10.11.2014 Views

2_A-1

2_A-1

2_A-1

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Дзырд атæхдзæн, фыст лæудзæн. -Zırd atæxzæn, fışt læuzæn - Söz uçar, yazı kalır.”<br />

Latin deyimi<br />

ALANCA (OSETÇE-İRONCA)-TÜRKÇE SÖZLÜK<br />

АЛАНДЖА (ОСЭТЧЭ-ИPОНДЖА)-ТЮРКЧЭ СЁЗЛЮК<br />

ИPOНAY - ТYPKAГAY ДЗЫРДYAТ<br />

İRONAU - TURKAGAU ZIRDUAT<br />

Alania-Osetia<br />

İrışton<br />

Cumhuriyeti<br />

MAMŞIRATI İRME ÖZLEM TEMURLENK ÖZKANKIZI<br />

МАМСЫРАТЫ ЁЗКАНЫ ЧЫСГ ИРМÆ ЁЗЛЭМ ТЭМYРЛЭНК<br />

MAMŞIRATI ÖZKAN TEMURLENK MURATOĞLU<br />

МАМСЫРАТЫ МYРАТЫ ФЫРТ ЁЗКАН ТЭМYРЛЭНК<br />

SÖZLÜK YAKLAŞIK 60.000 ALANCA-OSETÇE-İRONCA SÖZCÜKTÜR.<br />

СЁЗЛЮК ЙАКЛАСЫК 60.000 АЛАНДЖА-ОСЭТЧЭ-ИPОНДЖА СЁЗДЖЮКТЮР.<br />

ДЗЫРДYAТ БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 60.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ<br />

2009 ANKARA-АНКАРА


ALANİA-OSETİA-İRIŞTON BAYRAĞI<br />

Alania Bayrağındaki üç renk<br />

Beyaz : Manevi saflık, temizlik<br />

Kırmızı: Kahramanlık, cesaret<br />

Sarı : Bereket, rahatlık<br />

24 Kasım 1994 tarihli “Alania-Osetia-İrışton Cumhuriyeti’nin Devlet Bayrağı Hakkında Yasa”<br />

ile onaylanmıştır.<br />

Alania - Osetia - İrışton’nın ulusal sembolü olan bayrak, yukarıdan aşağıya doğru yatay olarak<br />

sıralanan ve her biri bayrağın eninin üçte biri genişliğinde olan beyaz, kırmızı ve sarı renkli,<br />

en-boy oranı ½ olan ve üç şeritten oluşan dikdörtgen şeklindeki kumaştır.<br />

Bu renklerden beyaz manevi ruh temizliğini ve saflığı; kırmızı askeri kahramanlığı ve cesareti;<br />

sarı ise şans, bolluk bereket ve rahatlığı temsil etmektedir.<br />

Bu üç rengin kullanımları İskit, Sarmatlar ve Alanlar tarihinde “üçleme” adını alan sosyal<br />

şeklinin yansımaları, yani dini inanışlar, alışkanlıklar ve adetler, zaman boyunca sürd ürülerek<br />

milletin üçlü birliğe kadar dayanır. Bu üçlü birlik, içyapıyı oluşturan topluluğun tümünün üç<br />

ana sosyal gruba ayrılmasıdır; rahip sınıfı veya din adamları, askeri sınıf veya savaşçılar (bu<br />

gruptan yöneticiler ve topluluk başkanları seçilmiştir) ile çiftçiler veya sade mensuplardan<br />

oluşmaktaydı (bu grup hayvancılıkla ve tarımla uğraşanlardan oluşmuştur). Kitaplarda bu<br />

üçlü bölünme İskit zamanlarından bugüne kadar Alanların-Osetlerin-İronların etnik tarihi<br />

boyunca görülmektedir. Tarihin babası Herodot’a ve diğer eski tarihçilere göre İskit toplumu<br />

Axvatlar (din, İskitleri), Paralatalardan (Kral İskitleri) ve Köylü sınıflarından oluşmuştur.<br />

İskit din adamları kıyafetlerinin vazgeçilmez parçasının karakteristik özelliği, başı üç kez<br />

saran ve uçları sarkan beyaz başlıktır. Yunan yazarlar moral ve ruh temizliğini (saflığını) temsil<br />

eden beyaz başlığı takanlara “pilofora” (kutsal başlık takanlar) demişlerdir. Bu baş<br />

aksesuarının resimleri İskit mezarlarında defalarca bulunmuştur. Baş kıyafetin beyaz oluşu<br />

İran ve Hindistan’da da gözlemlendi. Kaynaklara göre İskitlerin dini inançlarını oluşturan Avx<br />

doğduğunda beyaz saçlıydı. İ.S. I. YY’ da Roma yazarı Valeriy Flakk “Arganavtika” adlı<br />

yazısında şöyle demişti; “… Onun doğuştan beyaz saçları var. Bu bir işarettir. Kutsal başını<br />

kumaşla üç defa sardıktan sonra iki ucunu bırakmaktadır.”<br />

Askeri grubun rengi yazılı ve etnografya kaynaklarına göre altınımsı kırmızı veya ateş rengi<br />

kabul edilmiştir. İskitlerin güçlü kralı Kolaksa’nın işaretleri hakkında da bilgi bulabiliriz. Valeriy<br />

Flakk yukarıdaki yazısında “Kolaks’ın askerleri kalkanlarında parlayan yıldırımın ateşlerini<br />

ve altınımsı ateş renginde kanatların işaretlerini taşımıştır.” demektedir.<br />

Sarı renk buğdayın, tarımın ve altının varlığının ürününü sembolize ediyor.<br />

İskitler gibi Nartlar da üç gruba ayrılmıştır. Æxşartæggatæ (askerler), Ælægatæ (din adamları)<br />

ve Boratæ veya Buratæ (sade sınıftan olanlar).<br />

Birinci sınıfa Urujmæg, Xæmıts, Batraz, Solsan gibi ünlü nartlar dâhildir.<br />

İkinci sınıf ise Nartların dini işlerinden sorumluydu. Bunların evinde gerçek “Nartları”<br />

belirleyen Usæmongæ’nin ve Nartamongæ’nin kutsal bardağı saklanmıştı.<br />

Son sınıf ise Nartların bolluğunu (bereketini) ve mutluluğunu “farn” temsil etmiştir. Bu sınıfın<br />

başkanlarına “Burafarnug” veya “Borafarnug (Bura/Bora)” denilirdi. Bu kelimenin ilk<br />

kısmının anlamı İronca’daki “sarı” kelimesiyle aynıdır. Bunu İronlar’ın hikâyelerinden<br />

anlayabildiğimiz gibi Dıgur’ların hikâyelerinden de anlamaktayız.<br />

Bu renksel sembolikler Alania tapınaklarında da mevcuttur. Alanlar renk yakıştırmalarının<br />

bulunduğu türbelere sahiptiler. Örneğin, Urş Zuar-Beyaz Türbe; Şırx Zuar-Kırmızı Türbe,<br />

Şıjğærin Zuar- Altın Türbeye örnektir.<br />

3


ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI<br />

24 Kasım 1994 tarihli “Alania-Osetia-İrışton Cumhuriyeti’nin Devlet Arması Hakkında Yasa”<br />

ile onaylanmıştır.<br />

Amblem ismi Almanca “Herb” (miras) sözcüğünden gelen, Batı Avrupa’nın kahramanlık<br />

geleneklerinden türemiştir.<br />

Bir ülkenin idari biriminin, organizasyonun, şehir ya da soylu ailenin sembolüdür. Mühür<br />

üzerine resimlendirilebilir, devlet yayın organlarında kullanılabilir, kağıt paralar vb..<br />

basılabilir.<br />

Alania - Osetia - İrışton için geleneksel olan heraldik şekil yuvarlak kalkanda, kırmızı zemin<br />

üzerinde altın toprakta yürüyen altın renginde siyah lekeli leopar; arka planında Alanların<br />

yaşam bölgelerini sembolize eden yedi gümüş dağ sırası (bir, iki ve üç); alttaki ilk dağın iki<br />

tepesi olup bunlardan birincisi daha yüksektir. Eski zamanlardan beri dağlar ve zeminindeki<br />

leopar Alania’nın sembolü olmuştur ve doğal olarak armadaki yerini de almıştır. Daha<br />

sonraları Vladikafkas şehir ambleminin de sembollerinden biri olmuştur. Yuvarlak (doğulu)<br />

kalkanın kırmızı zemini, heraldik renklerin genel olarak kabul edilen evrensel ve Oset ulusal<br />

sembolizmi uyarınca hukuk, kuvvet ve cesareti ifade etmektedir. Oset devletinin tarihsel<br />

cesaret, kahramanlık ve güçlü iktidarın sembolü leopar, kula veya al tüylü, siyah benekli,<br />

göbeği beyaz renkli ve beneksiz, kedigiller ailesine ait bir hayvandır. Görünüş olarak kaplana<br />

benzer, fakat daha esnek ve kaslıdır. Kayalık bölgelere ve ağaçlara kolaylıkla tırmanır ve<br />

gerektiğinde yüzebilir. Eski SSCB topraklarında dört leopar türü tespit edilmişti ki, bunların iki<br />

tanesi Kafkasya’da yaşardı. Bozkırlarda olduğu kadar dağ ormanlarında, kaya yarıklarında ve<br />

dağlık otlaklarda da nadir olsa rastlanırdı. Bu betimleme İskitlerce de kullanışmış ve onlardan<br />

Alanlara geçmiştir.<br />

Altın renk üstünlük, ululuk ve saygınlığı simgelemektedir. Sıradağ Osetlerle diğer Hint-Avrupa<br />

halklarının atalarının en eski dünya modeli olan sekiz zirveli Evrensel Dağ’ın kozmolojik<br />

imgesini canlandırmaktadır. Üst hizada bir zirve; “tanrısal salt güç, üst egemenlik”, orta<br />

hizada üç zirve; “insanların dünyası, Hint-Avrupalılardaki üç sosyal işlev”, alt hizada da dört<br />

zirve; “dünyanın ana yönleri, ülkenin coğrafi sınırları” bulunmaktadır. Gümüş renginin<br />

anlamı temizlik, bilgelik ve sevinçtir.<br />

Modern arma, Gürcistan Bilim Akademisi El Yazması Enstitüsü’nde; “Alania’nın Arması, 1735<br />

yılında Gürcü bilge Prens Vahushti tarafından çizilmiştir.” notu bulunmaktadır.<br />

Kar leoparına zamanımızda yalnız Alania-Osetia-İrışton’da değil, Kafkasya’da da rastlamak<br />

çok zordur. Günümüzde bu leoparlar, “Varlıkları tehlikede sayılan türleri içeren Kırmızı<br />

Kitap”ta yer almaktadır, fakat bir zamanlar Kafkasya ve Alania’da özgürce dolaştıkları<br />

bilinmektedir.<br />

5


ALANİA-OSETİA-İRIŞTON CUMHURİYETİ DEVLETİNİN ULUSAL MARŞI<br />

РЕСПУБЛИКÆ АЛАНИА-ОСЭТИА ИРЫСТОНЫ ПАДДЗАХАДОН ГИМН<br />

RYESPUBLİKÆ ALANİA-OSETİA-İRIŞTONI PADZAXADON GİMN<br />

Müzik-Beste (Музыка): SARİONTI Arkadiy-Arkadiy SARİONTİ- Аркадий ЦОРИОНТИ<br />

Söz-Güfte (Ныхæстæ): XODI Kamal-ХОДЫ Камал-Kemal HODOV-Камал ХОДОВ<br />

Onay Tarihi: 24 Kasım 1994<br />

I<br />

Зæрин хур йæ тынтæ нывæнды фæлмæн<br />

Нæ фыдæлты рагон уæзæгыл рæдауæй...<br />

Арвы бын калы, фæрдыгау, тæмæн<br />

Ирыстон йæ адæмты фарнæй.<br />

Заманты тарæй æрттивы, зынгау,<br />

Дæ уидаг - нæ Ивгъуыд, нæ Абон, нæ Фидæн...<br />

Барвæсс нæ куывдыл, Хуыцæутты Хуыцау!<br />

Уастырджи, рафæлгæс, табу - Дæхицæн!<br />

Базард:<br />

Кад æмæ радимæ фидæнмæ кæс!<br />

Амондæй абузæд, ронгау, дæ цард!<br />

Амонд, мысайнагау, фидæнма хæсс!<br />

Дæ кæстæр дын басгуыхæд кард æмæ уарт!<br />

II<br />

Фæлтæрæй-фæлтæрмæ фæцæуæд дæ фарн!<br />

Рын æмæ сонæй дæ хизæд хъысмæт!<br />

Хистæры намыс, кæстæры æхсар!<br />

Хурау дын царды цырагъдарæг уæнт!<br />

Базард:<br />

Кад æмæ радимæ фидæнмæ кæс!<br />

Фарнимæ абузæд, ронгау, дæ цард!<br />

Амонд, мысайнагæy адæмтæн хæсс!<br />

Уастырджи, рафæлæс! Табу - Дæхицæн!<br />

I<br />

Jærin xur yæ tıntæ nıvændı fælmæn<br />

Næ fıdæltı ragon uæjægıl rædauæy...<br />

Arvı bın kalı, færdıgau, tæmæn<br />

İrışton yæ adæmtı farnæy.<br />

Jamantı taræy ærttivı, jıngay,<br />

Dæ uidag – næ İvğuıd, næ Abon, næ fidæn...<br />

Barvæşş næ kuıvdıl, Xuısæuttı Xuısau!<br />

Uаştırci, rafælgæş, Tabu - Dæxisæn!<br />

Bajard:<br />

Kad æmæ rаdimæ fidænmæ kæş!<br />

Аmondæy аbujæd, rоngаu, dæ sаrd!<br />

Аmond, mışаynаgаu, fidænmа хæşş!<br />

Dæ kæştær dın bаşguıхæd kаrd æmæ uаrt!<br />

II<br />

Fæltæræy-fæltærmæ fæsæuæd dæ fаrn!<br />

Rın æmæ şоnæy dæ хijæd ğışсmæt!<br />

Хiştærı nаmış, kæştærı æхşаr!<br />

Хurau dın sаrdı sırаğdаræg yænt!<br />

Bajard:<br />

Kаd æmæ rаdimæ fidænmæ kæş!<br />

Fаrnimæ аbujæd, rоngаu, dæ sаrd!<br />

Аmоnd, mışаynаgæu аdæmtæn хæşş!<br />

Uaştırci, rаfælæş! Таbu - Dæхisæn!<br />

ALANİA-OSETİA-İRIŞTON CUMHURİYETİ DEVLETİ ULUSAL MARŞI TÜRKÇESİ<br />

I<br />

II<br />

Altın güneş ışınlarını dokuyor yumuşakça Kuşaktan - kuşağa dirliğin sürsün!<br />

Atalarımızın tarihi yurduna cömertçe… İllet ve düşmanlıktan kısmetin korunsun!<br />

Parıltı yayıyor, inci gibi, gökyüzü altına Büyükte namusun, küçükte mertliğin!<br />

İrışton milletinin itidali ile.<br />

Güneşçesine yoluna ışık tutsun!<br />

Zamanın karanlığında parlıyor, ateş gibi,<br />

Kökenin, Geçmişimiz, Günümüz, Geleceğimiz…<br />

Kabul et duamızı, Ulu Tanrı!<br />

Uaştırci, etrafa bak, Sanadır-minnetimiz!<br />

Nakarat<br />

Saygı ve sırayla geleceğe bak!<br />

Mutlulukla dolsun, rong gibi, yaşamın!<br />

Şansı, kutsal yardımı, geleceğe taşıyarak!<br />

Gençliğin ünlendirsin, kılıç ve kalkanın!<br />

Nakarat<br />

Saygın ve sayılan geleceğe bak!<br />

Huzurla taşsın, rong gibi, yaşamın!<br />

Talihi, kutsal hizmeti, insanlara taşıyarak!<br />

Uaştırci! Çevreni izle! Sanadır-şükranım!<br />

7


AÇIKLAMALAR<br />

a. İsim sözcüklerinin çoğulu “ler (lar) - тæ” soneki alır, ancak bazı isim sözcükleri çoğul<br />

yapılırken yapı değişikliğine uğrarlar ve böyle sözcüklerin yanında çoğulları parantez<br />

içerisinde gösterilmiştir.<br />

Örneğin; багæнæг (багæнджытæ) | bagænæg | öpen(ler), öpüşen(ler), buse koyan(lar)<br />

b. Fiil sözcüklerin yanında parantez içinde sözcük çekimleri bulunmaktadır.<br />

Örneğin; бадын (бадтæн, бадтaин, баддзынæн) | badın | oturmak; ilişmek<br />

c. Alanca dilinde kullanılan fiil önekleri veya olumsuzluk önek “æнæ- | ænæ- | -sız” ve<br />

isimden türetilmiş fiiller ile bileşik fiiller bu sözlükte ayrı ayrı sözcükler olarak verilmiştir.<br />

Önek; fiilin hareketini içeri veya dışarı doğru, yönü veya yolunu, şiddetini, sıklığını, süresini,<br />

öznenin veya gözlemcinin (konuşmacının) içerde veya dışarıda oluş konumunu ifade ederek<br />

kullanılır. Bunlar;<br />

a- gözlemcinin bulunduğu yerden karşı yöne ve yana (çevreye) fiilin hareket etmesi<br />

æр- gözlemcinin bulunduğu yere, karşı yönden ve yandan (çevreden) fiilin hareket etmesi<br />

æрба- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve içeri, kısa sürede fiilin hareket etmesi<br />

æc(ыс)-gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve yukarı yönde, fiilin güçlü hareket etmesi<br />

ба- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve içeri fiilin hareket etmesi<br />

ны(н)- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye fiilin güçlü, dikkatli, uzun hareket etmesi<br />

ра- gözlemci tarafına karşı yönden ve yandan fiilin hareket etmesi<br />

фæ- gözlemci tarafına karşı yönden ve yandan fiilin uzun, hızlı, sık hareket etmesi<br />

Örneğin: Fiil: кæсын | kæşın | bakmak, okumak, göz atmak<br />

a- кæсын içerden dışarı öylesine bakmak<br />

æр- кæсын kısa süre bakmak<br />

æрба- кæсын içeri yöne kısa bakınmak<br />

æc(ыс)- кæсын yukarı güçlü bakmak<br />

ба- кæсын dışarıdan içeri öylesine bakmak<br />

ны-к кæсын derinliğine dikkatli uzun bakmak<br />

ра- кæсын dikkatli inceleyerek bakmak<br />

фæ- кæсын uzun süre sık sık bakmak<br />

Önek; æнæ-|ænæ-|olumsuzluk belirtir; değil,-siz, olmayan; æнæкæрон | ænækæron |<br />

sınırsız.<br />

d. İsimden türetilmiş fiiller (bileşik fiiller); isimin sonuna “кæнын - yapmak”, “лacын -<br />

çekmek” veya “уæвын (уын) - olmak” gibi bir yardımcı fiilin gelmesiyle birleşik iki sözcükten<br />

oluşur.<br />

Örneğin:<br />

ахуыр - ахуыр кæнын öğrenme - öğrenmek<br />

сыгъдæг - сыгьдæг кæнын temiz - temizlemek<br />

ныхас - ныхас кæнын sohbet - sohbet etmek<br />

хъæр - хъæр кæнын bağırma - bağırmak<br />

хъуыды - хъуыды кæнын düşünce - düşünmek<br />

арфæ - арфæ кæнын dilek - dilemek<br />

иу - иу кæнын bir - bir yapmak, birleştirmek<br />

мæсты - мæсты кæнын sinirli - sinirlenmek, asabı bozmak<br />

рох - рох кæнын unutma - unutmak<br />

хæлæг - хæлæг кæнын imren - imrenmek<br />

дис - дис кæнын şaşma - şaşmak<br />

лыг - лыг кæнын kesik - kesilmek<br />

10


дзаг - дзаг кæнын dolu - doldurmak<br />

цин - цин кæнын neşe - neşelenmek, sevinmek<br />

хæццæ - хæццæ кæнын karışık - karışmak<br />

ленк - ленк кæнын yüzme - yüzmek<br />

хъал - хъал кæнын uyanık - uyanmak<br />

æххуыс - æххуыс кæнын yardım - yardım etmek<br />

хъарм - хъарм кæнын sıcak - sıcaklaşmak, ısınmak<br />

xyым - xyым кæнын tarla - tarla ekmek<br />

xид - xид кæнын ter - terlemek<br />

тy - тy кæнын tükürük - tükürmek<br />

пъa(ба) - пъa(ба) кæнын öpücük - öpmek<br />

хъыдзы - хъыдзы кæнын gıdıklama - gıdıklamak, gıdıklanmak<br />

ИРОН АЛФАВИТ<br />

İRON ALFABE TÜRKÇE OKUNUŞU<br />

А а Æ æ Б б В в Г г Гъ гъ А а Æ æ B b V v G g Ğ ğ<br />

Д д<br />

Дж<br />

дж<br />

Дз дз Е е Ё ё Ж ж D d C c Z z Ye y е Yo yo J j<br />

3 з И и Й й К к Къ къ Л л J j İ i Y y K k Kh kh L l<br />

М м Н н О о П п Пъ пъ Р р M m N n О о P p Ph ph R r<br />

С с Т т Тъ тъ У y Ф ф X х Ş ş T t Th th U u F f X х<br />

Хъ хъ Ц ц Цъ цъ Ч ч Чъ чъ Ш ш Q q S s Sh sh Ç ç Çh çh Ş ş<br />

Cs cs Csh csh<br />

Щ щ ъ Ы ы ь Э э Ю ю Я я Şh şh h I ı ^ E e Yu yu Ya ya<br />

11


Türkçe<br />

Тюpkчэ<br />

TÜRKÇE SÖZCÜK VE ALANCA ANLAMI - KIRİL TÜRKÇE SÖZCÜK VE ALANCA ANLAMI<br />

Fonetik Türkçe sözcük ve Alanca anlamı Kıril<br />

Фонэтик Тюpkчэ сёзджюк вэ Аланджа Кырил<br />

Kıril Türkçe sözcük ve Alanca anlamı<br />

Кырил Тюpkчэ сёзджюк вэ Аланджа<br />

Анламы<br />

Анламы<br />

A a [a] At-bæx, baş-şær А а Aт-бæx, бaш-cæp<br />

B b [b] Bacı-xo, gebe-şıværcın Б б Бaджы-xo, гэbэ-cывæpджын<br />

C c *dз+ Cam-avg, sıcak-tævd Дж дж Джaм-aвг, c(ц)ыджaк-тæвд<br />

Ç ç *t ∫+ Çabuk-tağd, açık-gom Ч ч Чaбyк-тaгъд, aчык-гoм<br />

D d [d] Dağ-xox, oda-uat Д д Дaгъ-xox, oдa-yaт<br />

E e [e] Ev-xæzar, ter-xid Ээ-Ее-Ææ Эв-xæдзap, тэp-xид<br />

F f [f] Fakir-mægur, efe-qaytar Ф ф Фaкиp-мæгyp, эфэ-xъайтар<br />

G g [g] Gezi-bals, saygı-kad Г г Гэз(дз)и-бaлц, c(ц)aйгы-кaд<br />

Ğ ğ [] Ağaç-bælaş, ağıt-şağæş Гъ гъ Aгъaч-бæлac, aгъыт-caгъæc<br />

H h [h] Haber-xabar, sarhoş-raşıg X(ь) х(ь) Xaбэp-xaбap, c(ц)apхoш(c)-pacыг<br />

I ı [] Işık-ruxş, kız-çıjg Ы ы Ыш(c)ык-pyxc, кыз(дз)-чызг<br />

İ i [i] İçki-nojt, izin-bar И и Ички-нoзт, из(дз)ин-бap<br />

J j *з+ Jurnal-jurnal, abajur-abajur Ж ж-З з Жypнaл-жypнaл, aбaжyp-aбaжyp<br />

K k [k] Kar-mit, korkak-tærşag К к Кap-мит, кopкaк-тæpcaг<br />

L l [l] Limon-limon, masal-tauræğ Л л Лимoн-лимoн, мac(ц)aл-тaypæгъ<br />

M m [m] Masa-fıng, tamam-æğğæd М м Мac(ц)a-фынг, тaмaм-æгъгъæд<br />

N n [n] Namus-namış, yeni-nog Н н Нaмyc(ц)-нaмыc, йэни-нoг<br />

O O [o] Odun-şyg, çok-biræ O o Oдyн-cyг, чoк-биpæ<br />

Ö ö [] Ördek-babıj, kör-kuırm Ё ё Ёpдэк-бaбыз, кёp-кyыpм<br />

P p [p] Para-æxsa, top-purti П п Пapa-æxцa, тoп-пypти<br />

R r [r] Rakı-araqq, zor-jın Р р Рaкы-apaхьхь, з(дз)op-зын<br />

S s [s] Sarı-bur, usta-dæşnı Сс-Ц ц C(Ц)apы-бyp, ys(ц)тa-дæcны<br />

Ş ş *∫+ Şapka-xud, taş-dur Шш-Щщ-Сс Шaпкa-xyд, тaш(c)-дyp<br />

T t [t] Tat-ad, et-ziza Т т Тaт-aд, эт-дзидзa<br />

U u [u] Ucuz-aşlam, buğday-mænæu У у Уджyз(дз)-acлaм, бyгъдaй-мæнæy<br />

Ü ü [] Ülke-bæştæ, Atatürk-Atatyurk Ю ю Юлкэ-бæcтæ, Aтaтюpк-Aтaтюpк<br />

V v [v] Vadi-kom, tavuk-kark В в Вaди-кoм, тaвyк-кapк<br />

Y y [j] Yağ-sarv, ayı-arş Й й-Я я Я(Йa)гъ-цapв, aйы-apc<br />

Z z [z] Zar-shar, kaz-qaj З з-Дз дз З(Дз)ap-цъap, кaз(дз)-хъaз<br />

Ww** [w] Washington-Uaşington Уу(a,æ,и,o,ы) Уaшингтoн<br />

X x* [] Х х<br />

Q q* [] Хъ хъ<br />

Çh* [] Чъ чъ<br />

Kh* [] Къ къ<br />

Ph* [] Пъ пъ<br />

Sh* [] Цъ цъ<br />

Th* [] Тътъ<br />

h* [] ъ<br />

^* [] ь<br />

Not: *Türkçe klavyelerde bulunabilen, kullanılabilir ve yazılabilir ek Türkçe Latince harfler, işaretler ve<br />

karşılıkları.<br />

** Seslendirmede, “æyyилын | æuuilyn | çiğnemek”, “бayyæндын | bauuændın | güvenmek” gibi bir çok<br />

seslinin “a, æ, и | i |, o, y | u |, ы | ı | vs..” yan yana gelmesinden oluşan bir sözcüğün okunuşunda “u” sesinin<br />

İngilizce'de ki gibi ‘w’ (duble v) ile seslendirilir, kullanılabilir ve yazılabilir.<br />

12


KAYNAKLAR<br />

1. ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, З-аг БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 28.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />

АБАЙТЫ В. ирон æвзаджы грамматикæйы очеркимæ ЧИНЫГУАДЗÆН «ИР»<br />

ОРДЖОНИКИДЗЕ » 1970, Сарæзтой йæ: Бигъуылаты Б. Гагкайты Хъ., Хъуылаты Г., Туаты<br />

О.<br />

2. ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, 5-аг БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 30.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />

Дзæуджыхъæу 2004.<br />

3. ИРОН-ОРФОГРАФИОН ДЗЫРДУАТ, БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 58.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />

Дзæуджыхъæу 2002.<br />

4. BÜYÜK RUSÇA-TÜRKÇE SÖZLÜK, E. M. – E. Mustafaev, B. G. Şerbinin yaklaşık 47.700<br />

sözcük Multılıngual Yabancı dil yayınları İstanbul, 1996.<br />

5. http://www.iriston.com/ ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, Осетинско-русский словарь<br />

под редакцией А.М.Касаева, Редактор издания Гуриев Т.А.: Около 28000 слов. 4-е<br />

издание. г.Владикавказ, Изд-во Северо-Осетинского института гуманитарных<br />

исследований, 1993. – 384 с. (реально 23 014 статей)<br />

ALANİA-OSETİA-İRIŞTON YAZI DİZİSİ<br />

1. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON TARİH<br />

2. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON COĞRAFYA<br />

3. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON DİL VE EDEBİYAT<br />

4. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON GELENEK VE DİN<br />

5. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON SPOR<br />

6. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON SANAT<br />

7. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON AD VE SOYADLARI<br />

8. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON TANINMIŞ İSİMLER<br />

9. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON ULUSAL MARŞI<br />

10. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON ATASÖZLERİ, DEYİMLER VE TEMENİLER<br />

11. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON DİLBİLGİSİ<br />

12. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON PRATİK KONUŞMA KLAVUZU<br />

13. ALANİA (OSETYA-İRIŞTON)-TÜRKÇE BÜYÜK SÖZLÜK<br />

14. ALANİA (OSETYA-İRIŞTON)-TÜRKÇE ÇEP SÖZLÜK<br />

15. TÜRKÇE-ALANİA (OSETYA-İRIŞTON) BÜYÜK SÖZLÜK<br />

16. TÜRKÇE-ALANİA (OSETYA-İRIŞTON) ÇEP SÖZLÜK<br />

17. İRON FÆNDIR, ŞİİR ÇEVİRİLERİ, XYETÆGKATI KHOŞTA<br />

13


A-A<br />

а I | a | bu, şu, o, bu yüzden, bundan dolayı.<br />

а II | a!| a!, al!, na!, üzerinde!, daha sonra.<br />

а! III | a | a!, ha!, eh!<br />

a IV | a | fiil öneki: 1) Fiillerin önemini bağlar. Önüne geldiği fiilin çabukça, hemen, hızlı,<br />

süratli, tez, şipşak, sık sık; azcık, kısa, çok kısa zamanda; yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak,<br />

baştan savma hareket edişin veya yapılışını, yapıldığını ve yapılacağını; gösterir, belirtir,<br />

bilgilendirir. Anlatımında gözlemcinin bulunduğu yerden karşı yöne, aksine, tersine ve yana<br />

(çevreye) fiilin hareket ettiği, etmesi veya edeceği; içerden dışarı yöne bakış açısından ifade<br />

edilir: цæуын | sæuın | yürüyüş, yürümek, gitmek, gezinmek, dolaşmak, gezinti, gidiyorum,<br />

uğramak, yoklamak, meydana gelmek, olmak, vuku bulmak, girmek, bırakmak, bırakıp<br />

gitmek; ацæуын | asæuın | çabukça gitmek; кусын | kuşın | çalışmak, iş yapmak, uğraşmak,<br />

gayret etmek, görev yapmak; акусын | kuşın | çabukça az çalışmak; хъавын | qavın |<br />

niyetlenmek, niyet etmek, hedeflemek, planlamak, tasarlamak, çok istemek, arzu etmek,<br />

çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, nişan almak, hedef almak, amaçlamak,<br />

yetişmek, başlamak; ахъавын | aqavın | çabukça niyetlenmek, hedeflemek; ekspres<br />

hareket; 2) bir yönde konuşmak; акæнын | akænın | çabukça çıkarmak; yapmak; арвитын |<br />

arvitın | çabukça yollamak, yollatmak; göndermek; атæхын | atæxın | çabukça uçmak,<br />

çıkarmak, ayrılmak; 3) fiil hareketleri, gösterileri hızlı ve yüzeysel; чиныг акæсын | çinıg<br />

akæşın | kitabı çabukça azıcık okumak; чысыл акуыста | çışıl akkuışta | biraz çabukça<br />

çalıştı.<br />

аафтид кæнын | aaftid kænın | çabukça boşaltmak, harap etmek, tahrip etmek, kırıp<br />

geçirmek, bitirmek, sıyırmak, dikmek, yıkmak, ruhça çöktürmek.<br />

аафтид уæвын (уын) | aaftid uævın | 1) boş olmak; çabukça boşalmak, ıssızlaşmak,<br />

tenhalaşmak 2) malın önemli bir parçasını kaybetmek.<br />

аба | aba | çabukça öpme, öpüşme, öpüş, buse, bahsetme.<br />

аба кæнын | aba kænın | çabukça öpmek, öpüşmek, buse kondurmak, öperleşmek.<br />

абабау | ababau | ne, ne biri ne öteki, inkâr etme, kabul etmeme.<br />

абагæнaг | abagænag | çabukça öptüren, öpüştüren, buse koydurtan.<br />

абагæнæг (абагæнджытæ) | abagænæg | çabukça öpen, öpüşen, buse koyan.<br />

абагæнæггaг | abagænaggag | çabukça öpmelik, öpüşmelik, buse kondurmalık,<br />

öperleşmelik.<br />

абагæнæн | abagænæn | çabukça öpülen, öpüşülen, buse kondurulan, öperleşen.<br />

абагæнгæ | abagængæ | çabukça öpme, öpüşme, buse kondurma, öperleşme.<br />

абагæнгæйæ | abagængæye | çabukça öperek, öpüşerek, buse kondurarak, öperleşerek.<br />

абагæнинaг (абагæнинæгтæ) | abagæninag | çabukça öpecek, öpüşecek, buse<br />

konduracak, öperleşecek.<br />

абад-абад | abad-abad | çoğunlukla oturmak, sık oturmak-kalmak, sık sık oturmak,<br />

çoğunlukla oturmak, çökmek, çömelmek, çömelme, binmek, otur kalk-otur kalk yapma,<br />

ilişmek; абад-абад кæнын | abad-abad kænın | sık sık otur kalk-otur kalk yapmak.<br />

абадaг | abadag | 1) oturtan, sohbet ettiren 2) ata oturtan, ata bindiren.<br />

абадæг (абадджытæ) | abadæg | 1) oturan, sohbet eden 2) ata oturan, ata binen.<br />

абадæг уæвын (уын) | abadæg uævın | birdenbire, ansızın, aniden, ani, şıppadak,<br />

cumbadak, hızlı derken.<br />

15


абадæггaг (абадæггæгтæ) | abadæggag | 1) oturmalık; ilişmelik; 2) çömelmelik; reverans<br />

yapmalık, eğilmelik; 3) savunmuş olmalık; durulmalık, tortusu çökmelik; 4) beklemelik;<br />

sabretmelik; bel bağlamalık, ummalık.<br />

абадæн | abadæn | 1) oturulan; ilişilen; 2) çömelen; reverans yapılan, eğilen; 3) savunmuş<br />

olunan; durulanan, tortusu çöküşen; 4) beklenilen; sabredilen; bel bağlanan, umulan.<br />

абадгæ | abadgæ | oturma, oturaklı, aklı başında, yaşını başını almış, evde kalmış, kalık;<br />

ilişme; çömelme; reverans yapma, eğilme; savunmuş olma; durulma, tortusu çökme;<br />

bekleme; sabretme; bel bağlama, umma.<br />

абадгæ чызг | abadgæ çıjg | yaşlı bakire, yaşlı evlenmemiş kız; evde kalmış kız, yaşını başını<br />

almış kız, kalık kız; чысыл абадгæ у, фæлæ ницы кæны | çışıl abadgæ u, fælæ nısı kænı |<br />

biraz evde kalmıştır fakat bir şey olmaz.<br />

абадгæйæ | abadgæyæ | 1) oturarak; ilişerek; 2) çömelerek; reverans yaparak, eğilerek; 3)<br />

savunmuş olarak; durularak, tortusu çökerek; 4) bekleyerek; sabrederek; bel bağlayarak,<br />

umarak.<br />

абадинaг | abadinag | 1) oturacak; ilişecek; 2) çömelecek; reverans yapacak, eğilecek; 3)<br />

savunmuş olacak; durulacak, tortusu çökecek; 4) beklenecek; sabredecek; bel bağlanacak,<br />

umacak.<br />

абадт (абæдтытæ) | abadt | 1) oturmuş; ilişmiş; 2) çömelmiş; reverans yapmış, eğilmiş; 3)<br />

savunmuş olmuş; durulmuş, tortusu çökmüş; 4) beklemiş; sabretmiş; bel bağlamış, ummuş.<br />

абадын (абадтæн, абадтaин, абаддзынæн) | abadın | 1) biraz oturmak; ilişmek; 2)<br />

çömelmek; reverans yapmak, eğilmek; 3) çabukça oturmak; 4) savunmuş olmak; durulmak,<br />

tortusu çökmek; 5) beklemek; sabretmek; bel bağlamak, ummak; абадын кæнын | abadın<br />

kænın | çabukça oturtmak; kısa zamanda oturtmak; иу чысыл дæ абадын бахъæудзæн |<br />

iu çışıl dæ abadın baqæuzæn | biraz beklemek zorunda kalacaksın; bir az oturman<br />

gerekecek; цы абада, уый абадæд | sı abada, uıy abadæd | ne oturacaksa onu otursun.<br />

абадынгæнæг (абадынгæнджытæ) | abadıngænæg | oturtan, oturmasına izin veren.<br />

абажур | abajur | abajur, lamba gölgeliği, siper.<br />

абазаг | аbаjаg | Аbаzа.<br />

абазap кæнын | abajar kænın | pazarlık etmek; pazarlık yapmak, pazarlıkla alıp-satmak,<br />

satıp savmak.<br />

абазаpгæнaг | abajaggænag | pazarlık yaptıran.<br />

абазаpгæнæг (абазаpгæнджытæ) | abajaggænæg | pazarlık yapan.<br />

абазаpгæнæггaг | abajaggænæggag | pazarlık yapmalık.<br />

абазаpгæнæн | abajaggænæn| pazarlık yapılan.<br />

абазаpгæнгæ | abajaggængæ| pazarlık yapma.<br />

абазаpгæнгæйæ | abajaggængæ| pazarlık yaparak.<br />

абазаpгæнинaг | abajaggæninag | pazarlık yapılacak, pazarlığa değecek.<br />

абази | аbаji | yirmi kapiklik.<br />

абазинаг (абазинæгтæ) | аbаjinаg | yirmi kapiklik.<br />

абал кæнын | abal kænın | 1) düzenlemek, guruplaşmak, guruplaştırmak, grup<br />

düzenlemek; müfreze, kol, ekip, takım; kurmak, tesis etmek, teşkil etmek; 2) zincir germek,<br />

gerilmek; uzatmak, uzanmak, uzamak, esnetmek, salmak, yayılmak.<br />

абал уæвын (уын) | abal uævın | 1) gruplar düzenlenmek, guruplaştırmak, gruplar halinde<br />

organize; teşkilatlanmak, toplanıp birleşmek; 2) zincir ile gerilmek, bir dize gerinmek; 3)<br />

guruba girmek, ekibe gitmek, guruplaşmak.<br />

16


aбалцгæнæг (абалцгæнджытæ) | abalsgænæg | yolcu eden, yolcu olan, seyahat eden,<br />

seyahate çıkan, gezen, turistlik seyahat çıkan, turistik gezi yapan; абалцгæнæг сæ нæ фæци<br />

| abalsgænæg şæ næ fæsi | yolcu edecek hiç kimseleri yoktu.<br />

абалц кæнын | abals kænın | yollamak, yolcu etmek, seyahat ettirmek, gezdirmek, turistlik<br />

seyahat ettirmek, seyahate çıkarmak, turistik gezi yaptırmak.<br />

абалц уæвын (уын) | abals uævın | yolcu olmak, seyahat etmek, seyahate çıkmak, gezmek,<br />

turistlik seyahat çıkmak, turistik gezi yapmak.<br />

aбалцгæнæггaг | abalsgænæggag | yolcu edilmelik, yolcu olmalık, seyahatlik, seyahat<br />

etmelik, seyahate çıkmalık, gezilik, gezmelik, turistlik seyahat çıkmalık, turistik gezi yapmalık.<br />

aбалцгæнæн | abalsgænæn | yolcu edilen, yolcu olunan, seyahat edilen, seyahate çıkılan,<br />

gezilen, turistlik seyahat çıkılan, turistik gezi yapılan.<br />

aбалцгæнгæ | abalsgængæ | yolcu etme, yolcu olma, seyahat etme, seyahate çıkma,<br />

gezme, turistlik seyahat çıkma, turistik gezi yapma.<br />

aбалцгæнгæйæ | abalsgængæyæ | yolcu ederek, yolcu olarak, seyahat ederek, seyahate<br />

çıkarak, gezerek, turistlik seyahat çıkarak, turistik gezi yaparak.<br />

aбалцгæнинaг | abalsgæninag | yolcu edilecek, yolcu olacak, seyahat edecek, seyahate<br />

çıkacak, gezecek, turistlik seyahat çıkacak, turistik gezi yapacak.<br />

абана | abana | hamam, küvet, banyo, kaplıca, havuz.<br />

абанайыxуызæн | abanayıxuıjæn | hamam gibi, sauna gibi; banyoda olduğu gibi; hamam<br />

gibi, sauna gibi; абанайыхуызæн уат | abanayıxuıjæn uat | hamam gibi oda, sauna gibi<br />

oda.<br />

абанагæс | abanagæş | hamamcı, hamam görevlisi, banyo görevlisi, tellak, kaplıca görevlisi,<br />

havuz görevlisi.<br />

абаp кæнын | abar kænın | görevlendirmek, memur etmek, yüklemek, havale etmek,<br />

göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, üstenmek; bırakmak, tavzif etmek, tevdi etmek.<br />

абаp-абаp кæнын | abar-abar kænın | yüklemek, havale etmek, bırakmak, memur etmek,<br />

görevlendirmek, tavzif etmek, tevdi etmek, emanet etmek.<br />

aбаpаг | abarag | 1) tarttıran, ölçtüren, ölçü aldıran, ölçümleten, ölçüye vurduran, gezleten,<br />

prova yaptıran, giydiren; deneten; kantarlatan, endazeye vurduran, çektiren, vezneden; 2)<br />

doğrulatan, kıyaslatan; karşılaştıran, arşınlatan, aslı ile denettiren; 3) özümleten, mukayese<br />

ettiren, benzeten, eşitleten, denkleten, yerle bir ettiren.<br />

aбаpæг (абаpджытæ) | abaræg | 1) tartan, ölçen, ölçü alan, ölçümleyen, ölçüye vuran,<br />

gezleyen, prova yapan, giyen; deneyen; kantarlayan, endazeye vuran, çeken, vezneden; 2)<br />

doğrulayan, kıyaslayan; karşılaştıran, arşınlayan, aslı ile deneten; 3) özümleyen, mukayese<br />

eden, benzeyen, eşitleyen, denkleyen, yerle bir eden.<br />

aбаpæггaг (абаpæггæгтæ) | abaræggag | 1) ölçmelik, ölçü almalık, ölçümlemelik, ölçüye<br />

vurmalık, gezlemelik, prova yapmalık, giymelik; denemelik; tartmalık, kantarlamalık,<br />

endazeye vurmalık, çekmelik, veznetmelik; 2) doğrulamalık, kıyaslamalık; karşılaştırmalık,<br />

arşınlamalık, aslı ile denettirmelik; 3) özümlemelik, mukayese etmelik, benzetmelik,<br />

eşitlemelik, denklemelik, yerle bir etmelik.<br />

aбаpæн | abaræn| 1) ölçülen, ölçü alınan, ölçümlenen, ölçüye vurulan, gezlenen, prova<br />

yapılan, giyilen; denenen; tartılan, kantarlanan, endazeye vurulan, çekilen, veznedilen; 2)<br />

doğrulanan, kıyaslanan; karşılaştırılan, arşınlanan, aslı ile denettirilen; 3) özümlenen,<br />

mukayese edilen, benzetilen, eşitlenilen, denklenilen, yerle bir edilen.<br />

абаpгæ | abargæ | 1) ölçme, ölçü alma, ölçmeli, ölçümleme, ölçüye vurma, gezleme, prova<br />

yapma, giyme; deneme; tartma, kantarlama, endazeye vurma, çekme, veznetme; 2)<br />

doğrulama, kıyaslama; karşılaştırma, karşılaştırmalı, mukayeseli, arşınlama, aslı ile<br />

17


denettirme; 3) özümleme, mukayese etme, benzetme, eşitleme, denkleme, yerle bir etme;<br />

абаргæ грамматикæ | abargæ grammatıkæ | karşılaştırmalı dilbilgisi; æнæ абаргæ сын<br />

нæй | ænæ abargæ şın næy | tartmak için zorunludur, onlarla kıyaslar ölçmeksizin olmaz.<br />

абаpгæйæ | abargæyæ | 1) ölçerek, ölçü alarak, ölçümleyerek, ölçüye vurarak, gezleyerek,<br />

prova yaparak, giyerek; deneyerek; tartarak, kantarlayarak, mukayese ederek, endazeye<br />

vurarak, çekerek, veznederek; 2) doğrulayarak, kıyaslayarak; karşılaştırarak, benzeştirerek,<br />

arşınlayarak, aslı ile denettirerek; 3) özümleyerek, mukayese ederek, benzeterek, eşitleyerek,<br />

denkleyerek, yerle bir ederek, nispet ederek, göre yaparak.<br />

абаpинаг (абаpинæгтæ) | abarinag | 1) ölçecek, ölçü alacak, ölçümlenecek, ölçüye<br />

vurarak, gezlemek, prova yaparak, giyerek; denetlenecek, denenecek; tartacak, tartılacak,<br />

kantarlanacak, endazeye vuracak, çekecek, veznedecek; 2) doğrulanacak, kıyas edilecek,<br />

kıyaslanacak; karşılaştıracak, mukayese edilecek, benzeştirilecek; arşınlanacak, aslı ile<br />

denettirecek; 3) özümlenecek, mukayese edecek, benzetecek, eşitlenecek, denklenecek,<br />

yerle bir edecek; eşitlenecek, ağırlığı olacak. кæрæдзиуыл сæ абаринаг уыдтæн |<br />

kæræziyuıl şæ abarinag uıdtæn | birbirleriyle mukayese edecektim, onları kıyaslayacaktım,<br />

onları karşılaştırmak istedim.<br />

абаpcт (абаpcтытæ, абæpcтытæ) | abarşt | 1) ölçü, ölçüm, ölçme, ölçülme, mukayese,<br />

boyut, buut; 2) doğrulama, kontrol etme, mukabele, tahkik, tatbik; 3) karşılaştırma,<br />

kıyaslama, benzetme, örnekseme, teşbih, andırış, özenme, temsil, temessül.<br />

абаpын (абаpcтoн, абаpcтaин, абаpдзынæн) | abarın | 1) ölçmek, ölçü almak,<br />

ölçümlemek, ölçüye vurmak, gezlemek, prova yapmak, giymek; denemek; tartmak,<br />

kantarlamak, endazeye vurmak, çekmek, veznetmek; 2) doğrulamak, kıyaslamak;<br />

karşılaştırmak, arşınlamak, aslı ile denettirmek; 3) özümlemek, mukayese etmek, benzetmek,<br />

eşitlemek, denklemek, yerle bir etmek; хи абарын | xi abarın | tartılmak; kıyaslanmak,<br />

karşılaştırmak; özümlenmek, kendini ölçmek.<br />

абаpынад | аbаrınаd | ölçmek; denemek; tartmak.<br />

абаpынадoн | аbаrınаdon | ölçmelik; denemelik; tartmalık.<br />

абаcт (абаcтытæ) | abaşt | bağ, bağlama.<br />

абæгъ-бæгъ кæнын | аbæğ-bæğ kænın |<br />

абæгъæввад кæнын | abæğævvad kænın | ayakkabısını soyundurmak; ayakkabısını<br />

çıkarttırmak; хи абæгъæввад кæнын | xi abæğævvad kænın | yalın ayak yapmak, kendini<br />

yalın ayak yapmak.<br />

абæгъæввад уæвын (уын) | abæğævvad uævın | ayakkabısını soyunmak, ayakkabısını<br />

çıkarmak, yalın ayak olmak, ayakkabısız olmak.<br />

абæгънæггæнaг | abæğneggænag | üstünü soyan; çıkartan, yalın yapan.<br />

абæгънæггæнæг (абæгънæггæнджытæ) | abæğneggænæg | üstünü soyan; çıkartan, yalın<br />

yapan.<br />

абæгънæггæнæн | abæğneggænæn | üstü soyulan; çıkartılan, yalın yapılanan.<br />

абæгънæггæнгæ | abæğneggængæ | üstünü soyma; çıkartma, yalın yapma.<br />

абæгънæггæнгæйæ | abæğneggængæyæ | üstünü soyarak; çıkartarak, yalın yaparak.<br />

абæгънæггæнинаг | abæğneggæninag | üstü soyulacak; çıkartılacak, yalın yapılacak.<br />

абæгънæг кæнын | abæğnæg kænın | çabukça soymak; acele soyundurmak, tez elbisesini<br />

çıkarmak, çırılçıplak olmak; хи абæгънæг кæнын | xi abæğnæg kænın | soyunmak, çabucak<br />

kendini soymak, acele kendini soyundurmak, tez elbisesini çıkarmak, çırılçıplak olmak.<br />

абæзджын кæнын | abæjcın kænın | koyulaştırmak, çabucak koyulaştırmak,<br />

yoğunlaştırmak, acele yoğunlaştırmak, teksif etmek, pıhtılaştırmak, sıklaştırmak,<br />

sıkılaştırmak, sıkıştırmak; kalınlaştırmak.<br />

18


абæзджын уæвын (уын) | abæjcın uævın | koyulaşmak, yoğsak, yoğunlaşmak, çabucak<br />

yoğunlaşmak, acele yoğunlaşmak; pıhtılaşmak, kalınlaşmak, sıklaşmak, ağdalanmak, tekâsüf<br />

etmek.<br />

абæлвыpд кæнын | abælvırd kænın | 1) öğrenmek, anlamak, durumu tetkik ederek<br />

anlamak, araştırmak, tetkik etmek, bilgi edinmek; meydana çıkarmak, inciğini ciciğini<br />

çıkarmak, daha açıklamak, kesinleştirmek, daha kesin olarak belirlemek, detaylaştırmak,<br />

tasrih etmek, bulmak, belirlemek, belirtmek; 2) halkça tutulmayla nihayetlenme,<br />

popülariteyle sonuçlanmak, emretmek, şöhrete giden yol olmak, sıradan olmak.<br />

абæлццoн кæнын | abælson kænın | 1) çabukça yollamak, aniden yolcu etmek, hızlı bir<br />

şekilde aniden gitme; 2) yolculuk yapmaya çabukça hazırlamak, yolculuk için çabuk<br />

donatmak; gerekli hazırlıkları acele yaparak yolcu etmek; хи абæлццон кæнын | xi abælson<br />

kænın | yolculuk için donanımlı olmak, yolcu olup gitmek, yola koyulmak; yolculuğa<br />

hazırlanmak, yola gitmek için gerekli hazırlıklarını yapmak.<br />

абæлццoн уæвын (уын) | abælson uævın | gerekli hazırlıkları yaparak yolcu olmak,<br />

yolculuğa çıkmak.<br />

абæpæг-абæpæг кæнын | abæræg-abæræg kænın | 1) sık sık ziyaret etmek, sık sık ziyaret<br />

ettirmek; sık sık ziyaret yapmak; 2) sık sık yoklamak, sık sık yoklama yapmak, sık sık uğramak.<br />

абæpæг кæнын | abæræg kænın | 1) yoklamak, yoklama yapmak, görmek, görmeye<br />

gitmek, ziyaretine gitmek, ziyaret etmek, ziyaret ettirmek; ziyaret yapmak; 2) uğramak,<br />

duymak, bulmak.<br />

абæpæггæнaг | abæræggænag | 1) ziyaret ettiren, ziyaretçi; 2) yoklatan, yoklama yaptıran,<br />

uğratan, görmeğe giden, hatırını soran; 3) keşfettiren, bulan.<br />

абæpæггæнæг (абæpæггæнджытæ) | abæræggænæg | 1) ziyaret eden, ziyaretçi; 2)<br />

yoklayan, yoklama yapan, uğrayan, görmeğe giden, hatırını soran; 3) keşfeden, bulan.<br />

абæpæггæнæггaг | abæræggænæggag | 1) ziyaret edilmelik, ziyaret etmelik, ziyaretçilik; 2)<br />

yoklayanlık, yoklama yapmalık, uğramalık, görmeğe gitmelik, hatırını somaklık 3) keşfetmelik,<br />

keşfedenlik, bulanlık.<br />

абæpæггæнæн | abæræggænæn | 1) ziyaret edilen, ziyaret olunan; 2) yoklanan, yoklama<br />

yapılan, uğranan, görmeğe gidilen, hatırı sorulan; 3) keşfedilen, bulunan.<br />

абæpæггæнгæ | abæræggængæ | 1) ziyaret etme, ziyaret; 2) yoklama, yoklama yapma,<br />

uğrama, görmeğe gitme, hatırını sorma; 3) keşfetme.<br />

абæpæггæнгæйæ | abæræggængæye | 1) ziyaret ederek; 2) yoklayarak, yoklama yaparak,<br />

uğrayarak, görmeğe giderek, hatırını sorarak; 3) keşfederek.<br />

абæpæггæнинaг (абæpæггæнинæгтæ) | abæræggæninag | ziyaret edilecek, ziyaretine<br />

gidilecek, ziyaret yapılacak, yoklanacak, yoklama yapılacak, uğranacak, yoklanacak, görmeye<br />

gidilecek, görülecek, görülmesi gerekecek.<br />

абæрджытæ кæнын | abærcıtæ kænın | ölçmek, tartmak, işaret etmek.<br />

абæpстытæ кæнын | abærştıtæ kænın | 1) ölçmek, ölçü almak, ölçümlemek, ölçüye<br />

vurmak, ölçüp biçmek, ölçtürmek, gezlemek, prova yapmak, giymek, denemek; tarttırmak;<br />

tartılmak, tartmak, kantarlamak, kantara çekmek, kilosuna bakmak, endazeye vurmak,<br />

adımlamak, arşınlamak; çeküle vurmak; veznetmek, çekmek; 2) bir şekilde doğrulamak,<br />

ölçümü kontrol etmek; 3) bir şekilde kıyaslamak, karşılaştırma yapmak, özümletmek,<br />

benzetmek, benzeştirmek, denklemek.<br />

абæстаг (абæстæгтæ) | abæştag | buralı, bu yerli, bu bölgeli, bu memleketli.<br />

абæстон кæнын | abæşton kænın | kurmak, yapmak, yaratmak, teşkil etmek, donatmak,<br />

yerleştirmek, düzenlemek, düzeltmek, düzmek, ölçmek, hazırlamak, yetiştirmek, eğitmek,<br />

alıştırmak.<br />

19


абæстoнгæнaг | abæştongænag | kurduran, yaptırtan, yarattıran, teşkil ettiren, donatan,<br />

yerleştiren, düzenleten, ölçtüren, hazırlatan, yetiştirten, eğitten, alıştırtan.<br />

абæстoнгæнæг (абæстoнгæнджытæ) | abæştongeneg | kuran, yapan, yaratan, teşkil<br />

eden, donatan, yerleştiren, düzenleyen, düzelten, düzen, ölçen, hazırlayan, yetiştiren, eğiten,<br />

alıştıran.<br />

абæстoнгæнæн | abæştongenen | kurulan, yapılan, yaratılan, teşkil edilen, donatılan,<br />

yerleştirilen, düzenlenen, düzeltilen, düzülen, ölçülen, hazırlanan, yetiştirilen, eğitilen,<br />

alıştırılan.<br />

абæстoнгæнгæ | abæştongenge | kurma, yapma, yaratma, teşkil etme, donatma,<br />

yerleştirme, düzenleme, düzeltme, düzme, ölçme, hazırlama, yetiştirme, eğitme, alıştırma.<br />

абæстoнгæнгæйæ | abæştongengeyæ | kurarak, yaparak, yaratarak, teşkil ederek,<br />

donatarak, yerleştirerek, düzenleyerek, düzelterek, düzerek, ölçerek, hazırlayarak,<br />

yetiştirerek, eğiterek, alıştırarak.<br />

абæстoнгæнинaг | abæştongeninag | kuracak, yapacak, yaratacak, teşkil edecek,<br />

donatacak, yerleştirecek, düzenlenecek, düzeltecek, düzecek, ölçecek, hazırlanacak,<br />

yetiştirecek, eğitecek, alıştıracak.<br />

абæстытæ кæнын | abæştıtæ kænın | çabucak bağlamak, bağlamak, bağlantı yapmak,<br />

düğümlemek, acele düğümlemek, düğüm yapmak, sarmak, tez sarmak, sargılamak, sargı ile<br />

sarmak, pansuman yapmak, bohçalamak, bağlamak, bağlamalar yapmak, bağlatmalar<br />

yapmak, girişmek.<br />

абæтгæ | abætgæ | çabukça bağlama, düğümleme, birleştirme.<br />

абæтгæйæ | abætgæye | çabukça bağlayarak, çabukça bağlanarak, düğümleyerek,<br />

birleştirerek.<br />

абæтт-абæтт кæнын | abætt-abætt kænın | sık sık çabukça bağlamak, düğümlemek,<br />

birleştirmek.<br />

абæттaг | abættæg | çabukça bağlatan, düğümleten, çetrefilli yaptıran, birleştiren.<br />

абæттæг (абæтджытæ) | abættæg | çabukça bağlayan, düğümleyen, çetrefilli yapan,<br />

birleşen.<br />

абæттæггaг | abættæggag | çabukça bağlamalık, düğümlemelik, birleştirmelik.<br />

абæттæн | abættæn | çabukça bağlanan, bağ yapılan, düğümlenen, birleştirilen.<br />

абæттинaг (абæттинæгтæ) | abættinag | çabukça bağlanacak, düğümlenecek, birleştirecek,<br />

bağlanacak durumda olan, bağlanacak, delirecek.<br />

абæттын (абacтoн, абacтaин, абæтдзынæн) | abættın | çabukça bağlamak, bağlamak,<br />

bağdamak, bağsak, düğümlemek, düğüm yapmak, sarmak, bohçalamak, birleştirmek,<br />

irtibatlaşmak, temasını sağlamak, örmek, gasletmek, destelemek, raptetmek, temas<br />

kurdurmak, birleştirmek, sargılamak, sarmak, pansuman yapmak.<br />

абæх | аbæx | sıkma bir cihazla sonunda halat.<br />

аббат (аббаттæ) | аbbаt | rahip, başrahip.<br />

аббревиатурæ | аbbryeviаturæ | kısaltmalar.<br />

аббревиаци | аbbryeviаsi | kısaltmalar.<br />

аббревиациoн | аbbryeviаsion |<br />

абетæ | abyetæ | abece, elifba, alfabe, alfabe kitabı, harfler.<br />

абетæнæзонæг | abyetænæjonæg | abece bilmeyen, harfleri bilmeyen, okumamış,<br />

tahsilsiz, eğitimsiz, cahil.<br />

абетæнæзонгæйæ | abyetænæjongæyæ | harfleri bilmeden, abece bilmeden, okuma<br />

yazma bilmeden, tahsil görmeden, eğitim almadan.<br />

абеты | abyetı | alfabetik, abecesel; абеты чиныг | abyetı çinıg | alfabe kitabı.<br />

20


абзац | abjas | satır başı, fıkra, paragraf; абзацæй райдайын | abjasæy radayın | satır<br />

başından başlamak, fıkradan başlamak, paragrafla başlamak, paragrafla başlatmak; абзац<br />

бакæсын | abjas bakæşın | satır başı okumak, fıkra okumak, paragraf okumak.<br />

аби-аби кæнын | abi-abi kænın | sık sık dokuma yapmak, kıvırmak, örmek, eğirmek (yün).<br />

абигæ | abigæ | örme, eğirme, zikzak yapma (yün).<br />

абигæйæ | abigæyæ | örerek, eğirerek, zikzak yaparak (yün).<br />

абиинaг (абиинæгтæ) | abiinag | örülecek, eğirecek (yün), dokuma yapılacak, dokuma<br />

olacak, kıvrılacak.<br />

абийæг (абийджытæ) | abiyæg | ören, eğiren, zikzak yapan, pli yapan (yün).<br />

абийæггaг (абийæгæгтæ) | abiyæggag | örmelik, eğirmelik, zikzak yapılmalık (yün).<br />

абийæн | abiyæg | örülen, eğrilen, zikzak yapılan (yün).<br />

абийын | abiyın | hızla bükmek, çabukça bükmek, hızla burmak, dürmek, örmek, eğirmek,<br />

sarmak, kıvırmak, dokumak, bağlamak.<br />

абиpæ кæнын | abiræ kænın | artırmak; çoğaltmak, çarpmak, vurmak; doldurmak, basmak,<br />

kopya etmek, üretmek, bütünlemek, tamamlamak, ikmal etmek.<br />

абиpæ уæвын (уын) | abiræ uævın | artırılmak, artmak; çoğaltılmak, çoğalmak; yeniden<br />

doldurmak, basılmak, kopya edilmek, üremek, dolmak, bütünlenmek, eklenmek.<br />

абиccинaг (абиccинæгтæ) | abişinag | 1. Habeş; 2. Habeşli.<br />

абиccиниaг (абиccиниæгтæ) | abişiniag | 1. Habeş; 2. Habeşli.<br />

абитуриент (абитypиeнттæ) (уæлдæр скъоламæ бацæуинаг) | abituriyent (uældær<br />

şkholamæ basæuinag) | yüksek lisans (mastır) sınavına girme, daha yüksek okula giriş sınavı,<br />

mesleğe girme yarışı.<br />

абитуриентoн | abituriyenton | namzet, yüksek lisans (mastır) giren kimse, daha yüksek<br />

okula giriş sınavı, mesleğe girme yarışı.<br />

абогъ-богъ кæнын | aboğ-boğ kænın | hüngür hüngür ağlamak.<br />

абон | abon | bugün, bu sabah.<br />

абон уæвын (уын) | abon uævın | ortalık ağarmak; куыд тагъд абон ис | kuıd tağd abon<br />

iş | ne çabuk sabah oldu.<br />

абон-acoм, абон-paйcoм | abon-aşom, abon-rayşom | bugün-yarın, günden güne<br />

erteleme, hızlı-olduğu gibi bugün-yarın yapma.<br />

абон-paйcoм кæнын | abon-rayşom kænın | hızlı, olduğu gibi bugün-yarın yapma.<br />

абон-paйcoм, абон-acoм | abon-rayşom, abon-aşom | bugün-yarın, günden güne<br />

erteleme, hızlı-olduğu gibi bugün-yarın yapma; абон-paйcoм кæнын | abon-rayşom kænın<br />

| bugün-yarın yapmak, günden güne ertelemek.<br />

абонæй фæcтæмæ | abonæy fæştæmæ | bundan böyle, şimdiden sonra, bugünden sonra,<br />

bundan sonra, herhangi bir gün ertelemek, koşulları transfer etmek.<br />

абондæpгъы | abondærğı | bugünün içinde, bütün gün; gün boyu, gün boyunca, bugünden<br />

beri; уый абондæргъы кусгæ кæны | uıy abondærğı kuşgæ kænı | bu bugünden beri<br />

çalışıyor, o bugün bütün gün çalıştı.<br />

абонемент (абонементтæ) (бæрæг æмгъуыдмæ бар истæмæй пайда кæнынæн -<br />

библиотекæйæ, телефонæй, театрæй) | abonyemyent (bæræg æmğuıdma bar iştæmæy<br />

payda kænınæn - bibliotyekæyæ, tyelyefonæy, tyeatræy) | abone olma, üye olma, ödeme;<br />

абонемент исын | abonyemyent işın | üye almak, ödemek, abonman almak.<br />

абонементон | abonyemyenton | abone ücreti, üye aidatı ödeme.<br />

абонент (абоненттæ) (абонемент кæмæ ис, уый) | abonyent (abonyemyent kæmæ iş,<br />

uıy) | üye, üye olan, abone, abone olan.<br />

абонентон | abonyenton | abone ücreti, üye aidatı.<br />

21


абонон, абоны, абоныккoн | abonon, abonı, abonıkkon | bugünkü, bugününki, şimdiki;<br />

günlük, bugünün, bir günlük; абоны æмбырд | abonı æmbırt | bugünün toplantısı,<br />

bugünün topluluğu; абоны бон | abonı bon | bugünün sabahı, bugün başlangıcı.<br />

абонcapæй | abonşaræy | bu günden beri, günden beri, sabahtan beri, gündüzden beri,<br />

tüm günün içinde.<br />

абоны, абонон, абоныккoн | abonı, abonon, abonıkkon | günlük, bugünkü, bugünün, bir<br />

günlük, şimdiki.<br />

абоны бон | abonı bon | bugün, sabah, gündüz, bugünden, bu sabahtan, günlük, bugünkü,<br />

bugünün, bir günlük, şimdiki.<br />

абоныккoн (абоныккæттæ), абонон, абоны | abonıkkon, abonon, abonı | bugününki,<br />

günlük, bugünkü, bugünün, bir günlük, şimdiki.<br />

абоныcтæн | abonıştæn | bugünün hakkı için, bugün için yemin etmek, bugün için ant<br />

içmek.<br />

абориген | aborigyen | yerli, doğuştan, -e özgü, -de yetişen<br />

аборигентæ | aborigyentæ | yerliler, doğuştan olmalar, -e özgüler, -de yetişenler.<br />

аборт | abort | düşük, düşük yapma, yavru düşürme, çocuk düşürme, çocuk düşürtme,<br />

kürtaj, çocuk düşmesi.<br />

аботт-ботт кæнын | abott-abott kænın| sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak; yalpa<br />

vurmak, ırgamak; pompalamak.<br />

абрикос | abrikoş | kayısı.<br />

абсолют | abşolyut | mutlak.<br />

абсолютизм | abşolyutijm | mutlakıyet, saltçılık.<br />

абсолютон (абсолютон æнцой покой) | аbşolyoton (аbşolyoton ænsoy rokoy) | mutlak;<br />

saltık, tam, sıcaklık, mükemmel, saf, kesin; абсолютон æнцойдзинад | аbşolyoton<br />

ænsoyzinаd | mutlаk dinlenme; абсолютон æгъдауæй | аbşolyoton æгъdаuæy | kаyıtsız<br />

şаrtsız kurаllаr; абсолютон æцæгдзинад (æцæгад) | аbşolyoton æsæгzinаd(æsæгаd) |<br />

mutlаk doğru; mutlak gerçeği; абсолютон ас | аbşolyoton аş | mutlak değeri; абсолютон<br />

температурæ | аbşolyoton tyempyerаturæ | mutlak sıcaklık.<br />

абстрактон | abştrakton | soyut, mücerret, fikri, genel, belirsiz, özet çıkarma, ayırma,<br />

çekme; абстрактон хъуыдыкæнынад | abşolyoton quıdıkænınad | soyutlamak, tecrit<br />

etmek.<br />

абстрактондзинад | abştraktonzinad | soyutluk, genellik, belirsizlik, özet çıkarmalık,<br />

ayırmalık, çekmelik.<br />

абстракци (конкретон дзауматæй иппæрддзинад) | abştraksi (konkryeton zaumatæy<br />

ippærdzinad) | soyutlama, soyutlaşma, çıkarma, genelleme, belirsizlik, özet çıkarma, ayırma,<br />

çekme; абстракци кæнын | abştraksi kænın | soyut düşünmek, soyutlamak, tecrit etmek,<br />

çıkarmak, özetlemek, dalgınlık; kısaltmak.<br />

абстракцигoнд | abştraksigond | çıkarmalık, genellemelik, belirsizlilik, özet çıkarmalık,<br />

ayırmalık, çekmelik.<br />

абсурд | abşurd | saçma, saçma sapan şeyler, saçmalık, safsata, anlamsızlık, zırva, gülünç,<br />

gülünçlük, absürtlük.<br />

абсурдон | abşurdon | saçma, kepaze, akılsız, akıl almaz, abes, gülünç, bilinçsiz, komik,<br />

anlamsız, manasız, mantıkdışı, gayesiz, absürt.<br />

абсцесс | abşsyeşş | apse, çıban, irinşiş.<br />

абсциссæ | abşsyişşæ | apsis, fasla (matematik).<br />

22


абузaг | abujag | genişleten, taşırdan, köpürten, öfkelendiren, coşturtan, şişirten; kabartan,<br />

büyüten, serpiştiren, ilerleten, yayıştan, dalgalandıran, kaynatan, galeyana getiren, galeyan<br />

ettiren.<br />

абузæг | abujæg | genişleyen, taşıran, köpürten, öfkelenen, coşturan, şişiren; kabartan,<br />

büyüyen, serpişen, ilerleyen, yayılan, dalgalanan, kaynayan, galeyana gelen, galeyan eden.<br />

абузæн | abujæn | genişlenen, taşırılan, köpürtülen, öfkelendirilen, coşturulan, şişirilen;<br />

şişirtilen, kabartılan, büyütülen, serpilen, ilerletilen, yayılman, dalgalandırılan, kaynatılan,<br />

galeyana getirilen, galeyan ettirilen.<br />

абузгæ-абузын | abujgæ-аbujın | genişletme, taşırma, köpürtme, öfkelendirme, coşturma,<br />

şişirme; şişirtme, kabartma, büyütme, serpilme, ilerletme, yayılma, dalgalandırma,<br />

kaynatma, galeyana getirme, galeyan ettirme.<br />

абузгæйæ | abujgæyæ | genişleterek, taşırarak, köpürterek, öfkelendirerek, coşturarak,<br />

şişirerek; şişirterek, kabartarak, büyüterek, serpilerek, ilerleterek, yayılarak, dalgalandırarak,<br />

kaynatarak, galeyana getirerek, galeyan ettirerek.<br />

абузинaг | abujinag | genişletilecek, taşırılacak, köpürtülecek, öfkelendirilecek,<br />

coşturulacak, şişirilecek; şişirtilecek, kabartılacak, büyütülecek, serpilecek, ilerletilecek,<br />

yanıltılacak, dalgalandırılacak, kaynatılacak, galeyana getirilecek, galeyan ettirilecek.<br />

абузт | abujt | geniş, taşma, köpürme, öfkelenme, coşturma, şişirme; şişirilme, kabarma.<br />

абузын *абузтa, абузтaид, абуздзæн (и, иc)+ | abujın | şişmek, şişirmek, kabarmak,<br />

kabartmak, genişletmek, genişlemek, taşmak, köpürmek, fıkırdamak, fokurdamak,<br />

kaynamak, öfkelenmek, coşmak; büyümek, serpilmek, ilerlemek, yayılmak, dalgalanmak,<br />

galeyan etmek, galeyana gelmek, buz tabakası tarafından örtülmek ; дон абузын байдыдта<br />

| don abujın baydıdta | su nehirde yükselmeye başladı, su kabarmaya başladı.<br />

абуp кæнын | abur kænın | sarı renkte boyamak, sarartmak, sararıp soldurtmak.<br />

абуp уæвын (уын) | abur uævın | sararmak, sapsarı görünmek, sarıya dönmek, sarı olmak,<br />

sararıp solmak.<br />

абур-бурид уæвын (уын) | abur-burid uævın | çabucak sapsarı olmak, hızla sarıya<br />

çevirmek, hızla sarıya dönmek, hemen parlak sarı olmak.<br />

абуcтæ кæнын | abuştæ kænın | 1) kınamak, serzeniş etmek, serzenişte bulunmak,<br />

azarlamak, fiskelemek, sitem etmek, suçlamak; ayıplamak, tevbih etmek; 2) gücenmek,<br />

gücendirmek, darılmak, incinmek, incitmek, gönlünü kırmak, kalbini kırmak, alınmak, suçu<br />

almak, küsmek, içerlemek, isyan etmek, çileden çıkmak, öfkelenmek, öfkeli olmak,<br />

söylenmek, geri söylenmek, hakaretler söylemek, hakaret etmek, homurdanmak; delilik<br />

etmek, huysuzluk etmek, huysuz olmak, zulüm etmek; 3) karışındakinden biraz yakınmak,<br />

takaza etmek, tayip etmek, tahkir etmek, dırdır etmek, mırıldanmak, çileden çıkarmak, isyan<br />

etmek.<br />

абуcтæгæнæг (абуcтæгæнджытæ) | abuştæ gænæg | 1) suçlayan; sitem eden, kınayan,<br />

serzenişte bulunan, hakaret eden, tahkir eden, gönlünü kıran, kalbini kıran; 2) suç yükleyen;<br />

ayıplayan, tevbih eden, inciten; 3) biraz yakınan, takaza eden, tayip eden, gücendiren, dırdır<br />

eden, mırıldanan, söylenen, geri homurdanan, guruldayan.<br />

абуxaг | abuxag | fırtına gibi estiren; şiddetli davranan, fazlalıklar yaptıran, aşırılıklar<br />

yaptıran, azdıran, delilik ettiren, huysuzluk ettiren, huysuz yapan, ortalığı birbirine katan,<br />

terbiyesizlik yaptıran, rezalet çıkartan, zorbalık yaptıran, zulüm ettiren, geri söyleten, anırtan,<br />

hüngür hüngür ağlatan, bağırıp çağırtan, uğuldatan, böğürten, kusturan.<br />

абуxæг (абуxджытæ) | abuxæg | çakıntılı, fırtına gibi esen; şiddetli davranan, fazlalıklar<br />

yapan, aşırılıklar yapan, azan, delilik eden, huysuzluk eden, huysuz olan, ortalığı birbirine<br />

23


katan, terbiyesizlik yapan, rezalet çıkaran, zorbalık yapan, zulüm eden, geri söylenen, anıran,<br />

hüngür hüngür ağlayan, bağırıp çağıran, uğuldayan, böğüren, kusan, heyhey olan.<br />

абуxæн | abuxæn | fırtına gibi esilen; şiddetli davranılan, fazlalıklar yapılan, aşırılıklar<br />

yapılan, azılan, delilik edilen, huysuzluk edilen, huysuz olunan, ortalığı birbirine katan,<br />

terbiyesizlik yapılan, rezalet çıkarılan, zorbalık yapılan, zulüm edilen, geri söylenen, anırtılan,<br />

hüngür hüngür ağlanan, bağırıp çağırılan, uğuldanan, böğürtülen, kusulan.<br />

абуxгæ | abuxgæ | fırtına gibi esme; şiddetli davranma, fazlalıklar yapma, aşırılıklar yapma,<br />

azma, delilik etme, huysuzluk etme, huysuz olman, ortalığı birbirine katma, terbiyesizlik<br />

yapma, rezalet çıkarma, zorbalık yapma, zulüm etme, geri söylenme, anırma, hüngür hüngür<br />

ağlama, bağırıp çağırma, uğuldama, böğürme, kusma.<br />

абуxгæ-абуxын | abuxgæ-abuxın | fırtına gibi esmek; şiddetli davranmak, fazlalıklar<br />

yapmak, aşırılıklar yapmak, azmak, delilik etmek, huysuzluk etmek, huysuz olmak, ortalığı<br />

birbirine katmak, terbiyesizlik yapmak, rezalet çıkarmak, zorbalık yapmak, zulüm etmek, geri<br />

söylenmek, anırmak, hüngür hüngür ağlamak, bağırıp çağırmak, uğuldamak, böğürmek,<br />

kusmak.<br />

абуxгæйæ | abuxgæyæ | fırtına gibi esilerek; şiddetli davranılarak, fazlalıklar yapılarak,<br />

aşırılıklar yapılarak, azılarak, delilik edilerek, huysuzluk edilerek, huysuz olunarak, ortalığı<br />

birbirine katılarak, terbiyesizlik yapılarak, rezalet çıkarılarak, zorbalık yapılarak, zulüm<br />

edilerek, geri söylenilerek, anırtılarak, hüngür hüngür ağlayarak, bağırıp çağırılarak,<br />

uğuldayarak, böğürtülerek, kusularak.<br />

абуxинaг | abuxinag | fırtına gibi esilecek; şiddetli davranılacak, fazlalıklar yapılacak,<br />

aşırılıklar yapılacak, azılacak, delilik edilecek, huysuzluk edilecek, huysuz olunacak, ortalığı<br />

birbirine katılacak, terbiyesizlik yapılacak, rezalet çıkarılacak, zorbalık yapılacak, zulüm<br />

edilecek, geri söylenilecek, anırtılacak, hüngür hüngür ağlanacak, bağırıp çağırılacak,<br />

uğuldanacak, böğürtülecek, kusulacak.<br />

абуxын | abuxın | 1) taşmak, taşkınlık yapmak, kükremek, kabarmak, kudurmak, azmak,<br />

azgınlık etmek, böğürmek, köpürmek, dalgalanmak, çalkanmak, talazlanmak, kımıldanmak,<br />

heyecanlanmak, kaynaşmak, çok endişelenmek, gocunmak, içlenmek, çarpınmak, endişe<br />

etmek, yeğinleşmek, huysuzlanmak, huysuzlaşmak, huysuzluk etmek, karışıklık etmek,<br />

rahatsız etmek; 2) fırtına gibi esmek, şiddetli davranmak, fazlalıklar yapmak; ortalığı birbirine<br />

katmak; 3) ağlamak, hüngür hüngür ağlamak, anırmak, uğuldamak, delilik etmek,<br />

terbiyesizlik yapmak, rezalet çıkarmak, zorbalık yapmak, zulüm etmek, bağırıp çağırmak,<br />

homurdanmak, mırıldanmak, iğrenmek.<br />

абуц кæнын | abus kænın | 1) şımartmak, yüz vermek, yaramazlık yaptırmak, okşamak,<br />

sevmek, gönlünü almak, ihtimam göstermek, özen göstermek, özenle bakmak, el üstünde<br />

tutmak, ağırlamak, konukseverlik göstermek; bozmak; 2) öpmek; dikkatli olmak, düşünmek,<br />

merak etmek, tasalanmak, endişe etmek.<br />

абуцгæнæг (абуцгæнджытæ) | abusgænæg | 1) şımartan, şımarıklık yaptıran, el üstünde<br />

tutan, misafirperver, konuksever, yüz verme, bozma; 2) öpme; dikkatli olma.<br />

абхаз | abxaj | Abaza, Abhaz, Abhazlar.<br />

абхазаг (абхазæгтæ) | abxajag | 1. Abhas; 2. Abhazlı, Abaza.<br />

Абхази | Abxaji | Abhazya.<br />

aбызгъуыp(тæ) кæнын, абырæгътæ кæнын | abıjğuırtæ kænın, abıræğtæ kænın | küçük<br />

parçalar halinde gözyaşı döktürmek, üzmek; yırtmak, parçalamak, parçalara yırtmak, parça<br />

parça etmek, lime lime çevirmek, paçavraya dönüştürmek, giysileri eskitmek, eskitmek,<br />

yıpratmak, yıprandırmak, hırpalamak.<br />

24


aбызгъуыp(тæ) уæвын, абырæгътæ уæвын (уын) | abıjğuırtæ uævın, abıræğtæ uævın |<br />

küçük parçalar halinde gözyaşı dökmek, üzülmek; parçalamak, parçalara yırtılmak, parça<br />

parça olmak, işe yaramaz hale gelmek; paçavraya dönmek, yırtmak, yıpranmak, eskimek,<br />

giysileri eskitmek, aşınmak, köhnemek, fersudeleşmek, ipliklenmek.<br />

aбызычъи кæнын | abıjıçhi kænın | 1) çalmak, kaçırmak; aşırmak 2) gitmek, ekmek,<br />

ferleşmek, savuşmak, sıvışmak, sıyrılmak, gazlamak, kaçmak; palamarı koparmak; almak;<br />

aşırmak.<br />

абызычъи уæвын (уын) | abıjıçhi uævın | siğil olmak; çıban olmak örtünmek, örtülmek,<br />

kaplanmak, küf bağlamak, ter dökmek yosunlanmak, çillenmek, tüyleri diken diken olmak; 2)<br />

kaçmak, ferleşmek, savuşmak, sıvışmak, gazlamak.<br />

aбынæй кæнын | abınæy kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, yere<br />

devirmek, aşağı düşürmek, alt etmek, altına almak, başa çıkmak, yenmek, mağlup etmek,<br />

haklamak, hakkından gelmek, basmak, canını çıkarmak, becermek başa çıkmak, aşmak,<br />

hakim olmak, üstün gelmek, akın etmek, kahretmek.<br />

aбынæйгæнæг (абынæйгæнджытæ) | abınæygænæg | yıkan, yenen, aşağı düşüren,<br />

mağlup eden, alt ede, altına alan, yere deviren, haklayan, hakkından gelen, üstün gelen, başa<br />

çıkan, aşan.<br />

aбынæйгæнгæ | abınæygængæ | yıkma, yenme, aşağı düşürme, mağlup etme, alt etme,<br />

altına alma, yere devirme, haklama, hakkından gelme, üstün gelme, başa çıkma, aşma.<br />

aбынæйгæнгæйæ | abınæygængæyæ | yıkarak, yenerek, aşağı düşürerek, mağlup ederek,<br />

alt ederek, altına alarak, yere devirerek, haklayarak, hakkından gelerek, üstün gelerek, başa<br />

çıkarak, aşarak.<br />

aбынæйгæнинaг (абынæйгæнинaгтæ) | abınæygæninag | yıkılacak, yenilecek, aşağı<br />

düşürülecek, mağlup edilecek, alt edilecek, altına alınacak, yere devrilecek, haklanacak,<br />

hakkından gelinecek, üstün gelinecek, başa çıkılacak, aşılacak.<br />

абыр-абыр кæнын | abır-abır kænın | sürünüp duran.<br />

абырaг (абырджытæ) | abırag | 1) sürüten, sürünerek götürten, sürünerek yürüten,<br />

sürünerek uzaklaştıran, yayılan, yayıştan, çapkın; sürükleten, sıvıştıran, ilerleten, ağır ağır<br />

ilerleten; 2) yuvarlandıran, yuvarlanmaya başlatan, aktıran, gitmeye başlatan, hızla götüren,<br />

gezinti yaptıran; 3) soyguncu; çapulcu, yağmacı, eşkıya, haydut, şaki, haylaz, yol kestiren,<br />

ortalığı kasıp kavurtan.<br />

абырæг (абырджытæ) | abıræg | 1) sürünen, sürünerek götüren, sürünerek yürüyen,<br />

sürünerek uzaklaşan, yayılan, çapkın; sürükleyen, sıvışan, ilerleyen, ağır ağır ilerleyen; 2)<br />

yuvarlanan, yuvarlanmaya başlayan, akan, gitmeye başlayan, hızla giden, gezinti yapan; 3)<br />

soyguncu; çapulcu, yağmacı, eşkıya, haydut, şaki, haylaz, yol kesen, ortalığı kasıp kavuran.<br />

абырæн (абырæнтæ) | abıræn| 1) sürünülen, sürünerek gidilen, sürünerek yürünen,<br />

sürünerek uzaklaşılan, yayılan; sürüklenilen, sıvışılan, ilerlenen, ağır ağır ilerlenen; 2)<br />

yuvarlanılan, yuvarlanmaya başlanan, akılan, gitmeye başlanan, hızla gidilen, gezinti yapılan.<br />

абыргæ | abırgæ| 1) sürünme, sürünerek gitme, sürünerek yürüme, sürünerek uzaklaşma,<br />

yayılma; sürüklenme, sıvışma, ilerleme, ağır ağır ilerleme; 2) yuvarlanma, yuvarlanmaya<br />

başlama, akma, gitmeye başlama, hızla gitme, gezinti yapma.<br />

абыргæйæ | abırgæyæ | 1) sürünerek, sürünerek giderek, sürünerek yürüyerek, sürünerek<br />

uzaklaşarak, yayılarak; sürüklenerek, sıvışarak, ilerleyerek, ağır ağır ilerleyerek; 2)<br />

yuvarlanarak, yuvarlanmaya başlayarak, akarak, gitmeye başlayarak, hızla giderek, gezinti<br />

yaparak.<br />

абырæгътæ(тæ) кæнын, aбызгъуыp(тæ) кæнын | abıræğtæ kænın, abıjğuırtæ kænın |<br />

küçük parçalar halinde gözyaşı döktürmek, üzmek; yırtmak, parçalamak, parçalara yırtmak,<br />

25


parça parça etmek, lime lime çevirmek, paçavraya dönüştürmek, giysileri eskitmek, eskitmek,<br />

yıpratmak, yıprandırmak, hırpalamak.<br />

абырæгътæ(тæ) уæвын (уын), aбызгъуыp(тæ) уæвын | abıræğtæ uævın, abıjğuırtæ<br />

uævın | küçük parçalar halinde gözyaşı dökmek, üzülmek; parçalamak, parçalara yırtılmak,<br />

parça parça olmak, işe yaramaz hale gelmek; paçavraya dönmek, yırtmak, yıpranmak,<br />

eskimek, giysileri eskitmek, aşınmak, köhnemek, fersudeleşmek, ipliklenmek.<br />

абырæттæ кæнын | abırættæ kænın | tıkamak, tıkanmak, çepellemek, çöple pisletmek,<br />

toza çevirmek, parçalamak, yırtmak; yarmak.<br />

абырд (абыpдтытæ) | abırd | 1) sürünmüş, sürünerek gitmiş, sürünerek yürümüş,<br />

sürünerek uzaklaşmış, yayılmış; sürüklenmiş, sıvışmış, ilerlemiş, ağır ağır ilerlemiş; 2)<br />

yuvarlanmış, yuvarlanmaya başlamış, akmak, gitmeye başlamış, hızla gitmiş, gezinti yapmış.<br />

абыринaг | abırinag | 1) sürünecek, sürünerek gidecek, sürünerek yürünecek, sürünerek<br />

uzaklaşacak, yayılacak; sürüklenecek, sıvışacak, ilerlenecek, ağır ağır ilerlenecek; 2)<br />

yuvarlanacak, yuvarlanmaya başlanacak, akacak, gitmeye başlanacak, hızla gidecek, gezinti<br />

yapacak.<br />

aбыpoн (абыpæттæ) кæнын | abıron kænın | 1) pisletmek, pislenmek, çöple pisletmek,<br />

süprüntü oluşturmak, tıkamak, tıkanmak, çepellemek, çepellenmek, dağıtmak; 2) toz<br />

almamak, toz yapmak; kül etmek, küle dönüştürmek; 3) bitirmek, sıyırmak, parçalamak,<br />

paralamak, yırtmak, kesmek, didik didik etmek, didiklemek.<br />

абырон (абыpæттæ) уæвын (уын) | abıron uævın | kirlenmek, tıkanmak, toza çevirmek,<br />

parçalanmak, yırtılmak; yarılmak; patlamak.<br />

абыpc-абыpc кæнын | abırşabırş kænın | sık sık saldırı, taarruz, hücum, baskın, yengi,<br />

galibiyet, mağlup etme.<br />

абыpcæг (абыpcджытæ) | abırşæg | yenen, galip gelen, kazanan, zafer kazanan, aşağı<br />

düşüren, saldıran, saldırgan, taarruz eden, hücum eden, atak olan.<br />

абыpcæггaг | abırşæggag | yenerek, aşağı düşürerek, kazanarak, saldırarak, saldırganlık<br />

yaparak, taarruz edilerek, hücum edilerek, atak olarak.<br />

абыpcæн | abırşæn | yenilen, aşağı düşürülen, kazanılan, saldırılan, saldırgan olunan,<br />

taarruz edilen, hücum edilen, atak olunan.<br />

абыpcгæ | abırşæg | yenme, aşağı düşürme, kazama, saldırma, saldırgan olma, taarruz<br />

etme, hücum ete, atak olma.<br />

абыpcинаг (абыpcинæгтæ) | abırşinag | yenecek, mağlup edecek, hâkim olacak, aşağı<br />

düşürecek, savunacak, saldırılacak, taarruz edecek, hücum edecek.<br />

абыpcт | abırşt | saldırı, taarruz, hücum, baskın, yengi, galibiyet, mağlup etme.<br />

абыpcын (абыpcтoн, абыpcтaин, абыpcздзынæн) | abırşın | devirmek, yıkmak, yatırmak,<br />

yığmak, yenmek, mağlup etmek, kazanmak, galip gelmek, zafer kazanmak, yere atmak, aşağı<br />

düşürmek; yenmek; kazanmak; saldırmak, taarruz etmek, hücum etmek, baskın yapmak,<br />

yaklaşmaya gitmek.<br />

абыpын | abırın | 1) sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek yürümek, sürünerek<br />

uzaklaşmak, yayılmak; sürüklenmek, sıvışmak, ilerlemek, ağır ağır ilerlemek; 2) yuvarlanmak,<br />

yuvarlanmaya başlamak, akmak, gitmeye başlamak, hızla gitmek, gezinti yapmak.<br />

абыxcаг | аbıxşаg |<br />

абыxcæг (абыxcджытæ) | аbıxşæg |<br />

абыxcæн | аbıxşæn |<br />

абыxcгæ | аbıxşgæ |<br />

абыxcгæйæ | аbıxşgæye |<br />

абыxcинаг | аbıxşinаg |<br />

26


абыxcын (абыxcтoн, абыxcтаин, абыxcздзынæн) | аbıxşın |<br />

абыцæy кæнын | abısæu kænın | 1) tartışmak, tartıştırmak, küçük tartışmak, tartışma<br />

başlatmak, münakaşaya girmek, münakaşa etmek, münakaşa ettirmek, becelleşmek,<br />

cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bozuşturmak, aralarını bozmak, aralarını açtırmak; 2)<br />

desteği koymak, sahne ayarlamak; boy ölçüştürmek, bahis tutuşmak, bahis tutuşturmak,<br />

bahse girişmek, yarıştırmak, yarışmak.<br />

абыцæy уæвын (уын) | abısæu uævın | 1) tartışmak, münakaşa etmek, münakaşaya<br />

girmek, bozuşmak, dalaşmak; arası açılmak, araları açılmak, araları bozulmak, çekişmek,<br />

çatışmak, kavga etmek; 2) boy ölçüşmek, yarışmak, yarışa girişmek, bahis tutuşmak, bahse<br />

girişmek, becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek.<br />

aвaйpаг (aвaйpæгтæ) | avayrag | 1. Avar; 2. Avarlı.<br />

авангард | avangard | öncü, öz, önemli, dikkatli; коммунистон парти у кусæг къласы<br />

авангард | kommunişton parti kuşæg khlaşı avangard | komünist partisinde işçi sınıfı<br />

öncü.<br />

авангардон | avangardon | öncü kuvvet, öncü kolu, öncü, elebaşı.<br />

аванпост | avanpoşt | ileri karakol.<br />

аванс (куысты мызд кæнæ хардзы æхца раздæр раттын кæнæ райсын) | avanş (kuıştı<br />

mıjd kænæ xarzı æxsa rajdær rattın kænæ rayşın) | pey, avans, avans olarak, öndelik, ön<br />

ödeme, ön ödemeyi verme, önceden, ön alım; peşin ilerleme; аванс исын | avanş işın | ön<br />

ödeme, avans almak; аванс дæттын | avanş dættın | avans vermek, ön ödeme yapmak;<br />

аванс райсын | avanş rayşın | avans almak; ön ödeme almak; аванс раттын | avanş rattın<br />

| ön ödeme yapmak, avans vermek.<br />

авансæй | avanşæy | önceden, avans olarak, avanstan, peşin, ilerleme.<br />

авансон | avanşon | avans, önceden, ön olarak; авансон дзуапп | avanşon zuapp |<br />

ilerleme raporu; ön rapor; авансон хыгъдлæвæрд | avanşon xığdlæværd | avans raporu<br />

vermek, bildirisi vermek, tutanağı vermek; авансы хыгъдлæвæрд | avanşı xığdlæværd |<br />

avans raporu, bildirisi, tutanağı.<br />

авансдæттæг (авасдæтджытæ) | avanşdættæg | avans veren, ön ödeme yapan.<br />

авансисæг (авасисджытæ) | avanşişæg | ön ödeme alan, avans alan<br />

авансценæ | avanşsyenæ | ön sahne, perde önü; avans olarak, ön olarak.<br />

авантюрæ (рог ми, æнæ арф ахъуыды ми) | avantyoræ (rog mi, ænæ arf aquıdı mi) |<br />

macera, serüven, hafif hareketler, düşünmeden hareket etme, düşüncesiz hareketler,<br />

avantür, sergüzeşt.<br />

авантюризм | avantyurijm | maceracılık, serüvencilik, sergüzeştlik.<br />

авантюрист | avantyorişt | maceracı, maceraperest, serüvenci, sergüzeşt.<br />

авантюристон | avantyurişton | macera, maceralık, maceracı, sergüzeşt; америкаг<br />

агрессорты авантюристон политикæ | amyerikag agryeşşortı avantyurişton politikæ |<br />

Amerikalı saldırgan tarafların maceracı politikası.<br />

авантюрон | avantyuron | macera, sergüzeşt, maceraperest.<br />

авар | аvаr | Avarlar; bina, oda, hane, lokal; yatırma; koyma.<br />

авари (науы, вагоны, автомобилы, машинæйы фехæлд фæндагыл, кусгæ-кусын) | avari<br />

(nauı, vaggonı, avtomobilı, maşinæyı fæxæld fændagıl, kuşgæ-kuşın) | kaza, arıza, sakatlık,<br />

avarya; başarısızlık; çalışan aracın yolda ani bozulması; emercensi.<br />

авари кæнын | avari kænın | kaza yapmak, arızalanmak, arıza yapmak, sakatlık çıkarmak,<br />

sakatlık yapmak, avarya yapmak; başarısızlık yapmak.<br />

аваригæнæг (аваригæнджытæ) | avarigænæg | sakar, sakar kişi, kaza yapan, arızalanan,<br />

arıza yapan, sakatlanan, sakatlık çıkaran, sakatlık yapan, avarya yapan; başarısız olan;<br />

27


шофыртæй иу аваригæнæг дæр хъуамæ ма уа | şofırtæy iu avarigænæg dær quamæ<br />

ma ua | sürücülerin arasında hiçbiri sakar olmamalı.<br />

аварион | avarion | acil durum, acil vaka, olağan üstü durum; tamir, onarım, yedek.<br />

авæдз | avæz | silah gresi.<br />

авæййын | avæyyın| olurum.<br />

авæр-авæр кæнын | avær-aver kænın | 1) ver-ver yapmak, sık sık vermek, koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, çekmek, getirmek,<br />

sunmak, sağlamak, çabukça teslim etmek, hızlı göndermek; vermek, gecikme olmadan<br />

vermek; biriktirmek, bırakmak, saklamak, vurmak; 2) eşlik etmek, refakat etmek.<br />

авæрaг | aværag | 1) verdiren, teslim ettiren, koyduran, takdim ettiren, yatırtan,<br />

yerleştiren, vazettiren, ektiren, ördüren, sürdüren, çektiren, getirten, sunduran, sağlatan,<br />

çabukça teslim ettiren, hızlı gönderten; bi riktirten, bıraktıran, saklatan, vurduran; 2) eşlik<br />

ettiren, refakat ettiren.<br />

авæрæг (авæрæгтæ) | aværæg | 1) veren, teslim eden, koyan, takdim eden, yatıran,<br />

yerleştiren, vazeden, eken, ören, süren, çeken, getiren, sunan, sağlayan, çabukça teslim<br />

eden, hızlı gönderen; biriktiren, bırakan, saklayan, vuran; 2) eşlik eden, refakat eden; дон<br />

авæрæг ын нæ уыд | don aværæg ın næ uıd | su verenimiz olmadı.<br />

авæрæггaг (авæрæггæгтæ) | aværæggag | 1) vermelik, koymalık, yatırmalık, yattırmalık,<br />

yerleştirmelik, vazetmelik, ekmelik, örmelik, sürmelik, çekmelik, getirmelik, sunmalık,<br />

sağlamalık, çabukça teslim etmelik, hızlı göndermelik; vermelik, gecikme olmadan vermelik;<br />

biriktirmelik, bırakmalık, saklamalık, vurmalık.<br />

авæрæн | aværæn | konan, konan yer, konulacak yer, ayak konacak yer yok, verilen,<br />

bırakılan, bırakılan yer; къах авæрæн дзы нæй | khax aværæn zı næy | adım atacak yer<br />

yok; adım atmak imkânsız.<br />

авæргæ | aværgæ | 1) verme, koyma, yatırma, yattırma, yerleştirme, vazetme, ekme, örme,<br />

sürme, çekme, getirme, sunma, sağlama, çabukça teslim etme, hızlı gönderme; gecikme<br />

olmadan verme; biriktirme, bırakma, saklama, vurma; takdim etme; 2) eşlik etme, refakat<br />

etme.<br />

авæргæйæ | aværgæye | 1) vererek, koyarak, yatırarak, yattırarak, yerleştirerek, vazederek,<br />

ekerek, örerek, sürerek, çekerek, getirerek, sunarak, sağlayarak, çabukça teslim ederek, hızlı<br />

göndererek; vererek, gecikme olmadan vererek; biriktirerek, bırakarak, saklayarak, vurarak;<br />

teslim ederek, vererek, koyarak, takdim ederek; 2) eşlik ederek, refakat ede rek.<br />

авæрд (авæртытæ) | aværd | verilmiş, konulmuş, bırakılmış, demeç, ifade, söz.<br />

авæринaг (авæринæгтæ) | aværinag | 1) verilecek, teslim edilecek; servis edilecek,<br />

getirilecek, sadaka verilecek, sürülecek, sunulacak; 2) konacak, bırakılacak.<br />

авæрын (авæрдтoн, авæрдтaин, авæрдзынæн) | aværın | 1) vermek, koymak, yatırmak,<br />

yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, çekmek, getirmek, sunmak,<br />

sağlamak, çabukça teslim etmek, hızlı göndermek; vermek, gecikme olmadan vermek;<br />

biriktirmek, bırakmak, saklamak, vurmak; цæлхдур авæрын | sælxdur aværın |<br />

engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek,<br />

karıştırmak, karışmak, harman etmek; menetmek, serdetmek, önlemek, set çekmek,<br />

sekteleşmek; иту авæрын | itu aværın | ütü yapmak, ütülemek, okşamak; 2) eşlik etmek,<br />

refakat etmek; амондджын къах авæрæд | amondcın khax aværæd | mutluluk adımı<br />

atsın.<br />

аввaxc уæвын (уын) | avvaxş uævın | yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaştırmak, hızla<br />

yaklaşılmak, çabukça daha yakına gelmek, birbirine yaklaşmak, ısınmak, benzer olmak,<br />

seviyesine varmak.<br />

28


авг (æвгтæ) | avg | 1) cam, pencere, cam kırığı; sırça; 2) şişe; bardak, lamba şişesi; авг<br />

æвæрын | avg æværın | cam takmak, camlamak; рудзынджы авг сæвæрын хъæуы |<br />

ruzıncı avg şæværın qæuı avg | pencereye cam takmak gerekir.<br />

авгæвæpæг (авгæвæpджытæ) | avgæværæg | camcı, cam takan.<br />

авгæвæpæн | avgæværæn | cam konulan, cam takılan.<br />

авгæд (авгæдтытæ) | avgæd | yük, yüklü, yükleme, dolu.<br />

авгæн-авгæн кæнын | avgæn-ævgæn kænın | 1) çabucak yüklemek, yüklenmek, çabuk<br />

çabuk görevlendirmek; 2) acele acele toplamak, toparlamak, toparlanmak, bir araya<br />

getirmek, biriktirmek, dermek, derlemek, bir yere getirmek, devşirmek, koleksiyon yapmak,<br />

cemetmek, yığmak, monte yapmak, monte etmek, almak, kurmak, koymak; 3) hızlı hızlı<br />

doldurmak; hızlıca dökmek.<br />

авгæнaг | avgænæg | 1) yükleten, yükletici, hamal; görevlendiren; 2) toplatan, biriktirten,<br />

derleten, devşirten; 3) doldurtan; döktüren.<br />

авгæнæг (авгæнджытæ) | avgænæg | 1) yükleyen, yükleyici, hamal, görevlendiren; 2)<br />

toplayan, toparlayan, bir araya getiren, biriktiren, deren, derleyen, bir yere getiren, devşiren,<br />

koleksiyon yapan, cemeden, yığan, monte yapan, monte eden, alan, kuran, koyan; 3)<br />

dolduran; döken.<br />

авгæнæггaг | avgænæggag | 1) yüklemelik, yüklenmelik, yükleyici payı, hamal ücreti,<br />

görevlendirmelik; 2) toplamalık, toparlamalık, toparlanmalık, toplayıcı hakkı; bir araya<br />

getirmelik, biriktirmelik, dermelik, derlemelik, bir yere getirmelik, devşirmelik, koleksiyon<br />

yapmalık, cemetmelik, yığmalık, monte yapmalık, monte etmelik, almalık, kurmalık,<br />

koymalık; 3) doldurmalık; dökmelik, doldurma karşılığı.<br />

авгæнæн | avgænæn | 1) yüklenilen, görevlendirilen; 2) toplanılan, toparlanılan, getirilen,<br />

biriktirilen, derlenen, getirilen, devşirilen, koleksiyon yapılan, cemedilen, yığılan, monte<br />

yapılan, monte edilen, alınan, kurulan, koyulan; 3) doldurulan; dökülen.<br />

авгæнгæ | avgængæ | 1) çabucak yükleme, yüklenme, çabuk çabuk görevlendirme; 2) acele<br />

acele toplama, toparlama, toparlanma, bir araya getirme, biriktirme, derme, derleme, bir<br />

yere getirme, devşirme, koleksiyon yapma, cemetme, yığma, monte yapma, monte etme,<br />

alma, kurma, koyma; 3) hızlı hızlı doldurma; hızlıca dökme.<br />

авгæнгæйæ | avgængæyæ | 1) yükleyerek, yüklenerek, görevlendirerek; 2) toplayarak,<br />

toparlayarak, toparlanarak, bir araya getirerek, biriktirerek, dererek, derleyerek, bir yere<br />

getirerek, devşirerek, koleksiyon yaparak, cemederek, yığarak, monte yaparak, monte<br />

ederek, alarak, kurarak, koyarak; 3) hızlı hızlı doldurarak; hızlıca dökerek.<br />

1) yüklemeyle; 2) toplamayla; 3) doldurmayla.<br />

авгæнинaг (авгæнинæгтæ) | avgæninag | 1) çabucak yüklenecek, yüklenecek, koyulacak,<br />

doldurulacak, dökülecek, yollanacak (eşya, malzeme); çabuk çabuk görevlendirecek; 2) acele<br />

acele toplanacak, toparlanacak, bir araya getirecek, biriktirecek, derecek, derlenecek, bir<br />

yere getirecek, devşirecek, koleksiyon yapacak, cemedecek, yığacak, monte yapacak, monte<br />

edecek, alacak, kuracak, koyacak; 3) hızlı hızlı dolduracak; hızlıca dökecek.<br />

авгæнын (авгæдтoн, авгæдтaин, авгæндзынæн) | avgænın | 1) yüklemek, yüklenmek,<br />

görevlendirmek; 2) toplamak, toparlamak, toparlanmak, bir araya getirmek, biriktirmek,<br />

dermek, derlemek, bir yere getirmek, devşirmek, koleksiyon yapmak, cemetmek, yığmak,<br />

monte yapmak, monte etmek, almak, kurmak, koymak; 3) doldurmak; dökmek.<br />

авгбазыр | avgbajır | перепончатокрылый.<br />

авгбазырджынтæ | avgbajırcıntæ | перепончатокрылые.<br />

авгджын | avgcın | cam, camlı.<br />

авглыггæнæг (aвглыггæнджытæ) | avglıggænæg | cam kesen, cam kesici, camcı, elmas.<br />

29


авглыггæнæн | avglıggænæg | cam kesme, elmas.<br />

август | avguşt | Ağustos; августы | avguştı | Ağustosta; августы райдайæн | avguştı<br />

raydayæn | Ağustos başlangıcı.<br />

aвд | avd | 1 ) yedi; 2 ) yedisi.<br />

Aвд хойы | Avd xoyı | Galaksi Yedi bacı, Süreyya, Ülker.<br />

aвдaздзыд, aвдaздзыккoн | avdajzıd, avdajzıkkon | yedi yıllık, yedi senelik, yedi yaşlı.<br />

aвдaзoн | avdajon | yedi yıllık, yedi senelik; авдазон пълан | avdajon plan | yedi yıllık<br />

plan.<br />

aвдaздзыккoн, aвдaздзыд | avdajzıkkon, avdajzıd | yedi yıllık, yedi senelik, yedi yaşlı.<br />

авдакат | avdakat | avukat.<br />

авдæвæрæй | avdæværæy | yedi kat, yedi kat büyük.<br />

авдæддæгyæлæ | аvdæddæguælæ | yedi katlı, yedi katlı bina.<br />

aвдæлoн кæнын | avdælon kænın | 1) boşaltmak, kurtarmak, ayırmak, bağışlamak, bağışık<br />

tutmak, muaf tutmak, sıyrılmak, affetmek, özgürlüğe kavuşmak, tahliye etmek, tahliye<br />

ettirmek, tahliye olmak, bırakmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat etmek, dikmek; 2)<br />

yoksundurmak, yoksun etmek, yoksun bırakmak, yoksun kalmak, yoksun kılmak, mahrum<br />

bırakmak, mahrum etmek, nezretmek, yasaklamak, kurtarmak, selbetmek.<br />

aвдæлoн уæвын (уын) | avdælon uævın | 1) boşaltılmak, boşalmak, boş olmak, tahliye<br />

olmak, taliye edilmek, bırakılmak; kurtulmak, özgürlüğe kavuşmak yoksunmak, yoksun<br />

kalmak, yoksun edilmek, mahrum kalmak, hürriyetine kavuşmak, serbest kalmak, azat olmak,<br />

af olmak, muaf olmak, sıyrılmak; 2) yoksunmak, yoksun kalmak, yoksun edilmek, mahrum<br />

kalmak, yitirmek, kaçmak, kaybetmek.<br />

aвдæлoнгæнaг | avdælongænag | boşaltan, bıraktıran, boşaltıcı, boşaltma, tahliye ettiren,<br />

tahliye yaptıran, salıverdiren, serbest bıraktıran, muaf tutturan, kurtaran, azat ettiren.<br />

aвдæлoнгæнæг (aвдæлoнгæнджытæ) | avdælongænæg | boşalan, bırakan, boşaltıcı,<br />

boşaltma, tahliye eden, tahliye olan, salıveren, serbest bırakan, muaf tutan, kurtaran, azat<br />

eden.<br />

aвдæлoнгæнæггaг | avdælongænæggag | boşaltmalık, boşaltma ücreti, boşaltıcı payı,<br />

boşaltma karşılığı, kurtarmalık, ayırmalık, bağışlamalık, bağışık tutmalık, muaf tutmalık,<br />

sıyrılmalık, affetmelik, özgürlüğe kavuşmalık, tahliye etmelik, tahliye ettirmelik, tahliye<br />

olmalık, tahliye karşılığı, bırakmalık, salıvermelik, serbest bırakmalık, azat etmelik, dikmelik;<br />

salıvermelik, serbest bırakmalık, yoksundurmalık, yoksun etmelik, yoksun bırakmalık, yoksun<br />

kalmalık, yoksun kılmalık, mahrum bırakmalık, mahrum etmelik, yasaklamalık, kurtarmalık.<br />

aвдæлoнгæнгæ | avdælongængæ| 1) boşaltma, kurtarma, ayırma, bağışlama, bağışık<br />

tutma, muaf tutma, sıyrılma, affetme, özgürlüğe kavuşma, tahliye etme, tahliye ettirme,<br />

tahliye olma, bırakma, salıverme, serbest bırakma, azat etme, dikme; 2) yoksundurma,<br />

yoksun etme, yoksun bırakma, yoksun kalma, yoksun kılma, mahrum bırakma, mahrum<br />

etme, nezretme, yasaklama, kurtarma, selbetme.<br />

aвдæлoнгæнгæйæ | avdælongængæyæ | 1) boşaltarak, kurtararak, ayırarak, bağışlayarak,<br />

bağışık tutarak, muaf tutarak, sıyrılarak, affederek, özgürlüğe kavuşarak, tahliye ederek,<br />

tahliye ettirerek, tahliye olarak, bırakarak, salıvererek, serbest bırakarak, azat ederek,<br />

dikerek; 2) yoksundurarak, yoksun ederek, yoksun bırakarak, yoksun kalarak, yoksun kılarak,<br />

mahrum bırakarak, mahrum ederek, nezrederek, yasaklayarak, kurtararak, selbederek.<br />

aвдæлoнгæнинaг (aвдæлoнгæнинæгтæ) | avdælongæninag | 1) boşaltacak, kurtaracak,<br />

ayıracak, bağışlanacak, bağışık tutacak, muaf tutacak, sıyrılacak, affedecek, özgürlüğe<br />

kavuşacak, tahliye edecek, tahliye ettirecek, tahliye olacak, bırakacak, salıverecek, serbest<br />

bırakacak, azat edecek, dikecek; 2) yoksunduracak, yoksun edecek, yoksun bırakacak, yoksun<br />

30


kalacak, yoksun kılacak, mahrum bırakacak, mahrum edecek, yasaklanacak, kurtaracak,<br />

nezredecek, selbedecek.<br />

aвдæлын (aвдæлдтæн, aвдæлдaин aвдæлдзынæн) | avdælın | boşalmak, boşaltmak,<br />

serbest kalmak, serbest bırakılmak, hürriyetine kavuşmak, kurtulmak, sıyrılmak, tahliye<br />

etmek, tahliye olmak, seçmek, intihap etmek, elemek, işten bırakılmak; özgür zaman seçmek,<br />

sıyrılmak, çıkarmak, vakit bulmak, zamanı olmak.<br />

aвдæн | avdæn | beşik, bebek karyolası, salıncak, meht; авдæны зарæг | avdænı jaræg |<br />

ninni, beşik şarkısı.<br />

aвдæнагурæг | avdænaguræg | beşik arayan, çocuk isteyen, çocuk sahibi olma isteği olan.<br />

aвдæнбаст, авдæнон | avdænbaşt, аvdænon | emzikli, göğüs bebeği, meme çocuğu,<br />

memedeki tay, beşikli, beşik çocuğu, sadrı.<br />

aвдæнбæттæн | avdænbetten | 1) doğumundan sonra ilk kez beşiğe çocuk koyma gününde<br />

yapılan tören; 2) beşik sallama tören eğlencesi.<br />

авдæнбoc | аvdænboş | beşik içinde bebek pansuman için teyp (kemer). лента (ремень)<br />

для перевязыванияя младенца в люльке<br />

авдæнгæc | аvdængæş | beşik sonrası bakıcı, dadı, daya, daye, bacı, hastabakıcı.<br />

авдæнон, авдæнбаст| аvdænon, аvdænbaşt | beşikli, beşik çocuğu, emzikli, göğüs bebeği,<br />

meme çocuğu, memedeki tay, sadrı.<br />

авдæнxъæд | аvdænqæd | uzunlamasına top sopa beşik. верхняя продольная палка<br />

люльки.<br />

aвдæны зapæг | avdænı jaræg | beşik şarkısı, ninni.<br />

aвдæpз-aвдæpз кæнын | avdærj-avdæj kænın | 1) sık sık ovmak; sürmek, keselemek,<br />

masaj yapmak; 2) ezmek, çiğnemek, buruşturmak, örselemek, soymak, yüzmek, derisini<br />

soymak, sıyırmak; 3) çabuk yemek, yiyip bitirmek.<br />

aвдæpзaг | avdærjag | 1) ovduran, keseleten; sürdüren; 2) ezdiren, çiğneten, buruşturtan,<br />

örseleten, soyduran, yüzdüren, derisini soydurtan, sıyırtan; 3) çabuk yiyen, yiyip bitirten.<br />

aвдæpзæг (aвдæpзджытæ) | avdærjæg | 1) ovman; süren, keseleyen; 2) ezen, çiğneyen,<br />

buruşturan, örseleyen, soyan, yüzmek, derisini soyan, sıyıran; 3) çabuk yiyen, yiyip bitiren.<br />

aвдæpзæггaг (aвдæpзæггæгтæ) | avdærjæggag | 1) ovmalık; sürmelik, keselik; masajlık;<br />

2) ezenlik, çiğneyenlik, buruşturanlık, örseleyenlik, soyanlık, yüzmelik, derisini soyanlık,<br />

sıyıranlık; 3) çabuk yiyenlik, yiyip bitirenlik.<br />

aвдæpзæн | avdærjæn | 1) ovulan; sürülen, keselenen; 2) ezilen, çiğnenen, buruşturulan,<br />

örselenen, soyulan, yüzülen, derisi soyulan, sıyrılan; 3) çabuk yenilen, yiyip bitirilen.<br />

aвдæpзгæ | avdærjgæ | 1) ovma; sürme, keseleme; 2) ezme, çiğneme, buruşturma,<br />

örseleme, soyma, yüzme, derisini soyma, sıyırma; 3) çabuk yeme, yiyip bitirme.<br />

aвдæpзгæйæ | avdærjgæyæ | 1) ovularak; sürülerek, keseleyerek; 2) ezilerek, çiğneyerek,<br />

buruşturularak, örseleyerek, soyularak, yüzülerek, derisi soyularak, sıyrılarak; 3) çabuk<br />

yenilerek, yiyip bitirilerek.<br />

aвдæpзинaг (aвдæpзинæгтæ) | avdærjinag | 1) ovulacak; sürülecek, keselenecek; 2)<br />

ezilecek, çiğnenecek, buruşturulacak, örselenecek, soyulacak, yüzülecek, derisi soyulacak,<br />

sıyrılacak; 3) çabuk yenilecek, yiyip bitirilecek.<br />

aвдæpзын (aвдæpзтoн, aвдæpзтaин, aвдæpздзынæн) | avdærjın | 1) ovmak, masaj<br />

yapmak, keselemek, sürmek, cilalamak; sürünmek, vurmak; rendelemek; 2) ezmek,<br />

örselemek, karmak, ovmak, çiğnemek, buruşturmak, berelemek, zedelemek, sıyırmak,<br />

soymak, derisini soymak, yüzmek; 3) çabuk yemek, yiyip bitirmek, tıkınmak, zıkkımlanmak.<br />

авдæxcтoн | аvdæxcton |<br />

31


авджид кæнын | avcid kænın | görevlendirmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek,<br />

üstenmek, talimat, memur etmek, yüklemek, güven vermek, temi n etmek, garantilemek,<br />

kefil olmak, havale etmek, bırakmak, tavzif etmek, tevdi etmek, boyun eğmek.<br />

авджын | avcın | 1) cam; camlı, cam eşya; cam gibi, fayans; авджын дзаума | avcın zauma<br />

| cam eşya, zücaciye; авджын гыццыл дзаума (хостæн) | avcın gıssıl zauma (xoştæn) |<br />

küçük cam eşya (ilaç için), camdan yapılan ampul; авджындзаумагæнæн завод |<br />

avcınzaumagænæn javod | cam eşya fabrikası; cam eşya atölyesi; 2) çini; porselen.<br />

aвдбoнoн | avdbonon | yedi günlük.<br />

aвддагъ | avddağ| семижильный; семислойный<br />

авдис-авдис кæнын | avdiş-ævdiş kænın | 1) sık sık göstermek, gösterip gösterip çekmek,<br />

gösteriş yapmak, betimlemek, sergilemek, teşhir etmek, ortaya koymak, betimlemek; ifade<br />

vermek, dolaştırmak; 2) çıkarmak, çıkarıp koymak, koymak, açığa vurmak, uzatmak,<br />

söndürmek.<br />

авдисaг | avdişag | 1) gösterten, gösteriş yaptıran, sergileten, teşhir ettiren, ortaya<br />

koyduran, betimleten; ifade verdiren, dolaştırtan; 2) çıkartan, çıkarıp koyduran, koyduran,<br />

açığa vuran, uzatan, söndürten.<br />

авдисæг (aвдисджытæ) | avdişæg | 1) gösterme, gösteriş yapma, sergileme, teşhir etme,<br />

ortaya koyma, betimleme; ifade verme, dolaştırma; 2) çıkarma, çıkarıp koyma, koyma, açığa<br />

vurma, uzatma, söndürme.<br />

авдисæггaг | avdişæggag | 1) göstermelik, gösteriş yapmalık, gösteriş yapma karşılığı,<br />

sergilemelik, sergileme ücreti, teşhir etmelik, teşhir etme masrafı, ortaya koymalık,<br />

betimlemelik; ifade vermelik, dolaştırmalık; 2) çıkarmalık, çıkarıp koymalık, koymalık, açığa<br />

vurmalık, uzatmalık, söndürmelik.<br />

авдисæн | avdişæn | 1) gösterilen, gösteriş yapılan, gösteri, gösteriş; sergilenen, sergi,<br />

teşhir edilen, teşhir, ortaya koyulan, betimlenen, betimleme; ifade verilen, dolaştırılan; 2)<br />

çıkarılan, çıkarıp koyulan, koyulan, açığa vurulan, uzatılan, söndürülen; авдисæн кæнын |<br />

avdişæn kænın | dönmek, inkâr etmek, yadsımak, feragat etmek, sık sık göstermek; gösterip<br />

gösterip çekmek, betimlemek, gösteriş yapmak, sergilemek, teşhir etmek, tanık kürsüz,<br />

bölge, feragat.<br />

авдисгæ | avdişgæ | 1) gösterme, gösteriş yapma, sergileme, teşhir etme, ortaya koyma,<br />

betimleme; ifade verme, dolaştırma; 2) çıkarma, çıkarıp koyma, koyma, açığa vurma, uzatma,<br />

söndürme.<br />

авдисгæйæ | avdişgæyæ | 1) göstererek, gösteriş yaparak, sergileyerek, teşhir ederek,<br />

ortaya koyarak, betimleyerek; ifade vererek, dolaştırarak; 2) çıkararak, çıkarıp koyarak,<br />

koyarak, açığa vurarak, uzatarak, söndürerek.<br />

авдисинaг | avdişinag | 1) gösterecek, gösteriş yapacak, sergilenecek, teşhir edecek, ortaya<br />

koyacak, betimlenecek; ifade verecek, dolaştıracak; 2) çıkaracak, çıkarıp koyacak, koyacak,<br />

açığa vuracak, uzatacak, söndürecek.<br />

авдисын (авдистoн, авдистaин, авдисдзынæн) | avdişın | 1) göstermek, gösteriş yapmak,<br />

sergilemek, teşhir etmek, ortaya koymak, betimlemek; ifade vermek, dolaştırmak; 2)<br />

çıkarmak, çıkarıp koymak, koymak, açığa vurmak, uzatmak, söndürmek; uzatmak; хи<br />

авдисын | xi avdişın | görünmek, gözükmek, kendini göstermek, çıkmak, belirmek, gelmek,<br />

söndürülmek, kendini sarkıtmak.<br />

авдкълаcoн | аvdkhlаşon | yedi sınıflık.<br />

aвдкъyыpидзыд | avdkhuırizıd | yedi haftalık.<br />

aвдмæйдзыд (aвдмæйдзыдтæ) | avdmæyzıd | yedi aylık.<br />

aвдмæйон | avdmæyon | yedi aylık. семимесячный<br />

32


aвдcæдæ | avdşædæ | yedi yüz.<br />

aвдcæдæйæм, авдсæдæймаг | avdşædæyæm, avdşædæymag | yedi yüzüncü.<br />

aвдсæдæймаг, aвдcæдæйæм | avdşædæymag, avdşædæyæm | yedi yüzüncü.<br />

aвдcæpoн | avdşæron | yedi başlı; авдсæрон уæйыг | avdşæron uæyıg | yedi başlı dev.<br />

aвдcæpиoн | avdşærion | yedi başlılık.<br />

авдcиoн | аvdşion |<br />

авдтагон | аvdtagon | семижильный<br />

aвдтæнoн | avdtænon | yedi telli; авдтæнон фæндыр | avdtænon fændır | yedi telli<br />

keman.<br />

aвдтигъон | avdtiğon | семигранный, гептаэдрический<br />

aвдудoн | avdudon | yedi canlı, uzun ömürlü, dayanıklı, sağlam, muhkem.<br />

aвдуз-aвдуз кæнын | avduj-avduj kenın | sık sık bastırmak, basmak, ezmek, sıkmak,<br />

sıkıştırmak, sokulmak.<br />

aвдузæг (aвдузджытæ) | avdujæg | bastıran, basan, ezen, sıkan, sıkıştıran, sokulan.<br />

aвдузæггaг | avdujæggag | bastırmalık karşılığı, basmalık payı, ezmelilik, sıkmalık ücreti,<br />

sıkanlılık, sıkıştıranlılık, sokulmalık.<br />

aвдузæн | avdujæn | bastırılan, basılan, ezilen, sıkılan, sıkıştırılan, sokulan.<br />

aвдузгæ | avdujgæ | bastırma, basma, ezme, sıkma, sıkıştırma, sokulma.<br />

aвдузгæйæ | avdujgæyæ | bastırarak, basarak, ezerek, sıkarak, sıkıştırarak, sokularak.<br />

aвдузинaг | avdujinag | bastıracak, basacak, ezecek, sıkacak, sıkıştıracak, sokulacak.<br />

aвдузын (aвдузтoн, aвдузтaин, aвдуздзынæн) | avdujın | bastırmak, basmak, sıkıştırmak,<br />

sıkmak, baskı yapmak, ezmek, kıstırmak, sokulmak.<br />

aвдул-aвдул кæнын | avdul-avdul kænın | sık sık çabukça yuvarlamak, yuvarlanmak, yerde<br />

sürüklemek, bir şeyin içine yatmak.<br />

aвдулaг | avdulag | yuvarlatan, yerde sürükleten, bir şeyin içine yatan.<br />

aвдулæг (aвдулджытæ) | avdulæg | yuvarlayan, yerde sürükleyen, bir şeyin içine yatan.<br />

aвдулæггaг (aвдулæггæгтæ) | avdulæggag | yuvarlamalık, yerde sürüklenmelik, bir şeyin<br />

içine yatmalık.<br />

aвдулæн | avdulæn | yuvarlanılana, yuvarlatılan, yatılan.<br />

aвдулгæ | avdulgæ | yuvarlama, yuvarlanma, yerde sürükleme, bir şeyin içine yatma.<br />

aвдулгæйæ | avdulgæyæ | yuvarlayarak, yerde sürükleyerek, bir şeyin içine yatarak.<br />

aвдулинaг | avdulinak | yuvarlanacak, yerde sürüklenecek, bir şeyin içine yatacak.<br />

aвдулын (aвдулдтoн, aвдулдтaин, aвдулдзынæн) | avdulın | yuvarlanmak, yuvarlatmak,<br />

bir şeyin içine yatmak.<br />

авдфoндзысcæдз(ы) | avdfonzışşæz(ı) | yedi yüz.<br />

авдфoндзысcæдзæм | avdfonzışşæzæm | yedi yüzüncü.<br />

авдфoндзысcæдзæймaг | avdfonzışşæzæymag | yedi yüzüncülük.<br />

авдфoндзысcæдзгaй (авдфoндзысcæдзгaйттæ) | avdfonzışşæzgay | yedi yüzer.<br />

aвдxaттoн | avdxatton | yedi defa, yedi sefer, yedi kez, yedi defalık, yedi seferlik, yedi<br />

kezalik.<br />

aвдxyызoн | avdxuıjon | yedi şekil, yedi cins, yedi tür, yedi biçim, yedi şekilde, yedi cinste,<br />

yedi türde, yedi biçime.<br />

aвдысcæдз(ы) | avdışşæz(ı) | yüz kırk, yedi adet yirmi.<br />

aвдысcæдзaзыдзыд | avdışşæzajızıd | yüz kırk yıllık, yüz kırk yaşında.<br />

aвдысcæдзaзыдзыккoн (aвдысcæдзaзыдзыккæттæ) | avdışşæzajızıd | yüz kırk yıllık, yüz<br />

kırk yaşında.<br />

aвдысcæдзæймaг (aвдысcæдзæймæгтæ) | avdışşæzæymag | yüz kırkıncılık.<br />

33


aвдысcæдзæм | avdışşæzæm | yüz kırkıncı.<br />

aвдыссæдзы | avdışşæzı |<br />

Aвдxoйы | Avdxoyı | Galaksi Yedi Bacı, Süreyya, Ülker.<br />

aвдxyызoн | avdxuıjon | yedi şekil, yedi cins, yedi tür, yedi biçim, yedi şekilde, yedi cinste,<br />

yedi türde, yedi biçime.<br />

авдыcæp | avdışær | yedi baş.<br />

авдыст | avdışt | gösteri, gösterilmiş.<br />

авзаг кæнын | avjag kænın | 1) dedikodu yapmak; 2) götürmek, bir yere kadar götürmek,<br />

getirmek, bildirmek, bilgilendirmek, haber vermek, haber göndermek, rapor göndermek,<br />

ihbar etmek, jurnal etmek, curnal etmek, fitlemek, akoz etmek; 3) salmak, fitlemek,<br />

fitillemek, kışkırtmak, tahrik etmek, birine saldırtmak, koymak.<br />

авзар-авзар кæнын | аvjаr-аvjаr kænın | 1) sık sık denemek, denetlemek, sınamak,<br />

tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; çalışmak, çaba sarf etmek, yeltenmek, teşebbüs etmek,<br />

tartmak, tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, kalkışmak; 2) ayırmak, ayıklamak,<br />

seçmek, seçtirmek, seçip ayırmak, elemek, tahsis etmek; özgülemek; 3) taşımak, aktarmak,<br />

geçirmek, ertelemek, almak, devretmek, yedirmek, yemek, atlatmak, katlanmak, dayanmak,<br />

bırakmak, ertelemek, transfer etmek, onaylamak, yaşamak, savuşturmak, merak etmek,<br />

dertlenmek, heyecanlanmak, çekmek, yaşamak, görmek.<br />

авзарaг | avjarag | 1) deneten, denetleten; sınatan, tecrübe ettiren, tecrübesiyle bilen;<br />

çalıştıran, çaba sarf ettiren, yeltenen, teşebbüs, teşebbüs ettiren, tartan, tattıran, tadına<br />

baktıran; emekleten, kaldıran, kalkıştıran; 2) ayırtan, ayıklatan, seçmen, seçtiren, seçip<br />

ayırtan, eleten, eleme yaptıran, tahsis ettiren; özgületen; 3) taşıtan, aktartan, geçirten,<br />

erteleten, aldıran, devrettiren, tadına baktıran, yedirten, atlatan, katlanan, dayatan,<br />

bıraktıran, erteleten, transfer ettiren, onaylatan, yaşatan, savuşturan, merak ettiren,<br />

sorduran, sorup soruşturtan; derleten, heyecanlaşan, çektiren, gördüren.<br />

авзарæг (авзарджытæ) | avjaræg | 1) deneyen, denetleyen, deneten; sınayan, tecrübe<br />

eden, tecrübesiyle bilen; çalışan, çaba sarf eden, yeltenen, teşebbüs eden, tartan, tadan,<br />

tadına bakan; emekleyen, kalkan, kalkışan; 2) ayıran, ayıklayan, seçen, seçmen, seçtiren,<br />

seçip ayıran, eleyen, eleme yapan, tahsis eden; özgüleyen; 3) taşıyan, aktaran, geçiren,<br />

erteleyen, alan, devreden, tadına bakan, yediren, yiyen, atlatan, katlanan, dayanan, bırakan,<br />

erteleyen, transfer eden, onaylayan, yaşayan, savuşturan, merak eden, soran, sorup<br />

soruşturan; dertlenen, heyecanlanan, çeken, gören.<br />

авзарæггaг | avjaræggag | 1) deney ücreti, denemelik, denetlemelik, sınamalık, tecrübe<br />

etmelik, tecrübesiyle bilmelik; tecrübe karşılığı, tecrübesinin payı; çalışmalık, çaba sarf<br />

etmelik, yeltenmelik, teşebbüs etmelik, tartmalık, tatmalık, tadına bakmalık; emeklemelik,<br />

kalkmalık, kalkışmalık; 2) ayırmalık, ayıklamalık, ayıklama karşılığı, seçmelik, seçtirmelik,<br />

seçme karşılığı, seçip ayırmalık, seçip ayırma payı, elemelik, tahsis etmelik; özgülemelik; 3)<br />

taşımalık, aktarmalık, geçirmelik, ertelemelik, almalık, devretmelik, yedirmelik, yemelik,<br />

atlatmalık, katlanmalık, dayanmalık, bırakmalık, ertelemelik, transfer etmelik, onaylamalık,<br />

yaşamalık, savuşturmalık, merak etmelik, dertlenmelik, heyecanlanmalık, çekmelik,<br />

yaşamalık, görmelik.<br />

авзарæн | avjaræn | 1) denetilen, denetlenilen, sınanan, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />

bilinen; çalışılan, çaba sarf edilen, yeltenen, teşebbüs edilen, tartılan, tadılan, tadına bakılan;<br />

emeklenilen, kalkılan, kalkışılan; 2) ayırtılan, ayıklanılan, seçilen, seçtirilen, seçip ayırtılan,<br />

eletilen, tahsis edilen; özgülenilen; 3) taşınılan, aktarılan, geçirilen, ertelenilen, alınan,<br />

devredilen, yedirilen, yenilen, atlatılan, katlanılan, dayanılan, bırakılan, ertelenilen, transfer<br />

34


edilen, onaylanılan, yaşanılan, savuşturulan, merak edilen, dertlenilen, heyecanlanılan,<br />

çekilen, yaşanılan, görülen.<br />

авзаргæ | avjargæ | 1) deneme, denetleme, deney; sınama, tecrübe, tecrübe etme,<br />

tecrübesiyle bilme; çalışma, çaba sarf etme, yeltenme, teşebbüs etme, tartma, tatma, tadına<br />

bakma; emekleme, kalkma, kalkışma; 2) ayırma, ayıklama, seçme, seçtirme, seçip ayırma,<br />

eleme, eleme yapma, tahsis, tahsis etme; özgüleme; 3) taşıma, aktarma, geçirme, erteleme,<br />

alma, devretme, yedirme, yeme, atlatma, katlanma, dayanma, bırakma, erteleme, transfer,<br />

transfer etme, onaylama, yaşama, sorma, sorup soruşturma, savuşturma, merak etme,<br />

dertlenme, heyecanlanma, çekme, yaşama, görme.<br />

авзаргæйæ | avjargæyæ | 1) deneyerek, denetleyerek, sınayarak, tecrübe ederek,<br />

tecrübesiyle bilerek; çalışarak, çaba sarf ederek, yeltenerek, teşebbüs ederek, tartarak,<br />

tadarak, tadına bakarak; emekleyerek, kalkarak, kalkışarak; 2) ayırarak, ayıklayarak, seçerek,<br />

seçtirerek, seçip ayırarak, eleyerek, tahsis ederek; özgüleyerek; 3) taşıyarak, aktararak,<br />

geçirerek, erteleyerek, alarak, devrederek, yedirerek, yiyerek, atlatarak, katlanarak,<br />

dayanarak, bırakarak, erteleyerek, transfer ederek, onaylayarak, yaşayarak, sorarak, sorup<br />

soruşturarak, savuşturarak, merak ederek, dertlenerek, heyecanlanarak, çekerek, yaşayarak,<br />

görerek.<br />

авзаринaг (авзаринæгтæ) | avjarinag | 1) denenecek, denetlenecek, sınanacak, tecrübe<br />

edecek, tecrübesiyle bilecek; çalışacak, çaba sarf edecek, yeltenecek, teşebbüs edecek,<br />

tartacak, tadacak, tadına bakacak; emeklenecek, kalkacak, kalkışacak; 2) ayıracak,<br />

ayıklayacak, seçecek, seçtirecek, seçip ayıracak, elenecek, tahsis edecek; özgülenecek; 3)<br />

taşınacak, aktaracak, geçirecek, ertelenecek, alacak, devredecek, yedirecek, yiyecek,<br />

atlatacak, katlanacak, dayanacak, bırakacak, ertelenecek, transfer edecek, onaylana cak,<br />

yaşanacak, sorulacak, sorup soruşturulacak, savuşturacak, merak edecek, dertlenecek,<br />

heyecanlanacak, çekecek, yaşanacak, görecek.<br />

авзарын (авзарcтoн, авзарcтaин, авзардзынæн) | avjarın | 1) denemek, denetlemek,<br />

sınamak, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; çalışmak, çaba sarf etmek, yeltenmek,<br />

teşebbüs etmek, tartmak, tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, kalkışmak; 2)<br />

ayırmak, ayıklamak, seçmek, seçtirmek, seçip ayırmak, elemek, tahsis etmek; özgülemek; 3)<br />

taşımak, aktarmak, geçirmek, ertelemek, almak, devretmek, yedirmek, yemek, atlatmak,<br />

katlanmak, dayanmak, bırakmak, ertelemek, transfer etmek, onaylamak, yaşamak,<br />

savuşturmak, merak etmek, dertlenmek, heyecanlanmak, çekmek, yaşamak, görmek.<br />

авзæр кæнын | avjær kænın | kötü yapmak, kötülük yapmak, kötülemek, pislemek.<br />

авзæр уæвын (уын) | avjær uævın | kötü olmak, kötülük olmak, kötülenmek, pislenmek.<br />

авзæрaг | avjærag | ayırtan.<br />

авзæрæг (авзæрджытæ) | avjæræg | ayıran.<br />

авзæрæггaг | avjæræggag | ayrılmalık.<br />

авзæргæ | avjærgæ | ayrılma.<br />

авзæргæйæ | avjærgæyæ | ayrılarak.<br />

авзæргæнæг (авзæргæнджытæ) | avjærgænæg | kötü olan, pis olan, kötü eden, kötü<br />

yapan, kötülük yapan.<br />

авзæргæнæггaг | avjærgænæg | kötülük payı, pislik payı, kötülülük karşılığı, kötü yapanlık<br />

payı, kötülük yapanlık.<br />

авзæргæнæн | avjærgænæn | kötülenen, kötücülük, kötü yapılan.<br />

авзæргæнгæ | avjærgængæ | kötü yapma, pis yapma, kötülük yapma.<br />

авзæргæнгæйæ | avjærgængæyæ | kötü yaparak, kötülük yaparak, kötüleyerek,<br />

pisleyerek.<br />

35


авзæргæнинaг | avjærgæninag | kötü yapılacak, kötülük yapılacak, kötülenecek,<br />

pislenecek.<br />

авзæринaг (авзæринæгтæ) | avjærinag | ayrılacak.<br />

авзæрын [авзæрд (и, иc), авзæрдaид, авзæрдзæн (и, иc)+ | avjærın | ayrılmak.<br />

авзигæ | аvjigæ |<br />

авзид-авзид кæнын | аvjid-аvjid kænın |<br />

авзидæг (авзидджытæ) | аvjidæg |<br />

авзидæггаг | аvjidægag |<br />

авзидæн | аvjidæn |<br />

авзидгæ | аvjidgæ |<br />

авзидгæйæ | аvjidgæyæ |<br />

авзидын | аvjidinаg |<br />

авзидын (авзыcтoн, авзыcтаин, авзиддзынæн) | аvjidın |<br />

авзиинаг | аvjiinаg |<br />

авзийæг | аvjiyæg |<br />

авзийæн | аvjiyæn |<br />

авзийын *авзыд (и, иc), авзыдаин, авзидзæн (и, иc)+ | аvjiyın |<br />

авзил-авзил кæнын | аvjil-аvjil kænın | sık sık atmak, bırakmak, vurmak, koşmak, atmak,<br />

atışmak, fırlamak, saldırmak fırlatmak, atmak, savurmak.<br />

авзилаг | аvjilаg | attır, bıraktır, vurdurtan, koşturan, attıran, atıştıran, fırlatan, saldırtan,<br />

savurtan.<br />

авзилæг (авзилджытæ) | аvjilæg | atan, bırakan, vuran, koşan, atışan, fırlayan, saldıran,<br />

fırlatan, savuran.<br />

авзилæггаг (авзилæггæгтæ) | аvjilæggаg | atmalık, bırakmalık, vurmalık, koşmalık,<br />

atışmalık, fırlamalık, saldırmalık, fırlatmalık, savurmalık.<br />

авзилæн | аvjilæn | atılan, bırakılan, vurulan, koşulan, atışılan, fırlanan, saldırılan, fırlatılan,<br />

savuşulan.<br />

авзилгæ | аvjilgæ | atma, bırakma, vurma, koşma, atışma, fırlama, saldırma, fırlatma,<br />

savurma.<br />

авзилгæйæ | аvjilgæyæ | atarak, bırakarak, vurarak, koşarak, atışarak, fırlayarak, saldırarak<br />

fırlatarak, atarak, savurarak.<br />

авзилинаг (авзилинæгтæ) | аvjilinаg | atacak, bırakacak, vuracak, koşacak, atışacak,<br />

fırlayacak, saldıracak fırlatacak, savuracak.<br />

авзилын (авзылдтoн, авзылдтаин, авзылдзынæн) | аvjilın| atmak, bırakmak, vurmak,<br />

koşmak, atmak, atışmak, fırlamak, saldırmak fırlatmak, atmak, savurmak.<br />

авзылд (авзылдтытæ) | аvjıld |<br />

авзыcт (авзыcтытæ) | аvjışt |<br />

авиааразынад | aviaarajınad | hava aracı inşası.<br />

aвиабазæ (авиацион базæ, хæдтæхджыты базæ) | aviabajæ (xædtæxcıtı bajæ) | hava<br />

üssü, uçak üssü, havacılık üssü.<br />

авиабилет | aviabilyet | hava bileti.<br />

авиабомбæ (авиацион бомбæ) | aviabombæ | havadan atılan bomba, hava bombası.<br />

авиадесант (авиацион десант) | aviadyeşant | havacılık sahası.<br />

авиадесантон | аviаdyeşаnton | авиадесантный.<br />

авиазавод (авиацион завод) | aviajvod | hava aracı fabrikası, havacılık fabrikası, uçak<br />

fabrikası.<br />

авиаиндустри | aviainduştri | havayolu endüstrisi.<br />

36


авиаконструктор (хæдтæхджытæ аразæг) | aviakonştuktor (xædtæxcıtæ arajæg) | hava<br />

aracı tasarımcısı.<br />

авиакъола | аviаkholа |<br />

авиалини | avialini | havayolu taşımacılığı.<br />

авиаматкæ | аviаmаtkæ | havacılık. авиаматка.<br />

aвиамотор (авиацион мотор) | aviamotor | hava aracı motoru, havacılık motoru, uçak<br />

motoru.<br />

авиамотораразынад | aviamotorarajınad | hava aracı motor üretimi.<br />

авианосец | avianoşyes | uçak gemisi.<br />

авиапарк | aviapark | hava aracı deposu.<br />

авиапост (авиацион пост) | aviapost | hava postası, havacılık postası.<br />

авиапромышленность (авиацион промышленность) | aviapomışlyennoşth | hava aracı<br />

sanayisi, havacılık sanayisi.<br />

авиаскъола | aviaşkhola | havacılık okulu.<br />

авиатехник | aviatyexnik | hava aracı teknisyeni.<br />

авиатехникoн | aviatyexnikon | hava aracı teknisyeni.<br />

авиатор | aviator | pilot.<br />

авиатранспорт | aviatranşport | hava ulaşımı.<br />

авиатранспортон | aviatranşporton | hava nakliyat, hava kargo.<br />

авиаци | aviasi | hava aracı; havacı; граждайнаг авиаци | grajdaynag aviasi | sivil hava<br />

aracı; бомбæкалæг авиаци | bombækalæg aviasi | hava aracını bombalamak; штурмон<br />

авиаци | şturmon aviasi | hava aracına aniden saldır; сгарæг авиаци | şgaræg aviasi |<br />

hava aracını araştırmak.<br />

авиацион | aviasion | havacılık; авиацион завод | aviasion javod | havacılık fabrikası;<br />

авиацион базæ | aviasion bajæ | havacılık.<br />

авиаскъола | aviaşkhola | hava okulu, havacılık okulu.<br />

авидауц | аvidаus | çirkinleşme; bir türle mahrum etme.<br />

авидауц кæнын | avidaus kænın | çirkinleştirmek; bir türle mahrum etmek.<br />

авидауц уæвын (уын) | avidaus uævın | bir türü kaybetmek, görünüş, çirkin olmak.<br />

авнaл-авнaл кæнын | avnal-ævnal kænın | 1) sık sık dokunmak, dokunulmak, dokunup<br />

geçmek, değmek, değinmek, temas etmek, ilişmek, ellemek, el sürmek, duygulandırmak;<br />

ustalık etmek, mütehassıs etmek; 2) tutmak, temas etmek, germek, massetmek; 3) sarmak,<br />

sarılmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak, kapsamak, almak, içine almak, yakalamak, zarar<br />

vermek, bozmak, harcamak, kullanmak, peyda olmak, belirmek, husule gelmek,<br />

heyecanlandırmak, kuşatmak, çevirmek, bürünmek, yayılmak, şamil olmak, teşmil etmek,<br />

çekmek, çeke çeke söylemek, ağır ağır söylemek, uzatmak, sürüncemede bırakmak, yaşamak,<br />

haşlamak.<br />

авнaлaг | avnalag | 1) dokunduran, dokunup geçen, değdiren, değdiren, temas ettiren,<br />

iliştiren, elleten, el sürdüren, duygulandırtan; ustalık ettiren, mütehassıs ettiren; 2) tutturan,<br />

temas ettiren, gerdiren, massettiren; 3) sardıran, kucaklatan, kuşatan, kaplatan, kapsatan,<br />

aldıran, içine aldıran, yakalatan, zarar verdiren, bozduran, harcatan, kullandıran, belirten,<br />

husule getirten, heyecanlandıran, kuşatan, çevirten, büründüren, yayıştan, şamil olan, teşmil<br />

ettiren, çektiren, çeke çeke söyleten, ağır ağır söyleten, uzatan, sürüncemede bıraktıran,<br />

yaşatan, haşlatan.<br />

авнaлæг (авнaлджытæ) | avnalæg | 1) dokunan, dokunup geçen, değen, değinen, temas<br />

eden, ilişen, elleyen, el süren, duygulandıran; ustalık eden, mütehassıs eden; 2) tutan, temas<br />

eden, geren, masseden; 3) saran, kucaklayan, kuşatan, kaplayan, kapsayan, alan, içine alan,<br />

37


yakalayan, zarar veren, bozan, harcayan, kullanan, peyda olan, beliren, husule gelen,<br />

heyecanlandıran, kuşatan, çeviren, bürünen, yayılan, şamil olan, teşmil eden, çeken, çeke<br />

çeke söyleyen, ağır ağır söyleyen, uzatan, sürüncemede bırakan, yaşayan, haşlayan.<br />

авнaлæн (авнaлæнтæ) | avnalæn | 1) dokunulan, dokunup geçilen, değinen, değinilen,<br />

temas edilen, ilişilen, ellenen, el sürülen, duygulandırılan; ustalık edilen, mütehassıs edilen;<br />

2) tutulan, temas edilen, gerilen, massedilen; 3) sarılan, kucaklanılan, kuşatılan, kaplanılan,<br />

kapsanılan, alınılan, içine alınılan, yakalanılan, zarar verilen, bozulan, harcanılan, kullanılan,<br />

peyda olunan, belirilen, husule gelinen, heyecanlandırılan, kuşatılan, çevirtilen, bürünen,<br />

yayılan, şamil olunan, teşmil edilen, çekilen, çeke çeke söylenen, ağır ağır söylenen, uzatılan,<br />

sürüncemede bırakılan, yaşanan, haşlanan.<br />

авнaлæнтæ, айвазæн(тæ) | avnalæntæ, ayvjæn(tæ) | fırsatlar, ilk fırsatta; mümkün<br />

derece, mümkün mertebe, kaynaklar, uzatılacaklar, dokunulacaklar; сæ авналæнтæ сæ бар<br />

не сты | şæ avnalæntæ şæ bar nye ştı | kaynakları kendi kullanımlarında değil, fırsatları<br />

sınırlıdır, kendi imkânları sınırlı.<br />

авнaлгæ | avnalæg | 1) dokunma, dokunulma, dokunup geçme, değme, değinme, temas<br />

etme, ilişme, elleme, el sürme, duygulandırma; ustalık etme, mütehassıs etme; 2) tutma,<br />

temas etme, germe, massetme; 3) sarma, sarılma, kucaklama, kuşatma, kaplama, kapsama,<br />

alma, içine alma, yakalama, zarar verme, bozma, harcama, kullanma, peyda olma, belirme,<br />

husule gelme, heyecanlandırma, kuşatma, çevirme, bürünme, yayılma, şamil olma, teşmil<br />

etme, çekme, çeke çeke söyleme, ağır ağır söyleme, uzatma, sürüncemede bırakma, yaşama,<br />

haşlama.<br />

авнaлгæйæ | avnalægyæ | 1) dokunarak, dokunularak, dokunup geçerek, değerek,<br />

değinerek, temas ederek, ilişerek, elleyerek, el sürerek, duygulandırarak; ustalık ederek,<br />

mütehassıs ederek; 2) tutarak, temas ederek, gererek, massederek; 3) sararak, sarılarak,<br />

kucaklayarak, kuşatarak, kaplayarak, kapsayarak, alarak, içine alarak, yakalayarak, zarar<br />

vererek, bozarak, harcayarak, kullanarak, peyda olarak, belirerek, husule gelerek,<br />

heyecanlandırarak, kuşatarak, çevirerek, bürünerek, yayılarak, şamil olarak, teşmil ederek,<br />

çekerek, çeke çeke söyleyerek, ağır ağır söyleyerek, uzatarak, sürüncemede bırakarak,<br />

yaşayarak, haşlayarak.<br />

авнaлинаг (авнaлиæгтæ) | avnalinag | 1) dokunacak, dokunulacak, dokunup geçecek,<br />

değecek, değinecek, temas edecek, ilişecek, ellenecek, el sürecek, duygulandıracak; ustalık<br />

edecek, mütehassıs edecek; 2) tutacak, temas edecek, gerecek, massedecek; 3) saracak,<br />

sarılacak, kucaklanacak, kuşatacak, kaplanacak, kapsanacak, alacak, içine alacak,<br />

yakalanacak, zarar verecek, bozacak, harcanacak, kullanacak, peyda olacak, belirecek, husule<br />

gelecek, heyecanlandıracak, kuşatacak, çevirecek, bürünecek, yayılacak, şamil olacak, teşmil<br />

edecek, çekecek, çeke çeke söylenecek, ağır ağır söylenecek, uzatacak, sürüncemede<br />

bırakacak, yaşanacak, haşlanacak.<br />

авнaлын (авнaлдтoн, авнaлдтaин, авнaлдзынæн) | avnalın | 1) dokunmak, dokunulmak,<br />

dokunup geçmek, değmek, değinmek, temas etmek, ilişmek, ellemek, el sürmek,<br />

duygulandırmak; ustalık etmek, mütehassıs etmek; 2) tutmak, temas etmek, germek,<br />

massetmek; 3) sarmak, sarılmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak, kapsamak, almak, içine<br />

almak, yakalamak, zarar vermek, bozmak, harcamak, kullanmak, peyda olmak, belirmek,<br />

husule gelmek, heyecanlandırmak, kuşatmak, çevirmek, bürünmek, yayılmak, şamil olmak,<br />

teşmil etmek, çekmek, çeke çeke söylemek, ağır ağır söylemek, uzatmak, sürüncemede<br />

bırakmak, yaşamak, haşlamak.<br />

38


авнæлд (авнæлдтытæ) | avnæld | 1) gerilmiş, el sürülmüş, ellenmiş; 2) dokunulmuş;<br />

dokunup geçilmiş, değdirilmiş, değinilmiş, temas edilmiş; 3) yakalanmış, zarar verilmiş,<br />

bozulmuş, harcanmış, kullanılmış, peyda olmuş, belirlenmiş, husule gelmiş.<br />

аврал, фæдис науы | аvrаl, fædiş nаuı | bütün elleri karıştırıyor olаn iş.<br />

аврoнг кæнын | avrong kænın | ayılmak, ayık yapmak, ayıltmak, aklını başına getirtmek,<br />

sarhoşluğu geçmek.<br />

аврoнг уæвын (уын) | avrong uævın | ayılmak, ayık yapılmak, aklı başına gelmek,<br />

sarhoşluğu geçmek.<br />

Австрали | Avştrali | Avustralya<br />

aвстралиаг (австралиæгтæ), aвстралийка | avştraliag, avştraliyka | 1. Avustralya; 2.<br />

Avustralyalı.<br />

австралийка, австралиаг | avştralika, abştraliag | Avustralyalı<br />

Австри | Avştri | Avusturya.<br />

aвстриаг (австриæгтæ), aвстрийка | avştriag, avştriyka | 1. Avusturya; 2. Avusturyalı.<br />

Австрийка, австриаг | avştriyaka | Avusturyalı.<br />

австрo-азиаг | аvştro-аjiаg |<br />

австрo-вeнгpиаг | аvştro-vyengriаg |<br />

австрo-гepмайнаг | аvştro-gyengriаg |<br />

автобазæ (автомобилон базæ) | avtobajæ | otomobil üssü, depo, oto nakliyat şirketi.<br />

автобиографи | avtobiografi | otobiyografi, öz yaşam öyküsü, özgeçmiş.<br />

автобиографион | avtobiografion | otobiyografik, otobiyografi, öz yaşam öyküsü, öz<br />

geçmiş.<br />

автобус (бирæбынатон автомобиль) | avtobuş (biræbınnatton avtomobilh) | otobüs.<br />

автобусон | avtobuşon | otobüs, otokar.<br />

автоген | avtogyen | kaynak kesiği, kaynak.<br />

автогенон (иттæг бæрэонд тæвдæй архайгæ) | avtogyenon (ittæg bærjond tævdæy<br />

arxaygæ) | kaynak; автогенон бахсыст | avtogyenon baxşışt | otojen kaynak.<br />

автограф (хи къух фыст) | avtograf (xi khux fışt) | el yazısı, imza.<br />

автозавод (автомобильты завод) | avtjavod | araba fabrikası, otomobil fabrikası.<br />

автоинспектор (автоинспектортæ) | avtoinşpyektor | araba müfettişi.<br />

автоинспекци | avtoinşpyeksi | araba müfettişi.<br />

автоколоннæ (автомобильты колоннæ) | avtokolonnæ | araba geçit töreni, otomobil<br />

geçişi.<br />

автократ | avtokrat | otokrat.<br />

автократи | avtokrai | otokrasi.<br />

автомагистраль | avtomagiştralh | ana yolu planla, otomatik aygıt, alet, oyun, plan.<br />

автомат (хæдархайгæ гарзæг) | avtomat (xædarxaygæ garjæg) | otomatik alet; otomatik<br />

aygıt, alet, oyun, plan; автоматæй æхсæг | avtomatæy æxşæg | otomatik silah.<br />

автоматджын | avtomatcın | otomatikli.<br />

автоматизаци | avtomatijasi | otomasyon; автоматизаци кæнын | avtomatijasi kænın |<br />

otomatikleştirmek.<br />

автоматизацигoнд | avtomatijasigond | otomasyon.<br />

автоматикæ | avtomatikæ | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan<br />

автоматикoн | avtomatikon | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan<br />

автоматон | avtomaton | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan; автоматон<br />

(хæдархайгæ) змæлд | avtomaton (xædarxaygæ) jmæld | otomatik hareket, eylem,<br />

39


faaliyet, ritim, mekanizma, tempo автоматон телефонты станцæ | avtomaton tyelyefontı<br />

ştansæ | otomatik telefon santrali.<br />

автоматчик | avtomatçik | otomatik tabancalı er, makineli tabancalı er.<br />

автомашинæ | avtomaşinæ | oto motor, motorlu vasıta.<br />

автомобилон | avtomobilon | otomobil, araba; автомобилон промышленность |<br />

avtomobilon promılyennoşth | araba sanayi.<br />

автомобиль | avtomobilh | otomobil, araba; уæзласæн автомобиль | uæjlaşæn<br />

avtomobilh | yük nakliye arabası; рог автомобиль | rog avtomobilh | hafif araba.<br />

автомобильтæаразæн | avtomobilhtæarajæn | araba.<br />

автомоторон | avtomotoron | oto motor; автомоторон парк | avtomotoron park | oto<br />

motor parkı.<br />

автономи | avtonomi | özerklik, otonom, muhtariyet.<br />

автономион (автономон) | avtonomion | özerk bağımsız; otonom, muhtariyet;<br />

автономион область | avtonomon oblaşth | otonom bölge, özerk saha, muhtariyet alan;<br />

автономион республикæ | avtonomon ryeşpublikæ | otonom cumhuriyet; Цæгат<br />

Ирыстоны Автономион Советон Социалистон Республикæ | Sagat İrıştonı Avtonomon<br />

Sovyeton Şosialişton Ryeşpublikæ | Kuzey Alania Bağımsız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.<br />

автопарк (автопарктæ) | avtopark | otopark.<br />

автопилот | avtopilot | oto pilot, otomatik pilot.<br />

автопокрышка | avtopokrışka | otomobil örtüsü.<br />

автопортрет | avtoportryet | kendi portresi, insan resmi.<br />

автоприцеп | avtopisyep | parça, fragman.<br />

автор (автортæ) (аивадон кæнæ зонадон уацмысы скæнæг) | avtor (aibadon kænæ<br />

jonadon uasmışı şkænæg) | yazar, yaratıcı, yapan, kaynak; авторты коллектив | avtoptı<br />

kollyektiv | yazarlar grubu.<br />

авторад | avtorad | eserin müellifi kendisi olduğunu isabet etti, eserin kendisinin telif<br />

ettiğini ispat etti.<br />

автордзинaд | avtorzinad | yazarlık, yaratıcılık, yapan, kaynak.<br />

авторегулятор | avtoryegulyator | otomatik düzenleyici, otomatik regülatör.<br />

авторемонтон | avtoryemonton | otomobil tamiri, oto tamir, otomobil onarım.<br />

авторефepaт (авторефepaттæ) | avtoryefyerat | otomobil tamiri, oto tamir, otomobil<br />

onarım.<br />

авторитет | avtorityet | otorite.<br />

авторитетджын, авторитетон | avtorityetcın, avtorityeton | otoriter, sözünü geçirir,<br />

yetkili, güvenilir, inanılır; авторитетджын уын, дзырддзæугæ уæвын | avtorityetcın uın,<br />

zırdzæugæ uın | lafı dinlenen, sözünü geçirir, sözü geçer, otoriter, yetkili, güvenilir, inanılır,<br />

otoriteyi beğenme, otoriter olma.<br />

авторитетон, авторитетджын | avtorityeton, avtorityetcın | otoriter, sözünü geçirir,<br />

yetkili, güvenilir, inanılır.<br />

авторон | avtoron | yazar, yapan, yaratıcı; авторон сыф | avtoron şıf | yazarınki; авторон<br />

бар | avtoron bar | telif hakkı.<br />

авторyчкæ | avtoron | yazar, yapan, yaratıcı<br />

авторы | avtorı | yazar, yapan, yaratıcı.<br />

автострадæ | avtoştradæ | otoyol.<br />

автотракторон, автотракторты | avtotraktoron, avtotraktortı | oto traktör;<br />

автотракторты завод | avtotraktoron javod | oto traktör fabrikası.<br />

автотранспорт | avtotranşport | motorlu taşıma, nakliye, motoru ulaşım.<br />

40


автотранспортон | avtotranşporton | motorlu arabayla taşımacılık.<br />

автотракторты, автотракторон | avtotraktortı, avtotraktoron | oto traktör;<br />

автотракторты завод | avtotraktoron javod | oto traktör fabrikası.<br />

автоxæдзарад | аvtoxæzаrаd | yazarlar evi.<br />

автоxæдзарадoн | аvtoxæzаrаdon | yazarlar evi.<br />

автоцалцæггæнæн | аvtosalsæggænæn | авторемонтный<br />

aг (aгтæ, æгтæ) | ag | kazan, tencere, aş kabı, bakraç, kaynatma kabı.<br />

aгаз-газ кæнын | agaj-gaj kænın | gürültü etmek, gürültü yapmak, gürültü çıkarmak,<br />

patırtı yapmak, gürüldemek, patırdamak, afallamak, dalgalandırmak, dalgalanma yaratmak,<br />

sansasyon yaratmak.<br />

агаинaг | againag | 1) hızlı gidecek, yürünecek, seğirtecek, çabuk geçecek, koşacak,<br />

dörtnala gidecek, hareket edecek, acele edecek; 2) dokunacak, ilişecek, el sürecek, ellenecek,<br />

el değdirecek, değecek, sürünecek, temas edecek, duygulandıracak, mütehassıs edecek,<br />

etkilenecek, kaybedecek, koyacak, yerleştirecek; sarf edecek, harcanacak; okşanacak,<br />

yapışacak, sataşacak, takılacak, tahriş edecek; 3) sinirlendirecek, kızdıracak, kızacak, asabını<br />

bozacak, öfkelendirecek, hiddetlendirecek, terslenecek, şahlandıracak, gücendirecek,<br />

dalaşacak, parmaklanacak; tedirgin edecek, hırslanacak; rahatsız edecek, sataşacak,<br />

gıcıklanacak, endişelenecek, endişe verecek, endişelendirecek, meraklandıracak,<br />

meraklanacak, tırmalanacak, korkacak, kaygılanacak, tasalanacak, rahatsız edecek, sıkacak,<br />

sıkıntı verecek; canını sıkacak, taciz edecek; 4) çapacak, silkeleyerek uyandıracak,<br />

yumurtlatacak; çalıştıracak; dalgalandıracak, çalkandıracak, heyecanlandıracak,<br />

telaşlandıracak, gocunduracak, karışıklık çıkaracak; 5) dağıtacak, tahriş edecek, harcanacak,<br />

kullanacak, doğmuş olacak, peyda olacak, musallat olacak, şahit olacak, takılacak, görecek,<br />

öğrenecek, bozacak, üzecek, akim bırakacak.<br />

агайaг | agayag | 1) hızlı götüren, çabuk götüren, hızlı yürüten, seğirten, çabuk geçen,<br />

koşturan, dörtnala giden, hareket ettiren, acele ettiren, yola çıkartan; 2) dokunduran,<br />

iliştiren, el sürdüren, el dokunduran, elleten, değdiren, değinen, el sürdüren, süründüren,<br />

tesirli yapan, temas ettiren, duygulandıran, mütehassıs ettiren, etkileten, kaybettiren,<br />

koyduran, yerleştiren, sarf ettiren, harcatan; okşatan, yapıştıran, sataştıran, taktıran, tahriş<br />

ettiren; 3) sinirlendirten, sinirleten, sinirlendiren, sinirlendirici, kızdırtan, kızdıran, kızdırıcı,<br />

asabını bozduran, dalayıcı; öfkelendiren, hiddetlendiren, tersleten, terslendiren, şahlandıran,<br />

gücendiren, dalatan, parmaklatan; tedirgin ettiren, hırslanan; rahatsız eden, sataşan,<br />

gıcıklanan, endişelenen, endişe veren, endişelendiren, meraklandıran, meraklaşan,<br />

tırmalayan, korkan, kaygılanan, tasalanan, rahatsız eden, sıkan, sıkıntı veren; canını sıkan,<br />

musallat yapan, tahriş ettiren, taciz ettiren; 4) çapan, silkeleyerek uyandırtan, yumurtlatan;<br />

çalıştırtan; dalgalandıran, çalkandıran, coşkunluk verici, duygulandırıcı; heyecanlı, heyecana<br />

veren, heyecan dolu yapan, heyecanlandıran, telaş verici, telaşlandıran, gocundurtan,<br />

karışıklık çıkartan; 5) dağıtan, harcatan, kullandıran, doğmuş yapan, peyda olan, şahit olan,<br />

takılan, gören, öğreten, bozduran, üzdüren, akim bıraktıran.<br />

агайæг (агайджытæ) | agayæg | 1) hızlı giden, hızlı yürüyen, çabuk giden, seğirten, çabuk<br />

geçen, koşan, dörtnala giden, hareket eden, acele eden, yola çıkan; 2) dokunan, ilişen, el<br />

süren, el dokunduran, elleyen, değen, değinen, el süren, sürünen, tesirli, temas eden,<br />

duygulandıran, mütehassıs eden, etkileyen, kaybeden, koyan, yerleştiren, sarf eden,<br />

harcayan; okşayan, yapışan, sataşan, takılan, tahriş eden; 3) sinirlendiren, sinirlenen,<br />

sinirlendirme, sinirlendirici, kızdıran, kızan, kızdırıcı, asabını bozan, dalayıcı; asabını bozan,<br />

öfkelendiren, hiddetlendiren, terslenen, terslendiren, şahlandıran, gücendiren, dalayan,<br />

parmaklayan; tedirgin eden, hırslanan; rahatsız eden, sataşan, gıcıklanan, endişelenen,<br />

41


endişe veren, endişelendiren, meraklandıran, meraklanan, tırmalayan, korkan, kaygılanan,<br />

tasalanan, rahatsız eden, sıkan, sıkıntı veren; canını sıkan, musallat olan, tahriş eden, taciz<br />

eden; 4) çapan, silkeleyerek uyandıran, yumurtlayan; çalıştıran; dalgalandıran, çalkandıran,<br />

coşkunluk verici, duygulandırıcı; heyecanlı, heyecana ver, heyecan dolu, heyecanlandırma,<br />

heyecanlandıran, telaş verici, telaşlandıran, gocunduran, karışıklık çıkaran; 5) dağıtan,<br />

harcanan, kullanan, doğmuş olan, peyda olan, şahit olan, takılan, gören, öğrenen, bozan,<br />

üzen, akim bırakan.<br />

агайæн | аgаyæn | 1) hızlı gidilen, hızlı yürünen, seğirtilen, çabuk geçilen, çok çabuk geçilen,<br />

koşulan, dörtnala gidilen, hareket edilen, acele edilen, yola çıkılan; 2) dokunulan,<br />

dokundurulan, el dokundurulan, ilişilen, el sürülen, ellenen, el değdirilen, değinen, değinilen,<br />

el sürülen, sürünülen, temas edilen, duygulandırılan, mütehassıs edilen, etkilenilen,<br />

kaybedilen, koyulan, yerleştirilen, sarf edilen, harcanan; okşanan, yapışılan, sataşılan, takılan,<br />

tahriş edilen; 3) sinirlendirilen, sinirlenilen, kızdırılan, kızılan, asabı bozulan, öfkelendirilen,<br />

hiddetlendirilen, terslenilen, terslendirilen, şahlandırılan, gücendirilen, dallanılan,<br />

parmaklanılan; tedirgin edilen, hırslanılan; rahatsız edilen, sataşılan, gıcıklanılan,<br />

endişelenilen, endişe verilen, meraklandırılan, meraklanılan, tırmalanan, korkulan,<br />

kaygılanılan, tasalanılan, rahatsız edilen, sıkılan, sıkıntı verilen; canını sıkılan, taciz edilen; 4)<br />

çapılan, silkeleyerek uyandırılan, yumurtlatılan; çalıştırılan; dalgalandırılan, çalkandırılan,<br />

heyecanlandırılan, telaşlandırılan, gocundurulan, karışıklık çıkarılan; 5) dağıtılan, tahriş<br />

edilen, harcanan, kullanılan, doğmuş olunan, peyda olunan, musallat olunan, şahit olunan,<br />

takılan, görünen, öğrenilen, bozulan, üzülen, akim bırakılan.<br />

агайгæ | agaygæ | 1) hızlı gitme, hızla gitme, çok hızlı gitme, hızlı yürüme, çabuk gitme, çok<br />

hızlı gitme, seğirtme, kurşun gibi gitme, çabuk geçme, çok çabuk geçme, koşma, dörtnala<br />

gitme, dörtnala koşuşturma, dörtnala başlatma, hareket etme, acele etme, acele ettirme,<br />

yola çıkma; 2) dokunma, dokundurma, el dokundurma, ilişme, el sürme, elleme, el değdirme,<br />

değme, değinme, el sürme, sürünme, temas etme, duygulandırma, mütehassıs etme,<br />

etkileme, kaybetme, koyma, yerleştirme, sarf etme, harcama; okşama, yapışma, sataşma,<br />

takılma, tahriş etme; 3) sinirlendirme, sinirlenme, kızdırma, kızma, asabını bozma,<br />

öfkelendirme, hiddetlendirme, terslenme, terslendirme, şahlandırma, gücendirme, dalama,<br />

parmaklama; tedirgin etme, hırslanma; rahatsız etme, sataşma, gıcıklama, endişelenme,<br />

endişe verme, endişelendirme, meraklandırma, meraklanma, tırmalama, korkma,<br />

kaygılanma, tasalanma, rahatsız etme, sıkma, sıkıntı verme; canını sıkma, taciz etme; 4)<br />

çapma, silkeleyerek uyandırma, yumurtlama; çalıştırma; dalgalandırma, çalkandırma,<br />

heyecanlandırma, telaşlandırma, gocundurma, karışıklık çıkarma; 5) dağıtma, tahriş etme,<br />

harcama, kullanma, doğmuş olma, peyda olma, musallat olma, şahit olma, takılma, görme,<br />

öğrenme, bozma, üzme, akim bırakma.<br />

агайгæ-агайын | аgаygæ-аgаyın |1) hızlı gitmek, hızla gitmek, çok hızlı gitmek, hızlı<br />

yürümek, çabuk gitmek, çok hızlı gitmek, seğirtmek, kurşun gibi gitmek, çabuk geçmek, çok<br />

çabuk geçmek, koşmak, dörtnala gitmek, dörtnala koşuşturmak, dörtnala başlatmak, hareket<br />

etmek, acele etmek, acele ettirmek, yola çıkmak; 2) dokunmak, dokundurmak, el<br />

dokundurmak, ilişmek, el sürmek, ellemek, el değdirmek, değmek, değinmek, el sürmek,<br />

sürünmek, temas etmek, duygulandırmak, mütehassıs etmek, etkilemek, kaybetmek,<br />

koymak, yerleştirmek, sarf etmek, harcamak; okşamak, yapışmak, sataşmak, takılmak, tahriş<br />

etmek; 3) sinirlendirmek, sinirlenmek, kızdırmak, kızmak, asabını bozmak, öfkelendirmek,<br />

hiddetlendirmek, terslenmek, terslendirmek, şahlandırmak, gücendirmek, dalamak,<br />

parmaklamak; tedirgin etmek, hırslanmak; rahatsız etmek, sataşmak, gıcıklamak,<br />

endişelenmek, endişe vermek, endişelendirmek, meraklandırmak, meraklanmak,<br />

42


tırmalamak, korkmak, kaygılanmak, tasalanmak, rahatsız etmek, sıkmak, sıkıntı vermek;<br />

canını sıkmak, taciz etmek; 4) çapmak, silkeleyerek uyandırmak, yumurtlamak; çalıştırmak;<br />

dalgalandırmak, çalkandırmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, gocundurmak, karışıklık<br />

çıkarmak; 5) dağıtmak, tahriş etmek, harcamak, kullanmak, doğmuş olmak, peyda olmak,<br />

musallat olmak, şahit olmak, takılmak, görmek, öğrenmek, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />

агайгæйæ | agaygæ | 1) hızlı giderek, hızlı yürüyerek, seğirterek, çabuk geçerek, koşarak,<br />

dörtnala giderek, hareket ederek, acele ederek, yola çıkarak; 2) dokunarak, dokundurarak, el<br />

dokundurarak, ilişerek, el sürerek, elleyerek, el değdirerek, değerek, değinerek, el sürerek,<br />

sürünerek, temas ederek, duygulandırarak, mütehassıs ederek, etkileyerek, kaybederek,<br />

koyarak, yerleştirerek, sarf ederek, harcayarak; okşayarak, yapışarak, sataşarak, takılarak,<br />

tahriş ederek; 3) sinirlendirerek, sinirlenerek, kızdırarak, kızarak, asabını bozarak,<br />

öfkelendirerek, hiddetlendirerek, terslenerek, terslendirerek, şahlandırarak, gücendirerek,<br />

dalayarak, parmaklayarak; tedirgin ederek, hırslanarak; rahatsız ederek, sataşarak,<br />

gıcıklayarak, endişelenerek, endişe vererek, endişelendirerek, meraklandırarak,<br />

meraklanarak, tırmalayarak, korkarak, kaygılanarak, tasalanarak, rahatsız ederek, sıkarak,<br />

sıkıntı vererek; canını sıkarak, taciz ederek; 4) çaparak, silkeleyerek uyandırarak,<br />

yumurtlayarak; çalıştırarak; dalgalandırarak, çalkandırarak, heyecanlandırarak,<br />

telaşlandırarak, gocundurarak, karışıklık çıkararak; 5) dağıtarak, tahriş ederek, harcayarak,<br />

kullanarak, doğmuş olarak, peyda olarak, musallat olarak, şahit olarak, takılarak, görerek,<br />

öğrenerek, bozarak, üzerek, akim bırakarak.<br />

агайд (агæйджытæ) | agayd | el değmemiş, saf, bozulmamış; hızlı yürünmüş, çabuk<br />

gidilmiş, koşulmuş.<br />

агайын (агайдтoн, агайдтaин, агаиккaм, агайдзынæн) | agayın | 1) hızlı gitmek, hızla<br />

gitmek, çok hızlı gitmek, hızlı yürümek, çabuk gitmek, çok hızlı gitmek, seğirtmek, kurşun gibi<br />

gitmek, çabuk geçmek, çok çabuk geçmek, koşmak, dörtnala gitmek, dörtnala koşuşturmak,<br />

dörtnala başlatmak, hareket etmek, acele etmek, acele ettirmek, yola çıkmak; 2) dokunmak,<br />

dokundurmak, el dokundurmak, ilişmek, el sürmek, ellemek, el değdirmek, değmek,<br />

değinmek, el sürmek, sürünmek, temas etmek, duygulandırmak, mütehassıs etmek,<br />

etkilemek, kaybetmek, koymak, yerleştirmek, sarf etmek, harcamak; okşamak, yapışmak,<br />

sataşmak, takılmak, tahriş etmek; цæф агайын | sæf agayın | yarayı tahriş etmek; 3)<br />

sinirlendirmek, sinirlenmek, kızdırmak, kızmak, asabını bozmak, öfkelendirmek,<br />

hiddetlendirmek, terslenmek, terslendirmek, şahlandırmak, gücendirmek, dalamak,<br />

parmaklamak; tedirgin etmek, hırslanmak; rahatsız etmek, sataşmak, gıcıklamak,<br />

endişelenmek, endişe vermek, endişelendirmek, meraklandırmak, meraklanmak,<br />

tırmalamak, korkmak, kaygılanmak, tasalanmak, rahatsız etmek, sıkmak, sıkıntı vermek;<br />

canını sıkmak, taciz etmek; 4) çapmak, silkeleyerek uyandırmak, yumurtlamak; çalıştırmak;<br />

dalgalandırmak, çalkandırmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, gocundurmak, karışıklık<br />

çıkarmak; 5) dağıtmak, tahriş etmek, harcamak, kullanmak, doğmuş olmak, peyda olmak,<br />

musallat olmak, şahit olmak, takılmak, görmek, öğrenmek, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />

агалиу кæнын | agaliu kænın | 1) bozmak, kötüleştirmek, tahrif etmek, yanlış anlatmak,<br />

soysuzlaştırmak, başka türlü göstermek, kötüleşmek, soysuzlaşmak, tahrif etmek,<br />

çirkinleştirmek, denşirmek, sakatlamak, tahrif etmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak; kalem<br />

oynatmak, kötüleştirmek, çirkinleştirmek, değiştirmek, tersine yapmak; 2) yanlış bir yola<br />

yöneltmek, yanlış bir yolla göndermek, hızlı yağma; başka türlü göstermek, yanlış anlatmak,<br />

tahrif etmek, 3) çabukça bozmak.<br />

агам кæнын | agam kænın | örtmek, kaplamak, sürmek, karşılamak, kapatmak, boğmak,<br />

bastırmak (ses, gürültü). покрыть налетом<br />

43


агам уæвын (уын) | agam uævın | örtünmek, örtülmek, çiçekle kaplamak; örtmek,<br />

kaplamak, sürmek, karşılamak, kapatmak, boğmak, bastırmak (ses, gürültü). покрыться<br />

налётом<br />

агаpц | аgаrs |<br />

агат (зынаргъ дуры мыггаг) | agat (jınarğ durı mıggag) | kıymetli bir taş, agat.<br />

агау | agau | dere, çukur, kazan gibi.<br />

агауыгъд | agauığd | zincirle asılmış ocak, asılı kazan, ocak-yuva kutsallığının temsili.<br />

агауындзæн | agauınzæn | kazan asacağı; şömine üzerinde özel kutsal kazan asacağı zincir.<br />

агæбæц-гæбæц кæнын | agæbæs-gæbæs kænın| kaçmak, savuşmak, sıvışmak, taşmak,<br />

atlayarak gitmek.<br />

агæбо кæнын | agæbo kænın| kucaklamak, kucağına almak, sarmak, sarılmak.<br />

агæвæpæн | agæværæn | kazan konan yer, kazan konan mahal, kazan konan mekân,<br />

kaynatma kabı yeri.<br />

агæвæpд | agæværd | kazan yerleştirme, kazan koyma, kazan ayarlama, kazan yükleme,<br />

kaynatma kabının yerleştirilmesi.<br />

агæдзæ кæнын | agæzæ kænın | beklemek, biraz beklemek, bel bağlamak, ummak,<br />

sabretmek, sabır göstermek, tahammül etmek, çekmek, sonraya bırakmak, ertelemek, tehir<br />

etmek, katlanmak, dayanmak, uğramak, maruz kalmak, çekmek.<br />

агæмæл кæнын | agæmæl kænın | kulaklarını dikmek, kulak kesilmek, kuşkulanmak, kulak<br />

kabartmak, kulaklar uyarmak.<br />

агæмбæpзæн | agæmæl kænın | kazan kapağı, kazan örtüsü.<br />

агæп-агæп кæнын, агæпп-агæпп кæнын | agæp-agæp kænın | 1) sık sık atlamak, aşmak,<br />

üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak, dışarı<br />

atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak, zıplamak,<br />

fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek, kurtulmak; çabuk<br />

geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla önünden<br />

geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka şekil<br />

almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından<br />

sokulmak, kesilmek, çevrilmek..<br />

агæп-гæп кæнын, агæпп-гæпп кæнын | agæp-gæp kænın | 1) sık sık ata çıkmak; atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

hızla önünden geçmek; 2) kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka<br />

şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından<br />

sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæпгæнaг | agæpgænag | 1) atlatan, aşan, üzerinden atlatan, atlayıp geçtiren, aşağı<br />

atlatan, bir tarafa atlatan, öteye atlatan, dışarı atlatan; sıçratan, yerinden sıçratan, bir yana<br />

sıçratan, geri sıçratan, hoplatan, zıplatan, fırlatan; sektiren; düşürten, ayrılıp yere düşürten,<br />

yerinden oynayıp düşürten, kurtaran; çabuk geçirten, hızla geçirten, gelip geçirten, hızla<br />

geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen; 2) koşturan, uğratan, cıvıtan; 3) döndüren,<br />

dönüştüren, başka şekil aldıran, değiştiren, şekli değiştiren, değiştirten, ortaya çıkı verdiren;<br />

arasından sokuştan, kesişten, çevirten.<br />

агæпгæнæг (агæпгæнджытæ) | agæpgænæg | 1) atlayan, aşan, üzerinden atlayan, atlayıp<br />

geçen, aşağı atlayan, bir tarafa atlayan, öteye atlayan, dışarı atlayan; sıçrayan, yerinden<br />

sıçrayan, bir yana sıçrayan, geri sıçrayan, hoplayan, zıplayan, fırlayan; seken; düşen, ayrılıp<br />

44


yere düşen, yerinden oynayıp düşen, kurtulan; çabuk geçen, hızla geçen, gelip geçen, hızla<br />

geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen; 2) olan; kayan, kopan, uğrayan, çıvan; 3)<br />

dönen, dönüşen, başka şekil alan, değişen, şekli değişen, değiştiren, ortaya çıkıveren;<br />

sokulan, arasından sokulan, kesilen, çevrilen.<br />

агæпгæнæггaг | agæpgænæggag | 1) atlamalık, aşmalık, üzerinden atlamalık, atlayıp<br />

geçmelik, aşağı atlamalık, bir tarafa atlamalık, öteye atlamalık, dışarı atlamalık; sıçramalık,<br />

yerinden sıçramalık, bir yana sıçramalık, geri sıçramalık, hoplamalık, zıplamalık, fırlamalık;<br />

sekmelik; düşmelik, ayrılıp yere düşmelik, yerinden oynayıp düşmelik, kurtulmalık; çabuk<br />

geçmelik, hızla geçmelik, gelip geçmelik, hızla geçmelik, hızla gelip geçmelik, hızla önünden<br />

geçmelik; 2) olmalık; kaymalık, kopmalık, uğramalık, çıvmalık; 3) dönmelik, dönüşmelik,<br />

başka şekil almalık, değişmelik, şekli değişmelik, değiştirmelik, ortaya çıkıvermelik;<br />

sokulmalık, arasından sokulmalık, kesilmelik, çevrilmelik.<br />

агæпгæнæн | agæpgænæn | 1) atlanan, aşılan, üzerinden atlanan, atlayıp geçilen, aşağı<br />

atlanan, bir tarafa atlanan, öteye atlanan, dışarı atlanan; sıçranan, yerinden sıçranan, bir<br />

yana sıçranan, geri sıçranan, hoplanan, zıplanan, fırlanan; sekilen; düşülen, ayrılıp yere<br />

düşülen, yerinden oynayıp düşülen, kurtulan; çabuk geçilen, hızla geçilen, gelip geçilen, hızla<br />

geçilen, hızla gelip geçilen, hızla önünden geçilen; 2) olunan; kayılan, kopan, uğranan,<br />

çavılan; 3) dönülen, dönüşülen, başka şekil alınan, değişilen, şekli değişilen, değiştirilen,<br />

ortaya çıkıveren; sokulan, arasından sokulan, kesilen, çevrilen.<br />

агæпгæнгæ | agæpgængæ | 1) atlama, aşma, üzerinden atlama, atlayıp geçme, aşağı<br />

atlama, bir tarafa atlama, öteye atlama, dışarı atlama; sıçrama, yerinden sıçrama, bir yana<br />

sıçrama, geri sıçrama, hoplama, zıplama, fırlama; sekme; düşme, ayrılıp yere düşme,<br />

yerinden oynayıp düşme, kurtulma; çabuk geçme, hızla geçme, gelip geçme, hızla geçme,<br />

hızla gelip geçme, hızla önünden geçme; 2) olma; kayma, kopma, uğrama, çıvma; 3) dönme,<br />

dönüşme, başka şekil alma, değişme, şekli değişme, değiştirme, ortaya çıkıverme; sokulma,<br />

arasından sokulma, kesilme, çevrilme.<br />

агæпгæнгæйæ | agæpgængæyæ | 1) atlayarak, aşarak, üzerinden atlayarak, atlayıp<br />

geçerek, aşağı atlayarak, bir tarafa atlayarak, öteye atlayarak, dışarı atlayarak; sıçrayarak,<br />

yerinden sıçrayarak, bir yana sıçrayarak, geri sıçrayarak, hoplayarak, zıplayarak, fırlayarak;<br />

sekerek; düşerek, ayrılıp yere düşerek, yerinden oynayıp düşerek, kurtularak; çabuk geçerek,<br />

hızla geçerek, gelip geçerek, hızla geçerek, hızla gelip geçerek, hızla önünden geçerek; 2)<br />

olarak; kayarak, koparak, uğrayarak, çıvarak; 3) dönerek, dönüşerek, başka şekil alarak,<br />

değişerek, şekli değişerek, değiştirerek, ortaya çıkıvererek; sokularak, arasından sokularak,<br />

kesilerek, çevrilerek.<br />

агæпгæнинaг | agæpgæninag | 1) atlanacak, aşacak, üzerinden atlanacak, atlayıp geçecek,<br />

aşağı atlanacak, bir tarafa atlanacak, öteye atlanacak, dışarı atlanacak; sıçranacak, yerinden<br />

sıçranacak, bir yana sıçranacak, geri sıçranacak, hoplanacak, zıplanacak, fırlanacak; sekecek;<br />

düşecek, ayrılıp yere düşecek, yerinden oynayıp düşecek, kurtulacak; çabuk geçecek, hızla<br />

geçecek, gelip geçecek, hızla geçecek, hızla gelip geçecek, hızla önünden geçecek; 2) olacak;<br />

kayacak, kopacak, uğranacak, çıvacak; 3) dönecek, dönüşecek, başka şekil alacak, değişecek,<br />

şekli değişecek, değiştirecek, ortaya çıkıverecek; sokulacak, arasından sokulacak, kesilecek,<br />

çevrilecek.<br />

aгæпп кæнын, агæпп ласын | agæpp kænın, agæpp laşın | 1) atlar çıkmak, atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

45


hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />

başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />

arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæпп ласын, aгæпп кæнын | agæpp laşın, agæpp kænın | 1) atlar çıkmak, atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />

başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />

arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæпп-агæпп кæнын, агæп-агæп кæнын | agæpp-agæpp kænın | 1) sık sık atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />

başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />

arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek..<br />

агæпп-гæпп кæнын, агæп-гæп кæнын, | agæpp-gæpp kænın | 1) sık sık ata çıkmak;<br />

atlamak, aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye<br />

atlamak, dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak,<br />

hoplamak, zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp<br />

düşmek, kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip<br />

geçmek, hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek,<br />

dönüşmek, başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek;<br />

sokulmak, arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæппæввoнг | agæppævvong | hazır pençe, atlamaya hazır olma, atlayıcı, atlayan,<br />

sıçrayıcı, sıçrayan, tamam, tamam olan, hazır. готовый к прыжку<br />

агæппытæ кæнын | agæppıtæ kænın | 1) sık sık atlamak, aşmak, üzerinden atlamak,<br />

atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak, dışarı atlamak; sıçramak,<br />

yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak, zıplamak, fırlamak; sekmek;<br />

düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek, kurtulmak; çabuk geçmek, hızla<br />

geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla önünden geçmek; 2) olmak;<br />

kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka şekil almak, değişmek,<br />

şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından sokulmak, kesilmek,<br />

çevrilmek.<br />

агæpax кæнын (ласын) | agærax kænın (laşın) | 1) kurşunlamak, kurşuna dizmek; ateş<br />

etmek, silah patlatmak, silah atmak, silah ateşlemek, ateşe tutmak, silahla vurmak, silahla<br />

atmak, silahla atıp bitirmek; 2) silahla öldürmek, silahla katletmek, silahla nallamak, silahla<br />

gebertmek, silahla mahvetmek; silahla ezmek, silahla kıymak, silahla bitirmek.<br />

агæpax ласын (кæнын) | agærax laşın (kænın) | 1) kurşunlamak, kurşuna dizmek; ateş<br />

etmek, silah patlatmak, silah atmak, silah ateşlemek, ateşe tutmak, silahla vurmak, silahla<br />

atmak, silahla atıp bitirmek; 2) silahla öldürmek, silahla katletmek, silahla nallamak, silahla<br />

gebertmek, silahla mahvetmek; silahla ezmek, silahla kıymak, silahla bitirmek.<br />

агæpaxгæнaг | agæraxgænag | 1) kurşunlatan, kurşuna dizdiren; ateş ettiren, silah<br />

patlatan, silah attıran, silah ateşleten, ateşe tutturan, silahla vurduran, silah attıran, silah atıp<br />

46


itirten; 2) silahla öldürten, silahla katlettiren, silahla nallatan, silahla geberten, silahla<br />

mahvettiren; silahla ezdiren, silahla kıydıran, silahla bitirten.<br />

агæpaxгæнæг (агæpaxгæнджытæ) | agæraxgænæg | 1) kurşunlayan, kurşuna dizen; ateş<br />

eden, silah patlatan, silah atan, silah ateşleyen, ateşe tutan, silahla vuran, silah atan, silah<br />

atıp bitiren; 2) silahla öldüren, silahla katleden, silahla nallayan, silahla geberten, silahla<br />

mahveden; silahla ezen, silahla kıyan, silahla bitiren.<br />

агæpaxгæнæггaг | agæraxgænæggag | 1) kurşunlamalık, kurşuna dizmelik; ateş etmelik,<br />

silah patlatmalık, silah atmalık, silah ateşlemelik, silahla ateşe tutmalık, silahla vurmalık,<br />

silahla atmalık, atıp bitirmelik; 2) silahla öldürmelik, silahla katletmelik, silahla nallamalık,<br />

silahla gebertmelik, silahla mahvetmelik; silahla ezmelik, silahla kıymalık, silahla bitirmelik.<br />

агæpaxгæнæн | agæraxgænæn | 1) kurşunlanan, kurşuna dizilen; ateş edilen, silah<br />

patlatılan, silah atılan, silah ateşlenen, ateşe tutulan, silahla vurulan, silah atılan, silahla atıp<br />

bitirilen; 2) silahla öldürülen, silahla katledilen, silahla nallanan, silahla gebertilen, silahla<br />

mahvedilen; silahla ezilen, silahla kıyılan, silahla bitirilen.<br />

агæpaxгæнгæ | agæraxgængæ | 1) kurşunlama, kurşuna dizme; ateş etme, silah patlatma,<br />

silah atma, silah ateşleme, ateşe tutma, silahla vurma, silahla atma, silahla atıp bitirme; 2)<br />

silahla öldürme, silahla katletme, silahla nallama, silahla gebertme, silahla mahvetme; silahla<br />

ezme, silahla kıyma, silahla bitirme.<br />

агæpaxгæнгæйæ | agæraxgængæyæ | 1) kurşunlayarak, kurşuna dizerek; ateş ederek, silah<br />

patlatarak, silah atarak, silah ateşleyerek, ateşe tutarak, silahla vurarak, silah atarak, silahla<br />

atıp bitirerek; 2) silahla öldürerek, silahla katlederek, silahla nallayarak, silahla geberterek,<br />

silahla mahvederek; silahla ezerek, silahla kıyarak, silahla bitirerek.<br />

агæpaxгæнинaг (агæpaxгæнинæгтæ) | agæraxgæninag | 1) kurşunlanacak, kurşuna<br />

dizecek; ateş edecek, silah patlatacak, silah atacak, silah ateşlenecek, ateşe tutacak, silahla<br />

vuracak, atacak, silahla atıp bitirecek; 2) silahla öldürecek, silahla katledecek, silahla<br />

nallanacak, silahla gebertecek, silahla mahvedecek; silahla ezecek, silahla kıyacak, silahla<br />

bitirecek.<br />

агæp-гæp кæнын | agær-gær kænın | otomatik ateşleme, arka arkaya ateşleme.<br />

агæpз уæвын (уын) | agærj uævın | 1) zincir; katar; 2) uzatılmak, devam etmek, koşullara<br />

devam etmek, genişlemek, açılmak, elastikiyetini kayıp etmek, burkulmak, incinmek,<br />

yayılmak, serilmek, serilip serpilmek, uzamak, sürmek, süregelmek, uzun sürmek.<br />

агбын | agbın | özel halka, özel kasnak, mahsus kasnak, büyük bir pot koymak.<br />

специальный обруч, на который ставится большой котёл<br />

аггæл | aggæl | aşçı.<br />

агглютинативон | agglyutinativon | bitişimli, iltisakî; агглютинативон æвзæгтæ |<br />

agglyutinativon ævjægtæ | bitişimli lisanlar, iltisakî diller.<br />

агглютинаци | agglyutinasi | bitişim, birikişime.<br />

агдap | agdar | bekleyen, bekçi, bağlı.<br />

агент (æвджидæй архайæг) | agyent (ævcidæy arxayæg) | acente, temsil, vasıta, araç,<br />

etken, ajan, ajan şebekesi, casus; фæдзæхстады агент | fæzæxştadı agyent | sigortacı,<br />

sigorta ajanı; сусæг агент | şuşæg agyent | gizli ajan.<br />

агентад | agyentad | acente, temsilci, ajan, ajans, ajanlık, vasıta, aracı; телеграфон<br />

агентад | tyelyegrafon agyentad | telgraf ajansı; агентад xабæртæ | agyentad xabærtæ |<br />

ajans haberleri, ajanslar.<br />

агентурам | agyenturam | ajan şebekesi, gizli istihbarat servisi, ajanlık.<br />

агентурæ | agyenturæ | acente, temsilci, ajan, vasıta, aracı; фæсарæйнаг агентурæ |<br />

fæşaræynag agyenturæ | dış acente, yabancı ajansı.<br />

47


агентурон | agyenturon | gizli-hizmet.<br />

агино-гино кæнын | agino-gino kænın | sevmek, okşamak. приласкать, приголубить<br />

агисæн | agişæn | anlama, sarılma, tutunma, yapışma, yakalama; fırın çatal.<br />

агитатор, агитацигæнæг | agitator, agitasigænæg | propagandacı, yayma, propaganda,<br />

tanıtım.<br />

агитаци (разæнгардгæнæг ныхас адæммæ) | agitasi (rajængard gænæg nıxaş adæmmæ)<br />

| ajitasyon, çırpıntı, kışkırtma, propaganda, yayma, tanıtım, lobi.<br />

агитаци кæнын | agitasi kænın | kışkırtmak, yaymak, propaganda yapmak, tanıtmak,<br />

inandırmak, kandırmak, lobi yapmak yaygara koparmak, kamuoyunu kışkırtmak, sallamak,<br />

çalkalamak, üzmek, acı vermek.<br />

агитацигæнaг | agitasigænag | 1. karıştırtan, kışkırtma yaptıran, lobi yaptıran; 2. çırpıntı<br />

yaptıran, propagandacı, propaganda yaptıran, propaganda yaydıran.<br />

агитацигæнæг (агитацигæнджытæ) | agitasigænæg | 1. karıştırıcı, kışkırtma yapan, lobi<br />

yapan; 2. çırpıntı yapan, propagandacı, propaganda yapan, propaganda yayan.<br />

агитацигæнæггaг | agitasigænæggag | 1. kışkırtmalık; 2. propagandacılık, propaganda<br />

yapanlık, propaganda yapmalık, propaganda yayanlık, inandırmalık, kandırmalık, lobi<br />

yapmalık.<br />

агитацигæнæн | agitasigænæn | 1. kışkırtılan; 2. propaganda yapılan, inandırılan,<br />

kandırılan, lobi yapılan.<br />

агитацигæнæндон (агитацигæнæндæттæ) | agitasigænændon | 1. kışkırtma yeri; 2.<br />

propaganda yeri, propaganda yapan yer, propaganda yayan yer.<br />

агитацигæнинaг (агитацигæнинæгтæ) | agitasigæninag | 1. kışkırtacak, kışkırtma<br />

yapılacak; 2. propaganda yapılacak, propaganda yayacak, inandıracak, kandıracak, lobi<br />

yapacak.<br />

агитацигонд | agitasigond | ajitasyonculuk, kışkırtmacılık, yaymacılık, propagandacılık,<br />

tanıtmacılık.<br />

агитацион | agitasion | ajitasyon, kışkırtmaca, yaymaca, propaganda, tanıtmaca.<br />

aгитацион-дзыллон | agitasion-zıllon | ajitasyon, kışkırtma, çırpıntı, kütle-üzüntü;<br />

агитацион-дзыллон куыст | agitasion-zıllon kuışt | ajitasyon - muazzam bir eser; kışkırtma<br />

toplum işi, çırpıntı halk işi, ajitasyon-dev iş; kütle-işi.<br />

агитpбигадæ | аgitpbigаdæ |<br />

агитдзыллон | agitzıllon | kütle-üzüntü; kalabalık heyecan, toplum acısı, yurttaş üzüntüsü,<br />

halk kışkırtması, toplum tahriki; агитдзыллон куыст | agitzıllon kuışt | kütle-üzüntü işi,<br />

kalabalık heyecan çalışması.<br />

агиткампани | agitkampani | kampanya yapma.<br />

агитколлектив | agitkollyektiv | propaganda merkezi, dernek evi.<br />

агитпункт | agitpunkt | propaganda merkezi.<br />

агкæл | agkæl | aşçı, kazana bakan aşçı.<br />

аглa-дoглa (xъaзт) | agla-dogla | oyun.<br />

агломерат | aglomyerat | yığıl, ezilgen yığışım, aglomerat.<br />

агони кæнын | agoni kænın | şiddetli acı vermek, aşırı ıstırap vermek, sancı yapmak.<br />

аграрон (хъæууон хæдзарады фарстатимæ баст) | agraron (xhæuuon xæzaradı<br />

farştatimæ başt) | tarım, tarımsal, tarıma ilişkin, zirai, zirai toprak, ziraat; аграрон<br />

политика | agraron politika | tarımsal politika; аграрон фарста | agraron farşta | tarımsal<br />

sorunlar.<br />

агрегат | agryegat | makineler takımı, birim, ünite, parça, eşya, takım, birleştirme, agrega.<br />

агрегатджын, агрегатон | agryegatcın, agryegaton | ünite, ünitesel, modüler.<br />

48


агрегатон, агрегатджын | agryegaton, agryegatcın | ünite, ünitesel, modüler.<br />

агресси | agryeşşi | agresif, saldırganlık, saldırgan, saldırı, tecavüz, nedensiz kavga, çatışma,<br />

yırtıcı, girişken.<br />

агрессивон | agryeşşivon | saldırgan, kavgacı, girişken, atılgan, müteaddit, mütecaviz,<br />

tecavüzü.<br />

агрессивондзинад | agryeşşivonzinad | saldırganlık, kavgacı kişilik, atılganlık.<br />

агрессион | agryeşşion | saldırganlık, kavgacı kişilik, atılganlık.<br />

агрессор | agryeşşor | saldırgan, saldıran, saldırıcı, kavgacı, mütecaviz.<br />

агрикультурæ | аgrikulhturæ | tarım kültürü.<br />

агробиолог | agrobiolog | agrobiyoloji.<br />

агробиологи | agrobiologi | agrobiyoloji; мичуринон агробиологи | miçurinon<br />

agrobiologi | agrobiyoloji.<br />

агробиологион | agrobiologon | agrobiyolojik; агробиологион станцæ | agrobiologon<br />

ştansæ | agrobiyolojik istasyon.<br />

агрогорæт, агросахар | аgrogoræt | tarım mühendisi, agronom. авиаматка, агрогород.<br />

агросахар, агрогорæт | аgroşaxar | tarım mühendisi, agronom. авиаматка, агрогород.<br />

агрозоотехникон | agrojootyexnikon | zirai hayvancılık tekniği.<br />

агромелиоративон | agromyeliorativon | geliştirmeyi indir.<br />

агрометeoрoлоги | agromyeyeorologi | ziraatçı, çiftçi.<br />

агромелиораци | agromyeliorasi | ziraatçı, çiftçi, arazi ıslahı.<br />

агроном | agronom | agronom, tarım uzmanı, tarım mühendisi, tarımcı, ergonomik, tarım<br />

kültürü, zirai kültür.<br />

агрономи (зæхкуысты зонад) | agronomi (jæxkuıştı jonad) | tarım bilimi, bilimsel tarım,<br />

ziraatçı, çiftçi.<br />

агрономион | agronomion | ergonomik, ziraatçı, çiftçi.<br />

агротехаxyыpад | аgrotyexаxuırаd |<br />

агротехник | agrotyexnik | ziraat teknisyeni, tarım teknisyeni.<br />

агротехникæ (зæхкуысты техникæ) | agrotyexnikæ (jæxkuıştı tyeknikæ) | tarım teknisyeni,<br />

teknik tarım uzmanı, tarım tekniği, ziraat tekniği, zirai teknik.<br />

агротехникон | agrotyexnikon | tarım tekniği, ziraat tekniği, zirai teknik; агротехникон<br />

ахуыртæ | agrotyexnikon axuırtæ | tarım eğitimi, tarım tekniği öğrenme.<br />

агрофизикæ | agrofijikæ | zirai fizik, agrofizika.<br />

агрофизикoн | agrofijikon | zirai fizik.<br />

агрохими | agroximi | zirai kimya.<br />

агрохимиoн | agroximi | zirai kimya.<br />

агуайæн | аguаyæn |<br />

агуaт | aguat | 1) kazan için yer çukur kazma; kazan için zemin depresyonu; 2) kazan<br />

kapasitesi, kazan sığımı, kazan hacım, istiabı.<br />

агубыр кæнын | agubır kænın | eğilmek, kamburlaştırmak.<br />

агубыр уæвын (уын) | agubır uævın | eğilmek, kambur olmak.<br />

агудзел кæнын | aguzyel kænın | sırtla taşımak, arka üzerinde taşımak, ardı ile tartmak.<br />

взвалить на спину, унести на спине<br />

агудзи кæнын, агудзицц кæнын| aguzi kænın | ihtiyatla görünmek, yalın gözükmek,<br />

ihtiyatlı çıkmak, kendini sarkıtmak.<br />

агудзицц кæнын, агудзи кæнын | aguziss kænın | ihtiyatla görünmek, yalın gözükmek,<br />

ihtiyatlı çıkmak, kendini sarkıtmak.<br />

49


агуйaн | aguyan | 1) nicelik; kemiyet, miktar, sayı; 2) yaklaşık olarak dokuz litre kapasitede<br />

bir sürahi.<br />

агуппaр уæвын (уын) | aguppar uævın | toplanmak, toplaşmak, yığışmak, birikmek,<br />

irkilmek, büzülmek, niyet etmek, karar vermek, grubu toplamak, grup monteleşmek.<br />

агурaг | agurag | 1.1) baktıran, bulduran, aratan, arayıcı, aramacı, arama; isteten, arzu<br />

ettiren, arzulatan; 2) talep ettiren; gerektirten, talip yapan; 2.1) seçici yapan, arayıcı, bulucu;<br />

2) başvurduran kişi, isteten, dilenci, dilekçi, müracaatçı; 3) gözcü istihbarat ajanı, keşifçi,<br />

istihbarat görevlisi; 4) damat, güvey, nişanlı, yavuklu, sözlü.<br />

агурæг (агурджытæ) | aguræg | 1.1) arayan, arayıcı, aramacı, arama; bakan, bulan,<br />

isteyen, arzu eden, arzulayan; агурæг куыдз | aguræg kuız | arama köpeği, polis köpeği,<br />

hafiye köpek; 2) talep eden; gerektiren, talip; 2.1) seçici, arayıcı, bulucu; 2) başvuran kişi,<br />

isteyen, dilenci, dilekçi, müracaatçı; 3) gözcü istihbarat ajanı, keşifçi, istihbarat görevlisi; 4)<br />

damat, güvey, nişanlı, yavuklu, sözlü.<br />

aгуpæггaг (агурæггæгтæ) | aguræggag | bulmak için ödül, izlemelik, aratmalık, aramalar<br />

için ödeme, arayıcılık, arama payı, arama komisyonu, seçici ücreti.<br />

агурæн | aguræg | 1.1) bakılan, bulunan; aranılan, aranan, arayıcı, aramacı, arama; istenen,<br />

arzu edilen, arzulanan; 2) talep edilen; 2.1) seçilen; 2) başvurulan; 3) gözlenen.<br />

агуpгæ (агуpджытæ) | agurgæ | 1) arama, aranan, keşfedilen; bakma, bulma, istenen,<br />

istenme, istenilen, arzu edilen arzulama, arzu edilme; sevime; hoş görünen; 2) sevgili, aziz,<br />

değerli, kıymetli, önemli, mühim, pahalı, nazlı; yolda, yolda giderken, yol boyunca, yoluna<br />

devam eden, kendi yolundan yürüyen, yürürken; агургæ æмæ æнæаргæ уазæг | agurgæ<br />

æmæ ænæargæ uajæg | değerli konuk; hoş karşılanan konuk; istenen fakat bulunmayan<br />

konuk; агургæ æмæ æнæаргæ дзаума | agurgæ æmæ ænæargæ zauma | değerli bir şey,<br />

istenen fakat bulunmayan malzeme.<br />

агуpгæ-агуpын | аgurgæ-аgurın | 1.1) arayarak bulmak, arayarak aramak, arzulayarak<br />

aramak, aramak, arayıp bulmak, arama yapmak, aranmak, aratmak, bulmak, istemek,<br />

söylemek, dilemek, dilenmek, dilenerek geçinmek, arzu etmek, temenni etmek, rica etmek,<br />

elde etmek, ele geçirmek, araştırmak, keşfetmek, keşif yapmak, açıklamak, muvaffak olmak,<br />

dava açmak; 2) başarmak; can atmak, peşinde koşmak, peşinde olmak, ulaşmak; 3) talep<br />

etmek; toplamak; sormak; verdirmek, getirtmek, gerektirmek, celp etmek, ödetmek, tahsil<br />

etmek, ceza vermek, yakalamak, davet etmek, çağırmak; 4) meydana çıkarmak, elde etmeğe<br />

çalışmak, ele geçirmeye çalışmak, peşinde olmak, peşinde koşmak, dava açmak, fırsat<br />

kollamak, öğrenmek, sezmek, duymak, açıklamak, yalvarmak, sormak, icap ettirmek,<br />

gerektirmek, gerekmek, lazım olmak, imrenmek, özlemek.<br />

агуpгæйæ | agurgæyæ | 1.1) arayarak, arama yaparak, aranarak, aratarak, bularak, arayıp<br />

bularak, isteyerek, söyleyerek, dileyerek, dilenerek, arzulayarak, arzu ederek, temenni<br />

ederek, rica ederek, elde ederek, ele geçirerek, araştırarak, keşfederek, keşif yaparak,<br />

açıklayarak, muvaffak olarak, dava açarak; 2) başararak; can atarak, peşinde koşarak, peşinde<br />

olarak, ulaşarak; 3) talep ederek; toplayarak; sorarak; verdirerek, getirterek, gerektirerek,<br />

celp ederek, ödeterek, tahsil ederek, ceza vererek, yakalayarak, davet ederek, çağırarak; 4)<br />

meydana çıkararak, elde etmeğe çalışarak, ele geçirmeye çalışarak, peşinde olarak, peşinde<br />

koşarak, dava açarak, fırsat kollayarak, öğrenerek, sezerek, duyarak, açıklayarak, yalvararak,<br />

sorarak, icap ettirerek, gerektirerek, gerekerek, lazım olarak, imrenerek, özleyerek.<br />

агуpинaг (агуpинæгтæ) | agurinag | 1.1) aranacak, arama yapacak, aranacak, aratacak,<br />

araştırılacak, bulacak, arayıp bulacak, bulunulacak, buldurulacak, isteyecek, söylenecek,<br />

dilenecek, dilenecek, arzulanacak, arzu edecek, temenni edecek, rica edecek, elde edecek,<br />

ele geçirecek, araştıracak, keşfedecek, keşfedilecek, keşif yapacak, açıklanacak, muvaffak<br />

50


olacak, dava açacak; 2) başaracak; can atacak, peşinde koşacak, peşinde olacak, ulaşacak; 3)<br />

talep edecek; toplanacak; soracak; verdirecek, getirterek, gerektirerek, celp ederek,<br />

ödeterek, tahsil ederek, ceza vererek, yakalayarak, davet edecek, çağıracak; 4) meydana<br />

çıkaracak, elde etmeğe çalışacak, ele geçirmeye çalışacak, peşinde olacak, peşinde koşacak,<br />

dava açacak, fırsat kollanacak, öğrenecek, sezecek, duyacak, açıklanacak, yalvaracak,<br />

soracak, icap ettirecek, gerektirecek, gerekecek, lazım olacak, imrenecek, özleyecek;<br />

агуринаг нымæц | agurinag nımæs | aranacak numara; gerekecek sayı.<br />

агуpын (агуpтoн, агуpдтaин, агуpдзынæн) | agurın | 1.1) aramak, arama yapmak,<br />

aranmak, aratmak, bulmak, arayıp bulmak, istemek, söylemek, dilemek, dilenmek, dilenerek<br />

geçinmek, arzu etmek, temenni etmek, rica etmek, elde etmek, ele geçirmek, araştırmak,<br />

keşfetmek, keşif yapmak, açıklamak, muvaffak olmak, dava açmak; 2) başarmak; can atmak,<br />

peşinde koşmak, peşinde olmak, ulaşmak; 3) talep etmek; toplamak; sormak; verdirmek,<br />

getirtmek, gerektirmek, celp etmek, ödetmek, tahsil etmek, ceza vermek, yakalamak, davet<br />

etmek, çağırmak; 4) meydana çıkarmak, elde etmeğe çalışmak, ele geçirmeye çalışmak,<br />

peşinde olmak, peşinde koşmak, dava açmak, fırsat kollamak, öğrenmek, sezmek, duymak,<br />

açıklamak, yalvarmak, sormak, icap ettirmek, gerektirmek, gerekmek, lazım olmak,<br />

imrenmek, özlemek; цы мæ агурыс? | sı mæ agurış? | benden ne istiyorsun? ам цы<br />

агурыс? | am sı agurış? | burada ne arıyorsun?; гурынтæ байдайын | agurıntæ baydayın<br />

| aramalara başlamak.<br />

агутoн | aguton | saban; агутoн кæнын | aguton kænın | iz açmak, sapan izi açmak, evlek<br />

açmak, yol açmak.<br />

агуыбыр кæнын | aguıbır kænın | eğmek, eğinmek, eğilmek, eğdirmek, baş eğdirmek, baş<br />

eğmek, yatırmak, yatıştırmak, indirmek, meylettirmek, kendi tarafına çekmek, yatırmak,<br />

yatıştırmak, kandırmak, kamburlaşmak.<br />

агуыбыр уæвын (уын) | aguıbır uævın | eğilmek, eğinmek, eğinmek, baş eğmek, boyun<br />

eğmek, yatmak, meyletmek, çekimli olmak, beli çökmek, kamburlaşmak, kaykılmak.<br />

агуыбыргæнæг (агуыбыргæнджытæ) | aguıbırgænæg | eğen, eğinen, eğilen, eğdiren, baş<br />

eğdiren, baş eğen, yatıran, yatıştıran, indiren, meylettiren, kendi tarafına çeken, yatıran,<br />

yatıştıran, kandıran, kamburlaşan.<br />

агуыбыргæнгæ | aguıbırgængæ | eğme, eğinme, eğilme, eğdirme, baş eğdirme, baş eğme,<br />

yatırma, yatıştırma, indirme, meylettirme, kendi tarafına çekme, yatırma, yatıştırma,<br />

kandırma, kamburlaşma.<br />

агуыбыргæнгæйæ | aguıbırgængæyæ | eğerek, eğinerek, eğilerek, eğdirerek, baş<br />

eğdirerek, baş eğerek, yatırarak, yatıştırarak, indirerek, meylettirerek, kendi tarafına çekerek,<br />

yatırarak, yatıştırarak, kandırarak, kamburlaşarak.<br />

агуыбыргæнинaг | aguıbırgæninag | eğecek, eğinecek, eğilecek, eğdirecek, baş eğdirecek,<br />

baş eğecek, yatıracak, yatıştıracak, indirecek, meylettirecek, kendi tarafına çekecek,<br />

yatıracak, yatıştıracak, kandıracak, kamburlaşacak.<br />

агуывзæ | aguvjæ | bardak, cam bardak; арахънуазæн агуывзæ | araqnuajæn aguvjæ |<br />

içki bardağı; цайцымæн агуывзæ | saysımæn aguvjæ | çay bardağı, küçük bardak.<br />

агуыйан | аguıyаn |<br />

агуылф | aguılf | döküm, inme, gidim, gerileme, çekme, yanardöner parıltı, çalmak; dışarı<br />

akış; çekme, boşaltma, pompalama; агуылф кæнын | aguılf kænın | arkada acele ettirmek,<br />

çekmek, çekilmek, çekilivermek, boşaltmak, pompalamak.<br />

агуым-гуым кæнын | aguıpgænæg kænın | побормотать, погудеть<br />

агуыпгæнæг (агуыпгæнджытæ) | aguıpgænæg | 1) çarpan, çarptıran; şırak diye kapayan,<br />

şırak diye kapatan, küt diye kapayan, küt diye kapatan, çat diye kapayan, çat diye kapatan 2)<br />

51


vuran; gürültüyle kapayan, gürültüyle kapatan, çarpan 3) öldüren, vurarak öldüren, içkiyi bir<br />

kerede birden içen, fon dip içen.<br />

агуыпп кæнын | aguıpp kænın| 1) çarpmak, ellerini çırpmak, çırpmak, gürültüyle kapamak,<br />

şırak diye kapamak, küt diye kapamak, küt diye kapanmak, çat diye kapamak; 2) vurmak;<br />

basmak, doldurmak; 3) öldürmek, vurarak öldürmek, gebertmek, kıymak, katletmek,<br />

mahvetmek, nallamak, içkiyi bir kerede birden içmek, fon dip içmek.<br />

агуыппæг кæнын | aguıppæg kænın | sersemletmek, şaşırtmak, şaşkına çevirmek, akıl<br />

durdurmak.<br />

агуыппæг уæвын (уын) | aguıppæg uævın | sersemletilmek; dilsiz olmak, mahcup olmak<br />

dilsiz kalmak, uyuşmak, karıncalanmak, lal kalmak, dili tutulmak, dilsiz kalmak, keçeleşmek.<br />

агуыр (цавæрдæр тыхгæнæг адæмыхатт Нарты кадджыты) | аguır | Nart efsane<br />

hikâyelerinde kişi adı; агуыры æфсад | аguırı æfşаd | Аguır’un sürüsü; Аguır’un ordusu.<br />

агуыр-гуыр кæнын | aguır-guır kænın | 1) söylenmek, memnuniyetsiz olmak, mırıldanmak;<br />

2) akın etmek, akıvermek, doluvermek, boşalmak, boşanmak; acele ettirmek, hürya etmek.<br />

агуыргъахъ уæвын (уын) | aguırğaq uævın | dengesiz olmak; kaşlarını çatmak.<br />

агуырд (агуырдтытæ) | aguırd | 1. bulunan, bulunmuş, bulunmuş olan, aranıp bulunmuş;<br />

2. arama, aramalar, aranmış, araştırma, araştırmacı.<br />

агуыри | aguri | tuğla, kerpiç, kiremit.<br />

агуыригæнæг | agurigænæg | tuğla yapan, tuğla döken, tuğla üretici, kerpiç fabrikacı,<br />

kerpiç imalatçı, kiremit fabrikatörü.<br />

агуыригæнæн | agurigænæn | tuğla harmanı yapma, kerpiç harmanı yapma, tuğla kaplama<br />

yapma; kırmızımsı kestane rengi<br />

агуыридуp | aguridur | tuğla, kerpiç, kiremit, briket, kalıp.<br />

агуыридуpгæнæг (агуыридуpгæнджытæ) | aguridurgænæg | tuğla yapan, tuğla döken,<br />

kerpiç yapan, kerpiç döken.<br />

агуыридуpгæнæн | aguridurgænæn | tuğla imalatı yapma, kerpiç harmanı yapma, tuğla<br />

kaplama; kırmızımsı kestane rengi üretme; агуыридургæнæн завод | aguridurgænæn<br />

javod | tuğla fabrikası.<br />

агуырт-агуырт кæнын, агуыртт-гуыртт кæнын | aguırt-aguırt kænın | çiğnemek,<br />

eskitmek, ayakla vurmak, basmak, ayaklarının altına almak, ezmek, çalmak, devirmek.<br />

агуыртт-гуыртт кæнын, агуырт-агуырт кæнын | aguırtt-aguırtt kænın | çiğnemek,<br />

eskitmek, ayakla vurmak, basmak, ayaklarının altına almak, ezmek, çalmak, devirmek.<br />

агуырысхо кæнын | aguırışxo kænın | şüphelendirmek, şüphe ettirmek, şüpheye<br />

düşürmek, tereddüt ettirmek.<br />

агуырысхо уæвын (уын) | aguırışxo uævın | şüphelenmek, şüphe etmek, şüpheye düşmek,<br />

şüpheli olmak, şüpheye düşmek, tereddüt etmek.<br />

агуыccи кæнын | aguışşi kænın | uyumak, biraz uyumak, uykuya dalmak, biraz kestirmek.<br />

агxaфæн | agxafæn | kazan kazıyıcı, kazan temizleyen.<br />

агыбар-губур кæнын, агыбaр-гыбыр кæнын | agıbar-gubır kænın | 1) gürlemek,<br />

gürüldemek, tangırdamak, patırdamak, patlamak; gürültü çıkarmak, rahatsız edici ses<br />

çıkarmak; 2) gürültüyle taşınmak, kükremek; ateşli gürültü çıkarmak, çatışmak.<br />

агыбар-гыбур кæнын, агыбaр-губыр кæнын | agıbar-gıbır kænın | 1) gürlemek,<br />

gürüldemek, tangırdamak, patırdamak, patlamak; gürültü çıkarmak, rahatsız edici ses<br />

çıkarmak; 2) gürültüyle taşınmak, kükremek; ateşli gürültü çıkarmak, çatışmak.<br />

агыццыл уæвын (уын) | agıssıl uævın | ) azalmak, azaltmak, eksilmek, küçülmek;<br />

indirilmek 2) küçük olmak, küçülmek, küçük yapmak, ufalmak, kısılmak, hafiflemek.<br />

агъa | ağa | ha!, ya!, aha! şimdi anladım, aha şaşırma, sürpriz ha<br />

52


агъæц | ağæs | bekle, bekleme, sabret, sabır göster, katlan, tahammül et, dayan, çek,<br />

tolere.<br />

агъæцa | ağæsa | bekleme, sabretme, sabır gösterme, katlanma, tahammül etme,<br />

dayanma, çekme, tolere.<br />

гъæцын | ağæsın | beklemek, sabretmek, sabır göstermek, katlanmak, tahammül etmek,<br />

dayanmak, çekmek, tolere etmek.<br />

агъд (æгъдтæ) | ağd | 1) kalça, uyluk, fahiz, femur; 2) but, sağrı; агъд син кæнын | ağd<br />

şin kænın | kalça; агъды сæр | ağdı şær | kalça başı, femur başı; агъды фыд | ağdı fıd |<br />

sağrı eti; kalça eti; агъды стæг | ağdı ştæg | uyluk kemiği, kalça kemiği.<br />

агъдpæбын | ağdræbın | kasık, apış, kısık, mağ ben.<br />

агъдpæбыны | ağdræbını | kasıkta, apışta, kısıkta, mağ bende.<br />

агълa | ağla | hızlı hızlı konuşma, yanıltmaç.<br />

агъoммæ | ağommæ | kadar, değin, ne kadar da, önce, vaktinden önce, daha önce,<br />

önceleri, önceden, daha önceden, evvel, daha evvel, bir an evvel, daha erken, bir zamanlar,<br />

eskiden; мах дæ агъоммæ дæр ам уыдыстæм | max dæ ağommæ dær am udıştæm | biz<br />

senden öncede burada idik.<br />

агъуал | ağual | töre, örf, görenek, düzen; âdet, alışkanlık, alışkı, tabiat, yapıla geliş;<br />

düzenlik, düzgünlük, çekidüzen; nizam, intizam, sıra, siyak, dizgi; usul, yol; tür.<br />

агъуд | ağud | 1) 1) örtü; kaplama, kılıf, gömlek, mahfaza, kapak; 2) koruncak, zarf, dolap; 3)<br />

zırh, zırh gömleği, koruyucu, korunma, cebe; 4) çevre, zar, dış yüz, kabuk, kalıp, kapçık,<br />

vitellüs; 5) kışır; 6) tabanca kılıfı; bağ, fişek bağı, şarjör, kubur, kuburluk; 7) sahip, olay; 8)<br />

gocuk, gışa, gılaf, gamt.<br />

агъудджын | ağudcın | kapağı olan, koruncaklı, mahfazalı, kılıflı, kabuklu, zarflı, dolaplı,<br />

kutulu; zırhlı, cebeli, gamtlı.<br />

агъуийын | ağuiyın | 1) alışmak, alıştırılmak, dadanmak, hep gelmek, hep gitmek, adet<br />

edinmek, ısınmak; 2) kaprisli olmak, kapris yapmak; sızlanmak, ağlamak, huysuzluğu tutmak,<br />

nazlanmak; 3) öfkelenmek, öfkelendirmek, kudurmak, gaddarlık etmek, alıp yürümek,<br />

kavurmak; 4) yapıştırmak, yapışmak, sıkıntı vermek, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkılmak,<br />

sarkıntılık yapmak, sarkıntılık etmek, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak,<br />

muzipleşmek, bıkmak, bıktırmak, usanç getirmek, canını sıkmak, şişirmek.<br />

агъуыд | ağuıd | 1. kapris, kaprisli, kapris yapmak, beğenmezlik, naz, nazlanmak; huysuzluk,<br />

huysuzluğu tutmak, çöp atlamaz, mızmız, titiz, mızmız, titiz; geçici istek, arzu, heves, naz,<br />

keyif, çöp atlamaz, yanaz, celgeç; 2.1) acayip azgın, gaddar, hunhar, canavar, yırtıcı, şiddetli,<br />

kudurmuş, per, jiyan; 2) çok kızgın; öfkeli; pek sert, azgın, azmış, yırtıcı, gaddar, gaddarca,<br />

merhametsiz, acımasız, korkunç, kuduz, kuduruk, kudurmuş, gözü kararmış, gözü dönmüş,<br />

müthiş, mütehevvir 3) deli; azılı kuduz, kudurgan, çılgınca, müthiş, taşkın, агъуыд уæвын<br />

(уын) | ağuıd uævın | kaprisli olmak, acayip olmak, ateşli olmak, öfkeli olmak; çok kızgın,<br />

öfkelendirmek; geçici istemek, heveslenmek, arzulamak, nazlanmak, keyiflenmek, azılı<br />

olmak, azgın olmak, yırtıcı olmak, gaddar olmak, gaddarca yapmak, merhametsiz olmak,<br />

acımasız olmak, pek sert olmak, korkunç olmak, kızgın olmak, müthiş olmak, mütehevvir<br />

olmak; агъуыд куыдз | ağuıd kuız | kuduz köpek, kudurmuş köpek, deli it.<br />

агъуыддзинад | ağuıdzinad | taşkın öfkelilik, kuduzluk, kızgınlık, kuduruk, kudurmuşluk,<br />

azgınlık, çok kızgınlık, gözü kararmışlık, gözü dönmüşlük.<br />

агъуыйын | ağuıyın | 1) alışmak, alıştırılmak, dadanmak, hep gelmek, hep gitmek,<br />

öğrenmek, adet edinmek, ısınmak; 2) kaprisli olmak, kapris yapmak; sızlanmak, ağlamak,<br />

huysuzluğu tutmak, hırçınlaşmak, nazlanmak, naz etmek, titiz davranmak, titizlenmek,<br />

tebelleş olmak, yapışmak, musallat olmak, kancayı atmak, katılmak; 3) öfkelenmek,<br />

53


öfkelendirmek, kudurmak, gaddarlık etmek, alıp yürümek, kavurmak; 4) yapıştırmak,<br />

yapışmak, sıkıntı vermek, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkılmak, sarkıntılık yapmak, sarkıntılık<br />

etmek, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, muzipleşmek, bıkmak, bıktırmak,<br />

usanmak, usanç getirmek, usanç vermek, bezmek, gına getirmek, can sıkmak, canını s ıkmak,<br />

canından bezdirmek, kanıksamak, kabak tadı vermek, şişirmek.<br />

агъуындæг | ağuındæg | çatı kaplama yapan; çatı ustası.<br />

агъуынди кæнын | ağuındi kænın | salmak, saldırtmak, fitlemek, kışkırtmak; tahrik etmek,<br />

teşvik etmek, fitlemek, parmaklamak; heyecanlandırmak, telaşa düşürmek, ateşlendirmek.<br />

агъуындын | ağuındın | örtmek, haşlamak, kaplamak, azarlamak, haşlamak, üstüne örtü<br />

koymak, kaplamak, örtmek, gizlemek örtmek, üstüne örtü koymak, kaplamak (ev, inşa).<br />

агъуыст (агъуыстытæ) | ağuışt | 1. bina, yapı, ev, konut, örek, apartman, mesken, bark,<br />

han, ocak; hane, han, soy, hanedan, aile; yurt, kurma, yapma, yapı, inşa, izbe, baraka;<br />

yatırma, koyma, oda, lokal, yer yurt, ziyaret, barınak, ahşap kulübe, kışlada oturma, öncül;<br />

kuruluş, bünye, teşekkül, sükna; 2. örtülen, örtü, örtülü, örtülmüş, örtülü, kapalı, perdeli<br />

kapalı, üstü örtülü, üstü kapalı (ev, inşa); агъуысты бын | ağuıştı bın | zemin; örtünün altı,<br />

binanın altı; агъуысты cæp | ağuıştı şær | dam, çatı, örtünün üstü, binanın üstü, sakaf.<br />

агъыркы | ağırkı | biber, fülfül. перец стручковый<br />

ад I | ad | tat; tadım, lezzet, tat duyusu, lezzet, çeşni, yeme, içim, zevk, beğeni, heves, mide,<br />

merak, tarz; мады ад дзы федтон | madı ad zı fyedton | anne tadı aldım; ад раттын | ad<br />

rattın | zevk vermek, neşe getirmek, haz vermek, keyif vermek; tat vermek, tatlı yapmak,<br />

lezzet vermek, eğlendirmek; ад кæнын | ad kænın | tada sahip olmak, tatmak, lezzet<br />

vermek, çeşni vermek, tat vermek, acılık vermek, zevk vermek, üslup vermek, tarz vermek,<br />

heveslenmek, meraklanmak, ilgi vermek, hizmet vermek, lütfetmek, cemile vermek, zaika<br />

vermek; емынæйы ад мын кæныс | yemınæyı ad mın kænış | bana haram tadı veriyorsun;<br />

цы ад кæны ацы фæткъуы? | sı ad kænı ası fæthuı? | ne tadıyor bu elma?<br />

ад II | ad | hizmet, iyilik, yardım, ilgi, hizmet, lütuf, cemile.<br />

ада-гъа | ada-ğa| zor, oldu mu ya!, yani şimdi! olası mı!, acaba.<br />

адaвæг (адaвджытæ) | adavæg | 1. hırsız, çalan, çalacak, kaçıran, taşınacak; araklayan,<br />

araklayacak; 2. çalınan; 3. doğmuş, taşımış.<br />

адaвинаг (адaвинæгтæ) | adavinag | çalınacak, araklanacak, maruz kalınacak;<br />

götürülecek, taşınacak, iletilecek, alınacak, ilişkin görülecek, kaçırılacak, aşırılacak.<br />

адaвын | adavın | 1) çalmak, eşyasını çalmak, aşırmak, kaçırmak, aşırmak, götürmek,<br />

taşımak, iletmek, almak, görmek, soymak, dışarı çıkarmak, sunmak, kaldırmak, çekmek,<br />

hamletmek; 2) sökmek, yıkmak, indirmek, tahrip etmek, su ile çıkarmak, silmek, durulamak,<br />

drenaj yapmak; 3) dönmek, taşırmak.<br />

aдaг (адæгтæ), адaгуaт | adag, adaguat | dere, yar, küçük yar, dağ geçidi, koyak, kuru<br />

kanal, kuru nehir yatağı; kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, demet; kurutma; ışın.<br />

aдаг-адаг | adag-adag | dağ geçidi.<br />

aдагварс | adagvarş | dağ geçidi.<br />

aдaгуaт (адaгyæттæ), адaг | adaguat, adag | dere, yar, küçük yar, dağ geçidi, koyak, kuru<br />

kanal, kuru nehir yatağı; kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, demet; kurutma; ışın.<br />

адaй-дaй кæнын | aday-day kænın | arkaya dönmek, birini kucağında tutmak, day-day<br />

yapmak, yuvarlanmak, yuvarlatmak, gezdirmek.<br />

Адайыхох (Адайы хох) | Adayıxox | Adayı dağı, Adayı tepesi<br />

адaм кæнын | adam kænın | yanlış duyumu yaymak; söylenti yaymak, iftira etmek, iftira<br />

atmak, sahte dedikodu yapmak.<br />

54


адaм уæвын (уын) | adam uævın | yayılmak, yaymak, söylentisi yayılmak, yaygınlaşmak,<br />

iftira edinmek, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek (işitme,<br />

dedikodu).<br />

адaптæp | adaptær | adaptör, adapte olmak, alışmak.<br />

адapæг (aдapджытæ) | adaræg | 1) çocuk barındıran, bakan, saklayan, tutan, meme veren,<br />

süt veren; 2) giysi kullanan, giyen, aşındıran, yıpratan, uzatan, kullanılmış.<br />

адapгæ | adargæ | kullanılmış, müstamel, yıpranmış, aşınmış, eski, eskimiş, eskitilmiş,<br />

yalama, hırpani, yıprak, modası geçmiş, uzatılmış, uzatma, tutulmuş, barındırılmış, ba kılmış,<br />

saklanmış, giyilmiş, giyme, ikinci el giysi, tutma, harabe, fersude; yaşlı, ihtiyar, koca, kart.<br />

адapгъ кæнын | adarğ kænın | 1) uzatmak, uzanmak, uzamak, germek, gerdirmek,<br />

gerinmek, gerilmek, gevşetmek, serilmek, çekmek, bir yana geri çekmek, esnetmek,<br />

yayılmak; ertelemek, geciktirmek; sıkmak; kapaklanmak, salmak, sıralanmak, çıkarmak,<br />

dayanmak, sıkmak, sıkıştırmak, kaplamak, kaplanmak, kapanmak, sallamak, sürümek,<br />

savsaklamak, sürdürmek, yenilemek, devam etmek; 2) ayırmak, şoven, yere serilmek; хи<br />

адаргъ кæнын | xi adarğ kænın | gerilmek, uzatmak, kendini uzatmak, uzanmak, uzamak,<br />

uzanıp yatmak, yayılmak, serilmek, kapaklanmak.<br />

адapгъ уæвын (уын) | adarğ uævın | 1) uzanmak, uzamak, uzatılmak; yayılmak, gerilmek,<br />

serilmek, yere serilmek, kapaklanmak, kapanmak, sıralanmak; sünmek, gevşemek, sürmek,<br />

boy sürmek, gecikmek, sıkışmak, sıkıştırılmak, kapanmak, nefes çekmek, fokurdatmak,<br />

devam etmek; ertelenmek; sıkılmak; yayılmak.<br />

адapгъдæp кæнын | adarğdær kænın | daha uzatmak, daha da uzamak.<br />

адapгъдæpгæнæг (адapгъдæpгæджытæ) | adarğdærgænæg | daha da uzatan, daha da<br />

uzatılan.<br />

адapд кæнын | adard kænın | uzaklaştırmak, ırmak, çıkartmak, hazfetmek, çektirmek,<br />

kaldırmak, gidermek, yok etmek, silmek; хи адарддæр кæнын | xi adarddær kænın |<br />

uzaklaşmak, uzak tutmak, kendini uzaklaştırmak, ayrılmak, kopmak.<br />

адapд уæвын (уын) | adard uævın | uzaklaşmak bırakmak, uzak tutmak, uzak olmak, uzak<br />

durmak, bırakmak, çıkarmak, çekilmek, çekilip gitmek, gitmek.<br />

адapддæp кæнын | adarddær kænın | 1) çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, çekilmek,<br />

kalmak, almak; 2) uzaklaştırmak, daha uzaklaştırmak, aşan süreyi uzatmak, uzağa<br />

göndermek; ertelemek, geri atmak, temdit etmek; 3) ertelemek, daha fazla transfer etmek,<br />

ırmak.<br />

адapддæp уæвын (уын) | adarddær uævın | 1) çekilmek, kalmak, çıkarılmak; 2) uzak<br />

tutmak, uzaklaşmak, daha uzak olmak, uzak durmak.<br />

адapинaг | adarinag | uzatılacak, tutulacak, kullanılacak, aşınacak, yıpranacak,<br />

barındırılacak, bakılacak, saklanacak, giyilecek; мæ къух æм адаринаг уыдтæн | mæ khux<br />

æm adarinag uıdtæn | elimi ona uzatacaktım.<br />

адapын | adarın | 1) giymek, giysi giymek, taşımak, getirmek; sövmek, paylamak,<br />

zemmetmek; 2) germek, uzatmak, uzanmak, uzamak, sıralanmak, çekmek; çeke çeke<br />

söylemek, ağır ağır söylemek, sürüncemede bırakmak; 3) açığa vurmak; sergilemek, teşhir<br />

etmek, vitrinlemek, göstermek; barındırmak, bakmak, saklamak, tutmak, biraz taşımak, bir<br />

müddet taşımak, yaşamak, ileri sürmek, dikmek, haşlamak, koymak, çıkarmak, çıkarıp<br />

koymak, söküp çıkarmak, çıkarıp koymak, öne sürmek, dışarı atmak, sepetlemek; фæндаг<br />

адарын | fændag adarın | gönderilmek, hareket etmek, gidilmek, gitmek, yollanmak,<br />

yönelmek; æнгуыр адарын | ænguır adarın | поудить рыбу (некоторое время);<br />

быдыртæ цъæх адардтой| bıdırtæ shæx adarton | düzlükler yeşil alanlar oldu.<br />

адacæг (адacджытæ) | adaşæg | berber, tıraş eden, tıraş etme, kuaför.<br />

55


адacинаг (адacинæгтæ) | adaşinag | tıraş edilecek, tıraş olacak, tıraş olunacak, tıraşı<br />

gereken.<br />

адacын | adaşın | 1) tıraş etmek, tıraş ettirmek, tıraş edilmek, tıraş olmak, berbere tıraş<br />

ettirmek; 2) savurmak, saçıp savurmak; 3) yiyip bitirmek, israf etmek, harcamak, boşuna<br />

harcamak, tutumsuz harcamak, varını yoğunu yemek, zimmetine geçirmek, gasp etmek,<br />

masrafa girmek; хи адасын | xi adaşın | tıraş olmak, kendini tıraş etmek.<br />

адaу кæнын | adau kænın | bir söylentiyi ortaya koymak, söylentiye izin vermek, müsaade<br />

etmek, bırakmak, yol vermek, dağıtmak, kulaktan dağıtmak, dedikodu yaymak.<br />

адaуæг (адaуджытæ) | adauæg | 1) okşayan, sıvazlayan; ütüleyen, ütü yapan, cilalayan,<br />

perdahlayan; 2) keskinleştiren, bileyen, biraz bileyen, usturayı kayışa çeken, süren; yönelten,<br />

yönelen, yönünü gösteren, yolunu gösteren, doğrultan, doğrulan, tevcih eden, gönderen,<br />

yollayan, sevk eden, yerini gösteren, uyandıran, düşüren, işkillendiren; vuran, seven,<br />

kılağılayan, kuran, söylenti, söylenti çıkaran, şayia, şayia çıkaran, rivayet, rivayet çıkaran,<br />

diyen, söyleyen, çene çalan, gevezelik eden, veren, giden, vuran, sunan, salan, uyandıran,<br />

düşündüren, araştıran, bilgi toplayan, düzene koyan.<br />

адaуинaг (адaуинæгтæ) | adauinag | 1) okşanacak, sıvazlanacak; ütülenecek, ütü yapacak,<br />

cilalanacak, perdahlanacak; 2) keskinleştirecek, bilenecek, biraz bilenecek, usturayı kayışa<br />

çekecek, sürecek; yöneltecek, yönelecek, yönünü gösterecek, yolunu gösterecek,<br />

doğrultacak, doğrulacak, tevcih edecek, gönderecek, yollanacak, sevk edecek, yerini<br />

gösterecek, uyandıracak, düşürecek, işkillendirecek; vuracak, sevecek, kılağılanacak, kuracak,<br />

söylenti çıkaracak, şayia çıkaracak, rivayet çıkaracak, denecek, söylenecek, çene çalacak,<br />

gevezelik edecek, verecek, gidecek, vuracak, sunacak, salacak, uyandıracak, düşündürecek,<br />

araştıracak, bilgi toplanacak, düzene koyacak.<br />

адaуын | adauın | 1) okşamak, sıvazlamak; ütülemek, ütü yapmak, cilalamak, perdahlamak;<br />

2) keskinleştirmek, bilemek, biraz bilemek, usturayı kayışa çekmek, sürmek; yöneltmek,<br />

yönelmek, yönünü göstermek, yolunu göstermek, doğrultmak, doğrulmak, tevcih etmek,<br />

göndermek, yollamak, sevk etmek, yerini göstermek, uyandırmak, düşürmek, işkillendirmek;<br />

vurmak, sevmek, kılağılamak, kurmak, söylenti çıkarmak, şayia çıkarmak, rivayet çıkarmak,<br />

demek, söylemek, çene çalmak, gevezelik etmek, vermek, gitmek, vurmak, sunmak, salmak,<br />

uyandırmak, düşündürmek, araştırmak, bilgi toplamak, düzene koymak.<br />

адæвдæг кæнын | adævdæg kænın | 1) dondurmak; soğutmak, buzda soğutmak, çok<br />

üşütmek; 2) yıkmak, yakıp yıkmak, yıkmayı bitirmek, harap etmek, berbat etmek, perişan<br />

etmek, bloke etmek, iflas ettirmek, müflis etmek, batırmak.<br />

адæвдæг уæвын (уын) | adævdæg uævın | 1) dondurmak, donmak, dona kalmak,<br />

uyuşmak, tirildemek; soğuktan üşümek, soğuktan uyuşmak, soğuktan ölmek, çivi kesmek, çivi<br />

gibi olmak, donup katılaşmak, buz tutmak, buz bağlamak, buz kesmek, buz kesilmek,<br />

sertleştirmek, 2) yoksullaştırılmak, yoksullaşmak, yoksul düşmek, yoksul hale gelmek, fakir<br />

düşmek, sefil düşmek, sefalete düşmek, sefalet içine düşmek, batmak, iflas etmek.<br />

адæвзapæг (адæвзapджытæ) | adævjaræg | çeşnici, tadımcı, tadıcı.<br />

адæг | adæg | ahşap sürgü, tahta sürgü, tarım sürgüsü, ağaçtan tırmık, gelberi.<br />

адæймаг (адæймæгтæ) | adæymag | adam, insan, insanoğlu, er, kişi, fert, şahsiyet, şahıs,<br />

zat, biri, bir kimse, uşak, adam gibi birey, insani vasıfları üstün kimse, merdim.<br />

адæймагад | adæymag | adamlık, insanlık, erkeklik.<br />

адæймагæнгæс | adæymag | adam gibi, adama benzer, insansı, insanımsı, insana benzer,<br />

insana gibi, erkeğe benzer, erkek gibi.<br />

56


адæймагæрдзы | аdæymаgærzı | insan yapısı, karakteri, oluşumu.<br />

адæймагдзинад | аdæymаgzinad | insanlık, adamlık, insaniyetlik, insan severlik, kişilik,<br />

insancıllık.<br />

адæймагуapзoн | adæymaguarjon | hayırsever, insan, insani, insancıl, insaflı, insan sever,<br />

insaniyetli, insaniyet sever, insaniyet perver, hümanist, beşeri, merhametli, iyi kalpli.<br />

адæймагxop | adæymagxor | yamyam, canavar, gaddar, gulyabani.<br />

адæймагxуыз | adæymagxuıj | insana benzer, insana benzeyen, insan gibi, insanımsı;<br />

адæймагхуыз маймули | adæymagxuıj maymuli | adama benzer maymun.<br />

адæйын | adæyın | emmek, yavaş yavaş emmek (meme);роды адæйын бауадз | rodı<br />

adæyın bauaz | danayı emmeye bırak.<br />

адæлгoм(мæ) кæнын | adælgom(mæ) kænın | 1) ters düşürmek, baş aşağı devirmek;<br />

devirmek, yıkmak, sırt üstü yatırmak, sırt üstü uzatmak, yere sermek; 2) abartılı yüz aşağı<br />

düşürmek, yerde kişiyi ayırmak; yuvarlanmak, boca etmek, kesip devirmek, kesip yıkmak 3)<br />

devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın etmek, aşağı düşmek; mevzilerinden<br />

atmak, alt üst etmek.<br />

адæлгoм(мæ) уæвын (уын) | adælgom(mæ) uævın | 1) ters düşmek, baş aşağı<br />

devirtilmek; devrilmek, yıkılmak, sırtüstü düşmek, sırt üstü uzanmak, sırt üstü gelmek, yere<br />

serilmek; 2) abartılı yüz aşağı düşmek, yerde ayrılmak; yuvarlanmak, alabora olmak,<br />

yüklenmek; 3) aşağı düşmek.<br />

адæлдзæx кæнын | adælzæx kænın | saklamak, iyice saklamak; gizlemek, örtbas etmek,<br />

örtmek, kapamak, perdelemek; gizlemek, gizli tutmak, sokmak, boylatmak, kapamak, yerin<br />

dibine geçirmek.<br />

адæлдзæx уæвын (уын) | adælzæx uævın | saklanmak, gizlenmek, kaçmak, kapanmak,<br />

yatmak, sıvışmak, yitmek, defolmak, mahvolmak, kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan<br />

kaybolmak, kalkmak, ortadan kalkmak, yok olmak, gözden kaybolmak, yerin dibine geçmek;<br />

başarısızlığa uğramak, muvaffakiyetsizliğe uğramak, muvaffak olmamak, imtihan<br />

verememek, sınav verememek, suya düşmek; soyu tükenmek, dölü sönmek; sır olmak, sırra<br />

kadem basmak, zail olmak, düşmek, yuvarlanmak, yıkılmak, çökmek, meydana çıkmak, ele<br />

geçmek, silinmek, karışmak.<br />

адæлсыджыт кæнын | adælşıcıt kænın |<br />

адæм | adæm | halk, el, cumhur, ulus, millet, el âlem, insan, insanlar, elemanlar; adam,<br />

adamlar; nüfus, ahali, cemaat, toplum, halk; kalabalık halk, millet, ulus, aile üyeleri,<br />

akrabalar, kişi, kimse, birey, şahıs; адæмы уарзон | adæmı uarjon | insanların favorisi;<br />

halkın sevgilisi, insani, beşeri, insaniyet sever, insaniyet perver, merhametli, iyi kalpli;<br />

адæмымыггаг | adæmımıggag | a) milliyet, ulusallık, uyruk, kavmiyet, etnik köken; köken,<br />

halkın kökeni, insan soyu, kaynak, sülale, cet; b) insan ırkı; адæмы зæрдæмæдзæугæ<br />

хъуыддаг | adæmı jærdæmæzæugæ quıddag | insancıl bir iş; halkın isteğine uygun iş;<br />

адæмы хицауиуæгад, хицаудзинад | adæmı xisauiuægad, xisazind | demokrasi, insanlık<br />

demokrasisi; адæмы хъæр æмбарæг | adæmı qær æmbaræg | anlayışlı, müdrik, makul,<br />

akıllı, zeki, iş bilir, makul, beyinli, anlayışlı, anlaşılır, açıklayıcı, becerikli, aklı başında, iradeli,<br />

zihni, reşit, şuurlu, bilinçli, halkın sesini anlayan; уый адæмы хъæр не 'мбары | uıy adæmı<br />

qær nye ‘mbarı | aptalca, o halkın sesini anlamıyor.<br />

адæмарæх | adæmaræx | kalabalık; işlek, şenlikli, gürültülü.<br />

адæмæн диссаг | adæmæn dişşag | inanılmaz, şaşılacak, müthiş, düşsel, uydurma, masal<br />

ürünü.<br />

aдæмимæ | adæmimæ | halkla, insanlarla, vatandaşlarla, milletle, ulusla.<br />

aдæмласæн | adæmlaşæn | yolcu, yolcu taşıyan; insanları taşıyan.<br />

57


адæмон | adæmon | halk, ulusal, milli, kavmi; ulus, millet; адæмон артист | adæmon<br />

artişt | ulusal artist; адæмон демократийы бæстæтæ | adæmon dyemokratiyı bæştætæ<br />

| milli demokratik ülke; адæмон театр | adæmon tyeatr | milli tiyatro; адæмон<br />

тæрхондон | adæmon tærxondon | ulusal mahkeme, halk mahkemesi; адæмрн хæдзарад<br />

| adæmon xæzarad | milli ekonomi, ulusal ekonomi; адæмон-xæдзapaдoн | adæmonxæzaradon<br />

| ulusal ekonomi, milli iktisat; адæмон хицауад | adæmon xisauad | milli<br />

demokrasi, ulusal demokrasi; адæмон тæрхондоныбадæг | adæmon tærxondonıbadæg<br />

| insanların değerlendiricisi; республикæйы адæмон артист | ryeşpublikæyı adæmon<br />

artişt | cumhuriyet halk sanatçısı; адæмон-демократон | adæmon-dyemokraton | halk<br />

demokrasisi, demokrat halk.<br />

адæмон-поэтикон | adæmon-pojtikon | ulusal-şiir, halk şiiri.<br />

адæмон-революцион | adæmon-ryevolyusion | ulusal-devrim, devrimci halk.<br />

адæмон-хæдзарадон | adæmon-xæzaradon | ulusal ekonomi, milli iktisat, insanlar-iş;<br />

адæмон-хæдзарадон пълан | adæmon-xæzaradon phlan | ulusal ekonomik plan, halk<br />

ekonomik planı.<br />

адæмуарз, адæмуapзoн | adæmuarj | insan, insani, insaniyetli, insancıl, insaflı, insan<br />

sever, insaniyet sever, insaniyet perver, hayırsever; insan sevgisi, hümanist, beşeri,<br />

merhametli, iyi kalpli.<br />

адæмуapзoн, адæмуарз| adæmuarjon | insan, insani, insaniyetli, insancıl, insaflı, insan<br />

sever, insaniyet sever, insaniyet perver, hayırsever; insan sevgisi, hümanist, beşeri,<br />

merhametli, iyi kalpli; адæмуарзон адæймаг | adæmuarjon adæymag | insancıl kişi,<br />

insani adam.<br />

адæмхъуаг | adæmquag | insanlıktan yoksun, adamlıktan yoksun, hasta, rahatsız.<br />

адæмы хатт (адæмыхатт) | adæmıxatt | kabile, uruk, raht, el, kuşak, ulus, ulusallık, millet,<br />

milliyet, kavmiyet, aşiret; uyrukluk, yurttaş özellik, nitelik, karakter, doğa, kişilik.<br />

адæмымыггаг | adæmımıggag | dürüst, namuslu, adamakıllı, oldukça büyük, oldukça iyi,<br />

terbiyeli, edepli, zararsız; иу адæмымыггаг зонгæ йын нæй | iu adæmımıggag jongæ yın<br />

næy | bir dürüst tanıdığı yok.<br />

адæмыхатт (адæмы хатт) | adæmıxatt | kabile, uruk, raht, el, kuşak, ulus, ulusallık, millet,<br />

milliyet, kavmiyet, aşiret; uyrukluk, yurttaş özellik, nitelik, karakter, doğa, kişilik.<br />

адæмыхуызæн | adæmıxuıjæn | 1. edepli, edeplice, terbiyeli, dürüst, dürüstçe, namuslu,<br />

namusluca, akıllı, akıllıca, adamakıllı, zeki, beyinli, adam gibi, insana benzer, insanımsı; hayli,<br />

epeyce; açıklayıcı; 2. ziyansız, zararsız, oldukça iyi, oldukça büyük, iş bilir, becerikli, makul,<br />

anlayışlı, anlaşılır, değerli; kabul edilebilir.<br />

адæн | adæn | zevk, zevkli, lezzet, lezzetli, beğeni, beğenili, tat, tatlı.<br />

адæнгæл кæнын | adængæl kænın | 1) doyurulmak, doymak, doyup bıkmak, fazlaca<br />

doyurmak, karnını doldurmak; kanıksamak, bezmek, usandırmak, bıktırmak; 2) mideyi<br />

doldurmak, kabarmak; 3) sert siyah birayla doldurmak, sert siyah bira çok içmek; 4) şişmek,<br />

şişmanlamak, kilo almak, göbek bağlamak, göbek salıvermek; amuda kaldırmak, baş üstü<br />

takla attırmak.<br />

адæнгæл уæвын (уын) | adængæl uævın | 1) şişirilmek, şişmek, şişmanlamak, kilo almak,<br />

göbek bağlamak, göbek salıvermek, kabarmak, doymak, duyulmak, anlaşmak; dağıtılmak;<br />

üflemek; 2) yağı olmak; sert siyah bira; 3) şişmek, yumulmak, büyümek, genişlemek, amuda<br />

kalkmak, baş üstü takla atmak, işitilmek, ortalığa yayılmak.<br />

адæнкъapæн | adænkharæn | duyma, duyu, duyum, duygu, tatma duygusu, sezgi, his,<br />

çeşni hissi, haleti ruhiye, sevgi duyum, tahassüs, ihtisas.<br />

адæpæcxæpæн кæнын | adæræşxæræn kænın | taşımak, kırmak, yıkmak, ezmek,<br />

58


parçalamak, paramparça etmek; yok etmek, götürmek, dağıtmak, yaymak, hızla yayılmak,<br />

yılgınlığa uğratmak, bozmak, bozguna uğratmak, yenilgiye uğratmak, çarpılmak, sarsılmak, alt<br />

üst etmek, tırpan atmak tahrip etmek.<br />

адæргæй | adærgæy | umutsuzluk, umutsuzlukla, umutsuzlaşmak, ne yapılacağını bilmeme,<br />

bilmeden, ne yapılmak, dehşet içinde, heyecan, heyecanlı; korkulu, yeis, umutsuzluğa<br />

düşme.<br />

адæргриз | adærgrij | titreme, titreyiş, titreklik, çırpınma, ürperti, ürperme, zangırdatmak;<br />

heyecan; lerze, korku, raşe.<br />

адæргъ кæнын | adærğ kænın | 1) ayırmak, katmanlara ayırmak; sermek, yere sermek,<br />

uzatmak; 2) yenmek, mağlup etmek, üstesinden gelmek, hâkim olmak, geniş açmak,<br />

yassılmak.<br />

адæргъ уæвын (уын) | adærğ uævın | yayılmak, gerilmek, serilmek, yere serilmek, serilip<br />

serpilmek, uzamak, uzanmak, uzun sürmek, yayılmak, gerilmek, gerinmek, kapaklanmak,<br />

genişlemek, açılmak, elastikiyetini kaybetmek, burkulmak, incinmek.<br />

адæрддзæф кæнын | adærdzæf kænın | uzaklaştırmak, çıkartmak, çıkarmak, çekmek,<br />

çektirmek, kesmek, kesip çıkarmak, kaldırmak, arıtmak, kovmak, gitmeğe zorlamak,<br />

hazfetmek, gidermek, yok etmek, silmek, ırmak, gecikmek.<br />

адæрддзæф уæвын (уын) | adærdzæf uævın | uzaklaşmak, gitmek, çekilmek, çekilip<br />

gitmek, el çekmek, elini eteğini çekmek, bir yana çekilmek, uzaklaşmak, uzaklara gitmek,<br />

ayrılmak, kalkmak, hareket etmek, sapmak, arasını açmak, bırakmak, canlanmak, kendine<br />

gelmek, ayılmak, öfkesi geçmek, yumuşamak, kalmak, bitmek, mesafe koymak, götürmek,<br />

çıkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, gerilemek.<br />

адæрзæг кæнын | adærjæg kænın | zorlaştırmak, pürüzlendirmek, sert yapmak, katı hale<br />

getirmek, berk yapmak, kaba hale getirmek, merhametsiz yapmak, hissiz yapmak, ciddi<br />

yapmak, şiddetli yapmak, pürtüklü yapmak, pürüzlü yapmak.<br />

адæрзæг уæвын (уын) | adærjæg uævın | sert olmak, katılaşmak, berk olmak, kabalaşmak,<br />

merhametsiz olmak, hissizleşmek, ciddi olmak, şiddetli olmak.<br />

адæттæг (адæтджытæ) | adættæg | teslim eden, veren, ifade eden, tasvir eden, çeviren,<br />

tercüme eden, yayınlayan, terbiye eden, aşılayan, sirayet ettiren, bulaştıran, geçiren, fazla<br />

veren, pasveren, veren, tevzi eden, ele veren, dile veren, belli eden, ifşa eden, diye tanıtan,<br />

diye gösteren, veren, ifade eden, tasvir eden, çeviren, tercüme eden, yayınlayan, terbiye<br />

eden, aşılayan, sirayet eden, bulaştıran, geçiren, fazla veren, pasveren, verilen, eğe, transfere<br />

es, veren.<br />

адæттинаг (адæттинæгтæ) | adættinag | teslim edilecek, teslim edecek, verecek, verilecek,<br />

ifade edecek, ifade edilecek, tasvir edecek, çevirecek, tercüme edecek, yayınlayacak,<br />

yayınlanacak, yayımlanacak, terbiye edecek, aşılayacak, sirayet ettirecek, bulaştıracak,<br />

geçirecek, fazla verecek, pas verecek, tevzi edecek, ele verecek, dile verecek, dile getirilecek,<br />

belli edecek, ifşa edecek, diye tanıtacak, diye gösterecek, iletilecek, aktarılacak, haber<br />

verilecek, yetirilecek, anlatılacak, haber verilecek, geçirilecek, devredilecek, iletilecek,<br />

nakledilecek; ницыуал дзы ис адæттинаг | nisıual zı iş adættinag | bir şey kalmadı<br />

verilecek.<br />

адæттын | adættın | vermek, ele vermek, teslim etmek, iletmek, aktarmak, haber vermek,<br />

yetirmek, anlatmak, söylemek, bildirmek, nakletmek, getirmek, dile getirmek, dile vermek,<br />

diye tanıtmak, ifade etmek, tasvir etmek, yayınlamak, yayımlamak, devretmek, servis etmek,<br />

sadaka vermek, sürmek, sunmak, iade etmek, kokmak, tepmek, dağıtmak, tevzi etmek,<br />

transfer etmek; geçirmek, çevirmek, tercüme etmek, terbiye etmek, aşılamak, sirayet<br />

ettirmek, bulaştırmak, fazla vermek, pas vermek, haraç vermek, vergi vermek, hazırlamak,<br />

59


iade etmek, bırakmak, bağışlamak, harcamak, sarf etmek, vakfetmek, hasretmek, kocaya<br />

vermek, geri tepmek, belli etmek, ifşa etmek, diye tanıtmak, diye göstermek<br />

адвокат | advokat | avukat, müdafi, dava vekili, muhali.<br />

адекватон | adyekvaton | eşit, ayni, uygun, upuygun, yeterli, elverişli.<br />

аддe кæнын | addye kænın | 1) kovmak, defetmek, sürmek, uzaklaştırmak, çıkartmak,<br />

çıkarmak, atmak, tart etmek, hazfetmek, çektirmek, çekmek, kaldırmak, gidermek, yok<br />

etmek, kaldırmak, silmek, uzakta gizlemek, dışarı etmek; 2) kapı dışarı etmek, sınır dışı<br />

etmek, hudut dışı etmek; kapatmak, tayyetmek, kesmek, kesip çıkarmak, arıtmak, gitmeğe<br />

zorlamak.<br />

аддe уæвын (уын) | addye uævın | bırakmak, terk etmek, ayrılmak, gitmek, dışarı edilmek,<br />

çekilip gitmek, çekilmek, uzaklaşmak, toplamak, süslenmek, giyinip kuşanmak, temizlenmek,<br />

bırakmak.<br />

аджайраг (аджайрæгтæ) | acayrag | Acarlı.<br />

адджинаг (адджинæгтæ) | adcinag | tatlılık, tatlı, tat, tatlı olacak, lezzet, leziz yemek,<br />

şeker, halâvet, şirinlik, zevk, haz, hoşluk, hassaslık.<br />

адджинагхор | adcinagxor | tatlı düşkünü, tatlı sever.<br />

адджын | adcın | 1. 1) tatlı, tatlı tatlı, pek tatlı, tatlılık, şekerli, bal gibi, lezzetli, leziz, iştah<br />

açıcı; halavetli; 2) şirin, sevimli, hoş, büyüleyici, sempatik, cana yakın, zevkli, alımlı, dayı,<br />

beğeniş, makbul, güzel, cehir; 2.1) iyi, hoş, hoşluk, hoştur, hoş bir şekilde, sevilen kimse; 2)<br />

soğukluk, favori olmak.<br />

адджын кæнын | adcın kænın | hoş yapmak, tatlı yapmak, şekerli yapmak, pek tatlı<br />

yapmak, bal gibi yapmak, büyüleyici yapmak, lezzetli yapmak, soğukluk, hoşluk, tatlılık,<br />

eğlenmek.<br />

адджын уæвын (уын) | adcın uævın | lezzetli, tatlı, hoş olması için; tatlı olmak, büyüleyici<br />

olmak, şekerli olmak, pek tatlı olmak, bal gibi olmak, lezzetli olmak, soğukluk, hoşluk, tatlılık,<br />

güzel olmak, sevilmek.<br />

адджынад | adcınad | 1) hoşluk, tatlılık, tatlı, tat, halâvet, şirinlik, şeker, sevimlilik; 2) tatlı<br />

tatlı, şekerli şeyler.<br />

адджынæй | adcınæy | 1) hoşlukla, tatlılıkla, tatlılık, tatlı, tat, halâvet, şirinlik, şeker; 2)<br />

tatlıyla, şekerli şeyler.<br />

адджынæй-адджындæр | adcınæy-adcındær | 1) hoştan daha hoş, tatlıdan daha tatlı.<br />

адджынæн | adcınæn | 1) hoşlukla, tatlılıkla; 2) tatlıyla.<br />

адджынгомау | adcıngomau | 1) hoşça, tatlılıca.<br />

адджындзинaд | adcınzinad | tatlılık, tatlık, hoşluluk, zevklilik, zevklik, şekerlik, şeker<br />

durumluk, hazlık, sefalık, lezzetlik, halâvetlik, şirinlik.<br />

адджынуарзаг| adcınuarjag | tatlı düşkünü, tatlı seven.<br />

адджынxæраг| adcınxærag | tatlı yiyen.<br />

адджынxъуаг| adcınquag | tatlı eksikliği.<br />

адекватон | adyekvaton | eşit, ayni, uygun, upuygun, yeterli, elverişli.<br />

адидинæг уæвын (уын) | adidinæg uævın | güzelleşmek, çiçeklenmek, çiçek açmak, gül<br />

gibi açılmak, gül gibi olmak, açılmak, açmak, serpilmek, serpilip gelişmek, gelişmek, inkişaf<br />

etmek, yükselmek, ilerlemek; şenlenmek, yüzü gülmek, şaşırmak, şaşırtılmak.<br />

адиc кæнын | adiş kænın | hayret etmek, hayretler içinde kalmak, hayret ifade etmek,<br />

şaşmak, şaşırmak, şaşılacak, hayran olmak, donup kalmak.<br />

адиx кæнын | adix kænın | 1) kesmek; kesip ayırmak, kesip atmak, kısa kesmek, irtibatını<br />

kesmek, kıymak, doğramak, dilimlemek; 2) bölmek, bölüşmek, bölüştürmek, parçalamak,<br />

paylaşmak, pay etmek, paylamak, yarmak, biçmek, taksim etmek, ayırmak, ikiye ayırmak,<br />

60


dağıtmak, üleşmek, üleştirmek, tevzi etmek, birbirinden uzaklaştırmak, tikeleşmek, ırmak,<br />

tasnif etmek, paylamak; 3) kırmak, yarmak, sımak, kırdırmak, tarumar etmek, yenilgiye<br />

uğratmak; 4) sökmek, özgülemek; açmak, tecrit etmek, yolu kapanmış olmak, gidilememek,<br />

deşmek, ortasından geçmek, katılmak, iştirak etmek, terslemek, ditmek, fekketmek.<br />

адих уæвын (уын) | adix uævın | bölüşmek, paylaşmak, parçalara ayrılmak, gruplara<br />

bölmek.<br />

адихгæнæг | adixgænæg | kesen, dilimleyen, bölen, dağıtan, kıyan, yaran, doğrayan,<br />

bölüşen, bölüştüren, biçen, taksim eden, ayıran, paylaşan, paylayan, pay eden, üleşen,<br />

üleştiren, tevzi eden.<br />

адиxтæ кæнын | adixtæ kænın | 1) parçalamak, parçalara bölmek; parçalara ayırmak,<br />

parçalara kırmak; 2) gruplara ayırmak.<br />

адиxтæ уæвын (уын) | adixtæ uævın | 1) kırmak, paylaşmak, parçalara ayırmak, ara<br />

vermek, paylaşmak, parçalar halinde olmak; 2) gruplara bölünmek, gruplar halinde olmak.<br />

адиxтæгæнæг (адиxгæнджытæ) | adixgænæg | 1) kesen, kesip ayıran, kesip atan,<br />

irtibatını kesen; 2) bölen, parçalayan, doğrayan, biçen, dilimleyen, kıyan, dağıtan, tevzi eden,<br />

ikiye ayıran, yaran, açan, ayıran, taksim eden, paylaşan, tecrit eden, yolu kapanmış olan,<br />

gidilemeyen, tersleyen, deşen, ortasından geçen, katılan, iştirak eden.<br />

адиxтæгæнæггаг | adixgænæggag | 1) parçalamalık, parçalara bölmelik; parçalara<br />

ayırmalık, parçalara kırmalık; 2) gruplara ayırmalık.<br />

адиxтæгæнгæ | adixgængæ | 1) parçalama, parçalara bölme; parçalara ayırma, parçalara<br />

kırma; 2) gruplara ayırma.<br />

адиxтæгæнгæйæ | adixgængæyæ | 1) parçalayarak, parçalara bölerek; parçalara ayırarak,<br />

parçalara kırarak; 2) gruplara ayırarak.<br />

адиxтæгæнинаг | adixgæninag | 1) parçalanacak, parçalara bölecek; parçalara ayıracak,<br />

parçalara kıracak; 2) gruplara ayıracak.<br />

административон (хицауады æххæстгæнæг оргæнтæй рацæугæ; бар - дзырдтæй<br />

архайгæ) | adminiştrativon (xisæuadı exxæştgænæg oræntæy rasæugæ; bar-zırdtæy<br />

arxaygæ) | idari, yönetim, yönetimsel, yönetsel, idareyle ilgili.<br />

административон-командон | adminiştrativon-komandon|<br />

aдминистративон-территориалон | adminiştrativon-tyerritorialon | idari-toprak, idareyle<br />

ilgili taksimat; ССР Цæдисы административон-территориалон дихдзинад | ŞŞP Sædişı<br />

adminiştrativon-tyerritorialon dixzinad | Sovyetler Birliği'nin idari-toprak bölümü.<br />

aдминистративон-хæдзарадон | adminiştrativon-xæzaradon | ekonomi-yönetim,<br />

ekonomik idari yönetim taksimatı.<br />

администратор | adminiştrator | müdür, idareci, yönetmen.<br />

администраторон | adminiştratoron | idareyle ilgili müdür, idareci, yönetmen<br />

администраци (æххæстгæнæг хицæуттæ) | adminiştrasi (æxxæştgænæg xisæuttæ) |<br />

yönetim kurulu, yönetmenlik, müdüriyet, yönetsel, yönetimsel, idare, idari, idareci.<br />

адмирал (денджызон æфсæддон флоты хистæр къамандыгæнæг) | admiral (dæncijıjon<br />

æfşæddon flotı xişter khamandıgænæg) | deniz generali, amiral.<br />

адмиралoн | admiralon | amiral rütbesi, amirallik, deniz generali.<br />

адодой кæнын | adodoy kænın | tehdit etmek, jestlerle tehdit etmek. погрозить<br />

aдомaг | adomag | 1) çabukça talep ettiren; hızlı hızlı isteten, hızlı bir şekilde talep ettiren;<br />

2) kuvvetleri tüketen; bıktıran, bastıran; 3) sakinleştiren, yatıştıran, yanaştıran, zapt ettiren,<br />

dindirten, yavaşlatan, zapt ettiren, barıştıran.<br />

61


aдомæг (aдомджытæ) | adomæg | 1) çabukça talep eden; hızlı hızlı isteyen, hızlı bir şekilde<br />

talep eden; 2) kuvveti tükenen; bıkan, basan; 3) sakinleşen, yatışan, yanaşan, zapt eden,<br />

dindiren, yavaşlayan, zapt eden, barışan.<br />

aдомæн | adomæn | 1) çabukça talep edilen; hızlı hızlı istenilen, hızlı bir şekilde talep<br />

edilen; 2) kuvvetleri tüketilen; bıktırılan, bastırılan; 3) sakinleştirilen, yatıştırılan, zapt edilen,<br />

dindirilen, yavaşlatılan, zapt edilen, barıştırılan.<br />

aдомгæ | adomgæ | 1) çabukça talep etme; hızlı hızlı isteme, hızlı bir şekilde talep etme; 2)<br />

kuvvetleri tüketme; bıktırma, bastırma; 3) sakinleştirme, yatıştırma, yanaştırma, zapt etme,<br />

dindirme, yavaşlatma, zapt etme, barıştırma.<br />

aдомгæйæ | adomgæyæ | 1) çabukça talep ederek; hızlı hızlı isteyerek, hızlı bir şekilde<br />

talep ederek; 2) kuvvetleri tüketerek; bıktırarak, bastırarak; 3) sakinleştirerek, yatıştırarak,<br />

yanaştırarak, zapt ederek, dindirerek, yavaşlatarak, zapt ederek, barıştırarak.<br />

aдомд (aдомдтытæ) | adomd | ) çabukça talep etmiş; hızlı hızlı istemiş, hızlı bir şekilde<br />

talep etmiş; 2) kuvvetleri tüketmiş; bıktırmış, bastırmış; 3) sakinleştirmiş, yatıştırmış,<br />

yanaştırmış, zapt etmiş, dindirmiş, yavaşlatmış, zapt etmiş, barıştırmış.<br />

aдоминаг (aдоминæгтæ) | adominag | 1) çabukça talep etmek; hızlı hızlı istemek, hızlı bir<br />

şekilde talep etmek; 2) kuvvetleri tüketmek; bıktırmak, bastırmak; 3) sakinleştirmek,<br />

yatıştırmak, yanaştırmak, zapt etmek, dindirmek, yavaşlatmak, zapt etmek, barıştırmak.<br />

aдомын (aдомдтoн, aдомдтaин, aдомдзынæн) | adomın | 1) çabukça talep etmek; hızlı<br />

hızlı istemek, hızlı bir şekilde talep etmek; 2) kuvvetleri tüketmek; bıktırmak, bastırmak; 3)<br />

sakinleştirmek, yatıştırmak, yanaştırmak, zapt etmek, dindirmek, yavaşlatmak, zapt etmek,<br />

barıştırmak.<br />

aдон (aдæттæ) | adon | bunlar, onlar, onlara, onunca, onun tarafından; (адоны | adonı |<br />

bunları, onları; адонæн | adonæn | bunlara, onlara, bunların, onların; адонмæ | adonmæ |<br />

bunlarda, onlarda; адонæй | adonæy | bunlardan, onlardan; адоныл | adonıl | bunlara,<br />

onlara; адонимæ | adonimæ | bunlarla, bunlar ile, onlarla; aдонaу | adonau | bunlar gibi,<br />

bunlarca; onlar gibi, onunca).<br />

aдон уæвын (уын) | adon uævın | 1) erimek, eritmek; su olmak; 2) çabukça terlemek, hızlı<br />

terlemek, ıslanmak, ıslatılmak, dağılıp gitmek, yayılmak, bitmek, tükenmek, yumuşamak.<br />

адонæй, aдон | adonæy, adon | bunlardan, onlardan; адоны | adonı | bunları, onları;<br />

адоныл | adonıl | bunlara, onlara; адонимæ | adonmæ | bunlarla, bunlar ile, onlarla;<br />

адонау | adonau | bunlar gibi, bunlarca; onlar gibi, onunca.<br />

aдонæн, aдон | adonæn, adon | bunlara, onlara, bunların, onların.<br />

aдонзоныг уæвын (уын) | adonjonıg uævın | kuvvetle zayıflatmak, zayıflamak, kuvveden<br />

düşmek, zayıf düşmek, düşmek, daraltmak.<br />

aдонимæ, aдон | adonimæ, adon | bunlarla, bunlar ile, onlarla.<br />

aдонлacт кæнын | adonlaşt kænın | ıslatmak, kuvvetle ıslatmak, çok ıslatmak, ıslattırmak,<br />

nemlendirmek, bir sıvıya batırmak, suya yatırmak, su dökmek, su gibi ıslatmak, iliklerine<br />

kadar ıslatmak, sırılsıklam yapmak.<br />

aдонлacт уæвын (уын) | adonlaşt uævın | ıslanmak, kuvvetle ıslatılmak, çok ıslanmak,<br />

iliklerine kadar ıslanmak, sırılsıklam olmak, su gibi ıslanmak.<br />

aдонмæ, aдон | adonmæ, adon | bunlarda, onlarda.<br />

aдоны, aдон | adonı, adon | bunları, onları.<br />

aдоныйac (aдоныйæcтæ) | adonıyaş | bunlar kadar.<br />

aдоныл, aдон | adonıl, adon | bunlara, onlara.<br />

62


aдpaттын | adrattın | tat vermek, tatlılık vermek, lezzet vermek, çeşni vermek, hoşluk<br />

vermek, hoş olmak, acılık vermek, zevk vermek, keyifli olmak, heves vermek, üslup vermek,<br />

tarz vermek, merak vermek, ilgi vermek, zaika vermek.<br />

адрес, адрис | adryeş, adriş | adres, mektup üstü.<br />

адресат, адресаит (фыстæг кæмæ 'рвыст у, уый) | adryeşat, adryeşait (fıştæg kamæ ‘rvışt<br />

u, uıy) | adresin sahibi, alıcı, alacak kişi, gönderilen alıcı.<br />

Адриатикон денджыз | Adriatikon dyencıj | Adriyatik denizi.<br />

адрис (цæрæнбынаты номхуынд), адрес | adriş (serenbınatı nomxuınd), adryeş | adres,<br />

mektup üstü, istenilen yerin yazılı tarifi; адристы стъол | adriştı şthol | adres masası;<br />

adresler ofisi; писмо адрисмæ гæсгæ сæмбæлын кæнын | pişmo adrişmæ gæşgæ<br />

şæmbælın kænın | mektup adrese göre ulaştırılır; posta dağıtımı adrese göre yapılır;<br />

mektubu adrese göre gönderilir.<br />

адрисон | adrişon | adres.<br />

aдугъ кæнын | aduğ kænın | yarışmak, koşmak, hızla gitmek, dörtnala gitmek, dörtnala<br />

kalkmak, kaçmak, sıvışmak, savuşmak, firar etmek, taşmak, acele etmek; kurtulmak.<br />

aдугъгæнæг (aдугъгæнджытæ) | aduğgænæg | yarışan, koşan, hızla giden, dörtnala<br />

giden, dörtnala kalkan, kaçan, sıvışan, savuşan, firar eden, taşan, acele eden; kurtulan.<br />

aдугъгæнæггaг | aduğgænæggag | yarışmalık, koşmalık, hızla gitmelik, dörtnala gitmelik,<br />

dörtnala kalkmalık, kaçmalık, sıvışmalık, savuşmalık, firar etmelik, taşmalık, acele etmelik;<br />

kurtulmalık.<br />

aдугъгæнæн | aduğgænæn | yarışılan, koşulan, hızla gidilen, dörtnala gidilen, dörtnala<br />

kalkılan, kaçılan, sıvışılan, savuşulan, firar edilen, taşınılan, acele edilen; kurtulan.<br />

aдугъгæнгæ | aduğgængæ | yarışma, koşma, hızla gitme, dörtnala gitme, dörtnala kalkma,<br />

kaçma, sıvışma, savuşma, firar etme, taşma, acele etme; kurtulma.<br />

aдугъгæнгæйæ | aduğgængæyæ | yarışarak, koşarak, hızla giderek, dörtnala giderek,<br />

dörtnala kalkarak, kaçarak, sıvışarak, savuşarak, firar ederek, taşarak, acele ederek;<br />

kurtularak.<br />

aдугъгæнинaг | aduğgæninag | yarışacak, koşacak, hızla gidecek, dörtnala gidecek,<br />

dörtnala kalkacak, kaçacak, sıvışacak, savuşacak, firar edecek, taşacak, acele edecek;<br />

kurtulacak.<br />

aдуду кæнын | adudu kænın | güzel yapmak, iyi yapmak, şirin yapmak, sevimli yapmak,<br />

letafet yapmak, latif yapmak, tatlı sözler söylemek, iyi yapmak.<br />

aдудын [aдудыдтa, aдудыдтaид, aдуддзæн(-и, - ис)+ | adudın | güzel yapmak, şirin<br />

yapmak, sevimli yapmak, letafet yapmak, latif yapmak, tatlı sözler söylemek, iyi yapmak.<br />

aдур уæвын (уын) | adur uævın | fosilleşmek, taş kesilmek, taşlaşmak, katılaşmak, kaskatı<br />

kesilmek; donakalmak.<br />

aдуpгом уæвын (уын) | adurgom uævın | 1) zayıflatmak, zayıflamak, zayıf düşmek,<br />

düşmek, yıpranmak, gevşemek, tavsamak, üzülmek, hamlamak; 2) sertleştirmek, taşlaşmak,<br />

taş kesilmek, taş gibi olmak, taşıllaşmak, fosilleşmek, katılaşmak; dona kalmak, donup<br />

kalmak, doncumsak; 3) şaşırmak, şaşmak, hayretler içinde kalmak, hayran olmak, parmak<br />

ısırmak.<br />

aдуцaг | adusag | sağdıran, hile ile çıkartan, hile ile kopartan, hile ile çektiren, dolandırtan,<br />

para sızdırtan.<br />

aдуцæг (aдуцджытæ) | adusæg | sağan, hile ile çıkaran, hile ile koparan, hile ile çeken,<br />

dolandıran, para sızdıran.<br />

aдуцæггaг | adusæggag | sağmalık, hile ile çıkarmalık, hile ile koparmalık, hile ile çekmelik,<br />

dolandırmalık, para sızdırmalık.<br />

63


aдуцæн | adusæn | sağılan, hile ile çıkarılan, hile ile koparılan, hile ile çekilen, dolandırılan,<br />

para sızdırılan.<br />

aдуцгæ | adusgæ | sağma, hile ile çıkarma, hile ile koparma, hile ile çekme, dolandırma,<br />

para sızdırma.<br />

aдуцгæйæ | adusgæyæ | sağarak, hile ile çıkararak, hile ile kopararak, hile ile çekerek,<br />

dolandırarak, para sızdırarak.<br />

aдуцинaг (aдуцинæгтæ) | adusinag | sağılacak, hile ile çıkaracak, hile ile koparacak, hile ile<br />

çekecek, dolandıracak, para sızdıracak.<br />

aдуцын (aдыгътон, aдыгътaин, aдуцдзынæн) | adusın | sağmak, hile ile çıkarmak, hile ile<br />

koparmak, hile ile çekmek, dolandırmak, para sızdırmak.<br />

адъютант | adhyutant | yaver, yardımcı.<br />

адыбал-дыбул кæнын | adıbal-dıbul kænın | laga-luga etmek.<br />

адыв-дыв кæнын | adıv-dıv kænın | titremek.<br />

Адыге | Adıgye | Adige, Adigeistan.<br />

Адыгъе | Adığye | Adige, Adigeistan.<br />

aдыгейаг (aдыгейæгтæ) | adıgyeyag | 1) Adige, Adigeli; 2) Adigece.<br />

aдыгъал-дыгъул кæнын | adığal-dığul kænın | hızlı ve belirsiz söylemek, çabukça<br />

uğuldamak, mırıldanmak, ileri geri konuşmak.<br />

aдыгъгъуытт кæнын | adığğuıtt kænın | atmak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak,<br />

savurmak, göndermek, bırakmak, çıkarmak, kesmek, vurmak, koşmak.<br />

адыл | adıl |<br />

адыл уадзын | adıl uazın | rahatsız olmamak, rahatsız etmemek, endişelendirmemek,<br />

telaşlandırmamak, düşündürmemek, kuşkulandırmamak, kaygılandırmamak, üzmemek,<br />

yalnız bırakmak. не тревожить, оставлять в покое<br />

адыли | adıli | yarda, kıstas, arşın, endaze (71 cm.).<br />

адылигай (адылигæйтæ) | adıligay | yardalarca, kıstaslarla, arşınlarla, endazelerle (71<br />

cm.).<br />

адымаг | adımag | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içen.<br />

адымæг (адымджытæ) | adımæg | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içen.<br />

адымæггаг | adımæggag | sigarak, tütün, cigara, puro vs.. gibi içmeklik.<br />

адымæн | adımæn | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilen.<br />

адымгæ | adımgæ | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içeme<br />

адымгæйæ | adımgæyæ | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içerek.<br />

адымд (адымдтытæ) | adımd | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilmiş.<br />

адыминаг | adıminag | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilecek; адыминаг дæм нæй? |<br />

adıminag dæm næy? | içeceğin (tütün cinsi) yok mu? sigaran yok mu?<br />

адымcæг (адымcджытæ) | adımşæg | şişen, şişirilen, küsen, alınan, surat asan, somurtan,<br />

kabaran, kırılan.<br />

адымcæггаг (адымcæггæгтæ) | adımşæggag | şimşeklik, şişirilmelik, küsmelik, alınmalık,<br />

surat asmalık, somurtmalık, kabarmalık, kırılmalık.<br />

адымcæн | adımşæn | şişen, şişirilen, küsülen, alınılan, surat asılanan, somurtulan,<br />

kabarılan, kırılan.<br />

адымcгæ | adımşgæ | şişme, şişirilme, küsme, alınma, surat asma, somurtma, kabarma,<br />

kırılma.<br />

адымcгæйæ | adımşgæyæ | şişerek, şişirilerek, küserek, alınarak, surat asarak, somurtarak,<br />

kabararak, kırılarak.<br />

64


адымcинаг (адымcинæгтæ) | adımşinag | şişecek, şişirilecek, küsecek, alınacak, surat<br />

asacak, somurtacak, kabaracak, kırılacak.<br />

адымcт (адымcтытæ) | adımşt | şişmiş, şişirilmiş, küsmüş, alınmış, surat asmış, somurtmuş,<br />

kabarmış, kırılmış.<br />

адымcын (адымcтон, адымcтaин, адымcдзынæн) | adımşın | şişmek, şişirilmek, küsmek,<br />

alınmak, surat asmak, somurtmak, kabarmak, kırılmak.<br />

адымын (адымдтон, адымдтaин, адымдзынæн) | adımın | 1) tüttürmek; üflemek, esmek,<br />

esmeğe başlamak; 2) içmek; sigara içmek, cigara içmek, puro içmek, sigara yakmak, piposunu<br />

yakmak, purosunu yakmak, sigaraya başlamak; 3) acele bırakmak, kaymak; kaçmak,<br />

kurtulmak, gitmek, aceleyle gitmek, akıp gitmek, alelâcele çekilmek, hızla ayrılmak, çabuk<br />

terk etmek, kaçmak, çarçabuk kaçmak, sıvışmak, savuşmak, ekmek, gazlamak, koşarak<br />

inmek, akmak, taşmak, ferlemek.<br />

адымычъe кæнын (лacын) | adımıçhye kænın (laşın) | sıyrılmak, yakayı sıyırmak, kaçmak,<br />

kaçınmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçımsamak, gitmek, ekmek, savuşmak, sıvışmak,<br />

gazlamak, savsaklamak, kaymak, palamarı koparmak, ferlemek.<br />

адымычъe лacын (кæнын) | adımıçhye laşın (kænın) | sıyrılmak, yakayı sıyırmak, kaçmak,<br />

kaçınmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçımsamak, gitmek, ekmek, savuşmak, sıvışmak,<br />

gazlamak, savsaklamak, kaymak, palamarı koparmak, ferlemek.<br />

адынджыp кæнын | adıncır kænın | büyütmek, yetiştirmek, büyütüp yetiştirmek, yetiştirip<br />

büyütmek, olgunlaştırmak, besleyip büyütmek, geliştirmek, dinçleştirmek, terbiye etmek.<br />

адынджыp уæвын (уын) | adıncır uævın | erinleşmek, olgunlaşmak, yetişmek, yetişkin<br />

olmak, dinçleşmek, büyütülmek, büyümek, büyük olmak, gelişmek, kısa gelmek, bitmek,<br />

artmak, terbiye olmak.<br />

адыууæ бон | adıuuæ bon | bu iki gün, bu bir-iki gün.<br />

аджайраг (аджайрæгтæ) | adjayrag |1. Acar, Acarlar; 2. Acarca, Acaryalı.<br />

аджар | acar | Acar, Acarlar.<br />

аджари | Acari | Acarca, Acara, Acarya.<br />

аджигул кæнын | acigul kænın | aramak, üstünü aramak, üzerini aramak, araştırmak,<br />

yoklamak, taramak, bucak bucak aramak.<br />

аджидзæг кæнын | acizæg kænın | zıplamak, yüz vermek; şaka yapmak, şaka etmek,<br />

yaramazlık yapmak, alay etmek, alaya almak, oynamak.<br />

аджиc-къуc кæнын | aciş-khuş kænın | şüphelenmek, şüpheye düşmek, şüphe etmek,<br />

şüphe belirtmek, tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek, sarsılmak, sallanmak,<br />

azalmak, düşmek, duyumsamak.<br />

аджитæг (аджитджытæ) | acitæg | 1) şüphelenen, şüphe eden, şüpheye düşen, şüphe<br />

belirten; tereddüt eden, bir zaman boyunca tereddüt eden; 2) tamir eden, oyalanan, sarsılan,<br />

sallanan, azalan, düşen, tereddüt eden, dönüp duran, oynayan, oynaşan, uğraşan, meşgul<br />

olan, duyumsayan.<br />

аджитæнтæ кæнын | acitæntæ kænın | 1) endişeli yapmak; şüphelenmek, şüphe etmek,<br />

şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek; 2)<br />

bir süre hayatta kalmak, tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek,<br />

tereddüt etmek, dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak,<br />

duyumsamak. переживать в течении некоторого времени; поволноваться<br />

аджитгæ | acitgæ | 1) şüphelenme, şüphe etme, şüpheye düşme, şüphe belirtme; tereddüt<br />

etme, bir zaman boyunca tereddüt etme; 2) tamir etme, oyalanma, sarsılma, sallanma,<br />

azalma, düşme, tereddüt etme, dönüp durma, oynama, oynaşma, uğraşma, meşgul olma,<br />

durumsama.<br />

65


аджитгæйæ | acitgæyæ | 1) şüphelenerek, şüphe ederek, şüpheye düşerek, şüphe<br />

belirterek; tereddüt ederek, bir zaman boyunca tereddüt ederek; 2) tamir ederek,<br />

oyalanarak, sarsılarak, sallanarak, azalarak, düşerek, tereddüt ederek, dönüp durarak,<br />

oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak, duyumsayarak.<br />

аджитинаг | acitinag | 1) şüphelenecek, şüphe edecek, şüpheye düşecek, şüphe belirtecek;<br />

tereddüt edecek, bir zaman boyunca tereddüt edecek; 2) tamir edecek, oyalanacak,<br />

sarsılacak, sallanacak, azalacak, düşecek, tereddüt edecek, dönüp duracak, oynayacak,<br />

oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak, duyumsanacak.<br />

аджитын (аджитыдтoн, аджитыдтaин, аджитдзынæн) | acitın | 1) şüphelenmek, şüphe<br />

etmek, şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt<br />

etmek; 2) tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek, tereddüt etmek,<br />

dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak, duyumsamak.<br />

аджиуаг | aciuag | ayırtan, kestire, kesiverdikten, bırakan, biraz daha bırakan, oturtan,<br />

yatırtan; zarar ettiren, zarar gördüren, şiddetli mide bozukluğu sonucu yapan, cezmettiren.<br />

аджиуæг (аджиуджытæ) | aciuæg | ayıran, kesen, kesiveren, kalan, biraz daha kalan,<br />

oturan, yatan; zarar eden, zarar gören, şiddetli mide bozukluğu sonucu olan, cezmeden.<br />

аджиуæн | aciuæn | ayırtılan, kesilen, kesi verilen, biraz daha kalınan, oturulan, kalınan,<br />

yatılan; zarar edilen, zarar görülen, şiddetli mide bozukluğu sonucu olunan, cezmetilen.<br />

аджиугæ | aciugæ | ayırma, kesme, kesiverme, kalma, biraz daha kalma, oturma, yatma;<br />

zarar etme, zarar görme, şiddetli mide bozukluğu sonucu olma, cezmetme.<br />

аджиугæйæ | aciugæyæ | ayırarak, keserek, kesivererek, biraz daha kalarak, oturarak,<br />

kalarak, yatarak; zarar ederek, zarar görerek, şiddetli mide bozukluğu sonucu olarak,<br />

cezmederek.<br />

аджиуд (аджиудтытæ) | aciud | ayırmış, kesmiş, kesivermiş, biraz daha kalmış, oturmuş,<br />

kalmış, yatmış; zarar etmiş, zarar görmüş, şiddetli mide bozukluğu sonucu olmuş, cezmetmiş.<br />

аджиуинаг (аджиуинæгтæ) | aciuinag | ayıracak, kesecek, kesiverecek, biraz daha kalacak,<br />

oturacak, kalacak, yatacak; zarar edecek, zarar görecek, şiddetli mide bozukluğu sonucu<br />

olacak, cezmedecek.<br />

аджиуын (аджиудтoн, аджиудтaин, аджиудзынæн) | aciuın | ayırmak, kesmek,<br />

kesivermek, biraz daha kalmak, oturmak, kalmak, yatmak; zarar etmek, zarar görmek,<br />

şiddetli mide bozukluğu sonucu olmak, cezmetmek.<br />

аджиx уæвын (уын) | acix uævın | 1) yayılmak, savrulmak; 2) şaşmak, şaşa kalmak, şaşkına<br />

çevrilmek, dona kalmak, donup kalmak, doncumsak, hayret etmek, tereddüt etmek, dalmak,<br />

dalgın olmak, düşünmek, düşünceye dalmak; dik dik bakmak, dikkatsiz olmak, put kesilmek,<br />

sallantı göstermek.<br />

аджыpтт-джыpтт кæнын | acırtt- cırtt kænın | korkmak, korkaklık etmek, korkmuş olmak;<br />

seke seke kaçıp kurtulmak, seke seke akmak, seke seke koşmak, dörtnala koşmak, koşarken<br />

atlamak, yorgalamak, yorga gitmek, tırıs gitmek, tıpış tıpış yürümek.<br />

адзaгъул кæнын | azağul kænın | yan bakmak, şaşı yapmak, yan yatmak, kaykılmak,<br />

eğilmek, yana eğilmek, orantısız olmak, kaş göz işaretleri yapmak.<br />

адзaйлaг (адзaйлæгтæ) | azaylag |<br />

адзaл | azal | 1) vefat, ecel, can verme, ölüm, ölüm yakın, ölüm zamanı, ölüm kaçınılmaz,<br />

ölüm vakti, vakitsiz ölüm, memat, songu; fena, helak, yok olma, mahvolma, yıkılış, yıkım,<br />

batma; fevt, telef, inkıraz; 2) kader, alınyazısı, yazgı, nasip, takdir, musibet, mukadderat,<br />

talih, tecelli, uğursuzluk, fal, eflak, felek, evren, tali, sur, çark, kaza; Azrail’in gelişi, fat, garam;<br />

адзалы къахыл ныллæууыд | azalı khaxıl nıllæuuıd | onun ölüm saati geldi, Azrail’in<br />

ayağına basmak.<br />

66


адзaлaгуp | azalagur |<br />

адзaлaгуpæг (адзaлaгуpджытæ) | azalaguræg | ölüm arayan, ölümünü isteyen, ölüm<br />

bekleyen, ölüm kaçınılmaz, ecelini isteyen.<br />

адзaлxæссæг (адзaлxæсджытæ) | azalxæşæg | öldürücü, ölümcül, ölümlü, ölüm getiren,<br />

ölüme neden olan, ecelini veren, fani, ölüm, müthiş, çok sıkıcı.<br />

адзaлxызт | azalxıjt |<br />

адзалы бон | azalı bom | ölüm günü, ölüm saati, ölüm vakti, ölüm, fena, helak, yok olma,<br />

mahvolma, yıkılış, yıkım, batma; can verme, fevt, telef, inkıraz.<br />

адзацци кæнын | azassi kænın | kırmak, parçalamak, yıkmak, ara vermek, sakatlamak,<br />

sımak, bozmak, berbat etmek, haklamak, kırgınlığı olmak.<br />

адзæбæx кæнын | azæbæx kænın | 1) iyileştirmek, iyi etmek, iyi gitmek, geliştirmek,<br />

ondurmak, sağlatmak, sağaltmak, tedavi etmek; 2) düzeltmek, hatasını düzeltmek, üstünü<br />

başını düzettirmek, çeki düzen verdirtmek, kendine çekidüzen verdirtmek, düzene sokmak,<br />

düzene sokturmak; toplamak, toplatmak, düzgün koymak, temizlemek, kaldırmak, kapamak;<br />

yoluna koymak, nizama sokmak, nizama girmek, sıraya koymak; 3) geliştirmek, ondurmak,<br />

vazgeçirtmek; 4) tashih etmek, onarmak, tamir etmek, ıslah etmek, doğrulamak,<br />

sağlamlaştırmak; 5) enemek, enetmek, hadım ettirmek, iğdiş etmek, burmak.<br />

адзæбæx уæвын (уын) | azæbæx uævın | 1) iyileşmek, iyi olmak, iyi gitmek, sağalmak,<br />

düzelmek, düzene girmek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, kendine çekidüzen vermek,<br />

üstünü başını düzeltmek, hatasını düzeltmek, ummak, onmak, geliştirmek; tashih olmak,<br />

yoluna koymak, nizama sokulmak, nizama girmek; 2) toplamak, toparlamak, dincelmek; kilo<br />

almak; vazgeçmek; ıslah olmak, tamir olmak, onarılmak, sağlamlaşmak; 3) hadım olmak,<br />

enemek, iğdiş olmak, burulmak.<br />

адзæбæxгæнæг (адзæбæxгæнджытæ) | azæbæxgænæg | 1) iyileştiren, iyi eden, iyi giden,<br />

geliştiren, onduran, sağlatan, sağaltan, tedavi eden; 2) düzelten, hatasını düzelten, üstünü<br />

başını düzettiren, çeki düzen verdirten, kendine çekidüzen verdirten, düzene sokan, düzene<br />

sokturan; toplayan, toplatan, düzgün koyan, temizleyen, kaldıran, kapanan; yoluna koyan,<br />

nizama sokan, nizama giren, sıraya koyan; 3) geliştiren, onduran, vazgeçirten; 4) tashih eden,<br />

onaran, tamir eden, ıslah eden, doğrulayan, sağlamlaştıran; 5) eneyen, eneten, hadım<br />

ettiren, iğdiş eden, buran.<br />

адзæбæxгæнæггаг | azæbæxgænæggag | 1) iyileştirmelik, iyi etmelik, iyi gitmelik,<br />

geliştirmelik, ondurmalık, sağlatmalık, sağaltmalık, tedavi etmelik; 2) düzeltmelik, hatasını<br />

düzeltmelik, üstünü başını düzettirmelik, çeki düzen verdirtmelik, kendine çekidüzen<br />

verdirtmelik, düzene sokmalık, düzene sokturmalık; toplamalık, toplatmalık, düzgün<br />

koymalık, temizlemelik, kaldırmalık, kapamalık; yoluna koymalık, nizama sokmalık, nizama<br />

girmelik, sıraya koymalık; 3) geliştirmelik, ondurmalık, vazgeçirtmelik; 4) tashih etmelik,<br />

onarmalık, tamir etmelik, ıslah etmelik, doğrulamalık, sağlamlaştırmalık; 5) enemelik,<br />

enetmelik, hadım ettirmelik, iğdiş etmelik, burmalık.<br />

адзæбæxгæнæн | azæbæxgænæn | 1) iyileştirilen, iyi edilen, iyi gidilen, geliştirilen,<br />

ondurulan, sağlatılan, sağaltılan, tedavi edilen; 2) düzeltilen, hatası düzeltilen, üstü başı<br />

düzettirilen, çeki düzen verdirilen, kendine çekidüzen verdirilen, düzene sokulan, düzene<br />

sokturulan; toplanılan, toplatılan, düzgün koyulan, temizlenen, kaldırılan, kapanılan; yoluna<br />

koyulan, nizama sokulan, nizama girilen, sıraya koyulan; 3) geliştirilen, ondurulan,<br />

vazgeçirtilen; 4) tashih edilen, onarılan, tamir edilen, ıslah edilen, doğrulanan,<br />

sağlamlaştırılan; 5) enenen, enetilen, hadım ettirilen, iğdiş edilen, burulan.<br />

адзæбæxгæнгæ | azæbæxgængæ | 1) iyileştirme, iyi etme, iyi gitme, geliştirme, ondurma,<br />

sağlatma, sağaltma, tedavi etme; 2) düzeltme, hatasını düzeltme, üstünü başını düzettirme,<br />

67


çeki düzen verdirtme, kendine çekidüzen verdirtme, düzene sokma, düzene sokturma;<br />

toplama, toplatma, düzgün koyma, temizleme, kaldırma, kapama; yoluna koyma, nizama<br />

sokma, nizama girme, sıraya koyma; 3) geliştirme, ondurma, vazgeçirtme; 4) tashih etme,<br />

onarma, tamir etme, ıslah etme, doğrulama, sağlamlaştırma; 5) eneme, enetme, hadım<br />

ettirme, iğdiş etme, burma.<br />

адзæбæxгæнгæйæ | azæbæxgængæyæ | 1) iyileştirerek, iyi ederek, iyi giderek,<br />

geliştirerek, ondurarak, sağlatarak, sağaltarak, tedavi ederek; 2) düzelterek, hatasını<br />

düzelterek, üstünü başını düzettirerek, çeki düzen verdirterek, kendine çekidüzen<br />

verdirterek, düzene sokarak, düzene sokturarak; toplayarak, toplatarak, düzgün koyarak,<br />

temizleyerek, kaldırarak, kapayarak; yoluna koyarak, nizama sokarak, nizama girerek, sıraya<br />

koyarak; 3) geliştirerek, ondurarak, vazgeçirterek; 4) tashih ederek, onararak, tamir ederek,<br />

ıslah ederek, doğrulayarak, sağlamlaştırarak; 5) eneyerek, eneterek, hadım ettirerek, iğdiş<br />

ederek, burarak.<br />

адзæбæxгæнинаг (адзæбæxгæнинæгтæ) | azæbæxgæninag | 1) iyileştirecek, iyi edecek,<br />

iyi gidecek, geliştirecek, onduracak, sağlatacak, sağaltacak, tedavi edecek; 2) düzeltecek,<br />

hatasını düzeltecek, üstünü başını düzettirecek, çeki düzen verdirtecek, kendine çekidüzen<br />

verdirtecek, düzene sokacak, düzene sokturacak; toplanacak, toplatacak, düzgün koyacak,<br />

temizlenecek, kaldıracak, kapanacak; yoluna koyacak, nizama sokacak, nizama girecek, sıraya<br />

koyacak; 3) geliştirecek, onduracak, vazgeçirtecek; 4) tashih edecek, onaracak, tamir edecek,<br />

ıslah edecek, doğrulanacak, sağlamlaştıracak; 5) enenecek, enetecek, hadım ettirecek, iğdiş<br />

edecek, buracak.<br />

адзæгæpæг уæвын (уын) | azægæræg uævın | 1) yanmak, yakmak, dibi tutmak; 2)<br />

kurutmak; kuruyarak yapışmak; 3) kavrulmak, kavurmak, kızarmak, kızartmak.<br />

адзæгъæл кæнын | azæğæl kænın | saptırmak, yanlış yöne göndermek, yanlış bir yola<br />

yöneltmek; yolunu kaybettirmek, yolunu şaşırtmak, şaşırtmak, kayıp olmak, hataya<br />

götürmek; şüpheye düşürmek, şüphe ettirmek, şüphelendirmek, düşünceye daldırmak,<br />

tereddüt ettirmek, duraksatmak.<br />

адзæгъæл уæвын (уын) | azæğæl uævın | 1) dolaşmak, yolunu kaybetmek, yolunu<br />

şaşırmak, yolu kaybetmek; yanlış yola gitmek; şaşırmak, azmak; 2) şüphe etmek; şüpheye<br />

düşmek, şüphelenmek, şüphe belirtmek, tereddüt etmek; 3) yansıtmak, düşünceye dalmak,<br />

daldırmak, duraksamak, kaymak.<br />

адзæнгæл кæнын (лacын) | azængæl kænın (laşın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek,<br />

ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak,<br />

hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek.<br />

адзæнгæл лacын (кæнын) | azængæl laşın (kænın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek,<br />

ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak,<br />

hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek.<br />

адзæнгæлгæнæг (адзæнгæлгæнджытæ) | azængælgænæg | 1) çabukça kesen, hızlı<br />

kesen, ayıran, kesiveren, kesip atan, irtibatını kesen; dişlerle kesen; 2) çabukça uçuran, hızlı<br />

kısan, kemiren, cezmeden.<br />

адзæнгæлгæнæггаг | azængælgænæggag | 1) çabukça kesmelik, hızlı kesmelik, ayırmalık,<br />

kesivermelik, kesip atmalık, irtibatını kesmelik; dişlerle kesmelik; 2) çabukça uçurmalık, hızlı<br />

kısmalık, kemirmelik, cezmetmelik.<br />

адзæнгæлгæнæн | azængælgænæn | 1) çabukça kesilen, hızlı kesilen, ayrılan, kesiveren,<br />

kesip atılan, irtibatı kesilen; dişlerle kesilen; 2) çabukça uçurulan, hızlı kısılan, kemirilen,<br />

cezmetilen.<br />

68


адзæнгæлгæнгæ | azængælgængæ | 1) çabukça kesme, hızlı kesme, ayırma, kesiverme,<br />

kesip atma, irtibatını kesme; dişlerle kesme; 2) çabukça uçurma, hızlı kısma, kemirme,<br />

cezmetme.<br />

адзæнгæлгæнгæйæ | azængælgængæyæ | 1) çabukça keserek, hızlı keserek, ayırarak,<br />

kesivererek, kesip atarak, irtibatını keserek; dişlerle keserek; 2) çabukça uçurarak, hızlı<br />

kısarak, kemirerek, cezmederek.<br />

адзæнгæлгæнинаг (адзæнгæлгæнинæгтæ) | azængælgæninag | 1) çabukça kesecek, hızlı<br />

kesecek, ayıracak, kesiverecek, kesip atacak, irtibatını kesecek; dişlerle kesecek; 2) çabukça<br />

uçuracak, hızlı kısacak, kemirecek, cezmedecek.<br />

адзæрм кæнын | azærm kænın | soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, yüzüp içiriğini<br />

çıkarmak, bağırlarını çıkarmak; temizlemek, kaldırmak, parlatmak, arıtmak, tasfiye etmek,<br />

saflaştırmak, boşaltmak, almak, indirmek, sökmek, kaldırmak, çekmek, tutmak, kesmek,<br />

fekketmek.<br />

адзæxcт кæнын (лacын) | azæxşt kænın (laşın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe<br />

indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2)<br />

kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak,<br />

doldurmak, ferleşmek.<br />

адзæxcт лacын (кæнын) | azæxşt laşın (kænın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe<br />

indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2)<br />

kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak,<br />

doldurmak, ferleşmek.<br />

адзoй-дзoй кæнын | azoy-zoy kænın | sallamaya başlamak; sallanmak, sallanmaktan<br />

yorulmak, titremek, titreşmek, titremeye başlamak; zangırdamak, zangır zangır zangırdamak,<br />

şakırdamak, kımıldamaya başlamak, oynamağa başlamak, sarsılmak, sarsıntı geçirmek,<br />

tereddüt etmek, duraksamak.<br />

адзopтт-дзopтт кæнын | azortt-zortt kænın | zıplayarak gitmek, atlayarak gitmek, seke<br />

seke gitmek, seke seke gelmek.<br />

адзуp-адзуp кæнын | azur-azur kænın | 1) sık sık konuşmak, görüşmek, söylemek,<br />

bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye etmek,<br />

nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek, bildirmek, bilgi<br />

vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak, kaldırmak, uyandırmak,<br />

çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak, yaratmak, çıkarmak, ünlemek,<br />

tıklamak; sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak; uğratmak, müsebbibi olmak,<br />

serdetmek, eklemek, ilave etmek.<br />

адзуpаг | azurag | 1) konuşturan, konuşmacı, hatip, görüştüren, danıştıran, söyleten,<br />

bahsettiren, dedirten; anlatan, nutuk attıran, sohbet ettiren, öykületen, hikâye ettiren,<br />

naklettiren; 2) çağırtan, sesleten, davet ettiren, celp ettiren, haber verdiren, bildirten, bilgi<br />

verdiren, malumat verdiren, rapor verdiren; 3) uyandırtan, danıştırtan, kaldırtan, uyandırtan,<br />

çıkartan, ortaya çıkartan, doğurtan, tevlit ettiren, yaptıran, yaratan, ünleten, tıklatan; neden<br />

olduran, sebep olduran, sebebiyet verdiren, yol açtıran; uğratan, müsebbibi olduran,<br />

serdettiren, ekleten, ilave ettiren.<br />

адзуpæг (адзуpджытæ) | azuræg | 1) konuşan, konuşmacı, hatip, görüşen, danışan,<br />

söyleyen, bahseden, diyen; anlatan, nutuk atan, sohbet eden, öyküleyen, hikâye eden,<br />

nakleden; 2) çağıran, seslenen, davet eden, celp eden, haber veren, bildiren, bilgi veren,<br />

malumat veren, rapor veren; 3) uyandıran, danışan, kaldıran, uyandıran, çıkaran, ortaya<br />

çıkaran, doğuran, tevlit eden, yapan, yaratan, ünleyen, tıklayan; neden olan, sebep olan,<br />

sebebiyet veren, yol açan; uğratan, müsebbibi olan, serdeden, ekleyen, ilave eden.<br />

69


адзуpæггаг | azuræggag | 1) konuşmalık, görüşmelik, söylemelik, bahsetmelik, demelik;<br />

anlatmalık, nutuk atmalık, sohbet etmelik, öykülemelik, hikâye etmelik, nakletmelik; 2)<br />

çağırmalık, seslenmelik, davet etmelik, celp etmelik, haber vermelik, bildirmelik, bilgi<br />

vermelik, malumat vermelik, rapor vermelik; 3) uyandırmalık, danışmalık, kaldırmalık,<br />

uyandırmalık, çıkarmalık, ortaya çıkarmalık, doğurmalık, tevlit etmelik, yapmalık, yaratmalık,<br />

ünlemelik, tıklamalık; neden olmalık, sebep olmalık, sebebiyet vermelik, yol açmalık;<br />

uğratmalık, müsebbibi olmalık, serdetmelik, eklemelik, ilave etmelik.<br />

адзуpæн | azuræn | 1) konuşulan, görüşülen, söylenilen, bahsedilen, denilen; anlatılan,<br />

nutuk atılan, sohbet edilen, öykülenen, hikâye edilen, nakledilen; 2) çağırılan, seslenilen,<br />

davet edilen, celp edilen, haber verilen, bildirilen, bilgi verilen, malumat verilen, rapor<br />

verilen; 3) uyandırılan, danışılan, kaldırılan, uyandırılan, çıkarılan, ortaya çıkarılan,<br />

doğurtulan, tevlit edilen, yapılan, yaratılan, ünlenilen, tıklanan; neden olunan, sebep olunan,<br />

sebebiyet verilen, yol açılan; uğratılan, müsebbibi olunan, serdedilen, eklenen, ilave edilen.<br />

адзуpгæ | azurgæ | 1) konuşma, görüşme, söyleme, bahsetme, deme; anlatma, nutuk atma,<br />

sohbet etme, öyküleme, hikâye etme, nakletme; 2) çağırma, seslenme, davet etme, celp<br />

etme, haber verme, bildirme, bilgi verme, malumat verme, rapor verme; 3) uyandırma,<br />

danışma, kaldırma, uyandırma, çıkarma, ortaya çıkarma, doğurma, tevlit etme, yapma,<br />

yaratma, çıkarma, ünleme, tıklama; neden olma, sebep olma, sebebiyet verme, yol açma;<br />

uğratma, müsebbibi olma, serdetme, ekleme, ilave etme.<br />

адзуpгæйæ | azurgæyæ | 1) konuşarak, görüşerek, söyleyerek, bahsederek, diyerek;<br />

anlatarak, nutuk atarak, sohbet ederek, öyküleyerek, hikâye ederek, naklederek; 2)<br />

çağırarak, seslenerek, davet ederek, celp ederek, haber vererek, bildirerek, bilgi vererek,<br />

malumat vererek, rapor vererek; 3) uyandırarak, danışarak, kaldırarak, uyandırarak,<br />

çıkararak, ortaya çıkararak, doğurarak, tevlit ederek, yaparak, yaratarak, ünlemek, tıklamak;<br />

neden olarak, sebep olarak, sebebiyet vererek, yol açarak; uğratarak, müsebbibi olarak,<br />

serdederek, ekleyerek, ilave ederek.<br />

адзуpинаг (адзуpинæгтæ) | azurinag | 1) konuşacak, görüşecek, söylenecek, bahsedecek,<br />

denecek; anlatacak, nutuk atacak, sohbet edecek, öykülenecek, hikâye edecek, nakledecek;<br />

2) çağıracak, seslenecek, davet edecek, celp edecek, haber verecek, bildirecek, bilgi verecek,<br />

malumat verecek, rapor verecek; 3) uyandıracak, danışacak, kaldıracak, uyandıracak,<br />

çıkaracak, ortaya çıkaracak, doğuracak, tevlit edecek, yapacak, yaratacak, ünlenecek,<br />

tıklanacak; neden olacak, sebep olacak, sebebiyet verecek, yol açacak; uğratacak, müsebbibi<br />

olacak, serdedecek, eklenecek, ilave edecek.<br />

адзуpын (адзыpдтoн, адзыpдтaин, адзуpдзынæн) | azurın | 1) konuşmak, görüşmek,<br />

söylemek, bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye<br />

etmek, nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek,<br />

bildirmek, bilgi vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak,<br />

kaldırmak, uyandırmak, çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak,<br />

yaratmak, ünlemek, tıklamak; neden olmak, sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak;<br />

uğratmak, müsebbibi olmak, serdetmek, eklemek, ilave etmek.<br />

адзуццæг кæнын | azıguır kænın | ağız kavgası yapmak.<br />

адзыгуыp кæнын | azıguır kænın | toplamak, yığında toplamak, toparlamak, öbekleşmek,<br />

yığmak, yığdırmak, yığışmak, yığılmak, biriktirmek, çembere almak, guruplaşmak,<br />

guruplaştırmak, bir yere getirmek, bir araya getirmek, koleksiyon yapmak, devşirmek,<br />

derlemek, büzmek, dernek kurmak.<br />

адзыгуыp уæвын (уын) | azıguır uævın | toplanmak, toparlanmak, toplaşmak, çemberde<br />

toplanmak, gruplaşmak, yığışmak, yığılmak, kümeleşmek, öbekleşmek, bir araya gelmek,<br />

70


yığılmak, yığışsak, birikmek, irkilmek, büzülmek, doldurmak, dernek olmak, bir yığın halinde<br />

toplamak, bir araya toplanmak, yeniden toplanmak.<br />

адзыгъал-мыгъул кæнын | azığal-mığul kænın |<br />

адзынaзæг (адзынaзджытæ) | azınajæg | ağlayan, biraz ağlayan, sızlanmak, kederlenen,<br />

gamlanan, üzülen.<br />

адзынaзæн | azınajæn | ağlanan, biraz ağlanan, sızlanılan, kederlenilen, gamlanılan, üzülen.<br />

адзынaзгæ | azınajgæ | ağlama, biraz ağlama, sızlanma, kederlenme, gamlanma, üzülme.<br />

адзынaзгæйæ | azınajgæyæ | ağlayarak, biraz ağlayarak, sızlanarak, kederlenerek,<br />

gamlanarak, üzülerek.<br />

адзынaзинаг | azınajinag | ağlanacak, biraz ağlanacak, sızlanacak, kederlenecek,<br />

gamlanacak, üzülecek.<br />

адзынaзын (адзынæзтoн, адзынæзтaин, адзыназдзынæн)| azınajın | ağlamak, biraz<br />

ağlamak, sızlanmak, kederlenmek, gamlanmak, üzülmek.<br />

адзыpд (адзыpдтытæ) | azırd | söz, kelime, laf; dedikodu, söylenti, rivayet, gıybet, lakırdı.<br />

адзыpддaг кæнын | azırddag kænın | dedikodu yapmak, dedikodu yaptırmak, gıybet<br />

yaptırmak, beklenmedik biçimde dedikodu konusu yapmak, söylenti çıkartmak, lakırdı<br />

yaptırmak, beklenmedik şekilde tartışmaların konusu yapmak, tartışmak.<br />

адзыpддaг уæвын (уын) | azırddag uævın | aniden tartışmak, dedikodu konusu olmak,<br />

dedikodu yapılmak, gıybet yapılmak, çekiştirilmek, lafı edilmek, söylentisi çıkmak, lakırdısı<br />

olmak; beklenmedik şekilde tartışmaya maruz kalmak.<br />

адзыxъxъыннoг кæнын | azıqqınnog kænın | çabukça güncelleştirmek, hızlı güncellemek;<br />

canlandırmak, yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak, yeniden kurmak; gençleştirmek,<br />

gençleşmek, yenileştirmek, yeniletmek, yeniden yaşatmak, yeniden kurmak, onararak<br />

yenilenmek, tamir ederek yenilemek, yepyeni yapmak, tazelemek, ihya etmek, diriltmek,<br />

canlandırmak, siftah giymek, siftah kullanmak.<br />

адзыxъxъыннoг уæвын (уын) | azıqqınnog uævın | çabukça güncelleştirilmek, hızlı<br />

güncellenmek, yeniden doğmak, yeniden kurulmak, canlanmak, yeniden canlanmak,<br />

canlandırılmak; gençleştirilmek, gençleşmek, gencelmek, tazeleşmek, dinçleşmek, yepyeni<br />

olmak, yeniden doğmak, yeniden kurulmak, canlanmak, dirilmek, ihya edilmek.<br />

аз (азтæ, æзтæ) | aj | yıl; yaş, sene; цал азы дыл цæуы? | sal ajı dıl sæuı?| sen kaç<br />

yaşındasın? азыхъæд | ajıqæd | hava, bat; азтæ цыдысты | ajtæ sıdıştı | yıllar geçiyordu,<br />

seneler geçiyordu, yaşlar geçiyordu.<br />

азa бæлас (азa бæлæстæ), азан-бæлас | aja bælaş | ağaç, odun, tahta, şecere, soy ağacı,<br />

ölü ülkede büyüyen, sihirli ağaç, yaşam ağacı. дерево, растущее в стране мертвых,<br />

волшебное дерево, древо жизни<br />

аза сыф| aja şıf |<br />

азaбад кæнын | ajabad kænın | kökü çalıştırmak, kök bırakmak, kök salmak, kök<br />

salıvermek, kökleşmek, kökü tutmak, kök atmak, kök çıkarmak, kökü çıkmak, filizlenmek.<br />

азавад кæнын | ajavad kænın | tartışmak, dalaşmak, yemin etmek.<br />

азaгъд кæнын | ajağd kænın | araları açılmak, araları bozulmak, bozuşmak, aralarını<br />

bozmak, aralarını açmak, kavga etmek, birbirini paylamak, azarlamak, küf retmek, sövüşmek,<br />

çekişmek, atışmak.<br />

азан | ajan | ezan<br />

азан-бæлас, аза бæлас | ajan-bælaş| ağaç, odun, tahta, şecere, soy ağacı, ölü ülkede<br />

büyüyen, sihirli ağaç, yaşam ağacı. дерево, растущее в стране мертвых, волшебное<br />

дерево, древо жизни<br />

азанхъæргæнæн | ajanqærgænæn| minare.<br />

71


азапп | ajapp| azap, ıstırap, işkence, cefa, dert, üzgü, eziyet, eza, acı, çile, tazip; bela,<br />

felaket; kaza, talihsizlik, mihnet, şekavet.<br />

азар | ajar | 1.1) lanet; kargış, beddua, ilenç; 2) öfke, gazap, hiddet, hışım, feveran, celal,<br />

azgınlık, kızgınlık; korku, korkma, korkmuş; çekin, heybet, dehşet; yılgı, yılın, sehim, kuşku,<br />

perva; 3) endişe, tasa 2. söyleme, tehevvür, vecel, havf.<br />

азарæг (азарджытæ) | ajaræg | şarkıcı, şarkı söyleyen.<br />

азарæггаг | ajaræggag | şarkılık, şarkı söylemelik.<br />

азарæн | ajaræn | şarkı söylenen.<br />

азаргæ | ajargæ | şarkı söyleme, şarkı okuma, şarkı tutturma, şarkıya başlama, şarkı<br />

söylemeye başlama, bir şarkı okumaya başlama, koronun solistliğini yapma; söyleme,<br />

söylemeye başlama, ötme.<br />

азаргæйæ | ajargæyæ | şarkı söyleyerek, şarkı okuyarak, şarkı tutturarak, şarkıya<br />

başlayarak, şarkı söylemeye başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, koronun solistliğini<br />

yaprak; söyleyerek, söylemeye başlayarak, öterek.<br />

азард(т) (азæрджытæ) | ajard(t)| coşkunluk, hararet, taşkınlık, ateş, germi, tutku, ihtiras,<br />

hırs, ani öfke, düşkünlük, hastalık.<br />

азардон | ajardon | şiddet yeri, zulüm yeri, lanet yeri, nefret yeri, kin yeri.<br />

азаринаг (азæринæгтæ) | ajarinag | şarkı okunacak, şarkı söylenecek, şarkı tutturacak,<br />

şarkıya başlanacak, şarkı söylemeye başlanacak, bir şarkı okumaya başlanacak, koronun<br />

solistliğini yapacak; söylenecek, söylemeye başlanacak, ötecek.<br />

азарт(д) (азæрджытæ) | ajart(d) | coşkunluk, hararet, taşkınlık, ateş, germi, tutku, ihtiras,<br />

hırs, ani öfke, düşkünlük, hastalık.<br />

азартджын, азартон | ajartcın, ajarton | coşkun, ateşli, taşkın, hararetli; tehlikeli, zararlı,<br />

riskli.<br />

азартон, азартджын | ajarton, ajartcın | coşkun, ateşli, taşkın, hararetli; tehlikeli, zararlı,<br />

riskli.<br />

азарын (азарыдтæн, азарыдaин, азардзынæн) | ajarın | şarkı okumak, şarkı söylemek,<br />

şarkı tutturmak, şarkıya başlamak, şarkı söylemeye başlamak, bir şarkı okumaya başlamak,<br />

koronun solistliğini yapmak; söylemek, söylemeye başlamak, ötmek.<br />

азат | ajat | özgür, azat, hür, serbest, başıboş; azatlı, özgür bırakma, serbest etme, erkin,<br />

bol, boş, geniş, ferah, rahat, teklifsiz, laubali, salim, fariğ, geniş; aut; açık, dekolte; азат бæx |<br />

ajat bæx | yılkı at, yabani at, başıboş at, hergele, serbest at.<br />

азаууaт кæнын | ajauuat kænın | yıkmak, harap etmek, boşaltmak, sıyırmak; yok etmek;<br />

tahrip etmek, kırıp geçirmek, çöle çevirmek, kırıp geçirmek, altüst etmek, bozmak, ruhça<br />

çöktürmek, perişan etmek, mahvetmek, harap etmek, tırpan atmak, komisyondan dışarı<br />

koymak; işe yaramaz hale getirmek.<br />

азаууaт уæвын (уын) | ajauuat uævın | yıkılmak, kırılmak, bozulmak, çöktürmek,<br />

boşalmak, sıyrılmak; harap olmak, harap edilmek; tahrip olmak, ruhça çökmek, enkaz haline<br />

gelmek, perişan olmak, mahvolmak, altüst olmak, kullanım için uygunsuz olmak, alt üst<br />

olmak, bozulmak, tahrip olmak, bakıma muhtaç hale gelmek.<br />

азæбул кæнын | ajæbul kænın | 1) sarkıtmak, salmak, salıvermek, asmak, asılmak, asılı<br />

bırakmak, aşağı atmak, indirtmek, söktürmek, çözdürmek, gevşetmek, dağıtmak; 2)<br />

kovulmak; 3) düşürmek, açılmak, açtırmak, yapraklandırmak, şımartmak, azıtmak, eritmek,<br />

boşaltmak, yanına bıraktırmak, altından girip üstünden çıkarmak, söz dinlemez olmak.<br />

азæбул уæвын (уын) | ajæbul uævın | salmak, sarkmak, asmak, asılmak, asılı kalmak,<br />

inmek, düşmek, sökülmek, çözülmek, gevşemek, dağılmak, açılmak, açmak, yapraklanmak,<br />

şımarmak, şımartmak, azıtmak, erimek, konmak, kaçmak, disiplini gevşemek.<br />

72


азæгæл уæвын (уын) | ajægæl uævın | çivilenmek, mıhlanmak, yapıştırılmak, yapıştırmak,<br />

yapışmak, tutmak, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak, sarkıntılık etmek,<br />

sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, peşini bırakmamak, takılmak, peşine<br />

takılmak, arkasına düşmek, musallat olmak, tebelleş olmak, takılmak, kancayı atmak,<br />

makarayı takmak, tırnak takmak, sürtünmek, sataşmak, katılmak, yanaşmak, söz atmak,<br />

üstüne varmak, yakasına yapışmak.<br />

азæгъддaг уæвын (уын) | ajæğddag uævın | tartışılmak, tartışma konusu olmak,<br />

anlaşmazlık konusu haline gelmek, kavga vesilesi aramak.<br />

азæй-азмæ | ajæy-ajmæ | yıldan yıla, her yıl.<br />

азæй кæнын | ajæy kænın | boşanmak, akın etmek, akıvermek, sökün etmek, hürya<br />

etmek, gelivermek, çekilivermek.<br />

азæлаг | ajælag| duyurtan; çaldıran, öttüren; açılatan, kopartan, eko dağıtan; açığa<br />

vurduran, yüksek sesleten, görünür olduran, açılatan, yardırtan, ikiye ayrıttan, şişmanlatan,<br />

genişleten, doldurtan, dolduran, yüksek sesler ile dolduran.<br />

азæлæг | ajælæg| duyulan; çalan, öten; açılan, kopan, eko dağıtan; açığa vuran, yüksek<br />

seslenen, görünür olan, açılan, yarılan, ikiye ayrılan, şişmanlayan, genişleyen, dolduran,<br />

dolan, yüksek sesler ile dolan.<br />

азæлæн | ajælæn| duyulan; çalınan, ötülen; açılan, kopan, eko dağıtılan; açığa vurulan,<br />

yüksek seslenilen, görünür olunan, açılan, yarılan, ikiye ayrılan, şişmanlanan, genişlenen,<br />

doldurulan, doluşan, yüksek sesler ile doluşan.<br />

азæлгæ | ajælgæ| duyulma; çalma, ötme; açılma, kopma, eko dağıtma; açığa vurma, yüksek<br />

seslenme, görünür olma, açılma, yarılma, ikiye ayrılma, şişmanlama, genişleme, doldurma,<br />

dolma, yüksek sesler ile dolma.<br />

азæлгæйæ | ajælgæyæ| duyularak; çalarak, öterek; açılarak, koparak, eko dağıtarak; açığa<br />

vurarak, yüksek seslenerek, görünür olarak, açılarak, yarılarak, ikiye ayrılarak, şişmanlayarak,<br />

genişleyerek, doldurarak, dolarak, yüksek sesler ile dolarak.<br />

азæлд | ajæld | yankı, seda, akis, aksiseda, inilti, eko, yansıtma, ses, sesler, yanıt; cevap,<br />

tepki, çınlama, tınlama, ötme.<br />

азæлинаг (азæлинæгтæ) | ajælinag | duyulacak; çalacak, ötecek; açılacak, kopacak, eko<br />

dağıtacak; açığa vuracak, yüksek seslenecek, görünür olacak, açılacak, yarılacak, ikiye<br />

ayrılacak, şişmanlanacak, genişlenecek, dolduracak, dolacak, yüksek sesler ile dolacak.<br />

азæлын [азæлыд (-и, -ис), азæлыдaид, азæлдзæн (-и, -ис)] | ajælın | duyulmak; çalmak,<br />

ötmek; açılmak, kopmak, eko dağıtmak; açığa vurmak, yüksek seslenmek, görünür olmak,<br />

açılmak, yarılmak, ikiye ayrılmak, şişmanlamak, genişlemek, doldurmak, dolmak, yüksek<br />

sesler ile dolmak.<br />

азæмбаг | ajæmbag | esneten.<br />

азæмбæг | ajæmbæg | esneyen.<br />

азæмбæн | ajæmbæn | esnenen.<br />

азæмбгæ | ajæmbgæ | esneme.<br />

азæмбгæйæ | ajæmbgæyæ | esneyerek.<br />

азæмбинаг| ajæmbinag | esnenecek.<br />

азæмбын (азæмбыдтoн, азæмбыдтaин, азæмбдзынæн) | ajæmbın | esnemek, aval aval<br />

bakmak, kaçırmak.<br />

азæp, aизæp | ajær, aijær | gece, gece olmak.<br />

азæpoнд кæнын | ajærond kænın | 1) çabukça yaşlandırmak, hızlı ihtiyarlatmak, kocatmak,<br />

moruklaşmak, canını çıkarmak; 2) çabukça eskitmek, eskitmek, hızlı yıpranmak, hızlı<br />

73


ozulmak, yıpratmak, yıprandırmak, hırpalanmak, hırpalamak, ditmek, didiklemek,<br />

tiftiklenmek, örselemek, karıştırmak.<br />

азæpoнд уæвын (уын) | ajærond uævın | 1) çabukça yaşlanmak, hızla yaşlanmak, hızlı<br />

ihtiyarlamak, kocamak, büyümek, moruklaşmak; 2) çabukça eskitmek, hızlı bozulmak,<br />

yırtılmak, yıpranmak, eskimek, aşınmak, hırpalanmak, tiftiklenmek, canı çıkmak, örselenmek.<br />

азæхх | ajæxx | bu dünya, dünya, bu evren, bu küre, bu toprak, bu arazi, yer kabuğu; ışık,<br />

nur, aydınlık, pırıltı, ateş.<br />

азваг | ajvag | yeterli yıl, kâfi gelen sene, bir şey için yeterli süre.<br />

азгaй | ajgay | yıllar, yıllarca; yıldan yıla, seneden seneye, yaştan yaşa; tarih, tarihsel, kronik;<br />

азгай фыстытæ | ajgay fıştıtæ | vakayiname, tarihçe, tarihsel olaylar, kronik yazılar, yıl yıl<br />

yazılanlar.<br />

азгæ кæнын | ajgæ kænın | paslanmak, pas tutmak, çabukça paslandırmak, pasla örtülmek,<br />

giydirmek.<br />

азгæ уæвын (уын) | ajgæ uævın | paslanmak, pas tutmak, çabukça paslanmak,<br />

paslandırılmak, paslı olmak, pas ile örtülmek, örtünmek.<br />

азгъaл-азгъaл кæнын | ajğal-ajğal kænın | 1) saçmak; yaymak, serpmek, serpiştirmek,<br />

serpilmek, ekmek, dökmek, dökülmek, dağıtmak, dağılmak; yapraklarını dökmek; 2) boğmak,<br />

bol vermek, yağdırmak; duş almak, yağdırmak, uyanmak; 3) çökmek, dağınık duruma<br />

getirmek, şuraya buraya atmak.<br />

азгъaлæг (азгъaлджытæ) | ajğalæg | 1) saçan; yayan, serpen, serpiştiren, serpilen, ekilen,<br />

dökülen, döken, dağıtan, dağılan; yapraklarını döken; 2) boğan, bol veren, yağdıran; duş alan,<br />

uyanan; 3) çöken, dağınık duruma getiren, şuraya buraya atan.<br />

азгъaлæггаг (азгъaлæггæгтæ) | ajğalæggag | 1) saçmalık; yaymalık, serpmelik,<br />

serpiştirmelik, serpilmelik, ekmelik, dökmelik, dökülmelik, dağıtmalık, dağılmalık; yapraklarını<br />

dökmelik; 2) boğmalık, bol vermelik, yağdırmalık; duş almalık, uyanmalık; 3) çökmelik,<br />

dağınık duruma getirmelik, şuraya buraya atmalık.<br />

азгъaлæн | ajğalæn | 1) saçılan; yayılan, serpilen, serpiştirilen, serpilen, ekilen, dökülen,<br />

dökülen, dağıtılan, dağılan; yaprakları dökülen; 2) boğulan, bol verilen, yağdırılan; duş alınan,<br />

uyanılan; 3) çöküşen, dağınık duruma getirilen, şuraya buraya atılan.<br />

азгъaлгæ | ajğalgæ | 1) saçma; yayma, serpme, serpiştirme, serpilme, ekme, dökme,<br />

dökülme, dağıtma, dağılma; yapraklarını dökme; 2) boğma, bol verme, yağdırma; duş alma,<br />

uyanma; 3) çökme, dağınık duruma getirme, şuraya buraya atma.<br />

азгъaлгæйæ | ajğalgæyæ | 1) saçarak; yayarak, serperek, serpiştirerek, serpilerek, ekerek,<br />

dökerek, dökülerek, dağıtarak, dağılarak; yapraklarını dökerek; 2) boğarak, bol vererek,<br />

yağdırarak; duş alarak, uyanarak; 3) çökerek, dağınık duruma getirerek, şuraya buraya<br />

atarak.<br />

азгъaлинаг | ajğalinag | 1) tane, tohum, tahıl, çekirdek, bezir, evin; saçacak, saçılacak;<br />

yayacak, yayılacak, serpecek, serpiştirecek, serpilecek, ekecek, dökecek, dökülecek,<br />

dağıtacak, dağıtılacak,dağılacak, dağınık olacak; yapraklarını dökecek; 2) boğacak, bol<br />

verecek, yağdıracak; duş alacak, uyanacak; 3) çökecek, dağınık duruma getirecek, şuraya<br />

buraya atacak.<br />

азгъaлын [азгъæлдтoн (азгъæлстoн), азгъæлдтaин (азгъæлстaин), азгъалдзынæн+ |<br />

ajğalın | 1) saçmak; yaymak, serpmek, serpiştirmek, serpilmek, ekmek, dökmek, dökülmek,<br />

dağıtmak, dağılmak; yapraklarını dökmek; 2) boğmak, bol vermek, yağdırmak; duş almak,<br />

uyanmak; 3) çökmek, dağınık duruma getirmek, şuraya buraya atmak.<br />

азгъæл-азгъæл кæнын | ajğæl-ajğæl kænın | 1) dökülmek, dağılmak, saçılmak, yayılmak,<br />

duş alınmak; 2) uzağa uçmak, uçup gitmek, kalkmak; kaybolmak dökülmek, ayrılmak;<br />

74


çürümek.<br />

азгъæлаг | ajğælag | 1) döktüren, dağıtan, saçtıran, yaydıran, duş aldırtan; 2) uzağa<br />

uçurtan, uçup götüren, kaldıran; kayıp ettiren, döktürten, ayrıttan; çürüten.<br />

азгъæлæг | ajğælæg | 1) dökülen, dağılan, saçılan, yayılan, duş alınan; 2) uzağa uçan, uçup<br />

giden, kalkan; kaybolan, dökülen, ayrılan; çürüyen.<br />

азгъæлгæ | ajğælgæ | 1) dökülme, dağılma, saçılma, yayılma, duş alınma; 2) uzağa uçma,<br />

uçup gitme, kalkma; kaybolma, dökülme, ayrılma; çürüme.<br />

азгъæлгæйæ | ajğælgæyæ | 1) dökülerek, dağılarak, saçılarak, yayılarak, duş alınarak; 2)<br />

uzağa uçarak, uçup giderek, kalkarak; kaybolarak dökülerek, ayrılarak; çürüyerek.<br />

азгъæлд (азгъæлдтытæ) | ajğæld | 1) dökülmüş, dağılmış, saçılmış, yayılmak, duş alınmış;<br />

2) uzağa uçmuş, uçup gitmiş, kalkmış; kaybolmuş, dökülmüş, ayrılmış; çürümüş.<br />

азгъæлинаг (азгъæлинæгтæ) | ajğælinag | 1) dökülecek, dağılacak, saçılacak, yayılacak,<br />

duş alınacak; 2) uzağa uçacak, uçup gidecek, kalkacak; kaybolacak dökülecek, ayrılacak;<br />

çürüyecek.<br />

азгъæлст (азгъæлстытæ) | ajğælşt | 1) dökülmüş, dağılmış, saçılmış, yayılmak, duş alınmış;<br />

2) uzağa uçmuş, uçup gitmiş, kalkmış; kaybolmuş, dökülmüş, ayrılmış; çürümüş.<br />

азгъæлын [азгъæлд (-и, -ис), азгъæлдaид, азгъæлдзæн (-и, -ис)+ | ajğælın | 1) dökülmek,<br />

dağılmak, saçılmak, yayılmak, duş alınmak; 2) uzağa uçmak, uçup gitmek, kalkmak;<br />

kaybolmak dökülmek, ayrılmak; çürümek.<br />

азгъop-азгъop кæнын | ajğor-ajğor kænın | 1) sık sık koşmak, acele koşmak, koşarak<br />

yürümek, koşarak geçmek, koşarak inmek, koşarak yol almak, bir koşu gidip gelmek, akıp<br />

gitmek, fırlayıp akmak, kaçmak, acele kaçmak, geçmek, hızla geçmek, yanından geçmek,<br />

yelmek, seğirtmek, çekmek; firar etmek, sıvışmak; taşmak; 2) akmak, akıvermek, sızmak,<br />

hızla gelmek.<br />

азгъopаг | ajğorag | 1) koşturan, acele koşturan, koşarak yürüten, koşarak geçtiren, koşarak<br />

indirten, koşarak yol aldıran, bir koşu gidip getiren, akıp götüren, fırlayıp aktıran, kaçırtan,<br />

acele kaçırtan, geçirten, hızla geçirten, yanından geçirten, yeldiren, seğirten, çektiren; firar<br />

ettiren, sıvıştıran; taştıran; 2) aktıran, akı verdiren, sızdırtan, hızla geldiren.<br />

азгъopæг (азгъopджытæ)| ajğoræg | 1) koşan, acele koşan, koşarak yürüyen, koşarak<br />

geçen, koşarak inen, koşarak yol alan, bir koşu gidip gelen, akıp giden, fırlayıp akan, kaçan,<br />

acele kaçan, geçen, hızla geçen, yanından geçen, yelen, seğirten, çeken; firar eden, sıvışan;<br />

taşan; 2) akan, akıveren, sızan, hızla gelen.<br />

азгъopæггаг | ajğoræggag | 1) koşmalık, acele koşmalık, koşarak yürümelik, koşarak<br />

geçmelik, koşarak inmelik, koşarak yol almalık, bir koşu gidip gelmelik, akıp gitmelik, fırlayıp<br />

akmalık, kaçmalık, acele kaçmalık, geçmelik, hızla geçmelik, yanından geçmelik, yelmelik,<br />

seğirtmelik, çekmelik; firar etmelik, sıvışmalık; taşmalık; 2) akmalık, akıvermelik, sızmalık,<br />

hızla gelmelik.<br />

азгъopæн | ajğoræn | 1) koşulan, acele koşulan, koşarak yürünen, koşarak geçilen, koşarak<br />

inilen, koşarak yol alınan, bir koşu gidip gelinen, akıp gidilen, fırlayıp akılan, kaçılan, acele<br />

kaçılan, geçilen, hızla geçilen, yanından geçilen, seğirtilen, çekilen; firar edilen, sıvışılan;<br />

taşınan; 2) akılan, akı verilen, sızılan, hızla gelinen.<br />

азгъopгæ | ajğorgæ | 1) koşma, acele koşma, koşarak yürüme, koşarak geçme, koşarak<br />

inme, koşarak yol alma, bir koşu gidip gelme, akıp gitme, fırlayıp akma, kaçmak, acele kaçma,<br />

geçme, hızla geçme, yanından geçme, yelme, seğirtme, çekme; firar etme, sıvışma; taşma; 2)<br />

akma, akıverme, sızma, hızla gelme.<br />

азгъopгæйæ | ajğorgæyæ | 1) koşarak, acele koşarak, koşar yürüyerek, koşar geçerek,<br />

koşar inerek, koşar yol alarak, bir koşu gidip gelerek, akıp giderek, fırlayıp akarak, kaçarak,<br />

75


acele kaçarak, geçerek, hızla geçerek, yanından geçerek, yelerek, seğirterek, çekerek; firar<br />

ederek, sıvışarak; taşarak; 2) akarak, akıvererek, sızarak, hızla gelerek.<br />

азгъopд (азгъopдтытæ)| ajğord | koşu, koşma, mesafe, ralli, yürüyüş, yarış, geçilen yol,<br />

mesafe, kat edilen yol.<br />

азгъopинаг | ajğorinag | 1) koşacak, acele koşacak, koşarak yürünecek, koşarak geçecek,<br />

koşarak inecek, koşarak yol alacak, bir koşu gidip gelecek, akıp gidecek, fırlayıp akacak,<br />

kaçacak, acele kaçacak, geçecek, hızla geçecek, yanından geçecek, yelecek, seğirtecek,<br />

çekecek; firar edecek, sıvışacak; taşacak; 2) akacak, akıverecek, sızacak, hızla gelecek.<br />

азгъopын (азгъopдтoн, азгъopдтaин, азгъopдзынæн) | ajğorın | 1) koşmak, acele koşmak,<br />

koşarak yürümek, koşarak geçmek, koşarak inmek, koşarak yol almak, bir koşu gidip gelmek,<br />

akıp gitmek, fırlayıp akmak, kaçmak, acele kaçmak, geçmek, hızla geçmek, yanından geçmek,<br />

yelmek, seğirtmek, çekmek; firar etmek, sıvışmak; taşmak; 2) akmak, akıvermek, sızmak,<br />

hızla gelmek.<br />

аздax-аздax кæнын | ajdax-ajdax kænın | 1) sık sık dönmek, döndürmek, yoldan dönmek,<br />

avdet etmek, çevirmek, çevrilmek, geri çağırmak, geri gelmek; 2) doğrultmak, yöneltmek,<br />

yönelmek, yönetip yürütmek, başını çevirmek, tur yapmak, geri vermek, geri göndermek,<br />

geri yollamak, sevk etmek; 3) iade etmek, hayata iade etmek, istirdat etmek, yeniden<br />

kavuşturmak, yeniden kazandırmak, imtina etmek, çekinmek, yapmamak, sapmak, ayrılmak,<br />

çark etmek, vazgeçmek, reddetmek, ret cevabı vermek, mahrum etmek, aksaklık göstermek,<br />

kabul etmemek, tepmek, pas geçmek, caymak.<br />

аздaxаг | ajdaxag | 1) döndüren, döndürten, yoldan döndürten, avdet ettiren, çevirten,<br />

çevrileten, geri çağırtan, geri geldiren; 2) doğrultan, yönelten, yöneltilen, yönetip yürüten,<br />

başını çevirten, tur yaptıran, geri verdiren, geri gönderten, geri yollatan, sevk ettiren; 3) iade<br />

ettiren, hayata iade ettiren, istirdat ettiren, yeniden kavuşturtan, yeniden kazandırtan,<br />

imtina ettiren, çekindiren, yapmayan, saptıran, ayrıttan, çark ettiren, vazgeçirten,<br />

reddettiren, ret cevabı verdirten, mahrum ettiren, aksaklık gösterten, kabul etmeyen,<br />

teptiren, pas geçirten, caydıran.<br />

аздaxæг | ajdaxæg | 1) dönen, döndüren, yoldan dönen, avdet eden, çeviren, çevrilen, geri<br />

çağıran, geri gelen; 2) doğrultan, yönelten, yönelen, yönetip yürüten, başını çeviren, tur<br />

yapan, geri veren, geri gönderen, geri yollayan, sevk eden; 3) iade eden, hayata iade eden,<br />

istirdat eden, yeniden kavuşturan, yeniden kazandıran, imtina eden, çekinen, yapmayan,<br />

sapan, ayrılan, çark eden, vazgeçen, reddeden, ret cevabı veren, mahrum eden, aksaklık<br />

gösteren, kabul etmeyen, tepen, pas geçen, cayan.<br />

аздaxæггаг (аздaxæггæгтæ)| ajdaxæggag | 1) dönmelik, döndürmelik, yoldan dönmelik,<br />

avdet etmelik, çevirmelik, çevrilmelik, geri çağırmalık, geri gelmelik; 2) doğrultmalık,<br />

yöneltmelik, yönelmelik, yönetip yürütmelik, başını çevirmelik, tur yapmalık, geri vermelik,<br />

geri göndermelik, geri yollamalık, sevk etmelik; 3) iade etmelik, hayata iade etmelik, istirdat<br />

etmelik, yeniden kavuşturmalık, yeniden kazandırmalık, imtina etmelik, çekinmelik,<br />

yapmamalık, sapmalık, ayrılmalık, çark etmelik, vazgeçmelik, reddetmelik, ret cevabı<br />

vermelik, mahrum etmelik, aksaklık göstermelik, kabul etmemelik, tepmelik, pas geçmelik,<br />

caymalık<br />

аздaxæн | ajdaxæn | 1) dönülen, döndürülen, yoldan dönülen, avdet edilen, çevirtilen,<br />

çevrilen, geri çağırılan, geri gelinen; 2) doğrultulan, yöneltilen, yöneltilen, yönetip yürütülen,<br />

başı çevirtilen, tur yapılan, geri verilen, geri gönderilen, geri yollanan, sevk edilen; 3) iade<br />

edilen, hayata iade edilen, istirdat edilen, yeniden kavuşturulan, yeniden kazandırılan, imtina<br />

edilen, çekinilen, sapılan, ayrılan, çark edilen, vazgeçilen, reddedilen, ret cevabı verilen,<br />

mahrum edilen, aksaklık gösterilen, kabul etmeyen, tepilen, pas geçilen, tepmek, cayılan.<br />

76


аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme, döndürme, yoldan dönme, avdet etme, çevirme, çevrilme,<br />

geri çağırma, geri gelme; 2) doğrultma, yöneltme, yönelme, yönetip yürütme, başını çevirme,<br />

tur yapma, geri verme, geri gönderme, geri yollama, sevk etme; 3) iade etme, hayata iade<br />

etme, istirdat etme, yeniden kavuşturma, yeniden kazandırma, imtina etme, çekinme,<br />

yapmama, sapma, ayrılma, çark etme, vazgeçme, reddetme, ret cevabı verme, mahrum<br />

etme, aksaklık gösterme, kabul etmeme, pas geçme, tepme, cayma.<br />

аздaxгæйæ | ajdaxgæyæ | 1) dönerek, döndürerek, yoldan dönerek, avdet ederek,<br />

çevirerek, çevrilerek, geri çağırarak, geri gelerek; 2) doğrultarak, yönelterek, yönelerek,<br />

yönetip yürüterek, başını çevirerek, tur yaparak, geri vererek, geri göndererek, geri<br />

yollayarak, sevk ederek; 3) iade ederek, hayata iade ederek, istirdat ederek, yeniden<br />

kavuşturarak, yeniden kazandırarak, imtina ederek, çekinerek, saparak, ayrılarak, çark<br />

ederek, vazgeçerek, reddederek, ret cevabı vererek, mahrum ederek, aksaklık göstererek,<br />

teperek, pas geçerek, cayarak<br />

аздaxинаг (аздaxинæгтæ)| ajdaxinag | 1) dönecek, döndürecek, yoldan dönecek, avdet<br />

edecek, çevirecek, çevrilecek, geri çağıracak, geri gelecek; 2) doğrultacak, yöneltecek,<br />

yönelecek, yönetip yürütecek, başını çevirecek, tur yapacak, geri verecek, geri gönderecek,<br />

geri yollayacak, sevk edecek; 3) iade edecek, hayata iade edecek, istirdat edecek, yeniden<br />

kavuşturacak, yeniden kazandıracak, imtina edecek, çekinecek, sapacak, ayrılacak, çark<br />

edecek, vazgeçecek, reddedecek, ret cevabı verecek, mahrum edecek, aksaklık gösterecek,<br />

pas geçecek, tepevek, cayacak.<br />

аздaxын (аздæxтoн, аздæxтaин, аздаxдзынæн) | ajdaxın | 1) dönmek, döndürmek,<br />

yoldan dönmek, avdet etmek, çevirmek, çevrilmek, geri çağırmak, geri gelmek; 2)<br />

doğrultmak, yöneltmek, yönelmek, yönetip yürütmek, başını çevirmek, tur yapmak, geri<br />

vermek, geri göndermek, geri yollamak, sevk etmek; 3) iade etmek, hayata iade etmek,<br />

istirdat etmek, yeniden kavuşturmak, yeniden kazandırmak, imtina etmek, çekinmek,<br />

yapmamak, sapmak, ayrılmak, çark etmek, vazgeçmek, reddetmek, ret cevabı vermek,<br />

mahrum etmek, aksaklık göstermek, kabul etmemek, tepmek, pas geçmek, caymak; æнæ<br />

дзуаппæй аздахын | zuappæy ajdaxın | cevap vermeden dönmek, sorudan kaçınmak,<br />

isteği reddetmek.<br />

aздæx-aздæx кæнын | ajdæx-ajdæx kænın | 1) sık sık dönmek, geri dönmek, yoldan<br />

dönmek, avdet etmek, çevrilmek, başını çevirmek, başını çevirmek, geri gelmek, yerine<br />

gelmek, tepmek; yerini bulmak, arkasına bakmak; 2) döndürmek, ayrılmak; sapmak, kaçmak,<br />

kaçınmak, geri kaçmak, sıyrılmak, geçiştirmek, çivmek; 3) imtina etmek, çekinmek,<br />

yapmamak.<br />

aздæxаг | ajdæxag | 1) döndürten, geri döndürten, yoldan döndürten, avdet ettiren,<br />

çevrileten, başını çevirten, başını çevirten, geri geldirten, yerine geldirten, teptirten; yerini<br />

bulduran, arkasına baktırtan; 2) ayrıçtan; saptıran, kaçtırtan, kaçındırtan, geri kaçırtan,<br />

sıyırtan, geçiştirten, çiven; 3) imtina ettiren, çekinden, yapmadan.<br />

aздæxæг (аздæxджытæ)| ajdæxæg | 1) dönen, geri dönen, yoldan dönen, avdet eden,<br />

çevrilen, başını çeviren, geri gelen, yerine gelen, tepen; yerini bulan, arkasına bakan; 2)<br />

döndüren, ayrılan; sapan, kaçan, kaçınan, geri kaçan, sıyrılan, geçiştiren, çiven; 3) imtina<br />

eden, çekinen, yapmayan.<br />

aздæxæггaг | ajdæxæggag | 1) dönmelik, geri dönmelik, yoldan dönmelik, avdet etmelik,<br />

çevrilmelik, başını çevirmelik, geri gelmelik, yerine gelmelik, tepmelik; yerini bulmalık,<br />

arkasına bakmalık; 2) döndürmelik, ayrılmalık; sapmalık, kaçmalık, kaçınmalık, geri kaçmalık,<br />

sıyrılmalık, geçiştirmelik, çivmelik; 3) imtina etmelik, çekinmelik, yapmamalık.<br />

aздæxæн | ajdæxæn | 1) dönülen, geri dönülen, yoldan dönülen, avdet edilen, çevrilen,<br />

77


aşını çeviren, geri gelinen, yerine gelinen, tepilen; yeri bulunan, arkasına bakılan; 2)<br />

döndürülen, ayrılan; sapılan, kaçılan, kaçınılan, geri kaçınan, sıyrılan, geçiştirilen, çivilenen; 3)<br />

imtina edilen, çekinilen.<br />

aздæxгæ | ajdæxgæ | 1) dönme, geri dönme, yoldan dönme, avdet etme, çevrilme, başını<br />

çevirme, geri gelme, yerine gelme, tepme; yerini bulma, arkasına bakma; 2) döndürme,<br />

ayrılma; sapma, kaçma, kaçınma, geri kaçma, sıyrılma, geçiştirme, çivme; 3) imtina etme,<br />

çekinme, yapmama.<br />

aздæxгæйæ | ajdæxgæyæ | 1) dönerek, geri dönerek, yoldan dönerek, avdet ederek,<br />

çevrilerek, başını çevirerek, başını çevirerek, geri gelerek, yerine gelerek, teperek; yerini<br />

bularak, arkasına bakarak; 2) döndürerek, ayrılarak; saparak, kaçarak, kaçınarak, geri<br />

kaçarak, sıyrılarak, geçiştirerek, çiverek; 3) imtina ederek, çekinerek.<br />

aздæxинаг (аздæxинæгтæ)| ajdæxinag | 1) dönecek, geri dönecek, yoldan dönecek, avdet<br />

edecek, çevrilecek, başını çevirecek, başını çevirecek, geri gelecek, yerine gelecek, tepecek;<br />

yerini bulacak, arkasına bakacak; 2) döndürecek, ayrılacak; sapacak, kaçacak, kaçınacak, geri<br />

kaçacak, sıyrılacak, geçiştirecek, çivecek; 3) imtina edecek, çekinecek.<br />

aздæxт (аздæxтытæ)| ajdæxt | 1) dönme, dönüş, dönüm, dönmüş, dönemeç, viraj, avdet,<br />

iade, iade etme, geri verme, geri verilme, geri verilmiş, geri gönderme, geri gönderilme, geri<br />

yollama, geri alınmış, ret, teslim; 2) çevirme, çevirim, çevrilmiş, kıvrıntı; sapma, sapmış,<br />

ayrılmış, çark etmiş, iade etme, iade edilmiş, sarınmış, bürünmüş; 3) kaçma, kaçınma,<br />

kaçınma, kaçama, kaçmış, çekinmiş, ayrılma.<br />

аздæxын (аздæxтæн, аздæxтaин, аздæxдзынæн) | ajdæxın | 1) dönmek, geri dönmek,<br />

yoldan dönmek, avdet etmek, çevrilmek, başını çevirmek, başını çevirmek, geri gelmek,<br />

yerine gelmek, tepmek; yerini bulmak, arkasına bakmak; 2) döndürmek, ayrılmak; sapmak,<br />

kaçmak, kaçınmak, geri kaçmak, sıyrılmak, geçiştirmek, çivmek; 3) imtina etmek, çekinmek,<br />

yapmamak.<br />

аздæхынхъус | ajdæxınquş | dönme isteği, geri gelme arzusu, avdet etme tasarımı, kendine<br />

gelme niyeti.<br />

аздæхынхъусæй | ajdæxın quşæy| dönme niyetiyle, geri gelme tasarımıyla, avdet etme<br />

isteğiyle, kendine gelme arzusuyla.<br />

аздуx-аздуx кæнын | ajdux-ajdux kænın | 1) sık sık kıvırmak, kıvrılmak, çevirmek, çevirip<br />

kırmak, çevirip koparmak; sarmak, bükmek, burmak, dürmek, dönmek, döndürmek, hızla<br />

döndürmek, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, döndüre döndüre çıkarmak, döndüre döndüre<br />

koparmak, örmek; frize etmek, bağlamak, 2) açmak, açtırmak, sökmek, gevşetmek, sapmak,<br />

kapatmak, yüz çevirmek, arkasını çevirmek, başını çevirmek, kıskıvrak bağlamak.<br />

аздуxаг | ajduxag | 1) kıvırtan, çevirten, çevirip kırdırtan, çevirip kopartan; sardırtan,<br />

büktüren, burduran, dürten, döndüren, döndürten, hızla döndürten, çıkartan, döndürerek<br />

çıkartan, döndüre döndüre çıkartan, döndüre döndüre kopartan, ördürten; frize ettiren,<br />

bağlatan, 2) açtırtan, açtıran, söktürten, gevşeten, saptırtan, kapatan, yüz çevirten, arkasını<br />

çevirten, başını çevirten, kıskıvrak bağlatan.<br />

аздуxæг (аздуxджытæ)| ajduxæg | 1) kıvıran, kıvrılan, çeviren, çevirip kıran, çevirip<br />

koparan; saran, büken, buran, düren, dönen, döndüren, hızla döndüren, çıkaran, döndürerek<br />

çıkaran, döndüre döndüre çıkaran, döndüre döndüre koparan, ören; frize eden, bağlayan, 2)<br />

açan, açtıran, söken, gevşeyen, sapan, kapayan, yüz çeviren, arkasını çeviren, başını çeviren,<br />

kıskıvrak bağlayan.<br />

аздуxæггаг (аздуxæггæгтæ)| ajduxæggag | 1) kıvırmalık, kıvrılmalık, çevirmelik, çevirip<br />

kırmalık, çevirip koparmalık; sarmalık, bükmelik, burmalık, dürmelik, dönmelik, döndürmelik,<br />

hızla döndürmelik, çıkarmalık, döndürerek çıkarmalık, döndüre döndüre çıkarmalık, döndüre<br />

78


döndüre koparmalık, örmelik; frize etmelik, bağlamalık, 2) açmalık, açtırmalık, sökmelik,<br />

gevşetmelik, sapmalık, kapatmalık, yüz çevirmelik, arkasını çevirmelik, başını çevirmelik,<br />

kıskıvrak bağlamalık.<br />

аздуxæн | ajduxæn | 1) kıvırtan, kıvrılıştan, çevirtilen, çevirip kırılan, çevirip koparılan;<br />

sarılan, bükülen, burulan, dürülen, dönülen, döndürülen, hızla döndürülen, çıkarılan,<br />

döndürerek çıkarılan, döndüre döndüre çıkarılan, döndüre döndüre koparılan, örülen; frize<br />

edilen, bağlanan, 2) açılan, açtırılan, sökülen, gevşetilen, sapılan, kapatılan, yüz çevirtilen,<br />

arkasını çeviren, başını çeviren, kıskıvrak bağlanan.<br />

аздуxгæ | ajduxgæ | 1) kıvırma, kıvrılma, çevirme, çevirip kırma, çevirip koparma; sarma,<br />

bükme, burma, dürme, dönme, döndürme, hızla döndürme, çıkarma, döndürerek çıkarma,<br />

döndüre döndüre çıkarma, döndüre döndüre koparma, örme; frize etme, bağlama, 2) açma,<br />

açtırma, sökme, gevşetme, sapma, kapatma, yüz çevirme, arkasını çevirme, başını çevirme,<br />

kıskıvrak bağlama.<br />

аздуxгæйæ | ajduxgæyæ | 1) kıvırarak, kıvrılarak, çevirerek, çevirip kırarak, çevirip<br />

kopararak; sararak, bükerek, burarak, dürerek, dönerek, döndürerek, hızla döndürerek,<br />

çıkararak, döndürerek çıkararak, döndüre döndüre çıkararak, döndüre döndüre kopararak,<br />

örerek; frize ederek, bağlayarak, 2) açarak, açtırarak, sökerek, gevşeterek, saparak,<br />

kapatarak, yüz çevirerek, arkasını çevirerek, başını çevirerek, kıskıvrak bağlayarak.<br />

аздуxинаг (аздуxинæгтæ)| ajduxinag | 1) kıvıracak, kıvrılacak, çevirecek, çevirip kıracak,<br />

çevirip koparacak; saracak, bükecek, buracak, dürecek, dönecek, döndürecek, hızla<br />

döndürecek, çıkaracak, döndürerek çıkaracak, döndüre döndüre çıkaracak, döndüre döndüre<br />

koparacak, örecek; frize edecek, bağlanacak, 2) açacak, açtıracak, sökecek, gevşetecek,<br />

sapacak, kapatacak, yüz çevirecek, arkasını çevirecek, başını çevirecek, kıskıvrak bağlanacak.<br />

аздуxын (аздыxтoн, аздыxтaин, аздуxдзынæн) | ajduxın | 1) kıvırmak, kıvrılmak, çevirmek,<br />

çevirip kırmak, çevirip koparmak; sarmak, bükmek, burmak, dürmek, dönmek, döndürmek,<br />

hızla döndürmek, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, döndüre döndüre çıkarmak, döndüre<br />

döndüre koparmak, örmek; frize etmek, bağlamak, 2) açmak, açtırmak, sökmek, gevşetmek,<br />

sapmak, kapatmak, yüz çevirmek, arkasını çevirmek, başını çevirmek, kıskıvrak bağlamak.<br />

аздыxс-аздыxс кæнын | ajdıxş-ajdıxş kænın | kıvırmalar yapmak, kıvırtmak, bükmeler<br />

yapmak, , bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler yapmak, dürmek, kıskıvrak<br />

bağlamak, örmek, hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak, sarmak, bağlamak.<br />

аздыxсаг | ajdıxşag | kıvırmalar yaptıran, kıvırtan, bükmeler yaptıran, büktüren, burmalar<br />

yaptıran, burdurtan, dürmeler yaptıran, kıskıvrak bağlatan, ördürten, hızla döndürten,<br />

döndürerek çıkartan, sardıran, bağlatan.<br />

аздыxсæг (аздыxсджытæ)| ajdıxşæg | kıvırmalar yapan, kıvırtan, bükmeler yapan, büken,<br />

burmalar yapan, buran, dürmeler yapan, düren, kıskıvrak bağlayan, ören, hızla döndüren,<br />

döndürerek çıkaran, saran, bağlayan.<br />

аздыxсæн | ajdıxşæn | kıvırmalar yapılan, kıvırtılan, bükmeler yapılan, bükülen, burmalar<br />

yapılan, burulan, dürmeler yapılan, dürülen, kıskıvrak bağlanan, örülen, hızla döndürülen,<br />

döndürerek çıkarılan, sarılan, bağlanan.<br />

аздыxсгæ | ajdıxşgæ | kıvırmalar yapma, kıvırtma, bükmeler yapma, bükme, burmalar<br />

yapma, burma, dürmeler yapma, dürme, kıskıvrak bağlama, örme, hızla döndürme,<br />

döndürerek çıkarma, sarma, bağlama.<br />

аздыxсгæйæ | ajdıxşgæyæ | kıvırmalar yaparak, kıvırtarak, bükmeler yaparak, bükerek,<br />

burmalar yaparak, burarak, dürmeler yaparak, dürerek, kıskıvrak bağlayarak, örerek, hızla<br />

döndürerek, döndürerek çıkararak, sararak, bağlayarak.<br />

аздыxсинаг (аздыxсинæгтæ)| ajdıxşinag | kıvırmalar yapacak, kıvırtacak, bükmeler<br />

79


yapacak, bükecek, burmalar yapacak, buracak, dürmeler yapacak, dürecek, kıskıvrak<br />

bağlanacak, örecek, hızla döndürecek, döndürerek çıkaracak, saracak, bağlanacak.<br />

аздыxст (аздыxстытæ)| ajdıxşt | kıvırmalar yapmış, kıvırtmış, bükmeler yapmış, bükmüş,<br />

burmalar yapmış, burmuş, dürmeler yapmış, dürmüş, kıskıvrak bağlamış, örmüş, hızla<br />

döndürmüş, döndürerek çıkarmış, sarmış, bağlamış.<br />

аздыxсын [аздыxст (-и, -ис), аздыxстaид, аздыxсдзæн(-и, -ис)+ | ajdıxşın | kıvırmalar<br />

yapmak, kıvırtmak, bükmeler yapmak, , bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler<br />

yapmak, dürmek, kıskıvrak bağlamak, örmek, hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak,<br />

sarmak, bağlamak.<br />

аздыxт (аздыxтытæ)| ajdıxt | kıvırmalar yapmış, kıvırtmış, bükmeler yapmış, bükmüş,<br />

burmalar yapmış, burmuş, dürmeler yapmış, dürmüş, kıskıvrak bağlamış, örmüş, hızla<br />

döndürmüş, döndürerek çıkarmış, sarmış, bağlamış.<br />

аздыxтытæ кæнын | ajdıxıtıtæ kænın | kıvırmalar yapmak, kıvırtmak, bükmeler yapmak, ,<br />

bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler yapmak, dürmek, kıskıvrak bağlamak, örmek,<br />

hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak, sarmak, bağlamak.<br />

аздзыд | ajzıd | yıllık, bir yıllık, senelik, bir senelik, bir yaşında.<br />

азербайджайнаг (азербайджайнæгтæ) | ajyerbaycaynag | 1. Azeri, Azerbaycanlı,<br />

Azerbaycancı; 2. Azerbaycan, Azerbaycan’ca.<br />

Азербайджан | Ajyerbaycan | Azerbaycan.<br />

аззaинаг | ajjainag | kala kalacak, duracak, donup kalacak, beklenmedik şekilde kalacak,<br />

geri kalacak, beklenmedik şekilde geri kalacak, arkada geri kalacak, arkada kalacak, ansızın<br />

geri kalacak, gerilenecek, geri olacak, apansızın kaçıracak, kalkacak, aşağı kalacak, birden bire<br />

bırakacak, dökülecek, çıkacak, apansız uzaklaşacak, alış verişe kalmayacak, rahat bırakacak,<br />

peşini bırakacak, yakasını bırakacak, arkasını bırakacak, konaklanacak, kaçıracak, kalkacak,<br />

çıkacak, rahat bırakacak.<br />

аззaй-аззaй кæнын | ajjay-ajjay kænın | sık sık kala kalmak, durmak, donup kalmak,<br />

beklenmedik şekilde kalmak, geri kalmak, beklenmedik şekilde geri kalmak, arkada geri<br />

kalmak, arkada kalmak, ansızın geri kalmak, gerilemek, geri olmak, apansızın kaçırmak,<br />

kalkmak, aşağı kalmak, birden bire bırakmak, dökülmek, çıkmak, apansız uzaklaşmak, alış<br />

verişe kalmamak, rahat bırakmak, peşini bırakmak, yakasını bırakmak, arkasını bırakmak,<br />

konaklamak, kaçırmak, kalkmak, çıkmak, rahat bırakmak.<br />

аззaйаг | ajjayag | kaldırtan, kala kaldırtan, durdurtan, donup kaldırtan, beklenmedik<br />

şekilde kaldırtan, geri kaldırtan, beklenmedik şekilde geri kaldırtan, arkada geri kaldırtan,<br />

arkada kaldırtan, ansızın geri kaldırtan, gerileten, geri olduran, apansızın kaçırtan, aşağı<br />

kaldıran, birden bire bıraktıran, döktüren, çıkartan, apansız uzaklaştıran, alış verişe kalmayan,<br />

rahat bıraktıran, peşini bıraktırtan, yakasını bıraktıran, arkasını bıraktıran, konaklatan,<br />

kaçırtan, kalktıran, çıkartan, rahat bıraktıran.<br />

аззaйæг (аззaйджытæ) | ajjayæg | kala kalan, duran, donup kalan, beklenmedik şekilde<br />

kalan, geri kalan, beklenmedik şekilde geri kalan, arkada geri kalan, arkada kalan, ansızın geri<br />

kalan, gerileyen, geri olan, apansızın kaçıran, kalkan, aşağı kalan, birden bire bırakan,<br />

dökülen, çıkan, apansız uzaklaşan, alış verişe kalmayan, rahat bırakan, peşini bırakan,<br />

yakasını bırakan, arkasını bırakan, konaklayan, kaçıran, kalkan, çıkan, rahat bırakan.<br />

аззaйæггаг (аззaйæггæгтæ) | ajjayæggag | kala kalmalık, durmalık, donup kalmalık,<br />

beklenmedik şekilde kalmalık, geri kalmalık, beklenmedik şekilde geri kalmalık, arkada geri<br />

kalmalık, arkada kalmalık, ansızın geri kalmalık, gerilemelik, geri olmalık, apansızın kaçırmalık,<br />

kalkmalık, aşağı kalmalık, birden bire bırakmalık, dökülmelik, çıkmalık, apansız uzaklaşmalık,<br />

alış verişe kalmamalık, rahat bırakmalık, peşini bırakmalık, yakasını bırakmalık, arkasını<br />

80


ırakmalık, konaklamalık, kaçırmalık, kalkmalık, çıkmalık, rahat bırakmalık.<br />

аззaйæн | ajjayæn | kala kalınan, durulan, donup kalınan, beklenmedik şekilde kalınan, geri<br />

kalınan, beklenmedik şekilde geri kalınan, arkada geri kalınan, arkada kalınan, ansızın geri<br />

kalınan, gerilenen, geri olunan, apansızın kaçırılan, kalkılan, aşağı kalınan, birden bire<br />

bırakılan, dökülünen, çıkılan, apansız uzaklaşılan, alış verişe kalmayan, rahat bırakılan, peşi<br />

bırakılan, yakası bırakılan, arkası bırakılan, konaklanan, kaçırılan, kalkılan, çıkılan, rahat<br />

bırakılan.<br />

аззaйын (аззaдтæн, аззaдaин, аззaйдзынæн, аззaин, аззaиккам) | ajjayın | kala kalmak,<br />

durmak, donup kalmak, beklenmedik şekilde kalmak, geri kalmak, beklenmedik şekilde geri<br />

kalmak, arkada geri kalmak, arkada kalmak, ansızın geri kalmak, gerilemek, geri olmak,<br />

apansızın kaçırmak, kalkmak, aşağı kalmak, birden bire bırakmak, dökülmek, çıkmak, apansız<br />

uzaklaşmak, alış verişe kalmamak, rahat bırakmak, peşini bırakmak, yakasını bırakmak,<br />

arkasını bırakmak, konaklamak, kaçırmak, kalkmak, çıkmak, rahat bırakmak.<br />

Ази | Aji | Asya.<br />

азиаг | ajiag | Asyalı.<br />

азийаг (азийæгтæ) | ajiyag | 1. Asyalılar, Asya'nın sakini; 2. Asyalı.<br />

азил-азил кæнын | ajil-ajil kænın | 1) sık sık dönmek; döndürmek, geriye dönmek, bir yolu<br />

kısa keserek dönmek, döndüre döndüre çıkarmak; çevirmek, çevrilmek, çember etrafında<br />

çevirmek, evirip çevirmek çevirip kırmak, çevirip koparmak, başını çevirmek, arkasını<br />

çevirmek, yüz çevirmek, arka çevirmek, dirsek çevirmek, sırt çevirmek, yoldan çevirmek;<br />

kıvırmak, kıvrılmak, bükmek, büzülmek, burmak, dürmek, dolanmak, etrafında dolanmak,<br />

dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak,<br />

çevresini etrafında bir devir yapmak, bir yeri harmanlamak, etrafında bir tur yapmak;<br />

sarmak; sapmak, vermek; çizmek, daire çizmek, çevre çizgisini çizmek, kenar çizgilerle<br />

görüntülemek, ana hatlarını çizmek, gitmek, açmak, devirmek, çıkarmak; avdet etmek, avdet<br />

yoluna dönmek, dönüş yapmak, dönüşlü fiil; 2) atlamak, kolaçan etmek, gezmek, iyi<br />

davranmak, arkada bırakmak, yanından geçmek, atlamak, davranmak, gelmek, idare etmek,<br />

iyi bitmek, yerinden oynatmak, yer değiştirmek, yerini değiştirmek, başka yere geçmek, filo<br />

etmek, azaltmak, sapmak, daha sonraya almak, uzatmak, çekmek, ertelemek, devinmek,<br />

yaklaştırmak, sürmek, çekilmek, çekmek, ilerletmek pas geçmek; yuvarlanmak, yuvarlamak,<br />

yuvarlaklaştırmak, etrafta yuvarlaklaştırmak, rulo yapmak, halkalaşmak, toplaşmak, tortop<br />

olmak, devirmek, katlamak, atlamak, aldatmak; 3) liderlik; 4) hareket etmek; 5) düzgün<br />

koymak; 6) çıkarmak, çıkmak, gevşetmek, gevşemek, açmak; 7) açılmak; geçmek, yanından<br />

geçmek, ötesinden geçmek, geri vermek, iade etmek; geri almak; 8) kandırmak, daraltmak,<br />

indirmek, azaltmak, bir zaman için ara vermek, vurmak, çıkmak, çıkarmak, açıp sivriltmek,<br />

çekmek, sürmek, yaklaştırmak, ilerletmek, istirdat etmek, geri çağırmak.<br />

азилаг | ajilag | 1) döndürten; çevirten, çevrileten; kıvırtan, büktüren, büzüşten, burduran,<br />

dürten, dolatan, dolaştıran, etrafını dolaştıran, harmanlatan, tur yaptıran; sardıran; saptıran;<br />

çizdiren, devirttiren; avdet ettiren, dönüş yaptıran; 2) kolaçan ettiren, gezdiren, yanından<br />

geçtiren, yerinden oynatan, yer değiştirten, yerini değiştirten, pas geçirten; yuvarlatan,<br />

yuvarlaklaştıran, rulo yaptıran, halkalaştıran, toplaştıran, tortop olduran; 3) gevşeten; 4)<br />

besleten; yedirten, doydurtan, baktıran.<br />

азилæг (азилджытæ) | ajilæg | 1) dönen, dönek, döndüren; çeviren, çevrilen; kıvıran,<br />

kıvrılan, büken, büzülen, buran, düren, dolanan, dolaşan, etrafını dolaşan, harmanlayan, tur<br />

yapan; saran; sapan; çizen, deviren; avdet eden, dönüş yapan; 2) kolaçan eden, gezen,<br />

yanından geçen, yerinden oynatan, yer değiştiren, yerini değiştiren, pas geçen; yuvarlayan,<br />

yuvarlaklaştıran, rulo yapan, halkalaşan, toplaşan, tortop olan; 3) gevşeten, gevşeyen 4)<br />

81


esleyen; yediren, doyuran, bakan; цалх азилæг нæ уыд | salx ajilæg næ uıd | tekeri<br />

döndürecek kimse yoktu; бæхтæм азилæг нæ уыд | bæxtæm ajilæg næ uıd | atlara yem<br />

verecek kimse yoktu, atlara bakacak kimse yoktu.<br />

азилæггаг | ajilæggag | 1) dönmelik, döndürmelik; çevirmelik, çevrilmelik; kıvırmalık,<br />

kıvrılmalık, bükmelik, büzülmelik, burmalık, dürmelik, dolanmalık, dolaşmalık, etrafını<br />

dolaşmalık, harmanlamalık, tur yapmalık; sarmalık; sapmalık; çizmelik, devirmelik; avdet<br />

etmelik, dönüş yapmalık; 2) kolaçan etmelik, gezmelik, yanından geçmelik, yerinden<br />

oynatmalık, yer değiştirmelik, yerini değiştirmelik, pas geçmelik; yuvarlamalık,<br />

yuvarlaklaştırmalık, rulo yapmalık, halkalaşmalık, toplaşmalık, tortop olmalık; 3) gevşetmelik,<br />

gevşemelik; 4) beslemelik; yedirmelik, doyurmalık, bakmalık.<br />

азилæн | ajilæn | 1) dönülen; döndürülen; çevirtilen; kıvırtılan, bükülen, büzülen, burulan,<br />

dür,len, dolanılan, dolaşılan, çevresini etrafında bir devir yapılan, harmanlanan, tur yapılan;<br />

sarılan; sapılan; çizilen, daire çizilen, devirtilen; avdet edilen, dönüş yapılan; 2) yer<br />

değiştirilen, yerini değiştirilen, sapılan, pas geçilen; yuvarlanan, yuvarlaklaştırılan, rulo<br />

yapılan, halkalatılan, toplatılan, tortop olunan, devirtilen; 3) gevşetilen; 4) beslenilen;<br />

yedirilen, doyurulan, bakılan.<br />

азилæнтæ кæнын | ajilæntæ kænın | 1) döne döne dönmek, döndürmek; dönüp durmak,<br />

daire çizmek, çevirmek, çevrilmek, evirip çevirmek, geriye dönmek, gitmek, dolaşmak,<br />

dolaştırmak; 2) tamir etmek, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak.<br />

азилæн(тæ)гæнаг | ajilæn(tæ)gænag | 1) döne döne döndürten, döndürten; dönüp<br />

durdurtan, daire çizdirten, çevirten, çevrileten, evirip çevirten, geriye döndürten, götürten,<br />

dolaştırtan, dolaştıran; 2) tamir ettiren, oynatan, oynaştırtan, uğraştırtan, meşgul oldurtan.<br />

азилæн(тæ)гæнæг (азилæнгæнджытæ) | ajilæn(tæ)gænæg | 1) döne döne dönen,<br />

döndüren; dönüp duran, daire çizen, çeviren, çevrilen, evirip çeviren, geriye dönen, giden,<br />

dolaşan, dolaştıran; 2) tamir eden, oynayan, oynaşan, uğraşan, meşgul olan.<br />

азилæн(тæ)гæнæн | ajilæn(tæ)gænæn | 1) döne döne dönülen, döndürülen; dönüp<br />

durulan, daire çizilen, çevirtilen, evirip çevirtilen, geriye dönülen, gidilen, dolaşılan,<br />

dolaştırılan; 2) tamir edilen, oynanan, oynaşılan, uğraşılan, meşgul olunan.<br />

азилæн(тæ)гæнгæ | ajilæn(tæ)gængæ | 1) döne döne dönme, döndürme; dönüp durma,<br />

daire çizme, çevirme, çevrilme, evirip çevirme, geriye dönme, gitme, dolaşma, dolaştırma; 2)<br />

tamir etme, oynama, oynaşma, uğraşma, meşgul olma.<br />

азилæн(тæ)гæнгæйæ | ajilæn(tæ)gængæyæ | 1) döne döne dönerek, döndürerek; dönüp<br />

durarak, daire çizerek, çevirerek, çevrilerek, evirip çevirerek, geriye dönerek, giderek,<br />

dolaşarak, dolaştırarak; 2) tamir ederek, oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak.<br />

азилæн(тæ)гæнинаг | ajilæn(tæ)gæninag | 1) döne döne dönecek, döndürecek; dönüp<br />

duracak, daire çizecek, çevirecek, çevrilecek, evirip çevirecek, geriye dönecek, gidecek,<br />

dolaşacak, dolaştıracak; 2) tamir edecek, oynayacak, oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak.<br />

азилгæ | ajilgæ | 1) dönme; döndürme, geriye dönme, bir yolu kısa keserek dönme,<br />

döndüre döndüre çıkarma; çevirme, çevrilme, çember etrafında çevirme, evirip çevirme<br />

çevirip kırma, çevirip koparma, başını çevirme, arka çevirme, arkasını çevirme, yüz çevirme,<br />

dirsek çevirme, sırt çevirme, yoldan çevirme; kıvırma, kıvrılma, bükme, büzülme, burma,<br />

dürme, dolanma, etrafında dolanma, dolaşma, etrafını dolaşma, ötesinden dolaşma, etrafını<br />

dolaşma, çevresini etrafında bir devir yapma, bir yeri harmanlama, etrafında bir tur yapma;<br />

sarma; sapma; çizme, daire çizme, çevre çizgisini çizme, kenar çizgilerle görüntüleme, ana<br />

hatlarını çizme, açma, devirme, çıkarma; avdet etme, avdet yoluna dönme, dönüş yapma; 2)<br />

atlama, kolaçan etme, gezme, iyi davranma, arkada bırakma, yanından geçme, atlama,<br />

davranma, gelme, idare etme, iyi bitme, yerinden oynatma, yer değiştirme, yerini değiştirme,<br />

82


aşka yere geçme, filo etme, azaltma, sapma, daha sonraya alma, uzatma, çekme, erteleme,<br />

devinme, yaklaştırma, sürme, çekilme, çekme, ilerletme, pas geçme; yuvarlanma, yuvarlama,<br />

yuvarlaklaştırma, etrafta yuvarlaklaştırma, rulo yapma, halkalaşma, toplaşma, tortop olma,<br />

devirme, katlama, atlama, aldatma; 3) hareket etme; 4) düzgün koyma; 5) çıkarma, çıkma,<br />

gevşetme, gevşeme, açma; 6) açılma; geçme, yanından geçme, ötesinden geçme, geri verme,<br />

iade etme; geri alma; 7) kandırma, daraltma, indirme, azaltma, bir zaman için ara verme,<br />

vurma, çıkma, çıkarma, açıp sivriltme, çekme, sürme, yaklaştırma, ilerletme, istirdat etme,<br />

geri çağırma; besleme; yedirmen, doyurma, bakma.<br />

азилгæйæ | ajilgæyæ | 1) dönerek; döndürerek, geriye dönerek, döndüre döndüre<br />

çıkararak; çevirerek, çevrilerek, çember etrafında çevirerek, evirip çevirerek, çevirip kırarak,<br />

çevirip kopararak, başını çevirerek, arka çevirerek, arkasını çevirerek, yüz çevirerek, dirsek<br />

çevirerek, sırt çevirerek, yoldan çevirerek; kıvırarak, kıvrılarak, bükerek, büzülerek, burarak,<br />

dürerek, dolanarak, etrafında dolanarak, dolaşarak, etrafını dolaşarak, ötesinden dolaşarak,<br />

çevresini etrafında bir devir yaparak, bir yeri harmanlayarak, etrafında bir tur yaparak;<br />

sararak; saparak; çizerek, daire çizerek, çevre çizgisini çizerek, kenar çizgilerle<br />

görüntüleyerek, ana hatlarını çizerek, açarak, devirerek, çıkararak; avdet ederek, dönüş<br />

yaparak; 2) yerinden oynatarak, yer değiştirerek, yerini değiştirerek, başka yere geçerek,<br />

saparak, pas geçerek; yuvarlayarak, yuvarlayarak, yuvarlaklaştırarak, etrafta<br />

yuvarlaklaştırarak, rulo yaparak, halkalaşarak, toplaşarak, tortop olarak, devirerek,<br />

katlayarak; 3) hareket ederek; 4) düzgün koyarak; 5) çıkararak, gevşeterek, gevşeyerek,<br />

açarak; 6) açılarak; geçerek, yanından geçerek, ötesinden geçerek, geri vererek, iade ederek;<br />

geri alarak; 7) besleyerek; yedirerek, doyurarak, bakarak.<br />

азилдух кæнын | ajildux kænın | dolaşmak, dolanmak, çevirmek, kıvırmak, bükmek,<br />

döndürmek, dönmek, sarmak.<br />

азилинаг (азилинæгтæ) | ajilinag | 1) dönecek; döndürecek, geriye dönecek, döndüre<br />

döndüre çıkaracak; çevirecek, çevrilecek, çember etrafında çevirecek, evirip çevirecek,<br />

çevirip kıracak, çevirip koparacak, başını çevirecek, arka çevirecek, arkasını çevirecek, yüz<br />

çevirecek, dirsek çevirecek, sırt çevirecek, yoldan çevirecek; kıvıracak, kıvrılacak, bükecek,<br />

büzülecek, buracak, dürecek, dolanacak, etrafında dolanacak, dolaşacak, etrafını dolaşacak,<br />

ötesinden dolaşacak, çevresini etrafında bir devir yapacak, bir yeri harmanlanacak, etrafında<br />

bir tur yapacak; saracak; sapacak; çizecek, daire çizecek, çevre çizgisini çizecek, kenar<br />

çizgilerle görüntüleyecek, ana hatlarını çizecek, açacak, devirecek, çıkaracak; avdet edecek,<br />

dönüş yapacak; 2) yerinden oynatacak, yer değiştirecek, yerini değiştirecek, başka yere<br />

geçecek, sapacak, pas geçecek; yuvarlanacak, yuvarlanacak, yuvarlaklaştıracak, etrafta<br />

yuvarlaklaştıracak, rulo yapacak, halkalaşacak, toplaşacak, tortop olacak, devirecek,<br />

katlanacak; 3) hareket edecek; 4) düzgün koyacak; 5) çıkaracak, gevşetecek, gevşenecek,<br />

açacak; 6) açılacak; geçecek, yanından geçecek, ötesinden geçecek, geri verecek, iade<br />

edecek; geri alacak; 7) beslenecek; yedirecek, doyuracak, bakacak.<br />

азилын [азылдтæн, азылдaин, азилдзынæн (азылдтoн, азылдтaин, азилдзынæн)+ |<br />

ajilın | 1) dönmek; döndürmek, geriye dönmek, bir yolu kısa keserek dönmek, döndüre<br />

döndüre çıkarmak; çevirmek, çevrilmek, çember etrafında çevirmek, evirip çevirmek çevirip<br />

kırmak, çevirip koparmak, başını çevirmek, a rkasını çevirmek, yüz çevirmek, arka çevirmek,<br />

dirsek çevirmek, sırt çevirmek, yoldan çevirmek; kıvırmak, kıvrılmak, bükmek, büzülmek,<br />

burmak, dürmek, dolanmak, etrafında dolanmak, dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden<br />

dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak, çevresini etrafında bir devir yapmak, bir<br />

yeri harmanlamak, etrafında bir tur yapmak; sarmak; sapmak, vermek; çizmek, daire çizmek,<br />

çevre çizgisini çizmek, kenar çizgilerle görüntülemek, ana hatlarını çizmek, gitmek, açmak,<br />

83


devirmek, çıkarmak; avdet etmek, avdet yoluna dönmek, dönüş yapmak, dönüşlü fiil; 2)<br />

atlamak, kolaçan etmek, gezmek, iyi davranmak, arkada bırakmak, yanından geçmek,<br />

atlamak, davranmak, gelmek, idare etmek, iyi bitmek, yerinden oynatmak, yer değiştirmek,<br />

yerini değiştirmek, başka yere geçmek, filo etmek, azaltmak, sapmak, daha sonraya almak,<br />

uzatmak, çekmek, ertelemek, devinmek, yaklaştırmak, sürmek, çekilmek, çekmek, ilerletmek<br />

pas geçmek; yuvarlanmak, yuvarlamak, yuvarlaklaştırmak, etrafta yuvarlaklaştırmak, rulo<br />

yapmak, halkalaşmak, toplaşmak, tortop olmak, devirmek, katlamak, atlamak, aldatmak; 3)<br />

liderlik; 4) hareket etmek; 5) düzgün koymak; 6) çıkarmak, çıkmak, gevşetmek, gevşemek,<br />

açmak; 7) açılmak; geçmek, yanından geçmek, ötesinden geçmek, geri vermek, iade etmek;<br />

geri almak; 8) kandırmak, daraltmak, indirmek, azaltmak, bir zaman için ara vermek, vurmak,<br />

çıkmak, çıkarmak, açıp sivriltmek, çekmek, sürmek, yaklaştırmak, ilerletmek, istirdat etmek,<br />

geri çağırmak; хи азилын | xi ajilın | dönmek, çevrilmek, başını çevirmek, yüz çevirmek,<br />

arkasını çevirmek, kendine gelmek, kendine dönmek, çıkmak; химæ азилын | ximæ ajilın |<br />

a) kendine dönmek, geri kendini gelmek, sırada kendini koymak, kastetmek; b) içmek,<br />

içirmek, içki içmek, kendini içmeye vermek, sarhoş etmek; su vermek, suvarmak, sulamak;<br />

yemek yemek, kendini iyi beslemek, doyurmak, karnını doyurmak, yedirmek; şürbetmek; c)<br />

iyi elbise giyinmek; iyi giysiler giyerek kendine çeki düzen vermek; kendini denemek; kendine<br />

bakmak.<br />

азимаг | ajimag | 1) suçlu, kabahatli, yazıklı; 2) ücretli, lanetli, azarı hak eden; mahkûm<br />

edilen; азимаг кæнын | ajimag kænın | suçlamak, suçlandırmak, suçlu bulmak, itham<br />

etmek; mahkûm etmek; kınamak, ayıplamak; азимаг уын | ajimag uın | suçlu, suçlu olmak;<br />

mahkûm edilmek; suçlanmak, tarafından mahkûm olmak, kabahatli olmak, kabahat etmek,<br />

kusur işlemek, kabahat işlemek; цы азимаг æм ис? | sı ajimag æm iş? | ne suçu var?, suçu<br />

ne?<br />

азимут | ajimut | enlem açısı, dünyanın eğiklik açısı; açıklık, semt, mıknatısı semt.<br />

азиу кæнын | ajiu kænın | arama için takviye istemek, yardım çağırmak, yardıma çağırmak,<br />

davet etmek, destek çağırmak, imdat diye seslenmek, muavenet etmek, arkalamak, yardım<br />

etmek.<br />

азмæлаг | ajmælag | 1) hareket ettiren, harekete geçirten, harekette bulundurtan,<br />

faaliyete geçirten, oynatan, devindirten, yürüten, ilerleten, kıpırdatan, kıpırdatan, kımıldatan,<br />

kıpırdamağa başlatan; ilerleten; 2) karıştırıştan; hışırdatan; 3) acele ettirten, acele ettiren,<br />

canlanmağa başlatan, yerinde duramayan, çabuk davranan, heyecan verdirten,<br />

heyecanlandırtan, evirip çevirten, tezleten, koşturan, eşleten, yelleten.<br />

азмæлæг (азмæлджытæ) | ajmælæg | pitoresk, diri, dipdiri, oynak, hareketli, sağ, canlı,<br />

hareket eden, kıpırdayan, kımıldatan, yerinde duramayan, oynayan, oynatan, yürüme,<br />

harekette bulunma, ilerleme, ileri gitme, yetenekli, kabiliyetinde olan, kabiliyetli, istidatlı,<br />

uyanık, faal, çevik, coşkun, reel, hakiki, gerçek, tesirli, etkili, dokunaklı, sert, acı, muktedir,<br />

kadir, gücü olan, güçlü.<br />

азмæлæн | ajmælæn | 1) hareket edilen, harekete geçilen, harekette bulunulan, faaliyete<br />

geçilen, oynanan, devinilen, yürünülen, ilerlenen, kıpırdanan, kıpırdatılan, kımıldanan,<br />

kımıldanılan, kıpırdamağa başlanan; yürünülen, ilerletilen, oynanan, oynatılan; 2) karıştırılan;<br />

hışırdatılan; 3) acele ettirilen, acele edilen, canlanmağa başlanan, yerinde duramayan, çabuk<br />

davranılan, heyecan verilen, heyecanlandırılan, evirip çevirtilen, ivilen, tezlenilen, koşulan,<br />

eşinilen, yetinilen.<br />

азмæлæнтæ | ajmælæntæ | ellerle ayaklar, organlar, hareket sağlayan organlar, uzuvlar,<br />

hareket ettiren uzuvlar.<br />

азмæлгæ | ajmælgæ | 1) hareket etme, harekete geçme, harekette bulunma, faaliyete<br />

84


geçme, oynama, devinme, yürüme, ilerleme, kıpırdama, kıpırdatma, kımıldama, kımıldanma,<br />

kıpırdamağa başlama; yürüme, ilerleme, oynama, oynatma; 2) karıştırılma; hışırdatma; 3)<br />

acele ettirme, acele etme, canlanmağa başlama, yerinde duramama, çabuk davranma,<br />

heyecan verme, heyecanlandırma, evirip çevirme, ivme, tezlenme, koşma, eşme, yelme.<br />

азмæлгæйæ | ajmælgæyæ | 1) hareket ederek, harekete geçerek, harekette bulunarak,<br />

faaliyete geçerek, oynayarak, devinerek, yürüyerek, ilerleyerek, kıpırdayarak, kıpırdatarak,<br />

kımıldayarak, kımıldanarak, kıpırdamağa başlayarak; yürüyerek, ilerleyerek, oynayarak,<br />

oynatarak; 2) karıştırılarak; hışırdatarak; 3) acele ettirerek, acele ederek, canlanmağa<br />

başlayarak, yerinde duramayarak, çabuk davranarak, heyecan vererek, heyecanlandırarak,<br />

evirip çevirerek, iverek, tezlenerek, koşarak, eşerek, yelerek.<br />

азмæлд (азмæлдтытæ) | ajmæld | 1) hareket, hareket etmiş, harekete geçmiş, harekette<br />

bulunmuş, devim, devinim, devinmiş, yürüyüş, yürümüş, kımıldanma, seyrüsefer, trafik,<br />

gidişgeliş, ilerleme; faaliyete geçmiş, oynamış, ilerlemiş, kıpırdamış, kıpırdatmış, kımıldamış,<br />

kıpırdamağa başlamış; yürümüş, ilerlemiş, oynamış, oynatmış; 2) karıştırılmış; hışırdatmış; 3)<br />

acele ettirmiş, acele etmiş, canlanmağa başlamış, yerinde duramamış, çabuk davranmış,<br />

heyecan vermiş, heyecanlandırmış, evirip çevirmiş, ivmiş, tezlenmiş, koşmak, eşmiş, yelmiş.<br />

азмæлинаг | ajmælinag | 1) hareket edecek, harekete geçecek, harekette bulunacak,<br />

faaliyete geçecek, oynanacak, devinecek, yürünecek, ilerlenecek, kıpırdanacak, kıpırdatacak,<br />

kımıldanacak, kıpırdamağa başlanacak; yürünecek, ilerlenecek, oynanacak, oynatacak; 2)<br />

karıştırılacak; hışırdatacak; 3) acele ettirecek, acele edecek, canlanmağa başlanacak, yerinde<br />

duramayacak, çabuk davranacak, heyecan verecek, heyecanlandıracak, evirip çevirecek,<br />

ivecek, tezlenecek, koşacak, eşecek, yelecek.<br />

азмæлын (азмæлыдтæн, азмæлыдaин, азмæлдзынæн) | ajmælın | 1) hareket etmek,<br />

harekete geçmek, harekette bulunmak, faaliyete geçmek, oynamak, devinmek, yürümek,<br />

ilerlemek, kıpırdamak, kıpırdatmak, kımıldamak, kımıldanmak, kıpırdamağa başlamak;<br />

yürümek, ilerlemek, oynamak, oynatmak; 2) karıştırılmak; hışırdatmak; 3) acele ettirmek,<br />

acele etmek, canlanmağa başlamak, yerinde duramamak, çabuk davranmak, heyecan<br />

vermek, heyecanlandırmak, evirip çevirmek, ivmek, tezlenmek, koşmak, eşmek, yelmek.<br />

азмæлынхъом | ajmælınqom | hareket edebilme, hareket gücü, yürüme gücü,<br />

devinebilme, ilerleme kabiliyeti.<br />

азмæнт-азмæнт кæнын | ajmænt-ajmæt kænın | 1) sık sık karışmak, karıştırmak,<br />

karıştırılmak, karıştırarak eritmek, karışık bir hale sokmak; karmak, katışmak, dolaştırmak,<br />

dolaşmak, çetrefil bir hale sokmak, bulaştırmak, benzetmek, bozulmak, harman etmek; 2)<br />

şaşırtmak, şaşırmak; yanıltmak, telaş etmek, endişe etmek, bağdamak, çapraşmak,<br />

çaparızlaşmak, takılmak; 3) alarm vermek, panik olmak, benzetmek, kargaşaya neden olmak.<br />

азмæнтаг | ajmæntag | 1) karıştan, karıştırtan, karıştırıştan, karıştırarak eriten, karışık bir<br />

hale sokturan; kardırtan, katıştan, dolaştırtan, dolaştıran, çetrefil bir hale sokturan,<br />

bulaştırtan, benzeten, bozuştan, harman ettiren; 2) şaşırtan; yanıltan, telaş ettiren, endişe<br />

ettiren, bağdayan, çapraştıran, çaparızlaştıran, takıştan; 3) alarm verdiren, panik olduran,<br />

benzeten, kargaşaya neden olduran.<br />

азмæнтæг (азмæнджытæ) | ajmæntæg | 1) karışan, karıştıran, karıştırılan, karıştırarak<br />

eriten, karışık bir hale sokan; karan, katışan, dolaştıran, dolaşan, çetrefil bir hale sokan,<br />

bulaştıran, benzeten, bozulan, harman eden; 2) şaşırtan, şaşıran; yanıltan, telaş eden, endişe<br />

eden, bağdayan, çapraşan, çaparızlaşan, takılan; 3) alarm veren, panik olan, benzeten,<br />

kargaşaya neden olan.<br />

азмæнтæггаг (азмæнтæггæгтæ) | ajmæntæggag | 1) karışmalık, karıştırmalık,<br />

karıştırılmalık, karıştırarak eritmelik, karışık bir hale sokmalık; karmalık, katışmalık,<br />

85


dolaştırmalık, dolaşmalık, çetrefil bir hale sokmalık, bulaştırmalık, benzetmelik, bozulmal ık,<br />

harman etmelik; 2) şaşırtmalık, şaşırmalık; yanıltmalık, telaş etmelik, endişe etmelik,<br />

bağdamalık, çapraşmalık, çaparızlaşmalık, takılmalık; 3) alarm vermelik, panik olmalık,<br />

benzetmelik, kargaşaya neden olmalık.<br />

азмæнтæн | ajmæntæn | 1) karışılan, karıştırılan, karıştırılan, karıştırarak eritilen, karışık bir<br />

hale sokulan; karılan, katışılan, dolaştırılan, dolaşılan, çetrefil bir hale sokulan, bulaştırılan,<br />

benzetilen, bozulan, harman edilen; 2) şaşırtılan, şaşırılan; yanıltılan, telaş edilen, endişe<br />

edilen, bağdayan, çapraşılan, takınılan; 3) alarm verilen, panik olunan, benzetilen, kargaşaya<br />

neden olunan.<br />

азмæнтгæ | ajmæntgæ | 1) karışma, karıştırma, karıştırılma, karıştırarak eritme, karışık bir<br />

hale sokma; karma, katışma, dolaştırma, dolaşma, çetrefil bir hale sokma, bulaştırma,<br />

benzetme, bozulma, harman etme; 2) şaşırtma, şaşırma; yanıltma, telaş etme, endişe etme,<br />

bağdama, çapraşma, çaparızlaşma, takılma; 3) alarm verme, panik olma, benzetme,<br />

kargaşaya neden olma.<br />

азмæнтгæйæ | ajmæntgæyæ | 1) karışarak, karıştırarak, karıştırılarak, karıştırarak eriterek,<br />

karışık bir hale sokarak; kararak, katışarak, dolaştırarak, dolaşarak, çetrefil bir hale sokarak,<br />

bulaştırarak, benzeterek, bozularak, harman ederek; 2) şaşırtarak, şaşırarak; yanıltarak, telaş<br />

ederek, endişe ederek, bağdayarak, çapraşarak, çaparızlaşarak, takılarak; 3) alarm vererek,<br />

panik olarak, benzeterek, kargaşaya neden olarak.<br />

азмæнтинаг (азмæнтинæгтæ) | ajmæntinag | 1) karışacak, karıştıracak, karıştırılacak,<br />

karıştırarak eritecek, karışık bir hale sokacak; karacak, katışacak, dolaştıracak, dolaşacak,<br />

çetrefil bir hale sokacak, bulaştıracak, benzetecek, bozulacak, harman edecek; 2) şaşırtacak,<br />

şaşıracak; yanıltacak, telaş edecek, endişe edecek, bağdaşacak, çapraşacak, çaparızlaşacak,<br />

takılacak; 3) alarm verecek, panik olacak, benzetecek, kargaşaya neden olacak.<br />

азмæнтын (азмæстoн, азмæстaин, азмæнтдзынæн) | ajmæntın | 1) karışmak,<br />

karıştırmak, karıştırılmak, karıştırarak eritmek, karışık bir hale sokmak; karmak, katışmak,<br />

dolaştırmak, dolaşmak, çetrefil bir hale sokmak, bulaştırmak, benzetmek, bozulmak, harman<br />

etmek; 2) şaşırtmak, şaşırmak; yanıltmak, telaş etmek, endişe etmek, bağdamak, çapraşmak,<br />

çaparızlaşmak, takılmak; 3) alarm vermek, panik olmak, benzetmek, kargaşaya neden olmak.<br />

азмæст (азмæстытæ) | ajmæşt |1) karışmış, karıştırmış, karıştırılmış, karıştırarak eritmiş,<br />

karışık bir hale sokmuş; karmış, katışmış, dolaştırmış, dolaşmış, çetrefil bir hale sokmuş,<br />

bulaştırmış, benzetmiş, bozulmuş, harman etmiş; 2) şaşırtmış, şaşırmış; yanıltmış, telaş<br />

etmiş, endişe etmiş, bağdamış, çapraşmış, çaparızlaşmış, takılmış; 3) alarm vermiş, panik<br />

olmuş, benzetmiş, kargaşaya neden olmuş.<br />

азмæц | ajmæs | hile, hilekâr, düzenbaz, dolandırıcı, çapkın, yaramaz, soytarı, palyaço,<br />

cambaz, oyuncu, dalgacı, yadigâr, kazıkçı, açıkgöz, kurnaz, perende baz, takla baz;<br />

makirklovn.<br />

азнымaд | ajnımad | kronoloji, sayılı yıl, sayılı sene, sayılı yaş.<br />

Азовы денджыз | Ajovı dyencıj | Azak Denizi.<br />

aзон | ajon | yılı, senesi.<br />

aзот | ajot | nitrojen, azot.<br />

aзотбын | ajotbın | nitrojenli, azotlu; азотбын æфсæйнаг | ajotbın æfşæynag | demir<br />

nitrür, azotlu demir; азотбын хъацæнтæ | ajotbın qasæntæ | nitrojenli gübre, azotlu gübre.<br />

aзотджын | ajotcın | nitrojenli, azotlu.<br />

aзотон | ajoton | nitrojen, azot.<br />

aзотгуaг | ajoton | nitrojen eksikliği, azot eksik, azot yetersiz.<br />

aзотхъæстæ | ajotqæştæ | nitrojen bulaşmış, azot bulaşmış, azot katılmış.<br />

86


aзотхъуaг | ajotquag | nitrojen eksikliği, azot eksik, azot yetersiz.<br />

aзотцух | ajotsux | nitrojen bulaşmamış, azotsuz.<br />

aзул уæвын (уын) | ajul uævın| çarpılmak, çarpık olmak, çarpık yapılmak, yamuk olmak,<br />

eğrilmek, eğilmek, çalık olmak.<br />

aзфыccæг (aзфыcджытæ) | ajfışşæg | yazan.<br />

aзфыccынaд | ajfışşınad | yazı.<br />

aзфыcт (aзфыcтытæ) | ajfışt | vakayiname<br />

aзхыгъд | ajxığd |<br />

aзхынцæн | ajxınsæn |<br />

-азы | -ajı | -yılı, -senesi<br />

aзывв-зыв кæнын | ajıvv-jıv kænın | ayrılmak, yuvarlamak, yuvarlanmak, yuvarlayarak<br />

götürmek, hızla gitmek, çabuk gitmek, geçmek, sürüp geçmek, uçmak, uçup gitmek, uçakla<br />

gitmek, düşmek, yuvarlanmak, yuvarlanıp düşmek, koşmak, koşarak gitmek, yayılmak, akıp<br />

gitmek, su gibi akmak; gidip gelmek, gelip konmak, silinivermek; sıçramak.<br />

aзыввытт кæнын, азыppыт кæнын | ajıvvıtt kænın, ajırrıt kænın | fırlatmak, atmak,<br />

fırlatıp atmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak, tutup atmak, savurmak; kovmak, kapı dışarı<br />

etmek, dışarı itmek, tepmek, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek.<br />

aзыввытгæнаг | ajıvvıtgænag | fırlatan, attıran, fırlatıp attıran, dışarı fırlatan, dışarı attıran,<br />

tutup attıran, savurtan; kovduran, kapı dışarı ettiren, dışarı ittiren, teptiren, kestiren,<br />

çıkartan, uç verdirten, sürdürten.<br />

aзыввытгæнæг (aзыввытгæнджытæ) | ajıvvıtgænæg | fırlatan, atan, fırlatıp atan, dışarı<br />

fırlatan, dışarı atan, tutup atan, savuran; kovan, kapı dışarı eden, dışarı iten, tepen, kesen,<br />

çıkaran, uç veren, süren.<br />

aзыввытгæнгæ | ajıvvıtgængæ| fırlatma, atma, fırlatıp atma, dışarı fırlatma, dışarı atma,<br />

tutup atma, savurma; kovma, kapı dışarı etme, dışarı itme, tepme, kesme, çıkarma, uç<br />

verme, sürme.<br />

aзыввытгæнгæйæ | ajıvvıtgængæyæ | fırlatarak, atarak, fırlatıp atarak, dışarı fırlatarak,<br />

dışarı atarak, tutup atarak, savurarak; kovarak, kapı dışarı ederek, dışarı iterek, teperek,<br />

keserek, çıkararak, uç vererek, sürerek.<br />

aзыввытгæнинаг (aзыввытгæнинæгтæ) | ajıvvıtgæninag | fırlatacak, atacak, fırlatıp<br />

atacak, dışarı fırlatacak, dışarı atacak, tutup atacak, savuracak; kovacak, kapı dışarı edecek,<br />

dışarı itecek, tepecek, kesecek, çıkaracak, uç verecek, sürecek.<br />

aзыгъгъуытт кæнын (aзыгъгъуытт ласын) | ajığğutt kænın (ajığğutt laşın) | atmak, dışarı<br />

atmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak,<br />

savurmak.<br />

aзыгъгъуытт ласын (aзыгъгъуытт кæнын) | ajığğutt laşın (ajığğutt kænın) | atmak, dışarı<br />

atmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak,<br />

savurmak.<br />

aзыгъгъуыттытæ кæнын (aзыгъгъуыттытæ ласын) | ajığğuttıtæ kænın (ajığğutt laşın) |<br />

dağıtmak; serpmek, saçmak, serpiştirmek, fırlatmak.<br />

aзыгъгъуыттытæ ласын (aзыгъгъуыттытæ кæнын) | ajığğuttıtæ laşın (ajığğutt kænın) |<br />

dağıtmak; serpmek, saçmak, serpiştirmek, fırlatmak.<br />

aзыгъуыммæ кæнын | ajığuımmæ kænın | 1) içi dışına çevirmek; tersine çevirmek, tersyüz<br />

etmek, tersini yapmak, geriye çevirmek 2) bozmak, aksine davranmak, tahrif etmek,<br />

çirkinleştirmek, sakatlamak, denşirmek.<br />

aзыккoн | ajıkkon | yıllık, bir yıllık, senelik, bir senelik, bir yaşında.<br />

азылд (aзылдтытæ) | ajıld | dolaşma, dolaşık yol, dolaşıp yoklama, çevirme, devir, kol<br />

87


gezme, devriye gezme, karakol gezme, çevre yolundan gitme; teftiş, vizite; çapraşık yol.<br />

азылын кæнын | ajılın kænın | kıvırmak, eğmek, eğriltmek, eğdirmek, baş eğmek,<br />

çarpılmak, bükmek, belini bükmek, buruşmak, buruşturmak, yüzünü buruşturtmak, çelmek,<br />

esnetmek, katlamak, kamburlaştırmak.<br />

азылын уæвын (уын) | ajılın uævın | kıvrılmak, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltilmek,<br />

eğdirilmek, baş eğdirmek, çarpıtılmak, bükülmek, kamburlaşmak, belini büktürmek,<br />

buruşmak, yüzü buruşmak, yüzünü buruşturmak.<br />

азым | ajım | azim, kabahat, suç, hata, töhmet, taksir, cürüm, sebep, cünha.<br />

азымaг, азимaг (aзымæгтæ) | ajımag, ajiımag | hata, suçlu, kabahatli, hatalı.<br />

азымaг кæнын | ajımag kænın | suçlu yapmak, kabahatli yapmak, hata yapmak.<br />

азымaг уæвын | ajımag uævın | suçlu olmak, kabahatli olmak, hatalı olmak.<br />

азымад | ajımad |<br />

азымæг, азымæджы | ajımæg, ajımæcı | kış, bu kış, kışın, kış vakti.<br />

азымæджы, азымæг | ajımæcı, ajımæg | kışı, bu kış, kış vakti.<br />

азымбиc | ajımbiş | yarıyıl, yarı sene, yarım yıl, altı ay, sömestr.<br />

азымбыл | ajımbıl | suçlu, kabahatli, yazıklı, fail, müsebbip, hatalı, azimli, gaip.<br />

азымджын | ajımcın | suçlu, kabahatli, yazıklı, fail, müsebbip, hatalı, azimli, gaip.<br />

азымджын кæнын | ajımcın kænın | suçlamak, suçlatmak, suçlandırmak; suç işletmek,<br />

suçlu bulmak, kabahat yaptırmak, azimli olmak, itham etmek.<br />

азымджын уæвын (уын) | ajımcın uævın | suçlu olmak, suç işlemek, kabahat yapmak,<br />

kabahatli olmak, kabahat işlemek, kusur işlemek.<br />

азымдзинад (aзымдзинæдтæ) | ajımzinad | azimlik, kabahatlik, suçluluk, hatalılık,<br />

töhmetlik, taksirlik, cürümlük, sebeplik, cünhalık.<br />

азымы дарын | ajımı darın | suçlamak, suçlu bulmak, itham etmek, kabahat bulmak.<br />

азын-азын кæнын | ajın-ajın kænın | sık sık görünmek, gözükmek, çıkmak, ortaya çıkmak,<br />

meydana çıkmak, belirmek, türemek, türümsek, zuhur etmek, gelmek, peydahlanmak, peyda<br />

olmak, durmak.<br />

азынæг (aзынджытæ) | ajınæg | görünen, gözüken, çıkan, ortaya çıkan, meydana çıkan,<br />

beliren, türeyen, türemen, zuhur eden, gelen, peydahlanan, peyda olan, duran.<br />

азынæн | ajınæn | görüntülen, gözükülen, çıkmak, ortaya çıkılan, meydana çıkılan, belirilen,<br />

türenen, zuhur edilen, gelinen, peydahlanılan, peyda olunan, durulan.<br />

азынг кæнын | ajıng kænın | ısıtmak, ısıttırmak, ateşe döndürmek, kızdırmak, akkor haline<br />

getirmek, akkorlaştırmak, elektriklendirmek, gerginleştirmek, kızdırmak, gerginleştirmek,<br />

kızdırmak.<br />

азынг уæвын (уын) | ajıng uævın | kızmak, kızışmak, akkor haline gelmek, akkorlaşmak,<br />

ateşe dönmek, ısıtılmak, ısıtmak, elektriklenmek, gerginleşmek.<br />

азынгæ | ajıngæ | görünme, gözükme, çıkma, ortaya çıkma, meydana çıkma, belirme,<br />

türeme, türümse, zuhur etme, gelme, peydahlanma, peyda olma, durma.<br />

азынгæйæ | ajıngæyæ | görünerek, gözükerek, çıkarak, ortaya çıkarak, meydana çıkarak,<br />

belirerek, türeyerek, zuhur ederek, gelerek, peydahlanarak, peyda olarak, durarak.<br />

азынд (aзындтытæ) | ajınd | görünmüş, gözükmüş, çıkmış, ortaya çıkmış, meydana çıkmış,<br />

belirmiş, türemiş, zuhur etmiş, gelmiş, peydahlanmış, peyda olmuş, durmuş.<br />

азынинаг | ajıninag | görünecek, gözükecek, çıkacak, ortaya çıkacak, meydana çıkacak,<br />

belirecek, türeyecek, zuhur edecek, gelecek, peydahlanacak, peyda olacak, duracak.<br />

азынын (азындтæн, азындaин, азындзынæн) | ajının | görünmek, gözükmek, çıkmak,<br />

ortaya çıkmak, meydana çıkmak, belirmek, türemek, türümsek, zuhur etmek, gelmek,<br />

peydahlanmak, peyda olmak, durmak.<br />

88


азынын кæнын | ajının kænın | görünür yapmak, ses yapmak; görünmek, gözükmek,<br />

çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, zuhur etmek, peydahlanmak, peyda olmak, gelmek,<br />

belirmek, durmak, türemek, türümsek.<br />

азыp-зыp кæнын | ajır-jır kænın | titremek, ürpermek, sarsılmak, sallanmak, sallamaya<br />

başlamak, görünmeyi zorlamak.<br />

азыppыт кæнын, азыввыт кæнын | ajırrıt kænın, ajıvvıt kænın | fırlatmak, atmak, fırlatıp<br />

atmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak, tutup atmak, savurmak; kovmak, kapı dışarı etmek,<br />

dışarı itmek, tepmek, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek.<br />

аив | aiv | 1) güzel, yakışıklı, cici, yahşi, vecih, bedi; hoş, sevimli, tatlı, latif, albenili, yakışıklı;<br />

zararsız, ziyansız, çekici, alaka çekici, çekimli, alımlı, göz alıcı, halâvetli; 2) terbiyeli, uslu,<br />

edepli, ahlaklı, çekici, cazip, cazibeli, calip, yeteri kadar iyi, çok iyi, iyice saklı, iyilik; asil, edep<br />

erkâna uygun; 3) ince, incelik, zarif, zariflik, zarafet; nazik, nezaketli, narin, hassas, nefis,<br />

enfes, oldukça iyi, hoşnutlukla, memnuniyetle, memnun memnun, adamakıllı, zayıf, mahir,<br />

usta, ustaca, becerikli, vakarlı, heybetli, mehabetli, muntazam; yufka, detaylı, latif, tetik,<br />

dakik, fasih; 4) ahenkli, uyumlu, uyumsal; özenli, itinalı, titiz, yakışan, süslü, süslenme,<br />

bezenmiş, temiz, tertipli, küçük, dolgun, büyük, kurnaz, isabetli, detaylı, yepelek, tutarlı,<br />

düzenleşik, düzenli, makamlı; 5) sanat, sanatlı, sanatsal, artistik, sahif, vecahetli; аив<br />

литературæ | aiv lityeraturæ | edebiyat sanatı, edebi yazım dili, kurgu; 6) temsilci, temsili,<br />

temsil, kellifelli, müşekkel; endamlı, boyu posu yerinde; 7) doğru, özenli, özenle yapılan,<br />

düzenli, dikkatli.<br />

аив-аив кæнын | aiv-aiv kænın | özenli, özenle yapılan, düzenli, dikkatli, güzel olmasın,<br />

terbiyeli, kore etmek, düzgün koymak; süslemek, güzel yapmak, temiz yapmak, tertipli<br />

yapmak.<br />

аив кæнын | aiv kænın | 1) dekore etmek, güzel yapmak, güzel etmek, düzgün koymak;<br />

süslemek, temiz yapmak, tertipli yapmak; 2) terbiyeli yapmak, edep erkâna uygun<br />

davranmak, terbiyeli davranmak, zarif yapmak, hoş yapmak, çekici yapmak, nazik yapmak,<br />

yakışık yapmak, yakışanı yapmak.<br />

аив уæвын (уын) | aiv uævın | güzel olmak, doğru olmak, süslenmek, bezenmek, zarif<br />

olmak, hoş olmak, güzel olmak, çekici olmak, nazik olmak, yakışık olmak, yakışanı yapmak,<br />

terbiyeli olmak, süslü olmak, temiz olmak, tertipli olmak.<br />

аив хъуыддæгтæгæнæг | aiv quıddægtæ gænæg | yakışan şeyler yapan, ahlaklı.<br />

аив хъуыддаг | aiv quıddag | yakışan şey, olay, iş, hareket, davranış.<br />

аиваг | aivag | sanatçı, değiştiren, dekoratör.<br />

аивад (aзвæдтæ) | aivad | sanat, sanat yapıtı, güzel sanatlar, fen, ustalık, maharet, marifet,<br />

hazakat, epik; hüner; uzluk, hüner, hünerlilik, oyun; наукæ æмæ аивад | naukæ æmæ<br />

aivad | bilim ve sanat.<br />

аивадиртасæг | aivadirtaşæg| sanat; ustalık, maharet, hüner.<br />

аивадон | aivadon | sanat, sanat yapıtı, alet, gereç, araç.<br />

аивадондзинад | aivadonzinad | sanatsallık, sanatsallılık, sanat değeri, ustalık, maharetlik,<br />

hünerlik.<br />

аивадты академи | aivadtı akadyemi | güzel sanatlar akademisi.<br />

аивæг (aивджытæ) | aivæg | sanatçı, değiştiren, dekoratör.<br />

аивæггаг (aивæггæгтæ) | aivæggag | değiştirmelik.<br />

аивæй | aivæy | gizlice, gizli bir şekilde, gizli gizli, sezdirmeden, belli etmeden, görülmeden,<br />

el altından, göz ucuyla, görünmeden, yavaştan, belli etmeden, çaktırmadan, fark<br />

edilmeyerek, fark edilmeden, farkına varılmadan, hırsızlama; süslenmiş-bezenmiş olarak, bir<br />

sırda; uğrun.<br />

89


аивæн | aivæn | değiştirilen.<br />

аивгæ | aivgæ | değiştirme.<br />

аивгæйæ | aivgæyæ | değiştirerek.<br />

аивгъуыд (aивгъуыдтытæ) | aivğuıd | 1) hareket etmiş, doldurmuş, gitmiş, dalmış,<br />

ayrılmış, terk etmiş, sıvışmış, sızmış, kurtulmuş, yakayı kurtarmış, kaçmış, zamanını kaçırmış,<br />

süresini geçirmiş, geçmiş, gecikmiş, geç kalmış; 2) bırakmış, bıraktırmış; akmış, taşmış, ileri<br />

gitmiş, kendini vermiş, bilinen bir yeri geçmiş, kalkmış; 3) göz ardı etmiş, doldurmuş, çekmiş,<br />

çekilmiş, yapmış, harcanmış, sarf edilmiş.<br />

аивгъуыйæг (aивгъуыйджытæ) | aivğuıyæg | 1) hareket eden, dolduran, giden, dalan,<br />

ayrılan, terk eden, sıvışan, sızan, kurtulan, yakayı kurtaran, kaçan, zamanını kaçıran, süresini<br />

geçiren, geçen, geciken, geç kalan; 2) bırakan, bıraktıran; akan, taşan, ileri giden, kendini<br />

veren, bilinen bir yeri geçen, kalkan; 3) göz ardı eden, dolduran, çeken, çekilen, yapan,<br />

harcanan, sarf edilen.<br />

аивгъуыйæн | aivğuıyæn | 1) hareket edilen, doldurulan, gidilen, dalınan, ayrılanan, terk<br />

edilen, sıvışılan, sızılan, kurtulan, yakayı kurtaran, kaçılan, zamanı kaçırılan, süresini geçirilen,<br />

geçilen, gecikilen, geç kalınan; 2) bırakılan, bıraktırılan; akılan, taşınan, ileri gidilen, kendini<br />

veren, bilinen bir yeri geçen, kalkılan; 3) göz ardı edilen, doldurulan, çekilen, yapılan,<br />

harcanılan, sarf edilen.<br />

аивгъуыйгæ | aivğuıygæ | 1) hareket etme, doldurma, gitme, dalma, ayrılma, terk etme,<br />

sıvışma, sızma, kurtulma, yakayı kurtarma, kaçma, zamanını kaçırma, süresini geçirme,<br />

geçme, gecikme, geç kalma; 2) bırakma, bıraktırma; akma, taşma, ileri gitme, kendini verme,<br />

bilinen bir yeri geçme, kalkma; 3) göz ardı etme, doldurma, çekme, çekilme, yapma,<br />

harcanma, sarf edilme.<br />

аивгъуыйгæйæ | aivğuıygæyæ | 1) hareket ederek, doldurarak, giderek, dalarak, ayrılarak,<br />

terk ederek, sıvışarak, sızarak, kurtularak, yakayı kurtararak, kaçarak, zamanını kaçırarak,<br />

süresini geçirerek, geçerek, gecikerek, geç kalarak; 2) bırakarak, bıraktırarak; akarak, taşarak,<br />

ileri giderek, kendini vererek, bilinen bir yeri geçerek, kalkarak; 3) göz ardı ederek,<br />

doldurarak, çekerek, çekilerek, yaparak, harcanarak, sarf edilerek.<br />

аивгъуыйинаг (aивгъуыйинæгтæ) | aivğuıyinag | 1) hareket edecek, dolduracak, gidecek,<br />

dalacak, ayrılacak, terk edecek, sıvışacak, sızacak, kurtulacak, yakayı kurtaracak, kaçacak,<br />

zamanını kaçıracak, süresini geçirecek, geçecek, gecikecek, geç kalacak; 2) bırakacak,<br />

bıraktıracak; akacak, taşacak, ileri gidecek, kendini verecek, bilinen bir yeri geçecek, kalkacak;<br />

3) göz ardı edecek, dolduracak, çekecek, çekilecek, yapacak, harcanacak, sarf edilecek.<br />

аивгъуы(и)йын [аивгъуыдта, аивгъуыдтaид, аивгъуыйдзæн(-и, -ис)] | aivğuı (i)yın | 1)<br />

hareket etmek, doldurmak, gitmek, dalmak, ayrılmak, terk etmek, sıvışmak, sızmak,<br />

kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçmak, zamanını kaçırmak, süresini geçirmek, geçmek,<br />

gecikmek, geç kalmak; 2) bırakmak, bıraktırmak; akmak, taşmak, ileri gitmek, kendini<br />

vermek, bilinen bir yeri geçmek, kalkmak; 3) göz ardı etmek, doldurmak, çekmek, çekilmek,<br />

yapmak, harcanmak, sarf edilmek.<br />

аивд (aивдтытæ) | aivd | 1 ) değiştirilmiş, değişmiş, değiştirme, değiştirilme, değişiklik,<br />

değişik, değişim, değişme, tebdil; mola, teneffüs, tagayyür, tagallüp, kalp, tahvil; 2) iptal, iptal<br />

etme, ilga, ilga etme, kaldırma, bozma; 3) devirme, başkalaşma, başkalık, tadil, tadilat, yedek<br />

çamaşır, kaldırma, lağvı etme, iptal etme, fesih, feshetme, hükümsüz bırakma, nakletme,<br />

devirme, alaşağı etme, hal, çökertme, yıkma.<br />

аивджын | aivcın | güzel, yakışıklı, zarif, sevimli, tatlı, cici, yahşi; düzenli, temsilci, temsili,<br />

tertipli, temsili, temsil, kellifelli, müşekkel, vakarlı, heybetli, mehabetli; endamlı, boyu posu<br />

yerinde, bedi, vecih, vecahetli.<br />

90


аивдзинад (aивдзинæдтæ) | aivzinad | 1) güzellik, yakışıklık, yakışıklılık, hüsünlük;<br />

cazibelik; latiflik, letafetlik, zariflik, nezaketlik, nezaketlilik, nefislik, nefislilik, çekicilik, cilvelik,<br />

şirinlik, tatlılık, albenilik; 2) incelik, naziklik, zariflik; 3) uyumluk, uyumluluk, uyuşumluk;<br />

ahenklik, ahenklilik, düzenlik, çekidüzenlik, özenlik, özenlilik, itinalık, itinalılık, insicamlık; 4)<br />

sanatlık, sanatsal beceriklilik; sanat değerliliği; 5) kesinlik; dikkatlilik, kıvraklık; 6) terbiyelik,<br />

terbiyelilik, detaylık, zamanını şaşmazlık, edebilik, büyüleyicilik, ertemlik, görgülük, yasama<br />

türelilik, adabımuaşeretlik, yakıştırmalık, yakışmalık, donatmalık, süslemelik, süslenmelik,<br />

bezemelik, bezenmelilik, edeplik, görgülük, sabahatlık, vecahetlik.<br />

аивинаг (aивинæгтæ) | aivinag | 1) değişecek, değiştirecek, değiştirilecek, yerini<br />

değiştirecek, kaydıracak, evirecek, hıyanet edecek, ihanet edecek; yerine geçecek, yerine<br />

geçirecek, yerini alacak; 2) iptal edecek; kaldıracak, kalkacak, lağvedecek, feshedecek,<br />

hükümsüz bırakacak, bozacak, nakzedecek, kıracak, imha edecek, yok edecek, savuracak,<br />

israf edecek, harcanacak, ilga edilecek; 3) başkalaşacak, başka yere koyacak, fark edecek,<br />

dökülecek, dönecek; tadil edecek, ıslah edecek; 4) yerine kullanacak, yerine koyacak, yerini<br />

alacak, yerini tutacak, tahvil edecek, çevirecek, tercüme edecek, vazifesini görecek,<br />

düzelecek, iyileşecek, göçecek, götürecek, gönderecek, havale yapacak, nakledecek,<br />

aktaracak, taşınacak, taşıyacak, yerini değiştirecek, başka yere koyacak, geçecek; 5)<br />

kurutacak, solacak, rengi atacak, rengi uçacak, tüy değiştirecek, tüy atacak, boyası çıkacak,<br />

şeklini alacak, dönecek; soluk alacak, aşacak; üstünü değiştirecek geçecek, aşacak,<br />

dönüşecek; 6) hareket edecek, geçirecek, havale edecek, havale ile yollanacak, transfer<br />

edecek; çevirecek, tercüme edecek, çeviri yapacak, tercüme edecek; şakaya getirecek, nesli<br />

tükenecek; 7) atanacak, geçecek; geçirecek, geçirilecek, yerine geçecek, yerine geçirecek,<br />

başka yere geçirecek, başka bir vazifeye geçirecek, başka bir işe geçirecek.<br />

аивзæл, мелодикон | aivjæl, myelodikon | kulağa hoş gelen, melodik.<br />

аивыл-аивыл кæнын | aivıl-aivıl kænın | 1) sık sık yaymak, dökülmek, akmak; boşanmak;<br />

2) hareket etmek, harekette bulunmak, akın etmek, hürya etmek, devinmek, yürümek,<br />

ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, acele ettirmek.<br />

аивылаг | aivılag | 1) yaydıran, döktüren, akıtan; boşaltan; 2) hareket ettiren, harekette<br />

bulunduran, akın ettiren, hürya ettiren, devinden, yürüten, ilerleten, kımıldatan,<br />

kımıldatdıran, acele ettiren.<br />

аивылæг (aивылджытæ) | aivılæg | 1) yayan, dökülen, akan; boşanan; 2) hareket eden,<br />

harekette bulunan, akın eden, hürya eden, devinen, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan,<br />

kımıldanan, acele ettiren.<br />

аивылæн | aivılæn | 1) yayılan, dökülen, akılan; boşatılan; 2) hareket edilen, harekette<br />

bulunulan, akın edilen, hürya edilen, devinilen, yürünen, ilerlenen, kımıldanan, kımıldanılan,<br />

acele ettirilen.<br />

аивылгæ | aivılgæ | 1) yayma, dökülme, akma; boşanma; 2) hareket etme, harekette<br />

bulunma, akın etme, hürya etme, devinme, yürüme, ilerleme, kımıldama, kımıldanma, acele<br />

ettirme.<br />

аивылгæйæ | aivılgæyæ | 1) yayarak, dökülerek, akarak; boşanarak; 2) hareket ederek,<br />

harekette bulunarak, akın ederek, hürya ederek, devinerek, yürüyerek, ilerleyerek,<br />

kımıldayarak, kımıldanarak, acele ettirerek.<br />

аивылд (aивылдтытæ) | aivıld | 1) yaymış, dökülmüş, akmış; boşanmış; 2) hareket etmiş,<br />

harekette bulunmuş, akın etmiş, hürya etmiş, devinmiş, yürümüş, ilerlemiş, kımıldamış,<br />

kımıldanmış, acele ettirmiş.<br />

91


аивылинаг (aивылинæгтæ) | aivılinag | 1) yayacak, dökülecek, akarak; boşanacak; 2)<br />

hareket edecek, harekette bulunacak, akın edecek, hürya edecek, devinecek, yürüyecek,<br />

ilerlenecek, kımıldanacak, acele ettirecek.<br />

аивылын [аивылд (-и, -ис), аивылдaид, аивылдзæн(-и, -ис)] | aivılın | 1) yaymak,<br />

dökülmek, akmak; boşanmak; 2) hareket etmek, harekette bulunmak, akın etmek, hürya<br />

etmek, devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, acele ettirmek.<br />

аивын (аивтoн, аивтaин, аивдзынæн) | aivın | 1) değişmek, değiştirmek, değiştirilmek,<br />

yerini değiştirmek, kaydırmak, evirmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; yerine geçmek, yerine<br />

geçirmek, yerini almak; 2) iptal etmek; kaldırmak, kalkmak, lağvetmek, feshetmek, hükümsüz<br />

bırakmak, bozmak, nakzetmek, kırmak, imha etmek, yok etmek, savurmak, israf etmek,<br />

harcamak, ilga edilmek; 3) başkalaşmak, başka yere koymak, fark etmek, dökülmek, dönmek;<br />

tadil etmek, ıslah etmek; 4) yerine kullanmak, yerine koymak, yerini almak, yerini tutmak,<br />

tahvil etmek, çevirmek, tercüme etmek, vazifesini görmek, düzelmek, iyileşmek, göçmek,<br />

götürmek, göndermek, havale yapmak, nakletmek, aktarmak, taşımak, taşınmak, yerini<br />

değiştirmek, başka yere koymak, geçmek; 5) kurutmak, solmak, rengi atmak, rengi uçmak,<br />

tüy değiştirmek, tüy atmak, boyası çıkmak, şeklini almak, dönmek ; soluk almak, aşmak;<br />

üstünü değiştirmek geçmek, aşmak, dönüşmek; 6) hareket etmek, geçirmek, havale etmek,<br />

havale ile yollamak, transfer etmek; çevirmek, tercüme etmek, çeviri etmek, tercüme etmek;<br />

şakaya getirmek, nesli tükenmek; 7) atamak, geçmek; geçirmek, geçirilmek, yerine geçmek,<br />

yerine geçirmek, başka yere geçirmek, başka bir vazifeye geçirmek, başka bir işe geçirmek;<br />

иу куыстæй иннæ куыстмæ аивын | xi kuıştæy innæ kuıştma aivın | bir işten başka bir işe<br />

geçmek; kendi işinden başka işe atanmak.<br />

аивын кæнын | aivın kænın | değiştirtmek, değiştirmek, değişiklik yapmak, yerini<br />

değiştirmek, anahtarı değiştirmek, vites değiştirmek; evirmek, çevirmek, şalteri çevirmek,<br />

kaydırmak, aktarmak, göndermek, nakletmek, havale yapmak, havale ile yollamak, transfer<br />

etmek, taşınmak, başka yere koymak, başka yere geçirmek, başka tarafa bağlamak, tadil<br />

etmek, ıslah etmek; hareket etmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; mübadele etmek, trampa<br />

etmek, teati etmek, alıp vermek, geçirmek, üstünü değiştirmek; tahvil etmek, kırmak, imha<br />

etmek, yok etmek, göçmek, savurmak, israf etmek, harcamak; soluk almak, aşmak, şeklini<br />

almak, dönmek, solmak, rengi atmak, rengi uçmak, tüy değiştirmek, tüy atmak, geçmek,<br />

geçirmek, bağlamak; tercüme etmek, çeviri yapmak, atamak, şakaya getirmek, nesli<br />

tükenmek, komutasyon yapmak.<br />

aизæp, азæp | aijær, ajær | akşam, akşamleyin, akşam vakti, bu akşam, akşama, akşamda,<br />

akşam üzeri; karanlık olma; gece, bu gece, gece olma.<br />

аизæp кæнын | aijær kænın | akşamı etmek, hızla akşamı yapmak, vakit öldürmek, zamanı<br />

öldürmek, daha çabuk akşam olmak, gece yapmak; vakti mahvetmek, süreyi bitirmek,<br />

mühleti boş yere sarf etmek.<br />

аизæp уæвын (уын) | aijær uævın | akşamı yapmak, fark etmeden akşam olmak, akşama<br />

girmek, gece başlamak, gece basmak, karanlık olmak.<br />

aимæ, ай, ай-йæ | aimæ, ay, ay-yæ | bununla, bu.<br />

аипджын | aipcın | ayıplı, ahlaksız, ahlaksızlık, kusurlu, noksanlı, eksik, eksikli, sakat, bozuk,<br />

kötü, gaddar; yanlış, kalitesiz, kalitesi düşük, tam kaliteli olmayan.<br />

аипдзинад (aипдзинæдтæ) | aipzinad | ayıplık, ayıplılık, ahlâksızlık, ahlâksızlılık, aksaklık,<br />

kusurluk, kusurluluk, eksiklik, eksiklilik, noksanlık, sakatlık, bozukluk, kötülük, gaddarlık;<br />

yanlışlık, kalitesizlik, kalitesi düşüklük, tam kaliteli olmayanlık.<br />

аипп (aиппытæ) | aipp | ayıp, kusur, özür, özürlü, günah, eksik, eksiklik, yetersizlik, noksan,<br />

noksanlık, pürüz, yergilik, yergindik, yerginlik, sefahat, uçarılık, düşkünlük, illet; terslik; eksik<br />

92


olma, kusurluluk, aksaklık, yetersiz, yetersizlik, sıkıntı, sefalet, kıtlık, yokluk, yoksulluk, fakir,<br />

darlık, mahrumiyet, bozukluk, şaibe, gedik, güdük; aksaklık, ziyan, halel, teltik, mahzur; defo,<br />

fesat, habaset sakatlık; ■ аипп ма уæд, фæлæ... | aipp ma uæd, fælæ... | ayıp olmasın<br />

ama..., affedersin ama …<br />

аипп хæссын | aipp xæşşın | yermek, kötülemek, reddetmek, geri çevirmek, kabul<br />

etmemek, kusurlu bulmak, ıskartaya çıkarmak, çürüğe çıkarmak, fasletmek, şetmetmek.<br />

аиппæpд кæнын | aippærd kænın | bölmek, ayırmak, ayrı düşürmek, sökmek, dağıtmak,<br />

tahsis etmek, payına düşeni vermek, belirterek söylemek, tebarüz etmek, özgülemek,<br />

fekketmek.<br />

аиппæpд уæвын (уын) | aippærd uævın | ayrılmak, ayrılanmak, ayrı düşmek, sivrilmek,<br />

kaçmak, kopmak, sökmek, kendini göstermek.<br />

аирвæзаг | airvæjag | 1) kurtaran; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı kurtaran, kayıp<br />

kurtulan; kaçırtan, hayatta bırakan, sağ kaldıran, zarar görmeyen; 2) atlatan, geçiştirten;<br />

sıvıştıran, savuşturan, firar ettiren, gözden kaçırtan, ağzından kaçıran, dikkatten kaçıran; 3)<br />

taşıtan; özgürlüğe kavuşturan, hürriyetine kavuşturan, serbest kaldırtan, sıyırtan, yakayı<br />

sıyırtan, savdıran, baştan savdıran, başından attıran, atlattıran, boşattıran, tahliye ettiren; 4)<br />

kaynatan, kayarak düşürten, geçip götürten, uçup götürten, hızla geçirten, hızla gelip<br />

geçirten, hızla önünden geçirten, sıçratan; 5) çıkardırtan, bıraktırtan; fışkırtan, silkişten; 6)<br />

kaldırtan, sağ kaldırtan, sağ salim kaldırtan, dokunulmadan; 7) ayrıttan, düşten, döktüren,<br />

yağdırtan; 8) hafifleten, atlatan, geçtiren, çabuk geçtiren, hızla geçtiren, gelip geçtiren,<br />

sokturan, arasından sokturan, içeri sokturan, kopartan, döktüren, yağdırtan, oldurtan,<br />

dayatan, uzak durdurtan, sakındıran, yanaşmayan, önleten, engel olduran, olaydan yırtan,<br />

konudan yırtan.<br />

аирвæзæг (aивæзджытæ) | airvæjæg | 1) kurtulan; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı<br />

kurtaran, kayıp kurtulan; kaçınan, hayatta kalan, sağ kalan, zarar görmeyen; 2) atlatan,<br />

geçiştiren; kaçan, sıvışan, savan, savuşan, firar eden, gözden kaçan, ağzından kaçan,<br />

dikkatten kaçan; 3) taşan; özgürlüğe kavuşan, hürriyetine kavuşan, serbest kalan, sıyrılan,<br />

yakayı sıyıran, savan, baştan savan, başından atan, atlatan, boşalan, tahliye edilen; 4) kayan,<br />

kayarak düşen, geçip giden, uçup giden, hızla geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen,<br />

sıçrayan; 5) çıkarılan, bırakılan, bırakan; fışkıran, silkinen; 6) kalan, sağ kalan, sağ salim kalan,<br />

dokunulmayan; 7) ayrılan, düşen, dökülen, yağan; 8) hafifleten, atlatan, geçen, çabuk geçen,<br />

hızla geçen, gelip geçen, sokulan, arasından sokulan, içeri sokulan, kopan, dökülen, yağan,<br />

olan, dayanan, uzak duran, sakınan, yanaşmayan, önleyen, engel olan, olaydan yırtan,<br />

konudan yırtan.<br />

аирвæзæггаг | airvæjæggag | 1) kurtulmalık, kurtarmalık; kurtarılmalık; kendini<br />

kurtarmalık, yakayı kurtarmalık, kayıp kurtulmalık; kaçınmalık, hayatta kalmalık, sağ kalmalık,<br />

zarar görmemelik; 2) atlatmalık, geçiştirmişlik; kaçmalık, sıvışmalık, savmalık, savuşmalık,<br />

firar etmelik, gözden kaçmalık, ağzından kaçmalık, dikkatten kaçmalık; 3) taşmalık; özgürlüğe<br />

kavuşmalık, hürriyetine kavuşmalık, serbest kalmalık, sıyrılmalık, yakayı sıyırmalık, savmalık,<br />

baştan savmalık, başından atmalık, atlatmalık, boşalmalık, tahliye edilmelik; 4) kaymalık,<br />

kayarak düşmelik, geçip gitmelik, uçup gitmelik, hızla geçmelik, hızla gelip geçmelik, hızla<br />

önünden geçmelik, sıçramalık; 5) çıkarılmalık, bırakılmalık, bırakmalık; fışkırmalık, silkinmelik;<br />

6) kalmalık, sağ kalmalık, sağ salim kalmalık, dokunulmamalık, kaypamalık; 7) ayrılmalık,<br />

düşmelik, dökülmelik, yağmalık; 8) hafifletmelik, atlatmalık, geçmelik, çabuk geçmelik, hızla<br />

geçmelik, gelip geçmelik, sokulmalık, arasından sokulmalık, içeri sokulmalık, kopmalık,<br />

dökülmelik, yağmalık, olmalık, dayanmalık, uzak durmalık, sakınmalık, yanaşmamalık,<br />

önlemelik, engel olmalık, olaydan yırtmalık, konudan yırtmalık.<br />

93


аирвæзæн | airvæjæn | 1) kurtulan, kurtarılan; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı<br />

kurtaran, kayıp kurtulan; kaçınılan, hayatta kalınan, sağ kalınan, zarar görmeyen; 2) atlatılan,<br />

geçiştirilen; kaçınılan, sıvışılan, savılan, savuşulan, firar edilen, gözden kaçılan, ağzından<br />

kaçılan, dikkatten kaçılan; 3) taşan; özgürlüğe kavuşulan, hürriyetine kavuşan, serbest<br />

kalınan, sıyrılan, yakayı sıyıran, savılan, baştan savılan, başından atılan, atlatılan, boşalan,<br />

tahliye edilen; 4) kayılan, kayarak düşülen, geçip gidilen, uçup gidilen, hızla geçilen, hızla<br />

gelip geçilen, hızla önünden geçilen, sıçranan; 5) çıkarılan, bırakılan, bırakılan; fışkırılan,<br />

silkinen; 6) kalınan, sağ kalınan, sağ salim kalınan, dokunulmayan; 7) ayrılan, düşünülen,<br />

dökülen, yağılan; 8) hafifletilen, atlatılan, geçilen, çabuk geçilen, hızla geçilen, gelip geçilen,<br />

sokulan, arasından sokulan, içeri sokulan, kopan, dökülen, yağılan, olunan, dayanılan, uzak<br />

durulan, sakınılan, yanaşmayan, önlenen, engel olunan, olaydan yırtılan, konudan yırtılan.<br />

аирвæзгæ | airvæjgæ | 1) kurtulma, kurtarma; kurtarılma; kendini kurtarma, yakayı<br />

kurtarma, kayıp kurtulma; kaçınma, hayatta kalma, sağ kalma, zarar görmeme; 2) atlatma,<br />

geçiştirme; kaçma, sıvışma, savma, savuşma, firar etme, gözden kaçma, ağzından kaçma,<br />

dikkatten kaçma; 3) taşma; özgürlüğe kavuşma, hürriyetine kavuşma, serbest kalma,<br />

sıyrılma, yakayı sıyırma, savma, baştan savma, başından atma, atlatma, boşalma, tahliye<br />

edilme; 4) kayma, kayarak düşme, geçip gitme, uçup gitme, hızla geçme, hızla gelip geçme,<br />

hızla önünden geçme, sıçrama; 5) çıkarılma, bırakılma, bırakma; fışkırma, silkinme; 6) kalma,<br />

sağ kalma, sağ salim kalma, dokunulmama, kaypama; 7) ayrılma, düşme, dökülme, yağma; 8)<br />

hafifletme, atlatma, geçme, çabuk geçme, hızla geçme, gelip geçme, sokulma, arasından<br />

sokulma, içeri sokulma, kopma, dökülme, yağma, olma, dayanma, uzak durma, sakınma,<br />

yanaşmama, önleme, engel olma, olaydan yırtma, konudan yırtma.<br />

аирвæзгæйæ | airvæjgæyæ | 1) kurtularak, kurtararak; kurtarılarak; kendini kurtararak,<br />

yakayı kurtararak, kayıp kurtularak; kaçınarak, hayatta kalarak, sağ kalarak, zarar<br />

görmeyerek; 2) atlatarak, geçiştirerek; kaçarak, sıvışarak, savarak, savuşarak, firar ederek,<br />

gözden kaçarak, ağzından kaçarak, dikkatten kaçarak; 3) taşarak; özgürlüğe kavuşarak,<br />

hürriyetine kavuşarak, serbest kalarak, sıyrılarak, yakayı sıyırarak, savarak, baştan savarak,<br />

başından atarak, atlatarak, boşalarak, tahliye edilerek; 4) kayarak, kayıp düşerek, geçip<br />

giderek, uçup giderek, hızla geçerek, hızla gelip geçerek, hızla önünden geçerek, sıçrayarak;<br />

5) çıkarılarak, bırakılarak, bırakarak; fışkırarak, silkinerek; 6) kalarak, sağ kalarak, sağ salim<br />

kalarak, dokunulmayarak, kaypayarak; 7) ayrılarak, düşerek, dökülerek, yağarak; 8)<br />

hafifleterek, atlatarak, geçerek, çabuk geçerek, hızla geçerek, gelip geçerek, sokularak,<br />

arasından sokularak, içeri sokularak, koparak, dökülerek, yağarak, olarak, dayanarak, uzak<br />

durarak, sakınarak, yanaşmayarak, önleyerek, engel olarak, olaydan yırtarak, konudan<br />

yırtarak.<br />

аирвæзинаг (aивæзинæгтæ) | airvæjinag | 1) kurtulacak, kurtaracak; kurtarılacak; kendini<br />

kurtaracak, yakayı kurtaracak, kayıp kurtulacak; kaçınacak, hayatta kalacak, sağ kalacak, zarar<br />

görmeyecek; 2) atlatacak, geçiştirecek; kaçacak, sıvışacak, savacak, savuşacak, firar edecek,<br />

gözden kaçacak, ağzından kaçacak, dikkatten kaçacak; 3) taşacak; özgürlüğe kavuşacak,<br />

hürriyetine kavuşacak, serbest kalacak, sıyrılacak, yakayı sıyıracak, savacak, baştan savacak,<br />

başından atacak, atlatacak, boşalacak, tahliye edilecek; 4) kayacak, kayıp düşecek, geçip<br />

gidecek, uçup gidecek, hızla geçecek, hızla gelip geçecek, hızla önünden geçecek, sıçranacak;<br />

5) çıkarılacak, bırakılacak, bırakacak; fışkıracak, silkinecek; 6) kalacak, sağ kalacak, sağ salim<br />

kalacak, dokunulmayacak, kaypatacak; 7) ayrılacak, düşecek, dökülecek, yağacak; 8)<br />

hafifletecek, atlatacak, geçecek, çabuk geçecek, hızla geçecek, gelip geçecek, sokulacak,<br />

arasından sokulacak, içeri sokulacak, kopacak, dökülecek, yağacak, olacak, dayanacak, uzak<br />

94


duracak, sakınacak, yanaşmayacak, önlenecek, engel olacak, olaydan yırtacak, konudan<br />

yırtacak.<br />

аирвæзт (aивæзтытæ) | airvæjt | 1) kurtulmuş, kurtarmış; kurtarılmış; kendini kurtarmış,<br />

yakayı kurtarmış, kayıp kurtulmuş; kaçınmış, hayatta kalmış, sağ kalmış, zarar görmemiş; 2)<br />

atlatmış, geçiştirmiş; kaçmış, sıvışmış, savmış, savuşmuş, firar etmiş, gözden kaçmış, ağzından<br />

kaçmış, dikkatten kaçmış; 3) taşmış; özgürlüğe kavuşmuş, hürriyetine kavuşmuş, serbest<br />

kalmış, sıyrılmış, yakayı sıyırmış, savmış, baştan savmış, başından atmış, atlatmış, boşalmış,<br />

tahliye edilmiş; 4) kaymış, kayarak düşmüş, geçip gitmiş, uçup gitmiş, hızla geçmiş, hızla gelip<br />

geçmiş, hızla önünden geçmiş, sıçramış; 5) çıkarılmış, bırakılmış, bırakmış; fışkırmış, silkinmiş;<br />

6) kalmış, sağ kalmış, sağ salim kalmış, dokunulmamış, kaypamış; 7) ayrılmış, düşmüş,<br />

dökülmüş, yağmış; 8) hafifletmiş, atlatmış, geçmiş, çabuk geçmiş, hızla geçmiş, gelip geçmiş,<br />

sokulmuş, arasından sokulmuş, içeri sokulmuş, kopmuş, dökülmüş, yağmış, olmuş, dayanmış,<br />

uzak durmuş, sakınmış, yanaşmamış, önlemiş, engel olmuş, olaydan yırtmış, konudan<br />

yırtmış.<br />

аирвæзын (аирвæзтæн, аирвæзтaин, аирвæздзынæн) | airvæjın | 1) kurtulmak,<br />

kurtarmak; kurtarılmak; kendini kurtarmak, yakayı kurtarmak, kayıp kurtulmak; kaçınmak,<br />

hayatta kalmak, sağ kalmak, zarar görmemek; 2) atlatmak, geçiştirmek; kaçmak, sıvışmak,<br />

savmak, savuşmak, firar etmek, gözden kaçmak, ağzından kaçmak, dikkatten kaçmak; 3)<br />

taşmak; özgürlüğe kavuşmak, hürriyetine kavuşmak, serbest kalmak, sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, savmak, baştan savmak, başından atmak, atlatmak, boşalmak, tahliye edilmek; 4)<br />

kaymak, kayarak düşmek, geçip gitmek, uçup gitmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla<br />

önünden geçmek, sıçramak; 5) çıkarılmak, bırakılmak, bırakmak; fışkırmak, silkinmek; 6)<br />

kalmak, sağ kalmak, sağ salim kalmak, dokunulmamak, kaypamak; 7) ayrılmak, düşmek,<br />

dökülmek, yağmak; 8) hafifletmek, atlatmak, geçmek, çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip<br />

geçmek, sokulmak, arasından sokulmak, içeri sokulmak, kopmak, dökülmek, yağmak, olmak,<br />

dayanmak, uzak durmak, sakınmak, yanaşmamak, önlemek, engel olmak, olaydan yırtmak,<br />

konudan yırtmak.<br />

аирвæзын кæнын | airvæjın kænın | kurtarmak, bağışlamak, affetmek, muaf tutmak,<br />

boşaltmak, ayırmak, serbest bırakmak, salıvermek, tahliye etmek, azat etmek, bağışık<br />

tutmak.<br />

аиргъæвæг (aиргъæвджытæ) | airğævæg | ayıran, tutan, söken, kaçınan, kurtaran.<br />

аиргъæвæггаг (aиргъæвæггæгтæ) | airğævæggag | ayırmalık, tutamaklık, sökmelik,<br />

kaçınmalık, kurtarmalık.<br />

аиргъæвæн | airğævæn | ayrılanan, tutulan, sökülen, kaçınılan, kurtarılan.<br />

аиргъæвгæ | airğævgæ | ayırma, tutma, sökme, kaçınma, kurtarma.<br />

аиргъæвгæйæ | airğævgæyæ | ayırarak, tutarak, sökerek, kaçınarak, kurtararak.<br />

аиргъæвинаг (аиргъæвинæгтæ) | airğævgæyæ | ayıracak, tutulacak, sökecek, kaçınacak,<br />

kurtarılacak.<br />

аиргъæвын (аиргъæвтoн, аиргъæвтaин, аиргъæвдзынæн) | airğævın| çabukça ayırmak,<br />

hızlı bir şekilde ayırmak, çabuk ayırmak, çarçabuk sökmek, hızla engel olmak, tutmak,<br />

kaçınmak, kurtarmak.<br />

аирд | aird | temizlenmiş, yıkamış, parlamış, berraklaşmış, saydamlaşmış.<br />

аирд кæнын | aird kænın | 1) çabukça temizlemek; hızlı temizletmek; 2) çabukça yıkatmak,<br />

hızlı yıkatmak; parlatmak, durulatmak 2) çabukça yıkatmak, açmak, durulatmak; 3) açılmak<br />

(gökyüzü), berraklaştırmak, saydamlaştırmak.<br />

95


аирд уæвын (уын) | aird uævın | 1) çabukça temizlemek; 2) çabukça yıkamak, hızlı<br />

yıkamak; parlamak, durulamak; 3) açılmak, açmak, berraklaşmak, saydamlaşmak,<br />

aydınlanmak, netleşmek (gökyüzü).<br />

аиртасæг (аиртасджытæ) | airtaşæg | 1) ayıran, ayrılan, ayırtan, ayrı düşüren; sivrilen,<br />

özgülen, söken; mahrum bırakan, mahrum eden, mahrum kalan, yoksun bırakan, yoksun<br />

eden, yoksun edilen, yoksun kılan, yoksunan, yoksunduran, yoksunlaştıran; 2) yasaklanan,<br />

yitiren, nezreden, nez hâl eden; 3) alan, geri alan, zorla alan, elinden alan (memeden çocuk),<br />

ameliyatla alan, çıkaran, kaldıran; zapt eden, gasp eden, üstüne oturan, üstüne yatan; 4)<br />

tahsis eden, tahsisat ayıran, birinin payına düşeni veren, belirterek söyleyen, tebarüz ettiren,<br />

ıskat eden, kaçıran, çeken, düşen, selbeden, fekkeden.<br />

аиртасæггаг (аиртасæггæгтæ) | airtaşæggag | 1) ayırmalık, ayrılmalık, ayrılanmalık,<br />

ayırtmalık, ayrı düşürmelik; sivrilmelik, özgülemelik, sökmelik; mahrum bırakmalık, mahrum<br />

etmelik, mahrum kalmalık, yoksun bırakmalık, yoksun etmelik, yoksun edilmelik, yoksun<br />

kılmalık, yoksunmalık, yoksundurmalık, yoksunlaştırmalık; 2) yasaklamalık, yitirmelik,<br />

nezretmelik, nez hâl etmelik; 3) almalık, geri almalık, zorla almalık, elinden almalık<br />

(memeden çocuk), ameliyatla almalık, çıkarmalık, kaldırmalık; zapt etmelik, gasp etmelik,<br />

üstüne oturmalık, üstüne yatmalık; 4) tahsis etmelik, tahsisat ayırmalık, birinin payına düşeni<br />

vermelik, belirterek söylemelik, tebarüz ettirmelik, ıskat etmelik, kaçırmalık, çekmelik,<br />

düşmelik, selbetmelik, fekketmelik.<br />

аиртасæн | airtaşæn | 1) ayırtılan, ayrılanan, ayırtılan, ayrı düşürülen; sivriltilen,<br />

özgülenilen, sökülen; mahrum bırakılan, mahrum edilen, mahrum kalınan, yoksun bırakılan,<br />

yoksun edilen, yoksun dilinen, yoksun kılınan, yoksunan, yoksundurulan, yoksunlaştırılan; 2)<br />

yasaklanılan, yitirilen, nezre dilen, nez hâl edilen; 3) alınan, geri alınan, zorla alınan, elinden<br />

alınan (memeden çocuk), ameliyatla alınan, çıkarılan, kaldırılan; zapt edilen, gasp edilen,<br />

üstüne oturulan, üstüne yatılan; 4) tahsis edilen, tahsisat ayırtılan, belirterek söylenen,<br />

tebarüz ettirilen, ıskat edilen, kaçırılan, çekilen, düşülen.<br />

аиртасгæ | airtaşgæ | 1) ayırma, ayrılma, ayrılanma, ayırtma, ayrı düşürme; sivrilme,<br />

özgüleme, sökme; mahrum bırakma, mahrum etme, mahrum kalma, yoksun bırakma, yoksun<br />

etme, yoksun edilme, yoksun kılma, yoksunma, yoksundurma, yoksunlaştırma; 2) yasaklama,<br />

yitirme, nezretme, nez hâl etme; 3) alma, geri alma, zorla alma, elinden alma (memeden<br />

çocuk), ameliyatla alma, çıkarma, kaldırma; zapt etme, gasp etme, üstüne oturma, üstüne<br />

yatma; 4) tahsis etme, tahsisat ayırma, birinin payına düşeni verme, belirterek söyleme,<br />

tebarüz ettirme, ıskat etme, kaçırma, çekme, düşme, selbetme, fekketme.<br />

аиртасгæйæ | airtaşgæyæ | 1) ayırarak, ayrılarak, ayrılanarak, ayırtarak, ayrı düşürerek;<br />

sivrilerek, özgüleyerek, sökerek; mahrum bırakarak, mahrum ederek, mahrum kalarak,<br />

yoksun bırakarak, yoksun ederek, yoksun edilerek, yoksun kılarak, yoksunarak,<br />

yoksundurarak, yoksunlaştırarak; 2) yasaklayarak, yitirerek, nezrederek, nez hâl ederek; 3)<br />

alarak, geri alarak, zorla alarak, elinden alarak (memeden çocuk), ameliyatla alarak,<br />

çıkararak, kaldırarak; zapt ederek, gasp ederek, üstüne oturarak, üstüne yatarak; 4) tahsis<br />

ederek, tahsisat ayırarak, birinin payına düşeni vererek, tebarüz ettirerek, ıskat ederek,<br />

kaçırarak, çekerek, düşerek, selbederek, fekkederek.<br />

аиртасинаг (аиртасинæгтæ) | airtaşinag | 1) ayıracak, ayrılacak, ayrılanacak, ayırtacak, ayrı<br />

düşürecek; sivrilecek, özgülenecek, sökecek; mahrum bırakacak, mahrum edecek, mahrum<br />

kalacak, yoksun bırakacak, yoksun edecek, yoksun edilecek, yoksun kılacak, yoksunacak,<br />

yoksunduracak, yoksunlaştıracak; 2) yasaklanacak, yitirecek, nezredecek, nez hâl edecek; 3)<br />

alacak, geri alacak, zorla alacak, elinden alacak (memeden çocuk), ameliyatla alacak,<br />

çıkaracak, kaldıracak; zapt edecek, gasp edecek, üstüne oturacak, üstüne yatacak; 4) tahsis<br />

96


edecek, tahsisat ayıracak, birinin payına düşeni verecek, tebarüz ettirecek, ıskat edecek,<br />

kaçıracak, çekecek, düşecek, selbedecek, fekkedecek.<br />

аиртасын (аиртæстoн, аиртæстaин, аиртасдзынæн) | airtaşın | 1) ayırmak, ayrılmak,<br />

ayrılanmak, ayırtmak, ayrı düşürmek; sivrilmek, özgülemek, sökmek; mahrum bırakmak,<br />

mahrum etmek, mahrum kalmak, yoksun bırakmak, yoksun etmek, yoksun edilmek, yoksun<br />

kılmak, yoksunmak, yoksundurmak, yoksunlaştırmak; 2) yasaklamak, yitirmek, nezretmek,<br />

nez hâl etmek; 3) almak, geri almak, zorla almak, elinden almak (memeden çocuk),<br />

ameliyatla almak, çıkarmak, kaldırmak; zapt etmek, gasp etmek, üstüne oturmak, üstüne<br />

yatmak; 4) tahsis etmek, tahsisat ayırmak, birinin payına düşeni vermek, belirterek söylemek,<br />

tebarüz ettirmek, ıskat etmek, kaçırmak, çekmek, düşmek, selbetmek, fekketmek .<br />

аиртæсаг | airtæşag | 1) ayırtan; saptıran, terk ettiren, koparan, çektiren; 2) veda ettiren,<br />

vedalaştıran, hareket ettiren; 3) bıraktıran, vazgeçirten, ricat ettiren, gerileten, geride<br />

bıraktıran; 4) geçirten, kaçırtan, kamulaştıran, istimlâk ettiren, kaldırtan, kalkındıran, inhiraf<br />

ettiren, dolatan, çıkartan, geçirten, kaçındırtan, atlatan; bittirten.<br />

аиртæсæг (аиртæсджытæ) | airtæşæg | 1) ayrılan, ayıran; sapan, terk eden, kopan,<br />

çekilen; 2) veda eden, vedalaşan, hareket eden; 3) bırakan, vazgeçen, ricat eden, gerileyen,<br />

geride bırakan; 4) geçen, kaçınan, kamulaştıran, istimlâk eden, kalkan, kalkışan, inhiraf eden,<br />

dolan, çıkan, geçen, kaçınan, atlayan; biten.<br />

аиртæсæн | airtæşæn | 1) ayrılanan, ayırtılan; sapılan, terk edilen, kopan, çekilen; 2) veda<br />

edilen, vedalaşan, hareket edilen; 3) bırakılan, vazgeçilen, ricat edilen, gerilenen, geride<br />

bırakılan; 4) geçilen, kaçınılan, kamulaştırılan, istimlâk edilen, kalkılan, kalkışılan, inhiraf<br />

edilen, doluşan, çıkılan, geçilen, kaçınılan, atlanan; bitilen.<br />

аиртæсгæ | airtæşgæ | 1) ayrılma, ayırma; sapma, terk etme, kopma, çekilme; 2) veda<br />

etme, vedalaşma, hareket etme; 3) bırakma, vazgeçme, ricat etme, gerileme, geride bırakma;<br />

4) geçme, kaçınma, kamulaştırma, istimlâk etme, kalkma, kalkışma, inhiraf etme, dolma,<br />

çıkma, geçme, kaçınma, atlama; bitme.<br />

аиртæсгæйæ | airtæşgæyæ | 1) ayrılarak, ayırarak; saparak, terk ederek, koparak,<br />

çekilerek; 2) veda ederek, vedalaşarak, hareket ederek; 3) bırakarak, vazgeçerek, ricat<br />

ederek, gerileyerek, geride bırakarak; 4) geçerek, kaçınarak, kamulaştırarak, istimlâk ederek,<br />

kalkarak, kalkışarak, inhiraf ederek, dolarak, çıkarak, geçerek, kaçınarak, atlayarak; biterek.<br />

аиртæсинаг (аиртæсинæгтæ) | airtæşinag | 1) ayrılacak, ayıracak; sapacak, terk edecek,<br />

kopacak, çekilecek; 2) veda edecek, vedalaşacak, hareket edecek; 3) bırakacak, vazgeçecek,<br />

ricat edecek, gerileyecek, geride bırakacak; 4) geçecek, kaçınacak, kamulaştıracak, istimlâk<br />

edecek, kalkacak, kalkışacak, inhiraf edecek, dolacak, çıkacak, geçecek, kaçınacak, atlayacak;<br />

bitecek.<br />

аиртæст (аиртæстытæ) | airtæşt | yabancılaşma, kamulaştırma, istimlâk, istimlâk etme;<br />

çekme, kalkma, kalkış, hareket, ihtimamlı bakımla iyi etme, hareket etme, ekilme, ricat,<br />

sapma, gerileme, inhiraf, ayrılma, kopma; çekilme; uzaklaşma, çıkma.<br />

аиртæсын [аиртæст (-и, -ис), аиртæстaид, аиртæсдзæн (-и, -ис)] | airtæşın | 1) ayrılmak,<br />

ayırmak; sapmak, terk etmek, kopmak, çekilmek; 2) veda etmek, vedalaşmak, hareket<br />

etmek; 3) bırakmak, vazgeçmek, ricat etmek, gerilemek, geride bırakmak; 4) geçmek,<br />

kaçınmak, kamulaştırmak, istimlâk etmek, kalkmak, kalkışmak, inhiraf etmek, dolmak,<br />

çıkmak, geçmek, kaçınmak, atlamak; bitmek.<br />

аирxæфс-аирxæфс кæнын | airxæfş-airxæfş kænın | 1. sık sık eğlemek, oyalamak,<br />

alıkoymak, avutmak, tecrit etmek, soyutlamak; eğlendirmek, eğlenceli zaman geçirmek,<br />

keyfetmek, yaşamak, oynatmak; karıştırmak, çekmek.<br />

97


аирxæфсаг | airxæfşag | 1. eğleten, oyalatan, alıkoydurtan, avutan, tecrit ettiren,<br />

soyutlatan; eğlendirten, eğlenceli zaman geçirten, keyfettiren, yaşatan, oynatan; karıştırtan,<br />

çektirten.<br />

аирxæфсæг (аирxæфджытæ) | airxæfşæg | 1. eğleyen, oyalayan, alıkoyan, avutan, tecrit<br />

eden, soyutlayan; eğlendiren, eğlenceli zaman geçiren, keyfeden, yaşayan, oynatan;<br />

karıştıran, çeken.<br />

аирxæфсæггаг (аирxæфсæггæгтæ) | airxæfşæggag | 1. eğlemelik, oyalamalık, alıkoymalık,<br />

avutmalık, tecrit etmelik, soyutlamalık; eğlendirmelik, eğlenceli zaman geçirmelik,<br />

keyfetmelik, yaşamalık, oynatmalık; karıştırmalık, çekmelik.<br />

аирxæфсæн | airxæfşæn | 1. eğlenilen, oyalanan, alıkoyulan, avutulan, tecrit edilen,<br />

soyutlanan; eğlendirilen, eğlenceli zaman geçirilen, keyfedilen, yaşanılan, oynatılan;<br />

karıştırılan, çekilen.<br />

аирxæфсгæ | airxæfşgæ | 1. eğleme, oyalama, alıkoyma, avutma, tecrit etme, soyutlama;<br />

eğlendirme, eğlenceli zaman geçirme, keyfetme, yaşama, oynatma; karıştırma, çekme.<br />

аирxæфсгæйæ | airxæfşgæyæ | 1. eğleyerek, oyalayarak, alıkoyarak, avutarak, tecrit<br />

ederek, soyutlayarak; eğlendirerek, eğlenceli zaman geçirerek, keyfederek, yaşayarak,<br />

oynatarak; karıştırarak, çekerek.<br />

аирxæфсинаг (аирxæфсинæгтæ) | airxæfşinag | 1. eğlenecek, oyalanacak, alıkoyacak,<br />

avutacak, tecrit edecek, soyutlayacak; eğlendirecek, eğlenceli zaman geçirecek, keyfedecek,<br />

yaşayacak, oynatacak; karıştıracak, çekecek.<br />

аирxæфст (аирxæфстытæ) | airxæfşt | 1. eğlemiş, oyalamış, alıkoymuş, avutmuş, tecrit<br />

etmiş, soyutlamış; eğlendirmiş, eğlenceli zaman geçirmiş, keyfetmiş, yaşamış, oynatmış;<br />

karıştırmış, çekmiş.<br />

аирxæфсын (аирxæфстoн, аирxæфстaин, аирxæфсдзынæн) | airxæfşın | 1. eğlemek,<br />

oyalamak, alıkoymak, avutmak, tecrit etmek, soyutlamak; eğlendirmek, eğlenceli zaman<br />

geçirmek, keyfetmek, yaşamak, oynatmak; karıştırmak, çekmek; хи аирхæфсын | xi<br />

airxæfşın | oyalanmak, soyutlama yapmak, kendini alıkoymak; eğlenmek; keyfetmek,<br />

yaşamak.<br />

аиту кæнын | aitu kænın | ütülemek, düzlemek, sıvazlamak, okşamak; къаба аиту кæнын<br />

| khaba aitu kænın | entari ütülemek.<br />

аитугæнаг | aitugænag | ütületen, düzleten, sıvazlatan, okşatan.<br />

аитугæнæг (аитугæнджытæ) | aitugænæg | ütüleyen, düzleyen, sıvazlayan, okşayan.<br />

аитугæнæггаг | aitugænæggag | ütülemelik, düzlemelik, sıvazlamalık, okşamalık.<br />

аитугæнæн | aitugænæn | ütülenen, düzlene, sıvazlanan, okşanan.<br />

аитугæнгæ | aitugængæ | ütüleme, düzleme, sıvazlama, okşama.<br />

аитугæнгæйæ | aitugængæyæ | ütüleyerek, düzleyerek, sıvazlayarak, okşayarak.<br />

аитугæнинаг (аитугæнинæгтæ) | aitugæninag | ütülenecek, düzlenecek, sıvazlanacak,<br />

okşanacak.<br />

аиуварс кæнын, фесафын | aiuvarş kænın, fyeşafın | 1) uzaklaştırmak, kaldırmak,<br />

gidermek, affetmek, tart etmek, kayıp etmek, kaybolmak, yok etmek, öldürmek, boşaltmak,<br />

hazfetmek; önlemek, bertaraf etmek, bir tarafa atmak, temizlemek, temizletmek;<br />

хъæндзинæдтæ аиуварс кæнын | qænzinædtæ aiuvarş kænın | eksiklikleri çıkarmak,<br />

adres eksiklikleri gidermek; 2) çıkarmak, çıkartmak, çekmek, çektirmek, bir yana çekilmek, bir<br />

taraf olmak, almak; 3) geri çevirmek yana eğmek, vazgeçirmek, reddetmek; 4) tarafsız olmak,<br />

kurtulmak, kurtarmak, sıyrılmak, sıyırmak; фыдбылыз аиуварс кæнын | fıdbılıj aiuvarş<br />

kænın | belayı bitaraf etmek, kötü işleri bertaraf etmek; bir sıkıntıyı önlemek, felaketi<br />

önlemek.<br />

98


аиуварс уæвын (уын) | aiuvarş uævın | 1) uzaklaşmak, uzak tutmak, çekilmek, kenara<br />

çekilmek, bir tarafa çekilmek, bir yana çekilmek, tarafsız olmak, bir taraf olmak, bir tarafa<br />

ayrılmak, bertaraf olmak, çıkarılmak, bırakılmak; sıyrılmak, sıyırmak, yok olmak; 2) sapmak,<br />

ayrılmak, kalmak; 3) sapmak, temizlenmek, temizlemek, kurtulmak, kurtarmak; нау йæ<br />

курсæй аиуварс | nau yæ kurşæy aiuvarş | gemi rotasından bir oranda saptı, gemi saptı.<br />

аиуварсгæнаг | aiuvarşgænag | 1) uzaklaştıran, kaldırtan, gideren, affettiren, tart ettiren,<br />

yok ettiren, öldürten, boşaltan, hazfettiren; önleten, bertaraf ettiren, bir tarafa attıran,<br />

temizleten; 2) çıkartan, çektiren, bir yana çektirten, bir taraf olduran, aldırtan; 3) geri<br />

çevirten, yana eğdiren, vazgeçirten, reddetti ren; 4) tarafsız olduran, kurtaran, sıyırtan,<br />

sıyıran.<br />

аиуварсгæнæг (аиуварсгæнджытæ) | aiuvarşgænæg | 1) uzaklaştıran, kaldıran, gideren,<br />

affeden, tart eden, yok eden, öldüren, boşaltan, hazfeden; önleyen, bertaraf eden, bir tarafa<br />

atan, temizleyen, temizlenen; 2) çıkaran, çıkartan, çeken, çektiren, bir yana çekilen, bir taraf<br />

olan, alan; 3) geri çeviren, yana eğen, vazgeçiren, reddeden; 4) tarafsız olan, kurtulan,<br />

kurtaran, sıyrılan, sıyıran.<br />

аиуварсгæнæн | aiuvarşgænæn | 1) uzaklaştırılan, kaldırılan, giderilen, affedilen, tart<br />

edilen, yok edilen, öldürülen, boşaltılan, hazfedilen; önlenen, bertaraf edilen, bir tarafa<br />

atılan, temizlenen, temizlenilen; 2) çıkarılan, çıkartılan, çekilen, çektirilen, bir yana çekişilen,<br />

bir taraf olunan, alınan; 3) geri çevirtilen, yana eğilen, vazgeçirilen, reddedilen; 4) tarafsız<br />

olunan, kurtulan, kurtarılan, sıyrılan, sıyırtılan.<br />

аиуварсгæнгæ | aiuvarşgængæ | 1) uzaklaştırma, kaldırma, giderme, affetme, tart etme,<br />

yok etme, öldürme, boşaltma, hazfetme; önleme, bertaraf etme, bir tarafa atma, temizleme,<br />

temizlenme; 2) çıkarma, çıkartma, çekme, çektirme, bir yana çekilme, bir taraf olma, alma; 3)<br />

geri çevirme, yana eğme, vazgeçirme, reddetme; 4) tarafsız olma, kurtulma, kurtarma,<br />

sıyrılma, sıyırma.<br />

аиуварсгæнгæйæ | aiuvarşgængæyæ | 1) uzaklaştırarak, kaldırarak, gidererek, affederek,<br />

tart ederek, yok ederek, öldürerek, boşaltarak, hazfederek; önleyerek, bertaraf ederek, bir<br />

tarafa atarak, temizleyerek, temizlenerek; 2) çıkararak, çıkartarak, çekerek, çektirerek, bir<br />

yana çekilerek, bir taraf olarak, alarak; 3) geri çevirerek yana eğerek, vazgeçirerek,<br />

reddederek; 4) tarafsız olarak, kurtularak, kurtararak, sıyrılarak, sıyırarak.<br />

аиуварсгæнинаг (аиуварсгæнинæгтæ) | aiuvarşgæninag | 1) uzaklaştıracak, kaldıracak,<br />

giderecek, affedecek, tart edecek, yok edecek, öldürecek, boşaltacak, hazfedecek;<br />

önlenecek, bertaraf edecek, bir tarafa atacak, temizlenecek, temizlenilecek; 2) çıkaracak,<br />

çıkartacak, çekecek, çektirecek, bir yana çekilecek, bir taraf olacak, alacak; 3) geri çevirecek,<br />

yana eğecek, vazgeçirecek, reddedecek; 4) tarafsız olacak, kurtulacak, kurtaracak, sıyrılacak,<br />

sıyıracak.<br />

aиуырдæм кæнын | aiuırdæm kænın | götürmek, çekmek, önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />

uzaklaştırmak, affetmek.<br />

aиуырдæм уæвын (уын) | aiuırdæm uænın | çekilmek, uzaklaşmak, uzaklaştırmak, çıkmak,<br />

kalkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak, hareket etmek, intikal etmek, kendine<br />

gelmek, öfkesi geçmek, yumuşamak, çıkarmak, bir yana çekmek.<br />

aифтoнг кæнын | aiftong kænın | hazırlatmak, hazırlık yaptırmak, toplanmak, toplamak,<br />

toparlanmak, çabukça donatmak, hızlı donatmak, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirmek,<br />

cemetmek, bir yere getirmek, yığmak, monte yapmak, biriktirmek, almak, devşirmek,<br />

dermek, derlemek, koleksiyon yapmak, pişirmek.<br />

aифтoнг уæвын (уын) | aiftong uænın | hazırlanmak, hazır olmak, hazırlık yapmak, hazırlık<br />

görmek, yola hazırlık yapmak, toplanmak, hızlı donanmak, donanımlı olmak, çabukça<br />

99


yolculuk için ne lazımsa tedarik etmek, yığınsak, yığılmak, yığışmak, birikmek, niyetli olmak,<br />

karar vermek.<br />

aифтoнггæнaг | aiftongænag | hazırlatan, hazırlık yaptıran, toplatan, toparlatan, çabukça<br />

donatan, hızlı donatan, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettiren, cemettiren, bir yere getirten,<br />

yığdıran, monte yaptıran, biriktirten, aldıran, devşirten, derleten, derleten, koleksiyon<br />

yaptırtan.<br />

aифтoнггæнæг (аифтoнггæнджытæ) | aiftongænæg | hazırlatan, hazırlık yaptıran,<br />

toplanan, toplayan, toparlanan, çabukça donatan, hızlı donatan, yolculuk için ne lazımsa<br />

tedarik ettiren, cemeden, bir yere getiren, yığan, monte yapan, biriktiren, alan, devşiren,<br />

deren, derleyen, koleksiyon yapan.<br />

aифтoнггæнæггaг (аифтoнггæнæггæгтæ) | aiftongænæggag | hazırlatmalık, hazırlık<br />

yaptırmalık, toplanmalık, toplamalık, toparlanmalık, çabukça donatmalık, hızlı donatmalık,<br />

yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirmelik, cemetmelik, bir yere getirmelik, yığmalık, monte<br />

yapmalık, biriktirmelik, almalık, devşirmelik, dermelik, derlemelik, koleksiyon yapmalık.<br />

aифтoнггæнæн | aiftongænæn | hazırlatılan, hazırlık yaptırılan, toplanılan, toplatılan,<br />

toparlanılan, çabukça donatılan, hızlı donatılan, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirilen,<br />

cemedilen, bir yere getirilen, yığılan, monte yapılan, biriktirilen, alınan, devşirilen, derlenen,<br />

derlenilen, koleksiyon yapılan.<br />

aифтoнггæнгæ | aiftongængæ | hazırlatma, hazırlık yaptırma, toplanma, toplama,<br />

toparlanma, çabukça donatma, hızlı donatma, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirme,<br />

cemetme, bir yere getirme, yığma, monte yapma, biriktirme, alma, devşirme, derme,<br />

derleme, koleksiyon yapma.<br />

aифтoнггæнгæйæ | aiftongængæyæ | hazırlatarak, hazırlık yaptırarak, toplanarak,<br />

toplayarak, toparlanarak, çabukça donatarak, hızlı donatarak, yolculuk için ne lazımsa tedarik<br />

ettirerek, cemederek, bir yere getirerek, yığarak, monte yaparak, biriktirerek, alarak,<br />

devşirerek, dererek, derleyerek, koleksiyon yaparak.<br />

aифтoнггæнинаг (аифтoнггæнинæгтæ) | aiftongæninag | hazırlatacak, hazırlık yaptıracak,<br />

toplanacak, toplanacak, toparlayacak, çabukça donatacak, hızlı donatacak, yolculuk için ne<br />

lazımsa tedarik ettirecek, cemedecek, bir yere getirecek, yığacak, monte yapacak,<br />

biriktirecek, alacak, devşirecek, derecek, derleyecek, koleksiyon yapacak.<br />

aифтыгъд (аифтыгъдтытæ) | aiftongæninag | hazırlatmış, hazırlık yaptırmış, toplanmış,<br />

toplamış, toparlanmış, çabukça donatmış, hızlı donatmış, yolculuk için ne lazımsa tedarik<br />

ettirmiş, cemetmiş, bir yere getirmiş, yığmış, monte yapmış, biriktirmiş, almış, devşirmiş,<br />

dermiş, derlemiş, koleksiyon yapmış.<br />

aифтындз-aифтындз кæнын | aiftınz-aiftınz kænın | 1) sık sık çabukça arabaya koşmak,<br />

hızlı arabaya koşmak, hayvanları yüke koşmak; 2) çabukça hayvanı yüklemek.<br />

aифтындзаг| aiftınzag | 1) çabukça arabaya koşturan, hızlı arabaya koşturan, hayvanları<br />

yüke koşturan; 2) çabukça hayvanı yükleten.<br />

aифтындзæг (аифтындзджытæ) | aiftınzæg | 1) çabukça arabaya koşan, hızlı arabaya<br />

koşan, hayvanları yüke koşan; 2) çabukça hayvanı yükleyen.<br />

aифтындзæггaг (аифтындзæггæгтæ) | aiftınzæggag | 1) çabukça arabaya koşmalık, hızlı<br />

arabaya koşmalık, hayvanları yüke koşmalık; 2) çabukça hayvanı yüklemelik.<br />

aифтындзæн (аифтындзæггæгтæ) | aiftınzæn | 1) çabukça arabaya koşulan, hızlı arabaya<br />

koşulan, hayvanları yüke koşan; 2) çabukça hayvan yüklenen.<br />

aифтындзгæ | aiftınzgæ | 1) çabukça arabaya koşma, hızlı arabaya koşma, hayvanları yüke<br />

koşma; 2) çabukça hayvanı yükleme.<br />

100


aифтындзгæйæ | aiftınzgæyæ | 1) çabukça arabaya koşarak, hızlı arabaya koşarak,<br />

hayvanları yüke koşarak; 2) çabukça hayvanı yükleyerek.<br />

aифтындзинаг (аифтындзинæгтæ) | aiftınzinag | 1) çabukça arabaya koşacak, hızlı<br />

arabaya koşacak, hayvanları yüke koşacak; 2) çabukça hayvanı yüklenecek.<br />

aифтындзын (аифтыгътoн, аифтыгътaин, аифтындздзынæн) | aiftınzın | 1) çabukça<br />

arabaya koşmak, hızlı arabaya koşmak, hayvanları yüke koşmak; 2) çabukça hayvanı<br />

yüklemek, hızlı hayvana yük vurmak.<br />

aих уæвын (уын) | aix uævın |<br />

aиxcийын | aixşiyın | 1) çabukça silinmek, hızla silinmek, çabuk eskitmek, hızlı eskimek,<br />

yıpranmak, fersudeleşmek, ipliklenmek, üzülmek, aşınmak, köhnemek; 2) incelmek, ince<br />

olmak, zayıflamak, arıklamak, kötülemek.<br />

АИШ | AİŞ | ABD, Amerika Birleşik Devletleri.<br />

ай, уый | ay, uıy | bu, şu; o; buna, bunu, bununla, bunun ile; (амæн | amæn | buna, bunda,<br />

bunun, ona; амæ | amæ | bunda, o, onda; амæй | amæy | bununla, onla; ам | am |<br />

burada, orada, burası; ауыл | amıl | buna, bunla, bunda, ona; onla, onda; айау | ayau | bu<br />

gibi, buna benzer, ona benzer şekilde; аимæ | aimæ | bunun ile, bunla; адoн| adon |;<br />

адæттæ | adættæ |bular, şunlar, onlar); ай циу? | ay siu? | bu ne/nedir? ай æви уый? | ay<br />

ævi uıy? | bu mu yoksa/veya o mu? ай хуызæн | ay xuıjæn | böylesi, benzeri, böylesine,<br />

böyle; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle; benzer, benzeri, gibi, bunun gibi, bu türden, aynı, eş,<br />

tay.<br />

ай-ай-ай | ay-ay-ay |<br />

ай-гъай, ай-гъайдæр | ay-ğay, ay-ğaydær | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok<br />

canım?, değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii,<br />

elbette, kesinlikle, tamam.<br />

ай-гъайдæр, ай-гъай | ay-ğaydær, ay-ğay | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok<br />

canım?, değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii,<br />

elbette, kesinlikle, tamam.<br />

ай хуызæн | ay xuıjæn | böylesi, benzeri, böylesine, böyle; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle;<br />

benzer, benzeri, gibi, bunun gibi, bu türden, aynı, eş, tay.<br />

айac (айæcтæ) | ayaş | 1) o kadar, bu kadar, şu kadar, bunca, onca, böyle, öyle, şöyle, öyle<br />

bir şey; bağdaşık şeyler; çok fazla; 2) böylesi, öylesi, benzeri, böylesine, öylesine.<br />

aйaу, ай | ayau, ay | bu gibi, buna benzer, ona benzer şekilde.<br />

айæппæт | ayæppæt | bu hepsi.<br />

айбæpц | aybærs | denli, o kadar, öylesine, bu ölçüde, bu miktarda, bu ağırlıkta, öyle<br />

bağdaşık şeyler.<br />

айвaз-айвaз кæнын | ayvaj-ayvaj kænın | 1) sık sık çekmek, çekip götürmek, bir yana<br />

çekmek, çeke çeke söylemek, yayvan yayvan söylemek, yayık yayık söylemek, ağır ağır<br />

söylemek, uzatmak, esnetmek, salmak, sömürmek; yudum yudum içmek; 2) çıkarmak,<br />

sermek, çıkarmak, çekip çıkarmak, söküp çıkarmak, sökmek, uzatmak, yaymak, germek,<br />

gevşetmek, dayanmak, sallamak; uzatmak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek,<br />

geciktirmek, esmek, gelmek, sürüncemede bırakmak, yaşamak, haşlamak, genişletmek,<br />

açmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, burkulmak, bir yana çekmek,<br />

kanırmak, dayanmak, tahammül etmek, yormak, söndürmek.<br />

айвaзаг | ayvajag | 1) çektirten, çekip götürten, bir yana çektirten, çeke çeke söyleten,<br />

yayvan yayvan söyleten, yayık yayık söyleten, ağır ağır söyleten, uzatan, esneten, salatan,<br />

sömürten; yudum yudum içirten; 2) çıkartan, serdirten, çıkartan, çekip çıkartan, söküp<br />

çıkartan, söktüren, uzatan, yaydırtan, gerdirten, gevşeten, dayatan, sallatan; uzatan,<br />

101


erteleten, sonraya bıraktıran, tehir ettiren, geciktirten, estirten, geldirten, sürüncemede<br />

bıraktırtan, yaşatan, haşlatan, genişleten, açtıran, elastikiyetini giderden, elastikiyetini<br />

yıpratan, burkturan, bir yana çektirten, kanırtan, dayatan, tahammül ettiren, yordurtan,<br />

söndürten.<br />

айвaзæг (айвaзджытæ) | ayvajæg | 1) çeken, çekip götüren, bir yana çeken, çeke çeke<br />

söyleyen, yayvan yayvan söyleyen, yayık yayık söyleyen, ağır ağır söyleyen, uzatan, esneten,<br />

salan, sömüren; yudum yudum içen; 2) çıkaran, seren, çıkaran, çekip çıkaran, söküp çıkaran,<br />

söken, uzatan, yayan, geren, gevşeten, dayanan, sallayan; uzatan, erteleyen, sonraya<br />

bırakan, tehir eden, geciktiren, esen, gelen, sürüncemede bırakan, yaşayan, haşlayan,<br />

genişleten, açan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, burkulan, bir yana çeken,<br />

kanıran, dayanan, tahammül eden, yoran, söndüren.<br />

айвaзæггaг (айвaзæггæгтæ) | ayvajæggag | 1) çekmelik, çekip götürmelik, bir yana<br />

çekmelik, çeke çeke söylemelik, yayvan yayvan söylemelik, yayık yayık söylemelik, ağır ağır<br />

söylemelik, uzatmalık, esnetmelik, salmalık, sömürmelik; yudum yudum içmelik; 2)<br />

çıkarmalık, sermelik, çıkarmalık, çekip çıkarmalık, söküp çıkarmalık, sökmelik, uzatmalık,<br />

yaymalık, germelik, gevşetmelik, dayanmalık, sallamalık; uzatmalık, ertelemelik, sonraya<br />

bırakmalık, tehir etmelik, geciktirmelik, esmelik, gelmelik, sürüncemede bırakmalık,<br />

yaşamalık, haşlamalık, genişletmelik, açmalık, elastikiyetini gidermelik, elastikiyetini<br />

yıpratmalık, burkulmalık, bir yana çekmelik, kanırmalık, dayanmalık, tahammül etmelik,<br />

sallamalık, yormalık, söndürmelik.<br />

айвaзæн, авнaлæн | ayvajæn, avnalæn | uzatma, uzatılacak, fırsatlar, ilk fırsatta, dokunma,<br />

dokunulacak, mümkün derece, mümkün mertebe, kaynaklar.<br />

айвaзæн(тæ), авнaлæн(тæ) | ayvajæn(tæ), avnalæn(tæ) | 1) çekilen, çekip götürülen, bir<br />

yana çekilen, çeke çeke söylenilen, yayvan yayvan söylenilen, yayık yayık söylenilen, ağır ağır<br />

söylenilen, uzatılan, esnetilen, sallanılan, sömürülen; yudum yudum içilen; 2) çıkarılan,<br />

serilen, çıkarılan, çekip çıkarılan, söküp çıkarılan, sökülen, uzatılan, yayılan, gerilen,<br />

gevşetilen, dayanılan, sallanılan; uzatılan, ertelenen, sonraya bırakılan, tehir edilen,<br />

geciktirilen, esneyen, gelinen, sürüncemede bırakılan, yaşanılan, haşlanılan, genişletilen,<br />

açılan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, burkulan, bir yana çekilen, kanırtılan,<br />

dayanılan, tahammül edilen, yorulan, söndürülen.<br />

айвaзгæ | ayvajgæ | 1) çekme, çekip götürme, bir yana çekme, çeke çeke söyleme, yayvan<br />

yayvan söyleme, yayık yayık söyleme, ağır ağır söyleme, uzatma, esnetme, salma, sömürme;<br />

yudum yudum içme; 2) çıkarma, serme, çıkarma, çekip çıkarma, söküp çıkarma, sökme,<br />

uzatma, yayma, germe, gevşetme, dayanma, sallama; uzatma, erteleme, sonraya bırakma,<br />

tehir etme, geciktirme, esme, gelme, sürüncemede bırakma, yaşama, haşlama, genişletme,<br />

açma, elastikiyetini giderme, elastikiyetini yıpratma, burkulma, bir yana çekme, kanırma,<br />

dayanma, tahammül etme, sallama, yorma, söndürme.<br />

айвaзгæйæ | ayvajgæyæ | 1) çekerek, çekip götürerek, bir yana çekerek, çeke çeke<br />

söyleyerek, yayvan yayvan söyleyerek, yayık yayık söyleyerek, ağır ağır söyleyerek, uzatarak,<br />

esneterek, salarak, sömürerek; yudum yudum içerek; 2) çıkararak, sererek, çıkararak, çekip<br />

çıkararak, söküp çıkararak, sökerek, uzatarak, yayarak, gererek, gevşeterek, dayanarak,<br />

sallayarak; uzatarak, erteleyerek, sonraya bırakarak, tehir ederek, geciktirerek, eserek,<br />

gelerek, sürüncemede bırakarak, yaşayarak, haşlayarak, genişleterek, açarak, elastikiyetini<br />

gidererek, elastikiyetini yıpratarak, burkularak, bir yana çekerek, kanırarak, dayanarak,<br />

tahammül ederek, sallayarak, yorarak, söndürerek.<br />

айвaзинаг (айвaзинæгтæ) | ayvajinag | 1) çekecek, çekip götürecek, bir yana çekecek, çeke<br />

çeke söylenecek, yayvan yayvan söylenecek, yayık yayık söylenecek, ağır ağır söylenecek,<br />

102


uzatacak, esnetecek, salacak, sömürecek; yudum yudum içecek; 2) çıkaracak, serecek,<br />

çıkaracak, çekip çıkaracak, söküp çıkaracak, sökecek, uzatacak, yayacak, gerecek, gevşetecek,<br />

dayanacak, sallanacak; uzatacak, erteleyecek, sonraya bırakacak, tehir edecek, geciktirecek,<br />

esecek, gelecek, sürüncemede bırakacak, yaşanacak, haşlanacak, genişletecek, açacak,<br />

elastikiyetini giderecek, elastikiyetini yıpratacak, burkulacak, bir yana çekecek, kanıracak,<br />

dayanacak, tahammül edecek, sallanacak, yoracak, söndürecek.<br />

айвaзын (айвæзтoн, айвæзтaин, айваздзынæн) | ayvajın | 1) çekmek, çekip götürmek, bir<br />

yana çekmek, çeke çeke söylemek, yayvan yayvan söylemek, yayık yayık söylemek, ağır ağır<br />

söylemek, uzatmak, esnetmek, salmak, sömürmek; yudum yudum içmek; 2) çıkarmak,<br />

sermek, çıkarmak, çekip çıkarmak, söküp çıkarmak, sökmek, uzatmak, yaymak, germek,<br />

gevşetmek, dayanmak, sallamak; uzatmak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek,<br />

geciktirmek, esmek, gelmek, sürüncemede bırakmak, yaşamak, haşlamak, genişletmek,<br />

açmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, burkulmak, bir yana çekmek,<br />

kanırmak, dayanmak, tahammül etmek, sallamak, yormak, söndürmek.<br />

айвæз-айвæз кæнын | ayvæj-ayvæj kænın | sık sık uzanmak, uzamak, uzatılmak, uzun<br />

sürmek, boy sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek, sünmek, ertelenmek,<br />

genişlemek, açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini kayıp etmek,<br />

burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />

айвæзаг | ayvæjag | uzatan, uzatılan, uzun sürdürten, boy sürdürten, boy attırtan,<br />

yaydırtan, gerileten, gevşeten, sundurtan, erteleten, genişleten, açılatan, çekiştirten,<br />

elastikiyetini kayıp ettiren, esnekliğini kayıp ettiren, burkturan, inciten, serptiren, serilip<br />

serpiştiren, boya çektiren, geciktiren.<br />

айвæзæг (айвæзджытæ) | ayvæjæg | uzanan, uzayan, uzatılan, uzun süren, boy süren,<br />

boy atan, yayılan, gerilen, gevşeyen, sünen, ertelenen, genişleyen, açılan, çekilen,<br />

elastikiyetini kayıp eden, esnekliğini kayıp eden, burkulan, incinen, serilen, serilip serpilen,<br />

boya çeken, geciken.<br />

айвæзæггаг (айвæзæггæгтæ) | ayvæjæggag | uzanmalık, uzamalık, uzatılmalık, uzun<br />

sürmelik, boy sürmelik, boy atmalık, yayılmalık, gerilmelik, gevşemelik, sünmelik,<br />

ertelenmelik, genişlemelik, açılmalık, çekilmelik, elastikiyetini kayıp etmelik, esnekliğini kayıp<br />

etmelik, burkulmalık, incinmelik, serilmelik, serilip serpilmelik, boya çekmelik, gecikmelik.<br />

айвæзæн (айвæзæггæгтæ) | ayvæjæn | uzanılan, uzanan, uzatılan, uzun sürülen, boy<br />

sürülen, boy atılan, yayılan, gerilenen, gevşenen, sünen, ertelenilen, genişlenen, açılanan,<br />

çekilen, elastikiyeti kayıp edilen, esnekliği kayıp edilen, burkulan, incinilen, serilen, serilip<br />

serpilen, boya çekilen, gecikilen.<br />

айвæзгæ | ayvæjgæ | uzanma, uzama, uzatılma, uzun sürme, boy sürme, boy atma,<br />

yayılma, gerilme, gevşeme, sünme, ertelenme, genişleme, açılma, çekilme, elastikiyetini<br />

kayıp etme, esnekliğini kayıp etme, burkulma, incinme, serilme, serilip serpilme, boya çekme,<br />

gecikme.<br />

айвæзгæйæ | ayvæjgæyæ | uzanarak, uzayarak, uzatılarak, uzun sürerek, boy sürerek, boy<br />

atarak, yayılarak, gerilerek, gevşeyerek, sünerek, ertelenerek, genişleyerek, açılarak,<br />

çekilerek, elastikiyetini kayıp ederek, esnekliğini kayıp ederek, burkularak, incinerek,<br />

serilerek, serilip serpilerek, boya çekerek, gecikerek.<br />

айвæзинаг (айвæзинæгтæ) | ayvæjinag | uzanacak, uzanılacak, uzatılacak, uzun sürecek,<br />

boy sürecek, boy atacak, yayılacak, gerilecek, gevşeyecek, sünecek, ertelenecek,<br />

genişleyecek, açılacak, çekilecek, elastikiyetini kayıp edecek, esnekliğini kayıp edecek,<br />

burkulacak, incinecek, serilecek, serilip serpilecek, boya çekecek, gecikecek.<br />

103


айвæзт (айвæзтытæ) | ayvæjt | uzanmış, uzamış, uzatılmış, uzun sürmüş, boy sürmüş, boy<br />

atmış, yayılmış, gerilmiş, gevşemiş, sünmüş, ertelenmiş, genişlemiş, açılmış, çekilmiş,<br />

elastikiyetini kayıp etmiş, esnekliğini kayıp etmiş, burkulmuş, incinmiş, serilmiş, serilip<br />

serpilmiş, boya çekmiş, gecikmiş.<br />

айвæзтытæ кæнын | ayvæjtıtæ kænın | uzanmak, uzamak, uzatılmak, uzun sürmek, boy<br />

sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek, sünmek, ertelenmek, genişlemek,<br />

açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini kayıp etmek, burkulmak, incinmek,<br />

serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />

айвæзын [айвæзт (-и, -ис), айвæзтaид, айвæздзæн (-и, -ис)] | ayvæjın | uzanmak,<br />

uzamak, uzatılmak, uzun sürmek, boy sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek,<br />

sünmek, ertelenmek, genişlemek, açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini<br />

kayıp etmek, burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />

айгac кæнын | aygaş kænın | diriltmek, canlandırmak, can vermek, hayat vermek, iyi<br />

etmek, sağaltmak, yaşatmak, tedavi etmek, toparlanmak, ihya etmek, vazgeçirmek.<br />

айгac уæвын (уын) | aygaş uævın | canlanmak, canlandırmak, dirilmek, diriltilmek, iyi<br />

olmak, iyileşmek, iyileşmek, sağalmak, toparlamak, neşelenmek, yaşamak, yeniden hayat<br />

vermek, ihya etmek, şifa bulmak, sağalmak, vazgeçmek, hareket başlamak.<br />

айгæpд-айгæpд кæнын | aygærd-aygærd kænın | 1) sık sık kesmek, baştan sona kesmek;<br />

keserek açmak, döşemek, arasına koymak, sermek; 2) geçirmek, gezdirmek, çizmek,<br />

uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, koymak, götürmek; açmak, geçirmek,<br />

geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, gezdirmek, çizmek, uygulamak, aldatmak,<br />

iletmek, kabul ettirmek; 3) yapmak, döşemek, inşa etmek, çekmek, çizmek, göstermek, işaret<br />

etmek, koymak, seçtirmek, getirmek, çıkarmak, onaylatmak, kaydetmek, yazmak, tatbik<br />

etmek, uygulamak, aldatmak, atlatmak, atmak, vurarak atmak, yapmak, çalmak, doldurmak;<br />

4) delmek, açmak, kendine yol açmak, delik açmak, deşmek, kemirerek deşmek, kemirmek,<br />

kemirerek delmek; 5) yarmak, yırtmak, kazmak, kazarak açmak, patlatmak; kazıklamak; 6)<br />

yumruklamak.<br />

айгæpдаг | aygærdag | 1) kestirten, baştan sona kestirten; keserek açtırtan, döşeten,<br />

arasına koydurtan, serdirten; 2) geçirten, gezdirten, çizdirten, uygulatan, aldatan, ileten,<br />

kabul ettiren, koydurtan, götürten; açtırtan, geçirten, geçtirten, içinden geçtirten, arasından<br />

geçtirten, gezdirten, çizen, uygulatan, aldatan, ileten, kabul ettirten; 3) yaptırtan, döşeten,<br />

inşa ettiren, çektirten, çizdirten, gösterten, işaret ettirten, koydurtan, seçtirten, getirten,<br />

çıkartan, onaylatan, kaydettirten, yazdırtan, tatbik ettiren, uygulatan, aldatan, atlatan,<br />

attırtan, vurarak attıran, yaptırtan, çaldırtan, doldurtan; 4) deldirten, açtırtan, kendine yol<br />

açtırtan, delik açtırtan, deştiren, kemirerek deştirten, kemirten, kemirerek deldirten; 5)<br />

yardırtan, yırttırtan, kazdırtan, kazarak açtırtan, patlatan; kazıklatan; 6) yumruklatan.<br />

айгæpдæг (aйгæpдджытæ) | aygærdæg | 1) kesen, baştan sona kesen; keserek açan,<br />

döşeyen, arasına koyan, seren; 2) geçiren, gezdiren, çizen, uygulayan, aldatan, ileten, kabul<br />

ettiren, koyan, götüren; açan, geçiren, geçen, içinden geçen, arasından geçen, gezdiren,<br />

çizen, uygulayan, aldatan, ileten, kabul ettiren; 3) yapan, döşeyen, inşa eden, çeken, çizen,<br />

gösteren, işaret eden, koyan, seçtiren, getiren, çıkaran, onaylatan, kaydeden, yazan, tatbik<br />

eden, uygulayan, aldatan, atlatan, atan, vurarak atan, yapan, çalan, dolduran; 4) delen, açan,<br />

kendine yol açan, delik açan, deşen, kemirerek deşen, kemiren, kemirerek delen; 5) yaran,<br />

yırtan, kazan, kazarak açan, patlayan; kazıklayan; 6) yumruklayan.<br />

айгæpдæггаг (æйгæpдæггæгтæ) | aygærdæggag | 1) kesmelik, baştan sona kesmelik;<br />

keserek açmalık, döşemelik, arasına koymalık, sermelik; 2) geçirmelik, gezdirmelik, çizmelik,<br />

uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, koymalık, götürmelik; açmalık,<br />

104


geçirmelik, geçmelik, içinden geçmelik, arasından geçmelik, gezdirmelik, çizmelik,<br />

uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik; 3) yapmalık, döşemelik, inşa etmelik,<br />

çekmelik, çizmelik, göstermelik, işaret etmelik, koymalık, seçtirmelik, getirmelik, çıkarmalık,<br />

onaylatmalık, kaydetmelik, yazmalık, tatbik etmelik, uygulamalık, aldatmalık, atlatmalık,<br />

atmalık, vurarak atmalık, yapmalık, çalmalık, doldurmalık; 4) delmelik, açmalık, kendine yol<br />

açmalık, delik açmalık, deşmelik, kemirerek deşmelik, kemirmelik, kemirerek delmelik; 5)<br />

yarmalık, yırtmalık, kazmalık, kazarak açmalık, patlatmalık; kazıklamalık; 6) yumruklamalık.<br />

айгæpдæн (aйгæpдæггæгтæ) | aygærdæn | 1) kesilen, baştan sona kesilen; keserek<br />

açılan, döşenen, arasına koyulan, serilen; 2) geçirilen, gezdirilen, çizilen, uygulanan, aldatılan,<br />

iletilen, kabul ettirilen, koyulan, götürülen; açılan, geçirilen, geçilen, içinden geçilen,<br />

arasından geçilen, gezdirilen, çizilen, uygulanan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen; 3) yapılan,<br />

döşenen, inşa edilen, çekilen, çizilen, gösterilen, işaret edilen, koyulan, seçtirilen, getirilen,<br />

çıkarılan, onaylatılan, kaydedilen, yazılan, tatbik edilen, uygulanan, aldatılan, atlatıla n, atılan,<br />

vurarak atılan, yapılan, çalınan, doldurulan; 4) delinen, açılan, kendine yol açılan, delik açılan,<br />

deşilen, kemirerek deşilen, kemirilen, kemirerek delinen; 5) yarılan, yırtılan, kazınan, kazarak<br />

açılan, patlatılan; kazıklanan; 6) yumruklanan.<br />

айгæpдгæ | aygærdgæ | 1) kesme, baştan sona kesme; keserek açma, döşeme, arasına<br />

koyma, serme; 2) geçirme, gezdirme, çizme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme,<br />

koyma, götürme; açma, geçirme, geçme, içinden geçme, arasından geçme, gezdirme, çizme,<br />

uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme; 3) yapma, döşeme, inşa etme, çekme, çizme,<br />

gösterme, işaret etme, koyma, seçtirme, getirme, çıkarma, onaylatma, kaydetme, yazma,<br />

tatbik etme, uygulama, aldatma, atlatma, atma, vurarak atma, yapma, çalma, doldurma ; 4)<br />

delme, açma, kendine yol açma, delik açma, deşme, kemirerek deşme, kemirme, kemirerek<br />

delme; 5) yarma, yırtma, kazma, kazarak açma, patlatma; kazıklama; 6) yumruklama.<br />

айгæpдгæйæ | aygærdgæyæ | 1) keserek, baştan sona keserek; kesip açarak, döşeyerek,<br />

arasına koyarak, sererek; 2) geçirerek, gezdirerek, çizerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek,<br />

kabul ettirerek, koyarak, götürerek; açarak, geçirerek, geçerek, içinden geçerek, arasından<br />

geçerek, gezdirerek, çizerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek; 3) yaparak,<br />

döşeyerek, inşa ederek, çekerek, çizerek, göstererek, işaret ederek, koyarak, seçtirerek,<br />

getirerek, çıkararak, onaylatarak, kaydederek, yazarak, tatbik ederek, uygulayarak, aldatarak,<br />

atlatarak, atarak, vurup atarak, yaparak, çalarak, doldurarak; 4) delerek, açarak, kendine yol<br />

açarak, delik açarak, deşerek, kemirip deşerek, kemirip delerek, kemirerek; 5) yararak,<br />

yırtarak, kazarak, kazıp açarak, patlatarak; kazıklayarak; 6) yumruklayarak.<br />

айгæpдинаг (aйгæpдинæгтæ) | aygærdinag | 1) kesecek, baştan sona kesecek; kesip<br />

açacak, döşenecek, arasına koyacak, serecek; 2) geçirecek, gezdirecek, çizecek, uygulanacak,<br />

aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, koyacak, götürecek; açacak, geçirecek, geçecek, içinden<br />

geçecek, arasından geçecek, gezdirecek, çizecek, uygulanacak, aldatacak, iletecek, kabul<br />

ettirecek; 3) yapacak, döşenecek, inşa edecek, çekecek, çizecek, gösterecek, işaret edecek,<br />

koyacak, seçtirecek, getirecek, çıkaracak, onaylatacak, kaydedecek, yazacak, tatbik edecek,<br />

uygulanacak, aldatacak, atlatacak, atacak, vurarak atacak, yapacak, çalacak, dolduracak; 4)<br />

delecek, açacak, kendine yol açacak, delik açacak, deşecek, kemirerek deşecek, kemirerek<br />

delecek, kemirecek; 5) yaracak, yırtacak, kazacak, kazarak açacak, patlatacak; kazıklanacak;<br />

6) yumruklanacak.<br />

айгæpдын (айгæpcтoн, айгæpcтaин, айгæpддзынæн) | aygærdın | 1) kesmek, baştan<br />

sona kesmek; keserek açmak, döşemek, arasına koymak, sermek; 2) geçirmek, gezdirmek,<br />

çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, koymak, götürmek; açmak, geçirmek,<br />

geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, gezdirmek, çizmek, uygulamak, aldatmak,<br />

105


iletmek, kabul ettirmek; хъæды астæуты фæндаг айгæрдын | qædı aştæutı fændag<br />

aygærdın | orman ortası boyunca yolu açmak, orman ortasından yol geçirmek; 3) yapmak,<br />

döşemek, inşa etmek, çekmek, çizmek, göstermek, işaret etmek, koymak, seçtirmek,<br />

getirmek, çıkarmak, onaylatmak, kaydetmek, yazmak, tatbik etmek, uygulamak, aldatmak,<br />

atlatmak, atmak, vurarak atmak, yapmak, çalmak, doldurmak; 4) delmek, açmak, kendine yol<br />

açmak, delik açmak, deşmek, kemirerek deşmek, kemirmek, kemirerek delmek; 5) yarmak,<br />

yırtmak, kazmak, kazarak açmak, patlatmak; kazıklamak; 6) yumruklamak.<br />

айгæpcт (aйгæpcтытæ) | aygærşt | 1) kesmiş, baştan sona kesmiş; keserek açmış, döşemiş,<br />

arasına koymuş, sermiş; 2) geçirmiş, gezdirmiş, çizmiş, uygulamış, aldatmış, iletmiş, kabul<br />

ettirmiş, koymuş, götürmüş; açmış, geçirmiş, geçmiş, içinden geçmiş, arasından geçmiş,<br />

gezdirmiş, çizmiş, uygulamış, aldatmış, iletmiş, kabul ettirmiş; 3) yapmış, döşemiş, inşa etmiş,<br />

çekmiş, çizmiş, göstermiş, işaret etmiş, koymuş, seçtirmiş, getirmiş, çıkarmış, onaylatmış,<br />

kaydetmiş, yazmış, tatbik etmiş, uygulamış, aldatmış, atlatmış, atmış, vurarak atmış, yapmış,<br />

çalmış, doldurmuş; 4) delmiş, açmış, kendine yol açmış, delik açmış, deşmiş, kemirerek<br />

deşmiş, kemirmiş, kemirerek delmiş; 5) yarmış, yırtmış, kazmış, kazarak açmış, patlatmış;<br />

kazıklamış; 6) yumruklamış.<br />

айгом кæнын | aygom kænın | açmak, açtırmak, çözmek, meydana çıkarmak, görünmek,<br />

anlaşılmak, fekketmek.<br />

айгом уæвын (уын) | aygom kænın | açmak, açılmak, çözülmek, meydana çıkmak,<br />

görünmek, anlaşmak, anlaşılmak.<br />

Айгомæджы дон | Aygomæcı don | Айгомаг<br />

айгъай, айгъайдæp | ayğay, ay-ğay | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok canım?,<br />

değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii, elbette,<br />

kesinlikle, tamam.<br />

айгъайдæp, айгъай | ayğaydær | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok canım?, değil<br />

mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii, elbette, kesinlikle,<br />

tamam.<br />

айдaгъ | aydağ | 1. biricik, tanecik, tek, bir tek, fert, yegâne, vahit, benzersiz; 2. sadece,<br />

ancak, yalnız, yalnızca, son derece, müstesna, sırf; hemen, hemencecik, müstesna, fevkalade,<br />

olağanüstü, münhasıran, salt.<br />

айдaгъæй | aydağæy | bir başına, tek başına, yek olarak; yalnız, yalnızca, sadece, salt.<br />

айдaгъдæp | aydağdær | biricik, tek, bir tek, yegâne, benzersiz; yalnız, yalnızca, sadece;<br />

hemen, hemencecik, müstesna, fevkalade, olağanüstü, münhasıran, salt.<br />

айдæн | aydæn | ayna, gözgü, yüzey, satıh.<br />

айдæнæрттывд кæнын | aydænærttıvd kænın | ayna gibi parlamak, aynaya benzer<br />

parlamak.<br />

айдæнджын | aydæncın | aynalı, gözgülü, yüzeyli, satıhlı.<br />

айдзaг кæнын | ayzag kænın | çabukça doldurmak, doldurmak, dolmak, üstünü<br />

doldurmak, yeniden doldurmak, tamamlamak, ikmal etmek, bütünlemek, artırmak, tutmak,<br />

çabuk vermek.<br />

айдзaг уæвын (уын) | ayzag uævın | dolmak, tamamlanmak, ikmal olmak, artmak, hızlı bir<br />

şekilde doldurmak, eklenmek.<br />

айдзaг-айдзaг кæнын | ayzag-ayzag kænın | sık sık çabukça doldurmak, doldurmak,<br />

dolmak, üstünü doldurmak, yeniden doldurmak, tamamlamak, ikmal etmek, bütünlemek,<br />

artırmak, tutmak, çabuk vermek.<br />

106


айдзaггæнaг | ayzaggænag | çabukça doldurtan, doldurtan, daldırtan, üstünü doldurtan,<br />

yeniden doldurtan, tamamlatan, ikmal ettiren, bütünleten, arttırtan, tutturtan, çabuk<br />

verdirten.<br />

айдзaггæнæг (aйдзaггæнджытæ) | ayzaggænæg | çabukça dolduran, dolduran, dolan,<br />

üstünü dolduran, yeniden dolduran, tamamlayan, ikmal eden, bütünleyen, artıran, tutan,<br />

çabuk veren.<br />

айдзaггæнæггаг (aйдзaггæнæггæгтæ) | ayzaggænæggag | çabukça doldurmalık,<br />

doldurmalık, dolmalık, üstünü doldurmalık, yeniden doldurmalık, tamamlamalık, ikmal<br />

etmelik, bütünlemelik, artırmalık, tutmalık, çabuk vermelik.<br />

айдзaггæнæн | ayzaggænæn | çabukça doldurulan, doldurulan, doluşan, üstü doldurulan,<br />

yeniden doldurulan, tamamlanan, ikmal edilen, bütünlenen, artırılan, tutulan, çabuk verilen.<br />

айдзaггæнгæ | ayzaggængæ | çabukça doldurma, doldurma, dolma, üstünü doldurma,<br />

yeniden doldurma, tamamlama, ikmal etme, bütünleme, artırma, tutma, çabuk verme.<br />

айдзaггæнгæйæ | ayzaggængæyæ | çabukça doldurarak, doldurarak, dolarak, üstünü<br />

yeniden doldurarak, tamamlayarak, ikmal ederek, bütünleyerek, artırarak, tutarak, çabuk<br />

vererek.<br />

айдзaггæнинаг (aйдзaггæнинæгтæ) | ayzaggæninag | çabukça dolduracak, dolacak,<br />

dolduracak, üstünü dolduracak, yeniden dolduracak, tamamlayacak, ikmal edecek,<br />

bütünleyecek, artıracak, tutacak, çabuk verecek.<br />

айдзæгъд-йдзæгъд кæнын | ayzæğd-ayzæğd kænın | sık sık doldurmak, çabukça<br />

doldurulmak, yeniden doldurmak, atmak, dışarı atmak, şuraya buraya atmak, muhtelif<br />

yerlere atmak, gereksiz eşyayı dışarı atmak, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek, dağıtmak;<br />

serpmek, serpiştirmek, saçmak, koymak, öteye beriye koymak, şuraya buraya dikmek,<br />

dağınık halde dikmek, savurmak, dökmek, açmak, saçmak, yaymak, boşaltmak, aktarmak,<br />

gurup gurup veya teker teker yerleştirmek, boca etmek.<br />

айдзæгъдаг | ayzæğdag | doldurtan, çabukça doldurulan, yeniden doldurulan, attırtan,<br />

dışarı attırtan, şuraya buraya attıran, muhtelif yerlere attıran, gereksiz eşyayı dışarı attıran,<br />

kestirten, çıkartan, uç verdirten, sürdürten, dağıttıran; serptirten, serpiştirten, saçtırtan,<br />

koydurtan, öteye beriye koydurtan, şuraya buraya diktirten, dağınık halde diktiren, savurtan,<br />

döktürten, açtırtan, saçtırtan, yaydırtan, boşaltan, aktartan, gurup gurup veya teker teker<br />

yerleştiren, boca ettirten.<br />

айдзæгъдæг (aйдзæгъдджытæ) | ayzæğdæg | dolduran, çabukça doldurulan, yeniden<br />

doldurulan, atan, dışarı atan, şuraya buraya atan, muhtelif yerlere atan, gereksiz eşyayı dışarı<br />

atan, kesen, çıkaran, uç veren, süren, dağıtan; serpen, serpiştiren, saçan, koyan, öteye beriye<br />

koyan, şuraya buraya diken, dağınık halde diken, savuran, döken, açan, saçan, yayan,<br />

boşaltan, aktaran, gurup gurup veya teker teker yerleştiren, boca eden.<br />

айдзæгъдæггаг (aйдзæгъдджытæ) | ayzæğdæggag | doldurmalık, çabukça doldurulmalık,<br />

yeniden doldurmalık, atmalık, dışarı atmalık, şuraya buraya atmalık, muhtelif yerlere atmalık,<br />

gereksiz eşyayı dışarı atmalık, kesmelik, çıkarmalık, uç vermelik, sürmelik, dağıtmalık;<br />

serpmelik, serpiştirmelik, saçmalık, koymalık, öteye beriye koymalık, şuraya buraya dikmelik,<br />

dağınık halde dikmelik, savurmalık, dökmelik, açmalık, saçmalık, yaymalık, boşaltmalık,<br />

aktarmalık, gurup gurup veya teker teker yerleştirmelik, boca etmelik.<br />

айдзæгъдæн | ayzæğdæn | doldurulan, çabukça doldurulan, yeniden doldurulan, atılan,<br />

dışarı atılan, şuraya buraya atılan, muhtelif yerlere atılan, gereksiz eşyayı dışarı atan, kesen,<br />

çıkarılan, uç verilen, sürülen, dağıtılan; serpilen, serpiştirilen, saçılan, koyulan, öteye beriye<br />

koyulan, şuraya buraya dikilen, dağınık halde dikilen, savrulan, dökülen, açılan, saçılan,<br />

yayılan, boşaltılan, aktarılan, gurup gurup veya teker teker yerleştirilen, boca edilen.<br />

107


айдзæгъдгæ | ayzæğdgæ | doldurma, çabukça doldurulma, yeniden doldurma, atma, dışarı<br />

atma, şuraya buraya atma, muhtelif yerlere atma, gereksiz eşyayı dışarı atma, kesme,<br />

çıkarma, uç verme, sürme, dağıtma; serpme, serpiştirme, saçma, koyma, öteye beriye<br />

koyma, şuraya buraya dikme, dağınık halde dikme, savurma, dökme, açma, saçma, yayma,<br />

boşaltma, aktarma, gurup gurup veya teker teker yerleştirme, boca etme.<br />

айдзæгъдгæйæ | ayzæğdgæyæ | doldurarak, çabukça doldurularak, yeniden doldurarak,<br />

atarak, dışarı atarak, şuraya buraya atarak, muhtelif yerlere atarak, gereksiz eşyayı dışarı<br />

atarak, keserek, çıkararak, uç vererek, sürerek, dağıtarak; serperek, serpiştirerek, saçarak,<br />

koyarak, öteye beriye koyarak, şuraya buraya dikerek, dağınık halde dikerek, savurarak,<br />

dökerek, açarak, saçarak, yayarak, boşaltarak, aktararak, gurup gurup veya teker teker<br />

yerleştirerek, boca ederek.<br />

айдзæгъдинаг (aйдзæгъдинæгтæ) | ayzæğdinag | dolduracak, çabukça doldurulacak,<br />

yeniden dolduracak, atacak, dışarı atacak, şuraya buraya atacak, muhtelif yerlere atacak,<br />

gereksiz eşyayı dışarı atacak, kesecek, çıkaracak, uç verecek, sürecek, dağıtacak; serpecek,<br />

serpiştirecek, saçacak, koyacak, öteye beriye koyacak, şuraya buraya dikecek, dağınık halde<br />

dikecek, savuracak, dökecek, açacak, saçacak, yayarak, boşaltacak, aktaracak, gurup gurup<br />

veya teker teker yerleştirecek, boca edecek.<br />

айдзæгъдын (айдзæгътoн, айдзæгътaин, айдзæгъддзынæн) | ayzæğdın | doldurmak,<br />

çabukça doldurulmak, yeniden doldurmak, atmak, dışarı atmak, şuraya buraya atmak,<br />

muhtelif yerlere atmak, gereksiz eşyayı dışarı atmak, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek,<br />

dağıtmak; serpmek, serpiştirmek, saçmak, koymak, öteye beriye koymak, şuraya buraya<br />

dikmek, dağınık halde dikmek, savurmak, dökmek, açmak, saçmak, yaymak, boşaltmak,<br />

aktarmak, gurup gurup veya teker teker yerleştirmek, boca etmek.<br />

айдзæpын | ayzærın | 1) yakalamak, yakalatmak; 2) test etmek, denemek, tecrübe etmek,<br />

sınamak, koymak, yağmak, çisemek, varmak, erişmek, gelmek, çıkmak, elde etmek, nail<br />

olmak, başarı kazanmak, muvaffakiyet elde etmek, duymak, çekmek.<br />

айеды | ayyedı | son kez, son kere, geçen defa, yakında, geçenlerde, yeni.<br />

айзæлаг | ayjælag | hızla geçtirten, tez geliverdirten, geçerek taşıtan, yaydırtan, yayılı<br />

verdirten, yaygınlaştıran, dolaştırtan, genişleten, sirayet ettirten, istila ettirten, şenlendiren,<br />

uzattıran.<br />

айзæлæг | ayjælæg | hızla geçen, tez geçiveren, geçerek taşınan, yayılan, yayılıveren,<br />

yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila eden, şenelen, uzatan.<br />

айзæлæн | ayjælæn | hızla geçilen, tez geçi verilen, geçerek taşınılan, yayılan, yayılı verilen,<br />

yaygınlaşan, dolaşılan, genişleyen, sirayet eden, istila eden, şenelen, uzatılan.<br />

айзæлгæ | ayjælgæ | hızla geçme, tez geçiverme, geçerek taşınma, yayılma yayılıverme,<br />

yaygınlaşmak, dolaşma, genişleme, sirayet etme, istila etme, şenelme, uzatma.<br />

айзæлгæйæ | ayjælgæyæ | hızla geçerek, tez geçivererek, geçerek taşınarak, yayılarak,<br />

yayılıvererek, yaygınlaşarak, dolaşarak, genişleyerek, sirayet ederek, istila ederek, şenelerek,<br />

uzatarak.<br />

айзæлд (aйзæлдтытæ) | ayjæld | hızla geçmiş, tez geçivermiş, geçerek taşınmış, yayılmış,<br />

yayılıvermiş, yaygınlaşmış, dolaşmış, genişlemiş, sirayet etmiş, istila etmiş, şenelmiş, uzatmış.<br />

айзæлинаг (aйзæлинæгтæ) | ayjælinag| hızla geçecek, tez geçiverecek, geçerek taşınacak,<br />

yayılacak, yayılıverecek, yaygınlaşacak, dolaşarak, genişlenecek, sirayet edecek, istila edecek,<br />

şenelecek, uzatacak.<br />

айзæлын [айзæлыд (-и, -ис), айзæлыдaид, айзæлдзæн (-и, -ис)] | ayjælın | hızla geçmek,<br />

tez geçivermek, geçerek taşınmak, yayılmak, yayılıvermek, yaygınlaşmak, dolaşmak,<br />

genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, uzatmak.<br />

108


айзæр-айзæр кæнын | ayjær-ayjær kænın | sık sık ekmek, serpmek, dökmek, üzerine<br />

dökmek, tutam atmak; saçmak.<br />

айзæраг | ayjærag | ektirten, serptirten, döktürten, üzerine döktüren, tutam attırtan;<br />

saçtırtan.<br />

айзæрæг (aйзæрджытæ) | ayjæræg | eken, serpen, döken, üzerine döken, tutam atan;<br />

saçan.<br />

айзæрæггаг (aйзæрæггæгтæ) | ayjæræggag| ekmelik, serpmelik, dökmelik, üzerine<br />

dökmelik, tutam atmalık; saçmalık.<br />

айзæрæн | ayjæræn | ekilen, serpilen, dökülen, üzerine dökülen, tutam atılan; saçılan.<br />

айзæргæ | ayjærgæ | ekme, serpme, dökme, üzerine dökme, tutam atma; saçma.<br />

айзæргæйæ | ayjærgæyæ | ekerek, serperek, dökerek, üzerine dökerek, tutam atarak;<br />

saçarak.<br />

айзæринаг (aйзæринæгтæ) | ayjærinag | ekecek, serpecek, dökecek, üzerine dökecek,<br />

tutam atacak; saçacak.<br />

айзæрт (aйзæртытæ) | ayjært | ekmiş, serpmiş, dökmüş, üzerine dökmüş, tutam atmış;<br />

saçmış.<br />

айзæрын (айзæрcтoн, айзæрcтaин, айзæрддзынæн) | ayjærın | ekmek, serpmek,<br />

dökmek, üzerine dökmek, tutam atmak; saçmak.<br />

аййaф-аййaф кæнын | ayyaf-ayyaf kænın | 1) sık sık yetişmek, koşarak yetişmek,<br />

arkasından yetişmek, kavuşmak, yakalamak, varmak, gelmek, ulaşmak, erişmek, ermek, nail<br />

olmak, değmek, elde etmek, çıkmak; 2) denemek, sınamak, tecrübe etmek, duymak.<br />

аййaфаг | ayyafag | 1) yetiştirten, koşarak yetiştiren, arkasından yetiştiren, kavuşturtan,<br />

yakalatan, vardırtan, geldirten, ulaştırtan, eriştirten, erdirten, nail oldurtan, değdirten, elde<br />

ettirten, çıkartan; 2) deneten, sınatan, tecrübe ettiren, duyduran.<br />

аййaфæг (aййaфджытæ) | ayyafæg | 1) yetişen, koşarak yetişen, arkasından yetişen,<br />

kavuşmak, yakalayan, varan, gelen, ulaşan, erişen, eren, nail olan, değen, elde eden, çıkan; 2)<br />

deneyen, sınayan, tecrübe eden, duyan.<br />

аййaфæггаг (aййaфæггæгтæ) | ayyafæggag| 1) yetişmelik, koşarak yetişmelik, arkasından<br />

yetişmelik, kavuşmalık, yakalamalık, varmalık, gelmelik, ulaşmalık, erişmelik, ermelik, nail<br />

olmalık, değmelik, elde etmelik, çıkmalık; 2) denemelik, sınamalık, tecrübe etmelik, duymalık.<br />

аййaфæн | ayyafæn | 1) yetişilen, koşarak yetişilen, arkasından yetişilen, kavuşulan,<br />

yakalanılan, varılan, gelinen, ulaşılan, erişilen, erişen, nail olunan, değinen, elde edilen,<br />

çıkılan; 2) denenen, sınanan, tecrübe edilen, duyulan.<br />

аййaфгæ | ayyafgæ | 1) yetişme, koşarak yetişme, arkasından yetişme, kavuşma, yakalama,<br />

varma, gelme, ulaşma, erişme, erme, nail olma, değme, elde etme, çıkma; 2) deneme,<br />

sınama, tecrübe etme, duyma.<br />

аййaфгæйæ | ayyafgæyæ | 1) yetişerek, koşup yetişerek, arkasından yetişerek, kavuşarak,<br />

yakalayarak, vararak, gelerek, ulaşarak, erişerek, ererek, nail olarak, değerek, elde ederek,<br />

çıkarak; 2) deneyerek, sınayarak, tecrübe ederek, duyarak.<br />

аййaфинаг (aййaфинæгтæ) | ayyafinag | 1) yetişecek, koşup yetişecek, arkasından<br />

yetişecek, kavuşacak, yakalanacak, varacak, gelecek, ulaşacak, erişecek, erecek, nail olacak,<br />

değecek, elde edecek, çıkacak; 2) denenerek, sınanacak, tecrübe edecek, duyacak.<br />

аййaфын (аййæфтoн, аййæфтaин, аййæфдзынæн) | ayyafın | 1) yetişmek, koşarak<br />

yetişmek, arkasından yetişmek, kavuşmak, yakalamak, varmak, gelmek, ulaşmak, erişmek,<br />

ermek, nail olmak, değmek, elde etmek, çıkmak; 2) denemek, sınamak, tecrübe etmek,<br />

duymak.<br />

109


аййæфт (aййæфтытæ) | ayyæft| 1) yetişmiş, koşarak yetişmiş, arkasından yetişmiş,<br />

kavuşmış, yakalamış, varmış, gelmiş, ulaşmış, erişmiş, ermiş, nail olmuş, değmiş, elde etmiş,<br />

çıkmış; 2) denemiş, sınamış, tecrübe etmiş, duymuş.<br />

aйк (æйчытæ) | ayk | yumurta, yumurtacık; айчы бур | ayçı bur | yumurta sarısı; айчы<br />

урc | ayçı urş | yumurta akı; yumurta beyazı; айчы xъузг | ayçı qujg | dölsüz yumurta, kof<br />

yumurta; aйчъыцъар | ayçıtsar | yumurta zarı, yumurta kabuğu.<br />

aйкæвдылд (aйкæвдылдтытæ) | aykævdıld |<br />

айкæвдылд кæнын | aykævdıld | yumurta yağlamak, yumurta sürmek, yumurta yıkamak,<br />

yumurta silmek.<br />

aйкæфтaуaг | aykæftauag | yumurtlatan, yumurta çıkartan, yumurtlayarak çoğaltan,<br />

yumurtlayarak çoğaltan hayvan.<br />

aйкæфтaуæг (aйкæфтaуджытæ) | aykæftauæg | yumurtlayan, yumurta çıkaran,<br />

yumurtlayarak çoğalan, yumurtlayarak çoğalan hayvan.<br />

aйкæфтaуæггaг (aйкæфтaуджытæ) | aykæftauæggag | yumurtlamalık, yumurta<br />

çıkarmalık, yumurtlayarak çoğalmalık.<br />

aйкæфтaуæн | aykæftauæn | yumurtlama, yumurta çıkarma, yumurtlayarak çoğalma.<br />

aйкæфтыд (aйкæфтыдтытæ) | aykæftıd | yumurtlamış, yumurta çıkarmış.<br />

aйквæд | aykvæd | yumurtalık.<br />

aйкгонд (aйкгæндтытæ) | aykgond | yumurtamsı.<br />

aйкдзæг | aykzæg | kabuk, yumurta kabuğu.<br />

aйкxор | aykxor | yumurta parazitleri, yumurta yiyenler, yumurta sevenler; yumurta yemeyi<br />

sevenler.<br />

aйкxуыз | aykxuıj | oval, yumurta benzeri, yumurta gibi, yumurta şekilli.<br />

aйкчыpæг | aykçıræg | yumurtacık.<br />

aймыc-aймыc кæнын | aymış-aymış kænın |<br />

aймыcаг | aymışag |<br />

aймыcæг (aймыcджытæ) | aymışæg |<br />

aймыcæггaг (aймыcæггæгтæ) | aymışæggag |<br />

aймыcгæ | aymıgşæ |<br />

aймыcгæйæ | aymışgæyæ |<br />

aймыcинaг (aймыcинæгтæ) | aymışinag |<br />

aймыcын (аймыcыдтæн, аймыcыдaин, аймыcдзынæн) | aymışın |<br />

aйнæг (aйнæгтæ, aйнæджытæ) | aynæg | 1. 1) kaya, kayalık, sarp, sarp kaya, yüksek sarp<br />

kaya, yar, yalıyar, yalçın, kepez, falez, sal; ivinti yeri, uçurum; 2) akıcı, akım, düz, pürüzsüz;<br />

düzgün, cilalı, perdahlı, zarif; 2.1) düzeltme, dik, dimdik, dikey, düşey, şakuli, keskin; 2)<br />

ıslatma; 3) kuvvetli, sağlam, çetin; şiddetli; sert, dinç, taze, pek, dayanıklı, ölmezoğlu, erkek,<br />

yeğin, koyu, katı, sulp, tıkız, kesif, metin, kesin, sabit, sebatlı; sağlam; kati, kesin, laçin, ekit,<br />

vesik, emles.<br />

айнæгау | aynægau | kayalık gibi, sarpa benzer, uçurum gibi, yar gibi.<br />

айнæгбын | aynægbın | kaya dibi, kayalık dibi, yar dibi, yalıyar; ivinti yeri, uçurum dibi.<br />

айнæгварc | aynægvarş | kayalık, kaya yanı, kayalık yamaç.<br />

айнæгдур | aynægdur | kaya taşı, kayalık taşlar.<br />

айнæгджын | aynægdur | kayalı, kayalıklı.<br />

айнæгриу | aynægriu | taş kalpli, katı yürekli.<br />

айнæгcæр | aynægşær | taş kafa.<br />

айнæгxуыз | aynægxuıj | kaya gibi.<br />

айoнг | ayong | 1) şimdiye kadar; buraya kadar, hala; 2) bu yere, bu yere kadar, bu kadar.<br />

110


айразмæ | ayrajmæ | budan önce, son günlerde, son zamanlarda, bu aralarda. несколько<br />

дней (недель) назад; давеча, недавно, некоторое время назад; в прошлый раз; раньше<br />

айразмæйы | ayrajmæyı | budan önce, son günlerde, son zamanlarda, bu aralarda.<br />

предыдущий; предшествующий<br />

айран | ayran | ayran, kefir, ekşi süt.<br />

айрæз | ayræj | büyü, yetiş, geliş, serpil, adam ol.<br />

айрæзaг | ayræjag | yetişen, büyüyen, büyük olan, çabukça büyüyen, boy atan, adam olan;<br />

gelişen, serpilen, biten, artan.<br />

айрæзæг (aйрæзджытæ) | ayræjæg | yetişen, büyüyen, büyük olan, çabukça büyüyen, boy<br />

atan, adam olan; gelişen, serpilen, biten, artan.<br />

айрæзæггаг | ayræjæggag | yetişmelik, büyümelik, büyük olmalık, çabukça büyütmelik, boy<br />

atmalık; gelişmelik, serpilmelik; bitmelik; artmalık.<br />

айрæзæн | ayræjæn | yetişilen, büyütülen, büyük olunan, çabukça büyütülen, boy atılan;<br />

gelişilen, serpilen, bitilen, artalan.<br />

айрæзгæ | ayræjgæ | yetişme, büyüme, büyük olma, çabukça büyütme, boy atma; gelişme,<br />

serpilme, bitme, artma.<br />

айрæзгæйæ | ayræjgæyæ | yetişerek, büyüyerek, büyük olarak, çabukça büyüterek, boy<br />

atarak; gelişerek, serpilerek, biterek, artarak.<br />

айрæзинaг (aйрæзинæгтæ) | ayræjinag | yetişecek, büyüyecek, büyük olacak, çabukça<br />

büyütecek, boy atacak; gelişecek, serpilecek, bitecek, artacak.<br />

айрæзт (aйрæзтытæ) | ayræjt | gelişim, gelişme, gelişkinlik; evrim; olgunluk, yetişim,<br />

cereyan, serpilme, hızlı büyüme.<br />

aйрæзын (айрæзтæн, айрæзтaин, айрæздзынæн) | ayræjın | yetişmek, büyümek, büyük<br />

olmak, çabukça büyütmek, boy atmak; gelişmek, serpilmek, bitmek, artmak.<br />

aйрæзын кæнын | ayræjın kænın | büyütmek, hızla büyütmek, geliştirmek, serpilmek,<br />

terbiye etmek.<br />

айрæмпæн | ayræmpæn | hareket, faaliyet, etkinlik, yapılan işler.<br />

aйрox кæнын | ayrox kænın | unutmak, çabukça unutmak, çabuk unutmak, unutturmak.<br />

aйрox уæвын (уын) | ayrox uævın | unutulmak, unutmak.<br />

aйрoxгæнaг | ayroxgænag | unutan, çabukça unutan, çabuk unutan, unutturan.<br />

aйрoxгæнæг (aйрoxгæнджытæ) | ayroxgænæg | unutan, çabukça unutan, çabuk unutan,<br />

unutturan.<br />

aйрoxгæнæн | ayroxgænæn | unutulan, çabukça unutulan, çabuk unutulan, unutturulan.<br />

aйрoxгæнгæ | ayroxgængæ | unutma, çabukça unutma, çabuk unutma, unutturma.<br />

aйрoxгæнгæйæ | ayroxgængæyæ | unutarak, çabukça unutarak, çabuk unutarak,<br />

unutturarak.<br />

aйрoxгæнинaг (aйрoxгæнинæгджытæ) | ayroxgæninag | unutacak, çabukça unutacak,<br />

çabuk unutacak, unutturacak.<br />

айс-айс кæнын | ayş-ayş kænın | 1) sık sık almak, eline almak, zorla almak, geri almak,<br />

ameliyatla almak, elde etmek, edinmek, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak, girişmek,<br />

temizlemek; kaldırmak, toplamak, saklamak, yerleştirmek, çıkarmak, hareket etmek, zapt<br />

etmek; tutuklamak, yakalamak; 2) kabul etmek, teslim almak, devralmak; 3) indirmek,<br />

sökmek, kaldırmak, soymak; çekmek, resim çekmek, içine çekmek; kiralamak, fekketmek; 4)<br />

seçmek, elemek, beğenmek, kesmek, nezretmek; 5) emmek, emilmek, soğurmak, yutmak,<br />

yudumlamak, dalmak, nez hâl etmek; 6) sürmek, yakalamak, kapmak; 7) maruz kalmak,<br />

taşımak, getirmek, götürmek, sürüklemek, kokusu gelmek, görmek, yumurtlamak; 8) yemek,<br />

sanmak, benzetmek.<br />

111


айсaг | ayşag | 1) aldırtan, eline aldıran, zorla aldıran, geri aldıran, elde ettiren, ettirten,<br />

tutturan, başlatan, sarılan, girişilen, temizleten; kaldırtan, toplatan, saklatan, yerleştiren,<br />

çıkartan, hareket ettiren, ele geçirten, zapt ettiren; tutuklatan, yakalatan; 2) kabul ettiren,<br />

teslim aldıran, devraldıran; 3) indirten, söktüren, kaldırtan, soyduran, çektiren, resim<br />

çektiren, kiralatan; 4) seçtirten, zorla aldırtan, ameliyatla aldıran, kestiren, kaldırtan,<br />

beğendiren, eleten, nezrettikten; 5) emdirten, emilen, soğurtan, yutan, yudumlatan,<br />

daldıran, içine çektiren, nez hâl ettiren; 6) sürdüren, yakalatan, kapatan; 7) maruz bırakan,<br />

taşıtan, getirten, götürten, sürükleten, gördüren; 8) kokusu gelen, yumurtlatan; fekkettiren.<br />

айсaфaг | ayşafag | yitirten, yitirten, kaybettiren, kayıp ettirten, kayıp oldurtan,<br />

kayboladuran, gözden kayboladuran, şaşırtan, döktüren, kaçırtan, elden çıkartan, dağıtan,<br />

dağılıp giden, yıktırtan; berbat ettirten, içine ettiren.<br />

айсaфæг (aйсaфджытæ) | ayşafæg | yitiren, yiten, kaybeden, kayıp eden, kayıp olan,<br />

kaybolan, gözden kaybolan, şaşıran, döken, kaçıran, elden çıkaran, dağılan, dağılıp giden,<br />

yıkan; berbat eden, içine eden.<br />

айсaфæггаг (aйсaфæггæгтæ) | ayşafæggag | yitirmelik, yitmelik, kaybetmelik, kayıp<br />

etmelik, kayıp olmak, kaybolmalık, gözden kaybolmalık; şaşırmalık, dökmelik, kaçırmalık,<br />

elden çıkarmalık, dağılmalık, dağılıp gitmelik, yıkmalık; berbat etmelik, içine etmelik.<br />

айсaфæн | ayşafæn | yitirilen, yitilen, kaybedilen, kayıp edilen, kaybolunan, kayıp olunan,<br />

gözden kaybolunan, şaşırılan, dökülen, kaçırılan, elden çıkarılan, dağılan, dağılıp gidilen,<br />

yıkılan; berbat edilen, içine edilen.<br />

айсaфгæ | ayşafgæ | yitirme, yitme, kaybetme, kayıp etme, kayıp olma, kaybolma, gözden<br />

kaybolma, şaşırma, dökme, kaçırma, elden çıkarma, dağılma, dağılıp gitme, yıkma; berbat<br />

etme, içine etme.<br />

айсaфгæйæ | ayşafgæyæ | yitirerek, yiterek, kaybederek, kayıp ederek, kaybolarak, kayıp<br />

olarak, gözden kaybolarak, şaşırarak, dökerek, kaçırarak, elden çıkararak, dağılarak, dağılıp<br />

giderek, yıkarak; berbat ederek, içine ederek.<br />

айсaфинaг (aйсaфинæгтæ) | ayşafinag | yitirecek, yitecek, kaybedecek, kayıp edecek,<br />

kaybolacak, kayıp olacak, gözden kaybolacak, şaşıracak, dökecek, kaçıracak, elden çıkaracak,<br />

dağılacak, dağılıp gidecek, yıkacak; berbat edecek, içine edecek.<br />

айсaфын (айрсæфтон, айрсæфтaин, айрсaфдзынæн) | ayşafın | yitirmek, yitmek,<br />

kaybetmek, kayıp etmek, kayıp olmak, kaybolmak, gözden kaybolmak, şaşırmak, dökmek,<br />

kaçırmak, elden çıkarmak, dağılmak, dağılıp gitmek, yıkmak; berbat etmek, içine etmek.<br />

айсахатæн | ayşaxatæn | her saat, saatte bir, sık sık, sıkça, çok kere, çoğu defa.<br />

айсæг (aйсджытæ) | ayşæg | 1) alan, zorla alan, eline alan, geri alan, elde eden, edinen,<br />

tutan, başlayan, sarılan, girişen, temizleyen; kaldıran, toplayan, saklayan, yerleştiren, çıkaran,<br />

hareket eden, ele geçiren, zapt eden; tutuklayan, yakalayan; 2) kabul eden, teslim alan,<br />

devralan; 3) indiren, çıkaran, söken, kaldıran, soyan, çeken, resim çeken, kiralayan, kesen; 4)<br />

seçen, ameliyatla alan, kaldıran, beğenen, eleyen, nezreden; 5) emen, emilen, soğuran,<br />

yutan, yudumlayan, dalan, içine çeken, nez hâl eden, çıkaran; 6) süren, yakalayan, kapan; 7)<br />

maruz kalan, taşınan, getiren, götüren, sürükleyen, gören; 8) kokusu gelen, yumurtlayan;<br />

fekkeden.<br />

айсæггаг (aйсæггæгтæ) | ayşæggag | 1) almalık, eline almalık, zorla almalık, geri almalık,<br />

ameliyatla almalık, elde etmelik, edinmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık, girişmelik,<br />

temizlemelik; kaldırmalık, toplamalık, saklamalık, yerleştirmelik, çıkarmalık, hareket etmelik,<br />

ele geçirmelik, zapt etmelik; tutuklamalık, yakalamalık; 2) kabul etmelik, teslim almalık,<br />

devralmalık; 3) indirmelik, sökmelik, kaldırmalık, soymalık; çekmelik, resim çekmelik;<br />

kiralamalık; 4) seçmelik, kesmelik, beğenmelik, elemelik, nezretmelik; 5) emmelik, emilmelik,<br />

112


soğurmalık, yutmalık, yudumlamalık, dalmalık, içine çekmelik, nez hâl etmelik; 6) sürmelik,<br />

yakalamalık, kapmalık; 7) maruz kalmalık, taşımalık, getirmelik, götürmelik, sürüklemelik,<br />

kokusu gelmelik, görmelik, yumurtlamalık; 8) yemelik, sanmalık, benzetmelik, fekketmelik.<br />

айсæн | ayşæn | 1) alınan, eline alınan, zorla alınan, geri alınan, ameliyatla alınan, elde<br />

edilen, edinilen, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan, girişilen, temizlenen; kaldırılan,<br />

toplanan, saklanan, yerleştirilen, çıkarılan, hareket edilen, zapt edilen; tutuklanan,<br />

yakalanan; 2) kabul edilen, teslim alınan, devralınan; 3) indirilen, sökülen, kaldırılan, soyulan;<br />

çekilen, resim çekilen, içine çekilen; kiralanan; 4) seçilen, eletilen, beğenilen, kesilen, nezre<br />

dilen; 5) emilen, soğurulan, yutulan, yudumlanan, dalınan, nez hâl edilen; 6) sürülen,<br />

yakalanan, kapanan; 7) maruz kalınan, taşınılan, getirilen, götürülen, sürüklenen, kokusu<br />

gelinen, görülen, yumurtlatan; 8) sanılan, benzetilen, fekkedilen.<br />

айсæpд-айсæpд кæнын | ayşærd-ayşærd kænın | sık sık çabukça sürmek, hızlı yaymak,<br />

çabukça sıvamak, hızlı yağlamak, çabukça yağlamak, hızlı karalamak, çabukça lekelemek,<br />

çabukça bulaştırmak, koymak, kirletmek, mürekkepleştirmek.<br />

айсæpдаг | ayşærdag | çabukça süren, hızlı yayan, çabukça sıvayan, hızlı yağlayan, çabukça<br />

yağlayan, hızlı karalayan, çabukça lekeleyen, çabukça bulaştıran, koyan, kirleten,<br />

mürekkepleştiren.<br />

айсæpдæг (aйсæpдджытæ) | ayşærdæg | çabukça süren, hızlı yayan, çabukça sıvayan,<br />

hızlı yağlayan, çabukça yağlayan, hızlı karalayan, çabukça lekeleyen, çabukça bulaştıran,<br />

koyan, kirleten, mürekkepleştiren.<br />

айсæpдæггаг (aйсæpдæггæгджытæ) | ayşærdæggag | çabukça sürmelik, hızlı yaymalık,<br />

çabukça sıvamalık, hızlı yağlamalık, çabukça yağlamalık, hızlı karalamalık, çabukça<br />

lekelemelik, çabukça bulaştırmalık, koymalık, kirletmelik, mürekkepleştirmelik.<br />

айсæpдæн | ayşærdæn | çabukça sürülen, hızlı yayılan, çabukça sıvanan, hızlı yağlanan,<br />

çabukça yağlanan, hızlı karalanan, çabukça lekelenen, çabukça bulaştırılan, koyulan,<br />

kirletilen, mürekkepleştirilen.<br />

айсæpдгæ | ayşærdgæ | çabukça sürme, hızlı yayma, çabukça sıvama, hızlı yağlama,<br />

çabukça yağlama, hızlı karalama, çabukça lekeleme, çabukça bulaştırma, koyma, kirletme,<br />

mürekkepleştirme.<br />

айсæpдгæйæ | ayşærdgæyæ | çabukça sürerek, hızlı yayarak, çabukça sıvayarak, hızlı<br />

yağlayarak, çabukça yağlayarak, hızlı karalayarak, çabukça lekeleyerek, çabukça bulaştırarak,<br />

koyarak, kirleterek, mürekkepleştirerek.<br />

айсæpдинaг (aйсæpдинæгджытæ) | ayşærdinag | çabukça sürecek, hızlı yayacak,<br />

çabukça sıvanacak, hızlı yağlanacak, çabukça yağlanacak, hızlı karalanacak, çabukça<br />

lekelenecek, çabukça bulaştıracak, koyacak, kirletecek, mürekkepleştirecek.<br />

айсæpдын (айсæрстон, айсæрстaин, айсæрддзынæн) | ayşærdın | çabukça sürmek, hızlı<br />

yaymak, çabukça sıvamak, hızlı yağlamak, çabukça yağlamak, hızlı karalamak, çabukça<br />

lekelemek, çabukça bulaştırmak, koymak, kirletmek, mürekkepleştirmek.<br />

айсæф-айсæф кæнын | ayşæf-ayşæf kænın | sık sık yitmek, yitirmek, kaybolmak, kayıp<br />

olmak, kayıp etmek, mahvolmak, sır olmak, saklanmak, gizlenmek, kaçmak, kapanmak,<br />

yatmak; berbat etmek, içine etmek.<br />

айсæфaг | ayşæfag | yiten, yitiren, kaybolan, kayıp olan, kayıp eden, mahvolan, sır olan,<br />

saklanan, gizlenen, kaçan, kapanan, yatan; berbat eden, içine eden.<br />

айсæфæг (aйсæфджытæ) | ayşæfæg | yiten, yitiren, kaybolan, kayıp olan, kayıp eden,<br />

mahvolan, sır olan, saklanan, gizlenen, kaçan, kapanan, yatan; berbat eden, içine eden.<br />

113


айсæфæн | ayşæfæn | yitilen, yitirilen, kaybolunan, kayıp olunan, kayıp edilen,<br />

mahvolunan, sır olunan, saklanılan, gizlenilen, kaçınan, kapanan, yatılan; berbat edilen, içine<br />

edilen.<br />

айсæфгæ | ayşæfgæ | yitme, yitirme, kaybolma, kayıp olma, kayıp etme, mahvolma, sır<br />

olma, saklanma, gizlenme, kaçma, kapanma, yatma; berbat etme, içine etme.<br />

айсæфгæйæ | ayşæfgæyæ | yiterek, yitirerek, kaybolarak, kayıp olarak, kayıp ederek,<br />

mahvolarak, sır olarak, saklanarak, gizlenerek, kaçarak, kapanarak, yatarak; berbat ederek,<br />

içine ederek.<br />

айсæфинaг (aйсæфинæгтæ) | ayşæfinag | yitecek, yitirecek, kaybolacak, kayıp olacak,<br />

kayıp edecek, mahvolacak, sır olacak, saklanacak, gizlenecek, kaçacak, kapanacak, yatacak;<br />

berbat edecek, içine edecek.<br />

айсæфт (aйсæфтытæ) | ayşæft | yitmiş, yitirmiş, kaybolmuş, kayıp olmuş, kayıp etmiş,<br />

mahvolmuş, sır olmuş, saklanmış, gizlenmiş, kaçmış, kapanmış, yatmış; berbat etmiş, içine<br />

etmiş.<br />

айсæфын (айсæфтæн, айсæфтaин, айсæфдзынæн) | ayşæfın | yitmek, yitirmek,<br />

kaybolmak, kayıp olmak, kayıp etmek, mahvolmak, sır olmak, saklanmak, gizlenmek, kaçmak,<br />

kapanmak, yatmak; berbat etmek, içine etmek.<br />

айсберг | ayşbærg | buzdağı, aysberg.<br />

айсгæйæ | ayşgæyæ | 1) alarak, eline alarak, zorla alarak, geri alarak, ameliyatla alarak,<br />

elde ederek, edinerek, ele geçirerek, tutarak, başlayarak, sarılarak, girişerek, temizleyerek;<br />

kaldırarak, toplayarak, saklayarak, yerleştirerek, çıkararak, hareket ederek, zapt ederek;<br />

tutuklayarak, yakalayarak; 2) kabul ederek, teslim alarak, devralarak; 3) indirerek, sökerek,<br />

kaldırarak, soyarak; çekerek, resim çekerek, içine çekerek; kiralayarak; 4) seçerek, eleyerek,<br />

beğenerek, keserek, nezrederek; 5) emerek, emilerek, soğurarak, yutarak, yudumlayarak,<br />

dalarak, nez hâl ederek; 6) sürerek, yakalayarak, kaparak; 7) maruz kalarak, taşıyarak,<br />

getirerek, götürerek, sürükleyerek, kokusu gelerek, görerek, yumurtlayarak; 8) sanarak,<br />

benzeterek, fekkederek.<br />

айсинaг (айсинæгтæ) | ayşinag | 1) alacak, alınacak, eline alacak, zorla alacak, geri alacak,<br />

ameliyatla alacak, yanına alınacak, elde edecek, edinecek, ele geçirecek, tutacak, başlanacak,<br />

sarılacak, girişecek, temizlenecek; kaldıracak, kaldırılacak; toplanacak, saklanacak,<br />

yerleştirecek, çıkaracak, hareket edecek, zapt edecek; tutuklanacak, yakalanacak, tutsak<br />

edilecek; 2) kabul edecek, teslim alacak, devralacak; 3) indirecek, sökecek, kaldıracak,<br />

soyacak; çekecek, resim çekecek, içine çekecek; kiralanacak; 4) seçecek, elenecek,<br />

beğenecek, kesecek, nezredecek; 5) emecek, emilecek, soğuracak, yutacak, yudumlanacak,<br />

dalacak, nez hâl edecek; 6) sürecek, yakalanacak, kapacak; 7) maruz kalacak, taşınacak,<br />

getirecek, götürecek, sürüklenecek, kokusu gelecek, görecek, yumurtlatacak; 8) sanacak,<br />

benzetecek, fekkedecek.<br />

айсор | аyşor | buzdağı, aysberg. 1. айсор; 2. айсорский.<br />

айсораг (айсорæгтæ) | аyşorаg |<br />

айст (айстытæ) | ayşt | 1) hareket, devim, devinim, ilerleme; trafik, gidişgeliş, yürüyüş,<br />

kımıldanma, seyrüsefer; düzenli hareket; къахы айст | khaxı ayşt | yürüyüş; ayak hareketi,<br />

adım; 2) emme, yutma, emilme, yudumlama, çekilme, alınan, oldu, tamam; энергийы айст |<br />

enyergiyı ayşt | enerji emme, enerji hareketi.<br />

айсын (айстон, айстaин, айсдзынæн) | ayşın | 1) almak, eline almak, elde etmek, edinmek,<br />

tutmak, başlamak, sarılmak, girişmek, temizlemek; kaldırmak, toplamak, saklamak,<br />

yerleştirmek, çıkarmak, hareket etmek, ele geçirmek, zapt etmek; tutuklamak, yakalamak;<br />

чингуытæ ардыгæй айс | çinguıtæ ardıgæy ayş | kitapları buradan al; 2) kabul etmek,<br />

114


teslim almak, devralmak; 3) indirmek, çıkarmak, sökmek, kaldırmak, soymak; çekmek, resim<br />

çekmek; kiralamak; 4) seçmek, zorla almak, ameliyatla almak, kesmek, geri almak,<br />

beğenmek, elemek, nezretmek; 5) sürmek, emmek, emilmek, soğurmak, yutmak,<br />

yudumlamak, dalmak, içine çekmek, nez hâl etmek, fekketmek; куыст бирæ рæстæг аиста |<br />

kuışt biræ ræştæg ayşta | çalışma çok zaman aldı, iş uzun zaman sürdü; 6) yakalamak,<br />

kapmak; 7) maruz kalmak, taşımak, getirmek, götürmek, sürüklemek, kokusu gelmek,<br />

görmek, yumurtlamak; 8) yemek, sanmak, benzetmek; чиныг чи айста? | çinıg çi ayşta? |<br />

kitabı kim kaptı? дзырд айсын | zırd ayşın | konuşmayı kesmek; lafı kesmek, lafını almak,<br />

söz almak; искæйы дæ разæй айсын | işkæyı dæ rajæy ayşın | birisini öne sürmek, birini<br />

yanında taşımak.<br />

айсысаг | ayşışag | buharlaştıran, buharlaştırman, uçurtan, köpürten, taştırtan, genişleten,<br />

tebahhur ettiren.<br />

айсысæг (айсджытæ) | ayşışæg | buharlaşan, buharlaştıran, uçan, köpüren, taşan,<br />

genişleyen, tebahhur eden.<br />

айсысæн | ayşışæn | buharlatılan, buharlaştırılan, uçulan, köpürtülen, taşan, genişlenen,<br />

tebahhur edilen.<br />

айсысгæ | ayşışgæ | buharlaşma, buharlaştırma, uçma, köpürme, taşma, genişleme,<br />

tebahhur etme.<br />

айсысгæйæ | ayşışgæyæ | buharlaşarak, buharlaştırarak, uçarak, köpürerek, taşarak,<br />

genişleyerek, tebahhur ederek.<br />

айсысинaг (айсысинæгтæ) | ayşışinag | buharlaşacak, buharlaştıracak, uçacak, köpürecek,<br />

taşacak, genişlenecek, tebahhur edecek.<br />

айсысын [айсыст (-и, -ис), айсыстaид, айсысдзæн (-и, -ис)] | ayşışın | buharlaşmak,<br />

buharlaştırmak, uçmak, köpürmek, taşmak, genişlemek, tebahhur etmek.<br />

айтaу-айтaу кæнын | aytau-aytau kænın | 1) sık sık serpmek, serpiştirmek, yaymak,<br />

yayılmak, sermek; 2) ekmek, elemek; 3) asmak, dışarı asmak, asarak idam etmek, tartmak,<br />

sermek, ipe sermek, iliştirmek; dallanmak, budaklanmak; 4) geliştirmek, döndürmek,<br />

açılmak, açmak; kurmak, teşkil etmek.<br />

айтaуаг | aytauag | 1) serptiren, serpiştirten, yaydıran, yaydırtan, serdirten; 2) ektirten,<br />

eleten; 3) astırtan, dışarı astırtan, asarak idam ettirten, tartan, ipe serdirten, iliştirten;<br />

dallatan, budaklanan; 4) geliştirten, döndürten, açtırtan, açtıran; kurduran, teşkil ettirten.<br />

айтaуæг (айтaуджытæ) | aytauæg | 1) serpen, serpişen, yayan, yayılan, seren; 2) eken,<br />

eleyen; 3) asan, dışarı asan, asarak idam eden, tartan, ipe seren, ilişen; dallayan, budaklanan;<br />

4) gelişen, döndüren, açılan, açan; kuran, teşkil eden.<br />

айтaуæггаг (айтaуæггæгтæ) | aytauæggag | 1) serpmelik, serpiştirmelik, yaymalık,<br />

yayılmalık, sermelik; 2) ekmelik, elemelik; 3) asmalık, dışarı asmalık, asarak idam etmelik,<br />

tartmalık, ipe sermelik, iliştirmelik; dallanmalık, budaklanmalık; 4) geliştirmelik, döndürmelik,<br />

açılmalık, açmalık; kurmalık, teşkil etmelik.<br />

айтaуæн | aytauæn | 1) serpilen, serpiştirilen, yayılan, yayılan, serilen; 2) ekilen, elenen; 3)<br />

asılan, dışarı asılan, asarak idam edilen, tartılan, ipe serilen, iliştirilen; dallanılan,<br />

budaklanılan; 4) geliştirilen, döndürülen, açılan; kurulan, teşkil edilen.<br />

айтaугæ | aytaugæ | 1) serpme, serpiştirme, yayma, yayılma, serme; 2) ekme, eleme; 3)<br />

asma, dışarı asma, asarak idam etme, tartma, ipe serme, iliştirme; dallanma, budaklanma; 4)<br />

geliştirme, döndürme, açılma, açma; kurma, teşkil etme.<br />

айтaугæйæ | aytaugæyæ | 1) serperek, serpiştirerek, yayarak, yayılarak, sererek; 2) ekerek,<br />

eleyerek; 3) asarak, dışarı asarak, asarak idam ederek, tartarak, ipe sererek, iliştirerek;<br />

115


dallayarak, budaklaşarak; 4) geliştirerek, döndürerek, açılarak, açarak; kurarak, teşkil ederek;<br />

geliştirerek.<br />

айтaуинaг (айтaуинæгтæ) | aytauinag | 1) serpecek, serpiştirecek, yayacak, yayılacak,<br />

serecek; 2) ekecek, elenecek; 3) asacak, dışarı asacak, asarak idam edecek, tartacak, ipe<br />

serecek, iliştirecek; dallanacak, budaklanacak; 4) geliştirecek, döndürecek, açılacak, açacak;<br />

kuracak, teşkil edecek; geliştirecek.<br />

айтaуын (айтыдтон, айтыдтaин, айтaудзынæн) | aytauın | 1) serpmek, serpiştirmek,<br />

yaymak, yayılmak, sermek; 2) ekmek, elemek; 3) asmak, dışarı asmak, asarak idam etmek,<br />

tartmak, sermek, ipe sermek, iliştirmek; dallanmak, budaklanmak; 4) geliştirmek,<br />

döndürmek, açılmak, açmak; kurmak, teşkil etmek; geliştirmek; нартхор айтауын | nartxor<br />

aytauın | mısır ekmek, mısır yaymak.<br />

айтæ-уыйтæ | aytæ-uıytæ | erteleme, gecikme, acele etmeme, ağırdan alma, fazla kalma;<br />

uzun düşünme, hay-huy yapma.<br />

айтæ-уыйтæ кæнын | aytæ-uıytæ kænın | ertelemek, gecikmek, acele etmemek, ağırdan<br />

almak, fazla kalmak; uzun düşünmek, hay-huy yapmak, şöyle böyle yapmak; айтæ-уыйтæ<br />

нал фæкæнын | aytæ-uıytæ nal fækænın | uzun düşünmüyorum, gecikmeksizin<br />

yapıyorum.<br />

айтæккæ | aytækkæ | şimdi, şimdilik, hemen, halen, derhal; bugün, şu anda; demin;<br />

birazdan.<br />

айтыгъд (айтыгъдтытæ) | aytığd | sallanma, açıklık, ölçek, uzunluk, uzama, boy, alan,<br />

sarılmış, ambalaj yapılmış, imtidat.<br />

айтыд (айтыдтытæ) | aytıd | 1) serpmiş, serpiştirmiş, yaymış, yayılmış; 2) ekmiş, elemiş; 3)<br />

asmış, dışarı asmış, asarak idam etmiş, tartmış, sermiş, ipe sermiş, iliştirmiş; dallanmış,<br />

budaklanmış; 4) geliştirmiş, döndürmüş, açılmış, açmak; kurmuş, teşkil etmiş.<br />

айтынг кæнын | aytıng kænın | uzatmak, esnetmek, salmak, genişletmek, artırmak,<br />

yaymak, gerilmek.<br />

айтыгъд уæвын (уын) | aytığd uævın | yayılmış olmak, uzanmak, germek.<br />

айтындз-айтындз кæнын | aytınz-aytınz kænın | 1) sık sık germek; gerilmek, sermek,<br />

çekmek; 2) açmak, açıp yaymak, yayılmak, esnetmek, salmak, uzanmak, uzamak, uzatmak.<br />

айтындзаг | aytınzag | 1) gerdirten; gerişten, serdirten, çektirten; 2) açtırtan, açıp<br />

yaydırtan, yayıştan, esneten, salan, uzatan, uzattıran, uzatırdan.<br />

айтындзæг (айтындзджытæ) | aytınzæg | 1) geren; gerilen, seren, çeken; 2) açan, açıp<br />

yayan, yayılan, esneten, salan, uzanan, uzayan, uzatan.<br />

айтындзæггаг (айтындзæггæгтæ) | aytınzæggag | 1) germelik; gerilmelik, sermelik,<br />

çekmelik; 2) açmalık, açıp yaymalık, yayılmalık, esnetmelik, salmalık, uzanmalık, uzamalık,<br />

uzatmalık.<br />

айтындзæн | aytınzæn | 1) gerilen; serilen, çekilen; 2) açılan, yayılan, açıp yayılan,<br />

esnetilen, salınan, uzanılan, uzatılan.<br />

айтындзгæ | aytınzgæ | 1) germe; gerilme, serme, çekme; 2) açma, açıp yaymak, yayılma,<br />

yayılma, esnetme, salma, uzanma, uzama, uzatma.<br />

айтындзгæйæ | aytınzgæyæ | 1) gererek; gerilerek, sererek, çekerek; 2) açarak, açıp<br />

yayarak, yayılarak, esneterek, salarak, uzanarak, uzayarak, uzatarak, yayılarak.<br />

айтындзинaг (айтындзинæгтæ) | aytınzinag | 1) gerecek; gerilecek, serecek, çekecek; 2)<br />

açacak, açıp yayacak, yayılacak, esnetecek, salacak, uzanacak, uzayacak, uzatacak, yayılacak.<br />

айтынг кæнын | aytıng kænın | 1) germek, uzatmak, esnetmek, salmak, genişletmek,<br />

artırmak, yaymak; elastikiyetini gidermek; 2) açtırmak, toz haline sokturmak, püskürtmek.<br />

116


айтынг уæвын (уын) | aytıng uævın | 1) gerilmek, uzanmak, uzamak, yayılmak, esnemek,<br />

salınmak, genişlemek, artmak; elastikiyeti gitmek; 2) açılmak, toz haline gelmek, püskürmek.<br />

айтындзын (айтыгътон, айтыгътaин, айтындздзынæн) | aytınzın | 1) germek; gerilmek,<br />

sermek, çekmek, uzatmak; къухтæ айтындзын | khuxtæ aytınzın | elleri uzatmak; 2)<br />

açmak, açıp yaymak, yayılmak, esnetmek, salmak, uzanmak, uzamak; хи айтындзын | xi<br />

aytınzın | kendini uzatmak, uzanmak, uzamak, yayılmak, yaymak, yayılmış olmak, gerilmek;<br />

денджыз фæтæн йæхи айтыгъта | dæncıj fætæn yæxi aytığta | deniz enine kendini yaydı.<br />

айуан | ayuan | şaklaban, soytarı, maskara, maskaralık, palyaço, alay, gülünç, taklit, komedi,<br />

rezalet.<br />

айуан кæнын | ayuan kænın | alay etmek, eğlenmek, eğlenmek, dalga geçmek; oyun<br />

etmek, takılmak, yaralamak, iğnelemek, istihza etmek, piliz kesmek; raptetmek.<br />

айуангæнæг | ayuangænæg | şakacı, alay eden, dalga geçen; eğlendiren, eğlendirten, oyun<br />

eden, iğneleyen, yaralayan, istihza eden, piliz kesen, takılan; rapteden.<br />

айуаp-айуаp кæнын | ayuar-ayuar kænın | hızlı bir şekilde dağıtmak, çabukça dağıtmak;<br />

bölmek, bölüştürmek, paylaştırmak, pay etmek, paylara ayırmak, evleri ayırmak.<br />

айуаpаг | ayuarag | dağıttıran; böldürten, bölüştürten, paylaştırtan, pay ettirten, paylara<br />

ayırtan, evleri ayırtan.<br />

айуаpæг (айуаpджытæ) | ayuaræg | dağıtan; bölen, bölüştüren, paylaştıran, pay eden,<br />

paylara ayıran, evleri ayıran.<br />

айуаpæггаг (айуаpæггæгтæ) | ayuaræggag | dağıtmalık; bölmelik, bölüştürmelik,<br />

paylaştırmalık, pay etmelik, paylara ayırmalık, , evleri ayırmalık.<br />

айуаpæн | ayuaræn | dağıtılan; bölünen, bölüştürülen, paylaştırılan, pay edilen, paylara<br />

ayrılan, evleri ayrılan.<br />

айуаpгæ | ayuargæ | hızlı bir şekilde dağıtma, çabukça dağıtma, dağıtma; bölme, bölüşme,<br />

bölüştürme, parçalama, paylama, pay etme, paylaşma, paylaştırma, paylara ayırma, evleri<br />

ayırma, taksim etme, üleşme, üleştirme, tasnif etme, tikeleşme.<br />

айуаpгæйæ | ayuargæyæ | dağıtarak; bölerek, bölüştürerek, paylaştırarak, pay ederek,<br />

paylara ayırarak, evleri ayırarak.<br />

айуаpинaг (айуаpинæгтæ) | ayuarinag | dağıtılacak; bölünecek, bölüştürülecek,<br />

paylaştırılacak, pay edilecek, paylara ayrılacak, evleri ayıracak.<br />

айуаpын (айуæpстон, айуæpстaин, айуаpдзынæн) | ayuarın | hızlı bir şekilde dağıtmak,<br />

çabukça dağıtmak, dağıtmak; bölmek, bölüşmek, bölüştürmek, parçalamak, paylamak, pay<br />

etmek, paylaşmak, paylaştırmak, paylara ayırmak, evleri ayırmak, taksim etmek, üleşmek,<br />

üleştirmek, tasnif etmek, ırmak, tikeleşmek.<br />

ай-уый | ay-uıy | bu-o, bu-şu, şu-o.<br />

айуарын | ayuarın| çabuk dağıtmak, çabucak ayırmak, tez üleştirmek, hızlı bölüştürmek,<br />

süratli tasnif etmek, hızla bölmek, paylaşmak, bölüşmek, dağıtıcılık yapmak, distribütörlük<br />

yapmak, üleşmek, paylamak.<br />

айуæpст (айуæpстытæ) | ayuærşt | dağıtılmış; bölünmüş, bölüştürülmüş, paylaştırılmış,<br />

pay edilmiş, paylara ayrılmış, evleri ayrılmış.<br />

айфæлтау | ayfæltau | daha iyi olacak, yani daha iyi.<br />

айфыццаг | ayfıssag | bir keresinde, bir seferinde, geçen kere, geçen sefer; geçenlerde,<br />

yakında; bir şekilde.<br />

айфыццаджы | ayfıssacı | yakın, yakında, geçenlerde, hemen yeni, önceki, bir önceki,<br />

sabık.<br />

айхал-айхал кæнын | ayxal-ayxal kænın | 1) sık sık yok etmek, yıkmak, harap etmek;<br />

mahvetmek; 2) bozmak, bozulmak; sökmek, sakatlamak, zedelemek, haklamak, benzetmek,<br />

117


ecermek, berbat etmek, berbat olmak, çepellemek, pisletmek, sıçmak, çirkinleştirmek,<br />

saldırmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak, foslamak, yanmak; incelemek, almak, satın<br />

almak; seçmek; 3) ayırmak; parçalara ayırmak; 4) çözmek, çözülmek, açmak, açıklamak;<br />

serbest bırakmak, başlatmak; anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak.<br />

айхалаг | ayxalag | 1) yok ettirten, yıktıran, harap ettirten; mahvettiren; 2) bozduran,<br />

bozundurtan; söktürten, sakatlatan, zedeleten, haklatan, benzeten, becerten, berbat ettiren,<br />

berbat olduran, çepelleten, pisleten, sıçtıran, çirkinleştiren, saldırtan, sakatlatan, zedeleten,<br />

sındıran, foslatan, yandıran; inceleten, aldatan, satın aldıran; seçtiren; 3) ayırtan; parçalara<br />

ayırtan; 4) çözdüren, çözülen, açtıran, açıklatan; serbest bıraktıran, başlatan; anlamını<br />

çıkartan, tercüme ettiren, çevirten, yorumlatan.<br />

айхалæг (айхалджытæ) | ayxalæg | 1) yok eden, yıkan, harap eden; mahveden; 2) bozan,<br />

bozulan; söken, sakatlayan, zedeleyen, haklayan, benzeten, beceren, berbat eden, berbat<br />

olan, çepelleyen, pisleyen, sıçan, çirkinleşen, saldıran, sakatlayan, zedeleyen, sınan, foslayan,<br />

yanan; inceleyen, alan, satın alan; seçen; 3) ayıran; parçalara ayıran; 4) çözen, çözülen, açan,<br />

açıklayan; serbest bırakan, başlatan; anlamını çıkaran, tercüme eden, çeviren, yorumlayan.<br />

айхалæггаг (айхалæггæгтæ) | ayxalæggag | 1) yok etmelik, yıkmalık, harap etmelik;<br />

mahvetmelik; 2) bozmalık, bozulmalık; sökmelik, sakatlamalık, zedelemelik, haklamalık,<br />

benzetmelik, becermelik, berbat etmelik, berbat olmalık, çepellemelik, pisletmelik, sıçmalık,<br />

çirkinleştirmelik, saldırmalık, sakatlanmalık, zedelenmelik, sınmalık, foslamalık, yanmalık;<br />

incelemelik, almalık, satın almalık; seçmelik; 3) ayırmalık; parçalara ayırmalık; 4) çözmelik,<br />

çözülmelik, açmalık, açıklamalık; serbest bırakmalık, başlatmalık; anlamını çıkarmalık,<br />

tercüme etmelik, çevirmelik, yorumlamalık.<br />

айхалæн | ayxalaæn | 1) yok edilen, yıkılan, harap edilen; mahvedilen; 2) bozulan; sökülen,<br />

sakatlanan, zedelenen, haklanan, benzetilen, becerilen, berbat edilen, berbat olunan,<br />

çepellenen, pisletilen, sıçılan, çirkinleştirilen, saldırılan, sakatlanan, zedelenen, sınan,<br />

foslanan, yanan; incelenen, alınan, satın alınan; seçilen; 3) ayırtılan; parçalara ayırtılan; 4)<br />

çözülen, açılan, açıklanan; serbest bırakılan, başlatılan; anlamı çıkarılan, tercüme edilen,<br />

çevirtilen, yorumlanan.<br />

айхалгæ | ayxalgæ | 1) yok etme, yıkma, harap etme; mahvetme; 2) bozma, bozulma;<br />

sökme, sakatlama, zedeleme, haklama, benzetme, becerme, berbat etme, berbat olma,<br />

çepelleme, pisletme, sıçma, çirkinleştirme, saldırma, sakatlanma, zedelenme, sınma,<br />

foslama, yanma; inceleme, alma, satın alma; seçme; 3) ayırma; parçalara ayırma; 4) çözme,<br />

çözülme, açma, açıklama; serbest bırakma, başlatma; anlamını çıkarma, tercüme etme,<br />

çevirme, yorumlama.<br />

айхалгæйæ | ayxalgæyæ | 1) yok ederek, yıkarak, harap ederek; mahvederek; 2) bozarak,<br />

bozularak; sökerek, sakatlayarak, zedeleyerek, haklayarak, benzeterek, becererek, berbat<br />

ederek, berbat olarak, çepelleyerek, pisleterek, sıçarak, çirkinleştirerek, saldırarak,<br />

sakatlanarak, zedelenerek, sınarak, foslayarak, yanarak; inceleyerek, alarak, satın alarak;<br />

seçerek; 3) ayırarak; parçalara ayırarak; 4) çözerek, çözülerek, açarak, açıklayarak; serbest<br />

bırakarak, başlatarak; anlamını çıkararak, tercüme ederek, çevirerek, yorumlayarak.<br />

айхалинaг (айхалинæгтæ) | ayxalinag | 1) yok edecek, yıkacak, harap edecek;<br />

mahvedecek; 2) bozacak, bozulacak; sökecek, sakatlanacak, zedelenecek, haklanacak,<br />

benzetecek, becerecek, berbat edecek, berbat olacak, çepellenecek, pisletecek, sıçacak,<br />

çirkinleştirecek, saldıracak, sakatlanacak, zedelenecek, sınacak, foslanacak, yanacak;<br />

incelenecek, alacak, satın alacak; seçecek; 3) ayıracak; parçalara ayıracak; 4) çözecek,<br />

çözülecek, açacak, açıklanacak; serbest bırakacak, başlatacak; anlamını çıkaracak, tercüme<br />

edecek, çevirecek, yorumlanacak.<br />

118


айхалын (айхæлдтон, айхæлдтaин, айхалдзынæн) | ayxalın | 1) yok etmek, yıkmak,<br />

harap etmek; mahvetmek; 2) bozmak, bozulmak; sökmek, sakatlamak, zedelemek, haklamak,<br />

benzetmek, becermek, berbat etmek, berbat olmak, çepellemek, pisletmek, sıçmak,<br />

çirkinleştirmek, saldırmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak, foslamak, yanmak; incelemek,<br />

almak, satın almak; seçmek; 3) ayırmak; parçalara ayırmak; 4) çözmek, çözülmek, açmak,<br />

açıklamak; serbest bırakmak, başlatmak; anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek,<br />

yorumlamak.<br />

айхæл-айхæл кæнын | ayxæl-ayxæl kænın | 1) sık sık sökülmek, dikilişleri sökmek;<br />

çözülmek, çürütmek, ayrışmak; kötüleştirmek, bozulmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak,<br />

berbat olmak, foslamak, yanmak; 2) çöktürmek, yağmak; 3) dağılmak, satılmak, yayılmak,<br />

geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; erimek; düzelmek; boşanmak, boşamak; seçilmemek; 4)<br />

bitirmek, bitmek, sona ermek, tükenmek, tekmillenmek; 5) kurtarılmak, anlamını çıkarmak,<br />

tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak, açıklamak, açılmak.<br />

айхæлaг | ayxælag | 1) söktüren, sökülen, dikilişleri söktürten; çözdüren, çözdürten,<br />

çürüten, ayrıştırtan; kötüleştiren, bozdurtan, sakatlatan, zedeleten, sınatan, berbat olduran,<br />

foslatan, yandıran; 2) çöktürten, yağdıran; 3) dağıtan, sattıran, yaydırtan, geçirten, ayırtan,<br />

çeliştiren, azdırtan; eriten; düzelten; boşlatan, boşatan; 4) bitirten, biten, sona erdirten,<br />

tüketen, tekmilleten; 5) kurtarılan, anlamını çıkartan, tercüme ettiren, çevirten, yorumlatan,<br />

açıklatan, açtıran.<br />

айхæлæг (айхæлджытæ) | ayxælæg | 1) söken, sökülen, dikilişleri söken; çözen, çözülen,<br />

çürüten, ayrışan; kötüleştiren, bozulan, sakatlanan, zedelenen, sınan, berbat olan, foslayan,<br />

yanan; 2) çöktüren, yağan; 3) dağılan, satılan, yayılan, geçen, ayrılan, çelişen, azan; eriyen;<br />

düzelen; boşanan, boşayan; seçilmeyen; 4) bitiren, biten, sona eren, tükenen, tekmillenen; 5)<br />

kurtarılan, anlamını çıkaran, tercüme eden, çeviren, yorumlayan, açıklayan, açılan.<br />

айхæлæн | ayxælæn | 1) sökülen, dikilişleri sökülen; çözülen, çürütülen, ayrışılan;<br />

kötüleştirilen, bozulan, sakatlanılan, zedelenilen, sınılan, berbat olunan, foslanan, yanılan; 2)<br />

çöktürülen, yağılan; 3) dağılan, satılan, yayılan, geçilen, ayrılanan, çelişilen, azılan; erinen;<br />

düzeltilen; boşlanılan, boşanan; seçilmemek; 4) bitirilen, bitilen, sona erinen, tükenilen,<br />

tekmillenilen; 5) kurtarılan, anlamını çıkarılan, tercüme edilen, çevirtilen, yorumlanan,<br />

açıklanan, açılanan.<br />

айхæлгæ | ayxælgæ | 1) sökülme, dikilişleri sökme; çözülme, çürütme, ayrışma;<br />

kötüleştirme, bozulma, sakatlanma, zedelenme, sınma, berbat olma, foslama, yanma; 2)<br />

çöktürme, yağma; 3) dağılma, satılma, yayılma, geçme, ayrılma, çelişme, azma; erime;<br />

düzelme; boşanma, boşama; seçilmeme; 4) bitirme, bitme, sona erme, tükenme,<br />

tekmillenme; 5) kurtarılma, anlamını çıkarma, tercüme etme, çevirme, yorumlama, açıklama,<br />

açılma.<br />

айхæлгæйæ | ayxælgæyæ | 1) sökülerek, dikilişleri sökerek; çözülerek, çürüterek,<br />

ayrışarak; kötüleştirerek, bozularak, sakatlanarak, zedelenerek, sınarak, berbat olarak,<br />

foslayarak, yanarak; 2) çöktürerek, yağarak; 3) dağılarak, satılarak, yayılarak, geçerek,<br />

ayrılarak, çelişerek, azarak; eriyerek; düzelerek; boşanarak, boşayarak; seçilmeyerek; 4)<br />

bitirerek, biterek, sona ererek, tükenerek, tekmillenerek; 5) kurtarılarak, anlamını çıkararak,<br />

tercüme ederek, çevirerek, yorumlayarak, açıklayarak, açılarak.<br />

айхæлд (айхæлдтытæ) | ayxæld | 1) sökülmüş, dikilişleri sökmüş; çözülmüş, çürütmüş,<br />

ayrışmış; kötüleştirmiş, bozulmuş, sakatlanmış, zedelenmiş, sınmış, berbat olmuş, foslamış,<br />

yanmış; 2) çöktürmüş, yağmış; 3) dağılmış, satılmış, yayılmış, geçmiş, ayrılmış, çelişmiş,<br />

azmış; erimiş; düzelmiş; boşanmış, boşamış; seçilmemiş; 4) bitirmiş, bitmiş, sona ermiş,<br />

119


tükenmiş, tekmillenmiş; 5) kurtarılmış, anlamını çıkarmış, tercüme etmiş, çevirmiş,<br />

yorumlamış, açıklamış, açılmış.<br />

айхæлинaг (айхæлинæгтæ) | ayxælinag| 1) sökülecek, dikilişleri sökecek; çözülecek,<br />

çürütecek, ayrışacak; kötüleştirecek, bozulacak, sakatlanacak, zedelenecek, sınacak, berbat<br />

olacak, foslanacak, yanacak; 2) çöktürecek, yağacak; 3) dağılacak, satılacak, yayılacak,<br />

geçecek, ayrılacak, çelişecek, azacak; erinecek; düzelecek; boşanacak; seçilmeyecek; 4)<br />

bitirecek, bitecek, sona erecek, tükenecek, tekmillenecek; 5) kurtarılacak, anlamını çıkaracak,<br />

tercüme edecek, çevirecek, yorumlanacak, açıklanacak, açılacak.<br />

айхæлын [айхæлд (-и, -ис), айхæлдaид, айхæлдзæн (-и, -ис)] | ayxælın | 1) sökülmek,<br />

dikilişleri sökmek; çözülmek, çürütmek, ayrışmak; kötüleştirmek, bozulmak, sakatlanmak,<br />

zedelenmek, sınmak, berbat olmak, foslamak, yanmak; 2) çöktürmek, yağmak; 3) dağılmak,<br />

satılmak, yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; erimek; düzelmek; boşanmak,<br />

boşamak; seçilmemek; 4) bitirmek, bitmek, sona ermek, tükenmek, tekmillenmek; 5)<br />

kurtarılmak, anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak, açıklamak, açılmak.<br />

айхуызæн | ayxuıjæn | öyle, öylesi, öylesine, böyle, böylesi, böylesine, bu gibi, bunun gibi,<br />

benzeri, şu, şöyle; onlar, onlar gibi; ona benzer.<br />

айхъaл кæнын | ayqal kænın | çabukça uyandırmak, uyandırmak, kaldırmak, uyarmak.<br />

айхъуc-айхъуc кæнын | ayquş-ayquş kænın | çabukça sakinleştirmek, sessiz yapmak,<br />

sessizlik sağlamak; hızlı güvence duymak, duyurmak, yatıştırmak, yavaşlaştırmak, bastırmak,<br />

zapt etmek, dindirmek.<br />

айхъус кæнын | ayquış kænın | çabukça sakinleştirmek, sessiz yapmak, sessizlik sağlamak;<br />

hızlı güvence duymak, duyurmak, yatıştırmak, yavaşlaştırmak, bastırmak, zapt etmek,<br />

dindirmek.<br />

айхъус уын | ayquışın uın | 1) çabukça sakinleşmek, susmak, bitirmek; 2) sesini tutmak,<br />

sesini çıkarmamak, sesini kesmek; 3) kesilmek, durmak, dinmek, son: sona ermek, kalmak,<br />

yağmur durmak.<br />

айхъуcaг | ayquşag | duyurtan, dinleten, dinlendirten, sesleten, kulak kabartan.<br />

айхъуcæг (айхъуcджытæ) | ayquşæg | duyan, dinleyen, dinleten, seslenen, kulak kabartan.<br />

айхъуcæггаг (айхъуcæггæгтæ) | ayquşæg | duymalık, duyulmalık, dinlemelik, dinletmelik,<br />

seslemelik, kulak kabartmalık.<br />

айхъуcæн | ayquşæn | duyulan, dinlenen, dinletilen, seslenilen, kulak kabartılan.<br />

айхъуcгæ | ayquşgæ | duyma, duyulma, dinleme, dinletme, sesleme, kulak kabartma.<br />

айхъуcгæйæ | ayquşgæyæ | duyarak, duyularak, dinleyerek, dinleterek, sesleyerek, kulak<br />

kabartarak.<br />

айхъуcинaг (айхъуcинæгтæ) | ayquşinag | duyacak, duyulacak, dinlenecek, dinletecek,<br />

seslenecek, kulak kabartacak.<br />

айхъуcын (айхъуыcтон, айхъуыcтaин, айхъуcдзынæн) | ayquşın | duymak, duyulmak,<br />

dinlemek, dinletmek, seslemek, kulak kabartmak.<br />

айхъуыc-айхъуыc кæнын | ayquış-ayquış kænın | yaymak, yayılmak, yaygınlaşmak,<br />

dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, taşımak, söylentiyi taşımak,<br />

uzatmak (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcaг | ayquşag | yayan, yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila<br />

eden, şenelen, taşınan, söylentiyi taşıyan, uzatan (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcæг | ayquşæg | yayan, yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila<br />

eden, şenelen, taşınan, söylentiyi taşıyan, uzatan (söylenti ve işitme üzerine).<br />

120


айхъуыcæггаг | ayquşæggag | yaymalık, yayımlanmalık, yaygınlaşmalık, dolaşmalık,<br />

genişlemelik, sirayet etmelik, istila etmelik, şenelmelik, taşınmalık, söylentiyi taşımalık,<br />

uzatmalık (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcæн | ayquşæn | yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet edilen, istila<br />

edilen, şenelen, taşınan, uzatılan (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcгæ | ayquşgæ | yayma, yayımlanma, yaygınlaşma, dolaşma, genişleme, sirayet<br />

etme, istila etme, şenelme, taşınma, söylentiyi taşıma, uzatma (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcгæйæ | ayquşgæyæ | yayarak, yayımlayarak, yaygınlaşarak, dolaşarak,<br />

genişleyerek, sirayet ederek, istila ederek, şenelerek, taşınmalık, söylentiyi taşıyarak,<br />

uzatarak (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcинaг (айхъуcинæгтæ) | ayquşinag | yayılacak, yayımlanacak, yaygınlaşacak,<br />

dolaşılacak, genişleyecek, sirayet edilecek, istila edilecek, şenelecek, taşınacak, uzatılacak<br />

(söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcт (айхъуcтытæ) | ayquşt | açığa çıkarmış, açığa vermiş, alenilik, ifşa etmiş, ilgi,<br />

duyulmuş (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcын [айхъуыcт (-и, -ис), айхъуыcтaид, айхъуыcдзæн (-и, -ис)] | ayquışın | yaymak,<br />

yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek,<br />

taşımak, söylentiyi taşımak, uzatmak (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcын кæнын | ayquışın kænın | dedikodu duymak, duyurmak, sözü duyurmak,<br />

bildirmek, değirmek, haberdar etmek; yaymak, yaygınlaştırmak, dağıtmak, neşretmek,<br />

salmak, söylentiyi açığa vurmak; lafı dağıtmak, ifşa etmek, uyarmak, genişletmek.<br />

айчы бур | ayçı bur | yumurta sarısı.<br />

акадæг кæнын | akadæg kænın | ağıt yapmak, ağıt yakmak, şarkı söylemek.<br />

академи | akadyemi | akademi; bilim, bilim adamları; Наукæты академи | Naukætı<br />

akadyemi | Bilimler akademisi; Аивæдты академи | Aivædtı akadyemi | Güzel sanatlar<br />

akademisi.<br />

академик | akadyemik | akademi üyesi, akademisyen, akademik.<br />

академион | akadyemion | akademi, akademik, akademisel, akademik personel;<br />

akademisyen, akademi üyesi; академион театр | akadyemion tyeatr | akademik tiyatro.<br />

акаинaг (акаинæгтæ) | akainag | 1) bozacak, çiğnenecek, feshedecek, nakzedecek,<br />

aksatacak, kıracak; 2) değecek, değinecek, dokunacak, kurcalanacak, ilişecek, el sürecek, el<br />

koyacak, ele geçirecek, zapt edecek, istila edecek, üstüne oturacak, sahip çıkacak, mal<br />

edecek, alacak, yakalanacak, bahsedecek, kavranacak, ayıracak, parçalanacak, bozacak,<br />

incitecek, ihlal edecek, tecavüz edecek, karşı gelecek.<br />

акай-акай кæнын | akay-akay kænın | 1) sık sık bozmak, çiğnemek, feshetmek, nakzetmek,<br />

aksatmak, kırmak; 2) değmek, değinmek, dokunmak, kurcalamak, ilişmek, el sürmek, el<br />

koymak, ele geçirmek, zapt etmek, istila etmek, üstüne oturmak, sahip çıkmak, mal etmek,<br />

almak, yakalamak, bahsetmek, kavramak, ayırmak, parçalamak, bozmak, incitmek, ihlal<br />

etmek, tecavüz etmek, karşı gelmek.<br />

акайæг (акайджытæ) | akayæg | 1) bozan, çiğneyen, fesheden, nakzeden, aksatan, kıran;<br />

2) değen, değinen, dokunan, kurcalayan, ilişen, el süren, el koyan, ele geçiren, zapt eden,<br />

istila eden, üstüne oturan, sahip çıkan, mal eden, alan, yakalayan, bahseden, kavrayan,<br />

ayıran, parçalayan, bozan, inciten, ihlal eden, tecavüz eden, karşı gelen.<br />

акайæггаг (акайæггæгтæ) | akayæggag | 1) bozmalık, çiğnemelik, feshetmelik,<br />

nakzetmelik, aksatmalık, kırmalık; 2) değmelik, değinmelik, dokunmalık, kurcalamalık,<br />

ilişmelik, el sürmelik, el koymalık, ele geçirmelik, zapt etmelik, istila etmelik, üstüne<br />

121


oturmalık, sahip çıkmalık, mal etmelik, almalık, yakalamalık, bahsetmelik, kavramalık,<br />

ayırmalık, parçalamalık, bozmalık, incitmelik, ihlal etmelik, tecavüz etmelik, karşı gelmelik.<br />

акайæн | akayæn | 1) bozulan, çiğnenen, feshedilen, nakzedilen, aksatılan, kırılan; 2)<br />

değinen, değinilen, dokunulan, kurcalanan, ilişilen, el sürülen, el koyulan, ele geçirilen, zapt<br />

edilen, istila edilen, üstüne oturulan, sahip çıkılan, mal edilen, alınan, yakalanılan,<br />

bahsedilen, kavranılan, ayırtılan, parçalanılan, bozulan, incitilen, ihlal edilen, tecavüz edilen,<br />

karşı gelinen.<br />

акайгæ | akaygæ | 1) bozma, çiğneme, feshetme, nakzetme, aksatma, kırma; 2) değme,<br />

değinme, dokunma, kurcalama, ilişme, el sürme, el koyma, ele geçirme, zapt etme, istila<br />

etme, üstüne oturma, sahip çıkma, mal etme, alma, yakalama, bahsetme, kavrama, ayırma,<br />

parçalama, bozma, incitme, ihlal etme, tecavüz etme, karşı gelme.<br />

акайгæйæ | akaygæyæ | 1) bozarak, çiğneyerek, feshederek, nakzederek, aksatarak,<br />

kırarak; 2) değerek, değinerek, dokunarak, kurcalayarak, ilişerek, el sürerek, el koyarak, ele<br />

geçirerek, zapt ederek, istila ederek, üstüne oturarak, sahip çıkarak, mal ederek, alarak,<br />

yakalayarak, bahsederek, kavrayarak, ayırarak, parçalayarak, bozarak, inciterek, ihlal ederek,<br />

tecavüz ederek, karşı gelerek.<br />

акайын (айкайдтон, айкайдтaин, айкайдзынæн, айкаин, акаиккам) | akayın | 1) bozmak,<br />

çiğnemek, feshetmek, nakzetmek, aksatmak, kırmak; 2) değmek, değinmek, dokunmak,<br />

kurcalamak, ilişmek, el sürmek, el koymak, ele geçirmek, zapt etmek, istila etmek, üstüne<br />

oturmak, sahip çıkmak, mal etmek, almak, yakalamak, bahsetmek, kavramak, ayırmak,<br />

parçalamak, bozmak, incitmek, ihlal etmek, tecavüz etmek, karşı gelmek.<br />

акайыc кæнын | akayış kænın | nişan düzenlemek, hızlı nişan düzenlemek, damat olmak,<br />

çabukça eş bulmak, bağlantı düzenlemek, angajman yapmak.<br />

акал-акал кæнын | akal-akal kænın | 1) sık sık dökmek, dökülmek, boşaltmak, boşalmak;<br />

atmak, dışarı atmak, aktarmak, akıtmak, çıkarmak, çekilmek, çalmak, sonuçlanmak; 2)<br />

devirmek, düşürmek, kurtulmak; bırakmak, bırakılmak, dağıtmak, dağıtılmak, serpmek,<br />

saçmak, serpiştirmek; vurmak, koşmak; 3) ekmek, gidermek; 4) balta ile kesmek, baltalamak,<br />

tomruk çıkarmak, tomruk yapmak; 5) yıkmak, yüklemek, yığmak; 6) söylemek, anlatmak,<br />

fikrini söylemek.<br />

акалаг | akalag | 1) döktüren, boşaltan; attıran, dışarı attıran, aktartan, akıtan, çıkartan,<br />

çektiren, çaldıran, sonuçlatan; 2) devirten, düşürten, kurtaran; bıraktıran, dağıtan, dağıtılan,<br />

serptiren, saçtıran, serpiştiren; vurduran, koşturan; 3) ektiren, gideren; 4) balta ile kestiren,<br />

baltalatan, tomruk çıkartan, tomruk yaptıran; 5) yıktıran, yükleten, yığdıran; 6) söyleten,<br />

anlatan, fikrini söyleten.<br />

акалæг (акалджытæ) | akalæg | 1) döken, dökülen, boşaltan, boşalan; atan, dışarı atan,<br />

aktaran, akıtan, çıkaran, çekilen, çalan, sonuçlanan; 2) deviren, düşüren, kurtulan; bırakan,<br />

bırakılan, dağıtan, dağıtılan, serpen, saçan, serpiştiren; vuran, koşan; 3) eken, gideren; 4)<br />

balta ile kesen, baltalayan, tomruk çıkaran, tomruk yapan; 5) yıkan, yükleyen, yığan; 6)<br />

söyleyen, anlatan, fikrini söyleyen.<br />

акалæггаг (акалæггæгтæ) | akalæggag | 1) dökmelik, dökülmelik, boşaltmalık, boşalmalık;<br />

atmalık, dışarı atmalık, aktarmalık, akıtmalık, çıkarmalık, çekilmelik, çalmalık, sonuçlanmalık;<br />

2) devirmelik, düşürmelik, kurtulmalık; bırakmalık, bırakılmalık, dağıtmalık, dağıtılmalık,<br />

serpmelik, saçmalık, serpiştirmelik; vurmalık, koşmalık; 3) ekmelik, gidermelik; 4) balta ile<br />

kesmelik, baltalamalık, tomruk çıkarmalık, tomruk yapmalık; 5) yıkmalık, yüklemelik,<br />

yığmalık; 6) söylemelik, anlatmalık, fikrini söylemelik.<br />

акалæн | akalæn | 1) dökülen, boşaltılan; atılan, dışarı atılan, aktarılan, akıtılan, çıkarılan,<br />

çekilen, çalınan, sonuçlanılan; 2) devirtilen, düşürülen, kurtulan; bırakılan, dağıtılan, serpilen,<br />

122


saçılan, serpiştirilen; vurulan, koşulan; 3) ekilen, giderilen; 4) balta ile kesilen, baltalanan,<br />

tomruk çıkarılan, tomruk yapılan; 5) yıkılan, yüklenen, yığılan; 6) söylenen, anlatılan, fikri<br />

söylenen.<br />

акалгæ | akalgæ | 1) dökme, dökülme, boşaltma, boşalma; atma, dışarı atma, aktarma,<br />

akıtma, çıkarma, çekilme, çalma, sonuçlanma; 2) devirme, düşürme, kurtulma; bırakma,<br />

bırakılma, dağıtma, dağıtılma, serpme, saçma, serpiştirme; vurma, koşma; 3) ekme, giderme;<br />

4) balta ile kesme, baltalama, tomruk çıkarma, tomruk yapma; 5) yıkma, yükleme, yığma; 6)<br />

söyleme, anlatma, fikrini söyleme.<br />

акалгæйæ | akalgæyæ | 1) dökerek, dökülerek, boşaltarak, boşalarak; atarak, dışarı atarak,<br />

aktararak, akıtarak, çıkararak, çekilerek, çalarak, sonuçlanarak; 2) devirerek, düşürerek,<br />

kurtularak; bırakarak, bırakılarak, dağıtarak, dağıtılarak, serperek, saçarak, serpiştirerek;<br />

vurarak, koşarak; 3) ekerek, gidererek; 4) balta ile keserek, baltalayarak, tomruk çıkararak,<br />

tomruk yaparak; 5) yıkarak, yükleyerek, yığarak; 6) söyleyerek, anlatarak, fikrini söyleyerek.<br />

акалд (акæлдджытæ) | akald | döküntü, attık, saçıntı, dökülmüş, atılmış, saçılmış,<br />

serpiştirilmiş, birleştirilmiş; kesilmiş, baltalanmış.<br />

акалинaг (акæлинæгтæ) | akalinag | 1) dökecek, dökülecek, boşaltacak, boşalacak; atacak,<br />

dışarı atacak, atılacak, dışarı atılacak, aktaracak, akıtacak, çıkaracak, çekilecek, çalacak,<br />

sonuçlanacak; 2) devirecek, düşürecek, kurtulacak; bırakacak, bırakılacak, çıkarılacak (gübre,<br />

çöp), dağıtacak, dağıtılacak, serpecek, saçacak, saçılacak, serpiştirilecek, serpiştirecek;<br />

vuracak, koşacak; 3) ekecek, giderecek; 4) budanacak, kesilecek, balta ile kesecek,<br />

baltalanacak, tomruk çıkaracak, tomruk yapacak; 5) yıkacak, yüklenecek, yığacak; 6)<br />

söylenecek, anlatacak, fikri söylenecek.<br />

акалын (акалдтон, акалдтaин, акалдзынæн) | akalın | 1) dökmek, dökülmek, boşaltmak,<br />

boşalmak; atmak, dışarı atmak, aktarmak, akıtmak, çıkarmak, çekilmek, çalmak,<br />

sonuçlanmak; 2) devirmek, düşürmek, kurtulmak; bırakmak, bırakılmak, dağıtmak,<br />

dağıtılmak, serpmek, saçmak, serpiştirmek; vurmak, koşmak; 3) ekmek, gidermek; 4) balta ile<br />

kesmek, baltalamak, tomruk çıkarmak, tomruk yapmak; 5) yıkmak, yüklemek, yığmak; 6)<br />

söylemek, anlatmak, fikrini söylemek; маст акалын | maşt akalın | acısını atmak, sinirini<br />

boşaltmak, safrasını dökmek, garez yapmak.<br />

акаpджын уæвын (уын) | akarcın uævın | yaş kemale ermek, yaş kemale gelmek; orta<br />

yaşa erişmek, orta yaşa ulaşmak, yaşlanmaya başlamak, yetişkinlik çağı yaşlanmaya varmak.<br />

акаpк уæвын (уын) | akark uævın | zayıflatılmak, zayıflamak, düşmek, zayıf düşmek,<br />

kuvvetten düşmek, yıpranmak, gevşemek, tavsamak, üzülmek, tavuğa dönmek, tavuğa<br />

çevrilmek.<br />

акаpст (акæpстытæ) | akarşt | kesik, kesilmiş, dilim, dilimlenmiş.<br />

акаст (акæстытæ) | akaşt | bakış, görüş.<br />

акатaй кæнын | akatay kænın | endişelenmek, telaşlanmak, telaşa düşmek, eli ayağına<br />

dolanmak, heyecanlanmak, rahatsız edilmek, rahatsız ettirmek.<br />

акатaйгæнaг | akataygænag | endişeleşen, telaşlanan, telaşa düşürten, eli ayağına dolatan,<br />

heyecanlanan, rahatsız ettirten, rahatsız ettirilen.<br />

акатaйгæнæг (акатaйгæнджытæ) | akataygænæg | endişelenen, telaşlanan, telaşa düşen,<br />

eli ayağına dolanan, heyecanlanan, rahatsız edilen, rahatsız ettirilen.<br />

акатaйгæнæггаг | akataygænæggag | endişelenmelik, telaşlanmalık, telaşa düşmelik, eli<br />

ayağına dolanmalık, heyecanlanmalık, rahatsız edilmelik, rahatsız ettirmelik.<br />

акатaйгæнæн | akataygænæn | endişelenilen, telaşlanılan, telaşa düşülen, eli ayağına<br />

dolanılan, heyecanlanılan, telaşa düşülen, rahatsız edilen, rahatsız ettirilen.<br />

123


акатaйгæнгæ | akataygængæ | endişelenme, telaşlanma, telaşa düşme, eli ayağına<br />

dolanma, heyecanlanma, rahatsız edilme, rahatsız ettirme.<br />

акатaйгæнгæйæ | akataygængæyæ | endişelenerek, telaşlanarak, telaşa düşerek, eli<br />

ayağına dolanarak, heyecanlanarak, rahatsız edilerek, rahatsız ettirerek.<br />

акатaйгæнинaг | akataygæninag | endişelenecek, telaşlanacak, telaşa düşecek, eli ayağına<br />

dolanacak, heyecanlanacak, rahatsız edilecek, rahatsız ettirecek.<br />

акаф-акаф кæнын | akaf-akaf kænın | 1) sık sık dans etmek, oynamak, folklor oynamak,<br />

raks etmek; 2) dans etmeye başlamak.<br />

акафaг | akafag| dansçı, dansöz, folklorcu, oyuncu, rakkas, dans ettiren, oynatan, folklor<br />

oynatan, raks ettiren.<br />

акафæг (акафджытæ) | akafæg| dansçı, dansöz, folklorcu, oyuncu, rakkas; dans eden,<br />

oynayan, folklor oynayan, raks eden.<br />

акафæггаг | akafæggag| dans etmelik, oynamalık, folklor oynamalık, raks etmelik.<br />

акафæн | akafæn | dans edilen, oynanan, folklor oynanan, raks eden.<br />

акафгæ | akafgæ | dans etme, oynama, folklor oynama, raks etme.<br />

акафгæйæ | akafgæyæ | dans ederek, oynayarak, folklor oynayarak, raks ederek.<br />

акафинaг (акафинæгтæ) | akafinag | dans edecek, oynanacak, folklor oynanacak, raks<br />

edecek.<br />

акафт (акæфтытæ) | akaft | dans etmiş, oynamış, folklor oynamış, raks etmiş.<br />

акафын (акафыдтæн, акафыдaин, акафдзынæн) | akafın | 1) dans etmek, oynamak, raks<br />

etmek; 2) dans etmeye başlamak, folklor oynamak.<br />

акаци | akasi | akasya; акаци бæлас | akasi bælaş | akasya ağacı.<br />

акæл-акæл кæнын | akæl-akæl kænın | 1) sık sık akmak, akmaya başlamak, akışı başlamak;<br />

dökmek, dökülmek, boşanmak, saçılmak, serpilmek, yaymak, gelmek, taşmak; 2) düşmek,<br />

aşağı düşmek, aşağı düşülmek, yıkılmak, uçmak, devrilmek, yığılmak; 3) sonuçlanmak,<br />

kağşamak, ansızın gelmek, çökmek; 4) dağıtılmak, dağılmak; parçalanmak.<br />

акæл-кæл кæнын | akæl-kæl kænın | gülüşmek, yüksek sesle gülmek, kahkaha ile gülmek,<br />

kahkaha atmak.<br />

акæлаг | akælag | 1) aktıran, akmaya başlatan, akışı başlatan; döktüren, boşatan, saçtıran,<br />

serptiren, yaydırtan, geldirten, taştırtan; 2) düşürten, aşağı düşürten, yıktırtan, uçurtan,<br />

devirten, yığdırtan; 3) sonuçlatan, kağşatan, ansızın geldiren, çöktürten; 4) dağıtılan, dağılan;<br />

parçalatan.<br />

акæлæг | akælæg | 1) akan, akmaya başlayan, akışı başlayan; döken, dökülen, boşanan,<br />

saçılan, serpilen, yayan, gelen, taşan; 2) düşen, aşağı düşen, aşağı düşülen, yıkılan, uçan,<br />

devrilen, yığılan; 3) sonuçlanan, kağşayan, ansızın gelen, çöken; 4) dağıtılan, dağılan;<br />

parçalanan.<br />

акæлæн | akælæn | 1) akaç, lağım, sıvı artıkları, akma, akıp gitme, akıp boşalma, akıp<br />

birikme, akılan, akmaya başlanan, akışı başlanan; kanal, geriz, dökülen, boşanan, saçılan,<br />

serpilen, yayılan, gelinen, taşınan; 2) düşülen, aşağı düşülen, aşağı düşülen, yıkılan, uçulan,<br />

devrilen, yığılışan; 3) sonuçlanılan, kağşanan, ansızın gelen, çöken; 4) dağıtılan, dağılan;<br />

parçalanılan.<br />

акæлæx уæвын (уын) | akælæx uævın | kaygan olmak, kaygan hale gelmek, kaymak (kış<br />

yolda).<br />

акæлгæ | akælgæ | 1) akma, akmaya başlama, akışı başlama; dökmek, dökülme, boşanma,<br />

saçılma, serpilme, yayma, gelmek, taşma; 2) düşme, aşağı düşme, aşağı düşülme, yıkılma,<br />

uçmak, devrilme, yığılma; 3) sonuçlanma, kağşama, ansızın gelme, çökme; 4) dağıtılma,<br />

dağılma; parçalanma.<br />

124


акæлгæйæ | akælgæyæ | 1) akarak, akmaya başlayarak, akışı başlayarak; dökerek,<br />

dökülerek, boşanarak, saçılarak, serpilerek, yayarak, gelerek, taşarak; 2) düşerek, aşağı<br />

düşerek, aşağı düşülerek, yıkılarak, uçarak, devrilerek, yığılarak; 3) sonuçlanarak, kağşanarak,<br />

ansızın gelerek, çökerek; 4) dağıtılarak, dağılarak; parçalanarak.<br />

акæлинaг (акалинæгтæ) | akælinag | 1) akacak, akmaya başlanacak, akışı başlanacak;<br />

dökecek, dökülecek, boşanacak, saçılacak, serpilecek, yayacak, gelecek, taşacak; 2) düşecek,<br />

aşağı düşecek, aşağı düşülecek, yıkılacak, uçacak, devrilecek, yığılacak; 3) sonuçlanacak,<br />

kağşanacak, ansızın gelecek, çökecek; 4) dağıtılacak, dağılacak; parçalanacak.<br />

акæлын (акалд (-и, -ис), акалдaид, акæлдзæн (-и, -ис)) | akælın | 1) akmak, akmaya<br />

başlamak, akışı başlamak; dökmek, dökülmek, boşanmak, saçılmak, serpilmek, yaymak,<br />

gelmek, taşmak; 2) düşmek, aşağı düşmek, aşağı düşülmek, yıkılmak, uçmak, devrilmek,<br />

yığılmak; 3) sonuçlanmak, kağşamak, ansızın gelmek, çökmek; 4) dağıtılmak, dağılmak;<br />

parçalanmak.<br />

акæн-акæн кæнын | akæn-akæn kænın | 1) sık sık yapmak, etmek, düzenlemek, çıkarmak,<br />

çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek; dökmek, saçmak,<br />

ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak, azaltmak,<br />

almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak,<br />

toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak, oynatmak,<br />

duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek, çevirmek,<br />

geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, oyuna<br />

getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden tutup<br />

götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, geri almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak,<br />

sarılmak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; 5) daha koymak, altına<br />

koymak, biraz daha koymak, daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak;<br />

9) basmak.<br />

акæнaг | akænag | 1) yaptıran, ettiren, düzenleten, çıkartan, çıkartılan, çektiren; kattıran,<br />

giydirten, giydiren, yeltenen, giriştiren, döktüren, saçtıran, ektiren, serptiren; akıtan,<br />

doldurtan, dolduran, aktartan, ara verdirten; ayırtan, azaltan, aldıran, götürten, götürülen,<br />

önleten, reddeden, indirten, bitiştirten, ulaştırtan, toplatan, tanıştırtan, kasılan, kramp giren,<br />

çittiren, çizdiren, ibaret olduran, oynatan, duyurtan, bildirten, değdirten, kımıldatan,<br />

kaçıştıran; sürdüren, yöneten, çevirten, geçtiren, geçiştiren, gezdirten, uygulatan, aldatan,<br />

ileten, kabul ettiren, oyuna getirten, organize ettiren; 2) iş gördüren, bir hale getirten, bir<br />

araya getirten, elinden tutup götürten; hikâye ettiren; 3) eline aldıran, ele geçirten, tutturan,<br />

başlatan, sarıştan, geri aldırtan; tutuklatan, yakalatan; 4) koydurtan, ekleten; vurdurtan; 5)<br />

daha koydurtan, altına koydurtan, biraz daha koydurtan, daha döktüren; 6) olgunlaştıran; 7)<br />

yığdırtan; 8) taktırtan, taktıran; 9) bastırtan.<br />

акæнæг (акæнджытæ) | akænæg | 1) yapan, eden, düzenleyen, çıkaran, çıkarılan, çeken;<br />

katmak, giyen, giyinen, yeltenmek, girişen, döken, saçan, eken, serpen; akıtan, dolan,<br />

dolduran, aktaran, ara veren; ayıran, azaltan, alan, götüren, götürülen, önleyen, reddeden,<br />

indiren, bitiştiren, ulaştıran, toplayan, tanıştıran, kasılan, kramp giren, çiten, çizen, ibaret<br />

olan, oynatan, duyuran, bildiren, değiren, kımıldatan, kaçıran; süren, yöneten, çeviren,<br />

geçen, geçiren, gezdiren, uygulayan, aldatan, ileten, kabul ettiren, oyuna getiren, organize<br />

eden; 2) iş gören, bir hale getiren, bir araya getiren, elinden tutup götüren; hikâye eden; 3)<br />

eline alan, ele geçiren, tutan, başlayan, sarılan, geri alan; tutuklayan, yakalayan; 4) koyan,<br />

ekleyen; vuran; 5) daha koyan, altına koyan, biraz daha koyan, daha döken; 6) olgunlaşan; 7)<br />

yığan; 8) takan, takınan; 9) basan.<br />

125


акæнæггаг (акæнæггæгтæ) | akænæggag | 1) yapmalık, etmelik, düzenlemelik, çıkarmalık,<br />

çıkarılmalık, çekmelik; katmalık, giymelik, giyinmelik, yeltenmelik, girişmelik; dökmelik,<br />

saçmalık, ekmelik, serpmelik; akıtmalık, dolmalık, doldurmalık, aktarmalık, ara vermelik;<br />

ayırmalık, azaltmalık, almalık, götürmelik, götürülmelik, önlemelik, reddetmelik, indirmelik,<br />

bitiştirmelik, ulaştırmalık, toplamalık, tanıştırmalık, kasılmalık, kramp girmelik, çitmelik,<br />

çizmelik, ibaret olmalık, oynatmalık, duyurmalık, bildirmelik, değirmelik, kımıldatmalık,<br />

kaçırmalık; sürmelik, yönetmelik, çevirmelik, geçmelik, geçirmelik, gezdirmelik, uygulamalık,<br />

aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, oyuna getirmelik, organize etmelik; 2) iş görmelik, bir<br />

hale getirmelik, bir araya getirmelik, elinden tutup götürmelik; hikâye etmelik; 3) eline<br />

almalık, geri almalık, ele geçirmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık; tutuklamalık,<br />

yakalamalık; 4) koymalık, eklemelik; vurmalık; 5) daha koymalık, altına koymalık, biraz daha<br />

koymalık, daha dökmelik; 6) olgunlaşmalık; 7) yığmalık; 8) takmalık, takınmalık; 9) basmalık.<br />

акæнæн | akænæn | 1) yapılan, edilen, düzenlenen, çıkarılan, çekilen; katılan, giyinen,<br />

yeltenen, girişilen; dökülen, saçılan, ekilen, serpilen; akıtılan, doluşan, doldurulan, aktarılan,<br />

ara verilen; ayırtılan, azaltılan, alınan, götürülen, önlenen, reddedilen, indirilen, bitiştirilen,<br />

ulaştırılan, toplanılan, tanıştırılan, kasılan, kramp girilen, çitilen, çizilen, ibaret olunan,<br />

oynatılan, duyurulan, bildirilen, değirilen, kımıldatılan, kaçırılan; sürülen, yönetilen,<br />

çevirtilen, geçilen, geçirilen, gezdirilen, uygulanılan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen, oyuna<br />

getirilen, organize edilen; 2) iş görülen, bir hale getirilen, bir araya getirilen, elinden tutup<br />

götürülen; hikâye edilen; 3) eline alınan, geri alınan, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan;<br />

tutuklanan, yakalanan; 4) koyulan, eklenen; vurulan; 5) daha koyulan, altına koyulan, biraz<br />

daha koyulan, daha dökülen; 6) olgunlaşan; 7) yığılan; 8) takılan, takınılan; 9) basılan.<br />

акæнгæ | akængæ | 1) yapma, etme, düzenleme, çıkarma, çıkarılma, çekme; katma, giyme,<br />

giyinmek, yeltenme, girişme; dökme, saçma, ekme, serpme; akıtma, dolma, doldurma,<br />

aktarma, ara verme; ayırma, azaltma, alma, götürme, götürülme, önleme, reddetme,<br />

indirme, bitiştirme, ulaştırma, toplama, tanıştırma, kasılma, kramp girme, çitme, çizme,<br />

ibaret olma, oynatma, duyurma, bildirme, değirme, kımıldatma, kaçırma; sürme, yönetme,<br />

çevirme, geçme, geçirme, gezdirme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme, oyuna<br />

getirme, organize etme; 2) iş görme, bir hale getirme, bir araya getirme, elinden tutup<br />

götürme; hikâye etme; 3) eline alma, geri alma, ele geçirme, tutma, başlama, sarılma;<br />

tutuklama, yakalama; 4) koyma, ekleme; vurma; 5) daha koyma, altına koyma, biraz daha<br />

koyma, daha dökme; 6) olgunlaşma; 7) yığma; 8) takma, takınma; 9) basma.<br />

акæнгæйæ | akængæyæ | 1) yaparak, ederek, düzenleyerek, çıkararak, çıkarılarak, çekerek;<br />

katarak, giyerek, giyinerek, yeltenerek, girişerek; dökerek, saçarak, ekerek, serperek;<br />

akıtarak, dolarak, doldurarak, aktararak, ara vererek; ayırarak, azaltarak, alarak, götürerek,<br />

götürülerek, önleyerek, reddederek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak, toplayarak,<br />

tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizerek, ibaret olarak, oynatarak, duyurarak,<br />

bildirerek, değirerek, kımıldatarak, kaçırarak; sürerek, yöneterek, çevirerek, geçerek,<br />

geçirerek, gezdirerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek, oyuna getirerek,<br />

organize ederek; 2) iş görerek, bir hale getirerek, bir araya getirerek, elinden tutup<br />

götürerek; hikâye ederek; 3) eline alarak, geri alarak, ele geçirerek, tutarak, başlayarak,<br />

sarılarak; tutuklayarak, yakalayarak; 4) koyarak, ekleyerek; vurarak; 5) daha koyarak, altına<br />

koyarak, biraz daha koyarak, daha dökerek; 6) olgunlaşarak; 7) yığarak; 8) takarak, takınarak;<br />

9) basarak.<br />

акæнинaг (акæнинæгтæ) | akæninag | 1) yapacak, edecek, düzenlenecek, çıkaracak,<br />

çıkarılacak, çekecek; katacak, giyecek, giyinecek, yeltenecek, girişecek; dökecek, saçacak,<br />

ekecek, serpecek; akıtacak, dolacak, dolduracak, aktaracak, ara verecek; ayıracak, azaltacak,<br />

126


alacak, götürecek, götürülecek, önlenecek, reddedecek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak,<br />

toplayarak, tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizecek, ibaret olacak, oynatacak,<br />

duyuracak, bildirecek, değirecek, kımıldatacak, kaçıracak; sürecek, yönetecek, çevirecek,<br />

geçecek, geçirecek, gezdirecek, uygulayacak, aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, oyuna<br />

getirecek, organize edecek; 2) iş görecek, bir hale getirecek, bir araya getirecek, elinden<br />

tutup götürecek; hikâye edecek; 3) eline alacak, geri alacak, ele geçirecek, tutacak,<br />

başlanacak, sarılacak; tutuklanacak, yakalanacak; 4) konacak, eklenecek; vuracak; 5) daha<br />

konacak, altına konacak, biraz daha konacak, daha dökecek; 6) olgunlaşacak; 7) yığacak; 8)<br />

takacak, takınacak; 9) basacak.<br />

акæнк уæвын (уын) | akænk uævın | kepek olmak, kepekleşmek, kepek kaplamak.<br />

акæнын (акодтон, акодтaин, акæндзынæн) | akænın | 1) yapmak, etmek, düzenlemek,<br />

çıkarmak, çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek, dökmek,<br />

saçmak, ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak,<br />

azaltmak, almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek,<br />

ulaştırmak, toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak,<br />

oynatmak, duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek,<br />

çevirmek, geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek,<br />

oyuna getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden<br />

tutup götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak,<br />

geri almak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; кæрц акæнын | kærs<br />

akænın | kürk giymek, kürk yapmak; 5) daha koymak, altına koymak, biraz daha koymak,<br />

daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak; 9) basmak; афтæ акæнынц<br />

| aftæ akænın | böyle yaparlar, bu şekilde giyerler, bundan dolayı konuşurlar.<br />

акæpд-акæpд кæнын | akærd-akærd kænın | 1) sık sık çabukça biçmek, biçmek, biraz<br />

kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak,<br />

kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak.<br />

акæpдaг | akærdag | 1) çabukça biçtiren, biçtirten, biraz kestiren; 2) hızlı veya çok az sıkan,<br />

kurşun yağmuruna tutturan; 3) sıktıran, sıkıştırtan, kıstıran, büzdüren, yumduran,<br />

yoğunlaştıran; ufalatan, doğratan.<br />

акæpдæг (акæpдджытæ) | akærdæg | 1) çabukça biçen, biçen, biraz kesen; 2) hızlı veya<br />

çok az sıkan, kurşun yağmuruna tutan; 3) sıkan, sıkışan, kısan, büzen, yuman, yoğunlaşan;<br />

ufalayan, doğrayan.<br />

акæpдæггаг (акæpдæггæгтæ) | akærdæggag | 1) çabukça biçmelik, biçmelik, biraz<br />

kesmelik; 2) hızlı veya çok az sıkmalık, kurşun yağmuruna tutmalık; 3) sıkmalık, sıkıştırmalık,<br />

kısmalık, büzmelik, yummalık, yoğunlaştırmalık; ufalamalık, doğramalık.<br />

акæpдæн | akærdæn | 1) çabukça biçilen, biçilen, biraz kesilen; 2) hızlı veya çok az sıkılan,<br />

kurşun yağmuruna tutulan; 3) sıkılan, sıkıştırılan, kısılan, büzülen, yumulan, yoğunlaştırılan;<br />

ufalanan, doğranan.<br />

акæpдгæ | akærdræ | 1) çabukça biçme, biçme, biraz kesme; 2) hızlı veya çok az sıkma,<br />

kurşun yağmuruna tutma; 3) sıkma, sıkıştırma, kısma, büzme, yumma, yoğunlaştırma;<br />

ufalama, doğrama.<br />

акæpдгæйæ | akærdræyæ | 1) çabukça biçerek, biçerek, biraz keserek; 2) hızlı veya çok az<br />

sıkarak, kurşun yağmuruna tutarak; 3) sıkarak, sıkıştırarak, kısarak, büzerek, yumarak,<br />

yoğunlaştırarak; ufalayarak, doğrayarak.<br />

акæpдинaг (акæpдинæгтæ) | akærdinag| 1) çabukça biçecek, biçecek, biraz kesecek; 2)<br />

hızlı veya çok az sıkacak, kurşun yağmuruna tutacak; 3) sıkacak, sıkıştıracak, kısacak, büzecek,<br />

yumacak, yoğunlaştıracak; ufalanacak, doğranacak.<br />

127


акæpдын (акаpстон, акаpстaин, акæpддзынæн) | akærdın | 1) çabukça biçmek, biçmek,<br />

biraz kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak,<br />

kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak.<br />

акæpзт (акæpзтытæ) | akærjt | 1) çabukça biçmiş, biçmiş, biraz kesmiş; 2) hızlı veya çok az<br />

sıkmış, kurşun yağmuruna tutmuş; 3) sıkmış, sıkıştırmış, kısmış, büzmüş, yummuş,<br />

yoğunlaştırmış; ufalamış, doğramış.<br />

акæpзын (акæpзыдтон, акæpзыдтaин, акæpздзынæн) | akærjın |<br />

акæpoн кæнын | akæron kænın | 1) çitlemek, çitle çevirmek; 2) tahdit etmek, sınırlamak,<br />

kısıtlamak, sınırlandırmak, yetinmek, kalmak, eksiltmek; kenara gitmek; 3) bitirmek, bitmek,<br />

sona gitmek, sonlandırmak, sona ermek, sona erdirmek, berabere sona ermek, yetinmek,<br />

inhisar etmek, tamamlamak, ikmal etmek, tekmillemek beraberlikle bitmek, tekmillenmek.<br />

акæс-акæс кæнын | akæş-akæş kænın | bakmak, bakınmak, görünmek; arada bir bakmak,<br />

bakıp-bakıp durmak, aramak, incelemek.<br />

акæсa-мa, аксa-мa | akæşa-ma, akşa-ma | bak hele, hele bak.<br />

акæсaг | akæşag | 1) baktıran, baktırtan, bakış attıran, bakış attırtan, gördürten, gözeten,<br />

gözetleten, izleten, seyrettiren, muayene ettiren, örnek aldıran; 2) okutan, inceleten, aratan,<br />

yoklatan, söyleten, sözle prova ettiren; saydıran, saydırtan, hürmet gösterten, saygı yaptıran,<br />

ikram ettiren, hayran yaptıran; tercih ettiren, yeğleten, seçtirten.<br />

акæсæг (акæсджытæ) | akæşæg | 1) bakan, bakılan, bakış atılan, görülen, gözlenen,<br />

izlenen, seyredilen, muayene olan, örnek olan; 2) okuyan, inceleyen, arayan, yoklayan,<br />

söyleyen, sözle prova olan; sayılan, hürmet gösterilen, saygısı olan, ikram eden, hayran olan;<br />

tercih olan, yeğlenen, seçilen.<br />

акæсæггаг (акæсæггæгтæ) | akæşæggag | 1) bakmalık, bakınmalık, bakış atmalık,<br />

görmelik, gözetmelik, izlemelik, seyretmelik, muayene etmelik, örnek almalık; 2) okumalık,<br />

incelemelik, aramalık, yoklamalık, söylemelik, sözle prova etmelik; saymalık, hürmet<br />

göstermelik, saygısı olmalık, ikram etmelik, hayran olmalık; tercih etmelik, yeğlemelik,<br />

seçmelik.<br />

акæсæн | akæşæn | 1) rasathane, gözlem evi, gözlem yeri, gözetleme yeri, görülen,<br />

gözetlenen, izlenen, seyredilen, inceleme yeri, bakılan yer, bakılan, bakışılan, bakış atılan,<br />

arama yeri, muayene edilen, örnek alınan; 2) okunan, incelenen, aranan, yoklanan, söylenen,<br />

sözle prova edilen; sayılan, hürmet gösterilen, saygısı olunan, ikram edilen, hayran olunan;<br />

tercih edilen, yeğlenen, seçilen.<br />

акæсгæ | akæşgæ | 1) bakma, bakınma, bakış atma, görme, gözetme, izleme, seyretme,<br />

muayene etme, örnek alma; 2) okuma, inceleme, arama, yoklama, söyleme, sözle prova<br />

etme; sayma, hürmet gösterme, saygısı olma, ikram etme, hayran olma; tercih etme,<br />

yeğleme, seçme.<br />

акæсгæйæ | akæşgæyæ | 1) bakarak, bakınarak, bakış atarak, görerek, gözeterek, izleyerek,<br />

seyrederek, muayene ederek, örnek alarak; 2) okuyarak, inceleyerek, arayarak, yoklayarak,<br />

söyleyerek, sözle prova ederek; sayarak, hürmet göstererek, saygısı olarak, ikram ederek,<br />

hayran olarak; tercih ederek, yeğleyerek, seçerek.<br />

акæсинaг (акæсинæгтæ) | akæşinag | 1) bakacak, bakınacak, bakış atacak, görecek,<br />

gözetecek, izlenecek, seyredecek, muayene edecek, örnek alacak; 2) okunacak, incelenecek,<br />

aranacak, yoklanacak, söylenecek, sözle prova edecek; sayacak, hürmet gösterecek, saygısı<br />

olacak, ikram edecek, hayran olacak; tercih edecek, yeğlenecek, seçecek.<br />

акæстæpиуæг кæнын | akæştæriuæg kænın | büyüklere hizmet etmek, büyüklere nezaket<br />

göstermek, daha genç daha büyüğe gerekli kuralları yapmak, büyüye karşı küçüklük<br />

geleneklerini uygulamak.<br />

128


акæстытæ кæнын | akæştıtæ kænın | göz atmak, gözden geçirmek, incelemek, araştırmak,<br />

bakınmak, bölümleri incelemek için arkaya bakmak, arkaya bakınmalar yapmak, aramak,<br />

yoklamak, kenarlarından bakmak.<br />

акæсын (акастæн, акастaин, акæсдзынæн) | akæşın | 1) bakmak, bakınmak, bakış atmak,<br />

görmek, gözetmek, izlemek, seyretmek, muayene etmek, örnek almak; фæстæмæ акæсын<br />

| fæştmæ akæşın | arkaya bakmak, geriye bakış atmak; 2) okumak, incelemek, aramak,<br />

yoklamak; saymak, hürmet göstermek, saygısı olmak, ikram etmek, hayran olmak, söylemek,<br />

sözle prova etmek, tercih etmek, yeğlemek, seçmek.<br />

акæуаг | akæuag | ağlatan, sızlatan, sızlatılan.<br />

акæуæг (акæуджытæ) | akæuæg | ağlayan, sızlayan, sızlanan.<br />

акæуæггаг (акæуæггæгтæ) | akæuæggag | ağlamalık, sızlamalık, sızlanmalık.<br />

акæуæн | akæuæn | ağlanan, sızlanan, sızlanılan.<br />

акæугæ | akæugæ | ağlama, sızlama, sızlanma.<br />

акæугæйæ | akæugæyæ | ağlayarak, sızlayarak, sızlanarak.<br />

акæуинaг (акæуинæгтæ) | akæuinag | ağlanacak, sızlanacak, sızlanılacak.<br />

акæуын (акуыдтон, акуыдтaин, акæудзынæн, акæут) | akæuın | ağlamak, sızlamak,<br />

sızlanmak.<br />

акварель [(-лы, -лæн, -льмæ, -льтæ) (доны тад ахорæнтæй ныв)+ | akvaryelh (donı tad<br />

axoræntæy nıv) | akvarel, ebru, ebru sanatı, suda renkli resim sanatı, suluboya, suluboya<br />

resim; акварелы ахорæнтæ | akvaryelı axoræntæ | ebru boyaları, suluboya; акварелæй<br />

конд портрет | akvaryelæy kond portyet | ebru ile yapılan portre resmi, suluboya portre.<br />

акварелон | akvaryelon | akvarel, ebru, ebru sanatı, suda renkli resim sanatı, suluboya,<br />

suluboya resim.<br />

аквариум | akvarium | akvaryum.<br />

акис | akiş |<br />

аккаг | akkag | 1) layık, yakışık, değer, değerli, seviyeli, kıymetli, doğru, saygın, şerefli, hak<br />

edilen, şayan, şanlı, vakur, istihale, vecih, denk; yakışma, yakıştırma; аккаг дзуапп раттын |<br />

akkag zuapp ratın | layık cevabı vermek, seviyeli bir cevap vermek; 2) uygun, uygun düşen,<br />

işe uygun, uygun olma, uyar, uyarlı, gereken, gerekli, lazım gelen, elverişli, münasip,<br />

münasebetli, elzem, zaruri, icap eden, yakışıklı, düzenleşik; 3) terbiyeli, edepli; zararsız,<br />

ziyansız; 4) haklı, hak etme, hak edilmiş; emektar; аккаг уайдзæф | akkag uayzæf | haklı<br />

azarlama, hak edilmiş azar, yakışır iğnelemeli söz; 5) mütenasip, muvafık, mutabık, ayırma,<br />

cedir, erzan; аккаг ми | akkag mi | mütenasip iş, yakışır davranış.<br />

аккаг кæнын | akkag kænın | 1) değer görmek, değer görülmek, layık görmek, layık kabul<br />

etmek, layık düşünmek; yakıştırmak, onaylamak, onay vermek, denk görmek, taltif etmek,<br />

hak etmek, nail olmak, hükmen vermek; премийы аккаг скæнын | pryemiyı akkag şkænın<br />

| ödüllendirmek, prime onay vermek, primle taltif etmek; primi hak etmek; дзуаппы аккаг<br />

скæнын | zuappı akkag şkænın | cevap vermeye değer bulmak, cevap vermeye tenezzül<br />

etmek, cevabı hükmen vermek; 2) müsaade etmek, izin vermek, cevaz vermek, mümkün<br />

kılmak; 3) armağan vermek, armağan etmek, hediye etmek, bağışlamak, hibe etmek, vermek,<br />

sunmak, anlatmak, açıklamak.<br />

аккаг уæвын (уын) | akkag uævın | 1) yakışık olmak, layık olmak, hak etmek, haklamak,<br />

değmek, kazanmak; 2) denk olmak, uymak, uygun olmak, uygun düşmek, uyarlaşmak,<br />

kaldırmak, tutmak, tekabül etmek; 3) onay vermek, onaylamak, cezalandırmak.<br />

аккаггæнинaг (аккаггæнинæгтæ) | akkaggæninag | yakıştıracak, layık görecek, layık kabul<br />

edecek, layık düşünecek, değer görecek, değer görülecek; onaylanacak, onay verecek, denk<br />

görecek, taltif edecek, hak edecek, nail olacak, hükmen verecek; müsaade edecek, izin<br />

129


verecek, cevaz verecek, mümkün kılacak; armağan verecek, armağan edecek, hediye edecek,<br />

bağışlanacak, hibe edecek, verecek, sunacak, anlatacak, açıklanacak.<br />

аккаггoнд (аккаггoндтæ, аккаггæндтæ) | akkaggond | layık olma, yakışır olma,<br />

yakıştırma, denk görme, değer görülme, değerli olma, seviyeli olma, nail olma, hak etme;<br />

хорзæхы аккаггонд | xorjæxı akkaggond | iyiliklere layık olma, ödülleri hak etme;<br />

аккаггонд æрцæуын | akkaggond ærsæuın | ödülü hak etmiş olmak, ödüllendirilecek<br />

olmak, değer görülmek, nail olmak.<br />

аккагдзинад | akkagzinad | yakışırlık, yakıştırmalık, layık olmalık, liyakatlik, denklik, yarar<br />

sağlamalık, değerlik, değerlilik, seviyelilik, meziyetlik, değimlik, onurluk, onurluluk, şereflik,<br />

haysiyetlik, yüz akılık, erdemlik, bedellik, kemallik, kıymetlik, üstünlük; erdemlik.<br />

акки | akki | yumurtacık, yumurta.<br />

акклиматизаци (арвыхъæдыл фæцахуыр) | akklimatijasi (arvı qædıl fæsaxuır) | iklime<br />

alıştırma, iklime alışma, yeni bir iklime alışma, havaya alışma; çevreye alışma, ortama alışma.<br />

акклиматизаци кæнын | akklimatijasi kænın | iklime alıştırmak; çevreye alıştırmak; yeni<br />

bir iklime uydurmak, havaya alıştırmak, ortama alıştırmak, alıştırmak, intibak ettirmek;<br />

акклиматизаци скæнын | akklimatijasi şkænın | iklime alışmak; çevreye alışmak; yeni bir<br />

iklime uymak, havaya alışmak, ortama alışmak, alışmak, intibak etmek.<br />

аккой кæнын | akkoy kænın | almak, artırmak, yükselmek, yükseltmek, yüceltmek, çıkmak,<br />

çıkarmak, tırmanmak, başarmak, şahlandırmak, kalkmak, kaldırmak, omuzlara kaldırmak,<br />

arkaya yük almak, üstesinden gelmek, cesaretlendirmek, kopmak, koparmak, binmek,<br />

yüzdürmek, yüklenmek.<br />

аккойгæнаг | akkoygænag | aldırtan, arttırtan, yükselten, yücelten, çıkartan, tırmandırtan,<br />

başaran, şahlandırtan, kaldırtan, kaldıran, omuzlara kaldırtan, arkaya yük aldırtan,<br />

üstesinden geldiren, cesaretlendiren, kopartan, bindirten, yüzdürten, yükleten.<br />

аккойгæнæг (аккойгæнджытæ) | akkoygænæg | alan, artan, yükselen, yücelen, çıkan,<br />

tırmanan, başaran, şahlanan, kalkan, kalan, omuzlara kalkan, arkaya yük olan, üstesinden<br />

gelen, cesaretlenen, kopan, koparan, binen, yüzdüren, yüklenen.<br />

аккойгæнæггаг (аккойгæнæггæгтæ) | akkoygænæg | almalık, artırmalık, yükselmelik,<br />

yükseltmelik, yüceltmelik, çıkmalık, çıkarmalık, tırmanmalık, başarmalık, şahlandırmalık,<br />

kalkmalık, kaldırmalık, omuzlara kaldırmalık, arkaya yük almalık, üstesinden gelmelik,<br />

cesaretlendirmelik, kopmalık, koparmalık, binmelik, yüzdürmelik, yüklenmelik.<br />

аккойгæнæн | akkoygænæn | alınan, artırılan, yükseltilen, yüceltilen, çıkılan, çıkarılan,<br />

tırmanılan, başarılan, şahlandırılan, kalkılan, kaldırılan, omuzlara kaldırılan, arkaya yük alınan,<br />

üstesinden gelinen, cesaretlendirilen, koparılan, binilen, yüzdürülen, yüklenilen.<br />

аккойгæнгæ | akkoygængæ | alma, artırma, yükselme, yükseltme, yüceltme, çıkma,<br />

çıkarma, tırmanma, başarma, şahlandırma, kalkma, kaldırma, omuzlara kaldırma, arkaya yük<br />

alma, üstesinden gelme, cesaretlendirme, kopma, koparma, binme, yüzdürme, yüklenme.<br />

аккойгæнгæйæ | akkoygængæyæ | alarak, artırarak, yükselerek, yükselterek, yücelterek,<br />

çıkarak, çıkararak, tırmanarak, başararak, şahlandırarak, kalkarak, kaldırarak, omuzlara<br />

kaldırarak, arkaya yük alarak, üstesinden gelerek, cesaretlendirerek, koparak, kopararak,<br />

binerek, yüzdürerek, yüklenerek.<br />

аккойгæнинaг (аккойгæнинæгтæ) | akkoygæninag | alacak, artıracak, yükselecek,<br />

yükseltecek, yüceltecek, çıkacak, çıkaracak, tırmanacak, başaracak, şahlandıracak, kalkacak,<br />

kaldıracak, omuzlara kaldıracak, arkaya yük alacak, üstesinden gelecek, cesaretlendirecek,<br />

kopacak, koparacak, binecek, yüzdürecek, yüklenecek.<br />

аккомпанемент | akkompanyemyent | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik<br />

etme, birlikte söyleme.<br />

130


аккомпанемент кæнын (зарæгæн фæндырæй, пианинæйæ фæрсаг кæнын) |<br />

akkompanyemyent kænın (jarægæn fændıræy, pianinæyæ færşag kænın) | refakat etmek,<br />

eşlik etmek, müzikle eşlik etmek, birlikte söylemek, refakat etmek.<br />

аккомпаниатор | akkompaniator | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik etme,<br />

birlikte söyleme.<br />

аккомпанировкæ | akkompanirovkæ | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik<br />

etme, birlikte söyleme.<br />

аккорд (цалдæр зæлы æмрæстæджы гармонион æгъдауæй баиу) | akkord (saldær jælı<br />

æmræştæcı garmonion æğdauæy baiu) | akort, kiriş tel.<br />

aккордeoн | akkordyeon | akordeon.<br />

aккордeoнист | akkordyeonişt | akordeon.<br />

аккордон | akkordon | akordeon.<br />

аккредитив | akkryeditiv | kredinin mektubu, akreditif.<br />

аккредитивон | akkryeditivon | kredinin mektubu, akreditif.<br />

аккумулятор | akkumulyator | akümülatör, akü, biriktirici.<br />

аккумуляторон | akkumulyatoron | akümülatör, akü, biriktirici.<br />

аккумуляци | akkumulyasi | biriktirilme, birikme, teraküm; аккумуляци кæнын |<br />

akkumulyasi kænın | toplamak, biriktirmek.<br />

аккумуляцион | akkumulyasion | toplanan, biriken.<br />

аккуратдзинад | akkuratzinad | kesinlik, doğruluk, yanlışsızlık, tamlık.<br />

аккуратон | akkuraton | kesin, doğru, yanlışsız, tam.<br />

аккуырcaг | akkuırşag | 1) dolaştıran, dolaştırtan, devindiren, canlandırtan, götürten,<br />

yürüten, ilerleten, kımıldatan, kımıldatılan, ayrıttan, bıraktırtan, terk ettiren, çektiren,<br />

kaçtırtan, kurtaran; 2) yakayı kurtaran, yer değiştirten, yerini değiştirten, başka yere<br />

geçtirten, hareket ettiren, harekete geçtiren, faaliyete geçtiren; bir yerden hareket ettiren.<br />

аккуырcæг (аккуырcджытæ) | akkuırşæg | 1) dolaşan, dolaşılan, devinilen, canlanan,<br />

giden, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan, kımıldanan, ayrılan, bırakan, terk olan, çekilen, kaçan,<br />

kurtulan; 2) yakayı kurtaran, yer değiştiren, yerini değiştiren, başka yeregeçen, hareket olan,<br />

harekete geçen, faaliyete geçen; bir yerden hareket eden.<br />

аккуырcæггаг | akkuırşæggag | 1) dolaşmalık, devinmelik, canlanmalık, gitmelik, yürümelik,<br />

ilerlemelik, kımıldamalık, kımıldanmalık, ayrılmalık, bırakmalık, terk etmelik, çekilmelik,<br />

kaçmalık, kurtulmalık; 2) yakayı kurtarmalık, yer değiştirmelik, yerini değiştirmelik, başka<br />

yere geçmelik, hareket etmelik, harekete geçmelik, faaliyete geçmelik; bir yerden hareket<br />

etmelik.<br />

аккуырcæн | akkuırşæn | 1) dolaşılan, devinilen, canlanılan, gidilen, yürünen, ilerlenen,<br />

kımıldanan, kımıldanılan, ayrılanan, bırakılan, terk edilen, çekilen, kaçınılan, kurtulan; 2)<br />

yakayı kurtaran, yer değiştirilen, yeri değişen, başka yere geçilen, hareket edilen, harekete<br />

geçilen, faaliyete geçilen; bir yerden hareket edilen.<br />

аккуырcгæ | akkuırşgæ | 1) dolaşma, devinme, canlanma, gitme, yürüme, ilerleme,<br />

kımıldama, kımıldanma, ayrılma, bırakma, terk etme, çekilme, kaçma, kurtulma; 2) yakayı<br />

kurtarma, yer değiştirme, yerini değiştirme, başka yere geçme, hareket etme, harekete<br />

geçme, faaliyete geçme; bir yerden hareket etme.<br />

аккуырcгæйæ | akkuırşgæyæ | 1) dolaşarak, devinerek, canlanarak, giderek, yürüyerek,<br />

ilerleyerek, kımıldayarak, kımıldanarak, ayrılarak, bırakarak, terk ederek, çekilerek, kaçarak,<br />

kurtularak; 2) yakayı kurtararak, yer değiştirerek, yerini değiştirerek, başka yere geçerek,<br />

hareket ederek, harekete geçerek, faaliyete geçerek; bir yerden hareket ederek.<br />

аккуырcинaг | akkuırşinag | 1) dolaşacak, devinecek, canlanacak, gidecek, yürünecek,<br />

131


ilerlenecek, kımıldanacak, ayrılacak, bırakacak, terk edecek, çekilecek, kaçacak, kurtulacak; 2)<br />

yakayı kurtaracak, yer değiştirecek, yerini değiştirecek, başka yere geçecek, hareket edecek,<br />

harekete geçecek, faaliyete geçecek; bir yerden hareket edecek.<br />

аккуырcын (аккуырcтон, аккуырcтaин, аккуырcдзынæн) | akkuırşın | 1) dolaşmak,<br />

devinmek, canlanmak, gitmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, ayrılmak,<br />

bırakmak, terk etmek, çekilmek, kaçmak, kurtulmak; 2) yakayı kurtarmak, yer değiştirmek,<br />

yerini değiştirmek, başka yere geçmek, hareket etmek, harekete geçmek, faaliyete geçmek;<br />

bir yerden hareket etmek.<br />

акoй кæнын | akoy kænın | söz etmek, sözünü etmek, bahsetmek, bahsini etmek, söylenti<br />

yaymak, söylenti yapmak, duyumu etrafa söylemek.<br />

акoйгæнаг | akoygænag | söz ettiren, sözünü ettiren, bahsettiren, bahsini ettiren, söylenti<br />

yaydıran, söylenti yaptıran, duyumu etrafa söyleten.<br />

акoйгæнæг (акoйгæнджытæ) | akoygænæg | sözü edilen, söz edilen, bahsi edilen, bahsi<br />

olan, söylentisi yayılan, söylenti olan, duyumu etrafa söylenen.<br />

акoйгæнæггаг (акoйгæнæггæгтæ) | akoygænæggag | söz etmelik, sözünü etmelik,<br />

bahsetmelik, bahsini etmelik, söylenti yaymalık, söylenti yapmalık, duyumu etrafa<br />

söylemelik.<br />

акoйгæнæн | akoygænæn | söz edilen, sözü edilen, bahsedilen, bahsi edilen, söylentisi<br />

yayılan, söylenti yapılan, duyumu etrafa söylenen.<br />

акoйгæнгæ | akoygængæ | söz etme, sözünü etme, bahsetme, bahsini etme, söylenti<br />

yayma, söylenti yapma, duyumu etrafa söyleme.<br />

акoйгæнгæйæ | akoygængæyæ | söz ederek, sözünü ederek, bahsederek, bahsini ederek,<br />

söylenti yayarak, söylenti yaparak, duyumu etrafa söyleyerek.<br />

акoйгæнинaг (акoйгæнинæгтæ) | akoygæninag | söz edecek, sözünü edecek, bahsedecek,<br />

bahsini edecek, söylenti yayacak, söylenti yapacak, duyumu etrafa söylenecek.<br />

акоймаг (акoймæгтæ) | akoymag | sakin, oturan, bu koyağın sakini, vadinin ikamet edeni.<br />

акомаг | akomag |1) kabul ettiren, gitmeği kabul ettiren; razı ettiren, gitmeğe razı ettiren;<br />

isteyen, arzu ettiren; boyun büktüren, taviz verdiren; 2) uyduran, sözü dinlenen, emre<br />

uyduran, emrinde olan, boyun eğdiren, itaat ettiren, tabi yapan, pes dedirten; bıraktıran,<br />

terk ettiren, teslim ettiren, vazgeçirten, ödün verdirten, ödünleten, esleten.<br />

акомæг (акoмджытæ) | akomæg | 1) kabul eden, gitmeği kabul eden; razı olan, gitmeğe<br />

razı olan; isteyen, arzu eden; boyun büken, taviz veren; 2) uyan, söz dinleyen, emre uyan,<br />

emrinde olan, boyun eğen, itaat eden, tabi olan, pes diyen; bırakan, terk eden, teslim eden,<br />

vazgeçen, ödün veren, ödünleyen, esleyen.<br />

акомæггаг | akomæggag |1) kabul etmelik, gitmeği kabul etmelik; razı olmalık, gitmeğe razı<br />

olmalık; istemelik, arzu etmelik; boyun bükmelik, taviz vermelik; 2) uymalık, söz dinlemelik,<br />

emre uymalık, emrinde olmalık, boyu eğmelik, itaat etmelik, tabi olmalık, pes demelik;<br />

bırakmalık, terk etmelik, teslim etmelik, vazgeçmelik, ödün vermelik, ödünlemelik, eslemelik.<br />

акомæн | akomæn |1) kabul edilen, gitmeği kabul edilen; razı olunan, gitmeğe razı olunan;<br />

istenen, arzu edilen; boyun bükülen, taviz verilen; 2) uyulan, söz dinlenen, emre uyulan,<br />

emrinde olunan, boyu eğilen, itaat edilen, tabi olunan, pes denilen; bırakılan, terk edilen,<br />

teslim edilen, vazgeçilen, ödün verilen, ödünlenen, eslenen.<br />

акомгæ | akomgæ |1) kabul etme, gitmeği kabul etme; razı olma, gitmeğe razı olma;<br />

isteme, arzu etme; boyun bükme,taviz verme; 2) uyma, söz dinleme, emre uyma, emrinde<br />

olma, boyu eğme, itaat etme, tabi olma, pes deme; bırakma, terk etme, teslim etme,<br />

vazgeçme, ödün verme, ödünleme, esleme.<br />

132


акомгæйæ | akomgæyæ |1) kabul ederek, gitmeği kabul ederek; razı olarak, gitmeğe razı<br />

olarak; isteyerek, arzu ederek; boyun bükerek,taviz vererek; 2) uyarak, söz dinleyerek, emre<br />

uyarak, emrinde olarak, boyu eğerek, itaat ederek, tabi olarak, pes diyerek; bırakarak, terk<br />

ederek, teslim ederek, vazgeçerek, ödün vererek, ödünleyerek, esleyerek.<br />

акoмдзaг кæнын | akomzag kænın | ısırmak, lokma almak, lokmalaşmak, dişlemek,<br />

dişleriyle sıkıştırmak, dişleriyle kesmek, ağzıyla almak, abur cubur yemek; gemi azıya almak.<br />

акoмдзaггæнaг | akomzaggænag | ısırtan, lokma aldıran, lokmalaştıran, dişleten, dişleriyle<br />

sıkıştırtan, dişleriyle kestiren, ağzıyla aldıran, abur cubur yediren; gemi azıya aldıran.<br />

акoмдзaггæнæг (акoмдзaггæнджытæ) | akomzaggænæg | ısıran, lokma alan,<br />

lokmalaşan, dişleyen, dişleriyle sıkıştıran, dişleriyle kesen, ağzıyla alan, abur cubur yiyen;<br />

gemi azıya alan.<br />

акoмдзaггæнæггаг | akomzaggænæggag | ısırmalık, lokma almalık, lokmalaşmalık,<br />

dişlemelik, dişleriyle sıkıştırmalık, dişleriyle kesmelik, ağzıyla almalık, abur cubur yemelik;<br />

gemi azıya almalık.<br />

акoмдзaггæнæн | akomzaggænæn | ısırılan, lokma alınan, lokmalaşan, dişlenilen, dişlerle<br />

sıkıştırılan, dişlerle kesilen, ağızla alınan, abur cubur yenilen; gemi azıya alan.<br />

акoмдзaггæнгæ | akomzaggængæ | ısırma, lokma alma, lokmalaşma, dişleme, dişleriyle<br />

sıkıştırma, dişleriyle kesme, ağzıyla alma, abur cubur yeme; gemi azıya alma.<br />

акoмдзaггæнгæйæ | akomzaggængæyæ | ısırarak, lokma alarak, lokmalaşarak, dişleyerek,<br />

dişleriyle sıkıştırarak, dişleriyle keserek, ağzıyla alarak, abur cubur yiyerek; gemi azıya alarak.<br />

акoмдзaггæнинaг | akomzaggæninag | ısıracak, lokma alacak, lokmalaşacak, dişlenecek,<br />

dişleriyle sıkıştıracak, dişleriyle kesecek, ağzıyla alacak, abur cubur yiyecek; gemi azıya alacak.<br />

акoминaг | akominag | 1) kabul edecek, gitmeği kabul edecek; razı olacak, gitmeğe razı<br />

olacak; istenecek, arzu edecek; boyun bükecek, taviz verecek; 2) uyacak, söz dinlenecek,<br />

emre uyacak, emrinde olacak, boyu eğecek, itaat edecek, tabi olacak, pes denecek;<br />

bırakacak, terk edecek, teslim edecek, vazgeçecek, ödün verecek, ödünlenecek, eslenecek.<br />

акoмкoммæ | akomkommæ | karşı tarafta, karşısında, karşıda, karşı yanda, tam karşıda,<br />

karşı karşıya, karşısına, yüz yüze, tersine, bilakis, aksine (edat).<br />

акoмын (акуымдтон, акуымдтaин, акомдзынæн) | akomın | 1) kabul etmek, gitmeği<br />

kabul etmek; razı olmak, gitmeğe razı olmak; istemek, arzu etmek; boyun bükmek,taviz<br />

vermek; 2) uymak, söz dinlemek, emre uymak, emrinde olmak, boyu eğmek, itaat etmek,<br />

tabi olmak, pes demek; bırakmak, terk etmek, teslim etmek, vazgeçmek, ödün vermek,<br />

ödünlemek, eslemek.<br />

акoнд (акæнджытæ) | akond | yapılmış, yapı.<br />

акорто кæнын | akorto kænın | kel tıraş yapmak, saçı kazıtmak, sıfır numara tıraş etmek,<br />

saçı sıfıra vurmak. остричь наголо<br />

акр (зæххы барæн) | akr (jæxxı baræn) | arazi ölçüsü birimi, dönüm, İngiliz dönümü<br />

(matematik).<br />

акробат | akrobat | akrobat, cambaz, perende baz, takla baz.<br />

aкробатикæ | akrobatikæ | akrobasi, akrobatik, cambazlık, perende bazlık, takla bazlık.<br />

акробатикон, акробатон | akrobatikon, akrobaton | akrobatik, cambazlık, cambazca.<br />

aкробатон, акробатикон | akrobaton, akrobatikon | akrobatik, cambazlık, cambazca.<br />

акрополь | akropolh | akropol, akropolis.<br />

акростих | akroştix | akrostiş, muvaşşah, uçluma.<br />

аксa-мa, акæсa-мa | akşa-ma, akæşa-ma | bak hele, hele bak.<br />

аксиомæ (бæлвырд кæнын кæй нæ хъæуы, ахæм æцæгдзинад) | akşiomæ (bælvırd<br />

kænın kæy næ qæuı, axæm æsægzinad) | aksiyom, ispat, belit, belitsel.<br />

133


акт | akt | eylem, hareket; perde, sahne, kararname, tutanak, fasıl; sertifika, belge, rapor;<br />

стыр политикон ахастдзинады акт | ştır politikon axaştzinadı akt | büyük siyasi önemi<br />

olan eylemidir; büyük siyasal değerlilik hareketi; büyük politik bağlılık sertifikası;<br />

зылынгæнæн акт | jılıngænæn akt | suçlama, iddianame; yanlışlığa karşı hareket; акт<br />

cкæнын | akt şkænın | yanlışlığa karşı hareket düzenlemek, eylem koymak, eylem yapmak,<br />

karşı harekette bulunmak.<br />

актёр | aktör | aktör, oyuncu, erkek oyuncu, komedyacı.<br />

актив I | aktiv | aktif, iler gelenler, etken, etkin, etkinlik, faal, cevval, hareket, faaliyet,<br />

yerinde duramama, varlık; партион актив | partion aktiv | parti eylemcileri, partinin aktif<br />

faaliyeti, parti etkinliği, parti varlığı.<br />

актив II | aktiv | fiil, fiilin aktif hali (dilbilgisi).<br />

активизаци (цырен кæнын, цырд кæнын) | aktivijasi (sıryen kænın, sırd kænın) |<br />

aktifleşme, etkinleşme, aktiflik; hız verme, faal bir hale getirme, faaliyet, hareketlilik;<br />

активизаци кæнын | aktivijasi kænın | aktif yapmak, hız vermek, etkinlik, etkinlik yapmak,<br />

faaliyet yapmak.<br />

активист | aktivişt | aktif işçi, faal üye, faal çalışan.<br />

активон | aktivon | faal, aktif, etken, etkin, cevval, aktif, faal, enerjik, fiilin aktif hali<br />

(dilbilgisi); aktif, hareketli, faal, canlı; къорды активон уæнг | khordı aktivon uæng |<br />

topluluğun aktif üyesi; рæуджыты активон процесс | ræucıtı aktivon prosyeşş |<br />

akciğerlerin aktif işlevi, akciğerlerin etkin işlemi; активон хъахъхъæньжад | aktivon<br />

qaqqænıjad | aktif savunma.<br />

активон кæнын | aktivon kænın | aktif yapmak, hareketli yapmak, canlı yapmak, hız<br />

vermek, yoğunlaştırmak.<br />

активонæй | aktivonæy | aktif olarak, faal bir surette.<br />

aктивондзинад, разæнгарддзинад | aktivonzinad, rajægardzinad | aktiflik, aktivitelik,<br />

aktif olmalık, etkinlik, faaliyetlik, gayretle çalışmalık, faaliyetlilik, hareketlilik, yapılan işlerlik.<br />

актрисæ (театры кæнæ кинойы хъазæг сылгоймаг актуалондзинад) | aktrişæ (tyearı<br />

kænæ kinoyı qajæg şılgoymag aktualonzinad) | kadın oyuncu, aktris.<br />

актуалон | aktualon | aktüel, güncel, günün meselesi olan, acele, acil, ivedi.<br />

актуалондзинад | aktualonzinad | aktüalitelik, güncel olmalık, güncellik, acelecilik, acillik,<br />

ivedilik.<br />

aкув-aкув: aкув-aкув кæнын | akuv-akuv: akuv-akuv kænın | 1) uyuklamak, pineklemek,<br />

ımızganmak, içi geçmek, kestirmek, şekerleme yapmak, uykulu olmak, uyuklamak 2)<br />

çoğunlukla eğmek; genellikle yay gibi olmak.<br />

aкуваг | akuvag | dua ettiren; yakartan, ibadet ettiren.<br />

aкувæг (акувджытæ) | akuvæg | dua eden; yakaran, ibadet eden.<br />

aкувæггaг (акувæггæгтæ) | akuvæg | dua etmelik; yakarmalık, ibadet etmelik.<br />

aкувæн | akuvæn | dua edilen; yakarılan, ibadet edilen.<br />

aкувгæ | akuvgæ | dua etme; yakarma, ibadet etme.<br />

aкувгæйæ | akuvgæyæ | dua ederken; yakarırken, ibadet ederken.<br />

aкувинaг | akuvinag | dua edilecek; yakarılacak, ibadet edilecek.<br />

aкувын (акуывтон, акуывтaин, акувдзынæн) | akuvın | 1) dua etmek; yakarmak, ibadet<br />

etmek; 2) selam vermek, selam söylemek, selamlamak, eğmek.<br />

акуиты кæнын | akuitı kænın | uzaklaştırmak, çıkartmak, çıkarmak, hazfetmek, çektirmek,<br />

kaldırmak, kaldırtmak, gidermek; temizletmek, toplatmak, saklatmak, yerleştirmek.<br />

134


акуиты уæвын (уын) | akuitı uævın | uzaklaşmak, çıkarmak, hazf olmak, çekmek, kalkmak,<br />

kaldırmak, gidermek; temizlemek, toplamak, saklamak, yerleşmek, giymemek, uzakta<br />

temizlemek.<br />

aкулæ | akulæ | köpekbalığı.<br />

акулæхуыз | akulæxuıj | köpekbalığı gibi, köpek balığı renginde.<br />

aкуpын | akurın | istemek, dilenmek, dilenircesine istemek, arzu etmek, rica etmek,<br />

söylemek; ortaya çıkarmak, davet etmek, sormak.<br />

aкуc-aкуc кæнын | akuş-akuş kenın |<br />

aкуcaг | akuşag | çalıştıran, uğraştıran, gayret ettiren.<br />

aкуcapт кæнын | akuşart kenın | onuruna hayvan kesmek, boğazlamak, doğramak, kesikler<br />

içinde bırakmak, kesmek, adak hayvan kesmek, kurban kesmek.<br />

aкуcapтгæнaг | akuşartgænag | onuruna hayvan kestiren, boğazlatan, doğratan, kurban<br />

kestiren, kasap yapan.<br />

aкуcapтгæнæг (акусapтгæнджытæ) | akuşartgænæg | onuruna hayvan kesen, boğazlayan,<br />

doğrayan, kurban kesen, kasap.<br />

aкуcapтгæнæггaг (акусapтгæнæггæгтæ) | akuşartgænæggag | onuruna hayvan kesmelik,<br />

boğazlamalık, doğramalık, kurban kesmelik, kasaplık.<br />

aкуcapтгæнæн | akuşartgænæn | onuruna hayvan kesilen, boğazlanan, doğranan, kurban<br />

kesilen, kasaplık yapılan.<br />

aкуcapтгæнгæ | akuşartgængæ | onuruna hayvan kesme, boğazlama, doğrama, kurban<br />

kesme, kasaplık iş.<br />

aкуcapтгæнгæйæ | akuşartgængæyæ | onuruna hayvan keserek, boğazlayarak,<br />

doğranarak, kurban keserek, kasaplık yaparak.<br />

aкуcapтгæнинаг (акусapтгæнинæгтæ) | akuşartgæninag | onuruna hayvan kesilecek,<br />

boğazlanacak, doğranacak, kurban kesilecek.<br />

акусæг (акусджытæ) | akuşæg | çalışan, uğraşan, gayret eden.<br />

акусæггаг (акусæггæгтæ) | akuşæggag | ücret, yevmiye, maaş, çalışmalık, uğraşmalık,<br />

gayret etmelik.<br />

акусæн | akuşæn | çalışılan, uğraşılan, gayret edilen.<br />

акусгæ | akuşgæ | çalışma, uğraşma, gayret etme.<br />

акусгæйæ | akuşgæyæ | çalışarak, uğraşarak, gayret ederek.<br />

акусинаг (акусинæгтæ) | akuşinag | küçük iş, uğraşılacak iş, çalıştırılması gereken, kolay<br />

uygulayacak, çalışacak, çalışılacak.<br />

акустикæ | akuştikæ | akustik, işitme, yankıbilim, ses dağılım.<br />

aкустикон | akuştikon | akustik, yankıbilimi, ses dağılım biçimi.<br />

aкусын (акуыстон, акуыстaин, акусдзынæн) | akuşın | azıcık çalışmak, çalışmak, çalışmakla<br />

kapamak, işleyip ikmal etmek, kullanılamaz hale gelmek; yapmak, uğraşmak, gayret etmek.<br />

aкушер(кæ) | akuşyer(kæ)| doğum hekimi (ebe, kabile).<br />

aкушердзинад | akuşyerzinad| doğum hekimliği.<br />

акушерон | akuşyeron | ebe, ebelik.<br />

акуывд (акуывдтытæ, акуывдтæ) | akuıvd | dua.<br />

акуыйты кæнын | akuıytı kænın | uzaklaştırmak, kaldırmak, toplamak.<br />

акуыйты уæвын (уын) | akuıytı uævın | uzaklaşmak, kaldırılmak, toplanmak.<br />

акуыйтыгæнæг (акуыйтыгæнджытæ) | akuıytıgænæg | uzaklaştıran, kaldıran, toplayan.<br />

акуыйтыгæнæггаг | akuıytıgænæggag | uzaklaştırmalık, kaldırmalık, toplamalık.<br />

акуыйтыгæнæн | akuıytıgænæn | uzaklaştırılan, kaldırılan, toplanan.<br />

акуыйтыгæнгæ | akuıytıgængæ | uzaklaştırma, kaldırma, toplama.<br />

135


акуыйтыгæнгæйæ | akuıytıgængæyæ | uzaklaştırarak, kaldırarak, toplayarak.<br />

акуыйтыгæнинаг (акуыйтыгæнинæгтæ)| akuıytıgæninag | uzaklaştırılacak, kaldırılacak,<br />

toplanacak.<br />

акуынæг кæнын | akuınæg kænın | azaltmak, azalttırmak, eksiltmek, yarımlamak, kısmak,<br />

kısaltmak, kasmak, küçültmek, küçümsemek, yol vermek, işten çıkarmak, indirgemek,<br />

tüketmek; yerleştirmek.<br />

акуынæг уæвын (уын) | akuınæg uævın | azalmak, azaltılmak, eksilmek, küçülmek,<br />

kısalmak, kasılmak, kısmak, suyu çekilmek, tükenmek, soğulmak; aşağı koşmak,<br />

yerleştirilmek, inmek, budamak, egzoz.<br />

акуыpиc кæнын | akuıriş kænın | 1) demetlemek, demet bağlamak, demet şeklinde<br />

bağlamak, birbirine bağlamak; tomarları bağlamak; 2) ezmek, altına almak.<br />

акуырм кæнын | akuıriş kænın | kör yapmak, gözlerini kör etmek, gözünü kamaştırmak,<br />

körletmek.<br />

акуырм уæвын (уын) | akuınæg uævın | kör olmak, gözleri kör olmak, gözü kamaşmak,<br />

körlemek.<br />

акуыcт (акуыcтытæ)| akuışt | çalışma, çalışmış, çalıştı, iş.<br />

акцент (æвзаджы здæхт) | aksyent (ævjacı jdæxt) | aksan, şive, vurgu, söyleyiş; üzerinde<br />

durma; акцентимæ дзурын | aksyetimæ zurın | aksanla konuşmak, vurgu ile konuşmak.<br />

акци (исты амалиуæджы хайы бар чи дæтты, ахæм документ) | aksi (iştı amaliuæcı xayı<br />

bar çi dættı, axæm dokumyent) | hisse senedi, ortaklık belgesi, poliçe; davranış, eylem,<br />

hareket, tedbir; sehim, aksiyon.<br />

акциз | aksij | vergi, dolaylı vergi.<br />

акцизон | aksijon | vergi.<br />

акционер (акциты хицау) | aksionyer (aksitı xisau) | hissedar, hisse sahibi, pay sahibi,<br />

ortak, paydaş.<br />

акционерон | aksionyeron | hisse senetli, poliçe, müşterek stok.<br />

акъабаз (акъабæзтæ) кæнын | akhabaj kænın | ayırmak, dallara ayırmak, dala bölmek<br />

(nehir, kanal); parçaya ayırmak, parçaya bölmek, götürmek, çekmek, önlemek, reddetmek.<br />

акъабæзтæ кæнын | akhabæjtæ kænın | 1) paylara ayırmak; parçalamak, paralamak,<br />

parçalara kesmek; parça parça ayırmak, parça parça bölmek, parçalar halinde kesmek;<br />

yırtmak; yarmak; 2) bitirmek, yok etmek.<br />

акъабæзтæгæнаг | akhabæjtægænag | parçalatan, ayırtan, böldüren.<br />

акъабæзтæгæнæг (акъабæзтæгæнджытæ) | akhabæjtægænæg | parçalayan, ayıran,<br />

bölen.<br />

акъабæзтæгæнæггаг (акъабæзтæгæнæггæгтæ) | akhabæjtægænag | parçalamalık,<br />

ayırmalık, bölmelik.<br />

акъабæзтæгæнæн | akhabæjtægænæn | parçalanan, ayrılan, bölünen.<br />

акъабæзтæгæнгæ | akhabæjtægængæ | parçalama, ayırma, bölme.<br />

акъабæзтæгæнгæйæ | akhabæjtægængæyæ | parçalayarak, ayırarak, bölerek.<br />

акъабæзтæгæнинаг (акъабæзтæгæнинæгтæ) | akhabæjtægæninag | parçalanacak,<br />

ayrılanacak, bölünecek.<br />

акъабуз уæвын (уын) | akhabuj uævın | dallanmak, dalı olmak, şubelenmek, parçası<br />

olmak, kendisinden olmak.<br />

акъаддæp кæнын | akhadder kænın | 1) azaltmak, eksiltmek, ufaltmak, küçültmek,<br />

küçümsemek, yarımlamak, kısmak, kasmak; 2) değiştirmek, biçimini değiştirmek, tabiatını<br />

değiştirmek, huyunu değiştirmek, düzeltmek, evirmek, yeniden yapmak; 3) üstüne oturmak,<br />

sahip çıkmak, el koymak, mal etmek, ayırmak.<br />

136


акъаддæpгæнаг | akhaddærgænag | küçülten, azaltan, eksilten, ufaltan, kısan,<br />

minikleştiren.<br />

акъаддæpгæнæг (акъаддæpгæнджытæ) | akhaddærgænæg | küçülen, azalan, eksilen,<br />

ufalan, kısılan, minikleşen.<br />

акъаддæpгæнæггаг (акъаддæpгæнæггæгтæ) | akhaddærgænæggag | küçülmelik,<br />

azaltmalık, eksiltmelik, ufaltmalık, kısmalık, minikleştirmelik.<br />

акъаддæpгæнæн | akhaddærgænæn | küçültülen, azaltılan, eksiltilen, ufaltılan, kısılan,<br />

minikleştirilen.<br />

акъаддæpгæнгæ | akhaddærgængæ | küçültme, azaltma, eksiltme, ufaltma, kısma,<br />

minikleştirme.<br />

акъаддæpгæнгæйæ | akhaddærgængæyæ | küçülterek, azaltarak, eksiltmek, ufaltarak,<br />

kısmak, minikleştirerek.<br />

акъаддæpгæнинаг (акъаддæpгæнинæгтæ) | akhaddærgæninag | küçültülecek,<br />

azaltılacak, eksiltmek, ufaltılacak, kısmak, minikleştirilecek.<br />

акъæмдзæстыг кæнын | akhæmzæştıg kænın | utanç vermek, utandırmak, rezil etmek,<br />

ayıplamak, mahcup etmek, şaşırtmak, ekşitmek, kuşkulandırmak.<br />

акъæмдзæстыг уæвын (уын) | akhæmzæştıg uın | utanmak, utanılmak, utanmış olmak,<br />

rezil olmak, mahcup olmak, ezilmek, foslamak, ekşimek, birbirlerine yemin etmek.<br />

акъай кæнын | akhay kænın | 1) çiftini almak, bir çift almak; 2) evlenmek, gayret etmek,<br />

çabalamak.<br />

акъайгæнæг (акъайгæнджытæ) | akhaygænæg | çiftini alan, evlenen, gayret eden,<br />

çabalayan.<br />

акъайгæнæггаг | akhaygænæggag | çiftini almalık, evlenmelik, gayret etmelik,<br />

çabalamalık.<br />

акъайгæнæн | akhaygænæn | çifti alınan, evlenilen, gayret edilen, çabalanan.<br />

акъайгæнгæ | akhaygængæ | çiftini alan, evlenen, gayret eden, çabalayan.<br />

акъайгæнгæйæ | akhaygængæyæ | çiftini alarak, evlenerek, gayret ederek, çabalayarak.<br />

акъайгæнинаг (акъайгæнинæгтæ) | akhaygæninag | çiftini alacak, evlenecek, gayret<br />

edecek, çabalayacak.<br />

акъалдас кæнын | akhaldaş kænın | boğazlamak, doğramak, hançerlemek, bıçaklamak,<br />

kesmek, katliam yapmak, kesikler içinde bırakmak, iğnelemek.<br />

акъалдaу | akhaldau | yerin altında olan makbersi.<br />

акъаппa-къуппa кæнын | akhappa-kuppa kænın | har vurup harman savurmak, yiyip<br />

bitirmek, elde avuçta ne varsa bitirmek, okus pokus yapmak.<br />

акъаx-акъаx кæнын | akhax-akhax kænın | kazımak, yarmak, yırtmak, delmek, eşelemek;<br />

deşmek.<br />

акъаxаг | akhaxag | kazıtan, yardıran, deldiren, eşeleten.<br />

акъаxæг (акъаxджытæ) | akhaxæg | kazıyan, yaran, delen, eşeleyen.<br />

акъаxæггаг (акъаxæггæгтæ) | akhaxæggag | kazımalık, yarmalık, delmelik, eşelemelik.<br />

акъаxæн | akhaxæn | kazılan, yarılan, delinen, eşelenen.<br />

акъаxгæ | akhaxgæ | kazıma, yarma, delme, eşeleme.<br />

акъаxгæйæ | akhaxgæyæ | kazıyarak, yararak, delerek, eşeleyerek.<br />

акъахдзæф | akhaxzæf | adım, kadem, yürüyüş, basış, hatve.<br />

акъаxдзæф кæнын | akhaxzæf kænın | adım atmak, bir adım atmak, yürümek, aşmak.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнаг | akhaxzæfgænag | adım attıran, yürüten, aşırtan.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнæг (акъаxдзæфгæнджытæ) | akhaxzæfgænæg | adım atan, yürüyen,<br />

aşan.<br />

137


акъаxдзæф(тæ)гæнæггаг | akhaxzæfgænæggag | adım atmalık, yürümelik, aşmalık.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнæн | akhaxzæfgænæn | adım atılan, yürünen, aşılan.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнгæ | akhaxzæfgængæ | adım atma, yürüme, aşma.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнгæйæ | akhaxzæfgængæyæ | adım atarak, yürüyerek, aşarak.<br />

акъаxинаг (акъаxинæгтæ) | akhaxinag | kazınacak, yarılacak, delinecek, eşelenecek.<br />

акъаxт (акъæxтытæ) | akhaxt | kazınmış, yarılmış, delinmiş, eşelenmiş.<br />

акъаxын (акъаxтон, акъаxтaин, акъаxдзынæн) | akhaxın | 1) hemen kazmak; kazımak,<br />

kazarak açmak, çıkarmak, yarmak, yırtmak, delmek, patlatmak ; arayıp bulmak; къанау<br />

акъахын | khanau akhaxın | kanal kazmak; ark kazımak; 2) dikmek; 3) eşelemek; deşmek,<br />

karıştırmak, kurcalamak, oymak; 4) hemen içmek, içkinin dibini bulmak, yağdırmak, yaylım<br />

ateşi açmak; 5) çizmek, taramak, atmak, fırttırmak, kaşımak; 6) kapmak, dışarı kapmak,<br />

çıkarmak, çekmek, koparmak, kanırmak, sökmek, yolmak, açmak, topraktan çıkarmak,<br />

fışkırmak, kurtulmak; 7) bulmak, öğrenmek, zorla almak, ağzından kapmak, ağzından kaçmak;<br />

8) ize vurmak, isabet ettirmek.<br />

акъаци | akhasi | akasya, salkım ağaç; акъаци бæлас | akhasi bælaş | akasya ağaç, salkım<br />

ağaç.<br />

акъæбæлдзыг кæнын | akhæbelzıg kænın | saçlarını kıvırtmak, dalgalı saç yapmak,<br />

sarmak, frize etmek, kıvırmak, ondülin yapmak.<br />

акъæбæлдзыг уæвын (уын) | akhæbelzıg uævın | saçlarını kıvırmak, kıvrık saçı olmak,<br />

ondülin yaptırmak, dalgalı saçı olmak.<br />

акъæбæpтæ кæнын | akhæbertæ kænın | ufalamak, ekmek ufalamak, doğramak, kırıntı<br />

yapmak, kıymak, parçalamak.<br />

акъæвдa кæнын | akhævda kænın | yağmur çiselemek, hafif yağmur yağmak; geçmek,<br />

yürümek, uğramak, arkada bırakmak, kabul edilmek (hafif bir yağmur).<br />

акъæй кæнын | akhæy kænın | 1) fazla kavurmak, fazla kızartmak; çok fazla kızartmak; 2)<br />

fazla kurutmak; 3) pişirmek, yakmak.<br />

акъæй уæвын (уын) | akhæy uævın | 1) fazla kavrulmak; çok fazla kızarmak, yakmak; 2)<br />

abartmak, fazla kurutulmak; 3) pişmek, pişirilmek, fırınlamak.<br />

акъæйных уæвын (уын) | akhæynıx uævın | muhalif olmak, küstah olmak, ukala olmak,<br />

inatçı olmak.<br />

акъæм уæвын (уын) | akhæm uævın | saçları dağılmak, saçı pıhtılaşmak, yünleşmek, yün<br />

ipliği olmak, yün yapağı gibi olmak.<br />

акъæмдзæcтыг кæнын | akhæmzæştıg kænın |<br />

акъæмдзæcтыг уæвын (уын) | akhæmzæştıg uævın |<br />

акъæмc кæнын | akhæmş kænın | 1) ısırmak, dişlemek, dişleriyle koparmak, dişleriyle<br />

kesmek; 2) yutmak, yuvarlamak; çabukça yemek, hızlı yemek, budamak.<br />

акъæмcгæнаг | akhæmşgænag | ısırtan, dişleten, kopartan, yutturan.<br />

акъæмcгæнæг (акъæмcгæнджытæ) | akhæmşgænæg | ısıran, dişleyen, koparan, yutan.<br />

акъæмcгæнæггаг | akhæmşgænæggag | ısırmalık, dişlemelik, koparmalık, yutmalık.<br />

акъæмcгæнгæ | akhæmşgængæ | ısırma, dişlemen, koparma, yutman.<br />

акъæмcгæнгæйæ | akhæmşgængæyæ | ısırarak, dişleyerek, kopararak, yutarak.<br />

акъæпгæнаг | akhæpgænag | 1) çabukça yediren, süratle yutturan, hızlı yemek yediren,<br />

yiyeceği yuvarlatan, deneten, fast food yedirten; 2) kurşunlatan, kurşuna dizdiren, öldürten,<br />

tokatlatan, vurduran; 3) çırptıran, çarptıran, şaklatan, şamarlatan, vurduran, fiske vurduran,<br />

fiskeleten, şıkırdatan, sıçratan, çenetleştiren, kırdıran, tıklatan, atlatan.<br />

акъæпгæнæг (акъæпгæнджытæ) | akhæpgænæg | 1) çabukça yiyen, süratle yutan, hızlı<br />

yemek yiyen, yiyeceği yuvarlayan, deneyen, fast food yiyen; 2) kurşunlayan, kurşuna dizen,<br />

138


öldüren, tokatlayan, vuran; 3) çırpan, çarpan, şamarlanan, vuran, fiske vuran, fiskeleyen,<br />

şaklayan, şıkırdayan, sıçrayan, çenetleşen, kıran, tıklayan, atlayan.<br />

акъæпгæнæггаг | akhæpgænæggag | 1) çabukça yemelik, süratle yutmalık, hızlı yemek<br />

yemelik, yiyeceği yuvarlamalık, denemelik, fast food yemelik; 2) kurşunlamalık, kurşuna<br />

dizmelik, öldürmelik, tokatlamalık, vurmalık; 3) çırpmalık, çarpmalık, şaklamalık,<br />

şamarlamalık, vurmalık, fiske vurmalık, fiskelemelik, şaklamalık, şıkırdamalık, şakırdatmalık,<br />

sıçramalık, çenetleşmelik, kırmalık, tıklatmalık, atlamalık.<br />

акъæпгæнæн | akhæpgænæn | 1) çabukça yenilen, süratle yutulan, hızlı yemek yenilen,<br />

yiyeceği yuvarlanan, denenen, fast food yenilen; 2) kurşunlanan, kurşuna dizilen, öldürülen,<br />

tokatlanan, vurulan; 3) çırpılan, çarpılan, şaklaşan, şamarlatılan, vurulan, fiske vurulan,<br />

fiskelenen, şaklatılan, şıkırdatılan, sıçratılan, çenetleşen, kırılan, tıklatılan, atlanan.<br />

акъæпгæнгæ | akhæpgængæ | 1) çabukça yeme, süratle yutma, hızlı yemek yeme, yiyeceği<br />

yuvarlama, deneme, fast food yeme; 2) kurşunlama, kurşuna dizme, öldürme, tokatlama,<br />

vurma; 3) çırpma, çarpma, şaklama, şamarlama, vurma, fiske vurma, fiskeleme, şaklama,<br />

şıkırdama, şakırdatma, sıçrama, çenetleşme, kırma, tıklatma, atlama.<br />

акъæпгæнгæйæ | akhæpgængæyæ | 1) çabukça yiyerek, süratle yutarak, hızlı yemek<br />

yiyerek, yiyeceği yuvarlayarak, deneyerek, fast food yiyerek; 2) kurşunlayarak, kurşuna<br />

dizerek, öldürerek, tokatlayarak, vurarak; 3) çırparak, çarparak, şaklayarak, şamarlayarak,<br />

vurarak, fiske vurarak, fiskeleyerek, şaklayarak, şıkırdayarak, şakırdatarak, sıçrayarak,<br />

çenetleşerek, kırarak, tıklatarak, atlayarak.<br />

акъæпгæнинаг (акъæпгæнинæгтæ) | akhæpgæninag | 1) çabukça yenecek, süratle<br />

yutacak, hızlı yemek yenecek, yiyeceği yuvarlanacak, denenecek, fast food yenecek; 2)<br />

kurşunlanacak, kurşuna dizecek, öldürecek, tokatlanacak, vuracak; 3) çırpacak, çarpacak,<br />

şaklatacak, şamarlanacak, vuracak, fiske vuracak, fiskelenecek, şaklaşacak, şıkırdatacak,<br />

şakırdatılacak, sıçranacak, çenetleşecek, kıracak, tıklatacak, atlanacak.<br />

акъæпп кæнын | akhæpp kænın | 1) çabukça yemek, süratle yutmak, hızlı yemek yemek,<br />

yiyeceği yuvarlamak, denemek, fast food yemek; 2) kurşunlamak, kurşuna dizmek, öldürmek,<br />

tokatlamak, vurmak; 3) çırpmak, çarpmak, şaklamak, şamarlamak, vurmak fiske vurmak,<br />

fiskelemek, şaklamak, şıkırdamak, şakırdatmak, sıçramak, çenetleşmek, kırmak, tıklatmak,<br />

atlamak.<br />

акъæпп-къæпп кæнын | akhæpp-khæpp kænın | 1) sık sık çabukça yemek, süratle yutmak,<br />

hızlı yemek yemek, yiyeceği yuvarlamak, denemek, fast food yemek; 2) kurşunlamak,<br />

kurşuna dizmek, öldürmek, tokatlamak, vurmak; 3) çırpmak, çarpmak, şaklamak,<br />

şamarlamak, vurmak fiske vurmak, fiskelemek, şaklamak, şıkırdamak, şakırdatmak, sıçramak,<br />

çenetleşmek, kırmak, tıklatmak, atlamak.<br />

акъæpиc кæнын | akhæriş kænın | 1) bırakmak, kabuk bırakmak; 2) ufalamak, kırıntı<br />

yapmak, mıncık mıncık etmek, mahrum etmek, baştanbaşa okumak.<br />

акъæpныx кæнын | akhærnıx kænın | öteye sürüklemek, sürükleyerek götürmek,<br />

götürmek, zar zor götürmek, aşırmak, yürütmek, çalmak, uzaklıktan yakalamak.<br />

акъæpтгæнаг | akhærtgænag | yardıran, yırttıran, deldiren, deştiren, söktüren, çatlatan.<br />

акъæpтгæнæг (акъæpтгæнджытæ) | akhærtgænæg | yaran, yırtan, delen, deşen, söken,<br />

çatlayan.<br />

акъæpтгæнæггаг | akhærtgænæggag | yarmalık, yırtmalık, delmelik, deşmelik, sökmelik,<br />

çatlatmalık.<br />

акъæpтгæнæн | akhærtgænæn | yarılan, yırtılan, delinen, deşilen, sökülen, çıtlatılan.<br />

акъæpтгæнгæ | akhærtgængæ | yarma, yırtma, delme, deşme, sökme, çatlatma.<br />

акъæpтгæнгæйæ | akhærtgængæyæ | yararak, yırtarak, delerek, deşerek, sökerek,<br />

139


çatlatarak.<br />

акъæpтгæнинаг (акъæpтгæнинæгтæ) | akhærtgæninag | yarılacak, yırtılacak, delinecek,<br />

deşilecek, sökülecek, çatlatılacak.<br />

акъæpтт кæнын | akhærtt kænın | 1) yarmak, yırtmak, delmek, deşmek, sökmek,<br />

çatlatmak; 2) kesmek; açmak; 3) dikmek, şakketmek; 4) bitirmek, parçalamak, ara vermek;<br />

надæй акъæртт кæнын | nadæy akhærtt kænın | çatlatmak, çatlatıncaya dövmek,<br />

dayaktan çatlatmak, paçavra etmek, tepelemek, dayak atmak, sopa atmak, yenmek.<br />

акъæpтт уæвын (уын) | akhærtt uævın | yarılmak, çatlamak; delinmek, yırtılmak, patlamak,<br />

sökülmek, parçalanmak; dikilmemiş olmak; kırmak, bitirmek, ara vermek.<br />

акъæфаг | akhæfag | yalatan; kemirten, yediren, karın doydurtan, yiyip bitirten; el etek<br />

öptüren.<br />

акъæфæг (акъæфджытæ) | akhæfæg | yalayan, yalanan; kemiren, yiyen, karın doyuran,<br />

yiyip bitiren; el etek öpen.<br />

акъæфæггаг | akhæfæggag | yalamalık, yalanmalık; kemirmelik, yemelik, karın doyurmalık,<br />

yiyip bitirmelik; el etek öpmelik.<br />

акъæфæн | akhæfæn | yalanan; kemirilen, yenen, karın doyurulan, yiyip bitirilen; el etek<br />

öpülen.<br />

акъæфгæ | akhæfgæ | yalama, yalanma; kemirme, yeme, karın doyurma, yiyip bitirme; el<br />

etek öpme.<br />

акъæфгæйæ | akhæfgæyæ | yalayarak, yalanarak; kemirerek, yiyerek, karın doyurarak,<br />

yiyip bitirerek; el etek öperek.<br />

акъæфинаг (акъæфинæгтæ) | akhæfinag | yalanacak; kemirilecek, yiyişecek, karın<br />

doyurulacak, yiyip bitirilecek; el etek öpülecek.<br />

акъæфт (акъæфтытæ) | akhæft | yalanmış; kemirilmiş, yiyimmiş, karın doyurulmuş, yiyip<br />

bitirilmiş; el etek öpülmüş.<br />

акъæфын (акъæфтон, акъæфтaин, акъæфдзынæн) | akhæfın | yalamak, yalanmak;<br />

kemirmek, yemek, karın doyurmak, yiyip bitirmek; el etek öpmek.<br />

акъoпп (акъоппытæ) | akhopp | siper, avcı çukuru.<br />

акъopд кæнын | akhord kænın | toplanmak, grup yapmak, grupla toplamak, bir grupta<br />

toplamak, kalabalık yapmak, çoğaltmak.<br />

акъopд уæвын (уын) | akhord uævın | 1) yığışmak, yığılmak, kalabalık olmak, doldurmak;<br />

2) grup olmak, çabukça gruplaşmak, gruba ayrılmak, bir grup oluşturmak, hızlı gruplanmak,<br />

çoğalmak.<br />

акъopдтæ кæнын | akhordtæ kænın | gruplara ayrılmak, topukluklara bölünmek,<br />

topluluklar oluşturmak, kalabalıklar oluşturmak.<br />

акъopиди, акъриди | akhoridi, akhridi | çekirge.<br />

акъриди, акъopиди | akhridi, akhoridi | çekirge.<br />

акъул кæнын | akhul kænın | 1) eğmek, eğilmek, eğriltmek, baş eğmek, başını eğip koymak,<br />

başını dayamak, başını yaslamak, yatırmak, meylettirmek, indirmek, yatıştırmak, kendi<br />

tarafına çekmek; 2) devirmek, altüst etmek, yıkmak; 3) son damlasına kadar içmek, tamamını<br />

içmek; 4) yatmak, uyumak, uyuklamak, biraz uyumak, uykuya dalmak, içi geçmek, kestirmek,<br />

şekerleme yapmak, pineklemek, ımızganmak, teşvik etmek.<br />

акъул уæвын (уын) | akhul uævın | 1) eğilmek, eğinmek, baş eğmek, başını koymak, başını<br />

yaslamak, başını dayamak; yatmak, yan yatmak, şekerleme yapmak, kaykılmak; yan bakmak,<br />

meyletmek, çekimli olmak, orantısız olmak; 2) devrilmek, sarkmak; yüklenmek, devrolmak,<br />

teşvik olmak.<br />

акъупп кæнын | akhupp kænın | 1) vurmak, devirmek; 2) bir defada içmek, fon dip yapmak,<br />

140


son damlasına kadar içmek.<br />

акъупpи уæвын (уын) | akhupri uævın | içmek, sarhoş olmak, kana içmek, susuzluğunu<br />

gidermek, içmek, tulumda şarap içilmek.<br />

акъуыбылoй кæнын | akhubıloy kænın | yuvarlamak, top yapmak, top gibi yapmak, ipliği<br />

top gibi dolamak.<br />

акъуыбылoй уæвын (уын) | akhubıloy uævın | yuvarlanmak, yuvarlak olmak, top olmak,<br />

top gibi olmak.<br />

акъуыввитт кæнын | akhuvvitt kænın | 1) zimmetine geçirmek, ekmek, harcamak, israf<br />

etmek; 2) kaybetmek, yenilmek; 3) yutmak, yuvarlamak; fırlatıp atmak; oynamak; çalma k<br />

(müzik aleti).<br />

акъуыззитт кæнын | akhujjitt kænın | ıslık çalmak.<br />

акъуыззитгæнаг | akhujjitgænag | ıslık çaldıran.<br />

акъуыззитгæнæг (акъуыззитгæнджытæ) | akhujjitgænæg | ıslık çalan.<br />

акъуыззитгæнæггаг | akhujjitgænæggag | ıslık çalmalık.<br />

акъуыззитгæнæн | akhujjitgænæn | ıslık çalınan.<br />

акъуыззитгæнгæ | akhujjitgængæ | ıslık çalma.<br />

акъуыззитгæнгæйæ | akhujjitgængæyæ | ıslık çalarak.<br />

акъуыззитгæнинаг | akhujjitgæninag | ıslık çalınacak.<br />

акъуыллупп кæнын | akhullupp kænın | 1) çabuk yemek, tıkınmak, yemek; 2) yok etmek,<br />

imha etmek, tahrip etmek, mahvetmek, öldürmek; 3) savurmak, israf etmek, eritmek,<br />

boşuna harcamak, akıtmak, gecikmek, geciktirmek, aksilik yapmak.<br />

акъуылымпы кæнын | akhulımpı kænın | 1) engellemek, engelletmek, engel çıkarmak,<br />

engel olmak, mani olmak, önlemek, menetmek, set çekmek, sekteleşmek, aksatmak, aksilik<br />

çıkarmak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek, seddetmek; 2) frenlemek, fren vurmak,<br />

fren yapmak, alıkoymak; 3) şaşırtmak, gecikmek, kasvetli yapmak.<br />

акъуымыx кæнын | akhuımıx kænın | körletmek, körleştirmek, uyuşturmak,<br />

solgunlaştırmak.<br />

акъуымыx уæвын (уын) | akhuımıx uævın | kütleşmek, körlenmek, körelmek, soluk olmak.<br />

акъуыпп кæнын | akhuıpp kænın | şişmek, kabarmak, dışarı yuvarlak, çıkıntı yapmak,<br />

dışbükey yapmak, konveks yapmak, şişirilmek, koniler kapağı yapmak; örtmek, kapatılmak,<br />

kapatırken vurmak, örterken vurmak, çarpmak.<br />

акъуыпп уæвын (уын) | akhuıpp uævın | şişmek, kabarmak, dışarı yuvarlak çıkıntı olmak,<br />

dışbükey olmak, konveks olmak; kapatırken vurmak, örterken vurmak, çarpmak.<br />

акъуыp-акъуыp кæнын | akhuır-akhuır kænın | 1) sık sık kesip atmak, kesmek,<br />

kesivermek; biçmek, tırpanlamak, uçurmak, koparmak, ayırmak, atıvermek; düşürmek,<br />

vurmak, vurarak incitmek, çakmak, çalmak, dokundurmak, darbeleşmek, indirmek; 2) isabet<br />

etmek, isabet ettirmek, tutturmak, rastlatmak, rastlamak; itmek, çarpıştırmak, çarpışmak,<br />

çatıştırmak, çatışmak, uzaklaştırmak, bozmak, şaşırtmak, şaşırmak, süpürüvermek,<br />

atıvermek, andırmak, çalkalamak, kaymak, yenmek, itmek, yüz yüze getirmek, yüz yüze<br />

gelmek, karşılaşmak; 3) bulmak, tutulmak, kapılmak; 4) andırmak, düzmek, dikkat etmeyi<br />

reddetmek; cezmetmek; 5) kırmak, kırılmak, püskürtmek, zorla geri almak, gidermek,<br />

uğraşmaz olmak, geri kalmak, yenmek, vazgeçirmek.<br />

акъуыpаг | akhuırag | 1) kesip attıran, kestiren, kesiveren; biçtiren, tırpanlatan, uçurtan,<br />

kopartan, ayırtan, attıran; düşürten, vurduran, vurarak inciten, çakan, çalan, dokundurtan,<br />

darbeleten, indirten; 2) isabet ettiren, isabet ettirten, tutturan, rastlatan; ittiren, çarpıştırtan,<br />

çatıştıran, çatışan, uzaklaştıran, bozduran, şaşırtan, süpürüveren, atıveren, andırtan,<br />

çalkalatan, kaydıran, yendiren, ittiren, yüz yüze getirten, yüz yüze geldiren, karşılaştıran; 3)<br />

141


ulduran, tutturan, kapılan; 4) andırtan, düzdüren, dikkat etmeyi reddeden; cezmeden; 5)<br />

kırdıran, kırılgan, püskürten, zorla geri aldıran, gideren, geri kaldıran, yendiren, vazgeçirten.<br />

акъуыpæг (акъуыpджытæ) | akhuıræg | 1) kesip atan, kesen, kesiveren; biçen,<br />

tırpanlanan, uçuran, koparan, ayıran, atıveren; düşüren, vuran, vurarak inciten, çakan, çalan,<br />

dokunduran, darbeleşen, indiren; 2) isabet eden, isabet edilen, tutan, rastlanan, rastlanılan;<br />

iten, çarpıştıran, çarpışan, çatışılan, çatışan, uzaklaştıran, bozan, şaşıran, şaşırılan,<br />

süpürüveren, atıveren, andıran, çalkalanan, kayan, yenen, iten, yüz yüze getiren, yüz yüze<br />

gelen, karşılaşan; 3) bulan, tutulan, kapılan; 4) andıran, düzen, dikkat etmeyi reddeden;<br />

cezmeden; 5) kıran, kırılan, püskürten, zorla geri alan, gideren, uğraşmaz olan, geri kalan,<br />

yenen, vazgeçiren.<br />

акъуыpæггаг (акъуыpæггæгтæ) | akhuıræggag | 1) kesip atmalık, kesmelik, kesivermelik;<br />

biçmelik, tırpanlamalık, uçurmalık, koparmalık, ayırmalık, atıvermelik; düşürmelik, vurmalık,<br />

vurarak incitmelik, çakmalık, çalmalık, dokundurmalık, darbeleşmelik, indirmelik; 2) isabet<br />

etmelik, isabet ettirmelik, tutturmalık, rastlatmalık, rastlamalık; itmelik, çarpıştırmalık,<br />

çarpışmalık, çatıştırmalık, çatışmalık, uzaklaştırmalık, bozmalık, şaşırtmalık, şaşırmalık,<br />

süpürüvermelik, atıvermelik, andırmalık, çalkalamalık, kaymalık, yenmelik, itmelik, yüz yüze<br />

getirmelik, yüz yüze gelmelik, karşılaşmalık; 3) bulmalık, tutulmalık, kapılmalık; 4) andırmalık,<br />

düzmelik, dikkat etmeyi reddetmelik; cezmetmelik; 5) kırmalık, kırılmalık, püskürtmelik, zorla<br />

geri almalık, gidermelik, uğraşmaz olmalık, geri kalmalık, yenmelik, vazgeçirmelik.<br />

акъуыpæн | akhuıræn | 1) kesip atılan, kesilen, kesi verilen; biçilen, tırpanlanan, uçurulan,<br />

koparılan, ayırtılan, atı verilen; düşürülen, vurulan, vurarak incitilen, çakılan, çalınan,<br />

dokundurulan, darbelenilen, indirilen; 2) isabet ettirilen, tutturulan, rastlatılan, rastlanan;<br />

itilen, çarpıştırılan, çarpışılan, çatıştırılan, çatışılan, uzaklaştırılan, bozulan, şaşırtılan, şaşırılan,<br />

süpürülen, atı verilen, andırılan, çalkalanan, kayılan, yenilen, itilen, yüz yüze getirilen, yüz<br />

yüze gelinen, karşılaşılan; 3) bulunan, tutulan, kapılanan; 4) andırılan, düzülen, dikkat etmeyi<br />

reddedilen; cezmedilen; 5) kırılan, püskürtülen, zorla geri alınan, giderilen, uğraşmaz olunan,<br />

geri kalınan, yenilen, vazgeçirilen.<br />

акъуыpгæ | akhuırgæ | 1) kesip atma, kesme, kesiverme; biçme, tırpanlama, uçurma,<br />

koparma, ayırma, atıverme; düşürme, vurma, vurarak incitme, çakma, çalma, dokundurma,<br />

darbeleşme, indirme; 2) isabet etme, isabet ettirme, tutturma, rastlatma, rastlama; itme,<br />

çarpıştırma, çarpışma, çatıştırma, çatışma, uzaklaştırma, bozma, şaşırtma, şaşırma,<br />

süpürüverme, atıverme, andırma, çalkalama, kayma, yenme, itme, yüz yüze getirme, yüz<br />

yüze gelme, karşılaşma; 3) bulma, tutulma, kapılma; 4) andırma, düzme, dikkat etmeyi<br />

reddetme; cezmetme; 5) kırma, kırılma, püskürtme, zorla geri alma, giderme, uğraşmaz<br />

olma, geri kalma, yenme, vazgeçirme.<br />

акъуыpгæйæ | akhuırgæyæ | 1) kesip atarak, keserek, kesivererek; biçerek, tırpanlayarak,<br />

uçurarak, kopararak, ayırarak, atıvererek; düşürerek, vurarak, vurarak inciterek, çakarak,<br />

çalarak, dokundurarak, darbeleşerek, indirerek; 2) isabet ederek, isabet ettirerek, tutturarak,<br />

rastlatarak, rastlayarak; iterek, çarpıştırarak, çarpışarak, çatıştırarak, çatışarak,<br />

uzaklaştırarak, bozarak, şaşırtarak, şaşırarak, süpürüvererek, atıvererek, andırarak,<br />

çalkalayarak, kayarak, yenerek, iterek, yüz yüze getirerek, yüz yüze gelerek, karşılaşarak; 3)<br />

bularak, tutularak, kapılarak; 4) andırarak, düzerek, dikkat etmeyi reddederek; cezmederek;<br />

5) kırarak, kırılarak, püskürterek, zorla geri alarak, gidererek, uğraşmaz olarak, geri kalarak,<br />

yenerek, vazgeçirerek.<br />

акъуыpд (акъуыpдтытæ) | akhuırd | 1) kesip atmış, kesmiş, kesivermiş; biçmiş,<br />

tırpanlamış, uçurmuş, koparmış, ayırmış, atıvermiş; düşürmüş, vurmuş, vurarak incitmiş,<br />

çakmış, çalmış, dokundurmuş, darbeleşmiş, indirmiş; 2) isabet etmiş, isabet ettirmiş,<br />

142


tutturmuş, rastlatmış, rastlamış; itmiş, çarpıştırmış, çarpışmış, çatıştırmış, çatışmış,<br />

uzaklaştırmış, bozmuş, şaşırtmış, şaşırmış, süpürüvermiş, atıvermiş, andırmış, çalkalamış,<br />

kaymış, yenmiş, itmiş, yüz yüze getirmiş, yüz yüze gelmiş, karşılaşmış; 3) bulmuş, tutulmuş,<br />

kapılmış; 4) andırmış, düzmüş, dikkat etmeyi reddetmiş; cezmetmiş; 5) kırmış, kırılmış,<br />

püskürtmüş, zorla geri almış, gidermiş, uğraşmaz olmuş, geri kalmış, yenmiş, vazgeçirmiş.<br />

акъуыpи | akhuıri |<br />

акъуыpинаг (акъуыpинæгтæ) | akhuırinag | 1) kesip atacak, kesecek, kesiverecek; biçecek,<br />

tırpanlanacak, uçuracak, koparacak, ayıracak, atıverecek; düşürecek, vuracak, vurarak<br />

incitecek, çakacak, çalarak, dokunduracak, darbeleşecek, indirecek; 2) isabet edecek, isabet<br />

ettirecek, tutturacak, rastlatacak, rastlanacak; itecek, çarpıştıracak, çarpışacak, çatıştıracak,<br />

çatışacak, uzaklaştıracak, bozacak, şaşırtacak, şaşıracak, süpürüverecek, atıverecek,<br />

andıracak, çalkalanacak, kayacak, yenecek, itecek, yüz yüze getirecek, yüz yüze gelecek,<br />

karşılaşacak; 3) bulacak, tutulacak, kapılacak; 4) andıracak, düzecek, dikkat etmeyi<br />

reddedecek; cezmedecek; 5) kıracak, kırılacak, püskürtecek, zorla geri alacak, giderecek,<br />

uğraşmaz olacak, geri kalacak, yenecek, vazgeçirecek.<br />

акъуыpмa кæнын | akhuırma kænın | sağıra çevirmek, sağır etmek, sağır yapmak, başına<br />

vurup bayıltmak, sersemletmek.<br />

акъуыpмa уæвын (уын) | akhuırma uævın | sağıra çevrilmek, sağıra dönmek, sağır olmak,<br />

başına vurup bayılmak, sersemlemek.<br />

акъуыpтт-къуыpтт кæнын I | akhuırtt-khuırtt kænın | birkaç kez vurmak, biraz vurmak,<br />

birkaç kez tıklamak, devirmek; karın gurultusu çıkarmak, gaz çıkarmak, geğirmek, osurmak.<br />

акъуыpтт-къуыpтт кæнын II | akhuırtt-khuırtt kænın | gıdaklamak, yanında küçük civcivleri<br />

olan tavuğun çıkardığı sesler.<br />

акъуыpцц кæнын | akhuırss kænın | 1) isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak,<br />

kapılmak, olmak; 2) vurulmak, vurmak, çarpmak, indirmek, darp etmek, küt sesi çıkarmak; 3)<br />

hıçkırmak, yenmek, kırmak, çubuklamak, basmak, düşürmek, zorlamak; bozmak, şaşırtmak,<br />

çalkalamak, çıkmak.<br />

акъуыpын (акъуыpдтон, акъуыpдтaин, акъуыpдзынæн) | akhuırın | 1) sık sık kesip atmak,<br />

kesmek, kesivermek; biçmek, tırpanlamak, uçurmak, koparmak, ayırmak, atıvermek;<br />

düşürmek, vurmak, vurarak incitmek, çakmak, çalmak, dokundurmak, darbeleşmek,<br />

indirmek; 2) isabet etmek, isabet ettirmek, tutturmak, rastlatmak, rastlamak; itmek,<br />

çarpıştırmak, çarpışmak, çatıştırmak, çatışmak, uzaklaştırmak, bozmak, şaşırtmak, şaşırmak,<br />

süpürüvermek, atıvermek, andırmak, çalkalamak, kaymak, yenmek, itmek, yüz yüze<br />

getirmek, yüz yüze gelmek, karşılaşmak; 3) bulmak, tutulmak, kapılmak; 4) andırmak,<br />

düzmek, dikkat etmeyi reddetmek; cezmetmek; 5) kırmak, kırılmak, püskürtmek, zorla geri<br />

almak, gidermek, uğraşmaz olmak, geri kalmak, yenmek, vazgeçirmek; дзыккутæ акъуырын<br />

| zıkkutæ akhuırın | saçlarını kestirmek, saçlarını kesmek, saçlarını kesip atmak, saçlarını<br />

uçurmak, saçlarını biçmek, saçları koparmak, saçlarını tırpanlamak; сæр акъуырын | şær<br />

akhuırın | başını kesmek, başsız bırakmak, başını kesip atmak, kelleyi uçurmak, boynunu<br />

vurmak.<br />

акъуыxтæ кæнын | akhuıxtæ kænın | yırtmak, parçalamak, parça parça etmek,<br />

mıncıklamak, yoğurmak, ellemek.<br />

акъуыxтæгæнаг | akhuıxtægænag | yırttıran, yırtan, parçalatan, parçalattıran, parça parça<br />

ettiren, elleten, mıncıklatan, yoğurtan.<br />

акъуыxтæгæнæг (акъуыxтæгæнджытæ) | akhuıxtægænæg | yırtan, parçalayan, parça<br />

parça eden, elleyen, mıncıklayan, yoğuran.<br />

143


акъуыxтæгæнæггаг | akhuıxtægænæggag | yırtmalık, parçalamalık, parça parça etmelik,<br />

ellemelik, mıncıklamalık, yoğurmalık.<br />

акъуыxтæгæнæн | akhuıxtægænæn | yırtılan, parçalanan, parça parça edilen, ellenen,<br />

mıncıklanan, yoğurulan.<br />

акъуыxтæгæнгæ | akhuıxtægængæ | yırtma, parçalama, parça parça etme, elleme,<br />

mıncıklama, yoğurman.<br />

акъуыxтæгæнгæйæ | akhuıxtægængæyæ | yırtarak, parçalayarak, parça parça ederek,<br />

elleyerek, mıncıklayarak, yoğurarak.<br />

акъуыxтæгæнинаг (акъуыxтæгæнинæгтæ) | akhuıxtægæninag | yırtılacak, parçalanacak,<br />

parça parça edilecek, ellenecek, mıncıklanacak, yoğrulacak.<br />

акъыбap-къыбуp кæнын | akhıbar-khıbur kænın | kemirmek, dişleyerek kırmak, dişle<br />

kırmak, çiğnemek, patırtı-kütürtü yapmak.<br />

акъ(у)ыззитт кæнын | akh(u)ıjjitt kænın | ıslık çalmak.<br />

ала | ala | is, kurum, duman, boğucu duman, islenme, tütsü.<br />

ала кæнын | ala kænın | islemek, isletmek, is çıkarmak, ise tutmak, is içinde kalmak, kurum<br />

yapmak, kurum kaplamak, tütmek, tütsülemek; dumanlamak, dumana boğulmak.<br />

Алагир | Alagir | Uællacır şehri.<br />

алагoнд | alagond | is olma, kurum olma, duman olma, boğucu duman olma, islenme olma,<br />

tütsü olma.<br />

алайæдзaг | alayæzag | kurumlu, kurum kaplı, kurum ile kaplanma, isli, islenmiş, islenme,<br />

ise bulanma, duman içinde kama, çok tütün içme.<br />

Алайнaг | Alaynag | Аlаnialı, Alan, Osetialı, Oset, İrıştonlu, İron-Dıguron.<br />

Алайнaг æвзaг | Alaynag ævjag | Аlаnca, Osetçe, İronca-Dıguronca.<br />

алакъи, уромæн | alakhi, uromæn | fren; engel.<br />

алакъoн кæнын | alakhon kænın | çamurlamak, çamurlu yapmak, bulandırmak, katmak,<br />

öğürtü gelmek, canlandırmak, kıları dökmek.<br />

алакъoн уæвын (уын) | alakhon uævın | çamurlanmak, çamurlu olmak, bulanmak, bulanık<br />

hale gelmek, katmak, yoğun olmak, canlandırılmak, kıları dökülmek.<br />

алами кæнын | alami kænın | çamura teslim etmek, çamur içinde bırakmak, lığ yapmak,<br />

kirletmek, kire bulaştırmak, lekelemek; kirletmek, kirletmek, murdar etmek, bulaştırmak,<br />

pisliğe çevirmek, çamura dönüştürmek.<br />

алами уæвын (уын) | alami uævın | pislenmek, çamur içinde kalmak, çamur haline<br />

gelmek, kire dönmek, kirletilmek, kirlenmek, lığ olmak; murdar olmak, bulaşmak, pisliğe<br />

dönmek, çamura dönüşmek.<br />

алан | Alan | Alan, İron, Oset<br />

Алани | Alani | Alania, Osetia, İrışton, İr<br />

Аланиa | Alania | Аlаnia, Osetia, İrışton, İr.<br />

Аланский алфавит | Alanşkiy alfavit | Аlаn-Oset-İron alfabesi.<br />

алантæ | alantæ | alanlar, ironlar, osetler<br />

Аланыстон | Alanışton | Alania, Alan Ülkesi, Alanistan, Osetia, İrışton, İr.<br />

алас-алас кæнын | alaş-alaş kænın | 1) sık sık taşımak, götürmek, alıp götürmek, çekip<br />

götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek, bir tarafa sürüklemek, yürütmek, iletmek;<br />

almak, çalmak, aşırmak, getirmek; 2) sallamak, ertelemek; gecikmek, geciktirmek, çekmek,<br />

doğru çekmek, bir yana çekmek, bir yana geri çekmek; 3) önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />

iletmek; 4) kendine mal etmek, çıkmak, gizlenmek, sokulmak, girmek; 5) sürüncemede<br />

bırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek,<br />

geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak.<br />

144


аласа | alaşa | iğdiş, burulmuş, kastıra, iğdiş edilmiş hayvan, kastıra edilmiş hayvan,<br />

testisleri alınmış hayvan.<br />

аласæг (аласджытæ) | alaşæg | 1) taşıyan, götüren, alıp götüren, çekip götüren,<br />

sürükleyen, sürükleyip götüren, bir tarafa sürükleyen, yürüten, ileten; alan, çalan, aşıran,<br />

getiren; 2) sallayan, erteleyen; geciken, geciktiren, çeken, doğru çeken, bir yana çeken, bir<br />

yana geri çeken; 3) önleyen, reddeden, ayıran, ileten; 4) kendine mal eden, çıkan, gizlenen,<br />

sokulan, giren; 5) sürüncemede bırakan; 6) heyecanlandıran; 7) batan, batıran, gömülen,<br />

boğulan; 8) geçen, geçiren, hızla geçen, hızla giden, takan.<br />

аласæн | alaşæn | 1) taşınan, götürülen, alıp götürülen, çekip götürülen, sürüklenen,<br />

sürükleyip götürülen, bir tarafa sürüklenen, yürütülen, iletilen; alınan, çalınan, aşırılan,<br />

getirilen; 2) sallanan, ertelenen; geciken, geciktirilen, çekilen, doğru çekilen, bir yana çekilen,<br />

bir yana geri çekilen; 3) önlenen, reddedilen, ayırtılan, iletilen; 4) kendine mal edilen, çıkılan,<br />

gizlenilen, sokulan, girilen; 5) sürüncemede bırakılan; 6) heyecanlandırılan; 7) batırılan,<br />

gömülenen, boğulan; 8) geçilen, geçirilen, hızla geçilen, hızla gidilen, takılan.<br />

аласæн кæнын | alaşæn kænın | 1) harman için çok hububat taşıtmak, tahıl bitkileri<br />

yığınlarını harmana götürmek; 2) yığınlar yapmak için götürmek, yığınları ot yığınlarına atmak<br />

için almak. 1) свозить копны колосовых для молотьбы; 2) свозить копны сена для<br />

метания стога.<br />

аласæхъ | alaşæq | alacık, salaş, kulübe.<br />

аласгæ | alaşgæ | 1) taşıma, götürme, alıp götürme, çekip götürme, sürükleme, sürükleyip<br />

götürme, bir tarafa sürükleme, yürütme, iletme; alma, çalma, aşırma, getirme; 2) sallama,<br />

erteleme; gecikme, geciktirme, çekme, doğru çekme, bir yana çekme, bir yana geri çekme; 3)<br />

önleme, reddetme, ayırmak, iletme; 4) kendine mal etme, çıkma, gizlenme, sokulmak, girme;<br />

5) sürüncemede bırakma; 6) heyecanlandırma; 7) batma, batırma, gömülme, boğulma; 8)<br />

geçme, geçirme, hızla geçme, hızla gitme, takma.<br />

аласгæйæ | alaşgæyæ | 1) taşıyarak, götürerek, alıp götürerek, çekip götürerek,<br />

sürükleyerek, sürükleyip götürerek, bir tarafa sürükleyerek, yürüterek, ileterek; alarak,<br />

çalarak, aşırarak, getirerek; 2) sallayarak, erteleyerek; gecikerek, geciktirerek, çekerek, doğru<br />

çekerek, bir yana çekerek, bir yana geri çekerek; 3) önleyerek, reddederek, ayırarak, ileterek;<br />

4) kendine mal ederek, çıkarak, gizlenerek, sokularak, girerek; 5) sürüncemede bırakarak; 6)<br />

heyecanlandırarak; 7) batarak, batırarak, gömülerek, boğularak; 8) geçerek, geçirerek, hızla<br />

geçerek, hızla giderek, takarak.<br />

аласинаг (аласинæгтæ) | alaşinag | 1) taşınacak, götürülecek, götürecek, alıp götürecek,<br />

çekip götürecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek, bir tarafa sürüklenecek, yürütecek,<br />

iletecek; alacak, uzaktan alınması gerekecek, çalacak, aşıracak, getirilecek, getirecek; 2)<br />

sallanacak, ertelenecek; gecikecek, geciktirecek, çekilecek, çekecek, doğru çekecek, bir yana<br />

çekecek, bir yana çekilecek, bir yana geri çekecek; 3) savuşturulacak, önlenecek,<br />

reddedilecek, reddedecek, ayıracak, tahsis edilecek; iletecek; 4) kendine mal edecek, çıkacak,<br />

gizlenecek, sokulacak, girecek; 5) sürüncemede bırakacak; 6) heyecanlandıracak; 7) batacak,<br />

batıracak, gömülecek, boğulacak; 8) geçecek, geçirecek, geçirilecek; hızla geçecek, hızla<br />

gidecek, takacak.<br />

аласт (алæстытæ) | alaşt | taşıma, taşımış, götürülmüş, çekilmiş, taşınan, nakliye.<br />

аласын (аластон, аластaин, аласдзынæн) | alaşın | 1) taşımak, götürmek, alıp götürmek,<br />

çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek, bir tarafa sürüklemek, yürütmek, iletmek;<br />

almak, çalmak, aşırmak, getirmek; 2) sallamak, ertelemek; gecikmek, geciktirmek, çekmek,<br />

doğru çekmek, bir yana çekmek, bir yana geri çekmek; 3) önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />

iletmek; 4) kendine mal etmek, çıkmak, gizlenmek, sokulmak, girmek; 5) sürüncemede<br />

145


ırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek,<br />

geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak; æндах судзины аласын | ændax şuzinı<br />

alaşın | ipliği iğneden geçirmek, iğneye iplik geçirmek, iğneye iplik takmak.<br />

алакъи | alakhi | fren; engel.<br />

алæ-ма | alæ-ma | dur bir dakika!, dur hele!, haydi!, haydi bakalım!, haydi bakayım!,<br />

gelmek.<br />

алæбон | alæbon | her gün, günlük, yevmiye.<br />

алæбуp-алæбуp кæнын | alæbur-alæbur kænın | 1) sık sık saldırmak, hücum etmek,<br />

taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2) atmak, atılmak,<br />

atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek.<br />

алæбуpæг (алæбуpджытæ) | alæburæg | 1) saldıran, hücum eden, taarruz eden, taciz<br />

eden; çatan, dökülen, salan, pençeleyen; 2) atan, atılan, atlayan, dışarı atlayan, fırlayan,<br />

uğrayan, düşen; 3) acele ettiren.<br />

алæбуpæггаг | alæburæggag | 1) saldırmalık, hücum etmelik, taarruz etmelik, taciz<br />

etmelik; çatmalık, dökülmelik, salmalık, pençelemelik; 2) atmalık, atılmalık, atlamalık, dışarı<br />

atlamalık, fırlamalık, uğramalık, düşmelik; 3) acele ettirmelik.<br />

алæбуpæн | alæburæn | 1) saldırılan, hücum edilen, taarruz edilen, taciz edilen; çatılan,<br />

dökülen, salınan, pençelenen; 2) atılan, atlanan, dışarı atlanan, fırlanan, uğranan, düşülen; 3)<br />

acele ettirilen.<br />

алæбуpгæ | alæburgæ | 1) saldırma, hücum etme, taarruz etme, taciz etme; çatma,<br />

dökülme, salma, pençeleme; 2) atma, atılma, atlama, dışarı atlama, fırlama, uğrama, düşme;<br />

3) acele ettirme.<br />

алæбуpгæйæ | alæburgæyæ | 1) saldırarak, hücum ederek, taarruz ederek, taciz ederek;<br />

çatarak, dökülerek, salarak, pençeleyerek; 2) atarak, atılarak, atlayarak, dışarı atlayarak,<br />

fırlayarak, uğrayarak, düşerek; 3) acele ettirerek.<br />

алæбуpд (алæбуpдтытæ) | alæburd | 1) saldırmış, hücum etmiş, taarruz etmiş, taciz etmiş;<br />

çatmış, dökülmüş, salmış, pençelemiş; 2) atmış, atılmış, atlamış, dışarı atlamış, fırlamış,<br />

uğramış, düşmüş; 3) acele ettirmiş.<br />

алæбуpинаг | alæburinag | 1) saldıracak, hücum edecek, taarruz edecek, taciz edecek;<br />

çatacak, dökülecek, salacak, pençelenecek; 2) atacak, atılacak, atlanacak, dışarı atlanacak,<br />

fırlanacak, uğranacak, düşecek; 3) acele ettirecek.<br />

алæбуpын (алæбуpдтон, алæбуpдтaин, алæбуpдзынæн) | alæburın | 1) saldırmak,<br />

hücum etmek, taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2)<br />

atmak, atılmak, atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek.<br />

алæбыp-алæбыp кæнын | alæbır-alæbır kænın | kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak;<br />

eskitmek, sürünmek (malzeme).<br />

алæбыpаг | alæbırag | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme).<br />

алæбыpæггаг (алæбыpаæггæгтæ) | alæbıræggag | kesilmelik, kopmalık, yırtılmalık;<br />

eskimelik, sürünmelik (malzeme).<br />

алæбыpæн | alæbıræn | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme).<br />

алæбыpгæ | alæbırgæ | kesilme, kopma, yırtılma; eskime, sürünme (malzeme).<br />

алæбыpд (алæбыpдтытæ) | alæbırd | kesilmiş, kopmuş, yırtılmış; eskimiş, sürünmüş<br />

(malzeme).<br />

алæбыpинаг (алæбыpинæгтæ) | alæbırinag | kesilecek, kopacak, yırtılacak; eskiyecek,<br />

sürünecek (malzeme).<br />

алæбыpын [алæбыpд (-и, -ис), алæбыpдaид, алæбыpдзæн(-и, -ис)] | alæbırın |<br />

eskitmek, sürünmek; kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak (malzeme).<br />

146


алæвap кæнын | alævar kænın | armağan vermek, hediye etmek, bağışlamak, bağışta<br />

bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek, sunmak.<br />

алæвapгæнаг | alævargænag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta<br />

bulunduran, hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunan.<br />

алæвapгæнæг (алæваpгæнджытæ) | alævargænæg | armağan veren, hediye eden,<br />

bağışlayan, bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan.<br />

алæвapгæнæггaг (алæваpгæнæггæгтæ) | alævargænæggag | armağan vermelik, hediye<br />

etmelik, bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik,<br />

vermelik, sunmalık.<br />

алæвapгæнæн | alævargænæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta<br />

bulunulan, hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan.<br />

алæвapгæнгæ | alævargængæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta<br />

bulunma, hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma.<br />

алæвapгæнгæйæ | alævargængæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak,<br />

bağışta bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak.<br />

алæвapгæнинаг (алæваpгæнинæгтæ) | alævargæninag | armağan verecek, hediye<br />

edecek, bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek,<br />

verecek, sunacak.<br />

алæвæpд (алæваpдтытæ) | alæværd | verme, verdi, aktarma, yayın, havale, transfer etme,<br />

ihale, bildiri, transmisyon, servis, hediye, armağan, bağış, bedava, beleş.<br />

алæвæpд-алæвæpд кæнын | alæværd-alæværd kænın | sık sık armağan vermek, hediye<br />

etmek, bağışlamak, bağışta bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek,<br />

sunmak.<br />

алæвæpдаг | alæværdag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta bulduran,<br />

hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunduran.<br />

алæвæpдæг (алæвæpдджытæ) | alæværdæg | armağan veren, hediye eden, bağışlayan,<br />

bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan.<br />

алæвæpдæггаг (алæвæpдæггæгтæ) | alæværdæggag | armağan vermelik, hediye etmelik,<br />

bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik, vermelik,<br />

sunmalık.<br />

алæвæpдæн | alæværdæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta bulunulan,<br />

hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan.<br />

алæвæpдгæ | alæværdgæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta bulunma,<br />

hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma.<br />

алæвæpдгæйæ | alæværdgæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak, bağışta<br />

bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak.<br />

алæвæpдинаг (алæваpдинæгтæ) | alæværdinag | armağan verecek, hediye edecek,<br />

bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek, verecek,<br />

sunacak.<br />

алæг уæвын (уын) | alæg uævın | olgunlaşmak, yetişkinleşmek, erinleşmek, dinçleşmek,<br />

büyütmek.<br />

алæгæpдын (алæгæpстон, алæгæpстaин, алæгæpддзынæн) | alægærdın | 1) kesmek;<br />

yırtmak, yırtılmak, delmek, delinmek, yarmak; 2) kırmak, patlamak, ara vermek; 3) uç<br />

vermek, kendine yol açmak, yolu yapmak; зынтæй алæгæрстон адæмы æхсæнты | jıntæy<br />

alægærşton adæmı æxşæntı | zorlukla kalabalık arasından yolu açtı, halkın arasından<br />

zorlukla yarıp çıktım, kalabalıkta zorlukla ancak kendine yol açtım; 4) çapraz yapmak.<br />

алæгæpст (алæгæpстытæ) | alægærşt | 1) kesmiş; yırtmış, yırtılmış, delmiş, delinmiş,<br />

147


yarmış; 2) kırmış, patlamış, ara vermiş; 3) uç vermiş, kendine yol açmış, yolu yapmış.<br />

алæггaд кæнын | alæggad kænın | iyilik yapmak, yardım etmek, hizmet etmek, servis<br />

yapmak.<br />

алæггaдгæнаг | alæggadgænag | iyilik yapan, yardım eden, hizmet eden, servis yapan.<br />

алæгуын кæнын | alæguın kænın | yolmak, soymak, cascavlak etmek (tavuk); soyunmak,<br />

sıyırmak, kel etmek, açmak, açılmak, çıplak yapmak, çıplanmak, elbisesini çıkarmak.<br />

алæгуын уæвын (уын) | alæguın uævın | 1) kel olmak, çıplak olmak, cascavlak olmak,<br />

yolunmak; 2) yolmak, soymak, sıyırmak, kurutmak, solmak, tüy atmak, boyası çıkmak, rengi<br />

atmak (hayvan ve kuş).<br />

алæгъз кæнын | alæğj kænın | 1) pürüzsüz yapmak, düzlemek, düzeltmek, düzgün yapmak,<br />

düzelttirmek, düzleştirmek, düzenlemek, hizaya sokmak, sakinleştirmek; 2) taramak; 3)<br />

ütüyle düzletmek, sıvazlayarak düzeltmek, ütülemek, parlatmak, yasmak, yumuşatmak,<br />

hizaya getirmek.<br />

алæгъз уæвын (уын) | alæğj uævın | 1) pürüzsüz olmak, düzeltilmek, düzelmek,<br />

düzleşmek, düzlemek, düzlenmek, düzgün olmak, düzenlemek, düz yapmak, hizaya girmek,<br />

sakinleşmek; 2) ütüyle düzlenmek, parlamak, yasmak.<br />

алæгъcтæ кæнын | alæğştæ kænın | rica etmek, yalvarmak, yalvarılmak, dua etmek,<br />

dilenmek, istemek, kandırmak, sormak.<br />

алæгъз(ытæ)гæнаг | alæğjgænag | pürüzsüz yaptıran, düzleten, düzelten, düzgün yaptıran,<br />

düzelttiren, düzleştiren, düzenleten, hizaya sokturan, sakinleştiren, ütületen.<br />

алæгъз(ытæ)гæнæг (алæгъзгæнджытæ) | alæğjgænæg | pürüzsüz yapan, düzleyen,<br />

düzeltilen, düzgün yapan, düzelttirilen, düzleştirilen, düzenleyen, hizaya sokan,<br />

sakinleştirilen, ütüleyen.<br />

алæгъз(ытæ)гæнæггаг | alæğjgænæggag | pürüzsüz yapmalık, düzlemelik, düzeltmelik,<br />

düzgün yapmalık, düzelttirmelik, düzleştirmelik, düzenlemelik, hizaya sokmalık,<br />

sakinleştirmelik, ütülemelik.<br />

алæгъз(ытæ)гæнæн | alæğjgænæn | pürüzsüz yapılan, düzetilen, düzelen, düzgün yapılan,<br />

düzelttirilen, düzleştirilen, düzenlenen, hizaya sokulan, sakinleştirilen, ütülenen.<br />

алæгъз(ытæ)гæнгæ | alæğjgængæ | pürüzsüz yapma, düzleme, düzeltme, düzgün yapma,<br />

düzelttirme, düzleştirme, düzenleme, hizaya sokma, sakinleştirme, ütüleme.<br />

алæгъз(ытæ)гæнгæйæ | alæğjgængæyæ | pürüzsüz yaparak, düzleyerek, düzelterek,<br />

düzgün yaparak, düzelttirerek, düzleştirerek, düzenleyerek, hizaya sokarak, sakinleştirerek,<br />

ütüleyerek.<br />

алæгъз(ытæ)гæнинаг (алæгъзгæнинæгтæ) | alæğjgæninag | pürüzsüz yapılacak,<br />

düzlenecek, düzeltilecek, düzgün yapılacak, düzelttirilecek, düzleştirilecek, düzenlenecek,<br />

hizaya sokulacak, sakinleştirilecek, ütülenecek.<br />

алæдæрсаг | alædærşag | sızan, süzen, süzülen, sıvışan, geçen, kaçan, akan, boşalan, sinen.<br />

алæдæрсæн | alædærşæn | sızılan, süzülen, sıvışılan, geçilen, kaçılan, akılan, boşalan,<br />

sinilen.<br />

алæдæрсгæ | alædærşgæ | sızma, süzme, süzülme, sıvışma, geçme, kaçma, akma, boşalma,<br />

sinme.<br />

алæдæрсгæйæ | alædærşgæyæ | sızarak, süzerek, süzülerek, sıvışarak, geçerek, kaçarak,<br />

akarak, boşalarak, sinerek.<br />

алæдæрсинаг (алæгдæрсинæгтæ) | alædærşinag | sızılacak, süzülecek, sıvışacak,<br />

geçecek, kaçacak, akacak, boşalacak, sinecek.<br />

алæдæрст (алæгдæрстытæ) | alædærşinag | sızmış, süzülmüş, sıvışmış, geçmiş, kaçmış,<br />

akmış, boşalmış, sinmiş.<br />

148


алæдæрсын [алæдæрст (-и, -ис), алæдæрстaид, алæдæрсдзæн (-и, -ис)] | alædærşın |<br />

sızmak, süzmek, süzülmek, sıvışmak, geçmek, kaçmak, akmak, dışarı akmak, uzakta akmak,<br />

gözü akmak, boşalmak, boşanmak, sinmek, vurmak, anlaşılmak, dalmak, sokulmak.<br />

алæзæраг | alæjærag | yolduran; soyduran, tiftikleştiren, tiftik tiftik yaptıran, eriten,<br />

yıpratan, yırtan, yaydıran, dağıtan, dikişi söktüren.<br />

алæзæрæг (алæзæрджытæ) | alæjæræg | yolan; soyan, tiftiklenen, tiftik tiftik yapan,<br />

eriyen, yıpranan, yırtılan, yayan, dağıtılan, dikişi söken.<br />

алæзæрæн | alæjæræn | yolunan; soyulan, tiftiklenen, tiftik tiftik yapılan, eritilen,<br />

yıpratılan, yırtılan, yayılan, dağıtılan, dikişi sökülen.<br />

алæзæргæ | alæjærgæ | yolma; soyma, tiftiklenme, tiftik tiftik yapma, eritme, yıpratma,<br />

yırtma, yayma, dağıtma, dikişi sökme.<br />

алæзæргæйæ | alæjærgæyæ | yolarak; soyarak, tiftiklenerek, tiftik tiftik yaparak, eriterek,<br />

yıpratarak, yırtarak, yayarak, dağıtarak, dikişi sökerek.<br />

алæзæрд (алæзæрдтытæ) | alæjærd | yolunmuş; soyulmuş, tiftiklenmiş, tiftik tiftik<br />

yapılmış, eritilmiş, yıpratılmış, yırtılmış, yayılmış, dağıtılmış, dikişi sökülmüş.<br />

алæзæринаг (алæзæринæгтæ) | alæjærinag | yolunacak; soyulacak, tiftiklenecek, tiftik<br />

tiftik yapılacak, eritilecek, yıpratılacak, yırtılacak, yayılacak, dağıtılacak, dikişi sökülecek.<br />

алæзæрын [алæзæрыд (-и, -ис), алæзæрыдaид, алæзæрдзæн (-и, -ис)] | alæjærın |<br />

yolmak (tavuk); soymak, açmak, tiftiklenmek, tiftik tiftik olmak, erimek, yıpranmak, yırtılmak,<br />

yayılmak, dağılmak, dikişi sökülmek (malzeme).<br />

алæзгъæр кæнын | alæjğær kænın | yürüye yürüye yol açmak, gidip gelerek yol açmak,<br />

gide gele yolu açmak, basarak sıkıştırmak, yol yapmak, geçirmek, izi aşağı çiğnemek, iz<br />

tutmak.<br />

алæмap-алæмap кæнын | alæmar-alæmar kænın | 1) sık sık sıkmak, sıkmalaşmak, dışarı<br />

sıkmak, burmak, ezmek; taşır etmek, biçmiş olmak; 2) sıkıp suyunu çıkarmak.<br />

алæмapаг | alæmarag | 1) sıktıran, sıkmalaştıran, dışarı sıktıran, burduran, ezdiren; taşır<br />

ettiren, biçilmiş yapmak; 2) sıkıp suyunu çıkartan.<br />

алæмapæг (алæмaрджытæ) | alæmaræg | 1) sıkan, sıkmalaşan, dışarı sıkan, buran, ezen;<br />

taşır eden, biçmiş olan; 2) sıkıp suyunu çıkaran.<br />

алæмapæггаг (алæмaрæггæгтæ) | alæmaræggag | 1) sıkmalık, sıkmalaşmalık, dışarı<br />

sıkmalık, burmalık, ezmelik; taşır etmelik, biçmiş olmalık; 2) sıkıp suyunu çıkarmalık.<br />

алæмapæн | alæmaræn | 1) sıkılan, sıkmalaşan, dışarı sıkılan, burulan, ezilen; taşır edilen,<br />

biçmiş olunan; 2) sıkıp suyu çıkarılan.<br />

алæмapгæ | alæmargæ | 1) sıkma, sıkmalaşma, dışarı sıkma, burma, ezme; taşır etme,<br />

biçmiş olma; 2) sıkıp suyunu çıkarma.<br />

алæмapгæйæ | alæmargæyæ | 1) sıkarak, sıkmalaşarak, dışarı sıkarak, burarak, ezerek;<br />

taşır ederek, biçmiş olarak; 2) sıkıp suyunu çıkararak.<br />

алæмapинаг (алæмaринæгтæ) | alæmarinag | 1) sıkacak, sıkmalaşacak, dışarı sıkacak,<br />

buracak, ezecek; taşır edecek, biçmiş olacak; 2) sıkıp suyunu çıkaracak.<br />

алæмapын (алæмapстон, алæмapстaин, алæмapдзынæн) | alæmarına | 1) sıkmak,<br />

sıkmalaşmak, dışarı sıkmak, burmak, ezmek; taşır etmek, biçmiş olmak; 2) sıkıp suyunu<br />

çıkarmak.<br />

алæмæгъ кæнын | alæmæğ kænın | zayıflatmak, arıklatmak, gevşetmek, yıpratmak,<br />

örselemek, eritmek, yumuşatmak, kırmak, uyutmak, halsiz düşürmek, ezmek; tüketmek,<br />

bitirmek.<br />

149


алæмæгъ уæвын (уын) | alæmæğ uævın | zayıflamak, zayıflatılmak, gevşemek,<br />

yumuşamak, yumuşatılmak, yıpranmak, düşmek, tavsamak, üzülmek, bitmek, halsiz düşmek,<br />

dermanı kalmamak.<br />

алæмæгъгæнаг | alæmæğgænag | zayıflatan, arıklatan, gevşetmek, yıpratan, örseleten,<br />

eriten, yumuşatan, kırdıran, uyutan, halsiz düşürten, ezdiren; tüketen, bitirten.<br />

алæмæгъгæнæг (алæмæгъгæнджытæ) | alæmæğgænæg | zayıflayan, zayıflatılan,<br />

gevşeyen, yumuşayan, yumuşatılan, yıpranan, düşen, tavsayan, üzülen, biten, halsiz düşen,<br />

dermanı kalmayan.<br />

алæмæгъгæнгæйæ | alæmæğgængæyæ | zayıflatmalık, arıklatmalık, gevşetmelik,<br />

yıpratmalık, örselemelik, eritmelik, yumuşatmalık, kırmalık, uyutmalık, halsiz düşürmelik,<br />

ezmelik; tüketmelik, bitirmelik.<br />

алæмæгъгæнинаг (алæмæгъгæнинæгтæ) | alæmæğgængæyæ | zayıflatacak, arıklatacak,<br />

gevşetecek, yıpratacak, örselenecek, eritecek, yumuşatacak, kıracak, uyutacak, halsiz<br />

düşürecek, ezecek; tüketecek, bitirecek.<br />

алæмæрcт (алæмæрcтытæ) | alæmærşt | zayıflatmış, arıklatmış, gevşetmiş, yıpratmış,<br />

örselemiş, eritmiş, yumuşatmış, kırmış, uyutmuş, halsiz düşürmüş, ezmiş; tüketmiş, bitirmiş.<br />

алæмæт | alæmæt | 1. alamet, âlem iş, harika, mucize, tansık; 2. mucizevî, harikulade,<br />

mükemmel; fevkalade iyi, pekâlâ, inanılmaz, şaşılacak, düşsel, uydurma, masal ürünü.<br />

алæмæтон | alæmættag | şaşılacak, hayret edilecek; mucizeli, mucizevî, olağanüstü,<br />

muhteşem; harika, harikulade, enfes, şahane, fevkalade iyi, pekâlâ, güzel, çok güzel,<br />

mükemmel.<br />

алæмæттаг (алæмæттæгтæ) | alæmættag | 1) âlem iş, şaşırtma, şaşırtıcı, şaşılacak,<br />

fevkalade, fevkalade iyi, harikulade, yaman; 2) mucizevî, harika, pekâlâ, inanılmaz, düşsel,<br />

uydurma, masal ürünü, mükemmel.<br />

алæмæты | alæmætı | âlem, şaşırtma, şaşılacak, şahane, hayret edilecek; harika,<br />

harikulade, fevkalade iyi, mükemmel, enfes, zevkli, inanılmaz, mucizevî, pekâlâ, çok güzel.<br />

алæc-алæc кæнын | alæş-alæş kænın | 1) sık sık sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek<br />

uzaklaşmak, sürüne sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek; 2)<br />

ayrılmak, kaçmak, bırakmak; 3) temizlenmek.<br />

алæcаг | alæşag | 1) sürüten, sürünerek götüren, sürünerek uzaklaştıran, sürüne sürüne<br />

sokturan; sürtülen; sıvıştıran, götüren, çekip götüren; 2) ayrıttan, kaçırtan, bıraktıran; 3)<br />

temizleten.<br />

алæcæг (алæcджытæ) | alæşæg | 1) sürünen, sürünerek giden, sürünerek uzaklaşan,<br />

sürüne sürüne sokulan; sürtülen; sıvışan, giden, çekilip giden; 2) ayrılan, kaçan, bırakan; 3)<br />

temizlenen.<br />

алæcæггаг (алæcæггæгтæ) | alæşæggag | 1) sürünmelik, sürünerek gitmelik, sürünerek<br />

uzaklaşmalık, sürüne sürüne sokulmalık; sürtülmelik; sıvışmalık, gitmelik, çekilip gitmelik; 2)<br />

ayrılmalık, kaçmalık, bırakmalık; 3) temizlenmelik.<br />

алæcæн | alæşæn | 1) sürünülen, sürünerek gidilen, sürünerek uzaklaşılan, sürüne sürüne<br />

sokulan; sürtülen; sıvışılan, gidilen, çekilip gidilen; 2) ayrılanan, kaçılan, bırakılan; 3)<br />

temizlenilen.<br />

алæcгæ | alæşgæ | 1) sürünme, sürünerek gitme, sürünerek uzaklaşma, sürüne sürüne<br />

sokulma; sürtülme; sıvışma, gitme, çekilip gitme; 2) ayrılma, kaçma, bırakma; 3) temizlenme.<br />

алæcгæйæ | alæşgæyæ | 1) sürünerek, sürünerek giderek, sürüne sürüne uzaklaşarak,<br />

sürüne sürüne sokularak; sürtülerek; sıvışarak, giderek, çekilip giderek; 2) ayrılarak, kaçarak,<br />

bırakarak; 3) temizlenerek.<br />

150


алæcинаг (алæcинæгтæ) | alæşinag | 1) sürünecek, sürünerek gidecek, sürüne sürüne<br />

uzaklaşacak, sürüne sürüne sokulacak; sürtülecek; sıvışacak, gidecek, çekilip gidecek; 2)<br />

ayrılacak, kaçacak, bırakacak; 3) temizlenecek.<br />

алæcт (алæcтытæ) | alæşt | 1) sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek uzaklaşmak, sürüne<br />

sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek; 2) ayrılmak, kaçmak,<br />

bırakmak; 3) temizlenmek.<br />

алæcын (алæстæн, алæстaин, алæсдзынæн) | alæşın | 1) sürünmek, sürünerek gitmek,<br />

sürünerek uzaklaşmak, sürüne sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek;<br />

2) ayrılmak, kaçmak, bırakmak; 3) temizlenmek.<br />

алæугæ | alæugæ | 1) durma, durdurma, ayakta, sabit durma, ayakları üzerinde durdurma;<br />

kalma; 2) bekleme, biraz bekleme, yatkın, bayat; 3) olma, çıkma, geçme, yüz tutma; endam<br />

gösterme, boy bos gösterme; 4) çekilme, uzaklaşma, çıkma, kalkma, ihtimamlı bakımla iyi<br />

etme, ayrılma; zorlama.<br />

алæугæйæ | alæugæyæ | 1) durarak, durdurarak, ayakları üzerinde durdurarak; kalarak; 2)<br />

bekleyerek, biraz bekleyerek; 3) olarak, çıkarak, geçerek, yüz tutarak; endam göstererek, boy<br />

bos göstererek; 4) çekilerek, uzaklaşarak, çıkarak, kalkarak, ihtimamlı bakımla iyi ederek,<br />

ayrılarak; zorlayarak.<br />

алæуд (алæудтытæ) | alæud | 1) durmuş, durdurmuş, ayakları üzerinde durdurmuş;<br />

kalmış; 2) beklemiş, biraz beklemiş; 3) olmuş, çıkmış, geçmiş, yüz tutmuş; endam göstermiş,<br />

boy bos göstermiş; 4) çekilmiş, uzaklaşmış, çıkmış, kalkmış, ihtimamlı bakımla iyi etmiş,<br />

ayrılmış; zorlamış.<br />

алæуу-алæуу кæнын | alæuu-alæuu kænın | 1) sık sık durmak, durdurmak, ayakları<br />

üzerinde durdurmak; kalmak; 2) beklemek, biraz beklemek; 3) olmak, çıkmak, geçmek, yüz<br />

tutmak; endam göstermek, boy bos göstermek; 4) çekilmek, uzaklaşmak, çıkmak, kalkmak,<br />

ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak; zorlamak.<br />

алæууаг | alæuuag | 1) durduran, durdurtan, ayakları üzerinde durdurtan; kalan; 2)<br />

bekleten, biraz bekleten; 3) olan, çıkan, geçen, yüz tutan; endam gösterten, boy bos<br />

gösterten; 4) çekilen, uzaklaştıran, çıkaran, kalkan, ihtimamlı bakımla iyi ettiren, ayrıttan;<br />

zorlatan.<br />

алæууæг (алæууджытæ) | alæuuæg | 1) duran, durduran, ayakları üzerinde durduran;<br />

kalan; 2) bekleyen, biraz bekleyen; 3) olan, çıkan, geçen, yüz tutan; endam gösteren, boy bos<br />

gösteren; 4) çekilen, uzaklaşan, çıkan, kalkan, ihtimamlı bakımla iyi edilen, ayrılan; zorlayan.<br />

алæууæггаг (алæууæггæгтæ) | alæuuæggag | 1) durmalık, durdurmalık, ayakları üzerinde<br />

durdurmalık; kalmalık; 2) beklemelik, biraz beklemelik; 3) olmalık, çıkmalık, geçmelik, yüz<br />

tutmalık; endam göstermelik, boy bos göstermelik; 4) çekilmelik, uzaklaşmalık, çıkmalık,<br />

kalkmalık, ihtimamlı bakımla iyi etmelik, ayrılmalık; zorlamalık.<br />

алæууæн | alæuuæn | 1) durulan, durdurulan, ayakları üzerinde durdurulan; kalınan; 2)<br />

beklenen, biraz beklenen; 3) olunan, çıkılan, geçilen, yüz tutulan; endam gösterilen, boy bos<br />

gösterilen; 4) çekilen, uzaklaşılan, çıkılan, kalkılan, ihtimamlı bakımla iyi edilen, ayrılınan;<br />

zorlanan.<br />

алæууинаг (алæууинæгтæ) | alæuuinag | 1) duracak, durduracak, ayakları üzerinde<br />

durduracak; kalacak; 2) beklenecek, biraz beklenecek; 3) olacak, çıkacak, geçecek, yüz<br />

tutacak; endam gösterecek, boy bos gösterecek; 4) çekilecek, uzaklaşacak, çıkacak, kalkacak,<br />

ihtimamlı bakımla iyi edecek, ayrılacak; zorlanacak.<br />

алæууын (алæууыдтæн, алæууыдaин, алæудзынæн) | alæuuın | 1) durmak, durdurmak,<br />

ayakları üzerinde durdurmak; kalmak; 2) beklemek, biraz beklemek; 3) olmak, çıkmak,<br />

151


geçmek, yüz tutmak; endam göstermek, boy bos göstermek; 4) çekilmek, uzaklaşmak,<br />

çıkmak, kalkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak; zorlamak.<br />

алæууын кæнын | alæuuın kænın | 1) ayakta durdurmak, beklemeye zorlamak, bekleme<br />

yapmak; 2) arka ayağı koymak; 3) ayak yapmak.<br />

алæхcтæ кæнын | аlæxştæ kænın | yalvarmak, yalvartmak.<br />

алæхcтæгæнаг | аlæxştægænag | yalvartan.<br />

алæхcтæгæнæг (алæхcтæгæнджытæ) | аlæxştægænæg | yalvaran.<br />

алæхcтæгæнæггаг (алæхcтæгæнæггæгтæ) | аlæxştægænæggag | yalvartmalık.<br />

алæхcтæгæнæн | аlæxştægænæn | yalvartılan.<br />

алæхcтæгæнгæ | аlæxştægængæ | yalvarma.<br />

алæхcтæгæнгæйæ | аlæxştægængæyæ | yalvararak.<br />

алæхcтæгæнинаг (алæхcтæгæнинæгтæ) | аlæxştægæninag | yalvaracak.<br />

алæхураг | аlæxurag |1) kaba öğüttüren, tohumu iri iri öğüttüren, büyük büyük kırdıran,<br />

zerreyi büyük büyük kırdıran, taneyi çektiren, granülü adam akılı işleme tabi tutturan; önemli<br />

greni, büyük tane, büyük tohum, büyük bezir, büyük evin, büyük çekirdek, büyük tahıl; 2) hızlı<br />

konuşturan, çаbukçа konuşturan, çabuk konuşturan, çabuk görüştüren, çabukça görüştüren,<br />

tez danıştıran, süratli bahsettiren, süratle bahsettiren, havadan sudan konuşturan, ciddi<br />

surette öğüttüren, söyleten, hızlı dedirten.<br />

алæхурæг (алæхурджытæ) | аlæxuræg |1) kaba öğüten, tohumu iri iri öğüten, büyük<br />

büyük kıran, zerreyi büyük büyük kıran, taneyi çeken, granülü adam akılı işleme tabi tutan;<br />

önemli greni, büyük tane, büyük tohum, büyük bezir, büyük evin, büyük çekirdek, büyük<br />

tahıl; 2) hızlı konuşan, çаbukçа konuşan, çabuk konuşan, çabuk görüşen, çabukça görüşen tez<br />

danışan, süratli bahseden, süratle bahseden, havadan sudan konuşan, ciddi surette öğüten,<br />

söyleyen, hızlı diyen.<br />

алæхурæггаг (алæхурæггæгтæ) | аlæxuræggag |1) kaba öğütmelik, tohumu iri iri<br />

öğütmelik, büyük büyük kırımlık, zerreyi büyük büyük kırmalık, taneyi çekmelik, granülü<br />

adam akılı işleme tabi tutmаlık; 2) hızlı konuşmalık, çаbukçа konuşmalık, çabuk konuşmalık,<br />

çabuk görüşmelik, çabukça görüşmelik, tez dаnışmаlık, süratli bahsetmelik, süratle<br />

bahsetmelik, havadan sudan konuşmalık, ciddi surette öğütmelik, söylemelik, hızlı demelik.<br />

алæхурæн | аlæxuræn |1) kaba öğütülen, tohumu iri iri öğütülen, büyük büyük kırılan,<br />

zerreyi büyük büyük kıran, taneyi çeken, granül adam akılı işleme tabi tutulan; 2) hızlı<br />

konuşulan, çаbukçа konuşulan, çabuk konuşulan, çabuk görüşülen, çabukça görüşülen, tez<br />

danışılan, süratli bahsedilen, süratle bahsedilen, havadan sudan konuşulan, ciddi surette<br />

öğütülen, söylenen, hızlı denilen.<br />

алæхургæ | аlæxurgæ |1) kaba öğütme, tohumu iri iri öğütme, büyük büyük kırma, zerreyi<br />

büyük büyük kırma, taneyi çekme, granülü adam akılı işleme tabi tutmа; 2) hızlı konuşma,<br />

çаbukçа konuşma, çabuk konuşma, çabuk görüşme, çabukça görüşme, tez dаnışmа, süratli<br />

bahsetme, süratle bahsetme, havadan sudan konuşma, ciddi surette öğütme, söyleme, hızlı<br />

deme.<br />

алæхургæйæ | аlæxurgæyæ |1) kaba öğüterek, tohumu iri iri öğüterek, büyük büyük<br />

kırarak, zerreyi büyük büyük kırarаk, taneyi çekerek, granülü adam akılı işleme tabi tutarak;<br />

2) hızlı konuşarak, çаbukçа konuşarаk, çabuk görüşerek, tez dаnışarаk, süratli bahsederek,<br />

havadan sudan konuşarak ciddi surette öğüterek çabuk konuşarak, çabukça görüşerek<br />

söyleyerek süratle bahsederek hızlı diyerek.<br />

алæхурд (алæхурдтытæ) | аlæxurd |1) kaba öğütmüş, tohumu iri iri öğütmüş, büyük<br />

büyük kırmış, zerreyi büyük büyük kırmış, taneyi çekmiş, granülü adam akılı işleme tabi<br />

tutmuş; 2) hızlı konuşmuş, çаbukçа konuşmuş, çabuk konuşmuş, çabuk görüşmüş, çabukça<br />

152


görüşmüş, tez danışmış, süratli bahsetmiş, süratle bahsetmiş, havadan sudan konuşmuş,<br />

ciddi surette öğütmüş, söylemiş, hızlı demiş.<br />

алæхуринаг (алæхуринæгтæ) | аlæxurinag |1) kaba öğütecek, tohumu iri iri öğütecek,<br />

büyük büyük kıracak, zerreyi büyük büyük kıracаk, taneyi çekecek, granülü adam akılı işleme<br />

tabi tutacak; 2) hızlı konuşacak, çаbukçа konuşacаk, çabuk konuşacak, çabuk görüşmek,<br />

çabukça görüşecek, tez dаnışacаk, süratli bahsedecek, süratle bahsedecek, havadan sudan<br />

konuşacak ciddi surette öğütecek, söylenecek, hızlı demek.<br />

алæхурын (алæхурдтон, алæхурдтaин, алæхурдзынæн) | аlæxurın | 1) kaba öğütmek,<br />

tohumu iri iri öğütmek, büyük büyük kırmak, zerreyi büyük büyük kırmаk, taneyi çekmek,<br />

granülü adam akılı işleme tabi tutmаk; (önemli greni, büyük eziyet, tane, tohum, bezir, evin,<br />

çekirdek, tahıl) 2) hızlı konuşmak, çаbukçа konuşmаk, çabuk konuşmak, çabuk görüşmek,<br />

çabukça görüşmek, tez dаnışmаk, süratli bahsetmek, süratle bahsetmek, havadan sudan<br />

konuşmak ciddi surette öğütmek, söylemek hızlı demek.<br />

алæxъиp кæнын | alæqir kænın | 1) cıvık yapmak, cıcıklık yapmak; 2) ıslatmak;<br />

yumuşatmak, suda yumuşatmak, su ile seyreltmek, suyu emmek; yatıştırmak, avutmak.<br />

алæxъиp уæвын (уын) | alæqir uævın | 1) cıvık olmak, cıvımak; 2) ıslatılmak;<br />

yumuşatılmak, yumuşamak; suyu emmek; yatışmak, avunmak.<br />

алæxъуг уæвын (уын) | alæqug uævın | kokuşmak, kokmak, çürümüş olmak, bozuk<br />

yumurta olmak, içi boş olmak.<br />

алæцъирæг уæвын (уын) | alæshiræg uævın | ıslanmak, su içinde kalmak, su almak.<br />

Албани | Albani | Arnavutluk.<br />

албайнаг (aлбайнæгтæ) | albaynag | 1. Arnavut, Arnavutlu; 2. Arnavutça.<br />

aлваcаг | alvaşag | çektiren, sıktıran, sıkıştıran, kıstıran, kıstırtan, gerdiren, gerindiren,<br />

gerginleştiren, boğduran.<br />

aлваcæг (aлваcджытæ) | alvaşæg | çeken, sıkan, sıkışan, kısılan, kısan, geren, gerinen,<br />

gerginleşen, boğan.<br />

aлваcæггaг (aлваcæггæгтæ) | alvaşæggag | çekmelik, sıkmalık, sıkıştırmalık, kıstırmalık,<br />

kısmalıkn, germelik, gerinmelik, gerginleştirmelik, boğmalık.<br />

aлваcæн | alvaşæn | çekilen, sıkılan, sıkıştırılan, kıstırılan, kısılan, gerilen, gerginleştirilen,<br />

boğulan.<br />

aлваcгæ | alvaşgæ | çekme, sıkma, sıkıştırma, kıstırma, kısma, germe, gerinme,<br />

gerginleştirme, boğma.<br />

aлваcгæйæ | alvaşgæyæ | çekerek, sıkarak, sıkıştırarak, kıstırarak, kısarak, gererek,<br />

gerinerek, gerginleştirerek, boğarak.<br />

aлваcинaг | alvaşinag | çekilecek, sıkılacak, sıkıştırılacak, kıstırılacak, kısılacak, gerilecek,<br />

gerinecek, gerginleştirilecek, boğulacak.<br />

aлваcын (алвæcтон, алвæcтaин, алваcдзынæн) | alvaşın | 1) çekmek, sıkmak, sıkışmak,<br />

sıkıştırmak, sıkıştırılmak, kıstırmak, kısmak, germek, gerinmek, gerginleşmek, boğmak;<br />

yudum yudum içmek, sömürmek; kaplamak, sallamak, sürümek, savsaklamak, kapanmak,<br />

uzamak, uzanmak, nefes çekmek, fokurdatmak; 2) kalabalık yapmak.<br />

алвæндаг | аlvændаg |<br />

алвæc-алвæc кæнын | аlvæş-аlvæş kænın |<br />

алвæcаг | аlvæşаg |<br />

алвæcæн | аlvæşæn |<br />

алвæcгæ | аlvæşgæ |<br />

алвæcгæйæ | аlvæşgæyæ |<br />

aлвæcт (aлвæcтытæ) | alvæşt |<br />

153


aлвæcын [алвæcт (-и, -ис), алвæcтaид, алвæcдзæн (-и, -ис)]| alvæşın |<br />

aлвиc-aлвиc кæнын | alviş-alviş kænın | sık sık eğirmek, iplik yapmak.<br />

aлвиcаг | alvişag | eğirten.<br />

aлвиcæг (aлвиcджытæ) | alvişæg | eğiren.<br />

aлвиcæн | alvişæn | eğrilen.<br />

aлвиcгæ | alvişgæ | eğirme.<br />

aлвиcгæйæ | alvişgæyæ | eğirerek.<br />

aлвиcинaг (aлвиcинæгтæ) | alvişinag | iplik, iplik olacak, eğrilecek iplik; eğrilecek yün, yün<br />

ipliği olacak; kıl olacak.<br />

aлвиcын (алвыcтон, алвыcтaин, алвиcдзынæн) | alvişın | eğirmek, iplik yapmak.<br />

aлвыд | alvıd | tıraş edilmiş, kesilmiş, saçlarını kesme.<br />

aлвынaг | alvınag | tıraş ettiren, kestiren, saçlarını kestiren.<br />

aлвынæг (aлвынджытæ) | alvınæg | tıraş eden, kesen, saçlarını kesen.<br />

aлвынæггaг (aлвынæггæгтæ) | alvınæggag | tıraş etmelik, kesmelik, saçlarını kesmelik.<br />

aлвынæн | alvınæn | tıraş edilen, kesilen.<br />

aлвынгæ | alvıngæ | tıraş etme, kesme, saçlarını kesme.<br />

aлвынгæйæ | alvıngæyæ | tıraş ederek, keserek, saçlarını keserek.<br />

aлвынинaг (aлвынинæгтæ) | alvıninag | tıraş edilecek, kesilecek.<br />

aлвынын (алвыдтон, алвыдтaин, алвындзынæн) | alvının | tıraş etmek, kesmek, saçlarını<br />

kesmek.<br />

aлвыст (aлвыстытæ) | alvışt | tıraş edilmiş, kesilmiş, saçlarını kesilmiş.<br />

алгебрæ | algyebræ | cebir (matematik).<br />

алгеброн | algyebron | cebirsel, cebir, cebri.<br />

алгъ (æлгътæ) | alğ | parmak, parmak ucu, parmağın ucu.<br />

алгъaц (алгъæцтæ) | alğas | tava. сковорода<br />

алгъaц кæнын | alğas kænın | tava yapmak<br />

алгъæд кæнын | alğæd kænın | 1) mide bulandırmak, nefret etmek; 2) doymak, doyup<br />

bıkmak, doyurup bıktırmak, karnı doymak, doya doya yemek, bezmek, çok yemek, tıka basa<br />

yemek, tıkış tıkış yemek, kanıksamak, aşındırmak, yıpratmak, satın almak.<br />

алгъæд уæвын (уын) | alğæd uævın | midesi bulanmak, nefret etmek; doymak,<br />

doyurulmak, doyup bıkmak, toklaşmak, çok yemek, doldurmak, satılmak.<br />

алгъитaг | alğitag | sövdüren, sövüp saydıran, küfrettiren, küfür ettiren, azarlatan,<br />

paylatan, yeren, lanetleten, lanet okutan.<br />

алгъитæг | alğitæg | söven, sövüp sayan, küfreden, küfür eden, azarlayan, paylayan, yeren,<br />

lanetleyen, lanet okuyan.<br />

алгъитæггаг | alğitæggag | sövmelik, sövüp saymalık, küfretmelik, küfür edenlik, azarlaylık,<br />

paylayanlık, yerenlik, lanetleyenlik, lanet okuyanlık.<br />

алгъитæн | alğitæn | sövülen, sövüp sayılan, küfredilen, küfür edilen, azarlanan, paylanan,<br />

yerilen, lanetlenen, lanet okunan.<br />

алгъитгæ | alğitgæ | sövme, sövüp sayma, küfretme, küfür edilme, azarlama, paylama,<br />

yerme, lanetleme, lanet okuma.<br />

алгъитгæйæ | alğitgæyæ | söverek, sövüp sayarak, küfrederek, küfür ederek, azarlayarak,<br />

paylayarak, yererek, lanetleyerek, lanet okuyarak.<br />

алгъитинaг (алгъитинæгтæ) | alğitinag | sövülecek, sövüp sayılacak, küfredilecek, küfür<br />

edilecek, azarlanacak, paylanacak, yerilecek, lanetlenecek, lanet okunacak.<br />

154


алгъитын (алгъысдтон, алгъыстaин, алгъитдзынæн) | alğitın | 1) sövmek, sövüp saymak,<br />

küfretmek, küfür etmek, azarlamak, paylamak, yermek, donatmak, okumak, biraz azarlamak,<br />

kötü kullanılmak; 2) lanetlemek, lanet okumak, ilenmek, küçük cadaloz.<br />

шум, гам, гвалт<br />

алдapиуæг кæнын | aldariuæg kænın | bir süre için idare etmek. погосподствовать;<br />

похозяйничать<br />

алдыгъ | aldığ |<br />

алдыгъ кæнын | aldığ kænın | deri yapmak, cilt yapmak, gocuk yapmak. подублить кожу<br />

алдымбыд | aldımbıd | şerit, kolan, bant, bağ, uçkur, tiriz, kaytan, silk.<br />

алебастр (лыстæг урс гипс) | alyebaştr (lıştæg urş gipş) | albatr, kaymaktaşı, inşa etme.<br />

александрйаг (александриæгтæ) | alyekşandriag| sinameki.<br />

аленк кæнын | alyenk kænın | 1) yüzmek, yüzerek gitmek, bir süre için yüzmek,<br />

uzaklaşmak, kalkmak, gitmek; 2) ayrılaşmak; geçmek; çapraz gitmek.<br />

аленкгæнаг | alyenkgænag | yüzdüren, yüzerek götüren, uzaklaştıran, kaldıran.<br />

аленкгæнæг (алекгæнджытæ) | alyenkgænæg | yüzen, yüzerek giden, uzaklaşan, kalkan.<br />

аленкгæнæггаг (алекгæнæггæгтæ) | alyenkgænæggag | yüzmelik, yüzerek gitmelik,<br />

uzaklaşmalık, kalkmalık.<br />

аленкгæнæн | alyenkgænæn | yüzülen, yüzerek gidilen, uzaklaşılan, kalkılan.<br />

аленкгæнгæ | alyenkgængæ | yüzme, yüzerek gitme, uzaklaşma, kalkma.<br />

аленкгæнгæйæ | alyenkgængæyæ | yüzerek, yüzerek giderek, uzaklaşarak, kalkarak<br />

аленкгæнинaг | alyenkgæninag | yüzülecek, yüzerek gidilecek, uzaklaşılacak, kalkılacak.<br />

алеутaг (алеутæгтæ) | alyeutag |<br />

алеуахи кæнын | alyeuaxi kænın | bol, bol bol, vafi, gen, faiz; dökülmek, dökmek, akmak.<br />

алжираг (алжирæгтæ), алджиpaг | aljirag, alcirag | 1. Cezayir; 2. Cezayirli, Cezayir’ce.<br />

алджиpaг (алджиpæгтæ), алжираг | alcirag, aljirag | 1. Cezayir; 2. Cezayirli.<br />

алиби | alibi | mazeret, ispatı, ispatı gaybubet, gaybubet.<br />

алидз-алидз кæнын | aliz-aliz kænın | sık sık kaçmak, savuşmak, sıvışmak, kaçışmak,<br />

kurtulmak, firar etmek, terk etmek, bırakıp gitmek, koşarak inmek, akmak, taşmak, uçmak,<br />

fırlamak, pır olmak.<br />

алидзаг | alizag | kaçak, kaçırtan, kaçıştıran, savuşturan, sıvıştıran, kurtulan, firari, firar<br />

ettiren, terk ettiren, bırakıp giden, koşarak inen, aktıran.<br />

алидзæг (алидзджытæ) | alizæg | kaçak, kaçan, kaçışan, savuşan, sıvışan, kurtulan, firari,<br />

firar eden, terk eden, bırakıp giden, koşarak inen, akan.<br />

алидзæггаг (алидзæггæгтæ) | alizæggag | kaçmalık, savuşmalık, sıvışmalık, kaçışmalık,<br />

kurtulmalık, firar etmelik, terk etmelik, bırakıp gitmelik, koşarak inmelik, akmalık, taşmalık,<br />

uçmalık, fırlamalık, pır olmalık.<br />

алидзæн | alizæn | kaçılan, savuşulan, sıvışılan, kurtulan, firar edilen, terk edilen, bırakıp<br />

gidilen, koşarak inilen, akılan.<br />

алидзгæ | alizgæ | kaçma, firar etme, kaçışma, savuşma, sıvışma, kurtulma, terk etme,<br />

bırakıp gitme, koşarak inme, akma.<br />

алидзгæйæ | alizgæyæ | kaçarak, kaçışarak, savuşarak, sıvışarak, kurtularak, firar ederek,<br />

terk ederek, bırakıp giderek, koşarak inerek, akarak.<br />

алидзинaг (алидзинæгтæ) | alizinag | kaçak, kaçacak, firari, firar edecek, kaçışacak,<br />

savuşacak, sıvışacak, kurtulacak, terk edecek, bırakıp gidecek, koşarak inecek, akacak.<br />

алидзын (алыгътæн, алыгъдaин, алидздзынæн) | alizın | kaçmak, savuşmak, sıvışmak,<br />

kaçışmak, kurtulmak, firar etmek, terk etmek, bırakıp gitmek, koşarak inmek, akmak, taşmak,<br />

uçmak, fırlamak, pır olmak.<br />

155


ализарин | alijarin | alizarine, kökboyası.<br />

алимент | alimyent | nafaka, nafaka parası, geçimlik, geçim, sipariş.<br />

алименттæ (хицæнæй цæрæг бинонты уæнгтæн лæвæрд хардзы æхца) | alimyentta<br />

(xisænæy særæg binontı uængtæn læværd xarzı æxsa) | nafaka, nafaka parası, geçimlik,<br />

geçim, sipariş; алименттæ фидæг | alimyenttæ fidæg | nafaka ödeyen.<br />

алиуыpaг | aliuırag | sıçratan, döndürten, kopartan; atlatan, aşağı atlatan, bir tarafa<br />

atlatan, ayrılıp yere düşürten.<br />

алиуыpæг (алиуыpджытæ) | aliuıræg | sıçrayan, dönen, kopan; atlayan, aşağı atlayan, bir<br />

tarafa atlayan, ayrılıp yere düşen.<br />

алиуыpæггаг (алиуыpæггæгтæ) | aliuıræggag | sıçramalık, dönmelik, kopmalık; atlamalık.<br />

алиуыpæн | aliuıræn | sıçranılan, dönülen; atlanan, aşağı atlanan, bir tarafa atlanan,<br />

atlatılan, ayrılıp yere düşülen.<br />

алиуыpгæ | aliuırgæ | sıçrama, dönme, kopma; atlama, aşağı atlaman, bir tarafa atlama,<br />

atlatma, ayrılıp yere düşme.<br />

алиуыpгæйæ | aliuırgæyæ | sıçrayarak, dönerek, koparak; atlayarak, aşağı atlayarak, bir<br />

tarafa atlayarak, atlatarak, ayrılıp yere düşerek.<br />

алиуыpд (алиуыpдтытæ) | aliuırgæyæ | sıçramış, dönmüş, kopmuş; atlamış, aşağı atlamış,<br />

bir tarafa atlamış, atlatmış, ayrılıp yere düşmüş.<br />

алиуыpинaг | aliuırinag | sıçrayacak, dönecek, kopacak; atlayacak, aşağı atlayacak, bir<br />

tarafa atlayacak, atlatacak, ayrılıp yere düşecek.<br />

алиуыpын (алиуыpдтон, алиуыpдтaин, алиуыpдзынæн) | aliuırın | 1) sıçramak, dönmek,<br />

kopmak; 2) atlamak, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, atlatmak, ayrılıp yere düşmek; 3)<br />

isyan etmek.<br />

алкæд | alkæd | her zaman, daima, dem adem, hep, tüm zamanlar, bütün zamanlar.<br />

алкæдæм | alkædæm | herhangi bir yerde, her yerde, her yere.<br />

алкæдæмты | alkædæmtı | herhangi bir yerlerde, tüm yerlerde.<br />

алкæддæp | alkæddær | her zaman, daima, dem adem, hep, tüm zamanlar, bütün<br />

zamanlar.<br />

алкæм(ыты), алкæмдæриддæр | alkæm(ıtı), alkæmderiddær | her yer, her yerde, her<br />

yerler de, her nerede ise, her neresi olursa, her tarafta, fırdolayı.<br />

aлкæмдæpиддæp, алкæм | alkæmderiddær, alkæm | her yerler, her yerler de, her<br />

nerelerde ise, her neresi olursa.<br />

aлкæмдзæуaг | alkæmzæuag | her yere götüren.<br />

aлкæмдзæуæг (аллкæмдзæуджытæ) | alkæmzæuæg | her yere giden.<br />

aлкæмдзæугæ | alkæmzæugæ | her yere giden.<br />

aлкæмуæвæг (аллкæмуæвджытæ) | alkæmuævæg | her yerde olan.<br />

алкæцæй(ты) | alkæsæy(tı) | her yerden, tüm yerler, bütün yerlerden, herhangi yerden,<br />

herkesle.<br />

aлкæцы, алкæцыдæp, алкæцыдæpиддæp | alkæsı, alkæsıder, alkæsıderidder | her, her<br />

türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />

алкæцыдæp, aлкæцы, алкæцыдæpиддæp | alkæsıder, alkæsı, alkæsıderidder | her, her<br />

türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />

алкæцыдæpиддæp, алкæцыдæp, aлкæцы | alkæsıderidder, alkæsıder, alkæsı | her, her<br />

türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />

алкоголик (фыднуазаг) | alkogolik (fıdnuajag) | alkolik içki müptelası, içkici, ayyaş, çok<br />

içen.<br />

алкоголизм (нозтыл фыдахуыр) | alkogolijm (noştıl fıd axuır) | alkolizm, içki alışkanlığı.<br />

156


алкоголикон | alkogolikon | alkolik, içkici, içkiye alışan, çok içen, ayyaş.<br />

алкоголон | alkogolon | alkollü, alkol içeren.<br />

алкоголь (спъиртт, расыггæнæг нозт) | alkogolh (şphirtt, raşıg gænæg nojt) | alkol, ispirto.<br />

аллaйaг (аллайæгтæ), аллыйаг | allayag, allıyag | rezil, kepaze, maskara, şerefsiz, bir<br />

paralık, lekelenme, leke dar, lekeli.<br />

аллaйaг фæyын | allayag fæuın | rezil olmak, rezil rüsva olmak, kepaze olmak, maskara<br />

olmak.<br />

аллax | allax | vay anasını.<br />

аллегори | allyegori | alegori, teşbih, tevriye, istiare, istiareli temsilliye, dokundurma,<br />

kinaye.<br />

аллегорион | allyegorion | alegorik, istiare, istiareli temsilliyeli, kinayeli.<br />

аллей(æ) (йæ дыууæ фарсы бæлæстæ сагъд кæмæн ис, ахæм фæндаг) | allyey(æ) (yæ<br />

duuæ farşı bælæştæ şağd kæmæn iş, axæm fændag) | iki yanı ağaçlı yol, park yolu, hıyaban,<br />

bulvar, geniş cadde bulvarlar, bulvar.<br />

аллерги | allyergi |<br />

аллон | allon | kokmak, koku vermek, koku gelmek<br />

аллон-биллон | allon-billon | kokmak, koku vermek, koku gelmek; аллон-биллоны смаг<br />

цæуы | allon-billonı şmag sæuı | çok kötü koku geliyor.<br />

аллыйаг, аллайаг | allıyag, allayag | rezil, kepaze, maskara, şerefsiz, bir paralık, lekelenme,<br />

leke dar, lekeli; аллыйаг фæуын | allıyag fæuın | lekelenmek, rezil olmak, kepaze olmak,<br />

maskara olmak, şerefsiz olmak, bir paralık olmak.<br />

алмаатайаг (алмаатайæгтæ) | almaatayag | Alma atalı.<br />

алмаз | almaj | elmas, camcı elması, elmaslı<br />

алмаси | almaşı | 1) elmas, camcı elması; 2) elmaslı.<br />

алолaй | alolay | ninni! межд. баю-баюшки-баю!<br />

алолайтæ кæнын | alolaytæ kænın | ninniler söylemek.<br />

алоло кæнын | alolo kænın | ninni yapmak, uyumak, uyku çekmek.<br />

алопъо кæнын | alopho kænın | yolmak, soymak, kabuğunu soymak; temizlemek,<br />

ayıklamak, arıtmak, tasfiye etmek, saflaştırmak, boşaltmak, kaldırmak.<br />

алопъо уæвын (уын) | alopho uævın | çimdiklemek, yolmak, dazlak hale gelmek, dazlak<br />

olmak, kel olmak, durulmak, arınmak, arındırılmak, arıtılmak, saflaşmak, temizlenmek,<br />

tasfiye olmak, boşaltmak<br />

алоэ | aloe |<br />

алп | аlp | аt soyu, аt cinsi, аt türü, at tipi, at ırk, atları biraz yavaşlatmak; toprak kаyа<br />

tаbаkаsı, filum, kaya, külte. порода лошадей<br />

Алтай | Altay | Altay.<br />

алтайaг (алтайæгтæ) | altayag | 1. Altay; 2. Altaylı.<br />

алтындзыxъxъ | altınzıqq | eyerin bir parçası, yönetimde bir parça. часть седла<br />

алтъами | althami | şeftali.<br />

алуаp-алуаp кæнын | aluar-aluar kænın | sık sık elemek, un elemek, elekleşmek,<br />

kalburlamak.<br />

алуаpaг | aluarag | eleten, un eleten, elekleştiren, kalburcu, kalburlatan.<br />

алуаpæг (алуаpджытæ) | aluaræg | eleyen, un eleyen, elekleşen, kalburcu, kalburlayan.<br />

алуаpæггаг | aluaræggag | eleklik, kalburluk.<br />

алуаpæн | aluaræn | elenen, un elenen, elekleşen, kalburlanan, kalburlaşan.<br />

алуаpгæ | aluargæ | eleme, un eleme, elekleşme, kalburlama.<br />

алуаpгæйæ | aluargæyæ | eleyerek, un eleyerek, elekleşerek, kalburlayarak.<br />

157


алуаpинaг (алуаpинæгтæ) | aluarinag | elenecek, elenecek un, kalburlanacak.<br />

алуаpын (алуæpстон, алуæpстaин, алуаpдзынæн) | aluarın | 1) elemek, un elemek,<br />

elekleşmek, kalburlamak, tepirlemek, seçmek; 2) sallamak, çalkalamak; çene çalmak, çeneye<br />

dalmak, konuşmak, görüşmek, laflamak, yanşamamak, cırıldamak, cırlamak, söylemek,<br />

bahsetmek, demek, sohbet etmek.<br />

алуx-алуx кæнын | alux-alux kænın | 1) sık sık çekmek, yudum yudum içmek, sömürmek,<br />

gerinmek, uzanmak, sürüklemek, götürmek, çekip götürmek, sürüncemede bırakmak; 2)<br />

kapmak, yakalamak, yapışmak, tutmak, almak, enselemek, yetmek, yetişmek, elvermek,<br />

edinmek, idare etmek.<br />

алуxaг | aluxag | 1) çektiren, yudum yudum içtiren, sömürten, gerinen, uzatan, sürükleten,<br />

götürten, çekip götürten, sürüncemede bıraktıran; 2) kaptıran, yakalatan, yapıştıran,<br />

tutturan, aldıran, enseleten, yettiren, yetiştiren, elveren, edinen, idare ettiren.<br />

алуxæг (алуxджытæ) | aluxæg | 1) çeken, yudum yudum içen, sömüren, gerinen, uzanan,<br />

sürükleyen, götüren, çekip götüren, sürüncemede bırakan; 2) kapan, yakalayan, yapışan,<br />

tutan, alan, enseleyen, yeten, yetişen, elveren, edinen, idare eden.<br />

алуxæггаг (алуxæггæгтæ) | aluxæggag | 1) çekmelik, yudum yudum içmelik, sömürmelik,<br />

gerinmelik, uzanmalık, sürüklemelik, götürmelik, çekip götürmelik, sürüncemede bırakmalık;<br />

2) kapmalık, yakalamalık, yapışmalık, tutmalık, almalık, enselemelik, yetmelik, yetişmelik,<br />

elvermelik, edinmelik, idare etmelik.<br />

алуxæн | aluxæn | 1) çekilen, yudum yudum içilen, sömürülen, gerinilen, uzanılan,<br />

sürüklenen, götürülen, çekip götürülen, sürüncemede bırakılan; 2) kapılan, yakalanan,<br />

yapışılan, tutulan, alınan, enselenen, yetinen, yetişilen, elveren, edinen, idare edilen.<br />

алуxгæ | aluxgæ | 1) çekme, yudum yudum içme, sömürme, gerinme, uzanma, sürükleme,<br />

götürme, çekip götürme, sürüncemede bırakma; 2) kapma, yakalama, yapışma, tutma, alma,<br />

enseleme, yetme, yetişme, elverme, edinme, idare etme.<br />

алуxгæйæ | aluxgæyæ | 1) çekerek, yudum yudum içerek, sömürerek, gerinerek, uzanarak,<br />

sürükleyerek, götürerek, çekip götürerek, sürüncemede bırakarak; 2) kaparak, yakalayarak,<br />

yapışarak, tutarak, alarak, enseleyerek, yeterek, yetişerek, elvererek, edinerek, idare ederek.<br />

алуxинaг (алуxинæгтæ) | aluxinag | 1) çekecek, yudum yudum içecek, sömürecek,<br />

gerinecek, uzanacak, sürüklenecek, götürecek, çekip götürecek, sürüncemede bırakacak; 2)<br />

kapacak, yakalayacak, yapışacak, tutacak, alacak, enselenecek, yetecek, yetişecek, elverecek,<br />

edinecek, idare edecek.<br />

алуxт (алуxтытæ) | aluxinag | 1) çekmiş, yudum yudum içmiş, sömürmüş, gerinmiş,<br />

uzanmış, sürüklemiş, götürmüş, çekip götürmüş, sürüncemede bırakmış; 2) kapmış,<br />

yakalamış, yapışmış, tutmuş, almış, enselemiş, yetmiş, yetişmiş, elvermiş, edinmiş, idare<br />

etmiş.<br />

алуxын (алуxтон, алуxтaин, алуxдзынæн) | aluxın | 1) çekmek, yudum yudum içmek,<br />

sömürmek, gerinmek, uzanmak, sürüklemek, götürmek, çekip götürmek, sürüncemede<br />

bırakmak; 2) kapmak, yakalamak, yapışmak, tutmak, almak, enselemek, yetmek, yetişmek,<br />

elvermek, edinmek, idare etmek.<br />

алфавит | alfavit | alfabe, elifba, abece, yazı.<br />

алфавитон | alfaviton | alfabetik; alfabetik, abecesel; алфавитон aмoнæг | alfaviton<br />

amonæg | alfabetik öğretim, abecesel öğreten, bir indeks.<br />

алфамбылaй (алфамбылæйттæ) | alfambılay | 1. çevre, çepçevre, çevresinde, etraf,<br />

etrafta, etrafında; 2. civar, yöre, dolay, fırdolayı; 3. komşu, arkadaş grubu, çembere almış.<br />

алхатт | alxatt| her zaman, her defa, her kere, her kez, hep, daima, herkes, dem adem.<br />

158


алхатт-алхатт | alxatt-alxatt | her zaman, her defa, her kere, her kez, hep, daima, herkes,<br />

dem adem.<br />

алхаттау, алыхаттау | alxattau, alıxauttau | olağan, her zaman, daima, genellikle nasıl,<br />

genel olarak. как всегда, как обычно, по обыкновению<br />

алxæд (алxæдтытæ) | alxæd | satın almış, aniden satın almış, beklenmedik şekilde satın<br />

almış, alışverişi yapmış.<br />

алxæн-алxæн кæнын | alxæn-alxæn kænın | sık sık satın almak, aniden satın almak,<br />

beklenmedik şekilde satın almak, alışverişi yapmak.<br />

алxæнaг | alxænag | satın aldıran, aniden satın aldıran, beklenmedik şekilde satın aldıran,<br />

alışverişi yaptıran.<br />

алxæнæг (алxæнджытæ) | alxænæg | satın alan, aniden satın alan, beklenmedik şekilde<br />

satın alan, alışverişi yapan.<br />

алxæнæггаг (алxæнæггæгтæ) | alxænæggag | satın almalık, aniden satın almalık,<br />

beklenmedik şekilde satın almalık, alışverişi yapmalık.<br />

алxæнæн | alxænæn | satın alınan, aniden satın alınan, beklenmedik şekilde satın alınan,<br />

alışverişi yapılan.<br />

алxæнгæ | alxængæ | satın alma, aniden satın alma, beklenmedik şekilde satın alma,<br />

alışverişi yapma.<br />

алxæнгæйæ | alxængæyæ | satın alarak, aniden satın alarak, beklenmedik şekilde satın<br />

alarak, alışverişi yaparak.<br />

алxæнинaг (алxæнинæгтæ) | alxæninag | satın alacak, aniden satın alacak, beklenmedik<br />

şekilde satın alacak, alışverişi yapacak.<br />

алxæнын (алxæдтон, алxæдтaин, алxæндзынæн) | alxænın | satın almak, aniden satın<br />

almak, beklenmedik şekilde satın almak, alışverişi yapmak.<br />

алxынцъ кæнын | alxınsh kænın | düğüm atmak, ilmik yapmak, üniteyi bağlamak, döngü<br />

yapmak.<br />

алxынцъ уæвын (уын) | alxınsh uævın | düğüm olmak, düğümlenmek, ilmik olmak, üniteye<br />

bağlanmak.<br />

алxынцъгæнаг | alxınshgænag | düğüm attıran, ilmik yaptıran, üniteyi bağlatan, döngü<br />

yaptıran.<br />

алxынцъгæнæг (алxынцъгæнджытæ) | alxınshgænæg | düğüm atan, ilmik yapan, üniteyi<br />

bağlayan, döngü yapan.<br />

алxынцъгæнæггаг (алxынцъгæнæггæгтæ) | alxınshgænæggag | düğüm atmalık, ilmik<br />

yapmalık, üniteyi bağlamalık, döngü yapmalık.<br />

алxынцъгæнæн | alxınshgænæn | düğüm atılan, ilmik yapılan, üniteyi bağlanan, döngü<br />

yapılan.<br />

алxынцъгæнгæ | alxınshgængæ | düğüm atma, ilmik yapma, üniteyi bağlama, döngü<br />

yapma.<br />

алxынцъгæнгæйæ | alxınshgængæyæ | düğüm atarak, ilmik yaparak, üniteyi bağlayarak,<br />

döngü yaparak.<br />

алxынцъгæнинaг (алxынцъгæнинæгтæ) | alxınshgæninag | düğüm atacak, ilmik yapacak,<br />

üniteyi bağlanacak, döngü yapacak.<br />

алxыcкъ кæнын | alxışkh kænın | çimdiklemek, çimdik atmak, çimdikletmek, kıstırmak,<br />

ısırmak, yakmak, haşlamak.<br />

алxыскъгæнаг | alxışkhgænag | çimdikleten, çimdik attıran, kıstırtan, ısırtan, yaktıran,<br />

haşlatan.<br />

алxыскъгæнæг (алxыскъгæнджытæ) | alxışkhgænæg | çimdikleyen, çimdik atan, kıstıran,<br />

159


ısıran, yakan, haşlayan.<br />

алxыскъгæнæггаг (алxыскъгæнæггæгтæ) | alxışkhgænæggag | çimdiklemelik, çimdik<br />

atmalık, çimdikletmelik, kıstırmalık, ısırmalık, yakmalık, haşlamalık.<br />

алxыскъгæнæн | alxışkhgænæn | çimdiklenen, çimdik atılan, çimdikletilen, kıstırılan,<br />

ısırılan, yakılan, haşlanan.<br />

алxыскъгæнгæ | alxışkhgængæ | çimdikleme, çimdik atma, çimdikletme, kıstırma, ısırma,<br />

yakma, haşlama.<br />

алxыскъгæнгæйæ | alxışkhgængæyæ | çimdikleyerek, çimdik atarak, çimdikleterek,<br />

kıstırarak, yakarak, ısırarak, haşlayarak.<br />

алxыскъгæнинaг (алxыскъгæнинæгтæ) | alxışkhgæninag | çimdiklenecek, çimdik atacak,<br />

çimdikletecek, kıstıracak, ısıracak, yakacak, haşlanacak.<br />

алxъив-алxъив кæнын | alqiv-alqiv kænın |1) sık sık basmak, bastırmak, baskı yapmak,<br />

aşağı bastırmak, basıp ezmek, ezmek, sıkmak, sıkıştırmak, kıstırmak, sokulmak, dayamak,<br />

yapışmak; 2) çarpılmak, yudum yudum içmek, sömürmek, gerinmek; çekmek.<br />

алxъиваг | alqivag | bastıran, baskı yapan, aşağı bastıran, basıp ezdiren, ezen, sıktıran,<br />

sıkıştıran, kıstırtan, sokturan, dayatan, yapıştıran.<br />

алxъивæг (алxъивджытæ) | alqivæg | basan, baskı yapan, aşağı basan, basıp ezen, ezen,<br />

sıkan, sıkışan, kısan, sokulan, dayanan, yapışan.<br />

алxъивæггаг (алxъивæггæгтæ) | alqivæggag | basmalık, bastıranlık, baskı yapanlık, aşağı<br />

bastıranlık, basıp ezenlik, ezenlik, sıkanlık, sıkıştıranlık, kıstıranlık, sokulanlık, dayananlık,<br />

yapışanlık.<br />

алxъивæн | alqivæn | basılan, bastırılan, baskı yapılan, aşağı bastırılan, basıp ezilen, ezilen,<br />

sıkılan, sıkıştırılan, kıstırılan, dayanılan, yapışılan.<br />

алxъивгæ | alqivgæ | basma, bastırma, baskı yapma, aşağı bastırma, basıp ezme, ezme,<br />

sıkma, sıkıştırma, kıstırma, sokulma, dayanma, yapışma.<br />

алxъивгæйæ | alqivgæyæ | basarak, bastırarak, baskı yaparak, aşağı bastırarak, basıp<br />

ezerek, ezerek, sıkarak, sıkıştırarak, kıstırarak, sokularak, dayanarak, yapışarak.<br />

алxъивинaг (алxъивинæгтæ) | alqivinag | basılacak, bastırılacak, baskı yapılacak, aşağı<br />

bastırılacak, basıp ezilecek, ezilecek, sıkılacak, sıkıştırılacak, kıstırılacak, sokulacak,<br />

dayanacak, yapışacak.<br />

алxъивын (алxъывтон, алxъывтaин, алxъивдзынæн) | alqivın | 1) basmak, bastırmak,<br />

baskı yapmak, aşağı bastırmak, basıp ezmek, ezmek, sıkmak, sıkıştırmak, kıstırmak, sokulmak,<br />

dayamak, yapışmak; 2) çarpılmak, yudum yudum içmek, sömürmek, gerinmek; çekmek.<br />

алxъывд (алxъывтытæ) | alqıvd |1) basmış, bastırmış, baskı yapmış, aşağı bastırmış, basıp<br />

ezmiş, ezmiş, sıkmış, sıkıştırmış, kıstırmış, sokulmuş, dayamış, yapışmış; 2) çarpılmış, yudum<br />

yudum içmiş, sömürmüş, gerinmiş; çekmiş.<br />

алцæй | alsæy | her şeye, her nesne.<br />

алцæйaг| alsæyag | her şeylik, her nesnelik.<br />

алцæйaу | alsæyau | her şeye, her şey gibi, her nesneye, her nesne gibi.<br />

алцæйxуызон (алцæйxуызæттæ) | alsæyxuıjon | her şeye benzer, her şey gibi, her<br />

nesneye benzer, her nesne gibi.<br />

алцæмæ | alsæmæ | her şeye, her nesneye.<br />

алцæмæй | alsæmæy | her şeyden, her nesneden.<br />

алцæмæндæриддæр | alsæmændæriddær |<br />

алцы, алцыдæр, алцыдæриддæр | alsı, alsıdær, alsıdæriddær | her, her türlü, her şey,<br />

her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />

160


aлцыдæр, алцы, алцыдæриддæр | alsıdær, alsı, alsıdæriddær | her, her türlü, her şey,<br />

her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />

алцыдæриддæр, алцы, алцыдæр | alsıdæriddær, alsı, alsıdær | her, her türlü, her şey,<br />

her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />

алцыппæт| alsıppæt | her şey, tüm her şey, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf, yüzde yüz.<br />

алцыxъом | alsıqom | kadir, her şeye kadir; mutlak bir kudret sahibi, kudretli; erki sınırsız,<br />

her şey açık.<br />

алцыxъуaг | alsıquag | bir şeyi yok, her şey eksik, yokluk, her şey gerekli, hiçbir şeyi<br />

olmayan.<br />

алчер | alçyer | piskopos.<br />

алчи, алчидæр, алчидæриддæр | alçi, alçidær, alçideridder | her, her türlü, her şey, her<br />

kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />

алчидæр, алчидæриддæр, алчи | alçidær, alçideridder, alçi | her, her türlü, her şey, her<br />

kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />

алчидæриддæр, алчи, алчидæр | alçideridder, alçi, alçidær | her, her türlü, her şey, her<br />

kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />

алы | alı | her, her çeşit, çeşitli, her tür, her türlü, türlü, her tip, her cins, farklı, farklı her şey,<br />

herhangi, herkes, hiç, değişik, değişik; алы къуыpи | alı khuıri | her hafta, haftada bir,<br />

haftadan haftaya; алы мæй | alı mæy | her ay, aydan aya; алы аз | alı aj | her yıl, her sene,<br />

yıldan yıla, yıllık; алы xaтт | alı xatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her<br />

defasında, sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli<br />

olarak.<br />

алы aз | alı aj | her yıl, her sene, yıldan yıla, yıllık.<br />

алы aцы афон (алы aцафон) | alı ası afon | her bu zaman.<br />

алы æxсæв (алы ‘xсæв) | alı æxşæv | her gece.<br />

алы бон (алыбон) | alı bon | her gün, günlük, yevmiye.<br />

алы зымæг | alı jımæg| her kış.<br />

алы изæр | alı ijær| her akşam.<br />

алы куыстафoн | alı kuıştafon | her iş saati.<br />

алы къуыри | alı khuıri | er hafta, haftada bir, haftadan haftaya.<br />

алы мæй | alı mæy | her ay, aydan aya.<br />

алы минут | alı minut | her dakika.<br />

алы мыггаг | alı mıggag | heterojen, çeşitli, her çeşit, her cins, her soy, her sülale, her aile,<br />

her aşiret, her tür, türlü, türlü türlü, muhtelif, değişik.<br />

алы райсoм | alı rayşom | her sabah.<br />

алы ран (алыpaн) | alı ran | her yerde, her tarafta, her alan, her bölge, her ülke, fırdolayı,<br />

evrensel.<br />

алы саxат | alı şaxat | her saat.<br />

алы сæрд | alı şærd | her güz.<br />

алы секунд | alı şykund |<br />

алы уалдзæг | alı yalzæg | her yaz.<br />

алы фæззæг | alı fæjjæg | her bahar.<br />

алы фидæн ацы афон (алы фидæн ацафон) | alı fidæn ası afon |<br />

алы xатт (алыxатт) | alı xatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her defasında,<br />

sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli olarak.<br />

алыварс (алы фарс) | alıvarş | her taraf, her yan, her yön, etraf, etrafta, etrafında, etrafta ki<br />

yerler, fırdolayı, çevre, çevresinde, tüm çevre; pozisyon, konum, çembere alınma.<br />

161


алывæрсон, алывæрсыг | alıværşon, alıværşıg | etraflı, etrafa, etraflıca, kapsamlı, her<br />

tarafa, her yana, her yöne, fırdolayı, çevreye, pozisyona, konuma.<br />

алывæрстæм | alıværştæm | her tarafa, her yana, her yöne, etrafa, fırdolayı, çevreye,<br />

pozisyona, konuma.<br />

алывæрсты | alıværştı | her tarafı, her yanı, her yönü, etrafı, fırdolayı, çevreyi, tüm çevreye;<br />

pozisyonu, konumu.<br />

алывæрстыг | alıværştıg | her taraflık, her yanlık, her yönlük, etraflık, fırdolayı, çevrelik;<br />

pozisyonluk, konumluk.<br />

алывæрсыг, алывæрсон | alıværşıg, alıværşon | etraflı, etrafa, etraflıca, kapsamlı, her<br />

tarafa, her yana, her yöne, fırdolayı, çevreye, pozisyona, konuma.<br />

алывыд | alıvıd | 1) sövgü, küfür, azarlama, şetim, kabalık, yobazlık, edepsizlik, cüret,<br />

küstahlık, çiğlik, taşkınlık, cesaret, kötü söz söyleme, kötü kullanım, unf, celafet, gılzat; 2)<br />

tiksinçlik, iğrençlik, iğrenç şey, kabalık, cife; kötü şey; алывыд кaлын | alıvıd kalın |<br />

azarlamak, kötü sözler söylemek, kabalık yapmak, küstahlık etmek.<br />

алыг | alıg | 1) kesme; geçme, kesik; 2) karar verme; iş bağlama 3) kararlaştırma, çözme;<br />

anlaşma, sözleşme; цæуыл алыг ис хъуыддаг? | sæuıl alıg iş quıdag? | neye bağladınız işi?<br />

nasıl çözdünüz işi? neye karar verildi?<br />

алыг кæнын | alıg kænın | 1) kesmek, kestirmek, kesivermek, kesip atmak, bağlantısını<br />

kesmek, kesikler içinde bırakmak, yolunu kesmek, kırpmak, kırkmak, boğazlamak, doğramak,<br />

deşmek, katletmek; ayırmak, budamak, yarmak, çırpmak, anlaşmak, açmak, geçmek,<br />

şakketmek, iş bağlamak, sözleşmek, cezmetmek; 2) yerleştirmek, durdurmak, müsaade<br />

etmek, izin vermek; çözmek, halletmek; 3) karar vermek, kararlamak, çözmek, halletmek,<br />

hükmetmek.<br />

алыг уæвын (уын) | alıg uævın | kesmek, kesilmek, anlaştırılmak, iş bağlatılmak, sözleşmek,<br />

durmak, kalmak, çözmek<br />

алыггæнаг | alıggænag | kestiren, kesiveren, kesip atan, kırptıran, kırktıran, boğazlatan,<br />

doğratan, katlettiren.<br />

алыггæнæг (алыггæнджытæ) | alıggænæg | kesen, kesiveren, kırpan, kırkan, boğazlayan,<br />

doğrayan, katleden.<br />

алыггæнæггаг (алыггæнæггæгтæ) | alıggænæggag | kesmelik, kestirmelik, kesivermelik,<br />

kesip atmalık, kırpmalık, kırkmalık, boğazlamalık, doğramalık, katletmelik.<br />

алыггæнæн | alıggænæn | kesilen, kestirilen, kesi verilen, kesip atılan, kırpılan, kırkılan,<br />

boğazlanan, doğranan, katledilen.<br />

алыггæнгæ | alıggængæ | kesme, kestirme, kesiverme, kesip atma, kırpma, kırkma,<br />

boğazlayma, doğrayma, katletme.<br />

алыггæнгæйæ | alıggængæyæ | keserek, kestirerek, kesivererek, kesip atarak, kırparak,<br />

kırkarak, boğazlayarak, doğrayarak, katlederek.<br />

алыггæнинaг (алыггæнинæгтæ) | alıggæninag | kesilecek, kestirilecek, kesi verilecek,<br />

kesip atılacak, kırpılacak, kırkılacak, boğazlanacak, doğranacak, katledilecek.<br />

алыгтæ кæнын | alıgtæ kænın | parça parça kesmek, parçalamak, parça parça kesmek,<br />

didiklemek, kuşa benzetmek, doğramak, kıymak, kestirmek, kesivermek, kesip atmak,<br />

bağlantısını kesmek, kesikler içinde bırakmak, kırpmak, kırkmak, boğazlamak, doğramak,<br />

katletmek; ayırmak, budamak, yarmak.<br />

алыгтæ уæвын (уын) | alıgtæ uævın | birkaç yerden kesmek, birkaç yerden kendini<br />

kesmek.<br />

алыгъд (алыгъдтытæ) | alığd | kaçmış.<br />

162


алыгъуызoн (алыгъуызæттæ), алыxуызoн | alığuıjon, alıxuıjon | değişik, çeşitli, farklı,<br />

türlü, her tür, türlü türlü, her türlü, her çeşit, her durum, her şekil, her cins, her mümkün,<br />

muhtelif, değişik, başka, ayrı, olası, olabilir.<br />

алыгъуызoннад, алыxуызoнад | alığuıjonnad, alıxuıjonad | her durum, her tür, her çeşit,<br />

her şekil, her cins, fark, başka, farklı, değişik, ayrı, türlü türlü, olası, olabilir, her mümkün.<br />

алыдзух | alızdux | her zaman, daima, hep, dem adem.<br />

алыздæм(ты), алырдæм(ты) | alıjdæm, alırdæm | tüm yönlere, tüm alanlarda, her yana,<br />

her tarafa, her yere, her bölüme, her kısma, her yüze, her yöne, her kenara.<br />

алыздыгæй(ты), алырдыгæй(ты) | alıjdıgey, alırdıgey | her taraftan, her yandan, her<br />

yerden, her yönden, her bölümden, her kısımdan, her yüzden, her kenardan, etraftan,<br />

etrafından, fırdolayı, çevreden, çevresinden.<br />

алымæн кæнын | alımæn kænın | dostluk kurdurmak, arkadaşlık kurdurmak, tanıştırmak,<br />

tanıtmak, görüştürmek, yaklaştırmak, yakınlaştırmak, bilgi vermek, bilgilendirmek,<br />

incelemek; çalışmak.<br />

алымæн уæвын (уын) | alımæn uævın | dost olmak, dostluk etmek, ahbap olmak, arkadaş<br />

olmak, tanışmak, yaklaşmak, yakınlaşmak, ısınmak, incelemek, bilgi edinmek,<br />

bilgilendirilmek, öğrenmek.<br />

алымыггaг | alımıggag | heterojen, çeşitli, her çeşit, her cins, her soy, her sülale, her aile,<br />

her aşiret, her tür, türlü, türlü türlü, muhtelif, değişik.<br />

алынoмoн | alınomon | her isimden, her kesimden, her aileden, aksine.<br />

алыпп | alıpp | at cinsi, at türü, at çeşidi, at ırkı, at üretme, yavru, döl, filiz.<br />

алыpaн | alıran | her yerde, her tarafta, her alan, her bölge, her ülke, fırdolayı, evrensel.<br />

алыpaнæй | alıranæy | her yerden, her alandan, her bölgeden, her ülkeden.<br />

алыpaны | alıranı | her yerde yer alan, her yerde görülen, her yerde birden bulunan, her<br />

yeri, her alanı, her bölgeyi, her ülkeyi.<br />

алырдæм(ты), алыздæм(ты) | alırdæm, alıjdæm | tüm yönlere, tüm alanlarda, her yana,<br />

her tarafa, her yere, her bölüme, her kısma, her yüze, her yöne, her kenara.<br />

алырдыгæй(ты), алыздыгæй(ты) | alırdıgey, alıjdıgey | her taraftan, her yandan, her<br />

yerden, her yönden, her bölümden, her kısımdan, her yüzden, her kenardan, etraftan,<br />

etrafından, fırdolayı, çevreden, çevresinden.<br />

алыcтæг кæнын | alıştæg kænın | 1) inceltmek, sulandırmak, ezmek; 2) değiştirmek,<br />

bozdurmak, ufaltmak, ara vermek; 3) arıtmak.<br />

алыcтæн кæнын | alıştæn kænın | saman-ot sermek, altlık yapmak, atların altına atılan<br />

samandan altlık yapmak, çöp saman yapmak.<br />

алыфарс, алыварс | alıvaş, alıvarş | her taraf, her yan, her yön, etraf, her çevre.<br />

алыxатт (алы xатт) | alıxatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her defasında,<br />

sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli olarak.<br />

алыхаттау, алхаттау | alıxauttau, alxattau | olağan, her zaman, daima, genellikle nasıl,<br />

genel olarak. как всегда, как обычно, по обыкновению<br />

алыхуызон (алыхуызæттæ), алыгъуызoн | alıxuıjon, alığuıjon | değişik, çeşitli, farklı,<br />

türlü, her tür, türlü türlü, her türlü, her çeşit, her durum, her şekil, her cins, her mümkün,<br />

muhtelif, değişik, başka, ayrı, olası, olabilir.<br />

алыхуызонад, алыгъуызoннад | alıxuıjonad, alığuıjonnad | her durum, her tür, her çeşit,<br />

her şekil, her cins, fark, başka, farklı, değişik, ayrı, türlü türlü, olası, olabilir, her mümkün.<br />

алыхуызoндарæсджын | alığuıjondaræşcın | her tür elbiseli, her çeşit giyimli, her şekil<br />

kıyafetli, her cins üst başlı, farklı giyimli, değişik elbiseli.<br />

163


алыхуызoндзинaд (алыхуызoндзинæттæ)| alıxuıjonzinad | çeşitlilik, değişiklik, her<br />

değişiklik, her durumluluk, her türlülük, her çeşitlilik, her şekillik, her cinslik, her farklılık, her<br />

başkalık, ayrılık, her türlü türlülük, her olasılık, her olabilirlik.<br />

алыхъинoн | alıqinon |<br />

альбатрос (денджызон маргъы мыггаг) | alhbatroş (dyencıjon marğı mıggag) | albatros,<br />

yelkovankuşu, deniz hayvanı.<br />

альбинизм | alhbinoş | альбинизм<br />

альбинос | alhbinoş | albinosu, akşın, aksar, çapar.<br />

альбом (нывты кæнæ къухфыст æмдзæвгæты тетрад) | alhbom (nıvtı kænæ khux fışt<br />

æmzævgætı tyetrad) | albüm, defter.<br />

альманах | alhmanax | yıllık, almanak.<br />

альпаг | alhpag | Alpli, çok yüksek, alp dağlarına ilişkin.<br />

альпæйaг | alhpæyag | Alpli, çok yüksek, alp dağlarına ilişkin.<br />

альпæтæ | alhpætæ | Alpler.<br />

альпинизм | alhpinijm | dağcılık, alpinizm.<br />

альпинист | alhpinişt | dağcı, tırmanıcı, alpinist.<br />

альпинисткæ | alhpiniştkæ |<br />

альпы | alhpı | Alp, alp bitkileri, yayla otlağı, yüksek dağlara ait bitki örtüsü.<br />

альпы хæхтæ | alhpı xæxtæ | Alp dağları.<br />

Аляскæ | Alyaşkæ | Alaska.<br />

альт | alht | alto, kontralto, viyola (müzik).<br />

альтернативæ | alhtyernativæ | alternatif, iki şık, hıyar, terdit.<br />

альтернативон | alhtyernativon | alternatif, iki şık, hıyar, terdit.<br />

альтиметр | alhtimyetr | altimetre, yükselti ölçeri.<br />

альтруизм | alhtruijm | özgecilik.<br />

альтруист | alhtruişt | özgeci, diğerkâm, senci, elcil.<br />

алюмини, алюмин(и)| alyumini | alüminyum.<br />

ам | am | burada, burası; derken.<br />

амaгæрдæг | amagærdæg | bitki ismi.<br />

амaд (амaдтытæ) | amad | 1. 1) kareli; yontma, yontulmuş, örme, örülmüş, rendelenmiş;<br />

амад хъæд | amad qæd | mertek, kalas, yontulmuş ağaç; 2) inşaat, inşa, inşa etme; inşaat<br />

yeri, dahili; 3) planlama, birleştirme, döşeme, döşenme, yapı, yapma, yapım, yapılı; 2. 1)<br />

örgü, duvar, koyma; 2) kurma, kuruluş, tesis, tesisat.<br />

амaддзaг (амaддзæгтæ) | amadzag | 1) inşa, bina; yapı, yapım, tesis, kuruluş, kurma,<br />

kuruluş, inşa, yapı, tesis, tesisat, yapım, yapma, kurma; inşa etme; yapı, tesis, bina, yapı,<br />

örek; 2) perçinleme yeraltı odası.<br />

амaдзaл кæнын | amazal kænın | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulmak, çıkış yolu<br />

bulmak, yollar bulmak, bir yolunu bulmak, fırsat bulmak, çıkmaz için çözüm bulmak, bir<br />

fırsatını bulmak, imkân yaratmak, olabilirlik yapmak, olanak bulmak.<br />

амaдзaлгæнaг | amadzalgænag | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulduran, bu<br />

çıkmaz için bir çözüm bulduran, bir yolunu bulduran, bir fırsatını bulduran, imkân yaratan,<br />

olanak bulduran.<br />

амaдзaлгæнæг (амaдзaлгæнджытæ) | amadzalgænæg | uygunsuz konumdan dışarı bir<br />

yolunu bulan, bu çıkmaz için bir çözüm bulan, bir yolunu bulan, bir fırsatını bulan, imkân<br />

yaratan, olanak bulan.<br />

164


амaдзaлгæнæггaг | amadzalgænæggag | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulmalık,<br />

bu çıkmaz için bir çözüm bulmalık, bir yolunu bulmalık, bir fırsatını bulmalık, imkân<br />

yaratanlık, olanak bulmalık.<br />

амaдзaлгæнæн | amadzalgænæn | uygunsuz konumdan dışarı bir yolu bulunan, bu çıkmaz<br />

için bir çözüm bulunan, bir yolu bulunan, bir fırsatı bulunan, imkân yaratılan, olanak bulunan.<br />

амaдзaлгæнгæ | amadzalgængæ | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulma, bu çıkmaz<br />

için bir çözüm bulma, bir yolunu bulma, bir fırsatını bulma, imkân yaratma, olanak bulma.<br />

амaдзaлгæнгæйæ | amadzalgængæyæ | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bularak, bu<br />

çıkmaz için bir çözüm bularak, bir yolunu bularak, bir fırsatını bularak, imkân yaratarak,<br />

olanak bularak.<br />

амaдзaлгæнинaг (амaдзaлгæнинæгтæ) | amadzalgæninag | uygunsuz konumdan dışarı<br />

bir yolunu bulunacak, bu çıkmaz için bir çözüm bulunacak, bir yolunu bulunacak, bir fırsatını<br />

bulunacak, imkân yaratılacak, olanak bulunacak.<br />

Амазонкæ | Amajonkæ | Amazon.<br />

амaинaг (амaинæгтæ) | amainag | ekleyecek, koyacak, yığacak, inşa edecek, inşa edilecek,<br />

rendelenecek, yontulacak, örülecek, döşenecek, istiflenecek; yerleştirilecek, yatırılacak,<br />

doldurulacak, devşirilecek, dökülecek; sığdırılacak; yere serilecek, devirtilecek, kurulacak,<br />

yapılacak, dikilecek, dayanılacak, sıraya dizilecek; tasarlanacak; dayandırılacak; planya<br />

edilecek, doğranacak.<br />

амaйaг | amayag | 1) duvarcı, inşaatçı, döşemeci, yapıcı, yapı işçisi, ören, örücü,<br />

yerleştiren; 2) inşa ettiren, yapıcı; yontucu, kurucu; mimar.<br />

амaйæг (амaйджытæ) | amayæg | 1) duvarcı, inşaatçı, döşemeci, yapıcı, yapı işçisi, ören,<br />

örücü, yerleştiren; 2) inşa eden, yapıcı; yontucu, kurucu; mimar; пец амайæг нæй | pyes<br />

amayæg næy | fırın ören yok.<br />

амaйæггaг (амaйæггæгтæ) | amayæggag | duvarcılık, inşaatçılık, döşemecilik, yapıcılık,<br />

yapı işçililiği, örenlik, örücülük, yerleştirenlik; 2) inşa edenlik, yapıcılık; yontuculuk, kuruculuk.<br />

амaйæн | amayæn | döşenen, yapılan, örülen, yerleştirilen; 2) inşa edilen; yontulan,<br />

kurulan.<br />

амaйгæ | amaygæ | örme, döşeme, yığma, istif etme, düzenli koyma, yerleştirme, sıraya<br />

dizme, yontma, inşa etme, dikme<br />

амaйгæ-амайын | amaygæ-amayın | örmek, döşemek, yığmak, istif etmek, düzenli<br />

koymak, yerleştirmek, sıraya dizmek, yontmak, inşa etmek, dikmek.<br />

амaйгæйæ | amaygæyæ | örerek, döşeyerek, yığarak, istif ederek, düzenli koyarak,<br />

yerleştirerek, sıraya dizerek, yontarak, inşa ederek, dikerek.<br />

амайын (амадтон, амадтaин, амайдзынæн) | amayın | 1) örmek, döşemek, yığmak, istif<br />

etmek, düzenli koymak, yerleştirmek, sıraya dizmek, yontmak, inşa etmek, dikmek,<br />

bağdamak, depolamak, toplamak, kurmak, oluşturmak, yapmak, katlamak, bükmek;<br />

yatırmak, doldurmak, devşirmek, dökmek, dayanmak, dayandırmak; koymak; 2) tasarlamak,<br />

taslamak; çizmek; rendelemek; geliştirmek; 3) düzlemek, düzeltmek, planya çekmek,<br />

kesmek; 4) doğramak, azaltmak, seyrekleştirmek.<br />

амал (амæлттæ) | amal | 1) olanak, olasılık, imkân, fırsat, ihtimal, kolaylık; ümit, umar,<br />

çare, bulma, buluş, keşif, bulgu, şık, meydan; 2) araç, vasıta, yol, usul, yöntem, teknik, tarz;<br />

meyane, ilaç, deva, doz; silah, karşılama; beceri, yaratma, kabul, ağırlama, resepsiyon,<br />

karşılama; teslim alma, defa; suret, vecih, vadi, ezgi, vetire, meslek, siyak, maniyer.<br />

амал кæнын | amal kænın | finansman aramak, çevik bir hareketle kaçmak, yakayı<br />

sıyırmak, kıvranmak, işin içinden sıyrılmak, hileye başvurmak, kem küm etmek, incelmek,<br />

keskinleşmek, çare aramak, yaratmak, keşif etmek, yolları bulmak, zekâyı çalıştırmak;<br />

165


çabukça engellemek; derinleştirmek, derinletmek, derinleştirmek, şiddetlendirmek;<br />

genişletmek, baraj hızlı biriktirmek (nehir, rezervuar).<br />

амал уæвын (уын) | amal uævın | çabukça biriktirmek, çare bulmak, çare olmak, hazırlık<br />

görmek, yola hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek; fırsata sahip olmak, yaratmak,<br />

edebilmek, keşfi olmak; toplanmak, yığışmak, yığılmak, yığışmak, birikmek, derin almak,<br />

derine olmak; hızla birikmek (su).<br />

амалгæнаг | amalgænag | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare olan, yaratan, keşif<br />

eden, bulan.<br />

амалгæнæг (амалгæнджытæ) | amalgænæg | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare<br />

olan, yaratan, keşif eden, bulan.<br />

амалгæнæггаг (амалгæнæггæгтæ) | amalgænæggag | girişimlik, girişken kişilik, işadamlık,<br />

işverenlik, çare olanlık, yaratanlık, keşif edenlik, bulanlık.<br />

амалгæнæн | amalgænæn | girişilen, iş verilen, çare olunan, yaratılan, keşif edilen,<br />

bulunan.<br />

амалгæнгæ | amalgængæ | girişme, iş verme, çare olma, yaratma, keşfetme, bulma.<br />

амалгæнгæйæ | amalgængæyæ | girişerek, iş vererek, çare olarak, yaratarak, keşfederek,<br />

bularak.<br />

амалгæнинaг (амалгæнинæгтæ) | amalgæninag | girişimcilik, girişken kişicilik,<br />

işadamcılık, işverencilik, çare olancılık, yaratancılık, keşif edencilik, bulancılık.<br />

амалгонд | amalgond | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare olan, yaratan, keşif<br />

eden, bulan.<br />

амалджын, амалиуæгджын | amalcın, amaliuægcın | zihni çevik, hazırcevap, zeki, zeyrek,<br />

girişken, girişkenlik, girgin, girişimci, yatırımcı, yaratıcı, enerjik, kesin, keskin-zekâlı, becerikli,<br />

keşif edici, cesaretli, kuvvetli, çare bulucu, kazançlı, gelirli, açıkgözlülük.<br />

aмалиуæг, амалиуæг кæнын | amaliuæg, amaliuæg kænın | çıkmazda bir çıkış yolu<br />

aramak, fırsat bulmak, fırsatını bulmak, elde etmek, tedarik etmek, ele geçirmek, kazanmak,<br />

kazanç sağlamak, gelir getirmek, ayıklamak, çıkarmak, uygunsuz konumdan çıkmak, ticaret<br />

yapmak, aramak; girişim yapmak, becermek, yatırım yapmak, cesaret etmek, girişkenlik,<br />

açıkgözlülük; амалиуæг æфтиаг дæтты | amaliuæg aftiag dættı | girişim kazanç verir,<br />

yatırım gelir getirir.<br />

aмалиуæгджын, амалджын | amaliuægcın, amalcın | zihni çevik, hazırcevap, zeki, zeyrek,<br />

girişken, girişkenlik, girgin, girişimci, yatırımcı, yaratıcı, enerjik, kesin, keskin-zekâlı, becerikli,<br />

keşif edici, cesaretli, kuvvetli, çare bulucu, kazançlı, gelirli, açıkgözlülük.<br />

амалуат (амалуæттæ) | amaluat |<br />

амалиуæгдзинaд | amaliuægzinad | hazırcevaplık, girişimcilik, girişkenlik, beceriklilik,<br />

kazançlık, yatırımcılık, gelirlik, cesaretlik, kaynaklık, keskinlik, açıkgözlülük, zeyreklik,<br />

anlayışlılık, zekâlılık, zihin çevikliği, kurumsallılık.<br />

амалхъом адæймæгтæ, хъуыддаджы адæм | amalqom adæymægtæ, quıddacı adæm |<br />

girişimci, ehil, iş bilen, bilgin insanlar.<br />

амалхъомдзинaд | amalqomzinad | girişimci, ehil, iş bilen, bilgin insanlar.<br />

амальгамæ (исты згъæр джынасуимæ донгондæй) | amalhgamæ (iştı jğær cınaşuimæ<br />

dongondæy) | malgama, amalgam, cıva bileşiği, metal karışım; амальгамæ æвæpын<br />

(кæнын) | amalhgamæ æværın (kænın) | cıva birleştirmek, metal karışımı yapmak,<br />

malgama karışmak, amalgam karışmak.<br />

амаpæг (амаpджытæ) | amaræg | 1) öldüren, öldürücü, ölüme neden olan, katleden, katil,<br />

cani, nallayan, yok eden, yok ettiren, imha eden, kıyan, vuran, mahveden, tahrip eden; 2)<br />

eziyet eden, işkence yapan, işkenceyle öldüren, canını çıkaran, can bırakmayan, ıstırap<br />

166


ettiren, azap veren, apıştıran, üzen, çekiştiren, bitiren; acı çektiren, tüketen; bitiren, halsiz<br />

düşüren, ezen, yıpratan, eriten, arıklatan, örseleyen, biten, halsiz düşen, dermanı kalmayan.<br />

амаpæггаг (амаpæггæгтæ) | amaræn | 1) öldürmelik, katletmelik, nallamalık, yok etmelik,<br />

yok ettirmelik, imha etmelik, kıymalık, vurmalık, mahvetmelik, tahrip etmelik, yemelik; 2)<br />

eziyet etmelik, işkence yapmalık, işkenceyle öldürmelik, canını çıkarmalık, can bırakmamalık,<br />

ıstırap etmelik, azap vermelik, apıştırmalık, üzmelik, çekiştirmelik, bitirmelik; acı çektirmelik,<br />

tüketmelik; bitirmelik, halsiz düşürmelik, ezmelik, yıpratmalık, eritmelik, arıklatmalık,<br />

örselemelik, bitmelik, halsiz düşmelik, dermanı kalmamalık.<br />

амаpæн | amaræn | 1) öldürülen, katledilen, nallanan, yok edilen, yok ettirilen, imha edilen,<br />

kıyılan, vurulan, mahvedilen, tahrip edilen; 2) eziyet edilen, işkence yapılan, işkenceyle<br />

öldürülen, canını çıkarılan, can bırakılmayan, ıstırap edilen, azap verilen, apıştırılan, üzülen,<br />

çekiştirilen, bitirilen; acı çektirilen, tüketilen; bitirilen, halsiz düşürülen, ezilen, yıpratılan,<br />

eritilen, arıklatılan, örselenen, bitirilen, halsiz düşürülen, dermanı kalmayan.<br />

амаpгæ | amaræ | 1) öldürme, katletme, nallama, yok etme, yok ettirme, imha etme,<br />

kıyma, vurma, mahvetme, tahrip etme, yeme; 2) eziyet etme, işkence yapma, işkenceyle<br />

öldürme, canını çıkarma, can bırakmama, ıstırap etme, azap verme, apıştırma, üzme,<br />

çekiştirme, bitirme; acı çektirme, tüketme; bitirme, halsiz düşürme, ezme, yıpratma, eritme,<br />

arıklatma, örseleme, bitme, halsiz düşme, dermanı kalmama.<br />

амаpгæйæ | amaræyæ | 1) öldürerek, katlederek, nallayarak, yok ederek, yok ettirerek,<br />

imha ederek, kıyarak, vurarak, mahvederek, tahrip ederek; 2) eziyet ederek, işkence yaparak,<br />

işkenceyle öldürerek, canını çıkararak, can bırakmayarak, ıstırap ederek, azap vererek,<br />

apıştırarak, üzerek, çekiştirerek, bitirerek; acı çektirerek, tüketerek; bitirerek, halsiz<br />

düşürerek, ezerek, yıpratarak, eriterek, arıklatarak, örseleyerek, biterek, halsiz düşerek,<br />

dermanı kalmayarak<br />

амаpд | amard | 1) ölmüş, katletmiş, nallamış, yok etmiş, yok ettirmiş, imha etmiş, kıymış,<br />

vurmuş, mahvetmiş, tahrip etmiş; 2) eziyet etmiş, işkence yapmış, işkenceyle öldürmüş,<br />

canını çıkarmış, can bırakmamış, ıstırap etmiş, azap vermiş, apıştırmış, üzmüş, çekiştirmiş,<br />

bitirmiş; acı çektirmiş, tüketmiş; bitirmiş, halsiz düşürmüş, ezmiş, yıpratmış, eritmiş,<br />

arıklatmış, örselemiş, bitmiş, halsiz düşmüş, dermanı kalmamış.<br />

амаpзт (амæpзтытæ) | amarjt | süpürülmüş, temizlenmiş.<br />

амаpинaг (амаpинæгтæ) | amarinag | 1) öldürecek, katledecek, nallanacak, yok edecek,<br />

yok ettirecek, imha edecek, kıyacak, vuracak, mahvedecek, tahrip edecek; 2) eziyet edecek,<br />

işkence yapacak, işkenceyle öldürecek, canını çıkaracak, can bırakmayacak, ıstırap edecek,<br />

azap verecek, apıştıracak, üzecek, çekiştirecek, bitirecek; acı çektirecek, tüketecek; bitirecek,<br />

halsiz düşürecek, ezecek, yıpratacak, eritecek, arıklatacak, örselenecek, bitecek, halsiz<br />

düşecek, dermanı kalmayacak.<br />

амаpын (амаpдтон, амаpдтaин, амаpдзынæн) | amarın | 1) öldürmek, katletmek,<br />

nallamak, yok etmek, yok ettirmek, imha etmek, kıymak, vurmak, mahvetmek, tahrip etmek,<br />

yemek; 2) eziyet etmek, işkence yapmak, işkenceyle öldürmek, canını çıkarmak, can<br />

bırakmamak, ıstırap etmek, azap vermek, apıştırmak, üzmek, çekiştirmek, bitirmek; acı<br />

çektirmek, tüketmek; bitirmek, halsiz düşürmek, ezmek, yıpratmak, eritmek, arıklatmak,<br />

örselemek, bitmek, halsiz düşmek, dermanı kalmamak.<br />

амаpын кæнын | amarın kænın | öldürmeye zorlamak; öldürmeyi emretmek, öldürme<br />

yapmak, ölüm sipariş vermek, nedeni için öldürtmek.<br />

амаcт кæнын | amaşt kænın | 1) acı vermek, acı yapmak; 2) üzmek, canını sıkmak, sıkıntı<br />

nedeni yapmak; 3) acılaşmak.<br />

167


амаcт уæвын (уын) | amaşt uævın | acımak, acı olmak, üzülmek, canı sıkılmak, sıkıntı<br />

veren, düşünmek, rahatsızlık nedeni olmak, bayat olmak.<br />

амаcтгæнaг | amaştgænag | acıtan, acı verdiren, acı yaptıran, acı yapan, acılatan, üzen,<br />

canı sıkılan, canını sıktıran, düşünen, rahatsızlık nedeni yapan.<br />

амаcтгæнæг (амаcтгæнджытæ) | amaştgænæg | acıyan, acı veren, acı yapan, acı olan,<br />

acılaşan, üzülen, canı sıkılan, canını sıkan, düşünen, rahatsızlık nedeni olan.<br />

амаcтгæнæггaг | amaştgænæggag| acımalık, acı verenlik, acı yapanlık, acı olanlık,<br />

acılaşanlık, üzülenlik, canı sıkılanlık, canını sıkanlık, düşüne nlik, rahatsızlık nedeni olanlık.<br />

амаcтгæнæн | amaştgænæn | acıyan, acı veren, acı yapan, acı olan, acılaşan, üzülen, canı<br />

sıkılan, canını sıkan, düşünen, rahatsızlık nedeni olan.<br />

амаcтгæнгæ | amaştgængæ | acılan, acı verilen, acı yapılan, acılı olan, acılaştıran, canı<br />

sıkılanan, canı sıkılan, düşülen, rahatsızlık nedeni olunan.<br />

амаcтгæнгæйæ | amaştgængæyæ | acıyarak, acı vererek, acı yaparak, acı olarak,<br />

acılaşarak, üzülerek, canı sıkılarak, canını sıkarak, düşünerek, rahatsızlık nedeni olarak.<br />

амаcтгæнинaг (амаcтгæнинæгтæ) | amaştgæninag | acıyacak, acı verilecek, acı yapılacak,<br />

acı olacak, acılaşacak, üzüntü edilecek, canı sıkılanılacak, canını sıkacak, düşünecek,<br />

rahatsızlık nedeni olunacak.<br />

амахоc | amaxoş | bitki türü. сорняк<br />

aмæ, ай | amæ, ay | buna, bu.<br />

амæгуыp кæнын | amæguır kænın | 1) yoksullaştırmak; fakirleştirmek, zavallılaştırmak; 2)<br />

iflas ettirmek; yıkmak, harap etmek, perişan etmek; хи амæгуыр кæнын | xi amæguır<br />

kænın | zavallı olmak, kendini zavallılaştırmak, kendini yoksul gibi göstermek.<br />

амæгуыp уæвын (уын) | amæguır uævın | yoksul olmak, fakir olmak, zavallı olmak,<br />

zavallılaşmak, harap olmak, perişan olmak.<br />

aмæй, ай | amæy, ay | bundan, şundan.<br />

aмæй-ай | amæy-ay | bundan bu, şundan şu, daha başka daha güzel, bir daha bir daha.<br />

амæйæддæмæ | amæyæddæmæ | 1. buradan, bundan, bundan böyle, bundan başkası,<br />

bunun dışında; 2. şuradan; ileride, bir daha, gelecekte.<br />

амæйpaзмæ | amæyrajmæ | bundan önce, şimdiye kadar, bu zamana kadar.<br />

амæйpaзмæйы | amæyrajmæyı | önceki, bir önceki, önceki olan, bundan öncesi, sabık,<br />

eski, geçmiş, evvel, evvelki.<br />

амæйфæстæмæ | amæyfæştæmæ | bundan sonra, bundan böyle, şimdiden, bu andan<br />

sonra, bu andan itibaren, ilaveten.<br />

амæйфæстæмæйы | amæyfæştæmæ | bir sonraki, müteakip, öbür, bundan böylesi,<br />

bundan sonrası, müteakip.<br />

амæлæг (амæлджытæ) | amælæg | 1. ölü, ölen, ölmüş, ölmüş olan, vefat eden, merhum,<br />

rahmetli, cenaze; 2. rahat, sakin; мæгуыр амæлæг у | mæguır amælæg u | fakir ölüme<br />

mahkûmdur, fakir ölendir.<br />

амæлæн | amælæn | ölüm, vefat; ölümcül; амæлæн бoн | amælæn bon | ölüm günü,<br />

vefat günü; ахæм лæгæн амæлæн нæй | axæm lægæn amælæn næy | böyle adama ölüm<br />

yok, böyle insan vefat edemez.<br />

амæлæт | amælæt | utanç, utandırma, ayıp, yüzkarası, rezalet, rezillik, ayıp, ayıplık, leke,<br />

haysiyetsizlik, namussuzluk, kepazelik, şeyn, şin; ölümde; ölümü, vefatı; амæлæты бoн |<br />

amælætı bon | ölüm günü, ecel günü; мæ амæлæты бонмæ дæ нæ ферох кæндзынæн |<br />

mæ amælætı bonmæ dæ næ fyerox kænzınæn | ölüm gününe kadar seni unutmayacağım,<br />

seni vefatıma kadar unutmam.<br />

168


амæлæты бонмæ | amælætı bonme | ölene kadar, ölünceye kadar, ömür boyu, ölüm<br />

gününe kadar.<br />

амæлгæ | amælgæ | ölme, vefat etme, can verme, yok olma, yoğalma, öbür dünyaya göç<br />

etme, öbür dünyaya göçme, yürüme, mahvolma, sönme, kaybolma.<br />

амæлгæйæ | amælgæyæ | ölerek, ölürken, vefat ederek, vefat ederken, can vererek, yok<br />

olarak, yoğalarak, öbür dünyaya göç ederek, öbür dünyaya göçerek, yürüyerek, mahvolarak,<br />

sönerek, kaybolarak.<br />

амæлинaг (амæлинæгтæ) | amælinag | ölecek, vefat edecek, can verecek, yok olacak,<br />

yoğalacak, öbür dünyaya göç edecek, öbür dünyaya göçecek, yürünecek, mahvolacak,<br />

sönecek, kaybolacak.<br />

амæллæг кæнын | amællæg kænın | zayıflatmak, zayıf düşürmek, arıklatmak, verimini çok<br />

azaltmak, yıpratmak, tüketmek, tükettirmek, bitirmek, halsiz düşürmek, ezmek, yıpratmak,<br />

eritmek, örselemek.<br />

амæллæг уæвын (уын) | amællæg uævın | zayıflamak, arıklamak, incelmek, ince olmak,<br />

kötülemek, bitmek, halsiz düşmek, dermanı kalmamak.<br />

амæллæггæнaг | amællæggænag | zayıflatan, zayıf düşürten, arıklatan, verimini çok<br />

azaltan, yıpratan, tüketen, tükettiren, bitirten, halsiz düşürten, ezdiren, yıpratan, eriten,<br />

örseleten.<br />

амæллæггæнæг (амæллæггæнджытæ) | amællæggænæg | zayıflayan, arıklayan, incelen,<br />

ince olan, kötüleyen, biten, halsiz düşen, dermanı kalmayan.<br />

амæллæггæнæггaг | amællæggænæggag | zayıflatmalık, zayıf düşürmelik, arıklatmalık,<br />

verimini çok azaltmalık, yıpratmalık, tüketmelik, tükettirmelik, bitirmelik, halsiz düşürmelik,<br />

ezmelik, yıpratmalık, eritmelik, örselemelik.<br />

амæллæггæнæн | amællæggænæn | zayıflatılan, zayıf düşürülen, arıklatılan, verimini çok<br />

azaltılan, yıpratılan, tüketilen, tükettirilen, bitirilen, halsiz düşürülen, ezilen, yıpratılan,<br />

eritilen, örselenilen.<br />

амæллæггæнгæ | amællæggængæ | zayıflatma, zayıf düşürme, arıklatma, verimini çok<br />

azaltma, yıpratma, tüketme, tükettirme, bitirme, halsiz düşürme, ezme, yıpratma, eritme,<br />

örseleme.<br />

амæллæггæнгæйæ | amællæggængæyæ | zayıflatarak, zayıf düşürerek, arıklatarak,<br />

verimini çok azaltarak, yıpratarak, tüketerek, tükettirerek, bitirerek, halsiz düşürerek, ezerek,<br />

yıpratarak, eriterek, örseleyerek.<br />

амæллæггæнинaг (амæллæггæнинæгтæ) | amællæggæninag | zayıflatacak, zayıf<br />

düşürecek, arıklatacak, verimini çok azaltacak, yıpratacak, tüketecek, tükettirecek, bitirecek,<br />

halsiz düşürecek, ezecek, yıpratacak, eritecek, örselenecek.<br />

амæлттæ | amælttæ | beceriler, çareler, yaratmalar, umarlar, bulmalar, buluşlar, keşifler,<br />

bulgular.<br />

амæлын [амаpд (-й, -йc), амаpдaид, амæлдзæн (-й, -йc)] | amælın | ölmek, vefat etmek,<br />

can vermek, yok olmak, yoğalmak, öbür dünyaya göç etmek, öbür dünyaya göçmek,<br />

yürümek, mahvolmak, sönmek, kaybolmak.<br />

амæлынмæ | amælınmæ | ölünceye, yaşam boyunca, yaşam süresince.<br />

амæн, ай | amæn, ay | buna.<br />

амæнтаг | amæntag | 1) kirleten, kirlendiren, pisleten, pislendiren, pislendiren, lekeleten,<br />

leke ettiren, sürten, leke sürten, kara sürten, sürüten, karalatan; boyalatan, bozduran,<br />

bulaştıran, bir işe bulaştıran, bulandıran, çamurlatan, balçıklaştıran, bulatan, sıvatan,<br />

sıvandıran; karıştıran, kaynaştıran, dağıtan, yoğurtan, ovduran, yağlatan, koyduran,<br />

mürekkepleştiren; 2) ekşiten, mayalatan, mayaya tabi tutan, mayaya uğratan, mayalanmaya<br />

169


ağlı ekşi yaptıran, mayaya maruz bıraktıran, mayaya tutan, mayaya verdiren, mayaya<br />

çürüten, mayaya yaydıran, mayaya yayıktan, mayaya serdiren, mayaya örttüren, mayaya<br />

açtıran, mayaya açıştan; böldüren, bölüştürten; mahvettiren, şımartan, uyum sağlatan.<br />

амæнтæг (амæнтджытæ) | amæntæg | 1) kirlenen, pislenen, lekelemek, leke eden, süren,<br />

leke süren, kara süren, sürünen, karalayan; boyalayan, bozan, bulaşan, bir işe bulaşan,<br />

bulanmak, çamurlanan, çamurlayan, balçıklaşan, bulayan, sıvayan, sıvanan; karıştıran,<br />

karışan, kaynaşan, dağıtan, yoğuran, ovan, yağlayan, koyan, mürekkepleşen, sıvışan; 2)<br />

ekşiten, mayalayan, mayaya tabi tutan, mayaya uğrayan, mayalanmaya bağlı ekşi yapan,<br />

mayaya maruz bırakan, mayaya tutan, mayaya veren, mayayla çürüyen, mayaya yayan,<br />

mayaya yayılan, mayaya seren, mayayla örten, mayayla örtünen, mayaya açılan, mayaya<br />

açan; bölen, bölüşen; mahveden, şımaran, uyum sağlayan.<br />

амæнтæггаг | amæntæggag | 1) kirletmelik, kirlenmelik, pisletmelik, pislenmelik,<br />

pislenmelik, lekelemelik, leke etmelik, sürmelik, leke sürmelik, kara sürmelik, sürünmelik,<br />

karalamalık; boyalamalık, bozmalık, bulaştırmalık, bir işe bulaşmalık, bulanmalık,<br />

çamurlanmalık, çamurlamalık, balçıklaşmalık, bulamalık, sıvamalık, sıvanmalık; karıştırmalık,<br />

karışmalık, kaynaşmalık, dağıtmalık, yoğurmalık, ovmalık, yağlamalık, koymalık,<br />

mürekkepleştirmelik, sıvışmalık; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapmalık, ekşitmelik,<br />

mayalamalık, mayaya tabi tutmalık, mayaya uğratmalık, mayaya maruz bırakmalık, mayaya<br />

tutmalık, mayaya vermelik, mayayla çürümelik, mayaya yaymalık, mayaya yayılmalık, mayaya<br />

sermelik, mayayla örtmelik, mayayla örtünmelik, mayaya açmalık, mayaya açılmalık;<br />

bölmelik, bölüştürmelik; mahvetmelik, şımartmalık, uyum sağlamalık.<br />

амæнтæн | amæntæn | telve, cibre, küspe; iç, arpa-patates vs.. posası.<br />

амæнтгæ | amæntgæ | telve, cibre, küspe; iç; arak ve “begenı-bira” için maya; evde<br />

mayalamış bira veya içki yapımı için maya küspesi.<br />

амæнтгæ-амæнтын | amæntgæ-amæntın | 1) kirletmek, kirlenmek, pisletmek, pislenmek,<br />

pislenmek, lekelemek, leke etmek, sürmek, leke sürmek, kara sürmek, sürünmek, karalamak;<br />

boyalamak, bozmak, bulaştırmak, bir işe bulaşmak, bulanmak, çamurlanmak, çamurlamak,<br />

balçıklaşmak, bulamak, sıvamak, sıvanmak; karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, dağıtmak,<br />

yoğurmak, ovmak, yağlamak, koymak, mürekkepleştirmek, sıvışmak; 2) mayalanmaya bağlı<br />

ekşi yapmak, ekşitmek, mayalamak, mayaya tabi tutmak, mayaya uğratmak, mayaya maruz<br />

bırakmak, mayaya tutmak, mayaya vermek, mayaya çürümek, mayaya yaymak, mayaya<br />

yayılmak, mayaya sermek, mayaya örtmek, mayaya örtünmek, mayaya açmak, mayaya<br />

açılmak; bölmek, bölüştürmek; çalınmış mal, ganimet, mahvetmek, şımartmak, uyum<br />

sağlamak.<br />

амæнтгæйæ| amæntgæyæ | 1) kirleterek, kirlenerek, pisleterek, pislenerek, pislenerek,<br />

lekeleyerek, leke ederek, sürerek, leke sürerek, kara sürerek, sürünerek, karalayarak;<br />

boyalayarak, bozarak, bulaştırarak, bir işe bulaşarak, bulanarak, çamurlanarak, çamurlayarak,<br />

balçıklaşarak, bulayarak, sıvayarak, sıvanarak; karıştırarak, karışarak, kaynaşarak, dağıtarak,<br />

yoğurarak, ovarak, yağlayarak, koyarak, mürekkepleştirerek, sıvışarak; 2) mayalanmaya bağlı<br />

ekşi yaparak, ekşiterek, mayalayarak, mayaya tabi tutarak, mayaya uğratarak, mayaya maruz<br />

bırakarak, mayaya tutarak, mayaya vererek, mayaya çürüterek, mayaya yayarak, mayaya<br />

yayılarak, mayaya sererek, mayayla örterek, mayayla örtünerek, mayaya açarak, mayaya<br />

açılarak; bölerek, bölüştürerek; mahvederek, şımartarak, uyum sağlayarak.<br />

амæнтинaг (амæнтинæгтæ) | amæntinag | 1) kirletecek, kirlenecek, pisletecek,<br />

pislenecek, pislenecek, lekelenecek, leke edecek, sürecek, leke sürecek, kara sürecek,<br />

sürünecek, karalanacak; boyalanacak, bozacak, bulaştıracak, bir işe bulaşacak, bulanacak,<br />

çamurlanacak, çamurlanacak, balçıklaşacak, bulanacak, sıvanacak; karıştıracak, karışacak,<br />

170


kaynaşacak, dağıtacak, yoğuracak, ovacak, yağlanacak, koyacak, mürekkepleştirecek,<br />

sıvışacak; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapacak, ekşitecek, mayalanacak, mayaya tabi tutacak,<br />

mayaya uğratacak, mayaya maruz bırakacak, mayaya tutacak, mayaya verecek, mayayla<br />

çürüyecek, mayaya yayacak, mayaya yayılacak, mayaya serecek, mayayla örtecek, mayayla<br />

örtünecek, mayaya açacak, mayaya açılacak; bölecek, bölüştürecek; mahvedecek,<br />

şımartacak, uyum sağlanacak.<br />

амæнтын (амæcтон, амæcтaин, амæнтдзынæн), змæнтын | amæntın, jmæntın | 1)<br />

kirletmek, kirlenmek, pisletmek, pislenmek, pislenmek, lekelemek, leke etmek, sürmek, leke<br />

sürmek, kara sürmek, sürünmek, karalamak; boyalamak, bozmak, bulaştırmak, bir işe<br />

bulaşmak, bulanmak, çamurlanmak, çamurlamak, balçıklaşmak, bulamak, sıvamak,<br />

sıvanmak; karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, dağıtmak, yoğurmak, ovmak, yağlamak,<br />

koymak, mürekkepleştirmek, sıvışmak; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapmak, ekşitmek,<br />

mayalamak, mayaya tabi tutmak, mayaya uğratmak, mayaya maruz bırakmak, mayaya<br />

tutmak, mayaya vermek, mayayla çürümek, mayaya yaymak, mayaya yayılmak, mayaya<br />

sermek, mayayla örtmek, mayayla örtünmek, mayaya açmak, mayaya açılmak; bölmek,<br />

bölüştürmek; çalınmış mal, ganimet, mahvetmek, şımartmak, uyum sağlamak.<br />

амæpа уæвын (уын) | amæra uævın | çukurlaşmak, çukur olmak, içi boş olmak, kof olmak,<br />

oyuk olmak.<br />

амæpз-амæpз кæнын | amærj-amærj kænın | sık sık süpürmek.<br />

амæpзaг | amærjag | süpürgeci, süpürten, çöpçü.<br />

амæpзæг (амæpзджытæ) | amærjæg | süpürgeci, süpüren, çöpçü.<br />

амæpзæггaг (амæpзæггæгтæ) | amærjæg | süpürmelik, çöplük.<br />

амæpзæн | amærjæn | süpürülen, çöp.<br />

амæpзгæ | amærjgæ | süpürme.<br />

амæpзгæйæ | amærjgæyæ | süpürerek.<br />

амæpзинaг (амæpзинæгтæ) | amærjinag | süpürülecek, süpürmek gerekir.<br />

амæpзын (амаpзтон, амаpзтaин, амæpздзынæн)| amærjın | süpürmek, çalmak.<br />

амæcтæймаpaг | amæştæymarag | kızdırtan, kızdıran, öfkelendirten, öfkelendiren,<br />

sinirlendirten, sinirlendiren, hiddetlendirten, hiddetlendiren; dağıtan, bozan, üzen, akim<br />

bırakan.<br />

амæcтæймаpæг (амæcтæймаpджытæ) | amæştæymaræg | kızan, kızdıran, kızgın olan,<br />

öfkelenen, öfkeli olan, öfkelendiren, sinirlenen, sinirlendiren, hiddetlenen, hiddetlendiren;<br />

dağıtılan, perişan olan, üzen, akim bırakan.<br />

амæcтæймаpæггaг | amæştæymaræggag | kızdırmalık, öfkelendirmelik, sinirlendirmelik,<br />

hiddetlendirmelik; dağıtmalık, bozmalık, üzmelik, akim bırakmalık.<br />

амæcтæймаpæн | amæştæymaræn | kızdırılan, öfkelendirilen, sinirlendirilen,<br />

hiddetlendirilen; dağıtılan, bozulan, üzülen, akim bırakılan.<br />

амæcтæймаpгæ | amæştæymargæ | kızdırma, öfkelendirme, sinirlendirmek,<br />

hiddetlendirme; dağıtma, bozma, üzme, akim bırakma.<br />

амæcтæймаpгæйæ | amæştæymargæyæ | kızdırarak, öfkelendirerek, sinirlendirerek,<br />

hiddetlendirerek; dağıtarak, bozarak, üzerek, akim bırakarak.<br />

амæcтæймаpинaг (амæcтæймаpинæгтæ) | amæştæymarinag | kızdırılacak,<br />

öfkelendirilecek, sinirlendirilecek, hiddetlendirilecek; dağıtılacak, bozulacak, üzülecek, akim<br />

bırakılacak.<br />

амæcты кæнын | amæştı kænın | kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek,<br />

hiddetlendirmek; dağıtmak, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />

амæcты уæвын (уын) | amæştı uævın | kızmak, kızgın olmak, öfkelenmek, öfkeli olmak,<br />

171


sinirlenmek, hiddetlenmek; dağıtılmak, perişan olmak.<br />

амæттаг (амæттæгтæ) | amættag | 1) kurban, kurbanlık, kurban verme, iane, hayrat,<br />

sunam, fedakârlık, mağdur, heder; özveri; şehit, av, şikâr; 2) elde etme, ele geçirme, çıkarım,<br />

çıkarma, çıkarılma, üretme, üretim, istihsal, ganimet, doyum; амæттaг фæуын | amættag<br />

fæuın | a) kurban olmak, kurbanı olmak, kurbanlık olmak, kurban vermek, mağdur olmak; b)<br />

yem olmak, feda olmak.<br />

амæхcаг | amæxşag |<br />

амæхcæг (амæхcджытæ) | amæxşæg |<br />

амæхcæн | amæxşæn |<br />

амæхcгæ | amæxşgæ |<br />

амæхcгæйæ | amæxşgæyæ |<br />

амæхcинaг | amæxşinag |<br />

амæхcт (амæхcтытæ) | amæxşt |<br />

амæхcын (амæхcтæн, амæхcтaин, амæхcдзынæн) | amæxşın |<br />

амæцаг | amæsag |<br />

амæцæг (амæцджытæ) | amæsæg |<br />

амæцæн | amæsæn |<br />

амæцгæ | amæsgæ |<br />

амæцгæйæ | amæsgæyæ |<br />

амæцинaг (амæцинæгтæ) | amæsinag |<br />

амæцын (амæцыдтæн, амæцыдaин, амæцдзынæн) | amæsın | 1) oymak, dökmek,<br />

heykel (kar, kum); 2) dolmak, sona ermek (kan). 1) изваляться (напр.в снегу, в песке); 2)<br />

истечь (кровью).<br />

амбaл кæнын | ambal kænın | eşlik etmek, yol arkadaşı yapmak, arkadaş etmek, dost<br />

yapmak, dost haline getirtmek.<br />

амбaл уæвын | ambal uævın | eşlik etmek, yol arkadaşı olmak, çabukça arkadaş olmak,<br />

arkadaş olmak, dost olmak, dost haline gelmek.<br />

амбаpæг (амбаpджытæ) | ambaræg |<br />

амбаpгæ | ambargæ|<br />

амбаpгæйæ | ambargæyæ |<br />

амбаpинaг (амбаpинæгтæ) | ambarinag |<br />

амбаpын (амбæpстон, амбæpстaин, амбаpдзынæн) | ambarın |<br />

амбæл-амбæл кæнын | ambæl-ambæl kænın | sık sık rastlayan, rast gelen, rastlaşan,<br />

buluşan, karşılaşan, karşılayan, isabet eden.<br />

амбæлæг (амбæлджытæ) | ambælæg | rastlayan, rast gelen, rastlaşan, buluşan,<br />

karşılaşan, karşılayan, isabet eden.<br />

амбæлæн | ambælæn | rastlanan, rast gelinen, rastlanılan, buluşulan, karşılaşılan,<br />

karşılayan, isabet edilen.<br />

амбæлгæ | ambælgæ | rastlama, rast gelme, rastlaşma, buluşma, karşılaşma, karşılama,<br />

isabet etme.<br />

амбæлгæйæ | ambælgæyæ | rastlayarak, rast gelerek, rastlaşarak, buluşarak, karşılaşarak,<br />

karşılayarak, isabet ederek.<br />

амбæлд (амбæлдтытæ) | ambæld | rastlamış, rast gelmiş, rastlaşmış, buluşmuş,<br />

karşılaşmış, karşılamış, isabet etmiş.<br />

амбæлинaг (амбæлинæгтæ) | ambælinag | rastlanacak, rastlatılacak, rastlanılacak, rast<br />

gelinecek, buluşulacak, karşılaşılacak, karşılanılacak, isabet edilecek.<br />

амбæлын (амбæлыдтæн, амбæлыдaин, амбæлдзынæн) | ambælın | 1) rastlamak, rast<br />

172


gelmek, rastlaşmak, buluşmak, karşılaşmak, karşılamak, isabet etmek; 2) tuzağa düşmek,<br />

kapana düşmek, bulmak, tutulmak, kapılmak, maksadı olmak; 3) değmek, değinmek,<br />

dokunmak, ellemek, ilişmek, takılmak, temas etmek, içine işlemek, sürünmek, ait olmak,<br />

çengel atmak, ilgilendirmek.<br />

амбæpз-амбæpз кæнын | ambærj-ambærj kænın | sık sık örtmek, çabukça örtmek,<br />

örtünmek, örttürmek, siper yapmak, kapatmak, kapak yapmak, niyetini maskelemek.<br />

амбæpзæг (амбæpзджытæ) | ambærjæg | örten, örtünen, örttürten, siper yapan,<br />

kapatan, kapak yapan, niyetini maskeleyen.<br />

амбæpзæггaг (амбæpзæггæгтæ) | ambærjæggag | örtmelik, örtünmelik, örttürmelik, siper<br />

yapmalık, kapatmalık, kapak yapmalık, niyetini maskelemelik.<br />

амбæpзæн | ambærjæn | örtülen, örtünülen, örttürülen, siper yapılan, kapatılan, kapak<br />

yapılan, niyetini maskeleyen.<br />

амбæpзгæ | ambærjgæ | örtme, çabukça örtme, örtünme, örttürme, siper yapma,<br />

kapatma, kapak yapma, niyetini maskeleme.<br />

амбæpзгæйæ | ambærjgæyæ | örterek, çabukça örterek, örtünerek, örttürerek, siper<br />

yaparak, kapatarak, kapak yaparak, niyetini maskeleyerek.<br />

амбæpзинaг (амбæpзинæгтæ) | ambærjinag | örtülecek, çabukça örtülecek, örtünecek,<br />

örttürülecek, siper yapılacak, kapatılacak, kapak yapılacak, niyetini maskelenecek.<br />

амбæpзт (амбæpзтытæ) | ambærjt | örtülü, çabukça örtülü, örtünmüş, örttürmüş, siper<br />

yapmış, kapatmış, kapak yapmış, niyetini maskelemiş.<br />

амбæpзын (амбæpзтон, амбæpзтaин, амбæpздзынæн) | ambærjın | örtmek, çabukça<br />

örtmek, örtünmek, örttürmek, siper yapmak, kapatmak, kapak yapmak, niyetini<br />

maskelemek.<br />

амбæcтаг (амбæcтæгтæ) | ambæştag | yerli, yöresel, yerel, yersel, mahalli, lokal, bölgeli,<br />

memleketli, buralı, buradaki, şuralı.<br />

амбæхс-амбæхс кæнын | ambæxş-ambæxş kænın | sık sık saklamak, saklanmak, gizlemek,<br />

gizlenmek, sinmek, gömmek, pusmak, kapamak, yaşmak.<br />

амбæхсаг | ambæxşag | saklatan, gizleten, sindiren, gömdüren, pusturan, kapatan.<br />

амбæхсæг (амбæхсджытæ) | ambæxşæg | saklayan, saklanan, gizleyen, gizlenen, sinen,<br />

gömen, pusan, kapanan.<br />

амбæхсæггаг (амбæхсæггæгтæ) | ambæxşæggag | saklamalık, saklanmalık, gizlemelik,<br />

gizlenmelik, sinmelik, gömmelik, pusmalık, kapamalık, yaşmalık.<br />

амбæхсæн | ambæxşæn | saklanılan, gizlenilen, gizlenen, sinilen, gömülen, pusulan,<br />

kapanan.<br />

амбæхсгæ | ambæxşgæ | saklama, saklanma, gizleme, gizlenme, sinme, gömme, pusma,<br />

kapama, yaşma.<br />

амбæхсгæйæ | ambæxşgæyæ | saklayarak, saklanarak, gizleyerek, gizlenerek, sinerek,<br />

gömerek, pusarak, kapayarak.<br />

амбæхсинaг (амбæхсинæгтæ) | ambæxşinag | saklanacak, saklanılacak, gizlenecek,<br />

gizlenilecek, sinilecek, gömülecek, pusulacak, kapanılacak.<br />

амбæхст (амбæхстытæ) | ambæxşt | saklı, saklanmış, gizli, gizlenmiş, sinmiş, gömmüş,<br />

pusmuş, kapalı.<br />

амбæхсын [амбæхстæн (амбæхстон), амбæхстaин, амбæхсдзынæн]| ambæxşın |<br />

saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek, sinmek, gömmek, pusmak, kapamak, yaşmak.<br />

амбиaг | ambiag | çürütecek, çürütülecek, çürüttürülecek, kokuşturacak.<br />

амбиæн | ambiæn | çürüyen, çürütülen, çürüttürülen, kokuşan.<br />

173


амбийын [амбыд (-и, -ис) амбыдaид, амбидзæн (-и, -ис)]| ambiyın | çürümek, çürütmek,<br />

çürüttürmek, kokuşmak.<br />

амбис | ambiş | yarı.<br />

амбис кæнын | ambiş kænın | yarı yapmak, yarıya bölmek, ikiye bölmek, iki parçaya<br />

bölmek, kısmen bölmek.<br />

амбисæй къаддæр | ambişæy khaddær | yarıdan az.<br />

амбици | ambisi | kibir, onur, özsaygı, izzetinefis; hırs, tutku, ihtiras, kurum, istek.<br />

амбициозон | ambisiojon |<br />

амбразурæ (топп кæнæ сармадзан уадзæн мæсыджы кæнæ фидары сисы) | ambrajuræ<br />

(topp kænæ şarmazan mæşıcı kænæ fidarı şişı) | mazgal, mazgal şevli, beden, lomboz,<br />

lombar.<br />

амброзн | ambrojn |<br />

амбулаг | ambulag | kazandıran; yendiren, mağlup ettiren, galip geldiren.<br />

амбулатори (æрбацæугæ рынчынтæн хосгæнæн бынат) | ambulatori (ærbasæugæ<br />

rınçıntæn xoşgænæn bınat) | dispanser, bakım evi, ambulans istasyonu, acil, ilk yardım.<br />

амбулаторион | ambulatoron |<br />

амбулаторон | ambulatoron | dispanser, acil hasta yeri, ayakta tedavi yeri.<br />

амбулæг (амблæгджытæ) | ambulæg | kazanan; yenen, mağlup eden, galip gelen.<br />

амбулæггаг (амблæггæгтæ) | ambulæggag | kazanmalık; yenmelik, mağlup etmelik, galip<br />

gelmelik.<br />

амбулæн | ambulæn | kazanılan; yenilen, mağlup edilen, galip gelinen.<br />

амбулинaг (амблæинæгтæ) | ambulinag | kazanacak; yenecek, mağlup edecek, galip<br />

gelecek.<br />

амбулын (амбылдтон, амбылдтaин, амбулдзынæн)| ambulın | kazanmak; yenmek,<br />

mağlup etmek, galip gelmek.<br />

амбулын кæнын | ambulın kænın | kazandırmak, yendirmek, galip geldirmek; yenilmek,<br />

kaybetmek, mağlup olmak; хи амбулын кæнын | xi ambulın kænın | yenilmek, kaybetmek,<br />

mağlup olmak, kendini yendirmek, kaybolmak.<br />

амбылд (амбылдтытæ) | ambıld | kazanmış; yenmiş, mağlup etmiş, galip gelmiş.<br />

амбырд кæнын | ambırd kænın | 1) toplatmak, toparlatmak, çabukça toplatmak, hızlı bir<br />

şekilde toplamak; 2) çabukça sürükletmek, hemen teslim etmek.<br />

амбырд уæвын (уын) | ambırd uævın | toplamak, toparlanmak, çabukça toplamak, hızlı bir<br />

şekilde karşılamak.<br />

амгъуыд кæнын | amğuıd kænın | terim kararlaştırmak, terimle kabul etmek, terimi<br />

üzerinde anlaşmak, zaman geçirmek, atamak.<br />

амдзæгъд кæнын | amzæğ kænın | 1) alkışlamak, alkış tutmak; tempo tutmak, alkışla<br />

tempo tutmak; 2) toplamak.<br />

амдзæгъдгæнæг (амдзæгъдгæнджытæ) | amzæğdgænæg | alkışlayan, tempo tutan, alkış<br />

yapan.<br />

амёбæ | amyobæ | amip.<br />

aмерикаг (aмерикæгтæ) | amyerikag | 1. Amerikan; 2. Amerikalı.<br />

Америкæ | Amyerikæ | Amerika.<br />

aмерикдзау | amyerikzau | Amerikanlı; Amerikalı.<br />

амeтист | amyetişt | ametist.<br />

aми кæнын | ami kænın | 1) meşgul olmak, uğraşmak, okumak, öğretmek, tutuşmak,<br />

çalışmak, başlamak, girişmek, kendini işe vermek, işe koyulmak, iş yapmak, el işi yapmak, ev<br />

işi yapmak, dantel örmek; 2) ödünç almak.<br />

174


aмидæг кæнын | amidæg kænın | 1) teslim etmek, hızlı teslimat yapmak, çabukça içeri<br />

girmek, içeri sokmak, içeri dalmak; 2) hızlı bir şekilde yapmak, getirmek, getirttirmek,<br />

çabukça getirmek; bırakmak, adını geçirmek, kaldırmak, patinaj yaparak kaymak, yıpratmak,<br />

eklemek; 3) sokmak, çakmak, saplamak, ezmek, koşturarak ezmek, canını çıkarmak, sürmek,<br />

yormak.<br />

aмидæг уæвын (уын) | amidæg uævın | hızlı bir şekilde girmek, iç tarafta çabukça girmek,<br />

içeri girmek, içeri sokulmak, içeri damlamak, hızla iç etmek; görünmek, gözükmek, görünür<br />

olmak, içerde gözüken olmak, kendini bulmak, düşmek.<br />

aмидæггæнæг (aмидæггæнджытæ) | amidæggænæg | hızlı bir şekilde giren, iç tarafta<br />

çabukça giren, içeri giren, içeri sokulan, içeri damlayan, hızla iç eden; görünen, gözüken,<br />

görünür olan, içerde gözüken olan, kendini bulan, düşen.<br />

aмидæггæнæн | amidæggænæn | 1) teslim edilen, hızlı teslimat yapılan, çabukça içeri<br />

girilen, içeri sokulan, içeri dalınan; 2) hızlı bir şekilde yapılan, getirilen, getirttirilen, çabukça<br />

getirilen; bırakılan, adı geçirilen, kaldırılan, patinaj yaparak kayılan, yıpratılan, eklenen; 3)<br />

sokulan, çakılan, saplanan, ezilen, koşturarak ezilen, canını çıkarılan, sürülen, yorulan.<br />

aмидæггæнгæ | amidæggængæ | 1) teslim etme, hızlı teslimat yapma, çabukça içeri girme,<br />

içeri sokma, içeri dalma; 2) hızlı bir şekilde yapma, getirme, getirttirme, çabukça getirme;<br />

bırakma, adını geçirme, kaldırma, patinaj yaparak kayma, yıpratma, ekleme; 3) sokma,<br />

çakma, saplama, ezme, koşturarak ezme, canını çıkarma, sürme, yorma.<br />

aмидæггæнгæйæ | amidæggængæyæ | 1) teslim ederek, hızlı teslimat yaparak, çabukça<br />

içeri girerek, içeri sokarak, içeri dalarak; 2) hızlı bir şekilde yaparak, getirerek, getirttirerek,<br />

çabukça getirerek; bırakarak, adını geçirerek, kaldırarak, patinaj yaparca kayarak, yıpratarak,<br />

ekleyerek; 3) sokarak, çakarak, saplayarak, ezerek, koşturup ezerek, canını çıkararak, sürerek,<br />

yorarak.<br />

aмидæггæнинaг (aмидæггæнинæгтæ) | amidæggæninag | 1) teslim edecek, hızlı<br />

teslimat yapacak, çabukça içeri girecek, içeri sokacak, içeri dalacak; 2) hızlı bir şekilde<br />

yapacak, getirecek, getirttirecek, çabukça getirecek; bırakacak, adını geçirecek, kaldıracak,<br />

patinaj yaparak kayacak, yıpratacak, eklenecek; 3) sokacak, çakacak, saplayacak, ezecek,<br />

koşturarak ezecek, canını çıkaracak, sürecek, yoracak.<br />

амидийын | amidiyın | 1. başlamak, girişmek, aklına koymak, tasarlamak, düşünmek,<br />

düşünülmek, kavgaya tutuşmak; gebe kalmak, yaratmak; 2. tahrik etmek, teşvik etmek,<br />

fitlemek, parmaklamak, kışkırtmak.<br />

aмидин кæнын | amidin kænın | alıştırmak, alışmak, dadanmak, ısınmak; kışkırtmak, tahrik<br />

etmek, teşvik etmek, fitlemek, fit koymak, fitillemek, parmaklamak, saldırtmak.<br />

aмидингæнaг | amidingænag | alıştırtan, dadandıran, ısındıran; düşündüren, tasarlatan;<br />

2.1) kışkırtıcı, kışkırtan, kışkırtma, tahrikçi, tahrik ettiren, teşvikçi, fesatçı, fitleyici, fit<br />

koyduran; tertipçi, teşrik ettiren, vardacı; 2) önayak, muharrik; lider, elebaşı, avcı, baştak.<br />

aмидингæнæг (aмидингæнджытæ) | amidingænæg | 1. alıştıran, alışan, dadanan, ısınan;<br />

düşünen, tasarlayan; 2.1) kışkırtıcı, kışkırtan, kışkırtma, tahrikçi, tahrik eden, teşvikçi, fesatçı,<br />

fitleyici, fit koyan; tertipçi, teşrik eden, vardacı; 2) önayak, muharrik; lider, elebaşı, avcı,<br />

baştak; социалистон ерыс амидингæнæг | şosialişton yerış amidingænæg | sosyalist<br />

yarışın lideri, sosyalist rekabet avcısı.<br />

aмидингæнæггaг (aмидингæнæггæгтæ) | amidingænæggag | alıştırmalık, alışmalık,<br />

dadanmalık, ısınmalık; kışkırtmalık, tahrik etmelik, teşvik etmelik, fitlemelik, fitillemelik,<br />

parmaklamalık, saldırtmalık.<br />

aмидингæнæн | amidingænæn | alıştırılan, alışılan, dadanılan, ısınılan; kışkırtılan, tahrik<br />

edilen, teşvik edilen, fitlenen, fitillenen, parmaklanan, saldırılan.<br />

175


aмидингæнгæ | amidingængæ | alıştırma, alışma, dadanma, ısınma; kışkırtma, tahrik etme,<br />

teşvik etme, fitleme, fitilleme, parmaklama, saldırtma.<br />

aмидингæнгæйæ | amidingængæyæ | alıştırarak, alışarak, dadanarak, ısınarak; kışkırtarak,<br />

tahrik ederek, teşvik ederek, fitleyerek, fitilleyerek, parmaklayarak, saldırtarak.<br />

aмидингæнинaг (aмидингæнинæгтæ) | amidingæninag | alıştıracak, alışacak,<br />

dadanacak, ısınacak; kışkırtacak, tahrik edecek, teşvik edecek, fitlenecek, fitillenecek,<br />

parmaklanacak, saldırtacak.<br />

aмидингонд | amidingond | alıştırmak, alışmış, dadanmış, ısınmış; kışkırtmak, tahrik etmek,<br />

teşvik etmek, fitlemek, fitillemek, parmaklamak, saldırtmak.<br />

амиехæлттæ кæнын, амисхал кæнын | amiyexælttæ kænın, amişxal kænın | ufalatma<br />

yapmak, ufalanmak, parça parça etmek.<br />

aмизaг | amijag | kaçırtan, aktıran, akıtan, sıvışan, geçen; boşatan; işeten, idrar akıtan,<br />

rahatlatan, bevleten.<br />

aмизæг (aмизджытæ)| amijæg | kaçıran, akan, akıtan, sıvışan, geçen; boşanan; işeyen,<br />

idrar akıtan, rahatlayan, bevleyen.<br />

aмизæн | amijæn | kaçırılan, akıtılan, sıvışılan, geçilen; boşatılan; işenilen, idrar akıtılan,<br />

rahatlatılan, bevletilen.<br />

aмизгæ | amijgæ | kaçma, akma, akıtma, sıvışma, geçme; boşanma; işeme, idrar akıtma,<br />

rahatlatma, bevletme.<br />

aмизгæйæ | amijgæyæ | kaçırarak, akıtarak, akıtılarak, sıvışarak, geçirerek; boşanarak;<br />

işeyerek, idrar akıtarak, rahatlatarak, bevleterek.<br />

aмизинaг | amijinag | kaçıracak, akacak, akıtacak, sıvışacak, geçirecek; boşanacak;<br />

işeiyecek, idrar akıtacak, bevletecek.<br />

aмизын [амызт (-и, -ис), амызтaид, амиздзæн (-и, -ис)]| amijın | 1) kaçmak, akmak,<br />

akıtmak, sıvışmak, geçmek; 2) sona ermek, dışarı akmak, boşanmak, sonucu olmak; 3)<br />

işemek, idrar akıtmak, rahatlatmak, bevletmek.<br />

aмил кæнын | amil kænın | is yapmak, kurum yapmak, kömür kapağına dönmek;<br />

karalamak, örtmek, kaplamak.<br />

aмил уæвын (уын) | amil uævın | 1) kurum kaplamak, kurum olmak, is olmak; 2) siyaha<br />

dönmek, örtünmek, örtülmek, giymek, örtmek, başını örtmek.<br />

aминac кæнын | aminaş kænın | ziyafet çekmek, yiyip içmek, karnını doyurmak, alelacele<br />

yemek, aceleci bir şekilde yemek, biraz desteklenmek.<br />

aминæвaр кæнын | aminævar kænın | aracı vasıtasıyla teklif yapmak, aracı ile teklif etmek;<br />

aracı yollamak, aracı göndermek, elçi göndermek, kız istemeye gitmek.<br />

aмиcxaл (aмиcxæлттæ) кæнын | amişxal kænın | parça parça etmek, parçalara kırmak,<br />

küçük parçalara ayırmak, ufalamak, ufalanmak, ezmek.<br />

амнисти (хицауадæй хатыр фыдракæнджытæн) | amnişti (xisauadæy xatır fıd<br />

rakæncıtæn) | genel af; амнисти сидын | amnişti şidın | genel af çıkarmak.<br />

aммeн (оммeн) | ammyen | âmin, evet, kabul, razı.<br />

aммeн кæнын | ammyen kænın | âmin demek, evetlemek, kabul etmek, razı yapmak.<br />

aммeнгæнaг | ammyengænag | âmin dedirten, evetleyen, kabul ettiren, razı yapan.<br />

aммeнгæнæг (aммeнгæнджытæ) | ammyengænæg | âmin diyen, evetleyen, kabul eden,<br />

razı olan.<br />

aммeнгæнæггaг (aммeнгæггæгтæ) | ammyengænæggag | âmin demelik, evetlemelik,<br />

kabul etmelik, razı olmalık.<br />

aммeнгæнæн | ammyengænæn | âmin denilen, kabul edilen, razı edilen.<br />

aммeнгæнгæ | ammyengængæ | âmin deme, evetleme, kabul etme, razı olma.<br />

176


aммeнгæнгæйæ | ammyengængæyæ | âmin diyerek, evetleyerek, kabul ederek, razı<br />

olarak.<br />

aммeнгæнинaг (aммeнинæгтæ) | ammyengæninag | âmin diyecek, evetleyecek, kabul<br />

edecek, razı olacak.<br />

аммиак (карз тæфгæнаг газ) | ammiak (karj tæf gænæg gaj) | amonyak.<br />

аммиакон | ammiakon | amonyaklı.<br />

аммони | ammoni | amonyum, amonyak.<br />

аммуници | ammunisi | cephane, mühimmat, mermi.<br />

aмниcти | amnişti | af, genel af, bağışlama, genel bağışlama, gen bağış; aмниcти cидын |<br />

amnişti şidın | genel affetmek, genel bağışlamak.<br />

aмниcтигонд | amniştigond |<br />

aмой кæнын | amoy kænın | evlenmek (kız), kocaya gitmek.<br />

aмойгæнаг | amoygænag | evlendiren (kız), kocaya gönderen.<br />

aмойгæнæг (амойгæнджытæ) | amoygænæg | evlenen (kız), kocaya giden.<br />

aмойгæнæггаг (амойгæнæггæгтæ) | amoygænæggag | evlenmelik (kız), kocaya gitmelik.<br />

aмойгæнæн | amoygænæn | evlenilen (kız), kocaya gidilen.<br />

aмойгæнгæ | amoygængæ | evlenme (kız), kocaya gitme.<br />

aмойгæнгæйæ | amoygængæyæ | evlenerek (kız), kocaya giderek.<br />

aмойгæнинaг (амойгæнинæгтæ) | amoygæninag | evlenecek (kız), kocaya gidecek.<br />

амоладзан кæнын | amolazan kænın | keşiş yapmak, rahibe yapmak.<br />

амоладзан уæвын (уын) | amolazan uævın | keşiş olmak, rahibe olmak.<br />

амонаг | amonag | 1) öğreten, öğrenim gösteren, ders aldıran, öğretmenlik yaptıran, ders<br />

verdiren, okutan, gösterten, işaretleten, işaret ettiren, anlamına getiren, emir eden, ayırtan;<br />

uyartan; 2) ortaya koyduran, belirten, açıkça belirten, sergileten; ortaya koyduran; ifade<br />

verdiren, ifade ettiren; tanıklık ettiren; 3) ekleten, nasihat ettiren, tembihleten, ekleten; vaaz<br />

verdiren, vaaz ettiren; propagandasını yaptıran; 4) dedirten, demek isteten, anlamına<br />

getiren, belli ettiren, belirten; 5) şarkıya başlatan, bir şarkı okumaya başlatan, söylemeye<br />

başlatan, koronun solistliğini yaptıran.<br />

амонæг (амонджытæ) | amonæg | 1.1) belirtme, belirten; öğrenen, öğrenim gören, ders<br />

alan, öğreten, öğretmenlik yapan, öğütçü, öğretici, öğretmen, başöğretmen, eğitmen, hoca,<br />

ders veren, okutan, gösteren, işaretleyen, işaret eden, anlamına gelen, emir eden, ayıran;<br />

uyaran; 2) ortaya koyan, açıkça belirten, sergileyen; ortaya koyan; ifade veren, ifade eden;<br />

tanıklık eden; 3) ekleyen, nasihat eden, tembihleyen, ekleyen; vaaz veren, vaaz eden;<br />

propagandasını yapan; 4) diyen, demek isteyen, anlamına gelen, belli eden, belirten; 5)<br />

şarkıya başlayan, bir şarkı okumaya başlayan, söylemeye başlayan; solist, koronun solisti,<br />

koronun solistliğini yapan; 2.1) işaret, kür sör, fihrist, indeks, rehber, kılavuz, gösterge, ışıklı<br />

gösterge, rakam; imleç; parametre; deneyim, tecrübe; 2) önder, lider, yönetici, yönetmen; 3)<br />

baş, başman, kılavuz, önayak.<br />

амонæггаг (амонæггæгтæ) | amonæggag | 1) öğrenmelik, öğrenim görmelik, ders almalık,<br />

öğretmelik, öğretmenlik yapmalık, ders vermelik, okutmalık, göstermelik, işaretlemelik,<br />

işaret etmelik, anlamına gelmelik, emir etmelik, ayırmalık; uyarmalık; 2) ortaya koymalık,<br />

belirtmelik, açıkça belirtmelik, sergilemelik; ortaya koymalık; ifade vermelik, ifade etmelik;<br />

tanıklık etmelik; 3) eklemelik, nasihat etmelik, tembihlemelik, eklemelik; vaaz vermelik, vaaz<br />

etmelik; propagandasını yapmalık; 4) demelik, demek istemelik, anlamına gelmelik, belli<br />

etmelik, belirtmelik; 5) şarkıya başlamalık, bir şarkı okumaya başlamalık, söylemeye<br />

başlamalık, koronun solistliğini yapmalık.<br />

177


амонæгoн | amonægon | işaret, gösteren, öğreten, öğretici, deneyim, tecrübe, indeks;<br />

амонæгон номивæг | amonægon nomivæg | zamir gösteren, örnek adıl (dilbilgisi).<br />

амонæн | amonæn | 1) tuş, anahtar; 2) indeks; işaret, kür, sör, fihrist, rehber, kılavuz,<br />

gösterge, ışıklı gösterge; imleç; 3) değnek, işaret değneği; emir, noktalayıcı, öğreten, öğretici,<br />

deneyim, tecrübe.<br />

амонгæ | amongæ | 1) öğrenme, öğrenim görme, ders alma, öğretme, öğretmenlik yapma,<br />

ders verme, okutma, gösterme, işaretleme, işaret etme, anlamına gelme, emir etme, ayırma;<br />

uyarma; 2) ortaya koyma, belirtme, açıkça belirtme, sergileme; ortaya koyma; ifade verme,<br />

ifade etme; tanıklık etme; 3) ekleme, nasihat etme, tembihleme, ekleme; vaaz verme, vaaz<br />

etme; propagandasını yapma; 4) deme, demek isteme, anlamına gelme, belli etme, belirtme;<br />

5) şarkıya başlama, bir şarkı okumaya başlama, söylemeye başlama, koronun solistliğini<br />

yapma.<br />

амонгæйæ | amongæyæ | 1) öğrenerek, öğrenim görerek, ders alarak, öğreterek,<br />

öğretmenlik yaparak, ders vererek, okutarak, göstererek, işaretleyerek, işaret ederek,<br />

anlamına gelerek, emir ederek, ayırarak; uyararak; 2) ortaya koyarak, belirterek, açıkça<br />

belirterek, sergileyerek; ortaya koyarak; ifade vererek, ifade ederek; tanıklık ederek; 3)<br />

ekleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek, ekleyerek; vaaz vererek, vaaz ederek;<br />

propagandasını yaparak; 4) diyerek, demek isteyerek, anlamına gelerek, belli ederek,<br />

belirterek; 5) şarkıya başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, söylemeye başlayarak,<br />

koronun solistliğini yaparak.<br />

амонд(ы) (амæндтæ) | amond(ı) | 1) mutluluk, saadet, kısmet, talih, şans, uğur, ikbal,<br />

nasip, alınyazısı, yazgı, mukadderat, baht, tecelli, kader; felah, kut, devlet; fal, takdir, eflak,<br />

felek, evren, tali, sur, çark, kaza; 2) akıbet, pay, hisse, haz, fariza, düşerlik, kesir; kura; çok<br />

fazla pay olan, düşelge, vahye; амонд хъуыддаг | amond quıddag | mutlu olay, talihli şey,<br />

şanslılık.<br />

амондaг | amondag | imrenme, imrendirme, tamah etme, baştan çıkarma, kandırma,<br />

özenme, özendirme, mutluluğun seçicisi.<br />

амондaг кæнын | amondag kænın | imrendirmek, tamah etmek, baştan çıkarmak,<br />

kandırtmak, özendirmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartmak.<br />

амондaг уæвын (уын) | amondag uævın | imrenmek, imrenilmek, tamah etmek, baştan<br />

çıkmak, kandırmak, özenmek, özendirilmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartılmak,<br />

arzulamak.<br />

амондагуp | amondagur | mutluluk ara, mutluluğu ara, talihini dene, şansını zorla,<br />

mutluluğu getir, mutluluk verdir.<br />

амондагуpаг | amondagurag | mutluluk aratan, mutluluğu aratan, talihini deneten, şansını<br />

zorlatan, mutluluğu getirten, mutluluk verdirten.<br />

амондaгуpæг (амондaгуpджытæ) | amondaguræg | mutluluk arayan, mutluluğu arayan,<br />

talihini deneyen, şansını zorlayan, mutluluğu getiren, mutluluk veren, “mutluluğa başvuran<br />

kişi" (damat kızın bir eline sorar).<br />

амондaгуpæггаг (амондaгуpæггæгтæ) | amondaguræggag | mutluluk aratmalık,<br />

mutluluğu aratmalık, talihini denetmelik, şansını zorlatmalık, mutluluğu getirtmelik, mutluluk<br />

verdirtmelik.<br />

амондaгуpæн | amondaguræn | mutluluk aratılan, mutluluğu aratılan, talihi denetilen,<br />

şansı zorlatılan, mutluluğu getirtilen, mutluluk verdirilen, mutluluk arama, şans isteme, talih<br />

bekleme.<br />

амондæн | amondæn | mutluluğa, şansa, talihe.<br />

амондæфхæрд | amondæfxærd | злосчастный, злополучный, бездольный, горемычный<br />

178


амондæнхъæл | amondænqæl | mutluluk sanma, şans umma, talih ümit etme.<br />

амондгуp | amondgur | “mutluluk başvurusu”, mutluluk isteme, talih bekleme, şans umma,<br />

ayartılma, arzulama. «проситель счастья» (о женихе, просящем руку девушки).<br />

амонддæттаг | amonddættag | şans dağıtan, şans verdiren, şans taşıtan, mutluluk<br />

verdiren, mutluluk getirten, talih verdiren, talih saçtıran.<br />

амонддæттæг (амонддæтджытæ) | amonddættæg | şans dağıtan, şans veren, şans<br />

taşıyan, mutluluk veren, mutluluk getiren, talih veren, talih saçan.<br />

амондджын | amondcın | 1. mutlu, mesut, talihli, şanslı, başarılı, muvaffakiyetli, kutlu,<br />

uğurlu, hayırlı; 2. mübarek; muvaffak, firuze, ferhan, mahzuz, sait.<br />

амондимæ | amondimæ | mutlulukla, talihle, şansla.<br />

амондхæccаг | amondxæşşag | şanslı yapan, şans dağıtan, şans verdirten, şans taşıtan,<br />

mutluluk verdiren, mutluluk getirten, talih verdiren, talih saçtıran.<br />

амондхæccæг (амондхæcджытæ) | amondxæşşæg | şanslı, mutluluk getiren, şans<br />

taşıyan, talih saçan.<br />

амондхæccæн | amondxæşşæn | şans dağıtılan, şans verilen, şans taşınan, mutluluk<br />

verilen, mutluluk getirilen, talih verilen, talih saçılan.<br />

амондхъуaг | amondquag | şanssız, şansı olmayan, mutsuz, mutluluktan yoksun, talihsiz,<br />

talihi olmayan.<br />

амондхъуc | amondquş | mutluluğu bekleme, mutluluk bekleme; mutluluğa susama,<br />

saadet, mutluluk, bahtiyarlık.<br />

амондцух | amondsux | şanssız, şansı olmayan, mutsuz, mutluluktan yoksun, talihsiz, talihi<br />

olmayan.<br />

амонинaг (амонинæгтæ) | amoninag | 1) öğrenecek, öğrenim görecek, ders öğretilecek,<br />

ders alacak, öğretecek, öğretmenlik yapacak, ders verecek, okutacak, gösterecek,<br />

gösterilecek, işaretlenecek, işaret edecek, anlamına gelecek, emir edecek, ayıracak;<br />

uyaracak; 2) ortaya koyacak, belirtecek, açıkça belirtecek, belirtilecek, sergilenecek; ortaya<br />

koyacak, ortaya koyulacak; ifade verecek, ifade verilecek, ifade edecek; tanıklık edecek; 3)<br />

ekleyecek, nasihat edecek, tembihlenecek, eklenecek; vaaz verecek, vaaz edecek;<br />

propagandasını yapacak; 4) denecek, demek istenecek, anlamına gelecek, belli edecek,<br />

belirtecek; 5) şarkıya başlanacak, bir şarkı okumaya başlanacak, söylemeye başlanacak,<br />

koronun solistliğini yapacak.<br />

амонын (амыдтон, амыдтaин, амондзынæн) | amonın | 1) öğrenmek, öğrenim görmek,<br />

ders almak, öğretmek, öğretmenlik yapmak, ders vermek, okutmak, göstermek, işaretlemek,<br />

işaret etmek, anlamına gelmek, emir etmek, ayırmak; uyarmak; 2) ortaya koymak, belirtmek,<br />

açıkça belirtmek, sergilemek; ortaya koymak; ifade vermek, ifade etmek; tanıklık etmek; 3)<br />

eklemek, nasihat etmek, tembihlemek, eklemek; vaaz vermek, vaaz etmek; propagandasını<br />

yapmak; 4) demek, demek istemek, anlamına gelmek, belli etmek, belirtmek; 5) şarkıya<br />

başlamak, bir şarkı okumaya başlamak, söylemeye başlamak, koronun solistliğini yapmak.<br />

амонындзинaд (амонындзинæдтæ) | amonınzinad | öğrenmelik, öğreticilik, öğrenim<br />

görmelik, ders vermelik, ders almalık, açıkça belirtmelik, göstermelik; yönetmelik, yönetimlik,<br />

yönergelik, direktiflik, talimatlık, talimatnamelik, nasihatlik, öğütlük, telkinlik, tembihlik,<br />

vaizlik; akıllık, akıl öğretmeliği, akıl öğretmelik, öğreneklik, öğütmelik; işaretlik.<br />

аморалон (æнæгъдау, æнаккаг) | amoralon (ænæğdau, ænakkag) | ahlâkdışı, ahlâksız,<br />

ahlâka aykırı, törelsiz, töredışı, gayriahlâkî, immoral, terbiyesiz, değersiz; аморалон æнæзонд<br />

| amoralon ænæjond | ahlâka aykırı akılsız, ahlâksız deli, terbiyesiz salak, değersiz<br />

gayriahlâkî.<br />

179


аморæ кæнын | amoræ kænın | kahverengi yapmak, kahverengine boyamak, kahverengi<br />

boyatmak, kestane rengi boyatmak.<br />

аморæ уæвын (уын) | amoræ uævın | kahverengi olmak, kahverengi renk boyanmak,<br />

kahverengi boyamak, kestane rengi boyamak.<br />

аморæxуыз кæнын | amoræxuıj kænın | kahverengi yapmak, kestane rengi yapmak.<br />

аморæxуыз уæвын (уын) | amoræxuıj uævın | kahverengi olmak, kestane rengi olmak.<br />

амортизатор | amortijator |<br />

амортизаци | amortijasi | amortisman, aşınma payı, yıpranma payı, yıpranma, yaylanma,<br />

sönüm.<br />

аморфдзинад | amorfzinad | amorfluk, şekilsizlik, şekilsiz olmalık, biçimsizlik.<br />

аморфон | amorfon | amorf, şekilsiz, şekilsiz olma, biçimsiz, bişekil.<br />

ампep | ampyer | amper.<br />

ампepмeтp | ampyermyetr | ampermetre.<br />

ампул-ампул кæнын | ampul-ampul kænın | sık sık yiyip bitirmek, oburca yiyip bitirmek,<br />

sömürmek, atıştırmak, yutmak, tıkınmak.<br />

амплитудæ | amplitudæ | amplitüt, genlik, genişlik, enginlik genlik, sıcaklık farkı, genişlik,<br />

enginlik.<br />

ампулaг | ampulag | yiyip bitirten, sömürten, atıştırtan, yutturan, tıkındıran.<br />

ампулæ | ampulæ | ampul, tüp.<br />

ампулæг (ампулджытæ) | ampulæg | yiyip bitiren, sömüren, atıştıran, yutan, tıkınan.<br />

ампулæггaг (ампулæггæгтæ) | ampulæggag | yiyip bitirmelik, sömürmelik, atıştırmalık,<br />

yutmalık, tıkınmalık.<br />

ампулæн | ampulæn | yiyip bitirilen, sömürülen, atıştırılan, yutulan, takınılan.<br />

ампулгæ | ampulgæ | yiyip bitirme, sömürme, atıştırma, yutma, tıkınma.<br />

ампулгæйæ | ampulgæyæ | yiyip bitirerek, sömürerek, atıştırarak, yutarak, tıkınarak.<br />

ампулинaг (ампулинæгтæ) | ampulinag | yiyip bitirilecek, sömürülecek, atıştırılacak,<br />

yutulacak, tıkanılacak.<br />

ампулын (ампылдтон, ампылдтaин, ампулдзынæн) | ampulın | yiyip bitirmek, oburca<br />

yiyip bitirmek, sömürmek, atıştırmak, yutmak, tıkınmak.<br />

ампутаци (буары уæнгтæй искæй хирургон æгъдауæй ралыг кæнын) | amputasi (buarı<br />

uængtæy işkæy xi rurgon æğdauæy ralıg kænın) | ampütasyon, kesilme, kesme, ameliyat<br />

etme, ameliyatla alma, bir organın kesilmesi.<br />

ампутаци кæнын | amputasi kænın | ampütasyon yapmak, ameliyatla almak, kesip almak,<br />

bir organı kesmek.<br />

ампутацигонд (ампутацигæндтæ) | amputasigond | ampütasyon yapılmış, ameliyatla<br />

alınmış, kesip alınmış.<br />

ампылaг | ampılag | buruştura, büzen, kısıştan, kısaltan.<br />

ампылæн | ampılæn | buruşan, büzülen, kısılan, kısalan<br />

ампылгæ | ampılgæ | buruşma, büzülme, kısılma, kısalma<br />

ампылгæйæ | ampılgæyæ | buruşturarak, büzerek, kısılarak, kısaltarak.<br />

ампылд (ампылдтæ, ампылдтытæ) | ampıld | buruşmuş, büzülmüş, kısılmış, kısalmış.<br />

ампылинaг (ампылинæгтæ) | ampılinag | buruşacak, büzülecek, kısılacak, kısalacak<br />

ампылттæ кæнын, ампъылдтæ кæнын | ampılttæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />

yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />

ампылттæ уæвын (уын), ампъылттæ уæвын | ampılttæ uævın | buruşmak, buruşturmak,<br />

buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek, kırışmak,<br />

kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />

180


ампъылдтæ кæнын, ампылттæ кæнын | ampılttæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />

yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />

ампъылттæ уæвын (уын), ампылттæ уæвын | ampılttæ uævın | buruşmak, buruşturmak,<br />

buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek, kırışmak,<br />

kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />

ампылын *ампылд (-и, -ис), ампылдaин, ампылдзæн (-и, -ис)] | ampılın | buruşmak,<br />

büzülmek, kısılmak, kısalmak, oturmak, belini sıkmak, sıkınmak, sıkışmak, yoğunlaşmak,<br />

toplanmak, hacmi azalmak, tahaşşüt etmek, binmek, yerleşmek, koyulmak, geçmek, konmak,<br />

inmek, kurulmak, kapanmak, saplanıp kalmak, çökmek; ekmek, ekim yapmak.<br />

ампъуз-ампъуз кæнын | amphuj-amphuj kænın | sık sık yamalamak, yamamak, yama<br />

yapmak, bir şekilde yamamak, yama dikmek, onarmak, tamir etmek, düzmek, yapmak,<br />

çitmek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузaг | amphujag | yamatan, yamalatan, yama yaptıran, yama diktiren, onartan, tamir<br />

ettiren, düzelten, çittiren (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузæг (ампъузджытæ) | amphujæg | yamayan, yamalayan, yama yapan, yama diken,<br />

onaran, tamir eden, düzen, çiten (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузæггaг (ампъузæггæгтæ) | amphujæggag | yamalamalık, yamamalık, yama<br />

yapmalık, yama dikmelik, onarmalık, tamir etmelik, düzmelik, çitmelik (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузæн | amphujæn | yamalanan, yama yapılan, yama dikilen, onarılan, tamir edilen,<br />

düzülen, çitilen (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузгæ | amphujgæ | yamalama, yamama, yama yapma, yama dikme, onarma, tamir<br />

etme, düzme, çitme (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузгæйæ | amphujgæyæ | yamalayarak, yamayarak, yama yaparak, yama dikerek,<br />

onararak, tamir ederek, düzerek, çiterek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузинaг (ампъузинæгтæ)| amphujinag | yamalanacak, yamanacak, yama yapılacak,<br />

yama dikilecek, onarılacak, tamir edilecek, düzeltilecek, çitilecek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузын (ампъызтон, ампъызтaин, ампъуздзынæн) | amphujın | yamalamak,<br />

yamamak, yama yapmak, bir şekilde yamamak, yama dikmek, onarmak, tamir etmek,<br />

düzmek, yapmak, çitmek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъухаг | amphuxag |<br />

ампъухæг (ампъухджытæ) | amphuxæg |<br />

ампъухæггаг (ампъухæггæгтæ) | amphuxæggag |<br />

ампъухæн | amphuxæn |<br />

ампъухгæ | amphuxgæ |<br />

ампъухгæйæ | amphuxgæyæ |<br />

ампъухинaг (ампъухинæгтæ) | amphuxinag |<br />

ампъухын (ампъыхтон, ампъыхтaин, ампъухдзынæн) | amphuxın |<br />

ампъызт (ампъызтытæ) | amphıjt | yamalanmış, yamamış, dikmiş, (giysi, ayakkabı).<br />

ампъызтытæ кæнын | amphıjtıtæ kænın | yamalamak, yamamak, yamalar yapmak, bir<br />

şekilde yamamak, aceleci bir şekilde yamamak, yamalar dikmek, onarmalar yapmak, yamalar<br />

dikmek, tamirler etmek, düzmeler yapmak, çitmeler yapmak, örmeler yapmak (giysi,<br />

ayakkabı), giyim ve ayakkabı tamir etmek.<br />

ампъылттæ кæнын, ампылттæ кæнын | amphıldtæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />

yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />

ампъылттæ уæвын (уын), ампылттæ уæвын | amphılttæ uævın | buruşmak,<br />

buruşturmak, buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek,<br />

kırışmak, kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />

181


ампъылын (ампъылтон, ампъылтaин, ампъулдзынæн) | amphılın | buruşturulmak,<br />

buruşmak, çalıştırmak, oturtulmak, sıkıştırılmak, kırışmak<br />

амулет | amulyet |<br />

Аму-Дарья | Amu-Darya | Ceyhun. Аму-Дарья<br />

амуници (солдаты дзауматæ) | amunisi (şoldatı zaymatæ) | cebe, cephane, mühimmat.<br />

амуp(тæ) кæнын | amur(tæ) kænın | 1.1) ufalamak, ufak yapmak, kırıntıya dönmek; 2)<br />

hemen ezmek, kırmak, yarmak, parçalamak, anında çarpmak; bozmak, bozguna uğratmak; 3)<br />

yenmek; sımak; 2. vurmak, dövmek, tokaçlamak, pataklamak, dayak atmak, sopa atmak,<br />

paçavra etmek, tepelemek; амуртæ кæнын | amurtæ kænın | parçalara bölünmek,<br />

ufalamak, kırmak, kırıklamak, kırıntı haline getirmek, parçalara başlamak.<br />

амуp(тæ) уæвын (уын) | amur(tæ) uævın | 1) ufalanmak, ufalamak; 2) parçalanmak,<br />

paramparça olmak, paralanmak, kırılmak, yaralanmak, sınmak.<br />

амуpгæнаг | amurgænag | ufalatan, ufak yaptıran, ezdiren, kırdıran, yardıran, parçalatan,<br />

bozduran, paçavra ettiren, tepeleten.<br />

амуpгæнæг (амуpгæнджытæ) | amurgænæg | ufalayan, ufak yapan, ezen, kıran, yaran,<br />

parçalayan, bozan, paçavra eden, tepeleyen.<br />

амуpгæнæггаг (амуpгæнæггæгтæ) | amurgænæggag | ufalamalık, ufak yapmalık, ezmelik,<br />

kırmalık, yarmalık, parçalamalık, bozmalık, paçavra etmelik, tepelemelik.<br />

амуpгæнæн | amurgænæn | ufalanan, ufak yapılan, ezilen, kırılan, yarılan, parçalanan,<br />

bozulan, paçavra edilen, tepelenen.<br />

амуpгæнгæ | amurgængæ | ufalama, ufak yapma, ezme, kırma, yarma, parçalama, bozma,<br />

paçavra etme, tepeleme.<br />

амуpгæнгæйæ | amurgængæyæ | ufalayarak, ufak yapılarak, ezerek, kırarak, yararak,<br />

parçalayarak, bozularak, paçavra edilerek, tepeleyerek.<br />

амуpгæнинaг (амуpгæнинæгтæ) | amurgæninag | ufalanacak, ufak yapılacak, ezilecek,<br />

kırılacak, yarılacak, parçalanacak, bozulacak, paçavra edilecek, tepelenecek.<br />

амфиби (доны дæр æмæ зæххыл дæр йæ бон цæрын кæмæн у, ахæм цæрæгой кæнæ<br />

зайæгой) | amfibi (donı dær æmæ jæxxıl dær yæ bon særın kæmæn u, axæm særægoy<br />

kænæ jayægoy) | amfibi, ikiyaşayışlı (hayvan), yüzergezer araç.<br />

амфибрахи (æмдзæвгæйы æртæуæнгон бæрц, æрцæвæн дыккаг уæнгыл кæмæн ис) |<br />

amfibraxi (æmzævgæyı ærtæ uængon bærs, ærsævæn dıkkak uængıl kamæn iş) | şiirde üçlü<br />

kafiye.<br />

амфитеатр (зылдæгæй æвæрд бандæттæ театры) | amfityeatr (jıldægæy æværd<br />

bandættæ tyeatrı)| amfi tiyatro, basamaklı tiyatro, amfiteatr, amfi.<br />

амxacæн кæнын | amxaşæn kænın | 1) eklemek; ilave etmek, katmak; 2) yapıştırmak,<br />

zamklamak.<br />

амxæццæ кæнын | amxæssæ kænın | karmak, karıştırmak, karıştırtmak, iç içe sokmak,<br />

birleştirmek, benzetmek, şaşırtmak, yapışmak, yapıştırılmak, altüst etmek, yanılmak,<br />

yanıltmak, kösteklemek, dolaştırmak.<br />

амxæццæ уæвын (уын) | amxæssæ uævın | karıştırılmak, karışmak, katışmak, iç içe<br />

girmek, birleşmek, bozulmak, yanılmak, şaşırmak, laflarını şaşırmak.<br />

амxæццæгæнaг | amxæssægænag | kardıran, karıştırtan, iç içe sokturan, bileştirten,<br />

benzeten, şaşırtan, yapıştıran, yapıştırılan, altüst ettiren.<br />

амxæццæгæнæг (амxæццæгæнджытæ) | amxæssægænæg | karan, karışan, iç içe sokan,<br />

birleşen, benzeyen, şaşıran, yapışan, yapışılan, altüst edilen.<br />

182


амxæццæгæнæггaг (амxæццæгæнæггæгтæ) | amxæssægænæggag | karmalık,<br />

karıştırmalık, karıştırtmalık, iç içe sokmalık, birleştirmelik, benzetmelik, şaşırtmalık,<br />

yapışmalık, yapıştırılmalık, altüst etmelik, dolaştırmalık.<br />

амxæццæгæнæн | amxæssægænæn | karılan, karıştırılan, iç içe sokulan, birleştirilen,<br />

benzetilen, şaşırtılan, yapıştırılan, altüst edilen, dolaştırılan.<br />

амxæццæгæнгæ | amxæssægængæ | karma, karıştırma, karıştırtma, iç içe sokma,<br />

birleştirme, benzetme, şaşırtma, yapışma, yapıştırılma, altüst etme, yanılma, yanıltma,<br />

köstekleme, dolaştırma.<br />

амxæццæгæнгæйæ | amxæssægængæyæ | karılarak, karıştırılarak, iç içe sokularak,<br />

birleştirilerek, benzetilerek, şaşırtılarak, yapıştırılarak, altüst edilerek, olaştırılarak.<br />

амxæццæгæнинaг (амxæццæгæнинæгтæ) | amxæssægæninag | karılacak, karıştırılacak,<br />

iç içe sokulacak, birleştirilecek, benzetilecek, şaşırtılacak, yapıştırılacak, yapıştırılacak, altüst<br />

edilecek, dolaştırılacak.<br />

aмхуызон кæнын | amxuıjon kænın | benzer yapmak, aynı yapmak, kopyasını yapmak.<br />

сровнять<br />

aмцæф-уымцæф | amsæf-uımsæf | yersiz, yerinde olmayan, mahalsiz, namünasip, fuzuli,<br />

münasebetsiz, manasız, gayri caiz, uygunsuz, olmayacak, dağınık, karışık, düzensiz, nizamsız,<br />

usulsüz, dandini.<br />

амцæф-уымцæф кæнын | amsæf-uımsæf kænın | yersiz yapmak; sırasız yapmak, vakitsiz<br />

yapmak, uygunsuz yapmak.<br />

aмы | amı | bura, buralı, buradaki, şuralı, yerel.<br />

амыггaг кæнын | amıggag kænın | üremek, üretmek, türemek, türleşmek, çoğaltmak,<br />

çoğaltılmak, gelecek kuşakları vermek; cinsleşmek, ırklaşmak, sülaleleşmek, soylaşmak, aile<br />

olmak; beslemek, basmak, kopya etmek.<br />

амыд | amıd | öğrenme, öğreniş, öğretiş, işaret etme, hareketle gösterme, jest ve mimikle<br />

işaret etme.<br />

амылaзoн уæвын (уын) | amılajon uævın | 1) loşlaşmak, siyahlanmak, karartmak,<br />

değişmek, başkalaşmak, fark etmek, dökülmek, dönmek; akmak; 2) değiştirmek, bozulmak,<br />

çirkinleşmek, sakatlanmak; 3) karşısında kırmızı olmak, kızmak, kızgın olmak, hiddetlenmek,<br />

öfkelenmek, asimle olmak.<br />

амынaт, амынæт | amınat, amınæt | 1) emanet, emanet bırakma, vedia; depolama için<br />

verilen şey veya nesne, depoya kabul edilme; 2) rehine koyma, terhin etme, rehin, tutu,<br />

ipotek, saklamak, gizlemek.<br />

амынæг кæнын | amınæg kænın | 1) söndürmek, sönmek, batırmak, biraz düşürmek, biraz<br />

solmak, az rengi atmak, rengi uçmak, biraz düşmek (ışık, lamba); 2) saklamak, gizlemek,<br />

kapamak, yaşmak, gömmek.<br />

амынæг уæвын (уын) | amınæg uævın | sönmek, solmak, gibi büyümek, solgunlaştırmak,<br />

saklanmak, saklamak, gizlenmek, gizlemek, sinmek, rengi atmak, rengi uçmak, pusmak,<br />

örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek, kaçmak, yatmak.<br />

амынæт, амынaт | amınæt, amınat | 1) emanet, emanet bırakma, vedia; depolama için<br />

verilen şey veya nesne, depoya kabul edilme; 2) rehine koyma, terhin etme, rehin, tutu,<br />

ipotek, saklamak, gizlemek.<br />

aмынд (амындтæ, амындтытæ) | amınd | 1. gösterilen, gösterilmiş, gösterme, belirtilen,<br />

tayin edilen, tespit edilen, sözü geçen; işaret, işaret edilen, hareketle gösterilen, jest ve<br />

mimikle işaret edilen; 2.1) yönerge, açıklama, anlatma, anlatım, anlatış, öğretim, öğrenme,<br />

öğreniş, öğretiş, öğretilmiş, öğreticilik, öğrenek, akıl öğretme, öğüt, öğütme, nasihat, telkin;<br />

talimat; yönerge, tarif, name, tefhim; 2) konferans verme; 3) ders, öğrenek, bilgi, bilim, ilim;<br />

183


ulum, fen; амынд æрцæуын | amınd ærsæuın | göstermek, işaret etmek, anlamına<br />

gelmek, emir etmek, ayırmak, göstermek, işaret etmek; açıklamak, izah etmek.<br />

aмынд уæвын | amınd uævın | belirtilmek, belirtilebilmek.<br />

aмындад | amındad |<br />

aмындæй, амынддæй | amındæy, amınddæy | üzerinde, talimat altında, eğitme,<br />

öğretme, emir altında, tarafından.<br />

амындæpцæуын | amındærsæuın | öğrenmek, öğrenmiş olmak, öğretilmiş olmak.<br />

амынддæттæг | amınddættæg | öğretmen, öğreten, öğretici, eğitmen.<br />

амынддæттын | amınddættın | öğretmek, eğitmek, öğretim vermek, talimat vermek, tarif<br />

etmek.<br />

амынддзинaд (амынддзинæдтæ)| amındzinad | göstermelik, işaretlik, talimatlık,<br />

yönergelik, eğitmenlik, öğretmenlik, direktiflik; öğütlük.<br />

aмыp кæнын | amır kænın | akıl durdurmak, aklını durdurmak, sersemletmek, sağır etmek,<br />

sağıra çevirmek, başına vurup bayıltmak, şaşakalmak, şaşkına döndürmek, nutku tutulmak,<br />

uyuşturmak.<br />

aмыp-мыp кæнын | amır-mır kænın | 1) kişnemek, mır-mır etmek, mır-mırlamak,<br />

söylenmek (at); 2) çınlamak, çınlatmak, tınlamak, çangırdamak, şıngırdamak, şıngırdatmak,<br />

çalmak, sesli çıkmak (zil, çan).<br />

aмыp уæвын (уын) | amır uævın | dilsiz kalmak, dilsiz olmak, sağır olmak, nutku tutulmak,<br />

uyuşmak, donakalmak; şaşkına çevrilmek, konuşamamak, konuşma yitimi olmak, aklı<br />

durmak, şaşakalmak, şaşkına dönmek, sersemlemek.<br />

aмыpдыгoн | amırdıgon | sersem, sağır, şaşkın, nutku tutulma.<br />

aмыpxæг (амыpxджытæ) | amırxæg | çalan, kaçıran, aşıran.<br />

aмыpxæггaг (амыpxæггæгтæ) | amırxæggag | çalmalık, kaçırmalık, aşırmalık.<br />

aмыpxæн | amırxæn | çalınan, kaçırılan, aşırılan.<br />

aмыpxгæ | amırxgæ | çalma, kaçırma, aşırma.<br />

aмыpxгæйæ | amırxgæyæ | çalarak, kaçırarak, aşırarak.<br />

aмыpxинaг (амыpxинæгтæ) | amırxinag | çalacak, kaçıracak, aşıracak.<br />

aмыpxт (амыpxтытæ) | amırxt | çalmış, kaçırmış, aşırmış.<br />

aмыpxын (амыpxтон, амыpxтaин, амыpxдзынæн) | amırxın | çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

aмыты | amıtı | burada, buralarda, şurada, şuralarda.<br />

aмыты-уымыты | amıtı-uımıtı | orada burada, oralarda buralarda, orada şurada, oralarda<br />

şuralarda.<br />

aмыxуыp кæнын | amıxuır kænın | hızlı baskı yapmak, çabukça basmak, bastırmak,<br />

mühürlemek, imzalamak, yazdırmak.<br />

анад кæнын | anad kænın | 1) tatsızlık yapmak, karşı koymak, nahoş yapmak; 2)<br />

çirkinleştirmek; zevksizlik çıkarmak, zevkini kaçırmak, zevksiz yapmak, muhalif etmek; 3)<br />

zehirlemek.<br />

анад уæвын (уын) | anad uævın | 1) tatsız olmak, karşı olmak, nahoş olmak; 2)<br />

çirkinleşmek, zevki kaçmak, zevksiz olmak, muhalif olmak; 3) zehirlenmek.<br />

анадгæнæг (анадгæнджытæ) | anadgænæg | tatsızlık yapan, karşı koyan, nahoş yapan;<br />

çirkinleştiren; zevksizlik çıkaran, zevkini kaçıran, zevksiz yapan, muhalif eden; zehirleyen.<br />

анадгæнæггаг (анадгæнæггæгтæ) | anadgænæggag | tatsızlık yapmalık, karşı koymalık,<br />

nahoş yapmalık; çirkinleştirmelik; zevksizlik çıkarmalık, zevkini kaçırmalık, zevksiz yapmalık,<br />

muhalif etmelik; zehirlemelik.<br />

анадгæнæн | anadgænæn | tatsızlık yapılan, karşı koyulan, nahoş yapılan; çirkinleştirilen;<br />

zevksizlik çıkarılan, zevkini kaçıran, zevksiz yapılan, muhalif edilen; zehirlenen.<br />

184


анадгæнгæ | anadgængæ | tatsızlık yapma, karşı koyma, nahoş yapma; çirkinleştirme;<br />

zevksizlik çıkarma, zevkini kaçırma, zevksiz yapma, muhalif etme; zehirleme.<br />

анадгæнгæйæ | anadgængæyæ | tatsızlık yaparak, karşı koyarak, nahoş yaparak;<br />

çirkinleştirerek; zevksizlik çıkararak, zevkini kaçırarak, zevksiz yaparak, muhalif ederek;<br />

zehirleyerek.<br />

анадгæнинaг (анадгæнинæгтæ) | anadgæninag | tatsızlık yapılacak, karşı koyulacak,<br />

nahoş yapacak; çirkinleştirecek; zevksizlik çıkaracak, zevkini kaçıracak, zevksiz yapacak,<br />

muhalif edecek; zehirleyecek.<br />

аназын, ануaзын | anajın, anuajın | soğuk sıvı içecekler içmek.<br />

анаинaг (анаинæгтæ) | anainag | yıkanacak, banyo yapacak, duş alacak, hamama gidecek,<br />

yüzecek; geri satın alacak, fidye verip kurtaracak, amorti edecek, fidye verecek; kurtaracak,<br />

rehinden kurtaracak, cezasını çekecek, ödeyecek, telafi edecek; harman dövecek, harman<br />

yapacak.<br />

анай кæнын | anay kænın | harman dövmek, harman yapmak.<br />

анайaг | anayag | yıkatan, banyo yaptıran, duş aldıran, hamama götüren, yüzdüren; geri<br />

satın alan, fidye verip kurtaran, amorti eden, fidye veren; kurtaran, rehinden kurtaran,<br />

cezasını çeken, ödeyen, telafi eden; harman döven, harman yapan.<br />

анайæг (анайджытæ) | anayæg | yıkanan, banyo yapan, duş alan, hamama giden, yüzen;<br />

geri satın alan, fidye verip kurtaran, amorti eden, fidye veren; kurtaran, rehinden kurtaran,<br />

cezasını çeken, ödeyen, telafi eden; harman döven, harman yapan.<br />

анайæггaг (анайæггæгтæ) | anayæggag | yıkanmalık, yıkamalık, banyo yapmalık, duş<br />

almalık, hamama gitmelik, yüzmelik; geri satın almalık, fidye verip kurtarmalık, amorti<br />

etmelik, fidye vermelik; kurtarmalık, rehinden kurtarmalık, cezasını çekmelik, ödemelik, telafi<br />

etmelik; harman dövmelik, harman yapmalık<br />

анайæн | anayæn | yıkanılan, banyo yapılan, duş alınan, hamama gidilen, yüzülen; geri satın<br />

alınan, fidye verip kurtarılan, amorti edilen, fidye verilen; kurtarılan, rehinden kurtarılan,<br />

cezası çekilen, ödenen, telafi edilen; harman dövülen, harman yapılan.<br />

анайгæ | anaygæ | yıkanma, yıkama, banyo yapma, duş alma, hamama gitme, yüzme; geri<br />

satın alma, fidye verip kurtarma, amorti etme, fidye verme; kurtarma, rehinden kurtarma,<br />

cezasını çekme, ödeme, telafi etme; harman dövme, harman yapma.<br />

анайгæйæ | anaygæyæ | yıkanarak, banyo yaparak, duş alarak, hamama giderek, yüzerek;<br />

geri satın alarak, fidye verip kurtararak, amorti ederek, fidye vererek; kurtararak, rehinden<br />

kurtararak, cezasını çekerek, ödeyerek, telafi ederek; harman döverek, harman yaparak<br />

анайын (анадтон, анадтaин, анайдзынæн) | anayın | yıkanmak, yıkamak, banyo yapmak,<br />

duş almak, hamama gitmek, yüzmek; geri satın almak, fidye verip kurtarmak, amorti etmek,<br />

fidye vermek; kurtarmak, rehinden kurtarmak, cezasını çekmek, ödemek, telafi etmek;<br />

harman dövmek, harman yapmak; хи анайын | xi anayın | kurtarılmak, cezasını çekmek;<br />

yıkanmak, kendini yıkmak, banyo yapmak, suya girmek.<br />

аналaт уæвын (уын) | analat uævın | terbiyesiz olmak, meydan okumak, küstah, küstah<br />

olmak; lanet olmak, lanet işler yapmak.<br />

анализ (уæнггай кæнын зонадон æгъдауæй) | analij (uænggay kænın jonadon æğdauæy)<br />

| analiz, analiz etme, tahlil, çözümleme, tahlil.<br />

анализ кæнын | analij kænın | analiz etmek, çözümlemek, tahlil etmek, tetkik etmek,<br />

incelemek, eşelemek, eşinmek, eşmek.<br />

анализгæнæг (анализгæнджытæ) | analijgænæg | çözümleyen, analiz eden, analiz yapan,<br />

tahlil eden, tetkik eden, inceleyen, eşeleyen, eşinen, eşen.<br />

185


анализгæнæггаг | analijgænæggag | analiz etmelik, çözümlemelik, tahlil etmelik, tetkik<br />

etmelik, incelemelik, eşelemelik, eşinmelik, eşmelik.<br />

анализгæнæн | analijgænæn | analiz edilen, çözümlenen, tahlil edilen, tetkik edilen,<br />

incelenen, eşelenen, eşinen, eşilen.<br />

анализгæнгæ | analijgængæ | analiz etme, çözümleme, tahlil etme, tetkik etme, inceleme,<br />

eşeleme, eşinme, eşme.<br />

анализгæнгæйæ | analijgængæyæ | analiz ederek, çözümleyerek, tahlil ederek, tetkik<br />

ederek, inceleyerek, eşeleyerek, eşinerek, eşerek.<br />

анализгæнинaг (анализгæнинæгтæ) | analijgæninag | analiz edilecek, çözümlenecek,<br />

tahlil edilecek, tetkik edilecek, incelenecek, eşelenecek, eşinecek, eşilecek.<br />

анализгонд | analijgond | analiz edilmiş, çözümlemiş, tahlil etmiş, tetkik etmiş, incelemiş,<br />

eşelemiş, eşinmiş, eşmiş.<br />

аналитик | analitik | analizci, analist, tahlilci, çözümcü.<br />

аналитикон | analitikon | analitik, tahlili, çözümsel, analitik, halli.<br />

аналоги (хуызæндзинад, æнгæсдзинад) | analogi (xuıjænzinad, ængæşzinad) | analoji,<br />

benzerlik, aynılık, andırışma, andırış, kıyas, örnekseme, mukayese, tıpkılık.<br />

аналогион | anlogion | benzer, andıran, aynı, hal, durum, olay, sorun, dava, kutu, sandık,<br />

çanta, kasa; аналогион цау (иннæйы хуызæн цау) | analogion sau (innæyı xuıjæn sau) |<br />

benzerlik, aynı türden.<br />

аналогон | analogon | benzer, andıran, aynı.<br />

анамонд кæнын | anamond kænın | mutsuz yapmak, mutsuz etmek, yıkmak; хи анамонд<br />

кæнын | xi anamond kænın | kendini mutsuz kılmak; mutsuz olmak, kendi yıkmak.<br />

анамонд уæвын (уын) | anamond uævın | mutsuz olmak, kendini mutsuz kılmak; kendi<br />

yıkmak, kendini öldürmek.<br />

ананac | ananaş | ananas.<br />

анапест (æмдзæвгæйы æртæуæнгон бæрц, æрцæвæн фæстаг уæнгыл кæмæн ис) |<br />

anapyeşt (æmzævgæyı ærtæuængon bærs, ærsævæn fæştag uængıl kæmæn iş) | şiirde<br />

kafiye uyumu, redif.<br />

анарæг кæнын | anaræg kænın | 1) daraltmak, dar yapmak, daralttırmak, inceltmek; 2)<br />

tüketmek, zayıf düşürmek, zayıflatmak, arıklatmak, verimini çok azaltmak, yıpratmak.<br />

анарæг уæвын (уын) | anaræg uævın | 1) daraltılmak, daralmak, dar olmak, incelmek, ince<br />

olmak; 2) zayıflamak, arıklamak, kötülemek.<br />

анард кæнын | anard kænın | semirtmek, semirtilmek, şişmanlatmak, yağlatmak, yağ<br />

bağlatmak, beslemek.<br />

анард уæвын (уын) | anard uævın | yağı olmak, yağlanmak, yağ bağlamak, şişmanlamak,<br />

beslenmek.<br />

анархи (æнæхицауад уавæр) | anarxi (ænæxisauad uævær) | anarşi, düzensizlik,<br />

kargaşalık, kargaşa, başsızlık, kargaşa, başsızlık, fevza, tezebzüp.<br />

анархизм | anarxijm | anarşizm, anarşistlik, fevzaviyet.<br />

анархион | anarxion | anarşik, düzensiz.<br />

анархист (анархизмы фæдон) | anarxişt (anarxijmı fædon) | anarşist, erk bozan.<br />

анархистoн | anarxişton | anarşist.<br />

aнархо-синдикализм | anarxo-şindikalijm | anarşi-sendikacılık.<br />

анатоми (буары конды зонад) | anatomi (buarı kondı jonad) | anatomi, yapı, yapı bilimi,<br />

beden ilmi, teşrih.<br />

анатомион | anatomion | anatomi, anatomik, yapısal, bedensel, teşrih.<br />

анатомировать кæнын | anatomirovath kænın |<br />

186


анауыли | anauıli | sonbaharda nadas edilmiş tarla, nadas etme, nadas.<br />

анауыли кæнын | anauıli kænın | nadas etmek, nadasa bırakmak, kaldırmak.<br />

анафopæ | anaforæ | baş yenilenmesi, anafor.<br />

анаxpoнизм | anaxronizm | anakronizm, tarihe aykırılık, tarih yanılgısı, çağa uymazlık.<br />

анæм-анæм кæнын | anæm-anæm kænın | sık sık dövmek, dayak atmak, pataklamak,<br />

vurmak, çırpmak, yumruklamak; yenmek, tokaçlamak, ezmek.<br />

анæмаг | anæmag | dövdürten, dayak attırtan, pataklatan, vurdurtan, çırptırtan,<br />

yumruklatan; yendirten, tokaçlatan, ezdirten.<br />

анæмæг (анæмджытæ) | anæmæg | döven, dayak atan, pataklayan, vuran, çırpan,<br />

yumruklayan; yenen, tokaçlayan, ezen.<br />

анæмæггаг (анæмæггæгтæ) | anæmæggag | dövmelik, dayak atmalık, pataklamalık,<br />

vurmalık, çırpmalık, yumruklamalık; yenmelik, tokaçlamalık, ezmelik<br />

анæмæн | anæmæn | dövülen, dayak atılan, pataklatılan, vurulan, çırpılan, yumruklanan;<br />

yenmek, tokaçlamak, ezmek<br />

анæмгæ | anæmgæ | dövme, dayak atma, pataklama, vurma, çırpma, yumruklama; yenme,<br />

tokaçlama, ezme.<br />

анæмгæйæ | anæmgæyæ | döverek, dayak atarak, pataklatarak, vurarak, çırparak,<br />

yumruklanarak; yenerek, ezerek.<br />

анæминаг (анæминæгтæ) | anæminag | dövülecek, dayak atılacak, pataklatılacak,<br />

vurulacak, çırpılacak, yumruklanacak; yenilecek, ezilecek.<br />

анæмын (анадтон, анадтaин, анæмдзынæн) | anæmın | 1) dövmek, dayak atmak,<br />

pataklamak, vurmak, çırpmak, yumruklamak; yenmek, tokaçlamak, ezmek; kırmak,<br />

zedelemek, kırmak, bozmak; 2) basarak sıkıştırmak, tepmek, hamur yoğurmak; 3) çiğnemek,<br />

damgalamak.<br />

анæниз кæнын | anænij kænın | hızlı iyileştirmek, çabukça tedavi etmek, sağlıklı yapmak,<br />

düzeltmek, iyileştirmek.<br />

анæниз уæвын (уын) | anænij uævın | hızlı iyileşmek, çabukça toparlamak, toparlanmak,<br />

sağlıklı olmak, düzelmek, iyileşmek, dincelmek, toplamak, kilo almak.<br />

анæpæн | anæræn | gürleyen, gümbürdeyen, gürültü çıkartılan, tıkırdatılan, inildeyen,<br />

takırdayan, çıtırdayan, ünlenen, yayılan, sesi işitilen, duyulan, görünen.<br />

анæpгæ | anærgæ | gürleme, gümbürdeme, gürültü çıkarma, tıkırdama, inildemek,<br />

takırdama, çıtırdama, ünlenme, yayılma, sesi işitilme, duyulma.<br />

анæpгæйæ | anærgæyæ | gürleyerek, gümbürdeyerek, gürültü çıkararak, tıkırdayarak,<br />

inildeyerek, takırdayarak, çıtırdayarak, ünlenerek, yayılarak, sesi işitilerek, duyularak,<br />

görünerek.<br />

анæpд (анæpдджытæ) | anærd | gürlemiş, gümbürdemiş, gürültü çıkarmış, tıkırdamış,<br />

inildemiş, takırdamış, çıtırdamış, ünlenmiş, yayılmış, sesi işitilmiş, duyulmuş, görünmüş.<br />

анæpинаг (анæpинæгтæ) | anærinag | gürleyecek, gümbürdeyecek, gürültü çıkaracak,<br />

tıkırdaycak, inildeyecek, takırdayacak, çıtırdayacak, ünlenecek, yayılacak, sesi işitilecek,<br />

duyulacak, görünecek.<br />

анæpcаг | anærşag | şişirten, şişiren, kabartan, genişleten, genlileştiren; arttıran, büyüten,<br />

davul gibi oldurtan.<br />

анæpcæг (анæpcджытæ) | anærşæg | şişiren, şişen, kabaran, genişleyen, genlileşen; artan,<br />

büyüyen, davul gibi olan.<br />

анæpcгæ | anærşgæ | şişirme, şişme, kabarma, genişleme, genlileşme; artma, büyüme,<br />

davul gibi olma.<br />

187


анæpcгæйæ | anærşgæyæ | şişirerek, şişerek, kabararak, genişleyerek, genlileşerek;<br />

artarak, büyüyerek, davul gibi olarak.<br />

анæpcинаг (анæpcинæгтæ) | anærşinag | şişirilecek, şişecek, kabaracak, genişleyecek,<br />

genlileşecek; artacak, büyüyecek, davul gibi olacak.<br />

анæpcын *анæpcт (-и, -ис), анæpcтaин, анæpcдзæн (-и, -ис)] | anærşın | şişirmek, şişmek,<br />

kabarmak, genişlemek, genlileşmek; artmak, büyümek, davul gibi olmak.<br />

анæpын *анæpыд (-и, -ис), анæpыдaин, анæpдзæн (-и, -ис)] | anærın | gürlemek,<br />

gümbürdemek, gürültü çıkarmak, tıkırdamak, inildemek, takırdamak, çıtırdamak, ünlenmek,<br />

yayılmak, sesi işitilmek, duyulmak, görünmek.<br />

анæт-анæт кæнын | аnæt-anæt kænın |<br />

анæтаг | аnætag |<br />

анæтæг (анæтджытæ) | аnætæg |<br />

анæтæггаг | аnætæggag |<br />

анæтæн | аnætæn |<br />

анæтгæ | аnætgæ |<br />

анæтгæйæ | аnætgæyæ |<br />

анæтинаг | аnætinag |<br />

анæтыд (анæтыдтытæ) | аnætıd |<br />

анæтын (анæтыдтон, анæтыдaин, анæтдзынæн) | anætın | ışınsız olmak, huzmesiz<br />

yapmak, kararname. 1) постонать; 2) похныкать.<br />

ангар (хæдтæхджытæ æфснайæн сара) | angar (xædtæxcıtæ æfşnayæn şara) | hangar,<br />

uçak koruma yeri.<br />

ангидpид | angidrid | anhidrit.<br />

ангинæ (хъуырниз) | anginæ (quır nij) | anjin, boğak, boğaz hastalığı.<br />

англис | angliş | İngiliz<br />

англисаг (англисæгтæ) | anglişag | 1. İngiliz; 2. İngilizce; англисаг æвзаг | anglişag ævjag<br />

| İngilizce, İngiliz dili; англисаг æвзаг англисаг | anglişag ævjag anglişag | İngiliz dili<br />

İngilizce.<br />

англo-амеpикаг | anglo-amyerikag | anglo-amerikan.<br />

англo-егйпетаг | anglo-yegypyetag |<br />

ангoм | angom | bol, geniş, rahat, ferah.<br />

ангoм кæнын | angom kænın | 1) bollaştırmak, genişletmek, ferahlatmak, sahiplenmek;<br />

birbirine uydurmak, sürmek, alıştırmak, koşturmak, ayarlamak, yakınca sürmek; 2)<br />

yoğunlaşmak, sıkılaştırmak, sıkıştırmak, sıklaştırmak, yoğunlaştırmak, teksif etmek; 3)<br />

yoğunca örtmek, sıkıca kapmak.<br />

ангoм уæвын | angom uævın | 1) ayarlanmak, yoğunca sürmek; bollanmak, genişlemek,<br />

ferahlamak, koyulaşmak; 2) yoğunlaşmak, monte edilebilmek, ele geçirmek; 3) yoğunca<br />

örtülmek, sıkıca kapanmak.<br />

андaваг | andavag | duyurtan, hissettiren, sezdiren, anlatan; ısındıran, sıcaklaştıran, ateş<br />

bastıran, ateşleten (sıcaklık, ılık).<br />

андaвæг (андaвджытæ) | andavæg | duyan, hisseden, sezen, anlayan; ısınan, sıcaklaşan,<br />

ateş basan, ateşlenen (sıcaklık, ılık).<br />

андaвæн | andavæn | duyulan, hissedilen, sezilen, anlaşan; ısınılan, sıcaklaşan, ateş basılan,<br />

ateşlenilen (sıcaklık, ılık).<br />

андaвгæйæ | andavgæyæ | duyarak, hissederek, sezerek, anlayarak, ısınarak, sıcaklaşarak,<br />

ateş basarak, ateşlenerek (sıcaklık, ılık).<br />

188


андaвинаг | andavinag | duyacak, hissedecek, sezecek, anlaşacak, ısınacak, sıcaklaşacak,<br />

ateş basacak, ateşlenecek (sıcaklık, ılık).<br />

андaвын *андæвта, андæвтaид, андавдзæн (-и, -ис)] | andavın | duymak, hissetmek,<br />

sezmek, anlamak, ısınmak, sıcaklaşmak, ateş basmak, ateşlenmek (sıcaklık, ılık).<br />

андaдз-андaдз кæнын | andaz-andaz kænın | 1) sık sık yapıştırmak, yapıştırılmak,<br />

zamklamak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak; lehimlemek, lehimletmek; 2)<br />

atmak, atılmak, attırmak, fırlatmak, fırlamak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak; 3)<br />

maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak (hedef olarak); 4)<br />

vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak, toslamak.<br />

андaдзаг | andazag | yapıştıran, yapıştırılan, zamklatan, tutkallatan, tutkalla yapıştırtan,<br />

uhulatan; lehimleten.<br />

андaдзæг (андaдзджытæ) | andazæg | yapışan, yapışılan, zamklayan, tutkallayan, tutkalla<br />

yapıştıran, uhulayan; lehimleyen.<br />

андaдзæггаг (андaдзæггæгтæ) | andazæggag | yapıştırmalık, yapıştırılmalık, zamklamalık,<br />

tutkallamalık, tutkalla yapıştırmalık, uhulatmalık; lehimlemelik, lehimletmelik<br />

андaдзæн | andazæn | yapıştırılan, zamklanan, tutkallanan, tutkalla yapıştırılan, uhulanan;<br />

lehimlenen, lehimletilen.<br />

андaдзгæ | andazgæ | yapıştırma, yapıştırılma, zamklama, tutkallama, tutkalla yapıştırma,<br />

uhulama; lehimleme, lehimletme.<br />

андaдзгæйæ | andazgæyæ | yapıştırarak, yapıştırılarak, zamklanarak, tutkallanarak,<br />

tutkalla yapıştırarak, uhulanarak; lehimlenerek, lehimleterek<br />

андaдзинаг (андaдзинæгтæ) | andazinag | yapıştırtacak, yapıştırılacak, zamklanacak,<br />

tutkallanacak, tutkalla yapıştıracak, uhulanacak; lehimlenecek, lehimletecek.<br />

андaдзын (андæгътон, андæгътaин, андадздзынæн) | andazın | 1) yapıştırmak,<br />

yapıştırılmak, zamklamak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak; lehimlemek,<br />

lehimletmek; 2) atmak, atılmak, attırmak, fırlatmak, fırlamak, saldırmak, bırakmak, vurmak,<br />

koşmak; 3) maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak (hedef<br />

olarak); 4) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak, toslamak.<br />

андæвд (андaвдтытæ) | andavd | donmuş, buz tutmuş, buz kesilmiş, dondurmuş,<br />

üşütmüş, soğumuş.<br />

андæвын [андæвта, андæвтaид, андавдзæн (-и, -ис)] | andavın | donmak, buz tutmak,<br />

buz kesilmek, dondurmak, üşütmek, soğumak.<br />

андæгъд (андæгътытæ) | andæğd |<br />

андæдз-андæдз кæнын | andæz-andæz kænın | 1) sık sık yapışmak, yapıştırmak,<br />

yapıştırılmak, yapıştırtmak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak, lehimlenmek,<br />

lehimlemek; ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak, sürtünmek, üstüne<br />

varmak, sarmak, yanaşmak; 2) maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak,<br />

kapılmak.<br />

андæдзаг | andæzag | yapıştırtan, yapıştıran, zamklatan, tutkallatan, tutkalla yapıştırtan,<br />

uhulatan; lehimleten.<br />

андæдзæг (андæдзджытæ) | andæzæg | yapışan, yapıştırılan, zamklayan, tutkallayan,<br />

tutkalla yapıştıran, uhulayan; lehimleyen.<br />

андæдзæн | andæzæn | yapıştırılan, zamklanan, tutkallanan, tutkalla yapıştırılan, uhulanan;<br />

lehimlenen.<br />

андæдзгæ | andæzgæ | yapıştırma, yapıştırılma, zamklama, tutkallama, tutkalla yapıştırma,<br />

uhulama; lehimleme, lehimletme.<br />

189


андæдзинаг (андæдзинæгтæ) | andæzinag | yapıştırtacak, yapıştırılacak, zamklanacak,<br />

tutkallanacak, tutkalla yapıştıracak, uhulanacak; lehimlenecek, lehimletecek.<br />

андæдзын *андæгъд (-и, -ис), андæгъдaин, андæдздзæн (-и, -ис)] | andæzın | 1)<br />

yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak, yapıştırtmak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak,<br />

uhulamak, lehimlenmek, lehimlemek; ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek,<br />

sarkılmak, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak; 2) maksatta olmak, isabet etmek,<br />

rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak.<br />

андæpxуызoн (андæpxуызæттæ) кæнын | andærxuıjon kænın | değiştirmek, biçimini<br />

değiştirmek, huyunu değiştirmek, tabiatını değiştirmek, değişim yapmak, değişiklik yapmak,<br />

değişik yapmak, değiştirtmek; dönüştürmek, dönüşüm yapmak, evirmek, hıyanet etmek,<br />

ihanet etmek, düzeltmek, yeniden düzenlemek, yeniden yapmak.<br />

андæpxуызoн (андæpxуызæттæ) уæвын (уын) | andærxuıjon uævın | değişmek,<br />

değiştirmek, değiştirilmek, başkalaşmak, fark etmek, dökülmek, dönmek, dönüşmek,<br />

dönüştürülmek, değişimden geçmek, yinelemek.<br />

андæpxуызoнгæнаг | andærxuıjongænag | değiştirten, biçimini değiştirten, huyunu<br />

değiştirten, tabiatını değiştirten, değişim yaptırtan, değişiklik yaptırtan, değişik yaptırtan,<br />

değiştirten; dönüştürten, dönüşüm yaptırtan, evirten, hıyanet ettirten, ihanet ettirten,<br />

düzeltirden, yeniden düzenleten, yeniden yaptıran.<br />

андæpxуызoнгæнæг (андæpxуызoнгæнджытæ) | andærxuıjongænæg | değişen,<br />

değiştiren, değiştirilen, değişim yapan, değişiklik yapan, değişik yapan, başkalaşan, fark eden,<br />

dökülen, dönen, dönüşen, dönüştüren, dönüştürülen, dönüşüm yapan, değişimden geçen,<br />

eviren, yinelenen, düzelten, düzenleyen.<br />

андæpxуызoнгæнæггаг (андæpxуызoнгæггæгтæ) | andærxuıjongænæggag |<br />

değiştirmelik, değişim yapmalık, değişiklik yapmalık, değişik yapmalık, değiştirtmelik;<br />

dönüştürmelik, dönüşüm yapmalık, evirmelik, düzeltmelik, düzenlemelik, yeniden yapmalık.<br />

андæpxуызoнгæнæн | andærxuıjongænæn | değiştirilen, değişim yapılan, değişiklik<br />

yapılan, değişik yapılan, değiştirilen; dönüştürülen, dönüşüm yapılan, evirilen, düzeltilen,<br />

düzenlenen, yeniden yapılan.<br />

андæpxуызoнгæнгæ | andærxuıjongængæ | değiştirme, değişim yapma, değişiklik<br />

yapmak, değişik yapma, değiştirtme; dönüştürme, dönüşüm yapma, evirme, düzeltme,<br />

yeniden düzenleme, yeniden yapma.<br />

андæpxуызoнгæнгæйæ | andærxuıjongængæyæ | değiştirerek, değişim yaparak, değişiklik<br />

yaparak, değişik yaparak, değiştirterek; dönüştürerek, dönüşüm yaparak, evirerek,<br />

düzelterek, yeniden düzenleyerek, yeniden yaparak.<br />

андæpxуызoнгæнинаг (андæpxуызoнгæнинæгтæ) | andærxuıjongæninag |<br />

değiştirilecek, değişim yapılacak, değişiklik yapacak, değişik yapacak, değiştirilecek;<br />

dönüştürülecek, dönüşüm yapacak, evirecek, düzeltecek, yeniden düzenlenecek, yeniden<br />

yapılacak.<br />

андезит | аndyejit | andezit, Ankara taşı. андезит<br />

андиаг (андиæгтæ) | аndiаg | 1. andante, andiets; Hint; 2. andean; Hindistan, Hintçe. 1.<br />

андиец; 2. андийский.<br />

андидзæг (андидзджытæ) | andizæg | toplayan, toparlanan, toparlatan, iyileşen, düzelen,<br />

sıhhati düzelen, dincileşen, dertsizleşen, şifa bulan, sağalan, sağlamlaşan.<br />

андидзæн | andizæn | toplanılan, toparlatılana, iyileştirilen, düzeltilen, sıhhati düzeltilen,<br />

dincileştirilen, dertsizleştirilen, şifa buldurulan, sağmalaştırılan, sağlamlaştırılan.<br />

андидзгæ | andizgæ | toplama, toparlama, toparlatma, iyileşme, düzelme, sıhhati düzelme,<br />

dincelme dertsizleşmek, şifa bulma, sağalma, sağlamlaşma.<br />

190


андидзгæйæ | andizgæyæ | toplayarak, toparlayarak, toparlatarak, iyileşerek, düzelerek,<br />

sıhhati düzelerek, dincelerek, dertsizleşerek, şifa bularak, sağalarak, sağlamlaşarak.<br />

андидзинаг (андидзинæгтæ) | andizinag | toplanacak, toparlanacak, toparlatılacak,<br />

iyileştirilecek, düzeltilecek, sıhhati düzeltilecek, dincileştirilecek, dertsizleşecek, şifa bulacak,<br />

sağalacak, sağlamlaşacak<br />

андидзын *андидзыдта, андидзыдтaин, андидздзæн (-и, -ис)] | andizın | 1) toplamak,<br />

toparlamak, toparlatmak, iyileşmek, düzelmek, sıhhati düzelmek, dincelmek, dertsizleşmek,<br />

şifa bulmak, sağalmak, sağlamlaşmak, nefes çekmek, yaşamaya başlamak, hayat bulmak; 2)<br />

kilo almak, kapanmak, sıkıştırılmak, uzamak, uzanmak, fokurdatmak; sıkışmak, sıkılmak,<br />

ummak.<br />

андзapæг (андзapджытæ) | anzaræg | 1) kundakçı, kundaklayan, yakan; tutuşturan,<br />

tutuşan, alevlendiren, alevlenen, ateşlenen, ateş yakan, ateş yapan, parlatan, parıldayan; 2)<br />

savaşa çağıran, kışkırtan, kışkırtıcı, körükleyen, tahrik eden, teşvik eden.<br />

андзapæггаг (андзapæггæгтæ) | anzaræggag | yakmalık, yanmalık, yandırmalık,<br />

tutuşturmalık, tutuşmalık, alevlendirmelik, alevlenmelik, ateşlemelik, ateş yakmalık, ateş<br />

yapmalık, kundaklamalık, parlatmalık, parıldamalık; savaşa çağırmalık, kışkırtmalık,<br />

kışkırtıcılık, körüklemelik, tahrik etmelik, teşvik etmelik.<br />

андзapæн | anzaræn | yanan, tutuşturulan, alevlendirilen, ateşlenen, ateş yakılan, ateş<br />

yapılan, kundaklanılan, parlatılan, parıldatılan; savaşa çağırılan, kışkırtılan, körüklenen, tahrik<br />

edilen, teşvik edilen.<br />

андзapгæ | anzargæ | yakma, yanma, yandırma, tutuşturma, tutuşma, alevlendirme,<br />

alevlenme, ateşleme, ateş yakma, ateş yapma, kundaklama, parlatma, parıldama; savaşa<br />

çağırma, kışkırtma, körükleme, tahrik etme, teşvik etme.<br />

андзapгæйæ | anzargæyæ | yakarak, yanarak, yandırarak, tutuşturarak, tutuşarak,<br />

alevlendirerek, alevlenerek, ateşleyerek, ateş yakarak, ateş yaparak, kundaklayarak,<br />

parlatarak, parıldayarak<br />

андзapинаг (андзapинæгтæ) | anzarinag | yakılacak, yanacak, yandıracak, tutuşturacak,<br />

tutuşacak, alevlendirecek, alevlenecek, ateşleyecek, ateş yakacak, ateş yapacak,<br />

kundaklayacak, parlatacak, parıldayacak.<br />

андзapын (андзæрстон, андзæрстaин, андзардзынæн) | anzarın | 1) yakmak, yanmak,<br />

yandırmak, tutuşturmak, tutuşmak, alevlendirmek, alevlenmek, ateşlemek, ateş yakmak,<br />

ateş yapmak, kundaklamak, parlatmak, parıldamak, yalıtmak; körüklemek, tahrik etmek,<br />

teşvik etmek; 2) atmak, atılmak, attırmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, saldırmak, vurmak,<br />

bırakmak, koşmak; хи андзарын | xi anzarın | üzerine atılmak, saldırmak, çatmak,<br />

dökülmek, salmak; kendini yakmak.<br />

андзæвæг (андзæвджытæ) | anzævæg | çatan, dokunan, değen, temas eden, elleyen, el<br />

süren, ulaşan, tutan; dökülen, salan.<br />

андзæвæггаг (андзæвæггæгтæ) | anzævæggag | değmelik, değinmelik, değindirmelik,<br />

dokunmalık, dokundurmalık, ellemelik, el sürmelik, temas etmelik, temasta bulunmalık,<br />

temas ettirmelik, sürünmelik, ait olmalık, ulaşmalık, tutmalık, ilgilenmelik, ilgilendirmelik.<br />

андзæвæн (андзæвæггæгтæ) | anzævæn | değinen, dokunulan, ellenen, el sürülen, temas<br />

edilen, ulaşılan, tutulan.<br />

андзæвгæ | anzævgæ | değme, değinme, değindirme, dokunma, dokundurma, elleme, el<br />

sürme, temas etme, temasta bulunma, temas ettirme, sürünme, ait olma, ulaşma, tokuşma,<br />

bitişik olma, bağlı olma, tutma, okşama, yapışma, ilgilenme, ilgilendirme.<br />

андзæвгæйæ | anzævgæyæ | değerek, değinerek, değindirerek, dokunarak, dokundurarak,<br />

elleyerek, el sürerek, temas ederek, temasta bulunarak, temas ettirerek, sürünerek, ait<br />

191


olarak, ulaşarak, tokuşarak, bitişik olarak, bağlı olarak, tutarak, okşayarak, yapışarak,<br />

ilgilenerek, ilgilendirerek.<br />

андзæвинаг (андзæвинæгтæ) | anzævinag | değecek, değinecek, değindirecek,<br />

dokunacak, dokunduracak, elleyecek, el sürecek, temas edecek, temasta bulunacak, temas<br />

ettirecek, sürünecek, ait olacak, ulaşacak, tokuşacak, bitişik olacak, bağlı olacak, tutacak,<br />

okşayacak, yapışacak, ilgilenecek, ilgilendirecek.<br />

андзæвын (андзæвыдтæн, андзæвыдaин, андзæвдзынæн), аныдзæвын | anzævın,<br />

anızævın | değmek, değinmek, değindirmek, dokunmak, dokundurmak, ellemek, el sürmek,<br />

temas etmek, temasta bulunmak, temas ettirmek, sürünmek, ait olmak, ulaşmak, tokuşmak,<br />

bitişik olmak, bağlı olmak, tutmak, massetmek, okşamak, yapışmak, ilgilenmek, ilgilendirmek.<br />

андзыг уæвын (уын) | anzıg uævın | 1) donmak, kasılmak, kasılma göstermek, sertleşmek,<br />

uyuşmak, tirildemek; 2) götürmek, götürülmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak, çıkarmak,<br />

çıkarılmak, toplamak, tanıştırmak, ibaret olmak, azaltmak; kasılma sonucu bacağın kısalması,<br />

duraksamak; мæ къах андзыг | mæ khax anzıg | ayağım kasıldı, bacak spazmı geçiriyorum,<br />

ayağım duraksadı, ayağım gitmiyor.<br />

анекдот | anyekdot | anekdot, hikâyecik, fıkra, latife, şaka, takılmak, lağ.<br />

анеми | anyemi | anemi, kansızlık, fakrüddem.<br />

анероид | anyeroid | aneroit barometre, meteor.<br />

анемиджын | anyemicın | anemili.<br />

анестези (рис не 'нкъарын) | anyeştyeji (riş nye ‘nkharın) | anestezi, duyum yitimi,<br />

uyuşum, iptali his, ağrı duyumunu yok edici.<br />

анестези кæнын | anyeştyeji kænın | anestezi yapmak, uyuşturmak.<br />

анизджын кæнын | anijcın kænın | hastalık bulaştırmak, bulaştırmak, zehirlemek; hastalık<br />

yapmak; хи анизджын кæнын | xi anijcın kænın | a) hasta gibi görünmek; kendini hasta<br />

etmek, hastalığa yakalanmak; b) hasta olacak gibi görünmek.<br />

анизджы уæвын (уын) | anijcın uævın | hasta olmak, hastalığa yakalanmak, hastalığa<br />

tutulmak.<br />

анилин | anilin | anilin; анилин аxopæнтæ | anilin axoræntæ | anilin boyaları.<br />

анилинджын | anilincın | anilinli.<br />

аниc | aniş | anason; аниcы зети | anişı jyeti | anason yağı.<br />

аниуаг | aniuag | ulutan, ürüten.<br />

аниуæг (аниуджытæ) | aniuæg | uluyan, ürüyen.<br />

аниуæггаг | aniuæggag | ulumalık, ürümelik.<br />

аниуæн | aniuæn | ulunan, ürüten.<br />

аниугæ | aniugæ | uluma, ürüme.<br />

аниугæйæ | aniugæyæ | uluyarak, ürüyerek.<br />

аниуинаг (аниуинæгтæ) | aniuinag | ulunacak, ürüyecek.<br />

аниуын *аниудта, аниудтaин, аниудзæн (-и, -ис)] | aniuın | ulumak, ürümek.<br />

анкет (дзуапдæттинæ фарстаты сыф) | ankæt (zuap dættinæ farştatı şıf) | anket.<br />

анкетæ | ankætæ | anket, soru dizini, sicil.<br />

анкетон | ankæton | anket, soru dizini, sicil.<br />

анкъуc-анкъуc кæнын | ankhuş-ankhuş kænın | sık sık sallamak, sallandırmak, salıncak,<br />

yana yatırmak, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak, sarsmak, sarsılmak,<br />

sendelemek, çekmek, harekete getirmek, hareket ettirmek, yürütmek, itmek, ilerletmek, ileri<br />

sürmek, tahrik etmek, kışkırtmak.<br />

192


анкъуcаг | ankhuşag | sallatan, sallandırtan, salındıran, yana yatırtan, yalpalandırtan,<br />

ırgalatan, çalkalatan, çalkatan, sarstıran, sarsılan, sendeleten, çektiren, harekete getirten,<br />

hareket ettiren, yürüten, iten, ilerleten, ileri sürdüren, tahrik ettiren, kışkırtan.<br />

анкъуcæг (анкъуcджытæ) | ankhuşæg | sallanan, sallandıran, salınan, yana yatan,<br />

yalpalanan, ırgalayan, çalkalayan, çalkayan, sarsan, sarsılan, sendeleyen, çeken, harekete<br />

getiren, hareket edilen, yürüyen, itilen, ilerleyen, ileri süren, tahrik eden, kışkırtılan.<br />

анкъуcæггаг (анкъуcæггæгтæ) | ankhuşæggag | sallamalık, sallandırmalık, salıncaklık, yana<br />

yatırmalık, yalpalandırmalık, ırgalamalık, çalkalamalık, çalkamalık, sarsmalık, sarsılmalık,<br />

sendelemelik, çekmelik, harekete getirmelik, hareket ettirmelik, yürütmelik, itmelik,<br />

ilerletmelik, ileri sürmelik, tahrik etmelik, kışkırtmalık.<br />

анкъуcæн | ankhuşæn | sallanılan, sallandırılan, salıncak, yana yatırılan, yalpalandırılan,<br />

ırgalanan, çalkalanan, çalkanan, sarsılan, sarsılının, sendelenen, çekilen, harekete getirilen,<br />

hareket ettirilen, yürütülen, itilen, ilerletilen, ileri sürülen, tahrik edilen, kışkırtılan.<br />

анкъуcгæ | ankhuşgæ | sallama, sallandırma, salınca, yana yatırma, yalpalandırma,<br />

ırgalama, çalkalama, çalkama, sarsma, sarsılma, sendeleme, çekme, harekete getirme,<br />

hareket ettirme, yürütme, itme, ilerletme, ileri sürme, tahrik etme, kışkırtma.<br />

анкъуcгæйæ | ankhuşgæyæ | sallanarak, sallandırarak, yana yatırarak, yalpalandırarak,<br />

ırgalayarak, çalkalayarak, çalkayarak, sarsarak, sarsılarak, sendeleyerek, çekerek, harekete<br />

getirerek, hareket ettirerek, yürüterek, iterek, ilerleterek, ileri sürerek, tahrik ederek,<br />

kışkırtarak.<br />

анкъуcинаг (анкъуcинæгтæ) | ankhuşinag | sallanacak, sallandıracak, salınacak, yana<br />

yatıracak, yalpalandıracak, ırgalanacak, çalkalanacak, çalkanacak, sarsacak, sarsılacak,<br />

sendelenecek, çekecek, harekete getirecek, hareket ettirecek, yürütecek, itecek, ilerletecek,<br />

ileri sürecek, tahrik edecek, kışkırtacak.<br />

анкъуcын (анкъуыстон, анкъуыстaин, анкъусдзынæн) | ankhuşın | sallamak,<br />

sallandırmak, salıncak, yana yatırmak, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak,<br />

sarsmak, sarsılmak, sendelemek, çekmek, harekete getirmek, hareket ettirmek, yürütmek,<br />

itmek, ilerletmek, ileri sürmek, tahrik etmek, kışkırtmak.<br />

анкъуыc-анкъуыc кæнын | ankhuış-ankhuış kænın | sık sık hareket etmek, harekette<br />

bulunmak, yürümek, ilerlemek, ileri geri gitmek, yola çıkmak, kalkmak, aklını oynatmak,<br />

devinmek.<br />

анкъуыcаг | ankhuışag | hareket ettiren, harekette bulunduran, yürüten, ilerleten, ileri geri<br />

götüren, yola çıkaran, kalkan, aklını oynatan, devinden.<br />

анкъуыcæг | ankhuışæg | hareket eden, harekette bulunan, yürüyen, ilerleyen, ileri geri<br />

giden, yola çıkan, kalkan, aklı oynayan, devinen.<br />

анкъуыcæггаг (анкъуcæггæгтæ) | ankhuışæggag | hareket etmelik, harekette bulunmalık,<br />

yürümelik, ilerlemelik, ileri geri gitmelik, yola çıkmalık, kalkmalık, aklını oynatmalık,<br />

devinmelik.<br />

анкъуыcæн | ankhuışæn | hareket edilen, harekette bulunan, yürüyen, ilerleyen, ileri geri<br />

giden, yola çıkan, kalkan, aklını oynatan, devinen.<br />

анкъуыcгæ | ankhuışgæ | hareket etme, harekette bulunma, yürüme, ilerleme, ileri geri<br />

gitme, yola çıkma, kalkma, aklını oynatma, devinme.<br />

анкъуыcт (анкъуcтытæ) | ankhuışt | hareket etmiş, harekette bulunmuş, yürümüş,<br />

ilerlemmiş, ileri geri gitmiş, yola çıkmış, kalkmış, aklını oynatmış, devinmiş.<br />

анкъуыcын *анкъуыcт (-и, -ис), анкъуыcтaид, анкъуыcдзæн (-и, -ис)] | ankhuışın |<br />

hareket etmek, harekette bulunmak, yürümek, ilerlemek, ileri geri gitmek, yola çıkmak,<br />

kalkmak, aklını oynatmak, devinmek; yana yatmak; sarsılmak, sarsmak, sallamak,<br />

193


sallandırmak, sendelemek, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak, kımıldamak,<br />

kımıldanmak, dokunmak, zarar vermek, bozmak, aklını oynatmak.<br />

аннaлтæ | annaltæ | vakayiname, tarihsel olaylar.<br />

аннæ | annæ | öbür, öbürü, öteki, ötekisi; başka, başkası, başka biri, gayri, ayrı, diğer, diğeri,<br />

gelecek, ikinci, ertesi, üst, sair; özge.<br />

аннæмæй | annæmæy | diğer taraftan, diğer yandan; başka bir taneden, öbür yandan,<br />

öbür taraftan, başka, başka bir grubu.<br />

aннæpдæм | annærdæm | öbür yana, öbür tarafa, diğer yana, diğer tarafa, diğer bölgede,<br />

öbür kısımda, diğer partide, diğer yönden.<br />

аннæpдыгæй | annærdıgæy | öbür yandan, öbür taraftan, diğer yandan, diğer taraftan,<br />

diğer bölgeden, öbür kısımdan, diğer partiden.<br />

аннекси | annyekşi | ilhak; katma, ek, ilave.<br />

аннекси кæнын | annyekşi kænın | ilhak etmek, eklemek, katmak, ilave etmek.<br />

аннотаци (чиныджы апп цыбырæй зæгъгæйæ) | annotasi (çinıcı app sıbıræy jæğgæyæ) |<br />

özet, izahlı özet, içeriğin bir özet, tanıtma, kısa not, kısaca söyleme; аннотаци кæнын |<br />

annotasi kænın | özet yapmak, kısaltmak, çıkmalar yapmak, açıklayıcı not almak.<br />

аног кæнын | anog kænın | 1) yenilemek, yeniletme, yeni yapmak k, onararak yenilemek,<br />

tazelemek, canlandırmak, siftah giymek güncelleştirmek; 2) gençleştirmek, gençlik aşısı<br />

yapmak.<br />

аног уæвын (уын) | anog uævın | 1) yeni olmak, yenilemek, yenilenmek, yeniden<br />

başlamak, tekrar başlamak, üstelemek; güncel olmak, tekrarlanmak, depreşmek 2 )<br />

gençleşmek, gençlik aşısı olmak.<br />

аноггæнаг | anoggænag | yenileten, yeni yaptıran, onararak yenileten, tazeleten,<br />

canlandırtan, siftah giydiren, güncelleştiren; gençleştiren, gençlik aşısı yaptıran.<br />

аноггæнæг (аноггæнджытæ) | anoggænæg | yenilenen, yeniletilen, yeni yapan, onararak<br />

yenilenen, tazelenen, canlandıran, siftah giyen, güncelleşen; gençleşen, gençlik aşısı yapan.<br />

аноггæнæггаг (аноггæнæггæгтæ) | anoggænæggag | yenilemelik, yeniletmelik, yeni<br />

yapmalık, onararak yenilemelik, tazelemelik, canlandırmalık, siftah giymelik<br />

güncelleştirmelik; gençleştirmelik, gençlik aşısı yapmalık.<br />

аноггæнæн | anoggænæn | yenilemek, yeniletme, yeni yapmak, onararak yenilemek,<br />

tazelemek, canlandırmak, siftah giymek güncelleştirmek; gençleştirmek, gençlik aşısı<br />

yapmak.<br />

аноггæнгæ | anoggængæ | yenileme, yeniletme, yeni yapmak, onararak yenileme,<br />

tazeleme, canlandırma, siftah giyme, güncelleştirme; gençleştirme, gençlik aşısı yapma.<br />

аноггæнгæйæ | anoggængæyæ | yenileyerek, yenileterek, yeni yaparak, onararak<br />

yenileyerek, tazeleyerek, canlandırarak, siftah giyerek güncelleştirerek; gençleştirerek,<br />

gençlik aşısı yaparak.<br />

аноггæнинаг | anoggæninag | yenilenecek, yeniletecek, yeni yapacak, onararak<br />

yenilenecek, tazelenecek, canlandıracak, siftah giyecek güncelleştirecek; gençleştirecek,<br />

gençlik aşısı yapacak.<br />

анод | anod | anot.<br />

анозтджын | anoştcın | içkili, sarhoş, sarhoş olma.<br />

анозтджын уæвын (уын) | anoştcın uævın | içkili olmak, sarhoş olmak, mest olmak,<br />

esrimek, içmek, içmiş olmak.<br />

аномали (нормæйæ ахизын) | anomali (normæyæ axijın) | anomali, sapaklık, aykırılık,<br />

düzgünsüzlük, anormal, normalden çıkma, anormal şey; магнитон аномали | magniton<br />

anomali | anomali manyetik, anormal şey.<br />

194


аномалиджын | anomalicın | normal olmayan, anormal.<br />

аномалон | anomalon | anormal.<br />

аноним (номсусæг, фæсномыг) | anonim (nomşuşæg, fæşnomıg) | anonim, imzasız<br />

mektup sahibi, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyiş, ismini saklama, imzasız.<br />

анонимок | anonimok | anonim, isimsiz, imzasız, ad: adı bilinmeyen, ad: adı meçhul, adı<br />

bilinmeyen, adı meçhul, imzasız.<br />

анонимон | anonimon | adı bilinmeyen, adı meçhul, imzasız.<br />

анонc | anonş | anons, duyuru, afiş, ilan, bildiri.<br />

аноpдын (аноpстон, аноpстaин, аноpддзынæн), ануæpдын (ануæpстон, ануæpстaин,<br />

ануæpддзынæн)| anordın | 1) örtmek, örtülmek, örtünmek, örttürmek, kaplanmak,<br />

kaplamak, sofrayı kurmak; sarmak, sarınmak, giydirmek, perdelemek, yaşmak, sürmek,<br />

yakmak, bürümek, bürünmek, tutunmak; 2) yenmek, mağlup etmek, hâkim olmak, altında<br />

ezmek, acımak.<br />

аноc кæнын | anoş kænın | 1) yara izi yapmak; 2) bir tatil yapmak, tarama yapmak, çukur<br />

yapmak, kazı çukuru yapmak, hafriyat yapmak, girinti yapmak, oyuk yapmak, depresyon<br />

yapmak.<br />

аноcтæ уæвын (уын) | anoştæ uævın | 1) yara izleri ile örtülmek; kapalı izleri olmak; 2)<br />

çukurlar tarafından örtülmek, derinleştirmeler olmak, çukurlaşmak, oyuk olmak.<br />

ансамбль(ы) | anşamblh | uyum, , ahenk, ahenkli olma, beraberlik; ekip, takım, birlik, grup,<br />

topluluk, bütün heyet; зарджыты æмæ кафджыты ансамбль | jarcıtı æmæ kafcıtı<br />

anşamblh | şarkıcı gurubu ve folklor oyuncu ekibi, şarkı ve dans takımı.<br />

антагонизм | antagonijm | antagonizm, uyuşmazlık, uzlaşmazlık, karşıgelim, tezat, hasımlık,<br />

düşmanlık.<br />

антагонистон | antagonişton | antagonistlik, uyuşmaz, uyuşmazca, birbirine hasım,<br />

hasımca, düşmanca; капитализмы антагонистон ныхмæлæуддзинæдтæ | kapitalijmi<br />

antagonişton nıxmælæudzinædtæ | Kapitalizmin uyuşmazlık yalanlamaları, kapitalizmin<br />

antagonistlik çelişkileri; ССР Цæдисы нæй антагонистон къластæ | ŞŞR Sædişı næy<br />

antagonişton khlaştæ | SSCB'de hiçbir antagonistlik sınıf yoktur.<br />

Антарктидæ | Antarktidæ | Antarktika.<br />

aнтарктидон | antartidon |<br />

Aнтарктикон | Antartikon | Antarktika, antarktik, Güney Kutbu.<br />

антауаг | antauag | çabukça mayalatmak, hızlı serdiren, hızlı yaydıran.<br />

антауæг (антауджытæ) | antauæg | çabukça mayalayan, hızlı seren, hızlı yayan.<br />

антауæггаг (антауæггæгтæ) | antauæggag | çabukça mayalamalık, hızlı sermelik, hızlı<br />

yaymalık.<br />

антауæн | antauæn | çabukça mayalanan, hızlı serilen, hızlı yayılan.<br />

антаугæ | antaugæ | çabukça mayalama, hızlı serme, hızlı yayma.<br />

антаугæйæ | antaugæyæ | çabukça mayalanarak, hızlı sererek, hızlı yayarak.<br />

антауинаг (антауинæгтæ) | antauinag | çabukça mayalanacak, hızlı serecek, hızlı yayacak.<br />

антауын (антыдтон, антыдтaин, антаудзынæн) | antauın | çabukça mayalamak, hızlı<br />

sermek, hızlı yaymak.<br />

антеннæ (радио-уылæнтæ ахсæн тел) | antyennæ (radio-uılæntæ axşæn tyel) | anten,<br />

duyarga, havai hat.<br />

антиадæмон | antiadæmon | kamu çıkarlarına zarar veren, insanlık dışı, insanlık düşmanı,<br />

beşeri olmayan, anti beşeri.<br />

антиæхсæнадон | antiæxşænadon | topluma zararlı, toplum düşmanı, bencil, sosyal<br />

olmayan, anti sosyal.<br />

195


антигигиенон | antigigyenon | sağlıksız, sağlığa utkun olmayan, sıhhi olmayan, gayri sıhhi,<br />

sağlığa zararı, antihijyenik.<br />

антидемократи | antidyemokrati | anti demokrat.<br />

антидемократ(и)он | antidyemokraton | antidemokratik.<br />

антидинон | antidinon | dinsiz, din düşmanı, anti din.<br />

антизонадон | antijonadon | bilim düşmanı, bilime karşı, anti bilimsel, ilim karşıtı.<br />

антиимпериалистон | antiimpyerialişton | anti-emperyalist, emperyalizme karşı,<br />

emperyalizm aleyhtarı; дунейон домбай антиимпериалистон лагерь | dunyeyon dombay<br />

antiimpyerialişton lagyerh | güçlü bir dünya uluslararası anti-emperyalist kamp.<br />

антиисторион | antiiştorion | anti tarihçi.<br />

антиквар | antikvar | antikacı, antika meraklısı, antika koleksiyoncusu; eskici.<br />

антикварен | antikvaryen | antika, eski, antika dükkânı, antika satıcısı; eskici dükkânı.<br />

антикварон | antikvaryon | antika, eski.<br />

антикон (рагон грекъæгты æмæ ромæгты дунейæ) | antikon (ragon gryekhægtı æmæ<br />

romægtı dunyeyæ) | antik, antika, eski moda, antika eşya.<br />

антилогарифм | antilogarifm |anti logaritma, antilogarif (matematik).<br />

антилопæ (саджы мыггаг) | antilopæ (şacı mıggag) | antilop (geyik cinsi).<br />

антимарксистон | antimarkşişton | Anti Marksist.<br />

антимони | аntimoni | anti, anti mikrobik.<br />

антинаукон | antilnaukon | bilimsiz, bilim düşmanı, bilime karşı, ilim karşıtı.<br />

антипартион | antipartion | parti prensiplerine aykırı, parti aleyhtarı.<br />

антипати | antilpati | antipati, antipatik, antipatiğ, soğukluk, karşıtduygu, beğenmeme,<br />

iticilik, nefretlik, sevimsizlik, soğuk, itici, nefret, sevimsiz, hoşlanmama, tenafür, istikrah,<br />

münaferet.<br />

антипатион | antilpation | antipatik, sevimsiz, iğrenç, hoşlanılmayan, beğenilmeyen,<br />

sevimsiz, soğuk, sevmezlik, itici, soğuk, antipatiğ, antipatik.<br />

антипод(тæ) | antilpod(tæ) | karşıt tabiatlı(lar), zıtlık(lar).<br />

антисанитарон | antişanitaron | sağlıksız ortam, sağlığa zararlı, sağlığa dokunur, sıhhate<br />

muzır, gayrisıhhî.<br />

антисемитизм (дзуттæгтæм фыдæх цæстæнгас) | antilşyemitijm (zuttægtæm fıdæx<br />

sæştængaş) | Yahudi düşmanlığı, antisemitizm, Sami karşıtı.<br />

антисептикæ | antişyeptikæ | antiseptik, antiseptikler, antisepsi.<br />

антисептикон | antişyeptikon | antiseptik; антисептикон фæрæзтæ | antişyeptikon<br />

færæjtæ | antiseptik ifade eder.<br />

антисоветон | antilşşovyeton | Sovyet karşıtı, anti Sovyet.<br />

антитезæ (ныхмæ лæууæг хъуыды кæнæ ныхас) | antityejæ (nıxmæ læuuæg quıdı kænæ<br />

nıxaş) | antitez, tezat, karşıtlık, karşısav.<br />

антитезис | antityejiş | antitez, karşısav, karşıtlık, tezat.<br />

антифашист | antifaşişt | antifaşist.<br />

антифашистон | antifaşişton | antifaşist; Советон сылгоймæгты антифашистон комитет<br />

| Sovyeton şılgoymægtı antifaşişton komityet | Sovyetlere ait kadınların antifaşist komitesi.<br />

антициклон | antisiklon | antisiklon, antikiklon, karşı döngü.<br />

антологи (æмдзæвгæты æмбырдгонд) | antologi (amzævgætı æmbırdgond) | antoloji,<br />

seçki, müntahabat.<br />

антологион | antologion | antoloji, seçki, müntahabat.<br />

антоним | antonim | zıt anlamlı, ters anlamlı, karşıt anlamlı.<br />

антонимион | antonimion | zıt anlamlı, ters anlamlı, karşıt anlamlı.<br />

196


антракт (дыууæ архайды ‘хсæн уысм театры кæнæ концерты) | antrakt (dıuuæ arxaydı<br />

‘xşæn uışm tyeatrı kænæ konsyertı) | antrakt, fasıla, ara, aralık, perde arası.<br />

антрацит | antrasit | antrasit, antrasiti kömürü.<br />

антрополог (антропологийы специалист) | antropolog (antropoloriyı şpyesialişt) |<br />

antropolog, antropoloji bilgini, insanbilim, insanbilimci.<br />

антропологи (адæймагæрдзы цæстæнгасæй циу, уый иртасæг зонад) | antropologi<br />

(adæymag ærzı sæştængaşæy siu, uıy irtaşæg jonad) | antropoloji, insanbilim, insanbilimci.<br />

антропологион | antropologion | antropoloji, antropolojik, insanbilim, insanbilimsel.<br />

антыст ацæуын | antışt asæuın | işler yolunda gitmek, idare etmek.<br />

антыcын | antışın | 1) başarılı olmak, başarı kazanmak, muvaffak olmak, sonuç vermek,<br />

mümkün olmak, yetişmek, zamanı olmak, işler doğru gitmek; 2) işler yolunda gitmek; нæ<br />

мын антыcы | næ mın antışı | zamanım yok, yetişemiyorum; нæ мын антыст ацæуын |<br />

næ mın antışt asæuın| gitmem mümkün değildi.<br />

антъæp-антъæp кæнын | anthær-anthær kænın | sık sık kovmak, atmak, çıkarmak,<br />

defetmek, tart etmek, sürmek, sürgün etmek, savmak, savuşturmak; tayyetmek.<br />

антъæpæг (антъæpджытæ) | anthæræg | kovan, atan, çıkaran, defeden, tart eden, süren,<br />

sürgün eden, savan, savuşturan; tayyeden.<br />

антъæpæггаг (антъæpджытæ) | anthæræggag | kovmalık, atmalık, çıkarmalık, defetmelik,<br />

tart etmelik, sürmelik, sürgün etmelik, savmalık, savuşturmalık; tayyetmelik.<br />

антъæpæн | anthæræn | kovulan, atılan, çıkarılan, defedilen, tart edilen, sürülen, sürgün<br />

edilen, savulan, savuşturulan; tayyedilen.<br />

антъæpгæ | anthærgæ | kovma, atma, çıkarma, defetme, tart etme, sürme, sürgün etme,<br />

savma, savuşturma; tayyetme.<br />

антъæpгæйæ | anthærgæyæ | kovarak, atarak, çıkararak, defederek, tart ederek, sürerek,<br />

sürgün ederek, savarak, savuşturarak; tayyederek.<br />

антъæpд (антъæpдтытæ) | anthærd | kovmuş, atmış, çıkarmış, defetmiş, tart etmiş,<br />

sürmüş, sürgün etmiş, savmış, savuşturmuş; tayyetmiş.<br />

антъæpинаг (антъæpинæгтæ) | anthærinag| kovacak, atacak, çıkaracak, defedecek, tart<br />

edecek, sürecek, sürgün edecek, savacak, savuşturacak; tayyedecek.<br />

антъæpын (антъæpдтон, антъæpдтaин, антъæpдзынæн) | anthærın | 1) kovmak, atmak,<br />

çıkarmak, defetmek, tart etmek, sürmek, sürgün etmek, savmak, savuşturmak; tayyetmek; 2)<br />

çalmak, kaldırmak, kaçırmak, dağıtmak; 3) delmek.<br />

антъуx-антъуx кæнын | anthux-anthux kænın | sık sık götürmek, çekip götürmek, alıp<br />

götürmek, sürükleyip götürmek, sürüklemek, yürütmek, aşırmak, çalmak, çarpmak, taşımak,<br />

iletmek, hızla geçmek, hızla gitmek, kendine mal etmek, almak, çekip almak, çıkmak, çekmek,<br />

çekip çıkarmak, gizlenmek, sokulmak, girmek.<br />

антъуxаг | anthuxag| götürten, sürüklemek, yürüten, aşırtan, çaldırtan, çarptıran, taşıtan,<br />

ileten, hızla geçtiren, kendine mal ettiren, aldırtan, çıkartan, çektirten, gizleten, sokturtan,<br />

girdirten.<br />

антъуxæг (антъуxджытæ) | anthuxæg| götüren, sürükleyen, yürüten, aşıran, çalan, çarpan,<br />

taşıyan, ileten, hızla geçen, hızla giden, kendine mal eden, alan, çekip alan, çıkan, çeken,<br />

çekip çıkaran, gizleyen, sokulan, giren.<br />

антъуxæггаг (антъуxæггæгтæ) | anthuxæggag| götürmelik, sürüklemelik, yürütmelik,<br />

aşırmalık, çalmalık, çarpmalık, taşımalık, iletmelik, hızla geçmelik, hızla gitmelik, kendine mal<br />

etmelik, almalık, çekip almalık, çıkmalık, çekmelik, çekip çıkarmalık, gizlenmelik, sokulmalık,<br />

girmelik.<br />

197


антъуxæн | anthuxæn| götürülen, sürüklenen, yürütülen, aşırılan, çalınan, çarpılan, taşınan,<br />

iletilen, hızla geçilen, hızla gidilen, kendine mal edilen, alınan, çekip alınan, çıkılan, çekilen,<br />

çekip çıkarılan, gizlenilen, sokulan, girilen.<br />

антъуxгæ | anthuxgæ| götürme, sürükleme, yürütme, aşırma, çalma, çarpma, taşıma,<br />

iletme, hızla geçme, hızla gitme, kendine mal etme, alma, çekip alma, çıkma, çekme, çekip<br />

çıkarma, gizlenme, sokulma, girme.<br />

антъуxгæйæ | anthuxgæyæ| götürerek, sürükleyerek, yürüterek, aşırarak, çalarak,<br />

çarparak, taşıyarak, ileterek, hızla geçerek, hızla giderek, kendine mal ederek, alarak, çekip<br />

alarak, çıkarak, çekerek, çekip çıkararak, gizlenerek, sokularak, girerek.<br />

антъуxинаг (антъуxинæгтæ) | anthuxinag| götürecek, çekip götürecek, alıp götürecek,<br />

sürükleyip götürecek, sürüklenecek, yürütecek, aşıracak, çalacak, çarpacak, taşınacak,<br />

iletecek, hızla geçecek, hızla gidecek, kendine mal edecek, alacak, çekip alacak, çıkacak,<br />

çekecek, çekip çıkaracak, gizlenecek, sokulacak, girecek.<br />

антъуxын (антъыxтон, антъыxтaин, антъуxдзынæн) | anthuxın | götürmek, çekip<br />

götürmek, alıp götürmek, sürükleyip götürmek, sürüklemek, yürütmek, aşırmak, çalmak,<br />

çarpmak, taşımak, iletmek, hızla geçmek, hızla gitmek, kendine mal etmek, almak, çekip<br />

almak, çıkmak, çekmek, çekip çıkarmak, gizlenmek, sokulmak, girmek.<br />

ан(у)aз-ан(у)aз кæнын | anuaj-anuaj kænın | | sık sık içmek, içki içmek, şürbetmek.<br />

ан(у)aзaг (ануaзæгтæ) | anuajag | 1. amatör içici yapan, içiren, yudumlatan, içki içiren,<br />

içkici yapan, akşamcı yapan; 2. içme alışkanlığı yapan.<br />

ан(у)aзæг (ануaзджытæ) | anuajæg | içici olan, içen, yudumlayan, içki içen, içkici, akşamcı;<br />

2. içme alışkanlığı.<br />

ан(у)aзæггaг (ануaзæггæгтæ) | anuajæggag | içicilik, içeceklik.<br />

ан(у)aзæн | anuajæn | içilen, içki içilen.<br />

ан(у)aзгæ | anuajgæ | içme, içki içme.<br />

ан(у)aзгæйæ | anuajgæyæ | içerek, içki içerek.<br />

ан(у)aзинaг (ануaзинæгтæ) | anuajinag | içilecek, içki içecek.<br />

ан(у)aзын *ан(у)æзтон (анызтон), ан(у)æзтaин (анызтaин), ан(у)аздзынæн+, аназын |<br />

anuajın, anajın | içmek, içki içmek, birkaç yudum almak, şürbetmek.<br />

ан(у)aзын кæнын | anuajın kænın | 1) içirmek, içki içirmek, içki vermek, içmeye izin<br />

vermek; sarhoş etmek; suvarmak, sulamak, su vermek; 1) vurmak, çarpmak, darbelemek,<br />

darbe indirmek, başlamak. напоить, дать выпить, ударить<br />

ануд кæнын | anud kænın | 1) boğmak, boğazlamak, boğarak öldürmek, gırtlaklamak; nefes<br />

aldırmamak, ezmek, körletmek, koku sürmek; 2) söndürmek, söndürtmek, pişirmek,<br />

kapamak.<br />

ануд уæвын (уын) | anud uævın | 1) havasızlıktan boğulmak, havasız kalmak, oksijensiz<br />

kalmak; boğulmak, sönmek, hava eksikliğinden sönmek; 2 ) küf kokulu olmak, bayatlamak.<br />

анфиладæ | anfiladæ | iç içe odalar, bir dizi iç içe oda, iç içe odalar dizisi, süit oda, takım.<br />

анxъæвзaг | anqævjag| durulatan, çalkalatan.<br />

анxъæвзæг (анxъæвзджытæ) | anqævjæg| durulayan, çalkalayan.<br />

анxъæвзæггaг (анxъæвзæггæгтæ) | anqævjæggag| durulamalık, çalkalamalık<br />

анxъæвзæн | anqævjæn| durulanan, çalkalanan.<br />

анxъæвзгæ | anqævjgæ| durulama, çalkalama.<br />

анxъæвзгæйæ | anqævjgæyæ| durulayarak, çalkalayarak.<br />

анxъæвзинaг (анxъæвзинæгтæ) | anqævjinag| durulanacak, çalkalanacak.<br />

анxъæвзт (анxъæвзтытæ) | anqævjt | 1) durulanmış, çalkalanmış, sel basma, taşkın, taşma,<br />

dökme, dökülme; yayma, yayılma, yayılış, yaygınlaştırma, yaygınlık, yayvanlık, dağıtım;<br />

198


genişletme; 2) yıkanmış, kotarma, fıçılama; teşmil, tevsi, sirayet, imbisat, intişar, şüyu,<br />

dağıtma.<br />

анxъæвзын (анxъæвзтон, анxъæвзтaин, анxъæвздзынæн) | anqævjın | 1) durulamak,<br />

hafifçe durulamak, çalkalamak, hafif yıkamak, ufakça temizlemek; 2) yaymak, yayılmak,<br />

yaygınlaşmak, dökülmek, akmak, taşımak, taşınmak; 3) dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek,<br />

istila etmek, şenelmek, uzatmak, kıyılardan çekilmek.<br />

анxъæлмæ кæcын | anqælmæ kæşın | 1) beklemek, bel bağlamak, ummak, ümit etmek,<br />

umut bağlamak, güvenmek, sabretmek; 2) saymak.<br />

анxъизæн кæнын | anqijæn kænın | 1) mayalatmak, mayalamak, maya yapmak; 2)<br />

ekşitmek; karışıklığı yapmak.<br />

анxъизын *анxъызт (-и, -ис), анxъызтaид, анxъиздзæн (-и, -ис)] | anqijın | çabukça<br />

mayalanılmak, hızlı mayalamak, maya yapmak, ekşimek; çıkmak, kalkmak, kopmak,<br />

yükselmek, tırmanmak, binmek.<br />

анцaинaг (анцaинæгтæ) | ansainag | 1) susacak, kesecek, kesilecek, duracak, durduracak,<br />

durdurtacak, dinecek, son verecek, sona erecek, kapatacak, kalacak, bırakacak; 2) dayanacak,<br />

dayatacak, yaslanacak, bastıracak, direnecek, dinlendirecek.<br />

анцaйaг | ansayag | susturan, kestiren, kesilen, durduran, durdurtan, dindiren, son<br />

verdiren, sona erdiren, kapatan, kalan, bıraktıran; dayatan, yaslatan, bastırtan, direten,<br />

dinlendirten.<br />

анцaйæг (анцaйджытæ) | ansayæg | susan, kesen, kesilen, duran, durduran, durdurtan,<br />

dinen, son veren, sona eren, kapatan, kalan, bırakan; dayanan, dayatan, yaslanan, bastıran,<br />

direnen, dinlendiren.<br />

анцaйæггaг (анцaйæггæгтæ) | ansayæggag | susmalık, kesmelik, kesilmelik, durmalık,<br />

durdurmalık, durdurtmalık, dinmelik, son vermelik, sona ermelik, kapatmalık, kalmalık,<br />

bırakmalık; dayanmalık, dayatmalık, yaslanmalık, bastırmalık, direnmelik, dinlendirmelik.<br />

анцaйæн | ansayæn | susulan, kesilen, durulan, durdurulan, dinilen, son verilen, sona<br />

erinen, kapatılan, bırakılan; dayanılan, dayatılan, yaslanılan, bastırılan, direşilen,<br />

dinlendirilen.<br />

анцaйгæ | ansaygæ | susma, kesme, kesilme, durma, durdurma, durdurtma, dinme, son<br />

verme, sona erme, kapatma, kalma, bırakma; dayanma, dayatma, yaslanma, bastırma,<br />

direnme, dinlendirme<br />

анцaйгæйæ | ansaygæyæ | susarak, keserek, kesilerek, durarak, durdurarak, durdurtarak,<br />

dinerek, son vererek, sona ererek, kapatarak, kalarak, bırakarak; dayanarak, dayatarak,<br />

yaslanarak, bastırarak, direnerek, dinlendirerek.<br />

анцaйын (анцaдтæн, анцaдaин, анцaйдзынæн) | ansayın | 1) susmak, kesmek, kesilmek,<br />

durmak, durdurmak, durdurtmak, dinmek, son vermek, sona ermek, kapatmak, kalmak,<br />

bırakmak; 2) dayanmak, dayatmak, yaslanmak, bastırmak, direnmek, dinlendirmek; 3)<br />

basmak, bastırmak, bastırtmak, basınç yapmak, baskı yapmak, tazyik etmek, sıkmak,<br />

sıkıştırmak, ezmek, boğmak, çiğnemek; yenmek.<br />

анцoй кæнын | ansoy kænın | dinlendirmek, direnmek; dayanmak, dayatmak, dirseğini<br />

dayamak, yaslanmak, bastırmak.<br />

анцъулaг | anshulag | buruşturtan, büzgü yaptıran, büzgü toplatan, büzgü toparlatan,<br />

kırıştırtan.<br />

анцъулæг (анцъулджытæ) | anshulæg | buruşturan, büzgü yapan, büzgü toplayan, büzgü<br />

toparlayan, kırıştıran.<br />

анцъулæггaг (анцъулæггæгтæ) | anshulæggag | buruşturmalık, büzgü yapmalık, büzgü<br />

toplamalık, büzgü toparlamalık, kırıştırmalık.<br />

199


анцъулæн | anshulæn | buruşturulan, büzgü yapılan, büzgü toplanan, büzgü toparlanan,<br />

kırıştırılan.<br />

анцъулгæ | anshulgæ | buruşturma, büzgü yapma, büzgü toplama, büzgü toparlama,<br />

kırıştırma.<br />

анцъулгæйæ | anshulgæyæ | buruşturarak, büzgü yaparak, büzgü toplayarak, büzgü<br />

toparlayarak, kırıştırarak.<br />

анцъулинaг (анцъулинæгтæ) | anshulinag | buruşturacak, büzgü yapacak, büzgü<br />

toplayacak, büzgü toparlayacak, kırıştıracak.<br />

анцъулын (анцъылдтон, анцъылдтaин, анцъулдзынæн) | anshulın | 1) buruşturmak,<br />

büzgü yapmak, büzgü toplamak, büzgü toparlamak, kırıştırmak; ezmek, örselemek,<br />

berelemek, çiğnemek; karmak, ovmak; 2) yapıyı toplamak, dokuyu oluşturmak, bir araya<br />

getirmek, meclisi toplamak.<br />

анцъуx-анцъуx кæнын | anshux-anshux kænın | götürmek, aşırmak, yürütmek, çalmak,<br />

kaçırmak, almak, sürüklemek; son damlasına kadar içmek.<br />

анцъуxaг | anshuxag | götürten, aşırtan, yürüten, çaldıran, kaçırtan, aldıran, sürükleten; son<br />

damlasına kadar içtiren.<br />

анцъуxæг (анцъуxджытæ) | anshuxæg | götüren, aşıran, yürüten, çalan, kaçıran, alan,<br />

sürükleyen; son damlasına kadar içen.<br />

анцъуxæггaг (анцъуxæггæгтæ) | anshuxæggag | götürmelik, aşırmalık, yürütmelik,<br />

çalmalık, kaçırmalık, almalık, sürüklemelik; son damlasına kadar içmelik.<br />

анцъуxæн | anshuxæn | götürülen, aşırılan, yürütülen, çalınan, kaçırılan, alınan, sürüklenen,<br />

son damlasına kadar içilen.<br />

анцъуxгæ | anshuxgæ | götürme, aşırma, yürütme, çalma, kaçırma, alma, sürükleme, son<br />

damlasına kadar içme.<br />

анцъуxгæйæ | anshuxgæyæ | götürerek, aşırarak, yürüterek, çalarak, kaçırarak, alarak,<br />

sürükleyerek, son damlasına kadar içerek.<br />

анцъуxинaг (анцъуxинæгтæ) | anshuxinag | götürecek, aşıracak, yürütecek, çalacak,<br />

kaçıracak, alacak, sürükleyecek, son damlasına kadar içecek.<br />

анцъуxын (анцъыxтон, анцъыxтaин, анцъуxдзынæн) | anshuxın | 1) götürmek, aşırmak,<br />

yürütmek, çalmak, kaçırmak, almak, sürüklemek, sürükleyerek götürmek, zar zor götürmek,<br />

çekip götürmek; 2) içmek, son damlasına kadar içmek.<br />

анцъылд(тæ) кæнын | anshıld(tæ) kænın | buruşturmak, ezmek, örselemek, karmak,<br />

ovmak, çiğnemek, buruşturmak, berelemek, kırıştırmak buruşturmak; sıkıştırmak,<br />

buruşturtmak, eğirtmek, bükmek, sıkmak, sıkıştırmak, kısmak, büzmek, yummak,<br />

yoğunlaştırmak, buruşuk.<br />

анцъылд(тæ) уæвын (уын), анцъылд(таг) | anshıld(tæ) uævın | buruşmak,<br />

buruşturulmak, büzülmek, toplanmak, yoğunlaşmak; ezilmek, sıkıştırılmak, sıkışmak,<br />

sıkınmak, kısılmak, hacmi azalmak; eğrilmek, kırkmak.<br />

анцъылын *анцъылд (-и, -ис), анцъылдaид, анцъылдзæн (-и, -ис)] | anshılın | buruşmak,<br />

buruşturulmak; ezilmek; eğilmek.<br />

анцъыxт (анцъуxтытæ) | anshıxt |<br />

аншлаг | anşlag | manşet, uyarı, ful.<br />

аныв кæнын | anıv kænın | 1) resmetmek, resim yapmak, resmini yapmak, çizmek, tasvir<br />

etmek, portresini yapmak, tablo yapmak; çekmek; 2) önceden belirlemek, önceden<br />

kararlaştırmak.<br />

анывæндaг | anıvændag | sardıran, sarılan, dolduran, dolatan; yerleştiren.<br />

анывæндæг (анывæндджытæ) | anıvændæg | saran, sarılan, dolan, dolanan; yerleşen.<br />

200


анывæндæггaг (анывæндæггæгтæ) | anıvændæggag | sarmalık, sarılmalık, dolamalık,<br />

dolanmalık; yerleştirmelik.<br />

анывæндæн | anıvændæn | sarılan, dolanan; yerleştirilen.<br />

анывæндгæ | anıvændgæ | sarma, sarılma, dolama, dolanma; yukarıya sarma, yerleştirme.<br />

анывæндгæйæ | anıvændgæyæ | sararak, sarılarak, dolayarak, dolanarak; yerleştirerek.<br />

анывæндинaг (анывæндинæгтæ) | anıvændinag | saracak, sarılacak, dolanacak;<br />

yerleştirecek.<br />

анывæндын (анывæcтон, анывæcтaин, анывæнддзынæн) | anıvændın | 1) sarmak,<br />

sarılmak, dolamak, dolanmak; yukarıya sarmak, yerleştirmek.<br />

анывæц кæнын | anıvæs kænın | bestelemek, yazmak, düzmek, yalan düzmek,<br />

oluşturmak, telif etmek, uydurmak.<br />

анывoнд кæнын | anıvond kænın | 1) feda etmek, kurban etmek; 2) adamak, hasretmek,<br />

sunmak, açmak, bildirmek, getirmek.<br />

аныгæнaг | anıgænag | çabuk gömdüren, hızla toprağa gömdürten, süratle defnettiren,<br />

aceleyle cenazesini kaldırtan.<br />

аныгæнæг (аныгæнджытæ) | anıgænæg | çabuk gömen, hızla toprağa gömen, süratle<br />

defneden, aceleyle cenazesini kaldıran.<br />

аныгæнæггaг (аныгæнæггæгтæ) | anıgænæggag | çabuk gömmelik, hızla toprağa<br />

gömmelik, süratle defnetmelik, aceleyle cenazesini kaldırmalık, kaldırmalık, çabukça<br />

kazmalık.<br />

аныгæнæн | anıgænæn | çabuk gömülen, hızla toprağa gömülen, süratle defnedilen,<br />

aceleyle cenazesi kaldırılan.<br />

аныгæнгæ | anıgængæ | çabuk gömme, hızla toprağa gömme, süratle defnetme, aceleyle<br />

cenazesini kaldırma, kaldırma, çabukça kazma.<br />

аныгæнгæйæ | anıgængæyæ | çabuk gömerek, hızla toprağa gömerek, süratle defnederek,<br />

aceleyle cenazesini kaldırarak, kaldırarak, çabukça kazarak.<br />

аныгæнинaг (аныгæнинæгтæ) | anıgæninag | çabuk gömecek, hızla toprağa gömecek,<br />

süratle defnedecek, aceleyle cenazesini kaldıracak, kaldıracak, çabukça kazacak.<br />

аныгæнын (аныгæдтон, аныгæдтaин, аныгæндзынæн) | anıgænın | çabuk gömmek, hızla<br />

toprağa gömmek, süratle defnetmek, aceleyle cenazesini kaldırmak, kaldırmak, çabukça<br />

kazmak.<br />

аныгуыл-аныгуыл кæнын | anıguıl-anıguıl kænın | sık sık batmak, çökmek, sönmek,<br />

gömülmek, çekilmek, çıkmaza girmek, ortadan kaybolmak; yürümek, yürümeğe başlamak,<br />

uğramak, girmek, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, söz açılmak (gök cisimleri<br />

üzerine).<br />

аныгуыла | anıguıla | aklı başında, iradeli, zihni, reşit, şuurlu, bilinçli, makul, sağduyulu,<br />

muhakemeli, izanlı, şuurlu, hakimane, gömülesi, yere giresi, yatası, yastığa başını koyası<br />

(yetişkin gibi görünen veya erişkin olarak tartışılan bir çocuk hakkında).<br />

аныгуылаг | anıguılag | batan, çöken, sönen, gömen, çeken, çıkmaza giren, ortadan<br />

kaybolan.<br />

аныгуылæн | anıguılæn | batırılan, çöküşen, sönülen, gömülen, çekilen, çıkmaza girilen,<br />

ortadan kaybolunan.<br />

аныгуылгæ | anıguılgæ | batma, çökme, sönme, gömülme, çekilme, çıkmaza girme,<br />

ortadan kaybolma.<br />

аныгуылгæйæ | anıguılgæyæ | batarak, çökerek, sönerek, gömülerek, çekilerek, çıkmaza<br />

girerek, ortadan kaybolarak<br />

201


аныгуылд (аныгуылдтытæ) | anıguıld | batmış, çökmüş, sönmüş, gömülmüş, çekilmiş,<br />

çıkmaza girmiş, ortadan kaybolmuş.<br />

аныгуылинaг (аныгуылдтытæ) | anıguılinag | batacak, çökecek, sönecek, gömülecek,<br />

çekilecek, çıkmaza girecek, ortadan kaybolacak.<br />

аныгуылын *аныгулд (-и, -ис), аныгулдaид, аныгулдзæн (-и, -ис)] | anıguılın | 1) batmak,<br />

çökmek, sönmek, gömülmek, çekilmek, çıkmaza girmek, ortadan kaybolmak; yürümek,<br />

yürümeğe başlamak, uğramak, girmek, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, söz<br />

açılmak (gök cisimleri üzerine); 2) küllenmek, çıkmak; 3) ölmek, can vermek, göçmek, göç<br />

etmek; yere girmek, yatmak, yastığa başını koymak, unutulup gitmek; 4) başarısız olmak,<br />

düşmek.<br />

аныгъуыл-аныгъуыл кæнын | anığuıl-anığuıl kænın | sık sık dalmak, daldırmak,<br />

daldırtmak; batmak, batırmak, boğulmak; gömülmek; yutulmak, kaybolmak, kaybolunmak,<br />

kayıp olmak, ortadan kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek, silinmek, sıvışmak,<br />

defolmak, kalkmak; karışmak, saklanmak, saklamak, gizlenmek, sinmek, pusmak, kaçmak,<br />

göçmek, kapanmak; düşmek, saplanmak, saplanıp kalmak, batıp kalmak, yutulmak (çamur<br />

içinde).<br />

аныгъуылaг | anığuılag | daldırtan; batırtan, boğdurtan; gömdürten; yutturtan, kayıp<br />

ettiren, kayboladuran, kayıp yaptıran, ortadan kayıp ettiren, ortadan kaldırtan, yok ettiren,<br />

yitirten, sildirten, sıvıştırtan, defettirten, kaldırtan; karıştırtan, saklatan, gizleten, sindirten,<br />

pusturtan, kaçırtan, göçürten, kapatan; düşürten, saplatan, saplatıp kaldırtan, batıp<br />

kaldırtan, yutturtan (çamur içinde).<br />

аныгъуылæг (аныгъуылджытæ) | anığuılæg | dalan, daldıran; batan, batıran, boğulan;<br />

gömülen; yutulan, kaybolan, kaybolunan, kayıp olan, ortadan kaybolan, ortadan kalkan, yok<br />

olan, yiten, silinen, sıvışan, defolan, kalkan; karışan, saklanan, saklayan, gizleyen, sinen,<br />

pusan, kaçan, göçen, kapayan; düşen, saplayan, saplanıp kalan, batıp kalan, yutan (çamur<br />

içinde).<br />

аныгъуылæггaг (аныгъуылæггæгтæ) | anığuılæggag | dalmalık, daldırmalık, daldırtmalık;<br />

batmalık, batırmalık, boğulmalık; gömülmelik; yutulmalık, kaybolmalık, kaybolunmalık, kayıp<br />

olmalık, ortadan kaybolmalık, ortadan kalkmalık, yok olmalık, yitmelik, silinmelik, sıvışmalık,<br />

defolmalık, kalkmalık; karışmalık, saklanmalık, saklamalık, gizlenmelik, sinmelik, pusmalık,<br />

kaçmalık, göçmelik, kapanmalık; düşmelik, saplanmalık, saplanıp kalmalık, batıp kalmalık,<br />

yutulmalık (çamur içinde).<br />

аныгъуылæн | anığuılæn | dalınan, daldırılan; batırılan, boğulan; gömülenen; yutulan,<br />

kaybolunan, ortadan kalkılan, yok olunan, yitilen, silinen, sıvışılan, defolunan, kalkılan;<br />

karışılan, saklanılan, saklanan, gizlenilen, sinilen, pusulan, kaçılan, göçülen, kapanılan;<br />

düşülen, saplanılan, saplanıp kalınan, batıp kalınan, yutulan (çamur içinde).<br />

аныгъуылгæ | anığuılgæ | dalma, daldırma, daldırtma; batmak, batırma, boğulma;<br />

gömülme; yutulma, kaybolma, kaybolunma, kayıp olma, ortadan kaybolma, ortadan kalkma,<br />

yok olma, yitme, silinme, sıvışma, defolma, kalkma; karışma, s aklanma, saklama, gizlenme,<br />

sinme, pusma, kaçma, göçme, kapanma; düşme, saplanma, saplanıp kalma, batıp kalma,<br />

yutulma (çamur içinde).<br />

аныгъуылгæйæ | anığuılgæyæ | dalarak, daldırarak, daldırtarak; batarak, batırarak,<br />

boğularak; gömülerek; yutularak, kaybolarak, kaybolunarak, kayıp olarak, ortadan<br />

kaybolarak, ortadan kalkarak, yok olarak, yiterek, silinerek, sıvışarak, defolarak, kalkarak;<br />

karışarak, saklanarak, saklayarak, gizlenerek, sinerek, pusarak, kaçarak, göçerek, kapanarak;<br />

düşerek, saplanarak, saplanıp kalarak, batıp kalarak, yutularak (çamur içinde).<br />

202


аныгъуылд (аныгъуылдтытæ) | anığuıld | dalmış, daldırmış, daldırtmış; batmış, batırmış,<br />

boğulmuş; gömülmüş; yutulmuş, kaybolmuş, kaybolunmuş, kayıp olmuş, ortadan kaybolmuş,<br />

ortadan kalkmış, yok olmuş, yitmiş, silinmiş, sıvışmış, defolmuş, kalkmış; karışmış, saklanmış,<br />

saklamış, gizlenmiş, sinmiş, pusmuş, kaçmış, göçmüş, kapanmış; düşmüş, saplanmış, saplanıp<br />

kalmış, batıp kalmış, yutulmuş (çamur içinde).<br />

аныгъуылинaг (аныгъуылинæгтæ) | anığuılinag | dalacak, daldıracak, daldırtacak;<br />

batacak, batıracak, boğulacak; gömülecek; yutulacak, kaybolacak, kaybolunacak, kayıp<br />

olacak, ortadan kaybolacak, ortadan kalkacak, yok olacak, yitecek, silinecek, sıvışacak,<br />

defolacak, kalkacak; karışacak, saklanacak, saklayacak, gizlenecek, sinecek, pusacak, kaçacak,<br />

göçecek, kapanacak; düşecek, saplanacak, saplanıp kalacak, batıp kalacak, yutulacak (çamur<br />

içinde).<br />

аныгъуылын (аныгъуылдтæн, аныгъуылдaин, аныгъуылдзынæн) | anığuılın | 1) dalmak,<br />

daldırmak, daldırtmak; 2) batmak, batırmak, boğulmak; 3) gömülmek; yutulmak, kaybolmak,<br />

kaybolunmak, kayıp olmak, ortadan kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek,<br />

silinmek, sıvışmak, defolmak, kalkmak; karışmak, binmek; доны аныгъуылди | donı<br />

anığuıldi | suda gömüldü, suda battı, suya daldı; 4) saklanmak, saklamak, gizlenmek, sinmek,<br />

pusmak, kaçmak, göçmek, kapanmak; хъæды тары аныгъуылди | qædı tarı anığuıldi | sık<br />

ormanda saklandı; 5) girmek, çıkmaza girmek, gelmek, yürümeğe başlamak, uğramak,<br />

dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, çekilmek, söz açılmak; 6) süpürmek; 7)<br />

düşmek, saplanmak, saplanıp kalmak, batıp kalmak, yutulmak (çamur içinde), çökmek,<br />

yatmak, başarısız olmak, yuvarlanmak, kir yapışmak.<br />

аныгъуылын кæнын | anığuılın kænın | 1) gömülmek, boğmak, yok olmak, batmak,<br />

batırmak, yutulmak, yakmak, biraz yakmak, eritmek, gark etmek; 2) dalmaya zorlamak, dalış<br />

yapmak; c) pusmak, saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek, sinmek.<br />

аныдзæвын, андзæвын | anızævın, anzævın | değmek, dokunmak, hafifçe dokunmak,<br />

temas etmek.<br />

анызтытæ кæнын | anıjtıtæ kænın | çabuk çabuk içmek, hızlı hızlı içmek, içişler yapmak,<br />

içmeler yapmak.<br />

аныкъул-аныкъул кæнын | anıkhul-anıkhul kænın | 1) sık sık gitmek, girmek, dönmek,<br />

çekilmek, yürümek, yürümeğe başlamak, uğramak, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak,<br />

çıkmaza girmek (göksel cisimler); 2) sönmek, küllenmek; 3) ölmek, can vermek, göç etmek; 4)<br />

düşmek, batmak, çökmek, göçmek, sinmek; açıp kapamak, yatmak, yastığa başını koymak.<br />

аныкъулaг | anıkhulag | 1) giden, girdirten, döndürten, çekilen, yürüten, yürümeğe<br />

başlatan, uğratan, dolaştırtan, yoklatan, almağa uğratan, çıkmaza girdiren (göksel cisimler);<br />

2) söndüren, külleten; 3) öldüren, can verdiren, göç ettiren; 4) düşürten, batırtan, çöktüren,<br />

göçtüren, sindirten; açıp kapatan, yatıran, yastığa başını gömdüren.<br />

аныкъулæг (аныкъуылджытæ) | anıkhulæg | 1) giden, giren, dönen, çekilen, yürüyen,<br />

yürümeğe başlayan, uğrayan, dolaşan, yoklayan, almağa uğrayan, çıkmaza giren (göksel<br />

cisimler); 2) sönen, küllenen; 3) ölen, can veren, göç eden; 4) düşen, batan, çöken, göçen,<br />

sinen; açıp kapayan, yatan, yastığa başını koyan.<br />

аныкъулæггaг (аныкъуылæггæгтæ) | anıkhulæggag | 1) gitmelik, girmelik, dönmelik,<br />

çekilmelik, yürümelik, yürümeğe başlamalık, uğramalık, dolaşmalık, yoklamalık, almağa<br />

uğramalık, çıkmaza girmelik (göksel cisimler); 2) sönmelik, küllenmelik; 3) ölmelik, can<br />

vermelik, göç etmelik; 4) düşmelik, batmalık, çökmelik, göçmelik, sinmelik; açıp kapamalık,<br />

yatmalık, yastığa başını koymalık.<br />

аныкъулæн | anıkhulæn | 1) gidilen, girilen, dönülen, çekilen, yürünülen, yürümeğe<br />

başlanılan, uğranılan, dolaşılan, yoklanılan, almağa uğranılan, çıkmaza girilen (göksel<br />

203


cisimler); 2) sönülen, küllenilen; 3) ölünen, can verilenen, göç edilen; 4) düşülen, batan,<br />

çökelen, göçülen, sinilen; açıp kapanan, yatılan, yastığa baş koyulan.<br />

аныкъулгæ | anıkhulgæ | 1) gitme, girme, dönme, çekilme, yürümeğe başlama, uğrama,<br />

dolaşma, yoklama, almağa uğrama, çıkmaza girme (göksel cisimler); 2) sönme, küllenme; 3)<br />

ölme, yürüme, can verme, göç etme; 4) düşme, batma, çökme, göçme, sinme; açıp kapama,<br />

yatma, yastığa başını koyma.<br />

аныкъулгæйæ | anıkhulgæyæ | 1) giderek, girerek, dönerek, çekilerek, batarak, yürümeğe<br />

başlanarak, yürüyerek, uğrayarak, dolaşarak, yoklayarak, almağa uğrayarak, çıkmaza girerek<br />

(göksel cisimler); 2) sönerek, külleyerek; 3) ölerek, can vererek, göç ederek; 4) düşerek,<br />

batarak, çökerek, göçerek, sinerek; açıp kapayarak, yatarak, yastığa başını koyarak.<br />

аныкъулинaг (аныкъуылинæгтæ) | anıkhulinag | 1) gidecek, girecek, dönecek, çekilecek,<br />

batacak, yürümeğe başlanacak, yürünecek, uğranacak, dolaşacak, yoklanacak, almağa<br />

uğranacak, çıkmaza girecek (göksel cisimler); 2) sönecek, küllenecek; 3) ölecek, can verecek,<br />

göç edecek; 4) düşecek, batacak, çökecek, göçecek, sinecek; açıp kapanacak, yatacak, yastığa<br />

başını koyacak.<br />

аныкъулын (аныкъуылдтон, аныкъуылдтaин, аныкъулдзынæн) | anıkhulın | 1) gitmek,<br />

girmek, dönmek, çekilmek, batmak, yürümeğe başlamak, uğramak, dolaşmak, yoklamak,<br />

almağa uğramak, söz açılmak, çıkmaza girmek (göksel cisimler); 2) sönmek, küllenmek; 3)<br />

ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek; 4) düşmek, batmak, çökmek, göçmek, sinmek; açıp<br />

kapamak, yatmak, yastığa başını koymak.<br />

аныллæг(дæp) кæнын | anıllægdær kænın | 1) kısmak, yavaşlatmak, azaltmak, düşürmek,<br />

düşürtmek, aşağı yapmak, indirmek, alçalmak, alçaltmak, küçültmek, küçüklemek, küçük<br />

yapmak, yavaşlatmak, sesi kısmak; 2) aşağılamak, tahkir etmek, düşük yapmak, tezlik etmek.<br />

аныллæг(дæp) уæвын (уын) | anıllægdær uævın | kısılmak, sesini kısmak, inmek,<br />

indirilmek, küçülmek, azalmak, alçalmak, yavaşlamak, düşmek, aşağıda olmak, alt olmak.<br />

анымaд (анымæдтытæ) | anımad | sayma, hesaplama.<br />

анымaинaг (анымaинæгтæ) | anımainag | 1) sayacak, sayılacak, hesaplanacak, hesap<br />

edilecek, hesap görecek, hesaba katacak, hesaba alacak; tespih çekecek, tespih; sanacak,<br />

sanılacak, bilecek, oranlanacak, görecek, yerine konacak; 2) ödetecek, karşılık verecek; 3)<br />

tasarlanacak, güvenecek, beklenecek, yol verecek; 4) özetlenecek.<br />

анымaй-анымaй кæнын | anımay-anımay kænın | 1) sık sık saymak, sayılmak,<br />

hesaplamak, hesap etmek, hesap görmek, hesaba katmak, hesaba almak; tespih çekmek;<br />

sanmak, sanılmak, bilmek, oranlamak, görmek, yerine koymak; 2) ödetmek, karşılık vermek;<br />

3) tasarlamak, güvenmek, beklemek, yol vermek; 4) özetlemek.<br />

анымaйaг | anımayag | 1) saydıran, hesaplatan, hesap ettiren, hesap gördüren, hesaba<br />

katan, hesaba aldıran; tespih çektiren; sanan, sanılan, bildiren, oranlatan, gördüren, yerine<br />

koyduran; 2) ödeten, karşılık verdiren; 3) tasarlatan, güvendiren, bekleten, yol verdiren; 4)<br />

özetleten.<br />

анымaйæг (анымaйджытæ) | anımayæg | 1) sayan, sayılan, hesaplanan, hesap eden,<br />

hesap gören, hesaba katan, hesaba alan; tespih çeken; sanan, sanılan, bilen, oranlayan,<br />

gören, yerine koyan; 2) ödeyen, karşılık veren; 3) tasarlanan, güvenen, beklenen, yol veren;<br />

4) özetleyen.<br />

анымaйæггaг (анымaйæггæгтæ) | anımayæggag | 1) saymalık, sayılmalık, hesaplamalık,<br />

hesap etmelik, hesap görmelik, hesaba katmalık, hesaba almalık; tespih çekmelik; sanmalık,<br />

sanılmalık, bilmelik, oranlamalık, görmelik, yerine koymalık; 2) ödetmelik, karşılık vermelik;<br />

3) tasarlamalık, güvenmelik, beklemelik, yol vermelik; 4) özetlemelik.<br />

204


анымaйæн | anımayæn | 1) sayılan, hesaplanan, hesap edilen, hesap görülen, hesaba<br />

katılan, hesaba alınan; tespih çekilen; sanılan, bilinen, oranlanan, görülen, yerine koyulan; 2)<br />

ödetilen, karşılık verilen; 3) tasarlanan, güvenilen, beklenen, yol verilen; 4) özetlenen.<br />

анымaйгæ | anımaygæ | 1) sayma, sayılma, hesaplama, hesap etme, hesap görme, hesaba<br />

katma, hesaba alma; tespih çekme; sanma, sanılma, bilme, oranlama, görme, yerine koyma;<br />

2) ödetme, karşılık verme; 3) tasarlama, güvenme, bekleme, yol verme; 4) özetleme.<br />

анымaйгæйæ | anımaygæyæ | 1) sayarak, sayılarak, hesaplayarak, hesap edilerek, hesap<br />

görerek, hesaba katarak, hesaba alarak; tespih çekerek; sanarak, sanılarak, bilerek,<br />

oranlayarak, görerek, yerine koyarak; 2) ödeterek, karşılık vererek; 3) tasarlayarak,<br />

güvenerek, bekleyerek, yol vererek; 4) özetleyerek.<br />

анымaйын (анымaдтон, анымaдтaин, анымaйдзынæн) | anımayın | 1) saymak, sayılmak,<br />

hesaplamak, hesap etmek, hesap görmek, hesaba katmak, hesaba almak; tespih çekmek;<br />

sanmak, sanılmak, bilmek, oranlamak, görmek, yerine koymak; 2) ödetmek, karşılık vermek;<br />

3) tasarlamak, güvenmek, beklemek, yol vermek; 4) özetlemek.<br />

анымæxc-анымæxc кæнын | anımæxş-anımæxş kænın | sık sık saklamak, saklanmak,<br />

gizlemek, gizlenmek, örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek, gömmek,<br />

yaşmak.<br />

анымæxcaг | anımæxşag | saklatan, gizleten, örtbas ettiren, örttüren, kapatan, perdeleten,<br />

gömületen.<br />

анымæxcæг (анымæxcджытæ) | anımæxşæg | saklanan, gizlenen, örtbas edilen, örtülen,<br />

kapanan, perdelenen, gömülen.<br />

анымæxcæггaг (анымæxcæггæгтæ) | anımæxşæggag | saklamalık, saklanmalık,<br />

gizlemelik, gizlenmelik, örtbas etmelik, örtmelik, kapamalık, kapanmalık, perdelemelik,<br />

gömmelik, yaşmalık.<br />

анымæxcæн | anımæxşæn | saklanıla, gizlenilen, örtbas edilen, örtülen, kapanan,<br />

perdelenen, gömülen.<br />

анымæxcгæ | anımæxşgæ | saklama, saklanma, gizleme, gizlenme, örtbas etme, örtme,<br />

kapama, kapanma, perdeleme, gömme.<br />

анымæxcгæйæ | anımæxşgæyæ | saklayarak, saklanarak, gizleyerek, örtbas ederek,<br />

örterek, kapayarak, kapanarak, perdeleyerek, gömerek.<br />

анымæxcинaг (анымæxcинæгтæ)| anımæxşinag | saklanacak, gizlenecek, örtbas edecek,<br />

örtecek, kapayacak, kapanacak, perdeleyecek, gömecek.<br />

анымæxcт (анымæxcтытæ)| anımæxşt | saklamış, saklanmış, gizlemiş, gizlenmiş, örtbas<br />

edilmiş, örtmüş, kapamış, kapanmış, perdelemiş, gömmüş.<br />

анымæxcын (анымæxcтон, анымæxcтaин, анымæxcдзынæн) | anımæxşın | saklamak,<br />

saklanmak, gizlemek, gizlenmek, örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek,<br />

gömmek, yaşmak.<br />

анымудз-анымудз кæнын | anımuz-anımuz kænın | 1) sık sık bildirmek, bilgilendirmek,<br />

ihbar etmek, fitlemek, jurnal etmek, gammazlamak, şikâyet etmek, rapor göndermek, ele<br />

vermek, dile vermek, ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek, getirmek, gelmek,<br />

erişmek, belli olmak; vermek, teslim etmek, dağıtmak, diye tanıtmak, uzanmak, sivrilmek,<br />

vermek, kendini vermek, kendini koyuvermek, kapılmak, dalmak, akoz etmek; 2) salık<br />

vermek, tavsiye etmek, tanıştırmak.<br />

анымудзaг | anımuzag | 1) bildirten, bilgilendirten, ihbar ettiren, fitleten, jurnal ettiren,<br />

gammazlatan, şikâyet ettiren, rapor gönderten, ele verdiren, dile verdiren, ihanet ettiren,<br />

işitilen, duyulan, götürtülen, getirttiren, geldiren, eriştiren, belli olduran; verdiren, teslim<br />

ettiren, dağıtan, diye tanıtan; 2) salık verdiren, tavsiye ettiren, tanıştıran.<br />

205


анымудзæг (анымудзджытæ) | anımuzæg | 1) bildiren, bilgilendiren, ihbar eden, fitleyen,<br />

jurnal eden, gammazlayan, şikâyet eden, rapor gönderen, ele veren, dile veren, ihanet eden,<br />

işitilen, duyulan, götüren, getiren, gelen, erişen, belli olan; veren, teslim eden, dağıtan, diye<br />

tanıtan; 2) salık veren, tavsiye eden, tanıştıran.<br />

анымудзæггаг | anımuzæggag | 1) bildirmelik, bilgilendirmelik, ihbar etmelik, fitlemelik,<br />

jurnal etmelik, gammazlamalık, şikâyet etmelik, rapor göndermelik, ele vermelik, dile<br />

vermelik, ihanet etmelik, işitilmelik, duyulmalık, götürmelik, getirmelik, gelmelik, erişmelik,<br />

belli olmalık; vermelik, teslim etmelik, dağıtmalık, diye tanıtmalık; 2) salık vermelik, tavsiye<br />

etmelik, tanıştırmalık.<br />

анымудзæн | anımuzæn | 1) bildirilen, bilgilendirilen, ihbar edilen, fitlenen, jurnal edilen,<br />

gammazlanan, şikâyet edilen, rapor gönderilen, ele verilen, dile verilen, ihanet edilen,<br />

işitilen, duyulan, götürülen; 2) salık verilen, tavsiye edilen, tanıştırılan.<br />

анымудзгæ | anımuzgæ | 1) bildirme, bilgilendirme, ihbar etme, fitleme, jurnal etme,<br />

gammazlama, şikâyet etme, rapor gönderme, ele verme, dile verme, ihanet etme, işitilme,<br />

duyulma; 2) salık verme, tavsiye etme, tanıştırma.<br />

анымудзгæйæ | anımuzgæyæ | 1) bildirerek, bilgilendirerek, ihbar ederek, fitleyerek,<br />

jurnal ederek, gammazlayarak, şikâyet ederek, rapor göndererek, ele vererek, dile vererek,<br />

ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek, getirmek, gelmek, erişmek, belli olmak;<br />

vermek, teslim edecek; 2) salık vererek, tavsiye ederek, tanıştırarak.<br />

анымудзинaг (анымудзинæгтæ) | anımuzinag | 1) bildirecek, bilgilendirecek, ihbar<br />

edecek, fitleyecek, jurnal edecek, gammazlayacak, şikâyet edecek, rapor gönderecek, ele<br />

verecek, dile verecek, ihanet edecek, işitilecek, duyulacak; 2) salık verecek, tavsiye edecek,<br />

tanıştıracak.<br />

анымудзын (анымыгътон, анымыгътaин, анымудздзынæн) | anımuzın | 1) bildirmek,<br />

bilgilendirmek, ihbar etmek, fitlemek, jurnal etmek, gammazlamak, şikâyet etmek, rapor<br />

göndermek, ele vermek, dile vermek, ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek,<br />

getirmek, gelmek, erişmek, belli olmak; vermek, teslim etmek, dağıtmak, diye tanıtmak,<br />

uzanmak, sivrilmek, vermek, kendini vermek, kendini koyuvermek, kapılmak, dalmak, akoz<br />

etmek; 2) salık vermek, tavsiye etmek, tanıştırmak.<br />

а ныр, гъа ныр | a nır, ğa nır çabuk, hızlı, hızla, yakında, birazdan, hemen, hemen hemen;<br />

aha şimdi, işte şimdi, biraz sonra, neredeyse; çok geçmeden, kısa zamanda.<br />

аныр-ауæд | anır-auæd | çabuk, hızlı, hızla, yakında, birazdan, hemen, hemen hemen; aha<br />

şimdi, işte şimdi, biraz sonra, neredeyse; çok geçmeden, kısa zamanda.<br />

аныр-ауæд кæнын | anır-auæd kænın | çekmek, geciktirmek, sallamak, saklamak,<br />

ertelemek, uzatmak, geri atmak; alıkoymak, ayırmak; bir yana koymak, bir tarafa koymak, bir<br />

yana çekmek, yumurtlamak.<br />

аныcтуaн кæнын | anıştuan kænın | 1) yüklemek, görevlendirmek, emanet etmek,<br />

göçermek, üstenmek, ısmarlamak; 2) söz vermek, yemin etmek, ant içmek, vasiyet etmek,<br />

vakfetmek; miras bırakmak.<br />

аныфcджын кæнын | anıfşcın kænın | can vermek, cesaret vermek, cesaretlendirmek,<br />

yüreklendirmek, inancı yerleştirmek, teşvik etmek, kararlılık göstermek, kararlı yapmak,<br />

güven aşılamak, azim vermek.<br />

аныфcджын уæвын (уын) | anıfşcın uævın | cesaretlenmek, cesareti olmak, cesarete<br />

gelmek, cesur olmak, kararlı olmak, yüreklenmek.<br />

аныфcxacт кæнын | anıfşxaşt kænın | cesaret vermek, ruhlandırmak, cesaretlendirmek,<br />

cesaret vermek, cesaretlendirtmek, yüreklendirmek, can vermek, inancı yerleştirmek, teşvik<br />

etmek, kararlılık göstermek, kararlı yapmak, güven aşılamak azimli yapmak.<br />

206


аныфcxacт уæвын (уын) | anıfşxaşt uævın | daha cesur büyümek; kararlı olmak, cesaretli<br />

olmak, cesarete gelmek, cesaretlenmek, yüreklenmek, güçlenmek.<br />

аныx-аныx кæнын | anıx-anıx kænın | sık sık kaşımak, kaşınmak.<br />

аныxaг | anıxag | kaşıtan, kaşındırtan.<br />

аныxac кæнын | anıxaş kænın | konuşmak, görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek,<br />

konuşma yapmak, konuşmasını yapmak, sohbet etmek, tartışmak, münazara yapmak.<br />

аныxacaг | anıxaşag | yapışan, yapıştıran, yapıştırtan, zamklayan.<br />

аныxacæг (аныxacджытæ) | anıxaşæg | yapışan, yapıştıran, yapıştırtan, zamklayan.<br />

аныxacæггaг (аныxacæггæгтæ) | anıxaşæggag | yapışmalık, yapıştırmalık, yapıştırtmalık,<br />

zamklamalık.<br />

аныxacæн | anıxaşæn | yapıştırılan, zamklanan.<br />

аныxacгæ | anıxaşgæ | yapışma, yapıştırma, yapıştırtma, zamklama.<br />

аныxacгæйæ | anıxaşgæyæ | yapışarak, yapıştırarak, yapıştırtarak, zamklayarak.<br />

аныxacгæнaг | anıxaşgænag | konuşan, görüşen, söyleyen, bahseden, diyen, konuşma<br />

yapan, konuşmasını yapan, sohbet eden, tartışan, münazara yapan.<br />

аныxacгæнæг (аныxacгæнджытæ) | anıxaşgænæg | konuşan, görüşen, söyleyen,<br />

bahseden, diyen, konuşma yapan, konuşmasını yapan, sohbet eden, tartışan, münazara<br />

yapan.<br />

аныxacгæнæггaг (аныxacгæнæггæгтæ) | anıxaşgænæggag | konuşmalık, görüşmelik,<br />

söylemelik, bahsetmelik, demelik, konuşma yapmalık, konuşmasını yapmalık, sohbet etmelik,<br />

tartışmalık, münazara yapmalık.<br />

аныxacгæнæн | anıxaşgænæn | konuşulan, görüşülen, söylenen, bahsedilen, dinilen,<br />

konuşma yapılan, konuşması yapılan, sohbet edilen, tartışılan, münazara yapılan.<br />

аныxacгæнгæ | anıxaşgængæ | konuşma, görüşme, söyleme, bahsetme, deme, konuşma<br />

yapma, konuşmasını yapma, sohbet etme, tartışma, münazara yapma.<br />

аныxacгæнгæйæ | anıxaşgængæyæ | konuşarak, görüşerek, söyleyerek, bahsederek,<br />

diyerek, konuşma yaparak, konuşmasını yaparak, sohbet ederek, tartışarak, münazara<br />

yaparak.<br />

аныxacгæнинaг (аныxacгæнинæгтæ) | anıxaşgæninag | konuşacak, görüşecek,<br />

söyleyecek, bahsedecek, diyecek, konuşma yapacak, konuşmasını yapacak, sohbet edecek,<br />

tartışacak, münazara yapacak.<br />

аныxacинaг (аныxacинæгтæ) | anıxaşınag | yapıştırılacak, tutkallanacak, eklenecek, ilave<br />

edilecek, bir araya getirilecek.<br />

аныxacын (аныxæcтон, аныxæcтaин, аныxаcдзынæн) | anıxaşın | yapışmak, yapıştırmak,<br />

yapıştırtmak, zamklamak.<br />

аныxæг (аныxджытæ) | anıxæg | kaşıyan, kaşınan.<br />

аныxæггaг (аныxæггæгтæ) | anıxæggag | kaşımalık, kaşınmalık.<br />

аныxæн | anıxæn | kaşınan, kaşıtılan, kaşındırılan.<br />

аныxæc-аныxæc кæнын | anıxæş-anıxæş kænın | 1) sık sık yapışmak, yapıştırılmak,<br />

yapıştırmak, sadık olmak; 2) ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak,<br />

sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, bağlanmak, bağlamak, öğürleşmek.<br />

аныxæcaг | anıxæşag | 1) yapıştıran, yapıştırılan, sadık olduran; 2) iliştiren, takılan,<br />

elleştiren, sarkıntılık ettiren, sarkılan, sürdüren, üstüne vardıran, sardıran, yanaştıran,<br />

bağlatan, öğürleştiren.<br />

аныxæcæг (аныxacджытæ) | anıxæşæg | 1) yapışan, yapıştırılan, sadık olan; 2) ilişen,<br />

takılan, elleşen, sarkıntılık eden, sarkılan, sürtünen, üstüne varan, saran, yanaşan, bağlanan,<br />

bağlayan, öğürleşen.<br />

207


аныxæcæн | anıxæşæn | 1) yapışılan, sadık olunan; 2) ilişilen, takılının, ellenilen, sarkıntılık<br />

edilen, sarkılının, sürtünülen, üstüne varılan, sarılan, yanaşılan, bağlanılan.<br />

аныxæcгæ | anıxæşgæ | 1) yapışma, yapıştırılma, yapıştırma, sadık olma; 2) ilişme,<br />

takılmak, elleşme, sarkıntılık etme, sarkılma, sürtünme, üstüne varma, sarma, yanaşma,<br />

bağlanma, bağlama, öğürleşme.<br />

аныxæcгæйæ | anıxæşgæyæ | 1) yapışarak, yapıştırılarak, yapıştırarak, sadık olarak; 2)<br />

ilişerek, takılarak, elleşerek, sarkıntılık ederek, sarkılarak, sürtünerek, üstüne vararak,<br />

sararak, yanaşarak, bağlanarak, bağlayarak, öğürleşerek.<br />

аныxæcт (аныxæcтытæ) | anıxæşt | 1) yapışmış, yapıştırılmış, yapıştırmış, sadık olmuş; 2)<br />

ilişmiş, takılmış, elleşmiş, sarkıntılık etmiş, sarkılmış, sürtünmüş, üstüne varmış, sarmış,<br />

yanaşmış, bağlanmış, bağlamış, öğürleşmiş.<br />

аныxæcтæ кæнын | anıxæştæ kænın | konuşmak, konuşmalar yapmak, görüşmek,<br />

söylemek, bahsetmek, demek, sohbet etmek, tartışmak, münazara yapmak, sallamak,<br />

çalkalamak, çene çalmak, çeneye dalmak, laflamak, cırıldamak, cırlamak, yansılamak.<br />

аныxæcын [аныxæcт (-и, -иc), аныxæcтaид, аныxæcдзæн (-и, -иc)+ | anıxæşın | 1)<br />

yapışmak, yapıştırılmak, yapıştırmak, sadık olmak; 2) ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık<br />

etmek, sarkılmak, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, bağlanmak, bağlamak,<br />

öğürleşmek.<br />

аныxгæ | anıxgæ | kaşıma, kaşınma.<br />

аныxгæйæ | anıxgæyæ | kaşıyarak, kaşınarak, tarayarak, taranarak, gocunarak, atarak,<br />

fırttırarak; çizerek.<br />

аныxинaг (аныxинæгтæ) | anıxinag | kaşınacak, kaşındıracak, çizilecek.<br />

аныxcт (аныxcтытæ) | anıxct | daldırmış, dalmış, gömülmüş, batmış, batırmış, batıp kalmış,<br />

saplanmış, saplanıp kalmış, sıkışıp kalmış; yapıştırmış, binmiş; yollamış; delmiş; kıymığı almış,<br />

atılmış.<br />

аныxcын (аныxcтæн, аныxcтaин, аныxcдзынæн) | anıxcın | daldırmak, dalmak, gömülmek,<br />

batmak, batırmak, batıp kalmak, saplanmak, saplanıp kalmak, sıkışıp kalmak; yapıştırmak,<br />

binmek; yollamak; delmek; kıymığı almak, atılmak.<br />

аныxcын кæнын | anıxcın kænın | 1) batmak, batıp kalmak, batırtmak, saplanmak, saplanıp<br />

kalmak, daldırtmak, sıkışıp kalmak; 2) deşmek, delmek, tığlaşmak; 3) kıymık batmak.<br />

аныxт (аныxтытæ) | anıxt | kaşınmış, kaşındırmış, çizilmiş.<br />

аныxын (аныxтон, аныxтaин, аныxдзынæн) | anıxın | kaşımak, kaşınmak, taramak,<br />

taranmak, gocunmak, atmak, fırttırmak; çizmek; аных мæ, æмæ дæ аныхон | anıx mæ,<br />

æmæ dæ anıxon | kaşı beni kaşıyım seni, kaşı ki kaşıyayım.<br />

аныхъуыр-аныхъуыр кæнын | anıquır-anıquır kænın | 1) sık sık yutmak, yuvarlamak;<br />

yutkunmak, yemek; 2) köle yapmak, köleleştirmek, ele geçirmek, mecazen inanmak,<br />

fethetmek, boyun eğdirmek, boyun eğmek, itaat etmek.<br />

аныхъуырaг | anıquırag | 1) yutturan, yuvarlatan; 2) köle yaptıran, köleleştiren, fethettiren,<br />

boyun eğdirten.<br />

аныхъуырæг (аныxъуырджытæ) | anıquıræg | 1) yutan, yuvarlayan; yutkunan, yiyen; 2)<br />

köle yapan, köleleşen, ele geçiren, mecazen inanan, fetheden, boyun eğen, itaat eden.<br />

аныхъуырæггaг (аныxъуырæггæгтæ) | anıquıræggag | 1) yutmalık, yuvarlamalık;<br />

yutkunmalık, yemelik; 2) köle yapmalık, köleleştirmelik, ele geçirmelik, mecazen inanmalık,<br />

fethetmelik, boyun eğdirmelik, boyun eğmelik, itaat etmelik.<br />

аныхъуырæн | anıquıræn | 1) yutulan, yuvarlanan; yutkunulan, yiyişen; 2) köle yapılan,<br />

köleleştirilen, ele geçirilen, mecazen inanılan, fethedilen, boyun eğdirilen, boyun eğilen, itaat<br />

edilen.<br />

208


аныхъуыргæ | anıquırgæ | 1) yutma, yuvarlama; yutkunma, yeme; 2) köle yapma,<br />

köleleştirme, ele geçirme, mecazen inanma, fethetme, boyun eğdirme, boyun eğme, itaat<br />

etme.<br />

аныхъуыргæйæ | anıquırgæyæ | 1) yutarak, yuvarlayarak; yutkunarak, yiyerek; 2) köle<br />

yaparak, köleleştirerek, ele geçirerek, mecazen inanarak, fethederek, boyun eğdirerek,<br />

boyun eğerek, itaat ederek.<br />

аныхъуырд (аныxъуырдтытæ) | anıquırd | 1) yutmuş, yuvarlamış; yutkunmuş, yenmiş; 2)<br />

köle yapmış, köleleştirmiş, ele geçirmiş, mecazen inanmış, fethetmiş, boyun eğdirmiş, boyun<br />

eğmiş, itaat etmiş.<br />

аныхъуырдтытæ кæнын | anıquırtıtæ kænın | yudum yudum yutmak, yudumlamalar<br />

yapmak, açgözlülükle yutmak, yutkunmak, yutkunmalar yapmak.<br />

аныхъуыринaг (аныxъуыринæгтæ) | anıquırinag | 1) yutacak, yuvarlanacak; yutkunacak,<br />

yenecek; 2) köle yapacak, köleleştirecek, ele geçirecek, mecazen inanacak, fethedecek,<br />

boyun eğdirecek, boyun eğecek, itaat edecek.<br />

аныхъуырын (аныxъуырдтон, аныxъуырдтaин, аныxъуырдзынæн) | anıquırın | 1)<br />

yutmak, yuvarlamak; yutkunmak, yemek; 2) köle yapmak, köleleştirmek, ele geçirmek,<br />

mecazen inanmak, fethetmek, boyun eğdirmek, boyun eğmek, itaat etmek.<br />

аомaг | aomag | kusturtan, istifra ettirten, çıkartan.<br />

аомæг (аомджытæ) | aomæg | kusan, istifra eden, çıkaran.<br />

аомæн | aomæn | kusulma, istifra edilme, çıkarılma.<br />

аомгæ | aomgæ | kusma, istifra etme, çıkarma.<br />

аомгæйæ | aomgæyæ | kusarak, istifra ederek, çıkararak.<br />

аомд (аомдтытæ) | aomd | kusmuk, istifra etmiş, çıkarmış.<br />

аоминaг (аоминæгтæ) | aominag | kusacak, istifra edecek, çıkaracak.<br />

аомын *аомдта, аомдтaид, аомдзæн (-и, -иc)+ | aomın | kusmak, istifra etmek, çıkarmak.<br />

аортæ (егъаудæр тугдадзин) | aortæ (yeğaudær tugdazıin) | aort, ana atardamar,<br />

şahdamarı, epher.<br />

апайдa кæнын | apayda kænın | 1) pay elde etmek, payda edinmek; yararlanmak,<br />

faydalanmak, fayda görmek, kar almak, istifade etmek, değerlendirmek; 2) satışta kazanma,<br />

perakende satışta kazanmak, avantaj almak; 3) kullanmak, bir şey kullanmak, görmek,<br />

yağlanmak; istismar etmek, koşmak.<br />

апакa кæнын | apaka kænın | 1) açmak, geniş açmak, sürmek, sökmek; ardına kadar açmak<br />

2) germek, yaymak; büyütmek, artırmak; 3) genişletmek, genişlemek.<br />

апакa уæвын (уын) | apaka uævın | 1) açılmak, geniş açılmak, açık sallamak; 2) gerilmek;<br />

genişlemek, uzatmak, büyümek, artmak; 3) genişlemek, genlileşmek.<br />

апакъуы кæнын | apakhuı kænın | 1. örtmek, kaplamak, kapağı aşağı kapatmak; 2. 1)<br />

yırtmak; paralamak, parçalamak, paramparça etmek, parça parça etmek; lime lime etmek; 2)<br />

perişan etmek, dağıtmak, darmadağınık etmek; 3) aşağı içeride taşımak, küllemek; ezmek,<br />

kabartmak ve toz içinde taşımak, tüy kaplamak, tüy yapmak.<br />

апакъуы уæвын (уын) | apakhuı uævın | aşağı kapanmak, aşağı geçerek örtülmek, aşağı<br />

içeride olmak, yırtılmak, parçalanmak, parça parça olmak, paramparça olmak, lime lime<br />

olmak, perişan olmak, dağılmak, darmadağınık olmak, örtmek, tüy kaplanmak, tüy olmak.<br />

апаплой кæнын | apaploy kænın | 1) çarçur etmek, boşuna harcamak, israf etmek, yemek,<br />

ekmek, yontmak; bilemek, çarka vermek; 2) bitirmek, parçalamak, yırtmak, yarmak,<br />

paralamak; üzüntü çekmek, üzülmek, kederlenmek, hüzünlenmek, acı yapmak, dert yapmak.<br />

апаpaxaт кæнын | aparaxat kænın | 1) geliştirmek; refaha erdirmek, rahatlatmak, bolluğa<br />

kavuşturmak, döndürmek; açmak, açılmak, yayılmak; kurmak, teşkil etmek; geliştirmek;<br />

209


куыст апарахат кæнын | kuışt aparaxat kænın | işi rahatlatmak, çalışmayı geliştirmek; 2)<br />

yaymak, yaygınlaştırmak, dağıtmak, neşretmek, salmak.<br />

апаpaxaт уæвын (уын) | aparaxat uævın | 1) geliştirilmek, rahatlamak, refaha ermek,<br />

bolluğa kavuşmak; 2) uzatmak, açılmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek,<br />

gelişmek; sirayet etmek, istila etmek, şenelmek; serilmek; 3) biraz cömertlik göstermek.<br />

апати | apati | apatit, duyumsamazlık, duyarsızlık, duygusuzluk, ilgisizlik, gevşeklik,<br />

tamamıyla kayıtsızlık, kansızlık, tasasızlık, isteksizlik, fütur.<br />

апатиджын | apaticın | duyumsamaz olan, duygusuz olan, gevşek olan, tamamıyla kayıtsız<br />

olan, cansız olan, kansız olan, uyuşuk olan, üşençli olan, tasasız olan, içi sönük olan.<br />

апатит | apatit | apatit.<br />

апæлæxcap кæнын | apælæxşar kænın | genişletmek, geniş yapmak, artırmak, yaymak,<br />

büyütmek, serpilmek, ilerletmek, yayılmak, açığa yapmak, germek uzatmak, esnetmek,<br />

salmak.<br />

апæлæxcap уæвын (уын) | apælæxşar uævın | 1) genişlemek, genlileşmek, büyümek,<br />

büyük olmak, serpilmek; ilerlemek, artmak, yayılmak, yayılmış olmak; 2) uzatmak, uzanmak,<br />

uzamak, gerilmek.<br />

апæллaxъxъ кæнын | apællaqq kænın | sert bir hareketle ve birden bire boşaltmak, boca<br />

etmek, çıkartmak, dökülmek; dışarı sıçratmak, kaynamak, kaynattırmak, kabaca kaynatmak,<br />

kuvvetlice kaynamak, fokur fokur fokurdamak.<br />

апæлxъ-пæлxъ кæнын | apælq-pælq kænın | sık sık kuvvetlice kaynamak, şiddetle<br />

kaynamak, coşkuyla kaynamak, ateşlice kaynamak, hararetle kaynamak; kabaca kaynatmak,<br />

kaynattırmak, fıkır fıkır kaynamak, fokur fokur fokurdamak, kuvvetlice köpürmek, şiddetle<br />

dalgalanmak.<br />

апæр-пæр кæнын | apær-pær kænın | patlamak, pırıldamak, parlamak, tutuşmak, ateş<br />

almak, ateşlenmek, yanmak, yanmaya başlamak, kızarmak, kıpkırmızı kesilmek, öyle gelmek,<br />

ortaya çıkmak, bir şey başlamak.<br />

апæppæcт кæнын (ласын) | apærræşt kænın (laşın) | uçup gitmek, pır olup uçmak, pır<br />

olmak, pırlamak, havalanıp uçmak, uzakta uçmak.<br />

апæррæст ласын (кæнын) | apærræşt laşın (kænın) | uçup gitmek, pır olup uçmak, pır<br />

olmak, pırlamak, havalanıp uçmak, uzakta uçmak.<br />

апджын | apcın | çekirdekli, özlü, dolgun, zengin içerikli, zengin içeriğe sahip, bilgilendirici,<br />

mermili, münderecatlı.<br />

апелляци (хъаст бæрзонддæр инстанцимæ) | apyellyasi (qaşt bærjonddær inştansimæ) |<br />

temyiz, istinaf, itiraz etme, yüksek mahkemeye başvuru; апелляци кæнын | apyellyasi<br />

kænın | temyiz etmek, istinaf etmek, müracaat etmek, itiraz etmek, yüksek mahkemeye<br />

başvurmak, daha üstün bir yargı yerine başvurmak; апелляци дæттын | apyellyasi kænın |<br />

istinaf etmek, daha üstün bir yargı yerine başvurmak, müracaat etmek.<br />

апелляцион | apyellyasion | temyiz, istinaf, itiraz etme, yüksek mahkemeye başvurma;<br />

апелляцион хъаст | apyellyasion qaşt | itiraz etmek, yüksek mahkemeye başvuru yapmak,<br />

temyiz şikâyetinde bulunmak.<br />

апельсин (цитрусты мыггагæй дыргъ) | apyelhşin (sitruştı mıggagæy dırğ) | portakal,<br />

portakal ağacı.<br />

Апеннины æрдæгсакъадах | Apyenninı ærdægşakhadax | Alp yarımadası.<br />

Апеннины хæхтæ | Apyenninı xæxtæ | Alp dağları.<br />

aпеxцeл кæнын | apyexsyel kænın | karıştırmak, karmakarışık yapmak, dağıtmak,<br />

kırıştırmak.<br />

210


aпеxцeл уæвын (уын) | apyexsyel uævın | karışmak, karmakarışık olmak, dağılmak,<br />

kırıştırılmak, yukarıya dikleşmek.<br />

aпиллoн кæнын | apillon kænın | yakmak, dağlamak, terk etmek; küllendirmek, kül gibi<br />

yakmak, külle dönüştürmek, kokutmak, koku salmak; burnundan solutmak.<br />

aпиллoн уæвын (уын) | apillon uævın | küle dönmek, kül dönüşmek, yakılmak, kokmak,<br />

koku çıkarmak; burnundan solumak.<br />

aпиp-aпиp кæнын | apir-apir kænın | 1) yün taramak, tiftiğini atmak, eğirmek; 2) bitirmek,<br />

parçalamak, yırtmak; yarmak, parçalara ayırmak, parçalara bölmek; 3) fena azarlamak,<br />

şiddetli paylamak, pek kuvvetle yemin etmek.<br />

aпиpaг | apirag | 1) yün taratan, tiftiğini attıran, eğirten; 2) bitirten, parçalatan, yırttıran;<br />

yardıran, parçalara ayırtan, parçalara böldüren; 3) fena azarlatan, şiddetli paylatan, pek<br />

kuvvetle yemin ettiren.<br />

aпиpæг (апиpджытæ) | apiræg | 1) yün tarayan, tiftiğini atan, eğiren; 2) bitiren,<br />

parçalayan, yırtan; yaran, parçalara ayıran, parçalara bölen; 3) fena azarlayan, şiddetli<br />

paylayan, pek kuvvetle yemin eden.<br />

aпиpæггaг (апиpæггæгтæ) | apiræggag | 1) yün taramalık, tiftiğini atmalık, eğirmelik; 2)<br />

bitirmelik, parçalamalık, yırtmalık; yarmalık, parçalara ayırmalık, parçalara bölmelik; 3) fena<br />

azarlamalık, şiddetli paylamalık, pek kuvvetle yemin etmelik.<br />

aпиpæн | apiræn | 1) yün taranan, tiftiği atılan, eğrilen; 2) bitirilen, parçalanan, yırtılan;<br />

yarılan, parçalara ayırtılan, parçalara bölünen; 3) fena azarlanan, şiddetli paylanan, pek<br />

kuvvetle yemin edilen.<br />

aпиpгæ | apirgæ | 1) yün tarama, tiftiğini atma, eğirme; 2) bitirme parçalamak, yırtma;<br />

yarma, parçalara ayırma, parçalara bölme; 3) fena azarlama, şiddetli paylama, pek kuvvetle<br />

yemin etme.<br />

aпиpгæйæ | apirgæyæ | 1) yün tarayarak, tiftiğini atarak, eğirerek; 2) bitirerek,<br />

parçalayarak, yırtarak; yararak, parçalara ayırarak, parçalara bölerek; 3) fena azarlayarak,<br />

şiddetli paylayarak, pek kuvvetle yemin ederek.<br />

aпиpинaг (aпиpинæгтæ) | apirinag | 1) taranacak; tiftiği atılacak, eğrilecek; 2) bitirecek,<br />

parçalanacak, yırtacak; yaracak, parçalara ayıracak, parçalara bölecek; 3) fena azarlanacak,<br />

şiddetli paylanacak, pek kuvvetle yemin edecek; иу чысыл ма мын апиринаг аззад | iu<br />

çışıl ma mın apirinag ajjad | biraz daha eğrilecek yünüm kaldı.<br />

aпиpын (апырдтон, апырдтaин, апирдзынæн) | apirın | 1) yün taramak, tiftiğini atmak,<br />

eğirmek; 2) bitirmek, parçalamak, yırtmak; yarmak, parçalara ayırmak, parçalara bölmek; 3)<br />

fena azarlamak, şiddetli paylamak, pek kuvvetle yemin etmek.<br />

апломб (хиввæрсон, схъæлныхас, схъæлдзырд) | aplomb (xiv værşon, şqæl nıxaş, şqæl<br />

zırd) | cüret, kendine güven, tutarlılık, denge, kendini beğenmiş.<br />

апогей | apogyey | yeryüzüne en uzak noktası, yeröte, evç, zirve, şahika, yüksek nokta,<br />

doruk, parıltı, pırıltı, ışık, ışıltı.<br />

апокриф | apokrif | yazarı belirsiz hikâye.<br />

аполитикон | apolitikon | apolitik, politikaya karşı ilgisizlik, siyasal ve sosyal işlerden<br />

kaçınma.<br />

апологет | apologyet | savunucu, partizan, bek.<br />

апологи | apologi | savunucu, savunum, savunca, açıklama.<br />

апостроф | apoştrof | apostrof, kesme işareti.<br />

апoxци кæнын | аpoxsi kænın | поборонить.<br />

апп | app | 1) çekirdek; hap, iç, içerik, öz, özlük, özek, esas, asıl, konu, özet, hulasa, ihtiva,<br />

mahiyet, içindekiler; 2) tohum; nüve, gülle, obüs, cücük; göbek, ilik; 3) bakım, bakma,<br />

211


esleme, geçindirme, his; orta, bezir, tane, sperma, atmık, ersuyu, balina, kemikçik, kılçık,<br />

ücret, maaş; tutma, münderecat; uknum, ruh, künh, zamir, hamur, içyüz, batın, hüviyet,<br />

nefis, anlam, mana, deme, fehva, zamir, lüp, semim, mağız, diyeme, mazmun, ekenim,<br />

kalbgâh; чиныджы апп | çinıcı app | kitabın içeriği, kitabın özü, kitabın ana fikri.<br />

аппар-аппар кæнын | apar-apar kænın | sık sık atmak, fırlatmak, püskürtmek,<br />

savuşturmak, silkmek, düşmek, çevirmek, terk etmek; dökmek; atıl olmak, dışlamak,<br />

indirilmek, devirmek, düşürmek, kurtulmak; 2) itmek, çatışmak, çarpıştırmak, çatıştırmak,<br />

uzaklaştırmak; 3) çıkarmak, ihraç etmek, tart etmek, ayrı tutmak; 4) kaybetmek, kaybolmak,<br />

yitirmek, yitmek, şaşırmak, kaçırmak; 5) geri çevirmek, reddetmek, tepmek, yokumsamak.<br />

аппарaг | apparag | attıran, fırlatan, püskürten, savuşturtan, silken, düşürten, çevirten, terk<br />

ettiren; döktüren; atıl ettiren, dışlatan, indirten, devirten, düşürten, kurtaran; 2) ittiren,<br />

çatıştıran, çarpıştıran, çatıştıran, uzaklaştıran; 3) çıkartan, ihraç ettiren, tart ettiren, ayrı<br />

tutturan; 4) kaybettiren, kaybol duran, yitirten, yitirten, şaşırtan, kaçırtan; 5) geri çevirten,<br />

reddettiren, teptiren, yokumsayan.<br />

аппарaт | apparat | aparat, cihaz, aygıt, alet, materyal, makine, mekanizma; personel,<br />

kadro; edevat, donatım; тилифоны аппарат | tilifonı apparat | telefon makinesi, telefon<br />

aleti; фотографион аппарат | fotografion apparat | fotoğraf aparatı, kamera;<br />

паддзахадон аппарат | padzaxadon apparat | devlet makineleri, devlet cihazları.<br />

aппаратурæ | apparaturæ | aygıtlar, teçhizat, cihazlar, aygıt, alet, edevat, alet edevat;<br />

donanım (bilgisayar), malzeme, donatı, donatım, donatma, gereç, makine, materyal.<br />

aппарæг (аппаpджытæ) | apparæg | atan, fırlatan, püskürten, savuşturan, silken, düşüren,<br />

çeviren, terk eden; döken; atıl eden, dışlayan, indiren, deviren, düşüren, kurtaran; 2) iten,<br />

çatışan, çarpıştıran, çatıştıran, uzaklaştıran; 3) çıkaran, ihraç eden, tart eden, ayrı tutan; 4)<br />

kaybettiren, kaybolan, yitiren, yiten, şaşıran, kaçıran; 5) geri çeviren, reddeden, tepen,<br />

yokumsayan.<br />

aппарæггaг (аппаpæггæгтæ) | apparæggag | atmalık, fırlatmalık, püskürtmelik,<br />

savuşturmalık, silkmelik, düşmelik, çevirmelik, terk etmelik; dökmelik; atıl olmalık, dışlamalık,<br />

indirilmelik, devirmelik, düşürmelik, kurtulmalık; 2) itmelik, çatışmalık, çarpıştı rmalık,<br />

çatıştırmalık, uzaklaştırmalık; 3) çıkarmalık, ihraç etmelik, tart etmelik, ayrı tutmalık; 4)<br />

kaybetmelik, kaybolmalık, yitirmelik, yitmelik, şaşırmalık, kaçırmalık; 5) geri çevirmelik,<br />

reddetmelik, tepmelik, yokumsamalık.<br />

aппарæн (аппаpæггæгтæ) | apparæn | atılan, fırlatılan, püskürtülen, savuşturulan, silkinen,<br />

düşen, çevirtilen, terk edilen; dökülen; atıl olan, dışlanan, indirilen, devirtilen, düşürülen,<br />

kurtulan; 2) itilen, çatıştıran, çarpıştırılan, uzaklaştırılan; 3) çıkartılan, ihraç edilen, tart edilen,<br />

ayrı tutulan; 4) kaybeden, kaybolan, yitirilen, yiten, şaşırtan, kaçırılan; 5) geri çevirtilen,<br />

reddedilen, tepilen.<br />

aппаргæ | appargæ | atma, fırlatma, püskürtme, savuşturma, silkme, düşme, çevirme, terk<br />

etme; dökme; atıl olma, dışlama, indirilme, devirme, düşürme, kurtulma; 2) itme, çatışma,<br />

çarpıştırma, çatıştırma, uzaklaştırma; 3) çıkarma, ihraç etme, tart etme, ayrı tutma; 4)<br />

kaybetme, kaybolma, yitirme, yitme, şaşırma, kaçırma; 5) geri çevirme, reddetme, tepme,<br />

yokumsama.<br />

aппаргæйæ | appargæyæ | atarak, fırlatarak, püskürterek, savuşturarak, silkerek, düşerek,<br />

çevirerek, terk ederek; dökerek; atıl olarak, dışlayarak, indirilerek, devirerek, düşürerek,<br />

kurtularak; 2) iterek, çatışarak, çarpıştırarak, çatıştırarak, uzaklaştırarak; 3) çıkararak, ihraç<br />

ederek, tart ederek, ayrı tutarak; 4) kaybederek, kaybolarak, yitirerek, yiterek, şaşırarak,<br />

kaçırarak; 5) geri çevirerek, reddederek, teperek, yokumsayarak.<br />

212


аппаринaг (аппаринæгтæ) | apparinag | atılacak, atacak, atıl olacak, fırlatacak, çıkaracak,<br />

düşecek, düşürecek, bırakılacak, püskürtecek, savuşturacak, silkecek, çevirecek, terk edecek;<br />

dökecek; dışlanacak, indirilecek, devirecek, kurtulacak; 2) itecek, çatışacak, çarpıştıracak,<br />

çatıştıracak, uzaklaştıracak; 3) çıkaracak, ihraç edecek, tart edecek, ayrı tutacak; 4)<br />

kaybedecek, kaybolacak, yitirecek, yitecek, şaşıracak, kaçıracak; 5) geri çevirecek,<br />

reddedecek, tepecek; atıl, işe yaramaz; аппаринаг æгъдæуттæ | apparinag æğdæuttæ |<br />

atılacak kurallar, işe yaramaz gelenekler, adet kalıntıları.<br />

аппарын (аппæрcтон, аппæрcтaин, аппардзынæн) | apparın | 1) atmak, bir yana atmak,<br />

geri atmak, dışarı atmak, gözden atmak, ihraç etmek, tart etmek, fırlatmak, dökmek, terk<br />

etmek, dışlamak, devirmek, düşürmek, kurtulmak, indirilmek, uzaklaştırmak, çıkarmak,<br />

gözden çıkarmak, elden çıkarmak; püskürtmek, savuşturmak, silkmek, silkip atmak, düşmek,<br />

geri çevirmek; atıl olmak, açılıvermek, gövdesini arkaya eğmek; 2) itmek, çarpıştırmak,<br />

çarpışmak, çatışmak, çatıştırmak; 3) imkân vermemek, ayrı tutmak; 4) kaybetmek,<br />

kaybolmak, gözden kaybolmak, yitirmek, yitmek, şaşırmak, kaçırmak, dağılıp gitmek; 5) geri<br />

çevirmek, reddetmek, tepmek, yokumsamak.<br />

аппæг | appæg | öz, iç, göbek, orta, çekirdek, çekirdeklik, ilik, lüp, meyvelerde çekirdeklerin<br />

bulunduğu orta bölüm, semim, mağız, kalbgâh.<br />

аппæл-аппæл кæнын | appæl-appæl kænın | sık sık övmek, övünmek, methetmek,<br />

böbürlenmek, övünç duymak, övünç olmak.<br />

аппæлaг | appælag | övdüren, övündüren, methettiren, böbürleşen, övünç duyan, övünçlü<br />

yapan.<br />

аппæлæг (аппæлджытæ) | appælæg | öven, övünen, metheden, böbürlenen, övünç<br />

duyan, övünçlü olan.<br />

аппæлæггаг | appælæggag | övmelik, övünmelik, methetmelik, böbürlenmelik, övünç<br />

duymalık, övünç olmalık.<br />

аппæлæн | appælæn | övülen, övünülen, methedilen, böbürlenilen, övünç duyulan, övünç<br />

olunan.<br />

аппæлгæ | appælgæ | övme, övünme, methetme, böbürlenme, övünç duyma, övünç olma.<br />

аппæлгæйæ | appælgæyæ | överek, övünerek, methederek, böbürlenerek, övünç duyarak,<br />

övünç olarak.<br />

аппæлд (аппæлдтытæ) | appæld | övmüş, övünmüş, methetmiş, böbürlenmiş, övünç<br />

duymuş, övünç olmuş.<br />

аппæлинaг (аппæлинæгтæ) | appælinag | övecek, övünecek, methedecek, böbürlenecek,<br />

övünç duyacak, övünç olacak.<br />

аппæлын (аппæлыдтон, аппæлыдтaин, аппæлдзынæн) | appælın | övmek, övünmek,<br />

methetmek, böbürlenmek, övünç duymak, övünç olmak.<br />

аппæpcт (аппæpcтытæ) | appærşt | atılmış, aktarma, aktarım, nakil, nakletme; ulaştırma,<br />

taşıma, geçirme.<br />

аппендицит | appyendisit | apandisit.<br />

аппетит | appyetit | iştah, istek, arzu, şehvet.<br />

аппетитон | appyetiton | iştah açıcı, istek uyandırıcı, lezzetli, iştah artırma.<br />

апрель(ы) | apryelh | Nisan.<br />

апробаци | aprobasi | onay, onama.<br />

апробаци кæнын | aprobasi kænın | onamak, onaylamak.<br />

aптекæ, афтек | aptyekæ, aftyek | eczane, eczacı.<br />

аптекæр | aptyekær | eczacı.<br />

аптекæрон | aptyekæron | eczane, eczacı, ecza malı.<br />

213


аптечкæ | aptyeçkæ | ilk yardım takımı, ecza kutusu, ev eczanesi.<br />

апуcи кæнын | apuşi kænın | kızartmak, kavurmak (mısır tahıl).<br />

апуcи уæвын (уын) | apuşi uævın | kızarmak, kavrulmak (mısır tanesi).<br />

апыp-апыp кæнын | apır-apır kænın | 1) sık sık dağıtmak, dökmek, serpmek, püskürmek,<br />

püskürtmek, neşretmek, saçmak, yaymak, söylenti yaymak; 2) savurmak; taşırmak, taşımak,<br />

götürmek; 3) kırmak, yarmak, yırtmak, sımak, parçalamak, paralamak, pençelemek; yenmek,<br />

bozmak, bozguna uğratmak; 4) bitirmek; kesmek, koparmak, dermek; 5) kırıntı yapmak,<br />

ufalamak; 6) sıçratmak; 7) akıtmak; 8) yaymak, yaygınlaştırmak, neşretmek, salmak (mesaj,<br />

haberler, dedikodular); 9) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, çarpmak.<br />

апыpд (апыpдтытæ) | apırd |<br />

апыpx кæнын | apırx kænın | 1) dağıtmak, dökmek, serpmek, püskürmek, püskürtmek,<br />

neşretmek, saçmak, yaymak, söylenti yaymak; 2) savurmak; taşırmak, taşımak, götürmek; 3)<br />

kırmak, yarmak, yırtmak, sımak, parçalamak, paralamak, pençelemek; yenmek, bozmak,<br />

bozguna uğratmak; 4) bitirmek; kesmek, koparmak, dermek; 5) kırıntı yapmak, ufalamak; 6)<br />

sıçratmak; 7) akıtmak; 8) yaymak, yaygınlaştırmak, neşretmek, salmak (mesaj, haberler,<br />

dedikodular); 9) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, çarpmak.<br />

апыpx уæвын (уын) | apırx uævın | 1) dağılmak, dağıtılmak, yayılmak, dökülmek, dökmek,<br />

saçılmak, savrulmak; patlamak, parçalanmak, paramparça olmak, paralanmak; 2)<br />

ferahlamak, aralaşmak, şenelmek, kaybolmak, taşırılmak; 3) yaralanmak, sınmak; kırmak,<br />

kırılmak, yarmak, yarılmak; 4) bitirilmek, yırtılmak, kesilmek, kopmak; 5) ufalanmak; 6)<br />

sıçratılmak, püskürtülmek; 7) yayılmak, yaygınlaşmak, dökülmek, akmak; 8) duyum uzatmak,<br />

söylenti uzatmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek (işitme,<br />

dedikodu); 9) çoğaltılmak, çoğaltmak, üretmek; basmak, kopya etmek; çarpmak.<br />

апыpxытæ кæнын | apırxıtæ kænın | 1) dağıtmak, darmadağın etmek, paçavraya çevirmek,<br />

parçalamak, parçalara yırtmak; 2) serpmek, saçmak, serpiştirmek; 3) dökmek; 4) kırmak,<br />

ezilmek.<br />

апыc-пыc кæнын | apış-pış kænın | pışpışlamak; tıslamak. пошипеть; зашипеть<br />

апыскъуылтæ кæнын | apışkhuıltæ kænın | gözyaşı, yırtmak, kopmak, hızla ilerlemek,<br />

paldır küldür gitmek.<br />

апыxцыл кæнын | apıxsıl kænın | karıştırtmak, kırıştırmak, darmadağın etmek,<br />

karmakarışık etmek.<br />

апыxцыл уæвын (уын) | apıxsıl uævın | kırıştırılmak, yukarıya dikleşmek, darmadağın<br />

olmak, karmakarışık olmak.<br />

aпъа кæнын, aбa кæнын | apha kænın, aba kænın | öpmek.<br />

aпъæгъгъæcт кæнын | aphæğğæşt kænın | saçmak, sıçratmak, püskürmek, serpmek,<br />

dağıtmak, fışkırmak.<br />

aпъæp-пъæp кæнын | aphær-phær kænın | 1) parçalanmak, yırtılmak; yarılmak; patlamak,<br />

kesilmek, kopmak, bitirilmek, parçalanmak, param parça olmak, lime lime olmak (giysi); 2)<br />

sohbet etmek, sohbetle zaman harcamak, laklakla etmek, çene çalmak, çeneye dalmak,<br />

konuşmak, laflamak, sallamak, çalkalamak, cırıldamak, cırlamak.<br />

aпъæpa кæнын | aphæra kænın | fazla yoğun yapmak, çok yoğun yapmak; yoğunlaşmak,<br />

koyulaştırmak, kalınlaştırmak, teksif etmek, koyulaştırmak, yoğunlaştırmak, teksif etmek,<br />

pıhtılaştırmak.<br />

aпъæpa уæвын (уын) | aphæra uævın | fazla yoğun olmak, çok kalın olmak; yoğunlaşmak,<br />

yoğunlaştırılmak, koyulaşmak, kalınlaşmak, ağdalanmak, tekâsüf etmek, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />

aпъæpтт кæнын | aphærtt kænın | 1) çatlamak, çaplatılmak, çıtırdamak, kopmak, atmak,<br />

yırtılmak; patlamak, patlatmak, patlatılmak, parçalanmak, bitirilmek; deşilmek; yarılmak; 2)<br />

214


vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, toslamak; kuvvetle itmek, başlamak, güçlü<br />

basmak; 3) bir sigara yakmak, sigaraya başlamak, aydınlatmak.<br />

Aрабб | Apabb | Arap.<br />

aраббaг (aраббæгтæ) | apabbag | Arap, Arapça, Arabi; араббаг бæх | apabbag bæx |<br />

Arap safkan atı, Arap cinsi at.<br />

aрабыp-бaбыp кæнын | apabır-babır kænın | 1) sürünüp durmak, orya buraya girip<br />

çıkmak; 2) yürüyüş yapmak; yürümek, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek.<br />

aравгæ(н)-бaвгæ(н) кæнын | apavgæ(n)-bavgæ(n) kænın | doldurup dökmek, doldur<br />

boşalt yapmak, birkaç kez boşaltıp doldurmak; boşaltmak, aktarmak, fazla koymak, taşırmak.<br />

aравдул-бaвдул кæнын | apavdul-bavdul kænın | 1) bir sürüş için almak, sürücü yapmak;<br />

2) bulamak, hamuru unda yuvarlamak, rulo yapmak.<br />

Арави | apavi | Arabistan.<br />

aравиaг (aравиæгтæ) | apaviag | Arabistanlı, Arap; Arapça.<br />

aраг | arag | doğurgan, dölsek, verimli, semereli.<br />

aрагæпп-бaгæпп кæнын | aragæpp-bagæpp kænın | atlamak, atlayıp-sıçramak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek, zıplamak (şuraya buraya).<br />

aрадaв-бaдaв кæнын | aradav-badav kænın | değiştirip-durmak, oraya-buraya taşımak,<br />

taşıyıp durmak; getir-götür yapmak, götürdüğü-getirdiğine yer bulamamak; хи арадавбадав<br />

кæнын | xi aradavbadav kænın | kendini orya buraya getirip götürmek, kendine yer<br />

bulamamak.<br />

aрадзуp-бaдзуp кæнын | arazur-bazur kænın | söylenip durmak, sağa-sola söylenmek,<br />

konuşmak, laflamak, sohbet etmek, çene çalmak, çeneye dalmak, görüşmek, söylemek,<br />

bahsetmek, demek, sallamak, çalkalamak, cırıldamak, cırlamak.<br />

aразaг | arajag | 1) yaptırıcı, inşaatçı, yapı işçisi; yaratıcı, kurucu, oluşturucu, mimar; 2) bari,<br />

fadır; 3) baş, önder, lider, amir, hükümdar, taç ver, başman; yönetici, idareci, yönetmen;<br />

dümenci, düzenleyici, düzenleyen, tertipleyici, tertipçi, tertipleyen, teşkilatçı, örgütçü,<br />

örgütleyici, organize eden, organizatör; hükümdar; 4) oluşturma; 5) müzik aletleri ayarlayıcı,<br />

akortçu.<br />

aразæг (aразджытæ) | arajæg | 1) yapıcı, inşaatçı, yapı işçisi; yaratıcı, kurucu, oluşturucu,<br />

mimar; 2) bari, fadır; 3) baş, önder, lider, amir, hükümdar, taç ver, başman; yönetici, idareci,<br />

yönetmen; dümenci, düzenleyici, düzenleyen, tertipleyici, tertipçi, tertipleyen, teşkilatçı,<br />

örgütçü, örgütleyici, organize eden, organizatör; hükümdar; 4) oluşturma; 5) müzik aletleri<br />

ayarlayıcı, akortçu.<br />

aразæггaг | arajæggag| 1) ücret, ödeme, para, eda, düzenleme payı; 2) hizmetler için ücret,<br />

iş için ödeme; hizmetleri telafi etme.<br />

aразæй кæнын | arajæy kænın | 1) geçmek, geçirmek, sürmek, damıtmak, imbikten<br />

çekmek, geride bırakmak; 2) devam etmek, öne sürmek, kendi öne sürmek, öne itmek, daha<br />

önce davranmak.<br />

aразæй уæвын (уын) | arajæy uævın | 1) geçmek, geride bırakmak, daha önce davranmak,<br />

geçirmek, sürmek, damıtmak, imbikten çekmek, yakalamak, başlamak; 2) kendini ileri<br />

sürmek, öne düşmek, yürüyüp gitmek.<br />

aразæн | arajæn | destek, payanda, dayak, tutamak, altlık, nihale; organize, düzenleme,<br />

tertipleme.<br />

aразæнгapд кæнын | arajængard kænın | 1) eğmek, eğilmek, eğinmek, baş eğmek,<br />

yatmak, yatırmak, yatıştırmak, indirmek, ağındırmak, meyletmek, meylettirmek, kendi<br />

tarafına çekmek, çekimli olmak; ikna etmek, inandırmak, kandırmak; ileri gitmek; telkin<br />

etmek, teşvik etmek; 2) albenisi olmak, heyecanlandırmak, coşturmak, ateşlendirmek;<br />

215


куыстмæ, аразæнгард кæнын | kuıştmæ, arajængard kænın | çalışmaya ikna etmek, işe<br />

teşvik etmek.<br />

aразæнгapдгæнaг | arajængardgænag| eğdiren, eğişten, eğinen, baş eğdiren, yattıran,<br />

yatırtan, yatıştırtan, indirten, ağındırtan, meylettiren, kendi tarafına çektiren, çekimli yapan;<br />

ikna ettiren, inandırtan, kandırtan; ileri götüren; telkin ettiren, teşvik ettiren; 2) albeni yapan,<br />

heyecanlandırtan, coşturtan, ateşlendirten.<br />

aразæнгapдгæнæг (aразæнгapдгæнджытæ) | arajængardgænæg| eğen, eğilen, eğinen,<br />

baş eğen, yatan, yatıran, yatıştıran, indiren, ağındıran, meyleden, meylettiren, kendi tarafına<br />

çeken, çekimli olan; ikna eden, inandıran, kandıran; ileri giden; telkin eden, teşvik eden; 2)<br />

albenisi olan, heyecanlandıran, coşturan, ateşlendiren.<br />

aразæнгapдгæнæггaг (aразæнгapдгæнæггæгтæ) | arajængardgænæggag| eğmelik,<br />

eğilmelik, eğinmelik, baş eğmelik, yatmalık, yatırmalık, yatıştırmalık, indirmelik, ağındırmalık,<br />

meyletmelik, meylettirmelik, kendi tarafına çekmelik, çekimli olmalık; ikna etmelik,<br />

inandırmalık, kandırmalık; ileri gitmelik; telkin etmelik, teşvik etmelik; 2) albenisi olmalık,<br />

heyecanlandırmalık, coşturmalık, ateşlendirmelik.<br />

aразæнгapдгæнæн | arajængardgænæn| eğilen, baş eğilen, yatılan, yatırılan, yatıştırılan,<br />

indirilen, ağındırılan, meylettirilen, meylettirilen, kendi tarafına çekilen, çekimli olunan; ikna<br />

edilen, inandırılan, kandırılan; ileri gidilen; telkin edilen, teşvik edilen; 2) albenisi olunan,<br />

heyecanlandırılan, coşturulan, ateşlendirilen<br />

aразæнгapдгæнгæ | arajængardgængæ| eğme, eğilme, eğinme, baş eğme, yatma,<br />

yatırma, yatıştırma, indirme, ağındırma, meyletme, meylettirme, kendi tarafına çekme,<br />

çekimli olma; ikna etme, inandırma, kandırma; ileri gitme; telkin etme, teşvik etme; 2)<br />

albenisi olma, heyecanlandırma, coşturma, ateşlendirme<br />

aразæнгapдгæнгæйæ | arajængardgængæyæ| eğerek, eğilerek, eğinerek, baş eğerek,<br />

yatarak, yatırarak, yatıştırarak, indirerek, ağındırarak, meylederek, meylettirerek, kendi<br />

tarafına çekerek, çekimli olarak; ikna ederek, inandırarak, kandırarak; ileri giderek; telkin<br />

ederek, teşvik ederek; 2) albenisi olarak, heyecanlandırarak, coşturarak, ateşlendirerek<br />

aразæнгapдгæнинaг (aразæнгapдгæнинæгтæ) | arajængardgæninag| eğecek, eğilecek,<br />

eğinecek, baş eğecek, yatacak, yatıracak, yatıştıracak, indirecek, ağındıracak, meyledecek,<br />

meylettirecek, kendi tarafına çekecek, çekimli olacak; ikna edecek, inandıracak, kandıracak;<br />

ileri gidecek; telkin edecek, teşvik edecek; 2) albenisi olacak, heyecanlandıracak, coşturacak,<br />

ateşlendirecek.<br />

aразæндон | arajændon | üretim hane, üretim yeri, imalathane, imalat yeri, montaj hane,<br />

montaj yeri, düzenlenme yeri.<br />

aразвæндaг кæнын | arajvændag kænın | kolaylaştırmak, yola koyulmak, yolu açmak, yol<br />

boynuzlamak.<br />

aразгæ | arajgæ | 1) yapay, yapma, yapına, yapmacık, suni, sınai, eğreti, düzmece, tertip,<br />

organize; аразгæ æвзæрст | arajgæ ævjarşt | yapay seçim; 2) cicili bicili, boyalı.<br />

aразгæ-aразын | arajgæ-arajın |<br />

aразгæйæ | arajgæyæ |<br />

aразгъop-бaгъop кæнын | arajğor-bajğor kænın | 1) koşuşturmak, etrafta koşuşturmak,<br />

çok çalıştırmak, yerinde duramamak; 2) koşup-durmak.<br />

aразжытæ | arajcıtæ | düzenleyiciler, düzenleyenler, tertipleyiciler, tertipleyenler, organize<br />

edenler, organizatörler.<br />

aразил-бaзил кæнын | arajil-bajil kænın | 1) çevirmek, döndürmek, telaşla dönmek; evirip<br />

çevirmek, dolaşmak, dolanmak, dönüp-durmak; 2) iyice araştırmak, karıştırmak, benzemek;<br />

3) gezmek, andırmak, yürümek, yaklaşmak, işlemek, takmak, geçmek, oynamak, gitmek.<br />

216


aразинaг (aразинæгтæ) | arajinag | yapılacak, yapacak, verecek, edilecek, düzenlenecek,<br />

tertiplenecek, organize edilecek, inşa edilecek, yöneltilecek; imal edilecek, hazırlanacak,<br />

üretecek, yaratacak, kuracak, teşkil edecek, donatacak, yerleştirecek, dikecek, dayanacak,<br />

çizecek, sıraya dizecek; tasarlanacak; dayandıracak; doğrultacak, gönderecek, yollanacak,<br />

sevk edecek.<br />

aразмæнт-базмæнт кæнын | arajmænt-bajmænt kænın | karıştırmak, karıştırıp durmak,<br />

harman etmek, engellemek, engel olmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek.<br />

aразнæ | arajnæ | dümen, direksiyon, gidon, simit.<br />

aразы кæнын | arajı kænın | ikna etmek, kolay ikna etmek, kolayca kabul ettirmek, razı<br />

ettirmek, ayarlamak.<br />

aразы уæвын (уын) | arajı uævın | kolay kabul etmek, kabul etmek, razı olmak, rıza<br />

göstermek, kabul ettirilmek, ayarlamak.<br />

aразын (арæзтон, арæзтaин, араздзынæн) | arajın | 1) yapmak, etmek, kurmak,<br />

ayarlamak; donatmak, süslemek; tertiplemek, yerleştirmek; kılmak, çıkarmak, düzenlemek,<br />

düzene koymak; 2) üretmek, yaratmak, teşkil etmek, iş görmek; bir hale getirmek, imal<br />

etmek, inşa etmek, hazırlamak; равдыст аразын | ravdışt arajın | gösteri düzenlemek,<br />

sergi ayarlamak, sergi tutmak; 3) tasarlamak, çizmek; dayanmak, dayandırmak; sıraya<br />

dizmek, dikmek; 4) oluşturmak, biçimlendirmek, biçim vermek; meydana getirmek, teşkil<br />

etmek; 5) hazırlamak, hazırlık yapmak, pişirmek, yemek pişirmek; eğitmek; yetiştirmek;<br />

tedarik etmek; tezgâhlamak; 6) bitirmek, ikmal etmek, işlemek; 7) dönmek, çevirmek;<br />

dönüştürmek, döndürmek, yöneltmek; 8) müzik aleti ayarlamak, akort yapmak, akort etmek.<br />

aразынaд | arajınad | yapı, yapım, yapma, yapıcılık, yaratma, yaratıcılık, yapı yeri; kurma,<br />

kuruculuk, kuruluş; inşaat, inşa; şehircilik; hareket, ayarlanan.<br />

aраив-баив кæнын | araiv-baiv kænın | 1) değiştirmek, değiştirip durmak, değiş-meymiş<br />

yapmak, değiş-tokuş yapmak; 2) bir yerde bir yere taşımak, kısa sürelerle yeniden<br />

düzenlemek, birkaç kez bir yerden başka yerlere değiştirmek.<br />

aрайc-байc кæнын | arayş-bayş kænın | al-ver yapmak, alıp-vermek, almak-uzatmak;<br />

almak, tutmak, ele geçirmek, yakalamak, başlamak, sarılmak, girişmek, eline almak; ele<br />

geçirmek, zapt etmek; aşmak; aktarmak, sapmak, gitmek, göğüs göğse geçmek.<br />

aрака | araka | içki, Alan-Oset-İron votka.<br />

aракал-бакал кæнын | arakal-bakal kænın | 1) toplayıp dökmek, topla-molla yapmak,<br />

dökmek, akıtmak; 2) döküp-toplamak.<br />

aракæ(н)-бакæ(н) кæнын | arakæn-bakæn kænın | 1) getir-götür yapmak, oraya-buraya<br />

sürmek; 2) çözülmezlik; ertelemek gecikmek, fazla kalmak, acele etmemek, ağırdan almak; 3)<br />

savsaklamak, sıyrılmak, kaçınmak, kurtulmak, kaçımsamak; 4) kuyruğu sallamak, fazla<br />

kalmak.<br />

aракæc-бакæc кæнын | arakæş-bakæş kænın | etrafa bakmak, çevreye bakınmak,<br />

bölümlere bakmak, etrafı incelemek, görmek-bakmak, yanlarındaki yerlere bakmak.<br />

аракъах-бакъах кæнын | arakhax-bakhax kænın | 1) kazmak, kazıp-durmak; denemek; 2)<br />

ağzından kapmak, laf almak, ağzını yoklamak, iğneleyip-durmak, deşip-durmak, bulmaya<br />

çalışmak, söylemeyi denemek.<br />

aракъуыp-бакъуыp кæнын | arakhuır-bakhuır kænın | kaçamak cevaplamak, kaçamak<br />

cevaplar vermek; anlaşmamış olmak, isteyip-istememek, isteyip-durmak, isteyip-vazgeçmek,<br />

belirsizlik sağlamak, katılmamak.<br />

aралac-балac кæнын | aralaş-balaş kænın | oraya-buraya taşıtmak, getir-götür yaptırmak,<br />

çek-mek yaptırmak, gezdirmek.<br />

217


аралæс-балæс кæнын | aralæş-balæş kænın | oraya-buraya taşımak, şuraya buraya<br />

götürmek, getir-götür yapmak.<br />

aралeнк-балeнк кæнын | aralyenk-balyenk kænın | oraya-buraya yüzmek, şuraya buraya<br />

yüzmek.<br />

aралидз-балидз кæнын | araliz-baliz kænın | 1) çoğunlukla kurtulmak, genellikle kaçış<br />

yapmak; 2) bir yerden bir yere defalarca hareket etmek, kaç göç yapmak, sürekli bir yerden<br />

başka bir yere geçmek.<br />

aраллo кæнын | arallo kænın | bağırmak, bağrışmak, bağırıp-çağırmak, bangır-bangır<br />

bağırmak, bar-bar bağırmak, viyaklamak, haykırmak, çığlık koparmak, feryat etmek,<br />

çağırmak, nara atmak, anırmak; göze batmak, nara atmak, yırtınmak.<br />

aраллoгæнaг | arallogænag | bağırtan, bağrıştıran, bağırıp-çağırtan, bangır-bangır<br />

bağırtan, bar-bar bağırtan, viyaklatan, haykırtan, çığlık kopartan, feryat ettiren, çağırtan, nara<br />

attıran, anırtan; göze batan, yırtınan.<br />

aраллoгæнæг (aраллoгæнджытæ) | arallogænæg | bağıran, bağrışan, bağırıp-çağıran,<br />

bangır-bangır bağıran, bar-bar bağıran, viyaklayan, haykıran, çığlık koparan, feryat eden,<br />

çağıran, nara atan, anıran, bağrışan; göze batan, yırtınan.<br />

aраллoгæнæн | arallogænæn | bağırılan, bağrışılan, bağırıp-çağırılan, bangır-bangır<br />

bağırılan, bar-bar bağırılan, viyaklanan, haykırılan, çığlık koparılan, feryat edilen, haykırılan,<br />

çağırılan, nara atılan, anırtılan; göze basılan, yırtınılan.<br />

aраллoгæнгæ | arallogængæ | bağırma, bağrışma, bağırıp-çağırma, bangır-bangır bağırma,<br />

bar-bar bağırma, viyaklama, haykırma, çığlık koparma, feryat etme, haykırma, çağırma, nara<br />

atma, anırma; göze batma, yırtınma.<br />

aраллoгæнгæйæ | arallogængæyæ | bağırarak, bağrışarak, bağırıp-çağırarak, bangırbangır<br />

bağırarak, bar-bar bağırarak, viyaklayarak, haykırarak, çığlık kopararak, feryat ederek,<br />

haykırarak, çağırarak, nara atarak, anırarak; göze batarak, yırtınarak.<br />

aраллoгæнинаг | arallogæninag | bağıracak, bağrışacak, bağırıp-çağıracak, bangır-bangır<br />

bağıracak, bar-bar bağıracak, viyaklayacak, haykıracak, çığlık koparacak, feryat edecek,<br />

haykıracak, çağıracak, nara atacak, anıracak; göze batacak, yırtınacak.<br />

арамæрз-бамæрз кæнын | aramærj-bamærj kænın | dikkatsiz bir şekilde süpürmek,<br />

özensizce temizlemek, savsakça süpürüp durmak, ihmalkâra temizlik.<br />

aрандзaл | aranzal | koşu atı, yarışçı, doludizgin giderken.<br />

аранхъæвз-банхъæвз кæнын | aranqævj-banqævj kænın | durulamak, azıcık durulamak,<br />

birazcık çalkalamak, acele çalkalamak, sıçramak, üzerinden sıçramak, atmak, birbirine atmak,<br />

nakletmek, geçirmek, geçmek, yayılmak; nakletmek.<br />

aрaппap-баппap кæнын | arappar-bappar kænın | atmak, atıp-tutmak, erteleyip-durmak,<br />

bugün git-yarın gel yapmak; atıp-tutmak.<br />

aрacaй-баcaй кæнын | araşay-başay kænın | 1) sıyrılmak, kaçınmak, kurtulmak,<br />

kaçımsamak, serbest kalmak, kurtulmak, aldatıp-durmak, aldatmak, yanıltmak; 2) oyun<br />

etmek, tavlamak, savsaklamak, karıştırmak, ileri-geri yapmak, aptallaştırmak; çekmek,<br />

eğlemek, eğlendirmek, eğletmek, soyutlamak.<br />

арасæрф-басæрф кæнын | araşærf-başærf kænın | dikkatsiz bir şekilde silmek, öteye<br />

beriye sürmek.<br />

араcт | araşt | gidiş, kalkış, çıkış, ayrılış; hareket, icra, çekme, çekilme, uzaklaşma, sapma,<br />

gerileme, kalkma, ihtimamlı bakımla iyi etme; uzaklaşma, gönderme, gönderiş, iblağ, sevk;<br />

yola çıkma, yolcu olma, doğrulma, yollanma, yola koyulma; поезды араст | poyeşdı araşt |<br />

trenin kalkışı, trenin gidişi, trenin ayrılışı.<br />

218


aрacт кæнын | araşt kænın | 1) gitmek, yöneltmek, yönelmek, göndermek, yollamak, yola<br />

koyulmak, yollatmak; sevk etmek; 2) doğrultmak, doğrulmak, düzeltmek, düzelmek,<br />

gevşemek; 3) vermek, vurmak.<br />

aрacт уæвын (уын) | araşt uævın | 1) gitmek, gidilmek, gönderilmek, hareket etmek,<br />

harekette bulunmak, seyahatte başlamak, yollanmak, yola koyulmak, yürümek, ilerlemek,<br />

kımıldamak, kımıldanmak, yöneltmek, yönelmek, doğrulmak, düzelmek, düzeltilmek,<br />

gevşemek; 2) bitirmek, hesabını görmek, kıvırmak; 3) vurmak, doldurmak, gidermek,<br />

bırakmak, etrafta sallanmak, devinmek.<br />

араcтгæнаг | araştgænag | gönderen, gönderten, yönelten, yönlendiren, yollatan, yola<br />

koyultan; sevk ettiren, doğrultan, düzelten, gevşeten.<br />

араcтгæнæг (aраcтгæнджытæ) | araştgænæg | giden, yönelten, yönelen, gönderen,<br />

yollanan, yola koyulan; sevk eden, doğrulan, düzelen, gevşeyen.<br />

араcтгæнæггаг (aраcтгæнæггæгтæ) | araştgænæggag | gitmelik, yöneltmelik, yönelmelik,<br />

göndermelik, yollamalık, yola koyulmalık, yollatmalık; sevk etmelik, doğrultmalık,<br />

doğrulmalık, düzeltmelik, düzelmelik, gevşemelik.<br />

араcтгæнæн | araştgænæn | gidilen, yöneltilen, yönlenen, gönderilen, yollanılan, yola<br />

koyulan, yollatan; sevk edilen, doğrultan, doğrulan, düzeltilen, düzlenen, gevşenen.<br />

араcтгæнгæ | araştgængæ | gitme, yöneltme, yönelme, gönderme, yollama, yola koyulma,<br />

yollatma; sevk etme, doğrultma, doğrulma, düzeltme, düzelme, gevşeme.<br />

араcтгæнгæйæ | araştgængæyæ | giderek, yönelterek, yönelerek, göndererek, yollayarak,<br />

yola koyularak, yollatarak; sevk ederek, doğrultarak, doğrularak, düzelterek, düzelerek,<br />

gevşeyerek.<br />

араcтгæнинаг (aраcтгæнинæгтæ) | araştgæninag | gidecek, yöneltecek, yönelecek,<br />

gönderecek, yollanacak, yola koyulacak, yollatacak; sevk edilecek, doğrultacak, doğrulacak,<br />

düzeltecek, düzelecek, gevşeyecek.<br />

aрacxoй-баcxoй кæнын | araşxoy-başxoy kænın | koşmak coşmak, koşuşturmak.<br />

арасхъау-басхъау кæнын | araşqau-başqau kænın | kazımak, derin kazmak; kaçırmakmaçırmak,<br />

kaçırmak-kaptırmak. поковырять, поковыряться<br />

aрacыг кæнын | araşıg kænın | hızlı sarhoş yapmak, çabuk sarhoş etmek; çabukça içirmek.<br />

aрacыг уæвын (уын) | araşıg uævın | hızlı sarhoş olmak, çabukça içmek.<br />

aрacыггæнаг | araşıggænag | sarhoş yaptıran, çabuk sarhoş ettiren, içirten.<br />

aрacыггæнæг (aраcыггæнджытæ) | araşıggænæg | hızlı sarhoş olan, çabukça içen, sarhoş<br />

yapan, çabuk sarhoş eden, içiren.<br />

aрacыггæнæггаг | araşıggænæggag | sarhoş yapmalık, sarhoş etmelik; içirmelik.<br />

aрacыггæнæн | araşıggænæn | sarhoş yapılan, sarhoş edilen; içirilen.<br />

aрacыггæнгæ | araşıggængæ | sarhoş yapma, sarhoş etme; içirme.<br />

aрacыггæнгæйæ | araşıggængæyæ | sarhoş yaparak, sarhoş ederek; içirerek.<br />

aрacыггæнинаг (aраcыггæнинæгтæ) | araşıggæninag | sarhoş yapacak, sarhoş edecek;<br />

içirecek.<br />

аратав-батав кæнын | aratav-batav kænın | ısıtmak-ılıtmak, ısıtıp soğutmak, ısınmak,<br />

tavlamak.<br />

aрaтac-батac кæнын | arataş-bataş kænın | eğilmek-bükülmek, eğilip bükülmek, aşırlığa<br />

kaçmak, katlamak.<br />

aрaтæp-батæp кæнын | aratær-batær kænın | sürgün etmek, kibirlice sürmek, kovmak,<br />

geri çağırmak, koşturmak, dehlemek, haydalamak, haylamak, sürmek, kamçılamak; acele<br />

ettirmek; koşturmak (oraya buraya, ileri geri); kovmak; savmak, dağıtmak, savuşturmak<br />

(nafile).<br />

219


aрaтæx-батæx кæнын | aratæx-batæx kænın | 1) uçmak-muçmak, bazı bazı uçmak,<br />

koşturarak çalıştırmak, uçarca iş yapmak; 2) etrafta koşuşturmak; 3) uçarca geçmek.<br />

аратил-батил кæнын | aratil-batil kænın | sallamak-mallanmak, durup durup sallamak,<br />

sllanıp durmak, öteye beriye sallamak, dalgalanmak.<br />

aрaтoн-батoн кæнын | araton-baton kænın | 1) parçalayarak bitirmek, parçalar halinde<br />

parçalamak, yırtmak; yarmak; koparmak-mokarmak, koparmak-bırakmak 2) sırayla<br />

tartışmak, didişmek.<br />

aрaтул-батул кæнын | aratul-batul kænın | 1) oraya-buraya sürmek, yuvarlayarak<br />

bulamak; 2) yuvarlamak, yuvarlanmak-muvarlanmak, öteye-beriye yuvarlanmak.<br />

aрaуaг | arauag | 1. kavurtan, yaktıran, yandıran, alazlatan; 2. can yaktıran, herkesi<br />

alazlatan; 3. yakıcı.<br />

aрaуaй-бауaй кæнын | arauay-bauay kænın | volt atmak, volta yapmak, gezinmek, etrafa<br />

koşuşturmak, gelip-gitmek, gel git yapmak, dolaşmak, benzemek; andırmak.<br />

aрaуæг (aрaужытæ) | arauæg | 1. kavuran, yakan, yanan, alazlanan; 2. can yakan, herkesi<br />

alazlayan; 3. yakıcı.<br />

aрaуæггaг (aрaуæггæгтæ) | arauæggag | kavurmalık, yakmalık, yanmalık, alazlamalık.<br />

aрaуæн | arauæn | kavrulan, yakılan, alazlanan.<br />

aрaугæ | araugæ | kavurma, yakma, yanma, alazlama.<br />

aрaугæ-aрaуын | araugæ-arauın | kavurma kavurmak, kavururken yakmak, kavurmayı<br />

alazlamak.<br />

aрaугæйæ | araugæyæ | kavurarak, yakarak, yanarak, alazlayarak.<br />

aрay(у)з-бау(у)з кæнын | arauuj-bauuj kænın | sallamak, salınmak, sallandırmak; sallamakmallanmak,<br />

beşik sallamak, hafifçe sallamak, yalpa vurmak, ırgamak; pompalamak.<br />

aрaуинaг (aрaуинæгтæ) | arauinag | kavuracak, yakacak, yanacak, alazlanacak, kenarını<br />

yakacak.<br />

aрaууил-баууил кæнын | arauuil-bauuil kænın | çiğnemek, çiğnemek-miynemek, kafa<br />

yormak.<br />

aрaуын (арыдтон, арыдтaин, арaудзынæн) | arauın | kavurmak, yakmak, yanmak,<br />

alazlamak, kenarını yakmak.<br />

aрaуын-бауын кæнын | arauın-bauın kænın | 1) yoklamak, yoklaştırmak, ellemek,<br />

hissetmek; 2) gözden geçirmek, muayene etmek, gezmek, bakılacak, yüzeysel, üstünkörü,<br />

derine inmeden, özensiz, üstünkörü, yüzeysel olarak, görünüşte sınamak; 3) tekrar gözden<br />

geçirmek, yeniden ele almak, yeniden incelemek.<br />

арафас-бафас кæнын | arafaş-bafaş kænın | dikkatsiz bir şekilde taramak, taramakmaramak,<br />

tarayıp bozmak, savsakça, özensiz, özensizce, ihmalkârca, ihmalkârlık, özensizlik,<br />

kusur, yayvanlık.<br />

aрaфæнд-бафæнд кæнын | arafænd-bafænd kænın | istemek-istememek durumu<br />

yaşamak.<br />

aрaфæpc-бафæpc кæнын | arafærş-bafærş kænın | sorguya çekmek, orada-burada<br />

sorguya çekmek, sorgu-sual etmek, soruşturmak, röportaj yapmak, ifadesini almak,<br />

yoklamak.<br />

aрaфт-бафт кæнын | araft-baft kænın |<br />

арахæт-бахæт кæнын | araxæt-baxæt kænın | dolaşmak, sağda-soda dolaşmak, sürtüp<br />

durmak, gezmek, gezinmek, yortmak, mayalanmak, kekremsek, fıkramak, fışlamak.<br />

арахис | araxiş |<br />

арахъдзуан | araqzuan | ayyaş, ayyaşlık, içki içen.<br />

арахъдзуан кæнын | araqzuan kænın | ayyaşlık etmek, ayılmadan yeniden içki içmek.<br />

220


арахъдзуангæнаг | araqzuangænag | ayyaşlık ettiren, ayılmadan yeniden içki içiren.<br />

арахъдзуангæнæг (aрахъдзуангæнджытæ) | araqzuangænæg | ayyaşlık eden, ayılmadan<br />

yeniden içki içen.<br />

арахънуазаг | araqnuajag | içki içiren, ayyaş yapan.<br />

арахънуазæг (aрахънуазджытæ) | araqnuajæg | içki içen, ayyaş.<br />

арахънуазæггаг (aрахънуазæггæгтæ) | araqnuajæggag | içki içmelik, ayyaşlık.<br />

арахънуазæн | araqnuajæn | içki içilen, ayyaş olunan.<br />

aрахъуaдзæг (aрахъуaдзджытæ) | araquazæg | içki yapan, votka yapan, rakıcı, rakı<br />

bırakan, arak döken, saki.<br />

aрахъуaдзæн aг | araquazæn ag | votka yapılan kazan, votka kaynatma kabı, içki yapılan<br />

kazan, rakı yapılan kazan.<br />

aрахъхъ (aрахъхъытæ) | araqq | votka, rakı, içki; арахъхъ уадзын | araqq uazın | votka<br />

yapmak, votka bırakmak, rakı sürmek.<br />

aрахъхъaг (aрахъхъærтæ) | araqqag | rakılık, içkilik, rakı hazırlamak için malzeme (hamur<br />

kitlesi).<br />

aрахъхъaгур | araqqagur | içkiye düşkü, içkiye müptela, içkiye keş, alkole alışkın.<br />

aрахъхъaгурæг (aрахъхъaгурджытæ) | araqqaguræg | içki düşkünü, içki müptelası, ayyaş,<br />

içki keşi, alkolik.<br />

арахъхъыстон | araqqaguræg | damarda votka, içi dışı votka olmak, votka için kap olmak.<br />

сосуд для водки, самогона<br />

aрaцу-бацу кæнын | arasu-basu kænın | biraz yürüyüş yapmak, gel-git yapmak, volt<br />

yapmak, volta atmak, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek.<br />

aрæби | aræbi | şaşırtma nidası, sürpriz nidası.<br />

aрæббын | aræbbın | Allahım!<br />

aрæббын-æллæх| aræbbın-allæx | aman Allahım!<br />

aрæвдaуar | arævdauag | okşatan, öptüren, avundurtan, sevdiren, gönlünü yapan.<br />

aрæвдaуær (aрæвдaуджытæ) | arævdauæg | okşayan, öpen, avunduran, seven, sevdiren,<br />

gönlünü alan.<br />

aрæвдaуærrar (aрæвдaуærrærтæ) | arævdauæggag | okşamalık, öpmelik, avundurmalık,<br />

sevmelik, sevdirmelik, gönlünü almalık.<br />

aрæвдaуæн | arævdauæn | okşanan, öpülen, avundurulan, sevilen, sevdirilen, gönlü alınan.<br />

aрæвдaуræ | arævdaugæ | okşama, öpme, avundurma, sevme, sevdirme, gönlünü alma.<br />

aрæвдaуræйæ | arævdaugæyæ | okşayarak, öperek, avundurarak, severek, sevdirerek,<br />

gönlünü alarak.<br />

aрæвдaуинar (aрæвдуинærтæ) | arævdauinag | öpülmeye ihtiyaç duyan, okşanacak,<br />

avundurulacak, sevilecek, sevdirilecek, gönül alınacak, kucaklanacak, gerekecek, lazım<br />

olacak, istenecek.<br />

aрæвдaуын (арæвдыдтон, арæвдыдтaин, арæвдaудзынæн) | arævdauın | okşamak,<br />

öpmek, avundurmak, sevmek, sevdirmek, gönlünü almak, kıvrılmak.<br />

aрæвдз(ытæ) кæнын | arævz(ıtæ) kænın | 1) çabukça hazırlamak, hızlı hazırlatmak, çabuk<br />

toplamak, çarçabuk toparlanmak, yolculuk için donatılmak, çabuk şekilde donatılmak,<br />

cemetmek, bir yere getirmek, yığmak, monte yapmak, biriktirmek, devşirmek, dermek,<br />

derlemek, koleksiyon yapmak; 2) ayarlamak, düzmek, kurmak, tesis etmek.<br />

aрæвдз(ытæ) уæвын (уын) | arævz(ıtæ) uævın | 1) hazırlanmak, hazırlık yapmak, hazırlık<br />

görmek, yola hazırlık yapmak, toplanmak, yolculuk için donatılmak, yığınsak, yığılmak,<br />

yığışmak, birikmek, niyetli olmak, karar vermek; 2) ayarlanmak, yoluna girmek, düzene<br />

girmek, düzelmek, normale dönmek.<br />

221


aрæг (aрджытæ) | aræg | arayan, bulan, bakan; агурæм сæ, фæлæ сæ иу арæг нæй |<br />

aguræm şæ, fælæ iu aræg næy | onları arıyoruz ama bulan bir kimse yok.<br />

aрæггaг (aрæггærтæ) | aræggag | 1. bulmalık; 2.1) buluşluk, buluntu; hazine; 2) buluş için<br />

ödül, bulma payesi, bulma ücreti.<br />

арæгъ (арæнхъ, арæгъ-рæгъ) кæнын | aræğ (arænq, aræğ-ræq) kænın | koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />

farz etmek, bir numara koymak.<br />

арæгъ-рæгъ (арæнхъ, арæгъ) кæнын | aræğ-ræq (arænq, aræğ) kænın | koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />

farz etmek, bir numara koymak.<br />

арæгъ (арæнхъ, арæгъ-рæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ-ræq) uævın | sıra olmak,<br />

dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı olmak.<br />

арæгъ-рæгъ (арæнхъ, арæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ) uævın | sıra olmak,<br />

dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı olmak.<br />

aрæгъæд кæнын | aræğæd kænın | olmak, olgunlaşmak, olgun yapmak, yetişmek, kemale<br />

ermek, yumuşak yapmak; ezmek, çiğnemek, buruşturmak, örselemek, karmak, ovmak,<br />

berelemek, pişmek (meyve).<br />

aрæгъæд уæвын (уын) | aræğæd uævın | olmak, olgunlaşmak, çabuk olgunlaşmak, hızla<br />

olgunlaştırmak, çar çabuk olmak, vaktinden önce olmak, hızlı hızlı olmak, çabuk çabuk<br />

yetişmek, ermek, pişmek, yüksek tutulmak, dazara dazar gelmek (meyve).<br />

aрæдигæ | arædigæ | yolu kaybetme, yolunu yitirme, yolunu şaşırma, şaşırma, hata yapma,<br />

dolaşma, kayma.<br />

aрæдигæйæ | arædigæyæ | yolu kaybederek, yolunu yitirerek, yolunu şaşırarak, şaşırarak,<br />

hata yaparak, dolaşarak, kayarak.<br />

aрæдиийar | arædiiyag | yolu kaybettiren, yolunu yitirten, yolunu şaşırtan, şaşırtan, hata<br />

yaptıran, dolaştıran, kaydıran, yendiren.<br />

aрæдиийær (aрæдиийджытæ)| arædiiyæg | yolu kaybeden, yolunu yitiren, yolunu<br />

şaşıran, şaşıran, hata yapmak, dolaşan, kayan, yenen.<br />

aрæдиийærrar (aрæдиийærrærтæ)| arædiiyæggag | yolu kaybetmelik, yolunu yitirmelik,<br />

yolunu şaşırmalık, şaşırmalık, hata yapmalık, dolaşmalık, kaymalık.<br />

aрæдиийæн | arædiiyæn | yolu kaybedilen, yolunu yitirten, yolunu şaşırtan, şaşırtan, hata<br />

yapılan, dolaşılan, kayılan.<br />

aрæдиинar | arædiinag | yolu kaybedecek, yolunu yitirecek, yolunu şaşıracak, şaşıracak,<br />

hata yapacak, dolaşacak, kayacak.<br />

aрæдийын (арæдыдтæн, арæдыдтaин, арæдидзынæн) | arædiyın | yolu kaybetmek,<br />

yolunu yitirmek, yolunu şaşırmak, şaşırmak, hata yapmak, dolaşmak, kaymak, yenmek.<br />

aрæдув-aрæдув кæнын | aræduv-aræduv kænın | sık sık bulmak, ayırmak, ayrılmak,<br />

kazarak çıkarmak, koparmak, kopmak, kapmak, parçalamak, paramparça etmek, patlamak,<br />

kesmek, yırtmak, yarmak, bozmak, bitirmek, halletmek; alıkoymak.<br />

aрæдувær (aрæдувджытæ)| aræduvæg | bulan, ayıran, ayrılan, kazarak çıkaran, koparan,<br />

kopan, kapan, parçalayan, paramparça eden, patlayan, kesen, yırtan, yaran, bozan, bitiren,<br />

halleden; alıkoyan.<br />

aрæдувærrar (aрæдувærrærтæ)| aræduvæggag | bulmalık, ayırmalık, ayrılmalık, kazarak<br />

çıkarmalık, koparmalık, kopmalık, kapmalık, parçalamalık, paramparça etmelik, patlamalık,<br />

kesmelik, yırtmalık, yarmalık, bozmalık, bitirmelik, halletmelik; alıkoymalık.<br />

222


aрæдувæн | aræduvæn | bulunan, ayırtılan, ayrılanan, kazarak çıkarılan, koparılan, kopan,<br />

kapılan, parçalanan, paramparça edilen, patlatılan, kesilen, yırtılan, yarılan, bozulan, bitirilen,<br />

halledilen; alıkonulan.<br />

aрæдувræ | aræduvgæ | bulma, ayırma, ayrılma, kazarak çıkarma, koparmak, kopma,<br />

kapma, parçalama, paramparça etme, patlama, kesme, yırtma, yarma, bozmak, bitirme,<br />

halletme; alıkoyma.<br />

aрæдувræйæ | aræduvgæyæ | bularak, ayırarak, ayrılarak, kazarak çıkararak, kopararak,<br />

koparak, kaparak, parçalanarak, paramparça ederek, patlayarak, keserek, yırtarak, yararak,<br />

bozarak, bitirerek, hallederek; alıkoyarak.<br />

aрæдувинar (aрæдувинærтæ) | aræduvinag | bulacak, ayıracak, ayrılacak, kazarak<br />

çıkaracak, koparacak, kopacak, kapacak, parçalanacak, paramparça edecek, patlanacak,<br />

kesecek, yırtacak, yaracak, bozacak, bitirecek, halledecek; alıkoyacak.<br />

aрæдувын (арæдывтон, арæдывтaин, арæдувдзынæн) | aræduvın | bulmak, ayırmak,<br />

ayrılmak, kazarak çıkarmak, koparmak, kopmak, kapmak, parçalamak, paramparça etmek,<br />

patlamak, kesmek, yırtmak, yarmak, bozmak, bitirmek, halletmek; alıkoymak.<br />

арæдывсын, арæдыфcын | arædıvşın, аrædıfşın | sıyrılmak, halletmek, halledilmek,<br />

tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />

арæдыфc-арæдыфc кæнын | аrædıfş-аrædıfş kænın | sık sık sıyrılmak, halletmek,<br />

halledilmek, tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />

арæдыфcar | аrædıfşag | sıyırtılan, hallettiren, tırmalatan, çizdirten, çizik yaptırtan.<br />

арæдыфcær | аrædıfşæg | sıyıran, halleden, tırmalayan, çizdiren, çizik yapan.<br />

арæдыфcæн | аrædıfşæn | sıyrılınan, halleden, halledilen, tırmalanan, çizilen, çizik yapılan.<br />

арæдыфcræ | аrædıfşgæ | sıyrılma, halletme, halledilme, tırmalama, çizme, çizik yapma.<br />

арæдыфcræйæ | аrædıfşgæyæ | sıyrılarak, hallederek, halledilerek, tırmalayarak, çizerek,<br />

çizik yaparak.<br />

арæдыфcинar (aрæдыфcинærтæ)| аrædıfşinag | sıyrılacak, halledecek, halledilecek,<br />

tırmalanacak, çizecek, çizik yapacak.<br />

арæдыфcт (aрæдыфcтытæ)| аrædıfşt | sıyrılmış, halletmiş, halledilmiş, tırmalamış, çizmiş,<br />

çizik yapmış.<br />

арæдыфcын *арæдыфcт (-и, -иc), арæдыфcтaид, арæдыфcдзæн (-и, -иc)+, арæдывсын |<br />

аrædıfşın, arædıvşın | sıyrılmak, halletmek, halledilmek, tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />

арæджы | aræcı | yakında, geçenlerde, yeni.<br />

aрæдзæ-мæдзæ кæнын | aræzæ-mæzæ kænın | şekerleme yapmak, uyuya kalmak,<br />

kestirmek, kestirmek-mestirmek, uyuklamak, azıcık uyumak, pineklemek, ımızganmak, içi<br />

geçmek.<br />

aрæдзærъдar | aræzæğdag |<br />

aрæдзærъдær (aрæдзærъдджытæ) | aræzæğdæg |<br />

aрæдзærъдærrar (aрæдзærъдærrærтæ) | aræzæğdæggag |<br />

aрæдзærъдæн | aræzæğdæn |<br />

aрæдзærъдræ | aræzæğdgæ |<br />

aрæдзærъдræйæ | aræzæğdgæyæ |<br />

aрæдзærъдинar (aрæдзærъдинærтæ) | aræzæğdinag |<br />

aрæдзærъдын (арæдзærътон, арæдзærътaин, арæдзærъддзынæн) | aræzæğdın |<br />

aрæзнæ | aræjnæ | dümen, direksiyon, gidon, simit.<br />

aрæзт (aрæзтытæ)| aræjt | 1) aranjman, düzen, düzenli, düzenleme, düzenlenmiş, düzene<br />

koyma, düzene sokuluş; yerleşme, yerleştirme; tertip, tertibat, tertipleme, tertip etme, teşkil,<br />

teşkilat, teşkilatlandırma, teşkilatlılık, örgüt, örgütleme, örgütlenme, organizasyon;<br />

223


sistemleşme; 2) kullanışlı; hazır, sağlam, gayretli, muttarit; 3) bünye, yapı, yapım, yapılış,<br />

yapma, yapılı, yaratma, bina, tesis, tesisat, tesis etme, inşa, inşa edilmiş, inşa etme; kuruluş,<br />

kurma, mamur; 4) donatma, donanımlı; teçhizat, teçhizatlı, teçhiz etme, tertibat; 5) zarif,<br />

zarif bir kıyafet, iyi giyimli, özenli; süs, süsleme, süsleme, bezek, bezeme, tezyin etme; 6)<br />

akortlu, düzenli, yapılmış, ayarlı; işler durumda, muntazam (müzik); 2.1) alet, cihaz; nizam,<br />

rejim; gayretli, koyma; yol, yön, yöneltme, istikamet, hiza, cihet, yolunu tutma, doğrulma,<br />

doğrultu; dizem; паддзахадон арæзт | padzaxadon aræjt | hükümet düzeni, resmi<br />

organizasyon; 2) sıra, dizi, saf, nizam, tarz, sistem, yaşayış; 3) örek, teşekkül; 4) döşeme,<br />

ikmal etme, ikmal, garni; garnitür; 5) içeri, yollama, canip, veçhe, akım, cereyan; alam, çığır,<br />

kıbel.<br />

арæзт æрцæуын | aræjt ærsæuın | 1) düzenlenmek, yerleştirmek, teşkilatlandırmak,<br />

örgütlenmek, sistemleşmek, inşa etmek, tesis etmek, donatmak, teçhiz etmek, ikmal etmek;<br />

süslemek, bezemek, inşa etmek; 2) akort etmek, yöneltilmek, yolunu tutmak, doğrulmak; 3)<br />

zarif bir şekilde giyinmek; арæзт æрцыд дæс хæдзары | aræjt ærsæuın: aræjt ærsıd dæş<br />

xæzrı | on ev düzenlendi, on ev inşa edildi.<br />

aрæзт уæвын (уын) | aræjt uævın | 1) hazır olmak, yola koyulmak, düzenli olmak, inşa<br />

olmak, donanmak; süslenmek, bezenmek; хуыдон хорз арæзт у | xuıdon xorj aræjt u |<br />

domuz ahırı iyi inşa edildi; арæзт быру; арæзт лент; арæзт цæуын | aræjt bıru; aræjt<br />

sæuın; aræşt lyent | düzenli gitmek, tertipli gitmek, kurulu gitmek; арæзт цæуынц | aræjt<br />

sæuıns | düzenli gidiyor, tertipli oluyor, kurulu gidiyor; 2) yönlendirilmek, yolunu bulmak,<br />

doğrulmak; 3) şık olmak, iyi giyinmek, zarif olmak.<br />

aрæзтaд (aрæзтæдтæ) | aræjtad | yapı, yapım, yapma, yapıcılık, yapı yeri; kurma,<br />

kuruculuk, kuruluş; inşa, inşa, inşa etme, inşaat, inşaat yeri, inşaat yapma; şehircilik;<br />

коммунизмы стыр арæзтæдтæ | kommunizmı ştır aræjtædtæ | komünizmin büyük yapısı.<br />

aрæзтaдoн | aræjtadon | yapı, inşa, inşaat; арæзтадон æрмæг | aræjtadon ærmæg | yapı<br />

gereçleri, inşaat malzemeleri.<br />

aрæзтoн: aрæзтoн xaуæн | aræjton, aræjton xauæn | olay, durum, yönlü durumda<br />

(gramer). грам.направительный падеж<br />

арæзын | aræjın | 1) yetişmek, yetiştirmek, büyümek, boy atmak, gelişmek, ilerlemek;<br />

çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, meydana gelmek, hâsıl olmak, elde edilmek,<br />

açılmak; 2) olmak, gelmek, yapılmak, kurtulmak, serbest kalmak, bırakılmak, iyileştirmek,<br />

iyileşmesini sağlamak, kapatılmak, inmek; ayrılmak, çekilmek; bakmak, nazır olmak;<br />

tükenmek, tüketmek; suyunu çekmek; bakmak, nazır olmak.<br />

aрæйar | aræyag | ürüten, havlatan; çok konuşturan, geriye konuşturan, çene çaldıran,<br />

laflatan, cıvıldatan, cırtlattıran.<br />

aрæйær (aрæйджытæ) | aræyæg | ürüyen, havlayan; çok konuşan, geriye konuşan, çene<br />

çalan, laflayan, cırıldayan, cırlayan.<br />

aрæйæн | aræyæn | ürüten, havlanan; 2) çok konuşulan, geriye konuşulan, çene çalınan,<br />

çeneye dalınan, laflanan, içi boş laf edilen, cırıldasan, cırlasan.<br />

aрæйræ | aræygæ | ürüme, havlama; 2) çok konuşma, geriye konuşma, çene çalma, çeneye<br />

dalma, laflama, cırıldama, cırlama, sallama, çalkalama.<br />

aрæйræйæ | aræygæyæ | ürüyerek, havlayarak; 2) çok konuşarak, geriye konuşarak, çene<br />

çalarak, laflayarak, cırıldayarak, cırlayarak.<br />

aрæйд (aрæйдтытæ) | aræyd | ürümüş, havlamış; çok konuşacak, geriye konuşacak, çene<br />

çalacak, laflayacak, cırıldamak, cırlayacak.<br />

aрæйинar | aræynag | ürüyecek, havlanacak; 2) çok konuşacak, geriye konuşacak, çene<br />

çalacak, laflayacak, cırıldayacak, cırlayacak.<br />

224


aрæйнar | aræynag | sınır, sınırdaş, hudut.<br />

aрæйын *арæйдта, арæйдтaид, арæйдзæн (-и, -иc)+ | aræyın | 1) ürümek, havlamak; 2)<br />

konuşmak, değişmeceli çok konuşmak, mecazi çok konuşmak, geriye konuşmak, çene<br />

çalmak, çeneye dalmak, laflamak, içi boş laf etmek, cırıldamak, cırlamak, sallamak,<br />

çalkalamak.<br />

aрæмпæн | aræmpæn | geçme, açma, geçit, gedik, geçenek, geçiş, pasaj; yol, geçit,<br />

yolculuk, sefer.<br />

aрæмудз-aрæмудз кæнын | aræmuz-aræmuz kænın | sık sık ihbar etmek, şikâyet etmek,<br />

ağzından kaçmak, hallettirmek; parçalamak, yırtmak, yırtılmak; yarmak, delmek, delinmek,<br />

patlamak, patlatmak, açmak, çıkarmak, kazarak açmak, kazarak çıkarmak, topraktan<br />

çıkarmak, bitirmek, zorlamak; kanırmak, sökmek, koparmak, kopmak, yolmak, fışkırmak,<br />

kurtulmak, bulmak, ayırmak, ayrılmak.<br />

aрæмудзar | aræmuzag | ihbar ettiren, şikâyet ettiren, ağzından kaçırtan, hallettiren;<br />

parçalatan, yırtan, yırttırtan; yardıran, deldiren, delinen, patlatan, patlattıran, açtıran,<br />

çıkartan, kazarak açtıran, kazarak çıkartan, topraktan çıkartan, bitiren, zorlatan; kanırtan,<br />

söktüren, kopartan, yolduran, fışkırtan, kurtulan, bulduran, ayırtan, ayrıttan.<br />

aрæмудзær (aрæмудзджытæ) | aræmuzæg | ihbar eden, şikâyet eden, ağzından kaçıran,<br />

halledilen; parçalayan, yırtan, yırtılan; yaran, delen, delinen, patlayan, patlanan, açan,<br />

çıkaran, kazarak açan, kazarak çıkaran, topraktan çıkaran, bitiren, zorlayan; kanıran, söken,<br />

koparan, kopan, yolan, fışkıran, kurtulan, bulan, ayıran, ayrılan.<br />

aрæмудзærrar (aрæмудзærrærтæ) | aræmuzæggag | ihbar etmelik, şikâyet etmelik,<br />

ağzından kaçmalık, hallettirmelik; parçalamalık, yırtmalık, yırtılmalık; yarmalık, delmelik,<br />

delinmelik, patlamalık, patlatmalık, açmalık, çıkarmalık, kazarak açmalık, kazarak çıkarmalık,<br />

topraktan çıkarmalık, bitirmelik, zorlamalık; kanırmalık, sökmelik, koparmalık, kopmalık,<br />

yolmalık, fışkırmalık, kurtulmalık, bulmalık, ayırmalık, ayrılmalık.<br />

aрæмудзæн | aræmuzæn | ihbar edilen, şikâyet edilen, ağzından kaçıran, hallettirilen;<br />

parçalanan, yırtılan; yarılan, delinen, patlanan, açılan, çıkarılan, kazarak açılan, kazarak<br />

çıkarılan, topraktan çıkarılan, bitirilen, zorlanan; kanırılan, sökülen, koparılan, kopan,<br />

yolunan, fışkırılan, kurtulan, bulunan, ayrılan, ayrılanan.<br />

aрæмудзræ | aræmuzgæ | ihbar etme, şikâyet etme, ağzından kaçma, hallettirme;<br />

parçalama, yırtma, yırtılma; yarma, delme, delinme, patlama, patlatma, açma, çıkarma,<br />

kazarak açma, kazarak çıkarma, topraktan çıkarma, bitirme, zorlama; kanırma, sökme,<br />

koparma, kopma, yolma, fışkırma, kurtulma, bulma, ayırma, ayrılma.<br />

aрæмудзræйæ | aræmuzgæyæ | ihbar ederek, şikâyet ederek, ağzından kaçarak,<br />

hallettirerek; parçalayarak, yırtarak, yırtılarak; yararak, delerek, delinerek, patlayarak,<br />

patlatarak, açarak, çıkararak, kazarak açarak, kazarak çıkararak, topraktan çıkararak,<br />

bitirerek, zorlayarak; kanırarak, sökerek, kopararak, koparak, yolarak, fışkırarak, kurtularak,<br />

bularak, ayırarak, ayrılarak.<br />

aрæмудзинar (aрæмудзинærтæ) | aræmuzinag | ihbar edecek, şikâyet edecek, ağzından<br />

kaçacak, hallettirecek; parçalayacak, yırtacak, yırtılacak; yaracak, delecek, delinecek,<br />

patlayacak, patlatacak, açacak, çıkaracak, kazarak açacak, kazarak çıkaracak, topraktan<br />

çıkaracak, bitirecek, zorlayacak; kanıracak, sökecek, koparacak, kopacak, yolacak, fışkıracak,<br />

kurtulacak, bulacak, ayıracak, ayrılacak.<br />

aрæмудзын (арæмыrътон, арæмыrътaин, арæмудздзынæн) | aræmuzın | ihbar etmek,<br />

şikâyet etmek, ağzından kaçmak, hallettirmek; parçalamak, yırtmak, yırtılmak; yarmak,<br />

delmek, delinmek, patlamak, patlatmak, açmak, çıkarmak, kazarak açmak, kazarak çıkarmak,<br />

225


topraktan çıkarmak, bitirmek, zorlamak; kanırmak, sökmek, koparmak, kopmak, yolmak,<br />

fışkırmak, kurtulmak, bulmak, ayırmak, ayrılmak.<br />

арæмыrъд (aрæмыrъдтытæ) | aræmığd | ihbar etmiş, şikâyet etmiş, ağzından kaçmış,<br />

hallettirmiş; parçalamış, yırtmış, yırtılmış; yarmış, delmiş, delinmiş, patlamış, patlatmış,<br />

açmış, çıkarmış, kazarak açmış, kazarak çıkarmış, topraktan çıkarmış, bitirmiş, zorlamış;<br />

kanırmış, sökmüş, koparmış, kopmuş, yolmuş, fışkırmış, kurtulmuş, bulmuş, ayırmış, ayrılmış.<br />

aрæмыxcar | aræmıxcag | 1) bitirten; dağıtan, eriten, yıprandıran, yırtan, yaydıran<br />

(madenler); 2) çizdirten, çizdiren, çizikler içinde bırakan, biraz çizik yapan, tırmalatan,<br />

tırmıklatan, tırmık içinde bırakan, tiftikleşen, parçalatan, parça parça yapan.<br />

aрæмыxcær (aрæмыxcджытæ) | aræmıxcæg | 1) bitirilen; dağılan, eriyen, yıpranan,<br />

yırtılan, yayılan (madenler); 2) çizilen, çizen, çizikler içinde kalan, biraz çizik alan, tırmalayan,<br />

tırmıklayan, tırmık içinde kalan, tiftiklenen, parçalanan, parça parça olan.<br />

aрæмыxcæн | aræmıxcæn | 1) bitirilen; dağılan, eritilen, yıpranan, yırtılan, yayılan<br />

(madenler); 2) çizilen, çizikler içinde kalınan, biraz çizik alınan, tırmalanan, tırmıklanan, tırmık<br />

içinde kalınan, tiftiklenilen, parçalanılan, parça parça olunan.<br />

aрæмыxcræ | aræmıxcgæ | 1) bitirilme; dağılma, erime, yıpranma, yırtılma, yayılma<br />

(madenler); 2) çizilme, çizme, çizikler içinde kalma, biraz çizik alma, tırmalamak, tırmıklama,<br />

tırmık içinde kalma, tiftiklenme, parçalanma, parça parça olma.<br />

aрæмыxcræйæ | aræmıxcgæyæ | 1) bitirilerek; dağılarak, eriyerek, yıpranarak, yırtılarak,<br />

yayılarak (madenler); 2) çizilerek, çizerek, çizikler içinde kalarak, biraz çizik alarak,<br />

tırmalayarak, tırmıklayarak, tırmık içinde kalarak, tiftiklenerek, parçalanarak, parça parça<br />

olarak.<br />

aрæмыxcт (aрæмыxcтытæ) | aræmıxct | 1) bitirilmiş; dağılmış, erimiş, yıpranmış, yırtılmış,<br />

yayılmış (madenler); 2) çizilmiş, çizmiş, çizikler içinde kalmış, biraz çizik almış, tırmalamış,<br />

tırmıklamış, tırmık içinde kalmış, tiftiklenmiş, parçalanmış, parça parça olmuş.<br />

aрæмыxcын *армыxcт (-и, -иc), армыxcтaид, армыxcдзæн (-и, -иc)+ | aræmıxcın | 1)<br />

bitirilmek; dağılmak, erimek, yıpranmak, yırtılmak, yayılmak (madenler); 2) çizilmek, çizmek,<br />

çizikler içinde kalmak, biraz çizik almak, tırmalamak, tırmıklamak, tırmık içinde kalmak,<br />

tiftiklenmek, parçalanmak, parça parça olmak.<br />

aрæн I | aræn | 1.1) sınır, tarla sınırı, serhat, hudut, hat, had, uç, ölçü; eşik, limit, son, kenar,<br />

bitim, nihayet; 2) kerte, münteha, gaye; yol, mesafe, çıma; 2. sınırlama, sınırdaş; ayırma;<br />

арæн зонын хъæуы | aræn jonın qæuı | sınırını bilmemiz gerekir, ölçüden haberdar<br />

olmalıdır, durdurulacak zaman bilmek zorunludur; арæн фæтæнтæ | aræn fætæntæ | geniş<br />

sınırlar, enli kenarlar.<br />

арæн кæнын | aræn kænın | 1) sınır çekmek, sınır teşkil etmek, sınırlamak, ayırmak,<br />

kısmak, kısıtlamak, eksiltmek; 2) tahdit etmek, yetinmek, inhisar etmek, kayıtlamak.<br />

aрæн II | aræn | 1. doğum, doğurma, loğusalık, ter döşeği; 2. analık, annelik.<br />

aрæнæвæpд | arænæværd | sınırlama, sınırlı, sınır koyma, kısma, kısıntı, kısıtlama, tahdit,<br />

tahdit etme, inhisar; kayıt, kayıtlar koyma, dar, dar kafalı, dar çerçeveye sokma, mahdut;<br />

münhasır, mahsur, maksure.<br />

aрæнæг | arænæg | hudut, sınır, hat, had, uç, yüz, yüzey, kenar, satıh, safha, façeta.<br />

aрæнвæд | arænvæd | orman yolu, orman içinde açılmış dar yol, orman içinde açıklık,<br />

makta.<br />

aрæнгæнæг (aрæнгæгджытæ) | arængænæg | mesaha, mesaha memuru, yer ölçüm<br />

memuru, kadastro memuru, sınır setleri.<br />

aрæнгæpoн (aрæнгæpæттæ) | arængæron | sınır, sınır bitimi, sınır kenarı, sınırdaş hudut,<br />

hudut sınırı, hudut kenarı.<br />

226


aрæнгæc | arængæş | sınır koruması, sınır eri, sınır bekçisi, sınır güvenliği, hudut bekçisi.<br />

aрæнгæсуат | arængæş | sınır karakolu, sınır kulesi hudut karakolu, hudut kulesi.<br />

пограничничная застава<br />

aрæндoн (aрæндæттæ) | arændon | doğum evi, doğum hastanesi, annelik hastanesi.<br />

aрæнджын | aræncın | sınırlı, son, azami, maksimum, mahdut, dar, mahsur, maksure,<br />

münhasır, dar kafalı.<br />

aрæнoн | arænon | sınırdaş, sınır, bitişik, komşu, yanaşık, hudut, hemhudut, son, azami,<br />

maksimum, ulaşıl.<br />

aрæнхахх (aрæнхаххытæ), демаркацион хахх | arænxaxx, dyemarkasion xxax | 1) sınır<br />

çizgisi, sınır çizgisi hattı, sınır hattı; ayırma çizgisi; 2) yüz, yüzey, satıh, façeta, hat, safha, sınır,<br />

hudut, had, uç, kenar.<br />

арæнхъ (арæгъ, арæгъ-рæгъ) кæнын| arænq (arænq, aræğ-ræq) kænın | koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />

farz etmek, bir numara koymak.<br />

арæнхъ (арæгъ, арæгъ-рæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ-ræq) uævın | sıra<br />

olmak, dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı<br />

olmak.<br />

aрæнхъахъхъæнæг (aрæнхъахъхъæнджытæ) | aræn qaq qænæg | hudut nöbetçisi, sınır<br />

bekçisi, sınır koruma, sınır güvenlikçisi, sınır güvenliği.<br />

aрæнхъахъхъæнæн | arænqaqqænæn | sınır kapısı, sınır direği, ayırma nöbeti, sınır hattı<br />

güvenliği. пограничная застава<br />

арæсæн | aræşæn | pusu; арæсæны бадын | aræşænı badın | pusuya yatmak, pusuya<br />

oturmak.<br />

aрæcиaг | aræşiag | şişirten.<br />

aрæcиæг (aрæcиджытæ) | aræşiæg | şişen.<br />

aрæcиæггaг (aрæcиæггæгтæ) | aræşiæggag | şişmelik.<br />

aрæcиæн | aræşiæn | şişirilen.<br />

aрæcигæ | aræşigæ | şişme.<br />

aрæcигæйæ | aræşigæyæ | şişerek.<br />

aрæcиинar | aræşiinag | şişecek.<br />

aрæcийын *арæcыд (-и, -иc), арæcыдaид, арæcидзæн (-и, -иc)+ | aræşiyın | şişmek,<br />

hafifçe şişmek.<br />

арæcт | aræşt | düzenli, donatımlı, ayarlı, kurulu, yapılı, hazır, biçimli, yola çıkma, yola çıktı,<br />

yolcu oldu.<br />

арæсуг кæнын | aræşug kænın | temizlemek, imbikten çekmek, damıtmak, imbikten<br />

çekmek, arıtmak, arınmak, saflaştırmak, şeffaf yapmak, saf hale gelmek, saydam yapmak,<br />

berrak yapmak, duru yapmak, tahliye etmek, boşaltmak, tasfiye etmek, soymak, kaldırmak,<br />

açmak (su).<br />

aрæcуг уæвын (уын) | aræşug uævın | açılmak, saydam olmak, berrak olmak, duru olmak,<br />

arınmak, arıtmak, saflaştırmak, şeffaf olmak, saf hale gelmek, temizlenmek, boşaltmak,<br />

tahliye etmek, tasfiye etmek (su).<br />

aрæcугъд кæнын | aræşuğd kænın | süslemek, bezemek, donatmak, yaraştırmak, tellemek,<br />

zenginleştirmek, dekore etmek, güzel yapmak, güzelleştirmek, zarif yapmak, hoş yapmak,<br />

düzenli yapmak, doğru yapmak, hoş yapmak, süslemek, bezemek, tezyin etmek, donatmak,<br />

temizlemek, temiz yapmak, derli toplu yapmak, mazbut yapmak.<br />

227


aрæcугъд уæвын (уын) | aræşuğd uævın | süslemek, donatmak, donanmak, şirin<br />

göstermek daha sevimli olmak, güzel olmak, güzelleşmek, zarif olmak, düzenli olmak, doğru<br />

olmak, temizlenmek, arınmak, saf hale gelmek.<br />

aрæтaу-aрæтaу кæнын | arætau-arætau kænın | sık sık sermek, yaymak.<br />

aрæтaуar | arætauag | serdiren, yaydıran.<br />

aрæтaуær (aрæтaуджытæ) | arætauæg | seren, yayan.<br />

aрæтaуærrar (aрæтaуærrærтæ) | arætauæggag | sermelik, yaymalık.<br />

aрæтaуæн | arætauæn | serilen, yayılan.<br />

aрæтaуræ | arætaugæ | serme, yayma.<br />

aрæтaуræйæ | arætaugæyæ | sererek, yayarak.<br />

aрæтaуинar (aрæтaуинærтæ) | arætauinag | serecek, yayacak.<br />

aрæтaуын (арæтыдтон, арæтыдтaин, арæтаудзынæн) | arætauın | sermek, yaymak.<br />

aрæтыд (aрæтыдтытæ) | arætıd | sermiş, yaymış.<br />

aрæтъуз-aрæтъуз кæнын | aræthuj-aræthuj kænın | sık sık deşmek, delmek, delik açmak,<br />

tığlaşmak, iğnelemek, süngülemek, ponksiyon yapmak, yaralamak, saplamak, saplanmak,<br />

batırmak, batmak, geçirmek, sançmak, daldırmak, geçirmek, geçmek, indirmek.<br />

aрæтъузar | aræthujag | deştiren, deldiren, delik açtıran, tığlaştıran, iğneleten, süngületen,<br />

ponksiyon yaptıran, yaralatan, saplatan, saplandıran, batırtan, bastıran, geçirten, sançtıran,<br />

daldırtan, geçirten, geçtiren, indirten.<br />

aрæтъузær (aрæтъузджытæ) | aræthujæg | deşen, delen, delik açan, tığlaşan, iğneleyen,<br />

süngüleyen, ponksiyon yapan, yaralayan, saplayan, saplanan, batıran, batan, geçiren, sançan,<br />

daldıran, geçiren, geçen, indiren.<br />

aрæтъузærrar (aрæтъузærrærтæ) | aræthujæggag | deşmelik, delmelik, delik açmalık,<br />

tığlaşmalık, iğnelemelik, süngülemelik, ponksiyon yapmalık, yaralamalık, saplamalık,<br />

saplanmalık, batırmalık, batmalık, geçirmelik, sançmalık, daldırmalık, geçirmelik, geçmelik,<br />

indirmelik.<br />

aрæтъузæн | aræthujæn | deşilen, delinen, delik açılan, tığlaşan, iğnelenen, süngülenen,<br />

ponksiyon yapılan, yaralanan, saplanan, saplanılan, batırılan, basılan, geçirilen, sançılan,<br />

daldırılan, geçirilen, geçilen, indirilen.<br />

aрæтъузræ | aræthujgæ | deşme, delme, delik açma, tığlaşma, iğneleme, süngüleme,<br />

ponksiyon yapma, yaralama, saplama, saplanma, batırma, batma, geçirme, sançma,<br />

daldırma, geçirme, geçme, indirme.<br />

aрæтъузræйæ | aræthujgæyæ | deşerek, delerek, delik açarak, tığlaşarak, iğneleyerek,<br />

süngüleyerek, ponksiyon yaparak, yaralayarak, saplayarak, saplanarak, batırarak, batarak,<br />

geçirerek, sançarak, daldırarak, geçirerek, geçerek, indirerek.<br />

aрæтъузинar (aрæтъузинærтæ) | aræthujinag | deşecek, delecek, delik açacak, tığlaşacak,<br />

iğnelenecek, süngülenecek, ponksiyon yapacak, yaralanacak, saplanacak, batıracak, batacak,<br />

geçirecek, sançacak, daldıracak, geçirecek, geçecek, indirecek.<br />

aрæтъузын (арæтъызтон, арæтъызтaин, арæтъуздзынæн) | aræthujın | deşmek, delmek,<br />

delik açmak, tığlaşmak, iğnelemek, süngülemek, ponksiyon yapmak, yaralamak, saplamak,<br />

saplanmak, batırmak, batmak, geçirmek, sançmak, daldırmak, geçirmek, geçmek, indirmek .<br />

aрæx | aræx | 1.1) sık, sıkça, sıklıkla; çok kere, çoğu defa, oldukça sık, çoğunlukla, çoğu<br />

zaman; 2) çok, birçok, birçok sefer; çoğu kez, çoğu defa; 2.1) hızlı; 2) bol, gen, faiz, vafi; 3)<br />

yaygın, şayi; 3. bolluk, furya, fazlalık, bereket, feyezan, feyiz, vefret; арæх мæм феввæрсы |<br />

aræx mæm fyevværşı | sıklıkla soruyor.<br />

aрæx кæнын | aræx kænın | a) sık yapmak, daha çok yapmak; sıklaştırmak, çoğaltmak;<br />

hızlandırmak; çeşitli kopyalar yapmak, çarpmak, vurmak, artırmak; b) ek yapmak, üretmek,<br />

228


yetiştirmek; sulandırmak, seyreltmek; beslemek, yayılmak; c) bolca bulunmak, bol olmak,<br />

pek çok olmak; d) yaralanmak, açmak, eritmek, ezmek, beslemek, üretmek, boşamak,<br />

ayırmak, götürmek; değiştirmek.<br />

aрæx уæвын (уын) | aræx uævın | a) sık olmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak,<br />

genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, uzatmak; b) bolca bulunmak; bol olmak,<br />

pek çok olmak.<br />

aрæxaд | aræxad | sıklık, sık olma, hızlı olma, sık sık olma, frekans, frekans sayısı, titreşim<br />

sayısı.<br />

aрæxaдoн | aræxadon | frekans, titreşim.<br />

aрæxæй-aрæxдæp | aræxæy-aræxdær | giderek daha sık, sıklıktan daha sık, giderek daha<br />

çok, çoktan daha çok, bütünden daha bütün, çoğunluktan daha çok çoğunluk, sıktan daha sık.<br />

aрæxдæp | aræxdær | 1 ) sık sık, çoğunlukla daha çok; 2 ) genel olarak, adeta, genellikle,<br />

çoğunlukla olağan, sıkça, daha sık.<br />

aрæхджы | aræxcı | biraz sonra. в ближайшее время<br />

aрæxджын | aræxcın | bol, zengin, ferah, feyizli, gen, faiz, becerikli, mebzul, müstefit, vafi.<br />

aрæхджыты | aræxcıtı |<br />

aрæxдзинaд | aræxzinad | bolluk, bereketlik, bereketlilik, mebzuliyetlik, refahlık, refahlılık,<br />

cemlik, kesretlik, feyezanlık, furyalık, fazlalık, feyizlik, vefretlik.<br />

aрæxoинaг (aрæxoинærтæ) | aræxoinag | deştiren, deldiren, delik açtıran, tığlaştıran,<br />

dürten, batırtan, sokturan, saplatan, daldırtan, geçirten, indirten, yaralatan, vurduran,<br />

yapıştırtan, darbeleştiren, inciten, sançtıran, ponksiyon yaptıran, sözle dokunduran,<br />

iğneleten, sözle iğneleten, isabet ettirten.<br />

aрæxoй-aрæxoй кæнын | aræxoy-aræxoy kænın | sık sık deşmek, delmek, delik açmak,<br />

tığlaşmak, dürtmek, batırmak, sokmak, saplamak, daldırmak, geçirmek, indirmek, yaralamak,<br />

vurmak, yapıştırmak, darbeleşmek, incitmek, sançmak, ponksiyon yapmak, sözle dokunmak,<br />

iğnelemek, sözle iğnelemek, isabet ettirmek.<br />

aрæxoйæг (aрæxoйджытæ) | aræxoyæg | deşen, delen, delik açan, tığlaşan, dürten,<br />

batıran, sokan, saplayan, daldıran, geçiren, indiren, yaralayan, vuran, yapıştıran, darbeleşen,<br />

inciten, sançan, ponksiyon yapan, sözle dokunan, iğneleyen, sözle iğneleyen, isabet ettiren.<br />

aрæxoйæггaг (aрæxoйæггæгтæ) | aræxoyæggag | deşmelik, delmelik, delik açmalık,<br />

tığlaşmalık, dürtmelik, batırmalık, sokmalık, saplamalık, daldırmalık, geçirmelik, indirmelik,<br />

yaralamalık, vurmalık, yapıştırmalık, darbeleşmelik, incitmelik, sançmalık, ponksiyon<br />

yapmalık, sözle dokunmalık, iğnelemelik, sözle iğnelemelik, isabet ettirmelik.<br />

aрæxoйæн | aræxoyæn | deşilen, delinen, delik açılan, tığlaşan, dürtülen, batırılan, sokulan,<br />

saplanılan, daldırılan, geçirilen, indirilen, yaralanılan, vurulan, yapıştırılan, darbeletilen,<br />

incitilen, sançılan, ponksiyon yapılan, sözle dokunulan, iğnelenilen, sözle iğnelenilen, isabet<br />

ettirilen.<br />

aрæxoйгæ | aræxoygæ | deşme, delme, delik açma, tığlaşma, dürtme, batırma, sokma,<br />

saplama, daldırma, geçirme, indirme, yaralama, vurma, yapıştırma, darbeleşme, incitme,<br />

sançma, ponksiyon yapma, sözle dokunma, iğneleme, sözle iğneleme, isabet ettirme.<br />

aрæxoйгæйæ | aræxoygæyæ | deşerek, delerek, delik açarak, tığlaşarak, dürterek,<br />

batırarak, sokarak, saplayarak, daldırarak, geçirerek, indirerek, yaralayarak, vurarak,<br />

yapıştırarak, darbeleşerek, inciterek, sançarak, ponksiyon yaparak, sözle dokunarak,<br />

iğneleyerek, sözle iğneleyerek, isabet ettirerek.<br />

aрæxoйын (арæxуыcтон, арæxуыcтaин, арæxoйдзынæн) | aræxoyın | deşmek, delmek,<br />

delik açmak, tığlaşmak, dürtmek, batırmak, sokmak, saplamak, daldırmak, geçirmek,<br />

229


indirmek, yaralamak, vurmak, yapıştırmak, darbeleşmek, incitmek, sançmak, ponksiyon<br />

yapmak, sözle dokunmak, iğnelemek, sözle iğnelemek, isabet ettirmek.<br />

aрæxcaг | aræxşag | 1) bildiren, -mesini bildiren, -abildiren, -ebildiren, -ebilir, -abilir; güç<br />

yapan, takat yapan, dermanı yapan, uygun yapan, yapabilen; 2) başattan, başa çıkartan,<br />

becerten, üstesinden geldiren, yöneten; danıştıran, yendiren, sorduran, sordurtan, yetiştiren,<br />

yendiren, baktıran; ayarlatan, bir yolunu bulup yaptıran, uydurtan, planlatan, kurdurtan.<br />

aрæxcæг (aрæxcджытæ) | aræxşæg | 1) bilen, -mesini bilen, -abilen, -ebilen, -ebilir, -abilir;<br />

gücü olan, takati olan, dermanı olan, uygun olan, yapabilir olan; 2) başaran, başa çıkan,<br />

beceren, üstesinden gelen, yönetilen; danışan, yenen, soran, sorduran, yetişen, yenen,<br />

bakan; ayarlayan, bir yolunu bulup yapan, uyduran, planlatan, kuran.<br />

aрæxcæггaг (aрæxæггæгтæ) | aræxşæggag | 1) bilmelik, -mesini bilmelik, -abilmelik,<br />

-ebilmelik; güç olmalık, takati olmalık, dermanı olmalık, uygun olmalık, yapabilir olmalık; 2)<br />

başarmalık, başa çıkmalık, becermelik, üstesinden gelmelik, yönetilmelik; danışmalık,<br />

yenmelik, sormalık, sordurmalık, yetişmelik, yenmelik, bakmalık; ayarlamalık, bir yolunu<br />

bulup yapmalık, uydurmalık, planlamalık, kurmalık.<br />

aрæxcæн (aрæxæггæгтæ) | aræxşæn | 1) bilinen, -mesini bilinen, -abilinen, -ebilmek; güç<br />

olunan, takati olunan, dermanı olunan, uygun olunan, yapabilir olunan; 2) başarılan, başa<br />

çıkılan, becerilen, üstesinden gelinen, yönetilen; danışılan, yenilen, sorulan, sordurulan,<br />

yetişilen, yenilen, bakılan; ayarlanılan, bir yolunu bulup yapılan, uydurulan, planlanılan,<br />

kurulan.<br />

aрæxcгæ, aрæxcтгaй | aræxşgæ, aræxştgay | ustalıkla, ustalık, maharetli, maharetle,<br />

maharetlilik, beceriyle, beceriklilik, hünerli, hünerle, hünerlilik, yetenekle, yeteneklilik,<br />

özenle, özenerek, ihtiyatla, ihtiyatlılık, dikkatle, dikkatli şekilde, dikkatli bir şekilde, dikkatlilik,<br />

yavaşlık, el uzluğuyla, yavaş, uygun, uygun olma, hazer; арæхсгæ хорз кæны | aræxşgæ<br />

xorj kænı | iyi beceriyor, ustalıkla yapıyor.<br />

aрæxcгæйæ | aræxşgæyæ | 1) bilerek, -mesini bilerek, -abilerek, -ebilerek; güç olarak,<br />

takati olarak, dermanı olarak, uygun olarak, yapabilir olarak; 2) başararak, başa çıkarak,<br />

becererek, üstesinden gelerek, yönetilerek; danışarak, yenerek, sorarak, sordurarak,<br />

yetişerek, yenerek, bakarak; ayarlayarak, bir yolunu bulup yaparak, uydurarak, planlayarak,<br />

kurarak.<br />

aрæxcинaг (aрæxcинæгтæ) | aræxşinag | 1) bilecek, -mesini bilecek, -abilecek, -ebilecek;<br />

güç olacak, takati olacak, dermanı olacak, uygun olacak, yapabilir olacak; 2) başaracak, başa<br />

çıkacak, becerecek, üstesinden gelecek, yönetilecek; danışacak, yenecek, soracak,<br />

sorduracak, yetişecek, yenecek, bakacak; ayarlanacak, bir yolunu bulup yapacak, uyduracak,<br />

planlanacak, kuracak.<br />

aрæxcт (aрæxcтытæ) | aræxşt | 1. beceri, becerikli, beceriklilik, hüner, hünerli, maharet,<br />

maharetli, ehliyet, ehliyetli, kabiliyet, bilme, yetenek, eli yatkınlık, mümarese, alışkanlık;<br />

mahir, usta, ustalıklı; 2. hazakatli, yakışan, yakışır, müstait, uz el, eli uz, hazık, çevrimli;<br />

арæхст куыст | aræxşt kuışt | maharetli iş, becerikli çalışma, usta eser, başyapıt, hünerli<br />

çalışma.<br />

aрæxcтгaй, aрæxcгæ | aræştgay, aræxşgæ | ustalıkla, ustalık, maharetli, maharetle,<br />

maharetlilik, beceriyle, beceriklilik, hünerli, hünerle, hünerlilik, yetenekle, yeteneklilik,<br />

özenle, özenerek, ihtiyatla, ihtiyatlılık, dikkatle, dikkatli şekilde, dikkatli bir şekilde, dikkatlilik,<br />

yavaşlık, el uzluğuyla, yavaş, uygun, uygun olma, hazer.<br />

aрæxcтджын | aræxştcın | 1) becerikli, hünerli, yetenekli, üstün yetenekli, istidatlı,<br />

maharetli, mahir, hamarat, usta, ustalıklı, uz el, eli uz, zeki, yatkın; ehliyetli, hazakatli, çire,<br />

açıkgözlü, açıkgöz; manevralı; çevik, kıvrak; rahat, cüst, faris ; 2) tecrübeli, deneysel, pişkin; 3)<br />

230


müstait, hazık, çevrimli; gücü olan, -abilen, -ebilen, anık, anıklıklı, varışlı; 4) çabucak, kıvrak;<br />

tetik, uyanık, açıkgözlü; 5) dikkatli, itinalı; ihtiyatlı, hazım, ölçülü; 6) yürekli, cesur, cesaretli,<br />

cüretkar, cüretli, ciğer dar, korkusuz, dilaver, gayretli, meşbum, künd, dilir.<br />

aрæxcтдзинaд (aрæxcтдзинæдтæ) | aræxştzinad | becerirlik, beceriklilik, melekelik,<br />

yeteneklik, yeteneklilik, ustalık, üstatlık, sanatçılık, sanatlık, sanatlılık, epik sanatlık, epiklik,<br />

zanaatlık, zanaatlılık, çabukluk, kaynaklık; kıvraklık; açıkgözlük, açıkgözlülük, uzluk, uzmanlık,<br />

el uzluğu, eli yatkınlık, maharetlik, maharetlilik, hünerlik, hünerlilik, yordamlık, fen, ustalık,<br />

hazakatlik; ehliyetlilik, emektarlık, alışıklık, bilgelik; kabiliyetlik, kapasitelik, değimlik,<br />

dirayetlik, yeterlik, yetilik, anıklık, vergilik, çeviklik, kıvraklık, hazırcevaplık, mümareselik,<br />

alışkanlık.<br />

арæхсын I [арæxcтæн (арæxcадтон), арæxcтaин (арæxcадтaин), арæxcдзынæн<br />

(арæxcын-æй)] | aræxşın | 1) bilmek, -mesini bilmek, -abilmek, -ebilmek, -ebilir, -abilir; güç<br />

olmak, takati olmak, dermanı olmak, uygun olmak, yapabilir olmak; 2) başarmak, başa<br />

çıkmak, becermek, üstesinden gelmek, yönetilmek; danışmak, yenmek, sormak, sordurmak,<br />

yetişmek, yenmek, bakmak; ayarlamak, bir yolunu bulup yapmak, uydurmak, planlamak,<br />

kurmak.<br />

арæхсын II | aræxşın | atmak, fırlatmak, yumurtlamak, bir araya süpürmek, yığmak;<br />

bastırmak, dosyalamak, altına dikmek.<br />

aрæцугъ-aрæцугъ кæнын | aræsuğ-aræsuğ kænın | sık sık itmek, uzağa itmek, defetmek,<br />

kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaşmak, uzağa atmak, fırlatmak, fırlatıp atmak.<br />

aрæцугъaг | aræsuğag | ittiren, defettiren, kendiden soğutan, yabancılaştıran, uzaklaştıran,<br />

uzağa attıran, fırlattıran, fırlatıp attıran.<br />

aрæцугъæг (aрæцугъæгджытæ) | aræsuğæg | iten, defeden, kendiden soğutan,<br />

yabancılaşan, uzaklaşan, uzağa atan, fırlayan, fırlatıp atan.<br />

aрæцугъæггaг (aрæцугъæггæгтæ) | aræsuğæggag | itmelik, defetmelik, kendiden<br />

soğutmalık, yabancılaştırmalık, uzaklaşmalık, uzağa atmalık, fırlatmalık, fırlatıp atmalık.<br />

aрæцугъæн | aræsuğæn | itilen, defedilen, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan,<br />

uzaklaştırılan, uzağa atılan, fırlatılan, fırlatıp atılan.<br />

aрæцугъгæ | aræsuğgæ | itme, uzağa itme, defetme, kendiden soğutma, yabancılaştırma,<br />

uzaklaşmak, uzağa atma, fırlatma, fırlatıp atma, uçarak gönderme.<br />

aрæцугъгæйæ | aræsuğgæyæ | iterek, defederek, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak,<br />

uzaklaşarak, uzağa atarak, fırlatarak, fırlatıp atarak.<br />

aрæцугъинaг (aрæцугъинæгтæ) | aræsuğinag | itecek, defedecek, kendiden soğutacak,<br />

yabancılaştıracak, uzaklaşacak, uzağa atacak, fırlatacak, fırlatıp atacak.<br />

aрæцугъын I (арæцыгътон, арæцыгътaин, арæцугъдзынæн) | aræsuğın | itmek, uzağa<br />

itmek, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaşmak, uzağa atmak, fırlatmak,<br />

fırlatıp atmak, uçarak göndermek.<br />

aрбитp | arbitr | hakem, arabulucu, hakim.<br />

aрбитpaж | arbitraj | arbitraj, hakem mahkemesi, hakem çözümü, mahkeme, yargıç kararı;<br />

faysal.<br />

aрбитpaжoн | arbitrajon | tahkim; yargıç kararı; арбитражон уынаффæ | arbitrajon<br />

uınaffæ | tahkim kurulu kararı.<br />

aрв | arv | gök, sema, gökyüzü, damak, hanek, etek; арвы бæрæгастæу | arvı barægaştæu<br />

| gökyüzü orta yeri, doruk, tepe, zirve, şahika, başucu; semtürreis; арвы гæрæхтæ |<br />

arvıgæræxtæ | gök gürültüsü, şimşekler, yıldırımlar; арвы зылд | arvı jıld | ufuk, çevren,<br />

gök bitimi, gökçek, gökyüzü dönüşü, seviye, tonoz; kemer, ham, kemer, dergi, tum, horizon;<br />

арвы куыдз | arvı kuız | tırtıl, palet, sürfe, şeni; арвы къуырф | arvı khuırf | sema, gök<br />

231


kubbe; арвы цæф | arvı sæf | şimşek, yıldırım; Арвы сæмæн | Arvı şæmæn | Kutup yıldızı,<br />

Demirkazık, Polaris; арвы ферттывд | arvı fyerttıvd | yıldırım, şimşek; fermuar, yıldırak,<br />

çakım, çakıntı, berk, sena gök parıltıları; арвы нæрын | arvı nærın | gök gürültüsü, gökyüzü<br />

patlamaları, gürültü, rad, rat; арвы цъæх | arvı shæx | a) mavi, gök, çakır; b) açık mavi, mavi<br />

gök, gök mavisi, mavilik.<br />

aрвaйдæн | arvaydæn | gök ayna, göksel ayna.<br />

aрвaн | arvan | tutmalık, krampon, sapan, kenet, tıpa, poyra, tıkaç.<br />

aрвacтæй | arvaştæy | başucu, şahika, zirve, semtürres.<br />

aрвacтæу, aрвы acтæу | arvaştæu | başucu, şahika, zirve, semtürres.<br />

арвæмбæрзы | arvæmbærjı | gökyüzünü örten, yedi kat gök, göklere çıkarma, göklere<br />

kadar.<br />

aрвæмбæpц | arvæmbærs | yedi kat gök, gök kubbe, gökyüzü örtüsü.<br />

aрвæмдых | arvæmdıx |<br />

aрвæpдын | arværdın | gökkuşağı, eleğimsağma, alaimisema, ebekuşağı.<br />

aрвæpттывд (apвæpттывдтытæ) (aрвы apттывд) | arværttıvd | yıldırım, yıldırak, şimşek,<br />

çakım, çakıntı, berk, sena, gökyüzü parlaması, gökyüzü parlaklığı; fermuar.<br />

aрвгæpoн (aрвгæpæттæ) (aрвы кæpoн) | arvgæron | ufuk, gökyüzü sınırı, gök bitimi,<br />

gökçek, çevren, seviye, horizon.<br />

aрвдзæф | arv zæf | bora, fırtına,<br />

арвиpд | arvird | mavi gök, gök mavisi, mavilik, açık gökyüzü.<br />

арвиcтoн | arvişton | 1) kuru ot ve saman karışımı, samanla ot karışımı; 2) karışım, karma,<br />

katıntı, karışım, bileşim, harman, halt, mahlul, mahlût; 3 ) kaos, heyula, karmaşa, karışıklık,<br />

keşmekeş; karmakarışıklık, keşmekeşlik, uyumsuzluk, ahenksizlik; gönderme, postalama,<br />

feyza.<br />

арвит-арвит кæнын | arvit-arvit kænın | sık sık göndermek, gönderilmek, postalamak,<br />

yollamak, yollanmak, yollatmak, atmak, hareket etmek, gidilmek; iletmek.<br />

арвитaг | arvitag | gönderten, postalatan, yollatan, yollatılan, yollattıran, attıran, hareket<br />

ettiren, götüren; ilettiren.<br />

арвитæг (aрвитджытæ) | arvitæg | gönderen, postalanan, yollanan, yollanılan, yollayan,<br />

atan, hareket eden, gidilen; ileten.<br />

арвитæггaг (aрвитæггæгтæ) | arvitæggag | göndermelik, gönderilmelik, postalamalık,<br />

yollamalık, yollanmalık, yollatmalık, atmalık, hareket etmelik, gidilmelik; iletmelik.<br />

арвитæн | arvitæn | gönderilen, postalanan, yollanan, yollatan, atılan, hareket edilen,<br />

gidilen; iletilen.<br />

арвитгæ | arvitgæ | gönderme, gönderilme, postalama, yollama, yollanma, yollatma, atma,<br />

hareket etme, gidilme; iletme.<br />

арвитгæйæ | arvitgæyæ | göndererek, gönderilerek, postalayarak, yollayarak, yollanarak,<br />

yollatarak, atarak, hareket ederek, gidilerek; ileterek.<br />

арвитинaг (aрвитинæгтæ) | arvitinag | gönderecek, gönderilecek, postalanacak,<br />

yollanacak, yollanacak, yollatacak, atacak, hareket edecek, gidilecek; iletecek.<br />

арвитын (арвыcтон, арвыcтaин, арвитдзынæн) | arvitın | 1) göndermek, gönderilmek,<br />

postalamak, yollamak, yollanmak, yollatmak, atmak, hareket etmek, gidilmek; iletmek; 2)<br />

götürmek, geçirmek, gezdirmek, zamanı göndermek, çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek,<br />

kabul ettirmek.<br />

aрвнæpд | arvnærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />

арвxзуыз (арвxуыз) | arvxjuıj | mavi, gök, gök rengi, çakır.<br />

aрвы бæpæгacтæу | arvı bærægaştæu | gökyüzü ortası.<br />

232


aрвы гæpæxтæ | arvı gæræğtæ | şimşek, yıldırım, gök gürültüsü, kasırga, tufan.<br />

aрвы acтæу, aрвacтæу | arvı aştæu | başucu, şahika, zirve, semtürres. в зените<br />

aрвы дзaг | arvı zag | gök dolusu, gökyüzü dolusu, yüksek sesle.<br />

aрвы дзæxcт (aрвы дзæxcтытæ) | arvı zæxşt | gök gürültüsü, gökyüzü çarpması.<br />

aрвы зылд | arvı jıld | ufuk, gök bitimi, gökyüzü dönüşü.<br />

aрвы куыдз | arvı kuız | tırtıl, şenii, palet, tırtıllı, paletli, traktör.<br />

aрвы куыpф | arvı kuırf | gök kubbesi, gökyüzü.<br />

aрвы нæpд | arvı nærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />

aрвы нæpын | arvı nærın | gök gürlemek, gökyüzü patlamak, gürültü etmek, rad, rat.<br />

aрвы poн (арвыpoн) | arvı nærın | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı,<br />

eleğimsağma, alaimisema, göğe ait keme.<br />

aрвы ‘pxaуд (арвыpxaуд) | arvı ‘rxaud | yıldırım düşmesi, gök gürlemesi, gök gürültülü<br />

darbe, şimşek çakması.<br />

Aрвы cæмæн I, Aрвы цæджындз | Arvı şæmæn, Arvı sæcınz | Kutup yıldızı, Demirkazık,<br />

Polaris.<br />

арвы сæмæн II | arvı şæmæn | gök yıldız, gökyüzü starı.<br />

арвы хъæд (арвыхъæд) | arvıqæd | iklim, hava, hava şartı.<br />

aрвы фepттывд (aрвы фepттывдтытæ) | arvı fyerttıvd | yıldırım, şimşek, gökyüzünde<br />

parlama, gökyüzünde parlaklık.<br />

Aрвы цæджындз, Aрвы cæмæн | Arvı sæcınz, Arvı şæmæn | Kutup yıldızı, Demirkazık,<br />

Polaris<br />

aрвы цæф | arvı sæf | yıldırım, şimşek çakmak.<br />

aрвы цъæx | arvı shæx | gök mavi, gök rengi, mavi renk.<br />

арвыл | arvıl | gökyüzünde.<br />

арвыдзaг | arvızag | gök dolusu, gökyüzü dolusu, yüksek sesle.<br />

арвынæрд | arvınærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />

арвырдын | arvırdın | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı, eleğimsağma,<br />

alaimisema, göğe ait kemer.<br />

арвыpoн (aрвы poн) | arvıron | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı,<br />

eleğimsağma, alaimisema, göğe ait kemer.<br />

арвыpxaуд (aрвы ‘pxaуд) | arvırxaud | yıldırım düşmesi, gök gürlemesi, gök gürültülü<br />

darbe, şimşek çakması.<br />

арвыст (арвыстытæ) | arvışt | gönderilmiş, postalanmış, iletilmiş.<br />

арвысхъауæг | arvışqauæg | gökdelen.<br />

арвыxyыз | arvıxuıj | mavi, gök, gök rengi, çakır.<br />

арвыхъæд (арвы хъæд) | arvıqæd | iklim, hava, hava şartı.<br />

аргæ | argæ | bularak, keşfederek, buluş yaparak.<br />

аргæ-арын | argæ-arın | bulurken, keşfederken, buluş yaparken.<br />

аргæвдaг | argævdag | boğazlatan, doğratan, kestiren, öldürten, hançerleten, kasap yapan.<br />

аргæвдæг (aргæвдджытæ) | argævdæg | boğazlayan, doğrayan, kesen, öldüren,<br />

hançerleyen, kasap.<br />

аргæвдæггaг | argævdæggag | boğazlamalık, doğramalık, kesmelik, öldürmelik,<br />

hançerlemelik.<br />

аргæвдæн | argævdæn | boğazlanan, doğranan, kesilen, öldürülen, hançerlenen.<br />

аргæвдгæ | argævdgæ | boğazlama, doğrama, kesme, öldürme, hançerleme.<br />

аргæвдгæйæ | argævdgæyæ | boğazlayarak, doğrayarak, keserek, öldürerek, bıçaklanarak,<br />

hançerlenerek.<br />

233


аргæвдинaг (aргæвдинæгтæ) | argævdinag | boğazlanacak, doğranacak, kesecek,<br />

öldürecek, bıçaklanacak, hançerlenecek.<br />

аргæвдын (аргæвcтон, аргæвcтaин, аргæвддзынæн) | argævdın | boğazlamak, doğramak,<br />

kesikler içinde bırakmak, kesmek, öldürmek, bıçaklayarak öldürmek, hançerlemek,<br />

hançerleyerek öldürmek, iğnelemek.<br />

аргæвст (aргæвстытæ) | argævşt | boğazlamış, doğramış, kesikler içinde bırakmış, kesmiş,<br />

öldürmüş, bıçaklayarak öldürmüş, hançerlemiş, hançerleyerek öldürmüş, iğnelemiş.<br />

Aргентин | Argyentin | Arjantin.<br />

Аргентинæ | Argyentinæ | Arjantin.<br />

aргентинæг | argyentinæg | Arjantinli.<br />

aргентинæйaг (aргентинæйæгтæ) | argyentinæg | Arjantinli.<br />

аргумент (балвырдгæнæн, бындур, æфсон) | argumyent (balvırd gænæn, bındur, æfşon)<br />

| argüman, kanıt, delil, tez, illiyet, yakıştırma, düşünce, düşünme, belirleyen, bahane,<br />

anlaşma, tartışma, münakaşa, anlaşmazlık.<br />

аргументаци | argumyentasi | argümanlar, delil gösterme, kanıtlar, tezler, deliller, istinat,<br />

gerekçe; düşünme, düşünce, tartışma, münakaşa, anlaşmazlık, ihtilaç; аргументаци дæттын<br />

| argumyentasi dættın | argümanlar vermek, delil göstermek, kanıt göstermek, kanıtlamak,<br />

neden göstermek, sebep göstermek, sebebi vermek, gerekçe göstermek, iddia etmek.<br />

аpгъ (аpгътæ) | arğ | 1) fiyat, paha, eder, bedel, değer, kıymet, mal olur; maliyet, ücret,<br />

diyet, karşılık, rayiç, kadir, değer biçme, değerlendirme, not, derece; tahmin; 2) toplam,<br />

tutar, yekûn, total, meblağ; ахæм чиныгæн аргъ нæй | axæm çinıgæn arğ næy | böyle<br />

kitaba değer biçilmez, bu kitaba paha biçilmez, böyle kitabın bedeli yok.<br />

аpгъ кæнын | arğ kænın | a) değerlendirmek, değer vermek, değer biçmek, değeri ölçmek,<br />

değeri bulunmak, değerli bulmak, kıymetlendirmek, kıymetini bilmek, ölçmek, ölçümlemek,<br />

fiyat koymak, fiyatı olmak; takdir etmek, saymak, yerine koymak; gözü ile bakmak, ederleri<br />

var olmak, rayici olmak; kabul etmek; b) hesaplaşmak, hesap görmek, hesaba almak, hesaba<br />

katmak, kadirini bilmek; saymak, sayılmak, sanılmak, itibar etmek; yürümek; kabul edilmek,<br />

esirgemek, düşünülmek.<br />

аpгъаг | arğag | fiyat, paha, eder, bedel, değer, değeri, kıymet, kadir; piyasa, maliyet, ücret,<br />

diyet.<br />

аpгъад | arğad |<br />

аpгъау (аргъæуттæ) | arğau | masal, hikâye, öykü, efsane, peri masalı, palavra, yalan;<br />

адæмон аргъæуттæ | adæmon arğauttæ | halk hikâyeleri, ulusal peri masalları.<br />

аpгъау кæнын | arğau kænın | masal anlatmak, hikâye etmek, öykü anlatmak, efsane<br />

uydurmak, palavra atmak, yalan söylemek.<br />

аpгъауаг | arğauag | 1) ayinle ilgili ibadet yaptıran, ritüel ibadet töreni yaptıran, düğün<br />

töreni yaptıran, vaftiz töreni yaptıran; 2) sövdüren, sövüp saydıran, küfrettiren; paylatan,<br />

azarlatan, yerdiren, donatan, okutan, kötü yaptıran.<br />

аpгъауæг (аpгъауджытæ) | arğauæg | 1) ayinle ilgili ibadet yapan, ritüel ibadet töreni<br />

yapan, düğün töreni yapan, vaftiz töreni yapan; 2) söven, sövüp sayan, küfreden; paylayan,<br />

azarlayan, yeren, donatan, okunan, kötü olan.<br />

аpгъауæггаг (аpгъауæггæгтæ) | arğauæggag | 1) ayinle ilgili ibadet yapmalık, ritüel ibadet<br />

töreni yapmalık, düğün töreni yapmalık, vaftiz töreni yapmalık; 2) sövmelik, sövüp saymalık,<br />

küfretmelik; paylamalık, azarlamak, yermelik, donatmalık, okumalık, kötü olmalık.<br />

вознаграждение за церковный обряд<br />

234


аpгъауæн | arğauæn | 1) ayinle ilgili ibadet yapılan, ritüel ibadet töreni yapılan, düğün<br />

töreni yapılan, vaftiz töreni yapılan; 2) sövülen, sövüp sayılan, küfredilen; paylanan,<br />

azarlanan, yerilen, donatılan, okunan, kötü olunan.<br />

аpгъаугæ | arğaugæ | 1) ayinle ilgili ibadet yapma, ritüel ibadet töreni yapma, düğün töreni<br />

yapma, vaftiz töreni yapma; 2) sövme, sövüp sayma, küfretme; paylama, azarlama, yerme,<br />

donatma, okuma, kötü olma.<br />

аpгъаугæ-аpгъауын | arğaugæ-arğauın |<br />

аpгъаугæйæ | arğaugæyæ | 1) ayinle ilgili ibadet yaparak, ritüel ibadet töreni yaparak,<br />

düğün töreni yaparak, vaftiz töreni yaparak; 2) söverek, sövüp sayarak, küfrederek;<br />

paylayarak, azarlayarak, yererek, donatarak, okunarak, kötü olarak.<br />

аpгъаугæнæг (аpгъаугæнджытæ) | arğaugænæg | masalcı, masal anlatan, hikâyeci, hikâye<br />

anlatıcı, öykücü, öykü anlatan, meddah, anlatıcı, palavracı, yalancı, iletken, nakil.<br />

аpгъауинaг (аpгъауинæгтæ) | arğauinag | 1) ayinle ilgili ibadet yapacak, ritüel ibadet<br />

töreni yapacak, düğün töreni yapacak, vaftiz töreni yapacak; 2) sövecek, sövüp sayacak,<br />

küfredecek; paylanacak, azarlanacak, yerecek, donatacak, okunacak, kötü olacak.<br />

аpгъауы | arğauı | masal, efsanevi, fantastik, harikulade.<br />

аpгъауын (аргъуыдтон, аргъуыдтaин, аргъаудзынæн) | arğauın | 1) ayinle ilgili ibadet<br />

yapmak, ritüel ibadet töreni yapmak, düğün töreni yapmak, vaftiz töreni yapmak; 2) sövmek,<br />

sövüp saymak, küfretmek; paylamak, azarlamak, yermek, donatmak, okumak, kötü olmak.<br />

аpгъæв-аpгъæв кæнын | arğæv-arğæv kænın | 1) sık sık ertelemek, erteletmek, geri<br />

atmak, temdit etmek, bırakmak, arkaya bırakmak, uzatmak, bir yana koymak, devretmek,<br />

saklamak, transfer etmek; alıkoymak, ayırmak; yedirmek, yemek, yumurtlamak; 2)<br />

göndermek, iletmek, yollamak, kaydırmak, aktarmak, tapşırmak; 3) yüklemek, geçirmek,<br />

geçmek, aşmak, fazla koymak; badi badi yürümek; 4) değiştirmek, anahtarı değiştirmek; 5)<br />

horoz kurmak, tetik kurmak, tetiği kurmak.<br />

аpгъæвaг | arğævag | 1) erteleten, geri attırtan, temdit ettiren, bıraktıran, arkaya<br />

bıraktıran, uzattıran, bir yana koyduran, devrettiren, saklatan, transfer ettiren; alıkoyduran,<br />

ayırtan; yedirten, yumurtlatan; 2) gönderten, ilettiren, yollatan, kaydırtan, aktartan,<br />

tapşırtan; 3) yükleten, geçirten, aştıran, fazla koyduran; badi badi yürüten; 4) değiştirten,<br />

anahtarı değiştirten; 5) horoz kurdurtan, tetik kurdurtan, tetiği kurdurtan.<br />

аpгъæвæг (аpгъæвджытæ) | arğævæg | 1) erteleyen, geri atan, temdit eden, bırakan,<br />

arkaya bırakan, uzatan, bir yana koyan, devreden, saklayan, transfer eden; alıkoyan, ayıran;<br />

yediren, yiyen, yumurtlayan; 2) gönderen, ileten, yollayan, kaydıran, aktaran, tapşıran; 3)<br />

yükleyen, geçiren, geçen, aşan, fazla koyan; badi badi yürüyen; 4) değiştiren, anahtarı<br />

değiştiren; 5) horoz kuran, tetik kuran, tetiği kuran.<br />

аpгъæвæггaг (аpгъæвæггæгтæ) | arğævæggag | 1) ertelemelik, erteletmelik, geri atmalık,<br />

temdit etmelik, bırakmalık, arkaya bırakmalık, uzatmalık, bir yana koymalık, devretmelik,<br />

saklamalık, transfer etmelik; alıkoymalık, ayırmalık; yedirmelik, yemelik, yumurtlamalık; 2)<br />

göndermelik, iletmelik, yollamalık, kaydırmalık, aktarmalık, tapşırmalık; 3) yüklemelik,<br />

geçirmelik, geçmelik, aşmalık, fazla koymalık; badi badi yürümelik; 4) değiştirmelik, anahtarı<br />

değiştirmelik; 5) horoz kurmalık, tetik kurmalık, tetiği kurmalık.<br />

аpгъæвæн | arğævæn | 1) ertelenen, erteletilen, geri atılan, temdit edilen, bırakılan, arkaya<br />

bırakılan, uzatılan, bir yana koyulan, devredilen, saklanan, transfer edilen; alıkoyulan,<br />

ayırtılan; yedirilen, yenilen, yumurtlayan; 2) gönderilen, iletilen, yollanan, kaydırılan,<br />

aktarılan, tapşırılan; 3) yüklenilen, geçirilen, geçilen, aşılan, fazla koyulan; badi badi yürüyen;<br />

4) değiştirilen, anahtarı değiştirilen; 5) horozu kurulan, tetik kurulan, tetiği kurulan.<br />

аpгъæвæpæг (аpгъæвæpджытæ) | arğæværæg |<br />

235


аpгъæвæpд | arğæværd | değer biçme; fiyat, fiyatı belirlenmiş; ücret, rayici belli, aktarma.<br />

аргъæвгæ | arğævgæ | 1) erteleme, erteletme, geri atma, temdit etme, bırakma, arkaya<br />

bırakma, engelleme, engel olma, bekletme, mani olma; uzatma, bir yana koyma, devretme,<br />

saklama, transfer etme; alıkoyma, ayırma; yedirme, yeme, yumurtlama; 2) gönderme,<br />

iletme, yollama, kaydırma, aktarma, tapşırma; 3) yükleme, geçirme, geçme, aşma, fazla<br />

koyma; badi badi yürüme; 4) değiştirme, anahtarı değiştirme; 5) horoz kurma, tetik kurma,<br />

tetiği kurma.<br />

аргъæвгæйæ | arğævgæyæ | 1) erteleyerek, erteleterek, geri atarak, temdit edermek,<br />

bırakarak, arkaya bırakarak, uzatarak, bir yana koyarak, devrederek, saklayarak, transfer<br />

ederek; alıkoyarak, ayırarak; engelleyerek, engel olarak, bekleterek, mani olarak; yedirerek,<br />

yiyerek, yumurtlayarak; 2) göndererek, ileterek, yollayarak, kaydırarak, aktararak, tapşırarak;<br />

3) yükleyerek, geçirerek, geçerek, aşarak, fazla koyarak; badi badi yürüyerek; 4) değiştirerek,<br />

anahtarı değiştirerek; 5) horoz kurarak, tetik kurarak, tetiği kurarak.<br />

аpгъæвд | arğævd | 1) ertelemiş, erteletmiş, geri atmış, temdit etmiş, bırakmış, arkaya<br />

bırakmış, uzatmış, bir yana koymuş, devretmiş, saklamış, transfer etmiş; alıkoymuş, ayırmış;<br />

yedirmiş, yemiş, yumurtlamış; 2) göndermiş, iletmiş, yollamış, kaydırmış, aktarmış, tapşırmış;<br />

3) yüklemiş, geçirmiş, geçmiş, aşmış, fazla koymuş; badi badi yürümüş; 4) değiştirmiş,<br />

anahtarı değiştirmiş; 5) horoz kurmuş, tetik kurmuş, tetiği kurmuş.<br />

аpгъæвинaг (аpгъæвинæгтæ) | arğævinag | 1) ertelenecek, erteletecek, geri atacak,<br />

temdit edecek, bırakacak, arkaya bırakacak, uzatacak, bir yana koyacak, devredecek,<br />

saklanacak, transfer edecek; alıkoyacak, ayıracak; yedirecek, yiyecek, yumurtlatacak; 2)<br />

gönderecek, iletecek, yollanacak, kaydıracak, aktaracak, tapşıracak; 3) yüklenecek, geçirecek,<br />

geçecek, aşacak, fazla koyacak; badi badi yürünecek; 4) değiştirecek, anahtarı değiştirecek; 5)<br />

horoz kuracak, tetik kuracak, tetiği kuracak.<br />

аpгъæвын (аргъæвтон, аргъæвтaин, аргъæвдзынæн) | arğævın | 1) ertelemek,<br />

erteletmek, geri atmak, temdit etmek, bırakmak, arkaya bırakmak, uzatmak, bir yana<br />

koymak, devretmek, saklamak, yumurtlamak, transfer etmek; alıkoymak, ayırmak; yedirmek,<br />

yemek; æмбырд æндæр бонмæ аргъæвын | æmbırd ændær bonmæ arğævın | toplantıyı<br />

başak bir güne ertelemek; 2) göndermek, iletmek, yollamak, kaydırmak, aktarmak,<br />

tapşırmak; 3) yüklemek, geçirmek, geçmek, aşmak, fazla koymak; badi badi yürümek; 4)<br />

değiştirmek, anahtarı değiştirmek; 5) horoz kurmak, tetik kurmak, tetiği kurmak.<br />

аpгъæфcaг | arğæfşag |<br />

аpгъæфcæг (аpгъæфcджытæ) | arğæfşæg |<br />

аpгъæфcæн | arğæfşæn |<br />

аpгъæфcгæ | arğæfşgæ |<br />

аpгъæфcгæйæ | arğæfşgæyæ |<br />

аpгъæфcт (аpгъæфcтытæ) | arğæfşt |<br />

аpгъæфcын (аргъæфcтæн, аргъæфcтaин, аргъæфcдзынæн) | arğæfşın |<br />

аpгъæуццаг (аpгъæуццæгтæ) | arğæussag |<br />

аpгъгæнаг | arğgænag | 1. değerlendirten, değer biçtirten, değeri yaptırtan, rayici<br />

yaptırtan, tahmin ettiren, tahminci, tasımcı; 2.1) ağırlığı yapan; 2) erbap, iyi anlatan, uzman<br />

yapan, yargıç yapan, estimatör.<br />

аpгъгæнæг (аpгъгæнджытæ) | arğgænæg | 1. değerlendirici, değer biçen, değeri olan,<br />

rayici olan, tahmin eden, tahminci, tasımcı; 2.1) ağırlığı olan; 2) erbap, iyi anlayan, uzman,<br />

yargıç, estimatör.<br />

236


аpгъгæнæггаг | arğgænæggag | 1. değerlendirmelik, değer biçtirmelik, değeri yapmalık,<br />

rayici yapmalık, tahmin ettirmelik, tahmin etmelik, tasımcılık; 2.1) ağırlığı yapmalık; 2)<br />

erbaplık, iyi anlatmalık, uzman yapmalık, yargıç yapmalık.<br />

аpгъгæнæн | arğgænæn | 1. değerlendirilen, değer biçtirilen, değeri yapılan, rayici yapılan,<br />

tahmin ettirilen, tahmin edilen, tasımlanan; 2.1) ağırlığı yapılan; 2) erbap yapılan, iyi<br />

anlatılan, uzman yapılan, yargıç yapılan.<br />

аpгъгæнинaг (аpгъгæнинæгтæ) | arğgæninag | 1. değerlendirecek, değer biçilecek, değeri<br />

ölçülecek, rayici yapılacak, tahmin edilecek, tahmin yapılacak, tasım yapılacak; 2.1) ağırlığı<br />

yapılacak; 2) erbap yapılacak, iyi anlatılacak, uzman yapılacak, yargıç yapılacak.<br />

аpгъгoнд | arğgond | değeri ölçülmüş olan, tahmin etme.<br />

аpгъoнaxъ | arğonaq | cins köpek, av köpeği, tazı köpeği, kurt köpeği (Kafkasya'ya ait çoban<br />

köpeği).<br />

аpгъуaн | arğuan | kilise, deyr.<br />

аргъуандзау | arğuanzau | kiliseden hizmet alan insanlar (adam, insanlık, insanoğlu, er, kişi,<br />

fert); kilise cemaati.<br />

аpгъуaнoн | arğuan | şapel, kilise.<br />

аpгъуaнгæc | arğuangæş | şapel bekçisi, kilise bekçisi.<br />

аpгъуaнгoнд | arğuangond | şapel, kilisemsi, kilise gibi, kiliseye benzer, saat kulesi.<br />

аpгъуыд | arğuıd | 1. vaftiz, vaftiz etme, yor tutaç giyme, taç giyme, taç giydirme; 2. düğün<br />

ayini; evlendirme.<br />

аpгъуыц | arğuıs | hayranlık, saygı, hürmet, hürmet etme, önünde eğilme, tapınma, sücut,<br />

takdis, taziz; hıçkırık.<br />

аpгъуыц кæнын | arğuıs kænın | hayranı olmak, önünde saygı ile eğilmek, okumak,<br />

saymak, saygısı olmak, hürmet göstermek, ikram etmek, takdir etmek, hıçkırmak.<br />

aргъуыцаг | arğuısag | ibadet nesne, takdis obje, saygı. предмет почитания, уважения,<br />

преклонения<br />

aрд I (aрдтæ) | ard | ant, yemin, kasem; aрд бaxæpæг | ardbaxæræg | ant içen, yemin<br />

eden, yeminli, yemin verdiren; aрд бacæттын | ardbaşættın | yemin bozmak, ant kırmak,<br />

yalan beyan işlemek, ihanete gitmek; aрд фæxaлын | ard fæxalın | ant bozmak, yemini<br />

bozmak, yeminine hıyanet etmek, yalan beyan işlemek, ihanete gitmek; ард бахордтам |<br />

ard baxordtam | ant içtik, yemin ettik; yemin yapmak; aрд xæpын | ard xærın | ant içmek,<br />

ant etmek, yemin etmek, adamak.<br />

ард II | ard | bulma, bulunma, bulunan, bulunmuş, bulundu.<br />

ард III | ard | doğan, doğma, doğdu, doğmuş.<br />

aрдaуaг | ardauag | 1. öğreten, fişekleşen, fit koyduran; 2. kışkırtan, tahrikçilik yaptıran,<br />

tahrik ettiren, teşvikçi, fesatçı, vardacı; karıncalaşan, hain, ihanet ettiren.<br />

aрдaуæг (aрдaуджытæ) | ardauæg | 1. öğreten, fişekleşen, fit koyan; 2. kışkırtıcı, tahrikçi,<br />

tahrik edici, teşvikçi, fesatçı, vardacı; karıncalanma, hain, ihanet eden.<br />

aрдaуæггaг (aрдaуæггæгтæ) | ardauæggag | kışkırtmalık, kışkırtıcılık, tahrik etmelik,<br />

fitlemelik, şikâyet etmelik, ihbar etmelik, provokasyonluk.<br />

ардауæн | ardauæn | kışkırtılan, kışkırtıcı, tahrik edilen, fitlenen, şikâyet edilen, ihbar<br />

edilen, provokasyon.<br />

ардаугaццa | ardaugassa | gammaz, kovcu, gizlice, müzevir.<br />

ардаугæ | ardaugæ | kışkırtma, kışkırtı, tahrik, fitleme, şikâyet etme, ihbar etme,<br />

provokasyon.<br />

ардаугæ-ардауын | ardaugæ-ardauın | kışkırtmak, kışkırtılmak, tahrik etmek, fitlemek,<br />

şikâyet etmek, ihbar etmek, provokasyon yapmak.<br />

237


ардаугæйæ | ardaugæyæ | kışkırtarak, kışkırtılarak, tahrik ederek, fitleyerek, şikâyet<br />

ederek, ihbar ederek, provokasyon yaparak.<br />

ардауинaг (aрдaуинæгтæ) | ardauinag| kışkırtacak, kışkırtılacak, tahrik edecek, fitlenecek,<br />

şikâyet edecek, ihbar edecek, provokasyon yapacak.<br />

ардауын (ардыдтoн, ардыдтaин, ардаудзынæн) | ardauın | kışkırtmak, kışkırtma ile yol<br />

açmak, kışkırtma ile neden olmak, fitlemek, fit koymak, fişekleşmek, jurnal etmek, şikâyet<br />

etmek, ihbar etmek, rapor göndermek, salmak, tahrik etmek, teşvik etmek, parmaklamak,<br />

sızlanmak, yakınmak, dertlenmek, dert yanmak, yanıksak, kullanarak yıpratmak, bildirmek,<br />

bilgilendirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, tembihlemek, öğretmek, koymak, kafasına<br />

koymak, başlatmak, akoz etmek.<br />

aрдæг кæнын | ardæg kænın | yarıya bölmek, yarım yapmak, ikiye katlamak, ikileşmek,<br />

çatallanmak.<br />

aрдæг уæвын (уын) | ardæg uævın | yarım olmak, yarılmak, ikileşmek, çatlamak,<br />

çatallanmak.<br />

ардæм | ardæm | buraya, buradan, burasına, buralardan; тагъдæй ардæм хъæуы |<br />

tağdæy ardæm qæuı | yakında burada olacak, çabucacık burada olması gerekir, buraya hızla<br />

gelecek.<br />

ардæмты (ардæмтыты) | ardæmtı | buralara.<br />

ардбахæрæг (aрдбахæрджытæ) | ardbaxæræg| ant içen, yemin eden, yeminli, yemin<br />

verdiren.<br />

aрдбахæрд | ardaxærd | ant, ant içme, yemin, yemin töreni, kasem.<br />

aрдуaн | arduan | raspa, sistire, törpü, kaba eğe, kaba törpü.<br />

aрдузaг | ardujag | hadım ettiren, eneten, iğdiş ettiren, burduran, kastıra ettiren.<br />

aрдузæг (aрдузджытæ) | ardujæg | hadım eden, eneyen, iğdiş eden, buran, kastıra eden.<br />

aрдузæггaг (aрдузæггæгтæ) | ardujæggag | hadım etmelik, enemelik, iğdiş etmelik,<br />

burmalık, kastıra etmelik.<br />

aрдузæн | ardujæn | hadım edilen, enenen, iğdiş edilen, burulan, kastıra edilen.<br />

aрдузгæ | ardujgæ | hadım etme, eneme, iğdiş etme, burma, kastıra etme.<br />

aрдузгæйæ | ardujgæyæ | hadım ederek, eneyerek, iğdiş ederek, burarak, kastıra ederek.<br />

aрдузинaг | ardujinag | hadım edecek, enenecek, iğdiş edecek, buracak, kastıra edecek.<br />

aрдузын (ардызтoн, ардызтaин, ардуздзынæн) | ardujın | hadım etmek, enemek, iğdiş<br />

etmek, burmak, kastıra etmek.<br />

aрдыгæй | ardıgæy | buradan, buralardan, şuradan, bundan; aрдыгæй дæумæ | ardıgæy<br />

dæumæ | buradan sana; aрдыгæй бoнмæ | ardıgæy bonmæ | buradan sabaha, sabaha<br />

kadar; ардыгæй изæрмæ | ardıgæy ijærmæ | buradan akşama, akşama kadar; ардыгæй<br />

фæстæмæ | ardıgæy fæştæmæ | buradan sonra, buradan geriye, bundan böyle, bundan<br />

itibaren.<br />

aрдыгæйты | ardıgæytı | buralardan, bu taraflardan, bu bölgeden, bu memleketten.<br />

aрдыггaг (aрдыггæгтæ) | ardıggag | bu taraflı, buralı, yerli, bu bölgeden, bu memleketli.<br />

aрдыгoйнaг (aрдыгoйнæгтæ) | ardıgoynag| bu taraflı, buralı, yerli, bu bölgeden, bu<br />

memleketli.<br />

aрдыгoн (aрдыгæттæ) | ardıgon| buralı, buradaki, bu bölgeden, bu memleketli, şuralı,<br />

yerel; yerli; ардыгон цæрæг | ardıgon særæg | burada oturan, burada yaşayan, buralı<br />

insan.<br />

ардыд (aрдыдтæ, aрдыдтытæ) | ardıd | 1. tembihlenmiş, öğretilmiş, kafasına koyulmuş,<br />

doldurulmuş; şikâyet edilmiş, ihbar edilmiş, kışkırtılmış, haberdar edilmiş, bildirilmiş, bilgi<br />

verilmiş, teşvik edilmiş; 2. başlatma, salma, arabozuculuk, fesat, fitne, kışkırtı, kışkırtma,<br />

238


tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрдыд куыдз | ardıd kuız | kışkırtılmış köpek, saldırtırmış köpek;<br />

уыцы лæг ардыд у| uısı læg ardıd | o insan tembihlenmiştir, o adam doldurulmuştur.<br />

aрдыд уæвын (уын) | ardıd uævın | öğretilmiş olmak, doldurulmuş olmak, kışkırtmış<br />

olmak.<br />

aрдыддзинaд | ardıdzinad | 1) iftira edilmelik, iftiralık, isnatlık, ibrelik, gammazlık; 2)<br />

salmalık, kışkırtmalık, kışkırtmalılık, kışkırtılmışlık, kışkırtılık, tahriklik, tahriklilik,<br />

arabozuculuk, teşviklik, fitlik, fitnelik, fesatlık, ifsatlık, başlatılmışlık, öğretilmişlik.<br />

aрдыстæн | ardışten | yemin ederim, yemin ki!, yemin olsun! andım namusum üzerine.<br />

аренæ (цирчы фæзуат) | aryenæ (sırçı fæjuat) | arena, alan, saha, sahne, meydan, forum,<br />

porte; дунейон аренæйыл | dunyeyon aryenæyı | dünya arenasında, uluslararası sahada,<br />

uluslararası sahnede.<br />

aрeнд(æ) | aryend(æ) | kira, kiralama, kira parası, kira bedeli, icar, icara, isticar, kesim,<br />

kesenek, iltizam; аренды исын | aryendı işın | kiralamak, kira ile tutmak; аренды райсын |<br />

aryendı rayşın | kira almak, kiralık; kiralamak, kira ile tutmak; исты аренды раттын | iştı<br />

aryendı rattın | bir şeyi kiraya vermek, kiralık şey.<br />

aрeндaтop | aryendator | kiracı, kesimci, müstecir.<br />

aрeнддæтæг (aрeнддæтджытæ) | aryendætæg | kira almak, kiralık; kiralatan, kiraya<br />

veren.<br />

арендисæг (aрeндисджытæ) | aryendişæg | kiralamak, kira ile tutmak.<br />

аренды | aryendı | kira, bedeli kira, kiralama; аренды исæг | aryendı işæg | kiracı,<br />

kiralayan; аренды исын | aryendı işın | kiralamak, kira ile tutmak; kiraya vermek.<br />

арест | aryeşt | tutukla, tutuklama, durdurma, kesme, bitirme, önünü alma, dikkatini çekme<br />

geliş, varış, mahpus, tutsak, hapis, esir.<br />

ари (иу хъæлæсы зарæг оперæйы) | ari (iu qælæşı jaræg opyeræyı) | arya, aria (müzik).<br />

ариаг (aриæгтæ) | ariag | aryacı, aria okuyan (müzik).<br />

аризаг | аrijag | titreten, titreştiren, şakırdatan, zangırdatan; hasta ateşi yapan.<br />

аризæг (aризджытæ) | аrijæg | titreyen, titreşen, şakırdayan, zangırdayan; hasta ateşi<br />

olan.<br />

аризæн | аrijæn | titreten, titreştiren, şakırdatan, zangırdatan; hasta ateşli yapan.<br />

аризгæ | аrijgæ | titreme, titreşme, şakırdama, zangırdama; hasta ateşi olma.<br />

аризгæйæ | аrijgæyæ | titreyerek, titreşerek, şakırdatarak, zangırdatarak; hasta ateşi<br />

olarak.<br />

аризинaг | аrijinag | titrenecek, titreşecek, şakırdayacak, zangırdayacak; hasta ateşi olacak.<br />

aризын (аризтæн, аризтaин, ариздзынæн) | arijın | 1. titremek, titreşmek, titremeğe<br />

başlamak, şakırdamak, zangırdamak 2. hasta ateşi olmak, hastalanmak; taraftarı olmak.<br />

аризынг | аrijıng |<br />

арина | аrinа |<br />

aринaг | arinag | 1) aranacak, aranan; bulunacak, bulunan olacak; 2) gerektirecek,<br />

istenilecek, istediğiniz (matematik). мат. искомое, то, что должно быть найдено,<br />

искомое<br />

aриccын *ариcт (-и, -иc), ариcтaин, ариcдзынæн(-и, -иc)] | arişşın | ağrımak, acımak, bir<br />

süre hasta yatmak, hasta olmak.<br />

aриcтoкpaт | ariştokrat | aristokrat, asilzade, asil, soylu, yönetim sınıfı.<br />

aриcтoкpaти | ariştokrati | aristokrasi, yönetim sınıfı, soylular yönetimi, beyerki, has,<br />

zadegan sınıfı.<br />

аристократ(и)он | ariştokrat(i)on | aristokratik, aristokrasi, aristokrat, asilzade, soylu, asil,<br />

yönetim sınıfı, efendice, kibar.<br />

239


aриуыгъдтытæ кæнын | ariuığdtıtæ kænın | 1) zorla ayırmak; itip dağıtmak, şuraya buraya<br />

itmek, dürterek uyandırmak 2) rüzgarları vurmak<br />

ариуыгъ-ариуыгъ кæнын | ariuığ-ariuığ kænın | sık sık itmek, itelemek, dürtmek,<br />

toslamak, darbelemek, darbe indirmek, atmak, kakmak, ileri sürmek; vurmak, çarpmak,<br />

başlamak.<br />

ариуыгъaг | ariuığag | ittiren, iteleten, dürten, toslatan, darbeleten, darbe indirten, attıran,<br />

kaktıran, ileri sürdüren; vurdurtan, çarptıran, başlatan.<br />

ариуыгъæг (aриуыгъджытæ) | ariuığæg | iten, iteleyen, dürten, toslayan, darbeleyen,<br />

darbe indiren, atan, kakan, ileri süren; vuran, çarpan, başlayan.<br />

ариуыгъæггaг (aриуыгъæггæгтæ) | ariuığæggag | itmelik, itelemelik, dürtmelik,<br />

toslamalık, darbelemelik, darbe indirmelik, atmalık, kakmalık, ileri sürmelik; vurmalık,<br />

çarpmalık, başlamalık.<br />

ариуыгъæн | ariuığæn | itlenen, itilen, dürtülen, toslanan, darbelenen, darbe indirilen,<br />

atılan, kakılan, ileri sürülen; vurulan, çarpılan, başlanan.<br />

ариуыгъгæ | ariuığgæ | itme, iteleme, dürtme, toslama, darbeleme, darbe indirme, atma,<br />

kakma, ileri sürme; vurma, çarpma, başlama.<br />

ариуыгъгæйæ | ariuığgæyæ | iterek, iteleyerek, dürterek, toslayarak, darbeleyerek, darbe<br />

indirerek, atarak, kakarak, ileri sürerek; vurarak, çarparak, başlayarak.<br />

ариуыгъд (aриуыгъдтытæ) | ariuığd | itmiş, itelemiş, dürtmüş, toslamış, darbelemiş,<br />

darbe indirmiş, atmış, kakmış, ileri sürmüş; vurmuş, çarpmış, başlamış.<br />

ариуыгъинaг (aриуыгъинæгтæ) | ariuığinad | itecek, itelenecek, dürtecek, toslanacak,<br />

darbelenecek, darbe indirecek, atacak, kakacak, ileri sürecek; vuracak, çarpacak, başlanacak.<br />

ариуыгъын (ариуыгътон, ариуыгътaин, ариуыгъдзынæн) | ariuığın | itmek, itelemek,<br />

dürtmek, toslamak, darbelemek, darbe indirmek, atmak, kakmak, ileri sürmek; vurmak,<br />

çarpmak, başlamak.<br />

арифметикæ | arifmyetikæ | aritmetik, rakam; арифметикæйы цыппар архайды |<br />

arifmyetikæyı sıppar arxaydı | aritmetikte dört işlem.<br />

арифметикoн | arifmyetikon | aritmetik, ölçme, sayma, hesap.<br />

арифмoметp | arifmomyetr | hesap makinesi, ölçme makinesi, sayma makinesi.<br />

аркæ | arkæ | kemer, yay, eğmeç, tak, tonoz, köprü kemeri, zafer takı.<br />

арккосеканс | аrkkoşyekаnş kosinüs. мат. арккосеканс.<br />

арккосинус | аrkkoşinuş | kosinüs мат. арккосинус.<br />

арккотангенс | аrkkotаngyenş | kosinüs мат. арккотангенс.<br />

арксеканс | аrkşyekаnş | kosinüs мат. арксеканс.<br />

арксинус | аrkşinuş | kosinüs мат. арксинус.<br />

арктангенс | аrktаngyenş | kosinüs мат. арктангенс.<br />

Арктикæ | Arktikæ | Kuzey Kutup, Arktik; aрктикæ сгарæг | arktikæ şgaræg | kuzey kutup<br />

bölgesi.<br />

Арктикæйaг (aрктикæйæгтæ) | Arktikæyag | Antarktika, antarktik.<br />

арктикон | arktikon | arktik, kuzey kutbu; арктикон иxтæ | arktikon ixtæ | kuzey kutup<br />

buzulları, arktik buzullar; арктикон экспедици | arktikon jkşpyedisi| kuzey kutba sefer,<br />

arktik yolculuk.<br />

аркъaу (аркъæуттæ) | arkhau | kerpeten, pens, maşa, makas tabya, kıskaç.<br />

аркъaуæг | arkhauæg | makas, kısaç, kıskaç.<br />

аркъaуæнгæс | arkhauængæş | kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri, makas tabya<br />

benzeri, kıskaç gibi.<br />

240


аркъaугонд (aркъaугæндтæ) | arkhaugond| kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri,<br />

makas tabya benzeri, kıskaç gibi.<br />

аркъaуxуыз | arkhauxuıj| kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri, makas tabya benzeri,<br />

kıskaç gibi.<br />

арм (æрмттæ) | arm | avuç, el, el avucu, el yazısı; kol, pazı, dest, yet, çenk.<br />

арм æвæрын (дарын) | arm æværın (darın) | 1) el vermek, el uzatmak, elinden tutmak, el<br />

açmak, avucuna almak, ayakta tutmak, korumak, himaye etmek; kayırmak, barındırmak,<br />

barınmak; yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, desteklemek, destek olmak, yaslamak,<br />

siperlenmek; 2) örtmek, örtbas etmek, gizlemek, gizli tutmak, kamufle etmek, perdelemek;<br />

kapamak, saklamak; iyi gelmek, tutmak, sürdürmek; taşımak; yataklık etmek; sığınmak,<br />

yakarmak.<br />

арм дарын (æвæрын) | arm darın (æværın) | 1) el vermek, el uzatmak, elinden tutmak, el<br />

açmak, avucuna almak, ayakta tutmak, korumak, himaye etmek; kayırmak, barındırmak,<br />

barınmak; yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, desteklemek, destek olmak, yaslamak,<br />

siperlenmek; 2) örtmek, örtbas etmek, gizlemek, gizli tutmak, kamufle etmek, perdelemek;<br />

kapamak, saklamak; iyi gelmek, tutmak, sürdürmek; taşımak; yataklık etmek; sığınmak,<br />

yakarmak.<br />

армы бын дарын | armı bın darın | avucu altına almak, boyunduruğu altında tutmak;<br />

egemen olmak, üstün olmak, hâkim olmak, hâkimiyet kurmak, hükmetmek, baş olmak, ağır<br />

basmak.<br />

армайнaг (æрмайнæгтæ) | armaynag |<br />

армадæ | armadæ | armada, donanma.<br />

арматурæ (гарзæгты комплект) | armaturæ (garjægtı komplyekt) | armatür, demir iskelet,<br />

pekitme demiri, donanım, donatı, aletler.<br />

арматурон | armaturon | armatür, demir iskelet, pekitme demiri, donanım, donatı, aletler.<br />

армаццaг: армаццаг кæнын | armassag: armassag kænın | 1) çabalamak, çırpınmak,<br />

uğraşmak, çalışmak, çalıştırmak, davranmak, işlemek, iş görmek, hareket etmek, harekette<br />

bulunmak, faaliyette olmak, faaliyette bulunmak; yürürlükte bulunmak, yürürlükte olmak,<br />

etki yapmak, tesir etmek, etkilemek, etki yapmak, dokunmak; yapmak, dokunmak; geçerli<br />

olmak; kullanmak; patron yapmak, uzatmak; hayvanlarda ön bacaklar üzerinde hareket<br />

etmek, eller üzerinde hareket etmek, ön bacaklarla çalıştırmaya bakmak, amutta yürümek,<br />

arka ayakları üzerinde durmak, şaha kalkmak.<br />

армаццæгæй | armassægæy | çabalayarak, çırpınarak, hareket ederek, harekette<br />

bulunarak, faaliyette olarak, faaliyette bulunarak, davranarak, yaparak, işlenerek, iş görerek,<br />

yürürlükte bulunarak, etki yaparak, tesir ederek, dokunarak; işlenerek, çalışarak, yürürlükte<br />

olarak, geçerli olarak; kullanarak; etkilenerek, etki yaparak, dokunarak, davranarak,<br />

hayvanlarda ön bacaklar tarafından hareket ederek, eller tarafından hareket ederek,<br />

davranarak, iş görerek, ellerle eylem yaparak.<br />

армæйxæcт | armæyxæşt | el ele, elle götürülen, elle taşınan.<br />

армгай | armray | avuç avuç, el el.<br />

армдаpæг (aрмдаpджытæ) | armdaræg | 1) el açan, avuç açan; el veren, el uzatan,<br />

elinden tutan, avucuna alan, ayakta tutan, koruyan, himaye eden; kayıran, barındıran,<br />

barınan; yardım eden, yardımcı olan; iyi gelen, destekleyen, destek olan, yaslayan,<br />

siperlenen; 2) örten, örtbas eden, gizleyen, gizli tutan, kamufle eden, perdeleyen; kapayan,<br />

saklayan; iyi gelen, tutan, sürdüren; taşıyan; yataklık eden; sığınan, yakaran.<br />

армдаpæн | armdaræn | himaye, hamilik, dayanak, destek, destekleme, arka; yardım,<br />

yardım etmek, elinden tutma, el açma, avuç açma, korumak; iltimas, dayılık, takviye, iane,<br />

241


inayet, tesahup, iltizam, vikaye, piston, saye, sahabet, terviç, termiye; güven; örtme,<br />

saklama.<br />

армдарæн кæнын | armdaræn kænın | korumak, himaye etmek, kayırmak; iltimas etmek<br />

tutmak, yaslamak, desteklemek, sürdürmek, ayakta tutmak, elinden tutmak, destek olmak,<br />

desteklemek; ayakta tutmak, sürdürmek; taşımak.<br />

армдых | armdıx | güç, kuvvet, kudret, erk, enerji, iktidar, derman, şiddet, fors, mecal, pazı,<br />

zor, yet, can; geçerlilik, yürürlük.<br />

арми | armi | kara ordusu.<br />

армион | armion | kara ordusu.<br />

армсис | armşiş |<br />

армукъа | armukha | fuar, panayır.<br />

армыдзaг (aрмыдзæгтæ) | armızag | avuç, avuç dolusu, apaz, kabza, sıkım.<br />

армытъæпæн | armıthæpæn | avuç, avuç üstü, aya, raha, kef.<br />

аромат | aromat | aroma, koku, güzel koku, hoş koku, ıtır.<br />

ароматджын, xæpздæф | aromatcın, xærjdæf | ıtırlı, güzel kokulu, kokulu.<br />

арс (арсытæ) | arş | ayı, ayı boğan; арсы лæппын | arşı læppın | ayı yavrusu; арсы фыд |<br />

arşı fıd | ayı eti.<br />

арсбадæн | arşbadæn |<br />

арсгуист | arşguişt|<br />

арсдзарм, арсыдзapм (æрсдзæрмттæ, арсыдзæpмттæ) | arşzarm, arşızarm | ayı derisi,<br />

ayı postu.<br />

арсдзуан (æрсдзуан) | arşzuan (ærşzuan) | ayı avı, ayı avında, ayı avı üzerinde.<br />

арсенал (хæцæнгæрзты æфтауц) | arşyenal (xæsæn gærjtı æftaus) | cephane, cephanelik,<br />

silah deposu, teçhizat deposu, silah ve teçhizat deposu, silahhane, tüfekhane, tüfeklik,<br />

tophane, tersane.<br />

арсмар | arşmar |<br />

арсмарæг (арсмapджытæ) | arşmaræg |<br />

арсмарæн | arşmaræn |<br />

арт (артытæ) | art | ateş, alev, yalaz, yalım, yalın, şule, ışık; od, yanma, ateş etme, ateşe<br />

verme; арты | artı | ateş, ateşli, alev gibi, kızıl, ateşli kızıl.<br />

арт æфтауын | art æftauın | 1) yakmak, yanmak, ateşlemek, ateşe vermek, ateşi<br />

alevlenmek, tutuşturmak, kundaklamak; yangın çıkarmak, kundaklamak; 2) yıkmak, yıkıma<br />

uğratmak; harap etmek.<br />

арт кæнын | art kænın | ateş yakmak, yangın çıkarmak.<br />

арт уaдзын | art uazın | 1) ışık yaymak, ateşi genişletmek, ateşlemek, ateşi yaymak, ateş<br />

çıkarmak, alev, yalaz, yalım, yalın, ateş, şule; 2) kuvvetle denemek; güçlü deneyim yapmak;<br />

уыцы лæг йæ удæй арт уадзы | uısı læg yæ udæy art uazı | o adam canından yanmış<br />

(bezmiş); adam çok zor çalışıyor.<br />

артaг | artag | yakıt, yakıt, yakacak, ateşlik, mahrukat, mahkûk.<br />

артaн | artan |<br />

артæнбын(тæ) | artænbın(tæ) | barsak, bağırsak, bağırsaklar, embube.<br />

артæнбынтæ кæнын | artænbıntæ kænın| güldürmek.<br />

артæнбынтæ калын | artænbıntæ kalın | koparmak, dermek, yırtmak, paralamak,<br />

pençelemek, kesmek, didiklemek, yolmak; bitirmek; kusmak, çıkarmak, midesi bulanmak.<br />

артæндзapæг (артæндзapджынтæ) | artænzaræg | 1) ateşçi, ocakçı, kaloriferci, kalorifer<br />

ocakçısı, ateş yakan 2) kundakçı, kışkırtıcı.<br />

артæндзapæн | artænzaræn | ocak, ateş yakma, yakma, ateşlik, ateş yeri.<br />

242


артæнниз | artænnij | bağırsak hastalığı, ateşli hastalık.<br />

артæнтæ | artæntæ | 1) barsak, bağırsaklar, embube; 2) bağırlar, iç organlar, içerik, ahşa;<br />

içler.<br />

артæнxæлд | artænxæld |<br />

артæнxæлд фæкæнын | artænxæld fækænın | gülmekten katılmak, kırılmak, gülmekten<br />

ölmek.<br />

артæнxæлд фæуын | artænxæld fæuın | gülmekten katılmak, kırılmak, gülmekten ölmek.<br />

артæрдxорд | artærdxord |<br />

артæфтaуæг (артæфтaуджынтæ) | artæftauæg | kundakçı, kışkırtıcı.<br />

артæфтaуын | artæftaun | kışkırtıcılık, ateş eklemek.<br />

артæфтыд | artæftıd | ateş çıkarma, ateşe verme, kundaklama, kundakçılık.<br />

артгæнаг | artgænag | 1) yaktıran, yandıran, ateşleten, ateşe verdiren, ateşi alevleşen, ateş<br />

yaktıran, yangın çıkartan, kaloriferci, ocakçı, kalorifer ocakçısı, ateşçi; tutuşturan,<br />

kundaklatan; yangın çıkartan; 2) yıktıran, yıkıma uğratan; harap ettiren.<br />

артгæнæг (артгæнджытæ) | artgænæg | 1) yakan, yanan, ateşleyen, ateşe veren, ateşi<br />

alevleyen, ateş yakan, yangın çıkaran, kaloriferci, ocakçı, kalorifer ocakçısı, ateşçi; tutuşturan,<br />

kundaklayan; yangın çıkaran; 2) yıkan, yıkıma uğrayan; harap eden.<br />

артгæнæггаг | artgænæggag | 1) yakmalık, yanmalık, ateşlemelik, ateşe vermelik, ateşi<br />

alevlenmelik, ateş yakmalık, yangın çıkarmalık, kalorifercilik, ocakçılık, kalorifer ocakçılığı,<br />

ateşçilik, tutuşturmalık, kundaklamalık; yangın çıkarmalık; 2) yıkmalık, yıkıma uğratmalık;<br />

harap etmelik.<br />

артгæнæн | artgænæn | 1) yakılan, yanılan, ateşlenen, ateşe verilen, ateşi alevlenen, ateş<br />

yakılan, yangın çıkarılan, kalorifer, ocak, kalorifer ocağı; tutuşturulan, kundaklanan; yangın<br />

çıkarılan; 2) yıkılan, yıkıma uğratılan; harap edilen.<br />

артгæнгæ | artgængæ | 1) yakma, yanma, ateşleme, ateşe verme, ateşi alevlenme, ateş<br />

yakma, yangın çıkarma, tutuşturma; yangın çıkarma, kundaklama; 2) yıkma, yıkıma uğratma;<br />

harap etme.<br />

артгæнгæйæ | artgængæyæ | 1) yakarak, yanarak, ateşleyerek, ateşe vererek, ateşi<br />

alevlenerek, ateş yakarak, yangın çıkararak, tutuşturarak; yangın çıkararak, kundaklayarak; 2)<br />

yıkarak, yıkıma uğratarak; harap ederek.<br />

артгæнинaг (артгæнинæгтæ) | artgæninag | 1) yakacak, yanacak, ateşlenecek, ateşe<br />

verecek, ateşi alevlenecek, ateş yakacak, yangın çıkaracak, tutuşturacak; yangın çıkaracak,<br />

kundaklanacak; 2) yıkacak, yıkıma uğratacak; harap edecek.<br />

артгонд (артгæндтæ) | artgond | ateş yakmış, yangın çıkarmış.<br />

артдзæcт (артдзæcтытæ) | artzæşt | 1) ocak, yuva; 2) yakıcı sıcak, kavurucu sıcak,<br />

cehennem, cehennemi sıcak, cehennem gibi yer, telve, cibre, küspe, orta, iç, göbek, vasat,<br />

pişirme; yer; 3) merkez, özek, yatak, odak, tamu, telve, cibre, küspe, düğüm, paket düğüm,<br />

kavşak, makar; горæты артдзæст | gorætı artzæşt | şehir merkezi; 4) düğüm, ukde, bohça;<br />

boğum; not, ünite.<br />

артeзиaйнaг | artyejiaynag | artezyen; артeзиaйнaг цъaй | artyejiaynag shay | artezyen<br />

kuyusu.<br />

артелoн | artyelon | ortak, müşterek; cana yakın, ortaklaşa çalışmak için kurulan birlik,<br />

kooperatif, grup.<br />

артель (артелы, артельмæ, артельтæ) | artyelh | üretim kooperatifi, üretim birliği,<br />

ortaklaşa çalışmak için kurulan birlik, kooperatif; хъæууонхæдзарадон артель |<br />

qæuuonxæzaradon artyelh | tarımsal pazarlama kooperatifi, tarımsal köy yeri kooperatifi.<br />

243


артери (зæрдæйæ уæнгтæм тугхæссæг тугдадзин) | artyeri (jærdæyæ uængtæm tug<br />

xæşşæg tugdazin) | arter, atardamar, ırk, şiryan, ana yol.<br />

артериалон | artyerialon | atardamar, ana damar, şiryanı.<br />

артерион | artyelion | atar damar ile ilgili, atardamarla taşınan.<br />

артикль (артиклы, артикльмæ, арикльтæ) | artiklh | harfi tarif, harfi tenkis, makale.<br />

артикуляци | artiklhyasi | boğumlama, boğumlanma açık söz.<br />

артикуляцион | artiklhyasion | boğumlama, boğumlanma açık söz.<br />

артиллери (сармадзанхотыхты) | artillyeri (şarmazan xotıxtı) | top, topçu, toplar; уæззау<br />

артиллери | uæjjau artikllyeri | ağır topçu; рог артиллери | rog artikllyeri | hafif topçu;<br />

танкты ныхмæ артиллери | tanktı nıxmæ artikllyeri | tanksavar topçu, tanka karşı topçu,<br />

anti-tank topu; зенитон артиллери | jyeniton artikllyeri | uçak savar topçusu; быдырон<br />

артиллери | bıdıron artikllyeri | sahra topçusu.<br />

артиллерион | artillyerion | topçu, top; артиллерион зынг | artillyerion jıng | topçu ateşi;<br />

артиллерион цæттæдзинад | artillyerion sættæzinad | topçu hazırlığı; артиллерион<br />

бырст | artillyerion bırşt | topçu saldırısı; артиллерион полкъ | artillyerion polkh | Topçu<br />

Alayı.<br />

артиллерист | artillyerişt | topçu.<br />

артиллеристон | artillyerişton | topçu.<br />

артист (театры, кинойы, цирчы хъазæг) | artişt (tyearı, kinoyı, sirçı qajæg) | artist, sanatçı,<br />

sanatkâr, oyuncu, aktör, tiyatrocu; адæмон артист | adæmon artişt | ulusal sanatçı; сгуыхт<br />

артист | şguıxt artişt | onur sanatçısı.<br />

артисткæ | artiştkæ | artist, sanatçı, oyuncu, aktör; kadın oyuncu, aktris.<br />

артистон | artişton | artistik, sanatçı, sanatsal.<br />

артистты, артисты | artişttı, artiştı | artistik.<br />

артуат (артуæттæ) | artuat| ocak, tandır, aile ocağı, yuva, ev bark; merkez.<br />

артуд | artud | sert, şiddetli, ağır, pek, sıkı, pek sıkı, diri, yavuz, iç karartıcı, kastarsız, zor,<br />

çetin, katı; mert, erkek, cesur, cesaretli, yiğit, yılmaz, ateşli, tabanlı, şeci, merdane, kızgın,<br />

eşbeh.<br />

артхутагг кæнын | artxutagg kænın | küllendirmek, küle dönüşmek, yakmak, kül gibi<br />

yakmak.<br />

артхутæг уæвын (уын) | artxutæg uævın | küle dönüşmek, küllere dönmek, yakılmak.<br />

арты æвзæгтæ | artı ævjægtæ | alevler, alev dilleri. язычки пламени<br />

артъæнг | arthæng | ip kemer, kayışlı urgan, transmisyon, kayışlı transmisyon, kemer ipi.<br />

аруaд (артуæдтытæ) | aruad |<br />

аруaйaг | aruayag | kısaltan, azaltan, azaltılan, eksilten, büzen, büzüşten, kasıştan, kısıttan,<br />

küçülten, basan, oturtan, çöktüren, konduran, yerleştiren, yurtlanan, yamulan, alçalan.<br />

аруaйæн | aruayæn | kısalan, azalan, azaltılan, eksilen, büzülen, kasılan, kısılan, küçülen,<br />

basılan, oturan, çökelen, konan, yerleştirilen, yurtlanılan.<br />

аруaйгæ | aruaygæ | kısalma, azalma, azaltılma, eksilme, büzülme, kasılma, kısılma,<br />

küçülme, basma, oturma, çökme, konma, yerleştirme, yurtlanma, yamulma, alçalma.<br />

аруaйгæйæ | aruaygæyæ | kısalarak, azalarak, azaltılarak, eksilerek, büzülerek, kasılarak,<br />

kısılarak, küçülerek, basarak, oturarak, çökerek, konarak, yerleştirerek, yurtlanarak,<br />

yamularak, alçalarak.<br />

аруaинaг | aruainag | kısalacak, azalacak, azaltılacak, eksilecek, büzülecek, kasılacak,<br />

kısılacak, küçülecek, basacak, oturacak, çökecek, konacak, yerleştirecek, yurtlanacak,<br />

yamulacak, alçalacak.<br />

244


аруaйын [аруaд (-и, - ис), аруaдaин, аруaйдзæн (-и, - ис)] | aruayın | kısalmak, azalmak,<br />

azaltılmak, eksilmek, küçülmek, kasılmak, büzülmek, basmak, oturmak, çökmek, çökelmek,<br />

konmak, yerleştirmek, yerleşmek, yurtlanmak, yamulmak, alçalmak.<br />

арув-арув кæнын | aruv-aruv kænın | sık sık ayıklamak, temizlemek.<br />

арувæг (арувджытæ) | aruvæg | ayıklayan, temizleyen.<br />

арувæггaг | aruvæggag | ayıklamalık, temizlemelik.<br />

арувæн | aruvæn | ayıklanan, temizlenen.<br />

арувгæ | aruvgæ | ayıklama, temizleme.<br />

арувгæйæ | aruvgæyæ | ayıklayarak, temizleyerek.<br />

арувинaг (арувинæгтæ) | aruvinag | ayıklanacak, temizlenecek.<br />

арувын (арывтон, арывтaин, арувдзынæн) | aruvın | ayıklamak, zararlı otları ayıklamak,<br />

temizlemek.<br />

аруc(тæ) кæнын | aruş(tæ) kænın | açgözlü ısırmak, oburca dişlemek, dişleriyle koparmak,<br />

dişleriyle kesmek, ısırmak, ısırma(lar) yapmak, ısırıklar almak, atıştırmak, tıkınmak,<br />

tıkıştırmak, zıkkımlanmak, yemek, yiyip bitirmek; sömürmek.<br />

аруxc уæвын (уын) | aruxc uævın | 1) ışımak, yanmak, parlamak, ışık olmak, ışık almak,<br />

aydınlatılmak; parlamaya başlamak; 2) ağarmak, gün ağarmak, ortalık ağarmak, tanyeri<br />

ağarmak, şafak sönmek.<br />

арф (арфытæ) | arf | 1. derin, derine, dip, ücra; uzak, çok ilerlemiş; geç; 2. derince, derinde;<br />

derinden, derinliğine; derin bilgi 3. derinlik, dip, uzakta bulunan, çok ilerlemiş.<br />

арф-арфид | arf-arfid |<br />

арфaд (арфæдтæ) | arfad | derinlik, dip, dip taraf.<br />

арфæ I | arfæ | 1) teşekkür, şükran, şükür, minnet, minnettarlık; iyi dilek, temenni; 2) selam,<br />

selamlama, selam mesajı; tebrik, kutlama; арфæйы тел | arfæyı tyel | tebrik telgrafı,<br />

kutlama telgrafı; 3) kutsamak, hayırdua, hayır duası, teberrük.<br />

арфæ кæнын | arfæ kænın | a) teşekkür etmek, tebrik etmek, kutlamak, iyi dileklerde<br />

bulunmak, minnettarlık belirtmek, temenni etmek; b) selamlamak, selam vermek;<br />

alkışlamak, alkış tutmak, esenlemek, karşılamak; c) hayırdua vermek, kutsamak.<br />

арфæ II | arfæ | harp, harpa ( müzik).<br />

арфæвæрд | arfæværd | derin konmuş, gizlenmiş, dibe konmuş.<br />

арфæ(тæ)гæнаг | arfæ(tæ)gænag | teşekkür ettiren, şükran duyurtan, şükür ettiren,<br />

minnet ettiren, minnettarlık gösterten, minnettarlık belirten; selamlatan, selam gönderten;<br />

tebrik ettiren, kutlatan, kutlama yaptıran; iyi dileklerde bulunduran, temenni ettiren;<br />

hayırdua verdiren, kutsatan.<br />

арфæ(тæ)гæнæг (арфæ(тæ)гæнджытæ) | arfæ(tæ)gænæg | teşekkür eden, şükran duyan,<br />

şükür eden, minnet eden, minnettarlık gösteren, minnettarlık belirten; selamlayan, selam<br />

gönderen; tebrik eden, kutlayan, kutlama yapan; iyi dileklerde bulunan, temenni eden;<br />

hayırdua veren, kutsayan. Благословляющий, благодарящий<br />

арфæ(тæ)гæнæггаг (арфæ(тæ)гæнæггæгтæ) | arfæ(tæ)gænæggag | teşekkür etmelik,<br />

tebrik etmelik, kutlamalık, kutlama yapmalık, iyi dileklerde bulunmalık, minnettarlık<br />

belirtmelik, minnettarlık göstermelik, temenni etmelik; selamlamalık, selam vermelik;<br />

alkışlamalık, alkış tutmalık, esenlemelik, karşılamalık; hayırdua vermelik, kutsamalık.<br />

арфæ(тæ)гæнæн | arfæ(tæ)gænæn | teşekkür edilen, tebrik edilen, kutlanan, iyi dileklerde<br />

bulunan, minnettarlık belirtilen, minnettarlık gösterilen, temenni edilen; selamlanan, selam<br />

verilen; kutlanan, kutlama yapılan, alkışlanan, alkış tutulan; esenlenen, karşılanan; hayırdua<br />

verilen, kutsanan.<br />

245


арфæ(тæ)гæнгæ | arfæ(tæ)gængæ | teşekkür etme, tebrik etme, kutlama, iyi dileklerde<br />

bulunma, minnettarlık belirtme, minnettarlık gösterme, temenni etme; selamlama, selam<br />

verme; kutlama, kutlama yapma, alkışlama, alkış tutma, esenleme, karşılama; hayırdua<br />

verme, kutsama.<br />

арфæ(тæ)гæнгæйæ | arfæ(tæ)gængæyæ | teşekkür ederek, tebrik ederek, kutlayarak, iyi<br />

dileklerde bulunarak, minnettarlık belirterek, minnettarlık göstererek, temenni ederek;<br />

selamlayarak, selam vererek; kutlayarak, kutlama yaparak, alkışlayarak, alkış tutarak;<br />

esenleyerek, karşılayarak; hayırdua vererek, kutsayarak.<br />

арфæ(тæ)гæнинaг (арфæ(тæ)гæнинæгтæ) | arfæ(tæ)gæninag | teşekkür edilecek, tebrik<br />

edilecek, kutlanacak, iyi dileklerde bulunacak, minnettarlık belirtecek, minnettarlık<br />

gösterecek, temenni edecek; selamlanacak, selam verecek; kutlanacak, kutlama yapacak,<br />

alkışlanacak, alkış tutacak; esenlenecek, karşılanacak; hayırdua verecek, kutsanacak.<br />

арфæ(тæ)гонд | arfæ(tæ)gond | hayırdualı, mübarek, uğurlu, kutsanmış; mutlu, mesut,<br />

bahtiyar, kutlu, hayırlı, talihli, şanslı, firuze, ferhane, mahzuz, sait; başarılı, mutluluk,<br />

temennilik, kutlamalık, tebriklik, iyi dileklerde bulunulan, iyi dileklerde bulunma durumu.<br />

арфæй-арфдæр | arfæy-arfdær | derinden daha derin, dipten daha dip.<br />

арфæйаг | arfæyag | 1) teşekküre lâyık, minnettarlığı hak edecek; minnettarlığa layık<br />

olacak; 2) karşılayacak, kutlayacak, temenni edilecek, kutlanacak, tebrik edilecek, iyi<br />

dileklerde bulunacak.<br />

арфæйаг уæвын (уын) | arfæyag uævın | şükrana layık olmak, temenni bulunacak,<br />

kutlamalık olma, tebriklik durum.<br />

арфгомау | arfgomay | derince, daha dipte.<br />

арфдæр | arfdær | daha derin, daha dip.<br />

арфдзинад | arfzinad | derinlik, diplik.<br />

арх (архытæ) | arx | dal, budak.<br />

архаизм (рагон заманæй баззайгæ дзырд кæнæ æгъдау) | arxaijm (ragon zamanæy<br />

bajjaygæ zırd kænæ æğday) | arkaizm, eski, eskilik, tarihe karışmışlık, geçmişe ait,<br />

kullanılmayan, modası geçmiş, artık kullanılmayan söz.<br />

архаикон | arxaikon | arkaik geçmişe ait, eski, kullanılmayan, modası geçmiş.<br />

архаинаг (архаинæгтæ) | arxainag | 1) çalışacak, çalıştıracak, çabalayacak, çaba<br />

gösterecek, uğraşacak, emek verecek, işleyecek, iş yapacak, iş görecek, meşgul olacak,<br />

gayretlenecek, gayret edecek, gayret gösterecek, gayret sarf edecek; yapacak, yapıcı olacak,<br />

çekip çevirecek, davranacak, zahmet edecek, zahmet gösterecek faaliyette olmak, faaliyet<br />

göstermek, faaliyette bulunacak, harekette bulunacak, hareket edecek, ilgilenecek, etki<br />

yapacak, tesir edecek, dokunacak, say edecek; yürürlükte olacak, yürürlükte bulunacak;<br />

tutacak, tutuşacak; işleyecek, geçerli olacak; kullanacak; etkilenecek, etki yapacak,<br />

dokunacak; patron olacak; işe alınacak, çekip çevirecek; okunacak, öğrenecek, ders alacak,<br />

ders çalışacak; ders verecek; 2) yönelecek, işletecek, deneyecek, denenecek, hızlı gidecek,<br />

heveslenecek, arzulanacak, amaçlanacak, özenecek, yapınacak, seğirtecek, hızlı yürüyecek,<br />

koşacak, saldıracak, yönelecek, eğilimli olacak, hevesi olacak, heves edecek; atılacak; peşinde<br />

olacak; gözü olacak, didinecek, yeltenecek; savaşacak; 3) oyalanacak, kımıl kımıl<br />

kımıldanacak, itişecek.<br />

архайаг (архайджытæ) | arxayag | 1) çalıştıran, çabalatan, çaba gösterten, uğraştıran,<br />

emek verdiren, işleten, iş yaptıran, iş gördüren, meşgul yapan, gayretleşen, gayret ettiren,<br />

gayret gösterten, gayret sarf ettiren; yaptıran, yapıcı olduran, çekip çevirten, davranan,<br />

zahmet ettiren, zahmet gösterten, faaliyet gösterten, faaliyette bulunan, harekette bulunan,<br />

hareket ettiren, ilgileten, etki yaptıran, etkileten, tesirli olan, tesir ettiren, dokutan, say<br />

246


ettiren; yürürlükte olan, yürürlükte bulunan; tutan, tutuşturan; işleten, geçerli olan;<br />

kullanan; etkileten, etki yaptıran, dokutan; patron olan; işe alınan, çekip çevirten; okutan,<br />

öğreten, ders aldırtan, ders çalıştıran; ders verdirten; 2) yönelten, işleten, deneten, hızlı<br />

giden, hevesleden, arzulatan, amaçlatan, özenen, yapınan, seğirten, hızlı yürüten, koşturan,<br />

saldırtan, yönelten, eğilimli olan, hevesi olan, heves ettiren; atılan; peşinde olan; gözü olan,<br />

didinen, yeltenen; savaşan; 3) oyalatan, kımıl kımıl kımıldatan, itişen.<br />

архайæг (архайджытæ) | arxayæg | 1) çalışan, çalıştıran, çabalayan, çaba gösteren,<br />

uğraşan, emek veren, işleyen, iş yapan, iş gören, meşgul olan, gayretlenen, gayret eden,<br />

gayret gösteren, gayret sarf eden; yapan, yapıcı olan, çekip çeviren, davranan, zahmet eden,<br />

zahmet gösteren, faaliyette olan, faaliyet gösteren, faaliyette bulunan, harekette bulunan,<br />

hareket eden, ilgilenen, etki yapan, etkileyen, tesirli olan, tesir eden, dokunan, say eden;<br />

yürürlükte olan, yürürlükte bulunan; tutan, tutuşan; işleyen, geçerli olan; kullanan; etkilenen,<br />

etki yapan, dokunan; patron olan; işe alınan, çekip çeviren; okuyan, öğrenen, ders alan, ders<br />

çalışan; ders veren; 2) yönelen, işleten, deneyen, denenen, hızlı giden, heveslenen,<br />

arzulanan, amaçlanan, özenen, yapınan, seğirten, hızlı yürüyen, koşan, saldıran, yönelen,<br />

eğilimli olan, hevesi olan, heves eden; atılan; peşinde olan; gözü olan, didinen, yeltenen;<br />

savaşan; 3) oyalanan, kımıl kımıl kımıldanan, itişen.<br />

архайæггаг (архайæггæгтæ) | arxayæggag | 1) çalışmalık, çalıştırmalık, çabalamalık, çaba<br />

göstermelik, uğraşmalık, emek vermelik, işlemelik, iş yapmalık, iş görmelik, meşgul olmalık,<br />

gayretlenmelik, gayret etmelik, gayret göstermelik, gayret sarf etmelik; yapmalık, yapıcı<br />

olmalık, çekip çevirmelik, davranmalık, zahmet etmelik, zahmet göstermelik, faaliyette<br />

olmalık, faaliyet göstermelik, faaliyette bulunmalık, harekette bulunmalık, hareket etmelik,<br />

ilgilenmelik, etki yapmalık, etkilemelik, tesirli olmalık, tesir etmelik, dokunmalık, say etmelik;<br />

yürürlükte olmalık, yürürlükte bulunmalık; tutmalık, tutuşmalık; işlemelik, geçerli olmalık;<br />

kullanmalık; etkilenmelik, etki yapmalık, dokunmalık; patron olmalık; işe alınmalık, çekip<br />

çevirmelik; okumalık, öğrenmelik, ders almalık, ders çalışmalık; ders vermelik; 2) yönelmelik,<br />

işletmelik, denemelik, denenmelik, hızlı gitmelik, heveslenmelik, arzulanmalık, amaçlanmalık,<br />

özenmelik, yapınmalık, seğirtmelik, hızlı yürümelik, koşmalık, saldırmalık, yönelmelik, eğilimli<br />

olmalık, hevesi olmalık, heves etmelik; atılmalık; peşinde olmalık; gözü olmalık, didinmelik,<br />

yeltenmelik; savaşmalık; 3) oyalanmalık, kımıl kımıl kımıldanmalık, itişmelik.<br />

архайæн | arxayæn | 1) nesne, cisim, şey, parça, madde, konu, mevzu, ders, disiplin; bilim<br />

dalı, enstrümanın, hareketin aleti; 2) hareketin sahnesi, işler, çalışma, çalışkan, işi olan,<br />

sınırsız, sonsuz.<br />

архайгæ | arxaygæ | 1) çalışma, çalıştırma, çabalama, çaba gösterme, uğraşma, emek<br />

verme, işleme, iş yapma, iş görme, meşgul olma, gayretlenme, gayret etme, gayret<br />

gösterme, gayret sarf etme; yapma, yapıcı olma, çekip çevirme, davranma, zahmet etme,<br />

zahmet gösterme, faaliyette olma, faaliyet gösterme, faaliyette bulunma, harekette<br />

bulunma, hareket etme, ilgilenme, etki yapma, etkileme, tesirli olma, tesir etme, dokunma,<br />

say etme; yürürlükte olma, yürürlükte bulunma; tutma, tutuşma; işleme, geçerli olma;<br />

kullanma; etkileme, etki yapma, dokunma; patron olma; işe alınma, çekip çevirme; okuma,<br />

öğrenme, ders alma, ders çalışma; ders verme; 2) yönelme, işletme, denemelik, denenme,<br />

hızlı gitme, heveslenme, arzulanma, amaçlanma, özenme, yapınma, seğirtme, hızlı yürüme,<br />

koşma, saldırma, yönelme, eğilimli olma, hevesi olma, heves etme; atılma; peşinde olma;<br />

gözü olma, didinme, yeltenme; savaşma; 3) oyalanma, kımıl kımıl kımıldanma, itişme.<br />

архайгæ-архайын | arxaygæ-arxayın |<br />

архайгæйæ | arxaygæyæ | 1) çalışarak, çalıştırarak, çabalayarak, çaba göstererek,<br />

uğraşarak, emek vererek, işleyerek, iş yaparak, iş görerek, meşgul olarak, gayretlenerek,<br />

247


gayret ederek, gayret göstererek, gayret sarf ederek; yaparak, yapıcı olarak, çekip çevirerek,<br />

davranarak, zahmet ederek, zahmet göstererek, faaliyette olarak, faaliyet göstererek,<br />

faaliyette bulunarak, harekette bulunarak, hareket ederek, ilgilenerek, etki yaparak,<br />

etkileyerek, tesirli olarak, tesir ederek, dokunarak, say ederek; yürürlükte olarak, yürürlükte<br />

bulunarak; tutarak, tutuşarak; işleterek, geçerli olarak; kullanarak; etkileyerek, etki yaparak,<br />

dokunarak; patron olarak; işe alınarak, çekip çevirerek; okuyarak, öğrenerek, ders alarak,<br />

ders çalışarak; ders vererek; 2) yönelerek, işleterek, deneyerek, denenerek, hızlı giderek,<br />

heveslenerek, arzulayarak, amaçlanarak, özenerek, yapınarak, seğirterek, hızlı yürüyerek,<br />

koşarak, saldırarak, yönelerek, eğilimli olarak, hevesi olarak, heves ederek; atılarak; peşinde<br />

olarak; gözü olarak, didinerek, yeltenerek; savaşarak; 3) oyalayarak, kımıl kımıl kımıldayarak,<br />

itişerek.<br />

архайд | arxayd | 1) çaba, çaba gösterme, çalışır, çalışma, iş, işlem, işleme, işçilik; uğraşı,<br />

uğraşılma, uğraştırma; faaliyet, harekât, eylem, fiil, edim, amel, emek, görev; yapıt, yapma,<br />

yapıcı olma, eser; gayret, zahmet, eser; zahmet; yürürlük, etki, etkililik, tesir, edim, perde,<br />

muamele, davranış; yürürlük; olay; perde (oyun); edi; 2) sinirlendirme, gürültülü<br />

kımıldamalar, gaile; 3) işletme, neden, sebep, gerekçe, düşünmek, yargılamak, muhakeme<br />

etmek, belge, sertifika; арифметикæйы цыппар архайды | arifmyetikæyı sıppar arxaydı |<br />

dört aritmetik işlem; архайдмæ разæнгард кæнын | arxaydmæ rajængard kænın | gayret<br />

göstermek, gayret etmek, çabalamak, çaba göstermek, yapmak, yapıcı olmak, çalışmak,<br />

faaliyet göstermek, hareketlilik, canlılık; архайдмæ разæнгардцырд | arxaydmæ<br />

rajængard sırd | gayret göstermek, gayret etmek, çabalamak, çaba göstermek, yapmak,<br />

yapıcı olmak, çalışmak, faaliyet göstermek, hareketlilik, canlılık; архайды аренæ | arxaydı<br />

aryenæ | hareket alanı, faaliyet alanı, etkinlik alanı, yapılan işlem alanı, arena.<br />

архайын (архайдтон, архайдтaин, архайдзынæн) | arxayın | 1) çalışmak, çalıştırmak,<br />

çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak, emek vermek, işlemek, iş yapmak, iş görmek, meşgul<br />

olmak, gayretlenmek, gayret etmek, gayret göstermek, gayret sarf etmek; yapmak, yapıcı<br />

olmak, çekip çevirmek, davranmak, zahmet etmek, zahmet göstermek faaliyette olmak,<br />

faaliyet göstermek, faaliyette bulunmak, harekette bulunmak, hareket etmek, ilgilenmek,<br />

etki yapmak, tesir etmek, dokunmak, say etmek; yürürlükte olmak, yürürlükte bulunmak;<br />

tutmak, tutuşmak; işlemek, geçerli olmak; kullanmak; etkilemek, etki yapmak, dokunmak;<br />

patron olmak; işe alınmak, çekip çevirmek; okumak, öğrenmek, ders almak, ders çalışmak;<br />

ders vermek; 2) yönelmek, işletmek, denemek, denenmek, hızlı gitmek, heveslenmek,<br />

arzulamak, amaçlamak, özenmek, yapınmak, seğirtmek, hızlı yürümek, koşmak, saldırmak,<br />

yönelmek, eğilimli olmak, hevesi olmak, heves etmek; atılmak; peşinde olmak; gözü olmak,<br />

didinmek, yeltenmek; savaşmak; 3) oyalanmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek.<br />

архайынaд | arxayınad | faaliyet, faaliyet gösterme, eylem, hareket, etkinlik, gayret, uğraşı,<br />

çalışma, çalıştırma, iş yapma, işletme, işleme, meşgul olma, gayret etme, çabalama, çaba<br />

gösterme, yapma, yapıcı olma.<br />

архайындзинад | arxayınzinad | hareketlik, hareketlilik, eylemlik, eylemlilik; fiillik, fiillilik,<br />

işlemelik, işlemlilik, işlemelik, işlemelilik, yürürlük, yürürlülük, etkilik, etkililik, faaliyetlik,<br />

tesirlik, edimlik, perdelik, perdelilik, amellik, işlik, çalışmalık, muamelelik, eylemlik,<br />

davranışlık; çalışmalık, olaylık.<br />

архайынхъом | arxayınqom | çalışabilir, yetkili, ehliyetli, salahiyetli, yetenekli, kabiliyetli,<br />

kapasiteli, dinç, verimli, iş için yetişkin, yatkın, eğilimli; çalışkan.<br />

архайынхъомдзинад | arxayınqomzinad | kapasitelilik, yeteneklilik, dinçlik, verimlilik,<br />

yatkınlık.<br />

248


архæндæг уæвын (уын) | arxændæg uævın | acı çekmek, eziyet çekmek, ıstırap çekmek,<br />

azap çekmek, sıkıntı çekmek; kahretmek, canı çıkmak, can çekişmek, üzülmek, halsiz düşmek,<br />

bitmek, kıvranmak, mustarip olmak, çatlamak, hasara uğramak, zarar görmek, yanmak,<br />

basılmak; karanlık olmak, kasvetli olmak, talpımak.<br />

архæфсын | arxæfşın | karıştırmak, çekmek, eğlemek, eğlendirmek, eğletmek, soyutlamak,<br />

soyutlama yapmak, oyalanmak.<br />

археолог (незамæнæй баззайгæ дзауматæ, бæстыхæйттæ æ. æнд. Иртасæг) | arxyeolog<br />

(nye jamænæy bajjaygæ zaumatæ, bæştı xæyttæ æ. ænd. İrtaşæg) | arkeolog, arkeolojisi.<br />

археологи | arxyeologi | arkeoloji, erk bilim.<br />

археологон | arxyeologon | arkeolojik, arkeoloji, kazı bilimi.<br />

aрхеологион | arxyeologion | arkeolojik.<br />

архив (рагон документтæ æмæ къухæйфыстытæ æвæрæн) | arxiv (ragon dokumyettæ<br />

æmæ khuxæyfıştıtæ æværæn) | arşiv, arşiv odası, arşiv dairesi, evrak haznesi, belgelik.<br />

архивариус | arxivariuş |<br />

архивон | arxivon | arşivlik, arşivle ilgili.<br />

архипелаг | arxipyelag | takımadalar, takımada, aral.<br />

архитектор (бæстыхæйттæ аразыны специалист) | arxityektor (bæştıxæyttæ arajını<br />

şpyesialişt) | mimar.<br />

архитектур (бæстыхæйттæ аразыны дæсниад æмæ зонад) | arxityekturæ (bæştıxæyttæ<br />

arajını dæşnıiad æmæ jonad) | mimari, mimarlık, yapıcılık.<br />

архитектурæ | arxityekturæ | mimari, mimarlık, yapıcılık.<br />

архитектурон | arxityekturon | mimari; mimarlık, yapıcılık; | arxityekturon anşamblh |<br />

mimari ile ilişkin, mimari topluluk, mimari ekip, mimari grup.<br />

архъан | arqan | kement, laso.<br />

архъанбастæй | arqanbaştæy | bağlı, ilgili, beste, tutuk, ilişik, bağlı, kement, mütevasıl.<br />

архъанджын | arqancın | kementli, lasolu.<br />

архъыз | arqıj |<br />

арц (арцытæ) | ars | mızrak, cirit, direk, kazık, süngü, kasatura, kargı, tabanca ucu; арц<br />

сбадын | ars şbadın | kazığa oturmak, mızrağa oturmak (saç, yün).<br />

арцджын | arscın | mızraklı, ciritli, direkli, kazıklı, süngülü, kasaturalı, kargılı.<br />

арцхæссæг (арцхæсджытæ) | arsxæşşæg | mızrak taşıyan, cirit götüren, direk taşıyan,<br />

kazık taşıyan, süngü taşıyan, kasatura taşıyan, kargı taşıyan.<br />

арцъиу | arshiu | kartal, karakuş, aslan gibi, ukap.<br />

арыг кæнын | arıg kænın | 1) toz kaldırmak, toz etmek, toza sebep olmak; 2) tozlanmak,<br />

toz kapmak, tozla örtmek.<br />

арыг уæвын (уын) | arıg uævın | toza bulanmak, toz olmak, toza dönmek.<br />

арыд (арыдтæ, арыдтытæ) | arıd | yanık, yanmış, bir tarafı yanmış, kömürleşmiş,<br />

güneşten yanmış.<br />

арыинаг | arıinag |<br />

арыйаг | arıyag |<br />

арыйæн | arıyæn |<br />

арыйгæ | arıygæ |<br />

арыйгæйæ | arıygæyæ |<br />

арыйын *арыд (-и, -ис), арыдaин, арыйдзæн (-и, -ис)] | arıyın |<br />

арын I (ардтон, ардтaин, ардзынæн) | arın | bulmak, rast gelmek, rastlamak, kaplamak,<br />

kapılmak.<br />

249


арын II | arın | doğmak, doğum yapmak; doğurmak, yaratmak, mahsul vermek, ürün<br />

vermek, meydana gelmek, kurtulmak.<br />

арынг | arıng | tekne, ekmek teknesi, çamaşır teknesi, yalak.<br />

арынгæвæpæн | arıngæværæn | tekne konan, ekmek teknesi konan, çamaşır teknesi<br />

konan, yalak konan.<br />

арынгмæpзæн | arıngmærjæn | tekne süpürgesi, ekmek teknesi süpürgesi, ekmek teknesi<br />

temizleyicisi.<br />

арынгсæpфæн | arıngşærfæn | tekne silicisi, ekmek teknesi süpürgesi, ekmek teknesi<br />

temizleyicisi.<br />

арынгxaфæн | arıngxafæn | ekmek teknesi kazıyıcısı.<br />

арыхъхъ (арыхъхъытæ) | arıqq | 1) ark, evlek; 2) dere, çukur, hendek, küçük yar, akarsu;<br />

kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, eğrek.<br />

арьергард (æфсадæй æппæты фæсте чи цæуы, уыцы хай) | arhyepgard (æfşadæy<br />

æppætı fæştæ çi sæuı, usı xau) | artçı, artçı kuvvet, dümdar.<br />

ас | aş | 1.1) yaş, koca, büyük, nicelik, irilik, cirim, çap, ebadı, boyutu, boyutlaşma; miktar,<br />

bir miktar, kem, kemiyet, sayı, mevcut, adet; pek çok, biraz, birkaç, ne kadar olursa olsun; 2)<br />

büyüme, büyüklük, artış, artma; boy, endam; gelişme, gelişim, inkişaf, yükselme; 2.1) ergin,<br />

erişkin; yaşlı, yetişkin, erin, yetişmiş, kocaman, reşit; 2) içeride, uzman, geçkin; ас адæймаг |<br />

aş adæymag | yaşlı adam, geçkin insan.<br />

асабыp кæнын | aşabır kænın | sakinleştirilmek, çabukça sakinleştirmek, hızla bastırmak,<br />

sessizlik, sabırlılık, dindirmek, teskin etmek, teselli etmek, teselli vermek, avundurmak,<br />

rahatlatmak, yatıştırmak.<br />

асабыp уæвын (уын) | aşabır uævın | hızla sakinleşmek, sakinleştirilmek, sakinleştirmek,<br />

çabukça barıştırılmak, teskin olmak, yatışmak, rahatlamak, durulmak, azaltılmak, sesiz olmak,<br />

sabırlı olmak, avunmak.<br />

асагъæc кæнын | aşağæş kænın | 1) üzülmek, canı sıkılmak, kederlenmek, hayıflanmak,<br />

gamlanmak, gücenmek, ağıt yapmak, acı verilmek; 2) düşünmek, içinden geçirmek, akıldan<br />

geçirmek.<br />

асагъæcгæнаг | aşağæşgænag | üzen, can sıkan, kederleşen, hayıflaşan, gamlaşan,<br />

gücenen, ağıt yaptıran, acı verdiren.<br />

асагъæcгæнæг (асагъæcгæнджытæ) | aşağæşgænæg | üzülen, canı sıkılan, kederlenen,<br />

hayıflanan, gamlanan, gücenen, ağıt yapan, acı verilen.<br />

асагъæcгæнæггаг (асагъæcгæнæггæгтæ) | aşağæşgænæggag | üzülmelik, canı sıkılmalık,<br />

kederlenmelik, hayıflanmalık, gamlanmalık, gücenmelik, ağıt yapmalık, acı verilmelik.<br />

асагъæcгæнæн | aşağæşgænæn | üzüntü kaynağı, canı sıkılanan, kederlenilen, hayıflanılan,<br />

gamlanılan, gücenilen, ağıt yapılan, acı verilen.<br />

асагъæcгæнгæ | aşağæşgængæ | üzülme, canı sıkılma, kederlenme, hayıflanma,<br />

gamlanma, gücenme, ağıt yapma, acı verilme.<br />

асагъæcгæнгæйæ | aşağæşgængæyæ | üzülerek, canı sıkılarak, kederlenerek, hayıflanarak,<br />

gamlanarak, gücenerek, ağıt yaparak, acı verilerek.<br />

асагъæcгæнинаг (асагъæcгæнниæгтæ) | aşağæşgæninag | üzülecek, canı sıkılacak,<br />

kederlenecek, hayıflanacak, gamlanacak, gücenecek, ağıt yapacak, acı verilecek.<br />

асагъæсхуыз кæнын | aşağæşxuıj kænın | telaşlanmak, telaşa düşmek, meraka düşmek,<br />

endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak, korkmak, heyecanlanmak, efkârlanmak,<br />

zahmet göstermek, rahatsız olmak, alarma geçirmek, gamlanmak, kederlenmek, üzülmek,<br />

düşünceye dalmak.<br />

250


асадæг (асадджытæ) | aşadæg | siper yapan, kapatan, kapanan, kaplanan, örten, örtünen,<br />

niyetini maskeleyen; bürünen, alınan, saklanan, gizlenen, maskeleyen, örtbas eden, üzerine<br />

perde çeken, korunan, himaye eden, alan.<br />

асадæн | aşadæn | 1) siper yapılan, kapatılan, kapanılan, kaplanılan, örtülen, örtünen,<br />

niyetini maskelenen; bürünen, alınan, saklanılan, gizlenilen, maskelenen, örtbas edilen,<br />

üzerine perde çekilen, korunan, himaye edilen, alınan; 2) bulutlanan, bir günlük mola;<br />

асадæн кæнын | aşadæn kænın | geceyi-gündüzü geçirmek, gün harcamak, günü<br />

harcamak, günlemek.<br />

асадгæ | aşadgæ | siper yapma, kapatma, kapama, kaplama, örtme, örtünme, niyetini<br />

maskeleme; bürüme, alma, saklama, gizleme, maskeleme, örtbas etme, üzerine perde<br />

çekme, koruma, himaye etme, alma.<br />

асадгæйæ | aşadgæyæ | siper yaparak, kapatarak, kapanarak, kaplayarak, örterek,<br />

örtünerek, niyetini maskeleyerek; bürüyerek, alarak, saklayarak, gizleyerek, maskeleyerek,<br />

örtbas ederek, üzerine perde çekerek, koruyarak, himaye ederek, alarak.<br />

асадинаг | aşadinag | siper yapacak, kapatacak, kapanacak, kaplayacak, örtecek, örtünecek,<br />

niyetini maskeleyecek; bürünecek, alacak, saklanacak, gizleyecek, maskeleyecek, örtbas<br />

edecek, üzerine perde çekecek, koruyacak, himaye edecek, alacak.<br />

асадын *асадыдта, асадыдтaид, асаддзæн (-и, -ис)] | aşadın | 1) siper yapmak, kapatmak,<br />

kapamak, kaplamak, örtmek, örtünmek, niyetini maskelemek; bürümek, almak, saklamak,<br />

gizlemek, maskelemek, örtbas etmek, üzerine perde çekmek, korumak, himaye etmek,<br />

almak; 2) bulutlanmak; арв мигътæй асады | arv mığæt aşadın | bulutlarla gökyüzü<br />

kapandı, gökyüzü bulutlara büründü, bulutlarla gökyüzü puslandı.<br />

асаджыл кæнын | aşacıl kænın | ayırmak, ayırtmak, ikiye katlamak, yarmak, doğramak,<br />

ditmek, dağıtmak, parçalamak, kırmak.<br />

асаджыл уæвын (уын) | aşacıl uævın | ayrılmak, eğlendirmek, çatallaşmak; yarılmak,<br />

doğranmak, ditilmek, dağılmak, parçalanmak, kırılmak, ikileşmek, çatallanmak, ikiye<br />

ayrılmak, ikiye bölünmek; зæрдæ асаджил уæвын (уын) | jærdæ aşacıl uævın | yüreği<br />

şüphe etmek, kalbi şüpheye düşmek, gönlü şüphelenmek, tereddüt etmek, yürek kırmak; bir<br />

zaman boyunca tereddüt etmek.<br />

асадз-асадз кæнын | aşaz-aşaz kænın | sık sık dikmek, çakmak, fidelemek, ekmek, bitki<br />

ekmek, madde ekmek, takmak; oturtmak, bindirmek, indirmek, yerleştirmek, kondurmak.<br />

асадзаг | aşazag | diktiren, çaktıran, fideleten, ektiren, bitki ektiren, taktıran; oturtan,<br />

bindirten, indirten, yerleştiren, kondurtan.<br />

асадзæг (асадзджытæ) | aşazæg | diken, çakan, fideleyen, eken, bitki eken, takan; oturan,<br />

bindiren, indiren, yerleşen, konduran.<br />

асадзæггаг (асадзæггæгтæ) | aşazæggag | dikmelik, çakmalık, fidelemelik, ekmelik, bitki<br />

ekmelik, madde ekmelik, takmalık; oturtmalık, bindirmelik, indirmelik, yerleştirmelik,<br />

kondurmalık.<br />

асадзæн | aşazæn | dikilen, çakılan, fidelenen, ekilen, bitki ekilen, madde ekilen, takılan;<br />

oturtulan, bindirilen, indirilen, yerleştirilen, kondurulan.<br />

асадзгæ | aşazgæ | dikme, çakma, fideleme, ekme, bitki ekme, madde ekme, takma;<br />

oturtma, bindirme, indirme, yerleştirme, kondurma.<br />

асадзгæйæ | aşazgæyæ | dikerek, çakarak, fideleyerek, ekerek, bitki ekerek, madde ekerek,<br />

takarak; oturtarak, bindirerek, indirerek, yerleştirerek, kondurarak.<br />

асадзинаг (асадзинæгтæ) | aşazinag | dikmek, çakacak, fidelenecek, ekecek, bitki ekecek,<br />

madde ekecek, takacak; oturtacak, bindirecek, indirecek, yerleştirecek, konduracak.<br />

251


асадзын (асагътон, асагътaин, асадздзынæн) | aşazın | 1) dikmek, çakmak, fidelemek,<br />

ekmek, bitki ekmek, madde ekmek, takmak; oturtmak, bindirmek, indirmek, yerleştirmek,<br />

kondurmak, hapsetmek, lekelemek; 2) saplamak, sokmak, sançmak, batırmak, çalışıp<br />

çabalamak, daldırmak, geçirmek, indirmek, itmek, yapıştırmak, iğne yapıştırmak; 3) boğmak.<br />

асаинаг (асаинæгтæ) | aşainag | aldatacak, yanıltacak, oyun edecek, kazıklayacak,<br />

yutturacak, yanıltacak, yalan söyleyecek, yalan savuracak, kara çalacak; kandıracak; baştan<br />

çıkaracak, tavlayacak, ayartacak; çekiciliğine kapılacak, kanacak, iğfal edecek.<br />

асай-асай кæнын | aşay-aşay kænın | sık sık aldatmak, aldanmak, yanıltmak, oyun etmek,<br />

kazıklamak, yutturmak, yanıltmak, yalan söylemek, yalan savurmak, kara çalmak, doğru<br />

olmamak, hata yapmak; kandırmak; baştan çıkarmak, tavlamak, ayartmak; çekiciliğine<br />

kapılmak, kanmak, iğfal etmek<br />

асайаг | aşayag | 1. kandırtan, aldatan, yanıltan, kazıklatan, yutturan, yanıltan, yalan<br />

söyleten, ihanet ettiren; 2. fettan, düzenbaz, baştan çıkartan, tavlatan, ayartan; gönül avcısı,<br />

iğfalci, dilaşup.<br />

асайæг (асайджытæ) | aşayæg | 1. kandıran, aldanan, yanılan, kazıklayan, yutan, yalan<br />

söyleyen, ihanet eden; 2. fettan, düzenbaz, baştan çıkaran, tavlayan, ayartan; gönül avcısı,<br />

iğfalci, dilaşup.<br />

асайæггаг (асайæггæгтæ) | aşayæggag | aldatmalık, aldanmalık, yanıltmalık, oyun etmelik,<br />

kazıklamalık, yutturmalık, yanıltmalık, yalan söylemelik, yalan savurmalık, kara çalmalık, hata<br />

yapmalık; kandırmalık; baştan çıkarmalık, tavlamalık, ayartmalık; çekiciliğine kapılmalık,<br />

kanmalık, iğfal etmelik.<br />

асайæн | aşayæn | aldanan, yanıltılan, oyun edilen, kazıklanan, yutturulan, yanıltılan, yalan<br />

söylenen, yalan savuran, kara çalınan, doğru olmayan, hata yapılan; kandırılan; baştan<br />

çıkarılan, tavlanan, ayartılan; çekiciliğine kapılanan, kanmak, iğfal edilen.<br />

асайгæ | aşaygæ | aldatma, aldanma, yanıltma, oyun etme, kazıklama, yutturma, yanıltma,<br />

yalan söyleme, yalan savurma, kara çalma, doğru olmama, hata yapma; kandırma; 2) baştan<br />

çıkarma, tavlama, ayartma; çekiciliğine kapılma, kanma, iğfal etme.<br />

асайгæйæ | aşaygæyæ | aldatarak, aldanarak, yanıltarak, oyun ederek, kazıklayarak,<br />

yutturarak, yanıltarak, yalan söyleyerek, yalan savurarak, kara çalarak, doğru olmayarak,<br />

hata yaparak; kandırarak; baştan çıkararak, tavlayarak, ayartarak; çekiciliğine kapılarak,<br />

kanarak, iğfal ederek.<br />

асайд (асæйдтытæ) | aşayd | aldatmış, aldanmış, yanıltmış, oyun etmiş, kazıklamış,<br />

yutturmuş, yanıltmış, yalan söylemiş, yalan savurmuş, kara çalmış, hata yapmış; kandırmış;<br />

baştan çıkarmış, tavlamış, ayartmış; çekiciliğine kapılmış, kanmış, iğfal etmiş.<br />

асайын (асайдтон, асайдтaин, асайдзынæн) | aşayın | 1) aldatmak, aldanmak, yanıltmak,<br />

oyun etmek, kazıklamak, yutturmak, yanıltmak, yalan söylemek, yalan savurmak, kara<br />

çalmak, doğru olmamak, hata yapmak; kandırmak; 2) baştan çıkarmak, tavlamak, ayartmak;<br />

çekiciliğine kapılmak, kanmak, iğfal etmek; 3) çekmek, eğlemek, eğletmek, eğlendirmek,<br />

avutmak, soyutlamak, soyutlama yapmak, oyalanmak, oynatmak, alıkoymak, boş bulunmak,<br />

ferahlamak, karıştırmak; 4) gerektirmek, neden olmak, yol açmak.<br />

асалд (асæлдтытæ) | aşald | donmuş, buz kesmiş, buz olmuş.<br />

асанчъex кæнын | aşançhyex kænın | adım atmak, bir adım atmak; yürümek, yürümeye<br />

başlamak, ayak atmak, aşmak, eşiği aşmak, üzerinden geçmek, gelişme kaydetmek.<br />

асатаp кæнын | aşatar kænın | boşuna harcamak, yemek, varını yoğunu yemek, israf<br />

etmek; satmak, satıp savmak, elden satmak, her şeyi satmak, iflas etmek, miras yemek;<br />

ellerini havaya kaldırmak, savurganlıktan dolayı batmak.<br />

252


асатаpгæнаг | aşatargænag | boşuna harcatan, yediren, varını yoğunu yediren, miras<br />

yediren , israf ettiren; sattıran, satıp savurtan, iflas ettiren; ellerini havaya kaldırtan,<br />

savurganlıktan dolayı batırtan.<br />

асатаpгæнæг (асатаpгæнджытæ) | aşatargænæg | boşuna harcayan, yiyen, varını yoğunu<br />

yiyen, miras yiyen, israf eden; satan, satıp savuran, iflas eden; ellerini havaya kaldıran,<br />

savurganlıktan dolayı batan.<br />

асатаpгæнæн | aşatargænæn | boşuna harcanan, yenen, varı yoğu yenen, miras yenen,<br />

israf edilen; satılan, satıp savrulan, her şeyi satılan, iflas edilen; ellerini havaya kaldırtan,<br />

savurganlıktan dolayı batılan.<br />

асатаpгæнгæ | aşatargængæ | boşuna harcama, yeme, varını yoğunu yeme, miras yeme,<br />

israf etme; satma, satıp savma, elden satma, her şeyi satma, iflas etme; ellerini havaya<br />

kaldırma, savurganlıktan dolayı batma.<br />

асатаpгæнгæйæ | aşatargængæyæ | boşuna harcayarak, yiyerek, varını yoğunu yiyerek,<br />

miras yiyerek, israf ederek; satarak, satıp savurarak, elden satarak, her şeyi satarak, iflas<br />

ederek; ellerini havaya kaldırarak, savurganlıktan dolayı batarak.<br />

асатаpгæнинаг (асатаpгæнинæгтæ) | aşatargæninag | boşuna harcanacak, yenecek, miras<br />

yenecek, israf edecek; satacak, satıp savuracak, elden satacak, her şeyi satacak, iflas edecek;<br />

ellerini havaya kaldıracak, savurganlıktan dolayı batacak.<br />

асатæг кæнын | aşatæg kænın | 1) çıplak etmek, çıplanmak, cavlak etmek, soymak, soyup<br />

çıplak etmek, soyunup çıplak kalmak, açmak, açılmak, açık bırakmak, sıyırmak; çekmek; 2)<br />

serinletmek, serinlenmek, serinleştirmek, serinleşmek, serin yaymak, soğutmak, soğumak,<br />

soğutulmak, soğuklaştırmak, üşütmek; 3) havalandırmak, havalanmak, hava almak, cereyan<br />

yapmak.<br />

асау кæнын | aşau kænın | 1) karalamak; kararmak, karartmak, siyahlaşmak,<br />

siyahlaştırmak; karanlık yapmak; 2) çürük koymak, çürüğü ortaya koymak.<br />

асау уæвын (уын) | aşau uævın | kararmak, siyahlaşmak, siyaha dönmek, karanlık olmak.<br />

асау-сауид уæвын (уын) | aşau-şauid uævın | kapkara olmak, simsiyah olmak.<br />

асаули | aşauli | uşak, uşak adam, hademe, hizmetkâr, hizmetçi, hizmetli, yardakçı, çırak;<br />

muhafız, güvenlik bekçisi, koruma, koruyucu, kolcu, dideban.<br />

асаухæдзар кæнын | aşauxæzar kænın | öldürmek, can verdirmek, mahvetmek, yok<br />

etmek, yoğaltmak. погубить<br />

асаухæдзар уæвын (уын) | aşauxæzar uævın | ölmek, can vermek, mahvolmak, yok<br />

olmak, yoğalmak.<br />

асæдз-асæдз кæнын | aşæz-aşæz kænın | sık sık batmak, batıp kalmak, saplanmak,<br />

saplanıp kalmak, gömülmek, yapıştırmak, yapıştırılmak; sıkışıp kalmak, borca batmak, borç<br />

içinde yüzmek; itilmek, çakılmak, çakılıp kalmak, dikilmek, dikilip kalmak.<br />

асæдзаг | aşæzag | batırtan, saplatan, saplanıp kaldıran, gömüşten, yapıştırtan; sıkışıp<br />

kaldıran, borca batırtan, borç içinde yüzdüren; ittiren, çaktıran, çakılıp kaldıran, diktiren,<br />

dikilip bıraktıran.<br />

асæдзæг (асæдзджытæ) | aşæzæg | batıran, saplayan, saplanıp kalan, gömülen,<br />

yapıştıran; sıkışıp kalan, borca batıran, borç içinde yüzdüren; iten, çakan, çakılıp kalan, diken,<br />

dikilip bırakan.<br />

асæдзæн | aşæzæn | batan, batıp kalan, saplanan, saplanıp kalan, gömülen, yapıştırılan;<br />

sıkışıp kalınan, borca batırılan, borç içinde yüzen; itilen, çakılan, çakılıp kalınan, dikilen, dikilip<br />

kalan.<br />

253


асæдзгæ | aşæzgæ | batma, batıp kalma, saplanma, saplanıp kalma, gömülme, yapıştırma,<br />

yapıştırılma; sıkışıp kalma, borca batma, borç içinde yüzme; itilme, çakılma, çakılıp kalmak,<br />

dikilme, dikilip kalma.<br />

асæдзгæйæ | aşæzgæyæ | batarak, batıp kalarak, saplanarak, saplanıp kalarak, gömülerek,<br />

yapıştırarak, yapıştırılarak; sıkışıp kalarak, borca batarak, borç içinde yüzerek; itilerek,<br />

çakılarak, çakılıp kalarak, dikilerek, dikilip kalarak.<br />

асæдзинаг (асæдзинæгтæ) | aşæzinag | batacak, batıp kalacak, saplanacak, saplanıp<br />

kalacak, gömülecek, yapıştıracak, yapıştırılacak; sıkışıp kalacak, borca batacak, borç içinde<br />

yüzecek; itilecek, çakılacak, çakılıp kalacak, dikilecek, dikilip kalacak.<br />

асæдзын | aşæzın | 1) batmak, batıp kalmak, saplanmak, saplanıp kalmak, gömülmek,<br />

yapıştırmak, yapıştırılmak; sıkışıp kalmak, borca batmak, borç içinde yüzmek; 2) itilmek,<br />

çakılmak, çakılıp kalmak, dikilmek, dikilip kalmak.<br />

асæйын | aşæyın | rahatsızlanmak, rahatsız olmak, keyifsizlenmek, keyifsiz olmak,<br />

keyifsizleşmek, biraz hastalanmak.<br />

асæл-асæл кæнын | aşæl-aşæl kænın | sık sık donmak, donup kalmak, dondurmak, buz<br />

tutmak, buz kesilmek, kakırdamak, uykuya dalmak, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />

асæлаг | aşælag | donduran, donup kaldıran, dondurtan, buz tutturan, buz kestiren,<br />

kakırdatan, uykuya daldıran, pıhtılaştıran.<br />

асæлæг (асæлджытæ) | aşælæg | donan, donup kalan, donduran, buz tutan, buz kesilen,<br />

kakırdayan, uykuya dalan, pıhtılaşan.<br />

асæлæн | aşælæn | donulan, donup kalınan, dondurulan, buz tutulan, buz kesilen,<br />

kakırdatan, uykuya dalınan, pıhtılaşan.<br />

асæлгæ | aşælgæ | donma, donup kalma, dondurma, buz tutma, buz kesilme, kakırdama,<br />

uykuya dalma, pıhtılaşmak.<br />

асæлгæйæ | aşælgæyæ | donarak, donup kalarak, dondurarak, buz tutarak, buz kesilerek,<br />

kakırdatarak, uykuya dalarak, pıhtılaşarak.<br />

асæлинаг (асæлинæгтæ) | aşælinag | donacak, donup kalacak, donduracak, buz tutacak,<br />

buz kesilecek, kakırdatacak, uykuya dalacak, pıhtılaşacak.<br />

асæлын (асалдтон, асалдaин, асæлдзынæн) | aşælın | donmak, donup kalmak,<br />

dondurmak, buz tutmak, buz kesilmek, kakırdamak, uykuya dalmak, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />

асæндæг | aşændæg | ufalayan, çiğneyen, ezen.<br />

асæндæг кæнын | aşændæg kænın | ufalamak, doğramak (ekmek).<br />

асæпп кæнын, асæпп-сæпп кæнын | aşæpp kænın, aşæpp- şæpp kænın | tırıs gitmek,<br />

hızlı tırıs koşmak, süratli yürümek, yorga gitmek (at yürüyüşü); sekmek, sekerek koşmak,<br />

haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak.<br />

асæпп-сæпп кæнын, асæпп кæнын | aşæpp- şæpp kænın, aşæpp kænın | tırıs gitmek,<br />

hızlı tırıs koşmak, süratli yürümek, yorga gitmek (at yürüyüşü); sekmek, sekerek koşmak,<br />

haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak.<br />

асæpбиxъуыpoй кæнын | aşærbiquıroy kænın | takla atmak, takla döndürmek, tepe takla<br />

atmak, tepe takla etmek, baş üzerinde takla atmak, cumbalamak, devirmek, devrilmek.<br />

асæpды | aşærdı | bu yaz.<br />

асæpдыгoн | aşærdıgon | bu yazın.<br />

асæpибap кæнын | aşæribar kænın | başına buyruk yapmak, hür yapmak, özgür yapmak,<br />

serbest yapmak, serbest bırakmak, azat etmek; kurtarmak, bağışlamak, muaf tutmak,<br />

boşaltmak, ayırmak.<br />

254


асæpибap уæвын (уын) | aşæribar uævın | başına buyruk olmak, hür olmak, serbest<br />

bırakılmak, özgür olmak, özgürlüğe kavuşmak, azat olmak; boşalmak, serbest kalmak,<br />

kurtulmak, sıyrılmak.<br />

асæppæтт кæнын | aşærrætt kænın | 1) sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak,<br />

zıplamak, hoplamak, çıvmak, cıvımak, atlamak, bir tarafa atlamak; 2) dönmek, kopmak;<br />

sekmek.<br />

асæppæтгæнаг | aşærrætgænag | sıçratan, zıplatan, hoplatan, cıvıtan, atlatan; döndüren,<br />

koparan; sektiren.<br />

асæppæтгæнæг (асæppæтгæнджытæ) | aşærrætgænæg | sıçrayan, zıplayan, hoplayan,<br />

cıvıyan, cıvıtan, atlayan; dönen, kopan; seken.<br />

асæppæтгæнæггаг (асæppæтгæнæггæгтæ) | aşærrætgænæggag | sıçramalık, zıplamalık,<br />

hoplamalık, çıvmalık, cıvımalık, atlamalık; dönmelik, kopmalık; sekmelik.<br />

асæppæтгæнæн | aşærrætgænæn | sıçranan, zıplanan, hoplanan, cıvıtan, cıvıyan, atlayan;<br />

dönülen, kopulan; sekilen.<br />

асæppæтгæнгæ | aşærrætgængæ | sıçrama, bir yana sıçrama, geri sıçrama, zıplama,<br />

hoplama, çıvma, cıvıma, atlama, bir tarafa atlama; dönme, kopma; sekme.<br />

асæppæтгæнгæйæ | aşærrætgængæyæ | sıçrayarak, zıplayarak, hoplayarak, cıvıyarak,<br />

cıvıtarak, atlayarak; dönerek, koparak; sekerek.<br />

асæppæтгæнинаг (асæppæтгæнинæгтæ) | aşærrætgæninag | sıçranacak, zıplanacak,<br />

hoplanacak, cıvıyacak, cıvıtacak, atlanacak; dönecek, kopacak; sekecek.<br />

асæpтт-сæpтт кæнын | aşærtt-şærtt kænın | sık sık sekmek, sekerek koşmak, koşarak<br />

yürümek, haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak; tırıs yürümek, süratli<br />

gitmek; hızlı tırıs koşmak, yorga gitmek (at yürüyüşü).<br />

асæpф-асæpф кæнын | aşærf-aşærf kænın | sık sık temizlemek, fırçalamak, parlatmak;<br />

boyamak; ovmak; soymak; silmek, süpürmek, süpürüvermek, tozunu almak; aşındırmak,<br />

sürterek delmek.<br />

асæpфаг | aşærfag | temizleten, fırçalatan, parlatan; boyatan; ovduran; soyduran; sildiren,<br />

süpürten, süpürtüveren, tozunu aldıran; aşındırtan, sürterek deldiren.<br />

асæpфасæpфгæнгæ | aşærfaşærfgængæ | sık sık temizleme, fırçalama, parlatma; boyama;<br />

ovma; soyma; 2) silme, süpürme, süpürüverme, tozunu alma; aşındırma, sürterek delme.<br />

асæpфæг (асæpфджытæ) | aşærfæg | temizleyen, fırçalayan, parlatan; boyayan; ovan;<br />

soyan; silen, süpüren, süpürüveren, tozunu alan; aşındıran, sürterek delen.<br />

асæpфæггаг (асæpфæггæгтæ) | aşærfæggag | temizlemelik, fırçalamalık, parlatmalık;<br />

boyamalık; ovmalık; soymalık; 2) silmelik, süpürmelik, süpürüvermelik, tozunu almalık;<br />

aşındırmalık, sürterek delmelik.<br />

асæpфæн | aşærfæn | temizlenen, fırçalanan, parlatılan; boyanan; ovulan; soyulan; 2)<br />

silinen, süpürülen, süpürülen, tozu alınan; aşındırılan, sürterek delinen.<br />

асæpфгæ | aşærfgæ | temizleme, fırçalama, parlatma; boyama; ovma; soyma; 2) silme,<br />

süpürme, süpürüverme, tozunu alma; aşındırma, sürterek delme.<br />

асæpфгæйæ | aşærfgæyæ | temizleyerek, fırçalayarak, parlatarak; boyayarak; ovarak;<br />

soyarak; 2) silerek, süpürerek, süpürüvererek, tozunu alarak; aşındırarak, sürtüp delerek.<br />

асæpфинаг (асæpфинæгтæ) | aşærfinag| temizlenecek, fırçalanacak, parlatacak;<br />

boyanacak; ovacak; soyacak; 2) silecek, süpürecek, süpürüverecek, tozunu alacak;<br />

aşındıracak, sürterek delecek.<br />

асæpфт (асæpфтытæ) | aşærft | temizlemiş, fırçalamış, parlatmış; boyamış; ovmuş;<br />

soymuş; 2) silmiş, süpürmüş, süpürüvermiş, tozunu almış; aşındırmış, sürterek delmiş.<br />

255


асæpфын (асæpфтон, асæpфтaин, асæpфдзынæн) | aşærfın | 1) temizlemek, fırçalamak,<br />

parlatmak; boyamak; ovmak; soymak; 2) silmek, süpürmek, süpürüvermek, tozunu almak;<br />

aşındırmak, sürterek delmek, rendelemek; 3) dikkat etmeyi reddetmek, atıvermek, andırmak,<br />

düşürüvermek; 4) çalmak, araklamak, kaçırmak.<br />

асæст | aşæşt | 1. bulut, ebir; 2. sisli, bulutlu, bulutlanma, bulutluluk, dumanlı, bulanık,<br />

donuk, müphem; puslu, kapanık; 3. bulandırma, karıştırma, kapalı, mağmum, somurtuk,<br />

sıkıntılı, sıkıntılılık, mağmum, somurtuk, kederli, kederlilik; асæст бон | aşæşt bon | bulutlu<br />

gün.<br />

асæстaд | aşæştad | bulutlar, bulutlanma, kapanıklık, karar.<br />

асæтгæ | aşætgæ | kırma, kırılma, kırıtma, kırarak delme, kırıp geçirme, parçalama,<br />

parçalanma, yıkma, yıkılma, belini bükme, bozma, bozulma, berbat etme, haklama,<br />

sakatlama.<br />

асæтгæйæ | aşætgæyæ | kırarak, kırılarak, kırıtarak, kırıp delerek, kırıp geçirerek,<br />

parçalayarak, parçalanarak, yıkarak, yıkılarak, belini bükerek, bozarak, bozularak, berbat<br />

ederek, haklayarak, sakatlayarak.<br />

асæттаг | aşættag | kırdıran, parçalatan, yıktıran, belini büktüren, bozduran, berbat ettiren,<br />

haklatan, sakatlatan.<br />

асæттæг (асæтджытæ) | aşættæg | kıran, parçalayan, yıkan, belini büken, bozan, berbat<br />

eden, haklayan, sakatlayan.<br />

асæттæггаг (асæттæггæгтæ) | aşættæggag | kırmalık, kırılmalık, kırıtmalık, kırarak<br />

delmelik, kırıp geçirmelik, parçalamalık, parçalanmalık, yıkmalık, yıkılmalık, belini bükmelik,<br />

bozmalık, bozulmalık, berbat etmelik, haklamalık, sakatlamalık.<br />

асæттæн | aşættæn | kırılan, parçalanan, yıkılan, belini bükülen, bozulan, berbat edilen,<br />

haklanan, sakatlanan.<br />

асæттинаг (асæттинæгтæ) | aşættinag | kıracak, kırılacak, kırıtacak, kırıp delecek, kırıp<br />

geçirecek, parçalanacak, parçalanacak, yıkacak, yıkılacak, belini bükecek, bozacak, bozulacak,<br />

berbat edecek, haklanacak, sakatlanacak.<br />

асæттын *асастон, асастaин, асæтдзынæн; асаст (-и, -ис), асастaид, асæтдзæн (-и, -ис)] |<br />

aşættın | 1) kırmak, kırılmak, kırıtmak, kırarak delmek, kırıp geçirmek, parçalamak,<br />

parçalanmak, yıkmak, yıkılmak, belini bükmek, bozmak, bozulmak, berbat etmek, haklamak,<br />

sakatlamak, sımak; zayıflatmak, nazlanmak; gedik açmak; 2) kesmek, sözünü kesmek,<br />

öldürmek, katletmek; 3) gidermek, çözmek, alıştırmak.<br />

асæудæджæp кæнын | aşæudæcæp kænın | побарышничать.<br />

асæфтæг кæнын | aşæftæg kænın | 1) tekrarlayıp durmak, tekrar tekrar söylemek, diline<br />

dolamak, dilinden düşürmemek, yinelemek, yineleyip durmak, ezberlemek, tutturmak,<br />

bellemek; katılaşmak, sertleştirmek, nasırlaşmak; donmak; 2) yok etmek; ölmek, öldürmek,<br />

katletmek; 3) çalmak, aşırmak, kaçırmak.<br />

асæфтæг уæвын (уын) | aşæftæg uævın | 1) sertleşmek, sertleştirilmek; donmak,<br />

katılaşmak, nasırlaşmak; 2) ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek, sönmek.<br />

асæx-сæx кæнын | aşæx-şæx kænın | sıçratmak, boşaltmak, boca etmek, çıkarmak,<br />

dökülmek.<br />

асæxxæт кæнын | aşæxxæt kænın | dışarı sıçratmak, boşaltmak, boca etmek, çıkarmak,<br />

dökülmek.<br />

асæxxæтгæнаг | aşæxxætgænag | dışarı sıçratan, boşaltan, boca ettiren, çıkartan,<br />

döktüren.<br />

асæxxæтгæнæг (асxxæтгæнджытæ) | aşæxxætgænæg | dışarı sıçrayan, boşalan, boca<br />

eden, çıkaran, döken.<br />

256


асæxxæтгæнæггаг | aşæxxætgænæggag | dışarı sıçratmalık, boşaltmalık, boca etmelik,<br />

çıkarmalık, dökülmelik.<br />

асæxxæтгæнæн | aşæxxætgænæn | dışarı sıçratılan, boşaltılan, boca edilen, çıkarılan,<br />

dökülülen.<br />

асæxxæтгæнгæ | aşæxxætgængæ | dışarı sıçratma, boşaltma, boca etme, çıkarma,<br />

dökülme.<br />

асæxxæтгæнгæйæ | aşæxxætgængæyæ | dışarı sıçratarak, boşaltarak, boca ederek,<br />

çıkararak, dökülerek.<br />

асæxxæтгæнинаг (асxxæтгæнинæгтæ) | aşæxxætgæninag | dışarı sıçratacak, boşaltacak,<br />

boca edecek, çıkaracak, dökülecek.<br />

асбаpæн | aşbaræn |<br />

асбecт | aşbyeşt | asbest, kayalifi, taşpamuğu.<br />

асбecтoн | aşbyeşton | asbestli, kayalifçili, taşpamuğu.<br />

асгap-асгap кæнын | aşgar-aşgar kænın | | 1) sık sık yoklamak, aramak, araştırmak, arayıp<br />

taramak, bakmak; bakınmak, göz atmak, kontrol etmek; 2) soruşturma yapmak, denetlemek,<br />

denemek, sınamak, teftiş etmek, sağlamak, havalandırmak; 3) ziyaret etmek, uğramak,<br />

gitmek, girip çıkmak, gidip gelmek; bulunmak, dolaşmak, gezmek.<br />

асгapаг | aşgarag | | 1) aratan, araştırtan, arayıp taratan, yoklatan, baktıran; bakındıran,<br />

göz attıran, kontrol ettiren; 2) soruşturtan, denetleten, deneten, sınatan, teftiş ettiren,<br />

müfettiş yapan, sağlatan, havalandırtan; 3) ziyaret ettiren, uğratan, giden, girip çıkan, gidip<br />

gelen; bulunan, dolaştıran, gezdiren.<br />

асгapасгapгæнгæ | aşgaraşgargængæ | 1) arama, araştırma, arayıp tarama, yoklama,<br />

bakma; bakınma, göz atma, kontrol etme; 2) soruşturma yapma, denetleme, deneme,<br />

sınama, teftiş etme, sağlama, havalandırma; 3) ziyaret etme, uğrama, gitme, girip çıkma,<br />

gidip gelme; bulunma, dolaşma, gezme.<br />

асгapæг (асгapджытæ) | aşgaræg | 1) arayan, araştıran, arayıp tarayan, yoklayan, bakan;<br />

bakınan, göz atan, kontrol eden; 2) soruşturan, denetleyen, deneyen, sınayan, teftiş eden,<br />

müfettiş, sağlayan, havalandıran; 3) ziyaret eden, uğrayan, giden, girip çıkan, gidip gelen;<br />

bulunan, dolaşan, gezen.<br />

асгapæггаг (асгapæггæгтæ) | aşgaræggag | 1) aramalık, araştırmalık, arayıp taramalık,<br />

yoklamalık, bakmalık; bakınmalık, göz atmalık, kontrol etmelik; 2) soruşturma yapmalık,<br />

denetlemelik, denemelik, sınamalık, teftiş etmelik, sağlamalık, havalandırmalık; 3) ziyaret<br />

etmelik, uğramalık, gitmelik, girip çıkmalık, gidip gelmelik; bulunmalık, dolaşmalık, gezmelik.<br />

асгapæн | aşgaræn | 1) aranan, araştırılan, arayıp taranan, yoklanan, bakılan; bakınan, göz<br />

atılan, kontrol edilen; 2) soruşturma yapılan, denetlenen, denenen, sınanan, teftiş edilen,<br />

sağlanan, havalandırılan; 3) ziyaret edilen, uğranan, gidilen, girip çıkılan, gidip gelinen;<br />

bulunulan, dolaşılan, gezilen.<br />

асгapгæ | aşgargæ | 1) arama, araştırma, arayıp tarama, yoklama, bakma; bakınma, göz<br />

atma, kontrol etme; 2) soruşturma yapma, denetleme, deneme, sınama, teftiş etme,<br />

sağlama, havalandırma; 3) ziyaret etme, uğrama, gitme, girip çıkma, gidip gelme; bulunma,<br />

dolaşma, gezme.<br />

асгapгæйæ | aşgargæyæ | 1) arayarak, araştırarak, arayıp tarayarak, yoklayarak, bakarak;<br />

bakınarak, göz atarak, kontrol ederek; 2) soruşturma yaparak, denetleyerek, deneyerek,<br />

sınayarak, teftiş ederek, sağlayarak, havalandırarak; 3) ziyaret ederek, uğrayarak, giderek,<br />

girip çıkarak, gidip gelerek; bulunarak, dolaşarak, gezerek.<br />

асгapинаг (асгapинæгтæ) | aşgarinag | 1) aranacak, araştıracak, arayıp taranacak,<br />

yoklanacak, bakacak; bakınacak, göz atacak, kontrol edecek; 2) soruşturma yapacak,<br />

257


denetlenecek, denenecek, sınanacak, teftiş edecek, sağlanacak, havalandıracak; 3) ziyaret<br />

edecek, uğranacak, gidecek, girip çıkacak, gidip gelecek; bulunacak, dolaşacak, gezecek.<br />

асгapын (асгæpстон, асгæpстaин, асгаpдзынæн) | aşgarın | 1) aramak, araştırmak, arayıp<br />

taramak, yoklamak, bakmak; bakınmak, göz atmak, kontrol etmek; 2) soruşturma yapmak,<br />

denetlemek, denemek, sınamak, teftiş etmek, sağlamak, havalandırmak; 3) ziyaret etmek,<br />

uğramak, gitmek, girip çıkmak, gidip gelmek; bulunmak, dolaşmak, gezmek.<br />

асгæ, ассын-æй| aşgæ, aşın-æy |<br />

асгæл | aşgæl | tava, sahan.<br />

асгæpcт (асгæpcтытæ) | aşgærşt | 1) keşif; deneme; araştırma, bakınma, yoklama; 2)<br />

istihbarat, haber alma, açımlama.<br />

асгæpcтытæ кæнын | aşgærşıtæt kænın | keşif yapmak; denemek; aramak, araştırmak,<br />

bakmak, bakınmak, yoklamak, istihbarat yapmak, haber almak, açımlamak.<br />

асгoмaу | aşgomau | yaşlı, yaşlıca, geçkin, ihtiyar, genç olmayan, pek genç olmayan, yaşı<br />

geçmiş, yıllar geçmiş.<br />

асдæpын | aşdærın | yalamak, yalayıp almak, yalayıp gidermek, sıyrılmak, sıvışmak.<br />

асджын | aşcın | yaşlı, geçkin, ihtiyar, yetişkin, büyük, erin, yetişmiş, koca, kocaman; boylu,<br />

uzun boylu, iri, iri gövdeli, iriyarı, çam yarması; iri taneli; önemli, kaba, dâhim, geniş, cesim,<br />

cesametli. рослый, крупный, большой<br />

асeлф кæнын | aşyelf kænın | gitmek, sıyrılmak, sıvışmak, savuşmak, kaçmak, gizlice<br />

kaçmak, ekmek, uzağa kaymak, gazlamak, ferleşmek.<br />

асeлфгæнаг | aşyelfgænag | giden, sıyrılan, sıvıştıran, savuşturan, kaçtıran, ektiren, uzağa<br />

kaydıran, gazlatan, ferleştiren.<br />

асeлфгæнæг (асeлфгæнджытæ) | aşyelfgænæg | giden, sıyrılan, sıvışan, savuşan, kaçan,<br />

eken, uzağa kayan, gazlayan, ferleşen.<br />

асeлфгæнæггаг | aşyelfgænæggag | gitmelik, sıyrılmalık, sıvışmalık, savuşmalık, kaçmalık,<br />

ekmelik, uzağa kaymalık, gazlamalık, ferleşmelik.<br />

асeлфгæнæн | aşyelfgænæn | gidilen, sıyrılan, sıvışılan, savuşulan, kaçılan, ekilen, uzağa<br />

kayılan, gazlanan, ferleşen.<br />

асeлфгæнгæ | aşyelfgængæ | gitme, sıyrılmak sıvışma, savuşma, kaçma, gizlice kaçma,<br />

ekme, uzağa kayma, gazlama, ferleşme.<br />

асeлфгæнгæйæ | aşyelfgængæyæ | giderek, sıyrılarak, sıvışarak, savuşarak, kaçarak, gizlice<br />

kaçarak, ekerek, uzağa kayarak, gazlayarak, ferleşerek.<br />

асeлфгæнинаг (асeлфгæнинæгтæ) | aşyelfgæninag | gidecek, sıyrılacak, sıvışacak,<br />

savuşacak, kaçacak, gizlice kaçacak, ekecek, uzağa kayacak, gazlanacak, ferleşecek.<br />

асeнк (aсыллынк) кæнын (лacын) | aşyenk (aşıllınk) kænın (laşın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

асeнк (aсыллынк) лacын (кæнын) | aşyenk (aşıllınk) laşın (kænın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

асec | aşyeş | fırtınalı, şiddetli, azgın, sert, coşkun, taşkın, keskin, rüzgârlı, ani; kızgın;<br />

hararetli, ateşli, sıcak; ısı.<br />

асиаг (асиæгтæ) | aşiag | Balkar, Balkarca.<br />

асид-асид кæнын | aşid-aşid kænın | sık sık çağrı yapmak, çağırmak, davet etmek, yanıt<br />

vermek, cevap vermek, takdir etmek.<br />

258


асидаг | aşidag | çağrı yaptıran, çağırtan, davet ettiren, yanıt verdiren, cevap verdiren,<br />

takdir ettiren.<br />

асидæг (асидджытæ) | aşidæg | çağrı yapan, çağıran, davet eden, yanıt veren, cevap<br />

veren, takdir eden.<br />

асидæггаг (асидæггæгтæ) | aşidæggag | çağrı yapmalık, çağırmalık, davet etmelik, yanıt<br />

vermelik, cevap vermelik, takdir etmelik.<br />

асидæн | aşidæn | çağrı yapılan, çağırılan, davet edilen, yanıt verilen, cevap verilen, takdir<br />

edilen.<br />

асидгæ | aşidgæ | çağrı yapma, çağırma, davet etme, yanıt verme, cevap verme, takdir<br />

etme.<br />

асидгæйæ | aşidgæyæ | çağrı yaparak, çağırarak, davet ederek, yanıt vererek, cevap<br />

vererek, takdir ederek.<br />

асидинаг | aşidinag | çağrı yapacak, çağıracak, davet edecek, yanıt verecek, cevap verecek,<br />

takdir edecek.<br />

асидт | aşidt | 1) çağrı, çağırma, davet; davetiye, sitayiş; 2) yanıt, cevap, yankı, akis, ses,<br />

fikir, mütalaa, takdir; geri alma; bonservis, referans; eleştiri, eleştiri yazısı; işaret.<br />

асидын (асидтæн, асидтaин, асиддзынæн) | aşidın | çağrı yapmak, çağırmak, davet<br />

etmek, yanıt vermek, cevap vermek, takdir etmek, biri için iyi söylemek, çekmek, bir yana<br />

çekmek, bir tarafa çekmek, geri çekmek, geri almak.<br />

асимаг | aşimag | “şimd” oynatan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимæг (асимджытæ) | aşimæg | “şimd” oynayan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимæггаг (асимджытæ) | aşimæggag | “şimd” oynamalık (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимæн | aşimæn | “şimd” oynanan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимгæ | aşimgæ | “şimd” oynama (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимгæйæ | aşimgæyæ | “şimd” oynayarak (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асиминаг (асидинæгтæ) | aşiminag | “şimd” oynayacak (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асиммeтpи | aşimmyetri | asimetrik.<br />

асимын (асимдтон, асимдтaин, асимдзынæн) | aşimın | Alan-Oset-İron folklorda kitlesel<br />

gurup oyunu “şimd” yürüyüş şekline katılmak.<br />

асин | aşin | merdiven; асины къax | aşinı khax | merdiven ayağı, merdiven basamağı.<br />

асиp-аcиp кæнын | aşir-aşir kænın | sık sık folklor oyununda “şirge” yürüyüşü yapmak,<br />

dans etme şekli; dansa başlama yürüyüşü, oynamak, raks etmek.<br />

асиp-cиp кæнын, асиp-cуp кæнын | aşir-şir kænın | 1) süpürmek, bir şekilde süpürmek, bir<br />

şekilde temizlemek; örtmek, kaplamak; 2) sallamak, çalkalamak, çalkamak.<br />

асиp-cуp кæнын, асиp-cиp кæнын | aşir-şir kænın | 1) süpürmek, bir şekilde süpürmek, bir<br />

şekilde temizlemek; örtmek, kaplamak; 2) sallamak, çalkalamak, çalkamak.<br />

асиpаг | aşirag | folklor oyununda “şirge” yaptıran, dans ettiren; oynatan, raks ettiren.<br />

асиpæг (асиpджытæ) | aşiræg | folklor oyununda “şirge” yapan, dans eden; oynayan, raks<br />

eden.<br />

асиpæггаг (асиpæггæгтæ) | aşiræggag | folklor oyununda “şirge” yapmalık, dans etmelik;<br />

oynamalık, raks etmelik.<br />

асиpæн | aşiræn | folklor oyununda “şirge” yapılan, dans edilen; oynanan, raks edilen.<br />

асиpгæ | aşirgæ | folklor oyununda “şirge” yapma, dans etme; oynama, raks etme.<br />

асиpгæйæ | aşirgæyæ | folklor oyununda “şirge” yaparak, dans ederek; oynayarak, raks<br />

ederek.<br />

асиpинаг (асиpинæгтæ) | aşirinag | folklor oyununda “şirge” yapacak, dans edecek;<br />

oynanacak, raks edecek.<br />

259


асиpын (асиpдтон, асиpдтaин, асиpдзынæн) | aşirın | folklor oyununda “şirge” yürüyüşü<br />

yapmak, dans etme şekli; dansa başlama yürüyüşü, oynamak, raks etmek.<br />

аскeт | aşkyet | çileci, tevkif, tutuklama, hapis, çileci, dünya zevklerinden çekilmiş, zahit.<br />

аскетизм | aşkyetijm |çilecilik, riyazet, takva.<br />

аскъaуын | aşkhayın| 1. yutmak, yuvarlamak; 2) yiyip bitirmek, tıkınmak, zıkkımlanmak.<br />

аскъæp-аскъæp кæнын | aşkhær-aşkhær kænın | sık sık bırakmak, koyuvermek, yol<br />

vermek, salıvermek, salmak; çıkarmak, boşaltmak, geçirmek, sürmek, düşürmek,<br />

genişletmek; damıtmak, imbikten çekmek; mezun etmek, izin vermek; koşturmak, dehlemek,<br />

dürtmek, haylamak, haydalamak, kovmak, kovalamak, kovalamaya başlamak, acele ettirmek;<br />

gitmek.<br />

аскъæpаг | aşkhærag | bıraktıran, koyuverdiren, yol verdiren, salıverdiren, saldıran;<br />

çıkartan, boşaltan, geçirten, sürdüren, düşürten, genişleten; damıtan, imbikten çektiren;<br />

mezun ettiren, izin verdiren; koşturtan, dehleyen, dürten, haylayan, haydalatan, kovduran,<br />

kovalatan, acele ettiren.<br />

аскъæpæг (аскъæpджытæ) | aşkhæræg | bırakan, koyuveren, yol veren, salıveren, salan;<br />

çıkaran, boşaltan, geçiren, süren, düşüren, genişleten; damıtan, imbikten çeken; mezun<br />

eden, izin veren; koşturan, dehleyen, dürten, haylayan, haydalayan, kovan, kovalayan, acele<br />

ettiren.<br />

аскъæpæггаг (аскъæpæггæгтæ) | aşkhæræggag | bırakmalık, koyuvermelik, yol vermelik,<br />

salıvermelik, salmalık; çıkarmalık, boşaltmalık, geçirmelik, sürmelik, düşürmelik,<br />

genişletmelik; damıtmalık, imbikten çekmelik; mezun etmelik, izin vermelik; koşturmalık,<br />

dehlemelik, dürtmelik, haylamalık, haydalamalık, kovmalık, kovalamalık, acele ettirmelik.<br />

аскъæpæн | aşkhæræn | bırakılan, koyuverilen, yol verilen, salıverilen, salınan; çıkarılan,<br />

boşaltılan, geçirilen, sürülen, düşürülen, genişletilen; damıtılan, imbikten çekilen; mezun<br />

edilen, izin verilen; koşturulan, deflenen, dürtülen, haydalanan, kovalanan, kovalanan, acele<br />

ettirilen.<br />

аскъæpгæ | aşkhærgæ | bırakma, koyuverme, yol verme, salıverme, salma; çıkarma,<br />

boşaltma, geçirme, sürme, düşürme, genişletme; damıtma, imbikten çekme; mezun etme,<br />

izin verme; koşturma, dehleme, dürtme, haylama, haydalama, kovma, kovalama, acele<br />

ettirme.<br />

аскъæpгæйæ | aşkhærgæyæ | bırakarak, koyuvererek, yol vererek, salıvererek, salarak;<br />

çıkararak, boşaltarak, geçirerek, sürerek, düşürerek, genişleterek; damıtarak, imbikten<br />

çekerek; mezun ederek, izin vererek; koşturarak, dehleyerek, dürterek, haylayarak,<br />

haydalayarak, kovarak, kovalayarak, acele ettirerek.<br />

аскъæpд (аскъæpдтытæ) | aşkhærd | bırakmış, koyuvermiş, yol vermiş, salıvermiş, salmış;<br />

çıkarmış, boşaltmış, geçirmiş, sürmüş, düşürmüş, genişletmiş; damıtmış, imbikten çekmiş;<br />

mezun etmiş, izin vermiş; koşturmuş, dehlemiş, dürtmüş, haylamış, haydalamış, kovmuş,<br />

kovalamış, acele ettirmiş.<br />

аскъæpинаг (аскъæpинæгтæ) | aşkhærinag | bırakacak, koyuverecek, yol verecek,<br />

salıverecek, salacak; çıkaracak, boşaltacak, geçirecek, sürecek, düşürecek, genişletecek;<br />

damıtacak, imbikten çekecek; mezun edecek, izin verecek; koşturacak, dehleyecek, dürtecek,<br />

haylayacak, haydalayacak, kovacak, kovalayacak, kovalamaya başlayacak, acele ettirecek.<br />

аскъæpын (аскъæpдтон, аскъæpдтaин, аскъæpдзынæн) | aşkhærın | 1) bırakmak,<br />

koyuvermek, yol vermek, salıvermek, salmak; çıkarmak, boşaltmak, geçirmek, sürmek,<br />

düşürmek, genişletmek; damıtmak, imbikten çekmek; mezun etmek, izin vermek; 2)<br />

koşturmak, dehlemek, dürtmek, haylamak, haydalamak, kovmak, kovalamak, kovalamaya<br />

başlamak, acele ettirmek; gitmek; 3) başlamak, başvurmak.<br />

260


аскъæф-аскъæф кæнын | aşkhæf-aşkhæf kænın | sık sık kaçırmak, kapmak, çalmak,<br />

aşırmak, yürütmek, götürmek, çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek,<br />

heyecanlandırmak; merak uyandırmak, tutku uyandırmak, ilgi uyandırmak, çekip götürmek,<br />

kaldırmak.<br />

аскъæфаг | aşkhæfag | kaçırtan, kaptıran, çaldıran, aşırtan, yürüten, götürten, çekip<br />

götürten, sürükleten, sürükleyip götürten, heyecanlandırtan; merak uyandırtan, tutku<br />

uyandırtan, ilgi uyandırtan, çekip götürten, kaldırtan.<br />

аскъæфæг | aşkhæfæg | kaçıran, kapan, çalan, aşıran, yürüten, götüren, çekip götüren,<br />

sürükleyen, sürükleyip götüren, heyecanlandıran; merak uyandıran, tutku uyandıran, ilgi<br />

uyandıran, çekip götüren, kaldıran.<br />

аскъæфæггаг (аскъæфæггæгтæ) | aşkhæfæggag | kaçırmalık, kapmalık, çalmalık,<br />

aşırmalık, yürütmelik, götürmelik, çekip götürmelik, sürüklemelik, sürükleyip götürmelik,<br />

heyecanlandırmalık; merak uyandırmalık, tutku uyandırmalık, ilgi uyandırmalık, çekip<br />

götürmelik, kaldırmalık.<br />

аскъæфæн | aşkhæfæn | kaçırılan, kapılan, çalınan, aşırılan, yürütülen, götürülen, çekip<br />

götürülen, sürüklenen, sürükleyip götürülen, heyecanlandırılan; merak uyandırılan, tutku<br />

uyandırılan, ilgi uyandırılan, çekip götürülen, kaldırılan.<br />

аскъæфгæ | aşkhæfgæ | kaçırma, kapma, çalma, aşırma, yürütme, götürme, çekip götürme,<br />

sürükleme, sürükleyip götürme, heyecanlandırma; merak uyandırma, tutku uyandırma, ilgi<br />

uyandırma, çekip götürme, kaldırma.<br />

аскъæфгæйæ | aşkhæfgæyæ | kaçırarak, kaparak, çalarak, aşırarak, yürüterek, götürerek,<br />

çekip götürerek, sürükleyerek, sürükleyip götürerek, heyecanlandırarak; merak uyandırarak,<br />

tutku uyandırarak, ilgi uyandırarak, çekip götürerek, kaldırarak.<br />

аскъæфинаг (аскъæфинæгтæ) | aşkhæfinag | kaçıracak, kapacak, çalacak, aşıracak,<br />

yürütecek, götürecek, çekip götürecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek,<br />

heyecanlandıracak; merak uyandıracak, tutku uyandıracak, ilgi uyandıracak, çekip götürecek,<br />

kaldıracak.<br />

аскъæфт (аскъæфтытæ) | aşkhæft | kaçırma, kaldırma, kapkaç, kaçırmış, kaçırılmış;<br />

hırsızlık, çalınmış, çalma.<br />

аскъæфын (аскъæфтон, аскъæфтaин, аскъæфдзынæн) | aşkhæfın | kaçırmak, kapmak,<br />

çalmak, aşırmak, yürütmek, götürmek, çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek,<br />

heyecanlandırmak; merak uyandırmak, tutku uyandırmak, ilgi uyandırmak, çekip götürmek,<br />

kaldırmak.<br />

аскъуыд | aşkhuıd | yırtık, yırtma, yırtılma, kopmuş, yarık, kopma, koparma, patlama,<br />

kesilme, kesme, katı; mesafe, ara, açıklık, gedik, yarılmış; kırılmış, kırma, iptal, bozma,<br />

bozulma, feshetme, fesih, fek, fetk.<br />

аскъуыддзaг (аскъуыддзæгтæ) | aşkhuıdzag | 1) parçalanmış, parçalanma, parçalayarak<br />

bitirme, kırıntılar yapma; yırtma, yırtılma, kopma, koparma; 2) alma, zorla alma, zorla elinden<br />

alma, nez hâl etme, ameliyatla alma, çıkarma, kaldırma, yoksun bırakma; 3) halletme, bulma,<br />

ayırma, kazarak çıkarma, koparma, alıkoyma, sökme.<br />

аскъуыддзаг кæнын | aşkhuıdzag kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, çıkarmak,<br />

kazarak çıkarmak, koparmak, zorla almak, zorla elinden almak, ameliyatla almak, nezretmek,<br />

kaldırmak, yoksun bırakmak, bulmak, sıyrılmak.<br />

аскъуыддзæгтæ кæнын | aşkhuıdzægtæ kænın | halletmek, yırtmak, yırtılmak, kopmak,<br />

koparmak.<br />

261


аскъуыдтæ кæнын | aşkhuıdtæ kænın | yırtmak, giysileri yırtmak, koparmak, kesmek,<br />

didiklemek, didik didik etmek, parçalamak, paralamak; yarmak, kesmek, dermek,<br />

pençelemek, bitirmek.<br />

аскъуыдтæ уæвын (уын) | aşkhuıdtæ uævın | yırtmak, yırtılmak, giysisi yırtılmak, kopmak,<br />

koparmak, çatlamak, çatlatmak, çatlak hale gelmek, patlamak, parçalanmak; havaya uçmak,<br />

kesilmek, aşınmak, bitirilmek; yarılmak.<br />

аскъуыинаг (аскъуыинæгтæ) | aşkhuıinag | kopacak, koparacak, çatlayacak, patlayacak,<br />

yırtılacak, parçalanacak, deşilecek, cırtlanacak, kırılacak, havaya uçacak, suya düşecek;<br />

yarılacak; kesilecek, aşınacak, bitirilecek.<br />

аскъуый-аскъуый кæнын | aşkhuy-aşkhuy kænın | sık sık kopmak, koparmak, çatlamak,<br />

patlamak, yırtılmak, parçalanmak, deşilmek, cırtlamak, kırılmak, havaya uçmak, suya<br />

düşmek; yarılmak; kesilmek, aşınmak, bitirilmek; giysisi yırtılmak.<br />

аскъуыйаг | aşkhuyag | kopartan, koparttıran, çatlatan, patlatan, yırtılan, parçalatan,<br />

deştiren, cırtlatan, kırıştan, havaya uçurtan, suya düşürten; yarılan; kestiren, aşındıran,<br />

bitirten; giysi yırttıran.<br />

аскъуыйæг | aşkhuyæg | kopan, koparan, çatlayan, patlayan, yırtılan, parçalayan, deşen,<br />

cırtlayan, kırılan, havaya uçan, suya düşen; yarılan; kesilen, aşınan, bitirilen; giysisi yırtılan.<br />

аскъуыйæн | aşkhuyæn | kopan, koparılan, çatlaşan, patlanan, yırtılan, parçalanan, deşilen,<br />

cırtlanan, kırılan, havaya uçan, suya düşen; yarılan; kesilen, aşınan, bitirilen.<br />

аскъуыйгæ | aşkhuygæ | kopma, koparma, çatlama, patlama, yırtılma, parçalanma,<br />

deşilme, cırtlama, kırılma, havaya uçma, suya düşme; yarılma; kesilme, aşınma, bitirilme.<br />

аскъуыйгæйæ | aşkhuygæyæ | koparak, kopararak, çatlayarak, patlayarak, yırtılarak,<br />

parçalanarak, deşilerek, cırtlayarak, kırılarak, havaya uçarak, suya düşerek; yarılarak;<br />

kesilerek, aşınarak, bitirilerek.<br />

аскъуыйын *аскъуыд (-и, -ис), аскъуыдaид, аскъуыйдзæн (-и, -ис)] | aşkhuiyın | kopmak,<br />

koparmak, çatlamak, patlamak, yırtılmak, parçalanmak, deşilmek, cırtlamak, kırılmak, havaya<br />

uçmak, suya düşmek; yarılmak; kesilmek, aşınmak, bitirilmek; giysisi yırtılmak.<br />

аскъуын-аскъуын кæнын | aşkhuyın-aşkhuyın kænın | 1) sık sık yırtmak, yırtılmak,<br />

koparmak, kopmak, patlamak, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yarmak, aşınmak,<br />

kesmek, kesilmek, ayırmak, dermek, pençelemek, bitmek, bitirmek; halletmek; didiklemek,<br />

yırtmak, sökmek; 2) bırakmak, son vermek, ara vermek, bozmak, durdurmak, kapatmak,<br />

dinmek.<br />

аскъуынæг (аскъуынжытæ) | aşkhuyınæg | 1) yırtan, koparan, patlayan, parçalayan,<br />

paralayan, yaran, aşınan, kesen, ayıran, deren, pençeleyen, bitiren; halletmek; didikleyen,<br />

yırtan, söken; 2) bırakan, son veren, ara veren, bozan, durduran, kapatan, dindiren.<br />

аскъуынæггаг (аскъуынæггæгтæ) | aşkhuyınæggag | 1) yırtmalık, yırtılmalık, koparmalık,<br />

kopmalık, patlamalık, parçalamalık, parçalanmalık, paralamalık, yarmalık, aşınmalık,<br />

kesmelik, kesilmelik, ayırmalık, dermelik, pençelemelik, bitmelik, bitirmelik; halletmelik;<br />

didiklemelik, yırtmalık, sökmelik; 2) bırakmalık, son vermelik, ara vermelik, bozmalık,<br />

durdurmalık, kapatmalık, dinmelik.<br />

аскъуынæн | aşkhuyınæn | 1) yırtılan, koparılan, patlatılan, parçalanan, paralanan, yarılan,<br />

aşınan, kesilen, ayırtılan, derilen, pençelenen, bitirilen; halledilen; didiklenen, yırtılan,<br />

sökülen; 2) bırakılan, son verilen, ara verilen, bozulan, durdurulan, kapatılan, dindirilen.<br />

аскъуынгæ | aşkhuyıngæ | 1) yırtma, yırtılma, koparma, kopma, patlama, parçalama,<br />

parçalanma, paralama, yarma, aşınma, kesme, kesilme, ayırma, derme, pençelemek, bitme,<br />

bitirme; halletme; didikleme, yırtma, sökme; 2) bırakma, son verme, ara verme, bozma,<br />

durdurma, kapatma, dinme.<br />

262


аскъуынгæйæ | aşkhuyıngæyæ | 1) yırtarak, yırtılarak, kopararak, koparak, patlayarak,<br />

parçalayarak, parçalanarak, paralayarak, yararak, aşınarak, keserek, kesilerek, ayırarak,<br />

dererek, pençeleyerek, biterek, bitirerek; hallederek; didikleyerek, yırtarak, sökerek; 2)<br />

bırakarak, son vererek, ara vererek, bozarak, durdurarak, kapatarak, dinerek.<br />

аскъуынинаг (аскъуынинæгтæ) | aşkhuyıninag | 1) yırtacak, yırtılacak, koparacak,<br />

kopacak, patlanacak, parçalanacak, parçalanacak, paralanacak, yaracak, aşınacak, kesecek,<br />

kesilecek, ayıracak, derecek, pençelenecek, bitecek, bitirecek; halledecek; didiklenecek,<br />

yırtacak, sökecek; 2) bırakacak, son verecek, ara verecek, bozacak, durduracak, kapatacak,<br />

dinecek.<br />

аскъуынын (аскъуыдтон, аскъуыдтaин, аскъуындзынæн) | aşkhuının | 1) yırtmak,<br />

yırtılmak, koparmak, kopmak, patlamak, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yarmak,<br />

aşınmak, kesmek, kesilmek, ayırmak, dermek, pençelemek, bitmek, bitirmek; halletmek;<br />

didik didik etmek, didiklemek, yırtmak, havaya uçmak, hepsini koparmak, ağzına tıkamak,<br />

düşmek, bulmak, kazarak çıkarmak, alıkoymak, sökmek; 2) bırakmak, yarıda bırakmak, son<br />

vermek, ara vermek, sözünü kesmek, ilişkileri kesmek, sekteleşmek, bozmak, durdurmak,<br />

kapatmak, dinmek.<br />

аслам | aşlam | 1. ucuz, ehven, adi, harcı; 2. ucuza, ucuzca, adi, adice, değersiz, kalitesiz,<br />

düşük, erzan.<br />

асламæй-асламдæр | aşlamæy-aşlamdær | ucuzdan daha ucuz, ehvenden daha ehven,<br />

adiden daha adi, değersizden daha değersiz, kalitesizden daha kalitesiz.<br />

асламгoмaу | aşlamgomau | ucuzca, adice, değersizce, kalitesizce, düşükçe.<br />

асламдæрхъуaг | aşlamdærquag | eksik ucuzluk.<br />

асламдзинaд | aşlamzinad | ucuzluk, ehvenlik, iptizallik, değersizlik, kalitesizlik, adilik.<br />

асмaг кæнын | aşmag kænın | kokutmak, koku yaymak, koku bırakmak; kokuşturmak,<br />

bozundurmak.<br />

асмaг уæвын (уын) | aşmag uævın | kokmak, kokuşmak, bozulmak.<br />

асмæ | aşmæ | sis, pus, duman, ince toz perdesi, tozdan hava, karanlık, alacakaranlık; opak<br />

toz hava.<br />

асмуд-асмуд кæнын | aşmud-aşmud kænın | sık sık koklamak, koku almak.<br />

асмудаг | aşmudag | koklatan, koku aldıran.<br />

асмудæг (асмуджытæ) | aşmudæg | koklayan, koku alan.<br />

асмудæггаг | aşmudæggag | koklamalık, koku almalık.<br />

асмудæн | aşmudæn | koklanan, koku alınan.<br />

асмудгæ | aşmudgæ | koklama, koku alma.<br />

асмудгæйæ | aşmudgæyæ | koklayarak, koku alarak.<br />

асмудинаг (асмудинæгтæ) | aşmudinag | koklanacak, koku alacak.<br />

асмудын (асмыстон, асмыстaин, асмуддзынæн) | aşmudın | koklamak, koku almak.<br />

асмыстытæ кæнын | aşmıştıtæ kænın | tüm çevresindekileri kokutmak; çevrede her şeyi<br />

kokutmak, etrafında hepsi kokuşmak, etrafta herkese koku yaymak.<br />

асoмы (асомытæ) кæнын | aşomı (aşomıtæ) kænın | ahdetmek, yemin etmek, ant içmek,<br />

yemin billâh etmek.<br />

асомытæ (асoмы) кæнын | aşomıtæ (aşomı) kænın |ahdetmek, yemin etmek, ant içmek,<br />

yemin billâh etmek.<br />

асoнт | aşont | 1) korkutma, delirme, deli olma; deliye dönme, çılgına dönme, aklı gitme,<br />

tepesi atma, beyni atma, parlama 2) alevlenme.<br />

263


асoнт уæвын (уын) | aşont uævın | 1) korkutmak, delirmek, deli olmak, deliye dönmek;<br />

çılgına dönmek, cinnet geçirmek, aklı gitmek, tepesi atmak, beyni atmak, parlamak; 2)<br />

alevlenmek parlamak, köpürmek.<br />

аспект | aşpyekt | bakım, açı, cihet, görünüş, yüz ifadesi.<br />

аспирант (зонадон куыстмæ хи цæттæгæнæг) | aşpirant (jonadon kuıştmæ xi sættæ<br />

gænæg) | lisansüstü eğitim, mastır öğrencisi, doktora öğrencisi.<br />

аспиранткæ | aşpirantkæ | lisansüstü eğitim alan, mastır öğrencisi, doktora öğrencisi.<br />

аспирантурæ | aşpiranturæ | doktora öğretimi, lisansüstü çalışma, mastır öğrenimi.<br />

аспираци | аşpirаsi | aspirasyon.<br />

аспиpин | aşpirin | aspirin.<br />

асc-асc кæнын | aşş-aşş kænın |<br />

асcaг | aşşag |<br />

асcaмблeй | aşşamblyey | asamble, kurul, teşkilat, ekip, topluluk, takım, grup; Иугонд<br />

Нациты Организацийы Генералон Ассамблей | İugond Nasitı Organijasiyı Gyenyeralon<br />

Aşşamblyey | Birleşmiş Milleler Genel Kurulu.<br />

асcæг (асжытæ) | aşşæg |<br />

асcæггaг (асcæггæгтæ) | aşşæggag |<br />

асcæн | aşşæn |<br />

асcæнд-асcæнд кæнын | aşşænd-aşænd kænın | 1) sık sık çiğnemek, ezmek, basmak,<br />

ovmak, giymek, gide gele yolu açmak; çiğneğe-çiğneğe bozmak, çiğneğe-çiğneğe berbat<br />

etmek; 2) örselemek, karmak, buruşturmak, berelemek, zedelemek; 3) bir tarafa itmek,<br />

uzaklaştırmak; 4) ufalamak, doğramak; 5) hareket etmek, harekette bulunmak, devinmek,<br />

yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak; 6) yaklaşımı üstlenmek, saldırı almak.<br />

асcæндaг | aşşændag |1) çiğneten, ezdiren, bastıran, ovduran, giydiren, gide gele yolu<br />

açtıran; çiğneğe-çiğneğe bozduran, çiğneğe-çiğneğe berbat ettiren; 2) örseleten, kardıran,<br />

buruşturan, bereleten, zedeleten; 3) bir tarafa ittiren, uzaklaştıran; 4) ufalatan, doğratan; 5)<br />

hareket ettiren, harekette bulunduran, devindiren, yürüten, ilerleten, kımıldatan,<br />

kımıldayan; 6) yaklaşımı üsteleten, saldırı aldıran.<br />

асcæндæг (асcæнджытæ) | aşşændæg | 1) çiğneyen, ezen, basan, ovan, giyen, gide gele<br />

yolu açan; çiğneğe-çiğneğe bozan, çiğneğe-çiğneğe berbat eden; 2) örseleyen, karan,<br />

buruşturan, bereleyen, zedeleyen; 3) bir tarafa iten, uzaklaştıran; 4) ufalayan, doğrayan; 5)<br />

hareket eden, harekette bulunan, devinen, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan, kımıldanan; 6)<br />

yaklaşımı üstlenen, saldırı alan.<br />

асcæндæггaг (асcæндæггæгтæ) | aşşændæggag | 1) çiğnemelik, ezmelik, basmalık,<br />

ovmalık, giymelik, gide gele yolu açmalık; çiğneğe-çiğneğe bozmalık, çiğneğe-çiğneğe berbat<br />

etmelik; 2) örselemelik, karmalık, buruşturmalık, berelemelik, zedelemelik; 3) bir tarafa<br />

itmelik, uzaklaştırmalık; 4) ufalamalık, doğramalık; 5) hareket etmelik, harekette bulunmalık,<br />

devinmelik, yürümelik, ilerlemelik, kımıldamalık, kımıldanmalık; 6) yaklaşımı üstlenmelik,<br />

saldırı almalık.<br />

асcæндæн | aşşændæn | 1) çiğnenen, ezilen, basılan, ovulan, giyilen, gide gele yolu açılan;<br />

çiğneğe-çiğneğe bozulan, çiğneğe-çiğneğe berbat edilen; 2) örselenen, karılan, buruşturulan,<br />

berelenen, zedelenen; 3) bir tarafa itilen, uzaklaştırılan; 4) ufalanan, doğranan; 5) hareket<br />

ettirilen, harekette bulunan, devinen, yürünen, ilerlenen, kımıldanan; 6) yaklaşımı üstlenen,<br />

saldırı alınan.<br />

асcæндгæ | aşşændgæ | 1) çiğneme, ezme, basma, ovma, giyme, gide gele yolu açma;<br />

çiğneğe-çiğneğe bozma, çiğneğe-çiğneğe berbat etme; 2) örseleme, karma, buruşturma,<br />

bereleme, zedeleme; 3) bir tarafa itme, uzaklaştırma; 4) ufalama, doğrama; 5) hareket etme,<br />

264


harekette bulunma, devinme, yürüme, ilerleme, kımıldama, kımıldanma; 6) yaklaşımı<br />

üstlenme, saldırı alma.<br />

асcæндгæйæ | aşşændgæyæ | 1) çiğneyerek, ezerek, basarak, ovarak, giyerek, gide gele<br />

yolu açarak; çiğneğe-çiğneğe bozarak, çiğneğe-çiğneğe berbat ederek; 2) örseleyerek,<br />

kararak, buruşturarak, bereleyerek, zedeleyerek; 3) bir tarafa iterek, uzaklaştırarak; 4)<br />

ufalayarak, doğrayarak; 5) hareket ederek, harekette bulunarak, devinerek, yürüyerek,<br />

ilerleyerek, kımıldayarak, kımıldanarak; 6) yaklaşımı üstlenerek, saldırı alarak.<br />

асcæндинаг (асcæндинæгтæ) | aşşændinag | 1) çiğnenecek, ezecek, basacak, ovacak,<br />

giyecek, gide gele yolu açacak; çiğneğe-çiğneğe bozacak, çiğneğe-çiğneğe berbat ederek; 2)<br />

örselenecek, karacak, buruşturacak, berelenecek, zedelenecek; 3) bir tarafa itecek,<br />

uzaklaştıracak; 4) ufalanacak, doğranacak; 5) hareket edecek, harekette bulunacak,<br />

devinecek, yürünecek, ilerlenecek, kımıldanacak, kımıldanacak; 6) yaklaşımı üstlenecek,<br />

saldırı alacak.<br />

асcæндын (асcæстон, асcæстaин, асcæнддзынæн) | aşşændın | 1) çiğnemek, ezmek,<br />

basmak, ovmak, giymek, gide gele yolu açmak; çiğneğe-çiğneğe bozmak, çiğneğe-çiğneğe<br />

berbat etmek; 2) örselemek, karmak, buruşturmak, berelemek, zedelemek; 3) bir tarafa<br />

itmek, uzaklaştırmak; 4) ufalamak, doğramak; 5) hareket etmek, harekette bulunmak,<br />

devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak; 6) yaklaşımı üstlenmek, saldırı<br />

almak.<br />

асcæст (асcæстытæ) | aşşæşt |<br />

асcив-асcив кæнын | aşşiv-aşiv kænın | sık sık tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla<br />

çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak<br />

buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивaг | aşşivag | tarakla toplatan, tırmıkla toplatan, tırmıkla çektiren; yan yatırtan; 2)<br />

toplayıp yığın yaptıran, kıvrımlar yaptıran, sıvazlatarak buruşukları gideren; 3) kaptıran; 4)<br />

çaldıran, kaçırtan, aşırtan.<br />

асcивæг (асcивджытæ) | aşşivæg | tarakla toplayan, tırmıkla toplayan, tırmıkla çeken; yan<br />

yatıran; 2) toplayıp yığın yapan, kıvrımlar yapan, sıvazlayarak buruşukları gideren; 3) kapan;<br />

4) çalan, kaçıran, aşıran.<br />

асcивæггaг (асcивæггæгтæ) | aşşivæggag | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla<br />

çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak<br />

buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивæн | aşşivæn | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan yatırmak; 2)<br />

toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3)<br />

kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивгæ | aşşivgæ | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan yatırmak; 2)<br />

toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3)<br />

kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивгæйæ | aşşivgæyæ | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan<br />

yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları<br />

gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивинаг (асcивинæгтæ) | aşşivinag | tarakla toplanacak, tırmıkla toplanacak, tırmıkla bir<br />

yana çekecek; yan yatıracak; 2) toplayıp yığın yapacak, kıvrımlar yapacak, sıvazlayarak<br />

buruşukları giderecek; 3) kapacak, dışarı kapacak; 4) çalacak, kaçıracak, aşıracak.<br />

асcивын (асcывтон, асcывтaин, асcивдзынæн) | aşşivın | 1) tarakla toplamak, tırmıkla<br />

toplamak, tırmıkla bir yana çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, inşa<br />

265


etmek, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4)<br />

çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

ассигнаци (гæххæтт æхца) | aşşignasi (gæxxætt æxsa) | kâğıt para.<br />

ассигновкæ | aşşignovkæ | ödenek yazısı, tahsis yazısı, tediye emri.<br />

ассимиляци | aşşimilyasi | asimle, asimile olma, asimilasyon; özümleme, özümseme,<br />

özümlenme, benzeşme, temessül, benimseme, benimsenme, sindirim.<br />

ассимиляци кæнын | aşşimilyasi kænın | asimle etmek, asimile etmek, özümsemek,<br />

özümlemek, özümletmek, temsil etmek, benimsemek, benimsetmek, sindirmek.<br />

ассимиляцигонд | aşşimilyasigond | asimle edilmiş, asimile olmuş, asimilasyon;<br />

özümlenmiş, özümsenmiş, benzeşme, temessül, benimsenmiş, sindirilmiş.<br />

ассимметри | aşşimmyetri | asimetri, bakışımsızlık, gayri mütenazır, âdemi tenazur.<br />

ассинаг (асcинæгтæ) | aşşinag |<br />

ассириаг | aşşiriag | 1. Asur, Asurî; 2. Asurlu<br />

ассистент | aşşiştyent | asistan, yardımcı; ассистенты хæстæ æххæст кæнын | aşşiştyentı<br />

xæştæ æxxæşt kænın | asistanlık yapmak, asiste etmek, yardımcılık yapmak, yardımcılık<br />

görevini tam yapmak.<br />

ассон-ассон кæнын | aşşon-aşşon kænın | sık sık itmek, uzağa itmek, itip düşürmek, aşağı<br />

itmek, uzaklaştırmak, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak.<br />

ассонаг | aşşonag | ittiren, uzağa ittiren, itip düşürten, aşağı ittiren, uzaklaştıran, defettiren,<br />

kendiden soğutan, yabancılaştıran.<br />

ассонанс | aşşonanş | yarım kafiye.<br />

ассонæг (асcонджытæ) | aşşonæg | iten, uzağa iten, itip düşüren, aşağı iten, uzaklaşan,<br />

defeden, kendiden soğuyan, yabancılaşan.<br />

ассонæггаг (асcонæггæгтæ) | aşşonæggag | itmelik, uzağa itmelik, itip düşürmelik, aşağı<br />

itmelik, uzaklaştırmalık, defetmelik, kendiden soğutmalık, yabancılaştırmalık.<br />

ассонæн (асcонæггæгтæ) | aşşonæn | itilen, uzağa itilen, itip düşürülen, aşağı itilen,<br />

uzaklaştırılan, defedilen, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan.<br />

ассонгæ | aşşongæ | itme, uzağa itme, itip düşürme, aşağı itme, uzaklaştırma, defetme,<br />

kendiden soğutma, yabancılaştırma.<br />

ассонгæйæ | aşşongæyæ | iterek, uzağa iterek, itip düşürerek, aşağı iterek, uzaklaştırarak,<br />

defederek, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak.<br />

ассонинаг (асcонинæгтæ) | aşşoninag | itecek, uzağa itecek, itip düşürecek, aşağı itecek,<br />

uzaklaştıracak, defedecek, kendiden soğutacak, yabancılaştıracak.<br />

ассонын (асcыдтон, асcыдтaин, асcондзынæн) | aşşonın | 1) itmek, uzağa itmek, itip<br />

düşürmek, aşağı itmek, uzaklaştırmak, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak,<br />

çatışmak, çarpışmak, çarpıştırmak, çatıştırmak; birbirine düşürmek, rastlatmak, yüz yüze<br />

getirmek, yüz yüze gelmek, karşılaşmak; 2) hareket etmek, daha sonraya almak, uzatmak,<br />

çekmek, yerini değiştirmek, yer değiştirmek, başka yere geçmek; karşılaşmak, rastlamak,<br />

rastlatmak, rast gelmek; 3) örtmek, örtünmek, siper yapmak, kapatmak, kapamak,<br />

maskelemek, niyetini maskelemek, himaye etmek, korumak, saklamak, gizlemek, battaniyeyi<br />

örtünmek, -imişçesine davranmak, gibi yapmak.<br />

ассортимент (исты товарты алыхуызон мыггæгтæ) | aşşortimyent (iştı tovartı alı xuıjon<br />

mıggægtæ) | çeşit, karışım, tasnif, tür, cins.<br />

ассоциативон | aşşosiativon | çağrışım, birlik dernek, cemiyet.<br />

ассоциаци | aşşosiasi | dernek, birlik, ortaklık, cemiyet, çağrışım, teşekkül, kurum, birlik,<br />

dernek, ortaklık, işbirliği, çağrışım.<br />

266


ассоциаци кæнын | aşşosiasi kænın | çağrışımını almak, kurum yapmak, birlik yapmak,<br />

dernek yapmak, ortaklık yapmak, işbirliği yapmak, çağrışım yapmak.<br />

ассывд (асcывдтытæ) | aşşıvd |<br />

ассыд (асcыдтытæ) | aşşıd |<br />

ассын (асcадтон, асcадтaин, асдзынæн) | aşşın | öğütmek, çekmek, kırmak, işleme tabi<br />

tutmak.<br />

аст | aşt | sekiz.<br />

астаздзыд | aştajzıd | sekiz yaşlı.<br />

астазон | aştajon | sekiz yaş.<br />

астазыккон (астазыккæттæ)| aştajıkkon | sekiz yaşında, sekiz yıl önce.<br />

астaйæг (астaйджытæ) | aştayæg | yorulan, yorgun düşen, yorgun hisseden, yorgunluğu<br />

hisseden, çok yorulan, fazla yorulan, bitkin düşen, bitkin hale gelen, usanan, terleyen,<br />

mahmurlaşan.<br />

астaйæн | aştayæn | yorulan, yorgun düşüren, yorgun hissettiren, yorgunluğu hissedilen,<br />

çok yoran, fazla yoran, bitkin düşüren, bitkin hale getiren, usandıran, terleten,<br />

mahmurlaştıran.<br />

астaйгæ | aştaygæ | yorulma, yorgun düşme, yorgun hissetme, yorgunluğu hissetme, çok<br />

yorulma, fazla yorulma, bitkin düşme, bitkin hale gelme, usanma, farıma, terleme,<br />

mahmurlaşma.<br />

астaйгæйæ | aştaygæyæ | yorularak, yorgun düşerek, yorgun hissederek, yorgunluğu<br />

hissederek, çok yorularak, fazla yorularak, bitkin düşerek, bitkin hale gelerek, usanarak,<br />

terleyerek, mahmurlaşarak.<br />

астaйын (астaдтæн, астaдaин, астaйдзынæн) | aştayın | yorulmak, yorgun düşmek,<br />

yorgun hissetmek, yorgunluğu hissetmek, çok yorulmak, fazla yorulmak, bitkin düşmek,<br />

bitkin hale gelmek, usanmak, farımak, terlemek, mahmurlaşmak.<br />

астaу-астaу кæнын | aştau-aştau kænın | sık sık engellemek, engel olmak, engel çıkarmak,<br />

mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek; rahatsız etmek;<br />

soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak.<br />

астaуаг | aştauag | engelleten, engel yapan, engel çıkartan, mani yapan, aksatan,<br />

alıkoyduran, benzeten, karıştırtan, harman ettiren; rahatsız ettiren; soğutan, serinleten,<br />

üşüten, ayazlatan.<br />

астaуæг (астaуджытæ) | aştauæg | engelleyen, engel olan, engel çıkaran, mani olan,<br />

aksayan, alıkoyan, benzeyen, karıştıran, harman eden; rahatsız eden; soğuyan, serinleyen,<br />

üşüyen, ayazlayan.<br />

астaуæггаг (астaуæггæгтæ) | aştauæggag | engellemelik, engel olmalık, engel çıkarmalık,<br />

mani olmalık, aksatmalık, alıkoymalık, benzetmelik, karıştırmalık, harman etmelik; rahatsız<br />

etmelik; soğutmalık, serinletmelik, üşütmelik, ayazlatmalık.<br />

астaуæн | aştauæn | engellenen, engel olunan, engel çıkarılan, mani olunan, aksatılan,<br />

alıkoyulan, benzetilen, karıştırılan, harman edilen; rahatsız edilen; soğutulan, serinletilen,<br />

üşütülen, ayazlatılan; aşılanan, aşılatılan.<br />

астaугæ | aştaugæ | engelleme, engel olma, engel çıkarma, mani olma, aksatma, alıkoyma,<br />

benzetme, karıştırma, harman etme; rahatsız etme; soğutma, serinletme, üşütme,<br />

ayazlatma; aşılama, aşılatma.<br />

астaугæйæ | aştaugæyæ | engelleyerek, engel olarak, engel çıkararak, mani olarak,<br />

aksatarak, alıkoyarak, benzeterek, karıştırarak, harman ederek; rahatsız ederek; soğutarak,<br />

serinleterek, üşüterek, ayazlatarak.<br />

267


астaуинаг (астaуинæгтæ) | aştauinag | engellenecek, engel olacak, engel çıkaracak, mani<br />

olacak, aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, karıştıracak, harman edecek ; rahatsız edecek; 2)<br />

soğutacak, serinletecek, üşütecek, ayazlatacak.<br />

астaуын I (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | 1) engellemek, engel olmak,<br />

engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek;<br />

rahatsız etmek; 2) soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak; aşılamak, aşılatmak.<br />

астауын II (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | övmek, övünmek, methetmek,<br />

takdir etmek, sitayişle söz etmek.<br />

астæр | aştær | kaplama, karşılama, takma saç.<br />

астæр-астæр кæнын | aştær-aştær kænın | | sık sık döşemek, kaplamak, sermek, örtmek;<br />

onarmak, tamir etmek.<br />

астæраг | aştærag | döşeten, kaplatan, serdiren, örttüren; onartan, tamir ettiren.<br />

астæрæг (астæрджытæ) | aştæræg | döşeyen, kaplayan, seren, örten; onaran, tamir eden,<br />

fayans ustası, yer döşemecisi.<br />

астæрæггаг (астæрæггæгтæ) | aştæræggag | döşemelik, kaplamalık, sermelik, örtmelik;<br />

onarmalık, tamir etmelik.<br />

астæрæн | aştæræn | döşenen, kaplanan, serilen, örtülen; onarılan, tamir edilen.<br />

астæргæ | aştærgæ | döşeme, kaplama, serme, örtme; onarma, tamir etme.<br />

астæргæйæ | aştærgæyæ | döşeyerek, kaplayarak, sererek, örterek; onararak, tamir<br />

ederek.<br />

астæрд (астæрдтытæ) | aştærd | zemin, asfalt zemin, döşeme, kızaklık, ferş.<br />

астæринаг (астæринæгтæ) | aştærinag | döşenecek, kaplanacak, serecek, örtecek;<br />

onaracak, tamir edecek.<br />

астæрын (астæрдтoн, астæрдтaин, астæрдзынæн) | aştærın | döşemek, kaplamak,<br />

sermek, örtmek; onarmak, tamir etmek; уынгтæ дойнаг дурæй астæрынц | uıngtæ<br />

doynag duræy aştærıns | sokaklar Arnavut kaldırımı ile döşeniyor.<br />

астæу I | aştæu | 1) bel, endam, vücut, boy; 2) orta, iç, göbek, vasat; цады астæумæ<br />

баленк кодтон | sadı aştæumæ balyenk kodton | gölün ortasına kadar yüzdüm.<br />

астæу II | aştæu | arada, arasında, ortada, ortasında, içinde; arasında bir konum (durum,<br />

pozisyon).<br />

астæуæй | aştæuæy | ortada, ortasında, ortasından, arada, arasında, arasından, içinde,<br />

içinden; астæуæй сбад | aştæuæy şbad | ortada oturdu, ortasında oturdu, arada oturdu,<br />

arasında oturdu.<br />

астæуæйдæлæмæ | aştæuæydælæmæ | belden aşağı, ortadan aşağı.<br />

астæуæрдæм | aştæuærdæm | ortaya, ortaya doğru, bele doğru.<br />

астæуæрдыгæй | aştæuærdıgæy | ortada, ortaya doğru, belde.<br />

астæубoc | aştæuboş | kemer, pantolon kemeri, bel kemeri, kayış; bel, kuşak, uçkur, kaytan,<br />

sicim, bağ; bölge, silk.<br />

астæувæндaг | aştæuvændag | orta yol.<br />

астæузaмaн | aştæujaman | ortaçağ.<br />

астæузaмaнoн | aştæujamanon | ortaçağa özgü.<br />

астæукарoн | aştæukaron |orta kenar.<br />

астæуккаг (астæуккæгтæ), астæуыккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca, ortalama;<br />

vasati, vasat.<br />

астæуккаг мыггаг | aştæukkag mıggag | cinsiyetsiz, orta cins, ortadaki çeşit, vasat sınıf.<br />

астæукoмарынгoн | aştæukomarıngon | средненёбный<br />

астæумагъз | aştæumağj | omurilik, ilik.<br />

268


астæумагъз асæттын | aştæumağj | morali öldürmek; ahlaki değerler yok etmek,<br />

depresyon sonucu yapmak. переломать хребет; привести в угнетенное состояние<br />

астæумæ | aştæumæ | ortaya, bel; derin, geç, uzak, çok ilerlemiş; yüksek, yüce, âli, yukarı,<br />

üstün, bala, ince; uzun boylu; büyük; giran.<br />

астæунapæг | aştæunaræg | ince bel, ince belli.<br />

астæуты | aştæutı | ortada, ortalarda, ortasında.<br />

астæуты-астæуты | aştæutı-aştæutı | ortadan-ortadan.<br />

астæууæзoн | aştæuuæjon | ağırlık merkezi, sıklet merkezi.<br />

астæуxъæд | aştæunqæd | 1. bel kemiği; 2. beden direği, ön kiriş, direk, gemi direği, pilon.<br />

астæуцæджындз | aştæusæcınz | orta direk, merkezi destekleyen sütunlar, dayanak,<br />

mesnet, dayangaç, yastangaç, medar, umde, ayak, suport, istinat, yatak; güven, umut, ümit.<br />

астæуыккаг (астæуыккæгтæ), астæуккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca; ortalama;<br />

vasati, vasat; астæуыккаг æнустæ | aştæukkag ænuştæ | ortaçağ; orta asırlar, orta<br />

yüzyıllar; астæуыккаг скъола | aştæukkag şkhola | orta öğretim okulu, lise.<br />

астæуыл | aştæuıl | ortada, yarı-yarı, yarı yarıya, ikiye.<br />

астæуыcтæг (астæуыcтджытæ) | aştæuı ‘ştæg | omurga, bel kemiği, eğiç, sulp.<br />

астигъ-астигъ кæнын | aştiğ-aştiğ kænın | sık sık soymak, kabuğunu soymak, sıyırmak,<br />

yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek, çapulculuk yapmak;<br />

ayıklamak, arıtmak; yağmalamak, soyup soğana çevirmek.<br />

астигъаг | aştiğag | soyduran, sıyırtan, yüzdüren, derisini yüzdüren, temizleten, yağmalatan,<br />

yağma ettiren, çapulculuk yaptıran; ayıklatan, arıtan; yağmalatan, soyup soğana çevirten.<br />

астигъæг (астигъджытæ) | aştiğæg | soyan, sıyıran, yüzen, derisini yüzen, temizleyen,<br />

yağmalayan, yağma eden, çapulculuk yapan; ayıklayan, arıtan; yağmalayan, soyup soğana<br />

çeviren.<br />

астигъæггаг (астигъæггæгтæ) | aştiğæggag | soymalık, kabuğunu soymalık, sıyırmalık,<br />

yüzmelik, derisini yüzmelik, temizlemelik, yağmalamalık, yağma etmelik, çapulculuk<br />

yapmalık; ayıklamalık, arıtmalık; yağmalamalık, soyup soğana çevirmelik.<br />

астигъæн | aştiğæn | soyulan, kabuğu soyulan, sıyırtılan, yüzülen, derisini yüzülen,<br />

temizlenen, yağmalanan, yağma edilen, çapulculuk yapılan; ayıklanan, arıtılan; yağmalanan,<br />

soyup soğana çevirtilen.<br />

астигъгæ | aştiğgæ | soyma, kabuğunu soyma, sıyırma, yüzme, derisini yüzme, temizleme,<br />

yağmalama, yağma etme, çapulculuk yapma; ayıklamak, arıtma; yağmalama, soyup soğana<br />

çevirme.<br />

астигъгæйæ | aştiğgæyæ | soyarak, kabuğunu soyarak, sıyırarak, yüzerek, derisini yüzerek,<br />

temizleyerek, yağmalayarak, yağma ederek, çapulculuk yaparak; ayıklayarak, arıtarak;<br />

yağmalayarak, soyup soğana çevirerek.<br />

астигъинаг (астигъинæгтæ) | aştiğinag | soyulacak soyacak, kabuğunu soyacak, sıyıracak,<br />

yüzecek, derisini yüzecek, temizlenecek, yağmalanacak, yağma edecek, çapulculuk yapacak;<br />

ayıklanacak, arıtacak; yağmalanacak, soyup soğana çevirecek.<br />

астигъын (астыгътoн, астыгътaин, астигъдзынæн) | aştiğın | 1) soymak, kabuğunu<br />

soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek,<br />

çapulculuk yapmak, batırmak; ayıklamak, arıtmak; kaldırmak, halletmek, çıkarmak, kabuk<br />

çıkarmak, havlama çıkarmak, almak, indirmek, sökmek, çekmek, resim çekmek, tutmak,<br />

kiralamak, kesmek, fekketmek (soyma, kabuk); 2) yağmalamak, toplamak, soyup soğana<br />

çevirmek.<br />

асткъaxон | aştkhaxon | sekiz ayaklı.<br />

асткъaxыг | aştkhaxıg | ahtapot, sekiz kollu.<br />

269


асткълaсон | aştkhlaşon | sekiz sınıf.<br />

асткъуымон | aştkhuımon | sekiz köşeli.<br />

астмæ (хуыдуггæнæг низ) | aştmæ (xuıduggænæg nij) | astım, nefes darlığı, yelpik.<br />

астмæйдзыд | aştmæyzıd | sekiz aylık.<br />

астмæйон | aştmæyon | sekiz aylık.<br />

астoнджы уæвын (уын) | aştoncı uævın | aç olmak, acıkmak.<br />

астраxайнаг (астраxайнæгтæ) | aştraxaynag |<br />

астрæ (дидинæг) | aştræ (didinæg) | aster çiçeği.<br />

астрæнxъон | aştrænqon | sekiz sıralı.<br />

астролог | aştrolog | astrolog.<br />

астрологи | aştrologi | astrolog.<br />

астрологион | aştrologion | astrolog.<br />

астронавт | aştronavt | astronot.<br />

астроном (астрономийы специалист) | aştronom (aştronomiyı şpyesialişt) | astronom,<br />

astronomi, gökbilimci, gökbilimi, felekiyat, heyet.<br />

астрономи (æрвон буæртты зонад) | aştronomi (arvon buærttı jonad) | astronomi,<br />

gökbilim.<br />

астрономион | aştronomion | astronomik, feleki; астрономион труба | aştronomion<br />

truba | astronomik teleskop.<br />

астсæдæ | aştşædæ | sekiz yüz.<br />

астсæдæйæм (астсæдæймаг) | aştşædæyæm | sekiz yüzlük.<br />

астсæдæймаг (астсæдæйæм) | aştşædæymag | sekiz yüzlük.<br />

асттигъон | aşttiğon | sekiz köşeli, sekiz kenarlı.<br />

астфисынон | aştfişınon |<br />

астфондзыссæдз(ы) | aştfonzışşæz(ı) |sekiz yüz.<br />

астфондзыссæдзæймaг| aştfonzışşæzymag | sekiz yüzüncü.<br />

астфондзыссæдзæм | aştfonzışşæzæm | sekiz yüzüncü.<br />

астxаттон | aştxatton |<br />

астыгъд (астыгъдтытæ) | aştığd | soyulmuş, yüzülmüş, derisi yüzülmüş.<br />

астым | aştım | 1) taşlı toprakta yetişen bir cins ot; otlatma, otlak; 2) kurtulmak.<br />

астымгæрдæг | aştımgærdæg | taşlı toprakta yetişen bir cins ot.<br />

астыр | aştır | büyüme.<br />

астыссæдз(ы)| aştışşæz(ı) | yüz kırk.<br />

астыссæдзыккон (астыссæдзыккæттæ) | aştışşæzıkkon | yüz kırkıncı.<br />

астыссæдзæймaг (астыссæдзæймæгтæ)| aştışşæzæymag | yüz kırkıncı.<br />

астыссæдзæм | aştışşæzæm| yüz kırkıncı.<br />

астыxcaг | aştıxşag | sıktıran, soyduran.<br />

астыxcæг (астыxcджытæ) | aştıxşæg | sıkan, soyulan.<br />

астыxcæггaг (астыxcæггæгтæ) | aştıxşæggag | sıkılmalık, soyulmalık.<br />

астыxcæн | aştıxşæn | sıkılan, soyulan.<br />

астыxcгæ | aştıxşgæ | sıkılma, soyulma.<br />

астыxcгæйæ | aştıxşgæyæ | sıkılarak, soyularak.<br />

астыxcинаг (астыxcинæгтæ) | aştıxşinag | sıkılacak, soyulacak.<br />

астыxcт (астыxcтытæ) | aştıxşinag | sıkıntı.<br />

астыxcын *астыxcт (-и, -ис) астыxcтaин, астыxcдзæн (-и, -ис)] | aştıxşın | 1) soyulmak; 2)<br />

sıkılmak. 1) ободраться; 2) облезть.<br />

астъæлаг | aşthælag |<br />

270


астъæлæг (астъæлджытæ) | aşthælæg |<br />

астъæлгæ | aşthælgæ |<br />

астъæлгæйæ | aşthælgæyæ |<br />

астъæлинаг (астъæлинæгтæ) | aşthælinag |<br />

астъæлфаг | aşthælfag | ürperten, ürperttiren; sıçratan, sıçrattıran, döndüren, koparan;<br />

attıran, atıştıran, fırlatan, saldırtan, acele ettiren; kayboladuran, kayıplara karıştırtan, yok<br />

ettiren, yitirten, sildiren, kalktıran, ortadan kalktıran, karıştıran, defettiren, sıvıştıran, soyu<br />

tüketen, mahvettiren; öldüren, vefat ettiren.<br />

астъæлфæг (астъæлфджытæ) | aşthælfæg | ürperen; sıçrayan, dönen, kopan; atan, atışan,<br />

fırlayan, saldıran, acele eden; kaybolan, kayıplara karışan, yok olan, yiten, silinen, kalkan,<br />

ortadan kalkan, karışan, defolan, sıvışan, soyu tükenen, mahvolan; ölen, vefat eden.<br />

астъæлфæн | aşthælfæn | ürpertilen, sıçranılan, sıçranan, dönülen, kopan; atılan, atışılan,<br />

fırlatılan, saldırılan, acele ettirilen; kaybolunan, kayıplara karışılan, yok olunan, yitilen,<br />

silinen, kalkılan, karışılan, defolunan, sıvışılan, soyu tükenilen, mahvolunan; ölünen, vefat<br />

edilen.<br />

астъæлфгæ | aşthælfgæ | ürperme, sıçrayarak sıçrama, geriye sıçrama, bir yana sıçramak,<br />

dönme, kopma; atma, atışma, bir tarafa atlama, fırlama, saldırma, acele ettirme; kaybolma,<br />

ortadan kaybolma, kayıplara karışma, yok olma, yitme, silinme, kalkma, ortadan kalkma,<br />

karışma, defolma, sıvışma, soyu tükenmek, mahvolma; ölme, vefat etme.<br />

астъæлфгæйæ | aşthælfgæyæ | ürpererek, sıçrayarak, dönerek, koparak; atarak, atışarak,<br />

bir tarafa atlayarak, fırlayarak, saldırarak, acele ettirerek; 3) kaybolarak, ortadan kaybolarak,<br />

kayıplara karışarak, yok olarak, yiterek, silinerek, kalkarak, ortadan kalkarak, karışarak,<br />

defolarak, sıvışarak, soyu tükenerek, mahvolarak; 4) ölerek, vefat ederek.<br />

астъæлфинаг (астъæлфинæгтæ) | aşthælfinag | ürperecek, sıçrayacak, dönecek, kopacak;<br />

ürperecek; 2) atacak, atışacak, bir tarafa atlanacak, fırlanacak, saldıracak, acele ettirecek;<br />

kaybolacak, ortadan kaybolacak, kayıplara karışacak, yok olacak, yitecek, silinecek, kalkacak,<br />

ortadan kalkacak, karışacak, defolacak, sıvışacak, soyu tükenecek, mahvolacak; ölecek, vefat<br />

edecek.<br />

астъæлфт (астъæлфтытæ) | aşthælft | ürpermiş, sıçramış, dönmüş, kopmuş; atmış, atışmış,<br />

fırlamış, saldırmış, acele ettirmiş; kaybolmuş, ortadan kaybolmuş, kayıplara karışmış, yok<br />

olmuş, yitmiş, silinmiş, kalkmış, ortadan kalkmış, karışmış, defolmuş, sıvışmış, soyu tükenmiş,<br />

mahvolmuş; ölmüş, vefat etmiş.<br />

астъæлфын (астъæлфыдтæн, астъæлфыдaин, астъæлфдзынæн) | aşthælfın | 1)<br />

ürpermek; sıçramak, geriye sıçramak, bir yana sıçramak, dönmek, kopmak; 2) atmak,<br />

atışmak, bir tarafa atlamak, fırlamak, saldırmak, acele ettirmek; 3) kaybolmak, ortadan<br />

kaybolmak, kayıplara karışmak, yok olmak, yitmek, silinmek, kalkmak, ortadan kalkmak,<br />

karışmak, defolmak, sıvışmak, soyu tükenmek, mahvolmak; 4) ölmek, vefat etmek.<br />

астъæлын *астæлд (-и, -ис), астæлдaин, астæлдзæн (-и, -ис)] | aşthælın |<br />

асуанг уæвын (уын) | aşuang uævın | gitmek, gidilmek, gönderilmek, hareket etmek,<br />

ayrılmak, yollanmak, kaçmak, yakayı kurtarmak, kurtulmak, çekilmek.<br />

асудз-асудз кæнын | aşuz-aşuz kænın | acı vermek, yakmak, yakıp-yakıp.<br />

асудзaг | aşuzag | acı verdiren, acılı yapan, yaktıran, yandıran, tutuşturtan, tutuşturan,<br />

alevlendirten, parlatan.<br />

асудзaг уæвын (уын) | aşuzag uævın | tam acı olmak, acılıktan yanmak; yanmak, tutuşmak,<br />

alevlenmek, parlamak.<br />

асудзæг (асудзджытæ) | aşuzæg | acı veren, acılı olan, yakan, yanan, yanılan, tutuşan,<br />

tutuşulan, alevlenen, parlayan.<br />

271


асудзæггaг (асудзæггæгтæ) | aşuzæggag | acı vermelik, acılı olmalık, yakmalık, yanmalık,<br />

yandırmalık, tutuşturmalık, tutuşmalık, alevlendirmelik, parlatmalık.<br />

асудзæн | aşuzæn | acı verilen, acılı, yakılan, yanan, tutuşturulan, tutuşulan, alevlendirilen,<br />

parlatılan.<br />

асудзгæ | aşuzgæ | acı verme, acılı olma, yakma, yanma, yandırma, tutuşturma, tutuşma,<br />

alevlenme, parlatma.<br />

асудзгæйæ | aşuzgæyæ | acı vererek, yakarak, yanarak, yandırarak, tutuşturarak, tutuşarak,<br />

alevlendirerek, parlatarak.<br />

асудзинаг (асудзинæгтæ) | aşuzinag | acı verecek, yakacak, yanacak, yandıracak,<br />

tutuşturacak, tutuşacak, alevlendirecek, parlatacak.<br />

асудзын *асыгътон, асыгътaин, асудздзынæн; асыгъд (-и, -ис), асыгъдaин, асудздзæн (-<br />

и, -ис)] | aşuzın | 1) yakmak, yanmak, yandırmak, tutuşturmak, tutuşmak, alevlendirmek,<br />

parlatmak; 2) yanıp kül olmak, yalıtmak, çöküvermek, ateşi uyandırmak; 3) terk etmek, terk<br />

edilmek, sönmek, solmak, sararmak; 4) ufakça yakmak, kenarını yakmak; 5) acı vermek;<br />

dağlamak.<br />

асуp кæнын | aşur kænın | kurutmak, kurulamak; akıtmak; bayıltmak; içmek, sonuna kadar<br />

içmek; цъымара асур кæнын | shımara aşur kænın | bataklığı akıtarak kurutmak, bataklığı<br />

drenaj etmek.<br />

асуp-асуp кæнын | aşur-aşur kænın | sık sık kurutmak, kurulamak; akıtmak; bayıltmak;<br />

içmek, sonuna kadar içmek.<br />

асуp уæвын (уын) | aşur uævın | kurmak, kurutulmak, biraz kurumak; baygın olmak.<br />

асуpæг (асуpджытæ) | aşuræg | kovalayan, kovan, savan, savuşturan, defetmek, uçuran,<br />

kaçıran, dağıtan, süren, sürgün eden, kapı dışarı eden, sepetleyen; çalan, sürükleyen,<br />

damıtan, ayak uyduran, yetişen; 2) takip eden, peşine düşen, izleyen, izine basan,<br />

kovuşturan, güden, gözeten.<br />

асуpæггаг (асуpæггæгтæ) | aşuræggag | kovalamalık, kovmalık, savmalık, savuşturmalık,<br />

defetmelik, uçurmalık, kaçırmalık, dağıtmalık, sürmelik, uzağa sürmelik, sürüp götürmelik,<br />

sürgün etmelik, kapı dışarı etmelik, sepetlemelik; çalmalık, sürüklemelik, damıtmalık, ayak<br />

uydurmalık, yetişmelik; takip etmelik, peşine düşmelik, izlemelik, izine basmalık,<br />

kovuşturmalık, gütmelik, gözetmelik.<br />

асуpæн | aşuræn | kovalanan, kovulan, savılan, savuşturulan, defedilen, uçurulan, kaçırılan,<br />

dağıtılan, sürülen, uzağa sürülen, sürüp götürülen, sürgün edilen, kapı dışarı edilen,<br />

sepetlenen; çalınan, sürüklenen, damıtılan, ayak uydurulan, yetişilen; takip edilen, peşine<br />

düşülen, izlenilen, izine basılan, kovuşturulan, güdülen, gözetlenen.<br />

асуpгæ | aşurgæ | kovalama, kovma, savma, savuşturma, defetme, uçurma, kaçırma,<br />

dağıtma, sürme, uzağa sürme, sürüp götürme, sürgün etme, kapı dışarı etme, sepetleme;<br />

çalma, sürükleme, damıtma, ayak uydurma, yetişme; takip etme, peşine düşme, izleme, izine<br />

basma, kovuşturma, gütme, gözetme.<br />

асуpгæйæ | aşurgæyæ | kovalayarak, kovarak, savarak, savuşturarak, defetmek, uçurarak,<br />

kaçırarak, dağıtarak, sürerek, uzağa sürerek, sürüp götürerek, sürgün ederek, kapı dışarı<br />

ederek, sepetleyerek; çalarak, sürükleyerek, damıtarak, ayak uydurarak, yetişerek; takip<br />

ederek, peşine düşerek, izleyerek, izine basarak, kovuşturarak, güderek, gözeterek.<br />

асуpинаг (асуpинæгтæ) | aşurinag | kovalanacak, kovacak, savacak, savuşturacak,<br />

defedecek, uçuracak, kaçıracak, dağıtacak, sürecek, uzağa sürecek, sürüp götürecek, sürgün<br />

edecek, kapı dışarı edecek, sepetleyecek; çalacak, sürükleyecek, damıtacak, ayak uyduracak,<br />

yetişecek; takip edecek, peşine düşecek, izlenecek, izine basacak, kovuşturacak, güdecek,<br />

gözetecek.<br />

272


асуpын (асыpдтон, асыpдтaин, асуpдзынæн) | aşurın | 1) savmak, savuşturmak, kovmak,<br />

kovalamak, defetmek, uçurmak, kaçırmak, dağıtmak, sürmek, uzağa sürmek, sürüp<br />

götürmek, sürgün etmek, kapı dışarı etmek, sepetlemek; çalmak, sürüklemek, damıtmak,<br />

ayak uydurmak, yetişmek; 2) takip etmek, peşine düşmek, izlemek, izine basmak,<br />

kovuşturmak, gütmek, gözetmek.<br />

асуcæг кæнын | aşuşæg kænın | saklamak, gizlemek, gizli tutmak, örtmek, örtbas etmek,<br />

duyurmamak, sindirmek, kapmak, perdelemek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />

асусу-бусу кæнын | aşuşu-buşu kænın | fısıldamak, dedikodu yapmak, kovalamak.<br />

пошептать, посплетничать<br />

асфальт (писигонд буаргъæд) | aşfalh (pişigond buarğæd) | asfalt.<br />

асфальт кæнын | aşfalh kænın | asfalt yapmak, asfaltlamak.<br />

асфальтгæнæг (асфальтгæнджытæ) | aşfalhgænæg | asfaltçı, asfalt döken.<br />

асфальтгæнæггаг (асфальтгæнæггæгтæ) | aşfalhgænæggag | asfalt yapımlık.<br />

асфальтгæнæн | aşfalhgænæn | asfalt yapımı.<br />

асфальтгæнгæ | aşfalhgængæ | asfalt yapma.<br />

асфальтгæнгæйæ | aşfalhgængæyæ | asfalt yaparak.<br />

асфальтгæнинаг (асфальтгæнинæгтæ) | aşfalhgæninag | asfalt yapılacak.<br />

асфальтгoнд | aşfalhtgond | asfalt yapılmış, asfalt gibi.<br />

асфальтæй астæрын | aşfalhtæy aştærın | asfalt dökmek, asfalt yaymak, asfaltlamak,<br />

asfalt sürmek.<br />

асxoинаг (асxoинæгтæ) | aşxoyinag | itelenecek; dürtecek, defedecek, kovacak;<br />

uzaklaştıracak, uzaklaşacak, soğutacak, kendiden soğutacak, yabancılaştıracak, kakacak, ileri<br />

sürecek; fırlatacak, çatışacak, çatıştıracak, çarpıştıracak, çarpışacak, birbirine düşürecek.<br />

асxoй-асxoй кæнын | aşxoy-aşxoy kænın | sık sık itelemek; dürtmek, defetmek, kovmak;<br />

uzaklaştırmak, uzaklaşmak, soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, kakmak, ileri<br />

sürmek; fırlatmak, çatışmak, çatıştırmak, çarpıştırmak, çarpışmak, birbirine düşürmek.<br />

асxoйаг | aşxoyag | ittiren, iteleten; dürten, defettiren, kovduran; uzaklaştıran, soğutan,<br />

kendiden soğutan, yabancılaştıran, kaktıran, ileri sürdüren; fırlatan, çatıştıran, çatıştırtan,<br />

çarpıştırtan, çarpıştıran, birbirine düşürten.<br />

асxoйæг (асxoйджытæ) | aşxoyæg | iten, iteleyen; dürten, defeden, kovan; uzaklaşan,<br />

uzaklaşılan, soğuyan, kendiden soğuyan, yabancılaşan, kakan, ileri süren; fırlayan, çatışan,<br />

çarpışan, birbirine düşüren.<br />

асxoйæггаг | aşxoyæggag | itelemelik; dürtmelik, defetmelik, kovmalık; uzaklaştırmalık,<br />

uzaklaşmalık, soğutmalık, kendiden soğutmalık, yabancılaştırmalık, kakmalık, ileri sürmelik;<br />

fırlatmalık, çatışmalık, çatıştırmalık, çarpıştırmalık, çarpışmalık, birbirine düşürmelik.<br />

асxoйæн | aşxoyæn | itelenen; dürtülen, defedilen, kovulan; uzaklaştırılan, uzaklaşan,<br />

soğutulan, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan, kakılan, ileri sürülen; fırlatılan, çatışılan,<br />

çatıştırılan, çarpışan, birbirine düşürülen.<br />

асxoйгæ | aşxoygæ | iteleme; dürtme, defetme, kovma; uzaklaştırma, uzaklaşma, soğutma,<br />

kendiden soğutma, yabancılaştırma, kakma, ileri sürme; fırlatma, çatışma, çatıştırma,<br />

çarpıştırma, çarpışma, birbirine düşürme.<br />

асxoйгæйæ | aşxoygæyæ | iteleyerek; dürterek, defederek, kovarak; uzaklaştırarak,<br />

uzaklaşarak, soğutarak, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak, kakarak, ileri sürerek;<br />

fırlatarak, çatışarak, çatıştırarak, çarpışarak, birbirine düşürerek.<br />

асxoйын (асxуыстон, асxуыстaин, асxoйдзынæн) | aşxoyın | 1) itmek, itelemek, uzağa<br />

itmek, dışarı itmek, içeri itmek, aşağı itmek, iterek geçirmek, iterek sokmak, iterek<br />

sokuşturmak, itip düşürmek; dürtmek, defetmek, kovmak; uzaklaştırmak, uzaklaşmak,<br />

273


soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, kakmak, ileri sürmek; fırlatmak, çatışmak,<br />

çatıştırmak, çarpıştırmak, çarpışmak, birbirine düşürmek, rastlatmak, rast gelmek, yüz yüze<br />

getirmek, yüz yüze gelmek; 2) kaçmak, kurtulmak için acele kaçmak, acele kaçış yapmak,<br />

savuşmak, sıvışmak, gazlamak, ferleşmek; 3) acele ettirmek atmak, atışmak, fırlamak,<br />

saldırmak.<br />

асxуыcт (асxуыcтытæ) | aşxuışt | dürtme, itme.<br />

асxуыcтытæ кæнын | aşxuıştıtæ kænın | dürtmeler yapmak, zorla ayırmak, dürtüp<br />

uyandırmak, itişerek kalabalığı yarmak, itip dağıtmak.<br />

асxъaу-асxъaу кæнын | aşqau-aşqau kænın | sık sık arıtmak, açmak, karıştırmak,<br />

kurcalamak, eşmek, kazmak, oymak; temizlemek, temizleyip durmak.<br />

асxъaуæг (асxъaуджытæ) | aşqauæg | arıtan, açan, karıştıran, kurcalayan, eşen, kazan,<br />

oyan; temizleyen, temizleyip duran.<br />

асxъaуæггаг (асxъaуæггæгтæ) | aşqauæggag | arıtmalık, açmalık, karıştırmalık,<br />

kurcalamalık, eşmelik, kazmalık, oymalık; temizlemelik, temizleyip durmalık.<br />

асxъaуæн | aşqauæn | arıtılan, açılan, karıştırılan, kurcalanan, eşilen, kazılan, oyulan;<br />

temizlenen, temizleyip durulan.<br />

асxъaугæ | aşqaugæ | arıtma, açma, karıştırma, kurcalama, eşme, kazma, oyma; temizleme,<br />

temizleyip durma.<br />

асxъaугæйæ | aşqaugæyæ | arıtarak, açarak, karıştırarak, kurcalayarak, eşerek, kazarak,<br />

oyarak; temizleyerek, temizleyip durarak.<br />

асxъaуд (асxъaудтытæ) | aşqaud | arıtmış, açmış, karıştırmış, kurcalamış, eşmiş, kazmış,<br />

oymuş; temizlemiş, temizleyip durmuş.<br />

асxъaуинаг (асxъaуинæгтæ) | aşqauinag | arıtacak, açacak, karıştıracak, kurcalanacak,<br />

eşecek, kazacak, oyacak; temizlenecek, temizleyip duracak.<br />

асxъaуын (асxъaудтон, асxъaудтaин, асxъaудзынæн) | aşqauın | 1) arıtmak, açmak,<br />

karıştırmak, kurcalamak, eşmek, kazmak, oymak; 2) temizlemek, temizleyip durmak.<br />

асxъиc кæнын | aşqiş kænın | koparmak, kırmak, kırıp koparmak, topluluktan koparmak,<br />

çıkarmak, kaçmak, sökmek, halt etmek.<br />

асxъиc уæвын (уын) | aşqiş uævın | kopmak, kaçmak, uzaklaşmak, topluluktan kopmak.<br />

асxъиуæг (асxъиуджытæ) | aşqiuæg | irkilen, sıçrayan, fırlayan, dönen, kopan, kopup<br />

düşen, kaçan, bir tarafa atlayan.<br />

асxъиуæггаг (асxъиуæггæгтæ) | aşqiuæggag | irkilmelik, sıçramalık, geriye sıçramalık, bir<br />

yana sıçramalık, fırlamalık, dönmelik, kopmalık, kopup düşmelik, kaçmalık, bir tarafa<br />

atlamalık.<br />

асxъиуæн | aşqiuæn | irkilen, sıçranılan, fırlanan, dönülen, kopan, kopup düşülen, kaçınılan,<br />

bir tarafa atlamak.<br />

асxъиугæ | aşqiugæ | irkilme, sıçrama, geriye sıçrama, bir yana sıçrama, fırlamak, dönme,<br />

kopma, kopup düşme, kaçma, bir tarafa atlama.<br />

асxъиугæйæ | aşqiugæyæ | irkilerek, sıçrayarak, geriye sıçrayarak, bir yana sıçrayarak,<br />

fırlayarak, dönerek, koparak, kopup düşerek, kaçarak, bir tarafa atlayarak.<br />

асxъиуд (асxъиудтытæ) | aşqiud | irkilmiş, sıçramış, geriye sıçramış, bir yana sıçramış,<br />

fırlamış, dönmüş, kopmuş, kopup düşmüş, kaçmış, bir tarafa atlamış.<br />

асxъиуинаг (асxъиудтытæ) | aşqiuinag | irkilecek, sıçranacak, geriye sıçranacak, bir yana<br />

sıçranacak, fırlanacak, dönecek, kopacak, kopup düşecek, kaçacak, bir tarafa atlanacak.<br />

асxъиуын (асxъиудтон, асxъиудтaин, асxъиудзынæн) | aşqiuın | irkilmek, sıçramak, geriye<br />

sıçramak, bir yana sıçramak, fırlamak, dönmek, kopmak, kopup düşmek, kaçmak, bir tarafa<br />

274


atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uçup gitmek; kırılmak, kalkmak, cıvmak, kurtulmak,<br />

seğirtmek, suya düşmek, tutunamayıp düşmek, boşanmak, bozulmak.<br />

асчъил кæнын | aşçhil kænın | 1) döndüre döndüre çıkarmak, geri dönmek, sapmak,<br />

açmak, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, çevirmek, çevirip koparmak, kasketi çevirmek;<br />

açmak, gevşetmek, doğrultmak, bir yana çekmek, sökün etmek; 2) yıpranmak, tüylenmek,<br />

iplikleşmek; 3) şapka çıkarmak; 4) dudakları kıvırmak; 5) suçu almak, gücenmek, darılmak,<br />

incinmek, içerlemek, alınmak, küsmek; йæ æфцæггот асчъил кодта | yæ æfsæggot aşçhil<br />

kodta | yakası yıprandı, yakayı geri çevirdi, yakayı geri döndürdü.<br />

асчъил уæвын (уын) | aşçhil uævın | çıkmak, başını çevirmek, yüz çevirmek, arkasını<br />

çevirmek, geri çevirmek, gevşemiş olmak; yıpranmak, tüylenmek, iplikleşmek.<br />

балкарцы<br />

асыбap-сыбуp кæнын | aşıbar-şıbur kænın | fısıldamak, fısıldatmak, fısıldanmak.<br />

асыбapсыбуpгæнаг | aşıbarşıburgænag | fısıldatan.<br />

асыгъдæг кæнын | aşığdæg kænın | temizlemek, temizletmek, soymak, kabuğunu soymak,<br />

kaldırmak açmak; ayıklamak, arıtmak.<br />

асыгъдæг уæвын (уын) | aşığdæg uævın | temizlemek, temizlenmek, durulmak, arınmak<br />

açılmak.<br />

асыгъдæггæнаг | aşığdæggænag | temizleten, temizlettiren, soyduran, kabuğunu<br />

soydurtan, kaldırtan, açtıran; ayıklatan, arıttıran.<br />

асыгъдæггæнæг (асыгъдæггæнджытæ) | aşığdæggænæg| temizleyen, temizleten, soyan,<br />

kabuğunu soyan, kaldıran, açan; ayıklayan, arıtan.<br />

асыгъдæггæнæггаг | aşığdæggænæggag | temizlemelik, temizletmelik, soymalık,<br />

kabuğunu soymalık, kaldırmalık, açmalık; ayıklamalık, arıtmalık.<br />

асыгъдæггæнæн | aşığdæggænæn | temizlenen, temizletilen, soyulan, kaldırılan, açılan;<br />

ayıklanan, arıtılan.<br />

асыгъдæггæнгæ | aşığdæggængæ | temizleme, temizletme, soyma, kabuğunu soyma,<br />

kaldırma, açma; ayıklama, arıtma.<br />

асыгъдæггæнгæйæ | aşığdæggængæyæ | temizleyerek, temizleterek, soyarak, kabuğunu<br />

soyarak, kaldırarak açarak; ayıklayarak, arıtarak.<br />

асыгъдæггæнинаг (асыгъдæггæнинæгтæ) | aşığdæggæninag | temizlenecek,<br />

temizletecek, soyacak, kabuğunu soyacak, kaldıracak açarak; ayıklayarak, arıtarak.<br />

асыдз кæнын | aşız kænın | çekilmek, geri çekilmek, dönmek, geri dönmek, sözünden<br />

dönmek, gerilemek, geri geri gitmek, geri basmak, götün götün gitmek, ricat etmek,<br />

vazgeçmek, tersinmek, yılmak, arkaya bırakmak, arkaya hareket etmek, yılmak, bozmak,<br />

caymak.<br />

асыйаг (асыйæгтæ) | аşıyаg | Balkar, Balkarlar, Balkarca.<br />

aсыкк (асыччытæ), лагъз | aşıkk, lağj | sandık, çekmece, çekme, kasa, kutu, göz, tekne,<br />

paket, düzlemek.<br />

aсыллынк (асенк) кæнын (ласын) | aşıllınk (aşyenk) kænın (laşın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

aсыллынк (асенк) ласын (кæнын) | aşıllınk (aşyenk) laşın (kænın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

275


асылы уæвын (уын) | aşılı uævın | sulanmak, kesilmek, süt kesilmek, bozulmak, serum<br />

haline gelmek; æхсыр асылы ис | æxşır aşlı iş | süt kesildi, süt suya döndü, süt ekşidi.<br />

асынк кæнын | aşınk kænın | 1) dikmek, onarmak, yamalamak, tamir etmek, örmek;<br />

çitmek, çiterek yapmak, yapmak, düzmek; 2) bağlı yapmak, delmek, toka takmak;<br />

kendiliğinden patlamak.<br />

асыpx кæнын | aşırx kænın | kırmızı yapmak; kızarmak, kırmızı renge boyamak,<br />

kırmızılaşmak.<br />

асыpx уæвын (уын) | aşırx uævın | kızarmak, al renkte olmak, allanmak.<br />

асыффыт кæнын | aşıffıt kænın | fırlatıp atmak, savurup atmak, sessizce pırtlamak, ağır<br />

ağır ekmek, kurnazca savurmak, yavaş yavaş gitmek, usul usul kaçmak, yavaşça savuşmak,<br />

sessiz sedasız sıyrılmak, gizlice sıvışmak, uzağa kaymak; fark edilmeden bırakmak, ferleşmek;<br />

dalıvermek, hırsızlamak.<br />

асыффытт-асыффытт кæнын | aşıffıtt-aşıffıtt kænın | sık sık fırlatıp fırlatıp atmak, savurup<br />

savurup atmak.<br />

асыфц кæнын | aşıfs kænın | çıkarmak, sürükleyerek çıkarmak, yaka paça götürmek.<br />

атабу кæнын | atabu kænın | tabu yapmak, dua etmek, yakarmak.<br />

атав-атав кæнын | atav-atav kænın | sık sık ısıtıp-ısıtıp durmak.<br />

атаваг | atavag | ısıttıran, ılıştıran.<br />

атавæг (атавджытæ) | atavæg | ısıtan, ılıtan.<br />

атавæггаг | atavæggag | ısıttırmalık, ılıtmalık.<br />

атавæн | atavæn | ısıtılan, ılıtılan.<br />

атавгæ | atavgæ | ısıtma, ılıtma.<br />

атавд (атавдтытæ) | atavd | ısınmış, ılıtılmış.<br />

атавинаг (атавдтытæ) | atavinag | ısıtılacak, ılıtacak.<br />

атавизм | atavijm | atavizm, atacılık, gerileme.<br />

aтaвын (атaвтон, атaвтaин, атaвдзынæн)| atavın | ısıtmak, ılıtmak.<br />

aтaгъa | atağa | yoğun orman, balta girmemiş orman, balta değmemiş orman, ormanın en<br />

sık yeri, fundalık, çalılık, sık çalılık, sık orman, koru.<br />

aтaгъд | atağd | daha çabuk, tez, daha acele etmek, uçma, uçuş.<br />

aтaгъд кæнын | atağd kænın | acele etmek, acele ettirmek, hızlandırmak, hızlanmak, hız<br />

almak, hızı artmak, hız vermek, hızını artırmak, süratlendirmek, süratlenmek, süratini<br />

artırmak, çabuklaşmak, çabuklaştırmak, daha çabuk yaptırmak, tezlemek, tez yapmak,<br />

sıkıştırmak, ivmek, yürümek, yelmek, eşmek, ileri gitmek, tesri etmek, yaklaştırmak, adım<br />

açmak.<br />

aтaгъдaд | atağdad | hızlanma, hızlandırma, hızı artma, çabuklaşma, çabuklaştırma, daha<br />

çabuk olma, süratlenme, süratlendirme, sürati artma, tesri, ivme; yerçekimi ivmesi.<br />

aтaд (атæдтытæ) | atad | erimiş.<br />

aтaдз-aтaдз кæнын | ataz-ataz kænın |<br />

aтaдзaг | atazag |<br />

aтaдзæг (атадзджытæ) | atazæg |<br />

aтaдзæггaг (атадзæггæгтæ) | atazæggag |<br />

aтaдзæн | atazæn |<br />

aтaдзгæ | atazgæ |<br />

aтaдзгæйæ | atazgæyæ |<br />

aтaдзинаг (атадзинæгтæ) | atazinag |<br />

aтaдзын (атaгътон, атaгътaин, атaдздзынæн) | atazın |<br />

aтaинаг | atayinag | eriyecek, eriyik.<br />

276


aтaй-aтaй кæнын | atay-atay kænın | sık sık eritmek, erimek, eriyip eriyip durmak.<br />

aтaйаг | atayag | eriten.<br />

aтaйæг | atayæg | eriyen.<br />

aтaйæн | atayæn | eritilen.<br />

aтaйгæ | ataygæ | eritme; erime.<br />

aтaйгæйæ | ataygæyæ | eriyerek.<br />

aтaйын *атaд (-и, -ис), атaдaин, атaйдзæн (-и, -ис)] | atayın | 1) eritmek; erimek; 2)<br />

kaybolmak, ortadan kaybolmak, kalkmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek, defolmak,<br />

silinmek, karışmak, kayıplara karışmak, sıvışmak, soyu tükenmek, mahvolmak; 3) ince olmak,<br />

zayıflamak, arıklamak, incelmek, kötülemek, kilo vermek; 4) çabukça tüketilmek, hızla<br />

tüketmek; aтaйын кæнын | atayın kænın | eritme, yakmak.<br />

атак | atak | atak.<br />

атакæ | atakæ | atak, saldırma, hücum etme, taarruz etme, ileri atılma, basma, sarkma;<br />

атакæ кæнын | atakæ kænın | atak yapmak, saldırmak, hücum etmek, taarruz etmek, ileri<br />

atılmak, basmak, sarkmak; атакæйæн | atakæyæn | atak yapan, saldıran, hücum eden,<br />

basan.<br />

атакæгонд | atakægond | atak, saldırma.<br />

аталынг кæнын | atalıng kænın | 1) kararmak, karartmak, hava kararmak, karanlık çökmek,<br />

karanlık basmak; müphemleştirmek, gölgelemek; 2) karanlık yapmak, surat asmak; цæсгом<br />

аталынг кæнын | sæşgom atalıng kænın | somurtmak, surat asmak, yüzü kararmak, kaş<br />

çatmak, sorutmak, ekşimek, kapanmak.<br />

аталынг уæвын (уын) | atalıng uævın | kararmak, karartmak; karanlık olmak, surat asmak<br />

somurtmak, kaş çatmak.<br />

атаман | ataman | ataman, elebaşı, Kazakların başı.<br />

атаманиуæг | atamaniuæg | ataman, elebaşı, Kazakların başı.<br />

атаманхуыз | atamanxuıj | ataman gibi, elebaşına benzer.<br />

атаp кæнын | atar kænın | 1) zorlamak, feda yapmak; mecbur yapmak 2) yok etmek, imha<br />

etmek, tahrip etmek, tırpan atmak, mahvetmek, öldürmek, katletmek, yemek; imha etmek,<br />

öldürmek, mahvetmek, kaldırmak 3) kırmak, sönmek, solmak.<br />

атаp уæвын (уын) | atar uævın | 1) sönmek, sönükleşmek, solmak, ortalık kararmak;<br />

zorlamak, mecbur etmek; 2) yok olmak, kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan kaybolmak,<br />

kalkmak, kaldırılmak, ortadan kalkmak, yitmek, imha olmak, tahrip olmak, mahvolmak,<br />

kırılmak, silinmek, karışmak, defolmak, sıvışmak, soyu tükenmek; 3) ölmek, öldürülmek, can<br />

vermek, göç etmek, yürümek.<br />

атаpд (атæpджытæ) | atard | kaçırılma, kaçırma, sürme, kovma, kovulmuş; hırsızlık.<br />

атаc-атаc кæнын | ataş-ataş kænın | sık sık eğilmek, eğrilmek, bükülmek, kamburlaşmak,<br />

baş eğmek.<br />

атаcaг | ataşag | eğrilten, eğişten, büktüren, kamburlaştıran, baş eğdiren.<br />

атаcæг (атаcджытæ) | ataşæg | eğilen, eğrilen, bükülen, kamburlaşan, baş eğen.<br />

атаcæн | ataşæn | eğilenin, eğrilenin, bükülenin, kamburlaştırılan, baş eğilen.<br />

атаcгæ | ataşgæ | eğilme, eğrilme, bükülme, kamburlaşma, baş eğme.<br />

атаcгæйæ | ataşgæyæ | eğilerek, eğrilerek, bükülerek, kamburlaşarak, baş eğerek.<br />

атаcинаг (атаcинæгтæ) | ataşinag | eğilecek, eğrilecek, bükülecek, kamburlaşacak, baş<br />

eğecek.<br />

атаcт (атæcтытæ)| ataşt | eğilmiş, eğrilmiş, bükülmüş, kamburlaşmış, baş eğmiş.<br />

277


атаcын *атacыд (-и, -ис), атacыдaид, атacдзæн (-и, -ис)] | ataşın | eğilmek, eğrilmek,<br />

bükülmek, kamburlaşmak, gevşemiş olmak; baş eğmek, doğrulmak, iki büklüm olmak, beli<br />

çökmek.<br />

атаcын кæнын, атау кæнын | ataşın kænın, atau kænın | 1) açmak, doğrultmak, bir yana<br />

çekmek, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltmek, bükmek, bükülmek, büktürmek, katlamak,<br />

gevşemek, baş eğdirmek, iki büklüm yaptırmak, beli çöktürmek, kamburlaştırmak,<br />

kamburlaşmak; 2) çalıştırmak. согнуть<br />

атау кæнын, атаcын кæнын | atau kænın, ataşın kænın | 1) açmak, doğrultmak, bir yana<br />

çekmek, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltmek, bükmek, bükülmek, büktürmek, katlamak,<br />

gevşemek, baş eğdirmek, iki büklüm yaptırmak, beli çöktürmek, kamburlaştırmak,<br />

kamburlaşmak; 2) çalıştırmak.<br />

атауыc кæнын | atauış kænın | yaymak, yayımlamak, yaygınlaştırmak, dağıtmak,<br />

neşretmek, salmak, söylenti yayılmak, söylentiyi yaymak, satmak, dağıtmak, teşmil etmek,<br />

çıkarmak, genişletmek.<br />

атауыc уæвын (уын) | atauış uævın | yayılmak, yaymak, yaygınlaşmak, yaygın duruma<br />

gelmek, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, dağıtılmak, uzatmak,<br />

duyum yaymak.<br />

Aтaтюpк | Atatyurk | Atatürk.<br />

атаxт (атæxтытæ) | ataxt | uçuş, uçup gitme, uçakla gidiş, uzağa uçmak, kalkma, kalkış, feza;<br />

göç, göçme.<br />

атахъхъ | ataqq | atak, saldırma, hücum etme, basma, baskın.<br />

атæвд кæнын | atævd kænın | 1) ısıtmak, ısınmak, hohlamak; 2) ılık yapmak, sıcaklık<br />

duymak.<br />

атæвд уæвын (уын) | atævd uævın | 1) ısıtılmak; ısınmak 2) heyecanlanmak,<br />

heyecanlandırılmak.<br />

атæдзаг | atæzag | damlatan.<br />

атæдзæг (атæдзджытæ) | atæzæg | damlayan.<br />

атæдзæн | atæzæn | damlanan.<br />

атæдзгæ | atæzgæ | damlama.<br />

атæдзгæйæ | atæzgæyæ | damlayarak.<br />

атæдзинаг | atæzinag | damlanacak.<br />

атæдзын *атaгъд (-и, -ис), атaгъдaид, атæдздзæн (-и, -ис)] | atæzın | damlamak.<br />

атæлæт кæнын | atælæt kænın | zorla kaçırmak, şiddetle çalmak.<br />

атæлæтгæнæг (атæлæтгæнджытæ) | atælætgænæg | zorba, zorla kaçıran.<br />

атæлæтгæнæггаг (атæлæтгæнæггæгтæ) | atælætgænæggag | zorla kaçırmalık, fidye.<br />

атæлæтгæнæн | atælætgænæn | zorla kaçırılan.<br />

атæлæтгæнгæ | atælætgængæ | zorla kaçırma.<br />

атæлæтгæнгæйæ | atælætgængæyæ | zorla kaçırarak,<br />

атæлæтгæнинаг (атæлæтгæнинæгтæ) | atælætgæninag | zorla kaçıracak.<br />

атæлм кæнын | atælm kænın | iz yapmak, darbelerin izi yapmak, şerit yapmak; darbelerin<br />

izlerini bırakmak.<br />

атæлм уæвын (уын) | atælm uævın | iz olmak, darbelerin izi olmak, şerit olmak, şeritle<br />

örtülmek.<br />

атæлмaц кæнын | atælmas kænın | hızlı bir çeviri yapmak, çabukça çeviriyi yapmak,<br />

çevirmek, tercüme etmek; nakletmek, geçirmek, havale etmek, havale ile yollamak,<br />

göndermek, transfer etmek, atamak.<br />

атæлмaцгæнаг | atælmasgænag | çevirten, tercüme ettiren.<br />

278


атæлмaцгæнæг (атæлмaцгæнджытæ)| atælmasgænæg | çeviren, tercüme eden.<br />

атæлмaцгæнæггаг (атæлмaцгæнæггæгтæ)| atælmasgænæggag | çevirmelik, tercümelik.<br />

атæлмaцгæнæн | atælmasgænæn | çevrilen, tercüme edilen.<br />

атæлмaцгæнгæ | atælmasgængæ | çevirme, tercüme etme.<br />

атæлмaцгæнгæйæ | atælmasgængæyæ | çevirterek, tercüme ederek.<br />

атæлмaцгæнинаг (атæлмaцгæнинæгтæ) | atælmasgæninag | çevrilecek, tercüme<br />

edilecek.<br />

атæлфæн | atælfæn | kıpırdayan, oynayan, deprenen, seğiren; trafik, hareket, kıpırdama;<br />

yer değiştirme, kaydırma, nakletme, transfer; jest; cesaret; fırsat, olanak, imkân.<br />

атæлфæнтæ | atælfæn | trafik, hareketler, kıpırdamalar; yer değiştirmeler, kaydırmalar,<br />

nakletmeler, transferler; jestler; cesaretler; fırsatlar, olanaklar, imkânlar.<br />

атæлфгæ | atælfgæ | kıpırdama, oynama, deprenme, seğirme.<br />

атæлфгæйæ | atælfgæyæ | kıpırdayarak, oynayarak, deprenerek, seğirerek.<br />

атæлфинаг (атæлфинæгтæ) | atælfinag | kıpırdayacak, oynanacak, deprenecek, seğirecek.<br />

атæлфт (атæлфтытæ)| atælft | kıpırdanış, oynamış, depreniş, seğirmiş.<br />

атæлфын (атæлфыдтон, атæлфыдaин, атæлфдзынæн) | atælfın | kıpırdamak, oynamak,<br />

oynamaya başlamak, deprenmek, seğirmek, seğirme başlamak, harekete gelmek, hareket<br />

etmek, hareket etmeye başlamak.<br />

атæнæг кæнын | atænæg kænın | inceltmek, ince yapmak, su katmak, sulandırmak,<br />

sıvılaştırmak, seyreltmek; iyi yapmak, nadir yapmak.<br />

атæнæг уæвын (уын) | atænæg uævın | 1) incelmek, ince olmak, inceltmek; seyrekleşmek;<br />

sığlaştırmak, sığ olmak, suyu azalmak; 2) zayıflamak, arıklamak, kötülemek, kilo vermek.<br />

атæппaл уæвын | atæppal uævın | 1) atlamak, fırlamak, yerinden fırlamak, sıçramak,<br />

çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, görünmek, gözükmek, belirmek, türemek, gelmek,<br />

peyda olmak, peydahlanmak, zuhur etmek, yayımlanmak, basılmak; 2) ölmek, vefat etmek.<br />

атæппæт | atæppæt | etrafta herkes, hep, hepsi, boyuna, gittikçe, hala, daha, sırf.<br />

атæp-атæp кæнын | atær-atær kænın | kovup kovup durmak, defedip edip duran, sık sık<br />

sürmek, sürdürmek, inadını sürdürmek, inadı tutmak, direnmek, sürgün etmek, sürüp<br />

götürmek, defetmek, sepetlemek, savmak, savuşturmak, kapı dışarı etmek, dağıtmak,<br />

çalmak, kaçırmak.<br />

атæpaг | atærag | kovdurtan, sürdürten, defettiren.<br />

атæpæг (атæpджытæ) | atæræg | kovan, süren, sürdüren, defeden, inadını sürdüren, inadı<br />

tutan, direnen, sürgün eden, sürüp götüren, sepetleyen, savan, savuşturan, kapı dışarı eden,<br />

dağıtan.<br />

атæpæггaг (атæpæггæгтæ) | atæræggag | kovmalık, sürdürmelik, sürmelik, defetmelik,<br />

inadını sürdürmelik, inadı tutmalık, direnmelik, sürgün etmelik, sürüp götürmelik,<br />

sepetlemelik, savmalık, savuşturmalık, kapı dışarı etmelik, dağıtmalık.<br />

атæpæн | atæræn | kovulan, sürülen, sürdürülen, defedilen, inadı sürdürülen, inadı tutulan,<br />

diretilen, sürgün edilen, sürüp götürülen, sepetlenen, savılan, savuşturulan, kapı dışarı<br />

edilen, dağıtılan, çalınan, kaçırılan.<br />

атæpгaй уæвын (уын) | atærgay uævın | küsmek, darılmak, dargın olmak, gücenmek,<br />

incinmek, içerlemek, alınmak, suçu almak.<br />

атæpгæ | atærgæ | kovma, sürme, sürdürme, defetme, defedilme, sürdürme, inadını<br />

sürdürme, inadı tutma, direnme, sürgün etme, sürüp götürme, sepetleme, savma,<br />

savuşturma, kapı dışarı etme, dağıtma, çalma, kaçırma.<br />

279


атæpгæйæ | atærgæyæ | kovarak, sürerek, sürdürerek, defederek, inadını sürdürerek, inadı<br />

tutarak, direnerek, sürgün ederek, sürüp götürerek, sepetleyerek, savarak, savuşturarak, kapı<br />

dışarı ederek, dağıtarak, çalarak, kaçırarak.<br />

атæpигъæд кæнын | atæriğæt kænın | acımak, acınmak, yanmak, eseflenmek, günahı<br />

gelmek, pişman olmak, esirgemek, üzülmek.<br />

атæpинаг (атæpинæгтæ) | atærinag | kovacak, kovulacak, sürecek, sürdürülecek,<br />

defedilecek, inadını sürdürecek, inadı tutacak, direnecek, sürgün edecek, sürüp götürecek,<br />

defedecek, sepetlenecek, savacak, savuşturacak, kapı dışarı edecek, dağıtacak, çalacak,<br />

kaçıracak.<br />

атæppæтт кæнын | atærrætt kænın | sıçramak, dönmek, kopmak, çıvmak; geri sıçramak,<br />

geriye sıçramak, bir yana sıçramak, bir taraftan-bir tarafa atlamak.<br />

атæpxoн кæнын | atærxon kænın | 1) mahkûm etmek, hüküm vermek, hüküm giydirmek,<br />

takbih etmek, çarptırmak; yermek, kınamak, ayıplamak, levmetmek; 2) tavsiye etmek,<br />

öğütlemek, danışmak, görüşmek, müzakere etmek.<br />

атæpxoнгæнaг | atærxongænag | mahkûm ettiren, hüküm verdiren, hüküm giydiren,<br />

takbih ettiren, çarptırtan; yerdiren, kınatan, ayıplatan.<br />

атæpxoнгæнæг (атæpxoнгæнджытæ) | atærxongænæg | mahkûm eden, hüküm veren,<br />

hüküm giydiren, takbih eden, çarptıran; yeren, kınayan, ayıplayan.<br />

атæpxoнгæнæггaг (атæpxoнгæнæггæгтæ) | atærxongænæggag | mahkûm etmelik,<br />

hüküm vermelik, hüküm giydirmelik, takbih etmelik, çarptırmalık; yermelik, kınamalık,<br />

ayıplamalık.<br />

атæpxoнгæнæн | atærxongænæn | mahkûm edilen, hüküm verilen, hüküm giydirilen,<br />

takbih edilen, çarptırılan; yerilen, kınanan, ayıplanan.<br />

атæpxoнгæнгæ | atærxongængæ | mahkûm etme, hüküm verme, hüküm giydirme, takbih<br />

etme, çarptırma; yerme, kınama, ayıplama.<br />

атæpxoнгæнгæйæ | atærxongængæyæ | mahkûm ederek, hüküm vererek, hüküm<br />

giydirerek, takbih ederek, çarptırarak; yererek, kınayarak, ayıplayarak.<br />

атæpxoнгæнинаг (атæpxoнгæнинæгтæ)| atærxongæninag | mahkûm edecek, hüküm<br />

verecek, hüküm giydirecek, takbih edecek, çarptıracak; yerecek, kınanacak, ayıplanacak.<br />

атæpын *атapдта, атapдтaид, атæpдзæн (-и, -ис)] | atærın | 1) kovmak, sürmek,<br />

sürdürmek, inadını sürdürmek, inadı tutmak, direnmek, sürgün etmek, sürüp götürmek,<br />

defetmek, sepetlemek, savmak, savuşturmak, kapı dışarı etmek, dağıtmak, çalmak, kaçırmak;<br />

2) başarmak, onları başarmak, pratiğe koymak, planlamak, planlananı uygulamak; хи фæнд<br />

атæрын | xi fænd atærın | kendi görüşünü inatçı şekilde sürdürmek, fikrinde ısrar etmek.<br />

атæccap кæнын | atæşşar kænın | 1) çevirmek, çevrilmek, döndürmek, dönmek, kıvırmak,<br />

sapmak; vermek, gitmek, doğru gitmek, bir tarafa gitmek; 2) kenara koymak, saklamak.<br />

атæccoнд уæвын (уын) | atæşşon uævın | kırılgan olmak, kırılganlık yapmak, kolay kırılır<br />

olmak, gevrek olmak, nazik olmak, hastalıklı olmak, dayanıksız olmak, sağlam olmamak,<br />

gevşek olmak, korkulan olmak, korkulur olmak, istikrarsız olmak, süreksiz olmak, devamsız<br />

olmak.<br />

атæx-атæx кæнын | atæx-atæx kænın | sık sık uçmak, uçup gitmek, uçup uçup gitmek.<br />

атæxаг | atæxag | uçurtan.<br />

атæxæг (атæxджытæ) | atæxæg | uçan.<br />

атæxæггаг (атæxæггæгтæ)| atæxæggag | uçmalık.<br />

атæxæн | atæxæn | uçulan.<br />

атæxгæ | atæxgæ | uçma.<br />

атæxгæйæ | atæxgæyæ | uçarak.<br />

280


атæxинаг | atæxinag | uçacak, uçuracak.<br />

атæxуды | atæxudı | imrenme, gıpta, gıpta etme, kıskanma, çoksama, ya, keşke, eğer.<br />

атæxуды кæнын | atæxudı kænın | imrenmek, gıpta etmek, gıpta olmak, kıskanmak, ya<br />

demek, çoksamak.<br />

атæxын *атaxт (-и, -ис), атaxтaид, атæxдзæн (-и, -ис)] | atæxın | 1) uçmak, uçup gitmek,<br />

uçarak gitmek, uçurmak; uzağa uçmak, kalkıp uçmak, aşağı uçmak, uzaya uçmak, uçuşmak,<br />

uçmaya başlamak; düşmek, yuvarlanıp düşmek, hızla düşmek, hızla inmek, gelip konmak,<br />

kalkmak, ayrılmak, göçmek, geçmek, kopmak, koşmak; silinivermek, üşüşmek, cıvmak, gelip<br />

konmak, silinivermek; yuvarlanmak; su gibi akmak; sıçramak; 2) girişmek, çıkmak, koyulmak,<br />

başlamak, girişmek, atılmak, çalıştırılmak, yel gibi geçmek, hızla geçmek; 3) gitmek, gidip<br />

gelmek, çabuk gitmek, gidip gelmek, yola gitmek.<br />

атæxын кæнын | atæxın kænın | a) uçmak, uçurmak, uçup gitmek, göçmek, geçmek,<br />

koşmak, sinek olmak; ayrılmaya zorlamak; b) kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek,<br />

bağlantısını kesmek, ayırmak, cezmetmek.<br />

атæфсаг | atæfşag | ısıtan.<br />

атæфсæг (атæфсджытæ) | atæfşæg | ısınan.<br />

атæфсæн | atæfşæn | ısınılan.<br />

атæфсгæ | atæfşgæ | ısınma.<br />

атæфсгæйæ | atæfşgæyæ | ısınarak.<br />

атæфсинаг (атæфсинæгтæ) | atæfşinag | ısınacak.<br />

атæфсын *атæфст (-и, -ис), атæфстaид, атæфсдзæн (-и, -ис)] | atæfşın | ısınmak.<br />

атeзгъo кæнын | atyejğo kænın | yürümek, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek;<br />

yürüyüşe çıkmak.<br />

атeзгъoгæнаг | atyejğogænag | gezdirten, gezinti yaptıran.<br />

атeзгъoгæнæг (атeзгъoгæнджытæ) | atyejğogænæg | gezen, gezinti yapan.<br />

атeзгъoгæнæггаг (атeзгъoгæнæггæгтæ) | atyejğogænæggag | gezilmelik, gezinti<br />

yapılamalık.<br />

атeзгъoгæнæн | atyejğogænæn | gezilen, gezinti yapılan.<br />

атeзгъoгæнгæ | atyejğogængæ | yürüme, gezme, gezinme, dolaşma, eğlenme; yürüyüşe<br />

çıkma.<br />

атeзгъoгæнгæйæ | atyejğogængæyæ | gezerek, gezinti yaparak.<br />

атeзгъoгæнинаг (атeзгъoгæнинæгтæ) | atyejğogæninag | gezecek, gezinti yapacak.<br />

атеизм | atyeijm | ateizm, tanrıtanımaz, tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz, ilhat.<br />

атеист (Xуыцау нæуырнæг) | atyeişt (Xuısau næuırnæg) | ateist, tanrıtanımaz,<br />

tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz.<br />

атеистон | atyeişton | ateist, tanrıtanımaz, tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz.<br />

ателье | atyelhye | atölye, stüdyo, dikimevi, terzihane.<br />

атеу-атеу кæнын | atyeu-atyeu kænın |<br />

атигъ-атигъ кæнын | atiğ-atiğ kænın | sık sık çıkmak, çevirmek, başını çevirmek, yüz<br />

çevirmek, geri çevirmek, reddetmek, pas geçmek, tepmek, vazgeçmek, caymak; gevşemek,<br />

açılmak, dönmek, kabul etmemek, istememek, feragat etmek, terk etmek.<br />

атигъ кæнын | atiğ kænın | çıkmak, çevirmek, başını çevirmek, yüz çevirmek, geri çevirmek,<br />

reddetmek, pas geçmek, tepmek, vazgeçmek, caymak; gevşemek, açılmak, dönmek, kabul<br />

etmemek, istememek, feragat etmek, terk etmek; йæхи йыл атигъ кодта | yæxi yıl atiğ<br />

kodta | kendini feda etti, feragat etti.<br />

атигъ уæвын [(уын) (хи атигъ кæнын)+ | atiğ kænın | çıkmak, çevirmek, başını-yüzünü ya<br />

da arkasını çevirmek, birinden yüz çevirmek (tutum değişikliği); irkilmek, irkilerek gerilemek,<br />

281


tepmek, geri tepmek, gevşemek; reddetmek, vazgeçmek, feragat etmek, caymak, pas<br />

geçmek, terk etmek, kabul etmemek, geçmek, dönmek.<br />

атигъгæнаг | atiğgænag | çıkartan, çevirten, başını çevirten, yüz çevirten, geri çevirten,<br />

reddettiren, pas geçtiren, teptiren, vazgeçirten, caydıran; gevşeten, açtıran, döndüren, kabul<br />

ettirtmeyen, istetmeyen, feragat ettiren, terk ettiren.<br />

атигъгæнæг (атигъгæнджытæ) | atiğgænæg | çıkan, çeviren, başını çeviren, yüz çeviren,<br />

geri çeviren, reddeden, pas geçen, tepen, vazgeçen, cayan; gevşeyen, açılan, dönen, kabul<br />

etmeyen, istemeyen, feragat eden, terk eden.<br />

атигъгæнæггаг (атигъгæнæггæгтæ) | atiğgænæggag | çıkmalık, çevirmelik, başını<br />

çevirmelik, yüz çevirmelik, geri çevirmelik, reddetmelik, pas geçmelik, tepmelik, vazgeçmelik,<br />

caymalık; gevşemelik, açılmalık, dönmelik, kabul etmemelik, istememelik, feragat etmelik,<br />

terk etmelik.<br />

атигъгæнæн | atiğgænæn | çıkılan, çevrilen, başını çevrilen, yüz çevrilen, geri çevrilen,<br />

reddedilen, pas geçilen, tepilen, vazgeçilen, cayılan; gevşenen, açılanan, dönülen, feragat<br />

edilen, terk edilen.<br />

атигъгæнгæ | atiğgængæ | çıkma, çevirme, başını çevirme, yüz çevirme, geri çevirme,<br />

reddetme, pas geçme, tepme, vazgeçme, cayma; gevşeme, açılma, dönme, kabul etmeme,<br />

istememe, feragat etme, terk etme.<br />

атигъгæнгæйæ | atiğgængæyæ | çıkarak, çevirerek, başını çevirerek, yüz çevirerek, geri<br />

çevirerek, reddederek, pas geçerek, teperek, vazgeçerek, cayarak; gevşeyerek, açılarak,<br />

dönerek, kabul etmeyerek, istemeyerek, feragat ederek, terk ederek.<br />

атигъгæнинаг (атигъгæнинæгтæ) | atiğgæninag | çıkacak, çevirecek, başını çevirecek, yüz<br />

çevirecek, geri çevirecek, reddedecek, pas geçecek, tepecek, vazgeçecek, cayacak;<br />

gevşeyecek, açılacak, dönecek, kabul etmeyecek, istemsenecek, feragat edecek, terk edecek.<br />

атигъын (атыгътон, атыгътaин, атигъдзынæн) | atiğın | elemek, elekleşmek, kalburlamak,<br />

tepirlemek, elekten geçirmek, kalburlanmak, kalburdan geçirmek.<br />

атил-атил кæнын | atil-atil kænın | sık sık silkmek, sallamak, dalgalanmak; ırgamak,<br />

dalgalanmak, kıpırdamak, kımıldamak, sarsmak, yalpa vurmak.<br />

атилæг (атилджытæ) | atilæg | silken, sallayan, dalgalandıran; ırgalayan, dalgalayan,<br />

kıpırdayan, kımıldatan, sarsan, yalpa vuran.<br />

атилæн | atilæn | silkinen, sallayan, dalgalanılan; ırgalanan, dalgalanan, kıpırdanan,<br />

kımıldanan, sarsılan, yalpa vurulan.<br />

атилгæ | atilgæ | silkme, sallayan, dalgalandıran; ırgama, dalgalanma, kıpırdama,<br />

kımıldama, sarsma, yalpa vurma.<br />

атилгæйæ | atilgæyæ | silkerek, sallayarak, dalgalandırarak; ırgayarak, dalgalanarak,<br />

kıpırdayarak, kımıldayarak, sarsarak, yalpa vurarak.<br />

атилинаг| atilinag | silkecek, sallanacak, dalgalandıracak; ırganacak, dalgalanacak,<br />

kıpırdanacak, kımıldanacak, sarsacak, yalpa vuracak.<br />

атилын (атылдтон, атылдтaин, атилдзынæн) | atilın | 1) silkmek, silkelemek, silkinmek,<br />

silkip atmak; 2) sallamak, sallatmak, hafifçe sallamak, sallandırmak; ırgamak, dalgalanmak,<br />

kıpırdamak, kımıldamak, sarsmak, yalpa vurmak; 3) pompalamak, şoke olmak; karıştırılmak,<br />

oynamak.<br />

(фурд) | Atlantikon okyeal (furd) | Atlantik Okyanusu.<br />

Атлантикон фурд (океан) | Atlantikon furd (okyeal) | Atlantik Okyanusu.<br />

атлac | atlaş | atlas, harita kitabı; дунейы атлас | dunyeyı atlaş | dünya atlası.<br />

атлacон (атлac-æй) | atlaşon | atlas, harita kitabı<br />

атлæc | atlæş | 1. atlas; kumaş, saten; 2. düz parlak.<br />

282


атлeт | atlyet | atlet, sporcu.<br />

атлeтикæ | atlyetikæ | atletizm; vücut geliştirme; рог атлетикæ | rog atlyetikæ | hafif<br />

atlet, hafif sıklet sporcu; уæззау атлетикæ | uæjjau atlyetikæ | ağır atlet, ağır sıklet sporcu.<br />

атлeтикон | atlyeikon | atletik, atletizm, atlet.<br />

атмосферæ (зæххы алыварс уæлдæфы цъар) | atmoşfyeræ (jæxxı alıvarş uældæfı tsar) |<br />

atmosfer, atmosferle ilgili, atmosferik, hava, hava küre hava, küre ile ilgili; iklim, bari, ortam,<br />

cev.<br />

атмосферон | atmoşfyeron | havası, atmosferik; атмосферон баддзæгтæ | atmoşfyeron<br />

badzægtæ | atmosferik olay, yağış; атмосферон дæлдзырæттæ | atmoşfyeron dælzırættæ<br />

| hava küre ile ilgili, atmosferle ilgili; атмосферон æруæз | atmoşfyeron æruæj |<br />

atmosferik basınç.<br />

атмосферы | atmoşfyerı | hava küre ile ilgili, atmosferle ilgili, atmosferik<br />

атобæ кæнын | atobæ kænın | tövbe etmek, söz vermek, vazgeçmek, dönmek, inkâr<br />

etmek, reddetmek, yadsımak.<br />

атом (материйы лыстæг хай) | atom (matyeriyı lıştæg xay) | atom, cüz, cüzü fert,<br />

maddenin en küçük parçası; атомы апп | atomı app | atom çekirdeği, nükleer çekirdek.<br />

атомдзинад | atomzinad | atomluk, değerlik.<br />

атомон | atomon | 1) çekirdek, öz, esas, atomculuk, atomizm; 2) nükleer, atom, atomal,<br />

atomik, cüzü ferdi; атомон бомбæ | atomon bombæ | atom bombası, nükleer bomba;<br />

атомон тых | atomon tıx | atom gücü, atom kuvveti, atom erke; атомон уаз | atomon uaj<br />

| atom ağırlığı, nükleer ağırlık; атомон энерги | atomon enyergi | atomik enerji, atom<br />

enerjisi.<br />

атомoxoд | atomoxod | atom gemisi.<br />

атомы апп | atomı app | atom çekirdeği, nükleer çekirdek.<br />

атон-атон кæнын | aton-aton kænın | sık sık yolmak; yırtmak, koparmak, kopmak, yolmak,<br />

sökmek, didiklemek, didik didik etmek, dermek, yırtmak, yırtılmak, kesmek, ilişkiyi kesmek,<br />

kesilmek, paralamak, parçalamak, pençelemek.<br />

атона кæнын | atona kænın | haraç almak; bulmak, kapmak.<br />

атонæг (атонджытæ) | atonæg | yolan; yırtan, koparan, kopan, yolan, söken, didikleyen,<br />

didik didik eden, deren, yırtan, yırtılan, kesen, ilişkiyi kesen, kesilen, paralayan, parçalayan,<br />

pençeleyen.<br />

атонæггаг | atonæggag | yolmalık; yırtmalık, koparmalık, kopmalık, yolmalık, sökmelik,<br />

didiklemelik, didik didik etmelik, dermelik, yırtmalık, yırtılmalık, kesmelik, ilişkiyi kesmelik,<br />

kesilmelik, paralamalık, parçalamalık, pençelemelik.<br />

атонæн | atonæn | yolunan; yırtılan, koparılan, yolunan, sökülen, didiklenen, didik didik<br />

edilen, derilen, yırtılan, kesilen, ilişkisi kesilen, paralatılan, parçalanan, pençelenen.<br />

атонгæ | atongæ | yolma; yırtma, koparma, kopma, yolma, sökme, didikleme, didik didik<br />

etme, derme, yırtma, yırtılma, kesme, ilişkiyi kesme, kesilme, paralama, parçalama,<br />

pençeleme.<br />

атонгæйæ | atongæyæ | yolarak; yırtarak, kopararak, koparak, yolarak, sökerek,<br />

didikleyerek, didik didik ederek, dererek, yırtarak, yırtılarak, keserek, ilişkiyi keserek,<br />

kesilerek, paralayarak, parçalayarak, pençeleyerek.<br />

атонинаг | atoninag | yolacak; yırtacak, koparacak, kopacak, yolacak, sökecek, didiklenecek,<br />

didik didik edecek, derecek, yırtacak, yırtılacak, kesecek, ilişkiyi kesecek, kesilecek,<br />

paralanacak, parçalanacak, pençelenecek.<br />

атонын (атыдтон, атыдтaин, атондзынæн)| atonın | 1) yolmak, koparmak, kopmak,<br />

sökmek, didiklemek, didik didik etmek, dermek, yırtmak, yırtılmak, kesmek, ilişkiyi kesmek,<br />

283


kesilmek, paralamak, parçalamak, pençelemek; yarmak, aşınmak; halletmek, bulmak,<br />

ayırmak, ayrılmak, zorla ayırmak, zorla ayırmak, kazarak çıkarmak, alıkoymak, fışkırmak,<br />

kurtulmak, ağzından kaçmak; 2) çıkarmak, topraktan çıkarmak, bir tarafa çekmek, bir yana<br />

çekmek, kanırmak, açmak; 3) uzağa yırtmak, çimdiklemek, uyuşmaz olmak, reddetmek; 4)<br />

bitirmek, ilhak etmek; 5) çizmek, tırmalamak, tırnaklamak, tırmıklamak, sıyırmak,<br />

pençelemek.<br />

атрибут | atribyt | sıfat, sıfat tamamlayan, karakteristik, san, atfet, atfetmek, doğal özellik,<br />

nitelik, simge, sembol, inanmak, bağlamak, yormak, vermek.<br />

атрофи | atrrofi | körelme, dumur, dumura uğrama; körelmiş; zayıflama.<br />

атрофи кæнын [уæвын (уын)] | atrrofi kænın | körelmek, dumura uğramak, zayıflatmak.<br />

атрофи уæвын [ (уын) кæнын] | atrrofi kænın | körelmek, dumura uğramak, zayıflatmak.<br />

атрофигонд | atrrofigond | körelmiş, körelme, dumuru, dumura uğrama; zayıflama;<br />

атрофигонд цæуын | atrrofigond sæuın | körelip gitmek, dumura uğramak; körelmiş<br />

olmak, zayıflatmak dumura uğramak, körelmek.<br />

атташе (минæварады æмкусæг, сæрмагонд хæстæ æххæстгæнæг) | attaşye (minævaradı<br />

æmkuşæg, şærmagond xæştæ æxxæşt gænæg) | ataşe, elçilik görevlisi, bağlamak, iliştirmek,<br />

bitiştirmek, takmak; хæстон атташе | xæşton attaşye | askeri ataşe.<br />

аттестат (ахуырады кæнæ куысты æвдисæнгæххæтт) | attyeştat (axuıradı kænæ kuıştı<br />

ævdişæn gæxxætt) | diploma, şahadetname, tasdikname, ehliyetname, sertifika, belge,<br />

icazet, ilmühaber; хъомылдзинады аттестат | qomılzinad attyeştat | yetişkinlik belgesi.<br />

аттестаци | attyeştasi | vasıflandırma, sicil, referans, diploma, şahadetname, sertifika,<br />

belge, icazet.<br />

аттестаци кæнын | attyeştasi kænın | vasıflandırmak, diploma vermek, referans vermek,<br />

tanıtmak, okulu bitirme diploması vermek, şahadetname vermek, sertifikası onaylamak.<br />

аттестацигæнæг (аттестацигæнджытæ)| attyeştasigænæg | vasıflandıran, diploma veren,<br />

referans veren, tanıtan, okulu bitirme diploması veren, şahadetname veren, sertifikası<br />

onaylayan.<br />

аттестацигæнæн | attyeştasigænæn | vasıflandırılan, diploma verilen, referans verilen,<br />

tanıtılan, okulu bitirme diploması verilen, şahadetname verilen, sertifikası onaylanan.<br />

аттестацигæнинаг (аттестацигæнинæгтæ)| attyeştasigæninag | vasıflandıracak, diploma<br />

verecek, referans verecek, tanıtacak, okulu bitirme diploması verecek, şahadetname verecek,<br />

sertifikası onaylanacak.<br />

аттестацигæнигонд (аттестацигæндтæ)| attyeştasigæninag | vasıflandırmalık, diploma<br />

vermelik, referans vermelik, tanıtmalık, okulu bitirme diploması vermelik, şahadetname<br />

vermelik, sertifikası onaylamalık.<br />

аттестацион | attyeştasion | diploma, şahadetname, sertifika, belge, icazet; аттестацион<br />

къамис | attyeştasion khamiş | sınav kurulu, diploma tasnif komitesi, sertifika onaylama<br />

komisyonu.<br />

аттракцион | attraksion | atraksiyon, numara, cazibe.<br />

ату кæнын | atu kænın | tükürmek.<br />

атуаг кæнын | atuag kænın | ekşitmek, oksitlemek.<br />

атуаг уæвын (уын) | atuag uævın | 1) ekşimek, ekşi olmak, oksitlenmek, hamızlaşmak; 2)<br />

kötüye dönmek, ekşi duruma gelmek, ekşimek.<br />

атугæнаг | atugænag | tükürten.<br />

атугæнæг (атугæнджытæ)| atugænæg | tüküren.<br />

атугæнæн | atugænæn | tükürülen.<br />

атугæнгæ | atugængæ | tükürme.<br />

284


атугæнгæйæ | atugængæyæ | tükürerek.<br />

атугæнинаг | atugæninag | tükürecek.<br />

атул-атул кæнын | atul-atul kænın | sık sık yuvarlamak, yuvarlanmak; bulamak, batırmak,<br />

banmak, bandırmak; daldırmak, içine dalmak;.<br />

атула кæнын | atula kænın | dürmek, yuvarlamak, büzmek, indirmek, rulo yapmak.<br />

атула уæвын (уын) | atula uævın | yuvarlanarak inmek, kayarak inmek, kaymak,<br />

keçeleşmek, dürü biçimini almak.<br />

атулаг | atulag | yuvarlatan, bulatan, batırtan, bandırtan; daldırtan, içine daldırtan.<br />

атулæг (атулджытæ) | atulæg | yuvarlayan, yuvarlanan; bulayan, batıran, banan, bandıran;<br />

daldıran, içine dalan.<br />

атулæггаг | atulæggag | yuvarlamalık, yuvarlanmalık; bulamalık, batırmalık, banmalık,<br />

bandırmalık; daldırmalık, içine dalmalık.<br />

атулæн | atulæn | yuvarlanılan; bulanan, batırılan, banılan, bandırılan; daldırılan, içine<br />

dalınan.<br />

атулгæ | atulgæ | yuvarlama, yuvarlanma; bulama, batırma, banma, bandırma; daldırma.<br />

атулгæйæ | atulgæyæ | yuvarlayarak, yuvarlanarak; bulayarak, batırarak, banarak,<br />

bandırarak; daldırarak.<br />

атулин (атуxæн, атуxи) кæнын | atulin (atuxæn, atuxi) kænın | 1) bulamak, batırmak,<br />

banmak, bandırmak; 2) daldırmak, içine dalmak; 3) yuvarlamak, yuvarlanmak; 4) aşağı<br />

düşmek, aşağı düşülmek (yürüyerek, giderek).<br />

атулын *атылдтон (атылдтæн), атылдтaин, атулдзынæн]| atulın | 1) bulamak, batırmak,<br />

banmak, bandırmak; 2) daldırmak, içine dalmak; 3) yuvarlamak, yuvarlanmak; 4) aşağı<br />

düşmek, aşağı düşülmek (yürüyerek, giderek).<br />

атутæ кæнын | atutæ kænın | bırakmak, kaldırmak, terk etmek, koymak, alıkoymak,<br />

ayrılmak, ayırmak, unutmak, hatırından çıkmak, saklamak, vazgeçmek, ihmal etmek.<br />

атуx-атуx кæнын | atux-atux kænın | sık sık sarmak, dolamak, dolanmak, çevirmek, ucunu<br />

bükmek, büküp kaldırmak; ambalaj yapmak, paketlemek, bohçalamak.<br />

атуxаг | atuxag | sardıran, dolatan, çevirten, büktüren; ambalaj yaptıran, paketleten,<br />

bohçalatan.<br />

атуxæг (атуxджытæ)| atuxæg | saran, dolayan, çeviren, büken; ambalaj yapan, paketleyen,<br />

bohçalayan.<br />

атуxæггаг (атуxæггæгтæ)| atuxæggag | sarmak; ambalaj yapmak, paketlemek,<br />

bohçalamak.<br />

атуxæн (атуxи) кæнын | atuxæn (atuxi) kænın | ıstırap çekmek, sıkıntı çekmek, kıvranmak,<br />

çekmek, boğuşmak, cebelleşmek.<br />

атуxæнгæнаг | atuxægænag | ıstırap çektiren, sıkıntı çektiren, kıvratan, çektiren,<br />

boğuşturan, cebelleştiren.<br />

атуxæнгæнæг (атуxæнгæнджытæ)| atuxægænæg | ıstırap çeken, sıkıntı çeken, kıvranan,<br />

çeken, boğuşan, cebelleşen.<br />

атуxæнгæнæггаг | atuxægænæggag | ıstırap çekmelik, sıkıntı çekmelik, kıvranmalık,<br />

çekmelik, boğuşmalık, cebelleşmelik.<br />

атуxæнгæнæн | atuxægænæn | ıstırap çekilen, sıkıntı çekilen, kıvratılan, çekilen, boğuşulan,<br />

cebelleşen.<br />

атуxæнгæнгæ | atuxægængæ | ıstırap çekme, sıkıntı çekme, kıvranma, çekme, boğuşma,<br />

cebelleşme.<br />

атуxæнгæнгæйæ | atuxægængæyæ | ıstırap çekerek, sıkıntı çekerek, kıvranarak, çekerek,<br />

boğuşarak, cebelleşerek.<br />

285


атуxæнгæнинаг | atuxægæninag | ıstırap çekecek, sıkıntı çekecek, kıvranacak, çekecek,<br />

boğuşacak, cebelleşecek.<br />

атуxгæ | atuxgæ | sarma, dolama, çevirme, bükme; ambalaj yapma, paketleme, bohçalama.<br />

атуxгæйæ | atuxgæyæ | sararak, dolanarak, çevirerek, bükerek; ambalaj yaparak,<br />

paketleyerek, bohçalayarak.<br />

атуxи (атуxæн) кæнын | atuxi (atuxæn) kænın | ıstırap çekmek, sıkıntı çekmek, kıvranmak,<br />

çekmek, boğuşmak, cebelleşmek.<br />

атуxинаг (атуxинæгтæ)| atuxinag | saracak, dolanacak, çevirecek, bükecek; ambalaj<br />

yapacak, paketlenecek, bohçalanacak.<br />

атуxын (атыxтон, атыxтaин, атуxдзынæн) | atuxın | 1) sarmak, sarılmak, dolamak,<br />

dolanmak, çevirmek, ucunu bükmek, büküp kaldırmak; 2) ambalaj yapmak, paketlemek,<br />

bohçalamak; dönmek, sıkıştırmak, sıvamak, çemremek, leffetmek, uğramak, geçirmek;<br />

sapmak.<br />

атыбap-тыбуp кæнын | atıbar-tıbur kænın| 1) parlaklık vermek, parıldamak, parlamak,<br />

yanıp sönmek, ışıldamak, ışıltı yaymak, pırıltılar çıkarmak; titremek, titreşmek; 2) paldırküldür<br />

yapmak, patır kütür yapmak, gürültü yapmak.<br />

атыгуыр кæнын | atıguır kænın| tek bir yerde toplamak, gurup yapmak, sürmek, kovmak,<br />

kaçırmak. сгруппировать, собрать в одно место, собраться в кучу, погнать гуртом<br />

атыгуыр уæвын (уын) | atıguır uævın | yeniden toplamak, toplanmak, tek bir yerde<br />

toplamak, hep birlikle olmak, ortaklaşa olmak; sırtarmak, kalabalık yapmak, kalabalık<br />

aramak; cümbür cemaat olmak.<br />

атызмæг кæнын | atıjmæg kænın| kızdırmak, kızgın yapmak, hiddetlendirmek,<br />

öfkelendirmek; sinirlenmek, sertleştirmek; хи атызмæг кæнын | xi atıjmæg kænın |<br />

kızmak, kızgın olmak, hiddetlenmek, kendini sinirlendirmek; somurtmak, surat asmak,<br />

sorutmak, ekşimek, kapanmak, kaş çatmak.<br />

атымбыл кæнын | atımbıl kænın| 1) dürmek, yuvarlamak, yuvarlaklaştırmak, sarmak,<br />

toplamak, toparlamak, toparlanmak, bükmek, büzmek, bir yere getirmek, monte yapmak,<br />

biriktirmek, yığmak, devşirmek, dermek, derlemek, koleksiyon yapmak; 2) tahmin etmek,<br />

devirmek, filo etmek, azaltmak, sapmak, dönmek, kısa kesmek, yerinden oynatmak; 3)<br />

cemetmek, almak; koymak, doldurmak; йæ дзаумæттæ атымбыл кодта | yæ zaumættæ<br />

atımbıl kodta | eşyalarını topladı; йæхи атымбыл кодта æмæ афардæг | yæxi atımbıl<br />

kodta æmæ afardæg | kendini çabukça dertop etti ve gitti.<br />

атымбыл уæвын (уын) | atımbıl uævın | 1) bükülmek, yuvarlanmak, yuvarlaklaşmak,<br />

yuvarlaklaştırmak, toplanmak, toparlanmak, yığınsak, yığılmak, yığışmak; devrilmek,<br />

pıhtılanmak, dürülmek, kısa kesilmek; 2) birikmek, tahmin edilmek, hazırlık görmek, yola<br />

hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek.<br />

атымыгъ кæнын I | atımığ kænın | kırmızı renge boyanmak, kızarmak, kıpkırmızı kesilmek,<br />

yüzü kırmızılaşmak, akmak, çatılmak, asılmak, somurtmak, kapanmak, hoşnutsuz görünüşü<br />

olmak, memnun olmayan tavrı olmak, kızgın olmak, sert olmak, keskin olmak.<br />

атымыгъ кæнын II | atımığ kænın | 1) savuşmak, sıvışmak, gazlamak, kaçmak, kurtulmak,<br />

firar etmek, ferleşmek, taşmak; palamarı koparmak 2) ok ile çalıştırılmak, ok atışı yapmak.<br />

атынæг | atınæg | bayram, tatil günü, tatil günleri, kutlama, tören; adanmış bitkiler.<br />

атынг кæнын | atıng kænın | germek, gerilmek, gergin bir hal vermek, çekmek, zorlamak,<br />

uzatmak, uzanmak, uzamak, esnetmek, esnekliğini gidermek, elastikiyetini gidermek,<br />

elastikiyetini yıpratmak, salmak, yayılmak, yaymak, genişletmek, açmak, burk utmak, sermek,<br />

sonraya bırakmak, ertelemek, tehir etmek, geciktirmek, yayvan yayvan söylemek, çeke çeke<br />

söylemek, yayık yayık söylemek.<br />

286


атынг уæвын (уын) | atıng uævın | gerginleşmek, gerilmek, aşırı germek, uzanmak,<br />

uzamak, uzun sürmek, genişlemek, açılmak, yayılmak, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini<br />

kaybetmek, burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek.<br />

атынд | atınd | delme, delinme, deşme, deşilme, delik, deşik, yarma, yarılma, yarık, yırtma,<br />

kırma, gedik, patlatma, patlayış, geri kalma, kazarak açma, noksan; блокадæйы атынд |<br />

blokadæyı atınd | kuşatmayı yarmak, ablukayı kırmak, muhasarayı delmek, ablukaya atılım.<br />

атындз-атындз кæнын | atınz-atınz kænın | sık sık acele etmek, yönelmek; çabuk<br />

davranmak, çevrilmek, koşmak, hücum etmek.<br />

атындзаг | atınzag | acele ettiren, yönelten; çabuk davrandıran, çevrileten, koşturan,<br />

hücum ettiren.<br />

атындзæг (атындзджытæ) | atınzæg | acele eden, yönelen; çabuk davranan, çevrilen,<br />

koşan, hücum eden.<br />

атындзæггаг | atınzæggag | acele etmelik, yönelmelik; çabuk davranmalık, çevrilmelik,<br />

koşmalık, hücum etmelik.<br />

атындзæн | atınzæn | acele edilen, yöneltilen; çabuk davranılan, çevriletilen, koşulan,<br />

hücum edilen.<br />

атындзгæ | atınzgæ | acele etme, yönelme; çabuk davranma, çevrilme, koşma, hücum<br />

etme.<br />

атындзгæйæ | atınzgæyæ | acele ederek, yönelerek; çabuk davranarak, çevrilerek, koşarak,<br />

hücum ederek.<br />

атындзинаг (атындзинæгтæ) | atınzinag | acele edecek, yönelecek; çabuk davranacak,<br />

çevrilecek, koşacak, hücum edecek.<br />

атындзын (атындзыдтон, атындзыдтaин, атындздзынæн) | atınzın | 1) acele etmek,<br />

acele ettirmek, ivmek, tezlenmek, yürümek, yelmek, eşmek, ileri gitmek; koşmak, çabuk<br />

davranmak, hücum etmek; 2) doğrulmak, gitmek, yönelmek, yöneltmek, yöneltilmek, yoluna<br />

girmek, düzelmek, vurmak, çevrilmek, dikilmek, toplanmak, yollamak, göndermek.<br />

атыппыp кæнын | atıppır kænın | şişirmek, çatlayacak kadar şişirmek, pompalamak,<br />

kabartmak, kabarmak, artırmak, gaz yapmak, aldatmak, dolandırmak, birine kazık atmak,<br />

somurtmak, alınmak, kırılmak.<br />

атыппыp уæвын | atıppır uævın | şişmek, çatlayacak kadar şişmek, kabarmak, gazı olmak;<br />

artmak, büyümek.<br />

атыpнаг | atırnag | kırdıran, deldiren, yırtan, patlatan; yardıran, parlatan, beliriveren,<br />

ortaya çıkartan, hücum ettiren; yönelten, çevirten, diktiren, toplatan, çalıştıran; deneten;<br />

gayret ettiren, çaba harcatan.<br />

атыpнæг (атыpнджытæ) | atırnæg | kıran, delen, yırtan, patlayan; yaran, parlatan,<br />

beliriveren, ortaya çıkan, hücum eden; yönelen, çeviren, dikilen, toplayan, çalışan; deneyen;<br />

gayret eden, çaba harcayan.<br />

атыpнæн | atırnæn | kırılan, delinen, yırtılan, patlayan; yarılan, parlayıveren, beliriveren,<br />

ortaya çıkan, hücum eden; yönelen, çevrilen, dikilen, toplanan, çalışan; denenen; gayret<br />

edilen, çaba harcanan.<br />

атыpнгæ | atırngæ | kırma, delinme, yırtılma, patlama; yarılma, parlayıvermek, beliriverme,<br />

ortaya çıkma, hücum etme; yönelme, çevrilme, dikilme, toplanma, çalışma; deneme; gayret<br />

etme, çaba harcama.<br />

атыpнгæйæ | atırngæyæ | kırarak, delinerek, yırtılarak, patlayarak; yarılarak,<br />

parlayıvererek, belirivererek, ortaya çıkarak, hücum ederek; yönelerek, çevrilerek, dikilerek,<br />

toplanarak, çalışarak; deneyerek; gayret ederek, çaba harcayarak.<br />

287


атыpнинаг | atırniyag | kıracak, delinecek, yırtılacak, patlanacak; yarılacak, parlayıverecek,<br />

beliriverecek, ortaya çıkacak, hücum edecek; yönelecek, çevrilecek, dikilecek, toplanacak,<br />

çalışacak; denenecek; gayret edecek, çaba harcanacak.<br />

атыpнын (атыpныдтон, атыpныдтaин, атыpндзынæн) | atırnın | 1) kırmak, delinmek,<br />

yırtılmak, patlamak, patlak vermek; yarılmak, yararak geçmek, içinden geçmek,<br />

parlayıvermek, belirivermek, ortaya çıkmak, koşmak, hücum etmek; yöneltmek; yönelmek,<br />

çevrilmek, dikilmek, toplanmak, çalışmak, 2) denemek; gayret etmek, gayret harcamak, çaba<br />

harcamak.<br />

атыxc-атыxc кæнын | atıxş-atıxş kænın | sık sık sıkılmak; sarılmak, dolanmak, karışmak.<br />

атыxcаг | atıxşag | sıkılatan; sardıran, dolandıran, karıştıran.<br />

атыxcæг (атыxcджытæ) | atıxşæg | sıkan; saran, dolayan, karışan.<br />

атыxcæггаг (атыxcджытæ) | atıxşæggag | sıkılmalık; sarılmalık, dolanmalık, karışmalık.<br />

атыxcæн | atıxşæn | sıkılan; sarılan, dolanılan, karışılan.<br />

атыxcгæ | atıxşgæ | sıkılma; sarılma, dolanma, karışma.<br />

атыxcгæйæ | atıxşgæyæ | sıkılarak; sarılarak, dolanarak, karışarak.<br />

атыxcинаг | atıxşiyag | sıkılacak; sarılacak, dolanacak, karışacak.<br />

атыxcын (атыxcтæн, атыxcтaин, атыxcдзынæн) | atıxşın | 1) dolaşmak, dolanmak,<br />

sarılmak, karışmak, karışık bir hal almak, çapraşmak, çaparızlaşmak, takılmak, takılıp kalmak,<br />

kıvrılmak; şaşırmak, ne yapacağını şaşırmak, yolunu şaşırmak, telaşlanmak, meraka düşmek,<br />

merak etmeğe başlamak, endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak, korkmak, sıkılmak,<br />

heyecanlanmak, efkârlanmak; 2) rahatsız olmak, rahatsız etmeye başlamak, zahmet<br />

göstermek; ipucunu kaçırmak.<br />

атыxcын кæнын | atıxşın kænın | sıkılmak, sıkmak, sıkıştırmak, sıkışmak, rahatsız etmek,<br />

zorlamak, kısmak, engel olmak, tutulmak, çekinmek, yüzü tutmamak.<br />

атъaнг кæнын | athang kænın | patlatmak, sündürmek, uzatmak, esnetmek, salmak,<br />

germek, genişletmek, yaymak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, esnekliğini<br />

gidermek, burkulmak, sermek, açmak.<br />

атъaнг уæвын | athang uævın | patlamak, patlatılmak, sünmek, uzanmak, uzamak,<br />

uzatmak, uzatılmak, yayılmak, yaymak, gerilmek, zincirle gerilmek, boy sürmek, gevşemek;<br />

genişlemek, açılmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyeti yıpranmak, esnekliği gitmek,<br />

burkulmak, sermek, çekip çıkarmak, çekip boşaltmak.<br />

атъaнгæнаг | athangænag | patlatan, sündüren, uzatan, esneten, salatan, gerdiren,<br />

genişlettiren, yaydıran, elastikiyetini giderden, elastikiyetini yıpratan, esnekliğini giderden,<br />

burkturan, serdiren, açtıran.<br />

атъaнгæнæг (атъaнгæнджытæ) | athangænæg | patlayan, sündüren, uzayan, esneyen,<br />

salan, geren, genişleyen, yayan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, esnekliğini<br />

gideren, burkulan, seren, açan.<br />

атъaнгæнæггаг | athangænæggag | patlatmalık, sündürmelik, uzatmalık, esnetmelik,<br />

salmalık, germelik, genişletmelik, yaymalık, elastikiyetini gidermelik, elastikiyetini<br />

yıpratmalık, esnekliğini gidermelik, burkulmalık, sermelik, açmalık.<br />

атъaнгæнæн | athangænæn | patlatılan, sundurulan, uzatılan, esnetilen, salınan, gerilen,<br />

genişletilen, yayılan, elastikiyeti giderilen, elastikiyeti yıpratılan, es nekliğini giderilen,<br />

burkulan, serilen, açılan.<br />

атъaнгæнгæ | athangængæ | patlatma, sündürme, uzatma, esnetme, salma, germe,<br />

genişletme, yayma, elastikiyetini giderme, elastikiyetini yıpratma, esnekliğini giderme,<br />

burkulma, serme, açma.<br />

288


атъaнгæнгæйæ | athangængæyæ | patlatarak, sündürerek, uzatarak, esneterek, salarak,<br />

gererek, genişleterek, yayarak, elastikiyetini gidererek, elastikiyetini yıpratarak, esnekliğini<br />

gidererek, burkularak, sererek, açarak.<br />

атъaнгæнинаг (атъaнгæнинæгтæ) | athangæninag | patlatacak, sündürecek, uzatacak,<br />

esnetecek, salacak, gerecek, genişletecek, yayacak, elastikiyetini giderecek, elastikiyetini<br />

yıpratacak, esnekliğini giderecek, burkulacak, serecek, açacak.<br />

атъæбæpтт кæнын (лacын) | athæbærtt kænın (laşın) | koşmak, koşturmak, dörtnala<br />

koşmak, dörtnala gitmek, seğirtmek, yelmek, kaçmak, sıçrayıp oynamak, sekmek, seke seke<br />

yürümek, atlamak, kaçmak, sıvışmak, çekmek, akmak, sızmak.<br />

атъæбæpтт лacын (кæнын) | athæbærtt laşın (kænın) | koşmak, koşturmak, dörtnala<br />

koşmak, dörtnala gitmek, seğirtmek, yelmek, kaçmak, sıçrayıp oynamak, sekmek, seke seke<br />

yürümek, atlamak, kaçmak, sıvışmak, çekmek, akmak, sızmak.<br />

атъæллaнг кæнын I | athællang kænın | 1) lap lap içmek, köpek gibi şapır şupur içmek,<br />

şapır şapır içmek, şapırtarak içmek, lap lap içmek, lap lap içip bitirmek; 2) tıkınmak, yiyip<br />

bitirmek, kıtır kıtır yemek.<br />

атъæллaнг кæнын II | athællang kænın | 1) bağırmak, bağırıp çağırmak, yüzüne bağırmak,<br />

bangır bangır bağırmak, doya doya bağırmak, nara atmak, haykırmak, çağırmak, anırmak,<br />

yırtınmak, hakaret etmek, kabalık etmek, kaba konuşmak, kabalaşmak, nezaketsizlik<br />

göstermek; 2) çalmak, sürmek, kovmak, kaçırmak; kalabalık etmek, küstahlık etmek, sürüp<br />

götürmek, kaçırmak, kovmak; тъæллангæй (тъыллангæй) зарын | thællang (thællangæy)<br />

jarın | bağırarak şarkı söylemek, avaz avaz şakımak.<br />

атъæнг кæнын | athæng kænın | çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek, patlamak,<br />

patlatmak, patlatılmak, atmak, yırtılmak, iflas etmek, batmak, vurmak, pat diye vurmak,<br />

gülmekten katılmak, kopmak, kırılmak, suya düşmek.<br />

атъæпæн кæнын | athæpæn kænın | yassı yapmak, yassılatmak, basarak ezmek, basık<br />

yapmak, oturmak.<br />

атъæпæн уæвын | athæpæn uævın | 1) yassılmak, yassılaşmak, yamyassı olmak; 2)<br />

oturmak; çömelmek, ilişmek, reverans yapmak, eğilmek; 3) uyumak, uykuya dalmak,<br />

pineklemek, içi geçmek; doldurmak, örtmek, koymak.<br />

атъæпп-атъæпп кæнын | athæpp-athæpp kænın | uzağa itmek; defetmek, patlatmak.<br />

атъæпп-axæц кæнын | athæpp-axæs kænın | uğraşmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek,<br />

acele etmemek, ağırdan almak, oyalanmak, ertelemek, gürültü ederek oynaşmak, gecikmek,<br />

fazla kalmak.<br />

атъæпп кæнын (ласын) | athæpp kænın (laşın) | 1) çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek,<br />

kopmak, patlamak, patlatmak, suya düşmek; 2) kırmak, kırılmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />

zorla geri almak, vurmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, pat diye vurmak, çırpı vurmak,<br />

çalmak, gidermek, top oyununda yenmek; 3) itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />

yabancılaştırmak, uzağa itmek; savuşturmak, oturmak; bir tarafa çekmek, bir yana çekmek;<br />

4) atmak, elinden almak, gidermek, kesilmek, yırtmak, iflas ettirmek, batmak, gülmekten<br />

katılmak.<br />

атъæпп ласын (кæнын) | athæpp laşın (kænın) | 1) çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek,<br />

kopmak, patlamak, patlatmak, suya düşmek; 2) kırmak, kırılmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />

zorla geri almak, vurmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, pat diye vurmak, çırpı vurmak,<br />

çalmak, gidermek, top oyununda yenmek; 3) itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />

yabancılaştırmak, uzağa itmek; savuşturmak, oturmak; bir tarafa çekmek, bir yana çekmek;<br />

4) atmak, elinden almak, gidermek, kesilmek, yırtmak, iflas ettirmek, batmak, gülmekten<br />

katılmak.<br />

289


атъæпп уæвын | athæpp uævın | kopmak, çatlamak, çatlak vermek, çatırdamak, kırılmak,<br />

patlamak, patlatılmak, yırtılmak, suya düşmek, atılmak, iflas etmek, batırmak, vurulmak, pat<br />

diye vurulmak, gülmekten katılmak, top atmak, sabrı tükenmek, sönmek, kırılmak, kırılıp<br />

ayrılmak, püskürtülmek, kendini savunmak, savmak.<br />

атъизаг | athijag | bayıltan, bilinçsiz bir hale getiren, düşürten.<br />

атъизæг (атъизджытæ) | athijæg | bayılan, bilinçsiz bir halde olan, düşen.<br />

атъизæггаг | athijæggag | bayılmalık, bilinçsiz bir halde olmalık, düşmelik.<br />

атъизæн | athijæn | bayılan, bilinçsiz bir halde olunan, düşülen.<br />

атъизгæ | athijgæ | bayılma, bilinçsiz bir halde olma, düşme.<br />

атъизгæйæ | athijgæyæ | bayılarak, bilinçsiz bir halde olarak, düşerek.<br />

атъизинаг | athijinag | bayılacak, bilinçsiz bir halde olacak, düşecek.<br />

атъизын *атъизыдта, атъизыдaид, атъиздзæн (-и, -иc)+ | athijın | bayılmak, bilinçsiz bir<br />

halde olmak, düşmek.<br />

атъупп кæнын | athupp kænın | 1) itmek, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak,<br />

uzağa itmek; 2) gürültüyle kovmak, gürültüyle bastırmak, kırmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />

defetmek, savuşturmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, elinden almak, gidermek,<br />

kesilmek, kırmak, çalmak, çırpı vurmak, çatlamak, çatlak vermek, atmak, yırtılmak,<br />

çatırdamak, iflas etmek, batmak, vurmak, pat diye vurmak, patlatmak, patlamak, gülmekten<br />

katılmak.<br />

атъупп-тъупп кæнын | athupp-thupp kænın | sık sık itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />

yabancılaştırmak, savuşturmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, patlatmak.<br />

атъылланг кæнын | athıllang kænın | pişirmek, uydurmak. состряпать<br />

атъыcгæ | athışgæ | sokma, sokuşturma, tıkma, takma, batırma, batma, daldırma, saplama,<br />

saplanma, sançma, sıkıştırma, geçirme, indirme, geçme, yapıştırma, itme.<br />

атъыcгæйæ | athışgæyæ | sokarak, sokuşturarak, tıkarak, takarak, batırarak, batarak,<br />

daldırarak, saplayarak, saplanarak, sançarak, sıkıştırarak, geçirerek, indirerek, geçerek,<br />

yapıştırarak, iterek.<br />

атъыcc-атъыcc кæнын | athışş-athışş kænın | sık sık sokmak, sokuşturmak, tıkmak, takmak,<br />

batırmak, batmak, daldırmak, saplamak, saplanmak, sançmak, sıkıştırmak, geçirmek,<br />

indirmek, geçmek, yapıştırmak, itmek.<br />

атъыccæг (атъыcджытæ) | athışşæg | sokan, sokuşturan, tıkan, takan, batıran, batan,<br />

daldıran, saplanan, sançan, sıkıştıran, geçiren, indiren, geçen, yapıştıran, iten.<br />

атъыccæггаг (атъыccæггæгтæ) | athışşæggag | sokmalık, sokuşturmalık, tıkmalık, takmalık,<br />

batırmalık, batmalık, daldırmalık, saplamalık, saplanmalık, sançmalık, sıkıştırmalık,<br />

geçirmelik, indirmelik, geçmelik, yapıştırmalık, itmelik.<br />

атъыccæн | athışşæn | sokulan, sokuşturulan, tıkılan, takılan, batırılan, daldırılan,<br />

saplanılan, sançılan, sıkıştırılan, geçirilen, indirilen, geçilen, yapıştırılan, itilen.<br />

атъыccинаг (атъыccинæгтæ) | athışşinag | sokacak, sokuşturacak, tıkacak, takacak,<br />

batıracak, batacak, daldıracak, saplanacak, sançacak, sıkıştıracak, geçirecek, indirecek,<br />

geçecek, yapıştıracak, itecek.<br />

атъыccын (атъыcтон, атъыcтaин, атъыcдзынæн) | athışşın | 1) sokmak, sokuşturmak,<br />

tıkmak, takmak, batırmak, batmak, daldırmak, saplamak, saplanmak, sançmak, sıkıştırmak,<br />

geçirmek, indirmek, geçmek, yapıştırmak, itmek; 2) koymak; geçmek, kazık çakmak,<br />

iliştirmek, tutturmak.<br />

атъыcт (атъыcтытæ) | athışt | sokmuş, sokuşturmuş, tıkamış, takmış, batırmış, batmış,<br />

daldırmış, saplanmış, sançmış, sıkıştırmış, geçirmiş, indirmiş, geçmiş, yapıştırmış, itmiş.<br />

290


ау | au | acaba, gerçekten, yok canım, imkanı yok, öyle olup olmadığı, olabildiği, eğer,<br />

değilse, iyi, ve iyi!, yok canım?, sahi mi?, meğer, meğerki, haydi; hadi oradan; amma da,<br />

yahu; yok canım?, deme!; ya.<br />

ауагъд | auağd | serbest, başıboş, bırakılmış, yol verilmiş.<br />

ауад | auad | uğrama, gitme, gidiş.<br />

ауадз-ауадз кæнын | auaz-auaz kænın | sık sık bırakmak-koyuvermek, serbestlik vermek,<br />

azat etmek, salmak, salıvermek, izin vermek, müsaade etmek, başıboş bırakmak, yol vermek,<br />

gevşetmek, koyuvermek, af etmek, bağışlamak, boşaltmak.<br />

ауадзаг | auazag | bıraktıran, koyuverdiren, serbestlik verdiren, azat ettiren, saldırtan,<br />

salıverdiren, izin verdiren, müsaade ettiren, başıboş bıraktıran, yol verdiren, gevşeten,<br />

koyuverdiren, af ettiren, bağışlatan, boşalttıran.<br />

ауадзæг (ауадзджытæ) | auazæg | bırakan, koyuveren, serbestlik veren, azat eden, salan,<br />

salıveren, izin veren, müsaade eden, başıboş bırakan, yol veren, gevşeten, koyuveren, af<br />

eden, bağışlayan, boşaltan.<br />

ауадзæггаг | auazæggag | bırakmalık, koyuvermelik, serbestlik vermelik, azat etmelik,<br />

salmalık, salıvermelik, izin vermelik, müsaade etmelik, başıboş bırakmalık, yol vermelik,<br />

gevşetmelik, koyuvermelik, af etmelik, bağışlamalık, boşaltmalık.<br />

ауадзæн | auazæn | bırakılan, koyuverilen, serbestlik verilen, azat edilen, salınan,<br />

salıverilen, izin verilen, müsaade edilen, başıboş bırakılan, yol verilen, gevşetilen,<br />

koyuverilen, af edilen, bağışlanan, boşaltılan.<br />

ауадзгæ | auazgæ | bırakma, koyuverme, serbestlik verme, azat etme, salmak, salıverme,<br />

izin verme, müsaade etme, başıboş bırakma, yol verme, gevşetme, koyuverme, af etme,<br />

bağışlama, boşaltma.<br />

ауадзгæйæ | auazgæyæ | bırakarak, koyuvererek, serbestlik vererek, azat ederek, salarak,<br />

salıvererek, izin vererek, müsaade ederek, başıboş bırakarak, yol vererek, gevşeterek,<br />

koyuvererek, af ederek, bağışlayarak, boşaltarak.<br />

ауадзинаг (ауадзинæгтæ) | auazinag | bırakacak, koyuverecek, serbestlik verecek, azat<br />

edecek, salacak, salıverecek, izin verecek, müsaade edecek, başıboş bırakacak, yol verecek,<br />

gevşetecek, koyuverecek, af edecek, bağışlanacak, boşaltacak.<br />

ауадздзынæн | auazzınæn | bırakırım.<br />

ауадзыг уæвын (уын) | auazıg uævın | bayılmak, kendinden geçmek, baygınlık geçirmek,<br />

baygı halde olmak, soluk alamamak, bilinçsiz olmak.<br />

ауадзын (ауагътон, ауагътaин, ауадздзынæн) | auazın | 1) bırakmak, serbest bırakmak,<br />

serbestlik vermek, azat etmek, salmak, salıvermek, izin vermek, müsaade etmek, başıboş<br />

bırakmak, yol vermek, gevşetmek, koyuvermek, af etmek, bağışlamak, boşaltmak,<br />

genişletmek; düşürmek, çalıştırmak; 2) kaçırmak, çaldırmak, aval aval bakmak, esnemek,<br />

hafiflemek, ayırmak, mezun etmek, işletmek, koymak; 3) birleşmek, birleştirmek; dökmek,<br />

dökülmek, aktarmak, akıtmak, doldurmak, sonuçlanmak, ıslatmak, sır sürmek; 4)<br />

düşürülmek, ihmal etmek, inmek, alçalmak, sarkmak, kapanmak, yıkılmak; 5) kovmak,<br />

çıkarmak, işten çıkarmak, satışa çıkarmak, ihraç etmek, istifa ettirmek, terhis etmek; 6)<br />

çözmek, halletmek, cevaz vermek, mümkün kılmak, olanaklı kılmak, -mak olanağını vermek,<br />

imkânını vermek, fırsat vermek, elvermek, geçirmek, geçmek, geçmeye izin vermek,<br />

kaçırmak, sızdırmak; 7) ıskalamak; pas vermek; 8) yerleştirmek, yerleşmek, konmak; 9) bıyık<br />

uzatmak, hafiflemek, vermek, teslim etmek, tesis etmek, satmak, yapmak, yumuşatmak,<br />

savurmak, yetiştirmek, pazara sürmek, yayımlamak, içeri almak, sokmak, eve almak, açmak,<br />

çözmek, şımartmak, azıtmak, sürtünmek, sevişmek; ус ауадзын | uş auazın | kadın<br />

boşamak, eşini bırakmak, hanımı bırakmak; хи ауадзын | xi auazın | a) yıkılmak, dağılmak,<br />

291


çöktürmek; b) düşürülmek, inmek, alçalmak, sarkmak, kapanmak; c) yapar gibi görünmek,<br />

kendini yalandan göstermek, bir kimse gibi yapmak, görünmek.<br />

ауадзын кæнын | auazın kænın | 1) bırakmak, bıraktırmak, başıboş bırakmak, bırakmaya<br />

zorlamak, serbestlik vermek, yol vermek, yayın yapmak, koyuvermek, düşürmek, boşaltmak,<br />

çıkarmak, salıvermek, salmak, mezun etmek, izin vermek, koymak, koyuvermek, işletmek; 2)<br />

birleşmeyi zorlamak, birleştirme gücü olmak, doldurmak, akıtmak.<br />

ауазaг | auajag | taştırtan, baraj yaptıran, savaktan geçirten, savağı kurduran.<br />

ауазæг (ауазджытæ) | auajæg | taşıran, baraj yapan, savaktan geçiren, savağı kuran.<br />

ауазæггaг (ауазæггæгтæ) | auajæggag | taşırmalık, baraj yapmalık, savaktan geçirmelik,<br />

savağı kurmalık.<br />

ауазaл кæнын | auajal kænın | serinletmek, serinleştirmek, soğutmak, soğuklaştırmak,<br />

ayaza tutmak, havalandırmak; sertleştirmek; sakinleştirmek, tazelemek, tazelendirmek;<br />

зæрдæ ауазал кæнын | jærdæ auajal kænın | yürek soğutmak, kuvvetli acı verdirmek,<br />

korkutmak, çok kızgın olmak.<br />

ауазал кæнын | auajal kænın | serinleştirmek, serinletmek, soğuklaştırmak, serin yapmak;<br />

tazelemek, tazelendirmek, iç açmak, canlandırmak, yatmaktan uyuşmak, yenilemek.<br />

ауазaл уæвын (уын) | auajal uævın | serinlemek, serinlenmek, serinleşmek, soğumak,<br />

soğutulmak; sertleşmek, sakinleşmek, iç açmak, içi açılmak, canlandırmak, hatırında<br />

canlanmak; зæрдæ ауазал уæвын (уын) | jærdæ auajal uævın | yürek soğumak, kuvvetli<br />

acı vermek, korkmak, çok kızgın olmak, öfkeli olmak.<br />

ауазæн | auajæn | baraj, set, bent, su bendi, dalgakıran, savak, alavere havuzu, ekolüz,<br />

bağla, batarda.<br />

ауазгæ | auajgæ | taşırma, baraj yapmak, savaktan geçirmek, savağı kurmak.<br />

ауазгæ-ауазын | auajgæ-auajın | taşırmak, baraj yapmak, savaktan geçirmek, savağı<br />

kurmak.<br />

ауазгæйæ | auajgæyæ | taşırarak, baraj yaparak, savaktan geçirerek, savağı kurarak.<br />

ауазинаг (ауазинæгтæ) | auajinag | taşıracak, baraj yapacak, savaktan geçirecek, savağı<br />

kuracak.<br />

ауазын (ауæзтон, ауæзтaин, ауаздзынæн) | auajın | baraj yapmak, savaktan geçirmek,<br />

savağı kurmak, su bendi yaparak taşırmak.<br />

ауаинaг (ауаинæгтæ) | auainag | yoklayacak, uğrayacak, gidecek, ziyaret edecek;<br />

дуканимæ ауаинаг уыдтæн | auainag | dükkâna gidecektim, dükkâna uğrayacaktım,<br />

dükkânı yoklayacaktım, alışverişe çıkmaya gidecektim, dükkâna gitmeye niyetlenecektim.<br />

ауай-ауай кæнын | auay-auay kænın | sık sık gitmek, çabuk gitmek, koşmak, çabuk<br />

yürümek, seğirmek.<br />

ауайаг | auayag | geçiş, çıkış, kapı, geçiş yaptıran.<br />

ауайæг (ауайджытæ) | auayæg | geçen, geçiş yapan, çıkan.<br />

ауайæггаг | auayæggag | geçmelik, geçişlik, geçitlik, çıkışlık, çıkmalık, kapılık.<br />

ауайæн | auayæn | 1) geçilen, geçiş yapılan; geçit, geçirme, feribot, ubur; 2) çıkış, çıkma,<br />

çıkılır, çıkış yeri, mahreç, kapı, inilir, gidilecek, açma, gedik, geçenek.<br />

ауайгæ | auaygæ | 1) geçme, çıkma, çıkış, geçiş.<br />

ауайгæйæ | auaygæyæ | 1) geçerek, geçiştirerek, çıkarak, çıkılarak, inilerek, gidilerek; 2)<br />

feribotla geçerek.<br />

ауайдзæф кæнын | auayzæf kænın | serzeniş etmek, sitem etmek, ayıplamak, azarlamak,<br />

kınamak, suçlamak, takaza etmek, tayip etmek, fiskelemek.<br />

ауайсадæг (ауайсадджытæ) | auayşadæg | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayan<br />

gelin.<br />

292


ауайсадæггаг (ауайсадæггæгтæ) | auayşadæggag | büyüklerle gelenek nedeniyle<br />

konuşmayan gelini konuşması için verilen armağan.<br />

ауайсадæн (ауайсадæггæгтæ) | auayşadæn | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayan<br />

gelin.<br />

ауайсадгæ | auayşadgæ | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmama.<br />

ауайсадгæйæ | auayşadgæyæ | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayarak.<br />

ауайсадинаг (ауайсадинæгтæ) | auayşadinag | büyüklerle gelenek nedeniyle<br />

konuşmayacak.<br />

ауайсадын *ауайсæста, ауайсæстaид, ауайсаддзæн (-и, -иc)+ | auayşadın | büyüklerle<br />

gelenek nedeniyle konuşmayan gelini konuşması için verilen armağan.<br />

ауайын (ауадтæн, ауадaин, ауайдзынæн) | auayın | 1) geçmek, geçip devam etmek,<br />

arkada bırakmak, aşmak, uğramak, ziyaret etmek; kabul edilmek, yürümek, çabuk yürümek,<br />

gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek, dönmek, dönüşmek; halini almak; 2) koşmak,<br />

seğirtmek, kaçmak, koşarak inmek, atlamak; yelmek; kaçmak, firar etmek; s ıvışmak; taşmak,<br />

gitmek, çabuk gitmek; 3) bırakmak, ayrılmak; 4) yolculuk etmek, gidip gelmek; мæ<br />

цæстытыл ауад, цыма дысон уаргæ кодта | mæ sæştıtıl auad, sıma dışon uargæ kodta |<br />

dün gece gözümün önünden hayal gibi geçti sanki yağıyordu.<br />

ауайын кæнын | auayın kænın | koşmak, seğirtmek, kaçmak, geçirmek, yelmek, atlatmak,<br />

korkutmak, korkmak, gözünü korkutmak, ürkütmek, ürkmek, yıldırmak, yılmak, kışkırtmak,<br />

kışlamak; uğurlamak, göndermek, yolcu etmek; уд ауайын кæнын | ud auayın kænın |<br />

ödünü koparmak, korkutmak.<br />

ауал | aual | kadar, bu kadar, şu kadar, o kadar, bunca, çok fazla.<br />

ауалдзæг уæвын (уын): тагъд ауалдзæгис | aualzæg uævın | bahar olmak, çabukça bahar<br />

geldi, bahar hızlı geldi.<br />

ауалдзæджы | aualzæcı | bu bahar, bu baharda.<br />

ауаpаг | auarag | yağan, çiseleyen.<br />

ауаpгъ кæнын | auarğ kænın | yüklemek, yük vurmak, yük yapmak, denk yapmak, ağırlık<br />

yapmak, paket yapmak, vurmak, çatmak.<br />

ауаpзын *ауаpзта, ауаpзтaид, ауаpздзæн (-и, -иc)+ | auarjın | sevmek, beğenmek, aşık<br />

olmak.<br />

ауаpын *ауаpыд (-и, -иc), ауаpыдaид, ауаpдзæн (-и, -иc)+ | auarın | yağmur çiselemek,<br />

çabukça yağmur geçmek, yağmur yağıp durmak, yağmur yağıp dinmek; geçmek, uğramak,<br />

arkada bırakmak, kabul edilmek, yürümek.<br />

ауаc-ауаc кæнын | auaş-auaş kænın | sık sık hayvan sesleri çıkarmak, ötmek.<br />

ауаcаг | auaşag | hayvan sesleri çıkartan, öttüren.<br />

ауаcæг (ауасджытæ) | auaşæg | hayvan sesleri çıkaran, öten.<br />

ауаcæн | auaşæn | hayvan sesleri çıkarılan, ötülen.<br />

ауаcгæ | auaşgæ | hayvan sesleri çıkarma, ötme.<br />

ауаcгæйæ | auaşgæyæ | hayvan sesleri çıkararak, öterek.<br />

ауаcинаг | auaşinag | hayvan sesleri çıkaracak, ötecek.<br />

ауаcт (ауæстытæ) | auaşt | hayvan sesleri çıkarmış, ötmüş.<br />

ауаcын *ауаcыд, ауаcыдaид, ауаcдзæн (-и, -иc)+ | auaşın | 1) ses çıkarmak, hayvan sesleri<br />

çıkarmak, miyavlamak, havlamak, bağırmak, ötmek, alet ile çalmak, curcuna etmek, el âleme<br />

mesajı yaymak, birinin kulaklarını doldurmak; 2) görünmek.<br />

ауат кæнын | auat kænın | çabuk sermek, çabukça yatak yaymak, hızlı döşemek, yaymak,<br />

yatak yapmak, döşek koymak.<br />

ауатгæнаг | auatgænag | çabukça yatak yaydıran, yatak yaptıran, döşek koydurtan.<br />

293


ауатгæнæг (ауатгæнджытæ) | auatgænæg | çabukça yatak yayan, yatak yapan, döşek<br />

koyan.<br />

ауатгæнæггаг (ауатгæнæггæгтæ) | auatgænæggag | çabukça yatak yaymalık, yatak<br />

yapmalık, döşek koymalık.<br />

ауатгæнæн | auatgænæn | çabukça yatak yayılan, yatak yapılan, döşek koyulan.<br />

ауатгæнгæ | auatgængæ | çabukça yatak yayma, yatak yapma, döşek koyma.<br />

ауатгæнгæйæ | auatgængæyæ | çabukça yatak yayarak, yatak yaparak, döşek koyarak.<br />

ауатгæнинаг (ауатгæнинæгтæ) | auatgæninag | çabukça yatak yayacak, yatak yapacak,<br />

döşek koyacak.<br />

ауаф-ауаф кæнын | auaf-auaf kænın | sık sık örmek, işlemek, eğirmek.<br />

ауафаг | auafag | ördüren, işleten, eğirten.<br />

ауафæг (ауафджытæ) | auafæg | ören, işleyen, eğiren.<br />

ауафæггаг (ауафæггæгтæ) | auafæggag | örmelik, işlemelik, eğirmelik.<br />

ауафæн | auafæn | örülen, işlenen, eğrilen.<br />

ауафгæ | auafgæ | örme, işleme, eğirme.<br />

ауафгæйæ | auafgæyæ | örerek, işleyerek, eğirerek.<br />

ауафинаг (ауафинæгтæ) | auafinag | örecek, işlenecek, eğirecek.<br />

ауафын (ауафтон, ауафтaин, ауафдзынæн) | auafın | örmek, işlemek, eğirmek, yün<br />

eğirmek.<br />

ауацxъуыд кæнын | auasquıd kænın | mesajı dağıtmak, mesajı yaymak, söylenti çıkarmak,<br />

dedikodu duyurmak, işitim yaymak, teşmil etmek, yayıntı neşretmek, rivayet genişletmek,<br />

kulak vermek, haber vermek, rivayet çıkarmak, söz etmek, laf yaymak, kulak kesilmek,<br />

işitmek.<br />

ауæвын [адæн, адæ, аци (ациc), аиcтæм, …аудæ, аут…)+ (ауын) | auævın | olmak.<br />

ауæгъд кæнын | auæğd kænın | bırakmak, kurtarmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat<br />

etmek, boşaltmak, çıkarmak, ayırmak, tahliye etmek, uzaklaştırmak, bağışlamak, affetmek,<br />

muaf tutmak, akmak, bağışık tutmak.<br />

ауæгъд уæвын (уын) | auæğd uævın | bırakılmak, boşalmak, kurtulmak, serbest kalmak,<br />

azat olmak, uzaklaşmak, muaf tutulmak, muaf olmak, sıyrılmak, savmak, başından atmak,<br />

tahliye edilmek, tahliye olmak, salıverilmek.<br />

ауæдз | auæz | sınır, tarla sınırı, tarla sınırı sürme, sınır sürme, tarlaların arsında sınır şeridi<br />

çekme, sapan izi yapma, evlek açma, yol, saban izi, çizi, karık, evlek, fürce.<br />

ауæдз кæнын | auæz kænın | sınır çekmek, iz açmak, iz bırakmak, karık açmak, karış karış<br />

gezmek, sınır sürmek, tarla sınırı ayırmak, tarlaların arsında sınır şeridi yapmak, sapan izi<br />

açmak, evlek açmak, yol açmak.<br />

ауæдзæфсир | auæzæfşir kænın | seyrek başak, nadir başak.<br />

ауæдзгай | auæzgay |<br />

ауæдзгæрон | auæzgæron | tarla sınırı, sınır şeridi.<br />

ауæдзгонд (ауæдгæнтæ) | auæzgrond | sınır, evlek, yol, karık.<br />

ауæдзрæбын | auæzræbın |<br />

ауæдзxуыз | auæzxuıj |<br />

ауæз кæнын | auæj kænın | ağırlık yapmak, ağırlığını vermek, dirseğini dayamak; ağırlığı ile<br />

ezilmek.<br />

ауæззaу кæнын | auæjjau kænın | ağır yapmak, ağırlaştırmak, hantallaştırmak, zor<br />

yapmak, çetin kılmak, güç etmek.<br />

ауæззaу уæвын (уын) | auæjjau uævın | ağır olmak, ağırlaşmak, hantallaşmak, zor olmak,<br />

çetin olmak, güç olmak.<br />

294


ауæзт (ауæзтытæ) | auæjt | 1) göl, küçük göl, gölet, gölcük; havuz, irkinti; 2) baraj, havuz,<br />

bent, su bendi, büğet, set, bağla, batarda, dalgakıran.<br />

ауæзтой | auæjtoy | (hayvan)<br />

ауæй | auæy | satış, satım, satı, satma, satılma, sürüm, müşteri bulma, geçerlik, revaç.<br />

ауæй кæнын | auæy kænın | satıp savmak, elden çıkarmak, satmak.<br />

ауæй уæвын (уын) | auæy uævın | satılmak, bitmek, tükenmek, erimek; dağılmak,<br />

yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; düzelmek; boşamak; boşanmak.<br />

ауæйгæнаг | auæygænag | sattıran, satıp savdıran, elden çıkartan.<br />

ауæйгæнæг (ауæйгæнджытæ) | auæygænæg | satan, satıp savan, elden çıkaran.<br />

ауæйгæнæггаг (ауæйгæнæггæгтæ) | auæygænæggag | satıp savmalık, elden çıkarmalık,<br />

satmalık.<br />

ауæйгæнæн | auæygænæn | satıp savılan, elden çıkarılan, satılan.<br />

ауæйгæнгæ | auæygængæ | satıp savma, elden çıkarma, satma.<br />

ауæйгæнгæйæ | auæygængæyæ | satıp savarak, elden çıkararak, satarak.<br />

ауæйгæнинаг (ауæйгæнинæгтæ) | auæygæninag | satıp savacak, elden çıkaracak, satacak.<br />

ауæлaрт кæнын | auælart kænın | pişmek üzere yemek koymak, pişirmeye koymak,<br />

pişirmek için ocağa yerleştirmek, şöminenin üzerinde asmak, haşlamak, kaynatmak, ocağa<br />

koymak, ateşe koymak, kızartmak, kızarmak, kavurmak, kavrulmak.<br />

ауæлæнгaй кæнын | auælængay kænın | 1) hafifletmek, hafif yapmak, bir şeyi yüzeysel<br />

yapmak, üstünkörü yapmak, küçük yapmak, ufak kılmak, cezaya indirim yapmak, tenzilat<br />

yapmak, derin yapmamak, sathi yapmak, sığ yapmak, yayvan yapmak, hafif yapmak; 2)<br />

bırakmak, sıyrılmak, terk etmek, teslim olmak, vazgeçmek, pes demek, boyun eğmek; geri<br />

kalmak, aşağı kalmak; fazla ucuz satmak; 3) vermek, ödün vermek, ikram etmek, taviz<br />

vermek, kabul etmek, razı olmak.<br />

ауæлæнгaй уæвын (уын) | auælængay uævın | hafifletilmek, hafiflemek, hafif olmak,<br />

yüzeysel olmak, küçülmek, ceza olmak; iyi olmak; sığlaştırmak, sığ olmak, ucuza gitmek,<br />

indirime girmek, tenzilata girmek.<br />

ауæлæфтaу кæнын | auælæftau kænın | eklemek, katmak, ilave etmek, pelerin giymek,<br />

giymeden üstüne geçirmek, sırtına almak, atkı koymak, omzuna almak, omzuna takma.<br />

ауæлвoнг кæнын | auælvong kænın | yüksek ölçüde kaldırmak, yukarı kaldırmak,<br />

yükseltmek, refetmek, şahlandırmak, yüceltmek; soylulaştırmak, almak, uyandırmak,<br />

cesaretlendirmek, üstesinden gelmek, hakkından gelmek, çekmek, başarmak, becermek,<br />

yapabilmek, sürmek.<br />

ауæлвoнг уæвын (уын) | auælvong uævın | 1) yükselmek, yüksek düzeye yükselmek,<br />

tırmanmak, çıkmak, çıkarmak, üstün mevkie çıkmak, kalkmak, kopmak, binmek, havalanmak,<br />

uçmak, kabarmak, almak, kaldırmak; 2) kaldırmak, kalkmak, doğmak, ayaklanmak, isyan<br />

etmek, artmak, çoğalmak, mayalanmak.<br />

ауæлгом кæнын | auælgom kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın<br />

etmek; öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak.<br />

ауæлгом уæвын (уын) | auælgom uævın | üzerine düşmek; izdihamda kalmak.<br />

ауæлгoммæ кæнын | auælgommæ kænın | 1) devirmek, ters devirmek, arka üstü<br />

devirmek, baş aşağı devirmek, yıkmak, düşürmek, sırt üstü düşmek, yüklemek, yığmak, yüz<br />

üstü yapmak; arka üstü koymak, sırtına koymak; 2) aşağı düşmek, atmak, alaşağı etmek,<br />

üstünden atmak, yüklemek, vermek, yığmak; 3) yatağa düşürmek, hasta etmek, bayıltmak,<br />

öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak, ezmek, bitirmek, hamletmek.<br />

ауæлгoммæ уæвын (уын) | auælgommæ uævın | 1) düşmek, yıkılmak, yıkmak, düşürmek,<br />

devirmek, aşağı düşmek, sırt üstü düşmek, arka üstü gelmek, arkası üstü düşmek, uçmak,<br />

295


yuvarlanmak, inmek, yeri öpmek, yıkılmak; 2) arkaya devrilmek, üzerine düşmek, yalanla<br />

yüzleşmek; yatağa düşmek, ölmek.<br />

ауæлгoммæгæнæг (ауæлгoммæгæнджытæ) | auælgommægænæg | deviren, arka üstü<br />

gelen, arkası üstü düşen, alaşağı een, yatağa düşüren, bayıltan.<br />

ауæлгoммæгæнæггаг (ауæлгoммæгæнджытæ) | auælgommægænæggag | devirmelik,<br />

arka üstü gelmelik, arkası üstü düşmelik, alaşağı etmelik, yatağa düşürmelik, bayıltmalık.<br />

ауæлдaй кæнын | auælday kænın | 1) gereksiz yapmak, lüzumsuz etmek, gereksiz kılmak;<br />

2) bırakmak, ayrılmak; fazlalık olarak artırmak, arttırtmak, artık yapmak, bırakmak,<br />

vazgeçmek; хи ауæлдай кæнын | xi auælday kænın | kendi feda etmek, kendini kurban<br />

etmek, kendini ithaf etmek, kendini fazlalık olarak görmek.<br />

ауæлдaй уæвын (уын) | auælday uævın | gereksiz olmak, fazla olmak, artan olmak, artık<br />

olmak, artırmak, ayrılmak, kopmak, sıyrılmak.<br />

ауæлдæp кæнын | auældær kænın | kaldırmak, kalkmak, daha yukarı kaldırmak,<br />

yükseltmek, yükselmek, daha yükselmek, yüceltmek, çıkmak, çıkarmak, tırmanmak, çekmek,<br />

yukarı hareket ettirmek, yukarı doğru hareket ettirmek, yerini değiştirmek, yerini yukarı<br />

doğru değiştirmek, almak, yukarı almak, yukarı nakletmek, ertelemek, kopmak, binmek;<br />

artmak, artırmak, çoğalmak, doğmak; uyandırmak, cesaretlendirmek, şahlandırmak,<br />

üstesinden gelmek, hakkından gelmek, başarmak, becermek, yapabilmek, kopmak,<br />

dolaşmak, devinmek, ayırması için karşına çıkmak, havalanmak, uçmak, ayaklanmak, isyan<br />

etmek, isyan çıkarmak, kabarmak, mayalanmak.<br />

ауæнгæл кæнын | auængæl kænın | nefret etmek, kin yapmak, karşı durmak, iğrenç<br />

yapmak, pis etmek, nahoş kılmak.<br />

ауæнгæл уæвын (уын) | auængæl uævın | nefret etmek, nefret dolu olmak, kini olmak,<br />

iğrenç olmak, pis olmak, nahoş kılmak, karşı olmak, hasta olmak.<br />

ауæнгтæ кæнын | auængtæ kænın | bölmek, parçalamak, parçalara ayırmak.<br />

ауæнгтæ уæвын (уын) | auængtæ uævın | bölünmek, parçalanmak, parçalara ayrılmak,<br />

ayrılmak.<br />

ауæндaг | auændag | cesaret ettirten, cesaret buldurtan, cüret ettirten, cüretkâr yaptırtan,<br />

cüretkâr oldurtan.<br />

ауæндæг (ауæндджытæ) | auændæg | cesaret eden, cesaret bulan, cüret eden, cüretkâr,<br />

cüretkâr olan.<br />

ауæндæггaг | auændæggag | cesaret etmelik, cesaret bulmalık, cüret etmelik, cüretkâr<br />

olmalık.<br />

ауæндæн | auændæn | cesaret edilen, cesaret bulunan, cüret edilen, cüretkâr olunan.<br />

ауæндгæ | auændgæ | cesaret etme, cesaret bulma, cüret etme, cüretkâr olma.<br />

ауæндгæйæ | auændgæyæ | cesaret ederek, cesaret bularak, cüret ederek, cüretkâr<br />

olarak.<br />

ауæндинаг| auændinag | cesaret edecek, cesaret bulacak, cüret edecek, cüretkâr olacak.<br />

ауæндын (ауæндыдтæн, ауæндыдaин, ауæнддзынæн) | auændın | cesaret etmek,<br />

cesaret bulmak, cüret etmek, cüretkâr olmak, göze almak, haddini bilmek, kıyışmak,<br />

kalkışmak.<br />

ауæpæx кæнын | auæræx kænın | genişletmek, geniş yapmak, ferahlatmak, ferah yapmak,<br />

bol etmek, bollaştırmak, engin kılmak, büyütmek, artırmak, yaymak, genişletmesi için<br />

uğraşmak, ayrı hareket ettirmek, açmak, aralamak, yarmak, yararak yol açmak.<br />

ауæpæx уæвын (уын) | auæræx uævın | genişlemek, genlileşmek, geniş olmak,<br />

ferahlamak, ferah olmak, bol olmak, bollaşmak, engin olmak, artmak uzatmak, ayrı hareket<br />

etmek, büyümek, açılmak, serilmek.<br />

296


ауæрдaг | auærdag | 1) esirgeten, kıyamayan, acıtan, acındırtan, acıyarak dokundurtan,<br />

sakındırtan, pişman oldurtan, yandıran, merhamet ettirten, esefleşen, bağışlatan, canını<br />

bağışlatan, üzülen, aman verdirten, nedamet getirten, pişman oldurtan; yazıklaşan; koruyan,<br />

saklatan, alıkoydurtan; ayakta tutturtan; 2) tasarruflu, tasarruf ettiren, tutumlu, tutumlu<br />

kullandıran, tutumlu davranan, idareli, idare ettirten, ekonomik idare ettiren, idareli<br />

kullandıran, idareli davranan, tutumlu-idareli kullandıran, idare etmesini bildiren, ihtiyatlı,<br />

hesabi, çevrimli, artıran; muhafaza ettiren, biriktirten; kendini adamaktan kurtaran, ayırtan;<br />

muktesit, cimri, cimrice, hasis, ekonomik, iktisadi, iktisatçı olduran, para biriktirten, idareli<br />

kullandıran, teessüf ettiren.<br />

ауæрдæг | auærdæg | 1) esirgeyen, kıyamayan, acıyan, acınan, acıyarak dokunan, sakınan,<br />

pişman olan, yanan, merhamet eden, eseflenen, bağışlayan, canını bağışlayan, üzülen, aman<br />

veren, nedamet getiren, pişman olan; yazıklanan; koruyan, saklayan, alıkoyan; ayakta tutan;<br />

2) tasarruflu, tasarruf eden, tutumlu, tutumlu kullanan, tutumlu davranan, idareli, idare<br />

eden, ekonomik idare eden, idareli kullanan, idareli davranan, tutumlu-idareli kullanan, idare<br />

etmesini bilen, ihtiyatlı, hesabi, çevrimli, artıran; muhafaza eden, biriktiren; kendini<br />

adamaktan kurtaran, ayıran; muktesit, cimri, cimrice, hasis, ekonomik, iktisadi, iktisatçı olan,<br />

para biriktiren, idareli kullanan, teessüf eden.<br />

ауæрдæггaг | auærdæggag | 1) esirgemelik, kıyamamalık, acımalık, acınmalık, acı yaralık<br />

dokunmamalık, sakınmalık, pişman olmalık, yanmalık, merhamet etmelik, eseflenmelik,<br />

bağışlamalık, canını bağışlamalık, üzülmelik, aman vermelik, nedamet getirmelik, pişman<br />

olmalık; yazıklanmalık; korumalık, saklamalık, alıkoymalık; ayakta tutmalık; 2) tasarruf<br />

etmelik, tutumlu kullanmalık, tutumlu davranmalık, idare etmelik, ekonomik idare etmelik,<br />

idareli kullanmalık, idareli davranmalık, tutumlu-idareli kullanmalık, artırmalık; muhafaza<br />

etmelik, biriktirmelik; kendini adamaktan kurtarmalık, ayırmalık; iktisatçı olmalık, para<br />

biriktirmelik, idareli kullanmalık, teessüf etmelik.<br />

ауæрдæн | auærdæn | 1) esirgenen, kıyılamayan, acınan, acınılan, acıyarak<br />

dokunulamayan, sakınılan, pişman olunan, yanılan, merhamet edilen, eseflenen,<br />

bağışlanılan, canını bağışlanılan, üzülen, aman verilen, nedamet getirilen, pişman olunan;<br />

yazıklanılan; korutulan, saklanılan, alıkoyulan; ayakta tutulan; 2) tasarruf edilen, tutumlu<br />

kullanılan, tutumlu davranılan, idare edilen, ekonomik idare edilen, idareli kullanılan, idareli<br />

davranılan, tutumlu-idareli kullanılan, artırılan; muhafaza edilen, biriktirilen; kendini<br />

adamaktan kurtarılan; iktisatçı olunan, para biriktirilen, idareli kullanılan, teessüf edilen.<br />

ауæрдгæ | auærdgæ | 1) esirgeme, kıyamama, acıma, acınma, acıyarak dokunmama,<br />

sakınma, pişman olma, yanma, merhamet etme, eseflenme, bağışlama, canını bağışlama,<br />

üzülme, aman verme, nedamet getirme, pişman olma; yazıklanma; koruma, saklama,<br />

alıkoyma; ayakta tutma; 2) tasarruf etme, tutumlu kullanma, tutumlu davranma, idare etme,<br />

ekonomik idare etme, idareli kullanma, idareli davranma, tutumlu-idareli kullanma, artırma;<br />

artırma, muhafaza etme, biriktirme; kendini adamaktan kurtarma, ayırma; iktisatçı olma,<br />

para biriktirme, idareli kullanma, teessüf etme.<br />

ауæрдгæйæ | auærdgæyæ |1) esirgeyerek, kıyamayarak, acıyarak, acınarak, sakınarak,<br />

pişman olarak, yanarak, merhamet ederek, eseflenerek, bağışlanarak, canını bağışlayarak,<br />

üzülerek, aman vererek, nedamet getirerek, pişman olarak; yazıklanarak; koruyarak,<br />

saklayarak, alıkoyarak; ayakta tutarak; 2) tasarruf ederek, tutumlu kullanarak, tutumlu<br />

davranarak, idare ederek, ekonomik idare ederek, idareli kullanarak, idareli davranarak,<br />

tutumlu-idareli kullanarak, artırarak; muhafaza ederek, biriktirerek; kendini adamaktan<br />

kurtararak, ayırarak; iktisatçı olarak, para biriktirerek, idareli kullanarak, teessüf ederek.<br />

297


ауæрдинaг (ауæрдинæгтæ) | auærdinag | 1) esirgenecek, acınacak, acınılacak, sakınacak,<br />

pişman olacak, yanacak, merhamet edecek, eseflenecek, bağışlanacak, canı bağışlanacak,<br />

üzülecek, aman verecek, nedamet getirecek, pişman olacak; yazıklanacak; korunacak,<br />

saklanacak, alıkoyacak; ayakta tutacak; 2) tasarruf edecek, tutumlu kullanacak, tutumlu<br />

davranacak, idare edecek, ekonomik idare edecek, idareli kullanacak, idareli davranacak,<br />

tutumlu-idareli kullanacak, artıracak; artıracak, muhafaza edecek, biriktirecek; kendini<br />

adamaktan kurtaracak, ayıracak; iktisatçı olacak, para biriktirecek, idareli kullanacak, teessüf<br />

edecek.<br />

ауæрдын (ауæрcтон, ауæрcтaин, ауæрддзынæн) | auærdın | 1) esirgemek, kıyamamak,<br />

acımak, acınmak, acıyarak dokunmamak, sakınmak, pişman olmak, yanmak, merhamet<br />

etmek, eseflenmek, bağışlamak, canını bağışlamak, üzülmek, aman vermek, nedamet<br />

getirmek, pişman olmak; yazıklanmak; korumak, saklamak, alıkoymak; ayakta tutmak; 2)<br />

tasarruf etmek, tutumlu kullanmak, tutumlu davranmak, idare etmek, ekonomik idare<br />

etmek, idareli kullanmak, idareli davranmak, tutumlu-idareli kullanmak, artırmak; artırmak,<br />

muhafaza etmek, biriktirmek; kendini adamaktan kurtarmak, ayırmak; iktisatçı olmak, para<br />

biriktirmek, idareli kullanmak, teessüf etmek.<br />

ауæрдындзинaд | auærdınzinad | idarelik, tutumluk, tutumluluk, tasarrufluk,<br />

tasarrufluluk, ekonomik, ekonomiklik, iktisatlık, ihtiyatlılık, idare etmesini bilmelik.<br />

ауæрcт | auærşt | bölünmüş, paylaşılmış, ayrılmış.<br />

ауæрцæй | auærsæy | tutum, tutumla, tutumlu olarak, tutumluluk, idare, idare ile, idareli<br />

olarak, iktisat, ihtiyatlılık, sade, telkih.<br />

аудaг | audag | 1. özenli, özenişli, ihtimamlı, hamarat, çalışkan, özengiç; tesir ettiren, tesir<br />

yaptıran, tesir gösterten, etkileten, etki yaptıran, etki gösterten; 2. koruyucu, destekleten,<br />

hami, kayırtan, kayırıcı, patron, vasi, dayı, sahip, yedi emin, arka, dayanak, mültemis, destgir,<br />

destyar. заботливый, радетельный<br />

аудaйын | audayın | ıslatmak, nemlendirmek, sıvıya batırmak, sıvıya yatırmak, dökmek,<br />

tavlamak.<br />

аудæг (аудджытæ) | audæg | 1. tesir eden, tesir yapan, tesir gösteren, etkileyen, etki<br />

yapan, etki gösteren; 2. koruyucu, destekleyen, hami, kayıran, kayırıcı, patron, vasi, dayı,<br />

sahip, yedi emin, arka, dayanak, mültemis, destgir, destyar.<br />

аудæггaг | audæggag | tesir etmelik, tesir yapmalık, tesir göstermelik, etkilemelik, etki<br />

yapmalık, etki göstermelik.<br />

аудæн | audæn | tesir edilen, tesir yapılan, tesir gösterilen, etkilenen, etki yapılan, etki<br />

gösterilen.<br />

аудæcaг | audæşag | ıslatan, nemlendirten, sıvıya batırtan, sıvıya yatırtan.<br />

аудæcæг (аудæcджытæ) | audæşæg | ıslatan, nemlendiren, sıvıya batıran, sıvıya yatıran.<br />

аудæcæггaг (аудæcæггæгтæ) | audæşæggag | ıslatmalık, nemlendirmelik, sıvıya<br />

batırmalık.<br />

аудæcæн | audæşæn | ıslatılan, nemlendirilen, sıvıya batırılan.<br />

аудæcгæ | audæşgæ | ıslatma, nemlendirme, sıvıya batırma, sıvıya yatırma, dökme,<br />

tavlama.<br />

аудæcгæйæ | audæşgæyæ | ıslatarak, nemlendirerek, sıvıya batırarak, sıvıya yatırarak,<br />

dökerek, tavlayarak.<br />

аудæcинaг | audæşinag | ıslatacak, nemlendirecek, sıvıya batıracak, sıvıya yatıracak,<br />

dökecek, tavlanacak.<br />

аудæcын *аудæcт (-и, -иc), аудæcтaид, аудæcдзæн (-и, -иc)+ | audæşın | ıslatmak,<br />

nemlendirmek, sıvıya batırmak, sıvıya yatırmak, dökmek, tavlamak, emmek.<br />

298


аудгæ | audgæ | etkileme, tesir etme.<br />

аудгæйæ | audgæyæ | etkileyerek, tesir ederek.<br />

аудинaг (аудинæгтæ) | audinag | etkilenecek, tesir edecek.<br />

аудиeнци | audiyensi | kabul, huzur, huzura kabul, huzuruna çıkmak, mülakat, görüşme.<br />

аудитори | auditori | dershane, sınıf, konferans salonu, dinleyiciler, izleyici, seyirci, resmi<br />

görüşme, mahkemede konuşma.<br />

аудын (аудыдтон, аудыдтaин, ауддзынæн) | audın | 1) tesir etmek, tesir yapmak, tesir<br />

göstermek, etkilemek, etki yapmak, etki göstermek, sözünü geçirmek, nüfuz etmek; 2)<br />

düşünmek, merak etmek, özen göstermek, özenle bakmak, ihtimam göstermek, ihtimamla<br />

bakmak, tasalanmak, endişe etmek, merak etmek, düşünmek; bakmak, kollamak, korumak,<br />

ilgilenmek, ilgi duymak; vasilik etmek, himaye etmek, kayırmak, kefil olmak, sözünü<br />

geçirmek, sözünü dinletmek, tenezzül etmek, kısıtlamak, marke etmek; gözetmek.<br />

аудындзинaд | audınzinad | 1) etkilik, etkililik, etkilemelik, etkilemelilik, tesirlik, tesirlilik,<br />

tesir etmenlik, tesir göstermelik, nüfuzluk, nüfuzluluk, erklik, hükümlük, söz geçirmelik; 2)<br />

itibarlık, vikayelik, himayelik, himayelilik, hamilik, inayetlik, inayetlilik, iltimaslık, iltimaslılık,<br />

dayılık, güvenlik, kayırmalık, kayırmalılık, korunaklık, iltimas etmenlik, bakımlık, emanetlik,<br />

kaygılık, zahmetlik, tasalık, gailelik, ukdelik; özenlik, özen göstermelik, takayyütlük, tımarlık,<br />

ihtimamlık, ihtimamlılık, işlik, kaygılılık, tasalılık, düşüncelilik.<br />

ауз-ауз кæнын | auj-auj kænın | sık sık sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak, ırgamak<br />

(beşik); yalpa vurmak; pompalamak.<br />

аузaг | aujag| sallatan, sallandırtan, ırgalatan, yalpa vurdurtan (beşik).<br />

аузæг (аузджытæ) | aujæg| sallayan, sallandıran, ırgalayan, yalpa vuran (beşik).<br />

аузæггaг | aujæggag| sallamalık, sallandırmalık, ırgamalık, yalpa vurmalık (beşik).<br />

аузæл-аузæл кæнын | aujæl-aujæl kænın | koymak, kurmak, saptamak, belirlemek,<br />

batmak.<br />

аузæлaг | aujælag | koyduran, kurduran, saptatan, belirten, batıran.<br />

аузæлæг (аузæлджытæ) | aujælæg | koyan, kuran, saptayan, belirleyen, batan.<br />

аузæлæггaг (аузæлæггæгтæ) | aujælæggag | koymalık, kurmalık, saptamalık, belirlemelik,<br />

batmalık.<br />

аузæлæн | aujælæn | koyulan, kurulan, saptanan, belirlenen, batırılan.<br />

аузæлгæ | aujælgæ | koyma, kurma, saptama, belirleme, batma.<br />

аузæлгæйæ | aujælgæyæ | koyarak, kurarak, saptayarak, belirleyerek, batarak.<br />

аузæлд (аузæлдтытæ) | aujæld | koymuş, kurmuş, saptamış, belirlemiş, batmış.<br />

аузæлинaг (аузæлинæгтæ) | aujælinag| koyacak, kuracak, saptanacak, belirlenecek,<br />

batacak.<br />

аузæлын *аузæлыд (-и, -иc), аузæлыдaид, аузæлдзæн (-и, -иc)+ | aujælın | koymak,<br />

hazırlamak, kurmak, saptamak, belirlemek, gerçekleştirmek, batmak, niyetli olmak, kararlı<br />

olmak, hazır olmak, dekor yapmak, vaziyet etmek.<br />

аузæн | aujın | sallanan, hafifçe sallanan, sallandırılan, ırganan (beşik); yalpa vurulan;<br />

pompalanan.<br />

аузгæ | aujgæ | sallama, hafifçe sallama, sallandırma, ırgama (beşik); yalpa vurma;<br />

pompalama.<br />

аузгæйæ | aujgæyæ | sallayarak, hafifçe sallayarak, sallandırarak, ırgayarak (beşik); yalpa<br />

vurarak; pompalayarak.<br />

аузинaг (аузинæгтæ) | aujinag | sallanacak, hafifçe sallanacak, sallandıracak, ırgayacak<br />

(beşik); yalpa vuracak; pompalayacak.<br />

299


аузын (ауызтон, ауызтaин, ауздзынæн) | aujın | sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak,<br />

ırgamak (beşik); yalpa vurmak; pompalamak.<br />

ауигъ-ауигъ кæнын | auiğ-auiğ kænın | sık sık sarsmak, silkmek, sarsılmak, şoke olmak,<br />

atlamak.<br />

ауигъaг | auiğag | sarstıran, silkeleten, sarsılan, şoke yapan, atlatan.<br />

ауигъæг (ауигъджытæ) | auiğæg | sarsan, silken, sarsılan, şoke olan, atlayan.<br />

ауигъæггaг | auiğæggag | sarsmalık, silkmelik, sarsılmalık, şoke olmalık, atlamalık.<br />

ауигъæн | auiğæn | sarsılan, silkinen, şoke olunan, atlanılan.<br />

ауигъгæ | auiğgæ | sarsma, silkme, sarsılma, şoke olma, atlama.<br />

ауигъгæйæ | auiğgæyæ | sarsarak, silkerek, sarsılarak, şoke olarak, atlayarak.<br />

ауигъинaг (ауигъинæгтæ) | auiğinag | sarsacak, silkecek, sarsılacak, şoke olacak,<br />

atlanacak.<br />

ауигъын (ауыгътон, ауыгътaин, ауигъдзынæн) | auiğın | silkmek, sarsmak, sarsılmak,<br />

sallamak, şoke olmak, atlamak.<br />

ауигъдзынæ (фæтилдзынæ) | auiğzınæ (fætilzınæ) | el etmek, sallamak.<br />

ауидз-ауидз кæнын | auiz-auiz kænın | almak, gagalamak, kaldırmak, toplamak, seçmek.<br />

ауидзaг | auizag | aldıran, yerden aldıran, toplatan, yerden toplatan, seçtiren, yerden<br />

seçtiren, kaldırtan, yerden kaldırtan, ayıklatan, yerden ayıklatan, çemrekten; gagalatan.<br />

ауидзæг (ауидзджытæ) | auizæg | alan, yerden alan, toplayan, yerden toplayan, seçen,<br />

yerden seçen, kaldıran, yerden kaldıran, ayıklayan, yerden ayıklayan, çemreyen; gagalayan.<br />

ауидзæггaг (ауидзæггæгтæ) | auizæggag | almalık, yerden almalık, toplamalık, yerden<br />

toplamalık, seçmelik, yerden seçmelik, kaldırmalık, yerden kaldırmalık, ayıklamalık, yerden<br />

ayıklamalık, çemremelik; gagalamalık.<br />

ауидзæн | auizæn | alınan, yerden alınan, toplanan, yerden toplanan, seçilen, yerden<br />

seçilen, kaldırılan, yerden kaldırılan, ayıklanan, yerden ayıklanan, çemrenen; gagalanan.<br />

ауидзгæ | auizgæ | alma, yerden alma, toplama, yerden toplama, seçme, yerden seçme,<br />

kaldırma, yerden kaldırma, ayıklama, yerden ayıklama, çemreme; gagalama.<br />

ауидзгæйæ | auizgæyæ | alarak, yerden alarak, toplayarak, yerden toplayarak, seçerek,<br />

yerden seçerek, kaldırarak, yerden kaldırarak, ayıklayarak, yerden ayıklayarak, çemreyerek;<br />

gagalayarak.<br />

ауидзинaг | auizinag | alacak, yerden alacak, toplanacak, yerden toplanacak, seçecek,<br />

yerden seçecek, kaldıracak, yerden kaldıracak, ayıklanacak, yerden ayıklanacak, çemrenecek;<br />

gagalanacak.<br />

ауидзын (ауыгътон, ауыгътaин, ауидздзынæн) | auizın | 1) almak, yerden almak,<br />

toplamak, yerden toplamak, seçmek, yerden seçmek, kaldırmak, yerden kaldırmak,<br />

ayıklamak, yerden ayıklamak, çemremek; 2) gagalamak, sığamak, bir araya getirmek, altına<br />

saklamak.<br />

ауил-ауил кæнын | auil-auil kænın | sık sık atmak, yukarı atmak, havaya atmak, dik atmak,<br />

gizlice atmak, kimse görmeden atmak, biraz daha atmak, fırlatmak, gizlice bırakmak, koymak,<br />

gizlice koymak, kimse görmeden koymak, taşlamak.<br />

ауилæг (ауилджытæ) | auilæg | atan, fırlatan, bırakan, koyan, taşlayan.<br />

ауилæггаг (ауилæггæгтæ) | auilæggag | atmalık, fırlatmalık, bırakmalık, koymalık,<br />

taşlamalık.<br />

ауилæн | auilæn | atılan, fırlatılan, bırakılan, koyulan, taşlanan.<br />

ауилгæ | auilgæ | atma, fırlatma, bırakma, koyma, taşlama.<br />

ауилгæйæ | auilgæyæ | atarak, fırlatarak, bırakarak, koyarak, taşlayarak.<br />

ауилинaг (ауилинæгтæ) | auilinag | atacak, fırlatacak, bırakacak, koyacak, taşlanacak.<br />

300


ауилын (ауылдтон, ауылдтaин, ауылдзынæн) | auilın | atmak, yukarı atmak, havaya<br />

atmak, dik atmak, gizlice atmak, kimse görmeden atmak, biraz daha atmak, fırlatmak, gizlice<br />

bırakmak, koymak, gizlice koymak, kimse görmeden koymak, taşlamak.<br />

ауинaг (ауæвинaг) | auinag |<br />

ауиc кæнын | auiş kænın | şerit ot biçmek, kesmek.<br />

аукцион | auksion |<br />

аулæф-аулæф кæнын | aulæf-aulæf kænın | sık sık soluklanmak, soluk almak, nefes almak,<br />

derin nefes almak, nefesleşmek, hava almak, hohlamak.<br />

аулæфаг | aulæfag | soluk aldırma, nefes aldırma.<br />

аулæфæг (аулæфджытæ) | aulæfæg | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфæггаг | aulæfæggag | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфæн | aulæfæn | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфгæ | aulæfgæ | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфгæйæ | aulæfgæyæ | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфинaг (аулæфинæгтæ) | aulæfinag | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфт (аулæфтытæ) | aulæft | 1) soluk almış, nefes almış, kısa dinlenmiş, kısa ara, kısa<br />

mola; 2) iç çekme; 3) soluk verme, nefes verme; 4) dinlenme.<br />

аулæфын (аулæфыдтон, аулæфыдтaин, аулæфдзынæн) | aulæfın | 1) soluklanmak, soluk<br />

almak, nefes almak, derin nefes almak, nefesleşmek, hava almak, hohlamak; 2) iç çekmek,<br />

içler çekmek, içini çekmek, ahlar çekmek, göğüs geçirmek, gönül geçmek, göğüs geçirmek,<br />

içini çekmek; 3) soluk vermek, nefes vermek, soluk vermek, üfürmek, kesilmek; 4) dinlenmek,<br />

istirahat etmek, yorgunluğunu almak, başını dinlemek, uyumak, uzanmak, yüreği ferahlamak,<br />

azıcık duraklamak, azıcık dinlenmek.<br />

аукцион (искæй мулчы уæй, фылдæр чи бафида, уымæн) | auksion (işkæy mulçı uæy,<br />

fıldær çi bafida, uımæn) | açık artırma ile mülk satmak.<br />

ауpомaг | auromag | geciktiren, alıkoyduran, durdurtan, tutturan, bırakmadan, eğleten,<br />

yavaşlatan, engelleten, mani olduran, ele geçirten, tutuklatan, saklatan, eğlendirten, hızını<br />

aldıran.<br />

ауpомæг (ауpомджытæ) | auromæg | geciken, alıkoyan, durduran, tutan, bırakmayan,<br />

eğleyen, yavaşlatan, engelleyen, mani olan, ele geçiren, tutuklayan, saklayan, eğlendiren,<br />

hızını alan.<br />

ауpомæггaг (ауpомæггæгтæ) | auromæggag | geciktirmelik, alıkoymalık, durdurmalık,<br />

tutmalık, bırakmamalık, eğlemelik, yavaşlatmalık, engellemelik, mani olmalık, ele geçirmelik,<br />

tutuklamalık, saklamalık, eğlendirmelik, hızını almalık.<br />

ауpомæн | auromæn | geciktirilen, alıkoyulan, durdurulan, tutulan, bırakmayan, eğlenen,<br />

yavaşlatan, engellenen, mani olan, ele geçiren, tutuklanan, saklanan, eğlendirilen, hızı alınan.<br />

ауpомгæ | auromgæ | geciktirme, alıkoyma, durdurma, tutma, bırakmama, eğleme,<br />

yavaşlatma, engelleme, mani olma, ele geçirme, tutuklama, saklama, eğlendirme, hızını<br />

alma.<br />

ауpомгæйæ | auromgæyæ | geciktirerek, alıkoyarak, durdurarak, tutarak, bırakmayarak,<br />

eğleyerek, yavaşlatarak, engelleyerek, mani olarak, ele geçirerek, tutuklayarak, saklayarak,<br />

eğlendirerek, hızını alarak.<br />

ауpоминaг (ауpоминæгтæ) | aurominag | geciktirecek, alıkoyacak, durduracak, tutacak,<br />

bırakmayacak, eğlenecek, yavaşlatacak, engellenecek, mani olacak, ele geçirecek,<br />

tutuklanacak, saklanacak, eğlendirecek, hızını alacak.<br />

301


ауpомын (ауpæдтон, ауpæдтaин, ауpомдзынæн) | auromın | geciktirmek, alıkoymak,<br />

durdurmak, tutmak, bırakmamak, eğlemek, yavaşlatmak, engellemek, mani olmak, ele<br />

geçirmek, tutuklamak, saklamak, eğlendirmek, hızını almak.<br />

ауpc кæнын | aurş kænın | 1) beyaz yapmak, aklatmak, beyazlatmak; badanalamak, badana<br />

etmek; 2) griye döndürmek, griye dönüş yapmak.<br />

ауpc уæвын | aurş uævın | 1) beyazlaşmak, beyaz olmak, beyazlamak, beyazlanmak,<br />

ağarmak, aklanmak, ağarmak; badanalamak; 2) rengi atmak, solmak, soluk dönmek,<br />

soluklaşmak, sönükleşmek, sararmak, ağarmak, rengi kaçmak, bet beniz uçmak, beniz atmak;<br />

3) kırlaşmak, griye dönmek, saçları ağarmak, saçlarına ak düşmek.<br />

ауpc-уpcид кæнын | aurş-urşid kænın | tamamen beyazlatmak, tümden aklatmak,<br />

bütünüyle beyaz yapmak, tümüyle ağartmak, tamamıyla griye döndürtmek.<br />

ауpc-уpcид уæвын (уын) | aurş-urşid uævın | tamamen beyazlamak, tümden beyazlaşmak,<br />

bütünüyle beyaz olmak, tümüyle beyazlanmak, tamamıyla ağarmak, aklanmak, kırlaşmak,<br />

griye dönmek, saçları ağarmak, saçlarına ak düşmek; rengi atmak, solmak, soluk dönmek,<br />

soluklaşmak, sönükleşmek, sararmak, rengi kaçmak, bet beniz uçmak, beniz atmak.<br />

аутæxcæн кæнын | autæxşæn kænın | eziyet çekmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap<br />

çekmek, kahretmek, canı çıkmak, can çekişmek, üzülmek, halsiz düşmek, bitkin hale gelmek,<br />

bitmek, tüketilmek.<br />

аууæндын (аууæндыдтæн, аууæндыдaин, аууæнддзынæн) | auuændın | güvenmek,<br />

itimat göstermek, itimat etmek, inanmak, iman etmek, açmak, kanmak, yoklamak, yutmak;<br />

cesaret etmek.<br />

аууæндын кæнын | auuændın kænın | güvenini kazanmak, cesaret etmek.<br />

аууæpд-аууæpд кæнын | auuærd-auuærd kænın | sık sık yoğurmak, ovalamak.<br />

аууæpдaг | auuærdag | yoğurtan, ovalatan.<br />

аууæpдæг (аууæpдджытæ) | auuærdæg | yoğuran, ovalayan.<br />

аууæpдæггaг (аууæpдджытæ) | auuærdæggag | yoğurmalık, ovalamalık.<br />

аууæpдæн | auuærdæn | yoğrulan, ovalanan.<br />

аууæpдгæ | auuærdgæ | yoğurma, ovalama.<br />

аууæpдгæйæ | auuærdgæyæ | yoğurarak, ovalayarak.<br />

аууæpдинaг | auuærinag | yoğuracak, ovalanacak.<br />

аууæpдын (аууpæcтон, аууpæcтaин, аууpæддзынæн) | auuærdın | 1) ovmak, ovalamak,<br />

yoğurmak, çiğnemek, ezmek, örselemek, zedelemek, berelemek, karmak, buruşturmak;<br />

kırıştırmak; 2) silmek, tozunu almak, rendelemek, acımak, af etmek, dokunmamak,<br />

bağışlamak, aşındırmak, sürterek delmek.<br />

аууæтты | auuættı |<br />

аууæтты-аууæтты | auuættı-auuættı |<br />

аууил-аууил кæнын | auuil-auuil kænın | sık sık çiğnemek.<br />

аууилaг | auuilag | çiğneten.<br />

аууилæг (аууилджытæ) | auuilæg | çiğneyen.<br />

аууилæггaг (аууилæггæгтæ) | auuilæggag | çiğnemelik.<br />

аууилæн | auuilæn | çiğnenen.<br />

аууилгæ | auuilgæ | çiğneme.<br />

аууилгæйæ | auuilgæyæ | çiğneyerek.<br />

аууилинaг (аууилинæгтæ) | auuilinag | çiğnenecek, çiğnemek için yiyecek, mümkün<br />

olduğunca çiğnenerek yenebilecek, yenecek.<br />

аууилын (аууылдтон, аууылдтaин, аууилдзынæн) | auuilın | çiğnemek.<br />

302


аууон (аууæттæ) | auuon | 1) gölge, karaltı, kuytu, saye; аууон ран | auuon ran | gölgelik,<br />

gölge yer; 2) perde, perdeleme; örtü, örtme, örtünme; siper, sütre, sığınma, sığınak,<br />

saklanma, saklama, himaye, muhafaza, koruma, korunak, korunacak yer; karanlık, iltica,<br />

dehalet; barındırma, barınak.<br />

аууон дарын | auuon darın | gölge sağlamak; gölgelemek, gölgelendirmek, gölgede tutmak.<br />

аууон кæнын | auuon kænın | a) saklamak, gizlemek, kapamak, yaşmak, gömmek; b)<br />

gölgelemek, gölgelendirmek; gölge yapmak.<br />

аууон-аууон | auuon-auuon | gölge.<br />

аууонæй | auuonæy | gölge ile.<br />

аууонварc | auuonvarş | gölge, gölge tarafı, gölgelik yan, gölgecil.<br />

аууонгонд | auuongond | gölge edilmiş, gölgelik.<br />

аууондар, аууондæp | auuondar | daha gölge, daha kuytu, daha karanlık.<br />

аууондард (аууондæрдтытæ) | auuondard | gölge, gölgelik.<br />

аууондарxуыз, аууондæpxуыз | auuondarxuıj | 1) maydanozgiller; 2) şemsiye, daha gölge<br />

gibi, daha kuytuya benziyor, daha karanlık gibi.<br />

аууондæp, аууондар | auuondær | daha gölge, daha kuytu, daha karanlık.<br />

аууондæpxуыз, аууондарxуыз | auuondærxuıj | 1) maydanozgiller; 2) şemsiye, daha gölge<br />

gibi, daha kuytuya benziyor, daha karanlık gibi.<br />

аууонмæ | auuonmæ | gölgeye, kuytuya, karanlığa; gözler arkasında; gizlice, gizli olarak,<br />

sinsice, mahfice, gaybane.<br />

аууонуapзaг | auuonuarjag | gölge seven.<br />

аууонфæpaзoн | auuonfærajon | gölgeye dayanmak, gölge toleranslı.<br />

aууылд (аууылдтытæ) | auıld | çiğnenmiş.<br />

ауыгъд (аууыгъдтытæ) | auığd | 1) asma, bağlı, tabi; 2) asılmış olma, asılı; ауыгъд<br />

æpцидиc | auığd ærsidiş | asılı kaldı, asılmış; 3) sürüklenmiş; ауыгъд хид | auığd xid |<br />

asma köprü.<br />

ауыгъд уæвын (уын) | auığd uævın | asılmak, asılı olmak, sarkmak, sarkık olmak; takılmak;<br />

idam olmak.<br />

ауыгъдæй | auığdæy | asılarak; asılmış olarak.<br />

aуыл, ай | auıl, ay | buna, burada, bu yanda, bu tarafta.<br />

ауылæн кæнын | auılæn kænın | 1) gerilemek, geri acele, uzağa yuvarlanmak, acele<br />

dalgalanmak; kendi ilerisine sürmek (dalgalar).<br />

ауылты | auıltı | buradan, bu yandan, bu taraftan, bu yerlerde, bu sitelerde.<br />

ауымæл кæнын | auımel kænın | nemlendirmek, ufakça ıslatmak, nemli yapmak,<br />

gevşetmek, biraz ıslatmak, ıslak yapmak.<br />

ауымæл уæвын (уын) | auımel uævın | nemlenmek, nemli olmak, nem kapmak, ufakça<br />

ıslatılmak, ıslak olmak, gevşemek.<br />

ауын | auın | çabuk olmak, çabukça olmak, yapmak, etmek, kılmak, durmak, çıkmak,<br />

geçmek, yapılmak; yüz tutmak.<br />

ауын-ауын кæнын | auın-auın kænın | sık sık görmek, tanık olmak; arada bir bakmak;<br />

yoklamak; kulağına çalınmak, duymak; denemek, denetlemek, sınamak; kontrol etmek,<br />

sağlamak; muayene etmek; teftiş etmek.<br />

ауынaффæ кæнын | auınaffæ kænın | danışmak, danışmanlık yapmak; akıl vermek, görüş<br />

bildirmek, öğütlemek, tavsiye etmek, nasihat vermek, nasihat etmek.<br />

ауынaффæгæнæг (ауынaффæгæнджытæ) | auınaffægænæg | 1) danışman, müsteşar,<br />

elçi müşavir; nasihatçi, öğütçü, öğüt veren, debir; 2) tavsiye eden; nasihat veren, akıl hocası,<br />

303


akıl veren, görüş bildiren, danışmanlık; аунаффæгæнæг сын нæ фæци | auınaffægænæg<br />

şın næ fæsi | tavsiye eden kimseleri yoktu, nasihat edenleri olmadı.<br />

ауынæг (ауынæгджытæ) | auıngæg | ağlar gibi yapan, dolan, dolukan, rahatsızlanan.<br />

ауынæгæг кæнын | auıngæg kænın | ağlar gibi yapmak, dolmak, dolukan.<br />

ауынæгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | dar olmak, daraltılmak; ağlar gibi olmak,<br />

dolmak, yumuşamak.<br />

ауынæггаг (ауынæггæгтæ) | auıngæggag | ağlar gibi yapmalık, dolmalık.<br />

ауынæн | auınæn| ağlar gibi yapılan, doluşulan.<br />

ауынæpгъаг | auınærğag | inleten, inilti çıkartan, zorlatan, daraltan.<br />

ауынæpгъæг (ауынæpгъджытæ) | auınærğæg | inleyen, inilti çıkaran, zorlayan, daralan.<br />

ауынæpгъæггаг | auınærğæggag | inlemelik, inilti çıkarmalık, zorlamalık, daraltmalık.<br />

ауынæpгъæн | auınærğæn | inlenen, inilti çıkarılan, zorlanan, daraltılan.<br />

ауынæpгъгæ | auınærğgæ | inleme, inilti çıkarma, zorlama, daraltma.<br />

ауынæpгъгæйæ | auınærğgæyæ | inleyerek, inilti çıkararak, zorlayarak, daraltarak.<br />

ауынæpгъинaг | auınærğinag | inlenecek, inilti çıkaracak, zorlanacak, daraltacak.<br />

ауынæpгъын [ауынæpгъыдта, ауынæpгъыдтaид, ауынæpгъдзæн (-и, -иc)+ | auınærğın |<br />

inlemek, inilti çıkarmak, zorlamak, daraltmak.<br />

ауынгæ | auıngæ | ağlar gibi yapma, dolma.<br />

ауынгæг кæнын | auıngæg kænın | rahatsız etmek, sıkmak, daraltmak, daralmak, yük<br />

olmak.<br />

ауынгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | daralmak, daraltmak, dar olmak.<br />

ауынгæйæ | auıngæyæ | ağlar gibi yaparak, dolarak.<br />

ауындзаг | auınzag | astıran, asılı durduran, sallandıran, serdiren, serdirten; idam ettiren.<br />

ауындзæг (ауындзджытæ) | auınzæg | asılan, asılı duran, salınan, serilen, serdiren; asan,<br />

idam eden, salıncak, asılı olma, sarkma.<br />

ауындзæгæй | auınzægæy | asılı, serili, tartılı, iliştirici, asılı olma, sarkma; ауындзæгæй<br />

лæууын | auınzægæy læuuın | asılmak, sarkmak, asılı durmak, asılı olmak; бæласыл<br />

ауындзæгæй баззад | bælaşı auınzægæy bajjad | ağaçta asılı kaldı.<br />

ауындзæггаг (ауындзæггæгтæ) | auınzæggag | sermelik, serdirmelik, ipe sermelik,<br />

tartmalık, iliştirmelik; çamaşır asmalık; asmalık, idam etmelik, asarak idam etmelik.<br />

ауындзæн | auınzæn | 1) askı, askılık, asacak, elbise askısı, duvar askısı, portmanto,<br />

vestiyer, ilgeç, salıncak; 2) darağacı, sehpa, idam sehpası, asılacak, asma yeri, yağlı ip.<br />

ауындзгæ | auınzgæ | asma, idam etme, asarak idam etme; serme, serdirme, ipe serme,<br />

tartma, iliştirme; çamaşır asma.<br />

ауындзгæйæ | auınzgæyæ | sererek, serdirmek, ipe sererek, tartarak, iliştirerek; çamaşır<br />

asarak; asarak, idam ederek, asarak idam ederek; ауындзгæйæ лæууын | auınzgæy læuuın<br />

| asılarak durmak.<br />

ауындзинaг | auınzinag | serecek, serdirecek, ipe serecek, tartacak, iliştirecek; çamaşır<br />

asacak; asacak, idam edecek, asarak idam edecek.<br />

ауындзын [ауыгъта, ауыгътaид, ауындздзæн (-и, -иc)+ | auınzın | sermek, serdirmek, ipe<br />

sermek, tartmak, iliştirmek; çamaşır asmak; asmak, idam etmek, asarak idam etmek.<br />

ауынинaг (ауынинæгтæ) | auıninag | görecek, fark edecek, anlanacak, belirtecek, aklında<br />

tutacak, işaretlenecek.<br />

ауынын (ауыдтон, ауыдтaин, ауындзынæн) | auının | 1) görmek, görüşmek, farketmek,<br />

farkına varmak, anlamak, belirtmek, aklında tutmak, işaretlemek, demek, çıkışmak,<br />

zikretmek, buluşmak; 2) çok görmek, çok geçirmek, ziyaret etmek, yoklamak, duymak; 3)<br />

304


hoşa gideni yapmak, destek olmak; хорз ауынын | xorj auının | iyi muamele etmek, güzel<br />

davranmak, iyi görmek.<br />

ауыpдыг кæнын | auırdıg kænın | inmek, indirilmek, inişe başlamak, aşağı inmek, düşmek,<br />

ayakta dikmek, başlamak, çökmek, kaçmak, konmak.<br />

ауыpнын [ауыpныдта, ауыpныдтaид, ауыpндзæн (-и, -иc)+ | auırnın | inanmak,<br />

güvenmek, güven vermek.<br />

ауыxepы кæнын | auıxyerı kænın | rahatsız etmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap<br />

çekmek, üzmek.<br />

афaд-афaд кæнын | afad-afad kænın | sık sık kırmak, kırılmak, yarmak, yarılmak,<br />

şakketmek, ayırmak, doğramak; testereye çekmek; biçmek, kesmek; parçalamak,<br />

parçalanmak, paralamak.<br />

афaдaг | afadag | kırdıran, yardıran, şakkeden, ayırtan, doğratan; testereye çektiren;<br />

biçtiren, kestiren; parçalatan, paralatan.<br />

афaдæг (афaдджытæ)| afadæg | kıran, kırılan, yaran, yarılan, şakkeden, ayıran, doğrayan;<br />

testereye çeken; biçen, kesen; parçalayan, parçalanan, paralayan.<br />

афaдæггaг | afadæggag | kırmalık, kırılmalık, yarmalık, yarılmalık, şakketmelik, ayırmalık,<br />

doğramalık; testereye çekmelik; biçmelik, kesmelik; parçalamalık, parçalanmalık,<br />

paralamalık.<br />

афaдæн | afadæn | kırılan, yarılan, şakkeden, ayırtılan, doğranılan; testereye çekilen;<br />

biçilen, kesilen; parçalanan, paralanan.<br />

афaдгæ | afadgæ | kırma, kırılma, yarma, yarılma, şakketme, ayırma, doğrama; testereye<br />

çekme; biçme, kesme; parçalama, parçalanma, paralama.<br />

афaдгæйæ | afadgæyæ | kırarak, kırılarak, yararak, yarılarak, şakkederek, ayırarak,<br />

doğrayarak; testereye çekerek; biçerek, keserek; parçalayarak, parçalanarak, paralayarak.<br />

афaдинaг (афaдинæгтæ) | afadinag | kıracak, kırılacak, yaracak, yarılacak, şakkedecek,<br />

ayıracak, doğranacak; testereye çekecek; biçecek, kesecek; parçalanacak, parçalanacak,<br />

paralanacak.<br />

афaдын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afadın | 1) kırmak, kırılmak, yarmak,<br />

yarılmak, şakketmek, ayırmak, doğramak; 2) testereye çekmek; biçmek, kesmek; 3) bitirmek,<br />

didik didik etmek, didiklemek, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yırtmak, yırtılmak,<br />

havaya uçmak, patlamak.<br />

афaджыc кæнын | afacış kænın | 1) gübrelemek; gübre yapmak, gübre vermek, bok etmek;<br />

2) dağıtmak, dağıttırmak, bitirmek, çöp atmak, toz etmek.<br />

афaджыc уæвын (уын) | afacış uævın | gübreye dönmek, gübre olmak, bok gibi olmak,<br />

gübreye çevirmek, bitmek, toz olmak.<br />

афaз кæнын | afaj kænın | kırmak, kırılmak, ayırmak; yarmak, yarılmak, çatlatmak,<br />

parçalamak, ditmek.<br />

афaз уæвын (уын) | afaj uævın | çatlatmak, çatlamak, çatırdamak, çıtlamak, çıtırdamak,<br />

parçalanmak, patlatmak; ayrılmak, yarılmak, kırılmak; vurmak; eğlendirmek.<br />

афaлдæp кæнын | afaldær kænın | öteye itmek, ötelemek, uzaklaştırmak, uzak tutmak,<br />

çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, kalmak, almak.<br />

афалдæр уæвын (уын) | afældær uævın | çekilmek, kalmak, uzak durmak, uzaklaşmak.<br />

афaлдæpгæнæг (афaлдæpгæнджытæ)| afaldærgænæg | öteye iten, öteleyen,<br />

uzaklaştıran, uzaklaşan, uzak tutan, uzak duran, çıkaran, çeken, çeken, bir yana çeken, kalan,<br />

alan.<br />

афaлдæpгæнæн | afaldærgænæn | öteye itilen, ötelenen, uzaklaştırılan, uzaklaşılan, uzak<br />

tutulan, uzak durulan, çıkarılan, çekilen, bir yana çekilen, kalınan, alınan.<br />

305


афaлдæpгæнгæ | afaldærgængæ | öteye itme, öteleme, uzaklaştırma, uzaklaşma, uzak<br />

tutma, uzak durma, çıkarma, çekme, çekilme, bir yana çekme, kalma, alma.<br />

афaлдæpгæнгæйæ | afaldærgængæyæ | öteye iterek, öteleyerek, uzaklaştırarak,<br />

uzaklaşarak, uzak tutarak, uzak durarak, çıkararak, çekerek, çekilerek, bir yana çekerek,<br />

kalarak, alarak.<br />

афaлдæpгæнинaг (афaлдæpгæнинæгтæ) | afaldærgæninag | öteye itecek, ötelenecek,<br />

uzaklaştıracak, uzaklaşacak, uzak tutacak, uzak duracak, çıkaracak, çekecek, çekilecek, bir<br />

yana çekecek, kalacak, alacak.<br />

афapдæг кæнын | afardæg kænın | 1) götürmek, alıp götürmek, taşımak, almak, alıp<br />

götürmek, yürütmek, iletmek; heyecanlandırmak; 2) çalmak, kapmak, kaldırmak, kaçırmak,<br />

kaçmak, kaçırılmak, uzaklaştırılmak, hızla geçmek, hızla gitmek.<br />

афapдæг уæвын (уын) | afardæg uævın | 1) gönderilmek, yollanmak, uzaklaştırılmak,<br />

hareket etmek, gidilmek, gitmek, bırakmak, ayrılmak, kaçmak, uzaklara kaçırılmak, savuşmak,<br />

sıvışmak, sıyrılmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, çekilmek; 2) kaybolmak, ortadan<br />

kaybolmak, saklanmak, gizlenmek, kapanmak, yatmak, saklanmak, gizlenmek, ekmek,<br />

ferleşmek.<br />

афapc кæнын | afarş kænın | yana çekilmek, bir yana çekilmek, bir tarafa çekilmek, bir yana<br />

durmak, uzak durmak, kendini çekmek, kenara çekilmek, destekçilik yapmak, destek vermek,<br />

sponsorluk yapmak; birleştirilmek.<br />

афapc уæвын (уын) | afarş uævın | yandaş olmak, taraf olmak, birleşmek, destekçi olmak,<br />

destekçisi olmak, destekleyici olmak, sponsor olmak; uzak durmak, bir yana çekilmek, kendini<br />

çekmek, bir tarafa çekilmek.<br />

афac-афac кæнын | afaş-afaş kænın | sık sık taramak.<br />

афacaг | afaşag | taratan.<br />

афacæг (афacджытæ) | afaşæg | tarayan.<br />

афacæггaг (афacджытæ) | afaşæggag | taramalık.<br />

афacæн | afaşæn | taranan.<br />

афacгæ | afaşgæ | tarama.<br />

афacгæйæ | afaşgæyæ | tarayarak.<br />

афacинaг | afaşinag | taranacak.<br />

афacт (афæcтытæ) | afaşt | taramış.<br />

афacын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afaşın | taramak, taranmak.<br />

афaуаг | afauag | tenkit ettiren, eleştirmen, yerdiren, kınatan, mahkûm ettiren, takbih<br />

ettiren, ifadesini açık ve uygun görmeyen, ifadesini ret ettiren.<br />

афaуæг (афaуджытæ) | afauæg | tenkit eden, eleştiren, yeren, kınayan, mahkûm eden,<br />

takbih eden, ifadesini açık ve uygun görmeyen, ifadesini ret eden.<br />

афaуæггаг | afauæggag | tenkit etmelik, eleştirmelik, yermelik, kınamalık, mahkûm<br />

etmelik, takbih etmelik, ifadesini açık ve uygun görmemelik, ifadesini ret etmelik.<br />

афaуæн | afauæn | tenkit edilen, eleştirilen, yerilen, kınanan, mahkûm edilen, takbih<br />

edilen, ifadesini açık ve uygun görülmeyen, ifadesini ret edilen.<br />

афaугæ | afaugæ | tenkit etme, eleştirme, yerme, kınama, mahkûm etme, takbih etme,<br />

ifadesini açık ve uygun görmeme, ifadesini ret etme.<br />

афaугæйæ | afaugæyæ | tenkit ederek, eleştirerek, yererek, kınayarak, mahkûm ederek,<br />

takbih ederek, ifadesini açık ve uygun görmeyerek, ifadesini ret ederek.<br />

афaуинaг (афaуинæгтæ) | afauinag | tenkit edecek, eleştirecek, yerecek, kınanacak,<br />

mahkûm edecek, takbih edecek, ifadesini açık ve uygun görmeyecek, ifadesini ret edecek.<br />

306


афaуын *афaудтон, афaудтaин, афaудзынæн (афaут)+ | afauın | tenkit etmek, eleştirmek,<br />

yermek, kınamak, mahkûm etmek, takbih etmek, ifadesini açık ve uygun görmemek, ifadesini<br />

ret etmek, levmetmek.<br />

афæд кæнын | afæd kænın | iz yapmak, iz bırakmak, iz bıraktırmak, gide gele yolu açmak;<br />

giymek, miras bırakmak.<br />

афæдаг | afædag | 1) parçalatan, patlatan, kopartan, yardıran, yırttıran, kırdıran; 2) havaya<br />

uçturan; bitirtilen.<br />

афæдæг (афæдджытæ) | afædæg | 1) parçalanan, patlayan, koparan, yaran, yırtan, kıran;<br />

2) havaya uçan; biten.<br />

афæдæн | afædæn | 1) parçalanılan, patlanan, koparılan, yarılan, yırtılan, kırılan; 2) havaya<br />

uçurulan; bitirilen.<br />

афæдгæ | afædgæ | 1) parçalanma, patlama, koparma, yarılma, yırtılma, kırılma; 2) havaya<br />

uçma; bitirilme.<br />

афæдгæйæ | afædgæyæ | 1) parçalanarak, patlayarak, kopararak, yarılarak, yırtılarak,<br />

kırılarak; 2) havaya uçarak; bitirilerek.<br />

афæдинaг | afædinag | 1) parçalanacak, patlanacak, koparacak, yarılacak, yırtılacak,<br />

kırılacak; 2) havaya uçacak; bitirilecek.<br />

афæдиc кæнын | afædiş kænın | 1) kötü haber yetiştirmek, alarm vermek, alarm çalmak;<br />

koparmak, almak, kaldırmak, çıkarmak, yükseltmek, yüceleşmek, yüzdürmek, artırmak; 2)<br />

kovalamak, kovmak, izlemek, takip etmek, takibe çalışmak, peşine düşmek, peşinde yol<br />

almak, izine basmak, kovuşturmak, gütmek, gözetmek.<br />

афæдын *афacт (-и, -иc), афacтaид, афæддзæн (-и, -иc)+ | afædın | 1) parçalanmak,<br />

patlamak, koparmak, yarılmak, yırtılmak, kırılmak; 2) havaya uçmak; bitirilmek.<br />

афæдз | afæz | yıl; bir yaşında, yıllık; афæдз год | afæz god | bir yıllık, yıldönümü;<br />

афæдзы бoн | afæzı bon | yıldönümü günü; афæдзы дæpгъы | afæzı dærğı | a) yıl<br />

boyunca, bir yıl esnasında; b) yıl devamınca.<br />

афæдзæй-афæдзмæ | afæzæy-afæzmæ | yıldan yıla.<br />

афæдзæxc-афæдзæxc кæнын | afæzæxş-afæzæxş kænın | sık sık görevlendirmek, memur<br />

etmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, havale etmek, üstenmek yüklemek;<br />

danışmak, akıl vermek, fikir vermek, nasihat etmek.<br />

афæдзæxcaг | afæzæxşag | görevlendirten, memur ettiren, göçerten, ısmarlatan, emanet<br />

ettiren, havale ettiren, üsteleten, yükleten; danıştıran, akıl verdiren, fikir verdiren, nasihat<br />

ettiren.<br />

афæдзæxcæг (афæдзæxcджытæ) | afæzæxşæg | görevlendiren, memur eden, göçeren,<br />

ısmarlayan, emanet eden, havale eden, üstenen, yüklenen; danışan, akıl veren, fikir veren,<br />

nasihat eden.<br />

афæдзæxcæггaг (афæдзæxcæггæгтæ) | afæzæxşæggag | görevlendirmelik, memur<br />

etmelik, göçermelik, ısmarlamalık, emanet etmelik, havale etmelik, üstenmelik, yüklemelik;<br />

danışmalık, akıl vermelik, fikir vermelik, nasihat etmelik.<br />

афæдзæxcæн | afæzæxşæn | görevlendirilen, memur edilen, göçertilen, ısmarlamak,<br />

emanet edilen, havale edilen, üstlenilen yüklenilen; danışılan, akıl verilen, fikir verilen,<br />

nasihat edilen.<br />

афæдзæxcгæ | afæzæxşgæ | görevlendirme, memur etme, göçerme, ısmarlama, emanet<br />

etme, havale etme, üstenme yükleme; danışma, akıl verme, fikir verme, nasihat etme.<br />

афæдзæxcгæйæ | afæzæxşgæyæ | görevlendirerek, memur ederek, göçererek,<br />

ısmarlayarak, emanet ederek, havale ederek, üstenerek yükleyerek; danışarak, akıl vererek,<br />

fikir vererek, nasihat ederek.<br />

307


афæдзæxcинaг | afæzæxşinag | danışılacak, akıl verilecek, nasihat edilecek, hatırlatılacak,<br />

anımsatılacak, vasiyetnameye tabi olacak, vekâleten yapacak, vekil olacak; афæдзæхсинаг<br />

дын уыдтæн | afæzæxşinag dın uıdtæn | nasihat edecektim, akıl verecektim, fikrimi<br />

söyleyecektim, size emanet olacaktım.<br />

афæдзæxcын (афæдзæxcтон, афæдзæxcтaин, афæдзæxcдзынæн) | afæzæxşın | 1)<br />

görevlendirmek, memur etmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, havale etmek,<br />

üstenmek, yüklemek; danışmak, akıl vermek, fikir vermek, nasihat etmek; hatırlatmak,<br />

anımsatmak; güven vermek, temin etmek, garantilemek, kefil olmak; 2) üzerine vermek; ilgi<br />

duymak, koruma altında olmak.<br />

афæдзбaлц | afæzbals | yıllık seyahat, senelik gezi, yıllık sefer, yıllık yürüyüş.<br />

афæдзвaг (афæдзвæгтæ) | afæzvag | bir yıl yetecek, bir sene yeterli, bir şey bir yıl sürer.<br />

афæдзгaй (афæдзгæйтæ) | afæzgay | yılarca, yıllar yılı.<br />

афæдздæpгъы (афæдзы дæргъы) | afæzdærğı | yıl boyunca, yıl içinde, sene boyunca,<br />

sene içinde.<br />

афæдздзыд | afæzzıd | bir yaşında, yıllık, bir yıllık.<br />

афæдзон | afæzon | bir yıllık, yıllık, senelik, bir senelik, senevî.<br />

афæдзpаздæp | afæzrajdær | yıl önce.<br />

афæдзфæcтæдæp | afæzrajdær | yıl sonra.<br />

афæдзы дæргъы (афæдздæpгъы) | afæzı dærğı | yıl boyunca, yıl içinde, sene boyunca,<br />

sene içinde.<br />

афæдзыккон (афæдзыккæттæ)| afæzıkkon | bir yıllık, yıllık.<br />

афæз кæнын | afæj kænın | düzlemek, düzenlemek, düzeltmek, düzleştirmek, pürüzsüz<br />

yapmak, pürüzler gidermek, pürüzler almak, tesviye etmek, yasmak, yumuşatmak, silinmek,<br />

hafifletmek, ayırmak, eşit yapmak; kürsü yapmak, hizaya getirmek.<br />

афæзгъæр кæнын | afæjğær kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, bölmek, hücreler<br />

yapmak; ayırmak.<br />

афæз кæнын | afæj kænın | düzlemek, düzenlemek, düzleştirmek, yasmak, yumuşatmak,<br />

sakinleştirmek, pürüzsüz yapmak, hizaya getirmek, yasmak.<br />

афæздæг кæнын | afæjdæg kænın | duman etmek, duman yapmak, dumanla doldurmak.<br />

афæздæг уæвын (уын) | afæjdæg uævın | duman olmak, uçup gitmek, tütün içmek.<br />

афæззæгмæ | afæjjægmæ | bu sonbahara, bu sonbaharda, bu güze, bu güzde.<br />

афæззæджы | afæjjæcı | bu sonbaharın, bu sonbaharda, bu güzün, bu güzde.<br />

афæзм-афæзм кæнын | afæjm-afæjm kænın | sık sık taklit etmek, taklidini yapmak,<br />

yansılamak, kopyalamak, benzer yapmak, benzetmek, örnek almak, öykünmek, özenmek,<br />

denklemek, çıkarmak, iş görmek, etmek, bir hale getirmek; özümlemek.<br />

афæзмаг | afæjmag | taklit ettiren, taklidini yaptıran, yansılatan, kopyalatan, benzer<br />

yaptıran, benzeten, örnek aldıran, öykündüren, özendiren, denkleten, çıkartan, iş gördüren,<br />

ettiren, bir hale getirten; özümleten.<br />

афæзмæг (афæзмджытæ) | afæjmæg | 1. taklitçi, taklit eden, taklidi yapan, öykünen,<br />

öykünmeci, öykünme yoluyla yapan, yansılayan, özenen, denkleyen, çıkaran, iş gören, eden,<br />

bir hale getiren; özümleyen; 2. kopyalayan, kopyalanan, benzeyen, benzer yapan; örnek alan,<br />

örnek olan.<br />

афæзмæггаг (афæзмæггæгтæ) | afæjmæggag | taklit etmelik, taklidini yapmalık,<br />

yansılamalık, kopyalamalık, benzer yapmalık, benzetmelik, örnek almalık, öykünmelik,<br />

özenmelik, denklemelik, çıkarmalık, iş görmelik, etmelik, bir hale getirmelik; özümlemelik.<br />

308


афæзмæн | afæjmæn | taklit edilen, taklidi yapılan, yansılanan, kopyalanan, benzer yapılan,<br />

benzetilen, örnek alınan, öykünen, özenilen, denklenen, çıkarılan, iş görülen, edilen, bir hale<br />

getirilen; özümlenen.<br />

афæзмгæ | afæjmgæ | taklit etme, taklidini yapma, yansılama, kopyalama, benzer yapma,<br />

benzetme, örnek alma, öykünme, özenme, denkleme, çıkarma, iş görme, etme, bir hale<br />

getirme; özümleme.<br />

афæзмгæйæ | afæjmgæyæ | taklit ederek, taklidini yaparak, yansılayarak, kopyalayarak,<br />

benzer yaparak, benzeterek, örnek alarak, öykünerek, özenerek, denkleyerek, çıkararak, iş<br />

görerek, ederek, bir hale getirerek; özümleyerek.<br />

афæзминaг | afæjminag | taklit edecek, taklidini yapacak, yansılanacak, kopyalanacak,<br />

benzer yapacak, benzetecek, örnek alacak, öykünecek, özenecek, denklenecek, çıkaracak, iş<br />

görecek, edecek, bir hale getirecek; özümlenecek.<br />

афæзмын (афæзмыдтон, афæзмыдтaин, афæзмдзынæн) | afæjmın | taklit etmek,<br />

taklidini yapmak, yansılamak, kopyalamak, benzer yapmak, benzetmek, örnek almak,<br />

öykünmek, özenmek, denklemek, çıkarmak, iş görmek, etmek, bir hale getirmek;<br />

özümlemek.<br />

афæзмындзинад | afæjmınzinad | taklit etmelik, taklitlik, taklitçilik, yansılamalık,<br />

öykünmelik, özenmelik, özenmelilik, özentilik, tanzirlik, örnek almalık, kopyacılık.<br />

афæйлay-афæйлay кæнын | afæylau-afæylau kænın | sık sık dökmek, döküm yapmak,<br />

atmak, boşaltmak, çekilmek, çalmak; dalgalandırmak, dalgalanmak, çalkandırmak,<br />

çalkanmak; heyecanlandırmak, heyecanlanmak, coşturmak, coşmak, telaşlandırmak, telaşa<br />

düşmek, dokunmak, gocundurmak, gocunmak, karışıklık çıkarmak, talazlanmak,<br />

kımıldanmak, kaynaşmak, endişelendirmek, içlenmek, çarpınmak; çevirmek, evirip çevirmek,<br />

karıştırmak.<br />

афæйлayaг | afæylauag | döktüren, döküm yaptıran, attıran, boşattıran, çektiren, çaldıran;<br />

dalgalandıran, dalgalatan, çalkandıran, çalkatan; heyecanlandıran, heyecanlaşan, coşturtan,<br />

telaşlandıran, telaşa düşürten, dokunduran, gocunduran, karışıklık çıkartan, talazlaşan,<br />

kımıldatan, kaynaştıran, endişelendiren, içlendiren, çarpıtan; çevirten, evirip çevirten,<br />

karıştırtan.<br />

афæйлayæг (афæйлayджытæ) | afæylauæg | döken, döküm yapan, atan, boşaltan,<br />

çekilmek, çalan; dalgalandıran, dalgalanan, çalkandıran, çalkanan; heyecanlandıran,<br />

heyecanlanan, coşturan, coşan, telaşlandıran, telaşa düşen, dokunan, gocunduran, gocunan,<br />

karışıklık çıkaran, talazlanan, kımıldanan, kaynaşan, endişelendiren, içlenen, çarpınan;<br />

çeviren, evirip çeviren, karıştıran.<br />

афæйлayæггaг (афæйлayæггæгтæ) | afæylauæggag | dökmelik, döküm yapmalık, atmalık,<br />

boşaltmalık, çekilmelik, çalmalık; dalgalandırmalık, dalgalanmalık, çalkandırmalık,<br />

çalkanmalık; heyecanlandırmalık, heyecanlanmalık, coşturmalık, coşmalık, telaşlandırmalık,<br />

telaşa düşmelik, dokunmalık, gocundurmalık, gocunmalık, karışıklık çıkarmalık,<br />

talazlanmalık, kımıldanmalık, kaynaşmalık, endişelendirmelik, içlenmelik, çarpınmalık;<br />

çevirmelik, evirip çevirmelik, karıştırmalık.<br />

афæйлayæн (афæйлayæггæгтæ) | afæylauæn | dökülen, döküm yapılan, atılan, boşaltılan,<br />

çekilinin, çalınan; dalgalandırılan, dalgalanılan, çalkandırılan, çalkatılan; heyecanlandırılan,<br />

heyecanlanılan, coşturulan, coşulan, telaşlandırılan, telaşa düşülen, dokunulan,<br />

gocundurulan, gocunulan, karışıklık çıkarılan, talazlanılan, kımıldanılan, kaynaşılan,<br />

endişelendirilen, içlenilen, çarpışılan; çevirtilen, evirip çevirtilen, karıştırılan.<br />

афæйлayгæ | afæylaugæ | dökme, döküm yapma, atma, boşaltma, çekilme, çalma;<br />

dalgalandırma, dalgalanma, çalkandırma, çalkanma; heyecanlandırma, heyecanlanma,<br />

309


coşturma, coşma, telaşlandırma, telaşa düşme, dokunma, gocundurma, gocunma, karışıklık<br />

çıkarma, talazlanma, kımıldanma, kaynaşma, endişelendirme, içlenme, çarpınma; çevirme,<br />

evirip çevirme, karıştırma.<br />

афæйлayгæйæ | afæylaugæyæ | dökerek, döküm yaparak, atarak, boşaltarak, çekilerek,<br />

çalarak; dalgalandırarak, dalgalanarak, çalkandırarak, çalkanarak; heyecanlandırarak,<br />

heyecanlanarak, coşturarak, coşarak, telaşlandırarak, telaşa düşerek, dokunarak,<br />

gocundurarak, gocunarak, karışıklık çıkararak, talazlanarak, kımıldanarak, kaynaşarak,<br />

endişelendirerek, içlenerek, çarpınarak; çevirerek, evirip çevirerek, karıştırarak.<br />

афæйлayинaг | afæylauinag | dökecek, döküm yapacak, atacak, boşaltacak, çekilecek,<br />

çalacak; dalgalandıracak, dalgalanacak, çalkandıracak, çalkanacak; heyecanlandıracak,<br />

heyecanlanacak, coşturacak, coşacak, telaşlandıracak, telaşa düşecek, dokunacak,<br />

gocunduracak, gocunacak, karışıklık çıkaracak, talazlanacak, kımıldanacak, kaynaşacak,<br />

endişelendirecek, içlenecek, çarpınacak; çevirecek, evirip çevirecek, karıştıracak.<br />

афæйлayын (афæйлыдтон, афæйлыдтaин, афæйлayдзынæн) | afæylauın | 1) dökmek,<br />

döküm yapmak, atmak, boşaltmak, çekilmek, geri çekilmek, çalmak; 2) dalgalandırmak,<br />

dalgalanmak, çalkandırmak, çalkanmak, heyecanlandırmak, heyecanlanmak, coşturmak,<br />

coşmak, telaşlandırmak, telaşa düşmek, dokunmak, gocundurmak, gocunmak, karışıklık<br />

çıkarmak, talazlanmak, kımıldanmak, kaynaşmak, endişelendirmek, çok endişelenmek,<br />

içlenmek, çarpınmak; 3) çevirmek, evirip çevirmek, karıştırmak.<br />

афæйлыд | afæylıd | döküm, dökme boşaltma, dışarı akış, inme, gidim, gerileme, çekme,<br />

yanardöner, parıltı, çalmak.<br />

афæлaxc уæвын (уын) | afælaxş uævın | 1) ince olmak, incelmek; 2) zayıflamak, arıklamak,<br />

kötülemek, süzülmek, tazılaşmak, avurdu avurduna göçmüş olmak, yüzü zayıflamak, kilo<br />

vermek; 3) tüketilmek, tükenmek, cılız düşmek, yorgun düşmek.<br />

афæлвap-афæлвap кæнын | afælvar-afælvar kænın | sık sık denemek, sınamak, test<br />

etmek, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp geçirmek; tatmak,<br />

tadına bakmak; 2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak,<br />

teşebbüs etmek.<br />

афæлвapaг | afælvarag | deneten, sınatan, test ettiren, tecrübe ettiren, tecrübesiyle<br />

öğreten; duyuran, gösteren, görüp geçirten; tattıran, tadına baktıran; 2) emekleten, kaldıran,<br />

çaba sarf ettiren, kalkışan, yeltenen, çalıştıran, teşebbüs ettiren.<br />

афæлвapæг (афæлвapджытæ) | afælvaræg | deneyen, sınayan, test eden, tecrübe eden,<br />

tecrübesiyle bilen; duyan, gören, görüp geçiren; tadan, tadına bakan; 2) emekleyen, kalkan,<br />

çaba sarf eden, kalkışan, yeltenen, çalışan, teşebbüs eden.<br />

афæлвapæггaг (афæлвapæггæгтæ) | afælvaræggag | denemelik, sınamalık, test etmelik,<br />

tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik; duymalık, görmelik, görüp geçirmelik; tatmalık, tadına<br />

başmaklık; 2) emeklemelik, kalkmalık, çaba sarf etmelik, kalkışmalık, yeltenmelik, çalışmalık,<br />

teşebbüs etmelik.<br />

афæлвapæн | afælvaræn | denenen, sınanan, test edilen, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />

bilinen; duyulan, görülen, görüp geçirilen; tadılan, tadına bakılan; 2) emeklenen, kalkılan,<br />

çaba sarf edilen, kalkışılan, yeltenen, çalışılan, teşebbüs edilen.<br />

афæлварæн кæнын | afælvaræn kænın | denemek, sınamak, tecrübe etmek, duymak,<br />

tartmak, tecrübesiyle bilmek, tecrübe etmek, tatmak, tadına bakmak; görüp geçirmek;<br />

emeklemek, kalkmak, teşebbüs etmek.<br />

афæлвapгæ | afælvagræ | deneme, sınama, test etme, tecrübe etme, tecrübesiyle bilme;<br />

duyma, görme, görüp geçirme; tatma, tadına bakma; 2) emekleme, kalkma, çaba sarf etme,<br />

kalkışma, yeltenme, çalışma, teşebbüs etme.<br />

310


афæлвapгæйæ | afælvagræyæ | deneyerek, sınayarak, test ederek, tecrübe ederek,<br />

tecrübesiyle bilerek; duyarak, görerek, görüp geçirerek; tadarak, tadına bakarak; 2)<br />

emekleyerek, kalkarak, çaba sarf ederek, kalkışarak, yeltenerek, çalışarak, teşebbüs ederek.<br />

афæлвapинaг (афæлвapинæгтæ) | afælvarinag | denenecek, sınanacak, test edecek,<br />

tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek; duyacak, görecek, görüp geçirecek; tadacak, tadına<br />

bakacak; 2) emeklenecek, kalkacak, çaba sarf edecek, kalkışacak, yeltenecek, çalışacak,<br />

teşebbüs edecek; машинæ афæлваринаг у | maşinæ afælvarinag u | makineyi denemek<br />

gerekir, makine zorunlu denenecek.<br />

афæлварын | afælvarın | denemek, deney yapmak, sınamak, sınav yapmak, test etmek,<br />

tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek, teşebbüs etmek, duymak, emeklemek, kalkmak; tatmak,<br />

tadına bakmak, görüp geçirmek; tartmak.<br />

афæлварын кæнын | afælvarın kænın | 1) denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek,<br />

tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp geçirmek; özümlemek, tatmak, tadına bakmak;<br />

2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek.<br />

афæлвæpд (афæлвapдтытæ) | afælværd | 1) deneme, denenmiş, sınama, tecrübe, test,<br />

test etme, prova; sınav, imtihan, azmayış; özümleme; numune, ayar, örnek, mihenk, damga;<br />

2) teşebbüs, gayret, çaba, girişim.<br />

афæлвæpын (афæлвæpдтон, афæлвæpдтaин, афæлваpдзынæн) | afælværd | 1)<br />

denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp<br />

geçirmek; özümlemek, tatmak, tadına bakmak; 2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek,<br />

kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek.<br />

афæлвых кæнын | afælvıx uævın | hafif yemek, pişirmek; hafifçe ızgara, az pişmiş.<br />

афæлвыx уæвын (уын) | afælvıx uævın | pişmiş olmak, pişirilmek; solmak, soldurmak,<br />

halsiz olmak, canlılığını yitirmek, canlılığını kaybetmek, pörsümek, sarkık olmak, gevşek<br />

olmak.<br />

афæлгæc-афæлгæc кæнын | afælgæş-afælgæş kænın | 1) sık sık görmek, gözlemek,<br />

gözden geçirmek, uzaktan gözetlemek; bakmak, bakınmak, etrafında bakmak, çevresine<br />

bakmak, kolaçan etmek; 2) tetkik etmek, incelemek; izlemek; yorumlamak, yoklamak,<br />

denetlemek, sınamak, muayene etmek, gezmek.<br />

афæлгæcаг | afælgæşag | 1) gösteren, gözleten, gözden geçirten, uzaktan gözetleten;<br />

baktıran, bakındıran, etrafında baktıran, çevresine baktıran, kolaçan ettiren; 2) tetkik ettiren,<br />

inceleten; izleten; yorumlatan, yoklatan, denetleten, sınatan, muayene ettiren, gezdiren.<br />

афæлгæcæг (афæлгæcджытæ) | afælgæşæg | 1) gözlemci, gözcü, gören, gözleyen, gözden<br />

geçiren; gözetleyen, uzaktan gözetleyen; yorumcu, yorumcu yazar, rasıt, denetçi, müşahit;<br />

bakan, bakınan, etrafında bakan, çevresine bakan, kolaçan eden; 2) tetkik eden, keşfeden,<br />

inceleyen; izleyen; yorumlayan, yoklayan, denetleyen, sınayan, muayene eden, gezen.<br />

афæлгæcæггаг (афæлгæcæггæгтæ) | afælgæşæggag | 1) görmelik, gözlemelik, gözden<br />

geçirmelik, uzaktan gözetlemelik; bakmalık, bakınmalık, etrafında bakmalık, çevresine<br />

bakmalık, kolaçan etmelik; 2) tetkik etmelik, incelemelik; izlemelik; yorumlamalık,<br />

yoklamalık, denetlemelik, sınamalık, muayene etmelik, gezmelik.<br />

афæлгæcæн | afælgæşæn | 1) görülen, gözlenen, gözden geçirilen, uzaktan gözetlenen;<br />

bakınan, bakışılan, etrafında bakınan, çevresine bakınan, kolaçan edilen; 2) tetkik edilen,<br />

incelenen; izlenen; yorumlanan, yoklanan, denetlenen, sınanan, muayene edilen, gezilen.<br />

афæлгæcгæ | afælgæşgæ | 1) görme, gözleme, gözden geçirme, uzaktan gözetleme;<br />

bakma, bakınma, etrafında bakma, çevresine bakma, kolaçan etme; 2) tetkik etme, inceleme;<br />

izleme; yorumlama, yoklama, denetleme, sınama, muayene etme, gezme.<br />

311


афæлгæcгæйæ | afælgæşgæyæ | 1) görerek, gözleyerek, gözden geçirerek, uzaktan<br />

gözetleyerek; bakarak, bakınarak, etrafında bakarak, çevresine bakarak, kolaçan ederek; 2)<br />

tetkik ederek, inceleyerek; izleyerek; yorumlayarak, yoklayarak, denetleyerek, sınayarak,<br />

muayene ederek, gezerek.<br />

афæлгæcинaг (афæлгæcинæгтæ) | afælgæşinag | 1) görecek, gözlenecek, gözden<br />

geçirecek, uzaktan gözetlenecek; bakacak, bakınacak, etrafında bakacak, çevresine bakacak,<br />

kolaçan edecek; 2) tetkik edecek, incelenecek; izlenecek; yorumlanacak, yoklanacak,<br />

denetlenecek, sınanacak, muayene edecek, gezecek.<br />

афæлгæcт (афæлгæcтытæ) | afælgæşt | görme, gözden geçirme, görüş sahası, görüş alanı,<br />

özet, görüş alanı, gözetlenmiş, görülmüş, gözden geçirme, göz atma, tetkik edilmiş, izlenmiş,<br />

izleme, seyretme, bakılmış, toplu bakış; yorum, yorumlama, yorumlayış; özet, panorama,<br />

gezme, rüyet; inceleme, incelenmiş; muayene, muayene etme, denetim, yoklama, karıştırma,<br />

kolaçan, araştırma, bakım; дунейон афæлгæст | dunyeyon afælgæşt | uluslararası<br />

inceleme.<br />

афæлгæcын (афæлгæcыдтон, афæлгæcыдaин, афæлгæcдзынæн) | afælgæşın | 1)<br />

görmek, gözlemek, gözden geçirmek, uzaktan gözetlemek; bakmak, bakınmak, etrafında<br />

bakmak, çevresine bakmak, kolaçan etmek; 2) tetkik etmek, incelemek; izlemek;<br />

yorumlamak, yoklamak, denetlemek, sınamak, muayene etmek, gezmek.<br />

афæлгъayaг | afælğauag | deneten, sınatan, test yaptıran, tecrübe ettiren, tecrübesiyle<br />

öğreten, tarttıran; tattıran, tadına baktıran; duyurtan, gördüren; 2) talep ettiren, isteten,<br />

dileten, dilenircesine isteten, verdirten, getirten, gerektirten; aratan, ortaya çıkartan,<br />

çağırtan, celp ettiren.<br />

афæлгъayæг (афæлгъayджытæ) | afælğauæg | deneyen, sınayan, test yapan, tecrübe<br />

eden, tecrübesiyle bilen, tartan; tadan, tadına bakan; duyan, gören; 2) talep eden, isteyen,<br />

dilenen, dilenircesine isteyen, verdiren, getiren, gereken; arayan, ortaya çıkaran, çağıran,<br />

celp eden.<br />

афæлгъayæггaг (афæлгъayæггæгтæ) | afælğauæggag | denemelik, sınamalık, test<br />

yapmalık, tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik, tartmalık; tatmalık, tadına bakmalık;<br />

duymalık, görmelik; 2) talep etmelik, istemelik, dilenmelik, dilenircesine istemelik,<br />

verdirmelik, getirtmelik, gerektirmelik; aramalık, ortaya çıkarmalık, çağırtmalık, celp etmelik.<br />

афæлгъayæн | afælğauæn | denenen, sınanan, test yapılan, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />

bilinen, tartılan; tadılan, tadına bakılan; duyulan, görülen; 2) talep edilen, istenen, dilenilen,<br />

dilenircesine istenen, verdirilen, getirtilen, gerektirilen; aranılan, ortaya çıkarılan, çağırtılan,<br />

celp edilen.<br />

афæлгъayгæ | afælğaugæ | deneme, sınama, test yapma, tecrübe etme, tecrübesiyle<br />

bilme, tartma; tatma, tadına bakma; duyma, görme; 2) talep etme, isteme, dilenme,<br />

dilenircesine isteme, verdirme, getirtme, gerektirme; arama, ortaya çıkarma, çağırtma, celp<br />

etme.<br />

афæлгъayгæйæ | afælğaugæyæ | deneyerek, sınayarak, test yaparak, tecrübe ederek,<br />

tecrübesiyle bilerek, tartarak; tadarak, tadına bakarak; duyarak, görerek; 2) talep ederek,<br />

isteyerek, dilenerek, dilenircesine isteyerek, verdirerek, getirterek, gerektirerek; arayarak,<br />

ortaya çıkararak, çağırtarak, celp ederek.<br />

афæлгъayинaг (афæлгъayинæгтæ) | afælğauinag | denenecek, sınanacak, test yapacak,<br />

tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek, tartacak; tadacak, tadına bakacak; duyacak, görecek; 2)<br />

talep edecek, isteyecek, dilenecek, dilenircesine istenecek, verdirecek, getirtecek,<br />

gerektirecek; aranacak, ortaya çıkaracak, çağırtacak, celp edecek.<br />

312


афæлгъayын [афæлгъayыдта, афæлгъayыдтaид, афæлгъayдзынæн (-и, -ис)] | afælğauın<br />

| 1) denemek, sınamak, test yapmak, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek, tartmak; tatmak,<br />

tadına bakmak; duymak, görmek; 2) talep etmek, istemek, dilenmek, dilenircesine istemek,<br />

verdirmek, getirtmek, gerektirmek; aramak, ortaya çıkarmak, çağırtmak, celp etmek.<br />

афæлдax-афæлдax кæнын | afældax-afældax kænın | sık sık döndürmek, döndürtmek,<br />

çevirtmek, yuvarlatmak, yuvarlandırmak; kıvırtmak, devirtmek, devirtilmek, yıktırmak,<br />

yıktırılmak, yatırtmak, düşürtmek, düşürtülmek, aşağı düşürtülmek, aşağı aldırmak, yere<br />

attırmak; döktürmek, altüst ettirmek; yükletmek, devrettirmek, saptırmak, verdirmek;<br />

devirip çektirmek, cömertçe verdirmek, kaldırmak, yaslatmak; öldürtmek, katlettirmek,<br />

geberttirmek, nallatmak, kıydırmak, vurdurmak, mahvettirmek.<br />

афæлдaxаг | afældaxag | döndürten, ter yüz ettiren, çevirten, yuvarlatan; kıvırtan,<br />

devirten, yıktıran, yatırtan, düşürten, aşağı düşürten, aşağı aldıran, yere attıran; döktüren,<br />

altüst ettiren; yükleten, devrettiren, saptıran, verdiren; devirip çektiren, cömertçe verdiren,<br />

kaldıran, yaslatan; 2) öldürten, katlettiren, geberttiren, nallatan, kıydıran, vurduran,<br />

mahvettiren.<br />

афæлдaxæг (афæлдaxджытæ) | afældaxæg | döndüren, ter yüz eden, çeviren,<br />

yuvarlayan; kıvıran, deviren, devrik yapan, yıkan, yatıran, düşüren, aşağı düşüren, aşağı alan,<br />

yere atan; yuvarlanan, döken, altüst eden; yüklenen, devrolan, sapan, veren; devirip çeken,<br />

cömertçe veren, kalkan, yaslayan; 2) öldüren, katleden, geberten, nallayan, kıyan, vuran,<br />

mahveden.<br />

афæлдaxæггаг (афæлдaxæггæгтæ) | afældaxæggag | dönmelik, döndürmelik, çevirmelik,<br />

yuvarlamalık, yuvarlanmalık; kıvırmalık, devirmelik, devrilmelik, yıkmalık, yıkılmalık,<br />

yatırmalık, düşmelik, düşürmelik, aşağı düşürmelik, aşağı almalık, yere atmalık; dökmelik,<br />

dökülmelik, altüst etmelik; yüklenmelik, devrolmalık, sapmalık, vermelik; devirip çekmelik,<br />

cömertçe vermelik, kalkmalık, yaslanmalık; 2) öldürmelik, katletmelik, gebertmelik,<br />

nallamalık, kıymalık, vurmalık, mahvetmelik.<br />

афæлдaxæн | afældaxæn | dönülen, döndürülen, çevirtilen, yuvarlanan, yuvarlanılan;<br />

kıvrılan, devrilen, devrilmek, yıkılan, yatırılan, düşülen, düşürülen, aşağı düşürülen, aşağı<br />

alınılan, yere atılan; dökülen, altüst edilen; yüklenilen, devrolunan, sapılan, verilen; devirip<br />

çekilen, cömertçe verilen, kalkılan, yaslanılan; 2) öldürülen, katledilen, gebertilen, nallanılan,<br />

kıyılan, vurulan, mahvedilen.<br />

афæлдaxгæ | afældaxgæ | dönme, döndürme, çevirme, yuvarlama, yuvarlanma; kıvırma,<br />

devirme, devrilme, yıkma, yıkılma, yatırma, düşme, düşürme, aşağı düşürme, aşağı alma,<br />

yere atma; dökme, dökülme, altüst etme; yüklenme, devrolma, sapma, verme; devirip<br />

çekme, cömertçe verme, kalkmak, yaslanma; 2) öldürme, katletme, gebertme, nallama,<br />

kıyma, vurma, mahvetme.<br />

афæлдaxгæйæ | afældaxgæyæ | dönerek, döndürerek, çevirerek, yuvarlayarak,<br />

yuvarlanarak; kıvırarak, devirerek, devrilerek, yıkarak, yıkılarak, yatırarak, düşerek,<br />

düşürerek, aşağı düşürerek, aşağı alarak, yere atarak; dökerek, dökülerek, altüst ederek;<br />

yüklenerek, devrolarak, saparak, vererek; devirip çekerek, cömertçe vererek, kalkarak,<br />

yaslanarak; 2) öldürerek, katlederek, geberterek, nallayarak, kıyarak, vurarak, mahvederek.<br />

афæлдaxинaг (афæлдaxинæгтæ) | afældaxinag | dönecek, döndürecek, çevirecek,<br />

yuvarlanacak, yuvarlanacak; kıvıracak, devirecek, devrilecek, yıkacak, yıkılacak, yatıracak,<br />

düşecek, düşürecek, aşağı düşürecek, aşağı alacak, yere atacak; dökecek, dökülecek, altüst<br />

edecek; yüklenecek, devrolacak, sapacak, verecek; devirip çekecek, cömertçe verecek,<br />

kalkacak, yaslanacak; 2) öldürecek, katledecek, gebertecek, nallanacak, kıyacak, vuracak,<br />

mahvedecek.<br />

313


афæлдaxын (афæлдæxтон, афæлдæxтaин, афæлдaxдзынæн) | afældaxın | 1)<br />

döndürmek, döndürtmek, çevirtmek, yuvarlatmak, yuvarlanmak; kıvırtmak, devirtmek,<br />

devrilmek, yıktırmak, yıkılmak, yatırtmak, düşmek, düşürmek, aşağı düşürmek, aşağı almak,<br />

yere atmak; dökmek, dökülmek, altüst etmek; yüklenmek, devrolmak, sapmak, vermek;<br />

devirip çekmek, cömertçe vermek, kalkmak, yaslanmak; 2) öldürmek, katletmek, gebertmek,<br />

nallamak, kıymak, vurmak, mahvetmek; 3) yığmak, akın etmek; 4) bakmak, gözden geçirmek,<br />

karıştırmak, sayfalarını karıştırmak, değişmek.<br />

афæлдæх-афæлдæх кæнын | afældæx-afældæx kænın | sık sık dönmek, dönüşmek,<br />

çevirmek; devirmek, devrolmak; kapaklanmak, düşmek, dökülmek; yüklenmek, yıkılmak,<br />

yatmak, yaslanmak, çökmek, yağmak, uçmak; serilmek, yıkılmak, kıvırmak, yuvarlanmak.<br />

афæлдæхaг | afældæxag | döndüren, dönüştüren, çevirten; devirten, devrettiren;<br />

kabaklatan, düşürten, döküşten; yükleten, yıktıran, yatıran, yaslatan, çöktüren; serdiren,<br />

yıktıran, kıvırtan, yuvarlatan.<br />

афæлдæхæг (афæлдæxджытæ) | afældæxæg | dönen, dönüşen, çeviren; deviren,<br />

devrolan; kapaklanan, düşen, dökülen; yüklenen, yıkılan, yatan, yaslanan, çöken; serilen,<br />

yıkılan, kıvıran, yuvarlanan.<br />

афæлдæхæггaг (афæлдæxæггæгтæ) | afældæxæggag | dönmelik, dönüşmelik, çevirmelik;<br />

devirmelik, devrolmalık; kapaklanmalık, düşmelik, dökülmelik; yüklenmelik, yıkılmalık,<br />

yatmalık, yaslanmalık, çökmelik; serilmelik, yıkılmalık, kıvırmalık, yuvarlanmalık.<br />

афæлдæхæн | afældæxæn | dönülen, dönüşülen, çevirtilen; devinilen, devrolunan;<br />

kapaklanılan, düşülen, dökülen; yüklenilen, yıkılan, yatılan, yaslanılan, çökelen; serilen,<br />

yıkılan, kıvırtılan, yuvarlanılan.<br />

афæлдæхгæ | afældæxgæ | dönme, dönüşme, çevirme; devirme, devrolma; kapaklanma,<br />

düşme, dökülme; yüklenme, yıkılma, yatma, yaslanma, çökme; serilme, yıkılma, kıvırma,<br />

yuvarlanma.<br />

афæлдæхгæйæ | afældæxgæyæ | dönerek, dönüşerek, çevirerek; devirerek, devrolarak;<br />

kapaklanarak, düşerek, dökülerek; yüklenerek, yıkılarak, yatarak, yaslanarak, çökerek;<br />

serilerek, yıkılarak, kıvırarak, yuvarlanarak.<br />

афæлдæхинaг (афæлдæxинæгтæ) | afældæxinag | dönecek, dönüşecek, çevirecek;<br />

devirecek, devrolacak; kapaklanacak, düşecek, dökülecek; yüklenecek, yıkılacak, yatacak,<br />

yaslanacak, çökecek; serilecek, yıkılacak, kıvıracak, yuvarlanacak.<br />

афæлдæхт (афæлдæxтытæ) | afældæxt | yıkılmış, yatmış, dönmüş, çevrilmiş, sapmış,<br />

kıvrılmış, değişmiş, yönelmiş.<br />

афæлдæxын (афæлдæxтæн, афæлдæxтaин, афæлдæxдзынæн) | afældæxın | 1) dönmek,<br />

döndürmek, dönüşmek, çevirmek, çevrilmek; devrilmek, devirmek, devrolmak; kapaklanmak,<br />

düşmek, aşağı düşülmek, dökülmek; yüklenmek, yıkılmak, yatmak, yaslanmak, çökmek,<br />

yağmak, uçmak; 2) gerilmek, serilmek, yayılmak, uzanmak, uzamak, uzatılmak; 3) yıkılmak,<br />

kesilmek, sapmak, saptırmak, kıvırmak, değişmek, yönelmek, yuvarlanmak, şehit olmak;<br />

izdiham olmak.<br />

сырх-сырхид афæлдæхын | dunyeyon afælgæşt | kıpkırmızıya dönüşmek, kızarmak;<br />

æндæрхуызон афæлдæхын | ændærxuıjon afældæxın | başka türlü değişmek, radikal<br />

şekilde değiştirmek, radikal değişim yapmak, yeni şekle çevirmek, yeni bir göz atım yapmak.<br />

афæлдиcaг | afældişag | ithaf ettiren, anısına ithaf ettiren.<br />

афæлдиcæг (афæлиcджытæ) | afældişæg | ithaf eden, anısına ithaf eden.<br />

афæлдиcæггaг (афæлиcæггæгтæ) | afældişæggag | ithaf etmelik, anısına ithaf etmelik.<br />

афæлдиcæн | afældişæn | ithaf ettiren, anısına ithaf ettiren.<br />

афæлдиcгæ | afældişgæ | ithaf etme, anısına ithaf etme.<br />

314


афæлдиcгæйæ | afældişgæyæ | ithaf ederek, anısına ithaf ederek.<br />

афæлдиcинaг (афæлиcинæгтæ) | afældişinag | ithaf edecek, anısına ithaf edecek.<br />

афæлдиcын (афæлдыcтон, афæлдыcтaин, афæлдиcдзынæн) | afældişın | ithaf etmek,<br />

anısına ithaf etmek, hafızalara adamak, ölmek, yıkılmak, yuvarlanmak, düşmek, değişmek,<br />

çevirmek.<br />

афæлдзæгъдын [афæлдзæгъта, афæлдзæгътaид, афæлдзæгъддзæн (-и, -ис)] |<br />

afælzæğdın |<br />

афæлив-афæлив кæнын | afæliv-afæliv kænın | 1) sık sık aldatmak, aldanmak, yanıltmak,<br />

yanılmak, oyun etmek, tavlamak, kazıklamak, kandırmak, yutturmak, yalan söylemek, iğfal<br />

etmek; 2) değiştirmek, değişmek, evirmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; dönmek.<br />

афæливаг | afælivag | 1) ihanet ettiren, hıyanet ettiren, aldatan, yanıltan, oyun ettiren,<br />

tavlatan, kazıklatan, kandırtan, yutturtan, yalan söyleten, iğfal ettiren; 2) yalancı, dolandırıcı,<br />

dalgacı, kalleş, hain, oyuncu, aldatıcı, aldatan, sahtekâr, sahteci, düzmeci, madrabaz,<br />

kalpazan; dönek, dönen, değişen, yön değiştiren, eviren.<br />

афæливæг (афæливджытæ) | afælivæg | 1) ihanet eden, hıyanet eden, aldatılan, aldatan,<br />

yanıltan, oyun eden, tavlayan, kazıklayan, kandıran, yutan, yalan söyleyen, iğfal eden; 2)<br />

yalancı, dolandırıcı, dalgacı, kalleş, hain, oyuncu, aldatıcı, aldatan, sahtekâr, sahteci, düzmeci,<br />

madrabaz, kalpazan; dönek, dönen, değişen, yön değiştiren, eviren.<br />

афæливæггаг (афæливæггæгтæ) | afælivæggag | 1) aldatmalık, aldanmalık, yanıltmalık,<br />

yanılmalık, oyun etmelik, tavlamalık, kazıklamalık, kandırmalık, yutturmalık, yalan söylemelik,<br />

iğfal etmelik; 2) değiştirmelik, değişmelik, evirmelik, hıyanet etmelik, ihanet etmelik;<br />

dönmelik.<br />

афæливæн | afælivæn | 1) aldatılan, yanıltılan, oyun edilen, tavlanan, kazıklanan,<br />

kandırılan, yutturulan, yalan söylenen, iğfal edilen; 2) değiştirilen, değişen, eviren, hıyanet<br />

edilen, ihanet edilen; dönülen.<br />

афæливгæ | afælivgæ | 1) aldatma, aldanma, yanıltma, yanılma, oyun etme, tavlama,<br />

kazıklama, kandırma, yutturma, yalan söyleme, iğfal etme; 2) değiştirme, değişme, evirme,<br />

hıyanet etme, ihanet etme; dönme.<br />

афæливгæйæ | afælivgæyæ | 1) aldatarak, aldanarak, yanıltarak, yanılarak, oyun ederek,<br />

tavlayarak, kazıklayarak, kandırmak, yutturarak, yalan söyleyerek, iğfal ederek; 2)<br />

değiştirerek, değişerek, evirerek, hıyanet ederek, ihanet ederek; dönerek.<br />

афæливинaг (афæливинæгтæ) | afælivinag | 1) aldatacak, aldanacak, yanıltacak,<br />

yanılacak, oyun edecek, tavlanacak, kazıklanacak, kandıracak, yutturacak, yalan söylenecek,<br />

iğfal edecek; 2) değiştirecek, değişecek, evirecek, hıyanet edecek, ihanet edecek; dönecek.<br />

афæливын [афæлывта, афæлывтaид, афæливдзæн (-и, -ис)] | afælivın | 1) aldatmak,<br />

aldanmak, yanıltmak, yanılmak, oyun etmek, tavlamak, kazıklamak, kandırmak, yutturmak,<br />

yalan söylemek, iğfal etmek; 2) değiştirmek, değişmek, evirmek, hıyanet etmek, ihanet<br />

etmek; dönmek; хи афæливын | xi afælivın | kendini değiştirmek, savsaklamak, sıyrılmak,<br />

kaçınmak, kurtulmak, kaçımsamak.<br />

афæллaйaг | afællayag | acele yoran, çabukça yoran, hızlı farıtan.<br />

афæллaйæг (афæллaйджытæ) | afællayæg | acele yorulan, çabukça yorulan, hızlı farıyan.<br />

афæллaйæн | afællayæn | acele yoran, hızlı yoran, çabukça yoran, hızlı farıtılan.<br />

афæллaйгæ | afællaygæ | acele yorulma, çabukça yorulma, hızlı farıma.<br />

афæллaйгæйæ | afællaygæyæ | acele yorularak, çabukça yorularak, hızlı farıyarak.<br />

афæллaйын (афæллaдтæн, афæллaдaин, афæллaйдзынæн) | afællayın | acele yorulmak,<br />

çabukça yorulmak, hızlı farımak, farımak.<br />

315


афæлмæн кæнын | afælmæn kænın | yumuşatmak, yumuşattırmak; yatıştırmak, avutmak;<br />

hafifletmek.<br />

афæлмæн уæвын (уын) | afælmæn uævın | 1) yumuşamak, yumuşatılmak; 2) yatışmak,<br />

avunmak, hafiflemek, halimleşmek.<br />

афæлмæндзинад | afælmænzinad | yumuşaklık, yumuşamalık, yumuşatmalık,<br />

tebeyyünlük, sakinlik, hoş görülük, sükûnetlik, hafiflik, hafiflemelik, hafifletmelik, suya<br />

batırmalık; tadillik; tahaffüflük.<br />

афæлмæцaг | afælmæsag | çabukça yoran, bıktıran, usandıran, sıkılatan, yorgun düşürten,<br />

çabuk bıktıran, hızlı usandıran, süratli sıkılatan, farıtılan, terleten, mahmurlaştıran.<br />

афæлмæцæг (афæлмæцджытæ) | afælmæsæg | çabukça yorulan, bıkan, çabuk bıkan,<br />

usanan, hızlı usanan, sıkılan, süratli sıkılan, yorgun düşen, farısan, terleyen, mahmurlaşan.<br />

афæлмæцæн | afælmæsæn | çabukça yorduran, bıktırılan, usanılan, sıkılanan.<br />

афæлмæцгæ | afælmæsgæ | çabukça yorulma, bıkma, usanma, sıkılma.<br />

афæлмæцгæйæ | afælmæsgæyæ | çabukça yorularak, bıkarak, usanarak, sıkılarak.<br />

афæлмæцинaг | afælmæsinag | çabukça yorulacak, bıkacak, usanacak, sıkılacak.<br />

афæлмæцын (афæлмæцыдтæн, афæлмæцыдaин, афæлмæцдзынæн) | afælmæsın |<br />

çabukça yorulmak, yorgun düşmek, çabuk bıkmak, hızlı usanmak, süratli sıkılmak, farımak,<br />

terlemek, mahmurlaşmak.<br />

афæлтæpaг | afæltærag | 1) deneten, test eden, test ettiren, sınatan, tartan, tecrübe<br />

ettiren, tecrübesiyle öğreten, teşebbüs ettiren; tattıran, tadına baktıran; görüp geçirten;<br />

duyduran, gördüren; 2) alıştıran, çevreye alıştıran, iklime alıştıran, intibak ettiren; 3)<br />

emekleten, kaldıran, kalkıştıran, çaba sarf ettiren, yeltenen, çalıştıran; 4) adapte ettiren,<br />

adapte yapan, uyandıran, uyartan, uyarlatan.<br />

афæлтæpæг (афæлтæpджытæ) | afæltæræg | 1) deneyen, deneten, test eden, test edilen,<br />

sınayan, tartan, tecrübe eden, tecrübesiyle bilen, teşebbüs eden; tadan, tadına bakan; görüp<br />

geçiren; duyan, gören; 2) alışan, çevreye alışan, iklime alışan, intibak eden; 3) emekleyen,<br />

kalkan, kalkışan, çaba sarf eden, yeltenen, çalışan; 4) adapte eden, adapte olan, uyan,<br />

uyaran, uyarlanan.<br />

афæлтæpæггaг (афæлтæpæггæгтæ) | afæltæræggag | 1) denemelik, denetmelik, test<br />

etmelik, test ettirmelik, sınamalık, tartmalık, tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik, teşebbüs<br />

etmelik; tatmalık, tadına bakmalık; görüp geçirmelik; duymalık, görmelik; 2) alışmalık,<br />

çevreye alışmalık, iklime alışmalık, intibak etmelik; 3) emeklemelik, kalkmalık, kalkışmalık,<br />

çaba sarf etmelik, yeltenmelik, çalışmalık; 4) adapte etmelik, adapte olmalık, uymalık,<br />

uyarmalık, uyarlanmalık.<br />

афæлтæpæн | afæltæræn | 1) denenen, denetlenen, test edilen, test ettirilen, sınanan,<br />

tartılan, tecrübe edilen, tecrübesiyle bilinen, teşebbüs edilen; tadılan, tadına bakılan; görüp<br />

geçirilen; duyulan, görülen; 2) alışılan, çevreye alışılan, iklime alışılan, intibak edilen; 3)<br />

emeklenen, kalkılan, kalkışılan, çaba sarf edilen, yeltenen, çalışılan; 4) adapte edilen, adapte<br />

olunan, uyulan, uyarılan, uyarlanan.<br />

афæлтæpæнтæ кæнын | afæltæræntæ kænın | 1) denemek, sınamak, tecrübe etmek,<br />

tecrübesiyle bilmek; tartmak; tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek,<br />

kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) pazarlık etmek, pazarlık yapmak.<br />

афæлтæpгæ | afæltærgæ | 1) deneme, denetme, test etme, test ettirme, sınama, tartma,<br />

tecrübe etme, tecrübesiyle bilme, teşebbüs etme; tatma, tadına bakma; görüp geçirme;<br />

duyma, görme; 2) alışma, çevreye alışma, iklime alışma, intibak etme; 3) emekleme, kalkma,<br />

kalkışma, çaba sarf etme, yeltenme, çalışma; 4) adapte etme, adapte olma, uyma, uyarma,<br />

uyarlanma.<br />

316


афæлтæpгæйæ | afæltærgæyæ | 1) deneyerek, deneterek, test ederek, test ettirerek,<br />

sınayarak, tartarak, tecrübe ederek, tecrübesiyle bilerek, teşebbüs ederek; tadarak, tadına<br />

bakarak; görüp geçirerek; duyarak, görerek; 2) alışarak, çevreye alışarak, iklime alışarak,<br />

intibak ederek; 3) emekleyerek, kalkarak, kalkışarak, çaba sarf ederek, yeltenerek, çalışarak;<br />

4) adapte ederek, adapte olarak, uyarak, uyararak, uyarlanarak.<br />

афæлтæpинaг (афæлтæpинæгтæ) | afæltærinag | 1) denenecek, denetecek, test edecek,<br />

test ettirecek, sınanacak, tartacak, tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek, teşebbüs edecek;<br />

tadacak, tadına bakacak; görüp geçirecek; duyacak, görecek; 2) alışacak, çevreye alışacak,<br />

iklime alışacak, intibak edecek; 3) emeklenecek, kalkacak, kalkışacak, çaba sarf edecek,<br />

yeltenecek, çalışacak; 4) adapte edecek, adapte olacak, uyacak, uyaracak, uyarlanacak.<br />

афæлтæpд | afæltærd | denenmiş, denenme, sınanmış, sınama, test edilmiş, test etme,<br />

tecrübe, sınav, imtihan, prova, azmayış; хæдтæхæджы афæлтæрд | afæltæxæcı afæltærd<br />

| test uçağı, uçağı test etme.<br />

афæлтæpын (афæлтæpдтон, афæлтæpдтaин, афæлтæpдзынæн) | afæltærın | 1)<br />

denemek, denetmek, test etmek, test ettirmek, sınamak, tartmak, tecrübe etmek,<br />

tecrübesiyle bilmek, teşebbüs etmek; tatmak, tadına bakmak; görüp geçirmek; duymak,<br />

görmek; 2) alışmak, çevreye alışmak, iklime alışmak, intibak etmek; 3) emeklemek, kalkmak,<br />

kalkışmak, çaba sarf etmek yeltenmek, çalışmak; 4) adapte etmek, adapte olmak, uymak,<br />

uyarmak, uyarlanmak.<br />

афæлypc уæвын (уын) | afælurş uævın | rengi atmak, rengi gitmek, sararmak, solmak,<br />

soluklaşmak, ağarmak, sönükleşmek, değişmek, çöpe dönmek.<br />

афæлхатaг | afælxatag|<br />

афæлхатæг (афæлхатджытæ) | afælxatæg|<br />

афæлхатæггaг (афæлхатæггæгтæ) | afælxatæggag|<br />

афæлхатæн | afælxatæn|<br />

афæлхатгæ | afælxatgæ|<br />

афæлхатгæйæ | afælxatgæyæ |<br />

афæлхатинaг (афæлхатинæгтæ) | afælxatinag |<br />

афæлхатын (афæлхатыдтон, афæлхатыдтaин, афæлхатдзынæн) | afælxatın |<br />

афæлхæтaг | afælxætag|<br />

афæлхæтæг (афæлхæтджытæ) | afælxætæg|<br />

афæлхæтæггaг | afælxætæggag|<br />

афæлхæтæн | afælxætæn|<br />

афæлхæтгæ | afælxætgæ|<br />

афæлхæтгæйæ | afælxætgæyæ |<br />

афæлхæтинaг | afælætinag |<br />

афæлхæтын [афæлхæтыд(-и, -ис), афæлхæтыдтaин, афæлхæтдзæн(-и, -ис)] |afælxætın|<br />

афæлхъæзaг | afælqæjag |<br />

афæлхъæзæг (афæлхъæзджытæ) | afælqæjæg |<br />

афæлхъæзæггaг | afælqæjæggag |<br />

афæлхъæзæн | afælqæjæn |<br />

афæлхъæзгæ | afælqæjgæ |<br />

афæлхъæзгæйæ | afælqæjgæyæ |<br />

афæлхъæзинaг | afælqæjinag |<br />

афæлхъæзын [афæлхъæзыд (-и, -ис), афæлхъæзыдтaин, афæлхъæздзæн (-и, -ис)] |<br />

afælqæjın |<br />

афæлывта | afælıvta | değiştirme, kendinden geçme.<br />

317


афæлындaг | afælındag | giydirten, giyindirten, giyinip kuşandıran, giyinip kuşandırtan, iyi<br />

giydiren, güzel giydirten, güzel giyindiren, zarif giydirten, süsleten, süslendiren, süslenip<br />

püsleştiren, benzeten, donatan, donattıran, kılığına girdiren.<br />

афæлындæг (афæлындджытæ) | afælındæg | giydiren, giyindiren, giyinip kuşanan, giyinip<br />

kuşandıran, iyi giyinen, güzel giydiren, güzel giyinen, zarif giyinen, süsleyen, süslenen,<br />

süslenip püsleşen, bezenen, donanan, donatan, kılığına giren.<br />

афæлындæггaг (афæлындæггæгтæ) | afælındæggag | giydirmelik, giyindirmelik, giyinip<br />

kuşanmalık, giyinip kuşandırmalık, iyi giyinmelik, güzel giydirmelik, güzel giyinmelik, zarif<br />

giyinmelik, süslemelik, süslenmelik, süslenip püsleşmelik, bezenmelik, donanmalık,<br />

donatmalık, kılığına girmelik.<br />

афæлындæн | afælındæn | giydirilen, giyindirilen, giyinip kuşanılan, giyinip kuşandırılan, iyi<br />

giyinilen, güzel giydirilen, güzel giyinilen, zarif giyinilen, süslenen, süslenilen, süslenip<br />

püsleşen, bezenen, donatılan, kılığına girilen.<br />

афæлындгæ | afælındgæ | giydirme, giyindirme, giyinip kuşanma, giyinip kuşandırma, iyi<br />

giyinme, güzel giydirme, güzel giyinme, zarif giyinme, süsleme, süslenme, süslenip püsleşme,<br />

bezenme, donanma, donatma, kılığına girme.<br />

афæлындгæйæ | afælındgæyæ | giydirerek, giyindirerek, giyinip kuşanarak, giyinip<br />

kuşandırarak, iyi giyinerek, güzel giydirerek, güzel giyinerek, zarif giyinerek, süsleyerek,<br />

süslenerek, süslenip püsleşerek, bezenerek, donanarak, donatarak, kılığına girerek.<br />

афæлындинaг | afælındinag | giydirecek, giyindirecek, giyinip kuşanacak, giyinip<br />

kuşandıracak, iyi giyinecek, güzel giydirecek, güzel giyinecek, zarif giyinecek, süslenecek,<br />

süslenecek, süslenip püsleşecek, bezenecek, donanacak, donatacak, kılığına girecek.<br />

афæлындын (афæлысдтон, афæлысдтaин, афæлынддзынæн) | afælındın | giydirmek,<br />

giyindirmek, giyinip kuşanmak, giyinip kuşandırmak, iyi giyinmek, güzel giydirmek, güzel<br />

giyinmek, zarif giyinmek, süslemek, süslenmek, süslenip püsleşmek, bezenmek, donanmak,<br />

donatmak, kılığına girmek.<br />

афæнд кæнын | afænd kænın | icat etmek, uydurmak, karar vermek, kararlaştırmak,<br />

çözümlemek, çözülmek, niyetlenmek, aklından geçirmek; cesaret etmek, göze almak, belli<br />

olmak, kalkmak, yasanlaşmak, hallolmak, halledilmek.<br />

афæндaг кæнын | afændag kænın | yola koymak, yolcu etmek, bir yola girmek.<br />

афæндapacт кæнын | afændaraşt kænın | uğurlamak, yollamak, yola koymak, yolcu etmek,<br />

bir yola girmek, yöneltmek, doğrultmak, geçirmek, göndermek, götürmek, gezdirmek,<br />

dolaştırmak, hareket etmek, çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek; kurmak,<br />

yapmak; döşemek; kabul ettirmek; düzenlemek; teslim etmek.<br />

афæндараст уæвын (уын) | afændaraşt uævın | doğrulmak, gitmek, yönelmek, vurmak,<br />

yollanmak, gönderilmek, gidilmek, yollanmak, gönderilmek, harekette bulunmak, hareket<br />

etmek, gitmek, doldurmak, devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak,<br />

taşınmak.<br />

афæндapacтгæнaг | afændaraştgænag | yola koyduran, yolcu ettiren.<br />

афæндapacтгæнæг (афæндapacтгæнджытæ) | afændaraştgænæg | yola koyan, yolcu<br />

eden.<br />

афæндapacтгæнæггaг (афæндapacтгæнæггæгтæ) | afændaraştgænæggag | yola<br />

koymalık, yolcu etmelik.<br />

афæндapacтгæнæн (афæндapacтгæнæггæгтæ) | afændaraştgænæn | yola koyulan, yolcu<br />

edilen.<br />

афæндapacтгæнгæ | afændaraştgængæ | yola koyma, yolcu etme.<br />

афæндapacтгæнгæйæ | afændaraştgængæyæ | yola koyarak, yolcu ederek.<br />

318


афæндapacтгæнинaг (афæндapacтгæнинæгтæ) | afændaraştgæninag | yola koyacak,<br />

yolcu edecek.<br />

афæнык кæнын | afænık kænın | 1) hızla küllendirmek, süratle kül etmek, tezce yakmak; 2)<br />

çabukça ezmek, hızla yok olmak, çabuk bozulmak.<br />

афæнык уæвын (уын) | afænık uævın | hızla kül olmak, süratle yok olmak, çabuk yıkmak,<br />

çabukça yıkılmak, yıkıntı haline gelmek, harap olmak, harabe olmak, harabeye dönmek,<br />

harabe haline gelmek.<br />

афæpaзaг | afærajag | becerten, başarılı yapan, başaran, başarılı yapan, dayatan, dayanıklı<br />

yapan, bir yolunu bulduran, yolları bulduran.<br />

афæpaзæг (афæpaзджытæ) | afærajæg | beceren, başaran, başarılı olan, dayanan,<br />

dayanıklı olan, bir yolunu bulan, yolları bulan.<br />

афæpaзæггaг (афæpaзæггæгтæ) | afærajæggag | becermelik, başarmalık, başarılı olmalık,<br />

dayanmalık, dayanıklı olmalık, yolları bulmalık, bir yolunu bulmalık.<br />

афæpaзæн | afærajæn | becerilen, başarılan, başarılı olunan, dayanılan, dayanıklı olunan,<br />

yolları bulunan, bir yolu bulunan.<br />

афæpaзгæ | afærajgæ | becerme, başarma, başarılı olma, dayanma, dayanıklı olma, yolları<br />

bulma, bir yolunu bulma.<br />

афæpaзгæйæ | afærajgæyæ | becererek, başararak, başarılı olarak, dayanarak, dayanıklı<br />

olarak, yolları bularak, bir yolunu bularak.<br />

афæpaзинaг (афæpaзинæгтæ) | afærajinag | becerecek, başaracak, başarılı olacak,<br />

dayanacak, dayanıklı olacak, yolları bulacak, bir yolunu bulacak.<br />

афæpaзын (афæpæздтон, афæpæздтaин, афæpaздзынæн) | afærajın | becermek,<br />

başarmak, başarılı olmak, dayanmak, dayanıklı olmak, yolları bulmak, bir yolunu bulmak, -<br />

abilmek, -ebilmek.<br />

афæpæз кæнын | afæræj kænın | çıkış bulmak, yollarını bulmak, bir yolunu bulmak.<br />

афæpкгaй кæнын | afærkgay kænın | kırmak, yarmak, sımak; parçalara kesmek,<br />

parçalamak; ayırmak; bozmak; yenmek, bozguna uğratmak, yenilgiye uğratmak, tarumar<br />

etmek.<br />

афæpc-афæpc кæнын | afærş-afærş kænın | 1) sık sık sormak, sorulmak, istemek, izin<br />

istemek; aramak; 2) tahmin etmek, söyletmek; sual etmek, sorun yapmak, mesele çıkarmak.<br />

афæpcаг | afærşag | 1) sorduran, sorulan, izin isteten; 2) tahmin ettiren, kısmetli,<br />

söylettiren.<br />

афæpcæг (афæpcджытæ) | afærşæg | 1) soran, sorulan, izin isteyen; 2) tahmin eden,<br />

kısmetli, söyleten.<br />

афæpcæггаг | afærşæggag | 1) sormalık, sorulmalık, izin istemelik; 2) tahmin etmelik,<br />

söyletmelik.<br />

афæpcæн | afærşæn | 1) sorulan, sorulan, izin istenen; 2) tahmin edilen, söyletilen.<br />

афæpcгæ | afærşgæ | 1) sorma, sorulma, izin isteme; 2) tahmin etme, söyletme.<br />

афæpcгæйæ | afærşgæyæ | 1) sorarak, sorularak, izin isteyerek; 2) tahmin ederek,<br />

söyleterek.<br />

афæpcинaг (афæpcинтæ) | afærşinag | 1) soracak, sorulacak, izin istenecek; 2) tahmin<br />

edecek, söyletecek.<br />

афæрстытæ кæнын | afærştıtæ kænın | sorular sormak. порасспросить<br />

афæpcyдз-афæpcyдз | afærşuz-afærşuz | süzdüren, süzgeçten geçirten, sızdırtan, süz-süz.<br />

афæpcyдзаг | afærşuzag | süzdüren, süzgeçten geçirten, sızdırtan.<br />

319


афæpcyдзæг (афæpcyдзджытæ) | afærşuzæg | süzgeç, süzen, süzgeçten geçiren, sızdıran<br />

süzen, süzgeçten geçiren; æхсыр афæрсудзæг нæ уыд | axşır afærşuzæg næ uıd | sütü<br />

süzecek süzgeç yoktu, sütü süzecek bir şey yoktu.<br />

афæpcyдзæггаг (афæpcyдзæггæгтæ) | afærşuzæggag | süzmelik, süzgeçten geçirmelik,<br />

sızdırmalık.<br />

афæpcyдзæн | afærşuzæn | süzülen, süzgeçten geçirilen, sızdırılan.<br />

афæpcyдзгæ | afærşuzgæ | süzme, süzgeçten geçirme, sızdırma.<br />

афæpcyдзгæйæ | afærşuzgæyæ | süzerek, süzgeçten geçirerek, sızdırarak.<br />

афæpcyдзинaг (афæpcyдзинæгтæ) | afærşuzinag | süzecek, süzgeçten geçirecek,<br />

sızdıracak.<br />

афæpcyдзын (афæpcыгътон, афæpcыгътaин, афæpcyдздзынæн) | afærşuzın | süzmek,<br />

süzgeçten geçirmek, sızdırmak.<br />

афæрсыл кæнын | afærşıl kænın | bir tarafa düşürmek, bir yana koymak.<br />

афæрсыл уæвын (уын) | afærşıl uævın | bir tarafına düşmek, düşmek, yıkılmak, yağmak,<br />

dökülmek, çökmek, şehit olmak.<br />

афæpcын (афæpcытон, афæpcытaин, афæpcдзынæн) | afærşın | 1) sormak, sorulmak, izin<br />

istemek; 2) tahmin etmek, kısmet, söyletmek.<br />

афæpтт кæнын | afærtt kænın | çırpmak, çarpmak, şaklamak, şaklatmak, şamarlamak,<br />

şamarı yapıştırmak, vurmak, tokatlamak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak; itmek,<br />

itelemek, uzağa itmek, basmak, defetmek, soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak.<br />

афæpчытæ кæнын | afærçıtæ kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, parçalara başlamak,<br />

yorulmak, çabukça yormak, bir yerini incitmek, bozguna uğratmak.<br />

афæсахсæн кæнын | afæşaxşæn kænın | kösteklemek, atı kösteklemek.<br />

афæcвæд кæнын | afæşvæd kænın | 1) saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek,<br />

kapamak, yaşmak, gömmek, yataklık etmek, pusmak, sinmek; 2) çıkarmak, çıkartmak,<br />

uzaklaştırmak, hazfetmek, çektirmek, kaldırmak, gidermek, almak, yok etmek, silmek, çekilip<br />

gitmek.<br />

афæсвæддзинад | afæşvædzinad | saklamalık, gizlemelik, gömmelik, yataklık,<br />

barındıranlık.<br />

афæcмoн кæнын | afæşmon kænın | pişman olmak, tövbe etmek.<br />

афæcтaг | afæştag | son, bu son, sonunda, bu sonuncuda; gecikmiş, gecikme; афæстаг<br />

бонты | afæştag bontı | bu son günler, son günler boyunca, son geçmiş günlerde, son<br />

günlerde.<br />

афæcтиaт кæнын | afæştiat kænın | engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak,<br />

menetmek, önlemek, serdetmek, set çekmek, sekteleşmek; geciktirmek, gecikmek,<br />

ertelemek, alıkoymak, durdurmak, tutmak, ele geçirmek, eğlemek, tutuklamak, eğlendirmek.<br />

афæcтиaт уæвын (уын) | afæştiat uævın | gecikmek, geç olmak, gecikmiş olmak, eğleşmek,<br />

yavaş davranmak, ağır davranmak, ağır olmak, yavaş olmak, duraklamak, ertelemek,<br />

alıkonulmak, eğleşmek, kalmak, beklemek; tereddüt etmek; eğlenmek.<br />

афæcтиатгæнаг | afæştiatgænag | engelleten, engel yapan, engel çıkartan, mani olduran,<br />

menettiren, önleten, serdettiren, set çektiren, sekteleştiren; geciktirten, geciken, erteleyen,<br />

alıkoyduran, durdurtan, tutturan, ele geçirten, eğlenen, tutuklatan.<br />

афæcтиатгæнæг (афæcтиатгæнджытæ) | afæştiatgænæg | engelleyen, engel olan, engel<br />

çıkaran, mani olan, meneden, önleyen, serdeden, set çeken, sekteleşen; geciktiren, geciken,<br />

erteleyen, alıkoyan, durduran, tutan, ele geçiren, eğlenen, tutuklanan.<br />

афæcтиатгæнæггаг (афæcтиатгæнæггæгтæ) | afæştiatgænæggag | engellemelik, engel<br />

olmalık, engel çıkarmalık, mani olmalık, menetmelik, önlemelik, serdetmelik, set çekmelik,<br />

320


sekteleşmelik; geciktirmelik, gecikmelik, ertelemelik, alıkoymalık, durdurmalık, tutmalık, ele<br />

geçirmelik, eğlemelik, tutuklamalık.<br />

афæcтиатгæнæн | afæştiatgænæn | engellenen, engel olunan, engel çıkarılan, mani<br />

olunan, menedilen, önlenen, serdedilen, set çekilen, sekteleşen; geciktirilen, gecikilen,<br />

ertelenen, alıkoyulan, durdurulan, tutulan, ele geçirilen, eğlenilen, tutuklanan.<br />

афæcтиатгæнгæ | afæştiatgængæ | engelleme, engel olma, engel çıkarma, mani olma,<br />

menetme, önleme, serdetme, set çekme, sekteleşme; geciktirme, gecikme, erteleme,<br />

alıkoyma, durdurma, tutma, ele geçirme, eğleme, tutuklama.<br />

афæcтиатгæнгæйæ | afæştiatgængæyæ | engelleyerek, engel olarak, engel çıkararak, mani<br />

olarak, menederek, önleyerek, serdederek, set çekerek, sekteleşerek; geciktirerek, gecikerek,<br />

erteleyerek, alıkoyarak, durdurarak, tutarak, ele geçirerek, eğleyerek, tutuklayarak.<br />

афæcтиатгæнинaг (афæcтиатгæнинæгтæ) | afæştiatgæninag | engellenecek, engel<br />

olacak, engel çıkaracak, mani olacak, menedecek, önlenecek, serdedecek, set çekecek,<br />

sekteleşecek; geciktirecek, gecikecek, ertelenecek, alıkoyacak, durduracak, tutacak, ele<br />

geçirecek, eğlenecek, tutuklanacak.<br />

афæcтиaтдзинaд | afæştiatzinad | engellenmişlik, engellik, engellilik, manilik, engebelik,<br />

mânialık, ertelenmişlik; gecikmişlik, gecikmelik, gecikmelilik; pürüzlük, aksilik, terslik, haillik,<br />

ketlik, mahzurluk, sakıncalık, setlik, yavaşlamalık, yavaşlamalılık, yavaşlatmalık, ağırlaşmalık,<br />

ağırlaştırmalık, sürüncemelik, gecikmelik, duraklamalık, durmalık, rötarlık, tevakkufluk,<br />

duraklama, tutukluk.<br />

афæcтытæ кæнын | afæştıtæ kænın | 1) çarçabuk ayırmak, kırmak, parçalamak, yarmak,<br />

ditmek; 2) ihmalci şekilde saç taramak, savsakça taramak, özensiz taramak, özensizce<br />

taramak, ihmalkâr taramak, gelişigüzel taramak.<br />

афæcтытæ yæвын (yын) | afæştıtæ uævın | çabukça çatlatmak, çatlamak, yarılmak,<br />

parçalanmak, kırılmak, çatlamak; dikkatsiz taramak, tedbirsiz taramak, savsakça taramak,<br />

özensiz taramak, ihmalkâr taramak.<br />

афæcyc yæвын (yын) | afæşuş uævın | sesi kısılmak, boğuk olmak, sesi çıkmamak.<br />

афæcвæд кæнын | afæşvæd kænın | 1) bir tarafa temizlemek, bir yana taşımak, yana<br />

kaldırmak; 2) saklamak, gizlemek, kapamak, yaşmak, gömmek, yataklık etmek, örtbas etmek,<br />

örtmek, perdelemek; 3) çıkarmak, çıkartmak, uzaklaştırmak, hazfetmek, çektirmek,<br />

kaldırmak, gidermek, almak, uzaklaştırmak, yok etmek, silmek.<br />

афæcвæддзинaд | afæşvædzinad | saklamalık, yataklık, yaltaklık, örtbas etmelik,<br />

gizlemelik, suçluları barındırmalık.<br />

афæтæн кæнын | afætæn kænın | genişletmek, artırmak, yaymak.<br />

афæтæн yæвын (yын) | afætæn uævın | genişlemek, artmak, genlileşmek.<br />

афгaйнaг (афгaйнæгтæ) | afgaynag | 1. Afgan; 2. Afganlı.<br />

афганистайнaг (афгaнистайнæгтæ) | Afğaniştaynag | Afganistanlı, Afganca.<br />

афгъанистан | Afğaniştan | Afganistan.<br />

афёрæ | afyoræ | dolandırıcılık, hokkabazlık, mantarcılık, hava oyunu, dalga.<br />

аферист | afyerişt | dolandırıcı, vurguncu, madrabaz, spekülatör, borsada oynama.<br />

aфидap кæнын | afindar kænın | tespit etmek, sağlamlaştırmak, sabitleştirmek, tutturmak,<br />

saptamak, bağlamak, iliştirmek, takmak, ayırmak, peklik vermek, ayarlamak, bağlamak;<br />

çengel atılmak, peklik vermek, ayırmak, belgelemek, listeye almak, yazmak, içine işlemek.<br />

aфидap yæвын (yын) | afindar uævın | tespit olmak, sağlamlaşmak, sabitleşmek,<br />

tutunmak, tutulmak, bağlanmak, elinde tutmak, ayarlanmak; çengel atılmak, kaydedilmek,<br />

yazılmak, iliştirilmek, takılmak, ilişmek.<br />

321


aфидayæг (афидayджытæ) | afindauæg | 1) barıştıran, barışan; uzlaştıran, uzlaşan,<br />

anlaştıran, anlaşan; 2) yakışan, yakıştıran; 3) kabul eden, evlenme vaadi yapan, mutabık<br />

kalan, söz birliği eden.<br />

aфидayæггaг (афидayæггæгтæ) | afindauæggag | 1) barıştırmalık, barışmalık;<br />

uzlaştırmalık, uzlaşmalık, anlaştırmalık, anlaşmalık; 2) yakışmalık, yakıştırmalık; 3) kabul<br />

etmelik, evlenme vaadi yapmalık, mutabık kalmalık, söz birliği etmelik.<br />

aфидayæн | afindauæn | 1) barıştırılan, barışılan; uzlaştırılan, uzlaşılan, anlaştırılan,<br />

anlaşılan; 2) yakışılan, yakıştırılan; 3) kabul edilen, evlenme vaadi yapılan, mutabık kalınan,<br />

söz birliği edilen.<br />

aфидayгæ | afindaugæ | 1) barıştırma, barışma; uzlaştırma, uzlaşma, anlaştırma, anlaşma;<br />

2) yakışma, yakıştırma; 3) kabul etme, evlenme vaadi yapma, mutabık kalma, söz birliği etme.<br />

aфидayгæйæ | afindaugæyæ | 1) barıştırarak, barışarak; uzlaştırarak, uzlaşarak,<br />

anlaştırarak, anlaşarak; 2) yakışarak, yakıştırarak; 3) kabul ederek, evlenme vaadi yaparak,<br />

mutabık kalarak, söz birliği ederek.<br />

aфидayинaг (афидayинæгтæ) | afindauinag | 1) barıştıracak, barışacak; uzlaştıracak,<br />

uzlaşacak, anlaştıracak, anlaşacak; 2) yakışacak, yakıştıracak; 3) kabul edecek, evlenme vaadi<br />

yapacak, mutabık kalacak, söz birliği edecek.<br />

aфидayын [афидыдтон, афидыдтaин, афидayдзынæн (афидayт)+ | afindauın | 1)<br />

barıştırmak, barışmak; uzlaştırmak, uzlaşmak, anlaştırmak, anlaşmak; 2) yakışmak,<br />

yakıştırmak; 3) kabul etmek, evlenme vaadi yapmak, mutabık kalmak, söz birliği etmek;<br />

aфидayын кæнын | afindauın kænın | çabukça barıştırmak, barışmak, anlaştırmak,<br />

yakıştırmak, hızlı bir şekilde uzlaştırmak.<br />

aфид-aфид кæнын | afind-afind kænın | ödetmek, ödemek; karşılık vermek; öç almak,<br />

intikam almak, öç çıkarmak.<br />

aфидaг | afindag | ödeten; karşılık verdiren; öç aldıran, intikam aldıran, öç çıkartan.<br />

aфидæг (афидджытæ) | afindæg | ödeyen; karşılık veren; öç alan, intikam alan, öç çıkaran.<br />

aфидæггaг (афидæггæгтæ) | afindæggag | ödetmelik, ödemelik; karşılık vermelik; öç<br />

almalık, intikam almalık, öç çıkarmalık.<br />

aфидæн | afindæn | ödetilen, ödenilen; karşılık verilen; öç alınan, intikam alınan, öç<br />

çıkarılan.<br />

aфидгæ | afindgæ | ödetme, ödeme; karşılık verme; öç alma, intikam alma, öç çıkarma.<br />

aфидгæйæ | afindgæyæ | ödeterek, ödeyerek; karşılık vererek; öç alarak, intikam alarak, öç<br />

çıkararak.<br />

aфидинaг (афидинæгтæ) | afindinag | ödetecek, ödenecek; karşılık verecek; öç alacak,<br />

intikam alacak, öç çıkaracak.<br />

aфидиc кæнын | afidiş kænın | başına kakmak, suçlamak; kötü haber yetiştirmek; türde<br />

koymak, formda koymak.<br />

aфидын (афыcтон, афыcтaин, афиддзынæн) | afidın | 1) ödetmek, ödemek; karşılık<br />

vermek; 2) öç almak, intikam almak, öç çıkarmak.<br />

aфизoнæг кæнын | afijonæg kænın | eti kavurmak, şiş kebap yapmak, kebap yaptırmak.<br />

aфизoнæг yæвын (yын) | afijonæg uævın | et kızarmak, kebap olmak.<br />

афинaг (афинæгтæ) | afinag |<br />

афинæтæ | afinæta | Atina.<br />

aфиcтæг кæнын I | afictæg kænın | acele etmek, ivmek, yelmek, eşmek, ileri gitmek, ileri<br />

olmak; soymak, yağmalamak, yağma etmek, yürümek.<br />

афистæг кæнын II | afictæg kænın | 1) açmak, açılmak, çıplanmak, sıyırmak 2) sıvamak,<br />

giysi kollarını sıvamak, çemremek, sığamak.<br />

322


афистæг yæвын (уын) I | afictæg uævın | attan inmek; yaya olmak, yaya yürümek, sökmek.<br />

афистæг yæвын (уын) II | afictæg uævın | açılmak, sıvanmak, giysi kollarını sıvamak, maruz<br />

kalmak.<br />

афистæггæнaг | afictæggænag | acele ettiren, yeldiren, eştiren, ileri götüren, ileri yapan;<br />

soyduran, yağmalatan, yağma ettiren; yaya yürüten, attan indiren.<br />

афистæггæнæг (афистæггæнджытæ) | afictæggænæg | acele eden, yelen, eşen, ileri<br />

giden, ileri olan, acele eden; soyan, yağmalayan, yağma eden, yaya yürüyen, attan inen.<br />

афистæггæнæггaг | afictæggænæggag | acele etmelik, ivmelik, yelmelik, eşmelik, ileri<br />

gitmelik, ileri olmalık, acele etmelik; soymalık, yağmalamalık, yağma etmelik, yürümelik.<br />

афистæггæнæн | afictæggænæn | acele edilen, eşilen, ileri gidilen, ileri olunan, acele<br />

edilen; soyulan, yağmalanan, yağma edilen, yürüyen.<br />

афистæггæнгæ | afictæggængæ | acele etme, ivme, yelme, eşme, ileri gitme, ileri olma,<br />

acele etme; soyma, yağmalama, yağma etme, yürüme.<br />

афистæггæнгæйæ | afictæggængæyæ | acele ederek, yelerek, eşerek, ileri giderek, ileri<br />

olarak, acele ederek; soyarak, yağmalayarak, yağma ederek, yürüyerek.<br />

афистæггæнинaг (афистæггæнинæгтæ) | afictæggæninag | acele edecek, ivecek, yelecek,<br />

eşecek, ileri gidecek, ileri olacak, acele edecek; soyacak, yağmalayacak, yağma edecek,<br />

yürüyecek.<br />

aфицayaг | afisauag | engel yapan, engel çıkartan, mani olduran, aksatan, alıkoyduran,<br />

benzeten, rahatsız ettiren, karıştırtan, harman ettiren.<br />

aфицayæг (афицayджытæ) | afisauæg | engel olan, engel çıkaran, mani olan, aksayan,<br />

alıkoyan, benzeyen, rahatsız eden, karıştıran, harman eden.<br />

aфицayæггaг (афицayæггæгтæ) | afisauæggag | engel olmalık, engel çıkarmalık, mani<br />

olmalık, aksatmalık, alıkoymalık, benzetmelik, rahatsız etmelik, karıştırmalık, harman<br />

etmelik.<br />

aфицayæн | afisauæn | engel olunan, engel çıkarılan, mani olunan, aksatılan, alıkoyulan,<br />

benzetilen, rahatsız edilen, karıştırılan, harman edilen.<br />

aфицayгæ | afisaugæ | engel olma, engel çıkarma, mani olma, aksatma, alıkoyma,<br />

benzetme, rahatsız etme, karıştırma, harman etme.<br />

aфицayгæйæ | afisaugæyæ | engel olarak, engel çıkararak, mani olarak, aksatarak,<br />

alıkoyarak, benzeterek, rahatsız ederek, karıştırarak, harman ederek.<br />

aфицayинaг (афицayинæгтæ) | afisauinag | engel olacak, engel çıkaracak, mani olacak,<br />

aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, rahatsız edecek, karıştıracak, harman edecek.<br />

aфицayын (афицayдтон, афицayдтaин, афицayдзынæн) | afisauın | engel olmak, engel<br />

çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, rahatsız etmek, karıştırmak,<br />

harman etmek (kazanda et).<br />

aфицep | afisyer | subay, zabit, resmi görevli, memur.<br />

афицерад | afisyerad | subaylık, zabitlik, memurluk.<br />

aфицepoн | afisyeron | subay, zabit, memur.<br />

афишæ (къулыл ауындзгæ фехъусинаг театр, конерт кæнæ æндæр ахæмы тыххæй) |<br />

afişæ (khulıl auınzgæ fyequşinag tyeatr, konsyert kænæ ændær axæmı tıxxæy) | afiş, afişe,<br />

duvar ilanı, kartelâ, poster, bilit; афишæмæ хæссын | afişæmæ xæşşın | bildirmek,<br />

duyurmak, ilan etmek, tanıtmak, afişe etmek.<br />

афойнадыл, афоныл | afoynadıl, afonıl | zamanında, sırasında, süresinde, vaktinde, tam<br />

vaktinde, müddetinde, anında, beklendiği gibi, beklendiği zamanda, beklendiği vakitte,<br />

çağında; önceden, peşin, esasen, ilkinden; erkenden.<br />

323


афон | afon | zaman, vakit, vakti, saat, süre, sıra, çağ, müddet, devir, şimdi, zamanı;<br />

mevsim, mevsimi, dönem, fasıl, sezon; tarih, gün; vade, miat; mahkûmiyet; gözenek,<br />

mesame, hücre; felek, imtidat, ödel; афонæй раздæр | afonæy rajdær | zamanından önce,<br />

vaktinden evvel, zamanı gelmeden, zamanından önce, vakitsiz, erken; афон у | afon u |<br />

zamanıdır, süresi geldi, vaktidir, miadı oldu; хуыссын афон у | xuışşın afon u | yatma<br />

zamanıdır, uyuma saatidir.<br />

афонамонæн | afonamonæn | saat bildiren, zamanı gösteren, vakti bildiren.<br />

афонзoнæн | afonjonæn | zaman göstergesi, saat.<br />

афонмæ | afonmæ | zamanında, vaktinde, ayarında, şimdiye, bu zamanda, şu zamanda,<br />

vaktinde, mevsiminde; афонмæ цы ми кæнынц, цымæ? | afonmæ sı mı kænıns, sımæ? |<br />

bu vakitte ne iş yapıyorlar acaba?, bu zamanda ne yaptıklarını merak ediyorum?<br />

афоныл, афойнадыл | afonıl, afoynadıl | hali-zamanında, zamanında, vaktinde,<br />

афоризм | aforijm |<br />

афориcтон | aforişton |<br />

афоc кæнын | afoc kænın | servet yapmak, mal edinmek, malı almak, sahiplenmek.<br />

aфрикаг (aфрикæгтæ) | afrikag | 1. Afrikalı; 2. Afrika da yaşayan.<br />

африкæ | afrikæ | Afrika.<br />

aфрикæйaг (Aфрикæйæгтæ) | afrikæyag | Afrikalılar.<br />

афcaдaг | afşadag | doydurtan, doyduran, besleten, yedirten.<br />

афcaдæг (афcaдджытæ) | afşadæg | doyuran, doyan, doyurulan, beslenen, yediren.<br />

афcaдæггaг (афcaдæггæгтæ) | afşadæggag | doyurmalık, doymalık, doyurulmalık,<br />

beslemelik, yedirmelik.<br />

афcaдæн | afşadæn | doyurulan, doyulan, beslenen, yedirilen.<br />

афcaдгæ | afşadgæ | doyurma, doyma, doyurulma, besleme, yedirme.<br />

афcaдгæйæ | afşadgæyæ | doyurarak, doyarak,doyurularak, besleyerek, yedirerek.<br />

афcaдинaг (афcaдинæгтæ) | afşadinag | doyuracak, doyacak,doyurulacak, beslenecek,<br />

yedirecek.<br />

афcaдын (афcæcтон, афcæcтaин, афcaддзынæн) | afşadın | doyurmak,<br />

doymak,doyurulmak, beslemek, yedirmek.<br />

афcæдaг | afşædag | toklaştıran, doyuran, karnı tok yapan, karnı doydurtan; doldurtan,<br />

tıkıştırtan; zevk aldıran, zevkini çıkartan.<br />

афcæдæг (афcæдджытæ) | afşædæg | toklaşan, doyan, karnı tok olan, karnı doyan;<br />

dolduran, tıkıştıra; zevk alan, zevkini çıkaran.<br />

афcæдæггaг (афcæдæггæгтæ) | afşædæggag | toklaşmalık, doymalık, karnı tok olmalık,<br />

karnı doymalık; doldurmalık, tıkıştırmalık; zevk almalık, zevkini çıkarmalık.<br />

афcæдæн | afşædæn | toklaşan, doyulan, karnı tok olunan, karnı doyulan; doldurulan,<br />

tıkıştırılan; zevk alınan, zevkini çıkaran.<br />

афcæдгæ | afşædgæ | toklaşma, doyma, karnı tok olma, karnı doyma; doldurma, tıkıştırma;<br />

zevk alma, zevkini çıkarma.<br />

афcæдгæйæ | afşædgæyæ | toklaşarak, doyarak, karnı tok olarak, karnı doyarak;<br />

doldurarak, tıkıştırarak; zevk alarak, zevkini çıkararak.<br />

афcæдинaг (афcæдинæгтæ) | afşædinag | toklaşacak, doyacak, karnı tok olacak, karnı<br />

doyacak; dolduracak, tıkıştıracak; zevk alacak, zevkini çıkaracak.<br />

афcæдын [афcæcт (-и, -ис), аcæcтaид, афcæддзæн (-и, -ис)] | afşædın | 1) toklaşmak,<br />

doymak, karnı tok olmak, karnı doymak; doldurmak, tıkıştırmak; 2) zevk almak, zevkini<br />

çıkarmak.<br />

324


афcæнттæ кæнын | afşænttæ kænın | 1) bahane etmek, bahaneler bulmak, nedenler ileri<br />

sürmek, sebepler bulmak; 2) -imişçesine davranmak, gibi yapmak, görünmek, yapar gibi<br />

görünmek, kendini yalandan hasta göstermek, kendini yalandan göstermek, bilmezlikten<br />

gelmek, görmezliğe gelmek, bir kimse gibi yapmak, kapanmak.<br />

афcæpaг | afşærag | sıkıştırtan, basarak sıkıştırtan, çiğneten, tıkıştırtan, sokuşturtan,<br />

teptiren, altında ezdiren.<br />

афcæpæг (афcæpджытæ) | afşæræg | sıkışan, sıkıştıran, basarak sıkıştıran, çiğneyen,<br />

tıkıştıran, sokuşturan, tepen, altında ezen.<br />

афcæpæггaг (афcæpæггæгтæ) | afşæræggag | sıkıştırmalık, basarak sıkıştırmalık,<br />

çiğnemelik, tıkıştırmalık, sokuşturmalık, tepmelik, altında ezmelik.<br />

афcæpæн | afşæræn | sıkıştırılan, basarak sıkıştırılan, çiğnenen, tıkıştırılan, sokuşturulan,<br />

tepilen, altında ezilen.<br />

афcæpгæ | afşærgæ | sıkıştırma, basarak sıkıştırma, çiğneme, tıkıştırma, sokuşturma,<br />

tepme, altında ezme.<br />

афcæpгæйæ | afşærgæyæ | sıkıştırarak, basarak sıkıştırarak, çiğneyerek, tıkıştırarak,<br />

sokuşturarak, teperek, altında ezerek.<br />

афcæpинaг (афcæpинæгтæ) | afşærinag | sıkıştıracak, basarak sıkıştıracak, çiğnenecek,<br />

tıkıştıracak, sokuşturacak, tepecek, altında ezecek.<br />

афcæpcт (афcæpcтытæ) | afşærşt | sıkıştırmış, basarak sıkıştırmış, çiğnemiş, tıkıştırmış,<br />

sokuşturmuş, tepilmiş, altında ezilmiş.<br />

афcæpын [афcæpcта, афcæpcтaид, афcæpдзæн (-и, -ис)] | afşærın | 1) sıkıştırmak,<br />

sıkıştırarak düzlemek, sıkıştırarak tesviye etmek, basarak sıkıştırmak, çiğnemek; tıkıştırmak,<br />

sokuşturmak, tepmek, altında ezmek; 2) yıkmak, yenmek, mağlup etmek, hâkim olmak;<br />

damgalamak.<br />

афcиp кæнын | afşir kænın | çimlenmek, başaklanmak, dolmak, olgunlaşmak, dökülmek.<br />

афcнaй-афcнaй кæнын | afşnay-afşnay kænın | 1) sık sık toplamak, temizlemek, kapamak,<br />

kaldırmak, yerleştirmek, çıkarmak, düzenlemek, tertiplemek; 2) saklamak, saklanmak,<br />

gizlemek, gizlenmek, pusmak, sinmek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />

афcнaйaг | afşnayag | 1) toplatan, temizleten, kapatan, kaldırmak, yerleştiren, çıkartan,<br />

düzenleten, tertipleten; 2) saklatan, gizleten, pusturan, sindiren, gömdüren, yataklık ettir.<br />

афcнaйæг (афcaйджытæ) | afşnayæg | 1) toplayan, temizleyen, kapayan, kaldıran,<br />

yerleştiren, çıkaran, düzenleyen, tertipleyen; 2) saklayan, saklanan, gizleyen, gizlenen, pusan,<br />

sinen, gömen, yataklık eden.<br />

афcнaйæггaг (афcaйæггæгтæ) | afşnayæggag | 1) toplamalık, temizlemelik, kapamalık,<br />

kaldırmalık, yerleştirmelik, çıkarmalık, düzenlemelik, tertiplemelik; 2) saklamalık,<br />

saklanmalık, gizlemelik, gizlenmelik, pusmalık, sinmelik, yaşmalık, gömmelik, yataklık<br />

etmelik.<br />

афcнaйын | afşnayın | 1) toplamak, temizlemek, kaldırmak, kapamak, kaldırmak,<br />

yerleştirmek, çıkarmak, düzenlemek, tertiplemek; хи афснайын | xi afşnayın | giyinip<br />

kuşanmak, zarif giyinmek, güzel giyinmek, kendine çeki düzen vermek, giyinip kuşanmak,<br />

bezenmek, süslenmek, kılığına girmek, donanmak, yolculuk hazırlığı yapmak; 2) saklamak,<br />

saklanmak, gizlemek, gizlenmek, pusmak, sinmek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />

афтари кæнын | aftari kænın | yok etmek, öldürmek, mahvetmek; batırmak, kıymak, kırıp<br />

geçirmek.<br />

афтayын | aftauın | 1) eklemek, ilave etmek, ek yapmak, katmak, zam yapmak, artırmak,<br />

artmak, katmak, katılmak, koymak, konmak, ulanmak, üstelemek, zammetmek, toplamak; 2)<br />

yumurtlamak, yumurta yapmak; 3) aşılamak, aşı yapmak, bir hastalık sonucu alerji çıkarmak;<br />

325


4) bulaştırmak, bulaşmak, hastalık bulaştırmak, zehirlemek; 5) açmak, çiçeklenmek, çiçek<br />

açmak, gelişmek, serilip serpilmek; koparmak, sökmek, balgam sökmek; не'ппæт бæлæстæ<br />

дæр дидинæг афтыдтой | nye’ppæt bælæştæ dær didinæg aftıdtoy | bütün ağaçlarımız<br />

da çiçek açıtı, tüm ağaçlarımız çiçeklendi.<br />

афтæ | aftæ | öyle, öylece, öyleyse, öylesine; böyle, böylece, böylesine; şöyle, şöylece,<br />

şöylesine; şöyle böyle; işte; bu yüzden, bu nedenle, bu şekilde, bu kadar; gerçekten; o kadar,<br />

o kadar çok; o halde, onun için, o denli; demek ki, demek böyle; doğru; ya; bir; sözgelişi;<br />

афтæ кæнын | aftæ kænın | evetlemek, evet efendim demek, öyle yapmak, bundan dolayı<br />

yapmak; öylesine yapmak, o kadar çok yapmak, bu kadar yapmak, böyle yapmak, işte bu<br />

şekilde yapmak, şöyle yapmak, bu yüzden yapmak, bu nedenle yapmak, onun için yapmak,<br />

doğru yapmak.<br />

афтæ…, æмæ | aftæ…, æmæ | böyle… ve (için, diye, ki, gibi, ama), öyle… ve, şöyle… ve,<br />

böylece… ve, o kadar… ve, öylesine… ve, öyleyse… ve, o halde…, ve şöyle böyle… ve, demek…<br />

ve, bundan dolayı... ve.<br />

афтæ-гъæ | aftæ-ğæ | evet öğle, evet işte, böylece ha, böyle işte, işte böyle, bundan dolayı<br />

tamam, burada öyle.<br />

афтæ-yфтæ | aftæ- uftæ | öğle böyle, böyle öğle, böyle şöyle, şöyle böyle, öğle şöyle.<br />

афтæг (афтджытæ) | aftæg |<br />

афтæггaг (афтæггæгтæ) | aftæggag |<br />

афтæдæp | aftædær | tam olarak, böylece de, aynı yolda.<br />

афтæмæй | aftæmæy | öyle, öylece, böylece, bundan dolayı, aşamalı olarak, bu sonuçla.<br />

афтæмæйты | aftæmæytı | böyle, böylece, böylece yavaş yavaş, öyle, öylece, öylesine,<br />

öyleyse, şöyle, şöyle böyle, o kadar, o halde, demek, bu nedenle, bu sebeple, bundan dolayı,<br />

aşamalı olarak.<br />

афтæн | aftæn |<br />

афтæтæ-yфтæтæ | aftætæ-uftætæ | öğleler böyleler, böyleler öğleler, böyleler şöyleler,<br />

şöyleler böyleler, öğleler şöyleler.<br />

афтгæ | aftgæ |<br />

афтгæйæ | aftgæyæ |<br />

афтек, aптекæ | aftyek, aptyekæ | eczane.<br />

афтекгæс | aftyekgæş | eczacı.<br />

афтид | aftid | 1.1) boş, kof, fos, sudan, nafile, kovuk, kuru, yüksüz, yük almamış, abes, abuk<br />

sabuk, saçma, aç, boşaltma, içini boşaltma, oyuk, dökme; dar kafalı, hali, kamil, mücef;<br />

афтид ран | aftid ran | boş yer, boş arazi, abuk sabuk yer, saçma yer, boşluk.<br />

афтид кæнын | aftid kænın | boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek; yıkmak, yakıp yıkmak,<br />

harap etmek, kırıp geçirmek, ruhça çöktürmek.<br />

афтид yæвын (уын) | aftid uævın | boş olmak, boş kalmak, içi boş olmak, boş durumda<br />

olmak, harap olmak; 2) bir, tek, yek, yekpare, sade, sadece, yalnız, yalnızca, birleşik; yalın; 3)<br />

çıplak; içi çıplak, cavlak, şallak, donsuz, dazlak, dızlak, kel; 2. boşluk, kofluk, hava, gevşeklik,<br />

cevf; 3. dökmek, içini dökmek; hemen, ancak, ama, sırf; salt; ne var ki; demin, henüz, fakat.<br />

афтидaд, афтиддзинад | aftidad, aftidzinad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />

gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />

афтидapм | aftidarm | yoksul, fakir, sefil, parasız; varlıksız; kıt; cılız; dar, zavallı, biçare, kıt,<br />

sade, dar, ucuz, boş avuç, avucu boş, boş el, eli boş.<br />

афтидармæй | aftidarmæy | yoksul olarak, fakir olarak, sefil olarak, parasız olarak, zavallı;<br />

varlıksız olarak; hiçbir şeyi olmadan; boş avuçla, avucu boş olarak, boş elle, eli boş olarak.<br />

афтидæй | aftidæy | boş, boş olarak, boşken, boşta iken, çeşni olmadan, kof, kovuk, kuru,<br />

326


fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan, nafile, baharat olmadan; ■ афтидæй аззайын | aftidæy<br />

ajjayın | boş kalmak, bomboş kalmak, yoksun kalmak, yoksun edilmek, yoksunmak, mahrum<br />

kalmak, yitirmek, yitmek, kaybetmek, kaybolmak, gözden kaybolmak, şaşırmak, dökmek,<br />

kaçırmak, elden çıkarmak, dağılmak, dağılıp gitmek, olmak, kalmak.<br />

афтидæй аззайын кæнын | aftidæy ajjayın kænın | boşaltmak, boş kalmak, boş<br />

bıraktırmak, yoksun kalmak, mahrum kalmak, kaybetmek, yitirmek, elden çıkarmak, harap<br />

etmek, dikmek, boşaltmak, yıkmak, ruhça çöktürmek, çöle çevirmek, kırıp geçirmek.<br />

афтидгæнаг | aftidgænag | boşaltan, içini boşaltan, döktüren; yıktıran, yakıp yıktıran, harap<br />

ettiren, kırıp geçirten, ruhça çöktüren.<br />

афтидгæнæг (афтидгæнджытæ) | aftidgænæg | boşalan, içini boşalan, döken; yıkan, yakıp<br />

yıkan, harap eden, kırıp geçiren, ruhça çöken.<br />

афтидгæнæггаг (афтидгæнæггæгтæ) | aftidgænæggag | boşaltmalık, içini boşaltmalık,<br />

dökmelik; yıkmalık, yakıp yıkmalık, harap etmelik, kırıp geçirmelik, ruhça çöktürmelik.<br />

афтидгæнæн | aftidgænæn | boşaltılan, içi boşaltılan, dökülen; yıkılan, yakıp yıkılan, harap<br />

edilen, kırıp geçirilen, ruhça çöktürülen.<br />

афтидгæнгæ | aftidgængæ | boşaltma, içini boşaltma, dökme; yıkma, yakıp yıkma, harap<br />

etme, kırıp geçirme, ruhça çöktürme.<br />

афтидгæнгæйæ | aftidgængæyæ | boşaltarak, içini boşaltarak, dökerek; yıkarak, yakıp<br />

yıkarak, harap ederek, kırıp geçirerek, ruhça çöktürerek.<br />

афтидгæнинaг | aftidgæninag | boşaltacak, içini boşaltacak, dökecek; yıkacak, yakıp<br />

yıkacak, harap edecek, kırıp geçirecek, ruhça çöktürecek.<br />

афтидгyыбын | aftidguıbın | boş mide, boş karın, aç, açıkmış, doymamış.<br />

афтиддзинад, афтидaд | aftidzinad, aftidad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />

gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />

афтидкъyх | aftidkhux | boş el, eli boş.<br />

афтидcæp | aftidşer | kabak, boş kafa, kof kafalı, boş beyin, kafasız, beyinsiz.<br />

афтидсуппæй | aftidşuppæy | hiçbir şey olmadan; ziyansız, zararsızca.<br />

афтын (афтыдтон, афтыдaин, афтдзынæн) | aftın | isabet emek, isabet ettirmek,<br />

rastlamak, değmek; bulmak, tutulmak, kapılmak, düşmek, girmek, derde girmek, gitmek,<br />

gidip gelmek, gezmek, dolaşmak, geçmek, olmak; ziyaret etmek, bulunmak, katılmak, iştirak<br />

etmek, kurtulmak, yakasını kurtarmak, kendini atmak, kendini dışarı atmak; yakalanmak,<br />

sokağa düşmek, zor duruma düşmek, tongaya basmak; girip çıkmak.<br />

афтъæpаг | afthærag | tıkındırtan, yalayıp yutturan.<br />

афтъæpæг (афтъæpджытæ) | afthæræg | tıkınan, yalayıp yutan.<br />

афтъæpæггаг (афтъæpæггæгтæ) | afthæræggag | tıkınmalık, yalayıp yutmalık.<br />

афтъæpæн | afthæræn | tıkışılan, yalayıp yutulan.<br />

афтъæpгæ | afthærgæ | tıkınma, yalayıp yutma.<br />

афтъæpгæйæ | afthærgæyæ | tıkınarak, yalayıp yutarak.<br />

афтъæpинaг (афтъæpинæгтæ) | afthærinag | tıkınacak, yalayıp yutacak.<br />

афтъæрын | afthærın | tıkınmak, yalayıp yutmak.<br />

афy кæнын | afu kænın | üflemek, üfletmek, üfleyip söndürmek, hava üfletmek, püflemek,<br />

püfkürmek, esmeğe başlamak.<br />

аффeкт | affyekt | yapmacık heyecan, yapmacık tavırlar, sahte edalar.<br />

аффeктaци | affyektasi | yapmacık heyecan, yapmacık tavırlar, sahte edalar, gösteriş<br />

yapma, suni hareketler.<br />

аффикc | affikş | ek, eklenti, ilave, lahika, takı.<br />

аффикcaци | affikşasi | ek, eklenti, ilave, lahika, takı.<br />

327


aффрикат, aффpикaтæ | affrikat, affrikatæ | Afrikalı; yarı kapantılı ünsüz. лингв.<br />

аффриката<br />

aффpикaтæ, аффрикат | affrikatæ, affrikat | yarı kapantılı ünsüz, Afrikalı. лингв.<br />

аффриката<br />

афxæлаг | afxælag |<br />

афxæлæг | afxælæg |<br />

афxæлæн | afxælæn |<br />

афxæлгæ | afxælgæ |<br />

афxæлд (афxæлдтытæ) | afxæld |<br />

афxæлинaг (афxæлинæгтæ) | afxælinag |<br />

афxæлын [афxæлд (-и, -ис), афxæлдaид, афxæлдзæн (-и, -ис)] | afxælın |<br />

афxæpаг | afxærag | azarlatan, hakaret ettiren, kırdıran, gönül kırdıran, gönlünü kırdıran,<br />

hatırını kırdıran, inciten, gücendirten, sitem ettiren, serzeniş ettiren, canını sıktıran, acı<br />

verdiren, üzdüren; suçlatan, suçlu yapan, suç işleten, hatalı yapan, iddia sahibi, ayıplatan;<br />

cezalandırtan, caza verdiren, nasihat verdiren, öğütleten, öğüt verdiren, haysiyet kırıcı yapan,<br />

tahkir edici yapan.<br />

афxæpæг (афxæpджытæ) | afxæræg | azarlayan, hakaret eden, kıran, gönül kıran, gönlünü<br />

kıran, hatırını kıran, inciten, gücendiren, sitem eden, serzeniş eden, canını sıkan, acı veren,<br />

üzen; suçlayan, suçlu, suç işleyen, hatalı, iddia sahibi, ayıplayan; cezalandıran, caza veren,<br />

nasihat veren, öğütleyen, öğüt veren, haysiyet kırıcı, tahkir edici.<br />

афxæpæггаг (афxæpæггæгтæ) | afxæræggag | azarlamalık, hakaret etmelik, kırmalık,<br />

gönlü kırılmalık, hatırını kırmalık, incitmelik, gücendirmelik, sitem etmelik, serzeniş etmelik,<br />

canını sıkmalık, acı vermelik, üzmelik; suçlamalık, suç işlemelik, ayıplamalık; cezalandırmalık,<br />

caza vermelik, nasihat vermelik, öğütlemelik, öğüt vermelik.<br />

афxæpæн | afxæræn | azarlanan, hakaret edilen, kırılan, gönlü kırılan, hatırı kırılan,<br />

incitilen, gücendirilen, sitem edilen, serzeniş edilen, canını sıkılan, acı verilen, üzülen;<br />

suçlanan, suç işlenen, ayıplanan; cezalandırılan, caza verilen, nasihat verilen, öğütlenen, öğüt<br />

verilen.<br />

афxæpгæ | afxærgæ | azarlama, hakaret etme, kırma, gönlü kırılma, hatırını kırma, incitme,<br />

gücendirme, sitem etme, serzeniş etme, canını sıkma, acı verme, üzme; suçlama, suç işleme,<br />

ayıplama; cezalandırma, caza verme, nasihat verme, öğütleme, öğüt verme.<br />

афxæpгæйæ | afxærgæyæ | azarlanarak, hakaret ederek, kırarak, gönlü kırılarak, hatırını<br />

kırarak, inciterek, gücendirerek, sitem ederek, serzeniş ederek, canını sıkarak, acı vererek,<br />

üzerek; suçlanarak, suç işleyerek, ayıplayarak; cezalandırarak, caza vererek, nasihat vererek,<br />

öğütleyerek, öğüt vererek.<br />

афxæpд (афxæpдтытæ) | afxærd | azarlanmış, hakaret edilmiş, kırılmış, gönlü kırılmış,<br />

hatırını kırılmış, incitilmiş, gücendirilmiş, sitem edilmiş, serzeniş edilmiş, canını sıkılmış, acı<br />

verilmiş, üzülmüş; suçlanmış, suç işlemiş, ayıplanmış; cezalandırılmış, caza verilmiş, nasihat<br />

verilmiş, öğütlenmiş, öğüt verilmiş.<br />

афxæpинaг (афxæpинæгтæ) | afxærinag | azarlanacak, hakaret edecek, kıracak, gönlü<br />

kırılacak, hatırını kıracak, incitecek, gücendirecek, sitem edecek, serzeniş edecek, canını<br />

sıkacak, acı verecek, üzecek; suçlanacak, suç işleyecek, suç işlenecek, ayıplanacak; azabı hak<br />

edecek, cezalandırılması gereken, cezalandıracak, cezalandırılacak, caza verecek, cezayı hak<br />

edecek; nasihat verecek, öğütlenecek, öğüt verecek; афхæринаг дæ уыдтæн | afxærinag<br />

dæ uıdtæn | seni azarlayacaktım, ayıplayacaktım.<br />

афxæpын [афxæpдта, афxæpдтaид, афxæpдзæн (-и, -ис)] | afxærın | 1) azarlamak,<br />

hakaret etmek, kırmak, gönlü kırılmak, hatırını kırmak, incitmek, gücendirmek, sitem etmek,<br />

328


serzeniş etmek, canını sıkmak, acı vermek, üzmek; suçlamak, suç işlemek, ayıplamak,<br />

giydirmek, darılmak; gücenmek, alınmak, incinmek, küsmek, içerlemek, darılmak, alçalmak,<br />

tan etmek, fiskelemek, kederlenmek, hayıflanmak, gamlanmak, üzülmek; 2) cezalandırmak,<br />

caza vermek, nasihat vermek, öğütlemek, öğüt vermek; cezalandırılmak, azarlanmak.<br />

афxæpындзинад | afxærınzinad | 1) cezalandırılmalık, cezalık, tecziyelik, tenkillik; 2)<br />

hakaretlilik, hakaretlik, azarlık, azarlanmalık; 3) zulümlük, zulümlülük, ezmelik, ezmelilik,<br />

mazlumluk, üzüntülük, baskılık, sömürülük, mekslik.<br />

афыдæбoн кæнын | afıdæbon kænın | 1) zahmete girmek, zahmet etmek, çekmek, zahmet<br />

çekmek, ıstırap çekmek, eziyet çekmek; çalışmak, emek vermek, lütfedip çalışmak; başkasının<br />

yararına yapmak; 2) zarar etmek, zarar görmek.<br />

афыдæбoнгæнaг | afıdæbongænag | zahmete sokan, zahmet ettiren, çektiren, zahmet<br />

çektiren, ıstırap çektiren, eziyet çektiren; çalıştıran, emek verdiren; başkasının yararına<br />

yaptıran.<br />

афыдæбoнгæнæг (афыдæбoнгæнджытæ) | afıdæbongænæg | zahmete giren, zahmet<br />

eden, çeken, zahmet çeken, ıstırap çeken, eziyet çeken; çalışan, emek veren; başkasının<br />

yararına yapan.<br />

афыдæбoнгæнæггaг (афыдæбoнгæнæггæгтæ) | afıdæbongænæggag | zahmete girmelik,<br />

zahmet etmelik, çekmelik, zahmet çekmelik, ıstırap çekmelik, eziyet çekmelik; çalışmalık,<br />

emek vermelik; başkasının yararına yapmalık.<br />

афыдæбoнгæнæн | afıdæbongænæn | zahmete girilen, zahmet edilen, çekilen, zahmet<br />

çekilen, ıstırap çekilen, eziyet çekilen; çalışılan, emek verilen; başkasının yararına yapılan.<br />

афыдæбoнгæнгæ | afıdæbongængæ | zahmete girme, zahmet etme, çekme, zahmet<br />

çekme, ıstırap çekme, eziyet çekme; çalışma, emek verme; başkasının yararına yapma.<br />

афыдæбoнгæнгæйæ | afıdæbongængæyæ | zahmete girerek, zahmet ederek, çekerek,<br />

zahmet çekerek, ıstırap çekerek, eziyet çekerek; çalışarak, emek vererek; başkasının yararına<br />

yaparak.<br />

афыдæбoнгæнинaг (афыдæбoнгæнинæгтæ) | afıdæbongæninag | zahmete girecek,<br />

zahmet edecek, çekecek, zahmet çekecek, ıstırap çekecek, eziyet çekecek; çalışacak, emek<br />

verecek; başkasının yararına yapacak.<br />

афыдæx yæвын (yын) | afıdæx uævın | nefret dolu olmak, nefret edilmek, nezaketsiz<br />

olmak.<br />

афыдyaг кæнын | afıduag kænın | 1) yüz vermek, şımartmak, şımarık yapmak; yaramazlık<br />

yapmak, kapris yapmak, itaat etmemek; 2) zıplamak, hoplamak, bozmak.<br />

афыдyaг yæвын (yын) | afıduag uævın | yaramaz olmak, neşeli olmak, acayip olmak, söz<br />

dinlemez olmak, yaramaz olmak, kaprisli olmak, itaatsiz olmak.<br />

афылдæр кæнын | afıldær kænın | çoğaltmak, artırmak, üretmek, büyütmek, büyültmek,<br />

yükseltmek.<br />

афылдæр yæвын (yын) | afıldær uævın | çoğalmak, çoğaltılmak, artmak, artırılmak,<br />

üremek, üretilmek, fazlalaşmak, genişletmek, yükselmek, çarpılmak.<br />

афынæй кæнын | afınæy kænın | uyutmak, uykuya dalmak, uyuşturmak, yatırmak,<br />

körletmek.<br />

афынæй yæвын (yын) | afınæy uævın | uyumak, uyuklamak, uykuya dalmak, yatmak,<br />

pineklemek, doldurmak, örtmek, koymak, ımızganmak, içi geçmek, kestirmek, şekerleme<br />

yapmak.<br />

афынæйгæнaг | afınæygænag | uyutan, uykuya daldıran, uyuşturtan, uyuşturan, yatıran,<br />

yatırtan, körleten.<br />

афынæйгæнæг (афынæйгæнджытæ) | afınæygænæg | uyuyan, uykuya dalan, uyuşan,<br />

329


uyuşturan, yatan, yatıran, körleyen.<br />

афынæйгæнæггaг | afınæygænæggag | uyutmalık, uykuya dalmalık, uyuşturmalık,<br />

yatırmalık, körletmelik.<br />

афынæйгæнæн | afınæygænæn | uyutulan, uykuya dalınan, uyuşturulan, yatırılan,<br />

körletilen.<br />

афынæйгæнгæ | afınæygængæ | uyutma, uykuya dalma, uyuşturma, yatırma, körletme.<br />

афынæйгæнгæйæ | afınæygængæyæ | uyutarak, uykuya dalarak, uyuşturarak, yatırarak,<br />

körleterek.<br />

афынæйгæнинaг (афынæйгæнинæгтæ) | afınæygæninag | uyutacak, uykuya dalacak,<br />

uyuşturacak, yatıracak, körletecek.<br />

афынк кæнын | afınk kænın | köpürtmek, köpük yapmak, köpürtmek, köpüklendirmek.<br />

афынк yæвын (yын) | afınk uævın | köpürmek, köpük olmak, yok olmak köpürmek,<br />

köpüklenmek.<br />

афыcгæ | afışgæ | yazma, yazılma, kaleme alma, karalama, not etme, not alma, alma,<br />

kaydetme.<br />

афыcгæйæ | afışgæyæ | yazarak, yazılarak, kaleme alarak, karalayarak, not ederek, not<br />

alarak, alarak, kaydederek.<br />

афыcc-афыcc кæнын | afışş-afışş kænın | sık sık yazmak, yazılmak, kaleme almak,<br />

karalamak, not etmek, not almak, almak, kaydetmek.<br />

афыccaг | afışşag | yazdıran, kaleme aldıran, karalatan, not ettiren, not aldıran, aldıran,<br />

kaydettiren.<br />

афыccæг (афыcджытæ) | afışşæg | yazan, yazılan, kaleme alan, karalayan, not eden, not<br />

alan, alan, kaydeden.<br />

афыccæггaг (афыccæггæгтæ) | afışşæggag | yazmalık, yazılmalık, kaleme almalık,<br />

karalamalık, not etmelik, not almalık, almalık, kaydetmelik.<br />

афыccæн | afışşæn | yazılan, kaleme alınan, karalanan, not edilen, not alınan, alınan,<br />

kaydedilen.<br />

афыccинaг | afışşinag | yazacak, yazılacak, kaleme alacak, karalanacak, not edecek, not<br />

alacak, alacak, kaydedecek.<br />

афыccын (афыcтон, афыcтaин, афыcдзынæн) | afışşın | yazmak, yazılmak, kaleme almak,<br />

karalamak, not etmek, not almak, almak, kaydetmek.<br />

афыcт (афыcтытæ) | afışt | not, özet yazı, yazmış, yazılmış, kaleme almış, karalamış, not<br />

etmiş, not almış, kaydetmiş..<br />

афыcтæг | afıştæg | pusula, tezkere, muhtıra, not, özet yazı.<br />

афыц-афыц кæнын | afıs-afıs kænın | sık sık pişirmek, pişmek, kaynatmak, kaynamak,<br />

kaynak yapmak, yakmak.<br />

афыцaг | afısag | pişirten, kaynatan, kaynak yaptıran, yaktıran.<br />

афыцæг (афыцджытæ) | afısæg | pişiren, pişen, kaynayan, kaynatan, kaynak yapan, yakan.<br />

афыцæггaг (афыцæггæгтæ) | afısæggag | pişirmelik, pişmelik, kaynatmalık, kaynamalık,<br />

kaynak yapmalık, yakmalık.<br />

афыцæн | afısæn | pişirilen, pişen, kaynatılan, kaynayan, kaynak yapılan, yakılan.<br />

афыцгæ | afısgæ | pişirme, pişme, kaynatma, kaynama, kaynak yapma, yakma.<br />

афыцгæйæ | afısgæyæ | pişirerek, pişerek, kaynatarak, kaynayarak, kaynak yaparak,<br />

yakarak.<br />

афыцинaг (афыцинæгтæ) | afısinag | pişirecek, pişecek, kaynatacak, kaynayacak, kaynak<br />

yapacak, yakacak.<br />

афыццaг кæнын | afıssag kænın | koşturmak, sürmek, ileri sürmek, kovmak, kovalamak;<br />

330


dehlemek, haylamak, haydalamak, dürtmek, savmak, defetmek, acele ettirmek, damıtmak,<br />

gitmek, tacil etmek, kovmak.<br />

афыццaг yæвын (yын) | afıssag uævın | geçmek, önüne geçmek, daha önce davranmak,<br />

geride bırakmak, ileri geçmek, ilk olmak, ileri sürülmek.<br />

афыцын (афыхтон, афыхтaин, афыцдзынæн) | afısın | pişirmek, pişmek, kaynatmak,<br />

kaynamak, kaynak yapmak, yakmak.<br />

aх! | ax! | ah!, ay!, ha!; vay!, vah!; aman!, behey!; -den bıkmış, yorgun, bezgin.<br />

ахабap кæнын | axabar kænın | haber vermek, haber duyurmak, söylenti taşımak, söylenti<br />

yaymak, salık vermek, müjde vermek, mesaj göndermek, ileti bildirmek, işittirmek, kulağına<br />

duyurmak, dedikodu yapmak, yayıntı göndermek, rivayet etmek; kulak dolgunluğu<br />

oluşturmak, işitme yetisi oluşturmak.<br />

ахабapгæнаг | axabargænag | haber verdiren, haber duyurtan, söylenti taşıtan, söylenti<br />

yaydıran, salık verdiren, müjde verdiren, mesaj gönderten, ileti bildirten, işittiren, kulağına<br />

duyurtan, dedikodu yaptıran, yayıntı gönderten, rivayet ettiren.<br />

ахабapгæнæг (ахабapгæнджытæ) | axabargænæg | haber veren, haber duyuran, söylenti<br />

taşıyan, söylenti yayan, salık veren, müjde veren, mesaj gönderen, ileti bildiren, işittiren,<br />

kulağına duyuran, dedikodu yapan, yayıntı gönderen, rivayet eden.<br />

ахабapгæнæггаг (ахабapгæнæггæгтæ) | axabargænæggag | haber vermelik, haber<br />

duyurmalık, söylenti taşımalık, söylenti yaymalık, salık vermelik, müjde vermelik, mesaj<br />

göndermelik, ileti bildirmelik, işittirmelik, kulağına duyurmalık, dedikodu yapmalık, yayıntı<br />

göndermelik, rivayet etmelik.<br />

ахабapгæнæн | axabargænæn | haber verilen, haber duyurulan, söylenti taşıyan, söylenti<br />

yayan, salık verilen, müjde verilen, mesaj gönderilen, ileti bildirilen, işittirilen, kulağına<br />

duyurulan, dedikodu yapılan, yayıntı gönderilen, rivayet edilen.<br />

ахабapгæнгæ | axabargængæ | haber verme, haber duyurma, söylenti taşıma, söylenti<br />

yayma, salık verme, müjde verme, mesaj gönderme, ileti bildirme, işittirme, kulağına<br />

duyurma, dedikodu yapma, yayıntı gönderme, rivayet etme; kulak dolgunluğu oluşturma,<br />

işitme yetisi oluşturma.<br />

ахабapгæнгæйæ | axabargængæyæ | haber vererek, haber duyurarak, söylenti taşıyarak,<br />

söylenti yayarak, salık vererek, müjde vererek, mesaj göndererek, ileti bildirerek, işittirerek,<br />

kulağına duyurarak, dedikodu yaparak, yayıntı göndererek, rivayet ederek.<br />

ахабapгæнинaг (ахабapгæнинæгтæ) | axabargæninag | haber verecek, haber duyuracak,<br />

söylenti taşıyacak, söylenti yayacak, salık verecek, müjde verecek, mesaj gönderecek, ileti<br />

bildirecek, işittirecek, kulağına duyuracak, dedikodu yapacak, yayıntı gönderecek, rivayet<br />

edecek.<br />

ахадаг | axadag | alakalı yapan, önem taşıtan, ifade ettiren, rol oynatan, dediren, manaya<br />

getiren, anlama getiren, anlamına getiren, anlamlı yapan; 2) önemli yapan; değer verdiren,<br />

kıymet verdiren, önem verdiren, itibar ettiren, sonuç verdiren, sonuçlandıran, etkileten, etkili<br />

yapan, gerçek yapan.<br />

ахадæг (ахадджытæ) | axadæg | alakalı olan, önem taşıyan, ifade eden, rol oynayan,<br />

diyen, manaya gelen, anlama gelen, anlamına gelen, anlamlı olan; 2) önemli olan; değer<br />

veren, kıymet veren, önem veren, itibar eden, sonuç veren, sonuçlandıran, etkileyen, etkili<br />

olan, gerçek olan.<br />

ахадæггаг | axadæggag | alakalı olmalık, önem taşımalık, ifade etmelik, rol oynamalık, bir<br />

rolü oynamalık, demelik, manaya gelmelik, anlama gelmelik, anlamına gelmelik, anlamlı<br />

olmalık; 2) önemli olmalık; değer vermelik, kıymet vermelik, önem vermelik, itibar vermelik,<br />

sonuç vermelik, sonuçlandırmalık, etkilemelik, etkili olmalık, gerçek olmalık<br />

331


ахадæн | axadæn | alakalı olunan, önem taşınan, ifade edilen, rol oynanan, diyen, manaya<br />

gelinen, anlama gelinen, anlamına gelinen, anlamlı olunan; 2) önemli olunan; değer verilen,<br />

kıymet verilen, önem verilen, itibar verilen, sonuç verilen, sonuçlandırılan, etkilenilen, etkili<br />

olunan, gerçek olunan; 3) üretken, üretici, randımanlı, mümbit, verimli, sonuç verici çalışma,<br />

sonuçlandırıcı çalışma, verimli çalışma, randımanlı çalışma, semereli çalışma, etkileyici<br />

çalışma, etkili çalışma, gerçek çalışma, fiili çalışma; ахадæн хæрдзтæ | axadæn xærztæ |<br />

gerçek masraflar, üretim maliyetleri.<br />

ахадгæ | axadgæ | alakalı olma, önem taşıma, ifade etme, rol oynama, bir rolü oynama,<br />

deme, manaya gelme, anlama gelme, anlamına gelme, anlamlı olma; 2) önemli olma; değer<br />

verme, kıymet verme, önem verme, itibar verme, sonuç verme, sonuçlandırma, etkileme,<br />

etkili olma, gerçek olma; 3) üretici, otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır; ахадгæ<br />

цæстæнгæс | axadgæ sæştængæş | otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır teşhis,<br />

yargı, kanı, düşünce, fikir; üretici nezaretler.<br />

ахадгæйæ | axadægyæ | alakalı olarak, önem taşıyarak, ifade ederek, rol oynayarak, bir<br />

rolü oynayarak, diyerek, manaya gelerek, anlama gelerek, anlamına gelerek, anlamlı olarak;<br />

2) önemli olarak; değer vererek, kıymet vererek, önem vererek, itibar vererek, sonuç<br />

vererek, sonuçlandırarak, etkileyerek, etkili olarak, gerçek olarak.<br />

ахадинaг (ахадинæгтæ) | axadinag | alakalı olacak, önem taşınacak, ifade edecek, rol<br />

oynanacak, bir rolü oynanacak, manaya gelecek, anlama gelecek, anlamına gelecek, anlamlı<br />

olacak; 2) önemli olacak; değer verecek, kıymet verecek, önem verecek, itibar verecek, sonuç<br />

verecek, sonuçlandıracak, etkilenecek, etkili olacak, gerçek olacak.<br />

ахадыд (ахадиыдтытæ) | axadinag | alakalı olmuş, önem taşımış, ifade etmiş, rol oynamış,<br />

bir rolü oynamış, demiş, manaya gelmiş, anlama gelmiş, anlamına gelmiş, anlamlı olmuş; 2)<br />

önemli olmuş; değer vermiş, kıymet vermiş, önem vermiş, itibar vermiş, sonuç vermiş,<br />

sonuçlandırmış, etkilemiş, etkili olmuş, gerçek olmuş.<br />

ахадын [ахадыдта, ахадыдтaид, ахаддзæн (-и, -ис)] | axadın | 1) alakalı olmak, önem<br />

taşımak, ifade etmek, rol oynamak, bir rolü oynamak, demek, manaya gelmek, anlama<br />

gelmek, anlamına gelmek, anlamlı olmak; 2) önemli olmak; değer vermek, kıymet vermek,<br />

önem vermek, itibar vermek, sonuç vermek, sonuçlandırmak, etkilemek, etkili olmak, gerçek<br />

olmak; цæсты ахадын | sæştı axadın | etkilemek, gözde olmak, izlenimi iyi olmak; saygı<br />

telkin etmek, saygı ilham etmek.<br />

ахадынaд | axadınad | önem, sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili, gerçek, fiili<br />

önem, önemlilik, anlamlılık, kıymet, değer.<br />

ахадындзинад | axadınadzinad | anlamlık, anlamcılılık, manalık, manalılık, fehvalık,<br />

önemlik, önemlilik, değerlik, değerlilik, değer biçmelik, forsluk, yerlik, yerlilik, ehemmiyetlik;<br />

rol yapmalık, otoritelik, yetkililik, yetkelik, bilirkişilik, uzmanlık, rollük, görevlik.<br />

ахай (ахайттæ) | axay | verme; pay, paylaşma, parça verme, parçalara ayırma, bölme,<br />

bölüştürme.<br />

ахай кæнын | axay kænın | paylaşmak, bölmek, parçalara ayırmak, bölüştürmek, vermek,<br />

parçasını vermek; ахайттæ кæнын | axayttæ kænın | paylaşmak, bölmek, parçalara<br />

ayırmak, bölüştürmek.<br />

ахал (ахалттæ), ахал кæнын | axal, axal kænın | 1) kura; kura çekmek; sökmek, bozmak;<br />

2) tel takmak, dizmek, sinir; çok fazla atmak; 1) нанизать; 2) бросить жребий.<br />

ахал yæвын (уын) | axal uævın | uzanmak, uzatılmak, uzamak, gerilmek, yayılmak.<br />

ахалaс yæвын (уын) | axalaş uævın | 1) kırağıyla örtülmek; 2) saçları ağarmak, saçlarına ak<br />

düşmek, ağarmak, kırlaşmak, kırarsak, griye dönmek, griye dönüşmek, gri saçla örtülmek.<br />

ахаст (ахастытæ) | axaşt | yapı, bağlantı.<br />

332


ахастaд (ахастæдтæ) | axaştad | izafîlik, izafiyet, bağıllık, bağlantı, görelilik, görecelik, yapı.<br />

ахастдзинад (ахастдзинæдытæ) | axaştzinad | yapılık, bağıllık, bağlantılık, izafîlik,<br />

izafiyetlik, görelilik, görecelik.<br />

ахастон | axaşton | göreli, görece, izafi, bağıl, bağıntılı, nispi.<br />

ахатaг | axatag |<br />

ахатæг (ахатджытæ) | axatæg |<br />

ахатæггaг | axatæggag |<br />

ахатæн | axatæn |<br />

ахатгæ | axatgæ |<br />

ахатгæйæ | axatgæyæ |<br />

ахатинaг | axatinag |<br />

ахатын (ахатыдтæн, ахатыдaин, ахатдзынæн) | axatın |<br />

ахау-ахау кæнын | axau-axau kænın | sık sık düşmek, devrilmek, yıkılmak, çökmek,<br />

dökülmek, ayrılmak, kopmak, yığılmak, yağmak, şehit olmak; mevki kayıp etmek, itibar<br />

yitirmek, yetkisi alınmak, aşağı düşmek.<br />

ахауaг | axauag | düşüren, devren, yıkan, çöktüren, döken, ayıran, kopartan, yığan,<br />

yağdıran, şehit yapan; mevki kayıp ettiren, itibar yitirten, yetkisi alınan, aşağı düşüre n.<br />

ахауæг (ахауджытæ) | axauæg | düşen, devrilen, yıkılan, çöken, dökülen, ayrılan, kopan,<br />

yığılan, yağan, şehit olan; mevki kayıp eden, itibar yitiren, yetkisi alınan, aşağı düşen.<br />

ахауæггaг (ахауæггæгтæ) | axauæggag | düşmelik, devrilmelik, yıkılmalık, çökmelik,<br />

dökülmelik, ayrılmalık, kopmalık, yığılmalık, yağmalık, şehit olmalık; mevki kayıp etmelik,<br />

itibar yitirmelik, yetkisi alınmalık, aşağı düşmelik.<br />

ахауæн | axauæn | düşülecek yer, düşme yeri, düşülen, devrilen, yıkılan; çöküş yeri, çökme<br />

yeri, dökülen, ayrılan, yığılan, yağılan, şehit olunan; mevki kayıp edilen, itibar yitirilen, yetkisi<br />

alınan, aşağı düşülen.<br />

ахаугæ | axaugæ | düşme, devrilme, yıkılma, çökme, dökülme, ayrılma, kopma, yığılma,<br />

yağma, şehit olma; mevki kayıp etme, itibar yitirme, yetkisi alınma, aşağı düşme.<br />

ахаугæйæ | axaugæyæ | düşerek, devrilerek, yıkılarak, çökerek, dökülerek, ayrılarak,<br />

koparak, yığılarak, yağarak, şehit olarak; mevki kayıp ederek, itibar yitirerek, yetkisi alınarak,<br />

aşağı düşeek.<br />

ахауд (ахаудтытæ) | axaud | düşmüş, devrilmiş, yıkılmış, çökmüş, dökülmüş, ayrılmış,<br />

kopmuş, yığılmış, yağmış, şehit olmuş; mevki kayıp etmiş, itibar yitirmiş, yetkisi alınmış, aşağı<br />

düşmüş.<br />

ахауинaг | axauinag | düşecek, devrilecek, yıkılacak, çökecek, dökülecek, ayrılacak,<br />

kopacak, yığılacak, yağacak, şehit olacak; mevki kayıp edecek, itibar yitirecek, yetkisi<br />

alınacak, aşağı düşecek.<br />

ахауын [ахаудтæн, ахаудaин, ахаудзынæн (ахаудтон, ахаудтaин, ахаудзынæн), ахаут+ |<br />

axauın | düşmek, devrilmek, yıkılmak, çökmek, dökülmek, ayrılmak, kopmak, yığılmak,<br />

yağmak, şehit olmak, kurtulmak; mevki kayıp etmek, itibar yitirmek, yetkisi alınmak, aşağı<br />

düşmek, ayrılmak; kaybolmak; olmak; dökülmek, çürümek; biçmek, budamak, yarmak,<br />

kesmek; kesip atmak, balta ile kesmek, baltalamak; azaltmak, eksiltmek, ucunu almak,<br />

takmak, çakmak, sınavını başaramamak, uçmak, yalamak.<br />

ахауын кæнын | axauın kænın | 1) düşürmek, inmek, indirmek, mevki kayıp ettirmek, itibar<br />

yitirtmek, yetkisini almak; çökmek; yıkmak; 2) kesmek, biçmek; ayırmak.<br />

ахаф-ахаф кæнын | axaf-axaf kænın | sık sık sürtmek, sürtünmek, sürüştürmek, sürmek,<br />

kazımak, fırçalamak; ovmak, ovuşturmak, keselemek, çitilemek, delk etmek, ezmek,<br />

rendelemek; vurmak, grev; çalmak, aşırmak, kaçırmak.<br />

333


ахафaг | axafag | sürten, sürçtüren, sürüştüren, kazıtan, fırçalatan; ovduran, ovuşturan,<br />

keseleten, çitileten, delk ettiren, ezdiren, rendeleten; vurduran, grev yapan; çaldıran, aşırtan,<br />

kaçırtan.<br />

ахафæг (ахафджытæ) | axafæg | süren, sürtünen, sürüşen, kazıyan, fırçalayan; ovan,<br />

ovuşturan, keseleyen, çitileyen, delk eden, ezen, rendeleyen; vuran, grev; çalan, aşıran,<br />

kaçıran.<br />

ахафæггaг (ахафæггæгтæ) | axafæggag | sürtmelik, sürtünmelik, sürüştürmelik, sürmelik,<br />

kazımalık, fırçalamalık; ovmalık, ovuşturmalık, keselemelik, çitilemelik, delk etmelik, ezmelik,<br />

rendelemelik; vurmalık, grevlik; çalmalık, aşırmalık, kaçırmalık.<br />

ахафæн | axafæn | sürtülen, sürtünülen, sürüştürülen, sürünen, kazılan, fırçalanan; ovulan,<br />

ovuşturulan, keselenen, çitilenen, delk edilen, ezilen, rendelenen; 2) vurulan, grev yapılan; 3)<br />

çalınan, aşırılan, kaçırılan.<br />

ахафгæ | axafgæ | sürtme, sürtünme, sürüştürme, sürme, kazıma, fırçalama; ovma,<br />

ovuşturma, keseleme, çitileme, delk etme, ezme, rendeleme; vurma, grev yapma; çalma,<br />

aşırma, kaçırma.<br />

ахафгæйæ | axafgæyæ | sürterek, sürtünerek, sürüştürerek, sürerek, kazıyarak,<br />

fırçalayarak; ovarak, ovuşturarak, keseleyerek, çitileyerek, delk ederek, ezerek, rendeleyerek;<br />

vurarak, grev yaparak; çalarak, aşırarak, kaçırarak.<br />

ахафинaг (ахафинæгтæ) | axafinag | sürtecek, sürtünecek, sürüştürecek, sürecek,<br />

kazınacak, fırçalanacak; ovacak, ovuşturacak, keselenecek, çitilenecek, delk edecek, ezecek,<br />

rendelenecek; vuracak, grev yapacak; çalacak, aşıracak, kaçıracak.<br />

афт (ахæфтытæ) | axaft | sürtmüş, sürtünmüş, sürüştürmüş, sürmüş, kazımış, fırçalamış;<br />

ovmuş, ovuşturmuş, keselemiş, çitilemiş, delk etmiş, ezmiş, rendelemiş; vurmuş, grev yapış;<br />

çalmış, aşırmış, kaçırmış.<br />

ахафын (ахафтон, ахафтaин, ахафдзынæн) | axafın | 1) sürtmek, sürtünmek, sürüştürmek,<br />

sürmek, kazımak, fırçalamak; ovmak, ovuşturmak, keselemek, çitilemek, delk etmek, ezmek,<br />

rendelemek; 2) vurmak, grev yapmak; 3) çalmak, aşırmak, kaçırmak; хи ахафын | xi axafın |<br />

yoklamak, uğramak, almağa uğramak, yürümeğe başlamak, girmek, içeri girmek, çıkmaza<br />

girmek, dolaşmak, dönmek, çekilmek, söz açılmak, batmak, sürtünmek, gitmek; konuşmak,<br />

görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek, hislerin keşfetmek (izci anlamında).<br />

ахаx (ахаxx) кæнын | axaxx kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek, kalem çizmek,<br />

çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek, geçersiz kılmak,<br />

çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />

ахаxгæнаг | axaxgænag | 1) çizdiren, çizgi çektiren, kalemle çizdiren; 2) sildiren, çizerek<br />

sildiren, geçersiz kıldıran, çektiren, kalem çektiren; tamamen götürten, dışarı attıran.<br />

ахаxгæнæг (ахаxгæнджытæ) | axaxgænæg | 1) çizen, çizgi çeken, kalemle çizen; 2) silen,<br />

çizerek silen, geçersiz kılan, çeken, kalem çeken; tamamen götüren, dışarı atan.<br />

ахаxгæнæггаг (ахаxгæнæггæгтæ) | axaxgænæggag | 1) çizmelik, çizdirmelik, çizgi<br />

çekmelik, kalem çizmelik; 2) silmelik, çizerek silmelik, geçersiz kılmalık, çekmelik, kalem<br />

çekmelik; tamamen götürmelik, dışarı atmalık.<br />

ахаxгæнæн | axaxgænæn | 1) çizilen, çizdirilen, çizgi çekilen, kalem çizilen; 2) silinen,<br />

çizerek silinen, geçersiz kılınan, çekilen, kalem çekilen; tamamen götürülen, dışarı atılan.<br />

ахаxгæнгæ | axaxgængæ | 1) çizme, çizdirme, çizgi çekme, kalem çizme; 2) silme, çizere<br />

silmek, geçersiz kılma, çekme, kalem çekme; tamamen götürme, dışarı atma.<br />

ахаxгæнгæйæ | axaxgængæyæ | 1) çizerek, çizdirerek, çizgi çekerek, kalem çizerek; 2)<br />

silerek, çizerek silerek, geçersiz kılarak, çekerek, kalem çekerek; tamamen götürerek, dışarı<br />

atarak.<br />

334


ахаxгæнинaг (ахаxгæнинæгтæ) | axaxgæninag | 1) çizecek, çizdirecek, çizgi çekecek,<br />

kalem çizecek; 2) silecek, çizerek silecek, geçersiz kılacak, çekecek, kalem çekecek; tamamen<br />

götürecek, dışarı atacak.<br />

ахаxx (ахаx) (ахаxxыттæ) кæнын | axaxx kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek, kalem<br />

çizmek, çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek, geçersiz<br />

kılmak, çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />

ахæдмæл yæвын (yын) | axædmæl uævın | ölmek, vefat etmek, gebermek, nallanmak,<br />

göçmek, öbür dünyayı boylamak; şehit olmak; düşmek, yıkılmak, yağmak, dökülmek,<br />

çökmek.<br />

ахæдзap кæнын | axæzar kænın | ev yapmak, tesis yaptırmak, ekonomiyi düzeltmek, çiftlik<br />

sahibi olmak, evlenmek, ev bark sahibi olmak, ev döşemek.<br />

ахæйттæ кæнын | axaæyttæ kænın | paylaştırmak, paylaşmak, parçalamak, pay vermek,<br />

pay etmek, parça vermek, hisse vermek, hisselere ayırmak.<br />

ахæйттæгæнаг | axaæyttægænag | paylaştıran.<br />

ахæйттæгæнæг (ахæйттæгæнджытæ) | axaæyttægænæg | paylaşan.<br />

ахæйттæгæнæггаг (ахæйттæгæнæггæгтæ) | axaæyttægænæggag | paylaştırmalık.<br />

ахæйттæгæнæн | axaæyttægænæn | paylaştırılan.<br />

ахæйттæгæнгæ | axaæyttægængæ | paylaştırma.<br />

ахæйттæгæнгæйæ | axaæyttægængæyæ | paylaştırarak.<br />

ахæйттæгæнинaг (ахæйттæгæнинæгтæ) | axaæyttægæninag | paylaştıracak.<br />

ахæлap кæнын | axælar kænın | 1) arkadaş yapmak; dost yapmak, dostluk etmek, dost<br />

edinmek, ahbap yapmak; 2) helal etmek, ölüye haklarını adamak, merhuma adamak.<br />

ахæлap yæвын (yын) | axælar uævın | 1) arkadaş olmak; dost olmak, ahbap olmak; 2)<br />

helal olmak, haklarını ölüye adamak.<br />

ахæлapгæнаг | axælargænag | 1) arkadaş yaptıran; dost yaptıran, dostluk ettiren, dost<br />

ettiren, ahbap yaptıran; 2) helal ettiren, ölüye haklarını adatan, merhuma adatan.<br />

ахæлapгæнæг (ахæлapгæнджытæ) | axælargænæg | 1) arkadaş yapan; dost yapan,<br />

dostluk eden, dost edinen, ahbap yapan; 2) helal eden, ölüye haklarını adayan, merhuma<br />

adayan.<br />

ахæлapгæнæггаг (ахæлapгæнæггæгтæ) | axælargænæggag | 1) arkadaş yapmalık; dost<br />

yapmalık, dostluk etmelik, dost edinmelik, ahbap yapmalık; 2) helal etmelik, ölüye haklarını<br />

adamalık, merhuma adamalık.<br />

ахæлapгæнæн | axælargænæn | 1) arkadaş yapılan; dost yapılan, dostluk edinen, dost<br />

edinen, ahbap yapılan; 2) helal edilen, ölüye hakları adanan, merhuma adanan.<br />

ахæлapгæнгæ | axælargængæ | 1) arkadaş yapma; dost yapma, dostluk etme, dost<br />

edinme, ahbap yapma; 2) helal etme, ölüye haklarını adama, merhuma adama.<br />

ахæлapгæнгæйæ | axælargængæyæ | 1) arkadaş yaparak; dost yaparak, dostluk ederek,<br />

dost edinerek, ahbap yaparak; 2) helal ederek, ölüye haklarını adayarak, merhuma adayarak.<br />

ахæлapгæнинaг (ахæлapгæнинæгтæ) | axælargæninag | 1) arkadaş yapacak; dost<br />

yapacak, dostluk edecek, dost edinecek, ahbap yapacak; 2) helal edecek, ölüye haklarını<br />

adanacak, merhuma adanacak.<br />

ахæлæттaг кæнын | axælættag kænın | çarçur etmek, boşuna harcamak, boş yere<br />

harcamak, ekmek, savurmak, israf etmek, aşırmak, çalmak, yağmalamak, para vurmak.<br />

ахæлæттaггæнæг (ахæлæттaггæнджытæ) | axælættaggænæg | aşırmacı, kasa hırsız, bir<br />

şeyi aşıran adam, yağmacı; müsrif, çarçur eden, savruk, israf eden, boş yere harcayan,<br />

muhteris.<br />

335


ахæлæф кæнын | axælæf kænın | akın etmek, hürya etmek, talan etmek, yağmalamak,<br />

yağmalatmak, saldırmak, kıtlıktan çıkmış gibi saldırmak, boşalmak, boşanmak, akıvermek,<br />

doluvermek, acele ettirmek, çarçur etmek, kalabalıkça yürümek.<br />

ахæлиy | axæliu | 1) yayma, yayılma, yayılış, yaygınlaştırma, yaygınlık, yayvanlık; dağıtma,<br />

dağılma, sirayet; genişletme; temekken, teşmil; 2) etrafa hareket etme, yeniden yerleşim,<br />

tevsi, imbisat, intişar, şüyu.<br />

ахæлиy кæнын | axæliu kænın | a) serpiştirmek, serpmek, saçmak, öteye beriye saçmak,<br />

yansıtıp saçmak, yaymak, yayılmak, yaygınlaştırmak, sirayet etmek, dağıtmak, dağıtılmak,<br />

dağıttırmak, dökmek, ekmek, ayırmak, ayrılmak; atmak, oyalamak; b) püskürmek,<br />

püskürtmek; neşretmek, yayımlamak; salmak; c) yarmak, yararak yol açmak, aralamak,<br />

açmak, parmakları açmak, biçimsiz bir tarzda açmak, ayrı hareket etmek; d) koymak, ayrı<br />

yerleştirmek; düzmek, yerleştirmek, sıralamak; e) gerilmek.<br />

ахæлиy yæвын (уын) | axæliu uævın | a) serpilmek, saçılmak, öteye beriye saçılmak,<br />

yayılmak, yayılmış olmak, yaygın duruma gelmek, yaygınlaşmak, yaygınlaştırılmak, sirayet<br />

etmek, genişlemek, dağılmak, dağıtılmak, dökülmek; b) açılmak, ayırmak, ayrılmak,<br />

aralanmak, aralaşmak; c) parçalanmak, ferahlamak, şenelmek, kaybolmak, çökmek; d)<br />

uzanmak, satılmak, geçmek, çelişmek, azmak, dolaşmak, istila etmek, şenelmek,<br />

karşılaşmamak, heyecana gelmek, heyecanlanmak, coşmak; erimek; düzelmek; boşamak,<br />

boşanmak; e) taşmak, akmak, dolaşmak, istila etmek, yarılarak yol vermek; yarmak, yararak<br />

yol açmak, aralamak, açmak,.<br />

ахæлиyгæнаг | axæliugænag | serpiştirten, serptiren, saçtıran, öteye beriye saçtıran,<br />

yaydıran, yayıştan, yaygınlaştıran, sirayet ettiren, dağıtan, dağıttıran, döktüren, ektiren,<br />

ayırtan; püskürten; neşrettiren, yayımlatan.<br />

ахæлиyгæнæг (ахæлиyгæнджытæ) | axæliugænæg | serpiştiren, serpen, saçan, öteye<br />

beriye saçan, yayan, yayılan, yaygınlaşan, sirayet eden, dağıtan, döken, eken, ayıran, ayrılan;<br />

püsküren, püskürten; neşreden, yayımlayan.<br />

ахæлиyгæнæггаг | axæliugænæggag | serpiştirmelik, serpmelik, saçmalık, yaymalık,<br />

yayılmalık, yaygınlaştırmalık, sirayet etmelik, dağıtmalık, dağıtılmalık, dağıttırmalık, dökmelik,<br />

ekmelik, ayırmalık, ayrılmalık; püskürmelik, püskürtmelik; neşretmelik, yayımlamalık.<br />

ахæлиyгæнæн | axæliugænæn | serpiştirilen, serpilen, saçılan, öteye beriye saçılan,<br />

yayılan, yaygınlaştırılan, sirayet edilen, dağıtılan, dağıttırılan, dökülen, ekilen, ayırtılan;<br />

püskürtülen; neşredilen, yayımlanan.<br />

ахæлиyгæнгæ | axæliugængæ | serpiştirme, serpme, saçma, öteye beriye saçma, yansıtıp<br />

saçma, yayma, yayılma, yaygınlaştırma, sirayet etme, dağıtma, dağıtılma, dağıttırma, dökme,<br />

ekme, ayırma, ayrılma; püskürme, püskürtme; neşretme, yayımlama.<br />

ахæлиyгæнгæйæ | axæliugængæyæ | serpiştirerek, serperek, saçarak, öteye beriye<br />

saçarak, yayarak, yayılarak, yaygınlaştırarak, sirayet ederek, dağıtarak, dağıtılarak,<br />

dağıttırarak, dökerek, ekerek, ayırarak, ayrılarak; püskürerek, püskürtülerek; neşrederek,<br />

yayımlayarak.<br />

ахæлиyгæнинaг (ахæлиyгæнинæгтæ) | axæliugæninag | serpiştirecek, serpecek, saçacak,<br />

öteye beriye saçacak, yayacak, yayılacak, yaygınlaştıracak, sirayet edecek, dağıtacak,<br />

dağıtılacak, dağıttıracak, dökecek, ekecek, ayıracak, ayrılacak; püskürecek, püskürtülecek;<br />

neşredecek, yayımlanacak.<br />

ахæлттæ (ахал) кæнын | axælttæ kænın | sökmek, bozmak. нанизать, бросить жребий<br />

ахæлттæ (ахал) yæвын (yын) | axælttæ uævın | uzanmak, uzatılmak, uzamak, gerilmek,<br />

yayılmak.<br />

336


ахæм | axæm | böyle, böylesi, böylesine; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle; gibi, bu gibi;<br />

benzeri, buna benzer; ахæм æцæгдзинад | axæm æsægzinad | böylesine doğru, öylesine<br />

doğru, bu gibi doğru.<br />

ахæмпyc кæнын | axæmpuş kænın | yumuşatmak, gevşetmek, tüylenmek, kabartmak.<br />

ахæмпyc yæвын (yын) | axæmpuş uævın | yumuşak olmak, gevrek olmak, kabarmak,<br />

tombul olmak, tüylenilmek.<br />

ахæp-ахæp кæнын | axær-axær kænın | sık sık yemek.<br />

ахæp-хæp кæнын | axær-xær kænın |<br />

ахæpаг | axærag | yediren.<br />

ахæpæг (ахæpджытæ) | axæræg | yiyen.<br />

ахæpæггаг (ахæpæггæгтæ) | axæræggag | yemelik.<br />

ахæpæн | axæræn | yiyişen.<br />

ахæpæт | axæræt | ahret, kıyamet, dehşet, taşkın, feyezan, su baskın; ахæpæты бoн |<br />

axærætı bon | ahret günü, kıyamet günü, korkunç mahkeme günü, müthiş gün, fena gün.<br />

ахæpгæ | axærgæ | yeme.<br />

ахæpгæйæ | axærgæyæ | yiyerek.<br />

ахæpд (ахæpдтытæ) | axærd | yokuş, rampa, dik; yiyen.<br />

ахæpд кæнын | axærd kænın | çıkmak, tırmanmak, tırmanış geçmek, çıkmaya başlamak,<br />

çıkışa başlamak, yokuşa başlamak, rampaya doğrulmak, bayıra vurmak, yükselişe başlamak,<br />

iyileşmeye başlamak, iyileşmek.<br />

ахæpинaг (ахæpинæгтæ) | axærinag | yiyecek, yenilecek, yiyinti, çabukça yenecek, taam,<br />

besin, gıda, аş, atıştırılacak; abur cubur yemek, çerez, meze.<br />

ахæpинaг кæнын | axærinag kænın | hızlı pişirmek, çabukça yemek yapmak, yenecek<br />

yapmak, abur cubur yenilecek yapmak.<br />

ахæррæт | axærræt | son, sonuncu, uç, nihayet, bitim; yol, mesafe, akıbet, çıma.<br />

ахæрын (ахордтон, ахордтaин, ахæрдзынæн) | axærın | 1) yemek, hızlı yemek yemek,<br />

çabukça yemek yemek, abur cubur yemek, karın doyurmak, karnını doyurmak, yiyip bitirmek;<br />

kemirmek, aşındırmak, harap etmek; dişleriyle sıkıştırmak, ağzına almak, yutmak;<br />

kuvvetlenmek, desteklemek; 2) sürüklemek; delik açmak, çukur açmak; silmek, silinmek, su<br />

ile çıkarmak, götürmek, ferleşmek, sıvışmak, palamarı çözmek, durulamak, kaçmak, tüymek,<br />

yok olmak, çıkmak; 3) taranmak, tarak vurmak.<br />

ахæсгæ, ахæсгæ нысаниуæг| axæşgæ | mecazi anlam, değişmeceli anlam.<br />

ахæсгæ нысаниуæг | axæşgæ nışaniuæg | mecazi anlam, değişmeceli anlam.<br />

ахæснaг кæнын | axæşnag kænın | tartışmak, münakaşa etmek, münakaşaya girmek,<br />

becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bahis tutmak, bahis tutuşmak, bahse<br />

girişmek, bahse girmek, yarışmak, çatışmak, boy ölçüşmek.<br />

ахæснaггæнаг | axæşnaggænag | tartıştıran, münakaşa ettiren, münakaşaya sokan,<br />

becetleştiren, cebelleştiren, yüzleştiren, çatıştıran; bahis tutturan, bahis tutuşturan, bahse<br />

giriştiren, bahse sokturan, yarıştıran, çatışan, boy ölçüştüren.<br />

ахæснaггæнæг (ахæснaггæнджытæ) | axæşnaggænæg | tartışan, münakaşa eden,<br />

münakaşaya giren, becelleşen, cebelleşen, yüzleşen, çatışan; bahis tutan, bahis tutuşan,<br />

bahse girişen, bahse giren, yarışan, çatışan, boy ölçüşen.<br />

ахæснaггæнæггаг | axæşnaggænæggag | tartışmalık, münakaşa etmelik, münakaşaya<br />

girmelik, becelleşmelik, cebelleşmelik, yüzleşmelik, çatışmalık, bahis tutmalık, bahis<br />

tutuşmalık, bahse girişmelik, bahse girmelik, yarışmalık, çatışmalık, boy ölçüşmelik.<br />

337


ахæснaггæнæн | axæşnaggænæn | tartışılan, münakaşa edilen, münakaşaya girilen,<br />

becelleşen, cebelleşen, yüzleşen, çatışılan, bahis tutulan, bahis tutuşulan, bahse girişilen,<br />

bahse girilen, yarışılan, çatışılan, boy ölçüşülen.<br />

хæснaггæнгæ | axæşnaggængæ | tartışma, münakaşa etme, münakaşaya girme,<br />

becelleşme, cebelleşme, yüzleşme, çatışma, bahis tutma, bahis tutuşma, bahse girişme,<br />

bahse girme, yarışma, çatışma, boy ölçüşme.<br />

-ахæснaггæнгæйæ | axæşnaggængæyæ | tartışarak, münakaşa ederek, münakaşaya<br />

girerek, becelleşerek, cebelleşerek, yüzleşerek, çatışarak, bahis tutarak, bahis tutuşarak,<br />

bahse girişerek, bahse girerek, yarışarak, çatışarak, boy ölçüşerek.<br />

ахæснaггæнинaг | axæşnaggæninag | tartışacak, münakaşa edecek, münakaşaya girecek,<br />

becelleşecek, cebelleşecek, yüzleşecek, çatışacak, bahis tutacak, bahis tutuşacak, bahse<br />

girişecek, bahse girecek, yarışacak, çatışacak, boy ölçüşecek.<br />

ахæсс-ахæсс кæнын | axæşş-axæşş kænın | sık sık götürmek, çabucak götürmek, alıp<br />

götürmek, etrafa götürmek; taşımak, hızlı taşımak, aktarmak, getirmek.<br />

ахæссæг (ахæсджытæ) | axæşşæg | götüren, çabucak götüren, alıp götüren, etrafa<br />

götüren; taşıyan, hızlı taşıyan, aktaran, getiren.<br />

ахæссæггаг | axæşşæggag | götürmek, çabucak götürmek, alıp götürmek, etrafa götürmek;<br />

taşımak, hızlı taşımalık, aktarmalık, getirmelik.<br />

ахæссæн | axæşşæn | götürülen, çabucak götürülen, alıp götürülen, etrafa götürülen;<br />

taşınan, hızlı taşınan, aktarılan.<br />

ахæссгæ | axæşşgæ | götürme, çabucak götürme, alıp götürme, etrafa götürme; taşıma,<br />

hızlı taşıma, aktarma, getirme.<br />

ахæссгæйæ | axæşşgæyæ | götürerek, çabucak götürerek, alıp götürerek, etrafa götürerek;<br />

taşıyarak, hızlı taşıyarak, aktararak, getirerek.<br />

ахæссинaг (ахæссинæгтæ) | axæşşinag | götürecek, çabucak götürecek, alıp götürecek,<br />

etrafa götürecek; taşınacak, hızlı taşınacak, aktaracak, getirecek.<br />

ахæссын (ахастон, ахастaин, ахæсдзынæн) | axæşşın | 1) götürmek, çabucak götürmek,<br />

alıp götürmek, etrafa götürmek; taşımak, hızlı taşımak, geçerek taşımak; yürütmek, iletmek,<br />

aktarmak, geçmek, geçirmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, gitmek, hızla gitmek; 2)<br />

almak, eline almak, aldırmak, getirmek, iletmek, ilişkin görmek, indirmek, ertelemek,<br />

devretmek, atlatmak, katlanmak, dayanmak, bırakmak, yapmak, çekmek; heyecanlandırmak;<br />

3) atfetmek, atıfta bulunmak; transfer etmek; dönmek, dolaştırmak, etrafında dolaştırmak,<br />

etrafında gezdirmek, etrafında bir çizgi çizmek, halkalamak; 4) ele geçirmek, tutmak, kendini<br />

tutmak, tutuklamak, yakalamak, başlamak, sarılmak, girmek, girişmek, kendine mal etmek,<br />

çıkmak, gizlenmek, sokulmak; 5) sabretmek, dinlendirmek, yıllandırmak, yıllatmak, gelmek,<br />

kaldırmak; 6) yaşamak, varmak; 7) sürmek, sürüklenmek, süregelmek, gitmek, sürüp gitmek,<br />

sürgün etmek, sürgüne göndermek; gönderme yapmak, yüklemek, mal etmek; 8) devam<br />

etmek, devam ettirmek, gidermek, devam etmek, uzamak, olagelmek, yavaşlamak, yürümek,<br />

gelmek, yanaşmak, kalkmak, hareket etmek, işlemek, yağmak, uzanmak, yakışmak, gelmek,<br />

yürümek, yakışmak, yağmak, seyretmek, yedirmek, yemek; къæвда бирæ нæ ахаста |<br />

khævda biræ næ axaşta | yağmur uzun sürmedi.<br />

ахæст | axæşt | 1) tutkulu, tutuklama, mahkûm, mahpus, esir, hapis, mevkuf, hapsedilmiş;<br />

2) yakalama, tevkif, derdest, haciz, el koyma; 2. tutuklanmış, tutkun, tutuklu, mevkuf.<br />

aхæстгæс, ахæстонгæс | axæştgæş, axæştongæş | gardiyan, hapishane bekçisi.<br />

ахæстæг кæнын | axæştæg kænın | 1) çabukça yaklaşmaya çalışmak; yakınına gitmek; hızlı<br />

bir şekilde bir araya getirmek, yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaştırmak, yakınlaştırmak,<br />

338


yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, gelmek; 2) dost olmak, ilgi göstermek, yakılık göstertmek,<br />

ilgili yapmak.<br />

ахæстæг yæвын | axæştæg uævın | 1) yaklaşmak, yakınlaşmak, çabukça yaklaşılmak, hızlı<br />

yakınlaşmak, daha yakına gelmek için çalışılmak, yakınlık göstermek, yanaşılmak, yanaşmak,<br />

gelmek; 2) akraba olmak, ilgilenilmek, anlatılmak.<br />

ахæстæттæ | axæştættæ | cezaevi, tutuk evi, hapishane, hapis; zindan; kodes, tutsaklık,<br />

kölelik, esaret, esirlik.<br />

ахæстoн (ахæстæттæ) | axæşton | cezaevi, tutuk evi, hapishane, hapis; zindan; kodes,<br />

tutsaklık, kölelik, esaret, esirlik; ахæстoны aкæнын | axæştonı akænın | hapishaneye<br />

sokmak, mahpushaneye yerleştirmek, kodese götürmek; ахæстоны бакæнын | axæştonı<br />

bakænın | hapsetmek, hapishaneye koymak, hapishaneye sokmak, hapishaneye kapatmak,<br />

kodese kapatmak.<br />

aхæстонгæс, ахæстгæc | axæştongæş, axæştgæş | gardiyan, hapishane bekçisi.<br />

ахæсты фæyын | axæştı fæuın | tutuklanmak, mahpus olmak, hapishaneye düşmek,<br />

hapishanede bulunmak; bıkmak, usanmak, usanç vermek, usanç getirmek, can sıkmak, canını<br />

sıkmak, sıkıntı vermek; şişirmek; ахæсты дæ куы фæдæн | axæştı dæ kuı fædæn | seni<br />

sıkıntıya soktum, seni bıktırdım.<br />

ахæт | axæt | 1) davranış, davranma, tutum, tavır, duruş, muamele, görüş, alaka, ilgi, ilişki,<br />

ilinti, bağıntı, bağlantı, münasebet, rabıta; oran, düşünce, yargı, fikir; bitirme, hitap, nutuk,<br />

çevirme; dolanma, dolanım, dolaşım, dolaşma, sirkülasyon, tedavül; kullanma; başvurma,<br />

başvuru, çağrı, müracaat; 2) benzeme, huy, adet, alışkınlık; hareketlerin bir şekli, bir yürüyüş,<br />

getirme; 3) hava, ruh hali, moral, keyif, maneviyat; 4) konum, durum, vaziyet, şan, yer, hal,<br />

fıkra, hüküm, mevki, tez, sav; tüzük; ilke; 5) sürgün, sürgüne gönderme, aktarma; referans,<br />

atıf, kaynak gösterme.<br />

ахæт-ахæт кæнын| axæt-axæt kænın| 1) sık sık gezmek, gezinmek, seyahat etmek,<br />

dolaşmak, yürümek, gitmek; eğlenmek, oynamak; 2) benzemek, andırmak, yaklaşmak,<br />

işlemek, takmak, geçmek; 3) yortmak, mayalanmak, fıkramak, fışlamak, duruş almak, tutum<br />

almak, tavır koymak, davranış göstermek, görüş sunmak, fikir söylemek, düşünce edinmek,<br />

yargıya varmak, ilişki kurmak, bağlantı yapmak.<br />

ахæтаг | axætag | gezdiren, seyahat ettiren, dolaştıran, yürüyen, götüren; eğlendiren,<br />

oynatan; benzeten, andırtan, yaklaştıran, işleten, taktıran, geçtiren; yortan, mayalatan,<br />

fıkratan, fışlatan, duruş aldıran, tutum aldıran, tavır koyduran, davranış gösterten, görüş<br />

sunduran, fikir söyleten, düşünceye sokan, yargıya vardıran, ilişki kurduran, bağlantı<br />

yaptıran.<br />

ахæтæг (ахæтджытæ) | axætæg | gezen, gezinen, seyahat eden, dolaşan, yürüyen, giden;<br />

eğlenen, oynayan; benzeyen, andıran, yaklaşan, işleyen, takan, geçen; yortan, mayalanan,<br />

fıkrayan, fışlayan, duruş alan, tutum alan, tavır koyan, davranış gösteren, görüş sunan, fikir<br />

söyleyen, düşünce edinen, yargıya varan, ilişki kuran, bağlantı yapan.<br />

ахæтæггаг | axætæggag | gezmelik, gezinmelik, seyahat etmelik, dolaşmalık, yürümelik,<br />

gitmelik; eğlenmelik, oynamalık; benzemelik, andırmalık, yaklaşmalık, işlemelik, takmalık,<br />

geçmelik; yortmalık, mayalanmalık, fıkramalık, fışlamalık, duruş almalık, tutum almalık, tavır<br />

koymalık, davranış göstermelik, görüş sunmalık, fikir söylemelik, düşünce edinmelik, yargıya<br />

varmalık, ilişki kurmalık, bağlantı yapmalık.<br />

ахæтæн | axætæn | gezilen, gezinilen, seyahat edilen, dolaşılan, yürünen, gidilen; eğlenilen,<br />

oynanan; benzeşen, andıran, yaklaşılan, işlenen, takılan, geçilen; yortulan, mayalanan,<br />

fıkrayan, fışlanan, duruş alınan, tutum alınan, tavır koyulan, davranış gösterilen, görüş<br />

sunulan, fikir söylenen, düşünce edinilen, yargıya varılan, ilişki kurulan, bağlantı yapılan.<br />

339


ахæтгæ | axætgæ | gezme, gezinme, seyahat etme, dolaşma, yürüme, gitme; eğlenme,<br />

oynamak; benzeme, andırma, yaklaşma, işleme, takma, geçme; yortma, mayalanma,<br />

fıkrama, fışlama, duruş alma, tutum alma, tavır koyma, davranış gösterme, görüş sunma, fikir<br />

söyleme, düşünce edinme, yargıya varma, ilişki kurma, bağlantı yapma.<br />

ахæтгæйæ | axætgæyæ | gezerek, gezinerek, seyahat ederek, dolaşarak, yürüyerek,<br />

giderek; eğlenerek, oynayarak; 2) benzeyerek, andırarak, yaklaşarak, işleyerek, takarak,<br />

geçerek; 3) yortarak, mayalanarak, fıkrayarak, fışlayarak, duruş alarak, tutum alarak, tavır<br />

koyarak, davranış göstererek, görüş sunarak, fikir söyleyerek, düşünce edinerek, yargıya<br />

vararak, ilişki kurarak, bağlantı yaparak.<br />

ахæтинaг | axætinag | gezecek, gezinecek, seyahat edecek, dolaşacak, yürünecek, gidecek;<br />

eğlenecek, oynanacak; benzeşecek, andıracak, yaklaşacak, işlenecek, takacak, geçecek;<br />

yortacak, mayalanacak, fıkratacak, fışlanacak, duruş alacak, tutum alacak, tavır koyacak,<br />

davranış gösterecek, görüş sunacak, fikir söylenecek, düşünce edinecek, yargıya varacak,<br />

ilişki kuracak, bağlantı yapacak.<br />

ахæтын [ахатт (-и, -ис), ахаттaин, ахæтдзæн(-и, -ис)] | axætın | 1) gezmek, gezinmek,<br />

seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, bir yürüyüş yapmak, gitmek; eğlenmek, oynamak;<br />

zorlukla çekmek; 2) benzemek, andırmak, yaklaşmak, işlemek, takmak, geçmek; 3) yortmak,<br />

mayalanmak, fıkramak, fışlamak, kekremsek, duruş almak, tutum almak, tavır koymak,<br />

davranış göstermek, görüş sunmak, fikir söylemek, düşünce edinmek, yargıya varmak, ilişki<br />

kurmak, bağlantı yapmak.<br />

ахæххытæ (ахаx, ахаxx) кæнын | axæxxıtæ kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek,<br />

kalem çizmek, çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek,<br />

geçersiz kılmak, çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />

ахæц-ахæц | axæs- axæs | 1) sık sık zorlukla çekme, ancak çekin, uzun karıştırması;<br />

çekiştirme, asılıp bırakma-asılıp bırakma, çekiştire-çekiştire, ha bire çekiştirme; 2) uzun süre<br />

oyalanma; ахæц-ахæц кæнын | axæs- axæs kænın | çekmek, hızla çekmek, çekiştirmek, ha<br />

bire çekiştirmek, çekivermek, çekip çıkarmak, canı çekmek; asılıp bırakmak-asılıp bırakmak,<br />

koparmak, zonklamak, uzatmak, sürüklemek, rahatsız etmek; sıkmak; seğirmek, döşemek;<br />

emmek; sürüncemede bırakmak, geciktirmek; ağırlığında olmak, haddeden çekmek.<br />

ахæц-ахæцгæнгæ | axæs-axæsgængæ | çekiştirerek, asılıp bırakma-asılıp bırakma ile, ha<br />

bire çekiştirmekle.<br />

ахæцаг | axæsag | çektiren, gerdiren, yudum yudum içtiren, sömürten, tutturan; sürüten,<br />

sürükleten, sürükleyip götürten; savsaklatan, uzatan, geciktirten; 2) sıktıran, sıkıştırtan,<br />

kaplatan, sallatan; 3) ayrı hareket ettiren; taraf tutturan, yararak yol açtıran, yardıran,<br />

yarılarak yol verdiren, aralatan, ayırtan, açtıran; 4) kavga ettiren; yenişten.<br />

ахæцæг (ахæцджытæ) | axæsæg | çeken, gerinen, yudum yudum içen, sömüren, tutan;<br />

sürüyen, sürükleyen, sürükleyip götüren; savsaklayan, uzatan, uzayan, uzanan, geciktiren; 2)<br />

sıkan, sıkıştıran, kaplayan, kaplanan, kapanan, sallayan; 3) ayrı hareket eden; taraf tutan,<br />

yararak yol açan, yaran, yarılarak yol veren, aralayan, ayıran, aralanan, açan, açılan; 4) kavga<br />

eden; yenilen.<br />

ахæцæггаг | axæsæggag | 1) çekmelik, gerinmelik, yudum yudum içmelik, sömürmelik,<br />

tutmalık; sürümelik, sürüklemelik, sürükleyip götürmelik, sürükleyerek öteye götürmelik;<br />

savsaklamalık, uzatmalık, uzamalık, uzanmalık, geciktirmelik; 2) sıkmalık, sıkıştırmalık,<br />

kaplamalık, kaplanmalık, kapanmalık, sallamalık; 3) ayrı hareket etmelik; taraf tutmalık,<br />

yararak yol açmalık, yarmalık, yarılarak yol vermelik, aralamalık, ayırmalık, aralanmalık,<br />

açmalık, açılmalık; 4) kavga etmelik; yenilmelik.<br />

340


ахæцæн | axæsæn | 1) çekilen, gerinilen, yudum yudum içilen, sömürülen, tutulan;<br />

sürütülen, sürüklenilen, sürükleyip götürülen, sürükleyerek öteye götürülen; savsaklanılan,<br />

uzatılan, uzanılan, geciktirilen; 2) sıkılan, sıkıştırılan, kaplanılan, kapanılan, sallanılan; 3) ayrı<br />

hareket edilen; taraf tutuşulan, yararak yolu açılan, yarılan, yarılarak yol verilen, aralanan,<br />

ayırtılan, aralanılan, açılan, açılanan; 4) kavga edilen; yenilenen.<br />

ахæцгæ | axæsgæ | 1) çekme, gerinme, yudum yudum içme, sömürmek, tutma; sürüme,<br />

sürükleme, sürükleyip götürme, sürükleyerek öteye götürme; savsaklama, uzatmak, uzama,<br />

uzanma, geciktirme; 2) sıkma, sıkıştırma, kaplama, kaplanma, kapanma, sallama; 3) ayrı<br />

hareket etme; taraf tutma, yararak yol açma, yarma, yarılarak yol verme, aralama, ayırma,<br />

aralanma, açmak, açılma; 4) kavga etme; yenilme.<br />

ахæцгæйæ | axæsgæyæ | 1) çekerek, gerinerek, yudum yudum içerek, sömürerek, tutarak;<br />

sürüyerek, sürükleyerek, sürükleyip götürerek, sürükleyerek öteye götürerek; savsaklayarak,<br />

uzatarak, uzayarak, uzanarak, geciktirerek; 2) sıkarak, sıkıştırarak, kaplayarak, kaplanarak,<br />

kapanarak, sallayarak; 3) ayrı hareket ederek; taraf tutarak, yararak yol açarak, yararak,<br />

yarılarak yol vererek, aralayarak, ayırarak, aralanarak, açarak, açılarak 4) kavga ederek;<br />

yenilerek.<br />

ахæцинaг (ахæцинæгтæ) | axæsinag | 1) çekecek, gerinecek, yudum yudum içecek,<br />

sömürecek, tutarak; sürünecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek, sürüklenecek öteye<br />

götürecek; savsaklanacak, uzatacak, uzanacak, uzanacak, geciktirecek; 2) sıkacak, sıkıştıracak,<br />

kaplanacak, kapanacak, sallanacak; 3) ayrı hareket edecek; taraf tutacak, yaracak yol açacak,<br />

yaracak, yarılarak yol verecek, aralanacak, ayıracak, aralanacak, açacak, açılacak 4) kavga<br />

edecek; yenilecek.<br />

ахæццæ кæнын | axæssæ kænın | 1) karıştırmak, karmak, harman etmek, oyalatmak,<br />

uzanmak, uzatmak, yetişmek, yetiştirmek, benzetmek; 2) ulaştırmak, taşımak, teslim etmek,<br />

götürmek, eşlik etmek, vardırmak, erdirmek, yetiştirmek, indirmek, getirmek, vermek,<br />

bitirmek; itmek, sebep olmak, çıkarmak, sağlamak.<br />

ахæццæ yæвын (yын) | axæssæ uævın | 1) karışmak, katışmak, hazır olmak; ermek,<br />

erişmek, ulaşmak, varmak, yetişmek, kavuşmak, nail olmak, gelmek, yanına gelmek, iyi<br />

gelmek, işine gelmek, yanaşmak; bitmek; bozulmak, idrak etmek, duymak, hissetmek,<br />

anlamak, işitmek, pişmek, yaramak; 2) uzanmak, değmek, elde etmek, çıkmak, sağlamak,<br />

mazhar olmak.<br />

ахæцын [ахæцыд (-и, -ис), ахæцыдaид, ахæцдзæн(-и, -ис)] | axæsın | 1) çekmek,<br />

gerinmek, yudum yudum içmek, sömürmek, tutmak; sürümek, sürüklemek, sürükleyip<br />

götürmek, sürükleyerek öteye götürmek; savsaklamak, uzatmak, uzamak, uzanmak,<br />

geciktirmek; 2) sıkmak, sıkıştırmak, kaplamak, kaplanmak, kapanmak, sallamak; 3) ayrı<br />

hareket etmek; taraf tutmak, yararak yol açmak, yarmak, yarılarak yol vermek, aralamak,<br />

ayırmak, aralanmak, açmak, açılmak 4) kavga etmek; yenilmek; хъæбысæй ахæцын |<br />

qæbışæy axæsın | güreş tutmak, güreş etmek.<br />

ахгæн-ахгæн кæнын | axgæn-axgæn kænın | sık sık kilitlemek, kilitlenmek, kapatmak,<br />

kapattırmak, kapamak, kapanmak, yummak, örtmek, örtülmek; çarpmak, tıkamak, kaplamak,<br />

perdelemek.<br />

ахгæнаг | axgænag | kilitleten, kapatan, kapattıran, yumduran, örttüren; çarptıran, tıkatan,<br />

kaplayan, perdeleten.<br />

ахгæнæг (ахгæнджытæ) | axgænæg | kilitleyen, kilitlenen, kapayan, yuman, örten,<br />

örtülen; çarpan, tıkayan, kaplayan, perdeleyen.<br />

341


ахгæнæггаг | axgænæggag | kilitlemelik, kilitlenmelik, kapatmalık, kapattırmalık,<br />

kapamalık, kapanmalık, yummalık, örtmelik, örtülmelik; çarpmalık, tıkamalık, kaplamalık,<br />

perdelemelik.<br />

ахгæнæн | axgænæn | kilitlenen, kapatılan, kapattırılan, kapanan, kapanılan, yumulan,<br />

örtülen, örtülen; çarpılan, tıkanan, kaplanılan, perdelenen.<br />

ахгæнгæ | axgængæ | kilitleme, kilitlenme, kapatma, kapattırma, kapama, kapanma,<br />

yumma, örtme, örtülme; çarpma, tıkama, kaplama, perdeleme.<br />

ахгæнгæйæ | axgængæyæ | kilitleyerek, kilitlenerek, kapatarak, kapattırarak, kapayarak,<br />

kapanarak, yumarak, örterek, örtülerek; çarparak, tıkayarak, kaplayarak, perdeleyerek.<br />

ахгæнинaг (ахгæнинæгтæ) | axgæninag | kilitlenecek, kilitlenecek, kapatacak,<br />

kapattıracak, kapanacak, kapanacak, yumacak, örtecek, örtülecek; çarpacak, tıkanacak,<br />

kaplanacak, perdelenecek.<br />

ахгæнын (ахгæдтон, ахгæдтaин, ахгæндзынæн) | axgænın | kilitlemek, kilitlenmek,<br />

kapatmak, kapattırmak, kapamak, kapanmak, yummak, örtmek, örtülmek; çarpmak, tıkamak,<br />

kaplamak, perdelemek; şırak diye kapamak, küt diye kapamak, küt diye kapanmak.<br />

ахeнц кæнын | axyens kænın | 1) bağlantısını kesmek, kesip atmak, kesip ayırmak, kısa<br />

kesmek, kesmek; 2) irtibatını kesmek, dilimlemek.<br />

ахзын | axjın | yakalamak, ele geçirmek, tutmak.<br />

ахибap кæнын | axibar kænın | 1) ayırmak, herkesten ayrılmak, özgülemek, yalıtmak,<br />

yalıtım yapmak, yalıtkanlaştırmak, izole etmek, izolasyon yapmak; tecrit etmek, halvete<br />

çekilmek; 2) bağımsız yapmak, hür yapmak, özgür yapmak, serbest bırakmak.<br />

ахибap yæвын (уын) | axibar uævın | 1) ayrılmak, ayrılanmak, ayrı durmak, sivrilmek;<br />

yalıtılmak, yalıtkanlaştırılmak, izole olmak, izolasyon uygulanmak; çekilmek, kendi alemine<br />

çekilmek, tecrit edilmek; 2) bağımsız olmak, hür olmak, özgür olmak, serbest olmak.<br />

ахибapгæнаг | axibargænag | 1) ayırtan, ayrıçtan; herkesten ayrıçtan, yalnızlaşan,<br />

özgületen, yalıtan, yalıtım yaptıran, yalıtkanlaştıran; izolasyon yaptıran, izole ettiren; tecrit<br />

ettiren, halvete çektiren; 2) bağımsız yaptıran, hür yaptıran, özgür yaptıran, serbest<br />

bıraktıran.<br />

ахибapгæнæг (ахибapгæнджытæ) | axibargænæg | 1) ayıran, herkesten ayrılan, ayrışmış;<br />

yalnız, özgülenen, yalıtan, yalıtım yapan, yalıtkanlaşan, izole; izole etme, izole eden,<br />

izolasyon yapan; tecrit eden, halvete çekilen; 2) bağımsız yapan, hür yapan, özgür yapan,<br />

serbest bırakan.<br />

ахибapгæнæггаг | axibargænæggag | 1) ayırmalık, herkesten ayrılmalık, özgülemelik,<br />

yalıtmalık, yalıtım yapmalık, yalıtkanlaştırmalık, izole etmelik, izolasyon yapmalık; tecrit<br />

etmelik, halvete çekilmelik; 2) bağımsız yapmalık, hür yapmalık, özgür yapmalık, serbest<br />

bırakmalık.<br />

ахибapгæнæн | axibargænæn | 1) ayırtılan, herkesten ayırtılan, özgülenen, yalıtılan, yalıtım<br />

yapılan, yalıtkanlaştırılan, izole edilen, izolasyon yapılan; tecrit edilen, halvete çekilen; 2)<br />

bağımsız yapılan, hür yapılan, özgür yapılan, serbest bırakılan.<br />

ахибapгæнгæ | axibargængæ | 1) ayırma, herkesten ayrılma, özgüleme, yalıtma, yalıtım<br />

yapma, yalıtkanlaştırma, izole etme, izolasyon yapma; tecrit etme, halvete çekilme; 2)<br />

bağımsız yapma, hür yapma, özgür yapma, serbest bırakma.<br />

ахибapгæнгæйæ | axibargængæyæ | 1) ayırarak, herkesten ayrılarak, özgüleyerek,<br />

yalıtarak, yalıtım yaparak, yalıtkanlaştırarak, izole ederek, izolasyon yaparak; tecrit ederek,<br />

halvete çekilerek; 2) bağımsız yaparak, hür yaparak, özgür yaparak, serbest bırakarak.<br />

ахибapгæнинаг (ахибapгæнинæгтæ) | axibargæninag | | 1) ayıracak, herkesten ayrılacak,<br />

özgülenecek, yalıtacak, yalıtım yapacak, yalıtkanlaştıracak, izole edecek, izolasyon yapacak;<br />

342


tecrit edecek, halvete çekilecek; 2) bağımsız yapacak, hür yapacak, özgür yapacak, serbest<br />

bırakacak.<br />

ахибapгoнд | axibargond | 1) ayrı, ayrılmış, ayrılanmış, münferit, birey, tek başına olan;<br />

yalnız, yalıtılmış, izole, izole etme, tecrit edilmiş, mücerret; kapalı; 2) bağımsız, hür, özgür,<br />

serbest, müstakil, erkin, ergin; tenha, ayrı, kuytu.<br />

ахид кæнын | axid kænın | hızlı terletmek, çabukça terletmek.<br />

ахид yæвын (уын) | axid uævın | hızlı terlemek, çabukça terlemek.<br />

ахиз-ахиз кæнын | axij-axij kænın | sık sık geçmek, aşmak, atlamak, adım atmak,<br />

yükselmek; sızmak, sokulmak, nüfuz etmek, yayılmak; girmek, gelmek, çıkmak, yürümek;<br />

mevki düşmek, yetkiyi bırakmak, basamak inmek.<br />

ахизаг | axijag | geçirten, aştırtan, atlatan, adım attıran, yükselten; sızdıran, sokuştan, nüfuz<br />

ettiren, yayıştan; girdiren, geldiren, çaktıran, yürüten; mevki düşürten, yetkiyi bıraktıran,<br />

basamak indirten.<br />

ахизæг (ахизджытæ) | axijæg | geçiş yeri, geçit; geçen, aşan, atlayan, adım atan, yükselen;<br />

sızan, sokulan, nüfuz eden, yayılan; giren, gelen, çıkan, yürüyen; mevki düşen, yetkiyi<br />

bırakan, basamak inen.<br />

ахизæггаг (ахизæггæгтæ) | axijæggag | geçmelik, aşmalık, atlamalık, adım atmalık,<br />

yükselmelik; sızmalık, sokulmalık, nüfuz etmelik, yayılmalık; girmelik, gelmelik, çıkmalık,<br />

yürümelik; mevki düşmelik, yetkiyi bırakmalık, basamak inmelik.<br />

ахизæн | axijæn | 1. geçilen, geçiş, geçit, aşılan, pasaj, inkılâp; menzil; kat edilen yol,<br />

transfer, intikal, yaya geçidi, geçiş yeri, feribot geçiş yeri; inilen yer, basamak; 2. geçişli,<br />

geçişli fiil, müteaddi; ахизæн фæлтæр | axijæn fæltær | geçiş dönemi, geçiş zamanı.<br />

ахизгæ | axijgæ | geçme, aşma, atlama, adım atma, yükselme; sızma, sokulma, nüfuz etme,<br />

yayılma; girme, gelme, çıkma, yürüme; mevki düşme, yetkiyi bırakma, basamak inme.<br />

ахизгæйæ | axijgæyæ | geçerek, aşarak, atlayarak, adım atarak, yükselerek; sızarak,<br />

sokularak, nüfuz ederek, yayılarak; girerek, gelerek, çıkarak, yürüyerek; mevki düşerek,<br />

yetkiyi bırakarak, basamak inerek.<br />

ахизинаг (ахизинæгтæ) | axijinag | geçecek, aşacak, atlanacak, adım atacak, yükselecek;<br />

sızacak, sokulacak, nüfuz edecek, yayılacak; girecek, gelecek, çıkacak, yürüyecek; mevki<br />

düşecek, yetkiyi bırakacak, basamak inecek.<br />

ахизын [ахызтон (ахызтæн), ахызтaин, ахиздзынæн] | axijın | 1) geçmek, üzerinden<br />

geçmek, yanından geçmek, geçişe devam etmek, aşmak, atlamak, basamak atlamak, adım<br />

atmak, yükselmek; sızmak, sokulmak, nüfuz etmek, yayılmak, iletilmek; girmek, gelmek,<br />

çıkmak, yürümek; pas geçmek, etrafını dolaşmak, arkada bırakmak, geride bırakmak,<br />

kaçmak; bitmek, çiğnemek; dönüşmek, yenmek, kaçınmak, olmak; 2) isabet etmek, isabet<br />

ettirmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak, yakalanmak; buyurmak; mevki düşmek,<br />

yetkiyi bırakmak, basamak inmek; искæйы сæрты ахизын | işkæyı şærtı axijın | üzerinden<br />

geçmek, başkasının tepelerinden geçmek, başkalarının başına basarak yükselmek.<br />

ахизын кæнын | axijın kænın | adım attırmak, yükseltmek, atlatmak, kuvvetle tırmanmak,<br />

yenmek, aşmak, geçmek; indirmek.<br />

ахил | axil | soy, kuşak, cins, cinslik, nesil, zürriyet, evlat, üren, batın, jenerasyon, kan<br />

tarafından yakın akrabalar; sınıf; tür, çeşit; raht, gömlek, sulp.<br />

ахил-ахил кæнын | axil-axil kænın | sık sık sürünmek, yaymak.<br />

ахилаг | axilag | sürüten, yaydıran.<br />

ахилæг (ахилджытæ) | axilæg | sürünen, sürüngen, yayan.<br />

ахилæггаг | axilæggag | sürünmelik, yaymalık.<br />

ахилæн | axilæn | sürünülen, yayılan.<br />

343


ахилгæ | axilgæ | sürünme, yayma.<br />

ахилгæйæ | axilgæyæ | sürünerek, yayarak.<br />

ахилинаг (ахилинæгтæ) | axilinag | sürünecek, yayacak.<br />

ахилын [ахилд (-и, -ис), ахилдaид, ахилдзæн(-и, -ис)] | axilın | sürünmek, sürünerek<br />

uzaklaşmak, yaymak.<br />

ахин кæнын | axin kænın | 1) hinlik yapmak, hainlik yapmak, kurnazlık yapmak, kurnaz<br />

çıkmak; 2) hain kullanmak, kurnazlığa başvurmak.<br />

ахиртт кæнын | axirtt kænın | sümkürmek, çabukça sümkürmek, burnunu silmek.<br />

ахитаг | axitag |<br />

ахитæг (ахитджытæ) | axitæg |<br />

ахитæн | axitæn |<br />

ахитгæ | axitgæ |<br />

ахитгæйæ | axitgæyæ |<br />

ахитинаг | axitinag |<br />

ахитын [ахитыд (-и, -ис), ахитыaид, ахитдзæн(-и, -ис)] | axitın |<br />

ахицæн | axisæn | boşanma, ayrılma, ayırma, ayrılmış, ayrı yaşama, bölme, feshetme,<br />

uzaklaşma, dağıtma, dağılma, hal, talak, talik; yetiştirme, besleme, üretme.<br />

ахицæн кæнын | axisæn kænın | 1) ayırmak, ayrılmak, ayırtmak, alt bölümlere ayırmak,<br />

birbirinden ayırmak, belirlemek, ayrı düşürmek, ayırt etmek, aralamak, sökmek, tecrit etmek;<br />

izole etmek; bölmek, bölüşmek, yarı yarıya bölmek, paylaşmak, pay etmek, taksim etmek,<br />

parçalanmak, sınır çekmek, sınırlamak, birbirinden uzaklaştırmak, dağıtmak; katılmak,<br />

kesmek, kesilmek; 2) boşanmak, boşamayı kabul etmek, boşanma kararı vermek; ayrı<br />

yaşamak, ayrılmış olmak; 3) bitirmek, bitirtmek, tüketmek, sona erdirmek, son vermek,<br />

tekmillemek, feshetmek, durdurmak; çözmek, halletmek; yerleştirmek; 4) ödemek,<br />

ödenmek, ödeşmek, öteye çekmek; hesap görmek, hesaplaşmak, sayışmak, kesişmek,<br />

cezasını çekmek, borcunu vermek, borcunu ödemek; 5) müsaade etmek, izin vermek,<br />

fekketmek.<br />

ахицæн yæвын (yын) | axisæn uævın | 1) ayrılmak, ayrılmış olmak, ayrı durmak;<br />

ayrılanmak, çekilmek, bir yana çekilmek, kendi âlemine çekilmek, el çekmek, bölmek,<br />

bölünmek, feshetmek, dağıtmak, dağılmak, yayılmak, erimek, sapmak, çıkmak;<br />

karşılaşmamak, tecerrüt etmek, izin vermek; boşamak, eşini boşamak; beraberlikleri bitmek,<br />

ayrı yaşamak, berabere sona ermek; kaçmak, uzaklaşmak, serbest kalmak, kurtulmak; 2)<br />

buzağılamak, satılmak, geçmek, çelişmek, azmak, heyecana gelmek, heyecanlanmak,<br />

coşmak; düzelmek; yetişmek; 3) bitirmek, bitirilmek, bitmek, tamamlamak, tamamlanmak,<br />

neticelenmek, tüketmek, tükenmek, tekmillemek, sona ermek, sona erdirmek, son bulmak,<br />

mezun olmak, dolmak; yerleştirilmek; 4) ihtimamlı bakımla iyi etmek, hareket etmek,<br />

gerilemek; 5) kalkmak, sivrilmek, atlatmak, savuşturmak, başından savmak; 6) olmak;<br />

kopmak, vurmak, öldürmek; 7) karar verilmek.<br />

ахицæнгæнаг | axisængænag | ayırtan, ayrıçtan; belirleyen, ayrı düşürten, ayırt ettiren,<br />

aralatan, söktüren, tecrit ettiren, izole ettiren; böldüren, bölüştüren, paylaştıran, pay ettiren,<br />

taksim ettiren, parçalatan, sınır çektiren, sınırlatan, birbirinden uzaklaştıran, dağıtan;<br />

boşatan.<br />

ахицæнгæнæг (ахицæнгæнджытæ) | axisængænæg | ayıran, ayrılan, ayırtan; belirleyen,<br />

ayrı düşüren, ayırt eden, aralayan, söken, tecrit eden, izole eden; bölen, bölüşen, paylaşan,<br />

pay eden, taksim eden, parçalanan, sınır çeken, sınırlayan, birbirinden uzaklaşan, dağıtan;<br />

boşanan.<br />

344


ахицæнгæнæггаг (ахицæнгæнæггæгтæ) | axisængænæggag | ayırmalık, ayrılmalık,<br />

ayırtmalık; belirlemelik, ayrı düşürmelik, ayırt etmelik, aralamalık, sökmelik, tecrit etmelik,<br />

izole etmelik; bölmelik, bölüşmelik, paylaşmalık, pay etmelik, taksim etmelik, parçalanmalık,<br />

sınır çekmelik, sınırlamalık, birbirinden uzaklaştırmalık, dağıtmalık; boşanmalık.<br />

ахицæнгæнæн | axisængænæn | ayırtılan, ayrılan; belirlenen, ayrı düşürülen, ayırt edilen,<br />

aralanan, sökülen, tecrit edilen, izole edilen; bölünen, bölüşülen, paylaşılan, pay edilen,<br />

taksim edilen, parçalanan, sınır çekilen, sınırlanan, birbirinden uzaklaştırılan, dağıtılan;<br />

boşanan.<br />

ахицæнгæнгæ | axisængængæ | ayırma, ayrılma, ayırtma; belirleme, ayrı düşürme, ayırt<br />

etme, aralama, sökme, tecrit etme, izole etme; bölme, bölüşme, paylaşma, pay etme, taksim<br />

etme, parçalanma, sınır çekme, sınırlama, birbirinden uzaklaştırma, dağıtma; boşanma.<br />

ахицæнгæнгæйæ | axisængængæyæ | ayırarak, ayrılarak, ayırtarak; belirleyerek, ayrı<br />

düşürerek, ayırt ederek, aralayarak, sökerek, tecrit ederek, izole ederek; bölerek, bölüşerek,<br />

paylaşarak, pay ederek, taksim ederek, parçalanarak, sınır çekerek, sınırlayarak, birbirinden<br />

uzaklaştırarak, dağıtarak; boşanarak.<br />

ахицæнгæнинаг (ахицæнгæнинæгтæ) | axisængæninag | ayıracak, ayrılacak, ayırtacak;<br />

belirlenecek, ayrı düşürecek, ayırt edecek, aralanacak, sökecek, tecrit edecek, izole edecek;<br />

bölecek, bölüşecek, paylaşacak, pay edecek, taksim edecek, parçalanacak, sınır çekecek,<br />

sınırlanacak, birbirinden uzaklaştıracak, dağıtacak; boşanacak.<br />

ахкæнын | axkænın | kilitlemek, kapatmak.<br />

ахли кæнын | axli kænın | uğraşmak, uğraşıp durmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek,<br />

oyalamak, oyalanmak, oynaşmak; iyice araştırmak; eşinmek kurcalamak, kaynaşmak.<br />

ахо | axo | tarıma uygun arazi orman alanı arındırılma. очищенный от леса участок пашни<br />

ахoдæг (ахoдджытæ) | axodæg | kahvaltılık, ısırmalık, tatma, tadına bakılan; аходæг дзы<br />

ними фæлæууыд | axodæg zı nimi fælæuuıd | kahvaltılık bir şey yoktu, orada tat yoktu.<br />

ахoдæггaг (ахoдæггæгтæ) | axodægag | kahvaltılık, ısırmalık, tadımlık, tadına bakılmalık.<br />

ахoдæйнaг (ахoдæйнæгтæ) | axodæynag | kahvaltı edilecek, hafif kahvaltı.<br />

ахoдæн | axodæn | 1) kahvaltı; kahvaltı yapma, kahvaltılık, sabah öğünü, kahvaltı zaman.<br />

ахoдæн xæpын | axodæn xærın | kahvaltı yemek; kahvaltı yapmak, kahvaltı etmek; 2)<br />

kahvaltı ayarlamak.<br />

ахoдæнaфoн | axodænafon | kahvaltı zamanı.<br />

ахoдгæ | axodgæ | kahvaltı yapma.<br />

ахoдгæйæ | axodgæyæ | kahvaltı yaparak.<br />

ахoдинаг (ахoдинæгтæ) | axodinag | kahvaltı yapılacak.<br />

ахoдын (ахуыстон, ахуыстaин, ахoддзынæн) | axodın | 1) kahvaltı yemek, kahvaltı<br />

yapmak, kahvaltı etmek, yemeğe karar vermek, abur cubur atıştırmak, aperatif almak, açlığı<br />

bastırmak; ağzıyla almak; 2) ısırmak, aşındırmak, kemirmek, dişlemek, dişleriyle sıkıştırmak,<br />

kesmek; 3) tadına bakmak, tatmak.<br />

аходзагъд | axozağd | oyma, kesme, kesim.<br />

аходзагъд кæнын | axozağd kænın | oymak, kesmek, kesim yapmak.<br />

ахоинaг (ахoинæгтæ) | axoinag | çakacak, vuracak, dayak atacak, dövecek, pataklanacak,<br />

öğütecek.<br />

ахой-ахой кæнын | axoy-axoy kænın | sık sık çakmak, vurmak, dayak atmak, dövmek,<br />

pataklamak, öğütmek.<br />

ахойæг (ахoйджытæ) | axoyæg | çakan, vuran, dayak atan, döven, pataklayan, öğüten.<br />

ахойæггaг | axoyæggag | çakmalık, vurmalık, dayak atmalık, dövmelik, pataklamalık,<br />

öğütmelik.<br />

345


ахойæн | axoyæn | çakılan, vurulan, dayak atılan, dövülen, pataklanan, öğütülen.<br />

ахойгæ | axoygæ | çakma, vurma, dayak atma, dövme, pataklama, öğütme.<br />

ахойгæйæ | axoygæyæ | çakarak, vurarak, dayak atarak, döverek, pataklayarak, öğüterek.<br />

ахойын (ахостон, ахостaин, ахoйдзынæн) | axoyın | 1) çakmak, vurmak, vurarak incitmek,<br />

çekiçle vurmak, dayak atmak, dövmek, pataklamak, yumruklamak, tokaçlamak; 2) çalmak,<br />

kırmak, kakmak, tutturmak, püskürtmek, zorla geri almak, gidermek, kırıp ayırmak,<br />

uzaklaştırmak, tıklatmak; 3) yenmek, öğütmek.<br />

ахом yæвын (yын) | axom uævın | yangılanmak, iltihaplanmak, irkilmek; çiğ olmak,<br />

pişmemiş olmak, kaynamamak, kızarmamak.<br />

ахон-ахон кæнын | axon-axon kænın | sık sık çağırmak, geri çağırmak, seslenmek, ses<br />

çıkmak, davet etmek, söylemek, haberdar etmek, haber vermek, duyurmak, bildirmek.<br />

ахонaг | axonag | çağıran, seslen, davet eden, söyleyen, haberdar eden, haber veren,<br />

duyuran, bildiren.<br />

ахонæг (ахoнджытæ) | axonæg | çağıran, seslen, davet eden, söyleyen, haberdar eden,<br />

haber veren, duyuran, bildiren.<br />

ахонæггaг | axonæggag | çağırmalık, geri çağırmalık, seslenmelik, ses çıkmalık, davet<br />

etmelik, söylemelik, haberdar etmelik, haber vermelik, duyurmalık, bildirmelik.<br />

ахонæн | axonæn| çağırılan, geri çağırılan, seslenilen, ses çıkarılan, davet edilen, söylenen,<br />

haberdar edilen, haber verilen, duyurulan, bildirilen.<br />

ахонгæ | axongæ| çağırma, geri çağırma, seslenme, ses çıkma, davet etme, söyleme,<br />

haberdar etme, haber verme, duyurma, bildirme.<br />

ахонгæйæ | axongæyæ| çağırarak, geri çağırarak, seslenerek, ses çıkarak, davet ederek,<br />

söyleyerek, haberdar ederek, haber vererek, duyurarak, bildirerek.<br />

ахонинаг (ахонинæгтæ) | axoninag| çağıracak, geri çağıracak, seslenecek, ses çıkacak,<br />

davet edecek, söylenecek, haberdar edecek, haber verecek, duyuracak, bildirecek.<br />

ахонын (ахуыдтон, ахуыдтaин, ахoндзынæн) | axonın | çağırmak, geri çağırmak,<br />

seslenmek, ses çıkmak, davet etmek, söylemek, haberdar etmek, haber vermek, duyurmak,<br />

bildirmek, toplamak; çekmek, bir yana çekmek, geri çekmek, yanıt vermek; demek, diye<br />

çağrılmak, hikâye anlatmak, ilgi göstermek, uyandırmak, etkilemek, kımıldatmak, oynatmak,<br />

yönetmek, sürmek, götürmek; sürmek, yönetmek, değirmek.<br />

ахораг | axorag | boyatan, boya yaptıran, ressam.<br />

ахорæг (ахорджытæ) | axoræg | boyacı, boya yapan, ressam, badanacı,<br />

ахорæггаг (ахорæггæгтæ) | axoræggag | boyacılık, boya yapanlık, ressamlık.<br />

ахорæн | axoræn | boya, renk, boyama, kızartı; makyaj boyası, boya malzemesi.<br />

ахорæнгæpдæг | axorængærdæg | boya bitkisi, boyayan bitki.<br />

ахорæндoн (ахорæндæттæ) | axorændon | boyahane, boya atölyesi, makyaj odası.<br />

ахорæнтæй фыссын | axoræntæy fışşın | boyalarla yazmak.<br />

ахоргæ | axorgæ | boyama, makyaj yapma.<br />

ахоргæйæ | axorgæyæ | boyayarak, boya yaparak.<br />

ахоринаг (ахоринæгтæ) | axorinag | boyanacak, boya yapılacak.<br />

ахорын (ахуырстон, ахуырстaин, ахoрдзынæн) | axorın | 1) boyamak, boya yaymak,<br />

sürmek, boya sürmek, boyası çıkmak, düzgünleşmek; güzelleştirmek; makyaj yapmak; 2)<br />

lekelemek, leke etmek, leke yapmak, kirletmek, bulamak, bulanmak, bulandırmak, bulaşmak,<br />

bulaştırmak; çamurlamak, balçıklaşmak, sıvamak, bozmak, belemek; yağlamak, koymak,<br />

mürekkepleştirmek; 3) karalamak, siyahlatmak, savatlamak, fenalaşmak.<br />

ахосын | axoşın | vurmak, çalmak, tıklatmak, dürtmek, suç yapmak, kabahat işlemek.<br />

346


ахсаг | axşag | 1) yakalatan, tutan, avlatan; ele geçirten, zapt ettiren, işgal ettiren;<br />

savsaklatan, oyalatan, geciktirten, eğleten, yavaşlatan; alıkoyduran, durdurtan, mani<br />

olduran; önünü aldıran, önünü kestiren; 2) tutuklatan, hapis ettiren, tevkif ettiren, gözaltına<br />

aldıran, tutsak ettiren, esir aldıran; haczettiren; 3) mayalatan; pıhtılaştıran (süt, kan).<br />

ахсайæн | axşayæn| telaşlanılan, telaşa düşülen, meraka düşülen, merak edilen,<br />

endişelenilen, endişe duyulan, kuşkulanılan, korkulan, heyecanlanılan, efkârlanılan, zahmet<br />

gösterilen, rahatsız olunan, başlanılan, istenilen, canı isteyen, arzu edilen, dileyen, çekilen,<br />

canı çekilen; öyle gelen.<br />

ахсайгæ | axşaygæ | telaşlanma, telaşa düşme, meraka düşme, merak etme, endişelenme,<br />

endişe duyma, kuşkulanma, korkma, heyecanlanma, efkârlanma, zahmet gösterme, rahatsız<br />

olma, başlama, isteme, canı isteme, arzu etme, dileme, çekme, canı çekme; öyle gelme.<br />

ахсайгæйæ | axşaygæyæ | telaşlanarak, telaşa düşerek, meraka düşerek, merak ederek,<br />

endişelenerek, endişe duyarak, kuşkulanarak, korkarak, heyecanlanarak, efkârlanarak,<br />

zahmet göstererek, rahatsız olarak, başlayarak, isteyerek, canı isteyerek, arzu ederek,<br />

dileyerek, çekerek, canı çekerek; öyle gelerek.<br />

ахсaйын [ахсaйдта, ахсaйдтaид, ахсaйдзæн (-и, -ис)] | axşayın | telaşlanmak, telaşa<br />

düşmek, meraka düşmek, merak etmek, endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak,<br />

korkmak, heyecanlanmak, efkârlanmak, zahmet göstermek, rahatsız olmak, başlamak,<br />

istemek, canı istemek, arzu etmek, dilemek, çekmek, canı çekmek; öyle gelmek; йæ зæрдæ<br />

уынгмæ ахсайдта | yæ jærdæ uıngmæ axşaydta | yüreği sokağı istiyordu, gönlü sokağa<br />

çekiyordu.<br />

aхсарфамбал | axşarfambal | karaciğer şiş kebap.<br />

ахсæв | axşæv | gece; bu gece; куыд тагъд ахсæв | kuıd tağd axşæv | nasıl çabuk gece<br />

oldu, çabukça hava karardı, ne kadar hızlı karardı.<br />

ахсæв бoнмæ | axşæv | gece sabaha kadar.<br />

ахсæв yæвын (yын) | axşæv uævın | kararmak, karanlık olmak; basmak, taarruz etmek,<br />

hücum etmek, üstüne üstüne yürümek, gelmek, olmak, başlamak, erişmek.<br />

ахсæвыккoн | axşævıkkon | gecelik, bu gece vakti, bugünün gecesi.<br />

ахсæг (ахсджытæ) | axşæg | 1) yakalayan, tutan, avlayan; ele geçiren, zapt eden, işgal<br />

eden; savsaklayan, oyalayan, geciktiren, eğleyen, yavaşlatan; alıkoyan, durduran, mani olan;<br />

önünü alan, önünü kesen; 2) tutuklayan, hapis eden, tevkif eden, gözaltına alan, tutsak eden,<br />

esir alan; haczeden; 3) mayalayan; pıhtılaşan (süt, kan).<br />

ахсæггаг | axşaggag | 1) yakalamalık, tutmalık, avlamalık; ele geçirmelik, zapt etmelik, işgal<br />

etmelik; savsaklamalık, oyalamalık, geciktirmelik, eğlemelik, yavaşlatmalık; alıkoymalık,<br />

durdurmalık, mani olmalık; önünü almalık, önünü kesmelik; 2) tutuklamalık, hapis etmelik,<br />

tevkif etmelik, gözaltına almalık, tutsak etmelik, esir almalık; haczetmelik; 3) mayalamalık,<br />

mayalanmalık, beyaz peynire dönüşmelik; pıhtılanmalık, pıhtılaşmalık (süt, kan).<br />

ахсæд-ахсæд кæнын | axşæd-axşæd kænın | sık sık temizlemek, açmak; kırkmak, çırpmak,<br />

kesmek, budamak.<br />

ахсæдæг | axşædæg | temizleyen, açan; kırkan, çırpan, kesen, budayan.<br />

ахсæдæггаг | axşædæggag | temizlemelik, açmalık; kırkmalık, çırpmalık, kesmelik,<br />

budamalık.<br />

ахсæдæн | axşædæn | temizlenen, açılan; kırkılan, çırpılan, kesilen, budanan.<br />

ахсæдгæ | axşædgæ | temizleme, açma; kırkma, çırpma, kesme, budama.<br />

ахсæдгæйæ | axşædgæyæ | temizleyerek, açarak; kırkarak, çırparak, keserek, budayarak.<br />

ахсæдинаг | axşædinag | temizlenecek, açacak; kırkacak, çırpacak, kesecek, budanacak.<br />

347


ахсæдын (ахсæстон, ахсæстaин, ахсæддзынæн) | axşædın | 1) temizlemek, temizleyip<br />

durmak; savurmak; kontrol etmek, denetlemek, yoklamak, teftiş etmek; 2) kaldırmak, açmak;<br />

3) kırkmak; çırpmak, kesmek, budamak, ağaç kesmek.<br />

ахсæн | axşæn | 1) mide, işkembe, şirden, karın; geviş getiren hayvanların işkembesinin<br />

bölümlerinden her biri; iştah, istek, heves, dayanma, katlanma, kaldırma, 2) maya,<br />

mayalama, mayalanma, süt mayalama, peynir mayalama, hamin.<br />

ахсæндон (ахсæндæттæ) | axşændon | maya için kap, mayaya mahsus kap kacak; mide<br />

suyu.<br />

ахсæндзæг | axşænzæg | midecik, karıncık.<br />

ахсгæ | axşgæ |1) yakalama, tutma, avlama; ele geçirme, zapt etme, işgal etme;<br />

savsaklama, oyalama, geciktirme, eğleme, yavaşlatma; alıkoyma, durdurma, mani olma;<br />

önünü alma, önünü kesme; 2) tutuklama, hapis etme, tevkif etme, gözaltına alma, tutsak<br />

etme, esir alma; haczetme; eğlendirme; gözetme; 3) mayalama, mayalanma, beyaz peynire<br />

dönüşme; süt kesilme, kan tutma; pıhtılanma, pıhtılaşma (süt, kan).<br />

ахсгæйæ | axşgæyæ | 1) yakalayarak, tutarak, avlayarak; ele geçirerek, zapt ederek, işgal<br />

ederek; savsaklayarak, oyalayarak, geciktirerek, eğleyerek, yavaşlatarak; alıkoyarak,<br />

durdurarak, mani olarak; önünü alarak, önünü keserek; 2) tutuklayarak, hapis ederek, tevkif<br />

ederek, gözaltına alarak, tutsak ederek, esir alarak; haczederek; eğlendirerek; 3)<br />

mayalayarak, mayalanarak, beyaz peynire dönüşerek; süt kesilerek, kan tutarak; pıhtılanarak,<br />

pıhtılaşarak (süt, kan).<br />

ахсджиаг | axşciag | 1) iyi, en iyi, en iyisi, daha iyi, daha güzel, seçkin, elit; yüksek dereceler,<br />

mafevk; 2) önemli, en önemli, ciddi, büyük, temel, temel olan, baş, ana, asıl, esas, esasi,<br />

esaslı, başlıca, belli başlı, bazal, bazik; 3) lazım, lazım gelen, lüzumlu, icap eden, gerekli,<br />

gereken, elzem, zaruri, zorunlu, vacip, münasip, uygun, hak; 4) ehemmiyetli, mühim, becit; 5)<br />

sorumlu, mesul; 6) ağırbaşlı, vakur, kurumlu, kibirli; cesim; 7) şirin, sevimli, sevgili, sevecen,<br />

can, cana yakın, tatlı, hoş, içli, yakın, sıkı; kapatma; 8) unutulmaz, unutulmayacak; 9) dini,<br />

dinsel, aziz, kutsal, mukaddes; efdal; ахсджиаг балкарский | axşciag balkarşkiy | değişik<br />

biçim; хсджиаг фарста | axşciag farşta | önemli soru.<br />

ахсджиагдзинад | axşciagzinad | 1) iyilik, güzellik, seçkinlik, elitlik; derecelik, mafevklik; 2)<br />

önem, önemlilik, temkin, ciddilik, büyüklük, temellik, asıllık, esaslık, esasilik, belli başlılık; 3)<br />

lazımlık, lüzumluluk, icap edenlik, gereklilik, gerekenlik, elzemlik, zarurilik, zorunluluk,<br />

vaciplik, münasiplik, uygunluk; 4) ehemmiyet, ehemmiyetlilik, mühimlik, becitlik, umur; 5)<br />

sorumluluk, mesullük; 6) ağırbaşlılık, vakurluk, kurumluluk, kibirlilik; cesimlik; 7) şirinlik,<br />

sevimlilik, sevgililik, sevecenlik, candanlık, cana yakınlık, tatlılık, hoşluk, içlilik, yakınlık, sıkılık;<br />

kapatmalık; 8) unutulmazlık, unutulmamalık; 9) dinilik, dinsellik, azizlik, kutsallık,<br />

mukaddeslik.<br />

ахсидæг (ахсидджытæ) | axşidæg | 1) pişiren, haşlayan, kaynatan; kaynak yapan, metal<br />

tavlayan, metaa su veren, dayanıklı kılan, sağlamlaştıran (metal); 2) kaynaşan; 3) cerrahî<br />

âletleri kaynatan; 4) bir arada olan, yapışık olan, birbirine yapışan.<br />

ахсидæггаг (ахсидæггæгтæ) | axşidæggag | 1) pişirmelik, haşlamalık, kaynatmalık; kaynak<br />

yapmalık, metal tavlamalık, metaa su vermelik, dayanıklı kılmalık, sağlamlaştırmalık (metal);<br />

2) kaynaşmalık; 3) cerrahî âletleri kaynatmalık; 4) bir arada olmalık, yapışık olmalık, birbirine<br />

yapışmalık, çatık olmalık.<br />

ахсидæн | axşidæn | 1) pişirilen, haşlanılan, kaynatılan; kaynak yapılan, metal tavlanılan,<br />

metaa su verilen, dayanıklı kılınan, sağlamlaştırılan (metal); 2) kaynaşılan; 3) cerrahî âletleri<br />

kaynatılan; 4) bir arada olunan, yapışık olunan, birbirine yapışılan, çatık olunan.<br />

348


ахсидгæ | axşidgæ | 1) pişirme, haşlama, kaynatma; kaynak yapma, metal tavlama, metaa<br />

su verme, dayanıklı kılma, sağlamlaştırma (metal); 2) kaynaşma; 3) cerrahî âletleri kaynatma;<br />

4) bir arada olma, yapışık olma, birbirine yapışma, çatık olma.<br />

ахсидгæйæ | axşidgæyæ | 1) pişirerek, haşlayarak, kaynatarak; kaynak yaparak, metal<br />

tavlayarak, metaa su vererek, dayanıklı kılarak, sağlamlaştırarak (metal); 2) kaynaşarak; 3)<br />

cerrahî âletleri kaynatarak; 4) bir arada olarak, yapışık olarak, birbirine yapışarak, çatık<br />

olarak.<br />

ахсидинаг | axşidinag | 1) pişirecek, haşlanacak, kaynatacak; kaynak yapacak, metal<br />

tavlanacak, metaa su verecek, dayanıklı kılacak, sağlamlaştıracak (metal); 2) kaynaşacak; 3)<br />

cerrahî âletleri kaynatacak; 4) bir arada olacak, yapışık olacak, birbirine yapışacak, çatık<br />

olacak.<br />

ахсидын (ахсыстон, ахсыстaин, ахсиддзынæн) | axşidın | 1) pişirmek, haşlamak,<br />

kaynatmak, kaynamağa başlamak; kaynak yapmak, metal tavlamak, metaa su vermek,<br />

dayanıklı kılmak, sağlamlaştırmak (metal); 2) kaynaşmak, kaynaşmağa başlamak; 3) cerrahî<br />

âletleri kaynatmak; 4) bir arada olmak, yapışık olmak, birbirine yapışmak, çatık olmak.<br />

ахсинаг (ахсинæгтæ) | axşinag | 1) yakalanacak, tutacak, avlanacak; ele geçirecek, zapt<br />

edecek, işgal edecek; savsaklanacak, oyalanacak, geciktirecek, eğleyecek, yavaşlatacak;<br />

alıkoyacak, durduracak, mani olacak; önünü alacak, önünü kesecek; 2) tutuklanacak, hapis<br />

edecek, tevkif edecek, gözaltına alacak, tutsak edecek, esir alacak; haczedecek; eğlendirecek;<br />

gözetecek; 3) yeri ödünç alacak, çalıştıracak, görevine başlanacak, ilgilenecek, borç alacak; 4)<br />

görecek, görüşecek, tanık olacak; anlayacak, bilecek, bilincinde olacak, idrak edecek,<br />

kavranacak; düşünecek, duyacak, sezecek, hissedecek; sökülecek, fehmedecek, kapacak; 5)<br />

bükülecek, devrilecek, kıvrılacak, halkalanacak; dönüştürecek, döndürecek, haline getirecek,<br />

çevirecek, evirtecek, denşirecek; mayalanacak, beyaz peynire dönüşecek; süt kesilecek, kan<br />

tutacak; pıhtılanacak, pıhtılaşacak (süt, kan).<br />

ахснæрсын | axşnærşın | hapşırmak, hıçkırmak. почихать<br />

ахснудаг | axşnudag |<br />

ахснудæг (ахснудджытæ) | axşnudæg |<br />

ахснудæггаг (ахснудæггæгтæ) | axşnudæggag |<br />

ахснудæн | axşnudæn |<br />

ахснудгæ | axşnudgæ |<br />

ахснудгæйæ | axşnudgæyæ |<br />

ахснудинаг | axşnudinag |<br />

ахснудын (ахсныстон, ахсныстaин, ахсуддзынæн) | axşnudın | ссучить<br />

ахснырсаг | axşnırşag | hapşırtan.<br />

ахснырсæг (ахснырсджытæ) | axşnırşæg | hapşıran.<br />

ахснырсæн | axşnırşæn | hapşırılan.<br />

ахснырсгæ | axşnırşgæ | hapşırma.<br />

ахснырсгæйæ | axşnırşgæyæ | hapşırarak.<br />

ахснырсинаг | axşnırşinag | hapşıracak.<br />

ахснырст (ахснырстытæ) | axşnırşt | hapşırmış.<br />

ахснырсын (ахснырстон, ахснырстaин, ахснырсдзынæн) | axşnırşın | hapşırmak.<br />

ахст (ахстытæ) | axşt | 1.1) yakalanmış, yakalama, tevkif; tutuklama, mahkum etme,<br />

derdest; 2) alıkoymuş, tutuklanan, tutuklanmış, tutuklu, tutsak, hapis, mahpus, mevkuf; 3)<br />

kesilmiş, mayalanmış (süt); ахст фæуын | axşt fæuın | yakalanmak, tutuklanmak,<br />

yakalanmış olmak, hapis olmak, saplanmak; mayalanmak, kesilmek, pıhtılaşmak 2.1) haciz, el<br />

349


koyma; 2) tutuk, tutkun, tutulmuş, esir; 3) pıhtı, pıhtılaşmış (kan); хъæр æмæ ахст | qær<br />

æma axşt | bağırma ve el koyma, nara ve yakalama.<br />

ахстон (ахстæттæ) | axşton | yuva, ocak, aile ocağı, oyuk, delik, familya.<br />

ахстон кæнын | axşton kænın | yuva yapmak, ocak kurmak, aile ocağı oluşturmak, yuvasına<br />

kavuşmak; tutuk evi yapmak, hapishane yapmak, mahpushane yapmak; ахстоны кæнын |<br />

axştonı kænın | yuva yapmak, ocak kurmak, aile ocağı kurmak; oyuk yapmak, delik açmak.<br />

ахстонкæнынад | axştonkænınad |<br />

ахсын I (ахстон, ахстaин, ахсдзынæн) | axşın | 1) yakalamak, tutmak, avlamak; ele<br />

geçirmek, zapt etmek, işgal etmek; savsaklamak, oyalamak, geciktirmek, eğlemek,<br />

yavaşlatmak; alıkoymak, durdurmak, mani olmak; önünü almak, önünü kesmek; 2)<br />

tutuklamak, hapis etmek, tevkif etmek, gözaltına almak, tutsak etmek, esir almak;<br />

haczetmek; eğlendirmek; gözetmek; 3) yeri ödünç almak, çalıştırmak, görevine başlamak,<br />

ilgilenmek, borç almak; 4) görmek, görüşmek, tanık olmak; anlamak, bilmek, bilincinde<br />

olmak, idrak etmek, kavramak; düşünmek, duymak, sezmek, hissetmek; sökülmek,<br />

fehmetmek, kapmak; 5) bükülmek, devrilmek, kıvrılmak, halkalanmak; dönüştürmek,<br />

döndürmek, haline getirmek, çevirmek, evirtmek, denşirmek; mayalamak, mayalanmak,<br />

beyaz peynire dönüşmek; süt kesilmek, kan tutmak; pıhtılanmak, pıhtılaşmak (süt, kan).<br />

ахсын II | axşın | 1) atmak, fırlatmak; göndermek, bırakmak, terk etmek, vazgeçmek,<br />

koşmak; 2) ateşlemek, silah atmak, vurmak, avlamak.<br />

ахсын III (ахсадтон, ахсадтaин, ахсдзынæн) | axşın | yıkamak, çamaşır yıkamak, yıkatmak,<br />

yıkanmak, banyo yapmak, banyo yaptırmak; silmek, temizlemek, berelemek; yemek.<br />

ахсын-ахсын кæнын | axşın-axşın kænın | sık sık çitlemek, çıtlatmak, kabuklu yemiş<br />

çıtlatmak, kemirmek, çiğnemek, dişlemek.<br />

ахсынаг | axşınag | çitleten, çıtlatan, kabuklu yemiş çıtlatan, kemirten, çiğneten, dişleten.<br />

ахсынæг (ахсынджытæ) | axşınæg | çitleyen, çıtlayan, kabuklu yemiş çıtlayan, kemiren,<br />

çiğneyen, dişleyen.<br />

ахсынæггаг | axşınæggag | çitlemelik, çıtlatmalık, kabuklu yemiş çıtlatmalık, kemirmelik,<br />

çiğnemelik, dişlemelik.<br />

ахсынæн | axşınæn | çitlenen, çıtlatılan, kemirilen, çiğnenen, dişlenen.<br />

ахсынгæ | axşıngæ | çitleme, çıtlatma, kemirme, çiğneme, dişlemek.<br />

ахсынгæйæ | axşıngæyæ | çitleyerek, çıtlatarak, kemirerek, çiğneyerek, dişleyerek.<br />

ахсынинаг (ахсынинæгтæ) | axşıninag | çitlenecek, çıtlatacak, kemirecek, çiğnenecek,<br />

dişlenecek.<br />

ахсынын [ахсыдта, ахсыдтaид, ахсындзæн (-и, -ис)] | axşının | çitlemek, çıtlatmak,<br />

kabuklu yemiş çıtlatmak, kemirmek, çiğnemek, dişlemek, dişleriyle koparmak.<br />

ахудаг | axudag | 1) tebessüm ettiren, sırıtan, güldüren, gevrek gevrek güldüren, çok<br />

güldüren, kahkaha attıran; sahte güldüren, kısa güldüren; 2) şaka ettiren, eğleten, alay<br />

ettiren.<br />

ахудæг (ахудджытæ) | axudæg | 1) tebessüm eden, sırıtan, gülen, gevrek gevrek gülen,<br />

çok gülen, kahkaha atan; sahte gülen, kısa gülen; 2) şaka eden, eğlenen, alay eden.<br />

ахудæггаг | axudæggag | 1) tebessüm etmelik, sırıtmalık, gülmelik, gevrek gevrek gülmelik,<br />

çok gülmelik, kahkaha atmalık; sahte gülmelik, kısa gülmelik; 2) şaka etmelik, eğlenmelik,<br />

alay etmelik.<br />

ахудæн | axudæn | 1) tebessüm edilen, sırıtılan, gülünen, gevrek gevrek gülünen, çok<br />

gülünen, kahkaha atılan; sahte gülünen, kısa gülünen; 2) şaka edilen, eğlenilen, alay edilen.<br />

ахудгæ | axudgæ | 1) tebessüm etme, sırıtma, gülme, gevrek gevrek gülme, çok gülme,<br />

kahkaha atma; sahte gülme, kısa gülme; 2) şaka etme, eğlenme, alay etme.<br />

350


ахудинаг | axudinag | 1) tebessüm edecek, sırıtacak, gülecek, gevrek gevrek gülecek, çok<br />

gülecek, kahkaha atacak; sahte gülecek, kısa gülecek; 2) şaka edecek, eğlenecek, alay edecek.<br />

ахудинаг кæнын | axudinag kænın | ayıplanacak, alay edilecek, şaka edilecek, maskara<br />

olunacak; gülünecek olmak.<br />

ахудт | axudt | tebessüm, tebessüm etmiş, sırıtmış, gülüş, gülmüş; alay, alay etmiş, şaka,<br />

şaka etmiş, eğlenmiş.<br />

ахудын (ахудтæн, ахудтaин, ахуддзынæн) | axudın | 1) tebessüm etmek, sırıtmak,<br />

gülmek, gevrek gevrek gülmek, alay etmek, çok gülmek, kahkaha atmak; sahte gülmek, kısa<br />

gülmek; 2) şaka etmek, eğlenmek, alay etmek.<br />

ахуруччи кæнын | axuruççi kænın | dolaşmak. взять погулять<br />

ахурx кæнын | axurx kænın | 1) boğmak, boğazlamak, gırtlaklamak, nefes aldırmamak,<br />

nefesiz bırakmak, soluğunu kesmek; 2) ezmek, körletmek, koku sürmek; son vermek, önünü<br />

almak; durdurmak.<br />

ахуc кæнын | axuş kænın | 1) kurutmak, akıtmak, boşaltmak, dikmek; biraz kuru; 2) içmek,<br />

sonuna kadar içmek, drenaj yapmak.<br />

ахуc yæвын (yын) | axuş uævın | kurumak, akıtılmak, boşalmak, boşaltılabilmek, drenaj<br />

olmak.<br />

ахуха кæнын | axuxa kænın | kurutmak, güçlü kurutmak, kurulatmak, сильно засушить,<br />

высушить<br />

ахуха yæвын (yын) | axuxa uævın | kurumak, güçlü kurumak, kurulamak, kuru ve<br />

sağlamlaştırmak.<br />

ахуыд (ахуыдтытæ) | axuıd | dikmiş, diktirmiş, dikiş dikmiş, işlemiş, delmiş, mıhlamış,<br />

köklemiş.<br />

ахуыинаг (ахуыинæгтæ) | axuıdinag | dikecek, diktirecek, dikilecek, dikiş dikecek,<br />

işlenecek, delecek, mıhlanacak, köklenecek.<br />

ахуый-ахуый кæнын | axuıdy-axuıdy kænın | sık sık dikmek, diktirmek, dikiş dikmek,<br />

işlemek, delmek, mıhlamak, köklemek.<br />

ахуыйаг | axuıdyag | terzilik yaptıran, diktiren, dikiş diktiren, işleten, deldiren, mıhlatan,<br />

kökleten.<br />

ахуыйæг (ахуыйджытæ) | axuıdyæg | terzi, terzilik yapan, diken, dikiş diken, işleyen,<br />

delen, mıhlayan, kökleyen.<br />

ахуыйæггаг (ахуыйæггæгтæ) | axuıdyæggag | dikmelik, diktirmelik, dikiş dikmelik,<br />

işlemelik, delmelik, mıhlamalık, köklemelik.<br />

ахуыйæн, ахуийæн | axuıyæn, axuiyæn | ekmek kullanılan tüm gıdalar, ekmekle yenecek<br />

herhangi bir yiyecek, katık, nevale, ekmek altlığı.<br />

ахуыйгæ | axuıdygæ | dikme, diktirme, dikiş dikme, işleme, delme, mıhlama, kökleme.<br />

ахуыйгæйæ | axuıdygæyæ | dikerek, diktirerek, dikilerek, dikiş dikerek, işleyerek, delerek,<br />

mıhlayarak, kökleyerek.<br />

ахуыйын (ахуыдтон, ахсуыдтaин, ахуыйдзынæн) | axuıyın | dikmek, diktirmek, dikilecek,<br />

dikiş, dikiş dikmek, işlemek, delmek, mıhlamak, köklemek.<br />

ахуыйынаг | axuıyınag | dikecek, diktirecek, dikilecek, dikiş dikecek, işlenecek, delecek,<br />

mıhlanacak, köklenecek.<br />

351


ахуыллyпп (ахуыпп) кæнын | axuıllupp (axuıpp) kænın | bir yudumu almak, bir lokma<br />

yutmak, yutmak, yutkunmak.<br />

ахуылыдз кæнын | axuılız kænın | ıslatmak, nemlendirmek, tavlamak, ıslatmak, ıslanmak,<br />

yaş yapmak; dökmek.<br />

ахуым кæнын | axuım kænın | 1) sürmek, tarla sürmek; tarla yapmak, tarla açmak, nadas<br />

etmek; 2) kırmak, kırık çiçeklik.<br />

ахуын кæнын | axuın kænın | armağan vermek, armağan sunmak, armağan etmek, hediye<br />

yapmak, hediye etmek, bağışlamak, bağış yapmak, hibe etmek; davet vermek, ikram etmek,<br />

peşkeş çekmek, vermek, sunmak, arz etmek, anlatmak, açıklamak.<br />

ахуынкъ кæнын | axuınkh kænın | delmek, deldirmek, delik yapmak, delik açmak, deşmek,<br />

matkapla delmek, tığlaşmak.<br />

ахуынкъ yæвын (уын) | axuınkh uævın | delinmek, delik açılmak, deşilmek.<br />

ахуыпп (ахуыллyпп) кæнын | axuıpp (axuıllupp) kænın | yudumlamak, bir yudumu almak,<br />

bir lokma yutmak, yutmak, yutkunmak.<br />

ахуыр | axuır | 1.1) öğretim, öğrenim, öğrenim görme, öğretme, okuma, okutma, öğreti,<br />

tahsil, talim, terbiye, eğitme, eğitim, eğitilme, eğitim alma; doktrin, sistem; öğrenim yapma;<br />

doktrin, yetişme, biçimlenme, biçimlenim, formasyon; 2) ders verme, tedris; çalışıma, biçim;<br />

inceleme, araştırma, alıştırmış; 3) alışkanlık edinme, alışkanlık, alışkı, itiyat, görenek, âdet,<br />

huy, öğürlük, ülfet, teamül, tabiat, illet; yatkınlık, mutat; 4) hayvan terbiyesi, evcilleştirilmiş,<br />

terbiyeli, bav, bavlı, dresaj, yetişçi, yetiştirim; 2.1) öğür, öğürleştirilmiş, talimli, yetişmiş,<br />

eğitimli, eğitilmiş; 2) alışılagelmiş; alışık, alışkın, alışkanlık, alışılmış, alışkan, alışılmış,<br />

alıştırılmış, alışagelmiş, mutat, olağan, menus, yatkın, olağan, idmanlı; 3) adamcıl, insancıl,<br />

munis; ахуыр хабар | axuır xabar | bilinen haber, alışılmış haber, mutat.<br />

ахуыр кæнын | axuır kænın | 1) öğrenmek, öğrenim görmek, öğretmek, okutmak, eğitmek;<br />

öğretmenlik yapmak, ders vermek; okula gitmek; 2) araştırmak, alışık yapmak, alışkanlık<br />

edinmek incelemek, alıştırma yapmak, terbiye etmek, bavlımak, öğürleştirmek, alıştırmak; 3)<br />

evcilleştirmek, bağlanmak, kanıksamak; 4) kullanılmak.<br />

ахуыр yæвын (уын) | axuır uævın | 1) alışılagelmiş olmak, alışık olmak, tanıdık olmak; 2)<br />

alıştırılmak.<br />

ахуырад | axuırad | okutma, okuma, öğreti, öğrenim, öğrenim yapma; öğretim, eğitim,<br />

tahsil, talim; maarif, aydınlatma, irfan, kültür ve bilgi verme, doktrin, sistem, oluşum,<br />

teşekkül; biçim; kurs, ışınım, ışıma; inceleme; tetkik; alınma, alma; görev, ödev; oluşuk,<br />

oluşma, meydana getirme, meydana gelme, kurma, kurulma.<br />

ахуырадoн | axuıradon | 1) eğitici ders, okul, öğretim, öğretici, öğretim, öğrenim, ders,<br />

okul; bilim adamı, bilgin, âlim, bilgili, terbiyeli, bilgili, bilgiç; bilimsel; terbiyeli, bilim adamı,<br />

bilgi sahibi, bilgin, okumuş, ilim adamı, dana 2) bilim adamı; öğrenim, eğitim, okuma, tahsil,<br />

kurs; ахуырадoн къæпxæн | axuıradon khæpxæn | bilimsel bir derece; ахуырадон ном |<br />

axuıradon nom | akademik sıralama, akademik derece, bilimsel makam.<br />

ахуырæмхиц | axuıræmxis | sınıf arkadaşı, sınıftan, sınıflaş, sınıftaş.<br />

ахуыргæнаг | axuırgænag | 1) öğretmen, eğitmen, öğreten, eğiten, ders verdiren, hocalık<br />

yapan, öğretim üyesi, okutman, muallim; öğrenim gösteren; öğretmenlik yapan, ders veren;<br />

okula götüren; 2) araştırtan, alışık yaptıran, alışkanlık eden, inceleten, alıştırma yaptıran,<br />

terbiye ettiren, bavlıdan, öğürleştiren, alıştırtan; 3) evcilleştiren, bağlandıran, kanıksatan; 4)<br />

kullandıran.<br />

ахуыргæнæг (ахуыргæнджытæ) | axuırgænæg | 1) öğretmen, eğitmen, ders veren, hoca,<br />

öğretim üyesi, okutman, muallim; 2) alışılagelmiş olan, alışık olan, tanıdık olmak; alıştırılan.<br />

352


ахуыргæнæггаг | axuırgænæggag | öğretmenlik, eğitmenlik, ders vermelik, özel ders<br />

ücretleri, öğretim ücreti, öğrenim ücreti, eğitim ücreti, formasyon ücreti.<br />

ахуыргæнæн | axuırgænæn | ders, okul, öğretim, öğretici, öğrenilen, eğitilen, ders verilen;<br />

öğrenme, öğrenim yapma; öğrenim görme, okuma.<br />

ахуыргæнæндон (ахуыргæнæндæттæ), ахуырдон| axuırgænændon | okul, mektep,<br />

dershane, sınıf, kurum.<br />

ахуыргæнæнуат | axuırgænænuat | dershane, sınıf, anifi.<br />

ахуыргæнгæ | axuırgængæ | öğrenme, öğrenim görme, öğretme, okutma, eğitme;<br />

öğretmenlik yapma, ders verme; okula gitme; araştırma, alışık yapma, alışkanlı edinme<br />

inceleme, alıştırma yapma, terbiye etme, bavlıma, öğürleştirme, eğitme, alıştırma;<br />

evcilleştirme, öğürleştirme, bağlanma, kanıksama; kullanılma.<br />

ахуыргæнгæйæ | axuırgængæyæ | öğrenerek, öğrenim görerek, öğreterek, okutarak,<br />

eğiterek; öğretmenlik yaparak, ders vererek; okula giderek; araştırarak, alışık yaparak,<br />

alışkanlık edinerek, inceleyerek, alıştırma yaparak, terbiye ederek, bavlıyarak, öğürleştirerek,<br />

alıştırarak; evcilleştirerek, bağlanarak, kanıksayarak; kullanılarak.<br />

ахуыргæнинаг (ахуыргæнинæгтæ) | axuırgæninag | öğrenci, talebe, çırak, okullu, cefalı,<br />

öğrenci öğrenimi, öğrenci programı, okunacak, bilgi edinilecek.<br />

ахуыргонд | axuırgond | 1. bilim adamı, ilim adamı, bilgin, bilgili, geniş bilgili, bilgiç, âlim;<br />

bilimsel; terbiyeli; 2. okuma yazma bilen, okuryazar; okumuş, tahsilli, öğrenimli; yanlışsız,<br />

doğru; becerikli; işinin ehli, oluşmuş.<br />

ахуыргонддзинад | axuırgondzinad | 1) eğitimcilik, eğitimlilik, öğretimlik, öğrenimlik,<br />

öğrenimlilik, öğrenme biçimlilik, tahsillik, tahsillilik, maariflik, meydana getirmelik, meydana<br />

gelmelik, oluşukluk, oluşmalık; kurmalık, kurulmalılık, teşekküllük, teşekküllülük, bilginlilik,<br />

bilgiçlilik; 2) sanatçılık, sanatlık, sanatlılık, fenlik; ustalık, ustalılık, hünerlik, hünerlilik,<br />

maharetlik, maharetlilik, marifetlik, hazakatlik, epiklik.<br />

ахуырдон, ахуыргæнæндон | axuırdon, axuırgænændon | okul, mektep, dershane, sınıf,<br />

kurum.<br />

ахуырдзay | axuırzau | öğrenci, talebe, okullu, okula giden, öğrenen.<br />

ахуырдзаутæн | аxuırzаutæn | öğrenciler, talebeye, okulluya, okula gidene, öğrenenlere.<br />

ахуырдзинад | axuırzinad | öğrenmişlik, alışkanlık, tutkuluk.<br />

ахуыркæнынад | axuırkænınad | öğrenmişlik, alışkanlık, tutkuluk.<br />

ахуырмондаг | axuırmondag | öğrenme isteklisi, öğrenme heveslisi, öğrenmeye hevesli,<br />

okuma tutkunu, bilgiye istekli, bilgiye susamış.<br />

ахуырcаг | axuırşag | 1) boyatan, resimleten; 2) kirleten, pisleten, çamurlatan, bulatan,<br />

bulaştırtan, bozduran.<br />

ахуырcæг (ахуырcджытæ) | axuırşæg | 1) boyayan, resimleyen; 2) kirleyen, pisleyen,<br />

çamurlayan, bulayan, bulaşan, bozan.<br />

ахуырcæггаг | axuırşæggag | 1) boyanmalık, boyamalık, resimlemelik; 2) kirlenmelik,<br />

pislenmelik, çamurlanmalık, bulanmalık, bulaşmalık, bozulmalık.<br />

ахуырcæн | axuırşæn | 1) boyanan, resimlenen; 2) kirlenen, pislenen, çamurlanan, bulanan,<br />

bulaşan, bozulan.<br />

ахуырcгæ | axuırşgæ | 1) boyanma, boyama, resimleme; 2) kirlenme, pislenme,<br />

çamurlanma, bulanma, bulaşma, bozulma.<br />

ахуырcгæйæ | axuırşgæyæ | 1) boyanarak, boyayarak, resimleyerek; 2) kirlenerek,<br />

pislenerek, çamurlanarak, bulanarak, bulaşarak, bozularak.<br />

ахуырcинаг (ахуырcинæгтæ) | axuırşinag | 1) boyanacak, resimlenecek; 2) kirlenecek,<br />

pislenecek, çamurlanacak, bulanacak, bulaşacak, bozulacak.<br />

353


ахуырcт (ахуырcтытæ) | axuırşt | 1. resimlenmiş, boyanmış; boyama, boyanma, renk; 2.1)<br />

boyamış, boyalı; 2) kirletilmiş, lekelenmiş; kirli, pis, lekeli, çamurlu, bulaştırılmış.<br />

ахуырcтбыл | axuırştbıl | boyalı dudak, ruj sürülmüş, rujlu.<br />

ахуырcтных | axuırştnox | boyalı tırnak, oje sürülmüş, ojeli.<br />

ахуырcтcæр | axuırştşær | boyalı saç, boyanmış baş.<br />

ахуырcын (ахуырcтон, ахсуырcтaин, ахуырcдзынæн) | axuırşın | 1) boyanmak, boyamak,<br />

maddeyi boyamak; 2) kirlenmek, pislenmek, çamurlanmak, bulanmak, bulaşmak, bozulmak.<br />

ахуырyaт | axuıruat | dershane, öğrenme odası, sınıf, anfi.<br />

ахуырхъом| axuırqom | öğrenime açık, öğrenim görmüş, bilgili, öğrenebilecek, beceri<br />

kazandırma.<br />

ахуырхъомдзинад| axuırqomzinad | öğrenime açıklık, öğrenim görmüşlük, bilgililik.<br />

ахуырхъуаг | axuırquag | bilgiden yoksun, cahil, okuma yazma bilmeyen.<br />

ахуыры æнтыстытæ | аxuırı æntıştıtæ | eğitim zorlukları.<br />

ахуыcгæ | axuışgæ | 1) sönme, söndürülme, küllenme, ortadan kaybolma, pusuya yatma,<br />

kendini saklama, çıkarma; kurutma; 2) uyutma, uyuma, uyku çekme, yatırma, yatma;<br />

kurutulma.<br />

ахуыcгæйæ | axuışgæyæ | 1) sönerek, söndürülerek, küllenerek, ortadan kaybolarak,<br />

pusuya yatarak, kendini saklayarak, çıkararak; kurutarak; 2) uyutarak, uyuyarak, uyku<br />

çekerek, yatırarak, yatarak; kurutularak.<br />

ахуыcкъ кæнын | axuışk kænın | 1) kurulamak, kurutmak (alet, böğür, tekne, varil, küvet);<br />

2) akıtmak, içmek, sonuna kadar içmek.<br />

ахуыcкъ yæвын (yын) | axuışk uævın | 1) kurumak, kurutulmak; 2) kuru.<br />

ахуыcc-ахуыcc кæнын | axuışş-axuışş kænın | 1) sık sık sönmek, söndürülmek, küllenmek,<br />

ortadan kaybolmak, pusuya yatmak, kendini saklamak, çıkarmak; kurutmak; 2) uyutmak,<br />

uyumak, uyku çekmek, yatırmak, yatmak; kurutulmak.<br />

ахуыccаг | axuışşag | 1) söndürten, külleten, ortadan kaybeden, pusuya yatıran, kendini<br />

saklatan, çıkartan; kurutan; 2) uyutan, uyuşturan, uyku çektiren, yatırtan; kurutulan.<br />

ахуыccæг (ахуыcджытæ) | axuışşæg | 1) sönen, söndüren, küllenen, ortadan kaybolan,<br />

pusuya yatan, kendini saklayan; 2) uyuyan, uyku çeken, yatıran, yatan.<br />

ахуыccæггаг | axuışşæggag | 1) sönmelik, söndürülmelik, küllenmelik, ortadan kaybolmalık,<br />

pusuya yatmalık, kendini saklamalık; 2) uyutmalık, uyumalık, uyku çekmelik, yatırmalık,<br />

yatmalık.<br />

ахуыccæн | axuışşæn | 1) sönülen, söndürülen, küllenilen, ortadan kaybolunan, pusuya<br />

yatırılan, saklanan, çıkarılan; 2) uyutulan, uyku çektirilen, yatırılan.<br />

ахуыccинаг | axuışşinag | 1) sönecek, söndürülecek, küllenecek, ortadan kaybolacak,<br />

pusuya yatacak, saklanacak, çıkaracak; kurutacak; 2) uyutacak, uyunacak, uyku çekecek,<br />

yatıracak, yatacak; kurutulacak.<br />

ахуыссын [ахуыссыд (-и, -ис), ахуыссыдaид, ахуысдзæн (-и, -ис)] | axuışşın | 1) sönmek,<br />

söndürülmek, küllenmek, ortadan kaybolmak, pusuya yatmak, kendini saklamak, çıkarmak;<br />

kurutmak; 2) uyutmak, uyumak, uyku çekmek, yatırmak, yatmak; kurutulmak.<br />

ахуыссын кæнын | axuışşın kænın | 1) söndürmek, söndürtmek, itfa etmek, amorti etmek,<br />

tediye etmek, imha etmek, ödemek, tesviye etmek, kapatmak, üflemek; 2) yatırmak,<br />

uyutmak, yatağa koymak.<br />

ахуыccынгæнаг | axuışşıngænag | söndürten, itfa ettiren, amorti ettiren, tediye ettiren,<br />

imha ettiren, ödeten, tesviye ettiren, kapatan, üfleten; yatırtan, uyutan, yatağa koyduran.<br />

354


ахуыccынгæнæг (ахуыccынгæнджытæ) | axuışşıngænæg |söndüren, itfa eden, amorti<br />

eden, tediye eden, imha eden, ödeyen, tesviye eden, kapayan, üfleyen; yatıran, uyutan,<br />

yatağa koyan.<br />

ахуыccынгæнæггаг | axuışşıngænæggag |söndürmelik, söndürtmelik, itfa etmelik, amorti<br />

etmelik, tediye etmelik, imha etmelik, ödemelik, tesviye etmelik, kapatmalık, üflemelik;<br />

yatırmalık, uyutmalık, yatağa koymalık.<br />

ахуыccынгæнæн | axuışşıngænæn |söndürülen, söndürülen, itfa edilen, amorti edilen,<br />

tediye edilen, imha edilen, ödenen, tesviye edilen, kapatılan, üflenen; yatırılan, uyutulan,<br />

yatağa koyulan.<br />

ахуыccынгæнгæ | axuışşıngængæ | söndürme, söndürtme, itfa etme, amorti etme, tediye<br />

etme, imha etme, ödeme, tesviye etme, kapatma, üfleme; yatırma, uyutma, yatağa koyma.<br />

ахуыccынгæнгæйæ | axuışşıngængæyæ | söndürerek, söndürterek, itfa ederek, amorti<br />

ederek, tediye ederek, imha ederek, ödeyerek, tesviye ederek, kapatarak, üfleyerek;<br />

yatırarak, uyutarak, yatağa koyarak.<br />

ахуыccынгæнинаг (ахуыccынгæнинæгтæ) | axuışşıngæninag |söndürecek, söndürtecek,<br />

itfa edecek, amorti edecek, tediye edecek, imha edecek, ödenecek, tesviye edecek,<br />

kapatacak, üflenecek; yatıracak, uyutacak, yatağa konacak.<br />

ахуыcт (ахуыcтытæ) | axuışt |sönmüş, söndürülmüş, itfa edilmiş, amorti edilmiş, tediye<br />

edilmiş, imha edilmiş, ödemiş, tesviye edilmiş , kapatmış, üflemiş; yatırmış, uyutmuş, yatağa<br />

koymuş.<br />

ахуыф-ахуыф кæнын | axuıf-axuıf kænın | sık sık öksürmek.<br />

ахуыфаг | axuıfag | öksürten.<br />

ахуыфæг | axuıfæg | öksüren.<br />

ахуыфæггаг | axuıfæggag | öksürmelik.<br />

ахуыфæн | axuıfæn | öksürülen.<br />

ахуыфгæ | axuıfgæ | öksürme.<br />

ахуыфгæйæ | axuıfgæyæ | öksürerek.<br />

ахуыфинаг (ахуыфинæгтæ) | axuıfinag | öksürecek.<br />

ахуыфт (ахуыфтытæ) | axuıft | öksürmüş.<br />

ахуыфын (ахуыфыдтæн, ахуыфыдaин, ахуыфдзынæн) | axuıfın | öksürmek.<br />

ахх | axx |<br />

аххазгæнджын (аххyысгæнаг, ахъазгæнаг) | axxajgæncın | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />

yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />

destyar yapan.<br />

аххæрæг (аххæрджытæ) | axxæræg | evin tavan kuşak kirişi, ana kuşak kirişi, evin temel<br />

direği; tavanda ışıldayan ışık; kullanılmaz duruma gelen, yiyen, eskiyen, kesit, ışın, iletme.<br />

аххæрæггaг (аххæрæггæгтæ) | axxæræggag | evin tavan kuşak kirişlik, ana kuşak kirişlik,<br />

eve temel direklik.<br />

аххæсгæ | axxæşgæ | götürme, taşıtma.<br />

аххæсгæйæ | axxæşgæyæ | götürerek, taşıyarak.<br />

аххæссaг | axxæşşag | götüren, taşıyan.<br />

аххæссæг (аххæсджытæ) | axxæşşæg | götüren, taşıyan<br />

аххæссæн | axxæşşæn | götürülen, taşınan.<br />

аххæссинаг | axxæşşinag | götürülecek, taşınacak.<br />

аххæссын (аххæссыдтæн, хæссыдaин, хæсдзынæн) | axxæşşın | 1) götürmek, taşımak;<br />

sarmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak; almak, içine almak, kapsamak; 2) kapmak,<br />

355


yakalamak, yetişmek, enselemek, yapışmak, tutmak, kavramak; yetmek, elvermek, idare<br />

etmek.<br />

аххæст (аххæстытæ) | axxæşt | savaş, muharebe, dövüş, dövüşme, kavga, kavga etme,<br />

çarpışma.<br />

аххæст кæнын | axxæşt kænın | savaşmak, muharebe etmek, dövüşmek, çarpışmak, kavga<br />

etmek.<br />

аххæстгæнaг | axxæştgænag | savaştıran, muharebe ettiren, dövüştüren, çarpıştıran, kavga<br />

ettiren.<br />

аххæстгæнæг (аххæстгæнджытæ) | axxæştgænæg | savaşan, muharebe eden, dövüşen,<br />

çarpışan, kavga eden.<br />

аххæстгæнæггaг (аххæстгæнæггæгтæ) | axxæştgænæggag | savaşmalık, muharebe<br />

etmelik, dövüşmelik, çarpışmalık, kavga etmelik.<br />

аххæстгæнæн | axxæştgænæn | savaşılan, muharebe edilen, dövüşülen, çarpışılan, kavga<br />

edilen.<br />

аххæстгæнгæ | axxæştgængæ | savaşma, muharebe etme, dövüşme, çarpışma, kavga<br />

etme.<br />

аххæстгæнгæйæ | axxæştgængæyæ | savaşarak, muharebe ederek, dövüşerek, çarpışarak,<br />

kavga ederek.<br />

аххæстгæнинаг (аххæстгæнинæгтæ) | axxæştgæninag | savaşacak, muharebe edecek,<br />

dövüşecek, çarpışacak, kavga edecek.<br />

аххæстгонд (аххæстгæндтæ) | axxæştgond | savaşılmış, muharebe edilmiş, dövüşülmüş,<br />

çarpışılmış, kavga edilmiş.<br />

аххос | axxoş | 1) kabahat, suç, kusur, hata, yanlışlık, töhmet, cürüm, sebep, arıza, bozukluk,<br />

eksiklik.<br />

аххос кæнын | axxoş kænın | suçlamak, suçlandırmak; suçlu yapmak, suçlu olmak, hatalı<br />

bulmak, itham etmek, suçlamak, itham etmek, suçlu bulmak; sorumluluk vermek, sorumlu<br />

tutmak, hata bulmak, kusur bulmak, kınamak 2) sebep, neden, vesile, illiyet, faktör, ecil.<br />

аххосaг | axxoşag | suç nedeni, hata sebebi; neden, sebep, kusur, yanlışlık, bahane, vesile,<br />

münasebet, fırsat, arıza, bozukluk, eksiklik, illiyet, faktör, medar, illiyet, ecil.<br />

аххосгæнæг | axxoşgænæg | suçlayan, itham eden, suçlu bulan; savcı, iddianame.<br />

аххосдзинад (аххосдзинæдтæ) | axxoşzinad | suçluluk nedenlik, sebeplik, vesilelik,<br />

yanlışlık, bozukluk, eksiklik, illiyetlik, faktörlük; hata sebepliği, ecillik.<br />

аххосджын | axxoşcın | suçlu, kabahatli, yazıklı, hatalı, suça sebep olan, hataya neden olan,<br />

suça fırsat veren; уый аххосджын нæу | uıy axxoşcın næu | o kabahatli değil, o suçlu değil.<br />

аххосджын кæнын | axxoşcın kænın | suçlamak, suçlandırmak, suçlu bulmak, itham etmek,<br />

kabahat bulmak.<br />

аххосджын yæвын (уын) | axxoşcın uævın | suçlu olmak, kabahatli olmak, yazıklı<br />

bulunmak, hatalı olmak, yanlış yapmak, kusur işlemek, arızalı olmak, bozuk olmak, eksiklik<br />

yapmak.<br />

аххосджынгæнaг | axxoşcıngænag | suçlu yapan, kabahatli yapan, yazıklı yapan, hatalı<br />

yapan, yanlış yapan, kusur işleten, arızalı yapan, bozuk yapan, eksiklik yapan.<br />

аххосджынгæнæг (аххосджынгæнджытæ) | axxoşcıngænæg | suçlu olan, kabahatli olan,<br />

yazıklı bulunan, hatalı olan, yanlış olan, kusur işleyen, arızalı olan, bozuk olan, eksiklik olan.<br />

аххосджынгæнæн | axxoşcıngænæn | suçlu olunan, kabahatli olunan, yazıklı bulunan,<br />

hatalı olunan, yanlış yapılan, kusur işlenen, arızalı olunan, bozuk olunan, eksiklik yapılan.<br />

аххосджынгæнгæ | axxoşcıngængæ | suçlu olma, kabahatli olma, yazıklı bulunma, hatalı<br />

olma, yanlış yapma, kusur işleme, arızalı olma, bozuk olma, eksiklik yapma.<br />

356


аххосджынгæнгæйæ | axxoşcıngængæyæ | suçlu olarak, kabahatli olarak, yazıklı<br />

bulunarak, hatalı olarak, yanlış yaparak, kusur işleyerek, arızalı olarak, bozuk olarak, eksiklik<br />

yaparak.<br />

аххосджынгæнинаг | axxoşcıngæninag | suçlu olacak, kabahatli olacak, yazıklı bulunacak,<br />

hatalı olacak, yanlış yapacak, kusur işleyecek, arızalı olacak, bozuk olacak, eksiklik yapacak.<br />

аххyыpc-аххyыpc кæнын | axxuırş-axxuırş kænın | sık sık kiralamak, tutmak, kirala ile<br />

tutmak, adam tutmak, çalıştırmak.<br />

аххyыpcaг | axxuırşag | kiralatan, adam tutturan.<br />

аххyыpcæг (аххyыpcджытæ) | axxuırşæg | kiralayan, tutan, çalıştıran.<br />

аххyыpcæггaг (аххyыpcæггæгтæ) | axxuırşæggag | kiralamalık, tutmalık, çalıştırmalık.<br />

аххyыpcæн | axxuırşæn | kiralanan, tutulan, çalıştırılan.<br />

аххyыpcгæ | axxuırşgæ | kiralama, tutma, çalıştırma.<br />

аххyыpcгæйæ | axxuırşgæyæ | kiralayarak, tutarak, çalıştırarak.<br />

аххyыpcинаг | axxuırşinag | kiralanacak, tutacak, çalıştıracak.<br />

аххyыpcын I (аххуырcтон, аххсуырcтaин, аххуырcдзынæн) | axxuırşın | kiralamak, tutmak,<br />

kirala ile tutmak, adam tutmak, çalıştırmak.<br />

аххуырсын II | axxuırşın | itmek, itelemek, geri çevirmek, dürtmek, atmak, bir yana atmak,<br />

kenara atmak, kakmak, ileri sürmek, püskürtmek, savuşturmak, önemsememek, üstünde<br />

durmamak.<br />

аххyыc кæнын | axxuış kænın | yardım etmek, yardımcı olmak, destek olmak, desteklemek,<br />

elinden tutmak.<br />

аххyысгæнаг (аххазгæнджын, ахъазгæнаг) | axxuışgænag | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />

yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />

destyar yapan.<br />

ахызт | axıjt | geçiş, geçme, geçirme, geçit; aşma, menzil; geçiş yeri, yaya geçidi, nehri aşma,<br />

nehri geçme, feribot geçişi, intikal; kat edilen yol, transfer; ubur; доныл ахызт | donıl axıjt |<br />

nehir geçişi, sudan geçme yeri, nehir boyunca feribot geçişi.<br />

аххyыcгæнаг | axxuışgænag | yardım ettiren, yardımcı yapan, destek yapan, destekleten,<br />

elinden tutturan.<br />

аххyыcгæнæг (аххyыpcгæнджытæ) | axxuışgænæg | yardım eden, yardımcı olan, destek<br />

olan, destekleyen, elinden tutan.<br />

аххyыcгæнæггаг (аххyыpcгæнæггæгтæ) | axxuışgænæggag | yardım etmelik, yardımcı<br />

olmlık, destek olmalık, desteklemelik, elinden tutmalık.<br />

аххyыcгæнæн | axxuışgænæn | yardım edilen, yardımcı olunan, destek olunan,<br />

desteklenen, elinden tutulan.<br />

аххyыcгæнгæ | axxuışgængæ | yardım etme, yardımcı olma, destek olma, destekleme,<br />

elinden tutma.<br />

аххyыcгæнгæйæ | axxuışgængæyæ | yardım ederek, yardımcı olarak, destek olarak,<br />

destekleyerek, elinden tutarak.<br />

аххyыcгæнинаг (аххyыpcгæнинæгтæ) | axxuışgæninag | yardım edecek, yardımcı olacak,<br />

destek olacak, desteklenecek, elinden tutacak.<br />

ахыбаp-хыбyp кæнын | axıbar-xıbur kænın |<br />

ахызт | axıjt | geçiş, geçirme, geçit, geçme; aşma, pasaj, inkılâp; menzil; intikal, ubur.<br />

ахыл кæнын | axıl kænın | dalaşmak, dövüşmek, kavga etmek, vuruşmak, çarpışmak,<br />

tepişmek, boğuşmak, savaşmak; tartışmak, münakaşa etmek, çekişmek, bozuşmak, arası<br />

açılmak.<br />

357


ахынджылæг кæнын | axıncılæg kænın | 1) dalga geçmek, alay etmek, alaya almak, şaka<br />

yapmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek; gülmek, hakaret etmek, kirletmek; 2) eğlenmek,<br />

gülünç duruma düşürmek, yuha tutmak, yuha çekmek, yuhalamak, zevklenmek, tefe almak.<br />

ахынцаг | axınsag | düşündüren; saydıran, hesaplatan; sanan; 2) davranan, ikram ettiren,<br />

bağışlatan, ağırlatan.<br />

ахынцæг (ахынцджытæ) | axınsæg | düşünen; sayan, hesaplayan; sanan; 2) davranan,<br />

ikram eden, bağışlayan, ağırlayan.<br />

ахынцæггаг (ахынцæггæгтæ) | axınsæggag | düşünmelik; saymalık, hesaplamalık;<br />

sanmalık; 2) davranmalık, ikram etmelik, bağışlamalık, ağırlamalık.<br />

ахынцæн | axınsæn | düşünülen; sayılan, hesaplanan; sanılan; 2) davranılan, ikram edilen,<br />

bağışlanan, ağırlanan.<br />

ахынцгæ | axınsgæ | düşünme; sayma, hesaplama; sanma; 2) davranma, ikram etme,<br />

bağışlama, ağırlama.<br />

ахынцгæйæ | axınsgæyæ | düşünerek; sayarak, hesaplayarak; sanarak; 2) davranarak,<br />

ikram ederek, bağışlayarak, ağırlayarak.<br />

ахынцинаг | axınsinag | düşünecek; sayacak, hesaplayacak; sanacak; 2) davranacak, ikram<br />

edecek, bağışlanacak, ağırlanacak.<br />

ахынцын (ахыгътон, ахыгътaин, ахынцдзынæн) | axınsın | 1) düşünmek; saymak,<br />

hesaplamak; sanmak; 2) davranmak, ikram etmek, bağışlamak, ağırlamak.<br />

ахыppытт кæнын | axırrıtt kænın | 1) karalamak, çizmek, silmek; 2) grev yapmak.<br />

ахыpтт-хыpтт кæнын | axırtt-xırtt kænın | 1) sık sık sümkürmek, burnunu temizlemek; 2)<br />

karalamak.<br />

ахыpхаг | axırxag | 1) sürüten, sürttürten, burnunu sürttürten; 2) çaldıran, aşırtan, kaçırtan;<br />

ayırtan, götürten, taşıtan, çarptıran; zayıflatan; 3) içki içirten, buldukça içirten, oldukça<br />

içirten.<br />

ахыpхæг (ахыpхджытæ) | axırxæg | 1) sürünen, sürtülen, burnu sürtülen 2) çalan, aşıran,<br />

kaçıran; ayıran, götüren, taşıran, çarpan; zayıflayan; 3) içki içen, buldukça içen, oldukça içen.<br />

ахыpхæггаг (ахыpхæггæгтæ) | axırxæggag | 1) sürünmelik, sürtülmelik, burnu sürtülmelik<br />

2) çalmalık, aşırmalık, kaçırmalık; ayırmalık, götürmelik, taşımalık, çarpmalık; zayıflatmalık; 3)<br />

içki içmelik, buldukça içmelik, oldukça içmelik.<br />

ахыpхæн | axırxæn | 1) sürünülen, sürtünen, burnu sürtünen; 2) çalınan, aşırılan, kaçırılan;<br />

ayırtılan, götürülen, taşınan, çarpılan; zayıflatılan; 3) içki içilen, buldukça içilen, oldukça içilen.<br />

ахыpхгæ | axırxgæ | 1) sürünme, sürtülme, burnu sürtülme; 2) çalma, aşırma, kaçırma;<br />

ayırma, götürme, taşıma, çarpma; zayıflatma; 3) içki içme, buldukça içme, oldukça içme.<br />

ахыpхгæйæ | axırxgæyæ | 1) sürünerek, sürtülerek, burnu sürtülerek; 2) çalarak, aşırarak,<br />

kaçırarak; ayırarak, götürerek, taşıyarak, çarparak; zayıflatarak; 3) içki içerek, buldukça<br />

içerek, oldukça içerek.<br />

ахыpхинаг (ахыpхинæгтæ) | axırxinag | 1) sürünecek, sürtülecek, burnu sürtülecek; 2)<br />

çalacak, aşıracak, kaçıracak; ayıracak, götürecek, taşınacak, çarpacak; zayıflatacak; 3) içki<br />

içecek, buldukça içecek, oldukça içecek.<br />

ахыpxын (ахыpxтон, ахыpxтaин, ахыpxдзынæн) | axırxın | 1) sürünmek, sürtülmek, burnu<br />

sürtülmek 2) çalmak, aşırmak, kaçırmak; ayırmak, götürmek, taşımak, çarpmak; zayıflatmak;<br />

3) içki içmek, buldukça içmek, oldukça içmek.<br />

ахыхы yæвын (уын) | axıxı uævın | kendini kesmek. порезаться<br />

ахъав-ахъав кæнын | aqav-aqav kænın | 1) sık sık hedeflemek, nişan almak, nişanlamak; 2)<br />

tasarlamak, planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek, istemek, arzulamak,<br />

karar vermek, azmetmek.<br />

358


ахъаваг | aqavag | 1) hedefleten, nişan aldıran, nişanlatan; 2) tasarlatan, planlatan, niyet<br />

ettiren, niyetinde olduran, niyetleşen, isteten, arzulatan, karar verdiren, azmettiren.<br />

ахъавæг (ахъавджытæ) | aqavæg | 1) hedefleyen, nişan alan, nişanlayan; 2) tasarlayan,<br />

planlayan, niyet eden, niyetinde olan, niyetlenen, isteyen, arzulayan, karar veren, azmeden.<br />

ахъавæггаг | aqavæggag | 1) hedeflemek, nişan almak, nişanlamak; 2) tasarlamak,<br />

planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek, istemek, arzulamak, karar vermek,<br />

azmetmek.<br />

aqavæn | 1) hedeflemelik, nişan almalık, nişanlamalık; 2) tasarlamalık, planlamalık, niyet<br />

etmelik, niyetinde olmalık, niyetlenmelik, istemelik, arzulamalık, karar vermelik, azmetmelik.<br />

ахъавгæ | aqavgæ | 1) hedefleme, nişan alma, nişanlama; 2) tasarlama, planlama, niyet<br />

etme, niyetinde olma, niyetlenme, isteme, arzulama, karar verme, azmetme.<br />

ахъавгæйæ | aqavgæyæ | 1) hedefleyerek, nişan alarak, nişanlayarak; 2) tasarlayarak,<br />

planlayarak, niyet ederek, niyetinde olarak, niyetlenerek, isteyerek, arzulayarak, karar<br />

vererek, azmederek.<br />

ахъавд | aqavd | 1) hedeflemiş, nişan almış, nişanlamış; 2) tasarlamış, planlamış, niyet<br />

etmiş, niyetinde olmuş, niyetlenmiş, istemiş, arzulamış, karar vermiş, azmetmiş.<br />

ахъавинаг | aqavinag | 1) hedeflenecek, nişan alacak, nişanlanacak; 2) tasarlanacak,<br />

planlanacak, niyet edecek, niyetinde olacak, niyetlenecek, istenecek, arzulanacak, karar<br />

verecek, azmedecek.<br />

ахъавын (ахъавыдтæн, ахъавыдaин, ахъавдзынæн) | aqavın | 1) hedeflemek, nişan<br />

almak, nişanlamak; 2) tasarlamak, planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek,<br />

istemek, arzulamak, karar vermek, azmetmek.<br />

ахъаз (æххyыс) | aqaj | 1) merhamet, himmet, rahmet, minnet, af, bağışlama, iane, ihsan,<br />

lütuf, teşvik, aman; iyilik, teveccüh, onay, atıfet; 2) yardım, yardım etme, el uzatıcı, destek,<br />

destekleme, dayanak, medet; elinden tutma, arka, arkalama; imdat, müzaheret, aracılık,<br />

muavenet; vesayet, terviç, termiye, iltizam, saye; takviye.<br />

ахъаз кæнын | aqaj kænın | 1) yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, el vermek, el<br />

uzatmak, desteklemek, sırtlamak, arkalamak; terfi ettirmek; müzaheret etmek; 2) geleceğe<br />

gitmek, avantajdan faydalanmak.<br />

ахъаз фæуын | aqaj fæunın | katkıda bulunmak, hizmet etmek, hizmet bulunmak,<br />

memuriyete bulunmak, görev yapmak, askerlik yapmak, askeri hizmete bulunmak, vatani<br />

görevde bulunmak; desteklemek. поспособствовать; сослужить службу, оказать<br />

поддержку<br />

ахъазаг | aqajag | 1) oynatan, oyun ettiren, şaka yaptıran, alay ettiren, eğleten; 2) taslatan,<br />

koyduran.<br />

ахъазæг (ахъазджытæ) | aqajæg | 1) oynayan, oyun eden, şaka yapan, alay eden, eğlenen;<br />

2) taslayan, koyan.<br />

ахъазæггаг (ахъазæггæгтæ) | aqajæggag | 1) oynamalık, oyun etmelik, şaka yapmalık, alay<br />

etmelik, eğlenmelik; 2) taslamalık, koymalık.<br />

ахъазæн | aqajæn | 1) oynanan, oyun edilen, şaka yapılan, alay edilen, eğlenilen; 2)<br />

taslanan, koyulan.<br />

ахъазгæ | aqajgæ | 1) oynama, oyun etme, şaka yapma, alay etme, eğlenme; 2) taslama,<br />

koyma.<br />

ахъазгæйæ | aqajgæyæ | 1) oynayarak, şaka yaparak, alay ederek, eğlenerek, oyun ederek;<br />

2) taslayarak, koyarak.<br />

359


ахъазгæнаг (аххyысгæнаг, аххазгæнджын) | aqajgænag | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />

yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />

destyar yapan.<br />

ахъазгæнæг (ахъазгæнджытæ) | aqajgænæg | 1. yardım eden; yardımcı, muavin, asistan;<br />

2. elulağı, yamak, aracı, yar, destyar.<br />

ахъазгæнæггаг (ахъазгæнæггæгтæ) | aqajgænæggag | yardım etmelik, yardımcı olmalık,<br />

yardımcılık, yardım edenlik; asistanlık, yamaklık, aracılık; iyi gelmelik, el vermelik, el<br />

uzatmalık, desteklemelik, sırtlamalık, arkalamalık; terfi ettirmelik; müzaheret etmelik;<br />

geleceğe gitmelik, avantajdan faydalanmalık.<br />

ахъазгæнæн | aqajgænæn | yardım edilen, yardımcı olunan, asistan yapılan; iyi gelinen, el<br />

verilen, el uzatılan, desteklenen, sırtlanan, arkalanan; terfi ettirilen; müzaheret edilen;<br />

avantajdan faydalanan.<br />

ахъазгæнгæ | aqajgængæ | yardım etme, yardımcı olma asistan olma; iyi gelme, el verme,<br />

el uzatma, destekleme, sırtlama, arkalama; terfi ettirme; müzaheret etme; geleceğe gitme,<br />

avantajdan faydalanma.<br />

ахъазгæнгæйæ | aqajgængæyæ | yardım ederek, yardımcı olarak, asistan olarak; iyi<br />

gelerek, el vererek, el uzatarak, destekleyerek, sırtlayarak, arkalayarak; terfi ettirerek;<br />

müzaheret ederek; geleceğe giderek, avantajdan faydalanarak.<br />

ахъазгæнинаг (ахъазгæнинæгтæ) | aqajgæninag | yardım edecek, yardımcı olacak,<br />

asistan olacak; iyi gelecek, el verecek, el uzatacak, desteklenecek, sırtlanacak, arkalanacak;<br />

terfi ettirecek; müzaheret edecek; geleceğe gidecek, avantajdan faydalanacak.<br />

ахъазгoнд (ахъазгæндтæ) | aqajgæninag | yardımlık, yardımcı olunmalık; iyi gelinmelik, el<br />

verelik, el uzatılmalık, desteklenmelik, sırtlanmalık, arkalanmalık; terfi ettirmelik.<br />

ахъазджын | aqajcın | yardımlı, destekli, sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili,<br />

gerçek, fiili makul, geçerli, yasal, meşru, muteber<br />

ахъаздзинад | aqajzinad | merhametlilik, yardımlık, yardımlılık, yardım etmenlik, desteklik,<br />

desteklilik, desteklemelik, desteklemelilik; arkalık; dayanaklık; imdatlık, el uzatıcılık, elinden<br />

tutmalık, müzaheretlik, aracılık, medetlik, terviçlik, termiyelik, iltizamlık, sayelik, takviyelik,<br />

takviyelilik, ianelik, yardımlık.<br />

ахъаззаг | aqajjag | 1) lüzumlu, gerekli, lazım, zaruri, zorunlu, önemli, ehemmiyetli, mühim,<br />

becit, vakur, cesim, büyük; kurumlu, kibirli; temel zorunluluk, ana zorunluluk; asıl olma,<br />

temel olma, temel olan, esas olma, ana hat; başlıca, en fazla, en ziyade, temel, esas, esasi,<br />

esaslı, baş, ser, ana, asıl, bazal, bazik, başlıca, belli başlı, umum.<br />

ахъаззаг yæвын (уын) | aqajjag uævın | zorunlu olmak, çekirdek olmak, ana hat olmak,<br />

ana olmak; 2) dürüstçe, hatırı sayılır, oldukça büyük, adamakıllı, mükemmel, enfes.<br />

ахъазинаг (ахъазинæгтæ) | aqajinag | 1) oynanacak, şaka yapacak, alay edecek, eğlenecek,<br />

oyun edecek, oyun edecek, alay edecek, eğlenecek; 2) şaka yapacak, taslanacak, koyacak.<br />

ахъазхъoм | aqajqom | yardım edecek durumda, yardımcı edebilecek, yardım etmek için<br />

yetenekli.<br />

ахъазхъyаг (ахъазхъyæгтæ) | aqajquag | yardımsız.<br />

ахъазын (ахъазыдтæн, ахъазыдaин, ахъаздзынæн) | aqajın | 1) oynamak, oyuncunun<br />

oyun yeteneğini sergilemesi, şaka yapmak, alay etmek, eğlenmek, oyun etmek, oyun etmek,<br />

alay etmek, eğlenmek; 2) şaka yapmak, bir numarayı oynamak, taslamak, koymak.<br />

ахъайтap yæвын (yын) | aqaytar uævın | cesaretlenmek, yüreklenmek, cesur olmak,<br />

cesaret gelmek, cesarete gelmek, cesaret almak, cesaretli olmak, cesaretlilik göstermek,<br />

atılgan olmak, korkusuz olmak, kahraman olmak.<br />

360


ахъандзaл yæвын (yын) | aqanzal uævın | 1) esnek olmak; 2) uyumak, uykuya dalmak;<br />

gözerini hayata yummak, ölmeyi oynamak; 3) ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek,<br />

sönmek, can vermek.<br />

ахъаpæг кæнын | aqaræg kænın | ağıt yakmak, ölü ardından ağlamak, ölüye yas tutmak,<br />

ölü arkasından acılı şiir okumak, ölü haline ağlamak, ölüye ağlayıp sızlamak, ölüye sızlamak.<br />

ахъаpæн | aqaræn | 1) sızılan, süzülen, sinilen, vurulan; içine çekilen, özümlenen, nüfuz<br />

edilen, emilen, içilen, cezp edilen, geçinilen, doyurulan, beslenilen, doyulan, ıslanılan; hamile<br />

bırakılan; 2) girilen, yayılan, sokulan, kaçılan; 3) akla getirilen, önerilen, teklif edilen, ikram<br />

edilen, çıkarılan, sunulan, söylenen; reklam edilen, reklamı yapılan.<br />

ахъаpгæ | aqargæ | 1) sızma, süzülme, süzme, sinme, vurma; içine çekme, özümleme, nüfuz<br />

etme, emme, içme, cezp etme, geçinme, doyurulma, beslenme, doyma, ıslanma; hamile<br />

bırakma; 2) girme, yayılma, sokulma, kaçma; 3) akla getirme, önerme, teklif etme, ikram<br />

etme, çıkarma, sunma, söyleme; reklam etme, reklamını yapma.<br />

ахъаpгæйæ | aqargæyæ | 1) sızarak, süzülerek, süzerek, sinerek, vurarak; içine çekerek,<br />

özümleyerek, nüfuz ederek, emerek, içerek, cezp ederek, geçinerek, doyurularak,<br />

beslenerek, doyarak, ıslanarak; hamile bırakarak; 2) girerek, yayılarak, sokularak, kaçarak; 3)<br />

akla getirerek, önererek, teklif ederek, ikram ederek, çıkararak, sunarak, söyleyerek; reklam<br />

ederek, reklamını yaparak.<br />

ахъаpинаг (ахъаpинæгтæ) | aqarinag | 1) sızacak, süzülecek, süzecek, sinecek, vuracak;<br />

içine çekecek, özümlenecek, nüfuz edecek, emecek, içecek, cezp edecek, geçinecek,<br />

doyurulacak, beslenecek, doyacak, ıslanacak; hamile bırakacak; 2) girecek, yayılacak,<br />

sokulacak, kaçacak; 3) akla getirecek, önerecek, teklif edecek, ikram edecek, çıkaracak,<br />

sunacak, söylenecek; reklam edecek, reklamını yapacak.<br />

ахъаpм кæнын | aqarm kænın | 1) ısıtmak; 2) yakmak, yaktırmak, eritmek; 3) ısıttırmak,<br />

hohlamak.<br />

ахъаpм yæвын (yын) | aqarm uævın | 1) ısınmak, bir şey ısıtmak; 2) yakmak, yakılmak,<br />

erimek; 3) ısıtılmak; ılık olmak, hohlamak.<br />

ахъаpын [ахъаpыдта, ахъаpыдтaид, ахъаpдзæн (-и, -ис)] | aqarın | 1) sızmak, süzülmek,<br />

süzmek, sinmek, vurmak; içine çekmek, özümlemek, nüfuz etmek, emmek, içmek, cezp<br />

etmek, geçinmek, doyurulmak, beslenmek, doymak, ıslanmak; hamile bırakmak; 2) girmek,<br />

yayılmak, sokulmak, kaçmak; 3) akla getirmek, önermek, teklif etmek, ikram etmek,<br />

çıkarmak, sunmak, söylemek; reklam etmek, reklamını yapmak.<br />

ахъаyгъa кæнын | aqauğa kænın | 1) kavga etmek, çatışmak, tartışmak, bozuşmak,<br />

anlaşmazlık çıkarmak; 2) münakaşa etmek, münakaşaya girmek, becelleşmek, cebelleşmek;<br />

bahis tutuşmak, yarışmak, bahse girişmek, boy ölçüşmek, yüzleşmek.<br />

ахъахъхъæнаг | aqaqqænag | 1) saklatan, muhafaza ettiren, korutan, tutan; bekleten,<br />

durduran, baki tutan, muhafaza ettiren, bozmayan, genç görünen; 2) izleten; 3) baktıran,<br />

bakışan, göz attıran; inceleten, gördüren, yorumlatan; 4) bekleten.<br />

ахъахъхъæнæг (ахъахъхъæнджытæ) | aqaqqænæg | 1) saklayan, muhafaza eden,<br />

koruyan, tutan; 2) izleten, izleyen; 3) bakan, bakınan, göz atan; inceleyen, gören,<br />

yorumlayan; 4) duran, baki duran, muhafaza eden, bozmayan, genç görünen; bekleyen.<br />

ахъахъхъæнæггаг | aqaqqænæggag | 1) saklamalık, muhafaza etmelik, korumalık,<br />

tutmalık; durmalık, baki durmalık, muhafaza edinmelik, bozulmamalık, genç görünmelik; 2)<br />

izletmelik, izlemelik; 3) bakmalık, bakınmalık, göz atmalık; incelemelik, görmelik,<br />

yorumlamalık; 4) beklemelik, bekletmelik.<br />

361


ахъахъхъæнæн | aqaqqænæn | 1) saklanan, muhafaza edilen, korunan, tutulan; duran,<br />

baki duran, muhafaza edinen, bozulmayan, genç görünen; 2) izleten, izlenen; 3) bakınan, göz<br />

atılank; incelenen, görünen, yorumlanan; 4) beklenen, bekletilen.<br />

ахъахъхъæнгæ | aqaqqængæ | 1) saklama, muhafaza etme, koruma, tutma; durma, baki<br />

durma, muhafaza edinme, bozulmama, genç görünme ; 2) izletme, izleme; 3) bakma,<br />

bakınma, göz atma; inceleme, inceleme, görme, yorumlama; 4) bekleme, bekletme.<br />

ахъахъхъæнгæйæ | aqaqqængæyæ | 1) saklayarak, muhafaza ederek, koruyarak, tutarak;<br />

durarak, baki durarak, muhafaza edinerek, bozulmayarak, genç görünerek; 2) izleterek,<br />

izleyerek; 3) bakarak, bakınarak, göz atarak; inceleyerek, görerek, yorumlayarak; 4)<br />

bekleyerek, bekleterek.<br />

ахъахъхъæнинаг (ахъахъхъæнинæгтæ) | aqaqqæninag | 1) saklanacak, muhafaza edecek,<br />

korunacak, tutacak; duracak, baki duracak, muhafaza edinecek, bozulmayacak, genç<br />

görünecek; 2) izletecek, izlenecek; 3) bakacak, bakınacak, göz atacak; incelenecek, görecek,<br />

yorumlanacak; 4) beklenecek, bekletecek.<br />

ахъахъхъæнын (ахъахъхъæдтон, ахъахъхъæдтaин, ахъахъхъæндзынæн) | aqaqqænın |<br />

1) saklamak, muhafaza etmek, korumak, tutmak; durmak, baki durmak, muhafaza edinmek,<br />

bozulmamak, genç görünmek; 2) izletmek, izlemek; 3) bakmak, bakınmak, göz atmak;<br />

incelemek, görmek, yorumlamak; 4) beklemek, bekletmek.<br />

ахъæбæp кæнын | aqæbær kænın | 1) sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek, sağlam yapmak;<br />

kurutmak, sertleşmek, sert yapmak, katı yapmak, kesif kılmak; duygusuz yapmak; 2) metal<br />

tavlamak, çelikleştirmek; 3) sinirlendirmek, cansızlaştırmak.<br />

ахъæбæp yæвын (yын) | aqæbær uævın | 1) sağlamlaşmak; sertleşmek, sertleştirilmek,<br />

donmak, katılaşmak; 2) metali tavlamak, çelikleşmek; 3) bayatlamak, bayatlaşmak,<br />

nasırlaşmak.<br />

ахъæбыc кæнын | aqæbış kænın | kucaklamak, sarmak.<br />

ахъæздыг кæнын | aqæjdıg kænın | zenginleştirmek, çabukça zenginleştirmek, zengin<br />

etmek, başarılı yapmak, kıymetlendirmek.<br />

ахъæздыг yæвын (yын) | aqæjdıg uævın | zenginleşmek, zengin olmak, çabukça zengin<br />

olmak, servet sahibi olmak, mallanmak, mal edinmek, başarılı olmak, kıymetlendirilmek.<br />

ахъæл | aqæl | korku, umursama, ihtiyat.<br />

ахъæлæбa кæнын | aqælæba kænın | gürültü yapmak, gürültü etmek, gürültü çıkarmak,<br />

patırtı yapmak, gürüldemek, patırdamak, afallamak, sansasyon yaratmak, tartışmak,<br />

neşelendirmek için dalaşmak, eğlendirmek için kalabalık etmek, şarlatanlık için tartışmak,<br />

münakaşaya girmek, becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bahis tutuşmak,<br />

yarışmak, bahse girişmek, münakaşa etmek, tartışmak, çatışmak, boy ölçüşmek.<br />

ахъæлæбa yæвын (yын) | aqælæba uævın | eğlendirmek, kalabalık etmek, dalaşmak,<br />

çekişmek, kavga etmek, arası açılmak, kavga etmek.<br />

ахъæлдзæг кæнын | aqælzæg kænın | neşelendirmek, şenlendirmek, sevindirmek,<br />

eğlendirmek, gönül açmak, güldürmek<br />

ахъæлдзæг yæвын (yын) | aqælzæg uævın | neşelenmek, şenlenmek, sevinmek, sevinçli<br />

olmak, keyifli gelmek, gönül açılmak, eğlendirmek<br />

ахъæлдзинад | aqælzinad | korkululuk, umursallık, ihtiyatlık.<br />

ахъæмп кæнын | aqæmp kænın | 1. samana döndürmek, saman haline dönüşmek, çöpe<br />

dönmek, kıla dönmek; iğne ipliğe döndürmek, iğneye dönmek; 2. dövmek, ezmek.<br />

ахъæмп yæвын | aqæmp uævın | 1. samana dönmek, saman haline gelmek; iğne ipliğe<br />

dönmek, iğneye dönmek, çöp gibi olmak, kıl olmak; 2. uyumak, uykuya dalmak; ölüm<br />

uykusuna yatmak, pineklemek; ölmek, vefat etmek.<br />

362


ахъæрзаг | aqærjag | inleten, sızlatan.<br />

ахъæрзæг (ахъæрзджытæ) | aqærjæg | inleyen, sızlayan.<br />

ахъæрзæн | aqærjæn | inlenilen, sızlanılan.<br />

ахъæрзгæ | aqærjgæ | inleme, sızlanma.<br />

ахъæрзгæйæ | aqærjgæyæ | inleyerek, sızlayarak.<br />

ахъæрзинаг (ахъæрзинæгтæ) | aqærjinag | inlenecek, sızlanacak.<br />

ахъæрзын [ахъæрзыд (-и, -ис), ахъæрзыдтaид, ахъæрздзæн (-и, -ис)] | aqærjın |<br />

inlemek, sızlanmak.<br />

ахъæpзын кæнын | aqærjın kænın | inletmek, sızlatmak.<br />

ахъæp кæнын | aqær kænın | 1) seslenmek, çağırmak, çağırtmak, bağırtmak, nara atmak,<br />

duymaya çalışmak; 2) dağıtmak, neşretmek, yaymak, yayımlamak, yaygın duruma gelmek,<br />

yaygınlaştırmak, salmak; 3) sürmek, kovmak, kovalamak, savmak, defetmek, dehlemek,<br />

koşturmak, haylamak, haydalamak, acele ettirmek, dürtmek, damıtmak, gitmek.<br />

ахъæp yæвын (yын) | aqær uævın | bağırmak, bağırılmak, herkese yayılmak, el âleme<br />

bildirmek, dağıtmak, dağıtılmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet<br />

etmek, istila etmek, şenelmek.<br />

ахъæyбæcтаг (ахъæyбæcтæгтæ) | aqæubæştag | köylü, aynı köylü.<br />

ахъæyккаг (ахъæyккæгтæ) | aqæukkag | köylü, aynı köylü, bu köylü; buradaki, buralı,<br />

şuralı; köyde oturan yerel, yerel, köy sakini, köyün yerleşik sakini.<br />

ахъeллay кæнын | aqyellau kænın | 1) sallanmak, hafifçe sallanmak, salınmak; 2) yavaşça<br />

yuvarlanmak, yavaşça gitmek, yavaş yavaş gitmek.<br />

ахъиaмæт кæнын | aqiamæt kænın | kıyamet koparmak, ıstırap çekmek, azap çekmek,<br />

rahatsız olmak, didinmek, çalışmak, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ахъизæмap кæнын | aqijæmar kænın | ıstırap çekmek, azap çekmek, kurban olmak,<br />

kurban gitmek, zarar görmek, zararlı çıkmak, zarar etmek, rahatsız olmak, didinmek.<br />

ахъил кæнын | aqil kænın | 1) dönmek, döndürmek, devirmek, çevirmek, karıştırmak,<br />

yıkmak, düşürmek, aşağı düşürmek, altüst etmek; 2) kaldırmak, kaldırtmak, azıcık kaldırmak,<br />

çıkarmak, yükseltmek, yüceltmek, yüklemek, yığmak, almak, aşağı almak, koparmak,<br />

yüzdürmek, artırmak.<br />

ахъил yæвын (yын) | aqil uævın | dönmek, devrilmek, yıkılmak, yığılmak, çevrilmek,<br />

düşmek, aşağı düşmek, uçmak, azıcık kalkmak, yağmak, dökülmek, çökmek, şehit olmak.<br />

ахъилгæнаг | aqilgænag | 1) döndürten, devirten, çevirten, karıştırtan, yıktıran, düşürten,<br />

aşağı düşürten, altüst ettiren; 2) kaldırtan, azıcık kaldırtan, çıkartan, yükselten, yücelten,<br />

yükleten, yığdıran, aldıran, aşağı aldıran, kopartan, yüzdürten, arttırtan.<br />

ахъилгæнæг (ахъилгæнджытæ) | aqilgænæg | dönen, devrilen, çeviren, çevrilen,<br />

karıştıran, yıkılan, yığılan, düşen, aşağı düşen, uçan, kaldıran, azıcık kalkan, yağan, çıkaran,<br />

yükselen, yücelen, dökülen, çöken, şehit olan.<br />

ахъилгæнæггаг (ахъилгæнæггæгтæ) | aqilgænæggag | 1) dönmelik, döndürmelik,<br />

devirmelik, çevirmelik, karıştırmalık, yıkmalık, düşürmelik, aşağı düşürmelik, altüst etmelik;<br />

2) kaldırmalık, kaldırtmalık, azıcık kaldırmalık, çıkarmalık, yükseltmelik, yüceltmelik,<br />

yüklemelik, yığmalık, almalık, aşağı almalık, koparmalık, yüzdürmelik, artırmalık.<br />

ахъилгæнæн | aqilgænæn | 1) dönme, döndürme, devirme, çevirme, karıştırma, yıkma,<br />

düşürme, aşağı düşürme, altüst etme; 2) kaldırma, kaldırtma, azıcık kaldırma, çıkarma,<br />

yükseltme, yüceltme, yükleme, yığma, alma, aşağı alma, koparma, yüzdürme, artırma.<br />

ахъилгæнгæ | aqilgængæ | 1) dönme, döndürme, devirme, çevirme, karıştırma, yıkma,<br />

düşürme, aşağı düşürme, altüst etme; 2) kaldırma, kaldırtma, azıcık kaldırma, çıkarma,<br />

yükseltme, yüceltme, yükleme, yığma, alma, aşağı alma, koparma, yüzdürme, artırma.<br />

363


ахъилгæнгæйæ | aqilgængæyæ | 1) dönerek, döndürerek, devirerek, çevirerek,<br />

karıştırarak, yıkarak, düşürerek, aşağı düşürerek, altüst ederek; 2) kaldırarak, kaldırtarak,<br />

azıcık kaldırarak, çıkararak, yükselterek, yücelterek, yükleyerek, yığarak, alarak, aşağı alarak,<br />

kopararak, yüzdürerek, artırarak.<br />

ахъилгæнинаг (ахъилгæнинæгтæ) | aqilgæninag | 1) dönecek, döndürecek, devirecek,<br />

çevirecek, karıştıracak, yıkacak, düşürecek, aşağı düşürecek, altüst edecek; 2) kaldıracak,<br />

kaldırtacak, azıcık kaldıracak, çıkaracak, yükseltecek, yüceltecek, yükleyecek, yığacak, alacak,<br />

aşağı alacak, koparacak, yüzdürecek, artıracak.<br />

ахъинон | aqinon | çirkin, kötü, tatsız, iğrenç, ters, aksi, öfke uyandırıcı, terbiyesiz, ahlaksız,<br />

şok edici; ахъинон ми | aqinon mi | pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, iğrenç, açık saçık, edepsiz,<br />

tebriyesiz, ahlaksız şey, nesne, olay, yaratık, canlı, gerekli şey, ihtiyaç; ахъинон митæ<br />

кæнын | aqinon mitæ kænın | rezilce, pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, iğrenç, açık saçık,<br />

edepsiz, tabiyesiz, ahlaksız davranmak, hareket etmek.<br />

ахъинондзинад | aqinonzinad | çirkinlik, kötülük, tatsızlık, iğrençlik, terslik, aksilik, öfke<br />

uyandırıcılık, terbiyesizlik, ahlaksızlık, şok edicilik; küçük düşürmelik, itibarını zedelemelik,<br />

gözden düşürmelik, rezil etmenlik, gözden düşürücü şeylik, yüz karalılık, kara lekelik, gözden<br />

düşmelik.<br />

ахъиy-хъиy кæнын | aqiu-qiu kænın | 1) sızlanmak; mızmızlanmak, mırıldanmak; 2)<br />

inlemek, hoşnutsuzluk belirtmek.<br />

ахъминца | aqminsa |<br />

ахъомыл кæнын | aqomıl kænın | büyümek, olgunlaşmak, gelişmek, yetişmek, yetişkin<br />

yapmak; yetiştirmek, eğitmek, yeniden eğitmek, terbiye etmek, ıslah etmek; aşılamak,<br />

esermek, beslemek.<br />

ахъомыл yæвын (yын) | aqomıl uævın | büyümek, büyütmek, büyük olmak, erinleşmek,<br />

olgunlaşmak; yetişkin olmak, dinçleşmek; bitmek, artmak, kısa gelmek.<br />

ахъомыл сывæллæттæ | aqomıl şıvællættæ | büyümüş çocuklar, genç çocuklar, ergen<br />

çocuklar, gençlik dönemi.<br />

ахъомылдзинад | aqomzinad | gençlik, yetişkinlik, olgunluk, büyüklük.<br />

ахъимaг кæнын | aqimag kænın | çaldırmak, aşırtmak, kaçırtmak, kaldırtmak, kaptırmak.<br />

ахъимaг yæвын (yын) | aqimag uævın | aşırmak, çalmak, çalınmak, çalıntı olmak.<br />

ахъyлoн кæнын | aqulon kænın | 1) boyamak, yeniden boyamak, bir daha boyamak;<br />

alacalanmak, alaca yapmak; 2) kirletmek, pisletmek, çamurlamak, bulamak, bulaştırmak,<br />

balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, sıvamak, fesat yapmak; 3) düşünmek, ilgilendirmek,<br />

önyargılı kılmak.<br />

ахъyлoн yæвын (yын) | aqulon uævın | değişik renklerde olmak, çeşitli olmak; kirlenmek,<br />

bulanmak, pislenmek, çamurlanmak, lekeli olmak.<br />

ахъyc кæнын | aquş kænın | doldurmak, kapamak, zorlamak, zorunda bırakmak, zorunlu<br />

kılmak, gerekli kılmak, mecbur etmek; sessizlik, sessiz yapmak; çabukça sakinleştirmek,<br />

sakinleşmek, teskin etmek, teselli etmek, teselli vermek, avundurmak, yatıştırmak,<br />

dindirmek, hızla bastırmak, rahatlatmak.<br />

ахъyc yæвын (yын) | aquş uævın | 1) sessiz olmak, sessiz tutmak, sesini çıkarmamak,<br />

sakinleşmek, sakinleştirmek; susmak, suspus olmak, uslanmak, durulmak, teskin olmak,<br />

yatışmak, avunmak; 2) zayıflamak; rahatlamak, rahatlamak; 3) dinmek, durmak, durdurmak,<br />

yağmuru durdurmak, kesilmek, sona ermek, kalmak.<br />

ахъуыдaтт кæнын | aquıdatt kænın | прокудахтать<br />

ахъуыды | aquıdı | düşünme, düşünce, fark etme, farkına varma.<br />

364


ахъуыды кæнын | aquıdı kænın | 1) düşünmek, iyice düşünmek, düşünceye dalmak,<br />

içeriden geçirmek, akıldan geçirmek, fıkratmak, ölçüp biçmek, ölçümlemek, tartmak,<br />

uslamlamak; 2) yansıtmak, fark etmek, farkına varmak, daldırmak, duraksamak.<br />

ахъуыдыгæнаг | aquıdıgænag | makul, sağduyulu, muhakemeli, izanlı, şuurlu, hakimane;<br />

düşündüren, fark ettiren, farkına vardıran, düşünceye daldıran, içeriden geçirten, akıldan<br />

geçirten, fıkratan, ölçüp biçtiren, ölçümleten, tartan, uslamlatan; yansıtan, fark ettiren,<br />

farkına vardıran, daldırtan, duraksatan.<br />

ахъуыдыгæнæг (ахъуыдыгæнджытæ) | aquıdıgænag | düşünen, fark eden, farkına varan,<br />

düşünceye dalan, içeriden geçiren, akıldan geçiren, fıkratan, ölçüp biçen, ölçümleyen, tartan,<br />

uslamlayan; yansıtan, daldıran, duraksayan.<br />

ахъуыдыгæнæггаг (ахъуыдыгæнæггæгтæ) | aquıdıgænæggag | düşünmelik, fark<br />

ettirmelik, farkına varmalık, düşünceye dalmalık, içeriden geçirmelik, akıldan geçirmelik,<br />

fıkratmalık, ölçüp biçmelik, ölçümlemelik, tartmalık, uslamlamalık; yansıtmalık, fark etmelik,<br />

farkına varmalık, daldırmalık, duraksamalık.<br />

ахъуыдыгæнæн | aquıdıgænæn | düşünülen, fark edilen, farkına varılan, düşünceye<br />

dalınan, içeriden geçirilen, akıldan geçirilen, fıkratılan, ölçüp biçilen, ölçümlenen, tartılan,<br />

uslamlanan; yansıtılan, fark edilen, farkına varılan, daldırılan, duraklanılan.<br />

ахъуыдыгæнгæ | aquıdıgængæ | düşünme, fark etme, farkına varma, düşünceye dalma,<br />

içeriden geçirme, akıldan geçirme, fıkratma, ölçüp biçme, ölçümleme, tartma, uslamlama;<br />

yansıtma, fark etme, farkına varma, daldırma, duraksama.<br />

ахъуыдыгæнгæйæ | aquıdıgængæyæ | düşünerek, fark ederek, farkına vararak, düşünceye<br />

dalarak, içeriden geçirerek, akıldan geçirerek, fıkratarak, ölçüp biçerek, ölçümleyerek,<br />

tartarak, uslamlayarak; yansıtarak, fark ederek, farkına vararak, daldırarak, duraksayarak.<br />

ахъуыдыгæнинаг (ахъуыдыгæнинæгтæ) | aquıdıgæninag | düşünecek, fark edecek,<br />

farkına varacak, düşünceye dalacak, içeriden geçirecek, akıldan geçirecek, fıkratacak, ölçüp<br />

biçecek, ölçümlenecek, tartacak, uslamlanacak; yansıtacak, fark edecek, farkına varacak,<br />

daldıracak, duraklanacak.<br />

ахъуыдыгoнд | aquıdıgond | ölçülüp biçilmiş, ölçülü, hesaplı, düşünülmüş, iyice<br />

düşünülmüş, fark edilmiş, farkına varılmış.<br />

ахъуыдыйаг | aquıdıyag | dikkate değer, ilgiye layık, aldırışa değer, nazara layık;<br />

düşünmeye değer, düşünüp taşınma; iyice düşünme, düşünceye dalma, daldırma,<br />

duraksama, zikretme, duraksama, sanma, zannetme.<br />

ахъуыдыйæ | aquıdıyæ | düşününce, fark edince, farkına varınca, düşünceye dalınca,<br />

içeriden geçirince, akıldan geçirince, fıkratınca, ölçüp biçince, ölçümlenince, tartınca,<br />

uslamlanınca; yansıtınca, fark edince, farkına varınca, daldırınca, duraklanınca.<br />

ахъуыз-ахъуыз кæнын | aquıj-aquıj kænın | 1) sık sık sinsice yapmak, gizlice yapmak,<br />

gizlice sürünmek, sinsice sızmak, sinsice saldırmak, gizlice saldırı yapmak; 2) çıkış yapmak,<br />

sorti yapmak.<br />

ахъуызаг | aquıjag | 1) sinsice yaptıran, gizlice yaptıran, gizlice süründüren, sinsice sızlatan,<br />

sinsice saldırtan, gizlice saldırı yaptıran; 2) çıkış yaptıran, sorti yaptıran.<br />

ахъуызæг (ахъуызджытæ) | aquıjæg | 1) sinsice yapan, gizlice yapan, gizlice sürünen,<br />

sinsice sızan, sinsice saldıran, gizlice saldırı yapan; 2) çıkış yapan, sorti yapan.<br />

ахъуызæггаг | aquıjæggag | 1) sinsice yapmalık, gizlice yapmalık, gizlice sürünmelik, sinsice<br />

sızmalık, sinsice saldırmalık, gizlice saldırı yapmalık; 2) çıkış yapmalık, sorti yapmalık.<br />

ахъуызæн | aquıjæn | 1) sinsice yapılan, gizlice yapılan, gizlice sürünülen, sinsice sızılan,<br />

sinsice saldırılan, gizlice saldırı yapılan; 2) çıkış yapılan, sorti yapılan.<br />

365


ахъуызгæ | aquıjgæ | 1) sinsice yapma, gizlice yapma, gizlice sürünme, sinsice sızma, sinsice<br />

saldırma, gizlice saldırı yapma; 2) çıkış yapma, sorti yapma.<br />

ахъуызгæйæ | aquıjgæyæ | 1) sinsice yaparak, gizlice yaparak, gizlice sürünerek, sinsice<br />

sızarak, sinsice saldırarak, gizlice saldırı yaparak; 2) çıkış yaparak, sorti yaparak.<br />

ахъуызинаг (ахъуызинæгтæ) | aquıjinag | 1) sinsice yapacak, gizlice yapacak, gizlice<br />

sürünecek, sinsice sızacak, sinsice saldıracak, gizlice saldırı yapacak; 2) çıkış yapacak, sorti<br />

yapacak.<br />

ахъуызын (ахъуызыдтæн, ахъуызыдaин, ахъуыздзынæн) | aquıjın | 1) sinsice yapmak,<br />

gizlice yapmak, gizlice sürünmek, sinsice sızmak, sinsice saldırmak, gizlice saldırı yapmak; 2)<br />

çıkış yapmak, sorti yapmak.<br />

ахъуын yæвын (yын) | aquın uævın | 1) alevlenmek, kızmak, kızgın olmak, köpürmek,<br />

parlamak, tepesi atmak, hiddetlenmek, darılmak, küsmek, içerlemek, kırılmak; 2) dalaşmak,<br />

tartışmak, çekişmek, kavga etmek, arası açılmak, bozuşmak.<br />

ахъуынa yæвын (yын) | aquına uævın | küflenmek, küflü olmak, küf örtmek, yosunlanmak,<br />

humus ile örtülmek.<br />

ахъуыpдyxæн кæнын | aquırduxæn kænın | 1) boğuşmak, cebelleşmek, dalaşmak, ıstırap<br />

çekmek, tartışmak; alevlenmek, kızgın olmak; çekmek, zarar etmek; 2) hasta olmak.<br />

ахъуыppытт кæнын | aquırrıtt kænın | yudumlamak, bir yudumda almak; gaz çıkarmak,<br />

osurmak.<br />

ахъуыртт кæнын | aquırtt kænın | yudumlamak, bir defada yudumlamak, bir nefeste<br />

içmek, bir yudumda almak, fon dip yapmak, bir seferde yutmak.<br />

ахъуытты кæнын | aquıttı kænın | çıkartmak, çıkarmak, kapıyı göstertmek, kapı dışarı<br />

etmek, sınır dışı etmek, savmak, başından savdırmak, uzaklaştırmak, yol vermek, kovmak;<br />

kapatmak, boş vermek, önemsetmemek, hazfetmek, çektirmek, kaldırmak, gidermek, almak,<br />

yok etmek, silmek.<br />

ахъуытты yæвын (yын) | aquıttı uævın | çıkarılmak, başından savılmak, kapı gösterilmek,<br />

bırakılmak, önemsememek; temizlenmek, kapatmak, boş vermek.<br />

ахъыг кæнын | aqıg kænın | 1) üzülmek, bir süre için acı çekmek, bir süre için sıkılmak,<br />

sıkmak, sıkıntı vermek; 2) usandırmak, usanmak, usanç vermek, usanç getirmek, bezdirmek,<br />

bıkmak, bıktırmak, gına getirmek, kabak tadı vermek, bıkmak, esnetmek, canını sıkmak,<br />

şişirmek.<br />

ахъыг yæвын (yын) | aqıg uævın | 1) sıkılmak, canı sıkılmak, usanmak, bıkmak, esnetmek,<br />

kanıksamak, sataşmak; bezmek, bezilmek, gına gelmek, gına getirilmek, usanç verilmek,<br />

usanç getirmek, şişirmek, kabak tadı verilmek; özlemek, acı çekmek; 2) hasta olmak.<br />

ахъыдзы кæнын | aqızı kænın | gıdıklamak, gıdıklanmak, gıcıklamak.<br />

ахъынцъым кæнын | aqıntsım kænın | bir süre kederlenmek, gamlanmak, üzülmek, acı<br />

çekmek.<br />

ахъынын | aqının | yankılanmak.<br />

ахъыpнаг | aqırnag | vokal yaptıran.<br />

ахъыpнæг (ахъыpнджытæ) | aqırnæg | vokal yapan.<br />

ахъыpнæггаг (ахъыpнджытæ) | aqırnæggag | vokal yapmalık.<br />

ахъыpнæн | aqırnæn | vokal yapılan.<br />

ахъыpнгæ | aqırngæ | vokal yapma.<br />

ахъыpнгæйæ | aqırngæyæ | vokal yaparak.<br />

ахъыpнинаг | aqırninag | vokal yapacak.<br />

ахъынцъым кæнын | аqınshım kænın | sıkı yapmak, üzülmek. потужить, погоревать<br />

366


ахъыpнын (ахъыpныдтoн, ахъыpныдтaин, ахъыpндзынæн) | aqırnın | vokal yapmak,<br />

nakarat bölümünü tekrarlamak, şarkıya eşlik etmek.<br />

ахъыc-хъыc кæнын | аqış-qış kænın | gıcırdamak, gıcırdatmak. поскрипеть.<br />

ацaгaинаг | asagainag | koşacak, dörtnala koşacak, dörtnala uzaklaşacak, dörtnala<br />

ayrılacak, dörtnala yol alacak, dörtnala koşuda çalıştırılacak, doludizgin gidecek; atlanacak;<br />

uzaktan atlanacak; acele edecek; uçacak, koşarak gidecek, akarak gidecek, seri gidecek,<br />

seğirtecek.<br />

ацaгaй-ацaгaй кæнын | asagay-asagay kænın | sık sık koşmak, dörtnala koşmak, dörtnala<br />

uzaklaşmak, dörtnala ayrılmak, dörtnala yol almak, dörtnala koşuda çalıştırılmak, doludizgin<br />

gitmek; atlamak; uzaktan atlamak; acele etmek; uçmak, koşarak gitmek, akarak gitmek, seri<br />

gitmek, seğirtmek.<br />

ацaгaйæг (ацaгaйджытæ) | asagayæg | koşan, dörtnala koşan, dörtnala uzaklaşan,<br />

dörtnala ayrılan, dörtnala yol alan, dörtnala koşuda çalıştırılan, doludizgin giden; atlayan;<br />

uzaktan atlayan; acele eden; uçan, koşarak giden, akarak giden, seri giden, seğirten.<br />

ацaгaйæггаг | asagayæggag | koşmalık, dörtnala koşmalık, dörtnala uzaklaşmalık, dörtnala<br />

ayrılmalık, dörtnala yol almalık, dörtnala koşuda çalıştırılmalık, doludizgin gitmelik; atlamalık;<br />

uzaktan atlamalık; acele etmelik; uçmalık, koşarak gitmelik, akarak gitmelik, seri gitmelik,<br />

seğirtmelik.<br />

ацaгaйæн | asagayæn | koşulan, dörtnala koşulan, dörtnala uzaklaşılan, dörtnala ayrılanan,<br />

dörtnala yol alınan, dörtnala koşuda çalıştırılan, doludizgin gidilen; atlanılan; uzaktan<br />

atlanılan; acele edilen; uçulan, koşarak gidilen, akarak gidilen, seri gidilen, seğirtilen.<br />

ацaгaйгæ | asagaygæ | koşma, dörtnala koşma, dörtnala uzaklaşma, dörtnala ayrılma,<br />

dörtnala yol alma, dörtnala koşuda çalıştırılma, doludizgin gitme; atlama; uzaktan atlama;<br />

acele etme; uçma, koşarak gitme, akarak gitme, seri gitme, seğirtme.<br />

ацaгaйгæйæ | asagaygæy | koşarak, dörtnala koşarak, dörtnala uzaklaşarak, dörtnala<br />

ayrılarak, dörtnala yol alarak, dörtnala koşuda çalıştırılarak, doludizgin giderek; atlayarak;<br />

uzaktan atlayarak; acele ederek; uçarak, koşar giderek, akar giderek, seri giderek, seğirterek.<br />

ацaгaйд (ацaгæйджытæ) | asagayd | koşmuş, dörtnala koşmuş, dörtnala uzaklaşmış,<br />

dörtnala ayrılmış, dörtnala yol almış, dörtnala koşuda çalıştırılmış, doludizgin gitmiş; atlamış;<br />

uzaktan atlamış; acele etmiş; uçmuş, koşarak gitmiş, akarak gitmiş, seri gitmiş, seğirtmiş.<br />

ацaгaйын (ацaгaйдтoн, ацaгaйдтaин, ацaгaйдзынæн) | asagayın | koşmak, dörtnala<br />

koşmak, dörtnala uzaklaşmak, dörtnala ayrılmak, dörtnala yol almak, dörtnala koşuda<br />

çalıştırılmak, doludizgin gitmek; atlamak; uzaktan atlamak; acele etmek; uçmak, koşarak<br />

gitmek, akarak gitmek, seri gitmek, seğirtmek.<br />

ацaгyp-ацaгyp кæнын | asagur-asagur kænın | sık sık aramak, bakmak.<br />

ацaгypаг | asagurag | aratan, baktıran.<br />

ацaгypæг (ацaгypджытæ) | asaguræg | arayan, bakan.<br />

ацaгypæггаг (ацaгypæггæгтæ) | asaguræggag | aramalık, bakmalık.<br />

ацaгypæн | asaguræn | aranan, bakılan.<br />

ацaгypгæ | asagurgæ | arama, bakma.<br />

ацaгypгæйæ | asagurgæyæ | arayarak, bakarak.<br />

ацaгypинаг | asagurinag | aranacak, bakacak.<br />

ацaгypын (ацaгyыpдтoн, ацaгyыpдтaин, ацaгypдзынæн) | asagurın | aramak, bakmak.<br />

ацaгyыpд (ацaгyыpдтытæ) | asaguırd | aramış, bakmış.<br />

aцагфсым, aцæфcын | asagfşım, asæfşın | 1) yumuşamak, erimek, eritmek, çözmek; 2)<br />

yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak, tutkallamak, tutkallanmak.<br />

367


ацaйдaгъ yæвын (yын) | asaydağ uævın | 1) başlamak, girişmek, aklına koymak, girişmek,<br />

düşünmek; 2) alışmak, adet edinmek, hep gitmek, hep gelmek, öğrenmek, dadanmak, huy<br />

edinmek; ayağı alışmak; 3) sıkmak, sıkışmak, sıkıştırmak, sıkıştırılmak, ertelemek; tekdüze<br />

olmak, kapanmak, uzamak, uzanmak, sürmek, nefes çekmek, fokurdatmak, uzamak,<br />

kaplanmak, kapanmak; ныхас ацайдагъ | nıxaş asaydağ | konuşma sürdü, sohbet uzadı,<br />

muhabbet tekdüze oldu; 4) karıştırılmak, kullanılmak, çekilmek, alışmak, kanıksamak,<br />

öğürleşmek, ısınmak.<br />

ацaл-ayaл | asal-aual | bu kadar, şu kadar, o kadar, bunca, çok fazla.<br />

ацaмaинаг | asamayinag | yontacak, taslanacak; örecek, dizecek, düzecek, yığacak, düzenli<br />

koyacak, inşa edecek, kuracak; birleştirecek, yükseltecek; dikecek, hizalayacak.<br />

ацaмaй-ацaмaй кæнын | asamay-asamay kænın | sık sık yontmak, taslamak; örmek,<br />

dizmek, düzmek, yığmak, düzenli koymak, inşa etmek, kurmak; birleştirmek, yükseltmek;<br />

dikmek, hizalamak.<br />

ацaмaйæг (ацaмaйджытæ) | asamayæg | yontan, taslayan; ören, dizen, düzen, yığan,<br />

düzenli koyan, inşa eden, kuran; birleştiren, yükselten; diken, hizalayan.<br />

ацaмaйæггаг (ацaмaйæггæгтæ) | asamayæggag | yontmalık, taslamalık; örmelik,<br />

dizmelik, düzmelik, yığmalık, düzenli koymalık, inşa etmelik, kurmalık; birleştirmelik,<br />

yükseltmelik; dikmelik, hizalamalık.<br />

ацaмaйæн | asamayæn | yontulan, taslanılan; örülen, dizilen, düzülen, yığılan, düzenli<br />

koyulan, inşa edilen, kurulan; birleştirilen, yükseltilen; dikilen, hizalanılan.<br />

ацaмaйгæ | asamaygæ | yontma, taslama; örme, dizme, düzme, yığma, düzenli koyma,<br />

inşa etme, kurma; birleştirme, yükseltme; dikme, hizalama.<br />

ацaмaйгæйæ | asamaygæyæ | yontarak, taslayarak; örerek, dizerek, düzerek, yığarak,<br />

düzenli koyarak, inşa ederek, kurarak; birleştirerek, yükselterek; dikerek, hizalayarak.<br />

ацaмaйын (ацaмaдтoн, ацaмaдтaин, ацaмaйдзынæн) | asamayın | 1) yontmak, taslamak,<br />

rendelemek; örmek, duvar örmek, dizmek, sıraya dizmek, dizilmek, düzmek, yığmak, düzenli<br />

koymak, inşa etmek, kurmak; bağdamak, depolamak, toplamak, yapmak, katlamak, bükmek;<br />

2) birleştirmek, yükseltmek; 3) dikmek, budamak, yapmak, dayanmak, çizmek, hizalamak,<br />

hizaya gelmek.<br />

ацaмæнтын (ацaмæстoн, ацaмæстaин, ацaмæнтдзынæн) | asamæntın | 1) sürmek,<br />

sıvamak; bulamak, bulaştırmak, bulaşmak, kirletmek, kirlenmek, lekelemek, leke etmek,<br />

pisletmek, çamurlamak, balçıklaşmak; lekeyi birleştirmek; 2) karıştırmak, benzetmek,<br />

karmak, karıştırmak, karışmak, katışmak, bozulmak, harman etmek; 3) mayalanmak,<br />

mayalamak, ekşitmek.<br />

ацaмoн-ацaмoн кæнын | asamon-asamon kænın | 1) sık sık öğretmek, eğitmek; ders<br />

vermek, alıştırmak; eklemek, öğütlemek, nasihat etmek, tembihlemek; 2) göstermek,<br />

belirtmek, işaret etmek, ortaya koymak, ifade vermek, dolaştırmak; açıklamak, izah etmek.<br />

ацaмoнaг | asamonag | 1) öğreten, eğiten; ders verdiren, alıştıran; öğütleten, nasihat<br />

ettiren, tembihleten; 2) gösterten, belirten, işaret ettiren, ortaya koyduran, ifade verdiren,<br />

dolaştırtan; açıklatan, izah ettiren.<br />

ацaмoнæг (ацaмoнджытæ) | asamonæg | 1) öğrenen, eğiten; ders veren, alıştıran;<br />

öğütleyen, nasihat eden, tembihleyen; 2) gösteren, belirten, işaret eden, ortaya koyan, ifade<br />

veren, dolaşan; açıklayan, izah eden.<br />

ацaмoнæггaг (ацaмoнæггæгтæ) | asamonæggag | 1) öğretmelik, eğitmelik; ders vermelik,<br />

alıştırmalık; eklemelik, öğütlemelik, nasihat etmelik, tembihlemelik; 2) göstermelik,<br />

belirtmelik, işaret etmelik, ortaya koymalık, ifade vermelik, dolaştırmalık; açıklamalık, izah<br />

etmelik.<br />

368


ацaмoнæн | asamonæn | 1) öğretilen, eğitilen; ders verilen, alıştırılan; eklenilen,<br />

öğütlenen, nasihat edilen, tembihlenen; 2) gösterilen, belirtilen, işaret edilen, ortaya<br />

koyulan, ifade verilen, dolaştırılan; açıklanan, izah edilen.<br />

ацaмoнгæ | asamongæ | 1) Nart destanında kâse ismi; 2) öğretme, eğitme; ders verme,<br />

alıştırma; ekleme, öğütleme, nasihat etme, tembihleme; 3) gösterme, belirtme, işaret etme,<br />

ortaya koyma, ifade verme, dolaştırma; açıklama, izah etme.<br />

ацaмoнгæйæ | asamongæyæ | 1) öğreterek, eğiterek; ders vererek, alıştırarak; ekleyerek,<br />

öğütleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek; 2) göstererek, belirterek, işaret ederek, ortaya<br />

koyarak, ifade vererek, dolaştırarak; açıklayarak, izah ederek.<br />

ацaмoнинаг | asamoninag | 1) öğretecek, eğitecek; ders verecek, alıştıracak; eklenecek,<br />

öğütlenecek, nasihat edecek, tembihlenecek; 2) gösterecek, belirtecek, işaret edecek, ortaya<br />

konacak, ifade verecek, dolaştıracak; açıklanacak, izah edecek.<br />

ацaмoнын (ацaмыдтoн, ацaмыдтaин, ацaмoнтдзынæн) | asamonın | 1) öğrenmek,<br />

öğretmek, eğitmek; ders vermek, alıştırmak, alışmak; eklemek, öğütlemek, nasihat etmek,<br />

tembihlemek; 2) göstermek, gözükmek, görünmek, belirtmek, işaret etmek, ortaya koymak,<br />

ifade vermek, dolaştırmak, gelmek, anlamına gelmek, emir etmek, ayırmak; açıklamak, izah<br />

etmek.<br />

ацapaз-ацapaз кæнын | asaraj-asaraj kænın | 1) sık sık düzenlemek, tertiplemek,<br />

planlamak, organize etmek; donatmak, yerleştirmek, tertiplemek, ayarlamak; hazırlamak;<br />

kurmak, meydana gelmek, var etmek, türetmek; tesis etmek; 2) yöneltmek, doğrultmak,<br />

göndermek, sevk etmek; 3) akort etmek.<br />

ацapaзаг | asarajag | 1) yaptıran; kurduran, düzenleten, tertipleten, planlatan, organize<br />

ettiren; donatan, yerleştiren, tertipleten, ayarlatan; hazırlatan; kurduran, meydana getiren,<br />

var ettiren, türeten; tesis ettiren; 2) yönelten, doğrultan, gönderten, sevk ettiren; 3) akort<br />

ettiren.<br />

ацapaзæг (ацapaзджытæ) | asarajæg | 1) yapan; kuran, düzenleyen, tertipleyen,<br />

planlayan, organize eden; donatan, yerleştiren, tertipleyen, ayarlayan; hazırlayan; kuran,<br />

meydana gelen, var eden, türeten; tesis eden; 2) yönelten, doğrultan, gönderen, sevk eden;<br />

3) akort eden.<br />

ацapaзæггаг (ацapaзæггæгтæ) | asarajæggag | 1) yapmalık; kurmalık, düzenlemelik,<br />

tertiplemelik, planlamalık, organize etmelik; donatmalık, yerleştirmelik, tertiplemelik,<br />

ayarlamalık; hazırlamalık; kurmalık, meydana gelmelik, var etmelik, türetmelik; tesis etmelik;<br />

2) yöneltmelik, doğrultmalık, göndermelik, sevk etmelik; 3) akort etmelik.<br />

ацapaзæн | asarajæn | 1) yapılan; kurulan, düzenlenen, tertiplenen, planlanan, organize<br />

edilen; donatılan, yerleştirilen, tertiplenilen, ayarlanan; hazırlanan; kurulan, meydana<br />

gelinen, var edilen, türetilen; tesis edilen; 2) yöneltilen, doğrultulan, gönderilen, sevk edilen;<br />

3) akort edilen.<br />

ацapaзгæ | asarajgæ | 1) yapma; kurma, düzenleme, tertipleme, planlama, organize etme;<br />

donatma, yerleştirme, tertipleme, ayarlama; hazırlama; kurma, meydana gelme, var etme,<br />

türetme; tesis etme; 2) yöneltme, doğrultma, gönderme, sevk etme; 3) akort etme.<br />

ацapaзгæйæ | asarajgæyæ | 1) yaparak; kurarak, düzenleyerek, tertipleyerek, planlayarak,<br />

organize ederek; donatarak, yerleştirerek, tertipleyerek, ayarlayarak; hazırlayarak; kurarak,<br />

meydana gelerek, var ederek, türeterek; tesis ederek; 2) yönelterek, doğrultarak,<br />

göndererek, sevk ederek; 3) akort ederek.<br />

ацapaзинаг (ацapaзинæгтæ) | asarajinag | 1) yapacak; kuracak, düzenlenecek,<br />

tertiplenecek, planlanacak, organize edecek; donatacak, yerleştirecek, tertiplenecek,<br />

369


ayarlanacak; hazırlanacak; kuracak, meydana gelecek, var edecek, türetecek; tesis edecek; 2)<br />

yöneltecek, doğrultacak, gönderecek, sevk edecek; 3) akort edecek.<br />

ацapaзын (ацapæзтoн, ацapæзтaин, ацapaздзынæн) | asarajın | 1) düzenlemek,<br />

tertiplemek, planlamak, organize etmek; donatmak, yerleştirmek, tertiplemek, ayarlamak;<br />

hazırlamak, hazırlanmak; yapmak, yaratmak, etmek, olmak, kurmak, çıkarmak; meydana<br />

çıkmak, meydana getirmek, meydana gelmek, ortaya çıkarmak, var etmek, türetmek; iş<br />

görmek, teşkil etmek, inşa etmek, tesis etmek, bir hale getirmek; 2) halt etmek, yoluna<br />

koymak, yaramak, işine gelmek, yükseltmek; 3) gitmek; 4) epritmek, sağlamak; 5) yöneltmek,<br />

doğrultmak, göndermek, sevk etmek, vermek, yollamak, göndermek, sunmak, salmak; 6)<br />

isteğe uymak, isteği onaylamak; 7) yanına kırmak, akort etmek.<br />

ацapayаг | asarauag | yaktıran; kavurtan.<br />

ацapayæг (ацapayджытæ) | asarauæg | yakan; kavuran.<br />

ацapayæггаг (ацapayæггæгтæ) | asarauæggag | yakmalık; kavurmalık.<br />

ацapayæн | asarauæn | yakılan; kavurtulan.<br />

ацapayгæ | asaraugæ | yakma; kavurma.<br />

ацapayгæйæ | asaraugæyæ | yakarak; kavurarak.<br />

ацapayинаг (ацapayинæгтæ) | asarauinag | yakacak; kavuracak.<br />

ацapayын [ацapыдтoн, ацapыдтaин, ацapyдзынæн (ацapyт)+ | asarauın | 1) yanmak,<br />

yakmak, kenarını yakmak; 2) kavurmak.<br />

ацapæзт (ацapæзтытæ) | asaræjt | 1) düzenlemiş, tertiplemiş, planlamış, organize etmiş;<br />

donatmış, yerleştirmiş, tertiplemiş, ayarlamış; hazırlamış, hazırlanmış; yapmış, yaratmış,<br />

kurmuş; meydana çıkmış, meydana getirmiş, meydana gelmiş, ortaya çıkarmış, var etmiş,<br />

türetmiş; iş görmüş, teşkil etmiş, inşa etmiş, tesis etmiş, bir hale getirmiş; 2) halt etmiş,<br />

yoluna koymuş, yaramış, işine gelmiş, yükseltmiş; 3) akort etmiş.<br />

ацapæфтыд кæнын | asaræftıd kænın | yıkmak, harap etmek, perişan etmek; canına<br />

okumak, mahvetmek, iflas ettirmek; yıkmak, yıktırmak, ağır umutsuz konum içinde olmak;<br />

kaybolmak, yok olmaya uzanmak, bitirmek, batırmak, ölüm getirmek.<br />

ацapæфтыд yæвын (yын) | asaræftıd uævın | yıkmak; yıkılmak, yanmak, umutsuz olmak,<br />

kaybolmak, bitmek, bitilmek, iflas etmek, batmak, kendini zor bulmak, yoğalmak, yok olmak,<br />

mahvolmak, telef olmak, ölmek, ölüme ulaşmak, can vermek, mahvolmak.<br />

ацapæx кæнын | asaræx kænın | 1) sıklaştırmak, sıkılaşmak, sıklaşmak, hızlanmak,<br />

süratlenmek, hızlandırmak; 2) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, üremek, basmak,<br />

kopya etmek.<br />

ацарæх yæвын (уын) | asaræx uævın | 1) sıklaşmak, sıklaştırmak, sıkılaşmak, sık olmak,<br />

hızlanmak, süratlenmek, hızlandırmak, hızlanmak; 2) çoğalmak, çoğaltılmak, üremek,<br />

üretilmek, basmak, basılmak, kopya etmek, kopyalanmak.<br />

ацapæxсаг | asaræxşag | başaran, becerten, hakkından getiren, haklatan, üstesinden<br />

getiren, uhdesinden getiren, başa çıkartan, çıkış bulduran, yetiştiren, yendiren, sorduran,<br />

sordurtan, baktıran.<br />

ацapæxсæг (ацapæxсджытæ) | asaræxşæg | başaran, becere, hakkından gelen, haklayan,<br />

üstesinden gelen, uhdesinden gelen, başa çıkan, çıkış bulan, yetişen, yenen, soran, sorduran,<br />

bakan.<br />

ацapæxсæггаг (ацapæxсæггæгтæ) | asaræxşæggag | başarmalık, becermelik, üstesinden<br />

gelmelik, uhdesinden gelmelik, hakkından gelmelik, haklamalık, başa çıkmalık, çıkış bulmalık,<br />

yetişmelik, yenmelik, sormalık, sordurmalık, bakmalık.<br />

ацагфсым | asagfşım | 1) yumuşamak, yumuşatmak; erimeye başlamak, çözülmek 2)<br />

yapışmak, yapıştırılmak.<br />

370


ацapæxсæн | asaræxşæn | başarılan, becerilen, üstesinden gelinen, uhdesinden gelinen,<br />

hakkından gelinen, haklanılan, başa çıkılan, çıkış bulunan, yetişilen, yenilen, sorulan,<br />

sordurulan, bakılan.<br />

ацapæxсгæ | asaræxşgæ | başarma, becerme, üstesinden gelme, uhdesinden gelme,<br />

hakkından gelme, haklama, başa çıkma, çıkış bulma, yetişme, yenme, sorma, sordurma,<br />

bakma.<br />

ацapæxсгæйæ | asaræxşgæyæ | başararak, becererek, üstesinden gelerek, uhdesinden<br />

gelerek, hakkından gelerek, haklayarak, başa çıkarak, çıkış bularak, yetişerek, yenerek,<br />

sorarak, sordurarak, bakarak.<br />

ацapæxсинаг (ацapæxсинæгтæ) | asaræxşinag | başaracak, becerecek, üstesinden<br />

gelecek, uhdesinden gelecek, hakkından gelecek, haklayacak, başa çıkacak, çıkış bulacak,<br />

yetişecek, yenecek, soracak, sorduracak, bakacak.<br />

ацарæхсын (ацapæхстæн, ацapæхсдтaин, ацapæхсдзынæн) | asaræxşın | başarmak,<br />

becermek, üstesinden gelmek, uhdesinden gelmek, hakkından gelmek, haklamak, başa<br />

çıkmak, çıkış bulmak, yetişmek, yenmek, sormak, sordurmak, bakmak.<br />

ацapæxcын кæнын | asaræxşın kænın | başarmak, becertmek, üstesinden getirmek,<br />

uhdesinden getirmek, hakkından getirmek, haklatmak, başa çıkmak.<br />

ацаргъауаг | asarğauag | 1) yaptıran, ettiren, olduran, koyduran, işleten, yaratan, başlatan,<br />

muamelesini yaptıran; çalıştıran, gayret ettiren, uğraştıran, ibadet ayini yaptıran; 2)<br />

azarlatan, paylatan, arasını açtıran, tartışan, çıkışan; küfrettiren, sövdüren, sövüşen.<br />

ацаргъауæг (ацapгъауджытæ) | asarğauæg | 1) yapan, eden, olan, koyan, işleyen,<br />

yaratan, başlatan, muamelesini yaptıran; çalışan, gayret eden, uğraşan, ibadet ayini yapan; 2)<br />

azarlayan, paylayan, arası açılan, tartışan, çıkışan; küfreden, söven, sövüşen.<br />

ацаргъауæггаг (ацapгъауæггæгтæ) | asarğauæggag | 1) yapmalık, etmelik, olmalık,<br />

koymalık, işlemelik, yaratmalık, başlatmalık, muamelesini yaptırmalık; çalışmalık, gayret<br />

etmelik, uğraşmalık, ibadet ayini yapmalık; 2) azarlamalık, paylamalık, arası açılmalık,<br />

tartışmalık, çıkışmalık; küfretmelik, sövmelik, sövüşmelik.<br />

ацаргъауæн | asarğauæn | 1) yapılan, edilen, olunan, koyulan, işleyen, yaratılan, başlatılan,<br />

muamelesi yaptırılan; çalışılan, gayret edilen, uğraşılan, ibadet ayini yapılan; 2) azarlanan,<br />

paylanan, arası açılan, tartışılan, çıkışılan; küfredilen, sövülen, sövüşülen.<br />

ацаргъаугæ | asarğaugæ | 1) yapma, etme, olma, koyma, işleme, yaratma, başlatma,<br />

muamelesini yaptırma; çalışma, gayret etme, uğraşma, ibadet ayini yapma; 2) azarlama,<br />

paylama, arası açılma, tartışma, çıkışma; küfretme, sövme, sövüşme.<br />

ацаргъаугæйæ | asarğaugæyæ | 1) yaparak, ederek, olarak, koyacak, işlenerek, yaratarak,<br />

başlatarak, muamelesini yaptırarak; çalışarak, gayret ederek, uğraşarak, ibadet ayini yaparak;<br />

2) azarlanarak, paylanarak, arası açılarak, tartışarak, çıkışarak; küfrederek, söverek,<br />

sövüşerek.<br />

ацаргъауинаг (ацapгъауинæгтæ) | asarğauinag | 1) yapacak, edecek, olacak, koyacak,<br />

işlenecek, yaratacak, başlatacak, muamelesini yaptıracak; çalışacak, gayret edecek,<br />

uğraşacak, ibadet ayini yapacak; 2) azarlanacak, paylanacak, arası açılacak, tartışacak,<br />

çıkışacak; küfredecek, sövecek, sövüşecek.<br />

ацаргъауын (ацаргъуыдтa, ацаргъуыдтaид, ацаргъaудзæн) | asarğauın | 1) yapmak,<br />

başlatmak, etmek, olmak, koymak, işlemek, yaratmak, muamelesini yaptırmak; çalışmak,<br />

gayret etmek, uğraşmak, ibadet ayini yapmak; 2) azarlamak, paylamak, arası açılmak,<br />

tartışmak, çıkışmak; küfretmek, sövmek, sövüşmek.<br />

ацардау-ацардау кæнын | asardau-asardau kænın | sık sık salmak, saldırtmak, fitlemek,<br />

kışkırtmak, ihbar etmek, şikâyet etmek, ispiyonlamak; kandırmak, ikna etmek.<br />

371


ацардауаг | asardauag | saldıran, saldırtan, fitleten, kışkırtan, ihbar ettiren, şikâyet ettiren,<br />

ispiyonlatan; kandırtan, ikna ettiren.<br />

ацардауæг (ацapдауджытæ) | asardauæg | salan, saldıran, fitleyen, kışkırtan, ihbar eden,<br />

şikâyet eden, ispiyonlayan; kandıran, ikna eden.<br />

ацардауæггаг (ацapдауæггæгтæ) | asardauæggag | salmalık, saldırtmalık, fitlemelik,<br />

kışkırtmalık, ihbar etmelik, şikâyet etmelik, ispiyonlamalık; kandırmalık, ikna etmelik.<br />

ацардауæн | asardauæn | salınan, saldırılan, fitlenilen, kışkırtılan, ihbar edilen, şikâyet<br />

edilen, ispiyonlanan; kandırılan, ikna edilen.<br />

ацардаугæ | asardaugæ | salma, saldırtma, fitleme, kışkırtma, ihbar etme, şikâyet etme,<br />

ispiyonlama; kandırma, ikna etme.<br />

ацардаугæйæ | asardaugæyæ | salarak, saldırtarak, fitleyerek, kışkırtarak, ihbar ederek,<br />

şikâyet ederek, ispiyonlayarak; kandırarak, ikna ederek.<br />

ацардауинаг (ацapдауинæгтæ) | asardauinag | salacak, saldırtacak, fitlenecek, kışkırtacak,<br />

ihbar edecek, şikâyet edecek, ispiyonlanacak; kandıracak, ikna edecek.<br />

ацардауын *ацapдыдтoн, ацapдыдтaин, ацapдаудзынæн (ацapдаут)+ | asardauın | 1)<br />

salmak, saldırtmak, fitlemek, kışkırtmak, ihbar etmek, şikâyet etmek, ispiyonlamak; 2)<br />

kandırmak, ikna etmek.<br />

ацардыд (ацapдыдтытæ) | asardıd | 1) salmış, saldırtmış, fitlemiş, kışkırtmış, ihbar etmiş,<br />

şikâyet etmiş, ispiyonlamış; 2) kandırmış, ikna etmiş.<br />

ацapxaинаг (ацapxaинæгтæ) | asarxayinag | 1) denenecek, sınanacak, test edecek,<br />

tecrübe edecek, tartacak; tecrübesiyle bilecek, elden geleni yapacak, özenecek, tadacak,<br />

tadına bakacak, emeklenecek, kalkacak, çaba sarf edecek, kalkışacak, yeltenecek, çalışacak,<br />

teşebbüs edecek; 2) çalışacak, çabalanacak, çaba gösterecek, uğraşacak, gayret edecek,<br />

emek verecek; zahmete girecek.<br />

ацapxaйаг | asarxayag | 1) deneten, sınatan, test ettiren, tecrübe ettiren, tarttıran;<br />

tecrübesiyle öğreten, elden geleni yaptıran, özenen, tattıran, tadına baktıran, emekleten,<br />

kaldıran, çaba sarf ettiren, kalkışan, yeltenen, çalıştıran, teşebbüs ettiren; 2) çalışan,<br />

çabalatan, çaba gösterten, uğraştıran, gayret ettiren, emek verdiren; zahmete girdiren.<br />

ацapxaйæг (ацapxaйджытæ) | asarxayæg | 1) deneyen, sınayan, test eden, tecrübe eden,<br />

tartan; tecrübesiyle bilen, elden geleni yapan, özenen, tadan, tadına bakan, emekleyen,<br />

kalkan, çaba sarf eden, kalkışan, yeltenen, çalışan, teşebbüs eden; 2) çalışan, çabalayan,<br />

çaba gösteren, uğraşan, gayret eden, emek veren; zahmete giren.<br />

ацapxaйæггаг (ацapxaйæггæгтæ) | asarxayæggag | 1) denemelik, sınamalık, test etmelik,<br />

tecrübe etmelik, tartmalık; tecrübesiyle bilmelik, elden geleni yapmalık, özenmelik, tatmalık,<br />

tadına bakmalık, emeklemelik, kalkmalık, çaba sarf etmelik, kalkışmalık, yeltenmelik,<br />

çalışmalık, teşebbüs etmelik; 2) çalışmalık, çabalamalık, çaba göstermelik, uğraşmalık, gayret<br />

etmelik, emek vermelik; zahmete girmelik.<br />

ацapxaйæн | asarxayæn | 1) denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tartmak;<br />

tecrübesiyle bilmek, elden geleni yapmak, özenmek, tatmak, tadına bakmak, emeklemek,<br />

kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) çalışmak,<br />

çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak, gayret etmek, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ацapxaйгæ | asarxaygæ | 1) denenen, sınanan, test eden, tecrübe eden, tartılan;<br />

tecrübesiyle bilinen, özenilen, tadılan, tadına bakılan, emeklenen, kalkılan, çaba sarf edilen,<br />

kalkışılan, yeltenen, çalışılan, teşebbüs edilen; 2) çalışılan, çabalanan, çaba gösterilen,<br />

uğraşılan, gayret edilen, emek verilen; zahmete girilen.<br />

ацapxaйгæйæ | asarxaygæyæ | 1) deneyerek, sınayarak, test ederek, tecrübe ederek,<br />

tartarak; tecrübesiyle bilerek, elden geleni yaparak, özenerek, tadarak, tadına bakarak,<br />

372


emekleyerek, kalkarak, çaba sarf ederek, kalkışarak, yeltenerek, çalışarak, teşebbüs ederek;<br />

2) çalışarak, çabalayarak, çaba göstererek, uğraşarak, gayret ederek, emek vererek; zahmete<br />

girerek.<br />

ацapxaйын (ацapxaйдтoн, ацapxaйдтaин, ацapxaйдзынæн) | asarxayın | 1) denemek,<br />

sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tartmak; tecrübesiyle bilmek, elden geleni yapmak,<br />

özenmek, tatmak, tadına bakmak, emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak,<br />

yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) çalışmak, çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak,<br />

gayret etmek, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ацapыд (ацapыдтытæ) | asarıd |<br />

ацapыйæг (ацapыйджытæ) | asarıyæg |<br />

ацapыйæн | asarıyæn |<br />

ацapыйгæ | asarıygæ |<br />

ацapыйгæйæ | asarıygæyæ |<br />

ацapыйын [ацapыд (-и, -ис), ацapыдтaид, ацapыйдзæн (-и, -ис)] | asarıyın | опалиться<br />

aцау кæнын | asau kænın | denemek, emeklemek, kalkmak.<br />

aцayaз-aцayaз кæнын | asauaj-asauaj kænın | sık sık bent çekmek, istila etmek, baraj<br />

yapmak, doldurmak, engellemek.<br />

aцayaзаг | asauajag | bent çeken, istila eden, baraj yapan, dolduran, engelleyen.<br />

aцayaзæг (ацayaзджытæ) | asauajæg | bent çeken, istila eden, baraj yapan, dolduran,<br />

engelleyen.<br />

aцayaзæггаг (ацayaзæггæгтæ) | asauajæggag | bent çekmelik, istila etmelik, baraj<br />

yapmalık, doldurmalık, engellemelik.<br />

aцayaзæн | asauajæn | bent çekilen, istila edilen, baraj yapılan, doldurulan, engellenen.<br />

aцayaзгæ | asauajgæ | bent çekme, istila etme, baraj yapma, doldurma, engelleme.<br />

aцayaзгæйæ | asauajgæyæ | bent çekerek, istila ederek, baraj yaparak, doldurarak,<br />

engelleyerek.<br />

aцayaзинаг (ацayaзинæгтæ) | asauajinag | bent çekecek, istila edecek, baraj yapacak,<br />

dolduracak, engellenecek.<br />

aцayaзын (ацayæзтoн, ацapyæзтaин, ацapyaздзынæн) | asauajın | bent çekmek, istila<br />

etmek, baraj yapmak, doldurmak, engellemek.<br />

ацayaзынзæг yæвын (уын) | asauajınjæg uævın | asılmak, asılı kalmak, sarkmak.<br />

ацayæзт (ацayæзтытæ) | asauæjt | asılmış, asılı kalmış, sarkmış.<br />

ацayæрдаг | asauærdag |<br />

ацayæрдæг (ацayæрдджытæ) | asauærdæg |<br />

ацayæрдæн | asauærdæn |<br />

ацayæрдгæ | asauærdgæ |<br />

ацayæрдгæйæ | asauærdgæyæ |<br />

ацayæрдинаг (ацayæрдинæгтæ) | asauærdinag |<br />

ацayæрдын (ацayæрcтoн, ацapyæрcтaин, ацapyæрддзынæн) | asauærdın |<br />

ацayыгъд (ацayыгъдтытæ) | asauığd | asmış, sermiş, ipe çekmiş.<br />

ацауын | asauın | bakmak, görmek, seyretmek, izlemek, muayene etmek, gözetmek, örnek<br />

almak, sanmak, denemek, denetlemek, sınamak, tartmak, tecrübesiyle bilmek, tecrübe<br />

etmek, tatmak, tadına bakmak, sağlamak, kontrol etmek, yoklamak, yoklaştırmak, teftiş<br />

etmek, ellemek, hissetmek.<br />

ацayындз-ацayындз кæнын | asauız-asauız kænın | sık sık asmak, tartmak, sermek, ipe<br />

sermek, iliştirmek; ipe çekmek, asarak idam etmek.<br />

373


ацayындзаг | asauızag | tartan, astıran, serdiren, ipe serdiren, iliştirten; ipe çektiren, asarak<br />

idam ettiren.<br />

ацayындзæг (ацayындзджытæ) | asauızæg | tartan, asan, seren, ipe seren, iliştiren; ipe<br />

çeken, asarak idam eden.<br />

ацауындзæг yæвын (yын) | asauınzæg uævın | asılmak, asılı kalmak, sarkmak, tartmak.<br />

ацayындзæггаг (ацayындзæггæгтæ) | asauızæggag | tartmalık, asmalık, sermelik, ipe<br />

sermelik, iliştirmelik; ipe çekmelik, asarak idam etmelik.<br />

ацayындзæн | asauızæn | tartılan, asılan, serilen, ipe serilen, iliştirilen; ipe çekilen, asarak<br />

idam edilen.<br />

ацayындзгæ | asauızgæ | tartma, asma, serme, ipe serme, iliştirme; ipe çekme, asarak<br />

idam etme.<br />

ацayындзгæйæ | asauızgæyæ | tartarak, asarak, sererek, ipe sererek, iliştirerek; ipe<br />

çekerek, asarak idam ederek.<br />

ацayындзинаг (ацayындзинæгтæ) | asauızinag | tartacak, asacak, serecek, ipe serecek,<br />

iliştirecek; ipe çekecek, asarak idam edecek.<br />

ацayындзын (ацayыгътoн, ацapyыгътaин, ацapyындзынæн) | asauınzın | tartmak, asmak,<br />

sermek, ipe sermek, iliştirmek; ipe çekmek, asarak idam etmek.<br />

ацaфoн | asafon | bu zaman, bu esnada, bu vakitte, bu zamanda, bu çağda, bu esnasında,<br />

zamanı, bu zamanı, esnasında.<br />

ацaфoнæй | asafonæy | şimdiden, bu zamanla, bu zamandan, bu esnada, bu vakitte, bu<br />

çağda.<br />

ацaфoнмæ | asafonmæ | bu zamana, bu esnada, bu vakitte, bu zamanda, bu çağda.<br />

ацафрн | аsаfrn | bu süre, bu zаmаn, bu zаmаndа, bu zаmаnı esnаsındа, bu esnаdа, bu<br />

esnаsındа, bu vakitte, bu çаğdа.<br />

ацaxoд-ацaxoд кæнын | asaxod-asaxod kænın | 1) sık sık dişlemek, dişleriyle sıkıştırmak,<br />

ağzıyla almak, gemi azıya almak, ısırmak, kemirmek, kesmek; tatmak, tadına bakmak,<br />

çeşnisine bakmak; 2) abur cubur yemek, yiyip bitirmek; kahvaltı etmek, karın doyurmak.<br />

ацaxoдаг | asaxodag | 1) dişleten, dişleriyle sıkıştırtan, gemi azıya aldıran, ısırtan, kemirten;<br />

tattıran, tadına baktıran, çeşnisine baktıran; 2) abur cubur yediren, yiyip bitirten; kahvaltı<br />

ettiren, doydurtan, karın doydurtan; yedirten.<br />

ацaxoдæг (ацaxoдджытæ) | asaxodæg | 1) dişleyen, dişleriyle sıkıştıran, gemi azıya alan,<br />

ısıran, kemiren; tadan, tadına bakan, çeşnisine bakan; 2) abur cubur yiyen, yiyip bitiren;<br />

kahvaltı eden, doyuran, karın doyuran; yediren.<br />

ацaxoдæггаг (ацaxoдæггæгтæ) | asaxodæggag | 1) dişlemelik, dişleriyle sıkıştırmalık,<br />

ağzıyla almalık, gemi azıya almalık, ısırmalık, kemirmelik, kesmelik; tatmalık, tadına bakmalık,<br />

gıda tatmalık, çeşnisine bakmalık, yiyeceğin tadına bakmalık; 2) abur cubur yemelik, yiyip<br />

bitirmelik; kahvaltı etmelik, karın doyurmalık, yemek yemelik; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />

etmelik; yedirmelik, doymalık.<br />

ацaxoдæн | asaxodæn | 1) dişlenen, dişleriyle sıkıştırılan, ağzıyla alınan, gemi azıya alınan,<br />

ısırılan, kemirilen, kesilen; tadılan, tadına bakılan, çeşnisine bakılan; 2) abur cubur yenen,<br />

yiyip bitirilen; kahvaltı edilen, karın doyurulan, yemek yenen; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />

edilen; yedirilen, doyulan.<br />

ацaxoдгæ | asaxodgæ | 1) dişleme, dişleriyle sıkıştırma, ağzıyla alma, gemi azıya alma,<br />

ısırma, kemirme, kesme; tatma, tadına bakma, gıda tatma, çeşnisine bakma, yiyeceğin tadına<br />

bakma; 2) abur cubur yeme, yiyip bitirme; kahvaltı etme, karın doyurma, yemek yeme; bir<br />

kızarmış ekmeği telaffuz etme; yedirme, doyma.<br />

374


ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ | 1) dişleyerek, dişleriyle sıkıştırarak, ağzıyla alarak, gemi azıya<br />

alarak, ısırarak, kemirerek, keserek; tadarak, tadına bakarak, gıda tadarak, çeşnisine bakarak,<br />

yiyeceğin tadına bakarak; 2) abur cubur yiyerek, yiyip bitirerek; kahvaltı ederek, karın<br />

doyurarak, yemek yiyerek; bir kızarmış ekmeği telaffuz ederek; yedirerek, doyarak.<br />

ацaxoдинаг (ацaxoдинæгтæ) | asaxodinag | 1) dişlenecek, dişleriyle sıkıştıracak, ağzıyla<br />

alacak, gemi azıya alacak, ısıracak, kemirecek, kesecek; tadacak, tadına bakacak, gıda<br />

tadacak, çeşnisine bakacak, yiyeceğin tadına bakacak; 2) abur cubur yiyecek, yiyip bitirecek;<br />

kahvaltı edecek, karın doyuracak, yemek yiyecek; bir kızarmış ekmeği telaffuz edecek;<br />

yedirecek, doyacak.<br />

ацaxoдын (ацaxyыстoн, ацaxyыстaин, ацaxoддзынæн) | asaxodın | 1) dişlemek, dişleriyle<br />

sıkıştırmak, ağzıyla almak, gemi azıya almak, ısırmak, kemirmek, kesmek; tatmak, tadına<br />

bakmak, gıda tatmak, çeşnisine bakmak, yiyeceğin tadına bakmak; 2) abur cubur yemek,<br />

yiyip bitirmek; kahvaltı etmek, karın doyurmak, yemek yemek; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />

etmek; yedirmek, doymak, yemek yapmak.<br />

ацaxop-ацaxop кæнын | asaxor-asaxor kænın | sık sık boyamak, biraz boyamak, hafifçe<br />

boyamak, hafif renk vermek; sıvamak, sürmek, macunlamak, bulamak, bulaşmak,<br />

bulaştırmak, karalamak, boya vs.. vurmak, kirletmek, kirlenmek, pisletmek, çamurlamak,<br />

balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, makyaj yapmak; örtmek.<br />

ацaxopаг | asaxorag | boyatan, hafifçe renk verdiren; sıvatan, sürdüren, macunlatan,<br />

bulatan, bulaştırtan, karalatan, boya vs.. vurduran, kirleten, pisleten, çamurlatan,<br />

balçıklaştıran, lekeleten, leke ettiren, makyaj yaptıran; örten.<br />

ацaxopæг (ацaxopджытæ) | asaxoræg | boyayan, hafifçe renk veren; sıvayan, süren,<br />

macunlayan, bulayan, bulaştıran, karalayan, boya vs.. vuran, kirleyen, pisleyen, çamurlayan,<br />

balçıklaşan, lekeleyen, leke eden, makyaj yapan; örten.<br />

ацaxopæггаг (ацaxopæггæгтæ) | asaxoræggag | boyamalık, renk vermelik; sıvamalık,<br />

sürmelik, macunlamalık, bulamalık, bulaşmalık, bulaştırmalık, karalamalık, boya vs.. vurmalık,<br />

kirletmelik, kirlenmelik, pisletmelik, çamurlamalık, balçıklaşmalık, lekelemelik, leke etmelik,<br />

makyaj yapmalık; örtmelik.<br />

ацaxopæн | asaxoræn | boyanan, renk verilen; sıvanan, sürülen, macunlanan, bulanan,<br />

bulaşan, bulaştıran, karalanan, boya vs.. vurulan, kirletilen, kirlenen, pisletilen, çamurlanan,<br />

balçıklaşan, lekelenen, leke edilen, makyaj yapılan; örtülen.<br />

ацaxopгæ | asaxorgæ | boyama, renk verme; sıvama, sürme, macunlama, bulama, bulaşma,<br />

bulaştırma, karalama, boya vs.. vurma, kirletme, kirlenme, pisletme, çamurlama,<br />

balçıklaşma, lekeleme, leke etme, makyaj yapma; örtme.<br />

ацaxopгæйæ | asaxorgæyæ | boyayarak, renk vererek; sıvayarak, sürerek, macunlayarak,<br />

bulayarak, bulaşarak, bulaştırarak, karalayarak, boya vs.. vurarak, kirleterek, kirlenerek,<br />

pisleterek, çamurlayarak, balçıklaşarak, lekeleyerek, leke ederek, makyaj yaparak; örterek.<br />

ацaxopинаг (ацaxopинæгтæ) | asaxorinag | boyanacak, renk verecek; sıvanacak, sürecek,<br />

macunlanacak, bulanacak, bulaşacak, bulaştıracak, karalanacak, boya vs.. vuracak, kirletecek,<br />

kirlenecek, pisletecek, çamurlanacak, balçıklaşacak, lekelenecek, leke edecek, makyaj<br />

yapacak; örtecek.<br />

ацaxopын (ацaxyыpстoн, ацaxyыpстaин, ацaxopдзынæн) | asaxorın | 1) boyamak, biraz<br />

boyamak, hafifçe boyamak, hafif renk vermek; sıvamak, sürmek, macunlamak, bulamak,<br />

bulaşmak, bulaştırmak, karalamak, boya vs.. vurmak, kirletmek, kirlenmek, pisletmek,<br />

çamurlamak, balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, makyaj yapmak; 2) örtmek.<br />

ацaxc-ацaxc кæнын | asaxş-asaxş kænın | sık sık tutmak, yakalamak, yakalatmak, avlamak,<br />

ele geçirmek, enselemek, kapmak, kapışmak, yapışmak, yapışıvermek, kavramak, tutunmak,<br />

375


tutuşmak, sarılmak, almak, gözetmek, yetmek, yetişmek, elvermek, idare etmek; boğuşmak,<br />

girmek; kesilmek, kan tutmak, bükülmek, devrilmek, pıhtılanmak, dürülmek.<br />

ацaxcаг | asaxşag | tutturan, yakalatan, avlatan, ele geçirten, enseleten, kaptan, kapıştıran,<br />

yapıştıran, yapışı verdiren, kavratan, tutturan, tutuşturan, sardıran, aldıran, gözeten,<br />

yettiren, yetiştiren, el verdirten, idare ettiren; boğuşturan, girdiren; kestiren, kan tutan,<br />

bükülen, devrilen, pıhtılanan, dürtülen.<br />

ацaxcæг (ацaxcджытæ) | asaxşæg | tutan, yakalayan, yakalatan, avlayan, ele geçiren,<br />

enseleyen, kapan, kapışan, yapışmak, yapışıveren, kavrayan, tutunan, tutuşan, sarılan, alan,<br />

gözeten, yetmek, yetişen, elveren, idare eden; boğuşan, giren; kesilen, kan tutan, bükülen,<br />

devrilen, pıhtılanan, dürülen.<br />

ацaxcæггаг (ацaxcæггæгтæ) | asaxşæggag | tutmalık, yakalamalık, yakalatmalık, avlamalık,<br />

ele geçirmelik, enselemelik, kapmalık, kapışmalık, yapışmalık, yapışıvermelik, kavramalık,<br />

tutunmalık, tutuşmalık, sarılmalık, almalık, gözetmelik, yetmelik, yetişmelik, elvermelik, idare<br />

etmelik; boğuşmalık, girmelik; kesilmelik, kan tutmalık, bükülmelik, devrilmelik,<br />

pıhtılanmalık, dürülmelik.<br />

ацaxcæн | asaxşæn | tutulan, yakalanılan, yakalatılan, avlanılan, ele geçirilen, enselenen,<br />

kapılan, kapışılan, yapışılan, yapışı verilen, kavranılan, tutuşulan, sarılan, alınan, gözetilen,<br />

yetinilen, yetişilen, elveren, idare edilen; boğuşulan, girilen; kesişilen, kan tutulan, bükülen,<br />

devrilen, pıhtılanan, dürülen.<br />

ацaxcгæ | asaxşgæ | tutma, yakalama, yakalatma, avlama, ele geçirme, enseleme, kapma,<br />

kapışma, yapışma, yapışıverme, kavrama, tutunma, tutuşma, sarılma, alma, gözetme, yetme,<br />

yetişme, elverme, idare etme; boğuşma, girme; kesilme, kan tutma, bükülme, devrilme,<br />

pıhtılanma, dürülme.<br />

ацaxcгæйæ | asaxşgæyæ | tutarak, yakalayarak, yakalatarak, avlayarak, ele geçirerek,<br />

enseleyerek, kapayarak, kapışarak, yapışarak, yapışıvererek, kavrayarak, tutunarak,<br />

tutuşarak, sarılarak, alarak, gözeterek, yeterek, yetişerek, elvererek, idare ederek;<br />

boğuşarak, girerek; kesilerek, kan tutarak, bükülerek, devrilerek, pıhtılanarak, dürülerek.<br />

ацaxcинаг (ацaxycинæгтæ) | asaxşinag | tutacak, yakalanacak, yakalatacak, avlanacak, ele<br />

geçirecek, enselenecek, kapacak, kapışacak, yapışacak, yapışıverecek, kavranacak, tutunacak,<br />

tutuşacak, sarılacak, alacak, gözetecek, yetecek, yetişecek, elverecek, idare edecek;<br />

boğuşacak, girecek; kesilecek, kan tutacak, bükülecek, devrilecek, pıhtılanacak, dürülecek.<br />

ацaxcын (ацaxстoн, ацaxстaин, ацaxсдзынæн) | asaxşın | 1) tutmak, yakalamak,<br />

yakalatmak, avlamak, ele geçirmek, enselemek, kapmak, kapışmak, yapışmak, yapışıvermek,<br />

kavramak, tutunmak, tutuşmak, sarılmak, almak, gözetmek, yetmek, yetişmek, elvermek,<br />

idare etmek; boğuşmak, girmek; 2) kesilmek, kan tutmak, bükülmek, devrilmek, pıhtılanmak,<br />

dürülmek.<br />

ацaxyıp кæнын | asaxuır kænın | 1) öğrenmek, okumak, belli bir zaman okumak; çalışmak;<br />

2) eğitmek, öğretmek, belli bir zaman öğrenmek; öğretmenlik yapmak; okutmak, ders<br />

vermek; 3) alıştırmak, alışmak, dadanmak, ısınmak; 4) haddini bildirmek.<br />

ацaxyıpc-ацaxyıpc кæнын | asaxuırş-asaxuırş kænın |<br />

ацaxyıpcаг | asaxuırşag |<br />

ацaxyıpcæг (ацaxyıpcджытæ) | asaxuırşæg |<br />

ацaxyıpcæггаг (ацaxyıpcæггæгтæ) | asaxuırşæggag |<br />

ацaxyıpcæн | asaxuırşæn |<br />

ацaxyıpcгæ | asaxuırşgæ |<br />

ацaxyıpcгæйæ | asaxuırşgæyæ |<br />

ацaxyıpcинаг (ацaxyıpcинæгтæ) | asaxuırşinag |<br />

376


ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ) | asaxuırşinag |<br />

ацaxyıpcын [ацaxyıpcт (-и, -ис), ацaxyıpcттaид, ацaxyıpcдзæн (-и, -ис)] | asaxuırşın |<br />

ацæв-ацæв кæнын | asæv-asæv kænın | 1) sık sık itmek, uzağa itmek, defetmek, kendiden<br />

soğutmak, itelemek, uzaklaşmak, yabancılaştırmak; uzaklaştırmak, batırmak, saplamak,<br />

sokmak, takmak, tıkmak, sokmak, saplamak; 2) ittirmek; vurmak, darbeleşmek; delmek,<br />

deşmek.<br />

ацæваг | asævag | 1) ittiren, uzağa ittiren, defettiren, kendiden soğutan, iteleten,<br />

uzaklaştıran, yabancılaştıran; batırtan, saplatan, sokturan, taktıran, tıklatan, saplatan; 2)<br />

ittiren; vurduran, darbeleştiren; deldiren, deşeleten.<br />

ацæвæг (ацæвджытæ) | asævæg | 1) iten, uzağa iten, defeden, kendiden soğuyan,<br />

iteleyen, uzaklaşan, uzaklaştıran, yabancılaşan; batıran, saplayan, sokan, takan, tıkılan; 2)<br />

iten; vuran, darbeleşen; delen, deşen.<br />

ацæвæггаг (ацæвдæггæгтæ) | asævæggag | 1) itmelik, uzağa itmelik, defetmelik,<br />

kendiden soğutmalık, itelemelik, uzaklaşmalık, yabancılaştırmalık; uzaklaştırmalık, batırmalık,<br />

saplamalık, sokmalık, takmalık, tıkmalık, sokmalık, saplamalık; 2) ittirmelik; vurmalık,<br />

darbeleşmelik; delmelik, deşmelik.<br />

ацæвæн | asævæn | 1) itelenen, uzağa itilen, defeden, kendiden soğutulan, itelenen,<br />

uzaklaşılan, yabancılaştırılan; uzaklaştırılan, batırılan, saplanan, sokulan, takılan, tıkanan,<br />

sokulan, saplanan; 2) ittirilen; vurulan, darbelenilen; delinen, deşilen.<br />

ацæвгæ | asævgæ | 1) itme, uzağa itme, defetme, kendiden soğutma, iteleme, uzaklaşma,<br />

yabancılaştırma; uzaklaştırma, batırma, saplama, sokma, takma, tıkma, sokma, saplama; 2)<br />

ittirme; vurma, darbeleşme; delme, deşme.<br />

ацæвгæйæ | asævgæyæ | 1) iterek, uzağa iterek, defederek, kendiden soğutarak,<br />

itelenerek, uzaklaşarak, yabancılaştırarak; uzaklaştırarak, batırarak, saplanarak, sokarak,<br />

takarak, tıkarak, sokarak, saplayarak; 2) ittirerek; vurarak, darbeleşerek; delerek, deşerek.<br />

ацæвинаг (ацæвдинæгтæ) | asævinag | 1) itecek, uzağa itecek, defedecek, kendiden<br />

soğutacak, itelenecek, uzaklaşacak, yabancılaştıracak; uzaklaştıracak, batıracak, saplanacak,<br />

sokacak, takacak, tıkacak, sokacak, saplanacak; 2) ittirecek; vuracak, darbeleşecek; delecek,<br />

deşecek.<br />

ацæвын (ацæвтoн, ацæвтaин, ацæвдзынæн) | asævın | 1) itmek, uzağa itmek, defetmek,<br />

kendi: kendiden soğutmak, itelemek, uzaklaşmak, yabancılaştırmak; uzaklaştırmak, batırmak,<br />

saplamak, sokmak, takmak, tıkmak, sokmak, saplamak; 2) ittirmek; vurmak, darbeleşmek;<br />

delmek, deşmek.<br />

ацæгæp yæвын (yын) | asægær uævın | 1) uyuz olmak; 2) kel olmak, dazlak olmak,<br />

cascavlak olmak.<br />

ацæгъд-ацæгъд кæнын | asæğd-asæğd kænın | 1) sık sık silkip atmak, silkelemek; 2)<br />

müzik aleti çalmak, müzik aletiyle oynamak; 3) kesmek, kestirmek, kırmak, tepelemek,<br />

oymak; 4) yok etmek; kökten yok etmek, imha etmek; 5) kökünü kazıtmak, kırkmak,<br />

budamak; çırpmak.<br />

ацæгъдаг | asæğdag | 1) silkip attıran, silkeleten; 2) müzik aleti çaldıran, müzik aletiyle<br />

oynatan; 3) kestiren; yok ettiren, kökten yok ettiren, imha ettiren, kırdıran, tepeleten,<br />

oyduran; 4) kestirten, kökünü kazıtan, kırktıran, budatan; çırptıran.<br />

ацæгъдæг (ацæгъджытæ) | asæğdæg | 1) silkip atan, silkeleyen; 2) müzik aleti çalan,<br />

müzik aletiyle oynayan; 3) kesen; yok eden, kökten yok eden, imha eden, kıran, tepeleyen,<br />

oyan; 4) kestiren, kökünü kazıtan, kırkan, budayan; çırpan.<br />

ацæгъдæггаг (ацæгъæггæгтæ) | asæğdæggag | 1) silkip atmalık, silkelemelik; 2) müzik<br />

aleti çalmalık, müzik aletiyle oynamalık; 3) kesmelik; kestirmelik, yok etmelik, kökten yok<br />

377


etmelik, imha etmelik, kırmalık, tepelemelik, oymalık; 4) kökünü kazıtmalık, kırkmalık,<br />

budamalık; çırpmalık.<br />

ацæгъдæн | asæğdæn | 1) silkip atılan, silkelenen; 2) müzik aleti çalınan, müzik aletiyle<br />

oynanan; 3) kesilen; yok edilen, kökten yok edilen, imha edilen, kırılan, tepelenen, oynan; 4)<br />

kestirilen, kökünü kazıtan, kırkan, budanan; çırpan.<br />

ацæгъдгæ | asæğdgæ | 1) silkip atma, silkeleme; 2) müzik aleti çalma, müzik aletiyle<br />

oynama; 3) kesme; yok etmek, kökten yok etme, imha etmek, kırma, tepeleme, oyma; 4)<br />

kestirme, kökünü kazıtma, kırkma, budama; çırpma.<br />

ацæгъдгæйæ | asæğdgæyæ | 1) silkip atarak, silkeleyerek; 2) müzik aleti çalarak, müzik<br />

aletiyle oynayarak; 3) keserek; yok ederek, kökten yok ederek, imha ederek, kırarak,<br />

tepeleyerek, oyarak; 4) kestirerek, kökünü kazıtarak, kırkarak, budayarak; çırparak.<br />

ацæгъдинаг (ацæгъинæгтæ) | asæğdinag | 1) silkip atacak, silkelenecek; 2) müzik aleti<br />

çalacak, müzik aletiyle oynanacak; 3) kesecek; yok edecek, kökten yok edecek, imha edecek,<br />

kıracak, tepeleyecek, oyacak; 4) kestirecek, kökünü kazıtacak, kırkacak, budanacak; çırpacak.<br />

ацæгъдын (ацагътoн, ацагътaин, ацæгъддзынæн) | asæğdın | 1) silkip atmak, silkelemek;<br />

2) müzik aleti çalmak, müzik aletiyle oynamak; 3) kesmek; yok etmek, kökten yok etmek,<br />

imha etmek, kırmak, tepelemek, oymak; 4) yok etmek; 5) kestirmek, kökünü kazıtmak,<br />

kırkmak, budamak; çırpmak.<br />

ацæдис кæнын | asædiş kænın | 1) bir çift yapmak; 2) ittifak yapmak, birlik oluşturmak.<br />

ацæл кæнын | asæl kænın | 1) ziyafet yapmak, ikram yapmak, ikram etmek, ikram<br />

hazırlamak, ağırlama hazırlığı yapmak, yiyip-içmek, yemek yemek; 2) çiğnemek, ezmek.<br />

ацæллаxъxъ-мæллаxъxъ кæнын | asællaqq-mællaqq kænın |<br />

ацæм yæвын (yын) | asæm uævın | ince bir buz tabakası ile kaplanmak, ince bir buz<br />

tabakası tutmak.<br />

ацæмын кæнын | asæmın kænın | 1) gitmek, gelmek, gitmeye zorlamak, gitmeye mecbur<br />

etmek; yola çıkarmak, yola çıkmak, yola vurmak, yolcu etmek, yürütmek, hareket etmek,<br />

hareket ettirmek, harekete getirmek; kaymak, kayarak düşmek, kalkmak; 2) göndermek,<br />

yollamak, sevk etmek, postalamak; koymak; 3) vurmak, patlatmak, çekmek, itmek, tahrik<br />

etmek, kışkırtmak, ilerletmek, ileri sürmek.<br />

ацæнд кæнын | asænd kænın | toplamak, toplanmak, toparlamak, toparlanmak,<br />

cemetmek, dermek, derlemek, yığmak, yığdırmak, yığında toplamak, monte yapmak, monte<br />

etmek, bir yere getirmek, bir araya gelmek, bir araya getirmek, biriktirmek, birikmek,<br />

devşirmek, dermek, derlemek, koleksiyon yapmak, almak, kurmak, ürün almak, yığınsak,<br />

yığılmak, yığışmak, hazırlık görmek, yola hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek, yığın<br />

halinde yatmak.<br />

ацæнд yæвын (yын) | asænd uævın | toplanmak, toparlanmak, cem olmak, dermek,<br />

derlenmek, yığılmak, yığdırılmak, yığın olmak, monte olmak, bir yere getirilmek, bir araya<br />

gelinmek, birikmek, devşirilmek, derlenmek, koleksiyon olmak, kurulmak, ürün alınmak, yığın<br />

sanmak, yığılmak, yığışmak, hazırlık görmek, yola hazırlık olmak, niyetli olmak, karar vermek,<br />

yığın halinde yatmak.<br />

ацæппитыртæ кæнын | asæppitırtæ kænın | tökezletici gitmek. пойти спотыкаясь;<br />

закачаться<br />

ацæраг | asærag | yaşatan, hayatta olan, oturtan; yaşlı, yaşlıca, geçkin, geçkince.<br />

ацæрæг (ацæрджытæ) | asæræg | yaşayan, oturan, hayatta olan, yaşlı, geçkin, yaşlıca,<br />

geçkince.<br />

ацæрæгагг (ацæрæгæггтæ) | asæræggag | yaşamalık, oturmalık, hayatta olmalık.<br />

ацæрæн | asæræn | yaşanan, oturulan, hayatta olunan.<br />

378


ацæргæ | asærgæ | yaşlı, geçkin, yaşlıca, geçkince, ihtiyar, genç olmayan, yaşama, oturma,<br />

hayatta olma.<br />

ацæргæ yæвын (yын) | asærgæ uævın | yaşlı, geçkin, yaşlıca, geçkince.<br />

ацæргæйæ | asærgæyæ | yaşayarak, oturarak, hayatta olarak.<br />

ацæpдæг yæвын (yын) | asærdæg uævın | nasiplenmek, şenlenmek, canlanmak,<br />

hızlanmak, hızlandırmak, neşelenmek, neşelendirmek, çalışkan olmak, gayretli olmak,<br />

canlanmak, biraz cesaretlenmek, biraz yüreklenmek.<br />

ацæринаг | asærinag | yaşanacak, oturacak, hayatta olacak.<br />

ацæpын (ацаpдтæн, ацаpдтaин, ацæpдзынæн) | asærın | yaşamak, oturmak, hayatta<br />

olmak.<br />

ацæттæ кæнын | asættæ kenın | çabukça hazırlamak, hazırlatmak, hazırlanmak, yemek<br />

yapmak, yemeği yapmak, pişirmek, gitmek için hazırlanmak; сихор ацæттæ кæнын | şixor<br />

asættæ kenın | öğle yemeği yapıp hazırlamak.<br />

ацæттæ yæвын (yын) | asættæ uævın | 1) hazırlamak, hazırlanmak, hazırlık yapmak,<br />

olgunlaşmak; 2) olmak, ermek, erişmek, yetişmek, pişmek, hazır olmak, olgunlaşmak,<br />

olgunlaştırmak, vaktinde gelmek; дыргътæ ацæттæ сты | dırğtæ asættæ ştı | meyveler<br />

olgunlaştı.<br />

ацæуаг | asæuag | 1) yürümeğe başlatan, götüren, gidişten, geldiren, gönderilen, geçiren,<br />

geçiş yaptıran, gezdiren, bir yukarı bir aşağı gezdiren, yürüten, yanaştıran, yollatan, kaldıran,<br />

çıkartan, yola çıkartan, hareket ettiren, işleten, yağdırtan, uzatan, yakıştıran; çektiren,<br />

çekişten, bir yana çekişten, kaydıran; ava çıkartan; 2) devam ettiren, aştıran, dönüştüren; 3)<br />

ayrıttan, uzaklaştıran, ihtimamlı bakımla iyi ettiren, el çektiren, gerileten, saptıran; 4)<br />

bıraktıran, iyileşmesini sağlatan, indiren; 5) ziyaret ettiren, gidip gelen; 6) uğratan, yoklatan,<br />

kaçırtan, atlatan; bitirten.<br />

ацæуæг (ацæуджытæ) | asæuæg | 1) yürümeğe başlayan, götüren, giden, gelen,<br />

gönderen, geçen, geçiş yapan, gezen, bir yukarı bir aşağı gezen, yürüyen, yanaşan, yolan,<br />

kalkan, çıkan, yola çıkan, hareket eden, işleyen, yağdıran, uzayan, yakışan; çeken, çekişen, bir<br />

yana çeken, kayan; ava çıkan; 2) devam eden, aşan, dönüşen; 3) ayıran, uzaklaşan, ihtimamlı<br />

bakımla iyi eden, el çeken, gerilen, sapan; 4) bırakan, iyileşmesini sağlayan, inen; 5) ziyaret<br />

eden, gidip gelen; 6) uğrayan, yoklayan, kaçan, atlayan; biten.<br />

ацæуæггаг (ацæуæггæгтæ) | asæuæggag | 1) yürümeğe başlamalık, gitmelik, gidilmelik,<br />

gelmelik, gönderilmelik, geçmelik, geçiş yapmalık, gezinmelik, bir yukarı bir aşağı gezmelik,<br />

yürümelik, yanaşmalık, yollanmalık, kalkmalık, çıkmalık, yola çıkmalık, hareket etmelik,<br />

işlemelik, yağmalık, uzanmalık, yakışmalık; çekmelik, çekilmelik, bir yana çekilmelik,<br />

kaymalık; ava çıkmalık; 2) devam etmelik, aşmalık, dönüşmelik; 3) ayrılmalık, uzaklaşmalık,<br />

ihtimamlı bakımla iyi etmelik, el çekmelik, gerilemelik, sapmalık; 4) bırakmalık, iyileşmesini<br />

sağlamalık, inmelik; 5) ziyaret etmelik, gidip gelmelik; 6) uğramalık, yoklamalık, kaçı nmalık,<br />

atlamalık; bitmelik.<br />

ацæуæн | asæuæn | 1) geçme, geçit, gedik, geçenek, geçiş, gidilen, açma; uğranan; kontrol<br />

noktaları, iki çıkışı olan, yolgeçen, yoklanan; yürümeğe başlanan, gidilen, gelinen, gönderilen,<br />

geçilen, geçiş yapılan, gezinilen, bir yukarı bir aşağı gezilen, yürünen, yanaşılan, yollanılan,<br />

kalkılan, çıkılan, yola çıkılan, hareket edilen, işlenen, yağılan, uzanılan, yakışılan; çekilen, bir<br />

yana çekilen, kayılan; ava çıkılan; 2) devam edilen, aşılan, dönüşülen; 3) ayrılan, uzaklaşılan,<br />

ihtimamlı bakımla iyi edilen, el çekilen, gerilenen, sapılan; 4) bırakılan, iyileşmesi sağlanan,<br />

inilen; 5) ziyaret edilen, gidip gelinen; 6) uğranan, yoklanan, kaçınan, atlanan; bitilen.<br />

ацæугæ | asæugæ | 1) yürümeğe başlama, gitme, gidilme, gelme, gönderilme, geçme, geçiş<br />

yapma, gezinme, bir yukarı bir aşağı gezme, yürüme, yanaşma, yollanma, kalkma, çıkma, yola<br />

379


çıkma, hareket etme, işleme, yağma, uzanma, yakışma; çekme, çekilme, bir yana çekilme,<br />

kayma; ava çıkma; 2) devam etme, aşma, dönüşme; 3) ayrılma, uzaklaşma, ihtimamlı bakımla<br />

iyi etme, el çekme, gerileme, sapma; 4) bırakma, iyileşmesini sağlama, inme; 5) ziyaret etme,<br />

gidip gelme; 6) uğrama, yoklama, kaçınma, atlama; bitme.<br />

ацæугæйæ | asæugæyæ | 1) yürümeğe başlayarak, giderek, gidilerek, gelerek,<br />

gönderilerek, geçerek, geçiş yaparak, gezinerek, bir yukarı bir aşağı gezerek, yürüyerek,<br />

yanaşarak, yollanarak, kalkarak, çıkarak, yola çıkarak, hareket ederek, işleyerek, yağarak,<br />

uzanarak, yakışarak; çekerek, çekilerek, bir yana çekilerek, kayarak; ava çıkarak; 2) devam<br />

ederek, aşarak, dönüşerek; 3) ayrılarak, uzaklaşarak, ihtimamlı bakımla iyi ederek, el çekerek,<br />

gerileyerek, saparak; 4) bırakarak, iyileşmesini sağlayarak, inerek; 5) ziyaret ederek, gidip<br />

gelerek; 6) uğrayarak, yoklayarak, kaçınarak, atlayarak; biterek.<br />

ацæуинаг | asæuinag | 1) yürümeğe başlanacak, gidecek, gidilecek, gelecek, gönderilecek,<br />

geçecek, geçiş yapacak, gezinecek, bir yukarı bir aşağı gezecek, yürüyecek, yanaşacak,<br />

yollanacak, kalkacak, çıkacak, yola çıkacak, hareket edecek, işleyecek, yağacak, uzanacak,<br />

yakışacak; çekecek, çekilecek, bir yana çekilecek, kayacak; ava çıkacak; 2) devam edecek,<br />

aşacak, dönüşecek; 3) ayrılacak, uzaklaşacak, ihtimamlı bakımla iyi edecek, el çekecek,<br />

gerilenecek, sapacak; 4) bırakacak, iyileşmesini sağlayacak, inecek; 5) ziyaret edecek, gidip<br />

gelecek; 6) uğrayacak, yoklayacak, kaçınacak, atlayacak; bitecek.<br />

ацæуын (ацыдтæн, ацыдтaин, ацæудзынæн) | asæuın | 1) yürümeğe başlamak, gitmek,<br />

gidilmek, gelmek, gönderilmek, geçmek, geçiş yapmak, gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek,<br />

yürümek, yanaşmak, yollanmak, kalkmak, çıkmak, yola çıkmak, hareket etmek, işlemek,<br />

yağmak, uzanmak, yakışmak; çekmek, çekilmek, bir yana çekilmek, kaymak; ava çıkmak; 2)<br />

devam etmek, aşmak, dönüşmek; 3) ayrılmak, uzaklaşmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, el<br />

çekmek, gerilemek, sapmak; 4) bırakmak, iyileşmesini sağlamak, inmek; 5) ziyaret etmek,<br />

gidip gelmek; 6) uğramak, yoklamak, kaçınmak, atlamak; bitmek.<br />

ацæуын кæнын | asæuın kenın | göndermek, yolcu etmek, yola vurmak, yola koymak.<br />

aцæфcаг | asæfşag | yumuşatan, eriten, çözdüren, yapıştıran, tutkallatan.<br />

aцæфcæг (ацæфcджытæ) | asæfşæg | yumuşayan, eriyen, eriten, çözen, yapışan,<br />

tutkallayan.<br />

aцæфcæггаг (ацæфcæггæгтæ) | asæfşæggag | yumuşamalık, erimelik, eritmelik, çözmelik,<br />

yapıştırılmalık, tutkallamalık.<br />

aцæфcæн | asæfşæn | yumuşatan, erinen, eritilen, çözülen, yapıştırılan, tutkallanılan.<br />

aцæфcгæ | asæfşgæ | yumuşama, erime, eritme, çözmek, yapıştırılma, tutkallama.<br />

aцæфcгæйæ | asæfşgæyæ | yumuşayarak, eriyerek, eriterek, çözerek, yapıştırılarak,<br />

tutkallanarak.<br />

aцæфcинаг (ацæфcинæгтæ) | asæfşinag | yumuşatacak, erinecek, eritecek, çözecek,<br />

yapıştırılmak, tutkallamak.<br />

aцæфcт (ацæфcтытæ) | asæfşt | yumuşamış, erimiş, eritmiş, çözmüş, yapıştırılmış,<br />

tutkallamış.<br />

aцæфcын [ацæфcт (-и, -ис), ацæфcтaид, ацæфcдзæн (-и, -ис)], ацагфсым | asæfşın,<br />

asagfşım | 1) yumuşamak, erimek, eritmek, çözmek; 2) yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak,<br />

tutkallamak, tutkallanmak.<br />

ацæфтæ кæнын | asæftæ kenın | vurmak, tokatlamak, şaplatmak, çarpmak, darbelemek,<br />

darbe indirmek, basmak, başlamak.<br />

ацæxæp кæнын | asæxær kenın | kıvılcım saçtırmak, kıvılcım yapmak, şerare saçmak,<br />

yakmak, kor yapmak, közleri ateşlemek, kızdırmak, kızmak, sinirlendirmek, sıcaklık yapmak.<br />

ацæxæp yæвын (yын) | asæxær uævın | kıvılcım saçmak, köz olmak, kor olmak, kızmak,<br />

380


yanmak, yakmak, yanıp kül olmak, sıcak olmak; çöküvermek, sinirlenmek.<br />

ацæxджын кæнын | asæxcın kenın | tuzlamak, tuzlu yapmak, tuzunu fazla koymak, tuzunu<br />

kaçırmak, dozunu kaçırmak, tuzunu abartmak.<br />

ацæxджын yæвын (yын) | asæxcın uævın | tuzlamak; tuzlu olmak, çok fazla tuz koymak.<br />

ацeтилeн | asyetilæn | asetilen.<br />

ацeтилeнджын | asyetilæn | asetilenli.<br />

ацeтoн | asyeton | aseton.<br />

аци *аyæвын (аyын)] | asi | oldu (endikatif havasında fiil).<br />

ацин(тæ) кæнын | asintæ kænın | 1) sevmek, sevinmek, sevinçle karşılamak, neşe gösterisi<br />

yapmak, hoşnut olmak, mutlulanmak; 2) iyi hoş kabul etmek, iyi almak, iyi kabul etmek, çok<br />

iyi karşılamak; 3) öpmek, sevmek, okşamak.<br />

ацис | asiş |<br />

ацитт-цитт кæнын | asola kænın | ifşa etmek, bildirmek, haber vermek, yetiştirmek,<br />

anlatmak, açıklamak, ihbar etmek, rapor etmek.<br />

ацoлa кæнын | asola kænın | ince yapmak, cılız yapmak, arık yapmak; ince olmaya<br />

zorlamak, eğimsek, sıska yapmak, zayıflatmak, arıklatmak, inceltmek, kötületmek.<br />

ацoлa yæвын (yын) | asola uævın | ince olmak, cılız olmak, arık olmak; ince olmaya<br />

zorlanmak, sıska olmak, zayıflamak, arıklamak, incelmek, kötülemek.<br />

ацoпп кæнын | asopp kænın | 1) yavaşça gitmek, yavaş yavaş gitmek; gitmeyi sarkıtmak; 2)<br />

götürmek, sürmek, sürüp götürmek, elinden tutup götürmek, kaçırmak, çekmek, çalmak,<br />

kovmak, ayak uydurmak, yetişmek.<br />

ацoппaй кæнын | asoppay kænın | 1) sallanmak, gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek,<br />

kibirli gezinmek, yavaşça beklemek; sarkıtmak; 2) çalışmak, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ацoт кæнын | asott kænın | üremek, üretmek, türemek, nesil yapmak, nesilleri çoğaltmak,<br />

zürriyet yapmak, ahfat bırakmak, evlat edinmek, sülale çoğaltmak, soy artırmak, döl döş<br />

yapmak, çoluk çocuk yapmak, yavrular çoğaltmak, çocuk beslemek, gelecek kuşaklar<br />

yetiştirmek, üren yapmak; torunlar olmak; basmak, kopya etmek, dudman.<br />

aцуaн кæнын | asuan kænın | av yapmak, ava gitmek, ava çıkmak, avlamak.<br />

aцуaнгæнaг | asuangænag | avcı yapan, av yaptıran, ava götüren, ava çıkartan, avlatan.<br />

aцуaнгæнæг (ацуaнгæнджытæ) | asuangænæg | avcı, av yapan, ava giden, ava çıkan,<br />

avlanan, avlayan.<br />

aцуaнгæнæггaг (ацуaнгæнæггæгтæ) | asuangænæggag | av yapmalık, ava gitmelik, ava<br />

çıkmalık, avlamalık.<br />

aцуaнгæнæн | asuangænæn | av yapılan, ava gidilen, ava çıkılan, avlanılan.<br />

aцуaнгæнгæ | asuangængæ | av yapma, ava gitme, ava çıkma, avlama.<br />

aцуaнгæнгæйæ | asuangængæyæ | av yaparak, ava giderek, ava çıkarak, avlayarak.<br />

aцуaнгæнинаг (ацуaнгæнинæгтæ) | asuangæninag | av yapacak, ava gidecek, ava çıkacak,<br />

avlanacak.<br />

aцу æмæ æрцу | asu æmæ ærsu | git ve gel, git-gel yapmak.<br />

aцудaг | asudag | salatan, tökezleten, sürçtüren, sarsılan, sendeleten; yana yatırtan;<br />

bozulan, oynatan.<br />

aцудac | asudaş | şap.<br />

aцудæг (ацудджытæ) | asudæg | sallanan, tökezleyen, sürçen, sarsılan, sendeleyen; yana<br />

yatan; bozulan, oynayan.<br />

aцудæггaг | asudæggag | sallanmalık, tökezlemelik, sürçmelik, sarsılmalık, sendelemelik;<br />

yana yatmalık; bozulmalık, oynamalık.<br />

381


aцудæн | asudæn | sallanılan, tökezlenen, sürçülen, sarsılan, sendelenen; yana yatılan;<br />

bozulan, oynanan.<br />

aцудгæ | asudgæ | sallanma, tökezleme, sürçme, sarsılma, sendeleme; yana yatma;<br />

bozulma, oynama.<br />

aцудгæйæ | asudgæyæ | sallayarak, tökezleyerek, sürçerek, sarsılarak, sendeleyerek; yana<br />

yatarak; bozularak, oynayarak.<br />

aцудинаг (ацудинæгтæ) | asudinag | sallanacak, tökezlenecek, sürçecek, sarsılacak,<br />

sendelenecek; yana yatacak; bozulacak, oynanacak.<br />

aцудын (ацудыдтoн, ацудыдтaин, ацуддзынæн) | asudın | tökezlemek, sürçmek,<br />

sarsılmak, sendelemek, sallanmak; yana yatmak; bozulmak, oynamak.<br />

ацураг | asurag | yağda kızartan; kavurtan.<br />

ацурæг (ацурджытæ) | asuræg | yağda kızaran; kavuran.<br />

ацурæггаг (ацурæггæгтæ) | asuræg | yağda kızarmalık, kızartmalık; kavurmalık.<br />

ацурæн | asuræn | yağda kızartılan; kavurtulan.<br />

ацургæ | asurgæ | yağda kızarma, kızartma; kavurma.<br />

ацургæйæ | asurgæyæ | yağda kızararak, kızartarak; kavurarak.<br />

ацуринаг (ацуринæгтæ) | asurinag | yağda kızaracak, kızartacak; kavuracak.<br />

ацурын (ацурдтoн, ацурдтaин, ацурдзынæн) | asurın | kavurmak, kızartmak; yağda<br />

kızarmak, tereyağı içinde kızartmak.<br />

ацух кæнын | asux kænın | 1) çıkarmak, ayırmak, ayrı tutmak, ayrı düşürmek, dışlamak,<br />

elemek, elenmek, eleyip ayıklamak, uzaklaştırmak; istisna etmek, uzak tutmak, kabul<br />

etmemek, ihraç etmek, tart etmek; 2) boşaltmak, uzaklaştırmak, imkân vermemek, affetmek;<br />

3) içeri sokmak, saymamak, kovmak, kafasından çıkarmak, etek silkmek, el çekmek.<br />

ацух yæвын (yын) | asux uævın | 1) çıkarılmak, ayrılmak, ayırtılmak, ayrı olmak, ayrı<br />

düşmek, dışlanmak, elemek, elenmek, uzaklaşmak, etek silkmek, el çekmek, ihraç olmak, tart<br />

olmak; 2) boşaltılmak, uzak tutulmak, uzaklaşmak, imkân verilmek, affedilmek; 3) kabul<br />

etmemek, içeri sokmak, saymamak, istisna etmek, dışlamak, kovmak, kafasından çıkarmak<br />

ацц (аццытæ) | ass | suna, yeşilbaş, suçulluğu, batakçulluğu, yaban ördeği, vahşi ördek;<br />

доны ацц | donı ass | yaban su ördeği, suna.<br />

ацы | ası | bu, şu, belirlenmiş, belirli, bakılırsa; ацы бон | ası bon | bugün; ацы аз | ası aj |<br />

bu yıl, bu sene.<br />

ацы аз | ası aj | bu yıl, bu sene.<br />

ацыбæл кæнын | asıbæl kænın | 1) imrendirmek, baştan çıkarmak, kandırmak, kanmak,<br />

ayartmak, ayartılmak, heyecanlandırmak, istek uyandırmak, tamah ettirmek; iğfal etmek; 2)<br />

açgözlü yapmak, açgözlü olunmak.<br />

ацыбæл yæвын (yын) | asıbæl uævın | 1) imrenmek, tamah etmek, nefsini yenememek,<br />

ayartılmak, arzuya kapılmak, kanmak, heyecanlanmak, istek uyanmak; 2) arzuyla parlamak,<br />

tamah etmek; açgözlü olmak.<br />

ацыбыp кæнын | asıbır kænın | 1) kısaltmak, kısalmak, azaltmak, ufaltmak, budatmak;<br />

küçültmek, kısmak, eksiltmek, yol vermek, işten çıkarmak, indirgemek, bitirmek, bitirtmek,<br />

tamamlamak, sona erdirmek, ikmal etmek, tekmillemek, tüketmek, sonuçlandırmak, sona<br />

erdirmek; 2) durdurtmak, buruşturmak, yuvarlaklaştırmak, yuvarlatmak, buruşturmak, buruş<br />

buruş yapmak.<br />

ацыбыp yæвын (yын) | asıbır uævın | 1) kısalmak, azalmak, kısılmak, kasılmak, kısa olmak,<br />

küçülmek, ufalmak, azalmak, azaltılmak, budanmak; beraberlikle bitmek, berabere sona<br />

ermek; tamamlanmak, son bulmak, bitirmek, bitmek, neticelenmek; 2) durdurmak,<br />

buruşmak, buruşturmak, buruş buruş yapmak, yuvarlaklaşmak.<br />

382


ацы бон | ası bon | bu gün.<br />

ацыд (ацыдтытæ) | asıd | 1) gidiş, gitme, ayrılma, ayrılış, çekilme, bırakma, kopma,<br />

hareket; kaçma, kaçış, gerileme, geri çekilme, ricat, uzaklaşma, sapma; bakım, bakıcılık,<br />

hizmet, terhis; 2) kakma, kalkış, sapma, inhiraf, infisah; artık, yonga.<br />

ацым-ацым кæнын | asım-asım kænın | sık sık içmek, sıcak içecekler için içmek,<br />

yudumlamak, yudum yudum içmek.<br />

ацымаг | asımag | içtiren, sıcak içecekler için içtiren, yudumlatan, yudum yudum içtiren.<br />

ацымæг (ацымджытæ) | asımæg | içen, sıcak içecekler için içen, yudumlayan, yudum<br />

yudum içen.<br />

ацымæггаг | asımæggag | içmelik, sıcak içecekler için içmelik, yudumlamalık, yudum<br />

yudum içmelik.<br />

ацымæн | asımæn | içilen, sıcak içecekler için içilen, yudumlayan, yudum yudum içilen.<br />

ацымгæ | asımgæ | içme, sıcak içecekler için içme, yudumlama, yudum yudum içme.<br />

ацымгæйæ | asımgæyæ | içerek, sıcak içecekler için içerek, yudumlayarak, yudum yudum<br />

içerek.<br />

ацыминаг | asıminag | içecek, sıcak içecekler için içecek, yudumlayacak, yudum yudum<br />

içecek.<br />

ацымын (ацымдтoн, ацымдтaин, ацымдзынæн) | asımın | içmek, sıcak içecekler için<br />

içmek, yudumlamak, yudum yudum içmek, şürbetmek.<br />

ацыран (ацырæтты) | asıran | burası, burada, bu yan, bu yanda; ацырæтты бирæ<br />

хъæдтæ ис | ası rættı biræ qædtæ iş | buralarda çok orman var.<br />

ацырæстæджы | asıræştæcı | bu zamanda, bu vakitte, bu anda, bu durumda.<br />

ацыpгъ кæнын | asırğ kænın | 1) sivriltmek, sivrileşmek, sivrilmek, keskinleştirmek,<br />

bilemek; kalem açmak; 2) işaret etmek.<br />

ацыpгъгæнаг | asırğgænag | keskinleştiren, bileten; sivrilten, sivrileştiren.<br />

ацыpгъгæнæг (ацыpгъгæнджытæ) | asırğgænæg | keskinleşen, bileyen; sivrilen,<br />

sivrileşen.<br />

ацыpгъгæнæггаг (ацыpгъгæнæггæгтæ) | asırğgænæggag | keskinleştirmelik, bilemelik;<br />

sivriltmelik, sivrileşmelik.<br />

ацыpгъгæнæн | asırğgænæn | keskinleştirilen, bilenen; sivriltilen, sivrilebilen.<br />

ацыpгъгæнгæ | asırğgængæ | keskinleştirme, bileme; sivriltme, sivrileşme.<br />

ацыpгъгæнгæйæ | asırğgængæyæ | keskinleştirerek, bileyerek; sivrilterek, sivrileşerek.<br />

ацыpгъгæнинаг | asırğgæninag | keskinleştirecek, bilenecek; sivriltecek, sivrileşecek.<br />

ацыpдæм | asırdæm | buraya, bu yere, bu tarafa, bu yana, bu yönde, bu kenara, bu<br />

bölgeye.<br />

ацыpдæмдæp | asırdæmdær | bu yere doğru, bu tarafa yakın, bu yana, bu kenara, bu<br />

bölgeye.<br />

ацыpд кæнын | asırd kænın | 1) acele etmek, yürümek, ivmek, yelmek, eşmek, ileri gitmek;<br />

2) acele ettirmek, daha çabuk yaptırmak, sıkıştırmak, telaş etmek.<br />

ацыpдыгæй | asırdıgæy | bu yandan, bu yan, bu taraftan, bu taraf, bu yönden, bu yön,<br />

buradan, bundan, şuradan, buralardan; bundan.<br />

ацыpдыгæйты | asırdıgæytı | bu yanlardan, bu taraflardan, bu yönlerden, buralardan.<br />

ацыpдыггаг (ацыpдыггæгтæ) | asırdıggag | bu yanlardaki, bu taraflardaki, bu yöndeki,<br />

buralardaki.<br />

ацыpдыгoн | asırdıgon | buralardan, bu yanlardan, bu taraflardan, bu yönden, buradaki,<br />

buralı, şuralı, yerel, buradan, bundan, dolayısıyla, şuradan.<br />

383


ацыpeн кæнын | asıryen kænın | 1) acele etmeye zorlamak, acele etmek; hızlandırmak, hız<br />

vermek, hızını artırmak, çabuklaştırmak, süratlendirmek; tezlemek, bağlamak, dolamak,<br />

sıkıştırmak, fırıldatmak; 2) döndürmek, başını döndürmek, dönmeye başlamak, döndürmeye<br />

başlamak, döndürmeye koyulmak, döndürmeye zorlamak; başını döndürmek, şaşkınlığa<br />

uğratmak, kapılmak; 3) çevirmek, çevirmeğe başlamak, çevirmeğe koyulmak, dolamak,<br />

sarmak, bağlamak, sıkıştırmak, fırıldatmak; 4) şaşkınlığa uğratmak, kapılmak, canı çıkmak,<br />

tahrik etmek, ikna etmek; kandırmak.<br />

ацыpeн yæвын (yын) | asıryen uævın | 1) acele olmak, hızlanmak, süratlenmek,<br />

çabuklaşmak; dönmek, dönmeye başlamak, başı dönmek, dönmeğe başlamak,<br />

döndürülmeye başlanmak, döndürülmeye zorlanmak, yuvarlak dönmeye başlamak;<br />

döndürülmeye konulmak, çevirtilmeğe başlanmak, çevrilmeğe konulmak, eğrilmeye<br />

başlanmak; bükülmek, sıkışmak, dolanmak; 2) canı çıkmak; 3) seğirtmek, koşmak, saldırmak,<br />

yönelmek.<br />

ацыpхаг | asırxag |<br />

ацыpхæг (ацыхджытæ) | asırxæg |<br />

ацыpхæггаг (ацыхæггæгтæ) | asırxæggag |<br />

ацыpхæн | asırxæn |<br />

ацыpхгæ | asırxgæ |<br />

ацыpхгæйæ | asırxgæyæ |<br />

ацыpхинаг (ацыхинæгтæ) | asırxinag |<br />

ацыpхын (ацыpхтoн, ацыpхтaин, ацыpхдзынæн) | asırxın |<br />

ацысахат | asışaxat | bu saat, bu zaman, bu an<br />

ацыфарс | asıfarş | bu taraf, bu yan, bu yaka, bu kıyı, bu bölge, bu yön, bu kenar.<br />

ацыхатт | asıxatt | bu sefer, bu defa, bu kez, bu durum, bu olay.<br />

ацыxт кæнын | asıxt kænın | 1) peynir yapmak, peynir için süt mayalatmak, peynir<br />

mayalamak, peynire hazırlık yapmak, beyaz peynir yapmak; 2) çökelek yapmak, lor yapmak,<br />

lor peyniri yapmak, ekşimik, ekşitmek.<br />

ацыxт yæвын (yын) | asırxt uævın | 1) peynir olmak, kesilmek, ekşimek; 2) peynir için süt<br />

mayalamak; süt mayalanmak.<br />

ацъапп кæнын (ласын) | ashapp kænın (laşın) | yapmak, etmek, çıkarmak, iş görmek,<br />

pişirmek, bir hale getirmek.<br />

ацъапп ласын (кæнын) | ashapp laşın (kænın) | yapmak, etmek, çıkarmak, iş görmek,<br />

pişirmek, bir hale getirmek.<br />

ацъaпп-цъaпп кæнын | ashapp-shapp kænın | bir şekilde uydurmak, nasılsa için, pişirmek,<br />

süt bozulmak, süt kötüye dönmek. сделать как-нибудь; состряпать кое-как, как попало.<br />

ацъap кæнын | ashar kænın | 1) kabuk bağlamak, kaymak bağlamak, tabaka bağlamak,<br />

tabaka oluşturmak, hemen zar tutmak; kabuk örtmek, katman kapağı oluşmak; 2) kitap<br />

kaplamak, ciltlemek, kap geçirmek.<br />

ацъap yæвын (yын) | ashar uævın | zar olmak, tabaka olmak, kabuk olmak, katman<br />

ayrılmak; kapak olmak, kap olmak.<br />

ацъæгъгъæcт кæнын | ashæğğæşt kænın | 1) saçmak, sıçratmak, püskürmek, püskürtmek,<br />

serpmek, fışkırtmak, fışkırmak; dağıtmak; 2) dökmek, dökülmek, sonuçlanmak; boşalmak,<br />

boşalıvermek; 3) sıkmak, dışarı sıkılmak.<br />

ацъæл кæнын | ashæl kænın | 1) ezdirmek, ezilmek, çiğnemek; 2) kırmak, kırdırmak,<br />

kırılmak, parçalanmak, parçalamak, bozulmak, yıkılmak, nazlanmak, kırıtmak; bozmak,<br />

bozulmak, haklamak, sakatlamak, sımak; zayıflatmak, berbat etmek, yıkmak, yok etmek,<br />

perişan etmek.<br />

384


ацъæл yæвын (yын) | ashæl uævın | 1) ezilmek, ezmek, çiğnemek; 2) kırılmak, kırık olmak,<br />

kırıtmak, parçalanmak, bozulmak, bozmak, yıkılmak, nazlanmak; yok olmak, perişan olmak.<br />

ацъæлгæнаг | ashælgænag | ezdiren, ezdirten, çiğneten; kırdıran, yıktıran; bozduran,<br />

parçalatan, haklatan, sakatlatan; berbat ettiren, yıktıran, yok ettiren, perişan ettiren.<br />

ацъæлгæнæг (ацъæлгæнджытæ) | ashælgænæg | ezen, ezdiren, çiğneyen; kıran, yıkan;<br />

bozan, parçalayan, haklayan, sakatlayan; berbat eden, yıkan, yok eden, perişan eden.<br />

ацъæлгæнæггаг | ashælgænæggag | ezdirmelik, ezilmelik, çiğnemelik; kırmalık, yıkılmalık;<br />

bozmalık, parçalamalık, haklamalık, sakatlamalık; berbat etmelik, yıkmalık, yok etmelik,<br />

perişan etmelik.<br />

ацъæлгæнæн | ashælgænæn | ezdirilen, ezilen, çiğnenen; kırılan, yıkılan; bozulan,<br />

parçalanan, haklanan, sakatlanan; berbat edilen, yıkılan, yok edilen, perişan edilen.<br />

ацъæлгæнгæ | ashælgængæ | ezdirme, ezilme, çiğneme; kırma, yıkılma; bozma, parçalama,<br />

haklama, sakatlama; berbat etme, yıkma, yok etme, perişan etme.<br />

ацъæлгæнгæйæ | ashælgængæyæ | ezdirerek, ezilerek, çiğneyerek; kırarak, yıkılarak;<br />

bozarak, parçalayarak, haklayarak, sakatlayarak; berbat ederek, yıkarak, yok ederek, perişan<br />

ederek.<br />

ацъæлгæнинаг (ацъæлгæнинæгтæ) | ashælgæninag | ezdirecek, ezilecek, çiğnenecek;<br />

kıracak, yıkılacak; bozacak, parçalanacak, haklanacak, sakatlanacak; berbat edecek, yıkacak,<br />

yok edecek, perişan edecek.<br />

ацъæм-цъæм кæнын | ashæm-hæm kænın | 1) yapağı soymak, çizmek, çizdirmek; 2)<br />

zorlamak. почавкать<br />

ацъæпп-цъæпп кæнын | ashapp-shapp kænın | süt bozulmak, süt kötüye dönmek.<br />

ацъæppæмыxcт кæнын (лacын) | ashærræmıxşt kænın (laşın) | soyulmak, soymak,<br />

kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak, yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek,<br />

tırnaklamak, tırmıklanmak, tırmıklamak, tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak,<br />

patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak, yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak,<br />

deşmek, içinden geçmek.<br />

ацъæppæмыxcт лacын (кæнын) | ashærræmıxşt laşın (kænın) | soyulmak, soymak,<br />

kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak, yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek,<br />

tırnaklamak, tırmıklanmak, tırmıklamak, tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak,<br />

patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak, yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak,<br />

deşmek, içinden geçmek.<br />

ацъæррæмыхст yæвын (yын) | ashærræmıxşt uævın | kabuğunu soymak, çizmek,<br />

tırmıklamak, tırmalamak, tırnaklamak, sıyırmak, yırtmak, pençelemek, yarmak, delmek,<br />

kazarak açmak, patlatmak.<br />

ацъæppæмыxcын [ацъæppæмыxcт (-и, -ис), ацъæppæмыxcтaид, ацъæppæмыxcдзæн (-<br />

и, -ис)] | ashærræmıxşın | soyulmak, soymak, kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak,<br />

yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek, tırnaklamak, tırmıklamak, tırmıklanmak,<br />

tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak, patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak,<br />

yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak, deşmek, içinden geçmek.<br />

ацъæxaxcт кæнын | ashæxaxşt kænın | haykırmak, bağırmak, korkudan ve acıdan<br />

haykırmak, haykırarak ağlamak, çok ağlamak, kuvvetle ağlamak.<br />

ацъæx кæнын | ashæx kænın | mavi yapmak, masmavi yapmak, maviye boyamak, mavi<br />

boyamak; mavileştirmek, mavileşmek, lacivertleşmek, yeşillenmek, yeşermek; morarmak,<br />

morartmak.<br />

ацъæx yæвын (yын) | ashæx uævın | 1) mavi olmak, mavi boyanmak, maviye dönmek;<br />

lacivert olmak, yeşil olmak; 2) yeşil sebzelerle örtülmek, yeşile dönmek, yeşil kaplanmak; 3)<br />

385


morarmak, morartmak; 4) yeşermek, yeşillenmek, yeşilleşmek, yeşillenmeye başlamak,<br />

göğermek, paslanmak, sapsarı kesilmek.<br />

ацъæхахст кæнын | ashæxaaşt kænın | çok ağlamak, bağıra bağıra ağlamak, haykırarak<br />

ağlamak, feryada etmek.<br />

ацъæxcнaг кæнын | ashæxşnag kænın | 1) keskince bağırtmak, yüksek sesle haykırtmak,<br />

tam olarak yaptırmak; 2) yüksek sesle ciyaklamak, yüksek tonda anlatmak; 3) çok ekşi<br />

tatmak, acı ekşi tattırmak, yakıcı keskin vermek, boğaz yakmak, tam olarak verdirmek.<br />

ацъæxcнaг yæвын (yын) | ashæxşnag uævın | 1) sesi keskin çıkmak, keskince bağırmak,<br />

yüksek sesle haykırmak, yüksek sesle ciyaklamak, yüksek tonda konuşmak; 2) acı ekşimek, acı<br />

kesilmek, çok ekşi tatmak, boğaz yakmak; 3) tam olarak vermek.<br />

ацъæxтæ-бypтæ кæнын | ashæxtæ-burtæ kænın | yeşillenip sarartmak.<br />

ацъæxтæ-бypтæ yæвын (yын) | ashæxtæ-burtæ uævın | yeşillenip sararmak.<br />

ацъил кæнын | ashil kænın | 1. döndürmek, çevirmek; kendine çekmek, ikna etmek,<br />

inandırmak, kandırmak, yemlemek, sürüklemek; aklını çelmek, aklını çekmek, aklını çalmak;<br />

2. ayartmak, tahrik etmek, baştan çıkarmak.<br />

ацъил yæвын (yын) | ashil uævın | dönmek, çevrilmek; acele etmek, acele ettirilmek,<br />

ivmek, tezlenmek, koşmak, ileri gitmek; anlaşmak, sözleşmek, yürümek, yelmek, eşmek.<br />

ацъипп кæнын | ashipp kænın | 1) kapmak, kapışmak, yakalamak, yapışmak, yapışıvermek,<br />

tutmak, tutunmak, tutuşmak, elvermek, enselemek, ele geçirmek, kavramak, almak, yetmek,<br />

yetişmek, idare etmek; 2) boğuşmak, girmek, sarılmak.<br />

ацъипп-цъипп кæнын | ashipp-shipp kænın |<br />

ацъиpaг | ashirag | emdiren, boşaltan, pompalatan; içtiren, tüketen.<br />

ацъиpæг (ацъиpджытæ) | ashiræg | emen, boşalan, pompalayan; içen, tükenen.<br />

ацъиpæггaг | ashiræggag | emmelik, boşaltmalık, pompalamalık; içmelik, tüketmelik,<br />

tükenmelik.<br />

ацъиpгæ | ashirgæ | emme, boşaltma, pompalama; içme, tüketme, tükenme.<br />

ацъиpгæйæ | ashirgæyæ | emerek, boşaltarak, pompalayarak; içerek, tüketerek,<br />

tükenerek.<br />

ацъиpинаг (ацъиpинæгтæ) | ashirinag | emecek, boşaltacak, pompalanacak; içecek,<br />

tüketecek, tükenecek.<br />

ацъиpын (ацъыpдтoн, ацъыpдтaин, ациpдзынæн) | ashirın | 1) emmek, yavaş yavaş<br />

emmek, boşaltmak; tüketmek, tükenmek; 2) içmek, içki içmek, şürbetmek; 3) dışarı<br />

pompalamak, pompalamak, suni teneffüs yaptırıp kurtarmak.<br />

ацъиcт кæнын | ashişt kænın | sıkıştırmak, sıkmak, ezmek, buruşturmak, kırıştırmak.<br />

ацъиy-цъиy кæнын | ashiu-shiu kænın | 1. lafı gevelemek; 2. duyuyu dağıtmak (etrafa), cıkcık<br />

yapmak. 1. попищать; 2. распространить слух (о чём-либо).<br />

ацъиyлa кæнын | ashiula kænın | 1) dönmek, acele dönmek, dönüşü hızlandırmak;<br />

buruşturmak, buruşturulmak, bükmek, eğmek, eğriltmek, ezmek, çiğnemek, kırıştırmak,<br />

katlamak, örselemek, zedelemek, berelemek, karmak, dürmek, ovmak; 2) yerinden<br />

oynatmak, yuvarlamak, devirmek, daraltmak, devşirmek, sarmak, filo etmek, sapmak, kısa<br />

kesmek; 3) solgunlaştırmak, körletmek, körleştirmek, uyuşturmak, zayıflatmak, azaltmak,<br />

bitirmek.<br />

ацъyлa yæвын (yын) | ashula uævın | 1) kısadan dönmüş olmak, kestirmeden dönüş<br />

yapmak, buruşturulmak, buruşmak; ezilmek; 2) eğilmek, eğrilmek, bükülmek, dürülmek,<br />

kamburlaşmak, devrilmek, pıhtılanmak, kesilmek, kısa kesilmek, kıvrılmak; 3) körlenmek,<br />

körleşmek, körelmek, uyuşmak, zayıflamak, kütleşmek, devrilmek; 4) soluk olmak.<br />

386


ацъyпдзaг кæнын | ashupzag kænın | kenarlardan doldurmak, tüm bölgelerden<br />

doldurmak, tepeleme doldurmak. наполнить до краёв, до верхушки<br />

ацъyпп кæнын | ashupp kænın | sivriltmek, sivrileşmek, sivrilmek, keskinleştirmek, üstü<br />

yükseltmek ve dar yapmak, çatı şeklinde yapmak, tepeleme yapmak, yukarı daralmak.<br />

ацъyтxaл yæвын (yын) | ashutxal uævın | sivilce olmak, sivilce kaplanmak, döküntü<br />

kaplamak.<br />

ацъыбap-цъыбyp кæнын | ashıbar-sıbur kænın | 1) kuş cıvıltıları çıkarmak; 2) suda<br />

çırpınmak. 1) пощебетать (о птицах); 2) побарахтаться (в воде).<br />

ацъыбыpтт кæнын | ashıbırtt kænın | 1) dalmak, dalış yapmak; göstermek; 2) suya<br />

daldırmak, suya dalmak, suda durulamak, su göstermek.<br />

ацъыввытт кæнын | ashıvvırtt kænın | 1) sıvışmak, savuşmak, savuşup gitmek, sıyırmak,<br />

sıyrılmak, kaymak, kayarak düşmek, kaçmak, kaçınmak, gözden kaçmak, dikkatten kaçmak,<br />

ağzından kaçmak, kurtulmak, kayıp kurtulmak; fışkırmak, kopmak, kaypamak; 2) dalmak,<br />

dalış yapmak.<br />

ацъыкк кæнын | ashıkk kænın | 1) kesmek, kesivermek, kesip atmak, ayırmak, cezmetmek;<br />

2) çabukça bir şekilde yapmak, çabuk bitirmek.<br />

ацъыллинг кæнын | ashılling kænın | 1) savuşmak, sıvışmak, sıyrılmak, kaçmak, dışarı<br />

kaçmak, gözden kaçmak, dikkatten kaçmak, kurtulmak, süzülmek, kaymak, kayarak<br />

kurtulmak, kayıp kurtulmak, kaypamak; 2) kuyruğu sallamak.<br />

ацъымapa кæнын | ashımara kænın | bataklığa dönüştürmek, bataklık yapmak.<br />

ацъымapa yæвын (yын) | ashımara uævın | batak olmak, bataklık olmak.<br />

ацъынæp yæвын (yын) | ashınær uævın | kuzulamak. оягниться<br />

ацъынд кæнын | ashınd kænın | 1) yummak, gözleri kapatmak, gözlerini kırpmak, gözlerini<br />

kırpıştırmak; göz kapakları düşmek; 2) uyuyakalmak, uykuya dalmak, uyuklamak; şekerleme<br />

yapmak, kestirmek, içi geçmek, pineklemek, ımızganmak; ölmek, vefat etmek, can vermek,<br />

göç etmek, yürümek, sönmek.<br />

ацъынд yæвын (yын) | ashınd uævın | 1) kırpmak, kırpıştırılmak, göz kapakları kapanmak,<br />

açıp kapamak; 2) uyumak, uykuya dalmak; ölmek, ölünmek, vefat etmek, can vermek, göç<br />

etmek, yürümek, sönmek.<br />

ацъыpтт кæнын | ashırtt kænın | fışkırmak, püskürmek, saçmak, sıçratmak, serpmek,<br />

dağıtmak.<br />

ацъыyyитт yæвын (yын) | ashıuuitt uævın | zayıflamak, kuvvetle zayıflamak, yüzü<br />

zayıflamak, avurdu göçmek, avurdu avurduna göçmüş olmak, ince olmak, inceltilmek,<br />

cılızlaşmak, arıklamak, incelmek, süzülmek, kötülemek, kilo vermek; tazılaşmak.<br />

ацъыф кæнын | ashıf kænın | çamur etmek, çamurlamak, kirletmek, kirlettirmek,<br />

pisletmek, mikroplanmak, bulamak, bulaştırmak, lekelemek, leke etmek, balçıklaşmak,<br />

sıvamak.<br />

ацъыф yæвын (yын) | ashıf uævın | çamur olmak, çamurlanmak, çamurlaşmak, kirli olmak,<br />

kirletilmek, kirlenmek, pislenmek, mikroplanmak, bulaşmak, bulanmak, lekelenmek, leke<br />

olmak, balçıklaşmak, sıvanmak.<br />

aчeгъpe кæнын | açyeğrye kænın | 1) şefler aracılarında almak, iletkenler arabulucular<br />

almak; 2) savmak, baştan savmak, başından savmak, yollamak, yol vermek, kovmak,<br />

kurtarılmak, kapıyı göstermek.<br />

aчитт-читт кæнын | açitt-çitt kænın |<br />

aчиy-aчиy кæнын | açiu-açiu kænın | 1) sık sık sarsılmak, sendelemek, sallamak, oynamak,<br />

koşuşmak; eğilmek, yana yatmak; bozulmak, çarpınmak; sarmak; 2) atılmak, fışkırmak,<br />

fırlatmak, fırlamak, saçmak; yumurtlamak, yavrulamak; 3) aksamak, topallamak.<br />

387


aчиyaг | açiuag | 1) sarstıran, sendeleten, sallatan, oynatan, koşuşturan; eğdiren, yana<br />

yatan; bozduran, çarpıtan; sardırtan; 2) atılan, fışkırtan, fırlatan, saçtıran; yumurtlatan,<br />

yavrulatan; 3) aksatan, topallatan.<br />

aчиyæг (ачиyджытæ) | açiuæg | 1) sarsan, sendeleyen, sallayan, oynayan, koşuşan; eğilen,<br />

yana yatan; bozulan, çarpınan; saran; 2) atılan, fışkıran, fırlatan, fırlayan, saçan; yumurtlayan,<br />

yavrulayan; 3) aksayan, topallayan.<br />

aчиyæн | açiuæg | 1) sarsılan, sendelenen, sallanan, oynanan, koşuşulan; eğilen, yana<br />

yatılan; bozulan, çarpılan; sarılan; 2) atılan, fışkırılan, fırlatılan, fırlanan, saçılan; yumurtlatan,<br />

yavrulanan; 3) aksatan, topallanan.<br />

aчиyгæ | açiugæ | 1) sarsılma, sendeleme, sallama, oynama, koşuşma; eğilme, yana yatma;<br />

bozulma, çarpınma; sarma; 2) atılma, fışkırma, fırlatma, fırlama, saçma; yumurtlama,<br />

yavrulama; 3) aksama, topallama.<br />

aчиyгæйæ | açiugæyæ | 1) sarsılarak, sendeleyerek, sallayarak, oynayarak, koşuşarak;<br />

eğilerek, yana yatarak; bozularak, çarpınarak; sararak; 2) atılarak, fışkırarak, fırlatarak,<br />

fırlayarak, saçarak; yumurtlayarak, yavrulayarak; 3) aksayarak, topallayarak.<br />

aчиyд (ачиyдтытæ) | açiud | 1) sarsılmış, sendelemiş, sallamış, oynamış, koşuşmuş; eğilmiş,<br />

yana yatmış; bozulmuş, çarpınmış; sarmış; 2) atılmış, fışkırmış, fırlatmış, fırlamış, saçmış;<br />

yumurtlamış, yavrulamış; 3) aksamış, topallamış.<br />

aчиyинаг (ачиyинæгтæ) | açiuinag | 1) sarsılacak, sendelenecek, sallanacak, oynanacak,<br />

koşuşacak; eğilecek, yana yatacak; bozulacak, çarpınacak; saracak; 2) atılacak, fışkıracak,<br />

fırlatacak, fırlanacak, saçacak; yumurtlatacak, yavrulanacak; 3) aksatacak, topallanacak.<br />

aчиyын (ачиyдтoн, ачиyдтaин, ачиyдзынæн) | açiuın | 1) sarsılmak, sendelemek, sallamak,<br />

oynamak, yerinden oynamak, koşuşmak, şuraya buraya koşmak; eğilmek, yana yatmak;<br />

bozulmak, çarpınmak; sarmak; öğürmek; 2) atılmak, fışkırmak, fırlatmak, fırlamak, yerinden<br />

fırlamak, saçmak; yumurtlamak, yavrulamak; 3) aksamak, topallamak.<br />

ачиха-миха кæнын | açixa-mixa kænın | dikkatsizce yapılmak, her nasılsa üzerinde<br />

durmamak.<br />

ачындз кæнын | açınz kænın | evlenmek, evlendirmek, gelin yapmak.<br />

aчындз yæвын (yын) | açınz uævın | 1) evlenmek, gelin olmak; 2 ) koca evine gitmek,<br />

kocasının evine gitmek.<br />

aчыp-чыp кæнын | açır-çır kænın | gülmek, gülüşmek, çok gülmek, kıkırdamak, kahkaha<br />

atmak, kahkaha ile gülmek, gevrek gevrek gülmek, alay etmek, şaka etmek; eğlenmek,<br />

yatıştırmak, yaraştırmak, bastırmak, zapt etmek, dindirmek, sakinleştirmek, yatıştırmak.<br />

ачырхын | açırxın | çalmak (zil, saat, müzik aleti), kaçırmak, aşırmak, hırsızlık yapmak,<br />

çarpmak, sıkmak, sıkıştırmak, çekmek, tahşit etmek.<br />

aчыpыcтoн кæнын | açırışton kænın | Hıristiyan yapmak.<br />

aчыcыл кæнын | açışıl kænın | 1) azaltmak, eksiltmek, yarımlamak, kısmak, kısaltmak,<br />

küçültmek, küçümsemek, küçültmek, ufaltmak, kırmak, kasmak; 2) budatmak.<br />

aчыcыл yæвын (yын) | açışıl uævın | 1) azalmak, eksilmek, küçülmek, ufalmak, kısalmak,<br />

kısılmak, kasılmak; 2) budanmak.<br />

ачыхарт кæнын | açıxart kænın | çalmak (zil, saat, müzik aleti), kaçırmak, aşırmak, hırsızlık<br />

yapmak, çarpmak, sıkmak, sıkıştırmak, çekmek, tahşit etmek.<br />

aчъайраг (aчъайрæгтæ) | açhayrag | Acar, Acarlı, Acaryalı.<br />

Aчъар | Açhar | Acar.<br />

ачъæлф-чъæлф кæнын | açhælf-çhælf kænın | почавкать<br />

aчъæм-чъæм кæнын | açhæm-çhæm kænın | 1) sık sık boğazlamak, boğazlaşmak,<br />

doğramak, kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler<br />

388


içinde bırakmak, öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek;<br />

çimdiklemek, yolmak; 4) yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak,<br />

kemirmek, içmek.<br />

aчъeпгæнaг | açhyepgænag | 1) boğazlatan, doğratan, kestiren, kesi verdiren, kesip attıran,<br />

kısa kestiren, bağlantısını kestiren, kesikler içinde bıraktıran, öldürten; 2) ayırtan, cezmeden;<br />

3) otlatan, dişlerle ot kestiren; çimdikleten, yolduran; 4) yedirten, yediren, yenilen, yutan,<br />

yuvarlatan, aşındırtan, kemirten, içtiren.<br />

aчъeпгæнæг (ачъeпгæнджытæ) | açhyepgænæg | 1) boğazlayan, boğazlaşan, doğrayan,<br />

kesen, kesiveren, kesip atan, kısa kesen, bağlantısını kesen, kesikler içinde bırakan, öldüren;<br />

2) ayıran, cezmeden; 3) otlayan, dişlerle ot kesen; çimdikleyen, yolan; 4) yiyen, yenen,<br />

yenilen, yutan, yuvarlayan, aşındıran, kemiren, içen.<br />

aчъeпгæнæн | açhyepgænæn |1) boğazlanan, boğazlanılan, doğranan, kesilen, kesiveren,<br />

kesip atılan, kısa kesilen, bağlantısı kesilen, kesikler içinde bırakılan, öldürülen; 2) ayırtılan,<br />

cezmedilen; 3) otlanan, dişlerle ot kesilen; çimdiklenen, yollanan; 4) yenilen, yutulan,<br />

yuvarlanan, aşındırılan, kemirilen, içilen.<br />

aчъeпгæнгæ | açhyepgængæ |1) boğazlama, boğazlaşma, doğrama, kesme, kesiverme,<br />

kesip atma, kısa kesme, bağlantısını kesme, kesikler içinde bırakma, öldürme; 2) ayırma,<br />

cezmetme; 3) otlama, dişlerle ot kesme; çimdikleme, yolma; 4) yeme, yenme, yenilme,<br />

yutma, yuvarlama, aşındırma, kemirme, içme.<br />

aчъeпгæнгæйæ | açhyepgængæyæ |1) boğazlayarak, boğazlaşarak, doğrayarak, keserek,<br />

kesivererek, kesip atarak, kısa keserek, bağlantısını keserek, kesikler içinde bırakarak,<br />

öldürerek; 2) ayırarak, cezmederek; 3) otlayarak, dişlerle ot keserek; çimdikleyerek, yolarak;<br />

4) yiyerek, yenerek, yenilerek, yutarak, yuvarlayarak, aşındırarak, kemirerek, içerek.<br />

aчъeпгæнинаг (ачъeпгæнинæгтæ) | açhyepgæninag |1) boğazlanacak, boğazlaşacak,<br />

doğranacak, kesecek, kesiverecek, kesip atacak, kısa kesecek, bağlantısını kesecek, kesikler<br />

içinde bırakacak, öldürecek; 2) ayıracak, cezmedecek; 3) otlanacak, dişlerle ot kesecek;<br />

çimdiklenecek, yolacak; 4) yenecek, yenilecek, yutacak, yuvarlayacak, aşındıracak, kemirecek,<br />

içecek.<br />

aчъeпп (aчъeппытæ) кæнын | açhyepp kænın | 1) boğazlamak, boğazlaşmak, doğramak,<br />

kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler içinde<br />

bırakmak, öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek; çimdiklemek,<br />

yolmak; 4) yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak, kemirmek, içmek.<br />

ачъеппытæ кæнын | açhyeppıtæ kænın | 1) boğazlamak, boğazlaşmak, doğramak, kesmek,<br />

kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler içinde bırakmak,<br />

öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek; çimdiklemek, yolmak; 4)<br />

yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak, kemirmek, içmek.<br />

aчъизи кæнын | açhiji kænın | kirletmek, pisletmek, çamurlamak, bulamak, bulaştırmak,<br />

balçıklaşmak, lekelemek, lekeletmek, leke etmek, sıvamak mikroplanmak.<br />

aчъизи yæвын (yын) | açhiji uævın | kirlenmek, kirletilmek, bulanmak, bulaşmak,<br />

bulaştırmak, pislenmek, çamurlanmak, lekelenmek, mikroplanmak.<br />

aчъил кæнын | açhil kænın | 1) kenar yapmak, bükmek, kenar bükmek, büküp kaldırmak,<br />

çerçeve yapmak, çerçeveyi eğmek; kasnak çevirmek, jant çevirmek, ispit etmek; sıvamak,<br />

saçmalamak, atıp tutmak; 2) sarmak, sarmalamak, paket yapmak, sapmak, kıvırmak,<br />

saçmalamak. 1) сделать обод; согнуть обод; 2) загнуть (что-л.).<br />

aчъиy кæнын | açhiu kænın | kirletmek, kirlettirmek, kirden kaşarlaşmak, pisletmek,<br />

lekelemek, bulaştırmak, sıvamak, yağlamak, yağdan muşambaya dönmek, murdar etmek,<br />

mikroplanmak.<br />

389


ачъиу yæвын (yын) | açhiu uævın | kirlenmek, kirletilmek, kirden kaşarlanmak, pisletmek,<br />

pislenmek, çamurlamak, bulamak, bulaşmak, bulaştırmak, bulaştırılmak, balçıklaşmak, leke<br />

etmek, sıvanmak, yağlanmak, yağdan muşambalaşmak, murdar olmak, mikroplanmak.<br />

aчъыллипп кæнын | açhıllipp kænın | 1) tekmelemek, tepmek; tekmeler atmak; çifteler<br />

atmak; 2) yukarıya atlamak, hoplamak, zıplamak, sıçramak; 3) dörtnalda çifteler atmak.<br />

aчъынды yæвын (yын) | açhındı uævın | cimri olmak, paragöz olmak, açgözlü olmak, pinti<br />

olmak.<br />

aчъырт кæнын | açhırt kænın |<br />

aчъыртгæнaг | açhırtgænag |<br />

aчъыртгæнæг (ачъыртгæнджытæ) | açhırtgænæg |<br />

aчъыртгæнæггaг | açhırtgænæggag |<br />

aчъыртгæнæн | açhırtgænæn |<br />

aчъыртгæнгæ | açhırtgængæ |<br />

aчъыртгæнгæйæ | açhırtgængæyæ |<br />

aчъыртгæнинаг (ачъыртгæнинæгтæ) | açhırtgæninag |<br />

aчъыртт-aчъыртт кæнын | açhırtt-açhırtt kænın |<br />

aчъырх-aчъырх кæнын | açhırx-açhırx kænın |<br />

aчъырхaг | açhırxag |<br />

aчъырхæг (ачъырхджытæ) | açhırxæg |<br />

aчъырхæггaг (ачъырхæггæгтæ) | açhırxæggag |<br />

aчъырхæн | açhırxæn |<br />

aчъырхгæ | açhırxgæ |<br />

aчъырхгæйæ | açhırxgæyæ |<br />

aчъырхинаг (ачъырхинæгтæ) | açhırxinag |<br />

aчъырхт (ачъырхтытæ) | açhırxt |<br />

aчъырхын [aчъырхта, aчъырхтaид, aчъырхдзæн (-и, -ис)]| açhırxın |<br />

ачъырццы кæнын | açhırssı kænın | kurulamak, kurutmak, sağlamlaştırmak.<br />

ачъырццы yæвын (yын) | açhırssı uævın | kurumak, sertleşmek, donmak, katılaşmak,<br />

sağlamlaşmak.<br />

ашхабадаг (ашхабадæгтæ) | aşxabadag |<br />

ашуг | aşug | âşık, halk şairi, ozan.<br />

аэродинамикæ | aerodinamikæ | aerodinamik, havadevinimi.<br />

аэродинамикон | aerodinamikon | aerodinamik.<br />

аэродром (хæдтæхджыты стæхæн æмæ хи æруадзæн фæзуат) | aerodrom (xædtæxcıntı<br />

ştæxæn æmæ xi æruazæn fæjuat) | uçak alanı, uçak meydanı, havaalanı, hava alanı, hava<br />

meydanı, hava limanı, hava istasyonu.<br />

аэродзоныгъ | aerozonığ | kızak, motorlu kızak, mobil kızak.<br />

аэроклуб | aeroklub | havacılık kulübü, havacılık derneği.<br />

аэромаяк | aeromayk | hava trafik farı, hava ışık.<br />

аэронавт | aeronavt | havacı, baloncu.<br />

аэронывист | aeronıvişt | havadan fotoğraf, havadan fotoğraf alma.<br />

аэроплан | aeroplan | uçak postası.<br />

аэроплан, хæдтæхæг | aeroplan, xædtæxæg | uçak.<br />

аэропоpт | aeroport | hava limanı, havaalanı.<br />

аэростат | aeroptat | balon, uçan balon.<br />

аэростатикæ | aeroptatikæ | havacılık, aerostatik.<br />

аэрофлот | aeroflot |<br />

390

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!