lı!ını olu#turmaktadır. Türkiye’de 1980 fa#ist darbesi kendisi ile sava#mayani#çi sınıfını “hak ve özgürlükler” zemininde büyük bir yenilgiye u!ratmı#tır. 1983yılında çıkarılan yasalar, sendikal hareketi ortadan kaldırmayan ama tümüylesermaye ve devletin denetimi altına sokan bir felsefeye dayanmaktadır. 30 yıllıkbu düzen birkaç istisnai örnek dı#ında bugüne kadar neredeyse sorunsuz olarakta#ınmı#tır. Kamu i#yerlerinde, tekelci büyük sermayenin i#yerlerinde sendikalörgütlenme bir zorunluluktur. "#e yeni giren i#çileri insan kaynakları önce sendikaodasına göndermektedirler. Bu durum i#çiyi sindirmek, onu teslim almakve ba#ka arayı# içerisine girmesini engellemek üzere planlanmı#tır. Özel harptekni!idir.1983 yasasının geçici özel maddesi EK 6 i#çilerin sendikal örgütlenmesininkıskaca alınmasının en açık örne!idir ancak az bilinir. Yasanın temel düzenlemeleri,yani i#yeri temelinde örgütlenme zorunlulu!u, i#kolu ve i#yeri barajları, üyelikve istifada noter #artı 30 yıldır aynen korunmu#tur. Yasanın ilk yürürlü!e girdi!i1983 yılında ise söz konusu Ek 6 maddesi ile büyük bir sendikal üye transferiningerçekle#mesinin yolu açılmı#tır. Askeri diktatörlük tarafından kapatılan D"SKve ba!lı sendikaların üyeleri bu madde ile haberleri bile olmadan sermayenin vedevletin denetimi altındaki sendikaların üyeleri yapılmı#lardır. EK 6 ile üyelik veistifada noter #artı kaldırılmı#, i#veren örgütlerinin talimatıyla üye i#verenler i#çilerinisim listelerini ve SSK numaralarını sarı sendikalara vermi#ler, bunların ba#-9Bu denetimin üst düzeye çıkmasının tek nedeni sendikala#ma korkusu de!ildir. Bundanönce gelen amaç rakip firmaların kendi vasıflı elemanlarını transfer giri#imlerini engellemektir.Bu üst düzey denetime neden olan firmalar arası rekabet sadece gözetleme, istihbarattoplama yöntemleri ile sınırlı de!ildir ve kalifiye i#çilerin pazarlık güçlerininartmasına neden olmaktadır.103


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>vuruları bakanlık tarafından hızla i#leme konulmu# ve i#yerlerindeki D"SK üyeleribir gece içinde Türk "#’e ba!lı sendikaların üyesi haline gelmi#tir.1990’lara do!ru bütün bu kıskaca ra!men yükselen i#çi hareketi sınıfın kimidi!er kesimlerinin, örne!in “devlet memuru” diye adlandırılan kamu hizmet i#çilerininsendikal örgütlenmesi sürecini tetiklemi#tir. Ancak özelle#tirmeler, üretimindı#salla#tırılması, tedarikçilerin sendikasızla#tırılması, i#yerine ta#eron i#çilerininsokulması ve yeni örgütlenen i#çi sınıfı kesimlerinin kendi kesimsel çıkarlarıtemelinde örgütlenme ısrarları nedeniyle, kıyısına kadar geldi!i yeni bir sınıf hareketiyaratma e#i!ini a#mayı ba#aramamı#, gerilemi# ve kabu!una çekilmi#tir.Sendikal örgütlenmenin yasal çerçevesi i#çi sınıfı ile sermaye arasındaki sınıfmücadelesi eksenine oturtuldu!unda tek tek örgütlenme süreçlerinde ya#anansorunların neler oldu!unu kavramak daha kolay olur.Sendikal camiada da oldukça yaygın olan yakla#ım “yetkili sendikalar” temelindede!erlendirme yapılmasıdır. Örne!in daha önce barajı a#an bir sendikanıni#kolu barajını a#amaması bir sorun olarak kodlanırken, bu baraj nedeniyle i#çilerinörgütlenme özgürlü!ünün ortadan kaldırıldı!ı, yeni sendikalar kurulamadı!ı,kurulan sendikaların ise toplu i# sözle#mesi yapamadıkları gibi daha temel sorunlargörmezden gelinir. Bu apaçık ilkesizliktir. Sistem kendisine dokunmadı!ı sürecetartı#maya de!er görülmez. Ama ne zaman ki kendi egemenlik alanları tehditaltına girer, i#te o zaman maskeler dü#er gerçek yüzler ortaya çıkar. Bu kez açıktansistemin kendisi savunulmaya ba#lanır. Sendikal yasaların de!i#memesinin arkasındayatan temel nedenlerden bir tanesi de bu ilkesiz sendikacılıktır.Bu tutumun i#yeri örgütlenmesine yansıması ise katmerlidir. Sendikal örgütlenme,anayasal ve yasal güvenceye sahip olmasına ra!men gizli yürütülmesi gerekenbir örgütlenmedir. 10 Gizli örgütlenme daha yava# yürümek zorundadır. Yava#lıkise sendikal mücadelenin do!asına aykırıdır."#yerleri i#verenlerin dominyonu oldu!u için ve daha önce anlattı!ımız nedenlerleço!u i#yerinde i#çilerin güven ili#kisi çok güçlü de!ildir. "#çiler birbirlerinegüvenmedikleri gibi, i#verenden de korkarlar. Bu i#verenin çıkarlarına aykırı hareketedildi!inde i#ini kaybetme korkusudur. Korkuyu a#mak cesaret ister bu nedenlesendikal örgütlenme öncelikle cesaret i#idir. Ço!unluk korkar. Dolayısıyla sendikalörgütlenme, birbirine güvenen bir azınlı!ın bir araya gelmesi ile ba#lar.Yasa maddesi #öyle olmu# olsa idi hiç sorun olmayacaktı: “Sendikalar üyeleriadına toplu i# sözle#mesi yapmaya yetkilidirler.” Böyle bir yasal düzenleme ile birtek üye bile olsa i#vereni masaya ça!ırma hakkı olurdu. Sendikaların toplu sözle#meyetkisi sorunu bu kadar basitle#ti!inde artık sorun i#çiler ile sendikaarasında kurulacak ili#kiye ba!lı olacaktır. "#çi ko#ullarının de!i#mesini istiyor,sendikaya güveniyor ise gidip üye olur ve sorun çözülür. E!er i#çi halinden mem-10 Bizde gizli olan örgütlenme safhasıdır. Oysa gizli olması gereken üyelik ili#kisidir. Anayasave yasalarla güvence altına alındı!ı söylenen sendikaların i#yerlerinde propaganda ve örgütlenmeçalı#ması yapmaları serbest olmalıdır. Oysa bizde ancak yetkisi olan sendikalarıni#yerinde sendikal faaliyet yürütmesi yasaldır. Sendikaların üyelerini açıklamak zorundabırakılmaları tümüyle anti-demokratiktir, insan haklarına aykırıdır. Sendika aidatınıkaynaktan kesmek daha kolay bir yol oldu!u için sendika bürokrasisi bu durumasesini çıkarmamaktadır. Üyeli!in i#verenden gizli oldu!unda artaca!ı ya da gizlilikkalkınca üyeli!in azalaca!ının canlı kanıtı KESK üyelikleridir. Yasa ile birlikte sayı dü#-mü#tür ve iktidar yanlısı sendikalara kayma ya#anmı#tır. Tipik devlet memuru refleksidir.104


Mehmet Be!elinun ise, sendikaya üye olmaz, sendika i#yerinde tam anlamıyla örgütlü olmadı!ıiçin i#verenin kar#ısında fazla kozu kalmaz ve ya terk eder ya da kötünün iyisi sözle#meile üyelerinin haklarını korumaya çalı#ır.Bizim yasa ise böyle de!il, yüzde 10 i#kolu barajı gibi büyük bir barajı a#abilensendikalar, ancak bunlar, i#yerinde yarıdan bir fazlaya sahiplerse yetki için ba#vurabiliyorlar.11 Dolayısıyla her sendikal örgütlenme faaliyeti, gizli olmak, yava#olmak, birbiriyle güven ili#kisi zayıf bir i#çi kitlesinin içinden birbirine güveneninsanları bir araya getirmek, bunlar aracılı!ıyla ço!unlu!a ula#mak gibi me#akkatlibir süreci beraberinde getiriyor. Bu nedenle bu stresli ortamdan bir an önce kurtulmaniyeti tüm örgütlenmelerin ortak ve zayıf noktası. Bu ise, önce yava#lı!ı veonunla ba!lantılı olarak gizlili!i riske ediyor. Güven temeli zayıfladı!ı anda iseihanet, saldırı ve hata kaçınılmaz oluyor.Üyelik ve istifada noter #artı da sendikal örgütlenmenin önündeki fiili engellerdenbir tanesidir. 12 Noterler Birli!i bile sarı sendikaların yöneticileri kadar buyasal düzenlemeyi savunmamaktadır. Sendikasız bir i#yerinin örgütlenmesi içinbile çok yüksek maliyet getiren noter #artı, sendika de!i#tirme nedeniyle yapılanörgütlenmelerde sendikalara mal varlı!ı sattıracak noktalara kadar gelmektedir.Adı "# Güvencesi olan bir yasal düzenlememiz var. Buna göre, i#çi atanlar geçerlibir nedene dayanmak zorundalar, i#çi buna itiraz edebilir. Mahkeme i#eiade kararı verirse i#veren i#e almak zorunda de!il, mahkemenin öngördü!ü kadartazminatı ödeyerek i#çiden kurtulabilir. Sorun sendikal örgütlenme oldu-!unda i#ten çıkarmalar daha büyük önem ta#ıyor. Bazı sendikaların fiili üyesindenfazla i#ten çıkarılan kadrosu oldu!u bir gerçek. Yasa sendikal nedenle i#tençıkarmalarda daha yüklü bir tazminatı düzenliyor ama yeterli de!il. Bir i#yerinde,i#yerinin de!erinin üzerinde tazminat ödeme cezasına çarptırılmasına ra!-men i#veren sendikayı i#yerine sokmamayı ba#armı#tır. "#çilere normal tazminatlarınınüzerinde ödeme yaparak, kimini sendikadan istifa #artıyla vasıfsızi#lerde i#ba#ı yaptırarak.Peki yasa maddesi #u #ekilde olsa idi ne olurdu?“Sendikal nedenle i#ten atılan i#çilere kötü niyet tazminatı olarak asgari 12aylık tazminat ödemesine ek olarak bo#ta geçen sürenin tüm ücret ve sosyal haklarıödenir. Bu i#çiler mahkeme kararına ra!men i#ba#ı yaptırılmadıkları haldedahi i#verenin i#çisi sayılırlar ve her türlü ödemeye çalı#mı# gibi hak kazanırlar vedi!er i#çilerin faydalandı!ı tüm haklardan e#it olarak yararlanırlar.”IV. SEND!KAL ÖRGÜTLENMEN!N SORUNU B!ZAT!H! “SEND!KALAR”"çinde bulundu!umuz dönem tam bir rezalettir. 2010 yılında yasada yapılan birde!i#iklikle i#kolu istatistiklerinin hesaplanmasında artık SGK verilerinin kullanılaca!ıhükmü getirilmesine ra!men, 2012 yılına kadar 2009 istatistikleri geçer-11 Yetkili olmuyorlar, ancak ba#vurabiliyorlar. Ba#vuru Bakanlık tarafından olumlu bulunurise i#veren itiraz edebiliyor ve bazen yedi yıl süren davalara konu olabiliyor yetkiler.12 Gerek barajlar meselesine gerek noter #artına sarı sendikacılık gerekçe yapılmaktadır.Denilmektedir ki “barajlar olmasa sarı sendikalar olur, noter olmasa sarı sendika olur…”Sarı sendika özel bir terimdir. "#yerinde i#verenin kurdurdu!u sendika binasının duvarınınsarıya boyanmasından gelmektedir. Sarı sendika genelde küçük olur. "#yerisınırlarını a#maz. "#yeri sınırlarını a#anlara korporatist (i#birlikçi) sıfatı uygun görülür.Oysa Türkiye dana gibi sarı sendikaları ile sarı sendikacılık olimpiyatlarının birincisidir.105


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>li kılınmı# ve bu anlamda istatistik yayınlanmı#tır. Bu fiili olarak 2009 yılındayüzde 10 i#kolu barajını a#an sendikalar için 3 yıldır baraj uygulanmadı!ı anlamınagelmektedir. 13 Buna kar#ılık, bu süre içinde yeni kurulan ya da örgütlenerekbarajı a#an sendikalar ve üyelerinin toplu i# sözle#mesi yapma yetkileri ise ellerindenalınmı#tır.2012 yılında ise yasal bo#luk da doldurulmayarak tüm i#yerlerinde sendikalarınyasal yetkileri sona erdirilmi#tir. Yukarıda sözünü etti!imiz sermaye ittifakınınyeni ve acımasız üyeleri, barajları dü#üren yeni yasa teklifine kar#ı oldukçaorganize bir direni# göstermi#ler ve yasanın çıkmasını engellemi#lerdir. Gerekçeleriyeni yasanın kendi i#yerlerinde sendikal örgütlenmenin önünü açaca!ınainanmalarıdır. Bu durum sadece sermayedarların direni#i nedeniyle de!il, varlıklarınımevcut yasal duruma borçlu olan “sendika”ların kapı arkası pazarlıkları nedeniyleortaya çıkmı#tır. 14Sendikaların sendikal örgütlenme sorununun bizatihi kendisi oldu!unu söylemekbu çerçevede mümkündür. 1980 fa#izminin yaratıkları olarak kö#e ba#ınıtutma göreviyle donatılanlar, ufak tefek kırılmalar dı#ında bu görevlerini ba#arıylayerine getirmi#lerdir. Görevleri sınıfın ba!ımsız örgütlenmesinin engellenmesidir.En dinamik görünenleri ya da kırılma yaratanlar ise kesimsel çıkar ve i#yeri örgütlenmesiötesinde bir atılım gerçekle#tirememi#lerdir.Bütün bu krizin, esasen siyasalla#ma süreci ile ba!lantıları olan bir süreç de!erlendirmesitemelinde ele alınması gerekir. Her taraftan ku#atılmı# sıradan bir i#çininkendi ba#ına ve kendili!inden bir çözüm arayı#ının olamayaca!ı ortadadır."#çi sınıfının sermaye ve devletten ba!ımsız örgütlenmesini savunan siyasal anlayı#larınzayıf oldu!u ko#ullarda sendikal örgütlenmenin daha zor bir i# oldu!uda ortadadır. Bu zorluk ortada iken, i#çi sınıfının ba!ımsızlı!ını savunan kadrolarınsendikal politikalar konusundaki tutarsızlıkları, politikasızlıkları ve çıkarcılıklarısendikal örgütlenme krizini daha da derinle#tirmektedir.13 Aynı anda hem yüksek sendika barajı olan, hem de “sözde i#kolu barajını a#an sözdeyetkili sendikaları” olan bir ülke oluyoruz böylece.14 TBMM’de bekleyen Toplu "# "li#kileri Kanun tasarısı bu yetki sorunuyla ili#kilendirilmeklebirlikte meselenin bununla en ufak bir ba!lantısı yoktur. Çalı#ma Bakanlı!ı’nın i#koluistatistiklerini yayınlayamamasının nedeni yayınladı!ı zaman neredeyse tüm sendikalarınbaraj altında kalacak olmasıdır. Devlet ve sermayenin denetimi altında bir sendikalhareket ifadesi bir suçlama de!il gerçe!in tam da kendisidir. Bu denetim sendikalar tarafındanöylesine içselle#tirilmi#tir ki sermaye örgütlerinin açıklamalarında barajlar konusuneredeyse hiç yer almaz iken, Türk "#’in genel sekreteri barajlar kalkarsa ETA’nınsendika kuraca!ından, devletin bölünmez bütünlü!ünün tehdit altına girece!indenbahsetmektedir.106


TÜRK!YE’DE 2000’L! YILLARDA GREVLER VE GREV DI$IEYLEMLER: ÇALI$MA HAYATINDA “PAX ROMANA” MI?Aziz ÇelikKocaeli ÜniversitesiÖzet: Türkiye’de grev ve grev dı#ı eylemlerde uzun süreli bir durgunluk ya#anmaktadır.Bu durgunluk 2000’li yıllarda iyice belirgin hale gelmi#tir. Greve katılan i#çisayısı ve grevde çalı#ılmayan i#günü açısından son 30 yılın en sakin dönemi 2000’liyıllardır. Aynı durgunluk veya etkisizlik grev dı#ı büyük ölçekli eylemler için de sözkonusudur. Kamu çalı#anlarının eylemleri ile yerel ve küçük ölçekli direni#ler dı#ındaçalı#ma hayatında ciddi bir durgunluk gözlenmektedir. 2000’li yıllar adeta bir “çalı#mabarı#ı” dönemidir. Ancak bu çalı#ma barı#ı gönüllü de!il, zoraki bir barı#tır. Grev yasakları,grev ertelemeleri ve yaygın bir sendikasızla#tırma ile birlikte güçlü bir tek partiiktidarının yarattı!ı basınç bu zoraki barı#a yol açmaktadır. Bu haliyle Türkiye çalı#mahayatında 2000’li yıllar pek çok açıdan Roma Barı#ını (Pax Romana) andırmaktadır. Buçalı#mada 2000’li yıllarda grev ve grev dı#ı eylemlerdeki durgunluk ve bunun nedenleriirdelenecektir.Anahtar Kelimeler: grevler, grev dı#ı eylemler, i#çi direni#leri, çalı#ma ili#kileri, RomaBarı#ı.Abstract: There has been a long standing stagnation in terms of strikes and otherlabour actions in Turkey. This stagnation became more apparent in the 2000s. Interms of the number of workers involved in strikes and the number of workdays notworked, the 2000s are the most “peaceful” years. The same “peaceful” conditionscan also be seen with regard to big scale labour actions other than strikes. With theexception of public employees’ actions and low scale and local workers’ resistances,there has been severe stagnation. The years of 2000 seem like a period of a workpeace. However, this work peace has not based on the willingness of labour side; it isa quasi and reluctant peace. Extensive union busting, banning and postponementsof strikes by legal regulations and governmental authorities, and the pressures comingfrom a powerful single party government lead to this so-called work peace. Theyears of 2000 resemble in many aspects Pax Romana. This essay tries to explore andexplain the stagnation regarding strikes and other labour actions, and its background.Keywords: strikes, industrial actions, workers’ resistances, labour relations, Pax Romana.G!R!$: GEÇM!$!N M!RASIGrev ve grev dı#ı eylemler çalı#ma ili#kilerinin do!asında var olan çatı#ma ve çeli#kilerinsonucu oldu!u kadar, çalı#an sınıfların hak arama araçlarının da enönemlileridir. Grev uluslararası çalı#ma hukukunun güvence altına aldı!ı ve sendikala#mave toplu sözle#me hakkıyla birlikte onun ayrılmaz bir parçası olarakkabul edilen bir haktır (Gülmez, 2008). Uluslararası Çalı#ma Örgütü (ILO) denetimorganları kararlarına göre, grev dı#ı eylem ve direni#ler de barı#çıl olmak ko#uluylauluslararası çalı#ma normlarına uygundur (ILO, 2006).107


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Grev ve grev dı#ı eylemler ülkemiz çalı#ma ili#kileri tarihinde, özellikle 1960’lıyıllardan sonra önemli bir yere sahiptir. 1961 Anayasası ile grevli toplu sözle#melisendikal hakların güvenceye alınması ve anayasanın sa!lamı# oldu!u özgürlükçüçerçevenin de etkisiyle grev ve grev dı#ı eylemlerde 1960’lı ve 1970’li yıllardaönemli bir sıçrama ya#anmı#tır. Ku#kusuz sadece hukuksal etkenler de!il, i#çilerinbir sosyal sınıf olarak yükseli#i, istihdamın yapısında ya#anan de!i#im, sanayile#-me ve kapitalistle#meye ba!lı olarak i#çi sayısının hızla artı#ı, Batı Avrupa’da 19.yüzyılda ya#anan yo!un grev ve i#çi eylemlerinin Türkiye’de 1960’larda ve1970’lerde ortaya çıkmasına yol açmı#tır.Grev ve grev dı#ı i#çi eylemlerinin artı#ı Türkiye’de çalı#an sınıfların ya#ama veçalı#ma ko#ullarını iyile#tirici bir rol oynamı#tır (Boratav 2003; Koç 2010). Ancaki#çi sınıfı hareketinde ya#anan bu yükseli#, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile ciddibir kesintiye u!ramı#tır. Darbeyi takip eden dönemde emek hareketi için elveri#lihukuksal çerçeve ortadan kaldırılarak, yasakçı bir mevzuat olu#turulmu# ve ayrıcaemekçilerin hareket alanını ciddi bir biçimde sınırlayan neoliberal iktisat politikalarıuygulanmaya ba#lanmı#tır. 24 Ocak 1980 kararları ile 12 Eylül 1980 askeridarbesinin bir bile#imi olarak adlandırılan (Boratav, 2003) bu rejim, 1980’liyıllarda sendikala#ma ve i#çi ücretleri üzerinde önemli bir basınç olu#turmu#tur.Ancak emek hareketi beklenenden daha hızlı bir toparlanma süreci içine girmi#ve 1980’lerin sonuna do!ru grev ve grev dı#ı eylemlerde ciddi bir yükseli#gündeme gelmi#tir. 1989 Bahar Eylemleri (Çelik, 1996) ile yeni bir ivme kazanangrev ve grev dı#ı eylemler 1990’ların ortalarına kadar büyük canlılık göstermi#tir.1990’ların ikinci yarısında ise i#çi eylemleri ve grevlerde bir çekilme dönemi ya-#anmaya ba#lamı#tır. Bu yıllarda grev ve grev dı#ı eylemlerde önemli bir gerilemeya#anmı#tır. 2000’lı yıllarda bu gerileme adeta dibe vurmu#, grevlerin nabzı neredeysedurmu#tur. 2000’li yıllarda grev e!ilimindeki (grevci i#çi sayısında, grevdegeçen i#günü sayısında ve grev oranında) dü#ü# “istikrar” kazanmı# ve uzun dönemlizoraki bir “çalı#ma barı#ı” ya#anır olmu#tur. Bu “çalı#ma barı#ı” e!ilimi sadeceyasal grevler açısından de!il, grev dı#ı büyük ölçekli ve merkezi eylemleraçısından da gözlenir olmu#tur. Bu çalı#mada 2000’li yıllarda grev ve grev dı#ı eylemlerdeya#anan durgunluk ele alınacak ve nedenleri irdelenmeye çalı#ılacaktır.I. KAPSAM VE YÖNTEMBu çalı#manın kapsamında ele alınan grevler, esas olarak, 2822 sayılı Toplu "# Sözle#mesiGrev ve Lokavt Yasasına göre “kanuni” olarak tanımlanan menfaat grevleridir.Ancak i#çi eylemlerini “kanuni” grevler ile ölçmek olanaklı de!ildir. Ülkemizdegrev hakkına yönelik (grev türüne ve grev hakkının öznesine ili#kin) sınırlamalarnedeniyle kanuni grevler tek ba#ına ölçüt olmayacaktır. Bu nedenleçalı#mada grev dı#ı eylemler de ele alınacaktır.Bu eylemler i#çilerden kamu çalı#anlarına uzanan geni# bir çalı#an grubunukapsamakta ve eylem türü açısından da önemli bir çe#itlilik göstermektedir.Çalı#mamızın kapsamına kamu çalı#anları sendikalarının grev olarak nitelenebileceki# bırakma eylemleri yanı sıra yürüyü# ve mitingler ile direni#ler de girmektedir.Grev dı#ı i#çi eylemlerinin son yıllarda giderek yaygınla#an türü, sendikalnedenli i#ten çıkarmalara kar#ı gerçekle#tirilen direni#lerdir. Gerek sayısal açıdangerekse tür açısından geni# bir yelpazeye yayılan bu eylemlerin en önemli özelli!i,mevzi/yerel nitelikli eylemler olmaları ve aralarında bir e#güdüm yaratılamamı#108


Aziz Çelikolmasıdır. Sendikal nedenli i#ten çıkarmalara kar#ı gerçekle#tirilen direni# ve eylemlerbu çalı#manın kapsamı dı#ındadır. Bu çalı#mada büyük ölçekli, genel niteliklidireni# ve eylemler (genel uyarı eylemleri, i# bırakmalar, büyük miting ve yürüyü#ler)ele alınacaktır."nceleme dönemimiz hakkında da bir kaç söz etmekte yarar var. 2000’li yıllarbin yıldönümü olması nedeniyle de!il, çalı#ma ili#kileri üzerinde de derin etkileriolan geli#meler nedeniyle ayrı bir dönem olarak ele alınmı#tır. 2002 yılında ba#layanve günümüzde de (2012) devam eden ve CHP’nin tek parti dönemi dı#ında enuzun kesintisiz tek parti (Adalet ve Kalkınma Partisi, AKP) iktidarı dönemi olmasıbu dönemin en önemli özelli!idir. Di!er yandan, 2001 krizi ve bu kriz sonrasındagündeme gelen yüksek dozlu neoliberal ekonomik ve hukuksal düzenlemeler,2000’li yılları ayrı bir dönem olarak ele almayı anlamlı kılmaktadır. Özetle 2000’liyıllardan kasıt AKP hükümetleri dönemidir. Bu dönemin sadece siyasal açıdande!il, çalı#ma ili#kileri açısından da bir rejim de!i#ikli!i anlamına geldi!i hareketnoktalarımızdan biridir.Grevler konusunda veriler esas olarak Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanlı!ı(ÇSGB) kaynaklarına dayalıdır. Grev dı#ı eylemlerde ise sendika çalı#ma raporları(belirli bir ihtiyat payı ile) önemli kaynaklardan birini olu#turmaktadır. Günlükgazeteler ve konuya ili#kin yayınlar ile internet ortamı da grev dı#ı eylemleraçısından yararlanılan kaynaklar olmu#tur. Ayrıca yazarın 1980’lerin ortalarındanbu yana sendikal hareket içinde bulunması nedeniyle pek çok grev ve eyleme ili#-kin ki#isel deneyim ve gözlemleri de metnin #ekillenmesinde etkili olmu#tur.II. 2000’L! YILLARDA GREVLER1. Grev E#ilimin Ölçülmesi ve ZorluklarıBu çalı#mada 2000’li yıllardaki grev e!ilimi, 1980 ve 1990’lı yıllarla kar#ıla#-tırılacaktır. Ku#kusuz bu kar#ıla#tırma daha da geriye götürülebilir. Ancak 1982Anayasası ile 2821 ve 2822 sayılı yasaların önemli ölçüde sınırlarını çizdi!içalı#ma rejimi içinde (1982/1983 rejimi) bir kar#ıla#tırma ile sınırlı kalınacaktır.Bu kar#ıla#tırma kendi içinde bir bütünlük olu#turmaktadır. Uluslararasıkar#ıla#tırma esas olarak bu çalı#manın sınırları dı#ında kalmakla birlikte, Türkiye’dekigrev e!ilimi, seçilmi# bir kaç ülke ile sınırlı olmak üzere genel olarakkar#ıla#tırılacaktırBilindi!i gibi, grev e!ilimi ülkeler arasında oldu!u kadar, ülke içinde de sektörlerve i#kolları hatta i#letme ve #irket bazında da farklıla#abilmektedir. Bu nedenlegrev e!ilimin ölçülmesi ve bu alanda zamansal, sektörel ve uluslararasıkar#ıla#tırmalar yapılması önemli zorluklar içermektedir. Grevlerin ölçülmesindeevrensel kabul edilmi# üç ölçüt bulunmaktadır. Bunlar grev sayısı, greve katılan i#çisayısı ve grevde çalı#ılmayan i#günü sayısıdır. 1 Ancak daha sa!lıklı kar#ıla#tırmalar1“Grev nedeniyle çalı#ılmayan i#günü sayısı” yerine “grevde kaybolan i#günü sayısı” ifadeside kullanılmaktadır. Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanlı!ı (ÇSGB) istatistiklerinde“grevde kaybolan i#günü” ifadesi kullanılmaktadır. Ancak ILO “days not worked”(çalı#ılmayan gün) ifadesini tercih etmektedir (ILO, 2012a). ÇSGB ise 2011 Çalı#ma Hayatı"statistiklerinde (2012) “kaybolan i#günü” (workdays lost) ifadesini tercih etmektedir.Oysa bakanlık önceki yıllarda "ngilizce olarak “days not worked” ifadesini kullanıpTürkçe kar#ılık olarak “kaybolan i#günü” ifadesini tercih ediyordu. ÇSGB terminolojisini109


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>!'#$%$$$!!!!!!'$$%$$$!!!!!!&#$%$$$!!!!!!&$$%$$$!!!!!yapabilmek için greve ili#kin mutlak sayıların sektördeki veya ülkedeki istihdamaoranlanması (deflate) edilmesi do!ru olacaktır (Makal, 1987). ILO grevde çalı#ılmayangünlerin oranı olarak tanımladı!ı bu ölçütü, grevlerin #iddetini/yo!unlu!unu(severity) ölçmek için kullanmaktadır. Bu oran bin çalı#an ba#ına grevde çalı#ılmayani#günüdür (ILO, 2012a).2. 2000’li Yıllarda Türkiye’de Grev E#ilimi12 Eylül 1980 askeri darbesi ile birlikte yasaklanan grevler, 1984 yılından itibarenyeniden uygulanmaya ba#ladı. 1984 yılında cılız olarak ba#layan grevler ilerleyenyıllarda kitlesel hale geldi. Türkiye’de 1984 ile 2011 yılları arasında toplam 822bin i#çi greve katıldı. Bu i#çilerin 440 bini kamuda 380 bini ise özel sektördeçalı#maktaydı. Dönem boyunca yıllık ortalama grevci sayısı 30 bin civarındadır.Ancak grevci i#çi sayısının dönem içi da!ılımı oldukça istikrarsızdır. Grevcisayısının binin altına indi!i yıllar oldu!u gibi, bu sayının 200 bine yakla#tı!ı yıllarda söz konusudur. Özellikle inceleme dönemimiz olan 2000’li yıllarda belirgin birgerileme ve uzun süreli bir durgunluk söz konusudur. (Grevlere ili#kin ayrıntılıveriler için bkz. Ek Tablo 1 ve Ek Tablo 2))1987, 1988 ve 1989’da yıllık ortalama 30 bin i#çinin katıldı!ı grevlere 1990 ve1991 yıllarında ortalama 160 binin üzerinde i#çi katıldı. 1995 yılında ise grevekatılan i#çi sayısı 200 bine yakla#tı. Bu, Türkiye çalı#ma ili#kileri tarihindeki enyüksek grevci i#çi sayısıdır. 2000’li yıllarda ise greve katılan i#çi sayısı yıllık ortalamabinlerle ifade edilmektedir. 2001 yılında yakla#ık 10 bin i#çi greve katılırkenbu sayı zamanla giderek azalmı#, 2010 ve 2011 yıllarında binin altına dü#mü#tür(1984-1997 yılları arasındaki grev ve grev dı#ı eylemlerin ayrıntılı bir dökümü vede!erlendirmesi için bkz. Çetik ve Akkaya, 1999).2000’li yılların bir ba#ka kayda de!er noktası ise kamu kesimi grevlerinekatılan i#çi sayısının neredeyse ihmal edilebilecek kadar dü#ük bir noktaya gerilemi#olmasıdır. 2000’li yılların ba#larına kadar kamu kesimi grevlerine katılan110!#$%$$$!!!!!!"!!!!!!!$ekil 1: Greve Katılan #"çi Sayısı 1984-2011&()*!&()#!&()+!&(),!&())!&()(!&(($!&((&!&(('!&((-!&((*!&((#!&((+!&((,!&(()!&(((!'$$$!'$$&!'$$'!'$$-!'$$*!'$$#!'$$+!'$$,!'$$)!'$$(!'$&$!'$&&!Kaynak: Çalı!ma Hayatı #statistikleri’nden hazırlanmı!tır (ÇSGB, 1996; 2003; 2011; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik)ILO’ya uyumlu hale getirmek yerine T"SK’e uydurmayı tercih etmi#tir. T"SK “number ofworkdays lost” (kaybolan i#günü sayısı) ifadesini kullanmaktadır (T"SK, 2009).Kanımızca “çalı#ılmayan i#günü” ifadesi ile “kaybolan i#günü” ifadesi arasında önemlibir fark vardır. “Kaybolan i#günü” ifadesi greve yönelik olumsuz bir anlam içermektedir.Bu nedenle “çalı#ılmayan i#günü” ifadesi tercih edilmi#tir.


Aziz Çelik!+%$$$%$$$!!!!!!#%$$$%$$$!!!!!!*%$$$%$$$!!!!!!-%$$$%$$$!!!!!!'%$$$%$$$!!!!!!&%$$$%$$$!!!!!!"!!!!!!!$ekil 2: Grevde Çalı"ılmayan #"günü Sayısı 1984-2011&()*!&()#!&()+!&(),!&())!&()(!&(($!&((&!&(('!&((-!&((*!&((#!&((+!&((,!&(()!&(((!'$$$!'$$&!'$$'!'$$-!'$$*!'$$#!'$$+!'$$,!'$$)!'$$(!'$&$!'$&&!Kaynak: Çalı!ma Hayatı #statistikleri’nden hazırlanmı!tır (ÇSGB, 1996; 2003; 2011; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik)i#çi sayısı toplam grevci i#çi sayısı içinde önemli bir oran olu#tururken, ilerleyenyıllarda bu oran sıfıra yakla#mı#tır.Ku#kusuz bunun en önemli nedeni kamu kesiminin daralması, özelle#tirme veta#eronla#ma e!iliminin 2000’li yıllarda hız kazanmasıdır. 2000’li yıllar grevinnabzının adeta durdu!u yıllardır. #ekil 1 ve #ekil 2’de de görüldü!ü gibi, 2000’liyıllardan sonra grev e!ilimi uzun bir durgunluk dönemi ya#amaktadır. #ekil 1 ve#ekil 2’de 2007 yılında görülen hafif yükseli#in nedeni Türk Telekom (TT) grevidir.Grevlerle ilgili bir di!er önemli gösterge grevde çalı#ılmayan i#günü sayısıdır.Dönem boyunca toplam 25.3 milyon i#günü grevlerde geçmi#tir. Yıllık ortalama903 bin i#günü grevlerde geçerken, grevde geçen i#günü sayısı da greve katılan i#çisayısı ile benzer e!ilimler göstermektedir. 1990’lı yıllar Türkiye çalı#ma ili#kileritarihinde gerek katılan i#çi sayısı ve gerekse grevde geçen i#günü açısından en yo-!un dönemdir. 2000’li yıllarda ise grevde geçen i#günü sayısında düzenli ve devameden bir dü#ü# ya#anmaktadır (Ek Tablo 2).Grevlere ili#kin bir di!er ölçüt ise toplam çalı#an sayısı ile grevde çalı#ılmayani#günü arasındaki ili#kidir. Bu ili#ki grev yo!unlu!u/#iddeti olarak adlandırılmaktadır.Tablo 1’de Türkiye’de sigortalı i#çilerle grevde çalı#ılmayan i#günüTablo 1: Türkiye’de Grev Oranı (Yo!unlu!u) (1985-2010)YıllarSigortalı !"çiSayısı (Bin)Grevde Çalı"ılmayan!"günü (Bin)Grev Oranı-Yo#unlu#u (*)1985 2614 194 741990 3445 3466 10061995 4410 4838 10972000 5254 368 702005 6919 176 252010 10031 37 4(*) Bin sigortalı i!çi ba!ına grevde geçen gün sayısı.Kaynak: D#E (1997); Çalı!ma Hayatı #statistikleri ( ÇSGB, 1996; 2003;2010; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik); <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Kurumu’nun çe!itli yıllara ait istatistikleri(www.sgk.gov.tr).111


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Tablo 2: Greve Katılan #"çi Sayısı Açısından Yıllık Ortalama Grev E!ilimi (2004-2011)DÖNEM Ortalama Kamu Kamu Oran Özel Özel Oran1984-1995 59,592 34,341 58% 25,252 42%1996-2001 9,311 3,932 42% 5,380 58%2002-2011 5,073 570 11% 4,503 89%2002-2011 (TT Hariç) 2,673 570 21% 2,103 79%1984-2011 29,347 15,763 54% 13,583 46%Kaynak: Çalı!ma Hayatı #statistikleri’nden hazırlanmı!tır (ÇSGB, 1996; 2003; 2010; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik).arasındaki ili#ki yer almaktadır. Sigortalı i#çi sayısı hızla artmasına kar#ın grevdeçalı#ılmayan i#gününün azalması nedeniyle grev yo!unlu!unda ciddi bir gerilemeya#anmaktadır. 1990 ve 1995 yıllarında her bin sigortalı i#çiye kar#ılık grevdeçalı#ılmayan i#günü binin üzerinde idi. 2000’li yıllarda ise dramatik bir dü#ü# sözkonusudur. Bin i#çiye kar#ılık grevde geçen i#günü sayısı 2005 yılında 25’e,2010’da ise 4’e dü#mü#tür (Tablo 1). Bunun anlamı, grevlerin toplam çalı#anlar veekonomi açısından etkisinin giderek zayıflıyor olmasıdır.Grevlere ili#kin dönemsel bir kar#ıla#tırma anlamlı sonuçlar verecektir. 2000’liyılları 1980’li ve 1990’lı yıllarla kar#ıla#tırdı!ımızda ciddi bir dü#ü# e!ilimi tespitetmekteyiz. Grevleri üç ayrı döneme ayırdık. 1984-1995 dönemi grev e!iliminingiderek yükseldi!i ve tepe noktasına ula#tı!ı yıllardır. 1996 sonrasında sert bir dü-#ü# e!ilimi ba#lamı#tır. 2002 sonrası yıllar ise dü#ü# e!iliminin kararlılık kazandı!ıyıllardır. 1995’e kadar olan dönem boyunca yıllık ortalama greve katılan i#çi sayısı60 bin civarında iken, bu sayı 1995-2000 yılları arasında 9 bin civarına, 2000 sonrasındaise 5 bin civarına gerilemi#tir (Tablo 2). Ancak 2002 sonrası grev e!ilimini,2007 Türk Telekom (TT) grevini dı#arıda tutarak ayrıca hesaplamak anlamlı olacaktır.24 bin i#çinin katıldı!ı ve 1 milyon 152 bin i#günün grevde geçti!i TT grevietkileri itibariyle tartı#malı bir grevdir.TT grevi 2000’lı yıllar için bir istisna niteli!indedir. Kapsam dı#ı personelingrev sırasında çalı#ması ve grevci i#çilerin i#lerini yo!un biçimde Telekom’un ta#eronlarınınyapması nedeniyle ileti#im hizmetlerinde ciddi bir aksamanın ya#anmadı!ıgrev, Türk Telekom’u de!il Haber-"# Sendikasını zorlayan bir grev olmu#-tur. TT Genel Müdürü, amaçlananın aksine, grevin #irketi olumlu etkiledi!iniaçıklamı#tır. 2 Dahası cam ve lastik gibi sektörlerde grevleri üst üste erteleyen hükümetinTT grevinde bu yola ba#vurmaması grevin etkisinin zayıflı!ının bir di!er2Türk Telekom grevinin herhangi bir sorun yaratmadı!ını ve grevden dolayı herhangi birfinansal etki ya#amadıklarını söyleyen Türk Telekom Yönetim ve "cra Kurulu Ba#kanıPaul Doany #u açıklamayı yaptı:“Grev 43 gün sürdü. Bu süre içinde #irkette i#ler yürüdü. Büyük bir sorun ya#amadık, yanigrevin Türk Telekom’a gerçek bir etkisi olmadı. ADSL ba!lantılarımız tekrar i#lemeyeba#ladı, bütün hataları giderdik. $irkete net bir finansal etkisi olmadı çünkü grev boyuncaTürk Telekom çalı#anlarına maa# ödemesi yapmadı. Büyük bir birikim sa!ladık, bazıkayıplar vardı o da bu birikimlerle dengelendi. $irket gayet iyi durumda” (“Doany: GrevdeMaa# Ödemeyip Birikim Yaptık”, Radikal, 13.12.2007).Dahası, grev sırasında 24 bin i#çiye grev ödene!i vermek için Haber-"# Sendikasının ciddi birkaynak kullandı!ı ve bazı ta#ınmazlarını satmak zorunda kaldı!ı iddiası basında yer aldı.112


Aziz ÇelikTablo 3: Grevde Geçen #"günü Açısından Yıllık Ortalama Grev E!ilimi (2004-2011)DÖNEM Ortalama Kamu Kamu Oran Özel Özel Oran1984-1995 1,773,770 967,627 55% 806,142 45%1996-2001 270,531 58,812 22% 211,720 78%2002-2011 238,454 2,777 1% 235,677 99%2002-2011 (TT Hariç) 123,254 2,777 2% 120,477 98%1984-2011 903,320 428,291 47% 475,028 53%Kaynak: Çalı!ma Hayatı #statistikleri’nden hazırlanmı!tır (ÇSGB, 1996; 2003; 2010; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik).göstergesidir. Bu kısa anımsatma önemli. Çünkü grevleri sadece nicel açıdan analizetmek yanıltıcı olabilmektedir. Özellikle genel e!ilim dı#ındaki artı# ve azalı#larınarka planına bakmakta yarar olacaktır.TT grevi dı#arıda tutuldu!unda 2002-2011 yıllarında yıllık ortalama grevcisayısı 2673’e gerilemi#tir (Tablo 2). TT grevi sonrasında ise (2008-2011) yıllık ortalamagrevci sayısı daha da dü#mü# ve 2376’ya gerilemi#tir. 2011 yılındaki grevcisayısı ise 1984 sonrasındaki en dü#ük grevci sayısıdır. 12 Eylül sonrası ilk grevinya#andı!ı 1984 yılında 561 i#çi greve katılırken 2011 yılında 557 i#çi grevekatılmı#tır (Ek Tablo 1).Grevde geçen i#günü açısından da benzer bir e!ilim söz konusudur. 1984-1995döneminde yılda ortalama 1.7 milyon i#günü grevde geçerken, bu sayı 1996-2001döneminde 270 bine, 2002-2011 döneminde 238 bine (TT hariç 123 bine) dü#-mü#tür (Tablo 2). Dikkat çekici bir di!er nokta ise kamuda grev e!iliminin neredeysesıfırlanmı# olmasıdır. 1990’lı yıllarda grev e!iliminde lokomotif olan kamui#çileri 2000’li yıllarda greve neredeyse hiç ba#vurmamı#tır (Ek Tablo 2).1989 yılında kamuda, 1990 yılında özel sektörde ya#anan ve çok sayıda i#çininkatıldı!ı grevlerden sonra 1995 yılına kadar i# uyu#mazlıklarının oldukça yo!unoldu!u bir dönem ya#anmı#, 1995 yılında kamu sektöründe 180 bine yakın i#çiyikapsayan grevlerden sonra grev sayısında da greve katılan i#çi sayısında da dü#ü#e!ilimi ba#lamı#tır. Bu dü#ü# 2000’li yıllar sonrasında neredeyse 10 yıllık bir durgunlukdönemine dönü#mü#tür. Çalı#ma ili#kilerinde ya#anan bu “barı#” ortamınıngerçek bir uzla#madan çok sendikalı i#çi sayısında, kamu i#çisi sayısındave toplu sözle#me kapsamındaki i#çi sayısında ya#anan azalmanın ve sendikasızla#tırmanınbir sonucu oldu!unu söylemek mümkündür.Ayrıca 2822 sayılı yasa döneminde yaygın bir araç olarak kullanılan grev ertelemelerinin,grev e!iliminin azalmasında önemli bir rol oynadı!ını söylemekmümkündür. Dönem boyunca 22 erteleme kararnamesi ile 300 bin i#çiyi kapsayan506 grev ve grev kararı ertelenmi#tir. 1984-2001 yılları arasında toplam 821bin i#çinin greve katıldı!ı dikkate alınırsa, yakla#ık 300 bin i#çiyi kapsayan grevertelemelerinin grev e!ilimi üzerindeki etkisi daha iyi anla#ılabilir. 1990 ve 1991ile 1995 grev erteleme kararları en çok i#çiyi kapsayan kitlesel grev ertelemeleridir.2000 yılından sonra ise 9 büyük grev “milli güvenlik” ve “genel sa!lık” gerekçesiyleertelenmi#tir. Bu ertelemelerin en önemli sonucu grev konusunda caydırıcı olmasıdır.2000’li yıllarda lastik ve cam sektörlerindeki grev ertelemeler söz konusuolmasaydı grev e!ilimde farklılıklar ya#anaca!ı açıktır (Çelik, 2008).113


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>3. Di#er Ülkelerde Grev E#ilimi Ne Durumda?Uluslararası kar#ıla#tırmalar bu yazının kapsamı dı#ında olmakla birlikte grev e!ilimiaçısından genel bir kar#ıla#tırma yararlı olacaktır. Ya#anan durgunlu!unaslında Türkiye’ye özgü olmadı!ı, di!er ülkelerde de grev e!ilimi açısından benzerbir durgunluk ya#andı!ı dü#ünülebilir. Bu nedenle kısa bir kar#ıla#tırma anlamlıolacaktır. Grevlerin uluslararası kar#ıla#tırılmasında ciddi zorluklar oldu!u bilinmektedir.Grev hakkının özneleri, grev türlerine ili#kin sınırlamalar ve grev istatistiklerininderlenmesine ili#kin farklılıklar nedeniyle kar#ıla#tırmalar oldukça zordur(Makal, 2007, ILO, 2012a). Ancak bu farklılıkları bir kenara koyarak e!ilimlerinkar#ıla#tırmasını yapmak olanaklıdır. Benzer dönemlerde farklı ülkelerde greve!ilimleri nasıl seyretmi#tir?ILO’nun kar#ıla#tırılabilir veri derledi!i (ILO, 2012b) bazı ülkelerdeki grev e!iliminebakıldı!ında, grevci i#çi sayısı ve grevde geçen i#günü açısından önemlifarklılıklar olmakla birlikte uzun dönemli bir durgunlu!a rastlanmamaktadır.Tablo 4’te yer alan ülkelerde greve katılan i#çi sayısı yıllara göre dalgalanmalarve ciddi ini# çıkı#lar göstermektedir. Türkiye’de ise özellikle 2000’li yıllar sonrasındabir dalgalanmadan de!il, minimum düzeyde bir stabilizasyondan söz etmekmümkündür. Di!er ülkelerde nispeten hareketli bir grev grafi!i gözlenirken,ülkemizde grevlerin nabzı adeta durmu#tur.III. GREV DI$I EYLEMLERBilindi!i gibi çalı#ma ili#kileri açısından grev dı#ı eylemler de grev kadar etkili veyaygın kullanılan mücadele araçlarıdır. Yasal grev mekanizmasının hantallı!ı vekısıtlılı!ı gibi nedenler yanında, grevin uygun ve yeterli bir araç olmadı!ı durumlardagrev dı#ı eylemler gündeme gelmektedir. Yürürlükteki mevzuata göre yapılanve “kanuni grev” olarak tanımlanan grevler dı#ında kalan yaygın bir i#çi(emek) eylemleri grubu vardır. "# yava#latma, i# bırakma, direni#, i#yeri i#gali,oturma grevi, yürüyü# ve miting, i#e geç gitme, toplu vizite, boykot ve yemekboykotu gibi i#çi eylemleri de çalı#ma ili#kilerinin önemli bir parçasıdır. “Kanunigrev” görece dar bir kapsama sahip oldu!undan i#çi eylemlerinin gerçek boyutununanla#ılabilmesi için grev dı#ı eylemlerin de dikkate alınması ve incelenmesiönem arz etmektedir. Ancak grev dı#ı eylemlere ili#kin veri toplanması önemli birsorundur. Ülkemizde ÇSGB “kanuni” grevler dı#ında di!er i# bırakma eylemlerineve direni#lere ili#kin veri toplamamaktadır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda grev dı#ıeylemlere ili#kin en önemli kaynak, sendikal e!itimci ve ara#tırmacı "lyas Kösteklitarafından derlenen ve Petrol-"# yıllıklarında yer alan verilerdir. Ancak uzun birsüredir Petrol-"# yıllıklarının yayınlanmıyor olması nedeniyle bu alanda ciddi birveri bo#lu!u söz konusudur.1982 Anayasası ile 2822 sayılı Toplu "# Sözle#mesi Grev ve Lokavt Kanunu’ndagrev mekanizmasının son derece karma#ık bir prosedüre ba!lanması, sınırlayıcıolması ve sonuç alınmasının zorlu!u nedeniyle 2822 sayılı yasa döneminde grevdı#ı eylemlerde ayrıca bir artı# olmu#tur. 2000’li yıllarda ya#anan grev dı#ı eylemlerinkapsamını ve etkisini anlayabilmek için 1980’li ve 1990’lı yıllardaki grev dı#ıeylemlere kısaca göz atmak yararlı olacaktır. Grev ve grev dı#ı eylemler bir bütünolarak ele alındı!ında i#çi sınıfı hareketinin mücadele ve eylem kapasitesini de!i-#ik boyutlarıyla görmek mümkün olacaktır.114


Aziz ÇelikTablo 4: Çe"itli Ülkelerde Greve Katılan #"çi Sayısı 1990-2008 (Bin)Almanya !talya !spanya Türkiye ABD Kanada Hindistan !ngiltere1990 257 1634 977 166 185 270 1308 2981991 208 2952 1984 165 392 253 1342 1761991 598 3178 5192 62 364 150 1252 1481993 33 4384 1077 7 182 102 954 3851994 401 2614 5437 5 322 81 846 1071995 183 445 574 200 192 149 990 1741996 166 1689 1088 5 273 282 939 3641997 13 718 651 7 339 258 981 1301998 4 435 681 11 387 244 1289 931999 188 935 1133 3 73 160 1311 1412000 7 687 2067 19 394 143 1418 1832001 61 1125 1245 10 99 221 688 1802002 428 5442 4534 5 46 166 1079 9432003 40 2561 729 2 129 79 1816 1512004 101 709 556 4 173 259 2072 2932005 17 961 405 4 100 199 2914 932006 169 467 500 2 77 42 1810 7132007 106 906 497 26 193 66 725 7452008 154 669 543 5 83 41 1484 511Kaynak: ILO (2012b).!1. 1980 ve 1990’lı Yıllarda Grev Dı"ı Eylemler ve Büyük Ölçekli Direni"ler1980’li ve 1990’lı yılların grev dı#ı eylemlerinin en yaygın ve kapsamlısı BaharEylemleri olarak adlandırılan eylem dizisi olmu#tur. Kamu kesiminde çalı#an i#çilerin1989 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarında yaptıkları ve Bahar Eylemleri olarakbilinen protesto eylemleri, Türk-"#’e ba!lı 26 sendikanın yürüttü!ü kamu toplu i#sözle#mesi görü#melerinde ilerleme sa!lanamaması üzerine ba#lamı#tır.Eylemler, belirli sektörler için zaman zaman genel grev havasına bürünmü#tür.Bahar Eylemleri süresince i#çiler bilinen eylem türlerinin yanı sıra bazıları ilk defauygulanan ilginç eylemler de uyguladılar: "#i durdurma, i#i yava#latma, toplu yürüyü#ler,trafi!i kapatma, i#yeri i#gali, i#ba#ında oturma, i#e gitmeme, fazla mesaiyekalmama, servis araçlarına binmeme, yemek ve sakal boykotu, çocuklarını evlatlıkverme, toplu bo#anma davası açma, çıplak ayakla yürüyü#, açlık grevi, vezneönünde bekleme, vizite eylemi, siyah çelenk bırakma, basın bildirisi, ücret almama,alkı#lı protesto, fabrika önünde so!an ekmek yeme, bordroları postalama vebordroları balona ba!layıp uçurma ve tüm ailece yürüyü# ba#lıca eylem türleriydi.12 Eylül baskı ko#ulları ve ANAP hükümetleri döneminde ya#anan ciddi reel ücretkayıpları ve yoksulla#ma, eylemlerin en büyük nedeniydi.Bahar Eylemleri salt ekonomik çerçeveyle sınırlı kalmayıp politik talepler deiçeriyordu. Eylemler devam ederken yapılan 27 Mart 1989 yerel seçimlerindeANAP’ın oy oranı yüzde 35’ten yüzde 22’ye dü#tü. Eylemler ile i#çi ücretlerindeönemli bir reel artı# sa!landı. Bu e!ilim 1990 ve 1991 toplu i# sözle#melerinde dedevam etti. Sonuçları itibariyle gerçek i#çi ücretlerinde önemli bir artı# sa!layaneylemler, memurların Temmuz 1989 zammını ve özel sektör sözle#melerini deolumlu yönde etkiledi. 1989 yılında reel ücretlerde genel olarak bir iyile#me sa!-115


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>landı. Di!er bir ifadeyle Bahar Eylemleri genel ücret seviyesinin yükselmesindeönemli bir manivela oldu (Çelik, 1996).4-8 Ocak 1991 tarihlerinde grevdeki yakla#ık 50 bin maden i#çisi tarafındangerçekle#tirilen Zonguldak-Ankara yürüyü#ü, Ankara’ya ula#madan engellenmi#olsa da dönemin iz bırakan grev dı#ı eylemlerinden biri olmu#tur (Karaka#, 1992).Türk-"#’in 12 Eylül sonrası en önemli eylemlerinden biri, 3 Ocak 1991 tarihindekısmen uygulanabilen “i#e gitmeme eylemi” olmu#tur. 3 Ocak eylemi 1980sonrasının ilk i# bırakma eylemidir. 3 Ocak eyleminin, geçmi#te bu tür eylemlerdenkaçınan Türk-"# tarafından yapılmı# olmasının altı çizilmelidir.20 Temmuz 1994 tarihinde üç i#çi konfederasyonu (Türk-"#, D"SK ve Hak-"#) ilkkez ülke çapında genel eylem (i# bırakma) yaptı. Bu eylem kısmen uygulanabildi.Aynı yıl Türk-"#’in ça!rısıyla Tando!an meydanında büyük bir miting yapıldı.Eylemin amacı 5 Nisan 1994 istikrar programına paralel olarak 1995 Bütçe Kanunundaçalı#anların bazı haklarını kaldırmayı hedefleyen hükümlerdi. Eylem üzerinebu düzenlemeler geri çekildi. 1990’lı yıllarda sosyal güvenlik haklarındayapılmak istenen de!i#ikliklere kar#ı da büyük i#çi eylemleri yapıldı. 5 A!ustos1995’te Ankara’da büyük bir miting ve 8 A!ustos’ta ise i#ba#ında i# durdurma eylemiyapıldı. 15 Ekim 1995 tarihinde Ankara’da büyük bir izinsiz miting düzenlendi.Bu miting Tansu Çiller azınlık hükümetinin güven oyu alamamasında etkilioldu. <strong>Sosyal</strong> güvenlik hakları ile ilgili bir di!er büyük eylem ise 24 Temmuz1999’da Ankara’da gerçekle#tirildi.Kamu çalı#anları da 1990’lı yıllarda çok sayıda grev dı#ı eylem gerçekle#tirdi.Kamu çalı#anlarının grev hakkı yasal olarak tanınmadı!ı için, grev dı#ı eylemlerkamu çalı#anları açısından en önemli toplu eylem aracı olarak öne çıktı. Kamuçalı#anları çe#itli mitingler yanı sıra i# bırakma eylemleri de gerçekle#tirdi. 1993 ve1994 yıllarında i# bırakma ve toplu vizite eylemleri yapıldı. 17-18 Haziran 1995günlerinde 100 bini a#kın kamu çalı#anı Kızılay Meydanını i#gal etti (dönemingrev dı#ı eylemleri için bkz. Koç, 2010).Dönem boyunca irili ufaklı yüzlerce i#çi eylemi ve direni#i içinde Pa#abahçeCam Fabrikası’nda 1991 yılında toplu i#çi çıkarmaya kar#ı yapılan direni#, Yata-!an i#çilerinin eylemleri ve Seka’nın kapatılmasına kar#ı 1997’de yapılan direni#iz bırakan grev dı#ı eylemler olarak sayılabilir.1980’lı yılların sonunda ba#layan ve 1990’ların ortalarında yava#lamakla birlikte2001 kriz dönemine kadar süren grev dı#ı eylemlerin, grevlerle birlikte i#çiücretlerinde önemli kazanımlar getirdi!ini ve i#çi haklarını sınırlamaya yönelikgiri#imleri geciktirdi!ini söylemek mümkündür.2. 2000’li Yıllarda Grev Dı"ı Eylemler ve Büyük Ölçekli Direni"ler1980 ve 1990 eylemlerinden farklı olarak, 2000’li yıllarda ya#anan grev dı#ı eylemlerin,özellikle “genel eylem” ve “uyarı eylemi” gibi eylemlerin pek ço!u “kabuk eylemler”olarak kalmı#tır. “Genel eylem”, “uyarı eylemi” ve “çalı#ma hakkını kullanmamaeylemi” olarak adlandırılan pek çok eylem kitlesel basın açıklamasınınötesinde bir içeri!e sahip olmamı#tır. Dönem boyunca gerçekle#tirilen ve ülkeölçe!inde de yankı bulan Seka, Tekel, Yata!an ve Pa#abahçe direni#leri ise1990’ların mücadele gelene!ini devam ettiren eylemler olmu#tur. Kamuçalı#anları tarafından yapılan eylemler de dönem boyunca önemini korumu#tur(dönem boyunca sendikala#ma amacıyla ve sendikal nedenli i#ten çıkarmalara116


Aziz Çelikkar#ı çok sayıda direni# gerçekle#tirilmi#tir. Ancak sendikal örgütlenme eksenlidireni#ler bu çalı#manın kapsamı dı#ındadır).2000’lerde büyük ölçekli ve i#çi konfederasyonları a!ırlıklı gerçekle#tirilen grevdı#ı eylemlerin inandırıcılı!ında ve sahicili!inde büyük bir a#ınma ya#anmı#tır.Merkezi ve genel eylemlerde ciddi bir a#ınma ya#anırken, tekil ve yerel eylemlerdenispi bir yaygınlıktan söz etmek mümkündür. Ancak bu eylemler kendi sınırlarıiçinde kalmı# ve di!er direni# ve eylemler ile aralarında bir e#güdüm olu#turulamamı#tır.2000’li yıllarda merkezi sendikal eylemler giderek “kabuk” hale gelirken,yerel eylemlerin canlılı!ını ve dinamizmini korudu!unu söylemek mümkündür.Büyük ölçekli ve genel nitelikli grev dı#ı i#çi eylemlerinde sadece nitelikaçısından de!il nicelik açısından da 2000’li yıllarda bir gerileme ya#anmı#tır.2000’li yılların ba#larında (2005-2006 yıllarına kadar) zaman zaman ya#anan büyükölçekli i#çi eylemleri, özellikle 2007-2008 yıllarından sonra hızla gerilemeyeba#lamı#tır. Türk-"#’in bu tarihlerden sonra belirgin bir biçimde, hükümete yönelikbüyük ölçekli protesto eylemleri düzenlemekten kaçındı!ı veya düzenlemepotansiyelinin azaldı!ı gözlenmektedir. Öte yandan ortak bir eylem merkezi olanve e#güdüm sa!layan Emek Platformu’nun 3 önce sönümlenmesi ve giderekda!ılması ile AKP hükümetlerinin sendikal hareket üzerinde etkisinin artması gibinedenlerle grev dı#ı eylemlerde önemli bir gerileme ya#anmı#tır. 2000’li yıllardasendikal hareketin, grev dı#ı eylemleri örgütlemekte ve kendi iradesi dı#ında ortayaçıkan eylemleri kavramakta ve e#güdüm sa!lamakta ciddi bir irade eksikli!i vekapasite yetersizli!i içinde oldu!u görülmü#tür (son dönem grev dı#ı i#çi eylemleriile ilgili bir de!erlendirme için bkz. Koçak, 2009). 2000’li yılların grev dı#ı eylemlerinia#a!ıdaki #ekilde tasnif etmek mümkündür. Ku#kusuz örnekledi!imiz eylemlerdı#ında da bir çok ba#ka eylem söz konusudur. Ancak burada en belirgineylemlere yer verilmeye çalı#ılmı#tır.3Emek Platformu 1993 yılında ortaya çıkan Demokrasi Platformu ve daha sonraki yıllardaemek örgütleri arasında yürütülen ortak çalı#maların bir ürünü olarak 1999 yılında kurulanbir ortak zemindir. Türk-"#, Hak-"#, D"SK, KESK, Türkiye Kamu-Sen ve Memur-Sen 19Ocak 1999 günü “emek zirvesi” olarak adlandırılan bir toplantıda bir araya gelerek ortakhareket etme kararı aldılar.14 Temmuz 1999 günü ise Türk-"#, Hak-"#, D"SK, KESK, Türkiye Kamu-Sen, Memur-Sen,Türkiye "#çi Emeklileri Cemiyeti, Tüm "#çi Emeklileri Derne!i, Tüm Ba!-Kur EmeklileriDerne!i, TMMOB, Türk Di# Hekimleri Birli!i, Türk Eczacılar Birli!i, Türk Tabipleri Birli!i,Türk Veteriner Hekimler Birli!i ve TÜRMOB Genel Ba#kanları Türk-"#’te bir araya gelerekortak hareket etmeye ba#ladılar. Olu#an platform Emek Platformu olarak adlandırıldı.Toplantıda bölgesel mitingler, Ankara’da bir kitlesel miting ve genel grev kararı alındı.Temmuz ve A!ustos aylarında sosyal güvenlik reformuna kar#ı kapsamlı eylemler yapıldı.Emek Platformu 2001 yılında ekonomik krizden çıkı# için hazırladı!ı alternatif programı28 Mart 2001 tarihinde kamuoyuna açıkladı. Emek Platformu sonraki yıllarda da çe#itlietkinlikler ve eylemler düzenlemi# ve açıklamalar yapmı#tır. Emek Platformunun yereldüzeylerde de çe#itli izdü#ümleri olu#mu#tur. Emek Platformu dönem ba#kanlı!ı veyadönü#ümlü ba#kanlık uygulamasıyla koordine edilmi#tir. 1999 “sosyal güvenlik” reformukonusunda kapsamlı eylemler düzenleyen platformun, 2006 “reformu” sırasında yetersizkaldı!ı gözlenmi#tir. Emek Platformu sonraki yıllarda sönümlenmi# ve da!ılmı#tır.Emek Platformu’nun da!ılmasında AKP’nin sendikal hareket üzerinde hegemonyasınınartmasının ve hükümete yakın bazı sendikaların yarattı!ı sendikal rekabetin önemli rolüolmu#tur.117


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>a. Genel Uyarı ve #! Bırakma Eylemleri“Genel uyarı eylemleri” ve “i# bırakma” eylemleri genel grev niyetiyle yapılmı# eylemlereyasal kaygılar nedeniyle verilen addır. Ancak bu eylemler 2000’li yıllardaetkili bir i# bırakma ve genel greve dönü#ememi#, daha çok basın açıklaması, yürüyü#ve ara dinlenmelerinde yapılan açıklamalarla sınırlı kalmı#tır. Özellikle i#çi sendikalarıtarafından gerçekle#tirilen “genel uyarı eylemleri” mal ve hizmet üretimindebir kesinti yaratmamı# ve etkili olmamı#tır. Ne ad altında yapılırsa yapılsın döneminpek çok “genel uyarı” ve i# bırakma eylemi özüne uygun biçimde gerçekle#-memi# ve dönemin trend eylemi olan “kitlesel basın açıklaması” biçimine dönü#-mü#tür. Dönemin belli ba#lı “genel uyarı ve i# bırakma” eylemleri #unlardır:Emek Platformu, hükümetin çalı#ma hayatı ile ilgili düzenlemelerine kar#ı 16$ubat 2005 tarihinde 81 ilde “"ktidarı Genel Uyarı” eylemleri yapmı#tır. Bu eylemlerbir genel grev ve i# bırakma #eklinde gerçekle#memi#, daha çok basınaçıklaması ve çe#itli yürüyü# ve mitingler #eklinde gerçekle#mi#tir (D"SK, 2008).Türk-"#, 4 Mart 2005 günü ülke çapında bir günlük “"#yerini Terk Etmeme” eylemigerçekle#tirmi#tir.SSGSS (<strong>Sosyal</strong> Sigortalar ve Genel Sa!lık Sigortası) yasa tasarısına kar#ı EmekPlatformu tarafından alınan karar gere!ince Türkiye çapında 14 Mart 2008 günüiki saatlik i# bırakma eylemi yapılmı#tır. Türk-"# kaynaklarına göre, eylem ula#ım,temizlik, e!itim, sa!lık ve e!itim alanında etkili olmu#tur (Türk-"#, 2011). Eylemekatılımın a!ırlıkla kamu çalı#anlarından ve özellikle KESK üyelerinden oldu!ugözlenmi#tir.KESK tarafından yapılan de!erlendirmeye göre, Emek Platformu bile#eni 17örgüte üye emekçilerin 14 Mart 2008 tarihinde yaptı!ı 2 saatlik “çalı#mama” eylemi,tüm Türkiye çapında büyük bir co#ku ve katılımla gerçekle#tirilmi#tir. Ankara,"stanbul, "zmir ba#ta olmak üzere tüm illerde saat 10.00 ile 12.00 arasında eylemekatılan emekçilerin gerçekle#tirdikleri yürüyü#lere 100 binlerce ki#ikatılmı#tır. Türkiye çapında 10.00-12.00 saatleri arasında gerçekle#tirilen eylemçerçevesinde belediye hizmetlerine ara verilirken, #ehir içi ula#ım durmu# ve temizlikhizmetleri yapılamamı#tır. Demiryollarında banliyö trenlerinin seferleri ikisaat süreyle durdurulurken, atölyelerde çalı#ma yapılmamı#, bakım ve onarımçalı#malarına ara verilmi#tir. Yüzbinlerce çalı#anın katıldı!ı 14 Mart eylemininardından AKP Hükümeti, yasada bazı de!i#ikliklere gitmek zorunda kalmı#tır(KESK, 2008). 14 Mart eylemi özellikle kamuda etkili olmakla birlikte, katılımlailgili “100 binlerce ki#i” ifadesinin abartılı oldu!unu söylemek mümkündür.7 Temmuz 2009 tarihinde kamu toplu i# sözle#mesi görü#melerinin hükümetintutumu nedeniyle tıkanması üzerine Türk-"# 7 Temmuz 2009 tarihinde “birsaat süreyle çalı#mama” eylemi gerçekle#tirmi#tir (Türk-"#, 2011). Ancak kamui#yerleri için alınan bu eylem kararının daha çok dinlenme zamanlarında ve yemekhanelerdegerçekle#ti!i bilinmektedir.Türk-"#, 8, 15 ve 22 Ocak 2010 tarihlerinde “çalı#mama hakkını kullanma eylemleri”ve AKP binaları önünde kitlesel basın açıklaması eylemleri kararı almı#tır.Eylemler i#e geç gitme ve çalı#mama #eklinde de!il daha çok AKP binalarınayapılan küçük çaplı yürüyü#ler #eklinde gerçekle#mi#tir."#çi ve memur konfederasyonları 4 $ubat 2010 tarihinde Tekel i#çilerinin direni#inedestek amacıyla “i#e gitmeme eylemi” kararı almı#tır. Karara göre 4 $ubatgünü 08.00-17.00 arasında çalı#anlar üretimden gelen güçlerini kullanarak kendi-118


Aziz Çeliklerini izinli sayacaktı ve i#e gitmeyecekti (Türk-"#, 2011). Türk-"# Genel Ba#kanıMustafa Kumlu imzasıyla üye sendikalara gönderilen 2 $ubat 2010 tarihli genelgede“Türk-"# ve Türk-"#’e ba!lı sendikalara üye i#çiler ise Anayasa’nın çalı#mahakkı ve ödevi ile ilgili düzenlemede tanınan ‘çalı#mama hakkını’ kullanarak 4$ubat 2010 Per#embe günü saat 08.00-17.00 arasında kendilerini izinli sayacaktır”denildi. Genelgede “genel grev” ifadesi kullanılmasa da planlanan eylem ku#kusuzgenel grevdi. Ancak 4 $ubat 2010’da ne genel grev ne de genel eylem ya#andı.Cılız protestolar ve basın açıklamalarıyla yetinildi. Eylem, bir i# bırakma #eklindegerçekle#medi, daha çok i#yeri önünde ve yemekhanelerinde bildiri okunmasındanibaret kaldı.Tekel eylemi sürerken Türk-"#, D"SK, Kamu-Sen ve KESK yöneticileri 22 $ubat2010 tarihinde yaptıkları bir toplantıda, taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda26 Mayıs 2010 tarihinde “üretimden gelen gücün” kullanılaca!ı genel bireylem yapılması kararı aldı. Ancak 21 Mayıs 2010 tarihinde aynı sendikal örgütler,ortak bildiri ile “konfederasyonların üretimden gelen güçlerin kullanılmasınınnasıl gerçekle#tirilece!i konusunu kendilerinin belirlemesine” karar verildi!iniduyurdu. Türk-"# kendi kararını 26 Mayıs 2010 tarihinde saat 13.00-14.00arasında i#yerleri önünde bildiri okumak olarak açıkladı (Türk-"#, 2011). Böylecebu eylem de bir i# bırakma de!il, dinlenme saatinde bildiri okumak #eklinde etkisizbir eyleme dönü#mü#tür.b. Yürüyü!ler, Mitingler ve Kitlesel Basın Açıklamaları2000’li yıllarda grev dı#ı eylemlerin nicel açıdan önemli bir bölümünü yürüyü#,miting ve kitlesel basın açıklamaları olu#turmu#tur. Çok sayıda yürüyü# ve mitingdüzenlenmesine kar#ın, bir kaçı dı#ında, bu yürüyü# ve mitinglere katılımın1990’lı yıllarla kar#ıla#tırıldı!ında son derece sınırlı kaldı!ı gözlenmi#tir. Döneminyeni tür ve trend eylemlerinden biri, “kitlesel basın açıklaması” olarak adlandırılanbasın toplantısı ile miting arası eylem türüdür. 2911 sayılı Toplantı veGösteri Yürüyü#leri Yasası’nın sınırlayıcı prosedürü nedeniyle protesto eylemlerininpek ço!u izinsiz toplantı ve gösteri yürüyü#üne dönü#mekteydi. Bir di!er ifadeyle2911 sayılı yasa kadük kalıyordu. Bunun üzerine "çi#leri Bakanlı!ı basınaçıklamalarının belirli bir katılımla yapılabilmesine olanak tanıdı. Kitlesel basınaçıklamaları bu yeni uygulamayla birlikte yaygınla#tı. Ancak özellikle büyük ölçekliyürüyü# ve mitingleri yapamayan ve yapmaktan kaçınan sendikal örgütler“kitlesel basın açıklaması” adı altında eylemler yapmaya ba#ladılar. Kitlesel basınaçıklamalarının trend mekanları "stanbul’da Tünel-Taksim hattı ("stiklal Caddesi),Ankara’da ise Yüksel Caddesi oldu. 2000’li yıllarda gerçekle#tirilen belli ba#lı yürüyü#ve mitinglere ili#kin kısa bir de!erlendirme yapalım:Kamu görevlileri sendikaları ile ilgili yasa tasarısının toplu sözle#me ve grevhakkına yer vermemesi ve bazı kamu görevlilerinin sendikala#masını engellemesinedeniyle, KESK 2001 Mayıs ve Haziran aylarında çe#itli kitlesel eylemler yaptı. 21-26 Mayıs tarihlerinde çe#itli illerden Ankara’ya yürüyü#ler düzenlendi. Kızılay’dayapılmak istenen miting önce yasaklandı ancak yo!un katılım ve Ankara trafi!ininkapatılması üzerine Kızılay meydanı ile ilgili yasak kaldırıldı (KESK, 2002).9 Kasım 2001’de Küresel Eylem günü etkinleri Türkiye’de de yapıldı. EmekPlatformu bile#enleri “"#sizli!e, Yoksullu!a, Yolsuzlu!a ve Sava#a Kar#ı E#itlik,Adalet ve Barı# "çin Ankara Yürüyü#ü” adıyla bir yürüyü# ve miting düzenledi.119


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Yürüyü#ler dört ayrı bölgeden ba#latıldı. Miting Tando!an meydanında yapıldı(KESK, 2002).1 Mart 2003 tarihinde Ankara Sıhhiye meydanında “sava#a hayır” eylemiyapıldı. Eylemde ABD’nin Irak’a müdahale planları protesto edilmi# ve o günMeclis Genel Kurulunda ele alınacak olan Türkiye’nin Irak topraklarına asker yollamasınaili#kin tezkerenin (1 Mart tezkeresi) reddi istenmi#tir. Siyasal içerikli bumitinge çe#itli siyasal gruplar, partiler ve sendikalardan geni# bir katılım sa!landı.Eyleme Türk-"# üyesi sendikalardan da katılım oldu.Türk-"# tarafından 10 Mayıs 2003 günü "zmir’de, 17 Mayıs 2003 günü Ankara’da“"#ine, Ekme!ine, Vatanına Sahip Çık” mitingi düzenlendi. Türk-"# kaynaklarınagöre "zmir mitingine 55, Ankara mitingine 100 bin ki#i katılmı#tır (Türk-"#, 2003).Kamu Yönetimi Temel Yasası tasarısının sosyal taraflara danı#ılmadanhazırlanmasını protesto etmek için aralarında Türk-"#’in de bulundu!u 12 toplumsalörgüt çe#itli eylem kararları aldı. 21 $ubat 2004 tarihinde bölgesel mitingleryapıldı. 6 Mart 2004 tarihinde ise Ankara Sıhhiye meydanında protesto mitingiyapıldı. A!ırlıkla Türkiye Yol-"# Sendikası üyelerinin katıldı!ı bu mitingde Karayollarıve Köy hizmetleri gibi kurulu#ların devre dı#ı bırakılması protesto edildi(Türk-"#, 2007).20 Kasım 2004 tarihinde Ankara’da Emek Platformu tarafından “<strong>Sosyal</strong> devletve sosyal adalet istiyoruz” mitingi yapılmı#tır. Türk-"# kaynaklarına göre bu mitinge100 bin i#çi katılmı#tır (Türk-"#, 2007). Ancak sendikal mitinglere katılımla ilgilisendikal kaynaklarda belirtilen sayıların abartılı oldu!unun altını çizmek gerekir.Uzun bir aradan sonra Türk-"#, D"SK ve KESK 15 $ubat 2009 günü "stanbulKadıköy meydanında ekonomik krizin faturasının çalı#anlara ödettirilmesi giri-#imine kar#ı “emek ve demokrasi mitingi” düzenledi. Miting krizin yaratmı# oldu-!u tepki nedeniyle oldukça geni# bir katılımla gerçekle#mi#tir.Tekel i#çilerinin Kızılay eylemi sürerken, Türk-"# di!er emek örgütlerine deça!rıda bulunarak, 17 Ocak 2010 tarihinde “Ekmek, Barı#, Özgürlük "çin Demokrasive <strong>Haklar</strong>” mitingi yapmı#tır.<strong>Sosyal</strong> güvenlik “reformu” protesto eylemleri: 2004 yılında Emek PlatformuSSK hastanelerinin Sa!lık Bakanlı!ına devri giri#imine kar#ı çe#itli protesto eylemleriyapmı#tır. 27 Ekim ve 2 Kasım 2004 günlerinde SSK hastanelerinin bulundu!uyerlerde “kitlesel basın açıklamaları” yapılmı#tır. Ancak eylemlere katılım sınırlıolmu#tur. Örne!in Ankara’da yapılan eyleme Türk-"# önünde toplanan yakla#ıkbin ki#i katılmı# ve yürümeleri polis tarafından engellenmi#tir. 30 Kasım 2004tarihinde Emek Platformu kararıyla örgütlü i#yerlerin 12.00-13.00 saatleriarasında “uyarı eylemi” yapılmı#tır (Türk-"#, 2007; D"SK, 2008). 12.00-13.00 arası(yemek saatinde) yapılan eylemin i# durdurmayla bir ili#kisi olmadı!ı açıktır.<strong>Sosyal</strong> Sigortalar ve Genel Sa!lık Sigortası (SSGSS) Kanunu nedeniyle 2008yılında genel i#çi eylemlerinde bir artı# gözlenmi#tir. 15 Ocak 2008 tarihinde ülkeçapında AKP örgüt binalarına yürüyü#ler yapılmı# ve SSGSS hazırlıkları protestoedilmi#tir. SSGSS tasarısına kar#ı çe#itli illerde sendika ve meslek odalarının daiçinde yer aldı!ı “Herkese Sa!lık ve Güvenli Gelecek Platformu” (HSGGP) olu#turulmu#ve pek çok yerel eylem bu platformun e#güdümü ile gerçekle#tirilmi#tir(www. hsggplatformu.org).1 Mayıs (i#çi bayramı, dayanı#ma günü) kutlamalarının grev dı#ı eylemlerarasında ele alınması tartı#malıdır. Çünkü pek çok ülkede 1 Mayıs etkinlikleri i#çi120


Aziz Çelikve sendika hareketi için ola!an faaliyetler arasındadır. Ancak ülkemizde 1 Mayıskutlamalarının serüveni ayrı bir de!erlendirmeyi gerekli kılıyor. 1990’larınba#ından itibaren farklı i#çi örgütleri arasında genellikle ortak yapılan 1 Mayıskutlamaları 2000’li yıllarda da devam etmi#tir. Ancak 2000’li yıllarda önemli birtartı#ma konusu 1 Mayıs’ın Taksim meydanında kutlanması etrafında ya#anmı#tır.Bu tartı#ma ve gerilim gerek sendikal örgütlerle hükümet arasında, gereksesendikal örgütlerin kendi aralarında ya#anmı#tır. 2007’den itibaren sendikaların1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama talebi hükümet tarafından geri çevrilmi# vebu yöndeki giri#imler #iddet kullanılarak bastırılmı#tır. 2008 yılında D"SK GenelMerkezi ku#atılmı# ve yürüyü# engellenmi#, 2009 yılında ise “makul bir ço!unluk”ile Taksim’e giri#e izin verilmi#tir. 2010 yılında ise 1 Mayıs’ın emek ve dayanı#magünü olarak kabulünün ardından Taksim’de 1 Mayıs kutlamasına engelçıkarılmamı#tır. 2010, 2011 ve 2012 1 Mayıs Taksim kutlamaları büyük birkatılım ile gerçekle#mi#tir. 2010 ve 2011 yıllarında Türk-"#, Hak-"# ve Memur-Sen de Taksim kutlamalarına katılırken, 2012’de bu örgütler "stanbul dı#ında veayrı kutlamaları tercih etmi#tir. Hak-"# ve Memur-Sen tarafından Ankara’dayapılan 2012 1 Mayıs mitinginde Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanı Faruk Çelikde konu#ma yapmı#tır.c. Kamu Çalı!anlarının Eylemleri ve Fiili Grevleri2000’li yıllarda emek hareketinin en dinamik kesimini kamu çalı#anları olu#turmu#tur.Kamu çalı#anlarının bu dönemde yaptı!ı eylemlerin ezici ço!unlu!uKESK tarafından gerçekle#tirilirken, Kamu-Sen’in geçmi#e göre artan bir biçimdeeylemler düzenledi!i, Memur-Sen’in ise hükümet ile uyumu esas alan bir yakla#ımizledi!i ve etkili eylemler düzenlemekten kaçındı!ı gözlenmi#tir.Kamu çalı#anlarının eylemlerinin bir bölümü Emek Platformu içinde gerçekle#ti.Bu ortak eylemler yukarıda ele alındı. Bir bölümü ise kamu çalı#anları tarafındanayrı olarak gerçekle#tirildi. Kamu çalı#anlarının eylemleri içinde yürüyü#,miting ve basın açıklamaları yanı sıra fiili grevler de önemli bir yer tutmaktadır.Kamu çalı#anlarının eylemleri özellikle 2001 yılında kabul edilen 4688sayılı yasanın ardından yapılmaya ba#lanan “toplu görü#me” dönemlerinde yo-!unla#tı. Toplu görü#meler sırasında sık sık bölgesel yürüyü# ve mitingler yapıldı.Toplu görü#me dönemlerinde de!i#ik illerden Ankara’ya yürüyü#ler yapılmı# veAnkara’da izinli ve izinsiz mitingler düzenlenmi#tir. Bunların pek ço!unda kamuçalı#anları polisin sert tutumuna muhatap oldular. KESK bu dönem boyunca birçok kez “hizmet üretiminden gelen gücün kullanılması” kararı aldı. 17 Ekim2002’de yapılan “hizmet üretiminden gelen gücün kullanılması” eylemleriylekamu çalı#anlarının bir bölümü i# bıraktı ve çe#itli illerde mitingler yapıldı.KESK’in ba#lattı!ı “hizmet üretiminden gelen gücün kullanılması” eylemleri öncelerisoru#turmaya u!radı, maa# kesintisi ve çe#itli baskılar gündeme geldi. Ancakzamanla idari yargı kararları ile sendikanın ça!rısıyla i#e gitmemenin geçerlibir mazeret oldu!una karar verildi (Danı#tay 12. Dairesinin 2004/4209 ve 2005/5767 esas sayılı kararları). Böylece i# bırakma eylemlerinin hukuksallı!ı yönündeönemli bir adım atılmı# oldu. KESK tarafından “fiili ve me#ru mücadele” olaraktanımlanan bu hat, eylemler yoluyla hukuksal kazanımlar elde edilmesine yolaçmı#tır. KESK’in ısrarla sürdürdü!ü eylemler kamu çalı#anlarının grevli toplusözle#meli sendikal haklarının me#ruiyeti açısından ya#amsal rol oynamı#tır.121


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Ancak KESK tarafından sık ve yo!un biçimde düzenlenen eylemlerin üye kitlesiiçinde bir “eylem yorgunlu!u” yarattı!ı ve bunun zaman zaman katılımı dü#ürdü!ügözlenmi#tir.KESK, kamu reformu çalı#malarını ve 2004 yılı bütçe hazırlıklarını protesto etmekamacıyla 10 Aralık 2003 tarihinde vizite eylemi, 11 Aralık 2003 tarihinde ise“hizmet üretmeme” eylemi yapmı#tır. KESK, 23 A!ustos 2003 tarihinde çe#itli illerdenhareketle Ankara’ya yürümek istedi. Ancak kamu çalı#anlarının Ankara’ya giri#iengellenmek istendi. Gerginlik saatlerce sürdü ve yollar trafi!e kapatıldı. Sonundakamu çalı#anlarının istedi!i oldu ve Kızılay’da büyük bir miting gerçekle#ti (KESK,2005). KESK 14 Aralık 2006 tarihinde ise “"nsanca Ya#am "çin 14 Aralık’ta HizmetÜretmeyece!iz” adıyla bir ba#ka eylem yapmı#tır (KESK, 2008).Kamu çalı#anları eylemleri içinde 2009 ve 2012 i# bırakmaları (fiili grev) önemlibir yere sahiptir. KESK ve Türkiye Kamu-Sen 25 Kasım 2009 tarihinde birlikte “i#bırakma” kararı aldılar. 25 Kasım grevi katılım ve me#ruiyet açısından önemli biradım oldu. Eylem açıkça grev olarak ilan edildi. KESK Ba#kanı Sami Evren ileyaptıkları ortak basın toplantısında Türkiye Kamu-Sen Ba#kanı Bircan Akyıldız, grevsürecine, ba#vurulabilecek tüm çözüm yollarının tükenmesi sonucu ula#ıldı!ınıbelirterek, “grev, sadece Kamu-Sen ve KESK adına de!il, tüm kamu emekçilerininhaklarının savunulması adına yapılacak” diye konu#tu (Radikal, 13.10.2009). Bututum önemli bir e#i!in a#ılmasıydı. Böylece kamu çalı#anlarının grev hakkı ve fiiligrev uygulanabilmesi konusunda me#ruiyet zemini oldukça geni#lemi#ti.Kamu çalı#anlarının 25 Kasım sonrası di!er önemli fiili genel grevi, 23 Mayıs2012 tarihinde gerçekle#tirildi. KESK ve Kamu-Sen tarafından toplu sözle#me görü#melerindehükümetin sundu!u zam teklifini protesto etmek için ortakla#a grevkararı alındı (KESK, 2012). Kararı Birle#ik Kamu-"# konfederasyonu da destekledi."# bırakma eylemi 2000’li yılların etkili eylemlerinden biri oldu.d. Direni!ler: Seka, Pa!abahçe, Yata"an, Seydi!ehir, Tekel...2000’li yıllarda sendikal nedenli i#ten çıkarmalar yanında i#yeri kapatmalara veözelle#tirmelere kar#ı bir dizi eylem ya#andı. Seka’nın kapatılmasına kar#ı 2005yıllarında yapılan ikinci direni#, Mu!la’nın Yata!an ilçesinde 1990’ların ikinciyarısında ba#layan ve günümüze de!in uzanan direni# zinciri, Pa#abahçe Camfabrikasının kapatılmasına kar#ı 2002 yılında yapılan direni#, Tekel i#çilerinin2009-2010 kı#ında Ankara’da gerçekle#tirdikleri 78 günlük direni# dönemin izbırakan eylemlerinden bazılarıdır.Özelle#tirme kar#ıtı eylemler 2000’lerin i#çi direni#leri içinde önemli bir yertuttu. Ancak özelle#tirme uygulamaları kar#ısında merkezi ortak bir sendikal eylemgerçekle#tirilemedi. Bir çok sendika, özele#tirme süreci kendisini etkiledi!indekar#ı çıktı. Bu durum ortak bir duru#u ve direni#i engelledi. Daha çok yerel ve tekileylemler ortaya çıktı. Bu eylemler özelle#tirme sürecini yava#latsa da engelleyemedi.Petrol-"# Sendikası özelle#tirme uygulamaları kar#ısında hukuksal boyutu daiçeren uzun soluklu bir çalı#ma yürüttü ve 2000’li yıllarda geni# bir özelle#tirmekar#ıtı kampanya düzenledi (Petrol-"#, 2007).Özelle#tirme konusunda bir di!er uzun soluklu eylem zinciri Yata!an’da ya-#andı. Mu!la’nın Yata!an ilçesinde kömür i#letmesi ve termik santralın özelle#tirilmesigiri#imine kar#ı 1990’ların ikinci yarısında ba#layan ve günümüze de!inçe#itli eylem biçimleriyle süren direni# silsilesi, uzun soluklu özelle#tirme kar#ıtı122


Aziz Çelikeylemlerden biridir. Yata!an direni#leri halkın deste!ini alan, yerel toplumsal duyarlılı!ınsa!landı!ı eylemler dizisi oldu. Yata!an direni# sürecinde bir dizi miting,yürüyü# ve direni# gerçekle#ti. Bu direni# sürecinin ilk yıllarında eyleminyarattı!ı etkiyle Türk-"# Ba#kanlar Kurulu Yata!an’da toplandı. "#letmeler halenözelle#tirme kapsamında olup süreç henüz sona ermedi.Özelle#tirme kar#ıtı eylemler arasında önemli gerilim ve çatı#maların ya#andı!ıörnekler de yer aldı. Özelle#tirme kapsamındaki Seydi#ehir Eti Alüminyum Fabrikası’natalip olan #irketlerin tesislerdeki incelemeleri sırasında direni# ba#latan1500 i#çi polisle çatı#tı. Kapıları kaynakla kapatan i#çilere panzerle su sıkarak, bibergazı ve copla müdahale eden polis, köpek de kullandı. 5 saat süren olaylarda48 i#çi ve 18 polis yaralandı (Milliyet, 24 Mayıs 2005).Seka "zmit "#letmesi’nin kapatılma kararına kar#ı 27 Ocak 2005 tarihinde i#çilerkendilerini fabrikaya kapatarak direni#e ba#ladı. Direni# geni# bir toplumsal ilgiuyandırdı ve 51 gün sürdü. Seka i#çisinin direni#i, i#letmenin Kocaeli Belediyesinedevredilmesine ili#kin yapılan teklif üzerine 10 Mart günü yapılan oylama sonucundai#çilerin teklifi kabul etmesiyle sona erdirildi.e. Tekel #!gal Eylemleri ve Tekel Direni!i:Kamu Sendikacılı"ının Son Büyük Eylemi2009-2010 Tekel direni#i yarattı!ı toplumsal etki nedeniyle ayrıca vurgulanmayıhak ediyor. Tekel sigara fabrikalarının satı#a çıkarılması üzerine Tek Gıda-"# Sendikasıve Tekel i#çileri özelle#tirmeyi durdurmak için uzun bir zamana yayılan çe-#itli eylem ve mitingler yaptı. Ankara, Malatya ve Tokat’ta protesto mitingleri vekısa süreli fabrika i#gal eylemleri gerçekle#tirildi.26 Ocak 2006 tarihinde Tek Gıda-"# Sendikası’nın fabrikaların kapatılmasınakar#ı aldı!ı eylem kararı do!rultusunda Tekel i#çileri, fabrikalarını terk etmemeeylemi gerçekle#tirdiler. Adana ve Malatya sigara fabrikaları i#çilerinin sürdürdü-!ü direni# sonuç verdi ve hükümet fabrikaların kapatılması kararından geri adımattı (13 $ubat 2006). 15 $ubat 2008’de Tekel i#çileri ülkenin dört bir yanında Tekel’inözelle#tirilmesini eylemleriyle ve kendilerini fabrikalara kapatarak protestoettiler. 22 $ubat 2008’de Tekel’in özelle#tirilmesine kar#ı "stanbul’da, Hatay’da,Samsun’da, Tokat’ta, Adana’da, Bitlis’te Tekel sigara fabrikaları ile AKP il binalarıönünde toplanan i#çiler protesto gösterileri yaptılar (Yürüyü!, 2010).Ancak Tekel i#çilerinin ve Tek Gıda-"# Sendikasının yürüttü!ü bu eylemler Tekelsigara fabrikalarının özele#tirmesini engellemeye yetmedi. Bu süreçte son eylem2009-2010 Kızılay eylemi oldu. 15 Aralık 2009 ile 2 Mart 2010 arasında ya#ananTekel i#çilerinin 78 günlük Kızılay eylemi, ülkemizde kamu sendikacılı!ınınson büyük eylemi olarak görülebilir. Tekel direni#i yakın dönem i#çi eylemleri ilekar#ıla#tırıldı!ında yo!un bir toplumsal yankı yarattı, görünür oldu, ciddi bir toplumsaldestek ve sempati sa!ladı.Tekel direni#i, i#çilerin talepleri kar#ılanmadan ve talepler bakımından ba-#arıya ula#madan, 4/C statüsünde çalı#anlar için yapılan kısmi iyile#tirmeler ilesonuçlandı. Ancak Tekel direni#inin sonuçlarını ve ba#arısını bununla ölçmekyanıltıcı olacaktır. Tekel eylemi, toplumsal atmosferi de!i#tiren ve kısa süreli deolsa kısmi bir emek hegemonyası yaratan bir eylem olmu#tur.Tekel direni#i, sendikal hareketin bir süredir artmakta olan yeni tür i#çi eylemlerikar#ısındaki yetersizli!ini de ortaya koydu. Tekel direni#i sırasında sendikal123


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>hareketin ya#adı!ı da!ınıklık, #a#kınlık, tereddüt ve örgütsel kapasite yetersizli!ininaltı çizilmelidir. Merkeziyetçi ve hantal yapıların yeni sınıf dinamiklerini veeylemlerini kavramaktan yoksun oldu!u görüldü. Bu saptama benzer nitelikliba#ka i#çi direni#leri için de geçerlidir. Büyük ölçekli, kamu ve sanayi i#letmelerindevar olan sendikal yapı, i#çi hareketindeki yeni dinamikleri kavramakta, yönetmekteve geli#tirmekte yetersiz kalmaktadır.IV. GREV VE GREV DI$I EYLEMLER!ETK!LEYEN D!NAM!KLER VE KO$ULLAR1. !"gücünün ve !stihdamın YapısıYukarıda ele aldı!ımız grev ve grev dı#ı eylemlerde ya#anan gerileme ve durgunlu-!u nasıl açıklayabiliriz? Hangi etkenler bu durgunlukta rol oynamaktadır? Grev vegrev dı#ı eylemleri bir dizi ba!ımlı ve ba!ımsız de!i#kenin etkiledi!i bilinmektedir."stihdamın ve üretimin yapısı, sendikala#ma, mevzuat ve siyasal ko#ullar bunlarınen bilinenleridir.Çalı#ma ili#kilerini ve dolayısıyla grev ve grev dı#ı eylemleri etkileyen dinamiklerdenbiri i#gücünün ve istihdamın yapısıdır. "stihdamın sektörel da!ılımı veçalı#anların i#teki durumu çalı#ma ili#kileri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.Dönem boyunca istihdamın sektörel yapısında 1980 sonrasında hızlanan de!i#imsürmü#tür. Tarımsal istihdam mutlak ve oransal olarak ciddi bir biçimde gerilerken,sanayi ve hizmet sektörünün istihdam içindeki payı mutlak ve oransal olaraktırmanmı#tır. 2009 itibariyle tarımın istihdam içindeki payı yüzde 26’ya gerilerkensanayinin payı yüzde 25’e yükselmi#tir. Hizmet sektöründe ise büyük birsıçrama ya#anmı# ve sektörün istihdam içindeki payı 49’a yükselmi#tir. Böylecetarım dı#ı istihdam yüzde 75’e yakla#mı#tır (TÜ"K, 2010).Tarım dı#ı çalı#anların nicel ve oransal artı#ının ücretlilerin sayısını ve oranınıartıraca!ına ku#ku yoktur. Nitekim ücretliler dönem boyunca en büyük sosyalsınıf haline gelmi#tir. 1980’de 6.4 milyon olan ücretli sayısı, 2009’da ise 13 milyonayakla#mı#tır. Ücretlilerin toplam istihdam içindeki payı yüzde 35’ten yüzde60’a yükselmi#tir (D"E, 1980; TÜ"K, 2010). Bu yükseli# belirgin bir i#çile#me anlamınagelmekte ve sınıf ili#kilerinin iyice belirginle#ti!ini ortaya koymaktadır.Ücretlilerin sayısının artı#ına paralel olarak sigortalı i#çi sayısında da önemli birartı# ya#anmı#tır. Bu artı# sendikala#ma ve grev açısından güçlü bir nesnel zeminolu#turmaktadır. 2000 yılında 5.3 milyon olan zorunlu sigortalı sayısı 2010’da 10milyonun üzerine çıkmı#tır (www.sgk.gov.tr)."#gücü ve istihdamın yapısındaki di!er önemli özellik ise, 2000’li yıllarda ciddibir dü#ü# göstermekle birlikte toplam istihdamın yüzde 40’a yakınının, tarım dı#ıistihdamın ise yüzde 25’inin kayıt dı#ı olmasıdır. Kısmi kayıtdı#ılık hesabakatıldı!ında ise bu oranın daha da yükselece!i açıktır. Öte yandan i#gücüne katılımve istihdam oranlarının ise 2000’li yıllarda da ciddi biçimde dü#ük seyretti!ininaltını çizmek gerekir. Bu oranlar sırasıyla yüzde 50 ve 45.3’tür (TÜ"K, 2012).Bir di!er önemli olgu ise istihdamda kamunun a!ırlı!ının 2000’li yıllarda belirginbir biçimde azalmasıdır. 1990’da toplam sigortalı i#çilerin yüzde 28’i kamudaçalı#ırken, 2010 yılında kamuda çalı#an sigortalı i#çi oranı yüzde 9’a gerilemi#-tir (D"E, 1996; www.sgk.gov.tr). Bunun sendikala#ma ve grev e!ilimini dü#ürücübir etkisi olmu#tur.124


Aziz Çelik"stihdamın yapısında ya#anan bir ba#ka önemli de!i#iklik ise alt i#veren (ta#eron)uygulamalarının hem kamu hem de özel sektörde yaygınla#ması, güvencesizve esnek çalı#ma biçimlerinin çalı#ma hayatında baskın hale gelmesidir. Güvencesizve esnek çalı#ma biçimlerinin sendikala#mayı ve dolayısıyla i#çi eylemlerinizorla#tırdı!ı bilinmektedir. Ancak öte yandan bu güvencesiz ve esnek çalı#ma biçimlerinetepki olarak yeni tür yerel/tekil i#çi eylemleri de yaygınla#maktadır.2. Sendikala"ma ve Çalı"ma MevzuatıSendikala#ma oranı grev e!iliminin önemli belirleyenlerinden biridir. Türkiye’desendikala#ma oranları konusunda resmi veriler ile fiili durum arasında büyük biruçurum ya#andı!ı bilinmektedir. Bakanlı!ın Ocak 1984 ile Temmuz 2009arasında yayımladı!ı i#çi sendikaları i#kolu istatistiklerine göre ülkemizde sendikala#maoranları yüzde 51 ile yüzde 69 arasında de!i#mektedir. Bakanlı!ın en sonyayımladı!ı 2009 Temmuz istatistiklerine göre sigortalı i#çi sayısı 5.4 milyon,sendikalı i#çi sayısı 3.2 milyon ve sendikala#ma oranı da yüzde 59.9’dur. Ancak busayılar gerçe!i yansıtmaktan çok uzaktır.ILO ara#tırmaları, Türkiye’deki resmi sendikala#ma istatistiklerini dikkate almamaktave kullanmamaktadır (ILO, 1997). OECD de sendikala#ma ile ilgili resmiverilere itibar etmemektedir. OECD, Çelik ve Lordo!lu (2006) tarafından kullanılan4 metodu tercih ederek yaptı!ı hesaplamada 2009 yılı için sendikala#maoranını yüzde 5.9 olarak vermektedir (Visser vd., 2012)2011 verilerine göre kamu görevlilerinin sendikala#ma oranı ise yüzde 64oranındadır (ÇSGB, 2012). Kamu görevlilerinin sendika üyeli!inin tespiti bordrodanyapılan aidat kesintisine dayalı oldu!u için istatistiki açıdan i#çilere göre çokdaha sa!lıklıdır. Öte yandan kamu görevlilerinin tümünü kapsayan grev yasa!ınedeniyle bu yüksek düzeyli sendikala#ma oranı ve kamu çalı#anlarının i#bırakma eylemleri grev istatistiklerine yansımamaktadır.Çalı#ma mevzuatının da grev ve endüstriyel eylemlere do!rudan etkisi vardır.Ülkemizin özellikle toplu i# ili#kileri mevzuatı grev hakkını sınırlayıcı niteliktedir.Sadece “menfaat” grevlerine üstelik ciddi bir dizi sınırlamayla olanak tanıyan,kamu çalı#anlarının tümüne grevi yasaklayan, menfaat grevi dı#ındaki grev türleriniyasa dı#ı kabul edip yaptırıma ba!layan bir çalı#ma mevzuatı söz konusudur.Bu mevzuatta 2000’li yıllar boyunca kayda de!er bir iyile#tirme ya#anmamı#tır.Dahası 2012 yılında yapılan bir yasa de!i#ikli!i ile havacılık sektörüne grev yasa!ıgetirilmi#tir (çalı#ma mevzuatının sendikal haklar üzerine etkileri konusunda bkz.Özveri, 2012).4ÇSGB tarafından açıklanan sendika üye sayılarının inandırıcı olmaması, sendikala#maoranlarının saptanmasında ba#ka yöntemleri gündeme getirmektedir: Bunlardan biri detoplu i# sözle#mesi (T"S) kapsamındaki i#çi sayısı ya da toplu i# sözle#mesinden yararlanani#çi sayısıdır. Bu kavram ILO tarafından yayınlanan uluslararası sendikala#ma istatistiklerindeve sosyal politika yazınında da kullanılmaktadır. Ülkemizde toplu i# sözle#melerien az bir, en çok üç yıl için yapılabilmektedir. Ancak uygulamada sözle#melerin hemenhemen tümünün iki#er yıllık olarak ba!ıtlandı!ı görülmektedir. ÇSGB istatistiklerindetoplu sözle#melerden yararlanan i#çi sayısı yıllık olarak yer almaktadır. Ancak yılbazında de!erlendirme bir anlam ifade etmeyece!inden, toplu i# sözle#melerinden yararlanani#çi sayısı hesaplanırken iki yıllık toplamları veya üç veya dört yıllık ortalamalarıdikkate almak gerekmektedir (Çelik ve Lordo!lu, 2006).125


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>3. Siyaset ve SendikacılıkSiyaset çalı#ma ili#kilerinin, dolayısıyla grev ve grev dı#ı eylemlerin önemli ve dolaysızbelirleyicilerinden biridir. 1980’li yıllar askeri yönetim ve Anavatan Partisi’nin(ANAP) tek ba#ına iktidar oldu!u yıllardı. ANAP ve Özal’ın benimsedi!i iktisatpolitikaları i#çi haklarında önemli kayıplar yarattı. Ancak sendikal hareket 12Eylül tahribatına ra!men gücünü korudu!u için bu politikalara kar#ı güçlü biryanıt verdi. 1990’lı yıllar ise koalisyon yılları idi. Koalisyon hükümeti dönemlerindesendikalar üzerindeki siyasal etkinin daha zayıf oldu!unu ve bu durumunsendikaların hareket alanını geni#letti!ini söylemek mümkünse de, grev ertelemeleri,özelle#tirmeler ve sosyal güvenlik alanlarında sendikalara ra!men neoliberaluygulamalar bu yıllarda da devam etti.2002 ile ba#layan ve halen devam eden dönem ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nin(AKP) tek ba#ına ve yüksek oy oranları alarak hükümet oldu!u bir dönemdir."ktisat politikaları açısından kendinden önceki hükümetlerin neoliberal yakla#ımlarınıistikrarla devam ettiren AKP hükümetleri, bu dönem içinde toplumsalve siyasal ya#amın de!i#ik alanlarında güçlü bir hegemonya yaratmı#tır. Bu hegemonyanınçalı#ma hayatı ve sendikalar açısından da geçerli oldu!unu söylemekmümkündür. Sendikal hareketin önemli bir bölümü 1940 ve 1950’li yıllarda oldu!ugibi (Çelik, 2010) iktidar partisinin etkisi altına girmi#tir. Sendikaların (kamui#çisi ve kamu görevlisi olarak) üyelerinin ezici ço!unlu!unun halen kamudaoldu!u dü#ünülecek olursa, bu etkinin nedenleri daha iyi anla#ılabilir. AKP hükümetlerigrev ve grev dı#ı eylemlere kar#ı toleranslı davranmamı#tır. AKP dönemindebüyük ölçekli grevlerin önemli bir bölümü ertelenmi#tir. Grev dı#ı direni#ve eylemler ise bizzat ba#bakan tarafından a!ır ifadelerle ele#tirilmi#tir. Kamuçalı#anlarının grev hakkı tanınmamı#, tersine grev yasaklarını geni#letici bir tutumizlenmi#tir. AKP’nin devletin bütün alanlarında elde etti!i hakimiyet ve güçkar#ısında sendikal hareket ciddi bir kendine güvensizlik ya#amaya ba#lamı#tır.AKP’nin 10 yılı, çalı#ma ili#kilerinde zoraki bir çalı#ma barı#ı yaratmı#tır. AKP’ninbu hegemonyası kar#ısında sendikal hareketin etkileyece!i ve ortak hareket edebilece!ibir siyasal dinamik olmayı#ı, sendikal hareketin önemli bir bölümününsinmesine yol açmı#tır.AKP döneminde sadece yeni bir siyasal rejim de!il, yeni bir çalı#ma rejimi dein#a edildi!ini vurgulamak gerekir. AKP esas olarak kendinden önceki neoliberalpolitikaları devam ettirmekle birlikte, bunları uygulama kararlılı!ı önceki hükümetleregöre çok daha yüksektir. ANAP dönemiyle ba#layan güvencesiz ve esnekçalı#ma uygulamaları 2000’li yıllarda kurumsalla#tırılmaya ba#lanmı#tır. Öncekidönemlerde çalı#ma mevzuatı esnekle#tirilirken, 2000’li yıllarda do!rudan esnekve güvencesiz çalı#manın mevzuatı in#a edilmeye ba#lanmı#tır. Bu nedenle2000’li yılları önceki çalı#ma rejimlerinden köklü bir kopu# olarak de!erlendirmekmümkündür. 1960 Anayasası ve 274 ve 275 sayılı yasalarla ba#layan çalı#ma rejimi,1980 askeri darbesi ile önemli ölçüde etkisizle#tirilse de asıl tasfiyesi 2000’liyıllarda gerçekle#mektedir.1980 ve 90’larda kamu i#çisi lokomotif bir rol oynamı#tı. Kamu i#çisinin 1989-1995 dalgasını sürdürememesi ve i#çi hareketinin 1995 sonrası ini#e geçmesi nasılaçıklanabilir? Bu gerilemede çok sayıda faktörün rol oynadı!ını söylemek mümkündür.Bunların ba#ında, özelle#tirme ve dı#salla#tırma (ta#eron, alt i#veren, hizmetalımı) yoluyla kamu i#çisinin sayısının ciddi biçimde azalması gelmektedir.126


Aziz ÇelikKamu i#çisinin görece güvenceli çalı#ma ko#ulları ve görece yüksek bir ücret seviyesineula#ması; ortalama kıdem süresinin yükselmesi ve buna ba!lı olarak dura!anla#masıve sınıf reflekslerinin zayıflaması; özelle#tirme, ta#eron ve resen emeklilikuygulamalarının yarattı!ı zayıflama ve tedirginlik; grev ertelemelerinin grev e!iliminikırması, ekonomik krizlerin yarattı!ı tedirginlik ve nihayet kamu sendikacılı!ıngeleneksel uyum tutumunun tekrar ön plana çıkması: bütün bunların kamui#çisinin ve sendikacılı!ının dü#ü#ünde rol oynadı!ını söylemek mümkündür.Çalı#ma ili#kilerini, dolayısıyla grevleri etkileyen dinamik ve ko#ullarabaktı!ımızda, tarım dı#ı istihdamın büyümesine, ücretli ve sigortalı sayısının artmasınakar#ın sendikala#ma, toplu sözle#me ve grev e!ilimi gerilemektedir. Yeniesnek ve güvencesiz çalı#ma biçimleri, yaygın sendikasızla#tırma uygulamaları,otoriter toplu çalı#ma mevzuatı ve siyaset sendikal haklar üzerinde olumsuz roloynamaya devam etmektedir.Dı#sal ko#ulların, istihdamdaki yapısal de!i#ikliklerin, yeni çalı#ma biçimlerinin,mevzuatın ve siyasetin sendikala#mayı ve dolayısıyla grev ve grev dı#ı eylemleriolumsuz etkiledi!i do!rudur. Ancak sendikal hareketin dinamiklerininzayıflı!ı, iktidarla uyum içinde davranan simbiyotik sendikacılık anlayı#ının yenidengüçlü biçimde boy vermesi ve sendikacıların zaafları da emek hareketininetkisizli!inin önemli nedenleri olarak kar#ımızda durmaktadır.SONUÇ YER!NE: ÇALI$MA HAYATINDA “PAX ROMANA” MI?Grev ve grev dı#ı eylemlere ili#kin 2000’li yılların önümüze koydu!u tablo,çalı#ma ili#kilerinde çatı#manın ciddi biçimde azalması, sermaye ve siyasal iktidarıngücü kar#ısında eme!in etkisizle#mesidir. Azalan grevler, etkisi zayıflayangrev dı#ı eylemler, sayısı artan ama e#güdümden ve süreklilikten yoksun tekil/mevzidireni#ler tablosu ile kar#ı kar#ıyayız. Kamu çalı#anları açısından dahadinamik bir tablo gözlenmekle birlikte, i#çiler açısından manzara zoraki birçalı#ma barı#ı yönündedir. Öte yandan kamu çalı#anlarının ezici ço!unlu!uaçısından da tablo i#çilere benzer #ekildedir. Bu zoraki çalı#ma barı#ı, çalı#ma hayatındabir Pax Romana (Latince: Roma Barı#ı) anlamına mı gelmektedir?Pax Romana siyasal tarihte uzun dönemli ve güçlü bir devlete-orduya dayalı biriç ve dı# barı# dönemini ifade eder. Pax Romana, Cumhuriyet sonrasında, Roma,"mparatorlu!unda Augustus ("Ö 27 – "S 14) ile Marcus Aurelius dönemine ("S 161 –180) de!in Akdeniz’de hüküm süren göreli barı# dönemini ifade eder. Pax Romana,"skoçya, Kuzey Afrika ve "ran’a kadar olan bir bölgeyi kapsıyordu. Pax Romana,Roma’nın öteki halklar kar#ısında üstün gücüne dayanan zoraki bir barı#tı (AnaBritannica,2004). 200 yıllık bu barı# dönemi antik dünyanın en uzun barı# dönemidir.Bu dönemde Romalı generaller uluorta sava#mak yerine güçlerini göstererekkayıpları azaltmak, risklerden kaçınmak ve çatı#maları caydırmak yolunu seçtiler(Perry, 2011: 89). Pax Romana içeride ve dı#arıda güce dayalı bir barı#tı. Bu dönemde"talya nüfusunun üçte biri köleydi. Öte yandan bu dönemde küçük bir azınlı!ınlüks içinde ya#adı!ı bilinmekte birlikte, yoksul sınıfların durumu konusunda çokaz #ey bilinmektedir. Pax Romana dönemi göreceli bir barı# dönemi olmasınakar#ın, bazı büyük karı#ıklıklar da zaman zaman ortaya çıkmı#tır (Walsh, 2003).Türkiye’de çalı#ma hayatında uzun bir dönemdir ya#anmakta olan zoraki barı#dönemi için Pax Romana uygun bir benzetme olabilir mi? 1995’ten bu yana devameden ve 2000’li yıllarda istikrar kazanan “zoraki” çalı#ma barı#ını açıklamakta Pax127


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Romana kavramının yararlı olaca!ını dü#ünüyoruz. 2000’li yıllarda ya#anan“barı#” korporatist bir uzla#maya dayalı, gönüllü bir barı# de!ildir. Sendikalar sistemtarafından dı#lanmakta ve kendilerine bir rol atfedilmemektedir. Öte yandansendikaların korporatist bir uzla#ma için yeterince güçleri de yoktur.“Barı#” büyük ölçüde siyasetin ve toplumsal ya#amın her alanını hegemonyasıaltına alan iktidar kar#ısında duyulan korku ve tereddütten kaynaklanmaktadır.Bu total hegemonya “isyan” (grev ve direni#) de!il “itaat” üretmektedir. Ku#kusuzmutlak bir barı# söz konusu de!ildir. Çok sayıda irili ufaklı eylem ve direni# sözkonusudur ancak bunlar “barı#ı” ve düzeni tehdit edecek boyutta de!ildir, yaygınve birle#ik bir harekete dönü#meden sönümlenmektedirler.Pax Romana veya onun günümüzdeki biçimi olan Pax Americana, Si vis pacem,para bellum (barı# istiyorsan, sava#a hazır ol) ilkesine dayalıdır. Oysa kalıcı bir barı#için adalet ekmek gerekir. Si vis pacem, cole justiam!KAYNAKÇAAnaBritannica (2004) “Pax Romana” maddesi, Cilt 17, "stanbul: Ana Yayıncılık.Boratav, Korkut (2003) Türkiye $ktisat Tarihi 1908-2002, Gözden Geçirilmi# ve geni#letilmi#7. Baskı, Ankara: "mge Kitabevi.Çelik, Aziz ve Kuvvet Lordo!lu (2006) “Türkiye’de Resmi Sendikala#ma "statistiklerininSorunları”, Çalı!ma ve Toplum, (9).Çelik, Aziz (2010) Vesayetten Siyasete Türkiye’de Sendikacılık (1946-1967), "stanbul: "leti-#im Yayınları.Çelik, Aziz (2008) “Milli Güvenlik Gerekçeli Grev Ertelemeleri”, Çalı!ma ve Toplum,(18).Çelik, Aziz (1996) “Bahar Eylemleri, 1989”, Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi, "stanbul:Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlı!ı Yayını, 1. Cilt. "stanbul.Çetik, Mete ve Yüksel Akkaya (1999) Türkiye’de Endüstri $li!kileri, "stanbul: Tarih VakfıYayınları.ÇSGB (2012) Çalı#ma Hayatı "statistikleri 2011 (http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=resmi_katki, 2.9.2012).ÇSGB (2010) Çalı!ma Hayatı $statistikleri 2009, Ankara: ÇSGB.ÇSGB (2003) Çalı!ma Hayatı $statistikleri 2002, Ankara: ÇSGB.ÇSGB (1996) Çalı!ma Hayatı $statistikleri 1995, Ankara: ÇSGB.D"E (1997) Çalı!ma $statistikleri 1996, Ankara: D"E.D"E (1980) Genel Nüfus Sayımı, Nüfusun <strong>Sosyal</strong> ve Ekonomik Nitelikleri, Ankara: D"E.D"SK (2012) 14. Genel Kurul Çalı!ma Raporu, "stanbul: D"SK.D"SK (2008) 13. Genel Kurul Çalı!ma Raporu, "stanbul: D"SK.Gülmez, Mesut (2008) “Sendika Hakkı, Toplu Sözle#me ve Grevi de "çeren Toplu Eylem<strong>Haklar</strong>ını Kapsar mı?”, Çalı!ma ve Toplum, (18).ILO (2012b) Laboursta Internet Statistics ( http://laborsta.ilo.org/, 2.9.2012).ILO (2012a) “Main Statistics (Annual)-Strikes and Lockouts” (http://laborsta.ilo.org/applv8/data/c9e.html, 2.9.2012).ILO (2006) Freedom of Association-Digest of Decisions and Principles of the Freedom of AssociationCommittee of the Governing Body, Fifth (revised) edition, Geneva: ILO.128


Aziz ÇelikKaraka#, Sevkuthan N. (1992) Eylem Günlü"ü: Zonguldak Maden Grevi ve Yürüyü!ü,Kasım 90-Ocak 91, "stanbul: Metis Yayınları.KESK (2012) “23 Mayısta grevdeyiz”, (http://www.kesk.org.tr/content/23-mayıstagrevdeyiz,3.9.2012).KESK (2008) 3. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu, Ankara: KESK.KESK (2005) 2. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu, Ankara: KESK.KESK (2002) 1. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu, "stanbul: KESK.Koç, Yıldırım (2010) Türkiye $!çi Sınıfı Tarihi, Ankara: Epos.Koçak, Hakan (2009) “Türkiye’de Emek Hareketi – Yeni Bir "vme Ararken”, Birikim,(244/245).Makal, Ahmet (1987) Grev Kuramlar ve Uluslararası Farklılıklar, Ankara: V Yayınları.Özveri, Murat (2012) Türkiye’de Uygulanan Toplu $! Sözle!mesi Yetki Sistemi ve Sendikala!mayaOlan Etkileri (1983-2009), Yayınlanmamı# Doktora Tezi, "stanbul Üniversitesi<strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü.Perry, Marvin (2011) Western Civilizations: A Brief History, Seventh Edition, Boston:Wadsworth.Petrol-"# (2007) 25. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu 2003-2007, "stanbul: Petrol-"#.T"SK (2009) Turkey in Figures ($!veren Dergisi Özel Eki, Temmuz).TÜ"K (2012) Hanehalkı "#gücü "statistikleri Mayıs 2012 (http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=10878, 2.9.2012)TÜ"K (2010) $statistik Göstergeler 1923-2009, Ankara: TÜ"K.Türk-"# (2011) 21. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu 2007-2011, Ankara: Türk-"#.Türk-"# (2007) 20. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu 2003-2007, Ankara: Türk-"#.Türk-"# (2003) 19. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu 1999-2007, Ankara: Türk-"#.Visser, Jelle, Sébastien Martin and Peter Tergeist (2012) “Trade Union Members andUnion Density in OECD Countries: Sources and definitions” (http://www.oecd.org/dataoecd/37/2/35695665.pdf, 2.9.2012).Walsh, Ben (2003) Empires and Citizens, Book 1, London: Nelson Thornes.Yürüyü# (2010) “Tekel "#çisi! Bu Tarih Senin!” (http://www.yuruyus.com/www/turkish/news.php?h_newsid=7136&, 5 Eylül 2012).129


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Ek Tablo 1: Greve Katılan #"çi Sayısı (1984-2011)Toplam Kamu Kamu Oran Özel Özel Oran1984 561 526 94% 35 6%1985 2,410 - - 2,410 100%1986 7,926 - - 7,926 100%1987 29,734 6,507 22% 23,227 78%1988 30,057 12,850 43% 17,207 57%1989 39,435 30,153 76% 9,282 24%1990 166,306 58,616 35% 107,690 65%1991 164,968 62,528 38% 102,440 62%1992 62,189 57,464 92% 4,725 8%1993 6,908 2,189 32% 4,719 68%1994 4,782 2,718 57% 2,064 43%1995 199,867 178,539 89% 21,328 11%1996 5,461 3,434 63% 2,027 37%1997 7,045 3,362 48% 3,683 52%1998 11,482 4,111 36% 7,371 64%1999 3,263 67 2% 3,196 98%2000 18,705 11,879 64% 6,826 36%2001 9,911 737 7% 9,174 93%2002 4,618 2,735 59% 1,883 41%2003 1,535 8 1% 1,527 99%2004 3,557 283 8% 3,274 92%2005 3,529 437 12% 3,092 88%2006 2,061 948 46% 1,113 54%2007 25,920 268 1% 25,652 99%2008 5,040 610 12% 4,430 88%2009 3,101 - - 3,101 100%2010 808 406 50% 402 50%2011 557 - - 557 100%Toplam 821,736 441,375 54% 380,326 46%Yıllık Ortalama 29,347 15,763 54% 13,583 46%Kaynak: Çalı!ma Hayatı #statistikleri (ÇSGB, 1996; 2003; 2010; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik).130


Aziz ÇelikEk Tablo 2: Grevde Çalı"ılmayan #"günü Sayısı (1984-2011)Toplam Kamu Kamu Oran Özel Özel Oran1984 4,947 2,252 45.5% 2,695 54.5%1985 194,296 - - 194,296 100.0%1986 234,940 - - 234,940 100.0%1987 1,961,940 325,707 16.6% 1,636,233 83.4%1988 1,892,655 1,054,089 55.7% 838,566 44.3%1989 2,911,407 2,558,633 87.9% 352,774 12.1%1990 3,466,550 1,363,850 39.3% 2,102,700 60.7%1991 3,809,354 1,189,428 31.2% 2,619,926 68.8%1992 1,153,578 761,629 66.0% 391,949 34.0%1993 574,741 75,468 13.1% 499,273 86.9%1994 242,589 30,553 12.6% 212,036 87.4%1995 4,838,241 4,249,920 87.8% 588,321 12.2%1996 274,322 79,251 28.9% 195,071 71.1%1997 181,913 60,061 33.0% 121,852 67.0%1998 282,638 60,035 21.2% 222,603 78.8%1999 229,825 1,917 0.8% 227,908 99.2%2000 368,475 132,990 36.1% 235,485 63.9%2001 286,015 18,617 6.5% 267,398 93.5%2002 43,885 15,450 35.2% 28,435 64.8%2003 144,772 184 0.1% 144,588 99.9%2004 93,161 1,981 2.1% 91,180 97.9%2005 176,824 874 0.5% 175,950 99.5%2006 165,666 2,394 1.4% 163,272 98.6%2007 1,353,558 4,246 0.3% 1,349,312 99.7%2008 145,725 610 0.4% 145,115 99.6%2009 209,913 - - 209,913 100.0%2010 37,762 2,030 5.4% 35,732 94.6%2011 13,273 - - 13,273 100.0%Toplam 25,292,965 11,992,169 47.4% 13,300,796 52.6%Yıllık Ortalama 903,320 428,291 47.4% 475,028 52.6%Kaynak: Çalı!ma Hayatı #statistikleri (ÇSGB, 1996; 2003; 2010; 2012; http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=istatistik).131


YATA%AN D!REN!$!N! BA$ARIYA TA$IYAN ETKENLER 1Özlem $ahin GüngörMu"la Sıtkı Koçman ÜniversitesiYata!an’da ya#anan özelle#tirmeye kar#ı mücadele deneyimi incelendi!inde, TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi ve Türkiye Maden "# Sendikası Yata!an $ubesindekiyönetici kadroların hem i#çileri, hem Yata!an halkını, hem de yerel ve ulusal kamuoyunuözelle#tirmeye kar#ı güçlü bir #ekilde seferber edebildiklerini açıkçagörmekteyiz. Türkiye’de 80’li yılların ba#ından bu yana giderek yaygınla#an özelle#tirmeler,hem ideolojik hem de hukuksal ve uygulama alt yapısıyla toplumsalbilinçte ve ya#amda yer etmeyi ba#armı# görünmektedir. Günden güne ya#ananözelle#tirmeler kar#ısında örgütlenen pek çok mücadele sonuçsuz kalırken Yata-!an deneyimini böylesine farklı kılan nedir?1997–2001 yılları arasında, Yata!an’da, Türkiye Maden "# Sendikası Yata!an$ubesi ile TES-"$ Yata!an $ubesinin öncülü!ünde sürdürülen, bölgedeki üç termikelektrik santralinin ve maden ocaklarının özelle#tirilmesine kar#ı çıkan mücadeleninba#arısı, birbirinden farklı ve aynı zamanda birbirine ba!ımlı etkenlerin biraraya gelmesiyle ortaya çıktı. Yata!an deneyiminin ba#arısını çözümleyebilmekiçin bu ba#arıda payı olan tarihsel ba!lamı, olayları, kurumları, yapılanmaları dikkatleele almak ve kısa zaman diliminde gerçekle#mi# pek çok olayın ardında uzunbir süreçte üst üste biriken, birbirini etkileyen etkenlerin bulundu!unu kabul etmekgerekiyor. Bu ba!lamda Yata!an deneyimini incelerken, özelle#tirmeye kar#ımücadele sürecindeki ba#arıyı olu#turan dinamikleri iki temel ba#lık altında toplayabilece!imizigördük. "lki, mücadeleyi, örgütlenmeyi ve özelle#tirme kar#ıtıbilinci geli#tiren ve güçlendiren tarihsel a#amalar ve yapısal etkenler, ikincisi isehızlı bir #ekilde mücadeleyi örgütleyerek Yata!an i#çisine, yerel ve ulusal kamuoyunamal eden sendikal örgütlenme süreciydi.I. YATA%AN’DA !$Ç!LER! GÜÇLEND!RENTAR!HSEL VE YAPISAL ETKENLERÖzelle#tirme henüz Yata!an’da gündeme gelmeden, buradaki iki sendika #ubesininyöneticilerini ve üyelerini, özelle#tirmeye kar#ı mücadeleye hazırlayan ve güçlendirentarihsel a#amalar ve yapısal etkenler bulunmaktaydı. "#çileri güçlendirenve mücadele kararlılıklarını artıran tarihsel ve yapısal etkenleri be# ba#lık altındatoplayabiliriz. Ba#lıklardan birincisi, 1980’li yıllarda izlenen emek kar#ıtı politikalarve 1989 yılında artık bu politikalara katlanmayı reddeden i#çi sınıfının ba#-lattı!ı Bahar Eylemleridir. "kincisi, Özal hükümeti ile ba#layan ve 90’larda ivmekazanan özelle#tirme ve kamu i#letmelerinde ta#eronla#tırma uygulamalarıdır.Üçüncü olarak ele almamız gereken etken, Yata!an özelinde ya#anan ancak i#çilerini# güvencelerini tehdit etti!i için ciddi bir örgütlenme ve eylem deneyimi ya-#amalarına neden olan, 1994 yılında idari yargı kararıyla Yata!an’da elektrik üre-&!Bu yazı, Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi ""BF Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileriBölümü ö!retim üyesi Fatih Güngör ile birlikte yürüttü!ümüz alan ara#tırmasında eldeetti!imiz verilerle kaleme alınmı#tır.!133


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>timinin durdurulmasıdır. Dördüncüsü, Yata!an’daki sendika #ubelerinin tüm eylemve etkinliklerinde i#çilerle kurdukları güven ili#kisinin temelinde yatan i#yerikonseyleri deneyimidir. Be#incisi ise ulusal düzeyde yürütülen, özelle#tirmekar#ıtı hukuksal ve kurumsal mücadelenin özgül özelle#tirme uygulamalarınakar#ı çıkmak için verdi!i güç ve hazırladı!ı zemindir.1. 1980’li Yıllarda Emek Kar"ıtı Politikalar ve 89 Bahar Eylemleri"#çilerin, giderek güçlendikleri ve bilinçlendikleri önemli tarihsel a#amalardanbiri, 1989 Bahar Eylemleri olmu#tu. Henüz özelle#tirme, Yata!an’daki büyük kamui#letmelerinin kapısını çalmadan yıllar önce, genelde Türkiye’de ve elbetteYata!an’da, çe#itli hükümetler tarafından yıllardır izlenen emek kar#ıtı politikalar,i#çi sınıfını ve örgütlerini bütün bunlara kar#ı hareketlenmeye zorlamı#tı.1989 Bahar Eylemleri, Türkiye genelinde i#çilerin sınıf çıkarlarını dillendirdiklerive bunun sonucunda önemli kazanımlar elde ettikleri eylemlerle sınırlı de!ildi. 89Bahar Eylemleri hem i#çilerin örgütlenme ve mücadele bilinçlerinin geli#imindehem de o dönemde var olan “uzla#macı” sendikal yapının a#ılmasında ve sendikalarınve sendikacılı!ın büyük ölçüde yeniden #ekillenmesinde büyük etkide bulundu(Boratav, 1991: 123-124; Koç, 1991: 87-89). Bu dönemde Yata!an’da ya#ananlar,Türkiye’de i#çi sınıfı bilincinin nasıl de!i#ti!ini ve sendikal anlayı#takidönü#ümü ve hareketlenmeyi, açıkça izleyebildi!imiz bir örnek oldu.1980’li yıllar, yeni liberal ekonomik politikaların, Türkiye’de önce askeri darbeyönetimi, ardından Turgut Özal liderli!indeki ANAP hükümetleri tarafından uygulanmayakondu!u bir dönemdi. 12 Eylül Askeri Darbesinden hemen önceaçıklanan 24 Ocak Kararları ile somutla#an bu politikalar, dı# ticareti serbestle#tirerekbir yandan Türkiye’yi uluslararası kapitalizm için daha elveri#li bir pazar halinedönü#türmeyi, öte yandan yerli sermayeyi emek kar#ısında güçlendirerek dı#piyasada rekabet gücünü artırmayı hedefliyordu. Türkiye’de artık IMF’nin istikrarpaketleri ve Dünya Bankasının yapısal uyum programları aracılı!ı ile ekonomiyeniden yapılandırılmaktaydı. Askeri yönetim, daha önceki sivil hükümetlerinatamadı!ı temel adımları atarak daha sonraki dönemler için uygun alt yapıyıhazırladı. "lk i# olarak hedeflenen yapısal dönü#üme engel olabilecek muhalefettasfiye edildi; ülkedeki tüm grevler süresiz olarak durduruldu, sendikal faaliyetleryasaklandı, pek çok sendikanın mal varlı!ı hazineye devredildi, sendikacılar tutuklandılarve yıllar sürecek bir yargılama süreci ba#ladı. Sermayenin 24 Ocak Kararlarıile somutla#an tüm talepleri askeri yönetim tarafından süratle kar#ılanarakanayasal ve yasal güvence altına alındı. Artık Türkiye’de “stratejik” olarak tanımlananpek çok sektörde grev yasa!ı bulunmaktaydı, kamu görevlilerinin sendikahakkı ellerinden alınmı#tı, sendikaların örgütlenmeleri ve toplu sözle#me yetkisialmaları son derece zorla#tırılmı#tı, sendikalar bilinçli olarak merkezile#tirilmi# veidari ve mali tüm yetkiler sendika merkezlerinde toplanmı#tı, i#çi örgütlerininulusal ve uluslararası alanda dayanı#malarının önüne ciddi engeller konmu#tu. Enönemlisi de ülkede kapatılmayan tek i#çi konfederasyonu Türk-"#, kendisinden“siyaset üstü” ve “hükümetlerle uyumlu” sendikacılık yapma sözü alınarak, üyeaidatlarının do!rudan ücret kesintisi yoluyla sendika merkezlerine aktarılmasıkar#ılı!ında “susturulmu#tu.” Ülkeyi “serbest piyasaya ve rekabete açan” bütün buyeni düzenlemeler, asıl olarak sanayi üretimini ihracata yöneltmek amacıyla üretimmaliyetlerini, dolayısıyla i#gücü maliyetini dü#ürmeyi, ücretlilerin alım gü-134


Özlem #ahin Güngörcünü kısarak iç piyasadaki talebi daraltmayı, kısacası yeni liberal dönü#üm içingerekli kayna!ı emekçilerin ve yoksul halk kesimlerinin kesesinden sa!lamayıhedefliyordu. Böylece Türkiye’de emekçi sınıflar açısından i#çi ücretlerinin dü#üktutuldu!u, ücretlilerin alım gücünün son derece daraldı!ı ve eme!iyle geçinmekzorunda kalanların açık bir yoksulla#ma ya#adıkları 10 yıllık zorlu bir döneme girilmi#oldu (Boratav, 2003: 145-151)Bu 10 yıllık süreç, askeri yönetimle kısa süre içinde uzla#an ve ANAP hükümetiile ise umdu!u ili#kiyi kuramayan Türk-"# yönetimini 80’li yılların sonunda tabandangelen baskıyla ciddi olarak zorlamaya ba#lamı#tı. 1980’lerin örgütlenmeve emek kar#ıtı baskı politikalarına kar#ın i#çiler, Türk-"# bünyesinde de olsa sendikalarıterk etmemi#lerdi. Ve nihayet Türkiye’nin pek çok yerinde patlak veren1989 Bahar Eylemleri “i#çi tabanının yarattı!ı, özgün biçimler içinde geli#tirdi!i;ancak sonuçta sendikal hareketi de pe#inden sürükleyen, ona ivme kazandıranönemli mücadeleler olarak” (Boratav, 1991: 124) nitelenecektir. Bahar eylemleriirdelendi!inde, i#çilerin taban örgütlenmelerinin giderek güçlendi!ini ve i#çilerarasındaki pek çok ayrı#manın a#ılarak i#çilerin sınıfsal bir özgüven kazandıklarını,pek çok sendikada #ube ve merkez düzeyinde yöneticilerin tabanın zorlamasıylade!i#ti!ini, i#çilerin sendika yönetimlerini, yıllardır sıkı#tıkları kısır vedar sendikal yapıyı ve eylemleri a#maya zorladıklarını ve i#çi sınıfı dı#ındakiemekçi kitlelerin büyük ölçüde deste!ini alan ve me#ruiyetini sa!lamla#tıran mücadeleleroldu!unu söyleyebiliriz (Koç, 1991: 76, 87-94).Yata!an’da mücadele eden i#çilerle ve sendikacılarla yaptı!ımız görü#meler,gerek 12 Eylül sonrasında izlenen emek kar#ıtı politikaların bedelini somut olaraki#çi sınıfının nasıl ödedi!ini gerekse 89 Bahar Eylemlerinin küçük bir kasabadaçalı#an kamu i#çilerini bu politikalara kar#ı nasıl hareketlendirdi!ini tüm canlılı!ıile göstermekteydi.Yaptı!ımız görü#melerde istisnasız tüm i#çilerin a!zından dökülen sözler 80’liyıllarda i#çi sınıfının somut olarak hangi ko#ullarda ya#adı!ının açık göstergesiydi."#çilerin tümü 1989 Bahar Eylemleri ba#layıncaya kadar son derece dü#ük ücretlerleçalı#tıklarından, ücretlerinin dönemin asgari ücretinin altında kaldı!ından, her toplusözle#me döneminde ücretlerinin ancak asgari ücret düzeyine çıkarıldı!ından sözetmi#lerdi. Peki, Yata!an’da, asgari ücretin altında bir gelirle ya#amak zorunda kalmakne anlama geliyordu? Küçük bir yerle#im yeri olan Yata!an’daki konutlar yetersizve kiralar çok yüksekti, Bu nedenle i#çilerin önemli bir bölümü köyde oturmakzorunda kalıyor, i#e köyden gidip geliyorlardı. Ailelerine ve onların kırsal gelirlerinindeste!ine muhtaçtılar. Pek ço!u i#e girdikleri dönemde bekâr olduklarındanevliliklerini ertelemek zorunda kaldılar. Evli olanlar ihtiyaçlarını kar#ılayabilmekiçin “takside girmeye” cesaret edemiyorlar, “çocuk yapmayı ya da ikinci çocu!u dü-#ünmeyi” erteliyorlardı. Pazar alı#veri#ini birkaç aile birlikte yaparak, aralarındaaltın günleri düzenleyerek ve vergi iadelerini payla#arak ocaklarını tüttürmeyeçalı#ıyorlardı. Hatta i#e ilk ba#ladıkları dönemde bu denli dar gelirle ya#ayamayaca!ınıdü#ünüp i#ten ayrılan pek çok ki#i olmu#tu.1989 Bahar Eylemlerinin ve sonrasında imzalanan toplu sözle#melerin i#çileriçin sa!ladı!ı en önemli kazanımlardan biri, ku#kusuz i#çi sınıfının alım gücünüve refah düzeyini artıran bir ücret artı#ı olmu#tu. "#çilerden pek ço!u, ancak 1989yılından sonra biraz “insanca” ya#amalarına katkıda bulunacak düzeyde ücretalmaya ba#ladıklarını anlattılar. Ancak bundan da önemlisi, daha önce hiç eylemyapmamı#, soka!a çıkmamı#, herhangi bir talepte bulunmamı# büyük bir i#çi kit-135


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>lesinin çe#itli sıra dı#ı eylemlerle kendilerine olan güvenlerini kazanmalarıydı. "lkkez topluca i# yerlerinden çıkarak Yata!an’a, sendika #ubesine kadar yürümü#lerdi,aylarca süren i# yava#latma, toplu vizite ve sakal bırakma eylemleri yapmı#-lardı. O dönemde TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi Yönetiminde bulunan AlicanAzizo!lu bütün bu eylemleri nasıl örgütlediklerini #öyle anlatıyor:136Ne zaman ki 89 toplu i# sözle#meleri görü#meleri ba#ladı, sendikal anlamda daciddi hareketlilik ba#ladı. Bahar Eylemleriyle ba#layan mücadele süreci bizimiçin hem okul oldu ve Yata!an özelinde de Yata!an i#çisinin eylemlilik süreciyletanı#tı!ı ilk [deneyimlerden biri oldu]...Yönetim olarak karar aldık, Yata!an’ın topluca ilk eylemidir yani; santralaçısından. Onu organize etmek için de tabii ciddi çabalar sarf ettik. Kendili!indengeli#en bir #ey söz konusu olamaz, #ubelerin o konuda ciddi katkıları vardır.Hiçbir #ey kendili!inden olmuyor. "nsanlar ilk defa böyle toplu eylemlekar#ıla#acak, tabii ürken, korkan bir sürü insan var. Jandarma ile güvenlik güçleriile kar#ı kar#ıya kalacak, görüntüleniyor... Zonguldak’tan ba#layan yürüyü#, oda çok önemli bir #ey ama bizim oradaki ili#kiler yuma!ı çok farklıdır. Orada insanlarzaten bir #eylere hazırdı... Maden i#çisi, uzun süredir yeraltı maden i#çisivar... Ama bizim bölgemizde böyle bir #ey yok. "lk defa böyle bir #eylekar#ıla#ıyorlar insanlar, onu organize etmek kolay olmadı. Ama son derece ba-#arılı bir #ekilde organize ettik... Bir de güzel tarafı, önemli tarafı, o gün Yata!anhalkıyla beraber bunu bütünle#tirmek son derece önemli bir #eydir.89 Bahar Eylemleri, Türk-"#’e ba!lı sendikaların pek ço!unda tabanın zorlamasıylaeski sendika yönetimlerinin önemli bir kısmının de!i#mesine, daha etkin,tabanla ili#kisi güçlü, sosyal demokrat ya da sosyalist yeni yöneticilerin i# ba#ınagelmesine, de!i#meyenlerin de sürece ayak uydurmalarına neden olmu#tu. TES-"$ve Türkiye Maden-"# sendikalarının Yata!an #ubeleri, bu açıdan daha #anslıydılar,etkin ve tabana dayanan bir sendikal anlayı#, 89 Bahar Eylemlerini beklemeyegerek duymadan buralarda yerle#mi#, bölgede daha çok sol görü#lü yöneticilerina!ırlıkta oldu!u bir sendikal yapılanma olu#mu#tu. Bu yapılanma, 89 Bahar Eylemlerisırasında, binlerce santral i#çisini ve maden i#çisini örgütleyerek ilk kezsoka!a çıkmı#tı. Peki, bu örgütlenme nasıl ba#arıya ula#mı#tı? Ba#ta yönetim kuruluüyeleri, #ube personeli, yönetim kurulu dı#ında sendikada etkin olarak görevalan temsilciler ve sendikayla yakından ilgilenen i#çilerin katkılarıyla geni# birörgütlenme kampanyası ba#latılmı#tı. "#çilerin neredeyse tümüne tek tek ula#ılmı#,onların güvenlerini kazanacak #ekilde hareket edilmi#ti....Hiç kimsenin burnunu kanatmadan; biz böyle tamamladık. Orada güvenlik,her türlü #ey olabilir. Santralin kapısından yakla#ık 900 ki#iyi alıp, #ehir merkezinegötürüp, orada #ube binası önünde o günle ilgili konu#ma yapıp oradan arkada#larıda!ıtmak, yani çok ba#arılı bir #ey... (Alican Azizo!lu)12 Eylül’den sonra yapılan ilk büyük i#çi eylemlerine katılanlar için ciddi soru#turmalaraçılabilirdi, i#çilerin soka!a attıkları bu ilk adımı geri çekmelerini engellemekiçin de gerekli önlemler alınmı#tı. Sendika yöneticileri tüm sorumlulu!uüstlenmi#ler, yürüyü#e katılan her i#çi soru#turmada aynı ifadeyi vermi#ti:...Bahar Eylemleri olarak geçti onlar; ilk defa milli olduk orada. Tabii insanlarınkendilerine güvenleri falan geldi. Sonra karayolunu ihlal etmekten ifadelerimizalındı. Erol So!ancı, #ube ba#kanı, yürüyün, dedi, biz yürüdük, dedik, topu onaattık. Herkes aynı ifadeyi verdi... (Kemal Özcan)


Özlem #ahin Güngör2. Adım Adım !lerleyen Özelle"tirme ve Ta"eronla"tırma UygulamalarıUzun yıllardır izlenen emek kar#ıtı politikaların yanı ba#ında ısrarla uygulananözelle#tirmeler ve özelle#tirme hazırlıkları da Yata!an i#çilerinin sürekli gündemindeydi."#çiler, ülkenin dört bir yanına da!ılmı# kamu i#letmelerinin (SEK, SE-KA, Yem Fabrikası ve benzeri) satı#ının yarattı!ı sonuçları yakından izlemi#lerdi.Çevre i#letmelerde ya#anan özelle#tirmelere ve ortaya çıkardı!ı sonuçlara yakındantanıklık etmek, ‘hizmet alımları’ adı altında pek çok kamu i#letmesindeki hizmetlerinve üretimin ta#eron i#letmelere yaptırılması, kimilerinin daha önce özelsektördeki çalı#ma deneyimiyle de birle#ince kamu i#çilerinin bilinçlerinde yenibir üst a#amayı in#a etmeye yardımcı olmu#tu.Yata!an Termik Elektrik Santrali i#yeri hekimi Ferit Turan, uzun yıllar boyuncabirlikte çalı#tı!ı ve hak arama mücadelelerinin pek ço!una destek oldu!u Yata!ani#çisinin özelle#tirmeye kar#ı tutumunu sa!lamla#tıran geli#melerin neler oldu!unusordu!umuzda bize #öyle yanıt verdi:Yata!an Yem Sanayi; 50 ki#inin çalı#tı!ı Yem Sanayi vardı, K"T’ti orası. Hemenbu taraftaki SEK... 15–20 ki#i de çalı#ıyor olsa onların çok kısa süre içindesatılması arkada#ların bu özelle#tirme kelimesine reaksiyon vermesini sa!ladı.50 ki#inin çalı#tı!ı Yem Fabrikası el de!i#tirdi!inde ertesi gün 50 ki#inin i#ineson verilmi#, ba#kaları çalı#tırılıyor olmu# orada. SEK’in el de!i#tirdi!ine, oradakiçalı#anların bir ba#ka yere gitti!ine, oradaki çalı#anların i#ine son verilipba#ka ki#ilerle çalı#ılmaya ba#lanıldı!ına #ahit olunca, o zaman özelle#tirme kelimesinekar#ı bir direnç göstermeye ba#ladı arkada#lar.Görü#tü!ümüz i#çilerin ço!u, etrafta özelle#tirilen i#letmelerde çalı#an yakınlarınınba#larına gelenleri gördükçe i#ini, gelir düzeyini, özlük haklarını kaybetmekaygısını daha derinden duymaya ba#ladıklarını anlatıyorlardı. Dalaman’dakiSEKA’nın satı#ından sonra çalı#anlar çok daha elveri#siz ko#ullarda çe#itli i#letmelereda!ıtılmı#lar, tazminatlarını tam olarak alamamı#lar, ücretleri dü#mü#tü.Ayrıca Yata!an i#çileri arasında özel sektörde çalı#ıp daha sonra kamu i#letmelerindeçalı#maya ba#layanlar bulunuyordu ve özel sektördeki çalı#ma ko#ullarını veneleri kaybedeceklerini çok iyi biliyorlardı....Özel sektör devlet sektöründen daha iyi bir #ey de!il. Ama ne yapar, 10 ki#iynençalı#acakken 5 ki#i ile çalı#tırırım; özel sektörün fikri bu... Hamal olarak görüyorseni. Ak#ama kadar çalı#tır, bir yevmiyesini verelim, gitsin. Özel sektör, tam ay boyuncaseni sigortalı mı gösterecek, hiçbir yerde yok bu. Adam mesela 11 ayçalı#tırıyor, 11. ayın sonunda çıkı# veriyor, bu #ekilde. Senin sigortanı tam göstermiyor,sosyal ya#antı diye bir #ey yok, özel sektörü gördü!üm için söylüyorum......Özel sektörün dü#üncesi fazla para vermek de!il, insanlar aç acına oraya gidipgelmeli; özel sektörün dü#üncesi bu. (Vehbi Demiral)Oysa Yata!an i#çileri, 89 Bahar eylemlerinden sonra mütevazı da olsa insancaya#amalarına, korkusuzca çoluk çocuk sahibi olabilmelerine, çocuklarını güvenleokutabilmelerine, taksitle çe#itli ihtiyaçlarını alabilmelerine hatta kooperatifegirmelerine olanak sa!layan bir ücrete kavu#mu#lardı. $imdi bütün bunları kaybetmekaygısı ile ya#ıyorlar; “hizmet alımı” yoluyla aralarına karı#an ta#eron i#çilerinçalı#ma ko#ullarına tanık oluyorlardı. Özelle#tirmeyi kabul etmek aynı zamandabirden bire yoksulla#maya razı olmak anlamına geliyordu. Ayrıca yıllardıryürütülen “kamu i#letmeleri halkın sırtında kambur, sat kurtul” kampanyası137


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>kar#ısında dimdik duracakları bir emek geçmi#leri vardı. Çalı#tıkları i#letmeler,bilinçli olarak yenileme yatırımı yapılmayan, yıllardır i#çi alınmadı!ı için i# yüküsürekli artan yerlerdi ve buna ra!men yüksek kârla çalı#ıyorlardı. "#çiler, çalı#-tıkları i#letmelere, ekmeklerini kazandıkları yere sonuna kadar sahip çıkıyorlardı.E!er ortada zarar eden bir i#letme varsa sorumluları bu i#letmeleri kamuoyunaarpalık ve kambur olarak tanıtanlardı, kendileri de!ildi. Ve Yata!an i#çisi, zararettirilen K"T’lerin bedelini ödemeye razı olamayacaktı. Her iki sendika #ubesindekiyöneticilerin çabalarıyla, ilk etapta i#çilerin i#siz kalma kaygısı olarak açı!a vurduklarıözelle#tirme kar#ıtlı!ı, sistematik olarak uygulanan politik bir tercihkar#ısına sistematik politik kar#ı duru#la çıkmak gerekti!i vurgusuna dönü#meyeba#lamı#tı. Santrallerin ve maden ocaklarının özelle#tirilmesi yalnızca orada çalı-#anları ilgilendiren bir sorun de!ildi. Bu ülkede, tüm olumsuzluklara kar#ın yüksekkarlarla çalı#an enerji kaynakları ve madenler gibi stratejik kamu i#letmeleriyok pahasına satılmaya çalı#ılıyorsa bu politik ve ideolojik bir tercihti. O haldeözelle#tirmeye kar#ı mücadele hem bir i# ve ekmek davası hem de ülkenin ekonomikve siyasi gelece!ine yurtta# olarak müdahaleyi gerektiren kamusal ve ulusalbir ülke meselesiydi.Yata!an i#çileriyle yaptı!ımız görü#meler sırasında bizi en çok etkileyen #eylerdenbiri i#çilerin kendi i# ve ekmek mücadelesiyle bir yurtta# olarak verdiklerimücadelenin bir bütün oldu!unu büyük bir açıklıkla dile getirmeleriydi:138...Mesela emperyalizmin saldırısıdır, neoliberal saldırıdır, dedi!imizde farklı anla#ılıyor.Fakat biz bunu daha kolay anla#ılması için tek hale getirdik; i#imiz,a#ımız ve gelece!imiz. Do!ru da bu, özelle#tirmenin sonucu budur. Biz sonucuönce gösterdik, yani bizim burada yapaca!ımız mücadele i#imize, a#ımıza, gelece!imizeve ülkemize sahip çıkmak. Ne için çalı#ıyorsun? ... Önce ben kendimiçin, ben olmazsam ba#kasına fayda sa!layamam. Önce kendim için çalı#ıyorum,sonra kurumum için çalı#ıyorum, sonra e#im, çocuklarım, gelece!im içinçalı#ıyorum, daha sonra ülkeme fayda sa!lıyorum, artı de!er sa!lıyorum... (AdilEro!lu)Bu bakı# açısını daha açık kavrayanlar azımsanmayacak sayıdaydı ve MehmetÇöllüo!lu’nun ve Kemal Özcan’ın sözleri bunun en dolaysız örneklerinden biriydi:Özelle#tirme olayı Türkiye’deki siyasal iktidarların kendi bilinçlerinden kaynaklanansiyasi bir olay de!il. Amerika’nın ba#ını çekti!i, küreselle#me ve globalle#medenilen, bizim gibi ülkeleri sömürme politikalarının, daha önce emperyalizmdiyorduk, daha önce sömürü diyorduk, onun sosyetik adı diyelim özelle#-tirmeye, soygun! ... Yani özelle#tirme tüm geli#mekte olan veyahut da bizim gibiyarı-sömürge ülkelerin ba# belası, ba#ka hiçbir #ey de!il. (Mehmet Çöllüo!lu)Zaten bu i#in mücadelesini üç noktada yaptık: tamam, santraller satılacak,satılınca sendikasızlık olacak, propagandamız. Sendikasızla#ma, ta#eronla#ma,i#sizlik getirecek, bu ayrı bir konuldu. Dü#ük ücret ayrı bir konu. Bir de santrallerinstratejik önemi var, Türkiye açısından, ülke açısından. Bunlar halkınmalıdır, pe#ke# çekilemez... (Kemal Özcan)3. 1994 Yılında Santralin KapatılmasıYata!an’da yürütülen özelle#tirme kar#ıtı mücadeleyi bir süreç olarak elealdı!ımızda i#çileri bilinçlendiren ve örgütlenmelerini güçlendiren önemli deneyimlerdenbiri de, 1994 yılında, Aydın Bölge "dare Mahkemesi tarafından verilen,


Özlem #ahin GüngörYata!an Termik Elektrik Santralinin üretiminin 90 gün süreyle durdurulmasınıöngören ve 24 Mart 1994 tarihinde uygulamaya konan yargı kararıydı. 2 Yata!anTermik Elektrik Santrali’nin ba!lı bulundu!u TEK Genel Müdürlü!ü, 28 Mart1994 tarihinde i#letme müdürlü!üne gönderdi!i bir yazıyla (TES-"$, 1994) i#letmedeçalı#an i#çilerin yakla#ık üçte ikisini önce ücretli daha sonra ücretsiz izneayıracaklarını açıklamı#tı. "#lerinden uzakla#tırılan ve i#siz kalma tehdidiyle yüzyüze gelen Yata!an i#çileri, TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi önderli!inde, santralinyeniden üretime ba#laması için 10 gün boyunca Yata!an’da ve Mu!la’da eylemleryaptılar ve 10. günün sonunda Bakanlar Kurulu kararı 3 ile santral yenidenüretime geçti. Bu deneyim, Yata!an i#çilerine, i#yeri komitelerini etkin bir #ekildei#leterek sendikal örgütlenme kanallarını geni#letme, ailelerinin, Yata!an halkınınve kamuoyunun deste!ini arkalarına almak için örgütlenme gibi konulardaönemli tecrübeler kazandırdı. Ve elbette i#lerinin büyük ço!unlu!u, kısa süreli!inede olsa birden bire i#siz kalmanın ne demek oldu!unu ya#ayarak görmü#lerdive uygulamaya kar#ı kapsayıcı bir direni# örgütlemi#lerdi.… 94 yılında santral kapatıldı. Kapatılınca bu bütün i#çilerin sorunu; bütün i#çilerinsorununu da bütün i#çilerle çözersiniz yani, ba#ka türlü #ansınız yok.… Yani i#çilerin birli!ini ba#ka türlü kurma #ansınız yok. Yani biz insanları böylesınıf olarak #ey yapıyoruz da, yani bir sürü kimlikleri vardı insanların, siyasalanlamda böyle #eydi önceden insanlar, böyle, olmazsa olmazlarıydı siyasiayrılıklar. MHP’linin sol dü#üncedeki insanla bir araya gelip çay içmesi bile baya!ızordu. Sol yapıdaki arkada#ın aynı #ekildeydi. Suni idi ili#kileri, merhabalarıbile. Vardiya de!i#imi yapıyor bu insanlar, aynı i#i yapıyor, sözle#medenaynı #ekilde, olumlu olumsuz #ekilde yararlanıyor, etkileniyor. SSK’da aynı,hastanedeki durumu aynı, her #eyleri aynı ama suni bir takım ayrılıkları var buinsanların. Biz bu insanları, i#çi kimli!iyle biz #ey hale getirdik. Yani hem #artlarbizi bu #ekilde olmasını sa!ladı, hem de o #artları biz gözleyerek de!erlendirdik."#yeri komiteleri de öyle çıktı zaten, öyle olu#tu. Pratikten çıktı yani.… 91’den sonra onu fark ettim ben, santral kapandıktan sonra fark ettim. Bütüni#çi, on gün boyunca aynı eylemi yaptı, farklı siyasi dü#üncelerdendi. Bütün sorunneydi, i#siz kalaca!ım korkusu vardı. Daha sonraki dönemde de özelle#tirmekorkusu; bütün herkesi direkt etkileyen #eyler. (Erol So!ancı)4. $ube Yöneticilerinin !"çilerden Aldıkları Destek ve !"yeri KonseyleriHem 89 Bahar Eylemlerine Yata!an i#çilerinin katılımını sa!lamada, hem 90’lıyıllarda giderek hızlanan özelle#tirmeler kar#ısında i#çileri bilinçlendirmede, hemde 1994 yılında santralin geçici olarak kapatılmasıyla ilgili kolektif eylem sürecininörgütlenmesinde sendika #ubeleri tarafından olu#turulan i#yeri konseylerikilit rol oynamı#tı. Yata!an i#çileri tarafından kimi zaman konsey, kimi zaman23"zmir Barosu’na kayıtlı 10 avukat tarafından, Yata!an, Yeniköy ve Kemerköy termikelektrik santrallerinin zorunlu i#letme izinleri alınmadan çalı#tırıldıkları ve i#letilmelerininçevre ve kamu sa!lı!ı açısından tehlike yarattı!ı gerekçesiyle Aydın "dare Mahkemesinedava açılmı# ve Mahkeme, 9.12.1993 tarihinde Yata!an Termik Santralinin kapatılmasınakarar vermi#tir. Bu karar, 60 gün içerisinde uygulamaya konulmak üzerebeklemeye alınmı# ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. Hükümeti tarafından, 24 Mart 1994günü, Yata!an Termik Santralı kapatılmı#tır.Santral, 7 Nisan 1994 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile yeniden üretime ba#lamı#tır.139


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>komite ya da meclis olarak anılan bu taban örgütlenmeleri, özellikle 1980’liyıllarda birbirilerinden neredeyse tümüyle kopmu# olan sendikacılarla i#çilerarasındaki ili#kiyi yeniden kurmaya katkıda bulunmu#tu. Sendikal kararlarınalınmasında ve ya#ama geçirilmesinde, toplu sözle#me dönemlerinde, özelle#tirmekar#ıtı eylemlerin örgütlenmesinde üyeleri sendikal i#leyi#in önemli noktalarınata#ıyan konseyler, Yata!an’da binlerce i#çiden olu#an kitlenin kararlı bir#ekilde bir arada hareket etmesini sa!lamı#, i#çi örgütlenmesine güç kazandıran enönemli araçlardan biri olmu#tu.Yata!an Termik Elektrik Santralinde bulunan her birimden i#çilerin kendi aralarındanbelirledikleri temsilcilerden olu#an i#yeri konseyleri kurulu#larını izleyenyıllarda da varlıklarını sürdürmü#, i#yerindeki her türlü sorunun ele alındı!ı vekarara ba!landı!ı meclislere dönü#mü#tü. Sendikaların #ube yönetimleriyle i#çilerarasındaki ili#kiyi kalıcıla#tıran konseyler, farklı birimlerden, farklı uzmanlık kadrolarından,farklı siyasi görü#lerden i#çileri ayrım yapmaksızın bir araya toplamayıve ortak sorunlar kar#ısında ortak kararlar almayı ba#armı# yapılar olarakkar#ımıza çıktı. Peki, bu ba#arı nasıl örgütlenmi#ti, yanıt TES-"$’ten Alican Azizo!-lu’nun ve Tu!rul Bozo!lan’ın yalın ifadelerinde ortaya çıkıyor.140Onu nasıl örgütledik? Bir kere #ubede çalı#an personel arkada#larımızın, yönetimkurulu üyelerinin, yönetim kurulu dı#ındaki mesai harcayan arkada#-larımızın, hepsinin katkılarıyla olu#tu. Tabi bu bir güven ili#kisi. "nsankar#ısındaki insandan e!er bir elektrik alıyorsa bu önemli bir #eydir. O güventelkin edildikten sonra çok #ey kendili!inden geliyor. Bunu örgütlerken ula#amadı!ımızbirim, ula#amadı!ımız insan hemen hemen yoktur. Yakla#ık o günkü#artlarıyla diyelim ki 900 ki#i çalı#ıyorsa biz bunlara, büyük bir kısmına,800’üne muhakkak ula#mı#ızdır. Gitmedi!imiz birim, gitmedi!imiz en küçükbir baraka kesinlikle yoktur. Zaten bunları yapmazsanız, insanların aya!ınagitmezseniz, ba#ka bir #ansınız yok… (Alican Azizo!lu)Bizim i# yeri komiteleri, i#yeri birimleri; herkes kendini sorumlu hissederekkendili!inden birimler olu#tu. Bunlar, pratikte ya#anırken oldu. Bizlerin görevverdi!imiz, aktif olarak çalı# dedi!imiz insanlar de!il, bu i#e gerçekten hevesduyan insanlar ön plana çıktı. Görev verdi!imiz komitelerin dı#ında, diyelim kii#yerinde biz 50 ki#i görevlendirdiysek, bu i#in atmosferiyle heyecan duyup bui#e çıkan insanları da göreve katarak, i# yeri komitelerini 150’ye çıkardık. Kendili!inden,pratikle geli#erek i#çi sınıfının mücadelesine katkısı oldu. Daha sonraburada bu birikimler, Yata!an bir okuldu, ekoldü yani. Yata!an’da çalı#an i#çilertam deneyim kazanmı#tı, i#çilik hayatında da, sendikal hayatında da, herkonuda Yata!an bir okuldu. Her türlü #ey Yata!an’daydı. Özelle#tirmeye kar#ıverilen mücadelenin temel ta#ı da Yata!an’daydı. Yata!an’daki yeti#en arkada#-lar bu mücadelede di!er konularda, toplu sözle#me mücadelesinde olsun, santralinkapanmasında olsun her türlü konuda; birer basit eylemde olsun, i#çilerinbirli!ini beraberli!ini sa!layan bu pratikteki uygulamalar özelle#tirmede dahabüyük güç kattı. (Tu!rul Bozo!lan)5. Özelle"tirmeye Kar"ı Ulusal Toplumsal Muhalefetin Sundu#u OlanaklarÖzelle#tirmeye kar#ı yürüttükleri mücadelede Yata!an i#çilerine güç kazandıranönemli geli#melerden biri de ülkedeki özelle#tirme uygulamalarına kar#ı ulusaldüzeyde mücadele veren örgütlerin ve aydınların çabalarıyla en azından özelle#-tirmelerin yava#latılabilmesi ve bu yolla ortaya çıkan moral oldu. Hükümetler


Özlem #ahin Güngörtarafından, hukuksal alt yapısı hazırlanmadan giri#ilen özelle#tirmeler, bunlarıengellemek amacıyla atılan pek çok hukuksal adımın olumlu sonuçlanmasını sa!-lamı#tı. Çe#itli dönemlerde yapılan özelle#tirmelerin iptali için dönemin muhalefetpartilerinin milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesine ve çe#itli siviltoplum örgütleri tarafından da Danı#tay’a açılan davaların ço!undan olumlu sonuçlaralınmı#tı. 4 Konfederasyonlar, sendikalar, Türkiye Mimar ve MühendisOdaları Birli!i (TMMOB), Kamu "#letmecili!ini Geli#tirme Merkezi (K"GEM) gibisivil toplum örgütleri, çok sayıda konferans, panel, ara#tırma, yayın ve e!itim seminerleriaracılı!ı ile özelle#tirmeyi ele#tirel bir kamusal perspektiften tartı#anyeni bir alan açmı#lardı ve bu alan Yata!an’a kadar geni#lemi#ti. Yata!an’da özelle#tirmegündeme geldi!inde çe#itli sendikaların, meslek odalarının ve K"GEM’inyöneticileri bizzat Yata!an’da düzenlenen, seminer, konferans ve mitinglerle Yata!ani#çilerine dolaysız destek olmu#lardı. O dönemde TES-"$ Sendikası Yata!an$ubesi Ba#kanı olan Erol So!ancı bu deste!in niteli!ini aktarıyor:… Mümtaz Soysal’ın konu#macı olarak gelmesi için i#yerlerinde toplantı yapalımistedik. Bunu "brahim Kocabıyık (Türkiye Maden-"# Sendikası Yata!an$ubesi Ba#kanı) arkada# duymu#, biz de bu i#e dâhil olabilir miyiz, dedi. … Yeniköy’deiyi bir organizasyon yapıldı, Mümtaz Hoca orada Maden i#çisi ile bizimarkada#lardan olu#an 700–800 ki#iye hitap etti yemekhanede. "#çiler üzerindeçok etkili olan bir #ey, özelle#tirme ile ilgili bilgi sahibi olacaksınız, dedi. Bilmeden#ey yapamazsınız, bu bilinçtir, bilinç sahibi olacaksınız. Özelle#tirme ile ilgili,bu bilinçli olmak yetmez, bir de inanç sahibi olacaksınız, inanacaksınız.Önce inanacaksınız, sonra bilecekseniz. "ki #ey yetmez, bir de direneceksiniz.Özelle#tirmeye kar#ı haklısınız, yaptı!ınız her #ey me#rudur, sonuna kadar direneceksiniz,çok ciddi mesaj verdi. "#çiler üzerinde ciddi etki yaptı. Aynı toplantıyıYata!an’da TK" salonunda yaptık. Bizden ve kömür i#letmelerinden arkada#largeldi, dı#arıdan belediye ba#kanı, demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerigeldi, çok dinamik topluluk vardı. Çok güzel bir etkinlik olmu#tu. MümtazHoca’nın özelle#tirme süreci içinde çok ciddi mücadeleye katkısı oldu bence.Bütün mitinglere geldi. Sadece Yata!an ile ilgili mitinglere de!il, Soma’da oldu,Adana’da, Artvin’de, Çayırhan’da, Zonguldak Çatala!zı’nda oldu, bütün mitinglerekatıldı konu#macı olarak. …"#çiler, özelle#tirmeye kar#ı mücadeleye ba#ladıklarında, bu konuda ulusal düzeydemücadele yürüten ki#ilerden ve kurumlardan aldıkları deste!in sonuçlarınıda açıkça ifade ettiler. Mümtaz Soysal, "lter Ertu!rul ve Yıldırım Koç Yata!an’dai#çilere özelle#tirme konusunda bilgiler vermi#ler, çalı#anların özelle#tirmeyi nasılkavramaları ve ne #ekilde mücadele etmeleri gerekti!i konusunda önemli katkılardabulunmu#lardı.Sendika genel merkezinden, #imdi Türk-"# danı#manı ya, Yıldırım Koç’tan dersleraldık. "lter Ertu!rul, Mümtaz Soysal geldi. Mümtaz Soysal’ın bizim üzerimizdeçok etkisi vardır. Adam, profesör adam, özelle#tirmenin ne oldu!unu, sadecei#çi üzerinde de!il, devlete ne getirecek, ne götürecek; onları bir bir anlattıadam. Yani bu kadar ders alma ile Yata!an bu yerlere gelecekti elbette. Bu derslerialmakta bizim ba#kanın çok etkisi oldu, belki rica ile geldi. Mesela MümtazHoca K"GEM’in ba#kanıydı. Bu adam, bir insan oturmakla profesör olmaz, çok41990’lı yıllarda özelle#tirmeye kar#ı yürütülen hukuksal mücadeleyi kapsamlı olarak elealan bir kaynak için bkz. Ertu!rul (2004).141


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>142okumu#tur, çok görmü#tür, tecrübesi fazladır. Yani o tecrübelerden hep biz nimetgibi bir #ey aldık yani. Yata!an’ın ismi zaten Türkiye’nin dört bir kö#esindenduyuldu. Yani bu kursları, dersleri ala ala pi#tik yani biz. Onun için Yata-!an’ın adı çıktı, özelle#tirme kar#ıtı. (Vehbi Demiral)Mümtaz Soysal bizim i# yerlerine geldi, konferans verdi. … "#te orada bazı #eylersöylemi#ti: Siz i# yerinde çalı#ıyorsunuz, i# yerinden sorumlusunuz, gireneçıkana kimlik sorabilirsiniz, kim gelirse gelsin sahibi sizsiniz, diye. Tabii orada obizi ve arkada#ları müthi# motive etti, gaz da verdi. Mümtaz Hoca’dan o zamano eylemde ben çok yararlandı!ımı dü#ünüyorum. Onun iki-üç gün önce gelipbize destek olmasının. (Dinçer Yıldız)II. YATA%AN’DA ÖZELLE$T!RMEYE KAR$I SEND!KAL ÖRGÜTLENME1996–2001 yılları arasındaki be# yıllık dönem; Mu!la bölgesindeki termik santrallerdeve kömür i#letmelerinde çalı#an i#çileri ve ailelerini, söz konusu i#letmelerdeörgütlü TES-"$ ve Türkiye Maden "# sendika #ubelerini, yerel yönetimleri, sivil toplumörgütlerini ve tüm Yata!an halkını kapsayan direni#lerle, eylemlerle, dayanı#madeneyimleriyle, kaygılarla, korkularla ve umutlarla dolu uzun ve yorucubir süreç olarak tarihe kaydedildi.Be# yıl buyunca Yata!an i#çileri, i#lerini, ekmeklerini, geleceklerini tehdit edenözelle#tirmeye kar#ı mücadele ettiler. Yerel düzeyden ba#layarak sivil toplum örgütlerini,meslek odalarını, esnaf örgütlerini, sendikaların genel merkezlerini, Yata!anhalkını, ulusal kamuoyunu yanlarına çekmek için pek çok giri#imde bulundular.Davalar açtılar, nüfusu 10 bin olan Yata!an gibi küçük bir kasabada 15 binki#inin katıldı!ı mitingler düzenlediler. E!itimler yaptılar, özelle#tirmeyi, iktisadi,siyasi ve tarihsel boyutlarını kapsayacak ölçüde tüm ayrıntılarıyla analiz ettiler.Özelle#tirme ihalelerine katılan ve i#letmeleri yerinde görmek isteyen alıcı firmalarıbarikatlar kurarak i# yerlerine sokmadılar. 1997 yılında, üç termik santralin veyanlarında maden ocaklarının i#letme ihalesini kazanan konsorsiyumun yetkilileri,i#çilerin kapısında nöbet tuttukları santrallere sabaha kar#ı gizlice girmek zorundakaldılar ve ancak jandarma korumasıyla ayrılabildiler. "#çiler, olu#turduklarıi#yeri konseyleri sayesinde aralarındaki tüm siyasi ve gündelik sorunları biryana bırakıp dayanı#mayı yıllarca canlı tutabildiler. 2000 yılının sonunda döneminhükümetinin, santralleri ihaleyi alan firmalara bir an önce devretmek içinharekete geçmesi nedeniyle i#çiler bir kez daha barikatların arkasına geçtiler. Grevyasa!ının oldu!u enerji sektöründe ilk kez i# yava#lattılar, üretimi durdurma noktasınakadar geldiler. Ve henüz resmi i#lemler tamamlanmamı# olmasına kar#ıni#çiyi yıldırmak için etrafta dola#ıp santrallerin sahibi gibi davranan konsorsiyumyetkililerini Mu!la’dan uzakla#tırmayı ba#ardılar.Yata!an’da yakla#ık be# yıl boyunca süren özelle#tirme kar#ıtı mücadelenin içdinamikleri ele alındı!ında, mücadeleyi ba#arıya ula#tıran temel etkenlerden birininher iki sendika #ubesinin birlikte yürüttü!ü kararlı ve sistemli çalı#malar oldu-!u görülür. Dünyanın ve Türkiye’nin pek çok yerinde rastlanan i# yeri odaklı güçlüyerel direni#lerin belirli bir süre geçtikten sonra zayıfladıkları, direni#i kalıcıla#tıramadıklarıve da!ıldıkları tarih tarafından kaydedilmi#tir. Yata!an direni#iniböylesi olumsuz deneyimlerden ayıran en önemli özellik, i# yerinde tesis edilenmücadele kararlılı!ının e# zamanlı olarak yerel toplumsal ili#kilere ve ulusal düzeyeta#ınabilmesidir. Böylesi bir ba#arının yerel düzeyde adım adım nasıl in#a edildi!i


Özlem #ahin Güngörsorusuna yanıt aradı!ımızda; söz konusu dört i#letmede örgütlü iki ayrı sendika#ubesinin sendikal yönetim anlayı#ının, kamu i#letmelerine kar#ı yıllarca sürdürülenkaralamalara kar#ın i#çilerin çalı#tıkları kurumları ayakta tutmak için gösterdikleriçabanın ve kazandıkları özgüvenin, varlı!ını tümüyle bölgede bulunan kamui#letmelerine borçlu olan Yata!an esnafının ve çevre yerle#imlerde ya#ayan halkındireni#e verdikleri deste!in son derece etkili oldu!u ortaya çıktı.Yata!an bölgesindeki termik santrallerde ve maden ocaklarında örgütlü ikisendika #ubesinin yönetici kadroları ve üyelerinin bir bölümü, 1970’lerdeki yo-!un politikle#me döneminde, genellikle bölgedeki endüstri meslek liselerinde e!itimalmı# ve ço!unlukla emekten yana örgütlenmenin gücünü ke#fetmi# bir siyasibilinçlenmeyle yeti#mi# insanlardan olu#maktaydı. Sendika #ubelerinde çalı#anlar,gerek i# yerlerinde gerekse i# yeri dı#ında üyelerini ve ya#adıkları yeri ilgilendirenher türlü sorunu çözmek ve i#çilerle güven ili#kisi kurmak için bilinçli bir çabagöstermi#lerdi. Türkiye Maden-"# Sendikası Yata!an $ubesi Ba#kanı SüleymanGirgin, sahip oldukları sendikal anlayı#ı #u #ekilde açıklıyor:Sendika demokrasiyi savunmalı, ancak demokratik ortamda sendikalar oluyor.Asli görevlerinden birisi demokrasiyi savunmak. "ki, sendika sadece ekonomikve sosyal baskı grupları de!ildir. Böyle algılandı!ı takdirde kendi bünyelerinde,kendi i# yerlerinde hapis olurlar. Sadece kendi üyelerinin ekonomik, sosyal demokratikhaklarını korumak de!ildir, onlar zaten sendikaların asli görevidir.Ücret sendikacılı!ı kesinlikle yapılmamalıdır. ... Sendikalar müttefiki olması gerekengruplarla sürekli diyalog halinde olmalılar. … Sendikalar kusura bakmasınlarsadece i# yerlerine hapis olmayacaklar. Yalnız kaldıklarında yanlarındademokratik kitle örgütleriyle, esnafla, halkla barı#ık bir yapı haline gelecekler."kincisi de bu. "# yerlerine yatırım yapılması, üretimin artırılması, hattaçok ilginçtir seçimlerden önce #unu dedik, ‘bizi seçerseniz i#ten kaçanı savunmayaca!ız,i# yerine alkollü geleni savunmayaca!ız.’ Açık açık… ‘Atıyorum,kimli!im sosyal demokratım, ben de sosyal demokratım, bazı imtiyazlı haklarelde ederim yönetimden, diyorsanız biz o deste!i istemiyoruz. Kitle örgütüyüz,her partiden, her yöreden, her dü#ünceden insanlar var. Sendikal anlamda olaylarabakı# açımız budur, ayrım yapmayaca!ız, siyasi görü#ümüzden dolayı.’Her iki sendika #ubesinin yöneticileri ve temsilcileri özelle#tirmeye kar#ı mücadelelerineöncelikle üyelerini ve kamuoyunu do!ru bilgilendirmek amacıylae!itim seminerleri düzenleyerek ba#lamı#lardı. Görü#me yapılan i#çilerin tümü,daha önce özelle#tirmeyi yalnızca i#leri kaybetme tehdidi olarak algıladıklarını,katıldıkları e!itim seminerlerinde sayesinde sorunu bir bütün olarak i#çi sınıfınıngelece!i ve ülke ekonomisi açısından yarattı!ı sonuçlarla birlikte kavradıklarınıanlattılar. Sendika yöneticileri, özelde Yata!an ve Milas bölgesindeki i#letmeler,genelde termik elektrik santrallerinin i#letme hakkı devriyle ilgili bilgilerin, raporlarınpe#ine dü#erek bu konuda ciddi bir birikim sa!lamı#lar ve her fırsatta bunlarıbilgi notu, basın açıklaması, rapor haline getirerek üyeleriyle ve kamuoyuyla payla#mı#lardır.Sık sık Ankara’ya giderek sendika genel merkezleri, siyasi parti liderleri,di!er sendikalar ve sivil toplum örgütleriyle hatta Cumhurba#kanlı!ı GenelSekreterli!i ile görü#meler yapmı#, hazırladıkları raporları ileterek destek istemi#-ler ve bu konuda ulusal düzeyde de azımsanmayacak bir destek sa!lamı#lardır.1980’li yıllardan bu yana uygulanan dü#ük yo!unluklu özelle#tirme programınedeniyle kamu i#letmelerinde yenileme yatırımları yapılmamı#, emekli olanların143


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ve i#ten ayrıların yerine uzun yıllar yeni i#çiler alınmamı#, ortaya çıkan emekaçı!ının bir bölümü dı#arıdan hizmet alımı yoluyla kar#ılanmı#, her geçen yıl bui#letmeler bilinçli bir #ekilde zarara sürüklenmi#tir. Bu ko#ullar altında Yata!anbölgesinde çalı#an enerji ve maden i#çileri, omuzlarına binen i# yükü arttıkça i#yerlerindeki her ünitedeki teknik i#leyi#e, bakım ve onarım i#lerine ve tüm bunlarınörgütlenmesine hâkim hale gelmi#lerdir. Öyle ki i#çiler i# yerlerinde kendilerindenbeklenenin üzerinde bir mesleki deneyim edinmi#, i# yerleriyle özde#le#-mi#lerdir. "#çilerden pek ço!u özellikle Yata!an Termik Santralinin i#letme ömrünütamamladı!ı halde bugün i#çilerin deneyimleri sayesinde ayakta durdu!unuaçıkça beyan etmi#lerdir. Yıllar içinde i#çilerin kazandıkları bu yüksek beceriler,özelle#tirme ihalesine katılan firmaların i#letmeleri yerinde görmek istedikleridönemlerde kurulan barikatlarda, santral içine girmeyi becerenlerin de çe#itli ünitelerdei#çiler tarafından yüksek vasıf silahıyla kar#ılanmalarında (kapıların kaynaklanması,buhar vanalarının açılması, üstlerine kül bidonlarının bo#altılması,maden ocaklarının giri#ine i# makinelerinin yı!ılması) çok önemli bir rol oynamı#tır.O dönemde TES-"$ Yata!an $ubesi Yönetim Kurulu üyesi olan KemalÖzcan, 2000 yılı Kasım’ında Yata!an Termik Santraline sabaha kar#ı gizlice girerekdola#maya ba#layan uluslararası konsorsiyum temsilcilerine kar#ı yapılan eylemdei#çilerin ya#adıklarını anlatıyor:144...Gazcılar, külcüler bir de bidoncular diye bizi üçe ayırmı# jandarmalar. Yata-!an Jandarma Karakolu’na getirirken, bizden mesela bir ki#iyi yakalıyorlar bunlar#imdi, bunların minibüsü var, minibüse atıyorlar, jandarma karakoluna götürüyorlar.Jandarma karakoluna getiren ki#i üçe ayırıyor: ‘Sen gazcısın, sen bidoncusun.’Bunlar, gazcı denilince, kimyasal gaz falan anlamı#lar, yani korkmu#lar.Acaba burada kanserojen madde, kimyasal gaz mı var, onu muaçıyorlar, diye. Komedi aslında bizim o günkü #eyimiz, gerçekten. 16 ki#i gözaltınaalındı. Gazcılar, külcüler ve bidoncular.1996 yılının sonunda Yata!an ve Milas bölgesindeki dört kamu i#letmesininözelle#tirme kapsamına alınmasıyla birlikte TES-"$ ve Türkiye Maden "# sendika#ube yönetimleri zaman kaybetmeden harekete geçmi#ler, kısa süre içinde özelle#-tirmeye kar#ı etkin bir mücadele sürdürmek için örgütlenmi#, bu konuda i#çileri,yerel ve ulusal kamuoyunu bilgilendirmeye, siyasi partilerden, yerel esnaf örgütlerinden,sivil toplum örgütlerinden ve halktan destek almaya ba#lamı#lardır. "lkolarak Mu!la’da örgütlü sendikalardan olu#an bir demokrasi platformu kurulmu#,burada özelle#tirmeye kar#ı mücadele kararı alınmı# ve kamuoyuna duyurulmu#-tur. "# yeri konseyleri toplanarak i#çiler hem bilgilendirilmi# hem de mücadeleninörgütlenmesiyle ilgili görü#leri alınarak görev payla#ımı yapılmı#tır.Çalı#maların ilk a#amasında belirlenen önceliklerden biri, Yata!an ve Milashalkını özelle#tirmeye kar#ı mücadelede i#çilere destek olmaya ça!ırmak, onlarıbilgilendirmek için çalı#malar yapmaktır. Bu amaçla komiteler olu#turulmu#, yerelyönetimlere, basına, siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine, esnafa ve köylülereziyaretler yapılmı#tır. Özelle#tirmenin ne oldu!unu ve hangi amaçla yapıldı!ını,emekçiler ve bölge halkı için sonuçlarının neler olaca!ını açıklayan bro#ürlerhazırlanmı# ve bu bilgiler görevli komiteler aracılı!ı ile payla#ılmı#tır. Komitelerolu#turulurken, olabildi!ince geni# bir kamuoyuna ula#mak amaçlandı!ındanüyelerinin farklı birimlerden ve mesleki statülerden, farklı siyasi görü#lerden, böl-


Özlem #ahin Güngörgenin farklı yörelerinden olmalarına özellikle önem verilmi#tir. Yata!an gibi nüfusununönemli bir bölümü i#çilerden ve ailelerinden olu#an bir yerde, siyasi partilerdeve sivil toplum örgütlerinde a!ırlı!ın i#çilerde bulunması da ciddi bir desteksa!lamı#tır.Ba#langıçta, santrallerin ve maden ocaklarının özelle#tirilmesine kar#ı duyarsızkalan, hatta ‘satılırsa satılsın, bizi ilgilendirmez’ tavrı gösteren esnaf, köylü ve Yata!anhalkı, komitelerin çalı#maları sonucunda her barikat eyleminde i#çilerinyanına ko#ar, onlara yiyecek ve içecek ta#ır, mitinglere katılıp destekler hale gelmi#tir.Santrallere talip olan firmalar Yata!an ve Milas bölgesine yakla#tıkları andai#çilerin haberi olmu#, firma temsilcilerinin nerede konakladıkları, kimlerle görü#-tükleri, nerelerde dola#tıklarıyla ilgili bilgiler kısa süre içinde ula#maya ba#-lamı#tır. "#çiler barikatlar kurdu!u anda belediye ve cami hoparlörleri halkı deste-!e ça!ırmak için yayına ba#lamı#tır. Öyle ki 2000 yılının Kasım ayında firma temsilcilerininYata!an Santraline girdi!i ö!renildi!inde, vardiya dı#ındaki i#çilerinve ailelerin bir bölümünün Mu!la’da bulunabilecekleri dü#ünülerek Yata-!anlıların bir an önce geri dönmeleri için Mu!la’da anons yapılmı#tır. O dönemdeYata!an Termik Santrali yemekhanesinde a#çıba#ı olarak görev yapan, aynı zamandai#letmede ve sosyal tesislerde imamlık görevini sürdüren Hamdi Gümü#,halkı ikna etmek için ak#am oturmalarında nasıl çaba harcadı!ını, Cuma hutbelerindebile özelle#tirme sorununa de!indi!ini anlatıyor:SONUÇYata!an halkı, esnafı da dâhil, köylerdeki insanlar bilinçsiz, ‘satılsın termik santrali’diyenlere... Tek tek sözünüzün özüne geliyoruz, tek tek anlatıyoruz. Köykahvesine oturdu!umuz zaman bir i#çi gibi de!il de köylüymü#üz gibi kulak veriyoruz.‘"yi, alsın patron da görelim i#çilerin maa#larını!’ "#çiler iki senedir iyimaa# almı#ız, onların gözüne batıyor. Hâlbuki onun yumurtası, tavu!u, sütü her#eyini, pazarda bu i#çiler alacak. Yata!an esnafı bugün Mu!la’ya kafa tutacak seviyeyeyükseldi bu i#çiler sayesinde. ... Bu insanlara ak#am obalarda bile ‘Arkada#ımmesele senin bildi!in gibi de!il, termik santrali zarar ediyormu#, neresi zarar?Maliyet #u, gider #u, hükümet bunun zararını nereye yıkıyor, i#çinin aldı!ımaa# ortada. 800 i#çiyle çalı#acakmı#, 1000 ki#i, 200 fazla alınmı#, emeklilikgündeme geldi, emekli olmaya ba#ladılar. Burada fazla alımı devlet kendi yaptı,A partisi, B partisi herkes kendi yanda#ını kattı. Bu hatayı i#çiye niye yüklüyor buinsanlar bu yöneticiler? Deseler ki ‘zenginler bizden taviz istiyor, zenginler bizdenvergi indirimi istiyor, efendim bazı yerlerin özelle#ip satılmasında pay istiyorlar,bizim bunlara diyet borcumuz var’ demiyorlar da ‘zarar ediyor termiksantraller’ diyorlar. Zararı kuru#u kuru#una hesapladık, termik santral yüzde 90kar yapıyor. Termik santrali zarar ettirenler i#çinin eliyle gün yüzüne çıkarıldı.Kimlerin zarar ettirdi!ini, yukarılardaki TEDA$’ın, EÜA$’ın Enerji sektöründekimlerin zarar ettirdi!ini anladık, hapislere koydular. Allah’a #ükür ki Yata!an’dabunları biz anlattık. Biraz da imamlık kimli!imle insanları ikna etme yönünde,cuma hutbesinde konu ettim. Konu da, i# yerinin verimlili!inin önemine de!inirken,‘i#çinin alnının teri kurumadan ücretini ödemenin "slam’ın en büyükemirlerinden birisidir’ diye, i#veren de cumaya geliyor tabi.Bu çalı#mada ele aldı!ımız özelle#tirme kar#ıtı mücadeleyi veren i#çilerin birço!uartık Mu!la bölgesindeki termik santrallerde ve maden ocaklarında çalı#mıyorlar,emekliye ayrıldılar. Sendikacılar, yerlerini yeni kadrolara bıraktılar. 1990’ların145


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ba#ından 2000’li yıllara dek sürekli eylemde olan Yata!anlı i#çilerin o zamanomuzlarında olan çocukları büyüdüler. Hatta Yata!an Termik Elektrik Santraliüretim ömrünü tamamlayacak ya#a geldi. Ancak enerji üretimi yapan kamu i#-letmelerinin özelle#tirilmesi hala gündemde tutuluyor. "#letmelerde çalı#an i#çilerinsayısı ba#langıçtakine göre yarı yarıya azalmı# durumda. "#letmelerde ortayaçıkan i#gücü açı!ı hizmet alımı yoluyla sürdürülüyor. Yıllardır hiçbir teknik yenilemeyatırımı yapılmıyor ancak bütün bunlara ra!men i#letmeler var olan i#çilerindeneyimleri sayesinde karlı bir #ekilde çalı#mayı sürdürüyor.Sonuçta bu çalı#ma bize, Yata!an-Milas bölgesinde çalı#an i#çilerin, özelle#-tirmeye kar#ı mücadele ederken hem i#yerinde ve yerelde hem de daha geni# biralanda ulusal düzeyde sistemli ve kararlı bir #ekilde çalı#malarını sürdürdükleriiçin ba#arıya ula#abildiklerini gösterdi. Yalnızca i#yerine ve “i#ini kaybetme refleksine”odaklanmadan, özelle#tirmeyi daha geni# bir ba!lamda, yerel halkı ve ekonomiyi,aynı zamanda bir bütün olarak Türkiye i#çi sınıfının kazanımlarını, ulusalekonomiyi olumsuz etkileyen bir geli#me olarak ele aldılar ve mücadeleyi de buyakla#ımla yürüttüler. Kararlı ve çalı#kan i#çileri sendikal önderliklere ta#ıdılar vebunun etrafında kenetlendiler. Yata!an-Milas’ta ya#anan be# yıllık mücadele deneyimibu özellikleriyle büyük bir de!er ta#ıyor ve gelecekteki özelle#tirme giri-#imlerine kar#ı örgütlenme konusunda ba#arılı bir örnek olarak tarihe kaydedilmeyihak ediyor. Son olarak Yata!an direni#inin neyi de!i#tirdi!i sorusunu yanıtlamakistedi!imizde, uzun yıllar i#yeri temsilcisi olarak çalı#an Hamdi Gümü#’üntek cümlelik yanıtı yeterli olacaktır.“Özelle#tirmede devletin politikası hiç de!i#medi ama Yata!an’ın i#çisi Yata-!an’ı de!i#tirdi.”KAYNAKÇABoratav, Korkut (1991) 80’li Yıllarda Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Sınıflar ve Bölü!üm, "stanbul: GerçekYayınevi.Ertu!rul, "lter (2004) Özelle!tirmenin 10 Yılı: Biz Vatan Hainli"ine Devam Ediyoruz Hala,Ankara: Ümit Yayıncılık.Koç, Yıldırım (1991) $!çi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketinin Güncel Sorunları, "stanbul: AtaolYayıncılık.TES-"$ (1994) TES-$# Yata"an #ubesi 4. Ola"an Genel Kuruluna Sunulan Çalı!ma Raporu,Yata!an: TES-"$ Yata!an $ubesi Yayını.146


12 EYLÜL SONRASININ EN PARLAK DENEY!MLER!NDENB!R! OLARAK YATA%AN D!REN!$!: EYLÜL 1987 – OCAK 2006Erol So"ancıTürkiye Enerji, Su ve Gaz $!çileri Sendikası (TES-$#) Yata"an #ubesi Eski Ba!kanı$!çi sınıfı mücadele tarihinin çok sayıda parlak sayfası, sadece direni!çilerin anılarındakalarak maalesef unutulmaya terk edilmi!tir. Bu acı durum, aslında i!çi sınıfınınhafızasını yitirmesinden ba!ka bir !ey de"ildir. Unutturulmak istenen ya da unutulmayayüz tutan bu deneyimler, sömürü sürdü"ü müddetçe bitmeyecek olan sınıf kavgasındayeni ku!ak i!çiler için öykünme yaratacak sayısız pratik ve çıkarılması gereken sayısızderslerle doludur.Biliyoruz ki, geçmi!ini bilmeyen gelece"e de hakim olamaz. Bu, i!çi sınıfı için de do"-rudur. Bu açıdan, ben de kendi adıma unutturulma-unutulma süreci kar!ısında tarihekar!ı sorumlulu"um oldu"u dü!üncesindeyim, zira 12 Eylül sonrasındaki i!çi mücadelelerininen önemlilerinden birisi olan Yata"an Direni!i’nin TES-$# !ube ba!kanı olarakTermik Santral tarafındaki “fiili lideri” durumundaydım. Bu Sempozyum sayesinde, bende Yata"an Direni!i’ni tarihe not etme sorumlulu"umu yerine getirmek için bir ba!langıçyapmı! olaca"ım.Yata"an Direni!i, “89 Bahar Eylemleri” ile ba!layan ve 2002’de termik santrallerinözelle!tirilmesinin durdurulmasına kadar süren yakla!ık 13 yıllık bir süreci kapsar.Ba!langıçta 89 Bahar Eylemleri ve Türkiye’de yükselen sınıf hareketinin bir parçasıolan Yata"an Direni!i, daha sonraki yıllarda sınıf hareketinin ivme kaybeden çizgisindenayrı!arak 1990’ların ortalarından itibaren daha olgun ve radikal bir görünümebürünür ve sınıf mücadelesi pratiklerine özgün deneyimler kazandırır. Öyle ki, bir yandannüfusu 15 bin olan Yata"an’daki 1 Mayıs mitinglerine ya da özelle!tirme kar!ıtımitinglere 15 binlik katılımlar olurken, öte yandan da ortaya çıkan “i!çi meclisleri”i!çilerin bütününün karar alma mekanizmalarında belirleyici oldu"u bir prati"i ortayaçıkaracaktır.Yata"an Direni!i’nin merkezinde (1983’te üretime ba!layan) Yata"an Termik Santralii!çileri ve buna ba"lı Yeniköy ve Kemerköy santrali i!çileri yer alır ki, toplam i!çisayısı 2500 civarındadır. Bunun dı!ında, Yata"an maden i!çileri de direni!in asli orta"ıdır.$zdü!ümleriyle 19 yıla uzanan bir süreç boyunca Yata"an Direni!i’ni kızı!tıran 3ana gündem olmu!tur: 89 $!çi Baharı, 94 santralin kapatılması giri!imleri, 97-2001özelle!tirme süreci. Sonuçta ortaya çok uzun soluklu muazzam bir deneyim çıkmaktadırki, bu süreç i!çi sınıfı ve sendikal hareket adına her biri bir kitap konusu durumundakiçok sayıda dersi (ve tabii ki tartı!maları) içermektedir.Yata!an ve ardından Yeniköy Termik Santrallerinde çalı#makta iken, bundan tam25 yıl önce TÜRK-"$’e ba!lı TES-"$ (Türkiye Enerji, Su ve Gaz "#çileri Sendikası)Yata!an $ubesi’nin 1. Genel Kurulu’nda ilk #ube ba#kanı olarak seçildim ve kesintisizolarak 20 yıla yakın bu görevi arkada#larımla birlikte sürdürdüm.Bölgedeki termik santrallerdeki sendikal çalı#ma, bir dönem boyunca TES-"$merkezinden yürütülürken, bu süreç Yata!an’da sendika #ubesinin olu#turulmasıiçin çaba harcayan arkada#lardan Mustafa Kül’ün kurucu #ube ba#kanı olarakatanmasıyla son buldu. Benim sendikal mücadelede ön saflara çıkmam ise Kül’ün147


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle #ube yönetimi seçilmek üzereyapılan gecikmeli birinci ola!an genel kurulda #ube ba#kanlı!ına delegelerin oylarıylagetirilmem ile oldu.Mücadele Ba"lıyorYata!an-Yeniköy-Kemerköy Termik Santralleri hattında bahsetti!imiz dönem,sendikal haklar, toplumsal sorunlar ve özellikle özelle#tirme kar#ıtı mücadeledebölgemizi sürekli, Türkiye gündemini de “zaman zaman” etkileyen bir sürece imzaattı.1983’te üretime ba#lamı# Yata!an, 1986 yılında faaliyete geçmi# Yeniköy veçevrecilerle ya#anan sürekli çeli#kilerle Türkiye gündemine sıklıkla ta#ınan,1994’te üretime ba#layan o dönemde montaj halindeki Kemerköy (Gökova) TermikSantrallerinde 1987 yılında yakla#ık 2500 i#çi çalı#maktaydı.Ba#langıçta i#yeri çalı#ma ko#ullarının a!ırlı!ının yanı sıra çalı#ma ortamı, sosyalve ekonomik haklar oldukça kötü durumdaydı. Ücretler çok dü#üktü. Enflasyonçok yüksek oldu!undan her yıl asgari ücret tespiti yapılıyor, ancak i#çilerinücretleri asgari ücretin altında kalıyordu. Ancak Kamu "#veren Sendikaları ile TES-"$ Sendikası arasında protokol yapılarak ücretler asgari ücret seviyesine getiriliyorduki, i#çiler bu duruma sevinir haldeydi.Önceden sendikanın olmayı#ı nedeniyle yasa ve "#kolu Toplu "# Sözle#mesine("T"S) aykırı uygulamalar söz konusuydu."#e ilk giri#te dü#ük ücretler uygulanmı#, tüm üyeler maddi ma!duriyete u!-ratılmı#tı. "#çiler, yemeklerini ücret kar#ılı!ı yiyorlar ve çalı#anların ço!unlu!u dabekar lojmanlarında ücretli olarak kalıyorlardı. "#çilere, i#çi sa!lı!ı için büyükönem arz eden koruyucu giyim malzemeleri zamanında verilmiyordu. Yemekyeme ve dinlenme yerleri çok kötü durumdaydı. Servis araçları sorunluydu. Banyove tuvaletlerin temizli!i yapılmıyordu. Üst dereceye geçi# sınavları yapılmamı#tı.Lojman da!ıtım sorunları mevcuttu. Harcırahlar ödenmiyordu. Maa#lar, ikramiyeler,fazla mesai ücretleri zamanında ödenmiyordu. Vergi iadelerinin ödenmesindesorun vardı. Nemaların durumu, keza öyleydi. Sabun verilmiyordu, yemekleroldukça kötüydü. Fark ücretleri zamanında ödenmiyordu. Sendika olarak i#çilerinbu ve bunlara benzer sorunlarının giderilmesi için yo!un çaba harcadık.Mücadelemiz süresince i#veren vekili konumundaki yöneticiler, müdür vemüdür yardımcıları, –özellikle Yata!an’da– ön yargılı ve keskin kar#ı tavırlı idi."#çilerin haklı olup olmamasına aldırı# etmeksizin, bize kar#ı siyasal bir tavır içindeydiler.Sendika genel merkezi cephesinde de benzer bir tavırla kar#ı kar#ıyakalıyorduk. Sendika genel merkezi, devletin bir kurumu gibiydi; i#verenle bütünlükarz eder haldeydi.Vardiya amiri, ba#teknisyen, ustaba#ı konumundaki arkada#lar da sonradande!i#melerine ra!men o dönemlerde kendilerini i#veren gibi hissediyorlar ve bunudavranı#larıyla gösteriyorlardı. Mühendisler, genellikle i#çilere kar#ı bir duru#sergiliyorlardı.Bu uygulamalar kar#ısında, TES-"$ Yata!an $ubesi olarak inatçı ve kararlı birduru#la, tüm yasal giri#imlerde bulunup mevcut tüm araçları kullanarak sorunlarıngiderilmesi konusunda önemli kazanımlar sa!ladık.Bahsetti!im sorunlar giderildikçe, i#çilerin bize olan güvenleri artıyordu. "#yerindekiuygulamalar, "T"S, yasa ve mevzuatlarla ilgili sorunların giderilmesi dı#ında148


Erol So"ancıkendisinin ve yakınlarının kan ihtiyacından, hastalı!ına; ölüm, sünnet, dü!ün,tayin, nakil, çocu!una yurt-ev, il dı#ına çıkıldı!ında konaklama ve buna benzerkonulardaki yardım ve desteklerimizle, sendika üyelerle giderek bütünle#meyeba#ladı.Sendikanın i#çiler arasında artan etki ve gücü, eylem sürecinin örgütlenmesinede yansıdı; ilk mücadele deneyimlerinin olu#masına olanak verdi.11 Mart 1988’de, i#yerindeki ilk yemek boykotu ba#arılı #ekilde gerçekle#ti. DalamanSeka’da 1988 yılında greve giden Seka i#çilerine destek olmak için, 2 otobüsüye ile Dalaman’a gidildi.1987-89 döneminde gerçekle#en kazanımlar sayesinde i#çilerin sendika #ubesineve kendilerine olan güveni epeyce arttı. Bunun neticesinde, 1989’da gerçekle-#en #ube ikinci genel kurulunda, mücadeleci yönetim olarak muhalefetsiz tek listeile seçimi kazandık.1989’da, Türk-"# bünyesinde Toplu Sözle#me Koordinasyon Kurulu olu#turularakortak pazarlık yapılması kararla#tırıldı.1989 "T"S görü#meleri, 1988 yılının ikinci yarısından itibaren öncelikle Maden-"#ve bir bölüm sendika açısından ba#ladı. TES-"$’in içinde oldu!u çok sayıdasendika ise, 1 Mart 1989’da kendi "T"S süreçlerine ba#larken sonrasında bir ortakla#masa!landı.12 Eylül sonrasında sendikal hareketteki zayıflama sonucunda "T"S süreci;hazırlık, teklifler, görü#meler, arabulucu ve Yüksek Hakem Kurulu (YHK) a#amalarındangeçerek aslında kamu i#veren cephesinin inisiyatifi çerçevesinde sonuçlandırılıyordu.1989 yılına kadar "T"S, YHK tarafından sonuçlandırılır ve i#çi lehinebir sonuç çıkmazdı.Bu dönemde sendikalar, sömürüyü sınırlandırma görevini yerine getiremiyorya da getirmiyorlardı. Sendikalar üyelerinin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasalhaklarını korumaktan aciz haldeydi. Sendikalar, mücadeleden ziyade #ikâyetçidurumdaydı: “Olmuyor; vermiyorlar; elimiz kolumuz ba!lı; #erefsiz medya; i#çininekme!ine kan do!rayan Kamu "#veren Sendikaları; 12 Eylül yasalarıyla sendikacılıkyapılamıyor” gibi bahaneler üretiyorlardı. Bu durumla sendikacılarınönemli bir kısmının bir sıkıntısı da yoktu; zaten büyük bölümü bir #ey yapmak daistemiyordu.1989 Bahar Eylemleri döneminde viziteye çıkma, yemek boykotu, sakalbırakma gibi tüm Türkiye’de kamu i#yerlerinde eylemler yapılıyordu. Biz de ba-#arılı #ekilde bunları gerçekle#tirmek için yo!un çaba harcıyor; durmaksızın tümi#yerlerini dola#ıyor ve i#çilerle neden eyleme gidildi!i ve bu eylemlere nedenkatılmamız gerekti!i üzerine görü#meler, toplantılar yapıyorduk. Bunlar her yerdeyapılan genel eylemlerdi.4 Nisan 1989’da, tüm i#yerlerinde yemek boykotu yapıldı. Aynı tarihte ba#layan,"T"S sonuna kadar sakal bırakma eylemi tüm i#yerlerinde yürütüldü. 11 Nisan1989’da, toplu vizite eylemine gidildi.Bunlardan ayrı olarak 24 Nisan 1989’da $ube Yönetim Kurulu’nun aldı!ı birkararla –TES-"$ Genel Merkezi’nin yapılmaması için sert tavır göstermesine ra!-men– tüm i#çilerin katılımıyla Yata!an Termik Santrali’nin giri# kapısından Yata-!an #ehir merkezinde bulunan sendika #ube binasına kadar, Bodrum karayolunukısmen kapatarak görkemli, düzenli, tempolu alkı#lı bir yürüyü# yaptık. Halkınilgisi ve deste!i ile #ehre girdi!imiz bu eylem nedeniyle, polis i#yerinde adeta ka-149


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>rakol kurarak tespit edebildikleri 800 kadar i#çinin ifadesini aldı ve i#çilere 2911sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyü#leri Kanununa muhalefetten dava açıldı. Uzuncasüren duru#malar sonrasında beraat kararı verildi.12 Eylül darbesinin etkileri sürerken, Yata!an gibi küçük ve mücadele gelene!içok fazla olmayan bir yerde ses getirici bir eyleme imza atılması, ardından 800i#çinin polise ifade vermesi ve yargılanması, bölge açısından (ba#langıç olarak)büyük bir olaydı. Bu eylem süreci, bizim açımızdan da dönüm noktalarından birisioldu.Artan özgüven ve geli#en mücadele gelene!i, Türkiye’yi saran i#çi mücadeledalgasının da etkisiyle, Yata!an’da geli#en eylemlilik süreçleriyle kendisini gösterdi."lk 1 Mayıs eylemlili!i 1989 yılında sendika ilan panolarına “Ya#asın "#çi SınıfınınBirlik, Mücadele ve Dayanı#ma Günü” #iarlı 1 Mayıs afi#leri asılarak ba#ladı;yemekhanede 1 Mayıs anlatıldı ve kutlandı. 1 Mayıs 1991’de, Yata!an’da kapalısinema salonunda, salon kutlaması yapıldı.3 Ocak 1991 günü, “1 gün i#e gitmeme” eylemi gerçekle#tirildi ve çok da ba-#arılıydı. Ancak Yeniköy’de o ba#arı yakalanamadı (Ba#arısızlıkta büyük pay sahibioldu!u dü#ünülen bir arkada# yönetim kurulundan istifa etmek zorunda kaldı).5 Ocak 1991’de, Zonguldak Maden-"# sendikası üyelerinin Ankara yürüyü#üiçin i#yerlerinde yardım kampanyası örgütlenerek toplanan para Zonguldak Maden-"#’egönderildi.11 Haziran 1991’de, tüm i#yerlerinde yemek boykotu yapıldı.12 Haziran’da, Yata!an’da toplu viziteye çıkma eylemi gerçekle#tirildi.13 Haziran tarihinde ise, Yeniköy’de toplu vizite eylemi oldu.13 Haziran ile 25 Temmuz arasında, 45 günlük sakal bırakma eylemi tüm i#yerlerindeyapıldı.14 Haziran 1991’de, #ube yöneticileri 1 günlük açlık grevine gittiler (Her vardiyaçıkı#ında i#çiler sendikaya geliyor, desteklerini bildiriyorlardı. Servis araçları i#çıkı#ında do!rudan sendika #ubesine geliyordu).18-19 Haziran 1991 tarihinde, Yeniköy ve Yata!an’da "T"S ile ilgili yapılan yürüyü#ei#çilerin tamamına yakını katılmı#tı.18 Haziran’da, Yata!an’dan i#yerine (servis araçlarına binmeksizin) toplu yürüyü#gerçekle#tirildi.19 Haziran tarihinde, Milas’tan Yeniköy’e 22 km’lik bir mesafe boyunca topluyürüyü# yapıldı.22 Temmuz 1991’de, tüm ilçelerde toplu vizite eylemi gerçekle#tirildi.Bu mücadele sürecinde i#çiler arasında yardımla#ma ve dayanı#ma ruhu çokgeli#mi#ti. O dönemde gerçekle#en tüm grevlere para yardımı yapıldı (DalamanSeka, Selüloz-"#; Zonguldak Maden-"#; Çelik-"#’in grevine verilen maddi destekgibi).Sendikal Örgütlülü#ümüz Geni"liyor1989 yılında YOL-"$ ile TES-"$ arasında yetki anla#mazlı!ı nedeniyle uzun süredevam eden çeli#ki, mahkemenin verdi!i karar neticesinde TES-"$’ten yana sonuçlandı.Bu mahkeme kararı uyarınca, Kemerköy (Gökova) termik santralininyapımında çalı#an ENKA’ya ba!lı 1200 ve TOKAR’a ba!lı 500 i#çi ile Çimta#’daki400 i#çi ve Polonyalıların Elektrim firmasında çalı#an 150 i#çi, kısa süre içerisinde150


Erol So"ancıüye yapılarak TES-"$’in Yata!an #ubesi bünyesine katıldı. Bu süreç, Gökova TermikSantrali yapımının tamamlandı!ı 1995’e kadar devam etti.Bu yetki karma#ası süreci, i#çiler açısından faydalı olmadı!ı gibi, tüm i#çilerima!dur etti. $ube olarak bizim haberimiz olmadan, ENKA ile TES-"$ Genel Merkezitoplu sözle#me yaptı. Yemek boykotu, i# bırakma, viziteye çıkma, karayolunukapatma eylemleri yapılmı#tı. "#çiler kendili!inden eylemler yaparken, #ube yönetimieylemlerin içerisinde bulunmu#tu.TES-"$’in örgütlenme alanına dahil edilen ENKA’da maa#, ikramiye, tazminat,ihbar ve nema ödemelerinde sorun ya#anıyor, fazla mesai ücreti verilmiyordu.Barınılan ko!u#lar berbat durumdaydı. Sabun dahi verilmiyordu. Yemekler, serviskötü haldeydi. Çizme, ya!murluk verilmiyor; ekmekler yetersiz ve kötü geliyordu.<strong>Sosyal</strong> servis yoktu. Bu ve buna ba!lı sorunların giderilmesi için sendika #ubesiolarak çok fazla çaba gösterdik. Önemli ba#arılar elde edildi, yasal haklar kullanıldı.Bu mücadelede i#verene kar#ı net ve tavırlı olundu; böylece sonuç alındı.Di!er bir #irket olan TOKAR oturmu# bir firmaydı. Çalı#an i#çiler montajcı,kaynakçı gibi kalifiye i#çilerdi. ENKA’ya ba!lı bir #irket olmasına ra!men, Çimta#’taçalı#an i#çiler kalifiye olmaları nedeniyle i#yerinde çok fazla sorunlakar#ıla#mıyorlardı. Polonyalı bir #irket olan Elektrim, tüm yasalara ve sözle#melereuyuyordu.Özel sektör i#yerleri, zamanımızın ve enerjimizin büyük bölümünü alır halegelmi#ti. Bu süreçte kamu i#yerleri ihmal edildi; bu nedenle de 1992 seçimlerindeYata!an’da tüm delegeler uzla#macı e!ilime kaybedildi. Yeniköy, Kemerköy veözel sektör i#yerlerinde çalı#an i#çilerin deste!iyle zor da olsa üçüncü ola!an genelkurul kazanıldı.Santraller Kapatılıyor1994’te, çevrecilerin ("zmir’de bir avukat grubunun) açtı!ı dava sonucunda Yata-!an Termik Santrali, i#yerinin i#letme ruhsatı olmadı!ı için Aydın Bölge "dareMahkemesi kararı ile kapatıldı. Mahkeme kararı dolayısıyla, TEK Genel MüdürüSedat Yıldız imzasıyla yıllık izin, ücretsiz izin kullandırılmasını müteakip i#çilerini# akitlerinin feshi gündeme geldi.Bu geli#meler üzerine, TES-"$ Genel Merkezi ile TEK Genel Müdürlü!ü çevrecilerekar#ı birlikte hareket etme kararı alırken, i#çilerin kamuoyu yaratmasıamacıyla sendika genel merkezi Yata!an #ubesi olarak bize her türlü eylem yapmayetkisi verdi. Bu, bizler için önemli bir fırsattı ve biz de bu süreci en iyi #ekilde de-!erlendirerek etkili eylemler gerçekle#tirdik.31 Mart 1994’de, Yata!an Termik Santrali önünde mitinge benzer bir eylemyaptık.1 Nisan günü, #ube binasından PTT’ye sloganlı, tempolu alkı#lı yürüyü# gerçekle#tirdik.Eylem görevlilerinin ve sloganların önceden belirlendi!i bu yürüyü#sonunda, Enerji Bakanına telgraf çekildi. Daha sonraki direni# süreçlerinde en çokkullanılan “Ankara Ankara Duy Sesimizi, Bu Gelen Termi!in/"#çilerin Ayak Sesleri!”sloganı ilk olarak burada olu#turuldu.4 Nisan’da, i#yeri önüne davul zurna e#li!inde ak#ama kadar süren bir mitingyapıldı.5 Nisan tarihinde, #ube binasından PTT’ye gidilerek Ba#bakan Tansu Çiller’etelgraf çekildi.151


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>6 Nisan 1994’de, çevrenin büyük deste!iyle #ube binasının önünde bir mitinggerçekle#tirildi. Tüm sendikalar ve di!er kurumlar ile bölge halkı eylemimizi destekledi.7 Nisan’da ise, 2 bin civarında i#çi, e# ve çocuklarıyla otobüs ve minibüsler tutularakMu!la Valili!i önüne gidildi. 4 saat boyunca, sa!anak ya!mur altında sloganlare#li!inde miting yapıldı. Eylem yerine gelen Vali, önceden belirlenen komiteile görü#tü. Taleplerin yazılı ve sözlü olarak dile getirildi!i toplantıda, ValiLale Aytaman’ın da belirtti!i #ekilde, Bakanlar Kurulu kararı ile termik santralçalı#maya ba#ladı.152• Bu 10 günlük süreç, adeta ileride yürütülecek sosyal haklar ve özelle#tirmekar#ıtı mücadelede ba#arılı olmanın hazırlık a#aması niteli!indeydi.• Termik santrallerin kapatılmasının i#çilerin kendi eylemlilik süreciyle durdurulmu#olması ve bunun yarattı!ı deneyim ve hafıza, i#çilerin sonrasında geli#enözelle#tirme sürecindeki mücadelelerine özgüven-moral-motivasyonlagirmesini sa!larken, bu süreç i#çileri ve bizi gelece!e hazırlayan bir mücadeleokulu oldu.• Tüm i#çilerin kendi mücadele süreçlerinin örgütlemesinde söz, yetki ve kararsahibi olmasını sa!layan; toplumsal sorunlar, sendikal haklar ve özellikleözelle#tirme ile ilgili mücadele sürecinin belkemi!i olan "$YER" MECL"S-LER" bu süreçte olu#tu.• "#yeri, sosyal ve günlük ya#amı ilgilendiren tüm faaliyet ve eylemlerde, bumeclislerde alınan kararlara göre hareket edildi.• Eylemlerde ta#ınacak pankartlar, atılacak sloganlar ve kimlerin sloganattıraca!ı, eylem görevlileri buralarda ortak #ekilde tespit edildi. Dahası, busüreçte çok sayıda sorumluluk da!ıtılarak, her i#çinin sürecin parçası ve örgütleyicisiolması sa!landı.• "#yeri meclislerinde alınan karar gere!ince, kortejlere e# ve çocuklar dı#ındakimse alınmadı; önemli eylemlerde, çocuklar okula gönderilmedi.• Eylemin, sorunun büyüklü!üne göre, i#yeri meclisleri 50 ila 200 ki#i arasındade!i#en katılımlarla toplandı.Özelle"tirme Süreci Ba"lıyorCumhuriyet’in kurulu# döneminde yerli sermayenin sınai geli#imine öncülükedecek sermaye birikimine sahip olmaması nedeniyle bu birikim devlet aracılı!ıylaolu#turulmu#, devletin bu faaliyetleri 1961 Anayasası ile Kamu "ktisadi Te-#ebbüsleri (K"T) adını almı#tı. 1974 kriziyle birlikte dünyadaki neoliberal paradigmade!i#imi 12 Eylül süreciyle Türkiye’de hakim kılınarak ithal ikameci model,dolayısıyla da içe dönük sanayile#me politikaları terk edilmi#tir. 1980’e kadaryurtdı#ından ithal edilecek malların yurtiçinde üretilmesi ve satılmasına dayalıithal ikameci model, K"T’lerin varlı!ını gerekli kılarken 1980’lerden itibaren dünyaçapında bu modelin tasfiyesi ba#lamı#tı. 12 Eylül ile birlikte neoliberal politikalarülkede ya#ama geçirilirken, Türkiye ekonomisi dı#a açık ve ihracata yönelik birsanayile#me modeline uyarlanmı#tır. Uluslararası sistemle bütünle#meye yönelmi#,dı#a açık bir ekonomi modelinde, piyasanın serbestli!i önünde bir engel ola-


Erol So"ancırak görülen K"T’lerin tasfiye edilmesi yönünde adımlar atılmı#tır. K"T’lerin özelle#tirilmesisürecini sermaye açısından gerekli kılan faktörler arasında devletinekonomi alanından çekilerek yerini (onlarca yılın sermaye birikimi ve kârlıyatırımları pe#ke# çekilerek) özel sektöre devretmesinin zorunlulu!u kadar, bui#letmelerinin tasfiyesiyle buralarda çalı#an kamu i#çilerinin kazanımlarının veörgütlülü!ünün da!ıtılması da önem arz ediyordu. Böylece i#çi sınıfının tamamıadına esnek, örgütsüz, dü#ük ücretlerle, ta#eronla#mı#, güvencesiz çalı#ma biçimlerininhayata geçirilmesine kar#ı harekete geçebilecek sınıfın en örgütlü kesimleripeyderpey da!ıtılıyor, etkisiz hale getiriliyordu.DYP-SHP ortaklı!ında K"T’lerin i#letme hakkının devri adı altında üretim alanlarının20, da!ıtım alanlarının 30 yıllı!ına kiralanarak özelle#tirilmesi, 1996 yılındagündeme geldi. Bu süreçte, büyük oranda yerli-yabancı sermaye ortaklıklarınadayanan konsorsiyumlar devreye girdi.Bölgedeki termik santraller için 1997’deki ihaleyi; Amerikan #irketinin %25.1,"ngiliz #irketinin %45, Bayındır Holding’in %25 ve Limak’ın %4.9’luk payla ortakoldu!u bir konsorsiyum kazandı. Bu süreçte, dönemin Cumhurba#kanı SüleymanDemirel’in Bayındır Holding sahibi Kamuran Çörtük ile olan yakın ili#kileri belirleyicioldu.Termik santrallerin özelle#tirilmesi giri#imleri Mu!la bölgesinde yarattı!ımızmücadele deneyimlerinin ı#ı!ında güçlü bir eylemlilik sürecinin ya#anmasına yolverirken, bu süreçten ba#arı ile çıkmayı bildik. Bu süreçteki eylemlerin genel söylemi“i#imize, a#ımıza ve gelece!imize sahip çıkıyoruz” idi. Mücadele boyuncatüm ayrılıkları; siyasi görü#, bölge, unvan, dini inanç, cinsiyet, vardiyacı-bakımcıve di!er farklılıkları bir kenara bırakarak i#çi sınıfının birlik ve bütünlü!ünü sa!-ladık ki bu da ba#arıya ula#mamızın anahtarı oldu. Mücadelemiz boyunca esasolan i#çi olmaktı; i#çi oldu!umuz gerçe!inden hareketle birlikte olunaca!ı anlayı#ıtüm i#çilere benimsetilmi#ti.Mücadele boyunca her alanda örgütlü olarak hareket ederek herhangi bir provokasyona,ke#meke#e, ba#ıbozuklu!a mahal vermedik. Mücadele sürecince bütünörgütlenme ve eylemlilikler #ube olarak bizim inisiyatifimizle gerçekle#ti. Mücadeleninyükseldi!i dönemlerde, i#yeri meclisleri gibi örgütlenmeler aracılı!ıylai#çilerle sendikanın bütünle#mesi sa!landı.Özelle#tirme saldırısının açı!a çıkmasından sonra i#çilerin neredeyse tamamısürecin kopmaz parçası haline gelirken, dönem içerisinde Türk-"# ve di!er emekörgütlerinin eme!e yönelik saldırılara kar#ı gerçekle#tirdikleri her eyleme katıldık:5 A!ustos 1995’de, Ankara’da “Eme!e Saygı” mitingine 2 otobüs, 85 ki#iyle gittik.30 Nisan 1995’de, "zmir’de gerçekle#en “Mezarda Emeklili!e Hayır” mitingine13 otobüs, 500 ki#i ile katıldık.7 Aralık 1996’da, Yata!an’da özelle#tirme ile ilgili yerel toplantı yapıldı.24 Aralık 1996’da, Milas’ta aynı #ekilde özelle#tirme ile ilgili yerel toplantılaryapıldı.5 Ocak 1997’de, Ankara’daki “Türkiye’ye Sahip Çık” mitingine 700 ki#i ilekatılındı.19 Ocak 1997 tarihinde, Mu!la’da “Demokratik, Laik Devlet-Özelle#tirmeyeHayır” mitingi 6 bin ki#inin katılımıyla gerçekle#irken TES-"$ korteji 2 bin ki#iydi.28 Ocak 1997’de, Termik santrallerin özelle#tirilmesi ile ilgili 500 milletvekilinemektup yollandı.153


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>2 $ubat’ta, Soma’da “Özelle#tirmeye Hayır” mitingine 170 ki#i gittik.23 $ubat 1997’de, Yata!an’da “Özelle#tirmeye Hayır” mitingi, 15 bin ki#iyledüzenlendi.31 Mart 1997’de, termik santrallerin özelle#tirilmesi ile ilgili 100 bin bildirida!ıtıldı. Özelle#tirmenin yöreye, ülkeye, dünyaya etkileri; eme!e yönelik saldırı,sendikal örgütlülü!e saldırı, ba!ımsızlı!a saldırı, daha çok sömürü, daha çok i#sizlik,daha çok açlık gibi konular i#lendi.Özelle#tirme ve emek gündemleriyle ilgili tüm etkinlikler, Maden-"# sendikasıile ortakla#a gerçekle#tirildi. Zaman zaman sorun çıksa da, özellikle 1999’dan sonrabirlikte mücadele etme kültürü geli#ti.Geni# katılımlı i#yeri meclis toplantısında, “alıcı firmaların i#yerinealınmaması” kararı alındı. Bu karar uyarınca; 12 Ocak 1997’de Yata!an’da, 21Ocak’ta Yeniköy’de, 22 Ocak’ta Kemerköy’de, 27 Ocak’ta Yata!an’da, 28 Ocakgünü Yeniköy’de ve 29 Ocak’ta da Kemerköy’de, alıcı firmalar "$YERLER"NESOKULMADI.Tüm eylemlerde Yeniköy ve Kemerköy, Yata!an’a göre geriydi ve buralarda istenilenölçüde örgütlenip etkili olunamıyordu. Tüm eylemler, Yata!an odaklı gerçekle#iyordu.2 Kasım 1997’de, Kemerköy (Gökova) Baca Gazı Arıtma Tesisinin temel atmatöreni Ba#bakan Mesut Yılmaz’ın katılımıyla gerçekle#ti. Bu tören, 5 bine yakıntermik santral ve maden i#çisinin e# ve çocuklarının katıldı!ı özelle#tirme kar#ıtıbir gösteriye dönü#tü. Çok etkili olan bu gösteri, TES-"$ sendikası genel merkezi ve#ubelerinin de desteklemelerinin sa!landı!ı bir eylem haline geldi. Bu eylem, Türkiyegündemine birinci sıradan yerle#ti.9 Aralık 1997 günü sabaha kar#ı 05:00 sularında, Yata!an-Yeniköy ve Kemerköytermik santralleri 2 bin jandarma tarafından alıcı firmalara i#yerlerini teslimetmek amacıyla i#gal edildi.10 Aralık’ta, durum devam ediyor; büyük bir gerginlik hüküm sürüyordu. Tümi#çiler kapıda toplandılar.11 Aralık günü, tüm i#yerlerinde 1 gün çalı#mama eylemi gerçekle#ti.Bu olayları müteakip 23 Aralık’ta, Geni#letilmi# TÜRK-"$ Ba#kanlar Kurulu toplantısıYata!an’da yapıldı.Bu dönemde Yata!an’daki özelle#tirme kar#ıtı mücadele ülke gündeminedamgasını vurdu.Bizim i#yeri meclisinde aldı!ımız “ALICI F"RMALAR "$YER"NE SOKULMAYA-CAK” kararı, TÜRK-"$’in kararı haline geldi (23 Aralık 1997 Türk-"# Ba#kanlar KuruluBildirgesi-Yata!an).Özelle#tirme ve di!er sorunların çözümü ile ilgili hareket alanımız çok geni#-lemi#ti ve me#ru haldeydik. Sendika Genel Merkezinin iç çeli#kileri, yani sendikanınhomojen bir yapıda olmaması nedeniyle tüm taleplerimiz genel merkeztarafından kar#ılanıyordu, çünkü biz onlar için gerekliydik. Sendika bünyesindetoplumsal konulara duyarlı önemli bir kesim vardı.Özelle#tirme sorunu olan sendikalar, ba#ında Mümtaz Soysal’ın oldu!u Kamu"#letmelerini Geli#tirme Merkezi (K"GEM) ile ortak çalı#malar yaptı. TES-"$’in deiçerisinde oldu!u bir grup sendika, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), MadenMühendisleri Odası (MMO) ve Enerji Yapı Yol-Sen gibi kurumlarla ortak çalı#malaryürüttü. Bu süreç içerisinde TÜRK-"$, HAK-"$, D"SK, KESK, TMMOB birlikte Emek154


Erol So"ancıPlatformu’nu olu#turdular. Tüm illerde etkili, ortak eylemler gerçekle#tirilmi# olsada, bu platform tek tek örgütlerin etkinli!inin azalmasına da neden oldu.Kendi güncel durumumuz ve Emek Platformu’nun aldı!ı kararlar çerçevesindeeylemler örgütledik ve katıldık:16 Mayıs 1998’de, Ankara’da “"#sizli!e Hayır, Özelle#tirme Talanına Son” mitingine1000 ki#i ile katıldık. 1800 i!çinin örgütlü oldu"u TES-$# Yata"an !ubesi olaraküyelerimizin yarısından fazlasını Ankara’daki bir mitinge ta!ıyabilecek güç ve örgütlülü"eula!mı!tık. "#yerinde etkinli!imiz öyle bir noktaya ula#mı#tı ki, i#yeri meclisindealdı!ımız kararlarla üretimin örgütlenmesinden de biz sorumlu olmaya ba#-lamı#tık. Bu eyleme katılım sürecinde, 24 saat faaliyet gösteren i#yerlerimizde üretimiaksatmayacak #ekilde kalan yakla#ık 800 arkada#ımızın üç santraliçalı#tırmasını örgütleyebiliyorduk.15 Temmuz 1999 tarihinde Mu!la’da, iktidardaki MHP-ANAP-DSP "l Ba#-kanlıklarına siyah çelenk konması ile sonlanan uzun bir yürüyü# gerçekle#tirdik.50 bin nüfuslu Mu!la il merkezinde 5 bin ki#inin katıldı!ı fiili bir durum yaratılarakolu#turulan eylemle ilin gündemini belirledik. Bu eyleme TES-"$ Yata!an#ubesi olarak 2 bin ki#iyle katıldık.24 Temmuz 1999’da, Ankara’da gerçekle#mi# en büyük eylem olan “MezardaEmeklili!e Hayır” mitingine 1000 ki#i ile katıldık.24-25 Nisan 2000 tarihinde, Türk-"#’e ba!lı Mu!la’da örgütlü bulunan Tes-"#,Maden-"#, Orman-"#, Selüloz-"#, Tarım-"#, Toleyis, Belediye-"# ve Yol-"# #ube yöneticilerininSeka’nın özelle#tirme süreci nedeniyle 24 Nisan’da Dalaman’da ba#-layıp Ortaca-Köyce!iz-Mu!la-Yata!an’da; 25 Nisan’da da Kale-Tavas-Denizli-Çardak-Dazkırı-Dinar-Sandıklı ve Afyon’da Atatürk anıtlarında saygı duru#u ilesonlanan eylemler düzenlendi. Eylemlerin temel #iarı, “<strong>Sosyal</strong> Devlet "stiyoruz!Özelle#tirmeye Hayır!” oldu.Bu eylemler sonrasında, eylemleri gerçekle#tirdi!imiz birçok yerde soru#turmave dava açıldı. Dalaman’da 18 ay hapis cezası verildi. Ortaca, Mu!la, Yata!an veDinar’daki davalar, beraat kararlarıyla sonuçlandı. Denizli’de ciddi gerginlik ya-#andı. Sata#malar gerçekle#ti ve gözaltılar oldu. Sandıklı’da daha tedbirli davrandılar.Afyon’da ise, kent merkezi teslim alındı.26 Nisan 2000’de Ankara’da, tüm Türkiye #ube yöneticileri ile yürüyü# ve kapalısalon toplantısı gerçekle#tirildi.1 Mayıs 2000’de Yata!an’da, 1 Mayıs "#çi Bayramı ve Özelle#tirmeye Hayır mitingini,1500 ki#i ile yaptık.8 Temmuz 2000’de, “<strong>Sosyal</strong> Devlete Sahip Çıkalım-"#sizli!e Hayır!” #iarlı Dalaman-Ortacayürüyü#üne 250 ki#i ile katıldık.13 Kasım 2000’de, Yeniköy Termik Santrali’nde jandarma i#çilere saldırdı. Benimde aralarımda oldu!um 5 ki#i gözaltına alındı. Yata!an ve Milas’ta, 4 bineyakın i#çi Bodrum karayolunu kapattı; bunun üzerine mahkemeye çıkarılmadanserbest bırakıldık.15 Kasım 2000’de, jandarma Yata!an’da da i#yerine saldırdı ve çatı#ma çıktı.Üretim dururken 17 i#çi gözaltına alındı, 1 i#çi a!ır yaralandı.19 Kasım 2000 tarihinde, “Yata!an’a Sahip Çıkalım! Çevre Kirlili!ine, Özelle#-tirmeye ve Soyguna Hayır!” mitingi Yata!an’da gerçekle#ti. Yata!an’da 15 bin ki#ilikbir eylemin örgütlenmesi, herkesin yakınlarını alana ta#ımasıyla mümkün oldu.TES-"$ Yata!an #ubesinin korteji 4 bin ki#ilikti.155


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>14 Nisan 2001’de, Demokrasi Platformu’nun kararı ile “Yolsuzluk ve Yoksullu-!a Hayır” mitinglerine Milas’da 800, Mu!la’da 1500 ki#i olarak katıldık.1 Mayıs 2002’de, "zmir’deki mitinge 4 otobüs, 150 ki#i ile gidildi.1 Mayıs 2003’te, i#yerlerinde toplantılar yapıldı.10 Mayıs 2003 tarihinde "zmir’de yapılan “"# Yasası-Kamu Yönetimi Temel Yasası-Mahalli"dareler Yasası-Özelle#tirmeye Hayır” mitingine 4 otobüste 180 ki#iile gittik.1 Mayıs 2004’te ise, yine "zmir’deki 1 Mayıs mitingine 2 otobüs ve 90 ki#iylekatılım sa!landı.17 Mayıs 2004 tarihinde, Ankara’daki “"#ine, Ekme!ine, Vatanına Sahip Çık!”mitingine 50 ki#i gidildi.20 Kasım 2004’te, Ankara’daki “<strong>Sosyal</strong> Devlet ve <strong>Sosyal</strong> Adalet "stiyoruz” mitingine130 ki#i katıldı.16 $ubat 2005 tarihinde, Dalaman MOPAK kâ!ıt fabrikasında i#ten atılan 243i#çiye destek için 1 otobüs, 50 ki#i gittik.1 Mayıs 2005’te, Mu!la’daki mitinge katılan TES-"$ kortejinde 800 ki#i vardı.Mücadele Dura#anla"ıyorYukarıda bahsetti!im eylemliliklerin akı#ından da anla#ılaca!ı üzere, 2002’denitibaren termik santrallerin özelle#tirme akıbetinin belirsizli!i, çe#itli nedenlerlei#çi sayısındaki azalma, i#letmelerde ta#eronla#manın kurumsalla#ması ve sendikagenel merkezinin bütünlü!ü sa!layarak mücadele sürecimiz üzerinde baskı kurmayaba#laması ile mücadele ivme kaybetmeye ba#ladı. Sürecin #ekilleni#indeTürkiye sınıf hareketinin, sendikal mücadelenin geldi!i durum da belirleyicili!esahipti. 1989-91 döneminde ciddi çıkı# gösteren i#çi eylemleri, 90’ların ba#ındanitibaren gerilemeye ba#lamı#; 1990’lardan ba#layarak hareketlenen kamu emekçilerininmücadelesi de hız keserek gerilemeye geçmi#ti. Türkiye’de sınıf hareketigünden güne kan kaybederken özelle#tirmelerle sendikalar güçten dü#üyordu.Sermayenin önündeki bütün engellerin (!) kaldırılması #iarlı neoliberal programve ona ba!lı sermaye birikim modeli dünya çapında i#çi sınıfının örgütlülü!ününve kazanımlarının kırılmasına dayanıyordu. Dolayısıyla sendikaların güç ve prestijkaybı, özelle#tirmeler, emek cephesinin gerilemesi uluslararası bir boyuta sahipti.Türkiye’deki sınıfsal konjonktürün aksine ilerleyen mücadelemizin uzunsüre boyunca bu #ekilde devam etmesi, hele ki eylemlilik sürecinin tıkanması ko-#ullarında, mümkün de!ildi.Uzun döneme yayılan direni#imizi mümkün kılan, çok sayıda faktörün biraraya gelmesi olmu#tu. Bunlardan önemli biri de TES-"$ sendika merkezinin bütünlüklüolmaması ve bu çatla!ın bize yaramasıydı. Ancak 2002 civarında genelmerkez homojen bir yapıya kavu#urken, çok öne çıkan direni#imize engel olmayaba#lamı#lardı. TES-"$’in özelle#tirmeden etkilenen #ubelerinden mücadele konusundaba#arılı olamayanlar da, kendi üyelerine örnek oldu!u ve kendi ba#arısızlıklarınıaçı!a çıkardı!ı için, direni#imizden memnun de!illerdi. Kısacası, sendikayönünden üzerimizde ters yönlü bir basınç kuruluyordu.Yata!an-Yeniköy-Kemerköy Termik Santrallerinin özelle#tirilmesi, mücadelemizneticesinde engellenmi#ti, ancak çe#itli #ekillerde bu i#letmeler zayıflatılıyordu. Öncelikleemeklilik ya#ı gelenler zorunlu emekli ediliyor; emekli olup ayrılanlarla tayin156


Erol So"ancıolanların yerine yeni i#çi alınmıyordu. Dolayısıyla i#çi sayısında ciddi bir gerilemeolmu#tu ki, bu durum mücadele gücümüzü azaltıyordu."#yerlerimizdeki di!er bir belirleyici faktör ta#eronla#manın kurumsalla#ması,asıl i#lere kadar geni#lemesi oldu. Ta#eron #irkete ba!lı olarak çalı#an i#çiler kötüko#ullarda, kamu i#çilerinin dörtte biri gibi ücretlerle çalı#ıyorlardı, hiçbir hakkada sahip de!illerdi. "#yeri içinde i#çiler arasında #ekillendirilen bu bölünme, mücadelesürecine darbe vururken bizim etki alanımızı da daralttı. Ta#erona ba!lıi#çiler TES-"$ bünyesinde örgütlü olsa da, onlar adına yapılan sözle#melerde dikkatede!er bir kazanım elde edilmedi!i ölçüde onları mücadeleye katmak mümkünolmuyordu.Toparlamak gerekirse, eylemliliklerin yükselmesiyle ba#arıya ula#an hareketimizineylem sürecinin durmasıyla bütünlü!ünden, etkilili!inden kaybederek hedefsizle#mesiyleyozla#ma sürecine girdi!ini kabul etmememiz gerekir.Direni"in De#erlendirmesiYata!an Direni#i, 13 yıl gibi uzun bir dönem boyunca güçlü ve etkili bir #ekildesüren bir mücadele deneyimi olarak, Türkiye’de az rastlanır bir örnektir ve 12 Eylülsonrasında sınıfın mücadele hafızasının önemli bir parçasıdır. Bilince tekrarçıkarılması görevini üstlenmek zorunda kaldı!ımız bu direni# deneyimini, aynıdönemde benzer ko#ullar altında gerçekle#en ama aynı ba#arıyı yakalayamayandireni#lerden ayıran nedenleri kavramak, gelecek mücadeleleri de besleyecektir.Öncelikle belirtmek gerekir ki Yata!an direni#inin ba#arısının altında, geçmi#mücadele ve örgütlenme deneyimlerinin mirası yoktur; bu bölgede bu miras1987’den ba#layarak biz ve i#çiler eliyle yaratılmı#, gelecek ku#aklara devredilmi#tir.Mu!la’daki termik santrallerde yürütülen mücadeleyi özgün kılan #ube olarakbir sendikal taban örgütlenmesini, i#çilerin sürecin bilfiil örgütleyicisi, karar alıcısıve yürütücüsü olmalarını sa!layan i#yeri meclisleri gibi yapılanmalarla sa!lamamızolmu#tur. Direni# boyunca hareket bilinçli ve örgütlü #ekilde yol aldı!ıgibi, iradeli, kararlı bir önderlik eksi!i de çekmemi#tir. "#çilerin karar mekanizmalarınaalınmaları hem onların bilincinde büyük geli#melere imkân vermi#, hem demücadelenin daha istekli ve katılımcı olmasını sa!lamı#tır.Bu mücadele deneyimi, Türkiye’de sendikal yapılanmadaki yozla#manına#ılması yolunda dersler içermektedir. Türkiye i#çi sınıfının ihtiyacı olan tabanörgütlenmesine dayanan yeni sendikal örgütlenmelerdir. Açıktır ki sendikaları tekbir torbaya koymak mümkün olmasa da, çok büyük bir kısmı iflah olmaz durumdadır.Bu yozla#mı# yapıların sömürü sistemiyle bütünle#menin ötesine geçerekpotansiyel direni# öyküleri kar#ısında adeta bir sopa konumuna dönü#tü!ü ortadadır.Ancak mücadeleci, tabandan yükselen yeni sendikalar mevcut sendikalaparatın kabu!unu kırıp atabilir. Yata!an Direni#i, i#çilerin taban inisiyatifinedayanan direni#lerin ba#arılara nasıl imza atabilece!ini, hem de kısa sürede parlayıpsönen de!il, göstermi#tir. Bu mücadele öyküsü; siz inanırsanız, çaba harcarsanız,örgütlenirseniz ba#arılı olunabilece!ini gösteren bir harekettir.Yata!an direni#inin ı#ık tuttu!u di!er bir gerçek de, kazanmak için i#yeri mücadelelerininbirle#tirilmesi; benzer sorunları olan i#yerlerinde ortak mücadelelerörgütlenmesi gere!idir. Bölgede en çok Maden-"# ile kurulan ortak direni# hattı157


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>sadece mücadelenin ba#arısına katkı sa!lamamı#, bölgenin havasının de!i#mesinede yol açmı#tır. Zaten özelle#tirme gibi topyekûn bir saldırı gündemindekazanmanın tek yolu da topyekûn bir direni#i örgütlemekten geçmektedir. Hattai#çilerin birle#ik mücadelesinin sınırları ulusal olanın ötesine konulmalı,uluslararası i#çi örgütleriyle paralel direni#lerin örgütlenmesi hedeflenmelidir.Klasik sendikal metotlar, sadece i#verenle uzla#maya, sözle#melere dayalı anlayı#ların,yasallık sınırlarına takılıp kalan mücadelelerin kazanamayaca!ı açıktırki Yata!an direni#i de eylemlili!i izinli mitinglerin ötesine ta#ıdı!ı ve o kararlılı!ıgösterdi!i için özelle#tirme saldırısını püskürtebilmi# ve fiili bir me#ruiyetolu#turulabildi!ini göstermi#tir.Bu direni# sürecindeki önemli olgulardan biri de i#yeri sorunlarını a#an; üretimi,gündelik ve sosyal ya#amı örgütleyen ve bu ba!lamda dayanı#ma ve yardımla#maa!ları kuran bir örgütlenmenin ba#arısıdır. Sendika olarak i#çilerin birlik vebütünlü!ünü sa!lamak adına i#letme içindeki i#çiler arasındaki çeli#kilere müdahalelerimizve sorunları çözmemiz de anlamlıydı.Kısacası, bir mücadele deneyiminin sadece i#çileri bir eylem sürecinde biraraya getirmekten öte oldu!u; gündelik ya#amdan sosyal ili#kilere kadar her türlüsürece hakim olunarak, özetle ya#amı örgütleyerek ba#arılı olunabilece!i vebunun için de önderli!in rolünün ne derece önemli oldu!u açı!a çıkmaktadır.Açıktır ki yürütülen mücadelenin anlık mücadeleleri a#arak sürekli olması gereklidir.Son SözYa#anan hak arama mücadelesinde sadece benimle ilgili 68 dava açıldı; soru#turmayapılıp da dava açılmayanlarla birlikte 100’e yakın adli takibe u!radık. Cezaalınan 3 dava, Yargıtay’da bozuldu. Davalar daha çok, 2911 sayılı Toplantı VeGösteri Yürüyü#leri Kanununa muhalefetten ve üretimi durdurma, tehdit etme,kaymakama hakaret etme ve i#yerini i#gal etme gibi nedenlerle açıldı.Yata!an merkezli olarak termik santraller üzerinden bölgede kesintisiz olarak19 yıl süren i#çi sınıfı mücadelesi, Türkiye’deki en önemli sınıf hareketlerindenbiri olmu#tur. Zaman zaman Türkiye gündeminde de yerini almı#tır.Bu süreçte; 30’a yakın arkada# #ube yönetim kurulu üyeli!i, yine 30’a yakın arkada#disiplin ve denetim kurulu üyeli!i, 300’e yakın arkada# ise i#yeri temsilcilikve ba#temsilcilik görevlerinde bulunmu#, çok sayıda arkada# da i#yerlerindekikomisyonlarda sendikayı temsilen görev almı#lardır. Ayrıca sürekli vurgulamayaözen gösterdi!im gibi, i#çi arkada#larımızın çok büyük bir bölümü i#yeri meclislerindegörev almı#tır.Zaman zaman çeli#kiler ya#ansa da, arkada#larımızın çok büyük katkıları olmu#-tur. 19 yıl süren bu mücadelenin önderli!ini yapmı# olmaktan onur duyuyorum.Bizim olu#turdu!umuz sistem, aynı #ekilde sürüyor. "yi bir çark olu#turulmu#-tu. Arkada#lar aynı mücadele anlayı#ı ve gelene!ini sürdürüyorlar. Ba#ka türlüolması da, her #eyin birdenbire de!i#mesi de pek mümkün de!il; sonuçta hemensilin(e)meyecek yaratılmı# bir hafıza ve miras var.158


YATA%AN ÖZELLE$T!RME SÜREC!Murat BekemTürkiye Maden $!çileri Sendikası (Türkiye Maden-$!)Yata"an ve Havalisi #ubesi Eski Ba!kanı1996 yılında, Yata!an-Yeniköy-Kemerköy Termik Santrallerimiz ile bu santrallereyakıt sa!layan Türkiye Kömür "#letmelerine ba!lı Yata!an ve Milas’taki ocaklarımız,tüm rezerv ve ekipmanlarıyla birlikte 20 yıllı!ına 400 milyon dolaraihaleye çıkarıldı."haleyi, yerli ve yabancı dörtlü bir #irketler birli!i aldı.Ancak 15 Kasım 2000 tarihinde devir için Yata!an’a gelen firmalar, halkımız ilebirlikte yürütülen kararlı bir direni#le kar#ıla#tılar ve santralden içeri giremediler.Sendika olarak ba#lattı!ımız hukuki sürecin sonunda da, devir i#lemi durduruldu.Daha sonra 2003 yılı sonunda, Özelle#tirme Yüksek Kurulu (ÖYK) Kararı iletekrar santraller özelle#tirme kapsamına alındı.2009 yılı Mayıs ayında, Enerji Bakanlı!ı’nın açtı!ı danı#manlık ihalesini kazananCity Group-Master Danı#manlık-Oyak Yatırım ve Scoin danı#manlık konsorsiyumu,sektörün analizini yapmak, özelle#tirme çalı#malarına yardımcı olmak verapor hazırlamak amacıyla 20 ki#ilik bir heyetle 8 $ubat 2010 tarihinde Yata!an’ageldiler."#çilerin, hem Santral önünde hem de Kömür Ocaklarında “me#ru müdafaa”hakkını kullanarak direnç göstermeleri sonucunda, heyet "lçeden ayrılmak durumundakaldı.Hepimiz, yakla#an tehlikenin farkındayız. Nitekim 18 Mart 2010 tarihinde,yani Çanakkale zaferini ve #ehitlerimizi andı!ımız günde, ülkemizin elektrikda!ıtımının üçte biri ile üretimde toplam kurulu gücün üçte biri olan 16 binMW’lık Termik ve Hidroelektrik Santrallerimizin özelle#tirilece!i Ankara’da ilanedilmi#tir.Son olarak, bir gece yarısı operasyonu ile 4 Temmuz 2012 tarihinde, 2840 sayılıMaden Kanununa ekli listedeki linyit ruhsatları ile daha sonra bu sahalarla birle#-tirilmek suretiyle 2840 sayılı Maden Kanunu kapsamına dahil olan linyit sahaları,“24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelle!tirme Uygulamaları Hakkında Kanuna göreÖzelle!tirme $daresi Ba!kanlı"ı tarafından özelle!tirilir” ibaresi kanunla#tırılarak, firmalarakolaylık sa!lanmı#tır.Bizler Maden "#çileri ve Enerji "#çileri olarak diyoruz ki, enerji kamusal birhaktır, özel sektöre devredilemez."ç ve dı# güvenli!imizi do!rudan ilgilendiren, stratejik önemi olan Santral veMadenlerimiz kâr amaçlı hizmet üreten özel sektör piyasasına terk edilemez, dı#aba!ımlı da olamaz.Kamu üretiminin, kamu denetiminin, sosyal devletin olmadı!ı her #eyin piyasayaterk edildi!i yerde insanlar mutlu olamaz.Neo-liberal politikaların sahibi olan ülkeler bile devlete sarılmaya ba#-lamı#lardır. Ülkemiz de, artık özelle#tirmeyi de!il, kamula#tırmayı konu#malıdır.159


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>160Ta"eronluk…Yeni liberal politikalar döneminde tüm dünyada ve ülkemizde, çalı#ma ya#amı,yaygınla#tırılan düzensiz istihdam biçimleriyle esnekle#tirilmeye çalı#tırılmı#tır.En yaygın düzensiz istihdam biçimlerinden birisi ise ta#eron, yani alt i#verenuygulamasıdır.Ta#eronluk, yeni bir uygulama de!ildir. Kökleri, kapitalizmin erken dönemlerinekadar gider. Ülkemizde de yeni bir uygulama de!ildir.Yeni olan, 1980 sonrasından günümüze yeni liberal politikalar döneminde taliolan bu uygulamanın yaygın ve egemen hale gelmesidir.Ülkemizde, özellikle son 20 yıldır ivmesi artan biçimde ta#eron uygulamasıkamuda ve özel sektörde yaygınla#maktadır.Ta#eron uygulaması, genel olarak i#yerinin ve dolayısıyla üretimin çok sayıdaparçalara ayrılması anlamına gelmektedir.Ülkemizde son yıllarda ta#eron uygulaması, emek maliyetini dü#ürmek ve rekabetgücünü artırmak adına, sendikalı ve toplu i# sözle#meli çalı#ma düzeniniyok etmek veya olu#masını önlemek, i#çileri her türlü sosyal güvenceden yoksunbırakan azgın bir sömürü içinde çalı#tırmak için “güvencesiz çalı#tırma” modeliolarak sürekli yaygınla#tırılmaktadır.Ta#eron uygulaması ile sınıf dayanı#ması, sosyal dayanı#ma, sendikal dayanı#magibi kavramlar yok edilmekte, bunun yerine “Her i#çi kendi baca!ından asılır”,“Bireysel rekabet ve i#verene kayıtsız #artsız itaat” anlayı#ı yerle#tirilmektedir.Kamu i#yerlerinde ve özel sektör i#yerlerinde ta#eron uygulaması genel ba!-lamda aynı amaç için yaygınla#tırılsa da, nedenler ve amaçlar açısından bazıfarklılıklar içermektedir.Özel Sektörde Ta!eron Uygulaması:Daha ucuza ve esnek ko#ullarda, güvencesiz i#çi çalı#tırma, sendikal örgütlülü-!ün önüne geçme, dolayısıyla üretim sürecinde emek maliyetini dü#ürme amaçlıkullanılır.Kamu #!yerlerinde Ta!eron Uygulaması:1. Yanda#a rant aktarımı (ihaleyle rant aktarımı),2. Emek maliyetini dü#ürme,3. Bürokratik engellerden kurtulma,4. Kamunun personel politikası sıkı#ıklı!ını a#magibi amaçlarla yaygın olarak kullanılmaktadır.Bu nedenlerle, kamuda da ta#eron uygulaması yo!un biçimde uygulanmaktadır.Sendikamızın örgütlü oldu!u Türkiye Kömür "#letmeleri Genel Müdürlü!ü’neba!lı Müesseselerde de giderek artan i#gücü açı!ını “kadrolu i#çi alınmıyor” diyerek,ta#eron ve hizmet alımı yöntemi ile gidermek yaygın hale gelmi#tir.1990 yılından itibaren özelle#tirme ve kamu kurumlarını küçültme politikalarıdo!rultusunda hükümetlerce her yıl yenilenen “Kamu Yatırım ve Finansman Kararnameleri”ile emekli olan personelin yerine emekli olanın en fazla %10’u kadarpersonel alımı yapılabilmektedir.Bunun anlamı, özelle#tirmeye zemin hazırlamak, kamu kurulu#larımızı küçültmek,tasfiye etmek ve sendikal örgütlülü!ü ortadan kaldırmaktır.


Murat BekemTa#eron sorunu, uluslararası sendikal birlikler ve ILO düzeyinde de tartı#ılmakta,örgütlenme ve toplu sözle#me düzenine olan olumsuz etkileri nedeniyle çözüm arayı#larısüren bir durumdur.Ta#eron uygulamasına kar#ı mücadeleyi, hukuki ve demokratik, iki boyutlucephede vermek gerekiyor. Sendika olarak, Yata!an ve Havalisi $ubesi olarak, buçerçevede mücadele veriyoruz.Hukuki boyutta, Maden-"# olarak Genel Merkezimizle "# Yasası ve ta#eron yönetmeli!içerçevesinde kamu i#yerlerindeki “muvazaa”lı (kanuna kar#ı hileli) ta#eronsözle#melerinin iptali için çalı#ma yürütüyoruz."#yerlerinde ta#eronla#ma ve hizmet alımları ile bu milletin hukukunun çi!-nendi!ini, i#çi sınıfının hukukunun çi!nendi!ini, maden i#çilerinin hukukununçi!nendi!ini söyledik.Örgütlü birli!imiz içerisinde me#ruiyet ilkesine ba!lı eylem çizgimizle ta#eronla#mayakar#ı 2009 Haziranında i#yerleri giri#inde direni# çadırları kurarak,halkımızın da deste!i ile ihalelerin uygulanmasını durdurduk.Di!er yandan, demokratik tepkimizi her platformda ortaya koyuyoruz!Ta#eronla#ma ile devlet eliyle kölelik düzeninin yerle#tirilmeye çalı#ıldı!ınıhaykırıyoruz."nsan eme!inin ihaleyle alınıp satılamayaca!ını tüm çalı#anların kadrolu ve i#güvenceli çalı#tırılması gerekti!ini söylüyoruz.Asli i#lerimizin "# Kanununda belirtildi!i gibi asli personel tarafından yürütülmesigerekti!ini söylüyoruz."#yerlerimize ta#eron sokmuyoruz!Direniyoruz!Yata!an Maden-"# Sendikası $ube Ba#kanlı!ına üye maden i#çileri olarak ta#eronla#maya,özelle#tirmelere, anti-demokratik uygulamalara bugüne kadar direndikve direni#imizi sürdürece!iz!161


SANTRALLERDE ÖZELLE$T!RME SÜREC!Fatih ErçelikTürkiye Enerji, Su ve Gaz $!çileri Sendikası (TES-$#) Yata"an #ubesi Ba!kanıTemsil etmekten onur duydu!um ve özelle#tirmeye kar#ı verdi!i di#e di# mücadeleyleTürkiye’de adını altın harflerle “Barikat Çocukları” olarak kazımı#, Yata!an,Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinde çalı#an enerji i#çileri, $ubem ve Kurullarımızadına sizleri saygı ve sevgi ile selamlıyorum.TES-"$ Sendikası Yata!an $ubemize ba!lı Yata!an, Yeniköy ve Kemerköy TermikSantralleri, ülkemizin en önemli enerji üretim tesisleridir.Ancak yıllardır izlenen özelle#tirme politikaları nedeniyle tek bir çivi dahiçakılmamı#, eleman alınmamı#, adeta gözden çıkarılmı#, yönetimsel ve üretimselsorunları bilinçli olarak giderilmemi#tir.Santrallerimizin yönetimsel sorunlarına ra!men, teknisyen, yardımcı i#çi veidari personelin alabildi!ine azalması nedeniyle gerekli bakım ve onarım i#lemlerinyapılamaması, teknolojik yenileme ve ilavelerin yapılamamasına ra!men hedefleneninüzerinde ve Türkiye’nin en ucuz elektrik enerjisi üretimini gerçekle#-tirmektedir.Yata!an, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri yedek bekletilmelerine veyönetimsel sorunlarına ra!men, ortalama %93’lük kapasite ile enerji üretmekte ve2011 yılı itibariyle 123.910.651.-TL kâr etmi#, vergi üçüncülü!ünü elde etmi#tir.Elektrik hizmetinin temel bir insan hakkı oldu!unu, halkımıza ucuz ve güvenlibir #ekilde sunulması gerekti!ini, bunun da ancak siyasi yanda#lık hesaplarındanuzak bir kamu yapılanmasıyla olaca!ını biliyoruz.Ancak özelle#tirme politikaları, ülkemizin ba!ımsızlı!ını ve ülke çıkarlarınıtehdit eder hale gelmi#tir.“Do!al Tekel” konumunda olan, ülkenin ba!ımsızlı!ı ve ülke savunmasıaçısından stratejik birçok kamu i#letmesi, yabancı sermaye ve onun yerli i#birlikçilerinineline geçmi#tir.IMF ve Dünya Bankasından talimat alan siyasi iktidarlar, ekonomiyi dı#aba!ımlı hale getirmi#, kendi kaynaklarımızla kalkınma yolundan bütünüyle uzakla#mı#tır.Adına özelle#tirme denilen ya!ma, talan ve pe#ke# düzeniyle, 1985 yılından buyana kamunun u!ratıldı!ı zararın haddi hesabı yoktur.Sadece geçti!imiz yıllarda AKTA$-KEPEZ-ÇEA$ gibi yapılan enerji özelle#tirmelerinde,bugüne kadar 8 milyar dolarlık bir kamu zararı olu#mu#tur.Enerji üretim santrallerinin özelle#tirilmesinin haklı hiçbir gerekçesi yoktur.Bunun adı, resmen “do!al tekel” konumundaki kurumların yerli ve yabancı sermayeyepe#ke# çekilmesidir.Devletin, ülkenin, milletin çıkarlarını dü#ünen, ortak de!erlere sahip çıkanherkesin önemli görevlerinden biri de, özelle#tirmeye kar#ı mücadele etmektir.Çünkü özelle#tirme; özellikle enerjinin özelle#tirilmesi, halkın 90 yıllık birikimlerininyerli ve yabancı sermayeye pe#ke# çekilmesi ve ülkenin bölünmez bütünlü!ününtehlikeye dü#mesi anlamına gelmektedir.163


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>164• Özelle#tirme demokrasiye saldırıdır.• Özelle#tirme eme!e saldırıdır.• Özelle#tirme i#imize, a#ımıza, gelece!imize saldırıdır.• Özelle#tirme ülkemizin bütünlü!üne ve ba!ımsızlı!ına saldırıdır.• Özelle#tirme vatana ihanettir.1 Temmuz 2006 tarihinde, özel sektöre ait santrallerin “zam istemiyle #alter indirmesi”nedeniyle, gece 13 ilimizde birden saatler süren elektrik kesintisi ya#andı.Özel sektör, elektri!e zam yapılmadı!ı için üretti!i elektri!i bir koz olarak kullandıve Türk halkını karanlıkta bırakmakta hiçbir sakınca görmedi. Çünkü enerjininpiyasaya terk edilmesi çok tehlikelidir.Yapılması gereken, Termik Santrallerden Do!algaz Santrallerine, TrafolardanDa!ıtım $ebekelerine, Rüzgâr Santrallerinden Hidroelektrik Santrallere kadar bualanın bir bütün olarak algılanması ve devlet yönetimi ve denetimi altında bulunmasıdır.E!er #alter, gözünü kâr hırsı bürümü# özel sektörün eline geçerse neler olabilece!inihep birlikte gördük.Enerji özelle#tirmeleri ülkemizin ve halkımızın çıkarlarına aykırıdır.Sayın Ba#bakan, "stanbul Büyük#ehir Belediye Ba#kanlı!ı döneminde elektrikda!ıtım özelle#tirmelerinin ne kadar olumsuz sonuçlar do!urdu!unu bizzat ya#ayarakgörmü#tü.Ba#bakan oldu!u zaman da, özelle#tirme isteyen "stanbul sanayicilerine “elektri"iözelle!tirirsek, ananız a"lar’’ diye seslenmi#ti.Sayın Ba#bakan’a soruyoruz:O günlerden bugünlere de!i#en #ey ne?Bu kaygılarınız giderildi mi ki, “kamuya ait 17 termik ve 28 hidroelektrik tesisininözelle#tirmesi en kısa sürede tamamlanacak” diyerek, sermayenin i#tahınıkabartıyorsunuz?Biz de Sayın Ba#bakan’a bu sözlerini hatırlatıyor ve #öyle sesleniyoruz:“Elektrik üretim santrallerinin özelle!tirmeleri ba!ka özelle!tirmelere benzemez.”Ayrıca, “Yata"an, Yeniköy ve Kemerköy termik santral i!çileri de ba!ka i!çilerebenzemez!’’Özelle#tirmeci firmaların yapmı# oldukları çalı#maları, baskıları yakından izlemekteyiz.Ancak bilinmelidir ki bizim satılık bir yerimiz yoktur. Santraller bizimdir.Gece gündüz demeden, bıkmadan usanmadan i#yerlerimize sahipçıkaca!ız. Bu bizim onur meselemiz. Bu bizim i#, a#, ekmek kavgamızdır.Bizler yıllardır enerjide özelle#tirmenin halkımız için pahalı elektrik oldu!unu,ülkemiz açısından belirsizlik, karanlık oldu!unu, hatta vatana ihanet oldu!unu,çalı#anlar açısından ta#eronla#ma, sendikasızla#tırma oldu!unu gördü!ümüz için“enerjide özelle#tirmeye hayır!” diyoruz ve biz buna izin vermeyece!iz.Yata!an, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinde çalı#an TES-"$ üyesi üyelerimiztek bir vücut, tek bir yürek olarak yıllardır özelle#tirmeye kar#ı vermi# oldu!umücadeleden asla taviz vermeyecektir.TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi olarak bizler Yata!an, Yeniköy ve Kemerköy’deçalı#an üyelerimizle birlikte bu ülkeyi aydınlattı!ımız gibi, karanlıktabırakma gücüne de sahibiz.


Fatih ErçelikAlıcı firmaların i#yerlerimize alınmaması için kurdu!umuz barikatları,danı#manlık hizmeti veren firmalar içinde kurduk ve i#yerlerimize sokmadık, buradansiyasi iktidara sesleniyorum: "hanet saydı!ımız bu politikalardan derhalvazgeçin! Dün nasıl kar#ı çıktıysak, bugün de, yarın da aynı #ekilde kar#ıçıkaca!ımızın bilinmesini istiyoruz.Özelle#tirmeden yalnızca biz i#çiler de!il, yöre halkı, esnafı, köylüsü, memurudahil herkes zarar görecek ve bölgemiz ekonomisi çok büyük çöküntü ve kriz ya-#ayacaktır.Yata!an’ın geçilmez oldu!unu, bu ülkede ikinci bir “Çanakkale destanı” yaratarakgösterece!iz.Bizler üretimden gelen gücümüzün farkındayız. Gücümüzü ve mücadele azmimiziöncelikle bu bayra!ı yere dü#ürmeden bizlere devreden büyüklerimizden,direni#in simgesi olmu# enerji ve maden i#çisi arkada#larımızla, yöre halkımızla,esnafımızla, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerle olu#turdu!umuz birlik veberaberlikten alıyoruz. IMF ve Dünya Bankasının dayatmaları sonucu hükümettarafından sahnelenen bu oyuna son verece!iz.Bugün itibarıyla, ülkemizde sendikalı i#çi sayısı 500 binlere kadar dü#mü# durumdadır.Çalı#anların sayısı artıyor ama, sendikalar eriyor. Bu dibe vuru#tan kurtulmamızgerekiyor.Böyle giderse çalı#ma hayatına bir zamanlar yön veren sendikalar, tabeladanibaret sivil toplum örgütleri haline gelecektir.Ülkemizde eme!i de!ersizle#tiren ve sendikal yapıyı ciddi anlamda tehdit edenta#eronla#maya kar#ı yeni önlemler geli#tirmek zorundayız. Önümüzdeki süreçtesendikal yapıya umut veren tek #ey, ta#eronlarda çalı#anlar için ba#latılacak mücadeleoldu!una inanıyorum.Ülkemizde yo!un bir i#sizlik ve özelle#tirme denilen talan var.Özelle#tirmeler yoluyla, kamu büyük ölçüde tasfiye ediliyor. Adeta pe#ke#edönen özelle#tirmeler, i#sizlik ve sendikasızlık yarattı, dolayısıyla sendikalarızayıflattı.Özelle#tirme politikaları nedeniyle santrallerimize yatırım yapılmadı!ı gibi,emekliye ayrılanların yerine de yeni i#çi alınmadı!ı için eleman eksikli!i ta#eronlareliyle giderilmektedir. Siyasi iktidar eliyle, karın toklu!una asgari ücretli birköle sınıfı yaratılmı#tır. Bugün ta#eronlarda çalı#anların sayısı, neredeyse YEA$ veKEA$ i#çilerinin sayısına ula#mı# durumdadır.Ta#eronla#maya kar#ıyız. Emek sömürüsünün en yo!un ya#andı!ı bu çalı#mabiçimini kabul etmemiz mümkün de!il. "#yerlerimizde çalı#an ta#eron i#çilerininyasal haklarını güvence altına almak, "# Kanununa uygun çalı#malarını sa!lamak,izinlerini, kıdem tazminatlarını ve benzeri haklarını güvence altına almak için,850 arkada#ımızı örgütleyip sendikamıza üye yaparak hukuki bir süreç ba#lattık.Bu arkada#larımız enerji üretimin her safhasında asıl i#leri yapıyorlar. Bu konudasonuç alaca!ımıza inanıyoruz. Ba#arabilirsek, önemli bir mesafe kat etmi# olaca!ız.Bu arkada#larımız da, inanılmaz derecede sendikalarına sahipler ve mücadeleediyorlar.Siyasi iktidar, #imdi de kıdem tazminatlarımıza göz dikmi#tir, ama Türkiye i#çisınıfı kıdem tazminatı hakkının yok edilmesine kesinlikle izin vermeyecektir!AKP hükümeti, sermayedarların talepleri do!rultusunda bir taslak hazırlamaktadır.Hazırlanan bu tasla!ın amacı kıdem tazminatı hakkını yok etmektir.165


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Hükümet, sermayeye büyük bir kıyak çekmektedir. "#verenlerin kıdem primininyüzde 1,5’inin "#sizlik Sigortası Fonu’na ödedikleri primden dü#ülecek olması, bukıya!ın bir ba#ka boyutudur."#çiler, finansal sermayenin kuca!ına itilmekte; i#çilerin kıdem tazminatıhakkı, piyasaya sıcak para girmesi u!runa yok edilmek istenmektedir. Bunu kabuletmek mümkün de!ildir. Hükümet, Türkiye i#çi sınıfının en önemli haklarındanbirini ortadan kaldırmaya hazırlanmaktadır.AKP hükümeti, 12 Eylülcülerin açık diktatörlük ko#ullarında cesaret edemedi!i#eyi yapmak, kıdem tazminatını tasfiye sürecini ba#latmak istiyor.Buradan siyasi iktidarı uyarıyoruz:“Ate#le oynuyorsunuz. Milyonlarca emekçinin hakkına gözünüzü dikmektenvazgeçin! Kıdem tazminatına dokunmayın! Dokunan yanar!”TÜRK-"$ Genel Ba#kanımız Sayın Mustafa Kumlu’nun söyledi!i gibi, bunu kesinlikle“genel grev” nedeni sayarız ve kıdem tazminatlarımıza uzanan elleri kırarız!Ülkemizin bunca yeraltı zenginli!i, yerli kaynaklardan daha ucuza enerji üretimidururken, dı#a ba!ımlı ithal do!algazdan elde edilen özel sektörün elektriküretimi %50’ye çıkmı#tır. A!ır #artlarla uluslararası tahkimle desteklenen do!algazanla#malarıyla ülkemizin enerji politikaları ve gelece!i ipotek altına alınmı#tır.Bizim gibi do!algaz ithal eden ülkeler arasında enerji üretiminde do!algaza öncelikveren bizden ba#ka bir ülke bulunmamaktadır. Do!algaz üreten ülkelerde bileenerji üretimindeki payı %25’tir.Yata!an, Yeniköy, Kemerköy Termik Santralleri ülkemizin en ucuz elektrikenerjisi üreten santralleri olmasına ra!men, yıllardır özel sektörün yedek lasti!idurumuna dü#ürüldü. Ama özel sektörün dı#a ba!ımlı do!al gazdan enerji üretimiise, halen tam gaz devam etmektedir. "thal edilen 30 milyar metre küp do!al gazın%60’ı elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Bizim santrallerimizde enerjinin1kw/h maliyeti 2 cent civarındadır. Ancak özel sektöre, 18 cente varan korkunçödemeler yapılmaktadır."deolojik olarak serbest piyasayı ya#atmak u!runa devre dı#ı bırakılan, çokucuza elektrik üreten kamu santrallerinin hemen devreye alınması gerekmektedir.Bu mantık, zararın kamunun üzerine yıkıldı!ı, kârın ise özel #irketler tarafındantoplandı!ı bir ya!ma ve talandır; “zarar kamuya, kâr özel sektöre” mantı!ıdır. Buya!madır, talandır, kamu malını pe#ke# çekmek ve kaynak aktarmaktır…Do!al gaza ba!ımlı enerji politikalarından ve bir kamu hizmeti niteli!indeolan elektrik üretim ve da!ıtım özelle#tirmelerinden biran önce vazgeçilerek önceliklekömür olmak üzere yerli ve yenilebilir enerji kaynakları faaliyete geçirilmeli,yatırım yapılmalı, hatta özel sektör santralleri derhal kamula#tırılmalıdır. Böylelikleçıkabilecek olası enerji krizleri önlenmelidir.Enerjide özelle#tirme ve alım garantili pe#ke# politikaları sürdürüldü!ü sürece,ülke güvenli!i de tehdit altında olacaktır. Ülkemizin gelece!i için stratejik önemesahip olan enerji sektörü, özel çıkarlara teslim edilmemelidir.Enerjinin özelle#tirilmesi, ne rekabet ortamı yaratacak, ne de ucuzluk getirecektir.Bu santrallerin gerçek sahipleri halkımızdır.Halkımız; 90 yıllık birikimlerini uluslararası sermayeye pe#ke# çekenlerden tarihönünde mutlaka hesabını soracaktır.TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi olarak üyelerimizle ve halkımızla birlikteyıllardır mücadelemizi her zaman yasal ve hukuksal platformda gerçekle#tirdik.166


Fatih ErçelikGeldi!imiz noktada TES-"$, e!er bir gün “#alter indirecekse” bunu ne eriyenücretleri için, ne de çalı#ma hayatının gün geçtikçe bozulan ko#ulları için yapacaktır.TES-"$, e!er bir gün “#alter indirecekse”, bunu sadece ve sadece, ülkemizinaydınlı!ının özel sektörün “kâr dürtüsü” elinde karanlı!a dönü#mesine engel olmakiçin yapacaktır. $alter Yata!anda, Yeniköy’de ve Kemerköy’dedir…Bugüne kadar i#imiz ve çocuklarımızın gelece!i, halkımızın çıkarı için ne gerekiyorsayaptık. Bundan sonra da, üretimden gelen gücümüzü kullanmak da dahil,her #eyi yapaca!ımızın bilinmesini istiyoruz.Ölmek var, Dönmek yok!TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi, ülkesine sahip çıkacaktır.TES-"$ Sendikası Yata!an $ubesi, aydınlı!a sahip çıkacaktır.“Mücadele edenler her zaman kazanamazlar. Ama kazananlar, her zaman mücadeleedenler olmu#tur” diyerek, hepinize saygı ve sevgilerimizi sunuyorum.167


TEKEL–TAR!$–YATA%AN D!REN!$LER! VE DERSLERSüleyman GirginTürkiye Maden $!çileri Sendikası (Türkiye Maden-$!)Yata"an ve Havalisi #ubesi Ba!kanıBir film var…Sinemalarda çok seyirci çekmedi.Filmde birçok tiyatrocu, sinemacı beklentisiz, inançla oynadı…Bu ülkenin tarihinden bir kesit sunan “Devrim Arabaları” filminde, 1960’lıyılların ba#ında bu ülkenin mühendislerinin imkânsızlıklar ve yokluklar içindeyerli otomobil yapma gayretini, heyecanını izliyorsunuz.Kimse inanmazken onlar inanıyor, yabancı sermaye i#birlikçilerinin bütün engellemelerinekar#ın uyumadan, sonsuz bir emekle yerli arabayı yapıyorlar.29 Ekim’de, Cemal Gürsel bu arabayla halkı selamlıyor…Filmi izlerken heyecanlanıyorsunuz, duygulanıyorsunuz, gözleriniz ya#arıyor.Film size ülkemizin K"T’lerini hatırlatıyor.Bu ülkenin K"T’lerinin hangi yokluklarda, hangi inanmı# insanlarla, hangi heyecanlarlayapıldı!ını dü#ünüyorsunuz ve görüyorsunuz.Filmden bugüne dönüyorsunuz ve bu halkın öz malı olan K"T’lerin “özelle#-tirme” adı altında yerli yanda#a, yabancı i#birlikçiye satılmasını dü#ünüyorsunuz;üzülüyorsunuz, üzüntünüz tepkiye dönü#üyor!“Bu halk nasıl bu özelle#tirmeyi kabullendi, neden toplumsal tepki daha güçlüolmadı?” diye dü#ünüyorsunuz.Neoliberal politikaların en temel sacaya#ı özelle"tirme…Gündeme getirildi!i ülkelerde, özelle#tirme film kaplanarak halka sunuldu."laçların üzerine filmler kaplanır.Renkli filmler.Bu filmler, hem ilacın acılı!ının hissedilmesini önlüyor, hem de renkli görünümleriyleiçmeyi te#vik ediyor.Özelle#tirmenin üzerindeki renkli filmde, “Daha fazla yatırım, istihdam, sermayenintabana yayılması, refahın artması ve bir dizi renkli #ey” vardı.Ve ne yazık ki, tabletlerin büyük bölümü yutuldu.Cumhuriyet ekonomisinin yıkım projesinin adı haline gelen özelle#tirmelersonunda, artık satılacak çok #ey de kalmadı.Sendikalar, aydınlar, duyarlı insanlar olarak filmin altındaki acı gerçe!i görüyorduk,ama bunu halka, hatta emekçilere bile yeterince anlatamadık.Özelle#tirmenin yoksulluk, talan, yalan, güvencesiz çalı#ma, i#sizlik, sosyaldevletin erozyonu oldu!unu anlatamadık."ktidarlar da, AKP de, zaten bugün bu söylemleri ne hatırlıyor, ne de söylüyor.Sadece özelle#tirece!iz, sataca!ız diyorlar.Gerekçeye, vaade bile gerek duymuyorlar.Özelle#tirme idaresinin verilerine göre, 1986–2012 yılı arasında 16 hükümetgörev yaptı.169


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Bu zaman diliminde, 40 milyar liralık özelle#tirme geliri elde edildi.Bunun 30 milyar TL’lik bölümü, AKP Hükümetleri döneminde gerçekle#tirildi.1984 yılında dönemin Ba#bakanı Turgut ÖZAL tarafından “K"T’ler özelle#tirileceksermaye halka yayılacak” denilerek kamuoyuna lanse edilen kamu kurulu#-larının satı#ı aradan geçen 25 yıl sonra “yabancılara satı#a ve yabancıla#tırmaya”dönü#mü#tür.Milli olan sadece eme!imiz kalmı#tır.170Peki, sendikalar özelle"tirme sürecinde ne yaptı?Özelle#tirmeye kar#ı sendikaların yakla#ımını/tavrını 5 grupta toplayabiliriz:1. Neoliberal yakla!ım: Özelle#tirilsinler. Hatta “özelle#tirilen uçaklardan birtane de biz satın alırız” anlayı#ı.2. Özelle!tirilsin ama üyemiz, i!çi ma"dur olmasın diyenler: Bu aynen, “balinabeni yutsun ama midesinde canlı kalayım, hazmetmesin”e benziyor!3. Oportünist yakla!ım: “Benim i#yerim stratejik, özelle#tirilmesin, di!erleriözelle#tirilebilir” anlayı#ı.4. Tilki gibi a"acın altında bekleyen yakla!ım: Özelle#tirilsinler, benimle aynıdü#ünen sermaye grubu satın alır, i#çileri bana üye yapar diyen yakla#ım.5. Özelle!tirme kar!ıtı, mücadeleci yakla!ım: “Özelle#tirme talandır, yoksulluktur,toplumsal hayatın ticarile#tirilmesidir, i#sizliktir, sosyal devletin tasfiyesidir”diyen ve tek ba#ına da kalsa mücadele eden yakla#ımBöylesine parçalı, farklı anlayı#lar içeren bir sendikacılık hareketinden do-!aldır ki, özelle#tirmeye kar#ı ortak bir tutum beklenemezdi.Zaten ortak bir tutum da ortaya konulamadı.Sendikalar olarak yerel ve tek tek mücadele etmek zorunda kaldık…Yerel düzeyde dayanı#ma ve i#birlikleri gerçekle#tirildi.Örne!in, biz Yata!an’da, Tes-"# #ubesi ve üyeleriyle sürekli eylemde, mücadeledebirlikteli!i sa!lıyoruz.Ama çatıda birliktelik sa!lanamadı ne yazık ki!Belki de sendikacılık hareketinin en geni# birlikteli!i, dayanı#ması ve i#birli!iTekel i#çilerinin direni#inde sa!landı.Tekel direni#i biz i#çilere, sendikacılara çok #ey ö!retti.Ünlü bir filozof, “Bin gram teoriden, bir gram pratik daha iyidir” demi#tir.Bunu Tekel direni#inde ya#adık.Zaten Tekel direni#inden sonra, artık hiçbir #ey eskisi gibi olmayacak, olamayacakbiliyoruz.Belki, bu süreç özelle#tirmeye kar#ı mümkün olan en geni# cephede mücadeleninyolunu da açacak.Yerel düzeyde ba#latılan direni#ler, genel bir direni#e dönü#ecek...Biz Türkiye Maden-"# olarak, talan, ya!ma, yoksulluk, i#sizlik, sömürü anlamınagelen özelle#tirmeye kar#ı i#yerlerimizde direnmekte kararlıyız.Önümüzde, enerji özelle#tirmeleri var.Termik santraller ve bu santrallere kömür veren i#letmelerin özelle#tirilmesivar…


Süleyman GirginVatana ait ne varsa satılmaktadır. Oysa Vatan çakıl ve toprak yı!ınından ibaretde!ildir.Biz de bu mantıktan yola çıkarak, tek ba#ımıza da kalsak mücadele etme anlayı#ınısonuna kadar savunan bir yakla#ım içindeyiz.AKP hükümetine de diyoruz ki, “Yetim hakkını gerçekten yemek istemiyorsanızen ba#ta özelle#tirmelerden vazgeçin.”Çünkü bu kurumlarda 70 milyonun hakkı var.171


HAKEMDE%ERLEND!RMES!NDENGEÇENB!LD!R!LER


NEO-L!BERAL DÖNÜ$ÜM VE ÇALI$MA HAKKI !L!$K!S!:ÇALI$MA HAKKI MÜCADELES! ÜZER!NE NOTLARDenizcan KutluAnkara ÜniversitesiÖzet: Bu çalı#ma, Türkiye’de neo-liberal dönü#üm ve çalı#ma hakkı ili#kisi ba!lamındaçalı#ma hakkı mücadelesini sorunsalla#tırmakta ve çalı#ma hakkı mücadelesinin potansiyelve olanaklarını neo-liberal evredeki özgül anlamı bakımından tartı#mayı amaçlamaktadır.Ekonomide ve i#gücü piyasasında neo-liberal yeniden yapılanma, haklarınolu#umunda belirli bir a#amayı ifade eden ve ikinci ku#ak haklar olarak tanımlananhaklar demetinde çe#itli a#ınmalara neden olmu#tur. Di!er haklara eri#im bakımındanmerkezi düzeyde önem ta#ıyan ve aynı zamanda etrafında ba#ka bir dizi sosyal hakkında yer aldı!ı çalı#ma hakkı, en çok zarar gören haklar arasındadır ve çalı#ma ile hakarasındaki ili#ki kopma noktasına gelmi#tir. Öte yandan, yalnızca sosyal haklar de!il,“hak” kavramı ve prati!i de devletten talep unsurunu içermesi bakımından neo-liberalyükseli#ten olumsuz etkilenmi#tir. Buna kar#ılık, anılan dönü#ümün, kar#ı mücadelezemini yaratacak çe#itli olanaklar sundu!u da görülmektedir. Bu metinde, çalı#mahakkı mücadelesinin potansiyellerine ili#kin kimi dü#ünceler, neo-liberal dönü#üm veçalı#ma hakkının özellikleri bakımından tartı#ılmaya çalı#ılacaktır.Anahtar Kelimeler: çalı#ma hakkı, sosyal haklar, neo-liberalizm, çalı#ma hakkı mücadelesi.Abstract: This article questions the struggles of the right to work, which have evolvedtogether with neo-liberal transformations within the context of the right to work inTurkey. This article also aims to discuss the potentials and possibilities generated by thestruggles of the right to work which take a distinct meaning in the neo-liberal period.Restructuring at economies and labour markets causes serious erosions in the secondgenerationrights to work which opened up a new stage in the formation of rights. Althoughthe right to work is essential to attain other rights and brings with itself a numberof other social rights, it is among the most damaged rights in the current period.Following these developments, the tie between right and work has eventually come to abreaking point. Moreover, not only social rights, but also the concept and practice ofrights are affected negatively from the neo-liberal transformations. Against the backdropof neoliberal backlash on the right to work, there is also a scope to discuss thatthese transformations present some possibilities to raise the struggle against it. Therefore,this article discusses the potentials of struggle for the right to work in the contextof neo-liberal transformations and the actual characteristics of the right to work.Keywords: the right to work, social rights, neo-liberalism, the struggle for the right towork.G!R!$Hak kavramı etrafındaki tarihsel mücadele, çalı#ma hakkı söz konusu oldu!undabugün nasıl anlamlandırılabilir? Günümüz toplumunda, piyasasının i#çile#medo!rultusunda yaptı!ı baskıya ve gündelik ya#amda ki#inin i#gücü piyasasındaki175


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>konumu ile ili#kisinin güçlenmesine ba!lı olarak hem bireysel hem de kolektifdüzeyde çalı#ma talebi artmaktadır. O halde, çalı#ma talebini hak kavrayı#ı ile elealmak günümüzde ne anlama gelmektedir? “Hak kavramının siyasi ve hukuki anlamı,kapitalizmin farklı tarihsel evreleri içinde farklıla#mı#tır” (Bürkev ve Özu!urlu,2011: 47). Kadero!lu Bulut’un (2011: 11) da i#aret etti!i gibi, “hak kavramınınyalnız soyut bir tartı#ma nesnesi de!il, toplumsal ve politik olarak da belirlenenbir pratikler alanını tanımlıyor olu#u, onun aynı zamanda tarihsel bir mücadelealanını i#aret etti!i anlamına da gelmektedir.” "#çilerin, “bir i#e sahip olma hakkı”,“adil ücret hakkı” gibi taleplerine kar#ı, sermaye sahiplerinin de bunların hak statüsüiçerisinde tanımlanamayaca!ını, hakkın, ancak mülk edinme ve serbest ticaretgibi klasik haklar çerçevesinde kabul edilebilece!ini ileri sürmeleri (Özdek,2011: 91) vb. örnekler, hakları tarihte ve günümüzde, toplumsal sınıflar arasındabir mücadele konusu haline getirmi#tir.Çalı#ma, bir sosyal hak olarak kamunun i#gücü piyasasına müdahalesiaracılı!ı ile hayat bulup genelle#ebiliyorsa, söz konusu müdahalenin esnekle#meve rekabet lehine ortadan kaldırıldı!ı ko#ullarda, çalı#manın bir hak olaraktartı#ılması, artık nesnel olarak ba#ka bir düzlemde yürütülmelidir. Bu çalı#ma,yukarıdaki sorulara, esas olarak bu perspektiften yanıt arayacaktır. Çalı#mahakkı, tarihsel anlamda i#gal etti!i yer itibariyle tanımlanırken, çalı#ma hakkınıntarihsel olarak kazandı!ı anlam ve içeri!i, bugün yeniden kurmaya dönük mücadeleve çabalar, neo-liberal evre ile ili#kisi bakımından ele alınacaktır. Çalı#mada,sosyal politikanın geleneksel hedefleri do!rultusunda daha korunaklı ve güvenceliistihdam ve bir ya#am biçimine dönük potansiyel ve olanaklar tartı#ılmayaçalı#ılacaktır.Bu yakla#ım, sosyal politika disiplini içerisinde i#gücü piyasasını sorunsalla#tıranhâkim konumdaki çalı#malardan da ayrılmaktadır. Bu çalı#maların, i#gücüpiyasasını sorunsalla#tırırken temel inceleme konuları, i#sizlik, aktif i#gücü politikalarıile i#sizli!in azaltılması, yeni üretim ve yönetim teknikleri, be#eri sermaye,esneklik, hukuksal çerçeve vb. olarak belirmektedir. Bunlar ve ba#kaları, ekonomikve teknolojik geli#melerin ürünü ve kaçınılmaz olarak uyum gösterilmesigereken ba#lıklar olarak ele alınırken, çalı#ma hakkı gibi i#gücü piyasasına ait sosyalhak kategorilerinin yaratabilece!i zengin içerik göz ardı edilmektedir. Buçalı#mada, i#gücü piyasası, çalı#ma hakkı mücadelesi bakımından sorunsalla#tırılacaktır.Bu, beraberinde #u soruyu sormayı gerektirmektedir: Çalı#ma hakkı,i#gücü piyasasına yönelik nasıl bir anlama sahiptir? Burada, önümüzdeki süreçte,devletin i#gücü piyasasına müdahale biçimine ve istihdam ili#kilerine yön verebilmesibakımından çalı#ma hakkı mücadelesi üzerine kimi dü#ünceler sergilenmeyeçalı#ılacaktır.Neo-liberalizmin i#gücü piyasası ve di!er alanlara dönük yayılma stratejisininözünde, sermayenin toplumu ve tek tek bireyleri sadece i#gücünden ibaret görmeve i#çile#tirme, i#çile#tirirken de güvencesizle#tirme ve metadı#ıla#tırılabilmi# 1(Esping-Andersen, 2006: 49) tüm alanları metala#ma ve piyasala#ma sürecine tabitutma e!ilimi bulunmaktadır. Dolayısıyla üretim ve yeniden üretim alanına dönükneo-liberal düzenlemeler, bir stratejinin, özü aynı olmakla birlikte, farklı ama1“Bu kavram, piyasaya katılımdan ba!ımsız olarak sunulan haklar aracılı!ıyla refah devletlerininpara ili#kilerini ne derece zayıflattı!ını ifade etmek için kullanılır” (Esping-Andersen, 2006: 49).176!


Denizcan Kutluparalel iki koludur. “Eme!in sermayeye genelle#mi# gerçek tabiiyeti” olarak kavramsalla#tırılanbu olgu, “ücretli istihdama tabi olsun ya da olmasın yeniden üretimalanları metala#an mülksüzlerin sermaye kar#ısındaki konumlarına i#aret etmektedir”(Bürkev ve Özu!urlu, 2011: 16). Ayrıca, sermayenin bir yandan ücreteve çalı#maya muhtaç ederken, di!er yandan çalı#maktan alıkoyma, i#siz bırakmae!ilimlerinin güçlenmesi dolayısıyla, i#çile#me ve i#sizli!in aynı anda arttı!ı veçalı#manın toplumdaki merkezile#en yerine kar#ın, çalı#ma hakkının gün geçtikçezedelendi!i, çalı#manın artık fiili olarak bir hak statüsünde tanımlanmadı!ı,çalı#ma ile hak arasındaki ili#kinin kopmakta oldu!u söylenebilir. Ek olarak, tümbu geli#melerin i#çi sınıfını parçalanma yönünde etkiledi!i de görülmektedir.Küresel bir e!ilim olarak giderek daha geni# kitlelerin ya#am deneyimi, “nakitba!ı” ve ücretli çalı#maya katılıma zorlayan bir piyasa baskısı tarafından belirlenmekte,eme!in toplumsal yeniden üretimindeki metadı#ı alanlar fiyatlandırılmaktave eme!in meta özelli!i peki#mektedir (Özu!urlu, 2008b; Bürkev veÖzu!urlu, 2011). Di!er yandan da emekçi sınıfların “gündelik ya#amları (ya daeme!in yeniden-üretim alanları) bütünüyle i#gücü piyasasındaki konumlarınatâbi hale gelmi#tir” (Bürkev ve Özu!urlu, 2011: 34). Bu ko#ullar altında, çalı#mahakkı mücadelesinin potansiyelinin açı!a çıkabilece!i dü#ünülebilir.Çalı#ma hakkının da bir parçasını olu#turdu!u sosyal haklara ili#kin kendi pozisyonumuzubelirtmeden önce iki temel noktaya dikkat çekmek gerekir. Bunlardanilki, çalı#ma hakkı mücadelesine dönük potansiyellerin tartı#ılmasının, daranlamda “politik” alan içerisinde görülmemesi gerekti!idir. Bu konu, sosyal politikadisiplininin bir parçasıdır. $u “basit” nedenle ki; disiplinin temel tartı#makonuları arasında yer alan ve örne!in sosyal güvenlik, i#çi sa!lı!ı ve çalı#mahakkının da bir parçasını olu#turdu!u sosyal haklar, –yine disiplinin temel incelemekonuları arasında yer alan– sendikacılık hareketini de içeren belirli mücadelelerinde sonucunda ortaya çıkmı#tır. Bu anlamda, neo-liberal evrede çalı#mahakkı mücadelesinin potansiyellerini tartı#mak, daha geli#kin bir sosyal politikaortamı yaratabilmek bakımından önem ta#ımaktadır."kinci nokta ise, yönteme ili#kindir. Bu çalı#mada, çalı#ma hakkını da içeren yasaldüzenlemeler, onları çevreleyen ekonomik ve toplumsal ili#kiler bakımındankavranmaya çalı#ılmı#tır. Düzenlemelerin sadece lafzını de!il, aynı zamanda ruhunuve mantı!ını da kavramayı amaç edinen ve hukukun sadece hukuka bakarakanla#ılamayaca!ını (Karahano!ulları, 2003: 83) savunan bir bakı# açısı benimsenmi#tir.Yönteme ili#kin ikinci vurgu #udur: Çalı#ma hakkı mücadelesine dönükolanak ve potansiyelleri tartı#mak; sosyal bilimlerde sıkça rastlanan dönü#türücüprogramın içeri!ine ve sonuçlarına odaklanan bir tarzın ötesine açılmayı gerektirmektedir.Sermaye için her düzenleme alanı, emek açısından da bir direnç vemücadele alanı olarak görülmeli, çözümlemeye, sadece verili dönü#türücü programıniçeri!i de!il, dönü#ümün gerçekle#ti!i alanın dinamikleri de dahil edilmelidir.Böylelikle, i#gücü piyasasında köklü dönü#ümlerin ya#andı!ı günümüzde,bu alanın en temel mücadele ba#lı!ı ve dinami!i olarak çalı#ma hakkı mücadelesiniyeniden gündeme almak gerekmektedir. Türkiye’de bu yönde ilk i#aretler dealınmaktadır. 22Türkiye’de örgütlü ya da örgütsüz i#çi hareketinin, anlık ya da süre!en mücadelelerinintemel olarak çalı#ma ve buna ba!lı hak temaları etrafında #ekillendi!i görülmektedir.177!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong><strong>Sosyal</strong> hakların, piyasayı ve rekabeti bozdu!unu, dolayısıyla, yatırımlara ketvurarak istihdam artı#ını engelledi!ini savunan liberal görü#ün yanında, “sosyalhakları kapitalist sistemi me#rula#tırma boyutu ile ele alanlar; bu me#rula#tırmanedeniyle sınıfın mücadele gelene!inin köreldi!ini” (Özveri, 2011: 213) ileri sürenlerde bulunmaktadır. Bu çalı#mada benimsenen yakla#ıma göre, “emek gücününmeta niteli!ini sınırlandırarak, ücretli çalı#anların hareket alanlarını iktisadive toplumsal anlamda geni#leten sosyal hakların savunulması vazgeçilmez birgerekliliktir” (Mütevellio!lu, 2009: 143).Çalı#mada öncelikle, çalı#manın hak kategorisi içerisinde tanımlanmasının geli#imive çalı#ma hakkının özellikleri, insan hakları boyutu ile kısaca gözler önüneserilecektir. "kinci olarak, küreselle#me sürecinde ya#anan geli#meler ve çalı#mahakkının tahrip edilmesi kısaca incelenecektir. Son olarak ise, çalı#ma hakkı mücadelesinedönük kimi perspektifler tartı#ılmaya çalı#ılacaktır.I. SOSYAL HAKLARIN GEL!$!M! VE ÇALI$MA HAKKI1. <strong>Haklar</strong>ın Geli"imi: Klasik <strong>Haklar</strong>dan <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>aFarklı nitelik ve düzeylerdeki haklar, kapitalizmin geli#im evrelerinde her zamanönemli bir yer tutmu#tur. Geli#im seyri itibariyle bakıldı!ında, haklar bireyseldüzlemden toplumsal düzleme do!ru bir evrim geçirmi#tir. Son olarak ise “Dayanı#ma<strong>Haklar</strong>ı” olarak adlandırılan haklar demeti tarih sahnesine çıkmı#tır. 3 Buçalı#ma, kendisini esas olarak ikinci ku#ak haklar arasında sayılan çalı#ma hakkıile sınırlandırmı#tır.<strong>Haklar</strong>ın evrimi içerisinde ilk a#amayı ifade eden ve klasik, birinci ku#ak ya dageleneksel haklar olarak ifade edilen haklar, iki farklı toplumsal formasyonunegemen sınıfları olan aristokrasi ve burjuvazi arasındaki mücadelelerin veçatı#maların sonucunda “tabii hukuk akımı” ve “bireyci özgürlük anlayı#ı”nın biruzantısı olarak ortaya çıkmı#tır. Bu hak ve özgürlükler, "ngiliz-Amerikan veFransız <strong>Haklar</strong> Bildirgeleri’nde yer almı# ve 19. yüzyıl boyunca hazırlanan Anayasalar,“ticaret ve sanayi burjuvazilerinin elde ettikleri toplumsal, iktisadi ve siyasikazançları” hukukile#tirmi# (Kabo!lu, 1996: 6-7) ve hak sahipleri, mülk sahiplerindenibaret görülmü#tür (Özdek, 2011: 65). Nitekim 1789 tarihli "nsan ve Yurtta#<strong>Haklar</strong>ı Bildirgesi’nde, mülkiyet, özgürlükten sonra, güvenlik ve baskıya direnmehakkından önce, di!er hakların temeli olarak tanımlanan bir hak statüsünekavu#mu#tur (Gemalmaz, 2010: 187-188). Bu haklar, “ya#am hakkı ve ki#i dokunulmazlı!ı,dü#ünce ve dü#ünceyi açıklama özgürlü!ü, inanç ve ibadet özgürlü!ü,konut dokunulmazlı!ı, mülkiyet hakkı, dernek kurma hakkı, dilekçe hakkı, seçmeve seçilme hakkı” ba#lıkları altında toplanabilir. “Bu hakları kullanabilmekbakımından özgür olmak, devletin karı#maması, bireylere müdahale etmemesi vepasif kalması zorunludur” (Çelik, 2010: 257). Bu, klasik hakların negatif karakterinibelirtir. Bu haklar, liberalizmin “soyut e#itlik anlayı#ını yansıtır.”3Bunlar, ücret, sendikala#ma, toplu sözle#me, çalı#ma saatleri, i#e iade talebi, i#tençıkarmalara ve ta#eronla#maya kar#ı mücadele gibi ba#lıklar altında toplanabilir. Henüz,birle#ik bir karakter kazan(a)mamı# olmakla birlikte, farklı üretim alanlarından irili ufaklıi#çi eylemlerinin, yer yer yükselerek sürdü!ü gözlemlenmektedir. Burada, eylemlerinayrıntılı bir dökümü çıkartılmayacaktır. Bu anlamlı çaba, ba#ka bir çalı#manın konusudur.Ayrıntılı bilgi için bkz. Kabo!lu (1996); Bulut (2009: 31-33).178!


Denizcan KutluBu dönemde, Anayasa ya da çe#itli yasal metinlerde yer bulamayan 4 sosyalhaklar ise, “soyut özgürlük yerine e#itlik ilkesini, insanların sahip oldukları özgürlüklerdenyararlanabilmeleri için gerekli olanakları ve fırsat e#itli!ini öneçıkarmaktadır” (Kabo!lu, 1996: 10). Talas’ın (1997: 205) i#aret etti!i üzere, kapitalizmingeli#imi ile birlikte derinle#en “ekonomik ve sosyal alandaki e#itsizlikler,do!al insan haklarının da geçerlilik kazanması için ekonomik ve sosyal niteliklihakların do!up geli#mesini bir bakıma zorunlu” kılmı#tır. <strong>Sosyal</strong> haklar,“insanların haklarından yararlanabilmeleri için serbest ve özgür olmasının yeterliolmadı!ının anla#ılmasıyla ortaya çıkmaya” ba#lamı#tır. “Klasik haklar,hiçbir ayrım yapılmadan bütün insanların hak ve özgürlükleriyken, sosyal haklarınve sendikal hakların öznesi ise iktisaden zayıf ve güç durumda olanlar,çıkarlarını korumak için bu araçlara ihtiyaç duyan sınıf ve kesimlerdir” (Çelik,2010: 257, 260). Bu çerçevede, çalı#ma, e!itim, sa!lık, sosyal güvenlik, konuthakkının yanı sıra “kadınlar, çocuklar ve korunmaya muhtaç ki#ilerin gözetilmeleriile ilgili haklar” sosyal haklar kapsamına girmektedir (Bulut, 2009: 30).<strong>Haklar</strong>ın geçirdi!i evrim içerisinde sosyal haklara ili#kin de bir geli#im gözlenmi#ve Evrensel Bildirge’deki sendika özgürlü!ünün içeri!i geni#letilerek, toplucasendikal haklar olarak bilinen “toplu sözle#me hakkı, sendika özgürlü!ü vegrev hakkı” da sosyal hakların içerisine ayrıntılı bir #ekilde tanımlanarak girmi#-tir. Bu oldukça önemli bir geli#medir; zira Çelik’e (2010: 256, 260) göre, bu üçhak, “sosyal hakların geli#mesinde yasa kadar itici bir güçtür ve bu haklar bütünsosyal hakların ba# güvencesi ve yaptırımıdır. Bu hakların ya#ama geçebilmesi,ancak devletin olumlu edimi ile sa!lanabilirken, pozitif nitelikteki haklar önplana çıkmaktadır. 5Birinci ku#ak hakları, bireyi devlet kar#ısında koruyan haklar olarak, ikinci ku-#ak hakları ise i#çi sınıfını sermaye sınıfı ve piyasanın yarattı!ı toplumsal risk vee#itsizlikler 6 kar#ında koruyan haklar olarak yorumlamak mümkündür. Klasikhaklar, büyük ölçüde aristokrasi ile burjuvazi arasındaki mücadelelerin ürünü456Konuyla ilgili çe#itli bildiri, dilekçe, yasa ve anayasayı içeren ayrıntılı bilgi için bkz. Gemalmaz(1997: 38-69; 2010).Negatif hak-pozitif hak ayrımı, büyük ölçüde Alman hukukçu G. Jellinek’in yaptı!ısınıflandırmadan türetilmi#tir. Gemalmaz’a (1997: 322) göre, negatif haklar da “devletinçe#itli biçimlerdeki müdahale ve katkısını” gerektirdi!i için, günümüzde pozitif ve negatifhak biçimindeki sınıflandırma geçerlili!ini yitirmi#tir. Negatif ve pozitif hak ayrımlarıiçin ayrıca bkz. Bulut (2009: 33-36). Konuyla ilgili bir tartı#ma için bkz. Fredman (2009:67-69).<strong>Sosyal</strong> hakların olu#umu, belirli e#itsizlikleri gidermeye dönük olarak da okunabilir.Ekonomik düzlemde üretim ili#kileri bakımından, mülk sahipli!i ya da mülksüzlük dolayısıylae#itsiz konumlarda olan iki farklı sınıf, siyasal düzlem söz konusu oldu!undasermaye sahipleri ile “yurtta#” olarak e#itlenmektedir. Ancak “‘vatanda#’ kategorisininiçerdi!i sınıfsız belirlenimlerle donanmı# statü, aynı statünün (…) sınıfsal deneyimleriylesürekli olarak” çeli#mektedir (Holloway, 2004: 293). Kadero!lu Bulut’un (2011:11) belirtti!i gibi bu, klasik hakların soyut ve biçimsel niteli!i ile ilgilidir. <strong>Sosyal</strong> haklarıngeli#imi, kayna!ını bir di!er yönüyle de buradan almı#tır: Eme!in, “ekonomikvarlı!ı ile siyasal varlı!ı arasındaki bölünmü#lü!ün üstesinden gelme” çabası (Özu!urlu,2011: 145). Bu çabanın yurtta#lık bakımından ürünü, medeni/sivil, siyasi ve sosyalhakların bir toplamı olarak sosyal yurtta#lıktır (Marshall, 2008: 20-21; Bürkev ve Özu-!urlu, 2011: 23).179!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>iken sosyal hakların ise bu sefer burjuvazi ile i#çi sınıfı arasındaki mücadelelerinürünü oldu!u söylenebilir. 7 Bu, i#çi sınıfının birinci ku#ak hakların geli#im evresindeburjuvaziye kar#ı verdi!i mücadeleyi de içerir. 8 “"#çi sınıfının 19. Yüzyıldakimücadelesi de yalnız ekonomik ve sosyal hakların elde edilmesini de!il, aynı zamandaburjuva demokratik özgürlüklerin gerçekle#tirilmesini” de amaçlamı# vemücadelenin bir boyutu ekonomik ve sosyal haklar iken, di!er boyutu hep siyasalhaklar olmu#tur. Siyasal haklar söz konusu olunca, “kapitalizmin ilk yüzyıllarıboyunca alt sınıfların hak direni#lerinin ilk büyük dalgasını, genel oy hakkı mücadelesiolu#turmu#tur” (Özdek, 2011: 62, 66). Ancak i#çi sınıfının sermayeyekar#ı mücadelesinin yanında, burjuvazinin aristokrasiye kar#ı mücadelesindeemekçi sınıfları yanına çekti!ini de belirtmek gerekir. Özgürlük ve e#itlik buradaöne çıkan iki kavramdır. Burjuva e#itlik anlayı#ının ortaya çıkı#ına paralel olarak,i#çi sınıfının da e#itlik anlayı#ı belirmi#tir; ancak i#çi sınıfı, e#itli!in sadece soyutdüzlemde de!il, ekonomik ve toplumsal olarak da ya#ama geçmesini talep etmi#-tir. Bürkev ve Özu!urlu’nun (2011: 20) belirtti!i gibi, “burjuvazinin ilerici idealleri,ilerleyen yüzyıllara i#çi sınıfının mücadelesi ile ta#ınmı#tır.” Klasik haklarıngeli#ti!i dönem, aynı zamanda ikinci ku#ak hakların konusu olan haklar için i#çilerinmücadele etti!i, talepte bulundu!u da bir dönemdir. <strong>Sosyal</strong> haklara dönüktalepler, özellikle 1848 Devrimleri sırasında 9 dile getirilse de “ortak mülkiyet veçalı#ma hakkı gibi ekonomik ve sosyal hak istekleri burjuva devrimlerinin içindede ileri sürülmü#tür.” 10 Bu talepler ilerleyen süreçte, sendikal haklar olarak bilinensendika, toplu sözle#me ve grev hakkına do!ru geni#lemi#tir (Özdek, 2011: 61, 67,73, 76-77).Bu arada, nasıl ki, temel sosyal ve ekonomik haklar olmadan, sivil ve siyasalhaklar tam olarak uygulanamazsa (Fredman, 2009: 67), sosyal hakların da klasikhaklardan önemli bir güç aldı!ını eklemek gerekir. Örne!in, “oy hakkının geni#letilmesiile çalı#an sınıfların siyasal e#itsizliklere kar#ı tepkisi sonucu siyasal katılmaisteklerinin artması arasında sıkı bir ba! kurulmaktadır. (…) i#çi sınıfının siyasalparti biçiminde örgütlenmesi, soysal haklar ve sendikal özgürlükler mücadelesinigüçlendirmi#tir.” Örne!in “gerek siyasal gerek sosyal haklar örgütlenme ve toplueylem haklarını” içermektedir (Kabo!lu, 1996: 6, 8). Ancak sosyal hakların olu-#umu ile birlikte, örgütlenme ve toplu eylem hakkının niteli!i de!i#mi#tir.7Hak üzerine yürütülen mücadelelerin kapitalizm ile sınırlı olmadı!ı, feodal toplumda dabu yönde örnekler oldu!u belirtilmelidir (Özdek, 2011: 63).8Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Özdek (2011: 52-78).9Örne!in Alman i#çilerinin 1848 Devrimleri sırasında dile getirdi!i taleplerden kimileri#unlardır: “Asgari ücretin ve azami çalı#ma süresinin i#çi ve i#verenlerce birlikte saptanmasıve i#çilerce denetlenmesi, dolaylı vergilerin kaldırılması, artan oranlı gelir vergisininkonulması, asgari geçim ko#ullarında ya#ayanlar için vergi muafiyeti, devletin parasıze!itimi finanse etmesi, i#çilerin seyahat özgürlü!ünün kısıtlanmaması, i#sizlerindevlet hizmetinde istihdamı, i#sizlerin asgari insan ihtiyaçlarını kar#ılayabilmesi içindevletin geçim ko#ullarını sa!laması, devletin yardıma muhtaç herkese ve i#çi emeklilerineyardım etmesi” (Özdek, 2011: 72). 1848 Fransız Anayasası’nda ise, sosyal hakların veonun içerisinde çalı#ma hakkının yer aldı!ı belirtilmektedir (Gemalmaz, 1997: 73; Bulut,2009: 51; Gemalmaz, 2010: 229-230).10 Örne!in, 1789 Fransız Devrimi’nde insan hakları bildirisinin hazırlık sürecinde sunulan30 civarında bildiri önerisinde söz konusu talepler de bulunmaktadır (Özdek, 2011: 67).180!


2. Çalı"ma Hakkı: !çeri#i ve KapsamıDenizcan KutluBu çalı#manın temel konusu olu#turan çalı#ma hakkı ise, sosyal haklar üzerineyürütülen tartı#malarda geni# bir alan kaplamı# ve refah devletinin geli#imindede kilit bir rol oynamı#tır. “Çalı#ma, bir yönüyle devletin saygı göstermesi gerekennegatif bir özgürlük, di!er yönüyle, yeri geldi!inde ki#ilere yüklenebilecekbir ödev, bir ba#ka yönüyle de herkesin bir i# elde etmeye hakkı oldu!unu ifadeeden bir haktır” (Bulut, 2009: 132). Çalı#ma hakkı, e!itim, sa!lık, sosyal güvenlik,toplu sözle#me ve grev gibi sosyal ve ekonomik bir hak statüsünde olup ikinciku#ak haklar arasında yer almaktadır. Bu hak statüsü, kamuya kimi sorumluluklaryüklemektedir, dolayısıyla sosyal ve ekonomik hakların bir konusu olaraktartı#ılmalıdır. Bu haliyle, çalı#ma hakkının en önemli özelli!i, “hakkın kullanılmasının,hak öznesinin dı#ında olu#an etmenlere ba!lı olu#udur.” Bu, ki#ininancak i# ortamının olu#ması durum ve olana!ının var olması halinde çalı#abilece!ianlamına gelir; ki bu da devletin görevidir. Buradan aynı zamanda, bir i# sahibiolma hakkının, çalı#ma hakkının “özü, olmazsa olmaz ko#ulu” oldu!u sonucunavarılabilir. Ancak bu da yeterli de!ildir; sahip olunacak i#in ko#ulları daçalı#ma hakkı ile ilgili a#a!ıda belirtece!imiz “alt kategori haklar” olarak sa!lanmalıdır(Bulut, 2009: 133). “Geleneksel olarak bir i# edinme hakkı olarak” yorumlanançalı#ma hakkı, dönemin politik ve ekonomik hedefleri ile özde#le#mi#tir(Rey Perez, 2009: 139, 143). Çalı#ma hakkı, kapitalizmin ve refah devletinin geli-#im süreçlerinde i# sahibi olmaya dönük bir kamusal yükümlülü!ün yanında, pekçok sosyal hakkın merkezinde yer alan, onlara eri#im için olması gereken, di!erhakların yaslandı!ı temel bir hak özelli!ini ta#ır (Sokolovic, 2009: 245); ki#isel,siyasal ve sosyal hakların gerçekle#mesinde kilit bir rol oynar (Bulut: 2009: 131).Sadece sosyal ve ekonomik haklar de!il; aynı zamanda temel insan hakları içindebir temel olu#turur (Drzewicki, 1995: 169; BM, 2005). Bu özellikleri ile di!er sosyalhaklarla birlikte eme!in meta niteli!ini sınırlandırmaktadır (Mütevellio!lu, 2010:39-40).Çalı#ma hakkı aynı zamanda sosyal politika alanı içerisinde anılan birçok düzenlemebiçiminin de merkezinde yer almaktadır. Çalı#ma hakkı, i#in öncesi,yapılması ve sonrasını da içermektedir (Koray, 2000: 134; Mütevellio!lu, 2009:142; Mütevellio!lu, 2010). Koray’a göre bunu “çalı#ma öncesi””(e!itim olanaklarınınsa!lanması)”, “çalı#ma süresi””(koruyucu önlemlerin ve i# güvencesiningetirilmesi)” ve “çalı#ma sonrası””(sosyal güvenlik uygulamaları)” olarak kavramsalla#tırmakve sınıflandırmak mümkündür. Bu çerçevede, çalı#ma hakkı ve kamununrol ve sorumlulukları ili#kisinde, #u ba#lıkların öne çıktı!ı söylenebilir(Koray, 2000: 135:Yeterli istihdam olanaklarının yaratılması, i#gücüne e!itim ve nitelik kazandırılması,i# arayanlarla i#gücü arayanların bulu#turulması, i# ya#amında i#güvencesi sa!lanması, i# ya#amında belirli bir gelir güvencesi sa!lanması, i#çisa!lı!ı ve i# güvenli!i ko#ullarının iyile#tirilmesi, ücretlilere örgütlenmehakkının kazandırılması, i#sizlik kar#ısında korunma, i#gücünün sosyal risklerekar#ı korunması.Görüldü!ü üzere, çalı#ma hakkı, özelli!i itibariyle, sadece i#sizlikten korunmayıve bir i# sahibi olmayı de!il, istihdamın etrafında #ekillenen ve onu güvencelerledonatan bazı kimi düzenlemeleri de kapsar. Bunlar, bir i# bulmanın yanında,181!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>“çalı#ma kar#ılı!ı asgari insanca ya#am ko#ullarını garanti altına alacak bir ücretelde etme, i#in ve çalı#ma ortamının sa!lı!a uygun ve güvenli olması, feshe kar#ıkorunmu# olarak çalı#ma, ücretin geçici veya sürekli olarak kesildi!i durumlardabir sosyal güvenceye sahip olma gibi” çe#itli bile#enleri içerir (Mütevellio!lu,2010: 39). Bir i#te ücretli çalı#maya katılma, yani i# bulma hakkını ifade eden istihdamhakkının yanı sıra, “ya#a, cinsiyete ve güce uymayan i#lerde çalı#tırılmama”,“i#e almada ırk, renk, cinsiyet, inanç, siyasal dü#ünce ayrımcılı!ı” yapmamave “istedi!i alan ve i#te çalı#ma” gibi hakları da içerir.” Bu hakların ya#amageçebilmesi için ise, “istihdam olanaklarının yaratılması, e!itim hakkı, i# güvencesive koruyucu standartların sa!lanması, çalı#ma ya#amında belirli bir gelir güvencesi”,“i#çi sa!lı!ı ve güvenli!inin”, “i#çilerin örgütlenme hakkının sa!lanması”,“i#sizli!e kar#ı korunma, i#gücünün toplumsal risklere kar#ı korunmasınıiçeren sosyal güvenlik ve refah devleti anlayı#larının geli#mesi ve uygun mevzuatınhazırlanması” gerekmektedir. 11 Ayrıca, çalı#ma süreleri, dinlenme, haftalıktatil, yıllık ücretli izin, bayram tatili, yönetime katılma, i# güvencesi (Bulut, 2009:134-135), bo# zaman ve e#it i#e e#it ücret de (Kabo!lu, 2002: 464) çalı#ma hakkınınbile#enleri 12 arasındadır.Çalı#ma hakkı, devletin olumlu edimi ile sa!lanabilecek sosyal ve ekonomikhaklar ile donatılmı#tır. Bu, belirli geli#me evrelerinin ardından ya#ama geçmi#tirve çalı#ma hakkı, sosyal haklar içerisinde yer almı# ve uluslararası sosyal politikanınönemli ve vazgeçilmez bir parçasını olu#turmu#tur. 13 Örne!in, 1948 tarihli"nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’nin madde dizili#leri, hakların geli#im özelliklerinede uygundur. Buna göre, ilk maddeler 18’inci yüzyıldan o yana kadar kabuledilen “bireysel ve siyasal hakları”, ilerleyen maddeler ise, sosyal güvenlik, çalı#-ma ve i#sizlikten korunma, sendika özgürlü!ü, ücretli tatil, dinlenme ve e!lenme,sa!lık ve e!itim gibi ekonomik ve sosyal hakları da içermi#tir. Bildirge’de çalı#mahakkı, “her ki#inin çalı#maya, i#ini serbestçe seçmeye, adil ve elveri#li çalı#ma ko-#ullarına ve i#sizlikten korunmaya hakkı vardır” #eklinde tanımlanmı#tır (Talas,1997: 212). 14Ancak, sosyal haklar olarak da anılan bu haklar, 1960’lı yıllara gelindi!indedaha ayrıntılı olarak tanımlanmaya ba#lamı#tır (Martal, 2000: 371-372). 15 Ekonomikve sosyal haklara dönük ilkelerin daha geni# bir #ekilde ele alındı!ı Birle#-mi# Milletler Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Sözle#mesi’nde ise çalı#mahakkı, “çalı#ma iste!inde ve gücünde olan insanın gelir sa!layacak bir i#teçalı#abilmesi” ve bu hakkın “gerçekle#mesi için devletin kimi önlemler almasınıngerekli ve yararlı olaca!ı” #eklinde açıklanmı#tır. Bunlara, ki#inin çalı#aca!ı i#i11 “Çalı#ma Hakkı” (http://bilgininadresi.net/Madde/14849/Çalı#ma Hakkı, 8.5.2012).12 Buraya kadar sayılan unsurları, “i#in serbestçe seçimi ve kabulü”, “adil ücret”, “iyi bir ya-#am (decent living)”, “sa!lıklı ve güvenli çalı#ma ko#ulları”, “yükselme için e#it fırsatlar”,“bo# zaman, dinlenme, makul çalı#ma saatleri, ücretli izin” ba#lıkları altında uluslararasısözle#me ve metinler ile tartı#an bir çalı#ma için bkz. Jayawickrama (2002: 857-863).13 Çalı#ma hakkı ile ilgili uluslararası sözle#meler için bkz. “Çalı#ma Hakkı” (http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/Books/khuku/calisma_hakki/calisma_hakki.pdf, 14.5.2012); Jayawickrama(2002: 852-856).14 Konuyu ayrıntılı bir #ekilde tartı#an bir çalı#ma için bkz. Talas (1997: 212-214).15 Aynı #ekilde, Birle#mi# Milletler, 1966 yılında “Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Sözle#mesi”nikabul etmi#; ancak sözle#menin yürürlük tarihi 1976 olmu#tur.182!


Denizcan Kutluseçme özgürlü!ünü de eklemek gerekir (Talas, 1997: 220-221; Ça!ıran, 2006:147). 16 Örne!in, 1965 yılında yürürlü!e giren Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nda 1. Bölümaltında özgürce edinilen “bir i#le ya#amını sürdürebilme”, “adil çalı#ma ko#ulları”,“güvenli ve sa!lıklı çalı#ma ko#ulları”, “çalı#anların, kendileri ve ailelerine yeterlibir ya#am düzeyi sa!lamak için adil bir ücret alma”, “ekonomik ve sosyal çıkarlarınıkorumak amacıyla ulusal ve uluslararası kurulu#lar düzeyinde örgütlenmeözgürlü!ü”, “toplu pazarlık”, çocuklar ve gençlere “u!rayacakları bedensel ve manevitehlikelere kar#ı özel korunma”, çalı#an kadınlara özel koruma, mesleki yönlendirmeve e!itim olanakları, sa!lık, sosyal güvenlik gibi “hak ve ilkelerin etkinbiçimde gerçekle#ebilece!i ko#ullara” ula#mak, politika amaçları olarak saptanmı#tır.$art’ın 2. Bölümü’nün “Çalı#ma Hakkı” ba#lıklı 1. maddesinde ise, “yüksekve istikrarlı bir istihdam” düzeyine ula#mak ve bu düzeyi korumak, “çalı#anlarınözgürce edindikleri bir i#le ya#amlarını sa!lama hakları”, “ücretsiz i# bulma hizmetlerini”sa!lamak veya korumak, “uygun mesle!e yöneltme, e!itim ve rehabilitasyonhizmetlerini” sa!lamak ya da geli#tirmek taahhüt edilmi#tir. 173. !nsan <strong>Haklar</strong>ı Boyutu"nsan haklarının geli#imi, tarihsel kökleri bakımından, do!al haklardan ba#lamaküzere, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel haklara do!ru bir seyir izlemi#tir (Talas,1997: 203, 206-207). Ancak, burada, insan haklarının tarihsel geli#imine 18ayrıntılı bir #ekilde girilmeyecek, konu, çalı#manın ana sorunsalı olan sosyal haklarve çalı#ma hakkı bakımından ele alınacaktır. Çalı#ma hakkı, burada daha öncede ifade edildi!i gibi sadece sosyal ve ekonomik haklar de!il; insan hakları için debir temel olu#turmaktadır.Bu çerçevede, belirtilmesi gereken ilk noktalardan biri, "kinci Dünya Sava#ı’nı izleyenzaman dilimi içerisinde, refah kazanımlarının artı#ına paralel olarak, sosyalhakların uluslararası alanda insan hakları statüsünde kabul görmesidir (Özdek,2011: 89). Bu, insan haklarının geli#imindeki bireyselden toplumsal düzleme do!rue#itlikçi nitelik ile hem uyumlu hem de ba!lantılıdır. Bunun arkasında, çe#itli sosyalistülkeleri de içerecek #ekilde 19. ve 20. yüzyıllardaki çe#itli Anayasal geli#melerinyanında “ekonomik ve sosyal haklarla desteklenmeyen klasik insan haklarının ço!ukez kuramsal bir nitelik” ta#ıdı!ını belirten Marksizmin ve daha genel olarak sosyalistdü#üncenin 19 izlerini görmek de mümkündür (Talas, 1997: 204, 205, 206). Anayasalarında birer insan hakları belgesi olarak dü#ünülmesi durumunda, örne!in,1848 tarihli Fransız Anayasası’nın klasik hakların yanında, ekonomik ve sosyal haklarada yer vermesi ile birlikte, “insan hakları teorisinde önemli bir de!i#ikli!e yol”açtı!ı ve devletin özgürlükler kar#ısında pasif kalmakla yetinmemesi, yurtta#ın isedevletten olumlu edimde bulunmayı talep edebilmesine zemin sunması bakımındanönem ta#ıdı!ı belirtilebilir. Ardından, 20. yüzyılın ba#larında 1917 tarihli Meksikave 1919 Alman Weimar Anayasaları’nın (Bulut, 2009: 51-52) ve 1920 Estonya16 Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Talas (1997: 220-222); Ça!ıran (2006: 147-148).17 “Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı (Avrupa <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Sözle#mesi)” (http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/source/turkce/4.1.3/AVRUPA SOSYAL $ARTI.pdf, 9.5.2012). Daha fazla ayrıntıiçin bkz. Talas (1997: 237-239); Koray (2000: 89-91).18 Konuyla ilgili daha geni# bilgi için bkz. Ça!ıran (2006: 4-23).19 Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. Bulut (2009: 45-50).183!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Anayasası’nın (Gemalmaz, 2010: 280-282) benzer geli#meleri izledi!i söylenebilir. 201918 ve 1924 tarihli Sovyet Anayasaları, daha çok klasik haklara dönük geli#meleriyansıtmakla birlikte, 1936 Sovyet Anayasası’nın çalı#mayı da içerecek #ekilde klasikhakları geni#letirken, sosyal hakları da içerdi!i görülmektedir (Gemalmaz, 2010:317-232). 20. yüzyılın ortalarına do!ru ise, 1947 "talyan, 1949 Alman ve 1958Fransız anayasalarında, 1948 tarihli "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’ndeki anlayı#do!rudan yansıma bulmu#tur (Bulut, 2009: 51-52).Talas’a (1997: 207) göre, kurumsal düzlemde bakıldı!ında, “insan hakları konusununuluslararası alanlara çıkması, do!u# ve olu# sürecinin (…) kurumu UluslararasıÇalı#ma Örgütü”dür. Gülmez’e (2000: 143) göre ise, Uluslararası Çalı#maÖrgütü bünyesinde "kinci Dünya Sava#ı sonrasında temel insan haklarını güvenceyealan sözle#meler üç ba#lık altında toplanabilir: Sendika özgürlü!ü, zorunluçalı#ma ve fırsat ve i#lem e#itli!i. Örgütün Yönetim Konseyi, “7 sözle#meyi, üyedevletlerin geli#mi#lik düzeyi ne olursa olsun, uymak ve uygulamak zorunda olduklarıtemel insan hakları sözle#meleri olarak nitelemi#tir.” Bu sözle#meler, 29sayılı Zorla Çalı#tırma Sözle#mesi (1930), 87 sayılı Sendika Özgürlü!ü ve Sendikala#maHakkının Korunması Sözle#mesi (1948), 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu PazarlıkHakkı Sözle#mesi (1949), 100 sayılı E#it Ücret Sözle#mesi (1951), 105 sayılıZorla Çalı#tırmanın Kaldırılması Sözle#mesi (1957), 111 sayılı Ayrımcılık ("# veMeslek) Sözle#mesi (1958), 138 sayılı Asgari Ya# Sözle#mesi’dir (1973).Yukarıda, çalı#ma hakkı bakımından içeri!i açıklanan "nsan <strong>Haklar</strong>ı EvrenselBildirgesi de, sosyal hakların birer insan hakkı olarak uluslararası düzlemde kabulgörmesinde çok önemli bir a#amayı ifade etmektedir. Bildirgenin ardından, Birle#mi#Milletler Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Sözle#mesi, Avrupa <strong>Sosyal</strong>$artı, Amerikan "nsan <strong>Haklar</strong>ı Sözle#mesi ve Afrika "nsan ve Halkların <strong>Haklar</strong>ı$artı (Bulut, 2009: 77-86) da sosyal hakların, birer insan hakkı olarak uluslararasıdüzeyde kabul görmesinde ilerletici etki yaratan belgeler arasında yer almı#tır.Çalı#ma hakkı, bir kısmı bu çalı#ma içinde anlatılan tüm belgelerde yer almı#tır.II. ÇALI$MA !LE HAK ARASINDAK! !L!$K!N!N KOPMASIÇalı#ma hakkı, yukarıda da i#aret edildi!i gibi sosyal ve ekonomik bir hak niteli-!inde olup, devlete çe#itli görevler yüklemekte, devletin i#gücü piyasasına ve ücretlilikili#kisine müdahalesi ile mümkün olabilmektedir. Devlet ve i#gücü piyasasıarasındaki ili#ki olarak soyutlanabilecek müdahale araçlarının içeri!i ise hukuksalmetinleri çevreleyen ekonomik ve toplumsal ili#kiler tarafından belirlenmektedir.Küreselle#me süreci, tam da bu ili#kilerin sermaye birikim rejimleri ekseninde neoliberalbir tarzda dönü#tü!ü bir evreyi anlatmaktadır. Devletin piyasaya, kitleselüretimin devamlılı!ını sa!layacak, kitlesel talebi yaratmaya dönük bir biçimdemüdahale etti!i Fordist birikim rejimi ko#ullarında olu#an hak statülerinin, buili#kilerin dönü#üm geçirdi!i yeni bir tarihsel dönemde aynı kalması beklenemez.Nitekim, yeni dönemde, sosyal haklarda kimi geli#melere kar#ın, önemlikayıpların da ya#andı!ı gözlenmektedir. Küresel bir e!ilim olarak i#çile#me ve i#-sizle#me dalgasının bir ve aynı anda ya#andı!ı ve toplumun ücretli çalı#mayakatılım ekseninde yeniden örgütlendi!i neo-liberal ça!da, meta dı#ı ya#am alanlarınında tahrip edilmesi ile birlikte –kendilerini ne #ekilde ifade ettiklerinden20 Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi bkz. Gemalmaz (2010: 266-268; 275-280; 280-282).184!


Denizcan Kutluba!ımsız olarak– insanları tanımlayan öncelikli özellik çalı#ma, ücretlilik ve i#gücüpiyasası deneyimi olmasına kar#ın, bu ili#kilerin hak statüsünde tanımlanmaktanyasal olarak olmasa da fiili olarak çıkması gerçe!i ile kar#ı kar#ıya bulunulmaktadır.Çalı#ma ile hak arasındaki ili#ki kopma noktasına gelmi#tir. Küreselle#mesürecinde, serbest piyasa ekonomisinin yaygınla#ması ve serbest bir i#gücüpiyasasının olu#umuna do!ru genel bir e!ilim içerisinde, çalı#ma hakkınıtanıyan devlet sayısında ciddi bir azalı# ya#anmı#tır (Drzewicki, 2009: 181).Çalı#manın, fiili düzlemde hak statüsünde yer alamama e!ilimi, en genel anlamdaiki ba#lık altında ele alınabilir:Bunlardan ilki, neo-liberal evreyi a#an bir #ekilde, hukuksal alanın içerisindenanla#ılabilir. Bu, sosyal hakların sınırlandırılması ile ilgilidir. Çe#itli uluslararasıve ulusal yasal belgeler, “sosyal hakların hemen hepsini kapsayan birsınırlama nedeni öngörmekte ve bu konudaki zorlamayı bo#a çıkaracak yorumlar”dabulunmaktadır. Örne!in, Birle#mi# Milletler Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel<strong>Haklar</strong> Sözle#mesi’nde hakların “kaynaklar ölçüsünde” yerine getirilece!ivurgulanmaktadır (Bulut, 2009: 136). "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’nin sözle#meolmayan niteli!i dolayısıyla hukuksal bir ba!layıcılı!ı bulunmamaktadır(Talas, 1997: 216). Aynı #ekilde, 1982 Anayasası’nın 65’inci maddesinde yeralan, devletin sosyal ve ekonomik görevlerini yerine getirmesini “ekonomik istikrarınkorunmasını gözeterek, kaynakların yeterlili!i”ne ba!layan ibarenin,“bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek” #eklinde de!i#tirilmesinekar#ın, görevlerin “mali kaynakların yeterlili!i ölçüsünde” gerçekle#tirilecekolu#u korunmu#tur (Kabo!lu, 2002: 464). Anayasa Mahkemesi’nin 1989 tarihliçalı#ma hakkına ili#kin bir kararı 21 da bu yöndedir (Bulut, 2009: 136). Görülece-!i üzere, çe#itli sosyal haklar tanınmı# olmakla birlikte, bunların ya#ama geçmesibelirli ko#ullara özgülenmi#tir.Çalı#ma ile hak arasındaki ili#kinin kopu#u, ikinci olarak birbiriyle ili#kili ikidüzlemde ya#ama geçmi#tir. Bunlardan ilki, dü#ünsel çerçevede ve paradigma düzeyindehakların niteli!i ile ilgilidir. "kinci ise, küresel kapitalizm evresinde de!i-#en ekonomik ili#kilere ve i#gücü piyasalarında yeniden yapılanmaya paralel olarakhakların tahrip edilmesi, çalı#manın nitelik kaybı, artan i#sizlikle birlikte haklarınbo#a dü#mesi, kolektif temsil mekanizmalarının zayıflaması ve çalı#ma hakkıetrafında tanımlanan di!er hakların talep edilebilmesinin güçle#mesidir.Birikim rejiminin gerekleri do!rultusunda, devletin ekonomi, i#gücü piyasasıve toplumsal ya#ama müdahalesinin yeniden yapılanmasının hukuk ve haklaralanındaki etkilerini gözlemlemek mümkündür. Ücretli istihdamı merkeze alan,onun hak ve çıkarlarını koruyan ve geli#tiren bir devlet ve i#gücü piyasası ili#kisive bunun araçları (çalı#ma hakkı, i# yasaları, sosyal güvenlik, sa!lık ve e!itim,sendikal haklar, vs.), yeni birikim rejiminin istikrarını ve düzenleme biçimleri ilearasındaki uyumu bozan bir yapı sergileyecektir. Dolayısıyla 1970’lerin ardındangirilen krizin aynı üretim tarzı içerisinde a#ılma çabalarının bir ürünü olarak, dev-21 “Devlete kar#ı ileri sürülebilecek bu hak, bireylere zorlama yetkisi ve yaptırımı vermemi#-tir. Devlet olanakları ölçüsünde, yeterli örgütler kurarak i# bulmayı kolayla#tırıp sa!lamakiçin gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Devletin herkese i# verme, herkesi i#eyerle#tirme zorunlulu!u bulunmamaktadır” (aktaran Bulut, 2009: 136). Kabo!lu (2002:464), çalı#ma hakkı ile ilgili Anayasa’da yapılan söz konusu de!i#iklikten sonra, AnayasaMahkemesi’nin “bu içtihadını i#sizler lehine de!i#tirmesi” gerekti!ini belirtmi#tir.185!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>let ve i#gücü piyasası arasındaki ili#kinin, devletin i#gücü piyasasına ve ücretlilikili#kisine müdahale tarzının dönü#ümüne paralel olarak, hakların niteli!inde debir farklıla#ma söz konusu olmu#tur. Bu farklıla#ma, aynı zamanda kamunun hakyaratıcı müdahale ve sorumluluklarından uzakla#ması ile de sonuçlanmı#tır. Budüzen içerisinde çalı#ma hakkı ve ona ba!lı olan haklar ikinci plana itilmi#tir. Buaynı zamanda, bir paradigma de!i#imini de ifade etmektedir:Liberal ö!reti do!rultusunda, devletin i#levi ve müdahalesi “sadece rekabetindaha iyi i#lemesini sa!layacak bir hukuk düzeni kurmak olarak” tanımlanmaktadır(Çelik, 2010: 259). Hal böyle olunca, "kinci Dünya Sava#ı sonrasındaki sosyal refahdevletlerinin geli#ti!i toplumsal uzla#ı döneminde sosyal hakların uluslararası alandainsan hakları statüsünde kabul görmesinin (Özdek, 2011: 89) ardından, küreselle#mesürecinde “insan haklarının birinci ku#ak haklardan ibaret oldu!u ve bunlarıntemel haklar sayılabilece!i, bu anlamda sosyal hakların insan hakkı olarak kabuledilemeyece!i” yönünde görü#ler dillendirilmi#tir (Kadero!lu Bulut, 2011: 30).Bu minimalist-liberal anlayı#a göre, insan haklarının yaratmı# oldu!u yükümlülüklersadece, “(söz konusu insan hakkının ihlalinden kaçınmak #eklindeki) negatifödevler”dir. Bu yakla#ım, "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’nde yer alan sosyal vekültürel haklarla ilgili “‘insan hakları’nı, pozitif ödevler içermeleri bakımındandı#arıda bırakır” (Pogge, 2002: 101). 22 Devamında ise (Bayramo!lu, 2011: 195),... liberal haklar kavramı negatif haklar lehine kritik bir ayrıma tabi tutulmu#,pozitif hakların ikincilli!ine güçlü bir #ekilde vurgu yapılmaya (yeniden) ba#-lanmı#tır. Kalkınmacı sosyal devlet ele#tirisi olarak da yükselen yeni sa! söylemde,devletin asla müdahale etmemesi gereken negatif haklar (inanç hakkı,mülkiyet hakkı, vs.) ile kaynak israfı alanı olarak damgalanan pozitif haklararasında net ayrımlar konmu#tur.Bu çabanın, sosyal hakları sahip oldukları mertebeden indirmenin yanında,hak sahiplerinin taleplerini öne sürebilmeleri ve sonuç alabilmeleri açısından #öylebir sonucu da vardır (Kadero!lu Bulut, 2011: 37):... ikinci ku#ak hakları hak kategorisinin dı#ına çıkarmaya çalı#mak, politik olarakhakları burjuva nitelikleriyle sınırlandırmanın, böylece haklar üzerine giri-#ilen toplumsal mücadelelerin me#ru temelini ortadan kaldırarak ezilenlerinsisteme kar#ı mücadelelerini ‘haksız’ ilan etmenin yolu olmaktadır.Madalyonun di!er yüzünde, kapitalizmin yeni uluslararası i#bölümü (Fröbel,vd., 1982: 55-59, 91-93; Özu!urlu, 2008a: 95-97; Erdo!du, 2006: 131-140) ve bunaba!lı küresel meta/üretim zincirleri (Gereffi, 1995: 217-222; Köse ve Öncü, 2000:74-77) altında, ekonomik ili#kiler ve i#gücü piyasasında yeniden yapılanmavardır. Bu küresel üretim a!ı, Türkiye gibi ihracata yönelik sanayile#me modelinibenimseyen ve uluslararası i#bölümü içerisinde genel bir e!ilim olarak satın alıcıyönlendirmeli, dü#ük teknolojili, tüketim ve ara malları üretiminde, “dü#ük katmade!erli emek yo!un sanayilerde” uzmanla#an ekonomilerde (Köse ve Öncü,1998: 148; Köse ve Öncü, 2000), i#gücü piyasasında var olan önceki dönemin“katılık”ları ve kalıntıları ile uyu#mazlık göstermektedir (Yücesan-Özdemir ve Öz-22 Buna kar#ılık, “maksimalist yakla#ımsa, tüm insan haklarının hem (mahrum etmektenkaçınmak için) negatif ödevler hem de (korumak ve yardım etmek için) pozitif ödevleriçerdi!ini iddia eder” (Pogge, 2002: 101).186!


Denizcan Kutludemir, 2008: 98-99). Bu uyumsuzlu!un, neo-liberal politikalar lehine çözüldü!ügözlenmektedir. Bu çözüm, neo-liberal stratejinin iki paralel kolu olarak metadı#ıla#tırılabilmi#alanlar (eme!in toplumsal yeniden üretimi) ve eme!insınırlandırılmı# meta niteli!i ile i#gücü piyasalarının yeniden yapılandırılması#eklinde gerçekle#mi#tir. Bu yeniden yapılanma süreci, kapitalizmin ortaya çıkı#ve ilk geli#im dönemlerindeki bir özelli!i tekrar belirginle#tirmekte ve derinle#-tirmektedir. Kapitalist birikim, üretim aletleri ile emekçileri ayırarak, geni# birmülksüzle#me dalgası yaratmı#tı. Geni# yı!ınlar halinde i#çile#me de anılan sürecintemel bile#enleri arasındaydı. Teknolojik geli#meler ve ba#ka bir dizi unsur isezaten son derece a!ır ko#ullarda yapılan çalı#mayı güvencesizle#tirmekteydi. Sözkonusu üç olguyu günümüz kapitalizminin temel özellikleri arasında saymakyanlı# olmayacaktır. Günümüzde esnek, ucuz, uyumlu ve güvencesiz çalı#manıni#gücü piyasaları ve üretim ortamları bakımından yaygınla#ma e!iliminde oldu!usöylenebilir. Sermaye birikiminin malile#mesi ve büyüme ile istihdam arasındakiba!lantının kopması ile birlikte yeni i#siz yı!ınların ortaya çıkması da çalı#mahakkını zedeleyen unsurlar arasında sayılabilir.<strong>Sosyal</strong> haklar alanına ili#kin düzenleme biçimlerinin, hak kavramı zeminindegenelle#mesi ise, kamunun istihdam düzeni ve i#gücü piyasasına müdahalesi ilemümkündür (Yücesan-Özdemir ve Özdemir, 2008: 162). Bu olgu, çalı#ma hakkınayönelik tartı#mada, kamunun-devletin merkezi rolüne i#aret eder. Ancak kamumüdahalesine farklı bir biçimde gereksinim duyulan yeni birikim rejimi ko#ullarında,“hak” sosyal içeri!inden arındırılmaktadır. Durum, çalı#ma ile hak arasındakiili#kinin kopmakta oldu!unu göstermektedir. Çalı#ma, artık bir hak olarakgenelle#tirilemez, yaygınla#tırılamaz. Kamunun düzenleyici özelliklerinin, sermayelehine belirginle#ti!i ve kalıcıla#tı!ı bir ortamda, emekçiler sadece “soyut düzlemde”kamusal alandan dı#lanmamakta, somut olarak da çalı#mak, kamu ile ili#-kilendirilemeyecek bir noktaya do!ru evrilmektedir.III. ÇALI$MA HAKKI MÜCADELES! ÜZER!NE NOTLARKüreselle#me sürecinde, emekçilerin üretim ve yeniden üretim alanlarındaki dönü#ümleredönük tepkilerinin, çok büyük ölçüde sosyal hakları temel alarak açı!açıktı!ı söylenebilir. <strong>Sosyal</strong> hak talepleri, günümüzde i#çi sınıfı hareketinin, temelkarakteri olarak belirmektedir. Bunun içerisinde, çalı#ma hakkı ve etrafında olu#antaleplerin ise öne çıktı!ı gözlenmektedir. Sorun, hak temelli bu mücadele ba#lıklarınınuluslararası sendikacılı!ın liberal reformist stratejisinin (Erdo!du, 2006:277, 281, 526) içerisine yerle#mi# olmasıdır. Oysa, “hak mücadeleleri, sınıflar mücadelesiningünümüzdeki somut ve cisimle#mi# biçimidir” (Bürkev ve Özu!urlu,2011: 35). Bürkev ve Özu!urlu’nun tespitleri ile “hak mücadeleleri zemininin politikönemi bakımından #u dört unsur ön plana çıkmaktadır” (2011: 35):• Eme!in yeniden üretimini anti-kapitalist temelde siyasalla#tırabilmektedir;• Gündelik, acil çözümler ile köklü nihai çözümler arasında güçlü ba!lar kurabilmektedir;• Bireysel olanla sınıfsal olanı ili#kilendirmekte, bu yapılabildi!i ölçüde etnikve din temelli kimlik olu#umları üzerinde sınıf basıncı kurabilmektedir;• Toplumsal me#ruiyetin fiili ve hukuki düzeyleri birbirini besler hale gelebilmektedir.187!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Türkiye’de i#gücü piyasasında ise belirli ve önemli yasal düzenlemeler varlı!ınıkorumakla birlikte, artan i#sizlik ve sendikacılı!ın önem ve güç kaybetmesi ile birlikte,çalı#ma hakkı kapsamına giren hak statülerinin, gerek i#verenlerden gereksekamudan talep edilmesi güçle#mektedir. Ancak buna kar#ın, belirli bir politik eksendesomut olarak bulu#ma sorunu ya#ansa ve henüz bu yönde somut adımlaratılmamı# olsa da farklı sektör ve üretim alanlarında, merkezinde çalı#mahakkının yer aldı!ı irili ufaklı i# mücadelelerinin sürdü!ü gözlenmektedir. Bu mücadelelerinço!unlukla “i#ten çıkarılma, i#yerinin kapatılması, üretime ara verilmesi,ücretsiz izin, ücret veya tazminat ödenmemesi, ikramiyelerin azaltılması,fazla mesai ücretlerinin dü#ürülmesi, esneklik, toplu sözle#me imzalanmaması”(Kaygısız, 2010: 177) gibi do!rudan üretim ortamından kaynaklı sorunlarla ili#kilioldu!u ya da esas olarak sendikala#ma sonrasında ya#anan yaygın i#ten çıkarmadeneyimlerinin ardından gerçekle#ti!i söylenebilir. Bu mücadeleler ço!unlukla,özel sektör i#letmelerinde ya#anmakta ve mantıksal olarak ya sendikanın kabuledilmesi ve tarafların toplu sözle#me masasına oturması ya da direni#in zamaniçerisinde çe#itli nedenlerin ürünü olarak sönümlenmesi ile sonuçlanmaktadır. Buçerçevede, potansiyel çalı#ma hakkı mücadelesine dönük bir tartı#ma –ku#kusuzek söylenebilecekleri unutmadan– #u ba#lıklar altında toplanabilir:(1) Türkiye’de bugün çalı#ma hakkına yönelik yürütülecek bir tartı#ma ve mücadele,üretim ve eme!in toplumsal yeniden üretimi olmak üzere, iki alanı içermelidir.Neo-liberal stratejinin hem üretim hem de yeniden üretim alanlarınadönük bir ve aynı anda yaygınla#an do!ası ile çalı#ma hakkının içeri!i ve dolayısıylabarındırdı!ı mücadele potansiyeli örtü#me halindedir. Neo-liberalizminyaygınla#tı!ı her alan çalı#ma hakkını, çalı#ma hakkına dönük söylenebilecek hersöz, neo-liberal yayılmayı ilgilendirmektedir. Salt i#yerleri düzlemine sı!mayan,politikle#mi# bir çalı#ma hakkı mücadelesinin birle#tirici potansiyeli iki düzlemdetartı#ılabilir: Bu mücadele, üretim ve yeniden üretim alanlarını ve bizzat i#çisınıfını birle!tirici yönde etki edebilir. Bu anlamda yeni emek rejimi ile metala#ma,piyasala#ma ve fiyatlandırma stratejisi arasındaki ba!ın, hak mücadeleleriaçısından dikkate de!er bir önem ta#ıdı!ı söylenebilir. Neo-liberal dönü#üm aynızamanda, toplumsal bütünle#me ve aidiyet ba!larının da zayıflaması (Rey Perez,2009: 152) anlamına gelmektedir ki, hak mücadeleleri ve özel olarak da çalı#mahakkı mücadelesi söz konusu oldu!unda, bu nokta, kapitalist toplumun gelece!iaçısından da fazlasıyla önemlidir; çünkü çalı#ma hakkı mücadelesi, kısa vadeli veuzun vadeli çözümleri birbirine ba!layabilecek potansiyeli bakımından önemta#ımaktadır. Çalı#ma ile hak ili#kisi ya da emek ve çalı#ma ile yurtta#lık ba!ınıntekrar kurulması mücadelesi ile bunu ba#ka bir toplumsal düzene ta#ımaarasındaki “gerilimin” ne yöne evrilece!i ise yine ciddi bir tartı#ma ba#lı!ı olarakönümüzde durmaktadır.Yukarıda söylendi!i gibi, birle#tirici oldu!u ölçüde yeni bir öznele!me sürecindende söz edilebilir. Karatepe’nin (2011: 218) de i#aret etti!i üzere, “Avrupa’dakapitalist egemenli!in sonuçlarına kar#ı olarak örgütlenen i#çi sınıfının sosyal haktalepleriyle yükseltti!i mücadeleler, bir emek gücü yı!ınına indirgenmeye kar#ıkendi toplumsal-politik varlıklarını kazandıkları bir öznele#me sürecini ifade etmekteydi.”Bir benzeri bugün için de geçerli olabilir. Bilindi!i üzere, sosyal politikanıntemel i#lev ve hedeflerinden biri, emek ve sermaye arasındaki çatı#mayı,188!


Denizcan Kutluçe#itli yasa, kurum ve mekanizmalar ile toplumsalla#tırmaktır. Bu süreçte, hak kavramıve kamunun hak yaratıcı müdahaleleri, do!ası gere!i, devletten/kamudanilgili hakka ili#kin talep olana!ını da beraberinde getirir; buna zemin sunar.Çalı#ma hakkı mücadelesi, günümüz kapitalizminde ki#iyi belki de en çoktanımlayan bir insan etkinli!i olarak çalı#ma ve etrafındaki hakları merkeze alarak,çalı#manın hak düzleminde talep ve in#a edilmesini sa!layıp geni# kesimlerin ya-#amlarını bütünsel olarak kavrayarak, öznele#me sürecine katkı yapabilir. Yukarıda,hakların pozitif niteliklerinden arındırılmasının, hak temalı talep ve mücadelelerintoplumsal me#ruiyetini de sarsaca!ı ve en ba#tan “haksız” ilan edilece!ibelirtilmi#ti. O halde, hak yaratmaya dönük mücadeleler hem süreç hem de ba-#arılı olması halinde sonuçları bakımından me#ruiyet yaratacak mücadelelerdir. 23(2) Çalı#ma hakkı, sadece bir i# edinme hakkı olarak yorumlanmamalı, i#inyapıldı!ı de!il, emek gücünün satı#a çıkartıldı!ı ve i# ili#kisinin sona erdi!i a#amalarıda kapsayacak #ekilde de!erlendirilmelidir. Çalı#ma hakkı, yukarıda da belirtildi!iüzere, i#sizlikten korunma hakkı olarak da algılanmaktadır. Ancak bu, neolursa olsun istihdam edilmek olarak da dü#ünülmemelidir. Günümüzde, aktifi#gücü programları aracılı!ı ile çalı#maya katılım ile refah arasında ili#ki kurananlayı#ların da ürünü olarak, geçici ve düzensiz kimi i# olanakları öne çıkmaktadır.Ancak çalı#ma hakkı, kurumsalla#ma gelene!i ve çevreleyen haklar bakımındanda bu tür i#lerden daha fazlasını ifade eder. "stihdamın korunması ve güvencegibi unsurları ön plana çıkartılmalıdır. Bu anlamda çalı#ma hakkı mücadelesi,eme!in meta niteli!ini sınırlandırarak, çalı#ma ko#ullarının yanında ya#amko#ullarını yükseltebilme potansiyeli bakımından da önemlidir.Çalı#ma hakkı, do!ası gere!i, sadece i#in bulunmasını de!il, aynı zamanda istihdamdakalıcılı!ı, istikrarı ve dolayısıyla güvenceyi içermelidir. "#in bulunmasıa#aması için ise, geçici çalı#ma ve i#çi kiralama yöntemlerinin de!il, kamusal i#bulma yükümlülü!ünün altı çizilmelidir. Neo-liberalizm, bilindi!i üzere, metaniteli!i zayıflatılmı# ya da yok edilmi# pek çok alanı sermaye birikimine açıp, fiyatlandırmastratejilerine tabi tutmu#tur. Çalı#ma da bundan muaf de!ildir. Bugeli#me, çalı#ma alanı için dü#ünüldü!ünde yedek i#gücü rezervinin düzenlenmesinedönük olarak aktif i#gücü programları ile birle#mi# özel istihdam büroları öneçıkmaktadır. "# aracılık faaliyetinin kamunun tekelinde olmaktan çıkı#ı ile i#gücüpiyasalarında emek gücü ‘broker’lı!ı gibi, para kazanılacak bir faaliyet alanı ortayaçıkmı#tır. Yapılan ara#tırmalar, özel istihdam büroları aracılı!ıyla çalı#manın, kamuaracılı!ı ile bulunan i#lere göre daha geçici, düzensiz ve güvencesiz i#ler oldu-!unu ortaya koymaktadır. O halde, çalı#ma hakkı mücadelesinin taleplerindenbiri, ne ve hangi kanalla olursa olsun çalı#mak de!il, devletin görevleri do!rultusundakamusal i# bulma faaliyetlerinin geli#tirilmesi olabilir.23 Buna örnek olarak son dönemde Türkiye toplumunun hemen hemen tamamına dönüketkileri ile TEKEL i#çileri örne!i verilebilir. Ku#kusuz, TEKEL i#çilerinin mücadelesi birsosyal hak, özel olarak ise çalı#ma hakkı, sosyal güvence hakkı ve sendikal hakları içerenbir mücadele idi. Sonuçları itibariyle, i#yerleri ve sektörün ötesinde 657 sayılı DevletMemurları Yasası’nın 4/C maddesine ili#kin bir kazanımla sonuçlansa da, i#çilerin temeltalepleri kar#ılanmamı#tır. Ancak buna kar#ın, yürütülen hak mücadelesi son yılların enme#ru toplumsal eylemi olarak tarihe geçmi#, çalı#ma hakkı mücadelesinin me#ruiyetyaratıcı niteli!ini gözler önüne sermi#tir.189!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>"#in sona erdi!i a#ama için ise, i#siz kalınan dönemde ki#inin kendisi ve ailesinigeçindirebilece!i, ki#iyi yoksulluktan koruyacak belirli bir gelirin sa!lanması ve bunungeli#tirilmesi, çalı#ma hakkı mücadelesinin bir parçası olarak dü#ünülmelidir.(3) Çalı#ma hakkı, ayrıca, sendika, toplu sözle#me ve grev hakkını da birlikteele alıp içerecek #ekilde geni#letilmelidir ve uluslararası sosyal politika içerisindetanımlanan çalı#ma hakkı etrafındaki haklar da göz önünde bulundurulmalıdır.<strong>Sosyal</strong> hakların ve özellikle de çalı#ma hakkı ve bile#enlerinin etkin bir #ekildekullanılabilmesi ve uygulanabilmesi için sendikal haklar önem kazanmaktadır.“Bu hakların gerek devleti gerekse i#verenleri sosyal hakları gerçekle#tirmeye zorlamalarıtoplu karakterlerinin sonucudur” (Çelik, 2010, 255-256). Örne!in,çalı#ma ili#kilerine dönük sendikal denetimin ve toplu i# sözle#mesi #artlarınınuygulanabilmesinin grev hakkı ile de desteklenmesi gerekir. Nitekim, yukarıda dabelirtildi!i üzere uluslararası ölçekte de yasal geli#im bu yönde olmu#tur.(4) Tartı#manın bir di!er boyutu strateji ve ölçek ile ilgilidir. Günümüzde, bir e!ilimolarak küresel sendikal hareketin oturdu!u ana kalıp, istihdam artıcı politikalarınyaratılması, küresel çalı#ma standartlarının belirlenmesi, çokuluslu firmalara dönükpolitikalar, toplumsal cinsiyet ve kadın hakları (Erdo!du, 2006: 276-277), i#sizlik,çalı#ma ko#ulları ve çalı#ma saatleri, ücret, toplu sözle#me ve örgütlenme sorunlarınınçözümü ve “decent work”(insan onuruna yakı#ır i#) kavramı ile tanımlanani#lerin yaratılmasından ibarettir. Bu hareketin temel karakteri, genel özellikleri itibariylesiyasal ve sosyal hak temalı olmakla birlikte, Erdo!du’nun (2006: 277, 281, 526)saptaması ile “küresel kapitalizme ‘sosyal boyut’ getirilmesini hedefleyen liberal reformistuluslararası sendikal politika” olarak sabitlenmi#tir. Böylelikle, sosyal hakmücadelelerinin nasıl bir strateji içerisine oturtulaca!ı önem kazanmaktadır.Çalı#ma hakkını da içeren bir sosyal hak mücadelesinin, küreselle#meye insanibir yüz verilmesini hedefleyen bir reformizme saplanması da mümkündür. Ancak,bu söylenenler iki tür potansiyelin açı!a çıkmasını sa!layabilir. "lk olarak, çalı#mahakkı mücadelesi, sosyal haklara dönük hareketlili!in bir parçası olması bakımındanda uluslararası dinamiklerle bulu#ma potansiyeline sahiptir. Türkiye i#-gücü piyasasının biçimleni#inde uluslararası dinamiklerin etkisini arama giri#imi,çalı#ma hakkına ili#kin yürütülecek bir tartı#mayı “ulusal”ın ötesinde “küresel”bir ölçe!e ta#ımak durumundadır. Bu tespit, yürütülecek tartı#ma ve mücadeleyeili#kin ulusal ölçe!in önemini azaltmamakta, aksine bir bütünlü!e ve ba!la#ıklı!ai#aret etmektedir. Bürkev ve Özu!urlu’nun (2011: 32) ifade etti!i gibi, “sosyal haklarmücadelesi bugün dünya çapında uluslararasıla#ma e!ilimindeki bir emek hareketiözelli!i göstermektedir. Tekil ülke deneyimleri biçiminde ortaya çıkan sosyalhak mücadeleleri, bugün çok önemli bir uluslararası mücadele hattı olu#turmu#tur.”Potansiyel birle#ik çalı#ma hakkı mücadelesinin, bu hareketlerle bulu#abilmeolana!ı vardır. "kinci olarak, hareketin hak zemininde yükselmesi, reformizminsınırlılıklarına takılmayı kendi do!ası gere!i beraberinde getirmek zorundade!ildir. Önemli olan, mücadelenin nasıl bir stratejinin parçası olarak kurgulanaca!ıdır.Bu noktada, sosyal hak temalı kar#ı çıkı#ları, toplumsal sınıflararasındaki mücadelenin kristalize oldu!u bir alan ve bunun izdü#ümü olarak görenbir anlayı#ın hakların ötesine açılabilmesi mümkündür. 2424 Bu noktada Marx’a dönmekte fayda vardır. Marx (2006: 69-70), 1848’de Fransız i#çilerinin“çalı#ma hakkı” talebine ili#kin “proletaryanın devrimci isteklerinin özetlendi!i bu190!


Denizcan Kutlu(5) Neo-liberalizmin özellikle i#gücü piyasasına dönük yayılma stratejisinin, fiilidurumlar, onların ardından gelen yasa tanımazlık ve dolayısıyla yeni fiili durumlaryaratmak üzerine kurulu oldu!u söylenebilir. Böylelikle fiiliyat ve yasallı!ınbir yandan iç içe geçerken di!er yandan birbirini izledi!ini, ama hepsinede tayin edici karakter olarak kuralsızla#ma ve bizzat koyulan yasalara aykırı davranmanındamgasını vurdu!u söylenebilir. O halde, çalı#ma hakkı mücadelesi desöz konusu sermaye stratejisinin ardından kendili!inden açılan mevzuat dı#ı yollarıdeneme ve hakkın, hukuk sistemi tanımadan önce de var oldu!unu kabuleden bir perspektife sahip olma potansiyelini açı!a çıkarmalıdır: “<strong>Haklar</strong>ın hukuksistemince tanınmı# olması, hakkı var eden bir unsur de!il, hakkın varlı!ının verilihukuk sistemince kabulüdür. Bu kabulden önce var olan, ancak hukuk sistemiyleçatı#arak da olsa kendisini var eden hakkı yaratan, var edenlerle bir anlamdauzla#maktadır” (Özveri, 2011: 211). Bu tür bir bakı# açısının kar#ı tarafın fiiliyat veyasa tanımazlı!ını tersine çevirme olana!ı dü#ünülmelidir. Bu strateji, yasatanımazlı!a kar#ı yasa, fiiliyata kar#ı fiiliyat olarak özetlenebilir. Yasa tanımazlı!akar#ı yasa; çünkü mevcudun ötesine i#veren lehine her geçilmeye çalı#ıldı!ında,mevcut düzenlemeler emek açısından bir “fren” görevi görmektedir. Fiiliyata kar#ıfiiliyat; çünkü i#verenler mevzuatı ihlâl etti!i ölçüde, emek açısından da mevzuatdı#ı i# mücadelesi yolları kendili!inden açılmı# demektir. 25SONUÇBu çalı#mada, neo-liberal dönü#ümün esas olarak üretim alanı ile sınırlı olarakalgılanan, ancak yeniden üretim alanı için de önemli anlamlar ifade eden“çalı#ma hakkı” boyutu üzerine durulmu# ve çalı#ma ile hak arasındaki ili#kininkopartılmasına dönük tepkilerin potansiyeli tartı#ılmaya çalı#ılmı#tır. "lk bölümde,sosyal hakların geli#im seyri ve çalı#ma hakkı ele alınmı#, ardından çalı#ma ilehak arasında kurulan ili#kinin küreselle#me sürecindeki seyri anlatılmı#tır. Sonbölümde ise, çalı#manın temel sorunsalı olarak neo-liberal dönemde çalı#mahakkı mücadelesinin potansiyel ve olanakları be# ba#lık altında tartı#ılmı#tır.Neo-liberalizm, eme!in ve üretim noktasının dı#ındaki ya#am alanlarının metaniteli!inin peki#tirilmesine dönük bir strateji olarak de!erlendirilebilir. Bu strateji,çalı#ma ve ya#am ko#ulları/alanı olarak ifade edilebilecek ya da üretim ve yenidenüretim alanları olarak soyutlanabilecek bu iki temel düzlemi bir ve aynı andadönü#türmektedir. Esas olarak, sosyal hak niteli!indeki kimi hakların ortadankaldırılması ya da zayıflatılması pahasına gerçekle#en bu dönü#ümün anlamı, builk acemice formül” ve ardından gelen “çalı#ma hakkının arkasında sermayenin iktidarıvardır, sermayenin iktidarının ardında üretim araçlarına sahip çıkmak, onları birle#mi#i#çi sınıfına ba!ımlı kılmak, yani ücretlili!in, sermayenin ve bu ikisi arasındaki kar#ılıklıili#kilerin kaldırılması vardır “ sözleri ile çalı#ma hakkı talebinin potansiyelini yorumlamaktadır.25 Bu noktada 2008 krizinin ilk yılında, i#çilerin ba#vurdu!u ve etkili sonuçların da alındı!ıfiili bir mücadele yöntemi i#yeri i#galleri olmu#tur (Kaygısız, 2010). Burada “mevzuat dı#ıyollar” denilerek, tarihsel olarak emek mücadelesi ve sendikacılık hareketi tarafındankullanılmı# ve yasal olarak tanımlanmasa da toplumsal me#ruiyete sahip mücadele yöntemlerikastedilmektedir. Buna son dönemde örnek olarak, TEKEL i#çilerinin mücadelesive ardından gerçekle#en 1 günlük i# bırakma eylemi, kamu çalı#anlarının i# bırakma eylemleri,üretimi durdurma, i#yeri i#galleri, vs. sayılabilir.191!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>alanları sermaye birikimi ve piyasanın dolaysız etkisine daha açık hale getirmektir.Bu dönü#ümün belirgin sonuçlarından biri, iddiaların aksine, esnekle#me yoluylai#sizli!in azalması de!il, çalı#ma hakkının ortadan kaldırılması olarak i#sizli-!in artmasıdır. Çalı#ma hakkı, yasal olarak tanımlansa bile,1. mali kaynakların yeterlili!i ile ko#ullanmakta;2. devletin i# bulma ve toplumu i#sizlikten korumayı garanti altına alması olarakanla#ılmamakta;3. devletin i# bulma görevine dönük olu#turulan kamu kurumlarının faaliyetalanlarını, özel i# aracılık faaliyeti yapan firmalarla payla#ması sonucu zedelenmekteve aktif i#gücü programları aracılı!ıyla bulunan i#lerin istikrar ve güvencedüzeyleri dü#mekte;4. pozitif ayrımcılık konusu olan belirli gruplara ili#kin devletin istihdam yaratmasınıiçeren bir hak statüsü olarak sınırlandırılmaktadır. Dolayısıyla fiili olaraki#levsizle#tirilmektedir. Buna kar#ın, çalı#ma hakkı ve bu hak statüsüne dönükistem ve mücadeleler, çalı#ma ve ya#am ko#ullarını geli#tirme bakımındanönemini korumaktadır.KAYNAKÇABayramo!lu, Sonay (2011) “Burjuvaziye Not; ‘Gülümse Kaderine’: Ola!anüstü Hal ve<strong>Haklar</strong>”, Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek, Ersin Vedat Elgür (der.) Kuramsalve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri I içinde, Ankara: Notabene Yayınları.BM (2005) “Birle#mi# Milletler Ekonomik <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Komitesi’nin 18No’lu Genel Yorumu: Çalı#ma Hakkı”, (http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/Books/khuku/calisma_hakki/calisma_hakki.pdf, 14.5.2012).Bulut, Nihat (2009) Sanayi Devriminden Küreselle!meye <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>, "stanbul: On "kiLevha Yayıncılık.Bürkev, Yalçın ve MetinÖzu!urlu, (2011) “21. Yüzyılda Toplumsal Hak MücadelelerininSınıf "çeri!i”, Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek, Ersin Vedat Elgür(der.) Kuramsal ve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri I içinde, Ankara: NotabeneYayınları.Ça!ıran, Mehmet Emin (2006) Uluslararası Alanda $nsan <strong>Haklar</strong>ı, Ankara: Platin Yayınları.Çelik, Aziz (2010) “Sendikal <strong>Haklar</strong>: Uluslararası Çalı#ma Hukuku ve Türkiye’ninUyumsuzlu!u”, Selda Ça!lar (der.) Disiplinlerarası Yakla!ımla $nsan <strong>Haklar</strong>ı (Felsefe,Hukuk, Çalı!ma Ekonomisi, Kentle!me ve Çevre) içinde, "stanbul: Beta Yayıncılık.Drzewicki, Krzysztof (1995) “The Right To Work And Rights At Work”, Asbjorn Eide,Catarina Krause, Allan Rosas (der.) Economic, Social and Cultural Rights: A Textbookiçinde, Dordrecht/Boston/London: Martinus Nijhoff Publishers.Erdo!du, Seyhan (2006) Küreselle!me Sürecinde Uluslararası Sendikacılık, Ankara: "mgeKitabevi Yayınları.Esping-Andersen, G. (2006) “Toplumsal Riskler ve Refah Devletleri”, Ay#e Bu!ra veÇa!lar Keyder (der.) <strong>Sosyal</strong> Politika Yazıları içinde, "stanbul: "leti#im Yayınları (çev.Burcu Yakut-Çakar ve Utku Barı# Balaban).Fredman, Sandra (2009) Human Rights Transformed: Positive Rights and Positive Duties,Oxford: Oxford University Press.192!


Denizcan KutluFröbel, Folker, Jürgen Heinrichs, Otto Kreye (1982) Uluslararası Yeni $!bölümü ve SerbestBölgeler, "stanbul: Belge Yayınları (çev. Yılmaz Öner).Gemalmaz, Mehmet Semih (2010) Devlet, Birey ve Özgürlük, "stanbul: Legal Yayıncılık.Gemalmaz, Mehmet Semih (1997) Ulusalüstü $nsan <strong>Haklar</strong>ı Hukukunun Genel TeorisineGiri!, "stanbul: Beta.Gereffi, Gerry (1995) “The International Economy and Economic Development”, NeilJ. Smelser ve Richard Swedberg (der.) Handbookof Economic Sociology içinde, NewYork: Princeton University Press.Gülmez, Mesut (2000) Uluslararası <strong>Sosyal</strong> Politika, Ankara: TODA"E.Holloway, John (2004) “Devlet ve Gündelik Mücadele”, Simon Clarke (der.) DevletTartı!maları: Marksist Bir Devlet Kuramına Do"ru içinde, Ankara: Ütopya Yayınevi(çev. "brahim Yıldız).Jayawickrama, Nihal (2002) The Judicial Application of Human Rights Law: National, Regionaland International Jurisprudence, Cambridge: Cambridge University Press.Kabo!lu, "brahim (2002) Özgürlükler Hukuku, Ankara: "mge Kitabevi Yayınları.Kabo!lu, "brahim (1996) Dayanı!ma <strong>Haklar</strong>ı, Ankara: TODA"E.Kadero!lu Bulut, Ça!rı (2011) Yeni Toplumsal Muhalefet Hareketleri Ekseninde $leti!imHakkı: Halkevleri $leti!im Hakkı Atölyesi ve Sendika.Org, Yayınlanmamı# Yüksek LisansTezi, Ankara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü, Ankara.Karahano!ulları, Onur (2003) “Marksizm ve Hukuk”, Marksizm ve… içinde, Ankara:"mge Kitabevi Yayınları.Karatepe, U. (2011) “Sermaye Egemenli!inin "zdü#ümü Olarak Dinsel Hayırseverlik”,Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek, Ersin Vedat Elgür (der.) Kuramsalve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri I içinde, Ankara: Notabene Yayınları.Kaygısız, "rfan (2010) “Krizin Birinci Yılında Türkiye’de "#çi Eylemleri: "#gal, Grev veDireni#lere Dair Gözlemler”, Praksis, (22).Koray, Meryem (2000) <strong>Sosyal</strong> Politika, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları.Köse, Ahmet Ha#im ve Ahmet Öncü (2000) “"#gücü Piyasaları ve Uluslararası "#bölümündeUzmanla#manın Mekansal Boyutları: 1980 Sonrası Dönemde Türkiye "malatSanayii”, Toplum ve Bilim, (86).Köse, Ahmet Ha#im ve Ahmet Öncü (1998) “Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Anadolu"malat Sanayii: Zenginle#menin mi Yoksa Yoksulla#manın mı E#i!indeyiz?”, Toplumve Bilim, (77).Marshall, T. H. (2008) “Yurtta#lık ve <strong>Sosyal</strong> Sınıf”, Ay#e Bu!ra ve Ça!lar Keyder (der.)<strong>Sosyal</strong> Politika Yazıları içinde, "stanbul: "leti#im Yayınları (çev. Burcu Yakut-Çakarve Utku Barı# Balaban).Martal, Abdullah (2000) “Köleli!in Yeni Boyutları: Ça!da# Kölelik ve Çalı#ma Hakkı”,Türkiye’de $nsan <strong>Haklar</strong>ı içinde, Ankara: TODA"E.Marx, Karl (2006) Fransa’da Sınıf Sava!ımları 1848-1850, Ankara: Sol Yayınları (çev.Sevim Belli).Mütevellio!lu, Nergis (2010) “Çalı#ma Hakkı Ekseninde <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Toplumsal "#levleri”,$ktisat Dergisi, (513).Mütevellio!lu, Nergis (2009) “<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Eme!in Meta Niteli!inin Sınırlandırılması”,I. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong> Bildiriler Kitabı içinde, Ankara: Belediye-"#Sendikası.193!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Özdek, Y. (2011) “Marksizm ve <strong>Haklar</strong>”, Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek,Ersin Vedat Elgür (der.) Kuramsal ve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri Iiçinde, Ankara: Notabene Yayınları.Özu!urlu, A. (2011) “"nsani "htiyaçlardan <strong>Haklar</strong>a: Sermaye Birikir ve Emekçiler KendileriniYeniden Üretirken”, Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek, ErsinVedat Elgür (der.) Kuramsal ve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri I içinde, Ankara:Notabene Yayınları.Özu!urlu, Metin (2008b) “Dünyada Sendikal Hareket”, Emek Tartı!maları 1 içinde, "stanbul:D"SK Yayınları.Özu!urlu, Metin (2008a) Anadolu’da Küresel Fabrika’nın Do"u!u: Yeni $!çilik ÖrüntülerininSosyolojisi, "stanbul: Kalkedon Yayınları.Özveri, Murat (2011) “<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>”, Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek,Ersin Vedat Elgür (der.) Kuramsal ve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri II içinde,Ankara: Notabene Yayınları.Pogge, Thomas (2002) Küresel Yoksulluk ve $nsan <strong>Haklar</strong>ı, "stanbul: "stanbul Bilgi ÜniversitesiYayınları (çev. Güne# Kömürcüler).Rey Perez, Jose Luis (2009) “Çalı#ma Hakkı, Toplumsal Dı#lanmanın Yolu mu? Çalı#maHakkı Güvencesi Olarak Temel Gelir”, Ay#e Bu!ra ve Kaan A!artan (der.) 21.Yüzyılda Karl Polanyi’yi Okumak: Bir Siyasi Proje Olarak Piyasa Ekonomisi içinde, "stanbul:"leti#im Yayınları (çev. Azer Kılıç).Sokolovic, Dzemal (2009) “Social Rights, Crisis, Capitalism: Can Marx Rescue Capitalism?”,I. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong> Bildiriler Kitabı içinde, Ankara:Belediye-"# Sendikası.Talas, Cahit (1997) Toplumsal Politika, Ankara: "mge Kitabevi Yayınları.Yücesan-Özdemir, Gamze ve Ali Murat Özdemir (2008) Sermayenin Adaleti: Türkiye’deEmek ve <strong>Sosyal</strong> Politika, Ankara: Dipnot Yayınları.194!


B!R GREV !NCELEMES!: 1990-1991 ZONGULDAK GREV!Fevzi EnginAbant $zzet Baysal ÜniversitesiÖzet: 1990 ve 1991 yıllarının en önemli olaylarından biri, Türkiye Ta#kömürü Kurumu’ndaçalı#an maden i#çilerinin, 30 Kasım 1990 tarihinde ba#layıp 4-8 Ocak 1991tarihleri arasındaki büyük “Zonguldak-Ankara” yürüyü#ü ile sona eren, “ZonguldakGrevi”dir. Zonguldak bu grevle, dünya ve Türkiye i#çi sınıfı tarihinde, “eme!in ba#-kenti” olarak yerini almı#tır. 24 Ocak 1980 Kararları’yla dayatılan ekonomik modeldedemir-çelik, kömür, petro-kimya gibi sanayi yatırımlarından vazgeçilmesi, var olanlarınküçültülmesi, özelle#tirilmesi ya da kapatılması öngörülüyordu. Türkiye’de uygulananbu yeni ekonomik modelden en fazla etkilenen bölgelerden biri, Zonguldak veçevresi oldu. Bu bölge, küçültülmesi, özelle#tirilmesi ya da kapatılması öngörülen kamui#letmelerinin en yo!un oldu!u bölge olması nedeniyle, önemli bir hedefti. Buçalı#mada “Zonguldak Grevi”, $ehmus Güzel’in (1993) “grev incelemede yöntem”önerisi çerçevesinde incelenmekte; grev öncesi durum, grevin örgütlenmesi ve yöntemi,grevin sona ermesi ve sonuçları ile grevin toplumsal yönleri irdelenmekte, grevinortaya çıkardı!ı sonuçlar de!erlendirilmektedir.Anahtar Kelimeler: Grev, sendika, i#çi sınıfı, sendikal örgütlenme, özelle#tirme.Abstract: In Turkey, one of the most important events of 1990 and 1991 was the“Zonguldak Strike” of the coal miners, which was started on 30 November 1990 andfinished on 4-8 January 1991. It concluded with the big “Zonguldak-Ankara” march.Zonguldak was named as “the capital of labour” following the event. In the model of 24January Decisions which was forced to be implemented after 1980 in Turkey, the industrialinvestments such as iron and steel, coal, oil-chemical were suggested to be given upor to be closed down. The existing establishments were suggested to be made smaller orprivatized. The region of Zonguldak was an important target for these kinds of regulations,because there were a lot of suitable establishments to privatise in Zonguldak region.In this paper, the Zonguldak Strike is investigated in the frame of “The Method inthe Study of Strike” by Sehmus Güzel (1993). The conditions before the strike, thephase of organising the strike, its methods, finishing off the strike, its gains and socialaspects are all investigated and the consequences of the strike are evaluated.Keywords: Strike, union, working class, union organization, privatization.G!R!$1991 yılının en önemli olaylarından biri, Türkiye Ta#kömürü Kurumu’nda çalı#anmaden i#çilerinin, 30 Kasım 1990 tarihinde ba#layıp 4-8 Ocak 1991 tarihleriarasındaki büyük “Zonguldak-Ankara” yürüyü#ü ile sona eren, “Zonguldak Grevi”dir.Zonguldak bu grevle, Dünya ve Türkiye i#çi sınıfı tarihinde, “eme!in ba#-kenti” olarak yerini almı#tır.24 Ocak Kararları’yla uygulamaya konan ekonomik modelde, Türkiye’nin yo-!unla#aca!ı sektörlerin yerli hammadde ve ucuz i#gücüne dayalı sektörler olmasıisteniyordu. Bunların yanında demir-çelik, kömür, petro-kimya gibi sanayi195


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>yatırımlarından vazgeçilmesi; var olanların küçültülmesi, özelle#tirilmesi ya dakapatılması öngörülüyordu. 24 Ocak Kararları’nın uygulayıcılarından TurgutÖzal, modelin temel stratejisini #öyle tanımlamı#tı: “Türkiye’de yeni bir iktisadimodel uygulamaktayız. Bu model Türkiye’nin dı# dünya ile entegrasyonudur.Türkiye gerek sanayide gerek ekonomide dı#a açılmaktadır” (Oral, 1997).Türkiye’de uygulanan bu yeni ekonomik modelin ba#arıya ula#ması için iç talebinkısılması, ücretlerin dü#ürülmesi, ithalat serbestli!iyle birlikte dı# rekabetedayalı yapıların olu#ması gerekiyordu. Uygulanmak istenen ekonomik modelinözünde yatan kamu iktisadi te#ebbüslerinin (K"T’lerin) küçültülmesi ve kapatılmasıpolitikaları açısından bakıldı!ında, Türkiye Ta#kömürü Kurumu (TTK),Karabük Demir-Çelik (KARDEM"R), Ere!li Demir-Çelik (ERDEM"R), Çaycuma Selülozve Kâ!ıt Fabrikası (SEKA) gibi büyük sanayi kurulu#ları bu bölgede yer almaktaydı.Dolayısıyla, Türkiye’de uygulanan bu yeni ekonomik modelden en fazlaetkilenecek bölgelerin ba#ında da Zonguldak gelmekteydi.24 Ocak Kararları’nın uygulanmasında, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi çokönemli bir tamamlayıcı oldu: grev ve toplu sözle#me hakkının askıya alınması veücretlerin sürekli olarak baskılanması politikası gerçekle#tirilebildi. 1980 askerimüdahalesiyle sessizli!e gömülen sendikal hareket, 1989 bahar eylemlerindensonra, “Zonguldak Grevi” ile doru!a ula#tı ve yeniden siyasetle bulu#tu.Bu çalı#mada “Zonguldak Grevi”, M. $ehmus Güzel’in (1993) “grev incelemedeyöntem” önerisi çerçevesinde incelenmekte; 1 grev öncesi durum, grevin örgütlenmesive yöntemi, grevin sona ermesi ve sonuçları ile grevin toplumsal yönleriirdelenmekte, grevin ortaya çıkardı!ı sonuçlar de!erlendirilmektedir.I. GREV ÖNCES! DURUMGenel Maden "#çileri Sendikası (GM"S), 42 bini TTK’ya ba!lı be# i#letmede (Armutçuk,Amasra, Kozlu, Karadon, Üzülmez) ve altı bini Maden Tetkik Arama(MTA) Genel Müdürlü!ü’nde olmak üzere toplam 48 bin i#çinin örgütlü oldu!ubir sendikaydı. Uyu#mazlık, co!rafi olarak sadece bir kenti de!il, a!ırlıklı olarakbir bölgeyi kapsamaktaydı. Çünkü, Amasra, Bartın ili sınırları içinde; Armutçuk,Zonguldak’a ba!lı Ere!li ilçesinin sınırları içinde; Kozlu, Karadon ve Üzülmez i#-letmeleri ise Zonguldak’ın Merkez ilçesinin sınırları içinde yer almaktadır.Her ne kadar uyu#mazlık co!rafi açıdan belli bir bölgeyle sınırlı gibi görünüyorsada, ekonomik açıdan çok daha geni# bir alanı kapsamaktaydı. Uyu#mazlık,sadece adı geçen TTK’ya ba!lı i#letmelerle sınırlı olmayıp, MTA’nın Türkiye genelinde12 bölgeye ba!lı 200’ün üzerindeki sondaj kampını da ilgilendirmekteydi."#letmelerde çıkarılan kömür, demir-çelik sektöründe kullanılan tek kokla#abilirkömürdür. Bu özellik, i#letmelerin önemini vurgulamaktadır. Ancak, K"T statüsündekii#letmelerde üretim, istihdam ve fiyat politikalarının devletçe belirlenmesive do!rudan muhatabının (i#verenin) devlet olması nedeniyle, TTK’ya ba!lı1$. Güzel Grev (1993) adlı çalı#masında grevin yapısal ve i#levsel açıdan irdelemesiniyapmaktadır. Çalı#manın sonundaki ekte, bir grev olayını incelemek ve genellemeleregidebilmek için, grev incelemesinde belli bir yöntem seçilmesi gerekti!ini belirtmekte vebu amaçla bir yöntem önerisinde bulunmaktadır. Bu; grev öncesi olup bitenler, grevinba#laması ve bu sırada olup bitenler, grev sırasında olup bitenler, grevin sona ermesi vesonuçları, grev sonrasında olup bitenler olmak üzere be# ana ba#lıktan olu#an bir yöntemönerisidir.196!


Fevzi Engini#letmeler ve çalı#anları siyasal iktidarın uyguladı!ı iktisat politikalarından etkilenmekteydiler."#letmeler, üretimin emek-yo!un teknolojiyle yapılması, ücretlerin toplammaliyetlerin içinde yüzde 60’lara ula#ması, kurumun sürekli zarar durumundaolması nedeniyle Türkiye ekonomisinin “kamburu” olarak tanımlanmaktaydı(Çıladır ve Erdo!, 1994). Zamanın Cumhurba#kanı Turgut Özal, Küçük ve OrtaÖlçekli Sanayi Geli#tirme ve Destekleme "daresi Ba#kanlı!ı 1. Genel Kurulu’ndayaptı!ı konu#mada “Zonguldak kömür havzasında i#çiye verilen ücret sattı!ınızkömürün bedelini kar#ılamıyor…Zararı 500-600 milyarı buluyorsa yarın yüzde 60zam verdi!iniz zaman bu açık, bu zarar 1 trilyonun üstüne çıkar. Kim ödeyecekbu parayı. Devlet baba ver bakalım diyecekler. Devlet nasıl verecek? Ya vergileriarttıracak ya da para basacak…Üretim olmayan yere haddinden fazla para verirsenizenflasyonu körüklersiniz” (Cumhuriyet, 29.11.1990) görü#ünü dile getiriyorve K"T’lerin özelle#tirilmesi gerekti!ini belirtiyordu. K"T’lere ve çalı#anlarına yönelikbu “ideolojik” tutum (Boratav, 1992), grev sürecinin hızlanmasına nedenoldu.II. GREV!N BA$LAMASI VE GREV SÜREC!Zonguldak grevinin ba#laması ve grev süreci dört alt ba#lıkta incelenecektir: Grevinba#laması ve greve iten nedenler, grevin örgütlenmesi ve yöntemi, grevin toplumsalsonuçları ve grev sırasında kamu yetkililerinin tutum ve davranı#ları.1. Grevin Ba"laması ve Greve !ten nedenlerGrevin ya#andı!ı ekonomik-politik zeminde, neoliberal politikaların özelle#tirmeuygulamaları belirleyici olmu#tur. 1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalarlatemel kamusal hizmetlerin piyasala#tırılması ve özelle#tirmeler hız kazanmı#tır.Uygulanan bu politikalara ek olarak 12 Eylül askeri müdahalesiyle sendikal haklarıntümüyle ortadan kaldırılması sonucunda, çalı#anlar büyük ölçüde yoksulla#mı#tır.Bu ko#ullar altında, 1986’da ba#layan ve 1989 “Bahar Eylemleri” ileyaygınla#an i#çi hareketleri, 1990’da Zonguldak grevi ile kitlesel hale gelmi#tir.Uyu#mazlı!ın temel nedeni, toplu pazarlık görü#mesinde anla#ma sa!lanamamasıydı.Sendikanın talepleri sadece ücretlerle sınırlı de!ildi: "#çi sa!lı!ı, i# güvenli!i,özelle#tirme politikaları, ta#eronla#ma, i#ten çıkarma, erken emeklilik gibiuygulamalar da greve gidilmesinde temel nedenlerdi. Ancak bunların ba#ında,reel ücret kayıplarının giderilmesi gelmekteydi. 1981-1991 yılları arasındaki reelücret kayıplarındaki de!i#im ayrıntılı olarak incelendi!inde, grevin somut nedenidaha açık olarak ortaya çıkmaktadır.Tablo 1’de, TTK’daki gerçek i#çi ücretlerinin 1981-1991 yılları arasındaki de!i-#imi verilmi#tir. Günlük nominal ve gerçek ücretlerin de!i#imi incelendi!inde,1981’den 1989’a kadar sürekli dü#me e!ilimi gösterdi!i ve 1981 ücretinin altındakaldı!ı görülmektedir. En dü#ük gerçek ücret düzeyi 1985, 1986 ve 1987 yıllarındagörülmü#tür. Ücretler, 1990 ve 1991 yılları hariç enflasyonun gerisinde kalmı#tır:Bu yıllardaki artı#ların nedeni, grev sonrası yapılan toplu sözle#me ile elde edilenkazanımlardır. Bu olumsuz ko#ulların sonucu olarak, daha önce de belirtildi!i gibi,giderek yo!unla#an i#çi eylemleri görülmeye ba#lanıyor. 1986’da ba#layan hareketlenme,bahar eylemleriyle yo!unluk kazanmı#tır. Mart-Nisan 1989’da bahar197!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Yıllareylemleri ile ba#layan 15 i#kolu ve 30 ilde sürdürülen grev dı#ı eylemler dizisi (i#iyava#latma, i#e geç ba#lama, toplu vizite, yemek boykotu, çıplak ayakla yürüyü#,dava açma, tek kolla çalı#ma vb.) i#çi hareketinin canlanmasını sa!lamı#tır(Çavdar, 2005).GM"S’in örgütlü oldu!u i#yerlerinde çok kötü ko#ullarda ve dü#ük ücretleçalı#an madencilerin günün ko#ullarına uygun ücret talebi, kamu i#letmelerindeyapılması planlanan bütün toplu sözle#meler Zonguldak’ta alınacak sonuçlarabaktı!ı için, hükümet tarafından fazla bulunmu#tur. Grevle ilgili olarak, sendikanınba!lı bulundu!u konfederasyondan (Türk-"#) da yeterli destek alınamamı#tır.Aksine, Türk-"# Ba#kanı $evket Yılmaz, GM"S Ba#kanı $emsi Denizer’i i#isertle#tirmekle suçlamı#tır. Buna ra!men grev, Zonguldak halkı ba#ta olmak üzeretüm toplumsal kesimlerden büyük destek görmü#tür.2. Grevin Örgütlenmesi ve YöntemiZonguldak grevinin genel yönetimi, GM"S yöneticilerindedir. Ancak, grevin yönetimindeGM"S yöneticilerine i#çilerin, i#çi temsilcilerinin ve grev komitelerininyanında derneklerin ve siyasal örgütlerin de büyük deste!i olmu#tur. Zonguldakgrevinin en belirleyici özelli!i, me#ru kitle eylemlerini aralıksız sürdürerek halklabütünle#meyi sa!lamasıdır. Türkiye sendikal hareketinde ilk kez aynı sendikayaba!lı 48 bin i#çinin ba#lattı!ı bu grevin, sendikal mücadelenin bir üst düzeyeta#ınmasında, çok önemli etkisi olmu#tur. Bu grev, di!er sendikalarda ve kamuoyundayarattı!ı etki bakımından da büyük önem ta#ımı#tır. “Demokrasi Platformu”ve “"l Temsilciler Kurulu” gibi gayrıresmi üst örgütlenmeler aracılı!ıyla di!ersendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, belediye ba#-kanları, muhtarlar gibi kurum ve ki#ilerle i#birli!i ve dayanı#ma içine girilebilmi#-tir. Bu tür örgütlenmeler aracılı!ıyla gerçekle#tirilen i#birli!i ve dayanı#manın,grev sürecine önemli katkıları olmu#tur.198!Tablo 1: 5. Grup Uzman Kadrosundaki #"çi Ücretlerinin Geli"imi (1981-1991)Çıplak NominalÜcretler(TL/gün)TE!1981=100Gerçek Ücret1981 Fiyatları(TL/gün)YıllıkArtı"/Azalı"%Gerçek Ücret!ndeksi1981=1001981 1.008,6 100,0 1.008,6 - 100,01982 1.260,0 127,0 992,1 -1,6 98,31983 1.562,0 168,6 901,5 -9,1 89,41984 2.230,0 260,0 857,7 -4,9 85,01985 2.730,0 356,7 765,3 -10,8 75,91986 3.680,0 458,0 803,5 5,0 79,71987 4.530,0 597,0 758,8 -5,6 75,21988 10.327,5 1.034,0 998,8 31,6 99,01989 16.220,0 1.765,0 918,9 -8,0 91,11990 56.495,0 2.664,0 2.120,7 130,8 210,31991 89.302,5 4.107,2 2.174,3 2,5 215,6Kaynak: Genel Maden-#! (1981-1992) 9, 10, 11, 12, 13, 14. Dönem Toplu #! Sözle!meleri.


Fevzi EnginZonguldak madenci grevinde ortaya çıkan grev komitelerine de de!inilmelidir.Kozlu, Kilimli, Amasra, Üzülmez ve merkezdeki i#yerlerinde olu#turulan grev komiteleri,sendika merkeziyle #ubeleri ve i#çiler arasında, kararların alınmasında veuygulanmasında önemli bir i#levi yerine getirmi#tir. Ayrıca bu yapılanma kendiiçlerinde bölge komitesi olu#turarak tabanla ili#kiyi kuran demokratik bir örgütlenmeyisa!lamı#tır (O!uz, 1995).Grev ba#lamadan önce ba#ta i#çiler olmak üzere tüm kamuoyunun deste!inisa!lama açısından toplantı, panel, yürüyü#, e!itim seminerleri, gösteriler gibi birdizi etkinlik gerçekle#tirilmi#tir.TTK Amasra Dördüncü Ocak’ta 5 i#çinin grizu nedeniyle ya#amını yitirmesisonucunda, di!er taleplerin dile getirilmesi amacıyla, 24 $ubat 1990 tarihinde 30bin ki#inin katılımıyla “"nsana Saygı Mitingi” gerçekle#tirilmi#tir. 3 Mart 1990tarihinde “K"T’lerin Satı#ı ve Özelle#tirme” paneli, 14 Nisan 1990 tarihinde “82Anayasası ve "#çiler Önündeki Yasal Engeller” konulu panel düzenlenmi#tir. 11Mart 1965 tarihinde Kozlu’da jandarma kur#unuyla ya#amını yitiren Satılmı# Tepeve Mehmet Çavdar adlı ki#iler 25 yıl sonra sendika tarafından ilk kez anılmı#tır(Genel Maden-$!, sayı 33, Aralık 1990/Ocak 1991). Ayrıca GM"S, 4 $ubat 1990 tarihindeAdana’da Harb-"# üyelerinin, 3 Mart 1990 tarihinde Beykoz’da deri i#çilerinin,26 Mart 1990 tarihinde Bartın’da Çimse-"# ve 23 Haziran 1990 tarihinde "zmit’teçalı#anların eylemlerine Türkiye genelinde destek vermi#tir (Genel Maden-$!, sayı 33, Aralık 1990/Ocak 1991).17 Kasım 1990 tarihinde siyasi partilerin, belediye ba#kanlarının, meslek örgütlerinin,kamu yöneticilerinin, muhtarların ve Zonguldak’taki tüm kesimlerinkatılımıyla geli#melere kar#ı duyarsızlı!ını sürdüren hükümete kar#ı “ZonguldakKurultayı” düzenlenmi#tir. Kurultay sonuç bildirgesinde tüm konu#macılar vekatılımcılar maden i#çilerine açık destek vererek, i#çilerin haklı olduklarını kamuoyunaaçıklamı#lardır (Denizer, 1991).5 bin dolaylarında basılan sendika gazetesinin tirajı kademeli olarak 10 bine,15 bine, 20 bine çıkarılmı#; bu sayı, eylemler döneminde 35-40 bine yükselmi#tir.Bu arada gazetenin 40 yılı a#kın süre temel sloganı olan “ana prensiplerimizçalı#mak, üste saygı ve i#e sevgidir” #eklindeki alt ba#lı!ı da, “ekmek, barı#, özgürlük”#eklinde de!i#tirilmi#tir (Çıladır, 1999).Tüm bu süreçte, hükümet yetkilileri ve i#veren temsilcileriyle yapılan görü#-melerde, sendikanın taleplerinin kar#ılanması do!rultusunda hiçbir biçimde uzla#mayagidilmemesi üzerine, 20 Kasım 1990 tarihli toplantıda grev kararıalınmı#tır. 30 Kasım 1990 Cuma günü saat sekizde, Zonguldak’ta TTK i#yerlerindeve MTA’nın Türkiye genelinde 12 bölgeye ba!lı 200’ün üzerindeki sondaj kampında,grev ba#latılmı#tır.Hükümetin sürdürdü!ü uzla#maz tutum sadece maden i#çilerinin de!il, toplumdakidi!er kesimlerin de özellikle Cumhurba#kanına yönelik tepkilerinin yo-!unla#masına neden olmu#tur. Türkiye i#çi sınıfının geçmi#inde bir kenti, hattabir ülkeyi pe#inden sürükleyen bu ölçüde kapsamlı bir grev olmamı#tır. Aydınlar,sanatçılar, dü#ünürler, ulusal ve yabancı basın temsilcileri grevdeki yürüyü#lerekatılmı#, emekten yana olan tüm toplumsal kesimler eyleme destek vermeye ba#-lamı#lardır (Çavdar, 2005).Madencilerin 30 Kasım’dan beri sürdürdü!ü grev devam ederken, Ba#bakan ilesendika yetkilileri arasında yapılan görü#melerde sa!lanan mutabakat, hükümette199!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Tablo 2: GM#S 1.7.1990-31.12.1990 Birinci Dönem Toplu #" Sözle"mesi (TL/saat)5. !"çi Grubukabul görmez. Bunun üzerine, Türk-"#’in 3 Ocak’ta ba#lattı!ı bir günlük eylemiengellememek için, 4 Ocak 1991’de Ankara’ya yürünece!i açıklanır. Bu karar Hükümetçevrelerinde pani!e yol açar. "#çileri Ankara’ya ta#ımak için gelen otobüslerZonguldak’a sokulmaz. E#leriyle birlikte sendika önünde toplanmı# olan i#çiler,kendilerini Ankara’ya götürecek araçlara el konuldu!unun açıklanması üzerine,“biz de yürüyerek gideriz Ba#kan!” diye tempo tutmaya ba#larlar. Derhal toplanansendika yönetimi, 10:30’da, Ankara’ya yürüyerek gidilmesine ili#kin kararınıaçıklar. Ya#lı-genç, kadın-erkek, çoluk-çocuk 80 bine yakın ki#i, sloganlar vealkı#lar e#li!inde halaylar çekerek, dünya i#çi sınıfı tarihine geçen “madenci yürüyü#ü”nüba#latırlar. Yerle#im yerlerine, ilçelere varıldıkça katılımcılar da giderekartar. Yürüyü#ün üçüncü gününde, katılımcıların sayısı 100 bini bulur. Geceyida!larda geçiren madenciler, yaktıkları ate#lerle dondurucu so!u!un etkisiniazaltmaya çalı#arak, kararlılıklarını gösterirler. Ankara’ya yürüme konusundaki bukararlılık kar#ısında ve yürüyü#ün üçüncü gününde, i#çilerin E-5 karayoluna kesinlikleçıkarılmaması konusunda güvenlik güçlerine emir verilmi# ve bu emrinyerine getirilmesi için, Dorukan Tüneli’nin giri#ine barikat kurulmu#tur. Sendikayöneticileri güvenlik güçleriyle yaptıkları görü#meden sonuç alamayınca, geridönerler ve yakılan ate#lerden çıkan dumanın yarattı!ı rahatsızlık nedeniyle 3-4kilometre geri çekilme kararı verirler. Bu arada barikatı zorladı!ı gerekçesiyle 201ki#i gözaltına alınır (Karaka#, 1992).Yürüyü#ün be#inci gününde, Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanı "mren Aykut’ungörü#mek için randevu vermesi üzerine ve olası bir çatı#manın engellenmesiiçin geri dönme kararı verilir. 25 Ocak 1991’de Bakanlar Kurulu’nun, “Irak’ınKuveyt’i i#gali ve ilhakı sonucu meydana gelen Körfez Krizi üzerine ba#layan sava#sebebiyle milli güvenli!i bozucu ve tehdit edici nitelikte görülmesini” grev ertelemenedeni olarak ileri sürmesinin ardından, 27 Ocak 1991 tarihinde ülkedekitüm grevler Bakanlar Kurulu Kararı ile ve “mili güvenlik” gerekçesiyle ertelenmi#-tir. Erteleme kararıyla birlikte, 158 i#yerinde 102.846 grevciyi kapsayan grevlerertelenmi#tir (Petrol-"#, 1991).”Zonguldak Grevi” de bu kararla ertelenmi# ve i#çiler27 Ocak 1991’de i#ba#ı yapmı#lardır.3. Grevin Toplumsal SonuçlarıGrevin toplumsal sonuçları dedi!imizde, yapılan toplu sözle#me ile elde edilenkazanımlardan eylemin i#çiler arasında ve i#çilerle toplumun di!er kesimleriarasındaki dayanı#maya ve bütünle#meye katkısına, sınıf bilincine yaptı!ı etkiyeve kamuoyundaki de!erlendirmelere kadar, çok geni# bir alanda ortaya çıkan sonuçlarınanla#ılması gerekir.200!Sözle"meÖncesi ÜcretGM!STeklifiKamu-SenTeklifiBa"bakan Teklifi –Anla"ılan Rakam!"çi 16.600 91.000 28.900 46.420Usta 17.540 96.000 30.310 49.050Uzman 17.695 98.000 30.542 49.485Kaynak: Genel Maden-#!, Sayı 34, $ubat/Mart 1991.


Fevzi EnginYapılan sözle#meye bakıldı!ında, Genel Maden-"#’in ve Kamu-Sen’in tekliflerininde!il, Ba#bakan’ın teklifinin kabul edilmi# oldu!u görülmektedir.Tablo 2’deki rakamlar incelendi!inde, GM"S’in, teklif etti!i ücretin ancakyarısını alabilmi# oldu!u görülür. Bu açıdan, kazanımların çok yüksek oldu!u söylenemez.Tablo 1 ile ilgili yapılan de!erlendirmede de belirtildi!i gibi, ancak 1980ba#ındaki reel ücretler seviyesine ula#ılabilmi#tir.Grevin sınıf bilincine ve toplumsal dayanı#maya sa!ladı!ı katkı açısındanbakıldı!ında, dünya i#çi sınıfı tarihine geçecek örnekler bulunmaktadır.Grevin yapıldı!ı i#kolunun kenti ayakta tutan sektör olması nedeniyle, tümhalkın deste!i alınabilmi#tir (tüccar, esnaf, memur, ö!renci, köylü, emekli vd.).Örne!in, esnaflar grev sürecinde kepenklerini kapatarak “Maden i#çilerinin haklıgrevini destekliyoruz” diye afi#ler asmı#lar, bildiriler yayınlamı#lardır. Yazarlar,sanatçılar, gazeteciler, ö!renciler, sakatlar, çocuklar bile grevdeki yürüyü#lerekatılarak demokrasi mücadelesindeki yerlerini almı#lardır."lkö!retim ö!rencileri okula gitmeyerek, hep bir a!ızdan “almaya, almaya geldik,babamızın hakkını almaya geldik” diyerek, grevi desteklemi#lerdir (GenelMaden-"#, 1994).Zonguldak grevinde kadınların verdi!i mücadele, çok özel ve ayrı bir ara#tırmayıgerektirir; bütün eylem sürecinde hep ön saflarda yer almı#lardır. 2 Bu süreç içindesendikada “Kadın E!itim ve Giri#im Komisyonu” kurulmu#, 8 Mart DünyaKadınlar Günü etkinlikleri dı#ında 19 Mart 1991 tarihinde “Toplumsal ÖrgütlenmedeKadının "#levi” konulu panel düzenlenmi#tir. GM"S Genel Merkez’i olmasabile, #ube düzeyinde kadın yöneticiler seçilmi#tir. Eylem sürecine katılan birkadın, kendisi ile yapılan söyle#ide duygularını #öyle ifade etmi#tir: “Ben 14yıldan beri çalı#ıyorum. Bir 14 yıl daha geçse böyle bir duyguyu ya#ayaca!ımainanmıyorum” (Karaka#, 1992).Zonguldak grevinin ortaya koydu!u di!er bir sonuç da, “Demokrasi Platformu”gibi olu#umları, tüm emekçileri bir araya getiren ortak zemin haline getirmesidir.Nitekim 5 Nisan 1994 "stikrar Programı’na tepki olarak, “Bu tepkilerimizinilk ifadesi olarak 9 Nisan 1994 tarihinde kapatılması hedeflenen Zonguldak havzasındakii#yerleri ile dayanı#ma içinde oldu!umuzu göstermek için düzenlenenmitinge aktif olarak katılacak, istikrar tedbirlerine tepkimizi gösterece!iz” diye,basın açıklaması yapılmı#tır (Koç, 2000).Zonguldak greviyle ortaya çıkan di!er önemli bir sonuç da, ulusal ve uluslararasıdüzeyde, sendikal dayanı#manın yükselmesidir. Bu dönemde uluslararası örgütlenmedeUluslararası Madenciler Federasyonu (MIF) ile Uluslararası Kimya veEnerji Federasyonu’na (ICEF) üye olunmu#tur (Çıladır, 1999).Üye olunan bu federasyonların dı#ında, birçok sendika ve federasyonla da dayanı#maiçine girilmi#tir: Uluslararası "#kolu Federasyonu (ITS, Alman K-T "#çiDernekleri Federasyonu (AKTIF), "#çi Sendikaları Federasyonu (FUI, Alman Madenve Enerji $!çileri Sendikası (IGBE) gibi. Ayrıca "sveç, Almanya, Hollanda, SovyetlerBirli!i, Tunus, Avusturya, Fransa gibi birçok ülkeden kurulu#lar bizzat gelerek büyükdayanı#ma göstermi#lerdir.2Kadınlar “en önde biz olursak polisler bize cop vuramazlar ama erkeklere vurabilirler, bizonları koruruz” diyerek eylemlerde hep önde yürümü#lerdir.201!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Benzer dayanı#ma ulusal düzeyde de gösterilmi#tir. Barolar, meslek örgütlerigibi demokratik kitle örgütlerinin deste!i sa!lanmı#tır. Birçok kurum ve kurulu#da verdikleri ödüllerle sürece katkıda bulunmu#lardır: 1991 Orhan Apaydın Hukukve "nsan <strong>Haklar</strong>ı Ödülü, 1991 Ça!da# Gazeteciler Derne!i Ödülü bunlardanbazılarıdır.4. Grev Sırasında Kamu Yetkililerinin Tutum ve Davranı"larıGrev sırasında, özellikle yerel düzeydeki kamu görevlilerinin tutumunun son dereceolumlu olmasına kar#ın, uygulanan iktisat politikası anlayı#ı çerçevesindehükümetin ve Cumhurba#kanı’nın tutumu son derece olumsuz olmu#tur. Hatta,konumu gere!i tarafsız olması gereken Cumhurba#kanı, do!rudan taraf olmu#tur.Yaptı!ı basın açıklamalarında GM"S Ba#kanı için “bu adamla konu#ulmaz” sözüyleZonguldak’taki sözle#menin hata oldu!unu, bu grevin Türkiye’deki ücret düzeyiniartıraca!ını belirtmi#tir (Genel Maden-"#, 1994).Hükümetin olumsuz tutumunun boyutunu, Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanı"mren Aykut’un açıklamalarında görebiliriz. Bir açıklamasında: “Zonguldak’tabir aydır yasadı#ı yürüyü# ve gösteri yaptınız ses çıkarılmadı. Bu yollaraçıkmak ne demek? Bu yaptı!ınız toplu pazarlık olmaktan çıktı. Bir isyan hareketinedönü#tü. Yaptı!ınız kanunsuz yürüyü#tür” demektedir (Güne!, 7.1.1991). Ba#-ka bir açıklaması da #öyledir: “"#çi kamuoyunun içinde i#çi olmayanlar var. "llegalörgüt mensupları var. Hatta bu i#in arkasında Saddam’ın adamları bile olabilir.Böyle bir anda Türkiye’yi önemli iç sorunlarla ba# ba#a bırakmak, u!ra#tırmak, birisyanla kar#ı kar#ıya bıraktırmak dü#üncesi olabilir” (U!ur Mumcu, Cumhuriyet, 18Ocak 1991). Bu tür gerilimli açıklamalarla toplu sözle#meler üzerinde baskı olu-#urken, ekonomik taleplerden siyasal taleplere, kendi dar sorunlarından toplumungenel sorunlarına geni#leyen bir mücadele anlayı#ına do!ru bir dönü#ümya#anmı#tır (Taylan, 1991)."#çi komiteleri aracılı!ıyla sendikal örgütlülük geli#mekte, sendika içi demokrasie!ilimi güçlenmektedir. Bu sürecin de sınıf mücadelesine olumlu etkisi olmaktadır."#çiler daha politize olmakta, sorunların çözümünün siyasal de!i#imdengeçti!ini kavramaktadır (Koç, 1991).Grev sırasında atılan sloganlara bakıldı!ında, bunun örnekleri görülebilir:“Zonguldak i#çisi demokrasi bekçisi”, “Sava#a hayır”, “Vur vur inlesin Çankayadinlesin”, “Çankaya’nın #i#manı i#çi dü#manı”, “Ölmek var dönmek yok”, “Çankayayolumuz, ölüm olsa sonumuz”, “Yolumuz Ankara, hedefimiz Çankaya”,“Madenler kapatılamaz”, “TRT onların, caddeler bizim”, “Burası Türkiye, orasıneresi?” diyerek, barikat kuran jandarma ve polisin protesto edilmesi de bu çerçevedede!erlendirilmelidir.SONUÇZonguldak grevinin amaçlanan tüm hedeflere ula#mada ba#arıya ula#tı!ı söylenemez.Özelle#tirme, i#ten çıkarmalar, ta#eronla#ma, emeklilik, kayıt dı#ı istihdamgibi alanlarda kalıcı e!ilim gösterecek yasal düzenlemeler sa!lanamamı#tır.Nitekim bazı yazarlar Zonguldak grevinin Mengen’de barikatları a#amayarak geridönü#ünün, yeni dönemdeki ilk i#çi hareketi dalgasının uzun sürecek olan dü#ü-#ünün ba#langıcı oldu!unu; 1990’lardan sonra derinle#en neoliberal saldırıların,202!


Fevzi Enginözelle#tirmelerin, ücret ve hak kayıpları kar#ısında teslimiyetçi ve uzla#macı birçizgi izlenmesinin, sınıf hareketinin donukla#masına neden oldu!unu belirtmi#-lerdir. Sınıf hareketinin donukla#masına neden olan aktörler arasında, yenilenenTürk-"# bürokrasisine de yer verildi!i görülmektedir. (Dirlik, 2011). Sendikal örgütlenmeninbüyük ölçüde “Ba#kan”ının karizması etrafında biçimlendi!i, i#çilerinkararlara katılımının büyük ölçüde liderlerinin kararlarını onaylama ve uygulamadüzeyinde kaldı!ı (Uygur, 1992) yönünde de!erlendirmeler de yapılmı#tır. 5Nisan istikrar programında yer alan TTK hakkındaki #u de!erlendirme de, kazanımlarınkalıcı olmadı!ını göstermektedir: “Türkiye Ta#kömürü Kurumu’ndaverimlili!i artırmak üzere gerekli olan küçültme ve iyile#tirme faaliyetlerine devamedilecektir. Bu çerçevede özel sektör tarafından talep olmadı!ı takdirde bazıocakların üretimi yılsonunda durdurulacaktır. Burada yer altı i#çilerinin faaliyetedevam edecek olan ocaklarda istihdamı sa!lanacaktır” (Koç, 2005). 3Bu de!erlendirmelere bir ölçüde katılmak söz konusu olabilir. Ancak bu, ideolojikbir saldırının yarattı!ı tüm olumsuzlukların, Zonguldak grevi ile ili#kilendirilmesinihaklı çıkarmaz. Farklı kelimelerle söylersek, neoliberal saldırının yarattı!ıolumsuzlukların engellenmesinin bir grevden beklenmesi, herhalde, o eylemeta#ıyabilece!inden fazla anlam yüklenmesi olacaktır.Bu ve benzeri olumsuz de!erlendirmeler, Zonguldak grevinin, Türkiye i#çisınıfı hareketi içinde özel bir yere ve öneme sahip oldu!u gerçe!ini de!i#tirmez.Grevin, i#çi komiteleri aracılı!ıyla, sendikal örgütlülü!ün geli#mesinde ve sendikaiçi demokrasi e!iliminin güçlenmesinde önemli etkisi olmu#tur. Bunun da, sınıfmücadelesine olumlu etki yaptı!ı açıktır. "#çiler politize olmakta ve sorunlarınçözümünün siyasal de!i#imden geçti!ini kavramaktadırlar. Bunun yanında, grevkomiteleri, sendika merkeziyle #ubeleri ve i#çiler arasında kararların alınmasındave uygulanmasında önemli bir i#levi yerine getirirken, kendi içlerinde bölge komiteleriolu#turarak, tabanla ili#kiyi kuran demokratik bir örgütlenmeyi sa!-lamı#lardır. Zonguldak grevinin ortaya koydu!u di!er bir sonuç da, “DemokrasiPlatformu” gibi olu#umları, tüm emekçileri bir araya getiren ortak zemin halinegetirmesidir. “Demokrasi Platformu” ve “"l Temsilciler Kurulu” gibi gayrıresmî üstörgütlenmeler aracılı!ıyla di!er sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri,meslek odaları, belediye ba#kanları, muhtarlar gibi kurum ve ki#ilerle i#birli!ive dayanı#ma içine girilebilmi#tir. Zonguldak grevi, kadınların mücadeleye verdi-!i destek ve eylem sürecinde hep ön saflarda yer almalarıyla da önemlidir. Bu tutum,GM"S Genel Merkez’i olmasa bile, #ube düzeyinde kadın yöneticilerin seçilmesinisa!lamı#tır. Ayrıca grev, kurumun yıllardan beri ihmal edilen sorunlarınınarkasındaki siyasi/ideolojik nedenlerin ortaya çıkması bakımından da önemli biri#lev görmü#tür. Zonguldak greviyle ortaya çıkan di!er önemli bir sonuç, ulusaldüzeyde yükselen sendikal dayanı#manın yanında, uluslararası düzeydeki sendikaldayanı#manın da yükselmesidir.Kısaca belirtmek gerekirse, grev bir yandan sendikanın iç örgütlenmesini geli#-tirirken, di!er yandan sendika-i#çi-halk bütünle#mesi ile birlikte, i#çilerin fiili önderli!inde,bir halk hareketine dönü#mü#tür. Farklı kelimelerle söylersek, eylem,grev olmanın ötesinde politik bir harekete dönü#mü#tür.3Kozlu ocakları için de kapatılma kararı alınır. Ancak, grizu nedeniyle yer altında maden#ehitleri bulundu!u için tepki görür gerekçesiyle vazgeçilir.203!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Grevin politikle#mi# bir harekete dönü#mesi ve grevcilerin Ankara’ya yürümekararı alması, egemen güçlerde ve siyasal iktidarda büyük bir pani!e neden olmu#-tur. Pani!in boyutunu anlamak için bir bakanın “Grevin arkasında illegal örgütlerinbulundu!unu, hatta Saddam’ın adamlarının bile olabilece!ini” söyledi!inihatırlamak yeterlidir.Zonguldak grevi, egemen güçlerde ve siyasal temsilcilerinde yarattı!ı bu büyükendi#e ile önemlidir ve dünya i#çi sınıfı ve sendikacılık tarihindeki haklı yerinialmı#tır.KAYNAKÇAAkkaya, Yüksel (2000) “Türkiye’de 1980 Sonrası Emek-Sermaye Arasındaki Bölü#ümMücadelesinde Grevlerin Yeri”, Toplum ve Bilim, (86).Boratav, Korkut (2001) Türkiye $ktisat Tarihi (1908-2005), Ankara: "mge Kitabevi (15.Baskı).Boratav, Korkut (1992) “Özelle#tirme "deolojiktir”, 2. Zonguldak Kurultayı içinde, Zonguldak:Genel Maden-"#.Çavdar, Tevfik (2005) Türkiye $!çi Sınıfı Tarihinden Kesitler, "stanbul: Nazım Kitaplı!ı.Çıladır, Sina (1999) Ta!kömürü Havzasında Devletçilik Dönemi, Ere!li: Yaman Matbaası.Çıladır, Sina (1997) Zonguldak Havzasındaki $!çi Hareketleri ve $!çi Örgütleri (1908-1993),Ere!li: "lke Yayınları.Çıladır, Sina ve Fedai Erdo! (1994) Zonguldak Türkiye’nin Kamburu mu?, Zonguldak:Ceylan Matbaacılık.Denizer, $emsi (1991) #emsi Denizer Anlatıyor: Zonguldak Gerçe"i, Zonguldak: GenelMaden-"#.Dirlik, Süleyman (2011) “Türkiye’de Hak Mücadeleleri: Yarım Asırlık Bilanço Denemesi”,Yalçın Bürkev, Metin Özu!urlu, Yasemin Özdek, Ersin Vedat Elgür (der.) Kuramsalve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri II içinde, Ankara: NotabeneYayınları.Genel Maden-"# (1994) Ulusal Basında Genel Maden-$! Sendikası (1990-1993), Zonguldak:Genel Maden-"#.Genel Maden-"# (1992) 4. Ola"an Genel Kurul Çalı!ma Raporu, Zonguldak: Genel Maden-"#.Genel Maden-"# (1981-1992) 9, 10, 11, 12, 13, 14. Dönem Toplu "# Sözle#meleri.Genel Maden-$! (Genel Maden "#çileri Sendikası Gazetesi), Kasım 1990 (32) – Temmuz1994 (44), çe#itli sayılar.Güzel, $ehmus (1993) Grev, "stanbul: <strong>Sosyal</strong>ist Yayınları.Karaka#, Sevkuthan N. (1992) Eylem Günlü"ü: Zonguldak Maden Grevi ve Yürüyü!ü, "stanbul:Metis Yayınları.Koç, Yıldırım (2005) Özelle!tirme, "stanbul: Kaynak Yayınları.Koç, Yıldırım (2000) “Çalı#anların Ortak Sesi Demokrasi Platformu”, Mülkiye, (220).Koç, Yıldırım (1995) Teslimiyetten Mücadeleye Türk-$! (1980-1992), Ankara: ÖtekiYayınevi.Koç, Yıldırım (1991) $!çi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketinin Güncel Sorunları, "stanbul:Ataol Yayıncılık.204!


Fevzi EnginMakal, Ahmet (2004) “Cumhuriyetin 80. Yılında Türkiye’de Çalı#ma "li#kileri”, <strong>Sosyal</strong>Siyaset Konferansları, (47).Makal, Ahmet (2006) “Cumhuriyetten 21. Yüzyıla Türkiye’de Çalı#ma "li#kileri”,Mehmet Zencirkıran (der.) Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı içinde, Ankara:Nova Yayınevi.O!uz, Hasan (1995) 1980 Sonrası $!çi Hareketinde Durum, "stanbul: Scala Yayıncılık.Oral, Turhan (1997) Varolu! Destanı, Zonguldak: Genel Maden-"#.Petrol-"# (1991) 1990 Yıllı"ı, "stanbul: Petrol-"#.Savran, Sungur (2010) Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri, Cilt I (1908-1980), "stanbul: Yordam.Taylan, E. (1991) Siyasal Geli!meler ve $!çi Hareketleri, "stanbul: Eksen Yayıncılık.Uygur, Çetin (1993) Dinazorların Krizi: De"i!im ve Sendikalar, "stanbul: Alan Yayıncılık.205!


METAL !$Ç!LER!N!N 2010-2012 TOPLU !$ SÖZLE$MES!SÜREC!NDEK! MÜCADELES!Nursel DurmazPamukkale ÜniversitesiÖzet: Bugün Türkiye’deki bütün i#çilerin, sahip oldukları hayat #artlarının kötüyegitmesinin temel sebebi, piyasadaki fiyatlarla ücretler arasında mevcut dengesizliklerdir.Bunun yanında, yasal düzenlemelerin ve hükümet politikalarının i#çilerin ya#am#artlarında bir düzelmeyi temin edemedi!i de söylenebilir. Bu durum üretim, kârlılıkve istihdamın ola!anüstü arttı!ı metal sektöründe de kendini göstermi# ve sonuç itibariylemetal sektörü büyümü#tür. Ancak, bu büyümenin önemli bir kısmı hammaddeve makine alımına ayrılan sabit sermaye yatırımlarında gerçekle#mi#, ücretlerin bubüyümedeki payı sınırlı olmu#tur. Dolayısıyla, giderek daha çok sabit sermaye dahafazla i# gücünü çekmekte ve metal i#çilerinin tabi oldu!u sömürü yo!unla#maktadır.Bu ko#ullar altında çalı#an metal i#çilerinin greve gitmeleri kaçınılmaz olmu#tur. Metali#kolunda örgütlü i#çi sendikası Birle#ik Metal-"# ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası(MESS) arasında yürütülen 2010-2012 metal i#kolu grup toplu i# sözle#meleri görü#melerindekiuyu#mazlı!ın ardından 11 $ubat 2011 tarihinde, Birle#ik Metal-"# örgütlüoldu!u i#yerlerinin 28’inde grev kararı almı#tır. Birle#ik Metal-"# grev süresincekararlı!ını göstermi# ve etkili bir direni# örgütlenmi#tir. Grev sonucunda, uyu#mazlıkkapsamında olan bütün i#yerlerinde, MESS ve aynı i#kolunda örgütlü olan di!er i#çisendikası Türk Metal’e ra!men, i#çilere dayatılandan daha yüksek bir ücret artı#ı sa!-lanmı#tır. Metal i#çilerinin bu grev sürecinden ba#arıyla çıkarak Birle#ik Metal-"#’inörgütlü oldu!u bütün i#yerlerinde taleplerini i#verene kabul ettirmesi, Türkiye i#çisınıfı için büyük bir önem ta#ımaktadır. Metal i#çisinin ba#arısı, Türkiye i#çi sınıfına,kazanımların mücadele ile elde edilebilece!ini tekrar hatırlatmı#, direnen ve mücadeleeden i#çilerin kazanabileceklerini göstermi#tir.Anahtar Kelimeler: metal sektörü, sömürü, grevler.Abstract: The main reason of the deterioration of the living conditions of all workersin Turkey is the existing imbalances between wages and market prices. Besides, it ispossible to say that legal regulations and the approach of government concerning theexisting problem could not provide an improvement in the living standards of workers.This situation has also been a case in the metal sector in which production, profitabilityand employment have increased superiorly. As a result, the metal sector hasexpanded. However, the interesting point is that the expansion of the sector has realizedin investments in the forms of fixed capital appropriated for purchasing of rawmaterials and machinery, but the investment in workers has been limited. Therefore,more and more fixed capital has been attracting more labour force, and so the exploitationto which the workers are subjected has been intensifying. It was inevitable thatthe metal workers employed under those conditions went on strike. Following thedisagreement in the negotiations of “2010-2012 group collective bargaining” betweenthe trade union, Birle#ik Metal-"#, and the employer union, MESS, in 11 February 2011,Birle#ik Metal-"# went on strike in 28 of its workplaces. Birle#ik Metal-"# indicated itsdetermination throughout the strike and organized an effective resistance. As a resultof the strike, despite of MESS and Türk Metal, and other trade unions organized in thesame sector, a higher wage increase was secured for all workers. It has a great im-207


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>portance for Turkish working class that metal workers made the employers adopt theirdemands, by coming through the process of strike, in all workplaces where Birle#ikMetal-"# are organized. The success of the metal workers reminded the Turkish workingclass that better living standards could be accomplished through the struggle ofstrike. It has also showed that only workers who are resisting and putting up a strugglecould succeed.Keywords: metal industry, exploitation, strikes.G!R!$Metal sektörü Türkiye imalat sanayii açısından giderek a!ırlık kazanan bir sektördurumundadır. "malat sanayiinde kayıtlı çalı#anların % 36’lık bir kesimi bu sektördebulunmaktadır. Son 5 yıllık süreçte Metal sektörü önemli bir geli#me göstererekimalat sanayii içindeki payını artırmı#tır. Millî Prodüktivite Merkezi (MPM)2010 yılının ilk çeyre!ine ait verimlilik göstergelerini 2 A!ustos 2010’daaçıklamı#tır. Metal sektöründe ücretlerde ciddi anlamda dü#ü# ya#anmı#tır. Ayrıcai#ten atılma baskısı altındaki i#çiler daha yo!un çalı#mak durumunda kalmı#lardırve bu süreç devam etmektedir. Az i#çi ile daha çok üretim yapılması bu dönemintemel özelli!i olmu#tur. Bu dönemde, hemen her i#yerinde performans hedefleriartırılmı#, i#çilerin daha fazla üretim yapması istenmi#tir. "#çiler artık biyolojikolarak sınıra gelmi# durumdadır. Yo!un çalı#manın i#çilerin sa!ılı!ını bozmasıkaçınılmazdır. Verimlilikteki bu artı#, i#çilerin daha fazla sömürülmesinden, patronlarındaha fazla kar elde etmesinden ba#ka bir anlama gelmemektedir (Birle#ikMetal-"#, 2010).Son çeyrek yüzyıl boyunca, büyüme hızının üçüncü dünya ülkelerinin çok büyükbir bölümünde önceki çeyrek yüzyıla göre dü#tü!ü ve gelir da!ılımının emekçilerinaleyhine, sermaye sınıflarının lehine de!i#ti!i, tüm ciddi ara#tırmalarınortaya koydu!u olgulardır. Daha açık bir ifade ile makroekonomik politikalar,sermaye birikimi, büyüme ve kalkınma amaçlarından uzakla#mı#, önceliklerinba#ına istikrar gelmi#, bu politikalara daraltıcı ve deflasyonist yöneli#ler egemenolmu#tur. Neoliberal politikaların bölü#üm sonuçları i#sizli!in artmasına, reelücretlerin verim artı#larının gerisinde seyretmesine, hatta ço!u kez gerilemesineyol açmı#; kırsal dünyada topraksızlık artmı#; küçük ve orta köylülere dönük desteklemepolitikalarının kapsamı gerilemi#; devletin sosyal alanlara dönük harcamalarıdaralmı#; “kamu hizmeti” sayılarak parasız hizmet sunulan pek çok alanda,“kullananın bedel ödeyerek yararlanması” ilkesi yaygınla#mı#tır. Bu politikalarınnihai yansıması, artı-de!er oranlarının yükselmesi, artı-de!erin içinde ise finanskapital ve rantiye paylarının artmasıdır. Temel (birincil) bölü#üm ili#kilerindekidönü#ümlerin nihai bilançosu, böylece, açık seçik olarak emek aleyhine, sermayelehine gerçekle#mi#tir (Boratav, 2010: 33). Metal sektörü için de bu de!erlendirmegeçerlidir. "#çi ücretlerinin, sermayenin kârıyla kar#ıla#tırılması, i#çilerin sermayekar#ısındaki konumunu anlamak açısından büyük önem ta#ımaktadır. Sermayeninkârıyla, ya da üretimde yaratılan toplam de!erle kar#ıla#tırıldı!ında ücret, göreliücrettir. Reel ücretlerdeki gerileme i#çinin eskisine göre daha az mal ve hizmettüketmesi, mutlak anlamda yoksulla#masıdır. Göreli ücret kavramı, üretim süreciiçinde i#çinin ve sermayenin payını ortaya koyan bir kavramdır. Bu sebeple göreli208!


$ekil 1: Metal #"kolunda Ücret-Verimlilik-#stihdam #li"kisiNursel DurmazKaynak: Birle!ik Metal-#! (2008: 15).ücretlerdeki gerileme i#çinin sermaye tarafından daha fazla sömürülmesi ve göreliolarak yoksulla#masıdır (Birle#ik Metal-"#, 2008: 7).#ekil 1, göreli ücretlerin 2001 krizinin hemen ardından çok keskin bir biçimdedü#tü!ünü göstermektedir. Metal i#çileri, 2001 krizi döneminde sürekli “kriz nedeniylefedakârlık” ö!ütleri dinlediklerini, kriz geçtikten sonra eski konumlarınadönecekleri sözü verildi!ini ifade etmi#lerdir (Birle#ik Metal-"#, 2008: 15). $ekilaçıkça gösteriyor ki, kriz nedeniyle kaybeden i#çiler olmu#tur ve hiçbir #ekilde eskigünlerine dönememi#lerdir.#ekil 1’den anla#ıldı!ı gibi, metal i#kolu genelinde ve tüm alt sektörlerde ücretlera#a!ıya, verimlilik ise yukarıya do!ru seyretmekte, i#çi sınıfı ile sermayearasındaki ili#ki i#çi sınıfı aleyhine de!i#mektedir. 1997 yılından 2007’ye kadarolan dönemde metal i#kolunda istihdam % 45 oranında artmı#tır. Sermaye, göreliücretleri geriletti!i ölçüde, i#çi sayısını arttırmı# ama her yeni i#çinin istihdammaliyetini de dü#ürmü#tür. Sonuç olarak diyebiliriz ki, metal i#kolunda dü#ükücretli i#çi çalı#tırma giderek yaygınla#maktadır. Daha ucuza daha çok i#çi ve i#çiba#ına dü#en verimlilikte yüksek artı# oranları, sermayenin hızlı büyümesininaçık kanıtı ve temel nedenidir. "#çiler açısından ise bu geli#me, dü#ük ücretler, ücretlerinfarklıla#ması, çalı#ma yo!unlu!u ve temposunun artması anlamına gelmektedir.Tüm alt sektörlerde, 2000 yılı bir dönüm noktası olu#turmaktadır. $ekildende anla#ılaca!ı gibi, 2000 yılından itibaren ücretler düzenli bir biçimdea#a!ıya do!ru seyretmektedir.$u ana kadar, i#çilerin gerçekle#tirdikleri üretimden aldıkları payı ve bu payınzaman içerisinde nasıl azaldı!ı ortaya koymaya çalı#tık. $imdi de sermayeninkârını hesaplamaya çalı#alım. Öncelikle bu konuda sınırlı kaynak oldu!unu belirtmeliyim."#verenler gizlilik gerekçesiyle i#yeri bilgilerini, kamu ile payla#mamaktadırlar.Birle#ik Metal-"# Sendikası’nın Metal $!çisinin Gerçe"i (Birle#ik Metal-"#, 2008) adlı çalı#masında borsaya verilen bilgilerden yararlanılarak #irketlerinbrüt kârı hesaplanmı# ve sonuç elde edilmeye çalı#ılmı#tır. Üretim süreci içindeyaratılan toplam de!er, ücret, faiz, kâr ve vergi olarak bölü#ülmektedir. Di!er bir209!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>$irketTablo 1: Kar ve Ücret Kar"ıla"tırması2007 YILI !MKB B!LANÇOLARINA GÖREBrüt Kar (K)Yıllık Ücret (Ü)(Ç*AÜ*12)Sömürü Oranı(K/Ü)deyi#le, yaratılan toplam de!erden ücretler çıkarıldı!ında, tüm kapitalist sınıflarınkendi aralarında bölü#tükleri artı-de!ere ula#ılmı# olunacaktır. Yapılan çalı#mada2007 yılı için MESS’in açıkladı!ı ortalama saat ücretleri veri alınmı#tır.Grup toplu i# sözle#mesi kapsamındaki i#yerlerinde ortalama saat ücreti brüt 4,65YTL’dir. 1 "kramiye dahil aylık brüt ücret 4,65x300= 1.395 YTL olarak hesaplanmı#tır.Sermayenin karı brüt olarak dikkate alındı!ı için ücret ödemelerinde,yüzde 19,5’luk i#veren sigorta payı eklenmi#tir. Bu durumda aylık ücret yakla#ıkolarak 1.667 YTL olmaktadır. $irket bilançolarındaki brüt karlar ücrete oranlandı!ındasömürü oranları elde edilmi#tir. Yani böylece, üretimde yaratılan de-!erin sermaye ve i#çiler arasında hangi oranlarda payla#ıldı!ı, i#çilerin sermayeyekar#ılıksız çalı#ma süreleri bulunmu# olmaktadır. 2007 "MKB bilançoları ileyapılan hesaplamalara göre metal i#kolundaki durum Tablo 1’de verilmi#tir. Bunagöre (Birle#ik Metal-"#: 21):a) Metal i#kolunda sömürü oranı yüzde 460’tır.Çalı"anSayısı (Ç)Aylık BrütÜcret (AÜ)Arçelik 1.388.659.621 215.903.172 6,4 10.793 1.667Beko 66.892.728 43.988.796 1,5 2.199 1.667Borusan 100.999.533 27.265.452 3,7 1.363 1.667Bsh 533.146.560 54.790.956 9,7 2.739 1.667Çelik halat 8.120.023 2.900.580 2,8 145 1.667Ford 992.858.510 163.212.636 6,1 8.159 1.667!zmir Demir Ç. 15.384.668 13.682 736 1,1 684 1.667Karsan 28.484.245 19.663.932 1,4 983 1.667Otokar 118.307.056 24.304.860 4,9 1.215 1.667Tofa" 266.301.941 173.534.700 1,5 8.675 1.667Türk Traktör 126.817.945 26.745.348 4,7 1.337 1.667Bosch fren 17.140.189 5.881.176 2,9 294 1.667Ege Endüstri 13.722.437 8.281.656 1,7 414 1.667Uzel makina 48.467.771 24.504.900 2,0 1.225 1.667Demisa"* 11.116.705 11.982.396 0,9 599 1.667Isuzu 89.851.771 14.702.940 6,1 735 1.667Makine Takım 5.092.979 4.780.956 1,1 239 1.667Prsymian 81.410.974 6.701.340 12,1 335 1.667Toplam 3.912.775.656 842.828.532 4,6 42.133 1.667* 2007 Faaliyet Raporu.Kaynak: Birle!ik Metal-#! (2008: 21).!b) Sermayenin bir yıllık kârı i#çilerin 4,6 yıllık ücretlerini ödemeye yeter.12007 yılında para birimi YTL’dir.210!


Nursel Durmazc) "#çiler, çalı#ma sürelerinin 1 saatinde kendilerine ücret kar#ılı!ı, 4,6 saatiniise sermayeye bedava çalı#maktadırlar.#eklinde birden fazla biçimde ifade edilebilmektedir.Sendikal ya#amın ba#langıcının, i#çilerin sermaye gücünün kar#ısındaki örgütlenmeihtiyacından kaynaklandı!ını biliyoruz. Tek bireyin emek gücünün i#vereninsermaye gücü kar#ısındaki zayıflı!ı, ortak mücadeleyi önce meslek temelinde,daha sonra sınıf temelinde örgütlü hale getirmi#tir. Sendikaların kurulu# dönemi,bu mücadelelerin de ortak tarihini olu#turmaktadır (Lordo!lu, 2011).Toplu sözle#meler aracılı!ıyla i#çiler çalı#ma ve ya#ama ko#ullarını iyile#tirmenin,sermayenin sömürüsünü sınırlamanın mücadelesini verirler. Metal i#kolu,son yıllarda gerçekle#tirdi!i ola!anüstü büyüme, ihracat, ciro ve kâr artı#ları ileekonominin lokomotifi olmu#tur. Bütün bunların metal i#çilerinin kar#ılı!ı ödenmeyenemekleri, yo!unla#an sömürüleri sayesinde gerçekle#ti!ini söylemek yanlı#olmayacaktır. Daha önce de bahsetti!imiz gibi metal i#kolunda çalı#anların sayısı10 yıl içinde % 45 artmasına ra!men ücretler yarı yarıya dü#mü#tür. Bu metal i#-verenlerinin, ucuz i#gücü sömürüsüyle kârlarını katladı!ını göstermektedir. Bunedenle i#yerlerinde ücretler arasında uçurumlar olu#mu#tur. AKP iktidarının getirmi#oldu!u "stihdam Paketi ile, i#e yeni girecek i#çilerin sigorta primleri i#sizliksigortası fonundan kar#ılanmaktadır. Böylece, metal i#kolunda zaten dü#ük olani#e giri# ücretleri, i#verenler açısından daha da dü#ürülmektedir. Birle#ik Metal-"#bu konudaki isteklerini birkaç ba#lık altında toplamı#tır:• Sermayenin sömürüsünü sınırlamak,• Dü#ük ücretlilere iyile#tirme sa!lamak,• "htiyaçlarını kar#ılayacak düzeyde ücret zammı almak,• "#e giri# ücretlerinin yükseltilmesi,• Enflasyon endeksli zamlara ve esnek çalı#maya yer verilmemesi,• <strong>Sosyal</strong> ödemelerin azaltılmaması.I. GREV KARARININ VER!LMES!Grev, sendika özgürlü!ünün en önemli parçasıdır. Uluslararası Çalı#ma Örgütü(ILO) Sendika Özgürlü!ü Komitesi grev hakkını, “i#çilerin mesleki çıkarlarını korumayıve geli#tirmeyi sa!layan ve sendika hakkı içinde yer alan bir temel araç”olarak kabul etmi#tir. Öte yandan Avrupa Konseyi tarafından “ekonomik ve sosyalilerlemenin dinamik bir aracı” olarak nitelenen ve 1961 yılında imzalanan“Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı” ve 1999 yılında yürürlü!e girerek bu sözle#meyi güncelle#tiren“Gözden Geçirilmi# Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı”, grev hakkını “temel haklar”arasında kabul etmektedir. Türkiye’de grev hakkı, bu uluslararası normlara aykırıve birço!u do!rudan Anayasa’dan gelen sayısız kısıtlamalara, yasaklamalara tabidir.Grev hakkını düzenleyen 2822 sayılı Toplu "# Sözle#mesi, Grev ve Lokavt Kanununda“yasadı#ı grev” kavramıyla ifadesini bulan bu kısıtlama ve yasaklamalarson derece a!ır yaptırımlarla desteklenmektedir. Grevin yasallı!ı ise, toplu i# sözle#mesininyapılması sürecinde ortaya çıkabilecek “çıkar uyu#mazlıkları” ilesınırlandırılmı#tır ($afak, 2007; "#eri ve Sertlek, 2011: 59).Metal i#kolunda 2004-2006 sözle#mesinin ortalarından itibaren ciddi bir büyümee!ilimi ba#lamı#tır. Bu dönemin en önemli, en çarpıcı özelliklerinden birisi211!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>budur. Bu büyümenin temel nedeni ise metal i#çilerinin a#ırı sömürüsüdür. "stihdamdaneredeyse yarıya yakın bir artı# gözlenmektedir. Di!er sektörlerde de kısmibüyümeler vardır ancak burada hem üretim rakamlarında hem i#çi sayısında ciddibir artı# vardır. Geçti!imiz dönem 75-80 bin civarında olan sözle#me kapsamındakii#çi sayısı bu dönem 100 bine ula#mı#tır. Bu bile ciddi bir artı#ı gösteriyor.Sektörün bütününe baktı!ımızda ise, son 6-7 yıl içerisinde istihdamda%45’lik bir artı# söz konusu. Birle#ik Metal-"# Sendikası Genel Sekreter YardımcısıMehmet Be#eli’ye göre, kapitalist birikimin mantı!ı açısından bakarsak, istihdamınartıyor olması sömürünün artmasıyla, kârlılı!ın artmasıyla ba!lantılıdır.Çünkü kapitalistler e!er kâr elde edemezlerse bu alanlara yatırım yapmaz, bu alanlardabüyümezler. Bu alanlardan çekilirler. Genel Sekreter Yardımcısı konu ile ilgili#unları da eklemi#tir (Be#eli, 2008):212!"#çiler gidi#atı bizzat kendi ya#antılarında görüyor. “Biz iki yıl önce tek makineyebakıyorduk, #imdi 3 makineye birden bakıyoruz. Biz eskiden günde 3 kamyonmal çıkartıyorduk, #imdi 20 kamyon mal çıkartıyoruz” gibi ifadelerle üretimdekiartı#ı kendi ya#antılarından, üretim süreci içerisinden güzel örneklerleanlatıyorlar. Bu önemli. Çünkü bugüne kadar Türkiye’deki sözle#melerde sendikalarınsöylemlerine, i#çilerin yakla#ımlarına, kendilerini haklı göstermekiçin ortaya koydukları söylemlere baktı!ımızda, hep üretim süreci dı#ındaki unsurlarlakendi haklılıklarını kanıtlamaya çalı#tıklarını gördük. Ekme!in fiyatınınartması, enflasyonun artması vb. gerekçeler olu#turdular.Bu durumun ardından Birle#ik Metal-"# sendikası ile i#veren sendikası MESSarasında yürütülen 2010-2012 metal i#kolu grup toplu i# sözle#melerinde uyu#-mazlık ya#anması üzerine 11 #ubat 2011 tarihinde Birle#ik Metal-"# Sendikası’naüye i#yerlerinin 28’inde grev kararı almı#tır. Bu i#yerlerinin 13’ünde grev oylamasıyapılmı# ve bu oylama sonucuna göre 6’sı grev kararına hayır, 7’si ise evetdemi#tir. Ayrıca geriye kalan 14 i#yerinde “evet” sonucu çıkaca!ından emin olduklarındangrev oylaması yapmaya gerek bile görmemi#tir. Böylece Birle#ikMetal-"# sendikası üyelerinin yüzde 90’ı greve çıkma kararı almı#tır. Artık sefaletücretine boyun e!memekte kararlı olan metal i#çileri, sermayeye kar#ı en büyüksilahını, grevi gündeme getirmi#tir. Birle#ik Metal-"# Sendikası Anadolu $ubeBa#kanı Seyfettin Gülengül grev kararının alınmasını #u #ekilde açıklamı#tır(Gülengül, 2011):Hazırlık sürecimiz çok uzun sürdü. Ocak 2010’da ba#ladık. 13 ay fiilen mücadeleettik. Öncelikle komiteler olu#turduk. Her komitede 10 i#çi bulunuyordu. Arkasındangrev e!itimlerine ba#ladık. Biz i#çilerimize en ba#tan maddi yardımdabulunulamayaca!ını söyledik, aslında sendikalar grev zamanı i#çilere maddidestek sa!lar, ancak buna ra!men i#çilerden son derece destek aldık. Zaten aynı#ekilde bu süreçte sendika çalı#anlarımız da uzmanlarımız da ücret almadılar.Öyle ki herkes borç içindeydi, dolayısıyla katılmayabilirlerdi ancak durum okadar katlanılmaz boyuttaydı ki greve katılmaları gerekiyordu. Metal i#kolundakisayının 10’da 1’i kadardık, ancak yine de diyebiliriz ki bir avuç i#çi kalkıpMESS’e kafa tuttu.Bu zor ko#ullar altında i#çilerin grev kararı alması, metal sektöründe i#çileraçısından çekilmez bir durumun var oldu!unu göstermektedir.


II. B!RLE$!K METAL-!$’!N TUTUMU VE HAZIRLIK SÜREC!Nursel DurmazGrev ile ilgili olarak bilgi toplayabilmek amacıyla Birle#ik Metal-"# Anadolu $ubeBa#kanı ile yaptı!ım söyle#ide kendisi, bu süreçte farklı bir i#çi yapısıyla kar#ıkar#ıya olduklarını belirtmi#tir. Çünkü; her zaman “benim derdim var, borcum var,greve gidemem” diyen i#çi, bu sefer “evet benim derdim var, borcum var, bu yüzden iyibir toplu i! sözle!mesine ihtiyacım var” demektedir. Aslında grev sırasında sendika,i#çilerine maddi destek sa!lar. Ancak bu sefer Birle#ik Metal-"# Sendikası hiçbirmaddi yardımda bulunamayacaklarını bildirdikleri halde i#çiler greve evet demi#-lerdir. Çünkü ya#am ko#ulları her geçen gün daha da kötüye giden i#çiler bilmektedirlerki, var olan bu toplu sözle#me düzenini ancak risk alarak yıkabileceklerdir.Ayrıca i#çiler, grev kararının ba#arıyla hayata geçirilmesinin tek garantisinin,MESS kar#ısında net bir sınıf duru#u sergilemelerinden geçti!ini bilmektedirler.Bu arada, grev nedeniyle tam zamanlı üretim yapan fabrikalar stok biriktirmeyeçalı#ılmı#, üretimin kaydırılaca!ı di!er i#letmeler ve ülkeler gündeme alınmı#, fabrikalardanmakineler kaçırılmaya çalı#ılmı#tır. Örne!in, Gebze’de bulunan Bosal Mimaysanfabrikasının patronu i#çilerin grev kararlılı!ından korkarak fabrikadaki makinelerikaçırmaya kalkı#mı#tır. Patronun bu giri#imini haber alan i#çiler, fabrikaönüne gelerek makinelerin kaçırılmasını engellemi#tir. Fabrika önünde toplanani#çiler, kaçırılan makineler gelmedi!i sürece çalı#mayacaklarını ve fabrika içindekimakinelerin kaçırılmasına izin vermeyeceklerini fabrika yönetimine bildirmi#ler,i#çilerin kararlı duru#u kar#ısında patron, kaçırdı!ı makineleri geri getirmek zorundakalmı#tır. Bosal’da ya#anan deneyim, grev kararının ba#arıya ula#masının tekgarantisinin i#çilerin kendi öz gücü oldu!unu bir kez daha kanıtlamı#tır. 21. Metal !"çilerinin !stekleriMESS ile toplu i# sözle#mesi görü#meleri ba#ladı!ında, MESS’in dayatması sıfırzam ve esnek çalı#ma yönünde olmu#tur. Birle#ik Metal-"#’in bu teklifi kabul etmemekonusunda kararlı oldu!unu görünce MESS, Birle#ik Metal-"#’e bir ücretteklifinde bulunmamı#tır. Ardından Türk Metal ile yüzde 5,35 oranında ücretzammına imza atmı#lar ve esnek çalı#mayı geri çektiklerini beyan etmi#lerdir. Birle#ikMetal-"# ise MESS’in teklifini reddetti!ini beyan ederek hızlıca grev sürecinegirmi#tir.Birle#ik Metal-i# grev kararının gerekçelerini üç ba#lık altında #u #ekildeaçıklamı#tır: 31. Yüzde 5,35 zam oranı dü#üktür. Dü#üktür, çünkü 2008 krizi #irketlerin büyükkısmının hükümetten aldıkları te#viklerle sıkıntı ya#amadıkları ama i#çilerin gerekçalı#ma gerek ya#am ko#ullarının geriletildi!i bir kriz olmu#tur. Dü#üktür,çünkü 2009!un ikinci yarısından itibaren ama özellikle 2010 yılında metal i#kolundagerçekle#tirilen büyümenin hiçbir #ekilde kar#ılı!ı de!ildir.2. Ücret zam yöntemi grup sözle#mesinin prensiplerini ortadan kaldırmı#, heri#yerine farklı zam uygulaması, aynı saat ücretini alan ancak farklı i#yerlerindeçalı#an i#çilerin farklı zamlar almalarına neden olmaktadır.23“Metal "#çisi ‘Grev’ Diyor, Peki Ya Sendikal Bürokrasi?” (http://www.sosyalistforum.net/turkiyede-sinif-hareketi/46460-metal-iscisi-8220grev8221-diyor-peki-ya-sendikalburokrasi.html).“Birle#ik Metal-"# ‘Grev’ Dedi” (http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=35596).213!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>214!3. 4857 No’lu "# Kanunu’ndaki de!i#iklikler ve hükümetin taslakları toplu i#sözle#mesinin imzalanmasından sonra tarafların iradelerinin dı#ında de!i#mesineyol açma tehlikesi ta#ımaktadır. Bu toplu sözle#me düzeni açısından uygunbir durum de!ildir, çünkü toplu i# sözle#meleri tarafların kendi iradeleriyle imzaladıklarımetinlerdir ve taraflar kendi iradelerinin dı#ında de!i#mesi ihtimaldahilinde olan metinleri imzalamamalıdırlar.2. Grev E#itimleri ve Grev FonuBirle#ik Metal-"# Anadolu $ube Ba#kanı, kendisiyle yaptı!ım görü#mede, grev sürecinegirilmesinin ardından, i#yerlerinde e!itim ve hazırlık çalı#malarının, greve!itimlerinin ba#ladı!ını, tüm i#yerlerinde, hatta ço!unda birden fazla olmak üzere,e!itim toplantıları yapıldı!ını ifade etmi#tir. "#yerlerine yasal prosedür gere!igrev ilanlarını astıklarını, ardından bütün i#yerlerini dola#arak MESS’in teklifinireddettiklerini, dolayısıyla bu toplu sözle#me sistemine kar#ı olduklarını bildirdiklerinisöylemi#tir. Özellikle iki noktaya vurgu yapmı#tır: Birincisi, grev kararıalırlarken, tüm üyelerine greve çıkıldı!ı andan itibaren hiçbir sendika çalı#anınınve yöneticisinin ücret alamayaca!ını, aynı zamanda kendilerine de bir ücretkatkısı yapamayacaklarını, ancak bütün illerde grev komitelerinin kurulması içinçaba sarf edip buralardan katkı sa!lamaya çalı#acaklarını bildirmi#lerdir. Yani i#çilerhiçbir yerden katkı almayacaklarını bildikleri halde grev kararını desteklemi#-lerdir. "kincisi ise, Türkiye’de grev fonu diye bir#ey olmaması hatta yasak olmasıdır.Ancak Birle#ik Metal-"# olarak kendi imkanlarıyla sendika yönetici veçalı#anların maa#larından yapılan kesintilerle olu#turdukları bir fonlarının oldu-!unu ifade etmi#tir.3. Greve Çıkılacak !"yerlerinin BelirlenmesiBirle#ik Metal-"# sendikacıları grev sürecinde, kendilerine görü# olarak yakıngördükleri i#yerlerinde greve destekleri konusunda emin oldukları için sürecibiraz ötelemi#lerdir. Önceli!i kendilerine uzak olan i#yerlerine vermi#lerdir.Çünkü kendilerine yakın tutum sergileyen i#verenlerden olumsuz bir sonuççıkmayaca!ını dü#ünmektedirler. Ancak di!er taraf için aynı #ey söz konusu de-!ildir. Bu sebeple, herhangi bir sorunla kar#ıla#mamak için Birle#ik Metal-"#Anadolu $ube Ba#kanı Seyfettin Gülengül’ün deyimi ile “kendilerine uzak olan”i#verenlere kar#ı meydan okuyup grev uygulamasını hemen devreye sokmu#-lardır.Birle#ik Metal-"# Anadolu $ube Ba#kanı, her gün basında bir yerden grev haberiolmasını istedikleri için grevlerin hepsini bir anda ba#latmadıklarını söylemi#tir.Yalnızca basına de!il, i#verenlere de önceden bilgi vermediklerini söyleyen ba#-kan, yasal zorunluluk sebebiyle i#verenlerin de sadece 6 gün önceden haberlerioldu!u ifade etmi#tir.MESS ise bu süreçte, Birle#ik Metal-"#’i gerçek dı#ı söylemlere dayalı politikalarsürdürmekle suçlamı#, hatta kendi yayınları olan $!veren gazetesi de “"#çi Geçim,Sendikacı Seçim Derdinde” ba#lıklı yazısında Birle#ik Metal-"#’in sergiledi!i duru-#un i#verenlerin bütünlü!üne kar#ı yanlı# ve demode bir yol oldu!unu savunmu#-tur, bu durumun i#çiler için a!ır yükleri ve olumsuzlukları beraberinde getirece!iniiddia etmi#tir ($!veren, Mart 2011).


III. GREV SONUCUNursel DurmazÜç i#yerinde ba#latılan grev sonrasında, Standard Depo’da grevin ilk haftasında,Arfesan’da da grevin 8’inci gününde ve Süsler Doruk’ta grevin 11’inci günündeanla#maya varan Birle#ik Metal-"# anla#mayı imzaladı. 2010-2011 Grup toplu i#sözle#melerinde sona gelindi!inde, uyu#mazlık kapsamında olan bütün i#yerlerindeMESS ve Türk Metal i#birli!i ile metal i#çilerine dayatılan ücret zammınınçok üzerlerine, rakamla ifade etmek gerekirse ortalamada 5,35 Grup zammının %82 üzerine çıkılmı#tır. Yıllarca MESS’in metal i#çilerine en iyi sözle#me olarakgösterdi!i sıfır zam ve esnek çalı#mayı savunan sözle#menin çok daha iyisi yapılabilmi#tir.Birle#en, inanan, kararlılıkla mücadele eden ve sınıf dayanı#masınıgüçlendiren i#çilerin yenilmeyece!i bir kez daha ortaya çıkmı#tır. Metal i#çilerininbu tutumu, i#çilerin birlik olduklarında kazanabileceklerini göstermi#tir vei#çi hareketi için önemli bir ba#arı olmu#tur. Birle#ik Metal-"# Sendikası Anadolu$ube Ba#kanı, esnek çalı#ma hükümlerini de toplu sözle#melere sokmadıklarını,böylece 30 yıllık bir toplu sözle#me düzeninin yıkılabilece!ini herkese gösterdikleri,ayrıca artık hiçbir #eyin eskisi gibi olmayaca!ını belirtmi# ve #u cümlelerieklemi#tir:Bu mücadele sadece bu düzenin yıkılmasını de!il, tüm ezberlerin bozulmasınıda sa!lamı#tır. Herkesin bu yeni ko#ullara göre kendisini ayarlaması, yeni bilgilerlekendisini donatmasının zamanı gelmi#tir. "#birlikçi besleme sendika TürkMetal yıllardır sürdürdü!ü ihaneti, teslimiyetçili!i ve dayatmacılı!ı ‘en iyi sözle#me’yalanlarıyla artık gizleyemeyecektir. Bu mücadelenin kazanılmasında enbüyük pay sahibi, sendikalarına inanan, onun politikalarına uyan metal i#çileridir.Metal i#çilerinin mücadelesine ba#ından beri ‘bu hepimizin mücadelesi’diyerek dayanı#ma gösterenler de zaferde aynı ölçüde pay sahibidir.Grev ba#lamadan önce yapılan grev oylamasında 6 i#yerinde greve hayır kararıçıkmı#tı. Bu i#yerleri öncelikle Yüksek Hakem Kurulu’na gitmi#ti. Nisan 2011’debu çalı#ma kapsamında yaptı!ım söyle#i sırasında henüz bir sonuç çıkmamı#tı.Birle#ik Metal-"# Anadolu $ube Ba#kanı Seyfettin Gülengül, sonucun önerilenzammın altında olmayaca!ını dü#ündü!ünü ifade etmi#ti. Nihayet, Yüksek HakemKurulu’nun karar vermesi üzerine greve hayır diyen altı i#yerinde % 5,35 zamoranı kabul edilmi#tir. 42010-2012 Toplu "# Sözle#mesi sürecinde ya#anan uyu#mazlık sonucu ba#layangrev ile ilgili olarak Birle#ik Metal-"# Anadolu $ube Ba#kanı Seyfettin Gülengül, grevkararını astıkları gündeki durumdan üç adım daha ileride olduklarını, çünkü artıkdaha kararlı ve daha örgütlü olduklarını beyan etmi#tir. Dolayısıyla i#verenlerin deMESS’in de bu durumun farkında oldu!unu ve bundan sonraki süreçte kar#ılarındadaha güçlü bir kitle bulacaklarını bildiklerini söylemi#tir (Gülengül, 2011).SONUÇAra#tırmalar gösteriyor ki, metal sektöründe istihdamda %45’ler düzeyinde birartı# ya#anmı#, buna kar#ılık ücretlerde ciddi bir dü#ü# ya#anmı#tır. "#çiler dahayo!un çalı#mak durumunda kalmı#lardır ve bu süreç hala devam etmektedir. Hemenher i#yerinde performans hedefleri artırılmı#, i#çilerin daha fazla üretim407 A!ustos 2012 tarihinde Birle#ik Metal-"# Sendikası Anadolu $ubesi’nden alınan bilgi.215!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>yapması istenmi#tir. Yo!un çalı#manın i#çilerin sa!lı!ını bozması kaçınılmazdır.Verimlilikteki bu artı#, i#çilerin daha fazla sömürülmesinden, patronların dahafazla kâr elde etmesinden ba#ka bir anlama gelmemektedir. Yapılan ara#tırmalaragöre i#çiler, çalı#ma sürelerinin bir saatinde kendilerine ücret kar#ılı!ı, 4,6 saatiniise sermayeye bedava çalı#maktadırlar. Büyümenin arkasında elbette metal i#çilerinineme!i yatmaktadır. Çok ciddi bir büyüme gerçekle#mi# ancak bu büyümeyeoranla i#çilerin durumu geçmi#e göre daha kötüle#mi#tir. Bu sorun önemli bir sorundurve ancak toplu sözle#me ile çözülebilir.2010-2012 Metal Grup Toplu "# Sözle#mesi görü#meleri ba#ladı!ında, MESS’indayatması sıfır zam ve esnek çalı#ma yönünde olmu#tur. Artık tahammül edilemezboyutlara gelen bu durum kar#ısında i#çilerin seslerini duyurmak istemesikaçınılmaz bir hal almı#tır. Ardından metal sektöründe örgütlü olan Birle#ik Metal-"#grev kararı almı# ve isteklerinden asla taviz vermeyeceklerini belirterek grevsüresince kararlılı!ını sergilemi#tir. Grev sonucunda, uyu#mazlık kapsamındaolan bütün i#yerlerinde MESS ve Türk Metal i#birli!i ile metal i#çilerine dayatılanücret zammının çok üzerlerine çıkılmı#tır (Ortalamada yüzde 5,35 olan grupzammının %82 üzerinde). 22 Mart günü Eski#ehir Doruk i#çilerinin grevi ile yükselenmücadele, Arfesan i#yerinde müzakerelerde mutabakat sa!lanması ve grevinkaldırılmasıyla tamamlanmı# (15 Nisan 2011) ve i#veren sendikası MESS ileyapılan anla#mayla da süreç sona ermi#tir.Metal i#çilerinin bu grev sürecinden ba#arıyla çıkması, bütün i#yerlerinde taleplerinii#verene kabul ettirmesi, Türkiye i#çi sınıfı için büyük bir önem ta#ıyor.Yeni çıkan ve gündemde olan yasalarla i#çilerin haklarının daha da geriye götürülmesihedeflenmektedir. Bu saldırıların kar#ısında ancak bu #ekilde etkili silahlarladurulabilir. Metal i#çisinin ba#arısı, Türkiye i#çi sınıfına, mücadeleyle kazanımelde edilebilece!ini tekrar hatırlatmı#tır. Sahte sendikasına ve patronundayatmasına boyun e!meyen, direnen, mücadele eden i#çilerin kazanabileceklerinimetal i#çileri göstermi#tir.KAYNAKÇABe#eli, Mehmet (2008) “Metal "#çilerinin Ortak Taleplerini Dile GetirmeyeÇalı#ıyoruz!” (Birle#ik Metal "# Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Be#eliile 2008-2010 Metal Grup Toplu Sözle#meleri üzerine yapılan söyle#i,http://www.sosyalistforum.net/sitemap/t-17143.html, 03.06.2011).Birle#ik Metal-"# (2011) “MESS Teklifine Neden Hayır Dedik”, Birle!ik Metal $!çileri SendikasıGazetesi, Sayı 198, Ocak 2011.Birle#ik Metal-"# (2010) “Metal Sektöründe Verimlilik Artıyor” (http://www.birlesikmetal.org/tis/?p=422, 12.05.2011).Birle#ik Metal-"# (2008) Metal $!çisinin Gerçe"i, "stanbul: Birle#ik Metal-"#.Boratav, Korkut (2010) Emperyalizm, <strong>Sosyal</strong>izm ve Türkiye, "stanbul: Yordam.Çelik, Aziz (2011) “Grevi Hatırlamak”, Birgün, 24.02.2011 (http://www.birlesikmetal.org/foto/birgun_a_celik_2011-02-24.jpg, 09.04.2011).Do!ruel, Suut ve Fatma Do!ruel (2008) Türkiye Sanayiine Sektörel Bakı!, "stanbul: TÜ-S"AD.216!


Nursel DurmazGülengül, Seyfettin (2011) Birle#ik Metal-"# Sendikası Anadolu $ube Ba#kanı SeyfettinGülengül ile Birle#ik Metal-"# Anadolu $ubesi’nde, 26.04.2011 tarihinde yapılangörü#me."#eri, Ergün ve Tufan Sertlek (der.) (2011) Sendika.Org Yazıları (10 Yılın Seçkisi), "stanbul:Sendika.org Kitaplı!ı.Kepenek, Yakup ve Nurhan Yentürk (2010) Türkiye Ekonomisi, "stanbul: Remzi Kitabevi.Lordo!lu, Kuvvet (2011) “Metal Grevleri Üzerine Bir Alı#tırma”, Cumhuriyet,17.03.2011 (http://www.birlesikmetal.org/foto_2011/cum_lordoglu_2011-03-17.jpg, 09.04.2011).$afak, Can (2007) “Toplu Pazarlık Yoluyla Esneklik: Türkiye Deneyimi”, Sendikam, (8).T.C. Ba#bakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (2010) “Türkiye Metal Sektörü Raporu”(http://www.belgeler.com/blg/288m/turkiye-metal-sektoru-raporu, 31.05.2011).Uluslararası Metal "#çileri Federasyonu (2008) $stihdam Uygulamalarındaki De"i!ikliklerve Güvencesiz Çalı!ma Ara!tırması, "stanbul: Birle#ik Metal-"#.217!


1980 SONRASI TÜRK!YE’S!NDE SEND!KAL HAKLAR VE E%!T!MHAKKININ SAVUNULMASI: ALTERNAT!F B!R ÖRGÜTLENMEMODEL! OLARAK Ö%RENC! GENÇL!K SEND!KASI GENÇ-SENI!ıl ErdinçParis 1 Panthéon-Sorbonne ÜniversitesiÖzet: 1990’ların ba#ından bu yana sendikal hareket adına bir yeniden yapılanma veörgütlenme sürecinin içinde bulunan Devrimci "#çi Sendikaları Konfederasyonu(D"SK) 2000’lerde bir ö!renci sendikasının kurulma sürecini ba#latmı# ve 2007 yılındaTürkiye’nin ilk ö!renci gençlik sendikası Genç-Sen kurulmu#tur. Bu çalı#mada ilk olarak,Genç-Sen’i bir sendikal hak mücadelesi örne!i olarak ele alıp kurulu# sürecinde roloynayan aktörleri ve demokratik, e#it, parasız, bilimsel, anadilde e!itim hakkı ba!-lamında taleplerin nasıl olu#turuldu!unu inceliyorum. "kinci olarak, Genç-Sen’i 1980sonrası Türkiye’sinde eski ve yeni toplumsal muhalefet aktörlerinin bulu#masıyla kurulmu#bir ö!renci sendikası olarak ele alıyor ve temel insan hakları olan sendikal haklarve e!itim hakkı ihlallerine kar#ı mücadeledeki yerini anlamaya çalı#ıyorum.A!ırlıkla, Genç-Sen’in eylemlerinin seyri ve sendikanın iç sorunları, kar#ıla#tı!ı hukukive siyasi engeller ve yüksekö!retim sistemindeki hak ihlalleri üzerinde duruyorum.Ö!renci sendikasını bir örgütlenme modeli olarak kavrayabilmek amacıyla Fransa’dakiö!renci sendikacılı!ın örne!ine ba#vuruyorum. $ubat ve Mart 2011’de "stanbul’daD"SK içindeki çe#itli yetkililer ve Genç-Sen’li ö!rencilerle yaptı!ım derinlemesine görü#melerve gözlemler ile toplumsal hareket ve örgütlenme teorileri, Genç-Sen ve ö!-renci sendikacılı!ının gelece!ini tartı#tı!ım bu çalı#manın ampirik ve kuramsal temeliniolu#turmaktadır.Anahtar Kelimeler: ö!renci sendikacılı!ı, toplumsal hareketler, Genç-Sen, Devrimci"#çi Sendikaları Konfederasyonu, sendikal haklar, e!itim hakkı.Abstract: Confederation of Progressive Trade Unions of Turkey (D"SK), which hadbeen in a reconstruction process since the 1990s, initiated the foundation of a students’union, and in 2007 Genç-Sen, the first students’ union in Turkey, was founded.The first part of this article, by taking Genç-Sen as a case of the struggle for the unionrights, aims to analyze the actors in its foundation and how its demands have beenformulated in the context of the right of democratic, equal, free, scientific educationin mother tongue. In the second part, by taking Genç-Sen as the meeting of old andnew social protest actors, I am trying to understand its place in the struggle against theviolation of educational and union rights which are considered as fundamental humanrights. Mainly, I focused on the course of its activities and actions, its internalproblems, the legal and political obstacles it encountered, and the violations of rightsin the higher education system. In order to comprehend the student’s union as a modelof organization, I refer to the students’ unions in France as a comparative case. Theobservations and the interviews with the experts in D"SK and the member students ofGenç-Sen that we conducted in February and March 2011 in Istanbul, and the theoriesof social movements and organizations constituted the basis of this study that discussesthe future of Genç-Sen and the students’ unionism.Keywords: students’ unionism, social movements, Genç-Sen, Confederation of ProgressiveTrade Unions, trade union rights, right to education.219


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>G!R!$1980 sonrasında bir zayıflama ve yeniden yapılanma sürecinin içine giren toplumsalmuhalefet aktörleri, 1990 ve 2000’li yıllarda kendilerini yeni örgütlenme veeylem modelleri arayı#ı içinde bulmu#lardır. Yüksekö!retim Kurulu (YÖK), üniversitesistemindeki sorunlar, ba#ta harç artı#ları sebebiyle yüksekö!retim yapmanınekonomik açıdan gittikçe zorla#ması ve diplomalı genç i#sizli!indeki artı# gibi nedenlerlememnuniyetsizlikleri artan ö!rencilerin örgütlenmesi de bu sürecin birparçası haline gelmi#tir. Bu do!rultuda, 1991’den bu yana sendikal hareket adınabir yeniden yapılanma ve örgütlenme sürecinin içinde bulunan 1967-1980yıllarının temel aktörlerden biri olan Devrimci "#çi Sendikaları Konfederasyonu(D"SK) bir ö!renci sendikası kurma sürecini ba#latmı# ve 2007 yılında Türkiye’ninilk ö!renci gençlik sendikası Genç-Sen kurulmu#tur. Örgüt, “Herkese e#it, parasız,özgür, demokratik ve anadilde e!itim” talepleriyle e!itim hakkının savunulmasındayeni bir aktör olarak ortaya çıkmı#tır. Ö!rencilerin sendika kurma hakkıpek çok uluslararası sözle#mede sendikal haklar dahilinde oldu!undan dolayı kendiside ba#lı ba#ına bir sendikal hak olan ö!renci sendikası, hem “sendika”nın üniversiteö!rencileri için yeni bir örgütsel model deneyimi olması, hem de D"SK’ingiri#imiyle kurulmu# olması sebebiyle pek çok tartı#maya sebep olmu#, hukukiaçıdan da açılır açılmaz kendini bir kapatma davasıyla kar#ı kar#ıya bulmu#tur.Biz de çalı#mamız boyunca Genç-Sen’i, 1960’lı ve 1970’li yılların gelenekselsendikal ve siyasi aktörlerinin 1990’li yılların gençleriyle bulu#ması sonucundaolu#an, yapısı ve talepleri itibariyle yeni, kullandı!ı söylem ve eylem biçimleriitibariyle genel olarak eski toplumsal hareket özelli!i gösteren bir ö!renci örgütlenmesiolarak ele alaca!ız. Öncelikle Genç-Sen’in kurulu#unu, talep ve eylemleriniinceleyip, daha sonra eylemlerinin dönü#ümünü ve sendikadaki ö!rencilerinkar#ı kar#ıya oldu!u yapısal ve iç sorunları analiz edece!iz. Son olarak, “ö!rencisendikası”nın hukuki durumundan ve yurtdı#ındaki örneklerinden bahsederekhem sendikal haklar hem de e!itim hakkı için mücadeledeki yerini tartı#aca!ız.Bu çalı#mada, Genç-Sen’in kurulu#unun insan haklarının savunulmasındaaçtı!ı eylem ve hak arama yolları ile kar#ı kar#ıya bulundu!u engeller ve sınırlarıanaliz etmek için, $ubat ve Mart 2011’de "stanbul’da D"SK içindeki çe#itli yetkililer,Genç-Sen’li ö!renciler ve kurucularla gerçekle#tirdi!imiz derinlemesine görü#meve gözlemler ile toplumsal hareketler ve örgütlenme teorilerinden faydalandık.Bu noktada Fransız sosyologlar Alain Monchablon ve François Borella ileMichel de la Fournière’in (Monchablon, 1983; Borella ve de la Fournière, 1957)ö!renci sendikacılı!ıyla, Pierre Bourdieu’nün de ö!rencilik ve e!itimle ilgiliçalı#maları (Bourdieu, 1964), üniversite sistemi, sendikal haklar, e!itim hakkı veinsan hakları konularındaki ba#lıca kaynaklarımızı olu#turmu#tur. Toplumsal hareketlerve örgütlerle ilgili olarak da Fransız sosyolog Daniel Cefai’nin ‘toplumsala!lar’ teorisi (Cefai, 2007), Amerikalı sosyolog Doug McAdam’ın siyasi angajmanınsebeplerini inceledi!i Amerika Birle#ik Devletlerindeki “Özgürlük Yazı”deneyimi konulu anketi (McAdam, 1986) ve Amerikalı siyaset bilimci CharlesTilly ve Mancur Olson tarafından da i#lenen John McCarthy ve Mayer Zald’ın‘kaynakların mobilizasyonu’ teorisi (Tarrow ve Tilly, 2006; Olson, 1965;McCarthy ve Zald, 1977) bize temel te#kil etmi#tir. Mustafa Kemal Co#kun’un“Süreklilik ve Kopu# Teorileri Ba!lamında Türkiye’de Eski ve Yeni Toplumsal Hareketler”(2006) ba#lıklı makalesi de çalı#mamızın çerçevesinde rehber olmu#tur.220!


I. OKUYARAK YA$AMAK YA DA SAVA$ARAK OKUMAK:B!R SEND!KAL HAK OLARAK Ö%RENC! SEND!KACILI%I VE GENÇ-SENI!ıl ErdinçDevrimci "#çi Sendikaları Konfederasyonu’nun 2000 yılındaki 11. Genel Kurulu’ndayeni bir örgütlenme stratejisi olarak ö!renciler, genç i#çiler ve i#sizler dahilolmak üzere bir gençlik sendikasının kurulmasına karar vermesiyle (D"SK, 2000)ortaya çıkan fikir, 2007 yılında Ö!renci Gençlik Sendikası Genç-Sen’in kurulmasıylasonuçlanmı#tır. Dolayısıyla Genç-Sen’in faaliyetlerini ve dönü#ümünüdaha iyi analiz edebilmek için öncelikle biraz kurulu# sürecinden bahsetmek faydalıolacaktır.1. Bir Ö#renci Sendikasına Do#ruGenç-Sen’in kurulu# sürecini anlatırken önce D"SK’in yeniden yapılanma sürecindegençlerle kar#ıla#masını daha sonra da ö!rencilerin sendikaya katılımı sürecindevar olan toplumsal a!ları incelemek ilginç görünmektedir.a. D#SK Yeniden Yapılanırken...1980 darbesi sonrasında resmi olarak yeniden açıldı!ı 1991 yılından bu yana biryeniden yapılanma süreci içinde bulunan ve örgütlenme kapasitesini güçlendirmeyeçalı#an D"SK sık sık tanımlandı!ı üzere “sendikal kriz”den (Sazak, 2006; Koç,2010) çıkabilmek amacıyla yeni çözüm yolları aramaya yönelir. Konfederasyonunemekliler, ev kadınları ve i#sizlerin yanı sıra gençlerin sendikala#ması için giri#imdebulunmasıyla birlikte Türkiye’de bir “ö!renci sendikası”nın kurulması için gerekensiyasi ve toplumsal ko#ullar ile maddi kaynak ve destek aynı anda sa!lanmı#olmu#tur.Genç-Sen’in kurucularından ve D"SK örgütlenme dairesinden dinledi!imizkurulu# hikayesine göre Coca-Cola tarafından i#ten çıkarılan bir grup sendikalıi#çinin 2005 yılındaki Barı#arock müzik festivaline gitmesiyle genç aktivistlerile sendikacıların kar#ıla#ması sonucunda gençlik sendikasının kurulmasına önayak olacak ekip olu#maya ba#lamı#tır. Bu ekip üzerinde 1980’lerdeki derneklerdönemi ve 1990’lardaki Ö!renci Koordinasyonu deneyiminin etkisi de bulunmaktadır.Bu ba!lamda D"SK’te çalı#makta olan en genç üç sendikacının ba#-lattıkları örgütlenme sürecinde çe#itli sol siyasi parti, dernek, dergi, gençlik veö!renci örgütlerine yapılan ça!rıya cevap veren gruplarla D"SK’in "stanbul’dakimerkezinde ilk toplantılar yapılmaya ba#lanmı#tır. Konu hakkında yapılanuzun ön çalı#malar, ara#tırmalar ve tartı#malar sonucunda Ankara Ortado!uTeknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) 30 farklı üniversiteden, siyasi parti ve derneklerdengelen 500 kadar gencin toplandı!ı büyük bir kongrede 2007 yılında,Türkiye’nin adında “ö!renci sendikası” geçen ilk ö!renci gençlik örgütlenmesikurulmu#tur.Bu ba!lamda, D"SK’in inisiyatifiyle kurulmu# bir ö!renci sendikası, bütün sendikalhareketin yeniden canlanması, ö!rencilerin sınıfsal konumunun tanımlanmasıve ö!renci sendikasının bir sendikal bir hak olarak ortaya konulmasıaçısından önemli görünmektedir. Burada ara#tırmamız boyunca görü#me yaptı-!ımız sendikalı ö!rencilerden birinin, ö!renci sendikasının bütün sendikal hareketiçin önemini vurgulayan sözlerine yer vermek açıklayıcı görünmektedir: “BugünGenç-Sen üyesi olan, ö!renciyken sendikaya giren veya sendikalarla kar#ıla-221!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>#an genç, ileride kendisi meslek sahibi oldu!unda ya da i#veren olursa sendikalaradaha sıcak bakacaktır. Kendi mesle!inin sendikasına üye olacaktır.” 1Kurulu#a kadar toplantılarını D"SK’in "stanbul’daki merkezinde gerçekle#tirmi#olan gençler, kurulu#tan sonra da D"SK’in kaynaklarıyla afi#, ilan gibi ihtiyaçlarınıkar#ılamı#, D"SK’e ba!lı sendikaların Türkiye’nin çe#itli yerlerindeki ofislerindetoplantılarını gerçekle#tirmi# ve D"SK’in sa!ladı!ı araçlarla ula#ımlarını sa!-lamı#lardır. Hukuki anlamda da ö!renci sendikasına me#ruiyet kazandıran D"SK,Genç-Sen’in geni#lemesi süreci boyunca yeni katılacak gençlerin büyük birkısmının gözünde bir güven unsuru olma özelli!i ta#ımı#tır. Nitekim bir Genç-Sen’li “D"SK’in varlı!ı sendikaya katılımınızı nasıl etkiledi?” sorumuza “Olumluetkiledi, daha güven veriyor ve me#ruiyet kazandırıyor sendikaya. Ailem için dedaha az tehlikeli gibi görünüyor hatta” cevabı vermi#tir. Kaynakların seferberedilmesi teorisinde bir toplumsal örgütlenmeye katılırken ortada belirli riskler vemaddi giderler vardır. Katılacak olan ki#i risk ve elde edilecek maddi ve maneviçıkarların hesabını yaparak kararını verir (Olson, 1978: 73). Sendikalı ö!rencilerde yeni bir örgütlenme modeli olan “ö!renci sendikası”na katılmadan önce sendikanınhangi hakların elde edilmesinde mücadeleye nasıl bir katkıda bulunabilece!ininanalizini yapmı#lardır. Bu noktada örgütlenme üzerindeki devlet ve polisbaskısı göz önünde bulunduruldu!unda, D"SK’in varlı!ı, maddi açıdan ve siyasimilitanlık açısından katılım sürecinde ö!renciler nezdinde genellikle olumlu biretki yaratmı#tır.b. Toplumsal A"ların ÖrülmesiGenç-Sen’i tanımak için öncelikli olarak Genç-Sen’lileri tanımak gerekir.Ara#tırmamız boyunca sendikalı ö!rencileri inceledi!imizde öncelikle görülmü#-tür ki ö!rencilerin büyük bir ço!unlu!u önceden bir siyasi parti veya dernek üyesidir.Buna kar#ılık, yo!unlu!un hangi üniversiteden veya hangi bölümden oldu-!unu takip etmek oldukça zordur, zira farklı eylemlerde yer almı# olan ö!rencilerinsendikaya üye olma süreci genellikle siyasi örgütleri aracılı!ıyla gerçekle#mektedir.Sendikaya arkada# aracılı!ıyla üye olan örgütsüz ö!rencilerin bir kısmınındaha sonra bir siyasi örgüte de üye olduklarına rastlanmı#tır. Burada Doug McAdam’ın1964 yılında Amerika Birle#ik Devletlerinde gençler üzerinde yaptı!ı biranket aracılı!ıyla ortaya çıkardı!ı siyasi katılımın sebeplerinde altını çizdi!i “arkada#faktörü” açıkça görülebilmektedir (McAdam, 1986: 76-77). Gençlikten kaynaklananbireysel veya ailevi engeller, maddi engeller ve Türkiye’de örgütlenmeyleilgili korku ve baskıya ra!men bir siyasi partinin gençlik örgütlenmesinde halihazırdamilitan olan gençlerin sendikanın çalı#malarına di!er gençlerle birliktekatılması durumu kolayla#tırmı#tır. Ancak di!er yandan da bunun do!al bir sonucuolarak, sendikalı ö!renciler tarafından üniversite kampüslerinde açılan stantlar,internet sitesi, yapılan eylemler, da!ıtılan el ilanları veya toplantılar aracılı!ıylasendikaya üye olan ve sonrasında da örgütsüz kalan ö!renci sayısının oldukçaaz oldu!u görülmektedir.Ait olunan siyasi parti veya dernekleri inceledi!imizde ise bunların genellikle1980 öncesi sol örgütlerin gelene!ini ta#ıdıkları görülmü#tür. Ayrıca görü#me1Ara#tırmamız boyunca yaptı!ımız derinlemesine görü#melerdeki görü#mecilerimizin anonimle#tirilmesive gizliliklerinin korunması amacıyla isimleri bu çalı#mamızda verilmeyecektir.222!


I!ıl Erdinçyaptı!ımız ö!rencilerin ço!unlu!unun aileleri de 1980 öncesinde çe#itli sol siyasiparti veya derneklerde yer almı# ve bu dönemdeki ö!renci hareketlerine katılmı#tır.Dolayısıyla çalı#ma boyunca öne sürece!imiz üzere, sendikalı ö!rencilerinkimlikleri hem yeni bir ö!renci genç kimli!i hem de eski toplumsal aktörlerle içiçe geçmi# bir özellik ta#ımaktadır. "deolojik açıdan sendikanın siyasi aksının belirlenmesindeve di!er ö!renci örgütlenmeleri veya hareketlerinin arasında tutunabilmi#olmasında bütün bu aktörlerin, gelene!in ve hareketlerin etkisi önemlidir,zira bunlar bir yandan anla#mazlık ve ele#tiri konusu olmalarına ra!men, di-!er yandan, en azından ilk etapta, Genç-Sen’in olgunla#ması ve i#leyi#i için olumlubir etki yapmı#tır.Bu ba!lamda görülüyor ki her örgütün oldu!u gibi Genç-Sen’in de kendi örgütseldinamikleri vardır. Anti-demokratik oldu!u gerekçesiyle pek çok ele#tiriye yolaçmı# olan D"SK’in örgütlenme dairesinin ve halihazırda siyasi militanlı!ın içindeolan bir grup gencin kurulu# sürecinde öne çıkması bu dinamiklerin getirdi!i birsonuçtur. Dolayısıyla yeni bir örgütlenme modeli olmasına ra!men Genç-Sen’inbir i#lerlik ve kabul kazanmı# olmasında gerekebilecek deneyim ve birikime sahipgeleneksel toplumsal muhalefet aktörlerinin yeri oldukça önemli görünmektedir.2. E#itim Hakkının SavunulmasındaYeni Bir Ö#renci Örgütlenmesi Olarak Genç-SenD"SK’in yeniden yapılanma ve güçlenme arayı#ı içinde kurulan Genç-Sen’in yeribu ba!lamda i#çi sendikacılı!ı için de anlamlıdır. Hem kısa vadede D"SK’in ö!-renci gençlik içindeki etki gücünü arttırma, hem de uzun vadede D"SK’teki sendikalörgütlenmenin ivme kazanmasını sa!lama potansiyeli ta#ıyabilece!i görülmü#tür.a. Ö"rencinin Sendikası mı Olur?“Ö!rencinin sendikası mı olur?” sorusunun cevabını bulabilmek için hukuki, toplumsal,siyasal açıdan ve ö!renci dünyası açısından sendikanın ne anlam ifadeetti!ini incelemek gerekir.Genç-Sen kurulu#undan itibaren bir kapatma davasıyla kar#ı kar#ıya olmu#tur.D"SK bünyesinde kurulan Emekli-Sen’in kapatılmasıyla ba#layan süreç Genç-Sen’in de 2011 Eylül ayında kapatılmasıyla sonuçlanmı#tır. Dolayısıyla bir “Ö!-renci sendikası” olması sebebiyle kendisi de ba#lı ba#ına bir sendikal hak olanGenç-Sen bu sebeple iki yönden de sendikal haklar mücadelesinde stratejik bir yertutmaktadır. Genç-Sen, kurulu#u bildiren belgelerin "stanbul Valili!i’ne teslimedildi!i 2008 yılında, yasalara göre ö!rencilerin “sendika kurma vasfına sahip”olmadıkları öne sürülerek yok hükmünde kabul edilmi#tir (Çelik, 2009). Öncelikle"# Mahkemesinde açılan dava, “sendika kurmanın yalnızca çalı#anlar ve çalı#tıranlartarafından mümkün oldu!u, kurulu#un yasalar çerçevesinde bir sendikaolmadı!ı” gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeye ba#lanmı#tır. Buba!lamda, Anayasa’nın 90. maddesi, "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’nin 23.maddesinin 3. fıkrası ile ILO sözle#meleri ve çe#itli insan hakları sözle#melerinidayanak olarak alan Genç-Sen, sendika kurmanın yalnızca “çalı#anlara” de!il“herkese” verildi!ini savunarak, eylemlerine kapatma davasına kar#ı mücadelevererek ba#lamı#tır. Bu noktada insan haklarının uluslararasıla#ması sürecine de-223!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>!inmek gerekmektedir. Mesut Gülmez’in anlattı!ı üzere Türkiye’nin “ikiz sözle#-meler” olarak bilinen 1966 sözle#meleri dahil 2003 yılında onayladı!ı Birle#mi#Milletler sözle#melerinin kabul edilmesiyle birlikte uluslararası süreç genelle#mi#,insan hakları artık devletlerin “iç sorunu” olmaktan çıkmı#tır. Gülmez’e göre“Ayıp olan ihlallerdir, ihlaller nedeniyle bireylerin ya da hükümet dı#ı örgütlerindevleti uluslararası denetim organlarına #ikayet etmesi de!ildir” (Gülmez, 2004).Genç-Sen de dava günleri gerek mahkeme önünde gerek çe#itli illerde ve üniversitelerdeD"SK, D"SK’e ba!lı sendikalar, E!itim-Sen ve Emekli-Sen’in de destekledi!ieylemler düzenlemi#tir. Buna ra!men 2011 Eylül ayında kapatılmasına karar verilenGenç-Sen, kararı temyize götürdükten sonra iç hukuk yollarının tüketilmesidurumunda Avrupa "nsan <strong>Haklar</strong>ı Mahkemesine ba#vuraca!ını belirtmi#tir. 2Yaptı!ımız gözlemler sonucunda görülmü#tür ki kapatma davası Genç-Sen içinolumlu bir etki yaratmı#, ö!renciler kendilerini gündelik ö!renci sorunlarınınyanında, ülkedeki sendikal düzenlemeler ve gençlerin örgütlenme özgürlü!ü do!-rultusunda bir mücadele içinde bulmu#lardır.“Ö!rencinin sendikası mı olur?” sorusuna cevap aranırken tartı#ılan tek noktaGenç-Sen’in hukuki statüsü olmamı#tır. Ö!rencilerin emek-sermaye çeli#kisi içindeyer almadı!ını ve üniversite-ö!renci ili#kilerin i#çi-i#veren de!il, hizmet alanhizmetveren ili#kisi oldu!unu savunanlar ö!rencilerin sendika kuramayaca!ınıileri sürmü#lerdir. Bu noktada #unu da belirtmek gerekir ki Genç-Sen’in kurulu#sürecinde yapılan ön hazırlık ve toplantılarda da Genç-Sen’in genç i#çilerle deilgilenip ilgilenmeyece!i tartı#ılmı#, ancak genç i#çilerle ili#kilerin i#çi sendikalarıylabu konuda dayanı#ma ve destek düzeyinde kalmasına karar verilmi#tir. Buba!lamda, ö!renciler bir sınıf olu#turmadı!ından dolayı ö!rencilerin sendika kuramayaca!ıda öne sürülmü# ancak sonuçta yurtdı#ında bulunan örnekler de incelenerek,ö!rencilerin kapitalizm ve emek-sermaye ili#kilerinin tam ortasında yeraldı!ı görülmü# ve ö!renci sendikası Türkiye’de de ö!renci örgütlenmeleri alanınagirmi#tir.Dolayısıyla, yeni bir örgütlenme modeli olması sebebiyle Genç-Sen’in eylemegeçme süreci deneyime ve örneklere dayalı bir süreçten farklı olarak denemeyeaçık, zaman içinde ve ba!lamın gerektirdiklerinden etkilenerek olu#an bir süreçolmu#tur. Genç-Sen’in talepleri, ö!renci gençli!in sorunlarıyla ilgili kurulu# sürecindegerçekle#tirilmi# olan ön ara#tırmalar ve toplantılar süreci boyunca yapılanuzun tartı#malar sonucunda olu#turulmaya ba#lanmı#tır.b. Demokratik Bir Üniversite Sistemi TalebiEylemlerine üniversite harçları, üniversiteye giri# sınavı, yurtlar, ula#ım ve üniversitemezunlarının i#sizli!i gibi üniversite gençli!ini ilgilendiren konularla ba#layanGenç-Sen taleplerinin merkezine de YÖK’ü yerle#tirmi#tir. YÖK’ün kurulu#tarihi olan 6 Kasım’da her yıl "stanbul ve Ankara’da düzenlenen eylemlerin yanısıra Balıkesir, Bolu, Çanakkale, Eski#ehir, Hatay, "zmir, Kocaeli, Kütahya, Manisa,Mersin, Mu!la, Samsun ve Zonguldak gibi Türkiye’nin çe#itli #ehirlerinde ve üniversitelerindee# zamanlı YÖK kar#ıtı eylemler gerçekle#tirmi#lerdir. Bu eylemlerba#ta Ö!renci Kolektifleri olmak üzere di!er gençlik dernekleri ve siyasi partilerin2“Genç-Sen Kapatıldı” (http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=39966, 03.05.2012).224!


I!ıl Erdinçgençlik örgütlenmelerinin de katılımıyla kitlesel bir hal almı#tır. Yetkin mühendislik,3 formasyon hakkı gibi farklı bölümlerin sorunlarını ele alan Genç-Sen bukonuda da gerek ilgili örgütlerle birlikte gerek tek ba#ına eylemler yapmı#tır. TürkMimarlar ve Mühendisler Odası Birli!i’nin (TMMOB) 2011 Mayıs’ında Ankara’dadüzenledi!i çe#itli emek örgütleri ve siyasi grupların da katılımıyla gerçekle#en“<strong>Haklar</strong>ımız, Gelece!imiz, Halkımız, Ülkemiz "çin” mitingi bunun örneklerindenbiridir. 4 Son olarak 2012 Nisan’ında “formasyon hakkını” talep etmek üzere kendilerini$i#li "lçe E!itim Müdürlü!üne zincirleyen bir grup Genç-Sen’li polisin engeliylekar#ıla#mı#lardır. 5Bu do!rultuda Genç-Sen, üniversite sisteminin anti-demokratik yapısına, üniversiteiçindeki engellere, ö!renciler üzerindeki özgür e!itim ve ara#tırmaya zararveren baskı ve kontrole, kampüslerdeki özel güvenlik birimlerine, kampüslerekamera yerle#tirilmesine ve polis baskısına vurgu yapmı#tır. Ö!renci Seçme veYerle#tirme Merkezini de (ÖSYM) hedef alan eylemler gerçekle#tiren Genç-Senüniversiteye giri# sınav sistemini ele#tirmi#tir. Nitekim, 6 Genç-Sen’li kendini Levent’tekiÖSYM binasına zincirleyerek #ifre skandallarını protesto etmi#tir. 6 Ayrıca2009 yılında D"SK’in merkezinde topladı!ı Liseliler Platformu aracılı!ıyla, liseö!rencileriyle de birlikte hareket etmi#tir (Genç-Sen, 2010).Disiplin soru#turmaları ile özgür bir e!itim ve ara#tırmanın sa!lanmaktan uzakoldu!u üniversite sisteminde Genç-Sen, Adana, "stanbul, Ankara, Eski#ehir, Denizli,"zmir ve Bursa’da üniversite içindeki baskıya dikkat çekmi#tir. Yıldız TeknikÜniversitesinde de sendika üyesi oldukları için okuldan uzakla#tırılan iki ö!renciiçin bir basın açıklaması yapmı#lardır. Sendika, aralarında Genç-Sen üyesi ö!rencilerinde yer aldı!ı ve sayıları gittikçe artmakta olan tutuklu ö!rencilerle ilgili desessiz kalmamı#tır. 30 Mart 2012’de "stanbul’da D"SK Genel Ba#kan Yardımcısı AliRıza Küçükosmano!lu, SDP Genel Ba#kanı Rıdvan Turan ve Halkevleri Genel Ba#-kanı "lknur Birol gibi isimlerin de katıldı!ı, “Özel Yetkili Mahkemeler ve TerörleMücadele Kanunu kaldırılsın, soru#turmalar geri çekilsin” pankartlarının asıldı!ı,Tutuklu Ö!rencilerle Dayanı#ma Konseri düzenlemi#lerdir. 7 Ayrıca, iddianamelerve tutuklama gerekçelerinin absürtlü!üne dikkat çekmek amacıyla “ZamansızÖten ‘Horoz’ Operasyonu” adlı bir kısa film de çekerek “yeni” bir toplumsal örgütlenmeolduklarının bir örne!ini vermi#lerdir. 8 Demokratik e!itim talebinden ba#-ka Genç-Sen’in bir ö!renci sendikası olarak ö!rencilerin çıkarları için mücadeleetti!ini gösteren önemli bir talebi ise herkese e#it ve parasız e!itim talebidir.345678Yetkin mühendislik sistemi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. “"TÜ Yetkin Mühendislik SisteminiTürkiye’ye getirdi” (http://www.hurriyetegitim.com/haberler/%2005.11.2011/itu-yetkin-muhendislik-sistemini-turkiyeye-getirdi.aspx, 17.09.2012).“TMMOB <strong>Haklar</strong>ı "çin Sokakta” (http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=37369, 05.05.2012).“Genç-Sen’den Ni#anta#ı’nda Zincirli Eylem” (http://kampusgazetesi.net/kampusgundem/71-gencsen-nisantasi.html#.T5qXt_LSAwE.facebook, 10.05.2012).“ÖSYM Binası Önünde Zincirli Eylem (http://www.istanbulhaber.com.tr/haber/osymbinasi-onunde-zincirli-eylem--78274.htm,20.07.2012).“Tutuklu Ö!renciler "çin Bulu#tular” (http://www.etha.com.tr/Haber/2012/03/31/genclik/tutuklu-ogrenciler-icin-bulustular/, 31.03.2012).“Genç-Sen’den Tutuklu Ö!renciler "çin Kısa Film” (http://ekmekveozgurluk.net/genclik/genc-senden-tutuklu-ogrenciler-icin-kisa-film/, 10.05.2012).225!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>c. Temel #nsan <strong>Haklar</strong>ının Sa"lanması:Herkese E!it ve Parasız E"itim, Barınma, YemekHerkese e#it ve parasız e!itim Genç-Sen’in bir “sendika” olarak temel taleplerindenbiri olmu#tur. 2009 yılında hükümetin harçlarda yüzde 500 artı# yapılmasıdo!rultusunda verdi!i karara kar#ı "stanbul, Mersin, Ankara, Konya, Eski#ehir veAdana’da gösteriler yapmı#, D"SK’in, ba!lı sendikaların ve ö!renci velilerinin dekatılımıyla "stanbul’da 300’e yakın ki#inin katıldı!ı bir eylem düzenlemi#tir. Busürecin sonunda harç zamları geri çekilmi#tir. 9Ö!renci gençli!in sömürüsünün önünü açan ücretsiz stajlar, yüksek yemekhanefiyatları, yetersiz barınma imkanları ve ula#ım ücretleri gibi sorunlara de!inenGenç-Sen, "stanbul, "zmir, Eski#ehir, Aydın, Sakarya, Hatay ve Ankara’daula#ım sorunu, "stanbul ve "zmir’de yemekhane fiyatları, "zmir ve Kocaeli’nde deyurtlar konusunda çe#itli eylemler düzenlemi#tir. “Eski#ehir’de kampüste ula#ımlailgili yaptıklarımızın sonunda Eski#ehir’deki ula#ım fiyatları dü#tü” diye anlatıyorGenç-Sen’in kurucu grubundan bir Genç-Sen’li Genç-Sen eylemlerinin sonuçsuzolmadı!ını anlatırken.2009 yılında 200’e yakın ö!rencinin katılımıyla Okan Üniversitesinde“1968’den bu yana Türkiye’de ö!renci hareketi” konulu bir konferans ve "stanbulÜniversitesinde dönemin D"SK ba#kanı Süleyman Çelebi’nin davetli oldu!u ve“Bandista” müzik grubunun katıldı!ı “Emek Haftası” düzenlenmi#tir (Genç-Sen,2010). 2011 yılının önemli olaylarından biri Nesih Ta#kın’ın ölümü olmu#tur.Ekonomik zorluklar nedeniyle daha önce I!dır Üniversitesindeki e!itimini bırakmakzorunda kalmı# olan 26 ya#ındaki Ta#kın o yıl kazandı!ı Amasya Üniversitesinekayıt için gereken harç parasını ödeyebilmek için para biriktirmek üzere in#aatlardaçalı#maya ba#lamı#tır. "skelenin çelik halatının kopması sonucunda 7. kattandü#erek hayatını kaybeden Ta#kın’ın ölümü hem i#çi sa!lı!ı ve güvenli!i meselesinehem de harçları protesto etmek ve parasız e!itim talep etmek amacıylaGenç-Sen’i eylemler düzenlemeye itmi#tir. 10 Eski#ehir ve Mu!la’da Genç-Sen’lilerbasın bildirisi aracılı!ıyla harçların yüksekli!ini protesto etmi#, i#çi ve ö!rencilerindavalarının birli!ini ortaya koymu#tur (Genç-Sen, 2010). Eski#ehir ve Bursa’dakiüniversitelerde diplomalı i#sizli!iyle ilgili stantlar açarak i#sizlik, güvencesizlikve gelecek belirsizli!i konusunda ö!rencileri bilinçlendirmeyi amaçlamı#tır(Genç-Sen, 2010). Aynı yıl Kocaeli Üniversitesi’nde diplomalı i#sizli!iyle ilgili birkonferans düzenlemi#tir. Sendikanın zaman içinde #ekillenen bir ba#ka talebi iseanadilde e!itim olarak kar#ımıza çıkmaktadır.d. Bir Temel Hak Olarak Anadilde E"itim"nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesinin 26. maddesinin 2. fıkrası “E!itim, insan ki#ili-!inin tam geli#tirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeyeyönelik olmalıdır. E!itim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasındaanlayı#, ho#görü ve dostlu!u yerle#tirmeli ve Birle#mi# Milletlerin barı#ı koruma9226!“Ö!rencilerin Harç Zammı Protestosu Hükümete Geri Adım Attırdı” (http://bianet.org/bianet/bianet/116372-ogrencilerin-harc-zammi-protestosu-hukumete-geri-adim-attirdi,10.08.2009).10 “"skele Halatı Koptu 2 "#çi Öldü” (http://www.dha.com.tr/haberdetay.asp?Newsid=145798,03.03.2011).


I!ıl Erdinçyolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir” demektedir. Bu ba!lamda e#it, parasız,bilimsel, anadilde e!itim sloganıyla yola çıkan Genç-Sen bu açıdan herkese ula#abilenbir e!itim sistemi talep ederek temel bir insan hakkı olan anadilde e!itimhakkının elde edilmesi mücadelesinde yeni bir aktör olarak yerini almı#tır. Kurulu-#undan bu yana tüzü!ünde yer alan “anadilde e!itim” talebi, bu temel sosyalhakkın sa!lanması yolundaki mücadele açısından anlamlıdır. Genç-Sen’in eylemlerinintonunun dönü#meye ba#lama sürecinde Kürt sorunuyla ilgili daha fazla eylemyapmaya ba#laması bu meseleyle paralel görünmektedir. Nitekim Genç-Sen, Mu!laÜniversitesinde 11 Mayıs 2010 günü polis kur#unuyla vurulan 21 ya#ındaki $erzanKurt’un hayatını kaybetmesi üzerine 11 Artvin, Çanakkale, "stanbul, "zmir, Ankara,Manisa, Eski#ehir, Bursa, Denizli ve Aydın’da TKP gençli!i, EMEP, Ö!renci Kolektiflerigibi çe#itli ö!renci ve gençlik dernekleriyle kitlesel eylemlere katılmı#tır.Kürt Dili ve E!itim Hareketi’nin ça!rısıyla okulların açılı#ına denk gelen 25-26Eylül tarihleri arasında gerçekle#tirilen bir haftalık e!itim boykotunu (Yazıcı,2010) desteklediklerini belirten dönemin Genç-Sen merkez yürütme kurulu üyesi,“Ki#inin en iyi bildi!i dilde e!itim görmesinin en bilimsel yöntem oldu!unu savunuyoruz”açıklamasını yapmı#tır. 12 Dolayısıyla görülmü#tür ki Genç-Sen, hemparasız, e#it ve demokratik e!itim hem de herkese anadilinde bilimsel e!itim haklarınınsavunulması açısından ö!rencilerin öz örgütü olarak onların sendikal haklarıdahilinde temel insan hakları için mücadelede stratejik bir aktör olarak ortayaçıkmı#, hem üniversitede hem de siyasi alanda etki sahibi olmaya çalı#mı#tır.O dönemde kapatma davası halen devam etmekte olan Genç-Sen’in deste!i veme#ruiyeti örgütsüz ö!renciler gözünde de artmaya ba#lamı#, sendika, “ö!rencisendikası” modeli konusunda ilginin ve farkındalı!ın artmasını sa!lama ve temelsosyal hakların elde edilmesi yolunda da adımlar atmı#tır. Ancak ara#tırmamızsırasında devlet baskısı ve çe#itli toplumsal-yapısal sorunlarla kar#ı kar#ıya olanGenç-Sen’in söyleminin ve eylemlerinin bu dönemde daha sivri bir ton kazanmayaba#ladı!ına da #ahit olunmu#tur (Genç-Sen, 2010). Kendini daha sola konumlandırmae!ilimi içinde olmaya ba#layan Genç-Sen, bir yandan da iç sorunlarlakar#ıla#maya ba#lamı#, faaliyetlerine karar mekanizmalarının tıkanmaya ba#ladı!ıbir süreç içinde devam etmek durumunda kalmı#tır.II. YEN! VE ESK!N!N KES!$!M!NDEB!R Ö%RENC! SEND!KACILI%I DENEY!M!Genç-Sen, ö!renci sendikasının “yeni” bir örgütlenme modeli olmasına ra!menhem D"SK’in giri#imiyle kurulmu# olması hem de sendikaya katılan ö!rencilerinbüyük bir bölümünün zaten bir siyasi parti veya dernekten geliyor olması sebebiylehem yeni hem de eski bir örgütlenme özelli!i göstermektedir. Nitekim sendikalıö!renciler, 2007 yılında ö!renci eme!inin sömürülmesine kar#ı ö!rencilerinsendikal haklarını ve insanca e!itim hakkını savunarak çıktı!ı yolda, özellikle2010 yılından itibaren, daha siyasi bir içerik ve söylemin içine do!ru yönelmeyeba#lamı#tır.11 “$erzan Kurt’un Beyin Ölümü Gerçekle#ti” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/14776976.asp, 20.07.2012).12 “Üniversitede Önce Kantin Özelle#ti; $imdi AVM Sırada” (http://bianet.org/bianet/ifadeozgurlugu/125101-universitede-once-kantin-ozellesti-simdi-avm-sirada,05.05.2012).227!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>1. Ö#renci Sendikacılı#ı Ö#renilirkenKuruldu!u yıldan itibaren, ö!rencili!in niteli!inden dolayı sürekli üyelerin de!i-#imi süreci içinde olan Genç-Sen bu sebeple ba#langıç taleplerini hem ö!rencilerinsiyasi duru#ları hem de siyasi durumun gerektirdikleri çerçevesinde sürekli olarakyenilemektedir. Ara#tırmamızda Genç-Sen’li ö!rencilerin, D"SK’ten, sendikayakatılan ö!rencilerin dahil oldukları siyasi parti veya derneklerin geleneklerinden veülke içindeki anti demokratik, sorunlu ve baskıcı durumdan etkilenerek 1980 öncesiö!renci hareketlerinin bir mirasçısı gibi hareket etmeye ba#ladıkları, bu sebeplede Genç-Sen’de zamanla siyasi söylemlerin öne çıktı!ı gözlemlenmi#tir. Bu durumüye ö!rencilerin arasında ve sendikaya katılmak isteyen “örgütsüz” ö!rencileringözünde Genç-Sen’in me#ruiyetinin ve i#levinin tartı#ılmasına yol açmı#tır.a. Taleplerin Dönü!ümü: Siyasi Bir Örgüte Do"ru mu?2007’ye kadar Türkiye’de ö!renci hareketinde bir ö!renci sendikası kurulmamı#oldu!undan dolayı “sendika” ö!renciler için yeni bir örgütlenme modelidir. Dolayısıylataleplerin olu#turulması sürecinin yanı sıra taleplerin dönü#en konjonktüregöre biçimlendirilme ihtiyacı da ö!rencilerin inisiyatifinde olmu#, sendikazamanla daha siyasi bir ton kazanmaya ba#lamı#, buna paralel olarak iç sorunlarda ya#amaya ba#lamı#tır.Kuruldu!u yıldan itibaren her yıl genel kurul düzenlemi# olan Genç-Sen’de ilkiki yıl yönetim de!i#memi#, sonraki yıllar yönetim her yıl de!i#mi#tir. Ö!rencilikve gençlik geçici dönemler oldu!undan dolayı ö!rencili!i biten veya artık gençstatüsüne girmeyen Genç-Sen’liler mezun olduktan sonra genellikle kendi meslekalanlarındaki sendikalara üye olmaya yönelmi#lerdir. Genç-Sen’in son birkaç yılkigenel kurullarına baktı!ımızda ise görülmektedir ki Genç-Sen’in geni#leme sürecindefarklı siyasi fraksiyonlardan ö!rencilerin örgüte katılımı arttıkça genel kurullartartı#malı geçmeye ba#lamı#tır. Görü#tü!ümüz Genç-Sen’lilerden birinin sözleriyle:“Her siyaset kendi ço!unlu!u merkez yürütme kuruluna gelsin istiyor. Toplantılardatartı#ıyor, yıl boyunca kendi örgütlerinden olan insanları Genç-Sen’egetirmeye, örgütsüz olanları da kendi siyasi örgütlerine çekmeye çalı#ıyorlar.”Genç-Sen’in çe#itli yeni toplumsal hareketler ve yeni gençlik örgütlenmelerindenfarklı oldu!unu ve daha muhalif bir kimlik edinmeye çalı#tı!ını gösteren birdi!er örnek de kullandı!ı örgütlenme ve eylem tipleridir. Nitekim, ö!renci sendikasıyeni bir model olsa bile, Genç-Sen’i kuran ö!eler, kullandıkları eylem araçları,ideolojileri, 1980 öncesi gençlik hareketlerine yapılan vurgu ve üyelerinin politikaidiyetleri bakımından Genç-Sen eski bir toplumsal muhalefet aktörü olarak i#lemektedir.Gençlerin daha çok kullandı!ı tahmin edilen internet gibi bir ileti#imaracı veya Arap Baharı’yla birlikte adından gittikçe daha çok söz ettiren sosyalmedya a!ları ve yeni örgütlenme yöntemleri Genç-Sen’de görülmemektedir. Budurum, ö!rencilerin eyleme geçerken kullandıkları araçlarda daha belirgin #ekildeortaya çıkmaktadır. Sendikalı ö!renciler birçok yeni toplumsal hareketin ve gençlikörgütlenmesinin aksine facebook, twitter, mail grupları hatta internet sitesigibi sanal kanallarda örgütlenip eylem yapmaya veya kendilerini tanıtıp üye toplamayatemkinli bakarak mesafeli durmakta ve bunları ya hiç kullanmamakta yada çok az kullanmaktadır. Bir Genç-Sen’linin sözleri bu tutumun gerekçelerini#öyle belirtiyor: “Bugün facebook’tan eyleme gelece!im diye i#aretleyen birininertesi gün eyleme gelece!ini, yanımda olaca!ını nereden bileyim? Facebook’tan228!


I!ıl Erdinçtoplumsal hareket yapılmaz. Zaten gençler sokaklardan uzakla#tırılmak isteniyor,internetle eylem yapılmaz. Eylem sokakta polisle yüz yüze yapılır.” Görüldü!ügibi Genç-Sen’liler bu yeni sanal alanlardan ziyade, soka!a çıkmak, birebir oradaolmak, yürüyü#ler düzenlemek gibi geleneksel eylem stratejilerine de!er vermekte,bu açıdan 1990 sonrasının gençlik örgütlenmelerinden farklı bir yere konumlanmakta,1960’ların ve 1970’lerin ö!renci hareketlerini andırmaktadır.Sendikalı ö!rencilerle yaptı!ımız görü#melerde, ö!renci sendikacılı!ının ö!renilmesürecinde örgütün daha siyasi bir hal alması açısından 4 Aralık 2010 önemlibir tarih olarak kar#ımıza çıkmı#tır. Ba#bakan Tayyip Erdo!an’ın üniversite rektörleriyleyapaca!ı toplantıya hazırladıkları dosyayı götürmek isteyen Genç-Sen’lilerve toplantıyı protesto etmek amacıyla toplanan birçok ö!renci örgütlenmesiDolmabahçe’de büyük bir polis #iddetiyle kar#ı kar#ıya kalmı#lardır. Dolmabahçe’dekar#ıla#tıkları bu #iddet ve hükümetin ö!renci eylemlerine kar#ı olan tavrısonucunda Genç-Sen kendini daha radikal bir noktada konumlandırmaya ba#-lamı#tır. Medyada da polis #iddetinin yer almaya ba#laması ve ö!rencilerin meclisteCumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Ba#kanı Kemal Kılıçdaro!lu ve Barı# veDemokrasi Partisi (BDP) milletvekili Akın Birdal ile görü#meleri sendikanın dahem ismini daha yaygın bir biçimde duyurmu# hem de di!er ö!renci örgütleri,gençlik dernekleri ve siyasi partilerin gençlik kollarıyla ortak basın bildirileriniyo!unla#tırmı#tır. Dolayısıyla bu dönü#üm yalnızca Genç-Sen’in iç dinamikleriylede!il ülkedeki makro seviyedeki durumla da yakından ili#kilidir. Adalet veKalkınma Partisinin (AKP) “Kürt açılımı” süreci, hükümetin toplumsal hareketeve muhalefete olan tepkisinin artması ve 2011 Haziranı genel seçimleri öncesipartiler arası rekabet bu dönü#ümde önemli yere sahiptir.Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da vardır ki 4 Aralık 2010Dolmabahçe olaylarında çe#itli ö!renci örgütlenmeleri Tayyip Erdo!an’ın üniversiterektörleriyle görü#ece!i toplantıyı protesto ederken, Genç-Sen’li ö!rencilerinhazırladıkları dosyalarla toplantıya girerek ö!rencilerin temsili konusundaki talepleriniortaya koymak istemeleri ö!renci örgütlenmeleri açısından yenidir. Busüreci takiben Genç-Sen’in faaliyetlerinin çe#itlendi!i görülmü#tür. Örne!in,Uluda! Üniversitesinde üniversite mezunu ancak i#siz bir gencin intiharıyla ilgilieylem düzenleyen ö!renciler 4 Aralık’tan sonra “Fa#izme kar#ı omuz omuza” ve“Ferman AKP’ninse üniversiteler bizimdir” sloganlarıyla söylemlerinin merkezineAKP’yi yerle#tirmeye ba#lamı#tır. Hem sendikalı ö!rencilerin anlattıklarındanhem de basın taramamızdan ö!rendi!imize göre 2011 $ubat ayında Tayyip Erdo-!an’ın Erzurum’da ö!rencilerle yapaca!ı bir toplantıya gitmeye karar veren Genç-Sen’li ö!rencilerin otobüsü yolda pek çok kez durdurulmu#, ö!rencilerin toplantıyavaktinde varmaları engellenmi#tir. Bundan ba#ka, Kürt sorunu hakkındada daha hassasla#maya ba#layan Genç-Sen’liler pek çok sendika, siyasi parti, toplumsalhareket ve ö!renci ve gençlik derne!inin de katılımıyla 16 Mart’ta hem 16Mart 1978 Katliamını hem de Halepçe Katliamını anmı#tır. 13 Bu süreç boyuncaKürt sorunu ve i#çi-ö!renci dayanı#ması vurgusu öne çıkmı#, Genç-Sen’li ö!rencilerintalepleri ö!renci sorunlarından ülkenin daha hassas siyasi meselelerine do!-ru bir dönü#üm geçirmi#tir.13 “Beyazıt’ta 16 Mart ve Halepçe Protestosu” (http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/03/16/beyazitta.16.mart.ve.halepce.protestosu/568050.0/index.html, 20.07.2012).229!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Bu açıdan “Asla yalnız yürümeyeceksin” sloganıyla yola çıkmı# olan Genç-Sen’in söyleminin dönü#mekte oldu!unu, daha sonra kullandı!ı sloganlararacılı!ıyla gözlemlemek mümkündür. “Fa#izmi döktü!ü kanda bo!aca!ız”,“Anaların öfkesi katilleri bo!acak”, “Katil devlet hesap verecek” ve “Ya#asın devrimcidayanı#ma” gibi sloganlar bunun en belirgin örnekleridir. Sendika, bir çıkarsa!lama ve hak arama aracı olmanın ötesinde siyasi bir temel insan hakları mücadelesiiçine girmi#, bu hakların kazanılması ve elde edilmesi yolundaki vurgusunudaha da kuvvetlendirmi#tir.Ö!rencilerin siyasi ekseninin belirginle#mesiyle birlikte hükümetin ö!rencilerineylemlerine olan tepkisinin ve polis #iddetinin arttı!ı gözlemlenebilmektedir.Genç-Sen’in ismi bu süreçte medyada gittikçe daha fazla duyulmaya ve Genç-Senüniversite düzeyindeki eylemlerinin görece ba#arısıyla birlikte ö!rencilerin gözündedestek kazanmaya ba#lamı#tır. Ancak saha çalı#mamız boyunca görülmü#-tür ki Genç-Sen iç sorunları olmayan bir örgüt de!ildir. Siyasi, sosyo-ekonomik vehukuki engellerin yanı sıra Genç-Sen, farklı sol örgütlerin ve ö!rencilerin ele#tirilerive örgüt içi anla#mazlıklar gibi çe#itli sorunlarla kar#ı kar#ıya kalmı#tır.b. Genç-Sen’de Eyleme Geçmenin Önündeki EngellerOzan Gündo!du “Türkiye’de Ö!renci Hareketinin Krizleri ve "mkanları” ba#lıklıyazısında 1980 sonrası gençlik hareketlerinin belirleyici motiflerinin “darbe öncesigençlik hareketine öykünme” ile “tarihsel yenilenme ihtiyacı” arasındaki gerilimdendo!du!unu belirtmi#tir (Gündo!du, 2011). Genç-Sen’de bu gerilim, örgütünkimli!ini olu#turma süreci içinde ö!rencilere bir militanlık deneyimi ve me#-ruiyet tabanı sunmak ile ö!renci sendikacılı!ının do!asının getirdi!i yeni taleplerinolu#turulması sürecinde özgün bir söylemin ortaya koyulmasında tıkanmalarya#anması #eklinde ortaya çıkmı#tır. “Ö!renci sendikası” kavramının algılanması,Türkiye siyasetindeki dalgalanmalar ve ö!rencilerin sürekli de!i#en bir kitle olmasısebebiyle kendini devamlı bir yenilenme sürecinin içinde bulmu#tur.Genç-Sen’in önündeki ilk engel kurulu# süreci olarak kar#ımıza çıkmı#tır.D"SK’in ça!rısıyla toplanmaya ba#layan ö!rencilerin kurdu!u sendika bu sebepleö!rencilerin içinden gelen bir taleple de!il, i#çi sendikacılarının inisiyatifiyle kurulmu#tepeden bir sendika oldu!u iddialarıyla kar#ı kar#ıya kalmı#tır. Genç-Senpek çok kez ba!ımsız bir ö!renci sendikası olmaktan uzak “D"SK’in gençlik kolları”olarak de!erlendirilmi#tir. Ö!renci Kolektifleri veya di!er gençlik grupları ilka#amada Genç-Sen’e temkinli yakla#mı#tır. Bunun yanında D"SK’in 1990 sonrasısendikacılı!ına yönelik ele#tirilerden Genç-Sen de nasibini almı#, D"SK’in ça!rısıbazı siyasi gruplar nezdinde kar#ılık bulmamı#tır. Dolayısıyla solun çe#itli fraksiyonlarıarasındaki anla#mazlık ve ayrı#malar Genç-Sen’e olan deste!in zayıflamasınasebep olmu#tur. Ancak #u da bir gerçektir ki üniversite ö!rencilerindengelen ve tabana dayanan bir hareketin sonucunda kurulan bir ö!renci sendikasıTürkiye ko#ullarında #imdiye kadar ortaya çıkmamı#, yapılan çalı#malar ise kısıtlıkalmı#, uygulamaya geçememi#tir. Genç-Sen’de ise görülmü#tür ki ö!renci dernekleriveya Ö!renci Koordinasyonu gibi önemli ö!renci hareketi geleneklerindengelen ve deneyimli siyasi militanlar olan genç D"SK sendikacılarının kurulu#sürecinde yer alması ve D"SK’in sa!ladı!ı maddi kaynaklar Genç-Sen’in kurulu#usırasında hızlandırıcı ve kolayla#tırıcı olmu#tur. Dolayısıyla, kaynaklara ve siyasideneyime sahip bir örgüt veya grubun kurulu# sürecinde yer alması hem kaynak-230!


I!ıl Erdinçların örgütlenmesi noktasında toplumsal hareketler teorileriyle (Tarrow ve Tilly,2006; Olson, 1965; McCarthy ve Zald, 1977) örtü#ür görünmekte hem de Genç-Sen’in kurulu#unun me#ruiyetine, kurulu# sırasındaki ve sonrasındaki ba!ımsızlı!ınave i#lerli!ine fazla zarar verir görünmemektedir. Burada altı çizilmesi gerekennokta #udur ki Genç-Sen’i siyasi bir örgüt veya hareketten farklı #ekildetanımlayacak ve Genç-Sen’in eylem ve taleplerine #ekil verecek olan sendikalı ö!-rencilerdir. Dolayısıyla, sendikalı ö!rencilerin, “ö!renci sendikası”nın, e!itimhakkının ve sendikal hakların savunulması ve insan hakları için mücadeledekikendine özgü ve ba!ımsız konumunun ayırtına varabilme kapasiteleri bu açıdanhayati bir önem ta#ır.Ö!renciler arasında sendikal örgütlenmenin yeni olması, sendikanın siyasibir gençlik örgütü olarak mı yoksa ö!rencilerin ekonomik ve bilimsel çıkarlarıiçin çalı#an bir örgüt olarak mı in#a edilece!i sorusunu sendikalı ö!rencilerinkar#ısına çıkarmı#tır. Bu sorunun cevaplanma sürecinin temelindeki çeli#kininkayna!ı ise sendikanın kurulu#unda eski ve yeni toplumsal muhalefet aktörlerive eylem biçimlerinin ö!rencilerin kimliklerinde aynı anda bulunmasıdır. Ö!-renciler bir yandan ait oldukları siyasi partilerin ideoloji ve ba!lılıklarını üzerlerindeta#ırken, di!er yandan da örgütlü veya örgütsüz, solcu veya de!il, bütünö!rencileri kapsayan ve onların çıkarları için çalı#an bir sendikal örgütlenmemodelini oturtmaya çalı#maktadırlar. Örne!in, görü#melerimizde #ahit olunmu#turki Dev-Lis gelene!inden gelen gençler kendilerini hala Dev-Lis’li olaraktanımlamakta olduklarından dolayı Genç-Sen’li kimliklerini benimsemeleri zamanalmaktadır.Ancak zaten Bourdieu’nün “gençlik laftan ibarettir” sözüyle anlatmayaçalı#tı!ı üzere gençlik homojen bir grup de!ildir (Bourdieu, 1984). Dolayısıylagençler farklı siyaset üretme ve eyleme geçme stratejilerine sahiptir. Bu kadarfarklı özelliklere sahip gençleri bir sendika altında toplamaya çalı#ma sürecindebu sorunların ya#anması da do!al görünmektedir. Örne!in “Gençleri e!lendirmekiçin burada de!iliz, önemli olan ö!rencilere örgütlülü!ün önemini anlatmak.Konserler ve e!lence her yerde. Ancak artık ö!rencilerin örgütlenmesi ve bununhayatili!ini anlayıp birbirlerine anlatması gerekiyor” diyor bir Genç-Sen’li, “Sendikaolarak alternatif üniversite bahar festivalleri veya konserler gibi etkinlikler dedüzenliyor musunuz?” sorumuza cevap olarak. Di!er yandan ba#ka bir Genç-Sen’li ise “Maddi durumumuz ikisini de yapmaya yetmiyor. Eylem ve örgütlenmeyepara harcıyoruz. Konser, festival yapmak isteriz ama o kadar üyemiz de yokmaddi kayna!ımız da” diye cevap veriyor.Genç-Sen’in i#leyi#iyle ilgili bir di!er sorun da ö!rencili!in yapısından kaynaklanansürekli bir de!i#im ve örgüt içi sirkülasyonun olmasıdır. Genç-Sen yönetimineredeyse her yıl de!i#ti!inden dolayı mezun olan ö!rencilerin ardından sendikayıdevralan ö!renciler sendikanın içeri!ini yeniden kurmaktadır. Bu nesilfarklıla#ması sonucunda sendikanın kurucu grubu ile sendikaya katılan en yeniö!renci arasında sendikal örgütlenmeye bakı# açısından herhangi bir aktarım sözkonusu olamamakta, algı farklılıkları belirginle#ebilmektedir. Bunun yanında,artık ö!renci olmayan ve yeni sorunları olan mezunlar ile halen ö!renci olan üyeleraralarındaki ba!lar da gittikçe zayıflamaktadır. Nitekim, yaptı!ımız görü#melerdesendikada yeni olan ö!rencilerin bir kısmının sendikanın kurulu# hikayesiveya amacını bilmedi!i görülmü#tür. Sendikaya bir ölçüde dinamizm de ka-231!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>zandıran bu özellik, sendikanın konumunun kaygan olmasına sebep olmakta,ö!renci sendikal örgütlenmesinin somut bir #ekilde tanımlanıp ortaya koyulmasınaengel olmaktadır.Bütün bunların yanında ö!renci sendikacılı!ı açısından Genç-Sen’in kar#ıkar#ıya oldu!u sorunların en önemlilerinden biri ise sendikalı ö!rencilerin solunçe#itli fraksiyonlarından geliyor olması ve daha önce de bahsetti!imiz gibi Genç-Sen’in gittikçe daha siyasi bir ton kazanmasıdır. Nitekim, ö!renci sendikacılı-!ının tanımı “Nasıl ö!renci sendikası olunur?” sorusuna cevap vererek de!il,“Üye olunan siyasi parti, ö!renci sendikasına nasıl bakar?” sorusuna cevap vererekolu#turulmaktadır. Bu süreçte de, farklı siyasi partilerden gelen ö!rencilerinGenç-Sen içinde kendi siyasi aidiyetleriyle var olmaya ve kendi siyasi aidiyetlerinioraya hakim kılmaya çalı#maları sebebiyle sendika içindeki karar alma mekanizmalarıtıkanmaya ba#lamı#tır. Bu durum Genç-Sen’in herhangi bir siyasi örgüteüye olmayan ö!rencileri etrafında toplama kapasitesini de daraltmaktadır. Nitekim,sendikanın toplantılarına veya eylemlerine, sendikayı medyadan veyakampüslerde açılan stantlar ile da!ıtılan veya asılan afi#lerden görerek katılmayaba#layan, herhangi bir siyasi aidiyeti olmayan ö!rencilerin bir kısmı, sendikanıniçine girdiklerinde kar#ıla#tıkları tartı#maların ö!renci sorunlarından ziyade siyasitartı#malar olduklarını görerek üye olmaktan vazgeçmektedir. Bu süreç boyuncahiçbir siyasi aidiyeti olmayan ö!renciler dı#arıda kalmı#lardır. “Herhangi birörgüte üye olmayan bir arkada#ımı bir toplantıya getirmi#tim. Ö!rencilerin sorunlarıilgisini çekmi#ti ama toplantılarda yapılan tartı#maları ve kavga eden siyasigrupları görüp çekinmi#ti. Bir daha gelmedi” #eklinde anlatıyor bir Genç-Sen’li, Genç-Sen’in herhangi bir siyasi örgüte üye olmayan ve ö!rencilikten kaynaklanansorunlar ve haklar için mücadele etmeye gelmi# ö!rencileri kapsayamamasorununu.Farklı siyasi görü#lerden gelen veya herhangi bir siyasi aidiyeti olmayan ö!rencileriüyeleri arasına katamayan Genç-Sen bu noktada ö!rencilerin sorunları vehaklarıyla ilgili sendikal mücadelede kitleselle#me sorunları ya#amakta, siyasi partileringençlik örgütlenmelerinden veya klasik, siyasi ö!renci ve gençlik örgütlenmeve derneklerinden öte bir konum alamamaktadır. Genç-Sen üzerindekibaskı ve #iddetin artması, örgütü daha medyatik ve tanınır yapmı# ancak di!eryandan da sendikaya yeni gelen ö!rencilerin sendika içindeki tartı#malarlakar#ıla#ması ve yılması örgütün bu deste!i arkasına alarak daha da fazla kitleselle#mesineengel olmu#tur. "#çi sendikalarında farklı siyasi e!ilimlerden gelen i#çilerinsınıfsal çıkarları için bir araya gelmesi ve hakları için mücadele etmekte olmasıdurumu Genç-Sen’in içinde i#lerlik kazanamamı#, farklı siyasi görü# ve fraksiyonlardangelen ö!renciler kendi haklarını savunmak ve çıkarları için mücadeleetmek için bir araya gelememi#tir. Dolayısıyla Genç-Sen kapsayıcı de!il dı#layıcıolmaya tehlikesi içine girmi#tir.Tüm bu engeller Genç-Sen’in a#ması gereken sorunlar olarak öne çıkmaktadır.Bu noktada #unun da altını çizmek gerekmektedir ki henüz 2007 yılında kurulmu#yeni bir örgütlenme modeli olan Genç-Sen, bu engellerle mücadele etmenin yollarınızaman içinde kendi dinamikleri aracılı!ıyla bulmaya çalı#acak ve mücadelesinineksenini çizecektir. Dolayısıyla Genç-Sen kendine özgü, i#lerli!i olan bir örgütlenmeninyolunu bulma çabalarına devam etti!i sürece bütün ö!rencileri kapsayabilenkitlesel bir olu#um olma potansiyeli ta#ımaktadır.232!


2. Nasıl ve Neden Bir Sendikal Mücadele?I!ıl ErdinçBütün bu engellere ve sorunlara ra!men, “ö!renci sendikası”nın model olarakönemli bir hak arama aracı oldu!unu söylemek mümkündür. Bu modelin nasıl#ekillenece!i ve hedeflerinin ne olaca!ı ise zaman içinde cevaplanacak olan birsoru olarak kar#ımıza çıkmaktadır. Bu süreçte ö!renci sendikasının nasıl olaca!ı veyerinin ne oldu!u yüksekö!retim sisteminin incelenmesiyle anla#ılabilir.a. Neoliberal Düzende “Ö"renci” veMevcut Yüksekö"retim Sistemi #çinde Temel <strong>Haklar</strong>Avrupa "nsan <strong>Haklar</strong>ı Sözle#mesi Ek 1 No’lu Protokol 2. maddesine göre e!itimhakkı demokratik bir toplumda insan haklarının var olması için vazgeçilmez, temelbir yer i#gal etmektedir ve kısıtlı biçimde yorumlanmamalıdır. Buna göre “Hiçkimse e!itim hakkından yoksun bırakılamaz” ve “Taraf devletler takdir yetkisikapsamında bu hakkı sınırlarken hakkın özünü zedeleyecek ve etkinli!inden yoksunbırakacak düzeyde hareket etmemelidir” (Karan, 2011: 26). Ancak bugün neoliberaliktisat politikaları do!rultusunda güvencesizlik ve vasıfsızla#ma çalı#maili#kilerinde gittikçe yayılmakta, bu anlayı# üniversitelerin i#leyi#inin içine de yerle#mekteve ö!rencili!in içeri!i, sınıfsal konumu, statüsü ve #artları buna ba!lıolarak dönü#erek yeniden tanımlanmaktadır. Üniversite Ö!retim Üyeleri Derne!iYönetim Kurulu Ba#kanı Tahsin Ye#ildere’nin belirtti!i üzere bugün nitelikli akademisyenyeti#tirilmesi önündeki engeller gitgide artmakta, ö!renci harçlarınınsürekli artırılması, ö!rencilerin barınma, beslenme olanaklarında ve sosyal ya#amlarındagerilemeye neden olmaktadır. Bu ba!lamda ö!rencilerin sorunları giderekartmı#tır (Ye#ildere, 2011: 30-31).E!itim-Sen eski ba#kanı Zübeyde Kılıç’a göre günümüzde yüksekö!retimalanında gerçekle#tirilen tüm düzenlemeler Bologna Süreci 14 çerçevesinde yapılmaktadır.Kılıç’a göre kaynak çe#itlenmesi ticarile#meyi, performans sistemi iseesnek eme!i ve sömürüyü esas almakta, parasız e!itim ve i# güvencesi ortadankaldırılmaktadır. Yüksekö!retim hizmetinin örgütlenmesinde baskı ve #iddet politikalarınında giderek arttı!ını gözlemleyen Kılıç nitelikli e!itim hakkı vurgusunun,üniversitelerin yönetim mekanizmalarından bilimsel bilginin üretim sürecine,üniversitenin fiziki alt yapısından bile#enlerine sundu!u sosyal imkanlarınakadar yüksekö!retim hizmetinin e#itlikçi, özgürlükçü ve demokratik ilkelerle ör-14 “Bolonya Süreci Nedir?” YÖK belgesine göre: “Bologna Süreci’nin temelleri 1998 yılındaFransa, "talya, Almanya ve "ngiltere E!itim Bakanlarının Sorbonne’da gerçekle#tirdikleritoplantı sonunda yayımlanan Sorbonne Bildirisi ile atılmı#tır. Avrupa’da ortak bir yüksekö!retimalanı yaratma fikri ilk kez bu bildiri ile ortaya çıkmı#tır. Bologna Sürecininolu#turmayı hedefledi!i Avrupa Yüksekö!retim Alanı içerisinde yer alan ülke vatanda#-ları, yüksekö!renim görmek ya da çalı#mak amaçları ile Avrupa’da kolayca dola#abileceklerdir.Avrupa, gerek yüksekö!retim ve gerekse i# imkanları açısından dünyanın di!erbölgelerinden ki#iler tarafından tercih edilir hale getirilecektir” (http://bologna.yok.gov.tr/?page=yazi&i=3, 16.07.2012)). E!itimin 1995 yılında yürürlü!e giren Dünya TicaretÖrgütünün Hizmet Ticareti Genel Anla#masına dahil olmasıyla Bolonya Süreci ve e!itiminliberalle#mesi kesi#mi#tir. Bu ba!lamda, kamu politikaları üzerine çalı#an Jean EmileCharlier ve Sarah Croché’nin de altını çizdi!i üzere, “pek çok e!itimci Hizmet TicaretiGenel Anla#ması, Lizbon stratejisi ve Bolonya Sürecinin kesi#mesinin yüksekö!retiminAvrupalıla#masına de!il ticarile#mesine yol açaca!ını savunmaktadır” (Chalier veCroché, 2008).233!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>gütlenmesi zorunlulu!unun altını çizece!ini belirtmektedir (Kılıç, 2011: 29.) E!itimhakkının savunulması bu ba!lamda gitgide hayati bir yere sahip olmakta, buyoldaki hak arama örgütleri önemli aktörler olarak kar#ımıza çıkmaktadır. Bu noktadaAy!e Bu"ra’nın editörlü!ünü yaptı!ı “Sınıftan Sınıfa” kitabını hatırlamakmümkün görünmektedir. Nitekim orada da yeni çalı!ma !ekillerine kar!ı yeni hakarama yöntemleri ortaya koyulmu!, spor emekçileri sendikası ve ofis çalı!anlarınınörgütlenmesi gibi yeni modellerden bahsedilmi!tir (Bu"ra, 2010).! Genç-Sen’in gittikçe siyasi bir ton edinmesi Türkiye ko#ullarında normal ve kaçınılmazolarak yorumlanabilse de bu tonun dozunun dengelenmesi üyelerinin sınıfsalçıkarlarını koruma görevi ta#ıyan sendikanın de!i#en ko#ullar altında i#leyi#iaçısından önemlidir. Genç-Sen’in eylemlerinin aldı!ı yo!un polis ve hükümettepkisinden de anla#ılmaktadır ki ö!renci hareketleri ve hak arama mücadeleleri,üniversitenin anti-demokratik yapısı ve neoliberal de!erler ile kar#ı kar#ıya gelmektedir.Üniversitelerdeki bu durumu 12 Eylül düzenine dayandıran "lhan Tekelide Kenan Evren’in “Üniversiteler teröristlerin yeti#tirildi!i birer yuva halinegeldi” sözünü hatırlatmaktadır (Tekeli, 2010).Taner Timur da neoliberal de!erlerin üniversiteye yerle#mesinden kaynaklananbir üniversiteler krizine i#aret etmektedir (Timur, 2000). Üniversite mezununüfusta i#siz sayısı Eylül 2011’de geçen yılın aynı ayına göre 32 bin ki#i, kriz öncesidönem olan Eylül 2008’e göre ise 88 bin ki#i üzerinde gerçekle#erek 537 bin ki#iseviyesine ula#mı# ve diplomalı i#sizlerin oranı Eylül 2011’de yüzde 11,5 olmu#-tur. 15 Ö!renimleri boyunca ücretsiz i#gücü olarak kullanılan stajyer ö!renciler ileö!renimleri sırasında çalı#an ö!rencilerin varlı!ı da ö!rencilerin kar#ı kar#ıya bulundu!uekonomik sorunlara ba#ka örneklerdir. Genç-Sen de mücadele alanınınba#ına koydu!u diplomalı i#sizli!e kar#ı duru#unu kurulu# amaç ve ilkelerinde“Söz, Yetki, Karar Ö!rencilere, Diplomalı "#siz Olmayaca!ız!” #eklinde ortayakoymu#tur. Bu talep, Genç-Sen’in amaç ve ilkelerinde yer alan “Çe#itlilik, demokrasive katılımcılık, dayanı#ma ve birlik, toplumsal dayanı#ma” ilkelerinin ba#ındagelen “"nsanca bir ya#am” ba#lı!ı altında “Dünyada ve Türkiye’de ya#anan neoliberaldönü#ümün e!itimdeki yansıması özelle#tirmeler, paralı e!itim, diplomalıi#sizlik gibi sorunlardır. Genç-Sen e!itimin ve bilimin #irketlerin çıkarları do!rultusundade!il, ö!rencilerin ve toplumun ihtiyaçları, geli#imi ve iste!i do!rultusundaverilmesi gerekti!ini savunur” ifadesiyle anlatılmı#tır (Genç-Sen, 2009).Bu ba!lamda, ö!renci sendikası, Olivier Galland’ın (1996) tarif etti!i üzere“gençlik” ve “ö!rencilik” gibi kaygan ve güvencesiz toplumsal kategorilerin, temelinsan haklarından olan örgütlenme ve ifade özgürlüklerini kullanarak parasız,bilimsel, anadilde e!itim, barınma ve beslenme gibi sosyal haklarını talepetme mücadelelerinde önemli yer tutma potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelindaha net anla#ılması için çalı#mamızın son bölümünde dünyada ö!renci sendikacılı!ıylailgili önemli bir örnek olan Fransa’daki ö!renci sendikalarından bahsetmekfaydalı olacaktır (Monchablon, 1983; Fichtali, 2003).b. Ö"rencilerin Temsilinde Ö"renci Sendikalarının Yeri: Fransa Örne"iÖ!renci sendikacılı!ının mümkün ve gerekli oldu!unu ortaya koyan ve ö!rencisendikal örgütlenmesinin kurucu belgesi olarak nitelendirilen, 24 Nisan 194615 “Diplomalı "#siz Sayısı Uçtu” (http://www.sondakika.com/haber-diplomali-issiz-sayisiuctu-3200582/,23.07.2012).234!


I!ıl Erdinçyılında Fransız ö!renci sendikası Fransa Ulusal Ö!renci Birli!i (Union Nationale desEtudiants de France: UNEF) tarafından hazırlanan Grenoble $artı’nın ilk maddesi“Ö!renci genç bir entelektüel i#çidir” demektedir. 16 Kuruldu!u yılda içinde ço-!unlukla "kinci Dünya Sava#ı boyunca Fransa’daki direni# hareketi içinde yeralmı# olan ö!rencilerin bulundu!u UNEF, sava#ın ardından artık bir ö!renci sendikasıolarak ö!rencilerin sosyal ya#amlarında söz sahibi olma yoluna gitmeyekarar vererek kitleselle#meye ba#lamı#tır. Bu do!rultuda UNEF 1946 yılında Grenoble$artı’nı kabul etmi# ve ö!renci sendikacılı!ının içeri!ini ortaya koyan belgeyihazırlamı#tır.Sayısı birden fazla olan ö!renci sendikaları Fransa’da önemli bir temsil gücüneve görünürlü!e sahiptir. Üniversite düzeyinde yapılan meclis seçimlerinde ö!rencileroy kullanarak kendilerini temsil etmesini istedikleri sendikaya oy verereküniversite genel meclisinde temsil hakkı imkanı bulmaktadır. Ayrıca Türkiye’dekiKredi ve Yurtlar Kurumuna benzeyen ve ismini “Paris Bölgesel E!itim ve Yüksekö!retimYapıları Merkezi” olarak çevirebilece!imiz Centre Régional des OeuvresUniversitaires et Scolaires de Paris (CROUS) adlı, üniversite yönetmeli!i ve akademiktakvimin belirlenmesinden ulusal ve uluslararası burs ve kredilerin yönetilmesine,yabancı ö!rencilerin kar#ılanmasından yurt ve ö!renci yemekhanelerinin yönetilmesinekadar üniversiteyi ilgilendiren birçok konuda yetkili olan kurumunyönetim kurulunda da temsil hakları vardır. 17 Ayrıca ö!rencilerin temel sa!lık sigortasıkurumları da ö!renciler tarafından yürütülmekte, buralarda da sendikalarıntemsil hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla Fransa’da ö!renci sendikaları heme!itim hakkı, hem örgütlenme ve ifade özgürlü!ü ve üniversitelerin özerkli!i konularındahem de sa!lık hakkı gibi bir sosyal hakkın ö!rencilere e#it olarakda!ıtılması konusunda hayati bir yer sahibidirler. Üniversite kampüslerinde ofislerede sahip olan ö!renci sendikaları bu sayede ö!rencilerin günlük sorunlarıylailgilenmek üzere birebir orada olma imkanına sahip olabilmektedirler.Ancak, Fransa’da da sendikaların sorunsuz bir #ekilde i#lemedi!ini gözlemlemekmümkündür. Orada da sendikaların her birinin belirli siyasi bir aksı vardır vebu siyasi aks herhangi bir siyasi parti veya görü#ü desteklemeyen ö!rencilerin gözündesendikaların temsil gücüne zarar vermekte, hatta sendikaların siyasi kariyeramacıyla girilen örgütler olarak algılanmasına sebep olmaktadır. Bu açıdan ö!rencilerdeson yıllarda sendikal örgütlenmeye olan güven ve ba!lılık azalmı#, ö!rencilerinkültürel ve sosyal faaliyetleri öne çıkaran ve ö!rencilerin günlük ya#amlarınayönelik çalı#malar yapan çe#itli ö!renci derneklerine üye olmayı tercih etmeyeba#ladıkları gözlemlenmi#tir (Barthelemy, 2000). Bu açıdan Fransa örne!indeakılda kalmasını ve altının çizilmesini istedi!imiz esas nokta #udur ki ö!rencisendikalarının hem üniversite bünyelerindeki hem de kendilerini ilgilendirenkurumlardaki temsil güçleri, ö!rencilerin haklarını talep edebilecekleri etkin mücadelekanallarının artmasını sa!lamaktadır.Burada altını çizmek gerekir ki ö!renci sendikalarının Fransa’da yetmi# yılayakın bir geçmi#i vardır ve bu imkanları ve temsil gücünü uzun yıllar süren mücadelelersonunda elde etmi#lerdir. Türkiye’de de bir ö!renci sendikasının ö!rencihareketi içindeki konumu ve sendikal haklar ve insan hakları mücadelesindeki16 “La charte de Grenoble” (http://unef.fr/2011/06/09/la-charte-de-grenoble/, 24.07.2012).17 “Participation Etudiante” (http://www.crous-paris.fr/article.asp?idcat=ACC, 24.07.2012).235!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>yeri zamanla görülebilecek, Genç-Sen de ö!renci sendikası modelinin Türkiye’dekiilk ve tek örne!i olarak bu süreçte temel bir rol oynayacaktır. Henüz kendikimli!ini ve taleplerini olu#turmak yolunun ba#ında olan Genç-Sen’li ö!rencilerinyapaca!ı seçimler ve siyasi taleplerin radikalli!inin tonunun dengelenmesi bunoktada belirleyici olacaktır.SONUÇ YER!NE:Ö%RENC! SEND!KACILI%I VE GENÇ-SEN !Ç!N NASIL B!R GELECEK?Bugün neoliberal politikaların üniversiteye nüfuz etmeye ba#ladı!ı ve ö!rencilerinKredi ve Yurtlar Kurumu, "ETT, ö!renci yemekhanelerindeki ta#eron firmalarve Yüksekö!retim Kurulu ba#ta olmak üzere pek çok kurumla ili#ki içine girdi!i birba!lamda ö!rencilerin emek-sermaye çeli#kisinin ortasında bulundu!u görülmektedir.Bunun yanında mezun olduktan sonra da i#sizlik sorunuyla kar#ı kar#ıyagelen ö!renci aynı zamanda ucuz, hatta stajlar süresince bedava, i#gücü olmasıaçısından sömürü ili#kilerinin de içine entegre olmu# durumdadır. Ö!rencilerinbir sınıf olmaması ve sendika kurmayı gerektirecek bir i#çi-i#veren ili#kisi içindeolmaması sebebiyle ö!renci sendikasının anlamsız oldu!unu savunan görü# bunoktada yetersiz kalabilmektedir. Dolayısıyla ö!rencilerin temel insan hakları vesosyal haklar için mücadelede bir hak arama örgütü olarak sendikaya sahip olmasınıhem me#ru hem önemli olarak yorumlamak mümkündür.Bu ba!lamda, toplu sözle#me hatta grev hakkı ba#ta olmak üzere ili#ki içindeoldu!u çe#itli kurum ve kurulu#larla masaya oturmak ve haklarını müzakere etmekfikriyle kurulan Genç-Sen’in içinde yer alan ö!renciler hala “sendikacılı!ı”ö!renme ve Türkiye’nin dinamiklerine özgü bir #ekilde içlerindeki farklılık ve anla#mazlıklarınüstesinden gelmeye çalı#arak kendilerini #ekillendirme arayı#ı içindelerdir.Genelde ö!renci sendikacılı!ının, özelde de Genç-Sen’in Türkiye’de yerle#ipyerle#medi!ini veya ileride yerle#ip yerle#emeyece!ini anlayabilmek için“Ö!renci sendikası tuttu mu?” sorusunu sormak faydalı görünmektedir. Genç-Sen’in kar#ı kar#ıya oldu!u hukuki, siyasi, toplumsal ve ekonomik engellerin yanısıra iç sorunları ve tıkanmaları bu noktada belirleyicidir. Ancak unutulmamalıdırki Genç-Sen henüz 2007 yılında kurulmu# bir örgüt olmasından dolayı kendi özgüldinamikleriyle bu uzun süreç içinde kendi kimlik ve mücadele yöntemlerinibelirleyecektir.19 Mart 2011’de Ankara’da toplanan Genç-Sen 4. Genel Kurulunda alınan birkarar bu sorunların a#ılmaya çalı#ıldı!ını gösteren bir örnektir. Her siyasi örgütüntemsil ve söz hakkına sahip olabilmesi ve örgütte hiçbir örgütün a!ırlı!ının olmamasıamacıyla bu kurulda nisbi seçim sistemi kabul edilmi#tir. Farklı siyasi örgütlerdengelen gençlerin Genç-Sen içinde “siyasi militan” de!il “ö!renci” kimli!ietrafında birle#erek mücadele edebilmesini sa!lama ihtimali oldu!undan dolayıbu kararı önemli bir karar olarak yorumlamak mümkündür. Bugün görülmektedirki 2007 yılından beri süren kapatma davasının geçti!imiz aylarda sendikanın kapatılmasıylasonuçlanmasına kar#ın Genç-Sen’liler “sendikacılı!ın” ö!renilmesürecinde adımlar atmakta, hem ö!rencilerin sendikal haklarını elde etme yolundahem de e!itim hakkı mücadelesinde eylemlerine devam etmektedirler. Bu ba!-lamda, örne!in, ara#tırmamız boyunca ö!renci sorunlarından biraz uzakla#tı!ına#ahit olunan Genç-Sen’in bugünkü eylemleriyle ilgili güncel bir ekleme gerekirsegörülmü#tür ki 2012 yılı ba#larından beri Genç-Sen ba#ta kendilerini $i#li "lçe E!i-236!


I!ıl Erdinçtim Müdürlü!üne zincirleme eylemi olmak üzere e!itim fakültelerindeki ö!rencilerinformasyon hakkı için eylemler düzenlemi#, hatta bu hakkın kısmen geri verilmesinisa!layabilmi#tir.Genç-Sen’i incelemek üzere çıktı!ımız ara#tırmamız boyunca hem D"SK bünyesindekisendikacılı!a hem de ö!rencilerin siyasi aidiyetlerine ili#kin bulgularortaya çıkmı#tır. Buradan yola çıkarak #unu söylemek mümkündür ki Genç-Sen’iincelemek yalnızca ö!renci hareketlerinin dönü#ümünü de!il, Türk solunun 1980sonrası dinamik ve stratejilerini anlamak açısından da önemlidir. Bugün ülkeçapında her alanda hak ihlalleri gittikçe artmakta, neoliberal iktisat politikalarıdo!rultusunda güvencesizlik ve vasıfsızla#ma çalı#ma ili#kilerinde gittikçe yayılmakta,bu anlayı# üniversitelerin i#leyi#inin içine de yerle#mekte, ö!rencili!in içeri!i,sınıfsal konumu, statüsü ve #artları buna ba!lı olarak dönü#erek temel haklarınve e!itim hakkının içeri!i yeniden tanımlanmaktadır. Akademik özgürlükkonusunda yazı kaleme alan ö!retim üyesine disiplin cezası verilerek maa#ındankesinti yapılmakta, TEKEL i#çileriyle dayanı#ma etkinli!ine katılmaları sebebiyleö!renciler okuldan uzakla#tırılmakta, anayasal hak olan parasız e!itim pankartıaçan ö!renciler örgüt üyeli!inden tutuklanmakta, yemekhane sistemini protestoeden ö!renciye soru#turma açılmaktadır. Bu ba!lamda, Serdar Yazıcı’nın sözlerineyer vermek gerekirse “Bütün yıldırma, izole etme politikalarına kar#ın e#it, parasız,bilimsel, anadilde e!itim hakkını tüm yurtta#lar için savunmak ve yeni anayasadayer almasını sa!lamak için mücadele etmek hak savunucuları için 2011yılının temel vazifesidir” (Yazıcı, 2010; 292-293). Üniversitelerin yapısının bilimselve idari özgürlükleri sa!lamaktan uzak oldu!u, tutuklu ö!rencilerin sayılarınıngitgide arttı!ı, hak arama örgütleri ve gençler üzerindeki baskı ve kontrolün yüksekoldu!u bir ortamda, Genç-Sen de toplumsal muhalefet ve örgütlenme içerisindestratejik bir yere sahiptir. Sendikanın zaman içinde edinece!i konum vekimlik bu açıdan önem ta#ımaktadır. Sendikal krizden çıkı#a, gençlik hareketleriba#ta olmak üzere toplumsal muhalefetin güçlenmesine, insan hakları ve sosyalhaklar mücadelesindeki eylem ve örgütlenme tarzlarına ili#kin sorulara verilecekcevaplar bu süreçlerdeki aktörlerin iyi anla#ılmasından geçmektedir.KAYNAKÇABarthelemy, Martine (2000) Associations: un nouvel âge de la participation?, Paris:Sciences Po.Birle#mi# Milletler (1948) “"nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi” (http://www.ihd.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=156:insan-haklari-evrensel-beyannames&catid=37, 13.05.2012).Borella, François ve Michel de la Fournière (1957) Le syndicalisme étudiant, Paris: Seuil.Bourdieu, Pierre (1984) “La jeunesse n’est qu’un mot”, Questions de la Sociologie,Editions Minuit.Bourdieu, Pierre ve Jean Claude Passeron (1964) Les héritiers: les étudiants et la culture,Paris, Les éditions de Minuit.Bu!ra, Ay#e (der.) (2010) Sınıftan Sınıfa: Fabrika Dı!ında Çalı!ma Manzaraları, "stanbul:"leti#im.Cefai, Daniel (2007) Pourquoi se mobilise-t-on?, Paris: La Découverte-MAUSS.237!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Çelik, Aziz (2009) “Ücretli Olmayanların Sendikal <strong>Haklar</strong>ı ve Türkiye Uygulaması”,Uluslararası <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> <strong>Sempozyumu</strong> (I), (22-23 Ekim 2009), Ankara: Belediye-"#.Charlier, Jean Emile ve Sarah Croché (2008) “AGCS et processus de Bologne. Desmodalités différentes d’un même projet de commercialisation de l’enseignementsupérieur”, Distances et Savoirs, 6 (1).Co#kun, Mustafa Kemal (2006) “Süreklilik ve Kopu# Teorileri Ba!lamında Türkiye’deEski ve Yeni Toplumsal Hareketler”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 61 (1).D"SK (2000) “11. Genel Kurul Kararları” (http://www.disk.org.tr/default.asp?Page=ContentId=125, 02.05.2011).Fichtali, Yassir (2003) Qu’est-ce que l’UNEF, Paris: l’Archipel.Galland, Olivier (1996) Les étudiants, Paris: La Découverte.Genç-Sen (2010) “Neler Yaptık?” (http://www.gencsen.org/index.php?option=com_content&task=blogcategory&id=2&Itemid=50, 23.04.2011).Genç-Sen (2009) “Tüzük, Amaç ve "lkeler” (http://gencsenbalikesir.blogspot.com/2009/10/tuzuk.html, 23.07.2012).Gülmez, Mesut (2005) “Anayasa De!i#ikli!i Kar#ısında Sendikal <strong>Haklar</strong>a "li#kin UluslararasıSözle#melerin "ç Hukuktaki Ba!layıcılı!ı”, Ergün "#eri (der.) Ekonomik ve <strong>Sosyal</strong>Temel <strong>Haklar</strong> Kapsamında Sendikal <strong>Haklar</strong>, <strong>Sosyal</strong> Güvenlik ve Sa"lık Hakkı içinde,"stanbul: D"SK Basın Yayın ve Halkla "li#kiler Dairesi.Gündo!du, Ozan ( 2011) “Türkiye’de Ö!renci Hareketlerinin Krizleri ve "mtihanları”,Damla Öz, Ferda Dönmez Atba#ı, Yalçın Bürkev (der.) Gerçek, Yıkıcı ve Yaratıcı: Dünyadave Türkiye’de Üniversite, E"itim, Gençlik Mücadeleleri içinde, "stanbul: Nota Bene.Karan, Ula# (2011) “Avrupa "nsan <strong>Haklar</strong>ı Sözle#mesi ve Yüksekö!retim Hakkı”, GüncelHukuk, 86 (2).Kılıç, Zübeyde (2011) “Neoliberal Yüksekö!retim Politikaları Kar#ısında Nitelikli E!itimHakkı Savunusu”, Güncel Hukuk, 86 (2).Koç, Yıldırım (2010) Türkiye $!çi Sınıfı Tarihi: Osmanlı’dan 2010’a, Ankara: Epos Yayınları.Mcadam, Doug (1986) “Recruitment to High Risk Activism: The Case of FreedomSummer”, American Journal of Sociology, 92 (1).McCarthy, J. D. ve M. Zald (1977) “Resource Mobilization and Social Movements: APartial Theory”, American Journal of Sociology, 82 (6).Monchablon, Alain (1983) Histoire de l’UNEF de 1956 à 1968, Paris: PUF.Olson, Mancur (1978) Logique de l’action collective, Paris: PUF.Sazak, Fikret (der.) (2006) Türkiye’de Sendikal Kriz ve Sendikal Arayı!lar, Ankara: EposYayınları.Tarrow, Sidney ve Charles Tilly (2006) Contentious Politics, Paradigme Publishers.Tekeli, "lhan (2010) Tarihsel Ba"lamı $çinde Türkiye’de Yüksekö"retimin ve YÖK’ün Tarihi,"stanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.Timur, Taner (2000) Toplumsal De"i!me ve Üniversiteler, "stanbul: "mge.Yazıcı, Serdar (2010) “2010 E!itim Hakkı "hlalleri”, H Güne# ve S. Yıldırmaz (der.) 2010<strong>Sosyal</strong> Hak $hlalleri Raporu, "stanbul: <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Derne!i.Yentürk, Nurhan, Yörük Kurtaran, Gülesin Nemutlu (der.) (2008) Türkiye’de GençlikÇalı!ması ve Politikaları, "stanbul: "stanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.Ye#ildere, Tahsin (2011) “Üniversitelerin Sorunları Giderek Artıyor”, Güncel Hukuk,86 (2).238!


SA%LIK ALANINDAK! KOLEKT!F EYLEMLER!NSOSYAL VE B!REYSEL DÜZEYDE ANAL!Z!:DOKUZ EYLÜL ÜN!VERS!TES! TIP FAKÜLTES! HASTANES!SA%LIK ÇALI$ANLARI PLATFORMU ÖRNE%!H. $ebnem SeçerDokuz Eylül ÜniversitesiÖzet: Sa!lık alanındaki dönü#üm, sa!lık çalı#anlarının sosyal haklarında önemlikayıplar yaratmı#tır. Sa!lık çalı#anları, bu sosyal hak kayıplarına kar#ı çe#itli platformlardatepkilerini dile getirmektedirler. Bu tepkilerin bir örne!ini de, Dokuz Eylül ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi Sa!lık Çalı#anları Platformu’nun Kasım 2011’den buyana sürdürdü!ü “Saat 10.30” adlı kolektif eylemler olu#turmaktadır. Bu kolektif eylemlerintemel talepleri, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) kaldırılması,güvenceli i# hakkının hayata geçirilmesi ve performans sisteminin son bulmasıolarak dile getirilmektedir. Bu çalı#manın iki amacı bulunmaktadır. Bunlardan ilki,“10.30 Kolektif Eylemleri”nin niteli!ini ve istenen sosyal de!i#imleri gerçekle#tirebilmepotansiyelini analiz etmektir. "kincisi ise, kolektif eyleme katılan sa!lık çalı#anlarının,bu eylemlere katılma motivasyonlarını, kolektif eylem yazınında von Zomeren veSpears (2009) tarafından ileri sürülmü# olan “Kolektif Eylem Motivasyonlarının ÜçlüSınıflaması” çerçevesinde analiz etmektir. Bunun için, eylemleri ba#latan ve sürdüren8 sa!lık çalı#anı ile görü#meler yapılmı# ve eylemlerin yayın organı olan Alakarga bülteniincelenmi#tir. Ara#tırma verilerinden elde edilen sonuçlar, “10.30 Kolektif Eylemleri”katılımcılarının “de!erci” motivasyona sahip olduklarına ve eylemlerinin sosyalde!i#imi gerçekle#tirebilmesi için grup içinde norm birli!inin olu#turulmasına ve eylemlerinsüreklili!ine vurgu yaptıklarına i#aret etmektedir.Anahtar Kelimeler: sa!lık alanında kolektif eylem, kolektif eylemlerin motivasyonu.Abstract: The changes taking place in the health sector have resulted in importantlosses in the social rights of healthcare workers. Against these social rights losses,healthcare workers are reflecting their responses diversely in different occasions. Oneof these responses is the “10:30 Collective Action” of the “Health Workers Platform ofDokuz Eylul University”, which has been continuing since November 2011. The mainobjectives of these collective actions are the revoking of Decree numbered 663, provisionof job security and putting an end to performance based system in the health sector.In this study, there are two aims. Firstly, there will be an analysis of the nature andthe potential of “10.30 Collective Action” in terms of social changes it aims to bringwith these collective actions. Secondly, the motivations of healthcare workers for supportingthese collective actions will be interpreted in terms of Zomeren and Spears’“Classification of Motivations for Collective Action.” For this purpose, interviews werecarried out with eight healthcare workers of the platform who have organized andbeen continuing to engage in these collective actions. In addition, the Alakarga Bulletinsof “10.30 Collective Action” were surveyed. The results of the research indicatethat healthcare workers have theologian’s (value-oriented) motivations and that theyare emphasizing the norm congruence and continuousness of collective actions forachieving the social changes they desired.Keywords: collective action in the field of health, motivations of collective actions.239


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>G!R!$Sa!lık alanında reform giri#imleri 1980’lerden beri sosyal politika alanının en çoktartı#ılan konularından birisidir. Gerçekten de son 20-30 yıl de!erlendirildi!inde,dünya genelinde birçok ülkede sa!lık reformu gündeme gelmi# ve sa!lık sistemleriyeniden yapılandırılma sürecine girmi#tir. Yeniden yapılanma sürecinin niteli!igenelde sa!lık alanında piyasanın a!ırlık kazanarak devletin giderek geri çekilmesi#eklinde kendini göstermi#tir.Bu çalı#mada Türkiye’de sa!lık alanındaki dönü#üm çerçevesinde gerçekle#ende!i#imler sonucu çe#itli açılardan ma!dur olan sa!lık çalı#anlarının bu de!i#imlerekar#ı yürüttükleri mücadele konu edilmektedir. Sa!lık çalı#anlarının ma!duriyeti,ülkemizde her türlü sa!lık kurulu#unda çalı#anlar açısından söz konusudur.Fakat çalı#mada bu de!i#imlere yönelik mücadelelerin de!erlendirilmesi, DokuzEylül Üniversitesi Sa!lık Çalı#anları Platformu’nun Türkiye’nin birçok yerindentakip edilerek desteklenen kolektif eylemi çerçevesinde yapılmaktadır.Çalı#mada temel amaç, sa!lık alanındaki dönü#ümün neden oldu!u sosyal hakkayıplarını protesto etmeye yönelik söz konusu kolektif eylemi, katılan bireylerinmotivasyonları ve eylemin istenen sosyal de!i#imi gerçekle#tirebilme potansiyeliaçısından analiz etmek olmu#tur. Dolayısıyla, bu çalı#ma ile Dokuz Eylül ÜniversitesiTıp Fakültesi Hastanesi Sa!lık Çalı#anları Platformu tarafından bir süredirsürdürülen kolektif eylemlerin hem sosyal açıdan istenen de!i#imleri gerçekle#tirebilmepotansiyeli, hem de bireysel düzeydeki niteli!i üzerinde durulmaktadır.Bu çerçevede çalı#mada kolektif eylem yazınında son dönemde gündeme gelen“bireyler kolektif eyleme nasıl motive olurlar?” ve “kolektif eylem sosyal de"i!im meydanagetirmek için nasıl kullanılabilir?” gibi iki temel soru üzerinden gidilmekte, bunaili#kin kuramsal temeller esas alınmaktadır. Sa!lık Çalı#anları Platformunun motivasyonları,Tetlock’un (2002) sosyal fonksiyonalist metaforlarının von Zomerenve Spears (2009) tarafından kolektif eyleme uyarlanmasıyla üretilen, kolektif eylemeili#kin birey ve grup temelli motivasyonlar sınıflandırması çerçevesinde de-!erlendirilmekte, “10:30 Kolektif Eylemleri”nin sosyal de!i#imi gerçekle#tirmepotansiyeli ise, Louis (2009) tarafından vurgulanan #ekliyle, “kolektif eylemaracılı!ıyla sosyal de!i#imin ancak kolektif eylemin sosyo-yapısal inançları ilegrup kimlik ve normlarını de!i#tirebilme gücüyle gerçekle#ebilece!i” öngörüsüaçısından analiz edilmektedir.Bu çerçevede ilk olarak Türkiye’de sa!lık alanındaki dönü#üm temel dinamikleriaçısından kısaca de!erlendirilmekte, ardından “10:30 Kolektif Eylemleri”ninasıl tetikleyicisi olan 663 sayılı KHK, sa!lık çalı#anlarına getirdikleri açısından incelenmektedir.Çalı#manın ikinci bölümünde, çalı#madaki analizlerin dayandı!ıkuramsal yakla#ımlar konusunda kısaca bilgi verilmekte ve çalı#manın yöntemiüzerinde durulmaktadır. Son bölümde ise, Dokuz Eylül Üniversitesi Sa!lıkÇalı#anları Platformu tarafından gerçekle#tirilen “10:30 Kolektif Eylemleri”, bireyselmotivasyonlar ve sosyal de!i#imi gerçekle#tirebilme potansiyeli açısından,katılımcılarla yapılmı# görü#meler çerçevesinde de!erlendirilmektedir.I. SA%LIK ALANINDA DÖNÜ$ÜMKüresel ekonomik dinamiklerin ve de!i#en yerel ihtiyaçların etkisiyle hızlı bir de!i-#im sürecine giren refah sistemlerinin önemli bir parçası olan sa!lık sektörü de kök-240!


H. #ebnem Seçerlü reform giri#imlerine sahne olmu#tur. Dünya’nın dört bir yanında görülen bureform hareketlerinin temel amacı sa!lık alanında hızla artan harcamaları kontrolaltına almak ve verimlili!i arttırmak olarak ifade edilmi#tir (Keyder 2007: 7).Ülkemizde sa!lıkta dönü#ümün politik altyapısı 1990-1993 yılları arasındatamamlanmı#tır (Belek, 2012: 22). 1990’lı yıllarda sa!lık alanında yapılançalı#malar “sa!lıkta reform” olarak adlandırılırken, 2003 yılından itibaren bu süreç“sa!lıkta dönü#üm” olarak ifade edilmeye ba#lanmı#tır (Tuaç, 2009: 90; Belek,2012: 22). Dolayısıyla ülkemizdeki sa!lık sisteminin yeniden yapılandırılmasınaili#kin çalı#maların en azından 20 yıllık bir geçmi#e sahip oldu!u söylenebilir.2003 yılına gelindi!inde Türkiye ile Dünya Bankası arasında 2004-2007 yıllarınıkapsayan ve Türkiye’ye 60,6 milyon Amerikan doları tutarında bir krediaçılmasını öngören bir proje sözle#mesi imzalanmı#tır. Bu projenin gerekçesinegöre, Türkiye’de hayat beklentisi dü#ük, bebek ölümleri yüksektir. Sa!lık sektörügeri kalmı#tır. Bunun ana sebepleri sa!lık hizmeti alma konusundaki e#itsizlik,kaynak aktarımı konusundaki e#itsizlik ve zayıf yönetim sistemleridir. Projeninamacı ise, sa!lık hizmetlerini tüm nüfusa yaymak ve fakir ki#ilerin kaliteli sa!lıkhizmetlerine ula#ımındaki zorlukları en aza indirmek olarak belirtilmi#tir (Sözer,2006: 47-48).Sa!lıkta Dönü#üm’ün içeri!ini üç ana strateji olu#turmu#tur: aile hekimli!i,genel sa!lık sigortası ve hastanelerin i#letme mantı!ı ile yönetilmesi. Bu üç stratejibir arada de!erlendirildi!inde, Türkiye sa!lık sistemini olu#turan birinci basamaksa!lık hizmetleri, hastaneler ve hizmetin finansmanı gibi bütün bile#enlerin tümününyeniden yapılandırılmaya çalı#ıldı!ı anla#ılmaktadır (Belek, 2012: 22-23;Pala, 2007: 18-26). Sa!lık alanında neoliberal paradigmanın Türkiye’de i#leyi#idünya genelinden farklı olmamı#tır. Sa!lıkta ticarile#me ve piyasala#manın rehberiIMF-Dünya Bankası tarafından hazırlanarak uygulatılmı#tır. Bu durum sözkonusukurumlarla yapılan anla#malarda ve bu kurumlara hükümetlerce verilen niyetmektuplarında açıkça görülmektedir (Sönmez, 2011: 102).Sa!lıkta dönü#üm sürecinin bir parçası olarak gelen Genel Sa!lık Sigortası’na(GSS) yapılan ele#tirilerin ortak noktasını sa!lık sektöründe kamunun a!ırlı!ınınazalmasına, özelle#tirmenin önünün açılmasına, vatanda#lık hakkı anlayı#ınınmü#teri anlayı#ına dönü#mesine ve sa!lık hizmetlerinde rekabet gibi yeni liberale!ilimlere kar#ı tepkiler olu#turmaktadır (Dericio!ulları Ergun ve Ergun, 2009:85-86)."lk olarak, Genel Sa!lık Sigortası Anayasa açısından de!erlendirildi!inde,GSS’nın hukuki açıdan müessese olarak Anayasa’ya uygun oldu!u görülmektedir.Sözer’in de (2007) belirtti!i gibi, GSS’ndan 69. maddede açık olarak söz edilmi#tir.Ancak, getirilen düzenlemelerin Anayasa’nın sa!lık hakkını düzenleyen aynımaddedeki “… Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sa!lık ve sosyal kurumlarındanyararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir…” ifadesine uygunolması gerekir. Yani, sa!lık hizmeti sadece özel sektöre bırakılamaz. Çünkü aktarılanifadeden devletin sa!lık hizmeti görevini münhasıran özel kesimden sa!-layamayaca!ı anla#ılmaktadır. “Kamu ve özel” ibaresindeki “ve” ba!lacı hizmetlerinsadece özel kesime devrine engel te#kil eder.Di!er yandan sa!lık sektöründe özelle#tirme biçimleri; do!rudan özelle#tirmeler,hizmet alımı ve alt i#verenlik sözle#meleri ile kısmi özelle#tirme, özelsa!lık sigortası fonlarının arttırılması, kamusal sa!lık sigortalarının kapsamının241!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>daraltılması, cepten ödemelerin ve ek ödemelerin arttırılması, özel bireyselsa!lık sigortalarının yaygınla#tırılması, özerkle#tirme yoluyla özelle#tirme, kamuözel ortaklı!ı aracılı!ıyla özelle#tirme gibi çe#itli #ekillerde görülebilmekte(Ünlütürk Uluta#, 2011: 34-36), Türkiye’de de bu tür özelle#tirmeler gündemegelmektedir.Sa!lık hizmeti alması gereken ki#iye yönelik “mü#teri” anlayı#ı benimsendi!inde,“parası olmayan ki#inin sa!lık hizmeti alamaması” ve “parası olanında ancak parasının satın alma gücüne uygun olan hizmeti satın alması” gibiiki önemli sonuç ortaya çıkmaktadır. Sa!lık hizmeti alması gereken ki#ilere“mü#teri” nitelemesinin yapılması, sa!lı!ın temel bir insan hakkı olmasınıengellemekte ve “sa!lık” ancak parası olanların sahip olabildi!i bir mal/hizmetbiçimine dönü#mektedir (Pala, 2007: 16). Anayasa’nın 69. maddesinde düzenlenmi#olan sa!lık hakkı çerçevesinde, vatanda#ların sa!lıklarının korunmasıgörevi (planlama, hizmet ve denetim a#amalarının tümü itibariyle) devleteverilmi#tir, dolayısıyla tamamen özel sektöre devri dü#ünülemez. Di!er birdeyi#le sa!lık hizmetlerinin sadece özel sektörden alınması Anayasa’ya uygundü#memektedir (Sözer, 2007). Devlet tarafından konulan di!er bütün haklardaoldu!u gibi sa!lık hakkında da Devlet’in, “dokunmama”, “koruma” ve “bazı i!,görev ve eylemeleri yapma, olanakları sa"lama ve bazı hizmetleri yerine getirme”olmak üzere üç temel görevi bulunmaktadır. Dolayısıyla Anayasal bir hak olansa!lık hakkının, “sa"lıklı olma hakkı” ve “sa"lık hizmetlerinden yararlanmahakkı” olmak üzere en az iki bile#eni vardır. “Sa!lık hizmetlerinden yararlanmahakkı” ekonomik ve sosyal bir haktır. Bu yönüyle kamu açısından belirliyükümlülükler öngörür. Devlet, altına imza attı!ı “Ekonomik, <strong>Sosyal</strong>, Kültürel<strong>Haklar</strong> Sözle#mesi”nin de bir gere!i olarak bu yükümlülükleri yerine getirmekve herkesin sa!lık hizmetlerinden yararlanması için gerekli tedbirleri almak,ki#ilerin sa!lık hizmetinden yararlanmasını sa!lamak durumundadır (Sönmez,2011: 31-32).Anahatlarıyla açıklanan Türkiye’de sa!lıkta dönü#üm sürecinin toplumaçısından bazı olumlu yansımaları da bulunmaktadır. <strong>Sosyal</strong> güvenlik sistemikapsamındaki nüfusun artması, Ye#il Kartlı sayısındaki artı#, Ye#il kart sahibi olanlarınyararlandıkları hizmet paketinin geni#lemesi, SSK’lıların di!er sosyal güvencelilergibi istedikleri sa!lık kurumuna ba#vurabilmeleri (Belek, 2012: 57) gibisayılabilecek bu olumlu yansımalar yanında, TÜ"K’in 2011 yılı Ya#am MemnuniyetiAra#tırması sonuçlarına göre, sa!lık sisteminden memnun olanların oranının%75’lerde olması (TÜ"K, 2012: 29) ve ilaç ve tedavi masraflarını kendisininkar#ıladı!ını belirtenlerin oranının 2004 yılında % 28’den (TÜ"K, 2005: 42) 2011yılında % 11’e (TÜ"K, 2012: 32) dü#mü# olması sa!lıktaki dönü#ümün içeri!ininhalk tarafından tam olarak anla#ılamamı# olmasına i#aret etmektedir (Benzer birgörü# için bkz. Keyder, 2007: 34).Ancak sa!lık sistemindeki yapısal nitelikli bu dönü#üm, önemli sorunları dagündeme getirmi#tir. Sa!lık harcamalarının öngörülenin üzerinde yükselmesi veperformansa dayalı ücret uygulamasının bu harcama artı#ından sorumlu tutulması,sa!lık çalı#anlarının üzerindeki i# yükünün ileri derecede artmı# olması, birincibasamakta aile hekimli!ine geçi#in #u anda halkın farkında olmadı!ı bazıönemli etkiler yaratacak olması (Belek, 2012: 58) gibi sorunlar yanında, günümüzdesa!lık hizmetinin, “kamusal bir hizmet” uzakla#arak, özelle#me, ticarile#-242!


H. #ebnem Seçerme, piyasala#ma sonucu kâr ve sermaye birikimi alanına sokulmu# oldu!u görülmektedir.Sa!lık hizmeti üretenlere “i#gücü” gözüyle bakan, uzman hekimindenniteliksiz hastane çalı#anına kadar her tür “i#gücü”nü en dü#ük maliyetle kullanmaçabası ön plandadır (Sönmez, 2011: 101; Ünlütürk Uluta#, 2011: 357). Sa!lıkçalı#anlarının istihdam ko#ulları, gerek yasalarda gerekse te#kilat yapısında gerçekle#tirilendüzenlemeler ile özel sektör istihdam yapısıyla benze#tirilmi#tir (ÜnlütürkUluta#, 2011: 361). Sa!lık hizmetini tüketen ki#iye de ödedi!i vergiler vesosyal sigorta priminin kar#ılı!ı olarak en ekonomik üretimli hizmeti sunma çabasıa!ır basmaktadır. Sa!lık hizmeti alan ki#inin buna kar#ılık daha fazla ceptenödeme yapması beklenmektedir ( Sönmez, 2011: 102). Özetle sa!lıkta hayata geçirilenve neoliberal güdülerle hareket eden “reformun” etkilerinin hiç de olumlu olmadı"ıve gidilen yönün gelecek için iyimser olmayı gerektirmekten uzak oldu"u (Acar,2010: 175) söylenebilir.II. 663 SAYILI SA%LIK BAKANLI%I VE BA%LI KURULU$LARININ TE$K!LATVE GÖREVLER! HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (KHK)Dokuz Eylül Üniversitesi Sa!lık Çalı#anları Platformu’nun (DEÜSÇT) sa!lıkalanındaki dönü#üme ve sosyal hak kayıplarına yol açan uygulamalara yönelik10:30 kolektif eylemlerini harekete geçiren dönüm noktası, 663 sayılı KHK’ninyayınlanması olmu#tur. Bu nedenle çalı#mada sözkonusu KHK’nin niteli!i, içeri!ive çe#itli çevrelerden bu KHK’ye gelen tepkiler daha ayrıntılı de!erlendirilmi#tir."zmir Tabip Odasının 11 Kasım 2011 tarihli “De!erlendirme Raporu”ndada belirtildi!i #ekliyle; 02.11.2011 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayısındayayınlanan 663 sayılı KHK ile Sa!lık Bakanlı!ı ve ba!lı kurulu#larının te#kilatyapısını düzenleyen 181 sayılı KHK yürürlükten kaldırılmı# ve birçok kanundade!i#iklikler yapılmı#tır. 663 sayılı KHK ile Sa!lık Bakanlı!ı ve ba!lı kurulu#-larının te#kilat yapısı esaslı #ekilde de!i#tirilmi#, Sa!lık Bakanlı!ına ba!lı yenigenel müdürlükler, Kurullar ihdas edilmi#, personel rejimine ili#kin düzenlemeleryapılmı#; Kamu Hastane Birlikleri kurulması, Sa!lık Serbest Bölgeleri olu#turulması,yabancı hekim ve hem#ire çalı#tırılması, meslek örgütlerinin yetkilerininkısıtlanması, sa!lık personelinin meslekten geçici veya sürekli men edilmesiyönünde düzenlemeler yapılmı#tır. 663 sayılı KHK kurumsal düzeyde öngördü-!ü yeni yapılanmalarla, öncelikli olarak sa!lık çalı#anlarının çalı#ma ko#ullarınıetkilemekle birlikte, özellikle tıp fakültelerine yönelik müdahaleler çerçevesindetıp fakültesi hastanelerinin e!itim ve ara#tırma faaliyetlerinden uzakla#tırılması,sözle#meli personel çalı#tırma, performans sisteminin yaygınla#ması gibi uygulamalarladolaylı olarak halkın nitelikli sa!lık hizmeti alma hakkına da tehditolu#turmaktadır ("zmir Tabip Odası, 2011) .Ayrıntılı düzenlemeler içeren ve sa!lık alanında köklü de!i#imler getiren buKHK’nin milletin iradesinden uzak bir #ekilde ve ilgili sosyal tarafların ve sivil toplumkurulu#larının görü#lerine ba#vurulmaksızın çıkarılmı# olması yanında,sa!lık alanındaki çalı#ma hayatına zarar verecek nitelikler ta#ıması bu alandakibirçok çevre tarafından ele#tirilmi#tir. Bu tepki ve ele#tirilerin ba#ında Dünya TabipleriBirli!i (DTB) gelmektedir. DTB 11 Ocak 2012 tarihinde 150’yi a#kın üyesinegönderdi!i mektupta sözkonusu KHK’nın meslek örgütünün özerkli!ine birsaldırı oldu!unu belirterek, üyelerini Türkiye’deki meslekta#larına destek vermeyeça!ırmı#tır (DTB, 2012).243!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Di!er yandan, 20 Kasım 2011 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp FakültesiÖ!retim Üyeleri’nin hazırladıkları ve kamuoyuna sundukları bildiride, “663 sayılıKanun Hükmünde Kararname tıp fakültelerinin bilimsel özgürlüklerini yitirmesineyol açmaktadır. Bilimsel özerklik olmadan e!itim ve ara#tırma olamaz” #eklindeifadeler yer almı#tır (Alakarga, Kasım 2011).KHK hem Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (DEÜTF) Hastanesi’nde hemde onun dı#ında sa!lık alanındaki birbirinden farklı çevreler tarafından tepki ilekar#ılanmı#tır. Türkiye genelinde bakıldı!ında, Türk Tabipleri Birli!i (TTB), "stanbulTabip Odası ("TO), Türk Biyoetik Derne!i (TBD), Türkiye Aile Hekimleri UzmanlıkDerne!i (TAHUD), Halk Sa!lı!ı Uzmanları Derne!i (HASUDER) gibi birçokmeslek kurulu#u ba#ta Anayasa’ya aykırılı!ı olmak üzere, sa!lık alanında yarataca!ısorunları vurgulayıcı rapor ve de!erlendirmelerle kararnameyi çe#itli biçimlerdeele#tirmi#lerdir.Daha önce de belirtildi!i gibi, 663 Sayılı KHK, DEÜTF açısından daha özel birönem de ta#ımaktadır. Bu önem, KHK’nin DEÜSÇP’nun “10:30 kolektif eylemleri”ninba#langıcında aktif rol üstlenmesinden kaynaklanmaktadır. DEÜSÇP’nunbir bile#eni, DEÜTF Ö!retim Üyesi ve "zmir Tabip Odası Ba#kanı Prof. Dr. ErdenerÖzer, KHK’nin “10:30 Kolektif Eylemleri”yle ba!ını “663 sayılı KHK’nin 2 Kasımgünü milletin iradesinden kaçırılarak yayınlanması ve yürürlü!e girmesi üzerine,DEÜTF Hastanesi’nde e# zamanlı olarak sürmekte olan, DEÜSÇP tarafından yürütülen“10:30 Ö!retim Üyeleri Eylemi” daha anlamlı bir yola girmi#tir” #eklindevurgulamı#tır (Alakarga, sayı 9, 05.12.2011).Özetle, 663 Sayılı KHK hem genel olarak sa!lık alanındaki dönü#üme yeni boyutlargetirmesi, hem de DEÜTF çalı#anlarında duyarlılı!a sebep olarak “DE-ÜSÇP’nun 10:30 Kolektif Eylemleri”nin ba#latılmasına yol açması nedeniyleönemli bir geli#me olmu#tur. Daha önce de belirtildi!i gibi, bu çalı#manın öncelikliamacı “DEÜSÇP 10:30 Kolektif Eylemleri”ni, evrilme süreci ve di!er bütünyönleriyle dikkate alarak bireysel ve sosyal açıdan analiz etmektir. Bu çerçevedesözkonusu eylemlerin nitelikleri ile ilgili de!erlendirme kolektif eylem yazınındamevcut olan bazı kuramsal yakla#ımlar ı#ı!ında gerçekle#tirilmi#tir. Çalı#manınnitel ara#tırma bölümüne geçmeden önce, bu yakla#ımlardan da kısaca bahsetmekyerinde olacaktır.III. KOLEKT!F EYLEMLER!N ANAL!Z!NDE !K! KURAMSAL YAKLA$IM:KOLEKT!F EYLEM MOT!VASYONLARININ SINIFLANDIRILMASI !LEKOLEKT!F EYLEM YOLUYLA SOSYAL DE%!$!M YARATAB!LMEDaha önce de belirtildi!i gibi, çalı#ma “bireyler kolektif eyleme nasıl motive olurlar?”ve “kolektif eylem sosyal de"i!im meydana getirmek için nasıl kullanılabilir?” #eklindekiiki temel soruya dayanmaktadır. Bu sorular, DEÜSÇP “10:30 Kolektif Eylemleri”açısından tekrarlandı!ında ise, “bu eylemlere katılanların temel motivasyonları nelerdir?”ve “eylemler istenen sosyal de"i!imleri meydana getirme potansiyeli ta!ımaktamıdır?” #eklini almaktadır. Dolayısıyla bu sorulara verilecek cevaplar, en ba#ta eylemlerin“kolektif” olma özelli!i ile ili#kilidir.<strong>Sosyal</strong> de!i#imin temel mekanizmalarından biri olarak kolektif eylemler genelifadesiyle, “grubun bütünsel olarak statü, güç ya da etkisini artırmayı amaçlayaneylem” olarak tanımlanabilmektedir (von Zomeren ve Iyer, 2009: 646). Kolektifeylemin her zaman için gerçek kolektiflikler gerektirmedi!i de belirtilmelidir. Ko-244!


H. #ebnem Seçerlektif eylemde önemli olan, eyleme katılan ki#i sayısından çok, bir grubun statü,güç ya da etkisini de!i#tirmek ve geli#tirmek #eklinde bir amaç ta#ımasıdır (vonZomeren ve Iyer, 2009: 646). Dolayısıyla, kolektif eylem, mitinglere katılma gibikitlesel siyasi eylemlerin yanında, daha bireysel düzeyde bir imza kampanyasınıdesteklemek ya da oy vermek biçiminde de olabilir. Bunun da ötesinde, bireyler,temel amacı kolektif eylemi yöneterek sosyal de!i#im yaratmak ve di!er bireylerikendilerine katılmaya te#vik etmek olan sosyal hareket örgütlenmeleri olu#turabilirler(Klandermans, 1997: 19).Kolektif eylemlere katılan bireylerin bunun için nasıl motive oldukları sorusu,kolektif eylem yazınında sıklıkla yer almı#tır. Bu noktada çok sayıda kuramsalaçıklama getirilmeye çalı#ılmı#tır. Çok genel olarak bakıldı!ında, üç öznelaçıklamanın daha yaygın olarak kullanıldı!ı görülmektedir. Buna göre; grup temelliadaletsizli!e ili#kin algılamalar ve duygularla karakterize olan “GöreceliYoksunluk Kuramı”, politikle#mi# sosyal özde#le#meyi ifade eden “<strong>Sosyal</strong> KimlikKuramı” ve uygun kaynaklara yönelik araçsal maliyet-fayda beklentilerini içeren“Kaynakların Harekete Geçirilmesi Kuramı”, bireylerin kolektif eyleme nedenkatıldı!ı sorusuna çe#itli açıklamalar getirmektedir. Dolayısıyla, kolektif eylemekatılma, algılanan adaletsizlik, algılanan fayda ya da kimlik duygusu çerçevesindeortaya çıkmaktadır (von Zomeren ve Iyer, 2009: 646). Her bir kuramın kendi gelenekselgörü#ü çerçevesinde geli#ti!i ve kolektif eyleme motive olma konusundaço!u zaman birbirleriyle çeli#en açıklamalar getirdikleri de belirtilmektedir.Çalı#mamızda kolektif eyleme yönelik bireysel motivasyonlar, kimlik edinmeduygusunun karakterize etti!i “<strong>Sosyal</strong> Kimlik Kuramı”na dayanan, di!er yandanda Tetlock’un üç sosyal fonksiyonalist metaforunun kolektif eyleme uyarlanmasınıiçeren üçlü sınıflandırma çerçevesinde de!erlendirilmi#tir. von Zomeren ve Spears(2009), Tetlock’un (2002: 452) bireylerin eylemlerinde ekonomist, politik ya da de-"erci bir yakla#ım sergileyebilecekleri öngörüsünden hareket ederek, kolektif eylemaracılı!ıyla bireysel amaçlara ula#ma çabası içinde olanların “Ekonomistler” olarakadlandırılabilece!ini belirtirken, bir de bireylerin kolektif eylem aracılı!ıyla gruptemelli amaçlara ula#maya çabalayabileceklerini ileri sürmü#lerdir. Bireylerin gruptemelli amaçları takip etmeleri durumunda da “Politikler” ve “De"erciler” olmaküzere farklı motivasyonlar ta#ıyan iki grubun sözkonusu olabilece!ini belirtmi#lerdir.von Zomeren ve Spears’a göre, içinde bulundukları grupla dü#ük özde#le#meya#ayan bireylerin “ekonomist” olarak nitelendirilmesi, grubuyla yüksek düzeydeözde#le#mi# olanların ise motivasyonlarındaki farklılı!a ba!lı olarak “Politikler” yada “De"erciler” olarak adlandırılması mümkündür (2009: 662). Tablo 1’de sözkonususınıflandırma ve motive edici temel unsurlar izlenmektedir.Bireysel düzeyde bakıldı!ında, öznel faydayı maksimize etmeyi amaçlayan, bireyselfaydaların bireysel maliyetlere a!ır basaca!ını dü#ünen ve grubun faydalılı!ınaili#kin inançlar ta#ıyan bireylerin “Ekonomistler” kategorisine dahil edildi!igörülmektedir. “Ekonomistler”in grubun faydalılı!ına olan inançları, sadeceelde edilecek ekonomik nitelikli faydalarla ili#kilidir. Bunun dı#ında ekonomistleringrupla özde#le#me düzeylerinin dü#ük oldu!u belirtilmektedir (von Zomerenve Spears, 2009: 663).Di!er yandan, von Zomeren ve Spears, sosyal yapıda grup temelli metaforlarında sözkonusu oldu!unu ve bunların da “Politikler” ve “De"erciler” olarak kategorizeedilebileceklerini belirtmektedir. Kolektif eylem açısından bu metaforlar, “gru-245!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Tablo 1: Kolektif Eylem Motivasyonlarının SınıflandırılmasıGrupla Dü"ük Özde"le"enlerGrupla Yüksek Özde"le"enlerKaynak: von Zomeren ve Spears (2009: 667).EkonomistlerÖznel faydayı maksimize etmekMaliyet ve faydaların hesaplanmasıGrubun fayda inançlarıPolitiklerSorumlu olunan gruba kar!ı olumlu bir kimli"isürdürmekGüç mücadelesinin kamusal alanda sürdürülebilece"ineili!kin farkındalıkDe!ercilerKutsal norm ve de"erleri dünyevi saldırılardan korumakbun dı# gerçeklikle ili#kisini olumlu bir #ekilde de!i#tirme yönündeki iste!i” #eklindeifade edilebilen sosyal de!i#ime yönelik motivasyon olarak da görülebilmektedir.“Politikler”in kolektif eyleme yönelik motivasyonları, farklı sosyal gruplarayönelik sorumluluklarına dayanırken, “De"erciler”in motivasyonları, sosyal ya-#amı yönlendiren temel de!erlerin korunmasına dayanmaktadır. Dolayısıyla buiki metafor, bireylerin sosyal de!i#ime ula#maya yönelik kolektif eyleme katılmamotivasyonlarının grup-temelli olabilece!ini de kabul etmekte ve bireylerin sosyalkimlikleri aracılı!ıyla daha geni# bir sosyal yapıya ba!landıklarını vurgulamaktadır(2009: 663).“Ekonomistler”in kolektif eylem yönündeki motivasyonları daha açık ve anla#ılıriken, “Politikler” ve “De"erciler” açısından belirleyici olan birkaç nokta üzerindedurulmalıdır. Örne!in “Politikler”in bir kolektif eyleme destek verme kararında,gruplar arasındaki güç farklılıklarına ra!men sosyal de!i#imi ba#armamotivasyonu önemli rol oynamaktadır. Di!er bir deyi#le, “Politikler” de!erli kaynaklarıkontrol eden ve daha fazla haklara sahip olan önemli bazı gruplarınvarlı!ını kabul etmekle birlikte, istenen sosyal kimli!i olu#turma ve sürdürme yönündeharekete geçmeye e!ilimlidirler (von Zomeren ve Spears, 2009: 668). “Politikler”açısından sosyal kimli!in özellikle de politik bir nitelik kazandı!ında, kolektifeylem için daha da fazla rol oynadı!ı belirtilmektedir. Politikle#mi# bir kimli!esahip olan bireylerin, kamusal alanda geçen bir toplumsal güç mücadelesikonusunda daha bilinçli oldukları ve dolayısıyla sosyal kimliklerinin do!asında,kolektif eyleme e!ilimlili!in bulundu!u ifade edilmektedir. Politikle#mi# kolektifkimlik, grup üyelerinin güç mücadelesine giri#meye yönelik açık motivasyonlarınıntemelini olu#turan bir kimlik olarak anla#ılabilir. Böyle bir kimli!in varlı!ıhalinde, grup üyelerinin bu mücadelenin daha geni# ve kapsamlı bir sosyal yapıdaortaya çıktı!ını bilerek ve ona göre örgütlenerek bilinçli ve duyarlı bir #ekilde kolektifeyleme destek vermesi beklenir. Bir kimli!in politikle#me derecesi, grup üyelerinin,grup adına güç mücadelesine bilinçli bir #ekilde katılmalarına ba!lıdır.Di!er bir deyi#le grup üyelerinin; payla#ılan grup üyeli!ine, kar#ıt grubun ve özelliklede bu güç mücadelesinden etkilenen ve onu etkileyen daha geni# bir sosyalyapının varlı!ına ili#kin farkındalıkları ve bunun düzeyi, politikle#mi# kimliklerininde temelini olu#turur (Simon ve Klendermans, 2001: 323-324). Özetle, “Poli-246!


H. #ebnem Seçertikler”in sosyal yapıda kendilerinden daha güçlü bir grupla kolektif eylemaracılı!ıyla mücadele ederek sosyal de!i#im gerçekle#tirmeye çalı#malarında bilinçlibir sosyal kimlikle hareket etmeleri belirleyici olmaktadır. Dolayısıyla buradabireylerin dünya görü#leri ve içinde bulundukları sosyal yapıdaki güç ili#kilerinebakı# açıları da önem ta#ımaktadır.Kolektif eyleme yönelik motivasyon sınıflandırmasında üçüncü kategoriyiolu#turan “De"erciler” açısından bakıldı!ında, onları kolektif eyleme yönlendirentemel motivasyonların daha anla#ılır oldu!u görülmektedir. Gerçekten de “De"erciler”,temelde bir takım de!erleri korumak üzere harekete geçerler. Bireylerin mevcutsosyal yapıdaki temel kuralların mutlak oldu!una inanmaları ve bu kurallarıbozan durumlara kar#ı çıkarak “kutsal” de!erlerin korunması gerekti!ini dü#ünmeleridurumunda “De"erciler” olarak nitelenmesi mümkün olmaktadır. “De"ercilerin”bakı# açısından bazı de!erlerin ikame edilmesi mümkün de!ildir ve bu nedenlekutsal de!erlerin dünyevi saldırılardan korunması kaçınılmazdır (von Zomeren veSpears, 2009: 670). Di!er yandan, “De"erciler”in ait oldukları sosyal grubun temelde!erlerini, bu de!erler tehdit altındayken daha fazla koruma motivasyonuta#ıdıkları da belirtilmektedir (von Zomeren ve Spears, 2009: 673). Dolayısıyla “De-"erciler”, ait oldukları sosyal grupla yüksek düzeyde özde#lemi# olan ve bu sosyalgrubun “kutsal” ve “ikame edilemez” olarak kabul ettikleri temel de!erleri korumave sürdürme motivasyonun belirleyici oldu!u grubu olu#turmaktadır.Çalı#mada cevabı aranan ikinci soru olan “kolektif eylem sosyal de!i#im meydanagetirmek için nasıl kullanılabilir?” sorusu, kolektif eylem yazınında bireylerinkolektif eyleme yönelik motivasyonlarından sonra üzerinde en çok durulan konulardanbiridir. Bir kolektif eylemin sosyal de!i#im yaratabilme potansiyeli ile ilgilien temel varsayım, Louis tarafından ifade edildi!i #ekliyle, “bu potansiyelin kolektifeylemin, sosyo-yapısal inançları ve grup kimliklerini de!i#tirebilmesine ba!ımlıoldu!u”dur. Di!er bir deyi#le, kolektif eylem grup içerisinde üst kimlikler ve herkestarafından payla#ılan inançlar olu#turabilmesi durumunda sosyal de!i#im yaratmayadaha fazla yakla#ır. Gerçekten de kolektif eylem ba#latma sürecinde dahadezavantajlı konumda oldu!unu dü#ünen grup kendi içinde kapsayıcı bir üst kimlikyapılandırır ve böylelikle avantajlı grup tarafından bir bütün olarak daha görünürhale gelmeye ve bir kolektif bir güç olarak algılanmaya çalı#ır (Louis, 2009:730). Kolektif eylemin, görünürlü!ü olan bir üst kimlik yaratmak suretiyle, avantajlıgrupların gruplar arası e#itsizli!in me#rulu!una ili#kin algılamalarını de!i#tirerek,onları onarıcı bir takım eylemlere giri#meye yönlendiren ahlaki duygularınıharekete geçirebilece!i belirtilmektedir (Iyer vd., 2007: 574). Dolayısıyla, bir kolektifeylemin sosyal de!i#im yaratma gücü büyük ölçüde, grup içerisinde “norm birli"isa"lamak” suretiyle “üst bir kimlik” olu#turabilmeye dayanmaktadır. Di!er yandan,bir “kolektif eylemin süreklili"i”nin de sosyal de!i#imi yaratma yönünde etkili oldu-!u, yaratılan üst kimli!i daha da görünür kılmak ve bu kimli!in grup içindeki temellerinisa!lamla#tırmak açısından #üphesiz dikkate alınmalıdır.IV. DOKUZ EYLÜL ÜN!VERS!TES! SA%LIK ÇALI$ANLARI PLATFORMU“10:30 KOLEKT!F EYLEMLER!”NE !L!$K!N N!TEL ARA$TIRMAÇalı#manın bu son bölümünde, DEÜSÇP tarafından Kasım 2011’den bu yana düzenliolarak yürütülen “10:30 Kolektif Eylemleri”ne ili#kin yapılan nitel ara#tırmasüreci ve sonuçları üzerinde durulacaktır.247!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>1. YöntemÇalı#mada nitel ara#tırma tekniklerinden yarı yapılandırılmı# görü#me tekni!ikullanılmı#tır. Bu yöntemin kullanılmasının nedeni, “10:30 Kolektif Eylemleri”hakkında, bu eylemleri ba#latan ve katılarak destek veren sa!lık çalı#anlarının birincilkaynak olarak dinlenmesiyle, eylemlere katılanların motivasyonları ve eylemlerinniteli!i ile ilgili bilgi toplamanın amaçlanmı# olmasıdır. Bu çerçevedesözkonusu eylemleri ba#latan grup içinde olan ve bunun dı#ında eylemlere çe#itli#ekillerde destek veren sa!lık çalı#anları arasından, çalı#maya katılmaya gönüllüolanlar ile yakla#ık 1 saat süren görü#meler gerçekle#tirilmi#tir.Çalı#mada nitel ara#tırmanın, “durum çalı!ması” deseninden yararlanılmı#tır.Durumlar kar#ımıza çe#itli biçimlerde çıkabilmektedir. Bir birey, bir kurum, birgrup, bir ortam çalı#ılacak durumlara örnek olu#turabilir. Amaç belirli durumlaraili#kin sonuçlar ortaya koymaktır. Nitel durum çalı#masının en önemli özelli!i,bir ya da birkaç durumun derinlemesine ara#tırılmasıdır (Yıldırım ve $im#ek,2006: 77). Ara#tırmada bir durumu yansıtan “10:30 Kolektif Eylemleri”nin derinlemesineara#tırılması ve bu eylemlere ili#kin çe#itli sonuçlar ortaya çıkarılmasıamaçlandı!ından, durum çalı#ması deseni seçilmi#tir. Durum çalı#ması deseninde,durumu derinlemesine ara#tırırken genellikle birden fazla veri toplama yöntemikullanılır. Bu yolla zengin ve birbirini do!rulayabilecek veri çe#itlili!ineula#maya çalı#ılır (Yıldırım ve $im#ek, 2006: 77).Bu nedenle ara#tırma sürecinde, mevcut durum itibariyle Cuma günleri saat10:30’larda gerçekle#tirilen eylemlerden dördü bizzat yerinde izlenmi#, eylemlerfoto!raflar ve video çekimleri aracılı!ıyla kayıt altına alınmı#tır. Ayrıca, “10:30Kolektif Eylemleri”nin her haftaki gündemini planlayan yürütme toplantılarındanbirine katılınmı# ve toplantıdaki görü#meler kayıt altına alınarak eylemlerinplanlanması a#aması ile ilgili bilgiler de toplanmı#tır. Son olarak, “10:30 KolektifEylemleri”nin yayın organı olan Alakarga bülteninin eylemin ba#ından buyana yayınlanan sayıları incelenerek, ara#tırma sonuçları bu bilgilerle de desteklenmeyeçalı#ılmı#tır. Dolayısıyla, “10:30 Kolektif Eylemleri”ne ili#kin yapılandurum çalı#masında birden çok yöntem aracılı!ıyla veri toplanmı#tır.Çalı#mada, “dikkatlice yazılmı# ve belirli bir sıraya konmu# bir dizi sorudanolu#an ve soruların her görü#ülen bireye aynı tarzda ve sırada soruldu!u” yakla#ımolarak tanımlanan (Patton, 1987: 112’den aktaran Yıldırım ve $im#ek, 2006:123) standartla#tırılmı# açık uçlu görü#me gerçekle#tirilmi#tir. Bu çerçevede görü#meyekatılan sa!lık çalı#anlarına; “eylemlerin ba!langıç zamanı”, “eylemlerin ba!-langıcındaki temel hareket noktası”, “bireysel olarak bu eylemlere katılma nedenleri”,“halen eylemlerin neye kar!ı yürütüldü"üne ili!kin dü!ünceler”, “eylemlerin ne zamanakadar devam edebilece"ine ili!kin kestirimler”, “sosyal çevreler ile üniversite ve hastaneyönetiminden eylemlere yönelik destek ya da engellemelerin olup olmadı"ı”, “Alakargabülteninin amacı” gibi konularda sorular yöneltilmi#, bunun dı#ında katılımcılara“eylemlerle ilgili payla!mak istedikleri ba!ka bir bilgi ya da görü!lerinin olup olmadı"ıda” sorulmu#tur.2. Ara"tırmanın Evreni ve ÖrneklemiAra#tırmanın evrenini “10:30 Kolektif Eylemleri”ni ba#latan ve yürüten DokuzEylül Üniversitesi Sa!lık Çalı#anları Platformu (DEÜSÇP) üyeleri olu#turmaktadır.DEÜSÇP, Dokuz Eylül Hastanesi’nde çalı#an uzman doktor, asistan doktor,248!


H. #ebnem SeçerTablo 2: Ara"tırmanın Örneklemine #li"kin BilgilerCinsiyeti Di#er BilgilerA Ki"isi Erkek Ö"retim Üyesi –Halk Sa"lı"ı ABDB Ki"isi(3 Ki!ilikLaboratuvarEkibi)2’siKadın1’i ErkekAra!tırmaGörevlisi (K)Biyolog (K)LaboratuvarTeknisyeni (E)C Ki"isi Erkek Asistan Doktor –Nöroloji ABDD Ki"isi Erkek Ö"retim Üyesi –Halk Sa"lı"ı ABDDEÜSÇP Bile"eni Olarak StatüsüAlakarga bültenin çıkarılmasındaönemli bir rolü var.Ara!tırma Görevlisi olan ki!i Sa"lıkEmekçileri Sendikası (SES) #!yeriTemsilcisi. Ayrıca PlatformunYürütme Kurulunda da bulunuyorlar.Asistan temsilcisi. Ayrıca eylemlerdede sözcü olarak görev alıyor.Platformun Yürütme Kurulunda dabulunuyor.Alakarga Bülteninin çıkarılmasınadestek veriyor.E Ki"isi Erkek Ö"retim Üyesi – Eylemleri ba!latan grup içinde yerGö"üs Hastalıkları alıyor.ABDF Ki"isi Erkek Ö"retim Üyesi –Patoloji ABD#zmir Tabip Odası Ba!kanı(görü!menin yapıldı"ı dönemdeba!kandı ve bu kimlikle eylemlerekatılıp, bildiriler sundu). AyrıcaPlatformun Yürütme Kurulunda dabulunuyor.G Ki"isi Erkek Ö"retim Üyesi – Platformun Yürütme Kurulunda daAnestezi ve bulunuyor.Reanimasyon ABDH Ki"isi Kadın Hem!ire – KadınHastalıkları veDo"um ABD!SES #!yeri temsilcisi. PlatformunYürütme Kurulunda da bulunuyor.EylemlereKatılma SüresiBa!ından beriher eylemekatılıyor.Ba!ından beriher eylemekatılıyorlar.#ki eylemdı!ındaki bütüneylemlerekatılmı!.Ba!ından berieylemlerekatılıyor.Ba!ından beribütüneylemlerekatılıyor.Ba!ından beribütüneylemlerekatılıyorBa!ından beribütüneylemlerekatılıyor.Ba!ından beribütüneylemlerekatılıyor.hem#ire, laboratuar teknisyeni, biyolog, ta#eron i#çiler ve ö!rencilerin olu#turdu!ubir örgütlenmedir. Bu platformun bir yürütme kurulu bulunmakta ve platformunher bir bile#eni yürütme kurulunda e#it olarak temsil edilmektedir. Yürütmekurulu, platformun haftalık ve daha uzun süreçli eylemlerinin örgütlenmesive bildirilerinin hazırlanması ile genel olarak eylemlerin gidi#atı konularındakararların verilmesinden sorumludur. Ara#tırmanın örneklemi DEÜSÇPüyeleri arasından seçilmi#tir.Örneklemin seçilmesinde nitel ara#tırma yöntemlerinin örneklem seçimi ileilgili temel ilkelerinden yararlanılmı#tır. Nitel ara#tırmalarda genellikle ilk eldenve sübjektif bilgi toplanması amaçlanır. Dolayısıyla örnekleme stratejisi amaçlıörneklemedir ve bu ba!lamda tesadüfi olmayan örnekleme yapılır (Ba# ve Akturan,2008: 90). Amaçlı örnekleme yöntemleri, zengin bilgiye sahip oldu!u dü#ünülendurumların derinlemesine çalı#ılmasına olanak vermekte, olgular ile olaylarınke#fedilmesinde ve açıklanmasında yararlı olmaktadır. Ara#tırmanın örneklemi,amaçlı örnekleme yöntemlerinden “kartopu ve zincir örnekleme” yönteminegöre belirlenmi#tir. Ara#tırmacının problemine yönelik zengin bilgi kayna!ı249!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>$ekil 1: 10:30 Kolektif Eylemleri Tematik Modeliolabilecek birey veya durumların saptanmasında etkili olan bu yöntem ile örneklemseçmede süreç “bu konuda en çok bilgi sahibi kimler olabilir?”, “bu konuyla ilgiliolarak kim ya da kimlerle görü!memi önerirsiniz?” gibi sorularla ba#lar. Süreç ilerledikçeelde edilen isimler veya durumlar tıpkı bir kartopu gibi büyüyerek devameder, ön plana çıkan isim ve durumlar ara#tırmacının örneklemini olu#turur(Yıldırım ve $im#ek, 2006: 111).Bu çerçevede DEÜSÇP içerisindeki farklı bile#enleri temsil eden 8 ki#i (1’i MerkezLaboratuvarı’ndan 3 ki#i birlikte olmak üzere) ile görü#ülmü#tür. Örneklemeili#kin bilgiler Tablo 2’de verilmi#tir.Tablo 2’den anla#ıldı!ı gibi, “10:30 Kolektif Eylemleri”ni örgütleyen ve bu sürecinçe#itli a#amalarında aktif rol üstlenen ki#ilerle görü#ülmü#tür. Bu çerçevede,görü#ülen ki#iler arasında ö!retim üyeleri a!ırlıklı olmak üzere, hem#ire, asistantemsilcisi, laboratuvar teknisyeni gibi farklı statüye sahip sa!lık çalı#anları da yeralmı#tır. Di!er yandan, yetkili sendika i#yeri temsilcisi ve "zmir Tabip Odası Ba#-kanı gibi farklı meslek örgütlerini temsil eden ki#iler de görü#ülenler arasındadır.3. Verilerin AnaliziAra#tırmada 8 ki#i ile gerçekle#tirilen yarı yapılandırılmı# görü#meler ve yürütmetoplantısı dijital olarak kaydedildikten sonra iki farklı ki#i tarafındanayrı ayrı yazıya dökülmü# ve her bir görü#meye ili#kin iki ki#i tarafından ayrıolarak olu#turulan yazılı metinler kar#ıla#tırılarak bütünle#tirilmi#tir.Ara#tırmada verilerin analizinde NVivo 9 programı kullanılmı#tır. Bu amaçla,görü#me metinleri ve yürütme toplantısı metni NVivo programına aktarılarakanalizler gerçekle#tirilmi#tir. Analiz a#amasında öncelikle ara#tırmanın iki yönlüamacından hareket edilerek, temel kodlar olu#turulmu#tur. Kodların olu#turulmasısırasında; “eylemlere katılanların temel motivasyonları nelerdir?” sorusununcevabı için önceki bölümde açıklanan von Zomeren ve Spears’ın üçlü250!


H. #ebnem Seçersınıflandırmasına uygun olarak, “Ekonomistler”, “Politikler” ve “De"erciler” olmaküzere üç kod kullanılmı#tır. Di!er yandan, “eylemler istenen sosyal de"i!imlerimeydana getirme potansiyeli ta!ımakta mıdır?” sorusu için ise, Louis’in öngörüsüçerçevesinde “Grubun Norm Birli"i” ve “Üst Kimlik” kodları belirlenmi#,hem norm birli!ini güçlendirecek hem de üst kimli!i daha görünür kılacak potansiyeliolan bir de!i#ken olarak da “Eylemlerin Süreklili"i” kodu eklenmi#tir.Dolayısıyla, her bir soru için olu#turulan üçer kod çerçevesinde ara#tırmadatoplam 6 kod kullanılmı#tır.Görü#me yapılan ki#iler ile yürütme toplantısının metinleri, birkaç kez okunarakiçerdikleri çe#itli ifadeler ara#tırmada kullanılan kodlara göre kodlanmı#tır.Kodlama i#leminden sonra, yapılan çe#itli analizler çerçevesinde bulgularaula#ılmı#tır. Ara#tırmada kodlamalar çerçevesinde ula#ılan bulgular, eylemlerinyayın organı olan Alakarga bülteninin çe#itli sayılarında yer alan görü# ve yazılarlada desteklenmeye çalı#ılmı#tır.4. BulgularA#a!ıda ara#tırma bulguları; ara#tırmanın modeli ve katılımcıların kodlamalarıolmak üzere iki ba#lıkta de!erlendirilmektedir.a. Ara!tırmanın ModeliDaha önce de belirtildi!i gibi, “10:30 Kolektif Eylemleri” konu edilerek yapılan buara#tırmada iki temel soru üzerinden hareket edilmi#tir. Bu çerçevede ara#tırmada;“Eyleme Katılanların Motivasyonu” ve “Eylemlerin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli” olmaküzere iki tema belirlenmi#tir. Her bir tema üçer kod içermektedir. Buna göreara#tırmanın modeli #ekil 1’de izlendi!i gibi olu#turulmu#tur.Modelde izlendi!i gibi, ara#tırmada “10:30 Kolektif Eylemleri”, “EylemeKatılanların Motivasyonu” ve “Eylemlerin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli” temaları çerçevesindeanaliz edilmi#tir. “Eyleme Katılanların Motivasyonu” teması, kolektif eylemyazınında yer alan üçlü sınıflandırma do!rultusunda “Ekonomistler”, “Politikler”ve “De"erciler” olmak üzere üç kod ile ara#tırılmı#tır. “Eylemlerin <strong>Sosyal</strong> De"i!imPotansiyeli” teması ise, yine yazındaki kuramsal öngörülere dayanılarak, “GrubunNorm Birli"i”, “Üst Kimlik” ve “Eylemlerin Süreklili"i” kodları ile analiz edilmi#tir.Bu tema altında “Eylemlerin Süreklili"i”nin hem “Grubun Norm Birli"i”ni sa!lamla#tırmahem de “Üst Kimlik”in görünürlü!ünü arttırma potansiyeli nedeniyle,“Eylemlerin Süreklili"i” kodu ile “Grubun Norm Birli"i” ve “Üst Kimlik” kodlarıarasında ayrı ayrı ba!lantılar kurulmu#tur.b. Katılımcıların KodlamalarıAra#tırma kapsamında görü#me yapılan katılımcıların verdikleri bilgiler arasındaher bir koda ili#kin vurgulamalarını de!erlendirmek üzere NVivo programında matrislerolu#turulmu#tur. Buna göre, sırasıyla Tablo 3 ve Tablo 4 katılımcıların temalardayer alan her bir kodu vurgulama sayılarını göstermektedir.Eyleme katılanların motivasyonu matrisi incelendi!inde, görü#melere katılanlardanhiçbirinin “Ekonomistler” kodu çerçevesinde bir bilgi vermemi# oldu!udikkati çekmektedir. Daha önceki açıklamalardan da hatırlanaca!ı gibi, “Ekonomistler”öznel faydayı maksimize etmeyi amaçlayan, bireysel faydaların bireysel251!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Tablo 3. Eyleme Katılanların Motivasyonu MatrisiEkonomistler De#erciler PolitiklerA Ki"isi 0 2 1B Ki"isi 0 3 2C Ki"isi 0 3 1D Ki"isi 0 4 2E Ki"isi 0 6 1F Ki"isi 0 1 1G Ki"isi 0 4 0H Ki"isi 0 6 1Yürütme Toplantısı 0 1 0TOPLAM 0 30 9maliyetlere a!ır basaca!ını dü#ünen ve grubun faydalılı!ına ili#kin inançlarta#ıyan bireyler olarak de!erlendirilmekteydi. Dolayısıyla, “10:30 Kolektif Eylemleri”ninkatılımcıları ile yapılan bu ara#tırmada, eyleme katılma motivasyonlarıarasında sözkonusu ekonomik nitelikli kaygılara hiç vurgu yapılmadı!ı görülmektedir.Bu durumun sadece katılımcıların kendi motivasyonlarını de!il eyleminbütünsel niteli!ini yansıttı!ı, katılımcıların konu#maları sırasındaki bazı ifadelerindende çıkarılabilmektedir. Örne!in, aynı zamanda yetkili sendika i#yeri temsilciside olan “B Ki!isi” bu durumu, “Bu hareket için ekonomik gerekçeler o derece önplanda de"il. Sözle!meli çalı!maya kar!ı geliyoruz ama hiçbirimiz oraya ekonomik taleplerdile getirmek için çıkmıyoruz” sözleriyle açıklamı#tır. Yine Asistan Temsilcisi olanve eylemlerde sözcülük de yapan “C Ki!isi” eylemlerin ekonomik motivasyonlardanuzak oldu!unu252!$u an için hareketin ekonomik bir kaygısı yok ama e!er bir ekonomik yönü deolsa bu hareket daha fazla ses getirir. Bu hareket bunu kabul etmez anlamındasöylemiyorum ama #u an için yok. E!er döner sermaye ya da maa# konularındabir sıkıntı olsa bu hareket daha da güçlenir#eklinde dile getirmi#tir. Eylemleri ba#latan grup içerisinde olan ve halen aktifolarak destek veren “E Ki!isi” deÖzellikle doktorlar maa#ları azaldı!ı için bu eylemi yapıyorlar algısını yaratmamakiçin çaba sarfettik çünkü amacımız bu de!ildi. Biz üniversitede olan yada sa!lık alanında çalı#an ki#ilerin temel ihtiyaçlarını kar#ılayabilecek bir geliresahip olmasını isteriz. Ama yola çıkı#ımız maa#ların arttırılması de!ildir, çünküsa!lıklı olunmadı!ı takdirde paranın hiçbir önemi yokturifadeleriyle eylemlerin esasen ekonomik amaçlardan hareket etmedi!inin altınıçizmi#tir.“10:30 Kolektif Eylemleri”nin temel motivasyonu sorgulandı!ında, görü#ülenki#ilerin ifadeleri üzerinden yapılan kodlamalarda “De"erciler” kodunun, yürütmetoplantısı da dahil olmak üzere toplamda 30 defa vurgulandı!ı görülmektedir. Bunagöre, temelde bir takım de!erleri korumak üzere harekete geçen ve ait oldukları sosyalgrubun temel de!erlerini, bu de!erler tehdit altındayken daha fazla koruma


Tablo 4: Eylemlerin <strong>Sosyal</strong> De!i"im Potansiyeli MatrisiEylemlerinSüreklili#iGrubun NormBirli#iÜst KimlikA Ki"isi 2 2 1B Ki"isi 3 2 1C Ki"isi 4 4 1D Ki"isi 2 3 1E Ki"isi 4 3 4F Ki"isi 4 3 0G Ki"isi 2 4 1H Ki"isi 3 3 1Yürütme Toplantısı 1 1 0Toplam 25 25 10H. #ebnem Seçeramacıyla hareket eden bir anlayı#ın bu eylemlere hakim oldu!u söylenebilir. Gerçektende, örne!in “D ki!isi” eylemlerin de!erci yönünü #u #ekilde vurgulamı#tır:Eylemlerde öne çıkan üç unsur var: 663 sayılı KHK, tam gün yasası ve performansadayalı ödemeler. Bu konular ö!retim üyeleri arasında konu#ulurken birsüre sonra “biz bunu protesto etmeliyiz” fikrini ortaya çıkardı. “Elimizdenalınan bunca #eye kar#ı her gün 15 dakika bir çay molası verip, toplanalım konu#alım,birimiz 2-3 dakikalık bir açıklama yapsın, bir bro#ür basalım halkada!ıtalım ve içinde bulundu!umuz durumu anlatalım” diye dü#ündük.Eylemlere önderlik eden ki#ilerden olan “E Ki!isi” de eylemlerin de!erciyönünü,Sa!lı!ı tehdit eden unsurları ortadan kaldırmak için bu eylemi ba#lattık. Bundanba!ımsız olarak dü#ünülemeyecek üniversel ilkelerin korunması da önemlidir.Tıp fakültesi zarar görürse sa!lı!ın temeli olan sa!lık çalı#anlarının da zarargörmesi anlamına gelir ve bu ki#iler tarafından üretilen sa!lık hizmetinin kalitesidü#er. Bu da sa!lıkta kabul edilemez. Sa!lık ticari meta haline getirilemezifadeleriyle dile getirmi#tir. Bu noktada “E Ki!isi”nin eylemlerin de!erci yönünü(H Ki!isi ile birlikte) en fazla vurgulayan ki#i oldu!una da dikkat çekmek gerekir.Gerçekten, eylemleri ba#latan birkaç ki#iden biri olan “E Ki!isi” ile görü#medeedinilen izlenim de, eylemlerin do!rudan “sa!lık hakkı” ve üniversal de!erlerin”korunması hedefine yönelik gerçekle#tirildi!i olmu#tur. Örne!in “E Ki!isi”,Bu süreci kendi anabilim dalımızdaki ö!retim üyelerimizle konu#urken üniversalsistemde akademik de!erlerin erozyona u!radı!ını ve ö!retim üyesi kimli!ininetkisizle#tirildi!ini ve bunun sistematik bir yola do!ru gitti!ini fark ettik.Entelektüel insanlar olarak “bu kadar çaresiz miyiz?” diye kendimize sorduk ...Bir araya gelip ki#isel çıkarlarımızı geriye iterek üniversitenin temel de!erleriüzerinde birle#ip, fikirleri özgürce ifade edip ortak bir akıl olu#turabilece!imizifark ettik. Tarih bunları yazdı!ında, “üniversitelerde çalı#anlar olarak siz neyaptınız?” dediklerinde, biz de bu çabamızı gösterdi!imizi ifade etmi# olaca!ızbu eylemlerle. Haksızlı!a itiraz gücümüzü gösteriyoruz aslında253!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>#eklindeki ifadeleriyle bunu açıklıkla vurgulamı#tır. Bunun gibi eylemlerin de!ercimotivasyonlarla harekete geçti!ini, konu#ması sırasında fazlaca vurgulayan ki#ilerdenbiri olan “G Ki!isi” de254!Ba#langıçta, bilime, üniversiteye, e!itime sahip çıkmaktı amacımız. Bunu hergün 10:30’da bunu duyurmak yönünde bir inisiyatif olu#tu. Sesimizi duyuranakadar buna devam edelim dedik. Her gün 10:30’da devam eden bu eylemlerde“TÜBA’ya yapılan saldırılar bilime, üniversiteye neler getiriyor, gelecekteki doktorlarınyeti#mesinde ne tür zararları olabilir” gibi konularda bildirilerhazırlamaya ba#ladıkifadeleriyle dile getirmi#tir. Son olarak yine “de"erci” motivasyonu en çok vurgulayanlardanbiri olan “G ki!isi”nin “Sa"lık hakkı çok önemli. Bir devlet vatanda!ınasa"lık hizmeti vermekten nasıl vazgeçebilir anlayamıyorum. Bu çok korkunç geliyor bana.Devletin sa"lık hizmeti verirken bir kar!ılık beklemesi çok kötü” ifadeleri, “10:30Kolektif Eylemleri”nin sa!lık alanındaki temel de!erleri korumaya yönelik oldu-!una i#aret etmektedir.Di!er yandan, bireylerin kolektif eylemlere destek verilmesinde, bireylerin politikle#mi#bir kimli!e sahip olmalarının, kamusal alanda geçen bir toplumsal güçmücadelesi konusunda daha bilinçli hareket etmelerinin ve dünya görü#leri ileiçinde bulundukları sosyal yapıdaki güç ili#kilerine bakı# açılarının da etkili oldu-!una i#aret eden “politik” motivasyonların, “10:30 Kolektif Eylemleri”nin görü#-me gerçekle#tirilen 7 katılımcısı tarafından 9 defa vurgulandı!ı görülmektedir. Buçerçevede, örne!in “B Ki!isi”,Kamusal sa!lık hizmetine inanıyorum. Herkesin e#it bir biçimde sa!lık hizmetialabildi!i bir sistem olması gerekti!ini dü#ünüyorum. Dünya görü#üm de buyönde zaten. Bu sektörün çalı#anıyız ve buradaki kötü gidi#ten kamuoyunu haberdaretmek ve buna hayır demek gerekiyor. Sa!lık sektöründe olmasaydım dabu eylemi yine desteklerdim. Tek bir insan bile bu hareketi büyütebilir diye dü-#ünüyorum bu nedenle destekliyorum. Amerikan sistemine do!ru giden biryapı yaratılmaya çalı#ılıyor. Amerika bu sistemi iyile#tirmeye ve de!i#tirmeyeçalı#ırken biz onların terk etti!i bir sistemi alıp yetinmek durumunda de!iliz.Buna layık bir ülke de!ilizifadeleriyle politikle#mi# kimli!ini vurgulamı#tır. Yine “D Ki!isi” de eylemlere politikkimli!i nedeniyle katıldı!ını, “Benim ilgilendi"im alan sa"lık politikası. Sa"lıkpolitikası içeri"ine giren her !ey beni ilgilendiriyor. Ba!ka eylemlerde ve etkinliklerde debulundum. Bu eylemi de duyar duymaz gidip katılma iste"i ve zorunlulu"u duydum”ifadeleriyle dile getirmi#tir. “A Ki!isi”nin ifadelerinde de benzer bir anlamı bulmakmümkündür:Kendime göre benim bireysel duru#um var. Politik görü#ümüz biliniyor. Buyanlı#lı!a kar#ı çıkmak gerekiyor. Dünya görü#ümün bir gere!i. Apolitik olamayız.Refleks göstermek gerekiyor. Toplum olarak böyle bir durumumuz olamaz.Politik görü#ü olsun olmasın, herkesin bugünü sorgulaması gerekiyor.Herkes rahatsızlı!ını dile getirebilmeli.Son olarak aynı zamanda meslek örgütünün yöneticisi olan “F Ki!isi”nin bueylemlerde politik kimli!i çerçevesinde yer aldı!ını vurgulayan #u ifadeleri dedikkate de!erdir:


H. #ebnem SeçerMeslek örgütünün yöneticisiysek meslek üyelerinin nabzını tutmak durumundayız.Bu nabız da bu eylemler yönünde atıyor. Benim görevim bu eylemlerdeitici güç ve kolayla#tırıcı olmak. Bunun tersi dü#ünülemez. Bireysel olarakbaktı!ımızda da içimden gelen bir dürtü daha var. Toplum olma kültürü, hakarama, mücadele etme, boyun e!meme, gürültülü muhalefet yerine çok sesli birmuhalefet yapma özelli!imi en ba#ından beri koruyorum. Dolayısıyla bu eylemlerbenim için hem bir yönetici görevi hem de bireysel bir sorumluluk.Özetle, katılımcıların “10:30 Kolektif Eylemleri”ni desteklemelerinin altındapolitikle#mi# kimlikleri nedeniyle içinde bulundukları sosyal yapıdaki geli#me vede!i#melere daha duyarlı olmaları, tepki gösterme, görü# bildirme, do!ru olanısavunma gibi e!ilimlere sahip olmaları yatmaktadır.Tablo 4’te eylemlerin sosyal de!i#im potansiyeli matrisi izlenmektedir. Eylemlerinsosyal de!i#im yaratabilmesinde rolü olan üç kod açısından da katılımcılarınçe#itli ifadeler kullandıkları görülmektedir. “Grubun Norm Birli"i” ile “EylemlerinSüreklili"i” kodları katılımcılarla yapılan görü#melerde toplamda e#it düzeyde (25)vurgulanmı#tır. Bunun yanında, eylemlerin sosyal de!i#im yaratmasında “üstkimlik”in rolü de 8 katılımcının 7’si tarafından dile getirilmi#tir.“Grubun Norm Birli"i” koduna ili#kin olarak gerçekten de grubun bir norm birli!inesahip oldu!unu açık bir #ekilde ifade eden yetkili sendika i#yeri temsilcisiolan “B Ki!isi”nin #u sözleri dikkat çekicidir:Bu hareketin yürütme kurulu var. Her pazartesi toplanıp o haftaki eylemiplanlıyoruz. Yürütmede bütün taraflar var. Doktor, hem#ire, ta#eron i#çisi hepimizvarız. Bu gruplar arasında zaman zaman gerilimler ve çeki#meler olsa dagenelde çok fazla dayatmacı olmamaya çalı#tık. Birbirimizin hassasiyetlerineönem veriyoruz. Herkes birbirimiz olmadan hiçbir #ey yapamayaca!ımızı bildi-!i için kimse kimseyi dı#lamıyor. Buna özen gösteriyoruz. Kimse siyasi görü#ünüön plana çıkarmıyor. Herkes kendi kimli!iyle var bu hareketin içinde. De!eryargılarımıza önem veriyoruz. Ortak bir kültürden ziyade norm birli!i var. Taleplerortak oldu!u için tutumlarımız da ortak oluyor. Bunun dı#ına ta#an #eylerdeise “bu bizi ifade etmez” diyerek birbirimizi uyarıyoruz. Her seferindegündem belli oldu!unda ortak görü#ler payla#ılıyor. Hiç kimse kendi adına vetek ba#ına bir #eyler söylemiyor.Yine, Alakarga bülteninin çıkarılmasında etkin rol alan “D Ki!isi” de grubunnorm birli!ini #u ifadelerle vurgulamı#tır:Amaç zaten herkesin birlikteli!i idi. Ö!retim üyeleri tarafından ba#latıldı amabirliktelik sa!landı. Herkesin sorunu çok farklı. Ama örne!in ta#eron i#çisiyleomuz omuza durup bir arada durabiliyoruz. Zaman zaman tartı#malar olabilir.Bazen provokatörler olabiliyor aramızda. Fırsatçılık kesinlikle izin verdi!imizbir #ey de!il. Burada bir grup etkinli!i yaptı!ımızı, sınıfsal bir ayırım olmadı!ınıve kimseyi ön plana çıkarmayaca!ımızı net bir #ekilde belirtiyoruz. Kimseninkendi ba#ına yönlendirebilece!i bir eylem de!il bu eylem. Ama her zaman içinsiyasi çeki#meler olabilir. Ama siyasi rant elde edilemeyecek bu hareketten. Bunaizin vermiyoruz. Böylece çatı#maları a#tık.Eylemleri ba#latan grup içinde yer alan ö!retim üyesi “E Ki!isi” de,Ö!retim üyeleri tarafından böyle bir hareket ba#latılınca di!er sa!lık çalı#anlarıda sa!lık hakkı üzerinden bu hareket içinde kendini bulma süreci geli#tirdiler.255!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>256!“Bu süreçte ö!retim üyeleri önderlik etsin ama biz de buna eklenelim” gibi birdü#ünce geli#tirdiler. Buradaki birliktelik e#it bir #ekilde sa!lansın. Bütün bile-#enler e#it olsun. Kahramansız bir süreç ya#ansın. Ba#ka bir hareketle birle#mesin,bunun temelinde sa!lık hakkı yer alsın. Kasım’ın sonuna do!ru di!er sa!lıkçalı#anları (hem#ireler, laborantlar, asistanlar, teknisyenler) ortak bir platformolu#turdu. Herkes orada e#it bir #ekilde temsil edildiifadeleriyle, eylemlerin ba#langıçtan itibaren norm birli!i temelinde gerçekle#ti-!ine i#aret etmi#tir. Meslek örgütü temsilcisi “F Ki!isi” de “10:30 eylemleri grupiçindeki ayrılıkları a!an bir eylemdir” diyerek bu durumu bir kez daha vurgulamı#tır.“G Ki!isi”nin,Birlikte olunca daha güçlü bir #ekilde çıkıyor sesimiz. Bunun siyasi bir görü#lealakası olmadı!ını gördük. Do!ru düzgün bir sa!lık hizmeti vermek ve almak istiyoruz.Bu anlamda Dokuz Eylül birlikteli!in nasıl kurulabilece!i konusundaçok güzel bir örnek te#kil edebilirifadelerinden grubun norm birli!inin örnek olacak düzeye ula#tı!ı anla#ılmaktadır.Son olarak, yürütme toplantısında dile getirilen “Birim ziyaretlerine biryerden ba!layalım ama temel amacımız 44 birimin hepsine de gitmek olmalı ba!-langıçtan itibaren. Burada çok ilerleyemedik. Laboratuvardaki toplantıya patolojiyi dekatalım. Kitleyi büyütelim” #eklindeki genel bir uzla#ı da, eylemlerin hastane içindekibütün birimlere anlatılması ve bu sayede eylemlere katılan kitlenin büyütülmesiyönündeki ortak karara sadık kalındı!ını ve dolayısıyla norm birli!ininsürdürülmeye çalı#ıldı!ını göstermektedir.Eylemlerin sosyal de!i#im potansiyeli içinde hem grubun norm birli!ini hemde üst kimlik yapılanmasını daha da güçlendirebilecek bir etken olarak “EylemlerinSüreklili"i” kodu da katılımcılar tarafından sıklıkla vurgulanmı#tır. Bu çerçevede,yetkili sendikanın temsilcilerinden biri olan “H Ki!isi”,Yazın bu harekette bir gev#eme olabilir. Ama bunu engellemek için elimizdengeleni yapaca!ız. Eylül’de yine toparlanır ve devam ederiz. Bile#enlerden birininazalması süreci etkiliyor. Psikolojik olarak etkiliyor en azından. "nsanlarlatek tek gidip konu#mak zorundayız. Alakarga’nın her yerde duyulması yeterlide!il. Hocaların asistanlarını getirebiliyor olması lazım. Ama bu kadaryaygınla#mı# olamadı!ını görüyoruz. Ben de yeni bir hem#ire getiremiyorsamben de yeterince çalı#mıyorum diyebilirimifadeleriyle eylemlerin sürekli kılınaca!ını ve bunun bir zorunluluk oldu!unu dilegetirmi#tir. Yine meslek örgütü yöneticisi olan ö!retim üyesi “F Ki!isi” deSonuç almaya yönelik bir arzu var ama dayanı#ma kültürünün de varlı!ını göstermeyeçalı#ıyoruz. Dı#taki ortamları tetikleme çabaları sürüyor. 10:30 eylemleriburadaki içsel misyonunu tamamladı ama dı#arıya etki etmeye çalı#ıyoruz.Toplumsal bir eyleme dönü#türmek için bir dinamik gerekiyor. Heyecan #imdigünlük olaylara endekslendi. Tepkisel inisiyatif #eklinde gidecek gibi görünüyor.Herkes “Dokuz Eylül yapaca!ını yaptı” diye dü#ünüyor ama ba#ka Dokuz Eylül’lerüretilmesi gerekiyor. Bu nedenle de devamlılı!ının sa!lanması ve güçlüolması için, reaktif durumdan gelece!e yönelik bir bakı# açısına geçilmesi için#u an hareketin dura!an bir konumda, bekleyi#te oldu!unu dü#ünüyorum.Benzer olu#umlara örnek olması da amaçlandı!ından onları motive edebilmekiçin hareket olabildi!ince sürdürülecek


H. #ebnem Seçerdiyerek, “10:30 Kolektif Eylemleri”nin ba#ka eylemlere de örnek olabilmesi içinsüreklili!inin sa!lanması gerekti!ini belirtmi#tir. Eylemleri ba#latan ö!retim üyelerindenbiri olan “E Ki!isi” de eylemlerin kararlı bir #ekilde devam ettirilece!i konusundakigörü#lerini #u #ekilde ifade etmi#tir:Eylemlerin en önemli sıkıntısı giderek sönükle#mesi, motivasyonun dü#mesi. Hergün toplanmak pratikte zor. Bu nedenle her gün toplanmak zorla#tı, biz de haftadabir güne dü#ürdük. Herkese uygun gün olarak Cuma belirlendi. Her gün Alakargaçıkıyor ama eylem haftada bir gün yapılıyor. Eylemde yorgunluk belirtisivar ama pes etmemeye çalı#ıyoruz. Yaz aylarında Alakarga her gün çıkmayabilir.Ama yapabildi!imiz kadar yapaca!ız diyoruz. Devam etmeye kararlıyız.“C Ki!isi” eylemlerin gelece!ine ili#kin iki öngörüyü dile getirerek, yine de eylemlerinsürece!i vurgulamasını yapmı#tır:"ki öngörü var. Olumlu öngörü 10:30 platformunun aralarında bir ayrılık olmadanbu eylemi sürdürmesidir. Bu hastane içinde de devam edebilir, "zmir’ede yayılabilir. Muhalefetin devam edebilece!ini gösterebilir. Olumsuz öngörüise kopmaların olmasıdır. Beklentilerin kar#ılanmaması buna yol açar. Sa!lıksisteminde insanların cebinden daha fazla para çıkmaya ba#ladıkça eylemler artacaktır.Bunun için 7-8 ay oldu!unu dü#ünüyorum. Dolayısıyla yazın ara verilip,seneye yine devam edilecek diye dü#ünüyorum. Bu hastane çok çabuk tepkiverebilen bir hastane. 10 dakika içinde örgütlenebiliriz. Bunun sebebi de bu10:30 eylemlerinde olu#turulan bilinçtir.Son olarak, yürütme toplantısında eylemlerin e!itim alanındaki sorunlara daduyarlılık göstermesi ve o kesimden de destek alınarak sürdürülmesi ve güçlendirilmesiyolunda bir görü# çıkmı#tır:Sa!lıkta dönü#üm geri dü#tü gibi. 4+4 ve do!algaz zamları gündemi de!i#tiriyor.Sa!lık çalı#anlarına bu süreç çok sıkı bir biçimde anlatılmalı. 4+4 gündemiyine ısıttı. Bizim eylemler tabana vurdu!u sırada, toplum yine duyarlıla#tı. Bunukullanmak gerekiyor. Narlıdere Demokrasi Platformu’yla tekrar görü#ülsün.Belki E!itim-Sen ile bir #eyler yapılabilir. Daha önce halka açık mektupda!ıtılmı#tı. Belki sa!lık meclisleri onlara örnek olur, onlar da e!itim meclislerinikurarlar. Narlıdere Demokrasi Platformu’yla görü#elim haftaya belki yürütmetoplantısında yer alabilirler. Biz de kendimizi daha iyi anlatmak adına biryerlere stantlar açabiliriz.Özet olarak, DEÜSÇP üyeleri “Eylemlerin Süreklili"i” çerçevesinde “10:30 KolektifEylemleri”nin zaman sınırlaması olmaksızın, talepler ciddi bir #ekilde dikkatealınana kadar sürdürülmesi gerekti!ini, bunun da ötesinde ba#ka hastanelerde debenzer eylemleri tetikleyebilmeyi ve eylemlerin kapsamının geni#letilmesini istediklerinidile getirmektedirler.“Eylemlerin <strong>Sosyal</strong> De!i#im Potansiyeli” teması altında üçüncü kod olan “ÜstKimlik” de katılımcılar tarafından çe#itli ifadelerle vurgulanmı#tır. Örne!in “üstkimlik” kodunu en çok vurgulayan “E Ki!isi”,Derdimiz do!rudan bugünkü iktidar ve onun uygulamaları da de!ildi. Türkiye’desiyasi iktidara muhalefet ve onun üzerinden kutupla#maların ba#arıyaula#madı!ını biliyoruz. “Farklı siyasi görü#te olan, farklı ideolojileri olan ya dafarklı kaygıları olan insanları ortak platformda nasıl bir araya getirebiliriz, ortakde!erler neler olabilir?” diye dü#ündük. Bu süreç nasıl kotarılabilir diye dü#ün-257!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>258!Tablo 5: Katılımcılara Göre Kodlama ÖzetiKodlamanınGörü"me Metni!çindeki Kapsamı (%)Metin !çindekiKodlamaSayısıA Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 18,60 2Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 8,88 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 22,63 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 19,39 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 11,44 1B Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 18,28 3Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 11,02 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 22,70 3Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 19,75 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 4,22 1C Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 19,42 3Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 4,10 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 29,36 4Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 19,46 4Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 4,79 1D Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 25,88 4Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 8,86 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 9,35 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 23,18 3Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 1,88 1E Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 39,96 6Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 4,91 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 22,69 4Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 11,46 3Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 9,96 4!dük. Dü#ünce olarak #una ula#tık: Suni olarak bizi ayrımla#tıracak hiçbir dü#ünceyeizin vermeyelim aramızda. Ortak noktamız akademik ilkeler olsun ve ba#-langıçta ö!retim üyesi inisiyatifi olarak dü#ündü!ümüz için akademik ilkeleriön plana aldık. Herkesin dü#üncesini rahatlıkla ifade edebilece!i bir platformolsun diye dü#ündük. Geçmi#ten gelen suni ayrımları, kutupla#maları körüklemeyelimdiye dü#ündükifadeleriyle eylemin ba#langıçtan beri sa!lık çalı#anlarını üst bir kimlikte birle#-tirmek amacını ta#ıdı!ını belirtmi#tir. “E Ki!isi”nin eylemleri ba#latan grup içindeolması, ba#langıçtan bu yana üst kimlik yöneliminin var oldu!una i#aret etmektedir.“A Ki!isi” de,Bizim kesimimiz oldukça bölünmü# bir kesim. Mesleki statü anlamında bölünmü#lükvar; doktor, asistan, hem#ire, ta#eron, laborantlar, bunların mesleki


H. #ebnem SeçerTablo 5: Katılımcılara Göre Kodlama Özeti (devam)KodlamanınGörü"me Metni!çindeki Kapsamı (%)Metin !çindekiKodlamaSayısıF Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 16,36 1Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 10,62 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 38,20 4Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 13,22 3Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik - -G Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 20,42 4Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik - -Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 14,72 2Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 10,80 4Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 7,48 1H Ki"isiEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 31,59 6Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik 2,69 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 19,55 3Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 16,63 3Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik 2,69 1Yürütme ToplantısıEyleme Katılanların Motivasyonu: De"erci 18,45 1Eyleme Katılanların Motivasyonu: Politik - -Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Eylemlerin Süreklili"i 31,75 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Grubun Norm Birli"i 16,55 1Hareketin <strong>Sosyal</strong> De"i!im Potansiyeli: Üst Kimlik - -!örgütlere yansıması, sendikalar. Sa!lık i#kolunda bu eyleme destek veren dörtsendika var. Bu farklılıkları bertaraf eden bir yapılanma olarak “Sa!lıkÇalı#anları Platformu” olu#turuldu. Sonradan bu “sa!lık çalı#anları meclisine”dönü#tü. Her hafta 60-70 ki#ilik gruplarla toplanılıyordu bu platformda. Sonrabu platform bir yürütme olu#turdu. $u anda bir yürütme kurulu tarafından yürütülmekte#eklindeki söylemiyle eylemlerin Platform düzeyinde olu#turulmu# bir üst kimli!esahip oldu!unu vurgulamaktadır. Yine yetkili sendika temsilcisi “B Ki!isi”nin söylediklerisöz konusu kimli!e daha açık bir gönderme niteli!i ta#ımaktadır: “Herkesbirer sa"lık çalı!anı olarak bu eylemin içinde. Katılım tabana yayılınca arttı. Herkesinkendine özgü bir örgütlülü"ü var ama esasen bu eylem sa"lık çalı!anı kimli"iyle yürütülüyor.Bu nedenle katılım daha fazla.” Son olarak, “G Ki!isi” de eylemlerin üst kimlikyapılanması ile güçlendi!ine vurgu yaparak #unları söylemektedir:E#itlerin birlikteli!ini gerçekle#tirmek için herkes adının önündeki unvanlarısıfatları kaldırdı. Herkes e#it oldu. E#it bir #ekilde temsili de sa!ladık. “Temsilcilerde temsil ettikleri ki#ilere her #eyi bildirecek” dedik. Böylece kariyerist duygularımızortadan kalktı, siyasi dü#üncelerimiz ortadan kalktı, grupsalçıkarlarımız ortadan kalktı. Toplam grup olduk. Sloganımız “ya hep beraber ya259!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>$ekil 2: 10:30 Kolektif Eylemleri Modelinde Katılımcıların Kodlamaları!260!hiçbirimiz” olarak belirlendi. Kimse de kendini kategorize etmiyor. Bu birliktelikgiderek geni#liyor. Türkiye genelinde ba#arılı olmasının sebebi de bu e#itlerinbirlikteli!ini sa!lamı# olmamız diye dü#ünüyorum.Sonuç olarak, “10:30 Kolektif Eylemleri”nin sosyal de!i#im potansiyelinin üstkimlik yapılandırması aracılı!ıyla da korunmaya ve arttırılmaya çalı#ıldı!ı söylenebilir.Tablo 5’te katılımcılarla yapılan görü#melerde elde edilen bilgiler çerçevesinde,her bir katılımcının görü#me sırasında söylediklerinin kodlara göre yüzdesel vesayısal da!ılımı görülmektedir. Bu tablodan, her bir katılımcının konu#ma sırasındaeylemin hangi yönü açısından daha fazla açıklama yaptı!ı ve bunu kaç kezvurguladı!ı ile ilgili bilgilere ula#mak mümkündür.Örne!in eylemleri ba#latan ö!retim üyelerinden birisi olan “E Ki!isi” konu#-masının % 40’ına yakın bir bölümünde eylemlerin “de"erci” motivasyonuna vurguyapmı#tır. Eylemlerdeki “de"erci” motivasyonu konu#masında farklı #ekillerde6 defa dile getirmi#tir. Yine “H Ki!isi”nin de konu#masının % 31’ini eylemlerin“de"erci” yönüne ayırdı!ı görülmektedir. Bu durum, eylemlerin temel motivasyonukonusunda genel bir kanıya varmayı kolayla#tırmaktadır. Di!er yandan,“F Ki!isi” de konu#masının % 38’ini “Eylemlerin Süreklili"i” konusuna ayırmı#tır.“F Ki!isi”nin sa!lık alanında önemli bir meslek örgütünün yöneticisi olması,eylemlerin sürdürülece!i yönünde inisiyatifi yansıtması açısından önemlidir.Yine asistan temsilcisi “C Ki!isi” de konu#masının yakla#ık % 30’luk bölümünde“Eylemlerin Süreklili"i”ne vurgu yapmı#tır. “C ki!isi”nin Dokuz EylülÜniversitesi Hastanesi’nde 5 Nisan 2011’de ba#layan ve 5 gün süren asistan grevindegrev sözcüsü görevini üstlenmi# bir ki#i olarak eylemlerin devam ettiril-


H. #ebnem Seçermesi gerekti!i yönündeki vurgusu dikkate de!erdir. Yürütme toplantısında da % 31düzeyinde “Eylemlerin Süreklili"i”ne vurgu yapıldı!ı görülmektedir. Dolayısıylakatılımcıların genel olarak eylemlerin sürdürülmesi yönündeki görü#te birle#tiklerisöylenebilir. Tablo 5 genel olarak de!erlendirildi!inde, hemen hemen bütünkatılımcıların konu#malarının büyük bir bölümünü eylemlerin “de"erci” motivasyonuile “eylemlerin süreklili"i”ne ayırdıkları görülmektedir. Bunun yanında,“grubun norm birli"i” de yine sıkça vurgulanmı#tır. Bu çerçevede “10:30 KolektifEylemleri” katılımcılarının, temel motivasyon yönünden “de"erci” oldukları ve“Eylemlerin Süreklili"i” sayesinde sosyal de!i#im gerçekle#tirme beklentisinita#ıdıkları söylenebilir.#ekil 2’de ara#tırmanın temel modelinde katılımcıların kodlamaları görülmektedir.#ekil 2’de izlenen model, her bir kodun katılımcıların verdikleri bilgiler çerçevesinde#ekillendi!ini göstermesi bakımından ve katılımcıların ifadeleri ile kuramsalolarak olu#turulan model arasındaki ili#kiyi vurgulaması bakımındanönemlidir.Daha önce de belirtildi!i gibi, katılımcıların görü#melerde a!ırlıklı olarak eylemlerin“de"erci” motivasyona sahip oldu!unu ve eylemlerin sosyal de!i#im yaratabilmekiçin süreklilik ta#ıması gerekti!ini vurgulamaları, #ekil 2’de her iki kodkutucu!una gelen ve katılımcıların o kodlara ili#kin ifadelerini yansıtan oksayılarının fazla olmasından da anla#ılmaktadır. Di!er yandan, yine daha öncede!inildi!i gibi, eylemlerin motivasyonu açısından ekonomik yöne vurgu yapanhiçbir katılımcının olmadı!ı #ekil 2’de dikkati çekmektedir.SONUÇSa!lık alanındaki dönü#üm sürecinin, statüsü ne olursa olsun bütün sa!lıkçalı#anları açısından yarattı!ı olumsuz ko#ullar ve sosyal hak kayıpları, giderekdaha fazla dillendirilmeye ba#lanmı#tır. Bu sürecin verdi!i zararların azaltılmasınısa!layacak çe#itli talepler meslek örgütleri, sendikalar, siyasi partiler ve di!er siviltoplum kurulu#ları gibi farklı taraflarca gündeme getirilmektedir. Sa!lıkta dönü-#ümün yol açtı!ı kayıplara dikkat çekerek, bunları telafi edici ve çalı#ma #artlarınıiyile#tirici bazı çözümler sunmak üzere bir araya gelen sa!lık çalı#anlarından olu-#an Dokuz Eylül Üniversitesi Sa!lık Çalı#anları Platformu’nun Kasım (2011)ayından bu yana sürdürdü!ü “10:30 Kolektif Eylemleri” de, birçok açıdan önemliözellikleri olan bir sosyal hareket niteli!i ta#ımaktadır.“10:30 Kolektif Eylemleri”nin, içinde her statüden sa!lık çalı#anı yanında çe-#itli meslek ve sivil toplum örgütlerini barındıran geni# katılımlı yapısı ile yakla#ık7 aydır aralıksız devam eden bir eylemlilik sergilemesi, bu eylemlili!i yineba#ından bu yana aralıksız yayınlanan Alakarga Bültenleri ile desteklemesi, hemsa!lık alanındaki geli#meleri hem de toplumsal duyarlılık gerektiren sosyal veekonomik konulardaki gündemi takip eden bir eylem olması, bu eylemleri vekatılımcılarını daha yakından incelemeyi gerekli kılmı#tır.Bu çerçevede, söz konusu eylemlerin, kolektif eylem yazınında da en fazla üzerindedurulan iki yönü incelenmeye çalı#ılmı#tır. Bunlardan ilki, katılımcılarıneylemlere katılma motivasyonlarının ortaya çıkarılması; ikincisi ise, eylemlerinistenen sosyal de!i#imleri meydana getirme potansiyellerinin de!erlendirilmesidir.Bu çerçevede, iki kuramsal temelden hareket edilmi#tir. Katılımcıların motivasyonları“Kolektif Eylem Motivasyonlarının Üçlü Sınıflaması” çerçevesinde in-261!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>celenmi#, eylemlerin sosyal de!i#im potansiyeli ise grubun norm birli"i, üst kimlikyapılanması ve eylemlerin süreklili"i açısından ele alınmı#tır. Eylemleri örgütleyenve sürdüren sa!lık çalı#anları arasından seçilen 8 ki#i ile yapılan görü#melerden veeylemlerin yayın organı olan Alakarga Bülteni’nin incelenmesinden elde edilenbilgiler; eylemlerin motivasyonel açıdan politikle!mi! bir kimlik aracılı!ıyla sürdürüldü!ünüve sa!lık alanındaki temel de"erleri korumaya odaklanmı# oldu!unu ortayakoyarken, istenen sosyal de!i#imler açısından da grup içindeki norm birli"ine veeylemlerin süreklili"ine önem verildi!ine ve DEÜSÇP bünyesinde eylemlere özgübir üst kimlik olu#turulmu# oldu!una i#aret etmektedir.Bu çerçevede, “10:30 Kolektif Eylemleri”nin ülkemizde ilerleyen süreçlerdegerçekle#tirilecek olan sosyal hak mücadelelerine, özellikle sosyal de!i#im gerçekle#tirebilmekiçin norm birli!i olu#turma, eylemlerin süreklili!ini sa!lama ve eylemlerdegrup içinde üst kimlikle hareket etme gibi unsurları açısından örnekolu#turabilece!i söylenebilir. Gerçekten de DEÜSÇP, sa!lık ile ilgili gündemiyakından takip ederek, sa!lık hakkı ve çalı#ma ko#ullarında ortaya çıkan de!i#imve geriye gidi#lere hızlı bir #ekilde tepki vermek suretiyle grup içinde norm birli!iniön planda tutmakta ve sa!lık çalı#anlarının bir bile#eni açısından ortaya çıkanolumsuzlu!a aynı kararlılıkla kar#ı çıkmakla da üst kimlik yapılanmasını vurgulamaktadır.Di!er yandan, eylemlerin süreklili!i açısından ise, “10:30 KolektifEylemleri”nin katılımcıları, sosyal haklarına ve sa!lık alanındaki temel de!erleresonuna kadar sahip çıkılaca!ı yönündeki bu inisiyatifin, azim ve kararlılıkla sürdürülece!inibelirtmektedirler.KAYNAKÇAAcar, Taylan (2010) “Dönü#en Sa!lıkta ‘Çalı#manın’ Halleri”, Ay#e Bu!ra (der.) SınıftanSınıfa: Fabrika Dı!ından Çalı!ma Manzaraları içinde, "stanbul: "leti#im Yayınları.Alakarga, Dokuz Eylül Üniversitesi Sa!lık Çalı#anları Platformu Bülteni, 1.-130. sayılar(http://www.orplat.com).Ba#, Türker ve Ulun Akturan (2008) Nitel Ara!tırma Yöntemleri: Nvivo 7.0 ile Nitel VeriAnalizi, Ankara: Seçkin Yayınevi.Belek, "lker (2012) Sa"lıkta Dönü!üm: Halkın Sa"lı"ına Emperyalist Saldırı, "stanbul:Yazılama Yayınevi.Dericio!ulları Ergun, Ay#e ve Cem Ergun (2009) Gelece"in Güvencesiz $n!ası: <strong>Sosyal</strong> Güven(siz)likReformu, "stanbul: Ba!lam Yayıncılık.DEÜTF (Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi) (2011) “Akademik Kurul Kararı”, Aralık(http://www.turkhemsirelerdernegi.org.tr/Upload/DEÜTF Akademik Kurulu 663SAYILI.doc).DTB (Dünya Tabipler Birli!i) (2012) “663 sayılı KHK Meslek Örgütünün Özerkli!ineSaldırıdır”, 11 Ocak (http://www.hekimedya.org/oku.php?yazi_id=2940)HASUDER (Halk Sa!lı!ı Uzmanları Derne!i) (2011) “663 Sayılı KHK Hakkında Rapor”(http://web.deu.edu.tr/halksagligi/?SID=ContentBlogger&ID=144&PID=CalisanlaraYonelik&TID=Güncel Konular » Çalı#anlara Yönelik, 07.05.2012)Iyer, A., T. Schmader, B. Lickel (2007) “Why Individuals Protest the Perceived Transgressionsof their Country: The Role of Anger, Shame, and Guilt”, Personality andSocial Psychology Bulletin, (33).262!


H. #ebnem Seçer"zmir Tabip Odası (2011) “663 Sayılı ‘Sa!lık Bakanlı!ı ve Ba!lı Kurulu#larının Te#kilatve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ De!erlendirme Raporu”, 11Kasım (http://www.izmirtabip.org.tr/userfiles/663_s_KHK.pdf, 06.05.2012).Keyder, Ça!lar (2007) “Giri#”, Ça!lar Keyder, Nazan Üstünda!, Tuba A!artan, Ça!rıYoltar (der.) (2007) Avrupa’da ve Türkiye’de Sa"lık Politikaları içinde, "stanbul: "leti-#im Yayınları.Keyder, Ça!lar, Nazan Üstünda!, Tuba A!artan, Ça!rı Yoltar (der.) (2007) Avrupa’da veTürkiye’de Sa"lık Politikaları, "stanbul: "leti#im Yayınları.Klandermans, B. (1997) The Social Psychology of Protest, Oxford: Basic Blackwell.Louis, R. Winnifred (2009) “Collective Action – and Than What?”, Journal of Social Issues,65 (4).Pala, Kayıhan (2007) “Türkiye "çin Nasıl Bir Sa!lık Reformu?” (http://turkacil.net/wrcontent/uploads/2011/08/turkiyeicinsaglikplatformu.pdf,05.05.2012).Simon, Bernd ve Bert Klendermans (2001) “Politicized Collective Identity: A SocialPsychological Analysis”, American Psychologist, 56 (4).Sönmez, Mustafa (2011) Paran Kadar Sa"lık: Türkiye’de Sa"lı"ın Ticarile!mesi, "stanbul:Yordam Kitap.Sözer, Ali Nazım (2007) “Genel Sa!lık Sigortası: Reform mu Deform mu? Sa!lık HakkıAçısından Mukayeseli Bir De!erlendirme”, Yeni Düzenlemeler Çerçevesinde <strong>Sosyal</strong>Güvenlik Mevzuatı Semineri içinde, Ankara: Kamu-"#.Sözer, Ali Nazım (2006) “Sa!lıkta Dönü#üm Projesi ve Genel Sa!lık Sigortası”, T$SKAkademi, 1 (1).Tetlock, P. E. (2002) “Social Functionalist Framework for Judgement and Choice: IntuitivePoliticans, Theologians, and Prosecutors”, Psychological Review, 3 (3).Tuaç, Pelin (2009) Genel Sa"lık Sigortası Kapsamında Aile Hekimli"i: Hukuki Bir De"erlendirme,Yayınlanmamı# Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi <strong>Sosyal</strong> BilimlerEnstitüsü, Özel Hukuk Anabilim Dalı, "zmir.TÜ"K (2012) Ya!am Memnuniyeti Ara!tırması 2011, Ankara: TÜ"K.TÜ"K (2005) Ya!am Memnuniyeti Ara!tırması 2004, Ankara: TÜ"K.Ünlütürk Uluta#, Ça!la (2011) Türkiye’de Sa"lık Emek Sürecinin Dönü!ümü, Ankara: NotaBeneYayınları.von Zomeren, Martjin ve Aarti Iyer (2009) “Introduction to the Social and PsychologicalDynamics of Collective Action”, Journal of Social Issues, 65 (4).von Zomeren, Martjin ve Russell Spears (2009) “Metaphors of Protest: A Classificationof Motivations for Collective Action”, Journal of Social Issues, 65 (4).Yıldırım, Ali ve Hasan $im#ek (2006) <strong>Sosyal</strong> Bilimlerde Nitel Ara!tırma Yöntemleri, Ankara:Seçkin Yayınevi.263!


VAKIF ÜN!VERS!TES!NDE AKADEM!K KAP!TAL!ZM VEAKADEM!K SEND!KACILIK: LAUREATE EDU., INC. !STANBULB!LG! ÜN!VERS!TES! VE SOSYAL–!$/D!SK ÖRNE%!Hakan Arslan$stanbul Bilgi ÜniversitesiAslı Odman$stanbul $!çi Sa"lı"ı ve $! Güvenli"i MeclisiÖzet: Bu makale, görgül olarak, Türkiye’de bir vakıf üniversitesinde ("stanbul Bilgi Üniversitesi)ilk kez kalkı#ılmı# olan bir sendikala#ma tecrübesini ele almaktadır. Söz konusu tecrübe,gerek tarihsel, gerekse teorik olarak çerçevesine oturtulmaya çalı#ılmaktadır. "lk olarak,Bilgi Üniversitesi’nin Baltimore/ABD merkezli bir kâr amaçlı üniversite #irketi (KAÜ$)olan Laureate Edu., Inc. tarafından devralını#ı, 1990’lar ve 2000’lerdeki finansal birikimrejimi çerçevesinde incelenmi#tir. "kinci olarak, Bilgi Üniversitesi’nin, yeni temellük vei#letmecilik biçimleriyle birlikte finansal birikim rejimine eklemlenmesinin, Üniversite’dekiücretli emek rejimi üzerindeki etkileri ele alınmaktadır. Söz konusu süreç, sendikala#mahareketinin olu#umunu da etkilemi# olan maddi ve simgesel ‘bölü#üm’ çatı#malarınıve farklı aktörlerce üretilmi# bulunan rakip söylemlerin ortaya çıkı#ını anlayabilmekbakımından da kilit bir öneme sahiptir. Üçüncü ve son olarak ise, sendikala#ma sürecineili#kin bir vakayıname verilmekte, sendikala#ma sürecindeki türlü hak ihlâlleri sıralanmaktave <strong>Sosyal</strong>-"#’in örgütsel kapasitesindeki ve prati!indeki sınırlılıklar ile sendika içiçatı#malar ortaya konmaktadır. Söz konusu meseleler, basitle#tirici bir ‘zafer veya ma!lubiyet’söyleminden uzak durulmaya çalı#ılarak, #u teorik yakla#ımların ı#ı!ında irdelenmeyeçalı#ılmı#tır: kültürel politik ekonomi, ele#tirel söylem teorisi, sendikal harekete ili#kin olarakörgütsel gücü öne çıkartan yeni yakla#ımlar ve muhalefet çevrimi yakla#ımı.Anahtar Kelimeler: kâr amaçlı üniversite #irketi, KAÜ$, akademik kapitalizm, finansalbirikim rejimi ve yüksekö!retim, vakıf üniversiteleri, "stanbul Bilgi Üniversitesi, sosyalhareket, akademik sendikacılık, üniversitede hak ihlalleri.Abstract: This article empirically scrutinizes the first unionization experience at a foundation,non-public university in Turkey, namely at Istanbul Bilgi University. This academicunionization experience is contextualised both historically and theoretically. Firstly thetake-over of the Bilgi University by a ‘for-profit university company’ based in Baltimore/USA,namely the Laureate Edu., Inc. is analysed within the financial accumulationregime of the 1990’s and 2000’s. Secondly the articulation of Bilgi University with the financialaccumulation regime through new forms of possession and management is scrutinizedwith respect to its effects on the wage-labour regime at the university. This very processis the key to understanding the material-symbolic ‘distributional’ conflicts which haveinfluenced the formation of the unionization movement as well as the emergence of rivaldiscourses produced by various actors. Thirdly and lastly, the unionization process is chronicallynarrated, the types of violations of rights during the unionization process are enumerated,and the organizational limits and the practice of <strong>Sosyal</strong>-"# as well as inter-union conflictsare brought to fore. By trying to avoid a simplifying discourse of ‘victory or defeat’, theissues in question have been critically reflected upon with the help of the following theoreticalapproaches: cultural political economy, critical discourse analysis, new approaches tothe union movement focusing on organisational power, and cycles of contention.265


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Keywords: for-profit university college, academic capitalism, finance-led accumulationregime and higher education, foundation universities in Turkey, Istanbul BilgiUniversity, social movements, academic unionism, rights violations at the university.Üretken i#çi, sermayedar için artı de!er üreten, yani sermayenin yeniden de!erlenmesinekatkıda bulunan ki#idir. Sermayedarın sermayesini bir sosis fabrikasıyerine bir ö!renim fabrikasına yatırmı# olması, bu ili#kinin özünü de!i#tirmez...Üretken i#çi kavramı, i#çinin sermayenin do!rudan bir üretim aracı hâlindetasnif edildi!i bir ili#kiyi tanımlar. 1Yukarıdaki, Karl Marx’a ait, üretken olan ve olmayan emek sorununa ili#kin tartı#-malarda sıkça gönderme yapılan, ünlü bir pasajdır. Bunu burada, çerçevesindenbir parça çıkartarak kullanmaktaki amaç, “kâr amaçlı üniversite #irketi” (KAÜ$)olgusuyla birlikte, geleneksel üniversitede ve bir meslek olarak akademisyenliktekiköklü dönü#üme, “fabrikala#ma”ya ve “i#çile#me”ye dikkati çekmektir. 1990’larınsonunda yükselen KAÜ$ olgusu, akademik kapitalizm, akademik sendikacılık olguve örnekleri çerçevesinde, son yıllarda pek çok incelemeye konu olmu#tur (Cox,2003; Breneman, 2006; Turner, 2006; Nelson, 2010). Türkiye’de de, "stanbul BilgiÜniversitesi (bundan böyle Bilgi), 2006–2009 yıllarında, tedricen, Laureate Education,Inc. (bundan böyle $irket) adındaki öncü bir KAÜ$’ün kontrolüne geçmi#tir.Son on yılda büyüyerek, Laureate International Universities markasıyla bir uluslararasıa! olu#turan Laureate’ın kendisi ve farklı ülkelerdeki uygulamaları üzerindeise, bildi!imiz kadarıyla, sınırlı çabalar (Arslan ve Odman, 2011) dı#ında, henüzçok çalı#ma yürütülmemi#tir. Laureate, 2009’dan ba#layarak, Bilgi’de topyekûnbir yeniden yapılanma süreci ba#latmı#tır. Buna kar#ı da, ta#eronla#tırma te#ebbüsünetepkiyle ba#layarak, D"SK/<strong>Sosyal</strong>–"# çatısı altında sendikala#maya yönelen birhareket ba#lamı#tır. Söz konusu süreç, bir taraftan, ciddi bir “fabrikala#tırma” ve“meslekten i#çile#tirme boyutuna geçi#” boyutuna sahip olup, emek sürecinde vebölü#üm bakımından temel çeli#kiler ve kar#ıtlıklar üretmektedir. Öbür taraftanise, Bilgi örne!i, emek süreci ve bölü#ümdeki temel çeli#ki ve kar#ıtlıkların, toplumsalaktörler, mücadeleler ve söylemler düzlemine dolaysız olarak yansımadı"ınai#aret etmektedir. Dolayısıyla, ekonomi ile sınıflar ve siyaset (veya toplumsal mücadeleler)arasında, dolaysız bir belirlenim ili#kisi öngören indirgemeci açıklamalar,hem genel olarak, hem de Bilgi örne!ini ele almak için, açıkça yetersizgözükmektedirler. Böyle bir çaba, disiplinler ötesi (post-disciplinary) veya disiplina#ırı (trans-disciplinary) bir perspektif gerektirmektedir. 2 Bu çalı#ma, bu tür bir disiplinlerötesi veya disiplin a#ırı çaba içermektedir.12“The only worker who is productive is one who produces surplus-value for the capitalist, or inother words contributes towards the self-valorization of capital. … That the latter has laid outhis capital in a teaching factory, instead of a sausage factory, makes no difference to the relation.The concept of productive worker … implies … a relation … which stamps the worker ascapital’s direct means of production” (Marx, 1990: 644).“Disiplinler arası” yerine, sırasıyla, Bob Jessop ile Norman Fairclough’yu izlemek suretiyle,“disiplinler ötesi” veya “disiplin a#ırı” terimlerini öneriyoruz. Burada, temel dayanak,veri aldı!ı disiplinler, birlik yerine ayrımı ön varsaydıklarından ötürü, disiplinler arasıyakla#ımın, farklı disiplinlerin gerçek birli!ini sa!layamayaca!ı iddiasıdır. Söz konusu terimleriçin, bkz. Jessop ve Sum (2001) ve Fairclough (2000).266!


Hakan Arslan & Aslı OdmanÖte yandan, örnek olaya ait özgüllükler ve karma#ıklıklar da, Bilgi’yi akademikkapitalizm ve akademik sendikacılık açılarından mercek altına yatırabilmek için,bu tür bir perspektifi ve çabayı ayrıca gerektirmektedir. Söz konusu özgüllük vekarma#ıklıklar, üç ba#lık altında ele alınabilir. $lk olarak, bir üniversite olarak Bilgi,en geç 2009’dan beri risk sermayesine (private equity) ait olup, “üniversitecilik sektörü”ndefaaliyet gösteren bir çok uluslu #irket olarak Laureate’ın, finans, büyümestratejileri ve i#letmecilik modeli çerçevesinde, çok boyutlu bir dönü#üm geçirmektedir.$kinci olarak, vakıf üniversitesinde sendikacılık, “Ticaret, Kooperatif,Büro, E!itim ve Güzel Sanatlar” i#kolundaki (17. i#kolu) mevcut i#çi sendikalarında,ö!retim elemanları, idari personel ve destek-teknik personel olarak birlikteörgütlenerek mümkün gözükmektedir. 3 Üçüncü olarak, vakıf üniversitesi örgütlenmesive mücadelesi, Anayasa, Vakıflar Hukuku, "dari Hukuk, "# Hukuku, BorçlarHukuku ve Ticaret Hukuku’ndan olu#an karma#ık bir hukuksal düzlem üzerindeyürütülmek durumundadır. Bu ko#ullar altında, borçlu #irket ve üniversiteleriele geçirmek ve yeniden yapılandırmakta büyük tecrübe sahibi bir KAÜ$ kar#ısında,statü, kültür ve talepler bakımından gruplar arası ve grup içi büyük farklılıklargösteren üniversite çalı#anlarının, karma#ık bir hukuksal zeminde nasıl biraraya gelebilecekleri gibi, büyük bir sorunla kar#ıla#ılmı#tır. Söz konusu sorunuçözebilmek, asgari bir ko#ul olarak, farklı örgütlenme ve toplu pazarlık modellerigerektirmektedir. Dolayısıyla, sadece sendikala#ma sürecini somut olarak inceleyebilmekbakımından de!il, söz konusu sorunu çözebilecek normatif sendikacılıkve akademik sendikacılık modelleri ortaya koyabilmek bakımından da, belli metodolojikve teorik sorunları a#acak, disiplinler ötesi bir perspektif benimsemekgerekti!ini dü#ünüyoruz.Bu çerçevede, Bilgi örne!ini de!erlendirirken ba# vuraca!ımız teorik üç kaynakbulunuyor. $lk olarak, ekonomik süreç, ili#ki, ikilik ve kar#ıtlıkları, sınıf mücadelesiplânına dolaysız olarak yansıtan indirgemeci bir bakı# yerine, çok aktörlü, ço!ulkolektif–örgütsel ve ki#isel stratejilere, söylemlere yer vererek, bilgi–hakikat–iktidar ili#kilerini öne çıkartan bir kültürel politik ekonomi (Jessop, 2004; Jessopve Sum, 2001) ve ele#tirel söylem analizi (Fairclough, 1992a; 1992b; 2000) çerçevesinemüracaat ediyoruz. $kinci olarak, sendikal hareket söz konusu oldu!unda,toplumsal mücadelelere özgü çıkı# ve ini#leri sorunsalla#tırmayı zorunlu görüyoruz.Özellikle Sydney Tarrow ve Charles Tilly tarafından geli#tirilen muhalefetçevrimi (cycle of contestation) perspektifi, herhangi bir ölçekte, herhangi bir muhalifhareketin, herhangi bir iktidara kar#ı mücadelesindeki yükseli# ve ini#leri elealmak için ele#tirel modeller sunmaktadır (Tarrow, 1994; McAdam vd., 2001). Sonolarak ise, 1990’larda, özellikle Anglo-sakson ülkelerdeki sendikal reform çabalarıylaparalel olarak, sendikaları pasif, belirlenen yapılar olarak ele alan gelenekselperspektifleri ele#tirerek, sendikaları stratejik aktörler olarak ele alan, örgütolarak sendika üzerinde yo!unla#an, sendika içi politika, diyalog ve iktidar mekanizmalarınıöne çıkartan, yer yer organizasyon teorilerinden esinlenen perspektif-3Toplu "# "li#kileri Yasa Tasarısı ile ilgili Sa!lık, Aile, Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> "#ler Komisyonu içerisindeolu#turulan altkomisyonda alınan son kararlara göre, tasarı ile 28’den 18’e indirileni#kolu sayısı, tekrar 22’ye çıkarıldı. Bundan 17. i#kolu da etkilenerek taslakta ‘e!itim’ile ‘ticaret, kooperatif, büro ve güzel sanatlar’ ayrılacak. Bu ise vakıf üniversitelerinde sendikalörgütlenmenin #artlarını köklü bir #ekilde de!i#tirecek (“17 Nolu ‘Ticaret, Kooperatif,Büro, E!itim, Güzel Sanatlar’ "#kolu "kiye Bölündü”, Cumhuriyet, 5 Mart 2012).267!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>lerden faydalanmaya çalı#ıyoruz (Moody, 1997; Heery vd., 2000; Schavione, 2007;Bronfenbrenner vd., 2008). 4Çalı#ma plânı, iki ana bölümden olu#maktadır. "lkinde, Bilgi örne!ini özgül vekarma#ık kılan özellikler, olgu ve süreçler ortaya konuyor. "kincisinde ise, Bilgi’dekisendikala#ma süreci, kronolojik bir sırayla ve teorik bir gözle hikâyele#tiriliyor.Son olarak, metodolojiye ili#kin bir hususu aydınlatmak isteriz. Bu çalı#ma,tamamlandı!ında, katılımlı gözlem (participant observation), derinlemesine görü#melerve süreç içerisinde üretilen iç ve kamusal belgelerin taranmasına dayanacaktır.Burada, çe#itli sebeplerle eri#ilemeyenler haricinde, belgelere büyük ölçüdeyer veriliyor. Sürecin farklı muhataplarıyla derinlemesine görü#melere, ilerleyensüreçte ba#lanacaktır. Literatürde, ‘ara!tırmacının kendi perspektifinden gelenbakı!ını bastırarak, yerelin perspektiflerini ortaya çıkarmak için, sosyal olguları yer4Bu sempozyum dolayısıyla, genel olarak insan haklarıyla özel olarak sosyal haklararasındaki ili#ki üzerinde, beslendi!imiz teorik kaynaklar çerçevesinde dü#ünmek fırsatıbulduk. Öncelikle, siyaset felsefesi ve siyaset bilimi düzeyinde, ‘siyasal olan’ı (the political)iktidar ili#kileri üzerinden tanımlamak e!iliminde oldu!umuzu belirtmeliyiz. Dolayısıyla,bize göre, bölü#üm ili#kileri ve üretim alanları da, siyasal alana dâhil alanlarolup, bu çerçevede, sosyal haklar da, siyasal bir sorun olarak insan haklarına içkindir. Öteyandan, iktidar ili#kilerinin kurulu#u, yeniden üretilmesi ve de!i#tirilmesi bakımındanda, özellikle söylemsel alan ve etkinliklerin önemli bir paya sahip oldu!unu dü#ünmekteyiz.Bu çerçevede, siyasi olanın esas olarak ekonomik olan tarafından (üst-) belirlendi-!ini savunan geleneksel Marksist yakla#ımdan farklı olarak, söylemsel alanı ve faaliyetleriöne çıkartan Foucaultgil ve Habermasgil yakla#ımları önemsemekteyiz (esasen, Marxile Foucault ve Habermas arasında, disiplinler ötesi bir diyalo!un mümkün oldu!unudü#ünüyoruz). Bilindi!i gibi, di!er #eylerin yanı sıra, Foucault, söylemi ve hakikati öneçıkartan bir iktidar teorisi önerirken, Habermas da, farklı bir biçimde söylemi (ileti#imi)ve kamusal alanı öne çıkartan bir demokrasi teorisi önermektedir. Bilgi Üniversitesi’ndeki#irketle#me ve sendikala#ma süreci örne!inin de yeniden destekledi!ini savundu!umuzgörü#ümüze göre, üretim ve bölü#üm ili#kileri bakımından, i#yerindeki emeksüreçleri söz konusu oldu!unda, i#verenlerin i#çi haklarını ihlâl eden otoriter politika vepratikleri, söylemsel alanı, dile getirilebilecek ve getirilemeyecek hakikatleri belirlemek,ileti#imsel alanı tek yönlü ve yukarıdan a#a!ıya do!ru yapılandırmak vs. yoluyla i#yerinidisipline etmek stratejisiyle ili#kilidir. Makalemizde ayrıntılı olarak aktarmaya çalı#-tı!ımız gibi, Bilgi’de de, Laureate i#letmecilik tarzıyla bunun kolayla#tırıcılı!ı i#levini üstelenenakademisyen-yöneticiler özellikle iki uygulamayı öne çıkartmı#lardır: Bunlarınilki, Laureate Education, Inc.’ın kapitalist bir #irket oldu!u ve Bilgi’de yalnızca veyalnızca kâr amaçlı bir faaliyet için bulunabilece!i hakikatinin dile bile getirilmesinekar#ı olarak, Bilgi’nin Laureate’a borçlu oldu!unu ve var olabilmek için bu borçları geriödemek zorunda oldu!unu ve (ilkiyle çeli#ik gözükse de) Laureate’ın Bilgi’den yalnızcadenk bir bütçe istedi!ini öne süren hakikat iddiaları üretmektir. "kincisi ise, öncü sendikalaktivistleri i#ten çıkartmak, disiplin cezalarına ba#vurmak, seçici biçimde kayırmakdı#talamak,ileti#im mecralarını tek yönlü ve yukarıdan a#a!ıya do!ru yapılandırmak,ifade özgürlü!ünü, akademik özgürlü!ü ve ba!ımsız sendikal faaliyeti Borçlar Hukuku’nadayanarak engellemeye çalı#mak vb. yöntemlerle rakip hakikat iddialarına dayananele#tirel söylemleri yok etmeye çalı#mak ve/veya yeraltına çekilmeye zorlamaktır.Her iki uygulama da, çalı#manın ilerleyen bölümlerinde geni#çe ele alınarak açımlanmaktadır."fade özgürlü!ü ve demokrasi söz konusu oldu!unda, ‘sol’ sendikacılı!ın dagenelde kötü bir sicile sahip oldu!u belirtilmelidir. “Demokratik merkeziyetçilik”?, “örgütdisiplini” vs. gerekçelerle, söylemsel-ileti#imsel alanı tek yönlü ve yukarıdan a#a!ıyado!ru yapılandıran, rakip hakikat iddialarına var olma hakkı tanımayan ‘sol’ sendikacılık,i#çilerin öz örgütleri içerisinde ve onun aracılı!ıyla özgürle#mesi kar#ısındakiba#lıca engellerden biridir.268!


Hakan Arslan & Aslı Odmanaldıkları sosyal ko!ullarda gözlemlemek’ (Kümbeto!lu, 2008: 127) olarak tanımlanan‘katılımlı gözlem’ kavramının bu bildirinin yazarları açısından tam olarakkullanıp kullanılamayaca!ı, gerek metodolojik, gerekse etik bakımlardan ayrıcatartı#ılması gereken verimli bir konudur. Bildirinin yazarları, Bilgi sendikala#masürecinde etkin rol üstlenmi# aktivistler olarak, çeli#en ve çatı#an taraflar arasındabir taraf idi. Çatı#ma içerisindeki her aktör gibi onlar da, kendi pozisyonlarını rasyonelle#tirenbir söylem kurdular. Bu açıdan hem bu ara#tırmanın öznesi, hem denesnesi olarak ikili bir rol oynamaktalar. Dolayısıyla, ba#ka aktörlerle mücadelelerve ittifaklar (geni# ba!lamda sosyal ba!lamsal ili#kiler) içerisinde kurulan bir söylemi,bilimsel bir çalı#ma kisvesiyle yeniden üretmemek gibi ciddi bir etik sorumluluklayükümlüler. Bu, süreç içerisinde, metodolojik olarak da üzerinde çalı#ılmasıve olabildi!ince çözülmesi gereken temel bir sorundur. Genel olarak, “sosyalbilimlerde dü#ünümsellik” (réflexivité), “entelektüel alanda nesnelle#tirenlerin nesnelle#tirilmesi”gibi kavramlar altında açılan bu geni# alan, gelecek çalı#malardakapsanacaktır (Bkz. Bourdieu ve Wacquant, 2003: Bölüm 2.6 ve 3.5).I. B!LG! ÖRNE%!: ÖZGÜLLÜKLER VE KARMA$IKLIKLARBilgi örne!ini özgül ve karma#ık kılan ilk faktör, bir vakıf üniversitesini, LaureateEducation, Inc. adında, merkezi Baltimore, Maryland/ABD olan bir KAÜ$’ün dolaysızolarak kontrol ediyor olu#udur. Sahibi, kurucusu ve CEO’su ("cra KuruluBa#kanı) olan Dougles Becker ile, ünlü Kohlberg Kravis Roberts & Co. (KKR)’ın daiçinde bulundu!u bir risk sermayesi konsorsiyumudur. $irket, “Laureate InternationalUniversities” olarak tanıttı!ı bir üniversiteler a!ına sahiptir. $irket’i, finansalsermaye ba!larıyla, büyüme stratejisiyle ve i#letmecilik modeliyle birlikte çözümlemek,Bilgi’deki borçlanma, yeniden yapılanma ve kâr/gelir transferi sürecinikavrayabilmek için zorunludur. Bu çerçevede, iki husus öncelikle vurgulanmalıdır.Birincisi, Academic Leadership Associates, LLC’den Robison’un belirtildi!i gibi,$irket, yükselen piyasalardaki, iflas e#i!indeki üniversiteleri satın alarak, müfredatlarıylamali modellerini yeniden yapılandırmaktadır (Robison 2006). Esasen,iflas e#i!indeki ve/veya borçlu kurulu#lara ortak olarak bunları süreç içerisinde elegeçirmek, 1988’de Sylvan Learning Corp., 1999’da Universidad Europea de Madrid(UEM), 2006’da Bilgi’de oldu!u gibi, ba#langıçtan bugüne, temel bir büyümestratejisidir. $kincisi, finans sermaye ba!lantısıdır. $irket, “kükreyen 1990’lar” (theroaring 1990s) dalgasıyla birlikte, Aralık 1993’te borsaya girmi#, finansal krizi önceleyen2006–2007 yıllarındaki yönetici-risk sermayesi satın almaları (management-privateequity buy-outs) dalgasıyla birlikte de, A!ustos 2007’de borsadan çıkmı#tır.5 Risk sermayesi, yüksek borçlanmaya dayanan #irket satın almalara, el konulan#irketleri borçlandırmaya, varlık satı#ına, maliyetleri dü#ürmeye ve yüksektemettü ödemelerine zorlamaya dayanan bir birikim modeline sahiptir (Tabb,2010). Öte yandan, Boyer (2010) da, son finansal serbestle#tirme dalgasında, üstyönetici (CEO) ödüllendirmesinde, performans ücretlendirmesi ve pay ortaklı!ınadayanan büyük bir sıçrayı# ya#andı!ına vurgu yapar.$irket’i, finans sermaye ba!larıyla, büyüme stratejisiyle ve i#letmecilik modeliylebirlikte çözümlemek için biricik kaynak, 1993-2007 sürecinde, NASDAQ bor-5Söz konusu dalga için, bkz. “Private Equity has Come in for Much Political Criticism, ButIts More Serious Problems are Financial”, The Economist, 5 Temmuz 2007.269!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>sasında, Mayıs 2004’e kadar Sylvan Learning Systems, Inc., sonra da Laureate Education,Inc. olarak kote olan $irket’in, yasa gere!i, ABD Sermaye Piyasası Kurulu’na(United States Securities and Exchange Commission) sunmu# oldu!u, Form 10-K, DEF 14A ve FORM S-3 kodlu raporlardır. Söz konusu raporlar, faaliyetleri, finansmanı,CEO ve üst yönetici ödüllendirmelerini ve el de!i#tirmeleri kapsamaktadır.Ba#tan sona inceledi!imiz raporlardan elde etti!imiz, özellikle büyüme stratejisive i#letmecilik modeliyle ilgili bulgular #unlardır (önemli yerlerde, raporlardakiorijinal pasajları dipnotlarda aktarıyoruz):(a) $irket, Latin Amerika, Güney ve Orta Avrupa ve Güneydo!u Asya’da özel üniversiteleredönük, gelir esnekli!i yüksek, fiyat esnekli!i dü#ük bir pazar olu#tu-!unu savunuyor. Temel strateji, bu pazarda, ö!renci kayıtlarını ençokla#tırmaksuretiyle lider olmaktır.(b) $irket, temel strateji olarak mevcut kampüslerdeki kapasite kullanım oranınıarttırmaya, yeni kampüsler açmaya çalı#maktadır.(c) $irket, kariyere ve ‘istihdam edilebilirli!e’ (employability) yönelik programlarave müfredata öncelik tanımaktadır. Öncelikli programlar, i#letme, konuka!ırlama (otelcilik, restoran i#letmecili!i, vs.), sa!lık bilimleri, enformasyonteknolojisi ve mühendisliktir.(d) $irket, temel strateji ve hedeflerine yönelik olarak ve CEO ve üst yöneticileredönük performans ödüllendirmesine temel olu#turan bir dizi performans ölçütügeli#tirmi#tir. Bunlar, faaliyetleri, kârlılı!ı ve büyümeyi de!erlendirmektekullanılmaktadır. Ba#lıca ölçütler, operasyonel etkinlik, kârlılık, büyüme potansiyeli,ö!renci kayıtları ve (harç) gelirler(i) ile ö!renci/mü#teri memnuniyetidir.Bu ölçütleri kar#ılayacak araçlar arasında ise, i#gücü ve tesisler ba#ta olmaküzere maliyet kontrolü, rekabetçi fiyatlama, (ö!rencilerin) ölçülebilirakademik ba#arı(sı) ve meslekte ba#arı gelmektedir. Bu çerçevede, teknik/idarive akademik i#gücü maliyetleri için sınır de!erler tanımlandı!ı anla#ılmakta,kayıt ve mezun olma ölçüleri (metrics) adı verilen göstergelerin öne çıktı!ı görülmektedir.(e) $irket üniversitelerinde, ‘tenure’ adı verilen (i# güvenceli akademisyen kadroları)öngörülmemi#tir. 31 Aralık 2006 itibarıyla, $irket’çe istihdam edilmekteolan yakla#ık 23.000 çalı#andan 11.000’i part-time’dır. Bunlar ço!unlukla ö!-retim elemanlarıdır.(f) $irket, temel strateji ve hedeflerini gerçekle#tirmek üzere, kendi i#letmecilikmodelini, ba!lı üniversitelerde uygulamaya koymaktadır. Bu çerçevede, $irket,tüm üniversitelerde, operasyonel ve finansal performansı yükseltecek programlarıuygulamaya koymaktadır.(g) Bu i#letmecilik modeli, geleneksel üniversite yönetimindeki, ö!retim elemanlarınımerkeze koyan özerk karar süreçlerini, i#letmecilere devretmektedir. $irket’egöre, bu i#letmecilik modeli, ba#arılı bir yerel i#letmeciler ekibinin “öncülüketti!i”, “esnek” ve “ö!retim odaklı” (teaching-focused) ö!retim elemanlarınadayanmaktadır. 66“Each institution also has a flexible, teaching-focused faculty led by an experienced local managementteam” (Laureate Education, Inc., 2006).270!


Hakan Arslan & Aslı Odman(h) Son olarak, $irket’in, üniversite sisteminde özel mülkiyete ve kâr amacı gütmeyemüsaade edilmeyen ülkelere dönük özel çözümler geli#tirdi!i görülmektedir.Buna göre, kâr amaçlı olmayan be# ba!lı üniversiteden (bunlarınarasında $ili, Çin, Meksika gibi ülke üniversiteleri vardır) etkin biçimde fontransfer edebilmek için, $irket i#letmecilik anla#maları yapmı#tır. 7(i) $irket’in ‘A#il topu!u’, faaliyet gösterdi!i ülkede politik iklimin de!i#mesi, özelmülkiyete ait ve kâr amaçlı üniversitelere artık izin verilmemesidir. Bu yöndebir düzenleyici de!i#iklik, kontrol edilen kurumun zararına satılmasına yolaçacaktır. 8Bilgi örne!ini karma#ık kılan bir ba!ka faktör ise, vakıf üniversitesindeki ortakörgütlenme zorunlulu!udur. Vakıf üniversitelerinde sendikacılık, “Ticaret, Kooperatif,Büro, E!itim ve Güzel Sanatlar” (No. 17) i#kolundaki mevcut i#çi sendikalarıiçerisinde, ö!retim elemanları, idari personel ve destek/teknik personel olarakbirlikte örgütlenerek mümkün gözükmektedir. Mesle!i, söz söyleme ve yazı yazmaolan ö!retim elemanlarıyla, temel okur-yazarlık becerilerinde bile zaman zamaneksiklik ya#ayan destek i#çileri aynı örgüt içerisinde örgütlenmek durumundadır.Yani, örgütlenecek kitle içinde çok farklı çalı#ma pratikleri oldu!u gibi, bilgiüretme, bilgiye eri#im, hayatın bilgisini ifade etme ve bilgiyi hayatında konumlandırma(bilgi-kimlik ili#kisi) alanında devâsa farklar da mevcuttur. Bu; yönetim,toplu pazarlık vs. i#leyi# ve i#levleriyle, toplumsal köken, statü ve kültür açısındanoldu!u gibi, sorunlar ve beklentiler açısından da a#ırı derecede farklıla#mı#çalı#anları bir arada tutacak, var edecek, bir model gerektirmektedir. Elbette, pekçok sektör ve sendika içerisinde de (örne!in Türk-"#’e ba!lı T. Harb-"#, Hava-"#,KESK’e ba!lı SES, BES gibi) ciddi bir emek içi farklıla#ma söz konusudur. Bununlabirlikte, emek içi farklıla#mayla yüzle#ebilecek bir alternatif örgütlenme modeli,geçmi#te belli örnek pratikler geli#tirilmi# olmakla birlikte, genel olarak kotarılamamı#tır.Sorunsalla#tırmak gereken birkaç meseleyi saymak gerekirse: Söz söyleme becerileriuç derecede e#itsiz oldu!u bir ortamda kar#ıla#an ö!retim elemanlarıylatemizlik i#çileri arasında, sözü (parole) e#it ve çe#itlilik ortaya çıkacak #ekilde payla#tıran,katılımcı bir demokrasi modeli nasıl olu#turulacaktır? Örne!in, e!itimeve ara#tırmaya, kısaca üniversiteye dönük kaygıları öne çıkan ö!retim elemanlarıyla,geçim sıkıntısı ve kabul görememe acısı (“fark yarası”) 9 çeken temizlik i#çi-789“Five of the Company’s universities are not-for-profit and in order to efficiently transfer fundsout of these universities, the Company has entered into management agreements with the universities”(Laureate Education, Inc., 2007).“The laws of the countries where the Company owns universities and expects to acquire universitiesin the future must permit both private universities and foreign ownership of them. For political,economic or other reasons, a country could decide to change its laws to prohibit private universitiesor foreign ownership of private universities. If this change occurred, the Company couldbe forced to sell a university, and the sale price could be lower than the fair value of the university”(Laureate Education, Inc., 2007).Pierre Bourdieu’nün, toplumsal çözümlemede, toplumsal fenomenoloji ve yapısalcılı!ıorijinal bir #ekilde harmanladı!ı La distinction: Critique sociale du jugement (1979) kitabındaki“distinction”, yani bir nevi ‘sembolik-sosyal ayrı#ma’ süreçlerinin yarattı!ıduygu ekonomisini, Türkçede Müslüm Gürses’in “fark yarası” kavramıyla kar#ılamak fikrinedair bkz. Göker (2006). Ayrıca bkz. Bourdieu (1995: 13-27).271!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>leri, nasıl ortak bir duyarlılık geli#tireceklerdir? Sınıfsal, toplumsal cinsiyete, etnisiteyeve ku#a!a dayalı e#itsizlikler üzerinde yükselen toplumlarda, bu tarz kar-#ıla#malarda ortaya çıkan ve yeniden üretilen, kültürel sermayenin e#itsizda!ıtımından kaynaklanan “simgesel #iddet”, özellikle de kültürel sermaye üretilenve aktarılan bir kurumun örgütlenmesinde nasıl bilince çıkarılacak ve bununlanasıl ba# edilecektir (Bourdieu ve Wacquant, 2003: Bölüm 2.4.)? Ders yükü,ara#tırma zamanı talebi ve terfi meseleleriyle; i# elbisesi, güne#e maruz olmayanMobo kulübesi, yemek kartı ve yol parası meseleleri, toplu pazarlık sürecinde teknikolarak nasıl birlikte ele alınacaktır? Türkiye’deki bu durum özgüldür ve hareketetti!i zemin derin bir e#itsizlik içermektedir. Gerçekten de, Anglo-Sakson ülkelerdekiileri örnekler bile, pek çok konuda önemli dersler içermekle birlikte, ortak örgütlenmepratikleri de!illerdir. Örne!in, ABD’de, devlet üniversitelerindeki ö!retimelemanları, dernek (American Association of University Professors/AAUP) ve sendikadan(Service Employees International Union/SEIU) olu#an ikili bir yapı içerisindeörgütlenmektedirler. Görebildi!imiz kadarıyla, AAUP, özellikle, akademik özgürlükve payda#ık yöneti#im (shared governance) ekseninde politika geli#tirirken, toplupazarlık, SEIU yerel örgütleri üzerinden koordine edilmektedir. Yerel sendikal örgütlerise kendi içinde uzmanla#mı#lardır: ö!retim elemanları, idari personel, kütüphanecilervs. ayrı yerel örgütler üzerinden, ayrı toplu pazarlık yürütmektedirler.Bilgi örne!ini karma#ık kılan üçüncü bir faktör ise, i# ili#kisiyle sendika çalı#-masının ço!ul bir hukuk rejimine tabi olu#udur. Söz konusu rejim, ilk plânda,vakıf üniversitelerini düzenleyen, Anayasa’nın 130 ve 131. maddeleriyle, Yüksekö!retimKanunu (2547), Yüksekö!retim Kurumları Te#kilâtı Kanunu (2809),Yüksekö!retim Personel Kanunu (2914), Vakıf Yüksekö!retim Kurumları Yönetmeli!ivb. en az 13 kanun, kararname ve yönetmelikten olu#an bir idari mevzuata,öbür taraftan ise, "# Kanunu (4857) ile Toplu "# Sözle#mesi, Grev ve Lokavt Kanunu’ndan(2822) olu#an karma hukuka tabidir. Bunlara, ikinci plânda, Vakıflar Kanunu(5737) ile Borçlar Hukuku da eklenebilir. Ço!ul hukuksal rejim, Bilgi’dekiyeniden yapılanma ve sendikala#ma sürecinde, #u üç bakımdan, belirleyici biröneme sahip olmu#tur:(a) Ö!retim elemanları, i# ili#kisi açısından, bir taraftan 2914’e öbür taraftan da4857’ye tabi olduklarından belirsizliklerle kar#ıla#mı#lardır. Ö!retim elemanlarınınmensup oldukları üniversitelerle ya#adıkları anla#mazlıklarda, "dariYargı’ya mı, yoksa "# Mahkemeleri’ne mi ba#vuracaklarına dair doktrin sorusununcevabı, son iki senedir açılan davaların emsal kararları ve bunlarınDanı#tay ve Yargıtay nezdinde temyiziyle verilen karar ve içtihatlarla tedricenortaya çıkmaktadır;(b) "#veren, sendikala#ma hakkına ve genel olarak akademik özgürlü!e kar#ı,pragmatik biçimde, gerekti!inde "dari hukuk, gerekti!inde "# Hukuku ve gerekti!indeise (ticari itibara zarar vermek gerekçesiyle) Borçlar Hukuku’na ba#-vurmu#tur;(c) $irket ile bir vakıf üniversitesi olarak Bilgi arasındaki finansal ve yönetsel ili#kiler,yasallık açısından ciddi soru i#aretleriyle doludur.Görebildi!imiz kadarıyla, var olan düzenlemeler, KAÜ$ açısından ciddi ‘katılıklar’içermektedir. Örne!in, profesör ve doçentler kısmi zamanlı statüde çalı#tırılabilir-272!


Hakan Arslan & Aslı Odmanken, yardımcı doçentler, sadece devamlı statüde çalı#tırılabilmektedir. Öte taraftan,bir vakıf üniversitesinden, üçüncü bir (gerçek veya tüzel) ki#iye kazanç aktarmakkapatma sebebidir. Burada, kısaca, önemli kanun, madde ve hükümlere dikkatiçekmekle yetinece!iz: T.C. Anayasası madde 130, Yüksekö!retim Kanunu (2547)madde 62 (özlük hakları), ek madde 2, 5, 8 ve 15, Yüksekö!retim Kurumları Te#kilatıKanunu (2809) ek madde 38 ("stanbul Bilgi Üniversitesi), Vakıf Yüksekö!retim KurumlarıYönetmeli!i madde 3, 5, 15, 20, 21, 22, 23, 26 (faaliyetten alıkoyma ve kapatma),madde 27 (kazanç amacı gütmeme ve gelirlerin vakıflara devredilmemesi)ve madde 32. Madde 26’ya göre,[V]akıf yüksekö!retim kurumunun e!itim-ö!retim, yayın, danı#manlık ve ticarifaaliyetlerinden elde etti!i gelirini yüksekö!retim kurumunun akademik faaliyetlerini,yatırım ve cari giderlerini finanse etmekte kullanmadı!ının … alımsatım ve ihalelerde … serbest rekabet kurallarına uyulmadı!ının, kurucu vakfaveya üçüncü #ahıslara do!rudan veya dolaylı kaynak aktarıldı!ının tespitedilmesikapatma sebebidir.Çoklu hukuksal rejim, yeniden yapılanma ve sendikala#ma sürecinde hukuksalboyutu öne çıkartmı#, karma#ık hukuksal sorunlara cevap verebilecek bir sendikal,kurumsal kapasiteye dönük güçlü bir ihtiyaç yaratmı#tır.II. TEOR!K ÇERÇEVE: SEND!KA, SÖYLEM, MUHALEFETGörüldü!ü gibi, Bilgi’deki yeniden yapılanma ve sendikala#ma süreci, pek çok özgüllüklerve karma#ıklıklar içeren ko#ullarda yürümü#tür. Temel bir sorun #udur:Sendikala#mayı ba#latan aktivistler ve, özellikle, devreye giren Sendika, bu özgüllüklerve karma#ıklıklarla ba#a çıkmakta, nasıl bir kapasite geli#tirmi#ler, nasıl birperformans sergilemi#lerdir? Bunu de!erlendirirken, üç teorik çalı#ma alanındanfaydalanaca!ız.$lk teorik alan, sendikacılık çalı#malarındaki, örgütsel ve kurumsal kapasiteyeyo!unla#an yeni yakla#ımlardır. Bu bize, özellikle Sendika’nın, örgütsel ve kurumsalgüç bakımından, hangi hususlarda eksik kaldı!ı hakkında ipuçları sa!layacaktır.Hurd vd. (2002: 2-3), özellikle ABD ve "ngiltere’de i#çi hareketinde1990’lardaki canlanmayla birlikte, sendikacılık çalı#malarında, mobilizasyona veyeniden canlanmaya odaklanan yeni bir perspektif do!du!unu belirtirler. Sendikalarıaktif bir aktör olarak gören bu perspektif, örgütsel i#leyi#e, yönetime, stratejilere,güce vurgu yapar (Heery, 2005: 10; Heery vd. 2000). Bu perspektif, somutolarak, alternatif sendikal örgütlenme (yapı, kültür, vs.) ve örgütsel de!i#im stratejive programları üzerinde yo!unla#maktadır. Bu çerçevede, Heery (2005: 92-3),örgütsel de!i#imin içsel faktörlerine vurgu yapan yakla#ımları üçe ayırmaktadır."lki, Peter Fairbrother’ın taban mobilizasyonuna dayanan yenilenme tezidir. "kincisi,emek piyasasındaki yeni grupları kapsayacak stratejiler geli#tirmekte sendikalliderlere sorumluluk atfeden yönetsel yenilenme yakla#ımıdır. Üçüncüsü ise,emek içi farklıla#mayı kucaklayacak i#levsel uzmanla#mayı öne çıkartan, sendikalyönetim önerileridir.Bu noktada, Barbara Pocock’un, sendikal güç üzerindeki vurgusu, bizce önemlidir.Pocock (2000: 14, 22, 24), sendikal gücü tanımlamaya çalı#an mevcut kısmiteoriler çok genel bir düzeyde kalırken, ampirik çalı#maların da, aktivistler273!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>açısından, pratik/i#levsel yol göstericilikten uzak dü#tü!ünü vurgulamaktadır. Buçerçevede, sendikal gücü kısıtlayan içsel-örgütsel faktörlere, özellikle de, sendikaiçi iktidar ili#kileriyle yabancıla#tırıcı süreçlere yapılan vurgular da bizce çokönemlidir (Pocock, 2000: 36-37; 2002: 37, 39; Carter ve Poynter, 1999: 507-511;Fiorito, 2004: 32-3, 38, 41). Bunlarla birlikte, geleneksel sınıf mücadelesi kavramsalla#tırmalarında,söylemsel (discursive) boyutun sorunsalla#tırılamamı# olmasıda, bizce ciddi bir açıktır.Son olarak, ABD ve "ngiltere’deki Örgütlenme Modeliyle (organising model),bunun sınırlılıkları üzerinde durmakta fayda vardır. Pocock’a (2000: 23-4) göre,söz konusu modelde kaynakları, “hizmet sendikacılı!ından” (service unionism)kaydırarak, üyeleri i#e katmak ve kampanyalar yoluyla, üye kazanmaya yönlendirmeküzerinde durulmaktadır. Ancak, model, “söylem” sorununu, herkesi kapsayanbir “retorikle” kolayca çözece!ini varsaymakta olup, bu açıdan, teorik vepratik olarak yetersizdir. Bacon (2005: 39, 44) da, örgütlenme sorununun,yalnızca kaynak ayırmakla, yenilikçi taktiklerle, profesyonel uzmanlarca tasarlananve i#çileri örgütlenme taburu gibi kullanan kampanyalarla çözülemeyece!iniifade eder. Burada, ikinci teorik alan kısmında detaylandırılacak olan ‘söylem’hakkındaki farkındalık, ‘birle#tirici kampanya retori!i’ ile ikame edilemeyecekniteliktedir.Pocock’a (2000: 17) göre, sendikal gücü tanımlayan ögeler #unlardır: i) Yapısalkapasite; ii) mobilizasyon ve örgütlenme kapasitesi; iii) örgütün dı#ıyla dayanı#ma;iv) söylemsel güç ve beceri; v) dı# çevre #artları. Bizce, Bilgi’deki yenidenyapılanma ve sendikala#ma süreciyle <strong>Sosyal</strong>-"#’i de!erlendirirken, gerek ÖrgütlenmeModeli’nde kilit yer tutan kaynak sorunu, gerekse Pocock’un sendikal güçtanımlaması göz önünde tutulmalıdır.$kinci teorik alan, toplumsal ve sınıfsal mücadele analizlerinde sık sık göz ardıedilen, kimlik ve söylem dinamikleridir. $irket tarafından, emek sürecinde ve bölü#ümili#kilerinde gerçekle#tirilen yeniden yapılanma, bu süreçteki ikilik vekar#ıtlıklar, Bilgi’deki mücadele sürecine, ço!ul aktörler, kimlikler, kolektif–örgütsel ve ki#isel stratejiler, söylemler yoluyla, do!rudan de!il, kırılarak yansımı#tır.Bu ço!ullu!u göz önünde tutabilmek için, söylem teorisiyle dolaysız birdiyalo!a girmek gerekmektedir. Norman Fairclough ile Bob Jessop’ın, söylem teorisiylepolitik ekonomiyi bulu#turan, bir bakıma, söyleme materyalist bir temelkazandırmaya yönelen çabaları önemlidir. Fairclough’ya (1992: 2) göre, iktidar,ideolojinin ve özel olarak dilin i#leyi#leri içerisinde kurulmaktadır. Jessop ve Sum(2001: 92) ise, Kültürel Politik Ekonomi dedikleri bir teorik perspektif geli#tirmektedirler.Buna göre, iktidar söylemsel olup, kimlikleri, hesaplama tarzlarını, stratejive taktikleri kapsar. Bilgi ve hakikat toplumsal olarak kuruluyor olsa da, PolitikEkonomi, toplumsal ili#kilerin maddili!ine vurguyu sürdürmelidir. Sınıfsal projeler,maddi/söylemsel bir uzamda kurulurlar. Hegemonik düzen maddi güçleredayansa da, bu düzen, düzen olabilmek için hikâyele#tirilmeli ve yeniden üretildi!iyerlerdeki aktörler açısından anlamlandırılmalıdır. Yapısal dönü#ümler, öznelliklerinde yeniden olu#turulmasını kapsar. Ekonomik ili#kiler, ilgili aktörlerarasında, iktidarı ve bilgiyi kullanmaya dayanan mücadeleler içerisinde kurulur vedo!alla#tırılır. Bu, ulus-ekonomiler ölçe!inde oldu!u gibi, örgütlenmenin gerçekle#tirildi!ii#yeri ölçe!indeki üretim/payla#ım ili#kileri söz konusu oldu!unda dageçerlidir. Bu nedenle, süreci tam manası ile kavrayıp, do!ru noktalarda ve za-274!


Hakan Arslan & Aslı Odmanmanlarda müdahil olabilmek için i#yeri ölçe!inde de bu söylemsel, yani kültürelanlamlandırmalar alanını analize katmak gerekmektedir.Üçüncü teorik alan ise, Bilgi’deki sendikala#mayı, yükseli# ve dü#ü#e geçi# dinamikleriylebirlikte çözümlemeye yardım edecek bir çerçeve sunmaktadır. Toplumsal,özel olarak da sınıfsal mücadele kavramsalla#tırmasında, Sydney Tarrow ileCharles Tilly tarafından geli#tirilen, toplumsal muhalefet çevrimleri (cycles of contention)teorisinin önemli bir yer tuttu!unu dü#ünüyoruz. Toplumsal mücadeleler,çevrimsel veya dalgasal bir örüntüye sahiptirler: Patlak verir, yükselir, zirveyeula#ır, dü#er ve dibe vururlar. Buna göre, yükseli# fazında, çatı#ma yaygınla#ır,kolektif eylem pasif kesimlere de sirayet eder, muhalefet biçimlerinde yeniliklergörülür, örgütlü ve örgütsüz katılım artar, muhalifler ile otoriteler arasında yo!unbilgi akı#ı ve etkile#im görülür. Teori, yükseli# ve dü#ü# fazlarıyla, dönemeç noktalarınıbelirleyen dinamikleri modelle#tirmeye çalı#ır. Buna göre, Tarrowgil dü#ü#fazı (demobilizasyon), birbiriyle ili#kili üç süreçten olu#ur: i) tükeni# ve fraksiyonla#ma;ii) kurumsalla#ma ve #iddet; iii) baskı ve kolayla#tırma. Tükeni#e sebep,sendikala#manın ki#isel maliyetlerindeki artı#, yıpranı# ve hayal kırıklı!ı olup,tükeni#e e#lik eden olaylar, katılım oranında dü#ü#, fraksiyonla#ma ve nihayet,radikaller ile ılımlılar arasında kesin ayrı#madır (Tarrow, 1999: 147-8).III. B!LG!’DE SEND!KALA$MA VAKAYINAMES!:K!L!T OLAYLAR, SÖYLEMLERBilgi Üniversitesi, 2006 ila 2009 arasında, tedricen, 23 ülkede 67 yüksek ö!retimkurumuna (farklı statülerde/oranlarda) sahip olan 10 çokuluslu Laureate Education,Inc. kontrolüne geçmi#tir. Bu süreç, eski kurucu ve yöneticiler ile, $irket temsilcileriarasında çetrefil bir hukuk sava#ına tanık olmu#tur. 11 Uzun süreli kullanımhakkı Enerji Bakanlı!ı’ndan devralınan Silahtara!a Elektrik Santrali’ninsantralistanbul adıyla bir “prestij” kampüsüne çevrilmesi projesi, 12 ciddi bir finansmanihtiyacına yol açmı# ve $irket’le önce ciddi bir mali ili#kiye girilmi#, sonrada ihtilafa dü#ülmü#tü. Çok boyutlu (vakıflara yeni üyelik olup olamayaca!ınadair, Mütevelli Heyeti üyeliklerinde vatanda#lık/yabancılık durumu, $irket’çeyapılan yatırımın gösterildi!i statü –ba!ı#, ‘royalty’- vb. boyutlarda) hukuksal ihtilaf,2008’de $irket lehine sonuçlanmı#tır. 13 "spanya’daki Universidad Europea deMadrid’in (UEM) ele geçirilme sürecini ça!rı#tıran ihtilafın ertesindeki devirde(take-over), 14 2009 Eylül itibarıyla, üst yönetici kadrolar neredeyse tümüyle yenilenmi#ti.Bilgi dı#ından, daha önce Bahçe#ehir ve Kıbrıs Do!u Akdeniz ÜniversitesiRektörlü!ünde bulunmu# yeni bir Rektör atanmı#, eski bir CarrefourSA "nsanKaynakları müdiresi, "nsan Kaynakları bölümünün ba#ına getirilmi#ti. Bilgi, Anadolu’da(Bursa, Antalya, Adana ve "zmir) müstakbel kampüslerin nüvesini te#kil10 “Our Network” (http://laureate.net/OurNetwork.aspx, 23.05.2012).11 “Bilgi’de Yeni Bir Dönem Ba#ladı” (http://kuresel.bilgi.edu.tr/01/popup01.html, 20.07.2012).12 Proje için bkz. “Silahtara!a Elektrik Santrali” http://www.santralistanbul.org/pages/index/silahtaraga-elektrik-santrali/tr, 20.05.2012.13 Bkz. Güçlü (2007; 2008).14 “Bir Laureate Üniversitesi: Universidad Europea de Madrid’in Öyküsü”, Haziran 2011tarihli Bilgi Üniversitesi Sendika Birimi Bro#ürü.275!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>eden ofisler açarak, yayılmaya ba#lamı#tı. 15 Bu arada, 2006’dan beri biriken belirsizlikler,kilit bir örgütleyici ekibi, sendikal örgütlenme riskini almaya sevk edecekkadar yo!unla#mı#tı. Bu a#amada, Bilgi, tek i#letmeden olu#an ve (yakla#ık 350teknik/destek, 700 idari personel ve 650 (tam zamanlı ve yarı zamanlı) ö!retimelemanı olmak üzere) 1700’ü a#kın çalı#anı barındıran bir i#yeriydi.Bu evredeki, dönemeç noktası olu#turan olay ve eylemler ile etkin olan söylemlera#a!ıda özetlenmektedir:(a) Ta"eronla"maya Kar"ı !mza Kampanyası (Ocak 2010). Yeni yönetici elitinilk görünür ata!ı, yakla#ık 350 temizlik ve güvenlik personeliyle teknik personelita#erona ba!lama plânıdır. Söz konusu personelin bir bölümü, Ku#tepe, Dolapdereve Silahtara!a kampüs in#aatlarında çalı#mı# olan, büyük bölümü de Ku#tepe’demeskun, do!rudan istihdam edilmi# (‘kadrolu’) personele yönelik bu plân,uzun süren belirsizlik ko#ulları altında ö!retim elemanlarında biriken ho#nutsuzlu!uaçık tepkiye dönü#türen ve kitleselle#tiren bir imza kampanyasına zeminolu#turdu. Ço!unlu!unu, akademik merdivende en altta yer alan bir avuç ara#-tırma ve ö!retim görevlisinin olu#turdu!u bir grup, Ocak 2010 ba#ında ö!retimelemanlarından büyük bölümünün imzasını toplayarak, Rektörlü!e ve MütevelliHeyeti’ne iletti (EK1). 16 "mza kampanyası, söz konusu personeli bugüne kadarherhangi bir ta#eronla#tırmaya kar#ı etkin biçimde korudu!u gibi, takip eden sendikala#masürecinde faydalanılan stratejik ileti#im a!larının kuruldu!u, aktivistlerinbirbiriyle tanı#tı!ı bir süreç de oldu. Tarrowgil toplumsal muhalefet çevrimleriperspektifinden bakıldı!ında bu, Bilgi’de, henüz eski iktidar ili#kileri yerine yeniiktidar ili#kilerinin ikame edilemedi!i, eski söylemlerin yerine yeni söylemlerinhegemonik hale gelmemi# oldu!u, dolayısıyla muhaliflik maliyetlerinin dü#ükoldu!u ilk dönemdi. Kampanyayı ba#latan grup, ilk aya!a kalkanlar (early risers)grubuydu. Kampanya, çevrimde, bir yayılma (diffusion) etkisi yarattı ve dönümnoktasına has kitlesellik safhasına [a#a!ıda (c)] geçildi.(b) Sendika Seçimi ve Sendikal Rekabet ($ubat 2010). "mza kampanyasındanönce, Ekim-Aralık 2010 arasında, aktivistlerden bir bölümü, o dönemde IBM örgütlenmesiiçerisinde bulunan, Türk-"#’e ba!lı Tez-Koop-"# "stanbul 5 nolu #ubeyle,isti#ari, örgütlenmenin altyapısını olu#turmaya yönelik somut adımlar içeren,gizlili!e ve güvene dayalı bir ili#kiye girmi#lerdi. Ancak, ili#ki henüz üye kaydınadönü#medi!i bir noktada, $ubat 2010’da, sendikal rekabet ba#ladı. Aralık 2009’daola!anüstü bir kongreyle yönetimi yenilenen D"SK’e ba!lı <strong>Sosyal</strong>-"#, aslen bir solparti aracılı!ıyla devreye girdi. Aktivist kadro sendika seçimi konusunda ikiye bölündü.<strong>Sosyal</strong>-"#’i lanse eden grubun rest çekmesiyle birlikte, Tez-Koop-"# ile örgütlenmeizle!i üzerinde çalı#mı# olan grup, örgütlenmenin her hâlükârda gerçekle-#ebilmesi için kararından geri çekildi. <strong>Sosyal</strong>-"#’i lanse eden grup, pozisyonunu,Tez-Koop-"# Genel Ba#kanı’nın bir akrabasının ta#eron bir firmanın yönetim kurulundabulundu!una dair basında çıkmı# haberler bulundu!u, konfederasyon olarakTürk-"#’in güvenilmez oldu!u, genel olarak ‘sol liberal’ bir iklime sahip olan15 “Bilgi Dünyadan Sonra Anadolu’ya Açılıyor’, Hürriyet, 23.07.2010 (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=15395115&tarih=2010-07-23, 20.05.2012).276!16 Bkz. Ek 1’deki 30.12.2009 tarihli Bilgi Üniversitesi Ta#eronla#maya Kar#ı "mza Kampanyasımetinleri.


Hakan Arslan & Aslı OdmanBilgi’nin ise, D"SK içerisinde nispeten kolay kapsanabilece!i (“D"SK’in ‘D’si var!”argümanı) ve <strong>Sosyal</strong>-"# gibi küçük ve alanda tecrübesiz bir sendika içinde dahaözerk ve etkin olunabilece!i gibi gerekçelere dayandırıyordu. Bu a#amada <strong>Sosyal</strong>-"# de, aktivistlere "stanbul $ube’den ayrı bir ‘Üniversiteler $ubesi’ vaat ederek,özerklik ihtiyacını daha sesli ifade eden akademik aktivistlere çekici gelen bir tekliftebulundu.Bu safhada, aktivistler, Tez Koop-"# ve <strong>Sosyal</strong>-"# arasındaki rekabet hakkındaherhangi bir bilgiye sahip de!illerdi. Rekabetteki dönemeç noktası, Metro GrossMarket olayıdır. Görüldü!ü kadarıyla, 1997-1999 yıllarında, i#verenle Tez Koop-"#Sendikası arasında, Tez Koop-"#’in yetki kaybetmesiyle sonuçlanan ciddi birçatı#ma ya#anıyor. Bir süre sonra, Tez Koop-"#, yetkiye dönük olarak, yeniden u!-ra#maya ba#lıyor. Bu süreçte, Almanya’daki Metro i#yerlerinde örgütlü olan AlmanBirle#ik Hizmetler Sendikası’ndan (ver.di) da destek alıyor. Ancak, bu safhada,<strong>Sosyal</strong>-"# devreye giriyor ve yetki alıyor. Süreci takip eden ver.di, bir bildiriyle, durumuprotesto ediyor. Buna göre, i#veren, bir taraftan Tez Koop-"# üzerindekibaskıyı arttırırken, bir taraftan da, Mart 2003’de <strong>Sosyal</strong>-"#’i i#yerine sokarak yetkilendiriyor.17 O dönemki Türk-"# Genel Ba#kanı Salih Kılıç’a göre, üç gün içerisinde,bine yakın i#çi, noter ücretleri de ödenerek <strong>Sosyal</strong>-"#’e üye yapılmı#tır. 18 Olayıniçeri!iyle, bugünkü <strong>Sosyal</strong>-"# kültüründe genetik bir iz bırakıp bırakmadı!ı, ciddibir tartı#ma konusudur.<strong>Sosyal</strong>-"# Bilgi’de devreye girdi!i sırada, bugün de oldu!u gibi, Metro GrossMarket haricinde, meslek odası, baro, sendika, STK, vakıf, vb. genellikle solcu yöneticilerceyönetilen, ticari olmayan i#yerlerinde örgütlüydü. 19 Öte yandan, GenelMerkez ekibi, bir ola!anüstü kurulla (19-20 Aralık 2009) seçilmi#, ço!unlukla yeniki#ilerden olu#an bir bile#ime sahipti. Bu ekip, i#yeri/i#veren, sabırlı örgütlenmeve genel olarak örgütlenme sendikacılı!ı konularından ciddi bir tecrübeden yoksundu.Eski Genel Ba#kan Ali Cancı, D"SK Yönetim Kurulu üyesiydi. <strong>Sosyal</strong>-"# "stanbul$ubesi ise muhalif bir #ubeydi. Dolayısıyla, <strong>Sosyal</strong>-"# Genel Merkezi ileD"SK ve "stanbul $ube arasındaki ili#kilerde, aktivist kadro tarafından bilinmeyensorunlar, kopukluklar vardı. Sonuç olarak, <strong>Sosyal</strong>-"# Bilgi’ye, muhasebe diliyle söylenirse,sadece varlıklarıyla de!il, yükümlülükleriyle birlikte geldi. <strong>Sosyal</strong>-"# tarafındanBilgi’ye ta#ınan sorunlar, çok boyutlu mücadelede bir boyutu olu#turdu.Dü#ük bir kurumsal kapasiteye, dü#ük bir örgütsel güce sahip bir sendika, <strong>Sosyal</strong>-"#ve D"SK içi çatı#malar, sol içi pazarlıklar, özgül ve karma#ık bir örnek olu#turdu!ugibi, zaten bir de kendi iç çatı#malarıyla malûl olan Bilgi’de, ciddi bir sorun olu#-turmu#tur.17 “Metro unterdrückt Gewerkschaftsmitglieder in der Türkei” (http://rhein-neckar.verdi.de/blick_ueber_die_grenzen/metro_unterdrueckt/, 22.05.2012).18 “Sendikasızla#tırma Belgelendi”, Evrensel, 2 Nisan 2003 (http://www.evrensel.net/v1/03/04/02/sendika.html, 21.05.2012). O dönemki <strong>Sosyal</strong>-"# Sendikası Genel Yönetim Kuruluüyesi Ali Cancı ile yapılan enteresan bir mülakat için bkz. “<strong>Sosyal</strong>-"# "stanbul $ube Ba#-kanı Ali Cancı ile, Metro Grosmarketlerde ya#anan sorunlar üzerine söyle#i...”(http://arsiv.ydicagri.net/Sayilar/069/69yid_sosyal_soylesi.html, 24.05.2012).19 Sendika web sitesindeki verilere göre, Mayıs 2012 itibarıyla, <strong>Sosyal</strong>-"#’in toplu i# sözle#mesiyaptı!ı 41 i#yerinden 21’i meslek odası, 6’sı baro, 5’i STK, 2’si sendika i#yeri, 3’ü de CHPbelediyesi/belediye alt kurumudur (http://www.sosyal-is.org.tr/toplu-sozlesmeler.html,23.05.2012).277!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>(c) !lk Geni" Toplantılar ve Kitlesel Üyelikler (Mart/Nisan 2010). Bahar sömestriylebirlikte, sendikala#ma hakkında oldu!u açıkça duyurulan toplantılara,gittikçe çok sayıda (100 ile ba#layıp, 300’e varan) Bilgi mensubu katıldı. 7 Mart’taToplumsal Ara#tırma ve E!itim Merkezi’nde (TAREM) 20 14 Mart’ta D"SK GenelMerkezi’nde toplantılar yapıldı. Üye kaydı bakımından belirleyici toplantı ise,Bilgi Dolapdere kampüsü BS1 salonundaki, “Bilgi’de Bir "lk Daha: Sendika!” ça!rısıile yapılan toplantı idi. Böylece, Bilgi içi bir söyleme (‘toplumsal konularda yenilikçive öncü olma’ iddiası), bu kez sendikala#ma adına sahip çıkılıyordu. Toplantıertesinde, Nisan ayının ilk üç haftasında, kampüs etrafındaki kahvehanelerde velokantalarda, 400’ü a#kın üye kaydı yapıldı. 21 Bu son derece canlı günler, muhalefetçevrimi perspektifiyle, katılımcı, yenilikçi ve üretken yükseli# safhasına denkdü#mekteydi. Üretilenler arasında, neredeyse tümüyle Bilgi mensuplarınca tasarlanmı#,yazılmı# olan ürünler bulunuyordu: "lk yayın olan “Sendika Nedir?” bildirisi(Mart 2010), “Bilgi Soruyor: "stanbul Bilgi Üniversitesi Sıkça Sorulan Sorular”(Mayıs 2010) 22 ve “Bilgi’de Yeni Dönem ve Akademik Emek: "nsan KaynaklarıYönetimi Teknikleri, Bireysel Sözle#meler, Esnek "stihdam” (Aralık 2010) 23 kitapçıkları,yakla#ık ayda bir yayınlanan “Bilgi’de Neler Oluyor?” bültenleri(17.05.2010 – 10.02.2012 arasında toplam 6 adet), “Basın Kiti” (7.06.2010 tarihli)ve “http://bilgicalisanlari.com” adresli web sitesi.Yine bu süreçte, tedricen, sorunlar belirginle#iyordu. Geni# üye katılımıylayapılan toplantılarda, yüzü dı#a ve i#yerine dönük bir örgütlenme çalı#masınayönelik bir perspektif olu#turulamıyor, çalı#malar içe dönük kalıyordu. Ayrıca,örgütlenme ve direni#in abecesi sayılan pratikler de gözden kaçırılıyordu (örne-!in, dayanı#ma fonu olu#turulmamı#, yeni üye e!itimleri yapılmamı#, aktif olma-20 Sendika’nın Genel Merkezi ile "stanbul $ube arasında ya#anan, yukarıda tanımlanangerilimler, daha sonra yapılan haftalık rutin toplantıların yerini bile etkilemi#tir. <strong>Sosyal</strong>-"# Bilgi örgütlenmesinin bundan sonraki haftalık toplantıları, Mart 2010-Eylül 2010arasında, Sendika’nın Aksaray’daki "stanbul #ubesine de!il, Taksim Sıraselviler’deki TA-REM adındaki sivil toplum örgütüne yönlendirilmi#tir. Oysa, toplantı yeri ve süresi, örgütlenmedesürecini do!rudan etkileyen maddi ve kültürel unsurlardandır. Akademik veidari personel Taksim’e, gerek ikametgâh olarak, gerekse kültür/e!lence/tüketim imkânlarıbakımından sosyal olarak, "stanbul’un genellikle ‘daha sapa’ mahallelerinde oturan(Ku#tepe, Gaziosmanpa#a Merkez, Gazi Mahallesi, Ümraniye vs.) destek personele nazarandaha yakındı. Ula#ım açısından bir aktarma noktası olan Aksaray yerine, uzunca birsüre Taksim’in toplanma yeri olarak benimsenmesi, akademik ve idari personeli destekpersonel kar#ısında, katılım ve örgütlenmeye vakit ayırabilmek açısından görece avantajlıkılmı# olabilir. Bunun yanında, toplantı sonrasındaki, örgütlenme süreçlerine fiilenetkide bulunan bulu#ma ve sohbetlere daha çok katılabilenler de, maddi bakımdan, ikametgâhlarınınmerkezili!i ve esnek çalı#ma saatlerine sahip olmak açısından avantajlıolan akademik kadro idi. Mekânsal seçimlerdeki ve vakit kullanımındaki e#itsizlikler,hem fiilî örgütlenme ve hem de örgütlenme antropolojisi/çözümlemesi alanlarındaayrıca ele alınması gereken önemli unsurlardır.21 “Az Bilgi Çok Dedikodu”, Newsweek, 8 Mayıs 2012; $ık (2010); Odman (2010); “Dili bozukekipten ilk sendikal hareket”, Birgün, 30 Mayıs 2010 (http://www.birgun.net/report_index.php?news_code=1275211175&year=2010&month=05&day=30, 25 Mayıs 2012).22 http://bilgicalisanlari.com/wp-content/uploads/2011/06/B"LG"-SORUYOR1_SendikalasmaSureci-Mayis2010.pdf, 22.05.2012.23 http://bilgicalisanlari.com/wp-content/uploads/2011/06/B"LG"-SORUYOR2_AkademikEmek-Aralik2010.pdf, 22.05.2012.278!


Hakan Arslan & Aslı Odmanyan mevcut ve potansiyel üyelerle yatay ve demokratik ileti#im için araçlar olu#turulamamı#vs., zira ve en kötüsü de, bu tür ihtiyaçlar tanımlanamamı#tı). Çok i#-levsel olacak bir dizi komisyonun (Akademide Sendikacılık, Örgütlenme/Üyelik,Demokratik "leti#im/Temsiliyet, T"S, Basın/Bülten, Kampanya, <strong>Sosyal</strong> Faaliyetlerve Uluslararası "li#kiler Komisyonu, vs.) çerçevesi çizildi!i ve bunlara pek çok üyegönüllü oldu!u hâlde, komisyonlar i#letilememi#ti. Öte yandan, bu safha, sürecinkontrolüne ili#kin çatı#maların da öne çıktı!ı ve giderek, önemli i#lere sarf edilmesigereken enerjiyi tüketmeye ba#ladı!ı bir safhaydı.Genel olarak bu, muhalefet çevrimleri perspektifiyle bakıldı!ında, hiziple#meve yıpranma ve genel olarak kitlesellik safhasında sona yakla#ıldı!ı yönündeki öni#aretlerin ortaya çıktı!ı bir dönemeçtir (önemli bir yıpratıcı etken, sınırlı sayıdakimse arasındaki tartı#malarla geçen, verimsiz, sonuçsuz ve yıpratıcı toplantılardır).Söylemsel perspektiften bakıldı!ında, bu, $irket’in, Bilgi’deki söylemsel alanı(söylemleri ve söylemsel mecraları) henüz yeniden düzenleyemedi!i, disiplin vekontrol altına alamadı!ı bir safhadır. Bu dönemde, henüz baskın çıkamamı# $irket’inen öne çıkan söylemleri, ‘Bilgi’nin Laureate’e borcu oldu!u için her türlütasarruf tedbirinin ve yapısal dönü#ümün sineye çekilmesi gerekti!i’, ‘entelektüelalanlarda görünür olan ve Bilgi’de ayrıcalıklıları olu#turan ‘a#ırı liberal’ star hocalardevrinin bitti!i’ 24 ve ‘rasyonel, anonim matematiksel de!erlere ba!lı i#letmedöneminin ba#ladı!ı’ idi. Öte yandan bu safha, aktivistler arasında da, sözün, birbiriyleçatı#an sınırlı sayıda taraf lehine ve özellikle, destek personel aleyhine, gittikçee#itsiz #ekilde da!ılmaya ba#ladı!ı bir safhadır. Sendika cephesinden ise, kurumsalkapasite ve örgütsel güçteki eksikliklerin, büyüyen ihtiyaçlarla birlikte,gittikçe sorun olmaya ba#ladı!ı bir safhadır.24 $irketin yerelde kullandı!ı, anti-elitist ve popülist renkler içeren, verimlili!i ve ‘vasatayönelik mü#teri talebini’ öne çıkaran söylemin en çarpıcı örneklerinden birini Bilgi MütevelliHeyeti Ba#kanı Rıfat Sarıcao!lu vermi#ti: “Türkiye’de star hoca kavramı var. Bu ekrandaçok gözükmekse, bana biraz popülerlik gibi geliyor. Ben hocalarımın burada yaptıklarıylastar olmalarını istiyorum. Tabii ki, bir konuda önder olmak farklı ama televizyonlara çıkıp, herak!am bir televizyonda görünme ortamı da yok olacak bir süre sonra. Bilkent’ten ODTÜ’den kaçhoca çıkıyor ekrana? Çok hoca yok. Fark ne biliyor musunuz? Onlar yaptıkları ara!tırmalarlagündeme gelmeyi tercih ediyorlar. Bu, uzun bir yol ve o uzun yol sizi akademide bir yereta!ıyacak. Ben star hocayı yaptıklarıyla de"erlendiriyorum. Hocalarımıza çok fazla basınaçıkmayın demiyorum ama benim için önemli olanın ara!tırma yapmak ve yayın sayısı oldu"unusöylüyorum. Yaptıklarınız sizi ekrana ta!ıyorsa, harika. Ama, günün popüler konusunda konu!masınıçok tercih etmiyorum bir hocamın”, “Üniversitelerde 40 Bin Doktoralı PersonelAçı!ı Var, Gelece!iniz "çin Doktora Yapın”, Ak!am, 18 Temmuz 2010 (http://aksam.medyator.com/2010/07/18/haber/pazar/847/universitelerde_40_bin_doktorali_personel_acigi_var__geleceginiz_icin_doktora_yapin.html, 25 Mayıs 2012). Di!er çarpıcı söylemise Bilgi Genel Sekreteri Ça!rı Balcıo!lu’dan gelmi#ti: “Alternatif, hatta fazla uçlardaki seslereve fikirlere açıklı"ıyla bilinen Bilgi Üniversitesi akademisyen kadrosunda gençle!meye ve yenile!meyegidiyor. Genel Sekreter Ça"rı Ba"cıo"lu, Bilgi’nin son yıllarda özde!le!ti"i a!ırı liberalpek çok ismin okulun ö"renci bulmasında sorun yarattı"ını itiraf etti. Mezuniyet töreninde okulaTürk bayra"ı ve Atatürk resminin asılmamasının velileri kaçırdı"ı ortaya çıktı. Yeni kadro daha‘e!itlikçi ve merkezde’ olacak. $lk STAR TRANSFER ise Prof. Dr. Deniz Ülke Arıbo"an”, 19Temmuz 2010 (http://www.gazeteport.com.tr/NEWS/ PRINT/GP_727851; yayınlandı!ıgün internetten silinmi# olan bu yazı, internetten ‘kazınarak’ önbellekten bulunmu#tur,25 Mayıs 2012).279!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>(d) Hak !hlâlleri ve Savunma (Mayıs/Haziran/Temmuz 2010). Kitleselle#meakabinde Yönetim, idari amir ve #efler eliyle, özellikle destek personel üzerindebaskı kurmaya ba#ladı (sendikalı personeli tek tek ça!ırarak sendikadan istifayaikna odalarına çekmek, noter harcını vererek istifa ettirmek, 25 ceza vardiyaları,kampüsler arası sürgün, vs.). Bu arada eski kuruculara yakın görülen bir profesör,Atatürk "lkeleri ve "nkılap Tarihi Enstitüsü müdürlü!ünden alınması üzerineakademik e-posta listesine mektup atarak ele#tirdi!i Rektör tarafından, "# KanunuMadde 25/2’ye dayanarak 26 i#ten çıkartıldı. Bu profesörün eski yöneticilerleve eski ayrıcalık alanlarıyla ba!ları, 27 verilecek tepki konusunda, aktivistlerarasında tartı#ma ve ciddi ayrılıklara sebep olmu#tur. Kısa süre sonra, ah#apatölyesi #efi ve ekibi, toplam üç ki#i i#ten çıkartıldılar. Devir öncesi yönetim döneminde,Bilgi’nin ‘sosyal sorumluluk’ projelerinden Kars/Ka!ızman’da YatılıBölge "lkokulu (Y"BO) kurulması sürecinde istihdam edilmi# ve projenin tamamlanmasıile Santral Kampüsü’nde destek personel amiri statüsünde atanmı#ah#ap atölyesi #efi, bir taraftan eski kuruculara yakın, eski dönemde ayrıcalıklıbir idari pozisyona sahip bir ki#iydi. Öbür taraftan da, <strong>Sosyal</strong>-"# seçiminde etkinolmu#, ba#ta sözü edilen sol parti üyesiydi ve sendikala#ma sürecinde öneçıkmı#tı. Bu i#ten çıkarma bu nedenle, do!rudan do!ruya sendikala#mayı hedefalan bir te#ebbüs olarak görülmü#tür.Bu dönemde, hak ihlâllerine kar#ı yapılan savunma eylemleri arasında, Bilgi’deki,‘kolayca dokunulamayacak’ 4 profesörün 28 17 Mart 2010’da, sendikal hakihlâllerine son verilmesi için Rektörlü!e verdikleri “ça!rı mektubu” (esasen birnota), destek personele baskı yapan idari amirler hakkında Sendika vasıtası ile25 Eylül 2011’de Bilgi Üniversitesi’nde i#ten çıkarılan bir kısım personel tarafından açılandavalarda delil dosyasına, onlarca aynı kalemden çıkmı# istifa belgesi fotokopisi eklenmi#ve davacılar bununla, destek personel arasındaki istifalarının ciddi bir kısmınınamirler eliyle, yani kurumsal olarak örgütlendi!ini savlamı#, buradan da Bilgi eliyle sendikalhak ihlâlini çıkarsamı#lardır.26 Bu madde, fiziki üretim yapılan i#yerlerindeki i#ten çıkartmalarda sık sık kullanılmaktaolsa da, ‘ifade özgürlü!ü’nün ayrıcalıklı alanlarından oldu!u farz edilen üniversite ortamınauyarlanması hayli ‘yenilikçi’ bir olgudur. Bir üniversite profesörünün, üniversiteninaçık e-posta listesine attı!ı ve Rektör’e yöneltilmi# açık bir e-postaya dayanılarak, "#Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yani “i!çinin, i!veren yahut bunlarınaile üyelerinden birinin !eref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranı!larda bulunması,yahut i!veren hakkında !eref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması”ve “i!çinin, i!verenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, i!verenin meslek sırlarınıortaya atmak gibi do"ruluk ve ba"lılı"a uymayan davranı!larda bulunması”nı fesih sebebiolarak düzenleyen (a) ve (e) bentlerine dayanılarak i# sözle#mesinin tazminatsız olarakfeshedilebilmesi, üniversite çapında ve akademik kadrolar arasında infial kadar,herhâlde amaçlanmı# bir ‘tedip’ etkisi olan bir korku da yaratmı#tır.27 ‘Ayrıcalıklılı!a’ dair bu sorgulamaların unsurlarını #unlar olu#turuyordu: "#ten çıkartılanprofesörün e#i, Atatürk "lkeleri ve "nkılap Enstitüsü’nün kuruldu!undan beri müdürüolmak dı#ında, Bilgi’nin kurulu#undaki vakıf senedinde imzası bulunan, ilk mütevelliheyeti üyelerinden biriydi. Kendisi müdürlük görevini e#ine devrederek çekilmi# ve Enstitümüdürlü!ü dokuz sene boyunca herhangi bir rotasyon veya açık seçim süreci görmemi#idi. Bu ve benzeri, eski dönemin güç ili#kileri içerisinde, genelde kamusal olarakele#tiriye u!ramamı# olan unsurlar, bu i#ten çıkarma vesilesi ile kelimenin tek anlamıyla‘ortalı!a saçılmı#tır.’28 Cemal Bali Akal, Murat Belge, Jale Parla ve Ali Nesin.280!


Hakan Arslan & Aslı OdmanSavcılı!a yapılan iki adet suç duyurusu, 29 kitlesel ve co#kulu bir 1 Mayıs korteji, 2Mayıs 2010’da Silahtara!a kampüsündeki sendika pikni!i, i#ten çıkartmalara kar#ı5 ve 18 Mayıs 2010’da Rektörlük önünde ve 9 Mayıs 2010’da Taksim’de kitleselbasın açıklamaları ve son olarak, i#ten çıkartılan ah#ap atölyesi ekibinin, Silahtara!akampüsündeki, 82 gün süren çadır eylemleri vardır. Çadır eylemi sırasında,“Sendika Akademisi” adı altında, altı adet “Açık Hava Sendika Dersi” düzenlenmi#tir.30Bu dönemde, haftalık aktivist toplantılarındaki gündem, gittikçe artan ölçüde,iç çatı#malar üzerinden belirlenmeye ba#ladı. Savunmacı eylemler, i#yerini örgütlenmeyive özellikle, söylemsel alandaki bo#lu!u sendika lehine doldurmayıamaçlayan önerilerin önüne geçti. Bu tür önerilerin ba#lıcaları #unlardı:• Toplu i# sözle#mesini bir amaç de!il, örgütlenme aracı olarak gören bir perspektifle,katılımcı bir tarz içerisinde, çalı#anların, birim birim, sorunlarını ortayakoymalarını ve taleplerini olu#turmalarını sa!lamak üzere, kolayla#tırıcıodak görü#meleri yaparak, sendikal çalı#mayı sıkı#tı!ı dar yerden çıkartmak vei#yerindeki inisiyatifi ele almak;• Söylemsel alandaki bo#lu!u doldurmak, çalı#anlar arasında bir ortak duyarlılıkgeli#tirmek üzere, “Bilgi Konu#uyor”, “Bilgi Anlatıyor” ba#lı!ıyla, çalı#anlarına!zından i#yerindeki gündelik tecrübelerini, sorunlarını, tasalarını dile getirenestetik kalitesi yüksek “flyer”lar üretmek ve da!ıtmak;• Kre#, asistanların çalı#ma ko#ullarındaki keyfilik, güvenlik görevlilerin nöbettuttukları “Mobo”lardaki ko#ulların iyile#tirilmesi, yemeklerde destek personeleayrımcılık gibi, kısa vadede sonuç alınabilecek konularda kampanyalardüzenlemek;• Bilgi’deki yeniden yapılanma kar#ısında, toplu pazarlı!ın en iyi çözüm oldu-!unu göstermek üzere, i# hukukuyla idari hukuku birle#tiren, ö!retim elemanları,idari personel ve destek/teknik personelin farklı sorun ve taleplerini birüniversite tahayyülü içerisinde, birlikte ele alan, demokratik bir toplu pazarlıksürecinin, özellikle Anglo-Sakson üniversitelerindeki toplu i# sözle#mesi tecrübelerindenfaydalanmak suretiyle, teknik olarak mümkün oldu!unu göstermekiçin yo!un ara#tırma faaliyetleri götürmek;• Laureate Education, Inc., hakkında ara#tırma yapmak ve Bilgi’de, $irket dönemindeimzalanmı# olan Birle#mi# Milletler Küresel "lkeler Sözle#mesi’nin(kısaca: Global Compact), özellikle ‘sendikal haklara ve toplu i# sözle#mesi öz-29 <strong>Sosyal</strong>-"# Sendikası, her ikisi de Mayıs 2010’da olmak üzere, Üniversite’nin güvenlikamirlerinden Yunus Sefer ile idari amirlerden Aykut Ye#iltepe aleyhine, ‘sendikal haklarınkullanılmasının engellenmesi’ ve ‘inanç, dü#ünce, ve kanaat hürriyetinin kullanılmasınınengellenmesi’ suçlamasıyla Eyüp Cumhuriyet Ba#savcılı!ı’na suç duyurularındabulunmu#tur.30 Her bir derse, farklı kesimlerden, konu ile ili#kilendirilen 4 ila 5 ‘tanınmı#’, kitlesel ilgiuyandırabilecek konu#macı davetliydi. 25 Mayıs–22 Temmuz 2010 arasında gerçekle#tirilenderslerin konuları, sırasıyla #unlardı: “Nasıl bir Bilgi?”, “Niçin Sendika?”, “SendikadaKadınlar da Vardır”, “YÖK Rejiminde Akademik Özgürlük”, “Çalı#ma Hayatı NereyeGidiyor?” ve “Sendikalı Bir Üniversite Neden Daha "yi Bir Üniversitedir?”281!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>gürlü!üne azami önem verme’ 31 ilkesinin sistematik olarak çi!nendi!ine ili#-kin uluslararası te#ebbüslerde bulunmak.Bu, muhalefet çevrimleri perspektifiyle, kitlesellik (yükseli#) safhasının hiziplerarası çatı#malar vs. faktörlere ba!lı olarak tükendi!i ve seçici baskı (repression) safhasınadönü#tü!ü bir dönemeçtir. Bu dönemeçte, Sendika’nın kurumsal kapasiteve örgütsel gücündeki sınırlılıklar açıkça ortaya çıkmı#, bu durum, özellikle söylemselüstünlü!ü ele geçirecek, yukarıda sayılan önerilerin gerçekle#tirilmesiniengelleyen ciddi bir kısıt olarak belirginle#mi#tir. Bu a#amada Sendika’nın söylemselolarak içine dü#tü!ü ‘ezber’, ‘haksızlıklara kar#ı kesinlikle zaferle sonuçlanacakbir örgütlenme süreci ya#andı!ı’, ‘T"S’in bugün/yarın imzalanaca!ı’ gibizafer, kahramanlık, ‘becerme’ içeren, düz, soyut ve ahlakçı #ablonlar idi.(e) Zirve ve Dü"ü": Bölünmeler, Kitlesellik Kaybı (Haziran–Aralık 2010). Birvakıf üniversitesi olarak Bilgi’deki örgütlenme, yükseli# safhasında, dı# çevredeyo!un ilgiyle kar#ılandı. Vakıf üniversitesinde bir ilk ve emek içi bölünmeyi a#anörnek bir ortak örgütlenme örne!i olarak görüldü. TBMM’nde bir soru önergesine,32 30 Haziran–1 Temmuz 2011’de, örgütlenme özgürlü!ü ihlâli iddialarına dönükbir YÖK soru#turmasına, medyada haber ve kö#e yazılarına konu oldu. Ancak,Bilgi olayı, dı# çevrelerce, genellikle (olumlu veya olumsuz) kli#eler 33 aracı!ıyla,eksik, yanlı# biçimde yorumlanmı#tır. "ç süreçler ise çok farklıydı. Örne!in, Bilgi’dekiciddi bir güçlük, tam da, ö!retim elemanları, idari personel ve destek personelibirle#tirecek, gerçek bir ortak örgütlenme modeli olu#turamamaktı.Çevrimsel olgulardaki ilginç bir özellik, çok kalabalık ve güçlü olundu!u duygusunuveren zirve noktasının, esasında, dü#ü#e geçi# noktası olmasıdır. Bilgi’dede, 6 Haziran 2010’da yapılan, çok kalabalık bir genel üye toplantısı, tanık oldu!ukesin bölünmeyle birlikte, kitlesellik kaybı ve dü#ü#ün ba#latıcısı oldu. Bu toplantı,Bilgi örgütlenmesinden sorumlu sendika yöneticisinin “55 dakika” sürenaçı# konu#masıyla ba#ladı. Çadır direni#i etrafında dönen, bir tarafını, ‘çadır savunuculu!unu’üstlenen ve di!erlerini ‘çadır kar#ıtlı!ıyla’ suçlayan sol parti üyeleri 3431 “Global Bilgi in Global Compact” (http://ungc.bilgi.edu.tr/en/main.html, 23.05.2112).32 "stanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, 20 Mayıs 2010’da, Çalı#ma Bakanı’na hitaben Bilgi’dekisendikal hak ihlâllerine ili#kin bir soru önergesi verdi.33 Bu kli#eler, ‘sözde özgürlükçü ve liberal üniversite, sendikal hakları ihlâl ediyor’ ile ‘Bilgi,özgüllü!ü ve özgürlükçülü!ü nedeniyle ilk defa bir vakıf üniversitesinde yapılan sendikala#mayasahne oluyor’ #eklinde özetlenebilecek kadar zıt (olumlu ve olumsuz) uçlardakonumlanabilmekteydi.34 ‘Çadır savunuculu!u’nu üstlenen sol parti üyelerinin büyük toplantılarda açık olarakformüle etmedikleri, fakat küçük toplantılarda masaya sürdükleri söylemlerinde, ‘AmerikanSermayesine kar#ıtlık ve devletle#tirmeleri/kamula#tırmaları desteklemek’ yönündekiparti politikasını ilginç bir biçimde Bilgi’ye uyguladıkları gözlemlenebiliyordu: Laureate/’Amerikansermayesi’ öncesi Bilgi yönetimini, ‘yerelli!i nedeniyle’ idealize etmeyede meyleden bu yakla#ım, yeterince sabotaj eylemi yaparak Bilgi’nin iflas etmesini sa!-lamak ve (2547 sayılı Yüksekö!retim Kanunu, Ek Madde 15 uyarınca) vasi devlet yüksekö!retimkurumu olan Mimar Sinan Üniversitesi’ne devrini zorlamak ‘soyut’ tezini savunuyor,bunu da ‘devletle#tirme/kamula#tırma’ olarak görüyor ve sunuyordu. Bu tür birkriz ortamında, eski yöneticilerin Bilgi’yi yeniden ‘satın almak’ isteyebilecekleri de kulislerdedola#an ve stratejik olarak, gerek $irket (‘sendika-eski yönetim komplosu/i#birli!i’yorumuyla), gerekse de eski yönetim dönemini idealize edenler tarafından (‘eski güzel282!


Hakan Arslan & Aslı Odmanile eski kuruculara manevi ve/veya maddi olarak yakın akademik vd. personelinolu#turdu!u, di!er tarafın daha karma#ık bir profil çizdi!i, fakat her hâlükârda çokaz sayıdaki ki#i arasında gerçekle#en sert bir tartı#mayla sürdü. 6 Haziran toplantısı,Tarrowgil muhalefet çevrimleri perspektifiyle, kitlesellik ve yükseli# safhasından,kutupla#ma ve tükeni# safhasına geçi# anı olarak görülebilir. Toplantı,çok yıpratıcı, tartı#maya taraf olmayanları dı#talayıcı, hayal kırıklı!ı yaratıcıydı.Büyük bir olasılıkla, pek çok üyeyi, bu bölünmü#lükle ve böylesine yıpratıcı veverimsiz toplantılarla, sendikala#madan ciddi bir getiri elde edilemeyece!ineinandırdı, maliyetleri yeniden de!erlendirmeye ve geri çekilmeye yöneltti.Bu arada, çadır direni#inin 82. gününde, Sendika’nın i#verenle yaptı!ı pazarlıksonucunda, 26 Temmuz’da i#ten çıkarılan üç i#çiden, ah#ap atölyesi amiri hariç,sendikala#ma sürecinde daha az öne çıkmı# ikisi, maa# ve hak düzeyleri korunarak,fakat farklı bir kampüste (genelde sendikalı personelin ‘sürgün’ yeri olaraktanımlanan Tophane yurdunda) ve i# tanımı ile (kapanan ah#ap atölyesi yerinetemizlik kadrosunda) i#lerine iade edildiler. Sözü geçen sol parti üyeleri de,‘çadırın tasfiye edilmesi ile’ birlikte her türlü faaliyetten çekildiler.Bu arada, bir bölünme de, içeride, ö!retim elemanları cephesinde, ta#eronla#-maya kar#ı kampanyada ve sendikala#mada ba#ı çekmi# olan ara#tırma görevlileri,okutman ve ö!retim görevlileriyle, “titr” sahibi ö!retim üyeleri arasında, ikincigrubun ilk grubu dı#talayarak düzenledi!i, 24 Haziran’daki, “Bilgi Nereye Gidiyor?”ak#am yeme!iyle birlikte ya#andı. Bu yemekte, genel olarak, “üniversite sorunlarısendikayla çözülmez” görü#ünü ve $irket ile bir modus vivendi olu#turulabilece!inisavunan, önemli bir bölümü yeni dönemde belirleyici idari mevkileregeçecek ö!retim üyeleri, sendika üyesi ve Laureate yeniden yapılandırmasına kar#ıele#tirel olan ö!retim üyelerine baskın çıktılar. Toplantı bo# bir umuda yol açtı!ıve aktivistleri bo#a oyaladı!ı gibi, “e#itlerin örgütlenmesi” ilkesine dayanan sendikaseçene!ine/imkânına kar#ı, zaten akademide var olan hiyerar#inin mütemmimcüzü olan seçkinci ve eril ‘habitus’u yeniden üretmi#ti.Kitlesellik ve güç kaybı çok ciddi boyutlardaydı. 2010 sonuna kadar, rutin i#lergeriye kalan bir avuç aktivistçe yürütüldü. Sendika da, dı#arıdan içeriye do!ru canlandırıcıbir etki yaratacak kurumsal kapasite ve örgütsel güçten, büyük ölçüdeyoksun olup, yalnızca örgütlenme becerileri yüksek bir uzmanın özverisiyle birvarlık gösterebiliyordu.(f) $irket Yeni !ktidar !li"kilerini Kuruyor: “Porno Skandalı”, Haziran 2011!"ten Çıkartmaları, Disiplin Soru"turması ve !"veren Baskısı Kar"ısında Sendikacılar(Ocak 2011–Mayıs 2012). Bu, Laureate Education, Inc.’ın, Bilgi içerisindeyeni iktidar ili#kilerini kurdu!u ve oturttu!u bir dönemdir. Yeni iktidar ili#-kilerini kurma süreci, Üniversite’de yönetsel gücü, ö!retim elemanlarından, profesyonelve ö!retim elemanlı!ından dev#irme i#letmecilere kaydırmayı temel almaktadır.$irket i#letmecili!i iki boyutu öne çıkartmaktadır: "lki, "nsan Kaynaklarıdepartmanı üzerinden, emek sürecinin yeniden düzenlenmesidir. "kincisi, ilkinide kapsayacak biçimde, Üniversite muhasebesinin, $irket muhasebesine entegrasyonudur.Bilgi’deki yeniden yapılanma, bir taraftan, kârlılık temelli yeni hesaplamatarzlarını (modes of calculation) yerle#tirmeyi ve bunun yanında, öbür tarafgünleredönü# imkânı’ yorumuyla) ve tabii ki birbirine zıt amaçlarla, ileri sürülen söylemselkartlardan biriydi.283!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>tan da, bir fabrikala#tırma ve i#çile#tirme sürecini kapsamaktadır (somut örneklerarasında, yeni hesaplama retori!iyle, “kâr yapmayan”, “zarar eden”, “borçlu” bölümlerinkapatılması, kıdemli kadrolu ara#tırma görevlilerinin i#ten çıkarılması,performans puanlaması, genel ö!renci kontenjanların artırılması, tam burslu kontenjanlarınındü#ürülmesi, akademik kurulların i#levsizle#tirilmesi sayılabilir). Yeniiktidar ili#kilerini kurma süreci, farklı bir boyutta ise, söylemsel alanı mutlakolarak kontrol altına almayı içermektedir. Burada önemli bir araç, Tarrowgil muhalefetçevrimindeki seçici kolayla#tırıcılık (facilitation) ve baskı safhasına özgü,içerme ve dı#talama yöntemleridir. Bu, seçici bir biçimde, muhalifleri cezalandırmak,uyumluları ödüllendirmek ilkesine dayanmaktadır. Bilgi ölçe!inde bua#ama, bireysel kariyer biyografilerinden (özellikle kimlerin idari pozisyonlarayükseltildi!i, kimlerin yerlerinden edildi!i veya tamamen dı#talandı!ı üzerinden)açıkça okunabilmektedir. Öte yandan, Sendika’nın, Pocock’un yukarıda zikredilentanımlamasıyla, örgütsel gücün iç belirleyicilerine (yapısal kapasite, mobilizasyonve örgütlenme kapasitesi, örgüt dı#ı dayanı#ma, söylemsel güç ve beceri)sahip olmayı#ı, örgütsel güce ihtiyacın arttı!ı bir dönemde aktivistler ile sendikacılararasında ciddi sorunlara yol açmı#tır.Basına “Bilgi’de Porno Skandalı” olarak yansıyan olayın ardından, 3 Ocak2011’de, "leti#im Fakültesi’nden üç ö!retim elemanı basit bir e-posta bildirimiylei#ten çıkartılırken, çalı#tıkları bina polis e#li!inde ablukaya alınarak “delil” toplandı,bilgisayar disklerine el kondu, kilitler de!i#tirildi. Hiçbir idari ve etik soru#turma vesavunma sürecine yer vermeksizin izlenen bu polisiye tarz, sendika aktivistleriyleö!rencileri tepki göstermeye yöneltti. 10 Ocak’ta, aktivistler ve ö!renciler 35 Silahtara!aKampüsü’nde bir eylem düzenleyerek, ablukaya alınan binayı ku#attılar. Bu eylemlebirlikte, özellikle toplumsal cinsiyet ili#kileri açısından hassas ve tartı#malı birkonu, “her ne olursa olsun temel savunma hakkının savunusu ve kampüsün özerkli-!i” seviyesine ba#arıyla çekilmi#, uygulamadan sorumlu yöneticiler, ba#ta Rektörolmak üzere zor durumda kalmı#lardır. 36 Eylem, 17 Ocak’ta, ablukaya alınmı# binagece boyunca i#gal edilerek sürdürülmü#tür. Eyleme, destek personel içerisinde sendikala#mayaöncülük eden i#çiler de, güçlü ve önemli bir destek vermi#lerdir.Nisan 2011’de, Bilgi dı#ından atanmı# ve saygınlı!ı/me#ruiyeti bir hayli dü#-mü# rektör görevinden alınarak, içeriden, ‘eski Bilgi’li’ bir rektör atandı. Bu “bizden”rektör atmosferinin pasifle#tirici etkisi içerisinde, Haziran 2011’de, TürkçeBirimi’nden 9 okutman ile, Bilgi’de toplam 7 sene ve üzeri çalı#mı#, ço!u, o günede!in, bölümlerin emanet edilece!i gelecekteki ö!retim üyeleri muamelesi görmü#olan 15 ara#tırma görevlisi, mensubu oldukları bölümlerin tüm tepkilerine35 Ö!rencilerin o günlerde kurdu!u “Alternatif Bilgi Haberleri” blog’u için bkz. http://bilgileaks.tumblr.com/.36 Taraf gazetesindeki, Bilgi’de o dönemde yeni atanan "leti#im Fakültesi Dekanı bir ö!retimüyesinin “Porno Skandalı” hakkındaki mülakatında dile getirdi!i “Üniversitede sendikaolmaz” iddiası ile tartı#maya girilerek, üniversitede “farklı” bir sendikacılı!ın mümkünoldu!u görü#ünü temellendiren bir yazı için, bkz. D"SK/<strong>Sosyal</strong>–"# Bilgi Üniversitesi SendikaBirimi, “Sendikacılık? Bilgi’de? Evet, Mümkün!”, Taraf, 2 Mart 2011 (http://www.sendika.org/yazi. php?yazi_no=35875, 26.05.2012). Anılan mülakat için, bkz. “Bilgi’ninSınırları Buradan Geçiyor”, Taraf, 19 $ubat 2011 (http://bilgileaks.tumblr.com/page/2,25 Mayıs 2011). Bu mülakatın içeri!ine dair "leti#im Bilimleri alanından bir ele#tiri için,bkz. Zırh (2010).284!


Hakan Arslan & Aslı Odmanra!men i#ten çıkartıldılar. Bu, esasen, ta#eronla#maya kar#ı kampanyada ve sendikala#madaba#ı çeken öncü aktivist kadroların büyük ölçüde tasfiyesi anlamınagelmekteydi. Bu, muhalefet çevrimindeki seçici kolayla#tırıcılık ve baskı safhasınatipik bir örnektir. Türkçe biriminde i#ten çıkartılanlar, birimdeki daralmayı ve tepedenkoordinatör atanmasını reddeden, hepsi sendika üyesi okutmanlar,çıkartılmayanlar ise, yeniden yapılandırmaya aktif veya pasif onay verenlerdi. Öteyandan, i#ten çıkartılan ara#tırma görevlilerinin yerleri, “e!itim asistanı” ünvanıyla,on aylık belirli süreli i# sözle#mesiyle ve tırpanlanmı# özlük haklarıyla i#ealınan kadrolarla ikame edildi.Söylemsel alanın mutlak olarak kontrol altına alınmasında ise, iki olay, belirleyiciöneme sahiptir. Bunlardan ilki, i#veren tarafından, Sendika’ya verilen ihtarnamelerdir."kincisi ise, akademik e-posta listesine ironik bir ele#tiri notu yollayan,ta#eronla#maya kar#ı kampanyada ve sendikala#mada ba#ı çeken bir ö!retimgörevlisi hakkında yeni Rektör tarafından açılan disiplin soru#turmasıdır."#veren Sendika’ya ilki Haziran 2011’de elden, ikincisi 3 A!ustos 2011 postaylaiki ihtarname vermi#tir. "lk ihtarname, sendikacıların Türkçe Birimi okutmanlarıylakıdemli ara#tırma görevlilerinin i#ten çıkartılmasını engellemek üzere gittikleri birtoplantıda verilmi#tir. Bu ilk ihtarnameyi, Genel Sekreter ve Sendika, aktivistlerlepayla#mayı reddetmi#tir. "kinci ihtarname ise, bilinmektedir. "kinci ihtarname,“bilgi.edu.tr” uzantılı e-post adreslerine, “Sendikalı Bilgi Üniversitesi Çalı#anları”adına gönderilen bir elektronik bildiriye ili#kin olarak #u uyarıları yapmaktadır:Söz konusu emailler … müvekkil "stanbul Bilgi Üniversitesinin ticari kayba u!-raması için bir çe#it karalama kampanyası yapılmak istenmekte, müvekkilim ileçalı#anları arasında husumet yaratılmaya çalı#ılmaktadır. … Hukuka aykırı eylemdebulunan bu ki#iler hakkında yasal yollara müracaat edilece!ini bildirmeklebirlikte Sendikanızın da bu konuda aynı hassasiyet gösterece!i ve esasenyetki ve görevi dahilinde bu fiilî i#leyen k#iler hakkında disiplin soru#turmasıba#latmasını, aksi halde Sendikanız izni ve/veya icazeti i yapıldı!ı kanaatininhasıl olaca!ını hususunu ihtaren bildiririz [sic]."htarnameler, sendika yöneticilerinde büyük bir endi#e yaratmı#, yöneticiler,‘önce kurumu korumak’ gerekçesiyle geri çekilerek, gönderilen e-postalar ile ilgileribulunmadı!ını bildirmi#, böylece, sorumlulu!un aktivistlere ait oldu!unu imaetmi#, propaganda faaliyetlerine ise son vermi#lerdir. Propaganda faaliyetleri, ancakaktivistlerin yo!un baskısıyla, çok uzun bir aradan sonra yeniden ba#lamı#tır.Bu durum, aktivistler ile Sendika arasında çok ciddi bir güven bunalımı yaratmı#tır.Yukarıda sözü edilen soru#turma ise, 22 Haziran 2011’de, YÖK Disiplin Yönetmeli!i,Madde 5, 6 ve 8’e dayanarak açıldı. 37 Soru#turma Komisyonu, Temmuzsonu ve A!ustos ba#ında, soru#turulan ö!retim görevlisinin gösterdi!i 15 tanı!ın37 Bilindi!i gibi, 12 Eylül askerî darbesinden sonra yapılan ve bugün, de!i#ikliklerle birliktehâlâ yürürlükte olan anayasa, 18 Ekim 1982 tarihinde yürürlü!e girmi#tir. Yüksekö!retimkurumlarının hâlâ tabi oldukları 2547 sayılı Yüksekö!retim Kanunu’nun yürürlü!e girmetarihi ise 6 Ekim 1981’dir. Söz konusu kanunun 53. ve 65. maddeleri uyarınca düzenlenenYüksekö"retim Kurumları Yönetici, Ö"retim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeli"i ise, 21A!ustos 1982 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmı#tır. Ö!retim üyesinin yazdı!ı ele#tiri e-postasının suçlandı!ı maddeler ise, ‘usulsüz müracaat ve #ikayette bulunmak’, ‘i# arkada#-larına ve i# sahiplerine söz veya hakaretle sata#mak’, ‘kurumların huzur, sükun ve düzeninibozmak’ gibi do!rudan otoriter rejim lügatine dayanan maddelerdir.285!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>dinlendi!i, toplam süresi 10 saati a#an iki “kafkaesk” oturum yürüttü. Savunmasonrasında, ö!retim görevlisinin gerçekleri çarpıttı!ını iddia etmek olanaksızla#mı#tı.Madde 5 uyarınca, sadece “ta#ıdı!ı sıfatın gerektirdi!i vakarına yakı#-mayan tutum ve davranı#ta bulunmak”tan suçlu bulunmakla birlikte, Rektör, ö!-retim görevlisine, “geçmi# hizmetleri”ni göz önünde tutarak bir ceza vermedi.Ancak, bu olay, söylemsel alan üzerinde mutlak kontrolü kurmak için bir fırsatolarak de!erlendirilerek, ba#ından beri tüm ö!retim elemanlarına açık olan akademike-posta listesi, sadece bölüm ba#kanları ve dekanlar tarafından duyurulariçin kullanılacak biçimde dönü#türüldü ve yerine hiçbir tartı#maya tanık olmayanve pek az bakılan bir ‘Bilgi Forum’ geçirildi.Yukarıdaki örneklerde, i#veren, "dari Hukuk, "# Hukuku ve hatta, gerekti!indeBorçlar Hukuku zeminleri arasında, pragmatik geçi#ler yapmaktadır. ‘Porno skandalı’tabir edilen olayda i#veren "dari Hukuku es geçmi#, "# Hukuku’na ba#vurmu#-tur. Disiplin soru#turmasında ise "dari Hukuka ba#vurulmu#tur. "htarnamelerdeise, Borçlar Hukuku (ticari itibar), akademik özgürlük ve ifade özgürlü!ününkar#ısına çıkartılmı#, Sendika’nın ba!ımsız iç i#leyi#ine karı#ılmı#tır.Bugün, i#ten çıkartmalardan arta kalan bir grup aktivist çalı#mayı ayakta tutmakiçin büyük bir çaba içerisindedir. Bu arada, ö!retim elemanlarına dönük yenibir performans yönetmeli!i devreye sokulmu#tur. Binalara sabit sermaye gözüylebakan, kapasite kullanım oranını arttırmaya ve sabit maliyetleri kısmaya çalı#ani#letmeciler, KAÜ$’lerde görülen türden bir “mekân sıkı#tırması”na gitmektedir.Tüm personel, çalı#ma temposunu arttırıcı ve ücret dü#ürücü tasarruflarla kar#ıkar#ıyadır. 38 Söylemsel alanı olu#turan ileti#im kanalları, yukarıdan a#a!ıya,yaygın ve yatay ileti#imi kesecek biçimde yeniden yapılandırılmı#tır. 39 Bilgi, LaureateEducation, Inc. tipi bir i#letmeye do!ru hızla evrilmektedir. "#ten çıkartılan14 okutman ve ara#tırma görevlisinin "# Mahkemesi’nde açtıkları i#e iade davasıise, destekler e#li!inde sürmektedir. 40Bilgi’de 2009-2011 sürecinde ya#anmı# ve ya#anmakta olan geni# anlamda insanhakları ihlâlleri, 2012 senesinde bizzat akademisyenlerin olu#turdu!u bir ‘gözlemgrubu’ tarafından hazırlanan ve Haziran 2012’de geni# kamuoyu ile payla#ılan‘Akademide Hak "hlalleri Dosyası’na konu olmu#tur. 41 Prof. Dr. Bü#ra Er-38“Akademik Personelin Özlük <strong>Haklar</strong>ına "li#kin Olarak Öne Sürülen De!i#iklikler”, BültenNo. 6, 10 $ubat 2012 (http://bilgicalisanlari.com/?p=110, 26.05.2012).39 “Bilgi’de "fade Özgürlü!ü "hlâl Ediliyor”, Bülten No. 7, 29 $ubat 2012 (http://bilgicalisanlari.com/?p=135, 26.052012).40 Davanın ilk duru#masının görüldü!ü 14 Kasım 2011’de ulusal ve uluslararası sendika vemeslek örgütlerinin yaptı!ı basın açıklaması metni için, bkz. http://www.teachersolidarity.com/blog/solidarity-appeal-from-turkey/; http://www.demokrathaber.net/etkinlik/bilgi-universitesi-davasina-destek-cagrisi-h4864.html, 26 Mayıs 2012. Dava sürecine dairkapsamlı bir mülakat için, bkz. “Bilgi Üniversitesi’nde i#ten çıkarmalar. Yüksekö!retimdeYeni Model. Bilgi artık Paradır!”, Express, Aralık 2011. Bu kitlesel ve kamusal yürütülendavalar dı#ında, i#ten çıkarılan Atatürk "lkeleri ve "nkılap Tarihi Enstitüsü Eski Müdürü’nün,"ngilizce Okulu’ndan iki okutmanın, Sendika’nın Temmuz 2010’da Bilgi ileyaptı!ı pazarlık sonucunda i#e iade edilmeyen ah#ap atölyesi #efinin ve ‘porno skandalı’diye tanımlanan vaka sonrasında i#ten çıkarılan üç ö!retim elemanının Türkiye’de "# ve"dari Mahkemeleri’nde ve sonuncu grubun ABD’de Laureate’e kar#ı açtı!ı i#e iade vetazminat davaları devam etmektedir.41 http://gitturkiye.org/images/GITTurkiye_DosyaNo_2012_06_final.pdf, 26.07.2012.286!


Hakan Arslan & Aslı Odmansanlı’nın, yasal bir parti olan BDP’nin Anayasa Komisyonundaki faaliyetleri akabindetutuklanmasının akademide yarattı!ı infialin harekete geçirdi!i, Türkiye’deAra#tırma ve Ö!retim Özgürlü!ü Uluslararası Çalı#ma Grubu (GITTürkiye) adlıolu#umun adı geçen otuz dört sayfalık raporunda, ‘Bilgi Vakası’na toplam be#sayfa ayrılmı#tır. Bu raporda, sendikal hakların (örgütlenme hakkının) kullanılmasınınengellenmesi, sosyal ve sendikal hakların kullanımının olmazsa olmazlarıolan ifade özgürlü!ünün ve ileti#im özgürlü!ünün engellenmesi ile içiçetanımlanmı# ve ‘Bilgi Vaka’sı bu hatta yerle#tirilmi#tir. ‘Bilgi Vakası’nda görüldü-!ü gibi, #irketle#me ve #irketle#meden do!an merkezile#me süreci, çalı#anlarınçalı#ma ortamı ve ko#ullarının belirlenmesine katılımlarının ko#ullarını zorla#tırmı#ve bu yönde etki etmek için kolektif hak kullanımı ve savunusu ise, sairhak ihlâllerine ba#vurularak cezalandırılmı#tır. <strong>Sosyal</strong> haklar ve insan hakları birbirindenayrılmayaca!ı gibi, nasıl bir üniversite istedi!imize dair soru da, bu sorularınsorulabildi!i ortamları yaratacak sosyal ve kolektif hakların savunusundanayrılamaz.SONUÇ YER!NEBu yazı, yazarlarının da içinde bulundu!u, Türkiye’de bir vakıf üniversitesinde deneyimlenmi#ilk sendikal örgütlenme sürecini tarihsel ve teorik olarak aydınlatmave müstakbel bir akademik sendikacılık deneyimi için bazı önemli oldu!unu dü-#ündü!ümüz pistleri çizme amacını ta#ımaktaydı. Ço!u zaman sendikal örgütlenmesüreçlerini de kapsayan sosyal muhalefet hareketlerinin, hangi ölçekteolursa olsun, ya ‘menkıbe’ tarzında bir ‘mutlak haklılık ve ba#arı’ söylemi içerisindeve sürecin en önemli dinamikleri, iç çatı#maları ve söylem çe#itlili!i yok farzedilerek/bastırılarak,ya da ‘mutlak bir kayıp hikayesi’ halinde ‘dü#manlara’ olanöfke bilenerek hikaye edildi!ine #ahit oluyoruz. Muhalefet hareketi deneyimlerinin,bir sonraki nesillere sa!lıklı, yani tüm çetrefilli!i barındıran bir teorik çerçeveiçerisinde aktarılmaması, sosyal hareketlerde kolayca te#his edilebilecek bir belleksizli!eve hataların tekrarına yol açıyor. Bilgi Üniversitesi’nin son üç yılda olu-#an sendikal-sosyal muhalefetin niteli!ini bu zafer-kayıp ikilemi dı#ında anlamakve anlamlandırmak için ise, yukarıda ele aldı!ımız teorik yakla#ımlar ile sürecinvakayınamesini aydınlatmaya, tasnif etmeye ve kavramsalla#tırmaya çalı#tık. Hertürlü sendikal/sosyal muhalefet hareketi ve bunların noktasal grev, direni#, i#galgibi görüngülerini anlamlandırmak için, bu tarz teorik irdeleme çabalarına dahaçok emek vermenin gerekli oldu!una inanıyoruz.KAYNAKÇAArslan, Hakan ve Aslı Odman (2011) “"stanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki $irketle#me veSendikala#ma Süreci”, Fuat Ercan ve Serap Korkusuz Kurt (der.) Metala!ma ve $ktidarınBaskısı Altındaki Üniversite içinde, "stanbul: SAV.Bacon, David (2005) “Labor Needs a Radical Vision”, Monthly Review, 57 (2).Bourdieu, Pierre (1995) Pratik Nedenler: Eylem Kuramı Üzerine, "stanbul: Kesit Yayıncılık(çev. Hülya Tufan).Bourdieu, Pierre ve Loic J. D. Wacquant (2003) Dü!ünümsel Bir Antropoloji $çin Cevaplar,"stanbul: "leti#im Yayınları (çev. Nazlı Ökten).287!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Boyer, Robert (2010) “The Rise of CEO Pay and the Contemporary Social Structure ofAccumulation in the United States”, Terrence McDonough, Michael Reich, DavidM. Kotz (der.) Contemporary Capitalism and its Crises: Social Structure of AccumulationTheory for the 21st Century içinde, Cambridge: Cambridge University Press.Breneman, D. W. (2006) “The University of Phoenix: Icon of For-Profit Higher Education”,D. W. Breneman vd. (der.) Earnings From Learning: The Rise of For-Profit Universitiesiçinde, New York: State University of New York Press.Carter, Bob ve Gavin Poynter (1999) “Unions in a Changing Climate: MSF andUNISON Experiences in the New Public Sector”, Industrial Relations Journal, 30 (5).Cox, A. M. (2003) “None of Your Business: The Rise of the University of Phoenix andFor-Profit Education – and Why”, B. Johnson vd. (der.) Steal This University: The Riseof the Corporate University and the Academic Labor Movement içinde, Londra: Routledge.Fairclough, Norman (1992) Language and Power, Londra: Longman.Fiorito, Jack (2004) “Union Renewal and the Organizing Model in the United Kingdom”,Labor Studies Journal, 29 (2).Göker Emrah, (2006) “Zanaat, "#tirâk, Müdahale: Bourdieu’nün Siyaseti” (istifhane.files.wordpress.com/2011/12/bourdieusunus-i.pptx, 23.05.2012).Güçlü, Abbas, (2008) “Bilgi’de Neler Oluyor? II”, Milliyet, 2 Ocak (http://www.milliyet.com.tr/2008/01/02/yazar/guclu.html, 20.05.2012).Güçlü, Abbas (2007 “Bilgi’de Neler Oluyor? I”, Milliyet, 30 Aralık (http://www.milliyet.com.tr/2007/12/30/yazar/guclu.html, 02.01.2008).Heery, Edmund (2005) “Sources of Change in Trade Unions”, Work, Employment andSociety, 19 (1).Heery, Edmund, Melanie Simms, Dave Simpson, Rick Delbridge, John Salmon (2000)“Organizing Unionism Comes to the UK”, Employee Relations, 22 (1).Hurd, Richard, Ruth Milkman, Lowell Turner (2002) “Reviving the American LabourMovement: Institutions and Mobilization”, International Institute for LabourStudies, Discussion Paper: DP/132/2002, Cenevre.Jessop, Bob (2004) “Critical Semiotic Analysis and Cultural Political Economy”, CriticalDiscourse Studies, 1 (2).Jessop, Bob ve Ngai-Ling Sum, (2001) “Pre-disciplinary and Post-disciplinary Perspectives”,New Political Economy, 6 (1).Kümbeto!lu, Belkıs (2008) Sosyolojide ve Antropolojide Niteliksel Yöntem ve Ara!tırma,"stanbul: Ba!lam Yayınları.Laureate Education, Inc. (2007) “Form 10-K/A (2006)” (http://google.brand.edgaronline.com/EFX_dll/EDGARpro.dll?FetchFilingHTML1?ID=5133830&SessionID=y7UJHe-yRPC6Qs7, 15.01.2007).Laureate Education, Inc. (2006) “Form 10-K/A (2005)” (http://google.brand.edgaronline.com/EFX_dll/EDGARpro.dll?FetchFilingHTML1?ID=4295542&SessionID=OA2WHj8AoLr9qs7, 23.03.2006).Marx, Karl (1990) Capital Volume I, Londra: Penguin Books.McAdam, Doug, Syndney Tarrow, Charles Tilly (2001) Dynamics of Contention, Cambridge:Cambridge University Press.Nelson, Cary (2010) No University is An Island: Saving Academic Freedom, New York: NewYork University Press.Odman, Aslı (2010) “Bilgi Üniversitesi’nde Sendikala#ma Deneyimi”, Ekmek ve Özgürlük,Nisan.288!


Hakan Arslan & Aslı OdmanPocock, Barbara (2000) “Union Renewal: A Theoretical and Empirical Analysis of UnionPower”, Centre for Labour Research, Research Paper Series, No. 12, December.Robison, Mark Power (2006) “The Past, Present and Future of American ProprietaryHigher Education” (http://www.academicla.net/documents/Cairns_PPT_file.pdf,20.05.2011).$ık, Ahmet (2010) “Ders Örgütlenme, Konu Sendikaya Giri#”, Express, Nisan.Tabb, William K. (2010) “Financialization in the Contemporary Social Structure ofAccumulation”, Terrence McDonough, Michael Reich, David M. Kotz (der.) ContemporaryCapitalism and its Crises: Social Structure of Accumulation Theory for the 21stCentury içinde, Cambridge: Cambridge University Press.Tarrow, Sydney (1994) Power in Movement: Collective Action, Social Movements and Politics,Cambridge: Cambridge University Press.Turner, S. E. (2006) “For-Profit Colleges in the Context of the Market for Higher Education”,D. W. Breneman vd. (der.) Earnings From Learning: The Rise of For-Profit Universitiesiçinde, New York: State University of New York Press.289!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>EK 1: TA$ERONLA$MAYA KAR$I #MZA KAMPANYASINA A#T #K# MET#N!stanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti’ne Mektup30 Aralık 2009Ta!eronla!ma kapısı aralanmasın, açılan kapı ileti!im ve !effaflık kapısı olsun!Biz a!a"ıda imzası bulunanlar, üniversitenin, sadece e"itim hizmeti veren veya satan birkurum olmadı"ına inanıyoruz. Üniversite, aynı zamanda verilen e"itimin temelindekibilgi ve bilimin üretildi"i mutfaktır. Bu akademik üretim ve payla!ım sürecinin hiçbira!aması birbirinden ayrı dü!ünülemez. Bilginin üretiminden aktarımına kadar her a!amadaakademik ve idari personel yan yana, aynı çalı!ma ortamını payla!maktadır. Bu yüzdenortak bir kurum aidiyetine ve i! güvencesine sahip, uyum ve huzur içinde olmalıdır.Üniversite faaliyetlerinin temelinde, önünü görebilen ve birbirine güvenen çalı!anlarınbirlik ve uyumu yatar.#stanbul Bilgi Üniversitesi, 13 yıl gibi çok kısa bir sürede, akademik ve idari kadrolarıyla,bir bütün olarak, birlikte ve uyumlu çalı!manın istisnai bir örne"ini ortaya koymu!, onuTürkiye’nin sayılı üniversitelerinden biri haline getiren bir kültür ve gelenek olu!turmu!-tur. Eksi"i ve fazlası ile bu kültür ve gelene"e sahip çıkıyoruz. Söz konusu uyumu sarsabilecekkısa vadeli kaygılarla atılan adımlar, Bilgi’yi Bilgi, bir üniversiteyi de üniversite yapanniteliklerin yitirilmesi anlamına gelecektir.Bir zamandır idari kadrodaki yediyüzotuzdört arkada!ımızdan neredeyse yarısının, #stanbulBilgi Üniversitesi’nin çalı!anları sıfatını kaybederek, bir ta!eron firmaya geçirilmesi içinmüzakerelerin devam etti"i konusunda haberler alıyoruz. Ta!eronla!manın i! güvencesive çalı!ma iklimi açısından ne götürdü"üne farklı alanlarda !ahit oluyoruz. Bu mühimde"i!ikli"in muhatabı olan dörtyüze yakın Bilgi çalı!anı, aylardır kendilerine bir bilgilendirmeyapılmadı"ı için her gün derin bir endi!e ya!ıyorlar. Buna da gün be gün !ahit olmayadevam ediyoruz.Bizler, #stanbul Bilgi Üniversitesi’nin karar organlarını, yıllardır yüzlerce insanın eme"i veözverisiyle olu!turulmu! bu kültür ve gelene"i maliyet hesaplarıyla tehlikeye atmamayaça"ırıyoruz. Her ne ko!ul altında olursa olsun bu kurumda ta!eronla!ma kapısının aralanmamasıgerekti"ini savunuyoruz. Di"er yandan, yalnızca ta!eron firmaya geçirilmekistenen personelin de"il, kaçınılmaz olarak bütün Bilgi çalı!anlarının hayatını etkileyecekkararların, kapalı kapılar ardında alınmamasını, ileti!im ve !effaflık kapısının sonuna kadaraçılmasını talep ediyoruz. Mevcut mu"laklıkların, uzun vadede üniversitemizin kültür vegelene"inin içini bo!altacak fiilî durumlar yaratma ihtimali konusunda endi!eli ve uyanıkoldu"umuzu iletmek istiyoruz.Hangi kapının açılaca"ına ili!kin tercih, Üniversitemizin de gelece"ini belirleyecektir. Bugelece"e de hep beraber sahip çıkıyoruz. Bu yüzden, ta!eron firmaya geçirilmek isteneni! arkada!larımızın yanındayız.Ta!eronla!ma projesinden bütünüyle vazgeçilmesini ve bu kararın do"rudan “bütünBilgi çalı!anlarına” bildirilmesini talep ediyoruz.Bu metne imza vermek isteyen Bilgi mensupları için e-posta adresi:bilgicalisanlari@gmail.com#stanbul Bilgi Üniversitesi Çalı!anları290!


Hakan Arslan & Aslı OdmanÜniversitemizin Gelece#ine Hep Birlikte Sahip Çıkıyoruz!21 Ocak 201030 Aralık 2009’da ta!eronla!ma projesinden “bütünüyle” vazgeçilmesini ve bu kararındo"rudan “bütün Bilgi çalı!anlarına” bildirilmesini talep etmi!tik.7 Ocak 2010 tarihinde a!a"ıdaki imza metni, ekinde o güne kadar verilmi! olan 279 imzaolmak üzere, Mütevelli Heyet’e ula!tırıldı"ından beri, olumlu haberler gelmeye ba!ladı.Akademik kadronun bütünüyle kıyaslandı"ında, az sayıda ö"retim görevli ve üyesininkatıldı"ı bazı toplantılarda, ta!eronla!ma projesinden çok büyük ihtimalle vazgeçildi"inedair açıklamalar yapıldı"ı biliniyor. Geri kalan akademik kadro ile ta!eronla!tırılması dü-!ünülen ve dü!ünülmeyen idari personele henüz resmi bir açıklama yapılmamı!tır. Özellikleta!eronla!tırılması dü!ünüldü"ü ifade edilen, bu kararın do"rudan muhatabı üçyüzüa!kın i! arkada!ımızın tereddütteki bekleyi!i sürmektedir. Dolayısıyla yukarıdaki talebiiçeren metne imza koyanlar henüz yeterli bir cevap alamamı!tır. #mzalar verilmeye devametmektedir.291!


SEND!KALARDA KADIN SES!:TÜRK!YE’DE SEND!KALAR VE TOPLUMSAL C!NS!YET E$!TL!%!Ça"la Ünlütürk Uluta!Pamukkale ÜniversitesiHatice Zuhal PalaPamukkale ÜniversitesiÖzet: Bu bildiride sendika ve konfederasyonların toplumsal cinsiyet e#itli!i politikalarımasaya yatırılmı#tır. Bu amaçla, sendika üyeli!i ve yönetsel temsilde kadınların sayısalgörünümü ele alındıktan sonra, sırasıyla, sendika ve konfederasyonların e#itlik/kadınkomisyonları, e!itim faaliyetleri, tüzükleri, yayınları, ba!ıtladıkları toplu i# sözle#melerive grevler toplumsal cinsiyet merce!iyle analiz edilmi#tir. Ayrıca, seçilmi# sendikave konfederasyonların uzmanlarıyla yapılandırılmı# görü#meler de gerçekle#tirilmi#tir.Bunlara ek olarak, ülkemizde kadınlardan olu#an alternatif sendikal örgütlenmelere vesendikalardaki erkek egemen yapıyı de!i#tirmeye dönük giri#imlere de yer verilmi#tir.Anahtar Kelimeler: sendika, toplumsal cinsiyet e#itli!i, kadın eme!i.Abstract: The aim of this paper is to discuss the gender equality policies of the tradeunions and confederations. For that aim, the statistical data on women participationin unions’ administrative bodies is analysed. Also, equality/women commissions, educationseminars, constitutions, publications, collective agreements, and strikes ofthree workers confederations and thirteen trade unions are examined respectivelythrough a gender lens. Furthermore, the structured interviews are conducted with asample of experts in the organizations. Additionally, this study includes the cases ofalternative trade union organization consisted of only women and initiatives tochange patriarchal structures of trade unions.Keywords: trade union, gender equality, female labour.G!R!$"#gücü piyasasında cinsiyete dayalı ayrımcılık yansımalarını geleneksel sendikalyapılarda da göstermekte, gerek örgütlü kadın i#çi sayısı gerekse kadınların sendikalardakiyönetsel temsili oldukça dü#ük düzeylerde seyretmektedir. Söz konusudurum yalnızca sendikalardaki erkek egemen yapıdan kaynaklanmamakta; aynızamanda kadınların özellikle formel sektörde dü#ük istihdam düzeyi, kadınlarınbelirli sektör ve mesleklerde ayrı#ması, toplumsal cinsiyet rolleri ile kadınlara yüklenenaile içi sorumluluklar da kadınların örgütlenmesinin önünde engel olu#-turmaktadır (Toksöz ve Erdo!du, 1998). Ülkemizde sendikaların bu engellerle sava#makve kadınların sendikal temsilini artırmak yönünde adım atıp atmadıklarıve atılan adımların sonuçları sorgulanmaya muhtaçtır. Bu amaçla bu çalı#madaöncelikle i#çi sendikaları ve konfederasyonlarında kadın çalı#anların niceliksel veniteliksel varlı!ına ili#kin mevcut tablo sergilenecek, ardından sendikaların kadınçalı#maları irdelenecektir. Sendikalarda kadın çalı#anların konumu ele alınırken,293


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>aynı zamanda sendikaların toplumsal cinsiyet e#itsizli!i sorununa ili#kin tutumları;kadın üye sayısını artırmaya ve kadın çalı#anların çalı#ma ya#amındaki sorunlarınıçözmeye yönelik çabaları da analiz edilecek ve yorumlanacaktır. Buamaçla üç i#çi konfederasyonu ve kadın istihdamı yo!unlu!una göre seçilmi# altıi#kolunda her üç konfederasyona ba!lı i#çi sendikalarının yakın dönemde gerçekle#tirdiklerietkinlikler, toplantılar, tüzük de!i#iklikleri, eylem ve kampanyalarlaba!ıtladıkları toplu i# sözle#meleri toplumsal cinsiyet merce!iyle incelenmi#tir.Aynı zamanda, konfederasyonlar ve seçilmi# sendikaların genel merkezlerindenilgili uzmanlarla telefon veya internet kanalıyla sendika faaliyetleri hakkındayapılandırılmı# görü#meler yapılmı#tır. Seçilmi# i#kollarını tekstil, gıda, otellokanta,belediye, kimya ve büro hizmetleri olu#turmaktadır. TÜRK-"$, D"SK VEHAK-"$’in yanı sıra sözü edilen i#kollarında faaliyet gösteren TEKS"F, TEKST"L, ÖZ"PL"K-"$, TEKGIDA-"$, ÖZ GIDA-"$, TOLEY"S, OLEY"S, BELED"YE-"$, GENEL-"$,H"ZMET-"$, PETROL-"$, TEZ-KOOP-"$ VE SOSYAL-"$ sendikaları ara#tırmamızkapsamında incelenmi#tir. Kadın i#çileri örgütlemeye dönük kampanyalar, kadın(cinsiyet e#itli!i) büroları kurulması, kadın konferansları düzenlenmesi, toplumsalcinsiyet e#itli!ine odaklanan sendika e!itimleri, tüzükler ve toplu i# sözle#meleriylecinsiyet ayrımcılı!ını önlemeye dönük düzenlemeler yapılması, yönetseldüzeyde kadın temsilini artırmayı amaçlayan olumlu eylem programları gibi ilgiliher tür sendikal faaliyet analiz edilmi#tir. NOVAMED ve TEKEL grevi gibi kadıni#çilerin damgalarını vurdukları grevler ve söz konusu grevlerin kadın dayanı#masıve örgütlenmesine etkileri de analizimize dâhil edilmi#tir.Çalı#mamamızın omurgasını geleneksel sendikal yapılarda kadınların konumuolu#turmakla birlikte, kadın i#çilere yönelik alternatif sendikal örgütlenmelerve sendikalarda erkek egemen yapıyı yıkmaya dönük giri#imlere de kısaca de!inilecektir.I. SAYILARDA GÖRÜNMEYEN KADINLAR:SEND!KALARDA KADIN ÜYELER VE YÖNET!C!LERÜlkemizdeki pek çok di!er veri gibi sendikal istatistikler de eksik ve güvenilmezdir.Görü#me yapılan sendika ve konfederasyon yetkililerinin ço!u üye sayılarına ili#kinkesin rakamlar vermekten kaçınmı#lardır. Sendikal istatistiklere ili#kin en yetkilimakam olan Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanlı!ı ise 2009 yılından bu yana verileriaçıklamamaktadır. Bakanlı!ın 2009 verilerine göre sendikalı i#çi sayısı 3 milyon232 bin 679’dur. Toplam üye sayısının % 17’si kadındır. Kadın üye sayısının en fazlaoldu!u sektör ise tekstildir (ETUC, 2010: 16). Ancak D"SK, HAK-"$ ve TÜRK-"$kadın üye oranları % 10’lar düzeyinde seyretmektedir. Dolayısıyla güncel oranın %10 düzeyinde oldu!u öngörülebilir. TEKS"F kadın üye oranı % 27, TEKST"L kadınüye oranı yüzde 28, e!itim, büro, ticaret i#kolunda örgütlü bulunan TEZ-KOOP-"$ve SOSYAL-"$’in kadın üye oranları % 40-45 düzeyindedir. Aynı biçimdeotel/lokanta sektöründe örgütlü olan TOLEY"S sendikasının üyelerinin yüzde 39’ukadındır. Bu durum de!erlendirildi!inde, en yüksek kadın sendikalı oranına sahipi#kolunun tekstil de!il, hizmetler sektörü oldu!u ileri sürülebilir.Sendika yönetimlerinde kadının konumuna baktı!ımızda, son derece dü#ükolan % 10-15’lik kadın üye oranının yönetsel temsile yansımadı!ı görülmektedir.Çalı#mamızın oda!ında yer alan üç büyük i#çi konfederasyonuna göz attı!ımızda294!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Palahiçbirinin merkez yönetim kurulunda kadın üye olmadı!ı görülmektedir. Yönetimkurulu 5 erkek üyeden olu#an TÜRK-"$’e üye 35 sendikadan hiçbirinde kadıngenel ba#kan yoktur ve yalnızca 3 üye sendikanın yönetim kurulunda kadın yeralmaktadır. Üstelik 13 bölge temsilcisi ve 69 il temsilcisinin tamamı erkektir. D"SKYönetim Kurulu dokuz erkekten olu#maktadır. 17 üye sendikanın içinde yalnızcaDEV SA%LIK-"$ genel ba#kanı kadındır 1 ve 4 üye sendikanın yönetim kurulundakadın yer almaktadır. HAK-"$ Yönetim Kurulu üyelerinin be#i de erkektir.13 üyesendikanın hiçbirinin en yüksek yönetim organında kadın yer almamaktadır.Ku#kusuz salt sayısal veriler, sendikaların kadın politikaları konusunda fikirvermekten uzaktır. Bununla birlikte kadınların yönetsel düzeyde hiç temsil edilmemesi,sendikaların en yüksek karar organlarında kadınlara yönelik politikalarüretilmemesi ve kadın üyelerin örgütlenmesini artırma yönünde adımlar atılmamasındaönemli bir nedendir. Kirton ve Haley’in (1999) çalı#ması, sendikalardakadın yönetici ve aktivistlerin bulunması halinde, çocuk bakımı, i#yerinde cinseltaciz, uzun çalı#ma saatleri gibi sorunların i#verenlerle pazarlık masasına getirilmesindeve “benzer benzerini örgütler” prensibiyle kadın üyelerin örgütlenmesindeartı# ya#andı!ını ortaya koymu#tur.Geç saatlere kadar uzayan toplantı saatleri, sendikalardaki cinsiyetçi dil ve uygulamalar,erkek egemen örgütlenme ve toplu pazarlık süreci, literatürde sendikalardakadın temsilinin dü#üklü!üne ili#kin temel nedenler olarak sıkça dile getirilmektedir."# ve aile sorumluluklarıyla birlikte çifte vardiya yapan kadınlarınsendikalardaki uzun çalı#ma ve toplantı saatleri nedeniyle üçüncü bir vardiyayıüstlenmesi mümkün olmamaktadır (Franzway, 2000; Kirton ve Haley, 1999; Robyve Uttal, 1993). Aynı biçimde ülkemizde yapılan ara#tırmalarda da, evli ve çocukluolmak, erkek egemen sendikal yapılar, erkek sendikacılar tarafından engellenmek,kadınların sendikal temsili önündeki ba#lıca nedenler olarak ortaya konmu#tur(Toksöz ve Erdo!du, 1998; Türk-"#, 2004; Yirmibe#o!lu, 2006).II. TOPLUMSAL C!NS!YET MERCE%! ALTINDASEND!KA FAAL!YET VE POL!T!KALARIBatılı ülkelerde bir yandan sendikaların güçleri ve üyeleri hızla azalırken, bir yandanda özellikle hizmetler sektöründe artan kadın i#gücü ve bu alanlarda örgütlüsendikalarda kadın üye sayısının göreli yükseli#i, sendikaları güç kazanmak üzerekadınların örgütlenmesine önem vermeye ve kadın sorunlarını gündeme almayazorladı. Ülkemizde dü#ük kentsel kadın istihdamı düzeyi sendikaların yeni bir güçkayna!ı olarak kadınlardan yararlanma yönünde bilinçli bir tavır göstermeleriniengellese de, 1980’lerden itibaren kadın hareketinin yükselmesinin ve yurtdı#ındakisendikal örgütlenmelerin 2 baskısının etkisiyle doksanlı yıllardan itibarenTürkiye’deki sendikalarda da kadın sorunları görünürlük kazandı. Kamuemekçileri sendika ve konfederasyonlarında gerek kadın üye sayısının gereksekadın üyelerin e!itim ve vasıflılık düzeyinin daha yüksek olması, sendika politikalarındakadın sorunlarına daha erken dönemde yer vermelerine ve yönetsel dü-1214. D"SK Genel Kurulu’nda tek kadın sendika ba#kanı olan Arzu Çerkezo!lu YönetimKurulu’na aday olmu# ancak seçilememi#tir.Avrupa sendikalarının cinsiyet e#itli!i politikalarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. ETUC(2010).295!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>zeyde kadın temsili gibi alanlarda öncü adımlar atmalarına yol açtı. Bununla birlikte90’lı yıllar i#çi sendika ve konfederasyonlarında da küçük adımların atılmayaba#landı!ı yıllar oldu. Bu adımlar en çok sendikaların 8 Mart kutlamalarında belirginlikkazandı (Toksöz ve Sayılan, 1998).Günümüzde gelinen noktada i#çi sendika ve konfederasyonlarının tamamınayakını 8 Martlarda kadına yönelik çe#itli faaliyetler gerçekle#tirir hale geldi. Bufaaliyetler bazı sendikalarda kadınlara yönelik e!itimler, grevdeki kadın i#çilerledayanı#ma toplantıları ve ziyaretleri, kadın eme!i ve kadın çalı#anların haklarınaili#kin bro#ürler çıkartılması gibi toplumsal cinsiyet bilincini artırmaya ve kadındayanı#masını yükseltmeye yönelik faaliyetlerken, bazı sendikalarda da kadınüyelere özel yemek, tatil, konser düzenlenmesi, hediye veya karanfil verilmesi gibietkinliklerden olu#maktadır. Sendikaların 8 Martlarda kadın üyelerine yöneliketkinlikler düzenlemeleri olumlu olmakla birlikte, ço!u sendikanın kadın üyelerineyönelik faaliyetleri yalnızca yılda bir güne sıkı#mı# durumdadır. Bu durumsendikaların cinsiyet e#itli!i politikalarını ana program ve politikalarına dâhil etmemelerindenkaynaklanmaktadır. Kadınları örgütlemek ve kadın sorunlarınıdillendirmek 1980 sonrası sendikalarda ya#anan kan kaybını önlemek için biradım olarak görülmemekte, aksine kadın sorunları sendikal gündemin son sıralarındayer almaktadır. Geçti!imiz 10 yılda ta#eronla#tırma, kıdem tazminatınınkaldırılması tartı#maları, esnek çalı#ma, çalı#ma hayatına ili#kin yasal de!i#ikliklergibi önemli dönü#ümlerin gerçekle#mesi de sendikalarda kadın sorunun tekba#ına bir gündem olu#turmasını engellemektedir. Her ne kadar söz konusu tespitanalizimizde yer alan i#çi sendikaları ve konfederasyonlarının tamamına yakınıiçin geçerliyse de, bazı sendika ve konfederasyonların kadın üye sayısını vekadınların sendikadaki yönetsel temsilini artırmaya, cinsiyet e#itli!ini sa!lamayayönelik adımları vardır. Bu adımları altı grupta topladık. Son olarak yer verdi!imizgrevler bölümünde, NOVAMED ve TEKEL grevlerinde kadınların rolünü ve kadındayanı#masının sendikal mücadeleye etkisini ele aldık. Her ne kadar bu grevlersendikalar tarafından kadın mücadelesini yükseltmeye yönelik adımlar olarakplanlanmamı# olsa da, sonuçları itibariyle bu grevleri bu bölümde de!erlendirmeyiuygun bulduk.1. Kadın Büro, Komisyon ve Komiteleri"#çi sendikaları ve konfederasyonlarında kadın büro ve komisyonlarının kurulmayaba#laması, kadınların sendikalarda görünür olmaya ba#ladı!ı doksanlıyıllara tekabül etmektedir. Kuruldukları yıllarda bu yapıların ba#lıca varlık nedeni8 Mart kutlamalarını organize etmek ve kadın üyelere yönelik e!itim seminerlerivermektir (Toksöz ve Sayılan, 1998). Daha sonraki yıllarda bazı sendikaların kadınyapıları atıl kalırken, bazıları kadınların sendikal temsili ve toplumsal cinsiyete#itli!inin sendikal politikalara yansımasında önemli roller oynamı#lardır. Sendikalardakikadın yapılarına getirilen temel ele#tiri, bu tarz yapılanmaların,kadınları ve kadın konusunu sendikal faaliyet içinde gettola#tırdı!ı, bu yapılariçinde yer alan kadınların genel sendikal sorunlardan dı#landı!ı yönündedir.Kadın sorunları marjinalle#erek yalnızca sendikanın kadın komitelerine hapsolur.Cinsiyet e#itli!ine ili#kin meselelerin sendikaların genel gündemlerinde yer bulamayıp,yalnızca kadın bürolarının uzmanları veya kadın komisyonu üyelerinceele alınan meseleler haline gelmesi, gerçekten de ülkemizdeki pek çok sendika296!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Palaörne!inde görülmektedir. Ancak uluslararası sendikal deneyimler, kadın komitelerinintüzük güvencesine, seçimle gelen demokratik bir yapıya ve çalı#maları içingereken mali kaynaklara kavu#tukları sürece marjinalle#mediklerini ortaya koymu#tur(Toksöz ve Erdo!du, 1998: 58).TÜRK-"$ Kadın "#çiler Bürosu 1980 askeri darbesinin ardından Asya-AmerikaHür Çalı#ma Enstitüsü’nün (AAFLI) katkılarıyla kurulmu#tur. 1989’da “Çalı#anKadınlar Birinci Ulusal Kurultayı” düzenlenene dek, bu büronun düzenledi!i e!itimlera!ırlıkla aile planlaması ve i#çi sa!lı!ı konularına yo!unla#mı#, 90’lıyıllardan itibaren sendikalarda kadın komitelerinin örgütlenmesi, kadın i#çi tabane!itimleri, yönetici kadınlara ve kadın komitesi üyelerine yönelik toplantı ve seminerlerindüzenlenmesi gibi çalı#malar yürütmü#tür. 1990’ların sonundan 2005yılına kadar büro faaliyetleri duraklama dönemine girmi#tir (Toksöz ve Sayılan,1998). 1995 yılında yapılan TÜRK-"$ Kadın Kurultayı’nda, TÜRK-"$ bünyesindebir kadın komisyonu kurulmasına karar verilmi#se de bu hedef gerçekle#memi#tir.8 Mart 2005’te TÜRK-"$ Kadın "#çiler Bürosu ile Uluslararası Çalı#ma Örgütü (ILO)ve Birle#mi# Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) i#birli!i ile hayata geçirilen KadınEme!i Platformu projesi kamuoyuna tanıtılmı#tır. Kadınların çalı#ma hayatındakisorunlarının giderilmesi ve bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılarak mevcutmevzuatın uygulanması için itici güç olmayı amaçlayan platform, devlet kurumve kurulu#larından, üniversitelerden, sivil toplum örgütleri ve sendikalardan temsilcilerinkatılımıyla olu#turulmu#tur. 3 Platform tanıtım toplantısından önce kurulanuzmanlık komisyonlarında Platform üyeleri ve konuyla ilgili kurulu# temsilcileribirlikte raporlar hazırlamı#lar ve kadın eme!ine ili#kin temel sorun alanlarınıbelirlemi#lerdir. Tanıtım toplantısında komisyonların raporları bir bro#ürhalinde katılımcılara da!ıtılmı#tır. Bro#ür hazırlanması dı#ında, çalı#ma gruplarındageli#tirilen somut politika önerileri arasında TÜRK-"$ üst düzey yöneticileriile birlikte, konuyla ilgili üst düzey kamu yöneticileri ve hükümet temsilcilerininziyaret edilmesi ve taleplerin bu yetkililere iletilmesi dü#ünülmü#tür. Ancakbro#ür hazırlanıp basıldıktan sonra TÜRK-"$ yöneticileri konunun takipçisi olmamı#tır.Emeklerinin bo#a gitti!ini dü#ünen ve bu durumu protesto etmek isteyenplatform üyesi kadınlar, 2006 yılı 8 Mart toplantısına katılmak üzere TÜRK-"$tarafından davet edildiklerinde, gitmemeyi tercih etmi#, böylece Kadın Eme"i Platformuamaçlarını yerine getiremeden fiilen ortadan kalkmı!tır (Özar, 2012). Büro sondönemde 8 Mart organizasyonlarının yanı sıra, TÜRK-"$’i temsilen ilgili toplantılarakatılmak, TÜRK-"$’e ba!lı sendikaların Kadın "#çiler Bürosu çalı#anlarıve/veya kadın konusunda çalı#ma yapan uzman ve yöneticileri ile aralıklarla biraraya gelmek ve e!itimler düzenlemek biçiminde i#lev görmektedir.Ara#tırmamızda ele aldı!ımız TÜRK-"$’e ba!lı sendikalardan TEKGIDA-"$ veTOLEY"S sendikalarının kadın büro ve komisyonları bulunsa da aktif biçimde i#-lev gördükleri söylenemez. TÜRK-"$’e ba!lı sendikalardan en etkin kadınyapılanmasına sahip sendika PETROL-"$ sendikasıdır. 26. Genel Kuruldan sonra#imdiye kadar PETROL-"$ Sendikası Kadın Dergisi çatısı altında sürdürülen kadınçalı#maları PETROL-"$ Kadın Servisi adı altında kurumsalla#mı# ve tüzüksel birteminat kazanmı#tır.3Platformun kurulu# deklarasyonu ve ayrıntılı katılımcı listesi için bkz. http://www.turkis.org.tr/source.cms.docs/turkis.org.tr.ce/docs/file/kepe_yonelik_gorusler.pdf.297!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>D"SK’in tüzü!ünde özgün kadın örgütlenmesine ili#kin hiçbir madde olmamaklabirlikte, 2005 yılından beri ba!lı sendikalardan kadınların sürekli katıldı!ıAnkara ve "stanbul kadın komisyonları vardır. Komisyonların amaçları arasındasendika yönetim kademelerini tabandan tavana kadar kadınların da söz ve kararsahibi olabilece!i #ekilde de!i#tirmek, D"SK tüzü!ünü toplumsal cinsiyet e#itli!inisa!layacak biçimde yeniden düzenlemek, i#yerlerine girerek kadınlarla bulu#makve kadınları örgütlemek, kadınların e!itim ve örgütlenme çalı#ması için maddi vemanevi destek almak yer almaktadır. Bununla birlikte kadından sorumlu daireba#kanının dahi erkek olması, kadın komisyonlarının taleplerine üst yönetim kademelerindenolumlu cevap almalarını ve toplumsal cinsiyet politikasının konfederasyondüzeyinde merkezile#mesini engellemektedir. Ara#tırmamıza konu olanD"SK’e ba!lı sendikalardan SOSYAL-"$ Sendikası, genel kurul kararı ve tüzük de!i-#ikli!i ile birlikte #ubelerinde kadın komisyonları kurmaya ba#lamı#tır.Muhafazakâr bir çizgiye sahip olan HAK-"$ ise, kadın komitesini 2011 yılındanitibaren tüzük güvencesine kavu#turmu# ve kadınların sendikal katılımını konfederasyonve tüm ba!lı sendikalar düzeyinde artırmak için temel prensipler belirlemi#tek konfederasyondur. 4 HAK-"$ Kadın Komitesi 1994 yılından itibaren faaliyetgöstermektedir. Ba!lı sendikaların Genel Merkez Kadın Komitesi Ba#kanlarındanolu#an Komite gündemli ve ola!an olarak yılda en az üç kez toplanmaktadır.Yılda bir toplantısı HAK-"$ ve ba!lı sendikaların genel Ba#kanları ileyapılmakta, faaliyetler de!erlendirilmektedir. HAK-"$’e ba!lı sendikaların tamamınayakınında Kadın Komitesi kurulu# çalı#maları yapılmı# olmakla birlikte,henüz tamamlanmamı#tır. Ara#tırmamızda ele aldı!ımız HAK-"$’e ba!lı sendikalardanH"ZMET-"$ ve ÖZ "PL"K-"$ sendikalarının tüzük güvencesine sahip ve bütçelikadın komiteleri vardır. Kadın komiteleri e!itim, ara#tırma ve sosyal diyalogprojeleri gibi faaliyetleri aktif olarak yürütmektedir. Bununla birlikte konfederasyongenel politikasına içkin olan toplumsal cinsiyet bakı# açısı, gelenekselkadınlık rollerini de!i#tirmeksizin, kadınların i#gücüne ve sendika üyeli!inekatılımını artırmaya dayalıdır.2. E#itimlerGerek konfederasyon, gerek sendika düzeyinde a!ırlıkla kadın yöneticiler, i#çitemsilcileri, kadın komisyonu üyeleri ve kimi zaman sendika üyesi i#çilere yönelikdüzenlenen toplumsal cinsiyet e#itli!i e!itimleri, ayrımcılık uygulamalarınınaslında ortak bir sorun oldu!unu ve kadın çalı#anların sorunlarının çözümününbu yönde bilinçli politikaların geli#tirilmesine ba!lı bulundu!unu kavrama4Kadın çalı#anların örgütlenmesi ve kadın çalı#malarının artırılması için 2011 yılındaHAK-"$ tarafından hazırlanan temel prensiplerden bazıları #unlardır: tüm ba!lı sendikalarınkadın komitesi kurulu# çalı#malarını tamamlaması; ana tüzüklerine kadınların sendikalfaaliyetlere ve karar alma süreçlerine katılımını artırmaya yönelik te#vik edici hükümlereklenmesi, genel kurullarında kadın odaklı karar almaları; genel merkez ve #ubegenel kurulu delegeleri arasında asgari sendika ve/veya #ube kadın üye oranında olmaküzere kadın delege olması; genel merkez ve #ube zorunlu organlarında kadınların bulunmasınaözen gösterilmesi; web sayfalarında, süreli ve süresiz yayınlarında kadınlarlailgili bölümler olması, toplu i# sözle#melerinde kadın odaklı hükümlerin kadın üyelerinihtiyaç ve beklentilerine göre belirlenmesi; toplu i# sözle#mesi hazırlık çalı#malarına vemüzakere süreçlerine kadın üyelerinin katılımını sa!laması.298!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Palaimkânı vermektedir (Toksöz ve Sayılan, 1998). Pek çok sendika toplumsal cinsiyete#itli!ine dönük e!itimleri söz konusu ba#lık altında veya di!er e!itimlerin birparçası halinde zaman zaman vermi# olsa da, bu e!itimlerin hiçbir sendika veyakonfederasyonda i#çi sa!lı!ı i# güvenli!i e!itimleri gibi kurumsalla#mı# ve gelenekselle#mi#oldu!u söylenemez. Bu e!itimler genellikle 8 Mart, 25 Kasım gibigünlerde, kutlama programının bir parçası olarak gerçekle#tirilmektedir.D"SK "stanbul Kadın Komisyonu 2011 yılında Konfederasyon yöneticileriba#ta olmak üzere, tüm yöneticilerin katılaca!ı, ardından da tüm üyelere yaygınla#tırılacaktoplumsal cinsiyet ba#lıklı bir e!itim önermi# olsa da, bu önerisonuca ula#mamı#tır. Ancak ara#tırmamıza konu olan D"SK’e ba!lı sendikalardanGENEL-"$ ve SOSYAL-"$ “toplumsal cinsiyet e#itli!i ve sendikalarda kadın”ba#lı!ı altında e!itimler vermektedirler. Bununla birlikte GENEL-"$ sendikasınaüye kadın oranı % 8 düzeyinde oldu!u için, karma gruplara verilen bu e!itimlerekadın katılımı oldukça dü#ük olmu#tur. SOSYAL-"$ kadın-erkek üyelere yönelikkadın sorununu ele aldı!ı atölye çalı#malarının yanı sıra, #ube yönetim, denetimve disiplin kurullarında yer alan üyelere yönelik kadın i#çi örgütlenmesi,sendikalarda kadın ba#lıklı e!itimler de vermi#tir. Ayrıca i#yeri bazında bazı i#-yeri e!itimlerinde de toplumsal cinsiyet e#itli!i konulu sunum ve atölye çalı#-maları yapılmı#tır.TÜRK-"$ i# sa!lı!ı ve güvenli!i seminerlerinde kadına yönelik #iddet ve mobbingkonusunu da i#lemektedir. Bunun yanı sıra, kadınlara yönelik ayrımcılı!ınönlenmesi, erkeklerin cinsiyet e#itli!i konusuna duyarlı hale getirilmesi,kadınların bilinç düzeyinin artırılması, yasal ve sendikal haklarını ö!renmesi,sendikal faaliyetlere katılımlarının sa!lanması ve i#yeri temsilcisi, #ube yöneticisive genel merkez yöneticisi seçilmelerinin te#vik edilmesi gibi konularda kadın i#çie!itim seminerleri de vermektedir.TÜRK-"$’e ba!lı TEZ-KOOP-"$ Sendikası “Sendikal Harekette Kadınların Yeri veBir Deneyim”, “Kadın Kimli!iyle Sendikal Mücadele Deneyimi” ba#lıkları altındakadın üyelerine yönelik e!itimler vermi#tir. TEKGIDA-"# Sendikası ise kadınçalı#anların sorunlarına dair özel e!itim ve seminerler düzenlemektedir. PETROL-"$ Sendikasında 22 bin üyenin yalnızca 1450’si kadın üyelerden olu#tu!u halde,kadın servisi uzmanlarının etkisi ve yöneticilerin deste!i ile toplumsal cinsiyete#itli!i politikalarını ana sendikal politikalara dahil etmeyi ba#armı#lardır. Bununyansıması olarak, cinsiyet e#itli!i derslerini de kurumsalla#tırabilmi#lerdir. Sendikadaüç yıldır sendikanın genel üye e!itimleri içine karma gruplara yönelik birtoplumsal cinsiyet dersi konulmu#tur ve derslerde verili cinsiyet rollerini sorgulayanegzersizlere de yer verilmektedir. Ancak e!itimlerin genel olarak bir hafta gibiuzun sürelerde ve sendika merkezine yakın yerlerde olması nedeniyle çocuklarınıve ev i#lerini bırakıp gelebilen kadın sayısı dü#üktür. Kadın üyelerin kendi i#yerlerindee!itim yapılması talebi ise henüz sa!lanamamı#tır.HAK-"$ kadın üyelerine mobbing ve mobbingle mücadele yöntemleri e!itimivermi# oldu!u gibi, kadınların hedef grup olarak belirlendi!i istihdam odaklı meslekie!itim projeleri gerçekle#tirmekte ve e!itim alan kadınların örgütlü olunani#yerlerinde i#e giri#leri ve sendika üyelikleri sa!lanmaktadır. ÖZ "PL"K-"$ Sendikası,Tekstil Sektöründe Çalı#an Kadınların Çalı#ma Ko#ullarının "yile#tirilmesiProjesi kapsamında Kayseri’deki üyelerine, belediye ba#kanının ve i#veren temsilcilerininde katıldı!ı, toplumsal cinsiyet e#itli!i e!itimi vermi#tir.299!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>3. Ara"tırma ve YayınlarAra#tırmamıza konu olan sendika ve konfederasyonların tamamı 8 Mart’lardakadınlara ili#kin bülten veya bro#ür yayınlamakta ve web siteleri ile o ayki süreliyayınları içinde 8 Mart’a ve kadın çalı#anlara yönelik bilgilere yer vermektedirler.Bununla birlikte kadınların sendikal katılımını artırmaya, çalı#ma ya#amındankaynaklı sorunlarını çözmeye, cinsiyet e#itli!ini sa!lamaya ve kadın üyelerinibilinçlendirmeye dönük yayınlarına süreklilik kazandırmı# tek sendika PETROL-"$’tir. Sekiz yıldır periyodik olarak çıkan PETROL-$# Kadın dergisi 5 , ilk senesinidoldurduktan sonra sendikanın kadın çalı#malarını da yürütmeye ba#lamı# vesendikanın kadın faaliyet ve politikalarının belirlenmesinde önemli bir rol oynamı#tır.Di!er bir periyodik yayın ise <strong>Sosyal</strong>-"# Sendikası’nın iki ayda bir çıkandergisindeki dört sayfalık kadın ekidir. Di!er sendika ve konfederasyonlar da dönemdönem kadın haklarına ve çalı#ma hayatında kadın sorunlarına ili#kinyayın ve ara#tırmalar yapmı#lardır. Söz konusu yayınları a#a!ıdaki Tablo 1’detoplamaya çalı#tık.4. TüzüklerTÜRK-"$ Tüzü!ünde kadınların sendika ve sendika yönetimine katılmasına,cinsiyet e#itli!ine veya ayrımcılı!a ili#kin herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.HAK-"$ Tüzü!ünde yapılan son de!i#iklikle, ilkeleri arasına “HAK-$#; kadınınçalı!ma ya!amına etkin olarak katılmasına, toplumdaki ve sendikal hareketteki rol vestatüsünün yükseltilmesine yönelik çalı!malar yapmayı sendikal öncelikleri arasındagörür” hükmü ile kadın komitesinin kurulu#unu eklemi#tir.D"SK Tüzü!ünde Konfederasyon görev ve yetkileri arasında kadın i#çilerin sorunlarınınçözüme ula#tırılmasını sa!lamak, bu amaçla gerekli giri#imlerde bulunmaksayılmı#tır. Ayrıca cinsiyet ayrımcılı!ı yapılmaması Konfederasyonunilkeleri arasında yer almı#tır. Konfederasyonun çalı#malarının düzenli ve verimliyürütülmesi için kurulan uzmanlık daireleri arasında Kadın "#çiler Sorunları ayrıbir daire olarak belirtilmi#tir. Sendikalarda Erkek Egemenli!ine Kar#ı Kadın "nisiyatifi,D"SK’in 10 $ubat 2012’de gerçekle#en 14. Genel kurulunda, cinsiyet e#itli-!inin sa!lanması, kadına yönelik ayrımcılı!ın, taciz, tecavüz, mobbing ve her türlü#iddetin ortadan kaldırılması, daha fazla kadın temsiliyetinin sa!lanmasınaili#kin düzenlemeleri de kapsayan bir tüzük de!i#ikli!i önermi#se de, bu de!i#iklikgerçekle#memi#tir.TÜRK-"$’e ba!lı TEKS"F Sendikası Tüzü!ünde de cinsiyet ayrımcılı!ı yapılmayaca!ıhükme ba!lanmı#tır.PETROL-"$ Sendikası’nın tüzü!ü, toplumsal cinsiyet bakı# açısı ile gözden geçirilerekgeçti!imiz Ekim ayı içinde yapılan 26. genel kuruldan sonra kadın-erkeke#itli!ini gözetecek biçimde de!i#tirilmi#tir. Sendikanın görev ve yetkilerinintanımlandı!ı 4. Madde’ye “Kadın-erkek e!itli"ini savunmak, bu e!itli"in in!ası içinevde, i!yerinde ve sendikada gereken her türlü önlemin alınması ve uygulanması içinçaba sarf etmek, bu amaçla kadın büroları ve komisyonları kurmak, kadına yönelik her5PETROL-$# Kadın dergisinin yayına ba#laması ve sendikanın toplumsal cinsiyet politikalarınınkurumsalla#masına ili#kin ayrıntılı bilgi için bkz. Urhan (2012).300!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal PalaTablo 1: Sendika ve KonfederasyonlarınKadın <strong>Haklar</strong>ına #li"kin/Kadın Üyelere Yönelik YayınlarıSendika/Konfederasyon Türü Yayın AdıYayınYılıTürk-!" Kitapçık Dünyada Sendika ve Kadın 1999Türk-!" Kitapçık Türkiye’de Kadın #!çiler 1999Türk-!" Kitapçık Türkiye’de Kadın #!çiler 2000Türk-!"KurultayNotları Kitabı21. Yüzyılda Türkiye’de Çalı!an Kadın ProfiliKurultayı2004Türk-!" Kitap Kadın Eme"i Platformu Komisyon Raporları 2005D!SK Kitapçık Çalı!an Kadınlar 1995Hak-!" Panel Notları Çalı!ma Hayatı ve Kadın 1998Hak-!" Kitap Çalı!ma Hayatı ve KadınHak-!" Kitap Kadın Çalı!maları El Kitabı: Çalı!an Kadınlar <strong>Haklar</strong>ı 2012ve Yeni Yasal DüzenlemelerBelediye-!" Kitap Uluslararası Belgeler ve Avrupa Birli"i Direktifleri 2008I!ı"ında Çalı!ma Hayatımızda Kadın Erkek E!itli"iGenel-!" Bro!ür Kadın Emekçilerin Talepleri 2011Genel-!" Ara!tırma Sosyo-Ekonomik Ya!amda Kadın 2004RaporuTekgıda-!" Kitap Gıda #!çisi Kadının El Kitabı 2005Öz !plik-!"Ara!tırmaRaporuTekstil Sektöründe Çalı!an Kadınların SorunlarınıTespit Etmeye Yönelik Anket Çalı!ması SonuçRaporu2007Oleyis Bro!ür Kadın Sorunları ve Olumlu Ayrımcılık 1997Petrol-!" Kitapçık Kadınlara Sendikalar Sendikalara Kadınlar 2007Petrol-!" Kitap Novamed Grevi, Küresel Sermayeye Kar!ı KüreselKadın Dayanı!ması2008!türlü !iddete kar!ı mücadele etmek” biçiminde bir fıkra eklenmi#tir. Bunun yanı sıraMerkez Yönetim Kurulunun Görev ve Yetkileri’nin tanımlandı!ı 23. maddeye de“kadın-erkek e!itli"ini sa"lamak amacıyla toplumsal cinsiyet e"itimleri vermek, kadınbüroları ve komisyonları kurmak” #eklinde bir bölüm eklenerek, kadın ve e#itlikçalı#maları teminat altına alınmı#tır. Ana tüzükteki devrim niteli!indeki de!i#iklikise sendika içindeki disiplin cezalarının tanımlandı!ı 123. maddede olmu#tur.Bu maddeye, disiplin kurulları, “kadına yönelik cinsel taciz, mobbing ve !iddet uygulayanlarhakkında a!a"ıdaki disiplin cezalarını vermeye yetkilidir. Kadınlara yönelik!ikayetlerde, kadının beyanı esastır, kar!ı taraf aksini ispatla yükümlüdür” paragrafıeklenmi#tir. Böylece Türkiye’de i#çi sendikaları tarihinde bir sendika ilk defa,kadına yönelik suçlarda kadının beyanını esas almı#tır. Söz konusu de!i#ikliklerSendikalarda Erkek Egemenli!ine Kar#ı Kadın "nisiyatifi ile PETROL-"$ Kadın Dergisiçalı#anlarının ortak tüzük çalı#masının sonucunda gerçekle#mi#tir. De!i#iklikönerilerinden bir tek kadın kotası, kadın üyelerin toplam üyelerin % 6’sını olu#-turması nedeniyle kabul görmemi#tir.Genel kurul sonunda yayımlanan ve sendikanın önümüzdeki dört yıl içindekigenel politikasını olu#turan kararlar içinde kadın eylem planına da önemli bir yerayrılmı#tır. Bu plan içinde sendikanın bir dahaki genel kurula kadar gerçekle#tirece!ikadın faaliyetleri tanımlanmı#tır. Bunlardan ilki di!er karde# sendikalarlabirlikte düzenlenecek olan, kadına yönelik #iddetin önlenmesi kampanyası, di!eri301!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ise üye kadınların çalı#ma ko#ullarının düzeltilmesine yönelik çalı#malardır (örne!in,i#yerinde cinsel taciz, e#it de!erde i#e e#it ücret).TEKGIDA-"$ 2007’de tüzü!ünde pozitif ayrımcılık üzerine düzenleme yapmı#olmasına ra!men hiçbir kadın yöneticisi bulunmamaktadır.HAK-"$’e ba!lı ÖZ "PL"K-"$ Sendikası ile OLEY"S Sendikası’nın tüzüklerinde,sendika görev ve yetkileri arasında “kadın komiteleri kurmak” yer almaktadır.ÖZ GIDA-"$ Sendikası’nın 10-11 Eylül 2011 tarihli 12. ola!an genel kurulundayapılan tüzük de!i#ikli!i ile, “kadın ve erkek üyelerimize kar#ı her alanda e#it vehaklı davranılması” prensibi benimsenmi#tir. Tüzü!e, “delege seçimlerinde kadınüyelerin katılımı konusunda özendirici uygulamalar yapılır” ibaresi eklendi!i gibi,“Genel Merkez ve $ubelerde Kadın ve Gençlik Çalı#ma Komisyonları olu#turmakve bunların çalı#ma ko#ullarına ili#kin yönetmelikleri çıkartmak” konusunda genelyönetim kurulunu yetkili kılan bir hüküm de eklenmi#tir.D"SK’e ba!lı SOSYAL-"$ Sendikası, 2012 yılında yaptı!ı tüzük de!i#ikli!iyle,“Sendikanın Amaç ve "lkeleri” ba#lıklı maddeye, “kadına yönelik her türlü !iddet,ayrımcılık ve sömürüye kar!ı toplumsal cinsiyet e!itli"ini esas alarak mücadele etmek vepolitika üretmek” ifadelerini eklemi#tir. Ayrıca tüzükte Sendika bünyesinde KadınKomisyonları olu#turulması da düzenlenmi#tir.5. Toplu !" Sözle"meleriT"S’lerde cinsiyet e#itli!ine ili#kin düzenlemelere yaygın biçimde rastlanmamakta,daha da önemlisi sözle#me hazırlanma ve pazarlık sürecine kadınkatılımı ço!unlukla söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte son dönemdebazı sendikaların ba!ıtladıkları T"S’lerde kadına yönelik #iddeti engellemeye ve8 Mart günlerinin kadın i#çilere tatil edilmesine dönük düzenlemelere rastlanmaktadır.Örne!in D"SK’e ba!lı GENEL-"$ Sendikası ile TÜRK-"$ üyesi BELED"-YE-"$ Sendikası’nın bazı belediyelerle yaptıkları sözle#melerde “e#ine #iddet uygulayani#çinin maa#ının yarısının e#ine verilmesi” ya da “kuma getiren e#ini#ten atılmasına” yönelik düzenlemeler yer almaktadır. D"SK/SOSYAL-"$ Sendikası’nınT"S imzaladı!ı i#yerlerinde ise 8 Mart kadın i#çiler için ücretli izin günüsayılmaktadır. D"SK üyesi SOSYAL-"#’in "stanbul Barosu’nda Ocak 2012’de imzaladı!ıT"S’te “kadın i!çilere 6 ay emzirme, 9 ay bakım izni olmak üzere toplam 15 ay;günde 2 saat ücretli emzirme ve bakım izni verilir” hükmü yer almı#tır. PETROL-"$Sendikası’nın SÜPERLAS i#yeriyle imzaladı!ı 14.12.2011 tarihli toplu i# sözle#-mesinde a#a!ıdaki madde yer almı#tır: $!veren i!yerinde “Türkiye’nin taraf oldu"uUluslararası Sözle!meler, T.C Anayasası ve yasal mevzuat gere"i, kadın erkek e!itli"ineili!kin düzenlemelerin ya!ama geçirilmesi için gerekli tedbirleri alır. Buna yönelikolarak sendika ile ortak, i!yerinde cinsiyet ayrımcılı"ının önlenmesine ili!kin e"itimvb. çalı!malar yapar. Çalı!an kadınlara yönelik olası, fiziksel, psikolojik, sözel ve cinselher türlü taciz ve !iddetin önlenmesi için i!yerinde gerekli önlemleri alır. Kadın veerkekler arasında fırsat e!itli"ini sa"layacak, mesleki e"itim ve kariyer ilerlemesi olanaklarındankadın çalı!anların yeterli biçimde yararlanması için gerekli tedbirleri alır.Kadın ve erkek çalı!anlar arasında ücret e!itli"inin temini için, e! de"erde i!e e!it ücretprensibini esas alır.”HAK-"$’e ba!lı H"ZMET-"$ Sendikası’nın ba!ıtladı!ı toplu i# sözle#melerine, i#-verenlerin açtıkları/açacakları kre# ve anaokullarından i#çi çocuklarının ücretsizveya indirimli yararlanmasına ili#kin maddeler konmaktadır.302!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Pala6. Grevlera. NOVAMED Grevi: “Küresel Sermayeye Kar!ı Küresel Kadın Dayanı!ması” 6NOVAMED, küresel piyasaya diyaliz ürünleri süren ve Avrupa’daki 12 merkezdefaaliyet gösteren Almanya merkezli çokuluslu FMC #irketinin Antalya SerbestBölge’de üretim yapan alt #irketidir. Depo ve sterilizasyon bölümü dı#ında,çalı#anların tamamı kadındır (Tokat ve Pehlivaner, 2009).2004 yılında ba#ını iki erkek i#çinin çekti!i bir grup i#çi, ücretlerini veçalı#ma ko#ullarını 7 iyile#tirmek amacıyla PETROL-"$ Sendikası’na üye olmaküzere harekete geçmi# ve 2005’te 264 i#çinin 158’i örgütlenmi#tir. NOVAMED$irketi örgütlenmeye kar#ı kampanya ba#latarak i#çilere gözda!ı vermi# ve birkısım i#çinin üyelikten çekilmesine yol açmı#tır. Her #eye ra!men PETROL-"$2005 yılında ÇSGB’den yetki belgesini alarak 2006 yılında T"S için masayaoturmu#, ancak görü#meler uyu#mazlıkla sonuçlanmı#tır. Hakemlik sürecininde olumsuz sonuçlanmasının ardından grev oylaması yapılmı#; oylamayakatılan 287 i#çinin 199’unun olumlu oyuyla greve çıkma kararı alınmı#tır (Kurto!luve Fougner, 2010).Bu karar uyarınca 26 Eylül 2006 tarihinde PETROL-"$ üyesi 85 i#çi greveçıkmı#tır. Bu i#çilerin 83’ü kadın 2’si erkektir. Greve çıkan kadınların sergiledi!idireni#, ülkemizdeki tüm sendika ve kadın örgütlerinin gündemine girdi!i gibi,uluslararası alanda da önemli bir sendikal dayanı#ma ve kadın dayanı#ması örne!iolmu#tur. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Avrupa SendikalarKonfederasyonu’nun (ETUC) yanı sıra, uluslararası i#kolu sendikaları konfederasyonları,çe#itli ülkelerden sendikalar ve bu sendikaların kadın örgütlenmeleriyazdıkları mektuplar ve yaptıkları eylemlerle greve destek vermi#lerdir (PETROL-"$, 2008). PETROL-"$ Kadın Dergisi çalı#anlarının hem uluslararası sendikalarınkadın örgütlenmeleriyle hem de Türkiye’deki kadın hareketi bile#enleriyle temasageçmesi, greve ulusal ve uluslararası düzeyde kadın deste!ini yaygınla#tırmı#tır(Kurto!lu ve Fougner, 2010: 320). Pek çok ilde NOVAMED Greviyle Dayanı#maKadın Platformu olu#turulmu#, bu platformda çe#itli partiler, meslek odaları vedi!er demokratik kitle örgütlerinden kadınların yanında feminist örgütlerdenkadınlar da yer almı#tır. 8 Bir kadın grevi olması, grev süresince gerçekle#tirileneylemlerin de di!erlerinden farklı olmasına yol açmı#tır. Örne!in "stiklal Meydanındatoplanan yakla#ık 30 kadın i#çi, “Novamed Grevi ile Kadın Dayanı#ması”yazılı pankart ve “E# de!er i#e e# de!er ücret”, “Sendika, sigorta, 8 saat i# günü”yazılı dövizlerle gösteri yaptıktan sonra, i#yerinden #ikâyetlerini yazıya döktüklerikâ!ıtları, gerdikleri bir ipe mandalla asmı#lardır. 9448 günlük grevin ardından i#verenle masaya oturularak 18 Aralık 2007’de 3yıllık T"S imzalanmı# ücret artı#ı ve ek ödeneklere ilave olarak “hakaret, onur kırıcı6789Bu slogan hem grev sürecine damgasını vurmu#, hem de grevi belgelemek amacıyla PET-ROL-"$ tarafından çıkarılan kitaba adını vermi#tir.Sendikalı i#çiler üretim sürecinde a#a!ılanmaya maruz kaldıklarını, hamilelik için sırayagirmek zorunda bırakıldıklarını, tuvalet kullanımlarının izlendi!ini, evlenmek için i#yerindenizin aldıklarını, i#çiler arası ileti#imin sınırlandı!ını belirtmi#lerdir.Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.bianet.org/kadin/kadin/101591-kadinlar-patriyarkalkapitalizme-karsi-birlesiyor.http://www.haberler.com/kadin-isciler-sikayetlerini-mandalla-ipe-asarak-haberi/.303!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>davranı#, cinsel tacizin haklı i#ten ayrılma nedeni sayılaca!ı” T"S’te yer almı#tır.NOVAMED Grevi gerek az sayıda genç kadın i#çinin haklarına sahip çıkmasıaçısından gerekse ulusal ve küresel bazda sınıf ve kadın dayanı#ması örne!i olu#-turması açısından önemlidir. Aynı zamanda sendikanın, kadın üye sayısı yüksekolmamasına ra!men uzun yıllardır yürüttü!ü kadın çalı#ması, NOVAMED grevindeekinlerini vermi#tir.Bununla birlikte, firmanın grev sonrası sendikaya kar#ı olumsuz tavrını vesendikalı i#çilere yönelik baskısını sürdürmesi, hatta birkaç sendikalı i#çiyi i#tençıkarması sendikanın yetki kaybetmemek üzere örgütlü i#çi sayısının artırılmasınıyakıcı bir sorun haline getirmi#tir. Bu durum, fabrikada örgütlü kadınların toplumsalcinsiyet e#itli!ine ili#kin adımlar atmalarının önünde bir engel olu#turmu#,yalnızca örgütlenme sorununa odaklanmalarına yol açmı#tır.b. TEKEL Direni!i: “Kadının Sesi ve Haykırı!ı”Tekel’in sigara ve tütün bölümünün özelle#tirilmesi sonucunda, özelle#tirmeyialan firma 10 bin 818 tekel i#çisinden 8 bin 247’sinin i# akdini feshetmi#, hükümeti#çileri ba#ka bir devlet kurumunda aynı statüde istihdam etmek yerine, 657sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C 10 hükmü uyarınca istihdam etmeyiönermi#tir. Söz konusu karara kar#ı TEKGIDA –"$ Sendikası’na ba!lı TEKEL i#çileri15 Aralık 2009 günü Ankara’ya gelerek 78 gün süren eylem sürecini ba#lattılar.Ankara’da kaldıkları sürece TÜRK-"$ binası önünde çadır kurarak direnen TEKELi#çilerine, ulusal sendika ve konfederasyonlar uyarı eylemleri ve genel grev ile destekverirken, eylem ICFTU ve Avrupa Parlamentosu gibi uluslararası sendika veörgütlerden de destek gördü. 11Tekel direni#i, güvencesiz istihdamı kamuoyu gündemine ta#ıması ve yürütmeyibu konuda görece iyile#tirici düzenlemeler yapmak zorunda bırakmasınınyanı sıra (Gülmez, 2010: 61), gerek sınıf dayanı#ması gerekse kadınların sendikalmücadelesi açısından önemli bir eylem olarak sosyal mücadeleler tarihindeki yerinialdı. TEKEL grevi her ne kadar kadın ve erkek i#çilerin kolektif direni#i de olsa,çok sayıda kadının katılması, kadın hareketinin eylem sürecini sahiplenmesi vekadın i#çilerin güçlenmesini beraberinde getirmesi nedenleriyle, aynı zamandabir kadın grevidir. Nitekim Bitlis Yaprak Tütün "#letmesi’nden eyleme katılan Nimet,eylem sürecinin kadın i#çilere etkisini a#a!ıdaki sözlerle açıkça ifade etmektedir(Türkmen, 2012: 152):Burada çok deneyimim oldu, çok de!i#tim. Kadının sesi oldu bu eylem,haykırı#ı oldu. Hani kendini ifade etme özelli!ini buldum burada. Toplumsalkitle örgütleriyle tanı#tım… Hani kuvvetin, deste!in, sevginin, saygının yanidaha güçlü bir irade olu#unu bize gösterdi en azından… Burada her #eyde birkadının da bir erkek kadar özgür bir hakkı oldu!unu, yani davranabilece!imigördüm, daha bilinçlendiriyor insanı.Ankara’daki farklı feminist çevreler eylem boyunca desteklerini sürdürmü#tür.TEKEL eylemi i#çi kadınlarla feminist kadınlar arasında bir dayanı#ma yarattı!ıgibi, kadın hareketi içindeki farklı çevrelerin de ortakla#masını ve dayanı#masını10 Söz konusu hükmün ayrıntılarıyla ilgili bkz. Gülmez (2010).11 http://www.tekgida.org.tr/.304!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Palasa!lamı#tır. Kadın hareketinin çe#itli bile#enleri, birlikte fonlar olu#turup, i#bölümüyaparak i#çi kadınlara ula#mı#, kadın ve erkek i#çilerin ihtiyaçlarını tespitederek gidermeye çalı#mı#lar ve i#çilerin eylemlerine destek olmu#lardır. Eylemsüreci, bir araya gelmesi mümkün görünmeyen farklı grupları bir araya getirdi!igibi, dayanı#ma ruhu cinsiyete dayalı önyargıların yıkılmasını dahi sa!lamı#tır.Pembe Hayat LGBTT Dayanı#ma Derne!i’nin eylem alanına yaptı!ı dayanı#maziyaretini TEKEL i#çisi bir kadın “Geçenlerde e#cinsellerden, travestilerden olu#an250 ki#ilik bir grup bizi ziyarete geldi. Kendi bedenlerini satarak para kazanan insanlarbize kazandıkları paralarla yemek getirdiler” biçiminde dile getirmi#tir.Direni#teki kadın i#çilerin % 58.5’i, erkek i#çilerin % 95.2’i evlidir (Kumlu,2012: 135). Eylemdeki çocuklu kadınların çocuklarına 78 gün boyunca babalarıveya aile büyükleri bakmı#tır. Bununla birlikte kadınlar telefonla da olsa annelikrollerinin onlara yükledi!i sorumlukları yerine getirmeye devam etmi#lerdir. Biri#çi kadın bu durumu #öyle ifade etmi#tir: “Çocuklarım okula gidiyor. Sabahlarıburadan uyandırıyorum. Ben uyandırmazsam okula geç kalıyorlar. Annelik buradada devam ediyor” (Petrol-$! Kadın, Sayı 34, $ubat 2010, s. 33). Direni#çadırlarında da evdeki i#bölümünü sürdüren davranı# kalıpları devam etmi#, evdekadınlar tarafından yerine getirilen i#ler, çadırlarda da onlara yüklenmi#tir. 12Bununla birlikte kadınların e# ve annelik rollerini bırakarak 78 gün boyunca eylemalanını terk etmemeleri, kadınların liderli!ine ve sendikal bilincine ili#kingeleneksel erkek-egemen yargıları önemli düzeyde kırmı#tır. Ancak TEKEL eylemindekadınların bu önemli rolü, hükümetle pazarlık sürecinde i#çi heyetindebir tane bile kadının temsil edilmesini sa!layamamı#tır. Bu durum, sendikalyapılardaki dönü#ümün birden bire gerçekle#mesinin sa!lanamadı!ını da gözlerönüne sermi#tir.III. SEND!KALARDAK! ERKEK EGEMEN YAPIYIDE%!$T!RMEYE DÖNÜK G!R!$!MLER1. SGBP Kadın Koordinasyonu2011 yılında TÜRK-"$’teki mevcut yönetim ve politikalara kar#ı bir araya gelenTEZKOP-"$, BELED"YE-"$, BASIN-"$, PETROL-"$, DER"-"$, KR"STAL-"$, HAVA-"$,TEKGIDA-"$, TÜMT"S ve Türkiye Gazeteciler Sendikası, Sendikal Güç Birli!i Platformu’nu(SGBP)kurdular. Bu sendikaların içinden kadın temsilciler ise SendikalGüç Birli!i Kadın Koordinasyonu’nu olu#turdu. 13 Koordinasyon bile#enleri 8 Martkutlamalarını birlikte örgütledikleri gibi, Billur Tuz, Kampana, Savrano!lu veTHY’de greve çıkan i#çilere dayanı#ma ziyaretleri gerçekle#tirmi#lerdir. Koordinasyon,#iddetten, tacizden, mobbingden arındırılmı# i#yerleri; 8 Mart’ın resmitatil olması; sendikalarda her düzeyde daha fazla kadın temsili ve kadın yapılarıkurulması; çalı#ma ya#amındaki kadın erkek ayrımının ortadan kaldırılması vee#de!erde i#e e#it ücret gibi ortak taleplerini açıklamı#tır. Henüz çok yeni biryapılanma olmakla birlikte TÜRK-"$’e ba!lı 10 sendikanın kadın temsilcilerininbir araya gelmesi ve ortak bir kadın politikası olu#turması açısından umut vaatetmektedir.12 http://www.haberler.com/tekel-direnisinin-simgesi-kadinlar-haberi/.13 Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.sendikalgucbirligi.org/?page_id=175.305!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>2. Sendikalarda Erkek Egemenli#ine Kar"ı Kadın !nisiyatifi"çinde D"SK ve E!itim-Sen’den kadınların yanı sıra, meslek odaları, partiler vekadın örgütlerinden kadınların yer aldı!ı Sendikalarda Erkek Egemenli!ine Kar#ıKadın "nisiyatifi 2010 yılında sendikalarda cinsiyet e#itli!inin sa!lanması, kadınayönelik ayrımcılı!ın, taciz, tecavüz, mobbing ve her türlü #iddetin ortadankaldırılması ve daha fazla kadın temsiliyetinin sa!lanması amaçlarıyla bir arayageldi. "nisiyatif, sendikalara yaptıkları ça!rının ardından, önerileri do!rultusundakadın erkek e#itli!i konusunda ne gibi çalı#malar yaptıklarını ö!renmek amacıylasendikalara mektup gönderdiler. Ancak az sayıda sendikadan mektuplarına yanıtalabildiler. "ngiltere, Almanya ve Avusturya’dan sendikal örgütlerin ve Avrupadüzeyinde kurulmu# sendikal birliklerin tüzüklerini inceleyen "nisiyatif, 2011yılı Haziran ayında Türkiye’deki sendika ve konfederasyonlar için cinsiyetçiliktenarındırılmı# ve cinsiyet e#itli!ini sa!lamayı hedefleyen bir tüzük önerisihazırladı. 14 Kadınların ve ayrımcılı!a u!rayan tüm bireylerin sendika içinde grupve komiteler kurması, pozitif ayrımcılık uygulamaları, kadınlara yönelik cinsel suçtanımının yapılarak bu suçu i#leyen sendika üyesi ya da sendika yöneticisine suçuna!ırlı!ına göre uyarı, uzakla#tırma veya üyelik iptali cezası verilmesi tüzüktasla!ında yer alan öneriler asasındadır. "nisiyatif’in önerileri, PETROL-"$ Sendikası’nınson genel kurulanda büyük oranda dikkate alınarak tüzük de!i#ikli!i gerçekle#tirilmi#,ancak di!er sendika ve konfederasyonlar henüz böyle bir adım atmamı#lardır.IV. KADINLARIN ALTERNAT!F SEND!KAL ÖRGÜTLENMELER!Son yıllarda tüm dünyada oldu!u gibi ülkemizde de kadınların atipik ve enformelistihdamı giderek artmasına kar#ın, geleneksel sendikal yapıların söz konusu istihdambiçimlerindeki kadın i#çileri örgütlemeye dönük bir çabaları bulunmamaktadır.Bu durum ülkemizde ev hizmetlerinde ve ev-eksenli olarak dü#ük ücretle,güvencesiz çalı#an kadınları kendi örgütlerini kurmaya yöneltmi#tir. Bununlabirlikte a#a!ıda kısaca örneklerini verece!imiz EV-EK-SEN ve EV-"D-SEN’in haklarındakapatma talebiyle dava açılmı#tır ve yargı süreci devam etmektedir.1. Ev-Eksenli Çalı"an Kadınlar SendikasıEv-eksenli çalı#an kadınlar, 1994’ten bu yana çe#itli illerde kooperatifler bazındaörgütleniyorlardı. 2007’de Türkiye HomeNet Ev-Eksenli Çalı#an Kadınlar Dayanı#maA!ı’nı olu#turan ev eksenli çalı#an kadınlar, 2009’da çe#itli illerden biraraya gelerek "stanbul’da Ev-Eksenli Çalı#anlar Sendikası’nı (Ev-Ek-Sen) kurdu. Eveksenliçalı#an kadınlar Sendika kurulu# deklarasyonunda aslında bo# zamanlarınıdolduran ev kadınları de!il, parça ba#ı i# alan i#çiler olduklarını belirtmi# ve düzensizi# akı#ı, dü#ük gelir, sosyal güvenceden yoksunluk gibi çalı#ma #artlarınınolumsuz yönlerine dikkat çekmi#lerdir. Ayakkabı dikiminden motor parçası montajınakadar farklı i#kollarında ev-eksenli çalı#ma söz konusu oldu!u için bu istihdambiçiminde örgütlenme, ülkemizde mevcut i#kolu düzeyinde örgütlenme biçimineuygun dü#memektedir. De!i#ken i#ler yaptıkları için farklı sa!lık risklerine,ev halkıyla birlikte maruz kalan ev-eksenli çalı#anlar, sendikala#ma amaçlarını14 Tüzük metninin tamamı için bkz. http://www.keig.org/duyuru.aspx?id=98.306!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal Palaçalı#ma ko#ullarını iyile#tirmek ve sosyal güvenlik #emsiyesine dâhil olmak biçimindeaçıklıyorlar. Talepleri arasında, sendikalar yasasının tüm güvencesizçalı#anları da kapsayacak #ekilde düzenlenmesi de yer alıyor. 152. Ev !"çileri Dayanı"ma Sendikası2009 yılında bir grup ev i#çisinin D"SK/GENEL-"$ Sendikası’na ba!lı Konut $ubesi’ndetoplantılar yapmasıyla ba#layan örgütlenme çabaları, 2010 yılında hız kazanmı#ve 2011’de dernek inisiyatifi üyelerinin haklarını korumanın ve Türkiye’dekibütün ev i#çilerinin çalı#ma ko#ullarını iyile#tirmenin en iyi yolu olarakbir sendika kurma kararı almı#lardır. Ev "#çileri Dayanı#ma Sendikası (EV"D-SEN)15 Haziran 2011 tarihinde "stanbul Valili!i’ne resmi ba#vuruda bulunmu#tur.Sendikanın 2012 yılı için öncelikli hedefleri #öyle belirlenmi#tir: planlama, stratejigeli#tirme, kampanya yürütme, ileti#im gibi konularda gelece!in i#çi liderlerinive örgütleyicilerini yeti#tirmek amacıyla e!itim çalı#maları yapmak; kadınlarıgüçlendirmeye yönelik psikoterapi seansları düzenlemek; ev toplantıları ve yüzyüze görü#meler yaparak fiili örgütlenme çalı#maları yürütmek. Temel talepleriarasında, ev i#inin ve ev i#çili!inin yasalar nezdinde tanınması; çalı#ma saatleri,dinlenme saatleri, fazla mesai, yıllık izin, ücret haklarının düzenlenmesi; HükümetinUluslararası Çalı#ma Örgütü’nün (ILO)189 sayılı sözle#mesini imzalayarakbuna uygun iç mevzuatı yeniden düzenlemesi; i# sa!lı!ı ve güvenli!i, cinsel istismarve #iddet konularında koruyucu önlemler alınması ve göçmen ev i#çileri içinde ek düzenlemeler yapılması yer alıyor. 16 Sendika temsilcileri çe#itli toplantılardaSGK, i#veren sendikaları ÇSGB ve ILO yetkilileriyle bir araya gelerek taleplerinidile getiriyorlar. Tek tek evlerde atomize edilmi# bir #ekilde çalı#tıkları halde, ya-#am alanlarının yakınlı!ı, çalı#tıkları evlerin yakınlarındaki parklarda, sitelerinortak ya#am alanlarında bir araya gelme olanaklarının bulunması, örgütlenmelerinikolayla#tırıyor.3. !mece Kadın Sendikası Giri"imi2001 yılında çe#itli mesleklerden bir grup kadın "stanbul Esenyurt’ta, KadınAra#tırmaları ve Dayanı#ma Merkezi’ni (KADMER) kurmu#; örgütlenmeninyaygınla#masıyla birlikte, 2003 yılında "mece isminde bir kooperatif, ardından dabir dernek kurmu#lardır.Kooperatif, bürokratik formalitelerle u!ra#mamak için bir süre sonra kapatılmı#,"mece Kadın Dayanı#ma Derne!i yola devam etmi#tir. Ev eksenliçalı#anlarla atölye çalı#maları, ev i#çileriyle bir anket çalı#ması yürütülmü#tür.Gündelikçi kadınları, onlara yönelik mesleki standartlar, ücretlerin ortakla#tırılmasıgibi konularda hizmet üreterek derne!e çekmeye çalı#salar da, gündelikçikadınlar arasında bir dayanı#ma geli#tirilmesinde tam bir ba#arı sa!lanamamı#,kendilerine i# bulunmasını isteyen kadınlar ba#kalarına i# bulma konusundabir adım atmamı#tır. Ancak 2006 yılında ev i#çileri konusunda belgeselyapmak isteyen Emel Çelebi’nin derne!e ba#vurarak “Gündelikçi” belgeselini15 EV-EK-SEN Kurulu# Deklarasyonu ve Güç Birli!i Ça!rısı için bkz. http://e-kutuphane.egitimsen.org.tr/pdf/4199.pdf.16 http://evid-sen.blogspot.com/.307!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>çekmesinin ardından, ev i#çileri ve dernek görünürlük kazanmı#; festival ve toplantılarda“ne zaman sendika kuracaksınız” sorusu dillendirilmeye ba#lanmı#tır.Böylece ortaya çıkan "mece Kadın Sendikası Giri#imi’nin faaliyetleri halen sürmektedir.EV"D-SEN’den farklı olarak kurucuları farklı meslek gruplarındankadınlar olan "MECE, gündelikçi kadınlara ula#mak ve onları örgütlemekte zorlukçekmektedir. Ev i#çilerinin ya#adıkları i# kazaları, Giri#im’in temel gündeminiolu#turmaktadır. Giri#im hem kendi tanıtımlarına hem de i# kazasında ya#amınıyitiren ev i#çisi Fatma Aldal’a ili#kin iki belgesel çalı#ması yürütmektedir. AyrıcaILO’nun 189 sayılı Sözle#mesi’nin imzalanması, ev i#çilerinin güvenceli çalı#mako#ullarına kavu#ması üzerine imza kampanyaları örgütlemektedir. "MECE SendikaGiri#imi ev i#çilerine yönelik çalı#malarını ev-eksenli çalı#an kadın i#çiler, ücretsizev i#çileri olan ev kadınları ve güvencesiz çalı#an tekstil i#çilerine do!ru geni#letmeyiplanlamaktadır.SONUÇ1990’lı yıllardan itibaren cinsiyete dayalı e#itsizlikler ve kadın sorunları i#çi sendikalarınıngündemine girmi#tir. Pek çok sendikanın kadın yapılanmaları, toplumsalcinsiyet e#itli!i e!itimi faaliyetleri ve kadın haklarına ili#kin yayınları bulunmaktadır.Bununla birlikte söz konusu yapı ve uygulamalar sendika ve konfederasyonlarınpek ço!unda tüzük güvencesine kavu#turulmamı#, toplumsal cinsiyetpolitikaları kurumsalla#tırılamamı#tır. Toplumsal cinsiyet e#itli!i bakı# açısınınsendikaların ana politikalarında kendine yer bulamaması ve sendika karar mekanizmalarındakadınların görünmezli!i, sendika tüzük ve programlarına cinsiyete#itli!i bakı# açısının yansıtılamamasına, kadın çalı#anlara yönelik taleplerin olu#-turulamamasına, kadın üye sayısını artırmaya dönük stratejiler geli#tirilememesineyol açmı#tır. Bununla birlikte ara#tırmamıza konu olan SOSYAL-"$ ve PETROL-"$ Sendikalarının tüzük ve programlarında yaptıkları düzenlemelerle gerekkadınların sendikal temsilini artırmak, gerek kadın üyelerini bilinçlendirmek veçalı#ma ko#ullarını düzeltmek yönünde önemli adımlar attıkları görülmektedir.Biri hizmet sektöründe, di!eri imalat sanayinde iki farklı konfederasyonda örgütlüolan bu iki sendikanın kadın üye oranları arasında da uçurum söz konusudur. Budurum bize, sendikaların cinsiyet e#itli!i politikalarını hayata geçirmelerinde tabandangelen istek kadar, yöneticilerin heves ve deste!inin ve sendika içindekiaktivist kadınların kararlılı!ının da önemli oldu!unu göstermektedir. Di!er yandangeli#en kadın hareketinin sendikalarda yarattı!ı dinamik göz ardı edilmemelidir.Son birkaç yılda, kamuoyu gündemine oturan DESA, TEKEL, NOVAMED gibikadınların ba#ını çekti!i grevler de sendikal mücadelede kadınların önemini gözlerönüne sermi#tir. Cinsiyet e#itli!i yakla#ımının tüm sendikalara yayılmasınınve kadınların sendikal temsilini artırmanın yolu, tüm sendikalarda tüzük güvencesineve gerekli fonlara sahip kadın yapılarının olu#turulması, tüzükte kendisineyer bulan pozitif ayrımcılık politikalarıyla sendika karar mekanizmalarında kadınoranının artırılması, sendikal e!itim ve faaliyetlerin toplumsal cinsiyet e#itli!iperspektifiyle yeniden gözden geçirilmesinden geçmektedir. Az sayıda da olsa,son bölümde yer verdi!imiz sendikalardaki erkek egemen yapıyı de!i#tirmeye dönükgiri#imler ve alternatif kadın sendikal örgütlenmeleri, geleneksel sendikalarabu alanda örnek olabilir ve onların önünü açabilirler.308!


Ça"la Ünlütürk Uluta! & Hatice Zuhal PalaKAYNAKÇABalta, E., M. Öcal ve M. Tıkıro!lu (1997) Kadın Sorunları ve Olumlu Ayrımcılık, Ankara:Oleyis Sendikası Yayınları.Erdo!du, S. (1999) Dünyada Sendika ve Kadın, Ankara: TÜRK-"$ E!itim Yayınları.Ertürk, $. (2008) Uluslararası Belgeler ve Avrupa Birli"i Direktifleri I!ı"ında Çalı!ma HayatımızdaKadın Erkek E!itli"i, Ankara: BELED"YE-"$ Sendikası Yayınları.ETUC (2010) Birlikte Çalı!mak: Avrupa Birli"i ve Türkiye’de Sendikalar, Belçika: ETUC.Franzway, S. (2000) “Women Working in a Greedy Institution: Commitment andEmotional Labour in the Labour Movement”, Gender, Work and Organization, 7 (4).Gülmez, M. (2010) “4/C”, II. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong> içinde, "stanbul: PET-ROL-"$ Sendikası Yayınları.Kirton, G. ve G. Healey (1999) “Transforming Women Union: The Role of WomenTrade Union Officials in Union Renewal”, Industrial Relations Journal, 30 (1).Kumlu, S. (2012) Neoliberal Ça"da $!çi Sınıfının Konumu ve Sınıf Hareketi: 4/C ve TekelDireni!i Örne"i, Yayınlanmamı# Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong> BilimlerEnstitüsü, Siyaset Bilimi Anabilim Dalı, Ankara.Kurto!lu, A. ve T. Fougner (2010) “Küresel Sermayeye Kar#ı Küresel Kadın Dayanı#ması:Novamed Grevi ve Ötesi”, H. Durudo!an vd. (der.) Türkiye’de Toplumsal CinsiyetÇalı!maları içinde, "stanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.ÖZ "PL"K-"$ (2007) Tekstil Sektöründe Çalı!an Kadınların Sorunlarını Tespit Etmeye YönelikAnket Çalı!ması Sonuç Raporu, Ankara: ÖZ "PL"K-"$ Sendikası Yayınları.Özar, $. (2012) “Türkiye’de 1980 Sonrası Dönemde Kadın Eme!i ve "stihdamı Politikaları:Kadın Hareketi, Sendikalar, Devlet ve "#veren Kurulu#ları”, G. Toksöz ve A.Makal (der.) Geçmi!ten Günümüze Türkiye’de Kadın Eme"i içinde, Ankara: AnkaraÜniversitesi Yayınları.Özkuzukıran, $. (2000) Türkiye’de Kadın $!çiler, Ankara: TÜRK-"$ E!itim Yayınları.PETROL-"$ (2008) Novamed Grevi: Küresel Sermayeye Kar!ı Küresel Kadın Dayanı!ması,Novamed $!çilerinin 448 Günlük Direni!lerinin Yankıları, "stanbul: PETROL-"$ SendikasıYayınları.PETROL-"$ (2007) Kadınlara Sendika Sendikalara Kadınlar, "stanbul: PETROL-"$ SendikasıYayınları.Roby, P. A. ve L. Uttal (1993) “Putting It All Together: The Dilemma of Rank-and-FileUnion Leaders”, D. S. Cobble (der.) Women and Unions: Forging a Partnership içinde,New York: ILR Press.TEKGIDA-"$ (2005) Gıda $!çisi Kadının El Kitabı, "stanbul: TEKGIDA-"$ SendikasıYayınları.Tokat, B. ve Ö. Pehlivaner (2009), “Happy Ending in Novamed Women’s Strike: Is ItReal?”, Feminist Yakla!ımlar (www.feministyaklasimlar.org).Toksöz, G. ve F. Sayılan (1998) “Sendikaların E!itim Programları ve Kadın Çalı#anlar”,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Dergisi, 53 (1).Toksöz, G. ve S. Erdo!du (1998) Sendikacı Kadın Kimli"i, Ankara: "mge KitabeviYayınları.TÜRK-"$ (2005) Kadın Eme"i Platformu Komisyon Raporları, Ankara: TÜRK-"$ Yayınları.TÜRK-"$ (2004) 21. Yüzyılda Türkiye’de Çalı!an Kadın Profili Kurultayı, Ankara: TÜRK-"$Yayınları.309!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Türkmen, N. (2012) Eylemden Ö"renmek: Tekel Direni!i ve Sınıf Bilinci, "stanbul: "leti#im.Urhan, B. (2012) “Sendika "çi Kadın Örgütlenmeleri: Karanlık Tablodan Yansımalar”,M. N. Süalp, A. Güne#, Z. T. Akbal Süalp (der.) Sınıf $li!kileri: Sureti Soldurulmu! BirResim mi? içinde, "stanbul: Ba!lam.Ünal, A. (1998) Çalı!ma Hayatı ve Kadın, Ankara: HAK-"$ Yayınları.Yirmibe#o!lu, G. (2006) “Turkish Women in Trade Union Leadership”, Ekonomik Yakla!ım,19 (69).310!


!$YER!NDE C!NSEL YÖNEL!M AYRIMCILI%I:LGB B!REYLERE YÖNEL!K B!R ALAN ÇALI$MASIDerya DemirdizenMarmara ÜniversitesiSidar ÇınarMarmara ÜniversitesiMehmet Rauf KesiciKocaeli ÜniversitesiÖzet: "#gücü piyasası ara#tırmalarında, i#yerlerinde kadınlar, gençler, dini ve kültürelazınlıklar, göçmenler ve engellilerin ayrımcılıktan etkilenen esas gruplar oldu!u belirtilmektedir.Ancak, bu gruplardan her birine ayrıca dahil olabilecek cinsel azınlıklara(LGBT bireyler) yönelik çok az sayıda ara#tırma bulunmaktadır. Bu çalı#mada, LGBbireylere kar#ı Türkiye’de i#gücü piyasasında; i#e alma ve i#ten çıkarma taktikleri, promosyonlarve ücret artı#ları gibi “formel” ve cinsel, fiziksel ve psikolojik taciz gibi “enformel”eylemlerden olu#an ayrımcılık biçimlerinin olup olmadı!ı ara#tırılmak istenmi#tir.Türkiye’de, cinsel yönelim ayrımcılı!ına kar#ı yasal korumanın olmadı!ı, ataerkilde!erlerin hâkimiyetinin tüm a!ırlı!ı ile hissedildi!i toplumsal yapı içerisinde,LGB bireylerin i# ya#amında deneyimledikleri ayrımcılıklar, bazı sorular etrafında incelenmi#tir:Erkek egemen ve heteronormatif i#yerlerinde, heteroseksüel olmayan bireylerinya#adı!ı deneyimler neler olabilir? LGB bireylerin çalı#ma ya#amında cinselyönelimlerinin görünür veya gizli olmasının sonuçları nasıl farklıla#maktadır? Bu sorularıncevaplarını aramak üzere, derinlemesine mülakat tekni!ine ba#vurulmu#tur.Böylece, "stanbul’da ve Kocaeli’nde kartopu yöntemiyle ula#ılan LGB bireylerle görü#meyapılmı#tır. Bu yöntemle yürütülen ara#tırmada, i#yerlerinde LGB bireylerekar#ı ayrımcılı!ın çe#itli boyutlarda ya#andı!ı tespit edilmi#tir. Bu bulgulara göre, cinselyönelimini gizli ve açık olarak ya#ayan bireylerin anlattıkları, kurgusal ve deneyimlenmi#ayrımcılık olarak birbirinden ayrılmaktadır. Buna ek olarak, eylemin içeri!inegöre de ayrımcılı!ın formel ve enformel olarak da farklıla#tı!ı sonucuna ula#ılmı#tır.Anahtar Kelimeler: homofobi, bifobi, i#yerinde ayrımcılık, cinsel azınlık, cinsel yönelimayrımcılı!ı.Abstract: Current labour market research indicates that women, young people, ethnic,religious, and cultural minorities, migrants, and disabled people are disproportionallydiscriminated in the workplace. However, little research has been done onsexual minorities (LGBT individuals) who are also marginalized in the labour market.In this research, we aimed to find out whether discrimination against LGB people inthe labour market in Turkey exists by examining both “formal”, such as promotion,hiring and firing tactics and wage increases, and “informal”, such as sexual, physicaland psychological harassment, discrimination practices. Within the context of patriarchalsocial structures and lack of legal protection for sexual minorities some of theissues we explored with regard to LGB people’s experience of employment discriminationin the workplace included: What are the experiences of non-heterosexual peoplein highly masculine and heteronormative workplaces? How do different consequencesproduced if a LGB person makes his or her sexual orientation visible and invisible? To311


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>answer these questions we conducted in-depth interviews with LGB individuals selectedby snowball technique in "stanbul and Kocaeli. Our research revealed multipleforms of discrimination perpetrated against LGB people. Thus, we concluded thattheir experience of discrimination can be divided as anticipated and actual, as well asformal and informal.Keywords: homophobia, biphobia, discrimination at work, sexual minorities, sexualorientation discrimination.G!R!$Ataerkil ideolojinin kadın ve erkeklere dayatmı# oldu!u toplumsal cinsiyet rolleri,heteroseksüel 1 ili#kiler ba!lamında, kadınları erkekler kar#ısında ikincil birkonuma yerle#tirmektedir. Ancak ataerkil ili#kiler sadece kadınlar için de!il, pekçok erkek için de baskı, ikincille#tirme, kontrol altında tutulma gibi anlamlaragelmektedir. Geleneksel erkek ve kadınlık rollerinin dı#ında kalanlar, ba#tadı#lanma ve izole edilme olmak üzere her türlü #iddete maruz kalabilmektedir.Toplumsal kurgu üzerinden #ekillenen “cinsiyet rejimleri”, evlilik, aile ve biyolojikyeniden üretime katkı sa!layan kurumları ve ili#kileri normalle#tirip do!alla#tırmakta;bunların dı#ında kalanları da marjinalize etmektedir (Manalansan,2006: 225).Wolf, heteroseksüel olmayan bireylerin marjinalize edilip dı#lanmasını kapitalizmve onun devamını sa!layacak olan i#çilerin yeniden üretilmesiyle ili#kilendirerekaçıklamı#tır. Bu ba!lamda, #imdiki ve gelecek ku#ak i#çilerin yeniden üretilmesi,ya#amda kalmasının sa!lanması ve disipline edilmesini en dü#ük maliyetlesa!layan çekirdek ailenin önemine, kapitalizmin sürdürülebilirli!i açısından vurguyapmı#tır (Wolf, 2009: 10,11). Wolf’un bu yakla#ımı, aile ve çocuk sayısınınpolitik bir konu haline getirilmesinde rol oynayan kapitalist i#leyi# mekanizmasınınaçı!a çıkartılması açısından oldukça önemlidir.Kapitalist sistem bilindi!i gibi sadece üretim biçimlerini ve ili#kilerini de!ilaynı zamanda toplumun sosyal yapısını da kendi amaçları do!rultusunda düzenlemektedir.Bu sosyal yapıyı düzenlerken nüfuz etti!i en önemli kurumlardan biride ailedir. Ancak bilindi!i gibi aile, sadece neslin devamına ili#kin de!il, sosyalle#mesüreciyle birlikte bireylere ataerkil de!erlerin ve toplumsal “ahlak”ın da aktarıldı!ıbir kurumdur. Sancar’ın (2009) da belirtti!i gibi bu yapı içinde farklı sınıf,etnisite ve ırka mensup olsalar bile erkeklerin egemen erkeklik de!erlerini benimseyerekdi!erleri üzerinde iktidar kurabildi!i bilinmektedir. Böylesine farklı zeminlerdekibireyler tarafından benimsenen de!erler zinciri de, hegemonya sahibierkekler grubunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak böyle bir toplumsal ili#kiler sistemindeegemen erkeklik modeli ya da “hegemonik erkeklik”, 2 bu sistemi var eden12Heteroseksüel: Duygusal ve cinsel yönelimi kar#ı cinsiyete olan bireyleri ifade eder.“Hegemonik erkeklik kavramı, nasıl olup da küçük bir azınlık erke!in bütün iktidar ve güçpozisyonlarını ellerinde tuttu!unu; bunu nasıl me#rula#tırıp tahakkümü yeniden varedebildi!ini açıklamaya çalı#ır. "ktidarı elinde tutan erkek sayısı azdır; ama bu durumgeni# bir erkek kesiminin onayı ve suç ortaklı!ı ile beslenen hegemonik bir olu#umdur”(Sancar, 2009: 32). Geni# kesimler tarafından desteklenen hakim dü#ünce yapısı ve onunta#ıyıcıları olan küçük bir azınlıktan Tanıl Bora da sıradan fa#izmi açıklarken bahsetmi#-312!


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesicidevlet, ticari #irketler, ordu ve i#çi sendikalarının yanında heteroseksüel aile gibikurumlar sayesinde yaratılır. “Bu kurumlar üzerinden ekonomik ve kamusal faaliyetler,homofobik-heteroseksüel erkeklik de!erleriyle yo!unla#arak me#ru ve arzulanırilan edilip ödüllendirilir” (Sancar, 2009: 32).Dolayısıyla, dünyanın birçok yerinde, heteroseksüel olmayan bireyler birçokalanda oldu!u gibi çalı#ma ya#amında da çe#itli ayrımcılıklarla kar#ıla#maktadır.Dünya genelinde yapılan ara#tırmalarda, çalı#ma ya#amındaki ayrımcılı!ınçalı#anlar arasındaki ücret farklılıklarına, i#e alma sürecinden i#ten çıkarmalara vei#te yükselmelere yansıdı!ı görülmektedir. Ayrımcılıktan etkilenen grupların geneldekadınlar, fiziksel veya zihinsel engelliler, dini veya etnik azınlıklar ve göçmenleroldu!u bilinmektedir (Weichselbaumer, 2003: 629). Ancak, bu gruplardan her birineayrıca dahil olabilecek ve cinsel yönelimi 3 nedeniyle de ayrımcılı!a u!rama riskiyüksek olan bir ba#ka grubu da; cinsel azınlıklar (LGBTQ-lezbiyen, gey, biseksüel,transgender ve queer bireyler 4 ) olu#turmaktadır. Öyle ki, dünyanın neresinde olursaolsun, din, politik ve kültürel yapının nasıl oldu!undan ba!ımsız olarak, ya#ananen yaygın insan hakları ihlallerinin, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliklerineyönelik ortaya çıktı!ı savunulmaktadır (ICJ, 2009). Cinsel azınlıklara yönelikolumsuz tavırlar onların günahkar, mental hasta ya da “anormal” oldu!una ili#kinönyargılarla me#rula#tırılmakta (Levine ve Leonard, 1984: 706) ve i# ya#amında onlarındamgalanmı# bir kimli!inin olu#masına yol açmaktadır (Ragins, Singh veCornwell, 2007). Bu önyargılar ve damgalamalar, e#cinsel, biseksüel ve transgenderbireylere kar#ı derin korku ve nefreti ifade eden “homofobi, bifobi ve transfobi” olarak,topluma nüfuz etmi# bir biçimde kar#ımıza çıkmaktadır.Teknolojik devrim, ileti#imin hızlanması ve ta#ımacılı!ın geli#mesiyle hızlananküreselle#me ve onun yarattı!ı yeni dünya düzeninde; inanç ve de!erleri temelalan bireysel özgürlükler ve farklılıklar önem kazanmaya ba#lamı#tır. Bu durumçalı#ma ya#amında, geleneksel ataerkil de!erlerin korunup muhafaza edilmesikar#ısında bireysel özgürlüklerin ve farklılıkların kabul edilmesiyle ilgili sosyalçatı#maları kaçınılmaz hale getirmi#tir. E#cinsel ve biseksüel bireylerin kimlikleri34tir. Sancar’ın açıkladı!ı hegemonik erkeklik kavramı ile Bora’nın sıradan fa#izm kavramıneredeyse aynı kanallardan toplumsal yapıya nüfuz etmektedir. Tanıl Bora’nın bahsetti-!i sıradan fa#izm unsurları hegemonik erkekli!in ve onun üretti!i homofobinin de buradanbeslendi!ini göstermesi açısından anlamlıdır: güce tapma e!ilimi; bireyi ve aklı eritenmitlere, törenlere, simgelere meftunluk; yabancı ve farklı olanı a#a!ılayan, #eytanla#tıranönyargılar; hasım sayılana kar#ı sınırsız ilkesiz, ahlaksız demagoji; beri yandanyargılayıcı, kısıtlayıcı katı ahlakçılık… "çki masalarında, gündelik sohbetlerde, dedikodulardasoluk alıp veren bu gibi “sıradan fa#izm” unsurları her zaman derlenmeye, seferberedilmeye amadedir (Bora, 2011:167).Cinsel Yönelim: Bir insanın, kendi cinsiyetine, kar#ı cinsiyete veya birden fazla cinsiyetekar#ı sahip oldu!u; cinsel çekicilik, cinsel ili#ki ve yakınlık, cinsel istek, etkilenim ve derinduygusallık ta#ıma kapasitesini ifade etmektedir (EU-Parliamentary Assembly, 2009).Çalı#ma ya#amında cinsel yönelim ayrımcılı!ına u!rayan bireyler LGBTQ olarak tümbireyleri kapsamasına ra!men, bu çalı#manın kapsamı LGB bireylerle sınırlı tutulmu#tur.Gey: duygusal ve cinsel yönelimi kendi cinsine olan erkekleri; lezbiyen: duygusal ve cinselyönelimi kendi cinsine olan kadınları ve biseksüel ise duygusal ve cinsel yönelimi heriki cinsiyete birden olan kadın ve erkekleri tanımlamaktadır. Transgender, cinsel kimli!ibiyolojik cinselli!inden farklı olan bireyleri kapsamaktadır. Queer ise, heteroseksüellerde dahil olmak üzere tüm bu cinsel kimlikleri -LGBTT- heteroseksist normların dı#ındacinselliklerini ya#ayanları kapsamaktadır (Queer tanımı için bkz. Buttler, 2010: 11).313!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>de bu çatı#manın bir parçası olarak çalı#ma ortamlarına yansımaktadır (Harbeck,1992: 1). Bu durum, önceki ara#tırmalardan anla#ıldı!ı üzere; LGBT bireylerin,ço!u zaman toplumsal ya#amda oldu!u gibi, çalı#ma ya#amında da ayrımcılı!au!raması biçiminde ortaya çıkmaktadır (Levine ve Leonard, 1984; Badget,1995;Croteu, 1996; Clain ve Leppel, 2001; Weichselbaumer, 2003; Griffin, 1992; Ragins,Singh ve Cornwell, 2007; Lambda"stanbul, 2006; Kutlu, 2009). Burada sözügeçen ayrımcılık; dı#lanma, i#yerinde hakarete u!rama, cinsel tacize maruz kalma,küçük dü#ürülme, alay edilme gibi insan onurunu zedeleyen eylemlerden olu#ancinsel yönelime dönük dü#manlı!ı kapsamaktadır. Bununla birlikte, cinsel yönelimindendolayı, di!er insanlardan tepki görme, dı#lanma hissi, kendi kimli!inigizli tutma ihtiyacı da bu ayrımcılı!ın bir parçasıdır. Dolayısıyla, heteroseksüelolmayan bireylerin ya#adı!ı deneyimler, ayrımcılı!a u!rayan di!er gruplara göredaha a!ır sonuçlarla ortaya çıkabilmektedir.Bu kadar derinle#mi# ve yaygın olan ayrımcılı!ın çalı#ma ya#amında ortayaçıkan biçimini Levine ve Leonard (1984), formel ve enformel ayrımcılık olarakikili bir yapı üzerinden açıklamı#tır. Bu ba!lamda formel ayrımcılık; do!rudan i#ealma, i#ten çıkarma, i#te yükselme ve i# sorumlulu!unun geni#letilmesi ya da daraltılmasıolarak tanımlanmı#tır. Bununla birlikte, çalı#an LGB bireylerin partnerlerinin,sigortalılık kapsamında aile yardımlarından ve di!er haklardan yararlanamamasıda formel ayrımcılık kapsamında de!erlendirilmi#tir. Di!er taraftanenformel ayrımcılık; do!rudan cinsel taciz, sözlü taciz ve ki#inin özel alanınınihlal edilmesiyle ortaya çıkan #iddet temelinde tanımlanmı#tır. "#yerinde üstlerinya da i# arkada#larının yaptı!ı bu eylemler, daha çok kurumsalla#mamı# politikaları,özellikle de sözsel tacizi kapsamaktadır (Leonard ve Levine,1984: 706).Cinsel yönelim ayrımcılı!ı, içeri!i bakımından formel ve enformel olarak gruplanırkenbireylerin açık ya da kapalı olmasına göre de kurgusal ve gerçek (deneyimlenmi#)ayrımcılık olarak sınıflandırılır. Buna göre, açık bireylerin i#yerindeya#adıkları daha çok gerçek veya deneyimlenmi# ayrımcılık sayılırken, kapalı bireylerinkendi cinsel kimliklerinin if#a edilmesi sonucunda ya#ayacaklarına ili#kinkaygılarla edindi!i deneyimler de kurgusal ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır(Leonard ve Levine, 1984). "#gücü piyasası ara#tırmalarında LGBT bireylere yönelikyapılan ara#tırmaların son derece sınırlı oldu!u bilinmektedir. Bu kapsamdakiara#tırmalar 1980’lerde ABD’de ba#lamı#tır. Bu ara#tırmalar daha çok, gey ve lezbiyenbireylerin kazançları, i#e alınma ve i#ten çıkarılmaları ekseninde formelayrımcılık kapsamında yo!unla#maktadır (Blandford, 2003; Levine ve Leonard,1984; Badget 1995; Croteu, 1996; Clain ve Leppel, 2001; Weichselbaumer 2003;Griffin, 1992).Blandford (2003), lezbiyenlerin aldı!ı ücretleri lezbiyen olmayan kadınlarlakıyasladı!ı çalı#masında; lezbiyenlerin, di!er gruba göre daha yüksek ücret aldı!ınıtespit etmi#tir. Bu ara#tırmadan elde edilen sonucu; çalı#ma ya#amının erkeksiyapısında, kadın gibi olmayan daha erkeksi olan kadınların elde etti!i bir avantajolarak yorumlamı#tır. Aynı çalı#mada, lezbiyen ve biseksüel kadınların, erkek a!ırlıklıve daha iyi ücretli i#lere girmede, kendi ya#ıtları olan heteroseksüel kadınlaragöre daha ba#arılı oldukları belirtilmi#tir. Weichselbaumer (2003), bu ba#arıyı lezbiyenlerinevlerinde cinsiyetçi i#bölümünden uzak olmalarıyla ili#kilendirmi#tir. Buiddiaya göre, ço!unlukla lezbiyenlerin çocuk sahibi olmamaları ve partnerleriyledaha e#it bir temelde ev i#lerini payla#maları heteroseksüel kadınlara göre i# ya#a-314!


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesicimında daha ba#arılı olmalarını sa!lamı#tır. Ancak, bu bulguların örneklem hatasındankaynaklanabilece!ini de eklemi#tir (Weichselbaumer, 2003: 630).Blandford’un çalı#masındaki bulgulara kar#ın Weichselbaumer’in (2003)çalı#masında, lezbiyenlerin i# görü#mesine ça!rılmada, heteroseksüel kadınlaragöre % 12-13 daha fazla reddedildikleri bulgusuna ula#ılmı#tır. Badget’ın (1995)yapmı# oldu!u çalı#madaysa, gey ve biseksüel erkeklerin meslek, e!itim, deneyim,ya# ve oturma yeri açısından benzer ko#ullara sahip heteroseksüel erkeklere göre% 11-27; lezbiyen ve biseksüel kadınların, heteroseksüel kadınlara göre % 12-30arasında daha az kazandı!ı tespit edilmi#tir. Clain ve Leppel’in (2001) kazanç üzerineyaptıkları ara#tırmalarında, erkek partneriyle ya#ayan geylerin heteroseksüelerkeklere göre daha az; kadın partnerleriyle ya#ayan lezbiyenlerinse heteroseksüelkadınlara göre daha fazla ücret aldı!ı bulgusuna ula#mı#lardır. Ara#tırmalarda geylerleilgili bulgular tutarlılık gösterirken lezbiyenlerle ilgili bulguların farklıla#tı!ıgözlenmi#tir.Di!er taraftan, LGB bireylerin enformel ayrımcılık kapsamında da bazı deneyimleresahip oldukları gözlenmi#tir. Gey ve lezbiyenlerle ilgili yapılan çalı#-malarda, cinsel yönelimi kapalı olan bireylerin, i#yerlerinde cinsel yönelimlerininaçı!a çıkmasıyla ilgili çok büyük kaygılar ta#ıdıkları tespit edilmi#tir (Chafetz vd;Schneider’den aktaran Leornard ve Levine, 1984). Kapalı bireylerin ta#ımı# oldu!ubu kaygıların, kurgusal bir ayrımcılık oldu!unu iddia eden Levine ve Leonard,açık bireylerin deneyimlerinden ayırmı#tır.Türkiye’de LGBT bireylere yönelik yapılan ara#tırmalar son derece sınırlı olmaklabirlikte mevcut ara#tırmalar daha çok “Psikoloji” ve “Tıp” alanında yo!unla#tı!ı bilinmektedir.Oysa, Türkiye’de çalı#ma ya#amından, aile ve okul ya#amına ve sosyalya#ama kadar bir çok alanda LGBT bireylerin ya#adı!ı sorunlar göz ardı edilmektedir.2006 yılında Lambda"stanbul tarafından, LGBT bireylerin sorunlarını incelemeyeyönelik yapılan ara#tırmada; katılımcıların % 31’inin i#yerinde cinselyönelimlerini gizlemek zorunda kaldı!ı; bu bireylerin büyük bir kısmının daerkek e#cinsellerden olu#tu!u belirtilmi#tir. Bu çalı#mada, katılımcıların % 7’sicinsel yöneliminden dolayı i#e alınmadı!ını, % 10’u da i# yerinde uyarı aldı!ınıbildirmi#tir. Ayrıca, katılımcıların % 50’si cinsel yönelimden dolayı sözlü, %21’i aynı gerekçeyle fiziksel #iddet gördü!ünü belirtmi#tir. Buna ek olarak, 2009yılında Denizcan Kutlu’nun gey bireylerle yaptı!ı çalı#masında emek piyasasındagey bireylerin dezavantajlı gruplar arasında yer aldı!ı, ayrımcılı!a u!-rama korkusuyla çalı#ma ya#amında kimliklerini gizlemek zorunda kaldıklarıtespit edilmi#tir.I. C!NSEL YÖNEL!M AYRIMCILI%INA !L!$K!NHUKUKSAL DÜZENLEMELER!N DE%ERLEND!R!LMES!Sherry Wolf, e#cinselli!in kültürel ve politik ya#ama yansımasıyla, görsel medyadayansıtılma biçiminin çeli#kiler içerdi!ini iddia etmektedir. Bir taraftan Milk, the LWord ve Will and Grace gibi e#cinselli!in konu edildi!i filmler Oscar’la ödüllendirilirken,di!er taraftan e#cinsel bireylere evlilik, i# ve insan hakları bakımından e#itlikçive koruyucu yasaların düzenlenmedi!i belirtilmektedir (Wolf, 2009: 9). Wolf’untanımladı!ı bu çeli#ki, Türkiye’de de belirgin bir biçimde ya#anmaktadır. Medyadave görsel sanatlarda bazı trans ve feminen gey bireylere ayrıcalıklı bir yer verilirken,toplumsal ya#amda LGBT bireyler çe#itli saldırılara maruz kalmaktadır. Yasal düzen-315!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>lemelerde, e!itimde ve çalı#ma ya#amında e#it hakların tanınması bir tarafa, farklıcinsel yönelimlerin varlı!ı dahi kabul edilmemektedir.1. Türkiye Hukukunda Cinsel Yönelim Ayrımcılı#ı veUluslararası Sözle"melerCinsel yönelimden dolayı ola!andan farklı muameleye tabi tutulma olarak kavramsalla#tırılabilecekcinsel yönelim ayrımcılı!ına ili#kin Türkiye hukukundado!rudan düzenlemeler mevcut de!ildir. Cinsel yönelim nitelemesi hukuksal metinlerdeaçık bir biçimde ifade edilmemi#tir. Dolaysıyla cinsel yönelim ayrımcılı!ı,genel ifade bulan ayrımcılı!a ili#kin düzenlemelerde “… ve bunun gibi sebeplerle”,“… ve benzeri nedenlerle” biçiminde yer alan ifadelerden türetilmeyeçalı#ılmaktadır.Uluslararası sözle#meler ve Avrupa Birli!i direktiflerinde daha ileri düzenlemelerlecinsel yönelim nitelemesinin söz konusu oldu!u görülmektedir. TürkiyeAnayasası’nın 90. Maddesi açık bir biçimde temel hak ve özgürlüklere ili#kin uluslararasısözle#melerin iç hukukun üstünde yer aldı!ını ifade etmektedir. Ancakbunun uygulamaya yansımadı!ı bir çok örne!in mevcut oldu!unu belirtmek gerekmektedir.a. Anayasa ve Genel Mevzuat"#yerlerinde genel olarak ayrımcılıkların önlenmesini sa!layabilecek olan yasaldüzenlemeler, sosyal bir hak olan çalı#ma hakkı kapsamında, Türkiye CumhuriyetiAnayasasının 49. maddesinde “Devlet, çalı#anların hayat seviyesini yükseltmek,çalı#ma hayatını geli#tirmek için çalı#anları korumak, çalı#mayı desteklemek vei#sizli!i önlemeye elveri#li ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirlerialır” denmek suretiyle anayasal güvence altına alınmı#tır. Bununla birlikte, Anayasanın10. maddesinde herkesin dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi dü#ünce, felsefiinanç, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde e#itoldu!u belirtilmi#tir.Anayasa’da kanun önünde e#itlik, temel hak ve özgürlükleri sınırlama nedenleriarasında yer alan “genel ahlak” ibaresi, vicdani kanaat özgürlü!ü ve e#cinselerkekler için zorunlu askerli!e ili#kin maddeler gibi bu konuyla ili#kilendirilebilecekçe#itli düzenlemeler mevcuttur. Aydın (2007: 5) cinsel yönelim ayrımcılı!ınındo!rudan düzenlenmedi!i ayrımcılı!a ili#kin 10. Madde düzenlemesinde geçen“…ve benzeri sebeplerle” ibaresinin geni# yorumlandı!ında cinsel yönelimayırımcılı!ını da kapsayabilece!ini ifade etmektedir.Öte yandan temel hak ve özgürlükleri sınırlama nedenleri arasında yer alan “genelahlak” ibaresinin uygulamasında e#cinselli!in ahlaka aykırı bir eylem olarakde!erlendirilmesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlar söz konusudur. Di!er bir sorunlualan ise, vicdani ret hakkı da söz konusu olmadı!ı için zorunlu askerli!e ili#kin anayasaldüzenlemeler ve bunların yorumlanması ile ilgilidir (Aydın, 2007: 5-7).b. Çalı!ma Ya!amına #li!kin MevzuatÇalı#ma ya#amını düzenleyen temel hukuksal metinlerde de cinsel yönelim açıkbiçimde ifade edilmemi#tir. Ancak yine de çalı#ma ya#amında cinsel yönelimayrımcılı!ı ile ili#kilendirilebilecek bazı "# Yasası düzenlemeleri mevcuttur: E#it Dav-316!


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesiciranma "lkesi ba#lıklı 5. madde, Feshin Geçerli Sebebe Dayandırılması ba#lıklı 18.madde, "#çinin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı ba#lıklı 24. madde (Kutlu, 2009).Aydın (2007: 7-8) Anayasa’da oldu!u gibi cinsel yönelim ayrımcılı!ının do!rudandüzenlenmedi!i bu maddelerde geçen “…ve benzeri sebepler” gibi ifadelerin geni#yorumlanması ve uluslararası "nsan <strong>Haklar</strong>ı Belgeleri ile birlikte de!erlendirilmesidurumunda cinsel yönelim ayırımcılı!ını kapsayabilece!ini ifade etmektedir.Bu çerçevede çalı#ma ya#amında herhangi bir ayrımcılı!a u!ranıldı!ında, CezaYasası’nın 122. maddesine istinaden ceza davası açılması talebi ile yetkili makamlaraba#vurulabilmektedir (Aydın, 2007: 8).Kamu görevlileri ile ilgili hukuksal mevzuatta da cinsel yönelim ayrımcılı!ınaili#kin herhangi bir düzenleme söz konusu de!ildir. Aksine 657 sayılı Devlet MemurlarıKanunu disiplin hükümleri ve buna ba!lı çıkarılan disiplin yönetmeliklerindegeçen “memurluk ile ba!da#mayacak ahlaka aykırı tutumlar” ifadesi ve bunabenzer ifadeler cinsel yönelim ayrımcılı!ına yol açacak biçimde yorumlanmaktave uygulanmaktadır. Benzer bir yorum ve uygulama da Milli E!itim mevzuatında"lk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun’un27. maddesinde, meslekten çıkarma yaptırımı uygulanan fiiller arasında yer alan“gerek talebeye kar#ı gerek hariçte muallimlik sıfatıyla telif edilmeyen iffetsizli!isabit olma” ifadesine istinaden gerçekle#tirilmektedir. Bu fiil sadece e#cinsel olmalarınınö!renilmesi üzerine birçok ö!retmen hakkında uygulanmı# ve bu ki#ilermeslekten ihraç edilmi#lerdir 5 (Aydın, 2007: 8).Özetle Anayasa, medeni hukuk, çalı#ma hukuku, ceza hukuku gibi ayrımcılı!ınyorumlanarak uygulandı!ı Türkiye hukukunda yer alan “genel ahlak”, “müstehcenlik”,“te#hircilik”, “do!al olmayan cinsel ili#ki” gibi ifadeler net bir #ekildeaçıklanmamakta ve ço!unlukla LGBT bireylerin cinsel yönelim ayrımcılı!ına maruzkalmasına yol açacak biçimde uygulanmaktadır.2. Uluslararası Sözle"meler ve Avrupa Birli#i HukukuAyrımcılı!a ili#kin uluslararası alanda en genel hukuksal düzenlemeler Birle#mi#Milletler (BM) $artı ve Türkiye’nin 1949 yılında kabul etti!i "nsan <strong>Haklar</strong>ı EvrenselBeyannamesi’nde ifade edilen düzenlemelerdir. Bunun yanı sıra, çe#itli BM sözle#melerindede ilgili hükümler bulunmaktadır. Ancak, bu düzenlemelerde decinsel yönelim ayrımcılı!ı ifadesi geçmemektedir. 6Avrupa Birli!i (AB) hukuku cinsel yönelim ayrımcılı!ının da içinde oldu!uayrımcılık ve dolaylı ayrımcılık 7 uygulamalarını tanımakta, çe#itli direktiflerlebuna kar#ı önlemler almaktadır. 1997 tarihli Cinsiyet Temelli Ayrımcılık Vakalarında"spat Yükü Direktifi bu açıdan ilk önemli düzenlemedir. Bunun yanı sıra,Avrupa Birli!i Temel <strong>Haklar</strong> $artı (m. 21), Avrupa Birli!i’nin "#leyi#i Hakkında Ka-567Avrupa "nsan <strong>Haklar</strong>ı Mahkemesi bu konularda verdi!i kararlarda, cinsel hayata, ancakkamu düzeni ve korunan di!er menfaatlerle uyu#mazlık halinde müdahale edilebilece-!ini ifade etmekte, e#cinsel olmayı kamu görevinden yasaklanmayı gerektirir bir durumolarak de!erlendirmemektedir.Daha geni# bilgi için bkz. Gül ve Karan (2011).“Herkes için aynı #ekilde geçerli ve görünü#te tarafsız olan, ancak bazı ki#i ve gruplarüzerinde di!erlerinden farklı olarak veya di!er gruplardan daha fazla olumsuz etkiler yaratanyasal düzenleme, uygulama ve tedbirler” (Gül ve Karan, 2011: 15).317!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>nun (m. 19), 2000 yılında çıkarılan "stihdam ve Meslekte E#it Muameleye DairDirektif 8 gibi hukuksal düzenlemeler cinsel yönelim ayrımcılı!ını kesin bir dilleyasaklamakta, Avrupa Ombudsmanı, Temel <strong>Haklar</strong> Ajansı, gibi kurumlar bu alanıdenetlemektedir (Gül ve Karan, 2011: 70-85). Bu direktifle beraber cinsel yönelimayrımcılı!ını önlemeye yönelik olu#turulan Ba!ımsız Uzmanlar Grubu’nun cinselyönelimin e#itlik direktifinin bir parçası haline getirilmesini öngören raporu da2004 yılı sonunda yayınlanmı#tır (Sanders, 2005).Avrupa Konseyi ekseninde incelendi!inde Avrupa "nsan <strong>Haklar</strong>ı Sözle#mesi(A"HS) kapsamında korunan hak ve özgürlüklerden hiç biri do!rudan cinsel yönelimeili#kin de!ildir. Ancak cinsel yönelim ayrımcılı!ına ili#kin Avrupa "nsan <strong>Haklar</strong>ıMahkemesi’nde (A"HM) açılan davalar genelde A"HS’de yer alan 8. madde(Özel ve Aile Hayatına Saygı), 12. madde (Evlenme Hakkı) ve 14. madde (AyrımcılıkYasa!ı) hükümlerine ili#kin olmu#tur. Dolayısıyla bu konularda önemli düzeydeiçtihat olu#tu!u gözlenmektedir (Karada!, 2007: 21-22). Ayrıca Gözden Geçirilmi#Avrupa <strong>Sosyal</strong> $artı’nda da ifade bulan ayrımcılı!a ili#kin maddelerin hiçbiri do!rudan cinsel yönelime ili#kin de!ildir. Ancak $art’ın giri# kısmındaki ayrımgözetmeksizin sosyal haklardan yararlanma hakkının sa!lanması ve 1. maddedetaraf devletlere istihdam alanında, do!rudan ya da dolaylı her türlü ayrımcılı!ıhukuken yasaklama yükümlü!ü veren ifadeler geni# yorumlandı!ında cinsel yönelimayrımcılı!ını kapsayabilir.Türkiye’nin 1967 yılında imzaladı!ı Uluslararası Çalı#ma Örgütü’nün (ILO)ayrımcılı!a ili#kin 111 numaralı Ayrımcılık ("stihdam ve Meslek) Sözle#mesi di!erayrımcılıkların yanı sıra, cinsiyet temelinde ayrımcılı!ı önleme ça!rısı yapmaktadır.Ancak, ne bu sözle#mede ne de di!er ayrımcılı!a ili#kin sözle#melerde cinselyönelim ayrımcılı!ı ifadesi yer bulmamaktadır (Gül ve Karan, 2011: 85-88).II. ALAN ARA$TIRMASI1. Ara"tırma YöntemiBu çalı#ma, Türkiye özelinde, bir alan ara#tırması üzerine kurgulanmı#tır. Çalı#-manın konusunun ayrımcılık olması, görü#mecilerin ki#isel deneyimlerine ula#-mayı gerekli kılmı#tır. Bu nedenle, LGB bireylerin i# ya#amına ili#kin deneyimleriniaçı!a çıkarmak için yarı yapılandırılmı# soru formuna dayalı, derinlemesinemülakat yönteminin daha uygun olaca!ı dü#ünülmü#tür. Mülakat "stanbul veKocaeli’de, birbirlerinden farklı i#lerde çalı#an LGB bireylerle yapılmı#tır. Cinselyönelim ayrımcılı!ına daha geni# açıdan bakabilmek amacıyla mülakat farklı i#-lerde çalı#anlarla yapılmı#tır. Bu kapsamda, kar topu yöntemiyle, Lambda"stanbul,Spod derne!i ve tanıdıklar aracılı!ıyla LGB bireylere ula#ılmı#tır.Ara#tırma kapsamında sorulan sorular, LGB bireylerin i#yerlerinde ya#adıklarısorunların açı!a çıkarılması üzerine kurgulanarak yalnızca bu kapsamdaki bilgileriölçmeye yönelik sorulmu#tur. Ara#tırma, heteroseksüel bireylerle LGB bireylerikar#ıla#tıran bir perspektif üzerine kurulmamı#, yalnızca aynı grup içinde ya#anandeneyimlere odaklanmı#tır. Bu ba!lamda, LGB bireyler üzerinden i#yerindekiayrımcılı!ın formel ve enformel boyutları sorgulanmaya çalı#ılmı#tır.8Bu direktif özel olarak istihdam alanına dairdir ve di!er ayrımcılıkların yanı sıra cinselyönelim ayrımcılı!ıyla mücadele amacıyla çıkarılmı#tır (Gül ve Karan, 2011: 77-80).318!


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf KesiciAra#tırmanın soruları, i#yerinde cinsel kimliklerini açıklayan ve gizli tutanLGB bireylere göre ayrı olarak sorulmu#tur. Griffin’in (1992) çalı#masında dabelirtildi!i gibi LGB bireyler i#yerlerinde cinsel kimliklerini dört #ekilde ya#amaktadır:Birincisi, tamamen kapalı olup heteroseksüel bir birey gibi davranmak;ikincisi, kapalı olmak ancak bazı hareketleriyle belli etmek; üçüncüsü, bazıkimselere açılmak; dördüncüsü, sözsel olarak da ifade ederek kendi cinsel kimli-!ini açmak. Bu çalı#mada, bu dört gruptan herhangi birine dahil olan LGB bireylerlegörü#ülmü#tür.Bu kapsamda 25 ki#i ile derinlemesine mülakat yapılmı#tır. Görü#mecilerden10’u cinsel yönelimlerini gey, di!er 10’u lezbiyen ve 5’i de biseksüel kadın olaraktanımlamı#lardır. Trans bireylerin, Türkiye’de i# ya#amına bile giremiyor olmamasındandolayı ara#tırmanın kapsamı LGB bireylerle sınırlı tutulmu#tur.Bazı mülakatlar Lambda"stanbul ve Spod’da yapılırken bazıları görü#mecilerinönerdikleri herkese açık mekanlarda gerçekle#mi#tir. Cinsel yönelim konusununta#ıdı!ı hassasiyet ve görü#mecilerin ya#ayabilecekleri potansiyel ayrımcılıklaradair kaygılarından dolayı ileti#ime geçilen ki#ilere isimlerini veya kimliklerini ortayaçıkaracak herhangi bir bilginin ara#tırmacılar dı#ında kimseyle payla#ılmayaca!ıyönünde telkinlerde bulunulmu#tur. Görü#melere ba#lamadan önceSpod’da çalı#an gönüllülerden, görü#meler sırasında kullanılacak kavramlar vesoruları ifade etme yöntemleri üzerine fikir alınmı#tır.Görü#mecilerin günlük deneyimlerinin de bir sonucu olarak cinsel yönelimiifade ederken kullanılan kavramlara kar#ı bir duyarlılık geli#tirdikleri söylenebilir.Dolayısıyla cinsel yönelim ayrımcılı!ı üzerine yapılacak çalı#malarda seçilen kelimeler,ifadeler, görü#meci ile ileti#im sa!lamakta kurulan dilin görü#mecilerindeneyimlerini aktarması bakımından önemli oldu!u söylenebilir.Bu ara#tırmanın en önemli sınırlılı!ı, görü#mecilere daha çok derneklervasıtasıyla ula#ılmasından dolayı, LGB bireylerin cinsel yönelimlerini örgütlenmeninverdi!i destekle daha güçlü bir #ekilde ve daha politik olarak ifade etmelerineneden olmu#tur. Di!er bir kısıtlılık görü#mecilerin e!itim seviyelerinin çokyüksek olması ve ço!unun yüksek vasıflı olarak i#gücü piyasasında yer almasıdır.Bu özellik yine görü#mecilerin büyük kısmına dernekler vasıtasıyla ula#manın birsonucu olarak dü#ünülebilir.2. Ara"tırma BulgularıDaha önce de belirtildi!i gibi, i#yerinde cinsel yönelimden kaynaklı ayrımcılıküzerine yapılmı# çalı#malar gey, lezbiyen ve biseksüel bireylere yönelik ayrımcılı!ı,formel ve enformel olarak ikiye ayırmı#tır. Formel ayrımcılık i#vereninkararları do!rultusunda #ekillenen i#ten atılma veya i#e alınmama gibi uygulamalarıkapsar. Dolayısıyla formel ayrımcılıkta kurumsalla#mı# prosedürler üzerindenbireyler sınırlandırılmaktadır. Öte yandan enformel ayrımcılık, daha çokbireylerin cinsel yönelimlerinden dolayı sözlü ya da fiziksel olarak taciz edilmelerinikapsamaktadır. Burada da ayrımcılık, i#yerindeki sosyal ili#kilerden kaynaklanmaktadır.Bireyler çe#itli sebeplerle cinsel kimliklerini i#yerlerinde açıklama ya da gizlemee!iliminde olabilirler. Bir ki#i, daha önce çalı#tı!ı bir i#yerinde cinsel yöneliminiaçıklayabilirken #imdiki çalı#tı!ı i#yerinde cinsel kimli!ini gizleme e!ilimindeolabilmektedir. Bu tercih, bazı durumlarda ki#ilerin çalı#tıkları sektörlere, bazı319!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>durumlarda da çalı#tıkları i# yerlerinin özelliklerine ba!lı olmaktadır. Ancak çalı-#anlar arasında rekabetin arttı!ı durumlarda “gizle(n)mek” en iyi alternatif olarakgörülebilmektedir.Bu çalı#mada cinsel yönelimini açıklayanlar ve gizli tutanlar #eklinde ikili birtasnifin tercih edilmesinin sebebi, her iki durumda da ayrımcılı!ın farklı boyutlardaya#anıyor olmasıdır. "#yerinde cinsel kimliklerini açıklayanlar, ya#adıklarınıanlatırken kendi deneyimleri üzerinden; gizleyenlerse di!er bireylerin ya#adı!ıayrımcılık üzerinden bir kurgu yapmaktadır. $öyle ki; cinsel kimliklerini gizleyenler,i#yerinde gördükleri cinsiyet, etnik köken, dini inanç, siyasi görü# farklılıklarıgibi ba#ka konular üzerinden #ekillenen, tanık oldukları dı#lanmalar ve ayrımcılıklardanyola çıkarak ya#aması muhtemel ayrımcılıkları kurgulamaktadır. Dolayısıylabirinci durum, do!rudan deneyimleri aktardı!ından “gerçek (deneyimlenmi#)”;ikinci durum da ya#anması muhtemel ayrımcılıklar üzerinden #ekillendi!iiçin “kurgusal” olarak isimlendirilmi#tir. Ancak, di!erlerinin deneyimlerininde ya#anmı# oldu!unun bilinmesi, böyle kesin bir ayrımı hatalı kılacaktır.a. Cinsel Yönelimini Açıklayanlar: Gerçek (Deneyimlenmi!) AyrımcılıkLGB bireyler ya çok ba#arılı bir azınlık ya da ayrımcılı!a maruz kalan çalı#anlar olaraktanımlanırlar (Blanford, 2003: 622). Bu tanımlamanın günlük ya#amda sayısızörnekleriyle kar#ıla#mak mümkündür. Ba#arılı bir azınlık fikri “ço!u e#cinselin sesiningüzel, kaleminin güçlü ya da sanatsal açıdan yetenekli, sanatçı bir ki#ili!e sahipoldu!una dair zihinlerde yer alan önyargılar…” (Lambda"stanbul, 2006: 17-18) ile#ekillenmektedir. Bir tür normal olmama hali olarak tanımlanabilen yaratıcı olma,normal olmayan bir dü#ünce dünyasına i#aret eder. Ya#am biçiminin sıra dı#ı özelliklergöstermesi beklenen yaratıcı meslekleri yapanlarda e#cinsellik “sıra dı#ılık”görüntüsünü tamamlayan bir özellik olarak kabul edilebilir.Di!er bir yakla#ım e#cinsellerin mutlaka ayrımcılı!a u!radı!ı varsayımındanhareket edilmesidir. E#cinsel ve biseksüelleri her zaman ve her yerde ayrımcılı!a,dı#lanmaya u!rayacakları ön kabulüyle hareket etmek, ötekile#tirmenin bir ba#kayöntemi olmaktadır. Bu yöntem onları ya#adıkları her türlü toplumsal yapıdanayırıp bu yapıların dı#ında bir yerde tanımlamak anlamına gelebilir. Oysa, buradakiamaç e#cinselleri ve biseksüelleri günlük ya#am içerisinde i#yerleri de dahilolmak üzere her toplumsal kurumda farklı bir konumda tanımlamak yerine bu türtanımlamaların, önyargıların, beklentilerin ötesinde onların da di!erlerindenfarklı bir ya#am prati!inin olmadı!ını kabul etmektir. Çalı#manın bu kısmı i#yerindee#cinsel oldu!unu açıklayanların deneyimleri üzerine odaklanmı#tır.Cinsel yönelimi açıklamak bazı durumlarda LGB bireylerin i# arkada#larınado!rudan ifade etmesi #eklinde olmaktadır. Açılmanın 9 bu #ekli i#yerinde çalı#andi!er bireylere güven duymakla do!rudan ba!lantılıdır. Ara#tırma kapsamındaaçık olduklarını ifade edenlerin bazıları sadece kendi ofisindeki çalı#anların,bazıları ise tüm i#yeri çalı#anlarının bildi!inden bahsetmi#tir. Bu görü#mecileriçin açık olma, bu bilginin yayılmasını ve etkilerini kontrol edebilecekleri birçember içinde geçerli olabilmektedir. Bu çember bazen birkaç arkada#ı, bazen birofisi, bazen de tüm i#yerini içine alacak geni#liktedir.9Cinsel yönelimi açıklamak LGB bireyler tarafından “açılmak” #eklinde tanımlanır. Sadecei#yeri de!il, aile de dahil tüm toplumsal yapılar için geçerlidir.320!


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf KesiciCinsel kimli!in az sayıda insanla payla#ıldı!ı durumlarda, payla#ılan ki#ilerleolan ili#kiler i#yeri dı#ında da devam etmektedir. Buradaki arkada#lık ili#kisinde,taraflar özel ya#amlarına dair pek çok detayı birbirlerine anlatacak bir güven ili#kisigeli#tirmi#lerdir. E#cinsel olmak da bu samimi ili#kiler içinde sorun, ya da sorunolu#turabilecek bir özellik olarak tanımlanmaz çünkü e#cinsel birey, arkada#ları ilegüven ili#kisini kurmu#tur. Buna dayalı olarak ev ziyaretleri yapılabilir, e#cinselolan ki#i sevgilisini arkada#ları ile tanı#tırabilir. Bu açıklık daha geni# anlamdai#yerinde de LGB bireye daha rahat olabilece!i bir alan açabilir.Tüm i#yerinde açık olma, bir arkada# grubuna açık olmaktan farklı olarak tamameni#yerinin ko#ulları ile ilgilidir. Örne!in i#yerinin küçük olması, çalı#ansayısının az olması çok önemli bir rol oynamaktadır çünkü e#cinsel bireyin kendisihakkındaki bu bilginin etkilerini kontrol etmesini kolayla#tırmaktadır.Çalı#anların e!itim durumları, cinsiyetleri, ki#isel kabulleri, ba#ka konularda sergiledikleriayrımcı, dı#layıcı tavırların varlı!ı veya yoklu!u oldukça önemlidir. Örne!in,kadınların a!ırlıklı oldu!u i#yerleri açılmayı kolayla#tırır. Bu durum, aynızamanda i#yerindeki günlük ya#amı, LGB bireyler açısından daha rahat hale getirir.Hem erkekler hem de kadınlar, erkek a!ırlıklı i#yerlerinin küfür, a#a!ılama içerengünlük konu#malarından rahatsızlık duyduklarını ifade etmi#lerdir:Bir de #unu da belirteyim açıldı!ım arkada#larımın ço!u kadınlar… Kadınlardaha anlayı#lılar… Kadınların varlı!ı çok daha farklı bir hale getiriyor."#yeri erkek a!ırlıklı oldu!u için geyli!imle dalga geçebilirler."n#aat sektörü a#ırı kıllı ve bıyıklı geliyor bana. Maskülen ortamlar ve i#lerdeçalı#mak istemezdim.["#yerinin erkek a!ırlıklı olmaması halinde] daha rahat bir yer olurdu, garip hareketlerolmazdı. Onlar biraz daha ne konu#aca!ını bilen ki#iler olurlardı.Ancak cinsel yönelimin açıklanması her zaman bireyin kendi kontrolünde olmayabilir.Özellikle giyim tarzı, mimikler, yürüyü# gibi bazı davranı#lar di!erlerininaklında soru i#aretleri olu#turabilmektedir. Olu#an soru i#aretleri daha fazla bukonuya odaklanmaya, göz hapsine, sürekli takiplere neden olabilir. Ancak herdurumda belirgin bir i#aret olmasına gerek yoktur. Bazı görü#meciler kendileriaçıklamadıkları halde i# arkada#larının farkında olduklarını ifade etmi#lerdir:Daha önce böyle açılma gibi bir açılma oldu!unda ben zaten biliyordum ki, neredenbiliyordun, konu#uyoruz, gizli miydi ki gibi bir diyalog oluyor. Gizlemekde bir çaba, gizlememek de bir çaba, ben o çabayı harcamak istemiyorum.Bazı durumlarda, daha önceden bilen birisiyle aynı i#yerinde çalı#manın i#yerindekidi!er insanların ö!renmesine ve cinsel kimli!in daha kolay açıklanmasınaetkisi olabilmektedir. Hatta bir durumda özellikle gey çalı#an isteyen bir i#yerindeçalı#an görü#meci bu talebin olu#ma ko#ullarından #u #ekilde bahsetmi#tir:Bunlar altı yedi kadın aynı yerde çalı#tıkları için heteroseksüel bir erkek istemiyorlardıve geceleri birinin garaja kargo götürmesi gerekiyordu. Dolayısıylaaslında iyi kötü bir erke!e ihtiyaçları olan i#yeriydi. (o da gey olan) Önceki arkada#da ‘bir gey arkada#ım var onu önereyim’ demi#.Cinsel yönelimini açıklayanların kar#ıla#tı!ı tavırların bir di!eri yine cinsiyetinne kadar tanımlı, standart davranı# biçimleri üzerinden tanımlanan bir kav-321!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ram oldu!unu göstermektedir. Örne!in erkekler yöneticidir, e!er bir yere birininhakim olması gerekiyorsa o mutlaka bir erkektir. Bu tür ezber yargılar kadın veerkek e#cinselleri ve biseksüelleri farklı açılardan etkilemektedir. Toplumsaltanımlama içinde kadın e#cinseller ve biseksüeller, heteroseksüel kadınlara kıyaslaerkekli!e biraz daha yakın bir noktada tanımlanabilirler. Bir kadın görü#mecininde ifade etti!i haliyle “erkek gibi kadın” algısı toplumsal anlamda ele#tirel de!ilaksine kadını övmek amacıyla ifade edilen bir kavram haline gelebilmektedir. Erkekgibi kadın güçlü kuvvetlidir, her i#in üstesinden gelebilir, otoriter olabilir.Hatta bu özelliklerden yola çıkılarak lezbiyen kadınların heteroseksüel kadınlaragöre daha yüksek ücret aldıkları da iddia edilmektedir (Weichselbaumer, 2002:630; Clain ve Leppel 2001). Bu çalı#malarda, “i#verenler, i#gücü piyasasında ba-#arılı olmakla ba!lantılı erkeklik idealine sa!ladıkları uyumdan dolayı heteroseksüelkadınların aksine lezbiyenleri ödüllendirdikleri” savunulmaktadır (Weichselbaumer,2002: 630). Bu iddia kadınların i#gücü piyasasına daha fazla dahiloldukları, çalı#an kadınların ikili mesaileri tartı#maları ile birlikte anlamlı bir yertutabilecek niteliktedir. Dolayısıyla kadınların, “erkek niteliklerine” sahip olmaları,daha iyi i#ler veya ücretlerle ödüllendirilebilecek bir özellikken erkekler içinfarklı kabuller geçerlidir.Erkekler için geçerli kabullere bakıldı!ında ise “efemine erkek” kavramı ilekar#ıla#ılır. Bu kavram bilinen erkek kalıplarına uymayan, hatta kadınlı!a do!rubir erkeklik kaybını tanımlayan ifadedir. Efemine erkek, bir erke!in e#cinsel oldu!unadair güçlü kanıtların toplamıdır. Bir erkek e#cinselse bu kalıbın içerdi!idavranı#ları sergilemesi beklendi!i gibi, bu davranı# veya i#aretlerin birkaçınısergileyenler kendi ifadesine gerek duyulmadan e#cinsel olarak tanımlanabilir.Hatta bu kalıplara uymuyorsa #u örnekte oldu!u gibi memnuniyetsizlik açıkçaifade edilebilir:322!Benden önceki arkada# ‘feminen’, makyaj vesaire onlarla o sohbetleri yapan birioldu!u için beklentileri o yöndeydi. Ben gitti!imde bir hayal kırıklı!ı ya#ayıpuzunca bir süre inanamadılar. Sen de nasıl geysin. Ben öbür arkada#a göre dahaaz gülüyormu#um daha az komikmi#im.Ben gey de!ilim dedi!im sürece i#yerindekilere göre de!ilim. Makyaj yapmıyorum,kırıtmıyorum, ka#ımı almıyorum, ayol demiyorum onlara göre öyle.Daha önce yapılan bir ara#tırmada da aynı sonuç ortaya çıkmı#tır. Buara#tırmaya göre örneklemin yüzde yetmi# be#i “hiç onlara benzemiyorsun” tepkisiylekar#ıla#tıklarını ifade etmi#lerdir. Bu ara#tırmaya göre erkekler kadınlaragöre daha yüksek bir oranda bununla kar#ıla#mı#tır (Lambda"stanbul, 2006: 83).Bunun da en önemli sebebi e#cinsel kadına göre e#cinsel erkek stereotipinin dahayaygın bir #ekilde bilinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu kalıp yargıya uymayane#cinsel erkeklerin yadırganması, onlardan #üphe duyulması ya da ileti#imkurulamaması söz konusu olabilir.Ancak buradan yola çıkarak sanki kadın e#cinsellerin erkeklere göre daharahat kabul gördü!ü, erkeklere oranla daha az gizlenmesi ya da açıkladıklarındaerkeklere oranla daha rahat olabilecekleri anlamına gelmemektedir. Erkeklermi, yoksa kadınlar mı cinsel yönelimlerini açıklama sırasında daha az sorunlakar#ıla#ırlar sorusuna net bir cevap vermek zordur. Bu durum, yukarıda sayılanpek çok etkenin belirledi!i durumdur. Geçi#in rahat olması, her zaman bu ra-


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesicihatlı!ın devam edece!i anlamına gelmeyebilir. Ancak Türkiye’de yapılan birara#tırma kadınların e#cinsel olduklarını ifade etmelerinin erkeklerinkine göredaha kolay oldu!u sonucuna varmı#tır. Bunun geçerlili!ini bir an için kabuledersek iki önemli sebep ileri sürebiliriz. Birisi bahsedildi!i gibi “erkek gibikadın” nitelemesinin içerdi!i olumlu anlamdır. Bu olumlu anlamın da özelliklei# bulmakta avantaj sa!layabilece!i gibi bir fikirden kaynaklanabilir. Di!er birneden ise, i#yerini a#an bir toplumsal zeminde gerçekle#mektedir. Buna görelezbiyen olmak, zararsız, erkek e#cinselli!i kadar üzerinde durulmaya gerek olmayanbir durum olarak algılanmasından kaynaklanıyor olabilir” (Bora ve Üstün,2006: 30-31). Bora ve Üstün’ün ara#tırmalarında kadın e#cinselli!ininnasıl tanımlandı!ı üzerine #öyle bir açıklama yer almaktadır: “Kadın e#cinselli-!inin ‘daha yumu#ak hatlı’ olarak görülmesinin kısmen lezbiyen cinselli!ineili#kin bilgisizli!e ba!lı oldu!unu dü#ünüyoruz. Penetrasyonun olmadı!ıkanısı, beraberinde namusun lekelenmedi!i rahatlamasını da getiriyor belli ki.Kadınların cinsel ili#kide bir özne olması o kadar dü#ünülmeyen bir #eydir ki,lezbiyen ili#ki de geçici ve göz yumulabilir bir sapma olarak görülebiliyor. Oysaerkek e#cinselli!i, çok daha büyük bir korku yaratıyor. Çünkü iki özne arasındageçiyor ve erkekli!e yönelik ciddi bir tehdit olarak algılanıyor” (Bora ve Üstün,2006: 30-31).Bireylerin kendi kontrollerinin dı#ında, özellikle de dı# görünü#lerinden kaynaklıolarak cinsel yönelimlerinin açı!a çıkması daha fazla enformel ayrımcılı!ave dı#lanmaya u!ramalarına neden olabilmektedir."#yerine ne zaman güzel bir mü#teri kız gelse, benim hareketlerim hep izleniyordu.E!er ben o masaya servis yaparsam, kızlar falan kendi aralarında gülü#üyordu.Bu benim için çok rahatsız edici tabii.Ancak sadece dı# görünü# üzerinden bilinmesi halinde de!il di!er #ekillerinherhangi biri ile ö!renilmesi halinde benzer dı#layıcı tavırlar ile kar#ıla#ma riskibulunmaktadır. Nitekim dı# görünü# konusunda sorun ya#ayabilecek nitelikleribarındırmayan bir fabrika i#çisinin ya#adı!ı dı#lanma buna örnek verilebilir:Sen mi geldin, sen burada oturma diyorlardı… Sonra da #aka yaptık oturabilirsindiyorlardı. Mesela bir yere gezmeye gidiyorlar ben de geleyim mi diyorum arabadoldu sen gelme diyorlar… Her #eyi konu#urlar ben geldi!imde biraz hava de!i-#irdi… Zor geçti ama idare ettim [bütün bunlarla] düzgün davranarak.Benzer dı#lama davranı#larına e#cinseller üzerine yapılmı# ba#ka bir çalı#madada de!inilmi#tir. Enformel ayrımcılı!ın ikinci yaygın #ekli sözlü olmayansaldırılardır. Levine ve Leonard’ın (1984) ara#tırmasında, sözlü saldırının enformelayrımcı davranı#lar içinde çok yaygın oldu!u belirtilmektedir. Bu çalı#mada,ayrımcılı!a maruz kalan kadınların üçte ikisinin dedikoduya, alay edilmeye maruzkaldı!ı tespit edilmi#tir. 10 Kadınların önemli bir kısmı ters bakı#lara,dı#lanmaya ve ki#isel e#yalarına zarar verilmesine katlanmak zorunda kalmı#lardır(Levine ve Leonard, 1984: 706).10 Burada ayrımcılı!ı ve dı#lanmayı anlatan sayısız davranı# sayılabilir. Günlük ya#amıniçine gizlenen bu tür davranı#lar için Tanıl Bora’nın sıradan fa#izm tanımlamasında de-!indi!i içki masalarında, gündelik sohbetlerde, dedikodularda soluk alıp veren sıradanfa#izm unsurları her zaman derlenmeye, seferber edilmeye amadedir (Bora, 2011: 167).323!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Cinsel yönelimlerini açıklayanların ya#adıkları formel ayrımcılıklardanara#tırma sırasında iki görü#meci bahsetmi#tir. Bir ba#kası ise üstlerinin i#ten atıpatmama müzakeresini duydu!unu ifade etmi#tir.324!Ama müdürlerin bana verdi!i i# nedense hiç bitmiyordu. Hangi i#i bitirsem dahafazlasını veriyorlardı. Yapamayaca!ım kaldıramayaca!ım yükler ta#ımamıistiyorlardı. Beni verdikleri fazla i#lerle, yıldırmak istediler. En son yılba#ında dagece kantinde kalmamı istediler. Ben de kalmadım ve i#ten çıkardılar.$ef ba#larda çıkartmayı istiyordu. Patrona da diyordu #unu çıkaralım, patron daiyi çalı#ıyor niye çıkarayım diyormu#. Ba#larda istemiyorlardı… $ef aynı zamandakom#um olmasına ra!men çok mesafeli konu#muyor da. Mesela benimlebirlikte çalı#ana söylüyor #unu yap diye bana söylemiyor.Cinsel yönelimin açık olmasının üzerinde durulması gereken bir dezavantajıLGB bireyleri kabul eden ve onların i#yerindeki varlı!ında hiçbir sakınca görmeyenbazı i#verenler, onlara sa!ladıkları bu rahatlı!a dayanarak i#ten ayrılamayacaklarınıdü#ünmekteler. LGB bireylerin ba#ka bir i#e kabul edilmeyecekleridü#üncesiyle daha itaatkar olmalarını bekleyebilmekte veya “nasıl olsa buradakirahatlı!ını bırakıp gidemez” fikriyle daha fazla çalı#masını istemektedir.b. Cinsel Yönelimini Gizli Tutanlar: “Kurgusal (Algılanan) Ayrımcılık”Cinsel yönelimi gizli tutma bir tür ayrımcılıkla ba#a çıkma stratejisi olaraktanımlanabilir. "nsanlar, cinsel yönelimlerini gizleyerek olası bütün dı#lama veyakötü muameleyi kendilerinden uzak tutmaya çalı#ırlar. Bu durum cinsel yönelimayrımcılı!ını, cinsiyet ayrımcılı!ından ayıran bir farktır. E#cinsel birey istemezsecinsel yönelimini açıklamayabilir veya gizlemek için çaba sarf edebilir (Blandford,2003: 624). Burada amaç kendisine yönelmesi muhtemel ayrımcılı!ı engelleyebilmektir.Dolayısıyla, cinsel yönelim ayrımcılı!ını di!er ayrımcılıklara göre dahayıkıcı kılan da yine bu özelli!i olmaktadır. E!er ki#inin kendi kontrolü dı#ındacinsel yönelimi, ayrımcı ve dı#layıcı olabilecek bir çevre veya bir ki#i tarafındanö!renilirse bu çevre veya ki#iler daha acımasız olabilirler. Bu tür davranı#lara maruzkalan ki#inin bunlarla ba# etmesi zorla#acaktır.Bu tür durumlarla ve daha farklı ayrımcı, dı#layıcı davranı#larla kar#ıla#mamakiçin a#a!ıda bahsedilece!i gibi cinsel yönelimlerini açıklamayanlar, gizlenmekamacıyla çe#itli stratejiler geli#tirme yoluna gideceklerdir. Ö!renilmesi halinde ya-#anması muhtemel olayları net bir #ekilde sıralayabilecek kadar dü#ünmü# olacaktır.Ya#anabilecek muhtemel ayrımcılıkların kurgulanmasından yola çıkıldı!ı içinyani do!rudan ayrımcılı!a, dı#lanmaya u!ramaktan çok i#yeri dı#ında daha önceya#adıkları deneyimler, arkada#larının ya#adıkları, i# arkada#larının davranı#-larından, günlük konu#malardan çıkarılan olası sonuçlara dayanmaktadır. Bununyanında, heteroseksüel olmayan di!er bireylerin ya#adıkları olumsuzluklardanetkilenme de kurgusal ayrımcılı!ın olu#masında etkilidir.Cinsel yönelimi gizlemek i#yerinin özelliklerinden de kaynaklanmaktadır.Belirli özelliklere sahip i#yerlerinde çalı#anlar cinsel yönelimlerini gizleme davranı#ınadaha fazla ba#vurabilmektedirler. Örne!in büyük ve kalabalık i#yerlerindeçalı#anların, cinsel yönelimlerini gizleme ihtimalleri daha yüksektir. Gizlemedavranı#ı bu tür i#yerlerinin birkaç özelli!inden kaynaklanmaktadır. Büyüki#yerlerinde çalı#an görü#meciler i#yerlerinin tüm çalı#anları apolitikle#tiren


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesicive yalnızla#tıran bir yapıya sahip oldu!unu dü#ünmektedirler. Dolayısıyla, ki#ilerinyalnızca yapılan i#ler üzerinden tanımlandı!ı bu yerlerde di!er tüm kimliklergibi e#cinsellik üzerinden kurulan kimli!in de bir ya#am alanı bulamayaca!ınıdü#ünmektedirler.Böyle bir politize ortam yok, böyle bir bo#luk da yok, böyle bir dayanı#ma alanıda yok. Bankacıların yüzde doksan dokuzu sendikasız çalı#ıyor. Aslında herkesçok tek ba#ına, bir sürü insan bir sürü ötekili!ini bırakıp standart bir kimlikle.Burası biraz daha profesyonel, plaza, ili#kiler daha kaygan…Açıklarsam kariyerimdo!rudan etkilenir, herkesin birbirinin sırtına bastı!ı, çok sistematik performansnotunun oldu!u, yıl sonunda ona göre i#ten bile çıkarılabildi!in bir i#yeri…Burası senin katkına bakar sen i#yerine yansıtmadı!ın sürece bir #ey yapmazama risktir insanların bu tip i#yerlerinde ‘söylerim’lerle tehdit edildi!ini biliyorum”"#yerinde cinsel yönelimi gizli tutmanın önemli bir nedeni aynı i#yerini payla#tıklarıki#ilerin farklı kimliklere kar#ı sergiledikleri dı#layıcı tavırlardan görü#-mecilerin duydukları rahatsızlıktır. Görü#meciler kendilerine kar#ı olmasa datanık oldukları tavırlar ve ifadelerin aynılarının hatta belki daha a!ırlarının kendilerineyönelebilece!i sonucunu çıkarmaktadır:Cinsel yönelimimin bilinmesinde sakınca görüyorum. Çünkü, içinde bulundu-!um sektör biraz tutucu."#yerinde cinsel yönelimi gizli tutmak ayrımcılı!a ve dı#lanmaya u!rama riskiniazaltsa da gizleyen birey için sürekli bir baskı, tedirginlik halini almaktadır.Kadınlar üzerine yapılmı# bir çalı#maya göre bazıları cinsel yönelimini açıklamadıklarıiçin a#ırı derecede rahatsız oldukları sonucu çıkmı#tır. Bu örnekleminyüzde 84’ü kapalı olmaktan ba#ka çarelerinin olmadı!ını hissederken, yüzde 62’sibunu sır olarak tutmanın kendilerini daha rahat hissettiren ancak sorunlu bir durumoldu!unu, yüzde 42’si de de#ifre olmayı kaygı verici bulduklarını ifade etmi#-lerdir. Bu ara#tırmaya göre; katılımcıların üçte birinden daha fazlası heteroseksüelgörünmek için çaba harcıyordu (Levine ve Leonard, 1984: 704).Bizim ara#tırmamıza katılanların bazıları yukarıdaki ara#tırmanın sonuçları ilebenzer #ekilde cinsel yönelimlerini gizledikleri için tedirgin olduklarını ifade etmi#lerdir.Tedirginli!in en önemli nedeni; kendileri söylemeden herhangi bir #ekildei#yerinde ö!renilmesi durumunda bu sürecin kendi denetimlerinin dı#ınaçıkaca!ına inanılmasıdır. Ba#langıçta cinsel yönelimlerini gizleyen veya heteroseksüelbir imaj yansıtan e#cinsel-biseksüel bireyler, kendi cinsel yönelimlerininif#a edilmesinden, endi#e duymaktadır. Bu endi#enin temelinde de, i# arkada#-larının kendilerine olan güvenlerinin sarsılaca!ı ve arkada#larını kaybedecekleriduygusu yatmaktadır.Cinsel yönelimlerini i#yerinde hiçbir #ekilde açık etmeyenlerden bazıları, budurumun ö!renilmesi halinde do!rudan i#lerini kaybedeceklerini ifade etmi#lerdir.Ancak kurgulanan ayrımcılık davranı#ları sadece bununla sınırlı de!ildir. Levineve Leonard ara#tırmasından çıkan sonuca göre i# arkada#larının alay etmesi,uzak durabilecekleri gibi bazı davranı#lar da önemli bir endi#e kayna!ıdır (Levineve Leonard, 1984: 705). Bu kaygıların tamamı bizim ara#tırma sonuçları ile örtü#mektedir:325!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>326!Cinsel yönelimimin bilinmesinde sakınca görüyorum. Gey oldu!um ö!renilirsei#ten çıkarılabilirim. Tacize u!rayabilirim.Az ö!renci almaya ba#larsınız. Diyelim ki benim için kız ö!rencilerle problemçıkar, erkek ö!renciler aldırmazlar. Böyle bir ayrımcılık olur. Ofiste dı#lanırsınız.Hademelerin tavrı bile de!i#ir.[Cinsel yönelimi] hayır hissedilmedi. Buna çok dikkat ediyorum. Hissedilsekadınlar benim kendilerini taciz edece!imi dü#ünür hatta iftira bile atarlar.Normal yakınlı!ımı, ba#ka yorumlayıp hemen kendilerine asıldı!ım dedikodusuyayarlar. Söylesem artık hiçbir kadınla yakın arkada#lık kuramayabilirim i#-yerinde."#yerinde gey oldu!um ö!renilirse kesinlikle i#ten çıkarılırım. Hem i#ten çıkarmasalarbile ben çıkarım. Çünkü, i#yerindekilerin ne kadar homofobik ve dalgacıoldu!unu ben biliyorum.Bunun yanında, i# arkada#larından ve üstlerinden kar#ıla#acakları tavırları oldukçanet bir #ekilde sıralayabiliyorlar. Kar#ıla#acakları muhtemel tavırlar konusundabu kadar emin olmaları önemli oranda di!er e#cinsellerin deneyimlerinedayanırken bir miktar da di!er ayrımcılık konularında sergilenen tavırların kendileriiçin de geçerli olabilece!i çıkarımı yapıyorlar. Görü#meciler özellikle hemcinslerindendı#layıcı tavırlar bekledikleri gibi, tacizci olarak görülmelerinden veyadi!er e#cinsellerin deneyimlerinin üzerinden kendilerine tacizde bulunulabilece!iendi#elerini ifade etmi#lerdir.Dalga geçilme ve cinsel tacize u!rama korkusu ya#ıyorum… Hissedilse kadınlarbenim kendilerini taciz edece!imi dü#ünür hatta iftira bile atarlar. Normalyakınlı!ımı, ba#ka yorumlayıp hemen kendilerine asıldı!ım dedikodusu yayarlar.Söylesem artık hiçbir kadınla yakın arkada#lık kuramayabilirim i#yerinde.Hem bir erkekle evlisin hem de kadın sevgilin mi var diye dalga geçerler.Ben bir gey olarak kimli!imi hiç açıklamadan bile tacize u!ruyorum. "#yerindemüdürlerden biri sürekli olarak bana dokunmaya çalı#ıyor. Cinsel içerikli ve e#-cinsellerle ilgili fıkralar anlatıyor. Göz süzüyor yanımdan geçerken. Ayrıca i#yerindekikadın arkada#larım e#lerinden de kıskanır diye dü#ünüyorum.Cinsel yönelimlerinin ö!renilmesi halinde beklenilen tepkilerden birisi de cinseltacizdir. Özellikle cinsel yönelimlerini gizli tutanlar, heteroseksüel kadınlaragöre daha fazla cinsel tacize maruz kalabilirler. Dahası, heteroseksüel olmayanbireyler, “önüne gelen herkesle” ili#ki kuracak potansiyele sahipmi# gibialgılanabilirler. Bu tür algılamalar ve yaftalamalar da cinsel taciz riskini artırmaktadır.Nitekim görü#mecilerin ifadelerinde bu tür endi#elerden bahsedenlerbulunmaktadır:Erkek e#cinsellere erkekli!in yitirilmesi olarak bakılabiliyor. Kadın e#cinsellerede yollu olmak diye bakıyorlar. Ben bununla her #eyi yaparım gözüylebakıyorlar.Ayrıca tek sorun e#cinsellerin cinselliklerinin tanımlanmasından kaynaklanmamaktadır.Aynı zamanda onların toplumsal olarak reddedildikleri, aile desteklerinikaybettikleri de dü#ünülebilir. Bir e#cinselin tacize maruz kaldı!ını söylemesigizledi!i cinsel kimli!ini if#a edebilir. Bu durumda potansiyel tacizci olarak görülene#cinsel bireye kimsenin inanmayaca!ı dü#ünülebilir. Oysa bir kadını taciz


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesicietmek ona kar#ı hala sahiplik hissi besleyen eski kocanın veya ailenin erkek bireylerininhı#mına u!rama riskini her zaman ta#ır. Ayrıca kadının tacizi ifade etmesihalinde tacizcinin kendini savunması yukarıdaki duruma göre daha zordur vesuçlu olarak görülme ihtimali daha yüksektir."#yerinde ya#anmasını bekledikleri tüm tavırların ve saldırıların kar#ısında bazıstratejiler geli#tirebilmektedirler. Bunlar arasında heteroseksüel gibi davranmak,daha fazla çalı#mak sayılabilir; olabildi!i kadar hazır cevap olup sözlü saldırıları,alayları hemen geri gönderebilmek gibi bazı stratejilerden bahsedilebilir.Burada (davranı#larıma) hiç dikkat etmedi!im bir dönem olmu#tu, baktım dikkatçekiyorum. Bir… olarak bana yakı#madı!ına dair alttan alta bir #ey aldı!ımzaman ben de feminenli!e yükleniyorum hafif hafif.Evet, kesinlikle i#ten çıkarılırım duygusuyla çok çalı#ıyorum. Bir i# verseler herkestenönce ve eksiksiz yapıyorum. Daha yardımsever ve herkesin sevdi!i bir insanolmak adına kendimi paraladı!ım oluyor. Birinin maddi manevi biryardıma ihtiyacı olsa hemen bana gelir, çünkü ben herkesin mele!iyimdir birbakıma. Ama bu durum beni çok yıprattı ve yıpratıyor. Çünkü ben kendimi di-!erlerine göre daha olumlamak zorundayım.Bir kural olu#turmamakla birlikte, cinsel yönelimlerini açıklayanların sivil toplumkurulu#larıyla ba!lantılı oldukları görülmektedir. Derneklerde örgütlenenlerin,gönüllü olarak çalı#anların cinsel yönelimi bir kimlik olarak tanımlama e!ilimleridaha fazladır. Bu grubun tamamı i#yerinde formel ayrımcılıkla kar#ıla#mariskinin olmadı!ı durumlarda açıklanmasından yanadırlar. Di!er taraftan cinselyönelimin ki#isel bir özellik oldu!u özellikle de i#yerinde kimsenin bilmesine gerekolmadı!ını dü#ünenler 11 örgütsel tavra kendilerini yakın bulmamaktadırlar.Ayrımcılık yapılan bir alanda ‘ben buradayım hadi gelin saldırın’ demek gibi bir#ey oluyor. Benim böyle bir #eyim yok ki. "#te ben açıldım birileri gelsin beni savunsunbiz hep birlikte böyle bir camia olalım. Bu bir fantezi Türkiye için …Hiçbir gruba ait olmak istemiyorum. Böyle bir sava#ı vermek istemiyorum.Kendim olmak istiyorum.Örgütsel bir deneyimi olmayan sınırlı sayıdaki görü#meci örgütlere katılmalarınınkendilerine zarar verece!i konusunda emindirler:Bir dernek, olu#umla ili#kim yok, olamaz, bu durum kendimi açı!a çıkarır. Bendevlet memuruyum adım bile geçsin istemem.Ama tabi i# yerinden duyulur ö!renilir, sorun ya#arım, endi#em de olur tabii."#yerinde cinsel yönelimlerini gizli tutanlar arasında bu durumun kendi kontrolleridı#ında açı!a çıkmasını önlemek için ayrıca çaba harcadıkları söylenebilir.Ki#isel telefonlarını i# arkada#larının geli#igüzel bir #ekilde bakmalarını önlemek11 Lambda"stanbul’un açılma rehberinde tam da bu konu üzerine bir yorum bulunmaktadır.Bu yorum hissedilen toplumsal mücadeleyi örgütlü olanların daha fazla içselle#tirdikleriningöstergesidir: “açılmaya ne gerek var ki? Ne de olsa bu benim hayatım” –haklısınız bu sizin özel hayatınız. Ba#ka kimseyi ilgilendirmez. Ancak, buradaki anlamıyla,“açılmak” denince kastedilen özel hayatınıza dair ba#kalarını ilgilendirmedi!inidü#ündü!ünüz özel bilgileri açmak de!il ki, açılmak, aslında kendini gizlememek demek.Evet, her zaman açılmanın kendisinin bir eylem, bir çaba oldu!u dü#ünülür.Aslında tersidir çaba gerektiren (Lambda"stanbul, 2006: 5).327!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>için görünür yerlere bırakmama, i#yerindeki bilgisayarlara #ifre koyma, kullandıklarıinternet sitelerinin adreslerini bilgisayardan hemen silmek gibi sayısız küçükönlemler almak zorunda kalırlar.Bu tür önlemlerin en önemli nedeni i#yerinde sık bir #ekilde di!er çalı#anlarınözellikle evli olmayanların özel e#yalarını, ki#isel bilgiler içerebilecek bilgisayar vetelefonlarını teklifsiz bir #ekilde karı#tırma ihtimalinin yüksek olmasıdır. Yaygınbir fikir olarak bir ki#i e!er bekarsa, özel hayatı ve ki#isel mahremiyeti olmadı!ıvarsayılmaktadır. Aynı teklifsizlik i# arkada#larının ev ziyaretleri için de geçerlidir.Cinsel yönelimlerini gizledikleri için ki#isel ili#kilerinden bahsedemeyenlerin evlerinei# arkada#ları tarafından yapılan ziyaretlerde, e#cinsel-biseksüel bireyinyalnız ya#adı!ı varsayılarak, evin içinde rahat hareket edildi!i, izin istemeye gerekkalmadan kapalı olan her yeri açmakta tereddüt edilmedi!i ifade edilmi#tir. Bu türyakla#ım hâlâ ki#isel mahremiyetin sadece evlilik üzerinden tanımlandı!ının açıkbir göstergesidir.Gizlemi# olanların i#yeri dı#ındaki ki#isel deneyimleri de i#yerinde gizli kalmalarıiçin önemli bir nedendir. Örne!in bu konuda ailesi ile sorun ya#ayan, arkada#grubundan dı#lanan bir görü#meci i#yerindekilerden kendisine kar#ı daha geni#çaplı bir dı#layıcı davranı# bekledi!inden söz etmi#tir.SONUÇ"ster, if#a edilmi# isterse gizli tutulmu# olsun, e#cinsellik, biseksüellik bir kar#ıçıkı#tır. Cinselli!ini, heteronormatif bir temelde ya#amamak, merkezde oturanerkek tanımını, de!er ve kurallarını açık bir reddetmedir. Bu nedenle, heteroseksüelolmayan bireylere yönelen fiziksel saldırıdan günlük ya#am içinde kaybolan#akalar, küfürlere kadar tüm tavır almalar toplumun en ayrıcalıklı olan kesiminibeyaz erkeklerin merkezde tuttukları de!erlerini korumaya yönelik olmaktadır.Heteroseksüel normların dı#ında bir cinsel kimli!e sahip olmak, aynı zamandahegemonik erkeklik ideallerine ciddi bir saldırı anlamına gelmektedir. Toplumunönemli kurumlarından biri olan aileyi ve onun ahlaki de!erlerini reddetmek,kar#ılı!ında önemli bir toplumsal baskıyı da getirmektedir. Bu baskının aktörlerive mekanları de!i#mekle birlikte, kabullenme ve reddetme sava#ları toplumsalyapılar içinde kar#ılıklı olarak sürüp gitmektedir.Bu çalı#ma LGB bireylerin cinsel yönelim kimlikleri üzerinden i#yerinde kurduklarısosyal ili#kileri konu almı#tır. LGB bireylerin kaçınılmaz bir #ekildeayrımcılı!a maruz kalacakları yönündeki ön kabulden uzak durarak yapılan görü#melerdecinsel yönelimlerini açıkladıkları halde ayrımcılık ya#amadıklarınıifade eden görü#meciler de olmu#tur. Dolayısıyla açık olan her LGB birey önyargılarveya ezber ifadelerle kö#eye sıkı#mamaktadır. Ancak burada hemen belirtmekgerekir ki; bu çalı#manın alan ara#tırması dernekler vasıtasıyla ula#ılanki#ilerle ço!unlukla "stanbul Taksim’de yapılmı#tır. Bu bölge LGBT derneklerinin,çe#itli sosyal alanlarının bulundu!u, daha rahat hareket edebildikleri bir yerdir.Bu durumun ara#tırmanın sonuçlarını etkileme kapasitesi de yüksektir.Di!er taraftan açık olanların daha önce ba#ka ülkelerde yapılan ara#tırmalarınsonuçlarına benzer #ekilde alaya alındıkları, i#yerlerinin sosyal yapısı ile bütünle-#emedikleri de görülmektedir. Bu tür durumlar ki#ilerin i#ten ayrılmalarına,uyumsuz davranmalarına, psikolojik sorunlar ya#amalarına hatta intihara kadaruzanabilen bir sorunlar yuma!ını ortaya çıkarabilecek potansiyele sahiptir.328!


Derya Demirdizen, Sidar Çınar, Mehmet Rauf Kesici"#yerinde cinsel yönelimi açıklamamak olası ayrımcılıklara engel olmayı sa!-lamasına ra!men sürekli bir tedirginlik halini yansıtmaktadır. Olasılıklar sürekliolarak hesaplanır, i#yerindeki personel de!i#iklikleri veya #irketin el de!i#tirmesigibi konular LGB bireyler için daha ciddi bir sorun haline gelir. Cinsel yöneliminigizleyen birey bu özelli!ini zayıf bir noktası olarak yeniden tanımlama e!ilimindedir.Bu özelli!in bir zayıf nokta haline gelmesi LGB bireyi i#yerinde cinsel taciz,mobbing gibi pek çok ciddi soruna açık hale getirme potansiyeline sahiptir.Son olarak cinsel yönelimi açıklamak i#yerinde çalı#an di!erlerinin bu konu ileilgili önyargılarının kırılması açısından oldukça önemli bir adımdır. Bu #ekildebulundukları herhangi bir sosyal yapı içinde LGB bireylerin de yer alması, di!ersosyal yapılarda veya toplumsal ili#kilerde bulunmasının sakınca yaratmayaca!ıalgısını yaratabilir.KAYNAKÇAAydın, Oya (2007) Hayatın Renkleri Projesi / Hukuk ve Ayrımcılık Raporu, Ankara: KAOSGL Yayını.Badget, Lee V.M. ( 1995) “The Wage Effect of Sexual Orientation”, Industrial and LabourRelations Review, 48 (4).Blanford, John M. (2003) “The Nexus of Sexual Orientation and Gender in the Determinationof Earnings”, Industrial and Labour Relations Review, 56(4).Bora, Aksu ve "lknur Üstün (2008) Sıcak Aile Ortamı, "stanbul: TESEV Yayınları.Bora, Tanıl (2011) Medeniyet Kaybı, "stanbul: Birikim Yayınları.Buttler, Judith (2010) Cinsiyet Belası, "stanbul: Metis Yayınları (çev. Ba#ak Ertür).Clain, H. Susanne ve Karen Leppel (2001) “An Investigation into Sexual OrientationDiscrimination as an Explanation for Wage Differences”, Applied Economics, (33).Croteu, M. James (1996) “Research on the Work Experiences of Lesbian, Gay and BisexualPeople: An integrative Review of Methodology and Findings”, Journal of VocationalBehavior, (48).Griffin, P. (1992) “From Hiding Out to Coming Out: Empowering Lesbian and GayEducators”, Harbeck, K. (der.) Coming Out of the Classroom Closet: Gay and LesbianStudents, Teachers, and Curricula içinde, New York: Haworth Press.Gül, "dil I#ıl ve Ula# Karan (2011) Ayrımcılık Yasa"ı: Kavram, Hukuk, $zleme ve Belgeleme,Ye#iladalı, Burcu ve Ayata, Gökçeçiçek (der.), "stanbul: Bilgi Üniversitesi Yayını.Harbeck, Karren (1992) Coming Out of the Classroom Closet: Gay and Lesbian Students,Teachers, and Curricula, New York: Haworth Press.International Comission of Jurists (ICJ) (2009) Sexual Orientation, Gender Identity andInternational Human Rights Law, Practitioners Guide 4, Geneva: IMJ.Karada!, Nergiz (2007) Avrupa $nsan <strong>Haklar</strong>ı Sözle!mesi ve Türk Hukuku Kapsamında CinselAzınlık <strong>Haklar</strong>ı, Yayınlanmamı# Yüksek Lisans Tezi, "stanbul Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong>Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, "stanbul.Kutlu, Denizcan (2009) “Çalı#ma Ya#amında Ayrımcılık: Gey Çalı#anlar Örne!i”, <strong>Sosyal</strong>Dı!lanma ve <strong>Sosyal</strong> Hizmet <strong>Sempozyumu</strong>-2009 içinde, Ankara.Lambda"stanbul (2006) Ne Yanlı! Ne de Yalnızız: Bir Alan Ara!tırması E!cinsel ve BiseksüellerinSorunları, "stanbul: Lambda"stanbul.329!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Levine, Martine ve Leonard, Robin ( 1984) “Discrimination Aganist Lesbians in theWork Force”, Journal of Women in Culture and Society, 9 (4).Manalansan IV, F. Martin (2000) “Queer Intersections: Sexuality and Gender in MigrationStudies”, International Migration Review, 40 (1).Ragins, R. Belle, Romila Singh ve M. John Cornwell (2007) “Making the Invisible Visible,Fear and Disclosure of Sexual Orientation at Work”, Journal of Apllied Psychologhy,92 (4).Sancar, Serpil (2009) Erkeklik: $mkansız $ktidar, "stanbul: Metis Yayınları.Sanders, Douglas (2005) “Human Rights and Sexual Orientation in International Law”(http://ilga.org/ilga/en/article/577, 27.01.2012).Scott, W. Joan (1986) “Gender: A Useful Category of Historical Analysis”, The AmericanHistorical Review, 91 (5).Weichselbaumer, Doris (2003) “Sexual Orientation Discrimination in Hiring”, LaborEconomics, (10).Wolf, Sherry (2009) Sexuality and Socialism: History, Politics, and Theory of LGBT Liberation,Chicago: Haymarket Books.330!


ÖZÜRLÜLER D!J!TAL UÇURUMUN NERES!NDE?E-DEVLET EKSEN!NDE B!R !NCELEMESerhat ÖzgökçelerUluda" ÜniversitesiÖzet: Bilgi ve "leti#im Teknolojileri [B"T] alanında ya#anan geli#meler özürlü vatanda#-ların gündelik hayatlarını kolayla#tırma, bireysel geli#imlerine katkı sa!lama, ya#amkalitesini artırma ve sosyal ba!larını güçlendirme potansiyeli ta#ımaktadır. Bir sosyalrisk grubu olarak özürlülerin e-devletin ortaya çıkardı!ı fırsatlardan yararlanabilmesi,bu kesimin B"T’lere eri#ebilmelerine ba!lıdır. Özürlülerin B"T’lere yeterince eri#ememesi,“dijital uçurum” ba#lı!ı altında ele alınmaktadır. Bu do!rultuda, e-içerme politikalarıba!lamında söz konusu uçurumu kapatabilmek, devletler açısından önemli birsorumluluk olarak kar#ımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede, bu çalı#ma, özürlülere yönelike-devlet düzenlemelerini ve uygulamalarını, dünya ve Türkiye örnekleri üzerindende!erlendirmeyi amaçlamaktadır.Anahtar sözcükler: özürlüler, dijital uçurum, bilgi ve ileti#im teknolojileri, e-devlet, e-içerme, e-eri#ilebilirlik.Abstract: The developments in the field of Information and Communication Technologies[ICT] have the potential of facilitating the everyday lives of disabled people,contributing to their personal developments, enhancing their standard of lives andstrengthening their social ties. In order for the disabled people seen as a social riskgroup to take advantage of the chances offered by the facilities of e-government, theyneed to have access to ICTs. The fact that disabled people do not have enough chancesof access to ICTs is dealt with under the heading of “digital divide.” Accordingly, withinthe context of e-inclusion for disabled people, we come to realise that it is a responsibilityfor govenments to close down this digital divide. Within this framework, thisstudy aims to examine e-government regulations and practices aimed at disabled peopleover the cases in the world as well as in Turkey.Keywords: disabled people, digital divide, information and communication technologies,e-government, e-inclusion, e-accessibility.G!R!$1960’lı yıllardan itibaren bazı toplumbilimciler, sanayile#mi# ülkelerdeki toplumlarıntemel karakteristiklerinde bir takım köklü de!i#im e!ilimlerine dikkatleriçekmi#lerdir. Onlara göre, yeni bir toplum biçimi ortaya çıkmakta ve anılanyeni toplum biçimi birçok açıdan sanayi toplumlarından çok önemli farklılıklararz etmektedir. Yükselen yeni toplum, de!i#ik akademik çevrelerce “modernliksonrasıça!”, “post-endüstriyel toplum”, “bilgi/enformasyon toplumu” ve “a!(network) toplumu” gibi farklı isimlerle ele alınmaktadır (Bozkurt ve Ba#türk,2011: 505). Toffler (1981: 2-5), sosyo-ekonomik geli#me sürecinde tarım devrimini“birinci dalga”, sanayi devrimini “ikinci dalga” ve enformasyon devriminiise “üçüncü dalga” olarak isimlendirmekte ve son dalganın iktisadi, siyasi, sos-331


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>yal ve kültürel alanlarda yeni bir ya#am biçimi sundu!unu vurgulamaktadır.Bell’e (1980: 290-295) göre, “bilgi” ve “enformasyon” 1 , sanayi-sonrası toplumunstratejik kayna!ı ve dönü#türücü aracı hâline gelmektedir. Naisbitt (1984: 24) debu duruma paralel olarak, makinele#menin Sanayi Devrimi açısından oynadı!ırol ile bilgisayar teknolojisinin enformasyon ça!ı açısından oynadı!ı rolarasında önem bakımından bir farkın olmadı!ını belirtmektedir. Castells’e(2005: 40) göre, enformasyon devriminin ardında yer alan “teknolojik devrim”in(buna kendisi a! teknolojisi adını vermektedir) ayırıcı özelli!i, bilgininve enformasyonun, bilgi üretimine, bilgi i#leme/iletme aygıtlarına uygulanması,yenilik ile yenili!in kullanımı arasında, ikisinin birbirlerini besledi!i bir zincirolu#turmasıdır.Bilgi toplumunun yükseli#i, hayatın pek çok alanında önemli de!i#im ve dönü#ümlerlesonuçlanmı#tır. Bilgi ve ileti#im teknolojileri (B"T) alanında ya#ananhızlı geli#meler, toplumsal ya#amın tüm yönlerini etkiledi!i gibi, özel sektör örgütlerive kamu kurumlarının i# görme usullerini ve ba#ta vatanda#lar olmak üzeredi!er aktörler ile ileti#ime geçme yöntemlerini dönü#türmektedir. Bu ba!lamda,bilgi toplumunun anahtar elemanı olan B"T’ler, zaman ve mekân engellerini hafifletmi#veya kaldırmı#; bireylerin gündelik ya#amlarını kolayla#tırmı#; özel vekamu sektörü kurum ve kurulu#larını kendilerinden hizmet alanlara daha fazlayakınla#tırarak daha duyarlı bir hâle getirmi#tir. B"T’lerin benimsenmesi, bilgininve enformasyonun toplumda yaygın dola#ımı ve kullanımı ise enformasyon toplumununayrıcı niteli!ini meydana getirmektedir (Yıldırım, 2010: 51).Bilgi teknolojisi, temel olarak bilgisayarların ve yazılımların aracılı!ıyla bilginini#lenmesi, dönü#türülmesi, saklanması, korunması, iletilmesi ve bu bilgiyegüvenli bir biçimde eri#ilmesini sa!lamaktadır. Bu ba!lamda, B"T’ler dünyadakisosyal ve kültürel uzaklıkların daraltılması, katılımcı demokratik yönetimlerintesis edilmesi ve üniteler arasında hızlı ve etkin ileti#imin kurulması açısındanoldukça önemli fırsatlar sunmaktadır. Böylelikle, bilgi ve enformasyon temelinde#ekillenen ve B"T’lerin katalizör rol üstlendi!i bilgi toplumunun ideoloji, i#(gücü),mekân-zaman ayrımı, yönetim, politika ve piyasa yapıları ile toplumsal tercihleridönü#türücü bir niteli!e sahip oldu!u iddia edilebilir.Bununla birlikte, B"T’ler kendisine sahip olma ya da ol(a)mama durumuyla ortayaçıkan bir sosyal politika sorununu da gündeme getirmektedir. Dijital uçurumadı verilen bu sorun, özellikle toplumda ya#ayan sosyal risk gruplarını daha derindenetkilemektedir. Beceri, yetenek, kapasite ve okur-yazarlık ba!lamında özellikleözürlüler, etnik azınlıklar, göçmenler, ya#lılar, dü#ük gelir grubuna mensupbireyler gibi bilgi toplumundan dı#lanması olası kesimleri içine alacak #ekilde,B"T’lere sahip olmamak önemli toplumsal sorunların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir.Bu nedenle, özürlüleri de içeren sosyal risk gruplarının da B"T’lereeri#imini ve onlardan faydalanmasını sa!lamak, ulusal ve uluslararası düzeyde elealınan önemli bir konuyu te#kil etmektedir.1Burada bilgi ve enformasyon kavramlarının farklı anlamlar içerdi!ini belirtmek gerekir.Zira Çapar’ın (2005: 179) da belirtti!i gibi, (i) bilginin temelini veri ve enformasyon olu#-turmakta; (ii) bilgi, enformasyonun rasyonel bir biçimde akıl süzgecinden geçmesi, yorumlanmasıve kullanımıyla ortaya çıkmakta ve (iii) bilgi, karar verme, planlama,kar#ıla#tırma, de!erlendirme, analiz, tahmin, tanı vb. gibi hayatın her alanına dayanakolu#turacak eylemlerin ve uygulamaların temelini olu#turmaktadır.332!


Serhat ÖzgökçelerBu ba!lamda, bu bölüm, sosyal risk gruplarından biri olarak özürlülere yönelike-devlet düzenlemeleri ve uygulamalarını, dünya ve Türkiye örnekleri üzerindende!erlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu do!rultuda, çalı#mada öncelikle dijital uçurumkavramı kısaca açıklanmakta ve dünya genelindeki ve Türkiye’deki dijitaluçuruma dair olumsuz tablo verilerle resmedilmektedir. Daha sonra, dünyadakive Türkiye’deki özürlülere ili#kin temel bilgiler sunulmakta ve özürlülerin deB"T’leri kullanmasına yönelik politikalar ve düzenlemeler, ülke örnekleri üzerindenele alınmaktadır. Ardından, Türkiye’de özürlülerin B"T’lerden yararlanmasınave e-devlet hizmetlerine eri#mesine yönelik yasal çerçeve ortaya koyulmakta veözürlülere yönelik e-devlet uygulamaları de!erlendirilmektedir. Son olarak, özürlülereyönelik e-devlet projeleri ve uygulamalarının geli#tirilmesine dair önerilerdebulunulmaktadır.I. !NTERNETE ER!$!M VE D!J!TAL UÇURUM:DÜNYADA VE TÜRK!YE’DE GENEL DURUMGiddens (2000: 22-25), 20. yüzyılın sonunda büyük toplumsal tartı#manın küreselle#meolgusu etrafında biçimlendi!ini iddia etmektedir. Kendisine göre, buolguyu kullanan iki rakip tez mevcuttur. Bunlardan ilki, küreselle#menin toplumsalsonuçlarını onaylayan “radikaller” (ütopik yorumlar); di!eri ise söz konususonuçlara kar#ı ihtiyat ve muhalefetle yakla#an “#üpheciler”dir (distopikyorumlar). Esasen anılan tartı#malar, bilgi toplumunu #ekillendiren ba#at faktörlerintanımlanmasından beslenmektedir. Dolayısıyla, gerek radikal kesimingerekse #üphecilerin kullandı!ı argümanların büyük bir kısmı, bilgi toplumunayönelik de!i#kenlerin de!erlendirilmesini kapsamaktadır. Bu sebeple, bilgi toplumunaili#kin sosyal ve politik tutumların küreselle#meye yönelik tutumlarlaparalel de!erlendirilebilece!i söylenebilir. Buna göre, ütopik yorumların merkezindebilginin kontrolüne yönelik dönü#ümler yer almaktadır. $öyle ki, bilgitoplumu teorisyenlerinin umutlu olanları, B"T’lerin günümüzde geldi!i a#amadabilgi sahibi olma ve onu kullanabilmedeki iktisadi ve sosyal maliyetlerin ortadankalkabilece!ine vurgu yapmaktadırlar.Bu çerçevede, özellikle geli#mekte olan ülkelerde (GOÜ) internet kullanımınınküçük i#letmelerin ekonomik güçlerini artırdı!ı, sa!lık programlarının idaresindeve bilhassa bula#ıcı hastalık gruplarında kullanılacak etkin çözümlerin yaygınla#tırılmasınaaracılık etti!i belirtilmektedir. Bunun yanında, internetin demokratikfikirlerin yaygınla#tırılmasında ve toplumsal kabulünde önemli bir kanal oldu!ununaltı çizilmektedir. Nitekim günümüzde baskıcı yönetimlere kar#ı yürütülendemokratik tepkilerin büyük bir ço!unlu!u internet üzerinden (Facebook,Twitter gibi) yürütülmektedir 2 (Bozkurt ve Ba#türk, 2011: 507-509). Son tahlilde,gerek kullanımı gerekse eri#imi noktasında di!er kaynaklara kıyasla daha az maliyetlive sorunsuz olan, buna kar#ılık sosyal e#itsizlikler üzerinde e#itleyici bir etkiyapan B"T’lerin devletler tarafından te#vik edilmesi gereken bir araç oldu!u iddiaedilmektedir (Maibach, 2002: 35-37). Küreselle#meye #üpheci yakla#an ve B"T’leredistopik yorumlar getiren kesimler ise; fiziki ve teknolojik altyapı açısından dahaüstün durumda bulunan geli#mi# ülkelerde (GÜ) ortaya çıkması nedeniyle, B"T2Bu konuyla ilgili olarak, M. Mekin Pesen’in (2011) “<strong>Sosyal</strong> Medya’nın Arap Baharı’ndakiRolü Bilimsel Olarak Kanıtlandı” adını ta#ıyan yazısı okunabilir.333!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>alanındaki geli#melerin, ekonomik kazanç ve sosyal ilerleme fırsatlarının e#itda!ı(tı)lmasına engel olu#turdu!unu iddia etmektedirler.Böylesi bir durumu Üstüner (2011: 8), teknolojinin ontolojik özellikleriyle ilgiliolarak üzerinde yeniden dü#ünülmesi gereken önemli bir sorun alanı olarak görmekteve adına da teknolojinin e!itsizlikçi olma özelli!i demektedir. Bu özellik, devletaygıtının vatanda#larına sundu!u bili#im-temelli hizmetlere eri#imin ve kullanımın,toplumsal kesimlerde (ba#ta özürlüler olmak üzere, ya#lılar, gelir yetersizli!iiçinde yer alanlar, etnik ayrımcılı!a maruz kalanlar vb.) e#it bir da!ılım göster(e)memesidurumu anlamına gelmektedir. Letch ve Carroll (2008: 286-287) da,B"T’lerin tercihler ve temel e!ilimlere katılma yeteneklerini sınırlayıcı bir faktörolması açısından, bireyler ile kamu sektörü hizmetleri arasında bir engel rolü üstlendi!inibelirtmektedir. Bu durum, sosyal bilimler alan yazınında “dijital uçurum”(digital divide) #eklinde tanımlanmaktadır.B"T’lere eri#imde meydana gelen e#itsizlik olarak tanımlanan dijital uçurum,günümüzde sıkça tartı#ılan bir kavram hâline gelmi#tir. B"T’ler bir yandan co!rafisınırlar, zaman ve toplumsal sınırlılıklarla mücadele etmede mühim katkılar sa!-larken; di!er yandan farklı ekonomiler veya sosyal, iktisadi ve co!rafi kesimlerarasında birtakım e#itsizlikler meydana getirmektedir. 3 B"T’lere “sahip olanlar” ile“olmayanlar” arası farklılık olarak betimlenen dijital uçurum, uluslar ve bölgelerarasında co!rafi uçurum olarak ifade edilmektedir. Aynı zamanda, dijital uçurumbeceri ve okur-yazarlık açısından ele alındı!ında, özürlüler, göçmenler, ya#lılar,dü#ük gelir grupları gibi toplumdan dı#lanma potansiyeli olan kesimleri içine alacak#ekilde de analiz edilebilmektedir (Canbey-Özgüler, 2006: 26-27). NitekimThompson (2000: 160) küresel sistem içerisinde bilgi ve ileti#imin asimetrik birhareket gösterdi!ini ve bu nedenle ileti#imin küresel a!ına girme ko#ullarının daesaslı de!i#iklikler ve e#itsizlikler gösterdi!ini belirtmektedir. Üstüner (2011: 8-9),dijital uçurumu salt iktisadi ili#kilerle üretilen bir durum olarak de!erlendirmemekteve #öyle devam etmektedir:Eri#im uçurumu, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir konu. Sadece sunulacakhizmetlere eri#imi sa!layacak ara-yüzlere ve teknik olanaklara sahip olmak veyabunlara eri#ebilmek, bu hizmetlerden yararlanmak için yeterli olmuyor. Böyleliklesadece gereken ‘ön ko#ul’ sa!lanmı# oluyor. En az ön ko#ul kadar önemliolan ‘beceri uçurumu’ da üzerinde durulması gereken bir olgu. ‘Teknolojik arayüzcahilli!i’ sosyo-kültürel birçok de!i#kenin karma#ık bir sonucu olarakkar#ımızda duruyor.Yukarıda bahsedilen co!rafi uçurumu ve toplumsal kesimler açısından gündemegelebilecek dijital uçurumu daha somut bir #ekilde ortaya koyabilmek içindünya genelindeki ve Türkiye’deki internet kullanımına ili#kin güncel verilereyakından bakmakta fayda vardır. Dünya "nternet "statistikleri sitesinden derlenenbilgilere göre (IWS, 2011a), 31 Aralık 2011 tarihi itibariyle, Kuzey Amerika en yüksekinternet kullanma oranına sahip (% 78,6) co!rafi bölge olarak kar#ımızaçıkmaktadır. Bu bölgeyi % 67,5 oranı ile Okyanusya ve Avustralya; % 61,3 oranıile Avrupa izlemektedir. En az oranda internet kullananlar ise; % 26,2 ile Asya ve% 13,5 ile Afrika’dır. 31 Aralık 2011 tarihi itibariyle, dünya genelinde toplam in-3"nternetin sosyal e#itsizlikler ve tabakala#ma ile olan derin ili#kisine dair sosyolojik temellibir çalı#ma için bkz. Witte ve Mannon (2010).334!


Kıtalar/BölgelerSerhat ÖzgökçelerTablo 1: Dünya #nternet Kullanımı ve Nüfus #statistikleri (31.12.2011)Nüfus(Bin, 2011,Tahminî)!nternetKullanıcıları(Bin, 2000)!nternetKullanıcıları(Bin, En SonVeriler)Nüfus!çindekiKullanıcıOranı (%)KullanıcıSayısı Artı"Oranı (%,2000-11)KullanıcılarınDa#ılımı(%)Afrika 1.037.524 4.514 139.875 13,5 2.988 6,2Asya 3.879.740 114.304 1.016.799 26,2 789 44,8Avrupa 816.426 105.096 500.723 61,3 376 22,1Orta Do#u 216.258 3.284 77.020 35,6 2.244 3,4Kuzey Amerika 347.394 108.096 273.067 78,6 152 12,0Latin Amerika/ 597.283 18.068 235.819 39,5 1.205 10,4KarayiplerOkyanusya/ 35.426 7.620 23.927 67,5 214 1,1AvustralyaTOPLAM 6.930.055 360.985 2.267.233 32,7 528 100,0Kaynak: IWS (2011a).!ternet kullanıcı sayısı 2 milyar 267 milyon 233 bin 742’dir. Bu internet kullanıcılarının1 milyar 16 milyon 800 bini Asya’da; 500 milyonu Avrupa’da; 273milyonu ise Kuzey Amerika’da ya#amaktadır. En az internet kullanıcısı ise Okyanusya/Avustralya’dabulunmaktadır (yakla#ık 23,9 milyon). "nternet kullanımoranları ve internet kullanıcı sayıları bölgeler temelinde Tablo 1’de detaylı bir #ekildegösterilmektedir.30 Haziran 2011 tarihli ara#tırma sonuçlarına göre (IWS, 2011b), dünya genelindeinternet kullanıcı sayısının en yüksek oldu!u ilk 20 ülkeye bakıldı!ında, ilksırada, dünyadaki kullanıcı sayısının % 23’ünü olu#turan Çin gelmektedir. Bunusırasıyla ABD (% 11,6), Hindistan (% 4,7), Japonya (% 4,7) ve Brezilya (% 3,6) izlemektedir.Türkiye ise % 1,7 oranıyla 14. sırada yer bulmaktadır. Tablo 2’de dünyadaen çok internet kullanıcısı bulunan ilk 20 ülke hakkında bilgi verilmektedir."nternet kullanımı açısından Türkiye’nin durumunu resmetmek amacıyla istatistikselverilere daha yakından bakılabilir. Bu ba!lamda, 2011 yılı Nisan ayındagerçekle#tirilen Hanehalkı Bili#im Teknolojileri Kullanım Ara#tırması sonuçlarınagöre, Türkiye genelinde hanelerin % 42,9’u internet eri#im imkânına sahiptir (Buoran 2010 yılının aynı ayında % 41,6 idi). "nternet eri#im imkânı olan hane oranı,kentsel yerlerde % 51 iken, kırsal yerlerde % 22,7 düzeyinde seyretmektedir(TÜ"K, 2011). Bu durum “kentsel” alan ile “kırsal” alan arasında Türkiye’de dijitaluçurumun varlı!ına i#aret etmektedir. Türkiye’de, 2011 yılı Nisan ayında hanelerin% 39,3’ünde geni#bant internet (ADSL, kablolu ve kablosuz sabit ba!lantılarile 3G ba!lantı) eri#im imkânı bulunmaktadır. Geni#bant ba!lantı ile internet eri-#im imkânı kentsel yerlerdeki hanelerde % 47,5 iken, kırsal yerlerde % 18,6’dır.16-74 ya# grubundaki bireylerde bilgisayar ve internet kullanım oranları sırasıyla% 46,4 ve % 45’dir (Bu oranlar 2010 yılında sırasıyla % 43,2 ve % 41,6 idi). 16-74ya# grubundaki tüm bireylerin % 36,2’si interneti düzenli olarak hemen hemenher gün veya haftada en az bir defa kullanmaktadır. 16-74 ya# grubunda internetkullanan bireylerin düzenli internet kullanım oranı ise % 89,5 olup, bu oran kentselyerlerde % 90,7; kırsal yerlerde ise % 83,7’dir (TÜ"K, 2011).Anılan ara#tırma, Türkiye’de bilgisayar ve internet kullanımında kadınerkekve kent-kır arasındaki dijital uçurumun devam etti!ini göstermektedir.335!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>$öyle ki, bilgisayar ve internet kullanım oranları 16-74 ya# grubundaki erkeklerde% 56,1 ve % 54,9 iken; kadınlarda % 36,9 ve % 35,3’tür. Bilgisayar ve internetkullanım oranlarının en yüksek oldu!u ya# grubu 16-24 ya# grubudur.Bu oranlar tüm ya# gruplarında erkeklerde daha yüksektir. Bilgisayar ve internetkullanımı, kentsel yerlerde % 54,7 ve % 53,2, kırsal yerlerde ise, % 26,9 ve% 25,7’dir (TÜ"K, 2011).Türkiye’de e!itim durumuna göre bilgisayar ve internet kullanımına bakıldı!ında#öyle bir tablo ile kar#ıla#ılmaktadır (TÜ"K, 2011): Herhangi bir okulu bitiremeyenlerinbilgisayar kullanım oranı % 3,3; internet kullanım oranı % 2,8’tir."lkokul mezunlarının bilgisayar kullanım oranı % 17,2 iken; internet kullanımoranı % 15,7’dir. "lkö!retim/Ortaokul ve dengi mezuniyete sahip olanlarda buoranlar, sırasıyla % 60,2 ve % 57,7 olarak gerçekle#mi#tir. Türkiye’de lise ve dengidüzeyde e!itim kurumlarından mezun olanların bilgisayar kullanım oranı % 75,6;internet kullanım oranı % 73,3’tür. Yüksekö!renim ve daha üstü diplomaya sahipolan ki#ilerde ise, bilgisayar kullanım oranı % 92,3 iken; internet kullanım oranı% 91’dir.336!Tablo 2: En Çok #nternet Kullanıcısı Bulunan #lk 20 Ülke (30.06.2011)!nternetKullanıcıları(Bin, En SonVeriler)ÜlkeNüfus(Bin, 2011,Tahminî)!nternetKullanıcıları(Bin, 2000)Nüfus !çindekiKullanıcıOranı (%)1 Çin 1.336.718 22.500 485.000 36,3 23.02 ABD 313.232 95.354 245.000 78,2 11.63 Hindistan 1.189.172 5.000 100.000 8,4 4.74 Japonya 126.475 47.080 99.182 78,4 4.75 Brezilya 203.429 5.000 75.982 37,4 3.66 Almanya 81.471 24.000 65.125 79,9 3.17 Rusya 138.739 3.100 59.700 43,0 2.88 !ngiltere 62.698 15.400 51.442 82,0 2.49 Fransa 65.102 8.500 45.262 69,5 2.110 Nijerya 155.215 200 43.982 28,3 2.111 Endonezya 245.613 2.000 39.600 16,1 1.912 Kore 48.754 19.040 39.440 80,9 1.913 !ran 77.891 250 36.500 46,9 1.714 TÜRK!YE 78.785 2.000 35.000 44,4 1.715 Meksika 113.724 2.712 34.900 30,7 1.716 !talya 61.016 13.200 30.026 49,2 1.417 Filipinler 101.833 2.000 29.700 29,2 1.418 !spanya 46.754 5.387 29.093 62,2 1.419 Vietnam 90.549 200 29.268 32,3 1.420 Arjantin 41.769 2.500 27.568 66,0 1.3TOPLAM 20 4.578.950 275.424 1.601.772 35,0 75,92.351.105 85.561 508.993 21,6 24,1Dünyanın GeriKalanıKullanıcılarınDa#ılımı (%)Toplam Kullanıcı 6.930.055 360.985 2.110.765 30,5 100,0Kaynak: IWS (2011b).!


Serhat ÖzgökçelerTÜ"K’in “Hanelerde Bili#im Teknolojileri Kullanımı Raporu”na (2011) göre,i#gücüne dâhil olmayanlar içinde yer alan özürlüler incelendi!inde, kendileriyleilgili bilgisayar ve internet kullanım oranlarının, 2007 yılından itibaren düzenliolarak ölçülebildi!i görülmektedir. Bu anlamda, 2011 yılı itibariyle özürlülerinbilgisayar kullanım oranı % 5,6; internet kullanım oranı da % 4,9’tur.Bu oranlar 2010 yılı için sırasıyla, % 6,3 ve % 5; 2009 yılı için % 5,9 ve %5,3’tür. Bu durum, yıllar geçmesine ra!men, Türkiye’de özürlülerin bilgisayarve internet kullanım oranlarına dair herhangi bir de!i#imin veya ciddi bir iyile#meninolmadı!ını göstermektedir. Cinsiyet ba!lamında konuya yakla#ıldı!ında,herhangi bir özür türüne sahip kadınların, özürlü erkeklere görebilgisayar ve interneti daha az kullandıkları görülmektedir. 2011 yılı itibariyle,erkeklerin bilgisayar ve internet kullanım oranları, sırasıyla % 6,3 ve % 5,9iken; kadınlarda bu oran % 4,7 ve % 3,6’dır. 2010 yılında kadınların bilgisayarve internet kullanım oranları % 0 olarak belirlenmi#tir (TÜ"K, 2011). Söz konusuoranın belirlenmesinde e!er teknik bir hata yoksa, bu oran son derece dü-!ündürücüdür. Kadınların hem cinsiyet hem e!itim hem de özürlü olma durumlarınedeniyle “üçlü” bir dı#lanma mekanizmasına maruz kaldıklarını söylemekmümkündür. Bu durum ise, B"T’lerden yararlanma noktasında, kadınların erkeklereoranla dijital e#itsizlik problemine daha kolay maruz kalmalarına yolaçmaktadır.Yukarıdaki veriler, dünya üzerinde internete eri#im (bireylerin bu teknolojiyesahip olmaları) ve kullanım (eri#im sa!layabilince bu teknolojiyi kullanabilmeleri)açısından önemli bir e#itsizli!in var oldu!unu göstermektedir. Ritzer (2011:424), internete eri#imde ve interneti kullanımda küresel e#itlik önündeki ana engelleri,GOÜ’nün altyapı yoklu!u/yetersizli!i ve bu ülkelerin B"T’lerin maliyetiiçin yeterli gelire sahip olamamaları olarak de!erlendirmektedir. Ayrıca, dijitaluçurumun salt ülkeler arasında de!il, aynı zamanda ülkenin kendi içerisinde yeralan bölgeler arasında ve cinsiyet, e!itim ve özürlü olma durumu gibi ölçütler ba!-lamında da göründü!ünü belirtmek gerekir.Yeri gelmi#ken belirtmek gerekir ki, altyapı yetersizli!i ve finansal sorunlarınyanında, internet ortamında kullanılan dilin, bir ba#ka dijital uçurum kayna!ıolarak görüldü!ü ifade edilebilir. 31 Mayıs 2011 tarihinde yapılan ara#tırmanınsonuçlarına göre, dünya genelinde internette kullanılan ilk 10 dilin ba#ında %26,8 ile "ngilizce; ikinci sırada ise; % 24,2 ile Çince gelmektedir. Geriye kalan %49’luk dilimi, sırasıyla "spanyolca (% 7,8), Japonca (% 4,7), Portekizce (% 3,9),Almanca (% 3,6), Arapça (% 3,3), Fransızca (% 3), Rusça (% 3), Korece (% 2) ve di-!er diller (% 17,8) olu#turmaktadır (IWS, 2011c).Özetle, internet ve bilgisayar kullanım oranları genel olarak artmaya devametmekle birlikte, gerek dünya genelinde gerekse Türkiye’de co!rafi ve sosyal niteliklidijital uçurum varlı!ını korumaktadır. Dijital uçurumun ortaya çıkardı!ı e#itsizliklerdenen fazla etkilenecek kesimlerin ba#ında, zaten toplumdan dı#lanmariskini üzerlerinde hisseden özürlüler gelmektedir. Bu nedenle, genelde sosyal riskgruplarının özelde özürlülerin bilgi toplumunun dı#ında kalmamaları ve e-devletin ortaya çıkardı!ı fırsatlardan yararlanmaları için ülke yönetimlerinin gerekliyasal düzenlemeleri gerçekle#tirmeleri ve e-devlet uygulamalarını özürlülerive onların ihtiyaçlarını dikkate alarak tasarlamaları ve ya#ama geçirmeleri bir zorunlulukolarak görünmektedir.337!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>II. ÖZÜRLÜLERE YÖNEL!K POL!T!KALARDA E-DEVLET ANLAYI$IB"T alanında ya#anan geli#meler, özürlü bireylerin önlerindeki engellerinkaldırılabilmesi, ya#am kalitelerinin artırılması ve toplumla bütünle#meleri yönündeson derece önemli fırsatlar sunabilmektedir. Ancak, özürlü bireyler tüm bufırsatlardan yararlanma yolunda çe#itli engellerle de kar#ıla#abilmektedir. Geli#-mi# pek çok teknolojik aracın kullanımı hem sa!lıklı hem de özürlü insanlar içinhâlâ sorunludur. Bu durum, özellikle özürlü insanların teknolojik aygıtlardan soyutlanmasısorununa yol açmaktadır. Mevcut ileti#im hizmetlerini kullanmaktazorlanan özürlüler, çalı#ma ortamlarında, bilgiye ula#mada, hayatlarını düzenlemede,sosyal ili#kilerini sürdürmede ve hatta acil servisleri aramada bile güçlükçekmektedir (Güngör vd., 2011: 3). Bu nedenle, özürlü bireylere yönelik olarakbenimsenecek politikalarda, onların ya#amlarını kolayla#tırmak amacıyla e-devletanlayı#ına zemin hazırlayacak öngörü ve tedbirlere yer vermek önem arz etmektedir.Bu çerçevede, çalı#manın bundan sonraki kısmında, dünyadaki ve Türkiye’dekiözürlülere dair genel bir durum de!erlendirmesi yapıldıktan sonra, özürlülereili#kin politikalarda ve düzenlemelerde e-devlet uygulamalarına ne derece yerverildi!i ele alınacaktır. Böylelikle, e-devletin özürlüler için bir sosyal içerme aracıolarak kullanılıp kullanılmadı!ına ı#ık tutulmaya çalı#ılacaktır.1. Dünyada ÖzürlülerDünya çapında özürlüler, dezavantajlı gruplar içinde en büyük kitleyi olu#turmaktadır.Özürlülü!ün nedenleri arasında kalp-damar hastalıkları, solunum hastalıkları,kanserler, diyabet, trafik kazaları, i# kazaları, dü#meler, #iddete ba!lı yaralanmalar,ruhsal hastalıklar, malnütrisyon, 4 HIV/AIDS ve di!er enfeksiyon hastalıklarınınneden oldu!u kronik durumlar yer almaktadır. Ya#lanma, hayat süresininuzaması ve nüfus artı#ına ba!lı olarak özürlü olan insan sayısı da giderekartmaktadır. 5 Özürlü bireyler, kendilerine yönelik toplumdan gelen damgalayıcıtutumlar ve sosyal dı#lanma gibi sosyal politika sorunları nedeniyle sosyal hayatlabütünle#ememektedir. Ayrıca, pek çok aile özürlü çocuklarını toplumdan gizleyerekonları izole etmektedir (Özgökçeler, 2011: 266).Birle#mi# Milletler’in (BM) verilerine göre, dünya nüfusunun yakla#ık %10’unu (650 milyon insan ve bunun 200 milyonu çocuktur) farklı türlerdeki özürlülükdurumu olu#turmaktadır (Degener ve Quinn, 2002: 1). Dünya Sa!lık Örgütü(DSÖ) ile Dünya Bankası’nın (DB) birlikte hazırladı!ı 2011 Dünya Özürlüler Raporu’nagöre (DSÖ ve DB, 2011: 28), 1 milyardan fazla insanın, di!er bir ifadeyledünya nüfusunun yakla#ık % 15’inin bir tür özürlülük ile ya#adı!ı tahmin edilmektedir.15 ya# ve üzerinde bireyler arasında özürlülük ile ya#amak durumundaolan insan sayısını, Dünya Sa!lık Ara#tırması 785 milyon olarak belirtirken; KüreselHastalık Yükü çalı#ması, bu sayıyı yakla#ık 975 milyon olarak ifade etmektedir.Dünya Sa!lık Ara#tırması bu ki#iler arasından 110 milyon ki#inin i#levlerini yerine45Beslenmenin içerik ve/veya miktar açısından yetersiz olması sonucunda, vücudun gereksinimlerinekar#ın, sa!lanan enerji ve besin ö!elerinin yetersiz kalmasından kaynaklananklinik durum. Anılan durum, günlük enerji ihtiyacı, ya!, cinsiyet, beden ebadı ve fizikselaktiviteye ba!lı olarak de!i#iklik gösterir.http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-11395/3-aralik-dunya-ozurluler-gunu.html, 03.12.2011.338!


Serhat Özgökçelergetirme konusunda “ciddi zorluklar” ya#adı!ını tahmin etmektedir. Küresel Sa!lıkYükü çalı#ması, 0-14 ya# arası çocuk özürlülü!ünün ise, 13 milyonu “#iddetli özürlülük”olmak üzere 95 milyon seviyesinde oldu!unu belirtmektedir. 6Birle#mi# Milletler Kalkınma Programı (UNDP), özürlülerin % 80’inin GOÜ’deya#adı!ını ortaya koymakta; DB’de dünyanın en yoksul insanlarının % 20’sinin,özürlülü!ün herhangi bir türüne sahip olanlardan olu#tu!una dikkat çekmektedir.Ayrıca, her 10 çocuktan 1’inin özürlülükle bir #ekilde ili#kili oldu!u saptanmı#tır.Yoksul ülkelerde ya#ayan özürlü çocukların sadece % 2’si ila % 3’ü okulagitme imkânına sahiptir. Özürlülerle ilgili istatistiklerden elde edilen rakamlarınise her geçen gün artı# yönünde bir e!ilim ta#ıdı!ı belirtilmektedir. 7OECD ülkelerinde özürlülük oranı, dü!ük e"itim düzeyine sahip bireyler arasındadaha yüksektir. Ortalama olarak dü#ük e!itim düzeyine sahip insanların % 19’u,daha yüksek e!itim düzeyine sahip insanların ise % 11’i özürlü durumdadır. Bununlabirlikte, OECD ülkelerinin ço!unda, özürlü kadın nüfusu, özürlü erkek nüfusunugeçmi#tir. 8 UNESCO, GOÜ’de ya#ayan özürlü çocukların % 90’ının okula gidemedi-!ini tespit etmi#tir. Yüksekö!retimde yer alan özürlü ö!rencilerin oranı artmasınara!men, kendilerini ilgilendiren konularda temsil dereceleri hâlâ zayıftır. 9Dünya çapında, toplam 45 ülkede –ayrımcılık, yoksunluk ve sosyal dı!lanma gibialanlarda– özürlülere ili#kin kanunlar çıkarılmı#tır. Ancak söz konusu kanunlar,özürlülerin özellikle çalı#ma hayatında kar#ıla#tıkları sorunların a#ılmasında yeterliol(a)mamı#; yeni meslek hastalıkları, akıl hastalı!ı ve bazı kronik hastalıklargibi görünmez rahatsızlıklarla ilgili güncellemeleri de yap(a)mamı#tır. 102. Türkiye’de ÖzürlülerTürkiye’de geçmi#ten bu yana özürlüler konusunda bilgi ve veri eksikli!i ya-#anmaktadır. Bu eksikli!i gidermek amacıyla Türkiye "statistik Kurumu (TÜ"K,eski ismiyle Devlet "statistik Enstitüsü, D"E) ile Ba#bakanlık Özürlüler "daresiBa#kanlı!ı (ÖZ"DA), 11 “2002 Türkiye Özürlüler Ara#tırması”nı 12 yapmı#tır. Bu6789http://www.ozurluve yasli.gov.tr/ tr/haberler/s/34, 14.12.2012.http://www.disabled-world.com/disability/statistics/, 25.12.2011; http://youthink.worldbank.org/issues/disabilities, 29.01.2012.http://www.disabled-world.com/disability/statistics/, 25.12.2011.http://www.disabled-world.com/disability/statistics/, 25.12.2011.10 http://www.disabled-world.com/disability/statistics/, 25.12.2011.11 Özürlüler "daresi Ba#kanlı!ı’nın kurulu# amacı, özürlülere yönelik hizmetlerin düzenli, etkinve verimli bir #ekilde yürütülmesini temin etmek için; ulusal ve uluslararası kurum ve kurulu#lararasında i#birli!i ve koordinasyonu sa!lamak, özürlüler ile ilgili ulusal politikanınolu#masına yardımcı olmak, özürlülerin problemlerini tespit etmek ve bunların çözüm yollarınıara#tırmaktır. 22 Kasım 2002 tarihinde Çalı#ma ve <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Bakanlı!ı’na ba!-lanan Özürlüler "daresi Ba#kanlı!ı 6 Mayıs 2003 tarihinde yeniden Ba#bakanlı!a ba!-lanmı#tır. Özürlüler "daresi Ba#kanlı!ı 2011 yılına kadar çalı#malarını sürdürmü# ve 633sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 08.06.2011 tarihinde Aile ve <strong>Sosyal</strong> Politikalar Bakanlı"ı’nın(http://www.aile.gov.tr/tr/) kurulmasıyla Özürlü ve Ya#lı Hizmetleri Genel Müdürlü!ü(http://www.ozurluveyasli.gov.tr/tr/) olarak yeniden yapılandırılmı#tır.12 Söz konusu ara#tırmanın ikincisi de TÜ"K tarafından 2010 yılında yapılmı# olup, analizçalı#ması devam etmektedir. 2011 yılının ikinci yarısında yayınlanması planlanmasınara!men, bu kitap bölümünün hazırlandı!ı dönemde analiz sonuçları kamuoyuna duyurulmamı#tır.339!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ara#tırmadaki bazı bulgulara (D"E, 2002: 5) göre özürlülük, öncelikle bir sa!lık sorunuolarak ortaya çıkmaktadır. Özürlüler Ara#tırması’nda, Türkiye’de özürlülüktürleri görme özürlüler, konu!ma özürlüler, i!itme özürlüler, ortopedik özürlüler, süreklihastalı"ı olanlar, zihinsel özürlüler, klinik bakıma ihtiyaç duyanlar, duygusal, sosyal veruhsal sorunu olanlar #eklinde sıralanmı#tır. Özürlülü!ün nedenleri ise; “do!umöncesi”,“do!um anına ait” ve “do!um-sonrası” olarak belirtilmi#tir (D"E, 2002:21-23, 24-28).Ara#tırma sonuçlarına göre, özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı% 12.29’dur. Buna göre Türkiye’de yakla#ık 8 buçuk milyon birey özürlü olarakya#amlarını sürdürmektedir. Dünyada ve Türkiye’de en yaygın özür gruplarınınsırasıyla ortopedik, görme, i#itme, dil ve konu#ma, zihinsel özürlüler (buraya kadarkısaca OG"DKZ) ve süre!en hastalıklar oldu!u tespit edilmi#tir. Türkiye nüfusunun% 2,58’ini OG"DKZ, % 9,70’ini ise süre!en hastalı!ı olanlar meydana getirmektedir(D"E, 2002: 6).Bunun yanında, özürlülerde “e!itim seviyesi”, toplumun geneline göre dü#üktür.Özürlülerin içinde okuma-yazma bilmeyenlerin oranı oldukça yüksektir. OG-"DKZ’de okuma-yazma bilmeyenlerin oranı % 36,33; süre!en hastalı!ı olanlardaise bu oran % 24,81’dir. Okuma-yazma bilenlerin ise büyük kısmı ilkokul mezunudur(D"E, 2002: 11).Ayrıca, özürlülerin e!itim durumlarına cinsiyet ba!lamında bakıldı!ında,kadınların erkeklere göre daha dezavantajlı durumda oldu!u görülmektedir. Örne!in,okuma yazma bilmeyen kadınların oranı OG"DKZ’de % 48,01 iken erkeklerdebu oran % 28,14; süre!en hastalı!ı olanlarda ise bu oran, kadınlarda %35,04, erkeklerde % 9,78’dir (D"E, 2002: 9).Özürlü bireylerin istihdam boyutu de!erlendirildi!inde, özürlülerde i#gücünekatılım oranının ("KO) dü#üklü!ü ve i#sizlik oranının yüksekli!inin oldukçaciddi boyutlarda oldu!u görülmektedir. Türkiye genelinde, OG"DKZ’dei#gücüne katılım oranı % 21,71 iken, i#sizlik oranı ise; % 15,46’dır. Bu oranlar,süre!en hastalı!ı olanlarda sırasıyla % 22,87 ve % 10,77’dir. Genel olarak,kentte ya#ayan özürlülerde kırdakilere göre hem i#gücüne katılım hem de i#-sizlik oranları daha yüksektir. Cinsiyet ba!lamında bakıldı!ında, e!itimalanındaki duruma benzer #ekilde, kadınların erkeklere göre daha dezavantajlıoldu!u görülmektedir. Özürlü kadınların hem i#gücüne katılım oranları çokdü#ük hem de i#sizlik oranları erkeklerden daha yüksektir (D"E, 2002: 15).Gerek dünya genelindeki özürlü nüfus, gerekse Türkiye’deki özürlü nüfusuntoplam nüfusa oranı dikkate alındı!ında, özürlülerin çok önemli bir sosyalrisk grubunu olu#turdu!u rahatlıkla anla#ılabilmektedir. Bu ba!lamda, özürlülerinhayata daha sıkı tutunabilmeleri, kendilerini akıp giden toplumsal ya-#amın bir parçası olarak hissedebilmeleri ve ya#amlarının kolayla#tırılmasıiçin B"T’lerin ortaya çıkardı!ı imkânların bu risk grubunun da hizmetine sunulmasıbir zorunluluktur. Bu zorunluluk çerçevesinde, gerek uluslararası düzeydegerekse ulusal düzeyde gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Butedbirlerin ba#ında genelde B"T’lere özelde e-devlete ili#kin politika ve düzenlemelerinözürlülere yönelik hükümleri de kapsayacak #ekilde tasarlanması,böylece uluslararası ve ulusal düzeyde yasal altyapının olu#turulması gelmektedir.340!


3. E-Devlet ve Özürlüler: Politika ve Düzenleme BoyutlarıSerhat ÖzgökçelerBilindi!i gibi e-devlet, vatanda#a verilen kamusal hizmetlerin elektronik ortamdasunularak, kesintisiz, hızlı ve güvenli bir biçimde yerine getirilmesi anlamınagelmektedir. Buradaki hedef, devlet hizmetlerinin, kurumsal ve bireysel temeldeB"T’ler aracılı!ıyla sunulmasıdır. E-devletin geli#mesiyle birlikte kamusal hizmetlerinvatanda#lara sunum imkânları da iyile#mektedir. Bunun yanında, B"T’lereeri#im olana!ı olmayanlar ya da B"T kullanım becerilerine sahip olmayan özürlülerinde anılan hizmetlerden yararlanmaları bir gerekliliktir. Bu ba!lamda, ulusale-devlet eylem planları, içerici e-devlet anlayı!ıyla hiçbir vatanda#ın e-hizmetlerinkullanımında geride kalmamasını sa!lamaya çalı#malıdır. Bu amaçla, dı#lanmariski ta#ıyan kesimlerden biri olan özürlülere, kamusal hizmetleri ula#tırabilmekadına spesifik kriterler belirlenmi#tir. Devletler ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerdekamu hizmeti sunan kurumlar ve di!er aracılarla beraber (STK, sivil halk, hükümet-dı#ıkurulu#lar vb.) giderek artan bir biçimde B"T’leri i# süreçleriyle bütünle#-tirmeye gayret etmektedirler. Bu çerçevede yürütülen çalı#malar e-içerme politikasıba!lamında de!erlendirilmektedir.a. Politika Boyutu: E-#çermeGünümüzde bilgiye, toplumun tüm bireylerinin e#it bir #ekilde eri#ebilmesi gerekmektedir.B"T’lere sahip olup olamamanın yanı sıra; ilgili teknolojileri kullanamamada “e-içerme politikası” (e-inclusion policy) çerçevesinde ele alınmaktadır.E-içerme politikasının en önemli alt alanını ise “e-eri#ilebilirlik” (eaccessibility)meydana getirmektedir (Canbey-Özgüler, 2006: 81). “Evrensel Eri-#im” (Universal Accessibility), “Yardımcı Teknolojiler” (Assistive Technology),“Herkes "çin Tasarım” (Design for All), bedensel özürlülerin enformasyon, bilgi,e!itim ve çalı#ma fırsatlarını elde edebilmede son derece önemli hâle gelmi#tir.E-içerme ba!lamında, tele-konferans, e-posta listeleri, haber grupları, sohbetodaları, e-ticaret ve benzeri B"T’lere dayalı uygulamaların özürlüler tarafındanda kolaylıkla kullanılabilmesi gerekmektedir. Sayısal teknolojinin evrimi vea!(sı) yapıların hayatın her alanını etkiledi!i günümüzde, B"T’ler özürlülerin detoplumun di!er bireyleri kadar e!itim, istihdam olanakları ve kamu hizmetlerineeri#imi için çok önemli fırsatlar sunmaktadır. "nternet kullanımının ö!renilmesi,web eri#imi ile ilgili teknik ve malî desteklerin sa!lanması e-eri#im politikasınıntemel hedefleri arasında gösterilmektedir. 13AB üyesi ülkelerde nüfusun % 10’u ilâ % 20’si arasında bulunan özürlü bireylereyönelik e-içerme politikaları büyük önem ta#ımaktadır. Bu ba!lamda, AB’dekiözürlülerin % 16’sı çalı#ma ça!ında bulunmakta ve bunların % 44’ü uygun deste!ialabildi!inde toplumun “de"erli bir parçası” olabilmektedir (Saz, 2011: 38). Anılandeste!in, e-devlet çerçevesinde gündeme gelen e-içerme yakla#ımıyla ba!lantılıoldu!u da bilinen bir gerçektir.AB düzeyinde e-içerme politikasının geli#mesinde bazı çalı#malar kayda de!erkatkılar yapmı#tır. Bunlar arasında ilk sırada yer alan i2010 "nisiyatifi (2005-2010), Avrupa bilgi toplumu ve medya politikaları ba!lamında üç öncelikli alanbelirlemi#tir. Bunlar, bilgi toplumu ve medya için açık ve rekabetçi bir iç piyasayı13 http://www.yeniekonomi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=93:sakat-ve -oezuerluelerin-bt-kullanm&catid=36:e-icerme& Itemid=100, 30.01.2012.341!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>te#vik eden bir “Tek Avrupa Bilgi Alanı”nın tamamlanması; daha fazla ve daha iyii# olanakları ve büyümeyi te#vik etmek için B"T ara#tırmalarına yönelik yenilikçilikve yatırımların güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma, kamu hizmeti önceliklerive ya#am kalitesi ile uyumlu bir büyümeyi te#vik eden “"çerici AvrupaBilgi Toplumu”nu hayata geçirmektir (European Commission, 2005: 4).E-içerme politikası açısından bir di!er önemli geli#me, “"çerici Bir Toplum "çinB"T” temasıyla 2006 yılında Riga’da toplanan AB’ye üye devletlerin bakanlarınınduyurdu!u Riga Deklarasyonu’dur. Riga Deklarasyonu, i2010 "nisiyatifine yönelikönemli bir adım ve üye devletlerin e-içerme konusunda benimsedikleri ve gelecekteatılacak adımlara ili#kin siyasi bir dayanak olmu#tur. Bu Deklarasyon’da, ya#lı veözürlülerin temel ihtiyaçları; co!rafi dijital uçurum; e-eri#im ve kullanılabilirlik;dijital okur-yazarlık, sosyal içerme ve içerici e-devlet gibi ba#lıca konular ve bu konulardaya#anan sorunları ortadan kaldırmaya yönelik önlemler üzerine odaklanılmı#tır.14 Bu çalı#madan sonra konuyla ili#kili olarak her yıl de!i#ik toplantılaryapılmı#tır. Bu toplantılara birçok Avrupa ülkesinden gelen delegeler katılmı# vetoplantılar aracılı!ıyla e-içerme politikaları hakkında tartı#ma ve uzla#ma iklimiolu#turulmu#tur (Saz, 2011: 40; Petrauskas vd., 2008: 49; &imonová, 2005: 164-5).Son olarak Avrupa Komisyonu (AK) bünyesinde yer alan “"çerme için B"T” ünitesi,e-içerme politikası ve projeleri için eInclusion@ePractice.eu portalını hizmetesunmu#tur. Anılan portalın temel amacı, bilgi alı#veri#inin yapıldı!ı ve etkili e-içerme örneklerinin ara#tırmacılar arasında payla#ıldı!ı online bir ortam geli#tirmekve bu sayede e-içerme alanında inisiyatifler ve sinerjiler olu#turmaktır. Sözkonusu portalda, sayıları giderek artan uygulamalı konular, haberler, kütüphaneögeleri, e-içerme çalı#ma grupları ve duyurular yer almaktadır. Ayrıca portal, Türkiye’ninde içinde bulundu!u otuz Avrupa ülkesindeki e-içerme durumlarını dahayakından inceleme imkânı sunmaktadır. 15 Bugünlerde özürlülere yönelik e-içerme merkezli olarak geli#tirilen ve yenilik potansiyeli olan teknolojiler ses teknolojileri,mobil cihazlar, kablosuz ve ileti#im teknolojileri, sensörler ve RadyoFrekansı ile Tanımlama (RFID) teknolojileri, bili#sel sistemler, otomatik vezneler(ATM), kiosk-terminaller, self-servis terminalleri, açık sistem portalları, web hizmetleri,biometrik sistemler ve robotlar olarak öne çıkmaktadır.E-eri#ebilirlik, e-içerme politikasının en merkezi konusudur. E-eri#ilebilirlik,özellikle dezavantajlı kesimlerin internet ve B"T’lere eri#ilebilirli!ini vurgulayanbir terimdir. E-eri#ilebilirlik çalı#maları, B"T altyapılarının yaygınla#tırılarak toplumuntüm kesimlerine ula#tırılmasını ve B"T’lere dayalı uygulamalar tasarlanırken,dijital uçurum ve sayısal dı#lanma riski olan özürlü bireylerin de gözönünde bulundurularak içerici sistemler olu#turulmasını kapsamaktadır (Saz,2011: 9-10).Eri#ilebilirlik, bir uygulamanın içeri!inin ve vermi# oldu!u hizmetin “herkes”tarafından eksiksiz ula#ılabilir, algılanabilir, de!erlendirilebilir ve kullanılabilirolması; duruma, ihtiyaçlara ve tercihlere cevap verebilecek esneklikte olması anlamınagelmektedir. Buradaki “herkes” kelimesi özürlü olsun olmasın bütün bireyleriiçine almaktadır. Dolayısıyla günümüzde, özürlü bireylerin sosyal, kültü-14 http://ec.europa.eu/information_society/events/ict_riga_2006/doc/declaration_riga.pdf,25. 04. 2012.15 http://www. epractice.eu/einclusion, 02.02.2012.342!


Serhat Özgökçelerrel, politik ve benzeri alanlarla daha kolay bütünle#ebilmesi konusunda e-eri#ilebilirlik çalı#maları, e-devlet uygulamaları ba!lamında büyük bir önem te#kiletmektedir. Saz’ın (2011: 17-18) da vurguladı!ı gibi, bilgi toplumu çalı#malarınıngerçek anlamda ba#arı kaydedebilmesi için bilgi toplumunun getirdi!i tümfırsatların, ba#ta özürlüler olmak üzere, dezavantajlı gruplar gibi yeni teknolojilerinkullanımının zor oldu!unu dü#ünen bireyleri de kapsayacak #ekilde toplumunbütün kesimleriyle payla#ılması gereklidir. Özürlülerin bilgi toplumunun getirilerindenyararlanabilmeleri gerekirken; bu grupların kendilerine özgü gereksinimleri,B"T’lerin tasarım, üretim ve kurulumu a#amalarında ne yazık ki göz ardı edilmektedir.Örnek olarak, görme özürlü bireylerin web sitelerini kullanabilmeleriiçin sitenin fontlarının büyütülmesi ya da sesli sürümünün olması gerekmektedir.Söz konusu bireyler web sitelerini taramalarına imkân verecek yazılımlara sahipde olsalar, e!er web siteleri tanımlanmı# standartlarda olu#turulmamı#sa, bu programlarçalı#mayacaktır. Dolayısıyla, bir web uygulamasının eri#ilebilirlik özelli!ininolmaması durumunda, özürlülerin bu sitenin içeri!ine ula#abilmeleri yaimkânsız ya da çok güç olmaktadır.Eri#ebilirli!in en önemli boyutunu web eri#ilebilirli!i olu#turmaktadır. Weberi#ilebilirli!i, özürlüler tarafından web sayfalarının “etkin” bir biçimde kullanılabilmesianlamına gelmektedir. Bir ba#ka ifadeyle, web sayfalarına eri#ilebilirliksayfaların özürlü ki#ilerin algılayabilece!i, anlayabilece!i, gezinebilece!i, etkilibir #ekilde kullanabilece!i ve bunun yanında içerik olu#turup, katkıda bulunabilece!ibir #ekilde tasarlanmasıdır. Web eri#ilebilirli!i görme, i#itme, fiziksel, konu#ma,algılama ve sinirsel özürlülerin de dâhil oldu!u tüm özürlü bireyleri kapsamaktadır.16 Mevcut birçok web sitesi içerdikleri eri#ilebilirlik engellerinden dolayı,özürlü bireylerin ula#ımını çok zor veya imkânsız kılmaktadır. Hâlbuki, websiteleri eri#ilebilir bir yapıda olsa, özürlü bireyler de web sayfalarını etkili bir #ekildekullanabilecektir.Ayrıca, web eri#ilebilirli!i kurumlar ve özürlü olmayan bireyler açısından dayararlı olabilmektedir. Örne!in, web eri#ilebilirli!inin ana ilkelerinden biri farklıihtiyaçların, durumların ve tercihlerin esnek bir #ekilde kar#ılanabilmesidir. Buesneklik, özürlü olmayan ki#iler için de yararlı olabilmektedir. Bu duruma, internetba!lantısı yava# olanlar ile geçici özürlülü!ü olan bireyler (kolu kırılmı# olanlarya da ya#ları ilerlemi# olanlar) örnek olarak gösterilebilmektedir. Bununla yanısıra, web’in e!itim, i#letme, ticaret, devlet i#leri ve e!lence alanlarındaki rolü güngeçtikçe artmaktadır. Özürlülerin de toplumda aktif bir rol oynamasına imkânveren eri#ilebilir bir Web, birçok alanda özürlü bireylere “e#it” olanaklar sa!lamakiçin #arttır. "laveten, web’in özürlü bireylere bilgiye ula#ım ve ileti#im açısındane#i görülmemi# bir olanak sa!laması nedeniyle, web eri#ilebilirli!i sosyal bir konuolarak ele alınmaktadır. 17Web eri#ilebilirlik standartlarını gerçekle#tirmek amacıyla uluslararası düzeyde“Dünya Çapında A! Birli!i” (World Wide Web Consortium-W3C) tarafından web16 Daha fazla bilgi için “Özürlü ki#iler web’i nasıl kullanır?” adlı Belge’ye bakılabilir. AnılanBelge’de, özellikle farklı özürlerin web kullanımını nasıl etkiledi!i ve farklı senaryolarlaözürlü ki#ilerin web’i nasıl kullandı!ı açıklanmaktadır (http://www.w3.org/WAI/intro/accessibility, 12.02.2012).17 http://www.w3.org/WAI/bcase/soc, 12.02.2012.343!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>içeri!i eri#ebilirlik kılavuzları hazırlanmı#tır. Birlik tarafından olu#turulan “WebEri#ebilirlik "nisiyatifi” (Web Accesssibility Initiative) ise; Birli!in, özürlülerin eri#ebilirli!iniartırma çabaları olarak de!erlendirilmektedir. Web Eri#ebilirlik "nisiyatifitarafından hazırlanan web içeri!i eri#ilebilirlik kılavuzu toplam dört temel ilke etrafında#ekillenmi#tir. Bu ilkeler özetle #öyle açıklanabilir (Kuzma, 2010: 3-6):Kavranabilirlik: Bilgi ve kullanıcı ara yüzü bile#enleri, kullanıcılara kavrayabilecekleri#ekillerde sunulabilir olmalıdır. Örne!in, metin-dı#ı içerik için metin seçeneklerisunulmalıdır.Uygulanabilirlik: Kullanıcı ara yüzü bile#imleri ve gezinim uygulanabilir olmalıdır.Örne!in, fare ile yapılan tüm i#lemler klavye ile gerçekle#tirilebilmelidir.Anla!ılabilirlik: Metin içeri!i okunabilir ve anla#ılabilir olmalıdır.Etkililik: "çerik yardımcı teknolojilerle birlikte geni# farklılıktaki kullanıcı araçlarıtarafından güvenli bir #ekilde yorumlanabilecek kadar nüfuzlu olmalıdır.Bu noktada, web eri#ilebilirli!i ilkelerini kullanmayı temel prensip kabul edenbir e-devlet sitesinin ya da kurumsal bir uygulamanın, vatanda#larının tümünekar#ı aynı duyarlılı!ı ve hassasiyeti göstermesi; onlara fırsat e#itli!i tanıması vegereken saygıyı göstermesi beklenmektedir. Ayrıca, özürlüler için “yeni” ve “ayrı”uygulamalar yapılmayıp mevcut olan uygulamaların bu bireyler için de “eri-#il(ebil)ir” kılınması, rasyonel bir bakı# açısının gere!i olarak dü#ünülmelidir.b. Düzenleme BoyutuUluslararası örgütler ve uluslar-üstü kurumlar ile ulusal yönetimler, özürlüler dedâhil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin B"T’lere ve özellikle internete eri-#imini mümkün kılmak için farklı kanun ve düzenlemeleri kabul etmi#lerdir.Çalı#manın amacı do!rultusunda, uluslararası kurulu#ların ve çe#itli ülkelerinözürlü vatanda#ların web sitelerine eri#imini sa!lamak için ortaya koydukları düzenlemelerdenörnekler a#a!ıda sunulmaktadır.Birle!mi! Milletler (BM): BM Özürlü <strong>Haklar</strong>ına $li!kin Sözle!me, 13 Aralık 2006 tarihindeNew York’ta BM Genel Sekreterli!i’nde kabul edilmi# ve 30 Mart 2007’deimzaya açılmı#tır. Sözle#me’yi 82 ülke imzalamı#tır. Söz konusu Sözle#me,BM’nin, tarihinde en çok imzaya sahip Sözle#mesi’dir. 21’inci yüzyılın ilk kapsamlıinsan hakları anla#ması ve bölgesel entegrasyon organizasyonları tarafındanimzaya açılan ilk insan hakları anla!masıdır. Sözle#me, 3 Mayıs 2008 tarihinde yürürlü!egirmi# bulunmaktadır. BM Özürlü <strong>Haklar</strong>ına $li!kin Sözle#me’nin 9. maddesi,“eri#ilebilirlik” konusuyla ilintilidir. Bu maddede “Taraf Devletler özürlülerinba"ımsız ya!ayabilmelerini ve ya!amın tüm alanlarına etkin katılımını sa"lamak veözürlülerin di"er bireylerle e!it ko!ullarda fiziki çevreye, ula!ıma, bilgi ve ileti!im teknolojilerive sistemleri dâhil olacak !ekilde bilgi ve ileti!im olanaklarına, hem kırsal hem dekentsel alanlarda halka açık di"er tesislere ve hizmetlere eri!imini sa"lamak için uyguntedbirleri alacaklardır.” ifadesi yer almakta olup, bu çerçevede devletlerin ilgili idarelerinegörevler dü#mektedir (UN, 2006).Avrupa Birli"i (AB): AB düzeyinde özürlülere yönelik düzenlemelerin temeliniAB’nin kabul etti!i Temel <strong>Haklar</strong> $artnamesi (Charter of Fundamental Rights of344!


Serhat Özgökçelerthe European Union) olu#turmaktadır. Nitekim söz konusu $artname’nin 21.maddesi özürlülük de dâhil olmak üzere cinsiyet, ırk, etnik köken, genetik özellikler,din ve politik fikir gibi çe#itli faktörlere dayalı ayrımcılı!ı yasakladı!ı gibi, 26.maddesinde AB’nin özürlü vatanda#lara ve onların ba!ımsızlı!ına ve Toplulukya#amıyla bütünle#meleri ve katılımlarını sa!lamaya yönelik tedbirlerin alınmasınaönem verdi!i açıkça ifade edilmi#tir (EU, 2000: 13-14).Özürlüler $artnamesi’nin bir gere!i olarak da, Avrupa Komisyonu (AK) özürlülerve ya#lıların toplumdaki di!er bireylerle “e#it” bir #ekilde B"T’lere eri#ebilmelerinisa!layabilmek amacıyla e-eri#ilebilirlik programını olu#turmu#tur. Anılanprogram, B"T ürünlerine, hizmetlerine ve uygulamalarına eri#imde kar#ıla#ılanengelleri kaldırmayı hedeflemektedir. AB e-eri#ilebilirlik politikalarının üç anaaya!ı bulunmaktadır. Bunlar insan hakları; sosyal içerme ve istihdam politikalarıile standardizasyon olarak sıralanmaktadır. Ulusal eylem planlarının son dereceönemli oldu!u, tüm AB üyesi ülkelerin koordineli olarak; önleme, tanı, adaptasyon,e!itim-ö!retim, istihdam, sosyal uyum, bilgi ve ara#tırma politikaları yürütmelerinintavsiye edildi!i e-eri#ilebilirlik politikaları, bilgi toplumu politikasınında temel yapıta#larından birisini olu#turmaktadır (Canbey-Özgüler, 2006: 91-92).AB seviyesinde henüz e-eri#ilebilirlik konusunda özel bir yasa bulunmamaktadır.Bununla beraber, sektörel yasaların bazı bölümleri e-eri#ilebilirlik ile ilgilibirtakım ko#ulları açık bir #ekilde içermektedir. E-eri#ilebilirlik açısından devletlereyükümlülükler getiren temel yasal önlemler telekomünikasyon ve TV yayınsektörlerine yönelik düzenlemelerde yo!unla#maktadır. Buna örnek olarak, özürlülerekolaylık sa!lamak için telif hakkı sahiplerinin korumadan muaf olmasınaolanak veren “Sayısal Telif Hakkı Yasası” verilebilir. Belirli sektörlerde yo!unla#anbu önlemlere ilaveten, kamu ihale ve i# e#itli!i alanlarında kesin bir #ekilde olmamasınara!men, örtülü (implicitly) bir #ekilde, e-eri#ilebilirlik konusuna yönelikhükümleri içeren yasalar da yer almaktadır (Güngör vd., 2011: 52-3).AB ba!lamında e-eri#ebilirlik açısından de!inilmesi gereken bir di!er husus,AB’nin “Herkes "çin Tasarım” (Design for All) yakla#ımını benimsemesidir. Herkes"çin Tasarım yakla#ımı, üreticileri ve hizmet sa!layıcıları, ya#lılar ve özürlüler dedâhil olmak üzere herkes için yeni teknolojiler üretmeye te#vik etmeyi amaçlayanbir anlayı#tır. Avrupa Komisyonu, Herkes "çin Tasarım yakla#ımının bilgi toplumunae#it eri#im taahhüdünün bir sonucu olarak, bu yakla#ımı ara#tırma ve geli#-tirme, standardizasyon, iyi uygulamaları yayma gibi çe#itli alanlarda te#vik etmeve destekleme sözünü vermi#tir (www.ec.europa.eu).AB düzeyinde özürlülere ili#kin e-eri#ilebilirlik politikalarına bir anlamda yenibir soluk getiren düzenlemelerden biri de “AB Özürlüler Eylem Planı”dır. 2004-2010 yıllarını içeren söz konusu Eylem Planı, öncelikli alanlar olarak belirledi!iistihdam, ya#amboyu ö!renme, yeni teknolojilerin kullanımı ve eri#ebilirlik çerçevesinde,özürlülerin ekonomik ve toplumsal ya#amda e#it fırsatlara sahip olmasınıhedeflemektedir (European Commission, 2003: 14).AB’nin son dönemde özürlü bireylere ili#kin olarak kabul etti!i önemli metinlerdenbiri, “Avrupa Özürlüler Stratejisi 2010-2020”dir. Genel olarak, toplumsalya#ama ve Avrupa ekonomisine katılmaları için özürlüleri güçlendirmeyi amaçlayanbu strateji, özürlülerin önündeki engelleri kaldırmak için eri#ebilirlik, katılım,e#itlik, istihdam, e!itim, sosyal koruma, sa!lık ve üçüncül devletlere yönelik eylemolmak üzere sekiz öncelikli alan belirlemi#tir (European Commission, 2010:345!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>4). Eri#ebilirli!in bu alanların ba#ında gelmesi, AB’nin özürlü bireylerin toplumlabütünle#mesinde B"T’leri ne derece önemsedi!inin temel göstergesidir. Dolayısıyla,AB genelinde özürlü bireylerle ilgili olarak yürütülen genelde e-içerme,özelde e-eri#ilebilirlik politikaları yukarıda belirtilen geli#meler do!rultusundailerlemeye devam etmektedir.Amerika Birle!ik Devletleri (ABD): ABD, özürlü vatanda#ların eri#ilebilirliklerinisa!lamak amacıyla birçok yasa kabul etmi#tir. ABD web eri#ebilirlik düzenlemelerikamu yönetimi açısından oldukça yerle#iktir ve iyi i#lemektedir. Bu ba!lamda,di!er ülkeler için model olarak kabul edilebilecek ülkeler arasında yer almaktadır.ABD’de Rehabilitasyon Yasası’nın 508. bölümü, internet sitelerinin özürlüler içinde eri#ilebilir olmasını zorunlu kılmaktadır (TÜRKSAT, 2009: 18).Ayrıca, ABD’de mobil telefonlarla ilgili birçok yasa ve düzenleme #artı da söz konusudur.1996 yılında çıkarılan Telekomünikasyon Yasası ile telekomünikasyoncihaz üreticilerine/hizmet sa!layıcılarına, ürünlerini ve hizmetlerini, özürlüler içinkolay eri#ilebilir kılmalarını tavsiye etmi#tir. Bunun yanında, 2007 yılından itibaren,Federal Haberle#me Komisyonu’nca konu#ma ve duyma özürlü bireylere, telekomünikasyonhizmet ko#ulları deste!i vermek için “711” adlı hizmet aktif olmu#-tur. ABD’de ba#ta Amerikan Özürlüler Kanunu (ADA) olmak üzere, di!er pek çokmevzuat, özellikle duyma ve konu#ma özürlü bireyleri, özürlü olmayan bireylerkar#ısında “i#levsellik e#itli!i” temelinde bir yakla#ımla ele almakta ve bu bakı#açısıyla e-eri#ilebilirlik konusu analiz edilmektedir (Güngör vd., 2011: 64, 73).#ngiltere: Esasında, "ngiltere’de do!rudan web eri#ilebilirli!ine yönelik bir yasa sözkonusu de!ildir. Bununla birlikte, web eri#ilebilirli!i malların, imkânların ve hizmetlerinsunumunda özürlü insanlara kar#ı ayrımcılı!ı yasaklayan genel bir kanunolan “Özürlü Ayrımcılı!ı Yasası”nın (Disability Discrimination Act) önemli bir konusunuolu#turmaktadır. Bu yasa, web eri#ilebilirli!ine do!rudan i#aret etmemektedir.Bunun temel nedeni, zaten bu yasanın herhangi bir mal veya hizmete özelolarak odaklanmak yerine hizmet sa!layıcılarının e#it eri#imi sa!lama sorumlulu-!unu vurgulamak amacıyla tasarlanmasıdır. Ancak, söz konusu yasanın nasıl uygulanaca!ınıgösteren düzenleme, web eri#ilebilirli!ine çok açık bir #ekilde de!inmektedir(Narasimhan, 2010: 108). Buna ilaveten, 2006 yılında Engelli <strong>Haklar</strong>ıKomisyonu ve "ngiliz Standartlar Enstitüsü engelliler için PAS78 olarak bilinenstandardı hazırlamı#lardır. PAS78 standardı herkese açık (publicly available specification)bir standart olmasının yanı sıra, eri#ilebilir bir internet sitesi yönetimineyönelik bilgileri de kapsamaktadır. "ngiltere’nin olu#turdu!u PAS78 ABD’nin olu#-turdu!u Bölüm 508 ile paralellik göstermektedir (TÜRKSAT, 2009: 19).Avustralya: Avustralya’da web eri#ilebilirli!i ile ilgili düzenlemeler, “AvustralyaÖzürlü Ayrımcılı!ı Yasası”na (Disability Discrimination Act) dayanmaktadır.Avustralya’daki hükümetlerin tümü, kamu kurumlarına ait web sitelerine eri#ilebilirlikkonusuna ili#kin politikalara ve yönergelere sahiptir. Bu ba!lamda, sözkonusu yasa bünyesinde yer alan ve web dokümanlarını mümkün olan en geni#izleyici için eri#ilebilir kılmak amacıyla yazarlar ve tasarımcılara yönelik özel rehberiçeren “Dünya Çapında Web Eri#imi Danı#ma Notları” (The Worldwide WebAccess Advisory Notes), genel olarak ayrımcılık kar#ıtı rejimi desteklemekte, onuninternete uygulanabilirli!ini sa!lamakta ve yürütülebilirli!ini artırmaktadır. Bu-346!


Serhat Özgökçelernun yanında, “"nsan <strong>Haklar</strong>ı ve Fırsat E#itli!i Komisyonu” (The Human Rightsand Equal Opportunity Commission). Özürlü Ayrımcılı!ı Yasası’nın temel hedeflerinidesteklemekten sorumludur. Ayrıca Komisyon, web sitesi operatörlerineyönelik söz konusu yasanın etkileri ve izlenmesiyle ilgili danı#manlık hizmetlerisunmaktadır (Narasimhan, 2010: 109).Almanya: Almanya’da, özürlülerin eri#ilebilirli!i konusunu kapsayan birçok düzenlemebulunmaktadır. Bu nedenle, Almanya özürlülerin eri#ilebilirli!i konusundaen ileri ülkelerinden biri durumundadır. Bu düzenlemeler, hem web hemde di!er elektronik altyapıların eri#ilebilirli!ini içermektedir. Almanya özürlü bireyleriçin fırsat e#itli!i yasası formatında genel bir yasaya sahiptir ve federal yönetmelik(federal ordinance) #eklindeki düzenleme aracılı!ıyla web ve elektronikeri#ilebilirlik konusunu ele almaktadır. Bu ba!lamda, “Engelsiz Bilgi TeknolojisiYönetmeli!i” web eri#ilebilirli!i konusunu kapsamaktadır. Söz konusu yönetmelik,özellikle kamu sektöründeki kurumlara, vakıflara, sa!lık sigortaları ve di!erkurumlar ile sınırlı düzeyde de olsa özel sektöre ba!lı bazı kurumlara uygulanabilmektedir(Narasimhan, 2010: 109-110).Portekiz: Portekiz kamu kurumlarının web siteleri için web eri#ilebilirli!ine ili#kinilkeleri ya#ama geçirmi#tir. Portekiz’de yürürlü!e giren özel bir kanun bulunmamasınara!men; Portekiz’deki web eri#ilebilirli!i rejimi, güçlü denetim unsuruaçısından oldukça farklıdır. Bu alanda, “Özel "htiyaç Sahibi Vatanda#lar "çin KamuYönetimi Web Sitelerine Eri#ebilirlik Bakanlar Kurulu Kararı” büyük bir önemta#ımaktadır. Anılan kararın temel amacı, özel ihtiyaç sahiplerinin hem merkezihem de yerel düzeyde kamu web sitelerine daha kolay eri#imini sa!lamak ve bununlailgili sürekli iyile#tirmelerde bulunmaktır. Ayrıca söz konusu eri#ilebilirlikile ilgili süreçleri yakından takip etme görevini, kurula atanan bir Bakan üstlenmi#tir(Narasimhan, 2010: 110).#talya: "talya, içerici web eri#ebilirlik giri#imlerini uygulayarak, uluslararası normlarıngeli#im ve de!i#imine kar#ılık veren bir ülkedir. Özürlülerin B"T’lere eri#imineili#kin #emsiye yasa niteli!indeki “4/2004 Kanunu”nun, Avrupa Özürlüler Yılıolan 2003 yılında taslak haline getirilmesi rastlantı de!ildir. Söz konusu Yasa’nıngereklilikleri, web eri#ilebilirli!ini kapsamakta ve kamu kurumlarına web sitelerinieri#ilebilir kılma yükümlülü!ü yüklemektedir (Narasimhan, 2010: 111-112).III. TÜRK!YE’DE ÖZÜRLÜLER VE E-DEVLET:YASAL DÜZENLEMELER VE UYGULAMALARTürkiye’de hukuki birçok düzenleme, devlete özürlülere yönelik sorumluluklaryüklemektedir. Bu ba!lamda, devlet, özürlü bireylerin korunmalarını ve sosyalhayata uyumlarını sa!lamak amacıyla birtakım önlemler almaktadır. Türkiye’deözürlülerin B"T’lere eri#imi açısından devlete sorumluluk yükleyen en önemli düzenleme“Elektronik Haberle#me Kanunu”dur. Türkiye’deki e-devletle ili#kili temeldüzenlemelerden biri olan 5809 sayılı Elektronik Haberle#me Kanunu’nun 4.maddesinin k bendinde, kanunun temel ilkelerinden birinin “teknolojik yeniliklerinkullanılması da dâhil olmak üzere özürlü, ya#lı ve sosyal açıdan korunmayamuhtaç di!er kesimlerin özel ihtiyaçlarının dikkate alınması” oldu!u vurgulanmaktadır.Bunun yanı sıra, 27655 sayılı “Elektronik Haberle#me Sektöründe Tüke-347!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>tici <strong>Haklar</strong>ı Yönetmeli!i”nin 5. maddesinin i bendi “Görme özürlülerin aboneliksözle#melerini ve faturalarını kendilerinin faydalanabilecekleri #ekilde talep etmehakkı”nın oldu!unu belirtmektedir.Ayrıca, Bilgi Teknolojileri ve "leti#im Kurumu’na (BTK) ba!lı “SektörelAra#tırma ve Stratejiler Dairesi Ba#kanlı!ı”nın 2010-2012 Stratejik Planı’nda,özürlü ki#ilerin, elektronik haberle#me hizmetlerine di!er tüketiciler ile e#it ko#ullardaeri#mesini sa!lamak temel hedeflerden biri olarak ifade edilmi#tir (BTK,2009: 38).Son yıllarda Türkiye’de özürlü bireylerin B"T’lerden yararlanma olanakları giderekartmaktadır. Özellikle bedensel özürlüler için üretilen sesli kitap, Braille alfabesinegöre basılan kitaplar ve özel bilgisayar programları bu teknolojikaygıtlardan bazılarını olu#turmaktadır. B"T’lerden özürlülerin günlük hayatınıkolayla#tırmak amacıyla yararlanmanın yanı sıra; bu teknolojilerin özürlülerinmesleki ve genel e!itiminde kullanılması da son derece önemlidir (Güngör vd.,2011: 97). Bu ba!lamda, Türkiye Özürlüler Ara#tırması ileri analiz sonuçları irdelendi!indeoldukça ilginç neticeler tespit etmek mümkündür. Bunlardan ilkinegöre, katılımcıların özürlülü!üyle ilgili e!itim hizmetlerinden yararlanma oranları,tüm özürlülük türlerinde % 12 civarında seyretmektedir. Yani, tüm özürlülerin% 88’i kendi özürlülü!ü ile ilgili e!itim hizmetlerinden yararlanamamaktadır.Konuyla ilgili ikinci sonuca göre, katılımcıların meslek ve beceri edinme kurslarındanyararlanma oranları, tüm özürlülük türlerinde ortalama sadece % 1 civarındadır.Bu da, tüm özürlülerin ortalama % 99’unun meslek ve beceri edinmekurslarından yararlanamadıklarına i#aret etmektedir. Üçüncü çıkarıma göre, 5-19ya# arasındaki özürlü grup, toplam özürlü grubun % 21,4’ünü olu#turmaktadır. Budurum da özürlü çocukların ve gençlerin temel e!itimlerini B"T’ler ile desteklemek,kendilerine gelecekte yeni fırsatlar olu#turmak anlamına gelecektir. Analizinortaya koydu!u dördüncü sonuç ise, toplam özürlü grubun % 32,8’ini olu#turan20-39 ya# grubu arasındaki özürlülerle ilgilidir. Gerek çalı#ma hayatına atılma gerekseçalı#ma hayatında en verimli dönemlerden biri olan 20-39 ya# grubundakiözürlülerin mesleki e!itimi ve rehabilitasyonu en iyi biçimde B"T’lerin kullanılmasıylamümkün olabilmektedir (Güngör vd., 2011: 97). 18Özetle B"T’ler, özürlü kullanıcılara mobilite, ba!ımsızlık ve ya#am kalitesisunmakta ve özürlü bireylerin toplumla bütünle#mesini temin edecek potansiyelbir güç ortaya koymaktadır. Bu potansiyel nedeniyle olsa gerek, Türkiye’de bazıkamu kurum ve kurulu#ları ile yerel idareler ve di!er organizasyonlar, özürlü vatanda#larayönelik bazı uygulamaları hayata geçirmektedirler. Söz konusu uygulamalarınyakın bir zamanda sayısının artması ve daha ba#arılı bir #ekilde ya#amaaktarılması, #üphesiz, Türkiye’nin e-devlet olma yolunda kazandı!ı tecrübelerleyakından ili#kilidir. Türkiye’de özürlü bireyleri merkeze alan bazı e-devlet uygulamalarıa#a!ıda ele alınmaktadır.1. E-Devlet KapısıE-Devlet Kapısı, tüm kamu hizmetlerine tek bir noktadan eri#im imkânı sa!layanbüyük bir internet sitesidir. E-Devlet Kapısı’nın amacı kamu hizmetlerini, vatanda#-lara, i#letmelere, kamu kurumlarına B"T’ler aracılı!ıyla etkin ve verimli bir #ekilde18 Ayrıca bkz. http://www.ozurluveyasli.gov.tr/tr/html/464/ileri+analiz, 02.02.2012.348!


Serhat Özgökçelersunmaktır. E-Devlet Kapısı’nda kamu kurumlarına ait hizmetler turkiye.gov.traracılı!ıyla, tek noktadan, hızlı ve güvenli bir eri#im imkânı ile vatanda#lara sunulmaktadır.Hâlihazırda toplam 12 milyon 109 bin 626 kayıtlı kullanıcı, 39 kamu kurumundan,toplam 304 kamu hizmeti alabilmektedir. 19 Türkiye’de e-devletin özürlüleregetirmi# oldu!u yenilikler ve hizmetler, E-Devlet Kapısı’nda “Özürlü Vatanda#lar”kategorisinde yer almaktadır. Bu kategoride, bedensel veya zihinsel engelleribulunan vatanda#lara yönelik özel hizmetler ve bilgiler bulunmaktadır. Sa!lık, e!itim,istihdam, sosyal haklar ve hizmetler, bakım hizmetleri, eri#ilebilirlik, özürlülerehizmet veren kurum ve kurulu#lar gibi konulara ait bilgilere, söz konusu kategorideneri#ilebilmektedir (Özgökçeler ve Bahtiyar, 2010). Buna göre:Sa"lık bölümünde, dört ba#lık bulunmaktadır. Bunlar, “Do!um Öncesi ve SonrasıSa!lık Hizmetleri”, “Özürlülü!ün Önlenmesine "li#kin Çalı#malar”, “Tıbbi Rehabilitasyon”ve “Özürlülü!ün Tespiti ve Ölçülmesi”dir.E"itim bölümünde, üç ba#lık yer almaktadır. Bunlar, “Özel E!itim”, “MeslekiE!itim” ve “Özürlü Bireye Sahip Ailelerin E!itimi”dir.$stihdam konulu bölümde, dört ba#lık bulunmaktadır. Bunlar, “Mesleki Rehabilitasyon”,“Meslek Edindirme Hizmetleri”, “Özürlüler "çin Açılan Sınavlar” ile“"#e Yerle#tirme”dir.<strong>Sosyal</strong> haklar ve hizmetler bölümünde, üç ba#lı!a yer verilmektedir. Bunlar, “<strong>Sosyal</strong>Yardımlar”, “Özürlü Vatanda#ların <strong>Sosyal</strong> Güvenlik <strong>Haklar</strong>ı” ve “Vergi "stisnalarıve "ndirimleri”dir.Bakım hizmetleri bölümünde, üç ba#lık yer almaktadır. Bunlar, “Kurum Bakımı”,“Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri” ve “Evde Bakım”dır.Eri!ilebilirlik temalı bölümde, iki ba#lık bulunmaktadır. Bunlar, “Bilgiye Eri#im”ile “Fiziksel Düzenlemeler”dir.Son bölüm ise; Özürlü Vatanda!lara Hizmet Veren Kurum ve Kurulu!lar olup, toplamiki ba#lıktan olu#maktadır. Bunlar, “Resmi Kurumlar” ve “Özel Kurulu#lar”dır.E-Devlet Kapısı’ndan özürlülere sunulan hizmetler daha çok bilgilendirmehizmeti niteli!indedir. Bu ba!lamda, özürlü bireyler özürlülük olgusu, ortaya çıkı#nedenleri ve alınan tedbirler; özürlülerin özel ve mesleki e!itimden yararlanmako#ulları; özürlüler için emek piyasasında ihtiyaç duyulan ilgi ve yeteneklerineuygun mesleki e!itim ve rehabilitasyon kursları; herhangi bir i#te istihdam edilememi#veya çalı#amayacak derecede özürlü olan ve aynı zamanda ekonomik olarakmuhtaç durumdaki bireylere devlet tarafından verilen çe#itli sosyal yardımlar;özürlülerin erken emeklilik ve malulen emeklilik hakları; özürlüler için vergi indirimive muafiyeti; özürlülerin bakım ko#ulları ve Türkiye genelinde bakım ve rehabilitasyonhizmeti veren merkezler; özürlülere yönelik yürütülen projeler veTürkiye’de özürlü vatanda#ların eri#ilebilirli!i konusunda çıkan yasalar hakkındabilgiler E-Devlet Kapısı’nda “Özürlü Vatanda#lar” kategorisi altında vatanda#asunulan temel bilgilerin konu ba#lıklarına örnek olarak verilebilir. Anla#ılmaktadırki, E-Devlet Kapısı’nda özürlüler için sadece bilgi verme hizmeti sunulmaklabirlikte, sunulan bilgiler oldukça kapsamlı ve çe#itlidir. Bununla birlikte,Türkiye’de özürlüler için beklenti düzeyi yüksek birtakım projeler de gerçekle#-tirilmektedir. Bunlar kısaca #u #ekilde açıklanabilir:19 https://www.turkiye.gov.tr/bilgilendirme?konu=siteHakkinda, 01.03. 2012.349!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Bo"aziçi Üniversitesi (GETEM)-Türk Telekom #!birli"i “Telefon Kütüphanesi Projesi”:2006 yılından itibaren internette sesli kütüphane hizmeti sunan Bo!aziçiÜniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve E!itim laboratuarı (GETEM), Türk Telekom’unda deste!iyle görme özürlülerin telefon üzerinden birçok sesli kitabaeri#mesini sa!lamaktadır. Söz konusu proje sayesinde görme özürlü bireyler,“08002199191” numaralı telefon üzerinden ücretsiz olarak birçok sesli kitaba ula-#abilmektedir. Hizmetten faydalanmak isteyenler, görme özürlü olduklarına dairbir raporla GETEM’e ba#vurarak #ifre alabilmekte ve kullanıcılar, aldıkları #ifreyle200’den fazla sesli kitaba ücretsiz olarak eri#ebilmektedir (Siviliz, sayı 30: 7, 2012).Ula!tırma, Denizcilik ve Haberle!me Bakanlı"ı “Gören Göz” Projesi: Ula#tırma,Denizcilik ve Haberle#me Bakanlı!ı tarafından geli#tirilen bu proje ile görme özürlüler,yön tarifi yapan navigasyon sistemine dayalı bir cihaz ve bu cihazın üzerindekiGPS alıcısına gelen koordinat bilgileriyle yardım almaksızın istedi!i yere ula-#abileceklerdir. Cihaz sayesinde görme özürlüler, bulundukları konumu yakınlarınaveya istedikleri ki#ilere mesajla bildirebilecektir. Modüler olması sebebiylegeli#tirilme imkânına da sahip olan “Gören Göz”, yerel yönetimlerin bluetoothyayın altyapısıyla verecekleri hizmet sayesinde, toplu ta#ıma araçlarının bilgilerinide görme özürlülere aktarabilecektir. 20#zmir Büyük!ehir Belediyesi “Görme Engelliler için Sesli Kent Rehberi” Projesi:Proje kapsamında Co!rafi Bilgi Sistemleri’yle konumları belirlenen, aralarındakamu kurulu#ları, hastaneler, eczaneler, dinî mekânlar, eczaneler, otobüs durakları,okullar ve restoranların da yer aldı!ı 15 bin adet önemli yer bilgisi, cep telefonlarınayüklenebilmektedir. Bu yer bilgileri görme özürlü vatanda#lara sözlüolarak do!ru adresi bilmeleri için gerekli uyarı ve yönlendirmeyi yapmaktadır. Yerbilgileri ve di!er öz-nitelik bilgileri sadece GPRS özelli!i olan cep telefonlarınayüklenebilmektedir. Böylece, söz konusu önemli yer bilgilerini okuyabilen ve seslendirebilenözel yazılımlar sayesinde görme özürlü vatanda#lar, bulundu!u yereyakın önemli yeri veya gitmek istedi!i yerin uzaklı!ını, yönünü sesli uyarı ile bulabilmektedir.21 "zmir örne!i göstermektedir ki, yerel yönetimler de B"T’leri kullanmaksuretiyle, özürlü bireylerin sosyal hayatla bütünle#ebilmeleri noktasındaaktif bir rol oynayabilmektedir.Türkiye’de özürlülere sunulan e-devlet hizmetleri açısından web site tasarımıda çok önemli bir konuyu te#kil etmektedir. Bu ba!lamda, görme özürlülerin eri-#ebilece!i web sitesi tasarımı ve i#itme özürlülere yönelik resim, metin, animasyondestekli dizaynlar son derece önemlidir. Bu noktada, toplumun bütününehitap eden kamu internet sitelerinin, görme ve i#itme özürlülere yönelik ve özellikleW3C tarafından tespit edilen WAI standartlarına uygun tasarımı bir gereklilikolarak kar#ımıza çıkmaktadır. Bu ba!lamda, Türkiye’de Sayı#tay’ın 2006 yılıPerformans Denetim Raporu’na göre, e-devlete geçi#te kamu kurumları web sitelerininbüyük bir kısmı söz konusu standartları ta#ımamaktadır (Sayı#tay, 2006: 86).20 “Ula#tırma Bakanlı!ı, 5 Bin Görme Engelliye Bluetooth Özellikli Gözlük Da!ıtacak”,Zaman, 04.01.2012 (http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1224059&keyfield=67C3B672656 E2067C3B67A2070726F6A657369, 03.03.2012).21 http://www.bilgicagi.com/Yazilar/3847gorme_engelliler_icin_sesli_kent_rehberi.aspx, 12.01.2012.350!


Serhat ÖzgökçelerTürkiye’de özürlülere yönelik e-devlet hizmetleri ve uygulamaları genel olarakde!erlendirildi!inde, sınırlı sayıda projenin ya#ama geçirildi!i ve e-devlet hizmetlerininilgili vatanda#ları bilgilendirme seviyesinde kaldı!ını söyleyebilmekmümkündür. Bu do!rultuda, özellikle yapılması gerekenler, yasal çerçeveyi güçlendirmek,özürlülere yönelik B"T-temelli projelerin sayısını artırmak; özürlülerinözel ve mesleki e!itimlerinde B"T’lerden daha fazla yararlanmak ve kamu kurumlarınınve di!er organizasyonların web sitelerini özürlülerin ihtiyaçlarını gözeterektasarlamak olarak kar#ımıza çıkmaktadır.SONUÇB"T alanında ya#anan geli#meler özürlü vatanda#ların gündelik hayatlarını kolayla#tırma,bireysel geli#imlerine katkı sa!lama, ya#am kalitesini artırma ve sosyalba!larını güçlendirme potansiyeli ta#ımaktadır. Ba#ka bir deyi#le, B"T’ler, özürlübireylere ba!ımsızlık, ya#am kalitesi ve hareketlilik kazandırmaktadır. Son tahlilde,toplum içinde ya#ayan bütün sosyal risk gruplarının B"T’lerin bu faydalarındanyararlanabilmesi veya B"T’lerden beklenen bu deste!i etkin bir biçimdealabilmesi, bu kesimlerin söz konusu bilgi teknolojilerini kullanabilmelerine veonlara eri#ebilmelerine ba!lıdır. Bu kullanım ve eri#im imkânlarının yetersizli!i,bilgi toplumunda dijital uçurum ba#lı!ı altında de!erlendirilebilecek ve bir sosyalpolitika sorunu olarak kavranabilecek bir toplumsal e#itsizlik türü veya durumuortaya çıkarmaktadır.Söz konusu e#itsizli!i ortadan kaldırmak ve özürlüler de dâhil olmak üzere tümtoplum kesimlerinin B"T’lere eri#imini sa!lamak uluslararası ve ulusal düzeydedestek bulan e-devlet alanındaki önemli amaçlardan biridir. Bu amaç çerçevesindeatılan adımlar, e-içerme ve onun bir alt ba#lı!ı olarak e-eri#ebilirlik kavramlarıetrafında tartı#ılmaktadır. E-içerme politikası ba!lamında, bir yandan BM, AB,Uluslararası Telekomünikasyon Birli!i gibi örgütler önemli roller üstlenmekte veçe#itli giri#imleri desteklemekte; di!er yandan devletler de yasal çerçeveleriniolu#turmaya çalı#maktadırlar. Birçok devlet açısından konuya do!rudan odaklananbir yasanın olmamasından hareketle, mevcut yasal çerçevenin sınırlı oldu!unuiddia etmek mümkün olmakla birlikte; son dönemde özellikle AB bünyesindeyürütülen çalı#malar göz önünde bulunduruldu!unda, e-içermeye yönelik farkındalı!ınyükselmeye ba#ladı!ı ifade edilebilir.Türkiye özelinde konu ele alındı!ında, 5809 sayılı Elektronik Haberle#me Kanunu’nunözürlü vatanda#lar ve B"T kullanımı arasındaki ili#ki açısından devletebirtakım sorumluluklar yükledi!i görülmektedir. Türkiye’de özürlülere yönelik e-devlet hizmetleri ve projelerinin ise sınırlı oldu!unu söyleyebilmek mümkündür.Türkiye’de özürlülere yönelik az sayıda proje, kamu kurumları tarafından hayatageçirilmi#tir. Ayrıca, Türkiye’de E-Devlet Kapısı üzerinden özürlü bireylere sunulanhizmetler incelendi!inde, bu hizmetlerin bilgi verme hizmeti niteli!inde oldu!uçok açık bir #ekilde görülmektedir. Türkiye’de gerek özürlülere yönelik e-devlet uygulamaları ve projelerinin yaygınla#ması gerekse bu uygulama ve projelerinba#arılı olabilmesi için #u öneriler getirilebilir:1. Özürlüler de dâhil olmak üzere, sosyal risk gruplarının B"T alanındaki yenilikve geli#melere eri#imi bir hak olarak de!erlendirilmelidir.351!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>2. Bilgi ça!ında, özürlülerin de bilgiye sahip olması gereklili!i ba!lamında, özürlülereyönelik e-devlet uygulamaları siyasi irade tarafından maliyet unsuru gözetilmeksizindesteklenmelidir.3. Ülkelerdeki özürlülere ve özürlülerin B"T’lerden yararlanmasına yönelik yasalçerçeve güçlendirilmelidir. Bu çerçevede, özürlüleri de kapsayacak #ekilde e-eri#ebilirlik konusunda kanunlar kabul edilmelidir.4. E-devlete dair benimsenen makro ölçekli politika ve stratejiler toplumun tümkesimlerini göz önünde bulunduran bütüncül ve proaktif bir perspektifle olu#-turulmalıdır.5. E-devlet hizmetleri ve uygulamalarının, dünya nüfusunun % 10’unu olu#turanözürlü bireylerin temel ihtiyaçlarını dikkate alarak tasarlanması gerekmektedir.6. Yabancı ülke uygulamaları yakından takip edilmeli ve en iyi uygulamalarınTürkiye’de de hayata geçirilmesi sa!lanmalıdır.7. Özürlülerin özel ve mesleki e!itim imkânları revize edilmeli ve mevcut müfredatB"T’lere göre yeniden #ekillenmelidir.8. Teknolojilerin kullanımının yaygınla#tırılabilmesi için e!itim ve B"T alanındakiuzmanlar ba#ta olmak üzere yetkililer arasındaki i#birli!i geli#tirilmelidir.9. Özürlülere yönelik B"T-temelli projelerin, e-devlete dair yeni bir vizyon ve anlayı#farklılı!ı olu#turaca!ı dikkate alınmalıdır.10. Özürlülere yönelik e-devlet projelerinin, di!er sosyal risk gruplarına yönelikgeli#tirilecek e-devlet hizmetleri açısından bir model olu#turabilece!i unutulmamalıdır.KAYNAKÇABell, Daniel (1980) “Beyond Modernism, Beyond Self”, Sociological Journeys: Essays1960-1980, London: Heinemann.Bozkurt, Veysel ve $enol Ba#türk (2011) “Bilgi Toplumu ve Türkiye”, Memet Zencirkıran(der.) Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı içinde, Bursa: DoraYayıncılık.BTK (Bilgi Teknolojileri ve "leti#im Kurumu) (2009) Stratejik Plan 2010-2012, Ankara.Canbey-Özgüler, Verda (2006) Yeni Bir <strong>Sosyal</strong> Dı!lanma Biçimi Olarak Sayısal Uçurum:AB Üyesi Ülkelerde ‘E-$çerme’ Politikaları, Eski#ehir: Nisan Kitabevi.Castells, Manuel (2005) Enformasyon Ça"ı: Ekonomi, Toplum ve Kültür - A" ToplumununYükseli!i, (Cilt 1), "stanbul: "stanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları (çev. Ebru Kılıç).Çapar, Bengü (2005) “Bilgi Yönetimi”, Co#kun C. Aktan ve "stiklal Y Vural (der.) BilgiÇa"ı, Bilgi Yönetimi ve Bilgi Sistemleri içinde, Konya: Çizgi Kitabevi.Degener, Theresia ve Gerard Quinn (2002) Human Rights and Disability, WashingtonDC: United Nations Press.D"E (Devlet "statistik Enstitüsü) (2002) 2002 Türkiye Özürlüler Ara!tırması, Ankara: D"EYayınları.352!


Serhat ÖzgökçelerDSÖ (Dünya Sa!lık Örgütü) ve DB (Dünya Bankası) (2011) World Report on Disability,Malta: WHO Library Cataloguing-in-Publication Data.EU (European Union) (2000) “Charter of Fundamental Rights of the European Union”,Official Journal of the European Communities, 43 (C364).European Commission (2010) European Disability Strategy 2010-2020: A Renewed Commitmentto a Barrier-Free Europe, Brussels: European Commission.European Commission (2009) Europe’s Information Society Thematic Portal (http://ec.europa.eu/information_society/index_en.htm, 02.02.2011).European Commission (2005) i2010 – A European Information Society for Growth andEmployment, Brussels: European Commission.European Commission (2003) Equal Opportunities for People with Disabilities: A EuropeanAction Plan, Brussels: Commission of the European Communities.Giddens, Anthony (2000) Elimizden Kaçıp Giden Dünya: Küreselle!me Hayatımızı NasılYeniden #ekillendiriyor?, "stanbul: Alfa Yayınları (çev. O. Akınhay).Güngör, Müberra, Ay#e Bolat, Hüseyin Cengiz, Nurdan Aslan (2011) Özürlülere YönelikTeknolojik Düzenlemeler, Ankara: Sektörel Ara#tırma ve Stratejiler Dairesi Ba#kanlı!ı.IWS (Internet World Stats) (2011c) Top Ten Languages in the Internet 2010 (http://www.internetworldstats.com/stats7.htm, 31.01. 2012).IWS (Internet World Stats) (2011b) Top 20 Countries with Highest Number of InternetUsers (http://www.internetworldstats.com/top20.htm, 04.02.2012).IWS (Internet World Stats) (2011a) World Internet Users and Population Stats (http://www.internetworldstats.com/stats.htm, 04.02.2012).Kuzma, Joanne (2010) “Global E-government Web Accessibility: A Case Study”, BritishAcademy of Management 2010 Conference içinde, University of Sheffield.Letch, Nick ve Carroll, Carroll (2008) “Excluded Again: Implications of Integrated e-Government Systems for Those at the Margins”, Information Technology & People, 21(3).Maibach, Michael C. (1999) “The Internet: The Great Equalizer”, Economic Reform Today,(2).Naisbitt, John (1984) Megatrends: Ten New Directions Transforming Our Lives, New York:Warner Books.Narasimhan, Nirmita (der.) (2010) e-Accessibility Policy Handbook for Persons with Disabilities,Mumbai: Hemkunt Publishers.Özgökçeler, Serhat (2011) “Özürlülere Yönelik <strong>Sosyal</strong> Politikalar”, Aysen Tokol ve YusufAlper (der.) <strong>Sosyal</strong> Politika içinde, Bursa: Dora Basım-Yayın.Özgökçeler, Serhat ve Görkem Bahtiyar (2010) “Services for the People with Disabilitiesin e-Government Applications: The Case of e-Turkey”, 2nd International Symposiumon Sustainable Development, 8–9 June 2010, Sarajevo: IBU.Pesen, M. Mekin (2011) “<strong>Sosyal</strong> Medya’nın Arap Baharı’ndaki Rolü Bilimsel OlarakKanıtlandı” (http://www.e-siber.com/sosyal-medya/sosyal-medyanin-arap-baharindaki-rolu-bilimsel-olarak-kanitlandi/, 01.02.2012).Petrauskas, Rimantas, Tatjana Bilevi"ien#, Aust# Ki'kien#, (2008) “E-Inclusion as thePart of E-Government Development in Lithuania”, Vie%oji Politika ir Administravimas,(23).Ritzer, George (2011) Küresel Dünya, "stanbul: Ayrıntı Yayınları (çev. Melih Pekdemir).353!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Sayı#tay (2006) Performans Denetim Raporu: E-Devlete Geçi!te Kamu Kurumları $nternetSiteleri, Ankara.Saz, Bekir Sıtkı (2011) AB Ülkeleri ve Türkiye’deki e-$çerme Uygulamalarının Kar!ıla!tırılması,Ankara: Ba#bakanlık SYD Genel Müdürlü!ü.&imonová, Stanislava (2005) “E-inclusion for Users of Regional Data Sources”, Transactionson Information Science and Applications, 2.Thompson, John B. (2000) The Media and Modernity, New York: Blackwell Publishing.Toffler, Alvin (1981) The Third Wave, New York: Bantam Books.TÜ"K (Türkiye "statistik Kurumu) (2011) Hanelerde Bili!im Teknolojileri KullanımıAra!tırması (http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=44, 27.04.2012).TÜRKSAT (2009) Kamu Kurumları $nternet Siteleri Standartları ve Önerileri Rehberi, Ankara.UN (United Nations) (2006) “United Nations Convention on the Rights of Personswith Disabilities” (http://www.un.org/disabilities/convention/conventionfull.shtml,25.04. 2012).Üstüner, Yılmaz (2011) “Kamu Yönetimi ve Teknoloji”, Kamu Yönetimi ve Teknoloji–Kayfor 2010 içinde, Ankara: TODA"E Yayınları.Witte, James C. ve Susan E. Mannon (2010) The Internet and Social Inequalities, NewYork: Routledge.Yıldırım, Murat (2010) E-devlet ve Yurtta! Odaklı Kamu Yönetimi, Ankara: Nobel YayınDa!ıtım.354!


ANAYASA MAHKEMES! KARARLARINDA YOKSULLUKGonca ErolGalatasaray ÜniversitesiÖzet: Liberal demokrasilerde yoksulluk olgusu “sosyal devlet” kavramı etrafındatartı#ılmaktadır. Bu kavram, liberal ekonominin yarattı!ı geni# dı#lanmı#lar kitlesinintoplumsal düzen sınırları içerisinde tutulmasının bir aracıdır. Ba#ka bir ifadeyle, liberalizminkaçınılmaz bir biçimde kendisinin yarattı!ı “yoksullukla” ihtiyaç duydu!uoranda ba# edebilme çabasının bir ifadesidir. Liberal bir öze sahip 1982 Anayasası veonun nihai uygulayıcısı ve yorumlayıcısı olarak Anayasa Mahkemesi (AYM) de, yoksullukolgusunu sosyal devlet kavramı etrafında ele almaktadır. Nitekim sosyal devletilkesini biçimlendiren belli ba#lı haklar ve anayasal ilkelerin AYM tarafından de!erlendirilmebiçimi, yüksek mahkemenin yoksulluk konusundaki yakla#ımını gözlerönüne sermektedir. Çalı#mamızda, 1982 Anayasasının liberal ruhunun, “yoksulluk”olgusuna ili#kin yakla#ımını irdeledi!imiz AYM kararlarına nasıl sirayet etti!ini incelemeyeçalı#tık.Anahtar Kelimeler: yoksulluk, sosyal devlet, çalı#ma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, i#sizlik,i# güvencesi, i# güvenli!i, sosyal sigorta, emeklilik, sa!lık hakkı, gelir da!ılımındaadalet, vergilendirmede adalet.Abstract: In liberal democracies, poverty is discussed around the concept of “socialwelfare state.” This concept is a mean of keeping the large mass of excluded peoplecreated by the liberal economy within the boundaries of social order. In other words, itis a manifestation of an effort – to a needed extent – to cope with “poverty” which hasbeen already created by liberalism itself. The 1982 Constitution that has a liberal natureand the Constitutional Court as its ultimate interpreter and practitioner, discussthe phenomenon of poverty around the concept of the social welfare state. Thus, themethod by which The Constitutional Court interprets the fundamental rights andconstitutional principles that mould the actual principles of social welfare state revealsalso the approach of the Supreme Court to the issue of poverty. In our study, we havetried to analyze how the liberal spirit of the 1982 Constitution have endured in theConstitutional Court decisions concerning the question of “poverty.”Keywords: poverty, social welfare state, right to work, right to social security, unemployment,job security, safety at work, social insurance, retirement, right to health,equal distribution of income, fairness in taxation.G!R!$: 1982 ANAYASASININ L!BERAL ÖZÜ VE YOKSULLUKAnayasa Mahkemesi (AYM) kararlarında yoksulluk olgusunun ele alını# biçiminive yoksullukla mücadele konusunun yüksek mahkeme kararlarında nasıl de!erlendirildi!iniirdeleyebilmek için, öncelikle, devleti olu#turan bireylerin temeluzla#ma belgesi olarak nitelendirilen anayasanın bütününe bakmak; bir ba#kadeyi#le, konuyu, anayasanın karakterini olu#turan “özü”nde aramak gerekecektir.Bu bakımdan yapılabilecek en temel tespit; 1982 Anayasası’nın, özünde, 24Ocak 1980 ekonomik kararları do!rultusunda, liberal bir ekonominin in#ası yo-355


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>lunda atılmı# hukuksal ve ekonomik adımların bir tezahürü oldu!udur. Bubakımdan denilebilir ki, 1982 Anayasası da hemen tüm liberal demokrasilerdeoldu!u gibi “sosyal devlet” niteli!i ve bu kavramın temelinde yatan liberal ekonomikanlayı#ın biçimlendirdi!i bir “öz”e sahiptir. Yoksulluk ve yoksunluklarınele alını#ı ve bunlara kar#ı öngörülen korunma ve güvencelerde de bu özün korundu!ugörülmektedir. 1“<strong>Sosyal</strong> devlet”, kapitalist toplum ve onun ideolojisi liberalizmin en etkin kavramlarındanbirisidir. Nitekim, liberal demokrasinin bir nevi esneklik payı olan;kimi zaman anlam içeri!i daraltılan, kimi zaman ise ihtiyaçlar do!rultusunda geni#letilenbir kavram olan sosyal devlet kavramı, yoksulluk ve yoksunlukların liberaltoplumsal düzen içerisinde sebep olabilece!i altüst olu#ları engelleyen, toplumsaldüzen için bir tür supap görevi gören bir kavram olarak da konumuzla do!-rudan ilintilidir (Tanör, 1978: 86 ve devamı). Liberal ekonominin yarattı!ı geni#dı#lanmı#lar kitlesinin, toplumsal düzenin sürerli!ini sa!layacak sınırlar içerisindeya#amlarını idame ettirebilmelerinin, kısacası liberalizmin kaçınılmaz bir biçimdekendisinin yarattı!ı “yoksullukla” ihtiyaç duydu!u oranda ba# edebilmeçabasının bir ifadesidir. Bu nedenle ister istemez, liberal bir demokrasinin anayasalsisteminde yoksullu!un ele alını# biçimini “sosyal devlet” olgusu etrafındairdelemek durumundayız.Liberal demokrasi, özünde, e#itsizlikler üzerine kurulmu# bir toplumsalyapının ifadesidir. Nitekim sosyal devlet olgusu da aslında bu e#itsizliklerin kabullenili#ininbir ifadesidir (Özlem, 2000: 18-20). Kapitalist toplumun temelinde yatane#itsizlik, toplumsal yapı içerisinde geni# bir kesimi, üretilen ortak de!erleri(maddi-manevi) kullanma imkanlarından yoksun bırakmaktadır. Yoksulluk dai#te bu maddi ve manevi de!erlere ula#ma ve onlardan yararlanma bakımındanyoksunlu!un bir görünümüdür. 2Bu çerçevede ele aldı!ımızda, sosyal devlet kavramı ile yoksulluk, sosyal devletin“insan onuruna yara#ır bir ya#amı güvence altına alma” biçiminde ifadesinibulan ödevinde kesi#mektedir. Elektrik, su, yol gibi temel altyapı ihtiyaçlarından,sa!lık, barınma, beslenme gibi ya#amsal ihtiyaçlara, e!itim, spor, sanat gibi sosyalihtiyaçlara de!in geni# bir alanda bireyler ve toplumun bütünü devlet edimlerineihtiyaç duymaktadır. Her ne kadar liberalizmin “jandarma devlet”i mo-12Buna kar#ın hemen belirtmek gerekir ki, gerek AYM, gerekse doktrinde, bu görü#ün aksine;anayasanın belli bir ekonomik politikayı benimsemedi!i, anayasanın liberal ekonomipolitikalarına da devletçi ekonomi politikalarına da açık oldu!u ileri sürülmekte (Gözübüyük,1978: 20; Gözler, 2000: 158-160) ve bu durum “Anayasanın ekonomik politikamodelleri kar#ısındaki nispî tarafsızlı!ı” (Özbudun, 2005: 103) ya da kısaca “ekonomikyansızlık” (Ça!lar, 1989: 111) olarak tanımlanmaktadır. Oysa siyasal bir metin olarakanayasanın, belli bir sosyal, siyasal ve ekonomik anlayı#ın ifadesi oldu!u gerçekli!ikar#ısında, sözü edilen yansızlı!ı olsa olsa liberal-kapitalist ekonomik temele dayanan biresneklik olarak yorumlamak gerekir. Yansızlık biçiminde ifadesini bulan bu yakla#ımaneden olan #ey, günümüz demokrasilerinin pek ço!unda anayasal bir ilke haline gelmi#“sosyal devlet” kavramının etkinli!idir. Etkinli!i diyoruz, çünkü sosyal devlet kavramı,ekonomik geli#me ve de!i#meler kar#ısında her daim “etkin” bir rol oynamı#; liberal demokrasininbir nevi esneklik payı, sarsıntılar kar#ısında kırılmayı engelleyen bir esnekzemin rolünü gören, kimi zaman anlam içeri!i daraltılan kimi zaman ise ihtiyaçlar do!-rultusunda geni#letilen tümüyle “liberal” bir kavramdır.Çe#itli yoksulluk tanımlamaları için bkz. Koray (2011: 355 ve devamı).356!


Gonca Eroldern demokrasilerin altında yatan temel fikir olsa da, bu fikrin hiçbir zaman ya-#am bulmadı!ı, bulamayaca!ı açıktır. Tıpkı “tam rekabet ko#ullarında piyasanıntoplum yararına mükemmel bir #ekilde i#leyece!i, piyasanın görünmez elininadaleti sa!layaca!ı” iddiasının (Smith, 1997), kapitalist ekonominin olu#mayaba#ladı!ı andan bu yana hiçbir zaman tam rekabet ko#ullarının sa!lanamamı#olması ve dahası sa!lanamayaca!ı gerçekli!i kar#ısında hiçbir anlam ifade etmiyorolu#u gibi.Dolayısıyla devlet her zaman oldu!u gibi bugün de, az ya da çok, birtakım sosyalyükümlülüklerle ba!lanmı# durumdadır. Dahası bu, devletin varlı!ını idameettirebilmesi, liberal toplumsal düzenin tüm e#itsizliklere, adaletsizliklere kar#ın“görece” bir barı# hali içerisinde sürdürülmesi ihtiyacının bir ürünüdür (Ero!ul,2002). Ba#ka bir deyi#le, kapitalist toplum devlet müdahalesine gereksinim duyanbir toplumdur, bu bakımdan sosyal devlet “sosyal müdahaleler devleti” (Huber,1970) olarak tanımlanmaktadır. 3<strong>Sosyal</strong> devlet, anayasal düzenlemeler ve doktrindeki görü#ler çerçevesinde elealındı!ında kar#ımıza üç temel unsur çıkmaktadır: <strong>Sosyal</strong> devlet, “sosyal adaletin”,“sosyal refahın” ve “sosyal güvenli!in” sa!lanması ve korunması ile yükümlüdevlettir (Göze, 1976: 7). AYM de bu yükümlülükleri i#aret etmektedir: “<strong>Sosyal</strong>devletin görevi, güçsüzleri koruyarak sosyal adaleti, sosyal refahı ve sosyal güvenli!isa!lamaktır.” 4AYM, pek çok kararında sosyal devletin tanımına yer vermi#tir. Konumuzla ilgisiçerçevesinde tanımlamalardan bir derleme yaptı!ımızda diyebiliriz ki sosyaldevlet; “toplumdaki güçsüzleri güçlüler kar#ısında koruyarak gerçek e#itli!i vetoplum dengesini sa!layan”, 5 “yoksul ve muhtaç insanlara Devletçe yardım edilerekonlara insan onuruna yara#ır asgari ya#am düzeyi sa!layan”, 6 “Milli gelirinadil bir biçimde da!ıtılmasını sa!layan”, 7 “yoksullukla mücadele eden”, 8 “Ki#ilerinhuzur, refah ve mutluluk içinde ya#amalarını güvence altına alan”, 9 “Sa!lıkhizmetlerinden bireylerin yeteri kadar yararlanmasını sa!layan” 10 vb. devlettir.Öte yandan AYM, sosyal devleti tanımlarken ço!u zaman onun liberal özünede vurgu yapmaktadır: 11…sosyal devlet, mülkiyet hakkının toplum yararına kullanılması ve ekonomikya#ama müdahale yoluyla sosyal barı#ı sa!lama amacına dönük olarak emek-3Azrak’a göre (1981: 10), sosyal hukuk devleti “aç insanı onun özgürlü!ünü ortadankaldırmadan doyurmalı, tok insanı da günün birinde aç kalma tehlikesine maruzbırakmadan özgürle#tirmeli”dir. Serter (1994: 32-33) ise, sosyal devleti, sosyal görev vesorumluluklar üstlenmi#, halkına insan #eref ve haysiyetine yara#ır maddi, medeni vekültürel ihtiyaçlarını içeren asgari refah #artları sa!lamayı hedef almı#, sosyal güvenlikmüesseselerini kurmu# ça!da# bir devlet olarak tanımlamaktadır.4AYM, 12.11.1991 T. 1991/7E. 1991/43K.; 28.04.2011 T. 2009/93E. 2011/73K.5AYM, 14.11.1990 T. 1990/5E. 1990/28K.6AYM, 20.10.1988 T. 1988/19E. 1988/33K.7AYM, 15.10.2009 T. 2006/119E. 2009/145K.8AYM, 16.11.2000 T. 2000/26E. 2000/48K.9AYM, 30.06.1998 T. 1997/18E. 1998/42K.10 AYM, 22.11.2007 T. 2004/114E. 2007/85K.11 AYM, 17.01.2008 T. 2002/71E. 2008/44K.357!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>358!sermaye dengesini kuran, zayıfları güçlüler kar#ısında koruyan, bireysel giri#imve sorumlulu!u esas almakla birlikte bireylerin kendi güçleriyle üstesinden gelemeyeceklerisosyal riskleri üstlenen, bu yolla sosyal adaleti kuran devlettir.Bu tanımdan açıkça anla#ılmaktadır ki, sosyal devlet liberal ekonominin “yoksunlarınıve yoksullarını” düzen içerisinde tutmak ve böylelikle toplumsal barı#ıtesis etmek rolünü üstlenmi# devlettir. Bunun için mülkiyet hakkını kutsamaklaberaber gerekti!inde sınırlayabilmekte, emek-sermaye kar#ıtlı!ından do!an tüme#itsizlikleri onaylamakla birlikte, bu e#itsizliklerin yarattı!ı sonuçları toplumsaldüzeni bozmayacak bir biçimde hafifletmeye çalı#makta ve piyasa ve serbest rekabetko#ullarında “tutunamayanlar”ı (Balcı, 2007) düzen sınırları içerisinde tutmakiçin gereken önlemleri alabilmektedir.Zaten 1982 Anayasasında da sosyal adalet, refah ve güvenli!in yani sosyal veekonomik anlamda yükümlülükler üstlenmi# sosyal devletin sınırları yine anayasanınliberal ruhuna uygun bir biçimde belirlenmektedir: “Devlet, sosyal ve ekonomikalanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerigözeterek mali kaynaklarının yeterlili"i ölçüsünde yerine getirir” (m. 65). Bu ilkebir bakıma liberalizmin kırmızı çizgilerinin bekçisi, liberal anlayı#ın yoksulluklayüzle#irken giydi!i kur#un geçirmez yele!idir.1982 Anayasasının liberal ruhunun, AYM’nin kararlarına yoksulluk olgusunuele alırken nasıl sirayet etti!ini irdeleyece!imiz ileriki bölümlerde bu hususun dahaaçıklık kazanaca!ını dü#ünüyoruz. Ancak belirtmek gerekir ki, AYM, kararlarındayoksulluk kavramına az da olsa atıfta bulunmu# olmakla birlikte yoksullu-!un bir tanımını yapmamı#tır. Dolayısıyla yüksek mahkemenin, do!rudan yoksullukolgusunu ve devletin bu konudaki yükümlülüklerini tartı#tı!ı kararları yoktur.Bu nedenle, toplumsal ya#amda üretilen maddi ve manevi de!erlere ula#madayoksunlukları ifade eden bir kavram olarak yoksullu!a ili#kin AYM’nin yakla#ımını,çalı#ma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sa!lık hakkı, gelir da!ılımında adaletgibi bir takım hak ve ilkelere ili#kin yürüttü!ü tartı#malar çerçevesinde de!erlendirmeyeçalı#aca!ız.I. ÇALI$MA HAKKI VE !$S!ZL!KGünümüzde i#sizlik, yoksullu!un en temel nedenlerinden birini olu#turmaktadır.Vatanda#larına asgari bir gelir ve ya#am garantisi sunmayan ülkelerde i#sizlik sorunubir yoksulluk sorunu olmaktan öte, “varlık-yokluk” sorunu ya da bir “ya-#am” sorunu niteli!ine bürünmektedir.Öte yandan i#sizlik, temel hak ve özgürlüklere ula#ma ve bunları kullanabilmeönünde de ciddi bir engel olu#turmaktadır. Bu nedenle, i#sizli!in önlenmesinininsan hakları bakımından belirleyici bir olumlu devlet yükümlülü!ü oldu!u ifadeedilmektedir (Kabo!lu, 2010: 45).1982 Anayasası 49. maddede çalı#mayı bir hak ve ödev olarak nitelemekte ve“devlet, çalı!anların hayat seviyesini yükseltmek, çalı!ma hayatını geli!tirmek içinçalı!anları ve i!sizleri korumak, çalı!mayı desteklemek, i!sizli"i önlemeye elveri!li ekonomikbir ortam yaratmak ve çalı!ma barı!ını sa"lamak için gerekli tedbirleri alır”hükmüyle devlete yüklenen sorumlulu!un kapsamını açıklamaktadır.Çalı#ma bir hak ve ödev olsa da birey bu hakkını ancak i# ve çalı#ma olana!ımevcutsa kullanabilecektir. Çalı#ma olana!ını yaratmak ise devlete bir ödev ola-


Gonca Erolrak verilmi#tir. Devletin bu ödevine “i#sizli!i önleme” ifadesi ile i#aret edilmektedir.Fakat Anayasa metnindeki mu!lak ifadeden anla#ılabilece!i gibi, söz konusuhüküm “i#sizli!in önlenmesi” bakımından bir emredici hüküm olmaktan çok “i#-sizli!i önlemeye elveri#li ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri almak”biçiminde daha çekingen bir ifadedir (Kabo!lu, 2010: 45). Bu ifade biçimiliberalizmin kaypak zeminine uygunlu!u ile de dikkat çekmektedir."#sizli!i önlemeye elveri#li ortam nedir? Bu ortamın devlet tarafından sa!lanıpsa!lanmadı!ı nasıl takdir edilecektir? sorularının cevapları ise AYM kararlarıylaaçıklı!a kavu#maktadır.AYM’ye göre, “Devlet, ki!inin çalı!ma hakkını kullanabilmesi için i! alanında gerekliönlemleri alacak ve sınırlamaları kaldırarak görevini yerine getirecek, birey de çalı!araktopluma yük olmaktan kurtulacaktır.” 12 Yani devletin asli ödevi, çalı#ma hakkınınönündeki engelleri kaldırmak biçimindeki pasif bir ödevdir. Dolayısıyla herkesetanınmı# bir hak olarak çalı#ma hakkı “bireylere zorlama yetkisi ve yaptırımı vermemi!-tir. Devletin herkese i! verme, herkesi i!e yerle!tirme zorunlulu"u bulunmamaktadır.” 13Bununla birlikte her ne kadar kaypak bir ifadeyle yer verilmi# olsa da devletinm. 49 gere!ince “i#sizli!i önleme”ye ili#kin aktif bir ödevinin de oldu!u açıktır.AYM bunu #u çerçevede anlamlandırmaktadır: 14Devlet olanakları ölçüsünde, yeterli örgütler kurarak i# bulmayı kolayla#tırıpsa!lamak için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. "#sizli!i önlemekamacıyla yapaca!ı çalı#malarla Devlet, öncelikle kamu sektöründe i# vermekyolunu izleyecek, bu nedenle de yasal düzenlemeler yapacaktır. Buna göre, Devleti#sizlere de i# imkanı sa!layacak istihdam tedbirlerini almak zorundadır.“Devlet olanakları ölçüsünde” #eklinde ifadesini bulan, liberalizmin anayasal#emsiyesi olan m. 65’teki mantıksal yapının, devletin i#sizli!e ili#kin ödevinde deba#at rol oynaması hiç de #a#ırtıcı olmasa gerek. Dahası devlet, olanakları elverdi-!inde dahi i#sizli!i önlemek konusunda birinci elden sorumlu de!ildir, sadece i#bulmayı kolayla#tırmak için gerekli “önlemleri almak”la yükümlüdür.“"#sizlere i# vermek devletin görevi de!ildir” diyen AYM, pek çok kararında i#-sizlik olgusunu adeta, esnekle#tirme ve liberalle#tirme uygulamalarını olumlayandemagojik bir yakla#ımla ele almı#tır. Bu tavrın en tipik örne!ini, i#sizlik sigortasıfonunun “sermayeye aktarılması”nın önünü açan düzenlemenin iptali istemineili#kin verdi!i kararında görüyoruz."#sizlik Sigortası Fonu, 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 53. maddesi ilekurulmu#tur. 15.05.2008 günlü 5763 sayılı kanun ile söz konusu yasada birtakımde!i#iklikler yapılmı# 15 ve kanunun geçici 6. maddesiyle fonun belli bir bölümü-12 AYM, 03.04.2007 T. 2005/52E. 2007/35K.; 30.03.2011 T. 2010/46E. 2011/60K.13 AYM, 19.12.1989 T. 1989/14E. 1989/49K.14 AYM, 03.04.2007 T. 2005/52E. 2007/35K.15 De!i#iklikten önce “"#sizlik sigortasının amacı; i#sizlik sigortasına ili#kin kuralları ve uygulamaesaslarını düzenlemek ve sigortalılara i#siz kalmaları halinde, bu Kanunda öngörülenödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sa!lamaktır” #eklinde açıklanan buFon’un amacı, 5763 sayılı Yasa’nın 13 üncü maddesiyle “"#sizlik sigortasının amacı; i#sizliksigortasına ili#kin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülenhizmetlerin verilmesini sa!lamaktır” #eklinde de!i#tirilmi#tir. Böylelikle fonunkaynaklarının i#sizler dı#ında ba#ka yerlere aktarılabilmesinin önü açılmı#tır.359!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>nün GAP kapsamındaki projelere öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomikkalkınma ve sosyal geli#meye yönelik yatırımlarda kullanılaca!ı belirtilmi#tir.Bu düzenlemenin iptali istemiyle yapılan ba#vuruda da ifade edildi!i üzere,“Böyle bir de"i!ikli"in temelinde, $!sizlik Sigortası Fonu’nun, ‘sigortalılara i!siz kalmalarıhalinde, bu Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sa"-lamak’ olan gerçek amacı dı!ında kullanılmasının önünü açma dü!üncesinin yattı"ıyadsınamaz.” 16Buna kar#ın AYM iptal istemine ili#kin yaptı!ı incelemede, “Yasa’nın genelinebakıldı"ında, $!sizlik Sigortası Fonu’nun, dava dilekçesinde iddia edildi"i üzereyalnızca sigortalılara i!siz kalmaları halinde yapılacak ödeme ve hizmetler için de"il;i!sizli"i önlemek, istihdamı ve verimlili"i artırmak böylelikle ekonomik ve sosyalkalkınmayı gerçekle!tirmek amacıyla bazı öncelikli yatırım alanlarında da kullanılmasınısa"lamak için olu!turuldu"u” sonucuna varmı# ve “Sonuç olarak, ek biristihdam alanı yaratarak i!sizli"in azaltılmasına katkıda bulunmak için ekonomik vebölgesel kalkınmaya yönelik yatırım projelerinin belirli bir süreyle fon kaynaklarıyladesteklenmesi amacıyla düzenlendi"i anla!ılan kural, Anayasanın 2. ve 60. maddelerineaykırı de"ildir” 17 diyerek i#sizleri korumaya dönük bir fonu, sermayedarlarıfinanse eden bir fona dönü#türen düzenlemeyi yine “i#sizli!i” gerekçe göstererekolumlamı# ve onaylamı#tır.Söz konusu uygulamanın i#sizler ve çalı#anlar aleyhine sonuçlar do!uraca!ını,i#sizli!in azaltılmasına dair somut bir getirisinden söz etmenin mümkün olamayaca!ınıve özünde amacının sermayenin desteklenmesi oldu!unu AYM’nin öngöremedi!inisöylemek fazla iyimser bir tutum olacaktır. Zira kar#ı oy yazısındaFettah Oto durumu açıkça ifade etmi#tir: 18Bu durum i#çilerin ücretlerinden yapılan kesintilerle katkıda bulundukları Fonkaynaklarının, yürütme organının elinde "#sizlik Sigortası Fonu’nun amacıdı#ında nasıl tüketilece!ini açık #ekilde göstermektedir. Geçmi#te de çalı#anlarayarar sa!lamak amacıyla kurulan birçok Fon kayna!ının yürütme organınatanınan harcama yetkisiyle nasıl yok edildi!i bilinmektedir."#sizli!in önlenmesini, i#çilerden toplanan paralarla sermayedarlara kaynakyaratarak çözme iddiasının sosyal devletle ba!ını kurmak için, i#sizlik olgusunudemagojik bir biçimde öne sürmek gerekir ki, AYM’nin yaptı!ı da buolmu#tur. 1916 AYM, 04.02.2010 T. 2008/57E. 2010/26K.17 AYM, 04.02.2010 T. 2008/57E. 2010/26K.18 AYM, 04.02.2010 T. 2008/57E. 2010/26K.19 Nitekim "#sizlik Sigortası Fonu’nun 30 Eylül 2011 tarihi itibarıyla gelir ve giderlerindekitablo iptal ba#vurusundaki haklılı!ı gözler önüne sermi#tir. Buna göre, "#sizlik SigortasıFonu’nun gider kalemlerinin yüzde 31,58’ini i#sizlik ödenekleri, yüzde 1,40’ını kısaçalı#ma ödene!i, yüzde 0,38’ini Ücret Garanti Fonu, yüzde 1,35’ini te#vik, yüzde4,77’sini aktif i#gücü programları (kurslar), yüzde 59,48’ini GAP, yüzde 1,04’ünü kurumgiderleri olu#turmu#tur. 2011 yılı itibariyle 60 milyar 605 milyon lira büyüklü!üne eri-#en fondan 10 yıllık süreçte i#sizlere ödenen miktarın yalnızca 3 milyar 750 milyon olmasıdurumun vahametini gözler önüne sermektedir (http://ekonomi.milliyet.com.tr/issizlik-sigortasi-fonu-giderleri-gap-a-akti/ekonomi/ekonomidetay/15.11.2011/1463027/default.htm, 20.04.2012).360!


a. #! GüvencesiGonca ErolÇalı#ma hakkı, i#çiye diledi!i i#i görme hakkını veren bir hak de!il, ki#inin sahipoldu!u i#i geçerli bir neden olmaksızın kaybetmeme hakkını sa!layan bir haktır(Sa!lam, 2008: 765). Bu hak i# güvencesi kavramı ile ifade edilir. Ba#ka bir ifadeylei# güvencesi, çalı#anın i#ine keyfi olarak son verilememesidir.Eme!inden ba#ka geçim kayna!ı olmayan kesimler için ertesi gün i#siz kalmakorkusu olmadan çalı#mak hayati derecede önem ta#ır. Bir toplumda bu güvencene kadar dolaysız ve sorunsuz sa!lanmı#sa, yoksullukla mücadele konusunda oderece sa!lıklı adımlar atılmı# demektir.4857 sayılı "# Kanunu, bu konuda ülkemizdeki durumun hiç de iç açıcı olmadı!ınınbir kanıtıdır. Yazık ki AYM de, söz konusu kanuna ili#kin verdi!i kararlarıile bu iç karartıcı tabloya katkı sunmu#tur.4857 sayılı Kanun m. 18/1’e göre “otuz veya daha fazla i#çi çalı#tıran i#yerleri”nde“en az altı aylık kıdemi olan i#çinin” “belirsiz süreli i# sözle#mesi”ni feshedeni#veren, i#çinin yeterlili!inden veya davranı#larından ya da i#letmenin,i#yerinin veya i#in gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.Söz konusu maddede yer alan “otuz veya daha fazla i#çi çalı#tırılan i#yerlerindeçalı#ıyor olmak” #artı, daha az i#çi çalı#an i#yerlerinde çalı#anların i# güvencesikapsamı dı#ında bırakılmasına sebebiyet vermektedir. Bu hükmün iptali içinyapılan ba#vuruda bu duruma dikkat çekilmi# ve i# güvencesinin bu düzenleme ileihlal edildi!i, i#yerine ili#kin ko#ullar çerçevesinde i# güvencesinin tanımlanmasınınAnayasaya aykırı oldu!u ileri sürülmü#tür.AYM’nin verdi!i karar “i# kanunu i#vereni koruma kanunu mu?” sorusunu aklagetirecek gerekçelere dayanmaktadır: 20"# güvencesi ölçütleri belirlenirken, her ülke kendi verilerini ve i# hayatı ko#ullarınıgöz önüne almaktadır. "# hayatına ili#kin kuralların belirlenmesinde kamuyararı esastır, ayrıca i#çi ve i#veren arasındaki denge de gözetilmektedir. 18.maddeyle getirilen 30 veya daha fazla i#çi çalı#tırma ko#ulunun i#veren aleyhinede!i#tirilmesi durumunda i#veren bakımından olu#acak ek mali külfetlerinkayıt dı#ı uygulamalara neden olabilece!i, ayrıca i# güvencesi ile olu#abileceka!ır mali yükten küçük i#letmelerin uzak tutulması amaçları gözetildi!inde, davakonusu kuralla getirilen #artlarla i#çi ve i#veren arasında kurulan dengede birölçüsüzlük bulunmamaktadır.Büyük #irketlerin, i#lerinin önemli bir bölümünü, kayıtdı#ı/merdivenaltıatölyelerde “ta#eronun ta#eronunun ta#eronuna” çalı#an i#çilere yaptırdı!ı birortamda, söz konusu düzenlemenin i#çi-i#veren dengesini nasıl da i#veren lehinede!i#tirdi!i açıktır. AYM’nin bu yakla#ımı ve ileri sürdü!ü gerekçelerinandırıcılıktan uzak, aynı zamanda çalı#ma hakkının özüne de aykırıdır. Amagenel anlamdaki liberal devletçi tavrı açısından ele alındı!ında tutarlıdır. Bukarar ile, 30’dan az i#çi çalı#tıran i#verenler ve merdivenaltı atölyelerden nemalananbüyük #irketler “liberal devletin bekası” için korunmalı ve kollanmalıdırdenilmektedir. Yüzbinlerce çalı#anın i# güvencesi kapsamı dı#ında bırakılmasıpahasına bile olsa.20 AYM, 19.10.2005 T. 2003/56E. 2005/72K.361!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>b. Çalı!ma Ko!ulları"#sizlik kadar çalı#ma ko#ullarının kötülü!ünden kaynaklanan yoksunluklarınyarattı!ı yoksulluk da tartı#ılmalıdır. Sa!lıksız ko#ullar, uzun çalı#ma süreleri,meslek hastalıkları, i# kazaları gibi çalı#ma ko#ullarından kaynaklanan hususlar dayoksulluk çemberinin içerisindedir. 21Bu çerçevede kar#ımıza çıkan en temel sorunlardan birisi çalı#ma süreleridir.Çünkü insan onuruna yara#ır bir ya#am, bireyin dinlemesi ve kendini geli#tirebilecek,iç huzurunu bulabilecek zamana sahip olması ile sa!lanabilir. Günde 14saat çalı#an bir ki#inin dinlenecek, çalı#masının kar#ılı!ını aldı!ını hissedebilecekve payla#abilecek zamanı olmayacaktır. Tek yapabilece!i ertesi gün yeniden çalı-#abilmek için zorunlu olarak uyumaktır. "#çi mücadeleleri tarihi, özellikle çalı#masürelerinin kısaltılması yönünde verilmi# mücadelelerle doludur. Bugün bu çabalarında bir sonucu olarak çalı#ma süreleri belli kıstaslara ba!lanmı#tır.Ancak bir dönemden beridir, gerek ülkemizde gerekse uluslararası ölçekteçalı#ma sürelerini belirsizle#tiren ve a!ırla#tıran “esnek çalı#ma” uygulamalarıyaygınla#makta, verimlilik tartı#maları altında i#çilerin yeniden bir çe#it ücretlikölelik ko#ullarına mahkum edilmesinin araçları yaratılmaktadır. Nitekim 4857sayılı yasa da temelini esnek çalı#ma ilkelerinin olu#turdu!u bir yasadır.AYM, bu durumu kararında açıkça belirtmekte ve bunu bir bakıma olumlu birgeli#me olarak sunmaktadır: 22Çalı#ma süresinin düzenlenmesinde genel olarak iki tür yakla#ımdan söz edilebilir.Birincisi, endüstri devriminin ürünü olan çalı#ma süresini kısaltmak vebununla ilgili katı kurallar getirmektir. "kinci yakla#ım ise, i# hayatındaki geli#-meler ve teknoloji alanındaki yeniliklerin bir sonucu olarak çalı#ma süresinindüzenlenmesinde taraflara mümkün oldu!u kadar geni# bir hareket alanı sa!-lamaktır. "kinci yakla#ım, esnek çalı#ma kavramıyla yakından ilgili olup, i#in veihtiyaçların zamanında en üst seviyede kar#ılanması amaçlanmaktadır. Günümüzde,i# hayatındaki olgular ve pek çok nedenle, çalı#ma sürelerinin düzenlenmesindeikinci yakla#ım ön plana çıkmaktadır.Görüldü!ü gibi konuya yine i#veren cephesinden bakılmakta ve “i#in ve ihtiyaçlarınen üst seviyede kar#ılanması amacı” kutsanmaktadır.4857 sayılı yasada yer alan (m. 63 ve devamı) denkle#tirme çalı#ması ile i#çileringünlük çalı#ma sürelerinin 11 saate kadar uzatılmasına olanak sa!lanmasınınAnayasanın 50. maddesine aykırı oldu!u ve çalı#ma sürelerinin 13. maddedekiölçülülük ilkelerine ve sosyal devlet gereklerine uygun olmayacak bir biçimdeartırıldı!ı gerekçesiyle iptali istemini de de!erlendiren AYM, kararında, i#çilerindinlenme ihtiyaçlarını tartı#ma gere!i dahi duymaksızın teknik bir matematikhesapla sorunu ele almı#tır: 2321 “"nsan onuruna yara#ır bir ya#am” kavramının gere!i olarak yoksulluk geni# anlamıylaele alındı!ında; i#yerlerinin çalı#ma ve sa!lık ko#ullarına uygun olmasını isteme hakkı, i#güvenli!i, çalı#ma sürelerinin uygun ölçülerde tutulmasını isteme hakkı, çalı#an çocuk,kadın ya da gençlerin özel olarak korunmasıyla ilgili haklar, adil ücret hakkı, ücretli tatil,dinlenme hakkı, bo# zaman bulabilme hakkı; ya#ına, gücüne, cinsiyetine uygun i#lerdeçalı#tırılmayı isteme hakkı vb. birtakım haklar da bir yoksulluk sorunu olarak kar#ımızaçıkmaktadır.22 AYM, 19.10.2005 T. 2003/56E. 2005/72K.23 AYM, 19.10.2005 T. 2003/56E. 2005/72K.362!


Gonca Erol… denkle#tirme yöntemi, çalı#ma süreleri konusunda esneklik sa!layan bir uygulamadır…Denkle#tirmedeesas alınan azami sürede, i#çinin ortalama günlükya da haftalık çalı#ma süresinde i#çi aleyhine de!i#iklik söz konusu olmamaktadır.Yasa’da i#çinin günlük çalı#ma süresi bakımından öngörülen 11 saatlikazami süre sınırlaması denkle#tirme için de geçerlidir. "#çinin 11 saate ula#abilecekçalı#ma süresi, denkle#tirme esasının gere!i olarak di!er günlerindekiçalı#ma sürelerinin belirlenmesinde dikkate alınacaktır. Haftanın çalı#ılan günleriiçin söz konusu olan ve tarafların anla#ması ko#uluna ba!lı olarak uygulanabilecekdenkle#tirme esaslarının düzenlendi!i kuralın, çalı#ma #artları ve dinlenmehakkına aykırı bir yönü bulunmamaktadır.Günde 11 saat çalı#an, 2 saatini yolda harcayan ve en nihayetinde geriyeyalnızca yemek yiyip uyuyacak zamanı kalan bir i#çiye sunulan bundan ibaret birömrün “insan onuruna yara#ır” oldu!unu; haftalık çalı#ma süresinin a#ılmamı#olmasının, böylesi bir ömrü, insan onuruna yakı#ır bir biçime dönü#türebilece!inisöylemek mümkün olmasa gerek.Öte yandan, söz konusu düzenleme, dinlenme ve tatil hakkının özüne deaykırıdır. Tatil günlerinin de esnekle#mi# olması nedeniyle, e#i ayrı bir gün izinyaparken, kendisi ayrı bir gün izin yapan i#çinin, sevdikleriyle bir arada geçirece!itek bir tatil gününün dahi olmaması, kısıtlı olan dinlenme ve tatil hakkının daözünün zedelenmesine sebep olmaktadır. Ancak AYM bakımından bunların tartı-#ılmaya de!er bir yanı yoktur. Önemli olan, matematiksel hesapla, yasada belirtilentoplam çalı#ma süresinin tutturulup tutturulmadı!ıdır."ptali istemiyle AYM önüne gelen bir di!er düzenleme ise 4857 sayılı Kanunun21. maddesinde yer almaktadır. Bu hükme göre, i#ten geçerli bir nedene dayanmaksızınçıkarılan i#çinin, i#e iade kararı verilmesinin ardından en geç bir ay içerisindei#verence i#ba#ı yaptırılması gerekmektedir. "#veren, i#çiye yeniden i#ba#ıyaptırmazsa kararın kesinle#mesine kadar çalı#tırılmadı!ı süre için i#çiye en çokdört aya kadar do!mu# bulunan ücret ve di!er hakları ödenecektir. Ba#ka bir ifadeyle,i#veren i#çiyi keyfince i#ten çıkaracak; i#çi, aylarca i#siz bir #ekilde yargılamanınsonuçlanmasını bekleyecek; ancak haklı oldu!una mahkeme karar versebile, yalnızca dört aylık ücretini ve di!er haklarını i#verenden alabilecektir.Ülkemizde pek çok farklı nedenden ötürü, i# davalarının bir yıla yakın hattakimi durumlarda daha da uzun sürdü!ü bilinen bir gerçektir. Her ne kadar i#e iadedavalarında seri muhakeme usulü kural olarak kabul edilmi# olsa da uygulamanınhiç de bu usule göre yürümedi!i de ortadadır. Bu düzenleme, hem hukuksuzlu!amaruz kalan hem de i#veren kar#ısında daha güçsüz konumda olan i#çinin, yasaeliyle ikinci kez ma!dur edilmesine sebep olmaktadır.Nitekim, bu düzenlemenin de iptali için AYM’ne ba#vuruda bulunulmu#tur.Ancak AYM, "# Kanununu i#vereni koruyan yasa olarak ele alan bakı# açısını sürdürmü#tür:24… i# sözle#mesinin feshinin geçersizli!ine ili#kin kararın kesinle#mesine kadari#çiye çalı#tırılmadı!ı süre için do!mu# bulunan ücret ve di!er haklarının ençok dört aylık kısmının ödenmesine ili#kin düzenleme, yargılama a#amasındaöngörülen seri muhakeme usulü gözetildi!inde i#çi ve i#veren arasında olmasıgereken hak ve yükümlülük dengesinde bir ölçüsüzlü!e yol açmamaktadır.24 AYM, 18.12.2008 T. 2005/52E. 2008/181K.363!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Öte yandan söz konusu karara ili#kin kar#ı oy yazısında Osman Alifeyyaz Paksütdört aylık süre sınırlamasının getirilmi# olmasının “kuralın çalı!an aleyhinesonuçlar do"uraca"ı bilinerek yasala!tırıldı"ını göstermektedir” diyerek i#in gerçek yüzünüözetlemi#tir.Fulya Kantarcıo!lu da karara katılmamı# ve gerekçesini #öyle açıklamı#tır: 25… devletin yargılamanın yasada öngörülen sürede bitirilmesini sa!layamamasıdurumunda, bunun olumsuz sonuçlarına sadece çalı#anların katlanmak zorundabırakılması, i#verenin ise kararın kesinle#mesi çok uzun bir süreyi alsa dadört aylık ödemeyle sorumluluktan kurtulması i#çi, i#veren ili#kisinde adil dengeningözetilmedi!inin açık bir göstergesidir. Yargılamanın belirlenen süredetamamlanamamasından, kusuru bulunmayan üstelik i#verene göre daha güçsüzdurumda olan çalı#anın zarar görmesi sonucunu do!uran kural, sosyal hukukdevleti ilkesiyle açık bir çeli#ki olu#turdu!u gibi bu konuda devlete anayasaile verilen ödevlerin de yerine getirilmedi!ini göstermektedir.c. #! Güvenli"iYoksullukla ili#kisi ba!lamında ele alınması gereken bir di!er husus ise i# güvenli-!idir. 26 Her ne kadar liberal kuram çalı#ma ili#kisini “sözle#me hürriyeti” kavramıetrafında bir özgür/iradi seçim olarak kabulleniyor olsa da, pratik ya#amda sözle#-me hürriyeti, açlıktan ölmek ile kölelik ko#ullarında çalı#mak arasında bir tercihekar#ılık gelebilmektedir (Tanör, 1978: 52). "#siz kalmamak pahasına, sa!lıksız vegüvencesiz bir çalı#mayı kabullenmeye mecbur bırakılan kesimler, bu kez de i# kazaları,meslek hastalıkları gibi sorun ve sıkıntılarla yüz yüze gelmektedir.AYM i# güvenli!i konusunu, ya#am hakkı ile olan do!rudan ili#kisinden dekaynaklı olarak, i#çiden yana koruyucu bir tutum ile ele almaktadır. AYM’ye görei#çinin sa!lı!ının ve hayat hakkının korunması öncelikli bir hedeftir. 27Örne!in, 506 sayılı eski <strong>Sosyal</strong> Güvenlik Kanununda yer alan i# kazaları yahutmeslek hastalıkları nedeniyle, belli durumlarda sosyal güvenlik kurumlarının i#çiyeyaptı!ı harcamaların, kusurlu olan i#verenden kusuru oranında tahsil edilece-!ine dair kuralın (m. 26/1) iptali istemiyle yapılan itiraz ba#vurusuna ili#kinyaptı!ı incelemede AYM, bu uygulamayı, i#vereni, i#çinin sa!lı!ını ve güvenli!inikorumaya sevk edecek bir uygulama olarak nitelemi# ve talebi reddetmi#tir: 28"tiraz konusu kural…(ile)…i#veren, gerekli tedbirleri almadı!ı takdirde Kurumakar#ı önemli miktarlarda tazminat ödemek durumunda kalaca!ından, daha azmaliyetli olan i# güvenli!i tedbirlerini almak mecburiyetini hissedecek ve sonuç25 AYM, 18.12.2008 T. 2005/52E. 2008/181K. Oysa 4857 sayılı Kanuna ili#kin yukarıdaverdi!imiz kararlarının hiçbirisinde AYM, konunun Anayasanın 5. maddesi ile ba!ınıkurmamı#tır. Yani devletin görevleri ve ödevleri yönünden bu hususların hiçbir ilgisininolmadı!ı kanaatindedir. <strong>Sosyal</strong> devlet ilkesini ise hiçbir biçimde tartı#mamı# yalnızcaAnayasanın 2. maddesini telaffuz etmekle yetinmi#tir.26 Anayasa Mahkemesi, i# güvenli!ini “i! yerinde çalı!anların i!in yapılmasıyla ilgili olarakortaya çıkan tehlikelerden bedensel ve ruhsal olarak zarar görmemeleri için alınması gerekli ruhsal,teknik ve tıbbi önlemleri almaya yönelik sistemli çalı!malar...” #eklinde tanımlamaktadır(AYM, 02.05.1989 T. 1988/51E. 1989/18K.).27 AYM, 30.12.2010 T. 2008/76E. 2010/122K.28 AYM, 30.12.2010 T. 2008/76E. 2010/122K. Ayrıca bkz. AYM, 20.05.1992 T. 1991/61E1992/34K.364!


Gonca Erolitibariyle en önemli de!er olan insanın sa!lı!ı ve ya#ama hakkı bu yolla dahaetkili bir #ekilde korunmu# olacaktır. …Kimi i#verenlerin ceza yaptırımlarıkar#ısında yeterince duyarlı davranmayıp i#çi sa!lı!ı ve i# güvenli!ine ili#kin ilkelönlemleri bile savsakladıkları, ilgili yönetimlerce yapılan denetimlerin bukonuda etkili olmadı!ı gerçekli!i göz önüne alındı!ında incelenen kuralın, i#çilerinsa!lı!ının etkili ve sonuç alıcı biçimde korunması amacını gerçekle#tirmeyeyönelik olması bakımından, Anayasanın yukarıda anılan maddeleriyle uyumiçinde oldu!u açıktır.II. SOSYAL GÜVENL!K HAKKI VE YOKSULUN KORUNMASI<strong>Sosyal</strong> güvenlik, toplumsal ya#amdan kaynaklanan riskler kar#ısında bireyleri korumayıhedef alır. Anayasa’nın sosyal güvenlik hakkına ili#kin 60. maddesi “Herkes,sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenli"i sa"layacak gerekli tedbirlerialır ve te!kilatı kurar.” demek suretiyle sosyal güvenli!in herkes için bir “hak”, bunugerçekle#tirmenin ise devlet için bir “görev” oldu!una i#aret etmi#tir. 29 Bu hak,sosyal hukuk devletinin ayrılmaz bir parçası ve gere!idir. 30<strong>Sosyal</strong> güvenlik kavramı AYM’nin en çok tanımladı!ı kavramlardan birisidir. 31Mahkemenin, insan haklarının bir unsuru ve bir temel hak olarak tanımladı!ı 32sosyal güvenli!in öncelikli amacı, herhangi bir nedenle kısmen ya da tamamençalı#amayanlara ve bu nedenle gelir kaybına u!rayarak muhtaç duruma dü#enlere,insan onuruna yara#ır asgari bir hayat sürmeleri için gerekli olan geliri sa!lamaktır.Yani ekonomik yönden güçsüzleri, insanca ya#amak için yeterli geliri olmayanlarıkorumayı amaçlar. 33 Dolayısıyla liberal demokrasilerin yoksullukla29 AYM, 26.05.1998 T. 1998/14E. 1998/24K.30 Bu nedenle, “<strong>Sosyal</strong> güvenlik hukuku alanında olu!turulacak tüm kuralların, özde, sosyal devletkavramı anlayı!ına uygun olması zorunludur. <strong>Sosyal</strong> hukuk Devleti, niteli"inin gere"i olarak,sosyal güvenlik kavramını ya!ama geçirerek somutla!tırır” (AYM, 27.06.1995 T. 1994/90E.1995/22K).31 “<strong>Sosyal</strong> güvenlik, bir meslekî, fizyolojik ya da sosyoekonomik riskten ötürü geliri sürekliyada geçici olarak kesilen kimselerin geçinme ve ya#amı devam ettirme gereksinimlerinikar#ılamayı amaçlayan bir sistemdir” (AYM, 27.06.1995 T. 1994/90E. 1995/22K). “Ça!-da# uygarlı!ın simgesi olarak tüm toplumların benimsedi!i ve evrensellik kazanmı# sosyalgüvenlik kavramı, özde bireyin kar#ıla#aca!ı ve ya#amı için tehlikeli olaylara kar#ı birgüvence arayı#ının ürünüdür” (AYM, 02.05.1991 T. 1990/28E. 1991/11K). “Ya#amınkaçınılmaz bir sonucu olarak kar#ıla#ılan tehlikelerden korunma ve gelece!e güven içindebakabilme iste!i, insanlı!ın en eski özlemlerinden biri olmasına kar#ın, sosyal güvenlikdü#üncesi, özellikle sanayi toplumu olmu# ya da olma yoluna girmi# toplumların gereksinimlerindendo!mu#tur. <strong>Sosyal</strong> güvenli!in sa!lanması bir gelecek güvencesini yaratmaktave böylece modern toplumda bireyin mutlulu!una hizmet eden en temel araçlardanbiri olmaktadır” (AYM, 20.05.1992 T. 1991/61E. 1992/34K).32 AYM’ye göre sosyal güvenli!in amacı “…bireylerin istek ve iradeleri dı!ında olu!an sosyalrisklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları ki!ilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı veharcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sa"lıklı ve asgari hayat standardını güvencealtına alabilmektir” (AYM, 04.02.2010 T. 2008/57E. 2010/26K). Ayrıca bir temel hak veinsan haklarının bir unsurudur: “<strong>Sosyal</strong> güvenlik, uluslararası hukuk belgelerinde ve ça"da!anayasalarda temel bir hak niteli"inde görülerek, ‘ekonomik ve sosyal haklar’ bölümü içindedüzenlenmi!tir. Toplumun tüm bireylerini kapsamına alma çabalarının bir sonucu olarak sosyalgüvenlik, temelde insan haklarının bir unsuru görünümünü kazanmı!tır” (AYM, 27.06.1995 T.1994/90E. 1995/22K).33 AYM, 14.11.1990 T. 1990/5E. 1990/28K.365!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>mücadele araçlarından birisini de sosyal güvenlik hakkı olu#turur. Bu bakımdanAYM’nin bu konudaki bakı# açısı, yoksulluk olgusuna bakı# açısını da anlamamızayardımcı olacaktır.Bir “kurumlar bütünü” 34 olan sosyal güvenli!in sa!lanması, yalnızca sosyal sigortalarlade!il, aynı zamanda sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler yoluyla gerçekle#tirilir.AYM’nin ifadesiyle “<strong>Sosyal</strong> güvenlik bir amaç, bir dü!ünce, sosyal sigortalarve di"erleri bunun en önemli araçlarıdır.” 35Bununla birlikte, “<strong>Sosyal</strong> güvenlik üst kavram, sosyal sigortalar bu üst kavramıolu!turan önemli bir kurumdur.” 36 Fakat prime dayalı ve belli birtakım #artlara ba!-lanmı# bir sigorta anlayı#ı, yazık ki, yoksullu!un önlenmesi ve toplum içerisindegüçsüz durumda olanların korunmasında yetersiz kalmakta, ve hatta denilebilirki, kötü uygulamalar bu kurumun yoksullu!un önlenmesi araçlarından biri olmakyerine yoksullu!un kurumsalla#masına kaynaklık etmesine sebep olmaktadır.Kanunda belirtilen #artlara haiz olmayan ki#iler, güvencesiz ve çaresiz durumdabırakılabilmektedir.Kayıt dı#ı i#çi çalı#tırmanın adeta bir zenginlik ve gelir kayna!ı oldu!u ülkemizde,yıllarca çalı#an ancak sigorta primleri yatırılmadı!ı için ma!dur olan veözellikle emeklilik hakkı zarara u!rayan yüzbinlerce ki#i bulunmaktadır. Dahası,yoksulluk, i#sizlik ve çaresizlik nedeniyle, çalı#anlar, ya bu #artlara mecbur kalmaktaya da ücretini birazcık daha yükseltebilmek adına gönüllü olarak sigortasızçalı#mayı kabullenmektedir.Oysa sigorta, i#e ba#lamakla kendili!inden kazanılan ve vazgeçilmez ve devredilemezbir hak olarak hukukumuzda yer almaktadır. AYM de “<strong>Sosyal</strong> sigorta sistemimizinen belirgin özelli"ini sigortalılı"ın mecburili"i ilkesi olu!turmaktadır. …sigortalıolma hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez. Sözle!melere sosyal sigortayardım ve yükümlerini azaltmak veya ba!kasına devretmek yolunda hükümler konulamaz.”37 biçimindeki net açıklamasıyla bunu ifade etmi#tir. Buna kar#ın kimi kararlarıbu ifadeleriyle çeli#mektedir.Gerek 506 sayılı eski kanunda gerekse 5510 sayılı SSGSS Yasasında, i#çininçalı#masının sosyal güvenlik kurumuna bildirilmemesi veya kurumca tespit edilmemi#olması durumunda, sigortalılar çalı#malarını, hizmetlerinin geçti!i yılınsonundan ba#layarak “be# yıl” içerisinde mahkemeye ba#vurmak suretiyle alacaklarıbir ilamla ispatlayabilmelerine imkan tanınmı#tır.Söz konusu düzenleme, yıllarca çalı#an ancak i#veren primlerini yatırmadı!ıyahut eksik yatırdı!ı için emeklilik hakkından yahut prim ödemesine ba!lı bir-34 <strong>Sosyal</strong> güvenlik aynı zamanda bir “kurumlar bütünü”nü ifade etmektedir. “<strong>Sosyal</strong> güvenlikpolitikaları, sosyal zarar tehlikelerinin sonuçlarını gidererek bireyleri ekonomik yönden güçlütutmayı amaçlar. Bu amaçları güden politikaların kapsamına çalı!tırma (istihdam), gelir güvencesi,çalı!ma gücünün korunması, meslek kazancı yerine geçecek ödemeler, sosyal sigortalardanbelli aralıklarla sa"lanan gelirler, her tür sosyal yardım ve öbür ödemeler girmekte, böylecebireyin ekonomik ve sosyal güvenli"iyle bu yolla ve buna ko!ut biçimde toplumda sosyal güvenliksa"lanarak, toplumsal barı! güçlendirilmektedir” (AYM, 18.11.1993 T. 1993/17E.1993/41K).35 AYM, 14.11.1990 T. 1990/5E. 1990/28K.36 AYM, 14.11.1990 T. 1990/5E. 1990/28K. Ayrıca bkz. AYM, 27.06.1995 T. 1994/90E.1995/22K.37 AYM, 21.10.1986 T. 1986/16E. 1986/25K.366!


Gonca Eroltakım haklardan yararlanamayanların, mahkeme yoluyla haklarının tespiti veiadesi bakımından büyük önem ta#ımaktadır. 381997 yılında Vezirköprü "# Mahkemesi, sosyal güvenlik kurumunun böylesi biruygulama ile zora sokuldu!u, kayıt dı#ı çalı#an herkese borçlanma imkanı getirilerekSSK’nın ekonomik anlamda çökü#e itildi!i gibi gerekçelerle AYM’ye ba#vurudabulunmu#tur. AYM, yaptı!ı inceleme sonucunda, iptali istenen düzenlemenin“Çe!itli ekonomik, toplumsal ve kayıt düzenindeki kimi eksiklikler nedeniyle çalı!anlarınfiili çalı!ma sürelerinin bir bölümünün <strong>Sosyal</strong> Sigortalar Kurumu kayıtlarına intikaletmedi"i gözetilerek” 39 yapıldı!ı ve bu bakımdan sosyal devlet ilkesine ko#ut olaraksosyal güvenlik hakkının tesisi amacıyla ekonomik ve toplumsal gereklilikleredayandı!ı gerekçesiyle istemin reddine karar vermi#tir.2008 yılında ise bu defa Kadıköy "# Mahkemesi, söz konusu düzenlemede yeralan be# yıllık sınırlamanın, sosyal güvenlik hakkına ve devredilmez ve vazgeçilmezbir hak olarak öngörülen sosyal sigortanın özüne aykırı oldu!u ve bu hakkınsınırlanması anlamına geldi!i gerekçeleriyle “hizmetlerinin geçti"i yılın sonundanba!layarak be! yıl içerisinde” ibaresinin iptali istemiyle AYM’ne ba#vurmu#tur.AYM, daha önce vermi# oldu!u sosyal güvenlik hakkının korunmasına dönükkararını, bu defa konu liberal devletin sınırlarını a#ar bir noktaya geldi!inde tersineçevirmi# ve be# yıllık sınırlamanın sistemin i#leyi#inin korunması adına kabuledilebilir oldu!una hükmetmi#tir. “<strong>Sosyal</strong> sigorta programlarının sigortacılık ilkelerive ça"da! standartlarla uyumu ve malî açıdan sürdürülebilirli"i, sosyal sigorta kurulu!-larının idarî ve malî etkinliklerinin artırılması için gerekli rejimin olu!turulmasını zorunlukılar. …Bu düzenin korunması Anayasa’nın 60. maddesinde yer alan sosyal güvenlikhakkının güvenceye alınması için de zorunludur” 40 diyen AYM, bizce üzerindedü#ünülmesi gereken bir gerekçeye dayanarak red kararı vermi#tir: 41Hizmet tespiti davaları…için öngörülen 5 yıllık hak dü#ürücü sürenin, sisteminsüreklilik arz edecek #ekilde veya makul olmayacak ölçüde uzun bir süre davatehdidi altında tutulmasını önlemek suretiyle sosyal güvenlik sisteminin istikrarınınsa!lanması amacıyla getirildi!i anla#ıldı!ından bunun bir sınırlama olaraknitelendirilmesi mümkün de!ildir."ptali istenen düzenlemenin yerinde bir düzenleme oldu!unu bir an için kabuletsek bile, böylesi bir noktadan savunulabilmesinin hak ve özgürlükler rejiminebüyük zarar getirece!i ortadadır. Bir temel hakkın, bu hakkı gerçekle#tirmekle yükümlüolan kurumlardan mahkeme yoluyla talep edilmesini o kurum için bir38 Ancak bu düzenlemenin ba#ka bir açıdan bakıldı!ında, sosyal güvenlik sistemibakımından birtakım zaafları da içerisinde barındırdı!ı görülmektedir. Zaten ya i#sizkalmamak için, yahut ücretini birazcık daha yükseltebilmek için sigortasız çalı#maya razıolmak zorunda bırakılan i#çiye, i#ten ayrıldıktan sonra hizmetini tespit ettirebilme imkanısunulmakta, böylelikle kayıt dı#ı i#çi çalı#tırma i#veren bakımından daha da kolayla#tırılmaktadır.Yani bir yandan kayıt dı#ı çalı#ma üstü örtülü bir biçimde görmezdengelinirken, bir yandan da bunun sebep olaca!ı zararlar ve toplumsal sorunlar kısmi olarakgiderilmeye çalı#ılmaktadır. Bu hususu da liberal demokrasinin çıkmazlarından biriolarak i#aret etmekle yetinelim.39 AYM, 30.06.1998 T. 1997/18E. 1998/42K.40 AYM, 26.01.2011 T. 2008/109E. 2011/25K.41 AYM, 26.01.2011 T. 2008/109E. 2011/25K.367!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>tehdit olarak algılamak, tüm özgürlüklerin “devletin bekası” u!runa yok edilmesineya da budanmasına onay vermektir. 42Öte yandan AYM, konu ya#am hakkı ile do!rudan ba!lantılı oldu!unda sosyalgüvenlik hakkına ili#kin daha korumacı bir tutum takınmaktadır.Örne!in, mülga 506 sayılı Kanunun 110. maddesi gere!i suç sayılır bir hareketiylei# kazasına u!raması durumunda sigortalı, geçici i# göremezlik gelirindenyararlandırılmamaktaydı. AYM söz konusu düzenlemeyi, sosyal sigorta sistemi vesosyal güvenlik hakkının özüne aykırı bulmu# ve “Eme"inden ve sosyal güvenlikhakkından ba!ka hiçbir güvenceye sahip olmayan i!çinin, suç sayılabilecek kusurlu bireylemi nedeniyle sosyal güvenlikten yoksun bırakılması, prime dayanan sigorta anlayı!ınauygun de"ildir.” 43 gerekçesiyle iptal etmi#tir.AYM’nin bu konudaki en çarpıcı kararı ise 506 sayılı yasanın 34/8 maddesindeyer alan, hastalık hallerinde en fazla 18 aya kadar sa!lık yardımının yapılaca!ınahükmeden düzenlemeyi iptal etti!i kararıdır. Sigortalıya, “#u kadar zamanda iyile#yoksa ba#ının çaresine bak” diyen bu düzenlemeyi AYM, ya#am hakkı etrafındatartı#mı# ve sosyal hakların sınırlandırılmasına onay verdi!i pek çok kararındadayandı!ı 65. maddenin dahi bu durumda ileri sürülemeyece!ini vurgulayarakönemli bir karara imza atmı#tır: 44Anayasa’nın 65. maddesindeki bu sınırlama ile …itiraz konusu ‘18 aya kadar’deyimi arasında bir ili#ki kurulamaz. …60. maddede belirtilen bu sosyal hak, yineAnayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen ‘ya#ama, maddi ve manevi vevarlı!ını koruma ... hakkı’ ile çok sıkı ba!lantı içindedir. Dolayısıyla devlet ekonomikve sosyal alandaki görevlerini yerine getirirken uygulayaca!ısınırlamalarda ‘ya#ama hakkını’ ortadan kaldıran düzenlemeler yapamayacaktır.Bu nedenle Anayasa’nın 65. maddesindeki sınırlamaları, 506 sayılı Yasa’nın34. maddesindeki itiraz konusu ‘...18 aya kadar...’ sözcüklerine uygulamaolana!ı yoktur.Buna kar#ın AYM, konu sistemin i#leyi#inin korunması oldu!unda sosyal güvenlikhakkının kapsamını daraltan kararlar vermektedir.Örne!in Mülga 506 sayılı Kanunun 92. maddesi, sakatlık halinde sosyalyardım kapsamında ki#iye ba!lanan gelir ile sosyal sigorta primlerinin bir kar#ılı!ıolarak ba!lanan emeklilik aylı!ının birle#mesi halinde, az olan gelirin yarısının42 Nitekim Nuri Necipo!lu ve Celal Mümtaz Akıncı’nın kar#ı oy gerekçesinde #u ifadelereyer verilmi#tir: “…devlet, her !eyden önce adaletli bir hukuk düzeni kurmakla yükümlüdür….dava yoluyla hak arama özgürlü"ü, temel bir hak olması niteli"i dı!ında di"er temel hak ve özgürlüklerdengereken !ekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sa"layan en etkili güvencelerdenbirini olu!turmaktadır. Feragat edilemeyen, vazgeçilemeyen ve kaçınılamayan birhak olan sosyal sigorta kapsamında olmak hakkının i!ten ayrıldıktan belli bir süre sonra aranamayaca"ınınkabulü, hak ve nesafet kurallarına aykırıdır. … getirilen sınırlandırma ‘<strong>Sosyal</strong>Devlet’ ilkesine aykırı oldu"u gibi ‘Hak Arama Özgürlü"ü’ne de engeldir.”43 AYM, 11.07.1995 T. 1995/37E. 1995/31K.44 AYM, 17.01.1991 T. 1990/27E. 1991/2K. Sa!lık yardımının kapsamını benzer #ekildedaraltan bir ba#ka düzenleme ise Ba!-Kur Yasasında yer almı#tır. Sa!lık yardımında hastanıne!er yataklı tedaviye ihtiyacı var ise bu tedavinin yalnızca 6 ay süre ilekar#ılanabilece!ine ili#kin düzenlemenin de iptali istenmi#tir. AYM, yine konuyu “ya-#am hakkı” çerçevesinde ele almı# ve benzer gerekçelerle düzenlemenin iptaline kararvermi#tir (AYM, 16.10.1996 T. 1996/17E, 1996/38K.).368!


Gonca Erolödenece!i kuralına yer vermi#, Anayasa’da özel olarak korunması gereken ki#ilerin(m. 61) bu hakları kısıtlanmı#tır. Bu düzenlemenin iptali istemini de!erlendirenAYM kurumun aktüeryal dengesini sa!lamak ve korumak gerekti!i ve 65. maddedekisınırlama nedenlerine dayanarak istemin reddine karar vermi#tir. 45AYM’nin “kurumun aktüeryal dengesini gözetmek”ten en sık bahsetti!i kararlarıemeklilik ya#ının, prim gün sayısının yükseltildi!i düzenlemelere ili#kinolanlarıdır.Bu de!i#ikliklerden biri 1999 yılında gerçekle#tirilmi#tir. 4447 sayılı Yasa ileyapılan de!i#iklikle; emeklilik ya#ı sigortalı kadınlarda 50’den 58’e, erkeklerde ise55’ten 60’a yükseltilmi# ve en az 5000 gün prim ödeme ko#ulu 7000 güneçıkarılmı#tır. AYM, “<strong>Sosyal</strong> güvenlik kurulu!larının i!levlerini yerine getirebilmeleri içinbelirtilen olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacı ile çalı!anların emekli ya! haddi veprim ödeme gün sayılarının belirli bir ölçü ve denge gözetilerek yükseltilmesi sosyal güvenlikhakkını ortadan kaldıran veya onu kullanılamayacak ölçüde sınırlayan bir düzenlemeolarak nitelendirilemez” 46 gerekçesiyle düzenlemeyi Anayasaya uygun bulmu# vedaha sonraki tüm kararlarında bu görü#ünü istikrarlı bir biçimde savunmu#tur. 47Nitekim en sonunda 5510 sayılı yasa ile emeklilik ya#ı ve prim gün sayıları birkez daha artırılmı# ve kademeli olarak emeklilik ya#ının kadın ve erkeklerde 65ya#a çıkarılması yönünde yasal düzenlemeye gidilmi#tir. Bu yasanın da iptali içinAYM’ye ba#vurulmu# ancak yine benzer gerekçelere dayanarak istemin reddinekarar verilmi#tir: 48Türkiye’nin demografik yapısı konusunda veri olarak kabul edilen resmi belgelerdeortalama ya#am süresinin yükseldi!i, çalı#abilir nüfusun ya#lı nüfusaoranının azaldı!ı ve nüfusun hızla ya#landı!ı belirtilmektedir. Buna kar#ın, sosyalgüvenlik kurumlarına ba!lı olarak çalı#anların emeklilikleri için öngörülenya# haddinin aynen korunması durumunda Kurumun finansman sorununun45 AYM, 11.03.2003 T. 2001/351E. 2003/10K. AYM bu kararını “$! kazalarıyla meslek hastalıklarısigortasının malullük, ya!lılık ve ölüm sigortası ile birle!mesi halinde her iki sigorta türüneait aylık ve gelirlerin tam olarak ödenmesi öngörülseydi, Kurumun aktueryal dengesini sa"-lamak amacıyla gerek sigortalılardan, gerekse i!verenlerden tahsil edilen prim oranlarınınartırılması gerekecekti” iddiasına dayandırmı#tır. Ayrıca “kurum aylıklardan sadece birisinide!il, birinin tamamını birinin de yarısını ödedi!ine göre”, özel olarak korunması gerekenlerinde gözetildi!i sonucuna varmı#tır. Oysa mahkemenin dayandı!ı iki temel nedende kanımızca düzenlemeyi haklı çıkaracak elle tutulur bir gerekçe ileri sürme adınaortaya atılmı# ama zorlama oldu!u için e!reti duran görü#lerdir. Nitekim kar#ıoyyazısında Fulya Kantarcıo!lu “aynı sosyal amaca yönelik olsa da farklı gereksinimlerin ortayaçıkardı"ı ve ayrı primlere ba"lı tutulan sigortaların birle!mesi halinde dava konusu kuralda öngörüldü"übiçimde, bunlardan birinin tamamının di"erinin ise tümünün ödenmesiyle ortayaçıkan adaletsizli"e Devlet’in mali kaynaklarının yetersizli"i gerekçe gösterilemez. Ayrıca ki!ihakları arasında adil bir denge kurmakla yükümlü hukuk devletinde bu tür adaletsizlikler ho!-görü ile kar!ılanamaz” #eklinde; Ali Hüner ise “Eme"inden ve sosyal güvenlik hakkından ba!-ka hiçbir güvenceye sahip olmayan i!çinin, her iki sigortası için prim ödendi"i halde i! kazasıylameslek hastalıkları sigortası ile ya!lılık sigortası bir araya geldi"inde birinin tamamının, di"erininde yarısının ödenmesinin gerekece"i yönündeki itiraz konusu kural, sosyal güvenlikhakkının özüne ve prime dayanan sigorta anlayı!ına aykırıdır” #eklinde görü# bildirerek ço-!unluk görü#üne itiraz etmi#tir.46 AYM, 23.02.2001 T. 1999/42E. 2001/41K.47 Bkz. AYM, 24.06.2004 T. 2003/18E. 2004/88K.48 AYM, 15.12.2006 T. 2006/111E. 2006/112K.369!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>daha da büyüyece!i gözetildi!inde bu sınırın aktueryal dengelere göre zamaniçinde yükseltilmesinin yasa koyucunun takdirinde oldu!u açıktır.AYM’nin tıpkı "# Kanununu de!erlendirirken yaptı!ı gibi liberal düzenin “aktüeryaldengeleri” söz konusu oldu!unda “sosyal dengeler”i göz ardı etme tutumuemeklilik ile ilgili kararlarında da çok açık ve nettir. Örne!in AYM için #u sorununiptal istemini incelerken de!erlendirmeye de!er bir yanı yoktur: 55 ya#ına gelmi#bir i#çi, sigorta primlerini tamamlamak ya da ya# haddini doldurmak içinçalı#mak zorunda kaldı!ında hangi i#veren ona i# verecektir? Her 10 gençten birinini#siz oldu!u bir ülkede, 18 ya#ında genç, dinamik bir i#sizi çalı#tırmak varken55 ya#ındaki bir ki#iyi kim i#e alacaktır? Durum böyle iken bu ki#i nasıl emekliolacaktır? Milyonlarca insanın “mezarda emeklilik” dedi!i bu düzenlemenin böylesibasit bir soruyla iç yüzü görülebiliyorken AYM, yine matematiksel ve hayattankopuk teknik hesaplarla adalet ölçüp, neticenin adil ve ölçülü oldu!u sonucunavarmaktadır.III. SA%LIK HAKKIYa#am hakkı, liberal devletin kendisini tanımlama ve me#rula#tırma dayanaklarındanen önemlisidir. Toplum sözle#mesi kuramının temelini güvenlikle ili#kisiba!lamında devletin ya#am ve mülkiyet hakkının koruyucusu olarak ortayaçıktı!ı tezi olu#turur (Locke, 1969: 167 ve devamı). Ancak biliyoruz ki “kutsal”mülkiyet hakkının kar#ısında, yeri geldi!inde, ya#am hakkı kabuk de!i#tiriverir.Özellikle piyasa ko#ullarına endekslenmi# toplumsal ya#amın, ya#am hakkını dolaylıbiçimde ihlal etti!i durumlarda ibre her zaman mülkiyet hakkına dönük olmu#tur.Bunun en çarpıcı görünümü sa!lık hakkında kar#ımıza çıkar. “Paran kadarsa!lık” anlayı#ı “herkesin ya#ama hakkının oldu!u” liberal toplumun sayısızçeli#kilerinden sadece birisidir.Liberal bir anayasa olarak 1982 Anayasası da ya#am hakkı gibi sa!lık hakkınada yer verir. Ancak yine liberal özüne uygun bir biçimde devletin sa!lık ödevi birdüzenleme, denetleme ödevi biçimindedir. 49AYM, daha önce de yer verdi!imiz kimi kararlarında oldu!u gibi, sa!lık hakkıile ilgili düzenlemelerde ya#am hakkı ile do!rudan çatı#ma gördü!ü hususlardahakkın kapsamını geni#letecek nitelikte yorumlar yapmaktadır. Buna kar#ınsa!lı!ı paralı hale getiren düzenlemeler söz konusu oldu!unda ise tavrı yine liberaldevletin bekasından yana olmaktadır.Örne!in, 7.5.1987 günlü 3359 sayılı kanun ile sa!lı!ı alınıp satılan bir mal halinedönü#türen anlayı#ın hayata geçirilmesinin ve özelle#tirmenin adımlarıatılmı#tır. Yapılan iptal ba#vurusunda, yasada geçen “hizmet fiyatları” ifadesi i#aretedilerek, a#a!ıdaki gerekçelerle düzenlemenin iptali istenmi#tir: 50Fiyat, maliyet ve kârı kapsayan bir ö!edir. Kâra yönelik bir iktisadi kurulu# içinsatı# bedelini anlatır. Yasanın gerekçesi de gözetildi!inde anla#ılmaktadır ki,49 Anayasa m. 56/2-3: “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sa"lı"ı içinde sürdürmesini sa"-lamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, i!birli"ini gerçekle!tirmekamacıyla sa"lık kurulu!larını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. / Devlet, bu görevinikamu ve özel kesimlerdeki sa"lık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerekyerine getirir.”50 AYM, 19.04.1988 T. 1987/16E. 1988/8K.370!


Gonca Erolsa!lık kurumları iktisadî i#letme anlayı#ıyla çalı#tırılacaklardır. Fiyat ödeyemeyenyurtta# sa!lık hizmetinden yararlanamayınca hak, eylemli olarak ortadankalkaca!ından düzenleme, sosyal hukuk devleti ilkesiyle ba!da#amaz. <strong>Sosyal</strong>hukuk devletinde vatanda# için ancak gücüne göre katılma payı saptanabilir.AYM, verdi!i karar ile sa!lı!ın paralı hale getirilmesinin büsbütün önünüaçmı#tır: 51Bir iktisadî kurulu# için satı# bedelini anlatan ‘fiyat’ın kâr kapsadı!ı temeldedo!ru ise de, hizmetin kamu kurumunca verilmesinin bedeli olup giderleri asgarîdüzeyde kar#ılayan ‘ücret’in ‘fiyat’ sözcü!üyle adlandırılması, genel anlamdaiktisadî i#letmenin “satı#” yapmasıyla bir tutulamaz. Kamu hizmetiningiderlerine yurtta#ın bir ölçüde katılımının istenmesi, bu hizmetin satı#ısayılamaz. Sa!lık kurumlarının i#letme durumunda çalı#ması, bu nedenle ücretalınması da sosyal hukuk devleti niteli!iyle ba!da#maz de!ildir. …Anayasa, sosyalve ekonomik haklar ve ödevler konusunda devleti öncelikle görevlendirmi#-tir. Ancak, devlet bu görevlerini yine Anayasa’nın 65. maddesinin çizdi!i sınıriçinde, ‘...malî kaynaklarının yeterlili!i ölçüsünde yerine getirir.’ Klasik idarehukukunun bedelsiz-meccanî olmasını ilk ko#ul saydı!ı kamu hizmeti kavramı,giderek de!i#iklik görmü#, günümüzde kar#ılık olarak yararlananlardan ödemegüçleri oranında bir ücret alınması uygulaması yaygınla#mı#tır. Böylece, yararlananlarlayararlanmayanlar arasındaki e#itsizlik de giderilmi#tir. …Koruyucuve iyile#tirici tüm sa!lık hizmetlerinin maliyeti, ekonomik ko#ullar yüzündengiderek yükselmektedir. Devletin malî kaynaklarının yeterlili!i, ekonomikakçalıgücü, sa!lık hizmetlerinin parasız sunulmasına elvermedi!i gibi, Anayasaböyle bir zorunluluk da öngörmemi#tir. Bu nedenle, fiyat tespitinin Anayasa’nın56. maddesine aykırı yönü bulunmamaktadır.AYM, daha sonraki yıllarda da sa!lı!ın para kar#ılı!ı kullanılan bir hizmet olmasınaolur verir biçimdeki tavrını sürdürmü#tür. Örne!in, 1999 yılında çıkarılan"#sizlik Sigortası Kanunu’nda, sa!lık hakkından yararlananların protez, tıbbi araçve gereçlerin bedellerinin %20’sini ödemek zorunda oldukları hükme ba!-lanmı#tır. AYM, bu düzenlemeyi de 65. maddeye dayanmak suretiyle Anayasayaaykırı bulmamı#tır. 52Yine 2005 yılında, 5335 sayılı Kanunun 5. maddesiyle koruyucu sa!lık hizmetlerininverildi!i birinci basamak da dahil tüm sa!lık kurulu#larında hizmetlerden(muayene, te#his, tedavi, laboratuar, tetkik-tahlil i#leri, a#ı, ilaç, serum vb.) katkıpayı alınması öngörülmü#tür. AYM, bu kararında da sa!lık hizmetlerinin para ilesatılmasında Anayasaya aykırı bir yön bulunmadı!ı, aksine, 65. maddenin bir gere!ive sonucu olarak, bu uygulamanın sa!lık hakkının gerçekle#tirilmesinin birgere!i oldu!una hükmetmi#tir. 5351 AYM, 19.04.1988 T. 1987/16E. 1988/8K.52 “Bu durumda, alınacak katkı payının üst sınırının belirlenmi! olması ve kimi sigortalıların özeldurumları gözetilerek bu uygulamanın dı!ında bırakılması, sa"lanacak protez, araç ve gereç bedellerininsadece %20’sinin sigortalı tarafından ödenmesinin öngörülmesi sosyal güvenlikhakkını ortadan kaldırmadı"ı gibi onu kullanılamayacak ölçüde güçle!tirecek nitelikte de de"ildir”(AYM, 23.02.2011 T. 1999/42E. 2001/41K).53 “… sa"lık hizmetlerinin devletçe saptanan bir bedelinin olması, bu hizmetlerin Anayasa’nınöngördü"ü düzeyde yerine getirilmesi için zorunludur. Anayasa’nın 65. maddesinde belirtilenmali kaynakların yeterlili"i ölçüsü Devleti kimi düzenlemeler yapmak zorunda bırakmaktadır…371!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Sa!lık ve genel anlamda sosyal güvenlik haklarına ili#kin en son ve en önemlidarbe 5510 sayılı SSGSS yasası ile vurulmu#tur. Yasanın pek çok maddesinin iptaliistemiyle hem Cumhurba#kanı hem de muhalefet partisi AYM’ye ba#vurmu#tur.Katılım payının miktarı ve alanı geni#letilmi#, sa!lık hizmetlerinden yararlanma30 gün prim ödeme #artına ba!lanmı# ve böylelikle hakkın kapsamı dar gelirlileraleyhine daraltılmı#tır. AYM bu yasaya ili#kin kararında da yine benzer gerekçeleredayanmı# ve hatta bu düzenlemelerin sistemin do!al bir sonucu oldu!unahükmetmi#tir. 54IV. GEL!R DA%ILIMINDA ADALETGelir da!ılımında adalet, liberal demokrasilerde vergiler ve vergiler aracılı!ıylayerine getirilen bir takım sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar aracılı!ıyla sa!lanmayaçalı#ılır. Denilebilir ki, vergilendirmede adalet, liberalizmin yoksullu!a çözümadına öne sürdü!ü en temel ilkelerden birisi ve sosyal devlet ilkesinin önemlibir unsurudur. Vergi adaleti kavramı hukuki açıdan çözümlendi!inde demokratiksosyal hukuk devleti kavramında somutla#ır. <strong>Sosyal</strong> devlet, vergilendirmearacılı!ıyla ekonomiye müdahale ederek, gelir ve servet bölü#ümündeki adaletsizliklerigidermeye çalı#ır (Ça!an, 1980: 129).Anayasanın 73. maddesinde “Herkes, kamu giderlerini kar!ılamak üzere, maligücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengelida"ılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır” denilmek suretiyle, vergilendirmedeadaleti tesis edecek ilkenin “mali güce göre vergilendirme” oldu!unai#aret edilmi#tir.Mali güce göre vergilendirme, sosyal devletin vergi adaletine ili#kin ilkesidir.Mali güce göre vergilendirmede bireylerin ekonomik ve ki#isel durumları gözönüne alınır (Ça!an, 1980: 145). Çünkü serbest rekabetin temel oldu!u piyasaekonomisinde toplumun büyük bir kesimi servet ve gelirlerin küçük bir bölümünesahip olmakta, bu da ki#iler arasında önemli fırsat e#itliksizlerine sebep olmaktadır(Dilik, 1976: 137-138). <strong>Sosyal</strong> devlet, vergilendirmeyi, bu e#itsizli!inazaltılması ve böylelikle toplumsal barı# ve dengenin sa!lanması amacıyla kullanır.AYM de kararlarında pek çok defa “mali güce göre vergilendirme” ilkesininsosyal devletin ve sosyal adaletin bir gere!i ve sonucu oldu!unu belirtmi#tir. 55AYM’nin ifadesiyle, “Bu ilke, malî gücü fazla olanın, malî gücü az olana oranlaSa"lık hizmetlerinin gerektirdi"i tıbbi alet, cihaz ve di"er malzemelerin teknolojik geli!melerkar!ısında artan bedellerinin mevcut gelir kaynaklarıyla kar!ılanmasının zorlu"u gözetildi"inde,kamu hizmetinin giderlerine yurtta!ın bir ölçüde katılımının istenmesi, bu hizmetin satı!ıanlamına gelmez. … sa"lık hizmetlerinden herkesin yaygın ve eksiksiz olarak faydalanmaamacını gerçekle!tirmek için sunulan hizmete katkı sa"lanmasını öngören kuralın, sosyal devletilkesiyle ba"da!madı"ı ileri sürülemez” (AYM, 03.04.2007 T. 2005/52E. 2007/35K).54 “<strong>Sosyal</strong> Güvenlik Kurumunun amacına uygun olarak hizmet verebilmesi sahip oldu"u parasalkaynaklara ba"lı oldu"undan, temel kayna"ı prim olan bu Kurumda sigortalıların kuralda belirtilensüre kadar prim ödemek suretiyle Kurum ile ili!kilerini devam ettirmelerini ve Kurumunsa"layaca"ı haklardan bu suretle yararlanmalarını öngören böyle bir düzenleme sistemin do"albir sonucudur” (AYM, 15.12.2006 T. 2006/111E. 2006/112K).55 AYM, 06.07.1995 T. 1995/6E. 1995/29K. Ayrıca bkz. AYM, 12.11.1991 T. 1991/7E.1991/43K.; AYM, 06.07.1995 T. 1994/80E. 1995/27K.372!


Gonca Eroldaha fazla vergi ödemesi gere!ini belirler.” 56 Ba#ka bir ifadeyle, “mali güç ilkesi, azkazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasıdır.” 57Nitekim AYM, kimi durumlarda az gelirlinin vergilendirme kapsamı dı#ındabırakılabilece!ine, bunun sosyal devletin bir sonucu oldu!una hükmetmi#tir: 58Vergilendirmede genellik ilkesi, belirli ki#i veya grupların dil, din, ırk, cinsiyetvs. gibi nedenlerle vergi dı#ı bırakılmasına izin vermez. Ancak, malî politika,sosyal ve ekonomik ve kimi teknik gerekler, kimi durumlarda bazı gruplarınvergi kapsamı dı#ında bırakılmasını gerektirebilir. Bu durum genellik ilkesineaykırılık olu#turmaz.Mahkeme, benzer #ekilde, 15.12.1990 günlü, 3689 sayılı kanun ile getirilen“vergilendirmede hayat standardı esası”nı 59 ele aldı!ı kararında da mali gücü a#anvergilendirmeye sebep olabilecek düzenlemeyi Anayasaya aykırı bulmu#tur. 60Buna kar#ın 1997 yılında çıkarılan 4306 sayılı yasa ile “e!itime katkı payı” adıaltında getirilen uygulama ile e!itimin finansmanını bir bakıma dü#ük gelirlininüzerine yıkan düzenlemeye ili#kin kararında AYM yine liberalizmin kırmızı çizgilerinindı#ına çıkmayaca!ını göstermi#tir.56 AYM, 06.07.1995 T. 1995/6E. 1995/29K. “Mali güce göre vergilendirme, verginin ki!ilerinekonomik ve ki!isel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, malî gücü fazla olanın, malî gücü azolana oranla daha fazla vergi ödemesi gere"ini belirler. … Verginin malî gücü göre alınması aynızamanda vergide e!itlik ilkesinin uygulama aracıdır. … Anayasa’da öngörülen verginin ‘malîgüce göre ödenmesi’ ilkesi, ‘herkesin vergi ödemesi’ ilkesiyle birlikte vergilendirmede adalet vee!itlik ilkesine uygunlu"u gösterir ve sosyal devletin niteli"inin en etkin uygulama aracını olu!-turur. Vergi yükünün adil ve dengeli da"ılımı bu ilkelere uyularak sa"lanır.” Ayrıca bkz. AYM,12.11.1991 T. 1991/7E. 1991/43K.; AYM, 06.07.1995 T. 1994/80E. 1995/27K.57 AYM, 24.06.1993 T. 1992/29E. 1993/23K.58 AYM, 06.07.1995 T. 1994/80E. 1995/27K. Mahkeme, 1994 yılında 3986 sayılı kanun ileçıkarılan “ekonomik denge vergisi”nde yalnızca belli bir kesimin bu verginin yükümlüsüoldu!u, bu durumun vergide genellik ilkesine ve sosyal devlet ilkesine aykırı oldu!u iddiasıylayapılan ba#vuruyu de!erlendirdi!i bu kararında; “malî gücü daha zayıf olan ücretlilerinçok büyük kesimini kapsam dı!ında bırakması nedeniyle sosyal devlet ilkesine de aykırıdü!tü"ünün” söylenemeyece!ini belirtmi# ve istemin reddine karar vermi#tir.59 “Hayat Standardı Esası” vergi yükümlüsünün ula#tı!ı ya#am düzeyini koruyabilmesi içinyaptı!ı harcamaları kar#ılayan bir gelirinin olabilece!ini varsayarak gerçek gelire ula#abilmekamacıyla getirilmi# bir vergi kontrol sistemidir. Di!er bir anlatımla, yükümlününya#am ve harcama düzeyi yüksek, yılsonunda beyan etti!i geliri hayat standardı esası gere!incebulunacak miktardan dü#ük ise, ödemesi gereken vergi bu sistem ile gerçek gelirineuygun duruma getirilmektedir.60 Söz konusu düzenlemenin “Açıklamadan yoksun bırakılan hayat standardı esası gelirinolu!maması durumunda bile vergi alma gibi bir sonuç do"uraca"ından Anayasa’nın 73. maddesindeki‘Mali güce göre vergi ödeme’ ve ‘vergi yükünün adaletli ve dengeli da"ılımı’ gibi ilkelere;… yükümlüyü mali gücünü a!an bir vergi yükü ile kar!ı kar!ıya bırakaca"ından Anayasa’nın2. maddesinde belirtilen ‘<strong>Sosyal</strong> Devlet’ anlayı!ına … aykırı oldu"u” gerekçesiyle iptali içinAYM’ye yapılan ba#vuruda Yüksek Mahkeme, gerekçeleri büyük ölçüde haklı bularak sözkonusu hükmün iptaline karar vermi#tir: “Yasakoyucunun vergi yasalarını bu ilkelere uygunolarak düzenlemesi gerekir. $ptali istenen fıkrada oldu"u gibi, vergi yükümlülerinin kendilerine,e!lerine, çocuklarına ya da bakmakla yükümlü oldukları kimselere ili!kin vergilendirilmi! ya davergi dı!ı bırakılmı! kimi gelirlerine açıklama-kanıtlama olana"ı tanınmaması ki!ilerin maligüçlerini a!an vergi yükümüyle kar!ı kar!ıya bırakılması sonucunu do"urur ki, bunun da sosyaldevlet ilkeleriyle ba"da!tı"ı söylenemez” (AYM, 12.11.1991 T. 1991/7E, 1991/43K).373!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Bahsi geçen kanun ile zorunlu e!itimin sekiz yıla çıkarılması ve bu do!rultudaihtiyaç duyulacak kayna!ın vatanda#lar arasında yapılacak kimi i#lemlerden zorunluolarak tahsil edilecek “katkı payları” aracılı!ıyla yaratılmasına yönelik yasaldüzenlemeler gerçekle#tirilmi#tir. Buna göre, vergi beyannamelerinin verilmesii#lemlerinden, ta#ıt satım i#lemlerinin taraflarından, ruhsat i#lemlerinden, birtakımula#ım, ileti#im vb. ücretlerinden ayrıca e!itime katkı adı altında ekonomikdurumuna bakılmaksızın herkesten maktu miktarlarda kesinti yapılaca!ı hükmeba!lanmı#tır. Yani aylık 500 TL ile geçinenden de 50.000 TL ile geçinenden deaynı miktarda katkı alınması söz konusu olmu#, dolayısıyla e!itimin finansmanınında (gelirine oranla sundu!u katkı ve nüfusa oranı dikkate alındı!ında)yoksul kesim üzerine yıkılması kural haline getirilmi#tir.AYM, kararında, söz konusu katkı paylarının vergi niteli!inde olmadı!ı, geni#anlamda vergi kapsamında olan “mali yükümlülükler”den oldu!u, vergilendirmedetemel ilke olan “mali güce göre” ilkesinin mali yükümlülükler bakımındansöz konusu olmayaca!ı sonucuna varmı#, ayrıca belirlenen oranın ölçülü ve makuloldu!u gerekçesiyle iptal talebini reddetmi#tir. 61SONUÇAnayasa Mahkemesi’nin yoksullu!u ve yoksullukla mücadele konularını do!rudanele aldı!ı kararları yoktur. Buna kar#ın, mahkemenin, yoksulluk olgusununiçerisinde yer alan belli ba#lı konuları ve yoksullukla mücadelede liberal demokrasinintemel araçlarından olan kimi hak ve ilkeleri de!erlendirdi!i kararları bir fikiredinmemize kaynaklık etmi#tir.Dar anlamıyla asgari bir gelire sahip olamamak biçiminde tanımlanan yoksullu!un,bu dar anlamıyla AYM kararlarında özellikle sosyal güvenlik hakkının korunmasıçerçevesinde gözetildi!ini görüyoruz. Buna kar#ın konunun ilk elden muhatabıolan “çalı#ma hakkı” konusunda AYM’nin tavrı, sosyo-ekonomik bir sorunolarak yoksullu!u adeta “görmezden gelme” biçimindedir. Benzer #ekilde konu“ya#am hakkı” ile do!rudan çatı#ma halinde oldu!unda, AYM, korumacı bir tavırsergilerken, sa!lı!ın paralı hale getirilmesi gibi ya#am hakkını dolaylı olarak zedeleyenuygulamalarda “görmezden gelme” tavrını sürdürmektedir. Öte yandan“toplumda üretilen maddi-manevi tüm de!erlerden yararlanmadan yoksunluk”anlamında, ‘geni# anlamda’ yoksullu!un mahkeme kararlarında adı bile yoktur.Bunun altında yatan nedenin “liberal toplumsal düzenin gereklilikleri” oldu-!unu dü#ünmekteyiz. Sözle#me hürriyeti, liberalizmin içi bo#, kuru “e#itlik” anlayı#ıve serbest piyasa ekonomisinin belli ba#lı ilkelerinin çizdi!i “liberalizmin61 “Anayasa’nın 73. maddesinin ilk fıkrasında verginin malî güce göre ödenece"i belirtilmi!se de,‘malî güç’ün tanımı yapılmamı!tır. Ö"retide, dar anlamda vergi için öngörüldü"ü kabul edilen,malî güce göre vergilendirme ilkesinin, geni! anlamda vergi kapsamına giren malî yükümlülükleryönünden de uygulanması ve bu konuda mutlak bir e!itli"in sa"lanması, bunların özellikleri venitelikleri nedeniyle olanaklı de"ildir. Ancak, bu tür malî yükümlülükler getirilirken de makul vekabul edilebilir ölçülerin gözetilmesi gerekti"inde duraksamaya yer yoktur. / Vergi, resim ve harçbenzeri malî yükümlülük niteli"indeki e"itim katkı payının, konusunun, miktarının tarh, tahakkukve tahsil usullerinin Yasa’da gösterilmesi, makûl ve kabul edilebilir ölçüleri a!maması, miktarve oranların belirli ölçüde artırılması konusunda Bakanlar Kurulu’na verilen yetkinin de Anayasa’dankaynaklanması nedeniyle dava konusu Geçici 1. maddenin (A) fıkrası, Anayasa’nın 73.maddesine aykırı görülmemi!tir”(AYM, 16.09.1998 T. 1997/62E. 1998/52K).374!


Gonca Erolkırmızı çizgileri” AYM’nin kararlarında açık bir biçimde hissedilmektedir. 65.maddenin anıldı!ı kararlar, bir bakıma, hukukun, yoksullar aleyhine “liberalizminkırmızı çizgilerine” takıldı!ı alanları i#aret etmektedir.KAYNAKÇAAzrak, Ali Ülkü (1981) “<strong>Sosyal</strong> Devlet”, Re!at Kaynar’a Arma"an içinde, "stanbul: ""T"ASiyasal Bilimler Fakültesi Yayını.Ça!an, Nami (1980) “Demokratik <strong>Sosyal</strong> Hukuk Devletinde Vergilendirme”, AnkaraÜniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, (37).Ça!lar, Bakır (1989) Anayasa Bilimi, "stanbul: BFS Yayınları.Dilik, Sait (1976) Servetin Geni! Kitlelere Yayılması, Ankara: Ankara Üniversitesi SiyasalBilgiler Fakültesi Yayınları.Ero!ul, Cem (2002) Devlet Nedir?, Ankara: "mge Kitabevi.Gökçeo!lu Balcı, $ebnem (2007) Tutunamayanlar ve Hukuk, Ankara: Dost Kitabevi.Göze, Ayferi (1976) <strong>Sosyal</strong> Devlet Sistemi, "stanbul: "stanbul Üniversitesi Hukuk FakültesiYayınları.Gözler, Kemal (2000) Türk Anayasa Hukuku, Bursa: Ekin Kitabevi Yayınları.Gözübüyük, $eref (1978) Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Ankara: S Yayınları.Gürkan, Ülker (2001) “<strong>Sosyal</strong> Adalet”, Adnan Güriz (der.) Adalet Kavramı içinde, Ankara:Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.Huber, Ernst Rudolf (1970) “Modern Endüstri Toplumunda Hukuk Devleti ve <strong>Sosyal</strong>Devlet”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, (27).Kabo!lu, "brahim Ö. (2010) “Anayasada <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>, Alanı ve Sınırları”, <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong><strong>Sempozyumu</strong> II: Bildiriler içinde, "stanbul: Petrol-"# Yayınları.Koray, Meryem (2011) Kapitalizm Küreselle!irken Dünya Ahvali, "stanbul: AyrıntıYayınları.Locke, John (1969) “Uygar Yönetim Üzerine "kinci "nceleme’den Seçme Parçalar”, MeteTunçay (der.) Batıda Siyasi Dü!ünceler Tarihi: Seçilmi! Yazılar II, Yeni Ça" içinde,Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları.Özbudun, Ergun (2005) Türk Anayasa Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları.Özlem, Do!an (2000) “Hukuk Devletini <strong>Sosyal</strong> Devlet "çinde Dü#ünmek”, Do"u Batı,(13).Sa!lam, Fazıl (2008) “<strong>Sosyal</strong> Devlet "lkesi ve Duyarsızla#ma”, Devrim Ulucan’a Arma"aniçinde, "stanbul: Legal Yayıncılık.Serter, Nur (1994) Devlet Görevlerindeki Geli!melerin Sonucu Olarak <strong>Sosyal</strong> Devlet, "stanbul:"stanbul Üniversitesi Yayınları.Smith, Adam (1997) Ulusların Zenginli"i, "stanbul: Alan Yayıncılık (çev. Ay#e Yunus,Mehmet Bakırcı).Tanör, Bülent (1978) Anayasa Hukukunda <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>, "stanbul: May Yayınları.375!


SOSYAL BELED!YEC!L!K SOSYAL DEVLETEVE SOSYAL HAKLARA B!R ALTERNAT!F M!?Hasret ÖztürkSüleyman Demirel ÜniversitesiHüseyin GülSüleyman Demirel ÜniversitesiÖzet: Küreselle#me ve kapitalizmin ya#adı!ı krizlere paralel olarak piyasacı yeni liberalideoloji ve uygulamalar sonucu, hem geli#mi# Batı ülkelerinde hem de Türkiye’de sosyaldevlet ve sosyal haklar önemli ölçüde gücünü yitirmi#tir. Bu dönü#ümün temelboyutu, piyasa ve i#letmecilik ilkelerine göre çalı#an, özel sektörün önünü açan, gücünüve sorumluluklarını sivil toplum ve yerel yönetimlerle payla#an, düzenleyici, küçükama etkin ve daha rekabetçi bir devlet anlayı#ının olu#turulması ve bireysel hak vesorumlulukların öne çıkarılmasıdır. <strong>Sosyal</strong> devlet ve sosyal haklar anlayı#ından vazgeçilirken,yerine nelerin ve niçin ikame edildi!inin açıklıkla ortaya konması, sosyal devletinnasıl küçültüldü!ünün ve sosyal haklardan nasıl vazgeçildi!inin açıklanmasıaçısından yararlı olacaktır. Bu çalı#mada sosyal devlet ve sosyal haklar tanımlanmakta,bu alanlarda ya#anan dönü#üm ile bu hakların ve sosyal devlet programlarının nasıl vene düzeyde kısıtlandı!ının kısa bir saptaması yapılmaktadır. Bunun yanında, sosyaldevlet ve sosyal haklar alanında ya#anan dönü#ümün sonucu olarak, son yıllarda ülkemizdeyeniden öne çıkarılan sosyal belediyecili!in anlamı ve içeri!i ortaya konulmakta;sosyal belediyecili!in, toplumcu belediyecilik ve klasik belediyecilik uygulamalarıile farkları kısaca tartı#ılmaktadır. Son olarak, sosyal belediyecili!in sosyal devleteve sosyal haklara bir alternatif olup olmadı!ı ya da yeni bir sosyal devlet ya da piyasatemelli çalı#ma devleti modelinin uygulamaya konmasının bir aya!ı olup olmadı!ısorgulanmaktadır.Anahtar Kelimeler: sosyal devlet, sosyal haklar, klasik belediyecilik, toplumcu belediyecilik,sosyal belediyecilik.Abstract: As a result of globalization, crises of capitalist system, neo-liberal marketideology and policies, welfare state and social rights have lost their power in bothdeveloped Western and developing countries. Main characteristics of this transformationinclude: a new conception of state, small but competitive and efficientwith a regulatory role, which operates according to market and business principals,promotes private sector, shares its power and liabilities with local governments andnon-governmental organizations; and, an emphasis on individual rights and responsibilities.In this process, how and why welfare state and socio-economic rightshave been deserted should be clearly questioned and explained so that the retrenchmentand future of welfare state and socio-economic rights could be clarified.This study firstly defines welfare state and socio-economic rights and discussestheir transformations. Besides, it addresses how, to what degree and in which fieldswelfare state and socio-economic rights are eliminated or limited. Moreover, themeaning and policies of social municipality approach that has become a focus as aresult of the transformation of welfare state and socio-economic rights are discussed,together with a comparison of its policies with those of socialist and classicalmunicipality approaches. Finally, it is questioned whether social municipality377


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>approach is an alternative to welfare state and accompanying socio-economicrights, or it could be considered as a component of a new model of market-orientedworkfare state.Keywords: welfare state, socio-economic rights, classical municipality approach, socialistmunicipality approach, social municipality approach.I. KÜRESELLE$ME OLGUSU VE DE%!$EN SOSYAL DEVLETVE SOSYAL HAKLAR ANLAYI$I<strong>Sosyal</strong> devlet, vatanda#larına insan onuruna yakı#ır asgari düzeyde bir ya#amstandardı sa!lamayı hedefleyen ve bu hedefi insan hakları ilkelerine ba!lı olarakgerçekle#tiren bir devlet #eklidir (Efe, 2008: 4; Koray, 2000: 38-39). Sallan Gül(2006: 2) ise sosyal devletin temelinin, sosyal haklar ile devletin sosyal haklarıve toplumsal ve ekonomik refahı sa!lamak için sosyal ve ekonomik alana müdahaleetmesi oldu!unu belirtir. Ayrıca, tarihsel olarak çok eskilere dayanmaklaberaber, sosyal devletin merkeziyetçi bir yapı ve kurumsal düzenlemelerle gerçekle#tirilmesinin19. ve 20. yüzyıllardaki geli#melerin bir ürünü oldu!unu belirtir(Sallan Gül, 2006: 2). <strong>Sosyal</strong> devlet, vatanda#ların siyasal ve toplumsal ya-#ama katılabilmeleri için, insan onuruna yakı#an asgari düzeyde bir gelir temini,adil gelir da!ılımı, yoksullukla mücadele, fırsat e#itli!i, sosyal güvenlik, sosyalbarı#, sosyal denge, sosyal bütünle#me, ekonomik büyüme ve kalkınma gibiamaçları gerçekle#tirmeyi hedefler (Özdemir, 2008: 79-90). Bu anlayı# hayırseverlikde!il, hak anlayı#ı üzerine kuruludur. Buna göre sosyal haklar; e!itim,sa!lık, konut vb. anlarında sosyal devletin insan onuruna uygun bir hizmetisa!lamasını, en azından minimum bir düzeyde garanti ederken, yoksulluk,ya#lılık, hastalık, sakatlık, özürlülük gibi durumlarda hayatı zorla#tırıcı engellerinde ortadan kaldırılmasını gerektirir (Gül ve Sallan Gül, 2007: 6-7; Halatçı,2011: 246-247; Sallan Gül, 2009).Birle#mi# Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A(III) sayılıkararıyla ilan edilen "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde “Herkesin,kendisinin ve ailesinin sa!lı!ı ve iyi ya#aması için yeterli ya#ama standartlarınahakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsalhizmetleri ve i#sizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ya#lılık ya da kendi denetiminindı#ındaki ko#ullardan kaynaklanan ba#ka geçimini sa!layamama durumlarındagüvenlik hakkını da kapsar” ifadelerine yer verilerek, ki#inin devlettenbekledi!i sosyal hakların neler oldu!u vurgulanmı#tır. Bu de!erler üzerine in#aedilmeye çalı#ılan sosyal devlet, 20. yüzyılın ortalarından itibaren vatanda#larına,e#itlik ve adalet ilkelerine uygun olarak önemli sosyal ve ekonomik haklar sa!-lamı#tır (Gül ve Sallan Gül, 2007: 6-7).1970’li yıllarda ya#anan ekonomik ve siyasi geli#melerin etkisi ile sosyaldevlet sorgulanmaya ba#lanmı#, devletin sosyal ve ekonomik alanlardan eliniçekerek, sadece savunma, güvenlik, adalet gibi kısıtlı görevler üstlenmesi öngörülmü#tür(Ergun ve Dericio!ulları Ergun, 2010: 33). Bunun yanında, merkeziyönetim küreselle#menin de sonucu olarak gücünü ulus-üstü ve ulus-altı ekonomik,sosyal, yönetsel ve siyasal yapı ve güçlerle payla#maya zorlanmı#tır.Ulusal sosyal devletler, elinde tuttu!u gücü yerel birimlere, özel ve sivil sektör-378!


Hasret Öztürk & Hüseyin Güllere devretme e!ilimi içine sokulmu#tur (Gül ve Memi#o!lu, 2007: 94). Bu süreçtedemokrasi, özgürlük, bireysel insan hakları, piyasa, giri#imcilik ve rekabetgibi kavramlar öne çıkarken, ulusal sosyal devletler, demokratik, katılımcı, saydam,esnek, hesap verebilir, rekabetçi vb. olmamakla itham edilmi#tir. Bu çerçevededevletin küçültülmesi, deregülasyon, özelle#tirme ve sosyal-ekonomikpolitikalarda de!i#imler temel stratejiler haline getirilirken, yeni liberal politikalare#li!inde sosyal devletin vatanda#lara sa!ladı!ı sosyal haklarda önemlikısıtlamalara gidilmi# ve bu ba!lamda yoksullukla mücadele ve yoksullu!abakı# açısı da de!i#mi#tir (Halatçı, 2011: 246-247). Bu ba!lamda, devletin örgütlenmeyapısında, hiyerar#isinde, yönetiminde, sorumluluk alanlarında vehizmet sunum biçimlerinde de!i#iklikler meydana gelmi#, kamu yönetimi giri-#imcilik, rekabetçilik, yöneti#im, hesap verebilirlik ve #effafla#ma sürecine girmi#tir(Köse, 2003: 3-4; Temizel, 2007: 87; Köse, 2004: 22-23). Böylece, merkezihükümetin özellikle ekonomik alandaki tekeli sona erdirilirken, sosyal alandakisorumlulukları ve i#levleri azaltılmakta, giri#imci devlet olarak giri#imcilerinönünü açan, düzenleyicilik ve hakemlik rolü üstlenerek öncelikle özel sektörünemrinde daha etkin ve ekonomik çalı#an bir devlet ve kamu yönetimi yaratılmasıamaçlanmaktadır. Kamu–özel sektör ayrımı zayıflarken, performansadayalı bütçe, esnek çalı#ma, sözle#meli personel sistemi, yöneti#im uygulamalarıyaygınla#tırılmı#tır (Temizel, 2007: 92; Aktel, 2003: 67-68; Eren, 2008: 81-82).II. NEO-L!BERAL POL!T!KALARIN SOSYAL DEVLETVE SOSYAL HAKLARA YANSIMASIKüreselle#me süreci, devletleri ekonomik çerçevede belirli kalıplara sokmayaçalı#an ve onlara yön veren bir süreçtir. Bu süreçle birlikte geli#mi# ülkeler teknolojiküstünlüklerini korumak, kâr getiren alanların ve süreçlerin önündeki engellerikaldırmak, uluslararası sermeyenin dola#ımını kolayla#tırmak ve bu alandagerekli güvenlik tedbirlerini alarak bir takım görev ve sorumluluklar üstlenmi#-lerdir. Geli#mekte olan ülkeler ise serbest bölgeler, yüksek faizler, a#ırı mevduatgarantileri ve özelle#tirme gibi uygulamalarla bir yandan sermaye giri#ini kolayla#tırırken;di!er yandan da çalı#anların taleplerini duymazdan gelerek veyabastırarak sermaye kârlarını artırmaya çalı#mı#lardır. Küreselle#menin ekonomikyapıya bu #ekilde yansıyan etkisi, özellikle geli#mekte olan ülkeleri yo!un bir rekabeteve yarı# içine itmekte ve söz konusu ülkeler uluslararası sermayenin ortayaçıkardı!ı ilkeler çerçevesinde hareket etmeye zorlanmaktadır. Bu rekabet ve yarı#ortamı içerisinde geli#mekte olan ülkelerin en kolay #ekilde vazgeçecekleri alanolarak sosyal devletin aracı olan sosyal politikalar ve onlara ayrılan kaynak veharcamalar görülmektedir (Tok, 2008: 23-25; Bulut, 2003: 189-190; Eren, 2008:64-65).<strong>Sosyal</strong> devletin sosyal harcamalarının yoksul kesimler arasında haksız kazançsa!lamalarına neden oldu!u ve yoksul kesimleri tembelli!e, çalı#madan ya#amayaitti!i savunulmaktadır (Murray, 1995). Artık devlet, bu yeni anlayı#a göre piyasaekonomisinin ilkelerini benimsemeli ve refahı sa!lamayı ve payla#mayı piyasayave piyasa dinamiklerine bırakmalıdır. Neo-liberaller, 1970’lerin sonuna do!rudevlet ve sivil toplum örgütlerinin sınırlarını çizerek sivil toplum kurulu#larınıdevlet kar#ısında öne çıkarmı#lardır (Temizel, 2007: 90-91).379!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>1980’li yılların ba#ından itibaren etkisini iyice hissettiren küreselle#me sürecisonucu ulusal sosyal devletlerin bir takım görev ve yetkilerini devretmesinin vesosyal haklardan vazgeçilmesinin bir sonucu olarak piyasa süreçleri, özelle#tirme,bireysel haklar, bireysel sorumluluk ve sivil toplum anlayı#ı öne çıkmı#tır. Neoliberalizmtemelinde yeni kamu i#letmecili!i anlayı#ı olarak nitelendirilen bu yenianlayı#, sosyal ve ekonomik problemlerin, sosyal devlet uygulamaları ve sosyalhak iddiaları ile bunların sonucu olu#an kaynak verimsizli!i nedeniyle ortayaçıktı!ını ve bunun için devletin küçültülmesi gerekti!ini vurgulamaktadır. Piyasayıöne çıkaran, sorunların çözümünde piyasanın ve özel sektörün etkin rol oynamasıgerekti!ini ileri süren neo-liberal görü#, kamu hizmetlerinin artık piyasaya,özel sektöre ve sivil toplum kurulu#larına gördürülmesi gerekti!ini savunmaktadır.Bu geli#meler, artık kamu yönetiminin rekabetçilik, giri#imcilik, esneklik,özelle#tirme, siville#tirme, yerelle#me gibi ilkeler üzerinde yükseldi!inin açık göstergeleridir(Gül ve Memi#o!lu, 2007: 47-48; Aktel, 2003, 67-69; Güne# ve Baykal,2010: 22-23). Bu kapsamda benimsenen neo-liberal politikaların etkisi ile devletler,öncelikle e!itim, sa!lık, konut, sosyal güvenlik gibi alanlarda piyasala#tırmacıbir tutum içine girmi# ve sosyal devletin hizmetlerinden olan ve sosyal hak niteli-!i ta#ıyan, sosyal hizmet ve sosyal yardımların sunumunda da dönü#ümler ya-#anmı#tır (Sallan Gül, 2009: 80; Özdemir, 2004: 294; Aysan, 2006: 269-275).1983 yılında Özal Hükümetinin i# ba#ına gelmesi ile uygulamaya konulan neoliberalpolitika anlayı#ına göre bir yük gibi görülen sosyal yardım ve sosyal hizmetalanlarından devlet çekilmeye ba#lamı#tır. Kamu yönetiminin de bu çerçevedeyürüttü!ü sa!lık, e!itim, sosyal güvenlik, sosyal hizmet ve sosyal yardımlar gibihizmetlerin, özel ve sivil sektörlere yaptırılması öngörülmü# ve bu yönde politikalarbenimsenmi#tir (Sallan Gül, 2006: 294; Gül ve Sallan Gül, 2007: 18). Dolayısıyladevlet yatırımlarının gerilemesi ile bu alanlarda kamu harcamalarıazalmı#tır (Sallan Gül, 2009: 82; Eren, 2008: 80-81). Bu ba!lamda kurumsal sosyaldevlet uygulamalarına alternatif piyasa temelli ya da geçici nitelikli yardım yapan(Fak-Fuk-Fon ve Ye#il Kart gibi) uygulamalar hayata geçirilmi#tir. Bunun yanında,1980’lerden itibaren refah hakkı kapsamında de!erlendirilen barınma ya da konutalanına devlet do!rudan girmemi#, "#çi Sigortaları Kurumu, <strong>Sosyal</strong> SigortalarKurumu, Emlak Kredi Bankası gibi kamu kurulu#ları aracılı!ıyla konut üretiminekredi sa!layarak; Ba#bakanlık Toplu Konut "daresi (TOK") de serbest piyasada sosyalkonut üretimine aracılık ederek destek vermi#tir (Gül ve Sallan Gül, 2007: 18).Bir yandan dar gelirliler konut sorununun çözümünde desteklenirken, gecekondula#mayagöz yumulmu# ve prim verilmi#, di!er yandan da büyük bir kitleninkonut sorununun çözümü kendi haline bırakılmı#, yerel yönetimlerin arsa tahsisiyoluyla konut sorununa çare olaca!ı yönünde görü#ler ortaya atılmı#tır (SallanGül, 2006: 295).Bir vatanda#lık hakkı olarak görülen ve uzun yıllar ücretsiz olarak verilen e!itimalanında da 1990’lı yıllardan itibaren önemli de!i#iklikler olmu# ve piyasatemelli yapılanmaya do!ru gidilmi#tir. Bu dönemde vakıf ve özel e!itim kurumlarınınsayısında önemli artı# ya#anmı# ve okullarda katkı payı alınması gündemegelmi#tir (Gül ve Sallan Gül, 2007: 18). Ayrıca, yoksulluk yardımı da!ıtan <strong>Sosyal</strong>Yardımla#ma ve Dayanı#ma Vakıflarının mütevelli heyetlerine özel ve sivil sektörlerdenyerel temsilciler eklenmi#tir. 65 ya# aylı!ı olarak bilinen 65 ya#ını doldurmu#muhtaç, güçsüz ve sakat vatanda#lara yapılan yardımlarda 1983 yılında380!


Hasret Öztürk & Hüseyin Gülyapılan de!i#iklik ile “muhtaçlı!ın ispatı” #artı getirilmi# ve bu ispatın belediyelerdenveya muhtarlardan alınacak belgelerle olaca!ı hüküm altına alınmı#tır.1992 yılında yapılan ba#ka bir de!i#iklik ile bu yetki il ve ilçe heyetlerine verilmi#-tir. Yine bu yıl hayata geçirilen ama temelde geçici bir sa!lık yardımı olan Ye#ilKart uygulamasına kadar sa!lık sigortası olmayan dar gelirliler ve yoksullar, sa!lıkhizmetlerinden yeterince yararlanamamı#tır. Sayıları artırılabilecek bu örnekler,sosyal yardımlarda ya#anan dönü#ümün ve sosyal yardıma ili#kin yerel yönetimlereaktarılan görevlerin ve yetkilerin göstergesidir (Kara, 2004: 239; Sallan Gül,2006: 297).Ya#anan adem-i merkezile#meye paralel olarak kamu hizmetlerinin, piyasacılıkve i#letmecilik mantı!ı ile sunulmasının önü açılmı#tır. Ayrıca, merkezekar#ı yerelin güçlendirilmesi olarak nitelendirilebilecek yerelle#me ve özerklikkavramları, piyasacılı!ı ve sivil toplumla i#birli!ini öngörecek bir #ekilde yorumlanmayaba#lanmı#tır. Yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları arttırılmı# olsada, kamu yetki ve hizmet sunumlarının piyasa aktörlerine devri çıkartılan yasalarlave projelerle desteklenmi#tir. Özerklik, yerelin kendi öz mali kaynaklarının vepotansiyelinin artırılması olarak de!il, özelle#tirme ve piyasa ile daha rahatçalı#ması olarak yorumlanmı#tır (Sallan Gül, 2006: 91). Bu süreçte merkezi yönetimelindeki mali olanakları yerel yönetimler arasındaki bölgesel ve ekonomike#itsizlikleri gidermek için kullanmaktan yava# yava# uzakla#ırken, yereli hukuki,siyasi ve mali açıdan daha fazla kontrol etme çabasına giri#mi# ve yerel yönetimleride piyasanın dinamikleri çerçevesinde i# yapmaya yönlendirmi#tir.Merkezi yönetim tarafından hizmetin yerinden sunulması (yerelle#me) ilkesigere!i, yerele devredilen sosyal yardım ve hizmetlerin de özel ve sivil sektörle birliktesunulması anlayı#ı ya#ama geçirilmi#tir. Bu alanlarda karar verme, hizmet veyardım sa!lama ile finansman i#i de yerel kamusal, sivil ve özel aktörlere devredilmi#tir(Sallan Gül, 2006: 89). Bu süreçte, sosyal devletin sosyal güvenlik veyardım alanlarından çekilmesiyle de olu#an hizmet açı!ının kapatılabilmesi için,özel sektör, sivil toplum, bireysel sorumluluk ve geçicilik ilkeleri temelinde sosyalbelediyecilik anlayı#ı ortaya atılmı#tır. Bu çerçevede yerel yönetimler, üreten vekaynak yaratan belediyecilikten uzakla#arak, yeni kamu i#letmecili!i çerçevesinde,piyasacı ve rekabetçi yöntemlerle hizmetleri satın alan ya da sivil toplum kurulu#larınasunduran bir anlayı#a dayanmaya ba#lamı#lardır (Özgökçeler ve Bıçkı,2012). Böylece, ulusal ölçekte ya#anan sosyal devletin küçültülmesi ve piyasala#tırılmasıanlayı#ı, yerelle#tirme adı altında yerelde de yürütülmekte, sonyıllarda da merkezi yönetim sosyal belediyecili!i temel sosyal sorumluluklarındanve sosyal haklardan kaçmak için bir araç olarak kullanmaktadır. Ancak, yaptı!ıyerel yönetimler reformu ile, sosyal sorumluluklardan kaçma ve sosyal haklarıgörmezden gelme olana!ını yerel yönetimlere de sa!lamakta, bireysel hak ve sorumluluktemelinde piyasa ve özel sektör araçlarından yararlanmayı temel bir hedefve araç haline getirmektedir.III. SOSYAL DEVLET!N YEREL MODEL!: TOPLUMCU BELED!YEC!L!KTürkiye’de belediyelerin sosyal politika alanındaki görevlerine ili#kin temel yasaldayanak 2005 yılına kadar 1580 sayılı Belediye Kanunu olmu#tur. Cumhuriyetinilk yıllarında uygulamaya konulan bu kanun, belediyelere geni# yetki ve sorumluluklarvermesine ra!men, belediyeler kaynak yetersizli!inden dolayı bu görev ve381!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>sorumluluklarını tam olarak yerine getirememi#lerdir. "kinci Dünya Sava#ı’nınetkileri ve Batıda geli#en merkeziyetçi sosyal devlet anlayı#ına paralel olarak, yerelyönetim birimlerince kısmen de olsa yerine getirilen bu hizmetlerin merkezile#tirilmesigere!i do!mu#tur. 1950’li yıllardan sonra ya#anan hızlı kentle#me ve yo-!un göçler, zaten yetersiz kaynakla çalı#an belediyelerin zorunlu görevleri yerinegetirmekte dahi zorlanmalarına ve sosyal-kültürel nitelikli ihtiyari görevleri iseihmal etmelerine yol açmı#tır. Böylece belediyelerin sosyal politika alanındakietkinli!i zayıflatılmı#tır (Ersöz, 2005: 139).Toplumsal, iktisadi ve siyasi de!i#imin ya#andı!ı 1960’lı yıllar ve 1970’lerin siyasalortamı, 1970’li yıllardaki toplumcu belediyecilik anlayı#ının do!masına ortamhazırlamı#tır. Bu anlayı# yeni belediyecilik hareketi veya demokratik belediyecilikhareketi olarak da adlandırılmaktadır (Güler, 2009: 125). Türkiye’de1970’li yıllarda yöneticilerin toplumsal belediyecilik anlayı#ını benimsemelerininbirçok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan önde gelenleri; yoksulluk, gelir e#itsizli-!i, kentsel rantların tekrar topluma kazandırılması iste!i ve kentsel hizmetlerdenherkesin e#it ve adaletli bir #ekilde yararlandırılması çabasıdır. Yerel demokrasiningeli#tirilmesini temel alan toplumsal belediyecilik anlayı#ının ortaya çıkmasındaTürkiye’de ya#anan ekonomik, toplumsal, siyasal ve sosyal geli#melerin yanında;yerel yönetimler üzerinde özgürlük, e#itlik ve adalet fikirlerinin etkilerinin yo!unla#masıda etkili olmu#tur (Güler, 2009: 126; Kamalak vd., 2009: 40-41).1970’lerde merkezi hükümet ile yerel yönetimlerdeki belediye ba#kanlarınınfarklı partilerden olması, merkezi iktidarın yerel yönetimler üzerindeki idari vemali vesayet yetkisi ile aktardı!ı kaynaklarda kesintiler ya#anmasına yol açmı#tır.Bu da merkez ile yerelin çatı#masını do!urmu#tur. Söz konusu çatı#mayı iç göçlegelen ve gecekondularda ya#ayan vatanda#ın yerelden beklentilerinin artmasıdaha da tetiklemi#tir. Bu çatı#ma sonucunda toplumcu belediyecili!i benimseyenbelediyeler kaynakları en verimli #ekilde kullanmaya yönelerek, yeni kaynakarayı#ı içine girmi#lerdir. Tüm bunların gerçekle#tirilmesinde halkın deste!ininönemli oldu!u görülmü#tür (Güler, 2009: 125; Toksöz, 2008: 45-46). Bu ba!lamdahalk ço!unlu!unun istekleri her #eyden önemli görüldü!ünden isteklerin yinehalk tarafından desteklenmesi gerekti!i ileri sürülerek yerel yönetimlerin denetimyetkisinin halka ve yargıya ait oldu!u, merkezi hükümetin yetkisiz keyfi denetimdebulunamayaca!ı görü#ü kabul edilmi#tir (Ankara Belediyesi Ba#kanlık Uzmanları,1977: 70-72; 125; Güler, 2009: 131-132).Toplumcu belediyecili!in ilkelerinden olan birlikçi ve bütünlükçü anlayı# çerçevesindebelediyeler arasında yardımla#ma ve e#güdüm öngörülür. Herhangi birsiyasi ayrım gözetilmeden güçsüz durumda bulunan ve hizmetlerini yerine getiremeyenbelediyeleri korumak ve belediyeler arasındaki i#birli!i ve dayanı#mayıarttırmak amacıyla 1970’li yıllarda çok sayıda belediye birlikleri kurulmu#tur. YerelYönetimler Bakanlı!ı, belediye birliklerinin tüzüklerini hazırlamı# ve bu birliklerinamaçlarını üretken olmak ve kentsel alanları düzenlemek olarak belirlemi#tir(Güler, 2009: 137-138; Toksöz, 2008: 51-52). Günümüzde önem kazanan özerkbelediyecili!i savunan ve ilk kez çevre ve tüketici hakları gibi kavramları ortayaatan bu anlayı#, o günün #artlarında marjinal olarak de!erlendirilmi# ve ele#tirileremaruz kalmı#tır (Toksöz, 2008: 51-52).Toplumcu belediyecili!i benimseyen ba#kanlar, merkezden gelecek parayabakmadan kendi kaynaklarını kendi yaratarak kendi kendilerine yetebilen bir an-382!


Hasret Öztürk & Hüseyin Güllayı# benimsemi#lerdir. Bu kapsamda asfalt fabrikaları kurarak, karayollarının asfaltyapım ihalelerine katılarak gelir sa!lamı#lardır. Ayrıca, kendi ta#ınmazlarınınkiralarına zam yaparak dü!ün salonu, otopark, halk ekmek, halk plajları gibi yerlerii#leterek kazanım elde etmi#lerdir (Ankara Belediyesi Ba#kanlık Uzmanları,1977: 87-88; Toksöz, 2008: 47; Güler, 2009: 152). Toplumcu belediyecilik anlayı#ındahalk hedef alınmı# ve halkın çıkarları ön planda tutulmu#tur. Halkınrefahı ve mutlulu!u için üretken, verimli, herkese ula#abilen projeler üretilerek,#effaflık benimsenmi#tir. Yapılan ihaleler, satın almalar halkın denetimine açıkolup, belediye sadece denetleyici olmayıp, hizmeti üreten ve halka sunan biryapıdadır. Üretti!i hizmetten gelir elde eden, elde etti!i geliri de tekrar halkın yararınasunma esas alınmı#tır (Güler, 2009: 139; Örs ve Örs, 2008: 12-13).Üretici belediyecilik anlayı#ı çerçevesinde konut ve ula#ım konularına da elatılmı#, halka ucuz konut yapıp satmak için kent kooperatifleri kurulmu# ve budönemde kent kooperatifleri toplumcu belediyecili!in sloganı haline gelmi#tir.Amaç, sosyal adalet çerçevesinde kent halkı için temel ya#am ko#ullarının sa!-lanması ve dü#ük gelirli insanların konut sahibi yapılmasıdır (Ankara BelediyesiBa#kanlık Uzmanları, 1977: 80). Ayrıca kentte konut üretimine belediyelerin elkoyması daha ucuz konut üretimine fırsat yaratmı#tır. Konut üretimine katılanbelediyeler ve bu yolla sa!ladıkları geliri tekrar halka arz etmekteydiler. Bu dönemde1580 sayılı Kanunun verdi!i yetkiye dayanarak toplumcu belediyeciler,konut üretiminde birçok projeyi hayata geçirmeyi ba#armı#lardır. Bunun en iyiörneklerini "zmit Belediyesi’nin yapmı# oldu!u "zmit Yeni Yerle#meler Projesi 1 ileAnkara Belediyesi tarafından ba#latılan Batı Kent Projesi 2 olu#turmaktadır (Güler,2009: 141-144; Toksöz, 2008: 47-48).Kısaca, 1973-1977 yılları arasında toplumcu belediyecilik anlayı#ı çerçevesindebelediyelerce asfalt fabrikaları ve ekmek fabrikaları gibi i#letmeler kurulmu#,halkın temel gereksinimlerinden olan toplu ula#ım konusunda da bir takımönemli faaliyetler gerçekle#tirilmi#tir (Ergun ve Gül, 2009: 314; Toksöz, 2008: 47-48). Bu faaliyetler yapılırken üretici belediyecilik anlayı#ı 1580 sayılı kanun’un 59,65 ve 66. maddelerinde 3 yer alan hükümlere dayandırılmı#tır (Ankara BelediyesiBa#kanlık Uzmanları, 1977: 90).Tüketimi düzenleyici toplumsal belediyecilik anlayı#ında amaç, adından daanla#ılaca!ı üzere tüketimi düzenlemek, tüketimi düzenlerken tüketicilere mallarıaracısız, uygun fiyatlarla ula#tırmak ve bu malların sa!lı!a uygunlu!unu denetlemektir.Bu amaçla birçok tanzim satı# ma!aza birlikleri kurulmu#tur. Bu ma!azalarıkurmadan önce de belediyenin halkın tüketimini düzenleyip düzenlememesikonusunda halkın görü#ü sorularak, böyle bir ma!aza açılmasına nasıl baktıkları123"zmit Yeni Yerle#meler Projesi, kentin artan nüfusuna ba!lı olarak dü#ük gelirli insanlarınkonut ihtiyacı kar#ılamanın yanında sosyal örgütlenme ile katılımı da ön planaçıkarmaktaydı. Bu örgütlenme de yönetim, sokak grupları ve toplumsal etkile#im alanlarıkurulları, kooperatifler, kooperatif birlikleri federasyonlarından olu#mu#tur. Ayrıntılıbilgi için bkz. Güler (2009: 141-142).Batı Kent Projesi kapsamında 80.000 konut üretilmesi hedeflenmi# ve bu üretilen konutlardan20.000’i dar gelirli, 20.000’i ise gece kondu bölgelerinde ya#ayan vatanda#ada!ıtılması amaçlanmı#tır. Böylece gece kondu bölgelerinin tasfiyesi de sa!lanmı# olacaktır.Ayrıntılı bilgi için bkz. Güler (2009: 143-144).1580 sayılı Kanun, m. 59, 65, 66.383!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>yönünde kamuoyu ara#tırması yapılmı#tır. Bu kamuoyu ara#tırması yapılırkentüketici e!ilimleri de göz önünde tutulmu#tur. Bu faaliyetlere Ankara’da döneminbelediye ba#kanı Ali Dinçer döneminde kurulan ve hayata geçirilen Tanzim Satı#Ma!azaları yani TANSA’lar en iyi örnektir. Bu ma!azalar halka %20’den %40’avaran indirimlerle mal satmı#lardır. TANSA birlikleri üreticiden aldıkları mallarlaberaber devletin üretim yaptı!ı TAR"$, ÇUKOB"RL"K, ANTB"RL"K’in üretti!i mallarıda halka aracısız ula#tırmı#lardır. Bu birlikler daha sonraları Ege ve Orta BeldeBirlikleri çerçevesinde örgütlenerek sistemli hale gelmi#lerdir. Bu tanzim satı# ma-!azalarının uygulamaları kayda de!er geli#meler göstermesine ra!men, esnaflartarafından “belediye bakkalcılık yapıyor” sloganı ile ele#tirilmi# ve istenen sonucaula#amamı#tır (Bayraktar ve Penpecio!lu, 2009: 190; Kele# ve Duru, 2008: 38; Güler,2009: 149-150).1970’li yıllarda toplumcu belediyecilik anlayı#ının uygulanması ile kentlerdeplan dâhilinde geli#me sa!lanmı#, çevre kirlili!inin önlenmesine yönelik etkin vekalıcı önlemler alınmı#, halka yönelik üretim yoluyla üretim disipline edilmi#,belediyelerce elde edilen rantlar halk yararına kullanılmı#, üretim ve tüketim denetlenerek,di!er kom#u belediyelerle i#birli!i içinde ortakla#a pazarlama olanaklarıgerçekle#tirilmi#tir. Bunun dı#ında, ula#ım kolaylıklarından yararlanmadahalka e#itlik sa!lanmı#tır. Kamu iktisadi kurulu#larının, satı# bayii ve acenteliklerininbelediyelere devri sa!lanarak tüketim mallarının halka ula#masında e#itlikve kolaylık getirilmi#tir (Güler, 2009: 155). Ayrıca toplumcu belediyecilik kapsamındabelediyelerce fiziksel mekân ve düzenlenmesi ile ilgili de faaliyetler yürütülmü#tür(Ankara Belediyesi Ba#kanlık Uzmanları, 1977: 76-77).Toplumcu belediyecilik sonrasında ise 1980’li yıllardan itibaren tüm dünyadayerel yönetimlerin üstlendikleri görevler ve roller de!i#meye ba#layarak, yerel yönetimlereyeni yetki, görev ve sorumluluklar verilmi#tir. Ayrıca merkezi yönetimdendaha fazla mali kaynak aktarılmaya da ba#lanmı#tır. Bu da yerel yönetimlerinörgütsel yapısında ve i#levlerinde dönü#ümü beraberinde getirmi#tir. Bu dönemdeyerel yönetimleri etkileyen önde gelen unsurlar; yerinden yönetim anlayı#ınınyaygınla#ması, yerel özerklik, küreselle#me, yerelle#me, yöneti#im ve Avrupa Birli!iyerindelik ilkesidir. Bunun yanında, göçle beraber artan kentsel nüfus, i#sizlik,yoksulluk gibi sosyal sorunlar ile merkezi yönetimin sosyal yardım ve sosyal hizmetalanındaki yetersizli!i, geli#en bilgi teknolojileri sayesinde halkın bilinçlenmesive taleplerinin, beklentilerinin artması gibi iç etkenler de yerel yönetimleriyeniden yapılanmaya zorlamı#tır (Toprak ve $ataf, 2009: 16). 1980 sonrasındaanakentlerde yo!unla#an kentsel altyapı, sosyal yardım, hizmet e#güdüm ve planlamasorunlarına yanıt üretmek üzere 1984 tarihinde büyük #ehir belediyeleri kurulmu#tur.Bu nedenle 1980’li ve 90’lı yıllarda bazı büyük#ehir belediyelerindesosyal politikalar olu#turulmu#sa da, küçük ölçekli birçok belediye sosyal görevleriyerine getirememi#lerdir (Ersöz, 2011). 2002 yılında AKP iktidarı sonrasında yerindenyönetimler reformu gerçekle#tirilmi#tir. Bu çerçevede 1580 sayılı BelediyeKanunu yürürlükten kaldırılarak 5393 sayılı Belediye Kanunu benimsenmi#tir(Gül, Sallan Gül ve Memi#o!lu, 2007). "#te belediyeler açısından ya#anan bu geli#meler,belediyelere yeni görev ve sorumluluklar yüklemi#, hizmet sunum düzeyve tekniklerini de!i#tirerek, daha önce merkezden yürütülen bir takım sosyalhizmetler yerele devredilmeye ba#lamı#, bu da son günlerde gündemi me#guleden ve tartı#ma konusu olan sosyal belediyecilik kavramını ortaya çıkarmı#tır.384!


Hasret Öztürk & Hüseyin GülIV. SOSYAL DEVLETE ALTERNAT!F OLARAK SOSYAL BELED!YEC!L!K<strong>Sosyal</strong> belediyecilik, mahalli idareye sosyal alanlarda planlama ve düzenleme i!leviyükleyen; bu çerçevede kamu harcamalarını konut, sa"lık, e"itim ve çevrenin korunmasıalanlarını kapsayacak !ekilde sosyal amaca kanalize eden; i!siz ve kimsesizlere yardımyapılması, sosyal dayanı!ma ve entegrasyonun tesis edilmesi ile sosyo-kültürel faaliyetve çalı!maların gerçekle!tirilebilmesi için gerekli olan alt yapı ve yatırımların yapılmasıiçin bilinçli politikalar üretmesini öngören; bireyler ve toplumsal kesimler arasındazayıflayan sosyal güvenlik ve adalet mefhumunu güçlendirmeye yönelik olarak mahalliidarelere sosyalle!tirme ve sosyal kontrol i!levini yükleyen bir model olarak tanımlanmaktadır(Kaya ve $entürk, 2007: 37-38; Biray, 2011). Özgökçeler ve Bıçkı’nın(2012) yaptıkları bir çalı#manın bulgusuna göre ise “"nsanların sosyal belediyecilikalgılaması genel olarak, belediyenin muhtaç durumda olanları koruması veyoksullu!un azaltılması #eklindedir.”<strong>Sosyal</strong> belediyecilik, geleneksel belediyecilik anlayı#ının dı#ına çıkan bir anlayı#tır.Bu anlayı#, belediyeleri sadece bir alt yapı yapan bir birim olarak de!il de,insanların sosyal ve kültürel hayatına katkıda bulunan, bu konuda görev ve sorumluluklaralan bir hizmet/yönetim birimi olarak görür. <strong>Sosyal</strong> bir belediyeninher #eyden önce yapması gereken ilk i#, belediye sınırları içerisinde bir sosyal dokuharitasının çıkartılmasıdır. Yani belediye, sınırları içerisinde ya#ayan halkın gelirdurumu, kültürel donanımı, e!itim durumu, ya#ı, cinsiyeti gibi bilgileri, anket,istatistik, kamuoyu ara#tırmaları vb. bilgi toplama ve ara#tırma teknikleri ile teminetmelidir. Temin etti!i bilgiler sayesinde nerede, hangi kitlenin, neye, ne kadarihtiyaç duydu!u konusunda ve hizmet sunumunda etkinlik, verimlilik, adaletgibi de!erlerin ön plana çıkması sa!lanabilecektir (Uçaktürk vd., 2009: 3). <strong>Sosyal</strong>belediyecilik, yardıma ihtiyaç duyanlara yardım etmek yanında, onları yardımamuhtaç olmaktan çıkarmayı da hedefler (Kele#, 2008: 53-54). <strong>Sosyal</strong> belediyecilikteamaç, sosyal sorunların ortaya çıkmasına engel olmak, bu konuda önleyici tedbirleralmak, böylece insanların mutlu, huzurlu, sosyal refah düzeyi yüksek birortamda ya#amasına olanak sa!layarak; çocuklara, gençlere, kadınlara, ya#lılara,özürlülere, muhtaç ailelere hatta tüm halka yönelik sosyal hizmet projeleri üretmektir(Ate#, 2009; Kılıçaslan, 2010).Ancak, son on yılda genel olarak belediyelerin sosyal ve kültürel alandayaptıklarına bakıldı!ında, Türkiye’de sosyal belediyecili!in birçok eksik yanlarıgöze çarpmaktadır (Ersöz, 2009: 45). Her #eyden önce sosyal belediyecilik kavramıyoksullara ve ihtiyaç sahiplerine belirli dönemlerde aynî yardım ya da çok zor anlardaparasal yardım yapmak #eklinde dar bir anlamda algılanmaktadır. <strong>Sosyal</strong>barı#a, sosyal kalkınmaya önemli katkılar sa!layacak en önemli aktörlerden birisiolarak idealize edilen sosyal belediyecilik birçok belediye tarafından, belediyecilikalanında yapılacak en son a#ama olarak de!erlendirilmektedir. Bu ise belediyeleringeni# kapsamlı sosyal belediyecilik faaliyetlerine kendilerini kapatmalarını vekendilerini dar kapsamlı sosyal belediyecilik anlayı#ına mahkum etmelerini do-!urmaktadır (Uçaktürk vd., 2009: 5; $en, 2011).<strong>Sosyal</strong> belediyecilik kavramının dar anlamda algılanmasında belediye ba#kanlarınınsosyal politikalar alanında yetersiz bilinç düzeyine sahip olmaları, geni#kapsamlı sosyal belediyecilik anlayı#ına negatif yakla#maları ve sosyal politikalarımerkezi yönetimin görevi olarak görmeleri önemli nedenlerin ba#ında gelmektedir.Bunun yanında, belediye ba#kanlarının sosyal politika harcamalarını gereksiz385!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>harcama olarak de!erlendirerek, kalıcı de!il geçici projeler üretmeleri, sosyalyardım ve sosyal politika uygulamalarına esas olacak kentsel doku haritalarınınyetersizli!i veya hiç çıkartılmamı# olması ile merkezi yönetim birimleri, sivil toplumkurulu#ları ve üniversitelerle i#birli!i ve e#güdüm eksiklikleri de sosyal belediyecili!inba#arısızlıklarındaki di!er önemli nedenlerdir. Ayrıca, sosyal belediyecili!insiyasi rant aracı olarak görülmesi de di!er önemli bir sorundur. Bu ba!lamdabelediyelerce yoksullara kömür, gıda vb. yardımı yapılması ya da ö!rencilereburs verilmesi gibi uygulaması kolay daha çok sosyal yardım içerikli faaliyetler, oyveren seçmenlere vefa borcunu ödenmek ya da oy avcılı!ı yapmak için kullanılabilmektedir.Bu ise tarafsızlık, nesnellik, açıklık, #effaflık gibi ilkelerin terkedilerek, öznellik, partizanlık, kayırmacılık, keyfilik gibi uygulamaların hâkimoldu!u bir sosyal belediyecilik anlayı#ına kayılmasına yol açmaktadır. Bu durum,sosyal belediyecilik çerçevesinde sunulan hizmetlerin ve yardımların bir ekonomikve sosyal bir hak olarak görülmemesinden de kaynaklanmaktadır. Dolayısıylabelediyeler, sosyal yardım ve sosyal hizmetleri halka bir lütuf gibi, halkta minnetduygusu uyandıracak ve siyasi rant elde edecek biçimde sunmaktadır (Pekta#,2010: 16-17; Uçaktürk vd., 2009: 5).Fiziksel ve sosyo-kültürel hizmetlerin bir bütün olarak algılanmaması, sosyalyardım içerikli geçici bir çözüm aracı olarak de!erlendirilmesi, sosyal belediyecili!inyetersiz i#leve sahip oldu!unu vurgulayan bir di!er noktadır (Pekta#, 2010: 18). Buba!lamda, sosyal belediyecilik uygulamaları, kentta#ların acil ihtiyaçlarının geçiciolarak bir defaya mahsus kar#ılanması olarak algılanmaktadır. <strong>Sosyal</strong> hizmetleralanında belediyelerde yeti#mi# kalifiye elamanın bulunmaması, merkezi yönetimbirimleri ile belediyeler arasında olu#an görev ve yetki karma#ası gibi nedenler desosyal belediyecilik kapsamındaki görevlerin ya mükerrer yapılmasına ya da görevve yetkinin görmezden gelinerek di!er kurum ve kurulu#lara yıkma giri#imleriniarttırmaktadır. Özellikle yerel yönetim birimleri olarak belediyelerin bu tarz giri#imlerdebulundu!u gözlemlenmektedir. Bunda sadece görev ve yetki karma#ası etkilide!ildir. Mali kaynakların elvermemesi, 5393 sayılı Kanun’un da sosyal belediyecilikkapsamındaki görevlerin tam olarak yerine getirilmesini sa!layamaması di!erönemli eksikliklerdir. Kısıtlı bir bütçeye sahip olan belediyelerin tam anlamıyla birsosyal belediyecilik gerçekle#tirmeleri mümkün görünmemektedir (Pekta#, 2010:17-18). Nitekim "stanbul Büyük#ehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri ile "zmir ve BursaBüyük#ehir Belediyelerinde ve Giresun Belediye’sinde yapılan görü#meler sonucundahemen hemen bütün belediyelerin alı#ılagelmi# gıda ve yakacak yardımı,ö!rencilere kırtasiye ve okul yardımı ya da burs verilmesi gibi aynî ve nakdiyardımlarda bulunarak sosyal yardım yaptıkları tespit edilmi#tir. Yapılan bu sosyalyardımların belediye bütçesi içerisinde %1 gibi çok küçük bir mebla!ı olu#turdu!u,yapılan yardımların genellikle hayırseverlik yakla#ımı içerisinde gerçekle#tirildi!ibelirlenmi#tir (<strong>Sosyal</strong> Politika Forumu, 2007: 62-67). Oysa sosyal belediyecilik kapsamındayoksullukla daha etkin bir mücadele için, yoksulların bireysel ve aile olarakiçinde bulundukları ko#ulların dikkate alındı!ı, yerel ko#ullara daha duyarlı politikalarınolu#turulması bir zorunluluktur (Gül, Sallan Gül ve Memi#o!lu, 2007: 275).Güneydo!u ve Do!u Anadolu’daki belediyelerin ço!u, su, kanalizasyon, altyapı gibi belediyenin zorunlu i#levlerini dahi yerine getirememektedir. Bazı belediyelerise personelinin maa#larını dahi ödemekte zorlanmaktadır. Tüm bu hizmetlerikar#ılamakta yetersiz olan belediyelerin sosyal yardım yapmaya ödenekle-386!


Hasret Öztürk & Hüseyin Gülri yetmemektedir. Dolayısıyla bu belediyeler belirli dönemlerde, belirli ki#ilereyönelik aynî ve nakdi yardım yapmaya çalı#makta, ama yeterli olamamaktadırlar(Yalman, 2007: 174-178). Bu açıklamalar de!erlendirildi!inde sosyal belediyecilikfaaliyetlerinin bölgesel ve kentsel farklılık gösterdi!i söylenebilir (Gül vd. 2007:275). Bu da sosyal devletin adalet, e#itlik gibi ilkelerinin ve sosyal haklar temeliningöz ardı edildi!inin göstergesidir. Belediyeler üzerinde etkili olan borç yüküve kamu açıkları, küreselle#menin getirdi!i baskı ve olumsuzluklar, sosyal programlarınyetersizli!i ve sosyal haklar temelinde uygulanmaması, yardım yapılankesimin sosyal politika olu#turma sürecine dâhil edilmemesi gibi olumsuzluklarsosyal belediyecili!i olumsuz etkilemektedir (Gül vd. 2007: 275).Sonuç olarak günümüzde sosyal belediyecilik sosyal devletin devamı niteli-!inde olmaktan, sosyal yardımlar da sosyal hak temelli sosyal devlet programlarınınyerini almaktan çok uzaktır. <strong>Sosyal</strong> belediyecilik; genel olarak kente göçünyol açtı!ı yoksulluk, sefalet ve açlık gibi sorunlara ya da engelliler, ya#lılar gibibakıma muhtaç kesimlerin sorunlarına acil çözüm üretmek amacıyla sistematikolmayan, geçici, belirli kurallara ba!lı olmayan düzensiz yardım faaliyetleri üzerinekurulu uygulamalar niteli!indedir (Kesgin, 2011). Ba#ka bir deyi#le belediyelerceyapılan gıda, yakacak, giyecek, yiyecek, meslek edindirmeye yönelik becerikursları, kadın sı!ınma evleri ile aynî ve nakdi yardımlar günlük gereksinimlerikar#ılayacak #ekilde geçici ve kısa vadelidir. Uzun vadeli olmadı!ı için, yoksullu!uazaltıcı ya da ortadan kaldırıcı nitelikte de!ildir. <strong>Sosyal</strong> güvenlik politikaları vesosyal haklar çerçevesinde sistematik olarak yapılandırılmamı#tır. Gün geçtikçede küreselle#me ile birlikte yöneti#im kavramının güçlendi!i, sosyal devletin sorumluluklarınınyöneti#im yoluyla piyasaya ve sivil toplum kurulu#larına kaydırılmayaçalı#ıldı!ı bir ortamda sosyal belediyecilik, merkeziyetçi sosyal devlet anlayı#ındankurtulmak için bir araç sunmaktadır. <strong>Sosyal</strong> belediyecilik uygulamaları,sosyal devlet ve sosyal haklar anlayı#ından oldukça uzak ve kopuk uygulamalarolup, küçültülen ve piyasala#tırılan sosyal devlet ortamında olu#acak bireysel krizleriçözen ya da açık kapatan uygulamalar izlenimi vermektedir. Ayrıca, bu uygulamalargenel olarak bireysel haklar ve bireysel sorumluluk çerçevesinde piyasadagelir üretme ve payla#tırma anlayı#ının hayata geçirilmesine de aracılık etme i#levigörmektedir.DE%ERLEND!RME VE SONUÇTürk yerel yönetimler tarihine baktı!ımızda üç tip belediye yönetim anlayı#ıkar#ımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki klasik belediyecilik anlayı#ı ve ikincisi1970’li yıllardaki toplumcu belediyeciliktir. Son olarak da günümüzdeki sosyalbelediyecilik diye adlandırılan belediye yönetim anlayı#ıdır. A#a!ıda klasik belediyecilikve sosyal belediyecilik; toplumcu belediyecilik ile günümüzde sosyal belediyecilikkar#ıla#tırmalı olarak sunulmu# ve özellikleri belirtilmi#tir.Klasik belediyecilik ile sosyal belediyecilik benimsedikleri dü#ünce açısındanfarklılık göstermektedir. Klasik belediyecilikte devletçi, sosyal belediyecilikte iseneo-liberal anlayı# benimsenmi#tir. <strong>Sosyal</strong> yardım ve sosyal hizmet uygulamalarınınzorunlu olup olmamasına göre klasik belediyecilik, sosyal belediyeciliktenayrılmı#tır. Klasik belediyecilikte devletçi anlayı# çerçevesinde hizmetler do!rudanbelediyenin kendisi tarafından sunulmakta iken, sosyal belediyecilikte alternatifhizmet sunum modellerinden yararlanılarak piyasacı ve özelle#tirmeci an-387!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>layı#la hizmetler sunulmaktadır. Merkeziyetçilik açısından baskın olan klasik belediyecilik,demokratik katılımcılık açısından sınırlıdır. Ancak, toplumsal kesimleraçısından yansız ve adil hizmet sunumunda klasik belediyecilik daha titiz iken,sosyal belediyecilikte, yöneti#im ve giri#imcilik anlayı#ları çerçevesinde, sivil toplumve giri#imcilerle etkile#im öne çıkarılmakta ve giri#imci sınıfa daha yakın vedestekçi bir duru# sergilenmektedir. 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda tadadi (listeusulü sayma) ilke ile görev ve yetkiler verilen klasik belediyecilikte, sosyal görevlerdar kapsamlı olup, bütçe yetersizli!i nedeniyle bu hizmetlerin ço!unlu!u merkezdengörülmeye çalı#ılmı#tır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yetki ve genelyetki ilkesine geçilerek belediyelerin görev ve yetkileri konu olarak belirtilmi#,böylece sosyal belediyecilikte sosyal görevler daha geni# tutulmu#tur. Norm kadrouygulaması olmayan, bütçesi daha kısıtlı ve teknoloji ile bilgi yönetiminden yoksunolan klasik belediyecili!in aksine sosyal belediyecilik, norm kadro uygulaması,daha geni# bütçesi, teknoloji ve bilgi yönetiminden yararlanma yöntemleriile yönetsel araçlar ve mali açıdan daha zengindir.<strong>Sosyal</strong> demokrat belediye ba#kanlarının kendi ki#iliklerini yönetime katma istekleriile sosyal demokrat dü#üncenin ürünü olarak ortaya çıkan toplumcu belediyecili!inaksine sosyal belediyecilik, küreselle#me, yerelle#me, yöneti#im, piyasala#tırmave sivil toplumculuk gibi küresel de!erlerin ve neo-liberal dü#ünceninzorlayıcı etkisiyle geli#mektedir. Toplumcu belediyecilikte hizmetler do!rudanbelediyeler tarafından sunularak kazanılan rant belediyelere ve oradan da halkageri dönmekte iken, sosyal belediyecilikte, özelle#tirmeci anlayı# çerçevesindehizmetler aracı kurumlar vasıtasıyla yapılmakta ve rant özel kesimin elinde kalmaktadır.<strong>Sosyal</strong> hizmet ve sosyal yardım açısından toplumcu belediyecili!in hedefkitlesini tüm halk olu#tururken, sosyal belediyecilikte dezavantajlı ve riskligruplar hedef alınmı#tır. Merkezden yönetimin baskılarına bir tepki olarak adem-imerkeziyetçili!in hakim oldu!u toplumcu belediyecilikte halkın görü# ve e!ilimleriniön plana çıkartan yöntemler izlenmi#; demokrasi, katılım ve #effaflık ilkeleriuygulamaya geçirilmi#tir. Demokrasi, katılım ve #effaflık sloganı ile ortaya çıkansosyal belediyecilikte ise, kanunlarda demokrasi, katılım ve #effaflık ilkelerine ili#-kin düzenlemelerde bulunulmasına ra!men, bu ilkelerin ne derece uygulamayageçirildi!i #üphelidir. Yönetsel araçlar ve mali bakımından sosyal belediyecilik,toplumcu belediyecili!e göre daha avantajlı durumdadır. Ama ba#arısı, araçları veamaçları çok daha sorgulanabilir durumdadır.Sonuç olarak küreselle#me, yerelle#me, piyasala#tırma, rekabete açma, özelle#-tirme gibi politikalar merkeziyetçi sosyal devlet uygulamalarının zayıflamasına vesosyal haklar anlayı#ının terk edilmesine neden olmu#tur. Bunun sonucu olarak,sosyal devletin görev ve sorumlulukları, özel sektöre, piyasaya, sivil topluma, aileye,cemaatlere ve bireylere devredilmektedir. Hizmet sunumlarında da piyasa temelliticari çözümler ile özel sektör, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler öneçıkmaktadır. Daha önce sosyal devlet tarafından, kurumsal düzenlemelerle ve politikalarla,hak temelli olarak yapılan sosyal hizmet ve yardımlar, bu süreçle berabergeçici politikalara dönü#türülmü# ve hizmet sunumu da yerelle#tirilmi# vepiyasala#tırılmı#tır. Vatanda#ların sosyal haklarının yerini ki#isel sorumluluk, gönüllüyardım ve kendi kendine yeterlilik gibi ilkeler almı#tır. Toplumsal dayanı#mave sosyal haklar çerçevesinde zora dü#en ya da dü#kün vatanda#a toplumunsosyal devlet aracılı!ıyla yükümlülü!ünü yerine getirme anlayı#ı yerini, zora388!


Hasret Öztürk & Hüseyin Güldü#enin ya da dü#künün öncelikle piyasa ya da sivil toplum çerçevesinde kendiba#ının çaresine bakması ve olmazsa devletçe geçici olarak desteklenmesi anlayı#ınaterk etmi# görünmektedir. Bu kavramların ve anlayı#ın sosyal hizmet veyardım alanlarında yerelde uygulanmasının daha kolay olaca!ı açıktır. Bununyanında, sosyal yardımlardan yararlanacak kitlelerin hak etmesi ölçütleri ahlakiaçıdan de!erlendirilmeye ba#lanmı#, çalı#amayacak durumda engelli, ya#lı, hastavb. olmak, çocuklu dul ya da kimsesiz çocuk olmak, hak etme ölçütleri olarak öneçıkmaya ba#lamı#tır. Muhtaçları ve yoksulları aile ya da akraba gibi geleneksel kurumlaraya da sivil toplum kurulu#larına havale etme e!ilimi belirginle#mi#tir.Çalı#abilecek konumda olup yoksul olanların durumu kendi hataları olarak görülmekteve hak etme ölçütlerinin dı#ında de!erlendirilmektedir.Kısacası, yoksullukla mücadelede ya da genel olarak sosyo-ekonomik riskleribertaraf etmede, geçici ve acil durumlarla sınırlı, gönüllülü!ün ve sivil toplumundevreye sokuldu!u yerel bir modele dönülmektedir. Bu model yetersizdir ve kurumsalsosyal devlet ve sosyal haklar modeline alternatif olmaktan, onun yerinialmaktan ve onun gördü!ü hizmetleri insan onurunu zedelemeden, etiketlemeyeyol açmadan, fırsat e#itli!i çerçevesinde aynı etkinlikle ve etkililikle görmektenuzaktır. Bu modelde engellilere, ya#lılara, çocuklara, kadınlara ve gençlere yönelikkalıcı politikalar da üretilmemektedir. Aksine, sosyal belediyecilik, sosyal devletinsosyal sorumluluklarından kurtulmak ve piyasacı çözümler üretmek ve siyasi rantsa!lamak isteyenlerin elinde önemli bir kaçı# aracı olarak i#lev görmektedir. Maalesefsiyasi rant sa!lama amacıyla seçim öncesi ve sonrasında sosyal belediyecili-!in fazlaca öne çıkarılması, onun etkili i# görebilecek ve savunulabilecek bir modelolmasına engel olu#turmaktadır. <strong>Sosyal</strong> belediyecilik, hizmetlerin yararlanıcılarayakın olarak yerelden sunulmasına olanak sa!layabilecek önemli birmodeldir. Bu ba!lamda, sosyal devletten kaçı#ın bir aracı de!il de sosyal devletinyükünü payla#acak, sosyal hak anlayı#ını terk etmeyen bir model olarak de!erlendirilirve toplumun tüm kesimlerine yansız ve e#it hizmet sunumu temel alınırsadaha olumlu katkı yapabilir. Ancak, bugünkü uygulanma biçimiyle sosyal belediyecilikumut vaat etmemektedir. <strong>Sosyal</strong> devletten ve sosyal haklardan kaçı#ın, dezavantajlıve muhtaç grupları piyasanın zor ko#ullarında kendi kaderine ya daba#kalarının vicdanına terk etmenin ve piyasa güçlerinin önünü açmanın yerelbir modeli olarak i#lev görmektedir.KAYNAKÇAAktel, Mehmet (2003) Küreselle!me ve Türk Kamu Yönetimi, Ankara: Asil Yayın Da!ıtım.Ankara Belediyesi Ba#kanlık Uzmanları (1977) Toplumcu Belediye, Ankara: Ankara BelediyesiBasın Yayın ve Halkla "li#kiler Müdürlü!ü.Ate#, Hamza (2009) “<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik”, Çerçeve Dergisi, (Ocak).Aysan, Mehmet Fatih (2006) “Küreselle#me Ba!lamında Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> PolitikalarınDönü#ümü”, Küreselle!en Dünyada <strong>Sosyal</strong> Hizmetlerin Konumu: Hedefleri ve Gelece"i<strong>Sempozyumu</strong> Sunum Kitabı içinde, Ankara: T.C. Ba#bakanlık <strong>Sosyal</strong> Hizmetler ve ÇocukEsirgeme Kurumu Yayınları.Bayraktar, S. Ula# ve Mehmet Penpecio!lu (2009) “Yerel Liderlik, Toplumcu Belediyecilikve Ali Dinçer: 1977-1980 Dönemi Ankara Belediyesi”, "hsan Kamalak ve Hüse-389!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>390!yin Gül (der.) Yerel Yönetimlerde Toplumcu Belediyecilik: Teorik Yakla!ımlar, TürkiyeUygulamaları içinde, "stanbul: Kalkedon Yayıncılık.Biray, O!uz (2011) “<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik” (http://tekniksosyoloji.wordpress.com/2010/04/28/sosyal-belediyecilik/, 17.11.2011).Bulut, Nihat (2003) “Küreselle#me: <strong>Sosyal</strong> Devletin Sonu mu?”, Ankara Üniversitesi HukukFakültesi Dergisi, 52 (2).Efe, Fikret (2008) Uygulamalı <strong>Sosyal</strong> Belediyecilik e-Kent Modeli, Ankara: MetropolYayınları.Eren, Veysel (2008) “Devletin Yapısında ve "#levlerinde De!i#im –Yönetsel ve SiyasalLiberalizasyon”, Mehmet Özel ve Veysel Eren (der.) Devletin Dönü!ümü ve Yeni DönemKamu Yönetimi içinde, Konya: Çizgi Yayınevi.Ergun, Cem ve Ay#e Dericio!ulları Ergun (2010) “Dönü#üm mü, Piyasala#tırma mı?Türkiye’de Sa!lıkta Dönü#üm Programı Üzerine Bir Tartı#ma”, Toplum ve Demokrasi,(8-9-10).Ergun, Cem ve Hüseyin Gül (2009) “Toplumcu Belediyecilik ve Kent Kapılarını SermayeyeAçan Anahtar Olarak Kentsel Dönü#üm”, "hsan Kamalak ve Hüseyin Gül(der.) Yerel Yönetimlerde Toplumcu Belediyecilik: Teorik Yakla!ımlar, Türkiye Uygulamalarıiçinde, "stanbul: Kalkedon Yayıncılık.Ersöz, Yunus Halis (2011) “Yerel Yönetimlerin <strong>Sosyal</strong> Politika Alanındaki Rolü”,(http://www.sosyalpolitikalar.org/makaleler/sosyal-beledyeclk/145-yerel-yoenetmlern-sosyal-poltka-alanindak-rolue, 10.11.2011).Ersöz, Yunus Halis (2005) “5272 sayılı Yasa Öncesinde Türkiye’de Belediyelerin <strong>Sosyal</strong>Politika Alanındaki Deneyimleri”, <strong>Sosyal</strong> Siyaset Konferansları Dergisi, (50).Ersöz, Halis Yunus (2009) “Türkiye’de Belediyelerin <strong>Sosyal</strong> Politika Alanındaki Rolü veYeni Belediyecilik Anlayı#ının Esasları”, Kamuda <strong>Sosyal</strong> Politika, (9).Gül, Hüseyin ve Dilek Memi#o!lu (2007) “Yapısal De!i#im Sorunu Çerçevesinde YönetselReform”, M. Akif Çukurçayır ve Gülise Gökçe (der.) Kamu YönetimininYapısal ve $!levsel Sorunları içinde, Konya: Çizgi Kitabevi.Gül, Hüseyin ve Songül Sallan Gül (2007) “<strong>Sosyal</strong> Devletten Çalı#ma Refahına Geçi#te<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> ve Yoksullar”, Amme $daresi Dergisi, 40 (3).Gül, Hüseyin, Songül Sallan Gül ve Dilek Memi#o!lu (2007) “Türkiye’de YoksulluklaMücadele Politikaları, Kentsel Yoksulluk ve Yerel Yöneti#im”, Hüseyin Özgür veMuhammet Kösecik (der.) Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar II: Uygulama içinde,Ankara: Nobel Yayın Da!ıtım.Güler, Mahmut (2009) “Toplumcu Belediyecili!in Do!u# Ko#ulları Üzerine”, "hsanKamalak ve Hüseyin Gül (der.) Yerel Yönetimlerde Toplumcu Belediyecilik: Teorik Yakla!ımlar,Türkiye Uygulamaları içinde, "stanbul: Kalkedon Yayıncılık.Güne#, Muharrem ve Tan Baykal (2010) “1980 Sonrası Dönü#ümün Yerele Etkisi: YeniYerel Katılım Biçimlerinin Genel Bir Ele#tirisi”, Toplum ve Demokrasi, (8-9-10).Halatçı Ulusoy, Ülkü (2011) “<strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong>ın Korunmasında Birle#mi# Milletlerin Rolü”,III. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Uluslararası <strong>Sempozyumu</strong> içinde, "stanbul: Petrol-"# YayınlarıKamalak, "hsan, Hüseyin Gül ve Eylem Beyazıt (2009) “<strong>Sosyal</strong> Demokrat "lkelerin YerelDüzeyde Uygulanması Üzerine Bir Deneme: Türkiye Örne!i”, "hsan Kamalak veHüseyin Gül (der.) Yerel Yönetimlerde Toplumcu Belediyecilik: Teorik Yakla!ımlar, TürkiyeUygulamaları içinde, "stanbul: Kalkedon Yayıncılık.Kara, U!ur (2004) <strong>Sosyal</strong> Devletin Yükseli!i ve Dü!ü!ü, Ankara: Türkiye Ortado!u KurumuVakfı.


Hasret Öztürk & Hüseyin GülKaya, Erol ve Hulusi $entürk (2007) Muhafazakâr Demokraside Yerel Yönetim Vizyonu,"stanbul: Plato Danı#manlık.Kele#, Ru#en ve Bülent Duru (2008) “Ankara’nın Ülke Kentle#mesindeki Etkilerine TarihselBir Bakı#”, Mülkiye Dergisi, (261).Kele#, Sümeyra (2008) Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Belediyecilik Uygulamaları ve Ankara Büyük!ehirBelediyesi Örne"i, Yayınlanmamı# Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi,<strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü, Afyon.Kesgin, Bedrettin (2011) “Kentsel Yoksullu!a ve <strong>Sosyal</strong> Dı#lanmaya Kar#ı Yerinden veYerel Müdahale Olarak <strong>Sosyal</strong> Belediyecilik” (http://www.sosyalpolitikalar.com.tr/derg-boeluemler/kapak-/kapak-dosyasi/100-kentsel-yoksullua-ve-sosyal-dlanmaya-kar-yerinden-ve-yerel-muedahale-olarak-sosyal-belediyecilik.html, 28.07.2012).Kılıçarslan, Fatih (2010) “<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik Nasıl Olmalı…” (http://www.beypazarihabertv.com/Fatih-Kilicarslan/83/SOSYAL-BELEDiYECiLiK-NASIL-OLMALI....html,22.11.2010).Koray, Meryem (2000) <strong>Sosyal</strong> Politika, Bursa: Ezgi Yayınları.Köse, H. Ömer (2007) “Küreselle#menin Devlet ve Kamu Yönetimi Üzerindeki Etkilerive Türk Kamu Yönetimine Yansımaları”, Ahmet Nohutçu ve Asım Balcı (der.) BilgiÇa"ında Türk Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması-II içinde, "stanbul: BetaBasım Yayın.Köse, H. Ömer (2004) “Yerel Yönetim Olgusu ve Küreselle#me Sürecindeki Yükseli#i”,Sayı!tay Dergisi, (52).Murray, Charles (1995) “Help the Poor: Abolish Welfare”, R. M. Ebeling (der.) AmericanPerestroika: The Demise of the Welfare State içinde, Michigan: Hillside College Press.Örs, Feryal ve Mehmet $akir Örs (2008) Yerelde Toplumsal Belediyecilik, "zmir: Etki Matbaacılık.Özdemir, "smail Mansur (2008) Küreselle!me Sürecinde Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Devlet ve <strong>Sosyal</strong>Hizmetler, Yayınlanmamı# Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi <strong>Sosyal</strong> BilimlerEnstitüsü, Konya.Özdemir, Süleyman (2004) Küreselle!me Sürecinde Refah Devleti, "stanbul: "stanbul TicaretOdası.Özgökçeler, Serhat ve D. Bıçkı, (2012) “Kentsel Yoksullukla Sava#ım Noktasında PolitikBir Enstrüman: ‘<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik’”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi,49 (565).Pekta#, Etem Kadri (2010) “Türkiye’de <strong>Sosyal</strong> Belediyecilik Uygulamaları ve Temel Sorunlar”,Sakarya Üniversitesi <strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü, Akademik $ncelemeler Dergisi, (1).Sallan Gül, Songül (2009) “<strong>Sosyal</strong> Devlet ya da Refah Devleti Nedir?”, "hsan Kamalakve Hüseyin Gül (der.) Yerel Yönetimlerde Toplumcu Belediyecilik: Teorik Yakla!ımlar,Türkiye Uygulamaları içinde, "stanbul: Kalkedon Yayıncılık.Sallan Gül, Songül (2006) <strong>Sosyal</strong> Devlet Bitti Ya!asın Piyasa! Yeni Liberalizm ve MuhafazakarlıkKıskacında Refah Devleti, Ankara: E-babil Yayıncılık.Sallan Gül, Songül ve Hüseyin Gül (2006) “Küreselle#menin Türkiye’de Yoksul AilelereYönelik Hizmet Sunan Kurumlara Yansımaları”, Küreselle!en Dünyada <strong>Sosyal</strong> HizmetlerinKonumu, Hedefleri ve Gelece"i <strong>Sempozyumu</strong>, Antalya: T.C. Ba#bakanlıkSHÇEK.<strong>Sosyal</strong> Politika Forumu (2007) Yoksullu"un Azaltılmasına Yönelik Merkezi ve Yerel YönetimPolitikaları: Yerel Yöneti!im Yoluyla Yoksullu"un Azaltılması, "stanbul: Bo!aziçiÜniversitesi.391!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>$en, Mustafa (2011) “Bütüncül Belediyecilik Yakla#ımı Kültürel Belediyecili!e GidenYolda Bir A#ama: <strong>Sosyal</strong> Belediyecilik” (http://www.sosyalpolitikalar.com.tr/dergboeluemler/kapak-/kapak-dosyasi/29-buetuencuel-belediyecilik-yaklam-kueltuerel-belediyecilie-giden-yolda-bir-aama-sosyal-belediyecilik.html, 05.12.2011.)Temizel, Handan (2007) Neoliberal Politikalar Do"rultusunda Türkiye’de Devletin YenidenYapılanması, Küresel Sistemle Bütünle!me Sorunları, Yayımlanmamı# Doktora Tezi,Selçuk Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü, Konya.Tok, Nafiz (2008) “Küreselle#me ve Ulus-Devletin Dönü#ümü”, Mehmet Özel ve VeyselEren (der.) Devletin Dönü!ümü ve Yeni Dönem Kamu Yönetimi içinde, Konya: ÇizgiYayınevi.Toksöz, Fikret (2008) $yi Yöneti!im El Kitabı, "stanbul: Türkiye Ekonomik ve <strong>Sosyal</strong>Etüdler Vakfı (TESEV) Yayınları.Toprak, Düriye ve Ceyda $ataf (2009) “Türkiye’de Yerel Yönetimler Reformu Çerçevesinde<strong>Sosyal</strong> Belediyecilik Yakla#ımı”, <strong>Sosyal</strong> ve Be!eri Bilimler Dergisi, (1).Uçaktürk, Tülay, Ahmet Uçaktürk ve Mehmet Özkan (2009) “Yerel Yönetimlerde <strong>Sosyal</strong>Sorumluluk Ba!lamında <strong>Sosyal</strong> Belediyecilik: Biga Belediyesi Örne!i”, VI. UluslararasıSivil Toplum Kurulu!ları Kongresi, Çanakkale: 18 Mart Üniversitesi.Yalman, Galip (2007) Güneydo"u Anadolu Bölgesi’nde Yoksullu"un Etkisini HafifletmeUygulamaları: Bir De"erlendirme, "stanbul: Günaydın Ofset.392!


B!R PRAKS!S ALANI OLARAK SU HAKKIÖmür KurtOrta Do"u Teknik ÜniversitesiÖzet: Kapitalizmin geldi!i a#amada piyasala#ma süreci, “do!anın metala#tırılmasına”kadar uzanmı#tır. Su kaynakları da piyasala#manın hedefindedir. Ancak bu süreçkar#ı mücadeleleri de yaratmı#tır. Bu çalı#mada, piyasala#ma sürecini anlamak için,Harvey’nin mülksüzle!me yoluyla birikim kavramından yararlanılmı# ve kar#ı mücadelelerinbu kavramın açıkladı!ı birikim süreçleri tarafından tetiklendi!i savunulmu#tur.Bunu yaparken, özel olarak ise, Türkiye’deki HES kar#ıtı direni#ler incelenmi#tir.Eme!in yeniden üretim alanlarının metala#masına kar#ı çıkma ile do!ayı savunma,kolektif nitelikli bu mücadelelerde birle#mektedir. Ancak hakim insan haklarıparadigması, hak öznesi olarak birey temelli liberal kurama dayandı!ından kolektifhak mücadelelerini açıklamakta eksik kalmaktadır. Bundan ötürü, buçalı#mada, emek eksenli alternatif bir hak kavramsalla#tırmasının genel hatları ortayakonulmaya çalı#ılmı#tır. Çalı#manın savı, su hakkını talep etmenin anlamlı oldu-!u, ancak su hakkı mücadelesinin sadece bir insan hakları sorunu olmadı!ı yönündedir.Zira, hak kavramı üzerinde mücadeleye dahil olan çe#itli aktörlerce verilenhegemonya mücadelesi nedeniyle, konu emek-sermaye mücadelesi içinde cereyanetmektedir. Çalı#mada hegemonya mücadelesinin bir unsuru olarak ülkemizdekiHES mücadelelerinde yer alan çe#itli örgütlenmeler incelenmi#; böylelikle hegemonyamücadelesinin ana eksenlerini ortaya koymak suretiyle genel bir resim sunulmayaçalı#ılmı#tır.Anahtar Kelimeler: su hakkı, kolektif haklar, HES mücadeleleri, mülksüzle#me yoluylabirikim, hegemonya.Abstract: The process of marketization has extended to the “commodification of nature”,including water resources, in today’s capitalism. However, this process has alsocreated counter-struggles. This paper tries to understand the process of marketizationby utilising David Harvey’s concept of accumulation by dispossession. With a specificreference to the resistances against hydro-electric plants in Turkey, it is argued thatcounter-struggles have been triggered by such processes of accumulation by dispossession.Opposition against the commodification of the spheres of reproduction oflabor and the defence of nature are unified within these collective struggles. Mainstreamparadigm of human rights cannot satisfactorily explain struggles for collectiverights since it relies on individual-oriented liberal theory in defining the subjects ofrights. Therefore, an outline of an alternative labor-oriented conceptualization ofrights is needed. This paper argues that struggles for the right to water are not only amatter of human rights. Since the concept of rights itself is subjected to hegemonicstruggles by several actors, such struggles take place within the general conflict betweencapital and labor. In this paper, several actors have been examined within thecontext of the main axes of such hegemonic struggles in order to reveal an overallpicture.Keywords: the right to water, collective rights, anti-HPPP struggles, accumulation bydispossession, hegemony.393


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>G!R!$Kapitalist sistemde, sisteme içkin sermaye birikimi mantı!ının sonucu olarak,sermaye, piyasa mantı!ına tabi hale getirilecek yeni alanlar yaratmak durumundadır.Bu ba!lamda, neoliberal dönemde, birikim krizine yanıt olarak, öncedenpiyasa kurallarına tabi olmayan birçok alan sermaye birikimine açılmı#tır.Bu sürecin en çarpıcı yanlarından biri, do!anın piyasa tarafından sınır tanımadani#galidir. Ercan’ın (2011) deyimiyle, özellikle AKP iktidarında do!anın sermayeolarak dönü#türülmesi büyük ivme kazanmı#tır. Bu saldırı, sermaye birikimininönündeki engelleri ortadan kaldırmayı hedeflerken, do!anın kavramsalla#tırılmasınıda dönü#türmeyi öngörmü#; Dünya Bankası tarafından “do!a sermayesi”kavramı kullanıma sokularak, do"al sermaye, be#eri sermaye, sosyal sermayeve mamul ürünlerin yanı sıra bir ülkenin refahını olu#turan unsurlardansayılmı#; hatta koruma altındaki alanlar dahi do!a sermayesine dâhil edilmi#tir. 1"#te bu #ekilde do!a da, piyasa mantı!ının sınır tanımadan ya#amın heralanına sızdı!ı i#galden payını almı#tır. Do!anın bir parçası olan “su”yun ticarile#tirilmeside, bu piyasala#ma sürecinin parçalarındandır. Bunun ülkemizdeki enyakın örneklerinden biri son dönemde büyük ivme kazanan hidroelektrik santral(HES) in#aatlarıdır. "n#aat Mühendisleri Odası Su Yapıları Kurulu tarafındanhazırlanan “Türkiye’de Hidroelektrik Enerji ve HES Uygulamalarına Genel Bakı#”ba#lıklı rapora göre, Mart 2011 tarihine ait Devlet Su "#leri Genel Müdürlü!ü (DS")verilerine göre ülkemizde tüzel ki#ilerce geli#tirilen HES projeleri 1215 adedi bulmu#olup, bunların %30’una tekabül eden 370 adedi ekolojik de!eri en yüksekolan Do!u Karadeniz Havzasında gerçekle#tirilecektir ("MO Su Yapıları Kurulu,2012: 26).Ancak bu i#gal süreci, kar#ımıza yeni mücadele alanları da çıkarmaktadır. Örne!inçe#itli yörelerde HES in#aatlarına kar#ı yürütülen ve “HES kar#ıtı mücadeleler”olarak bilinen direni#ler ortaya çıkmı#, su hakkı yo!un biçimde tartı#ılmayaba#lanmı#tır.Bu çalı#mada “su hakkı” kavramı ele#tirel bir analize tabi tutulacaktır. Bu ihtiyacınduyulmasının sebebi, hak kavramının içinde ya#adı!ımız sosyo-ekonomiksistemden ayrı dü#ünülemeyecek olmasıdır. Bu ba!lamda, öncelikle suyun piyasala#masısaldırısının arka planı incelenecektir. Esasen do!anın bir parçası olmasıitibariyle bir mal olmayan su alanlarının ticari bir mal olarak de!erlendirilmesini,kısaca suyun ticarile#tirilmesini hedefleyen bu süreç, kapitalizmin do!ayı metala#tırmasınınbir parçasıdır. Bu ba!lamda “metala#ma” kavramı ve metala#mayıhızlandıran el koyma süreci kısaca açıklanacaktır. Bu noktada, Harvey’nin (2004)sermaye dola#ımını incelerken kullandı!ı “mülksüzle#me yoluyla birikim” kavramınınel koyma süreçlerini, özelde de suyun piyasala#tırılması saldırılarını anlamakaçısından açıklayıcı oldu!u savunulacaktır.Ardından, uluslararası insan hakları sisteminde su hakkının yerinin ne olabilece!iüzerine yapılan de!erlendirmelere de!inilecektir. Bu tartı#ma yalnızca hukukibir tartı#ma olarak ele alınmayacaktır; zira suyun bir hak olarak ele alınmasıhususunda dahi bir konsensüs mevcut olmayıp, suyun bir hak mı, yoksa ihtiyaç1“Natural Capital Accounting” (http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/TOPICS/EXTSDNET/0,,contentMDK:23168586~pagePK:64885161~piPK:64884432~theSitePK:5929282,00.html, 25.01.2011).394!


Ömür Kurtmı olarak kavranması gerekti!i hususunda sürmekte olan bir tartı#ma söz konusudur.Bu tartı#ma insan haklarının kapsamı tartı#masından öte bir #eyi ifade etmektedir.Suyun bir “hak” de!il “ihtiyaç” olarak tanımlanması suyun metala#-masını ve özelle#tirilmesini me#rula#tırmaktadır (Kartal, 2009: 67). Bu anlamdasuyun hak mı ihtiyaç mı oldu!u tartı#ması, farklı yakla#ımların yol açtı!ı sosyal vesiyasal sonuçlarla birlikte ortaya konulacaktır.Bu çalı#manın konuya yakla#ımı, suyun bir hak olarak kabul edilmesi gerekti-!i; ancak su hakkı kavramsalla#tırmasının egemen insan hakları paradigmasınınçerçevesini a#ması gerekti!idir. Zira örne!in HES direni#lerini egemen insan haklarıçerçevesinde açıklamak yetersiz kalacaktır. Bu direni#lerde söz konusu olankolektif mücadeledir. Kolektif öznenin söz konusu oldu!u bu mücadeleyi, haksujesini bireysel düzlemde tarif eden egemen liberal insan hakları paradigmasıaçıklayamamaktadır. Hak kavramı içinden konu#acak olursak, bu mücadeleyiaçıklamak için kolektif hak kavramını ça!ırmak gerekir. Bu nedenle eme!in yenidenüretimine referans veren bir kolektif hak kavramsalla#tırması bu çalı#manınbir di!er bölümünü olu#turacaktır. Zira bu mücadelelerin konusu, ilkel birikimsürecinde do!a sermaye tarafından metala#tırılırken, eme!in geçim kaynaklarınınmetala#tırılması, eme!in yeniden üretiminin engellenmesidir.Ancak su hakkına referansla verilen HES kar#ıtı mücadelelere dahil olan öznelerinhepsi hak mücadelesinden aynı #eyi anlamamakta ve bu kavrayı# farklılıklarınedeniyle, dünyada ve Türkiye’de su hakkı mücadelelerinde bölünme, çatı#ma vehiyerar#iler söz konusu olmaktadır (Yılmaz, 2010). En genel anlamda bu bölünmeeksenini kapitalizmin sorunsalla#tırılıp sorunsalla#tırılmaması çizmektedir. Mücadeleninnasıl #ekillenece!i konusunda temel eksenini bu farklılı!ın çizdi!i birhegemonya mücadelesi söz konusudur. Bu ba!lamda Türkiye’deki mücadele tablosundakieksenler, genel hatlarıyla ortaya konulmaya çalı#ılacaktır.Sonuç olarak bu çalı#ma, böyle bir izlek içinde, su hakkı özelinde kolektif hakkıtekrar dü#ünmeyi denerken, bu denemeyi praksis ve praksisi do!uran tarihsel ba!-lam içinde yapmaya çalı#acaktır.I. SUYUN P!YASALA$TIRILMASININ ARKA PLANIÜlkemizde HES in#aatları yoluyla suyun piyasala#masının yolunu açan en önemliyasal düzenlemeler, 4628 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu” ile bu kanuna istinadençıkarılan “Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere SuKullanım Hakkı Anla#ması "mzalanmasına "li#kin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”tir.20 $ubat 2001 tarihinde kabul edilen 4628 sayılı yasa, enerjide özelle#tirmeninve piyasala#tırmanın önünü açmı#tır. Yasanın ilk maddesinde ifade edildi!iüzere: 2 Bu Kanunun amacı; elektri!in yeterli, kaliteli, sürekli, dü#ük maliyetli ve çevreyleuyumlu bir #ekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamındaözel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü,istikrarlı ve #effaf bir elektrik enerjisi piyasasının olu#turulması ve bu piyasadaba!ımsız bir düzenleme ve denetimin sa!lanmasıdır.2“Elektrik Piyasası Kanunu” [2001] (http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4628.html, 10.04.2012).395!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Bu Kanun; elektrik üretimi, iletimi, da!ıtımı, toptan satı#ı, perakende satı#ı, perakendesatı# hizmeti, ithalat ve ihracatı ile bu faaliyetlerle ili#kili tüm gerçek vetüzel ki#ilerin hak ve yükümlülüklerini, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumununkurulması ile çalı#ma usul ve esaslarını ve elektrik üretim ve da!ıtımvarlıklarının özelle#tirilmesinde izlenecek usulü kapsar.Bu kanuna istinaden, 2003 yılında çıkarılan “Elektrik Piyasasında Üretim FaaliyetindeBulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anla#ması "mzalanmasına "li#kinUsul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile beraber, ilgili kanun çerçevesinde, halenpiyasada faaliyet gösteren veya gösterecek tüzel ki#iler tarafından, hidroelektrikenerji üretim tesisleri kurulması ve i#letilmesine ili#kin lisanslar için DS" ve tüzelki#iler arasında imzalanacak Su Kullanım Hakkı Anla#masında yer alması gerekenhükümler düzenlenmi#tir. 3Çevre ve Orman Bakanı Veysel Ero!lu’nun “ülkemiz için bir milat” olarak nitelendirdi!i“Su Kullanım Hakkı Anla#ması”, (Ero!lu’ndan aktaran Ercan, 2010)farklı sektörlerde faaliyet gösteren sermayenin HES projeleriyle enerji sektörüneyönelmesini te#vik etmeye hizmet etmi#tir. DS" Genel Müdürü Haydar Koçaker,su kullanım hakkı anla#maları ile özel sektör tarafından yapımına talip olunanprojelerin 20 bin 620 MW kurulu gücünde oldu!unu belirterek, “Bu rakam, ülkemizinkurulu güç bakımından en büyük santralı olan Atatürk Barajı’ndan sekiz katdaha büyük. Bu projeler tamamlanınca ülkemizin hidroelektrik potansiyelininyüzde 80’i kullanılır hale gelecek” #eklinde beyanat vermi#tir (Koçaker’den aktaranErcan, 2010).Koçaker’in sözünü etti!i yatırımcılardan biri de tekstil sektöründe faaliyet gösterdi!ihalde Yedigöz HES projesine soyunan Sanko Holding’dir. 4 Bu anlamdasermaye, daha geni# hareket olana!ı bularak krizini öteleyebilmi#tir.Bu noktada Harvey’nin mekansal sabit kavramı, bu e!ilimi kavramak açısındanaçıklayıcı olacaktır. Harvey, bu kavramı kapitalizmin içsel çeli#kilerini çözebilmekiçin co!rafi yayılma ve yeniden yapılanmaya ba#vurmasını anlatmak için kulanmaktadır(Harvey, 2001: 324). Kapitalizme içkin olan kâr oranlarının azalmasıe!iliminin do!urdu!u a#ırı birikim krizi sonucunda ortaya çıkan sermaye ve emekartı!ı, kapitalizmi krizlere yatkın hale getirmektedir. Buna mukabil, sermaye buartı!ı yeniden birikim yaratacak #ekilde yatırımlarda bir araya getirebilmek içinmekansal-zamansal sabitlere 5 ba#vurmaktadır. Burada mekansal sabit co!rafiyayılmayı ifade ederken (sermayenin ba#ka bir yerde yeni pazarlar, üretim kapasiteleri,kaynaklar, toplumsal olanaklar ve emek olanakları açmak yoluyla mekansalyer de!i#tirmesi), zamansal sabit, uzun dönemli fiziksel ve toplumsal altyapıyatırımlarını ifade etmektedir (Harvey, 2004: 23-24).Sermayenin dünyadaki ve Türkiye’deki HES i#tahı da böyle bir çerçeve içindedü#ünülebilir. Dünya ekonomisinin kriz içinde oldu!u bir dönemde su alanlarısermayenin yayılımı için cazip bir fırsat sunarken, HES projeleri de yeni yatırım345“Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anla#ması"mzalanmasına "li#kin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” [2008] (http://www.dsi.gov.tr/docs/hes-su-kullan%C4%B1m-anla%C5%9Fmalar%C4%B1/skha_yonetmelik.pdf?sfvrsn=0, 10.04.2012).“Özel Sektör HES Devrimini Ba#lattı”, Yeni #afak, 11 Temmuz 2008; aktaran Ercan (2010).Harvey, bu noktada sabit kelimesini, kelime anlamından farklı olarak, sermayenin a#ırıbirikim krizlerinin çözümü anlamında kullanmaktadır (Harvey, 2004: 25).396!


Ömür Kurtalanları sunmu#tur. Üstelik devlet de bu noktada örne!in yukarıda bahsedilenhukuki düzenlemelerle sermaye için bir altyapı sa!lamı#tır. Zaten artı!ınyatırımlara yeniden da!ılımı için devletin (ve finans kurumlarının) aracılı!ı #arttır(Harvey, 2004: 25). Fakat krizin mutlak çözümü bir hayaldir: Döngü tekrar a#ırıbirikim ve bunu takiben yine zamansal-mekansal sabit aracılı!ıyla sürecektir(Harvey, 2001). Bu noktada sermaye, toplumsal açıdan yıkıcı sonuçları olan ba#kabir araca ba#vurmaktadır: mülksüzle!me yoluyla birikim.Marx, kapitalist üretim tarzının çıkı# noktası olarak kabul etti!i, üreticiyi üretimaraçlarından ayıran tarihsel süreci ilkel birikim biçiminde nitelemi#tir. Bu sürecinba#langıcı köylü nüfusun güç kullanılarak topraktan uzakla#tırılması ve bu yollamülksüzle#tirilmesidir (Marx, 2004: 615-629). Bu süreçte, toprak özelle#tirilmi#; çe-#itli mülkiyet hakları biçimleri (genel, ortak, devlet mülkiyeti vs.) dı#layıcı özel mülkiyetbiçimlerine dönü#türülmü#tür. Bunun için de genel haklar ile alternatif, yerliüretim ve tüketim biçimleri kolonyal, neokolonyal ve emperyal süreçlerlebastırılmı#; do!al kaynaklar gibi de!erlere el konulmu#tur (Harvey, 2004: 36-37).Devletin de sermaye birikiminin önünü açmak için bir aktör olarak dahil oldu!u busüreçte hedeflenen, “kapitalist tarım için gerekli alanın ele geçirilmesi, topra!ınsermayenin bir parçası haline getirilmesi, ve kent sanayisi için gerekli proletaryanınsa!lanmasıdır” (Marx, 2004: 629). Tüm bu sürecin özü ise, eme!in ve do!anın metala#tırılması,yani kullanım de!erinden de!i#im de!erine tahvil edilmesidir.Marx’a göre metanın iki ö!esi bulunmaktadır: kullanım de"eri (yani, bir #eyinyararlılı!ı) ve de"i!im de"eri (metalar birbirleriyle de!i#tirildiklerinde ortaya çıkande!er). Dolayısıyla kullanım de!eri niteli!i ifade ederken, bir de!i#im de!eri olarakmeta, yalnızca farklı miktarları ifade eder (Marx, 2004: 45-47). Bir meta, ancakkullanım de!erinden de!i#im de!erine tahvil oldu!unda sermaye birikimi ya daparasal geni#leme yaratabilir. "#te bu zemin üzerindedir ki; Harvey ilkel birikiminyalnızca kapitalizmin ortaya çıkı# dönemine ait olmadı!ını; kapitalizmin tarihselseyri içinde güçlü biçimde varlı!ını sürdürdü!ünü iddia etmi#tir. Harvey’e göre,mülksüzle!me yoluyla birikim olarak nitelendirilebilecek olan bu birikim sürecinde,su gibi kamusal yararlar da dahil olmak üzere bugüne kadar kamu mülkü olmu##eyler özelle#tirilmekte ve ticarile#tirilmektedir. Fikri mülkiyet haklarının ortayaçıkı#ı, devletin sosyal harcamaları gibi ortak mülkiyet haklarının ortadan kaldırılmasıda mülksüzle#me politikalarının çe#itlemeleridir. Harvey, bu süreci, toplumsalmü!tereklerin çitlenmesi olarak betimlemekte ve mülksüzle!me yoluyla birikimingeçici olmaktan ziyade emperyalizmin yeni biçimi oldu!unu savunmaktadır(Harvey, 2004: 38-47).Bu çalı#mada, “mülksüzle#me yoluyla birikim süreçlerinin” ve tam da bu süreçlerinkalbinde yatan metala#manın ülkemizdeki HES projeleri dalgasının ve budalgaya kar#ı verilen mücadelelerin anla#ılmasında kilit ö!e oldu!u savunulmaktadır.Peki, tartı#malarda sıklıkla referans verilen “su hakkı” neyi ifade etmektedir;farklı kesimlerce nasıl anla#ılmaktadır ve metala#maya kar#ı mücadele açısındannasıl anla#ılmalıdır? "zleyen bölümde buna de!inilecektir.II. SU HAKKI: SINIRLARI VE OLANAKLARISu hakkının, uluslararası insan hakları sisteminde ba!layıcı bir biçimde yer buldu!usöylenemez. Di!er bir deyi#le su hakkı konusunda tarafları ba!layıcı bir yükümlülükbulunmadı!ı gibi; ne “Ki#isel ve Siyasal <strong>Haklar</strong> Uluslararası Sözle#mesi”,397!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ne de “Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Uluslararası Sözle#mesi” su hakkınayer vermektedir. Ancak bu sözle#melerden ikincisi, su hakkının açıkça tanındı!ıilk metin olan Birle#mi# Milletler Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Komitesi’ninKasım 2002 tarihli 15 no’lu Genel Yorumu’na kaynaklık etmi#tir. Komite,Sözle#me’ye taraf olan devletlerin Sözle#me’de yer alan hakların yerine getirilmesiiçin aldıkları tedbirlere dair hazırlamakla yükümlü oldukları raporlar konusunda,devletlere yardımcı olmak amacıyla Sözle#me’nin çe#itli madde ve hükümlerinedayanarak Genel Yorum metinleri hazırlar. 6 Komite, böylelikle Sözle#me’yi yorumlayarak,sözle#medeki hak ve yükümlülükleri açıklı!a kavu#turur. 7 Komite, i#teKasım 2002’de hazırladı!ı 15 no’lu Genel Yorum’unda, Sözle#me’nin 11. ve 12.maddesini yorumlamı# ve her iki maddeye dayanarak suya eri#imin bir insanhakkı oldu!unu bildirmi#tir. 8Sözle#me’nin ya!ama standardı hakkını düzenleyen 11. maddesine göre herkes,kendisi ve ailesi için, yeterli beslenme, giyinme, barınma ile ya#am ko#ullarınınsürekli olarak geli#tirilmesini kapsayan yeterli bir ya#ama standardı hakkına sahiptir.Sa"lık hakkını düzenleyen 12. madde ise, herkesin mümkün olan en yüksekseviyede fiziksel ve ruhsal sa!lık standartlarına sahip olma hakkını öngörmektedir.9 Genel Yorum, “herkesin yeterli, güvenli, kabul edilebilir, fiziksel olarak eri#ilebilirve kar#ılanabilir suya hakkı oldu!u” #eklindeki de!erlendirmesini özelliklebu iki maddeye dayandırmı#tır. Buna göre, su hakkı, özellikle hayatı idame için entemel ko#ullardan biri oldu!una göre, beslenme, giyinme ve barınmanın yanında,yeterli bir ya#am standardının sa!lanması için güvence altına alınan haklararasındadır. Buna göre su hakkı, yeterli beslenme ve barınma hakkı ile ayrılmazbir ili#ki içindedir (Genel Yorum, madde 3).Su hakkına dayanak olan bir di!er sosyal hak, sa"lık hakkıdır. Hayatın idamesiiçin temel öneme sahip olması itibariyle suya eri#im hakkı, mümkün olan en yüksekseviyedeki sa!lık standartlarına sahip olma hakkı ile organik bir ili#ki içindebulunur (Genel Yorum, madde 3).Ancak Genel Yorum’da su hakkı sadece sosyal haklarla ili#kili olarak de!il,aynı zamanda Evrensel Bildirge’deki haklarla ili#kili olarak da ele alınmı#tır. GenelYorum ilk maddesinde su hakkının, “insanlık onuruna uygun bir hayat sürdürülebilmesiiçin zaruri” oldu!unu ve di!er insan haklarının gerçekle#tirilmesininönko#ulunu olu#turdu!unu belirtmi#tir. Yine 3. maddesinde su hakkınınBildirge’de yer alan ya!am hakkı ve insanlık onuru ile birlikte dü#ünülmesi gerekti-!i ifade edilmi#tir. Ba#ka bir ifadeyle, ya#am hakkının, suya eri#imi kapsadı!ı iddiaedilebilir. Bu görü#ü savunan yazarlardan Kartal (2009: 66) bunu #öyle ifadeetmektedir:6789Committee on Economic, Social and Cultural Rights, “Rules of Procedure of the Committee”,Rule 65 [1989] (http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/G93/183/98/PDF/G9318398.pdf?OpenElement, 01.08.2012).“General Comments” (http://www.righttowater.info/general-comments/, 01.08.2012).“15 No’lu Genel Yorum: Su Hakkı” [2002] (www.ihop.org.tr/dosya/ESKHK/ESKHKGY15.doc, 01.08.2012). Metnin orjinali için bkz. “General Comment No. 15” (http://www.unhchr.ch/tbs/doc.nsf/0/a5458d1d1bbd713fc1256cc400389e94/$FILE/G0340229.pdf, 01.08.2012).“Ekonomik, <strong>Sosyal</strong> ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Uluslararası Sözle#mesi” [1966] (http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/metin134.pdf, 20.06.2012).398!


Ömür KurtEtik bir kavram olarak insan hakları, ‘insanların insan olmaktan dolayı sahipoldukları’ di!er bir ifadeyle ‘insanî olanakların geli#tirilmesi’ için gerekli haklarıiçerir. Kavramsal açıdan bakıldı!ında suya eri#im hakkının insan haklarındanbiri oldu!u açıktır. Çünkü insanca ya#amak için gerekli en temel ko#uldur... Suyuninsan ya#amı ve onuru için hayatî önemi dü#ünüldü!ünde suya eri#imininsan hakları kavramı içinde de!erlendirilmesi kaçınılmazdır.Ancak, su hakkının zımnen sosyal haklar içinde sayılıp, hatta, ya#am hakkıgibi Bildirge’de yer alan bir hakla birlikte ele alınmasına ra!men, Genel Yorum,suyun özelle#tirilmesinin önünü kesecek bir zemin sunmamaktadır. Zira, suyunyönetimi hakkında hiçbir açıklamaya yer vermemektedir (Yılmaz, 2009b: 135).Yorum’da dezavantajlı gruplar gözetilmi#, hakkaniyet ilkesine uygun hareketetmenin altı çizilmi#tir. Buna göre; bir kamu malı olan suyun (Genel Yorum,madde 1) insanlara ula#tırılmasında #unlara dikkat edilmelidir (Genel Yorum,madde 27):Su hizmetlerine yönelik tüm ödemelerin, hakkaniyet ilkesine dayanması gerekmektedir;buna göre ise, ister devlet eliyle isterse özel olarak sa!lanmı# olsun,bu hizmetlerin, dezavantajlı gruplar da dahil herkes tarafından ödenebilir olmasıgerekir. Hakkaniyet ilkesi, görece daha yoksul hane halkları üzerine su giderlerininoransız bir yük olarak binmemesini talep eder.Ancak, su hizmetlerinin kamu sektörü ya da özel sektör tarafından sa!lanmasıarasında bir ayrım konulmamı#tır. Bu ba!lamda suyun bir hak olarak ele alınmasıda, suyun metala#tırılmasını, yani pazar i#leyi#ine konu edilmesini önlememi#tir.Yılmaz’ın belirtti!i gibi, suyun bir meta olarak sınıflandırıldı!ı ilk uluslararası giri-#im, 1992’de Dublin’de toplanan Uluslararası Su ve Çevre Konferansı’dır. Konferanstabelirlenen ilkelere göre; su bir metadır, fiyatlandırılmalıdır ve katılımcı (payda#ların,özellikle kadınların), yerel (sübsidiarite), bütünle!ik bir havza yönetimi kurulmalıdır(Yılmaz, 2009a: 5). Bu çerçevede temiz su ve sa!lık hizmetlerine ödenebilirfiyatlarla eri#ebilmek tüm insanların temel hakkıdır ($irin, 2011: 50).Aynı yıl Rio’da geçekle#en Çevre ve Kalkınma Konulu BM Konferansı’nda vekonferansı takiben hazırlanan Gündem 21 adlı belgede ise sürdürülebilir kalkınmavurgusu yapılırken, benzer #ekilde suyun “sosyal ve ekonomik bir mal” olarakalgılanması gerekti!i belirtilmi#tir (Yılmaz, 2009b: 138-139).Görüldü!ü gibi, suyun metala#masında Birle#mi# Milletler’in rolü, hukuki düzenlemelerinyapıldı!ı bir platform olmanın ötesindedir. Sermaye, su politikalarınınorganizasyonunu bizzat BM aracılı!ıyla #ekillendirme fırsatı bulmaktadır.Örne!in, 1996 yılında kurulan Dünya Su Konseyi, yoksullukla mücadele ve sürdürülebilirkalkınma adı altında #irket çıkarlarının korunmasının aracı olmu#tur.Kendisini “su politikası üzerine çalı#an uluslararası dü#ünce kurulu#u” olaraktanıtan Konsey, Birle#mi# Milletler ve Dünya Bankası’nın sponsorlu!unda hükümetlereözel su hizmetlerini benimsetmek için çalı#maktadır. Konsey’in ba#kanıve ba#kan yardımcısı dünyanın en büyük su #irketlerinden Suez’in de yönetimindeyer almaktadır (Barlow, 2008: 70).Konsey’in temel tezleri Gaye Yılmaz’ın (2009b: 187-188) sundu!u üzere #öyleözetlenebilir:• Güney co!rafyasında, kentlerdeki yüksek nüfus artı#ı, su sunumunda kıtlı!ayol açmaktadır.399!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>400!• Maliyetin altında, yapay olarak dü#ük fiyatlandırıldı!ı için su tüketimindeisraf do!maktadır.• Devlet ve yerel yönetimler, dü#ük yatırım, popülizm ve yoksulluk nedeniylebu i#i beceremedi!inden, hızlı özelle#tirmeyle, özel sektör su üretimini veda!ıtımını üstlenmelidir.Konsey tarafından su politikası alanında düzenlenen bir dizi, Dünya Su Forumuolarak adlandırılan organizasyonlar, Konsey’in tezlerine paralel biçimde su hizmetlerininmaliyetlerinin fiyatlara tam olarak yansıtılması çabalarına zemin sa!-lamı# ve bu forumlarda alınan kararlarda su hakkının bahsi geçmemi#tir (Kılıç,2009: 50).Su Forumlarının içinde suyun bir meta olarak kabul edilip ticarile#tirilmesiaçısından en önemlilerinden biri 2000 yılında Lahey’de yapılmı# olan Forum’dur.Burada, söz konusu forumdan iki yıl önce Dünya Bankası ve Dünya Su Konseyi’ncekurulmu# olan Dünya Su Komisyonu’nun hazırladı!ı “Dünya Su Vizyonu: SuKorkusu Olmayan Bir Dünya” ba#lıklı rapor kamuoyuna duyurulmu#tur. Böylelikle,“ilk defa BM ba!lantılı resmi bir belgede, su hizmetlerinin tam maliyete görefiyatlandırılması, yani tüketicilerin yalnızca kendi sularının maliyetini kar#ılayacakkadar de!il, yatırımcıların kârını kurtarmaya yetecek kadar ödeme yapmaları”tavsiye edilmi#tir (Barlow, 2008: 73-74). Buna mukabil, Forum sonuç deklarasyonu,“suyu bir insan hakkı olarak tanımayı reddederek, suyun, devletler kadarözel #irketlerin de kolaylıkla ula#abilece!i bir ‘insani ihtiyaç’ oldu!unu” vurgulamı#tır(Barlow, 2008: 74).Mart 2003’de Kyoto’da düzenlenen Üçüncü Dünya Su Forumu’nda da suyunbir insan hakkı olarak tanınması yerine “temel bir insan ihtiyacı” olarak kabulüyoluna gidilmi#tir (Kartal, 2009: 67). Ancak bu Forum’un kayda de!er yanı, su #irketlerinekar#ı Güney ülkelerinde gittikçe artan tepkilere mukabil, hükümetlerden,yatırımların sürdürülebilmesi için, su projelerinde tam maliyetlerin kar#ılanmasınınyanında, paranın devalüasyonu ve siyasal çatı#ma durumunda #irketlerinkârlarının garanti altına alınmasının istenmesidir (Barlow, 2008: 76-77). Bununanlamı, kamunun kaynaklarının bütünüyle sermayenin hizmetine sunulması,kamusal de!erlerin özelle#tirilmesiyle “mülksüzle#me yoluyla birikim” sa!lanmasıdır(Harvey, 2004).Bu ba!lamda, su hakkı talebi, uluslararası insan hakları sistemi çerçevesinia#an bir niteli!e sahiptir. Zira talebi do!uran metala#ma ve ticarile#me politikalarıBirle#mi# Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerin de içinde yeraldı!ı bir arenada dizayn edilmektedir. Birle#mi# Milletler, dünyada suyun metala#masınaen fazla öncülük eden uluslararası kurumlardan biridir; Dünya Bankasıve Dünya Su Konseyi ile birlikte, suyun kıt bir kaynak oldu!u ve bu nedenle özelle#tirilmesigerekti!i yönündeki tezlere geni# bir toplumsal onay sa!lamayaçalı#maktadır (Yılmaz, 2011). Bu ba!lamda suyun bir hak olarak tanınması önemlidir;zira Kartal’ın dikkat çekti!i gibi su “ihtiyaç olarak tanımlandı!ında, devlet sukonusundaki tüm yükümlükleri pazar mekanizmalarına teslim edebilir. Fakat hakolarak tanımlandı!ında devlet, bu hakkın yerine getirilmesi için gerekli sorumluluklarıalmalıdır.” Ancak burada #unun altı tekrar çizilmelidir ki; su hakkını talepetmek, suyun metala#masından ma!dur olanlar açısından, uluslararası insan haklarısistemi içinde kaldı!ı müddetçe eksik kalacaktır. Zira, suyun metala#masının


Ömür Kurtsorumluları da yeri geldi!inde suyu hak olarak tanımlamı#lardır. Ancak elbetteonların nezdinde bu tanım piyasayı dı#lamamaktadır. Suyu bir insan hakkı olaraktanıyan Genel Yorum dahi, bir alt maddesinde “su kamunun malıdır; ama kamuisterse suyu özelle#tirebilir” ifadesine yer vermi#tir (Özbilen, 2008: 142, Yılmaz,2009b: 135 içinde). Dahası, hak kavramı, suyun pazardaki fiyat politikalarına tabikılınması için araçsalla#tırabilmektedir. Dublin Konferansında “temiz su ve sa!lıkhizmetlerine ödenebilir fiyatlarla eri#ebilmenin tüm insanların temel hakkı” ($irin,2011: 50) oldu!u dillendirilmi#tir. Bu konuda en #a#ırtıcı geli#melerden birisermayenin temsilcilerinin su hakkı savunuculu!una soyunabilmesidir. Topçu’dan(2009: 104-105) aktaracak olursak:Kyoto Dünya Su Forumu’ndan sonra, özel sektörün su arzını yönetmesini savunanlarbir insan hakkı olarak su hakkı lehinde yüksek sesle konu#maya ba#-lamı#lardır. Güçlü su endüstrisi temsilcileri kendi #irket web sitelerinde, medyadave Davos Dünya Ekonomik Forumu gibi yüksek prestijli toplantılarda suyunbir insan hakkı oldu!unu tanımaya ba#lamı#lardır. Cato Institute gibi sa!-kanatthink-tank kurulu#ları, ‘su sosyalizmi’nin yoksullar açısından ba#arısız oldu!unuve piyasa güçlerinin bir insan hakkı olarak su hakkını gerçekle#tirmesinin en iyiaraç oldu!unu savunan raporları ile bu ifadeleri desteklemektedirler.Bu ba!lamda, suyun bir insan hakkı olarak tanınması önemlidir, ama yetersizdir;zira hak kavramının içinin nasıl doldurulaca!ı, nasıl kavramsalla#tırılaca!ıkonusunda farklı özneler farklı #eyler anlamaktadırlar. Dolayısıyla tartı#manın vemücadelenin bir boyutunu, suyun bir hak mı, yoksa ihtiyaç mı oldu!u olu#tururken;di!er boyutunu hakkın nasıl kavramsalla#tırılaca!ı, yani insan hakları paradigmasıiçin de mi, yoksa onu a#an bir biçimde mi anla#ılaca!ı olu#turmaktadır.Di!er bir deyi#le, hak kavramı üzerinde de farklı ideolojik referanslara sahip çe#itliözneler hegemonya mücadelesi vermektedir.Çalı#manın takip eden bölümünde, bir hak kavramsalla#tırması yapılmasıdenenecektir. Bu deneme, teorik düzlemle sınırlı bir çaba olmayıp, sorunsalınıpratikten dev#irmekte ve tam da süregiden tartı#maları ve direni#leri anlamakaçısından egemen insan hakları paradigmasının yetersiz kalıyor olmasındando!maktadır.III. SU HAKKI: B!R KAVRAMSALLA$TIRMA DENEMES!N!N ANA HATLARIKavramlar, toplumsal gerçekli!i anlamak için üretilir. Bu çalı#mada su hakkınınnasıl kavramsalla#tırılması gerekti!i konusunda ileri sürülen görü#ler de, bu anlamda,ana akım insan hakları paradigmasının HES direni#lerini anlamaktaki yetersizli!indenkaynaklanmaktadır. Oysa, HES direni#lerini anlayabilmek, hemgünümüzde sermayenin birikim süreçlerini, hem de eme!in mücadelesini anlamakaçısından önemlidir.Suyun bir hak olarak kabulü, suya eri#mek için talepte bulunmayı olanaklıkılmaktadır. Ancak yukarıda da bahsedildi!i gibi sermaye de birikim yapma anlamındamülkiyet hakkına dayanarak talepte bulunabilmektedir. Yılmaz, suyunmetala#masına kar#ı çıkanların yanı sıra söz konusu metala#mayı savunanların dareferans verdi!i "nsan <strong>Haklar</strong>ı Evrensel Bildirgesi’nin aynı zamanda özel mülkedinmeyi de temel bir insan hakkı olarak tanıdı!ına dikkati çekmektedir. Bu ba!-lamda, örne!in Dünya Bankası, devletlerin bu hakkı gerçekle#tiremedi!ini vurgu-401!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>layarak, “su bir insan hakkıdır ve bu yüzden özelle#tirilmek zorundadır” demektedir(Yılmaz, 2011). Bu yolla, sermaye, mülkiyet hakkı ile insani bir ihtiyacı gidermehakkını birle#tirmekte ve hak kavramını farklı yorumlamaktadır. Bu durum,hak kavramı üzerinde verilen hegemonya mücadelesine iyi bir örnektir ve#unu göstermektedir: Suyu bir hak olarak tanımak önemlidir; ama bu konununsadece bir boyutunu olu#turmaktadır. Bu anlamda, Yılmaz’ın “suyu bir insanhakkı olarak deklare etmek çözüm de!il” #eklindeki görü#ü anlamlıdır. Çünkümesele, hukuki bir tartı#manın ötesinde bir sınıfın di!erine saldırısıdır.Türkiye’de de durum farklı de!ildir. HES dalgasıyla, nehirler, dereler gibi ortakkamusal de!erler özelle#tirilmektedir. Eme!in geçim kaynakları olan toprak, sukaynakları gibi do!al kaynaklar, enerji üretiminde bir hammadde girdisi olarakfayda-maliyet hesabıyla pazara sokulmakta, kısacası metala#tırılmaktadır. Hattaeme!in ya#am alanları devletin zor aygıtlarını da içeren yollarla ellerinden alınabilmektedir.23 Ekim 2011 gününde meydana gelen Van depreminin ardındandepreme kar#ı konutları güçlendirme ve riskli bölgeleri ba#ka yerlere ta#ıma gerekçesiylegündeme getirilen Acele Kamula#tırma Yasası bunun çarpıcı bir örne!idir.Yasa, kentsel dönü#üm alanlarının belirlenmesi için belediyelere yetki vermekte;kentsel dönü#üm uygulamaları, sel ve heyelan riski altındaki yerle#im alanlarınıda kapsayacak #ekilde geni#letilmektedir. Böylece, özellikle Do!u Karadeniz’deya#anan toprak kayması ve sel felaketlerine kar#ı da kentsel dönü#üm planlarınındevreye sokulaca!ı belirtilmektedir. 10 Suyun metala#tırılmasına kar#ı mücadeleyürüten Su Politik Çalı#ma Grubunca acele mülksüzle!tirme olarak nitelenen bugiri#imle kamu mülkiyetinin yanı sıra, dereler, göller, araziler vb. üzerinde tarihselolarak tesis edilmi# kolektif mülkiyetin, özel mülkiyetle yer de!i#tirmesinin yoluaçılmaktadır (Su Politik Çalı#ma Grubu, 2012).Tüm bunlar, tam da Harvey’nin toplumsal mü!tereklerin çitlenmesi dedi!i #eye,“mülksüzle#me yoluyla birikim” saldırısına denk dü#mektedir (Harvey, 2004: 38-47). Harvey, kent hakkı üzerine yazdı!ı makalesinde, alt-gelir gruplarının yıllarcaya#adıkları araziler ellerinden alınarak yerlerinden edildikleri, mülksüzle#me yoluylabirikim süreci (2008: 34) kar#ısında kentlerde verilen mücadelelerde kent hakkınınbir slogan ve siyasi bir ideal olarak benimsenmesinin bu mücadeleleri birle#tirece!iniönermektedir; zira kent hakkı mevcut kentle#me ile artı!ı üretenler ve kullananlararasındaki ili#kiyi kimin belirledi!ini sormaktadır. Böyle bir zeminde Harvey,sonuç olarak, bu mücadeleleri sınıf mücadelesi olarak adlandırmaya cesaret edipedemeyece!imiz sorusunu ortaya atmaktadır (Harvey, 2008: 39-40).Görüldü!ü üzere Harvey’nin yakla#ımında kent hakkı, sınıf mücadelesindenayrı bir yerde durmamaktadır. Bu çalı#mada ana hatları çizilemeye çalı#ılacak olanhak kavramsalla#tırması da, benzer bir zemini payla#maktadır. Zira su hakkınareferansla verilen HES direni#leri, emek ile sermaye kar#ı kar#ıya geldi!i orandasınıf mücadelesinden ayrı dü#ünülemez.Kapitalizmin geldi!i a#amada eme!in metala#manın dı#ında kalabilece!i alanlarbir bir elinden alınmaktadır. Özu!urlu’nun açık biçimde özetledi!i gibi “geleceknesillerin yeti#tirilmesi de dahil olmak üzere, Marx’ın deyi#iyle ‘mideden vehayal gücünden do!an’ ve ‘temiz hava, gün ı#ı!ı gibi’ do!aya tabi olan ihtiyaç-10 “Kentsel Dönü#üme Acele Kamula#tırma Yetkisi” (http://www.ntvmsnbc.com/id/25292914/, 29.10.2011).402!


Ömür Kurtların gündelik olarak kar#ılanması” (Özu!urlu, 2011: 139) süreçlerini ifade edeneme"in toplumsal yeniden üretimi alanları, geçmi#te piyasadan önemli ölçüdeba!ımsız ya#am alanları iken, metala#arak sermaye birikiminin yeni av alanlarıhaline gelmi#lerdir (Bürkev ve Özu!urlu, 2011: 16).HES direni#lerinde emekçiler, geçim kaynaklarını korumak için mücadeleederken aslında tam da sermayenin saldırısı altındaki “eme!in toplumsal yenidenüretim alanlarını” korumak için mücadele etmektedirler. Bu direni#te bu ba!lamdado!aya sahip çıkmakla, eme!ine sahip çıkmak birle#mektedir. Bir anlamdaemek, ihtiyaçlarının metala#tırılmasına kar#ı direnmektedir. Yaratıcı etkinli!ininemek-gücüne, hayatının i#gücü piyasasına, insani ihtiyaçlarının de!i#im de!erineindirgenmesi kar#ısında emek, kendi toplumsal yeniden üretimini kolektifle#tirmee!ilimi içine girmektedir (Özu!urlu, 2011: 149). Bu çerçevede, eme!in yenidenüretimi ba!lamında verilen mücadeleler bireysel düzlemde verilen mücadelelerolmaktan ziyade, kolektif mücadelelerdir. Sermayenin emekle kar#ı kar#ıya geldi!ibu mücadeleler, aynı zamanda, açıkça sınıfsal içeri!e sahiptir. Bu mücadelelerinbir de “hak içeri!i” vardır.Hak kavramı, Bürkev ve Özu!urlu’nun (2011: 15) deyi#iyle tılsımlıdır; “adil vedo!ru olanı imler.” Yasallı!ı a#an bir boyuta sahiptir; aslında neyin me#ru oldu-!una dair talepleri kar#ılar. Dolayısıyla hak mücadelesi, neyin me#ru oldu!unadair verilen bir hegemonya mücadelesidir de. Bu mücadelenin içinde hak, açık yada zımni olarak barınır. Bu çalı#manın konusu olan HES mücadelelerinde “derelerözgür akacak”, “deremize dokunmayın, huzurumuzu bozmayın” yazılı pankartlarlaHES #irketinin çalı#masını yolu ula#ıma kapatarak durduran Rize, Hara köylüleri,11 dereler üzerinde hak iddia etmektedir. Bu durumda açık bir #ekilde bir referansnoktası olarak “su hakkı” gibi bir talep zikredilmese de; bu talebin içerik olarakbir hak ba!lamı vardır. Bu noktada bu talep, “do!anın su hakkının pazarlıkkonusu edilemeyece!ini” savunan Suyun Ticarile!tirilmesine Hayır Platformu’nun 12söylemiyle aynı yere denk dü#mektedir. Bu anlamda önemli olan suyu bir hakolarak algılamanın çe#itli düzlemlerde verilen mücadeleleri birle#tiriyor olmasıdır.Ancak önemli olan bir #ey daha vardır ki; o da suyu bir hak olarak kavramanın,kolektif bir talebe ve bir kolektivitenin mücadelesine i#aret ediyor olmasıdır.Bürkev ve Özu!urlu (2011: 33-35), “eme!in toplumsal yeniden üretimini sermayenindo!rudan egemenli!ine terk etmeyen ve böylece özel mülkiyet rejimininyaygınla#masına ve derinle#mesine ket vuran” bu mücadeleleri hak mücadelesiolarak tanımlamaktadır. Bu tespite #unu eklemek gerekir: Söz konusu olan kolektifmücadele oldu!u için; bu mücadelelerin hak içeri!i egemen insan hakları paradigmasıncakar#ılanamaz."nsan haklarına dair bugün hakim olan paradigma, liberalizm temelindetanımlanmı#tır. Dolayısıyla liberalizmin ön kabullerini payla#maktadır.Liberalizmin kuramsal öncülü ise bireydir. Liberalizm, toplumu anlamaya bireydenba#lamak gerekti!ini öngörmektedir. Liberalizmin fikir babası John Locke,“Hükümet Üzerine "kinci "nceleme” adlı eserinde, insanların barı# içinde bir arada11 “Dereler Özgür Akacak” (http://www.rizeolay.com/haberler/dereler-ozgur-akacak-.html,10. 02.2012).12 “Suyuna, Topra!ına, Ormanına, Eme!ine Sahip Çıkanlar Bulu#uyor Forum Sonuç Deklarasyonu” (http://sthp.org/images/sonuc%20deklarasyonu.pdf, 10.02.2012).403!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ya#adıkları bir do!a durumu kurgular ve do!al durumda tüm insanların do!anınyasaları dahilinde, ba#ka bir kimseden izin almadan ya da ba#ka birinin iradesineba!lı olmadan eylemlerini düzenlemede ve sahip oldukları #eyleri kullanmada tambir özgürlük içinde olduklarını söyler (Losco ve Williams, 1992: 280). Bu özgür birey,yine Locke’un geli#tirdi!i mülkiyetin emek teorisine göre kendi bedeni üzerindeve bedeninin harcadı!ı emek (labor of his body) üzerinde mülkiyete sahiptir. Eme-!iyle do!ayı dolayımlayarak do!aya kendi eme!ini katar ve elde etti!i ürün, kendimülkiyeti olur. Öte yandan bu birey, aynı zamanda akıl sahibidir. Esas olarak mülkiyetkaynaklı sürtü#melere barı#çıl çözümler bulabilmek için, bu akıl sahibi bireylersözle!me yaparak politik toplumu kurarlar (Losco ve Williams, 1992: 276-277, 285).Görüldü!ü üzere, Locke’un dü#üncesinde birey ve bireylerin özgür irade veakıllarıyla kurdukları sivil toplum, politik toplumdan, yani devletten önce gelmektedir.Politik toplumun kurucu unsuru olan sivil toplum ve onun üyesi olanbirey, siyasi otoriteye devretti!i gücün, sözle#menin sınırlarının a#ılarak istismaredilmesi durumuna kar#ı direnme hakkını elinde tutmaktadır (Losco ve Williams,1992: 276-277) Bu noktada liberalizm, çıkı#ından itibaren, öngördü!ü toplummodelinin idamesi açısından, hak kavramını merkezine yerle#tirmi#tir. Hatta haksahipli!ine, toplumun sa!lıklı idare edilmesi açısından önemli bir i#lev tanımı#tır.Direnme hakkı, isyana, – Locke’un “dü#manlık ve yıkım hali” olarak tarifledi!i vebu ba!lamda do!a durumunun kar#ısına koydu!u “sava# hali”ne geri dönmeye –kar#ı en iyi settir (Losco ve Williams, 1992: 283, 294-298).Egemen insan hakları paradigması, ba#ında söylendi!i gibi, kendisine kaynaklıkeden liberalizmin çerçevesi içinde varlık bulmaktadır. Dolayısıyla hegemonikhale gelmi# olan bu paradigma, liberal insan hakları söylemi olarak tarif edilebilir.Bu söylemin hakim kurgusunda bireysel haklar vurgusu esaslı rol oynamaktadır(Aykut, 2011: 36). Ancak liberalizmin, kapitalizmin ortaya çıkı#ı, di!er birifadeyle burjuva toplumunun kurulu#u içinde #ekillendi!i hatırlanacak olursa, buradahakların sahibi olarak tahayyül edilen birey ve onun özellikleri, kapitalist toplumsalili#kilerin ta#ıyıcısı olarak birey anlayı#ına i#aret etmektedir (Aykut, 2011:36). Böyle bir çerçeve içinde haklar, esas olarak, piyasadaki bireyin hakları olmaktadır.Bunun do!al sonucu da mülkiyet hakkına ayrıcalıklı bir yer tanınmasıdır. Buayrıcalıklı konum, uluslararası insan hakları sistemi içinde de görülebilmektedir.Bu sistemin en mühim bile#enlerinden olan ve hem medeni ve siyasi haklara, hemde ekonomik, toplumsal ve kültürel haklara yer veren 1948 "nsan <strong>Haklar</strong>ı EvrenselBildirgesi’nde “mülkiyet hakkı”, her insanın kendili!inden, yalnızca ve yalnızcainsan olmak temeli üzerinde sahip oldu!u varsayılan ki#isel hak ve özgürlükleriifade eden medeni ve siyasi haklar arasında sayılmı# ve herkesin mülkiyet hakkınasahip oldu!u ve kimsenin keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamayaca!ıbelirtilmi#tir (Sencer, 1986: 55). Böylelikle mülkiyet hakkı, insanın do!u#tan sahipoldu!u do"al bir hak olarak kabul edilip evrensellik atfıyla beraber kelime anlamınınötesinde, mülkiyet elde etmek ve mülkiyeti üzerinde tasarrufta bulunmakgibi bir ekonomik faaliyetten daha fazlasını kapsayacak biçimde yorumlanmı#tır.Özetle, bu paradigma içinde mülkiyet hakkı, siyasi bir haktan daha fazlasını ifadeeden bir fenomendir: Bölü#üm ili#kileri üzerindeki buyruklarına ve toplumsalalanda yarattı!ı dı#lanmalara ba!lı olarak “ba#kalarının ya#amı üzerinde” güce sahiptir(Van der Pijl, 2004: 10). Sermaye – mülkiyet hakkı evrensel içerikli, do!al birhak (ba#kalarına devredilemeyen, do!u#tan gelen, yani sadece kendine referanslı)404!


Ömür Kurtoldu!u ölçüde – ülkemizdeki HES saldırılarında oldu!u gibi, yeniden yapılanmaolana!ı bulabilmektedir. Sermayenin saldırılarına kar#ı mücadele de mülkiyet meselesinisorunsalla#tırmalıdır. Zira mülkiyet, liberal insan hakları paradigmasınıneme!in haklarını tanımasına sınır çizmektedir. Uluslararası örgütlerin ve sermayegruplarının suyun bir hak olarak tanınması meselesini piyasa ili#kileri içine çekmeçabaları buna örnektir. Örne!in, Dünya Bankası suyu bir insan hakkı olarak tanımameselesini, özel sektör yatırımlarıyla ili#kilendirerek (Yılmaz, 2011), sermaye birikimiba!lamında mülkiyet hakkı içinde ele almaktadır.Peki egemen paradigma içine, eme!in yeniden üretim alanlarının metala#madı#ında kalmasını mümkün kılan sosyal haklar nasıl girebilmi#tir?Bu hikaye, bize hakların tarihsel-toplumsal bir ba!lamda ve o ba!lamda sürenmücadeleler içerisinde #ekillendi!ini göstermektedir. "kinci Dünya Sava#ı sonrasındaortaya çıkan konjonktürde, hem eme!in yükselen sınıf mücadelesi, hemde ortaya çıkan yapının özgüllükleri – Sovyetler Birli!i’nin varlı!ı ve bu varlıktandestek alan çevre ülkelerin Birle#mi# Milletler’de farklı bir hak seti için verdi!i mücadeleler,dönemin sermaye birikim rejiminin mümkün kıldı!ı toplumsal mutabakatvb. – eme!in kolektif hak taleplerinin tanınmasını mümkün kılmı#tır (Özdemirve Aykut, 2011: 309). Ekonomik, kültürel ve sosyal haklar, Evrensel Bildirge’deyer bulabilmi#; dahası, 1966 yılında, biri ‘Ki#isel ve Siyasal <strong>Haklar</strong> UluslararasıSözle#mesi’, di!eri ‘Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel <strong>Haklar</strong> Uluslararası Sözle#mesi’olmak üzere iki ayrı sözle#me Birle#mi# Milletler’de kabul edilmi#tir. Böylecekolektif hak niteli!indeki sosyal haklar, hem uluslararası insan hakları sistemine,hem de çe#itli ülkelerin anayasalarına girebilmi#tir.Fakat dikkat etmek gerekir ki; liberal söylem kolektif hakları ancak bireysel haklisanına tahvil ederek içerebilmi#tir (Aykut, 2011: 94). Ortada yapısal sorun vardır."nsan hakları, çıkı# noktası itibarıyla bireycidir ve tam da bu nedenle toplumcude!ildir; herkesten ziyade her birimizle ilgilenir (Donnelly, 1998: 155). Liberal söyleminmantı!ı içinden bir kolektivite çıkması gerilimli bir ili#kiye tekabül eder.Toplum atomize ya#amlar süren ve ki#isel çıkar pe#inde ko#an bireylerin toplamıoldu!u için, hangi çıkarı gerçekle#tirmenin daha de!erli oldu!una birey karar verecektir.Sistemin mantı!ı içerisinde, örne!in, bir de!erler sıralaması yapılıp e!itimhakkı yararına mülkiyet hakları kısıtlanamaz (Özdemir ve Aykut, 2010: 25).Oysa kolektif hakta söz konusu olan kolektif çıkardır.Dahası, toplumu bireylerin toplamı olarak gören hakim söylemde “haklar soyutkategorilerin (insan) tekil ta#ıyıcılarına (birey) aittir.” Di!er bir deyi#le, bu söylem,hak sahiplerini –ta#ıyıcılarını– kolektif varolu#ları içerisinde ele alamaz. Hakimsistemin mantı!ıyla kolektif hakların mantı!ı arasında bir gerilim bulunur.Bu durumda bir insan belli bir etnisiteye, dine veya sınıfa dahil oldu!u için haktalep edemez; ancak yurtta# oldu!u için hak talep edebilir (Özdemir ve Aykut,2011: 307-308). Birçok sendikanın hak arayı#ında #ahit oldu!umuz “anayasalhakkımızı kullanıyoruz” söylemi bunu örneklemektedir. Burada bir kolektif hak,bireysel haklar lisanına çevrilerek, bir kolektiviteye dahil olmaktan ötürü de!il,“vatanda# birey” olmaktan ötürü kullanılabilmektedir. Di!er bir deyi#le, bu haliylepolitik topluma üyelik (vatanda#lık) ile insan haklarının içerdi!i evrenselliktaahhüdü arasında çeli#ki bulunmaktadır (Özdemir ve Aykut, 2010: 29).Bu gerilimi a#abilmek için Özdemir ve Aykut (2010, 2011), sınıf eksenli kolektifhakları, –bir etnisiteye vb. dahil olmaktan kaynaklanan– sınıf eksenli olmayan405!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>kolektif haklardan ayırmakta ve sınıf eksenli kolektif hakkı, eme!i ve hayatı yenidenüretenlerin ortak karakteristi!inden kaynaklanan kolektif hak biçiminde kavramsalla#tırmaktadır.Yazarlara göre, böylesi bir kavramsalla#tırma, eme!in, hemörgütlenme hakkı gibi kimi yurtta#lık haklarına, hem de do!al haklar gibi herhangibir a#kınlı!a referans vermeden, kendi üretici faaliyetine referans vererekhak talep etmesine imkan tanımaktadır. Böylelikle, ilkel birikim süreçlerine kar#ımücadelelerde toplumsal konumdan, üretim ili#kilerinden kaynaklanan bu türbir kolektif haklar lisanı üzerinden talepler geli#tirilebilir (Özdemir ve Aykut,2011: 309). Bu anlamda hak dili, emek mücadelesi açısından olanak yaratmaktadır:“"nsan hakları, biçimsel demokrasi ve di!erleri sınıf tahakkümünün araçlarıdırama bu araçlar, aynı zamanda, hukuki biçimin altta kalanlar menfaatinekullanılmasının da imkânlarını barındırır” (Özdemir ve Aykut, 2011: 36).IV. SU HAKKI: PRAKS!SHES mücadeleleri de aslında yukarıda anlatılan teorik çerçeveye benzer bir eksenizlemektedir. Mücadelelerin ilkel birikim saldırılarına kar#ı verilen tepkiler üzerinden#ekillendi!i ve su hakkı kelime olarak açıkça zikredilsin ya da edilmesin sözkonusu olanın emek eksenli bir kolektif hak mücadelesi oldu!u önceki bölümlerdetartı#ılmı#tı. Kısacası bu mücadelelerde hak dili bir referans noktasıdır. Böyleoldu!u ölçüde, hak dilinde konu#manın –liberal söylem içine çekilme olasılı!ı dagöz önünde bulundurulursa– çetrefilli yönlerinden de muaf de!ildirler. Di!er birdeyi#le, mücadeleler gerilimli bir hat üzerinde yürütülmektedir. Bu hat kimiayrı#malar da do!urmaktadır.Yılmaz (2010) su hakkı mücadelesi alanında bir hegemonya mücadelesi sürdü-!ünü saptamaktadır. Dünyadaki e!ilime paralel olarak Türkiye’de de su hakkı mücadelesialanında, mücadeleye dair yakla#ımların çatı#masından kaynaklı olarakbölünme, çatı#ma ve hiyerar#iler oldu!unu söylemektedir. Yılmaz’ın tabir etti!igibi, erken kapitalistle#mi# ülkelere özgü “Kuzeyli su hareketleri” ile, geç kapitalistle#mi#ülkelerin “Güneyli su hareketleri” arasında konuya yakla#ım, odak noktası,militanlık düzeyi ve mali kaynaklar anlamında hiyerar#i ve ba!ımlılık yaratacakölçüde farklılıklar bulunmaktadır. Yılmaz’a göre, Kuzeyli su hareketleri a!ırı ihtisasla!mı!tır;odak noktalarını daraltmı#lardır. Temel sorunları, su kaynaklarının mülkiyetininkimde kalaca!ıdır; kaynakların mülkiyeti devlette kaldı!ı müddetçe suyunticarile#tirilmesi sorun de!ildir (Yılmaz, 2010: 32-33). Ancak bu hareketler kitle deste!indenyoksun oldukları halde, mali güçleri sayesinde, kitle deste!ine sahip, amamali açıdan zayıf Güneyli hareketleri kendine ba!ımlı kılabilmektedir (Yılmaz,2010: 27). Aynı hegemonya mücadelesi ülkemizde de sürmektedir.Bu hatta çizilen ana eksen kapitalizmi sorunsalla#tırıp sorunsalla#tırmamaktır.Yani sorunun ne ölçüde salt bir yerel sorun olmaktan öte, di!er yerelliklerdeki mücadelelerleili#kilendirilebilecek bir sorun olup olmaması bu ekseni çizmektedir.Hattın bir tarafında, saldırıların kapitalist sistem içinde #ekillendi!ini vurgulayanlarbulunmaktadır. Bu eksene, Derelerin Karde#li!i Platformu, Karadeniz "syandadır,Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu gibi, sorunu dar bir ba!-lamın dı#ında ele alan ve sınıf sorunuyla ili#kilendiren örgütlenmeler konulabilir.Bunların içinde Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu, 7-8 Ocak 2012 tarihleriarasında "stanbul’da “Ya#amı ve Ya#am Alanlarını Savunanlar Birle#iyor”ba#lıklı bir toplantı düzenlemi#tir. Bu etkinli!e yukarıda bahsedilen örgütlenme-406!


Ömür Kurtlerin yanı sıra, Üçüncü Bo!az Köprüsü projesine kar#ı çıkanlardan nükleer santralkar#ıtlarına varıncaya de!in çe#itli kesimlerden örgütlenmeler katılmı#tır. Özellikledikkat çekici olan ise, Senoz Vadisi Koruma Platformu, Munzur Çevre Derne!igibi yerele yaslanan pek çok örgütlenmenin katılımıdır. Bu etkinlikte #u beyanlakapitalizm kar#ıtı bir tavır alındı!ı ve metala#maya kar#ı mücadele edildi!iaçıklanmı#tır (Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu, 2012):Do!anın, ya#amın, halkın ya#adı!ı yıkım ve saldırının kapitalizmin saldırısı oldu!unuve tüm bunların önce eme!in sömürüsü ile ba#ladı!ını biliyoruz. Mücadelemiz,Anadolu’nun dört bir yanında, do!anın yıkımına, kapitalist- emperyalisttarım politikalarına, ya#am alanlarının yok edilmesine kar#ı direnen köylünün;sa!lıklı insanca bir ya#am sürdürme ko#ulları, barınma, beslenme ve sugibi en temel hakları elinden alınıp piyasaya ba!ımlı kılınan, güvencesizle#tirilenemekçilerin, kapitalizmin metala#tırma ve yok etme saldırısı kar#ısındakendini savunamayan tüm canlı-cansız varlıkların ortak mücadelesidir.Hattın di!er tarafında sermaye ili#kilerini sorunsalla#tırmayan, #irketlerle hareketetmekten kaçınmayan bir çizgi vardır. Kuzeyli su hareketleri genelde böylebir çizgidedir. Greenpeace bu hareketlerin en bilinenlerindendir. Örgütün UluslararasıDirektörü Kumi Naidoo’nun “ye#il i#/ye#il ya#am” sloganlı EkoIQ dergisine(sayı 16, 2012, s. 89) verdi!i röportajda söyledi!i #u sözleri, örgütün “piyasadostu”tutumunun göstergesidir: “Greenpeace olarak e!riye e!ri, do!ruya do!rudiyoruz. $irketler kötü #eyler yaptıklarında yerden yere vurur, do!ruya yöneldiklerindede gocunmadan takdirlerimizi sunarız.”Türkiye’de sermayeye yakın örgütlenmelere verilebilecek bir di!er örnek ise,2010 yılında kurulan ve dokuz üyesinin be#i do!rudan yerli ve yabancı sermayenintemsilcilerinden, kalan dördü ise bazı yerel hareketlerin öne çıkan isimlerindenolu#an Türkiye Su Meclisi’dir (TSM). TSM Yürütme Kurulu’nda da yine sermayeile birlikte hareket edebilen örgütlenmeler bulunmaktadır. Bunlardan biri; Motorola,Microsoft, CNN gibi #irketlerin yanı sıra Avrupa Birli!i Komisyonu ve Çevreve Orman Bakanlı!ı gibi kurumlar tarafından desteklenen Do"a Derne"i’dir. Derne!inAB-Life Üçüncü Ülkeler Programı’nda “Kirleten Öder” ilkesiyle kirletmeme#rula#tırılmı#tır. Yılmaz, TEMA Vakfı’nı da dahil etti!i bu gibi örgütlerin, sermayesınıfının hareketleri ılımlıla#tırma niyetine uygun davrandı!ını ve bu durumun,eri#im olanaklarından görece yoksun ko#ullarda yeni yeni olu#an yerelörgütlenmeleri sistemin belirledi!i taleplerle sınırlama riski yarattı!ını iddia etmektedir(Yılmaz, 2010: 36).Yine sözü geçen eksenin uzantısı olarak sorun, bir yönüyle de, konuyu dar birölçekte, salt sürdürülebilir kalkınma ekseninde tarif edilen bir çevre sorunu biçimindealgılamakta dü!ümlenmektedir. Yukarıda belirtilen örgütlenmelerin izledi!ihat buraya denk dü#mektedir. Oysa sürdürülebilir kalkınma, sermayenin dejargonunda yer almaktadır. Bugün #irketler tarafından do!a dostu üretimtüketim,yenilenebilir enerji gibi “çevreci talepler” sosyal sermayelerinin bir parçasıolarak dillendirilmektedir. EkoIQ dergisinin bahsi geçen sayısının kapa!ı “Rekabet"çin de Sürdürülebilirlik Gerekiyor” #eklindedir. Dergide (Sayı 16, 2012, ss.34-42) #irketlere sürdürülebilirlik uygulamaları konusunda hizmet veren CSR ConsultingTurkey firmasının kurucuları ile bu konuda bir röportaj yayınlanmı# ve çoksayıda çevre-dostu ürün reklamına yer verilmi#tir.407!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Bu hattın kar#ısında verilen en güçlü tepkilerden biri de 2009 yılında 5. DünyaSu Forumu’na kar#ı Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu öncülü!ünde örgütlenenAlternatif Su Forumu olmu#tur. Bu Forumla Dünya Su Forumu protestoedilerek, suyun ticarile#tirilmesine kar#ı çıkılmı#tır. 13Bu mücadelelerdeki söylemlerin hak içeri!ine baktı!ımızda ise, dikkat çekilmesigereken unsurlar #öyledir: Suyun Ticarile!tirilmesine Hayır Platformu’nun söylemindeya!am hakkı vurgusu öne çıkmaktadır. Yukarıda sözü geçen “Ya#amı veYa#am Alanlarını Savunanlar Birle#iyor” toplantısında yayınlanan metinde görüldü!ügibi, ya!amı ve do"ayı savunma vurgusu Platform’un de!erleri arasındadır.Platform, bu ba!lamda, kendini, ya!am hakkını ve do"ayı savunma mücadelesininbile#eni kabul etmektedir (Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu, 2012: 6-7).Bu ba!lamda, su hakkının Bildirge’deki ya#am hakkı ile rabıtası akla gelecek olsada, insan hakları kavramının insan-merkezli içeri!i, bir sorun olarak kar#ımızaçıkmaktadır. Zira Platform, bir yandan “herkesin e#it ko#ullarda parasız olaraksuya eri#im hakkını savundu!unu, suyun ticarile#tirilmesinin insanca ve sa!lıklıbir ya#am sürme hakkını” ortadan kaldırdı!ını belirterek su hakkının sosyal hakiçeri!ini ima ederken, di!er yandan suyun “do!anın hakkı” oldu!unu söylemektedir.Bu açıdan, insan-merkezli bir bakı# açısının ötesindeki bir hak kavramsalla#tırmasınakapı aralamaktadır.Benzer #ekilde, suyu kullanım hakları ellerinden alınan köylülerin HES yapılanyörelerdeki mücadelelerine baktı!ımızda, bu yazıda yukarıda de!inilen Rize, Haraköyü örne!inde 14 görüldü!ü gibi, “su hayattır, satılamaz” denmektedir. Bu ba!lamdayine ya!am hakkı iması göze çarpmaktadır. Ancak ya!am hakkı telaffuzunun içerdi!idi!er bir boyut daha vardır. Su kaynakları, HES’lerin yapılaca!ı yörelerde ya#ayanemekçilerin geçimlerini sa!layabilmeleri açısından hayati önemdedir. Bu ba!-lamda su hakkı, Genel Yorum’un 7. maddesi ile önemini vurguladı!ı tarıma yöneliksu kaynaklarının korunması dü#üncesi ile ili#kilenmektedir. Genel Yorum, bu öneminaltını çizerken iki #eye i#aret etmektedir: Bunlardan ilkinin kayna!ı, Komite’nin1999 yılında hazırladı!ı yeterli beslenme hakkı konulu 12 No’lu Genel Yorumu’dur.Bu yoruma dayanarak, Genel Yorum 15’de ifade edilen yeterli beslenme hakkınıngerçekle#mesi için, tarıma yönelik su kaynaklarına sürekli eri#imin sa!lanması gere-!idir. Bunun yanında, Genel Yorum, Sözle#me’nin halkların kendi kaderlerini tayinhakkını düzenleyen ilk maddesinin, “bir halkın sahip oldu!u maddi kaynaklardanhiç bir ko#ulda yoksun bırakılamayaca!ını” belirten ikinci paragrafına atıf yaparak“geçimlik tarımı ve yerli halkların geçimini güvence altına almak için gerekli olansuya yeterli eri#imin temin edilmesi” yükümlülü!ünü vurgulamı#tır.Ancak su hakkının bu ba!lamlarla birlikte dü#ünülmesi dahi, HES kar#ıtı mücadelelerdeortaya çıktı!ı haliyle su hakkını kar#ılamakta yetersiz kalmaktadır. "lkolarak, yukarıda de!inildi!i gibi, suya eri#imin ili#kilendirildi!i ya#am hakkınınöznesi, tek ba#ına insan de!il, aynı zamanda do!adır. Su hakkını tarımsal su kaynaklarıaçısından dü#ünecek olursak da, ilk olarak #unu söyleyebiliriz: hem Sözle#me’de,hem de 12 ve 15 nolu Genel Yorum’larda yeterli beslenme hakkının öznesibirey olarak konulmaktadır. Oysa, HES mücadelelerindeki hak öznesi, su kaynak-13 Bilgi için bkz. http://www.alternatifsuforumu.org/.14 “Dereler Özgür Akacak” (http://www.rizeolay.com/haberler/dereler-ozgur-akacak-.html,10. 02.2012).408!


Ömür Kurtları üzerinde önceden var olan kullanım haklarını korumak isteyen köylüler, yanikolektif öznedir. Halbuki Genel Yorum’un, tarımsal su kullanımı açısından haköznesi olarak referans verdi!i kolektif özne bir sınıfı de!il, bir etnik grubu ya dakültürel entiteyi i#aret etmektedir. Benzer #ekilde, HES direni#leri özelinde, suhakkı, sa!lık hakkının bir türevi olarak kavranacak oldu!unda da, kar#ımıza haktalebinin öznesinin bir kolektivite olması çıkmaktadır. Bunun sebebi, bu mücadelelerde,tekil bireyler olarak suya eri#im hakkını talep etmekten farklı olarak, birkolektif özne olarak eme!in, geçim kaynaklarını korumak, ya da di!er bir deyi#le,kendini yeniden üretebilmek adına su üzerinde kullanım hakkının muhafazasınıtalep etmesidir. Emek, bu taleple aynı zamanda do!anın da var olma hakkını savunmu#olmaktadır.SONUÇÜlkemizdeki HES kar#ıtı direni#ler, kapitalizmin #iddetlenen saldırısının, eme!esahip çıkma ile do!ayı savunmayı, ekolojik talepler ile eme!in taleplerini birle#-tirdi!ini, ve bu anlamda mücadelenin zeminine sınıfsallı!ı yerle#tirirken, tabanınıgeni#letmek için de imkan yarattı!ını göstermektedir. Emek eksenli bir kolektifhak kavramsalla#tırması da –ekolojik talepleri de göz önünde bulundurdu!u sürece–hem süreci anlamaya, hem de bunun imkanları üzerine dü#ünmeye yardımcıolacaktır. Bu metnin de derdi tam da böyle bir denemedir.KAYNAKÇAAykut, Ebubekir (2011) $nsan <strong>Haklar</strong>ı: Ele!tirel Yakla!ımlar, Yayınlanmamı# YüksekLisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü, Ankara.Barlow, Maude (2008) Mavi Sözle!me, Küresel Su Krizi ve Su Hakkı Mücadelesi, "stanbul:Yordam Kitap (çev. Barı# Cezar).Bürkev, Yalçın ve Metin Özu!urlu (2011) “21. Yüzyılda Toplumsal Hak MücadelelerininSınıf "çeri!i”, Bürkev, Yalçın vd. (der.) Kuramsal ve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleriiçinde, Ankara: Nota Bene.Donnelly, Jack (1998) International Human Rights, Colorado: Westview Press.Dünya Bankası (2011) “Natural Capital Accounting”, (http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/TOPICS/EXTSDNET/0,,contentMDK:23168586~pagePK:64885161~piPK:64884432~theSitePK:5929282,00.html, 25.01.2011).Ercan, Fuat (2010) “Su Kullanım Hakkı Anla#ması: HES’leri ve HES’ler üzerinden De!i-#imi Anlamak” (http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=31808, 15.04.2012).Ercan, Fuat (2011) “AKP ile Do!anın Sermayeye Dönü#türülmesi Hızlandı”, Birgün, 23Ocak (http://www.birgun.net/report_index.php?news_code=1295793805&year=2011&month=01&day=23, 23 Ocak 2011).Harvey, David (2004) “Yeni Emperyalizm: Mülksüzle#me Yoluyla Birikim”, Praksis, (11).Harvey, David (2001) Spaces of Capital, New York: Routledge.Harvey, David (2008) “The Right to the City”, New Left Review, (53)."MO Su Yapıları Kurulu (2012) “Türkiye’de Hidroelektrik Enerji ve HES UygulamalarınaGenel Bakı#” (http://www.imo.org.tr/resimler/dosya_ekler/d8c5e9986a1c41b_ek.pdf?dergi=260, 14.01.2012).409!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Kartal, Filiz (2009) “Suyun Metala#ması, Suya Eri#im Hakkı ve <strong>Sosyal</strong> Adalet” (http://topraksuenerji.org/haberler/su_hakki/Suyun_Metalasmasi__Filiz_KARTAL.pdf, 05.12.2011).Kılıç, Seyfi (2009) “Su Yönetiminde Yeni Bir Yakla#ım: Su Hakkı”, Hacettepe Üniversitesi$ktisadi ve $dari Bilimler Dergisi, 27 (2).Losco, Joseph ve Leonard Williams (1992) Political Theory: Classical Writings, ContemporaryViews, New York: St Martin’s Press.Marx, Karl (2004) Kapital (Birinci Cilt), Ankara: Sol Yayınları.Özdemir, Ali Murat ve Ebubekir Aykut (2010) “Marksizm ve Hak Kavramı: KuramsalBir Yakla#ım Denemesi”, $nsan <strong>Haklar</strong>ı Yıllı"ı, 28.Özdemir, Ali Murat ve Ebubekir Aykut (2011) “Liberalizm ve <strong>Haklar</strong>”, Yalçın Bürkev vd.(der.) Kuramsal ve Tarihsel Boyutlarıyla Hak Mücadeleleri içinde, Ankara: Nota Bene.Özu!urlu, Aynur (2011) “"nsani "htiyaçlardan <strong>Haklar</strong>a: Sermaye Birikir ve EmekçilerKendilerini Yeniden Üretirken”, Yalçın Bürkev vd. (der.) Kuramsal ve Tarihsel BoyutlarıylaHak Mücadeleleri içinde, Ankara: Nota Bene.Sencer, Muzaffer (1986) $nsan <strong>Haklar</strong>ı: Ana Kurulu!lar ve Belgeler, Ankara: Türkiye veOrtado!u Amme "daresi Enstitüsü Yayınları.Su Politik Çalı#ma Grubu (2012) “Acele Kamula#tırma mı Yoksa Acele Mülksüzle#tirmemi?” (http://www.supolitik.org/acele_mulksuzlestirme.htm, 14.04.2012).Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu (2012) Hidroelektrik Santral (HES)’ler, Suyun veSu Havzalarının Metala!tırılması, "stanbul: TMMOB "stanbul "l Koordinasyon Kurulu.Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu (2012) “Ya#amı ve Ya#am Alanlarını SavunanlarBirle#iyor” (http://sthp.org/index.php?view=article&catid=35:platform-etkinlikleri&id=119:sonucbildirgesi&format=pdf, 10.02.2012).Suyun Ticarile#tirilmesine Hayır Platformu (2010) “Suyuna, Topra!ına, Ormanına,Eme!ine Sahip Çıkanlar Bulu#uyor Forum Sonuç Deklarasyonu” (http://sthp.org/images/sonuc%20deklarasyonu.pdf, 10.02.2012).$irin, Tolga (2011) Uluslararası Su Hakkı <strong>Sempozyumu</strong> Kitabı (Diyarbakır, 5-6 Kasım2010), "stanbul: <strong>Sosyal</strong> De!i#im Derne!i (http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2011/03/dybkrsempweb.pdf, 02.09.2011).Topçu, E. (2009) Bir $nsan Hakkı Olarak Su Hakkı, Yayınlanmamı# Yüksek Lisans Tezi,Ankara Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü, Ankara.Van der Pijl, Kees (2004) “Human Rights as Neo-Liberal Aesthetics: Transnational Interventionfor Possessive Individualism”, Paper for the Fifth Pan-European Conference,Hague.Yılmaz, Gaye (2011) “Suyun Ticarile#mesi Su Kıtlı!ını Daha da Arttıracak” (http://www.supolitik.org/sundays_zaman_tr.htm, 05.12.2012).Yılmaz, Gaye (2010) “Bütün Renkler Kirleniyordu... Praksis’ten Kaçı# Sürecinde Su HakkıMücadeleleri”, Praksis, (24).Yılmaz, Gaye (2009b) Suyun Metala!ması: Kıtlı"ın Nedeni Kıtlı"a Çare Olabilir mi?, Ankara:SAV Yayınları.Yılmaz, Aslı (2009a) “Yeni Sa!cı Su Politikası Kavramları: Fiyatlandırma, Su Hakkı,Özerklik-Katılım”, Memleket Siyaset Yönetim, 4 (10).410!


KENTSEL DÖNÜ$ÜM, BARINMA HAKKI VE D!REN!$MÜCADELELER!: ANKARA VE MADR!D ÖRNEKLER!N!NKAR$ILA$TIRMALI B!R ANAL!Z!Sava! Zafer $ahinAtılım ÜniversitesiHayriye ÖzenAtılım ÜniversitesiEvin DenizComplutense University of MadridÖzet: Bu çalı#mada kentsel dönü#ümle ilgili olarak konut ve barınma hakkı taleplerinidile getiren iki farklı toplumsal hareket incelenmektedir. Bu hareketlerden birisi Madrid’inSan Cristobal semtinde daha iyi konutlarda ya#ama hakkı do!rultusunda kentseldönü#üm talep ederek do!mu#, di!eri ise Ankara’nın Dikmen semtinde uygulanankentsel dönü#ümün semt sakinlerinin barınma hakkını ihlal etti!ini vurgulayarakkentsel dönü#üme kar#ı do!mu#tur. San Cristobal hareketi, devletin sosyal politikalarısonucunda kurulmu# bir yerle#im bölgesinde ya#ayan halkın, devletten, yine sosyalpolitikalar izleyerek, bölgenin dönü#türülmesi talebini içermektedir. Dikmen hareketiise devletin konut sorunlarını çözmeye yönelik sosyal politikalar izlememesi sonucundaolu#mu# bir yerle#im biriminin, kentsel kaynakların yeniden da!ıtılması amacıyladönü#üme tabi tutulmasına kar#ı do!mu# bir harekettir. Çalı#mada iki farklı hareketinmensuplarının ya#adıkları yer ve konutlara ili#kin ‘haklarını’ nasıl algıladıklarıve çerçevelendirdikleri, hangi haklar do!rultusunda neleri talep ettikleri, talepleriniseslendirmek üzere ne gibi strateji ve taktikler izledikleri ve hangi sonuçları do!urduklarınaodaklanılmaktadır. Farklı sosyo-ekonomik ba!lamlarda benzer sosyal haklar talepederek ortaya çıkmı# bu iki hareketin do!u#u, yürüttükleri mücadele ve yarattıkları sonuçlarkar#ıla#tırmalı bir #ekilde analiz edilerek benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyulmaktave bu benzerlik ve farklılıkların nedenleri tartı#ılmaktadır.Anahtar Kelimeler: barınma hakkı, kentsel dönü#üm, toplumsal hareket, Dikmen,San Cristobal.Abstract: This study focuses on two different urban movements that voice demandson the basis of the right to sheltering and the right to housing. One is the San Cristobalmovement in Madrid that emphasizes the need for an urban transformation in SanCristobal neighborhood for renovating and remodeling the low-quality subsidizedhouses in the neighborhood. The movement demands from the authorities to developsocial policies for transforming the neighborhood that was originally established bythe government to solve the housing problem in Madrid. The other is the DikmenValley movement in Ankara that emerged by opposing to an urban transformationproject with the claim that it violates the Dikmen Valley dwellers’ right to shelter. Itopposes to the terms and conditions of the Dikmen Valley transformation project,which aims to redistribute urban resources by transforming the neighborhood thatwas, due to the lack of social policies for solving housing problems, established by thedwellers themselves in order to solve their housing problem. The study comparativelyexamines how these two movements have perceived and framed the rights to shelter-411


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>ing and the rights to housing, what strategies and tactics they have adopted in pursuitof these rights, and what consequences they have produced so far.Keywords: right to sheltering, urban transformation, social movement, Dikmen, SanCristobal.G!R!$Yirminci yüzyılda, kapitalizmin merkez ülkelerinin kentlerinde görülen en çarpıcıolgulardan birisi devletin kentlere yo!un müdahalesidir. Devlet, sosyal politikalar,ekonomik yatırımlara alan açma veya kentsel kaynakların yeniden da!ıtımıgibi çok farklı amaçlarla kentlerin bütününü ya da belli kısımlarını yenidenyapılandırma çabasına giri#mi#tir. Bu müdahalelerin biçimi, kapsamı, ölçe!i vearaçları içinde bulunulan zamana ve ko#ullara göre de!i#mi# ve genel adı kentseldönü#üm olan ama farklı biçimlerde ortaya çıkan bir politikalar demeti ortayaçıkmı#tır. Kentsel dönü#üme ili#kin politikalar zaman içerisinde çevre ülkeler tarafındanda uygulamaya koyulmu#tur.Gerek merkez gerekse çevre ülkelerdeki kentsel dönü#üm deneyimleri, kentseldönü#üm çabalarının ço!unlukla yurtta# tepkisi ve direni# hareketleri ilekar#ıla#tı!ını göstermi#tir. Kentsel dönü#üm genellikle dönü#üme konu olan alanlardaya#ayan insanların barınma hakkına yönelik bir tehdit olarak algılanmaktave bu algı direni# hareketlerinin do!masına ve barınma hakkını korumak üzeremücadele etmesine yol açmaktadır.Bu çalı#mada kentsel dönü#üm ile ilgili olarak farklı ortamlarda do!an ikifarklı toplumsal hareket incelenmektedir. Bu hareketlerden birisi Madrid’in SanCristobal semtinde kentsel dönü#üm talep ederek do!mu#, di!eri ise Ankara’nınDikmen semtinde uygulanan kentsel dönü#üme kar#ı do!mu#tur. San Cristobalhareketi devletin sosyal politikaları sonucunda kurulmu# bir yerle#im bölgesininhalkının devletten, yine sosyal politikalar izleyerek, bölgenin dönü#türülmesinitalep etmesiyle do!mu#tur. Dikmen hareketi ise devletin konut sorunlarını çözmeyeyönelik sosyal politikalar izlememesi sonucunda olu#mu# bir yerle#im biriminin,kentsel kaynakların yeniden da!ıtılması amacıyla dönü#üme tabi tutulmasınakar#ı do!mu# bir harekettir. Çalı#mada iki farklı hareketin ya#adıklarıyer ve konutlara ili#kin ‘haklarını’ nasıl algıladıkları ve çerçevelendirdikleri, hangihaklar do!rultusunda neleri talep ettikleri, taleplerini seslendirmek üzere negibi strateji ve taktikler izledikleri ve hangi sonuçları do!urduklarına odaklanılmaktadır.Farklı sosyo-ekonomik ba!lamlarda benzer sosyal haklar talepederek ortaya çıkmı# bu iki hareketin do!u#u, yürüttükleri mücadele ve yarattıklarısonuçlar kar#ıla#tırmalı bir #ekilde analiz edilerek benzerlikleri vefarklılıkları ortaya koyulmakta ve bu benzerlik ve farklılıkların nedenleritartı#ılmaktadır.Çalı#mada kullanılan veriler her iki hareketin önde gelen isimleriyle yapılanyarı-yapılandırılmı#, derinlemesine mülakatlar yoluyla toplanmı#tır. SanCristobal hareketi ile ilgili olarak yedi mülakat yapılmı#, Dikmen Vadisi hareketiile ilgili olarak ise dokuz mülakat yapılmı#tır. Ayrıca, her iki harekete ait kitapçık,kitap, bildiri gibi çe#itli dokümanlar analiz edilmi#tir. Bu birincil veri kaynaklarınınyanısıra çe#itli ikincil veri kaynakları da kullanılmı#tır.412!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin DenizI. !NSAN HAKLARI, KENTLER VE BARINMA HAKKI"nsan hakları açısından de!erlendirildi!inde, kentsel mekânda gerçekle#tirilen hertür müdahalenin karma#ık dinamikleri tetikledi!i söylenebilir. Bireyin, topluluklarınve toplumun hem belli hakları talep etme, hem yapılan müdahalelerkar#ısında hak arama mücadelesi vermeleri, hem de devletin bu mücadelelerkar#ısında takındı!ı tutum arasındaki karma#ık ili#kiler kentsel alandaki toplumsalsüreçlerin #ekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Devletin uluslararasısözle#meler kapsamında kabul etti!i ve anayasal sistem içerisinde kurumsalla#tırdı!ıhaklar manzumesi, bir yandan çe#itli devlet müdahaleleri kar#ısında kitlelerinmücadele dilinin olu#turulmasında, di!er yandan da devlet ve hükümetsiyasaları uyarınca yapılan uygulamaların me#rula#tırılmasında birbirinden çokfarklı anlamlar atfedilerek kullanılmaktadır."nsan haklarının tarihsel geli#imi incelendi!inde hakların üç ku#aktasınıflandırıldı!ı görülür. 1215 tarihindeki Magna Carta Bildirgesi ve ardından1789 Fransız “"nsan ve Yurtta# <strong>Haklar</strong>ı Bildirgesi ile kabul edilerek ulus-devletlerinanayasal düzenleri içerisinde yer bulan, genellikle bireyi devletten koruma yakla#ımıile tanımlanan özgürlük, mülkiyet, onurlu ya#am ve ki#i güvenli!i gibi haklara“Birinci Ku#ak <strong>Haklar</strong>” adı verilmi#tir (Güler, 2011: 50). <strong>Sosyal</strong>ist devrimin vesanayile#mi# kapitalist ülkelerde “refah devleti” politikalarının uygulanmaya ba#-lanmasının ardından, eme!in toplum içerisindeki var olu#una ili#kin olaraktanınan sendikal örgütlenme, çalı#ma, sa!lık, e!itim ve barınma gibi haklar ise“"kinci Ku#ak <strong>Haklar</strong>” olarak adlandırılmı#tır (Giddens, 1994: 154). "kinci DünyaSava#ından sonra gençlik, sava# kar#ıtı, çevreci ve kadın hareketlerinin bir sonucuolarak ortaya çıkan, ulus-devletlerin sınırlarını a#arak tüm insanlı!ın ortak dayanı#masınıgerektiren haklara ise “Üçüncü Ku#ak <strong>Haklar</strong>” ya da “dayanı#macıhaklar” (Tekeli, 1994; 2002) adı verilmektedir."nsan hak ve özgürlükleri temelinde yürütülen mücadeleler ve bu mücadelelerdo!rultusunda hakların tanımlanması ve #ekillenmesi, tarihsel ve olumsal toplumsalde!i#ime ko#ut olarak de!i#mektedir. Farklı ku#ak hakların algılanma biçimleri,uygulandıkları ölçek, kurumsalla#tıkları ölçek, belli söylemler içerisindekonumlandırılı#ları ve di!er ku#ak haklarla ili#kilendirilme biçimleri, haklarınuygulanmasında birbirinden oldukça farklı yerel ve özgün deneyimlerin ortayaçıkmasına yol açmı#tır (Gökçe, 2004). Bu yerel deneyimlerin özgünlü!ü kendisiniözellikle “yer”e ve “mekan”a özgülük olarak kentsel alanda hissettirmektedir.Toplumsal mücadelelerin görünür hale geldi!i ve yeniden üretildi!i bir sahne konumundaolan kentler, kentsel açık alanlar ve meydanlar tüm hak arama mücadelelerininve hak tanımlamalarının ayrılmaz bir unsuru haline gelmi#tir. Bu sebeplekentsel toplumsal hareketler ile kentli hakları arasındaki ili#kinin farklı kentseltoplumsal hareketler ba!lamında kar#ıla#tırmalı olarak ele alınması, özelliklekentli haklarına ve kentteki toplumsal mücadelelere ili#kin kuramsal yakla#ımlarınanla#ılmasında önemli katkılarda bulunma potansiyeline sahiptir. Budo!rultuda birinci, ikinci ve üçüncü ku#ak hakların sınırlarını çapraz kesen “kentlihakları”, “konut hakkı” ve “kent hakkı” kavramları yapılacak böylesi bir çalı#-manın temelini olu#turabilir.“Hak” kavramının, kentlerin olu#umunda da tarihsel olarak önemli bir rol oynamı#oldu!u söylenebilir. Antik dönemden günümüze, farklıla#manın, artani#bölümünün ve artı de!erin birikiminin oda!ı olan kentler, bir arada ya#ayan413!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>kentlilerin hak ve yükümlülüklerinin farklı biçimlerde tanımlandı!ı yerle#melerolagelmi#lerdir. Bu haklar kimi zaman dinsel atıflarla, kimi zaman feodal kodlarlabelirlenmi# ve özellikle ulus-devletlerin ortaya çıkı#ından sonra önemli ölçüdekitlesel mücadele süreçlerinin etkisi altında #ekillenmi#tir. Kar#ılıklı ba!ımlılık vedayanı#ma ihtiyacının etkisi altında olu#an kentsel hakların ilk biçimleri loncalarve esnaf birlikleri ile aristokratik olu#umların belirmesiyle birlikte belli ölçüde kurumsallıkkazanmı#tır. Di!er yandan, feodal sistemin yarattı!ı sorunlar kar#ısındaköylülerin tepkilerinin ve toplumsalla#ma ile bireyselle#me arasındaki geriliminde hakların tanınmasında önemli bir payı oldu!u bilinmektedir (Holton, 1999).Kentler ve kentli hakları arasındaki ili#ki, sanayi devrimi ve sonrasında kapitalistüretim biçiminin, para ekonomisinin ve piyasa mantı!ının yaygınla#ması ilebirlikte radikal biçimde yeniden tanımlanmı#tır. Önceleri kapitalist üretim biçimininsürdürülebilmesi için kırsal alandan kente göçen kitlelerin ucuz emek olarakkullanımı ile ba#layan süreç zaman içerisinde bu kitlelerin kentlerdeki talepleriile farklı dinamiklere evrilmi#tir. Kapitalist üretim biçimi içerisinde eme!in yenidenüretilmesi süreci kentsel mekanın yeniden üretimi sürecine dönü#ürken,kentle#menin maliyetinin kim tarafından ve nasıl kar#ılanaca!ı sorusuna verilecekyanıt ile emekçilerin kentsel mekandaki talepleri içi içe geçmi#tir (Güler,2011). Bu çatı#malı süreçte eme!in ve sermayenin izledikleri iki ayrı çizgi kentlihaklarının olu#umunda etkili olmu#tur. Kapitalist sistemde sermaye yekpare biryapıya sahip de!ildir. Kendi içinde rekabet halinde olan ve parçalı bir yapıya sahiptir.Rekabet ve sermayenin farklı kesimleri arasındaki ili#kiler, kapitalist üretimtarzı ile kentle#me sürecinin birbirinden ayrılmaz hale gelmesine sebep olmu#tur.Sermaye, zaman içerisinde azalan kâr oranları sorunu ile ba# edebilmek için ilkolarak eme!in maliyetini dü#ürmeye, çalı#ma saatlerini uzatmaya, eme!in sosyalhaklarını a#ındırmaya çalı#ır. Di!er bir ifadeyle, ikinci ku#ak hakların kullanımındakısıntılara gidilmeye çalı#ılır. "#çi sınıfı, kaçınılmaz olarak, bu süreçkar#ısında mücadele eder. Ancak, zaman içerisinde kapitalizmin nihai olarak kriziçerisine girmesi ile üçüncü ku#ak hakların kullanımına ili#kin bir süreç ba#lar.Sermaye sınıfı sanayi üretiminden çıkarak hizmet sektörüne ve kentlerde Castells’in“kolektif tüketim araçları” olarak adlandırdı!ı kentsel hizmetlere girmeyeçalı#ır (Castells, 1983; Harvey, 1989). Bir yandan eme!in ikinci ku#ak haklarınaili#kin bir mücadele süreci sürerken, bir yandan da eme!in yeniden üretimine ili#-kin hizmetlerin piyasa mantı!ına terk edilmesiyle birlikte üçüncü ku#ak haklaraili#kin bir mücadele süreci de ba#lar. Bu dönü#üm sürecinde temel olarak Harvey’inifade etti!i gibi, kentler ve kentsel mekan, “kullanım de!eri” ile de!il “de!i-#im de!eri” ile ele alınmaya ba#lar ($engül, 2001). "#te bu noktada kentselmekânın tümü ve kentsel ya#amın her anı kentli haklarının ve di!er tüm haklarınsavunuldu!u birer mücadele sahnesi haline gelir. Devlet ise burada, göreli özerkli-!i ile bazı hakları tanıyan ve destekleyen, bazı hak taleplerini ise engelleyen vedüzenleyen bir aktör olarak ortaya çıkar.Bu süreçlerin en çarpıcı tarihsel örneklerinden birisi 19. Yüzyıl sonunda Paris’degerçekle#tirilen büyük çaplı kentsel yenileme uygulamasında izlenebilir(Harvey, 2012). 19. Yüzyılın ikinci yarısında III. Napolyon’un talimatıyla, BaronHausmann’ın yönetiminde Paris Kentinin bugünkü yapısının ortaya çıkmasınısa!layan çok büyük çaplı bir kent planlama ve dönü#üm çalı#ması yapılır. Ortayaçıkan büyük meydanlar ve bulvarlar modern kent planlamasının önemli örnekleri414!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin Denizarasında kabul edilir ve Avrupa’nın di!er bir çok kentinde de tekrarlanır. Bu büyükdönü#ümün arka planında ise iktisadi bunalım ve i#çi hareketlerinin ve isyanlarınengellenmesi yatmaktadır. Hausmann’ın planı ile Paris’in ortaça!dan bu yana varolan mahalleleri yıkılır, yeni banliyöler ve bulvarlar in#a edilir. Kentin marjinalgurupları ve emekçiler kent merkezinin dı#ına gönderilirler. Kentte gündelik ya-#am siyasal iktidarın rahatlıkla kontrol edebilece!i bir yapıya kavu#turulur (Özbek,2002). Artık askeri birlikler barikatlar kurarak isyan eden i#çileri ve anar#istlerigeni# bulvarlar üzerinde top atı#ları ile rahatlıkla bastırabilmekte, kaçanları dayakalayabilmektedir. Yapılan dönü#üm kentte farklı sınıflar arasındaki kutupla#-mayı arttırmı# ve Paris Komünü deneyimine giden yolu hazırlamı#tır. 1871yılında 71 gün süren bir halk hareketi olarak Paris Komünü deneyimi Castells’egöre, konut gibi kentsel hak taleplerinin ifadesinde ve insan haklarına ili#kin mücadeledeönemli bir yere sahiptir (Castells, 1983).Kapitalizmin krizi ve bunun kar#ısında kentlere müdahalede bulunulmasındaParis ne ilk ne de son örnektir. 19. ve 20. yüzyıl tarihi boyunca kapitalist sistemfarklı dönemlerde krize girmi#, bu krizlerin a#ılmasında kentler ve kentli haklarınınyeniden düzenlenmesi ve kısıtlanması önemli bir yere sahip olmu#tur.Harvey’in deyimiyle kapitalist sistem ikinci dünya sava#ı sonrasındaki krizleri ço-!unlukla “kenti ke#federek” a#maya çalı#mı#tır (Harvey, 1989). Ancak, 20.Yüzyılın sonundan itibaren küreselle#me olarak adlandırılan ve kendisini devletyönetiminde “neo-liberal politikalar”la görünür hale getiren süreçle birlikte öncekidönemlerden daha farklı bir döneme girilmi#tir. Kentlerin daha ziyade merkezisiyasal otorite tarafından düzenlendi!i önceki dönemlerin aksine, yerelli!e veyerel yönetimlere önem atfedilmeye, yerellikler kalkınmanın, refahın ve esenli!inoda!ı ve esas aktörü olarak görülmeye ba#lanmı#tır. Bu çerçevede kentler serbestle#tirme,kuralsızla#tırma, özelle#tirme, adem-i merkezile#tirme #eklinde özetlenebilecekneo-liberal uygulamaların oda!ı haline gelmi#tir. Neo-liberal yakla#ımlarındevlet ve kent yönetiminde anahtar sözcü!ü olan “yöneti#im” kavramıise di!er uygulamalar yanında kent yönetimine katılımı öne çıkaran bir yakla#ımıifade etmektedir. Kentlerin ve yerel yönetimlerin neo-liberal yakla#ımlar çerçevesindeküresel ölçekte birbirleri ile yarı#maları, küresel ça!ın yeni gerekliliklerindenbirisi olarak öne sürülmektedir (Purcell, 2006). Bu yeni yakla#ımda bir yandankentli haklarını uluslararası bir çerçeveye oturtma, bir yandan da kenti ve kentselya#amı metala#tırarak dönü#türme çabaları çatı#maktadır.1992’de Avrupa Konseyi’nin kabul etti!i “Avrupa Kentsel $artı” ile kentsel sorunlarınhaklar çerçevesinde ele alınmasında ve kurumsalla#tırılmasında önemlibir adım atılmı#tır (Güler, 2011). Fiziksel çevrenin ve var olan konut stokunun iyile#tirilmesiile kentsel alanda sosyal ve kültürel olanakların yaratılması, toplumsalkalkınma ve halkın katılımı gibi temel konulara odaklanan $art, güvenlik, sa!lıklıbir çevre, istihdam, konut, dola#ım, sa!lık, spor, dinlence, e!itim, kaliteli fizikselçevre ve mimari, sürdürülebilir kalkınma gibi bir çok hak kavramının uluslararasıkamuoyu tarafından tanınmasını sa!lamı#tır. Avrupa Kentsel $artı 2008 yılındayenilenerek kentli haklarından ve kentsel hizmetlerden kentte ya#ayan tüm kesimlerinfaydalanması esasına dayanılması gerekti!i vurgulanmı#tır. Bunun yanı sıra1996’da "stanbul’da toplanan Habitat Konferansında “konut hakkı” kavramı,2000’li yıllarda dünyanın farklı yerlerinde gerçekle#tirilen <strong>Sosyal</strong> Forum’larda dakent yönetimine katılım hakkında e#itlik gündeme getirilmi#tir (Genro, 1999).415!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Öte yandan, kentlerin ve yerelliklerin rekabet ve yarı#ma temelinde yenidentanımlanması ile birlikte ortaya konan “yöneti#im” perspektifi ise kentli haklarıaçısından yeni mücadele zeminleri hazırlamaktadır. Kentte var olan demokratiktemsiliyet kanalları etkinli!ini yitirirken, kentte yönetime katılmanın yeni araçlarınıntanımlanmasında sorunlar ya#anmaktadır. Yöneti#im söylemi kentte sa!-lanan kolektif kentsel hizmetlerin özelle#tirilmesini ve metala#tırılmasını kolayla#tırırken,kentte alınan kararlara katılım süreçleri etkin mekanizmalara dönü#türülememektedir.Küresel sermayeyi yerele çekmek yoluyla rekabet etmeleri öngörülen,sanayi üretiminin yerini hizmet sektörünün ve kentsel arsa rantının dönü-#üm yoluyla elde edildi!i büyük kentsel projelerin aldı!ı günümüzde kentlilerinalınan bu kararlara katılım #ansı yok denecek kadar azalmı#tır. <strong>Haklar</strong>, kullanımde!eri üzerinden de!il piyasa tarafından belirlenen de!i#im de!eri üzerindentanımlanmaktadır. Kentin tarihi merkezi ve kültürel dokusu turizm amacıyla dönü#türülürken,gecekondu ve çöküntü alanları orta ve üst sınıfların ikamet edeceklerirezidansların yapımı için dönü#türülmeye çalı#ılmaktadır. Yeni ortasınıflara mutenala#tırılmı#, kentsel sorunlardan ve kent ya#amından yalıtılmı#,menkulle#tirilmi# bir ya#am alanı açılmak için kentte ya#ayan sakinlerin ya#amalanları dönü#türülmekte ve kentliler kentin çeperlerine ya da kentin dı#ınata#ınmaktadır. Bu süreçte tüm hakların, ba#ta da kentli haklarının tehlikede oldu-!u açıktır.Tüm bu süreç ya#anırken ve belli toplumsal grupların istedi!i yerde ya#ama(Hartman, 2010) ve barınma hakları tehdit altına girerken, uluslararası kamuoyundada özellikle “konut hakkı” çerçevesinde yapılan tartı#malar dikkat çekicidir.Birle#mi# Milletler’in çe#itli örgütleri tarafından konut hakkının temel insan haklarıarasında yer alması ve devletlerin bu hakkı tanıması ve garanti altına almasıiçin yapılması gerekenler gibi konularda son otuz yıldır önemli ilerlemeler kaydedilmi#tir.Konut hakkını tanımak, konut hakkına saygılı davranmak, konuthakkını korumak ve konut hakkından faydalanmayı sa!lamak temel ilkeleri do!-rultusunda devletlerin yapacakları uygulamalarda yurtta#lara barınma güvenli!isa!laması, yurtta#ların temel kentsel hizmetlerden faydalanmasını garanti altınaalması, konut sunumunun ailelerin ödeme gücü içerisinde kalması, konutun iklimko#ulları kar#ısında yeterli korunmayı sa!laması, yoksul kesimlerin konutla ilgiliakçalı kaynaklara ula#abilmesinin sa!lanması, konutun konumunun toplumsal vekolektif hizmetlere ula#ımda elveri#li olması, konut ve barınma ko#ullarının kültürelkimli!in ve çe#itlili!in korunup geli#tirilebilmesine olanak tanıması gibi noktalarıdikkate alması gereklili!i vurgulanmaktadır (Kele#, 2003: 99). Ancak, bu çerçevedeortaya koyulan, ki#ilerin ya da toplulukların evlerinden çıkarılmalarına yönelikprojelerin, uygulanmadan önce ciddiyetle ele alınması yönündeki tavsiye kararlarıdevletler tarafından gerekti!i ölçüde benimsenmemi#tir.Tüm bu geli#melere kar#ın Lefebvre’in dü#ünsel izinden giden bir yakla#ımtarzı da “kent hakkı” kavramını önermektedir. Kentin görünen, tasarlanan ve ya-#anan bir mekan oldu!unu ortaya koyan Lefebvre, kentte yapılan mekansal düzenlemelerinkentlilerin tüm haklarını derinden etkileyecek bir potansiyele sahipoldu!unu ortaya koymaktadır (Lefebvre, 2002). Bu hakların elde edilmesi,tanınması ya da kaybının engellenmesi için kentsel ya#amın tümünde söz sahibiolunmasını sa!layacak bir hak tanımlamak gerekmektedir. Bu hak istedi!i, hayaletti!i gibi bir kentte ya#ayabilmek için karar alma süreçlerine dahil olmayı sa!la-416!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin Denizyacak bir “kent hakkı” olarak tanımlanmaktadır (Smith, 2012; Miraftab, 2012).Kent hakkı kavramı özellikle 21. Yüzyılın ilk on yılı sonunda Paris’in varo#larında,Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte Müslüman toplumlarda, Londra ve NewYork’ta ya#anan “i#gal” hareketlerinde önemli bir yer tutmu#tur.Dolayısıyla, kentlilerin haklarını arama mücadeleleri günümüzde kentlerdegerçekle#tirilmeye çalı#ılan büyük dönü#üm hareketlerine kitlelerin direni#leriüzerinden #ekillenmeye ba#lamı#tır. Bu anlamda kentlilerin hak arama mücadelelerininhangi noktada tepkiye, direni#e, protestoya ve nihayet kentsel toplumsalhareketlere dönü#ebildi!i birçok de!i#kene ba!lı görünmektedir. Her #eyden öncekentsel dönü#ümde “hak” kavramının nasıl tanımlandı!ı ve toplum tarafındannasıl algılandı!ı önemlidir. <strong>Haklar</strong>a ili#kin algının toplumda tarihsel bir süreçtebelirlendi!i ve bu algının hakların tanınması ve kurumsalla#ması açısından büyükönem ta#ıdı!ı söylenebilir. Ancak, bu algının hangi “ölçe!e” atıfla #ekillendi!idi!er bir önemli de!i#kendir. Bir hakkın birinci, ikinci ya da üçüncü ku#ak haklarınhangisi etrafında #ekillendi!i bu ölçek meselesinin ele alınmasını belirlemektedir.Örne!in bir kentsel hak sorunu birinci ku#ak hakların bir ihlali olarakde!erlendirildi!inde konu küresel bir mesele olarak algılanma e!ilimindeyken,aynı kentsel hak üçüncü ku#ak hakların bir ihlali olarak de!erlendirilirse yerel birsorun alanı olarak tanımlanma e!iliminde olmaktadır. Bunun sebebi yukarıdaanlatıldı!ı gibi, kentsel hakların farklı ku#aklarının farklı düzeylerdeki mücadelesüreçleri sonucunda tanınmı# olmasıdır.Kentsel mücadele süreçlerinin kentsel haklarla ili#kisi bakımından ele alınmasıgereken di!er iki önemli ba#lı!ı da mücadele söyleminin in#asında hakların kullanımıolu#turmaktadır. Mücadele söylemi kimi zaman salt bir tek kentli hakkınaatıfla olu#turulurken, kimi zaman da birden fazla hakkın söylemde kullanıldı!ıgörülmektedir. Özellikle konut ve barınma hakkı gibi haklara ili#kin mücadelelerdetek bir hakka atıf daha çok dikkat çekerken mücadele sürecinde söylemin farklıhakları da içerecek biçimde geni#ledi!i de görülebilmektedir. Özellikle “kenthakkı” gibi #emsiye kavramların kullanımı bu açıdan i#levseldir. Bu çerçevede,haklara vurgu yaparak do!an kentsel hareketler iki farklı biçim alabilir: Kentseldönü#ümün anlık ve akut etkileri kar#ısında kitlelerin var olma mücadelesinin birürünü olarak veya kentsel dönü#ümden ba!ımsız olarak yürütülen ve çe#itli kentselhaklar için mücadele eden uzun soluklu mücadeleler. Birinci tür hareketlerkentsel dönü#ümün anlık ve akut etkileri kar#ısında kitlelerin var olma mücadelesininbir ürünü olarak ortaya çıkarken, ikinci tür hareketler uzun soluklu toplumsalmücadeleler yürüterek haklara ili#kin temel çerçevenin hukuk sistemine içerilerekkurumsalla#masını hedeflerler. Kentsel mücadelelerin bu iki tür mücadelebiçiminden hangisine yakın oldu!u, izleyecekleri mücadele seyri ve do!uracaklarısonuçlar açısından önemlidir.II. TÜRK!YE VE !SPANYA’DA KENTLE$ME:!Ç GÖÇ, KONUT SORUNU VE DEVLET POL!T!KALARITürkiye ve "spanya’nın kentle#me serüvenleri tarihsel olarak incelendi!inde ikiülkenin kentle#me süreçleri ve kentle#menin dinamikleri açısından önemli benzerliklerta#ıdı!ı görülür. Her iki ülkenin de 20. yüzyılın ortalarından itibaren sanayile#meçabalarına giri#mesi benzerlikleri do!uran en önemli nedenlerden birisidir.Sanayile#me öncesi her iki ülkenin nüfusunun yakla#ık dörtte üçü kırsal417!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>alanlarda ya#amaktayken, sanayile#me ve tarımda makinele#meyle birlikte kırsalkesimden i# olanaklarının bulundu!u sanayi kentlerine yo!un bir göç ba#lamı#tır."spanya’da özellikle Madrid, Bilbao ve Barcelona gibi sanayile#menin merkeziolan #ehirler 1940’lardan itibaren önemli miktarda göç almı#lardır. Türkiye’de ise"stanbul, Ankara, "zmir ve Adana gibi iller 1950’lerden bu yana kırsal kesimdengöç eden insanların yeni yerle#im yerleri olmu#lardır. "ki ülkeyi bu yo!un göçeverdikleri cevap açısından ele aldı!ımızda ise ba#langıçta her iki ülke yetkililerininde göç eden nüfusun kentte yerle#imini ele alan politika ve planlar geli#tirmediklerinigörürüz. Yetkililerin konuya yönelik ilgisizli!i, göç eden insanların konutsorunlarını kendilerince çözme yoluna gitmelerine ve böylece “gecekondu” ("spanyolcadachabolas) tipi konut üretiminin ortaya çıkmasına yol açmı#tır.Bununla birlikte, ba#langıçtaki ilgisizliklerine kar#ın "spanyol yetkililer1950’lerin sonlarına do!ru konuya e!ilmi#ler ve acil konut ihtiyacına dikkat çekerekçözüm arayı#ına girmi#lerdir. Spesifik olarak Madrid için izlenen politikalarade!inmek gerekirse, 1957 yılında “acil kentle#me” vurgusu ile geli#tirilen ve 60bin birim konut ihtiyacına dikkat çeken “Madrid Acil Toplumsal Planı”, Madrid’dekikonut sorununu çözmek üzere geli#tirilen bir plandır. Bu planla birliktein#aat sektöründe özel giri#imleri canlandırmak amacıyla yasal bir düzenlemeyapılarak devletin do!rudan deste!ini içeren “sübvanse edilen konut” uygulamalarıba#latılmı#tır. Bu düzenleme, Madrid’de devlet destekli konutların in#asınısermaye gruplarına önemli bir i# alanı olarak açmı#tır. Böylece, 1957 ile 1965yılları arasında sübvanse edilen konutların toplam konut in#aatı içindeki payıyüzde 10’dan yüzde 90 düzeyine çıkmı#tır (Observatorio Metropolitano, 2007).Türkiye’de devlet yetkililerinin göçün yarattı!ı konut sorunlarına yakla#ımınıinceledi!imizde, bu sorunu çözmeye yönelik bir yakla#ımla de!il siyasi amaçlarıdo!rultusunda araçsalla#tırarak ele almı# olduklarını görürüz. "spanya örne!inintersine, Türkiye’de siyasi iktidarlar herhangi konut sorununu çözmeye yöneliksosyal politikalar geli#tirmemi#, bunun yerine gecekondu afları ve tapu tahsisleriylegecekondu sakinlerinin seçimde deste!ini almaya çabalamı#lardır. 1966yılından itibaren gecekonduların varlı!ı devlet tarafından formel bir #ekildetanınmı# ve 1960 ile 1970 yılları arasında yapılan bir dizi düzenlemeyle gecekondusahiplerine ya#adıkları evlerin ve evlerin üzerine in#a edildi!i arsaların mülkiyethakkı verilmi#tir. Bu politikalar gecekondu sayısında hızlı bir artı#a yol açmı#ve yalnızca kırsal kesimden kente göç edenler tarafından de!il, kentte ya#ayıp rantelde etmek isteyenler tarafından da pek çok kaçak yapı in#a edilmi#tir. Devlet yetkilileri1970’ler ve 1980’lerde in#a edilen bu kaçak yapılara da 1960’larda verdi!itepkiye benzer bir tepki vermi# ve çe#itli gecekondu affı ve tapu tahsis politikalarıgeli#tirmi#tir. Bu politikalarla birlikte 1948 yılında 2530 bin civarında olan gecekondusayısı, 1960’ta 240 binlere, 1983’te 1,5 milyona ve 21. Yüzyıla gelindi!inde2,2 milyona ula#mı#tır (Kele#, 2004: 560- 561).III. SAN CRISTOBAL DE LOS ANGELES D!REN!$ HAREKET!"spanya’nın ba#kenti Madrid’de bir i#çi sınıfı yerle#im yeri olan San Cristobal deLos Angeles, #ehrin güneyinde Villaverde ve Getafe isimli iki eski sanayi bölgesineyakın bir alanda yer almaktadır. Tarihsel olarak i#çi sınıfı için kurulan bu yerle#imyeri, bu özelli!i nedeniyle ülkeye gelen göçmenlerin de yerle#ti!i bir semt olmu#-tur. Belediyenin rakamlarına göre 2011 yılında San Cristobal’de yakla#ık 17 bin418!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin Denizki#i ya#amakta ve bu sayının yüzde 37’sini göçmenler olu#turmaktadır. Semt,Madrid’in en yoksul üçüncü semtidir ve semtte i#sizlik oranı yüzde 25 oranındaseyretmektedir (EMVS, 2011).San Cristobal, Madrid’de bulunan di!er bazı yerle#im alanları gibi, devlet tarafındansübvanse edilen konutlardan olu#an bir yerle#im birimidir. Konutlarınhemen hepsi 1958 ile 1965 yılları arasında, devlet tarafından 1957 yılındahazırlanan sübvanse konut projesi do!rultusunda in#a edilmi#tir. Bir yerle#im birimiolarak San Cristobal’in en temel sorunu, çok hızlı bir #ekilde in#a edilmi# olankonutların oldukça dü#ük kalitede olmasıdır. Bunun nedeni, San Cristobal’in ba#-langıçta geçici bir yerle#im yeri olarak tasarlanması ve konutların geçici olarak kullanılmasınınplanlanmı# olmasına kar#ın kalıcı bir yerle#im yerine dönü#mü# olmasıdır.Çe#itli yüksekliklerdeki bloklardan olu#an binaların bir kısmında çatlaklarolu#masından do!an, bir kısmında ise çatı, drenaj gibi sorunlar ya#anmaktadır.San Cristobal sakinleri, konutların dü#ük kalitesinin devlet tarafından düzeltilmesiiçin uzun yıllardır mücadele etmektedirler. San Cristobal mücadelesi Madrid’desübvanse edilmi# konutlardan olu#an di!er semtlerin sakinlerinin yürütmekteoldu!u “yurtta# hareketi”nin bir parçası olarak ba#lamı#, ancak zamanlakendi ba#ına yürütülen bir harekete dönü#mü#tür. Yukarıda de!inildi!i gibi, Madrid,kırsal kesimden kente göç eden çok sayıda insana ev sahipli!i yapmaktadır.1961 yılında, 60 bin civarı konutta ya#ayan bu insanlar, ya#adıkları semtlerin,kentin bir parçası olarak görülmesi ve bu do!rultuda di!er kentlilerin ula#abildiklerihizmetlere ula#maları için uzun mücadeleler vermi#lerdir (Observatorio Metropolitano,2007). Örne!in, ya#adıkları semtlere asfalt yol, okullar ve ula#ım hizmetlerigibi çe#itli hizmetlerin verilmesini mücadelelerle sa!lamı#lardır.San Cristobal semti sakinlerinin de dahil oldu!u bu yurtta# hareketinin olu-#umunda bir yandan sol hareket mensupları, di!er yandan kilise önemli bir roloynamı#tır. Hareketin üzerinde özellikle i#çi hareketinin çok büyük bir etkisivardır. Ço!unlukla i#çi sınıfından olan “yurtta# hareketi”nin mensupları, ya-#adıkları semtlerin #ekillenmesinde ve Madrid’in in#asında ve bir metropole dönü#mesindeçok önemli bir paylarının oldu!unun, ancak bununla birlikte kentinproblemlerinden en çok etkilenen kesimler olduklarının farkındaydılar. Bu nedenle,devletin kendilerine “tarihsel bir borcu” oldu!unu ve bu borcun ya#adıklarısemtlerin tekrar in#a edilerek ödenmesi gerekti!ini dile getiriyorlardı. Ya#adıklarısemtler yeniden in#a edilirken ise mevcut her bir konut kar#ılı!ında “aynı semtteyeni bir konut” hakkı oldu!unu vurguluyorlardı.1964’te çıkan dernek kanunu, bu harekete belli bir me#ruiyet kazandırmı# vehareket böylece kamusal alanda daha fazla görünür ve taleplerini kamuoyuna duyururolmu#tur. 1975 yılında, 11 semt derne!inin katılımıyla Semt Dernekleri "lFederasyonu kurulmu# ve böylece hareket oldukça güçlenmi#tir. Hareketin enönemli ba#arısı Konut Bakanlı!ı ile sürdürülen uzun müzakereler sonucunda“Semtleri Yenileme Planı”nın 1976 yılında tasarlanması ve 1979 yılında kesinlikkazanması olmu#tur. 27 semtin dahil edildi!i bu planla 35 bin konutun yenilenmesiamaçlanmı#tır. Kentin gecekondu semtlerinin kente entegrasyonunu amaçlayanbu proje Avrupa’nın en büyük kentsel yenileme projesidir. Projenin kabulündeyurtta# hareketinin çok önemli bir rolü vardır. Ancak bununla birlikte, yetkililertarafından in#aat sektörünün içinde bulundu!u krize bir çözüm olarak dagörüldü!ünün dikkate alınması gerekir.419!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>San Cristobal semti, di!er bir kaç gecekondu semtiyle birlikte, bu dev yenilemeprojesinin dı#ında bırakılmı#tır. San Cristobal semt derne!i, bu projenin dı#ındaneden bırakıldıklarını hâlâ tam olarak bilmediklerini belirtmektedirler. Ancakyaptı!ımız derinlemesine mülakatlardan edindi!imiz izlenim, sol hareket içindekive özellikle "spanya Komünist Partisi (Partido Comunista de España, PCE) içindekibölünmelerin etkili oldu!u yönündedir. San Cristobal’in büyük yenilemeprojesine dahil edilmemesi, buradaki semt derne!inin mücadelesine tek ba#ınadevam etmesine yol açmı#tır. Yenileme projesinden dı#lanmı# olmaları, San Cristobalmücadelesinin “tarihsel borç” kavramını alarak kendi söylemine dahil etmesinisa!lamı#tır. Hareket, devletin pek çok di!er gecekondu semtini yenilemesiancak San Cristobal’ı dı#arıda bırakması nedeniyle, San Cristobal sakinlerininhaklarını gözetmedi!ini ve böylece San Cristobal sakinlerine “tarihsel bir borcu”nunolu#tu!unu vurgulamaktadır. Ayrıca, San Cristobal semtinin bu semtinsakinlerinin emek ve çabalarıyla olu#tu!unu, daha spesifik örnekler vermek gerekirse,semtin yetkililer tarafından ihmal edildi!ini, semte sa!lanan hizmetlerinhemen hepsinin semt sakinlerinin mücadelesiyle temin edildi!ini belirterek devletinihmal etti!i bu semte bir “borcu” oldu!unun altı çizilmektedir. Bir semt sakinininbelirtti!i gibi “burada hiçbir #ey ama hiçbir #ey yoktu… Burayı bir semthaline getiren buranın halkıdır.” Halkın bu çabaları nedeniyle daha iyi konutlardaya#ama hakkına sahip bulundu!una, daha iyi konutların yapılmasını ihmal edendevletin bu insanlara kar#ı bir borcu oldu!una inanılmaktadır.San Cristobal mücadelesi uzun yıllar yürütüldükten sonra, 1985 ve 1986yıllarında Madrid Belediyesinin semte ili#kin bir yenileme projesini kabullenmesinisa!lamı#tır. Proje 18 binanın yıkılarak yeniden yapılmasını ve di!er binalarınsa!lamla#tırılmasını ve yenilenmesini içermektedir. Ancak, izleyen yıllarda belediyeile semt sakinleri arasında proje üzerinde çe#itli anla#mazlıklar çıkmı# ve projehayata geçirilmemi#tir. Bunun üzerine, semt sakinleri tekrar mücadele etmeyeba#lamı#tır. Ancak, bu kez seslerini hem kamuoyuna hem de yetkililere duyurmaküzere faaliyetlerini arttırmı#lardır. $ehir plancılarını ve mimarları ziyaret ederekkonutların çatlaklar gibi kusurlarını ortaya koyan resimleri göstermi#ler; çoktanınan bir mimara binaların durumunu açıkça ortaya koyan bir raporhazırlatmı#lar; yetkililerden binaların detaylı teknik incelemelerinin yapılmasınıtalep etmi#ler; ve çe#itli protesto gösterileri düzenlemi#lerdir. Örne!in, Aralık1996’da yetkililerin ve kamuoyunun dikkatini dü#ük kaliteli ve sorunlu binalaraçekmek üzere binlerce ki#i siyah #emsiye ile bu binaların etrafında yürüyü#yapmı#tır. Dolayısıyla, 1990’lı yıllarda di!er gecekondu semti sakinleri yeni evlerineta#ınırken, San Cristobal sakinleri hâlâ mücadele etmekteydiler.Aktivistler bütün bu faaliyetler sonucunda üç yönetim birimini San Cristobal’dekikonutların yenilenmesi gerekti!i konusunda ikna etmi#lerdir: MadridBelediyesi, Madrid Özerk Bölge Yönetimi ve Ula#ım ve Konut Bakanlı!ı.Ardından, 1999 yılında bir anla#ma imzalanarak Belediye’nin Konut $irketi(Empresa Municipal de la Vivienda y Suelo S.A., EMVS) yenileme projesinin yürütülmesiile görevlendirilmi#tir. Projede 4313 konutun yenilenmesi ve yenilememaliyetlerinin yüzde 75’inin devlet tarafından kar#ılanması öngörülmü#tür.2011 yılının Eylül ayına kadar toplam 1011 konut yenilenmi# ve 232 konutyıkılıp yeniden yapılmı#tır. Ayrıca, 374 konutta yenileme çalı#maları ve 246 konuttayeniden in#a çalı#maları devam etmektedir (Quintana, 2011). Konutların420!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin Denizyanısıra, San Cristobal semtinde kamusal alanların düzenlenmesi ve altyapıdaiyile#tirmeler yapılmı#tır.Bütün bu olumlu sonuçlara ra!men, San Cristobal semti son aylarda projeyleilgili beklenmedik bir geli#me ile kar#ıla#mı#tır. "spanya’nın içine girdi!i ekonomikkriz projeyi olumsuz yönde etkilemi# ve Madrid Özerk Yönetimi 2011 yılınınsonunda projeyi durdurma kararı almı#tır.IV. D!KMEN VAD!S! HAREKET!Türkiye’de batılı anlamda, gecekondu, çöküntü alanı ya da eskimi# kentsel alanlarındevlet gücü kullanılarak dönü#türülmesi #eklindeki kentsel dönü#üm uygulamalarınınilk kez 1990’ların ba#ında ba#latıldı!ı söylenebilir. Bu çerçevede AnkaraKenti’nin ve Dikmen Vadisinin dönü#ümü sembolik de!er ta#ımaktadır.Çünkü kentsel dönü#üm çalı#maları 1990’ların ba#ında sosyal demokrat bir yereliktidarın yönetiminde Dikmen Vadisinde ba#latılmı#tır. Zaman içerisinde kentseldönü#üme yüklenen anlam, kentsel dönü#üme kar#ı halkın tepkisi ve kentsel dönü#ümdeuygulanan modellerde çok #ey de!i#mi#se de, Dikmen Vadisinin dönü-#ümü, Ankara Kentinin di!er dönü#üm alanları ve Türkiye’nin di!er kentleri içinde örnek alınan bir dönü#üm çalı#ması olma niteli!ini korumu#tur. Dikmen Vadisikentsel dönü#üme kar#ı do!an bir toplumsal direni# hareketine ev sahipli!iyapması açısından da önemlidir.Dikmen Vadisinde kentsel dönü#üme kar#ı do!an toplumsal hareketin dinamiklerinianlayabilmek için alandaki mekansal geli#imi tarihsel olarak gözdengeçirmek gerekmektedir. Dikmen Vadisi topo!rafik yapısı bir çanak #eklinde olanAnkara Kentine kuzeyden ula#an dere yataklarının olu#turdu!u en önemli vadilerdenbirisi olarak göze çarpmaktadır. Bu Vadi aynı zamanda iklimsel açıdan AnkaraKentinin ana havalanma koridorlarından birisidir. Dikmen Vadisinde bilinenilk yapıla#maların Vadinin yakın çevresinde bulunan köy yerle#melerininsakinleri tarafından ba! evi niteli!inde 1950’lerden itibaren ba#ladı!ı görülmektedir.Ancak, 1960’ların sonlarından itibaren kırdan kente göçün etkisiyle DikmenVadisinde yava# yava# gecekondu yerle#melerinin ortaya çıktı!ı söylenebilir.Özellikle 1970’lere gelindi!inde Dikmen Vadisinde bulunan gecekondularınsayıları, dönemin radikal sol akımlarının da etkisiyle artmı#tır. Gecekondulardayerle#enlerin özellikle belirgin bir siyasal ve etnik yapıya mensup olmalarının budönemin etkisiyle oldu!u söylenebilir. Gecekonduların ilk sakinleri arasında sendikalmücadeleye ve 1980 öncesi radikal sol gruplara mensup ve bir kısmı Alevietnik kimli!ini ta#ıyanlar yer almaktadır.1980’lerden itibaren Dikmen Vadisinde bulunan gecekonduların sayısındaciddi bir artı# görülmü#tür. 1990’lara gelindi!inde ise Dikmen Vadisi farklı hem-#ehrilik kökenlerine ve etnik kimliklere sahip sakinlerin ya#adı!ı yüzlerce gecekondudanolu#an bir yerle#im yeri halini almı#tır. Dönemin sosyal demokrat belediyesibu gecekonduların, o dönemde çıkarılan gecekondu affı kanunları ileapartmanlara dönü#mesi ve dolayısıyla yo!un yapıla#manın kentin havalanmakoridorunu kapatması riskinin olu#ması gerekçesiyle Dikmen Vadisinde kentseldönü#üm projesi ba#latmı#tır. Bu projede gecekondu sakinlerinin projeyekatılımının sa!lanmasına ve barınma hakkının korunmasına yönelik önlemleralınmaya çalı#ılmı#tır. Projeye kaynak sa!lanması için uluslararası piyasalardatahvil satı#ı yapılmı#tır. Dikmen Vadisi bu ilk projede üç etaba ayrılmı#, etaplar-421!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>dan birincisi büyük ölçüde sosyal demokrat iktidar tarafından tamamlanmı#tır.Tamamlanan proje etabında ye#il ve rekreasyon alanı a!ırlıklı bir yapıla#ma olu#-turulmu# ve gecekondu sahipleri gecekondu affı kanunu do!rultusunda hak sahibiyapılmı#lardır. Gecekondularda ya#ayanların büyük bir kısmının hak sahibiyapılması sonucunda, bu ilk etap belirgin bir yurtta# tepkisi ile kar#ıla#mamı#tır.Sonraki yıllarda yapılan ara#tırmalar Projenin birinci etabında hak sahibi olanyurtta#ların büyük bir ço!unlu!unun konutlarını satarak Ankara’nın çeperindekiSincan ve Etimesgut gibi ilçelere ta#ındıklarını ve bölgede bir soylula#ma ya-#andı!ını göstermi#tir.1990’ların ikinci yarısında sosyal demokrat iktidarın yerini liberal prensiplereson derece ba!lı muhafazakâr bir iktidara bırakması ile birlikte Dikmen Vadisindekikentsel dönü#üm süreci farklıla#maya ba#lamı#tır (Türker-Devecigil, 2005).Özellikle Projenin ikinci, üçüncü ve dördüncü etaplarında yapı yo!unluklarıarttırılmı#, ye#il alanlar azaltılmı# ve gecekondu sakinlerine verilen haklarazaltılmı#tır. 2000’li yılların ortasına kadar geçen yakla#ık on yıllık zaman dilimiiçerisinde, Dikmen Vadisi Projesi çıkı# amacından farklıla#arak bir kentsel dönü-#üm projesi olmaktan çıkmı# ve bir gayrimenkul geli#tirme projesine dönü#mü#-tür. Bu süreçte gecekondu sakinlerinin, kitlesel bir tepki göstermemi# olmakla birlikte,ho#nutsuzluklarını sıklıkla ifade ettikleri bilinmektedir.Dikmen Vadisi, 2000’li yıllarda ulusal düzeyde ba#latılmaya çalı#ılan di!erkentsel dönü#üm çalı#maları için bir model olarak gösterilme çabalarına kar#ın,kentsel dönü#üme model olmaktan çok, kentsel dönü#üme kar#ı örgütlü mücadeleninsimgesi haline gelmi#tir. Projeyi yürüten Ankara Büyük#ehir Belediyesi tarafından2000’li yılların ortalarında ba#latılmaya çalı#ılan be#inci etap, semt sakinlerinintepkilerini örgütlü bir mücadeleye dönü#türmelerini tetikleyen unsurolmu#tur. Projenin bu etabı, daha önceki etapların tersine, gecekondu sakinlerineçok az hak tanıyarak neredeyse barınma haklarının ortadan kalkmasına sebepolabilecek unsurlar ta#ımaktadır. Bu etap, ço!unlukla kiracı ve i#galcilerden olu-#an gecekondu sakinlerinin tepkisini çekmi# ve yurtta# tepkileri örgütlü hale gelmee!ilimine girmi#tir. Bu geli#mede, gecekondu sakinlerinden radikal sol e!ilimlereve mücadele deneyimine sahip olan bireylerin, konuyu meslek odaları ve çe-#itli sivil toplum örgütlerine ta#ımaları önemli bir rol oynamı#tır.Dikmen Vadisinde bulunan gecekondu sakinlerinin tepkileri, özellikle HalkEvleri adlı sivil toplum örgütü, TMMOB çatısı altında yer alan $ehir Plancıları,Mimarlar, Çevre Mühendisleri ve Peyzaj Mimarları Odalarının ve Ankara TabipOdasının destekleriyle, 2007 yılından itibaren ulusal ölçekte tanınırlık kazanmayaba#lamı#tır. Sivil toplum örgütleri ve meslek odaları, kentsel dönü#üm süreci ileilgili olarak Vadi sakinlerini hukuki ve teknik açıdan bilgilendirmi# ve savunmu#-lardır. Bu savununun önemli bir kısmını anayasal olarak kamu kurumu niteli!ita#ıyan meslek odalarının açtıkları davalar olu#turmaktadır.Sivil toplum örgütleri ve meslek odaları, Dikmen vadisi mücadelesinin muhalifsöyleminin geli#mesine de katkıda bulunmu#lardır. Bu söylemin ana unsurlarıkentsel dönü#üme kar#ı tepkinin bir “barınma hakkı” mücadelesi oldu!u, “kentseldönü#ümün aslında bir rant bölü#ümü oldu!u”, mücadelenin sadece DikmenVadisi ile sınırlı olmadı!ı, aslında tüm kentteki haksız uygulamalara kar#ı çıkıldı!ı#eklinde özetlenebilir. Bu tür bir söylemin üretilmesinde ve gecekondu sakinleriarasında yaygınla#tırılmasında, özellikle Halk Evlerinin faaliyetlerinin ciddi bir422!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin Denizetkisi olmu#tur. Halk Evlerinin bu söylemi zaman zaman kendi yürüttü!ü ulusaletkinliklere de ta#ıdı!ı görülmektedir. Gecekondu sahiplerinin bu söylemi kendisiyasal görü#leri ve etnik kimlikleri do!rultusunda içselle#tirdikleri görülmektedir.Gecekondu sakinleri arasında radikal sol geçmi#leri olan ve Alevi etnik kimli!inita#ıyanlar daha aktivist bir rol üstlenirken, daha farklı siyasal geçmi#e ve etnikkimliklere mensup olanların harekete katılmakla birlikte öne çıkmadıkları görülmektedir.Dikmen Vadisindeki yurtta# tepkisi 2007 yılından itibaren “Dikmen VadisiBarınma Hakkı Mücadelesi” adıyla anılmaya ba#lar (Yaman, 2011). Bunda, aynıyıl TMMOB $ehir Plancıları Odası tarafından düzenlenen ve Türkiye’deki önemlikentsel dönü#üm mücadelelerinin temsilcilerinin katıldı!ı bir sempozyumdayapılan bilgi ve fikir alı#veri#inin de önemli bir etkisi olmu#tur. Halk evlerininöncülü!ünde Vadide gecekondu sakinlerinin katkılarıyla bir “Barınma Hakkı Bürosu”kurulur. Büro, Vadinin gecekondu sakinlerine ait oldu!unu gösterençalı#malar yapmaktır. Bu anlamda Vadide düzenli aralıklarla çe#itli festivaller veetkinlikler düzenlenir, bir park in#a edilir ve açılı#ı yapılır. Halk Evlerinin dahasonraki yıllarda düzenledi!i uluslararası ve ulusal bir çok barınma hakkı etkinli-!inde Vadi sakinlerinin öne çıkan isimleri deneyimlerini payla#ırlar.Genel olarak Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Mücadelesi kentsel dönü#ümprojesinin durdurulması açısından #u ana kadar ba#arılı olmu# görünmektedir.Belediye ba#kanı Melih Gökçek yıllar boyunca defalarca kolluk kuvvetlerinindeste!i ile gecekondu yıkımına ba#lamaya çalı#mı#sa da bu çabalar ba#arıya ula-#amamı#tır. Ancak, Dikmen Vadisi örne!i kentsel dönü#üme dayalı olarak in#aatsektörünü geli#tirme, bu yolla da iktisadi geli#me politikası izleyen hükümetinyürürlü!e koydu!u kentsel dönü#üme ili#kin mevzuatın olu#turulmasında etkiliolmaktadır. Çıkan her yeni yasal düzenlemede belediyelere kentsel dönü#ümekar#ı örgütlü mücadelenin ba#arılı olmasını engelleyecek yeni olanaklartanınmaktadır.SONUÇGerek San Cristobal gerekse Dikmen Vadisi hareketi, kapitalist üretim biçimininsürdürülebilmesi için kırsal alandan kente göçerek “ucuz emek” sunan kitlelerinkentlerde çe#itli konut sorunlarıyla kar#ıla#malarının ardından, “konut hakkı”veya “barınma hakkı” talebi do!rultusunda mobilize olmaları ile olu#mu# hareketlerdir."ki hareketi kar#ıla#tırdı!ımızda, öncelikle hareketleri çevreleyen sosyal,ekonomik ve politik ortamların bu hareketlerin do!u#ları, söylemleri, kullandıklarıstrateji ve taktikler ve sonuçlarını önemli ölçüde etkiledi!ini görmekteyiz.Her iki hareketin de do!u#una yol açan ko#ulların olu#masında bir yandansanayile#me, tarımda makinele#me ve bu geli#melerle birlikte kırsal kesimdenkentlere göç ve bu göçün yarattı!ı konut sorunları, di!er yandan ise konut sorunlarınayönelik devlet politikaları a!ırlıklı bir rol oynamı#tır. Benzer bir göç dalgasıve konut sorunuyla kar#ıla#an iki ülke konuya çok farklı biçimlerde e!ilmi#tir. "spanya’dadevlet Türkiye’den farklı olarak kırsal kesimden göç edenlerin konutsorunlarını çözmek üzere sosyal politikalar izlemi#tir. Ancak bu durum konut sorunlarınınçözümünde yeterli olmamı#tır. Zira dü#ük kaliteli sosyal konutlarınüretimi yeni sorunlara yol açarak bu konutlarda ya#ayan insanların güvenli bir423!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>barınma hakkı için mücadele etmesini gerektirmi#tir. Dolayısıyla, San Cristobalhareketi devletin yetersiz sosyal politikaları sonucunda in#a edilmi# konutlardaya#ayan insanların devletten, yine sosyal politikalar izleyerek, konutlarını güvenlive ya#anabilir hale getirmesini talep etmesiyle do!mu#tur. Dikmen hareketi isedevletin konut sorunu ile ilgili herhangi bir sosyal politika izlememesi sonucundagöç edenlerin bireysel çabalarıyla olu#mu# bir yerle#im biriminin, kentsel kaynaklarınyeniden da!ıtılması amacıyla devlet tarafından dönü#üme tabi tutulmasınakar#ı do!mu# bir harekettir. Dolayısıyla, her iki hareketin de kentsel dönü#ümünanlık ve akut etkileri kar#ısında kitlelerin var olma mücadelesinin bir ürünü olarakortaya çıktı!ını söyleyebiliriz.Her iki hareket de “hak” vurgusu do!rultusunda mücadele vermi# ve hak vurgusuyerel halkın mobilizasyonu, çe#itli grupların deste!inin alınması ve yetkililerinkonuya e!ilmesi gibi konularda belli ölçülerde etkili olmu#tur. Genel olarak,San Cristobal hareketi tarafından hak kavramına daha kuvvetli bir vurguyapıldı!ını söyleyebiliriz. Madrid Yurtta# Hareketinin etkisiyle ve San Cristobal’inMadrid’de yürütülen geni# kapsamlı yenileme projesinin dı#ında bırakılmasıylabirlikte, San Cristobal halkı konutlarının yenilenmesinin devletin “tarihsel birborcu” oldu!una vurgu yapmı#lardır. Bu söylemsel vurgu son derece önemlidir,zira böylece devlete, halka kar#ı belli sorumlulukları oldu!u ve bu sorumluluklarınıyerine getirmesi gerekti!i hatırlatılmaktadır. Di!er yandan, Dikmen Vadisihareketinde vadi sakinlerinin barınma hakkının kentsel dönü#üm projesini yürütenbelediye tarafından ihlal edildi!i öne çıkarılmaktadır. Hareket böylece hemvadi sakinlerinin kendilerine yönelik bu hak ihlalini durdurmak üzere hareketegeçmesini hem de hareketin “haklar” temelinde çe#itli gruplarca desteklenmesinisa!lamaktadır.Hem San Cristobal hem de Dikmen Vadisi hareketinin hak vurgusu yapmasındaher iki hareketin mensuplarının önemli bir kısmının sol hareket içindengelmesi önemlidir. Aslında her iki harekete de sol gruplar öncülük etmi# ve buhareketlere hem söylemsel kaynaklar, hem de çe#itli materyal ve maddi kaynaklarladestek olmu#lardır. San Cristobal ve Dikmen Vadisi hareketlerinin yoksullarınhareketleri oldu!u dikkate alındı!ında, hareketlerin örgütlenmesi, çe#itlieylemler yapabilmesi ve seslerini duyurabilmesinde bu grupların deste!inin sonderece önemli oldu!u ortaya çıkar."ki toplumsal hareketi sonuçları açısından ele aldı!ımızda, hareketlerin amaçlarınaula#ma yönünde oldukça ba#arılı oldu!unu, ancak henüz kesin bir sonucaula#amadıklarını da görürüz. Her iki hareket de hegemonik neo-liberal düzenlemelerdenbelli ölçülerde etkilenmektedir. Ancak bu etkinin Dikmen Vadisi örne-!inde çok daha fazla görüldü!ünü belirtmek gerekir. San Cristobal hareketi, neoliberalhegemonyaya ve devletin azalan sosyal rolüne ra!men, devlet yetkililerinisosyal politikalar izlemeye zorlamı# bir harekettir. Her ne kadar devlet ekonomikkrizin etkisiyle San Cristobal projesini durdurma kararı almı# olsa da, hareketinönemli bir kazanım elde etmi# oldu!unu söyleyebiliriz. Di!er yandan, DikmenVadisi örne!inde, piyasa mantı!ının hakimiyetinin hem vadinin dönü#ümünü#ekillendirdi!ini hem de Dikmen vadisi hareketinin ba#arıya ula#ma #ansınıönemli oranda sınırladı!ını görmekteyiz. Ankara Belediyesinin piyasa mantı!ıdo!rultusunda karar alması ve genel olarak yerel yönetimlerin merkezi yönetimtarafından, bu tür kararlar sonucu do!abilecek direni# ve mücadelelere kar#ı yeni424!


Sava! Zafer #ahin, Hayriye Özen, Evin Denizyasal düzenlemelerle güçlendirilmesi, Dikmen Vadisi hareketinin ve bu hareketebenzer di!er hareketlerin hedeflerine ula#maları önünde önemli engeller olu#-turmaktadır.Ancak toplumsal hareketlerin sonuçlarını yalnızca hedefleri do!rultusundade!erlendirmeyip, hedeflemedikleri halde yarattıkları etkileri de dikkate almakgerekir (Amenta and Young, 1999; Giugni, 1999; Tilly, 1999). Özellikle DikmenVadisi Hareketinin bu çerçevede dikkat çekici sonuçlara ula#tı!ını görmekteyiz.Bir ölçüde Madrid Yurtta# Hareketi’nin devamı niteli!inde olan San Cristobal hareketindenfarklı olarak Dikmen Vadisi Hareketi Türkiye’de barınma hakkı talebiyledo!mu# ilk harekettir. Bu özelli!i ile Dikmen Vadisi Hareketi kentsel dönü-#üme kar#ı do!an direni# hareketlerini dikkate de!er bir biçimde etkilemektedir.Hareketin yarattı!ı bu etki son derece önemlidir, zira hareket kentsel dönü#ümgiri#imlerinden zarar gören insanlara, bu uygulamalara kar#ı nasıl örgütlenebileceklerine,itirazlarını nasıl dile getirebileceklerine ve belki de en önemlisi ne türhaklara sahip olduklarına ve ne tür hak taleplerinde bulunabileceklerine dairönemli bir örnek olu#turmaktadır.KAYNAKÇAAmenta, Edwin ve Michael P. Young (1999) “Making an Impact: Conceptual andMethodological Implications of the Collective Goods Criterion”, Marco Giugni,Doug McAdam, Charles Tilly (der.) How Social Movements Matter içinde, Minneapolis:University of Minnesota Press.Castells, Manuel (1983) The City and the Grassroots, Berkeley: University of CaliforniaPress.EMVS (2011) “Un barrio Madrileño: San Cristóbal de los Ángeles (Villaverde).”Genro, Tarso (1999) Porto Alegre: Özgün Bir Belediyecilik Deneyimi, "stanbul: WALD.Giddens, Anthony (1994) Modernli"in Sonuçları, "stanbul: Ayrıntı Yayınları.Giugni, Marco (1999) “How Social Movements Matter: Past Research, Present Problems,Future Developments”, Marco Giugni, Doug McAdam, Charles Tilly (der.)How Social Movements Matter içinde, Minneapolis: University of Minnesota Press.Gökçe, Bu!ra (2004) “<strong>Haklar</strong> Üzerinde Yenilikler Yapan Bir Planlama SüreciTanımlanabilir mi?”, Planlama, (2004/2).Güler, Mahmut (2011) “Kentsel <strong>Haklar</strong>, Kapitalizm ve Katılım”, Ankara ÜniversitesiSiyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 66 (1).Hartman, Chester (2010) “The Right to Stay Put”, Loretta Lees, Tom Slater, Elvin Wyly(der.) The Gentrification Reader içinde, Routledge: London.Harvey, David (2012) Paris, Modernitenin Ba!kenti, "stanbul: Sel Yayıncılık.Harvey, David (1989) The Urban Experience, John Hopkins University Press.Holton, Robert James (1999) Kentler, Kapitalizm ve Uygarlık, Ankara: "mge.Kele#, Ru#en (2004) Kentle!me Politikaları, Ankara: "mge.Kele#, Ru#en (2003) “Konut Hakkı "nsan Hakkı mıdır?”, Mimarist, 3 (7).Lefebvre, Henri (2002) “The Right to the City”, Gary Bridge ve Sophie Watson (der.)The Blackwell City Reader içinde, Oxford: Blackwell Publishing.López, Isidro ve Emmanuel Rodríguez (2011) “Spanish Model”, New Left Review, (69).425!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>Miraftab, Faranak (2012) “Right to the City and Quiet Appropriations of Local Space inthe Heartland”, Michael Peter Smith ve Michale Mcquarrie (der.) Remaking UrbanCitizenship içinde, Comparative Urban and Community Research (10), NewBrunswich ve London: Transaction Publishers.Observatorio Metropolitano ( 2007) “Madrid ¿la suma de todos? Globalización,territorio, desigualdad”, Madrid: Traficantes de Sueños.Özbek, Meral (2002) “Kentsel Mekan, Toplum, Bili#sel Harita ve Planlama”, Deniz "ncedayı(der.) Çevre Tümdür içinde, "stanbul: Ba!lam Yayıncılık.Purcell, Mark (2006) “Urban Democracy and the Local Trap”, Urban Studies, 43 (11).Quintana, Vicente Pére (2011) “San Cristóbal de los Ángeles, Experiencia Singular deRevitalización de un Barrio de la Periferia Madrileña”, Lerko Print.Smith, Michael Peter (2012) “Remaking Urban Citizenship”, Michael Peter Smith veMichale Mcquarrie (der.) Remaking Urban Citizenship içinde, Comparative Urbanand Community Research (10), New Brunswich ve London: Transaction Publishers.$engül, Tarık (2001) Kentsel Çeli!ki ve Siyaset, "stanbul: WALD.Tekeli, "lhan (1994) “Kente Kar#ı "#lenen Suç mu? Yoksa Kentlinin Gasp Edilen Hakkımı?”, Bozkurt Güvenç’e Arma"an içinde, Ankara: Kültür Bakanlı!ı Yayınları.Tekeli, "lhan (2002) “Türkiye’de Kent Planlamasının Yeniden Kurumsalla#masını DüzenlerkenDü#ünmesi Gerekenler Üzerine”, Planlama, (2002/1).Tilly, Charles (1999) “From Interactions to Outcomes in Social Movements”, MarcoGiugni , Doug McAdam, Charles Tilly (der.) How Social Movements Matter içinde,Minneapolis: University of Minnesota Press.Türker Devecigil, Pınar (2005) “Urban Transformation Projects as a Model to TransformGecekondu Areas in Turkey: The Example of Dikmen Valley – Ankara”, InternationalJournal of Housing Policy, 5 (2).Yaman, Murat (2011) Kentsel Dönü!üm Uygulamaları: Ankara Büyük!ehir Belediyesi DikmenVadisi 3. Etap Örne"i, Yayınlanmamı# Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong>Bilimler Enstitüsü, Ankara.426!


YAZARLAR HAKKINDAHakan Arslan: Köken olarak ekonomi ve radikal politik ekonomi e!itimine sahipolan olup, hâlihazırda "stanbul Bilgi Üniversitesi’nde siyaset bilimi doktor adayıdır.Aynı üniversitede Uluslararası Ekonomi Politik programında yöntem derslerivermektedir. Marx, sosyalist planlama, Rus ve Sovyet siyasi tarihi, i#çi hareketi,emek pedagojisi, özelle#tirme ve iyi yöneti#im gibi konular üzerinde çalı#mı#tır.1994-1999 döneminde T. Harb-"# Sendikası’nda Ara#tırma Büro sorumlusu ve uzmanıolarak çalı#mı#, ayrıca, D"SK’e ba!lı Birle#ik Metal-"# ve KESK’e ba!lı BES veTES (KKTC) sendikalarında da e!itim uzmanlı!ı ve danı#manlık yapmı#tır. $u ankiilgi konuları, Kıbrıs Türk siyaseti ve kâr amaçlı üniversite #irketleridir.Aziz Çelik: "stanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünübitirdi. Doktorasını Marmara Üniversitesi ÇEE" bölümünde tamamladı.Uzun yıllar boyunca sendikal e!itim ve ara#tırma uzmanı olarak çalı#tı. Halen,Kocaeli Üniversitesi ""BF Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri (ÇEE") Bölümüö!retim üyesidir (Doç. Dr.). Çalı#ma ili#kileri, emek tarihi, sendikacılık ve sosyalpolitika konularında yayınlanmı# çe#itli kitap, makale ve yazıları vardır.Sidar Çınar: Marmara Üniversitesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Bölümüdoktora ö!rencisi. Kadın i#gücü ve mevsimlik tarım i#çileri konularıyla ilgilenmekte,mevsimlik tarım i#çileri üzerine doktora tezi hazırlamaktadır.Derya Demirdizen: Marmara Üniversitesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileriBölümü doktora ö!rencisi. Uluslararası kadın göçü üzerine doktora tezi hazırlamaktadır.Toplumsal cinsiyet, sosyal politika, göç, kadın çalı#maları ve çalı#maya#amında azınlıklar gibi konulara ilgi duymaktadır.Evin Deniz: Lisans ö!renimini Orta Do!u Teknik Üniversitesi $ehir ve Bölge PlanlamaBölümü’nde yaptı. Yüksek lisans ö!renimini ise Barcelona Otonom Üniversitesi,Politik Bilimler ve Sosyoloji Fakültesi’nde "sçi ve <strong>Sosyal</strong> Politika üzerine gerçekle#tirdi.2 yıl boyunca TMMOB Mimarlar Odası Ankara $ubesi’nde Kent "zlemeMerkezi koordinatörü olarak, kentsel toplumsal hareketlerle birlikte çalı#tı. Dahasonra, Madrid Complutense Üniversitesi, Politik Bilimler ve Sosyoloji Fakültesi’ndeNüfus, Göç ve Bölge Sosyolojisi ba#lıklı yüksek lisans programını bitirdi.Halen Madrid Otonom Üniversitesi, Ekonomi Fakültesi Sosyoloji Bölümündekentsel toplumsal hareketler üzerine doktora çalı#malarını sürdürüyor.Nursel Durmaz: 2008’de Ankara Üniversitesi "statistik Bölümü’nü bitirdi, ardındanAnkara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileriBölümü Yüksek Lisans programına ba#ladı. 2011 yılında Pamukkale Üniversitesi"ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri BölümündeAra#tırma Görevlisi olarak ba#ladı!ı görevine halen devam etmektedir.Fevzi Engin: Lisans, yüksek lisans ve doktora ö!renimini "stanbul Üniversitesi"ktisat Fakültesinde tamamladı. 1985 yılında Karaelmas Üniversitesi’nde ö!retimgörevlisi olarak ba#layan akademik hayatına 2000 yılından itibaren Abant "zzetBaysal Üniversitesi ""BF "ktisat Bölümünde ö!retim üyesi olarak devam etmektedir.Akademik ilgi alanları iktisat politikaları, sanayile#me, sosyal de!i#im ve kamuekonomisidir. Alanında yayınlanmı# makale ve ortak yazarlı kitapları bulunmaktadır.Akademik görev dı#ında kurucusu, yöneticisi ve üyesi oldu!u meslek kurulu#u,vakıf ve sendikalar bulunmaktadır.427


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>I"ıl Erdinç: Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden 2010 yılında mezunoldu. Yüksek lisansını Fransa’da Paris 1 Panthéon-Sorbonne Üniversitesi SiyasetSosyolojisi ve Kurumları Bölümünde 2011 Haziranı’nda tamamlayarak aynıüniversitede 2012 yılında siyaset bilimi doktorasına ba#ladı. Doktora tezini, “Türkiye’de1980 sonrasında sendika ve siyaset ili#kileri” üzerine hazırlamakta.Gonca Erol: Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Yüksek lisansınıDokuz Eylül Üniversitesi SBE Kamu Hukuku programında tamamladı. TunceliÜniversitesi ""BF Kamu Yönetimi bölümü Hukuk Bilimleri Ana Bilim Dalında 1 yılara#tırma görevlisi olarak çalı#tı. Ardından Yalova Üniversitesi Hukuk FakültesiAnayasa Hukuku Ana Bilim Dalında Ara#tırma Görevlisi olarak çalı#maya ba#ladı.Halen, 35. madde kapsamında görevlendirilmi# oldu!u Galatasaray Üniversitesi’ndeara#tırma görevlisi olarak çalı#ıyor ve kamu hukuku alanındaki doktoraçalı#malarını bu üniversitede sürdürüyor.Hüseyin Gül: A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü’nden 1991yılında mezun oldu, YÖK burslusu olarak Texas Üniversitesi’nde 1996 yılındaKentsel Çalı#malar ve 1999 yılında Kamu Yönetimi alanlarında yüksek lisans derecelerini,2000 yılında da Kent ve Kamu Yönetimi alanında doktora derecesinialdı. Halen Süleyman Demirel Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü’nde ö!retimüyesidir (Prof. Dr.) ve kamu politikaları, yerel yönetimler, kentsel yoksulluk, sosyaldevlet gibi alanlarda çalı#maları bulunmaktadır.Mesut Gülmez: "Ü Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, Fransa’da Rennes ÜniversitesiHukuk ve Ekonomi Bilimleri Fakültesi’nde, “Yönetim Bilimi” alanında doktoraö!renimini tamamladı. 1973–2008 arasında, Türkiye ve Orta Do!u Amme "daresiEnstitüsü’nde çalı#tı. 1981’de, “<strong>Sosyal</strong> Siyaset” dalında doçent, 1988’de “Çalı!maEkonomisi ve Endüstri $li!kileri” dalında profesör oldu. TODA"E’de “Türkiye’deÇalı#ma "li#kileri”, “Uluslararası Çalı#ma "li#kileri”, “"nsan <strong>Haklar</strong>ının UluslararasıKorunması” derslerini verdi. 1992-2003 yılları arasında, AÜ SBF’de, “Uluslararası<strong>Sosyal</strong> Politika” dersini okuttu ve AÜ SBE ÇEE" Bölümü doktora programında, “"nsan<strong>Haklar</strong>ı Belgelerinde Sendikal Hak ve Özgürlükler” dersini verdi/vermektedir.Haziran 2012’de, “4/C Anar!isi, Hukuksuz Dayanaklarıyla 4/C’ler ve 4/C’liler (1965–2012)” ba#lıklı kitabı yayımlandı.Mehmet Rauf Kesici: Kocaeli Üniversitesi, <strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü "ktisat doktoraprogramını tamamlayarak iktisat doktoru unvanı almı#tır. Emek piyasaları, sosyalpolitika ve yoksulluk üzerine çalı#maktadır. 2009 yılından itibaren Kocaeli Üniversitesi’ndeYrd. Doç. Dr. olarak görev yapmaktadır.Ömür Kurt: Lisans derecesini Gazi Üniversitesi Uluslararası "li#kiler bölümünden,yüksek lisans derecesini ise ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümündenaldı. Halen aynı bölümde ara#tırma görevlisi olarak çalı#makta ve doktora tez çalı#-malarını sürdürmektedir.Denizcan Kutlu: 2005 yılında Gazi Üniversitesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri"li#kileri Bölümünden mezun oldu. 2008 yılında Ankara Üniversitesi SBF’de aynıbölümde “Türkiye’de Esnek Çalı#manın Yasal Temelleri: Ele#tirel Bir Çözümleme”ba#lıklı tezi ile yüksek lisansını tamamladı. Bu arada, çe#itli basın-yayın organlarındaçalı#ma hayatı muhabiri olarak görev yaptı. Ardından Harb-"# Sendikası’ndauzman olarak çalı#tı. Halen A.Ü. SBF’de Ara#tırma Görevlisi olarak çalı#tı!ıaynı bölümde 2008’de ba#ladı!ı doktorasını sürdürmektedir. 2009’dan beri TTBMesleki Sa!lık ve Güvenlik Dergisi Yayın Kurulu üyeli!i yapmakta ve 2010’dan buyana Onur Bakır ile birlikte Evrensel Kültür dergisinde “Sınıf Çalı#maları ÜzerineNotlar” ba#lıklı kitap tanıtım kö#esini hazırlamaktadır. Emek ve sosyal politikaba#lıkları altında çe#itli kongre, panel ve sempozyumlarda sunulan tebli!lerinyanında, kimi kitap ve dergilerde yayınlanmı# çalı#maları da bulunmaktadır.428!


Yazarlar HakkındaAslı Odman: Viyana Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve "ktisat dallarında lisans veMeksika ve Türkiye’nin 1929 Buhranı sonrası ekonomi-politi!ini kar#ıla#tırdı!ı birtez kaleme alarak, aynı üniversitenin Siyaset Bilimi Bölümü’nden yüksek lisansderecesini aldı. 2003-2011 yılları arasında "stanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeara#tırma görevlisi olarak çalı#tı. Bo!aziçi Üniversitesi Modern Tarih Enstitüsü’ndeFord’un 1930’larda kurdu!u Tophane’deki otomotiv montaj fabrikasıhakkında yazdı!ı tez ile doktor adayı ve "stanbul "#çi Sa!lı!ı ve "# Güvenli!i MeclisiYangın Kulesi’nin (www.yanginkulesi.org) kurucularındandır. Çalı#ma alanlarıkent, emek ve i#letme tarihi, emek co!rafyası, geç Osmanlı / erken Cumhuriyet iktisattarihi, kar#ıla#tırmalı ekonomi politik ve i#çi sa!lı!ı ve i# güvenli!idir. Çalı#-malarına ula#ılabilecek websitesi: http://independent.academia.edu/AsliOdman;e-posta: asliodman@gmail.com.Hayriye Özen: Atılım Üniversitesi "#letme Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu YönetimiBölümü’nde yardımcı doçent olarak görev yapmaktadır. Yüksek lisans vedoktora çalı#malarını Orta Do!u Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamlamı#tır.Toplumsal ve siyasal hareketler, protestolar ve enformel politikakonuları üzerinde çalı#maktadır. Türkiye’de çevre hareketi üzerine yazdı!ı makaleleriEnvironmental Politics, Organization, Amme $daresi Dergisi ve Organization& Environment gibi dergilerde yayınlanmı#tır.Serhat Özgökçeler: Uluda! Üniversitesi "ktisadî ve "darî Bilimler Fakültesi (""BF),Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri (ÇEE") Bölümü mezunudur. Aynı Üniversite’nin<strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü’ne ba!lı ÇEE" Anabilim Dalı’nda hazırladı!ı tezile yüksek lisans derecesini aldı. Hâlen, aynı anabilim dalında doktora ö!reniminedevam etmekte ve 2006 yılından itibaren Uluda! Üniversitesi ""BF ÇEE" Bölümü’ndeara#tırma görevlisi olarak çalı#maktadır. Akademik ilgi alanları #unlardır:sosyal politika, sosyal politikada risk grupları, özürlü çalı#maları ve politikaları,yerel yönetimler, e-devlet ve yeni teknolojiler. Anılan konulara ili#kin çe#itli kitapve dergilerde yayınlanmı# çalı#maları ve bildirileri bulunmaktadır.Hasret Öztürk: Anadolu Üniversitesi, "#letme Fakültesi, "#letme Bölümünden2007 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını Süleyman Demirel Üniversitesi, "ktisadive "dari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümünde 2012 yılında tamamladı.Aynı bölümde doktora çalı#malarına devam etmekte ve aynı üniversitedeidari personel olarak çalı#maktadır. <strong>Sosyal</strong> devlet, yerel yönetimler ve kamu politikasıba#lıca ilgi alanlarıdır.Hatice Zuhal Pala: Lisans e!itimini Pamukkale Üniversitesi ""BF Çalı#ma Ekonomisive Endüstri "li#kileri Bölümünde tamamladı. Halen aynı bölümde yükseklisans e!itimine devam etmektedir.H. $ebnem Seçer: Dokuz Eylül Üniversitesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileribölümünden 1997 yılında mezun olduktan sonra, 2000 yılında Dokuz EylülÜniversitesi <strong>Sosyal</strong> Bilimler Enstitüsü "nsan Kaynakları programında yüksek lisansını,2007 yılında da aynı Enstitü’nün Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileriDoktora programındaki e!itimini tamamlamı#tır. 1997-2009 yılları arasındaDokuz Eylül Üniversitesi, "ktisadi ve "dari Bilimler Fakültesi, Çalı#ma Ekonomisive Endüstri "li#kileri Bölümü’nde ara#tırma görevlisi olarak bulunmu#tur. 2009yılından bu yana da ö!retim üyesi olarak görev yapmaktadır.Sava" Zafer $ahin: Orta Do!u Teknik Üniversitesi $ehir ve Bölge Planlama Bölümündenmezun olduktan sonra çe#itli kamu kurulu#larında çalı#tı, birçok önemliprojede yer aldı. "ngiltere ve Türkiye’de kent planlama ve yerel yönetimler üzerineiki yüksek lisans çalı#ması yaptı. TMMOB $ehir Plancıları Odasında yönetici olarakkentsel mücadele süreçlerinde yer aldı. Doktora tezini kent planlama ve siya-429!


IV. <strong>Sosyal</strong> <strong>Haklar</strong> Ulusal <strong>Sempozyumu</strong>set ili#kisi üzerine yazdı. Halen Ankara’da Atılım Üniversitesi Siyaset Bilimi veKamu Yönetimi Bölümünde Yardımcı Doçent olarak çalı#malarını sürdürmektedir.Kent planlama ve yerel yönetim üzerine yayımlanmı# birçok çalı#ması bulunmaktadır.Özlem $ahin Güngör: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası"li#kiler Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede siyaset bilimialanında tamamladı. 1996–2004 yılları arasında Ankara Üniversitesi SBE KadınÇalı#maları Anabilim Dalı’nda ara#tırma görevlisi olarak çalı#tı. Kadın Çalı#malarıalanında 1999 yılında tamamladı!ı ikinci yüksek lisansının ardından 2004 yılındaaynı üniversitede, siyaset bilimi alanında doktora derecesini aldı. 2004 yılındanbu yana Mu!la Sıtkı Koçman Üniversitesi ""BF Kamu Yönetimi Bölümünde ö!retimüyesi (Doç. Dr.) olarak çalı#maktadır. Yakın dönem Türkiye toplumsal tarihi,toplumsal cinsiyet ve siyaset, sosyal bilimlerde nitel ara#tırma yöntemleri, sözlütarih, feminist kuram ve ele#tiri, insan hakları bilincinin geli#imi konularındaakademik çalı#malarını sürdürmektedir.Ça#la Ünlütürk Uluta": Lisans ve lisansüstü derecelerini Ankara ÜniversitesiÇalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Anabilim Bölümünden almı#tır. PamukkaleÜniversitesi Çalı#ma Ekonomisi ve Endüstri "li#kileri Anabilim Dalı’nda ö!retimüyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye’de Sa"lık Emek Sürecinin Dönü!ümüadlı bir kitabı ve kadın eme!i, emek göçü, endüstri ili#kileri ve sa!lık sosyolojisiyleilgili makaleleri bulunmaktadır.430!

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!