You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
“Дзырд атæхдзæн, фыст лæудзæн. -Zırd atæxzæn, fışt læuzæn - Söz uçar, yazı kalır.”<br />
Latin deyimi<br />
ALANCA (OSETÇE-İRONCA)-TÜRKÇE SÖZLÜK<br />
АЛАНДЖА (ОСЭТЧЭ-ИPОНДЖА)-ТЮРКЧЭ СЁЗЛЮК<br />
ИPOНAY - ТYPKAГAY ДЗЫРДYAТ<br />
İRONAU - TURKAGAU ZIRDUAT<br />
Alania-Osetia<br />
İrışton<br />
Cumhuriyeti<br />
MAMŞIRATI İRME ÖZLEM TEMURLENK ÖZKANKIZI<br />
МАМСЫРАТЫ ЁЗКАНЫ ЧЫСГ ИРМÆ ЁЗЛЭМ ТЭМYРЛЭНК<br />
MAMŞIRATI ÖZKAN TEMURLENK MURATOĞLU<br />
МАМСЫРАТЫ МYРАТЫ ФЫРТ ЁЗКАН ТЭМYРЛЭНК<br />
SÖZLÜK YAKLAŞIK 60.000 ALANCA-OSETÇE-İRONCA SÖZCÜKTÜR.<br />
СЁЗЛЮК ЙАКЛАСЫК 60.000 АЛАНДЖА-ОСЭТЧЭ-ИPОНДЖА СЁЗДЖЮКТЮР.<br />
ДЗЫРДYAТ БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 60.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ<br />
2009 ANKARA-АНКАРА
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON BAYRAĞI<br />
Alania Bayrağındaki üç renk<br />
Beyaz : Manevi saflık, temizlik<br />
Kırmızı: Kahramanlık, cesaret<br />
Sarı : Bereket, rahatlık<br />
24 Kasım 1994 tarihli “Alania-Osetia-İrışton Cumhuriyeti’nin Devlet Bayrağı Hakkında Yasa”<br />
ile onaylanmıştır.<br />
Alania - Osetia - İrışton’nın ulusal sembolü olan bayrak, yukarıdan aşağıya doğru yatay olarak<br />
sıralanan ve her biri bayrağın eninin üçte biri genişliğinde olan beyaz, kırmızı ve sarı renkli,<br />
en-boy oranı ½ olan ve üç şeritten oluşan dikdörtgen şeklindeki kumaştır.<br />
Bu renklerden beyaz manevi ruh temizliğini ve saflığı; kırmızı askeri kahramanlığı ve cesareti;<br />
sarı ise şans, bolluk bereket ve rahatlığı temsil etmektedir.<br />
Bu üç rengin kullanımları İskit, Sarmatlar ve Alanlar tarihinde “üçleme” adını alan sosyal<br />
şeklinin yansımaları, yani dini inanışlar, alışkanlıklar ve adetler, zaman boyunca sürd ürülerek<br />
milletin üçlü birliğe kadar dayanır. Bu üçlü birlik, içyapıyı oluşturan topluluğun tümünün üç<br />
ana sosyal gruba ayrılmasıdır; rahip sınıfı veya din adamları, askeri sınıf veya savaşçılar (bu<br />
gruptan yöneticiler ve topluluk başkanları seçilmiştir) ile çiftçiler veya sade mensuplardan<br />
oluşmaktaydı (bu grup hayvancılıkla ve tarımla uğraşanlardan oluşmuştur). Kitaplarda bu<br />
üçlü bölünme İskit zamanlarından bugüne kadar Alanların-Osetlerin-İronların etnik tarihi<br />
boyunca görülmektedir. Tarihin babası Herodot’a ve diğer eski tarihçilere göre İskit toplumu<br />
Axvatlar (din, İskitleri), Paralatalardan (Kral İskitleri) ve Köylü sınıflarından oluşmuştur.<br />
İskit din adamları kıyafetlerinin vazgeçilmez parçasının karakteristik özelliği, başı üç kez<br />
saran ve uçları sarkan beyaz başlıktır. Yunan yazarlar moral ve ruh temizliğini (saflığını) temsil<br />
eden beyaz başlığı takanlara “pilofora” (kutsal başlık takanlar) demişlerdir. Bu baş<br />
aksesuarının resimleri İskit mezarlarında defalarca bulunmuştur. Baş kıyafetin beyaz oluşu<br />
İran ve Hindistan’da da gözlemlendi. Kaynaklara göre İskitlerin dini inançlarını oluşturan Avx<br />
doğduğunda beyaz saçlıydı. İ.S. I. YY’ da Roma yazarı Valeriy Flakk “Arganavtika” adlı<br />
yazısında şöyle demişti; “… Onun doğuştan beyaz saçları var. Bu bir işarettir. Kutsal başını<br />
kumaşla üç defa sardıktan sonra iki ucunu bırakmaktadır.”<br />
Askeri grubun rengi yazılı ve etnografya kaynaklarına göre altınımsı kırmızı veya ateş rengi<br />
kabul edilmiştir. İskitlerin güçlü kralı Kolaksa’nın işaretleri hakkında da bilgi bulabiliriz. Valeriy<br />
Flakk yukarıdaki yazısında “Kolaks’ın askerleri kalkanlarında parlayan yıldırımın ateşlerini<br />
ve altınımsı ateş renginde kanatların işaretlerini taşımıştır.” demektedir.<br />
Sarı renk buğdayın, tarımın ve altının varlığının ürününü sembolize ediyor.<br />
İskitler gibi Nartlar da üç gruba ayrılmıştır. Æxşartæggatæ (askerler), Ælægatæ (din adamları)<br />
ve Boratæ veya Buratæ (sade sınıftan olanlar).<br />
Birinci sınıfa Urujmæg, Xæmıts, Batraz, Solsan gibi ünlü nartlar dâhildir.<br />
İkinci sınıf ise Nartların dini işlerinden sorumluydu. Bunların evinde gerçek “Nartları”<br />
belirleyen Usæmongæ’nin ve Nartamongæ’nin kutsal bardağı saklanmıştı.<br />
Son sınıf ise Nartların bolluğunu (bereketini) ve mutluluğunu “farn” temsil etmiştir. Bu sınıfın<br />
başkanlarına “Burafarnug” veya “Borafarnug (Bura/Bora)” denilirdi. Bu kelimenin ilk<br />
kısmının anlamı İronca’daki “sarı” kelimesiyle aynıdır. Bunu İronlar’ın hikâyelerinden<br />
anlayabildiğimiz gibi Dıgur’ların hikâyelerinden de anlamaktayız.<br />
Bu renksel sembolikler Alania tapınaklarında da mevcuttur. Alanlar renk yakıştırmalarının<br />
bulunduğu türbelere sahiptiler. Örneğin, Urş Zuar-Beyaz Türbe; Şırx Zuar-Kırmızı Türbe,<br />
Şıjğærin Zuar- Altın Türbeye örnektir.<br />
3
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI<br />
24 Kasım 1994 tarihli “Alania-Osetia-İrışton Cumhuriyeti’nin Devlet Arması Hakkında Yasa”<br />
ile onaylanmıştır.<br />
Amblem ismi Almanca “Herb” (miras) sözcüğünden gelen, Batı Avrupa’nın kahramanlık<br />
geleneklerinden türemiştir.<br />
Bir ülkenin idari biriminin, organizasyonun, şehir ya da soylu ailenin sembolüdür. Mühür<br />
üzerine resimlendirilebilir, devlet yayın organlarında kullanılabilir, kağıt paralar vb..<br />
basılabilir.<br />
Alania - Osetia - İrışton için geleneksel olan heraldik şekil yuvarlak kalkanda, kırmızı zemin<br />
üzerinde altın toprakta yürüyen altın renginde siyah lekeli leopar; arka planında Alanların<br />
yaşam bölgelerini sembolize eden yedi gümüş dağ sırası (bir, iki ve üç); alttaki ilk dağın iki<br />
tepesi olup bunlardan birincisi daha yüksektir. Eski zamanlardan beri dağlar ve zeminindeki<br />
leopar Alania’nın sembolü olmuştur ve doğal olarak armadaki yerini de almıştır. Daha<br />
sonraları Vladikafkas şehir ambleminin de sembollerinden biri olmuştur. Yuvarlak (doğulu)<br />
kalkanın kırmızı zemini, heraldik renklerin genel olarak kabul edilen evrensel ve Oset ulusal<br />
sembolizmi uyarınca hukuk, kuvvet ve cesareti ifade etmektedir. Oset devletinin tarihsel<br />
cesaret, kahramanlık ve güçlü iktidarın sembolü leopar, kula veya al tüylü, siyah benekli,<br />
göbeği beyaz renkli ve beneksiz, kedigiller ailesine ait bir hayvandır. Görünüş olarak kaplana<br />
benzer, fakat daha esnek ve kaslıdır. Kayalık bölgelere ve ağaçlara kolaylıkla tırmanır ve<br />
gerektiğinde yüzebilir. Eski SSCB topraklarında dört leopar türü tespit edilmişti ki, bunların iki<br />
tanesi Kafkasya’da yaşardı. Bozkırlarda olduğu kadar dağ ormanlarında, kaya yarıklarında ve<br />
dağlık otlaklarda da nadir olsa rastlanırdı. Bu betimleme İskitlerce de kullanışmış ve onlardan<br />
Alanlara geçmiştir.<br />
Altın renk üstünlük, ululuk ve saygınlığı simgelemektedir. Sıradağ Osetlerle diğer Hint-Avrupa<br />
halklarının atalarının en eski dünya modeli olan sekiz zirveli Evrensel Dağ’ın kozmolojik<br />
imgesini canlandırmaktadır. Üst hizada bir zirve; “tanrısal salt güç, üst egemenlik”, orta<br />
hizada üç zirve; “insanların dünyası, Hint-Avrupalılardaki üç sosyal işlev”, alt hizada da dört<br />
zirve; “dünyanın ana yönleri, ülkenin coğrafi sınırları” bulunmaktadır. Gümüş renginin<br />
anlamı temizlik, bilgelik ve sevinçtir.<br />
Modern arma, Gürcistan Bilim Akademisi El Yazması Enstitüsü’nde; “Alania’nın Arması, 1735<br />
yılında Gürcü bilge Prens Vahushti tarafından çizilmiştir.” notu bulunmaktadır.<br />
Kar leoparına zamanımızda yalnız Alania-Osetia-İrışton’da değil, Kafkasya’da da rastlamak<br />
çok zordur. Günümüzde bu leoparlar, “Varlıkları tehlikede sayılan türleri içeren Kırmızı<br />
Kitap”ta yer almaktadır, fakat bir zamanlar Kafkasya ve Alania’da özgürce dolaştıkları<br />
bilinmektedir.<br />
5
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON CUMHURİYETİ DEVLETİNİN ULUSAL MARŞI<br />
РЕСПУБЛИКÆ АЛАНИА-ОСЭТИА ИРЫСТОНЫ ПАДДЗАХАДОН ГИМН<br />
RYESPUBLİKÆ ALANİA-OSETİA-İRIŞTONI PADZAXADON GİMN<br />
Müzik-Beste (Музыка): SARİONTI Arkadiy-Arkadiy SARİONTİ- Аркадий ЦОРИОНТИ<br />
Söz-Güfte (Ныхæстæ): XODI Kamal-ХОДЫ Камал-Kemal HODOV-Камал ХОДОВ<br />
Onay Tarihi: 24 Kasım 1994<br />
I<br />
Зæрин хур йæ тынтæ нывæнды фæлмæн<br />
Нæ фыдæлты рагон уæзæгыл рæдауæй...<br />
Арвы бын калы, фæрдыгау, тæмæн<br />
Ирыстон йæ адæмты фарнæй.<br />
Заманты тарæй æрттивы, зынгау,<br />
Дæ уидаг - нæ Ивгъуыд, нæ Абон, нæ Фидæн...<br />
Барвæсс нæ куывдыл, Хуыцæутты Хуыцау!<br />
Уастырджи, рафæлгæс, табу - Дæхицæн!<br />
Базард:<br />
Кад æмæ радимæ фидæнмæ кæс!<br />
Амондæй абузæд, ронгау, дæ цард!<br />
Амонд, мысайнагау, фидæнма хæсс!<br />
Дæ кæстæр дын басгуыхæд кард æмæ уарт!<br />
II<br />
Фæлтæрæй-фæлтæрмæ фæцæуæд дæ фарн!<br />
Рын æмæ сонæй дæ хизæд хъысмæт!<br />
Хистæры намыс, кæстæры æхсар!<br />
Хурау дын царды цырагъдарæг уæнт!<br />
Базард:<br />
Кад æмæ радимæ фидæнмæ кæс!<br />
Фарнимæ абузæд, ронгау, дæ цард!<br />
Амонд, мысайнагæy адæмтæн хæсс!<br />
Уастырджи, рафæлæс! Табу - Дæхицæн!<br />
I<br />
Jærin xur yæ tıntæ nıvændı fælmæn<br />
Næ fıdæltı ragon uæjægıl rædauæy...<br />
Arvı bın kalı, færdıgau, tæmæn<br />
İrışton yæ adæmtı farnæy.<br />
Jamantı taræy ærttivı, jıngay,<br />
Dæ uidag – næ İvğuıd, næ Abon, næ fidæn...<br />
Barvæşş næ kuıvdıl, Xuısæuttı Xuısau!<br />
Uаştırci, rafælgæş, Tabu - Dæxisæn!<br />
Bajard:<br />
Kad æmæ rаdimæ fidænmæ kæş!<br />
Аmondæy аbujæd, rоngаu, dæ sаrd!<br />
Аmond, mışаynаgаu, fidænmа хæşş!<br />
Dæ kæştær dın bаşguıхæd kаrd æmæ uаrt!<br />
II<br />
Fæltæræy-fæltærmæ fæsæuæd dæ fаrn!<br />
Rın æmæ şоnæy dæ хijæd ğışсmæt!<br />
Хiştærı nаmış, kæştærı æхşаr!<br />
Хurau dın sаrdı sırаğdаræg yænt!<br />
Bajard:<br />
Kаd æmæ rаdimæ fidænmæ kæş!<br />
Fаrnimæ аbujæd, rоngаu, dæ sаrd!<br />
Аmоnd, mışаynаgæu аdæmtæn хæşş!<br />
Uaştırci, rаfælæş! Таbu - Dæхisæn!<br />
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON CUMHURİYETİ DEVLETİ ULUSAL MARŞI TÜRKÇESİ<br />
I<br />
II<br />
Altın güneş ışınlarını dokuyor yumuşakça Kuşaktan - kuşağa dirliğin sürsün!<br />
Atalarımızın tarihi yurduna cömertçe… İllet ve düşmanlıktan kısmetin korunsun!<br />
Parıltı yayıyor, inci gibi, gökyüzü altına Büyükte namusun, küçükte mertliğin!<br />
İrışton milletinin itidali ile.<br />
Güneşçesine yoluna ışık tutsun!<br />
Zamanın karanlığında parlıyor, ateş gibi,<br />
Kökenin, Geçmişimiz, Günümüz, Geleceğimiz…<br />
Kabul et duamızı, Ulu Tanrı!<br />
Uaştırci, etrafa bak, Sanadır-minnetimiz!<br />
Nakarat<br />
Saygı ve sırayla geleceğe bak!<br />
Mutlulukla dolsun, rong gibi, yaşamın!<br />
Şansı, kutsal yardımı, geleceğe taşıyarak!<br />
Gençliğin ünlendirsin, kılıç ve kalkanın!<br />
Nakarat<br />
Saygın ve sayılan geleceğe bak!<br />
Huzurla taşsın, rong gibi, yaşamın!<br />
Talihi, kutsal hizmeti, insanlara taşıyarak!<br />
Uaştırci! Çevreni izle! Sanadır-şükranım!<br />
7
AÇIKLAMALAR<br />
a. İsim sözcüklerinin çoğulu “ler (lar) - тæ” soneki alır, ancak bazı isim sözcükleri çoğul<br />
yapılırken yapı değişikliğine uğrarlar ve böyle sözcüklerin yanında çoğulları parantez<br />
içerisinde gösterilmiştir.<br />
Örneğin; багæнæг (багæнджытæ) | bagænæg | öpen(ler), öpüşen(ler), buse koyan(lar)<br />
b. Fiil sözcüklerin yanında parantez içinde sözcük çekimleri bulunmaktadır.<br />
Örneğin; бадын (бадтæн, бадтaин, баддзынæн) | badın | oturmak; ilişmek<br />
c. Alanca dilinde kullanılan fiil önekleri veya olumsuzluk önek “æнæ- | ænæ- | -sız” ve<br />
isimden türetilmiş fiiller ile bileşik fiiller bu sözlükte ayrı ayrı sözcükler olarak verilmiştir.<br />
Önek; fiilin hareketini içeri veya dışarı doğru, yönü veya yolunu, şiddetini, sıklığını, süresini,<br />
öznenin veya gözlemcinin (konuşmacının) içerde veya dışarıda oluş konumunu ifade ederek<br />
kullanılır. Bunlar;<br />
a- gözlemcinin bulunduğu yerden karşı yöne ve yana (çevreye) fiilin hareket etmesi<br />
æр- gözlemcinin bulunduğu yere, karşı yönden ve yandan (çevreden) fiilin hareket etmesi<br />
æрба- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve içeri, kısa sürede fiilin hareket etmesi<br />
æc(ыс)-gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve yukarı yönde, fiilin güçlü hareket etmesi<br />
ба- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve içeri fiilin hareket etmesi<br />
ны(н)- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye fiilin güçlü, dikkatli, uzun hareket etmesi<br />
ра- gözlemci tarafına karşı yönden ve yandan fiilin hareket etmesi<br />
фæ- gözlemci tarafına karşı yönden ve yandan fiilin uzun, hızlı, sık hareket etmesi<br />
Örneğin: Fiil: кæсын | kæşın | bakmak, okumak, göz atmak<br />
a- кæсын içerden dışarı öylesine bakmak<br />
æр- кæсын kısa süre bakmak<br />
æрба- кæсын içeri yöne kısa bakınmak<br />
æc(ыс)- кæсын yukarı güçlü bakmak<br />
ба- кæсын dışarıdan içeri öylesine bakmak<br />
ны-к кæсын derinliğine dikkatli uzun bakmak<br />
ра- кæсын dikkatli inceleyerek bakmak<br />
фæ- кæсын uzun süre sık sık bakmak<br />
Önek; æнæ-|ænæ-|olumsuzluk belirtir; değil,-siz, olmayan; æнæкæрон | ænækæron |<br />
sınırsız.<br />
d. İsimden türetilmiş fiiller (bileşik fiiller); isimin sonuna “кæнын - yapmak”, “лacын -<br />
çekmek” veya “уæвын (уын) - olmak” gibi bir yardımcı fiilin gelmesiyle birleşik iki sözcükten<br />
oluşur.<br />
Örneğin:<br />
ахуыр - ахуыр кæнын öğrenme - öğrenmek<br />
сыгъдæг - сыгьдæг кæнын temiz - temizlemek<br />
ныхас - ныхас кæнын sohbet - sohbet etmek<br />
хъæр - хъæр кæнын bağırma - bağırmak<br />
хъуыды - хъуыды кæнын düşünce - düşünmek<br />
арфæ - арфæ кæнын dilek - dilemek<br />
иу - иу кæнын bir - bir yapmak, birleştirmek<br />
мæсты - мæсты кæнын sinirli - sinirlenmek, asabı bozmak<br />
рох - рох кæнын unutma - unutmak<br />
хæлæг - хæлæг кæнын imren - imrenmek<br />
дис - дис кæнын şaşma - şaşmak<br />
лыг - лыг кæнын kesik - kesilmek<br />
10
дзаг - дзаг кæнын dolu - doldurmak<br />
цин - цин кæнын neşe - neşelenmek, sevinmek<br />
хæццæ - хæццæ кæнын karışık - karışmak<br />
ленк - ленк кæнын yüzme - yüzmek<br />
хъал - хъал кæнын uyanık - uyanmak<br />
æххуыс - æххуыс кæнын yardım - yardım etmek<br />
хъарм - хъарм кæнын sıcak - sıcaklaşmak, ısınmak<br />
xyым - xyым кæнын tarla - tarla ekmek<br />
xид - xид кæнын ter - terlemek<br />
тy - тy кæнын tükürük - tükürmek<br />
пъa(ба) - пъa(ба) кæнын öpücük - öpmek<br />
хъыдзы - хъыдзы кæнын gıdıklama - gıdıklamak, gıdıklanmak<br />
ИРОН АЛФАВИТ<br />
İRON ALFABE TÜRKÇE OKUNUŞU<br />
А а Æ æ Б б В в Г г Гъ гъ А а Æ æ B b V v G g Ğ ğ<br />
Д д<br />
Дж<br />
дж<br />
Дз дз Е е Ё ё Ж ж D d C c Z z Ye y е Yo yo J j<br />
3 з И и Й й К к Къ къ Л л J j İ i Y y K k Kh kh L l<br />
М м Н н О о П п Пъ пъ Р р M m N n О о P p Ph ph R r<br />
С с Т т Тъ тъ У y Ф ф X х Ş ş T t Th th U u F f X х<br />
Хъ хъ Ц ц Цъ цъ Ч ч Чъ чъ Ш ш Q q S s Sh sh Ç ç Çh çh Ş ş<br />
Cs cs Csh csh<br />
Щ щ ъ Ы ы ь Э э Ю ю Я я Şh şh h I ı ^ E e Yu yu Ya ya<br />
11
Türkçe<br />
Тюpkчэ<br />
TÜRKÇE SÖZCÜK VE ALANCA ANLAMI - KIRİL TÜRKÇE SÖZCÜK VE ALANCA ANLAMI<br />
Fonetik Türkçe sözcük ve Alanca anlamı Kıril<br />
Фонэтик Тюpkчэ сёзджюк вэ Аланджа Кырил<br />
Kıril Türkçe sözcük ve Alanca anlamı<br />
Кырил Тюpkчэ сёзджюк вэ Аланджа<br />
Анламы<br />
Анламы<br />
A a [a] At-bæx, baş-şær А а Aт-бæx, бaш-cæp<br />
B b [b] Bacı-xo, gebe-şıværcın Б б Бaджы-xo, гэbэ-cывæpджын<br />
C c *dз+ Cam-avg, sıcak-tævd Дж дж Джaм-aвг, c(ц)ыджaк-тæвд<br />
Ç ç *t ∫+ Çabuk-tağd, açık-gom Ч ч Чaбyк-тaгъд, aчык-гoм<br />
D d [d] Dağ-xox, oda-uat Д д Дaгъ-xox, oдa-yaт<br />
E e [e] Ev-xæzar, ter-xid Ээ-Ее-Ææ Эв-xæдзap, тэp-xид<br />
F f [f] Fakir-mægur, efe-qaytar Ф ф Фaкиp-мæгyp, эфэ-xъайтар<br />
G g [g] Gezi-bals, saygı-kad Г г Гэз(дз)и-бaлц, c(ц)aйгы-кaд<br />
Ğ ğ [] Ağaç-bælaş, ağıt-şağæş Гъ гъ Aгъaч-бæлac, aгъыт-caгъæc<br />
H h [h] Haber-xabar, sarhoş-raşıg X(ь) х(ь) Xaбэp-xaбap, c(ц)apхoш(c)-pacыг<br />
I ı [] Işık-ruxş, kız-çıjg Ы ы Ыш(c)ык-pyxc, кыз(дз)-чызг<br />
İ i [i] İçki-nojt, izin-bar И и Ички-нoзт, из(дз)ин-бap<br />
J j *з+ Jurnal-jurnal, abajur-abajur Ж ж-З з Жypнaл-жypнaл, aбaжyp-aбaжyp<br />
K k [k] Kar-mit, korkak-tærşag К к Кap-мит, кopкaк-тæpcaг<br />
L l [l] Limon-limon, masal-tauræğ Л л Лимoн-лимoн, мac(ц)aл-тaypæгъ<br />
M m [m] Masa-fıng, tamam-æğğæd М м Мac(ц)a-фынг, тaмaм-æгъгъæд<br />
N n [n] Namus-namış, yeni-nog Н н Нaмyc(ц)-нaмыc, йэни-нoг<br />
O O [o] Odun-şyg, çok-biræ O o Oдyн-cyг, чoк-биpæ<br />
Ö ö [] Ördek-babıj, kör-kuırm Ё ё Ёpдэк-бaбыз, кёp-кyыpм<br />
P p [p] Para-æxsa, top-purti П п Пapa-æxцa, тoп-пypти<br />
R r [r] Rakı-araqq, zor-jın Р р Рaкы-apaхьхь, з(дз)op-зын<br />
S s [s] Sarı-bur, usta-dæşnı Сс-Ц ц C(Ц)apы-бyp, ys(ц)тa-дæcны<br />
Ş ş *∫+ Şapka-xud, taş-dur Шш-Щщ-Сс Шaпкa-xyд, тaш(c)-дyp<br />
T t [t] Tat-ad, et-ziza Т т Тaт-aд, эт-дзидзa<br />
U u [u] Ucuz-aşlam, buğday-mænæu У у Уджyз(дз)-acлaм, бyгъдaй-мæнæy<br />
Ü ü [] Ülke-bæştæ, Atatürk-Atatyurk Ю ю Юлкэ-бæcтæ, Aтaтюpк-Aтaтюpк<br />
V v [v] Vadi-kom, tavuk-kark В в Вaди-кoм, тaвyк-кapк<br />
Y y [j] Yağ-sarv, ayı-arş Й й-Я я Я(Йa)гъ-цapв, aйы-apc<br />
Z z [z] Zar-shar, kaz-qaj З з-Дз дз З(Дз)ap-цъap, кaз(дз)-хъaз<br />
Ww** [w] Washington-Uaşington Уу(a,æ,и,o,ы) Уaшингтoн<br />
X x* [] Х х<br />
Q q* [] Хъ хъ<br />
Çh* [] Чъ чъ<br />
Kh* [] Къ къ<br />
Ph* [] Пъ пъ<br />
Sh* [] Цъ цъ<br />
Th* [] Тътъ<br />
h* [] ъ<br />
^* [] ь<br />
Not: *Türkçe klavyelerde bulunabilen, kullanılabilir ve yazılabilir ek Türkçe Latince harfler, işaretler ve<br />
karşılıkları.<br />
** Seslendirmede, “æyyилын | æuuilyn | çiğnemek”, “бayyæндын | bauuændın | güvenmek” gibi bir çok<br />
seslinin “a, æ, и | i |, o, y | u |, ы | ı | vs..” yan yana gelmesinden oluşan bir sözcüğün okunuşunda “u” sesinin<br />
İngilizce'de ki gibi ‘w’ (duble v) ile seslendirilir, kullanılabilir ve yazılabilir.<br />
12
KAYNAKLAR<br />
1. ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, З-аг БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 28.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />
АБАЙТЫ В. ирон æвзаджы грамматикæйы очеркимæ ЧИНЫГУАДЗÆН «ИР»<br />
ОРДЖОНИКИДЗЕ » 1970, Сарæзтой йæ: Бигъуылаты Б. Гагкайты Хъ., Хъуылаты Г., Туаты<br />
О.<br />
2. ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, 5-аг БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 30.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />
Дзæуджыхъæу 2004.<br />
3. ИРОН-ОРФОГРАФИОН ДЗЫРДУАТ, БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 58.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />
Дзæуджыхъæу 2002.<br />
4. BÜYÜK RUSÇA-TÜRKÇE SÖZLÜK, E. M. – E. Mustafaev, B. G. Şerbinin yaklaşık 47.700<br />
sözcük Multılıngual Yabancı dil yayınları İstanbul, 1996.<br />
5. http://www.iriston.com/ ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, Осетинско-русский словарь<br />
под редакцией А.М.Касаева, Редактор издания Гуриев Т.А.: Около 28000 слов. 4-е<br />
издание. г.Владикавказ, Изд-во Северо-Осетинского института гуманитарных<br />
исследований, 1993. – 384 с. (реально 23 014 статей)<br />
ALANİA-OSETİA-İRIŞTON YAZI DİZİSİ<br />
1. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON TARİH<br />
2. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON COĞRAFYA<br />
3. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON DİL VE EDEBİYAT<br />
4. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON GELENEK VE DİN<br />
5. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON SPOR<br />
6. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON SANAT<br />
7. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON AD VE SOYADLARI<br />
8. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON TANINMIŞ İSİMLER<br />
9. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON ULUSAL MARŞI<br />
10. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON ATASÖZLERİ, DEYİMLER VE TEMENİLER<br />
11. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON DİLBİLGİSİ<br />
12. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON PRATİK KONUŞMA KLAVUZU<br />
13. ALANİA (OSETYA-İRIŞTON)-TÜRKÇE BÜYÜK SÖZLÜK<br />
14. ALANİA (OSETYA-İRIŞTON)-TÜRKÇE ÇEP SÖZLÜK<br />
15. TÜRKÇE-ALANİA (OSETYA-İRIŞTON) BÜYÜK SÖZLÜK<br />
16. TÜRKÇE-ALANİA (OSETYA-İRIŞTON) ÇEP SÖZLÜK<br />
17. İRON FÆNDIR, ŞİİR ÇEVİRİLERİ, XYETÆGKATI KHOŞTA<br />
13
A-A<br />
а I | a | bu, şu, o, bu yüzden, bundan dolayı.<br />
а II | a!| a!, al!, na!, üzerinde!, daha sonra.<br />
а! III | a | a!, ha!, eh!<br />
a IV | a | fiil öneki: 1) Fiillerin önemini bağlar. Önüne geldiği fiilin çabukça, hemen, hızlı,<br />
süratli, tez, şipşak, sık sık; azcık, kısa, çok kısa zamanda; yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak,<br />
baştan savma hareket edişin veya yapılışını, yapıldığını ve yapılacağını; gösterir, belirtir,<br />
bilgilendirir. Anlatımında gözlemcinin bulunduğu yerden karşı yöne, aksine, tersine ve yana<br />
(çevreye) fiilin hareket ettiği, etmesi veya edeceği; içerden dışarı yöne bakış açısından ifade<br />
edilir: цæуын | sæuın | yürüyüş, yürümek, gitmek, gezinmek, dolaşmak, gezinti, gidiyorum,<br />
uğramak, yoklamak, meydana gelmek, olmak, vuku bulmak, girmek, bırakmak, bırakıp<br />
gitmek; ацæуын | asæuın | çabukça gitmek; кусын | kuşın | çalışmak, iş yapmak, uğraşmak,<br />
gayret etmek, görev yapmak; акусын | kuşın | çabukça az çalışmak; хъавын | qavın |<br />
niyetlenmek, niyet etmek, hedeflemek, planlamak, tasarlamak, çok istemek, arzu etmek,<br />
çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, nişan almak, hedef almak, amaçlamak,<br />
yetişmek, başlamak; ахъавын | aqavın | çabukça niyetlenmek, hedeflemek; ekspres<br />
hareket; 2) bir yönde konuşmak; акæнын | akænın | çabukça çıkarmak; yapmak; арвитын |<br />
arvitın | çabukça yollamak, yollatmak; göndermek; атæхын | atæxın | çabukça uçmak,<br />
çıkarmak, ayrılmak; 3) fiil hareketleri, gösterileri hızlı ve yüzeysel; чиныг акæсын | çinıg<br />
akæşın | kitabı çabukça azıcık okumak; чысыл акуыста | çışıl akkuışta | biraz çabukça<br />
çalıştı.<br />
аафтид кæнын | aaftid kænın | çabukça boşaltmak, harap etmek, tahrip etmek, kırıp<br />
geçirmek, bitirmek, sıyırmak, dikmek, yıkmak, ruhça çöktürmek.<br />
аафтид уæвын (уын) | aaftid uævın | 1) boş olmak; çabukça boşalmak, ıssızlaşmak,<br />
tenhalaşmak 2) malın önemli bir parçasını kaybetmek.<br />
аба | aba | çabukça öpme, öpüşme, öpüş, buse, bahsetme.<br />
аба кæнын | aba kænın | çabukça öpmek, öpüşmek, buse kondurmak, öperleşmek.<br />
абабау | ababau | ne, ne biri ne öteki, inkâr etme, kabul etmeme.<br />
абагæнaг | abagænag | çabukça öptüren, öpüştüren, buse koydurtan.<br />
абагæнæг (абагæнджытæ) | abagænæg | çabukça öpen, öpüşen, buse koyan.<br />
абагæнæггaг | abagænaggag | çabukça öpmelik, öpüşmelik, buse kondurmalık,<br />
öperleşmelik.<br />
абагæнæн | abagænæn | çabukça öpülen, öpüşülen, buse kondurulan, öperleşen.<br />
абагæнгæ | abagængæ | çabukça öpme, öpüşme, buse kondurma, öperleşme.<br />
абагæнгæйæ | abagængæye | çabukça öperek, öpüşerek, buse kondurarak, öperleşerek.<br />
абагæнинaг (абагæнинæгтæ) | abagæninag | çabukça öpecek, öpüşecek, buse<br />
konduracak, öperleşecek.<br />
абад-абад | abad-abad | çoğunlukla oturmak, sık oturmak-kalmak, sık sık oturmak,<br />
çoğunlukla oturmak, çökmek, çömelmek, çömelme, binmek, otur kalk-otur kalk yapma,<br />
ilişmek; абад-абад кæнын | abad-abad kænın | sık sık otur kalk-otur kalk yapmak.<br />
абадaг | abadag | 1) oturtan, sohbet ettiren 2) ata oturtan, ata bindiren.<br />
абадæг (абадджытæ) | abadæg | 1) oturan, sohbet eden 2) ata oturan, ata binen.<br />
абадæг уæвын (уын) | abadæg uævın | birdenbire, ansızın, aniden, ani, şıppadak,<br />
cumbadak, hızlı derken.<br />
15
абадæггaг (абадæггæгтæ) | abadæggag | 1) oturmalık; ilişmelik; 2) çömelmelik; reverans<br />
yapmalık, eğilmelik; 3) savunmuş olmalık; durulmalık, tortusu çökmelik; 4) beklemelik;<br />
sabretmelik; bel bağlamalık, ummalık.<br />
абадæн | abadæn | 1) oturulan; ilişilen; 2) çömelen; reverans yapılan, eğilen; 3) savunmuş<br />
olunan; durulanan, tortusu çöküşen; 4) beklenilen; sabredilen; bel bağlanan, umulan.<br />
абадгæ | abadgæ | oturma, oturaklı, aklı başında, yaşını başını almış, evde kalmış, kalık;<br />
ilişme; çömelme; reverans yapma, eğilme; savunmuş olma; durulma, tortusu çökme;<br />
bekleme; sabretme; bel bağlama, umma.<br />
абадгæ чызг | abadgæ çıjg | yaşlı bakire, yaşlı evlenmemiş kız; evde kalmış kız, yaşını başını<br />
almış kız, kalık kız; чысыл абадгæ у, фæлæ ницы кæны | çışıl abadgæ u, fælæ nısı kænı |<br />
biraz evde kalmıştır fakat bir şey olmaz.<br />
абадгæйæ | abadgæyæ | 1) oturarak; ilişerek; 2) çömelerek; reverans yaparak, eğilerek; 3)<br />
savunmuş olarak; durularak, tortusu çökerek; 4) bekleyerek; sabrederek; bel bağlayarak,<br />
umarak.<br />
абадинaг | abadinag | 1) oturacak; ilişecek; 2) çömelecek; reverans yapacak, eğilecek; 3)<br />
savunmuş olacak; durulacak, tortusu çökecek; 4) beklenecek; sabredecek; bel bağlanacak,<br />
umacak.<br />
абадт (абæдтытæ) | abadt | 1) oturmuş; ilişmiş; 2) çömelmiş; reverans yapmış, eğilmiş; 3)<br />
savunmuş olmuş; durulmuş, tortusu çökmüş; 4) beklemiş; sabretmiş; bel bağlamış, ummuş.<br />
абадын (абадтæн, абадтaин, абаддзынæн) | abadın | 1) biraz oturmak; ilişmek; 2)<br />
çömelmek; reverans yapmak, eğilmek; 3) çabukça oturmak; 4) savunmuş olmak; durulmak,<br />
tortusu çökmek; 5) beklemek; sabretmek; bel bağlamak, ummak; абадын кæнын | abadın<br />
kænın | çabukça oturtmak; kısa zamanda oturtmak; иу чысыл дæ абадын бахъæудзæн |<br />
iu çışıl dæ abadın baqæuzæn | biraz beklemek zorunda kalacaksın; bir az oturman<br />
gerekecek; цы абада, уый абадæд | sı abada, uıy abadæd | ne oturacaksa onu otursun.<br />
абадынгæнæг (абадынгæнджытæ) | abadıngænæg | oturtan, oturmasına izin veren.<br />
абажур | abajur | abajur, lamba gölgeliği, siper.<br />
абазаг | аbаjаg | Аbаzа.<br />
абазap кæнын | abajar kænın | pazarlık etmek; pazarlık yapmak, pazarlıkla alıp-satmak,<br />
satıp savmak.<br />
абазаpгæнaг | abajaggænag | pazarlık yaptıran.<br />
абазаpгæнæг (абазаpгæнджытæ) | abajaggænæg | pazarlık yapan.<br />
абазаpгæнæггaг | abajaggænæggag | pazarlık yapmalık.<br />
абазаpгæнæн | abajaggænæn| pazarlık yapılan.<br />
абазаpгæнгæ | abajaggængæ| pazarlık yapma.<br />
абазаpгæнгæйæ | abajaggængæ| pazarlık yaparak.<br />
абазаpгæнинaг | abajaggæninag | pazarlık yapılacak, pazarlığa değecek.<br />
абази | аbаji | yirmi kapiklik.<br />
абазинаг (абазинæгтæ) | аbаjinаg | yirmi kapiklik.<br />
абал кæнын | abal kænın | 1) düzenlemek, guruplaşmak, guruplaştırmak, grup<br />
düzenlemek; müfreze, kol, ekip, takım; kurmak, tesis etmek, teşkil etmek; 2) zincir germek,<br />
gerilmek; uzatmak, uzanmak, uzamak, esnetmek, salmak, yayılmak.<br />
абал уæвын (уын) | abal uævın | 1) gruplar düzenlenmek, guruplaştırmak, gruplar halinde<br />
organize; teşkilatlanmak, toplanıp birleşmek; 2) zincir ile gerilmek, bir dize gerinmek; 3)<br />
guruba girmek, ekibe gitmek, guruplaşmak.<br />
16
aбалцгæнæг (абалцгæнджытæ) | abalsgænæg | yolcu eden, yolcu olan, seyahat eden,<br />
seyahate çıkan, gezen, turistlik seyahat çıkan, turistik gezi yapan; абалцгæнæг сæ нæ фæци<br />
| abalsgænæg şæ næ fæsi | yolcu edecek hiç kimseleri yoktu.<br />
абалц кæнын | abals kænın | yollamak, yolcu etmek, seyahat ettirmek, gezdirmek, turistlik<br />
seyahat ettirmek, seyahate çıkarmak, turistik gezi yaptırmak.<br />
абалц уæвын (уын) | abals uævın | yolcu olmak, seyahat etmek, seyahate çıkmak, gezmek,<br />
turistlik seyahat çıkmak, turistik gezi yapmak.<br />
aбалцгæнæггaг | abalsgænæggag | yolcu edilmelik, yolcu olmalık, seyahatlik, seyahat<br />
etmelik, seyahate çıkmalık, gezilik, gezmelik, turistlik seyahat çıkmalık, turistik gezi yapmalık.<br />
aбалцгæнæн | abalsgænæn | yolcu edilen, yolcu olunan, seyahat edilen, seyahate çıkılan,<br />
gezilen, turistlik seyahat çıkılan, turistik gezi yapılan.<br />
aбалцгæнгæ | abalsgængæ | yolcu etme, yolcu olma, seyahat etme, seyahate çıkma,<br />
gezme, turistlik seyahat çıkma, turistik gezi yapma.<br />
aбалцгæнгæйæ | abalsgængæyæ | yolcu ederek, yolcu olarak, seyahat ederek, seyahate<br />
çıkarak, gezerek, turistlik seyahat çıkarak, turistik gezi yaparak.<br />
aбалцгæнинaг | abalsgæninag | yolcu edilecek, yolcu olacak, seyahat edecek, seyahate<br />
çıkacak, gezecek, turistlik seyahat çıkacak, turistik gezi yapacak.<br />
абана | abana | hamam, küvet, banyo, kaplıca, havuz.<br />
абанайыxуызæн | abanayıxuıjæn | hamam gibi, sauna gibi; banyoda olduğu gibi; hamam<br />
gibi, sauna gibi; абанайыхуызæн уат | abanayıxuıjæn uat | hamam gibi oda, sauna gibi<br />
oda.<br />
абанагæс | abanagæş | hamamcı, hamam görevlisi, banyo görevlisi, tellak, kaplıca görevlisi,<br />
havuz görevlisi.<br />
абаp кæнын | abar kænın | görevlendirmek, memur etmek, yüklemek, havale etmek,<br />
göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, üstenmek; bırakmak, tavzif etmek, tevdi etmek.<br />
абаp-абаp кæнын | abar-abar kænın | yüklemek, havale etmek, bırakmak, memur etmek,<br />
görevlendirmek, tavzif etmek, tevdi etmek, emanet etmek.<br />
aбаpаг | abarag | 1) tarttıran, ölçtüren, ölçü aldıran, ölçümleten, ölçüye vurduran, gezleten,<br />
prova yaptıran, giydiren; deneten; kantarlatan, endazeye vurduran, çektiren, vezneden; 2)<br />
doğrulatan, kıyaslatan; karşılaştıran, arşınlatan, aslı ile denettiren; 3) özümleten, mukayese<br />
ettiren, benzeten, eşitleten, denkleten, yerle bir ettiren.<br />
aбаpæг (абаpджытæ) | abaræg | 1) tartan, ölçen, ölçü alan, ölçümleyen, ölçüye vuran,<br />
gezleyen, prova yapan, giyen; deneyen; kantarlayan, endazeye vuran, çeken, vezneden; 2)<br />
doğrulayan, kıyaslayan; karşılaştıran, arşınlayan, aslı ile deneten; 3) özümleyen, mukayese<br />
eden, benzeyen, eşitleyen, denkleyen, yerle bir eden.<br />
aбаpæггaг (абаpæггæгтæ) | abaræggag | 1) ölçmelik, ölçü almalık, ölçümlemelik, ölçüye<br />
vurmalık, gezlemelik, prova yapmalık, giymelik; denemelik; tartmalık, kantarlamalık,<br />
endazeye vurmalık, çekmelik, veznetmelik; 2) doğrulamalık, kıyaslamalık; karşılaştırmalık,<br />
arşınlamalık, aslı ile denettirmelik; 3) özümlemelik, mukayese etmelik, benzetmelik,<br />
eşitlemelik, denklemelik, yerle bir etmelik.<br />
aбаpæн | abaræn| 1) ölçülen, ölçü alınan, ölçümlenen, ölçüye vurulan, gezlenen, prova<br />
yapılan, giyilen; denenen; tartılan, kantarlanan, endazeye vurulan, çekilen, veznedilen; 2)<br />
doğrulanan, kıyaslanan; karşılaştırılan, arşınlanan, aslı ile denettirilen; 3) özümlenen,<br />
mukayese edilen, benzetilen, eşitlenilen, denklenilen, yerle bir edilen.<br />
абаpгæ | abargæ | 1) ölçme, ölçü alma, ölçmeli, ölçümleme, ölçüye vurma, gezleme, prova<br />
yapma, giyme; deneme; tartma, kantarlama, endazeye vurma, çekme, veznetme; 2)<br />
doğrulama, kıyaslama; karşılaştırma, karşılaştırmalı, mukayeseli, arşınlama, aslı ile<br />
17
denettirme; 3) özümleme, mukayese etme, benzetme, eşitleme, denkleme, yerle bir etme;<br />
абаргæ грамматикæ | abargæ grammatıkæ | karşılaştırmalı dilbilgisi; æнæ абаргæ сын<br />
нæй | ænæ abargæ şın næy | tartmak için zorunludur, onlarla kıyaslar ölçmeksizin olmaz.<br />
абаpгæйæ | abargæyæ | 1) ölçerek, ölçü alarak, ölçümleyerek, ölçüye vurarak, gezleyerek,<br />
prova yaparak, giyerek; deneyerek; tartarak, kantarlayarak, mukayese ederek, endazeye<br />
vurarak, çekerek, veznederek; 2) doğrulayarak, kıyaslayarak; karşılaştırarak, benzeştirerek,<br />
arşınlayarak, aslı ile denettirerek; 3) özümleyerek, mukayese ederek, benzeterek, eşitleyerek,<br />
denkleyerek, yerle bir ederek, nispet ederek, göre yaparak.<br />
абаpинаг (абаpинæгтæ) | abarinag | 1) ölçecek, ölçü alacak, ölçümlenecek, ölçüye<br />
vurarak, gezlemek, prova yaparak, giyerek; denetlenecek, denenecek; tartacak, tartılacak,<br />
kantarlanacak, endazeye vuracak, çekecek, veznedecek; 2) doğrulanacak, kıyas edilecek,<br />
kıyaslanacak; karşılaştıracak, mukayese edilecek, benzeştirilecek; arşınlanacak, aslı ile<br />
denettirecek; 3) özümlenecek, mukayese edecek, benzetecek, eşitlenecek, denklenecek,<br />
yerle bir edecek; eşitlenecek, ağırlığı olacak. кæрæдзиуыл сæ абаринаг уыдтæн |<br />
kæræziyuıl şæ abarinag uıdtæn | birbirleriyle mukayese edecektim, onları kıyaslayacaktım,<br />
onları karşılaştırmak istedim.<br />
абаpcт (абаpcтытæ, абæpcтытæ) | abarşt | 1) ölçü, ölçüm, ölçme, ölçülme, mukayese,<br />
boyut, buut; 2) doğrulama, kontrol etme, mukabele, tahkik, tatbik; 3) karşılaştırma,<br />
kıyaslama, benzetme, örnekseme, teşbih, andırış, özenme, temsil, temessül.<br />
абаpын (абаpcтoн, абаpcтaин, абаpдзынæн) | abarın | 1) ölçmek, ölçü almak,<br />
ölçümlemek, ölçüye vurmak, gezlemek, prova yapmak, giymek; denemek; tartmak,<br />
kantarlamak, endazeye vurmak, çekmek, veznetmek; 2) doğrulamak, kıyaslamak;<br />
karşılaştırmak, arşınlamak, aslı ile denettirmek; 3) özümlemek, mukayese etmek, benzetmek,<br />
eşitlemek, denklemek, yerle bir etmek; хи абарын | xi abarın | tartılmak; kıyaslanmak,<br />
karşılaştırmak; özümlenmek, kendini ölçmek.<br />
абаpынад | аbаrınаd | ölçmek; denemek; tartmak.<br />
абаpынадoн | аbаrınаdon | ölçmelik; denemelik; tartmalık.<br />
абаcт (абаcтытæ) | abaşt | bağ, bağlama.<br />
абæгъ-бæгъ кæнын | аbæğ-bæğ kænın |<br />
абæгъæввад кæнын | abæğævvad kænın | ayakkabısını soyundurmak; ayakkabısını<br />
çıkarttırmak; хи абæгъæввад кæнын | xi abæğævvad kænın | yalın ayak yapmak, kendini<br />
yalın ayak yapmak.<br />
абæгъæввад уæвын (уын) | abæğævvad uævın | ayakkabısını soyunmak, ayakkabısını<br />
çıkarmak, yalın ayak olmak, ayakkabısız olmak.<br />
абæгънæггæнaг | abæğneggænag | üstünü soyan; çıkartan, yalın yapan.<br />
абæгънæггæнæг (абæгънæггæнджытæ) | abæğneggænæg | üstünü soyan; çıkartan, yalın<br />
yapan.<br />
абæгънæггæнæн | abæğneggænæn | üstü soyulan; çıkartılan, yalın yapılanan.<br />
абæгънæггæнгæ | abæğneggængæ | üstünü soyma; çıkartma, yalın yapma.<br />
абæгънæггæнгæйæ | abæğneggængæyæ | üstünü soyarak; çıkartarak, yalın yaparak.<br />
абæгънæггæнинаг | abæğneggæninag | üstü soyulacak; çıkartılacak, yalın yapılacak.<br />
абæгънæг кæнын | abæğnæg kænın | çabukça soymak; acele soyundurmak, tez elbisesini<br />
çıkarmak, çırılçıplak olmak; хи абæгънæг кæнын | xi abæğnæg kænın | soyunmak, çabucak<br />
kendini soymak, acele kendini soyundurmak, tez elbisesini çıkarmak, çırılçıplak olmak.<br />
абæзджын кæнын | abæjcın kænın | koyulaştırmak, çabucak koyulaştırmak,<br />
yoğunlaştırmak, acele yoğunlaştırmak, teksif etmek, pıhtılaştırmak, sıklaştırmak,<br />
sıkılaştırmak, sıkıştırmak; kalınlaştırmak.<br />
18
абæзджын уæвын (уын) | abæjcın uævın | koyulaşmak, yoğsak, yoğunlaşmak, çabucak<br />
yoğunlaşmak, acele yoğunlaşmak; pıhtılaşmak, kalınlaşmak, sıklaşmak, ağdalanmak, tekâsüf<br />
etmek.<br />
абæлвыpд кæнын | abælvırd kænın | 1) öğrenmek, anlamak, durumu tetkik ederek<br />
anlamak, araştırmak, tetkik etmek, bilgi edinmek; meydana çıkarmak, inciğini ciciğini<br />
çıkarmak, daha açıklamak, kesinleştirmek, daha kesin olarak belirlemek, detaylaştırmak,<br />
tasrih etmek, bulmak, belirlemek, belirtmek; 2) halkça tutulmayla nihayetlenme,<br />
popülariteyle sonuçlanmak, emretmek, şöhrete giden yol olmak, sıradan olmak.<br />
абæлццoн кæнын | abælson kænın | 1) çabukça yollamak, aniden yolcu etmek, hızlı bir<br />
şekilde aniden gitme; 2) yolculuk yapmaya çabukça hazırlamak, yolculuk için çabuk<br />
donatmak; gerekli hazırlıkları acele yaparak yolcu etmek; хи абæлццон кæнын | xi abælson<br />
kænın | yolculuk için donanımlı olmak, yolcu olup gitmek, yola koyulmak; yolculuğa<br />
hazırlanmak, yola gitmek için gerekli hazırlıklarını yapmak.<br />
абæлццoн уæвын (уын) | abælson uævın | gerekli hazırlıkları yaparak yolcu olmak,<br />
yolculuğa çıkmak.<br />
абæpæг-абæpæг кæнын | abæræg-abæræg kænın | 1) sık sık ziyaret etmek, sık sık ziyaret<br />
ettirmek; sık sık ziyaret yapmak; 2) sık sık yoklamak, sık sık yoklama yapmak, sık sık uğramak.<br />
абæpæг кæнын | abæræg kænın | 1) yoklamak, yoklama yapmak, görmek, görmeye<br />
gitmek, ziyaretine gitmek, ziyaret etmek, ziyaret ettirmek; ziyaret yapmak; 2) uğramak,<br />
duymak, bulmak.<br />
абæpæггæнaг | abæræggænag | 1) ziyaret ettiren, ziyaretçi; 2) yoklatan, yoklama yaptıran,<br />
uğratan, görmeğe giden, hatırını soran; 3) keşfettiren, bulan.<br />
абæpæггæнæг (абæpæггæнджытæ) | abæræggænæg | 1) ziyaret eden, ziyaretçi; 2)<br />
yoklayan, yoklama yapan, uğrayan, görmeğe giden, hatırını soran; 3) keşfeden, bulan.<br />
абæpæггæнæггaг | abæræggænæggag | 1) ziyaret edilmelik, ziyaret etmelik, ziyaretçilik; 2)<br />
yoklayanlık, yoklama yapmalık, uğramalık, görmeğe gitmelik, hatırını somaklık 3) keşfetmelik,<br />
keşfedenlik, bulanlık.<br />
абæpæггæнæн | abæræggænæn | 1) ziyaret edilen, ziyaret olunan; 2) yoklanan, yoklama<br />
yapılan, uğranan, görmeğe gidilen, hatırı sorulan; 3) keşfedilen, bulunan.<br />
абæpæггæнгæ | abæræggængæ | 1) ziyaret etme, ziyaret; 2) yoklama, yoklama yapma,<br />
uğrama, görmeğe gitme, hatırını sorma; 3) keşfetme.<br />
абæpæггæнгæйæ | abæræggængæye | 1) ziyaret ederek; 2) yoklayarak, yoklama yaparak,<br />
uğrayarak, görmeğe giderek, hatırını sorarak; 3) keşfederek.<br />
абæpæггæнинaг (абæpæггæнинæгтæ) | abæræggæninag | ziyaret edilecek, ziyaretine<br />
gidilecek, ziyaret yapılacak, yoklanacak, yoklama yapılacak, uğranacak, yoklanacak, görmeye<br />
gidilecek, görülecek, görülmesi gerekecek.<br />
абæрджытæ кæнын | abærcıtæ kænın | ölçmek, tartmak, işaret etmek.<br />
абæpстытæ кæнын | abærştıtæ kænın | 1) ölçmek, ölçü almak, ölçümlemek, ölçüye<br />
vurmak, ölçüp biçmek, ölçtürmek, gezlemek, prova yapmak, giymek, denemek; tarttırmak;<br />
tartılmak, tartmak, kantarlamak, kantara çekmek, kilosuna bakmak, endazeye vurmak,<br />
adımlamak, arşınlamak; çeküle vurmak; veznetmek, çekmek; 2) bir şekilde doğrulamak,<br />
ölçümü kontrol etmek; 3) bir şekilde kıyaslamak, karşılaştırma yapmak, özümletmek,<br />
benzetmek, benzeştirmek, denklemek.<br />
абæстаг (абæстæгтæ) | abæştag | buralı, bu yerli, bu bölgeli, bu memleketli.<br />
абæстон кæнын | abæşton kænın | kurmak, yapmak, yaratmak, teşkil etmek, donatmak,<br />
yerleştirmek, düzenlemek, düzeltmek, düzmek, ölçmek, hazırlamak, yetiştirmek, eğitmek,<br />
alıştırmak.<br />
19
абæстoнгæнaг | abæştongænag | kurduran, yaptırtan, yarattıran, teşkil ettiren, donatan,<br />
yerleştiren, düzenleten, ölçtüren, hazırlatan, yetiştirten, eğitten, alıştırtan.<br />
абæстoнгæнæг (абæстoнгæнджытæ) | abæştongeneg | kuran, yapan, yaratan, teşkil<br />
eden, donatan, yerleştiren, düzenleyen, düzelten, düzen, ölçen, hazırlayan, yetiştiren, eğiten,<br />
alıştıran.<br />
абæстoнгæнæн | abæştongenen | kurulan, yapılan, yaratılan, teşkil edilen, donatılan,<br />
yerleştirilen, düzenlenen, düzeltilen, düzülen, ölçülen, hazırlanan, yetiştirilen, eğitilen,<br />
alıştırılan.<br />
абæстoнгæнгæ | abæştongenge | kurma, yapma, yaratma, teşkil etme, donatma,<br />
yerleştirme, düzenleme, düzeltme, düzme, ölçme, hazırlama, yetiştirme, eğitme, alıştırma.<br />
абæстoнгæнгæйæ | abæştongengeyæ | kurarak, yaparak, yaratarak, teşkil ederek,<br />
donatarak, yerleştirerek, düzenleyerek, düzelterek, düzerek, ölçerek, hazırlayarak,<br />
yetiştirerek, eğiterek, alıştırarak.<br />
абæстoнгæнинaг | abæştongeninag | kuracak, yapacak, yaratacak, teşkil edecek,<br />
donatacak, yerleştirecek, düzenlenecek, düzeltecek, düzecek, ölçecek, hazırlanacak,<br />
yetiştirecek, eğitecek, alıştıracak.<br />
абæстытæ кæнын | abæştıtæ kænın | çabucak bağlamak, bağlamak, bağlantı yapmak,<br />
düğümlemek, acele düğümlemek, düğüm yapmak, sarmak, tez sarmak, sargılamak, sargı ile<br />
sarmak, pansuman yapmak, bohçalamak, bağlamak, bağlamalar yapmak, bağlatmalar<br />
yapmak, girişmek.<br />
абæтгæ | abætgæ | çabukça bağlama, düğümleme, birleştirme.<br />
абæтгæйæ | abætgæye | çabukça bağlayarak, çabukça bağlanarak, düğümleyerek,<br />
birleştirerek.<br />
абæтт-абæтт кæнын | abætt-abætt kænın | sık sık çabukça bağlamak, düğümlemek,<br />
birleştirmek.<br />
абæттaг | abættæg | çabukça bağlatan, düğümleten, çetrefilli yaptıran, birleştiren.<br />
абæттæг (абæтджытæ) | abættæg | çabukça bağlayan, düğümleyen, çetrefilli yapan,<br />
birleşen.<br />
абæттæггaг | abættæggag | çabukça bağlamalık, düğümlemelik, birleştirmelik.<br />
абæттæн | abættæn | çabukça bağlanan, bağ yapılan, düğümlenen, birleştirilen.<br />
абæттинaг (абæттинæгтæ) | abættinag | çabukça bağlanacak, düğümlenecek, birleştirecek,<br />
bağlanacak durumda olan, bağlanacak, delirecek.<br />
абæттын (абacтoн, абacтaин, абæтдзынæн) | abættın | çabukça bağlamak, bağlamak,<br />
bağdamak, bağsak, düğümlemek, düğüm yapmak, sarmak, bohçalamak, birleştirmek,<br />
irtibatlaşmak, temasını sağlamak, örmek, gasletmek, destelemek, raptetmek, temas<br />
kurdurmak, birleştirmek, sargılamak, sarmak, pansuman yapmak.<br />
абæх | аbæx | sıkma bir cihazla sonunda halat.<br />
аббат (аббаттæ) | аbbаt | rahip, başrahip.<br />
аббревиатурæ | аbbryeviаturæ | kısaltmalar.<br />
аббревиаци | аbbryeviаsi | kısaltmalar.<br />
аббревиациoн | аbbryeviаsion |<br />
абетæ | abyetæ | abece, elifba, alfabe, alfabe kitabı, harfler.<br />
абетæнæзонæг | abyetænæjonæg | abece bilmeyen, harfleri bilmeyen, okumamış,<br />
tahsilsiz, eğitimsiz, cahil.<br />
абетæнæзонгæйæ | abyetænæjongæyæ | harfleri bilmeden, abece bilmeden, okuma<br />
yazma bilmeden, tahsil görmeden, eğitim almadan.<br />
абеты | abyetı | alfabetik, abecesel; абеты чиныг | abyetı çinıg | alfabe kitabı.<br />
20
абзац | abjas | satır başı, fıkra, paragraf; абзацæй райдайын | abjasæy radayın | satır<br />
başından başlamak, fıkradan başlamak, paragrafla başlamak, paragrafla başlatmak; абзац<br />
бакæсын | abjas bakæşın | satır başı okumak, fıkra okumak, paragraf okumak.<br />
аби-аби кæнын | abi-abi kænın | sık sık dokuma yapmak, kıvırmak, örmek, eğirmek (yün).<br />
абигæ | abigæ | örme, eğirme, zikzak yapma (yün).<br />
абигæйæ | abigæyæ | örerek, eğirerek, zikzak yaparak (yün).<br />
абиинaг (абиинæгтæ) | abiinag | örülecek, eğirecek (yün), dokuma yapılacak, dokuma<br />
olacak, kıvrılacak.<br />
абийæг (абийджытæ) | abiyæg | ören, eğiren, zikzak yapan, pli yapan (yün).<br />
абийæггaг (абийæгæгтæ) | abiyæggag | örmelik, eğirmelik, zikzak yapılmalık (yün).<br />
абийæн | abiyæg | örülen, eğrilen, zikzak yapılan (yün).<br />
абийын | abiyın | hızla bükmek, çabukça bükmek, hızla burmak, dürmek, örmek, eğirmek,<br />
sarmak, kıvırmak, dokumak, bağlamak.<br />
абиpæ кæнын | abiræ kænın | artırmak; çoğaltmak, çarpmak, vurmak; doldurmak, basmak,<br />
kopya etmek, üretmek, bütünlemek, tamamlamak, ikmal etmek.<br />
абиpæ уæвын (уын) | abiræ uævın | artırılmak, artmak; çoğaltılmak, çoğalmak; yeniden<br />
doldurmak, basılmak, kopya edilmek, üremek, dolmak, bütünlenmek, eklenmek.<br />
абиccинaг (абиccинæгтæ) | abişinag | 1. Habeş; 2. Habeşli.<br />
абиccиниaг (абиccиниæгтæ) | abişiniag | 1. Habeş; 2. Habeşli.<br />
абитуриент (абитypиeнттæ) (уæлдæр скъоламæ бацæуинаг) | abituriyent (uældær<br />
şkholamæ basæuinag) | yüksek lisans (mastır) sınavına girme, daha yüksek okula giriş sınavı,<br />
mesleğe girme yarışı.<br />
абитуриентoн | abituriyenton | namzet, yüksek lisans (mastır) giren kimse, daha yüksek<br />
okula giriş sınavı, mesleğe girme yarışı.<br />
абогъ-богъ кæнын | aboğ-boğ kænın | hüngür hüngür ağlamak.<br />
абон | abon | bugün, bu sabah.<br />
абон уæвын (уын) | abon uævın | ortalık ağarmak; куыд тагъд абон ис | kuıd tağd abon<br />
iş | ne çabuk sabah oldu.<br />
абон-acoм, абон-paйcoм | abon-aşom, abon-rayşom | bugün-yarın, günden güne<br />
erteleme, hızlı-olduğu gibi bugün-yarın yapma.<br />
абон-paйcoм кæнын | abon-rayşom kænın | hızlı, olduğu gibi bugün-yarın yapma.<br />
абон-paйcoм, абон-acoм | abon-rayşom, abon-aşom | bugün-yarın, günden güne<br />
erteleme, hızlı-olduğu gibi bugün-yarın yapma; абон-paйcoм кæнын | abon-rayşom kænın<br />
| bugün-yarın yapmak, günden güne ertelemek.<br />
абонæй фæcтæмæ | abonæy fæştæmæ | bundan böyle, şimdiden sonra, bugünden sonra,<br />
bundan sonra, herhangi bir gün ertelemek, koşulları transfer etmek.<br />
абондæpгъы | abondærğı | bugünün içinde, bütün gün; gün boyu, gün boyunca, bugünden<br />
beri; уый абондæргъы кусгæ кæны | uıy abondærğı kuşgæ kænı | bu bugünden beri<br />
çalışıyor, o bugün bütün gün çalıştı.<br />
абонемент (абонементтæ) (бæрæг æмгъуыдмæ бар истæмæй пайда кæнынæн -<br />
библиотекæйæ, телефонæй, театрæй) | abonyemyent (bæræg æmğuıdma bar iştæmæy<br />
payda kænınæn - bibliotyekæyæ, tyelyefonæy, tyeatræy) | abone olma, üye olma, ödeme;<br />
абонемент исын | abonyemyent işın | üye almak, ödemek, abonman almak.<br />
абонементон | abonyemyenton | abone ücreti, üye aidatı ödeme.<br />
абонент (абоненттæ) (абонемент кæмæ ис, уый) | abonyent (abonyemyent kæmæ iş,<br />
uıy) | üye, üye olan, abone, abone olan.<br />
абонентон | abonyenton | abone ücreti, üye aidatı.<br />
21
абонон, абоны, абоныккoн | abonon, abonı, abonıkkon | bugünkü, bugününki, şimdiki;<br />
günlük, bugünün, bir günlük; абоны æмбырд | abonı æmbırt | bugünün toplantısı,<br />
bugünün topluluğu; абоны бон | abonı bon | bugünün sabahı, bugün başlangıcı.<br />
абонcapæй | abonşaræy | bu günden beri, günden beri, sabahtan beri, gündüzden beri,<br />
tüm günün içinde.<br />
абоны, абонон, абоныккoн | abonı, abonon, abonıkkon | günlük, bugünkü, bugünün, bir<br />
günlük, şimdiki.<br />
абоны бон | abonı bon | bugün, sabah, gündüz, bugünden, bu sabahtan, günlük, bugünkü,<br />
bugünün, bir günlük, şimdiki.<br />
абоныккoн (абоныккæттæ), абонон, абоны | abonıkkon, abonon, abonı | bugününki,<br />
günlük, bugünkü, bugünün, bir günlük, şimdiki.<br />
абоныcтæн | abonıştæn | bugünün hakkı için, bugün için yemin etmek, bugün için ant<br />
içmek.<br />
абориген | aborigyen | yerli, doğuştan, -e özgü, -de yetişen<br />
аборигентæ | aborigyentæ | yerliler, doğuştan olmalar, -e özgüler, -de yetişenler.<br />
аборт | abort | düşük, düşük yapma, yavru düşürme, çocuk düşürme, çocuk düşürtme,<br />
kürtaj, çocuk düşmesi.<br />
аботт-ботт кæнын | abott-abott kænın| sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak; yalpa<br />
vurmak, ırgamak; pompalamak.<br />
абрикос | abrikoş | kayısı.<br />
абсолют | abşolyut | mutlak.<br />
абсолютизм | abşolyutijm | mutlakıyet, saltçılık.<br />
абсолютон (абсолютон æнцой покой) | аbşolyoton (аbşolyoton ænsoy rokoy) | mutlak;<br />
saltık, tam, sıcaklık, mükemmel, saf, kesin; абсолютон æнцойдзинад | аbşolyoton<br />
ænsoyzinаd | mutlаk dinlenme; абсолютон æгъдауæй | аbşolyoton æгъdаuæy | kаyıtsız<br />
şаrtsız kurаllаr; абсолютон æцæгдзинад (æцæгад) | аbşolyoton æsæгzinаd(æsæгаd) |<br />
mutlаk doğru; mutlak gerçeği; абсолютон ас | аbşolyoton аş | mutlak değeri; абсолютон<br />
температурæ | аbşolyoton tyempyerаturæ | mutlak sıcaklık.<br />
абстрактон | abştrakton | soyut, mücerret, fikri, genel, belirsiz, özet çıkarma, ayırma,<br />
çekme; абстрактон хъуыдыкæнынад | abşolyoton quıdıkænınad | soyutlamak, tecrit<br />
etmek.<br />
абстрактондзинад | abştraktonzinad | soyutluk, genellik, belirsizlik, özet çıkarmalık,<br />
ayırmalık, çekmelik.<br />
абстракци (конкретон дзауматæй иппæрддзинад) | abştraksi (konkryeton zaumatæy<br />
ippærdzinad) | soyutlama, soyutlaşma, çıkarma, genelleme, belirsizlik, özet çıkarma, ayırma,<br />
çekme; абстракци кæнын | abştraksi kænın | soyut düşünmek, soyutlamak, tecrit etmek,<br />
çıkarmak, özetlemek, dalgınlık; kısaltmak.<br />
абстракцигoнд | abştraksigond | çıkarmalık, genellemelik, belirsizlilik, özet çıkarmalık,<br />
ayırmalık, çekmelik.<br />
абсурд | abşurd | saçma, saçma sapan şeyler, saçmalık, safsata, anlamsızlık, zırva, gülünç,<br />
gülünçlük, absürtlük.<br />
абсурдон | abşurdon | saçma, kepaze, akılsız, akıl almaz, abes, gülünç, bilinçsiz, komik,<br />
anlamsız, manasız, mantıkdışı, gayesiz, absürt.<br />
абсцесс | abşsyeşş | apse, çıban, irinşiş.<br />
абсциссæ | abşsyişşæ | apsis, fasla (matematik).<br />
22
абузaг | abujag | genişleten, taşırdan, köpürten, öfkelendiren, coşturtan, şişirten; kabartan,<br />
büyüten, serpiştiren, ilerleten, yayıştan, dalgalandıran, kaynatan, galeyana getiren, galeyan<br />
ettiren.<br />
абузæг | abujæg | genişleyen, taşıran, köpürten, öfkelenen, coşturan, şişiren; kabartan,<br />
büyüyen, serpişen, ilerleyen, yayılan, dalgalanan, kaynayan, galeyana gelen, galeyan eden.<br />
абузæн | abujæn | genişlenen, taşırılan, köpürtülen, öfkelendirilen, coşturulan, şişirilen;<br />
şişirtilen, kabartılan, büyütülen, serpilen, ilerletilen, yayılman, dalgalandırılan, kaynatılan,<br />
galeyana getirilen, galeyan ettirilen.<br />
абузгæ-абузын | abujgæ-аbujın | genişletme, taşırma, köpürtme, öfkelendirme, coşturma,<br />
şişirme; şişirtme, kabartma, büyütme, serpilme, ilerletme, yayılma, dalgalandırma,<br />
kaynatma, galeyana getirme, galeyan ettirme.<br />
абузгæйæ | abujgæyæ | genişleterek, taşırarak, köpürterek, öfkelendirerek, coşturarak,<br />
şişirerek; şişirterek, kabartarak, büyüterek, serpilerek, ilerleterek, yayılarak, dalgalandırarak,<br />
kaynatarak, galeyana getirerek, galeyan ettirerek.<br />
абузинaг | abujinag | genişletilecek, taşırılacak, köpürtülecek, öfkelendirilecek,<br />
coşturulacak, şişirilecek; şişirtilecek, kabartılacak, büyütülecek, serpilecek, ilerletilecek,<br />
yanıltılacak, dalgalandırılacak, kaynatılacak, galeyana getirilecek, galeyan ettirilecek.<br />
абузт | abujt | geniş, taşma, köpürme, öfkelenme, coşturma, şişirme; şişirilme, kabarma.<br />
абузын *абузтa, абузтaид, абуздзæн (и, иc)+ | abujın | şişmek, şişirmek, kabarmak,<br />
kabartmak, genişletmek, genişlemek, taşmak, köpürmek, fıkırdamak, fokurdamak,<br />
kaynamak, öfkelenmek, coşmak; büyümek, serpilmek, ilerlemek, yayılmak, dalgalanmak,<br />
galeyan etmek, galeyana gelmek, buz tabakası tarafından örtülmek ; дон абузын байдыдта<br />
| don abujın baydıdta | su nehirde yükselmeye başladı, su kabarmaya başladı.<br />
абуp кæнын | abur kænın | sarı renkte boyamak, sarartmak, sararıp soldurtmak.<br />
абуp уæвын (уын) | abur uævın | sararmak, sapsarı görünmek, sarıya dönmek, sarı olmak,<br />
sararıp solmak.<br />
абур-бурид уæвын (уын) | abur-burid uævın | çabucak sapsarı olmak, hızla sarıya<br />
çevirmek, hızla sarıya dönmek, hemen parlak sarı olmak.<br />
абуcтæ кæнын | abuştæ kænın | 1) kınamak, serzeniş etmek, serzenişte bulunmak,<br />
azarlamak, fiskelemek, sitem etmek, suçlamak; ayıplamak, tevbih etmek; 2) gücenmek,<br />
gücendirmek, darılmak, incinmek, incitmek, gönlünü kırmak, kalbini kırmak, alınmak, suçu<br />
almak, küsmek, içerlemek, isyan etmek, çileden çıkmak, öfkelenmek, öfkeli olmak,<br />
söylenmek, geri söylenmek, hakaretler söylemek, hakaret etmek, homurdanmak; delilik<br />
etmek, huysuzluk etmek, huysuz olmak, zulüm etmek; 3) karışındakinden biraz yakınmak,<br />
takaza etmek, tayip etmek, tahkir etmek, dırdır etmek, mırıldanmak, çileden çıkarmak, isyan<br />
etmek.<br />
абуcтæгæнæг (абуcтæгæнджытæ) | abuştæ gænæg | 1) suçlayan; sitem eden, kınayan,<br />
serzenişte bulunan, hakaret eden, tahkir eden, gönlünü kıran, kalbini kıran; 2) suç yükleyen;<br />
ayıplayan, tevbih eden, inciten; 3) biraz yakınan, takaza eden, tayip eden, gücendiren, dırdır<br />
eden, mırıldanan, söylenen, geri homurdanan, guruldayan.<br />
абуxaг | abuxag | fırtına gibi estiren; şiddetli davranan, fazlalıklar yaptıran, aşırılıklar<br />
yaptıran, azdıran, delilik ettiren, huysuzluk ettiren, huysuz yapan, ortalığı birbirine katan,<br />
terbiyesizlik yaptıran, rezalet çıkartan, zorbalık yaptıran, zulüm ettiren, geri söyleten, anırtan,<br />
hüngür hüngür ağlatan, bağırıp çağırtan, uğuldatan, böğürten, kusturan.<br />
абуxæг (абуxджытæ) | abuxæg | çakıntılı, fırtına gibi esen; şiddetli davranan, fazlalıklar<br />
yapan, aşırılıklar yapan, azan, delilik eden, huysuzluk eden, huysuz olan, ortalığı birbirine<br />
23
katan, terbiyesizlik yapan, rezalet çıkaran, zorbalık yapan, zulüm eden, geri söylenen, anıran,<br />
hüngür hüngür ağlayan, bağırıp çağıran, uğuldayan, böğüren, kusan, heyhey olan.<br />
абуxæн | abuxæn | fırtına gibi esilen; şiddetli davranılan, fazlalıklar yapılan, aşırılıklar<br />
yapılan, azılan, delilik edilen, huysuzluk edilen, huysuz olunan, ortalığı birbirine katan,<br />
terbiyesizlik yapılan, rezalet çıkarılan, zorbalık yapılan, zulüm edilen, geri söylenen, anırtılan,<br />
hüngür hüngür ağlanan, bağırıp çağırılan, uğuldanan, böğürtülen, kusulan.<br />
абуxгæ | abuxgæ | fırtına gibi esme; şiddetli davranma, fazlalıklar yapma, aşırılıklar yapma,<br />
azma, delilik etme, huysuzluk etme, huysuz olman, ortalığı birbirine katma, terbiyesizlik<br />
yapma, rezalet çıkarma, zorbalık yapma, zulüm etme, geri söylenme, anırma, hüngür hüngür<br />
ağlama, bağırıp çağırma, uğuldama, böğürme, kusma.<br />
абуxгæ-абуxын | abuxgæ-abuxın | fırtına gibi esmek; şiddetli davranmak, fazlalıklar<br />
yapmak, aşırılıklar yapmak, azmak, delilik etmek, huysuzluk etmek, huysuz olmak, ortalığı<br />
birbirine katmak, terbiyesizlik yapmak, rezalet çıkarmak, zorbalık yapmak, zulüm etmek, geri<br />
söylenmek, anırmak, hüngür hüngür ağlamak, bağırıp çağırmak, uğuldamak, böğürmek,<br />
kusmak.<br />
абуxгæйæ | abuxgæyæ | fırtına gibi esilerek; şiddetli davranılarak, fazlalıklar yapılarak,<br />
aşırılıklar yapılarak, azılarak, delilik edilerek, huysuzluk edilerek, huysuz olunarak, ortalığı<br />
birbirine katılarak, terbiyesizlik yapılarak, rezalet çıkarılarak, zorbalık yapılarak, zulüm<br />
edilerek, geri söylenilerek, anırtılarak, hüngür hüngür ağlayarak, bağırıp çağırılarak,<br />
uğuldayarak, böğürtülerek, kusularak.<br />
абуxинaг | abuxinag | fırtına gibi esilecek; şiddetli davranılacak, fazlalıklar yapılacak,<br />
aşırılıklar yapılacak, azılacak, delilik edilecek, huysuzluk edilecek, huysuz olunacak, ortalığı<br />
birbirine katılacak, terbiyesizlik yapılacak, rezalet çıkarılacak, zorbalık yapılacak, zulüm<br />
edilecek, geri söylenilecek, anırtılacak, hüngür hüngür ağlanacak, bağırıp çağırılacak,<br />
uğuldanacak, böğürtülecek, kusulacak.<br />
абуxын | abuxın | 1) taşmak, taşkınlık yapmak, kükremek, kabarmak, kudurmak, azmak,<br />
azgınlık etmek, böğürmek, köpürmek, dalgalanmak, çalkanmak, talazlanmak, kımıldanmak,<br />
heyecanlanmak, kaynaşmak, çok endişelenmek, gocunmak, içlenmek, çarpınmak, endişe<br />
etmek, yeğinleşmek, huysuzlanmak, huysuzlaşmak, huysuzluk etmek, karışıklık etmek,<br />
rahatsız etmek; 2) fırtına gibi esmek, şiddetli davranmak, fazlalıklar yapmak; ortalığı birbirine<br />
katmak; 3) ağlamak, hüngür hüngür ağlamak, anırmak, uğuldamak, delilik etmek,<br />
terbiyesizlik yapmak, rezalet çıkarmak, zorbalık yapmak, zulüm etmek, bağırıp çağırmak,<br />
homurdanmak, mırıldanmak, iğrenmek.<br />
абуц кæнын | abus kænın | 1) şımartmak, yüz vermek, yaramazlık yaptırmak, okşamak,<br />
sevmek, gönlünü almak, ihtimam göstermek, özen göstermek, özenle bakmak, el üstünde<br />
tutmak, ağırlamak, konukseverlik göstermek; bozmak; 2) öpmek; dikkatli olmak, düşünmek,<br />
merak etmek, tasalanmak, endişe etmek.<br />
абуцгæнæг (абуцгæнджытæ) | abusgænæg | 1) şımartan, şımarıklık yaptıran, el üstünde<br />
tutan, misafirperver, konuksever, yüz verme, bozma; 2) öpme; dikkatli olma.<br />
абхаз | abxaj | Abaza, Abhaz, Abhazlar.<br />
абхазаг (абхазæгтæ) | abxajag | 1. Abhas; 2. Abhazlı, Abaza.<br />
Абхази | Abxaji | Abhazya.<br />
aбызгъуыp(тæ) кæнын, абырæгътæ кæнын | abıjğuırtæ kænın, abıræğtæ kænın | küçük<br />
parçalar halinde gözyaşı döktürmek, üzmek; yırtmak, parçalamak, parçalara yırtmak, parça<br />
parça etmek, lime lime çevirmek, paçavraya dönüştürmek, giysileri eskitmek, eskitmek,<br />
yıpratmak, yıprandırmak, hırpalamak.<br />
24
aбызгъуыp(тæ) уæвын, абырæгътæ уæвын (уын) | abıjğuırtæ uævın, abıræğtæ uævın |<br />
küçük parçalar halinde gözyaşı dökmek, üzülmek; parçalamak, parçalara yırtılmak, parça<br />
parça olmak, işe yaramaz hale gelmek; paçavraya dönmek, yırtmak, yıpranmak, eskimek,<br />
giysileri eskitmek, aşınmak, köhnemek, fersudeleşmek, ipliklenmek.<br />
aбызычъи кæнын | abıjıçhi kænın | 1) çalmak, kaçırmak; aşırmak 2) gitmek, ekmek,<br />
ferleşmek, savuşmak, sıvışmak, sıyrılmak, gazlamak, kaçmak; palamarı koparmak; almak;<br />
aşırmak.<br />
абызычъи уæвын (уын) | abıjıçhi uævın | siğil olmak; çıban olmak örtünmek, örtülmek,<br />
kaplanmak, küf bağlamak, ter dökmek yosunlanmak, çillenmek, tüyleri diken diken olmak; 2)<br />
kaçmak, ferleşmek, savuşmak, sıvışmak, gazlamak.<br />
aбынæй кæнын | abınæy kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, yere<br />
devirmek, aşağı düşürmek, alt etmek, altına almak, başa çıkmak, yenmek, mağlup etmek,<br />
haklamak, hakkından gelmek, basmak, canını çıkarmak, becermek başa çıkmak, aşmak,<br />
hakim olmak, üstün gelmek, akın etmek, kahretmek.<br />
aбынæйгæнæг (абынæйгæнджытæ) | abınæygænæg | yıkan, yenen, aşağı düşüren,<br />
mağlup eden, alt ede, altına alan, yere deviren, haklayan, hakkından gelen, üstün gelen, başa<br />
çıkan, aşan.<br />
aбынæйгæнгæ | abınæygængæ | yıkma, yenme, aşağı düşürme, mağlup etme, alt etme,<br />
altına alma, yere devirme, haklama, hakkından gelme, üstün gelme, başa çıkma, aşma.<br />
aбынæйгæнгæйæ | abınæygængæyæ | yıkarak, yenerek, aşağı düşürerek, mağlup ederek,<br />
alt ederek, altına alarak, yere devirerek, haklayarak, hakkından gelerek, üstün gelerek, başa<br />
çıkarak, aşarak.<br />
aбынæйгæнинaг (абынæйгæнинaгтæ) | abınæygæninag | yıkılacak, yenilecek, aşağı<br />
düşürülecek, mağlup edilecek, alt edilecek, altına alınacak, yere devrilecek, haklanacak,<br />
hakkından gelinecek, üstün gelinecek, başa çıkılacak, aşılacak.<br />
абыр-абыр кæнын | abır-abır kænın | sürünüp duran.<br />
абырaг (абырджытæ) | abırag | 1) sürüten, sürünerek götürten, sürünerek yürüten,<br />
sürünerek uzaklaştıran, yayılan, yayıştan, çapkın; sürükleten, sıvıştıran, ilerleten, ağır ağır<br />
ilerleten; 2) yuvarlandıran, yuvarlanmaya başlatan, aktıran, gitmeye başlatan, hızla götüren,<br />
gezinti yaptıran; 3) soyguncu; çapulcu, yağmacı, eşkıya, haydut, şaki, haylaz, yol kestiren,<br />
ortalığı kasıp kavurtan.<br />
абырæг (абырджытæ) | abıræg | 1) sürünen, sürünerek götüren, sürünerek yürüyen,<br />
sürünerek uzaklaşan, yayılan, çapkın; sürükleyen, sıvışan, ilerleyen, ağır ağır ilerleyen; 2)<br />
yuvarlanan, yuvarlanmaya başlayan, akan, gitmeye başlayan, hızla giden, gezinti yapan; 3)<br />
soyguncu; çapulcu, yağmacı, eşkıya, haydut, şaki, haylaz, yol kesen, ortalığı kasıp kavuran.<br />
абырæн (абырæнтæ) | abıræn| 1) sürünülen, sürünerek gidilen, sürünerek yürünen,<br />
sürünerek uzaklaşılan, yayılan; sürüklenilen, sıvışılan, ilerlenen, ağır ağır ilerlenen; 2)<br />
yuvarlanılan, yuvarlanmaya başlanan, akılan, gitmeye başlanan, hızla gidilen, gezinti yapılan.<br />
абыргæ | abırgæ| 1) sürünme, sürünerek gitme, sürünerek yürüme, sürünerek uzaklaşma,<br />
yayılma; sürüklenme, sıvışma, ilerleme, ağır ağır ilerleme; 2) yuvarlanma, yuvarlanmaya<br />
başlama, akma, gitmeye başlama, hızla gitme, gezinti yapma.<br />
абыргæйæ | abırgæyæ | 1) sürünerek, sürünerek giderek, sürünerek yürüyerek, sürünerek<br />
uzaklaşarak, yayılarak; sürüklenerek, sıvışarak, ilerleyerek, ağır ağır ilerleyerek; 2)<br />
yuvarlanarak, yuvarlanmaya başlayarak, akarak, gitmeye başlayarak, hızla giderek, gezinti<br />
yaparak.<br />
абырæгътæ(тæ) кæнын, aбызгъуыp(тæ) кæнын | abıræğtæ kænın, abıjğuırtæ kænın |<br />
küçük parçalar halinde gözyaşı döktürmek, üzmek; yırtmak, parçalamak, parçalara yırtmak,<br />
25
parça parça etmek, lime lime çevirmek, paçavraya dönüştürmek, giysileri eskitmek, eskitmek,<br />
yıpratmak, yıprandırmak, hırpalamak.<br />
абырæгътæ(тæ) уæвын (уын), aбызгъуыp(тæ) уæвын | abıræğtæ uævın, abıjğuırtæ<br />
uævın | küçük parçalar halinde gözyaşı dökmek, üzülmek; parçalamak, parçalara yırtılmak,<br />
parça parça olmak, işe yaramaz hale gelmek; paçavraya dönmek, yırtmak, yıpranmak,<br />
eskimek, giysileri eskitmek, aşınmak, köhnemek, fersudeleşmek, ipliklenmek.<br />
абырæттæ кæнын | abırættæ kænın | tıkamak, tıkanmak, çepellemek, çöple pisletmek,<br />
toza çevirmek, parçalamak, yırtmak; yarmak.<br />
абырд (абыpдтытæ) | abırd | 1) sürünmüş, sürünerek gitmiş, sürünerek yürümüş,<br />
sürünerek uzaklaşmış, yayılmış; sürüklenmiş, sıvışmış, ilerlemiş, ağır ağır ilerlemiş; 2)<br />
yuvarlanmış, yuvarlanmaya başlamış, akmak, gitmeye başlamış, hızla gitmiş, gezinti yapmış.<br />
абыринaг | abırinag | 1) sürünecek, sürünerek gidecek, sürünerek yürünecek, sürünerek<br />
uzaklaşacak, yayılacak; sürüklenecek, sıvışacak, ilerlenecek, ağır ağır ilerlenecek; 2)<br />
yuvarlanacak, yuvarlanmaya başlanacak, akacak, gitmeye başlanacak, hızla gidecek, gezinti<br />
yapacak.<br />
aбыpoн (абыpæттæ) кæнын | abıron kænın | 1) pisletmek, pislenmek, çöple pisletmek,<br />
süprüntü oluşturmak, tıkamak, tıkanmak, çepellemek, çepellenmek, dağıtmak; 2) toz<br />
almamak, toz yapmak; kül etmek, küle dönüştürmek; 3) bitirmek, sıyırmak, parçalamak,<br />
paralamak, yırtmak, kesmek, didik didik etmek, didiklemek.<br />
абырон (абыpæттæ) уæвын (уын) | abıron uævın | kirlenmek, tıkanmak, toza çevirmek,<br />
parçalanmak, yırtılmak; yarılmak; patlamak.<br />
абыpc-абыpc кæнын | abırşabırş kænın | sık sık saldırı, taarruz, hücum, baskın, yengi,<br />
galibiyet, mağlup etme.<br />
абыpcæг (абыpcджытæ) | abırşæg | yenen, galip gelen, kazanan, zafer kazanan, aşağı<br />
düşüren, saldıran, saldırgan, taarruz eden, hücum eden, atak olan.<br />
абыpcæггaг | abırşæggag | yenerek, aşağı düşürerek, kazanarak, saldırarak, saldırganlık<br />
yaparak, taarruz edilerek, hücum edilerek, atak olarak.<br />
абыpcæн | abırşæn | yenilen, aşağı düşürülen, kazanılan, saldırılan, saldırgan olunan,<br />
taarruz edilen, hücum edilen, atak olunan.<br />
абыpcгæ | abırşæg | yenme, aşağı düşürme, kazama, saldırma, saldırgan olma, taarruz<br />
etme, hücum ete, atak olma.<br />
абыpcинаг (абыpcинæгтæ) | abırşinag | yenecek, mağlup edecek, hâkim olacak, aşağı<br />
düşürecek, savunacak, saldırılacak, taarruz edecek, hücum edecek.<br />
абыpcт | abırşt | saldırı, taarruz, hücum, baskın, yengi, galibiyet, mağlup etme.<br />
абыpcын (абыpcтoн, абыpcтaин, абыpcздзынæн) | abırşın | devirmek, yıkmak, yatırmak,<br />
yığmak, yenmek, mağlup etmek, kazanmak, galip gelmek, zafer kazanmak, yere atmak, aşağı<br />
düşürmek; yenmek; kazanmak; saldırmak, taarruz etmek, hücum etmek, baskın yapmak,<br />
yaklaşmaya gitmek.<br />
абыpын | abırın | 1) sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek yürümek, sürünerek<br />
uzaklaşmak, yayılmak; sürüklenmek, sıvışmak, ilerlemek, ağır ağır ilerlemek; 2) yuvarlanmak,<br />
yuvarlanmaya başlamak, akmak, gitmeye başlamak, hızla gitmek, gezinti yapmak.<br />
абыxcаг | аbıxşаg |<br />
абыxcæг (абыxcджытæ) | аbıxşæg |<br />
абыxcæн | аbıxşæn |<br />
абыxcгæ | аbıxşgæ |<br />
абыxcгæйæ | аbıxşgæye |<br />
абыxcинаг | аbıxşinаg |<br />
26
абыxcын (абыxcтoн, абыxcтаин, абыxcздзынæн) | аbıxşın |<br />
абыцæy кæнын | abısæu kænın | 1) tartışmak, tartıştırmak, küçük tartışmak, tartışma<br />
başlatmak, münakaşaya girmek, münakaşa etmek, münakaşa ettirmek, becelleşmek,<br />
cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bozuşturmak, aralarını bozmak, aralarını açtırmak; 2)<br />
desteği koymak, sahne ayarlamak; boy ölçüştürmek, bahis tutuşmak, bahis tutuşturmak,<br />
bahse girişmek, yarıştırmak, yarışmak.<br />
абыцæy уæвын (уын) | abısæu uævın | 1) tartışmak, münakaşa etmek, münakaşaya<br />
girmek, bozuşmak, dalaşmak; arası açılmak, araları açılmak, araları bozulmak, çekişmek,<br />
çatışmak, kavga etmek; 2) boy ölçüşmek, yarışmak, yarışa girişmek, bahis tutuşmak, bahse<br />
girişmek, becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek.<br />
aвaйpаг (aвaйpæгтæ) | avayrag | 1. Avar; 2. Avarlı.<br />
авангард | avangard | öncü, öz, önemli, dikkatli; коммунистон парти у кусæг къласы<br />
авангард | kommunişton parti kuşæg khlaşı avangard | komünist partisinde işçi sınıfı<br />
öncü.<br />
авангардон | avangardon | öncü kuvvet, öncü kolu, öncü, elebaşı.<br />
аванпост | avanpoşt | ileri karakol.<br />
аванс (куысты мызд кæнæ хардзы æхца раздæр раттын кæнæ райсын) | avanş (kuıştı<br />
mıjd kænæ xarzı æxsa rajdær rattın kænæ rayşın) | pey, avans, avans olarak, öndelik, ön<br />
ödeme, ön ödemeyi verme, önceden, ön alım; peşin ilerleme; аванс исын | avanş işın | ön<br />
ödeme, avans almak; аванс дæттын | avanş dættın | avans vermek, ön ödeme yapmak;<br />
аванс райсын | avanş rayşın | avans almak; ön ödeme almak; аванс раттын | avanş rattın<br />
| ön ödeme yapmak, avans vermek.<br />
авансæй | avanşæy | önceden, avans olarak, avanstan, peşin, ilerleme.<br />
авансон | avanşon | avans, önceden, ön olarak; авансон дзуапп | avanşon zuapp |<br />
ilerleme raporu; ön rapor; авансон хыгъдлæвæрд | avanşon xığdlæværd | avans raporu<br />
vermek, bildirisi vermek, tutanağı vermek; авансы хыгъдлæвæрд | avanşı xığdlæværd |<br />
avans raporu, bildirisi, tutanağı.<br />
авансдæттæг (авасдæтджытæ) | avanşdættæg | avans veren, ön ödeme yapan.<br />
авансисæг (авасисджытæ) | avanşişæg | ön ödeme alan, avans alan<br />
авансценæ | avanşsyenæ | ön sahne, perde önü; avans olarak, ön olarak.<br />
авантюрæ (рог ми, æнæ арф ахъуыды ми) | avantyoræ (rog mi, ænæ arf aquıdı mi) |<br />
macera, serüven, hafif hareketler, düşünmeden hareket etme, düşüncesiz hareketler,<br />
avantür, sergüzeşt.<br />
авантюризм | avantyurijm | maceracılık, serüvencilik, sergüzeştlik.<br />
авантюрист | avantyorişt | maceracı, maceraperest, serüvenci, sergüzeşt.<br />
авантюристон | avantyurişton | macera, maceralık, maceracı, sergüzeşt; америкаг<br />
агрессорты авантюристон политикæ | amyerikag agryeşşortı avantyurişton politikæ |<br />
Amerikalı saldırgan tarafların maceracı politikası.<br />
авантюрон | avantyuron | macera, sergüzeşt, maceraperest.<br />
авар | аvаr | Avarlar; bina, oda, hane, lokal; yatırma; koyma.<br />
авари (науы, вагоны, автомобилы, машинæйы фехæлд фæндагыл, кусгæ-кусын) | avari<br />
(nauı, vaggonı, avtomobilı, maşinæyı fæxæld fændagıl, kuşgæ-kuşın) | kaza, arıza, sakatlık,<br />
avarya; başarısızlık; çalışan aracın yolda ani bozulması; emercensi.<br />
авари кæнын | avari kænın | kaza yapmak, arızalanmak, arıza yapmak, sakatlık çıkarmak,<br />
sakatlık yapmak, avarya yapmak; başarısızlık yapmak.<br />
аваригæнæг (аваригæнджытæ) | avarigænæg | sakar, sakar kişi, kaza yapan, arızalanan,<br />
arıza yapan, sakatlanan, sakatlık çıkaran, sakatlık yapan, avarya yapan; başarısız olan;<br />
27
шофыртæй иу аваригæнæг дæр хъуамæ ма уа | şofırtæy iu avarigænæg dær quamæ<br />
ma ua | sürücülerin arasında hiçbiri sakar olmamalı.<br />
аварион | avarion | acil durum, acil vaka, olağan üstü durum; tamir, onarım, yedek.<br />
авæдз | avæz | silah gresi.<br />
авæййын | avæyyın| olurum.<br />
авæр-авæр кæнын | avær-aver kænın | 1) ver-ver yapmak, sık sık vermek, koymak,<br />
yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, çekmek, getirmek,<br />
sunmak, sağlamak, çabukça teslim etmek, hızlı göndermek; vermek, gecikme olmadan<br />
vermek; biriktirmek, bırakmak, saklamak, vurmak; 2) eşlik etmek, refakat etmek.<br />
авæрaг | aværag | 1) verdiren, teslim ettiren, koyduran, takdim ettiren, yatırtan,<br />
yerleştiren, vazettiren, ektiren, ördüren, sürdüren, çektiren, getirten, sunduran, sağlatan,<br />
çabukça teslim ettiren, hızlı gönderten; bi riktirten, bıraktıran, saklatan, vurduran; 2) eşlik<br />
ettiren, refakat ettiren.<br />
авæрæг (авæрæгтæ) | aværæg | 1) veren, teslim eden, koyan, takdim eden, yatıran,<br />
yerleştiren, vazeden, eken, ören, süren, çeken, getiren, sunan, sağlayan, çabukça teslim<br />
eden, hızlı gönderen; biriktiren, bırakan, saklayan, vuran; 2) eşlik eden, refakat eden; дон<br />
авæрæг ын нæ уыд | don aværæg ın næ uıd | su verenimiz olmadı.<br />
авæрæггaг (авæрæггæгтæ) | aværæggag | 1) vermelik, koymalık, yatırmalık, yattırmalık,<br />
yerleştirmelik, vazetmelik, ekmelik, örmelik, sürmelik, çekmelik, getirmelik, sunmalık,<br />
sağlamalık, çabukça teslim etmelik, hızlı göndermelik; vermelik, gecikme olmadan vermelik;<br />
biriktirmelik, bırakmalık, saklamalık, vurmalık.<br />
авæрæн | aværæn | konan, konan yer, konulacak yer, ayak konacak yer yok, verilen,<br />
bırakılan, bırakılan yer; къах авæрæн дзы нæй | khax aværæn zı næy | adım atacak yer<br />
yok; adım atmak imkânsız.<br />
авæргæ | aværgæ | 1) verme, koyma, yatırma, yattırma, yerleştirme, vazetme, ekme, örme,<br />
sürme, çekme, getirme, sunma, sağlama, çabukça teslim etme, hızlı gönderme; gecikme<br />
olmadan verme; biriktirme, bırakma, saklama, vurma; takdim etme; 2) eşlik etme, refakat<br />
etme.<br />
авæргæйæ | aværgæye | 1) vererek, koyarak, yatırarak, yattırarak, yerleştirerek, vazederek,<br />
ekerek, örerek, sürerek, çekerek, getirerek, sunarak, sağlayarak, çabukça teslim ederek, hızlı<br />
göndererek; vererek, gecikme olmadan vererek; biriktirerek, bırakarak, saklayarak, vurarak;<br />
teslim ederek, vererek, koyarak, takdim ederek; 2) eşlik ederek, refakat ede rek.<br />
авæрд (авæртытæ) | aværd | verilmiş, konulmuş, bırakılmış, demeç, ifade, söz.<br />
авæринaг (авæринæгтæ) | aværinag | 1) verilecek, teslim edilecek; servis edilecek,<br />
getirilecek, sadaka verilecek, sürülecek, sunulacak; 2) konacak, bırakılacak.<br />
авæрын (авæрдтoн, авæрдтaин, авæрдзынæн) | aværın | 1) vermek, koymak, yatırmak,<br />
yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, çekmek, getirmek, sunmak,<br />
sağlamak, çabukça teslim etmek, hızlı göndermek; vermek, gecikme olmadan vermek;<br />
biriktirmek, bırakmak, saklamak, vurmak; цæлхдур авæрын | sælxdur aværın |<br />
engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek,<br />
karıştırmak, karışmak, harman etmek; menetmek, serdetmek, önlemek, set çekmek,<br />
sekteleşmek; иту авæрын | itu aværın | ütü yapmak, ütülemek, okşamak; 2) eşlik etmek,<br />
refakat etmek; амондджын къах авæрæд | amondcın khax aværæd | mutluluk adımı<br />
atsın.<br />
аввaxc уæвын (уын) | avvaxş uævın | yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaştırmak, hızla<br />
yaklaşılmak, çabukça daha yakına gelmek, birbirine yaklaşmak, ısınmak, benzer olmak,<br />
seviyesine varmak.<br />
28
авг (æвгтæ) | avg | 1) cam, pencere, cam kırığı; sırça; 2) şişe; bardak, lamba şişesi; авг<br />
æвæрын | avg æværın | cam takmak, camlamak; рудзынджы авг сæвæрын хъæуы |<br />
ruzıncı avg şæværın qæuı avg | pencereye cam takmak gerekir.<br />
авгæвæpæг (авгæвæpджытæ) | avgæværæg | camcı, cam takan.<br />
авгæвæpæн | avgæværæn | cam konulan, cam takılan.<br />
авгæд (авгæдтытæ) | avgæd | yük, yüklü, yükleme, dolu.<br />
авгæн-авгæн кæнын | avgæn-ævgæn kænın | 1) çabucak yüklemek, yüklenmek, çabuk<br />
çabuk görevlendirmek; 2) acele acele toplamak, toparlamak, toparlanmak, bir araya<br />
getirmek, biriktirmek, dermek, derlemek, bir yere getirmek, devşirmek, koleksiyon yapmak,<br />
cemetmek, yığmak, monte yapmak, monte etmek, almak, kurmak, koymak; 3) hızlı hızlı<br />
doldurmak; hızlıca dökmek.<br />
авгæнaг | avgænæg | 1) yükleten, yükletici, hamal; görevlendiren; 2) toplatan, biriktirten,<br />
derleten, devşirten; 3) doldurtan; döktüren.<br />
авгæнæг (авгæнджытæ) | avgænæg | 1) yükleyen, yükleyici, hamal, görevlendiren; 2)<br />
toplayan, toparlayan, bir araya getiren, biriktiren, deren, derleyen, bir yere getiren, devşiren,<br />
koleksiyon yapan, cemeden, yığan, monte yapan, monte eden, alan, kuran, koyan; 3)<br />
dolduran; döken.<br />
авгæнæггaг | avgænæggag | 1) yüklemelik, yüklenmelik, yükleyici payı, hamal ücreti,<br />
görevlendirmelik; 2) toplamalık, toparlamalık, toparlanmalık, toplayıcı hakkı; bir araya<br />
getirmelik, biriktirmelik, dermelik, derlemelik, bir yere getirmelik, devşirmelik, koleksiyon<br />
yapmalık, cemetmelik, yığmalık, monte yapmalık, monte etmelik, almalık, kurmalık,<br />
koymalık; 3) doldurmalık; dökmelik, doldurma karşılığı.<br />
авгæнæн | avgænæn | 1) yüklenilen, görevlendirilen; 2) toplanılan, toparlanılan, getirilen,<br />
biriktirilen, derlenen, getirilen, devşirilen, koleksiyon yapılan, cemedilen, yığılan, monte<br />
yapılan, monte edilen, alınan, kurulan, koyulan; 3) doldurulan; dökülen.<br />
авгæнгæ | avgængæ | 1) çabucak yükleme, yüklenme, çabuk çabuk görevlendirme; 2) acele<br />
acele toplama, toparlama, toparlanma, bir araya getirme, biriktirme, derme, derleme, bir<br />
yere getirme, devşirme, koleksiyon yapma, cemetme, yığma, monte yapma, monte etme,<br />
alma, kurma, koyma; 3) hızlı hızlı doldurma; hızlıca dökme.<br />
авгæнгæйæ | avgængæyæ | 1) yükleyerek, yüklenerek, görevlendirerek; 2) toplayarak,<br />
toparlayarak, toparlanarak, bir araya getirerek, biriktirerek, dererek, derleyerek, bir yere<br />
getirerek, devşirerek, koleksiyon yaparak, cemederek, yığarak, monte yaparak, monte<br />
ederek, alarak, kurarak, koyarak; 3) hızlı hızlı doldurarak; hızlıca dökerek.<br />
1) yüklemeyle; 2) toplamayla; 3) doldurmayla.<br />
авгæнинaг (авгæнинæгтæ) | avgæninag | 1) çabucak yüklenecek, yüklenecek, koyulacak,<br />
doldurulacak, dökülecek, yollanacak (eşya, malzeme); çabuk çabuk görevlendirecek; 2) acele<br />
acele toplanacak, toparlanacak, bir araya getirecek, biriktirecek, derecek, derlenecek, bir<br />
yere getirecek, devşirecek, koleksiyon yapacak, cemedecek, yığacak, monte yapacak, monte<br />
edecek, alacak, kuracak, koyacak; 3) hızlı hızlı dolduracak; hızlıca dökecek.<br />
авгæнын (авгæдтoн, авгæдтaин, авгæндзынæн) | avgænın | 1) yüklemek, yüklenmek,<br />
görevlendirmek; 2) toplamak, toparlamak, toparlanmak, bir araya getirmek, biriktirmek,<br />
dermek, derlemek, bir yere getirmek, devşirmek, koleksiyon yapmak, cemetmek, yığmak,<br />
monte yapmak, monte etmek, almak, kurmak, koymak; 3) doldurmak; dökmek.<br />
авгбазыр | avgbajır | перепончатокрылый.<br />
авгбазырджынтæ | avgbajırcıntæ | перепончатокрылые.<br />
авгджын | avgcın | cam, camlı.<br />
авглыггæнæг (aвглыггæнджытæ) | avglıggænæg | cam kesen, cam kesici, camcı, elmas.<br />
29
авглыггæнæн | avglıggænæg | cam kesme, elmas.<br />
август | avguşt | Ağustos; августы | avguştı | Ağustosta; августы райдайæн | avguştı<br />
raydayæn | Ağustos başlangıcı.<br />
aвд | avd | 1 ) yedi; 2 ) yedisi.<br />
Aвд хойы | Avd xoyı | Galaksi Yedi bacı, Süreyya, Ülker.<br />
aвдaздзыд, aвдaздзыккoн | avdajzıd, avdajzıkkon | yedi yıllık, yedi senelik, yedi yaşlı.<br />
aвдaзoн | avdajon | yedi yıllık, yedi senelik; авдазон пълан | avdajon plan | yedi yıllık<br />
plan.<br />
aвдaздзыккoн, aвдaздзыд | avdajzıkkon, avdajzıd | yedi yıllık, yedi senelik, yedi yaşlı.<br />
авдакат | avdakat | avukat.<br />
авдæвæрæй | avdæværæy | yedi kat, yedi kat büyük.<br />
авдæддæгyæлæ | аvdæddæguælæ | yedi katlı, yedi katlı bina.<br />
aвдæлoн кæнын | avdælon kænın | 1) boşaltmak, kurtarmak, ayırmak, bağışlamak, bağışık<br />
tutmak, muaf tutmak, sıyrılmak, affetmek, özgürlüğe kavuşmak, tahliye etmek, tahliye<br />
ettirmek, tahliye olmak, bırakmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat etmek, dikmek; 2)<br />
yoksundurmak, yoksun etmek, yoksun bırakmak, yoksun kalmak, yoksun kılmak, mahrum<br />
bırakmak, mahrum etmek, nezretmek, yasaklamak, kurtarmak, selbetmek.<br />
aвдæлoн уæвын (уын) | avdælon uævın | 1) boşaltılmak, boşalmak, boş olmak, tahliye<br />
olmak, taliye edilmek, bırakılmak; kurtulmak, özgürlüğe kavuşmak yoksunmak, yoksun<br />
kalmak, yoksun edilmek, mahrum kalmak, hürriyetine kavuşmak, serbest kalmak, azat olmak,<br />
af olmak, muaf olmak, sıyrılmak; 2) yoksunmak, yoksun kalmak, yoksun edilmek, mahrum<br />
kalmak, yitirmek, kaçmak, kaybetmek.<br />
aвдæлoнгæнaг | avdælongænag | boşaltan, bıraktıran, boşaltıcı, boşaltma, tahliye ettiren,<br />
tahliye yaptıran, salıverdiren, serbest bıraktıran, muaf tutturan, kurtaran, azat ettiren.<br />
aвдæлoнгæнæг (aвдæлoнгæнджытæ) | avdælongænæg | boşalan, bırakan, boşaltıcı,<br />
boşaltma, tahliye eden, tahliye olan, salıveren, serbest bırakan, muaf tutan, kurtaran, azat<br />
eden.<br />
aвдæлoнгæнæггaг | avdælongænæggag | boşaltmalık, boşaltma ücreti, boşaltıcı payı,<br />
boşaltma karşılığı, kurtarmalık, ayırmalık, bağışlamalık, bağışık tutmalık, muaf tutmalık,<br />
sıyrılmalık, affetmelik, özgürlüğe kavuşmalık, tahliye etmelik, tahliye ettirmelik, tahliye<br />
olmalık, tahliye karşılığı, bırakmalık, salıvermelik, serbest bırakmalık, azat etmelik, dikmelik;<br />
salıvermelik, serbest bırakmalık, yoksundurmalık, yoksun etmelik, yoksun bırakmalık, yoksun<br />
kalmalık, yoksun kılmalık, mahrum bırakmalık, mahrum etmelik, yasaklamalık, kurtarmalık.<br />
aвдæлoнгæнгæ | avdælongængæ| 1) boşaltma, kurtarma, ayırma, bağışlama, bağışık<br />
tutma, muaf tutma, sıyrılma, affetme, özgürlüğe kavuşma, tahliye etme, tahliye ettirme,<br />
tahliye olma, bırakma, salıverme, serbest bırakma, azat etme, dikme; 2) yoksundurma,<br />
yoksun etme, yoksun bırakma, yoksun kalma, yoksun kılma, mahrum bırakma, mahrum<br />
etme, nezretme, yasaklama, kurtarma, selbetme.<br />
aвдæлoнгæнгæйæ | avdælongængæyæ | 1) boşaltarak, kurtararak, ayırarak, bağışlayarak,<br />
bağışık tutarak, muaf tutarak, sıyrılarak, affederek, özgürlüğe kavuşarak, tahliye ederek,<br />
tahliye ettirerek, tahliye olarak, bırakarak, salıvererek, serbest bırakarak, azat ederek,<br />
dikerek; 2) yoksundurarak, yoksun ederek, yoksun bırakarak, yoksun kalarak, yoksun kılarak,<br />
mahrum bırakarak, mahrum ederek, nezrederek, yasaklayarak, kurtararak, selbederek.<br />
aвдæлoнгæнинaг (aвдæлoнгæнинæгтæ) | avdælongæninag | 1) boşaltacak, kurtaracak,<br />
ayıracak, bağışlanacak, bağışık tutacak, muaf tutacak, sıyrılacak, affedecek, özgürlüğe<br />
kavuşacak, tahliye edecek, tahliye ettirecek, tahliye olacak, bırakacak, salıverecek, serbest<br />
bırakacak, azat edecek, dikecek; 2) yoksunduracak, yoksun edecek, yoksun bırakacak, yoksun<br />
30
kalacak, yoksun kılacak, mahrum bırakacak, mahrum edecek, yasaklanacak, kurtaracak,<br />
nezredecek, selbedecek.<br />
aвдæлын (aвдæлдтæн, aвдæлдaин aвдæлдзынæн) | avdælın | boşalmak, boşaltmak,<br />
serbest kalmak, serbest bırakılmak, hürriyetine kavuşmak, kurtulmak, sıyrılmak, tahliye<br />
etmek, tahliye olmak, seçmek, intihap etmek, elemek, işten bırakılmak; özgür zaman seçmek,<br />
sıyrılmak, çıkarmak, vakit bulmak, zamanı olmak.<br />
aвдæн | avdæn | beşik, bebek karyolası, salıncak, meht; авдæны зарæг | avdænı jaræg |<br />
ninni, beşik şarkısı.<br />
aвдæнагурæг | avdænaguræg | beşik arayan, çocuk isteyen, çocuk sahibi olma isteği olan.<br />
aвдæнбаст, авдæнон | avdænbaşt, аvdænon | emzikli, göğüs bebeği, meme çocuğu,<br />
memedeki tay, beşikli, beşik çocuğu, sadrı.<br />
aвдæнбæттæн | avdænbetten | 1) doğumundan sonra ilk kez beşiğe çocuk koyma gününde<br />
yapılan tören; 2) beşik sallama tören eğlencesi.<br />
авдæнбoc | аvdænboş | beşik içinde bebek pansuman için teyp (kemer). лента (ремень)<br />
для перевязыванияя младенца в люльке<br />
авдæнгæc | аvdængæş | beşik sonrası bakıcı, dadı, daya, daye, bacı, hastabakıcı.<br />
авдæнон, авдæнбаст| аvdænon, аvdænbaşt | beşikli, beşik çocuğu, emzikli, göğüs bebeği,<br />
meme çocuğu, memedeki tay, sadrı.<br />
авдæнxъæд | аvdænqæd | uzunlamasına top sopa beşik. верхняя продольная палка<br />
люльки.<br />
aвдæны зapæг | avdænı jaræg | beşik şarkısı, ninni.<br />
aвдæpз-aвдæpз кæнын | avdærj-avdæj kænın | 1) sık sık ovmak; sürmek, keselemek,<br />
masaj yapmak; 2) ezmek, çiğnemek, buruşturmak, örselemek, soymak, yüzmek, derisini<br />
soymak, sıyırmak; 3) çabuk yemek, yiyip bitirmek.<br />
aвдæpзaг | avdærjag | 1) ovduran, keseleten; sürdüren; 2) ezdiren, çiğneten, buruşturtan,<br />
örseleten, soyduran, yüzdüren, derisini soydurtan, sıyırtan; 3) çabuk yiyen, yiyip bitirten.<br />
aвдæpзæг (aвдæpзджытæ) | avdærjæg | 1) ovman; süren, keseleyen; 2) ezen, çiğneyen,<br />
buruşturan, örseleyen, soyan, yüzmek, derisini soyan, sıyıran; 3) çabuk yiyen, yiyip bitiren.<br />
aвдæpзæггaг (aвдæpзæггæгтæ) | avdærjæggag | 1) ovmalık; sürmelik, keselik; masajlık;<br />
2) ezenlik, çiğneyenlik, buruşturanlık, örseleyenlik, soyanlık, yüzmelik, derisini soyanlık,<br />
sıyıranlık; 3) çabuk yiyenlik, yiyip bitirenlik.<br />
aвдæpзæн | avdærjæn | 1) ovulan; sürülen, keselenen; 2) ezilen, çiğnenen, buruşturulan,<br />
örselenen, soyulan, yüzülen, derisi soyulan, sıyrılan; 3) çabuk yenilen, yiyip bitirilen.<br />
aвдæpзгæ | avdærjgæ | 1) ovma; sürme, keseleme; 2) ezme, çiğneme, buruşturma,<br />
örseleme, soyma, yüzme, derisini soyma, sıyırma; 3) çabuk yeme, yiyip bitirme.<br />
aвдæpзгæйæ | avdærjgæyæ | 1) ovularak; sürülerek, keseleyerek; 2) ezilerek, çiğneyerek,<br />
buruşturularak, örseleyerek, soyularak, yüzülerek, derisi soyularak, sıyrılarak; 3) çabuk<br />
yenilerek, yiyip bitirilerek.<br />
aвдæpзинaг (aвдæpзинæгтæ) | avdærjinag | 1) ovulacak; sürülecek, keselenecek; 2)<br />
ezilecek, çiğnenecek, buruşturulacak, örselenecek, soyulacak, yüzülecek, derisi soyulacak,<br />
sıyrılacak; 3) çabuk yenilecek, yiyip bitirilecek.<br />
aвдæpзын (aвдæpзтoн, aвдæpзтaин, aвдæpздзынæн) | avdærjın | 1) ovmak, masaj<br />
yapmak, keselemek, sürmek, cilalamak; sürünmek, vurmak; rendelemek; 2) ezmek,<br />
örselemek, karmak, ovmak, çiğnemek, buruşturmak, berelemek, zedelemek, sıyırmak,<br />
soymak, derisini soymak, yüzmek; 3) çabuk yemek, yiyip bitirmek, tıkınmak, zıkkımlanmak.<br />
авдæxcтoн | аvdæxcton |<br />
31
авджид кæнын | avcid kænın | görevlendirmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek,<br />
üstenmek, talimat, memur etmek, yüklemek, güven vermek, temi n etmek, garantilemek,<br />
kefil olmak, havale etmek, bırakmak, tavzif etmek, tevdi etmek, boyun eğmek.<br />
авджын | avcın | 1) cam; camlı, cam eşya; cam gibi, fayans; авджын дзаума | avcın zauma<br />
| cam eşya, zücaciye; авджын гыццыл дзаума (хостæн) | avcın gıssıl zauma (xoştæn) |<br />
küçük cam eşya (ilaç için), camdan yapılan ampul; авджындзаумагæнæн завод |<br />
avcınzaumagænæn javod | cam eşya fabrikası; cam eşya atölyesi; 2) çini; porselen.<br />
aвдбoнoн | avdbonon | yedi günlük.<br />
aвддагъ | avddağ| семижильный; семислойный<br />
авдис-авдис кæнын | avdiş-ævdiş kænın | 1) sık sık göstermek, gösterip gösterip çekmek,<br />
gösteriş yapmak, betimlemek, sergilemek, teşhir etmek, ortaya koymak, betimlemek; ifade<br />
vermek, dolaştırmak; 2) çıkarmak, çıkarıp koymak, koymak, açığa vurmak, uzatmak,<br />
söndürmek.<br />
авдисaг | avdişag | 1) gösterten, gösteriş yaptıran, sergileten, teşhir ettiren, ortaya<br />
koyduran, betimleten; ifade verdiren, dolaştırtan; 2) çıkartan, çıkarıp koyduran, koyduran,<br />
açığa vuran, uzatan, söndürten.<br />
авдисæг (aвдисджытæ) | avdişæg | 1) gösterme, gösteriş yapma, sergileme, teşhir etme,<br />
ortaya koyma, betimleme; ifade verme, dolaştırma; 2) çıkarma, çıkarıp koyma, koyma, açığa<br />
vurma, uzatma, söndürme.<br />
авдисæггaг | avdişæggag | 1) göstermelik, gösteriş yapmalık, gösteriş yapma karşılığı,<br />
sergilemelik, sergileme ücreti, teşhir etmelik, teşhir etme masrafı, ortaya koymalık,<br />
betimlemelik; ifade vermelik, dolaştırmalık; 2) çıkarmalık, çıkarıp koymalık, koymalık, açığa<br />
vurmalık, uzatmalık, söndürmelik.<br />
авдисæн | avdişæn | 1) gösterilen, gösteriş yapılan, gösteri, gösteriş; sergilenen, sergi,<br />
teşhir edilen, teşhir, ortaya koyulan, betimlenen, betimleme; ifade verilen, dolaştırılan; 2)<br />
çıkarılan, çıkarıp koyulan, koyulan, açığa vurulan, uzatılan, söndürülen; авдисæн кæнын |<br />
avdişæn kænın | dönmek, inkâr etmek, yadsımak, feragat etmek, sık sık göstermek; gösterip<br />
gösterip çekmek, betimlemek, gösteriş yapmak, sergilemek, teşhir etmek, tanık kürsüz,<br />
bölge, feragat.<br />
авдисгæ | avdişgæ | 1) gösterme, gösteriş yapma, sergileme, teşhir etme, ortaya koyma,<br />
betimleme; ifade verme, dolaştırma; 2) çıkarma, çıkarıp koyma, koyma, açığa vurma, uzatma,<br />
söndürme.<br />
авдисгæйæ | avdişgæyæ | 1) göstererek, gösteriş yaparak, sergileyerek, teşhir ederek,<br />
ortaya koyarak, betimleyerek; ifade vererek, dolaştırarak; 2) çıkararak, çıkarıp koyarak,<br />
koyarak, açığa vurarak, uzatarak, söndürerek.<br />
авдисинaг | avdişinag | 1) gösterecek, gösteriş yapacak, sergilenecek, teşhir edecek, ortaya<br />
koyacak, betimlenecek; ifade verecek, dolaştıracak; 2) çıkaracak, çıkarıp koyacak, koyacak,<br />
açığa vuracak, uzatacak, söndürecek.<br />
авдисын (авдистoн, авдистaин, авдисдзынæн) | avdişın | 1) göstermek, gösteriş yapmak,<br />
sergilemek, teşhir etmek, ortaya koymak, betimlemek; ifade vermek, dolaştırmak; 2)<br />
çıkarmak, çıkarıp koymak, koymak, açığa vurmak, uzatmak, söndürmek; uzatmak; хи<br />
авдисын | xi avdişın | görünmek, gözükmek, kendini göstermek, çıkmak, belirmek, gelmek,<br />
söndürülmek, kendini sarkıtmak.<br />
авдкълаcoн | аvdkhlаşon | yedi sınıflık.<br />
aвдкъyыpидзыд | avdkhuırizıd | yedi haftalık.<br />
aвдмæйдзыд (aвдмæйдзыдтæ) | avdmæyzıd | yedi aylık.<br />
aвдмæйон | avdmæyon | yedi aylık. семимесячный<br />
32
aвдcæдæ | avdşædæ | yedi yüz.<br />
aвдcæдæйæм, авдсæдæймаг | avdşædæyæm, avdşædæymag | yedi yüzüncü.<br />
aвдсæдæймаг, aвдcæдæйæм | avdşædæymag, avdşædæyæm | yedi yüzüncü.<br />
aвдcæpoн | avdşæron | yedi başlı; авдсæрон уæйыг | avdşæron uæyıg | yedi başlı dev.<br />
aвдcæpиoн | avdşærion | yedi başlılık.<br />
авдcиoн | аvdşion |<br />
авдтагон | аvdtagon | семижильный<br />
aвдтæнoн | avdtænon | yedi telli; авдтæнон фæндыр | avdtænon fændır | yedi telli<br />
keman.<br />
aвдтигъон | avdtiğon | семигранный, гептаэдрический<br />
aвдудoн | avdudon | yedi canlı, uzun ömürlü, dayanıklı, sağlam, muhkem.<br />
aвдуз-aвдуз кæнын | avduj-avduj kenın | sık sık bastırmak, basmak, ezmek, sıkmak,<br />
sıkıştırmak, sokulmak.<br />
aвдузæг (aвдузджытæ) | avdujæg | bastıran, basan, ezen, sıkan, sıkıştıran, sokulan.<br />
aвдузæггaг | avdujæggag | bastırmalık karşılığı, basmalık payı, ezmelilik, sıkmalık ücreti,<br />
sıkanlılık, sıkıştıranlılık, sokulmalık.<br />
aвдузæн | avdujæn | bastırılan, basılan, ezilen, sıkılan, sıkıştırılan, sokulan.<br />
aвдузгæ | avdujgæ | bastırma, basma, ezme, sıkma, sıkıştırma, sokulma.<br />
aвдузгæйæ | avdujgæyæ | bastırarak, basarak, ezerek, sıkarak, sıkıştırarak, sokularak.<br />
aвдузинaг | avdujinag | bastıracak, basacak, ezecek, sıkacak, sıkıştıracak, sokulacak.<br />
aвдузын (aвдузтoн, aвдузтaин, aвдуздзынæн) | avdujın | bastırmak, basmak, sıkıştırmak,<br />
sıkmak, baskı yapmak, ezmek, kıstırmak, sokulmak.<br />
aвдул-aвдул кæнын | avdul-avdul kænın | sık sık çabukça yuvarlamak, yuvarlanmak, yerde<br />
sürüklemek, bir şeyin içine yatmak.<br />
aвдулaг | avdulag | yuvarlatan, yerde sürükleten, bir şeyin içine yatan.<br />
aвдулæг (aвдулджытæ) | avdulæg | yuvarlayan, yerde sürükleyen, bir şeyin içine yatan.<br />
aвдулæггaг (aвдулæггæгтæ) | avdulæggag | yuvarlamalık, yerde sürüklenmelik, bir şeyin<br />
içine yatmalık.<br />
aвдулæн | avdulæn | yuvarlanılana, yuvarlatılan, yatılan.<br />
aвдулгæ | avdulgæ | yuvarlama, yuvarlanma, yerde sürükleme, bir şeyin içine yatma.<br />
aвдулгæйæ | avdulgæyæ | yuvarlayarak, yerde sürükleyerek, bir şeyin içine yatarak.<br />
aвдулинaг | avdulinak | yuvarlanacak, yerde sürüklenecek, bir şeyin içine yatacak.<br />
aвдулын (aвдулдтoн, aвдулдтaин, aвдулдзынæн) | avdulın | yuvarlanmak, yuvarlatmak,<br />
bir şeyin içine yatmak.<br />
авдфoндзысcæдз(ы) | avdfonzışşæz(ı) | yedi yüz.<br />
авдфoндзысcæдзæм | avdfonzışşæzæm | yedi yüzüncü.<br />
авдфoндзысcæдзæймaг | avdfonzışşæzæymag | yedi yüzüncülük.<br />
авдфoндзысcæдзгaй (авдфoндзысcæдзгaйттæ) | avdfonzışşæzgay | yedi yüzer.<br />
aвдxaттoн | avdxatton | yedi defa, yedi sefer, yedi kez, yedi defalık, yedi seferlik, yedi<br />
kezalik.<br />
aвдxyызoн | avdxuıjon | yedi şekil, yedi cins, yedi tür, yedi biçim, yedi şekilde, yedi cinste,<br />
yedi türde, yedi biçime.<br />
aвдысcæдз(ы) | avdışşæz(ı) | yüz kırk, yedi adet yirmi.<br />
aвдысcæдзaзыдзыд | avdışşæzajızıd | yüz kırk yıllık, yüz kırk yaşında.<br />
aвдысcæдзaзыдзыккoн (aвдысcæдзaзыдзыккæттæ) | avdışşæzajızıd | yüz kırk yıllık, yüz<br />
kırk yaşında.<br />
aвдысcæдзæймaг (aвдысcæдзæймæгтæ) | avdışşæzæymag | yüz kırkıncılık.<br />
33
aвдысcæдзæм | avdışşæzæm | yüz kırkıncı.<br />
aвдыссæдзы | avdışşæzı |<br />
Aвдxoйы | Avdxoyı | Galaksi Yedi Bacı, Süreyya, Ülker.<br />
aвдxyызoн | avdxuıjon | yedi şekil, yedi cins, yedi tür, yedi biçim, yedi şekilde, yedi cinste,<br />
yedi türde, yedi biçime.<br />
авдыcæp | avdışær | yedi baş.<br />
авдыст | avdışt | gösteri, gösterilmiş.<br />
авзаг кæнын | avjag kænın | 1) dedikodu yapmak; 2) götürmek, bir yere kadar götürmek,<br />
getirmek, bildirmek, bilgilendirmek, haber vermek, haber göndermek, rapor göndermek,<br />
ihbar etmek, jurnal etmek, curnal etmek, fitlemek, akoz etmek; 3) salmak, fitlemek,<br />
fitillemek, kışkırtmak, tahrik etmek, birine saldırtmak, koymak.<br />
авзар-авзар кæнын | аvjаr-аvjаr kænın | 1) sık sık denemek, denetlemek, sınamak,<br />
tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; çalışmak, çaba sarf etmek, yeltenmek, teşebbüs etmek,<br />
tartmak, tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, kalkışmak; 2) ayırmak, ayıklamak,<br />
seçmek, seçtirmek, seçip ayırmak, elemek, tahsis etmek; özgülemek; 3) taşımak, aktarmak,<br />
geçirmek, ertelemek, almak, devretmek, yedirmek, yemek, atlatmak, katlanmak, dayanmak,<br />
bırakmak, ertelemek, transfer etmek, onaylamak, yaşamak, savuşturmak, merak etmek,<br />
dertlenmek, heyecanlanmak, çekmek, yaşamak, görmek.<br />
авзарaг | avjarag | 1) deneten, denetleten; sınatan, tecrübe ettiren, tecrübesiyle bilen;<br />
çalıştıran, çaba sarf ettiren, yeltenen, teşebbüs, teşebbüs ettiren, tartan, tattıran, tadına<br />
baktıran; emekleten, kaldıran, kalkıştıran; 2) ayırtan, ayıklatan, seçmen, seçtiren, seçip<br />
ayırtan, eleten, eleme yaptıran, tahsis ettiren; özgületen; 3) taşıtan, aktartan, geçirten,<br />
erteleten, aldıran, devrettiren, tadına baktıran, yedirten, atlatan, katlanan, dayatan,<br />
bıraktıran, erteleten, transfer ettiren, onaylatan, yaşatan, savuşturan, merak ettiren,<br />
sorduran, sorup soruşturtan; derleten, heyecanlaşan, çektiren, gördüren.<br />
авзарæг (авзарджытæ) | avjaræg | 1) deneyen, denetleyen, deneten; sınayan, tecrübe<br />
eden, tecrübesiyle bilen; çalışan, çaba sarf eden, yeltenen, teşebbüs eden, tartan, tadan,<br />
tadına bakan; emekleyen, kalkan, kalkışan; 2) ayıran, ayıklayan, seçen, seçmen, seçtiren,<br />
seçip ayıran, eleyen, eleme yapan, tahsis eden; özgüleyen; 3) taşıyan, aktaran, geçiren,<br />
erteleyen, alan, devreden, tadına bakan, yediren, yiyen, atlatan, katlanan, dayanan, bırakan,<br />
erteleyen, transfer eden, onaylayan, yaşayan, savuşturan, merak eden, soran, sorup<br />
soruşturan; dertlenen, heyecanlanan, çeken, gören.<br />
авзарæггaг | avjaræggag | 1) deney ücreti, denemelik, denetlemelik, sınamalık, tecrübe<br />
etmelik, tecrübesiyle bilmelik; tecrübe karşılığı, tecrübesinin payı; çalışmalık, çaba sarf<br />
etmelik, yeltenmelik, teşebbüs etmelik, tartmalık, tatmalık, tadına bakmalık; emeklemelik,<br />
kalkmalık, kalkışmalık; 2) ayırmalık, ayıklamalık, ayıklama karşılığı, seçmelik, seçtirmelik,<br />
seçme karşılığı, seçip ayırmalık, seçip ayırma payı, elemelik, tahsis etmelik; özgülemelik; 3)<br />
taşımalık, aktarmalık, geçirmelik, ertelemelik, almalık, devretmelik, yedirmelik, yemelik,<br />
atlatmalık, katlanmalık, dayanmalık, bırakmalık, ertelemelik, transfer etmelik, onaylamalık,<br />
yaşamalık, savuşturmalık, merak etmelik, dertlenmelik, heyecanlanmalık, çekmelik,<br />
yaşamalık, görmelik.<br />
авзарæн | avjaræn | 1) denetilen, denetlenilen, sınanan, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />
bilinen; çalışılan, çaba sarf edilen, yeltenen, teşebbüs edilen, tartılan, tadılan, tadına bakılan;<br />
emeklenilen, kalkılan, kalkışılan; 2) ayırtılan, ayıklanılan, seçilen, seçtirilen, seçip ayırtılan,<br />
eletilen, tahsis edilen; özgülenilen; 3) taşınılan, aktarılan, geçirilen, ertelenilen, alınan,<br />
devredilen, yedirilen, yenilen, atlatılan, katlanılan, dayanılan, bırakılan, ertelenilen, transfer<br />
34
edilen, onaylanılan, yaşanılan, savuşturulan, merak edilen, dertlenilen, heyecanlanılan,<br />
çekilen, yaşanılan, görülen.<br />
авзаргæ | avjargæ | 1) deneme, denetleme, deney; sınama, tecrübe, tecrübe etme,<br />
tecrübesiyle bilme; çalışma, çaba sarf etme, yeltenme, teşebbüs etme, tartma, tatma, tadına<br />
bakma; emekleme, kalkma, kalkışma; 2) ayırma, ayıklama, seçme, seçtirme, seçip ayırma,<br />
eleme, eleme yapma, tahsis, tahsis etme; özgüleme; 3) taşıma, aktarma, geçirme, erteleme,<br />
alma, devretme, yedirme, yeme, atlatma, katlanma, dayanma, bırakma, erteleme, transfer,<br />
transfer etme, onaylama, yaşama, sorma, sorup soruşturma, savuşturma, merak etme,<br />
dertlenme, heyecanlanma, çekme, yaşama, görme.<br />
авзаргæйæ | avjargæyæ | 1) deneyerek, denetleyerek, sınayarak, tecrübe ederek,<br />
tecrübesiyle bilerek; çalışarak, çaba sarf ederek, yeltenerek, teşebbüs ederek, tartarak,<br />
tadarak, tadına bakarak; emekleyerek, kalkarak, kalkışarak; 2) ayırarak, ayıklayarak, seçerek,<br />
seçtirerek, seçip ayırarak, eleyerek, tahsis ederek; özgüleyerek; 3) taşıyarak, aktararak,<br />
geçirerek, erteleyerek, alarak, devrederek, yedirerek, yiyerek, atlatarak, katlanarak,<br />
dayanarak, bırakarak, erteleyerek, transfer ederek, onaylayarak, yaşayarak, sorarak, sorup<br />
soruşturarak, savuşturarak, merak ederek, dertlenerek, heyecanlanarak, çekerek, yaşayarak,<br />
görerek.<br />
авзаринaг (авзаринæгтæ) | avjarinag | 1) denenecek, denetlenecek, sınanacak, tecrübe<br />
edecek, tecrübesiyle bilecek; çalışacak, çaba sarf edecek, yeltenecek, teşebbüs edecek,<br />
tartacak, tadacak, tadına bakacak; emeklenecek, kalkacak, kalkışacak; 2) ayıracak,<br />
ayıklayacak, seçecek, seçtirecek, seçip ayıracak, elenecek, tahsis edecek; özgülenecek; 3)<br />
taşınacak, aktaracak, geçirecek, ertelenecek, alacak, devredecek, yedirecek, yiyecek,<br />
atlatacak, katlanacak, dayanacak, bırakacak, ertelenecek, transfer edecek, onaylana cak,<br />
yaşanacak, sorulacak, sorup soruşturulacak, savuşturacak, merak edecek, dertlenecek,<br />
heyecanlanacak, çekecek, yaşanacak, görecek.<br />
авзарын (авзарcтoн, авзарcтaин, авзардзынæн) | avjarın | 1) denemek, denetlemek,<br />
sınamak, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; çalışmak, çaba sarf etmek, yeltenmek,<br />
teşebbüs etmek, tartmak, tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, kalkışmak; 2)<br />
ayırmak, ayıklamak, seçmek, seçtirmek, seçip ayırmak, elemek, tahsis etmek; özgülemek; 3)<br />
taşımak, aktarmak, geçirmek, ertelemek, almak, devretmek, yedirmek, yemek, atlatmak,<br />
katlanmak, dayanmak, bırakmak, ertelemek, transfer etmek, onaylamak, yaşamak,<br />
savuşturmak, merak etmek, dertlenmek, heyecanlanmak, çekmek, yaşamak, görmek.<br />
авзæр кæнын | avjær kænın | kötü yapmak, kötülük yapmak, kötülemek, pislemek.<br />
авзæр уæвын (уын) | avjær uævın | kötü olmak, kötülük olmak, kötülenmek, pislenmek.<br />
авзæрaг | avjærag | ayırtan.<br />
авзæрæг (авзæрджытæ) | avjæræg | ayıran.<br />
авзæрæггaг | avjæræggag | ayrılmalık.<br />
авзæргæ | avjærgæ | ayrılma.<br />
авзæргæйæ | avjærgæyæ | ayrılarak.<br />
авзæргæнæг (авзæргæнджытæ) | avjærgænæg | kötü olan, pis olan, kötü eden, kötü<br />
yapan, kötülük yapan.<br />
авзæргæнæггaг | avjærgænæg | kötülük payı, pislik payı, kötülülük karşılığı, kötü yapanlık<br />
payı, kötülük yapanlık.<br />
авзæргæнæн | avjærgænæn | kötülenen, kötücülük, kötü yapılan.<br />
авзæргæнгæ | avjærgængæ | kötü yapma, pis yapma, kötülük yapma.<br />
авзæргæнгæйæ | avjærgængæyæ | kötü yaparak, kötülük yaparak, kötüleyerek,<br />
pisleyerek.<br />
35
авзæргæнинaг | avjærgæninag | kötü yapılacak, kötülük yapılacak, kötülenecek,<br />
pislenecek.<br />
авзæринaг (авзæринæгтæ) | avjærinag | ayrılacak.<br />
авзæрын [авзæрд (и, иc), авзæрдaид, авзæрдзæн (и, иc)+ | avjærın | ayrılmak.<br />
авзигæ | аvjigæ |<br />
авзид-авзид кæнын | аvjid-аvjid kænın |<br />
авзидæг (авзидджытæ) | аvjidæg |<br />
авзидæггаг | аvjidægag |<br />
авзидæн | аvjidæn |<br />
авзидгæ | аvjidgæ |<br />
авзидгæйæ | аvjidgæyæ |<br />
авзидын | аvjidinаg |<br />
авзидын (авзыcтoн, авзыcтаин, авзиддзынæн) | аvjidın |<br />
авзиинаг | аvjiinаg |<br />
авзийæг | аvjiyæg |<br />
авзийæн | аvjiyæn |<br />
авзийын *авзыд (и, иc), авзыдаин, авзидзæн (и, иc)+ | аvjiyın |<br />
авзил-авзил кæнын | аvjil-аvjil kænın | sık sık atmak, bırakmak, vurmak, koşmak, atmak,<br />
atışmak, fırlamak, saldırmak fırlatmak, atmak, savurmak.<br />
авзилаг | аvjilаg | attır, bıraktır, vurdurtan, koşturan, attıran, atıştıran, fırlatan, saldırtan,<br />
savurtan.<br />
авзилæг (авзилджытæ) | аvjilæg | atan, bırakan, vuran, koşan, atışan, fırlayan, saldıran,<br />
fırlatan, savuran.<br />
авзилæггаг (авзилæггæгтæ) | аvjilæggаg | atmalık, bırakmalık, vurmalık, koşmalık,<br />
atışmalık, fırlamalık, saldırmalık, fırlatmalık, savurmalık.<br />
авзилæн | аvjilæn | atılan, bırakılan, vurulan, koşulan, atışılan, fırlanan, saldırılan, fırlatılan,<br />
savuşulan.<br />
авзилгæ | аvjilgæ | atma, bırakma, vurma, koşma, atışma, fırlama, saldırma, fırlatma,<br />
savurma.<br />
авзилгæйæ | аvjilgæyæ | atarak, bırakarak, vurarak, koşarak, atışarak, fırlayarak, saldırarak<br />
fırlatarak, atarak, savurarak.<br />
авзилинаг (авзилинæгтæ) | аvjilinаg | atacak, bırakacak, vuracak, koşacak, atışacak,<br />
fırlayacak, saldıracak fırlatacak, savuracak.<br />
авзилын (авзылдтoн, авзылдтаин, авзылдзынæн) | аvjilın| atmak, bırakmak, vurmak,<br />
koşmak, atmak, atışmak, fırlamak, saldırmak fırlatmak, atmak, savurmak.<br />
авзылд (авзылдтытæ) | аvjıld |<br />
авзыcт (авзыcтытæ) | аvjışt |<br />
авиааразынад | aviaarajınad | hava aracı inşası.<br />
aвиабазæ (авиацион базæ, хæдтæхджыты базæ) | aviabajæ (xædtæxcıtı bajæ) | hava<br />
üssü, uçak üssü, havacılık üssü.<br />
авиабилет | aviabilyet | hava bileti.<br />
авиабомбæ (авиацион бомбæ) | aviabombæ | havadan atılan bomba, hava bombası.<br />
авиадесант (авиацион десант) | aviadyeşant | havacılık sahası.<br />
авиадесантон | аviаdyeşаnton | авиадесантный.<br />
авиазавод (авиацион завод) | aviajvod | hava aracı fabrikası, havacılık fabrikası, uçak<br />
fabrikası.<br />
авиаиндустри | aviainduştri | havayolu endüstrisi.<br />
36
авиаконструктор (хæдтæхджытæ аразæг) | aviakonştuktor (xædtæxcıtæ arajæg) | hava<br />
aracı tasarımcısı.<br />
авиакъола | аviаkholа |<br />
авиалини | avialini | havayolu taşımacılığı.<br />
авиаматкæ | аviаmаtkæ | havacılık. авиаматка.<br />
aвиамотор (авиацион мотор) | aviamotor | hava aracı motoru, havacılık motoru, uçak<br />
motoru.<br />
авиамотораразынад | aviamotorarajınad | hava aracı motor üretimi.<br />
авианосец | avianoşyes | uçak gemisi.<br />
авиапарк | aviapark | hava aracı deposu.<br />
авиапост (авиацион пост) | aviapost | hava postası, havacılık postası.<br />
авиапромышленность (авиацион промышленность) | aviapomışlyennoşth | hava aracı<br />
sanayisi, havacılık sanayisi.<br />
авиаскъола | aviaşkhola | havacılık okulu.<br />
авиатехник | aviatyexnik | hava aracı teknisyeni.<br />
авиатехникoн | aviatyexnikon | hava aracı teknisyeni.<br />
авиатор | aviator | pilot.<br />
авиатранспорт | aviatranşport | hava ulaşımı.<br />
авиатранспортон | aviatranşporton | hava nakliyat, hava kargo.<br />
авиаци | aviasi | hava aracı; havacı; граждайнаг авиаци | grajdaynag aviasi | sivil hava<br />
aracı; бомбæкалæг авиаци | bombækalæg aviasi | hava aracını bombalamak; штурмон<br />
авиаци | şturmon aviasi | hava aracına aniden saldır; сгарæг авиаци | şgaræg aviasi |<br />
hava aracını araştırmak.<br />
авиацион | aviasion | havacılık; авиацион завод | aviasion javod | havacılık fabrikası;<br />
авиацион базæ | aviasion bajæ | havacılık.<br />
авиаскъола | aviaşkhola | hava okulu, havacılık okulu.<br />
авидауц | аvidаus | çirkinleşme; bir türle mahrum etme.<br />
авидауц кæнын | avidaus kænın | çirkinleştirmek; bir türle mahrum etmek.<br />
авидауц уæвын (уын) | avidaus uævın | bir türü kaybetmek, görünüş, çirkin olmak.<br />
авнaл-авнaл кæнын | avnal-ævnal kænın | 1) sık sık dokunmak, dokunulmak, dokunup<br />
geçmek, değmek, değinmek, temas etmek, ilişmek, ellemek, el sürmek, duygulandırmak;<br />
ustalık etmek, mütehassıs etmek; 2) tutmak, temas etmek, germek, massetmek; 3) sarmak,<br />
sarılmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak, kapsamak, almak, içine almak, yakalamak, zarar<br />
vermek, bozmak, harcamak, kullanmak, peyda olmak, belirmek, husule gelmek,<br />
heyecanlandırmak, kuşatmak, çevirmek, bürünmek, yayılmak, şamil olmak, teşmil etmek,<br />
çekmek, çeke çeke söylemek, ağır ağır söylemek, uzatmak, sürüncemede bırakmak, yaşamak,<br />
haşlamak.<br />
авнaлaг | avnalag | 1) dokunduran, dokunup geçen, değdiren, değdiren, temas ettiren,<br />
iliştiren, elleten, el sürdüren, duygulandırtan; ustalık ettiren, mütehassıs ettiren; 2) tutturan,<br />
temas ettiren, gerdiren, massettiren; 3) sardıran, kucaklatan, kuşatan, kaplatan, kapsatan,<br />
aldıran, içine aldıran, yakalatan, zarar verdiren, bozduran, harcatan, kullandıran, belirten,<br />
husule getirten, heyecanlandıran, kuşatan, çevirten, büründüren, yayıştan, şamil olan, teşmil<br />
ettiren, çektiren, çeke çeke söyleten, ağır ağır söyleten, uzatan, sürüncemede bıraktıran,<br />
yaşatan, haşlatan.<br />
авнaлæг (авнaлджытæ) | avnalæg | 1) dokunan, dokunup geçen, değen, değinen, temas<br />
eden, ilişen, elleyen, el süren, duygulandıran; ustalık eden, mütehassıs eden; 2) tutan, temas<br />
eden, geren, masseden; 3) saran, kucaklayan, kuşatan, kaplayan, kapsayan, alan, içine alan,<br />
37
yakalayan, zarar veren, bozan, harcayan, kullanan, peyda olan, beliren, husule gelen,<br />
heyecanlandıran, kuşatan, çeviren, bürünen, yayılan, şamil olan, teşmil eden, çeken, çeke<br />
çeke söyleyen, ağır ağır söyleyen, uzatan, sürüncemede bırakan, yaşayan, haşlayan.<br />
авнaлæн (авнaлæнтæ) | avnalæn | 1) dokunulan, dokunup geçilen, değinen, değinilen,<br />
temas edilen, ilişilen, ellenen, el sürülen, duygulandırılan; ustalık edilen, mütehassıs edilen;<br />
2) tutulan, temas edilen, gerilen, massedilen; 3) sarılan, kucaklanılan, kuşatılan, kaplanılan,<br />
kapsanılan, alınılan, içine alınılan, yakalanılan, zarar verilen, bozulan, harcanılan, kullanılan,<br />
peyda olunan, belirilen, husule gelinen, heyecanlandırılan, kuşatılan, çevirtilen, bürünen,<br />
yayılan, şamil olunan, teşmil edilen, çekilen, çeke çeke söylenen, ağır ağır söylenen, uzatılan,<br />
sürüncemede bırakılan, yaşanan, haşlanan.<br />
авнaлæнтæ, айвазæн(тæ) | avnalæntæ, ayvjæn(tæ) | fırsatlar, ilk fırsatta; mümkün<br />
derece, mümkün mertebe, kaynaklar, uzatılacaklar, dokunulacaklar; сæ авналæнтæ сæ бар<br />
не сты | şæ avnalæntæ şæ bar nye ştı | kaynakları kendi kullanımlarında değil, fırsatları<br />
sınırlıdır, kendi imkânları sınırlı.<br />
авнaлгæ | avnalæg | 1) dokunma, dokunulma, dokunup geçme, değme, değinme, temas<br />
etme, ilişme, elleme, el sürme, duygulandırma; ustalık etme, mütehassıs etme; 2) tutma,<br />
temas etme, germe, massetme; 3) sarma, sarılma, kucaklama, kuşatma, kaplama, kapsama,<br />
alma, içine alma, yakalama, zarar verme, bozma, harcama, kullanma, peyda olma, belirme,<br />
husule gelme, heyecanlandırma, kuşatma, çevirme, bürünme, yayılma, şamil olma, teşmil<br />
etme, çekme, çeke çeke söyleme, ağır ağır söyleme, uzatma, sürüncemede bırakma, yaşama,<br />
haşlama.<br />
авнaлгæйæ | avnalægyæ | 1) dokunarak, dokunularak, dokunup geçerek, değerek,<br />
değinerek, temas ederek, ilişerek, elleyerek, el sürerek, duygulandırarak; ustalık ederek,<br />
mütehassıs ederek; 2) tutarak, temas ederek, gererek, massederek; 3) sararak, sarılarak,<br />
kucaklayarak, kuşatarak, kaplayarak, kapsayarak, alarak, içine alarak, yakalayarak, zarar<br />
vererek, bozarak, harcayarak, kullanarak, peyda olarak, belirerek, husule gelerek,<br />
heyecanlandırarak, kuşatarak, çevirerek, bürünerek, yayılarak, şamil olarak, teşmil ederek,<br />
çekerek, çeke çeke söyleyerek, ağır ağır söyleyerek, uzatarak, sürüncemede bırakarak,<br />
yaşayarak, haşlayarak.<br />
авнaлинаг (авнaлиæгтæ) | avnalinag | 1) dokunacak, dokunulacak, dokunup geçecek,<br />
değecek, değinecek, temas edecek, ilişecek, ellenecek, el sürecek, duygulandıracak; ustalık<br />
edecek, mütehassıs edecek; 2) tutacak, temas edecek, gerecek, massedecek; 3) saracak,<br />
sarılacak, kucaklanacak, kuşatacak, kaplanacak, kapsanacak, alacak, içine alacak,<br />
yakalanacak, zarar verecek, bozacak, harcanacak, kullanacak, peyda olacak, belirecek, husule<br />
gelecek, heyecanlandıracak, kuşatacak, çevirecek, bürünecek, yayılacak, şamil olacak, teşmil<br />
edecek, çekecek, çeke çeke söylenecek, ağır ağır söylenecek, uzatacak, sürüncemede<br />
bırakacak, yaşanacak, haşlanacak.<br />
авнaлын (авнaлдтoн, авнaлдтaин, авнaлдзынæн) | avnalın | 1) dokunmak, dokunulmak,<br />
dokunup geçmek, değmek, değinmek, temas etmek, ilişmek, ellemek, el sürmek,<br />
duygulandırmak; ustalık etmek, mütehassıs etmek; 2) tutmak, temas etmek, germek,<br />
massetmek; 3) sarmak, sarılmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak, kapsamak, almak, içine<br />
almak, yakalamak, zarar vermek, bozmak, harcamak, kullanmak, peyda olmak, belirmek,<br />
husule gelmek, heyecanlandırmak, kuşatmak, çevirmek, bürünmek, yayılmak, şamil olmak,<br />
teşmil etmek, çekmek, çeke çeke söylemek, ağır ağır söylemek, uzatmak, sürüncemede<br />
bırakmak, yaşamak, haşlamak.<br />
38
авнæлд (авнæлдтытæ) | avnæld | 1) gerilmiş, el sürülmüş, ellenmiş; 2) dokunulmuş;<br />
dokunup geçilmiş, değdirilmiş, değinilmiş, temas edilmiş; 3) yakalanmış, zarar verilmiş,<br />
bozulmuş, harcanmış, kullanılmış, peyda olmuş, belirlenmiş, husule gelmiş.<br />
аврал, фæдис науы | аvrаl, fædiş nаuı | bütün elleri karıştırıyor olаn iş.<br />
аврoнг кæнын | avrong kænın | ayılmak, ayık yapmak, ayıltmak, aklını başına getirtmek,<br />
sarhoşluğu geçmek.<br />
аврoнг уæвын (уын) | avrong uævın | ayılmak, ayık yapılmak, aklı başına gelmek,<br />
sarhoşluğu geçmek.<br />
Австрали | Avştrali | Avustralya<br />
aвстралиаг (австралиæгтæ), aвстралийка | avştraliag, avştraliyka | 1. Avustralya; 2.<br />
Avustralyalı.<br />
австралийка, австралиаг | avştralika, abştraliag | Avustralyalı<br />
Австри | Avştri | Avusturya.<br />
aвстриаг (австриæгтæ), aвстрийка | avştriag, avştriyka | 1. Avusturya; 2. Avusturyalı.<br />
Австрийка, австриаг | avştriyaka | Avusturyalı.<br />
австрo-азиаг | аvştro-аjiаg |<br />
австрo-вeнгpиаг | аvştro-vyengriаg |<br />
австрo-гepмайнаг | аvştro-gyengriаg |<br />
автобазæ (автомобилон базæ) | avtobajæ | otomobil üssü, depo, oto nakliyat şirketi.<br />
автобиографи | avtobiografi | otobiyografi, öz yaşam öyküsü, özgeçmiş.<br />
автобиографион | avtobiografion | otobiyografik, otobiyografi, öz yaşam öyküsü, öz<br />
geçmiş.<br />
автобус (бирæбынатон автомобиль) | avtobuş (biræbınnatton avtomobilh) | otobüs.<br />
автобусон | avtobuşon | otobüs, otokar.<br />
автоген | avtogyen | kaynak kesiği, kaynak.<br />
автогенон (иттæг бæрэонд тæвдæй архайгæ) | avtogyenon (ittæg bærjond tævdæy<br />
arxaygæ) | kaynak; автогенон бахсыст | avtogyenon baxşışt | otojen kaynak.<br />
автограф (хи къух фыст) | avtograf (xi khux fışt) | el yazısı, imza.<br />
автозавод (автомобильты завод) | avtjavod | araba fabrikası, otomobil fabrikası.<br />
автоинспектор (автоинспектортæ) | avtoinşpyektor | araba müfettişi.<br />
автоинспекци | avtoinşpyeksi | araba müfettişi.<br />
автоколоннæ (автомобильты колоннæ) | avtokolonnæ | araba geçit töreni, otomobil<br />
geçişi.<br />
автократ | avtokrat | otokrat.<br />
автократи | avtokrai | otokrasi.<br />
автомагистраль | avtomagiştralh | ana yolu planla, otomatik aygıt, alet, oyun, plan.<br />
автомат (хæдархайгæ гарзæг) | avtomat (xædarxaygæ garjæg) | otomatik alet; otomatik<br />
aygıt, alet, oyun, plan; автоматæй æхсæг | avtomatæy æxşæg | otomatik silah.<br />
автоматджын | avtomatcın | otomatikli.<br />
автоматизаци | avtomatijasi | otomasyon; автоматизаци кæнын | avtomatijasi kænın |<br />
otomatikleştirmek.<br />
автоматизацигoнд | avtomatijasigond | otomasyon.<br />
автоматикæ | avtomatikæ | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan<br />
автоматикoн | avtomatikon | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan<br />
автоматон | avtomaton | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan; автоматон<br />
(хæдархайгæ) змæлд | avtomaton (xædarxaygæ) jmæld | otomatik hareket, eylem,<br />
39
faaliyet, ritim, mekanizma, tempo автоматон телефонты станцæ | avtomaton tyelyefontı<br />
ştansæ | otomatik telefon santrali.<br />
автоматчик | avtomatçik | otomatik tabancalı er, makineli tabancalı er.<br />
автомашинæ | avtomaşinæ | oto motor, motorlu vasıta.<br />
автомобилон | avtomobilon | otomobil, araba; автомобилон промышленность |<br />
avtomobilon promılyennoşth | araba sanayi.<br />
автомобиль | avtomobilh | otomobil, araba; уæзласæн автомобиль | uæjlaşæn<br />
avtomobilh | yük nakliye arabası; рог автомобиль | rog avtomobilh | hafif araba.<br />
автомобильтæаразæн | avtomobilhtæarajæn | araba.<br />
автомоторон | avtomotoron | oto motor; автомоторон парк | avtomotoron park | oto<br />
motor parkı.<br />
автономи | avtonomi | özerklik, otonom, muhtariyet.<br />
автономион (автономон) | avtonomion | özerk bağımsız; otonom, muhtariyet;<br />
автономион область | avtonomon oblaşth | otonom bölge, özerk saha, muhtariyet alan;<br />
автономион республикæ | avtonomon ryeşpublikæ | otonom cumhuriyet; Цæгат<br />
Ирыстоны Автономион Советон Социалистон Республикæ | Sagat İrıştonı Avtonomon<br />
Sovyeton Şosialişton Ryeşpublikæ | Kuzey Alania Bağımsız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.<br />
автопарк (автопарктæ) | avtopark | otopark.<br />
автопилот | avtopilot | oto pilot, otomatik pilot.<br />
автопокрышка | avtopokrışka | otomobil örtüsü.<br />
автопортрет | avtoportryet | kendi portresi, insan resmi.<br />
автоприцеп | avtopisyep | parça, fragman.<br />
автор (автортæ) (аивадон кæнæ зонадон уацмысы скæнæг) | avtor (aibadon kænæ<br />
jonadon uasmışı şkænæg) | yazar, yaratıcı, yapan, kaynak; авторты коллектив | avtoptı<br />
kollyektiv | yazarlar grubu.<br />
авторад | avtorad | eserin müellifi kendisi olduğunu isabet etti, eserin kendisinin telif<br />
ettiğini ispat etti.<br />
автордзинaд | avtorzinad | yazarlık, yaratıcılık, yapan, kaynak.<br />
авторегулятор | avtoryegulyator | otomatik düzenleyici, otomatik regülatör.<br />
авторемонтон | avtoryemonton | otomobil tamiri, oto tamir, otomobil onarım.<br />
авторефepaт (авторефepaттæ) | avtoryefyerat | otomobil tamiri, oto tamir, otomobil<br />
onarım.<br />
авторитет | avtorityet | otorite.<br />
авторитетджын, авторитетон | avtorityetcın, avtorityeton | otoriter, sözünü geçirir,<br />
yetkili, güvenilir, inanılır; авторитетджын уын, дзырддзæугæ уæвын | avtorityetcın uın,<br />
zırdzæugæ uın | lafı dinlenen, sözünü geçirir, sözü geçer, otoriter, yetkili, güvenilir, inanılır,<br />
otoriteyi beğenme, otoriter olma.<br />
авторитетон, авторитетджын | avtorityeton, avtorityetcın | otoriter, sözünü geçirir,<br />
yetkili, güvenilir, inanılır.<br />
авторон | avtoron | yazar, yapan, yaratıcı; авторон сыф | avtoron şıf | yazarınki; авторон<br />
бар | avtoron bar | telif hakkı.<br />
авторyчкæ | avtoron | yazar, yapan, yaratıcı<br />
авторы | avtorı | yazar, yapan, yaratıcı.<br />
автострадæ | avtoştradæ | otoyol.<br />
автотракторон, автотракторты | avtotraktoron, avtotraktortı | oto traktör;<br />
автотракторты завод | avtotraktoron javod | oto traktör fabrikası.<br />
автотранспорт | avtotranşport | motorlu taşıma, nakliye, motoru ulaşım.<br />
40
автотранспортон | avtotranşporton | motorlu arabayla taşımacılık.<br />
автотракторты, автотракторон | avtotraktortı, avtotraktoron | oto traktör;<br />
автотракторты завод | avtotraktoron javod | oto traktör fabrikası.<br />
автоxæдзарад | аvtoxæzаrаd | yazarlar evi.<br />
автоxæдзарадoн | аvtoxæzаrаdon | yazarlar evi.<br />
автоцалцæггæнæн | аvtosalsæggænæn | авторемонтный<br />
aг (aгтæ, æгтæ) | ag | kazan, tencere, aş kabı, bakraç, kaynatma kabı.<br />
aгаз-газ кæнын | agaj-gaj kænın | gürültü etmek, gürültü yapmak, gürültü çıkarmak,<br />
patırtı yapmak, gürüldemek, patırdamak, afallamak, dalgalandırmak, dalgalanma yaratmak,<br />
sansasyon yaratmak.<br />
агаинaг | againag | 1) hızlı gidecek, yürünecek, seğirtecek, çabuk geçecek, koşacak,<br />
dörtnala gidecek, hareket edecek, acele edecek; 2) dokunacak, ilişecek, el sürecek, ellenecek,<br />
el değdirecek, değecek, sürünecek, temas edecek, duygulandıracak, mütehassıs edecek,<br />
etkilenecek, kaybedecek, koyacak, yerleştirecek; sarf edecek, harcanacak; okşanacak,<br />
yapışacak, sataşacak, takılacak, tahriş edecek; 3) sinirlendirecek, kızdıracak, kızacak, asabını<br />
bozacak, öfkelendirecek, hiddetlendirecek, terslenecek, şahlandıracak, gücendirecek,<br />
dalaşacak, parmaklanacak; tedirgin edecek, hırslanacak; rahatsız edecek, sataşacak,<br />
gıcıklanacak, endişelenecek, endişe verecek, endişelendirecek, meraklandıracak,<br />
meraklanacak, tırmalanacak, korkacak, kaygılanacak, tasalanacak, rahatsız edecek, sıkacak,<br />
sıkıntı verecek; canını sıkacak, taciz edecek; 4) çapacak, silkeleyerek uyandıracak,<br />
yumurtlatacak; çalıştıracak; dalgalandıracak, çalkandıracak, heyecanlandıracak,<br />
telaşlandıracak, gocunduracak, karışıklık çıkaracak; 5) dağıtacak, tahriş edecek, harcanacak,<br />
kullanacak, doğmuş olacak, peyda olacak, musallat olacak, şahit olacak, takılacak, görecek,<br />
öğrenecek, bozacak, üzecek, akim bırakacak.<br />
агайaг | agayag | 1) hızlı götüren, çabuk götüren, hızlı yürüten, seğirten, çabuk geçen,<br />
koşturan, dörtnala giden, hareket ettiren, acele ettiren, yola çıkartan; 2) dokunduran,<br />
iliştiren, el sürdüren, el dokunduran, elleten, değdiren, değinen, el sürdüren, süründüren,<br />
tesirli yapan, temas ettiren, duygulandıran, mütehassıs ettiren, etkileten, kaybettiren,<br />
koyduran, yerleştiren, sarf ettiren, harcatan; okşatan, yapıştıran, sataştıran, taktıran, tahriş<br />
ettiren; 3) sinirlendirten, sinirleten, sinirlendiren, sinirlendirici, kızdırtan, kızdıran, kızdırıcı,<br />
asabını bozduran, dalayıcı; öfkelendiren, hiddetlendiren, tersleten, terslendiren, şahlandıran,<br />
gücendiren, dalatan, parmaklatan; tedirgin ettiren, hırslanan; rahatsız eden, sataşan,<br />
gıcıklanan, endişelenen, endişe veren, endişelendiren, meraklandıran, meraklaşan,<br />
tırmalayan, korkan, kaygılanan, tasalanan, rahatsız eden, sıkan, sıkıntı veren; canını sıkan,<br />
musallat yapan, tahriş ettiren, taciz ettiren; 4) çapan, silkeleyerek uyandırtan, yumurtlatan;<br />
çalıştırtan; dalgalandıran, çalkandıran, coşkunluk verici, duygulandırıcı; heyecanlı, heyecana<br />
veren, heyecan dolu yapan, heyecanlandıran, telaş verici, telaşlandıran, gocundurtan,<br />
karışıklık çıkartan; 5) dağıtan, harcatan, kullandıran, doğmuş yapan, peyda olan, şahit olan,<br />
takılan, gören, öğreten, bozduran, üzdüren, akim bıraktıran.<br />
агайæг (агайджытæ) | agayæg | 1) hızlı giden, hızlı yürüyen, çabuk giden, seğirten, çabuk<br />
geçen, koşan, dörtnala giden, hareket eden, acele eden, yola çıkan; 2) dokunan, ilişen, el<br />
süren, el dokunduran, elleyen, değen, değinen, el süren, sürünen, tesirli, temas eden,<br />
duygulandıran, mütehassıs eden, etkileyen, kaybeden, koyan, yerleştiren, sarf eden,<br />
harcayan; okşayan, yapışan, sataşan, takılan, tahriş eden; 3) sinirlendiren, sinirlenen,<br />
sinirlendirme, sinirlendirici, kızdıran, kızan, kızdırıcı, asabını bozan, dalayıcı; asabını bozan,<br />
öfkelendiren, hiddetlendiren, terslenen, terslendiren, şahlandıran, gücendiren, dalayan,<br />
parmaklayan; tedirgin eden, hırslanan; rahatsız eden, sataşan, gıcıklanan, endişelenen,<br />
41
endişe veren, endişelendiren, meraklandıran, meraklanan, tırmalayan, korkan, kaygılanan,<br />
tasalanan, rahatsız eden, sıkan, sıkıntı veren; canını sıkan, musallat olan, tahriş eden, taciz<br />
eden; 4) çapan, silkeleyerek uyandıran, yumurtlayan; çalıştıran; dalgalandıran, çalkandıran,<br />
coşkunluk verici, duygulandırıcı; heyecanlı, heyecana ver, heyecan dolu, heyecanlandırma,<br />
heyecanlandıran, telaş verici, telaşlandıran, gocunduran, karışıklık çıkaran; 5) dağıtan,<br />
harcanan, kullanan, doğmuş olan, peyda olan, şahit olan, takılan, gören, öğrenen, bozan,<br />
üzen, akim bırakan.<br />
агайæн | аgаyæn | 1) hızlı gidilen, hızlı yürünen, seğirtilen, çabuk geçilen, çok çabuk geçilen,<br />
koşulan, dörtnala gidilen, hareket edilen, acele edilen, yola çıkılan; 2) dokunulan,<br />
dokundurulan, el dokundurulan, ilişilen, el sürülen, ellenen, el değdirilen, değinen, değinilen,<br />
el sürülen, sürünülen, temas edilen, duygulandırılan, mütehassıs edilen, etkilenilen,<br />
kaybedilen, koyulan, yerleştirilen, sarf edilen, harcanan; okşanan, yapışılan, sataşılan, takılan,<br />
tahriş edilen; 3) sinirlendirilen, sinirlenilen, kızdırılan, kızılan, asabı bozulan, öfkelendirilen,<br />
hiddetlendirilen, terslenilen, terslendirilen, şahlandırılan, gücendirilen, dallanılan,<br />
parmaklanılan; tedirgin edilen, hırslanılan; rahatsız edilen, sataşılan, gıcıklanılan,<br />
endişelenilen, endişe verilen, meraklandırılan, meraklanılan, tırmalanan, korkulan,<br />
kaygılanılan, tasalanılan, rahatsız edilen, sıkılan, sıkıntı verilen; canını sıkılan, taciz edilen; 4)<br />
çapılan, silkeleyerek uyandırılan, yumurtlatılan; çalıştırılan; dalgalandırılan, çalkandırılan,<br />
heyecanlandırılan, telaşlandırılan, gocundurulan, karışıklık çıkarılan; 5) dağıtılan, tahriş<br />
edilen, harcanan, kullanılan, doğmuş olunan, peyda olunan, musallat olunan, şahit olunan,<br />
takılan, görünen, öğrenilen, bozulan, üzülen, akim bırakılan.<br />
агайгæ | agaygæ | 1) hızlı gitme, hızla gitme, çok hızlı gitme, hızlı yürüme, çabuk gitme, çok<br />
hızlı gitme, seğirtme, kurşun gibi gitme, çabuk geçme, çok çabuk geçme, koşma, dörtnala<br />
gitme, dörtnala koşuşturma, dörtnala başlatma, hareket etme, acele etme, acele ettirme,<br />
yola çıkma; 2) dokunma, dokundurma, el dokundurma, ilişme, el sürme, elleme, el değdirme,<br />
değme, değinme, el sürme, sürünme, temas etme, duygulandırma, mütehassıs etme,<br />
etkileme, kaybetme, koyma, yerleştirme, sarf etme, harcama; okşama, yapışma, sataşma,<br />
takılma, tahriş etme; 3) sinirlendirme, sinirlenme, kızdırma, kızma, asabını bozma,<br />
öfkelendirme, hiddetlendirme, terslenme, terslendirme, şahlandırma, gücendirme, dalama,<br />
parmaklama; tedirgin etme, hırslanma; rahatsız etme, sataşma, gıcıklama, endişelenme,<br />
endişe verme, endişelendirme, meraklandırma, meraklanma, tırmalama, korkma,<br />
kaygılanma, tasalanma, rahatsız etme, sıkma, sıkıntı verme; canını sıkma, taciz etme; 4)<br />
çapma, silkeleyerek uyandırma, yumurtlama; çalıştırma; dalgalandırma, çalkandırma,<br />
heyecanlandırma, telaşlandırma, gocundurma, karışıklık çıkarma; 5) dağıtma, tahriş etme,<br />
harcama, kullanma, doğmuş olma, peyda olma, musallat olma, şahit olma, takılma, görme,<br />
öğrenme, bozma, üzme, akim bırakma.<br />
агайгæ-агайын | аgаygæ-аgаyın |1) hızlı gitmek, hızla gitmek, çok hızlı gitmek, hızlı<br />
yürümek, çabuk gitmek, çok hızlı gitmek, seğirtmek, kurşun gibi gitmek, çabuk geçmek, çok<br />
çabuk geçmek, koşmak, dörtnala gitmek, dörtnala koşuşturmak, dörtnala başlatmak, hareket<br />
etmek, acele etmek, acele ettirmek, yola çıkmak; 2) dokunmak, dokundurmak, el<br />
dokundurmak, ilişmek, el sürmek, ellemek, el değdirmek, değmek, değinmek, el sürmek,<br />
sürünmek, temas etmek, duygulandırmak, mütehassıs etmek, etkilemek, kaybetmek,<br />
koymak, yerleştirmek, sarf etmek, harcamak; okşamak, yapışmak, sataşmak, takılmak, tahriş<br />
etmek; 3) sinirlendirmek, sinirlenmek, kızdırmak, kızmak, asabını bozmak, öfkelendirmek,<br />
hiddetlendirmek, terslenmek, terslendirmek, şahlandırmak, gücendirmek, dalamak,<br />
parmaklamak; tedirgin etmek, hırslanmak; rahatsız etmek, sataşmak, gıcıklamak,<br />
endişelenmek, endişe vermek, endişelendirmek, meraklandırmak, meraklanmak,<br />
42
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak, tasalanmak, rahatsız etmek, sıkmak, sıkıntı vermek;<br />
canını sıkmak, taciz etmek; 4) çapmak, silkeleyerek uyandırmak, yumurtlamak; çalıştırmak;<br />
dalgalandırmak, çalkandırmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, gocundurmak, karışıklık<br />
çıkarmak; 5) dağıtmak, tahriş etmek, harcamak, kullanmak, doğmuş olmak, peyda olmak,<br />
musallat olmak, şahit olmak, takılmak, görmek, öğrenmek, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />
агайгæйæ | agaygæ | 1) hızlı giderek, hızlı yürüyerek, seğirterek, çabuk geçerek, koşarak,<br />
dörtnala giderek, hareket ederek, acele ederek, yola çıkarak; 2) dokunarak, dokundurarak, el<br />
dokundurarak, ilişerek, el sürerek, elleyerek, el değdirerek, değerek, değinerek, el sürerek,<br />
sürünerek, temas ederek, duygulandırarak, mütehassıs ederek, etkileyerek, kaybederek,<br />
koyarak, yerleştirerek, sarf ederek, harcayarak; okşayarak, yapışarak, sataşarak, takılarak,<br />
tahriş ederek; 3) sinirlendirerek, sinirlenerek, kızdırarak, kızarak, asabını bozarak,<br />
öfkelendirerek, hiddetlendirerek, terslenerek, terslendirerek, şahlandırarak, gücendirerek,<br />
dalayarak, parmaklayarak; tedirgin ederek, hırslanarak; rahatsız ederek, sataşarak,<br />
gıcıklayarak, endişelenerek, endişe vererek, endişelendirerek, meraklandırarak,<br />
meraklanarak, tırmalayarak, korkarak, kaygılanarak, tasalanarak, rahatsız ederek, sıkarak,<br />
sıkıntı vererek; canını sıkarak, taciz ederek; 4) çaparak, silkeleyerek uyandırarak,<br />
yumurtlayarak; çalıştırarak; dalgalandırarak, çalkandırarak, heyecanlandırarak,<br />
telaşlandırarak, gocundurarak, karışıklık çıkararak; 5) dağıtarak, tahriş ederek, harcayarak,<br />
kullanarak, doğmuş olarak, peyda olarak, musallat olarak, şahit olarak, takılarak, görerek,<br />
öğrenerek, bozarak, üzerek, akim bırakarak.<br />
агайд (агæйджытæ) | agayd | el değmemiş, saf, bozulmamış; hızlı yürünmüş, çabuk<br />
gidilmiş, koşulmuş.<br />
агайын (агайдтoн, агайдтaин, агаиккaм, агайдзынæн) | agayın | 1) hızlı gitmek, hızla<br />
gitmek, çok hızlı gitmek, hızlı yürümek, çabuk gitmek, çok hızlı gitmek, seğirtmek, kurşun gibi<br />
gitmek, çabuk geçmek, çok çabuk geçmek, koşmak, dörtnala gitmek, dörtnala koşuşturmak,<br />
dörtnala başlatmak, hareket etmek, acele etmek, acele ettirmek, yola çıkmak; 2) dokunmak,<br />
dokundurmak, el dokundurmak, ilişmek, el sürmek, ellemek, el değdirmek, değmek,<br />
değinmek, el sürmek, sürünmek, temas etmek, duygulandırmak, mütehassıs etmek,<br />
etkilemek, kaybetmek, koymak, yerleştirmek, sarf etmek, harcamak; okşamak, yapışmak,<br />
sataşmak, takılmak, tahriş etmek; цæф агайын | sæf agayın | yarayı tahriş etmek; 3)<br />
sinirlendirmek, sinirlenmek, kızdırmak, kızmak, asabını bozmak, öfkelendirmek,<br />
hiddetlendirmek, terslenmek, terslendirmek, şahlandırmak, gücendirmek, dalamak,<br />
parmaklamak; tedirgin etmek, hırslanmak; rahatsız etmek, sataşmak, gıcıklamak,<br />
endişelenmek, endişe vermek, endişelendirmek, meraklandırmak, meraklanmak,<br />
tırmalamak, korkmak, kaygılanmak, tasalanmak, rahatsız etmek, sıkmak, sıkıntı vermek;<br />
canını sıkmak, taciz etmek; 4) çapmak, silkeleyerek uyandırmak, yumurtlamak; çalıştırmak;<br />
dalgalandırmak, çalkandırmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, gocundurmak, karışıklık<br />
çıkarmak; 5) dağıtmak, tahriş etmek, harcamak, kullanmak, doğmuş olmak, peyda olmak,<br />
musallat olmak, şahit olmak, takılmak, görmek, öğrenmek, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />
агалиу кæнын | agaliu kænın | 1) bozmak, kötüleştirmek, tahrif etmek, yanlış anlatmak,<br />
soysuzlaştırmak, başka türlü göstermek, kötüleşmek, soysuzlaşmak, tahrif etmek,<br />
çirkinleştirmek, denşirmek, sakatlamak, tahrif etmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak; kalem<br />
oynatmak, kötüleştirmek, çirkinleştirmek, değiştirmek, tersine yapmak; 2) yanlış bir yola<br />
yöneltmek, yanlış bir yolla göndermek, hızlı yağma; başka türlü göstermek, yanlış anlatmak,<br />
tahrif etmek, 3) çabukça bozmak.<br />
агам кæнын | agam kænın | örtmek, kaplamak, sürmek, karşılamak, kapatmak, boğmak,<br />
bastırmak (ses, gürültü). покрыть налетом<br />
43
агам уæвын (уын) | agam uævın | örtünmek, örtülmek, çiçekle kaplamak; örtmek,<br />
kaplamak, sürmek, karşılamak, kapatmak, boğmak, bastırmak (ses, gürültü). покрыться<br />
налётом<br />
агаpц | аgаrs |<br />
агат (зынаргъ дуры мыггаг) | agat (jınarğ durı mıggag) | kıymetli bir taş, agat.<br />
агау | agau | dere, çukur, kazan gibi.<br />
агауыгъд | agauığd | zincirle asılmış ocak, asılı kazan, ocak-yuva kutsallığının temsili.<br />
агауындзæн | agauınzæn | kazan asacağı; şömine üzerinde özel kutsal kazan asacağı zincir.<br />
агæбæц-гæбæц кæнын | agæbæs-gæbæs kænın| kaçmak, savuşmak, sıvışmak, taşmak,<br />
atlayarak gitmek.<br />
агæбо кæнын | agæbo kænın| kucaklamak, kucağına almak, sarmak, sarılmak.<br />
агæвæpæн | agæværæn | kazan konan yer, kazan konan mahal, kazan konan mekân,<br />
kaynatma kabı yeri.<br />
агæвæpд | agæværd | kazan yerleştirme, kazan koyma, kazan ayarlama, kazan yükleme,<br />
kaynatma kabının yerleştirilmesi.<br />
агæдзæ кæнын | agæzæ kænın | beklemek, biraz beklemek, bel bağlamak, ummak,<br />
sabretmek, sabır göstermek, tahammül etmek, çekmek, sonraya bırakmak, ertelemek, tehir<br />
etmek, katlanmak, dayanmak, uğramak, maruz kalmak, çekmek.<br />
агæмæл кæнын | agæmæl kænın | kulaklarını dikmek, kulak kesilmek, kuşkulanmak, kulak<br />
kabartmak, kulaklar uyarmak.<br />
агæмбæpзæн | agæmæl kænın | kazan kapağı, kazan örtüsü.<br />
агæп-агæп кæнын, агæпп-агæпп кæнын | agæp-agæp kænın | 1) sık sık atlamak, aşmak,<br />
üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak, dışarı<br />
atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak, zıplamak,<br />
fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek, kurtulmak; çabuk<br />
geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla önünden<br />
geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka şekil<br />
almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından<br />
sokulmak, kesilmek, çevrilmek..<br />
агæп-гæп кæнын, агæпп-гæпп кæнын | agæp-gæp kænın | 1) sık sık ata çıkmak; atlamak,<br />
aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />
dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />
zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />
kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />
hızla önünden geçmek; 2) kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka<br />
şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından<br />
sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />
агæпгæнaг | agæpgænag | 1) atlatan, aşan, üzerinden atlatan, atlayıp geçtiren, aşağı<br />
atlatan, bir tarafa atlatan, öteye atlatan, dışarı atlatan; sıçratan, yerinden sıçratan, bir yana<br />
sıçratan, geri sıçratan, hoplatan, zıplatan, fırlatan; sektiren; düşürten, ayrılıp yere düşürten,<br />
yerinden oynayıp düşürten, kurtaran; çabuk geçirten, hızla geçirten, gelip geçirten, hızla<br />
geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen; 2) koşturan, uğratan, cıvıtan; 3) döndüren,<br />
dönüştüren, başka şekil aldıran, değiştiren, şekli değiştiren, değiştirten, ortaya çıkı verdiren;<br />
arasından sokuştan, kesişten, çevirten.<br />
агæпгæнæг (агæпгæнджытæ) | agæpgænæg | 1) atlayan, aşan, üzerinden atlayan, atlayıp<br />
geçen, aşağı atlayan, bir tarafa atlayan, öteye atlayan, dışarı atlayan; sıçrayan, yerinden<br />
sıçrayan, bir yana sıçrayan, geri sıçrayan, hoplayan, zıplayan, fırlayan; seken; düşen, ayrılıp<br />
44
yere düşen, yerinden oynayıp düşen, kurtulan; çabuk geçen, hızla geçen, gelip geçen, hızla<br />
geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen; 2) olan; kayan, kopan, uğrayan, çıvan; 3)<br />
dönen, dönüşen, başka şekil alan, değişen, şekli değişen, değiştiren, ortaya çıkıveren;<br />
sokulan, arasından sokulan, kesilen, çevrilen.<br />
агæпгæнæггaг | agæpgænæggag | 1) atlamalık, aşmalık, üzerinden atlamalık, atlayıp<br />
geçmelik, aşağı atlamalık, bir tarafa atlamalık, öteye atlamalık, dışarı atlamalık; sıçramalık,<br />
yerinden sıçramalık, bir yana sıçramalık, geri sıçramalık, hoplamalık, zıplamalık, fırlamalık;<br />
sekmelik; düşmelik, ayrılıp yere düşmelik, yerinden oynayıp düşmelik, kurtulmalık; çabuk<br />
geçmelik, hızla geçmelik, gelip geçmelik, hızla geçmelik, hızla gelip geçmelik, hızla önünden<br />
geçmelik; 2) olmalık; kaymalık, kopmalık, uğramalık, çıvmalık; 3) dönmelik, dönüşmelik,<br />
başka şekil almalık, değişmelik, şekli değişmelik, değiştirmelik, ortaya çıkıvermelik;<br />
sokulmalık, arasından sokulmalık, kesilmelik, çevrilmelik.<br />
агæпгæнæн | agæpgænæn | 1) atlanan, aşılan, üzerinden atlanan, atlayıp geçilen, aşağı<br />
atlanan, bir tarafa atlanan, öteye atlanan, dışarı atlanan; sıçranan, yerinden sıçranan, bir<br />
yana sıçranan, geri sıçranan, hoplanan, zıplanan, fırlanan; sekilen; düşülen, ayrılıp yere<br />
düşülen, yerinden oynayıp düşülen, kurtulan; çabuk geçilen, hızla geçilen, gelip geçilen, hızla<br />
geçilen, hızla gelip geçilen, hızla önünden geçilen; 2) olunan; kayılan, kopan, uğranan,<br />
çavılan; 3) dönülen, dönüşülen, başka şekil alınan, değişilen, şekli değişilen, değiştirilen,<br />
ortaya çıkıveren; sokulan, arasından sokulan, kesilen, çevrilen.<br />
агæпгæнгæ | agæpgængæ | 1) atlama, aşma, üzerinden atlama, atlayıp geçme, aşağı<br />
atlama, bir tarafa atlama, öteye atlama, dışarı atlama; sıçrama, yerinden sıçrama, bir yana<br />
sıçrama, geri sıçrama, hoplama, zıplama, fırlama; sekme; düşme, ayrılıp yere düşme,<br />
yerinden oynayıp düşme, kurtulma; çabuk geçme, hızla geçme, gelip geçme, hızla geçme,<br />
hızla gelip geçme, hızla önünden geçme; 2) olma; kayma, kopma, uğrama, çıvma; 3) dönme,<br />
dönüşme, başka şekil alma, değişme, şekli değişme, değiştirme, ortaya çıkıverme; sokulma,<br />
arasından sokulma, kesilme, çevrilme.<br />
агæпгæнгæйæ | agæpgængæyæ | 1) atlayarak, aşarak, üzerinden atlayarak, atlayıp<br />
geçerek, aşağı atlayarak, bir tarafa atlayarak, öteye atlayarak, dışarı atlayarak; sıçrayarak,<br />
yerinden sıçrayarak, bir yana sıçrayarak, geri sıçrayarak, hoplayarak, zıplayarak, fırlayarak;<br />
sekerek; düşerek, ayrılıp yere düşerek, yerinden oynayıp düşerek, kurtularak; çabuk geçerek,<br />
hızla geçerek, gelip geçerek, hızla geçerek, hızla gelip geçerek, hızla önünden geçerek; 2)<br />
olarak; kayarak, koparak, uğrayarak, çıvarak; 3) dönerek, dönüşerek, başka şekil alarak,<br />
değişerek, şekli değişerek, değiştirerek, ortaya çıkıvererek; sokularak, arasından sokularak,<br />
kesilerek, çevrilerek.<br />
агæпгæнинaг | agæpgæninag | 1) atlanacak, aşacak, üzerinden atlanacak, atlayıp geçecek,<br />
aşağı atlanacak, bir tarafa atlanacak, öteye atlanacak, dışarı atlanacak; sıçranacak, yerinden<br />
sıçranacak, bir yana sıçranacak, geri sıçranacak, hoplanacak, zıplanacak, fırlanacak; sekecek;<br />
düşecek, ayrılıp yere düşecek, yerinden oynayıp düşecek, kurtulacak; çabuk geçecek, hızla<br />
geçecek, gelip geçecek, hızla geçecek, hızla gelip geçecek, hızla önünden geçecek; 2) olacak;<br />
kayacak, kopacak, uğranacak, çıvacak; 3) dönecek, dönüşecek, başka şekil alacak, değişecek,<br />
şekli değişecek, değiştirecek, ortaya çıkıverecek; sokulacak, arasından sokulacak, kesilecek,<br />
çevrilecek.<br />
aгæпп кæнын, агæпп ласын | agæpp kænın, agæpp laşın | 1) atlar çıkmak, atlamak,<br />
aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />
dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />
zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />
kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />
45
hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />
başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />
arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />
агæпп ласын, aгæпп кæнын | agæpp laşın, agæpp kænın | 1) atlar çıkmak, atlamak,<br />
aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />
dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />
zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />
kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />
hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />
başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />
arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />
агæпп-агæпп кæнын, агæп-агæп кæнын | agæpp-agæpp kænın | 1) sık sık atlamak,<br />
aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />
dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />
zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />
kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />
hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />
başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />
arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek..<br />
агæпп-гæпп кæнын, агæп-гæп кæнын, | agæpp-gæpp kænın | 1) sık sık ata çıkmak;<br />
atlamak, aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye<br />
atlamak, dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak,<br />
hoplamak, zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp<br />
düşmek, kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip<br />
geçmek, hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek,<br />
dönüşmek, başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek;<br />
sokulmak, arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />
агæппæввoнг | agæppævvong | hazır pençe, atlamaya hazır olma, atlayıcı, atlayan,<br />
sıçrayıcı, sıçrayan, tamam, tamam olan, hazır. готовый к прыжку<br />
агæппытæ кæнын | agæppıtæ kænın | 1) sık sık atlamak, aşmak, üzerinden atlamak,<br />
atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak, dışarı atlamak; sıçramak,<br />
yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak, zıplamak, fırlamak; sekmek;<br />
düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek, kurtulmak; çabuk geçmek, hızla<br />
geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla önünden geçmek; 2) olmak;<br />
kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka şekil almak, değişmek,<br />
şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından sokulmak, kesilmek,<br />
çevrilmek.<br />
агæpax кæнын (ласын) | agærax kænın (laşın) | 1) kurşunlamak, kurşuna dizmek; ateş<br />
etmek, silah patlatmak, silah atmak, silah ateşlemek, ateşe tutmak, silahla vurmak, silahla<br />
atmak, silahla atıp bitirmek; 2) silahla öldürmek, silahla katletmek, silahla nallamak, silahla<br />
gebertmek, silahla mahvetmek; silahla ezmek, silahla kıymak, silahla bitirmek.<br />
агæpax ласын (кæнын) | agærax laşın (kænın) | 1) kurşunlamak, kurşuna dizmek; ateş<br />
etmek, silah patlatmak, silah atmak, silah ateşlemek, ateşe tutmak, silahla vurmak, silahla<br />
atmak, silahla atıp bitirmek; 2) silahla öldürmek, silahla katletmek, silahla nallamak, silahla<br />
gebertmek, silahla mahvetmek; silahla ezmek, silahla kıymak, silahla bitirmek.<br />
агæpaxгæнaг | agæraxgænag | 1) kurşunlatan, kurşuna dizdiren; ateş ettiren, silah<br />
patlatan, silah attıran, silah ateşleten, ateşe tutturan, silahla vurduran, silah attıran, silah atıp<br />
46
itirten; 2) silahla öldürten, silahla katlettiren, silahla nallatan, silahla geberten, silahla<br />
mahvettiren; silahla ezdiren, silahla kıydıran, silahla bitirten.<br />
агæpaxгæнæг (агæpaxгæнджытæ) | agæraxgænæg | 1) kurşunlayan, kurşuna dizen; ateş<br />
eden, silah patlatan, silah atan, silah ateşleyen, ateşe tutan, silahla vuran, silah atan, silah<br />
atıp bitiren; 2) silahla öldüren, silahla katleden, silahla nallayan, silahla geberten, silahla<br />
mahveden; silahla ezen, silahla kıyan, silahla bitiren.<br />
агæpaxгæнæггaг | agæraxgænæggag | 1) kurşunlamalık, kurşuna dizmelik; ateş etmelik,<br />
silah patlatmalık, silah atmalık, silah ateşlemelik, silahla ateşe tutmalık, silahla vurmalık,<br />
silahla atmalık, atıp bitirmelik; 2) silahla öldürmelik, silahla katletmelik, silahla nallamalık,<br />
silahla gebertmelik, silahla mahvetmelik; silahla ezmelik, silahla kıymalık, silahla bitirmelik.<br />
агæpaxгæнæн | agæraxgænæn | 1) kurşunlanan, kurşuna dizilen; ateş edilen, silah<br />
patlatılan, silah atılan, silah ateşlenen, ateşe tutulan, silahla vurulan, silah atılan, silahla atıp<br />
bitirilen; 2) silahla öldürülen, silahla katledilen, silahla nallanan, silahla gebertilen, silahla<br />
mahvedilen; silahla ezilen, silahla kıyılan, silahla bitirilen.<br />
агæpaxгæнгæ | agæraxgængæ | 1) kurşunlama, kurşuna dizme; ateş etme, silah patlatma,<br />
silah atma, silah ateşleme, ateşe tutma, silahla vurma, silahla atma, silahla atıp bitirme; 2)<br />
silahla öldürme, silahla katletme, silahla nallama, silahla gebertme, silahla mahvetme; silahla<br />
ezme, silahla kıyma, silahla bitirme.<br />
агæpaxгæнгæйæ | agæraxgængæyæ | 1) kurşunlayarak, kurşuna dizerek; ateş ederek, silah<br />
patlatarak, silah atarak, silah ateşleyerek, ateşe tutarak, silahla vurarak, silah atarak, silahla<br />
atıp bitirerek; 2) silahla öldürerek, silahla katlederek, silahla nallayarak, silahla geberterek,<br />
silahla mahvederek; silahla ezerek, silahla kıyarak, silahla bitirerek.<br />
агæpaxгæнинaг (агæpaxгæнинæгтæ) | agæraxgæninag | 1) kurşunlanacak, kurşuna<br />
dizecek; ateş edecek, silah patlatacak, silah atacak, silah ateşlenecek, ateşe tutacak, silahla<br />
vuracak, atacak, silahla atıp bitirecek; 2) silahla öldürecek, silahla katledecek, silahla<br />
nallanacak, silahla gebertecek, silahla mahvedecek; silahla ezecek, silahla kıyacak, silahla<br />
bitirecek.<br />
агæp-гæp кæнын | agær-gær kænın | otomatik ateşleme, arka arkaya ateşleme.<br />
агæpз уæвын (уын) | agærj uævın | 1) zincir; katar; 2) uzatılmak, devam etmek, koşullara<br />
devam etmek, genişlemek, açılmak, elastikiyetini kayıp etmek, burkulmak, incinmek,<br />
yayılmak, serilmek, serilip serpilmek, uzamak, sürmek, süregelmek, uzun sürmek.<br />
агбын | agbın | özel halka, özel kasnak, mahsus kasnak, büyük bir pot koymak.<br />
специальный обруч, на который ставится большой котёл<br />
аггæл | aggæl | aşçı.<br />
агглютинативон | agglyutinativon | bitişimli, iltisakî; агглютинативон æвзæгтæ |<br />
agglyutinativon ævjægtæ | bitişimli lisanlar, iltisakî diller.<br />
агглютинаци | agglyutinasi | bitişim, birikişime.<br />
агдap | agdar | bekleyen, bekçi, bağlı.<br />
агент (æвджидæй архайæг) | agyent (ævcidæy arxayæg) | acente, temsil, vasıta, araç,<br />
etken, ajan, ajan şebekesi, casus; фæдзæхстады агент | fæzæxştadı agyent | sigortacı,<br />
sigorta ajanı; сусæг агент | şuşæg agyent | gizli ajan.<br />
агентад | agyentad | acente, temsilci, ajan, ajans, ajanlık, vasıta, aracı; телеграфон<br />
агентад | tyelyegrafon agyentad | telgraf ajansı; агентад xабæртæ | agyentad xabærtæ |<br />
ajans haberleri, ajanslar.<br />
агентурам | agyenturam | ajan şebekesi, gizli istihbarat servisi, ajanlık.<br />
агентурæ | agyenturæ | acente, temsilci, ajan, vasıta, aracı; фæсарæйнаг агентурæ |<br />
fæşaræynag agyenturæ | dış acente, yabancı ajansı.<br />
47
агентурон | agyenturon | gizli-hizmet.<br />
агино-гино кæнын | agino-gino kænın | sevmek, okşamak. приласкать, приголубить<br />
агисæн | agişæn | anlama, sarılma, tutunma, yapışma, yakalama; fırın çatal.<br />
агитатор, агитацигæнæг | agitator, agitasigænæg | propagandacı, yayma, propaganda,<br />
tanıtım.<br />
агитаци (разæнгардгæнæг ныхас адæммæ) | agitasi (rajængard gænæg nıxaş adæmmæ)<br />
| ajitasyon, çırpıntı, kışkırtma, propaganda, yayma, tanıtım, lobi.<br />
агитаци кæнын | agitasi kænın | kışkırtmak, yaymak, propaganda yapmak, tanıtmak,<br />
inandırmak, kandırmak, lobi yapmak yaygara koparmak, kamuoyunu kışkırtmak, sallamak,<br />
çalkalamak, üzmek, acı vermek.<br />
агитацигæнaг | agitasigænag | 1. karıştırtan, kışkırtma yaptıran, lobi yaptıran; 2. çırpıntı<br />
yaptıran, propagandacı, propaganda yaptıran, propaganda yaydıran.<br />
агитацигæнæг (агитацигæнджытæ) | agitasigænæg | 1. karıştırıcı, kışkırtma yapan, lobi<br />
yapan; 2. çırpıntı yapan, propagandacı, propaganda yapan, propaganda yayan.<br />
агитацигæнæггaг | agitasigænæggag | 1. kışkırtmalık; 2. propagandacılık, propaganda<br />
yapanlık, propaganda yapmalık, propaganda yayanlık, inandırmalık, kandırmalık, lobi<br />
yapmalık.<br />
агитацигæнæн | agitasigænæn | 1. kışkırtılan; 2. propaganda yapılan, inandırılan,<br />
kandırılan, lobi yapılan.<br />
агитацигæнæндон (агитацигæнæндæттæ) | agitasigænændon | 1. kışkırtma yeri; 2.<br />
propaganda yeri, propaganda yapan yer, propaganda yayan yer.<br />
агитацигæнинaг (агитацигæнинæгтæ) | agitasigæninag | 1. kışkırtacak, kışkırtma<br />
yapılacak; 2. propaganda yapılacak, propaganda yayacak, inandıracak, kandıracak, lobi<br />
yapacak.<br />
агитацигонд | agitasigond | ajitasyonculuk, kışkırtmacılık, yaymacılık, propagandacılık,<br />
tanıtmacılık.<br />
агитацион | agitasion | ajitasyon, kışkırtmaca, yaymaca, propaganda, tanıtmaca.<br />
aгитацион-дзыллон | agitasion-zıllon | ajitasyon, kışkırtma, çırpıntı, kütle-üzüntü;<br />
агитацион-дзыллон куыст | agitasion-zıllon kuışt | ajitasyon - muazzam bir eser; kışkırtma<br />
toplum işi, çırpıntı halk işi, ajitasyon-dev iş; kütle-işi.<br />
агитpбигадæ | аgitpbigаdæ |<br />
агитдзыллон | agitzıllon | kütle-üzüntü; kalabalık heyecan, toplum acısı, yurttaş üzüntüsü,<br />
halk kışkırtması, toplum tahriki; агитдзыллон куыст | agitzıllon kuışt | kütle-üzüntü işi,<br />
kalabalık heyecan çalışması.<br />
агиткампани | agitkampani | kampanya yapma.<br />
агитколлектив | agitkollyektiv | propaganda merkezi, dernek evi.<br />
агитпункт | agitpunkt | propaganda merkezi.<br />
агкæл | agkæl | aşçı, kazana bakan aşçı.<br />
аглa-дoглa (xъaзт) | agla-dogla | oyun.<br />
агломерат | aglomyerat | yığıl, ezilgen yığışım, aglomerat.<br />
агони кæнын | agoni kænın | şiddetli acı vermek, aşırı ıstırap vermek, sancı yapmak.<br />
аграрон (хъæууон хæдзарады фарстатимæ баст) | agraron (xhæuuon xæzaradı<br />
farştatimæ başt) | tarım, tarımsal, tarıma ilişkin, zirai, zirai toprak, ziraat; аграрон<br />
политика | agraron politika | tarımsal politika; аграрон фарста | agraron farşta | tarımsal<br />
sorunlar.<br />
агрегат | agryegat | makineler takımı, birim, ünite, parça, eşya, takım, birleştirme, agrega.<br />
агрегатджын, агрегатон | agryegatcın, agryegaton | ünite, ünitesel, modüler.<br />
48
агрегатон, агрегатджын | agryegaton, agryegatcın | ünite, ünitesel, modüler.<br />
агресси | agryeşşi | agresif, saldırganlık, saldırgan, saldırı, tecavüz, nedensiz kavga, çatışma,<br />
yırtıcı, girişken.<br />
агрессивон | agryeşşivon | saldırgan, kavgacı, girişken, atılgan, müteaddit, mütecaviz,<br />
tecavüzü.<br />
агрессивондзинад | agryeşşivonzinad | saldırganlık, kavgacı kişilik, atılganlık.<br />
агрессион | agryeşşion | saldırganlık, kavgacı kişilik, atılganlık.<br />
агрессор | agryeşşor | saldırgan, saldıran, saldırıcı, kavgacı, mütecaviz.<br />
агрикультурæ | аgrikulhturæ | tarım kültürü.<br />
агробиолог | agrobiolog | agrobiyoloji.<br />
агробиологи | agrobiologi | agrobiyoloji; мичуринон агробиологи | miçurinon<br />
agrobiologi | agrobiyoloji.<br />
агробиологион | agrobiologon | agrobiyolojik; агробиологион станцæ | agrobiologon<br />
ştansæ | agrobiyolojik istasyon.<br />
агрогорæт, агросахар | аgrogoræt | tarım mühendisi, agronom. авиаматка, агрогород.<br />
агросахар, агрогорæт | аgroşaxar | tarım mühendisi, agronom. авиаматка, агрогород.<br />
агрозоотехникон | agrojootyexnikon | zirai hayvancılık tekniği.<br />
агромелиоративон | agromyeliorativon | geliştirmeyi indir.<br />
агрометeoрoлоги | agromyeyeorologi | ziraatçı, çiftçi.<br />
агромелиораци | agromyeliorasi | ziraatçı, çiftçi, arazi ıslahı.<br />
агроном | agronom | agronom, tarım uzmanı, tarım mühendisi, tarımcı, ergonomik, tarım<br />
kültürü, zirai kültür.<br />
агрономи (зæхкуысты зонад) | agronomi (jæxkuıştı jonad) | tarım bilimi, bilimsel tarım,<br />
ziraatçı, çiftçi.<br />
агрономион | agronomion | ergonomik, ziraatçı, çiftçi.<br />
агротехаxyыpад | аgrotyexаxuırаd |<br />
агротехник | agrotyexnik | ziraat teknisyeni, tarım teknisyeni.<br />
агротехникæ (зæхкуысты техникæ) | agrotyexnikæ (jæxkuıştı tyeknikæ) | tarım teknisyeni,<br />
teknik tarım uzmanı, tarım tekniği, ziraat tekniği, zirai teknik.<br />
агротехникон | agrotyexnikon | tarım tekniği, ziraat tekniği, zirai teknik; агротехникон<br />
ахуыртæ | agrotyexnikon axuırtæ | tarım eğitimi, tarım tekniği öğrenme.<br />
агрофизикæ | agrofijikæ | zirai fizik, agrofizika.<br />
агрофизикoн | agrofijikon | zirai fizik.<br />
агрохими | agroximi | zirai kimya.<br />
агрохимиoн | agroximi | zirai kimya.<br />
агуайæн | аguаyæn |<br />
агуaт | aguat | 1) kazan için yer çukur kazma; kazan için zemin depresyonu; 2) kazan<br />
kapasitesi, kazan sığımı, kazan hacım, istiabı.<br />
агубыр кæнын | agubır kænın | eğilmek, kamburlaştırmak.<br />
агубыр уæвын (уын) | agubır uævın | eğilmek, kambur olmak.<br />
агудзел кæнын | aguzyel kænın | sırtla taşımak, arka üzerinde taşımak, ardı ile tartmak.<br />
взвалить на спину, унести на спине<br />
агудзи кæнын, агудзицц кæнын| aguzi kænın | ihtiyatla görünmek, yalın gözükmek,<br />
ihtiyatlı çıkmak, kendini sarkıtmak.<br />
агудзицц кæнын, агудзи кæнын | aguziss kænın | ihtiyatla görünmek, yalın gözükmek,<br />
ihtiyatlı çıkmak, kendini sarkıtmak.<br />
49
агуйaн | aguyan | 1) nicelik; kemiyet, miktar, sayı; 2) yaklaşık olarak dokuz litre kapasitede<br />
bir sürahi.<br />
агуппaр уæвын (уын) | aguppar uævın | toplanmak, toplaşmak, yığışmak, birikmek,<br />
irkilmek, büzülmek, niyet etmek, karar vermek, grubu toplamak, grup monteleşmek.<br />
агурaг | agurag | 1.1) baktıran, bulduran, aratan, arayıcı, aramacı, arama; isteten, arzu<br />
ettiren, arzulatan; 2) talep ettiren; gerektirten, talip yapan; 2.1) seçici yapan, arayıcı, bulucu;<br />
2) başvurduran kişi, isteten, dilenci, dilekçi, müracaatçı; 3) gözcü istihbarat ajanı, keşifçi,<br />
istihbarat görevlisi; 4) damat, güvey, nişanlı, yavuklu, sözlü.<br />
агурæг (агурджытæ) | aguræg | 1.1) arayan, arayıcı, aramacı, arama; bakan, bulan,<br />
isteyen, arzu eden, arzulayan; агурæг куыдз | aguræg kuız | arama köpeği, polis köpeği,<br />
hafiye köpek; 2) talep eden; gerektiren, talip; 2.1) seçici, arayıcı, bulucu; 2) başvuran kişi,<br />
isteyen, dilenci, dilekçi, müracaatçı; 3) gözcü istihbarat ajanı, keşifçi, istihbarat görevlisi; 4)<br />
damat, güvey, nişanlı, yavuklu, sözlü.<br />
aгуpæггaг (агурæггæгтæ) | aguræggag | bulmak için ödül, izlemelik, aratmalık, aramalar<br />
için ödeme, arayıcılık, arama payı, arama komisyonu, seçici ücreti.<br />
агурæн | aguræg | 1.1) bakılan, bulunan; aranılan, aranan, arayıcı, aramacı, arama; istenen,<br />
arzu edilen, arzulanan; 2) talep edilen; 2.1) seçilen; 2) başvurulan; 3) gözlenen.<br />
агуpгæ (агуpджытæ) | agurgæ | 1) arama, aranan, keşfedilen; bakma, bulma, istenen,<br />
istenme, istenilen, arzu edilen arzulama, arzu edilme; sevime; hoş görünen; 2) sevgili, aziz,<br />
değerli, kıymetli, önemli, mühim, pahalı, nazlı; yolda, yolda giderken, yol boyunca, yoluna<br />
devam eden, kendi yolundan yürüyen, yürürken; агургæ æмæ æнæаргæ уазæг | agurgæ<br />
æmæ ænæargæ uajæg | değerli konuk; hoş karşılanan konuk; istenen fakat bulunmayan<br />
konuk; агургæ æмæ æнæаргæ дзаума | agurgæ æmæ ænæargæ zauma | değerli bir şey,<br />
istenen fakat bulunmayan malzeme.<br />
агуpгæ-агуpын | аgurgæ-аgurın | 1.1) arayarak bulmak, arayarak aramak, arzulayarak<br />
aramak, aramak, arayıp bulmak, arama yapmak, aranmak, aratmak, bulmak, istemek,<br />
söylemek, dilemek, dilenmek, dilenerek geçinmek, arzu etmek, temenni etmek, rica etmek,<br />
elde etmek, ele geçirmek, araştırmak, keşfetmek, keşif yapmak, açıklamak, muvaffak olmak,<br />
dava açmak; 2) başarmak; can atmak, peşinde koşmak, peşinde olmak, ulaşmak; 3) talep<br />
etmek; toplamak; sormak; verdirmek, getirtmek, gerektirmek, celp etmek, ödetmek, tahsil<br />
etmek, ceza vermek, yakalamak, davet etmek, çağırmak; 4) meydana çıkarmak, elde etmeğe<br />
çalışmak, ele geçirmeye çalışmak, peşinde olmak, peşinde koşmak, dava açmak, fırsat<br />
kollamak, öğrenmek, sezmek, duymak, açıklamak, yalvarmak, sormak, icap ettirmek,<br />
gerektirmek, gerekmek, lazım olmak, imrenmek, özlemek.<br />
агуpгæйæ | agurgæyæ | 1.1) arayarak, arama yaparak, aranarak, aratarak, bularak, arayıp<br />
bularak, isteyerek, söyleyerek, dileyerek, dilenerek, arzulayarak, arzu ederek, temenni<br />
ederek, rica ederek, elde ederek, ele geçirerek, araştırarak, keşfederek, keşif yaparak,<br />
açıklayarak, muvaffak olarak, dava açarak; 2) başararak; can atarak, peşinde koşarak, peşinde<br />
olarak, ulaşarak; 3) talep ederek; toplayarak; sorarak; verdirerek, getirterek, gerektirerek,<br />
celp ederek, ödeterek, tahsil ederek, ceza vererek, yakalayarak, davet ederek, çağırarak; 4)<br />
meydana çıkararak, elde etmeğe çalışarak, ele geçirmeye çalışarak, peşinde olarak, peşinde<br />
koşarak, dava açarak, fırsat kollayarak, öğrenerek, sezerek, duyarak, açıklayarak, yalvararak,<br />
sorarak, icap ettirerek, gerektirerek, gerekerek, lazım olarak, imrenerek, özleyerek.<br />
агуpинaг (агуpинæгтæ) | agurinag | 1.1) aranacak, arama yapacak, aranacak, aratacak,<br />
araştırılacak, bulacak, arayıp bulacak, bulunulacak, buldurulacak, isteyecek, söylenecek,<br />
dilenecek, dilenecek, arzulanacak, arzu edecek, temenni edecek, rica edecek, elde edecek,<br />
ele geçirecek, araştıracak, keşfedecek, keşfedilecek, keşif yapacak, açıklanacak, muvaffak<br />
50
olacak, dava açacak; 2) başaracak; can atacak, peşinde koşacak, peşinde olacak, ulaşacak; 3)<br />
talep edecek; toplanacak; soracak; verdirecek, getirterek, gerektirerek, celp ederek,<br />
ödeterek, tahsil ederek, ceza vererek, yakalayarak, davet edecek, çağıracak; 4) meydana<br />
çıkaracak, elde etmeğe çalışacak, ele geçirmeye çalışacak, peşinde olacak, peşinde koşacak,<br />
dava açacak, fırsat kollanacak, öğrenecek, sezecek, duyacak, açıklanacak, yalvaracak,<br />
soracak, icap ettirecek, gerektirecek, gerekecek, lazım olacak, imrenecek, özleyecek;<br />
агуринаг нымæц | agurinag nımæs | aranacak numara; gerekecek sayı.<br />
агуpын (агуpтoн, агуpдтaин, агуpдзынæн) | agurın | 1.1) aramak, arama yapmak,<br />
aranmak, aratmak, bulmak, arayıp bulmak, istemek, söylemek, dilemek, dilenmek, dilenerek<br />
geçinmek, arzu etmek, temenni etmek, rica etmek, elde etmek, ele geçirmek, araştırmak,<br />
keşfetmek, keşif yapmak, açıklamak, muvaffak olmak, dava açmak; 2) başarmak; can atmak,<br />
peşinde koşmak, peşinde olmak, ulaşmak; 3) talep etmek; toplamak; sormak; verdirmek,<br />
getirtmek, gerektirmek, celp etmek, ödetmek, tahsil etmek, ceza vermek, yakalamak, davet<br />
etmek, çağırmak; 4) meydana çıkarmak, elde etmeğe çalışmak, ele geçirmeye çalışmak,<br />
peşinde olmak, peşinde koşmak, dava açmak, fırsat kollamak, öğrenmek, sezmek, duymak,<br />
açıklamak, yalvarmak, sormak, icap ettirmek, gerektirmek, gerekmek, lazım olmak,<br />
imrenmek, özlemek; цы мæ агурыс? | sı mæ agurış? | benden ne istiyorsun? ам цы<br />
агурыс? | am sı agurış? | burada ne arıyorsun?; гурынтæ байдайын | agurıntæ baydayın<br />
| aramalara başlamak.<br />
агутoн | aguton | saban; агутoн кæнын | aguton kænın | iz açmak, sapan izi açmak, evlek<br />
açmak, yol açmak.<br />
агуыбыр кæнын | aguıbır kænın | eğmek, eğinmek, eğilmek, eğdirmek, baş eğdirmek, baş<br />
eğmek, yatırmak, yatıştırmak, indirmek, meylettirmek, kendi tarafına çekmek, yatırmak,<br />
yatıştırmak, kandırmak, kamburlaşmak.<br />
агуыбыр уæвын (уын) | aguıbır uævın | eğilmek, eğinmek, eğinmek, baş eğmek, boyun<br />
eğmek, yatmak, meyletmek, çekimli olmak, beli çökmek, kamburlaşmak, kaykılmak.<br />
агуыбыргæнæг (агуыбыргæнджытæ) | aguıbırgænæg | eğen, eğinen, eğilen, eğdiren, baş<br />
eğdiren, baş eğen, yatıran, yatıştıran, indiren, meylettiren, kendi tarafına çeken, yatıran,<br />
yatıştıran, kandıran, kamburlaşan.<br />
агуыбыргæнгæ | aguıbırgængæ | eğme, eğinme, eğilme, eğdirme, baş eğdirme, baş eğme,<br />
yatırma, yatıştırma, indirme, meylettirme, kendi tarafına çekme, yatırma, yatıştırma,<br />
kandırma, kamburlaşma.<br />
агуыбыргæнгæйæ | aguıbırgængæyæ | eğerek, eğinerek, eğilerek, eğdirerek, baş<br />
eğdirerek, baş eğerek, yatırarak, yatıştırarak, indirerek, meylettirerek, kendi tarafına çekerek,<br />
yatırarak, yatıştırarak, kandırarak, kamburlaşarak.<br />
агуыбыргæнинaг | aguıbırgæninag | eğecek, eğinecek, eğilecek, eğdirecek, baş eğdirecek,<br />
baş eğecek, yatıracak, yatıştıracak, indirecek, meylettirecek, kendi tarafına çekecek,<br />
yatıracak, yatıştıracak, kandıracak, kamburlaşacak.<br />
агуывзæ | aguvjæ | bardak, cam bardak; арахънуазæн агуывзæ | araqnuajæn aguvjæ |<br />
içki bardağı; цайцымæн агуывзæ | saysımæn aguvjæ | çay bardağı, küçük bardak.<br />
агуыйан | аguıyаn |<br />
агуылф | aguılf | döküm, inme, gidim, gerileme, çekme, yanardöner parıltı, çalmak; dışarı<br />
akış; çekme, boşaltma, pompalama; агуылф кæнын | aguılf kænın | arkada acele ettirmek,<br />
çekmek, çekilmek, çekilivermek, boşaltmak, pompalamak.<br />
агуым-гуым кæнын | aguıpgænæg kænın | побормотать, погудеть<br />
агуыпгæнæг (агуыпгæнджытæ) | aguıpgænæg | 1) çarpan, çarptıran; şırak diye kapayan,<br />
şırak diye kapatan, küt diye kapayan, küt diye kapatan, çat diye kapayan, çat diye kapatan 2)<br />
51
vuran; gürültüyle kapayan, gürültüyle kapatan, çarpan 3) öldüren, vurarak öldüren, içkiyi bir<br />
kerede birden içen, fon dip içen.<br />
агуыпп кæнын | aguıpp kænın| 1) çarpmak, ellerini çırpmak, çırpmak, gürültüyle kapamak,<br />
şırak diye kapamak, küt diye kapamak, küt diye kapanmak, çat diye kapamak; 2) vurmak;<br />
basmak, doldurmak; 3) öldürmek, vurarak öldürmek, gebertmek, kıymak, katletmek,<br />
mahvetmek, nallamak, içkiyi bir kerede birden içmek, fon dip içmek.<br />
агуыппæг кæнын | aguıppæg kænın | sersemletmek, şaşırtmak, şaşkına çevirmek, akıl<br />
durdurmak.<br />
агуыппæг уæвын (уын) | aguıppæg uævın | sersemletilmek; dilsiz olmak, mahcup olmak<br />
dilsiz kalmak, uyuşmak, karıncalanmak, lal kalmak, dili tutulmak, dilsiz kalmak, keçeleşmek.<br />
агуыр (цавæрдæр тыхгæнæг адæмыхатт Нарты кадджыты) | аguır | Nart efsane<br />
hikâyelerinde kişi adı; агуыры æфсад | аguırı æfşаd | Аguır’un sürüsü; Аguır’un ordusu.<br />
агуыр-гуыр кæнын | aguır-guır kænın | 1) söylenmek, memnuniyetsiz olmak, mırıldanmak;<br />
2) akın etmek, akıvermek, doluvermek, boşalmak, boşanmak; acele ettirmek, hürya etmek.<br />
агуыргъахъ уæвын (уын) | aguırğaq uævın | dengesiz olmak; kaşlarını çatmak.<br />
агуырд (агуырдтытæ) | aguırd | 1. bulunan, bulunmuş, bulunmuş olan, aranıp bulunmuş;<br />
2. arama, aramalar, aranmış, araştırma, araştırmacı.<br />
агуыри | aguri | tuğla, kerpiç, kiremit.<br />
агуыригæнæг | agurigænæg | tuğla yapan, tuğla döken, tuğla üretici, kerpiç fabrikacı,<br />
kerpiç imalatçı, kiremit fabrikatörü.<br />
агуыригæнæн | agurigænæn | tuğla harmanı yapma, kerpiç harmanı yapma, tuğla kaplama<br />
yapma; kırmızımsı kestane rengi<br />
агуыридуp | aguridur | tuğla, kerpiç, kiremit, briket, kalıp.<br />
агуыридуpгæнæг (агуыридуpгæнджытæ) | aguridurgænæg | tuğla yapan, tuğla döken,<br />
kerpiç yapan, kerpiç döken.<br />
агуыридуpгæнæн | aguridurgænæn | tuğla imalatı yapma, kerpiç harmanı yapma, tuğla<br />
kaplama; kırmızımsı kestane rengi üretme; агуыридургæнæн завод | aguridurgænæn<br />
javod | tuğla fabrikası.<br />
агуырт-агуырт кæнын, агуыртт-гуыртт кæнын | aguırt-aguırt kænın | çiğnemek,<br />
eskitmek, ayakla vurmak, basmak, ayaklarının altına almak, ezmek, çalmak, devirmek.<br />
агуыртт-гуыртт кæнын, агуырт-агуырт кæнын | aguırtt-aguırtt kænın | çiğnemek,<br />
eskitmek, ayakla vurmak, basmak, ayaklarının altına almak, ezmek, çalmak, devirmek.<br />
агуырысхо кæнын | aguırışxo kænın | şüphelendirmek, şüphe ettirmek, şüpheye<br />
düşürmek, tereddüt ettirmek.<br />
агуырысхо уæвын (уын) | aguırışxo uævın | şüphelenmek, şüphe etmek, şüpheye düşmek,<br />
şüpheli olmak, şüpheye düşmek, tereddüt etmek.<br />
агуыccи кæнын | aguışşi kænın | uyumak, biraz uyumak, uykuya dalmak, biraz kestirmek.<br />
агxaфæн | agxafæn | kazan kazıyıcı, kazan temizleyen.<br />
агыбар-губур кæнын, агыбaр-гыбыр кæнын | agıbar-gubır kænın | 1) gürlemek,<br />
gürüldemek, tangırdamak, patırdamak, patlamak; gürültü çıkarmak, rahatsız edici ses<br />
çıkarmak; 2) gürültüyle taşınmak, kükremek; ateşli gürültü çıkarmak, çatışmak.<br />
агыбар-гыбур кæнын, агыбaр-губыр кæнын | agıbar-gıbır kænın | 1) gürlemek,<br />
gürüldemek, tangırdamak, patırdamak, patlamak; gürültü çıkarmak, rahatsız edici ses<br />
çıkarmak; 2) gürültüyle taşınmak, kükremek; ateşli gürültü çıkarmak, çatışmak.<br />
агыццыл уæвын (уын) | agıssıl uævın | ) azalmak, azaltmak, eksilmek, küçülmek;<br />
indirilmek 2) küçük olmak, küçülmek, küçük yapmak, ufalmak, kısılmak, hafiflemek.<br />
агъa | ağa | ha!, ya!, aha! şimdi anladım, aha şaşırma, sürpriz ha<br />
52
агъæц | ağæs | bekle, bekleme, sabret, sabır göster, katlan, tahammül et, dayan, çek,<br />
tolere.<br />
агъæцa | ağæsa | bekleme, sabretme, sabır gösterme, katlanma, tahammül etme,<br />
dayanma, çekme, tolere.<br />
гъæцын | ağæsın | beklemek, sabretmek, sabır göstermek, katlanmak, tahammül etmek,<br />
dayanmak, çekmek, tolere etmek.<br />
агъд (æгъдтæ) | ağd | 1) kalça, uyluk, fahiz, femur; 2) but, sağrı; агъд син кæнын | ağd<br />
şin kænın | kalça; агъды сæр | ağdı şær | kalça başı, femur başı; агъды фыд | ağdı fıd |<br />
sağrı eti; kalça eti; агъды стæг | ağdı ştæg | uyluk kemiği, kalça kemiği.<br />
агъдpæбын | ağdræbın | kasık, apış, kısık, mağ ben.<br />
агъдpæбыны | ağdræbını | kasıkta, apışta, kısıkta, mağ bende.<br />
агълa | ağla | hızlı hızlı konuşma, yanıltmaç.<br />
агъoммæ | ağommæ | kadar, değin, ne kadar da, önce, vaktinden önce, daha önce,<br />
önceleri, önceden, daha önceden, evvel, daha evvel, bir an evvel, daha erken, bir zamanlar,<br />
eskiden; мах дæ агъоммæ дæр ам уыдыстæм | max dæ ağommæ dær am udıştæm | biz<br />
senden öncede burada idik.<br />
агъуал | ağual | töre, örf, görenek, düzen; âdet, alışkanlık, alışkı, tabiat, yapıla geliş;<br />
düzenlik, düzgünlük, çekidüzen; nizam, intizam, sıra, siyak, dizgi; usul, yol; tür.<br />
агъуд | ağud | 1) 1) örtü; kaplama, kılıf, gömlek, mahfaza, kapak; 2) koruncak, zarf, dolap; 3)<br />
zırh, zırh gömleği, koruyucu, korunma, cebe; 4) çevre, zar, dış yüz, kabuk, kalıp, kapçık,<br />
vitellüs; 5) kışır; 6) tabanca kılıfı; bağ, fişek bağı, şarjör, kubur, kuburluk; 7) sahip, olay; 8)<br />
gocuk, gışa, gılaf, gamt.<br />
агъудджын | ağudcın | kapağı olan, koruncaklı, mahfazalı, kılıflı, kabuklu, zarflı, dolaplı,<br />
kutulu; zırhlı, cebeli, gamtlı.<br />
агъуийын | ağuiyın | 1) alışmak, alıştırılmak, dadanmak, hep gelmek, hep gitmek, adet<br />
edinmek, ısınmak; 2) kaprisli olmak, kapris yapmak; sızlanmak, ağlamak, huysuzluğu tutmak,<br />
nazlanmak; 3) öfkelenmek, öfkelendirmek, kudurmak, gaddarlık etmek, alıp yürümek,<br />
kavurmak; 4) yapıştırmak, yapışmak, sıkıntı vermek, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkılmak,<br />
sarkıntılık yapmak, sarkıntılık etmek, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak,<br />
muzipleşmek, bıkmak, bıktırmak, usanç getirmek, canını sıkmak, şişirmek.<br />
агъуыд | ağuıd | 1. kapris, kaprisli, kapris yapmak, beğenmezlik, naz, nazlanmak; huysuzluk,<br />
huysuzluğu tutmak, çöp atlamaz, mızmız, titiz, mızmız, titiz; geçici istek, arzu, heves, naz,<br />
keyif, çöp atlamaz, yanaz, celgeç; 2.1) acayip azgın, gaddar, hunhar, canavar, yırtıcı, şiddetli,<br />
kudurmuş, per, jiyan; 2) çok kızgın; öfkeli; pek sert, azgın, azmış, yırtıcı, gaddar, gaddarca,<br />
merhametsiz, acımasız, korkunç, kuduz, kuduruk, kudurmuş, gözü kararmış, gözü dönmüş,<br />
müthiş, mütehevvir 3) deli; azılı kuduz, kudurgan, çılgınca, müthiş, taşkın, агъуыд уæвын<br />
(уын) | ağuıd uævın | kaprisli olmak, acayip olmak, ateşli olmak, öfkeli olmak; çok kızgın,<br />
öfkelendirmek; geçici istemek, heveslenmek, arzulamak, nazlanmak, keyiflenmek, azılı<br />
olmak, azgın olmak, yırtıcı olmak, gaddar olmak, gaddarca yapmak, merhametsiz olmak,<br />
acımasız olmak, pek sert olmak, korkunç olmak, kızgın olmak, müthiş olmak, mütehevvir<br />
olmak; агъуыд куыдз | ağuıd kuız | kuduz köpek, kudurmuş köpek, deli it.<br />
агъуыддзинад | ağuıdzinad | taşkın öfkelilik, kuduzluk, kızgınlık, kuduruk, kudurmuşluk,<br />
azgınlık, çok kızgınlık, gözü kararmışlık, gözü dönmüşlük.<br />
агъуыйын | ağuıyın | 1) alışmak, alıştırılmak, dadanmak, hep gelmek, hep gitmek,<br />
öğrenmek, adet edinmek, ısınmak; 2) kaprisli olmak, kapris yapmak; sızlanmak, ağlamak,<br />
huysuzluğu tutmak, hırçınlaşmak, nazlanmak, naz etmek, titiz davranmak, titizlenmek,<br />
tebelleş olmak, yapışmak, musallat olmak, kancayı atmak, katılmak; 3) öfkelenmek,<br />
53
öfkelendirmek, kudurmak, gaddarlık etmek, alıp yürümek, kavurmak; 4) yapıştırmak,<br />
yapışmak, sıkıntı vermek, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkılmak, sarkıntılık yapmak, sarkıntılık<br />
etmek, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, muzipleşmek, bıkmak, bıktırmak,<br />
usanmak, usanç getirmek, usanç vermek, bezmek, gına getirmek, can sıkmak, canını s ıkmak,<br />
canından bezdirmek, kanıksamak, kabak tadı vermek, şişirmek.<br />
агъуындæг | ağuındæg | çatı kaplama yapan; çatı ustası.<br />
агъуынди кæнын | ağuındi kænın | salmak, saldırtmak, fitlemek, kışkırtmak; tahrik etmek,<br />
teşvik etmek, fitlemek, parmaklamak; heyecanlandırmak, telaşa düşürmek, ateşlendirmek.<br />
агъуындын | ağuındın | örtmek, haşlamak, kaplamak, azarlamak, haşlamak, üstüne örtü<br />
koymak, kaplamak, örtmek, gizlemek örtmek, üstüne örtü koymak, kaplamak (ev, inşa).<br />
агъуыст (агъуыстытæ) | ağuışt | 1. bina, yapı, ev, konut, örek, apartman, mesken, bark,<br />
han, ocak; hane, han, soy, hanedan, aile; yurt, kurma, yapma, yapı, inşa, izbe, baraka;<br />
yatırma, koyma, oda, lokal, yer yurt, ziyaret, barınak, ahşap kulübe, kışlada oturma, öncül;<br />
kuruluş, bünye, teşekkül, sükna; 2. örtülen, örtü, örtülü, örtülmüş, örtülü, kapalı, perdeli<br />
kapalı, üstü örtülü, üstü kapalı (ev, inşa); агъуысты бын | ağuıştı bın | zemin; örtünün altı,<br />
binanın altı; агъуысты cæp | ağuıştı şær | dam, çatı, örtünün üstü, binanın üstü, sakaf.<br />
агъыркы | ağırkı | biber, fülfül. перец стручковый<br />
ад I | ad | tat; tadım, lezzet, tat duyusu, lezzet, çeşni, yeme, içim, zevk, beğeni, heves, mide,<br />
merak, tarz; мады ад дзы федтон | madı ad zı fyedton | anne tadı aldım; ад раттын | ad<br />
rattın | zevk vermek, neşe getirmek, haz vermek, keyif vermek; tat vermek, tatlı yapmak,<br />
lezzet vermek, eğlendirmek; ад кæнын | ad kænın | tada sahip olmak, tatmak, lezzet<br />
vermek, çeşni vermek, tat vermek, acılık vermek, zevk vermek, üslup vermek, tarz vermek,<br />
heveslenmek, meraklanmak, ilgi vermek, hizmet vermek, lütfetmek, cemile vermek, zaika<br />
vermek; емынæйы ад мын кæныс | yemınæyı ad mın kænış | bana haram tadı veriyorsun;<br />
цы ад кæны ацы фæткъуы? | sı ad kænı ası fæthuı? | ne tadıyor bu elma?<br />
ад II | ad | hizmet, iyilik, yardım, ilgi, hizmet, lütuf, cemile.<br />
ада-гъа | ada-ğa| zor, oldu mu ya!, yani şimdi! olası mı!, acaba.<br />
адaвæг (адaвджытæ) | adavæg | 1. hırsız, çalan, çalacak, kaçıran, taşınacak; araklayan,<br />
araklayacak; 2. çalınan; 3. doğmuş, taşımış.<br />
адaвинаг (адaвинæгтæ) | adavinag | çalınacak, araklanacak, maruz kalınacak;<br />
götürülecek, taşınacak, iletilecek, alınacak, ilişkin görülecek, kaçırılacak, aşırılacak.<br />
адaвын | adavın | 1) çalmak, eşyasını çalmak, aşırmak, kaçırmak, aşırmak, götürmek,<br />
taşımak, iletmek, almak, görmek, soymak, dışarı çıkarmak, sunmak, kaldırmak, çekmek,<br />
hamletmek; 2) sökmek, yıkmak, indirmek, tahrip etmek, su ile çıkarmak, silmek, durulamak,<br />
drenaj yapmak; 3) dönmek, taşırmak.<br />
aдaг (адæгтæ), адaгуaт | adag, adaguat | dere, yar, küçük yar, dağ geçidi, koyak, kuru<br />
kanal, kuru nehir yatağı; kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, demet; kurutma; ışın.<br />
aдаг-адаг | adag-adag | dağ geçidi.<br />
aдагварс | adagvarş | dağ geçidi.<br />
aдaгуaт (адaгyæттæ), адaг | adaguat, adag | dere, yar, küçük yar, dağ geçidi, koyak, kuru<br />
kanal, kuru nehir yatağı; kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, demet; kurutma; ışın.<br />
адaй-дaй кæнын | aday-day kænın | arkaya dönmek, birini kucağında tutmak, day-day<br />
yapmak, yuvarlanmak, yuvarlatmak, gezdirmek.<br />
Адайыхох (Адайы хох) | Adayıxox | Adayı dağı, Adayı tepesi<br />
адaм кæнын | adam kænın | yanlış duyumu yaymak; söylenti yaymak, iftira etmek, iftira<br />
atmak, sahte dedikodu yapmak.<br />
54
адaм уæвын (уын) | adam uævın | yayılmak, yaymak, söylentisi yayılmak, yaygınlaşmak,<br />
iftira edinmek, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek (işitme,<br />
dedikodu).<br />
адaптæp | adaptær | adaptör, adapte olmak, alışmak.<br />
адapæг (aдapджытæ) | adaræg | 1) çocuk barındıran, bakan, saklayan, tutan, meme veren,<br />
süt veren; 2) giysi kullanan, giyen, aşındıran, yıpratan, uzatan, kullanılmış.<br />
адapгæ | adargæ | kullanılmış, müstamel, yıpranmış, aşınmış, eski, eskimiş, eskitilmiş,<br />
yalama, hırpani, yıprak, modası geçmiş, uzatılmış, uzatma, tutulmuş, barındırılmış, ba kılmış,<br />
saklanmış, giyilmiş, giyme, ikinci el giysi, tutma, harabe, fersude; yaşlı, ihtiyar, koca, kart.<br />
адapгъ кæнын | adarğ kænın | 1) uzatmak, uzanmak, uzamak, germek, gerdirmek,<br />
gerinmek, gerilmek, gevşetmek, serilmek, çekmek, bir yana geri çekmek, esnetmek,<br />
yayılmak; ertelemek, geciktirmek; sıkmak; kapaklanmak, salmak, sıralanmak, çıkarmak,<br />
dayanmak, sıkmak, sıkıştırmak, kaplamak, kaplanmak, kapanmak, sallamak, sürümek,<br />
savsaklamak, sürdürmek, yenilemek, devam etmek; 2) ayırmak, şoven, yere serilmek; хи<br />
адаргъ кæнын | xi adarğ kænın | gerilmek, uzatmak, kendini uzatmak, uzanmak, uzamak,<br />
uzanıp yatmak, yayılmak, serilmek, kapaklanmak.<br />
адapгъ уæвын (уын) | adarğ uævın | 1) uzanmak, uzamak, uzatılmak; yayılmak, gerilmek,<br />
serilmek, yere serilmek, kapaklanmak, kapanmak, sıralanmak; sünmek, gevşemek, sürmek,<br />
boy sürmek, gecikmek, sıkışmak, sıkıştırılmak, kapanmak, nefes çekmek, fokurdatmak,<br />
devam etmek; ertelenmek; sıkılmak; yayılmak.<br />
адapгъдæp кæнын | adarğdær kænın | daha uzatmak, daha da uzamak.<br />
адapгъдæpгæнæг (адapгъдæpгæджытæ) | adarğdærgænæg | daha da uzatan, daha da<br />
uzatılan.<br />
адapд кæнын | adard kænın | uzaklaştırmak, ırmak, çıkartmak, hazfetmek, çektirmek,<br />
kaldırmak, gidermek, yok etmek, silmek; хи адарддæр кæнын | xi adarddær kænın |<br />
uzaklaşmak, uzak tutmak, kendini uzaklaştırmak, ayrılmak, kopmak.<br />
адapд уæвын (уын) | adard uævın | uzaklaşmak bırakmak, uzak tutmak, uzak olmak, uzak<br />
durmak, bırakmak, çıkarmak, çekilmek, çekilip gitmek, gitmek.<br />
адapддæp кæнын | adarddær kænın | 1) çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, çekilmek,<br />
kalmak, almak; 2) uzaklaştırmak, daha uzaklaştırmak, aşan süreyi uzatmak, uzağa<br />
göndermek; ertelemek, geri atmak, temdit etmek; 3) ertelemek, daha fazla transfer etmek,<br />
ırmak.<br />
адapддæp уæвын (уын) | adarddær uævın | 1) çekilmek, kalmak, çıkarılmak; 2) uzak<br />
tutmak, uzaklaşmak, daha uzak olmak, uzak durmak.<br />
адapинaг | adarinag | uzatılacak, tutulacak, kullanılacak, aşınacak, yıpranacak,<br />
barındırılacak, bakılacak, saklanacak, giyilecek; мæ къух æм адаринаг уыдтæн | mæ khux<br />
æm adarinag uıdtæn | elimi ona uzatacaktım.<br />
адapын | adarın | 1) giymek, giysi giymek, taşımak, getirmek; sövmek, paylamak,<br />
zemmetmek; 2) germek, uzatmak, uzanmak, uzamak, sıralanmak, çekmek; çeke çeke<br />
söylemek, ağır ağır söylemek, sürüncemede bırakmak; 3) açığa vurmak; sergilemek, teşhir<br />
etmek, vitrinlemek, göstermek; barındırmak, bakmak, saklamak, tutmak, biraz taşımak, bir<br />
müddet taşımak, yaşamak, ileri sürmek, dikmek, haşlamak, koymak, çıkarmak, çıkarıp<br />
koymak, söküp çıkarmak, çıkarıp koymak, öne sürmek, dışarı atmak, sepetlemek; фæндаг<br />
адарын | fændag adarın | gönderilmek, hareket etmek, gidilmek, gitmek, yollanmak,<br />
yönelmek; æнгуыр адарын | ænguır adarın | поудить рыбу (некоторое время);<br />
быдыртæ цъæх адардтой| bıdırtæ shæx adarton | düzlükler yeşil alanlar oldu.<br />
адacæг (адacджытæ) | adaşæg | berber, tıraş eden, tıraş etme, kuaför.<br />
55
адacинаг (адacинæгтæ) | adaşinag | tıraş edilecek, tıraş olacak, tıraş olunacak, tıraşı<br />
gereken.<br />
адacын | adaşın | 1) tıraş etmek, tıraş ettirmek, tıraş edilmek, tıraş olmak, berbere tıraş<br />
ettirmek; 2) savurmak, saçıp savurmak; 3) yiyip bitirmek, israf etmek, harcamak, boşuna<br />
harcamak, tutumsuz harcamak, varını yoğunu yemek, zimmetine geçirmek, gasp etmek,<br />
masrafa girmek; хи адасын | xi adaşın | tıraş olmak, kendini tıraş etmek.<br />
адaу кæнын | adau kænın | bir söylentiyi ortaya koymak, söylentiye izin vermek, müsaade<br />
etmek, bırakmak, yol vermek, dağıtmak, kulaktan dağıtmak, dedikodu yaymak.<br />
адaуæг (адaуджытæ) | adauæg | 1) okşayan, sıvazlayan; ütüleyen, ütü yapan, cilalayan,<br />
perdahlayan; 2) keskinleştiren, bileyen, biraz bileyen, usturayı kayışa çeken, süren; yönelten,<br />
yönelen, yönünü gösteren, yolunu gösteren, doğrultan, doğrulan, tevcih eden, gönderen,<br />
yollayan, sevk eden, yerini gösteren, uyandıran, düşüren, işkillendiren; vuran, seven,<br />
kılağılayan, kuran, söylenti, söylenti çıkaran, şayia, şayia çıkaran, rivayet, rivayet çıkaran,<br />
diyen, söyleyen, çene çalan, gevezelik eden, veren, giden, vuran, sunan, salan, uyandıran,<br />
düşündüren, araştıran, bilgi toplayan, düzene koyan.<br />
адaуинaг (адaуинæгтæ) | adauinag | 1) okşanacak, sıvazlanacak; ütülenecek, ütü yapacak,<br />
cilalanacak, perdahlanacak; 2) keskinleştirecek, bilenecek, biraz bilenecek, usturayı kayışa<br />
çekecek, sürecek; yöneltecek, yönelecek, yönünü gösterecek, yolunu gösterecek,<br />
doğrultacak, doğrulacak, tevcih edecek, gönderecek, yollanacak, sevk edecek, yerini<br />
gösterecek, uyandıracak, düşürecek, işkillendirecek; vuracak, sevecek, kılağılanacak, kuracak,<br />
söylenti çıkaracak, şayia çıkaracak, rivayet çıkaracak, denecek, söylenecek, çene çalacak,<br />
gevezelik edecek, verecek, gidecek, vuracak, sunacak, salacak, uyandıracak, düşündürecek,<br />
araştıracak, bilgi toplanacak, düzene koyacak.<br />
адaуын | adauın | 1) okşamak, sıvazlamak; ütülemek, ütü yapmak, cilalamak, perdahlamak;<br />
2) keskinleştirmek, bilemek, biraz bilemek, usturayı kayışa çekmek, sürmek; yöneltmek,<br />
yönelmek, yönünü göstermek, yolunu göstermek, doğrultmak, doğrulmak, tevcih etmek,<br />
göndermek, yollamak, sevk etmek, yerini göstermek, uyandırmak, düşürmek, işkillendirmek;<br />
vurmak, sevmek, kılağılamak, kurmak, söylenti çıkarmak, şayia çıkarmak, rivayet çıkarmak,<br />
demek, söylemek, çene çalmak, gevezelik etmek, vermek, gitmek, vurmak, sunmak, salmak,<br />
uyandırmak, düşündürmek, araştırmak, bilgi toplamak, düzene koymak.<br />
адæвдæг кæнын | adævdæg kænın | 1) dondurmak; soğutmak, buzda soğutmak, çok<br />
üşütmek; 2) yıkmak, yakıp yıkmak, yıkmayı bitirmek, harap etmek, berbat etmek, perişan<br />
etmek, bloke etmek, iflas ettirmek, müflis etmek, batırmak.<br />
адæвдæг уæвын (уын) | adævdæg uævın | 1) dondurmak, donmak, dona kalmak,<br />
uyuşmak, tirildemek; soğuktan üşümek, soğuktan uyuşmak, soğuktan ölmek, çivi kesmek, çivi<br />
gibi olmak, donup katılaşmak, buz tutmak, buz bağlamak, buz kesmek, buz kesilmek,<br />
sertleştirmek, 2) yoksullaştırılmak, yoksullaşmak, yoksul düşmek, yoksul hale gelmek, fakir<br />
düşmek, sefil düşmek, sefalete düşmek, sefalet içine düşmek, batmak, iflas etmek.<br />
адæвзapæг (адæвзapджытæ) | adævjaræg | çeşnici, tadımcı, tadıcı.<br />
адæг | adæg | ahşap sürgü, tahta sürgü, tarım sürgüsü, ağaçtan tırmık, gelberi.<br />
адæймаг (адæймæгтæ) | adæymag | adam, insan, insanoğlu, er, kişi, fert, şahsiyet, şahıs,<br />
zat, biri, bir kimse, uşak, adam gibi birey, insani vasıfları üstün kimse, merdim.<br />
адæймагад | adæymag | adamlık, insanlık, erkeklik.<br />
адæймагæнгæс | adæymag | adam gibi, adama benzer, insansı, insanımsı, insana benzer,<br />
insana gibi, erkeğe benzer, erkek gibi.<br />
56
адæймагæрдзы | аdæymаgærzı | insan yapısı, karakteri, oluşumu.<br />
адæймагдзинад | аdæymаgzinad | insanlık, adamlık, insaniyetlik, insan severlik, kişilik,<br />
insancıllık.<br />
адæймагуapзoн | adæymaguarjon | hayırsever, insan, insani, insancıl, insaflı, insan sever,<br />
insaniyetli, insaniyet sever, insaniyet perver, hümanist, beşeri, merhametli, iyi kalpli.<br />
адæймагxop | adæymagxor | yamyam, canavar, gaddar, gulyabani.<br />
адæймагxуыз | adæymagxuıj | insana benzer, insana benzeyen, insan gibi, insanımsı;<br />
адæймагхуыз маймули | adæymagxuıj maymuli | adama benzer maymun.<br />
адæйын | adæyın | emmek, yavaş yavaş emmek (meme);роды адæйын бауадз | rodı<br />
adæyın bauaz | danayı emmeye bırak.<br />
адæлгoм(мæ) кæнын | adælgom(mæ) kænın | 1) ters düşürmek, baş aşağı devirmek;<br />
devirmek, yıkmak, sırt üstü yatırmak, sırt üstü uzatmak, yere sermek; 2) abartılı yüz aşağı<br />
düşürmek, yerde kişiyi ayırmak; yuvarlanmak, boca etmek, kesip devirmek, kesip yıkmak 3)<br />
devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın etmek, aşağı düşmek; mevzilerinden<br />
atmak, alt üst etmek.<br />
адæлгoм(мæ) уæвын (уын) | adælgom(mæ) uævın | 1) ters düşmek, baş aşağı<br />
devirtilmek; devrilmek, yıkılmak, sırtüstü düşmek, sırt üstü uzanmak, sırt üstü gelmek, yere<br />
serilmek; 2) abartılı yüz aşağı düşmek, yerde ayrılmak; yuvarlanmak, alabora olmak,<br />
yüklenmek; 3) aşağı düşmek.<br />
адæлдзæx кæнын | adælzæx kænın | saklamak, iyice saklamak; gizlemek, örtbas etmek,<br />
örtmek, kapamak, perdelemek; gizlemek, gizli tutmak, sokmak, boylatmak, kapamak, yerin<br />
dibine geçirmek.<br />
адæлдзæx уæвын (уын) | adælzæx uævın | saklanmak, gizlenmek, kaçmak, kapanmak,<br />
yatmak, sıvışmak, yitmek, defolmak, mahvolmak, kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan<br />
kaybolmak, kalkmak, ortadan kalkmak, yok olmak, gözden kaybolmak, yerin dibine geçmek;<br />
başarısızlığa uğramak, muvaffakiyetsizliğe uğramak, muvaffak olmamak, imtihan<br />
verememek, sınav verememek, suya düşmek; soyu tükenmek, dölü sönmek; sır olmak, sırra<br />
kadem basmak, zail olmak, düşmek, yuvarlanmak, yıkılmak, çökmek, meydana çıkmak, ele<br />
geçmek, silinmek, karışmak.<br />
адæлсыджыт кæнын | adælşıcıt kænın |<br />
адæм | adæm | halk, el, cumhur, ulus, millet, el âlem, insan, insanlar, elemanlar; adam,<br />
adamlar; nüfus, ahali, cemaat, toplum, halk; kalabalık halk, millet, ulus, aile üyeleri,<br />
akrabalar, kişi, kimse, birey, şahıs; адæмы уарзон | adæmı uarjon | insanların favorisi;<br />
halkın sevgilisi, insani, beşeri, insaniyet sever, insaniyet perver, merhametli, iyi kalpli;<br />
адæмымыггаг | adæmımıggag | a) milliyet, ulusallık, uyruk, kavmiyet, etnik köken; köken,<br />
halkın kökeni, insan soyu, kaynak, sülale, cet; b) insan ırkı; адæмы зæрдæмæдзæугæ<br />
хъуыддаг | adæmı jærdæmæzæugæ quıddag | insancıl bir iş; halkın isteğine uygun iş;<br />
адæмы хицауиуæгад, хицаудзинад | adæmı xisauiuægad, xisazind | demokrasi, insanlık<br />
demokrasisi; адæмы хъæр æмбарæг | adæmı qær æmbaræg | anlayışlı, müdrik, makul,<br />
akıllı, zeki, iş bilir, makul, beyinli, anlayışlı, anlaşılır, açıklayıcı, becerikli, aklı başında, iradeli,<br />
zihni, reşit, şuurlu, bilinçli, halkın sesini anlayan; уый адæмы хъæр не 'мбары | uıy adæmı<br />
qær nye ‘mbarı | aptalca, o halkın sesini anlamıyor.<br />
адæмарæх | adæmaræx | kalabalık; işlek, şenlikli, gürültülü.<br />
адæмæн диссаг | adæmæn dişşag | inanılmaz, şaşılacak, müthiş, düşsel, uydurma, masal<br />
ürünü.<br />
aдæмимæ | adæmimæ | halkla, insanlarla, vatandaşlarla, milletle, ulusla.<br />
aдæмласæн | adæmlaşæn | yolcu, yolcu taşıyan; insanları taşıyan.<br />
57
адæмон | adæmon | halk, ulusal, milli, kavmi; ulus, millet; адæмон артист | adæmon<br />
artişt | ulusal artist; адæмон демократийы бæстæтæ | adæmon dyemokratiyı bæştætæ<br />
| milli demokratik ülke; адæмон театр | adæmon tyeatr | milli tiyatro; адæмон<br />
тæрхондон | adæmon tærxondon | ulusal mahkeme, halk mahkemesi; адæмрн хæдзарад<br />
| adæmon xæzarad | milli ekonomi, ulusal ekonomi; адæмон-xæдзapaдoн | adæmonxæzaradon<br />
| ulusal ekonomi, milli iktisat; адæмон хицауад | adæmon xisauad | milli<br />
demokrasi, ulusal demokrasi; адæмон тæрхондоныбадæг | adæmon tærxondonıbadæg<br />
| insanların değerlendiricisi; республикæйы адæмон артист | ryeşpublikæyı adæmon<br />
artişt | cumhuriyet halk sanatçısı; адæмон-демократон | adæmon-dyemokraton | halk<br />
demokrasisi, demokrat halk.<br />
адæмон-поэтикон | adæmon-pojtikon | ulusal-şiir, halk şiiri.<br />
адæмон-революцион | adæmon-ryevolyusion | ulusal-devrim, devrimci halk.<br />
адæмон-хæдзарадон | adæmon-xæzaradon | ulusal ekonomi, milli iktisat, insanlar-iş;<br />
адæмон-хæдзарадон пълан | adæmon-xæzaradon phlan | ulusal ekonomik plan, halk<br />
ekonomik planı.<br />
адæмуарз, адæмуapзoн | adæmuarj | insan, insani, insaniyetli, insancıl, insaflı, insan<br />
sever, insaniyet sever, insaniyet perver, hayırsever; insan sevgisi, hümanist, beşeri,<br />
merhametli, iyi kalpli.<br />
адæмуapзoн, адæмуарз| adæmuarjon | insan, insani, insaniyetli, insancıl, insaflı, insan<br />
sever, insaniyet sever, insaniyet perver, hayırsever; insan sevgisi, hümanist, beşeri,<br />
merhametli, iyi kalpli; адæмуарзон адæймаг | adæmuarjon adæymag | insancıl kişi,<br />
insani adam.<br />
адæмхъуаг | adæmquag | insanlıktan yoksun, adamlıktan yoksun, hasta, rahatsız.<br />
адæмы хатт (адæмыхатт) | adæmıxatt | kabile, uruk, raht, el, kuşak, ulus, ulusallık, millet,<br />
milliyet, kavmiyet, aşiret; uyrukluk, yurttaş özellik, nitelik, karakter, doğa, kişilik.<br />
адæмымыггаг | adæmımıggag | dürüst, namuslu, adamakıllı, oldukça büyük, oldukça iyi,<br />
terbiyeli, edepli, zararsız; иу адæмымыггаг зонгæ йын нæй | iu adæmımıggag jongæ yın<br />
næy | bir dürüst tanıdığı yok.<br />
адæмыхатт (адæмы хатт) | adæmıxatt | kabile, uruk, raht, el, kuşak, ulus, ulusallık, millet,<br />
milliyet, kavmiyet, aşiret; uyrukluk, yurttaş özellik, nitelik, karakter, doğa, kişilik.<br />
адæмыхуызæн | adæmıxuıjæn | 1. edepli, edeplice, terbiyeli, dürüst, dürüstçe, namuslu,<br />
namusluca, akıllı, akıllıca, adamakıllı, zeki, beyinli, adam gibi, insana benzer, insanımsı; hayli,<br />
epeyce; açıklayıcı; 2. ziyansız, zararsız, oldukça iyi, oldukça büyük, iş bilir, becerikli, makul,<br />
anlayışlı, anlaşılır, değerli; kabul edilebilir.<br />
адæн | adæn | zevk, zevkli, lezzet, lezzetli, beğeni, beğenili, tat, tatlı.<br />
адæнгæл кæнын | adængæl kænın | 1) doyurulmak, doymak, doyup bıkmak, fazlaca<br />
doyurmak, karnını doldurmak; kanıksamak, bezmek, usandırmak, bıktırmak; 2) mideyi<br />
doldurmak, kabarmak; 3) sert siyah birayla doldurmak, sert siyah bira çok içmek; 4) şişmek,<br />
şişmanlamak, kilo almak, göbek bağlamak, göbek salıvermek; amuda kaldırmak, baş üstü<br />
takla attırmak.<br />
адæнгæл уæвын (уын) | adængæl uævın | 1) şişirilmek, şişmek, şişmanlamak, kilo almak,<br />
göbek bağlamak, göbek salıvermek, kabarmak, doymak, duyulmak, anlaşmak; dağıtılmak;<br />
üflemek; 2) yağı olmak; sert siyah bira; 3) şişmek, yumulmak, büyümek, genişlemek, amuda<br />
kalkmak, baş üstü takla atmak, işitilmek, ortalığa yayılmak.<br />
адæнкъapæн | adænkharæn | duyma, duyu, duyum, duygu, tatma duygusu, sezgi, his,<br />
çeşni hissi, haleti ruhiye, sevgi duyum, tahassüs, ihtisas.<br />
адæpæcxæpæн кæнын | adæræşxæræn kænın | taşımak, kırmak, yıkmak, ezmek,<br />
58
parçalamak, paramparça etmek; yok etmek, götürmek, dağıtmak, yaymak, hızla yayılmak,<br />
yılgınlığa uğratmak, bozmak, bozguna uğratmak, yenilgiye uğratmak, çarpılmak, sarsılmak, alt<br />
üst etmek, tırpan atmak tahrip etmek.<br />
адæргæй | adærgæy | umutsuzluk, umutsuzlukla, umutsuzlaşmak, ne yapılacağını bilmeme,<br />
bilmeden, ne yapılmak, dehşet içinde, heyecan, heyecanlı; korkulu, yeis, umutsuzluğa<br />
düşme.<br />
адæргриз | adærgrij | titreme, titreyiş, titreklik, çırpınma, ürperti, ürperme, zangırdatmak;<br />
heyecan; lerze, korku, raşe.<br />
адæргъ кæнын | adærğ kænın | 1) ayırmak, katmanlara ayırmak; sermek, yere sermek,<br />
uzatmak; 2) yenmek, mağlup etmek, üstesinden gelmek, hâkim olmak, geniş açmak,<br />
yassılmak.<br />
адæргъ уæвын (уын) | adærğ uævın | yayılmak, gerilmek, serilmek, yere serilmek, serilip<br />
serpilmek, uzamak, uzanmak, uzun sürmek, yayılmak, gerilmek, gerinmek, kapaklanmak,<br />
genişlemek, açılmak, elastikiyetini kaybetmek, burkulmak, incinmek.<br />
адæрддзæф кæнын | adærdzæf kænın | uzaklaştırmak, çıkartmak, çıkarmak, çekmek,<br />
çektirmek, kesmek, kesip çıkarmak, kaldırmak, arıtmak, kovmak, gitmeğe zorlamak,<br />
hazfetmek, gidermek, yok etmek, silmek, ırmak, gecikmek.<br />
адæрддзæф уæвын (уын) | adærdzæf uævın | uzaklaşmak, gitmek, çekilmek, çekilip<br />
gitmek, el çekmek, elini eteğini çekmek, bir yana çekilmek, uzaklaşmak, uzaklara gitmek,<br />
ayrılmak, kalkmak, hareket etmek, sapmak, arasını açmak, bırakmak, canlanmak, kendine<br />
gelmek, ayılmak, öfkesi geçmek, yumuşamak, kalmak, bitmek, mesafe koymak, götürmek,<br />
çıkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, gerilemek.<br />
адæрзæг кæнын | adærjæg kænın | zorlaştırmak, pürüzlendirmek, sert yapmak, katı hale<br />
getirmek, berk yapmak, kaba hale getirmek, merhametsiz yapmak, hissiz yapmak, ciddi<br />
yapmak, şiddetli yapmak, pürtüklü yapmak, pürüzlü yapmak.<br />
адæрзæг уæвын (уын) | adærjæg uævın | sert olmak, katılaşmak, berk olmak, kabalaşmak,<br />
merhametsiz olmak, hissizleşmek, ciddi olmak, şiddetli olmak.<br />
адæттæг (адæтджытæ) | adættæg | teslim eden, veren, ifade eden, tasvir eden, çeviren,<br />
tercüme eden, yayınlayan, terbiye eden, aşılayan, sirayet ettiren, bulaştıran, geçiren, fazla<br />
veren, pasveren, veren, tevzi eden, ele veren, dile veren, belli eden, ifşa eden, diye tanıtan,<br />
diye gösteren, veren, ifade eden, tasvir eden, çeviren, tercüme eden, yayınlayan, terbiye<br />
eden, aşılayan, sirayet eden, bulaştıran, geçiren, fazla veren, pasveren, verilen, eğe, transfere<br />
es, veren.<br />
адæттинаг (адæттинæгтæ) | adættinag | teslim edilecek, teslim edecek, verecek, verilecek,<br />
ifade edecek, ifade edilecek, tasvir edecek, çevirecek, tercüme edecek, yayınlayacak,<br />
yayınlanacak, yayımlanacak, terbiye edecek, aşılayacak, sirayet ettirecek, bulaştıracak,<br />
geçirecek, fazla verecek, pas verecek, tevzi edecek, ele verecek, dile verecek, dile getirilecek,<br />
belli edecek, ifşa edecek, diye tanıtacak, diye gösterecek, iletilecek, aktarılacak, haber<br />
verilecek, yetirilecek, anlatılacak, haber verilecek, geçirilecek, devredilecek, iletilecek,<br />
nakledilecek; ницыуал дзы ис адæттинаг | nisıual zı iş adættinag | bir şey kalmadı<br />
verilecek.<br />
адæттын | adættın | vermek, ele vermek, teslim etmek, iletmek, aktarmak, haber vermek,<br />
yetirmek, anlatmak, söylemek, bildirmek, nakletmek, getirmek, dile getirmek, dile vermek,<br />
diye tanıtmak, ifade etmek, tasvir etmek, yayınlamak, yayımlamak, devretmek, servis etmek,<br />
sadaka vermek, sürmek, sunmak, iade etmek, kokmak, tepmek, dağıtmak, tevzi etmek,<br />
transfer etmek; geçirmek, çevirmek, tercüme etmek, terbiye etmek, aşılamak, sirayet<br />
ettirmek, bulaştırmak, fazla vermek, pas vermek, haraç vermek, vergi vermek, hazırlamak,<br />
59
iade etmek, bırakmak, bağışlamak, harcamak, sarf etmek, vakfetmek, hasretmek, kocaya<br />
vermek, geri tepmek, belli etmek, ifşa etmek, diye tanıtmak, diye göstermek<br />
адвокат | advokat | avukat, müdafi, dava vekili, muhali.<br />
адекватон | adyekvaton | eşit, ayni, uygun, upuygun, yeterli, elverişli.<br />
аддe кæнын | addye kænın | 1) kovmak, defetmek, sürmek, uzaklaştırmak, çıkartmak,<br />
çıkarmak, atmak, tart etmek, hazfetmek, çektirmek, çekmek, kaldırmak, gidermek, yok<br />
etmek, kaldırmak, silmek, uzakta gizlemek, dışarı etmek; 2) kapı dışarı etmek, sınır dışı<br />
etmek, hudut dışı etmek; kapatmak, tayyetmek, kesmek, kesip çıkarmak, arıtmak, gitmeğe<br />
zorlamak.<br />
аддe уæвын (уын) | addye uævın | bırakmak, terk etmek, ayrılmak, gitmek, dışarı edilmek,<br />
çekilip gitmek, çekilmek, uzaklaşmak, toplamak, süslenmek, giyinip kuşanmak, temizlenmek,<br />
bırakmak.<br />
аджайраг (аджайрæгтæ) | acayrag | Acarlı.<br />
адджинаг (адджинæгтæ) | adcinag | tatlılık, tatlı, tat, tatlı olacak, lezzet, leziz yemek,<br />
şeker, halâvet, şirinlik, zevk, haz, hoşluk, hassaslık.<br />
адджинагхор | adcinagxor | tatlı düşkünü, tatlı sever.<br />
адджын | adcın | 1. 1) tatlı, tatlı tatlı, pek tatlı, tatlılık, şekerli, bal gibi, lezzetli, leziz, iştah<br />
açıcı; halavetli; 2) şirin, sevimli, hoş, büyüleyici, sempatik, cana yakın, zevkli, alımlı, dayı,<br />
beğeniş, makbul, güzel, cehir; 2.1) iyi, hoş, hoşluk, hoştur, hoş bir şekilde, sevilen kimse; 2)<br />
soğukluk, favori olmak.<br />
адджын кæнын | adcın kænın | hoş yapmak, tatlı yapmak, şekerli yapmak, pek tatlı<br />
yapmak, bal gibi yapmak, büyüleyici yapmak, lezzetli yapmak, soğukluk, hoşluk, tatlılık,<br />
eğlenmek.<br />
адджын уæвын (уын) | adcın uævın | lezzetli, tatlı, hoş olması için; tatlı olmak, büyüleyici<br />
olmak, şekerli olmak, pek tatlı olmak, bal gibi olmak, lezzetli olmak, soğukluk, hoşluk, tatlılık,<br />
güzel olmak, sevilmek.<br />
адджынад | adcınad | 1) hoşluk, tatlılık, tatlı, tat, halâvet, şirinlik, şeker, sevimlilik; 2) tatlı<br />
tatlı, şekerli şeyler.<br />
адджынæй | adcınæy | 1) hoşlukla, tatlılıkla, tatlılık, tatlı, tat, halâvet, şirinlik, şeker; 2)<br />
tatlıyla, şekerli şeyler.<br />
адджынæй-адджындæр | adcınæy-adcındær | 1) hoştan daha hoş, tatlıdan daha tatlı.<br />
адджынæн | adcınæn | 1) hoşlukla, tatlılıkla; 2) tatlıyla.<br />
адджынгомау | adcıngomau | 1) hoşça, tatlılıca.<br />
адджындзинaд | adcınzinad | tatlılık, tatlık, hoşluluk, zevklilik, zevklik, şekerlik, şeker<br />
durumluk, hazlık, sefalık, lezzetlik, halâvetlik, şirinlik.<br />
адджынуарзаг| adcınuarjag | tatlı düşkünü, tatlı seven.<br />
адджынxæраг| adcınxærag | tatlı yiyen.<br />
адджынxъуаг| adcınquag | tatlı eksikliği.<br />
адекватон | adyekvaton | eşit, ayni, uygun, upuygun, yeterli, elverişli.<br />
адидинæг уæвын (уын) | adidinæg uævın | güzelleşmek, çiçeklenmek, çiçek açmak, gül<br />
gibi açılmak, gül gibi olmak, açılmak, açmak, serpilmek, serpilip gelişmek, gelişmek, inkişaf<br />
etmek, yükselmek, ilerlemek; şenlenmek, yüzü gülmek, şaşırmak, şaşırtılmak.<br />
адиc кæнын | adiş kænın | hayret etmek, hayretler içinde kalmak, hayret ifade etmek,<br />
şaşmak, şaşırmak, şaşılacak, hayran olmak, donup kalmak.<br />
адиx кæнын | adix kænın | 1) kesmek; kesip ayırmak, kesip atmak, kısa kesmek, irtibatını<br />
kesmek, kıymak, doğramak, dilimlemek; 2) bölmek, bölüşmek, bölüştürmek, parçalamak,<br />
paylaşmak, pay etmek, paylamak, yarmak, biçmek, taksim etmek, ayırmak, ikiye ayırmak,<br />
60
dağıtmak, üleşmek, üleştirmek, tevzi etmek, birbirinden uzaklaştırmak, tikeleşmek, ırmak,<br />
tasnif etmek, paylamak; 3) kırmak, yarmak, sımak, kırdırmak, tarumar etmek, yenilgiye<br />
uğratmak; 4) sökmek, özgülemek; açmak, tecrit etmek, yolu kapanmış olmak, gidilememek,<br />
deşmek, ortasından geçmek, katılmak, iştirak etmek, terslemek, ditmek, fekketmek.<br />
адих уæвын (уын) | adix uævın | bölüşmek, paylaşmak, parçalara ayrılmak, gruplara<br />
bölmek.<br />
адихгæнæг | adixgænæg | kesen, dilimleyen, bölen, dağıtan, kıyan, yaran, doğrayan,<br />
bölüşen, bölüştüren, biçen, taksim eden, ayıran, paylaşan, paylayan, pay eden, üleşen,<br />
üleştiren, tevzi eden.<br />
адиxтæ кæнын | adixtæ kænın | 1) parçalamak, parçalara bölmek; parçalara ayırmak,<br />
parçalara kırmak; 2) gruplara ayırmak.<br />
адиxтæ уæвын (уын) | adixtæ uævın | 1) kırmak, paylaşmak, parçalara ayırmak, ara<br />
vermek, paylaşmak, parçalar halinde olmak; 2) gruplara bölünmek, gruplar halinde olmak.<br />
адиxтæгæнæг (адиxгæнджытæ) | adixgænæg | 1) kesen, kesip ayıran, kesip atan,<br />
irtibatını kesen; 2) bölen, parçalayan, doğrayan, biçen, dilimleyen, kıyan, dağıtan, tevzi eden,<br />
ikiye ayıran, yaran, açan, ayıran, taksim eden, paylaşan, tecrit eden, yolu kapanmış olan,<br />
gidilemeyen, tersleyen, deşen, ortasından geçen, katılan, iştirak eden.<br />
адиxтæгæнæггаг | adixgænæggag | 1) parçalamalık, parçalara bölmelik; parçalara<br />
ayırmalık, parçalara kırmalık; 2) gruplara ayırmalık.<br />
адиxтæгæнгæ | adixgængæ | 1) parçalama, parçalara bölme; parçalara ayırma, parçalara<br />
kırma; 2) gruplara ayırma.<br />
адиxтæгæнгæйæ | adixgængæyæ | 1) parçalayarak, parçalara bölerek; parçalara ayırarak,<br />
parçalara kırarak; 2) gruplara ayırarak.<br />
адиxтæгæнинаг | adixgæninag | 1) parçalanacak, parçalara bölecek; parçalara ayıracak,<br />
parçalara kıracak; 2) gruplara ayıracak.<br />
административон (хицауады æххæстгæнæг оргæнтæй рацæугæ; бар - дзырдтæй<br />
архайгæ) | adminiştrativon (xisæuadı exxæştgænæg oræntæy rasæugæ; bar-zırdtæy<br />
arxaygæ) | idari, yönetim, yönetimsel, yönetsel, idareyle ilgili.<br />
административон-командон | adminiştrativon-komandon|<br />
aдминистративон-территориалон | adminiştrativon-tyerritorialon | idari-toprak, idareyle<br />
ilgili taksimat; ССР Цæдисы административон-территориалон дихдзинад | ŞŞP Sædişı<br />
adminiştrativon-tyerritorialon dixzinad | Sovyetler Birliği'nin idari-toprak bölümü.<br />
aдминистративон-хæдзарадон | adminiştrativon-xæzaradon | ekonomi-yönetim,<br />
ekonomik idari yönetim taksimatı.<br />
администратор | adminiştrator | müdür, idareci, yönetmen.<br />
администраторон | adminiştratoron | idareyle ilgili müdür, idareci, yönetmen<br />
администраци (æххæстгæнæг хицæуттæ) | adminiştrasi (æxxæştgænæg xisæuttæ) |<br />
yönetim kurulu, yönetmenlik, müdüriyet, yönetsel, yönetimsel, idare, idari, idareci.<br />
адмирал (денджызон æфсæддон флоты хистæр къамандыгæнæг) | admiral (dæncijıjon<br />
æfşæddon flotı xişter khamandıgænæg) | deniz generali, amiral.<br />
адмиралoн | admiralon | amiral rütbesi, amirallik, deniz generali.<br />
адодой кæнын | adodoy kænın | tehdit etmek, jestlerle tehdit etmek. погрозить<br />
aдомaг | adomag | 1) çabukça talep ettiren; hızlı hızlı isteten, hızlı bir şekilde talep ettiren;<br />
2) kuvvetleri tüketen; bıktıran, bastıran; 3) sakinleştiren, yatıştıran, yanaştıran, zapt ettiren,<br />
dindirten, yavaşlatan, zapt ettiren, barıştıran.<br />
61
aдомæг (aдомджытæ) | adomæg | 1) çabukça talep eden; hızlı hızlı isteyen, hızlı bir şekilde<br />
talep eden; 2) kuvveti tükenen; bıkan, basan; 3) sakinleşen, yatışan, yanaşan, zapt eden,<br />
dindiren, yavaşlayan, zapt eden, barışan.<br />
aдомæн | adomæn | 1) çabukça talep edilen; hızlı hızlı istenilen, hızlı bir şekilde talep<br />
edilen; 2) kuvvetleri tüketilen; bıktırılan, bastırılan; 3) sakinleştirilen, yatıştırılan, zapt edilen,<br />
dindirilen, yavaşlatılan, zapt edilen, barıştırılan.<br />
aдомгæ | adomgæ | 1) çabukça talep etme; hızlı hızlı isteme, hızlı bir şekilde talep etme; 2)<br />
kuvvetleri tüketme; bıktırma, bastırma; 3) sakinleştirme, yatıştırma, yanaştırma, zapt etme,<br />
dindirme, yavaşlatma, zapt etme, barıştırma.<br />
aдомгæйæ | adomgæyæ | 1) çabukça talep ederek; hızlı hızlı isteyerek, hızlı bir şekilde<br />
talep ederek; 2) kuvvetleri tüketerek; bıktırarak, bastırarak; 3) sakinleştirerek, yatıştırarak,<br />
yanaştırarak, zapt ederek, dindirerek, yavaşlatarak, zapt ederek, barıştırarak.<br />
aдомд (aдомдтытæ) | adomd | ) çabukça talep etmiş; hızlı hızlı istemiş, hızlı bir şekilde<br />
talep etmiş; 2) kuvvetleri tüketmiş; bıktırmış, bastırmış; 3) sakinleştirmiş, yatıştırmış,<br />
yanaştırmış, zapt etmiş, dindirmiş, yavaşlatmış, zapt etmiş, barıştırmış.<br />
aдоминаг (aдоминæгтæ) | adominag | 1) çabukça talep etmek; hızlı hızlı istemek, hızlı bir<br />
şekilde talep etmek; 2) kuvvetleri tüketmek; bıktırmak, bastırmak; 3) sakinleştirmek,<br />
yatıştırmak, yanaştırmak, zapt etmek, dindirmek, yavaşlatmak, zapt etmek, barıştırmak.<br />
aдомын (aдомдтoн, aдомдтaин, aдомдзынæн) | adomın | 1) çabukça talep etmek; hızlı<br />
hızlı istemek, hızlı bir şekilde talep etmek; 2) kuvvetleri tüketmek; bıktırmak, bastırmak; 3)<br />
sakinleştirmek, yatıştırmak, yanaştırmak, zapt etmek, dindirmek, yavaşlatmak, zapt etmek,<br />
barıştırmak.<br />
aдон (aдæттæ) | adon | bunlar, onlar, onlara, onunca, onun tarafından; (адоны | adonı |<br />
bunları, onları; адонæн | adonæn | bunlara, onlara, bunların, onların; адонмæ | adonmæ |<br />
bunlarda, onlarda; адонæй | adonæy | bunlardan, onlardan; адоныл | adonıl | bunlara,<br />
onlara; адонимæ | adonimæ | bunlarla, bunlar ile, onlarla; aдонaу | adonau | bunlar gibi,<br />
bunlarca; onlar gibi, onunca).<br />
aдон уæвын (уын) | adon uævın | 1) erimek, eritmek; su olmak; 2) çabukça terlemek, hızlı<br />
terlemek, ıslanmak, ıslatılmak, dağılıp gitmek, yayılmak, bitmek, tükenmek, yumuşamak.<br />
адонæй, aдон | adonæy, adon | bunlardan, onlardan; адоны | adonı | bunları, onları;<br />
адоныл | adonıl | bunlara, onlara; адонимæ | adonmæ | bunlarla, bunlar ile, onlarla;<br />
адонау | adonau | bunlar gibi, bunlarca; onlar gibi, onunca.<br />
aдонæн, aдон | adonæn, adon | bunlara, onlara, bunların, onların.<br />
aдонзоныг уæвын (уын) | adonjonıg uævın | kuvvetle zayıflatmak, zayıflamak, kuvveden<br />
düşmek, zayıf düşmek, düşmek, daraltmak.<br />
aдонимæ, aдон | adonimæ, adon | bunlarla, bunlar ile, onlarla.<br />
aдонлacт кæнын | adonlaşt kænın | ıslatmak, kuvvetle ıslatmak, çok ıslatmak, ıslattırmak,<br />
nemlendirmek, bir sıvıya batırmak, suya yatırmak, su dökmek, su gibi ıslatmak, iliklerine<br />
kadar ıslatmak, sırılsıklam yapmak.<br />
aдонлacт уæвын (уын) | adonlaşt uævın | ıslanmak, kuvvetle ıslatılmak, çok ıslanmak,<br />
iliklerine kadar ıslanmak, sırılsıklam olmak, su gibi ıslanmak.<br />
aдонмæ, aдон | adonmæ, adon | bunlarda, onlarda.<br />
aдоны, aдон | adonı, adon | bunları, onları.<br />
aдоныйac (aдоныйæcтæ) | adonıyaş | bunlar kadar.<br />
aдоныл, aдон | adonıl, adon | bunlara, onlara.<br />
62
aдpaттын | adrattın | tat vermek, tatlılık vermek, lezzet vermek, çeşni vermek, hoşluk<br />
vermek, hoş olmak, acılık vermek, zevk vermek, keyifli olmak, heves vermek, üslup vermek,<br />
tarz vermek, merak vermek, ilgi vermek, zaika vermek.<br />
адрес, адрис | adryeş, adriş | adres, mektup üstü.<br />
адресат, адресаит (фыстæг кæмæ 'рвыст у, уый) | adryeşat, adryeşait (fıştæg kamæ ‘rvışt<br />
u, uıy) | adresin sahibi, alıcı, alacak kişi, gönderilen alıcı.<br />
Адриатикон денджыз | Adriatikon dyencıj | Adriyatik denizi.<br />
адрис (цæрæнбынаты номхуынд), адрес | adriş (serenbınatı nomxuınd), adryeş | adres,<br />
mektup üstü, istenilen yerin yazılı tarifi; адристы стъол | adriştı şthol | adres masası;<br />
adresler ofisi; писмо адрисмæ гæсгæ сæмбæлын кæнын | pişmo adrişmæ gæşgæ<br />
şæmbælın kænın | mektup adrese göre ulaştırılır; posta dağıtımı adrese göre yapılır;<br />
mektubu adrese göre gönderilir.<br />
адрисон | adrişon | adres.<br />
aдугъ кæнын | aduğ kænın | yarışmak, koşmak, hızla gitmek, dörtnala gitmek, dörtnala<br />
kalkmak, kaçmak, sıvışmak, savuşmak, firar etmek, taşmak, acele etmek; kurtulmak.<br />
aдугъгæнæг (aдугъгæнджытæ) | aduğgænæg | yarışan, koşan, hızla giden, dörtnala<br />
giden, dörtnala kalkan, kaçan, sıvışan, savuşan, firar eden, taşan, acele eden; kurtulan.<br />
aдугъгæнæггaг | aduğgænæggag | yarışmalık, koşmalık, hızla gitmelik, dörtnala gitmelik,<br />
dörtnala kalkmalık, kaçmalık, sıvışmalık, savuşmalık, firar etmelik, taşmalık, acele etmelik;<br />
kurtulmalık.<br />
aдугъгæнæн | aduğgænæn | yarışılan, koşulan, hızla gidilen, dörtnala gidilen, dörtnala<br />
kalkılan, kaçılan, sıvışılan, savuşulan, firar edilen, taşınılan, acele edilen; kurtulan.<br />
aдугъгæнгæ | aduğgængæ | yarışma, koşma, hızla gitme, dörtnala gitme, dörtnala kalkma,<br />
kaçma, sıvışma, savuşma, firar etme, taşma, acele etme; kurtulma.<br />
aдугъгæнгæйæ | aduğgængæyæ | yarışarak, koşarak, hızla giderek, dörtnala giderek,<br />
dörtnala kalkarak, kaçarak, sıvışarak, savuşarak, firar ederek, taşarak, acele ederek;<br />
kurtularak.<br />
aдугъгæнинaг | aduğgæninag | yarışacak, koşacak, hızla gidecek, dörtnala gidecek,<br />
dörtnala kalkacak, kaçacak, sıvışacak, savuşacak, firar edecek, taşacak, acele edecek;<br />
kurtulacak.<br />
aдуду кæнын | adudu kænın | güzel yapmak, iyi yapmak, şirin yapmak, sevimli yapmak,<br />
letafet yapmak, latif yapmak, tatlı sözler söylemek, iyi yapmak.<br />
aдудын [aдудыдтa, aдудыдтaид, aдуддзæн(-и, - ис)+ | adudın | güzel yapmak, şirin<br />
yapmak, sevimli yapmak, letafet yapmak, latif yapmak, tatlı sözler söylemek, iyi yapmak.<br />
aдур уæвын (уын) | adur uævın | fosilleşmek, taş kesilmek, taşlaşmak, katılaşmak, kaskatı<br />
kesilmek; donakalmak.<br />
aдуpгом уæвын (уын) | adurgom uævın | 1) zayıflatmak, zayıflamak, zayıf düşmek,<br />
düşmek, yıpranmak, gevşemek, tavsamak, üzülmek, hamlamak; 2) sertleştirmek, taşlaşmak,<br />
taş kesilmek, taş gibi olmak, taşıllaşmak, fosilleşmek, katılaşmak; dona kalmak, donup<br />
kalmak, doncumsak; 3) şaşırmak, şaşmak, hayretler içinde kalmak, hayran olmak, parmak<br />
ısırmak.<br />
aдуцaг | adusag | sağdıran, hile ile çıkartan, hile ile kopartan, hile ile çektiren, dolandırtan,<br />
para sızdırtan.<br />
aдуцæг (aдуцджытæ) | adusæg | sağan, hile ile çıkaran, hile ile koparan, hile ile çeken,<br />
dolandıran, para sızdıran.<br />
aдуцæггaг | adusæggag | sağmalık, hile ile çıkarmalık, hile ile koparmalık, hile ile çekmelik,<br />
dolandırmalık, para sızdırmalık.<br />
63
aдуцæн | adusæn | sağılan, hile ile çıkarılan, hile ile koparılan, hile ile çekilen, dolandırılan,<br />
para sızdırılan.<br />
aдуцгæ | adusgæ | sağma, hile ile çıkarma, hile ile koparma, hile ile çekme, dolandırma,<br />
para sızdırma.<br />
aдуцгæйæ | adusgæyæ | sağarak, hile ile çıkararak, hile ile kopararak, hile ile çekerek,<br />
dolandırarak, para sızdırarak.<br />
aдуцинaг (aдуцинæгтæ) | adusinag | sağılacak, hile ile çıkaracak, hile ile koparacak, hile ile<br />
çekecek, dolandıracak, para sızdıracak.<br />
aдуцын (aдыгътон, aдыгътaин, aдуцдзынæн) | adusın | sağmak, hile ile çıkarmak, hile ile<br />
koparmak, hile ile çekmek, dolandırmak, para sızdırmak.<br />
адъютант | adhyutant | yaver, yardımcı.<br />
адыбал-дыбул кæнын | adıbal-dıbul kænın | laga-luga etmek.<br />
адыв-дыв кæнын | adıv-dıv kænın | titremek.<br />
Адыге | Adıgye | Adige, Adigeistan.<br />
Адыгъе | Adığye | Adige, Adigeistan.<br />
aдыгейаг (aдыгейæгтæ) | adıgyeyag | 1) Adige, Adigeli; 2) Adigece.<br />
aдыгъал-дыгъул кæнын | adığal-dığul kænın | hızlı ve belirsiz söylemek, çabukça<br />
uğuldamak, mırıldanmak, ileri geri konuşmak.<br />
aдыгъгъуытт кæнын | adığğuıtt kænın | atmak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak,<br />
savurmak, göndermek, bırakmak, çıkarmak, kesmek, vurmak, koşmak.<br />
адыл | adıl |<br />
адыл уадзын | adıl uazın | rahatsız olmamak, rahatsız etmemek, endişelendirmemek,<br />
telaşlandırmamak, düşündürmemek, kuşkulandırmamak, kaygılandırmamak, üzmemek,<br />
yalnız bırakmak. не тревожить, оставлять в покое<br />
адыли | adıli | yarda, kıstas, arşın, endaze (71 cm.).<br />
адылигай (адылигæйтæ) | adıligay | yardalarca, kıstaslarla, arşınlarla, endazelerle (71<br />
cm.).<br />
адымаг | adımag | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içen.<br />
адымæг (адымджытæ) | adımæg | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içen.<br />
адымæггаг | adımæggag | sigarak, tütün, cigara, puro vs.. gibi içmeklik.<br />
адымæн | adımæn | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilen.<br />
адымгæ | adımgæ | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içeme<br />
адымгæйæ | adımgæyæ | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içerek.<br />
адымд (адымдтытæ) | adımd | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilmiş.<br />
адыминаг | adıminag | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilecek; адыминаг дæм нæй? |<br />
adıminag dæm næy? | içeceğin (tütün cinsi) yok mu? sigaran yok mu?<br />
адымcæг (адымcджытæ) | adımşæg | şişen, şişirilen, küsen, alınan, surat asan, somurtan,<br />
kabaran, kırılan.<br />
адымcæггаг (адымcæггæгтæ) | adımşæggag | şimşeklik, şişirilmelik, küsmelik, alınmalık,<br />
surat asmalık, somurtmalık, kabarmalık, kırılmalık.<br />
адымcæн | adımşæn | şişen, şişirilen, küsülen, alınılan, surat asılanan, somurtulan,<br />
kabarılan, kırılan.<br />
адымcгæ | adımşgæ | şişme, şişirilme, küsme, alınma, surat asma, somurtma, kabarma,<br />
kırılma.<br />
адымcгæйæ | adımşgæyæ | şişerek, şişirilerek, küserek, alınarak, surat asarak, somurtarak,<br />
kabararak, kırılarak.<br />
64
адымcинаг (адымcинæгтæ) | adımşinag | şişecek, şişirilecek, küsecek, alınacak, surat<br />
asacak, somurtacak, kabaracak, kırılacak.<br />
адымcт (адымcтытæ) | adımşt | şişmiş, şişirilmiş, küsmüş, alınmış, surat asmış, somurtmuş,<br />
kabarmış, kırılmış.<br />
адымcын (адымcтон, адымcтaин, адымcдзынæн) | adımşın | şişmek, şişirilmek, küsmek,<br />
alınmak, surat asmak, somurtmak, kabarmak, kırılmak.<br />
адымын (адымдтон, адымдтaин, адымдзынæн) | adımın | 1) tüttürmek; üflemek, esmek,<br />
esmeğe başlamak; 2) içmek; sigara içmek, cigara içmek, puro içmek, sigara yakmak, piposunu<br />
yakmak, purosunu yakmak, sigaraya başlamak; 3) acele bırakmak, kaymak; kaçmak,<br />
kurtulmak, gitmek, aceleyle gitmek, akıp gitmek, alelâcele çekilmek, hızla ayrılmak, çabuk<br />
terk etmek, kaçmak, çarçabuk kaçmak, sıvışmak, savuşmak, ekmek, gazlamak, koşarak<br />
inmek, akmak, taşmak, ferlemek.<br />
адымычъe кæнын (лacын) | adımıçhye kænın (laşın) | sıyrılmak, yakayı sıyırmak, kaçmak,<br />
kaçınmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçımsamak, gitmek, ekmek, savuşmak, sıvışmak,<br />
gazlamak, savsaklamak, kaymak, palamarı koparmak, ferlemek.<br />
адымычъe лacын (кæнын) | adımıçhye laşın (kænın) | sıyrılmak, yakayı sıyırmak, kaçmak,<br />
kaçınmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçımsamak, gitmek, ekmek, savuşmak, sıvışmak,<br />
gazlamak, savsaklamak, kaymak, palamarı koparmak, ferlemek.<br />
адынджыp кæнын | adıncır kænın | büyütmek, yetiştirmek, büyütüp yetiştirmek, yetiştirip<br />
büyütmek, olgunlaştırmak, besleyip büyütmek, geliştirmek, dinçleştirmek, terbiye etmek.<br />
адынджыp уæвын (уын) | adıncır uævın | erinleşmek, olgunlaşmak, yetişmek, yetişkin<br />
olmak, dinçleşmek, büyütülmek, büyümek, büyük olmak, gelişmek, kısa gelmek, bitmek,<br />
artmak, terbiye olmak.<br />
адыууæ бон | adıuuæ bon | bu iki gün, bu bir-iki gün.<br />
аджайраг (аджайрæгтæ) | adjayrag |1. Acar, Acarlar; 2. Acarca, Acaryalı.<br />
аджар | acar | Acar, Acarlar.<br />
аджари | Acari | Acarca, Acara, Acarya.<br />
аджигул кæнын | acigul kænın | aramak, üstünü aramak, üzerini aramak, araştırmak,<br />
yoklamak, taramak, bucak bucak aramak.<br />
аджидзæг кæнын | acizæg kænın | zıplamak, yüz vermek; şaka yapmak, şaka etmek,<br />
yaramazlık yapmak, alay etmek, alaya almak, oynamak.<br />
аджиc-къуc кæнын | aciş-khuş kænın | şüphelenmek, şüpheye düşmek, şüphe etmek,<br />
şüphe belirtmek, tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek, sarsılmak, sallanmak,<br />
azalmak, düşmek, duyumsamak.<br />
аджитæг (аджитджытæ) | acitæg | 1) şüphelenen, şüphe eden, şüpheye düşen, şüphe<br />
belirten; tereddüt eden, bir zaman boyunca tereddüt eden; 2) tamir eden, oyalanan, sarsılan,<br />
sallanan, azalan, düşen, tereddüt eden, dönüp duran, oynayan, oynaşan, uğraşan, meşgul<br />
olan, duyumsayan.<br />
аджитæнтæ кæнын | acitæntæ kænın | 1) endişeli yapmak; şüphelenmek, şüphe etmek,<br />
şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek; 2)<br />
bir süre hayatta kalmak, tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek,<br />
tereddüt etmek, dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak,<br />
duyumsamak. переживать в течении некоторого времени; поволноваться<br />
аджитгæ | acitgæ | 1) şüphelenme, şüphe etme, şüpheye düşme, şüphe belirtme; tereddüt<br />
etme, bir zaman boyunca tereddüt etme; 2) tamir etme, oyalanma, sarsılma, sallanma,<br />
azalma, düşme, tereddüt etme, dönüp durma, oynama, oynaşma, uğraşma, meşgul olma,<br />
durumsama.<br />
65
аджитгæйæ | acitgæyæ | 1) şüphelenerek, şüphe ederek, şüpheye düşerek, şüphe<br />
belirterek; tereddüt ederek, bir zaman boyunca tereddüt ederek; 2) tamir ederek,<br />
oyalanarak, sarsılarak, sallanarak, azalarak, düşerek, tereddüt ederek, dönüp durarak,<br />
oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak, duyumsayarak.<br />
аджитинаг | acitinag | 1) şüphelenecek, şüphe edecek, şüpheye düşecek, şüphe belirtecek;<br />
tereddüt edecek, bir zaman boyunca tereddüt edecek; 2) tamir edecek, oyalanacak,<br />
sarsılacak, sallanacak, azalacak, düşecek, tereddüt edecek, dönüp duracak, oynayacak,<br />
oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak, duyumsanacak.<br />
аджитын (аджитыдтoн, аджитыдтaин, аджитдзынæн) | acitın | 1) şüphelenmek, şüphe<br />
etmek, şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt<br />
etmek; 2) tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek, tereddüt etmek,<br />
dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak, duyumsamak.<br />
аджиуаг | aciuag | ayırtan, kestire, kesiverdikten, bırakan, biraz daha bırakan, oturtan,<br />
yatırtan; zarar ettiren, zarar gördüren, şiddetli mide bozukluğu sonucu yapan, cezmettiren.<br />
аджиуæг (аджиуджытæ) | aciuæg | ayıran, kesen, kesiveren, kalan, biraz daha kalan,<br />
oturan, yatan; zarar eden, zarar gören, şiddetli mide bozukluğu sonucu olan, cezmeden.<br />
аджиуæн | aciuæn | ayırtılan, kesilen, kesi verilen, biraz daha kalınan, oturulan, kalınan,<br />
yatılan; zarar edilen, zarar görülen, şiddetli mide bozukluğu sonucu olunan, cezmetilen.<br />
аджиугæ | aciugæ | ayırma, kesme, kesiverme, kalma, biraz daha kalma, oturma, yatma;<br />
zarar etme, zarar görme, şiddetli mide bozukluğu sonucu olma, cezmetme.<br />
аджиугæйæ | aciugæyæ | ayırarak, keserek, kesivererek, biraz daha kalarak, oturarak,<br />
kalarak, yatarak; zarar ederek, zarar görerek, şiddetli mide bozukluğu sonucu olarak,<br />
cezmederek.<br />
аджиуд (аджиудтытæ) | aciud | ayırmış, kesmiş, kesivermiş, biraz daha kalmış, oturmuş,<br />
kalmış, yatmış; zarar etmiş, zarar görmüş, şiddetli mide bozukluğu sonucu olmuş, cezmetmiş.<br />
аджиуинаг (аджиуинæгтæ) | aciuinag | ayıracak, kesecek, kesiverecek, biraz daha kalacak,<br />
oturacak, kalacak, yatacak; zarar edecek, zarar görecek, şiddetli mide bozukluğu sonucu<br />
olacak, cezmedecek.<br />
аджиуын (аджиудтoн, аджиудтaин, аджиудзынæн) | aciuın | ayırmak, kesmek,<br />
kesivermek, biraz daha kalmak, oturmak, kalmak, yatmak; zarar etmek, zarar görmek,<br />
şiddetli mide bozukluğu sonucu olmak, cezmetmek.<br />
аджиx уæвын (уын) | acix uævın | 1) yayılmak, savrulmak; 2) şaşmak, şaşa kalmak, şaşkına<br />
çevrilmek, dona kalmak, donup kalmak, doncumsak, hayret etmek, tereddüt etmek, dalmak,<br />
dalgın olmak, düşünmek, düşünceye dalmak; dik dik bakmak, dikkatsiz olmak, put kesilmek,<br />
sallantı göstermek.<br />
аджыpтт-джыpтт кæнын | acırtt- cırtt kænın | korkmak, korkaklık etmek, korkmuş olmak;<br />
seke seke kaçıp kurtulmak, seke seke akmak, seke seke koşmak, dörtnala koşmak, koşarken<br />
atlamak, yorgalamak, yorga gitmek, tırıs gitmek, tıpış tıpış yürümek.<br />
адзaгъул кæнын | azağul kænın | yan bakmak, şaşı yapmak, yan yatmak, kaykılmak,<br />
eğilmek, yana eğilmek, orantısız olmak, kaş göz işaretleri yapmak.<br />
адзaйлaг (адзaйлæгтæ) | azaylag |<br />
адзaл | azal | 1) vefat, ecel, can verme, ölüm, ölüm yakın, ölüm zamanı, ölüm kaçınılmaz,<br />
ölüm vakti, vakitsiz ölüm, memat, songu; fena, helak, yok olma, mahvolma, yıkılış, yıkım,<br />
batma; fevt, telef, inkıraz; 2) kader, alınyazısı, yazgı, nasip, takdir, musibet, mukadderat,<br />
talih, tecelli, uğursuzluk, fal, eflak, felek, evren, tali, sur, çark, kaza; Azrail’in gelişi, fat, garam;<br />
адзалы къахыл ныллæууыд | azalı khaxıl nıllæuuıd | onun ölüm saati geldi, Azrail’in<br />
ayağına basmak.<br />
66
адзaлaгуp | azalagur |<br />
адзaлaгуpæг (адзaлaгуpджытæ) | azalaguræg | ölüm arayan, ölümünü isteyen, ölüm<br />
bekleyen, ölüm kaçınılmaz, ecelini isteyen.<br />
адзaлxæссæг (адзaлxæсджытæ) | azalxæşæg | öldürücü, ölümcül, ölümlü, ölüm getiren,<br />
ölüme neden olan, ecelini veren, fani, ölüm, müthiş, çok sıkıcı.<br />
адзaлxызт | azalxıjt |<br />
адзалы бон | azalı bom | ölüm günü, ölüm saati, ölüm vakti, ölüm, fena, helak, yok olma,<br />
mahvolma, yıkılış, yıkım, batma; can verme, fevt, telef, inkıraz.<br />
адзацци кæнын | azassi kænın | kırmak, parçalamak, yıkmak, ara vermek, sakatlamak,<br />
sımak, bozmak, berbat etmek, haklamak, kırgınlığı olmak.<br />
адзæбæx кæнын | azæbæx kænın | 1) iyileştirmek, iyi etmek, iyi gitmek, geliştirmek,<br />
ondurmak, sağlatmak, sağaltmak, tedavi etmek; 2) düzeltmek, hatasını düzeltmek, üstünü<br />
başını düzettirmek, çeki düzen verdirtmek, kendine çekidüzen verdirtmek, düzene sokmak,<br />
düzene sokturmak; toplamak, toplatmak, düzgün koymak, temizlemek, kaldırmak, kapamak;<br />
yoluna koymak, nizama sokmak, nizama girmek, sıraya koymak; 3) geliştirmek, ondurmak,<br />
vazgeçirtmek; 4) tashih etmek, onarmak, tamir etmek, ıslah etmek, doğrulamak,<br />
sağlamlaştırmak; 5) enemek, enetmek, hadım ettirmek, iğdiş etmek, burmak.<br />
адзæбæx уæвын (уын) | azæbæx uævın | 1) iyileşmek, iyi olmak, iyi gitmek, sağalmak,<br />
düzelmek, düzene girmek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, kendine çekidüzen vermek,<br />
üstünü başını düzeltmek, hatasını düzeltmek, ummak, onmak, geliştirmek; tashih olmak,<br />
yoluna koymak, nizama sokulmak, nizama girmek; 2) toplamak, toparlamak, dincelmek; kilo<br />
almak; vazgeçmek; ıslah olmak, tamir olmak, onarılmak, sağlamlaşmak; 3) hadım olmak,<br />
enemek, iğdiş olmak, burulmak.<br />
адзæбæxгæнæг (адзæбæxгæнджытæ) | azæbæxgænæg | 1) iyileştiren, iyi eden, iyi giden,<br />
geliştiren, onduran, sağlatan, sağaltan, tedavi eden; 2) düzelten, hatasını düzelten, üstünü<br />
başını düzettiren, çeki düzen verdirten, kendine çekidüzen verdirten, düzene sokan, düzene<br />
sokturan; toplayan, toplatan, düzgün koyan, temizleyen, kaldıran, kapanan; yoluna koyan,<br />
nizama sokan, nizama giren, sıraya koyan; 3) geliştiren, onduran, vazgeçirten; 4) tashih eden,<br />
onaran, tamir eden, ıslah eden, doğrulayan, sağlamlaştıran; 5) eneyen, eneten, hadım<br />
ettiren, iğdiş eden, buran.<br />
адзæбæxгæнæггаг | azæbæxgænæggag | 1) iyileştirmelik, iyi etmelik, iyi gitmelik,<br />
geliştirmelik, ondurmalık, sağlatmalık, sağaltmalık, tedavi etmelik; 2) düzeltmelik, hatasını<br />
düzeltmelik, üstünü başını düzettirmelik, çeki düzen verdirtmelik, kendine çekidüzen<br />
verdirtmelik, düzene sokmalık, düzene sokturmalık; toplamalık, toplatmalık, düzgün<br />
koymalık, temizlemelik, kaldırmalık, kapamalık; yoluna koymalık, nizama sokmalık, nizama<br />
girmelik, sıraya koymalık; 3) geliştirmelik, ondurmalık, vazgeçirtmelik; 4) tashih etmelik,<br />
onarmalık, tamir etmelik, ıslah etmelik, doğrulamalık, sağlamlaştırmalık; 5) enemelik,<br />
enetmelik, hadım ettirmelik, iğdiş etmelik, burmalık.<br />
адзæбæxгæнæн | azæbæxgænæn | 1) iyileştirilen, iyi edilen, iyi gidilen, geliştirilen,<br />
ondurulan, sağlatılan, sağaltılan, tedavi edilen; 2) düzeltilen, hatası düzeltilen, üstü başı<br />
düzettirilen, çeki düzen verdirilen, kendine çekidüzen verdirilen, düzene sokulan, düzene<br />
sokturulan; toplanılan, toplatılan, düzgün koyulan, temizlenen, kaldırılan, kapanılan; yoluna<br />
koyulan, nizama sokulan, nizama girilen, sıraya koyulan; 3) geliştirilen, ondurulan,<br />
vazgeçirtilen; 4) tashih edilen, onarılan, tamir edilen, ıslah edilen, doğrulanan,<br />
sağlamlaştırılan; 5) enenen, enetilen, hadım ettirilen, iğdiş edilen, burulan.<br />
адзæбæxгæнгæ | azæbæxgængæ | 1) iyileştirme, iyi etme, iyi gitme, geliştirme, ondurma,<br />
sağlatma, sağaltma, tedavi etme; 2) düzeltme, hatasını düzeltme, üstünü başını düzettirme,<br />
67
çeki düzen verdirtme, kendine çekidüzen verdirtme, düzene sokma, düzene sokturma;<br />
toplama, toplatma, düzgün koyma, temizleme, kaldırma, kapama; yoluna koyma, nizama<br />
sokma, nizama girme, sıraya koyma; 3) geliştirme, ondurma, vazgeçirtme; 4) tashih etme,<br />
onarma, tamir etme, ıslah etme, doğrulama, sağlamlaştırma; 5) eneme, enetme, hadım<br />
ettirme, iğdiş etme, burma.<br />
адзæбæxгæнгæйæ | azæbæxgængæyæ | 1) iyileştirerek, iyi ederek, iyi giderek,<br />
geliştirerek, ondurarak, sağlatarak, sağaltarak, tedavi ederek; 2) düzelterek, hatasını<br />
düzelterek, üstünü başını düzettirerek, çeki düzen verdirterek, kendine çekidüzen<br />
verdirterek, düzene sokarak, düzene sokturarak; toplayarak, toplatarak, düzgün koyarak,<br />
temizleyerek, kaldırarak, kapayarak; yoluna koyarak, nizama sokarak, nizama girerek, sıraya<br />
koyarak; 3) geliştirerek, ondurarak, vazgeçirterek; 4) tashih ederek, onararak, tamir ederek,<br />
ıslah ederek, doğrulayarak, sağlamlaştırarak; 5) eneyerek, eneterek, hadım ettirerek, iğdiş<br />
ederek, burarak.<br />
адзæбæxгæнинаг (адзæбæxгæнинæгтæ) | azæbæxgæninag | 1) iyileştirecek, iyi edecek,<br />
iyi gidecek, geliştirecek, onduracak, sağlatacak, sağaltacak, tedavi edecek; 2) düzeltecek,<br />
hatasını düzeltecek, üstünü başını düzettirecek, çeki düzen verdirtecek, kendine çekidüzen<br />
verdirtecek, düzene sokacak, düzene sokturacak; toplanacak, toplatacak, düzgün koyacak,<br />
temizlenecek, kaldıracak, kapanacak; yoluna koyacak, nizama sokacak, nizama girecek, sıraya<br />
koyacak; 3) geliştirecek, onduracak, vazgeçirtecek; 4) tashih edecek, onaracak, tamir edecek,<br />
ıslah edecek, doğrulanacak, sağlamlaştıracak; 5) enenecek, enetecek, hadım ettirecek, iğdiş<br />
edecek, buracak.<br />
адзæгæpæг уæвын (уын) | azægæræg uævın | 1) yanmak, yakmak, dibi tutmak; 2)<br />
kurutmak; kuruyarak yapışmak; 3) kavrulmak, kavurmak, kızarmak, kızartmak.<br />
адзæгъæл кæнын | azæğæl kænın | saptırmak, yanlış yöne göndermek, yanlış bir yola<br />
yöneltmek; yolunu kaybettirmek, yolunu şaşırtmak, şaşırtmak, kayıp olmak, hataya<br />
götürmek; şüpheye düşürmek, şüphe ettirmek, şüphelendirmek, düşünceye daldırmak,<br />
tereddüt ettirmek, duraksatmak.<br />
адзæгъæл уæвын (уын) | azæğæl uævın | 1) dolaşmak, yolunu kaybetmek, yolunu<br />
şaşırmak, yolu kaybetmek; yanlış yola gitmek; şaşırmak, azmak; 2) şüphe etmek; şüpheye<br />
düşmek, şüphelenmek, şüphe belirtmek, tereddüt etmek; 3) yansıtmak, düşünceye dalmak,<br />
daldırmak, duraksamak, kaymak.<br />
адзæнгæл кæнын (лacын) | azængæl kænın (laşın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek,<br />
ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak,<br />
hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek.<br />
адзæнгæл лacын (кæнын) | azængæl laşın (kænın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek,<br />
ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak,<br />
hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek.<br />
адзæнгæлгæнæг (адзæнгæлгæнджытæ) | azængælgænæg | 1) çabukça kesen, hızlı<br />
kesen, ayıran, kesiveren, kesip atan, irtibatını kesen; dişlerle kesen; 2) çabukça uçuran, hızlı<br />
kısan, kemiren, cezmeden.<br />
адзæнгæлгæнæггаг | azængælgænæggag | 1) çabukça kesmelik, hızlı kesmelik, ayırmalık,<br />
kesivermelik, kesip atmalık, irtibatını kesmelik; dişlerle kesmelik; 2) çabukça uçurmalık, hızlı<br />
kısmalık, kemirmelik, cezmetmelik.<br />
адзæнгæлгæнæн | azængælgænæn | 1) çabukça kesilen, hızlı kesilen, ayrılan, kesiveren,<br />
kesip atılan, irtibatı kesilen; dişlerle kesilen; 2) çabukça uçurulan, hızlı kısılan, kemirilen,<br />
cezmetilen.<br />
68
адзæнгæлгæнгæ | azængælgængæ | 1) çabukça kesme, hızlı kesme, ayırma, kesiverme,<br />
kesip atma, irtibatını kesme; dişlerle kesme; 2) çabukça uçurma, hızlı kısma, kemirme,<br />
cezmetme.<br />
адзæнгæлгæнгæйæ | azængælgængæyæ | 1) çabukça keserek, hızlı keserek, ayırarak,<br />
kesivererek, kesip atarak, irtibatını keserek; dişlerle keserek; 2) çabukça uçurarak, hızlı<br />
kısarak, kemirerek, cezmederek.<br />
адзæнгæлгæнинаг (адзæнгæлгæнинæгтæ) | azængælgæninag | 1) çabukça kesecek, hızlı<br />
kesecek, ayıracak, kesiverecek, kesip atacak, irtibatını kesecek; dişlerle kesecek; 2) çabukça<br />
uçuracak, hızlı kısacak, kemirecek, cezmedecek.<br />
адзæрм кæнын | azærm kænın | soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, yüzüp içiriğini<br />
çıkarmak, bağırlarını çıkarmak; temizlemek, kaldırmak, parlatmak, arıtmak, tasfiye etmek,<br />
saflaştırmak, boşaltmak, almak, indirmek, sökmek, kaldırmak, çekmek, tutmak, kesmek,<br />
fekketmek.<br />
адзæxcт кæнын (лacын) | azæxşt kænın (laşın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe<br />
indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2)<br />
kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak,<br />
doldurmak, ferleşmek.<br />
адзæxcт лacын (кæнын) | azæxşt laşın (kænın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe<br />
indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2)<br />
kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak,<br />
doldurmak, ferleşmek.<br />
адзoй-дзoй кæнын | azoy-zoy kænın | sallamaya başlamak; sallanmak, sallanmaktan<br />
yorulmak, titremek, titreşmek, titremeye başlamak; zangırdamak, zangır zangır zangırdamak,<br />
şakırdamak, kımıldamaya başlamak, oynamağa başlamak, sarsılmak, sarsıntı geçirmek,<br />
tereddüt etmek, duraksamak.<br />
адзopтт-дзopтт кæнын | azortt-zortt kænın | zıplayarak gitmek, atlayarak gitmek, seke<br />
seke gitmek, seke seke gelmek.<br />
адзуp-адзуp кæнын | azur-azur kænın | 1) sık sık konuşmak, görüşmek, söylemek,<br />
bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye etmek,<br />
nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek, bildirmek, bilgi<br />
vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak, kaldırmak, uyandırmak,<br />
çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak, yaratmak, çıkarmak, ünlemek,<br />
tıklamak; sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak; uğratmak, müsebbibi olmak,<br />
serdetmek, eklemek, ilave etmek.<br />
адзуpаг | azurag | 1) konuşturan, konuşmacı, hatip, görüştüren, danıştıran, söyleten,<br />
bahsettiren, dedirten; anlatan, nutuk attıran, sohbet ettiren, öykületen, hikâye ettiren,<br />
naklettiren; 2) çağırtan, sesleten, davet ettiren, celp ettiren, haber verdiren, bildirten, bilgi<br />
verdiren, malumat verdiren, rapor verdiren; 3) uyandırtan, danıştırtan, kaldırtan, uyandırtan,<br />
çıkartan, ortaya çıkartan, doğurtan, tevlit ettiren, yaptıran, yaratan, ünleten, tıklatan; neden<br />
olduran, sebep olduran, sebebiyet verdiren, yol açtıran; uğratan, müsebbibi olduran,<br />
serdettiren, ekleten, ilave ettiren.<br />
адзуpæг (адзуpджытæ) | azuræg | 1) konuşan, konuşmacı, hatip, görüşen, danışan,<br />
söyleyen, bahseden, diyen; anlatan, nutuk atan, sohbet eden, öyküleyen, hikâye eden,<br />
nakleden; 2) çağıran, seslenen, davet eden, celp eden, haber veren, bildiren, bilgi veren,<br />
malumat veren, rapor veren; 3) uyandıran, danışan, kaldıran, uyandıran, çıkaran, ortaya<br />
çıkaran, doğuran, tevlit eden, yapan, yaratan, ünleyen, tıklayan; neden olan, sebep olan,<br />
sebebiyet veren, yol açan; uğratan, müsebbibi olan, serdeden, ekleyen, ilave eden.<br />
69
адзуpæггаг | azuræggag | 1) konuşmalık, görüşmelik, söylemelik, bahsetmelik, demelik;<br />
anlatmalık, nutuk atmalık, sohbet etmelik, öykülemelik, hikâye etmelik, nakletmelik; 2)<br />
çağırmalık, seslenmelik, davet etmelik, celp etmelik, haber vermelik, bildirmelik, bilgi<br />
vermelik, malumat vermelik, rapor vermelik; 3) uyandırmalık, danışmalık, kaldırmalık,<br />
uyandırmalık, çıkarmalık, ortaya çıkarmalık, doğurmalık, tevlit etmelik, yapmalık, yaratmalık,<br />
ünlemelik, tıklamalık; neden olmalık, sebep olmalık, sebebiyet vermelik, yol açmalık;<br />
uğratmalık, müsebbibi olmalık, serdetmelik, eklemelik, ilave etmelik.<br />
адзуpæн | azuræn | 1) konuşulan, görüşülen, söylenilen, bahsedilen, denilen; anlatılan,<br />
nutuk atılan, sohbet edilen, öykülenen, hikâye edilen, nakledilen; 2) çağırılan, seslenilen,<br />
davet edilen, celp edilen, haber verilen, bildirilen, bilgi verilen, malumat verilen, rapor<br />
verilen; 3) uyandırılan, danışılan, kaldırılan, uyandırılan, çıkarılan, ortaya çıkarılan,<br />
doğurtulan, tevlit edilen, yapılan, yaratılan, ünlenilen, tıklanan; neden olunan, sebep olunan,<br />
sebebiyet verilen, yol açılan; uğratılan, müsebbibi olunan, serdedilen, eklenen, ilave edilen.<br />
адзуpгæ | azurgæ | 1) konuşma, görüşme, söyleme, bahsetme, deme; anlatma, nutuk atma,<br />
sohbet etme, öyküleme, hikâye etme, nakletme; 2) çağırma, seslenme, davet etme, celp<br />
etme, haber verme, bildirme, bilgi verme, malumat verme, rapor verme; 3) uyandırma,<br />
danışma, kaldırma, uyandırma, çıkarma, ortaya çıkarma, doğurma, tevlit etme, yapma,<br />
yaratma, çıkarma, ünleme, tıklama; neden olma, sebep olma, sebebiyet verme, yol açma;<br />
uğratma, müsebbibi olma, serdetme, ekleme, ilave etme.<br />
адзуpгæйæ | azurgæyæ | 1) konuşarak, görüşerek, söyleyerek, bahsederek, diyerek;<br />
anlatarak, nutuk atarak, sohbet ederek, öyküleyerek, hikâye ederek, naklederek; 2)<br />
çağırarak, seslenerek, davet ederek, celp ederek, haber vererek, bildirerek, bilgi vererek,<br />
malumat vererek, rapor vererek; 3) uyandırarak, danışarak, kaldırarak, uyandırarak,<br />
çıkararak, ortaya çıkararak, doğurarak, tevlit ederek, yaparak, yaratarak, ünlemek, tıklamak;<br />
neden olarak, sebep olarak, sebebiyet vererek, yol açarak; uğratarak, müsebbibi olarak,<br />
serdederek, ekleyerek, ilave ederek.<br />
адзуpинаг (адзуpинæгтæ) | azurinag | 1) konuşacak, görüşecek, söylenecek, bahsedecek,<br />
denecek; anlatacak, nutuk atacak, sohbet edecek, öykülenecek, hikâye edecek, nakledecek;<br />
2) çağıracak, seslenecek, davet edecek, celp edecek, haber verecek, bildirecek, bilgi verecek,<br />
malumat verecek, rapor verecek; 3) uyandıracak, danışacak, kaldıracak, uyandıracak,<br />
çıkaracak, ortaya çıkaracak, doğuracak, tevlit edecek, yapacak, yaratacak, ünlenecek,<br />
tıklanacak; neden olacak, sebep olacak, sebebiyet verecek, yol açacak; uğratacak, müsebbibi<br />
olacak, serdedecek, eklenecek, ilave edecek.<br />
адзуpын (адзыpдтoн, адзыpдтaин, адзуpдзынæн) | azurın | 1) konuşmak, görüşmek,<br />
söylemek, bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye<br />
etmek, nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek,<br />
bildirmek, bilgi vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak,<br />
kaldırmak, uyandırmak, çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak,<br />
yaratmak, ünlemek, tıklamak; neden olmak, sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak;<br />
uğratmak, müsebbibi olmak, serdetmek, eklemek, ilave etmek.<br />
адзуццæг кæнын | azıguır kænın | ağız kavgası yapmak.<br />
адзыгуыp кæнын | azıguır kænın | toplamak, yığında toplamak, toparlamak, öbekleşmek,<br />
yığmak, yığdırmak, yığışmak, yığılmak, biriktirmek, çembere almak, guruplaşmak,<br />
guruplaştırmak, bir yere getirmek, bir araya getirmek, koleksiyon yapmak, devşirmek,<br />
derlemek, büzmek, dernek kurmak.<br />
адзыгуыp уæвын (уын) | azıguır uævın | toplanmak, toparlanmak, toplaşmak, çemberde<br />
toplanmak, gruplaşmak, yığışmak, yığılmak, kümeleşmek, öbekleşmek, bir araya gelmek,<br />
70
yığılmak, yığışsak, birikmek, irkilmek, büzülmek, doldurmak, dernek olmak, bir yığın halinde<br />
toplamak, bir araya toplanmak, yeniden toplanmak.<br />
адзыгъал-мыгъул кæнын | azığal-mığul kænın |<br />
адзынaзæг (адзынaзджытæ) | azınajæg | ağlayan, biraz ağlayan, sızlanmak, kederlenen,<br />
gamlanan, üzülen.<br />
адзынaзæн | azınajæn | ağlanan, biraz ağlanan, sızlanılan, kederlenilen, gamlanılan, üzülen.<br />
адзынaзгæ | azınajgæ | ağlama, biraz ağlama, sızlanma, kederlenme, gamlanma, üzülme.<br />
адзынaзгæйæ | azınajgæyæ | ağlayarak, biraz ağlayarak, sızlanarak, kederlenerek,<br />
gamlanarak, üzülerek.<br />
адзынaзинаг | azınajinag | ağlanacak, biraz ağlanacak, sızlanacak, kederlenecek,<br />
gamlanacak, üzülecek.<br />
адзынaзын (адзынæзтoн, адзынæзтaин, адзыназдзынæн)| azınajın | ağlamak, biraz<br />
ağlamak, sızlanmak, kederlenmek, gamlanmak, üzülmek.<br />
адзыpд (адзыpдтытæ) | azırd | söz, kelime, laf; dedikodu, söylenti, rivayet, gıybet, lakırdı.<br />
адзыpддaг кæнын | azırddag kænın | dedikodu yapmak, dedikodu yaptırmak, gıybet<br />
yaptırmak, beklenmedik biçimde dedikodu konusu yapmak, söylenti çıkartmak, lakırdı<br />
yaptırmak, beklenmedik şekilde tartışmaların konusu yapmak, tartışmak.<br />
адзыpддaг уæвын (уын) | azırddag uævın | aniden tartışmak, dedikodu konusu olmak,<br />
dedikodu yapılmak, gıybet yapılmak, çekiştirilmek, lafı edilmek, söylentisi çıkmak, lakırdısı<br />
olmak; beklenmedik şekilde tartışmaya maruz kalmak.<br />
адзыxъxъыннoг кæнын | azıqqınnog kænın | çabukça güncelleştirmek, hızlı güncellemek;<br />
canlandırmak, yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak, yeniden kurmak; gençleştirmek,<br />
gençleşmek, yenileştirmek, yeniletmek, yeniden yaşatmak, yeniden kurmak, onararak<br />
yenilenmek, tamir ederek yenilemek, yepyeni yapmak, tazelemek, ihya etmek, diriltmek,<br />
canlandırmak, siftah giymek, siftah kullanmak.<br />
адзыxъxъыннoг уæвын (уын) | azıqqınnog uævın | çabukça güncelleştirilmek, hızlı<br />
güncellenmek, yeniden doğmak, yeniden kurulmak, canlanmak, yeniden canlanmak,<br />
canlandırılmak; gençleştirilmek, gençleşmek, gencelmek, tazeleşmek, dinçleşmek, yepyeni<br />
olmak, yeniden doğmak, yeniden kurulmak, canlanmak, dirilmek, ihya edilmek.<br />
аз (азтæ, æзтæ) | aj | yıl; yaş, sene; цал азы дыл цæуы? | sal ajı dıl sæuı?| sen kaç<br />
yaşındasın? азыхъæд | ajıqæd | hava, bat; азтæ цыдысты | ajtæ sıdıştı | yıllar geçiyordu,<br />
seneler geçiyordu, yaşlar geçiyordu.<br />
азa бæлас (азa бæлæстæ), азан-бæлас | aja bælaş | ağaç, odun, tahta, şecere, soy ağacı,<br />
ölü ülkede büyüyen, sihirli ağaç, yaşam ağacı. дерево, растущее в стране мертвых,<br />
волшебное дерево, древо жизни<br />
аза сыф| aja şıf |<br />
азaбад кæнын | ajabad kænın | kökü çalıştırmak, kök bırakmak, kök salmak, kök<br />
salıvermek, kökleşmek, kökü tutmak, kök atmak, kök çıkarmak, kökü çıkmak, filizlenmek.<br />
азавад кæнын | ajavad kænın | tartışmak, dalaşmak, yemin etmek.<br />
азaгъд кæнын | ajağd kænın | araları açılmak, araları bozulmak, bozuşmak, aralarını<br />
bozmak, aralarını açmak, kavga etmek, birbirini paylamak, azarlamak, küf retmek, sövüşmek,<br />
çekişmek, atışmak.<br />
азан | ajan | ezan<br />
азан-бæлас, аза бæлас | ajan-bælaş| ağaç, odun, tahta, şecere, soy ağacı, ölü ülkede<br />
büyüyen, sihirli ağaç, yaşam ağacı. дерево, растущее в стране мертвых, волшебное<br />
дерево, древо жизни<br />
азанхъæргæнæн | ajanqærgænæn| minare.<br />
71
азапп | ajapp| azap, ıstırap, işkence, cefa, dert, üzgü, eziyet, eza, acı, çile, tazip; bela,<br />
felaket; kaza, talihsizlik, mihnet, şekavet.<br />
азар | ajar | 1.1) lanet; kargış, beddua, ilenç; 2) öfke, gazap, hiddet, hışım, feveran, celal,<br />
azgınlık, kızgınlık; korku, korkma, korkmuş; çekin, heybet, dehşet; yılgı, yılın, sehim, kuşku,<br />
perva; 3) endişe, tasa 2. söyleme, tehevvür, vecel, havf.<br />
азарæг (азарджытæ) | ajaræg | şarkıcı, şarkı söyleyen.<br />
азарæггаг | ajaræggag | şarkılık, şarkı söylemelik.<br />
азарæн | ajaræn | şarkı söylenen.<br />
азаргæ | ajargæ | şarkı söyleme, şarkı okuma, şarkı tutturma, şarkıya başlama, şarkı<br />
söylemeye başlama, bir şarkı okumaya başlama, koronun solistliğini yapma; söyleme,<br />
söylemeye başlama, ötme.<br />
азаргæйæ | ajargæyæ | şarkı söyleyerek, şarkı okuyarak, şarkı tutturarak, şarkıya<br />
başlayarak, şarkı söylemeye başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, koronun solistliğini<br />
yaprak; söyleyerek, söylemeye başlayarak, öterek.<br />
азард(т) (азæрджытæ) | ajard(t)| coşkunluk, hararet, taşkınlık, ateş, germi, tutku, ihtiras,<br />
hırs, ani öfke, düşkünlük, hastalık.<br />
азардон | ajardon | şiddet yeri, zulüm yeri, lanet yeri, nefret yeri, kin yeri.<br />
азаринаг (азæринæгтæ) | ajarinag | şarkı okunacak, şarkı söylenecek, şarkı tutturacak,<br />
şarkıya başlanacak, şarkı söylemeye başlanacak, bir şarkı okumaya başlanacak, koronun<br />
solistliğini yapacak; söylenecek, söylemeye başlanacak, ötecek.<br />
азарт(д) (азæрджытæ) | ajart(d) | coşkunluk, hararet, taşkınlık, ateş, germi, tutku, ihtiras,<br />
hırs, ani öfke, düşkünlük, hastalık.<br />
азартджын, азартон | ajartcın, ajarton | coşkun, ateşli, taşkın, hararetli; tehlikeli, zararlı,<br />
riskli.<br />
азартон, азартджын | ajarton, ajartcın | coşkun, ateşli, taşkın, hararetli; tehlikeli, zararlı,<br />
riskli.<br />
азарын (азарыдтæн, азарыдaин, азардзынæн) | ajarın | şarkı okumak, şarkı söylemek,<br />
şarkı tutturmak, şarkıya başlamak, şarkı söylemeye başlamak, bir şarkı okumaya başlamak,<br />
koronun solistliğini yapmak; söylemek, söylemeye başlamak, ötmek.<br />
азат | ajat | özgür, azat, hür, serbest, başıboş; azatlı, özgür bırakma, serbest etme, erkin,<br />
bol, boş, geniş, ferah, rahat, teklifsiz, laubali, salim, fariğ, geniş; aut; açık, dekolte; азат бæx |<br />
ajat bæx | yılkı at, yabani at, başıboş at, hergele, serbest at.<br />
азаууaт кæнын | ajauuat kænın | yıkmak, harap etmek, boşaltmak, sıyırmak; yok etmek;<br />
tahrip etmek, kırıp geçirmek, çöle çevirmek, kırıp geçirmek, altüst etmek, bozmak, ruhça<br />
çöktürmek, perişan etmek, mahvetmek, harap etmek, tırpan atmak, komisyondan dışarı<br />
koymak; işe yaramaz hale getirmek.<br />
азаууaт уæвын (уын) | ajauuat uævın | yıkılmak, kırılmak, bozulmak, çöktürmek,<br />
boşalmak, sıyrılmak; harap olmak, harap edilmek; tahrip olmak, ruhça çökmek, enkaz haline<br />
gelmek, perişan olmak, mahvolmak, altüst olmak, kullanım için uygunsuz olmak, alt üst<br />
olmak, bozulmak, tahrip olmak, bakıma muhtaç hale gelmek.<br />
азæбул кæнын | ajæbul kænın | 1) sarkıtmak, salmak, salıvermek, asmak, asılmak, asılı<br />
bırakmak, aşağı atmak, indirtmek, söktürmek, çözdürmek, gevşetmek, dağıtmak; 2)<br />
kovulmak; 3) düşürmek, açılmak, açtırmak, yapraklandırmak, şımartmak, azıtmak, eritmek,<br />
boşaltmak, yanına bıraktırmak, altından girip üstünden çıkarmak, söz dinlemez olmak.<br />
азæбул уæвын (уын) | ajæbul uævın | salmak, sarkmak, asmak, asılmak, asılı kalmak,<br />
inmek, düşmek, sökülmek, çözülmek, gevşemek, dağılmak, açılmak, açmak, yapraklanmak,<br />
şımarmak, şımartmak, azıtmak, erimek, konmak, kaçmak, disiplini gevşemek.<br />
72
азæгæл уæвын (уын) | ajægæl uævın | çivilenmek, mıhlanmak, yapıştırılmak, yapıştırmak,<br />
yapışmak, tutmak, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak, sarkıntılık etmek,<br />
sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, peşini bırakmamak, takılmak, peşine<br />
takılmak, arkasına düşmek, musallat olmak, tebelleş olmak, takılmak, kancayı atmak,<br />
makarayı takmak, tırnak takmak, sürtünmek, sataşmak, katılmak, yanaşmak, söz atmak,<br />
üstüne varmak, yakasına yapışmak.<br />
азæгъддaг уæвын (уын) | ajæğddag uævın | tartışılmak, tartışma konusu olmak,<br />
anlaşmazlık konusu haline gelmek, kavga vesilesi aramak.<br />
азæй-азмæ | ajæy-ajmæ | yıldan yıla, her yıl.<br />
азæй кæнын | ajæy kænın | boşanmak, akın etmek, akıvermek, sökün etmek, hürya<br />
etmek, gelivermek, çekilivermek.<br />
азæлаг | ajælag| duyurtan; çaldıran, öttüren; açılatan, kopartan, eko dağıtan; açığa<br />
vurduran, yüksek sesleten, görünür olduran, açılatan, yardırtan, ikiye ayrıttan, şişmanlatan,<br />
genişleten, doldurtan, dolduran, yüksek sesler ile dolduran.<br />
азæлæг | ajælæg| duyulan; çalan, öten; açılan, kopan, eko dağıtan; açığa vuran, yüksek<br />
seslenen, görünür olan, açılan, yarılan, ikiye ayrılan, şişmanlayan, genişleyen, dolduran,<br />
dolan, yüksek sesler ile dolan.<br />
азæлæн | ajælæn| duyulan; çalınan, ötülen; açılan, kopan, eko dağıtılan; açığa vurulan,<br />
yüksek seslenilen, görünür olunan, açılan, yarılan, ikiye ayrılan, şişmanlanan, genişlenen,<br />
doldurulan, doluşan, yüksek sesler ile doluşan.<br />
азæлгæ | ajælgæ| duyulma; çalma, ötme; açılma, kopma, eko dağıtma; açığa vurma, yüksek<br />
seslenme, görünür olma, açılma, yarılma, ikiye ayrılma, şişmanlama, genişleme, doldurma,<br />
dolma, yüksek sesler ile dolma.<br />
азæлгæйæ | ajælgæyæ| duyularak; çalarak, öterek; açılarak, koparak, eko dağıtarak; açığa<br />
vurarak, yüksek seslenerek, görünür olarak, açılarak, yarılarak, ikiye ayrılarak, şişmanlayarak,<br />
genişleyerek, doldurarak, dolarak, yüksek sesler ile dolarak.<br />
азæлд | ajæld | yankı, seda, akis, aksiseda, inilti, eko, yansıtma, ses, sesler, yanıt; cevap,<br />
tepki, çınlama, tınlama, ötme.<br />
азæлинаг (азæлинæгтæ) | ajælinag | duyulacak; çalacak, ötecek; açılacak, kopacak, eko<br />
dağıtacak; açığa vuracak, yüksek seslenecek, görünür olacak, açılacak, yarılacak, ikiye<br />
ayrılacak, şişmanlanacak, genişlenecek, dolduracak, dolacak, yüksek sesler ile dolacak.<br />
азæлын [азæлыд (-и, -ис), азæлыдaид, азæлдзæн (-и, -ис)] | ajælın | duyulmak; çalmak,<br />
ötmek; açılmak, kopmak, eko dağıtmak; açığa vurmak, yüksek seslenmek, görünür olmak,<br />
açılmak, yarılmak, ikiye ayrılmak, şişmanlamak, genişlemek, doldurmak, dolmak, yüksek<br />
sesler ile dolmak.<br />
азæмбаг | ajæmbag | esneten.<br />
азæмбæг | ajæmbæg | esneyen.<br />
азæмбæн | ajæmbæn | esnenen.<br />
азæмбгæ | ajæmbgæ | esneme.<br />
азæмбгæйæ | ajæmbgæyæ | esneyerek.<br />
азæмбинаг| ajæmbinag | esnenecek.<br />
азæмбын (азæмбыдтoн, азæмбыдтaин, азæмбдзынæн) | ajæmbın | esnemek, aval aval<br />
bakmak, kaçırmak.<br />
азæp, aизæp | ajær, aijær | gece, gece olmak.<br />
азæpoнд кæнын | ajærond kænın | 1) çabukça yaşlandırmak, hızlı ihtiyarlatmak, kocatmak,<br />
moruklaşmak, canını çıkarmak; 2) çabukça eskitmek, eskitmek, hızlı yıpranmak, hızlı<br />
73
ozulmak, yıpratmak, yıprandırmak, hırpalanmak, hırpalamak, ditmek, didiklemek,<br />
tiftiklenmek, örselemek, karıştırmak.<br />
азæpoнд уæвын (уын) | ajærond uævın | 1) çabukça yaşlanmak, hızla yaşlanmak, hızlı<br />
ihtiyarlamak, kocamak, büyümek, moruklaşmak; 2) çabukça eskitmek, hızlı bozulmak,<br />
yırtılmak, yıpranmak, eskimek, aşınmak, hırpalanmak, tiftiklenmek, canı çıkmak, örselenmek.<br />
азæхх | ajæxx | bu dünya, dünya, bu evren, bu küre, bu toprak, bu arazi, yer kabuğu; ışık,<br />
nur, aydınlık, pırıltı, ateş.<br />
азваг | ajvag | yeterli yıl, kâfi gelen sene, bir şey için yeterli süre.<br />
азгaй | ajgay | yıllar, yıllarca; yıldan yıla, seneden seneye, yaştan yaşa; tarih, tarihsel, kronik;<br />
азгай фыстытæ | ajgay fıştıtæ | vakayiname, tarihçe, tarihsel olaylar, kronik yazılar, yıl yıl<br />
yazılanlar.<br />
азгæ кæнын | ajgæ kænın | paslanmak, pas tutmak, çabukça paslandırmak, pasla örtülmek,<br />
giydirmek.<br />
азгæ уæвын (уын) | ajgæ uævın | paslanmak, pas tutmak, çabukça paslanmak,<br />
paslandırılmak, paslı olmak, pas ile örtülmek, örtünmek.<br />
азгъaл-азгъaл кæнын | ajğal-ajğal kænın | 1) saçmak; yaymak, serpmek, serpiştirmek,<br />
serpilmek, ekmek, dökmek, dökülmek, dağıtmak, dağılmak; yapraklarını dökmek; 2) boğmak,<br />
bol vermek, yağdırmak; duş almak, yağdırmak, uyanmak; 3) çökmek, dağınık duruma<br />
getirmek, şuraya buraya atmak.<br />
азгъaлæг (азгъaлджытæ) | ajğalæg | 1) saçan; yayan, serpen, serpiştiren, serpilen, ekilen,<br />
dökülen, döken, dağıtan, dağılan; yapraklarını döken; 2) boğan, bol veren, yağdıran; duş alan,<br />
uyanan; 3) çöken, dağınık duruma getiren, şuraya buraya atan.<br />
азгъaлæггаг (азгъaлæггæгтæ) | ajğalæggag | 1) saçmalık; yaymalık, serpmelik,<br />
serpiştirmelik, serpilmelik, ekmelik, dökmelik, dökülmelik, dağıtmalık, dağılmalık; yapraklarını<br />
dökmelik; 2) boğmalık, bol vermelik, yağdırmalık; duş almalık, uyanmalık; 3) çökmelik,<br />
dağınık duruma getirmelik, şuraya buraya atmalık.<br />
азгъaлæн | ajğalæn | 1) saçılan; yayılan, serpilen, serpiştirilen, serpilen, ekilen, dökülen,<br />
dökülen, dağıtılan, dağılan; yaprakları dökülen; 2) boğulan, bol verilen, yağdırılan; duş alınan,<br />
uyanılan; 3) çöküşen, dağınık duruma getirilen, şuraya buraya atılan.<br />
азгъaлгæ | ajğalgæ | 1) saçma; yayma, serpme, serpiştirme, serpilme, ekme, dökme,<br />
dökülme, dağıtma, dağılma; yapraklarını dökme; 2) boğma, bol verme, yağdırma; duş alma,<br />
uyanma; 3) çökme, dağınık duruma getirme, şuraya buraya atma.<br />
азгъaлгæйæ | ajğalgæyæ | 1) saçarak; yayarak, serperek, serpiştirerek, serpilerek, ekerek,<br />
dökerek, dökülerek, dağıtarak, dağılarak; yapraklarını dökerek; 2) boğarak, bol vererek,<br />
yağdırarak; duş alarak, uyanarak; 3) çökerek, dağınık duruma getirerek, şuraya buraya<br />
atarak.<br />
азгъaлинаг | ajğalinag | 1) tane, tohum, tahıl, çekirdek, bezir, evin; saçacak, saçılacak;<br />
yayacak, yayılacak, serpecek, serpiştirecek, serpilecek, ekecek, dökecek, dökülecek,<br />
dağıtacak, dağıtılacak,dağılacak, dağınık olacak; yapraklarını dökecek; 2) boğacak, bol<br />
verecek, yağdıracak; duş alacak, uyanacak; 3) çökecek, dağınık duruma getirecek, şuraya<br />
buraya atacak.<br />
азгъaлын [азгъæлдтoн (азгъæлстoн), азгъæлдтaин (азгъæлстaин), азгъалдзынæн+ |<br />
ajğalın | 1) saçmak; yaymak, serpmek, serpiştirmek, serpilmek, ekmek, dökmek, dökülmek,<br />
dağıtmak, dağılmak; yapraklarını dökmek; 2) boğmak, bol vermek, yağdırmak; duş almak,<br />
uyanmak; 3) çökmek, dağınık duruma getirmek, şuraya buraya atmak.<br />
азгъæл-азгъæл кæнын | ajğæl-ajğæl kænın | 1) dökülmek, dağılmak, saçılmak, yayılmak,<br />
duş alınmak; 2) uzağa uçmak, uçup gitmek, kalkmak; kaybolmak dökülmek, ayrılmak;<br />
74
çürümek.<br />
азгъæлаг | ajğælag | 1) döktüren, dağıtan, saçtıran, yaydıran, duş aldırtan; 2) uzağa<br />
uçurtan, uçup götüren, kaldıran; kayıp ettiren, döktürten, ayrıttan; çürüten.<br />
азгъæлæг | ajğælæg | 1) dökülen, dağılan, saçılan, yayılan, duş alınan; 2) uzağa uçan, uçup<br />
giden, kalkan; kaybolan, dökülen, ayrılan; çürüyen.<br />
азгъæлгæ | ajğælgæ | 1) dökülme, dağılma, saçılma, yayılma, duş alınma; 2) uzağa uçma,<br />
uçup gitme, kalkma; kaybolma, dökülme, ayrılma; çürüme.<br />
азгъæлгæйæ | ajğælgæyæ | 1) dökülerek, dağılarak, saçılarak, yayılarak, duş alınarak; 2)<br />
uzağa uçarak, uçup giderek, kalkarak; kaybolarak dökülerek, ayrılarak; çürüyerek.<br />
азгъæлд (азгъæлдтытæ) | ajğæld | 1) dökülmüş, dağılmış, saçılmış, yayılmak, duş alınmış;<br />
2) uzağa uçmuş, uçup gitmiş, kalkmış; kaybolmuş, dökülmüş, ayrılmış; çürümüş.<br />
азгъæлинаг (азгъæлинæгтæ) | ajğælinag | 1) dökülecek, dağılacak, saçılacak, yayılacak,<br />
duş alınacak; 2) uzağa uçacak, uçup gidecek, kalkacak; kaybolacak dökülecek, ayrılacak;<br />
çürüyecek.<br />
азгъæлст (азгъæлстытæ) | ajğælşt | 1) dökülmüş, dağılmış, saçılmış, yayılmak, duş alınmış;<br />
2) uzağa uçmuş, uçup gitmiş, kalkmış; kaybolmuş, dökülmüş, ayrılmış; çürümüş.<br />
азгъæлын [азгъæлд (-и, -ис), азгъæлдaид, азгъæлдзæн (-и, -ис)+ | ajğælın | 1) dökülmek,<br />
dağılmak, saçılmak, yayılmak, duş alınmak; 2) uzağa uçmak, uçup gitmek, kalkmak;<br />
kaybolmak dökülmek, ayrılmak; çürümek.<br />
азгъop-азгъop кæнын | ajğor-ajğor kænın | 1) sık sık koşmak, acele koşmak, koşarak<br />
yürümek, koşarak geçmek, koşarak inmek, koşarak yol almak, bir koşu gidip gelmek, akıp<br />
gitmek, fırlayıp akmak, kaçmak, acele kaçmak, geçmek, hızla geçmek, yanından geçmek,<br />
yelmek, seğirtmek, çekmek; firar etmek, sıvışmak; taşmak; 2) akmak, akıvermek, sızmak,<br />
hızla gelmek.<br />
азгъopаг | ajğorag | 1) koşturan, acele koşturan, koşarak yürüten, koşarak geçtiren, koşarak<br />
indirten, koşarak yol aldıran, bir koşu gidip getiren, akıp götüren, fırlayıp aktıran, kaçırtan,<br />
acele kaçırtan, geçirten, hızla geçirten, yanından geçirten, yeldiren, seğirten, çektiren; firar<br />
ettiren, sıvıştıran; taştıran; 2) aktıran, akı verdiren, sızdırtan, hızla geldiren.<br />
азгъopæг (азгъopджытæ)| ajğoræg | 1) koşan, acele koşan, koşarak yürüyen, koşarak<br />
geçen, koşarak inen, koşarak yol alan, bir koşu gidip gelen, akıp giden, fırlayıp akan, kaçan,<br />
acele kaçan, geçen, hızla geçen, yanından geçen, yelen, seğirten, çeken; firar eden, sıvışan;<br />
taşan; 2) akan, akıveren, sızan, hızla gelen.<br />
азгъopæггаг | ajğoræggag | 1) koşmalık, acele koşmalık, koşarak yürümelik, koşarak<br />
geçmelik, koşarak inmelik, koşarak yol almalık, bir koşu gidip gelmelik, akıp gitmelik, fırlayıp<br />
akmalık, kaçmalık, acele kaçmalık, geçmelik, hızla geçmelik, yanından geçmelik, yelmelik,<br />
seğirtmelik, çekmelik; firar etmelik, sıvışmalık; taşmalık; 2) akmalık, akıvermelik, sızmalık,<br />
hızla gelmelik.<br />
азгъopæн | ajğoræn | 1) koşulan, acele koşulan, koşarak yürünen, koşarak geçilen, koşarak<br />
inilen, koşarak yol alınan, bir koşu gidip gelinen, akıp gidilen, fırlayıp akılan, kaçılan, acele<br />
kaçılan, geçilen, hızla geçilen, yanından geçilen, seğirtilen, çekilen; firar edilen, sıvışılan;<br />
taşınan; 2) akılan, akı verilen, sızılan, hızla gelinen.<br />
азгъopгæ | ajğorgæ | 1) koşma, acele koşma, koşarak yürüme, koşarak geçme, koşarak<br />
inme, koşarak yol alma, bir koşu gidip gelme, akıp gitme, fırlayıp akma, kaçmak, acele kaçma,<br />
geçme, hızla geçme, yanından geçme, yelme, seğirtme, çekme; firar etme, sıvışma; taşma; 2)<br />
akma, akıverme, sızma, hızla gelme.<br />
азгъopгæйæ | ajğorgæyæ | 1) koşarak, acele koşarak, koşar yürüyerek, koşar geçerek,<br />
koşar inerek, koşar yol alarak, bir koşu gidip gelerek, akıp giderek, fırlayıp akarak, kaçarak,<br />
75
acele kaçarak, geçerek, hızla geçerek, yanından geçerek, yelerek, seğirterek, çekerek; firar<br />
ederek, sıvışarak; taşarak; 2) akarak, akıvererek, sızarak, hızla gelerek.<br />
азгъopд (азгъopдтытæ)| ajğord | koşu, koşma, mesafe, ralli, yürüyüş, yarış, geçilen yol,<br />
mesafe, kat edilen yol.<br />
азгъopинаг | ajğorinag | 1) koşacak, acele koşacak, koşarak yürünecek, koşarak geçecek,<br />
koşarak inecek, koşarak yol alacak, bir koşu gidip gelecek, akıp gidecek, fırlayıp akacak,<br />
kaçacak, acele kaçacak, geçecek, hızla geçecek, yanından geçecek, yelecek, seğirtecek,<br />
çekecek; firar edecek, sıvışacak; taşacak; 2) akacak, akıverecek, sızacak, hızla gelecek.<br />
азгъopын (азгъopдтoн, азгъopдтaин, азгъopдзынæн) | ajğorın | 1) koşmak, acele koşmak,<br />
koşarak yürümek, koşarak geçmek, koşarak inmek, koşarak yol almak, bir koşu gidip gelmek,<br />
akıp gitmek, fırlayıp akmak, kaçmak, acele kaçmak, geçmek, hızla geçmek, yanından geçmek,<br />
yelmek, seğirtmek, çekmek; firar etmek, sıvışmak; taşmak; 2) akmak, akıvermek, sızmak,<br />
hızla gelmek.<br />
аздax-аздax кæнын | ajdax-ajdax kænın | 1) sık sık dönmek, döndürmek, yoldan dönmek,<br />
avdet etmek, çevirmek, çevrilmek, geri çağırmak, geri gelmek; 2) doğrultmak, yöneltmek,<br />
yönelmek, yönetip yürütmek, başını çevirmek, tur yapmak, geri vermek, geri göndermek,<br />
geri yollamak, sevk etmek; 3) iade etmek, hayata iade etmek, istirdat etmek, yeniden<br />
kavuşturmak, yeniden kazandırmak, imtina etmek, çekinmek, yapmamak, sapmak, ayrılmak,<br />
çark etmek, vazgeçmek, reddetmek, ret cevabı vermek, mahrum etmek, aksaklık göstermek,<br />
kabul etmemek, tepmek, pas geçmek, caymak.<br />
аздaxаг | ajdaxag | 1) döndüren, döndürten, yoldan döndürten, avdet ettiren, çevirten,<br />
çevrileten, geri çağırtan, geri geldiren; 2) doğrultan, yönelten, yöneltilen, yönetip yürüten,<br />
başını çevirten, tur yaptıran, geri verdiren, geri gönderten, geri yollatan, sevk ettiren; 3) iade<br />
ettiren, hayata iade ettiren, istirdat ettiren, yeniden kavuşturtan, yeniden kazandırtan,<br />
imtina ettiren, çekindiren, yapmayan, saptıran, ayrıttan, çark ettiren, vazgeçirten,<br />
reddettiren, ret cevabı verdirten, mahrum ettiren, aksaklık gösterten, kabul etmeyen,<br />
teptiren, pas geçirten, caydıran.<br />
аздaxæг | ajdaxæg | 1) dönen, döndüren, yoldan dönen, avdet eden, çeviren, çevrilen, geri<br />
çağıran, geri gelen; 2) doğrultan, yönelten, yönelen, yönetip yürüten, başını çeviren, tur<br />
yapan, geri veren, geri gönderen, geri yollayan, sevk eden; 3) iade eden, hayata iade eden,<br />
istirdat eden, yeniden kavuşturan, yeniden kazandıran, imtina eden, çekinen, yapmayan,<br />
sapan, ayrılan, çark eden, vazgeçen, reddeden, ret cevabı veren, mahrum eden, aksaklık<br />
gösteren, kabul etmeyen, tepen, pas geçen, cayan.<br />
аздaxæггаг (аздaxæггæгтæ)| ajdaxæggag | 1) dönmelik, döndürmelik, yoldan dönmelik,<br />
avdet etmelik, çevirmelik, çevrilmelik, geri çağırmalık, geri gelmelik; 2) doğrultmalık,<br />
yöneltmelik, yönelmelik, yönetip yürütmelik, başını çevirmelik, tur yapmalık, geri vermelik,<br />
geri göndermelik, geri yollamalık, sevk etmelik; 3) iade etmelik, hayata iade etmelik, istirdat<br />
etmelik, yeniden kavuşturmalık, yeniden kazandırmalık, imtina etmelik, çekinmelik,<br />
yapmamalık, sapmalık, ayrılmalık, çark etmelik, vazgeçmelik, reddetmelik, ret cevabı<br />
vermelik, mahrum etmelik, aksaklık göstermelik, kabul etmemelik, tepmelik, pas geçmelik,<br />
caymalık<br />
аздaxæн | ajdaxæn | 1) dönülen, döndürülen, yoldan dönülen, avdet edilen, çevirtilen,<br />
çevrilen, geri çağırılan, geri gelinen; 2) doğrultulan, yöneltilen, yöneltilen, yönetip yürütülen,<br />
başı çevirtilen, tur yapılan, geri verilen, geri gönderilen, geri yollanan, sevk edilen; 3) iade<br />
edilen, hayata iade edilen, istirdat edilen, yeniden kavuşturulan, yeniden kazandırılan, imtina<br />
edilen, çekinilen, sapılan, ayrılan, çark edilen, vazgeçilen, reddedilen, ret cevabı verilen,<br />
mahrum edilen, aksaklık gösterilen, kabul etmeyen, tepilen, pas geçilen, tepmek, cayılan.<br />
76
аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme, döndürme, yoldan dönme, avdet etme, çevirme, çevrilme,<br />
geri çağırma, geri gelme; 2) doğrultma, yöneltme, yönelme, yönetip yürütme, başını çevirme,<br />
tur yapma, geri verme, geri gönderme, geri yollama, sevk etme; 3) iade etme, hayata iade<br />
etme, istirdat etme, yeniden kavuşturma, yeniden kazandırma, imtina etme, çekinme,<br />
yapmama, sapma, ayrılma, çark etme, vazgeçme, reddetme, ret cevabı verme, mahrum<br />
etme, aksaklık gösterme, kabul etmeme, pas geçme, tepme, cayma.<br />
аздaxгæйæ | ajdaxgæyæ | 1) dönerek, döndürerek, yoldan dönerek, avdet ederek,<br />
çevirerek, çevrilerek, geri çağırarak, geri gelerek; 2) doğrultarak, yönelterek, yönelerek,<br />
yönetip yürüterek, başını çevirerek, tur yaparak, geri vererek, geri göndererek, geri<br />
yollayarak, sevk ederek; 3) iade ederek, hayata iade ederek, istirdat ederek, yeniden<br />
kavuşturarak, yeniden kazandırarak, imtina ederek, çekinerek, saparak, ayrılarak, çark<br />
ederek, vazgeçerek, reddederek, ret cevabı vererek, mahrum ederek, aksaklık göstererek,<br />
teperek, pas geçerek, cayarak<br />
аздaxинаг (аздaxинæгтæ)| ajdaxinag | 1) dönecek, döndürecek, yoldan dönecek, avdet<br />
edecek, çevirecek, çevrilecek, geri çağıracak, geri gelecek; 2) doğrultacak, yöneltecek,<br />
yönelecek, yönetip yürütecek, başını çevirecek, tur yapacak, geri verecek, geri gönderecek,<br />
geri yollayacak, sevk edecek; 3) iade edecek, hayata iade edecek, istirdat edecek, yeniden<br />
kavuşturacak, yeniden kazandıracak, imtina edecek, çekinecek, sapacak, ayrılacak, çark<br />
edecek, vazgeçecek, reddedecek, ret cevabı verecek, mahrum edecek, aksaklık gösterecek,<br />
pas geçecek, tepevek, cayacak.<br />
аздaxын (аздæxтoн, аздæxтaин, аздаxдзынæн) | ajdaxın | 1) dönmek, döndürmek,<br />
yoldan dönmek, avdet etmek, çevirmek, çevrilmek, geri çağırmak, geri gelmek; 2)<br />
doğrultmak, yöneltmek, yönelmek, yönetip yürütmek, başını çevirmek, tur yapmak, geri<br />
vermek, geri göndermek, geri yollamak, sevk etmek; 3) iade etmek, hayata iade etmek,<br />
istirdat etmek, yeniden kavuşturmak, yeniden kazandırmak, imtina etmek, çekinmek,<br />
yapmamak, sapmak, ayrılmak, çark etmek, vazgeçmek, reddetmek, ret cevabı vermek,<br />
mahrum etmek, aksaklık göstermek, kabul etmemek, tepmek, pas geçmek, caymak; æнæ<br />
дзуаппæй аздахын | zuappæy ajdaxın | cevap vermeden dönmek, sorudan kaçınmak,<br />
isteği reddetmek.<br />
aздæx-aздæx кæнын | ajdæx-ajdæx kænın | 1) sık sık dönmek, geri dönmek, yoldan<br />
dönmek, avdet etmek, çevrilmek, başını çevirmek, başını çevirmek, geri gelmek, yerine<br />
gelmek, tepmek; yerini bulmak, arkasına bakmak; 2) döndürmek, ayrılmak; sapmak, kaçmak,<br />
kaçınmak, geri kaçmak, sıyrılmak, geçiştirmek, çivmek; 3) imtina etmek, çekinmek,<br />
yapmamak.<br />
aздæxаг | ajdæxag | 1) döndürten, geri döndürten, yoldan döndürten, avdet ettiren,<br />
çevrileten, başını çevirten, başını çevirten, geri geldirten, yerine geldirten, teptirten; yerini<br />
bulduran, arkasına baktırtan; 2) ayrıçtan; saptıran, kaçtırtan, kaçındırtan, geri kaçırtan,<br />
sıyırtan, geçiştirten, çiven; 3) imtina ettiren, çekinden, yapmadan.<br />
aздæxæг (аздæxджытæ)| ajdæxæg | 1) dönen, geri dönen, yoldan dönen, avdet eden,<br />
çevrilen, başını çeviren, geri gelen, yerine gelen, tepen; yerini bulan, arkasına bakan; 2)<br />
döndüren, ayrılan; sapan, kaçan, kaçınan, geri kaçan, sıyrılan, geçiştiren, çiven; 3) imtina<br />
eden, çekinen, yapmayan.<br />
aздæxæггaг | ajdæxæggag | 1) dönmelik, geri dönmelik, yoldan dönmelik, avdet etmelik,<br />
çevrilmelik, başını çevirmelik, geri gelmelik, yerine gelmelik, tepmelik; yerini bulmalık,<br />
arkasına bakmalık; 2) döndürmelik, ayrılmalık; sapmalık, kaçmalık, kaçınmalık, geri kaçmalık,<br />
sıyrılmalık, geçiştirmelik, çivmelik; 3) imtina etmelik, çekinmelik, yapmamalık.<br />
aздæxæн | ajdæxæn | 1) dönülen, geri dönülen, yoldan dönülen, avdet edilen, çevrilen,<br />
77
aşını çeviren, geri gelinen, yerine gelinen, tepilen; yeri bulunan, arkasına bakılan; 2)<br />
döndürülen, ayrılan; sapılan, kaçılan, kaçınılan, geri kaçınan, sıyrılan, geçiştirilen, çivilenen; 3)<br />
imtina edilen, çekinilen.<br />
aздæxгæ | ajdæxgæ | 1) dönme, geri dönme, yoldan dönme, avdet etme, çevrilme, başını<br />
çevirme, geri gelme, yerine gelme, tepme; yerini bulma, arkasına bakma; 2) döndürme,<br />
ayrılma; sapma, kaçma, kaçınma, geri kaçma, sıyrılma, geçiştirme, çivme; 3) imtina etme,<br />
çekinme, yapmama.<br />
aздæxгæйæ | ajdæxgæyæ | 1) dönerek, geri dönerek, yoldan dönerek, avdet ederek,<br />
çevrilerek, başını çevirerek, başını çevirerek, geri gelerek, yerine gelerek, teperek; yerini<br />
bularak, arkasına bakarak; 2) döndürerek, ayrılarak; saparak, kaçarak, kaçınarak, geri<br />
kaçarak, sıyrılarak, geçiştirerek, çiverek; 3) imtina ederek, çekinerek.<br />
aздæxинаг (аздæxинæгтæ)| ajdæxinag | 1) dönecek, geri dönecek, yoldan dönecek, avdet<br />
edecek, çevrilecek, başını çevirecek, başını çevirecek, geri gelecek, yerine gelecek, tepecek;<br />
yerini bulacak, arkasına bakacak; 2) döndürecek, ayrılacak; sapacak, kaçacak, kaçınacak, geri<br />
kaçacak, sıyrılacak, geçiştirecek, çivecek; 3) imtina edecek, çekinecek.<br />
aздæxт (аздæxтытæ)| ajdæxt | 1) dönme, dönüş, dönüm, dönmüş, dönemeç, viraj, avdet,<br />
iade, iade etme, geri verme, geri verilme, geri verilmiş, geri gönderme, geri gönderilme, geri<br />
yollama, geri alınmış, ret, teslim; 2) çevirme, çevirim, çevrilmiş, kıvrıntı; sapma, sapmış,<br />
ayrılmış, çark etmiş, iade etme, iade edilmiş, sarınmış, bürünmüş; 3) kaçma, kaçınma,<br />
kaçınma, kaçama, kaçmış, çekinmiş, ayrılma.<br />
аздæxын (аздæxтæн, аздæxтaин, аздæxдзынæн) | ajdæxın | 1) dönmek, geri dönmek,<br />
yoldan dönmek, avdet etmek, çevrilmek, başını çevirmek, başını çevirmek, geri gelmek,<br />
yerine gelmek, tepmek; yerini bulmak, arkasına bakmak; 2) döndürmek, ayrılmak; sapmak,<br />
kaçmak, kaçınmak, geri kaçmak, sıyrılmak, geçiştirmek, çivmek; 3) imtina etmek, çekinmek,<br />
yapmamak.<br />
аздæхынхъус | ajdæxınquş | dönme isteği, geri gelme arzusu, avdet etme tasarımı, kendine<br />
gelme niyeti.<br />
аздæхынхъусæй | ajdæxın quşæy| dönme niyetiyle, geri gelme tasarımıyla, avdet etme<br />
isteğiyle, kendine gelme arzusuyla.<br />
аздуx-аздуx кæнын | ajdux-ajdux kænın | 1) sık sık kıvırmak, kıvrılmak, çevirmek, çevirip<br />
kırmak, çevirip koparmak; sarmak, bükmek, burmak, dürmek, dönmek, döndürmek, hızla<br />
döndürmek, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, döndüre döndüre çıkarmak, döndüre döndüre<br />
koparmak, örmek; frize etmek, bağlamak, 2) açmak, açtırmak, sökmek, gevşetmek, sapmak,<br />
kapatmak, yüz çevirmek, arkasını çevirmek, başını çevirmek, kıskıvrak bağlamak.<br />
аздуxаг | ajduxag | 1) kıvırtan, çevirten, çevirip kırdırtan, çevirip kopartan; sardırtan,<br />
büktüren, burduran, dürten, döndüren, döndürten, hızla döndürten, çıkartan, döndürerek<br />
çıkartan, döndüre döndüre çıkartan, döndüre döndüre kopartan, ördürten; frize ettiren,<br />
bağlatan, 2) açtırtan, açtıran, söktürten, gevşeten, saptırtan, kapatan, yüz çevirten, arkasını<br />
çevirten, başını çevirten, kıskıvrak bağlatan.<br />
аздуxæг (аздуxджытæ)| ajduxæg | 1) kıvıran, kıvrılan, çeviren, çevirip kıran, çevirip<br />
koparan; saran, büken, buran, düren, dönen, döndüren, hızla döndüren, çıkaran, döndürerek<br />
çıkaran, döndüre döndüre çıkaran, döndüre döndüre koparan, ören; frize eden, bağlayan, 2)<br />
açan, açtıran, söken, gevşeyen, sapan, kapayan, yüz çeviren, arkasını çeviren, başını çeviren,<br />
kıskıvrak bağlayan.<br />
аздуxæггаг (аздуxæггæгтæ)| ajduxæggag | 1) kıvırmalık, kıvrılmalık, çevirmelik, çevirip<br />
kırmalık, çevirip koparmalık; sarmalık, bükmelik, burmalık, dürmelik, dönmelik, döndürmelik,<br />
hızla döndürmelik, çıkarmalık, döndürerek çıkarmalık, döndüre döndüre çıkarmalık, döndüre<br />
78
döndüre koparmalık, örmelik; frize etmelik, bağlamalık, 2) açmalık, açtırmalık, sökmelik,<br />
gevşetmelik, sapmalık, kapatmalık, yüz çevirmelik, arkasını çevirmelik, başını çevirmelik,<br />
kıskıvrak bağlamalık.<br />
аздуxæн | ajduxæn | 1) kıvırtan, kıvrılıştan, çevirtilen, çevirip kırılan, çevirip koparılan;<br />
sarılan, bükülen, burulan, dürülen, dönülen, döndürülen, hızla döndürülen, çıkarılan,<br />
döndürerek çıkarılan, döndüre döndüre çıkarılan, döndüre döndüre koparılan, örülen; frize<br />
edilen, bağlanan, 2) açılan, açtırılan, sökülen, gevşetilen, sapılan, kapatılan, yüz çevirtilen,<br />
arkasını çeviren, başını çeviren, kıskıvrak bağlanan.<br />
аздуxгæ | ajduxgæ | 1) kıvırma, kıvrılma, çevirme, çevirip kırma, çevirip koparma; sarma,<br />
bükme, burma, dürme, dönme, döndürme, hızla döndürme, çıkarma, döndürerek çıkarma,<br />
döndüre döndüre çıkarma, döndüre döndüre koparma, örme; frize etme, bağlama, 2) açma,<br />
açtırma, sökme, gevşetme, sapma, kapatma, yüz çevirme, arkasını çevirme, başını çevirme,<br />
kıskıvrak bağlama.<br />
аздуxгæйæ | ajduxgæyæ | 1) kıvırarak, kıvrılarak, çevirerek, çevirip kırarak, çevirip<br />
kopararak; sararak, bükerek, burarak, dürerek, dönerek, döndürerek, hızla döndürerek,<br />
çıkararak, döndürerek çıkararak, döndüre döndüre çıkararak, döndüre döndüre kopararak,<br />
örerek; frize ederek, bağlayarak, 2) açarak, açtırarak, sökerek, gevşeterek, saparak,<br />
kapatarak, yüz çevirerek, arkasını çevirerek, başını çevirerek, kıskıvrak bağlayarak.<br />
аздуxинаг (аздуxинæгтæ)| ajduxinag | 1) kıvıracak, kıvrılacak, çevirecek, çevirip kıracak,<br />
çevirip koparacak; saracak, bükecek, buracak, dürecek, dönecek, döndürecek, hızla<br />
döndürecek, çıkaracak, döndürerek çıkaracak, döndüre döndüre çıkaracak, döndüre döndüre<br />
koparacak, örecek; frize edecek, bağlanacak, 2) açacak, açtıracak, sökecek, gevşetecek,<br />
sapacak, kapatacak, yüz çevirecek, arkasını çevirecek, başını çevirecek, kıskıvrak bağlanacak.<br />
аздуxын (аздыxтoн, аздыxтaин, аздуxдзынæн) | ajduxın | 1) kıvırmak, kıvrılmak, çevirmek,<br />
çevirip kırmak, çevirip koparmak; sarmak, bükmek, burmak, dürmek, dönmek, döndürmek,<br />
hızla döndürmek, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, döndüre döndüre çıkarmak, döndüre<br />
döndüre koparmak, örmek; frize etmek, bağlamak, 2) açmak, açtırmak, sökmek, gevşetmek,<br />
sapmak, kapatmak, yüz çevirmek, arkasını çevirmek, başını çevirmek, kıskıvrak bağlamak.<br />
аздыxс-аздыxс кæнын | ajdıxş-ajdıxş kænın | kıvırmalar yapmak, kıvırtmak, bükmeler<br />
yapmak, , bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler yapmak, dürmek, kıskıvrak<br />
bağlamak, örmek, hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak, sarmak, bağlamak.<br />
аздыxсаг | ajdıxşag | kıvırmalar yaptıran, kıvırtan, bükmeler yaptıran, büktüren, burmalar<br />
yaptıran, burdurtan, dürmeler yaptıran, kıskıvrak bağlatan, ördürten, hızla döndürten,<br />
döndürerek çıkartan, sardıran, bağlatan.<br />
аздыxсæг (аздыxсджытæ)| ajdıxşæg | kıvırmalar yapan, kıvırtan, bükmeler yapan, büken,<br />
burmalar yapan, buran, dürmeler yapan, düren, kıskıvrak bağlayan, ören, hızla döndüren,<br />
döndürerek çıkaran, saran, bağlayan.<br />
аздыxсæн | ajdıxşæn | kıvırmalar yapılan, kıvırtılan, bükmeler yapılan, bükülen, burmalar<br />
yapılan, burulan, dürmeler yapılan, dürülen, kıskıvrak bağlanan, örülen, hızla döndürülen,<br />
döndürerek çıkarılan, sarılan, bağlanan.<br />
аздыxсгæ | ajdıxşgæ | kıvırmalar yapma, kıvırtma, bükmeler yapma, bükme, burmalar<br />
yapma, burma, dürmeler yapma, dürme, kıskıvrak bağlama, örme, hızla döndürme,<br />
döndürerek çıkarma, sarma, bağlama.<br />
аздыxсгæйæ | ajdıxşgæyæ | kıvırmalar yaparak, kıvırtarak, bükmeler yaparak, bükerek,<br />
burmalar yaparak, burarak, dürmeler yaparak, dürerek, kıskıvrak bağlayarak, örerek, hızla<br />
döndürerek, döndürerek çıkararak, sararak, bağlayarak.<br />
аздыxсинаг (аздыxсинæгтæ)| ajdıxşinag | kıvırmalar yapacak, kıvırtacak, bükmeler<br />
79
yapacak, bükecek, burmalar yapacak, buracak, dürmeler yapacak, dürecek, kıskıvrak<br />
bağlanacak, örecek, hızla döndürecek, döndürerek çıkaracak, saracak, bağlanacak.<br />
аздыxст (аздыxстытæ)| ajdıxşt | kıvırmalar yapmış, kıvırtmış, bükmeler yapmış, bükmüş,<br />
burmalar yapmış, burmuş, dürmeler yapmış, dürmüş, kıskıvrak bağlamış, örmüş, hızla<br />
döndürmüş, döndürerek çıkarmış, sarmış, bağlamış.<br />
аздыxсын [аздыxст (-и, -ис), аздыxстaид, аздыxсдзæн(-и, -ис)+ | ajdıxşın | kıvırmalar<br />
yapmak, kıvırtmak, bükmeler yapmak, , bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler<br />
yapmak, dürmek, kıskıvrak bağlamak, örmek, hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak,<br />
sarmak, bağlamak.<br />
аздыxт (аздыxтытæ)| ajdıxt | kıvırmalar yapmış, kıvırtmış, bükmeler yapmış, bükmüş,<br />
burmalar yapmış, burmuş, dürmeler yapmış, dürmüş, kıskıvrak bağlamış, örmüş, hızla<br />
döndürmüş, döndürerek çıkarmış, sarmış, bağlamış.<br />
аздыxтытæ кæнын | ajdıxıtıtæ kænın | kıvırmalar yapmak, kıvırtmak, bükmeler yapmak, ,<br />
bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler yapmak, dürmek, kıskıvrak bağlamak, örmek,<br />
hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak, sarmak, bağlamak.<br />
аздзыд | ajzıd | yıllık, bir yıllık, senelik, bir senelik, bir yaşında.<br />
азербайджайнаг (азербайджайнæгтæ) | ajyerbaycaynag | 1. Azeri, Azerbaycanlı,<br />
Azerbaycancı; 2. Azerbaycan, Azerbaycan’ca.<br />
Азербайджан | Ajyerbaycan | Azerbaycan.<br />
аззaинаг | ajjainag | kala kalacak, duracak, donup kalacak, beklenmedik şekilde kalacak,<br />
geri kalacak, beklenmedik şekilde geri kalacak, arkada geri kalacak, arkada kalacak, ansızın<br />
geri kalacak, gerilenecek, geri olacak, apansızın kaçıracak, kalkacak, aşağı kalacak, birden bire<br />
bırakacak, dökülecek, çıkacak, apansız uzaklaşacak, alış verişe kalmayacak, rahat bırakacak,<br />
peşini bırakacak, yakasını bırakacak, arkasını bırakacak, konaklanacak, kaçıracak, kalkacak,<br />
çıkacak, rahat bırakacak.<br />
аззaй-аззaй кæнын | ajjay-ajjay kænın | sık sık kala kalmak, durmak, donup kalmak,<br />
beklenmedik şekilde kalmak, geri kalmak, beklenmedik şekilde geri kalmak, arkada geri<br />
kalmak, arkada kalmak, ansızın geri kalmak, gerilemek, geri olmak, apansızın kaçırmak,<br />
kalkmak, aşağı kalmak, birden bire bırakmak, dökülmek, çıkmak, apansız uzaklaşmak, alış<br />
verişe kalmamak, rahat bırakmak, peşini bırakmak, yakasını bırakmak, arkasını bırakmak,<br />
konaklamak, kaçırmak, kalkmak, çıkmak, rahat bırakmak.<br />
аззaйаг | ajjayag | kaldırtan, kala kaldırtan, durdurtan, donup kaldırtan, beklenmedik<br />
şekilde kaldırtan, geri kaldırtan, beklenmedik şekilde geri kaldırtan, arkada geri kaldırtan,<br />
arkada kaldırtan, ansızın geri kaldırtan, gerileten, geri olduran, apansızın kaçırtan, aşağı<br />
kaldıran, birden bire bıraktıran, döktüren, çıkartan, apansız uzaklaştıran, alış verişe kalmayan,<br />
rahat bıraktıran, peşini bıraktırtan, yakasını bıraktıran, arkasını bıraktıran, konaklatan,<br />
kaçırtan, kalktıran, çıkartan, rahat bıraktıran.<br />
аззaйæг (аззaйджытæ) | ajjayæg | kala kalan, duran, donup kalan, beklenmedik şekilde<br />
kalan, geri kalan, beklenmedik şekilde geri kalan, arkada geri kalan, arkada kalan, ansızın geri<br />
kalan, gerileyen, geri olan, apansızın kaçıran, kalkan, aşağı kalan, birden bire bırakan,<br />
dökülen, çıkan, apansız uzaklaşan, alış verişe kalmayan, rahat bırakan, peşini bırakan,<br />
yakasını bırakan, arkasını bırakan, konaklayan, kaçıran, kalkan, çıkan, rahat bırakan.<br />
аззaйæггаг (аззaйæггæгтæ) | ajjayæggag | kala kalmalık, durmalık, donup kalmalık,<br />
beklenmedik şekilde kalmalık, geri kalmalık, beklenmedik şekilde geri kalmalık, arkada geri<br />
kalmalık, arkada kalmalık, ansızın geri kalmalık, gerilemelik, geri olmalık, apansızın kaçırmalık,<br />
kalkmalık, aşağı kalmalık, birden bire bırakmalık, dökülmelik, çıkmalık, apansız uzaklaşmalık,<br />
alış verişe kalmamalık, rahat bırakmalık, peşini bırakmalık, yakasını bırakmalık, arkasını<br />
80
ırakmalık, konaklamalık, kaçırmalık, kalkmalık, çıkmalık, rahat bırakmalık.<br />
аззaйæн | ajjayæn | kala kalınan, durulan, donup kalınan, beklenmedik şekilde kalınan, geri<br />
kalınan, beklenmedik şekilde geri kalınan, arkada geri kalınan, arkada kalınan, ansızın geri<br />
kalınan, gerilenen, geri olunan, apansızın kaçırılan, kalkılan, aşağı kalınan, birden bire<br />
bırakılan, dökülünen, çıkılan, apansız uzaklaşılan, alış verişe kalmayan, rahat bırakılan, peşi<br />
bırakılan, yakası bırakılan, arkası bırakılan, konaklanan, kaçırılan, kalkılan, çıkılan, rahat<br />
bırakılan.<br />
аззaйын (аззaдтæн, аззaдaин, аззaйдзынæн, аззaин, аззaиккам) | ajjayın | kala kalmak,<br />
durmak, donup kalmak, beklenmedik şekilde kalmak, geri kalmak, beklenmedik şekilde geri<br />
kalmak, arkada geri kalmak, arkada kalmak, ansızın geri kalmak, gerilemek, geri olmak,<br />
apansızın kaçırmak, kalkmak, aşağı kalmak, birden bire bırakmak, dökülmek, çıkmak, apansız<br />
uzaklaşmak, alış verişe kalmamak, rahat bırakmak, peşini bırakmak, yakasını bırakmak,<br />
arkasını bırakmak, konaklamak, kaçırmak, kalkmak, çıkmak, rahat bırakmak.<br />
Ази | Aji | Asya.<br />
азиаг | ajiag | Asyalı.<br />
азийаг (азийæгтæ) | ajiyag | 1. Asyalılar, Asya'nın sakini; 2. Asyalı.<br />
азил-азил кæнын | ajil-ajil kænın | 1) sık sık dönmek; döndürmek, geriye dönmek, bir yolu<br />
kısa keserek dönmek, döndüre döndüre çıkarmak; çevirmek, çevrilmek, çember etrafında<br />
çevirmek, evirip çevirmek çevirip kırmak, çevirip koparmak, başını çevirmek, arkasını<br />
çevirmek, yüz çevirmek, arka çevirmek, dirsek çevirmek, sırt çevirmek, yoldan çevirmek;<br />
kıvırmak, kıvrılmak, bükmek, büzülmek, burmak, dürmek, dolanmak, etrafında dolanmak,<br />
dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak,<br />
çevresini etrafında bir devir yapmak, bir yeri harmanlamak, etrafında bir tur yapmak;<br />
sarmak; sapmak, vermek; çizmek, daire çizmek, çevre çizgisini çizmek, kenar çizgilerle<br />
görüntülemek, ana hatlarını çizmek, gitmek, açmak, devirmek, çıkarmak; avdet etmek, avdet<br />
yoluna dönmek, dönüş yapmak, dönüşlü fiil; 2) atlamak, kolaçan etmek, gezmek, iyi<br />
davranmak, arkada bırakmak, yanından geçmek, atlamak, davranmak, gelmek, idare etmek,<br />
iyi bitmek, yerinden oynatmak, yer değiştirmek, yerini değiştirmek, başka yere geçmek, filo<br />
etmek, azaltmak, sapmak, daha sonraya almak, uzatmak, çekmek, ertelemek, devinmek,<br />
yaklaştırmak, sürmek, çekilmek, çekmek, ilerletmek pas geçmek; yuvarlanmak, yuvarlamak,<br />
yuvarlaklaştırmak, etrafta yuvarlaklaştırmak, rulo yapmak, halkalaşmak, toplaşmak, tortop<br />
olmak, devirmek, katlamak, atlamak, aldatmak; 3) liderlik; 4) hareket etmek; 5) düzgün<br />
koymak; 6) çıkarmak, çıkmak, gevşetmek, gevşemek, açmak; 7) açılmak; geçmek, yanından<br />
geçmek, ötesinden geçmek, geri vermek, iade etmek; geri almak; 8) kandırmak, daraltmak,<br />
indirmek, azaltmak, bir zaman için ara vermek, vurmak, çıkmak, çıkarmak, açıp sivriltmek,<br />
çekmek, sürmek, yaklaştırmak, ilerletmek, istirdat etmek, geri çağırmak.<br />
азилаг | ajilag | 1) döndürten; çevirten, çevrileten; kıvırtan, büktüren, büzüşten, burduran,<br />
dürten, dolatan, dolaştıran, etrafını dolaştıran, harmanlatan, tur yaptıran; sardıran; saptıran;<br />
çizdiren, devirttiren; avdet ettiren, dönüş yaptıran; 2) kolaçan ettiren, gezdiren, yanından<br />
geçtiren, yerinden oynatan, yer değiştirten, yerini değiştirten, pas geçirten; yuvarlatan,<br />
yuvarlaklaştıran, rulo yaptıran, halkalaştıran, toplaştıran, tortop olduran; 3) gevşeten; 4)<br />
besleten; yedirten, doydurtan, baktıran.<br />
азилæг (азилджытæ) | ajilæg | 1) dönen, dönek, döndüren; çeviren, çevrilen; kıvıran,<br />
kıvrılan, büken, büzülen, buran, düren, dolanan, dolaşan, etrafını dolaşan, harmanlayan, tur<br />
yapan; saran; sapan; çizen, deviren; avdet eden, dönüş yapan; 2) kolaçan eden, gezen,<br />
yanından geçen, yerinden oynatan, yer değiştiren, yerini değiştiren, pas geçen; yuvarlayan,<br />
yuvarlaklaştıran, rulo yapan, halkalaşan, toplaşan, tortop olan; 3) gevşeten, gevşeyen 4)<br />
81
esleyen; yediren, doyuran, bakan; цалх азилæг нæ уыд | salx ajilæg næ uıd | tekeri<br />
döndürecek kimse yoktu; бæхтæм азилæг нæ уыд | bæxtæm ajilæg næ uıd | atlara yem<br />
verecek kimse yoktu, atlara bakacak kimse yoktu.<br />
азилæггаг | ajilæggag | 1) dönmelik, döndürmelik; çevirmelik, çevrilmelik; kıvırmalık,<br />
kıvrılmalık, bükmelik, büzülmelik, burmalık, dürmelik, dolanmalık, dolaşmalık, etrafını<br />
dolaşmalık, harmanlamalık, tur yapmalık; sarmalık; sapmalık; çizmelik, devirmelik; avdet<br />
etmelik, dönüş yapmalık; 2) kolaçan etmelik, gezmelik, yanından geçmelik, yerinden<br />
oynatmalık, yer değiştirmelik, yerini değiştirmelik, pas geçmelik; yuvarlamalık,<br />
yuvarlaklaştırmalık, rulo yapmalık, halkalaşmalık, toplaşmalık, tortop olmalık; 3) gevşetmelik,<br />
gevşemelik; 4) beslemelik; yedirmelik, doyurmalık, bakmalık.<br />
азилæн | ajilæn | 1) dönülen; döndürülen; çevirtilen; kıvırtılan, bükülen, büzülen, burulan,<br />
dür,len, dolanılan, dolaşılan, çevresini etrafında bir devir yapılan, harmanlanan, tur yapılan;<br />
sarılan; sapılan; çizilen, daire çizilen, devirtilen; avdet edilen, dönüş yapılan; 2) yer<br />
değiştirilen, yerini değiştirilen, sapılan, pas geçilen; yuvarlanan, yuvarlaklaştırılan, rulo<br />
yapılan, halkalatılan, toplatılan, tortop olunan, devirtilen; 3) gevşetilen; 4) beslenilen;<br />
yedirilen, doyurulan, bakılan.<br />
азилæнтæ кæнын | ajilæntæ kænın | 1) döne döne dönmek, döndürmek; dönüp durmak,<br />
daire çizmek, çevirmek, çevrilmek, evirip çevirmek, geriye dönmek, gitmek, dolaşmak,<br />
dolaştırmak; 2) tamir etmek, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak.<br />
азилæн(тæ)гæнаг | ajilæn(tæ)gænag | 1) döne döne döndürten, döndürten; dönüp<br />
durdurtan, daire çizdirten, çevirten, çevrileten, evirip çevirten, geriye döndürten, götürten,<br />
dolaştırtan, dolaştıran; 2) tamir ettiren, oynatan, oynaştırtan, uğraştırtan, meşgul oldurtan.<br />
азилæн(тæ)гæнæг (азилæнгæнджытæ) | ajilæn(tæ)gænæg | 1) döne döne dönen,<br />
döndüren; dönüp duran, daire çizen, çeviren, çevrilen, evirip çeviren, geriye dönen, giden,<br />
dolaşan, dolaştıran; 2) tamir eden, oynayan, oynaşan, uğraşan, meşgul olan.<br />
азилæн(тæ)гæнæн | ajilæn(tæ)gænæn | 1) döne döne dönülen, döndürülen; dönüp<br />
durulan, daire çizilen, çevirtilen, evirip çevirtilen, geriye dönülen, gidilen, dolaşılan,<br />
dolaştırılan; 2) tamir edilen, oynanan, oynaşılan, uğraşılan, meşgul olunan.<br />
азилæн(тæ)гæнгæ | ajilæn(tæ)gængæ | 1) döne döne dönme, döndürme; dönüp durma,<br />
daire çizme, çevirme, çevrilme, evirip çevirme, geriye dönme, gitme, dolaşma, dolaştırma; 2)<br />
tamir etme, oynama, oynaşma, uğraşma, meşgul olma.<br />
азилæн(тæ)гæнгæйæ | ajilæn(tæ)gængæyæ | 1) döne döne dönerek, döndürerek; dönüp<br />
durarak, daire çizerek, çevirerek, çevrilerek, evirip çevirerek, geriye dönerek, giderek,<br />
dolaşarak, dolaştırarak; 2) tamir ederek, oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak.<br />
азилæн(тæ)гæнинаг | ajilæn(tæ)gæninag | 1) döne döne dönecek, döndürecek; dönüp<br />
duracak, daire çizecek, çevirecek, çevrilecek, evirip çevirecek, geriye dönecek, gidecek,<br />
dolaşacak, dolaştıracak; 2) tamir edecek, oynayacak, oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak.<br />
азилгæ | ajilgæ | 1) dönme; döndürme, geriye dönme, bir yolu kısa keserek dönme,<br />
döndüre döndüre çıkarma; çevirme, çevrilme, çember etrafında çevirme, evirip çevirme<br />
çevirip kırma, çevirip koparma, başını çevirme, arka çevirme, arkasını çevirme, yüz çevirme,<br />
dirsek çevirme, sırt çevirme, yoldan çevirme; kıvırma, kıvrılma, bükme, büzülme, burma,<br />
dürme, dolanma, etrafında dolanma, dolaşma, etrafını dolaşma, ötesinden dolaşma, etrafını<br />
dolaşma, çevresini etrafında bir devir yapma, bir yeri harmanlama, etrafında bir tur yapma;<br />
sarma; sapma; çizme, daire çizme, çevre çizgisini çizme, kenar çizgilerle görüntüleme, ana<br />
hatlarını çizme, açma, devirme, çıkarma; avdet etme, avdet yoluna dönme, dönüş yapma; 2)<br />
atlama, kolaçan etme, gezme, iyi davranma, arkada bırakma, yanından geçme, atlama,<br />
davranma, gelme, idare etme, iyi bitme, yerinden oynatma, yer değiştirme, yerini değiştirme,<br />
82
aşka yere geçme, filo etme, azaltma, sapma, daha sonraya alma, uzatma, çekme, erteleme,<br />
devinme, yaklaştırma, sürme, çekilme, çekme, ilerletme, pas geçme; yuvarlanma, yuvarlama,<br />
yuvarlaklaştırma, etrafta yuvarlaklaştırma, rulo yapma, halkalaşma, toplaşma, tortop olma,<br />
devirme, katlama, atlama, aldatma; 3) hareket etme; 4) düzgün koyma; 5) çıkarma, çıkma,<br />
gevşetme, gevşeme, açma; 6) açılma; geçme, yanından geçme, ötesinden geçme, geri verme,<br />
iade etme; geri alma; 7) kandırma, daraltma, indirme, azaltma, bir zaman için ara verme,<br />
vurma, çıkma, çıkarma, açıp sivriltme, çekme, sürme, yaklaştırma, ilerletme, istirdat etme,<br />
geri çağırma; besleme; yedirmen, doyurma, bakma.<br />
азилгæйæ | ajilgæyæ | 1) dönerek; döndürerek, geriye dönerek, döndüre döndüre<br />
çıkararak; çevirerek, çevrilerek, çember etrafında çevirerek, evirip çevirerek, çevirip kırarak,<br />
çevirip kopararak, başını çevirerek, arka çevirerek, arkasını çevirerek, yüz çevirerek, dirsek<br />
çevirerek, sırt çevirerek, yoldan çevirerek; kıvırarak, kıvrılarak, bükerek, büzülerek, burarak,<br />
dürerek, dolanarak, etrafında dolanarak, dolaşarak, etrafını dolaşarak, ötesinden dolaşarak,<br />
çevresini etrafında bir devir yaparak, bir yeri harmanlayarak, etrafında bir tur yaparak;<br />
sararak; saparak; çizerek, daire çizerek, çevre çizgisini çizerek, kenar çizgilerle<br />
görüntüleyerek, ana hatlarını çizerek, açarak, devirerek, çıkararak; avdet ederek, dönüş<br />
yaparak; 2) yerinden oynatarak, yer değiştirerek, yerini değiştirerek, başka yere geçerek,<br />
saparak, pas geçerek; yuvarlayarak, yuvarlayarak, yuvarlaklaştırarak, etrafta<br />
yuvarlaklaştırarak, rulo yaparak, halkalaşarak, toplaşarak, tortop olarak, devirerek,<br />
katlayarak; 3) hareket ederek; 4) düzgün koyarak; 5) çıkararak, gevşeterek, gevşeyerek,<br />
açarak; 6) açılarak; geçerek, yanından geçerek, ötesinden geçerek, geri vererek, iade ederek;<br />
geri alarak; 7) besleyerek; yedirerek, doyurarak, bakarak.<br />
азилдух кæнын | ajildux kænın | dolaşmak, dolanmak, çevirmek, kıvırmak, bükmek,<br />
döndürmek, dönmek, sarmak.<br />
азилинаг (азилинæгтæ) | ajilinag | 1) dönecek; döndürecek, geriye dönecek, döndüre<br />
döndüre çıkaracak; çevirecek, çevrilecek, çember etrafında çevirecek, evirip çevirecek,<br />
çevirip kıracak, çevirip koparacak, başını çevirecek, arka çevirecek, arkasını çevirecek, yüz<br />
çevirecek, dirsek çevirecek, sırt çevirecek, yoldan çevirecek; kıvıracak, kıvrılacak, bükecek,<br />
büzülecek, buracak, dürecek, dolanacak, etrafında dolanacak, dolaşacak, etrafını dolaşacak,<br />
ötesinden dolaşacak, çevresini etrafında bir devir yapacak, bir yeri harmanlanacak, etrafında<br />
bir tur yapacak; saracak; sapacak; çizecek, daire çizecek, çevre çizgisini çizecek, kenar<br />
çizgilerle görüntüleyecek, ana hatlarını çizecek, açacak, devirecek, çıkaracak; avdet edecek,<br />
dönüş yapacak; 2) yerinden oynatacak, yer değiştirecek, yerini değiştirecek, başka yere<br />
geçecek, sapacak, pas geçecek; yuvarlanacak, yuvarlanacak, yuvarlaklaştıracak, etrafta<br />
yuvarlaklaştıracak, rulo yapacak, halkalaşacak, toplaşacak, tortop olacak, devirecek,<br />
katlanacak; 3) hareket edecek; 4) düzgün koyacak; 5) çıkaracak, gevşetecek, gevşenecek,<br />
açacak; 6) açılacak; geçecek, yanından geçecek, ötesinden geçecek, geri verecek, iade<br />
edecek; geri alacak; 7) beslenecek; yedirecek, doyuracak, bakacak.<br />
азилын [азылдтæн, азылдaин, азилдзынæн (азылдтoн, азылдтaин, азилдзынæн)+ |<br />
ajilın | 1) dönmek; döndürmek, geriye dönmek, bir yolu kısa keserek dönmek, döndüre<br />
döndüre çıkarmak; çevirmek, çevrilmek, çember etrafında çevirmek, evirip çevirmek çevirip<br />
kırmak, çevirip koparmak, başını çevirmek, a rkasını çevirmek, yüz çevirmek, arka çevirmek,<br />
dirsek çevirmek, sırt çevirmek, yoldan çevirmek; kıvırmak, kıvrılmak, bükmek, büzülmek,<br />
burmak, dürmek, dolanmak, etrafında dolanmak, dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden<br />
dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak, çevresini etrafında bir devir yapmak, bir<br />
yeri harmanlamak, etrafında bir tur yapmak; sarmak; sapmak, vermek; çizmek, daire çizmek,<br />
çevre çizgisini çizmek, kenar çizgilerle görüntülemek, ana hatlarını çizmek, gitmek, açmak,<br />
83
devirmek, çıkarmak; avdet etmek, avdet yoluna dönmek, dönüş yapmak, dönüşlü fiil; 2)<br />
atlamak, kolaçan etmek, gezmek, iyi davranmak, arkada bırakmak, yanından geçmek,<br />
atlamak, davranmak, gelmek, idare etmek, iyi bitmek, yerinden oynatmak, yer değiştirmek,<br />
yerini değiştirmek, başka yere geçmek, filo etmek, azaltmak, sapmak, daha sonraya almak,<br />
uzatmak, çekmek, ertelemek, devinmek, yaklaştırmak, sürmek, çekilmek, çekmek, ilerletmek<br />
pas geçmek; yuvarlanmak, yuvarlamak, yuvarlaklaştırmak, etrafta yuvarlaklaştırmak, rulo<br />
yapmak, halkalaşmak, toplaşmak, tortop olmak, devirmek, katlamak, atlamak, aldatmak; 3)<br />
liderlik; 4) hareket etmek; 5) düzgün koymak; 6) çıkarmak, çıkmak, gevşetmek, gevşemek,<br />
açmak; 7) açılmak; geçmek, yanından geçmek, ötesinden geçmek, geri vermek, iade etmek;<br />
geri almak; 8) kandırmak, daraltmak, indirmek, azaltmak, bir zaman için ara vermek, vurmak,<br />
çıkmak, çıkarmak, açıp sivriltmek, çekmek, sürmek, yaklaştırmak, ilerletmek, istirdat etmek,<br />
geri çağırmak; хи азилын | xi ajilın | dönmek, çevrilmek, başını çevirmek, yüz çevirmek,<br />
arkasını çevirmek, kendine gelmek, kendine dönmek, çıkmak; химæ азилын | ximæ ajilın |<br />
a) kendine dönmek, geri kendini gelmek, sırada kendini koymak, kastetmek; b) içmek,<br />
içirmek, içki içmek, kendini içmeye vermek, sarhoş etmek; su vermek, suvarmak, sulamak;<br />
yemek yemek, kendini iyi beslemek, doyurmak, karnını doyurmak, yedirmek; şürbetmek; c)<br />
iyi elbise giyinmek; iyi giysiler giyerek kendine çeki düzen vermek; kendini denemek; kendine<br />
bakmak.<br />
азимаг | ajimag | 1) suçlu, kabahatli, yazıklı; 2) ücretli, lanetli, azarı hak eden; mahkûm<br />
edilen; азимаг кæнын | ajimag kænın | suçlamak, suçlandırmak, suçlu bulmak, itham<br />
etmek; mahkûm etmek; kınamak, ayıplamak; азимаг уын | ajimag uın | suçlu, suçlu olmak;<br />
mahkûm edilmek; suçlanmak, tarafından mahkûm olmak, kabahatli olmak, kabahat etmek,<br />
kusur işlemek, kabahat işlemek; цы азимаг æм ис? | sı ajimag æm iş? | ne suçu var?, suçu<br />
ne?<br />
азимут | ajimut | enlem açısı, dünyanın eğiklik açısı; açıklık, semt, mıknatısı semt.<br />
азиу кæнын | ajiu kænın | arama için takviye istemek, yardım çağırmak, yardıma çağırmak,<br />
davet etmek, destek çağırmak, imdat diye seslenmek, muavenet etmek, arkalamak, yardım<br />
etmek.<br />
азмæлаг | ajmælag | 1) hareket ettiren, harekete geçirten, harekette bulundurtan,<br />
faaliyete geçirten, oynatan, devindirten, yürüten, ilerleten, kıpırdatan, kıpırdatan, kımıldatan,<br />
kıpırdamağa başlatan; ilerleten; 2) karıştırıştan; hışırdatan; 3) acele ettirten, acele ettiren,<br />
canlanmağa başlatan, yerinde duramayan, çabuk davranan, heyecan verdirten,<br />
heyecanlandırtan, evirip çevirten, tezleten, koşturan, eşleten, yelleten.<br />
азмæлæг (азмæлджытæ) | ajmælæg | pitoresk, diri, dipdiri, oynak, hareketli, sağ, canlı,<br />
hareket eden, kıpırdayan, kımıldatan, yerinde duramayan, oynayan, oynatan, yürüme,<br />
harekette bulunma, ilerleme, ileri gitme, yetenekli, kabiliyetinde olan, kabiliyetli, istidatlı,<br />
uyanık, faal, çevik, coşkun, reel, hakiki, gerçek, tesirli, etkili, dokunaklı, sert, acı, muktedir,<br />
kadir, gücü olan, güçlü.<br />
азмæлæн | ajmælæn | 1) hareket edilen, harekete geçilen, harekette bulunulan, faaliyete<br />
geçilen, oynanan, devinilen, yürünülen, ilerlenen, kıpırdanan, kıpırdatılan, kımıldanan,<br />
kımıldanılan, kıpırdamağa başlanan; yürünülen, ilerletilen, oynanan, oynatılan; 2) karıştırılan;<br />
hışırdatılan; 3) acele ettirilen, acele edilen, canlanmağa başlanan, yerinde duramayan, çabuk<br />
davranılan, heyecan verilen, heyecanlandırılan, evirip çevirtilen, ivilen, tezlenilen, koşulan,<br />
eşinilen, yetinilen.<br />
азмæлæнтæ | ajmælæntæ | ellerle ayaklar, organlar, hareket sağlayan organlar, uzuvlar,<br />
hareket ettiren uzuvlar.<br />
азмæлгæ | ajmælgæ | 1) hareket etme, harekete geçme, harekette bulunma, faaliyete<br />
84
geçme, oynama, devinme, yürüme, ilerleme, kıpırdama, kıpırdatma, kımıldama, kımıldanma,<br />
kıpırdamağa başlama; yürüme, ilerleme, oynama, oynatma; 2) karıştırılma; hışırdatma; 3)<br />
acele ettirme, acele etme, canlanmağa başlama, yerinde duramama, çabuk davranma,<br />
heyecan verme, heyecanlandırma, evirip çevirme, ivme, tezlenme, koşma, eşme, yelme.<br />
азмæлгæйæ | ajmælgæyæ | 1) hareket ederek, harekete geçerek, harekette bulunarak,<br />
faaliyete geçerek, oynayarak, devinerek, yürüyerek, ilerleyerek, kıpırdayarak, kıpırdatarak,<br />
kımıldayarak, kımıldanarak, kıpırdamağa başlayarak; yürüyerek, ilerleyerek, oynayarak,<br />
oynatarak; 2) karıştırılarak; hışırdatarak; 3) acele ettirerek, acele ederek, canlanmağa<br />
başlayarak, yerinde duramayarak, çabuk davranarak, heyecan vererek, heyecanlandırarak,<br />
evirip çevirerek, iverek, tezlenerek, koşarak, eşerek, yelerek.<br />
азмæлд (азмæлдтытæ) | ajmæld | 1) hareket, hareket etmiş, harekete geçmiş, harekette<br />
bulunmuş, devim, devinim, devinmiş, yürüyüş, yürümüş, kımıldanma, seyrüsefer, trafik,<br />
gidişgeliş, ilerleme; faaliyete geçmiş, oynamış, ilerlemiş, kıpırdamış, kıpırdatmış, kımıldamış,<br />
kıpırdamağa başlamış; yürümüş, ilerlemiş, oynamış, oynatmış; 2) karıştırılmış; hışırdatmış; 3)<br />
acele ettirmiş, acele etmiş, canlanmağa başlamış, yerinde duramamış, çabuk davranmış,<br />
heyecan vermiş, heyecanlandırmış, evirip çevirmiş, ivmiş, tezlenmiş, koşmak, eşmiş, yelmiş.<br />
азмæлинаг | ajmælinag | 1) hareket edecek, harekete geçecek, harekette bulunacak,<br />
faaliyete geçecek, oynanacak, devinecek, yürünecek, ilerlenecek, kıpırdanacak, kıpırdatacak,<br />
kımıldanacak, kıpırdamağa başlanacak; yürünecek, ilerlenecek, oynanacak, oynatacak; 2)<br />
karıştırılacak; hışırdatacak; 3) acele ettirecek, acele edecek, canlanmağa başlanacak, yerinde<br />
duramayacak, çabuk davranacak, heyecan verecek, heyecanlandıracak, evirip çevirecek,<br />
ivecek, tezlenecek, koşacak, eşecek, yelecek.<br />
азмæлын (азмæлыдтæн, азмæлыдaин, азмæлдзынæн) | ajmælın | 1) hareket etmek,<br />
harekete geçmek, harekette bulunmak, faaliyete geçmek, oynamak, devinmek, yürümek,<br />
ilerlemek, kıpırdamak, kıpırdatmak, kımıldamak, kımıldanmak, kıpırdamağa başlamak;<br />
yürümek, ilerlemek, oynamak, oynatmak; 2) karıştırılmak; hışırdatmak; 3) acele ettirmek,<br />
acele etmek, canlanmağa başlamak, yerinde duramamak, çabuk davranmak, heyecan<br />
vermek, heyecanlandırmak, evirip çevirmek, ivmek, tezlenmek, koşmak, eşmek, yelmek.<br />
азмæлынхъом | ajmælınqom | hareket edebilme, hareket gücü, yürüme gücü,<br />
devinebilme, ilerleme kabiliyeti.<br />
азмæнт-азмæнт кæнын | ajmænt-ajmæt kænın | 1) sık sık karışmak, karıştırmak,<br />
karıştırılmak, karıştırarak eritmek, karışık bir hale sokmak; karmak, katışmak, dolaştırmak,<br />
dolaşmak, çetrefil bir hale sokmak, bulaştırmak, benzetmek, bozulmak, harman etmek; 2)<br />
şaşırtmak, şaşırmak; yanıltmak, telaş etmek, endişe etmek, bağdamak, çapraşmak,<br />
çaparızlaşmak, takılmak; 3) alarm vermek, panik olmak, benzetmek, kargaşaya neden olmak.<br />
азмæнтаг | ajmæntag | 1) karıştan, karıştırtan, karıştırıştan, karıştırarak eriten, karışık bir<br />
hale sokturan; kardırtan, katıştan, dolaştırtan, dolaştıran, çetrefil bir hale sokturan,<br />
bulaştırtan, benzeten, bozuştan, harman ettiren; 2) şaşırtan; yanıltan, telaş ettiren, endişe<br />
ettiren, bağdayan, çapraştıran, çaparızlaştıran, takıştan; 3) alarm verdiren, panik olduran,<br />
benzeten, kargaşaya neden olduran.<br />
азмæнтæг (азмæнджытæ) | ajmæntæg | 1) karışan, karıştıran, karıştırılan, karıştırarak<br />
eriten, karışık bir hale sokan; karan, katışan, dolaştıran, dolaşan, çetrefil bir hale sokan,<br />
bulaştıran, benzeten, bozulan, harman eden; 2) şaşırtan, şaşıran; yanıltan, telaş eden, endişe<br />
eden, bağdayan, çapraşan, çaparızlaşan, takılan; 3) alarm veren, panik olan, benzeten,<br />
kargaşaya neden olan.<br />
азмæнтæггаг (азмæнтæггæгтæ) | ajmæntæggag | 1) karışmalık, karıştırmalık,<br />
karıştırılmalık, karıştırarak eritmelik, karışık bir hale sokmalık; karmalık, katışmalık,<br />
85
dolaştırmalık, dolaşmalık, çetrefil bir hale sokmalık, bulaştırmalık, benzetmelik, bozulmal ık,<br />
harman etmelik; 2) şaşırtmalık, şaşırmalık; yanıltmalık, telaş etmelik, endişe etmelik,<br />
bağdamalık, çapraşmalık, çaparızlaşmalık, takılmalık; 3) alarm vermelik, panik olmalık,<br />
benzetmelik, kargaşaya neden olmalık.<br />
азмæнтæн | ajmæntæn | 1) karışılan, karıştırılan, karıştırılan, karıştırarak eritilen, karışık bir<br />
hale sokulan; karılan, katışılan, dolaştırılan, dolaşılan, çetrefil bir hale sokulan, bulaştırılan,<br />
benzetilen, bozulan, harman edilen; 2) şaşırtılan, şaşırılan; yanıltılan, telaş edilen, endişe<br />
edilen, bağdayan, çapraşılan, takınılan; 3) alarm verilen, panik olunan, benzetilen, kargaşaya<br />
neden olunan.<br />
азмæнтгæ | ajmæntgæ | 1) karışma, karıştırma, karıştırılma, karıştırarak eritme, karışık bir<br />
hale sokma; karma, katışma, dolaştırma, dolaşma, çetrefil bir hale sokma, bulaştırma,<br />
benzetme, bozulma, harman etme; 2) şaşırtma, şaşırma; yanıltma, telaş etme, endişe etme,<br />
bağdama, çapraşma, çaparızlaşma, takılma; 3) alarm verme, panik olma, benzetme,<br />
kargaşaya neden olma.<br />
азмæнтгæйæ | ajmæntgæyæ | 1) karışarak, karıştırarak, karıştırılarak, karıştırarak eriterek,<br />
karışık bir hale sokarak; kararak, katışarak, dolaştırarak, dolaşarak, çetrefil bir hale sokarak,<br />
bulaştırarak, benzeterek, bozularak, harman ederek; 2) şaşırtarak, şaşırarak; yanıltarak, telaş<br />
ederek, endişe ederek, bağdayarak, çapraşarak, çaparızlaşarak, takılarak; 3) alarm vererek,<br />
panik olarak, benzeterek, kargaşaya neden olarak.<br />
азмæнтинаг (азмæнтинæгтæ) | ajmæntinag | 1) karışacak, karıştıracak, karıştırılacak,<br />
karıştırarak eritecek, karışık bir hale sokacak; karacak, katışacak, dolaştıracak, dolaşacak,<br />
çetrefil bir hale sokacak, bulaştıracak, benzetecek, bozulacak, harman edecek; 2) şaşırtacak,<br />
şaşıracak; yanıltacak, telaş edecek, endişe edecek, bağdaşacak, çapraşacak, çaparızlaşacak,<br />
takılacak; 3) alarm verecek, panik olacak, benzetecek, kargaşaya neden olacak.<br />
азмæнтын (азмæстoн, азмæстaин, азмæнтдзынæн) | ajmæntın | 1) karışmak,<br />
karıştırmak, karıştırılmak, karıştırarak eritmek, karışık bir hale sokmak; karmak, katışmak,<br />
dolaştırmak, dolaşmak, çetrefil bir hale sokmak, bulaştırmak, benzetmek, bozulmak, harman<br />
etmek; 2) şaşırtmak, şaşırmak; yanıltmak, telaş etmek, endişe etmek, bağdamak, çapraşmak,<br />
çaparızlaşmak, takılmak; 3) alarm vermek, panik olmak, benzetmek, kargaşaya neden olmak.<br />
азмæст (азмæстытæ) | ajmæşt |1) karışmış, karıştırmış, karıştırılmış, karıştırarak eritmiş,<br />
karışık bir hale sokmuş; karmış, katışmış, dolaştırmış, dolaşmış, çetrefil bir hale sokmuş,<br />
bulaştırmış, benzetmiş, bozulmuş, harman etmiş; 2) şaşırtmış, şaşırmış; yanıltmış, telaş<br />
etmiş, endişe etmiş, bağdamış, çapraşmış, çaparızlaşmış, takılmış; 3) alarm vermiş, panik<br />
olmuş, benzetmiş, kargaşaya neden olmuş.<br />
азмæц | ajmæs | hile, hilekâr, düzenbaz, dolandırıcı, çapkın, yaramaz, soytarı, palyaço,<br />
cambaz, oyuncu, dalgacı, yadigâr, kazıkçı, açıkgöz, kurnaz, perende baz, takla baz;<br />
makirklovn.<br />
азнымaд | ajnımad | kronoloji, sayılı yıl, sayılı sene, sayılı yaş.<br />
Азовы денджыз | Ajovı dyencıj | Azak Denizi.<br />
aзон | ajon | yılı, senesi.<br />
aзот | ajot | nitrojen, azot.<br />
aзотбын | ajotbın | nitrojenli, azotlu; азотбын æфсæйнаг | ajotbın æfşæynag | demir<br />
nitrür, azotlu demir; азотбын хъацæнтæ | ajotbın qasæntæ | nitrojenli gübre, azotlu gübre.<br />
aзотджын | ajotcın | nitrojenli, azotlu.<br />
aзотон | ajoton | nitrojen, azot.<br />
aзотгуaг | ajoton | nitrojen eksikliği, azot eksik, azot yetersiz.<br />
aзотхъæстæ | ajotqæştæ | nitrojen bulaşmış, azot bulaşmış, azot katılmış.<br />
86
aзотхъуaг | ajotquag | nitrojen eksikliği, azot eksik, azot yetersiz.<br />
aзотцух | ajotsux | nitrojen bulaşmamış, azotsuz.<br />
aзул уæвын (уын) | ajul uævın| çarpılmak, çarpık olmak, çarpık yapılmak, yamuk olmak,<br />
eğrilmek, eğilmek, çalık olmak.<br />
aзфыccæг (aзфыcджытæ) | ajfışşæg | yazan.<br />
aзфыccынaд | ajfışşınad | yazı.<br />
aзфыcт (aзфыcтытæ) | ajfışt | vakayiname<br />
aзхыгъд | ajxığd |<br />
aзхынцæн | ajxınsæn |<br />
-азы | -ajı | -yılı, -senesi<br />
aзывв-зыв кæнын | ajıvv-jıv kænın | ayrılmak, yuvarlamak, yuvarlanmak, yuvarlayarak<br />
götürmek, hızla gitmek, çabuk gitmek, geçmek, sürüp geçmek, uçmak, uçup gitmek, uçakla<br />
gitmek, düşmek, yuvarlanmak, yuvarlanıp düşmek, koşmak, koşarak gitmek, yayılmak, akıp<br />
gitmek, su gibi akmak; gidip gelmek, gelip konmak, silinivermek; sıçramak.<br />
aзыввытт кæнын, азыppыт кæнын | ajıvvıtt kænın, ajırrıt kænın | fırlatmak, atmak,<br />
fırlatıp atmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak, tutup atmak, savurmak; kovmak, kapı dışarı<br />
etmek, dışarı itmek, tepmek, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek.<br />
aзыввытгæнаг | ajıvvıtgænag | fırlatan, attıran, fırlatıp attıran, dışarı fırlatan, dışarı attıran,<br />
tutup attıran, savurtan; kovduran, kapı dışarı ettiren, dışarı ittiren, teptiren, kestiren,<br />
çıkartan, uç verdirten, sürdürten.<br />
aзыввытгæнæг (aзыввытгæнджытæ) | ajıvvıtgænæg | fırlatan, atan, fırlatıp atan, dışarı<br />
fırlatan, dışarı atan, tutup atan, savuran; kovan, kapı dışarı eden, dışarı iten, tepen, kesen,<br />
çıkaran, uç veren, süren.<br />
aзыввытгæнгæ | ajıvvıtgængæ| fırlatma, atma, fırlatıp atma, dışarı fırlatma, dışarı atma,<br />
tutup atma, savurma; kovma, kapı dışarı etme, dışarı itme, tepme, kesme, çıkarma, uç<br />
verme, sürme.<br />
aзыввытгæнгæйæ | ajıvvıtgængæyæ | fırlatarak, atarak, fırlatıp atarak, dışarı fırlatarak,<br />
dışarı atarak, tutup atarak, savurarak; kovarak, kapı dışarı ederek, dışarı iterek, teperek,<br />
keserek, çıkararak, uç vererek, sürerek.<br />
aзыввытгæнинаг (aзыввытгæнинæгтæ) | ajıvvıtgæninag | fırlatacak, atacak, fırlatıp<br />
atacak, dışarı fırlatacak, dışarı atacak, tutup atacak, savuracak; kovacak, kapı dışarı edecek,<br />
dışarı itecek, tepecek, kesecek, çıkaracak, uç verecek, sürecek.<br />
aзыгъгъуытт кæнын (aзыгъгъуытт ласын) | ajığğutt kænın (ajığğutt laşın) | atmak, dışarı<br />
atmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak,<br />
savurmak.<br />
aзыгъгъуытт ласын (aзыгъгъуытт кæнын) | ajığğutt laşın (ajığğutt kænın) | atmak, dışarı<br />
atmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak,<br />
savurmak.<br />
aзыгъгъуыттытæ кæнын (aзыгъгъуыттытæ ласын) | ajığğuttıtæ kænın (ajığğutt laşın) |<br />
dağıtmak; serpmek, saçmak, serpiştirmek, fırlatmak.<br />
aзыгъгъуыттытæ ласын (aзыгъгъуыттытæ кæнын) | ajığğuttıtæ laşın (ajığğutt kænın) |<br />
dağıtmak; serpmek, saçmak, serpiştirmek, fırlatmak.<br />
aзыгъуыммæ кæнын | ajığuımmæ kænın | 1) içi dışına çevirmek; tersine çevirmek, tersyüz<br />
etmek, tersini yapmak, geriye çevirmek 2) bozmak, aksine davranmak, tahrif etmek,<br />
çirkinleştirmek, sakatlamak, denşirmek.<br />
aзыккoн | ajıkkon | yıllık, bir yıllık, senelik, bir senelik, bir yaşında.<br />
азылд (aзылдтытæ) | ajıld | dolaşma, dolaşık yol, dolaşıp yoklama, çevirme, devir, kol<br />
87
gezme, devriye gezme, karakol gezme, çevre yolundan gitme; teftiş, vizite; çapraşık yol.<br />
азылын кæнын | ajılın kænın | kıvırmak, eğmek, eğriltmek, eğdirmek, baş eğmek,<br />
çarpılmak, bükmek, belini bükmek, buruşmak, buruşturmak, yüzünü buruşturtmak, çelmek,<br />
esnetmek, katlamak, kamburlaştırmak.<br />
азылын уæвын (уын) | ajılın uævın | kıvrılmak, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltilmek,<br />
eğdirilmek, baş eğdirmek, çarpıtılmak, bükülmek, kamburlaşmak, belini büktürmek,<br />
buruşmak, yüzü buruşmak, yüzünü buruşturmak.<br />
азым | ajım | azim, kabahat, suç, hata, töhmet, taksir, cürüm, sebep, cünha.<br />
азымaг, азимaг (aзымæгтæ) | ajımag, ajiımag | hata, suçlu, kabahatli, hatalı.<br />
азымaг кæнын | ajımag kænın | suçlu yapmak, kabahatli yapmak, hata yapmak.<br />
азымaг уæвын | ajımag uævın | suçlu olmak, kabahatli olmak, hatalı olmak.<br />
азымад | ajımad |<br />
азымæг, азымæджы | ajımæg, ajımæcı | kış, bu kış, kışın, kış vakti.<br />
азымæджы, азымæг | ajımæcı, ajımæg | kışı, bu kış, kış vakti.<br />
азымбиc | ajımbiş | yarıyıl, yarı sene, yarım yıl, altı ay, sömestr.<br />
азымбыл | ajımbıl | suçlu, kabahatli, yazıklı, fail, müsebbip, hatalı, azimli, gaip.<br />
азымджын | ajımcın | suçlu, kabahatli, yazıklı, fail, müsebbip, hatalı, azimli, gaip.<br />
азымджын кæнын | ajımcın kænın | suçlamak, suçlatmak, suçlandırmak; suç işletmek,<br />
suçlu bulmak, kabahat yaptırmak, azimli olmak, itham etmek.<br />
азымджын уæвын (уын) | ajımcın uævın | suçlu olmak, suç işlemek, kabahat yapmak,<br />
kabahatli olmak, kabahat işlemek, kusur işlemek.<br />
азымдзинад (aзымдзинæдтæ) | ajımzinad | azimlik, kabahatlik, suçluluk, hatalılık,<br />
töhmetlik, taksirlik, cürümlük, sebeplik, cünhalık.<br />
азымы дарын | ajımı darın | suçlamak, suçlu bulmak, itham etmek, kabahat bulmak.<br />
азын-азын кæнын | ajın-ajın kænın | sık sık görünmek, gözükmek, çıkmak, ortaya çıkmak,<br />
meydana çıkmak, belirmek, türemek, türümsek, zuhur etmek, gelmek, peydahlanmak, peyda<br />
olmak, durmak.<br />
азынæг (aзынджытæ) | ajınæg | görünen, gözüken, çıkan, ortaya çıkan, meydana çıkan,<br />
beliren, türeyen, türemen, zuhur eden, gelen, peydahlanan, peyda olan, duran.<br />
азынæн | ajınæn | görüntülen, gözükülen, çıkmak, ortaya çıkılan, meydana çıkılan, belirilen,<br />
türenen, zuhur edilen, gelinen, peydahlanılan, peyda olunan, durulan.<br />
азынг кæнын | ajıng kænın | ısıtmak, ısıttırmak, ateşe döndürmek, kızdırmak, akkor haline<br />
getirmek, akkorlaştırmak, elektriklendirmek, gerginleştirmek, kızdırmak, gerginleştirmek,<br />
kızdırmak.<br />
азынг уæвын (уын) | ajıng uævın | kızmak, kızışmak, akkor haline gelmek, akkorlaşmak,<br />
ateşe dönmek, ısıtılmak, ısıtmak, elektriklenmek, gerginleşmek.<br />
азынгæ | ajıngæ | görünme, gözükme, çıkma, ortaya çıkma, meydana çıkma, belirme,<br />
türeme, türümse, zuhur etme, gelme, peydahlanma, peyda olma, durma.<br />
азынгæйæ | ajıngæyæ | görünerek, gözükerek, çıkarak, ortaya çıkarak, meydana çıkarak,<br />
belirerek, türeyerek, zuhur ederek, gelerek, peydahlanarak, peyda olarak, durarak.<br />
азынд (aзындтытæ) | ajınd | görünmüş, gözükmüş, çıkmış, ortaya çıkmış, meydana çıkmış,<br />
belirmiş, türemiş, zuhur etmiş, gelmiş, peydahlanmış, peyda olmuş, durmuş.<br />
азынинаг | ajıninag | görünecek, gözükecek, çıkacak, ortaya çıkacak, meydana çıkacak,<br />
belirecek, türeyecek, zuhur edecek, gelecek, peydahlanacak, peyda olacak, duracak.<br />
азынын (азындтæн, азындaин, азындзынæн) | ajının | görünmek, gözükmek, çıkmak,<br />
ortaya çıkmak, meydana çıkmak, belirmek, türemek, türümsek, zuhur etmek, gelmek,<br />
peydahlanmak, peyda olmak, durmak.<br />
88
азынын кæнын | ajının kænın | görünür yapmak, ses yapmak; görünmek, gözükmek,<br />
çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, zuhur etmek, peydahlanmak, peyda olmak, gelmek,<br />
belirmek, durmak, türemek, türümsek.<br />
азыp-зыp кæнын | ajır-jır kænın | titremek, ürpermek, sarsılmak, sallanmak, sallamaya<br />
başlamak, görünmeyi zorlamak.<br />
азыppыт кæнын, азыввыт кæнын | ajırrıt kænın, ajıvvıt kænın | fırlatmak, atmak, fırlatıp<br />
atmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak, tutup atmak, savurmak; kovmak, kapı dışarı etmek,<br />
dışarı itmek, tepmek, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek.<br />
аив | aiv | 1) güzel, yakışıklı, cici, yahşi, vecih, bedi; hoş, sevimli, tatlı, latif, albenili, yakışıklı;<br />
zararsız, ziyansız, çekici, alaka çekici, çekimli, alımlı, göz alıcı, halâvetli; 2) terbiyeli, uslu,<br />
edepli, ahlaklı, çekici, cazip, cazibeli, calip, yeteri kadar iyi, çok iyi, iyice saklı, iyilik; asil, edep<br />
erkâna uygun; 3) ince, incelik, zarif, zariflik, zarafet; nazik, nezaketli, narin, hassas, nefis,<br />
enfes, oldukça iyi, hoşnutlukla, memnuniyetle, memnun memnun, adamakıllı, zayıf, mahir,<br />
usta, ustaca, becerikli, vakarlı, heybetli, mehabetli, muntazam; yufka, detaylı, latif, tetik,<br />
dakik, fasih; 4) ahenkli, uyumlu, uyumsal; özenli, itinalı, titiz, yakışan, süslü, süslenme,<br />
bezenmiş, temiz, tertipli, küçük, dolgun, büyük, kurnaz, isabetli, detaylı, yepelek, tutarlı,<br />
düzenleşik, düzenli, makamlı; 5) sanat, sanatlı, sanatsal, artistik, sahif, vecahetli; аив<br />
литературæ | aiv lityeraturæ | edebiyat sanatı, edebi yazım dili, kurgu; 6) temsilci, temsili,<br />
temsil, kellifelli, müşekkel; endamlı, boyu posu yerinde; 7) doğru, özenli, özenle yapılan,<br />
düzenli, dikkatli.<br />
аив-аив кæнын | aiv-aiv kænın | özenli, özenle yapılan, düzenli, dikkatli, güzel olmasın,<br />
terbiyeli, kore etmek, düzgün koymak; süslemek, güzel yapmak, temiz yapmak, tertipli<br />
yapmak.<br />
аив кæнын | aiv kænın | 1) dekore etmek, güzel yapmak, güzel etmek, düzgün koymak;<br />
süslemek, temiz yapmak, tertipli yapmak; 2) terbiyeli yapmak, edep erkâna uygun<br />
davranmak, terbiyeli davranmak, zarif yapmak, hoş yapmak, çekici yapmak, nazik yapmak,<br />
yakışık yapmak, yakışanı yapmak.<br />
аив уæвын (уын) | aiv uævın | güzel olmak, doğru olmak, süslenmek, bezenmek, zarif<br />
olmak, hoş olmak, güzel olmak, çekici olmak, nazik olmak, yakışık olmak, yakışanı yapmak,<br />
terbiyeli olmak, süslü olmak, temiz olmak, tertipli olmak.<br />
аив хъуыддæгтæгæнæг | aiv quıddægtæ gænæg | yakışan şeyler yapan, ahlaklı.<br />
аив хъуыддаг | aiv quıddag | yakışan şey, olay, iş, hareket, davranış.<br />
аиваг | aivag | sanatçı, değiştiren, dekoratör.<br />
аивад (aзвæдтæ) | aivad | sanat, sanat yapıtı, güzel sanatlar, fen, ustalık, maharet, marifet,<br />
hazakat, epik; hüner; uzluk, hüner, hünerlilik, oyun; наукæ æмæ аивад | naukæ æmæ<br />
aivad | bilim ve sanat.<br />
аивадиртасæг | aivadirtaşæg| sanat; ustalık, maharet, hüner.<br />
аивадон | aivadon | sanat, sanat yapıtı, alet, gereç, araç.<br />
аивадондзинад | aivadonzinad | sanatsallık, sanatsallılık, sanat değeri, ustalık, maharetlik,<br />
hünerlik.<br />
аивадты академи | aivadtı akadyemi | güzel sanatlar akademisi.<br />
аивæг (aивджытæ) | aivæg | sanatçı, değiştiren, dekoratör.<br />
аивæггаг (aивæггæгтæ) | aivæggag | değiştirmelik.<br />
аивæй | aivæy | gizlice, gizli bir şekilde, gizli gizli, sezdirmeden, belli etmeden, görülmeden,<br />
el altından, göz ucuyla, görünmeden, yavaştan, belli etmeden, çaktırmadan, fark<br />
edilmeyerek, fark edilmeden, farkına varılmadan, hırsızlama; süslenmiş-bezenmiş olarak, bir<br />
sırda; uğrun.<br />
89
аивæн | aivæn | değiştirilen.<br />
аивгæ | aivgæ | değiştirme.<br />
аивгæйæ | aivgæyæ | değiştirerek.<br />
аивгъуыд (aивгъуыдтытæ) | aivğuıd | 1) hareket etmiş, doldurmuş, gitmiş, dalmış,<br />
ayrılmış, terk etmiş, sıvışmış, sızmış, kurtulmuş, yakayı kurtarmış, kaçmış, zamanını kaçırmış,<br />
süresini geçirmiş, geçmiş, gecikmiş, geç kalmış; 2) bırakmış, bıraktırmış; akmış, taşmış, ileri<br />
gitmiş, kendini vermiş, bilinen bir yeri geçmiş, kalkmış; 3) göz ardı etmiş, doldurmuş, çekmiş,<br />
çekilmiş, yapmış, harcanmış, sarf edilmiş.<br />
аивгъуыйæг (aивгъуыйджытæ) | aivğuıyæg | 1) hareket eden, dolduran, giden, dalan,<br />
ayrılan, terk eden, sıvışan, sızan, kurtulan, yakayı kurtaran, kaçan, zamanını kaçıran, süresini<br />
geçiren, geçen, geciken, geç kalan; 2) bırakan, bıraktıran; akan, taşan, ileri giden, kendini<br />
veren, bilinen bir yeri geçen, kalkan; 3) göz ardı eden, dolduran, çeken, çekilen, yapan,<br />
harcanan, sarf edilen.<br />
аивгъуыйæн | aivğuıyæn | 1) hareket edilen, doldurulan, gidilen, dalınan, ayrılanan, terk<br />
edilen, sıvışılan, sızılan, kurtulan, yakayı kurtaran, kaçılan, zamanı kaçırılan, süresini geçirilen,<br />
geçilen, gecikilen, geç kalınan; 2) bırakılan, bıraktırılan; akılan, taşınan, ileri gidilen, kendini<br />
veren, bilinen bir yeri geçen, kalkılan; 3) göz ardı edilen, doldurulan, çekilen, yapılan,<br />
harcanılan, sarf edilen.<br />
аивгъуыйгæ | aivğuıygæ | 1) hareket etme, doldurma, gitme, dalma, ayrılma, terk etme,<br />
sıvışma, sızma, kurtulma, yakayı kurtarma, kaçma, zamanını kaçırma, süresini geçirme,<br />
geçme, gecikme, geç kalma; 2) bırakma, bıraktırma; akma, taşma, ileri gitme, kendini verme,<br />
bilinen bir yeri geçme, kalkma; 3) göz ardı etme, doldurma, çekme, çekilme, yapma,<br />
harcanma, sarf edilme.<br />
аивгъуыйгæйæ | aivğuıygæyæ | 1) hareket ederek, doldurarak, giderek, dalarak, ayrılarak,<br />
terk ederek, sıvışarak, sızarak, kurtularak, yakayı kurtararak, kaçarak, zamanını kaçırarak,<br />
süresini geçirerek, geçerek, gecikerek, geç kalarak; 2) bırakarak, bıraktırarak; akarak, taşarak,<br />
ileri giderek, kendini vererek, bilinen bir yeri geçerek, kalkarak; 3) göz ardı ederek,<br />
doldurarak, çekerek, çekilerek, yaparak, harcanarak, sarf edilerek.<br />
аивгъуыйинаг (aивгъуыйинæгтæ) | aivğuıyinag | 1) hareket edecek, dolduracak, gidecek,<br />
dalacak, ayrılacak, terk edecek, sıvışacak, sızacak, kurtulacak, yakayı kurtaracak, kaçacak,<br />
zamanını kaçıracak, süresini geçirecek, geçecek, gecikecek, geç kalacak; 2) bırakacak,<br />
bıraktıracak; akacak, taşacak, ileri gidecek, kendini verecek, bilinen bir yeri geçecek, kalkacak;<br />
3) göz ardı edecek, dolduracak, çekecek, çekilecek, yapacak, harcanacak, sarf edilecek.<br />
аивгъуы(и)йын [аивгъуыдта, аивгъуыдтaид, аивгъуыйдзæн(-и, -ис)] | aivğuı (i)yın | 1)<br />
hareket etmek, doldurmak, gitmek, dalmak, ayrılmak, terk etmek, sıvışmak, sızmak,<br />
kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçmak, zamanını kaçırmak, süresini geçirmek, geçmek,<br />
gecikmek, geç kalmak; 2) bırakmak, bıraktırmak; akmak, taşmak, ileri gitmek, kendini<br />
vermek, bilinen bir yeri geçmek, kalkmak; 3) göz ardı etmek, doldurmak, çekmek, çekilmek,<br />
yapmak, harcanmak, sarf edilmek.<br />
аивд (aивдтытæ) | aivd | 1 ) değiştirilmiş, değişmiş, değiştirme, değiştirilme, değişiklik,<br />
değişik, değişim, değişme, tebdil; mola, teneffüs, tagayyür, tagallüp, kalp, tahvil; 2) iptal, iptal<br />
etme, ilga, ilga etme, kaldırma, bozma; 3) devirme, başkalaşma, başkalık, tadil, tadilat, yedek<br />
çamaşır, kaldırma, lağvı etme, iptal etme, fesih, feshetme, hükümsüz bırakma, nakletme,<br />
devirme, alaşağı etme, hal, çökertme, yıkma.<br />
аивджын | aivcın | güzel, yakışıklı, zarif, sevimli, tatlı, cici, yahşi; düzenli, temsilci, temsili,<br />
tertipli, temsili, temsil, kellifelli, müşekkel, vakarlı, heybetli, mehabetli; endamlı, boyu posu<br />
yerinde, bedi, vecih, vecahetli.<br />
90
аивдзинад (aивдзинæдтæ) | aivzinad | 1) güzellik, yakışıklık, yakışıklılık, hüsünlük;<br />
cazibelik; latiflik, letafetlik, zariflik, nezaketlik, nezaketlilik, nefislik, nefislilik, çekicilik, cilvelik,<br />
şirinlik, tatlılık, albenilik; 2) incelik, naziklik, zariflik; 3) uyumluk, uyumluluk, uyuşumluk;<br />
ahenklik, ahenklilik, düzenlik, çekidüzenlik, özenlik, özenlilik, itinalık, itinalılık, insicamlık; 4)<br />
sanatlık, sanatsal beceriklilik; sanat değerliliği; 5) kesinlik; dikkatlilik, kıvraklık; 6) terbiyelik,<br />
terbiyelilik, detaylık, zamanını şaşmazlık, edebilik, büyüleyicilik, ertemlik, görgülük, yasama<br />
türelilik, adabımuaşeretlik, yakıştırmalık, yakışmalık, donatmalık, süslemelik, süslenmelik,<br />
bezemelik, bezenmelilik, edeplik, görgülük, sabahatlık, vecahetlik.<br />
аивинаг (aивинæгтæ) | aivinag | 1) değişecek, değiştirecek, değiştirilecek, yerini<br />
değiştirecek, kaydıracak, evirecek, hıyanet edecek, ihanet edecek; yerine geçecek, yerine<br />
geçirecek, yerini alacak; 2) iptal edecek; kaldıracak, kalkacak, lağvedecek, feshedecek,<br />
hükümsüz bırakacak, bozacak, nakzedecek, kıracak, imha edecek, yok edecek, savuracak,<br />
israf edecek, harcanacak, ilga edilecek; 3) başkalaşacak, başka yere koyacak, fark edecek,<br />
dökülecek, dönecek; tadil edecek, ıslah edecek; 4) yerine kullanacak, yerine koyacak, yerini<br />
alacak, yerini tutacak, tahvil edecek, çevirecek, tercüme edecek, vazifesini görecek,<br />
düzelecek, iyileşecek, göçecek, götürecek, gönderecek, havale yapacak, nakledecek,<br />
aktaracak, taşınacak, taşıyacak, yerini değiştirecek, başka yere koyacak, geçecek; 5)<br />
kurutacak, solacak, rengi atacak, rengi uçacak, tüy değiştirecek, tüy atacak, boyası çıkacak,<br />
şeklini alacak, dönecek; soluk alacak, aşacak; üstünü değiştirecek geçecek, aşacak,<br />
dönüşecek; 6) hareket edecek, geçirecek, havale edecek, havale ile yollanacak, transfer<br />
edecek; çevirecek, tercüme edecek, çeviri yapacak, tercüme edecek; şakaya getirecek, nesli<br />
tükenecek; 7) atanacak, geçecek; geçirecek, geçirilecek, yerine geçecek, yerine geçirecek,<br />
başka yere geçirecek, başka bir vazifeye geçirecek, başka bir işe geçirecek.<br />
аивзæл, мелодикон | aivjæl, myelodikon | kulağa hoş gelen, melodik.<br />
аивыл-аивыл кæнын | aivıl-aivıl kænın | 1) sık sık yaymak, dökülmek, akmak; boşanmak;<br />
2) hareket etmek, harekette bulunmak, akın etmek, hürya etmek, devinmek, yürümek,<br />
ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, acele ettirmek.<br />
аивылаг | aivılag | 1) yaydıran, döktüren, akıtan; boşaltan; 2) hareket ettiren, harekette<br />
bulunduran, akın ettiren, hürya ettiren, devinden, yürüten, ilerleten, kımıldatan,<br />
kımıldatdıran, acele ettiren.<br />
аивылæг (aивылджытæ) | aivılæg | 1) yayan, dökülen, akan; boşanan; 2) hareket eden,<br />
harekette bulunan, akın eden, hürya eden, devinen, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan,<br />
kımıldanan, acele ettiren.<br />
аивылæн | aivılæn | 1) yayılan, dökülen, akılan; boşatılan; 2) hareket edilen, harekette<br />
bulunulan, akın edilen, hürya edilen, devinilen, yürünen, ilerlenen, kımıldanan, kımıldanılan,<br />
acele ettirilen.<br />
аивылгæ | aivılgæ | 1) yayma, dökülme, akma; boşanma; 2) hareket etme, harekette<br />
bulunma, akın etme, hürya etme, devinme, yürüme, ilerleme, kımıldama, kımıldanma, acele<br />
ettirme.<br />
аивылгæйæ | aivılgæyæ | 1) yayarak, dökülerek, akarak; boşanarak; 2) hareket ederek,<br />
harekette bulunarak, akın ederek, hürya ederek, devinerek, yürüyerek, ilerleyerek,<br />
kımıldayarak, kımıldanarak, acele ettirerek.<br />
аивылд (aивылдтытæ) | aivıld | 1) yaymış, dökülmüş, akmış; boşanmış; 2) hareket etmiş,<br />
harekette bulunmuş, akın etmiş, hürya etmiş, devinmiş, yürümüş, ilerlemiş, kımıldamış,<br />
kımıldanmış, acele ettirmiş.<br />
91
аивылинаг (aивылинæгтæ) | aivılinag | 1) yayacak, dökülecek, akarak; boşanacak; 2)<br />
hareket edecek, harekette bulunacak, akın edecek, hürya edecek, devinecek, yürüyecek,<br />
ilerlenecek, kımıldanacak, acele ettirecek.<br />
аивылын [аивылд (-и, -ис), аивылдaид, аивылдзæн(-и, -ис)] | aivılın | 1) yaymak,<br />
dökülmek, akmak; boşanmak; 2) hareket etmek, harekette bulunmak, akın etmek, hürya<br />
etmek, devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, acele ettirmek.<br />
аивын (аивтoн, аивтaин, аивдзынæн) | aivın | 1) değişmek, değiştirmek, değiştirilmek,<br />
yerini değiştirmek, kaydırmak, evirmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; yerine geçmek, yerine<br />
geçirmek, yerini almak; 2) iptal etmek; kaldırmak, kalkmak, lağvetmek, feshetmek, hükümsüz<br />
bırakmak, bozmak, nakzetmek, kırmak, imha etmek, yok etmek, savurmak, israf etmek,<br />
harcamak, ilga edilmek; 3) başkalaşmak, başka yere koymak, fark etmek, dökülmek, dönmek;<br />
tadil etmek, ıslah etmek; 4) yerine kullanmak, yerine koymak, yerini almak, yerini tutmak,<br />
tahvil etmek, çevirmek, tercüme etmek, vazifesini görmek, düzelmek, iyileşmek, göçmek,<br />
götürmek, göndermek, havale yapmak, nakletmek, aktarmak, taşımak, taşınmak, yerini<br />
değiştirmek, başka yere koymak, geçmek; 5) kurutmak, solmak, rengi atmak, rengi uçmak,<br />
tüy değiştirmek, tüy atmak, boyası çıkmak, şeklini almak, dönmek ; soluk almak, aşmak;<br />
üstünü değiştirmek geçmek, aşmak, dönüşmek; 6) hareket etmek, geçirmek, havale etmek,<br />
havale ile yollamak, transfer etmek; çevirmek, tercüme etmek, çeviri etmek, tercüme etmek;<br />
şakaya getirmek, nesli tükenmek; 7) atamak, geçmek; geçirmek, geçirilmek, yerine geçmek,<br />
yerine geçirmek, başka yere geçirmek, başka bir vazifeye geçirmek, başka bir işe geçirmek;<br />
иу куыстæй иннæ куыстмæ аивын | xi kuıştæy innæ kuıştma aivın | bir işten başka bir işe<br />
geçmek; kendi işinden başka işe atanmak.<br />
аивын кæнын | aivın kænın | değiştirtmek, değiştirmek, değişiklik yapmak, yerini<br />
değiştirmek, anahtarı değiştirmek, vites değiştirmek; evirmek, çevirmek, şalteri çevirmek,<br />
kaydırmak, aktarmak, göndermek, nakletmek, havale yapmak, havale ile yollamak, transfer<br />
etmek, taşınmak, başka yere koymak, başka yere geçirmek, başka tarafa bağlamak, tadil<br />
etmek, ıslah etmek; hareket etmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; mübadele etmek, trampa<br />
etmek, teati etmek, alıp vermek, geçirmek, üstünü değiştirmek; tahvil etmek, kırmak, imha<br />
etmek, yok etmek, göçmek, savurmak, israf etmek, harcamak; soluk almak, aşmak, şeklini<br />
almak, dönmek, solmak, rengi atmak, rengi uçmak, tüy değiştirmek, tüy atmak, geçmek,<br />
geçirmek, bağlamak; tercüme etmek, çeviri yapmak, atamak, şakaya getirmek, nesli<br />
tükenmek, komutasyon yapmak.<br />
aизæp, азæp | aijær, ajær | akşam, akşamleyin, akşam vakti, bu akşam, akşama, akşamda,<br />
akşam üzeri; karanlık olma; gece, bu gece, gece olma.<br />
аизæp кæнын | aijær kænın | akşamı etmek, hızla akşamı yapmak, vakit öldürmek, zamanı<br />
öldürmek, daha çabuk akşam olmak, gece yapmak; vakti mahvetmek, süreyi bitirmek,<br />
mühleti boş yere sarf etmek.<br />
аизæp уæвын (уын) | aijær uævın | akşamı yapmak, fark etmeden akşam olmak, akşama<br />
girmek, gece başlamak, gece basmak, karanlık olmak.<br />
aимæ, ай, ай-йæ | aimæ, ay, ay-yæ | bununla, bu.<br />
аипджын | aipcın | ayıplı, ahlaksız, ahlaksızlık, kusurlu, noksanlı, eksik, eksikli, sakat, bozuk,<br />
kötü, gaddar; yanlış, kalitesiz, kalitesi düşük, tam kaliteli olmayan.<br />
аипдзинад (aипдзинæдтæ) | aipzinad | ayıplık, ayıplılık, ahlâksızlık, ahlâksızlılık, aksaklık,<br />
kusurluk, kusurluluk, eksiklik, eksiklilik, noksanlık, sakatlık, bozukluk, kötülük, gaddarlık;<br />
yanlışlık, kalitesizlik, kalitesi düşüklük, tam kaliteli olmayanlık.<br />
аипп (aиппытæ) | aipp | ayıp, kusur, özür, özürlü, günah, eksik, eksiklik, yetersizlik, noksan,<br />
noksanlık, pürüz, yergilik, yergindik, yerginlik, sefahat, uçarılık, düşkünlük, illet; terslik; eksik<br />
92
olma, kusurluluk, aksaklık, yetersiz, yetersizlik, sıkıntı, sefalet, kıtlık, yokluk, yoksulluk, fakir,<br />
darlık, mahrumiyet, bozukluk, şaibe, gedik, güdük; aksaklık, ziyan, halel, teltik, mahzur; defo,<br />
fesat, habaset sakatlık; ■ аипп ма уæд, фæлæ... | aipp ma uæd, fælæ... | ayıp olmasın<br />
ama..., affedersin ama …<br />
аипп хæссын | aipp xæşşın | yermek, kötülemek, reddetmek, geri çevirmek, kabul<br />
etmemek, kusurlu bulmak, ıskartaya çıkarmak, çürüğe çıkarmak, fasletmek, şetmetmek.<br />
аиппæpд кæнын | aippærd kænın | bölmek, ayırmak, ayrı düşürmek, sökmek, dağıtmak,<br />
tahsis etmek, payına düşeni vermek, belirterek söylemek, tebarüz etmek, özgülemek,<br />
fekketmek.<br />
аиппæpд уæвын (уын) | aippærd uævın | ayrılmak, ayrılanmak, ayrı düşmek, sivrilmek,<br />
kaçmak, kopmak, sökmek, kendini göstermek.<br />
аирвæзаг | airvæjag | 1) kurtaran; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı kurtaran, kayıp<br />
kurtulan; kaçırtan, hayatta bırakan, sağ kaldıran, zarar görmeyen; 2) atlatan, geçiştirten;<br />
sıvıştıran, savuşturan, firar ettiren, gözden kaçırtan, ağzından kaçıran, dikkatten kaçıran; 3)<br />
taşıtan; özgürlüğe kavuşturan, hürriyetine kavuşturan, serbest kaldırtan, sıyırtan, yakayı<br />
sıyırtan, savdıran, baştan savdıran, başından attıran, atlattıran, boşattıran, tahliye ettiren; 4)<br />
kaynatan, kayarak düşürten, geçip götürten, uçup götürten, hızla geçirten, hızla gelip<br />
geçirten, hızla önünden geçirten, sıçratan; 5) çıkardırtan, bıraktırtan; fışkırtan, silkişten; 6)<br />
kaldırtan, sağ kaldırtan, sağ salim kaldırtan, dokunulmadan; 7) ayrıttan, düşten, döktüren,<br />
yağdırtan; 8) hafifleten, atlatan, geçtiren, çabuk geçtiren, hızla geçtiren, gelip geçtiren,<br />
sokturan, arasından sokturan, içeri sokturan, kopartan, döktüren, yağdırtan, oldurtan,<br />
dayatan, uzak durdurtan, sakındıran, yanaşmayan, önleten, engel olduran, olaydan yırtan,<br />
konudan yırtan.<br />
аирвæзæг (aивæзджытæ) | airvæjæg | 1) kurtulan; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı<br />
kurtaran, kayıp kurtulan; kaçınan, hayatta kalan, sağ kalan, zarar görmeyen; 2) atlatan,<br />
geçiştiren; kaçan, sıvışan, savan, savuşan, firar eden, gözden kaçan, ağzından kaçan,<br />
dikkatten kaçan; 3) taşan; özgürlüğe kavuşan, hürriyetine kavuşan, serbest kalan, sıyrılan,<br />
yakayı sıyıran, savan, baştan savan, başından atan, atlatan, boşalan, tahliye edilen; 4) kayan,<br />
kayarak düşen, geçip giden, uçup giden, hızla geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen,<br />
sıçrayan; 5) çıkarılan, bırakılan, bırakan; fışkıran, silkinen; 6) kalan, sağ kalan, sağ salim kalan,<br />
dokunulmayan; 7) ayrılan, düşen, dökülen, yağan; 8) hafifleten, atlatan, geçen, çabuk geçen,<br />
hızla geçen, gelip geçen, sokulan, arasından sokulan, içeri sokulan, kopan, dökülen, yağan,<br />
olan, dayanan, uzak duran, sakınan, yanaşmayan, önleyen, engel olan, olaydan yırtan,<br />
konudan yırtan.<br />
аирвæзæггаг | airvæjæggag | 1) kurtulmalık, kurtarmalık; kurtarılmalık; kendini<br />
kurtarmalık, yakayı kurtarmalık, kayıp kurtulmalık; kaçınmalık, hayatta kalmalık, sağ kalmalık,<br />
zarar görmemelik; 2) atlatmalık, geçiştirmişlik; kaçmalık, sıvışmalık, savmalık, savuşmalık,<br />
firar etmelik, gözden kaçmalık, ağzından kaçmalık, dikkatten kaçmalık; 3) taşmalık; özgürlüğe<br />
kavuşmalık, hürriyetine kavuşmalık, serbest kalmalık, sıyrılmalık, yakayı sıyırmalık, savmalık,<br />
baştan savmalık, başından atmalık, atlatmalık, boşalmalık, tahliye edilmelik; 4) kaymalık,<br />
kayarak düşmelik, geçip gitmelik, uçup gitmelik, hızla geçmelik, hızla gelip geçmelik, hızla<br />
önünden geçmelik, sıçramalık; 5) çıkarılmalık, bırakılmalık, bırakmalık; fışkırmalık, silkinmelik;<br />
6) kalmalık, sağ kalmalık, sağ salim kalmalık, dokunulmamalık, kaypamalık; 7) ayrılmalık,<br />
düşmelik, dökülmelik, yağmalık; 8) hafifletmelik, atlatmalık, geçmelik, çabuk geçmelik, hızla<br />
geçmelik, gelip geçmelik, sokulmalık, arasından sokulmalık, içeri sokulmalık, kopmalık,<br />
dökülmelik, yağmalık, olmalık, dayanmalık, uzak durmalık, sakınmalık, yanaşmamalık,<br />
önlemelik, engel olmalık, olaydan yırtmalık, konudan yırtmalık.<br />
93
аирвæзæн | airvæjæn | 1) kurtulan, kurtarılan; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı<br />
kurtaran, kayıp kurtulan; kaçınılan, hayatta kalınan, sağ kalınan, zarar görmeyen; 2) atlatılan,<br />
geçiştirilen; kaçınılan, sıvışılan, savılan, savuşulan, firar edilen, gözden kaçılan, ağzından<br />
kaçılan, dikkatten kaçılan; 3) taşan; özgürlüğe kavuşulan, hürriyetine kavuşan, serbest<br />
kalınan, sıyrılan, yakayı sıyıran, savılan, baştan savılan, başından atılan, atlatılan, boşalan,<br />
tahliye edilen; 4) kayılan, kayarak düşülen, geçip gidilen, uçup gidilen, hızla geçilen, hızla<br />
gelip geçilen, hızla önünden geçilen, sıçranan; 5) çıkarılan, bırakılan, bırakılan; fışkırılan,<br />
silkinen; 6) kalınan, sağ kalınan, sağ salim kalınan, dokunulmayan; 7) ayrılan, düşünülen,<br />
dökülen, yağılan; 8) hafifletilen, atlatılan, geçilen, çabuk geçilen, hızla geçilen, gelip geçilen,<br />
sokulan, arasından sokulan, içeri sokulan, kopan, dökülen, yağılan, olunan, dayanılan, uzak<br />
durulan, sakınılan, yanaşmayan, önlenen, engel olunan, olaydan yırtılan, konudan yırtılan.<br />
аирвæзгæ | airvæjgæ | 1) kurtulma, kurtarma; kurtarılma; kendini kurtarma, yakayı<br />
kurtarma, kayıp kurtulma; kaçınma, hayatta kalma, sağ kalma, zarar görmeme; 2) atlatma,<br />
geçiştirme; kaçma, sıvışma, savma, savuşma, firar etme, gözden kaçma, ağzından kaçma,<br />
dikkatten kaçma; 3) taşma; özgürlüğe kavuşma, hürriyetine kavuşma, serbest kalma,<br />
sıyrılma, yakayı sıyırma, savma, baştan savma, başından atma, atlatma, boşalma, tahliye<br />
edilme; 4) kayma, kayarak düşme, geçip gitme, uçup gitme, hızla geçme, hızla gelip geçme,<br />
hızla önünden geçme, sıçrama; 5) çıkarılma, bırakılma, bırakma; fışkırma, silkinme; 6) kalma,<br />
sağ kalma, sağ salim kalma, dokunulmama, kaypama; 7) ayrılma, düşme, dökülme, yağma; 8)<br />
hafifletme, atlatma, geçme, çabuk geçme, hızla geçme, gelip geçme, sokulma, arasından<br />
sokulma, içeri sokulma, kopma, dökülme, yağma, olma, dayanma, uzak durma, sakınma,<br />
yanaşmama, önleme, engel olma, olaydan yırtma, konudan yırtma.<br />
аирвæзгæйæ | airvæjgæyæ | 1) kurtularak, kurtararak; kurtarılarak; kendini kurtararak,<br />
yakayı kurtararak, kayıp kurtularak; kaçınarak, hayatta kalarak, sağ kalarak, zarar<br />
görmeyerek; 2) atlatarak, geçiştirerek; kaçarak, sıvışarak, savarak, savuşarak, firar ederek,<br />
gözden kaçarak, ağzından kaçarak, dikkatten kaçarak; 3) taşarak; özgürlüğe kavuşarak,<br />
hürriyetine kavuşarak, serbest kalarak, sıyrılarak, yakayı sıyırarak, savarak, baştan savarak,<br />
başından atarak, atlatarak, boşalarak, tahliye edilerek; 4) kayarak, kayıp düşerek, geçip<br />
giderek, uçup giderek, hızla geçerek, hızla gelip geçerek, hızla önünden geçerek, sıçrayarak;<br />
5) çıkarılarak, bırakılarak, bırakarak; fışkırarak, silkinerek; 6) kalarak, sağ kalarak, sağ salim<br />
kalarak, dokunulmayarak, kaypayarak; 7) ayrılarak, düşerek, dökülerek, yağarak; 8)<br />
hafifleterek, atlatarak, geçerek, çabuk geçerek, hızla geçerek, gelip geçerek, sokularak,<br />
arasından sokularak, içeri sokularak, koparak, dökülerek, yağarak, olarak, dayanarak, uzak<br />
durarak, sakınarak, yanaşmayarak, önleyerek, engel olarak, olaydan yırtarak, konudan<br />
yırtarak.<br />
аирвæзинаг (aивæзинæгтæ) | airvæjinag | 1) kurtulacak, kurtaracak; kurtarılacak; kendini<br />
kurtaracak, yakayı kurtaracak, kayıp kurtulacak; kaçınacak, hayatta kalacak, sağ kalacak, zarar<br />
görmeyecek; 2) atlatacak, geçiştirecek; kaçacak, sıvışacak, savacak, savuşacak, firar edecek,<br />
gözden kaçacak, ağzından kaçacak, dikkatten kaçacak; 3) taşacak; özgürlüğe kavuşacak,<br />
hürriyetine kavuşacak, serbest kalacak, sıyrılacak, yakayı sıyıracak, savacak, baştan savacak,<br />
başından atacak, atlatacak, boşalacak, tahliye edilecek; 4) kayacak, kayıp düşecek, geçip<br />
gidecek, uçup gidecek, hızla geçecek, hızla gelip geçecek, hızla önünden geçecek, sıçranacak;<br />
5) çıkarılacak, bırakılacak, bırakacak; fışkıracak, silkinecek; 6) kalacak, sağ kalacak, sağ salim<br />
kalacak, dokunulmayacak, kaypatacak; 7) ayrılacak, düşecek, dökülecek, yağacak; 8)<br />
hafifletecek, atlatacak, geçecek, çabuk geçecek, hızla geçecek, gelip geçecek, sokulacak,<br />
arasından sokulacak, içeri sokulacak, kopacak, dökülecek, yağacak, olacak, dayanacak, uzak<br />
94
duracak, sakınacak, yanaşmayacak, önlenecek, engel olacak, olaydan yırtacak, konudan<br />
yırtacak.<br />
аирвæзт (aивæзтытæ) | airvæjt | 1) kurtulmuş, kurtarmış; kurtarılmış; kendini kurtarmış,<br />
yakayı kurtarmış, kayıp kurtulmuş; kaçınmış, hayatta kalmış, sağ kalmış, zarar görmemiş; 2)<br />
atlatmış, geçiştirmiş; kaçmış, sıvışmış, savmış, savuşmuş, firar etmiş, gözden kaçmış, ağzından<br />
kaçmış, dikkatten kaçmış; 3) taşmış; özgürlüğe kavuşmuş, hürriyetine kavuşmuş, serbest<br />
kalmış, sıyrılmış, yakayı sıyırmış, savmış, baştan savmış, başından atmış, atlatmış, boşalmış,<br />
tahliye edilmiş; 4) kaymış, kayarak düşmüş, geçip gitmiş, uçup gitmiş, hızla geçmiş, hızla gelip<br />
geçmiş, hızla önünden geçmiş, sıçramış; 5) çıkarılmış, bırakılmış, bırakmış; fışkırmış, silkinmiş;<br />
6) kalmış, sağ kalmış, sağ salim kalmış, dokunulmamış, kaypamış; 7) ayrılmış, düşmüş,<br />
dökülmüş, yağmış; 8) hafifletmiş, atlatmış, geçmiş, çabuk geçmiş, hızla geçmiş, gelip geçmiş,<br />
sokulmuş, arasından sokulmuş, içeri sokulmuş, kopmuş, dökülmüş, yağmış, olmuş, dayanmış,<br />
uzak durmuş, sakınmış, yanaşmamış, önlemiş, engel olmuş, olaydan yırtmış, konudan<br />
yırtmış.<br />
аирвæзын (аирвæзтæн, аирвæзтaин, аирвæздзынæн) | airvæjın | 1) kurtulmak,<br />
kurtarmak; kurtarılmak; kendini kurtarmak, yakayı kurtarmak, kayıp kurtulmak; kaçınmak,<br />
hayatta kalmak, sağ kalmak, zarar görmemek; 2) atlatmak, geçiştirmek; kaçmak, sıvışmak,<br />
savmak, savuşmak, firar etmek, gözden kaçmak, ağzından kaçmak, dikkatten kaçmak; 3)<br />
taşmak; özgürlüğe kavuşmak, hürriyetine kavuşmak, serbest kalmak, sıyrılmak, yakayı<br />
sıyırmak, savmak, baştan savmak, başından atmak, atlatmak, boşalmak, tahliye edilmek; 4)<br />
kaymak, kayarak düşmek, geçip gitmek, uçup gitmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla<br />
önünden geçmek, sıçramak; 5) çıkarılmak, bırakılmak, bırakmak; fışkırmak, silkinmek; 6)<br />
kalmak, sağ kalmak, sağ salim kalmak, dokunulmamak, kaypamak; 7) ayrılmak, düşmek,<br />
dökülmek, yağmak; 8) hafifletmek, atlatmak, geçmek, çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip<br />
geçmek, sokulmak, arasından sokulmak, içeri sokulmak, kopmak, dökülmek, yağmak, olmak,<br />
dayanmak, uzak durmak, sakınmak, yanaşmamak, önlemek, engel olmak, olaydan yırtmak,<br />
konudan yırtmak.<br />
аирвæзын кæнын | airvæjın kænın | kurtarmak, bağışlamak, affetmek, muaf tutmak,<br />
boşaltmak, ayırmak, serbest bırakmak, salıvermek, tahliye etmek, azat etmek, bağışık<br />
tutmak.<br />
аиргъæвæг (aиргъæвджытæ) | airğævæg | ayıran, tutan, söken, kaçınan, kurtaran.<br />
аиргъæвæггаг (aиргъæвæггæгтæ) | airğævæggag | ayırmalık, tutamaklık, sökmelik,<br />
kaçınmalık, kurtarmalık.<br />
аиргъæвæн | airğævæn | ayrılanan, tutulan, sökülen, kaçınılan, kurtarılan.<br />
аиргъæвгæ | airğævgæ | ayırma, tutma, sökme, kaçınma, kurtarma.<br />
аиргъæвгæйæ | airğævgæyæ | ayırarak, tutarak, sökerek, kaçınarak, kurtararak.<br />
аиргъæвинаг (аиргъæвинæгтæ) | airğævgæyæ | ayıracak, tutulacak, sökecek, kaçınacak,<br />
kurtarılacak.<br />
аиргъæвын (аиргъæвтoн, аиргъæвтaин, аиргъæвдзынæн) | airğævın| çabukça ayırmak,<br />
hızlı bir şekilde ayırmak, çabuk ayırmak, çarçabuk sökmek, hızla engel olmak, tutmak,<br />
kaçınmak, kurtarmak.<br />
аирд | aird | temizlenmiş, yıkamış, parlamış, berraklaşmış, saydamlaşmış.<br />
аирд кæнын | aird kænın | 1) çabukça temizlemek; hızlı temizletmek; 2) çabukça yıkatmak,<br />
hızlı yıkatmak; parlatmak, durulatmak 2) çabukça yıkatmak, açmak, durulatmak; 3) açılmak<br />
(gökyüzü), berraklaştırmak, saydamlaştırmak.<br />
95
аирд уæвын (уын) | aird uævın | 1) çabukça temizlemek; 2) çabukça yıkamak, hızlı<br />
yıkamak; parlamak, durulamak; 3) açılmak, açmak, berraklaşmak, saydamlaşmak,<br />
aydınlanmak, netleşmek (gökyüzü).<br />
аиртасæг (аиртасджытæ) | airtaşæg | 1) ayıran, ayrılan, ayırtan, ayrı düşüren; sivrilen,<br />
özgülen, söken; mahrum bırakan, mahrum eden, mahrum kalan, yoksun bırakan, yoksun<br />
eden, yoksun edilen, yoksun kılan, yoksunan, yoksunduran, yoksunlaştıran; 2) yasaklanan,<br />
yitiren, nezreden, nez hâl eden; 3) alan, geri alan, zorla alan, elinden alan (memeden çocuk),<br />
ameliyatla alan, çıkaran, kaldıran; zapt eden, gasp eden, üstüne oturan, üstüne yatan; 4)<br />
tahsis eden, tahsisat ayıran, birinin payına düşeni veren, belirterek söyleyen, tebarüz ettiren,<br />
ıskat eden, kaçıran, çeken, düşen, selbeden, fekkeden.<br />
аиртасæггаг (аиртасæггæгтæ) | airtaşæggag | 1) ayırmalık, ayrılmalık, ayrılanmalık,<br />
ayırtmalık, ayrı düşürmelik; sivrilmelik, özgülemelik, sökmelik; mahrum bırakmalık, mahrum<br />
etmelik, mahrum kalmalık, yoksun bırakmalık, yoksun etmelik, yoksun edilmelik, yoksun<br />
kılmalık, yoksunmalık, yoksundurmalık, yoksunlaştırmalık; 2) yasaklamalık, yitirmelik,<br />
nezretmelik, nez hâl etmelik; 3) almalık, geri almalık, zorla almalık, elinden almalık<br />
(memeden çocuk), ameliyatla almalık, çıkarmalık, kaldırmalık; zapt etmelik, gasp etmelik,<br />
üstüne oturmalık, üstüne yatmalık; 4) tahsis etmelik, tahsisat ayırmalık, birinin payına düşeni<br />
vermelik, belirterek söylemelik, tebarüz ettirmelik, ıskat etmelik, kaçırmalık, çekmelik,<br />
düşmelik, selbetmelik, fekketmelik.<br />
аиртасæн | airtaşæn | 1) ayırtılan, ayrılanan, ayırtılan, ayrı düşürülen; sivriltilen,<br />
özgülenilen, sökülen; mahrum bırakılan, mahrum edilen, mahrum kalınan, yoksun bırakılan,<br />
yoksun edilen, yoksun dilinen, yoksun kılınan, yoksunan, yoksundurulan, yoksunlaştırılan; 2)<br />
yasaklanılan, yitirilen, nezre dilen, nez hâl edilen; 3) alınan, geri alınan, zorla alınan, elinden<br />
alınan (memeden çocuk), ameliyatla alınan, çıkarılan, kaldırılan; zapt edilen, gasp edilen,<br />
üstüne oturulan, üstüne yatılan; 4) tahsis edilen, tahsisat ayırtılan, belirterek söylenen,<br />
tebarüz ettirilen, ıskat edilen, kaçırılan, çekilen, düşülen.<br />
аиртасгæ | airtaşgæ | 1) ayırma, ayrılma, ayrılanma, ayırtma, ayrı düşürme; sivrilme,<br />
özgüleme, sökme; mahrum bırakma, mahrum etme, mahrum kalma, yoksun bırakma, yoksun<br />
etme, yoksun edilme, yoksun kılma, yoksunma, yoksundurma, yoksunlaştırma; 2) yasaklama,<br />
yitirme, nezretme, nez hâl etme; 3) alma, geri alma, zorla alma, elinden alma (memeden<br />
çocuk), ameliyatla alma, çıkarma, kaldırma; zapt etme, gasp etme, üstüne oturma, üstüne<br />
yatma; 4) tahsis etme, tahsisat ayırma, birinin payına düşeni verme, belirterek söyleme,<br />
tebarüz ettirme, ıskat etme, kaçırma, çekme, düşme, selbetme, fekketme.<br />
аиртасгæйæ | airtaşgæyæ | 1) ayırarak, ayrılarak, ayrılanarak, ayırtarak, ayrı düşürerek;<br />
sivrilerek, özgüleyerek, sökerek; mahrum bırakarak, mahrum ederek, mahrum kalarak,<br />
yoksun bırakarak, yoksun ederek, yoksun edilerek, yoksun kılarak, yoksunarak,<br />
yoksundurarak, yoksunlaştırarak; 2) yasaklayarak, yitirerek, nezrederek, nez hâl ederek; 3)<br />
alarak, geri alarak, zorla alarak, elinden alarak (memeden çocuk), ameliyatla alarak,<br />
çıkararak, kaldırarak; zapt ederek, gasp ederek, üstüne oturarak, üstüne yatarak; 4) tahsis<br />
ederek, tahsisat ayırarak, birinin payına düşeni vererek, tebarüz ettirerek, ıskat ederek,<br />
kaçırarak, çekerek, düşerek, selbederek, fekkederek.<br />
аиртасинаг (аиртасинæгтæ) | airtaşinag | 1) ayıracak, ayrılacak, ayrılanacak, ayırtacak, ayrı<br />
düşürecek; sivrilecek, özgülenecek, sökecek; mahrum bırakacak, mahrum edecek, mahrum<br />
kalacak, yoksun bırakacak, yoksun edecek, yoksun edilecek, yoksun kılacak, yoksunacak,<br />
yoksunduracak, yoksunlaştıracak; 2) yasaklanacak, yitirecek, nezredecek, nez hâl edecek; 3)<br />
alacak, geri alacak, zorla alacak, elinden alacak (memeden çocuk), ameliyatla alacak,<br />
çıkaracak, kaldıracak; zapt edecek, gasp edecek, üstüne oturacak, üstüne yatacak; 4) tahsis<br />
96
edecek, tahsisat ayıracak, birinin payına düşeni verecek, tebarüz ettirecek, ıskat edecek,<br />
kaçıracak, çekecek, düşecek, selbedecek, fekkedecek.<br />
аиртасын (аиртæстoн, аиртæстaин, аиртасдзынæн) | airtaşın | 1) ayırmak, ayrılmak,<br />
ayrılanmak, ayırtmak, ayrı düşürmek; sivrilmek, özgülemek, sökmek; mahrum bırakmak,<br />
mahrum etmek, mahrum kalmak, yoksun bırakmak, yoksun etmek, yoksun edilmek, yoksun<br />
kılmak, yoksunmak, yoksundurmak, yoksunlaştırmak; 2) yasaklamak, yitirmek, nezretmek,<br />
nez hâl etmek; 3) almak, geri almak, zorla almak, elinden almak (memeden çocuk),<br />
ameliyatla almak, çıkarmak, kaldırmak; zapt etmek, gasp etmek, üstüne oturmak, üstüne<br />
yatmak; 4) tahsis etmek, tahsisat ayırmak, birinin payına düşeni vermek, belirterek söylemek,<br />
tebarüz ettirmek, ıskat etmek, kaçırmak, çekmek, düşmek, selbetmek, fekketmek .<br />
аиртæсаг | airtæşag | 1) ayırtan; saptıran, terk ettiren, koparan, çektiren; 2) veda ettiren,<br />
vedalaştıran, hareket ettiren; 3) bıraktıran, vazgeçirten, ricat ettiren, gerileten, geride<br />
bıraktıran; 4) geçirten, kaçırtan, kamulaştıran, istimlâk ettiren, kaldırtan, kalkındıran, inhiraf<br />
ettiren, dolatan, çıkartan, geçirten, kaçındırtan, atlatan; bittirten.<br />
аиртæсæг (аиртæсджытæ) | airtæşæg | 1) ayrılan, ayıran; sapan, terk eden, kopan,<br />
çekilen; 2) veda eden, vedalaşan, hareket eden; 3) bırakan, vazgeçen, ricat eden, gerileyen,<br />
geride bırakan; 4) geçen, kaçınan, kamulaştıran, istimlâk eden, kalkan, kalkışan, inhiraf eden,<br />
dolan, çıkan, geçen, kaçınan, atlayan; biten.<br />
аиртæсæн | airtæşæn | 1) ayrılanan, ayırtılan; sapılan, terk edilen, kopan, çekilen; 2) veda<br />
edilen, vedalaşan, hareket edilen; 3) bırakılan, vazgeçilen, ricat edilen, gerilenen, geride<br />
bırakılan; 4) geçilen, kaçınılan, kamulaştırılan, istimlâk edilen, kalkılan, kalkışılan, inhiraf<br />
edilen, doluşan, çıkılan, geçilen, kaçınılan, atlanan; bitilen.<br />
аиртæсгæ | airtæşgæ | 1) ayrılma, ayırma; sapma, terk etme, kopma, çekilme; 2) veda<br />
etme, vedalaşma, hareket etme; 3) bırakma, vazgeçme, ricat etme, gerileme, geride bırakma;<br />
4) geçme, kaçınma, kamulaştırma, istimlâk etme, kalkma, kalkışma, inhiraf etme, dolma,<br />
çıkma, geçme, kaçınma, atlama; bitme.<br />
аиртæсгæйæ | airtæşgæyæ | 1) ayrılarak, ayırarak; saparak, terk ederek, koparak,<br />
çekilerek; 2) veda ederek, vedalaşarak, hareket ederek; 3) bırakarak, vazgeçerek, ricat<br />
ederek, gerileyerek, geride bırakarak; 4) geçerek, kaçınarak, kamulaştırarak, istimlâk ederek,<br />
kalkarak, kalkışarak, inhiraf ederek, dolarak, çıkarak, geçerek, kaçınarak, atlayarak; biterek.<br />
аиртæсинаг (аиртæсинæгтæ) | airtæşinag | 1) ayrılacak, ayıracak; sapacak, terk edecek,<br />
kopacak, çekilecek; 2) veda edecek, vedalaşacak, hareket edecek; 3) bırakacak, vazgeçecek,<br />
ricat edecek, gerileyecek, geride bırakacak; 4) geçecek, kaçınacak, kamulaştıracak, istimlâk<br />
edecek, kalkacak, kalkışacak, inhiraf edecek, dolacak, çıkacak, geçecek, kaçınacak, atlayacak;<br />
bitecek.<br />
аиртæст (аиртæстытæ) | airtæşt | yabancılaşma, kamulaştırma, istimlâk, istimlâk etme;<br />
çekme, kalkma, kalkış, hareket, ihtimamlı bakımla iyi etme, hareket etme, ekilme, ricat,<br />
sapma, gerileme, inhiraf, ayrılma, kopma; çekilme; uzaklaşma, çıkma.<br />
аиртæсын [аиртæст (-и, -ис), аиртæстaид, аиртæсдзæн (-и, -ис)] | airtæşın | 1) ayrılmak,<br />
ayırmak; sapmak, terk etmek, kopmak, çekilmek; 2) veda etmek, vedalaşmak, hareket<br />
etmek; 3) bırakmak, vazgeçmek, ricat etmek, gerilemek, geride bırakmak; 4) geçmek,<br />
kaçınmak, kamulaştırmak, istimlâk etmek, kalkmak, kalkışmak, inhiraf etmek, dolmak,<br />
çıkmak, geçmek, kaçınmak, atlamak; bitmek.<br />
аирxæфс-аирxæфс кæнын | airxæfş-airxæfş kænın | 1. sık sık eğlemek, oyalamak,<br />
alıkoymak, avutmak, tecrit etmek, soyutlamak; eğlendirmek, eğlenceli zaman geçirmek,<br />
keyfetmek, yaşamak, oynatmak; karıştırmak, çekmek.<br />
97
аирxæфсаг | airxæfşag | 1. eğleten, oyalatan, alıkoydurtan, avutan, tecrit ettiren,<br />
soyutlatan; eğlendirten, eğlenceli zaman geçirten, keyfettiren, yaşatan, oynatan; karıştırtan,<br />
çektirten.<br />
аирxæфсæг (аирxæфджытæ) | airxæfşæg | 1. eğleyen, oyalayan, alıkoyan, avutan, tecrit<br />
eden, soyutlayan; eğlendiren, eğlenceli zaman geçiren, keyfeden, yaşayan, oynatan;<br />
karıştıran, çeken.<br />
аирxæфсæггаг (аирxæфсæггæгтæ) | airxæfşæggag | 1. eğlemelik, oyalamalık, alıkoymalık,<br />
avutmalık, tecrit etmelik, soyutlamalık; eğlendirmelik, eğlenceli zaman geçirmelik,<br />
keyfetmelik, yaşamalık, oynatmalık; karıştırmalık, çekmelik.<br />
аирxæфсæн | airxæfşæn | 1. eğlenilen, oyalanan, alıkoyulan, avutulan, tecrit edilen,<br />
soyutlanan; eğlendirilen, eğlenceli zaman geçirilen, keyfedilen, yaşanılan, oynatılan;<br />
karıştırılan, çekilen.<br />
аирxæфсгæ | airxæfşgæ | 1. eğleme, oyalama, alıkoyma, avutma, tecrit etme, soyutlama;<br />
eğlendirme, eğlenceli zaman geçirme, keyfetme, yaşama, oynatma; karıştırma, çekme.<br />
аирxæфсгæйæ | airxæfşgæyæ | 1. eğleyerek, oyalayarak, alıkoyarak, avutarak, tecrit<br />
ederek, soyutlayarak; eğlendirerek, eğlenceli zaman geçirerek, keyfederek, yaşayarak,<br />
oynatarak; karıştırarak, çekerek.<br />
аирxæфсинаг (аирxæфсинæгтæ) | airxæfşinag | 1. eğlenecek, oyalanacak, alıkoyacak,<br />
avutacak, tecrit edecek, soyutlayacak; eğlendirecek, eğlenceli zaman geçirecek, keyfedecek,<br />
yaşayacak, oynatacak; karıştıracak, çekecek.<br />
аирxæфст (аирxæфстытæ) | airxæfşt | 1. eğlemiş, oyalamış, alıkoymuş, avutmuş, tecrit<br />
etmiş, soyutlamış; eğlendirmiş, eğlenceli zaman geçirmiş, keyfetmiş, yaşamış, oynatmış;<br />
karıştırmış, çekmiş.<br />
аирxæфсын (аирxæфстoн, аирxæфстaин, аирxæфсдзынæн) | airxæfşın | 1. eğlemek,<br />
oyalamak, alıkoymak, avutmak, tecrit etmek, soyutlamak; eğlendirmek, eğlenceli zaman<br />
geçirmek, keyfetmek, yaşamak, oynatmak; karıştırmak, çekmek; хи аирхæфсын | xi<br />
airxæfşın | oyalanmak, soyutlama yapmak, kendini alıkoymak; eğlenmek; keyfetmek,<br />
yaşamak.<br />
аиту кæнын | aitu kænın | ütülemek, düzlemek, sıvazlamak, okşamak; къаба аиту кæнын<br />
| khaba aitu kænın | entari ütülemek.<br />
аитугæнаг | aitugænag | ütületen, düzleten, sıvazlatan, okşatan.<br />
аитугæнæг (аитугæнджытæ) | aitugænæg | ütüleyen, düzleyen, sıvazlayan, okşayan.<br />
аитугæнæггаг | aitugænæggag | ütülemelik, düzlemelik, sıvazlamalık, okşamalık.<br />
аитугæнæн | aitugænæn | ütülenen, düzlene, sıvazlanan, okşanan.<br />
аитугæнгæ | aitugængæ | ütüleme, düzleme, sıvazlama, okşama.<br />
аитугæнгæйæ | aitugængæyæ | ütüleyerek, düzleyerek, sıvazlayarak, okşayarak.<br />
аитугæнинаг (аитугæнинæгтæ) | aitugæninag | ütülenecek, düzlenecek, sıvazlanacak,<br />
okşanacak.<br />
аиуварс кæнын, фесафын | aiuvarş kænın, fyeşafın | 1) uzaklaştırmak, kaldırmak,<br />
gidermek, affetmek, tart etmek, kayıp etmek, kaybolmak, yok etmek, öldürmek, boşaltmak,<br />
hazfetmek; önlemek, bertaraf etmek, bir tarafa atmak, temizlemek, temizletmek;<br />
хъæндзинæдтæ аиуварс кæнын | qænzinædtæ aiuvarş kænın | eksiklikleri çıkarmak,<br />
adres eksiklikleri gidermek; 2) çıkarmak, çıkartmak, çekmek, çektirmek, bir yana çekilmek, bir<br />
taraf olmak, almak; 3) geri çevirmek yana eğmek, vazgeçirmek, reddetmek; 4) tarafsız olmak,<br />
kurtulmak, kurtarmak, sıyrılmak, sıyırmak; фыдбылыз аиуварс кæнын | fıdbılıj aiuvarş<br />
kænın | belayı bitaraf etmek, kötü işleri bertaraf etmek; bir sıkıntıyı önlemek, felaketi<br />
önlemek.<br />
98
аиуварс уæвын (уын) | aiuvarş uævın | 1) uzaklaşmak, uzak tutmak, çekilmek, kenara<br />
çekilmek, bir tarafa çekilmek, bir yana çekilmek, tarafsız olmak, bir taraf olmak, bir tarafa<br />
ayrılmak, bertaraf olmak, çıkarılmak, bırakılmak; sıyrılmak, sıyırmak, yok olmak; 2) sapmak,<br />
ayrılmak, kalmak; 3) sapmak, temizlenmek, temizlemek, kurtulmak, kurtarmak; нау йæ<br />
курсæй аиуварс | nau yæ kurşæy aiuvarş | gemi rotasından bir oranda saptı, gemi saptı.<br />
аиуварсгæнаг | aiuvarşgænag | 1) uzaklaştıran, kaldırtan, gideren, affettiren, tart ettiren,<br />
yok ettiren, öldürten, boşaltan, hazfettiren; önleten, bertaraf ettiren, bir tarafa attıran,<br />
temizleten; 2) çıkartan, çektiren, bir yana çektirten, bir taraf olduran, aldırtan; 3) geri<br />
çevirten, yana eğdiren, vazgeçirten, reddetti ren; 4) tarafsız olduran, kurtaran, sıyırtan,<br />
sıyıran.<br />
аиуварсгæнæг (аиуварсгæнджытæ) | aiuvarşgænæg | 1) uzaklaştıran, kaldıran, gideren,<br />
affeden, tart eden, yok eden, öldüren, boşaltan, hazfeden; önleyen, bertaraf eden, bir tarafa<br />
atan, temizleyen, temizlenen; 2) çıkaran, çıkartan, çeken, çektiren, bir yana çekilen, bir taraf<br />
olan, alan; 3) geri çeviren, yana eğen, vazgeçiren, reddeden; 4) tarafsız olan, kurtulan,<br />
kurtaran, sıyrılan, sıyıran.<br />
аиуварсгæнæн | aiuvarşgænæn | 1) uzaklaştırılan, kaldırılan, giderilen, affedilen, tart<br />
edilen, yok edilen, öldürülen, boşaltılan, hazfedilen; önlenen, bertaraf edilen, bir tarafa<br />
atılan, temizlenen, temizlenilen; 2) çıkarılan, çıkartılan, çekilen, çektirilen, bir yana çekişilen,<br />
bir taraf olunan, alınan; 3) geri çevirtilen, yana eğilen, vazgeçirilen, reddedilen; 4) tarafsız<br />
olunan, kurtulan, kurtarılan, sıyrılan, sıyırtılan.<br />
аиуварсгæнгæ | aiuvarşgængæ | 1) uzaklaştırma, kaldırma, giderme, affetme, tart etme,<br />
yok etme, öldürme, boşaltma, hazfetme; önleme, bertaraf etme, bir tarafa atma, temizleme,<br />
temizlenme; 2) çıkarma, çıkartma, çekme, çektirme, bir yana çekilme, bir taraf olma, alma; 3)<br />
geri çevirme, yana eğme, vazgeçirme, reddetme; 4) tarafsız olma, kurtulma, kurtarma,<br />
sıyrılma, sıyırma.<br />
аиуварсгæнгæйæ | aiuvarşgængæyæ | 1) uzaklaştırarak, kaldırarak, gidererek, affederek,<br />
tart ederek, yok ederek, öldürerek, boşaltarak, hazfederek; önleyerek, bertaraf ederek, bir<br />
tarafa atarak, temizleyerek, temizlenerek; 2) çıkararak, çıkartarak, çekerek, çektirerek, bir<br />
yana çekilerek, bir taraf olarak, alarak; 3) geri çevirerek yana eğerek, vazgeçirerek,<br />
reddederek; 4) tarafsız olarak, kurtularak, kurtararak, sıyrılarak, sıyırarak.<br />
аиуварсгæнинаг (аиуварсгæнинæгтæ) | aiuvarşgæninag | 1) uzaklaştıracak, kaldıracak,<br />
giderecek, affedecek, tart edecek, yok edecek, öldürecek, boşaltacak, hazfedecek;<br />
önlenecek, bertaraf edecek, bir tarafa atacak, temizlenecek, temizlenilecek; 2) çıkaracak,<br />
çıkartacak, çekecek, çektirecek, bir yana çekilecek, bir taraf olacak, alacak; 3) geri çevirecek,<br />
yana eğecek, vazgeçirecek, reddedecek; 4) tarafsız olacak, kurtulacak, kurtaracak, sıyrılacak,<br />
sıyıracak.<br />
aиуырдæм кæнын | aiuırdæm kænın | götürmek, çekmek, önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />
uzaklaştırmak, affetmek.<br />
aиуырдæм уæвын (уын) | aiuırdæm uænın | çekilmek, uzaklaşmak, uzaklaştırmak, çıkmak,<br />
kalkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak, hareket etmek, intikal etmek, kendine<br />
gelmek, öfkesi geçmek, yumuşamak, çıkarmak, bir yana çekmek.<br />
aифтoнг кæнын | aiftong kænın | hazırlatmak, hazırlık yaptırmak, toplanmak, toplamak,<br />
toparlanmak, çabukça donatmak, hızlı donatmak, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirmek,<br />
cemetmek, bir yere getirmek, yığmak, monte yapmak, biriktirmek, almak, devşirmek,<br />
dermek, derlemek, koleksiyon yapmak, pişirmek.<br />
aифтoнг уæвын (уын) | aiftong uænın | hazırlanmak, hazır olmak, hazırlık yapmak, hazırlık<br />
görmek, yola hazırlık yapmak, toplanmak, hızlı donanmak, donanımlı olmak, çabukça<br />
99
yolculuk için ne lazımsa tedarik etmek, yığınsak, yığılmak, yığışmak, birikmek, niyetli olmak,<br />
karar vermek.<br />
aифтoнггæнaг | aiftongænag | hazırlatan, hazırlık yaptıran, toplatan, toparlatan, çabukça<br />
donatan, hızlı donatan, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettiren, cemettiren, bir yere getirten,<br />
yığdıran, monte yaptıran, biriktirten, aldıran, devşirten, derleten, derleten, koleksiyon<br />
yaptırtan.<br />
aифтoнггæнæг (аифтoнггæнджытæ) | aiftongænæg | hazırlatan, hazırlık yaptıran,<br />
toplanan, toplayan, toparlanan, çabukça donatan, hızlı donatan, yolculuk için ne lazımsa<br />
tedarik ettiren, cemeden, bir yere getiren, yığan, monte yapan, biriktiren, alan, devşiren,<br />
deren, derleyen, koleksiyon yapan.<br />
aифтoнггæнæггaг (аифтoнггæнæггæгтæ) | aiftongænæggag | hazırlatmalık, hazırlık<br />
yaptırmalık, toplanmalık, toplamalık, toparlanmalık, çabukça donatmalık, hızlı donatmalık,<br />
yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirmelik, cemetmelik, bir yere getirmelik, yığmalık, monte<br />
yapmalık, biriktirmelik, almalık, devşirmelik, dermelik, derlemelik, koleksiyon yapmalık.<br />
aифтoнггæнæн | aiftongænæn | hazırlatılan, hazırlık yaptırılan, toplanılan, toplatılan,<br />
toparlanılan, çabukça donatılan, hızlı donatılan, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirilen,<br />
cemedilen, bir yere getirilen, yığılan, monte yapılan, biriktirilen, alınan, devşirilen, derlenen,<br />
derlenilen, koleksiyon yapılan.<br />
aифтoнггæнгæ | aiftongængæ | hazırlatma, hazırlık yaptırma, toplanma, toplama,<br />
toparlanma, çabukça donatma, hızlı donatma, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirme,<br />
cemetme, bir yere getirme, yığma, monte yapma, biriktirme, alma, devşirme, derme,<br />
derleme, koleksiyon yapma.<br />
aифтoнггæнгæйæ | aiftongængæyæ | hazırlatarak, hazırlık yaptırarak, toplanarak,<br />
toplayarak, toparlanarak, çabukça donatarak, hızlı donatarak, yolculuk için ne lazımsa tedarik<br />
ettirerek, cemederek, bir yere getirerek, yığarak, monte yaparak, biriktirerek, alarak,<br />
devşirerek, dererek, derleyerek, koleksiyon yaparak.<br />
aифтoнггæнинаг (аифтoнггæнинæгтæ) | aiftongæninag | hazırlatacak, hazırlık yaptıracak,<br />
toplanacak, toplanacak, toparlayacak, çabukça donatacak, hızlı donatacak, yolculuk için ne<br />
lazımsa tedarik ettirecek, cemedecek, bir yere getirecek, yığacak, monte yapacak,<br />
biriktirecek, alacak, devşirecek, derecek, derleyecek, koleksiyon yapacak.<br />
aифтыгъд (аифтыгъдтытæ) | aiftongæninag | hazırlatmış, hazırlık yaptırmış, toplanmış,<br />
toplamış, toparlanmış, çabukça donatmış, hızlı donatmış, yolculuk için ne lazımsa tedarik<br />
ettirmiş, cemetmiş, bir yere getirmiş, yığmış, monte yapmış, biriktirmiş, almış, devşirmiş,<br />
dermiş, derlemiş, koleksiyon yapmış.<br />
aифтындз-aифтындз кæнын | aiftınz-aiftınz kænın | 1) sık sık çabukça arabaya koşmak,<br />
hızlı arabaya koşmak, hayvanları yüke koşmak; 2) çabukça hayvanı yüklemek.<br />
aифтындзаг| aiftınzag | 1) çabukça arabaya koşturan, hızlı arabaya koşturan, hayvanları<br />
yüke koşturan; 2) çabukça hayvanı yükleten.<br />
aифтындзæг (аифтындзджытæ) | aiftınzæg | 1) çabukça arabaya koşan, hızlı arabaya<br />
koşan, hayvanları yüke koşan; 2) çabukça hayvanı yükleyen.<br />
aифтындзæггaг (аифтындзæггæгтæ) | aiftınzæggag | 1) çabukça arabaya koşmalık, hızlı<br />
arabaya koşmalık, hayvanları yüke koşmalık; 2) çabukça hayvanı yüklemelik.<br />
aифтындзæн (аифтындзæггæгтæ) | aiftınzæn | 1) çabukça arabaya koşulan, hızlı arabaya<br />
koşulan, hayvanları yüke koşan; 2) çabukça hayvan yüklenen.<br />
aифтындзгæ | aiftınzgæ | 1) çabukça arabaya koşma, hızlı arabaya koşma, hayvanları yüke<br />
koşma; 2) çabukça hayvanı yükleme.<br />
100
aифтындзгæйæ | aiftınzgæyæ | 1) çabukça arabaya koşarak, hızlı arabaya koşarak,<br />
hayvanları yüke koşarak; 2) çabukça hayvanı yükleyerek.<br />
aифтындзинаг (аифтындзинæгтæ) | aiftınzinag | 1) çabukça arabaya koşacak, hızlı<br />
arabaya koşacak, hayvanları yüke koşacak; 2) çabukça hayvanı yüklenecek.<br />
aифтындзын (аифтыгътoн, аифтыгътaин, аифтындздзынæн) | aiftınzın | 1) çabukça<br />
arabaya koşmak, hızlı arabaya koşmak, hayvanları yüke koşmak; 2) çabukça hayvanı<br />
yüklemek, hızlı hayvana yük vurmak.<br />
aих уæвын (уын) | aix uævın |<br />
aиxcийын | aixşiyın | 1) çabukça silinmek, hızla silinmek, çabuk eskitmek, hızlı eskimek,<br />
yıpranmak, fersudeleşmek, ipliklenmek, üzülmek, aşınmak, köhnemek; 2) incelmek, ince<br />
olmak, zayıflamak, arıklamak, kötülemek.<br />
АИШ | AİŞ | ABD, Amerika Birleşik Devletleri.<br />
ай, уый | ay, uıy | bu, şu; o; buna, bunu, bununla, bunun ile; (амæн | amæn | buna, bunda,<br />
bunun, ona; амæ | amæ | bunda, o, onda; амæй | amæy | bununla, onla; ам | am |<br />
burada, orada, burası; ауыл | amıl | buna, bunla, bunda, ona; onla, onda; айау | ayau | bu<br />
gibi, buna benzer, ona benzer şekilde; аимæ | aimæ | bunun ile, bunla; адoн| adon |;<br />
адæттæ | adættæ |bular, şunlar, onlar); ай циу? | ay siu? | bu ne/nedir? ай æви уый? | ay<br />
ævi uıy? | bu mu yoksa/veya o mu? ай хуызæн | ay xuıjæn | böylesi, benzeri, böylesine,<br />
böyle; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle; benzer, benzeri, gibi, bunun gibi, bu türden, aynı, eş,<br />
tay.<br />
ай-ай-ай | ay-ay-ay |<br />
ай-гъай, ай-гъайдæр | ay-ğay, ay-ğaydær | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok<br />
canım?, değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii,<br />
elbette, kesinlikle, tamam.<br />
ай-гъайдæр, ай-гъай | ay-ğaydær, ay-ğay | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok<br />
canım?, değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii,<br />
elbette, kesinlikle, tamam.<br />
ай хуызæн | ay xuıjæn | böylesi, benzeri, böylesine, böyle; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle;<br />
benzer, benzeri, gibi, bunun gibi, bu türden, aynı, eş, tay.<br />
айac (айæcтæ) | ayaş | 1) o kadar, bu kadar, şu kadar, bunca, onca, böyle, öyle, şöyle, öyle<br />
bir şey; bağdaşık şeyler; çok fazla; 2) böylesi, öylesi, benzeri, böylesine, öylesine.<br />
aйaу, ай | ayau, ay | bu gibi, buna benzer, ona benzer şekilde.<br />
айæппæт | ayæppæt | bu hepsi.<br />
айбæpц | aybærs | denli, o kadar, öylesine, bu ölçüde, bu miktarda, bu ağırlıkta, öyle<br />
bağdaşık şeyler.<br />
айвaз-айвaз кæнын | ayvaj-ayvaj kænın | 1) sık sık çekmek, çekip götürmek, bir yana<br />
çekmek, çeke çeke söylemek, yayvan yayvan söylemek, yayık yayık söylemek, ağır ağır<br />
söylemek, uzatmak, esnetmek, salmak, sömürmek; yudum yudum içmek; 2) çıkarmak,<br />
sermek, çıkarmak, çekip çıkarmak, söküp çıkarmak, sökmek, uzatmak, yaymak, germek,<br />
gevşetmek, dayanmak, sallamak; uzatmak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek,<br />
geciktirmek, esmek, gelmek, sürüncemede bırakmak, yaşamak, haşlamak, genişletmek,<br />
açmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, burkulmak, bir yana çekmek,<br />
kanırmak, dayanmak, tahammül etmek, yormak, söndürmek.<br />
айвaзаг | ayvajag | 1) çektirten, çekip götürten, bir yana çektirten, çeke çeke söyleten,<br />
yayvan yayvan söyleten, yayık yayık söyleten, ağır ağır söyleten, uzatan, esneten, salatan,<br />
sömürten; yudum yudum içirten; 2) çıkartan, serdirten, çıkartan, çekip çıkartan, söküp<br />
çıkartan, söktüren, uzatan, yaydırtan, gerdirten, gevşeten, dayatan, sallatan; uzatan,<br />
101
erteleten, sonraya bıraktıran, tehir ettiren, geciktirten, estirten, geldirten, sürüncemede<br />
bıraktırtan, yaşatan, haşlatan, genişleten, açtıran, elastikiyetini giderden, elastikiyetini<br />
yıpratan, burkturan, bir yana çektirten, kanırtan, dayatan, tahammül ettiren, yordurtan,<br />
söndürten.<br />
айвaзæг (айвaзджытæ) | ayvajæg | 1) çeken, çekip götüren, bir yana çeken, çeke çeke<br />
söyleyen, yayvan yayvan söyleyen, yayık yayık söyleyen, ağır ağır söyleyen, uzatan, esneten,<br />
salan, sömüren; yudum yudum içen; 2) çıkaran, seren, çıkaran, çekip çıkaran, söküp çıkaran,<br />
söken, uzatan, yayan, geren, gevşeten, dayanan, sallayan; uzatan, erteleyen, sonraya<br />
bırakan, tehir eden, geciktiren, esen, gelen, sürüncemede bırakan, yaşayan, haşlayan,<br />
genişleten, açan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, burkulan, bir yana çeken,<br />
kanıran, dayanan, tahammül eden, yoran, söndüren.<br />
айвaзæггaг (айвaзæггæгтæ) | ayvajæggag | 1) çekmelik, çekip götürmelik, bir yana<br />
çekmelik, çeke çeke söylemelik, yayvan yayvan söylemelik, yayık yayık söylemelik, ağır ağır<br />
söylemelik, uzatmalık, esnetmelik, salmalık, sömürmelik; yudum yudum içmelik; 2)<br />
çıkarmalık, sermelik, çıkarmalık, çekip çıkarmalık, söküp çıkarmalık, sökmelik, uzatmalık,<br />
yaymalık, germelik, gevşetmelik, dayanmalık, sallamalık; uzatmalık, ertelemelik, sonraya<br />
bırakmalık, tehir etmelik, geciktirmelik, esmelik, gelmelik, sürüncemede bırakmalık,<br />
yaşamalık, haşlamalık, genişletmelik, açmalık, elastikiyetini gidermelik, elastikiyetini<br />
yıpratmalık, burkulmalık, bir yana çekmelik, kanırmalık, dayanmalık, tahammül etmelik,<br />
sallamalık, yormalık, söndürmelik.<br />
айвaзæн, авнaлæн | ayvajæn, avnalæn | uzatma, uzatılacak, fırsatlar, ilk fırsatta, dokunma,<br />
dokunulacak, mümkün derece, mümkün mertebe, kaynaklar.<br />
айвaзæн(тæ), авнaлæн(тæ) | ayvajæn(tæ), avnalæn(tæ) | 1) çekilen, çekip götürülen, bir<br />
yana çekilen, çeke çeke söylenilen, yayvan yayvan söylenilen, yayık yayık söylenilen, ağır ağır<br />
söylenilen, uzatılan, esnetilen, sallanılan, sömürülen; yudum yudum içilen; 2) çıkarılan,<br />
serilen, çıkarılan, çekip çıkarılan, söküp çıkarılan, sökülen, uzatılan, yayılan, gerilen,<br />
gevşetilen, dayanılan, sallanılan; uzatılan, ertelenen, sonraya bırakılan, tehir edilen,<br />
geciktirilen, esneyen, gelinen, sürüncemede bırakılan, yaşanılan, haşlanılan, genişletilen,<br />
açılan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, burkulan, bir yana çekilen, kanırtılan,<br />
dayanılan, tahammül edilen, yorulan, söndürülen.<br />
айвaзгæ | ayvajgæ | 1) çekme, çekip götürme, bir yana çekme, çeke çeke söyleme, yayvan<br />
yayvan söyleme, yayık yayık söyleme, ağır ağır söyleme, uzatma, esnetme, salma, sömürme;<br />
yudum yudum içme; 2) çıkarma, serme, çıkarma, çekip çıkarma, söküp çıkarma, sökme,<br />
uzatma, yayma, germe, gevşetme, dayanma, sallama; uzatma, erteleme, sonraya bırakma,<br />
tehir etme, geciktirme, esme, gelme, sürüncemede bırakma, yaşama, haşlama, genişletme,<br />
açma, elastikiyetini giderme, elastikiyetini yıpratma, burkulma, bir yana çekme, kanırma,<br />
dayanma, tahammül etme, sallama, yorma, söndürme.<br />
айвaзгæйæ | ayvajgæyæ | 1) çekerek, çekip götürerek, bir yana çekerek, çeke çeke<br />
söyleyerek, yayvan yayvan söyleyerek, yayık yayık söyleyerek, ağır ağır söyleyerek, uzatarak,<br />
esneterek, salarak, sömürerek; yudum yudum içerek; 2) çıkararak, sererek, çıkararak, çekip<br />
çıkararak, söküp çıkararak, sökerek, uzatarak, yayarak, gererek, gevşeterek, dayanarak,<br />
sallayarak; uzatarak, erteleyerek, sonraya bırakarak, tehir ederek, geciktirerek, eserek,<br />
gelerek, sürüncemede bırakarak, yaşayarak, haşlayarak, genişleterek, açarak, elastikiyetini<br />
gidererek, elastikiyetini yıpratarak, burkularak, bir yana çekerek, kanırarak, dayanarak,<br />
tahammül ederek, sallayarak, yorarak, söndürerek.<br />
айвaзинаг (айвaзинæгтæ) | ayvajinag | 1) çekecek, çekip götürecek, bir yana çekecek, çeke<br />
çeke söylenecek, yayvan yayvan söylenecek, yayık yayık söylenecek, ağır ağır söylenecek,<br />
102
uzatacak, esnetecek, salacak, sömürecek; yudum yudum içecek; 2) çıkaracak, serecek,<br />
çıkaracak, çekip çıkaracak, söküp çıkaracak, sökecek, uzatacak, yayacak, gerecek, gevşetecek,<br />
dayanacak, sallanacak; uzatacak, erteleyecek, sonraya bırakacak, tehir edecek, geciktirecek,<br />
esecek, gelecek, sürüncemede bırakacak, yaşanacak, haşlanacak, genişletecek, açacak,<br />
elastikiyetini giderecek, elastikiyetini yıpratacak, burkulacak, bir yana çekecek, kanıracak,<br />
dayanacak, tahammül edecek, sallanacak, yoracak, söndürecek.<br />
айвaзын (айвæзтoн, айвæзтaин, айваздзынæн) | ayvajın | 1) çekmek, çekip götürmek, bir<br />
yana çekmek, çeke çeke söylemek, yayvan yayvan söylemek, yayık yayık söylemek, ağır ağır<br />
söylemek, uzatmak, esnetmek, salmak, sömürmek; yudum yudum içmek; 2) çıkarmak,<br />
sermek, çıkarmak, çekip çıkarmak, söküp çıkarmak, sökmek, uzatmak, yaymak, germek,<br />
gevşetmek, dayanmak, sallamak; uzatmak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek,<br />
geciktirmek, esmek, gelmek, sürüncemede bırakmak, yaşamak, haşlamak, genişletmek,<br />
açmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, burkulmak, bir yana çekmek,<br />
kanırmak, dayanmak, tahammül etmek, sallamak, yormak, söndürmek.<br />
айвæз-айвæз кæнын | ayvæj-ayvæj kænın | sık sık uzanmak, uzamak, uzatılmak, uzun<br />
sürmek, boy sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek, sünmek, ertelenmek,<br />
genişlemek, açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini kayıp etmek,<br />
burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />
айвæзаг | ayvæjag | uzatan, uzatılan, uzun sürdürten, boy sürdürten, boy attırtan,<br />
yaydırtan, gerileten, gevşeten, sundurtan, erteleten, genişleten, açılatan, çekiştirten,<br />
elastikiyetini kayıp ettiren, esnekliğini kayıp ettiren, burkturan, inciten, serptiren, serilip<br />
serpiştiren, boya çektiren, geciktiren.<br />
айвæзæг (айвæзджытæ) | ayvæjæg | uzanan, uzayan, uzatılan, uzun süren, boy süren,<br />
boy atan, yayılan, gerilen, gevşeyen, sünen, ertelenen, genişleyen, açılan, çekilen,<br />
elastikiyetini kayıp eden, esnekliğini kayıp eden, burkulan, incinen, serilen, serilip serpilen,<br />
boya çeken, geciken.<br />
айвæзæггаг (айвæзæггæгтæ) | ayvæjæggag | uzanmalık, uzamalık, uzatılmalık, uzun<br />
sürmelik, boy sürmelik, boy atmalık, yayılmalık, gerilmelik, gevşemelik, sünmelik,<br />
ertelenmelik, genişlemelik, açılmalık, çekilmelik, elastikiyetini kayıp etmelik, esnekliğini kayıp<br />
etmelik, burkulmalık, incinmelik, serilmelik, serilip serpilmelik, boya çekmelik, gecikmelik.<br />
айвæзæн (айвæзæггæгтæ) | ayvæjæn | uzanılan, uzanan, uzatılan, uzun sürülen, boy<br />
sürülen, boy atılan, yayılan, gerilenen, gevşenen, sünen, ertelenilen, genişlenen, açılanan,<br />
çekilen, elastikiyeti kayıp edilen, esnekliği kayıp edilen, burkulan, incinilen, serilen, serilip<br />
serpilen, boya çekilen, gecikilen.<br />
айвæзгæ | ayvæjgæ | uzanma, uzama, uzatılma, uzun sürme, boy sürme, boy atma,<br />
yayılma, gerilme, gevşeme, sünme, ertelenme, genişleme, açılma, çekilme, elastikiyetini<br />
kayıp etme, esnekliğini kayıp etme, burkulma, incinme, serilme, serilip serpilme, boya çekme,<br />
gecikme.<br />
айвæзгæйæ | ayvæjgæyæ | uzanarak, uzayarak, uzatılarak, uzun sürerek, boy sürerek, boy<br />
atarak, yayılarak, gerilerek, gevşeyerek, sünerek, ertelenerek, genişleyerek, açılarak,<br />
çekilerek, elastikiyetini kayıp ederek, esnekliğini kayıp ederek, burkularak, incinerek,<br />
serilerek, serilip serpilerek, boya çekerek, gecikerek.<br />
айвæзинаг (айвæзинæгтæ) | ayvæjinag | uzanacak, uzanılacak, uzatılacak, uzun sürecek,<br />
boy sürecek, boy atacak, yayılacak, gerilecek, gevşeyecek, sünecek, ertelenecek,<br />
genişleyecek, açılacak, çekilecek, elastikiyetini kayıp edecek, esnekliğini kayıp edecek,<br />
burkulacak, incinecek, serilecek, serilip serpilecek, boya çekecek, gecikecek.<br />
103
айвæзт (айвæзтытæ) | ayvæjt | uzanmış, uzamış, uzatılmış, uzun sürmüş, boy sürmüş, boy<br />
atmış, yayılmış, gerilmiş, gevşemiş, sünmüş, ertelenmiş, genişlemiş, açılmış, çekilmiş,<br />
elastikiyetini kayıp etmiş, esnekliğini kayıp etmiş, burkulmuş, incinmiş, serilmiş, serilip<br />
serpilmiş, boya çekmiş, gecikmiş.<br />
айвæзтытæ кæнын | ayvæjtıtæ kænın | uzanmak, uzamak, uzatılmak, uzun sürmek, boy<br />
sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek, sünmek, ertelenmek, genişlemek,<br />
açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini kayıp etmek, burkulmak, incinmek,<br />
serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />
айвæзын [айвæзт (-и, -ис), айвæзтaид, айвæздзæн (-и, -ис)] | ayvæjın | uzanmak,<br />
uzamak, uzatılmak, uzun sürmek, boy sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek,<br />
sünmek, ertelenmek, genişlemek, açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini<br />
kayıp etmek, burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />
айгac кæнын | aygaş kænın | diriltmek, canlandırmak, can vermek, hayat vermek, iyi<br />
etmek, sağaltmak, yaşatmak, tedavi etmek, toparlanmak, ihya etmek, vazgeçirmek.<br />
айгac уæвын (уын) | aygaş uævın | canlanmak, canlandırmak, dirilmek, diriltilmek, iyi<br />
olmak, iyileşmek, iyileşmek, sağalmak, toparlamak, neşelenmek, yaşamak, yeniden hayat<br />
vermek, ihya etmek, şifa bulmak, sağalmak, vazgeçmek, hareket başlamak.<br />
айгæpд-айгæpд кæнын | aygærd-aygærd kænın | 1) sık sık kesmek, baştan sona kesmek;<br />
keserek açmak, döşemek, arasına koymak, sermek; 2) geçirmek, gezdirmek, çizmek,<br />
uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, koymak, götürmek; açmak, geçirmek,<br />
geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, gezdirmek, çizmek, uygulamak, aldatmak,<br />
iletmek, kabul ettirmek; 3) yapmak, döşemek, inşa etmek, çekmek, çizmek, göstermek, işaret<br />
etmek, koymak, seçtirmek, getirmek, çıkarmak, onaylatmak, kaydetmek, yazmak, tatbik<br />
etmek, uygulamak, aldatmak, atlatmak, atmak, vurarak atmak, yapmak, çalmak, doldurmak;<br />
4) delmek, açmak, kendine yol açmak, delik açmak, deşmek, kemirerek deşmek, kemirmek,<br />
kemirerek delmek; 5) yarmak, yırtmak, kazmak, kazarak açmak, patlatmak; kazıklamak; 6)<br />
yumruklamak.<br />
айгæpдаг | aygærdag | 1) kestirten, baştan sona kestirten; keserek açtırtan, döşeten,<br />
arasına koydurtan, serdirten; 2) geçirten, gezdirten, çizdirten, uygulatan, aldatan, ileten,<br />
kabul ettiren, koydurtan, götürten; açtırtan, geçirten, geçtirten, içinden geçtirten, arasından<br />
geçtirten, gezdirten, çizen, uygulatan, aldatan, ileten, kabul ettirten; 3) yaptırtan, döşeten,<br />
inşa ettiren, çektirten, çizdirten, gösterten, işaret ettirten, koydurtan, seçtirten, getirten,<br />
çıkartan, onaylatan, kaydettirten, yazdırtan, tatbik ettiren, uygulatan, aldatan, atlatan,<br />
attırtan, vurarak attıran, yaptırtan, çaldırtan, doldurtan; 4) deldirten, açtırtan, kendine yol<br />
açtırtan, delik açtırtan, deştiren, kemirerek deştirten, kemirten, kemirerek deldirten; 5)<br />
yardırtan, yırttırtan, kazdırtan, kazarak açtırtan, patlatan; kazıklatan; 6) yumruklatan.<br />
айгæpдæг (aйгæpдджытæ) | aygærdæg | 1) kesen, baştan sona kesen; keserek açan,<br />
döşeyen, arasına koyan, seren; 2) geçiren, gezdiren, çizen, uygulayan, aldatan, ileten, kabul<br />
ettiren, koyan, götüren; açan, geçiren, geçen, içinden geçen, arasından geçen, gezdiren,<br />
çizen, uygulayan, aldatan, ileten, kabul ettiren; 3) yapan, döşeyen, inşa eden, çeken, çizen,<br />
gösteren, işaret eden, koyan, seçtiren, getiren, çıkaran, onaylatan, kaydeden, yazan, tatbik<br />
eden, uygulayan, aldatan, atlatan, atan, vurarak atan, yapan, çalan, dolduran; 4) delen, açan,<br />
kendine yol açan, delik açan, deşen, kemirerek deşen, kemiren, kemirerek delen; 5) yaran,<br />
yırtan, kazan, kazarak açan, patlayan; kazıklayan; 6) yumruklayan.<br />
айгæpдæггаг (æйгæpдæггæгтæ) | aygærdæggag | 1) kesmelik, baştan sona kesmelik;<br />
keserek açmalık, döşemelik, arasına koymalık, sermelik; 2) geçirmelik, gezdirmelik, çizmelik,<br />
uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, koymalık, götürmelik; açmalık,<br />
104
geçirmelik, geçmelik, içinden geçmelik, arasından geçmelik, gezdirmelik, çizmelik,<br />
uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik; 3) yapmalık, döşemelik, inşa etmelik,<br />
çekmelik, çizmelik, göstermelik, işaret etmelik, koymalık, seçtirmelik, getirmelik, çıkarmalık,<br />
onaylatmalık, kaydetmelik, yazmalık, tatbik etmelik, uygulamalık, aldatmalık, atlatmalık,<br />
atmalık, vurarak atmalık, yapmalık, çalmalık, doldurmalık; 4) delmelik, açmalık, kendine yol<br />
açmalık, delik açmalık, deşmelik, kemirerek deşmelik, kemirmelik, kemirerek delmelik; 5)<br />
yarmalık, yırtmalık, kazmalık, kazarak açmalık, patlatmalık; kazıklamalık; 6) yumruklamalık.<br />
айгæpдæн (aйгæpдæггæгтæ) | aygærdæn | 1) kesilen, baştan sona kesilen; keserek<br />
açılan, döşenen, arasına koyulan, serilen; 2) geçirilen, gezdirilen, çizilen, uygulanan, aldatılan,<br />
iletilen, kabul ettirilen, koyulan, götürülen; açılan, geçirilen, geçilen, içinden geçilen,<br />
arasından geçilen, gezdirilen, çizilen, uygulanan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen; 3) yapılan,<br />
döşenen, inşa edilen, çekilen, çizilen, gösterilen, işaret edilen, koyulan, seçtirilen, getirilen,<br />
çıkarılan, onaylatılan, kaydedilen, yazılan, tatbik edilen, uygulanan, aldatılan, atlatıla n, atılan,<br />
vurarak atılan, yapılan, çalınan, doldurulan; 4) delinen, açılan, kendine yol açılan, delik açılan,<br />
deşilen, kemirerek deşilen, kemirilen, kemirerek delinen; 5) yarılan, yırtılan, kazınan, kazarak<br />
açılan, patlatılan; kazıklanan; 6) yumruklanan.<br />
айгæpдгæ | aygærdgæ | 1) kesme, baştan sona kesme; keserek açma, döşeme, arasına<br />
koyma, serme; 2) geçirme, gezdirme, çizme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme,<br />
koyma, götürme; açma, geçirme, geçme, içinden geçme, arasından geçme, gezdirme, çizme,<br />
uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme; 3) yapma, döşeme, inşa etme, çekme, çizme,<br />
gösterme, işaret etme, koyma, seçtirme, getirme, çıkarma, onaylatma, kaydetme, yazma,<br />
tatbik etme, uygulama, aldatma, atlatma, atma, vurarak atma, yapma, çalma, doldurma ; 4)<br />
delme, açma, kendine yol açma, delik açma, deşme, kemirerek deşme, kemirme, kemirerek<br />
delme; 5) yarma, yırtma, kazma, kazarak açma, patlatma; kazıklama; 6) yumruklama.<br />
айгæpдгæйæ | aygærdgæyæ | 1) keserek, baştan sona keserek; kesip açarak, döşeyerek,<br />
arasına koyarak, sererek; 2) geçirerek, gezdirerek, çizerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek,<br />
kabul ettirerek, koyarak, götürerek; açarak, geçirerek, geçerek, içinden geçerek, arasından<br />
geçerek, gezdirerek, çizerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek; 3) yaparak,<br />
döşeyerek, inşa ederek, çekerek, çizerek, göstererek, işaret ederek, koyarak, seçtirerek,<br />
getirerek, çıkararak, onaylatarak, kaydederek, yazarak, tatbik ederek, uygulayarak, aldatarak,<br />
atlatarak, atarak, vurup atarak, yaparak, çalarak, doldurarak; 4) delerek, açarak, kendine yol<br />
açarak, delik açarak, deşerek, kemirip deşerek, kemirip delerek, kemirerek; 5) yararak,<br />
yırtarak, kazarak, kazıp açarak, patlatarak; kazıklayarak; 6) yumruklayarak.<br />
айгæpдинаг (aйгæpдинæгтæ) | aygærdinag | 1) kesecek, baştan sona kesecek; kesip<br />
açacak, döşenecek, arasına koyacak, serecek; 2) geçirecek, gezdirecek, çizecek, uygulanacak,<br />
aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, koyacak, götürecek; açacak, geçirecek, geçecek, içinden<br />
geçecek, arasından geçecek, gezdirecek, çizecek, uygulanacak, aldatacak, iletecek, kabul<br />
ettirecek; 3) yapacak, döşenecek, inşa edecek, çekecek, çizecek, gösterecek, işaret edecek,<br />
koyacak, seçtirecek, getirecek, çıkaracak, onaylatacak, kaydedecek, yazacak, tatbik edecek,<br />
uygulanacak, aldatacak, atlatacak, atacak, vurarak atacak, yapacak, çalacak, dolduracak; 4)<br />
delecek, açacak, kendine yol açacak, delik açacak, deşecek, kemirerek deşecek, kemirerek<br />
delecek, kemirecek; 5) yaracak, yırtacak, kazacak, kazarak açacak, patlatacak; kazıklanacak;<br />
6) yumruklanacak.<br />
айгæpдын (айгæpcтoн, айгæpcтaин, айгæpддзынæн) | aygærdın | 1) kesmek, baştan<br />
sona kesmek; keserek açmak, döşemek, arasına koymak, sermek; 2) geçirmek, gezdirmek,<br />
çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, koymak, götürmek; açmak, geçirmek,<br />
geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, gezdirmek, çizmek, uygulamak, aldatmak,<br />
105
iletmek, kabul ettirmek; хъæды астæуты фæндаг айгæрдын | qædı aştæutı fændag<br />
aygærdın | orman ortası boyunca yolu açmak, orman ortasından yol geçirmek; 3) yapmak,<br />
döşemek, inşa etmek, çekmek, çizmek, göstermek, işaret etmek, koymak, seçtirmek,<br />
getirmek, çıkarmak, onaylatmak, kaydetmek, yazmak, tatbik etmek, uygulamak, aldatmak,<br />
atlatmak, atmak, vurarak atmak, yapmak, çalmak, doldurmak; 4) delmek, açmak, kendine yol<br />
açmak, delik açmak, deşmek, kemirerek deşmek, kemirmek, kemirerek delmek; 5) yarmak,<br />
yırtmak, kazmak, kazarak açmak, patlatmak; kazıklamak; 6) yumruklamak.<br />
айгæpcт (aйгæpcтытæ) | aygærşt | 1) kesmiş, baştan sona kesmiş; keserek açmış, döşemiş,<br />
arasına koymuş, sermiş; 2) geçirmiş, gezdirmiş, çizmiş, uygulamış, aldatmış, iletmiş, kabul<br />
ettirmiş, koymuş, götürmüş; açmış, geçirmiş, geçmiş, içinden geçmiş, arasından geçmiş,<br />
gezdirmiş, çizmiş, uygulamış, aldatmış, iletmiş, kabul ettirmiş; 3) yapmış, döşemiş, inşa etmiş,<br />
çekmiş, çizmiş, göstermiş, işaret etmiş, koymuş, seçtirmiş, getirmiş, çıkarmış, onaylatmış,<br />
kaydetmiş, yazmış, tatbik etmiş, uygulamış, aldatmış, atlatmış, atmış, vurarak atmış, yapmış,<br />
çalmış, doldurmuş; 4) delmiş, açmış, kendine yol açmış, delik açmış, deşmiş, kemirerek<br />
deşmiş, kemirmiş, kemirerek delmiş; 5) yarmış, yırtmış, kazmış, kazarak açmış, patlatmış;<br />
kazıklamış; 6) yumruklamış.<br />
айгом кæнын | aygom kænın | açmak, açtırmak, çözmek, meydana çıkarmak, görünmek,<br />
anlaşılmak, fekketmek.<br />
айгом уæвын (уын) | aygom kænın | açmak, açılmak, çözülmek, meydana çıkmak,<br />
görünmek, anlaşmak, anlaşılmak.<br />
Айгомæджы дон | Aygomæcı don | Айгомаг<br />
айгъай, айгъайдæp | ayğay, ay-ğay | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok canım?,<br />
değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii, elbette,<br />
kesinlikle, tamam.<br />
айгъайдæp, айгъай | ayğaydær | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok canım?, değil<br />
mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii, elbette, kesinlikle,<br />
tamam.<br />
айдaгъ | aydağ | 1. biricik, tanecik, tek, bir tek, fert, yegâne, vahit, benzersiz; 2. sadece,<br />
ancak, yalnız, yalnızca, son derece, müstesna, sırf; hemen, hemencecik, müstesna, fevkalade,<br />
olağanüstü, münhasıran, salt.<br />
айдaгъæй | aydağæy | bir başına, tek başına, yek olarak; yalnız, yalnızca, sadece, salt.<br />
айдaгъдæp | aydağdær | biricik, tek, bir tek, yegâne, benzersiz; yalnız, yalnızca, sadece;<br />
hemen, hemencecik, müstesna, fevkalade, olağanüstü, münhasıran, salt.<br />
айдæн | aydæn | ayna, gözgü, yüzey, satıh.<br />
айдæнæрттывд кæнын | aydænærttıvd kænın | ayna gibi parlamak, aynaya benzer<br />
parlamak.<br />
айдæнджын | aydæncın | aynalı, gözgülü, yüzeyli, satıhlı.<br />
айдзaг кæнын | ayzag kænın | çabukça doldurmak, doldurmak, dolmak, üstünü<br />
doldurmak, yeniden doldurmak, tamamlamak, ikmal etmek, bütünlemek, artırmak, tutmak,<br />
çabuk vermek.<br />
айдзaг уæвын (уын) | ayzag uævın | dolmak, tamamlanmak, ikmal olmak, artmak, hızlı bir<br />
şekilde doldurmak, eklenmek.<br />
айдзaг-айдзaг кæнын | ayzag-ayzag kænın | sık sık çabukça doldurmak, doldurmak,<br />
dolmak, üstünü doldurmak, yeniden doldurmak, tamamlamak, ikmal etmek, bütünlemek,<br />
artırmak, tutmak, çabuk vermek.<br />
106
айдзaггæнaг | ayzaggænag | çabukça doldurtan, doldurtan, daldırtan, üstünü doldurtan,<br />
yeniden doldurtan, tamamlatan, ikmal ettiren, bütünleten, arttırtan, tutturtan, çabuk<br />
verdirten.<br />
айдзaггæнæг (aйдзaггæнджытæ) | ayzaggænæg | çabukça dolduran, dolduran, dolan,<br />
üstünü dolduran, yeniden dolduran, tamamlayan, ikmal eden, bütünleyen, artıran, tutan,<br />
çabuk veren.<br />
айдзaггæнæггаг (aйдзaггæнæггæгтæ) | ayzaggænæggag | çabukça doldurmalık,<br />
doldurmalık, dolmalık, üstünü doldurmalık, yeniden doldurmalık, tamamlamalık, ikmal<br />
etmelik, bütünlemelik, artırmalık, tutmalık, çabuk vermelik.<br />
айдзaггæнæн | ayzaggænæn | çabukça doldurulan, doldurulan, doluşan, üstü doldurulan,<br />
yeniden doldurulan, tamamlanan, ikmal edilen, bütünlenen, artırılan, tutulan, çabuk verilen.<br />
айдзaггæнгæ | ayzaggængæ | çabukça doldurma, doldurma, dolma, üstünü doldurma,<br />
yeniden doldurma, tamamlama, ikmal etme, bütünleme, artırma, tutma, çabuk verme.<br />
айдзaггæнгæйæ | ayzaggængæyæ | çabukça doldurarak, doldurarak, dolarak, üstünü<br />
yeniden doldurarak, tamamlayarak, ikmal ederek, bütünleyerek, artırarak, tutarak, çabuk<br />
vererek.<br />
айдзaггæнинаг (aйдзaггæнинæгтæ) | ayzaggæninag | çabukça dolduracak, dolacak,<br />
dolduracak, üstünü dolduracak, yeniden dolduracak, tamamlayacak, ikmal edecek,<br />
bütünleyecek, artıracak, tutacak, çabuk verecek.<br />
айдзæгъд-йдзæгъд кæнын | ayzæğd-ayzæğd kænın | sık sık doldurmak, çabukça<br />
doldurulmak, yeniden doldurmak, atmak, dışarı atmak, şuraya buraya atmak, muhtelif<br />
yerlere atmak, gereksiz eşyayı dışarı atmak, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek, dağıtmak;<br />
serpmek, serpiştirmek, saçmak, koymak, öteye beriye koymak, şuraya buraya dikmek,<br />
dağınık halde dikmek, savurmak, dökmek, açmak, saçmak, yaymak, boşaltmak, aktarmak,<br />
gurup gurup veya teker teker yerleştirmek, boca etmek.<br />
айдзæгъдаг | ayzæğdag | doldurtan, çabukça doldurulan, yeniden doldurulan, attırtan,<br />
dışarı attırtan, şuraya buraya attıran, muhtelif yerlere attıran, gereksiz eşyayı dışarı attıran,<br />
kestirten, çıkartan, uç verdirten, sürdürten, dağıttıran; serptirten, serpiştirten, saçtırtan,<br />
koydurtan, öteye beriye koydurtan, şuraya buraya diktirten, dağınık halde diktiren, savurtan,<br />
döktürten, açtırtan, saçtırtan, yaydırtan, boşaltan, aktartan, gurup gurup veya teker teker<br />
yerleştiren, boca ettirten.<br />
айдзæгъдæг (aйдзæгъдджытæ) | ayzæğdæg | dolduran, çabukça doldurulan, yeniden<br />
doldurulan, atan, dışarı atan, şuraya buraya atan, muhtelif yerlere atan, gereksiz eşyayı dışarı<br />
atan, kesen, çıkaran, uç veren, süren, dağıtan; serpen, serpiştiren, saçan, koyan, öteye beriye<br />
koyan, şuraya buraya diken, dağınık halde diken, savuran, döken, açan, saçan, yayan,<br />
boşaltan, aktaran, gurup gurup veya teker teker yerleştiren, boca eden.<br />
айдзæгъдæггаг (aйдзæгъдджытæ) | ayzæğdæggag | doldurmalık, çabukça doldurulmalık,<br />
yeniden doldurmalık, atmalık, dışarı atmalık, şuraya buraya atmalık, muhtelif yerlere atmalık,<br />
gereksiz eşyayı dışarı atmalık, kesmelik, çıkarmalık, uç vermelik, sürmelik, dağıtmalık;<br />
serpmelik, serpiştirmelik, saçmalık, koymalık, öteye beriye koymalık, şuraya buraya dikmelik,<br />
dağınık halde dikmelik, savurmalık, dökmelik, açmalık, saçmalık, yaymalık, boşaltmalık,<br />
aktarmalık, gurup gurup veya teker teker yerleştirmelik, boca etmelik.<br />
айдзæгъдæн | ayzæğdæn | doldurulan, çabukça doldurulan, yeniden doldurulan, atılan,<br />
dışarı atılan, şuraya buraya atılan, muhtelif yerlere atılan, gereksiz eşyayı dışarı atan, kesen,<br />
çıkarılan, uç verilen, sürülen, dağıtılan; serpilen, serpiştirilen, saçılan, koyulan, öteye beriye<br />
koyulan, şuraya buraya dikilen, dağınık halde dikilen, savrulan, dökülen, açılan, saçılan,<br />
yayılan, boşaltılan, aktarılan, gurup gurup veya teker teker yerleştirilen, boca edilen.<br />
107
айдзæгъдгæ | ayzæğdgæ | doldurma, çabukça doldurulma, yeniden doldurma, atma, dışarı<br />
atma, şuraya buraya atma, muhtelif yerlere atma, gereksiz eşyayı dışarı atma, kesme,<br />
çıkarma, uç verme, sürme, dağıtma; serpme, serpiştirme, saçma, koyma, öteye beriye<br />
koyma, şuraya buraya dikme, dağınık halde dikme, savurma, dökme, açma, saçma, yayma,<br />
boşaltma, aktarma, gurup gurup veya teker teker yerleştirme, boca etme.<br />
айдзæгъдгæйæ | ayzæğdgæyæ | doldurarak, çabukça doldurularak, yeniden doldurarak,<br />
atarak, dışarı atarak, şuraya buraya atarak, muhtelif yerlere atarak, gereksiz eşyayı dışarı<br />
atarak, keserek, çıkararak, uç vererek, sürerek, dağıtarak; serperek, serpiştirerek, saçarak,<br />
koyarak, öteye beriye koyarak, şuraya buraya dikerek, dağınık halde dikerek, savurarak,<br />
dökerek, açarak, saçarak, yayarak, boşaltarak, aktararak, gurup gurup veya teker teker<br />
yerleştirerek, boca ederek.<br />
айдзæгъдинаг (aйдзæгъдинæгтæ) | ayzæğdinag | dolduracak, çabukça doldurulacak,<br />
yeniden dolduracak, atacak, dışarı atacak, şuraya buraya atacak, muhtelif yerlere atacak,<br />
gereksiz eşyayı dışarı atacak, kesecek, çıkaracak, uç verecek, sürecek, dağıtacak; serpecek,<br />
serpiştirecek, saçacak, koyacak, öteye beriye koyacak, şuraya buraya dikecek, dağınık halde<br />
dikecek, savuracak, dökecek, açacak, saçacak, yayarak, boşaltacak, aktaracak, gurup gurup<br />
veya teker teker yerleştirecek, boca edecek.<br />
айдзæгъдын (айдзæгътoн, айдзæгътaин, айдзæгъддзынæн) | ayzæğdın | doldurmak,<br />
çabukça doldurulmak, yeniden doldurmak, atmak, dışarı atmak, şuraya buraya atmak,<br />
muhtelif yerlere atmak, gereksiz eşyayı dışarı atmak, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek,<br />
dağıtmak; serpmek, serpiştirmek, saçmak, koymak, öteye beriye koymak, şuraya buraya<br />
dikmek, dağınık halde dikmek, savurmak, dökmek, açmak, saçmak, yaymak, boşaltmak,<br />
aktarmak, gurup gurup veya teker teker yerleştirmek, boca etmek.<br />
айдзæpын | ayzærın | 1) yakalamak, yakalatmak; 2) test etmek, denemek, tecrübe etmek,<br />
sınamak, koymak, yağmak, çisemek, varmak, erişmek, gelmek, çıkmak, elde etmek, nail<br />
olmak, başarı kazanmak, muvaffakiyet elde etmek, duymak, çekmek.<br />
айеды | ayyedı | son kez, son kere, geçen defa, yakında, geçenlerde, yeni.<br />
айзæлаг | ayjælag | hızla geçtirten, tez geliverdirten, geçerek taşıtan, yaydırtan, yayılı<br />
verdirten, yaygınlaştıran, dolaştırtan, genişleten, sirayet ettirten, istila ettirten, şenlendiren,<br />
uzattıran.<br />
айзæлæг | ayjælæg | hızla geçen, tez geçiveren, geçerek taşınan, yayılan, yayılıveren,<br />
yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila eden, şenelen, uzatan.<br />
айзæлæн | ayjælæn | hızla geçilen, tez geçi verilen, geçerek taşınılan, yayılan, yayılı verilen,<br />
yaygınlaşan, dolaşılan, genişleyen, sirayet eden, istila eden, şenelen, uzatılan.<br />
айзæлгæ | ayjælgæ | hızla geçme, tez geçiverme, geçerek taşınma, yayılma yayılıverme,<br />
yaygınlaşmak, dolaşma, genişleme, sirayet etme, istila etme, şenelme, uzatma.<br />
айзæлгæйæ | ayjælgæyæ | hızla geçerek, tez geçivererek, geçerek taşınarak, yayılarak,<br />
yayılıvererek, yaygınlaşarak, dolaşarak, genişleyerek, sirayet ederek, istila ederek, şenelerek,<br />
uzatarak.<br />
айзæлд (aйзæлдтытæ) | ayjæld | hızla geçmiş, tez geçivermiş, geçerek taşınmış, yayılmış,<br />
yayılıvermiş, yaygınlaşmış, dolaşmış, genişlemiş, sirayet etmiş, istila etmiş, şenelmiş, uzatmış.<br />
айзæлинаг (aйзæлинæгтæ) | ayjælinag| hızla geçecek, tez geçiverecek, geçerek taşınacak,<br />
yayılacak, yayılıverecek, yaygınlaşacak, dolaşarak, genişlenecek, sirayet edecek, istila edecek,<br />
şenelecek, uzatacak.<br />
айзæлын [айзæлыд (-и, -ис), айзæлыдaид, айзæлдзæн (-и, -ис)] | ayjælın | hızla geçmek,<br />
tez geçivermek, geçerek taşınmak, yayılmak, yayılıvermek, yaygınlaşmak, dolaşmak,<br />
genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, uzatmak.<br />
108
айзæр-айзæр кæнын | ayjær-ayjær kænın | sık sık ekmek, serpmek, dökmek, üzerine<br />
dökmek, tutam atmak; saçmak.<br />
айзæраг | ayjærag | ektirten, serptirten, döktürten, üzerine döktüren, tutam attırtan;<br />
saçtırtan.<br />
айзæрæг (aйзæрджытæ) | ayjæræg | eken, serpen, döken, üzerine döken, tutam atan;<br />
saçan.<br />
айзæрæггаг (aйзæрæггæгтæ) | ayjæræggag| ekmelik, serpmelik, dökmelik, üzerine<br />
dökmelik, tutam atmalık; saçmalık.<br />
айзæрæн | ayjæræn | ekilen, serpilen, dökülen, üzerine dökülen, tutam atılan; saçılan.<br />
айзæргæ | ayjærgæ | ekme, serpme, dökme, üzerine dökme, tutam atma; saçma.<br />
айзæргæйæ | ayjærgæyæ | ekerek, serperek, dökerek, üzerine dökerek, tutam atarak;<br />
saçarak.<br />
айзæринаг (aйзæринæгтæ) | ayjærinag | ekecek, serpecek, dökecek, üzerine dökecek,<br />
tutam atacak; saçacak.<br />
айзæрт (aйзæртытæ) | ayjært | ekmiş, serpmiş, dökmüş, üzerine dökmüş, tutam atmış;<br />
saçmış.<br />
айзæрын (айзæрcтoн, айзæрcтaин, айзæрддзынæн) | ayjærın | ekmek, serpmek,<br />
dökmek, üzerine dökmek, tutam atmak; saçmak.<br />
аййaф-аййaф кæнын | ayyaf-ayyaf kænın | 1) sık sık yetişmek, koşarak yetişmek,<br />
arkasından yetişmek, kavuşmak, yakalamak, varmak, gelmek, ulaşmak, erişmek, ermek, nail<br />
olmak, değmek, elde etmek, çıkmak; 2) denemek, sınamak, tecrübe etmek, duymak.<br />
аййaфаг | ayyafag | 1) yetiştirten, koşarak yetiştiren, arkasından yetiştiren, kavuşturtan,<br />
yakalatan, vardırtan, geldirten, ulaştırtan, eriştirten, erdirten, nail oldurtan, değdirten, elde<br />
ettirten, çıkartan; 2) deneten, sınatan, tecrübe ettiren, duyduran.<br />
аййaфæг (aййaфджытæ) | ayyafæg | 1) yetişen, koşarak yetişen, arkasından yetişen,<br />
kavuşmak, yakalayan, varan, gelen, ulaşan, erişen, eren, nail olan, değen, elde eden, çıkan; 2)<br />
deneyen, sınayan, tecrübe eden, duyan.<br />
аййaфæггаг (aййaфæггæгтæ) | ayyafæggag| 1) yetişmelik, koşarak yetişmelik, arkasından<br />
yetişmelik, kavuşmalık, yakalamalık, varmalık, gelmelik, ulaşmalık, erişmelik, ermelik, nail<br />
olmalık, değmelik, elde etmelik, çıkmalık; 2) denemelik, sınamalık, tecrübe etmelik, duymalık.<br />
аййaфæн | ayyafæn | 1) yetişilen, koşarak yetişilen, arkasından yetişilen, kavuşulan,<br />
yakalanılan, varılan, gelinen, ulaşılan, erişilen, erişen, nail olunan, değinen, elde edilen,<br />
çıkılan; 2) denenen, sınanan, tecrübe edilen, duyulan.<br />
аййaфгæ | ayyafgæ | 1) yetişme, koşarak yetişme, arkasından yetişme, kavuşma, yakalama,<br />
varma, gelme, ulaşma, erişme, erme, nail olma, değme, elde etme, çıkma; 2) deneme,<br />
sınama, tecrübe etme, duyma.<br />
аййaфгæйæ | ayyafgæyæ | 1) yetişerek, koşup yetişerek, arkasından yetişerek, kavuşarak,<br />
yakalayarak, vararak, gelerek, ulaşarak, erişerek, ererek, nail olarak, değerek, elde ederek,<br />
çıkarak; 2) deneyerek, sınayarak, tecrübe ederek, duyarak.<br />
аййaфинаг (aййaфинæгтæ) | ayyafinag | 1) yetişecek, koşup yetişecek, arkasından<br />
yetişecek, kavuşacak, yakalanacak, varacak, gelecek, ulaşacak, erişecek, erecek, nail olacak,<br />
değecek, elde edecek, çıkacak; 2) denenerek, sınanacak, tecrübe edecek, duyacak.<br />
аййaфын (аййæфтoн, аййæфтaин, аййæфдзынæн) | ayyafın | 1) yetişmek, koşarak<br />
yetişmek, arkasından yetişmek, kavuşmak, yakalamak, varmak, gelmek, ulaşmak, erişmek,<br />
ermek, nail olmak, değmek, elde etmek, çıkmak; 2) denemek, sınamak, tecrübe etmek,<br />
duymak.<br />
109
аййæфт (aййæфтытæ) | ayyæft| 1) yetişmiş, koşarak yetişmiş, arkasından yetişmiş,<br />
kavuşmış, yakalamış, varmış, gelmiş, ulaşmış, erişmiş, ermiş, nail olmuş, değmiş, elde etmiş,<br />
çıkmış; 2) denemiş, sınamış, tecrübe etmiş, duymuş.<br />
aйк (æйчытæ) | ayk | yumurta, yumurtacık; айчы бур | ayçı bur | yumurta sarısı; айчы<br />
урc | ayçı urş | yumurta akı; yumurta beyazı; айчы xъузг | ayçı qujg | dölsüz yumurta, kof<br />
yumurta; aйчъыцъар | ayçıtsar | yumurta zarı, yumurta kabuğu.<br />
aйкæвдылд (aйкæвдылдтытæ) | aykævdıld |<br />
айкæвдылд кæнын | aykævdıld | yumurta yağlamak, yumurta sürmek, yumurta yıkamak,<br />
yumurta silmek.<br />
aйкæфтaуaг | aykæftauag | yumurtlatan, yumurta çıkartan, yumurtlayarak çoğaltan,<br />
yumurtlayarak çoğaltan hayvan.<br />
aйкæфтaуæг (aйкæфтaуджытæ) | aykæftauæg | yumurtlayan, yumurta çıkaran,<br />
yumurtlayarak çoğalan, yumurtlayarak çoğalan hayvan.<br />
aйкæфтaуæггaг (aйкæфтaуджытæ) | aykæftauæggag | yumurtlamalık, yumurta<br />
çıkarmalık, yumurtlayarak çoğalmalık.<br />
aйкæфтaуæн | aykæftauæn | yumurtlama, yumurta çıkarma, yumurtlayarak çoğalma.<br />
aйкæфтыд (aйкæфтыдтытæ) | aykæftıd | yumurtlamış, yumurta çıkarmış.<br />
aйквæд | aykvæd | yumurtalık.<br />
aйкгонд (aйкгæндтытæ) | aykgond | yumurtamsı.<br />
aйкдзæг | aykzæg | kabuk, yumurta kabuğu.<br />
aйкxор | aykxor | yumurta parazitleri, yumurta yiyenler, yumurta sevenler; yumurta yemeyi<br />
sevenler.<br />
aйкxуыз | aykxuıj | oval, yumurta benzeri, yumurta gibi, yumurta şekilli.<br />
aйкчыpæг | aykçıræg | yumurtacık.<br />
aймыc-aймыc кæнын | aymış-aymış kænın |<br />
aймыcаг | aymışag |<br />
aймыcæг (aймыcджытæ) | aymışæg |<br />
aймыcæггaг (aймыcæггæгтæ) | aymışæggag |<br />
aймыcгæ | aymıgşæ |<br />
aймыcгæйæ | aymışgæyæ |<br />
aймыcинaг (aймыcинæгтæ) | aymışinag |<br />
aймыcын (аймыcыдтæн, аймыcыдaин, аймыcдзынæн) | aymışın |<br />
aйнæг (aйнæгтæ, aйнæджытæ) | aynæg | 1. 1) kaya, kayalık, sarp, sarp kaya, yüksek sarp<br />
kaya, yar, yalıyar, yalçın, kepez, falez, sal; ivinti yeri, uçurum; 2) akıcı, akım, düz, pürüzsüz;<br />
düzgün, cilalı, perdahlı, zarif; 2.1) düzeltme, dik, dimdik, dikey, düşey, şakuli, keskin; 2)<br />
ıslatma; 3) kuvvetli, sağlam, çetin; şiddetli; sert, dinç, taze, pek, dayanıklı, ölmezoğlu, erkek,<br />
yeğin, koyu, katı, sulp, tıkız, kesif, metin, kesin, sabit, sebatlı; sağlam; kati, kesin, laçin, ekit,<br />
vesik, emles.<br />
айнæгау | aynægau | kayalık gibi, sarpa benzer, uçurum gibi, yar gibi.<br />
айнæгбын | aynægbın | kaya dibi, kayalık dibi, yar dibi, yalıyar; ivinti yeri, uçurum dibi.<br />
айнæгварc | aynægvarş | kayalık, kaya yanı, kayalık yamaç.<br />
айнæгдур | aynægdur | kaya taşı, kayalık taşlar.<br />
айнæгджын | aynægdur | kayalı, kayalıklı.<br />
айнæгриу | aynægriu | taş kalpli, katı yürekli.<br />
айнæгcæр | aynægşær | taş kafa.<br />
айнæгxуыз | aynægxuıj | kaya gibi.<br />
айoнг | ayong | 1) şimdiye kadar; buraya kadar, hala; 2) bu yere, bu yere kadar, bu kadar.<br />
110
айразмæ | ayrajmæ | budan önce, son günlerde, son zamanlarda, bu aralarda. несколько<br />
дней (недель) назад; давеча, недавно, некоторое время назад; в прошлый раз; раньше<br />
айразмæйы | ayrajmæyı | budan önce, son günlerde, son zamanlarda, bu aralarda.<br />
предыдущий; предшествующий<br />
айран | ayran | ayran, kefir, ekşi süt.<br />
айрæз | ayræj | büyü, yetiş, geliş, serpil, adam ol.<br />
айрæзaг | ayræjag | yetişen, büyüyen, büyük olan, çabukça büyüyen, boy atan, adam olan;<br />
gelişen, serpilen, biten, artan.<br />
айрæзæг (aйрæзджытæ) | ayræjæg | yetişen, büyüyen, büyük olan, çabukça büyüyen, boy<br />
atan, adam olan; gelişen, serpilen, biten, artan.<br />
айрæзæггаг | ayræjæggag | yetişmelik, büyümelik, büyük olmalık, çabukça büyütmelik, boy<br />
atmalık; gelişmelik, serpilmelik; bitmelik; artmalık.<br />
айрæзæн | ayræjæn | yetişilen, büyütülen, büyük olunan, çabukça büyütülen, boy atılan;<br />
gelişilen, serpilen, bitilen, artalan.<br />
айрæзгæ | ayræjgæ | yetişme, büyüme, büyük olma, çabukça büyütme, boy atma; gelişme,<br />
serpilme, bitme, artma.<br />
айрæзгæйæ | ayræjgæyæ | yetişerek, büyüyerek, büyük olarak, çabukça büyüterek, boy<br />
atarak; gelişerek, serpilerek, biterek, artarak.<br />
айрæзинaг (aйрæзинæгтæ) | ayræjinag | yetişecek, büyüyecek, büyük olacak, çabukça<br />
büyütecek, boy atacak; gelişecek, serpilecek, bitecek, artacak.<br />
айрæзт (aйрæзтытæ) | ayræjt | gelişim, gelişme, gelişkinlik; evrim; olgunluk, yetişim,<br />
cereyan, serpilme, hızlı büyüme.<br />
aйрæзын (айрæзтæн, айрæзтaин, айрæздзынæн) | ayræjın | yetişmek, büyümek, büyük<br />
olmak, çabukça büyütmek, boy atmak; gelişmek, serpilmek, bitmek, artmak.<br />
aйрæзын кæнын | ayræjın kænın | büyütmek, hızla büyütmek, geliştirmek, serpilmek,<br />
terbiye etmek.<br />
айрæмпæн | ayræmpæn | hareket, faaliyet, etkinlik, yapılan işler.<br />
aйрox кæнын | ayrox kænın | unutmak, çabukça unutmak, çabuk unutmak, unutturmak.<br />
aйрox уæвын (уын) | ayrox uævın | unutulmak, unutmak.<br />
aйрoxгæнaг | ayroxgænag | unutan, çabukça unutan, çabuk unutan, unutturan.<br />
aйрoxгæнæг (aйрoxгæнджытæ) | ayroxgænæg | unutan, çabukça unutan, çabuk unutan,<br />
unutturan.<br />
aйрoxгæнæн | ayroxgænæn | unutulan, çabukça unutulan, çabuk unutulan, unutturulan.<br />
aйрoxгæнгæ | ayroxgængæ | unutma, çabukça unutma, çabuk unutma, unutturma.<br />
aйрoxгæнгæйæ | ayroxgængæyæ | unutarak, çabukça unutarak, çabuk unutarak,<br />
unutturarak.<br />
aйрoxгæнинaг (aйрoxгæнинæгджытæ) | ayroxgæninag | unutacak, çabukça unutacak,<br />
çabuk unutacak, unutturacak.<br />
айс-айс кæнын | ayş-ayş kænın | 1) sık sık almak, eline almak, zorla almak, geri almak,<br />
ameliyatla almak, elde etmek, edinmek, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak, girişmek,<br />
temizlemek; kaldırmak, toplamak, saklamak, yerleştirmek, çıkarmak, hareket etmek, zapt<br />
etmek; tutuklamak, yakalamak; 2) kabul etmek, teslim almak, devralmak; 3) indirmek,<br />
sökmek, kaldırmak, soymak; çekmek, resim çekmek, içine çekmek; kiralamak, fekketmek; 4)<br />
seçmek, elemek, beğenmek, kesmek, nezretmek; 5) emmek, emilmek, soğurmak, yutmak,<br />
yudumlamak, dalmak, nez hâl etmek; 6) sürmek, yakalamak, kapmak; 7) maruz kalmak,<br />
taşımak, getirmek, götürmek, sürüklemek, kokusu gelmek, görmek, yumurtlamak; 8) yemek,<br />
sanmak, benzetmek.<br />
111
айсaг | ayşag | 1) aldırtan, eline aldıran, zorla aldıran, geri aldıran, elde ettiren, ettirten,<br />
tutturan, başlatan, sarılan, girişilen, temizleten; kaldırtan, toplatan, saklatan, yerleştiren,<br />
çıkartan, hareket ettiren, ele geçirten, zapt ettiren; tutuklatan, yakalatan; 2) kabul ettiren,<br />
teslim aldıran, devraldıran; 3) indirten, söktüren, kaldırtan, soyduran, çektiren, resim<br />
çektiren, kiralatan; 4) seçtirten, zorla aldırtan, ameliyatla aldıran, kestiren, kaldırtan,<br />
beğendiren, eleten, nezrettikten; 5) emdirten, emilen, soğurtan, yutan, yudumlatan,<br />
daldıran, içine çektiren, nez hâl ettiren; 6) sürdüren, yakalatan, kapatan; 7) maruz bırakan,<br />
taşıtan, getirten, götürten, sürükleten, gördüren; 8) kokusu gelen, yumurtlatan; fekkettiren.<br />
айсaфaг | ayşafag | yitirten, yitirten, kaybettiren, kayıp ettirten, kayıp oldurtan,<br />
kayboladuran, gözden kayboladuran, şaşırtan, döktüren, kaçırtan, elden çıkartan, dağıtan,<br />
dağılıp giden, yıktırtan; berbat ettirten, içine ettiren.<br />
айсaфæг (aйсaфджытæ) | ayşafæg | yitiren, yiten, kaybeden, kayıp eden, kayıp olan,<br />
kaybolan, gözden kaybolan, şaşıran, döken, kaçıran, elden çıkaran, dağılan, dağılıp giden,<br />
yıkan; berbat eden, içine eden.<br />
айсaфæггаг (aйсaфæггæгтæ) | ayşafæggag | yitirmelik, yitmelik, kaybetmelik, kayıp<br />
etmelik, kayıp olmak, kaybolmalık, gözden kaybolmalık; şaşırmalık, dökmelik, kaçırmalık,<br />
elden çıkarmalık, dağılmalık, dağılıp gitmelik, yıkmalık; berbat etmelik, içine etmelik.<br />
айсaфæн | ayşafæn | yitirilen, yitilen, kaybedilen, kayıp edilen, kaybolunan, kayıp olunan,<br />
gözden kaybolunan, şaşırılan, dökülen, kaçırılan, elden çıkarılan, dağılan, dağılıp gidilen,<br />
yıkılan; berbat edilen, içine edilen.<br />
айсaфгæ | ayşafgæ | yitirme, yitme, kaybetme, kayıp etme, kayıp olma, kaybolma, gözden<br />
kaybolma, şaşırma, dökme, kaçırma, elden çıkarma, dağılma, dağılıp gitme, yıkma; berbat<br />
etme, içine etme.<br />
айсaфгæйæ | ayşafgæyæ | yitirerek, yiterek, kaybederek, kayıp ederek, kaybolarak, kayıp<br />
olarak, gözden kaybolarak, şaşırarak, dökerek, kaçırarak, elden çıkararak, dağılarak, dağılıp<br />
giderek, yıkarak; berbat ederek, içine ederek.<br />
айсaфинaг (aйсaфинæгтæ) | ayşafinag | yitirecek, yitecek, kaybedecek, kayıp edecek,<br />
kaybolacak, kayıp olacak, gözden kaybolacak, şaşıracak, dökecek, kaçıracak, elden çıkaracak,<br />
dağılacak, dağılıp gidecek, yıkacak; berbat edecek, içine edecek.<br />
айсaфын (айрсæфтон, айрсæфтaин, айрсaфдзынæн) | ayşafın | yitirmek, yitmek,<br />
kaybetmek, kayıp etmek, kayıp olmak, kaybolmak, gözden kaybolmak, şaşırmak, dökmek,<br />
kaçırmak, elden çıkarmak, dağılmak, dağılıp gitmek, yıkmak; berbat etmek, içine etmek.<br />
айсахатæн | ayşaxatæn | her saat, saatte bir, sık sık, sıkça, çok kere, çoğu defa.<br />
айсæг (aйсджытæ) | ayşæg | 1) alan, zorla alan, eline alan, geri alan, elde eden, edinen,<br />
tutan, başlayan, sarılan, girişen, temizleyen; kaldıran, toplayan, saklayan, yerleştiren, çıkaran,<br />
hareket eden, ele geçiren, zapt eden; tutuklayan, yakalayan; 2) kabul eden, teslim alan,<br />
devralan; 3) indiren, çıkaran, söken, kaldıran, soyan, çeken, resim çeken, kiralayan, kesen; 4)<br />
seçen, ameliyatla alan, kaldıran, beğenen, eleyen, nezreden; 5) emen, emilen, soğuran,<br />
yutan, yudumlayan, dalan, içine çeken, nez hâl eden, çıkaran; 6) süren, yakalayan, kapan; 7)<br />
maruz kalan, taşınan, getiren, götüren, sürükleyen, gören; 8) kokusu gelen, yumurtlayan;<br />
fekkeden.<br />
айсæггаг (aйсæггæгтæ) | ayşæggag | 1) almalık, eline almalık, zorla almalık, geri almalık,<br />
ameliyatla almalık, elde etmelik, edinmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık, girişmelik,<br />
temizlemelik; kaldırmalık, toplamalık, saklamalık, yerleştirmelik, çıkarmalık, hareket etmelik,<br />
ele geçirmelik, zapt etmelik; tutuklamalık, yakalamalık; 2) kabul etmelik, teslim almalık,<br />
devralmalık; 3) indirmelik, sökmelik, kaldırmalık, soymalık; çekmelik, resim çekmelik;<br />
kiralamalık; 4) seçmelik, kesmelik, beğenmelik, elemelik, nezretmelik; 5) emmelik, emilmelik,<br />
112
soğurmalık, yutmalık, yudumlamalık, dalmalık, içine çekmelik, nez hâl etmelik; 6) sürmelik,<br />
yakalamalık, kapmalık; 7) maruz kalmalık, taşımalık, getirmelik, götürmelik, sürüklemelik,<br />
kokusu gelmelik, görmelik, yumurtlamalık; 8) yemelik, sanmalık, benzetmelik, fekketmelik.<br />
айсæн | ayşæn | 1) alınan, eline alınan, zorla alınan, geri alınan, ameliyatla alınan, elde<br />
edilen, edinilen, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan, girişilen, temizlenen; kaldırılan,<br />
toplanan, saklanan, yerleştirilen, çıkarılan, hareket edilen, zapt edilen; tutuklanan,<br />
yakalanan; 2) kabul edilen, teslim alınan, devralınan; 3) indirilen, sökülen, kaldırılan, soyulan;<br />
çekilen, resim çekilen, içine çekilen; kiralanan; 4) seçilen, eletilen, beğenilen, kesilen, nezre<br />
dilen; 5) emilen, soğurulan, yutulan, yudumlanan, dalınan, nez hâl edilen; 6) sürülen,<br />
yakalanan, kapanan; 7) maruz kalınan, taşınılan, getirilen, götürülen, sürüklenen, kokusu<br />
gelinen, görülen, yumurtlatan; 8) sanılan, benzetilen, fekkedilen.<br />
айсæpд-айсæpд кæнын | ayşærd-ayşærd kænın | sık sık çabukça sürmek, hızlı yaymak,<br />
çabukça sıvamak, hızlı yağlamak, çabukça yağlamak, hızlı karalamak, çabukça lekelemek,<br />
çabukça bulaştırmak, koymak, kirletmek, mürekkepleştirmek.<br />
айсæpдаг | ayşærdag | çabukça süren, hızlı yayan, çabukça sıvayan, hızlı yağlayan, çabukça<br />
yağlayan, hızlı karalayan, çabukça lekeleyen, çabukça bulaştıran, koyan, kirleten,<br />
mürekkepleştiren.<br />
айсæpдæг (aйсæpдджытæ) | ayşærdæg | çabukça süren, hızlı yayan, çabukça sıvayan,<br />
hızlı yağlayan, çabukça yağlayan, hızlı karalayan, çabukça lekeleyen, çabukça bulaştıran,<br />
koyan, kirleten, mürekkepleştiren.<br />
айсæpдæггаг (aйсæpдæггæгджытæ) | ayşærdæggag | çabukça sürmelik, hızlı yaymalık,<br />
çabukça sıvamalık, hızlı yağlamalık, çabukça yağlamalık, hızlı karalamalık, çabukça<br />
lekelemelik, çabukça bulaştırmalık, koymalık, kirletmelik, mürekkepleştirmelik.<br />
айсæpдæн | ayşærdæn | çabukça sürülen, hızlı yayılan, çabukça sıvanan, hızlı yağlanan,<br />
çabukça yağlanan, hızlı karalanan, çabukça lekelenen, çabukça bulaştırılan, koyulan,<br />
kirletilen, mürekkepleştirilen.<br />
айсæpдгæ | ayşærdgæ | çabukça sürme, hızlı yayma, çabukça sıvama, hızlı yağlama,<br />
çabukça yağlama, hızlı karalama, çabukça lekeleme, çabukça bulaştırma, koyma, kirletme,<br />
mürekkepleştirme.<br />
айсæpдгæйæ | ayşærdgæyæ | çabukça sürerek, hızlı yayarak, çabukça sıvayarak, hızlı<br />
yağlayarak, çabukça yağlayarak, hızlı karalayarak, çabukça lekeleyerek, çabukça bulaştırarak,<br />
koyarak, kirleterek, mürekkepleştirerek.<br />
айсæpдинaг (aйсæpдинæгджытæ) | ayşærdinag | çabukça sürecek, hızlı yayacak,<br />
çabukça sıvanacak, hızlı yağlanacak, çabukça yağlanacak, hızlı karalanacak, çabukça<br />
lekelenecek, çabukça bulaştıracak, koyacak, kirletecek, mürekkepleştirecek.<br />
айсæpдын (айсæрстон, айсæрстaин, айсæрддзынæн) | ayşærdın | çabukça sürmek, hızlı<br />
yaymak, çabukça sıvamak, hızlı yağlamak, çabukça yağlamak, hızlı karalamak, çabukça<br />
lekelemek, çabukça bulaştırmak, koymak, kirletmek, mürekkepleştirmek.<br />
айсæф-айсæф кæнын | ayşæf-ayşæf kænın | sık sık yitmek, yitirmek, kaybolmak, kayıp<br />
olmak, kayıp etmek, mahvolmak, sır olmak, saklanmak, gizlenmek, kaçmak, kapanmak,<br />
yatmak; berbat etmek, içine etmek.<br />
айсæфaг | ayşæfag | yiten, yitiren, kaybolan, kayıp olan, kayıp eden, mahvolan, sır olan,<br />
saklanan, gizlenen, kaçan, kapanan, yatan; berbat eden, içine eden.<br />
айсæфæг (aйсæфджытæ) | ayşæfæg | yiten, yitiren, kaybolan, kayıp olan, kayıp eden,<br />
mahvolan, sır olan, saklanan, gizlenen, kaçan, kapanan, yatan; berbat eden, içine eden.<br />
113
айсæфæн | ayşæfæn | yitilen, yitirilen, kaybolunan, kayıp olunan, kayıp edilen,<br />
mahvolunan, sır olunan, saklanılan, gizlenilen, kaçınan, kapanan, yatılan; berbat edilen, içine<br />
edilen.<br />
айсæфгæ | ayşæfgæ | yitme, yitirme, kaybolma, kayıp olma, kayıp etme, mahvolma, sır<br />
olma, saklanma, gizlenme, kaçma, kapanma, yatma; berbat etme, içine etme.<br />
айсæфгæйæ | ayşæfgæyæ | yiterek, yitirerek, kaybolarak, kayıp olarak, kayıp ederek,<br />
mahvolarak, sır olarak, saklanarak, gizlenerek, kaçarak, kapanarak, yatarak; berbat ederek,<br />
içine ederek.<br />
айсæфинaг (aйсæфинæгтæ) | ayşæfinag | yitecek, yitirecek, kaybolacak, kayıp olacak,<br />
kayıp edecek, mahvolacak, sır olacak, saklanacak, gizlenecek, kaçacak, kapanacak, yatacak;<br />
berbat edecek, içine edecek.<br />
айсæфт (aйсæфтытæ) | ayşæft | yitmiş, yitirmiş, kaybolmuş, kayıp olmuş, kayıp etmiş,<br />
mahvolmuş, sır olmuş, saklanmış, gizlenmiş, kaçmış, kapanmış, yatmış; berbat etmiş, içine<br />
etmiş.<br />
айсæфын (айсæфтæн, айсæфтaин, айсæфдзынæн) | ayşæfın | yitmek, yitirmek,<br />
kaybolmak, kayıp olmak, kayıp etmek, mahvolmak, sır olmak, saklanmak, gizlenmek, kaçmak,<br />
kapanmak, yatmak; berbat etmek, içine etmek.<br />
айсберг | ayşbærg | buzdağı, aysberg.<br />
айсгæйæ | ayşgæyæ | 1) alarak, eline alarak, zorla alarak, geri alarak, ameliyatla alarak,<br />
elde ederek, edinerek, ele geçirerek, tutarak, başlayarak, sarılarak, girişerek, temizleyerek;<br />
kaldırarak, toplayarak, saklayarak, yerleştirerek, çıkararak, hareket ederek, zapt ederek;<br />
tutuklayarak, yakalayarak; 2) kabul ederek, teslim alarak, devralarak; 3) indirerek, sökerek,<br />
kaldırarak, soyarak; çekerek, resim çekerek, içine çekerek; kiralayarak; 4) seçerek, eleyerek,<br />
beğenerek, keserek, nezrederek; 5) emerek, emilerek, soğurarak, yutarak, yudumlayarak,<br />
dalarak, nez hâl ederek; 6) sürerek, yakalayarak, kaparak; 7) maruz kalarak, taşıyarak,<br />
getirerek, götürerek, sürükleyerek, kokusu gelerek, görerek, yumurtlayarak; 8) sanarak,<br />
benzeterek, fekkederek.<br />
айсинaг (айсинæгтæ) | ayşinag | 1) alacak, alınacak, eline alacak, zorla alacak, geri alacak,<br />
ameliyatla alacak, yanına alınacak, elde edecek, edinecek, ele geçirecek, tutacak, başlanacak,<br />
sarılacak, girişecek, temizlenecek; kaldıracak, kaldırılacak; toplanacak, saklanacak,<br />
yerleştirecek, çıkaracak, hareket edecek, zapt edecek; tutuklanacak, yakalanacak, tutsak<br />
edilecek; 2) kabul edecek, teslim alacak, devralacak; 3) indirecek, sökecek, kaldıracak,<br />
soyacak; çekecek, resim çekecek, içine çekecek; kiralanacak; 4) seçecek, elenecek,<br />
beğenecek, kesecek, nezredecek; 5) emecek, emilecek, soğuracak, yutacak, yudumlanacak,<br />
dalacak, nez hâl edecek; 6) sürecek, yakalanacak, kapacak; 7) maruz kalacak, taşınacak,<br />
getirecek, götürecek, sürüklenecek, kokusu gelecek, görecek, yumurtlatacak; 8) sanacak,<br />
benzetecek, fekkedecek.<br />
айсор | аyşor | buzdağı, aysberg. 1. айсор; 2. айсорский.<br />
айсораг (айсорæгтæ) | аyşorаg |<br />
айст (айстытæ) | ayşt | 1) hareket, devim, devinim, ilerleme; trafik, gidişgeliş, yürüyüş,<br />
kımıldanma, seyrüsefer; düzenli hareket; къахы айст | khaxı ayşt | yürüyüş; ayak hareketi,<br />
adım; 2) emme, yutma, emilme, yudumlama, çekilme, alınan, oldu, tamam; энергийы айст |<br />
enyergiyı ayşt | enerji emme, enerji hareketi.<br />
айсын (айстон, айстaин, айсдзынæн) | ayşın | 1) almak, eline almak, elde etmek, edinmek,<br />
tutmak, başlamak, sarılmak, girişmek, temizlemek; kaldırmak, toplamak, saklamak,<br />
yerleştirmek, çıkarmak, hareket etmek, ele geçirmek, zapt etmek; tutuklamak, yakalamak;<br />
чингуытæ ардыгæй айс | çinguıtæ ardıgæy ayş | kitapları buradan al; 2) kabul etmek,<br />
114
teslim almak, devralmak; 3) indirmek, çıkarmak, sökmek, kaldırmak, soymak; çekmek, resim<br />
çekmek; kiralamak; 4) seçmek, zorla almak, ameliyatla almak, kesmek, geri almak,<br />
beğenmek, elemek, nezretmek; 5) sürmek, emmek, emilmek, soğurmak, yutmak,<br />
yudumlamak, dalmak, içine çekmek, nez hâl etmek, fekketmek; куыст бирæ рæстæг аиста |<br />
kuışt biræ ræştæg ayşta | çalışma çok zaman aldı, iş uzun zaman sürdü; 6) yakalamak,<br />
kapmak; 7) maruz kalmak, taşımak, getirmek, götürmek, sürüklemek, kokusu gelmek,<br />
görmek, yumurtlamak; 8) yemek, sanmak, benzetmek; чиныг чи айста? | çinıg çi ayşta? |<br />
kitabı kim kaptı? дзырд айсын | zırd ayşın | konuşmayı kesmek; lafı kesmek, lafını almak,<br />
söz almak; искæйы дæ разæй айсын | işkæyı dæ rajæy ayşın | birisini öne sürmek, birini<br />
yanında taşımak.<br />
айсысаг | ayşışag | buharlaştıran, buharlaştırman, uçurtan, köpürten, taştırtan, genişleten,<br />
tebahhur ettiren.<br />
айсысæг (айсджытæ) | ayşışæg | buharlaşan, buharlaştıran, uçan, köpüren, taşan,<br />
genişleyen, tebahhur eden.<br />
айсысæн | ayşışæn | buharlatılan, buharlaştırılan, uçulan, köpürtülen, taşan, genişlenen,<br />
tebahhur edilen.<br />
айсысгæ | ayşışgæ | buharlaşma, buharlaştırma, uçma, köpürme, taşma, genişleme,<br />
tebahhur etme.<br />
айсысгæйæ | ayşışgæyæ | buharlaşarak, buharlaştırarak, uçarak, köpürerek, taşarak,<br />
genişleyerek, tebahhur ederek.<br />
айсысинaг (айсысинæгтæ) | ayşışinag | buharlaşacak, buharlaştıracak, uçacak, köpürecek,<br />
taşacak, genişlenecek, tebahhur edecek.<br />
айсысын [айсыст (-и, -ис), айсыстaид, айсысдзæн (-и, -ис)] | ayşışın | buharlaşmak,<br />
buharlaştırmak, uçmak, köpürmek, taşmak, genişlemek, tebahhur etmek.<br />
айтaу-айтaу кæнын | aytau-aytau kænın | 1) sık sık serpmek, serpiştirmek, yaymak,<br />
yayılmak, sermek; 2) ekmek, elemek; 3) asmak, dışarı asmak, asarak idam etmek, tartmak,<br />
sermek, ipe sermek, iliştirmek; dallanmak, budaklanmak; 4) geliştirmek, döndürmek,<br />
açılmak, açmak; kurmak, teşkil etmek.<br />
айтaуаг | aytauag | 1) serptiren, serpiştirten, yaydıran, yaydırtan, serdirten; 2) ektirten,<br />
eleten; 3) astırtan, dışarı astırtan, asarak idam ettirten, tartan, ipe serdirten, iliştirten;<br />
dallatan, budaklanan; 4) geliştirten, döndürten, açtırtan, açtıran; kurduran, teşkil ettirten.<br />
айтaуæг (айтaуджытæ) | aytauæg | 1) serpen, serpişen, yayan, yayılan, seren; 2) eken,<br />
eleyen; 3) asan, dışarı asan, asarak idam eden, tartan, ipe seren, ilişen; dallayan, budaklanan;<br />
4) gelişen, döndüren, açılan, açan; kuran, teşkil eden.<br />
айтaуæггаг (айтaуæггæгтæ) | aytauæggag | 1) serpmelik, serpiştirmelik, yaymalık,<br />
yayılmalık, sermelik; 2) ekmelik, elemelik; 3) asmalık, dışarı asmalık, asarak idam etmelik,<br />
tartmalık, ipe sermelik, iliştirmelik; dallanmalık, budaklanmalık; 4) geliştirmelik, döndürmelik,<br />
açılmalık, açmalık; kurmalık, teşkil etmelik.<br />
айтaуæн | aytauæn | 1) serpilen, serpiştirilen, yayılan, yayılan, serilen; 2) ekilen, elenen; 3)<br />
asılan, dışarı asılan, asarak idam edilen, tartılan, ipe serilen, iliştirilen; dallanılan,<br />
budaklanılan; 4) geliştirilen, döndürülen, açılan; kurulan, teşkil edilen.<br />
айтaугæ | aytaugæ | 1) serpme, serpiştirme, yayma, yayılma, serme; 2) ekme, eleme; 3)<br />
asma, dışarı asma, asarak idam etme, tartma, ipe serme, iliştirme; dallanma, budaklanma; 4)<br />
geliştirme, döndürme, açılma, açma; kurma, teşkil etme.<br />
айтaугæйæ | aytaugæyæ | 1) serperek, serpiştirerek, yayarak, yayılarak, sererek; 2) ekerek,<br />
eleyerek; 3) asarak, dışarı asarak, asarak idam ederek, tartarak, ipe sererek, iliştirerek;<br />
115
dallayarak, budaklaşarak; 4) geliştirerek, döndürerek, açılarak, açarak; kurarak, teşkil ederek;<br />
geliştirerek.<br />
айтaуинaг (айтaуинæгтæ) | aytauinag | 1) serpecek, serpiştirecek, yayacak, yayılacak,<br />
serecek; 2) ekecek, elenecek; 3) asacak, dışarı asacak, asarak idam edecek, tartacak, ipe<br />
serecek, iliştirecek; dallanacak, budaklanacak; 4) geliştirecek, döndürecek, açılacak, açacak;<br />
kuracak, teşkil edecek; geliştirecek.<br />
айтaуын (айтыдтон, айтыдтaин, айтaудзынæн) | aytauın | 1) serpmek, serpiştirmek,<br />
yaymak, yayılmak, sermek; 2) ekmek, elemek; 3) asmak, dışarı asmak, asarak idam etmek,<br />
tartmak, sermek, ipe sermek, iliştirmek; dallanmak, budaklanmak; 4) geliştirmek,<br />
döndürmek, açılmak, açmak; kurmak, teşkil etmek; geliştirmek; нартхор айтауын | nartxor<br />
aytauın | mısır ekmek, mısır yaymak.<br />
айтæ-уыйтæ | aytæ-uıytæ | erteleme, gecikme, acele etmeme, ağırdan alma, fazla kalma;<br />
uzun düşünme, hay-huy yapma.<br />
айтæ-уыйтæ кæнын | aytæ-uıytæ kænın | ertelemek, gecikmek, acele etmemek, ağırdan<br />
almak, fazla kalmak; uzun düşünmek, hay-huy yapmak, şöyle böyle yapmak; айтæ-уыйтæ<br />
нал фæкæнын | aytæ-uıytæ nal fækænın | uzun düşünmüyorum, gecikmeksizin<br />
yapıyorum.<br />
айтæккæ | aytækkæ | şimdi, şimdilik, hemen, halen, derhal; bugün, şu anda; demin;<br />
birazdan.<br />
айтыгъд (айтыгъдтытæ) | aytığd | sallanma, açıklık, ölçek, uzunluk, uzama, boy, alan,<br />
sarılmış, ambalaj yapılmış, imtidat.<br />
айтыд (айтыдтытæ) | aytıd | 1) serpmiş, serpiştirmiş, yaymış, yayılmış; 2) ekmiş, elemiş; 3)<br />
asmış, dışarı asmış, asarak idam etmiş, tartmış, sermiş, ipe sermiş, iliştirmiş; dallanmış,<br />
budaklanmış; 4) geliştirmiş, döndürmüş, açılmış, açmak; kurmuş, teşkil etmiş.<br />
айтынг кæнын | aytıng kænın | uzatmak, esnetmek, salmak, genişletmek, artırmak,<br />
yaymak, gerilmek.<br />
айтыгъд уæвын (уын) | aytığd uævın | yayılmış olmak, uzanmak, germek.<br />
айтындз-айтындз кæнын | aytınz-aytınz kænın | 1) sık sık germek; gerilmek, sermek,<br />
çekmek; 2) açmak, açıp yaymak, yayılmak, esnetmek, salmak, uzanmak, uzamak, uzatmak.<br />
айтындзаг | aytınzag | 1) gerdirten; gerişten, serdirten, çektirten; 2) açtırtan, açıp<br />
yaydırtan, yayıştan, esneten, salan, uzatan, uzattıran, uzatırdan.<br />
айтындзæг (айтындзджытæ) | aytınzæg | 1) geren; gerilen, seren, çeken; 2) açan, açıp<br />
yayan, yayılan, esneten, salan, uzanan, uzayan, uzatan.<br />
айтындзæггаг (айтындзæггæгтæ) | aytınzæggag | 1) germelik; gerilmelik, sermelik,<br />
çekmelik; 2) açmalık, açıp yaymalık, yayılmalık, esnetmelik, salmalık, uzanmalık, uzamalık,<br />
uzatmalık.<br />
айтындзæн | aytınzæn | 1) gerilen; serilen, çekilen; 2) açılan, yayılan, açıp yayılan,<br />
esnetilen, salınan, uzanılan, uzatılan.<br />
айтындзгæ | aytınzgæ | 1) germe; gerilme, serme, çekme; 2) açma, açıp yaymak, yayılma,<br />
yayılma, esnetme, salma, uzanma, uzama, uzatma.<br />
айтындзгæйæ | aytınzgæyæ | 1) gererek; gerilerek, sererek, çekerek; 2) açarak, açıp<br />
yayarak, yayılarak, esneterek, salarak, uzanarak, uzayarak, uzatarak, yayılarak.<br />
айтындзинaг (айтындзинæгтæ) | aytınzinag | 1) gerecek; gerilecek, serecek, çekecek; 2)<br />
açacak, açıp yayacak, yayılacak, esnetecek, salacak, uzanacak, uzayacak, uzatacak, yayılacak.<br />
айтынг кæнын | aytıng kænın | 1) germek, uzatmak, esnetmek, salmak, genişletmek,<br />
artırmak, yaymak; elastikiyetini gidermek; 2) açtırmak, toz haline sokturmak, püskürtmek.<br />
116
айтынг уæвын (уын) | aytıng uævın | 1) gerilmek, uzanmak, uzamak, yayılmak, esnemek,<br />
salınmak, genişlemek, artmak; elastikiyeti gitmek; 2) açılmak, toz haline gelmek, püskürmek.<br />
айтындзын (айтыгътон, айтыгътaин, айтындздзынæн) | aytınzın | 1) germek; gerilmek,<br />
sermek, çekmek, uzatmak; къухтæ айтындзын | khuxtæ aytınzın | elleri uzatmak; 2)<br />
açmak, açıp yaymak, yayılmak, esnetmek, salmak, uzanmak, uzamak; хи айтындзын | xi<br />
aytınzın | kendini uzatmak, uzanmak, uzamak, yayılmak, yaymak, yayılmış olmak, gerilmek;<br />
денджыз фæтæн йæхи айтыгъта | dæncıj fætæn yæxi aytığta | deniz enine kendini yaydı.<br />
айуан | ayuan | şaklaban, soytarı, maskara, maskaralık, palyaço, alay, gülünç, taklit, komedi,<br />
rezalet.<br />
айуан кæнын | ayuan kænın | alay etmek, eğlenmek, eğlenmek, dalga geçmek; oyun<br />
etmek, takılmak, yaralamak, iğnelemek, istihza etmek, piliz kesmek; raptetmek.<br />
айуангæнæг | ayuangænæg | şakacı, alay eden, dalga geçen; eğlendiren, eğlendirten, oyun<br />
eden, iğneleyen, yaralayan, istihza eden, piliz kesen, takılan; rapteden.<br />
айуаp-айуаp кæнын | ayuar-ayuar kænın | hızlı bir şekilde dağıtmak, çabukça dağıtmak;<br />
bölmek, bölüştürmek, paylaştırmak, pay etmek, paylara ayırmak, evleri ayırmak.<br />
айуаpаг | ayuarag | dağıttıran; böldürten, bölüştürten, paylaştırtan, pay ettirten, paylara<br />
ayırtan, evleri ayırtan.<br />
айуаpæг (айуаpджытæ) | ayuaræg | dağıtan; bölen, bölüştüren, paylaştıran, pay eden,<br />
paylara ayıran, evleri ayıran.<br />
айуаpæггаг (айуаpæггæгтæ) | ayuaræggag | dağıtmalık; bölmelik, bölüştürmelik,<br />
paylaştırmalık, pay etmelik, paylara ayırmalık, , evleri ayırmalık.<br />
айуаpæн | ayuaræn | dağıtılan; bölünen, bölüştürülen, paylaştırılan, pay edilen, paylara<br />
ayrılan, evleri ayrılan.<br />
айуаpгæ | ayuargæ | hızlı bir şekilde dağıtma, çabukça dağıtma, dağıtma; bölme, bölüşme,<br />
bölüştürme, parçalama, paylama, pay etme, paylaşma, paylaştırma, paylara ayırma, evleri<br />
ayırma, taksim etme, üleşme, üleştirme, tasnif etme, tikeleşme.<br />
айуаpгæйæ | ayuargæyæ | dağıtarak; bölerek, bölüştürerek, paylaştırarak, pay ederek,<br />
paylara ayırarak, evleri ayırarak.<br />
айуаpинaг (айуаpинæгтæ) | ayuarinag | dağıtılacak; bölünecek, bölüştürülecek,<br />
paylaştırılacak, pay edilecek, paylara ayrılacak, evleri ayıracak.<br />
айуаpын (айуæpстон, айуæpстaин, айуаpдзынæн) | ayuarın | hızlı bir şekilde dağıtmak,<br />
çabukça dağıtmak, dağıtmak; bölmek, bölüşmek, bölüştürmek, parçalamak, paylamak, pay<br />
etmek, paylaşmak, paylaştırmak, paylara ayırmak, evleri ayırmak, taksim etmek, üleşmek,<br />
üleştirmek, tasnif etmek, ırmak, tikeleşmek.<br />
ай-уый | ay-uıy | bu-o, bu-şu, şu-o.<br />
айуарын | ayuarın| çabuk dağıtmak, çabucak ayırmak, tez üleştirmek, hızlı bölüştürmek,<br />
süratli tasnif etmek, hızla bölmek, paylaşmak, bölüşmek, dağıtıcılık yapmak, distribütörlük<br />
yapmak, üleşmek, paylamak.<br />
айуæpст (айуæpстытæ) | ayuærşt | dağıtılmış; bölünmüş, bölüştürülmüş, paylaştırılmış,<br />
pay edilmiş, paylara ayrılmış, evleri ayrılmış.<br />
айфæлтау | ayfæltau | daha iyi olacak, yani daha iyi.<br />
айфыццаг | ayfıssag | bir keresinde, bir seferinde, geçen kere, geçen sefer; geçenlerde,<br />
yakında; bir şekilde.<br />
айфыццаджы | ayfıssacı | yakın, yakında, geçenlerde, hemen yeni, önceki, bir önceki,<br />
sabık.<br />
айхал-айхал кæнын | ayxal-ayxal kænın | 1) sık sık yok etmek, yıkmak, harap etmek;<br />
mahvetmek; 2) bozmak, bozulmak; sökmek, sakatlamak, zedelemek, haklamak, benzetmek,<br />
117
ecermek, berbat etmek, berbat olmak, çepellemek, pisletmek, sıçmak, çirkinleştirmek,<br />
saldırmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak, foslamak, yanmak; incelemek, almak, satın<br />
almak; seçmek; 3) ayırmak; parçalara ayırmak; 4) çözmek, çözülmek, açmak, açıklamak;<br />
serbest bırakmak, başlatmak; anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak.<br />
айхалаг | ayxalag | 1) yok ettirten, yıktıran, harap ettirten; mahvettiren; 2) bozduran,<br />
bozundurtan; söktürten, sakatlatan, zedeleten, haklatan, benzeten, becerten, berbat ettiren,<br />
berbat olduran, çepelleten, pisleten, sıçtıran, çirkinleştiren, saldırtan, sakatlatan, zedeleten,<br />
sındıran, foslatan, yandıran; inceleten, aldatan, satın aldıran; seçtiren; 3) ayırtan; parçalara<br />
ayırtan; 4) çözdüren, çözülen, açtıran, açıklatan; serbest bıraktıran, başlatan; anlamını<br />
çıkartan, tercüme ettiren, çevirten, yorumlatan.<br />
айхалæг (айхалджытæ) | ayxalæg | 1) yok eden, yıkan, harap eden; mahveden; 2) bozan,<br />
bozulan; söken, sakatlayan, zedeleyen, haklayan, benzeten, beceren, berbat eden, berbat<br />
olan, çepelleyen, pisleyen, sıçan, çirkinleşen, saldıran, sakatlayan, zedeleyen, sınan, foslayan,<br />
yanan; inceleyen, alan, satın alan; seçen; 3) ayıran; parçalara ayıran; 4) çözen, çözülen, açan,<br />
açıklayan; serbest bırakan, başlatan; anlamını çıkaran, tercüme eden, çeviren, yorumlayan.<br />
айхалæггаг (айхалæггæгтæ) | ayxalæggag | 1) yok etmelik, yıkmalık, harap etmelik;<br />
mahvetmelik; 2) bozmalık, bozulmalık; sökmelik, sakatlamalık, zedelemelik, haklamalık,<br />
benzetmelik, becermelik, berbat etmelik, berbat olmalık, çepellemelik, pisletmelik, sıçmalık,<br />
çirkinleştirmelik, saldırmalık, sakatlanmalık, zedelenmelik, sınmalık, foslamalık, yanmalık;<br />
incelemelik, almalık, satın almalık; seçmelik; 3) ayırmalık; parçalara ayırmalık; 4) çözmelik,<br />
çözülmelik, açmalık, açıklamalık; serbest bırakmalık, başlatmalık; anlamını çıkarmalık,<br />
tercüme etmelik, çevirmelik, yorumlamalık.<br />
айхалæн | ayxalaæn | 1) yok edilen, yıkılan, harap edilen; mahvedilen; 2) bozulan; sökülen,<br />
sakatlanan, zedelenen, haklanan, benzetilen, becerilen, berbat edilen, berbat olunan,<br />
çepellenen, pisletilen, sıçılan, çirkinleştirilen, saldırılan, sakatlanan, zedelenen, sınan,<br />
foslanan, yanan; incelenen, alınan, satın alınan; seçilen; 3) ayırtılan; parçalara ayırtılan; 4)<br />
çözülen, açılan, açıklanan; serbest bırakılan, başlatılan; anlamı çıkarılan, tercüme edilen,<br />
çevirtilen, yorumlanan.<br />
айхалгæ | ayxalgæ | 1) yok etme, yıkma, harap etme; mahvetme; 2) bozma, bozulma;<br />
sökme, sakatlama, zedeleme, haklama, benzetme, becerme, berbat etme, berbat olma,<br />
çepelleme, pisletme, sıçma, çirkinleştirme, saldırma, sakatlanma, zedelenme, sınma,<br />
foslama, yanma; inceleme, alma, satın alma; seçme; 3) ayırma; parçalara ayırma; 4) çözme,<br />
çözülme, açma, açıklama; serbest bırakma, başlatma; anlamını çıkarma, tercüme etme,<br />
çevirme, yorumlama.<br />
айхалгæйæ | ayxalgæyæ | 1) yok ederek, yıkarak, harap ederek; mahvederek; 2) bozarak,<br />
bozularak; sökerek, sakatlayarak, zedeleyerek, haklayarak, benzeterek, becererek, berbat<br />
ederek, berbat olarak, çepelleyerek, pisleterek, sıçarak, çirkinleştirerek, saldırarak,<br />
sakatlanarak, zedelenerek, sınarak, foslayarak, yanarak; inceleyerek, alarak, satın alarak;<br />
seçerek; 3) ayırarak; parçalara ayırarak; 4) çözerek, çözülerek, açarak, açıklayarak; serbest<br />
bırakarak, başlatarak; anlamını çıkararak, tercüme ederek, çevirerek, yorumlayarak.<br />
айхалинaг (айхалинæгтæ) | ayxalinag | 1) yok edecek, yıkacak, harap edecek;<br />
mahvedecek; 2) bozacak, bozulacak; sökecek, sakatlanacak, zedelenecek, haklanacak,<br />
benzetecek, becerecek, berbat edecek, berbat olacak, çepellenecek, pisletecek, sıçacak,<br />
çirkinleştirecek, saldıracak, sakatlanacak, zedelenecek, sınacak, foslanacak, yanacak;<br />
incelenecek, alacak, satın alacak; seçecek; 3) ayıracak; parçalara ayıracak; 4) çözecek,<br />
çözülecek, açacak, açıklanacak; serbest bırakacak, başlatacak; anlamını çıkaracak, tercüme<br />
edecek, çevirecek, yorumlanacak.<br />
118
айхалын (айхæлдтон, айхæлдтaин, айхалдзынæн) | ayxalın | 1) yok etmek, yıkmak,<br />
harap etmek; mahvetmek; 2) bozmak, bozulmak; sökmek, sakatlamak, zedelemek, haklamak,<br />
benzetmek, becermek, berbat etmek, berbat olmak, çepellemek, pisletmek, sıçmak,<br />
çirkinleştirmek, saldırmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak, foslamak, yanmak; incelemek,<br />
almak, satın almak; seçmek; 3) ayırmak; parçalara ayırmak; 4) çözmek, çözülmek, açmak,<br />
açıklamak; serbest bırakmak, başlatmak; anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek,<br />
yorumlamak.<br />
айхæл-айхæл кæнын | ayxæl-ayxæl kænın | 1) sık sık sökülmek, dikilişleri sökmek;<br />
çözülmek, çürütmek, ayrışmak; kötüleştirmek, bozulmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak,<br />
berbat olmak, foslamak, yanmak; 2) çöktürmek, yağmak; 3) dağılmak, satılmak, yayılmak,<br />
geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; erimek; düzelmek; boşanmak, boşamak; seçilmemek; 4)<br />
bitirmek, bitmek, sona ermek, tükenmek, tekmillenmek; 5) kurtarılmak, anlamını çıkarmak,<br />
tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak, açıklamak, açılmak.<br />
айхæлaг | ayxælag | 1) söktüren, sökülen, dikilişleri söktürten; çözdüren, çözdürten,<br />
çürüten, ayrıştırtan; kötüleştiren, bozdurtan, sakatlatan, zedeleten, sınatan, berbat olduran,<br />
foslatan, yandıran; 2) çöktürten, yağdıran; 3) dağıtan, sattıran, yaydırtan, geçirten, ayırtan,<br />
çeliştiren, azdırtan; eriten; düzelten; boşlatan, boşatan; 4) bitirten, biten, sona erdirten,<br />
tüketen, tekmilleten; 5) kurtarılan, anlamını çıkartan, tercüme ettiren, çevirten, yorumlatan,<br />
açıklatan, açtıran.<br />
айхæлæг (айхæлджытæ) | ayxælæg | 1) söken, sökülen, dikilişleri söken; çözen, çözülen,<br />
çürüten, ayrışan; kötüleştiren, bozulan, sakatlanan, zedelenen, sınan, berbat olan, foslayan,<br />
yanan; 2) çöktüren, yağan; 3) dağılan, satılan, yayılan, geçen, ayrılan, çelişen, azan; eriyen;<br />
düzelen; boşanan, boşayan; seçilmeyen; 4) bitiren, biten, sona eren, tükenen, tekmillenen; 5)<br />
kurtarılan, anlamını çıkaran, tercüme eden, çeviren, yorumlayan, açıklayan, açılan.<br />
айхæлæн | ayxælæn | 1) sökülen, dikilişleri sökülen; çözülen, çürütülen, ayrışılan;<br />
kötüleştirilen, bozulan, sakatlanılan, zedelenilen, sınılan, berbat olunan, foslanan, yanılan; 2)<br />
çöktürülen, yağılan; 3) dağılan, satılan, yayılan, geçilen, ayrılanan, çelişilen, azılan; erinen;<br />
düzeltilen; boşlanılan, boşanan; seçilmemek; 4) bitirilen, bitilen, sona erinen, tükenilen,<br />
tekmillenilen; 5) kurtarılan, anlamını çıkarılan, tercüme edilen, çevirtilen, yorumlanan,<br />
açıklanan, açılanan.<br />
айхæлгæ | ayxælgæ | 1) sökülme, dikilişleri sökme; çözülme, çürütme, ayrışma;<br />
kötüleştirme, bozulma, sakatlanma, zedelenme, sınma, berbat olma, foslama, yanma; 2)<br />
çöktürme, yağma; 3) dağılma, satılma, yayılma, geçme, ayrılma, çelişme, azma; erime;<br />
düzelme; boşanma, boşama; seçilmeme; 4) bitirme, bitme, sona erme, tükenme,<br />
tekmillenme; 5) kurtarılma, anlamını çıkarma, tercüme etme, çevirme, yorumlama, açıklama,<br />
açılma.<br />
айхæлгæйæ | ayxælgæyæ | 1) sökülerek, dikilişleri sökerek; çözülerek, çürüterek,<br />
ayrışarak; kötüleştirerek, bozularak, sakatlanarak, zedelenerek, sınarak, berbat olarak,<br />
foslayarak, yanarak; 2) çöktürerek, yağarak; 3) dağılarak, satılarak, yayılarak, geçerek,<br />
ayrılarak, çelişerek, azarak; eriyerek; düzelerek; boşanarak, boşayarak; seçilmeyerek; 4)<br />
bitirerek, biterek, sona ererek, tükenerek, tekmillenerek; 5) kurtarılarak, anlamını çıkararak,<br />
tercüme ederek, çevirerek, yorumlayarak, açıklayarak, açılarak.<br />
айхæлд (айхæлдтытæ) | ayxæld | 1) sökülmüş, dikilişleri sökmüş; çözülmüş, çürütmüş,<br />
ayrışmış; kötüleştirmiş, bozulmuş, sakatlanmış, zedelenmiş, sınmış, berbat olmuş, foslamış,<br />
yanmış; 2) çöktürmüş, yağmış; 3) dağılmış, satılmış, yayılmış, geçmiş, ayrılmış, çelişmiş,<br />
azmış; erimiş; düzelmiş; boşanmış, boşamış; seçilmemiş; 4) bitirmiş, bitmiş, sona ermiş,<br />
119
tükenmiş, tekmillenmiş; 5) kurtarılmış, anlamını çıkarmış, tercüme etmiş, çevirmiş,<br />
yorumlamış, açıklamış, açılmış.<br />
айхæлинaг (айхæлинæгтæ) | ayxælinag| 1) sökülecek, dikilişleri sökecek; çözülecek,<br />
çürütecek, ayrışacak; kötüleştirecek, bozulacak, sakatlanacak, zedelenecek, sınacak, berbat<br />
olacak, foslanacak, yanacak; 2) çöktürecek, yağacak; 3) dağılacak, satılacak, yayılacak,<br />
geçecek, ayrılacak, çelişecek, azacak; erinecek; düzelecek; boşanacak; seçilmeyecek; 4)<br />
bitirecek, bitecek, sona erecek, tükenecek, tekmillenecek; 5) kurtarılacak, anlamını çıkaracak,<br />
tercüme edecek, çevirecek, yorumlanacak, açıklanacak, açılacak.<br />
айхæлын [айхæлд (-и, -ис), айхæлдaид, айхæлдзæн (-и, -ис)] | ayxælın | 1) sökülmek,<br />
dikilişleri sökmek; çözülmek, çürütmek, ayrışmak; kötüleştirmek, bozulmak, sakatlanmak,<br />
zedelenmek, sınmak, berbat olmak, foslamak, yanmak; 2) çöktürmek, yağmak; 3) dağılmak,<br />
satılmak, yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; erimek; düzelmek; boşanmak,<br />
boşamak; seçilmemek; 4) bitirmek, bitmek, sona ermek, tükenmek, tekmillenmek; 5)<br />
kurtarılmak, anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak, açıklamak, açılmak.<br />
айхуызæн | ayxuıjæn | öyle, öylesi, öylesine, böyle, böylesi, böylesine, bu gibi, bunun gibi,<br />
benzeri, şu, şöyle; onlar, onlar gibi; ona benzer.<br />
айхъaл кæнын | ayqal kænın | çabukça uyandırmak, uyandırmak, kaldırmak, uyarmak.<br />
айхъуc-айхъуc кæнын | ayquş-ayquş kænın | çabukça sakinleştirmek, sessiz yapmak,<br />
sessizlik sağlamak; hızlı güvence duymak, duyurmak, yatıştırmak, yavaşlaştırmak, bastırmak,<br />
zapt etmek, dindirmek.<br />
айхъус кæнын | ayquış kænın | çabukça sakinleştirmek, sessiz yapmak, sessizlik sağlamak;<br />
hızlı güvence duymak, duyurmak, yatıştırmak, yavaşlaştırmak, bastırmak, zapt etmek,<br />
dindirmek.<br />
айхъус уын | ayquışın uın | 1) çabukça sakinleşmek, susmak, bitirmek; 2) sesini tutmak,<br />
sesini çıkarmamak, sesini kesmek; 3) kesilmek, durmak, dinmek, son: sona ermek, kalmak,<br />
yağmur durmak.<br />
айхъуcaг | ayquşag | duyurtan, dinleten, dinlendirten, sesleten, kulak kabartan.<br />
айхъуcæг (айхъуcджытæ) | ayquşæg | duyan, dinleyen, dinleten, seslenen, kulak kabartan.<br />
айхъуcæггаг (айхъуcæггæгтæ) | ayquşæg | duymalık, duyulmalık, dinlemelik, dinletmelik,<br />
seslemelik, kulak kabartmalık.<br />
айхъуcæн | ayquşæn | duyulan, dinlenen, dinletilen, seslenilen, kulak kabartılan.<br />
айхъуcгæ | ayquşgæ | duyma, duyulma, dinleme, dinletme, sesleme, kulak kabartma.<br />
айхъуcгæйæ | ayquşgæyæ | duyarak, duyularak, dinleyerek, dinleterek, sesleyerek, kulak<br />
kabartarak.<br />
айхъуcинaг (айхъуcинæгтæ) | ayquşinag | duyacak, duyulacak, dinlenecek, dinletecek,<br />
seslenecek, kulak kabartacak.<br />
айхъуcын (айхъуыcтон, айхъуыcтaин, айхъуcдзынæн) | ayquşın | duymak, duyulmak,<br />
dinlemek, dinletmek, seslemek, kulak kabartmak.<br />
айхъуыc-айхъуыc кæнын | ayquış-ayquış kænın | yaymak, yayılmak, yaygınlaşmak,<br />
dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, taşımak, söylentiyi taşımak,<br />
uzatmak (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcaг | ayquşag | yayan, yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila<br />
eden, şenelen, taşınan, söylentiyi taşıyan, uzatan (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcæг | ayquşæg | yayan, yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila<br />
eden, şenelen, taşınan, söylentiyi taşıyan, uzatan (söylenti ve işitme üzerine).<br />
120
айхъуыcæггаг | ayquşæggag | yaymalık, yayımlanmalık, yaygınlaşmalık, dolaşmalık,<br />
genişlemelik, sirayet etmelik, istila etmelik, şenelmelik, taşınmalık, söylentiyi taşımalık,<br />
uzatmalık (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcæн | ayquşæn | yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet edilen, istila<br />
edilen, şenelen, taşınan, uzatılan (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcгæ | ayquşgæ | yayma, yayımlanma, yaygınlaşma, dolaşma, genişleme, sirayet<br />
etme, istila etme, şenelme, taşınma, söylentiyi taşıma, uzatma (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcгæйæ | ayquşgæyæ | yayarak, yayımlayarak, yaygınlaşarak, dolaşarak,<br />
genişleyerek, sirayet ederek, istila ederek, şenelerek, taşınmalık, söylentiyi taşıyarak,<br />
uzatarak (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcинaг (айхъуcинæгтæ) | ayquşinag | yayılacak, yayımlanacak, yaygınlaşacak,<br />
dolaşılacak, genişleyecek, sirayet edilecek, istila edilecek, şenelecek, taşınacak, uzatılacak<br />
(söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcт (айхъуcтытæ) | ayquşt | açığa çıkarmış, açığa vermiş, alenilik, ifşa etmiş, ilgi,<br />
duyulmuş (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcын [айхъуыcт (-и, -ис), айхъуыcтaид, айхъуыcдзæн (-и, -ис)] | ayquışın | yaymak,<br />
yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek,<br />
taşımak, söylentiyi taşımak, uzatmak (söylenti ve işitme üzerine).<br />
айхъуыcын кæнын | ayquışın kænın | dedikodu duymak, duyurmak, sözü duyurmak,<br />
bildirmek, değirmek, haberdar etmek; yaymak, yaygınlaştırmak, dağıtmak, neşretmek,<br />
salmak, söylentiyi açığa vurmak; lafı dağıtmak, ifşa etmek, uyarmak, genişletmek.<br />
айчы бур | ayçı bur | yumurta sarısı.<br />
акадæг кæнын | akadæg kænın | ağıt yapmak, ağıt yakmak, şarkı söylemek.<br />
академи | akadyemi | akademi; bilim, bilim adamları; Наукæты академи | Naukætı<br />
akadyemi | Bilimler akademisi; Аивæдты академи | Aivædtı akadyemi | Güzel sanatlar<br />
akademisi.<br />
академик | akadyemik | akademi üyesi, akademisyen, akademik.<br />
академион | akadyemion | akademi, akademik, akademisel, akademik personel;<br />
akademisyen, akademi üyesi; академион театр | akadyemion tyeatr | akademik tiyatro.<br />
акаинaг (акаинæгтæ) | akainag | 1) bozacak, çiğnenecek, feshedecek, nakzedecek,<br />
aksatacak, kıracak; 2) değecek, değinecek, dokunacak, kurcalanacak, ilişecek, el sürecek, el<br />
koyacak, ele geçirecek, zapt edecek, istila edecek, üstüne oturacak, sahip çıkacak, mal<br />
edecek, alacak, yakalanacak, bahsedecek, kavranacak, ayıracak, parçalanacak, bozacak,<br />
incitecek, ihlal edecek, tecavüz edecek, karşı gelecek.<br />
акай-акай кæнын | akay-akay kænın | 1) sık sık bozmak, çiğnemek, feshetmek, nakzetmek,<br />
aksatmak, kırmak; 2) değmek, değinmek, dokunmak, kurcalamak, ilişmek, el sürmek, el<br />
koymak, ele geçirmek, zapt etmek, istila etmek, üstüne oturmak, sahip çıkmak, mal etmek,<br />
almak, yakalamak, bahsetmek, kavramak, ayırmak, parçalamak, bozmak, incitmek, ihlal<br />
etmek, tecavüz etmek, karşı gelmek.<br />
акайæг (акайджытæ) | akayæg | 1) bozan, çiğneyen, fesheden, nakzeden, aksatan, kıran;<br />
2) değen, değinen, dokunan, kurcalayan, ilişen, el süren, el koyan, ele geçiren, zapt eden,<br />
istila eden, üstüne oturan, sahip çıkan, mal eden, alan, yakalayan, bahseden, kavrayan,<br />
ayıran, parçalayan, bozan, inciten, ihlal eden, tecavüz eden, karşı gelen.<br />
акайæггаг (акайæггæгтæ) | akayæggag | 1) bozmalık, çiğnemelik, feshetmelik,<br />
nakzetmelik, aksatmalık, kırmalık; 2) değmelik, değinmelik, dokunmalık, kurcalamalık,<br />
ilişmelik, el sürmelik, el koymalık, ele geçirmelik, zapt etmelik, istila etmelik, üstüne<br />
121
oturmalık, sahip çıkmalık, mal etmelik, almalık, yakalamalık, bahsetmelik, kavramalık,<br />
ayırmalık, parçalamalık, bozmalık, incitmelik, ihlal etmelik, tecavüz etmelik, karşı gelmelik.<br />
акайæн | akayæn | 1) bozulan, çiğnenen, feshedilen, nakzedilen, aksatılan, kırılan; 2)<br />
değinen, değinilen, dokunulan, kurcalanan, ilişilen, el sürülen, el koyulan, ele geçirilen, zapt<br />
edilen, istila edilen, üstüne oturulan, sahip çıkılan, mal edilen, alınan, yakalanılan,<br />
bahsedilen, kavranılan, ayırtılan, parçalanılan, bozulan, incitilen, ihlal edilen, tecavüz edilen,<br />
karşı gelinen.<br />
акайгæ | akaygæ | 1) bozma, çiğneme, feshetme, nakzetme, aksatma, kırma; 2) değme,<br />
değinme, dokunma, kurcalama, ilişme, el sürme, el koyma, ele geçirme, zapt etme, istila<br />
etme, üstüne oturma, sahip çıkma, mal etme, alma, yakalama, bahsetme, kavrama, ayırma,<br />
parçalama, bozma, incitme, ihlal etme, tecavüz etme, karşı gelme.<br />
акайгæйæ | akaygæyæ | 1) bozarak, çiğneyerek, feshederek, nakzederek, aksatarak,<br />
kırarak; 2) değerek, değinerek, dokunarak, kurcalayarak, ilişerek, el sürerek, el koyarak, ele<br />
geçirerek, zapt ederek, istila ederek, üstüne oturarak, sahip çıkarak, mal ederek, alarak,<br />
yakalayarak, bahsederek, kavrayarak, ayırarak, parçalayarak, bozarak, inciterek, ihlal ederek,<br />
tecavüz ederek, karşı gelerek.<br />
акайын (айкайдтон, айкайдтaин, айкайдзынæн, айкаин, акаиккам) | akayın | 1) bozmak,<br />
çiğnemek, feshetmek, nakzetmek, aksatmak, kırmak; 2) değmek, değinmek, dokunmak,<br />
kurcalamak, ilişmek, el sürmek, el koymak, ele geçirmek, zapt etmek, istila etmek, üstüne<br />
oturmak, sahip çıkmak, mal etmek, almak, yakalamak, bahsetmek, kavramak, ayırmak,<br />
parçalamak, bozmak, incitmek, ihlal etmek, tecavüz etmek, karşı gelmek.<br />
акайыc кæнын | akayış kænın | nişan düzenlemek, hızlı nişan düzenlemek, damat olmak,<br />
çabukça eş bulmak, bağlantı düzenlemek, angajman yapmak.<br />
акал-акал кæнын | akal-akal kænın | 1) sık sık dökmek, dökülmek, boşaltmak, boşalmak;<br />
atmak, dışarı atmak, aktarmak, akıtmak, çıkarmak, çekilmek, çalmak, sonuçlanmak; 2)<br />
devirmek, düşürmek, kurtulmak; bırakmak, bırakılmak, dağıtmak, dağıtılmak, serpmek,<br />
saçmak, serpiştirmek; vurmak, koşmak; 3) ekmek, gidermek; 4) balta ile kesmek, baltalamak,<br />
tomruk çıkarmak, tomruk yapmak; 5) yıkmak, yüklemek, yığmak; 6) söylemek, anlatmak,<br />
fikrini söylemek.<br />
акалаг | akalag | 1) döktüren, boşaltan; attıran, dışarı attıran, aktartan, akıtan, çıkartan,<br />
çektiren, çaldıran, sonuçlatan; 2) devirten, düşürten, kurtaran; bıraktıran, dağıtan, dağıtılan,<br />
serptiren, saçtıran, serpiştiren; vurduran, koşturan; 3) ektiren, gideren; 4) balta ile kestiren,<br />
baltalatan, tomruk çıkartan, tomruk yaptıran; 5) yıktıran, yükleten, yığdıran; 6) söyleten,<br />
anlatan, fikrini söyleten.<br />
акалæг (акалджытæ) | akalæg | 1) döken, dökülen, boşaltan, boşalan; atan, dışarı atan,<br />
aktaran, akıtan, çıkaran, çekilen, çalan, sonuçlanan; 2) deviren, düşüren, kurtulan; bırakan,<br />
bırakılan, dağıtan, dağıtılan, serpen, saçan, serpiştiren; vuran, koşan; 3) eken, gideren; 4)<br />
balta ile kesen, baltalayan, tomruk çıkaran, tomruk yapan; 5) yıkan, yükleyen, yığan; 6)<br />
söyleyen, anlatan, fikrini söyleyen.<br />
акалæггаг (акалæггæгтæ) | akalæggag | 1) dökmelik, dökülmelik, boşaltmalık, boşalmalık;<br />
atmalık, dışarı atmalık, aktarmalık, akıtmalık, çıkarmalık, çekilmelik, çalmalık, sonuçlanmalık;<br />
2) devirmelik, düşürmelik, kurtulmalık; bırakmalık, bırakılmalık, dağıtmalık, dağıtılmalık,<br />
serpmelik, saçmalık, serpiştirmelik; vurmalık, koşmalık; 3) ekmelik, gidermelik; 4) balta ile<br />
kesmelik, baltalamalık, tomruk çıkarmalık, tomruk yapmalık; 5) yıkmalık, yüklemelik,<br />
yığmalık; 6) söylemelik, anlatmalık, fikrini söylemelik.<br />
акалæн | akalæn | 1) dökülen, boşaltılan; atılan, dışarı atılan, aktarılan, akıtılan, çıkarılan,<br />
çekilen, çalınan, sonuçlanılan; 2) devirtilen, düşürülen, kurtulan; bırakılan, dağıtılan, serpilen,<br />
122
saçılan, serpiştirilen; vurulan, koşulan; 3) ekilen, giderilen; 4) balta ile kesilen, baltalanan,<br />
tomruk çıkarılan, tomruk yapılan; 5) yıkılan, yüklenen, yığılan; 6) söylenen, anlatılan, fikri<br />
söylenen.<br />
акалгæ | akalgæ | 1) dökme, dökülme, boşaltma, boşalma; atma, dışarı atma, aktarma,<br />
akıtma, çıkarma, çekilme, çalma, sonuçlanma; 2) devirme, düşürme, kurtulma; bırakma,<br />
bırakılma, dağıtma, dağıtılma, serpme, saçma, serpiştirme; vurma, koşma; 3) ekme, giderme;<br />
4) balta ile kesme, baltalama, tomruk çıkarma, tomruk yapma; 5) yıkma, yükleme, yığma; 6)<br />
söyleme, anlatma, fikrini söyleme.<br />
акалгæйæ | akalgæyæ | 1) dökerek, dökülerek, boşaltarak, boşalarak; atarak, dışarı atarak,<br />
aktararak, akıtarak, çıkararak, çekilerek, çalarak, sonuçlanarak; 2) devirerek, düşürerek,<br />
kurtularak; bırakarak, bırakılarak, dağıtarak, dağıtılarak, serperek, saçarak, serpiştirerek;<br />
vurarak, koşarak; 3) ekerek, gidererek; 4) balta ile keserek, baltalayarak, tomruk çıkararak,<br />
tomruk yaparak; 5) yıkarak, yükleyerek, yığarak; 6) söyleyerek, anlatarak, fikrini söyleyerek.<br />
акалд (акæлдджытæ) | akald | döküntü, attık, saçıntı, dökülmüş, atılmış, saçılmış,<br />
serpiştirilmiş, birleştirilmiş; kesilmiş, baltalanmış.<br />
акалинaг (акæлинæгтæ) | akalinag | 1) dökecek, dökülecek, boşaltacak, boşalacak; atacak,<br />
dışarı atacak, atılacak, dışarı atılacak, aktaracak, akıtacak, çıkaracak, çekilecek, çalacak,<br />
sonuçlanacak; 2) devirecek, düşürecek, kurtulacak; bırakacak, bırakılacak, çıkarılacak (gübre,<br />
çöp), dağıtacak, dağıtılacak, serpecek, saçacak, saçılacak, serpiştirilecek, serpiştirecek;<br />
vuracak, koşacak; 3) ekecek, giderecek; 4) budanacak, kesilecek, balta ile kesecek,<br />
baltalanacak, tomruk çıkaracak, tomruk yapacak; 5) yıkacak, yüklenecek, yığacak; 6)<br />
söylenecek, anlatacak, fikri söylenecek.<br />
акалын (акалдтон, акалдтaин, акалдзынæн) | akalın | 1) dökmek, dökülmek, boşaltmak,<br />
boşalmak; atmak, dışarı atmak, aktarmak, akıtmak, çıkarmak, çekilmek, çalmak,<br />
sonuçlanmak; 2) devirmek, düşürmek, kurtulmak; bırakmak, bırakılmak, dağıtmak,<br />
dağıtılmak, serpmek, saçmak, serpiştirmek; vurmak, koşmak; 3) ekmek, gidermek; 4) balta ile<br />
kesmek, baltalamak, tomruk çıkarmak, tomruk yapmak; 5) yıkmak, yüklemek, yığmak; 6)<br />
söylemek, anlatmak, fikrini söylemek; маст акалын | maşt akalın | acısını atmak, sinirini<br />
boşaltmak, safrasını dökmek, garez yapmak.<br />
акаpджын уæвын (уын) | akarcın uævın | yaş kemale ermek, yaş kemale gelmek; orta<br />
yaşa erişmek, orta yaşa ulaşmak, yaşlanmaya başlamak, yetişkinlik çağı yaşlanmaya varmak.<br />
акаpк уæвын (уын) | akark uævın | zayıflatılmak, zayıflamak, düşmek, zayıf düşmek,<br />
kuvvetten düşmek, yıpranmak, gevşemek, tavsamak, üzülmek, tavuğa dönmek, tavuğa<br />
çevrilmek.<br />
акаpст (акæpстытæ) | akarşt | kesik, kesilmiş, dilim, dilimlenmiş.<br />
акаст (акæстытæ) | akaşt | bakış, görüş.<br />
акатaй кæнын | akatay kænın | endişelenmek, telaşlanmak, telaşa düşmek, eli ayağına<br />
dolanmak, heyecanlanmak, rahatsız edilmek, rahatsız ettirmek.<br />
акатaйгæнaг | akataygænag | endişeleşen, telaşlanan, telaşa düşürten, eli ayağına dolatan,<br />
heyecanlanan, rahatsız ettirten, rahatsız ettirilen.<br />
акатaйгæнæг (акатaйгæнджытæ) | akataygænæg | endişelenen, telaşlanan, telaşa düşen,<br />
eli ayağına dolanan, heyecanlanan, rahatsız edilen, rahatsız ettirilen.<br />
акатaйгæнæггаг | akataygænæggag | endişelenmelik, telaşlanmalık, telaşa düşmelik, eli<br />
ayağına dolanmalık, heyecanlanmalık, rahatsız edilmelik, rahatsız ettirmelik.<br />
акатaйгæнæн | akataygænæn | endişelenilen, telaşlanılan, telaşa düşülen, eli ayağına<br />
dolanılan, heyecanlanılan, telaşa düşülen, rahatsız edilen, rahatsız ettirilen.<br />
123
акатaйгæнгæ | akataygængæ | endişelenme, telaşlanma, telaşa düşme, eli ayağına<br />
dolanma, heyecanlanma, rahatsız edilme, rahatsız ettirme.<br />
акатaйгæнгæйæ | akataygængæyæ | endişelenerek, telaşlanarak, telaşa düşerek, eli<br />
ayağına dolanarak, heyecanlanarak, rahatsız edilerek, rahatsız ettirerek.<br />
акатaйгæнинaг | akataygæninag | endişelenecek, telaşlanacak, telaşa düşecek, eli ayağına<br />
dolanacak, heyecanlanacak, rahatsız edilecek, rahatsız ettirecek.<br />
акаф-акаф кæнын | akaf-akaf kænın | 1) sık sık dans etmek, oynamak, folklor oynamak,<br />
raks etmek; 2) dans etmeye başlamak.<br />
акафaг | akafag| dansçı, dansöz, folklorcu, oyuncu, rakkas, dans ettiren, oynatan, folklor<br />
oynatan, raks ettiren.<br />
акафæг (акафджытæ) | akafæg| dansçı, dansöz, folklorcu, oyuncu, rakkas; dans eden,<br />
oynayan, folklor oynayan, raks eden.<br />
акафæггаг | akafæggag| dans etmelik, oynamalık, folklor oynamalık, raks etmelik.<br />
акафæн | akafæn | dans edilen, oynanan, folklor oynanan, raks eden.<br />
акафгæ | akafgæ | dans etme, oynama, folklor oynama, raks etme.<br />
акафгæйæ | akafgæyæ | dans ederek, oynayarak, folklor oynayarak, raks ederek.<br />
акафинaг (акафинæгтæ) | akafinag | dans edecek, oynanacak, folklor oynanacak, raks<br />
edecek.<br />
акафт (акæфтытæ) | akaft | dans etmiş, oynamış, folklor oynamış, raks etmiş.<br />
акафын (акафыдтæн, акафыдaин, акафдзынæн) | akafın | 1) dans etmek, oynamak, raks<br />
etmek; 2) dans etmeye başlamak, folklor oynamak.<br />
акаци | akasi | akasya; акаци бæлас | akasi bælaş | akasya ağacı.<br />
акæл-акæл кæнын | akæl-akæl kænın | 1) sık sık akmak, akmaya başlamak, akışı başlamak;<br />
dökmek, dökülmek, boşanmak, saçılmak, serpilmek, yaymak, gelmek, taşmak; 2) düşmek,<br />
aşağı düşmek, aşağı düşülmek, yıkılmak, uçmak, devrilmek, yığılmak; 3) sonuçlanmak,<br />
kağşamak, ansızın gelmek, çökmek; 4) dağıtılmak, dağılmak; parçalanmak.<br />
акæл-кæл кæнын | akæl-kæl kænın | gülüşmek, yüksek sesle gülmek, kahkaha ile gülmek,<br />
kahkaha atmak.<br />
акæлаг | akælag | 1) aktıran, akmaya başlatan, akışı başlatan; döktüren, boşatan, saçtıran,<br />
serptiren, yaydırtan, geldirten, taştırtan; 2) düşürten, aşağı düşürten, yıktırtan, uçurtan,<br />
devirten, yığdırtan; 3) sonuçlatan, kağşatan, ansızın geldiren, çöktürten; 4) dağıtılan, dağılan;<br />
parçalatan.<br />
акæлæг | akælæg | 1) akan, akmaya başlayan, akışı başlayan; döken, dökülen, boşanan,<br />
saçılan, serpilen, yayan, gelen, taşan; 2) düşen, aşağı düşen, aşağı düşülen, yıkılan, uçan,<br />
devrilen, yığılan; 3) sonuçlanan, kağşayan, ansızın gelen, çöken; 4) dağıtılan, dağılan;<br />
parçalanan.<br />
акæлæн | akælæn | 1) akaç, lağım, sıvı artıkları, akma, akıp gitme, akıp boşalma, akıp<br />
birikme, akılan, akmaya başlanan, akışı başlanan; kanal, geriz, dökülen, boşanan, saçılan,<br />
serpilen, yayılan, gelinen, taşınan; 2) düşülen, aşağı düşülen, aşağı düşülen, yıkılan, uçulan,<br />
devrilen, yığılışan; 3) sonuçlanılan, kağşanan, ansızın gelen, çöken; 4) dağıtılan, dağılan;<br />
parçalanılan.<br />
акæлæx уæвын (уын) | akælæx uævın | kaygan olmak, kaygan hale gelmek, kaymak (kış<br />
yolda).<br />
акæлгæ | akælgæ | 1) akma, akmaya başlama, akışı başlama; dökmek, dökülme, boşanma,<br />
saçılma, serpilme, yayma, gelmek, taşma; 2) düşme, aşağı düşme, aşağı düşülme, yıkılma,<br />
uçmak, devrilme, yığılma; 3) sonuçlanma, kağşama, ansızın gelme, çökme; 4) dağıtılma,<br />
dağılma; parçalanma.<br />
124
акæлгæйæ | akælgæyæ | 1) akarak, akmaya başlayarak, akışı başlayarak; dökerek,<br />
dökülerek, boşanarak, saçılarak, serpilerek, yayarak, gelerek, taşarak; 2) düşerek, aşağı<br />
düşerek, aşağı düşülerek, yıkılarak, uçarak, devrilerek, yığılarak; 3) sonuçlanarak, kağşanarak,<br />
ansızın gelerek, çökerek; 4) dağıtılarak, dağılarak; parçalanarak.<br />
акæлинaг (акалинæгтæ) | akælinag | 1) akacak, akmaya başlanacak, akışı başlanacak;<br />
dökecek, dökülecek, boşanacak, saçılacak, serpilecek, yayacak, gelecek, taşacak; 2) düşecek,<br />
aşağı düşecek, aşağı düşülecek, yıkılacak, uçacak, devrilecek, yığılacak; 3) sonuçlanacak,<br />
kağşanacak, ansızın gelecek, çökecek; 4) dağıtılacak, dağılacak; parçalanacak.<br />
акæлын (акалд (-и, -ис), акалдaид, акæлдзæн (-и, -ис)) | akælın | 1) akmak, akmaya<br />
başlamak, akışı başlamak; dökmek, dökülmek, boşanmak, saçılmak, serpilmek, yaymak,<br />
gelmek, taşmak; 2) düşmek, aşağı düşmek, aşağı düşülmek, yıkılmak, uçmak, devrilmek,<br />
yığılmak; 3) sonuçlanmak, kağşamak, ansızın gelmek, çökmek; 4) dağıtılmak, dağılmak;<br />
parçalanmak.<br />
акæн-акæн кæнын | akæn-akæn kænın | 1) sık sık yapmak, etmek, düzenlemek, çıkarmak,<br />
çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek; dökmek, saçmak,<br />
ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak, azaltmak,<br />
almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak,<br />
toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak, oynatmak,<br />
duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek, çevirmek,<br />
geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, oyuna<br />
getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden tutup<br />
götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, geri almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak,<br />
sarılmak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; 5) daha koymak, altına<br />
koymak, biraz daha koymak, daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak;<br />
9) basmak.<br />
акæнaг | akænag | 1) yaptıran, ettiren, düzenleten, çıkartan, çıkartılan, çektiren; kattıran,<br />
giydirten, giydiren, yeltenen, giriştiren, döktüren, saçtıran, ektiren, serptiren; akıtan,<br />
doldurtan, dolduran, aktartan, ara verdirten; ayırtan, azaltan, aldıran, götürten, götürülen,<br />
önleten, reddeden, indirten, bitiştirten, ulaştırtan, toplatan, tanıştırtan, kasılan, kramp giren,<br />
çittiren, çizdiren, ibaret olduran, oynatan, duyurtan, bildirten, değdirten, kımıldatan,<br />
kaçıştıran; sürdüren, yöneten, çevirten, geçtiren, geçiştiren, gezdirten, uygulatan, aldatan,<br />
ileten, kabul ettiren, oyuna getirten, organize ettiren; 2) iş gördüren, bir hale getirten, bir<br />
araya getirten, elinden tutup götürten; hikâye ettiren; 3) eline aldıran, ele geçirten, tutturan,<br />
başlatan, sarıştan, geri aldırtan; tutuklatan, yakalatan; 4) koydurtan, ekleten; vurdurtan; 5)<br />
daha koydurtan, altına koydurtan, biraz daha koydurtan, daha döktüren; 6) olgunlaştıran; 7)<br />
yığdırtan; 8) taktırtan, taktıran; 9) bastırtan.<br />
акæнæг (акæнджытæ) | akænæg | 1) yapan, eden, düzenleyen, çıkaran, çıkarılan, çeken;<br />
katmak, giyen, giyinen, yeltenmek, girişen, döken, saçan, eken, serpen; akıtan, dolan,<br />
dolduran, aktaran, ara veren; ayıran, azaltan, alan, götüren, götürülen, önleyen, reddeden,<br />
indiren, bitiştiren, ulaştıran, toplayan, tanıştıran, kasılan, kramp giren, çiten, çizen, ibaret<br />
olan, oynatan, duyuran, bildiren, değiren, kımıldatan, kaçıran; süren, yöneten, çeviren,<br />
geçen, geçiren, gezdiren, uygulayan, aldatan, ileten, kabul ettiren, oyuna getiren, organize<br />
eden; 2) iş gören, bir hale getiren, bir araya getiren, elinden tutup götüren; hikâye eden; 3)<br />
eline alan, ele geçiren, tutan, başlayan, sarılan, geri alan; tutuklayan, yakalayan; 4) koyan,<br />
ekleyen; vuran; 5) daha koyan, altına koyan, biraz daha koyan, daha döken; 6) olgunlaşan; 7)<br />
yığan; 8) takan, takınan; 9) basan.<br />
125
акæнæггаг (акæнæггæгтæ) | akænæggag | 1) yapmalık, etmelik, düzenlemelik, çıkarmalık,<br />
çıkarılmalık, çekmelik; katmalık, giymelik, giyinmelik, yeltenmelik, girişmelik; dökmelik,<br />
saçmalık, ekmelik, serpmelik; akıtmalık, dolmalık, doldurmalık, aktarmalık, ara vermelik;<br />
ayırmalık, azaltmalık, almalık, götürmelik, götürülmelik, önlemelik, reddetmelik, indirmelik,<br />
bitiştirmelik, ulaştırmalık, toplamalık, tanıştırmalık, kasılmalık, kramp girmelik, çitmelik,<br />
çizmelik, ibaret olmalık, oynatmalık, duyurmalık, bildirmelik, değirmelik, kımıldatmalık,<br />
kaçırmalık; sürmelik, yönetmelik, çevirmelik, geçmelik, geçirmelik, gezdirmelik, uygulamalık,<br />
aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, oyuna getirmelik, organize etmelik; 2) iş görmelik, bir<br />
hale getirmelik, bir araya getirmelik, elinden tutup götürmelik; hikâye etmelik; 3) eline<br />
almalık, geri almalık, ele geçirmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık; tutuklamalık,<br />
yakalamalık; 4) koymalık, eklemelik; vurmalık; 5) daha koymalık, altına koymalık, biraz daha<br />
koymalık, daha dökmelik; 6) olgunlaşmalık; 7) yığmalık; 8) takmalık, takınmalık; 9) basmalık.<br />
акæнæн | akænæn | 1) yapılan, edilen, düzenlenen, çıkarılan, çekilen; katılan, giyinen,<br />
yeltenen, girişilen; dökülen, saçılan, ekilen, serpilen; akıtılan, doluşan, doldurulan, aktarılan,<br />
ara verilen; ayırtılan, azaltılan, alınan, götürülen, önlenen, reddedilen, indirilen, bitiştirilen,<br />
ulaştırılan, toplanılan, tanıştırılan, kasılan, kramp girilen, çitilen, çizilen, ibaret olunan,<br />
oynatılan, duyurulan, bildirilen, değirilen, kımıldatılan, kaçırılan; sürülen, yönetilen,<br />
çevirtilen, geçilen, geçirilen, gezdirilen, uygulanılan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen, oyuna<br />
getirilen, organize edilen; 2) iş görülen, bir hale getirilen, bir araya getirilen, elinden tutup<br />
götürülen; hikâye edilen; 3) eline alınan, geri alınan, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan;<br />
tutuklanan, yakalanan; 4) koyulan, eklenen; vurulan; 5) daha koyulan, altına koyulan, biraz<br />
daha koyulan, daha dökülen; 6) olgunlaşan; 7) yığılan; 8) takılan, takınılan; 9) basılan.<br />
акæнгæ | akængæ | 1) yapma, etme, düzenleme, çıkarma, çıkarılma, çekme; katma, giyme,<br />
giyinmek, yeltenme, girişme; dökme, saçma, ekme, serpme; akıtma, dolma, doldurma,<br />
aktarma, ara verme; ayırma, azaltma, alma, götürme, götürülme, önleme, reddetme,<br />
indirme, bitiştirme, ulaştırma, toplama, tanıştırma, kasılma, kramp girme, çitme, çizme,<br />
ibaret olma, oynatma, duyurma, bildirme, değirme, kımıldatma, kaçırma; sürme, yönetme,<br />
çevirme, geçme, geçirme, gezdirme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme, oyuna<br />
getirme, organize etme; 2) iş görme, bir hale getirme, bir araya getirme, elinden tutup<br />
götürme; hikâye etme; 3) eline alma, geri alma, ele geçirme, tutma, başlama, sarılma;<br />
tutuklama, yakalama; 4) koyma, ekleme; vurma; 5) daha koyma, altına koyma, biraz daha<br />
koyma, daha dökme; 6) olgunlaşma; 7) yığma; 8) takma, takınma; 9) basma.<br />
акæнгæйæ | akængæyæ | 1) yaparak, ederek, düzenleyerek, çıkararak, çıkarılarak, çekerek;<br />
katarak, giyerek, giyinerek, yeltenerek, girişerek; dökerek, saçarak, ekerek, serperek;<br />
akıtarak, dolarak, doldurarak, aktararak, ara vererek; ayırarak, azaltarak, alarak, götürerek,<br />
götürülerek, önleyerek, reddederek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak, toplayarak,<br />
tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizerek, ibaret olarak, oynatarak, duyurarak,<br />
bildirerek, değirerek, kımıldatarak, kaçırarak; sürerek, yöneterek, çevirerek, geçerek,<br />
geçirerek, gezdirerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek, oyuna getirerek,<br />
organize ederek; 2) iş görerek, bir hale getirerek, bir araya getirerek, elinden tutup<br />
götürerek; hikâye ederek; 3) eline alarak, geri alarak, ele geçirerek, tutarak, başlayarak,<br />
sarılarak; tutuklayarak, yakalayarak; 4) koyarak, ekleyerek; vurarak; 5) daha koyarak, altına<br />
koyarak, biraz daha koyarak, daha dökerek; 6) olgunlaşarak; 7) yığarak; 8) takarak, takınarak;<br />
9) basarak.<br />
акæнинaг (акæнинæгтæ) | akæninag | 1) yapacak, edecek, düzenlenecek, çıkaracak,<br />
çıkarılacak, çekecek; katacak, giyecek, giyinecek, yeltenecek, girişecek; dökecek, saçacak,<br />
ekecek, serpecek; akıtacak, dolacak, dolduracak, aktaracak, ara verecek; ayıracak, azaltacak,<br />
126
alacak, götürecek, götürülecek, önlenecek, reddedecek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak,<br />
toplayarak, tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizecek, ibaret olacak, oynatacak,<br />
duyuracak, bildirecek, değirecek, kımıldatacak, kaçıracak; sürecek, yönetecek, çevirecek,<br />
geçecek, geçirecek, gezdirecek, uygulayacak, aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, oyuna<br />
getirecek, organize edecek; 2) iş görecek, bir hale getirecek, bir araya getirecek, elinden<br />
tutup götürecek; hikâye edecek; 3) eline alacak, geri alacak, ele geçirecek, tutacak,<br />
başlanacak, sarılacak; tutuklanacak, yakalanacak; 4) konacak, eklenecek; vuracak; 5) daha<br />
konacak, altına konacak, biraz daha konacak, daha dökecek; 6) olgunlaşacak; 7) yığacak; 8)<br />
takacak, takınacak; 9) basacak.<br />
акæнк уæвын (уын) | akænk uævın | kepek olmak, kepekleşmek, kepek kaplamak.<br />
акæнын (акодтон, акодтaин, акæндзынæн) | akænın | 1) yapmak, etmek, düzenlemek,<br />
çıkarmak, çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek, dökmek,<br />
saçmak, ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak,<br />
azaltmak, almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek,<br />
ulaştırmak, toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak,<br />
oynatmak, duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek,<br />
çevirmek, geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek,<br />
oyuna getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden<br />
tutup götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak,<br />
geri almak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; кæрц акæнын | kærs<br />
akænın | kürk giymek, kürk yapmak; 5) daha koymak, altına koymak, biraz daha koymak,<br />
daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak; 9) basmak; афтæ акæнынц<br />
| aftæ akænın | böyle yaparlar, bu şekilde giyerler, bundan dolayı konuşurlar.<br />
акæpд-акæpд кæнын | akærd-akærd kænın | 1) sık sık çabukça biçmek, biçmek, biraz<br />
kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak,<br />
kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak.<br />
акæpдaг | akærdag | 1) çabukça biçtiren, biçtirten, biraz kestiren; 2) hızlı veya çok az sıkan,<br />
kurşun yağmuruna tutturan; 3) sıktıran, sıkıştırtan, kıstıran, büzdüren, yumduran,<br />
yoğunlaştıran; ufalatan, doğratan.<br />
акæpдæг (акæpдджытæ) | akærdæg | 1) çabukça biçen, biçen, biraz kesen; 2) hızlı veya<br />
çok az sıkan, kurşun yağmuruna tutan; 3) sıkan, sıkışan, kısan, büzen, yuman, yoğunlaşan;<br />
ufalayan, doğrayan.<br />
акæpдæггаг (акæpдæггæгтæ) | akærdæggag | 1) çabukça biçmelik, biçmelik, biraz<br />
kesmelik; 2) hızlı veya çok az sıkmalık, kurşun yağmuruna tutmalık; 3) sıkmalık, sıkıştırmalık,<br />
kısmalık, büzmelik, yummalık, yoğunlaştırmalık; ufalamalık, doğramalık.<br />
акæpдæн | akærdæn | 1) çabukça biçilen, biçilen, biraz kesilen; 2) hızlı veya çok az sıkılan,<br />
kurşun yağmuruna tutulan; 3) sıkılan, sıkıştırılan, kısılan, büzülen, yumulan, yoğunlaştırılan;<br />
ufalanan, doğranan.<br />
акæpдгæ | akærdræ | 1) çabukça biçme, biçme, biraz kesme; 2) hızlı veya çok az sıkma,<br />
kurşun yağmuruna tutma; 3) sıkma, sıkıştırma, kısma, büzme, yumma, yoğunlaştırma;<br />
ufalama, doğrama.<br />
акæpдгæйæ | akærdræyæ | 1) çabukça biçerek, biçerek, biraz keserek; 2) hızlı veya çok az<br />
sıkarak, kurşun yağmuruna tutarak; 3) sıkarak, sıkıştırarak, kısarak, büzerek, yumarak,<br />
yoğunlaştırarak; ufalayarak, doğrayarak.<br />
акæpдинaг (акæpдинæгтæ) | akærdinag| 1) çabukça biçecek, biçecek, biraz kesecek; 2)<br />
hızlı veya çok az sıkacak, kurşun yağmuruna tutacak; 3) sıkacak, sıkıştıracak, kısacak, büzecek,<br />
yumacak, yoğunlaştıracak; ufalanacak, doğranacak.<br />
127
акæpдын (акаpстон, акаpстaин, акæpддзынæн) | akærdın | 1) çabukça biçmek, biçmek,<br />
biraz kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak,<br />
kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak.<br />
акæpзт (акæpзтытæ) | akærjt | 1) çabukça biçmiş, biçmiş, biraz kesmiş; 2) hızlı veya çok az<br />
sıkmış, kurşun yağmuruna tutmuş; 3) sıkmış, sıkıştırmış, kısmış, büzmüş, yummuş,<br />
yoğunlaştırmış; ufalamış, doğramış.<br />
акæpзын (акæpзыдтон, акæpзыдтaин, акæpздзынæн) | akærjın |<br />
акæpoн кæнын | akæron kænın | 1) çitlemek, çitle çevirmek; 2) tahdit etmek, sınırlamak,<br />
kısıtlamak, sınırlandırmak, yetinmek, kalmak, eksiltmek; kenara gitmek; 3) bitirmek, bitmek,<br />
sona gitmek, sonlandırmak, sona ermek, sona erdirmek, berabere sona ermek, yetinmek,<br />
inhisar etmek, tamamlamak, ikmal etmek, tekmillemek beraberlikle bitmek, tekmillenmek.<br />
акæс-акæс кæнын | akæş-akæş kænın | bakmak, bakınmak, görünmek; arada bir bakmak,<br />
bakıp-bakıp durmak, aramak, incelemek.<br />
акæсa-мa, аксa-мa | akæşa-ma, akşa-ma | bak hele, hele bak.<br />
акæсaг | akæşag | 1) baktıran, baktırtan, bakış attıran, bakış attırtan, gördürten, gözeten,<br />
gözetleten, izleten, seyrettiren, muayene ettiren, örnek aldıran; 2) okutan, inceleten, aratan,<br />
yoklatan, söyleten, sözle prova ettiren; saydıran, saydırtan, hürmet gösterten, saygı yaptıran,<br />
ikram ettiren, hayran yaptıran; tercih ettiren, yeğleten, seçtirten.<br />
акæсæг (акæсджытæ) | akæşæg | 1) bakan, bakılan, bakış atılan, görülen, gözlenen,<br />
izlenen, seyredilen, muayene olan, örnek olan; 2) okuyan, inceleyen, arayan, yoklayan,<br />
söyleyen, sözle prova olan; sayılan, hürmet gösterilen, saygısı olan, ikram eden, hayran olan;<br />
tercih olan, yeğlenen, seçilen.<br />
акæсæггаг (акæсæггæгтæ) | akæşæggag | 1) bakmalık, bakınmalık, bakış atmalık,<br />
görmelik, gözetmelik, izlemelik, seyretmelik, muayene etmelik, örnek almalık; 2) okumalık,<br />
incelemelik, aramalık, yoklamalık, söylemelik, sözle prova etmelik; saymalık, hürmet<br />
göstermelik, saygısı olmalık, ikram etmelik, hayran olmalık; tercih etmelik, yeğlemelik,<br />
seçmelik.<br />
акæсæн | akæşæn | 1) rasathane, gözlem evi, gözlem yeri, gözetleme yeri, görülen,<br />
gözetlenen, izlenen, seyredilen, inceleme yeri, bakılan yer, bakılan, bakışılan, bakış atılan,<br />
arama yeri, muayene edilen, örnek alınan; 2) okunan, incelenen, aranan, yoklanan, söylenen,<br />
sözle prova edilen; sayılan, hürmet gösterilen, saygısı olunan, ikram edilen, hayran olunan;<br />
tercih edilen, yeğlenen, seçilen.<br />
акæсгæ | akæşgæ | 1) bakma, bakınma, bakış atma, görme, gözetme, izleme, seyretme,<br />
muayene etme, örnek alma; 2) okuma, inceleme, arama, yoklama, söyleme, sözle prova<br />
etme; sayma, hürmet gösterme, saygısı olma, ikram etme, hayran olma; tercih etme,<br />
yeğleme, seçme.<br />
акæсгæйæ | akæşgæyæ | 1) bakarak, bakınarak, bakış atarak, görerek, gözeterek, izleyerek,<br />
seyrederek, muayene ederek, örnek alarak; 2) okuyarak, inceleyerek, arayarak, yoklayarak,<br />
söyleyerek, sözle prova ederek; sayarak, hürmet göstererek, saygısı olarak, ikram ederek,<br />
hayran olarak; tercih ederek, yeğleyerek, seçerek.<br />
акæсинaг (акæсинæгтæ) | akæşinag | 1) bakacak, bakınacak, bakış atacak, görecek,<br />
gözetecek, izlenecek, seyredecek, muayene edecek, örnek alacak; 2) okunacak, incelenecek,<br />
aranacak, yoklanacak, söylenecek, sözle prova edecek; sayacak, hürmet gösterecek, saygısı<br />
olacak, ikram edecek, hayran olacak; tercih edecek, yeğlenecek, seçecek.<br />
акæстæpиуæг кæнын | akæştæriuæg kænın | büyüklere hizmet etmek, büyüklere nezaket<br />
göstermek, daha genç daha büyüğe gerekli kuralları yapmak, büyüye karşı küçüklük<br />
geleneklerini uygulamak.<br />
128
акæстытæ кæнын | akæştıtæ kænın | göz atmak, gözden geçirmek, incelemek, araştırmak,<br />
bakınmak, bölümleri incelemek için arkaya bakmak, arkaya bakınmalar yapmak, aramak,<br />
yoklamak, kenarlarından bakmak.<br />
акæсын (акастæн, акастaин, акæсдзынæн) | akæşın | 1) bakmak, bakınmak, bakış atmak,<br />
görmek, gözetmek, izlemek, seyretmek, muayene etmek, örnek almak; фæстæмæ акæсын<br />
| fæştmæ akæşın | arkaya bakmak, geriye bakış atmak; 2) okumak, incelemek, aramak,<br />
yoklamak; saymak, hürmet göstermek, saygısı olmak, ikram etmek, hayran olmak, söylemek,<br />
sözle prova etmek, tercih etmek, yeğlemek, seçmek.<br />
акæуаг | akæuag | ağlatan, sızlatan, sızlatılan.<br />
акæуæг (акæуджытæ) | akæuæg | ağlayan, sızlayan, sızlanan.<br />
акæуæггаг (акæуæггæгтæ) | akæuæggag | ağlamalık, sızlamalık, sızlanmalık.<br />
акæуæн | akæuæn | ağlanan, sızlanan, sızlanılan.<br />
акæугæ | akæugæ | ağlama, sızlama, sızlanma.<br />
акæугæйæ | akæugæyæ | ağlayarak, sızlayarak, sızlanarak.<br />
акæуинaг (акæуинæгтæ) | akæuinag | ağlanacak, sızlanacak, sızlanılacak.<br />
акæуын (акуыдтон, акуыдтaин, акæудзынæн, акæут) | akæuın | ağlamak, sızlamak,<br />
sızlanmak.<br />
акварель [(-лы, -лæн, -льмæ, -льтæ) (доны тад ахорæнтæй ныв)+ | akvaryelh (donı tad<br />
axoræntæy nıv) | akvarel, ebru, ebru sanatı, suda renkli resim sanatı, suluboya, suluboya<br />
resim; акварелы ахорæнтæ | akvaryelı axoræntæ | ebru boyaları, suluboya; акварелæй<br />
конд портрет | akvaryelæy kond portyet | ebru ile yapılan portre resmi, suluboya portre.<br />
акварелон | akvaryelon | akvarel, ebru, ebru sanatı, suda renkli resim sanatı, suluboya,<br />
suluboya resim.<br />
аквариум | akvarium | akvaryum.<br />
акис | akiş |<br />
аккаг | akkag | 1) layık, yakışık, değer, değerli, seviyeli, kıymetli, doğru, saygın, şerefli, hak<br />
edilen, şayan, şanlı, vakur, istihale, vecih, denk; yakışma, yakıştırma; аккаг дзуапп раттын |<br />
akkag zuapp ratın | layık cevabı vermek, seviyeli bir cevap vermek; 2) uygun, uygun düşen,<br />
işe uygun, uygun olma, uyar, uyarlı, gereken, gerekli, lazım gelen, elverişli, münasip,<br />
münasebetli, elzem, zaruri, icap eden, yakışıklı, düzenleşik; 3) terbiyeli, edepli; zararsız,<br />
ziyansız; 4) haklı, hak etme, hak edilmiş; emektar; аккаг уайдзæф | akkag uayzæf | haklı<br />
azarlama, hak edilmiş azar, yakışır iğnelemeli söz; 5) mütenasip, muvafık, mutabık, ayırma,<br />
cedir, erzan; аккаг ми | akkag mi | mütenasip iş, yakışır davranış.<br />
аккаг кæнын | akkag kænın | 1) değer görmek, değer görülmek, layık görmek, layık kabul<br />
etmek, layık düşünmek; yakıştırmak, onaylamak, onay vermek, denk görmek, taltif etmek,<br />
hak etmek, nail olmak, hükmen vermek; премийы аккаг скæнын | pryemiyı akkag şkænın<br />
| ödüllendirmek, prime onay vermek, primle taltif etmek; primi hak etmek; дзуаппы аккаг<br />
скæнын | zuappı akkag şkænın | cevap vermeye değer bulmak, cevap vermeye tenezzül<br />
etmek, cevabı hükmen vermek; 2) müsaade etmek, izin vermek, cevaz vermek, mümkün<br />
kılmak; 3) armağan vermek, armağan etmek, hediye etmek, bağışlamak, hibe etmek, vermek,<br />
sunmak, anlatmak, açıklamak.<br />
аккаг уæвын (уын) | akkag uævın | 1) yakışık olmak, layık olmak, hak etmek, haklamak,<br />
değmek, kazanmak; 2) denk olmak, uymak, uygun olmak, uygun düşmek, uyarlaşmak,<br />
kaldırmak, tutmak, tekabül etmek; 3) onay vermek, onaylamak, cezalandırmak.<br />
аккаггæнинaг (аккаггæнинæгтæ) | akkaggæninag | yakıştıracak, layık görecek, layık kabul<br />
edecek, layık düşünecek, değer görecek, değer görülecek; onaylanacak, onay verecek, denk<br />
görecek, taltif edecek, hak edecek, nail olacak, hükmen verecek; müsaade edecek, izin<br />
129
verecek, cevaz verecek, mümkün kılacak; armağan verecek, armağan edecek, hediye edecek,<br />
bağışlanacak, hibe edecek, verecek, sunacak, anlatacak, açıklanacak.<br />
аккаггoнд (аккаггoндтæ, аккаггæндтæ) | akkaggond | layık olma, yakışır olma,<br />
yakıştırma, denk görme, değer görülme, değerli olma, seviyeli olma, nail olma, hak etme;<br />
хорзæхы аккаггонд | xorjæxı akkaggond | iyiliklere layık olma, ödülleri hak etme;<br />
аккаггонд æрцæуын | akkaggond ærsæuın | ödülü hak etmiş olmak, ödüllendirilecek<br />
olmak, değer görülmek, nail olmak.<br />
аккагдзинад | akkagzinad | yakışırlık, yakıştırmalık, layık olmalık, liyakatlik, denklik, yarar<br />
sağlamalık, değerlik, değerlilik, seviyelilik, meziyetlik, değimlik, onurluk, onurluluk, şereflik,<br />
haysiyetlik, yüz akılık, erdemlik, bedellik, kemallik, kıymetlik, üstünlük; erdemlik.<br />
акки | akki | yumurtacık, yumurta.<br />
акклиматизаци (арвыхъæдыл фæцахуыр) | akklimatijasi (arvı qædıl fæsaxuır) | iklime<br />
alıştırma, iklime alışma, yeni bir iklime alışma, havaya alışma; çevreye alışma, ortama alışma.<br />
акклиматизаци кæнын | akklimatijasi kænın | iklime alıştırmak; çevreye alıştırmak; yeni<br />
bir iklime uydurmak, havaya alıştırmak, ortama alıştırmak, alıştırmak, intibak ettirmek;<br />
акклиматизаци скæнын | akklimatijasi şkænın | iklime alışmak; çevreye alışmak; yeni bir<br />
iklime uymak, havaya alışmak, ortama alışmak, alışmak, intibak etmek.<br />
аккой кæнын | akkoy kænın | almak, artırmak, yükselmek, yükseltmek, yüceltmek, çıkmak,<br />
çıkarmak, tırmanmak, başarmak, şahlandırmak, kalkmak, kaldırmak, omuzlara kaldırmak,<br />
arkaya yük almak, üstesinden gelmek, cesaretlendirmek, kopmak, koparmak, binmek,<br />
yüzdürmek, yüklenmek.<br />
аккойгæнаг | akkoygænag | aldırtan, arttırtan, yükselten, yücelten, çıkartan, tırmandırtan,<br />
başaran, şahlandırtan, kaldırtan, kaldıran, omuzlara kaldırtan, arkaya yük aldırtan,<br />
üstesinden geldiren, cesaretlendiren, kopartan, bindirten, yüzdürten, yükleten.<br />
аккойгæнæг (аккойгæнджытæ) | akkoygænæg | alan, artan, yükselen, yücelen, çıkan,<br />
tırmanan, başaran, şahlanan, kalkan, kalan, omuzlara kalkan, arkaya yük olan, üstesinden<br />
gelen, cesaretlenen, kopan, koparan, binen, yüzdüren, yüklenen.<br />
аккойгæнæггаг (аккойгæнæггæгтæ) | akkoygænæg | almalık, artırmalık, yükselmelik,<br />
yükseltmelik, yüceltmelik, çıkmalık, çıkarmalık, tırmanmalık, başarmalık, şahlandırmalık,<br />
kalkmalık, kaldırmalık, omuzlara kaldırmalık, arkaya yük almalık, üstesinden gelmelik,<br />
cesaretlendirmelik, kopmalık, koparmalık, binmelik, yüzdürmelik, yüklenmelik.<br />
аккойгæнæн | akkoygænæn | alınan, artırılan, yükseltilen, yüceltilen, çıkılan, çıkarılan,<br />
tırmanılan, başarılan, şahlandırılan, kalkılan, kaldırılan, omuzlara kaldırılan, arkaya yük alınan,<br />
üstesinden gelinen, cesaretlendirilen, koparılan, binilen, yüzdürülen, yüklenilen.<br />
аккойгæнгæ | akkoygængæ | alma, artırma, yükselme, yükseltme, yüceltme, çıkma,<br />
çıkarma, tırmanma, başarma, şahlandırma, kalkma, kaldırma, omuzlara kaldırma, arkaya yük<br />
alma, üstesinden gelme, cesaretlendirme, kopma, koparma, binme, yüzdürme, yüklenme.<br />
аккойгæнгæйæ | akkoygængæyæ | alarak, artırarak, yükselerek, yükselterek, yücelterek,<br />
çıkarak, çıkararak, tırmanarak, başararak, şahlandırarak, kalkarak, kaldırarak, omuzlara<br />
kaldırarak, arkaya yük alarak, üstesinden gelerek, cesaretlendirerek, koparak, kopararak,<br />
binerek, yüzdürerek, yüklenerek.<br />
аккойгæнинaг (аккойгæнинæгтæ) | akkoygæninag | alacak, artıracak, yükselecek,<br />
yükseltecek, yüceltecek, çıkacak, çıkaracak, tırmanacak, başaracak, şahlandıracak, kalkacak,<br />
kaldıracak, omuzlara kaldıracak, arkaya yük alacak, üstesinden gelecek, cesaretlendirecek,<br />
kopacak, koparacak, binecek, yüzdürecek, yüklenecek.<br />
аккомпанемент | akkompanyemyent | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik<br />
etme, birlikte söyleme.<br />
130
аккомпанемент кæнын (зарæгæн фæндырæй, пианинæйæ фæрсаг кæнын) |<br />
akkompanyemyent kænın (jarægæn fændıræy, pianinæyæ færşag kænın) | refakat etmek,<br />
eşlik etmek, müzikle eşlik etmek, birlikte söylemek, refakat etmek.<br />
аккомпаниатор | akkompaniator | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik etme,<br />
birlikte söyleme.<br />
аккомпанировкæ | akkompanirovkæ | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik<br />
etme, birlikte söyleme.<br />
аккорд (цалдæр зæлы æмрæстæджы гармонион æгъдауæй баиу) | akkord (saldær jælı<br />
æmræştæcı garmonion æğdauæy baiu) | akort, kiriş tel.<br />
aккордeoн | akkordyeon | akordeon.<br />
aккордeoнист | akkordyeonişt | akordeon.<br />
аккордон | akkordon | akordeon.<br />
аккредитив | akkryeditiv | kredinin mektubu, akreditif.<br />
аккредитивон | akkryeditivon | kredinin mektubu, akreditif.<br />
аккумулятор | akkumulyator | akümülatör, akü, biriktirici.<br />
аккумуляторон | akkumulyatoron | akümülatör, akü, biriktirici.<br />
аккумуляци | akkumulyasi | biriktirilme, birikme, teraküm; аккумуляци кæнын |<br />
akkumulyasi kænın | toplamak, biriktirmek.<br />
аккумуляцион | akkumulyasion | toplanan, biriken.<br />
аккуратдзинад | akkuratzinad | kesinlik, doğruluk, yanlışsızlık, tamlık.<br />
аккуратон | akkuraton | kesin, doğru, yanlışsız, tam.<br />
аккуырcaг | akkuırşag | 1) dolaştıran, dolaştırtan, devindiren, canlandırtan, götürten,<br />
yürüten, ilerleten, kımıldatan, kımıldatılan, ayrıttan, bıraktırtan, terk ettiren, çektiren,<br />
kaçtırtan, kurtaran; 2) yakayı kurtaran, yer değiştirten, yerini değiştirten, başka yere<br />
geçtirten, hareket ettiren, harekete geçtiren, faaliyete geçtiren; bir yerden hareket ettiren.<br />
аккуырcæг (аккуырcджытæ) | akkuırşæg | 1) dolaşan, dolaşılan, devinilen, canlanan,<br />
giden, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan, kımıldanan, ayrılan, bırakan, terk olan, çekilen, kaçan,<br />
kurtulan; 2) yakayı kurtaran, yer değiştiren, yerini değiştiren, başka yeregeçen, hareket olan,<br />
harekete geçen, faaliyete geçen; bir yerden hareket eden.<br />
аккуырcæггаг | akkuırşæggag | 1) dolaşmalık, devinmelik, canlanmalık, gitmelik, yürümelik,<br />
ilerlemelik, kımıldamalık, kımıldanmalık, ayrılmalık, bırakmalık, terk etmelik, çekilmelik,<br />
kaçmalık, kurtulmalık; 2) yakayı kurtarmalık, yer değiştirmelik, yerini değiştirmelik, başka<br />
yere geçmelik, hareket etmelik, harekete geçmelik, faaliyete geçmelik; bir yerden hareket<br />
etmelik.<br />
аккуырcæн | akkuırşæn | 1) dolaşılan, devinilen, canlanılan, gidilen, yürünen, ilerlenen,<br />
kımıldanan, kımıldanılan, ayrılanan, bırakılan, terk edilen, çekilen, kaçınılan, kurtulan; 2)<br />
yakayı kurtaran, yer değiştirilen, yeri değişen, başka yere geçilen, hareket edilen, harekete<br />
geçilen, faaliyete geçilen; bir yerden hareket edilen.<br />
аккуырcгæ | akkuırşgæ | 1) dolaşma, devinme, canlanma, gitme, yürüme, ilerleme,<br />
kımıldama, kımıldanma, ayrılma, bırakma, terk etme, çekilme, kaçma, kurtulma; 2) yakayı<br />
kurtarma, yer değiştirme, yerini değiştirme, başka yere geçme, hareket etme, harekete<br />
geçme, faaliyete geçme; bir yerden hareket etme.<br />
аккуырcгæйæ | akkuırşgæyæ | 1) dolaşarak, devinerek, canlanarak, giderek, yürüyerek,<br />
ilerleyerek, kımıldayarak, kımıldanarak, ayrılarak, bırakarak, terk ederek, çekilerek, kaçarak,<br />
kurtularak; 2) yakayı kurtararak, yer değiştirerek, yerini değiştirerek, başka yere geçerek,<br />
hareket ederek, harekete geçerek, faaliyete geçerek; bir yerden hareket ederek.<br />
аккуырcинaг | akkuırşinag | 1) dolaşacak, devinecek, canlanacak, gidecek, yürünecek,<br />
131
ilerlenecek, kımıldanacak, ayrılacak, bırakacak, terk edecek, çekilecek, kaçacak, kurtulacak; 2)<br />
yakayı kurtaracak, yer değiştirecek, yerini değiştirecek, başka yere geçecek, hareket edecek,<br />
harekete geçecek, faaliyete geçecek; bir yerden hareket edecek.<br />
аккуырcын (аккуырcтон, аккуырcтaин, аккуырcдзынæн) | akkuırşın | 1) dolaşmak,<br />
devinmek, canlanmak, gitmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, ayrılmak,<br />
bırakmak, terk etmek, çekilmek, kaçmak, kurtulmak; 2) yakayı kurtarmak, yer değiştirmek,<br />
yerini değiştirmek, başka yere geçmek, hareket etmek, harekete geçmek, faaliyete geçmek;<br />
bir yerden hareket etmek.<br />
акoй кæнын | akoy kænın | söz etmek, sözünü etmek, bahsetmek, bahsini etmek, söylenti<br />
yaymak, söylenti yapmak, duyumu etrafa söylemek.<br />
акoйгæнаг | akoygænag | söz ettiren, sözünü ettiren, bahsettiren, bahsini ettiren, söylenti<br />
yaydıran, söylenti yaptıran, duyumu etrafa söyleten.<br />
акoйгæнæг (акoйгæнджытæ) | akoygænæg | sözü edilen, söz edilen, bahsi edilen, bahsi<br />
olan, söylentisi yayılan, söylenti olan, duyumu etrafa söylenen.<br />
акoйгæнæггаг (акoйгæнæггæгтæ) | akoygænæggag | söz etmelik, sözünü etmelik,<br />
bahsetmelik, bahsini etmelik, söylenti yaymalık, söylenti yapmalık, duyumu etrafa<br />
söylemelik.<br />
акoйгæнæн | akoygænæn | söz edilen, sözü edilen, bahsedilen, bahsi edilen, söylentisi<br />
yayılan, söylenti yapılan, duyumu etrafa söylenen.<br />
акoйгæнгæ | akoygængæ | söz etme, sözünü etme, bahsetme, bahsini etme, söylenti<br />
yayma, söylenti yapma, duyumu etrafa söyleme.<br />
акoйгæнгæйæ | akoygængæyæ | söz ederek, sözünü ederek, bahsederek, bahsini ederek,<br />
söylenti yayarak, söylenti yaparak, duyumu etrafa söyleyerek.<br />
акoйгæнинaг (акoйгæнинæгтæ) | akoygæninag | söz edecek, sözünü edecek, bahsedecek,<br />
bahsini edecek, söylenti yayacak, söylenti yapacak, duyumu etrafa söylenecek.<br />
акоймаг (акoймæгтæ) | akoymag | sakin, oturan, bu koyağın sakini, vadinin ikamet edeni.<br />
акомаг | akomag |1) kabul ettiren, gitmeği kabul ettiren; razı ettiren, gitmeğe razı ettiren;<br />
isteyen, arzu ettiren; boyun büktüren, taviz verdiren; 2) uyduran, sözü dinlenen, emre<br />
uyduran, emrinde olan, boyun eğdiren, itaat ettiren, tabi yapan, pes dedirten; bıraktıran,<br />
terk ettiren, teslim ettiren, vazgeçirten, ödün verdirten, ödünleten, esleten.<br />
акомæг (акoмджытæ) | akomæg | 1) kabul eden, gitmeği kabul eden; razı olan, gitmeğe<br />
razı olan; isteyen, arzu eden; boyun büken, taviz veren; 2) uyan, söz dinleyen, emre uyan,<br />
emrinde olan, boyun eğen, itaat eden, tabi olan, pes diyen; bırakan, terk eden, teslim eden,<br />
vazgeçen, ödün veren, ödünleyen, esleyen.<br />
акомæггаг | akomæggag |1) kabul etmelik, gitmeği kabul etmelik; razı olmalık, gitmeğe razı<br />
olmalık; istemelik, arzu etmelik; boyun bükmelik, taviz vermelik; 2) uymalık, söz dinlemelik,<br />
emre uymalık, emrinde olmalık, boyu eğmelik, itaat etmelik, tabi olmalık, pes demelik;<br />
bırakmalık, terk etmelik, teslim etmelik, vazgeçmelik, ödün vermelik, ödünlemelik, eslemelik.<br />
акомæн | akomæn |1) kabul edilen, gitmeği kabul edilen; razı olunan, gitmeğe razı olunan;<br />
istenen, arzu edilen; boyun bükülen, taviz verilen; 2) uyulan, söz dinlenen, emre uyulan,<br />
emrinde olunan, boyu eğilen, itaat edilen, tabi olunan, pes denilen; bırakılan, terk edilen,<br />
teslim edilen, vazgeçilen, ödün verilen, ödünlenen, eslenen.<br />
акомгæ | akomgæ |1) kabul etme, gitmeği kabul etme; razı olma, gitmeğe razı olma;<br />
isteme, arzu etme; boyun bükme,taviz verme; 2) uyma, söz dinleme, emre uyma, emrinde<br />
olma, boyu eğme, itaat etme, tabi olma, pes deme; bırakma, terk etme, teslim etme,<br />
vazgeçme, ödün verme, ödünleme, esleme.<br />
132
акомгæйæ | akomgæyæ |1) kabul ederek, gitmeği kabul ederek; razı olarak, gitmeğe razı<br />
olarak; isteyerek, arzu ederek; boyun bükerek,taviz vererek; 2) uyarak, söz dinleyerek, emre<br />
uyarak, emrinde olarak, boyu eğerek, itaat ederek, tabi olarak, pes diyerek; bırakarak, terk<br />
ederek, teslim ederek, vazgeçerek, ödün vererek, ödünleyerek, esleyerek.<br />
акoмдзaг кæнын | akomzag kænın | ısırmak, lokma almak, lokmalaşmak, dişlemek,<br />
dişleriyle sıkıştırmak, dişleriyle kesmek, ağzıyla almak, abur cubur yemek; gemi azıya almak.<br />
акoмдзaггæнaг | akomzaggænag | ısırtan, lokma aldıran, lokmalaştıran, dişleten, dişleriyle<br />
sıkıştırtan, dişleriyle kestiren, ağzıyla aldıran, abur cubur yediren; gemi azıya aldıran.<br />
акoмдзaггæнæг (акoмдзaггæнджытæ) | akomzaggænæg | ısıran, lokma alan,<br />
lokmalaşan, dişleyen, dişleriyle sıkıştıran, dişleriyle kesen, ağzıyla alan, abur cubur yiyen;<br />
gemi azıya alan.<br />
акoмдзaггæнæггаг | akomzaggænæggag | ısırmalık, lokma almalık, lokmalaşmalık,<br />
dişlemelik, dişleriyle sıkıştırmalık, dişleriyle kesmelik, ağzıyla almalık, abur cubur yemelik;<br />
gemi azıya almalık.<br />
акoмдзaггæнæн | akomzaggænæn | ısırılan, lokma alınan, lokmalaşan, dişlenilen, dişlerle<br />
sıkıştırılan, dişlerle kesilen, ağızla alınan, abur cubur yenilen; gemi azıya alan.<br />
акoмдзaггæнгæ | akomzaggængæ | ısırma, lokma alma, lokmalaşma, dişleme, dişleriyle<br />
sıkıştırma, dişleriyle kesme, ağzıyla alma, abur cubur yeme; gemi azıya alma.<br />
акoмдзaггæнгæйæ | akomzaggængæyæ | ısırarak, lokma alarak, lokmalaşarak, dişleyerek,<br />
dişleriyle sıkıştırarak, dişleriyle keserek, ağzıyla alarak, abur cubur yiyerek; gemi azıya alarak.<br />
акoмдзaггæнинaг | akomzaggæninag | ısıracak, lokma alacak, lokmalaşacak, dişlenecek,<br />
dişleriyle sıkıştıracak, dişleriyle kesecek, ağzıyla alacak, abur cubur yiyecek; gemi azıya alacak.<br />
акoминaг | akominag | 1) kabul edecek, gitmeği kabul edecek; razı olacak, gitmeğe razı<br />
olacak; istenecek, arzu edecek; boyun bükecek, taviz verecek; 2) uyacak, söz dinlenecek,<br />
emre uyacak, emrinde olacak, boyu eğecek, itaat edecek, tabi olacak, pes denecek;<br />
bırakacak, terk edecek, teslim edecek, vazgeçecek, ödün verecek, ödünlenecek, eslenecek.<br />
акoмкoммæ | akomkommæ | karşı tarafta, karşısında, karşıda, karşı yanda, tam karşıda,<br />
karşı karşıya, karşısına, yüz yüze, tersine, bilakis, aksine (edat).<br />
акoмын (акуымдтон, акуымдтaин, акомдзынæн) | akomın | 1) kabul etmek, gitmeği<br />
kabul etmek; razı olmak, gitmeğe razı olmak; istemek, arzu etmek; boyun bükmek,taviz<br />
vermek; 2) uymak, söz dinlemek, emre uymak, emrinde olmak, boyu eğmek, itaat etmek,<br />
tabi olmak, pes demek; bırakmak, terk etmek, teslim etmek, vazgeçmek, ödün vermek,<br />
ödünlemek, eslemek.<br />
акoнд (акæнджытæ) | akond | yapılmış, yapı.<br />
акорто кæнын | akorto kænın | kel tıraş yapmak, saçı kazıtmak, sıfır numara tıraş etmek,<br />
saçı sıfıra vurmak. остричь наголо<br />
акр (зæххы барæн) | akr (jæxxı baræn) | arazi ölçüsü birimi, dönüm, İngiliz dönümü<br />
(matematik).<br />
акробат | akrobat | akrobat, cambaz, perende baz, takla baz.<br />
aкробатикæ | akrobatikæ | akrobasi, akrobatik, cambazlık, perende bazlık, takla bazlık.<br />
акробатикон, акробатон | akrobatikon, akrobaton | akrobatik, cambazlık, cambazca.<br />
aкробатон, акробатикон | akrobaton, akrobatikon | akrobatik, cambazlık, cambazca.<br />
акрополь | akropolh | akropol, akropolis.<br />
акростих | akroştix | akrostiş, muvaşşah, uçluma.<br />
аксa-мa, акæсa-мa | akşa-ma, akæşa-ma | bak hele, hele bak.<br />
аксиомæ (бæлвырд кæнын кæй нæ хъæуы, ахæм æцæгдзинад) | akşiomæ (bælvırd<br />
kænın kæy næ qæuı, axæm æsægzinad) | aksiyom, ispat, belit, belitsel.<br />
133
акт | akt | eylem, hareket; perde, sahne, kararname, tutanak, fasıl; sertifika, belge, rapor;<br />
стыр политикон ахастдзинады акт | ştır politikon axaştzinadı akt | büyük siyasi önemi<br />
olan eylemidir; büyük siyasal değerlilik hareketi; büyük politik bağlılık sertifikası;<br />
зылынгæнæн акт | jılıngænæn akt | suçlama, iddianame; yanlışlığa karşı hareket; акт<br />
cкæнын | akt şkænın | yanlışlığa karşı hareket düzenlemek, eylem koymak, eylem yapmak,<br />
karşı harekette bulunmak.<br />
актёр | aktör | aktör, oyuncu, erkek oyuncu, komedyacı.<br />
актив I | aktiv | aktif, iler gelenler, etken, etkin, etkinlik, faal, cevval, hareket, faaliyet,<br />
yerinde duramama, varlık; партион актив | partion aktiv | parti eylemcileri, partinin aktif<br />
faaliyeti, parti etkinliği, parti varlığı.<br />
актив II | aktiv | fiil, fiilin aktif hali (dilbilgisi).<br />
активизаци (цырен кæнын, цырд кæнын) | aktivijasi (sıryen kænın, sırd kænın) |<br />
aktifleşme, etkinleşme, aktiflik; hız verme, faal bir hale getirme, faaliyet, hareketlilik;<br />
активизаци кæнын | aktivijasi kænın | aktif yapmak, hız vermek, etkinlik, etkinlik yapmak,<br />
faaliyet yapmak.<br />
активист | aktivişt | aktif işçi, faal üye, faal çalışan.<br />
активон | aktivon | faal, aktif, etken, etkin, cevval, aktif, faal, enerjik, fiilin aktif hali<br />
(dilbilgisi); aktif, hareketli, faal, canlı; къорды активон уæнг | khordı aktivon uæng |<br />
topluluğun aktif üyesi; рæуджыты активон процесс | ræucıtı aktivon prosyeşş |<br />
akciğerlerin aktif işlevi, akciğerlerin etkin işlemi; активон хъахъхъæньжад | aktivon<br />
qaqqænıjad | aktif savunma.<br />
активон кæнын | aktivon kænın | aktif yapmak, hareketli yapmak, canlı yapmak, hız<br />
vermek, yoğunlaştırmak.<br />
активонæй | aktivonæy | aktif olarak, faal bir surette.<br />
aктивондзинад, разæнгарддзинад | aktivonzinad, rajægardzinad | aktiflik, aktivitelik,<br />
aktif olmalık, etkinlik, faaliyetlik, gayretle çalışmalık, faaliyetlilik, hareketlilik, yapılan işlerlik.<br />
актрисæ (театры кæнæ кинойы хъазæг сылгоймаг актуалондзинад) | aktrişæ (tyearı<br />
kænæ kinoyı qajæg şılgoymag aktualonzinad) | kadın oyuncu, aktris.<br />
актуалон | aktualon | aktüel, güncel, günün meselesi olan, acele, acil, ivedi.<br />
актуалондзинад | aktualonzinad | aktüalitelik, güncel olmalık, güncellik, acelecilik, acillik,<br />
ivedilik.<br />
aкув-aкув: aкув-aкув кæнын | akuv-akuv: akuv-akuv kænın | 1) uyuklamak, pineklemek,<br />
ımızganmak, içi geçmek, kestirmek, şekerleme yapmak, uykulu olmak, uyuklamak 2)<br />
çoğunlukla eğmek; genellikle yay gibi olmak.<br />
aкуваг | akuvag | dua ettiren; yakartan, ibadet ettiren.<br />
aкувæг (акувджытæ) | akuvæg | dua eden; yakaran, ibadet eden.<br />
aкувæггaг (акувæггæгтæ) | akuvæg | dua etmelik; yakarmalık, ibadet etmelik.<br />
aкувæн | akuvæn | dua edilen; yakarılan, ibadet edilen.<br />
aкувгæ | akuvgæ | dua etme; yakarma, ibadet etme.<br />
aкувгæйæ | akuvgæyæ | dua ederken; yakarırken, ibadet ederken.<br />
aкувинaг | akuvinag | dua edilecek; yakarılacak, ibadet edilecek.<br />
aкувын (акуывтон, акуывтaин, акувдзынæн) | akuvın | 1) dua etmek; yakarmak, ibadet<br />
etmek; 2) selam vermek, selam söylemek, selamlamak, eğmek.<br />
акуиты кæнын | akuitı kænın | uzaklaştırmak, çıkartmak, çıkarmak, hazfetmek, çektirmek,<br />
kaldırmak, kaldırtmak, gidermek; temizletmek, toplatmak, saklatmak, yerleştirmek.<br />
134
акуиты уæвын (уын) | akuitı uævın | uzaklaşmak, çıkarmak, hazf olmak, çekmek, kalkmak,<br />
kaldırmak, gidermek; temizlemek, toplamak, saklamak, yerleşmek, giymemek, uzakta<br />
temizlemek.<br />
aкулæ | akulæ | köpekbalığı.<br />
акулæхуыз | akulæxuıj | köpekbalığı gibi, köpek balığı renginde.<br />
aкуpын | akurın | istemek, dilenmek, dilenircesine istemek, arzu etmek, rica etmek,<br />
söylemek; ortaya çıkarmak, davet etmek, sormak.<br />
aкуc-aкуc кæнын | akuş-akuş kenın |<br />
aкуcaг | akuşag | çalıştıran, uğraştıran, gayret ettiren.<br />
aкуcapт кæнын | akuşart kenın | onuruna hayvan kesmek, boğazlamak, doğramak, kesikler<br />
içinde bırakmak, kesmek, adak hayvan kesmek, kurban kesmek.<br />
aкуcapтгæнaг | akuşartgænag | onuruna hayvan kestiren, boğazlatan, doğratan, kurban<br />
kestiren, kasap yapan.<br />
aкуcapтгæнæг (акусapтгæнджытæ) | akuşartgænæg | onuruna hayvan kesen, boğazlayan,<br />
doğrayan, kurban kesen, kasap.<br />
aкуcapтгæнæггaг (акусapтгæнæггæгтæ) | akuşartgænæggag | onuruna hayvan kesmelik,<br />
boğazlamalık, doğramalık, kurban kesmelik, kasaplık.<br />
aкуcapтгæнæн | akuşartgænæn | onuruna hayvan kesilen, boğazlanan, doğranan, kurban<br />
kesilen, kasaplık yapılan.<br />
aкуcapтгæнгæ | akuşartgængæ | onuruna hayvan kesme, boğazlama, doğrama, kurban<br />
kesme, kasaplık iş.<br />
aкуcapтгæнгæйæ | akuşartgængæyæ | onuruna hayvan keserek, boğazlayarak,<br />
doğranarak, kurban keserek, kasaplık yaparak.<br />
aкуcapтгæнинаг (акусapтгæнинæгтæ) | akuşartgæninag | onuruna hayvan kesilecek,<br />
boğazlanacak, doğranacak, kurban kesilecek.<br />
акусæг (акусджытæ) | akuşæg | çalışan, uğraşan, gayret eden.<br />
акусæггаг (акусæггæгтæ) | akuşæggag | ücret, yevmiye, maaş, çalışmalık, uğraşmalık,<br />
gayret etmelik.<br />
акусæн | akuşæn | çalışılan, uğraşılan, gayret edilen.<br />
акусгæ | akuşgæ | çalışma, uğraşma, gayret etme.<br />
акусгæйæ | akuşgæyæ | çalışarak, uğraşarak, gayret ederek.<br />
акусинаг (акусинæгтæ) | akuşinag | küçük iş, uğraşılacak iş, çalıştırılması gereken, kolay<br />
uygulayacak, çalışacak, çalışılacak.<br />
акустикæ | akuştikæ | akustik, işitme, yankıbilim, ses dağılım.<br />
aкустикон | akuştikon | akustik, yankıbilimi, ses dağılım biçimi.<br />
aкусын (акуыстон, акуыстaин, акусдзынæн) | akuşın | azıcık çalışmak, çalışmak, çalışmakla<br />
kapamak, işleyip ikmal etmek, kullanılamaz hale gelmek; yapmak, uğraşmak, gayret etmek.<br />
aкушер(кæ) | akuşyer(kæ)| doğum hekimi (ebe, kabile).<br />
aкушердзинад | akuşyerzinad| doğum hekimliği.<br />
акушерон | akuşyeron | ebe, ebelik.<br />
акуывд (акуывдтытæ, акуывдтæ) | akuıvd | dua.<br />
акуыйты кæнын | akuıytı kænın | uzaklaştırmak, kaldırmak, toplamak.<br />
акуыйты уæвын (уын) | akuıytı uævın | uzaklaşmak, kaldırılmak, toplanmak.<br />
акуыйтыгæнæг (акуыйтыгæнджытæ) | akuıytıgænæg | uzaklaştıran, kaldıran, toplayan.<br />
акуыйтыгæнæггаг | akuıytıgænæggag | uzaklaştırmalık, kaldırmalık, toplamalık.<br />
акуыйтыгæнæн | akuıytıgænæn | uzaklaştırılan, kaldırılan, toplanan.<br />
акуыйтыгæнгæ | akuıytıgængæ | uzaklaştırma, kaldırma, toplama.<br />
135
акуыйтыгæнгæйæ | akuıytıgængæyæ | uzaklaştırarak, kaldırarak, toplayarak.<br />
акуыйтыгæнинаг (акуыйтыгæнинæгтæ)| akuıytıgæninag | uzaklaştırılacak, kaldırılacak,<br />
toplanacak.<br />
акуынæг кæнын | akuınæg kænın | azaltmak, azalttırmak, eksiltmek, yarımlamak, kısmak,<br />
kısaltmak, kasmak, küçültmek, küçümsemek, yol vermek, işten çıkarmak, indirgemek,<br />
tüketmek; yerleştirmek.<br />
акуынæг уæвын (уын) | akuınæg uævın | azalmak, azaltılmak, eksilmek, küçülmek,<br />
kısalmak, kasılmak, kısmak, suyu çekilmek, tükenmek, soğulmak; aşağı koşmak,<br />
yerleştirilmek, inmek, budamak, egzoz.<br />
акуыpиc кæнын | akuıriş kænın | 1) demetlemek, demet bağlamak, demet şeklinde<br />
bağlamak, birbirine bağlamak; tomarları bağlamak; 2) ezmek, altına almak.<br />
акуырм кæнын | akuıriş kænın | kör yapmak, gözlerini kör etmek, gözünü kamaştırmak,<br />
körletmek.<br />
акуырм уæвын (уын) | akuınæg uævın | kör olmak, gözleri kör olmak, gözü kamaşmak,<br />
körlemek.<br />
акуыcт (акуыcтытæ)| akuışt | çalışma, çalışmış, çalıştı, iş.<br />
акцент (æвзаджы здæхт) | aksyent (ævjacı jdæxt) | aksan, şive, vurgu, söyleyiş; üzerinde<br />
durma; акцентимæ дзурын | aksyetimæ zurın | aksanla konuşmak, vurgu ile konuşmak.<br />
акци (исты амалиуæджы хайы бар чи дæтты, ахæм документ) | aksi (iştı amaliuæcı xayı<br />
bar çi dættı, axæm dokumyent) | hisse senedi, ortaklık belgesi, poliçe; davranış, eylem,<br />
hareket, tedbir; sehim, aksiyon.<br />
акциз | aksij | vergi, dolaylı vergi.<br />
акцизон | aksijon | vergi.<br />
акционер (акциты хицау) | aksionyer (aksitı xisau) | hissedar, hisse sahibi, pay sahibi,<br />
ortak, paydaş.<br />
акционерон | aksionyeron | hisse senetli, poliçe, müşterek stok.<br />
акъабаз (акъабæзтæ) кæнын | akhabaj kænın | ayırmak, dallara ayırmak, dala bölmek<br />
(nehir, kanal); parçaya ayırmak, parçaya bölmek, götürmek, çekmek, önlemek, reddetmek.<br />
акъабæзтæ кæнын | akhabæjtæ kænın | 1) paylara ayırmak; parçalamak, paralamak,<br />
parçalara kesmek; parça parça ayırmak, parça parça bölmek, parçalar halinde kesmek;<br />
yırtmak; yarmak; 2) bitirmek, yok etmek.<br />
акъабæзтæгæнаг | akhabæjtægænag | parçalatan, ayırtan, böldüren.<br />
акъабæзтæгæнæг (акъабæзтæгæнджытæ) | akhabæjtægænæg | parçalayan, ayıran,<br />
bölen.<br />
акъабæзтæгæнæггаг (акъабæзтæгæнæггæгтæ) | akhabæjtægænag | parçalamalık,<br />
ayırmalık, bölmelik.<br />
акъабæзтæгæнæн | akhabæjtægænæn | parçalanan, ayrılan, bölünen.<br />
акъабæзтæгæнгæ | akhabæjtægængæ | parçalama, ayırma, bölme.<br />
акъабæзтæгæнгæйæ | akhabæjtægængæyæ | parçalayarak, ayırarak, bölerek.<br />
акъабæзтæгæнинаг (акъабæзтæгæнинæгтæ) | akhabæjtægæninag | parçalanacak,<br />
ayrılanacak, bölünecek.<br />
акъабуз уæвын (уын) | akhabuj uævın | dallanmak, dalı olmak, şubelenmek, parçası<br />
olmak, kendisinden olmak.<br />
акъаддæp кæнын | akhadder kænın | 1) azaltmak, eksiltmek, ufaltmak, küçültmek,<br />
küçümsemek, yarımlamak, kısmak, kasmak; 2) değiştirmek, biçimini değiştirmek, tabiatını<br />
değiştirmek, huyunu değiştirmek, düzeltmek, evirmek, yeniden yapmak; 3) üstüne oturmak,<br />
sahip çıkmak, el koymak, mal etmek, ayırmak.<br />
136
акъаддæpгæнаг | akhaddærgænag | küçülten, azaltan, eksilten, ufaltan, kısan,<br />
minikleştiren.<br />
акъаддæpгæнæг (акъаддæpгæнджытæ) | akhaddærgænæg | küçülen, azalan, eksilen,<br />
ufalan, kısılan, minikleşen.<br />
акъаддæpгæнæггаг (акъаддæpгæнæггæгтæ) | akhaddærgænæggag | küçülmelik,<br />
azaltmalık, eksiltmelik, ufaltmalık, kısmalık, minikleştirmelik.<br />
акъаддæpгæнæн | akhaddærgænæn | küçültülen, azaltılan, eksiltilen, ufaltılan, kısılan,<br />
minikleştirilen.<br />
акъаддæpгæнгæ | akhaddærgængæ | küçültme, azaltma, eksiltme, ufaltma, kısma,<br />
minikleştirme.<br />
акъаддæpгæнгæйæ | akhaddærgængæyæ | küçülterek, azaltarak, eksiltmek, ufaltarak,<br />
kısmak, minikleştirerek.<br />
акъаддæpгæнинаг (акъаддæpгæнинæгтæ) | akhaddærgæninag | küçültülecek,<br />
azaltılacak, eksiltmek, ufaltılacak, kısmak, minikleştirilecek.<br />
акъæмдзæстыг кæнын | akhæmzæştıg kænın | utanç vermek, utandırmak, rezil etmek,<br />
ayıplamak, mahcup etmek, şaşırtmak, ekşitmek, kuşkulandırmak.<br />
акъæмдзæстыг уæвын (уын) | akhæmzæştıg uın | utanmak, utanılmak, utanmış olmak,<br />
rezil olmak, mahcup olmak, ezilmek, foslamak, ekşimek, birbirlerine yemin etmek.<br />
акъай кæнын | akhay kænın | 1) çiftini almak, bir çift almak; 2) evlenmek, gayret etmek,<br />
çabalamak.<br />
акъайгæнæг (акъайгæнджытæ) | akhaygænæg | çiftini alan, evlenen, gayret eden,<br />
çabalayan.<br />
акъайгæнæггаг | akhaygænæggag | çiftini almalık, evlenmelik, gayret etmelik,<br />
çabalamalık.<br />
акъайгæнæн | akhaygænæn | çifti alınan, evlenilen, gayret edilen, çabalanan.<br />
акъайгæнгæ | akhaygængæ | çiftini alan, evlenen, gayret eden, çabalayan.<br />
акъайгæнгæйæ | akhaygængæyæ | çiftini alarak, evlenerek, gayret ederek, çabalayarak.<br />
акъайгæнинаг (акъайгæнинæгтæ) | akhaygæninag | çiftini alacak, evlenecek, gayret<br />
edecek, çabalayacak.<br />
акъалдас кæнын | akhaldaş kænın | boğazlamak, doğramak, hançerlemek, bıçaklamak,<br />
kesmek, katliam yapmak, kesikler içinde bırakmak, iğnelemek.<br />
акъалдaу | akhaldau | yerin altında olan makbersi.<br />
акъаппa-къуппa кæнын | akhappa-kuppa kænın | har vurup harman savurmak, yiyip<br />
bitirmek, elde avuçta ne varsa bitirmek, okus pokus yapmak.<br />
акъаx-акъаx кæнын | akhax-akhax kænın | kazımak, yarmak, yırtmak, delmek, eşelemek;<br />
deşmek.<br />
акъаxаг | akhaxag | kazıtan, yardıran, deldiren, eşeleten.<br />
акъаxæг (акъаxджытæ) | akhaxæg | kazıyan, yaran, delen, eşeleyen.<br />
акъаxæггаг (акъаxæггæгтæ) | akhaxæggag | kazımalık, yarmalık, delmelik, eşelemelik.<br />
акъаxæн | akhaxæn | kazılan, yarılan, delinen, eşelenen.<br />
акъаxгæ | akhaxgæ | kazıma, yarma, delme, eşeleme.<br />
акъаxгæйæ | akhaxgæyæ | kazıyarak, yararak, delerek, eşeleyerek.<br />
акъахдзæф | akhaxzæf | adım, kadem, yürüyüş, basış, hatve.<br />
акъаxдзæф кæнын | akhaxzæf kænın | adım atmak, bir adım atmak, yürümek, aşmak.<br />
акъаxдзæф(тæ)гæнаг | akhaxzæfgænag | adım attıran, yürüten, aşırtan.<br />
акъаxдзæф(тæ)гæнæг (акъаxдзæфгæнджытæ) | akhaxzæfgænæg | adım atan, yürüyen,<br />
aşan.<br />
137
акъаxдзæф(тæ)гæнæггаг | akhaxzæfgænæggag | adım atmalık, yürümelik, aşmalık.<br />
акъаxдзæф(тæ)гæнæн | akhaxzæfgænæn | adım atılan, yürünen, aşılan.<br />
акъаxдзæф(тæ)гæнгæ | akhaxzæfgængæ | adım atma, yürüme, aşma.<br />
акъаxдзæф(тæ)гæнгæйæ | akhaxzæfgængæyæ | adım atarak, yürüyerek, aşarak.<br />
акъаxинаг (акъаxинæгтæ) | akhaxinag | kazınacak, yarılacak, delinecek, eşelenecek.<br />
акъаxт (акъæxтытæ) | akhaxt | kazınmış, yarılmış, delinmiş, eşelenmiş.<br />
акъаxын (акъаxтон, акъаxтaин, акъаxдзынæн) | akhaxın | 1) hemen kazmak; kazımak,<br />
kazarak açmak, çıkarmak, yarmak, yırtmak, delmek, patlatmak ; arayıp bulmak; къанау<br />
акъахын | khanau akhaxın | kanal kazmak; ark kazımak; 2) dikmek; 3) eşelemek; deşmek,<br />
karıştırmak, kurcalamak, oymak; 4) hemen içmek, içkinin dibini bulmak, yağdırmak, yaylım<br />
ateşi açmak; 5) çizmek, taramak, atmak, fırttırmak, kaşımak; 6) kapmak, dışarı kapmak,<br />
çıkarmak, çekmek, koparmak, kanırmak, sökmek, yolmak, açmak, topraktan çıkarmak,<br />
fışkırmak, kurtulmak; 7) bulmak, öğrenmek, zorla almak, ağzından kapmak, ağzından kaçmak;<br />
8) ize vurmak, isabet ettirmek.<br />
акъаци | akhasi | akasya, salkım ağaç; акъаци бæлас | akhasi bælaş | akasya ağaç, salkım<br />
ağaç.<br />
акъæбæлдзыг кæнын | akhæbelzıg kænın | saçlarını kıvırtmak, dalgalı saç yapmak,<br />
sarmak, frize etmek, kıvırmak, ondülin yapmak.<br />
акъæбæлдзыг уæвын (уын) | akhæbelzıg uævın | saçlarını kıvırmak, kıvrık saçı olmak,<br />
ondülin yaptırmak, dalgalı saçı olmak.<br />
акъæбæpтæ кæнын | akhæbertæ kænın | ufalamak, ekmek ufalamak, doğramak, kırıntı<br />
yapmak, kıymak, parçalamak.<br />
акъæвдa кæнын | akhævda kænın | yağmur çiselemek, hafif yağmur yağmak; geçmek,<br />
yürümek, uğramak, arkada bırakmak, kabul edilmek (hafif bir yağmur).<br />
акъæй кæнын | akhæy kænın | 1) fazla kavurmak, fazla kızartmak; çok fazla kızartmak; 2)<br />
fazla kurutmak; 3) pişirmek, yakmak.<br />
акъæй уæвын (уын) | akhæy uævın | 1) fazla kavrulmak; çok fazla kızarmak, yakmak; 2)<br />
abartmak, fazla kurutulmak; 3) pişmek, pişirilmek, fırınlamak.<br />
акъæйных уæвын (уын) | akhæynıx uævın | muhalif olmak, küstah olmak, ukala olmak,<br />
inatçı olmak.<br />
акъæм уæвын (уын) | akhæm uævın | saçları dağılmak, saçı pıhtılaşmak, yünleşmek, yün<br />
ipliği olmak, yün yapağı gibi olmak.<br />
акъæмдзæcтыг кæнын | akhæmzæştıg kænın |<br />
акъæмдзæcтыг уæвын (уын) | akhæmzæştıg uævın |<br />
акъæмc кæнын | akhæmş kænın | 1) ısırmak, dişlemek, dişleriyle koparmak, dişleriyle<br />
kesmek; 2) yutmak, yuvarlamak; çabukça yemek, hızlı yemek, budamak.<br />
акъæмcгæнаг | akhæmşgænag | ısırtan, dişleten, kopartan, yutturan.<br />
акъæмcгæнæг (акъæмcгæнджытæ) | akhæmşgænæg | ısıran, dişleyen, koparan, yutan.<br />
акъæмcгæнæггаг | akhæmşgænæggag | ısırmalık, dişlemelik, koparmalık, yutmalık.<br />
акъæмcгæнгæ | akhæmşgængæ | ısırma, dişlemen, koparma, yutman.<br />
акъæмcгæнгæйæ | akhæmşgængæyæ | ısırarak, dişleyerek, kopararak, yutarak.<br />
акъæпгæнаг | akhæpgænag | 1) çabukça yediren, süratle yutturan, hızlı yemek yediren,<br />
yiyeceği yuvarlatan, deneten, fast food yedirten; 2) kurşunlatan, kurşuna dizdiren, öldürten,<br />
tokatlatan, vurduran; 3) çırptıran, çarptıran, şaklatan, şamarlatan, vurduran, fiske vurduran,<br />
fiskeleten, şıkırdatan, sıçratan, çenetleştiren, kırdıran, tıklatan, atlatan.<br />
акъæпгæнæг (акъæпгæнджытæ) | akhæpgænæg | 1) çabukça yiyen, süratle yutan, hızlı<br />
yemek yiyen, yiyeceği yuvarlayan, deneyen, fast food yiyen; 2) kurşunlayan, kurşuna dizen,<br />
138
öldüren, tokatlayan, vuran; 3) çırpan, çarpan, şamarlanan, vuran, fiske vuran, fiskeleyen,<br />
şaklayan, şıkırdayan, sıçrayan, çenetleşen, kıran, tıklayan, atlayan.<br />
акъæпгæнæггаг | akhæpgænæggag | 1) çabukça yemelik, süratle yutmalık, hızlı yemek<br />
yemelik, yiyeceği yuvarlamalık, denemelik, fast food yemelik; 2) kurşunlamalık, kurşuna<br />
dizmelik, öldürmelik, tokatlamalık, vurmalık; 3) çırpmalık, çarpmalık, şaklamalık,<br />
şamarlamalık, vurmalık, fiske vurmalık, fiskelemelik, şaklamalık, şıkırdamalık, şakırdatmalık,<br />
sıçramalık, çenetleşmelik, kırmalık, tıklatmalık, atlamalık.<br />
акъæпгæнæн | akhæpgænæn | 1) çabukça yenilen, süratle yutulan, hızlı yemek yenilen,<br />
yiyeceği yuvarlanan, denenen, fast food yenilen; 2) kurşunlanan, kurşuna dizilen, öldürülen,<br />
tokatlanan, vurulan; 3) çırpılan, çarpılan, şaklaşan, şamarlatılan, vurulan, fiske vurulan,<br />
fiskelenen, şaklatılan, şıkırdatılan, sıçratılan, çenetleşen, kırılan, tıklatılan, atlanan.<br />
акъæпгæнгæ | akhæpgængæ | 1) çabukça yeme, süratle yutma, hızlı yemek yeme, yiyeceği<br />
yuvarlama, deneme, fast food yeme; 2) kurşunlama, kurşuna dizme, öldürme, tokatlama,<br />
vurma; 3) çırpma, çarpma, şaklama, şamarlama, vurma, fiske vurma, fiskeleme, şaklama,<br />
şıkırdama, şakırdatma, sıçrama, çenetleşme, kırma, tıklatma, atlama.<br />
акъæпгæнгæйæ | akhæpgængæyæ | 1) çabukça yiyerek, süratle yutarak, hızlı yemek<br />
yiyerek, yiyeceği yuvarlayarak, deneyerek, fast food yiyerek; 2) kurşunlayarak, kurşuna<br />
dizerek, öldürerek, tokatlayarak, vurarak; 3) çırparak, çarparak, şaklayarak, şamarlayarak,<br />
vurarak, fiske vurarak, fiskeleyerek, şaklayarak, şıkırdayarak, şakırdatarak, sıçrayarak,<br />
çenetleşerek, kırarak, tıklatarak, atlayarak.<br />
акъæпгæнинаг (акъæпгæнинæгтæ) | akhæpgæninag | 1) çabukça yenecek, süratle<br />
yutacak, hızlı yemek yenecek, yiyeceği yuvarlanacak, denenecek, fast food yenecek; 2)<br />
kurşunlanacak, kurşuna dizecek, öldürecek, tokatlanacak, vuracak; 3) çırpacak, çarpacak,<br />
şaklatacak, şamarlanacak, vuracak, fiske vuracak, fiskelenecek, şaklaşacak, şıkırdatacak,<br />
şakırdatılacak, sıçranacak, çenetleşecek, kıracak, tıklatacak, atlanacak.<br />
акъæпп кæнын | akhæpp kænın | 1) çabukça yemek, süratle yutmak, hızlı yemek yemek,<br />
yiyeceği yuvarlamak, denemek, fast food yemek; 2) kurşunlamak, kurşuna dizmek, öldürmek,<br />
tokatlamak, vurmak; 3) çırpmak, çarpmak, şaklamak, şamarlamak, vurmak fiske vurmak,<br />
fiskelemek, şaklamak, şıkırdamak, şakırdatmak, sıçramak, çenetleşmek, kırmak, tıklatmak,<br />
atlamak.<br />
акъæпп-къæпп кæнын | akhæpp-khæpp kænın | 1) sık sık çabukça yemek, süratle yutmak,<br />
hızlı yemek yemek, yiyeceği yuvarlamak, denemek, fast food yemek; 2) kurşunlamak,<br />
kurşuna dizmek, öldürmek, tokatlamak, vurmak; 3) çırpmak, çarpmak, şaklamak,<br />
şamarlamak, vurmak fiske vurmak, fiskelemek, şaklamak, şıkırdamak, şakırdatmak, sıçramak,<br />
çenetleşmek, kırmak, tıklatmak, atlamak.<br />
акъæpиc кæнын | akhæriş kænın | 1) bırakmak, kabuk bırakmak; 2) ufalamak, kırıntı<br />
yapmak, mıncık mıncık etmek, mahrum etmek, baştanbaşa okumak.<br />
акъæpныx кæнын | akhærnıx kænın | öteye sürüklemek, sürükleyerek götürmek,<br />
götürmek, zar zor götürmek, aşırmak, yürütmek, çalmak, uzaklıktan yakalamak.<br />
акъæpтгæнаг | akhærtgænag | yardıran, yırttıran, deldiren, deştiren, söktüren, çatlatan.<br />
акъæpтгæнæг (акъæpтгæнджытæ) | akhærtgænæg | yaran, yırtan, delen, deşen, söken,<br />
çatlayan.<br />
акъæpтгæнæггаг | akhærtgænæggag | yarmalık, yırtmalık, delmelik, deşmelik, sökmelik,<br />
çatlatmalık.<br />
акъæpтгæнæн | akhærtgænæn | yarılan, yırtılan, delinen, deşilen, sökülen, çıtlatılan.<br />
акъæpтгæнгæ | akhærtgængæ | yarma, yırtma, delme, deşme, sökme, çatlatma.<br />
акъæpтгæнгæйæ | akhærtgængæyæ | yararak, yırtarak, delerek, deşerek, sökerek,<br />
139
çatlatarak.<br />
акъæpтгæнинаг (акъæpтгæнинæгтæ) | akhærtgæninag | yarılacak, yırtılacak, delinecek,<br />
deşilecek, sökülecek, çatlatılacak.<br />
акъæpтт кæнын | akhærtt kænın | 1) yarmak, yırtmak, delmek, deşmek, sökmek,<br />
çatlatmak; 2) kesmek; açmak; 3) dikmek, şakketmek; 4) bitirmek, parçalamak, ara vermek;<br />
надæй акъæртт кæнын | nadæy akhærtt kænın | çatlatmak, çatlatıncaya dövmek,<br />
dayaktan çatlatmak, paçavra etmek, tepelemek, dayak atmak, sopa atmak, yenmek.<br />
акъæpтт уæвын (уын) | akhærtt uævın | yarılmak, çatlamak; delinmek, yırtılmak, patlamak,<br />
sökülmek, parçalanmak; dikilmemiş olmak; kırmak, bitirmek, ara vermek.<br />
акъæфаг | akhæfag | yalatan; kemirten, yediren, karın doydurtan, yiyip bitirten; el etek<br />
öptüren.<br />
акъæфæг (акъæфджытæ) | akhæfæg | yalayan, yalanan; kemiren, yiyen, karın doyuran,<br />
yiyip bitiren; el etek öpen.<br />
акъæфæггаг | akhæfæggag | yalamalık, yalanmalık; kemirmelik, yemelik, karın doyurmalık,<br />
yiyip bitirmelik; el etek öpmelik.<br />
акъæфæн | akhæfæn | yalanan; kemirilen, yenen, karın doyurulan, yiyip bitirilen; el etek<br />
öpülen.<br />
акъæфгæ | akhæfgæ | yalama, yalanma; kemirme, yeme, karın doyurma, yiyip bitirme; el<br />
etek öpme.<br />
акъæфгæйæ | akhæfgæyæ | yalayarak, yalanarak; kemirerek, yiyerek, karın doyurarak,<br />
yiyip bitirerek; el etek öperek.<br />
акъæфинаг (акъæфинæгтæ) | akhæfinag | yalanacak; kemirilecek, yiyişecek, karın<br />
doyurulacak, yiyip bitirilecek; el etek öpülecek.<br />
акъæфт (акъæфтытæ) | akhæft | yalanmış; kemirilmiş, yiyimmiş, karın doyurulmuş, yiyip<br />
bitirilmiş; el etek öpülmüş.<br />
акъæфын (акъæфтон, акъæфтaин, акъæфдзынæн) | akhæfın | yalamak, yalanmak;<br />
kemirmek, yemek, karın doyurmak, yiyip bitirmek; el etek öpmek.<br />
акъoпп (акъоппытæ) | akhopp | siper, avcı çukuru.<br />
акъopд кæнын | akhord kænın | toplanmak, grup yapmak, grupla toplamak, bir grupta<br />
toplamak, kalabalık yapmak, çoğaltmak.<br />
акъopд уæвын (уын) | akhord uævın | 1) yığışmak, yığılmak, kalabalık olmak, doldurmak;<br />
2) grup olmak, çabukça gruplaşmak, gruba ayrılmak, bir grup oluşturmak, hızlı gruplanmak,<br />
çoğalmak.<br />
акъopдтæ кæнын | akhordtæ kænın | gruplara ayrılmak, topukluklara bölünmek,<br />
topluluklar oluşturmak, kalabalıklar oluşturmak.<br />
акъopиди, акъриди | akhoridi, akhridi | çekirge.<br />
акъриди, акъopиди | akhridi, akhoridi | çekirge.<br />
акъул кæнын | akhul kænın | 1) eğmek, eğilmek, eğriltmek, baş eğmek, başını eğip koymak,<br />
başını dayamak, başını yaslamak, yatırmak, meylettirmek, indirmek, yatıştırmak, kendi<br />
tarafına çekmek; 2) devirmek, altüst etmek, yıkmak; 3) son damlasına kadar içmek, tamamını<br />
içmek; 4) yatmak, uyumak, uyuklamak, biraz uyumak, uykuya dalmak, içi geçmek, kestirmek,<br />
şekerleme yapmak, pineklemek, ımızganmak, teşvik etmek.<br />
акъул уæвын (уын) | akhul uævın | 1) eğilmek, eğinmek, baş eğmek, başını koymak, başını<br />
yaslamak, başını dayamak; yatmak, yan yatmak, şekerleme yapmak, kaykılmak; yan bakmak,<br />
meyletmek, çekimli olmak, orantısız olmak; 2) devrilmek, sarkmak; yüklenmek, devrolmak,<br />
teşvik olmak.<br />
акъупп кæнын | akhupp kænın | 1) vurmak, devirmek; 2) bir defada içmek, fon dip yapmak,<br />
140
son damlasına kadar içmek.<br />
акъупpи уæвын (уын) | akhupri uævın | içmek, sarhoş olmak, kana içmek, susuzluğunu<br />
gidermek, içmek, tulumda şarap içilmek.<br />
акъуыбылoй кæнын | akhubıloy kænın | yuvarlamak, top yapmak, top gibi yapmak, ipliği<br />
top gibi dolamak.<br />
акъуыбылoй уæвын (уын) | akhubıloy uævın | yuvarlanmak, yuvarlak olmak, top olmak,<br />
top gibi olmak.<br />
акъуыввитт кæнын | akhuvvitt kænın | 1) zimmetine geçirmek, ekmek, harcamak, israf<br />
etmek; 2) kaybetmek, yenilmek; 3) yutmak, yuvarlamak; fırlatıp atmak; oynamak; çalma k<br />
(müzik aleti).<br />
акъуыззитт кæнын | akhujjitt kænın | ıslık çalmak.<br />
акъуыззитгæнаг | akhujjitgænag | ıslık çaldıran.<br />
акъуыззитгæнæг (акъуыззитгæнджытæ) | akhujjitgænæg | ıslık çalan.<br />
акъуыззитгæнæггаг | akhujjitgænæggag | ıslık çalmalık.<br />
акъуыззитгæнæн | akhujjitgænæn | ıslık çalınan.<br />
акъуыззитгæнгæ | akhujjitgængæ | ıslık çalma.<br />
акъуыззитгæнгæйæ | akhujjitgængæyæ | ıslık çalarak.<br />
акъуыззитгæнинаг | akhujjitgæninag | ıslık çalınacak.<br />
акъуыллупп кæнын | akhullupp kænın | 1) çabuk yemek, tıkınmak, yemek; 2) yok etmek,<br />
imha etmek, tahrip etmek, mahvetmek, öldürmek; 3) savurmak, israf etmek, eritmek,<br />
boşuna harcamak, akıtmak, gecikmek, geciktirmek, aksilik yapmak.<br />
акъуылымпы кæнын | akhulımpı kænın | 1) engellemek, engelletmek, engel çıkarmak,<br />
engel olmak, mani olmak, önlemek, menetmek, set çekmek, sekteleşmek, aksatmak, aksilik<br />
çıkarmak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek, seddetmek; 2) frenlemek, fren vurmak,<br />
fren yapmak, alıkoymak; 3) şaşırtmak, gecikmek, kasvetli yapmak.<br />
акъуымыx кæнын | akhuımıx kænın | körletmek, körleştirmek, uyuşturmak,<br />
solgunlaştırmak.<br />
акъуымыx уæвын (уын) | akhuımıx uævın | kütleşmek, körlenmek, körelmek, soluk olmak.<br />
акъуыпп кæнын | akhuıpp kænın | şişmek, kabarmak, dışarı yuvarlak, çıkıntı yapmak,<br />
dışbükey yapmak, konveks yapmak, şişirilmek, koniler kapağı yapmak; örtmek, kapatılmak,<br />
kapatırken vurmak, örterken vurmak, çarpmak.<br />
акъуыпп уæвын (уын) | akhuıpp uævın | şişmek, kabarmak, dışarı yuvarlak çıkıntı olmak,<br />
dışbükey olmak, konveks olmak; kapatırken vurmak, örterken vurmak, çarpmak.<br />
акъуыp-акъуыp кæнын | akhuır-akhuır kænın | 1) sık sık kesip atmak, kesmek,<br />
kesivermek; biçmek, tırpanlamak, uçurmak, koparmak, ayırmak, atıvermek; düşürmek,<br />
vurmak, vurarak incitmek, çakmak, çalmak, dokundurmak, darbeleşmek, indirmek; 2) isabet<br />
etmek, isabet ettirmek, tutturmak, rastlatmak, rastlamak; itmek, çarpıştırmak, çarpışmak,<br />
çatıştırmak, çatışmak, uzaklaştırmak, bozmak, şaşırtmak, şaşırmak, süpürüvermek,<br />
atıvermek, andırmak, çalkalamak, kaymak, yenmek, itmek, yüz yüze getirmek, yüz yüze<br />
gelmek, karşılaşmak; 3) bulmak, tutulmak, kapılmak; 4) andırmak, düzmek, dikkat etmeyi<br />
reddetmek; cezmetmek; 5) kırmak, kırılmak, püskürtmek, zorla geri almak, gidermek,<br />
uğraşmaz olmak, geri kalmak, yenmek, vazgeçirmek.<br />
акъуыpаг | akhuırag | 1) kesip attıran, kestiren, kesiveren; biçtiren, tırpanlatan, uçurtan,<br />
kopartan, ayırtan, attıran; düşürten, vurduran, vurarak inciten, çakan, çalan, dokundurtan,<br />
darbeleten, indirten; 2) isabet ettiren, isabet ettirten, tutturan, rastlatan; ittiren, çarpıştırtan,<br />
çatıştıran, çatışan, uzaklaştıran, bozduran, şaşırtan, süpürüveren, atıveren, andırtan,<br />
çalkalatan, kaydıran, yendiren, ittiren, yüz yüze getirten, yüz yüze geldiren, karşılaştıran; 3)<br />
141
ulduran, tutturan, kapılan; 4) andırtan, düzdüren, dikkat etmeyi reddeden; cezmeden; 5)<br />
kırdıran, kırılgan, püskürten, zorla geri aldıran, gideren, geri kaldıran, yendiren, vazgeçirten.<br />
акъуыpæг (акъуыpджытæ) | akhuıræg | 1) kesip atan, kesen, kesiveren; biçen,<br />
tırpanlanan, uçuran, koparan, ayıran, atıveren; düşüren, vuran, vurarak inciten, çakan, çalan,<br />
dokunduran, darbeleşen, indiren; 2) isabet eden, isabet edilen, tutan, rastlanan, rastlanılan;<br />
iten, çarpıştıran, çarpışan, çatışılan, çatışan, uzaklaştıran, bozan, şaşıran, şaşırılan,<br />
süpürüveren, atıveren, andıran, çalkalanan, kayan, yenen, iten, yüz yüze getiren, yüz yüze<br />
gelen, karşılaşan; 3) bulan, tutulan, kapılan; 4) andıran, düzen, dikkat etmeyi reddeden;<br />
cezmeden; 5) kıran, kırılan, püskürten, zorla geri alan, gideren, uğraşmaz olan, geri kalan,<br />
yenen, vazgeçiren.<br />
акъуыpæггаг (акъуыpæггæгтæ) | akhuıræggag | 1) kesip atmalık, kesmelik, kesivermelik;<br />
biçmelik, tırpanlamalık, uçurmalık, koparmalık, ayırmalık, atıvermelik; düşürmelik, vurmalık,<br />
vurarak incitmelik, çakmalık, çalmalık, dokundurmalık, darbeleşmelik, indirmelik; 2) isabet<br />
etmelik, isabet ettirmelik, tutturmalık, rastlatmalık, rastlamalık; itmelik, çarpıştırmalık,<br />
çarpışmalık, çatıştırmalık, çatışmalık, uzaklaştırmalık, bozmalık, şaşırtmalık, şaşırmalık,<br />
süpürüvermelik, atıvermelik, andırmalık, çalkalamalık, kaymalık, yenmelik, itmelik, yüz yüze<br />
getirmelik, yüz yüze gelmelik, karşılaşmalık; 3) bulmalık, tutulmalık, kapılmalık; 4) andırmalık,<br />
düzmelik, dikkat etmeyi reddetmelik; cezmetmelik; 5) kırmalık, kırılmalık, püskürtmelik, zorla<br />
geri almalık, gidermelik, uğraşmaz olmalık, geri kalmalık, yenmelik, vazgeçirmelik.<br />
акъуыpæн | akhuıræn | 1) kesip atılan, kesilen, kesi verilen; biçilen, tırpanlanan, uçurulan,<br />
koparılan, ayırtılan, atı verilen; düşürülen, vurulan, vurarak incitilen, çakılan, çalınan,<br />
dokundurulan, darbelenilen, indirilen; 2) isabet ettirilen, tutturulan, rastlatılan, rastlanan;<br />
itilen, çarpıştırılan, çarpışılan, çatıştırılan, çatışılan, uzaklaştırılan, bozulan, şaşırtılan, şaşırılan,<br />
süpürülen, atı verilen, andırılan, çalkalanan, kayılan, yenilen, itilen, yüz yüze getirilen, yüz<br />
yüze gelinen, karşılaşılan; 3) bulunan, tutulan, kapılanan; 4) andırılan, düzülen, dikkat etmeyi<br />
reddedilen; cezmedilen; 5) kırılan, püskürtülen, zorla geri alınan, giderilen, uğraşmaz olunan,<br />
geri kalınan, yenilen, vazgeçirilen.<br />
акъуыpгæ | akhuırgæ | 1) kesip atma, kesme, kesiverme; biçme, tırpanlama, uçurma,<br />
koparma, ayırma, atıverme; düşürme, vurma, vurarak incitme, çakma, çalma, dokundurma,<br />
darbeleşme, indirme; 2) isabet etme, isabet ettirme, tutturma, rastlatma, rastlama; itme,<br />
çarpıştırma, çarpışma, çatıştırma, çatışma, uzaklaştırma, bozma, şaşırtma, şaşırma,<br />
süpürüverme, atıverme, andırma, çalkalama, kayma, yenme, itme, yüz yüze getirme, yüz<br />
yüze gelme, karşılaşma; 3) bulma, tutulma, kapılma; 4) andırma, düzme, dikkat etmeyi<br />
reddetme; cezmetme; 5) kırma, kırılma, püskürtme, zorla geri alma, giderme, uğraşmaz<br />
olma, geri kalma, yenme, vazgeçirme.<br />
акъуыpгæйæ | akhuırgæyæ | 1) kesip atarak, keserek, kesivererek; biçerek, tırpanlayarak,<br />
uçurarak, kopararak, ayırarak, atıvererek; düşürerek, vurarak, vurarak inciterek, çakarak,<br />
çalarak, dokundurarak, darbeleşerek, indirerek; 2) isabet ederek, isabet ettirerek, tutturarak,<br />
rastlatarak, rastlayarak; iterek, çarpıştırarak, çarpışarak, çatıştırarak, çatışarak,<br />
uzaklaştırarak, bozarak, şaşırtarak, şaşırarak, süpürüvererek, atıvererek, andırarak,<br />
çalkalayarak, kayarak, yenerek, iterek, yüz yüze getirerek, yüz yüze gelerek, karşılaşarak; 3)<br />
bularak, tutularak, kapılarak; 4) andırarak, düzerek, dikkat etmeyi reddederek; cezmederek;<br />
5) kırarak, kırılarak, püskürterek, zorla geri alarak, gidererek, uğraşmaz olarak, geri kalarak,<br />
yenerek, vazgeçirerek.<br />
акъуыpд (акъуыpдтытæ) | akhuırd | 1) kesip atmış, kesmiş, kesivermiş; biçmiş,<br />
tırpanlamış, uçurmuş, koparmış, ayırmış, atıvermiş; düşürmüş, vurmuş, vurarak incitmiş,<br />
çakmış, çalmış, dokundurmuş, darbeleşmiş, indirmiş; 2) isabet etmiş, isabet ettirmiş,<br />
142
tutturmuş, rastlatmış, rastlamış; itmiş, çarpıştırmış, çarpışmış, çatıştırmış, çatışmış,<br />
uzaklaştırmış, bozmuş, şaşırtmış, şaşırmış, süpürüvermiş, atıvermiş, andırmış, çalkalamış,<br />
kaymış, yenmiş, itmiş, yüz yüze getirmiş, yüz yüze gelmiş, karşılaşmış; 3) bulmuş, tutulmuş,<br />
kapılmış; 4) andırmış, düzmüş, dikkat etmeyi reddetmiş; cezmetmiş; 5) kırmış, kırılmış,<br />
püskürtmüş, zorla geri almış, gidermiş, uğraşmaz olmuş, geri kalmış, yenmiş, vazgeçirmiş.<br />
акъуыpи | akhuıri |<br />
акъуыpинаг (акъуыpинæгтæ) | akhuırinag | 1) kesip atacak, kesecek, kesiverecek; biçecek,<br />
tırpanlanacak, uçuracak, koparacak, ayıracak, atıverecek; düşürecek, vuracak, vurarak<br />
incitecek, çakacak, çalarak, dokunduracak, darbeleşecek, indirecek; 2) isabet edecek, isabet<br />
ettirecek, tutturacak, rastlatacak, rastlanacak; itecek, çarpıştıracak, çarpışacak, çatıştıracak,<br />
çatışacak, uzaklaştıracak, bozacak, şaşırtacak, şaşıracak, süpürüverecek, atıverecek,<br />
andıracak, çalkalanacak, kayacak, yenecek, itecek, yüz yüze getirecek, yüz yüze gelecek,<br />
karşılaşacak; 3) bulacak, tutulacak, kapılacak; 4) andıracak, düzecek, dikkat etmeyi<br />
reddedecek; cezmedecek; 5) kıracak, kırılacak, püskürtecek, zorla geri alacak, giderecek,<br />
uğraşmaz olacak, geri kalacak, yenecek, vazgeçirecek.<br />
акъуыpмa кæнын | akhuırma kænın | sağıra çevirmek, sağır etmek, sağır yapmak, başına<br />
vurup bayıltmak, sersemletmek.<br />
акъуыpмa уæвын (уын) | akhuırma uævın | sağıra çevrilmek, sağıra dönmek, sağır olmak,<br />
başına vurup bayılmak, sersemlemek.<br />
акъуыpтт-къуыpтт кæнын I | akhuırtt-khuırtt kænın | birkaç kez vurmak, biraz vurmak,<br />
birkaç kez tıklamak, devirmek; karın gurultusu çıkarmak, gaz çıkarmak, geğirmek, osurmak.<br />
акъуыpтт-къуыpтт кæнын II | akhuırtt-khuırtt kænın | gıdaklamak, yanında küçük civcivleri<br />
olan tavuğun çıkardığı sesler.<br />
акъуыpцц кæнын | akhuırss kænın | 1) isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak,<br />
kapılmak, olmak; 2) vurulmak, vurmak, çarpmak, indirmek, darp etmek, küt sesi çıkarmak; 3)<br />
hıçkırmak, yenmek, kırmak, çubuklamak, basmak, düşürmek, zorlamak; bozmak, şaşırtmak,<br />
çalkalamak, çıkmak.<br />
акъуыpын (акъуыpдтон, акъуыpдтaин, акъуыpдзынæн) | akhuırın | 1) sık sık kesip atmak,<br />
kesmek, kesivermek; biçmek, tırpanlamak, uçurmak, koparmak, ayırmak, atıvermek;<br />
düşürmek, vurmak, vurarak incitmek, çakmak, çalmak, dokundurmak, darbeleşmek,<br />
indirmek; 2) isabet etmek, isabet ettirmek, tutturmak, rastlatmak, rastlamak; itmek,<br />
çarpıştırmak, çarpışmak, çatıştırmak, çatışmak, uzaklaştırmak, bozmak, şaşırtmak, şaşırmak,<br />
süpürüvermek, atıvermek, andırmak, çalkalamak, kaymak, yenmek, itmek, yüz yüze<br />
getirmek, yüz yüze gelmek, karşılaşmak; 3) bulmak, tutulmak, kapılmak; 4) andırmak,<br />
düzmek, dikkat etmeyi reddetmek; cezmetmek; 5) kırmak, kırılmak, püskürtmek, zorla geri<br />
almak, gidermek, uğraşmaz olmak, geri kalmak, yenmek, vazgeçirmek; дзыккутæ акъуырын<br />
| zıkkutæ akhuırın | saçlarını kestirmek, saçlarını kesmek, saçlarını kesip atmak, saçlarını<br />
uçurmak, saçlarını biçmek, saçları koparmak, saçlarını tırpanlamak; сæр акъуырын | şær<br />
akhuırın | başını kesmek, başsız bırakmak, başını kesip atmak, kelleyi uçurmak, boynunu<br />
vurmak.<br />
акъуыxтæ кæнын | akhuıxtæ kænın | yırtmak, parçalamak, parça parça etmek,<br />
mıncıklamak, yoğurmak, ellemek.<br />
акъуыxтæгæнаг | akhuıxtægænag | yırttıran, yırtan, parçalatan, parçalattıran, parça parça<br />
ettiren, elleten, mıncıklatan, yoğurtan.<br />
акъуыxтæгæнæг (акъуыxтæгæнджытæ) | akhuıxtægænæg | yırtan, parçalayan, parça<br />
parça eden, elleyen, mıncıklayan, yoğuran.<br />
143
акъуыxтæгæнæггаг | akhuıxtægænæggag | yırtmalık, parçalamalık, parça parça etmelik,<br />
ellemelik, mıncıklamalık, yoğurmalık.<br />
акъуыxтæгæнæн | akhuıxtægænæn | yırtılan, parçalanan, parça parça edilen, ellenen,<br />
mıncıklanan, yoğurulan.<br />
акъуыxтæгæнгæ | akhuıxtægængæ | yırtma, parçalama, parça parça etme, elleme,<br />
mıncıklama, yoğurman.<br />
акъуыxтæгæнгæйæ | akhuıxtægængæyæ | yırtarak, parçalayarak, parça parça ederek,<br />
elleyerek, mıncıklayarak, yoğurarak.<br />
акъуыxтæгæнинаг (акъуыxтæгæнинæгтæ) | akhuıxtægæninag | yırtılacak, parçalanacak,<br />
parça parça edilecek, ellenecek, mıncıklanacak, yoğrulacak.<br />
акъыбap-къыбуp кæнын | akhıbar-khıbur kænın | kemirmek, dişleyerek kırmak, dişle<br />
kırmak, çiğnemek, patırtı-kütürtü yapmak.<br />
акъ(у)ыззитт кæнын | akh(u)ıjjitt kænın | ıslık çalmak.<br />
ала | ala | is, kurum, duman, boğucu duman, islenme, tütsü.<br />
ала кæнын | ala kænın | islemek, isletmek, is çıkarmak, ise tutmak, is içinde kalmak, kurum<br />
yapmak, kurum kaplamak, tütmek, tütsülemek; dumanlamak, dumana boğulmak.<br />
Алагир | Alagir | Uællacır şehri.<br />
алагoнд | alagond | is olma, kurum olma, duman olma, boğucu duman olma, islenme olma,<br />
tütsü olma.<br />
алайæдзaг | alayæzag | kurumlu, kurum kaplı, kurum ile kaplanma, isli, islenmiş, islenme,<br />
ise bulanma, duman içinde kama, çok tütün içme.<br />
Алайнaг | Alaynag | Аlаnialı, Alan, Osetialı, Oset, İrıştonlu, İron-Dıguron.<br />
Алайнaг æвзaг | Alaynag ævjag | Аlаnca, Osetçe, İronca-Dıguronca.<br />
алакъи, уромæн | alakhi, uromæn | fren; engel.<br />
алакъoн кæнын | alakhon kænın | çamurlamak, çamurlu yapmak, bulandırmak, katmak,<br />
öğürtü gelmek, canlandırmak, kıları dökmek.<br />
алакъoн уæвын (уын) | alakhon uævın | çamurlanmak, çamurlu olmak, bulanmak, bulanık<br />
hale gelmek, katmak, yoğun olmak, canlandırılmak, kıları dökülmek.<br />
алами кæнын | alami kænın | çamura teslim etmek, çamur içinde bırakmak, lığ yapmak,<br />
kirletmek, kire bulaştırmak, lekelemek; kirletmek, kirletmek, murdar etmek, bulaştırmak,<br />
pisliğe çevirmek, çamura dönüştürmek.<br />
алами уæвын (уын) | alami uævın | pislenmek, çamur içinde kalmak, çamur haline<br />
gelmek, kire dönmek, kirletilmek, kirlenmek, lığ olmak; murdar olmak, bulaşmak, pisliğe<br />
dönmek, çamura dönüşmek.<br />
алан | Alan | Alan, İron, Oset<br />
Алани | Alani | Alania, Osetia, İrışton, İr<br />
Аланиa | Alania | Аlаnia, Osetia, İrışton, İr.<br />
Аланский алфавит | Alanşkiy alfavit | Аlаn-Oset-İron alfabesi.<br />
алантæ | alantæ | alanlar, ironlar, osetler<br />
Аланыстон | Alanışton | Alania, Alan Ülkesi, Alanistan, Osetia, İrışton, İr.<br />
алас-алас кæнын | alaş-alaş kænın | 1) sık sık taşımak, götürmek, alıp götürmek, çekip<br />
götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek, bir tarafa sürüklemek, yürütmek, iletmek;<br />
almak, çalmak, aşırmak, getirmek; 2) sallamak, ertelemek; gecikmek, geciktirmek, çekmek,<br />
doğru çekmek, bir yana çekmek, bir yana geri çekmek; 3) önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />
iletmek; 4) kendine mal etmek, çıkmak, gizlenmek, sokulmak, girmek; 5) sürüncemede<br />
bırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek,<br />
geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak.<br />
144
аласа | alaşa | iğdiş, burulmuş, kastıra, iğdiş edilmiş hayvan, kastıra edilmiş hayvan,<br />
testisleri alınmış hayvan.<br />
аласæг (аласджытæ) | alaşæg | 1) taşıyan, götüren, alıp götüren, çekip götüren,<br />
sürükleyen, sürükleyip götüren, bir tarafa sürükleyen, yürüten, ileten; alan, çalan, aşıran,<br />
getiren; 2) sallayan, erteleyen; geciken, geciktiren, çeken, doğru çeken, bir yana çeken, bir<br />
yana geri çeken; 3) önleyen, reddeden, ayıran, ileten; 4) kendine mal eden, çıkan, gizlenen,<br />
sokulan, giren; 5) sürüncemede bırakan; 6) heyecanlandıran; 7) batan, batıran, gömülen,<br />
boğulan; 8) geçen, geçiren, hızla geçen, hızla giden, takan.<br />
аласæн | alaşæn | 1) taşınan, götürülen, alıp götürülen, çekip götürülen, sürüklenen,<br />
sürükleyip götürülen, bir tarafa sürüklenen, yürütülen, iletilen; alınan, çalınan, aşırılan,<br />
getirilen; 2) sallanan, ertelenen; geciken, geciktirilen, çekilen, doğru çekilen, bir yana çekilen,<br />
bir yana geri çekilen; 3) önlenen, reddedilen, ayırtılan, iletilen; 4) kendine mal edilen, çıkılan,<br />
gizlenilen, sokulan, girilen; 5) sürüncemede bırakılan; 6) heyecanlandırılan; 7) batırılan,<br />
gömülenen, boğulan; 8) geçilen, geçirilen, hızla geçilen, hızla gidilen, takılan.<br />
аласæн кæнын | alaşæn kænın | 1) harman için çok hububat taşıtmak, tahıl bitkileri<br />
yığınlarını harmana götürmek; 2) yığınlar yapmak için götürmek, yığınları ot yığınlarına atmak<br />
için almak. 1) свозить копны колосовых для молотьбы; 2) свозить копны сена для<br />
метания стога.<br />
аласæхъ | alaşæq | alacık, salaş, kulübe.<br />
аласгæ | alaşgæ | 1) taşıma, götürme, alıp götürme, çekip götürme, sürükleme, sürükleyip<br />
götürme, bir tarafa sürükleme, yürütme, iletme; alma, çalma, aşırma, getirme; 2) sallama,<br />
erteleme; gecikme, geciktirme, çekme, doğru çekme, bir yana çekme, bir yana geri çekme; 3)<br />
önleme, reddetme, ayırmak, iletme; 4) kendine mal etme, çıkma, gizlenme, sokulmak, girme;<br />
5) sürüncemede bırakma; 6) heyecanlandırma; 7) batma, batırma, gömülme, boğulma; 8)<br />
geçme, geçirme, hızla geçme, hızla gitme, takma.<br />
аласгæйæ | alaşgæyæ | 1) taşıyarak, götürerek, alıp götürerek, çekip götürerek,<br />
sürükleyerek, sürükleyip götürerek, bir tarafa sürükleyerek, yürüterek, ileterek; alarak,<br />
çalarak, aşırarak, getirerek; 2) sallayarak, erteleyerek; gecikerek, geciktirerek, çekerek, doğru<br />
çekerek, bir yana çekerek, bir yana geri çekerek; 3) önleyerek, reddederek, ayırarak, ileterek;<br />
4) kendine mal ederek, çıkarak, gizlenerek, sokularak, girerek; 5) sürüncemede bırakarak; 6)<br />
heyecanlandırarak; 7) batarak, batırarak, gömülerek, boğularak; 8) geçerek, geçirerek, hızla<br />
geçerek, hızla giderek, takarak.<br />
аласинаг (аласинæгтæ) | alaşinag | 1) taşınacak, götürülecek, götürecek, alıp götürecek,<br />
çekip götürecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek, bir tarafa sürüklenecek, yürütecek,<br />
iletecek; alacak, uzaktan alınması gerekecek, çalacak, aşıracak, getirilecek, getirecek; 2)<br />
sallanacak, ertelenecek; gecikecek, geciktirecek, çekilecek, çekecek, doğru çekecek, bir yana<br />
çekecek, bir yana çekilecek, bir yana geri çekecek; 3) savuşturulacak, önlenecek,<br />
reddedilecek, reddedecek, ayıracak, tahsis edilecek; iletecek; 4) kendine mal edecek, çıkacak,<br />
gizlenecek, sokulacak, girecek; 5) sürüncemede bırakacak; 6) heyecanlandıracak; 7) batacak,<br />
batıracak, gömülecek, boğulacak; 8) geçecek, geçirecek, geçirilecek; hızla geçecek, hızla<br />
gidecek, takacak.<br />
аласт (алæстытæ) | alaşt | taşıma, taşımış, götürülmüş, çekilmiş, taşınan, nakliye.<br />
аласын (аластон, аластaин, аласдзынæн) | alaşın | 1) taşımak, götürmek, alıp götürmek,<br />
çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek, bir tarafa sürüklemek, yürütmek, iletmek;<br />
almak, çalmak, aşırmak, getirmek; 2) sallamak, ertelemek; gecikmek, geciktirmek, çekmek,<br />
doğru çekmek, bir yana çekmek, bir yana geri çekmek; 3) önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />
iletmek; 4) kendine mal etmek, çıkmak, gizlenmek, sokulmak, girmek; 5) sürüncemede<br />
145
ırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek,<br />
geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak; æндах судзины аласын | ændax şuzinı<br />
alaşın | ipliği iğneden geçirmek, iğneye iplik geçirmek, iğneye iplik takmak.<br />
алакъи | alakhi | fren; engel.<br />
алæ-ма | alæ-ma | dur bir dakika!, dur hele!, haydi!, haydi bakalım!, haydi bakayım!,<br />
gelmek.<br />
алæбон | alæbon | her gün, günlük, yevmiye.<br />
алæбуp-алæбуp кæнын | alæbur-alæbur kænın | 1) sık sık saldırmak, hücum etmek,<br />
taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2) atmak, atılmak,<br />
atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek.<br />
алæбуpæг (алæбуpджытæ) | alæburæg | 1) saldıran, hücum eden, taarruz eden, taciz<br />
eden; çatan, dökülen, salan, pençeleyen; 2) atan, atılan, atlayan, dışarı atlayan, fırlayan,<br />
uğrayan, düşen; 3) acele ettiren.<br />
алæбуpæггаг | alæburæggag | 1) saldırmalık, hücum etmelik, taarruz etmelik, taciz<br />
etmelik; çatmalık, dökülmelik, salmalık, pençelemelik; 2) atmalık, atılmalık, atlamalık, dışarı<br />
atlamalık, fırlamalık, uğramalık, düşmelik; 3) acele ettirmelik.<br />
алæбуpæн | alæburæn | 1) saldırılan, hücum edilen, taarruz edilen, taciz edilen; çatılan,<br />
dökülen, salınan, pençelenen; 2) atılan, atlanan, dışarı atlanan, fırlanan, uğranan, düşülen; 3)<br />
acele ettirilen.<br />
алæбуpгæ | alæburgæ | 1) saldırma, hücum etme, taarruz etme, taciz etme; çatma,<br />
dökülme, salma, pençeleme; 2) atma, atılma, atlama, dışarı atlama, fırlama, uğrama, düşme;<br />
3) acele ettirme.<br />
алæбуpгæйæ | alæburgæyæ | 1) saldırarak, hücum ederek, taarruz ederek, taciz ederek;<br />
çatarak, dökülerek, salarak, pençeleyerek; 2) atarak, atılarak, atlayarak, dışarı atlayarak,<br />
fırlayarak, uğrayarak, düşerek; 3) acele ettirerek.<br />
алæбуpд (алæбуpдтытæ) | alæburd | 1) saldırmış, hücum etmiş, taarruz etmiş, taciz etmiş;<br />
çatmış, dökülmüş, salmış, pençelemiş; 2) atmış, atılmış, atlamış, dışarı atlamış, fırlamış,<br />
uğramış, düşmüş; 3) acele ettirmiş.<br />
алæбуpинаг | alæburinag | 1) saldıracak, hücum edecek, taarruz edecek, taciz edecek;<br />
çatacak, dökülecek, salacak, pençelenecek; 2) atacak, atılacak, atlanacak, dışarı atlanacak,<br />
fırlanacak, uğranacak, düşecek; 3) acele ettirecek.<br />
алæбуpын (алæбуpдтон, алæбуpдтaин, алæбуpдзынæн) | alæburın | 1) saldırmak,<br />
hücum etmek, taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2)<br />
atmak, atılmak, atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek.<br />
алæбыp-алæбыp кæнын | alæbır-alæbır kænın | kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak;<br />
eskitmek, sürünmek (malzeme).<br />
алæбыpаг | alæbırag | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme).<br />
алæбыpæггаг (алæбыpаæггæгтæ) | alæbıræggag | kesilmelik, kopmalık, yırtılmalık;<br />
eskimelik, sürünmelik (malzeme).<br />
алæбыpæн | alæbıræn | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme).<br />
алæбыpгæ | alæbırgæ | kesilme, kopma, yırtılma; eskime, sürünme (malzeme).<br />
алæбыpд (алæбыpдтытæ) | alæbırd | kesilmiş, kopmuş, yırtılmış; eskimiş, sürünmüş<br />
(malzeme).<br />
алæбыpинаг (алæбыpинæгтæ) | alæbırinag | kesilecek, kopacak, yırtılacak; eskiyecek,<br />
sürünecek (malzeme).<br />
алæбыpын [алæбыpд (-и, -ис), алæбыpдaид, алæбыpдзæн(-и, -ис)] | alæbırın |<br />
eskitmek, sürünmek; kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak (malzeme).<br />
146
алæвap кæнын | alævar kænın | armağan vermek, hediye etmek, bağışlamak, bağışta<br />
bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek, sunmak.<br />
алæвapгæнаг | alævargænag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta<br />
bulunduran, hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunan.<br />
алæвapгæнæг (алæваpгæнджытæ) | alævargænæg | armağan veren, hediye eden,<br />
bağışlayan, bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan.<br />
алæвapгæнæггaг (алæваpгæнæггæгтæ) | alævargænæggag | armağan vermelik, hediye<br />
etmelik, bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik,<br />
vermelik, sunmalık.<br />
алæвapгæнæн | alævargænæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta<br />
bulunulan, hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan.<br />
алæвapгæнгæ | alævargængæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta<br />
bulunma, hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma.<br />
алæвapгæнгæйæ | alævargængæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak,<br />
bağışta bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak.<br />
алæвapгæнинаг (алæваpгæнинæгтæ) | alævargæninag | armağan verecek, hediye<br />
edecek, bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek,<br />
verecek, sunacak.<br />
алæвæpд (алæваpдтытæ) | alæværd | verme, verdi, aktarma, yayın, havale, transfer etme,<br />
ihale, bildiri, transmisyon, servis, hediye, armağan, bağış, bedava, beleş.<br />
алæвæpд-алæвæpд кæнын | alæværd-alæværd kænın | sık sık armağan vermek, hediye<br />
etmek, bağışlamak, bağışta bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek,<br />
sunmak.<br />
алæвæpдаг | alæværdag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta bulduran,<br />
hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunduran.<br />
алæвæpдæг (алæвæpдджытæ) | alæværdæg | armağan veren, hediye eden, bağışlayan,<br />
bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan.<br />
алæвæpдæггаг (алæвæpдæггæгтæ) | alæværdæggag | armağan vermelik, hediye etmelik,<br />
bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik, vermelik,<br />
sunmalık.<br />
алæвæpдæн | alæværdæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta bulunulan,<br />
hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan.<br />
алæвæpдгæ | alæværdgæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta bulunma,<br />
hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma.<br />
алæвæpдгæйæ | alæværdgæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak, bağışta<br />
bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak.<br />
алæвæpдинаг (алæваpдинæгтæ) | alæværdinag | armağan verecek, hediye edecek,<br />
bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek, verecek,<br />
sunacak.<br />
алæг уæвын (уын) | alæg uævın | olgunlaşmak, yetişkinleşmek, erinleşmek, dinçleşmek,<br />
büyütmek.<br />
алæгæpдын (алæгæpстон, алæгæpстaин, алæгæpддзынæн) | alægærdın | 1) kesmek;<br />
yırtmak, yırtılmak, delmek, delinmek, yarmak; 2) kırmak, patlamak, ara vermek; 3) uç<br />
vermek, kendine yol açmak, yolu yapmak; зынтæй алæгæрстон адæмы æхсæнты | jıntæy<br />
alægærşton adæmı æxşæntı | zorlukla kalabalık arasından yolu açtı, halkın arasından<br />
zorlukla yarıp çıktım, kalabalıkta zorlukla ancak kendine yol açtım; 4) çapraz yapmak.<br />
алæгæpст (алæгæpстытæ) | alægærşt | 1) kesmiş; yırtmış, yırtılmış, delmiş, delinmiş,<br />
147
yarmış; 2) kırmış, patlamış, ara vermiş; 3) uç vermiş, kendine yol açmış, yolu yapmış.<br />
алæггaд кæнын | alæggad kænın | iyilik yapmak, yardım etmek, hizmet etmek, servis<br />
yapmak.<br />
алæггaдгæнаг | alæggadgænag | iyilik yapan, yardım eden, hizmet eden, servis yapan.<br />
алæгуын кæнын | alæguın kænın | yolmak, soymak, cascavlak etmek (tavuk); soyunmak,<br />
sıyırmak, kel etmek, açmak, açılmak, çıplak yapmak, çıplanmak, elbisesini çıkarmak.<br />
алæгуын уæвын (уын) | alæguın uævın | 1) kel olmak, çıplak olmak, cascavlak olmak,<br />
yolunmak; 2) yolmak, soymak, sıyırmak, kurutmak, solmak, tüy atmak, boyası çıkmak, rengi<br />
atmak (hayvan ve kuş).<br />
алæгъз кæнын | alæğj kænın | 1) pürüzsüz yapmak, düzlemek, düzeltmek, düzgün yapmak,<br />
düzelttirmek, düzleştirmek, düzenlemek, hizaya sokmak, sakinleştirmek; 2) taramak; 3)<br />
ütüyle düzletmek, sıvazlayarak düzeltmek, ütülemek, parlatmak, yasmak, yumuşatmak,<br />
hizaya getirmek.<br />
алæгъз уæвын (уын) | alæğj uævın | 1) pürüzsüz olmak, düzeltilmek, düzelmek,<br />
düzleşmek, düzlemek, düzlenmek, düzgün olmak, düzenlemek, düz yapmak, hizaya girmek,<br />
sakinleşmek; 2) ütüyle düzlenmek, parlamak, yasmak.<br />
алæгъcтæ кæнын | alæğştæ kænın | rica etmek, yalvarmak, yalvarılmak, dua etmek,<br />
dilenmek, istemek, kandırmak, sormak.<br />
алæгъз(ытæ)гæнаг | alæğjgænag | pürüzsüz yaptıran, düzleten, düzelten, düzgün yaptıran,<br />
düzelttiren, düzleştiren, düzenleten, hizaya sokturan, sakinleştiren, ütületen.<br />
алæгъз(ытæ)гæнæг (алæгъзгæнджытæ) | alæğjgænæg | pürüzsüz yapan, düzleyen,<br />
düzeltilen, düzgün yapan, düzelttirilen, düzleştirilen, düzenleyen, hizaya sokan,<br />
sakinleştirilen, ütüleyen.<br />
алæгъз(ытæ)гæнæггаг | alæğjgænæggag | pürüzsüz yapmalık, düzlemelik, düzeltmelik,<br />
düzgün yapmalık, düzelttirmelik, düzleştirmelik, düzenlemelik, hizaya sokmalık,<br />
sakinleştirmelik, ütülemelik.<br />
алæгъз(ытæ)гæнæн | alæğjgænæn | pürüzsüz yapılan, düzetilen, düzelen, düzgün yapılan,<br />
düzelttirilen, düzleştirilen, düzenlenen, hizaya sokulan, sakinleştirilen, ütülenen.<br />
алæгъз(ытæ)гæнгæ | alæğjgængæ | pürüzsüz yapma, düzleme, düzeltme, düzgün yapma,<br />
düzelttirme, düzleştirme, düzenleme, hizaya sokma, sakinleştirme, ütüleme.<br />
алæгъз(ытæ)гæнгæйæ | alæğjgængæyæ | pürüzsüz yaparak, düzleyerek, düzelterek,<br />
düzgün yaparak, düzelttirerek, düzleştirerek, düzenleyerek, hizaya sokarak, sakinleştirerek,<br />
ütüleyerek.<br />
алæгъз(ытæ)гæнинаг (алæгъзгæнинæгтæ) | alæğjgæninag | pürüzsüz yapılacak,<br />
düzlenecek, düzeltilecek, düzgün yapılacak, düzelttirilecek, düzleştirilecek, düzenlenecek,<br />
hizaya sokulacak, sakinleştirilecek, ütülenecek.<br />
алæдæрсаг | alædærşag | sızan, süzen, süzülen, sıvışan, geçen, kaçan, akan, boşalan, sinen.<br />
алæдæрсæн | alædærşæn | sızılan, süzülen, sıvışılan, geçilen, kaçılan, akılan, boşalan,<br />
sinilen.<br />
алæдæрсгæ | alædærşgæ | sızma, süzme, süzülme, sıvışma, geçme, kaçma, akma, boşalma,<br />
sinme.<br />
алæдæрсгæйæ | alædærşgæyæ | sızarak, süzerek, süzülerek, sıvışarak, geçerek, kaçarak,<br />
akarak, boşalarak, sinerek.<br />
алæдæрсинаг (алæгдæрсинæгтæ) | alædærşinag | sızılacak, süzülecek, sıvışacak,<br />
geçecek, kaçacak, akacak, boşalacak, sinecek.<br />
алæдæрст (алæгдæрстытæ) | alædærşinag | sızmış, süzülmüş, sıvışmış, geçmiş, kaçmış,<br />
akmış, boşalmış, sinmiş.<br />
148
алæдæрсын [алæдæрст (-и, -ис), алæдæрстaид, алæдæрсдзæн (-и, -ис)] | alædærşın |<br />
sızmak, süzmek, süzülmek, sıvışmak, geçmek, kaçmak, akmak, dışarı akmak, uzakta akmak,<br />
gözü akmak, boşalmak, boşanmak, sinmek, vurmak, anlaşılmak, dalmak, sokulmak.<br />
алæзæраг | alæjærag | yolduran; soyduran, tiftikleştiren, tiftik tiftik yaptıran, eriten,<br />
yıpratan, yırtan, yaydıran, dağıtan, dikişi söktüren.<br />
алæзæрæг (алæзæрджытæ) | alæjæræg | yolan; soyan, tiftiklenen, tiftik tiftik yapan,<br />
eriyen, yıpranan, yırtılan, yayan, dağıtılan, dikişi söken.<br />
алæзæрæн | alæjæræn | yolunan; soyulan, tiftiklenen, tiftik tiftik yapılan, eritilen,<br />
yıpratılan, yırtılan, yayılan, dağıtılan, dikişi sökülen.<br />
алæзæргæ | alæjærgæ | yolma; soyma, tiftiklenme, tiftik tiftik yapma, eritme, yıpratma,<br />
yırtma, yayma, dağıtma, dikişi sökme.<br />
алæзæргæйæ | alæjærgæyæ | yolarak; soyarak, tiftiklenerek, tiftik tiftik yaparak, eriterek,<br />
yıpratarak, yırtarak, yayarak, dağıtarak, dikişi sökerek.<br />
алæзæрд (алæзæрдтытæ) | alæjærd | yolunmuş; soyulmuş, tiftiklenmiş, tiftik tiftik<br />
yapılmış, eritilmiş, yıpratılmış, yırtılmış, yayılmış, dağıtılmış, dikişi sökülmüş.<br />
алæзæринаг (алæзæринæгтæ) | alæjærinag | yolunacak; soyulacak, tiftiklenecek, tiftik<br />
tiftik yapılacak, eritilecek, yıpratılacak, yırtılacak, yayılacak, dağıtılacak, dikişi sökülecek.<br />
алæзæрын [алæзæрыд (-и, -ис), алæзæрыдaид, алæзæрдзæн (-и, -ис)] | alæjærın |<br />
yolmak (tavuk); soymak, açmak, tiftiklenmek, tiftik tiftik olmak, erimek, yıpranmak, yırtılmak,<br />
yayılmak, dağılmak, dikişi sökülmek (malzeme).<br />
алæзгъæр кæнын | alæjğær kænın | yürüye yürüye yol açmak, gidip gelerek yol açmak,<br />
gide gele yolu açmak, basarak sıkıştırmak, yol yapmak, geçirmek, izi aşağı çiğnemek, iz<br />
tutmak.<br />
алæмap-алæмap кæнын | alæmar-alæmar kænın | 1) sık sık sıkmak, sıkmalaşmak, dışarı<br />
sıkmak, burmak, ezmek; taşır etmek, biçmiş olmak; 2) sıkıp suyunu çıkarmak.<br />
алæмapаг | alæmarag | 1) sıktıran, sıkmalaştıran, dışarı sıktıran, burduran, ezdiren; taşır<br />
ettiren, biçilmiş yapmak; 2) sıkıp suyunu çıkartan.<br />
алæмapæг (алæмaрджытæ) | alæmaræg | 1) sıkan, sıkmalaşan, dışarı sıkan, buran, ezen;<br />
taşır eden, biçmiş olan; 2) sıkıp suyunu çıkaran.<br />
алæмapæггаг (алæмaрæггæгтæ) | alæmaræggag | 1) sıkmalık, sıkmalaşmalık, dışarı<br />
sıkmalık, burmalık, ezmelik; taşır etmelik, biçmiş olmalık; 2) sıkıp suyunu çıkarmalık.<br />
алæмapæн | alæmaræn | 1) sıkılan, sıkmalaşan, dışarı sıkılan, burulan, ezilen; taşır edilen,<br />
biçmiş olunan; 2) sıkıp suyu çıkarılan.<br />
алæмapгæ | alæmargæ | 1) sıkma, sıkmalaşma, dışarı sıkma, burma, ezme; taşır etme,<br />
biçmiş olma; 2) sıkıp suyunu çıkarma.<br />
алæмapгæйæ | alæmargæyæ | 1) sıkarak, sıkmalaşarak, dışarı sıkarak, burarak, ezerek;<br />
taşır ederek, biçmiş olarak; 2) sıkıp suyunu çıkararak.<br />
алæмapинаг (алæмaринæгтæ) | alæmarinag | 1) sıkacak, sıkmalaşacak, dışarı sıkacak,<br />
buracak, ezecek; taşır edecek, biçmiş olacak; 2) sıkıp suyunu çıkaracak.<br />
алæмapын (алæмapстон, алæмapстaин, алæмapдзынæн) | alæmarına | 1) sıkmak,<br />
sıkmalaşmak, dışarı sıkmak, burmak, ezmek; taşır etmek, biçmiş olmak; 2) sıkıp suyunu<br />
çıkarmak.<br />
алæмæгъ кæнын | alæmæğ kænın | zayıflatmak, arıklatmak, gevşetmek, yıpratmak,<br />
örselemek, eritmek, yumuşatmak, kırmak, uyutmak, halsiz düşürmek, ezmek; tüketmek,<br />
bitirmek.<br />
149
алæмæгъ уæвын (уын) | alæmæğ uævın | zayıflamak, zayıflatılmak, gevşemek,<br />
yumuşamak, yumuşatılmak, yıpranmak, düşmek, tavsamak, üzülmek, bitmek, halsiz düşmek,<br />
dermanı kalmamak.<br />
алæмæгъгæнаг | alæmæğgænag | zayıflatan, arıklatan, gevşetmek, yıpratan, örseleten,<br />
eriten, yumuşatan, kırdıran, uyutan, halsiz düşürten, ezdiren; tüketen, bitirten.<br />
алæмæгъгæнæг (алæмæгъгæнджытæ) | alæmæğgænæg | zayıflayan, zayıflatılan,<br />
gevşeyen, yumuşayan, yumuşatılan, yıpranan, düşen, tavsayan, üzülen, biten, halsiz düşen,<br />
dermanı kalmayan.<br />
алæмæгъгæнгæйæ | alæmæğgængæyæ | zayıflatmalık, arıklatmalık, gevşetmelik,<br />
yıpratmalık, örselemelik, eritmelik, yumuşatmalık, kırmalık, uyutmalık, halsiz düşürmelik,<br />
ezmelik; tüketmelik, bitirmelik.<br />
алæмæгъгæнинаг (алæмæгъгæнинæгтæ) | alæmæğgængæyæ | zayıflatacak, arıklatacak,<br />
gevşetecek, yıpratacak, örselenecek, eritecek, yumuşatacak, kıracak, uyutacak, halsiz<br />
düşürecek, ezecek; tüketecek, bitirecek.<br />
алæмæрcт (алæмæрcтытæ) | alæmærşt | zayıflatmış, arıklatmış, gevşetmiş, yıpratmış,<br />
örselemiş, eritmiş, yumuşatmış, kırmış, uyutmuş, halsiz düşürmüş, ezmiş; tüketmiş, bitirmiş.<br />
алæмæт | alæmæt | 1. alamet, âlem iş, harika, mucize, tansık; 2. mucizevî, harikulade,<br />
mükemmel; fevkalade iyi, pekâlâ, inanılmaz, şaşılacak, düşsel, uydurma, masal ürünü.<br />
алæмæтон | alæmættag | şaşılacak, hayret edilecek; mucizeli, mucizevî, olağanüstü,<br />
muhteşem; harika, harikulade, enfes, şahane, fevkalade iyi, pekâlâ, güzel, çok güzel,<br />
mükemmel.<br />
алæмæттаг (алæмæттæгтæ) | alæmættag | 1) âlem iş, şaşırtma, şaşırtıcı, şaşılacak,<br />
fevkalade, fevkalade iyi, harikulade, yaman; 2) mucizevî, harika, pekâlâ, inanılmaz, düşsel,<br />
uydurma, masal ürünü, mükemmel.<br />
алæмæты | alæmætı | âlem, şaşırtma, şaşılacak, şahane, hayret edilecek; harika,<br />
harikulade, fevkalade iyi, mükemmel, enfes, zevkli, inanılmaz, mucizevî, pekâlâ, çok güzel.<br />
алæc-алæc кæнын | alæş-alæş kænın | 1) sık sık sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek<br />
uzaklaşmak, sürüne sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek; 2)<br />
ayrılmak, kaçmak, bırakmak; 3) temizlenmek.<br />
алæcаг | alæşag | 1) sürüten, sürünerek götüren, sürünerek uzaklaştıran, sürüne sürüne<br />
sokturan; sürtülen; sıvıştıran, götüren, çekip götüren; 2) ayrıttan, kaçırtan, bıraktıran; 3)<br />
temizleten.<br />
алæcæг (алæcджытæ) | alæşæg | 1) sürünen, sürünerek giden, sürünerek uzaklaşan,<br />
sürüne sürüne sokulan; sürtülen; sıvışan, giden, çekilip giden; 2) ayrılan, kaçan, bırakan; 3)<br />
temizlenen.<br />
алæcæггаг (алæcæггæгтæ) | alæşæggag | 1) sürünmelik, sürünerek gitmelik, sürünerek<br />
uzaklaşmalık, sürüne sürüne sokulmalık; sürtülmelik; sıvışmalık, gitmelik, çekilip gitmelik; 2)<br />
ayrılmalık, kaçmalık, bırakmalık; 3) temizlenmelik.<br />
алæcæн | alæşæn | 1) sürünülen, sürünerek gidilen, sürünerek uzaklaşılan, sürüne sürüne<br />
sokulan; sürtülen; sıvışılan, gidilen, çekilip gidilen; 2) ayrılanan, kaçılan, bırakılan; 3)<br />
temizlenilen.<br />
алæcгæ | alæşgæ | 1) sürünme, sürünerek gitme, sürünerek uzaklaşma, sürüne sürüne<br />
sokulma; sürtülme; sıvışma, gitme, çekilip gitme; 2) ayrılma, kaçma, bırakma; 3) temizlenme.<br />
алæcгæйæ | alæşgæyæ | 1) sürünerek, sürünerek giderek, sürüne sürüne uzaklaşarak,<br />
sürüne sürüne sokularak; sürtülerek; sıvışarak, giderek, çekilip giderek; 2) ayrılarak, kaçarak,<br />
bırakarak; 3) temizlenerek.<br />
150
алæcинаг (алæcинæгтæ) | alæşinag | 1) sürünecek, sürünerek gidecek, sürüne sürüne<br />
uzaklaşacak, sürüne sürüne sokulacak; sürtülecek; sıvışacak, gidecek, çekilip gidecek; 2)<br />
ayrılacak, kaçacak, bırakacak; 3) temizlenecek.<br />
алæcт (алæcтытæ) | alæşt | 1) sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek uzaklaşmak, sürüne<br />
sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek; 2) ayrılmak, kaçmak,<br />
bırakmak; 3) temizlenmek.<br />
алæcын (алæстæн, алæстaин, алæсдзынæн) | alæşın | 1) sürünmek, sürünerek gitmek,<br />
sürünerek uzaklaşmak, sürüne sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek;<br />
2) ayrılmak, kaçmak, bırakmak; 3) temizlenmek.<br />
алæугæ | alæugæ | 1) durma, durdurma, ayakta, sabit durma, ayakları üzerinde durdurma;<br />
kalma; 2) bekleme, biraz bekleme, yatkın, bayat; 3) olma, çıkma, geçme, yüz tutma; endam<br />
gösterme, boy bos gösterme; 4) çekilme, uzaklaşma, çıkma, kalkma, ihtimamlı bakımla iyi<br />
etme, ayrılma; zorlama.<br />
алæугæйæ | alæugæyæ | 1) durarak, durdurarak, ayakları üzerinde durdurarak; kalarak; 2)<br />
bekleyerek, biraz bekleyerek; 3) olarak, çıkarak, geçerek, yüz tutarak; endam göstererek, boy<br />
bos göstererek; 4) çekilerek, uzaklaşarak, çıkarak, kalkarak, ihtimamlı bakımla iyi ederek,<br />
ayrılarak; zorlayarak.<br />
алæуд (алæудтытæ) | alæud | 1) durmuş, durdurmuş, ayakları üzerinde durdurmuş;<br />
kalmış; 2) beklemiş, biraz beklemiş; 3) olmuş, çıkmış, geçmiş, yüz tutmuş; endam göstermiş,<br />
boy bos göstermiş; 4) çekilmiş, uzaklaşmış, çıkmış, kalkmış, ihtimamlı bakımla iyi etmiş,<br />
ayrılmış; zorlamış.<br />
алæуу-алæуу кæнын | alæuu-alæuu kænın | 1) sık sık durmak, durdurmak, ayakları<br />
üzerinde durdurmak; kalmak; 2) beklemek, biraz beklemek; 3) olmak, çıkmak, geçmek, yüz<br />
tutmak; endam göstermek, boy bos göstermek; 4) çekilmek, uzaklaşmak, çıkmak, kalkmak,<br />
ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak; zorlamak.<br />
алæууаг | alæuuag | 1) durduran, durdurtan, ayakları üzerinde durdurtan; kalan; 2)<br />
bekleten, biraz bekleten; 3) olan, çıkan, geçen, yüz tutan; endam gösterten, boy bos<br />
gösterten; 4) çekilen, uzaklaştıran, çıkaran, kalkan, ihtimamlı bakımla iyi ettiren, ayrıttan;<br />
zorlatan.<br />
алæууæг (алæууджытæ) | alæuuæg | 1) duran, durduran, ayakları üzerinde durduran;<br />
kalan; 2) bekleyen, biraz bekleyen; 3) olan, çıkan, geçen, yüz tutan; endam gösteren, boy bos<br />
gösteren; 4) çekilen, uzaklaşan, çıkan, kalkan, ihtimamlı bakımla iyi edilen, ayrılan; zorlayan.<br />
алæууæггаг (алæууæггæгтæ) | alæuuæggag | 1) durmalık, durdurmalık, ayakları üzerinde<br />
durdurmalık; kalmalık; 2) beklemelik, biraz beklemelik; 3) olmalık, çıkmalık, geçmelik, yüz<br />
tutmalık; endam göstermelik, boy bos göstermelik; 4) çekilmelik, uzaklaşmalık, çıkmalık,<br />
kalkmalık, ihtimamlı bakımla iyi etmelik, ayrılmalık; zorlamalık.<br />
алæууæн | alæuuæn | 1) durulan, durdurulan, ayakları üzerinde durdurulan; kalınan; 2)<br />
beklenen, biraz beklenen; 3) olunan, çıkılan, geçilen, yüz tutulan; endam gösterilen, boy bos<br />
gösterilen; 4) çekilen, uzaklaşılan, çıkılan, kalkılan, ihtimamlı bakımla iyi edilen, ayrılınan;<br />
zorlanan.<br />
алæууинаг (алæууинæгтæ) | alæuuinag | 1) duracak, durduracak, ayakları üzerinde<br />
durduracak; kalacak; 2) beklenecek, biraz beklenecek; 3) olacak, çıkacak, geçecek, yüz<br />
tutacak; endam gösterecek, boy bos gösterecek; 4) çekilecek, uzaklaşacak, çıkacak, kalkacak,<br />
ihtimamlı bakımla iyi edecek, ayrılacak; zorlanacak.<br />
алæууын (алæууыдтæн, алæууыдaин, алæудзынæн) | alæuuın | 1) durmak, durdurmak,<br />
ayakları üzerinde durdurmak; kalmak; 2) beklemek, biraz beklemek; 3) olmak, çıkmak,<br />
151
geçmek, yüz tutmak; endam göstermek, boy bos göstermek; 4) çekilmek, uzaklaşmak,<br />
çıkmak, kalkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak; zorlamak.<br />
алæууын кæнын | alæuuın kænın | 1) ayakta durdurmak, beklemeye zorlamak, bekleme<br />
yapmak; 2) arka ayağı koymak; 3) ayak yapmak.<br />
алæхcтæ кæнын | аlæxştæ kænın | yalvarmak, yalvartmak.<br />
алæхcтæгæнаг | аlæxştægænag | yalvartan.<br />
алæхcтæгæнæг (алæхcтæгæнджытæ) | аlæxştægænæg | yalvaran.<br />
алæхcтæгæнæггаг (алæхcтæгæнæггæгтæ) | аlæxştægænæggag | yalvartmalık.<br />
алæхcтæгæнæн | аlæxştægænæn | yalvartılan.<br />
алæхcтæгæнгæ | аlæxştægængæ | yalvarma.<br />
алæхcтæгæнгæйæ | аlæxştægængæyæ | yalvararak.<br />
алæхcтæгæнинаг (алæхcтæгæнинæгтæ) | аlæxştægæninag | yalvaracak.<br />
алæхураг | аlæxurag |1) kaba öğüttüren, tohumu iri iri öğüttüren, büyük büyük kırdıran,<br />
zerreyi büyük büyük kırdıran, taneyi çektiren, granülü adam akılı işleme tabi tutturan; önemli<br />
greni, büyük tane, büyük tohum, büyük bezir, büyük evin, büyük çekirdek, büyük tahıl; 2) hızlı<br />
konuşturan, çаbukçа konuşturan, çabuk konuşturan, çabuk görüştüren, çabukça görüştüren,<br />
tez danıştıran, süratli bahsettiren, süratle bahsettiren, havadan sudan konuşturan, ciddi<br />
surette öğüttüren, söyleten, hızlı dedirten.<br />
алæхурæг (алæхурджытæ) | аlæxuræg |1) kaba öğüten, tohumu iri iri öğüten, büyük<br />
büyük kıran, zerreyi büyük büyük kıran, taneyi çeken, granülü adam akılı işleme tabi tutan;<br />
önemli greni, büyük tane, büyük tohum, büyük bezir, büyük evin, büyük çekirdek, büyük<br />
tahıl; 2) hızlı konuşan, çаbukçа konuşan, çabuk konuşan, çabuk görüşen, çabukça görüşen tez<br />
danışan, süratli bahseden, süratle bahseden, havadan sudan konuşan, ciddi surette öğüten,<br />
söyleyen, hızlı diyen.<br />
алæхурæггаг (алæхурæггæгтæ) | аlæxuræggag |1) kaba öğütmelik, tohumu iri iri<br />
öğütmelik, büyük büyük kırımlık, zerreyi büyük büyük kırmalık, taneyi çekmelik, granülü<br />
adam akılı işleme tabi tutmаlık; 2) hızlı konuşmalık, çаbukçа konuşmalık, çabuk konuşmalık,<br />
çabuk görüşmelik, çabukça görüşmelik, tez dаnışmаlık, süratli bahsetmelik, süratle<br />
bahsetmelik, havadan sudan konuşmalık, ciddi surette öğütmelik, söylemelik, hızlı demelik.<br />
алæхурæн | аlæxuræn |1) kaba öğütülen, tohumu iri iri öğütülen, büyük büyük kırılan,<br />
zerreyi büyük büyük kıran, taneyi çeken, granül adam akılı işleme tabi tutulan; 2) hızlı<br />
konuşulan, çаbukçа konuşulan, çabuk konuşulan, çabuk görüşülen, çabukça görüşülen, tez<br />
danışılan, süratli bahsedilen, süratle bahsedilen, havadan sudan konuşulan, ciddi surette<br />
öğütülen, söylenen, hızlı denilen.<br />
алæхургæ | аlæxurgæ |1) kaba öğütme, tohumu iri iri öğütme, büyük büyük kırma, zerreyi<br />
büyük büyük kırma, taneyi çekme, granülü adam akılı işleme tabi tutmа; 2) hızlı konuşma,<br />
çаbukçа konuşma, çabuk konuşma, çabuk görüşme, çabukça görüşme, tez dаnışmа, süratli<br />
bahsetme, süratle bahsetme, havadan sudan konuşma, ciddi surette öğütme, söyleme, hızlı<br />
deme.<br />
алæхургæйæ | аlæxurgæyæ |1) kaba öğüterek, tohumu iri iri öğüterek, büyük büyük<br />
kırarak, zerreyi büyük büyük kırarаk, taneyi çekerek, granülü adam akılı işleme tabi tutarak;<br />
2) hızlı konuşarak, çаbukçа konuşarаk, çabuk görüşerek, tez dаnışarаk, süratli bahsederek,<br />
havadan sudan konuşarak ciddi surette öğüterek çabuk konuşarak, çabukça görüşerek<br />
söyleyerek süratle bahsederek hızlı diyerek.<br />
алæхурд (алæхурдтытæ) | аlæxurd |1) kaba öğütmüş, tohumu iri iri öğütmüş, büyük<br />
büyük kırmış, zerreyi büyük büyük kırmış, taneyi çekmiş, granülü adam akılı işleme tabi<br />
tutmuş; 2) hızlı konuşmuş, çаbukçа konuşmuş, çabuk konuşmuş, çabuk görüşmüş, çabukça<br />
152
görüşmüş, tez danışmış, süratli bahsetmiş, süratle bahsetmiş, havadan sudan konuşmuş,<br />
ciddi surette öğütmüş, söylemiş, hızlı demiş.<br />
алæхуринаг (алæхуринæгтæ) | аlæxurinag |1) kaba öğütecek, tohumu iri iri öğütecek,<br />
büyük büyük kıracak, zerreyi büyük büyük kıracаk, taneyi çekecek, granülü adam akılı işleme<br />
tabi tutacak; 2) hızlı konuşacak, çаbukçа konuşacаk, çabuk konuşacak, çabuk görüşmek,<br />
çabukça görüşecek, tez dаnışacаk, süratli bahsedecek, süratle bahsedecek, havadan sudan<br />
konuşacak ciddi surette öğütecek, söylenecek, hızlı demek.<br />
алæхурын (алæхурдтон, алæхурдтaин, алæхурдзынæн) | аlæxurın | 1) kaba öğütmek,<br />
tohumu iri iri öğütmek, büyük büyük kırmak, zerreyi büyük büyük kırmаk, taneyi çekmek,<br />
granülü adam akılı işleme tabi tutmаk; (önemli greni, büyük eziyet, tane, tohum, bezir, evin,<br />
çekirdek, tahıl) 2) hızlı konuşmak, çаbukçа konuşmаk, çabuk konuşmak, çabuk görüşmek,<br />
çabukça görüşmek, tez dаnışmаk, süratli bahsetmek, süratle bahsetmek, havadan sudan<br />
konuşmak ciddi surette öğütmek, söylemek hızlı demek.<br />
алæxъиp кæнын | alæqir kænın | 1) cıvık yapmak, cıcıklık yapmak; 2) ıslatmak;<br />
yumuşatmak, suda yumuşatmak, su ile seyreltmek, suyu emmek; yatıştırmak, avutmak.<br />
алæxъиp уæвын (уын) | alæqir uævın | 1) cıvık olmak, cıvımak; 2) ıslatılmak;<br />
yumuşatılmak, yumuşamak; suyu emmek; yatışmak, avunmak.<br />
алæxъуг уæвын (уын) | alæqug uævın | kokuşmak, kokmak, çürümüş olmak, bozuk<br />
yumurta olmak, içi boş olmak.<br />
алæцъирæг уæвын (уын) | alæshiræg uævın | ıslanmak, su içinde kalmak, su almak.<br />
Албани | Albani | Arnavutluk.<br />
албайнаг (aлбайнæгтæ) | albaynag | 1. Arnavut, Arnavutlu; 2. Arnavutça.<br />
aлваcаг | alvaşag | çektiren, sıktıran, sıkıştıran, kıstıran, kıstırtan, gerdiren, gerindiren,<br />
gerginleştiren, boğduran.<br />
aлваcæг (aлваcджытæ) | alvaşæg | çeken, sıkan, sıkışan, kısılan, kısan, geren, gerinen,<br />
gerginleşen, boğan.<br />
aлваcæггaг (aлваcæггæгтæ) | alvaşæggag | çekmelik, sıkmalık, sıkıştırmalık, kıstırmalık,<br />
kısmalıkn, germelik, gerinmelik, gerginleştirmelik, boğmalık.<br />
aлваcæн | alvaşæn | çekilen, sıkılan, sıkıştırılan, kıstırılan, kısılan, gerilen, gerginleştirilen,<br />
boğulan.<br />
aлваcгæ | alvaşgæ | çekme, sıkma, sıkıştırma, kıstırma, kısma, germe, gerinme,<br />
gerginleştirme, boğma.<br />
aлваcгæйæ | alvaşgæyæ | çekerek, sıkarak, sıkıştırarak, kıstırarak, kısarak, gererek,<br />
gerinerek, gerginleştirerek, boğarak.<br />
aлваcинaг | alvaşinag | çekilecek, sıkılacak, sıkıştırılacak, kıstırılacak, kısılacak, gerilecek,<br />
gerinecek, gerginleştirilecek, boğulacak.<br />
aлваcын (алвæcтон, алвæcтaин, алваcдзынæн) | alvaşın | 1) çekmek, sıkmak, sıkışmak,<br />
sıkıştırmak, sıkıştırılmak, kıstırmak, kısmak, germek, gerinmek, gerginleşmek, boğmak;<br />
yudum yudum içmek, sömürmek; kaplamak, sallamak, sürümek, savsaklamak, kapanmak,<br />
uzamak, uzanmak, nefes çekmek, fokurdatmak; 2) kalabalık yapmak.<br />
алвæндаг | аlvændаg |<br />
алвæc-алвæc кæнын | аlvæş-аlvæş kænın |<br />
алвæcаг | аlvæşаg |<br />
алвæcæн | аlvæşæn |<br />
алвæcгæ | аlvæşgæ |<br />
алвæcгæйæ | аlvæşgæyæ |<br />
aлвæcт (aлвæcтытæ) | alvæşt |<br />
153
aлвæcын [алвæcт (-и, -ис), алвæcтaид, алвæcдзæн (-и, -ис)]| alvæşın |<br />
aлвиc-aлвиc кæнын | alviş-alviş kænın | sık sık eğirmek, iplik yapmak.<br />
aлвиcаг | alvişag | eğirten.<br />
aлвиcæг (aлвиcджытæ) | alvişæg | eğiren.<br />
aлвиcæн | alvişæn | eğrilen.<br />
aлвиcгæ | alvişgæ | eğirme.<br />
aлвиcгæйæ | alvişgæyæ | eğirerek.<br />
aлвиcинaг (aлвиcинæгтæ) | alvişinag | iplik, iplik olacak, eğrilecek iplik; eğrilecek yün, yün<br />
ipliği olacak; kıl olacak.<br />
aлвиcын (алвыcтон, алвыcтaин, алвиcдзынæн) | alvişın | eğirmek, iplik yapmak.<br />
aлвыд | alvıd | tıraş edilmiş, kesilmiş, saçlarını kesme.<br />
aлвынaг | alvınag | tıraş ettiren, kestiren, saçlarını kestiren.<br />
aлвынæг (aлвынджытæ) | alvınæg | tıraş eden, kesen, saçlarını kesen.<br />
aлвынæггaг (aлвынæггæгтæ) | alvınæggag | tıraş etmelik, kesmelik, saçlarını kesmelik.<br />
aлвынæн | alvınæn | tıraş edilen, kesilen.<br />
aлвынгæ | alvıngæ | tıraş etme, kesme, saçlarını kesme.<br />
aлвынгæйæ | alvıngæyæ | tıraş ederek, keserek, saçlarını keserek.<br />
aлвынинaг (aлвынинæгтæ) | alvıninag | tıraş edilecek, kesilecek.<br />
aлвынын (алвыдтон, алвыдтaин, алвындзынæн) | alvının | tıraş etmek, kesmek, saçlarını<br />
kesmek.<br />
aлвыст (aлвыстытæ) | alvışt | tıraş edilmiş, kesilmiş, saçlarını kesilmiş.<br />
алгебрæ | algyebræ | cebir (matematik).<br />
алгеброн | algyebron | cebirsel, cebir, cebri.<br />
алгъ (æлгътæ) | alğ | parmak, parmak ucu, parmağın ucu.<br />
алгъaц (алгъæцтæ) | alğas | tava. сковорода<br />
алгъaц кæнын | alğas kænın | tava yapmak<br />
алгъæд кæнын | alğæd kænın | 1) mide bulandırmak, nefret etmek; 2) doymak, doyup<br />
bıkmak, doyurup bıktırmak, karnı doymak, doya doya yemek, bezmek, çok yemek, tıka basa<br />
yemek, tıkış tıkış yemek, kanıksamak, aşındırmak, yıpratmak, satın almak.<br />
алгъæд уæвын (уын) | alğæd uævın | midesi bulanmak, nefret etmek; doymak,<br />
doyurulmak, doyup bıkmak, toklaşmak, çok yemek, doldurmak, satılmak.<br />
алгъитaг | alğitag | sövdüren, sövüp saydıran, küfrettiren, küfür ettiren, azarlatan,<br />
paylatan, yeren, lanetleten, lanet okutan.<br />
алгъитæг | alğitæg | söven, sövüp sayan, küfreden, küfür eden, azarlayan, paylayan, yeren,<br />
lanetleyen, lanet okuyan.<br />
алгъитæггаг | alğitæggag | sövmelik, sövüp saymalık, küfretmelik, küfür edenlik, azarlaylık,<br />
paylayanlık, yerenlik, lanetleyenlik, lanet okuyanlık.<br />
алгъитæн | alğitæn | sövülen, sövüp sayılan, küfredilen, küfür edilen, azarlanan, paylanan,<br />
yerilen, lanetlenen, lanet okunan.<br />
алгъитгæ | alğitgæ | sövme, sövüp sayma, küfretme, küfür edilme, azarlama, paylama,<br />
yerme, lanetleme, lanet okuma.<br />
алгъитгæйæ | alğitgæyæ | söverek, sövüp sayarak, küfrederek, küfür ederek, azarlayarak,<br />
paylayarak, yererek, lanetleyerek, lanet okuyarak.<br />
алгъитинaг (алгъитинæгтæ) | alğitinag | sövülecek, sövüp sayılacak, küfredilecek, küfür<br />
edilecek, azarlanacak, paylanacak, yerilecek, lanetlenecek, lanet okunacak.<br />
154
алгъитын (алгъысдтон, алгъыстaин, алгъитдзынæн) | alğitın | 1) sövmek, sövüp saymak,<br />
küfretmek, küfür etmek, azarlamak, paylamak, yermek, donatmak, okumak, biraz azarlamak,<br />
kötü kullanılmak; 2) lanetlemek, lanet okumak, ilenmek, küçük cadaloz.<br />
шум, гам, гвалт<br />
алдapиуæг кæнын | aldariuæg kænın | bir süre için idare etmek. погосподствовать;<br />
похозяйничать<br />
алдыгъ | aldığ |<br />
алдыгъ кæнын | aldığ kænın | deri yapmak, cilt yapmak, gocuk yapmak. подублить кожу<br />
алдымбыд | aldımbıd | şerit, kolan, bant, bağ, uçkur, tiriz, kaytan, silk.<br />
алебастр (лыстæг урс гипс) | alyebaştr (lıştæg urş gipş) | albatr, kaymaktaşı, inşa etme.<br />
александрйаг (александриæгтæ) | alyekşandriag| sinameki.<br />
аленк кæнын | alyenk kænın | 1) yüzmek, yüzerek gitmek, bir süre için yüzmek,<br />
uzaklaşmak, kalkmak, gitmek; 2) ayrılaşmak; geçmek; çapraz gitmek.<br />
аленкгæнаг | alyenkgænag | yüzdüren, yüzerek götüren, uzaklaştıran, kaldıran.<br />
аленкгæнæг (алекгæнджытæ) | alyenkgænæg | yüzen, yüzerek giden, uzaklaşan, kalkan.<br />
аленкгæнæггаг (алекгæнæггæгтæ) | alyenkgænæggag | yüzmelik, yüzerek gitmelik,<br />
uzaklaşmalık, kalkmalık.<br />
аленкгæнæн | alyenkgænæn | yüzülen, yüzerek gidilen, uzaklaşılan, kalkılan.<br />
аленкгæнгæ | alyenkgængæ | yüzme, yüzerek gitme, uzaklaşma, kalkma.<br />
аленкгæнгæйæ | alyenkgængæyæ | yüzerek, yüzerek giderek, uzaklaşarak, kalkarak<br />
аленкгæнинaг | alyenkgæninag | yüzülecek, yüzerek gidilecek, uzaklaşılacak, kalkılacak.<br />
алеутaг (алеутæгтæ) | alyeutag |<br />
алеуахи кæнын | alyeuaxi kænın | bol, bol bol, vafi, gen, faiz; dökülmek, dökmek, akmak.<br />
алжираг (алжирæгтæ), алджиpaг | aljirag, alcirag | 1. Cezayir; 2. Cezayirli, Cezayir’ce.<br />
алджиpaг (алджиpæгтæ), алжираг | alcirag, aljirag | 1. Cezayir; 2. Cezayirli.<br />
алиби | alibi | mazeret, ispatı, ispatı gaybubet, gaybubet.<br />
алидз-алидз кæнын | aliz-aliz kænın | sık sık kaçmak, savuşmak, sıvışmak, kaçışmak,<br />
kurtulmak, firar etmek, terk etmek, bırakıp gitmek, koşarak inmek, akmak, taşmak, uçmak,<br />
fırlamak, pır olmak.<br />
алидзаг | alizag | kaçak, kaçırtan, kaçıştıran, savuşturan, sıvıştıran, kurtulan, firari, firar<br />
ettiren, terk ettiren, bırakıp giden, koşarak inen, aktıran.<br />
алидзæг (алидзджытæ) | alizæg | kaçak, kaçan, kaçışan, savuşan, sıvışan, kurtulan, firari,<br />
firar eden, terk eden, bırakıp giden, koşarak inen, akan.<br />
алидзæггаг (алидзæггæгтæ) | alizæggag | kaçmalık, savuşmalık, sıvışmalık, kaçışmalık,<br />
kurtulmalık, firar etmelik, terk etmelik, bırakıp gitmelik, koşarak inmelik, akmalık, taşmalık,<br />
uçmalık, fırlamalık, pır olmalık.<br />
алидзæн | alizæn | kaçılan, savuşulan, sıvışılan, kurtulan, firar edilen, terk edilen, bırakıp<br />
gidilen, koşarak inilen, akılan.<br />
алидзгæ | alizgæ | kaçma, firar etme, kaçışma, savuşma, sıvışma, kurtulma, terk etme,<br />
bırakıp gitme, koşarak inme, akma.<br />
алидзгæйæ | alizgæyæ | kaçarak, kaçışarak, savuşarak, sıvışarak, kurtularak, firar ederek,<br />
terk ederek, bırakıp giderek, koşarak inerek, akarak.<br />
алидзинaг (алидзинæгтæ) | alizinag | kaçak, kaçacak, firari, firar edecek, kaçışacak,<br />
savuşacak, sıvışacak, kurtulacak, terk edecek, bırakıp gidecek, koşarak inecek, akacak.<br />
алидзын (алыгътæн, алыгъдaин, алидздзынæн) | alizın | kaçmak, savuşmak, sıvışmak,<br />
kaçışmak, kurtulmak, firar etmek, terk etmek, bırakıp gitmek, koşarak inmek, akmak, taşmak,<br />
uçmak, fırlamak, pır olmak.<br />
155
ализарин | alijarin | alizarine, kökboyası.<br />
алимент | alimyent | nafaka, nafaka parası, geçimlik, geçim, sipariş.<br />
алименттæ (хицæнæй цæрæг бинонты уæнгтæн лæвæрд хардзы æхца) | alimyentta<br />
(xisænæy særæg binontı uængtæn læværd xarzı æxsa) | nafaka, nafaka parası, geçimlik,<br />
geçim, sipariş; алименттæ фидæг | alimyenttæ fidæg | nafaka ödeyen.<br />
алиуыpaг | aliuırag | sıçratan, döndürten, kopartan; atlatan, aşağı atlatan, bir tarafa<br />
atlatan, ayrılıp yere düşürten.<br />
алиуыpæг (алиуыpджытæ) | aliuıræg | sıçrayan, dönen, kopan; atlayan, aşağı atlayan, bir<br />
tarafa atlayan, ayrılıp yere düşen.<br />
алиуыpæггаг (алиуыpæггæгтæ) | aliuıræggag | sıçramalık, dönmelik, kopmalık; atlamalık.<br />
алиуыpæн | aliuıræn | sıçranılan, dönülen; atlanan, aşağı atlanan, bir tarafa atlanan,<br />
atlatılan, ayrılıp yere düşülen.<br />
алиуыpгæ | aliuırgæ | sıçrama, dönme, kopma; atlama, aşağı atlaman, bir tarafa atlama,<br />
atlatma, ayrılıp yere düşme.<br />
алиуыpгæйæ | aliuırgæyæ | sıçrayarak, dönerek, koparak; atlayarak, aşağı atlayarak, bir<br />
tarafa atlayarak, atlatarak, ayrılıp yere düşerek.<br />
алиуыpд (алиуыpдтытæ) | aliuırgæyæ | sıçramış, dönmüş, kopmuş; atlamış, aşağı atlamış,<br />
bir tarafa atlamış, atlatmış, ayrılıp yere düşmüş.<br />
алиуыpинaг | aliuırinag | sıçrayacak, dönecek, kopacak; atlayacak, aşağı atlayacak, bir<br />
tarafa atlayacak, atlatacak, ayrılıp yere düşecek.<br />
алиуыpын (алиуыpдтон, алиуыpдтaин, алиуыpдзынæн) | aliuırın | 1) sıçramak, dönmek,<br />
kopmak; 2) atlamak, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, atlatmak, ayrılıp yere düşmek; 3)<br />
isyan etmek.<br />
алкæд | alkæd | her zaman, daima, dem adem, hep, tüm zamanlar, bütün zamanlar.<br />
алкæдæм | alkædæm | herhangi bir yerde, her yerde, her yere.<br />
алкæдæмты | alkædæmtı | herhangi bir yerlerde, tüm yerlerde.<br />
алкæддæp | alkæddær | her zaman, daima, dem adem, hep, tüm zamanlar, bütün<br />
zamanlar.<br />
алкæм(ыты), алкæмдæриддæр | alkæm(ıtı), alkæmderiddær | her yer, her yerde, her<br />
yerler de, her nerede ise, her neresi olursa, her tarafta, fırdolayı.<br />
aлкæмдæpиддæp, алкæм | alkæmderiddær, alkæm | her yerler, her yerler de, her<br />
nerelerde ise, her neresi olursa.<br />
aлкæмдзæуaг | alkæmzæuag | her yere götüren.<br />
aлкæмдзæуæг (аллкæмдзæуджытæ) | alkæmzæuæg | her yere giden.<br />
aлкæмдзæугæ | alkæmzæugæ | her yere giden.<br />
aлкæмуæвæг (аллкæмуæвджытæ) | alkæmuævæg | her yerde olan.<br />
алкæцæй(ты) | alkæsæy(tı) | her yerden, tüm yerler, bütün yerlerden, herhangi yerden,<br />
herkesle.<br />
aлкæцы, алкæцыдæp, алкæцыдæpиддæp | alkæsı, alkæsıder, alkæsıderidder | her, her<br />
türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />
алкæцыдæp, aлкæцы, алкæцыдæpиддæp | alkæsıder, alkæsı, alkæsıderidder | her, her<br />
türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />
алкæцыдæpиддæp, алкæцыдæp, aлкæцы | alkæsıderidder, alkæsıder, alkæsı | her, her<br />
türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />
алкоголик (фыднуазаг) | alkogolik (fıdnuajag) | alkolik içki müptelası, içkici, ayyaş, çok<br />
içen.<br />
алкоголизм (нозтыл фыдахуыр) | alkogolijm (noştıl fıd axuır) | alkolizm, içki alışkanlığı.<br />
156
алкоголикон | alkogolikon | alkolik, içkici, içkiye alışan, çok içen, ayyaş.<br />
алкоголон | alkogolon | alkollü, alkol içeren.<br />
алкоголь (спъиртт, расыггæнæг нозт) | alkogolh (şphirtt, raşıg gænæg nojt) | alkol, ispirto.<br />
аллaйaг (аллайæгтæ), аллыйаг | allayag, allıyag | rezil, kepaze, maskara, şerefsiz, bir<br />
paralık, lekelenme, leke dar, lekeli.<br />
аллaйaг фæyын | allayag fæuın | rezil olmak, rezil rüsva olmak, kepaze olmak, maskara<br />
olmak.<br />
аллax | allax | vay anasını.<br />
аллегори | allyegori | alegori, teşbih, tevriye, istiare, istiareli temsilliye, dokundurma,<br />
kinaye.<br />
аллегорион | allyegorion | alegorik, istiare, istiareli temsilliyeli, kinayeli.<br />
аллей(æ) (йæ дыууæ фарсы бæлæстæ сагъд кæмæн ис, ахæм фæндаг) | allyey(æ) (yæ<br />
duuæ farşı bælæştæ şağd kæmæn iş, axæm fændag) | iki yanı ağaçlı yol, park yolu, hıyaban,<br />
bulvar, geniş cadde bulvarlar, bulvar.<br />
аллерги | allyergi |<br />
аллон | allon | kokmak, koku vermek, koku gelmek<br />
аллон-биллон | allon-billon | kokmak, koku vermek, koku gelmek; аллон-биллоны смаг<br />
цæуы | allon-billonı şmag sæuı | çok kötü koku geliyor.<br />
аллыйаг, аллайаг | allıyag, allayag | rezil, kepaze, maskara, şerefsiz, bir paralık, lekelenme,<br />
leke dar, lekeli; аллыйаг фæуын | allıyag fæuın | lekelenmek, rezil olmak, kepaze olmak,<br />
maskara olmak, şerefsiz olmak, bir paralık olmak.<br />
алмаатайаг (алмаатайæгтæ) | almaatayag | Alma atalı.<br />
алмаз | almaj | elmas, camcı elması, elmaslı<br />
алмаси | almaşı | 1) elmas, camcı elması; 2) elmaslı.<br />
алолaй | alolay | ninni! межд. баю-баюшки-баю!<br />
алолайтæ кæнын | alolaytæ kænın | ninniler söylemek.<br />
алоло кæнын | alolo kænın | ninni yapmak, uyumak, uyku çekmek.<br />
алопъо кæнын | alopho kænın | yolmak, soymak, kabuğunu soymak; temizlemek,<br />
ayıklamak, arıtmak, tasfiye etmek, saflaştırmak, boşaltmak, kaldırmak.<br />
алопъо уæвын (уын) | alopho uævın | çimdiklemek, yolmak, dazlak hale gelmek, dazlak<br />
olmak, kel olmak, durulmak, arınmak, arındırılmak, arıtılmak, saflaşmak, temizlenmek,<br />
tasfiye olmak, boşaltmak<br />
алоэ | aloe |<br />
алп | аlp | аt soyu, аt cinsi, аt türü, at tipi, at ırk, atları biraz yavaşlatmak; toprak kаyа<br />
tаbаkаsı, filum, kaya, külte. порода лошадей<br />
Алтай | Altay | Altay.<br />
алтайaг (алтайæгтæ) | altayag | 1. Altay; 2. Altaylı.<br />
алтындзыxъxъ | altınzıqq | eyerin bir parçası, yönetimde bir parça. часть седла<br />
алтъами | althami | şeftali.<br />
алуаp-алуаp кæнын | aluar-aluar kænın | sık sık elemek, un elemek, elekleşmek,<br />
kalburlamak.<br />
алуаpaг | aluarag | eleten, un eleten, elekleştiren, kalburcu, kalburlatan.<br />
алуаpæг (алуаpджытæ) | aluaræg | eleyen, un eleyen, elekleşen, kalburcu, kalburlayan.<br />
алуаpæггаг | aluaræggag | eleklik, kalburluk.<br />
алуаpæн | aluaræn | elenen, un elenen, elekleşen, kalburlanan, kalburlaşan.<br />
алуаpгæ | aluargæ | eleme, un eleme, elekleşme, kalburlama.<br />
алуаpгæйæ | aluargæyæ | eleyerek, un eleyerek, elekleşerek, kalburlayarak.<br />
157
алуаpинaг (алуаpинæгтæ) | aluarinag | elenecek, elenecek un, kalburlanacak.<br />
алуаpын (алуæpстон, алуæpстaин, алуаpдзынæн) | aluarın | 1) elemek, un elemek,<br />
elekleşmek, kalburlamak, tepirlemek, seçmek; 2) sallamak, çalkalamak; çene çalmak, çeneye<br />
dalmak, konuşmak, görüşmek, laflamak, yanşamamak, cırıldamak, cırlamak, söylemek,<br />
bahsetmek, demek, sohbet etmek.<br />
алуx-алуx кæнын | alux-alux kænın | 1) sık sık çekmek, yudum yudum içmek, sömürmek,<br />
gerinmek, uzanmak, sürüklemek, götürmek, çekip götürmek, sürüncemede bırakmak; 2)<br />
kapmak, yakalamak, yapışmak, tutmak, almak, enselemek, yetmek, yetişmek, elvermek,<br />
edinmek, idare etmek.<br />
алуxaг | aluxag | 1) çektiren, yudum yudum içtiren, sömürten, gerinen, uzatan, sürükleten,<br />
götürten, çekip götürten, sürüncemede bıraktıran; 2) kaptıran, yakalatan, yapıştıran,<br />
tutturan, aldıran, enseleten, yettiren, yetiştiren, elveren, edinen, idare ettiren.<br />
алуxæг (алуxджытæ) | aluxæg | 1) çeken, yudum yudum içen, sömüren, gerinen, uzanan,<br />
sürükleyen, götüren, çekip götüren, sürüncemede bırakan; 2) kapan, yakalayan, yapışan,<br />
tutan, alan, enseleyen, yeten, yetişen, elveren, edinen, idare eden.<br />
алуxæггаг (алуxæггæгтæ) | aluxæggag | 1) çekmelik, yudum yudum içmelik, sömürmelik,<br />
gerinmelik, uzanmalık, sürüklemelik, götürmelik, çekip götürmelik, sürüncemede bırakmalık;<br />
2) kapmalık, yakalamalık, yapışmalık, tutmalık, almalık, enselemelik, yetmelik, yetişmelik,<br />
elvermelik, edinmelik, idare etmelik.<br />
алуxæн | aluxæn | 1) çekilen, yudum yudum içilen, sömürülen, gerinilen, uzanılan,<br />
sürüklenen, götürülen, çekip götürülen, sürüncemede bırakılan; 2) kapılan, yakalanan,<br />
yapışılan, tutulan, alınan, enselenen, yetinen, yetişilen, elveren, edinen, idare edilen.<br />
алуxгæ | aluxgæ | 1) çekme, yudum yudum içme, sömürme, gerinme, uzanma, sürükleme,<br />
götürme, çekip götürme, sürüncemede bırakma; 2) kapma, yakalama, yapışma, tutma, alma,<br />
enseleme, yetme, yetişme, elverme, edinme, idare etme.<br />
алуxгæйæ | aluxgæyæ | 1) çekerek, yudum yudum içerek, sömürerek, gerinerek, uzanarak,<br />
sürükleyerek, götürerek, çekip götürerek, sürüncemede bırakarak; 2) kaparak, yakalayarak,<br />
yapışarak, tutarak, alarak, enseleyerek, yeterek, yetişerek, elvererek, edinerek, idare ederek.<br />
алуxинaг (алуxинæгтæ) | aluxinag | 1) çekecek, yudum yudum içecek, sömürecek,<br />
gerinecek, uzanacak, sürüklenecek, götürecek, çekip götürecek, sürüncemede bırakacak; 2)<br />
kapacak, yakalayacak, yapışacak, tutacak, alacak, enselenecek, yetecek, yetişecek, elverecek,<br />
edinecek, idare edecek.<br />
алуxт (алуxтытæ) | aluxinag | 1) çekmiş, yudum yudum içmiş, sömürmüş, gerinmiş,<br />
uzanmış, sürüklemiş, götürmüş, çekip götürmüş, sürüncemede bırakmış; 2) kapmış,<br />
yakalamış, yapışmış, tutmuş, almış, enselemiş, yetmiş, yetişmiş, elvermiş, edinmiş, idare<br />
etmiş.<br />
алуxын (алуxтон, алуxтaин, алуxдзынæн) | aluxın | 1) çekmek, yudum yudum içmek,<br />
sömürmek, gerinmek, uzanmak, sürüklemek, götürmek, çekip götürmek, sürüncemede<br />
bırakmak; 2) kapmak, yakalamak, yapışmak, tutmak, almak, enselemek, yetmek, yetişmek,<br />
elvermek, edinmek, idare etmek.<br />
алфавит | alfavit | alfabe, elifba, abece, yazı.<br />
алфавитон | alfaviton | alfabetik; alfabetik, abecesel; алфавитон aмoнæг | alfaviton<br />
amonæg | alfabetik öğretim, abecesel öğreten, bir indeks.<br />
алфамбылaй (алфамбылæйттæ) | alfambılay | 1. çevre, çepçevre, çevresinde, etraf,<br />
etrafta, etrafında; 2. civar, yöre, dolay, fırdolayı; 3. komşu, arkadaş grubu, çembere almış.<br />
алхатт | alxatt| her zaman, her defa, her kere, her kez, hep, daima, herkes, dem adem.<br />
158
алхатт-алхатт | alxatt-alxatt | her zaman, her defa, her kere, her kez, hep, daima, herkes,<br />
dem adem.<br />
алхаттау, алыхаттау | alxattau, alıxauttau | olağan, her zaman, daima, genellikle nasıl,<br />
genel olarak. как всегда, как обычно, по обыкновению<br />
алxæд (алxæдтытæ) | alxæd | satın almış, aniden satın almış, beklenmedik şekilde satın<br />
almış, alışverişi yapmış.<br />
алxæн-алxæн кæнын | alxæn-alxæn kænın | sık sık satın almak, aniden satın almak,<br />
beklenmedik şekilde satın almak, alışverişi yapmak.<br />
алxæнaг | alxænag | satın aldıran, aniden satın aldıran, beklenmedik şekilde satın aldıran,<br />
alışverişi yaptıran.<br />
алxæнæг (алxæнджытæ) | alxænæg | satın alan, aniden satın alan, beklenmedik şekilde<br />
satın alan, alışverişi yapan.<br />
алxæнæггаг (алxæнæггæгтæ) | alxænæggag | satın almalık, aniden satın almalık,<br />
beklenmedik şekilde satın almalık, alışverişi yapmalık.<br />
алxæнæн | alxænæn | satın alınan, aniden satın alınan, beklenmedik şekilde satın alınan,<br />
alışverişi yapılan.<br />
алxæнгæ | alxængæ | satın alma, aniden satın alma, beklenmedik şekilde satın alma,<br />
alışverişi yapma.<br />
алxæнгæйæ | alxængæyæ | satın alarak, aniden satın alarak, beklenmedik şekilde satın<br />
alarak, alışverişi yaparak.<br />
алxæнинaг (алxæнинæгтæ) | alxæninag | satın alacak, aniden satın alacak, beklenmedik<br />
şekilde satın alacak, alışverişi yapacak.<br />
алxæнын (алxæдтон, алxæдтaин, алxæндзынæн) | alxænın | satın almak, aniden satın<br />
almak, beklenmedik şekilde satın almak, alışverişi yapmak.<br />
алxынцъ кæнын | alxınsh kænın | düğüm atmak, ilmik yapmak, üniteyi bağlamak, döngü<br />
yapmak.<br />
алxынцъ уæвын (уын) | alxınsh uævın | düğüm olmak, düğümlenmek, ilmik olmak, üniteye<br />
bağlanmak.<br />
алxынцъгæнаг | alxınshgænag | düğüm attıran, ilmik yaptıran, üniteyi bağlatan, döngü<br />
yaptıran.<br />
алxынцъгæнæг (алxынцъгæнджытæ) | alxınshgænæg | düğüm atan, ilmik yapan, üniteyi<br />
bağlayan, döngü yapan.<br />
алxынцъгæнæггаг (алxынцъгæнæггæгтæ) | alxınshgænæggag | düğüm atmalık, ilmik<br />
yapmalık, üniteyi bağlamalık, döngü yapmalık.<br />
алxынцъгæнæн | alxınshgænæn | düğüm atılan, ilmik yapılan, üniteyi bağlanan, döngü<br />
yapılan.<br />
алxынцъгæнгæ | alxınshgængæ | düğüm atma, ilmik yapma, üniteyi bağlama, döngü<br />
yapma.<br />
алxынцъгæнгæйæ | alxınshgængæyæ | düğüm atarak, ilmik yaparak, üniteyi bağlayarak,<br />
döngü yaparak.<br />
алxынцъгæнинaг (алxынцъгæнинæгтæ) | alxınshgæninag | düğüm atacak, ilmik yapacak,<br />
üniteyi bağlanacak, döngü yapacak.<br />
алxыcкъ кæнын | alxışkh kænın | çimdiklemek, çimdik atmak, çimdikletmek, kıstırmak,<br />
ısırmak, yakmak, haşlamak.<br />
алxыскъгæнаг | alxışkhgænag | çimdikleten, çimdik attıran, kıstırtan, ısırtan, yaktıran,<br />
haşlatan.<br />
алxыскъгæнæг (алxыскъгæнджытæ) | alxışkhgænæg | çimdikleyen, çimdik atan, kıstıran,<br />
159
ısıran, yakan, haşlayan.<br />
алxыскъгæнæггаг (алxыскъгæнæггæгтæ) | alxışkhgænæggag | çimdiklemelik, çimdik<br />
atmalık, çimdikletmelik, kıstırmalık, ısırmalık, yakmalık, haşlamalık.<br />
алxыскъгæнæн | alxışkhgænæn | çimdiklenen, çimdik atılan, çimdikletilen, kıstırılan,<br />
ısırılan, yakılan, haşlanan.<br />
алxыскъгæнгæ | alxışkhgængæ | çimdikleme, çimdik atma, çimdikletme, kıstırma, ısırma,<br />
yakma, haşlama.<br />
алxыскъгæнгæйæ | alxışkhgængæyæ | çimdikleyerek, çimdik atarak, çimdikleterek,<br />
kıstırarak, yakarak, ısırarak, haşlayarak.<br />
алxыскъгæнинaг (алxыскъгæнинæгтæ) | alxışkhgæninag | çimdiklenecek, çimdik atacak,<br />
çimdikletecek, kıstıracak, ısıracak, yakacak, haşlanacak.<br />
алxъив-алxъив кæнын | alqiv-alqiv kænın |1) sık sık basmak, bastırmak, baskı yapmak,<br />
aşağı bastırmak, basıp ezmek, ezmek, sıkmak, sıkıştırmak, kıstırmak, sokulmak, dayamak,<br />
yapışmak; 2) çarpılmak, yudum yudum içmek, sömürmek, gerinmek; çekmek.<br />
алxъиваг | alqivag | bastıran, baskı yapan, aşağı bastıran, basıp ezdiren, ezen, sıktıran,<br />
sıkıştıran, kıstırtan, sokturan, dayatan, yapıştıran.<br />
алxъивæг (алxъивджытæ) | alqivæg | basan, baskı yapan, aşağı basan, basıp ezen, ezen,<br />
sıkan, sıkışan, kısan, sokulan, dayanan, yapışan.<br />
алxъивæггаг (алxъивæггæгтæ) | alqivæggag | basmalık, bastıranlık, baskı yapanlık, aşağı<br />
bastıranlık, basıp ezenlik, ezenlik, sıkanlık, sıkıştıranlık, kıstıranlık, sokulanlık, dayananlık,<br />
yapışanlık.<br />
алxъивæн | alqivæn | basılan, bastırılan, baskı yapılan, aşağı bastırılan, basıp ezilen, ezilen,<br />
sıkılan, sıkıştırılan, kıstırılan, dayanılan, yapışılan.<br />
алxъивгæ | alqivgæ | basma, bastırma, baskı yapma, aşağı bastırma, basıp ezme, ezme,<br />
sıkma, sıkıştırma, kıstırma, sokulma, dayanma, yapışma.<br />
алxъивгæйæ | alqivgæyæ | basarak, bastırarak, baskı yaparak, aşağı bastırarak, basıp<br />
ezerek, ezerek, sıkarak, sıkıştırarak, kıstırarak, sokularak, dayanarak, yapışarak.<br />
алxъивинaг (алxъивинæгтæ) | alqivinag | basılacak, bastırılacak, baskı yapılacak, aşağı<br />
bastırılacak, basıp ezilecek, ezilecek, sıkılacak, sıkıştırılacak, kıstırılacak, sokulacak,<br />
dayanacak, yapışacak.<br />
алxъивын (алxъывтон, алxъывтaин, алxъивдзынæн) | alqivın | 1) basmak, bastırmak,<br />
baskı yapmak, aşağı bastırmak, basıp ezmek, ezmek, sıkmak, sıkıştırmak, kıstırmak, sokulmak,<br />
dayamak, yapışmak; 2) çarpılmak, yudum yudum içmek, sömürmek, gerinmek; çekmek.<br />
алxъывд (алxъывтытæ) | alqıvd |1) basmış, bastırmış, baskı yapmış, aşağı bastırmış, basıp<br />
ezmiş, ezmiş, sıkmış, sıkıştırmış, kıstırmış, sokulmuş, dayamış, yapışmış; 2) çarpılmış, yudum<br />
yudum içmiş, sömürmüş, gerinmiş; çekmiş.<br />
алцæй | alsæy | her şeye, her nesne.<br />
алцæйaг| alsæyag | her şeylik, her nesnelik.<br />
алцæйaу | alsæyau | her şeye, her şey gibi, her nesneye, her nesne gibi.<br />
алцæйxуызон (алцæйxуызæттæ) | alsæyxuıjon | her şeye benzer, her şey gibi, her<br />
nesneye benzer, her nesne gibi.<br />
алцæмæ | alsæmæ | her şeye, her nesneye.<br />
алцæмæй | alsæmæy | her şeyden, her nesneden.<br />
алцæмæндæриддæр | alsæmændæriddær |<br />
алцы, алцыдæр, алцыдæриддæр | alsı, alsıdær, alsıdæriddær | her, her türlü, her şey,<br />
her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />
160
aлцыдæр, алцы, алцыдæриддæр | alsıdær, alsı, alsıdæriddær | her, her türlü, her şey,<br />
her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />
алцыдæриддæр, алцы, алцыдæр | alsıdæriddær, alsı, alsıdær | her, her türlü, her şey,<br />
her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />
алцыппæт| alsıppæt | her şey, tüm her şey, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf, yüzde yüz.<br />
алцыxъом | alsıqom | kadir, her şeye kadir; mutlak bir kudret sahibi, kudretli; erki sınırsız,<br />
her şey açık.<br />
алцыxъуaг | alsıquag | bir şeyi yok, her şey eksik, yokluk, her şey gerekli, hiçbir şeyi<br />
olmayan.<br />
алчер | alçyer | piskopos.<br />
алчи, алчидæр, алчидæриддæр | alçi, alçidær, alçideridder | her, her türlü, her şey, her<br />
kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />
алчидæр, алчидæриддæр, алчи | alçidær, alçideridder, alçi | her, her türlü, her şey, her<br />
kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />
алчидæриддæр, алчи, алчидæр | alçideridder, alçi, alçidær | her, her türlü, her şey, her<br />
kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />
алы | alı | her, her çeşit, çeşitli, her tür, her türlü, türlü, her tip, her cins, farklı, farklı her şey,<br />
herhangi, herkes, hiç, değişik, değişik; алы къуыpи | alı khuıri | her hafta, haftada bir,<br />
haftadan haftaya; алы мæй | alı mæy | her ay, aydan aya; алы аз | alı aj | her yıl, her sene,<br />
yıldan yıla, yıllık; алы xaтт | alı xatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her<br />
defasında, sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli<br />
olarak.<br />
алы aз | alı aj | her yıl, her sene, yıldan yıla, yıllık.<br />
алы aцы афон (алы aцафон) | alı ası afon | her bu zaman.<br />
алы æxсæв (алы ‘xсæв) | alı æxşæv | her gece.<br />
алы бон (алыбон) | alı bon | her gün, günlük, yevmiye.<br />
алы зымæг | alı jımæg| her kış.<br />
алы изæр | alı ijær| her akşam.<br />
алы куыстафoн | alı kuıştafon | her iş saati.<br />
алы къуыри | alı khuıri | er hafta, haftada bir, haftadan haftaya.<br />
алы мæй | alı mæy | her ay, aydan aya.<br />
алы минут | alı minut | her dakika.<br />
алы мыггаг | alı mıggag | heterojen, çeşitli, her çeşit, her cins, her soy, her sülale, her aile,<br />
her aşiret, her tür, türlü, türlü türlü, muhtelif, değişik.<br />
алы райсoм | alı rayşom | her sabah.<br />
алы ран (алыpaн) | alı ran | her yerde, her tarafta, her alan, her bölge, her ülke, fırdolayı,<br />
evrensel.<br />
алы саxат | alı şaxat | her saat.<br />
алы сæрд | alı şærd | her güz.<br />
алы секунд | alı şykund |<br />
алы уалдзæг | alı yalzæg | her yaz.<br />
алы фæззæг | alı fæjjæg | her bahar.<br />
алы фидæн ацы афон (алы фидæн ацафон) | alı fidæn ası afon |<br />
алы xатт (алыxатт) | alı xatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her defasında,<br />
sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli olarak.<br />
алыварс (алы фарс) | alıvarş | her taraf, her yan, her yön, etraf, etrafta, etrafında, etrafta ki<br />
yerler, fırdolayı, çevre, çevresinde, tüm çevre; pozisyon, konum, çembere alınma.<br />
161
алывæрсон, алывæрсыг | alıværşon, alıværşıg | etraflı, etrafa, etraflıca, kapsamlı, her<br />
tarafa, her yana, her yöne, fırdolayı, çevreye, pozisyona, konuma.<br />
алывæрстæм | alıværştæm | her tarafa, her yana, her yöne, etrafa, fırdolayı, çevreye,<br />
pozisyona, konuma.<br />
алывæрсты | alıværştı | her tarafı, her yanı, her yönü, etrafı, fırdolayı, çevreyi, tüm çevreye;<br />
pozisyonu, konumu.<br />
алывæрстыг | alıværştıg | her taraflık, her yanlık, her yönlük, etraflık, fırdolayı, çevrelik;<br />
pozisyonluk, konumluk.<br />
алывæрсыг, алывæрсон | alıværşıg, alıværşon | etraflı, etrafa, etraflıca, kapsamlı, her<br />
tarafa, her yana, her yöne, fırdolayı, çevreye, pozisyona, konuma.<br />
алывыд | alıvıd | 1) sövgü, küfür, azarlama, şetim, kabalık, yobazlık, edepsizlik, cüret,<br />
küstahlık, çiğlik, taşkınlık, cesaret, kötü söz söyleme, kötü kullanım, unf, celafet, gılzat; 2)<br />
tiksinçlik, iğrençlik, iğrenç şey, kabalık, cife; kötü şey; алывыд кaлын | alıvıd kalın |<br />
azarlamak, kötü sözler söylemek, kabalık yapmak, küstahlık etmek.<br />
алыг | alıg | 1) kesme; geçme, kesik; 2) karar verme; iş bağlama 3) kararlaştırma, çözme;<br />
anlaşma, sözleşme; цæуыл алыг ис хъуыддаг? | sæuıl alıg iş quıdag? | neye bağladınız işi?<br />
nasıl çözdünüz işi? neye karar verildi?<br />
алыг кæнын | alıg kænın | 1) kesmek, kestirmek, kesivermek, kesip atmak, bağlantısını<br />
kesmek, kesikler içinde bırakmak, yolunu kesmek, kırpmak, kırkmak, boğazlamak, doğramak,<br />
deşmek, katletmek; ayırmak, budamak, yarmak, çırpmak, anlaşmak, açmak, geçmek,<br />
şakketmek, iş bağlamak, sözleşmek, cezmetmek; 2) yerleştirmek, durdurmak, müsaade<br />
etmek, izin vermek; çözmek, halletmek; 3) karar vermek, kararlamak, çözmek, halletmek,<br />
hükmetmek.<br />
алыг уæвын (уын) | alıg uævın | kesmek, kesilmek, anlaştırılmak, iş bağlatılmak, sözleşmek,<br />
durmak, kalmak, çözmek<br />
алыггæнаг | alıggænag | kestiren, kesiveren, kesip atan, kırptıran, kırktıran, boğazlatan,<br />
doğratan, katlettiren.<br />
алыггæнæг (алыггæнджытæ) | alıggænæg | kesen, kesiveren, kırpan, kırkan, boğazlayan,<br />
doğrayan, katleden.<br />
алыггæнæггаг (алыггæнæггæгтæ) | alıggænæggag | kesmelik, kestirmelik, kesivermelik,<br />
kesip atmalık, kırpmalık, kırkmalık, boğazlamalık, doğramalık, katletmelik.<br />
алыггæнæн | alıggænæn | kesilen, kestirilen, kesi verilen, kesip atılan, kırpılan, kırkılan,<br />
boğazlanan, doğranan, katledilen.<br />
алыггæнгæ | alıggængæ | kesme, kestirme, kesiverme, kesip atma, kırpma, kırkma,<br />
boğazlayma, doğrayma, katletme.<br />
алыггæнгæйæ | alıggængæyæ | keserek, kestirerek, kesivererek, kesip atarak, kırparak,<br />
kırkarak, boğazlayarak, doğrayarak, katlederek.<br />
алыггæнинaг (алыггæнинæгтæ) | alıggæninag | kesilecek, kestirilecek, kesi verilecek,<br />
kesip atılacak, kırpılacak, kırkılacak, boğazlanacak, doğranacak, katledilecek.<br />
алыгтæ кæнын | alıgtæ kænın | parça parça kesmek, parçalamak, parça parça kesmek,<br />
didiklemek, kuşa benzetmek, doğramak, kıymak, kestirmek, kesivermek, kesip atmak,<br />
bağlantısını kesmek, kesikler içinde bırakmak, kırpmak, kırkmak, boğazlamak, doğramak,<br />
katletmek; ayırmak, budamak, yarmak.<br />
алыгтæ уæвын (уын) | alıgtæ uævın | birkaç yerden kesmek, birkaç yerden kendini<br />
kesmek.<br />
алыгъд (алыгъдтытæ) | alığd | kaçmış.<br />
162
алыгъуызoн (алыгъуызæттæ), алыxуызoн | alığuıjon, alıxuıjon | değişik, çeşitli, farklı,<br />
türlü, her tür, türlü türlü, her türlü, her çeşit, her durum, her şekil, her cins, her mümkün,<br />
muhtelif, değişik, başka, ayrı, olası, olabilir.<br />
алыгъуызoннад, алыxуызoнад | alığuıjonnad, alıxuıjonad | her durum, her tür, her çeşit,<br />
her şekil, her cins, fark, başka, farklı, değişik, ayrı, türlü türlü, olası, olabilir, her mümkün.<br />
алыдзух | alızdux | her zaman, daima, hep, dem adem.<br />
алыздæм(ты), алырдæм(ты) | alıjdæm, alırdæm | tüm yönlere, tüm alanlarda, her yana,<br />
her tarafa, her yere, her bölüme, her kısma, her yüze, her yöne, her kenara.<br />
алыздыгæй(ты), алырдыгæй(ты) | alıjdıgey, alırdıgey | her taraftan, her yandan, her<br />
yerden, her yönden, her bölümden, her kısımdan, her yüzden, her kenardan, etraftan,<br />
etrafından, fırdolayı, çevreden, çevresinden.<br />
алымæн кæнын | alımæn kænın | dostluk kurdurmak, arkadaşlık kurdurmak, tanıştırmak,<br />
tanıtmak, görüştürmek, yaklaştırmak, yakınlaştırmak, bilgi vermek, bilgilendirmek,<br />
incelemek; çalışmak.<br />
алымæн уæвын (уын) | alımæn uævın | dost olmak, dostluk etmek, ahbap olmak, arkadaş<br />
olmak, tanışmak, yaklaşmak, yakınlaşmak, ısınmak, incelemek, bilgi edinmek,<br />
bilgilendirilmek, öğrenmek.<br />
алымыггaг | alımıggag | heterojen, çeşitli, her çeşit, her cins, her soy, her sülale, her aile,<br />
her aşiret, her tür, türlü, türlü türlü, muhtelif, değişik.<br />
алынoмoн | alınomon | her isimden, her kesimden, her aileden, aksine.<br />
алыпп | alıpp | at cinsi, at türü, at çeşidi, at ırkı, at üretme, yavru, döl, filiz.<br />
алыpaн | alıran | her yerde, her tarafta, her alan, her bölge, her ülke, fırdolayı, evrensel.<br />
алыpaнæй | alıranæy | her yerden, her alandan, her bölgeden, her ülkeden.<br />
алыpaны | alıranı | her yerde yer alan, her yerde görülen, her yerde birden bulunan, her<br />
yeri, her alanı, her bölgeyi, her ülkeyi.<br />
алырдæм(ты), алыздæм(ты) | alırdæm, alıjdæm | tüm yönlere, tüm alanlarda, her yana,<br />
her tarafa, her yere, her bölüme, her kısma, her yüze, her yöne, her kenara.<br />
алырдыгæй(ты), алыздыгæй(ты) | alırdıgey, alıjdıgey | her taraftan, her yandan, her<br />
yerden, her yönden, her bölümden, her kısımdan, her yüzden, her kenardan, etraftan,<br />
etrafından, fırdolayı, çevreden, çevresinden.<br />
алыcтæг кæнын | alıştæg kænın | 1) inceltmek, sulandırmak, ezmek; 2) değiştirmek,<br />
bozdurmak, ufaltmak, ara vermek; 3) arıtmak.<br />
алыcтæн кæнын | alıştæn kænın | saman-ot sermek, altlık yapmak, atların altına atılan<br />
samandan altlık yapmak, çöp saman yapmak.<br />
алыфарс, алыварс | alıvaş, alıvarş | her taraf, her yan, her yön, etraf, her çevre.<br />
алыxатт (алы xатт) | alıxatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her defasında,<br />
sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli olarak.<br />
алыхаттау, алхаттау | alıxauttau, alxattau | olağan, her zaman, daima, genellikle nasıl,<br />
genel olarak. как всегда, как обычно, по обыкновению<br />
алыхуызон (алыхуызæттæ), алыгъуызoн | alıxuıjon, alığuıjon | değişik, çeşitli, farklı,<br />
türlü, her tür, türlü türlü, her türlü, her çeşit, her durum, her şekil, her cins, her mümkün,<br />
muhtelif, değişik, başka, ayrı, olası, olabilir.<br />
алыхуызонад, алыгъуызoннад | alıxuıjonad, alığuıjonnad | her durum, her tür, her çeşit,<br />
her şekil, her cins, fark, başka, farklı, değişik, ayrı, türlü türlü, olası, olabilir, her mümkün.<br />
алыхуызoндарæсджын | alığuıjondaræşcın | her tür elbiseli, her çeşit giyimli, her şekil<br />
kıyafetli, her cins üst başlı, farklı giyimli, değişik elbiseli.<br />
163
алыхуызoндзинaд (алыхуызoндзинæттæ)| alıxuıjonzinad | çeşitlilik, değişiklik, her<br />
değişiklik, her durumluluk, her türlülük, her çeşitlilik, her şekillik, her cinslik, her farklılık, her<br />
başkalık, ayrılık, her türlü türlülük, her olasılık, her olabilirlik.<br />
алыхъинoн | alıqinon |<br />
альбатрос (денджызон маргъы мыггаг) | alhbatroş (dyencıjon marğı mıggag) | albatros,<br />
yelkovankuşu, deniz hayvanı.<br />
альбинизм | alhbinoş | альбинизм<br />
альбинос | alhbinoş | albinosu, akşın, aksar, çapar.<br />
альбом (нывты кæнæ къухфыст æмдзæвгæты тетрад) | alhbom (nıvtı kænæ khux fışt<br />
æmzævgætı tyetrad) | albüm, defter.<br />
альманах | alhmanax | yıllık, almanak.<br />
альпаг | alhpag | Alpli, çok yüksek, alp dağlarına ilişkin.<br />
альпæйaг | alhpæyag | Alpli, çok yüksek, alp dağlarına ilişkin.<br />
альпæтæ | alhpætæ | Alpler.<br />
альпинизм | alhpinijm | dağcılık, alpinizm.<br />
альпинист | alhpinişt | dağcı, tırmanıcı, alpinist.<br />
альпинисткæ | alhpiniştkæ |<br />
альпы | alhpı | Alp, alp bitkileri, yayla otlağı, yüksek dağlara ait bitki örtüsü.<br />
альпы хæхтæ | alhpı xæxtæ | Alp dağları.<br />
Аляскæ | Alyaşkæ | Alaska.<br />
альт | alht | alto, kontralto, viyola (müzik).<br />
альтернативæ | alhtyernativæ | alternatif, iki şık, hıyar, terdit.<br />
альтернативон | alhtyernativon | alternatif, iki şık, hıyar, terdit.<br />
альтиметр | alhtimyetr | altimetre, yükselti ölçeri.<br />
альтруизм | alhtruijm | özgecilik.<br />
альтруист | alhtruişt | özgeci, diğerkâm, senci, elcil.<br />
алюмини, алюмин(и)| alyumini | alüminyum.<br />
ам | am | burada, burası; derken.<br />
амaгæрдæг | amagærdæg | bitki ismi.<br />
амaд (амaдтытæ) | amad | 1. 1) kareli; yontma, yontulmuş, örme, örülmüş, rendelenmiş;<br />
амад хъæд | amad qæd | mertek, kalas, yontulmuş ağaç; 2) inşaat, inşa, inşa etme; inşaat<br />
yeri, dahili; 3) planlama, birleştirme, döşeme, döşenme, yapı, yapma, yapım, yapılı; 2. 1)<br />
örgü, duvar, koyma; 2) kurma, kuruluş, tesis, tesisat.<br />
амaддзaг (амaддзæгтæ) | amadzag | 1) inşa, bina; yapı, yapım, tesis, kuruluş, kurma,<br />
kuruluş, inşa, yapı, tesis, tesisat, yapım, yapma, kurma; inşa etme; yapı, tesis, bina, yapı,<br />
örek; 2) perçinleme yeraltı odası.<br />
амaдзaл кæнын | amazal kænın | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulmak, çıkış yolu<br />
bulmak, yollar bulmak, bir yolunu bulmak, fırsat bulmak, çıkmaz için çözüm bulmak, bir<br />
fırsatını bulmak, imkân yaratmak, olabilirlik yapmak, olanak bulmak.<br />
амaдзaлгæнaг | amadzalgænag | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulduran, bu<br />
çıkmaz için bir çözüm bulduran, bir yolunu bulduran, bir fırsatını bulduran, imkân yaratan,<br />
olanak bulduran.<br />
амaдзaлгæнæг (амaдзaлгæнджытæ) | amadzalgænæg | uygunsuz konumdan dışarı bir<br />
yolunu bulan, bu çıkmaz için bir çözüm bulan, bir yolunu bulan, bir fırsatını bulan, imkân<br />
yaratan, olanak bulan.<br />
164
амaдзaлгæнæггaг | amadzalgænæggag | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulmalık,<br />
bu çıkmaz için bir çözüm bulmalık, bir yolunu bulmalık, bir fırsatını bulmalık, imkân<br />
yaratanlık, olanak bulmalık.<br />
амaдзaлгæнæн | amadzalgænæn | uygunsuz konumdan dışarı bir yolu bulunan, bu çıkmaz<br />
için bir çözüm bulunan, bir yolu bulunan, bir fırsatı bulunan, imkân yaratılan, olanak bulunan.<br />
амaдзaлгæнгæ | amadzalgængæ | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulma, bu çıkmaz<br />
için bir çözüm bulma, bir yolunu bulma, bir fırsatını bulma, imkân yaratma, olanak bulma.<br />
амaдзaлгæнгæйæ | amadzalgængæyæ | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bularak, bu<br />
çıkmaz için bir çözüm bularak, bir yolunu bularak, bir fırsatını bularak, imkân yaratarak,<br />
olanak bularak.<br />
амaдзaлгæнинaг (амaдзaлгæнинæгтæ) | amadzalgæninag | uygunsuz konumdan dışarı<br />
bir yolunu bulunacak, bu çıkmaz için bir çözüm bulunacak, bir yolunu bulunacak, bir fırsatını<br />
bulunacak, imkân yaratılacak, olanak bulunacak.<br />
Амазонкæ | Amajonkæ | Amazon.<br />
амaинaг (амaинæгтæ) | amainag | ekleyecek, koyacak, yığacak, inşa edecek, inşa edilecek,<br />
rendelenecek, yontulacak, örülecek, döşenecek, istiflenecek; yerleştirilecek, yatırılacak,<br />
doldurulacak, devşirilecek, dökülecek; sığdırılacak; yere serilecek, devirtilecek, kurulacak,<br />
yapılacak, dikilecek, dayanılacak, sıraya dizilecek; tasarlanacak; dayandırılacak; planya<br />
edilecek, doğranacak.<br />
амaйaг | amayag | 1) duvarcı, inşaatçı, döşemeci, yapıcı, yapı işçisi, ören, örücü,<br />
yerleştiren; 2) inşa ettiren, yapıcı; yontucu, kurucu; mimar.<br />
амaйæг (амaйджытæ) | amayæg | 1) duvarcı, inşaatçı, döşemeci, yapıcı, yapı işçisi, ören,<br />
örücü, yerleştiren; 2) inşa eden, yapıcı; yontucu, kurucu; mimar; пец амайæг нæй | pyes<br />
amayæg næy | fırın ören yok.<br />
амaйæггaг (амaйæггæгтæ) | amayæggag | duvarcılık, inşaatçılık, döşemecilik, yapıcılık,<br />
yapı işçililiği, örenlik, örücülük, yerleştirenlik; 2) inşa edenlik, yapıcılık; yontuculuk, kuruculuk.<br />
амaйæн | amayæn | döşenen, yapılan, örülen, yerleştirilen; 2) inşa edilen; yontulan,<br />
kurulan.<br />
амaйгæ | amaygæ | örme, döşeme, yığma, istif etme, düzenli koyma, yerleştirme, sıraya<br />
dizme, yontma, inşa etme, dikme<br />
амaйгæ-амайын | amaygæ-amayın | örmek, döşemek, yığmak, istif etmek, düzenli<br />
koymak, yerleştirmek, sıraya dizmek, yontmak, inşa etmek, dikmek.<br />
амaйгæйæ | amaygæyæ | örerek, döşeyerek, yığarak, istif ederek, düzenli koyarak,<br />
yerleştirerek, sıraya dizerek, yontarak, inşa ederek, dikerek.<br />
амайын (амадтон, амадтaин, амайдзынæн) | amayın | 1) örmek, döşemek, yığmak, istif<br />
etmek, düzenli koymak, yerleştirmek, sıraya dizmek, yontmak, inşa etmek, dikmek,<br />
bağdamak, depolamak, toplamak, kurmak, oluşturmak, yapmak, katlamak, bükmek;<br />
yatırmak, doldurmak, devşirmek, dökmek, dayanmak, dayandırmak; koymak; 2) tasarlamak,<br />
taslamak; çizmek; rendelemek; geliştirmek; 3) düzlemek, düzeltmek, planya çekmek,<br />
kesmek; 4) doğramak, azaltmak, seyrekleştirmek.<br />
амал (амæлттæ) | amal | 1) olanak, olasılık, imkân, fırsat, ihtimal, kolaylık; ümit, umar,<br />
çare, bulma, buluş, keşif, bulgu, şık, meydan; 2) araç, vasıta, yol, usul, yöntem, teknik, tarz;<br />
meyane, ilaç, deva, doz; silah, karşılama; beceri, yaratma, kabul, ağırlama, resepsiyon,<br />
karşılama; teslim alma, defa; suret, vecih, vadi, ezgi, vetire, meslek, siyak, maniyer.<br />
амал кæнын | amal kænın | finansman aramak, çevik bir hareketle kaçmak, yakayı<br />
sıyırmak, kıvranmak, işin içinden sıyrılmak, hileye başvurmak, kem küm etmek, incelmek,<br />
keskinleşmek, çare aramak, yaratmak, keşif etmek, yolları bulmak, zekâyı çalıştırmak;<br />
165
çabukça engellemek; derinleştirmek, derinletmek, derinleştirmek, şiddetlendirmek;<br />
genişletmek, baraj hızlı biriktirmek (nehir, rezervuar).<br />
амал уæвын (уын) | amal uævın | çabukça biriktirmek, çare bulmak, çare olmak, hazırlık<br />
görmek, yola hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek; fırsata sahip olmak, yaratmak,<br />
edebilmek, keşfi olmak; toplanmak, yığışmak, yığılmak, yığışmak, birikmek, derin almak,<br />
derine olmak; hızla birikmek (su).<br />
амалгæнаг | amalgænag | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare olan, yaratan, keşif<br />
eden, bulan.<br />
амалгæнæг (амалгæнджытæ) | amalgænæg | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare<br />
olan, yaratan, keşif eden, bulan.<br />
амалгæнæггаг (амалгæнæггæгтæ) | amalgænæggag | girişimlik, girişken kişilik, işadamlık,<br />
işverenlik, çare olanlık, yaratanlık, keşif edenlik, bulanlık.<br />
амалгæнæн | amalgænæn | girişilen, iş verilen, çare olunan, yaratılan, keşif edilen,<br />
bulunan.<br />
амалгæнгæ | amalgængæ | girişme, iş verme, çare olma, yaratma, keşfetme, bulma.<br />
амалгæнгæйæ | amalgængæyæ | girişerek, iş vererek, çare olarak, yaratarak, keşfederek,<br />
bularak.<br />
амалгæнинaг (амалгæнинæгтæ) | amalgæninag | girişimcilik, girişken kişicilik,<br />
işadamcılık, işverencilik, çare olancılık, yaratancılık, keşif edencilik, bulancılık.<br />
амалгонд | amalgond | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare olan, yaratan, keşif<br />
eden, bulan.<br />
амалджын, амалиуæгджын | amalcın, amaliuægcın | zihni çevik, hazırcevap, zeki, zeyrek,<br />
girişken, girişkenlik, girgin, girişimci, yatırımcı, yaratıcı, enerjik, kesin, keskin-zekâlı, becerikli,<br />
keşif edici, cesaretli, kuvvetli, çare bulucu, kazançlı, gelirli, açıkgözlülük.<br />
aмалиуæг, амалиуæг кæнын | amaliuæg, amaliuæg kænın | çıkmazda bir çıkış yolu<br />
aramak, fırsat bulmak, fırsatını bulmak, elde etmek, tedarik etmek, ele geçirmek, kazanmak,<br />
kazanç sağlamak, gelir getirmek, ayıklamak, çıkarmak, uygunsuz konumdan çıkmak, ticaret<br />
yapmak, aramak; girişim yapmak, becermek, yatırım yapmak, cesaret etmek, girişkenlik,<br />
açıkgözlülük; амалиуæг æфтиаг дæтты | amaliuæg aftiag dættı | girişim kazanç verir,<br />
yatırım gelir getirir.<br />
aмалиуæгджын, амалджын | amaliuægcın, amalcın | zihni çevik, hazırcevap, zeki, zeyrek,<br />
girişken, girişkenlik, girgin, girişimci, yatırımcı, yaratıcı, enerjik, kesin, keskin-zekâlı, becerikli,<br />
keşif edici, cesaretli, kuvvetli, çare bulucu, kazançlı, gelirli, açıkgözlülük.<br />
амалуат (амалуæттæ) | amaluat |<br />
амалиуæгдзинaд | amaliuægzinad | hazırcevaplık, girişimcilik, girişkenlik, beceriklilik,<br />
kazançlık, yatırımcılık, gelirlik, cesaretlik, kaynaklık, keskinlik, açıkgözlülük, zeyreklik,<br />
anlayışlılık, zekâlılık, zihin çevikliği, kurumsallılık.<br />
амалхъом адæймæгтæ, хъуыддаджы адæм | amalqom adæymægtæ, quıddacı adæm |<br />
girişimci, ehil, iş bilen, bilgin insanlar.<br />
амалхъомдзинaд | amalqomzinad | girişimci, ehil, iş bilen, bilgin insanlar.<br />
амальгамæ (исты згъæр джынасуимæ донгондæй) | amalhgamæ (iştı jğær cınaşuimæ<br />
dongondæy) | malgama, amalgam, cıva bileşiği, metal karışım; амальгамæ æвæpын<br />
(кæнын) | amalhgamæ æværın (kænın) | cıva birleştirmek, metal karışımı yapmak,<br />
malgama karışmak, amalgam karışmak.<br />
амаpæг (амаpджытæ) | amaræg | 1) öldüren, öldürücü, ölüme neden olan, katleden, katil,<br />
cani, nallayan, yok eden, yok ettiren, imha eden, kıyan, vuran, mahveden, tahrip eden; 2)<br />
eziyet eden, işkence yapan, işkenceyle öldüren, canını çıkaran, can bırakmayan, ıstırap<br />
166
ettiren, azap veren, apıştıran, üzen, çekiştiren, bitiren; acı çektiren, tüketen; bitiren, halsiz<br />
düşüren, ezen, yıpratan, eriten, arıklatan, örseleyen, biten, halsiz düşen, dermanı kalmayan.<br />
амаpæггаг (амаpæггæгтæ) | amaræn | 1) öldürmelik, katletmelik, nallamalık, yok etmelik,<br />
yok ettirmelik, imha etmelik, kıymalık, vurmalık, mahvetmelik, tahrip etmelik, yemelik; 2)<br />
eziyet etmelik, işkence yapmalık, işkenceyle öldürmelik, canını çıkarmalık, can bırakmamalık,<br />
ıstırap etmelik, azap vermelik, apıştırmalık, üzmelik, çekiştirmelik, bitirmelik; acı çektirmelik,<br />
tüketmelik; bitirmelik, halsiz düşürmelik, ezmelik, yıpratmalık, eritmelik, arıklatmalık,<br />
örselemelik, bitmelik, halsiz düşmelik, dermanı kalmamalık.<br />
амаpæн | amaræn | 1) öldürülen, katledilen, nallanan, yok edilen, yok ettirilen, imha edilen,<br />
kıyılan, vurulan, mahvedilen, tahrip edilen; 2) eziyet edilen, işkence yapılan, işkenceyle<br />
öldürülen, canını çıkarılan, can bırakılmayan, ıstırap edilen, azap verilen, apıştırılan, üzülen,<br />
çekiştirilen, bitirilen; acı çektirilen, tüketilen; bitirilen, halsiz düşürülen, ezilen, yıpratılan,<br />
eritilen, arıklatılan, örselenen, bitirilen, halsiz düşürülen, dermanı kalmayan.<br />
амаpгæ | amaræ | 1) öldürme, katletme, nallama, yok etme, yok ettirme, imha etme,<br />
kıyma, vurma, mahvetme, tahrip etme, yeme; 2) eziyet etme, işkence yapma, işkenceyle<br />
öldürme, canını çıkarma, can bırakmama, ıstırap etme, azap verme, apıştırma, üzme,<br />
çekiştirme, bitirme; acı çektirme, tüketme; bitirme, halsiz düşürme, ezme, yıpratma, eritme,<br />
arıklatma, örseleme, bitme, halsiz düşme, dermanı kalmama.<br />
амаpгæйæ | amaræyæ | 1) öldürerek, katlederek, nallayarak, yok ederek, yok ettirerek,<br />
imha ederek, kıyarak, vurarak, mahvederek, tahrip ederek; 2) eziyet ederek, işkence yaparak,<br />
işkenceyle öldürerek, canını çıkararak, can bırakmayarak, ıstırap ederek, azap vererek,<br />
apıştırarak, üzerek, çekiştirerek, bitirerek; acı çektirerek, tüketerek; bitirerek, halsiz<br />
düşürerek, ezerek, yıpratarak, eriterek, arıklatarak, örseleyerek, biterek, halsiz düşerek,<br />
dermanı kalmayarak<br />
амаpд | amard | 1) ölmüş, katletmiş, nallamış, yok etmiş, yok ettirmiş, imha etmiş, kıymış,<br />
vurmuş, mahvetmiş, tahrip etmiş; 2) eziyet etmiş, işkence yapmış, işkenceyle öldürmüş,<br />
canını çıkarmış, can bırakmamış, ıstırap etmiş, azap vermiş, apıştırmış, üzmüş, çekiştirmiş,<br />
bitirmiş; acı çektirmiş, tüketmiş; bitirmiş, halsiz düşürmüş, ezmiş, yıpratmış, eritmiş,<br />
arıklatmış, örselemiş, bitmiş, halsiz düşmüş, dermanı kalmamış.<br />
амаpзт (амæpзтытæ) | amarjt | süpürülmüş, temizlenmiş.<br />
амаpинaг (амаpинæгтæ) | amarinag | 1) öldürecek, katledecek, nallanacak, yok edecek,<br />
yok ettirecek, imha edecek, kıyacak, vuracak, mahvedecek, tahrip edecek; 2) eziyet edecek,<br />
işkence yapacak, işkenceyle öldürecek, canını çıkaracak, can bırakmayacak, ıstırap edecek,<br />
azap verecek, apıştıracak, üzecek, çekiştirecek, bitirecek; acı çektirecek, tüketecek; bitirecek,<br />
halsiz düşürecek, ezecek, yıpratacak, eritecek, arıklatacak, örselenecek, bitecek, halsiz<br />
düşecek, dermanı kalmayacak.<br />
амаpын (амаpдтон, амаpдтaин, амаpдзынæн) | amarın | 1) öldürmek, katletmek,<br />
nallamak, yok etmek, yok ettirmek, imha etmek, kıymak, vurmak, mahvetmek, tahrip etmek,<br />
yemek; 2) eziyet etmek, işkence yapmak, işkenceyle öldürmek, canını çıkarmak, can<br />
bırakmamak, ıstırap etmek, azap vermek, apıştırmak, üzmek, çekiştirmek, bitirmek; acı<br />
çektirmek, tüketmek; bitirmek, halsiz düşürmek, ezmek, yıpratmak, eritmek, arıklatmak,<br />
örselemek, bitmek, halsiz düşmek, dermanı kalmamak.<br />
амаpын кæнын | amarın kænın | öldürmeye zorlamak; öldürmeyi emretmek, öldürme<br />
yapmak, ölüm sipariş vermek, nedeni için öldürtmek.<br />
амаcт кæнын | amaşt kænın | 1) acı vermek, acı yapmak; 2) üzmek, canını sıkmak, sıkıntı<br />
nedeni yapmak; 3) acılaşmak.<br />
167
амаcт уæвын (уын) | amaşt uævın | acımak, acı olmak, üzülmek, canı sıkılmak, sıkıntı<br />
veren, düşünmek, rahatsızlık nedeni olmak, bayat olmak.<br />
амаcтгæнaг | amaştgænag | acıtan, acı verdiren, acı yaptıran, acı yapan, acılatan, üzen,<br />
canı sıkılan, canını sıktıran, düşünen, rahatsızlık nedeni yapan.<br />
амаcтгæнæг (амаcтгæнджытæ) | amaştgænæg | acıyan, acı veren, acı yapan, acı olan,<br />
acılaşan, üzülen, canı sıkılan, canını sıkan, düşünen, rahatsızlık nedeni olan.<br />
амаcтгæнæггaг | amaştgænæggag| acımalık, acı verenlik, acı yapanlık, acı olanlık,<br />
acılaşanlık, üzülenlik, canı sıkılanlık, canını sıkanlık, düşüne nlik, rahatsızlık nedeni olanlık.<br />
амаcтгæнæн | amaştgænæn | acıyan, acı veren, acı yapan, acı olan, acılaşan, üzülen, canı<br />
sıkılan, canını sıkan, düşünen, rahatsızlık nedeni olan.<br />
амаcтгæнгæ | amaştgængæ | acılan, acı verilen, acı yapılan, acılı olan, acılaştıran, canı<br />
sıkılanan, canı sıkılan, düşülen, rahatsızlık nedeni olunan.<br />
амаcтгæнгæйæ | amaştgængæyæ | acıyarak, acı vererek, acı yaparak, acı olarak,<br />
acılaşarak, üzülerek, canı sıkılarak, canını sıkarak, düşünerek, rahatsızlık nedeni olarak.<br />
амаcтгæнинaг (амаcтгæнинæгтæ) | amaştgæninag | acıyacak, acı verilecek, acı yapılacak,<br />
acı olacak, acılaşacak, üzüntü edilecek, canı sıkılanılacak, canını sıkacak, düşünecek,<br />
rahatsızlık nedeni olunacak.<br />
амахоc | amaxoş | bitki türü. сорняк<br />
aмæ, ай | amæ, ay | buna, bu.<br />
амæгуыp кæнын | amæguır kænın | 1) yoksullaştırmak; fakirleştirmek, zavallılaştırmak; 2)<br />
iflas ettirmek; yıkmak, harap etmek, perişan etmek; хи амæгуыр кæнын | xi amæguır<br />
kænın | zavallı olmak, kendini zavallılaştırmak, kendini yoksul gibi göstermek.<br />
амæгуыp уæвын (уын) | amæguır uævın | yoksul olmak, fakir olmak, zavallı olmak,<br />
zavallılaşmak, harap olmak, perişan olmak.<br />
aмæй, ай | amæy, ay | bundan, şundan.<br />
aмæй-ай | amæy-ay | bundan bu, şundan şu, daha başka daha güzel, bir daha bir daha.<br />
амæйæддæмæ | amæyæddæmæ | 1. buradan, bundan, bundan böyle, bundan başkası,<br />
bunun dışında; 2. şuradan; ileride, bir daha, gelecekte.<br />
амæйpaзмæ | amæyrajmæ | bundan önce, şimdiye kadar, bu zamana kadar.<br />
амæйpaзмæйы | amæyrajmæyı | önceki, bir önceki, önceki olan, bundan öncesi, sabık,<br />
eski, geçmiş, evvel, evvelki.<br />
амæйфæстæмæ | amæyfæştæmæ | bundan sonra, bundan böyle, şimdiden, bu andan<br />
sonra, bu andan itibaren, ilaveten.<br />
амæйфæстæмæйы | amæyfæştæmæ | bir sonraki, müteakip, öbür, bundan böylesi,<br />
bundan sonrası, müteakip.<br />
амæлæг (амæлджытæ) | amælæg | 1. ölü, ölen, ölmüş, ölmüş olan, vefat eden, merhum,<br />
rahmetli, cenaze; 2. rahat, sakin; мæгуыр амæлæг у | mæguır amælæg u | fakir ölüme<br />
mahkûmdur, fakir ölendir.<br />
амæлæн | amælæn | ölüm, vefat; ölümcül; амæлæн бoн | amælæn bon | ölüm günü,<br />
vefat günü; ахæм лæгæн амæлæн нæй | axæm lægæn amælæn næy | böyle adama ölüm<br />
yok, böyle insan vefat edemez.<br />
амæлæт | amælæt | utanç, utandırma, ayıp, yüzkarası, rezalet, rezillik, ayıp, ayıplık, leke,<br />
haysiyetsizlik, namussuzluk, kepazelik, şeyn, şin; ölümde; ölümü, vefatı; амæлæты бoн |<br />
amælætı bon | ölüm günü, ecel günü; мæ амæлæты бонмæ дæ нæ ферох кæндзынæн |<br />
mæ amælætı bonmæ dæ næ fyerox kænzınæn | ölüm gününe kadar seni unutmayacağım,<br />
seni vefatıma kadar unutmam.<br />
168
амæлæты бонмæ | amælætı bonme | ölene kadar, ölünceye kadar, ömür boyu, ölüm<br />
gününe kadar.<br />
амæлгæ | amælgæ | ölme, vefat etme, can verme, yok olma, yoğalma, öbür dünyaya göç<br />
etme, öbür dünyaya göçme, yürüme, mahvolma, sönme, kaybolma.<br />
амæлгæйæ | amælgæyæ | ölerek, ölürken, vefat ederek, vefat ederken, can vererek, yok<br />
olarak, yoğalarak, öbür dünyaya göç ederek, öbür dünyaya göçerek, yürüyerek, mahvolarak,<br />
sönerek, kaybolarak.<br />
амæлинaг (амæлинæгтæ) | amælinag | ölecek, vefat edecek, can verecek, yok olacak,<br />
yoğalacak, öbür dünyaya göç edecek, öbür dünyaya göçecek, yürünecek, mahvolacak,<br />
sönecek, kaybolacak.<br />
амæллæг кæнын | amællæg kænın | zayıflatmak, zayıf düşürmek, arıklatmak, verimini çok<br />
azaltmak, yıpratmak, tüketmek, tükettirmek, bitirmek, halsiz düşürmek, ezmek, yıpratmak,<br />
eritmek, örselemek.<br />
амæллæг уæвын (уын) | amællæg uævın | zayıflamak, arıklamak, incelmek, ince olmak,<br />
kötülemek, bitmek, halsiz düşmek, dermanı kalmamak.<br />
амæллæггæнaг | amællæggænag | zayıflatan, zayıf düşürten, arıklatan, verimini çok<br />
azaltan, yıpratan, tüketen, tükettiren, bitirten, halsiz düşürten, ezdiren, yıpratan, eriten,<br />
örseleten.<br />
амæллæггæнæг (амæллæггæнджытæ) | amællæggænæg | zayıflayan, arıklayan, incelen,<br />
ince olan, kötüleyen, biten, halsiz düşen, dermanı kalmayan.<br />
амæллæггæнæггaг | amællæggænæggag | zayıflatmalık, zayıf düşürmelik, arıklatmalık,<br />
verimini çok azaltmalık, yıpratmalık, tüketmelik, tükettirmelik, bitirmelik, halsiz düşürmelik,<br />
ezmelik, yıpratmalık, eritmelik, örselemelik.<br />
амæллæггæнæн | amællæggænæn | zayıflatılan, zayıf düşürülen, arıklatılan, verimini çok<br />
azaltılan, yıpratılan, tüketilen, tükettirilen, bitirilen, halsiz düşürülen, ezilen, yıpratılan,<br />
eritilen, örselenilen.<br />
амæллæггæнгæ | amællæggængæ | zayıflatma, zayıf düşürme, arıklatma, verimini çok<br />
azaltma, yıpratma, tüketme, tükettirme, bitirme, halsiz düşürme, ezme, yıpratma, eritme,<br />
örseleme.<br />
амæллæггæнгæйæ | amællæggængæyæ | zayıflatarak, zayıf düşürerek, arıklatarak,<br />
verimini çok azaltarak, yıpratarak, tüketerek, tükettirerek, bitirerek, halsiz düşürerek, ezerek,<br />
yıpratarak, eriterek, örseleyerek.<br />
амæллæггæнинaг (амæллæггæнинæгтæ) | amællæggæninag | zayıflatacak, zayıf<br />
düşürecek, arıklatacak, verimini çok azaltacak, yıpratacak, tüketecek, tükettirecek, bitirecek,<br />
halsiz düşürecek, ezecek, yıpratacak, eritecek, örselenecek.<br />
амæлттæ | amælttæ | beceriler, çareler, yaratmalar, umarlar, bulmalar, buluşlar, keşifler,<br />
bulgular.<br />
амæлын [амаpд (-й, -йc), амаpдaид, амæлдзæн (-й, -йc)] | amælın | ölmek, vefat etmek,<br />
can vermek, yok olmak, yoğalmak, öbür dünyaya göç etmek, öbür dünyaya göçmek,<br />
yürümek, mahvolmak, sönmek, kaybolmak.<br />
амæлынмæ | amælınmæ | ölünceye, yaşam boyunca, yaşam süresince.<br />
амæн, ай | amæn, ay | buna.<br />
амæнтаг | amæntag | 1) kirleten, kirlendiren, pisleten, pislendiren, pislendiren, lekeleten,<br />
leke ettiren, sürten, leke sürten, kara sürten, sürüten, karalatan; boyalatan, bozduran,<br />
bulaştıran, bir işe bulaştıran, bulandıran, çamurlatan, balçıklaştıran, bulatan, sıvatan,<br />
sıvandıran; karıştıran, kaynaştıran, dağıtan, yoğurtan, ovduran, yağlatan, koyduran,<br />
mürekkepleştiren; 2) ekşiten, mayalatan, mayaya tabi tutan, mayaya uğratan, mayalanmaya<br />
169
ağlı ekşi yaptıran, mayaya maruz bıraktıran, mayaya tutan, mayaya verdiren, mayaya<br />
çürüten, mayaya yaydıran, mayaya yayıktan, mayaya serdiren, mayaya örttüren, mayaya<br />
açtıran, mayaya açıştan; böldüren, bölüştürten; mahvettiren, şımartan, uyum sağlatan.<br />
амæнтæг (амæнтджытæ) | amæntæg | 1) kirlenen, pislenen, lekelemek, leke eden, süren,<br />
leke süren, kara süren, sürünen, karalayan; boyalayan, bozan, bulaşan, bir işe bulaşan,<br />
bulanmak, çamurlanan, çamurlayan, balçıklaşan, bulayan, sıvayan, sıvanan; karıştıran,<br />
karışan, kaynaşan, dağıtan, yoğuran, ovan, yağlayan, koyan, mürekkepleşen, sıvışan; 2)<br />
ekşiten, mayalayan, mayaya tabi tutan, mayaya uğrayan, mayalanmaya bağlı ekşi yapan,<br />
mayaya maruz bırakan, mayaya tutan, mayaya veren, mayayla çürüyen, mayaya yayan,<br />
mayaya yayılan, mayaya seren, mayayla örten, mayayla örtünen, mayaya açılan, mayaya<br />
açan; bölen, bölüşen; mahveden, şımaran, uyum sağlayan.<br />
амæнтæггаг | amæntæggag | 1) kirletmelik, kirlenmelik, pisletmelik, pislenmelik,<br />
pislenmelik, lekelemelik, leke etmelik, sürmelik, leke sürmelik, kara sürmelik, sürünmelik,<br />
karalamalık; boyalamalık, bozmalık, bulaştırmalık, bir işe bulaşmalık, bulanmalık,<br />
çamurlanmalık, çamurlamalık, balçıklaşmalık, bulamalık, sıvamalık, sıvanmalık; karıştırmalık,<br />
karışmalık, kaynaşmalık, dağıtmalık, yoğurmalık, ovmalık, yağlamalık, koymalık,<br />
mürekkepleştirmelik, sıvışmalık; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapmalık, ekşitmelik,<br />
mayalamalık, mayaya tabi tutmalık, mayaya uğratmalık, mayaya maruz bırakmalık, mayaya<br />
tutmalık, mayaya vermelik, mayayla çürümelik, mayaya yaymalık, mayaya yayılmalık, mayaya<br />
sermelik, mayayla örtmelik, mayayla örtünmelik, mayaya açmalık, mayaya açılmalık;<br />
bölmelik, bölüştürmelik; mahvetmelik, şımartmalık, uyum sağlamalık.<br />
амæнтæн | amæntæn | telve, cibre, küspe; iç, arpa-patates vs.. posası.<br />
амæнтгæ | amæntgæ | telve, cibre, küspe; iç; arak ve “begenı-bira” için maya; evde<br />
mayalamış bira veya içki yapımı için maya küspesi.<br />
амæнтгæ-амæнтын | amæntgæ-amæntın | 1) kirletmek, kirlenmek, pisletmek, pislenmek,<br />
pislenmek, lekelemek, leke etmek, sürmek, leke sürmek, kara sürmek, sürünmek, karalamak;<br />
boyalamak, bozmak, bulaştırmak, bir işe bulaşmak, bulanmak, çamurlanmak, çamurlamak,<br />
balçıklaşmak, bulamak, sıvamak, sıvanmak; karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, dağıtmak,<br />
yoğurmak, ovmak, yağlamak, koymak, mürekkepleştirmek, sıvışmak; 2) mayalanmaya bağlı<br />
ekşi yapmak, ekşitmek, mayalamak, mayaya tabi tutmak, mayaya uğratmak, mayaya maruz<br />
bırakmak, mayaya tutmak, mayaya vermek, mayaya çürümek, mayaya yaymak, mayaya<br />
yayılmak, mayaya sermek, mayaya örtmek, mayaya örtünmek, mayaya açmak, mayaya<br />
açılmak; bölmek, bölüştürmek; çalınmış mal, ganimet, mahvetmek, şımartmak, uyum<br />
sağlamak.<br />
амæнтгæйæ| amæntgæyæ | 1) kirleterek, kirlenerek, pisleterek, pislenerek, pislenerek,<br />
lekeleyerek, leke ederek, sürerek, leke sürerek, kara sürerek, sürünerek, karalayarak;<br />
boyalayarak, bozarak, bulaştırarak, bir işe bulaşarak, bulanarak, çamurlanarak, çamurlayarak,<br />
balçıklaşarak, bulayarak, sıvayarak, sıvanarak; karıştırarak, karışarak, kaynaşarak, dağıtarak,<br />
yoğurarak, ovarak, yağlayarak, koyarak, mürekkepleştirerek, sıvışarak; 2) mayalanmaya bağlı<br />
ekşi yaparak, ekşiterek, mayalayarak, mayaya tabi tutarak, mayaya uğratarak, mayaya maruz<br />
bırakarak, mayaya tutarak, mayaya vererek, mayaya çürüterek, mayaya yayarak, mayaya<br />
yayılarak, mayaya sererek, mayayla örterek, mayayla örtünerek, mayaya açarak, mayaya<br />
açılarak; bölerek, bölüştürerek; mahvederek, şımartarak, uyum sağlayarak.<br />
амæнтинaг (амæнтинæгтæ) | amæntinag | 1) kirletecek, kirlenecek, pisletecek,<br />
pislenecek, pislenecek, lekelenecek, leke edecek, sürecek, leke sürecek, kara sürecek,<br />
sürünecek, karalanacak; boyalanacak, bozacak, bulaştıracak, bir işe bulaşacak, bulanacak,<br />
çamurlanacak, çamurlanacak, balçıklaşacak, bulanacak, sıvanacak; karıştıracak, karışacak,<br />
170
kaynaşacak, dağıtacak, yoğuracak, ovacak, yağlanacak, koyacak, mürekkepleştirecek,<br />
sıvışacak; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapacak, ekşitecek, mayalanacak, mayaya tabi tutacak,<br />
mayaya uğratacak, mayaya maruz bırakacak, mayaya tutacak, mayaya verecek, mayayla<br />
çürüyecek, mayaya yayacak, mayaya yayılacak, mayaya serecek, mayayla örtecek, mayayla<br />
örtünecek, mayaya açacak, mayaya açılacak; bölecek, bölüştürecek; mahvedecek,<br />
şımartacak, uyum sağlanacak.<br />
амæнтын (амæcтон, амæcтaин, амæнтдзынæн), змæнтын | amæntın, jmæntın | 1)<br />
kirletmek, kirlenmek, pisletmek, pislenmek, pislenmek, lekelemek, leke etmek, sürmek, leke<br />
sürmek, kara sürmek, sürünmek, karalamak; boyalamak, bozmak, bulaştırmak, bir işe<br />
bulaşmak, bulanmak, çamurlanmak, çamurlamak, balçıklaşmak, bulamak, sıvamak,<br />
sıvanmak; karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, dağıtmak, yoğurmak, ovmak, yağlamak,<br />
koymak, mürekkepleştirmek, sıvışmak; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapmak, ekşitmek,<br />
mayalamak, mayaya tabi tutmak, mayaya uğratmak, mayaya maruz bırakmak, mayaya<br />
tutmak, mayaya vermek, mayayla çürümek, mayaya yaymak, mayaya yayılmak, mayaya<br />
sermek, mayayla örtmek, mayayla örtünmek, mayaya açmak, mayaya açılmak; bölmek,<br />
bölüştürmek; çalınmış mal, ganimet, mahvetmek, şımartmak, uyum sağlamak.<br />
амæpа уæвын (уын) | amæra uævın | çukurlaşmak, çukur olmak, içi boş olmak, kof olmak,<br />
oyuk olmak.<br />
амæpз-амæpз кæнын | amærj-amærj kænın | sık sık süpürmek.<br />
амæpзaг | amærjag | süpürgeci, süpürten, çöpçü.<br />
амæpзæг (амæpзджытæ) | amærjæg | süpürgeci, süpüren, çöpçü.<br />
амæpзæггaг (амæpзæггæгтæ) | amærjæg | süpürmelik, çöplük.<br />
амæpзæн | amærjæn | süpürülen, çöp.<br />
амæpзгæ | amærjgæ | süpürme.<br />
амæpзгæйæ | amærjgæyæ | süpürerek.<br />
амæpзинaг (амæpзинæгтæ) | amærjinag | süpürülecek, süpürmek gerekir.<br />
амæpзын (амаpзтон, амаpзтaин, амæpздзынæн)| amærjın | süpürmek, çalmak.<br />
амæcтæймаpaг | amæştæymarag | kızdırtan, kızdıran, öfkelendirten, öfkelendiren,<br />
sinirlendirten, sinirlendiren, hiddetlendirten, hiddetlendiren; dağıtan, bozan, üzen, akim<br />
bırakan.<br />
амæcтæймаpæг (амæcтæймаpджытæ) | amæştæymaræg | kızan, kızdıran, kızgın olan,<br />
öfkelenen, öfkeli olan, öfkelendiren, sinirlenen, sinirlendiren, hiddetlenen, hiddetlendiren;<br />
dağıtılan, perişan olan, üzen, akim bırakan.<br />
амæcтæймаpæггaг | amæştæymaræggag | kızdırmalık, öfkelendirmelik, sinirlendirmelik,<br />
hiddetlendirmelik; dağıtmalık, bozmalık, üzmelik, akim bırakmalık.<br />
амæcтæймаpæн | amæştæymaræn | kızdırılan, öfkelendirilen, sinirlendirilen,<br />
hiddetlendirilen; dağıtılan, bozulan, üzülen, akim bırakılan.<br />
амæcтæймаpгæ | amæştæymargæ | kızdırma, öfkelendirme, sinirlendirmek,<br />
hiddetlendirme; dağıtma, bozma, üzme, akim bırakma.<br />
амæcтæймаpгæйæ | amæştæymargæyæ | kızdırarak, öfkelendirerek, sinirlendirerek,<br />
hiddetlendirerek; dağıtarak, bozarak, üzerek, akim bırakarak.<br />
амæcтæймаpинaг (амæcтæймаpинæгтæ) | amæştæymarinag | kızdırılacak,<br />
öfkelendirilecek, sinirlendirilecek, hiddetlendirilecek; dağıtılacak, bozulacak, üzülecek, akim<br />
bırakılacak.<br />
амæcты кæнын | amæştı kænın | kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek,<br />
hiddetlendirmek; dağıtmak, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />
амæcты уæвын (уын) | amæştı uævın | kızmak, kızgın olmak, öfkelenmek, öfkeli olmak,<br />
171
sinirlenmek, hiddetlenmek; dağıtılmak, perişan olmak.<br />
амæттаг (амæттæгтæ) | amættag | 1) kurban, kurbanlık, kurban verme, iane, hayrat,<br />
sunam, fedakârlık, mağdur, heder; özveri; şehit, av, şikâr; 2) elde etme, ele geçirme, çıkarım,<br />
çıkarma, çıkarılma, üretme, üretim, istihsal, ganimet, doyum; амæттaг фæуын | amættag<br />
fæuın | a) kurban olmak, kurbanı olmak, kurbanlık olmak, kurban vermek, mağdur olmak; b)<br />
yem olmak, feda olmak.<br />
амæхcаг | amæxşag |<br />
амæхcæг (амæхcджытæ) | amæxşæg |<br />
амæхcæн | amæxşæn |<br />
амæхcгæ | amæxşgæ |<br />
амæхcгæйæ | amæxşgæyæ |<br />
амæхcинaг | amæxşinag |<br />
амæхcт (амæхcтытæ) | amæxşt |<br />
амæхcын (амæхcтæн, амæхcтaин, амæхcдзынæн) | amæxşın |<br />
амæцаг | amæsag |<br />
амæцæг (амæцджытæ) | amæsæg |<br />
амæцæн | amæsæn |<br />
амæцгæ | amæsgæ |<br />
амæцгæйæ | amæsgæyæ |<br />
амæцинaг (амæцинæгтæ) | amæsinag |<br />
амæцын (амæцыдтæн, амæцыдaин, амæцдзынæн) | amæsın | 1) oymak, dökmek,<br />
heykel (kar, kum); 2) dolmak, sona ermek (kan). 1) изваляться (напр.в снегу, в песке); 2)<br />
истечь (кровью).<br />
амбaл кæнын | ambal kænın | eşlik etmek, yol arkadaşı yapmak, arkadaş etmek, dost<br />
yapmak, dost haline getirtmek.<br />
амбaл уæвын | ambal uævın | eşlik etmek, yol arkadaşı olmak, çabukça arkadaş olmak,<br />
arkadaş olmak, dost olmak, dost haline gelmek.<br />
амбаpæг (амбаpджытæ) | ambaræg |<br />
амбаpгæ | ambargæ|<br />
амбаpгæйæ | ambargæyæ |<br />
амбаpинaг (амбаpинæгтæ) | ambarinag |<br />
амбаpын (амбæpстон, амбæpстaин, амбаpдзынæн) | ambarın |<br />
амбæл-амбæл кæнын | ambæl-ambæl kænın | sık sık rastlayan, rast gelen, rastlaşan,<br />
buluşan, karşılaşan, karşılayan, isabet eden.<br />
амбæлæг (амбæлджытæ) | ambælæg | rastlayan, rast gelen, rastlaşan, buluşan,<br />
karşılaşan, karşılayan, isabet eden.<br />
амбæлæн | ambælæn | rastlanan, rast gelinen, rastlanılan, buluşulan, karşılaşılan,<br />
karşılayan, isabet edilen.<br />
амбæлгæ | ambælgæ | rastlama, rast gelme, rastlaşma, buluşma, karşılaşma, karşılama,<br />
isabet etme.<br />
амбæлгæйæ | ambælgæyæ | rastlayarak, rast gelerek, rastlaşarak, buluşarak, karşılaşarak,<br />
karşılayarak, isabet ederek.<br />
амбæлд (амбæлдтытæ) | ambæld | rastlamış, rast gelmiş, rastlaşmış, buluşmuş,<br />
karşılaşmış, karşılamış, isabet etmiş.<br />
амбæлинaг (амбæлинæгтæ) | ambælinag | rastlanacak, rastlatılacak, rastlanılacak, rast<br />
gelinecek, buluşulacak, karşılaşılacak, karşılanılacak, isabet edilecek.<br />
амбæлын (амбæлыдтæн, амбæлыдaин, амбæлдзынæн) | ambælın | 1) rastlamak, rast<br />
172
gelmek, rastlaşmak, buluşmak, karşılaşmak, karşılamak, isabet etmek; 2) tuzağa düşmek,<br />
kapana düşmek, bulmak, tutulmak, kapılmak, maksadı olmak; 3) değmek, değinmek,<br />
dokunmak, ellemek, ilişmek, takılmak, temas etmek, içine işlemek, sürünmek, ait olmak,<br />
çengel atmak, ilgilendirmek.<br />
амбæpз-амбæpз кæнын | ambærj-ambærj kænın | sık sık örtmek, çabukça örtmek,<br />
örtünmek, örttürmek, siper yapmak, kapatmak, kapak yapmak, niyetini maskelemek.<br />
амбæpзæг (амбæpзджытæ) | ambærjæg | örten, örtünen, örttürten, siper yapan,<br />
kapatan, kapak yapan, niyetini maskeleyen.<br />
амбæpзæггaг (амбæpзæггæгтæ) | ambærjæggag | örtmelik, örtünmelik, örttürmelik, siper<br />
yapmalık, kapatmalık, kapak yapmalık, niyetini maskelemelik.<br />
амбæpзæн | ambærjæn | örtülen, örtünülen, örttürülen, siper yapılan, kapatılan, kapak<br />
yapılan, niyetini maskeleyen.<br />
амбæpзгæ | ambærjgæ | örtme, çabukça örtme, örtünme, örttürme, siper yapma,<br />
kapatma, kapak yapma, niyetini maskeleme.<br />
амбæpзгæйæ | ambærjgæyæ | örterek, çabukça örterek, örtünerek, örttürerek, siper<br />
yaparak, kapatarak, kapak yaparak, niyetini maskeleyerek.<br />
амбæpзинaг (амбæpзинæгтæ) | ambærjinag | örtülecek, çabukça örtülecek, örtünecek,<br />
örttürülecek, siper yapılacak, kapatılacak, kapak yapılacak, niyetini maskelenecek.<br />
амбæpзт (амбæpзтытæ) | ambærjt | örtülü, çabukça örtülü, örtünmüş, örttürmüş, siper<br />
yapmış, kapatmış, kapak yapmış, niyetini maskelemiş.<br />
амбæpзын (амбæpзтон, амбæpзтaин, амбæpздзынæн) | ambærjın | örtmek, çabukça<br />
örtmek, örtünmek, örttürmek, siper yapmak, kapatmak, kapak yapmak, niyetini<br />
maskelemek.<br />
амбæcтаг (амбæcтæгтæ) | ambæştag | yerli, yöresel, yerel, yersel, mahalli, lokal, bölgeli,<br />
memleketli, buralı, buradaki, şuralı.<br />
амбæхс-амбæхс кæнын | ambæxş-ambæxş kænın | sık sık saklamak, saklanmak, gizlemek,<br />
gizlenmek, sinmek, gömmek, pusmak, kapamak, yaşmak.<br />
амбæхсаг | ambæxşag | saklatan, gizleten, sindiren, gömdüren, pusturan, kapatan.<br />
амбæхсæг (амбæхсджытæ) | ambæxşæg | saklayan, saklanan, gizleyen, gizlenen, sinen,<br />
gömen, pusan, kapanan.<br />
амбæхсæггаг (амбæхсæггæгтæ) | ambæxşæggag | saklamalık, saklanmalık, gizlemelik,<br />
gizlenmelik, sinmelik, gömmelik, pusmalık, kapamalık, yaşmalık.<br />
амбæхсæн | ambæxşæn | saklanılan, gizlenilen, gizlenen, sinilen, gömülen, pusulan,<br />
kapanan.<br />
амбæхсгæ | ambæxşgæ | saklama, saklanma, gizleme, gizlenme, sinme, gömme, pusma,<br />
kapama, yaşma.<br />
амбæхсгæйæ | ambæxşgæyæ | saklayarak, saklanarak, gizleyerek, gizlenerek, sinerek,<br />
gömerek, pusarak, kapayarak.<br />
амбæхсинaг (амбæхсинæгтæ) | ambæxşinag | saklanacak, saklanılacak, gizlenecek,<br />
gizlenilecek, sinilecek, gömülecek, pusulacak, kapanılacak.<br />
амбæхст (амбæхстытæ) | ambæxşt | saklı, saklanmış, gizli, gizlenmiş, sinmiş, gömmüş,<br />
pusmuş, kapalı.<br />
амбæхсын [амбæхстæн (амбæхстон), амбæхстaин, амбæхсдзынæн]| ambæxşın |<br />
saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek, sinmek, gömmek, pusmak, kapamak, yaşmak.<br />
амбиaг | ambiag | çürütecek, çürütülecek, çürüttürülecek, kokuşturacak.<br />
амбиæн | ambiæn | çürüyen, çürütülen, çürüttürülen, kokuşan.<br />
173
амбийын [амбыд (-и, -ис) амбыдaид, амбидзæн (-и, -ис)]| ambiyın | çürümek, çürütmek,<br />
çürüttürmek, kokuşmak.<br />
амбис | ambiş | yarı.<br />
амбис кæнын | ambiş kænın | yarı yapmak, yarıya bölmek, ikiye bölmek, iki parçaya<br />
bölmek, kısmen bölmek.<br />
амбисæй къаддæр | ambişæy khaddær | yarıdan az.<br />
амбици | ambisi | kibir, onur, özsaygı, izzetinefis; hırs, tutku, ihtiras, kurum, istek.<br />
амбициозон | ambisiojon |<br />
амбразурæ (топп кæнæ сармадзан уадзæн мæсыджы кæнæ фидары сисы) | ambrajuræ<br />
(topp kænæ şarmazan mæşıcı kænæ fidarı şişı) | mazgal, mazgal şevli, beden, lomboz,<br />
lombar.<br />
амброзн | ambrojn |<br />
амбулаг | ambulag | kazandıran; yendiren, mağlup ettiren, galip geldiren.<br />
амбулатори (æрбацæугæ рынчынтæн хосгæнæн бынат) | ambulatori (ærbasæugæ<br />
rınçıntæn xoşgænæn bınat) | dispanser, bakım evi, ambulans istasyonu, acil, ilk yardım.<br />
амбулаторион | ambulatoron |<br />
амбулаторон | ambulatoron | dispanser, acil hasta yeri, ayakta tedavi yeri.<br />
амбулæг (амблæгджытæ) | ambulæg | kazanan; yenen, mağlup eden, galip gelen.<br />
амбулæггаг (амблæггæгтæ) | ambulæggag | kazanmalık; yenmelik, mağlup etmelik, galip<br />
gelmelik.<br />
амбулæн | ambulæn | kazanılan; yenilen, mağlup edilen, galip gelinen.<br />
амбулинaг (амблæинæгтæ) | ambulinag | kazanacak; yenecek, mağlup edecek, galip<br />
gelecek.<br />
амбулын (амбылдтон, амбылдтaин, амбулдзынæн)| ambulın | kazanmak; yenmek,<br />
mağlup etmek, galip gelmek.<br />
амбулын кæнын | ambulın kænın | kazandırmak, yendirmek, galip geldirmek; yenilmek,<br />
kaybetmek, mağlup olmak; хи амбулын кæнын | xi ambulın kænın | yenilmek, kaybetmek,<br />
mağlup olmak, kendini yendirmek, kaybolmak.<br />
амбылд (амбылдтытæ) | ambıld | kazanmış; yenmiş, mağlup etmiş, galip gelmiş.<br />
амбырд кæнын | ambırd kænın | 1) toplatmak, toparlatmak, çabukça toplatmak, hızlı bir<br />
şekilde toplamak; 2) çabukça sürükletmek, hemen teslim etmek.<br />
амбырд уæвын (уын) | ambırd uævın | toplamak, toparlanmak, çabukça toplamak, hızlı bir<br />
şekilde karşılamak.<br />
амгъуыд кæнын | amğuıd kænın | terim kararlaştırmak, terimle kabul etmek, terimi<br />
üzerinde anlaşmak, zaman geçirmek, atamak.<br />
амдзæгъд кæнын | amzæğ kænın | 1) alkışlamak, alkış tutmak; tempo tutmak, alkışla<br />
tempo tutmak; 2) toplamak.<br />
амдзæгъдгæнæг (амдзæгъдгæнджытæ) | amzæğdgænæg | alkışlayan, tempo tutan, alkış<br />
yapan.<br />
амёбæ | amyobæ | amip.<br />
aмерикаг (aмерикæгтæ) | amyerikag | 1. Amerikan; 2. Amerikalı.<br />
Америкæ | Amyerikæ | Amerika.<br />
aмерикдзау | amyerikzau | Amerikanlı; Amerikalı.<br />
амeтист | amyetişt | ametist.<br />
aми кæнын | ami kænın | 1) meşgul olmak, uğraşmak, okumak, öğretmek, tutuşmak,<br />
çalışmak, başlamak, girişmek, kendini işe vermek, işe koyulmak, iş yapmak, el işi yapmak, ev<br />
işi yapmak, dantel örmek; 2) ödünç almak.<br />
174
aмидæг кæнын | amidæg kænın | 1) teslim etmek, hızlı teslimat yapmak, çabukça içeri<br />
girmek, içeri sokmak, içeri dalmak; 2) hızlı bir şekilde yapmak, getirmek, getirttirmek,<br />
çabukça getirmek; bırakmak, adını geçirmek, kaldırmak, patinaj yaparak kaymak, yıpratmak,<br />
eklemek; 3) sokmak, çakmak, saplamak, ezmek, koşturarak ezmek, canını çıkarmak, sürmek,<br />
yormak.<br />
aмидæг уæвын (уын) | amidæg uævın | hızlı bir şekilde girmek, iç tarafta çabukça girmek,<br />
içeri girmek, içeri sokulmak, içeri damlamak, hızla iç etmek; görünmek, gözükmek, görünür<br />
olmak, içerde gözüken olmak, kendini bulmak, düşmek.<br />
aмидæггæнæг (aмидæггæнджытæ) | amidæggænæg | hızlı bir şekilde giren, iç tarafta<br />
çabukça giren, içeri giren, içeri sokulan, içeri damlayan, hızla iç eden; görünen, gözüken,<br />
görünür olan, içerde gözüken olan, kendini bulan, düşen.<br />
aмидæггæнæн | amidæggænæn | 1) teslim edilen, hızlı teslimat yapılan, çabukça içeri<br />
girilen, içeri sokulan, içeri dalınan; 2) hızlı bir şekilde yapılan, getirilen, getirttirilen, çabukça<br />
getirilen; bırakılan, adı geçirilen, kaldırılan, patinaj yaparak kayılan, yıpratılan, eklenen; 3)<br />
sokulan, çakılan, saplanan, ezilen, koşturarak ezilen, canını çıkarılan, sürülen, yorulan.<br />
aмидæггæнгæ | amidæggængæ | 1) teslim etme, hızlı teslimat yapma, çabukça içeri girme,<br />
içeri sokma, içeri dalma; 2) hızlı bir şekilde yapma, getirme, getirttirme, çabukça getirme;<br />
bırakma, adını geçirme, kaldırma, patinaj yaparak kayma, yıpratma, ekleme; 3) sokma,<br />
çakma, saplama, ezme, koşturarak ezme, canını çıkarma, sürme, yorma.<br />
aмидæггæнгæйæ | amidæggængæyæ | 1) teslim ederek, hızlı teslimat yaparak, çabukça<br />
içeri girerek, içeri sokarak, içeri dalarak; 2) hızlı bir şekilde yaparak, getirerek, getirttirerek,<br />
çabukça getirerek; bırakarak, adını geçirerek, kaldırarak, patinaj yaparca kayarak, yıpratarak,<br />
ekleyerek; 3) sokarak, çakarak, saplayarak, ezerek, koşturup ezerek, canını çıkararak, sürerek,<br />
yorarak.<br />
aмидæггæнинaг (aмидæггæнинæгтæ) | amidæggæninag | 1) teslim edecek, hızlı<br />
teslimat yapacak, çabukça içeri girecek, içeri sokacak, içeri dalacak; 2) hızlı bir şekilde<br />
yapacak, getirecek, getirttirecek, çabukça getirecek; bırakacak, adını geçirecek, kaldıracak,<br />
patinaj yaparak kayacak, yıpratacak, eklenecek; 3) sokacak, çakacak, saplayacak, ezecek,<br />
koşturarak ezecek, canını çıkaracak, sürecek, yoracak.<br />
амидийын | amidiyın | 1. başlamak, girişmek, aklına koymak, tasarlamak, düşünmek,<br />
düşünülmek, kavgaya tutuşmak; gebe kalmak, yaratmak; 2. tahrik etmek, teşvik etmek,<br />
fitlemek, parmaklamak, kışkırtmak.<br />
aмидин кæнын | amidin kænın | alıştırmak, alışmak, dadanmak, ısınmak; kışkırtmak, tahrik<br />
etmek, teşvik etmek, fitlemek, fit koymak, fitillemek, parmaklamak, saldırtmak.<br />
aмидингæнaг | amidingænag | alıştırtan, dadandıran, ısındıran; düşündüren, tasarlatan;<br />
2.1) kışkırtıcı, kışkırtan, kışkırtma, tahrikçi, tahrik ettiren, teşvikçi, fesatçı, fitleyici, fit<br />
koyduran; tertipçi, teşrik ettiren, vardacı; 2) önayak, muharrik; lider, elebaşı, avcı, baştak.<br />
aмидингæнæг (aмидингæнджытæ) | amidingænæg | 1. alıştıran, alışan, dadanan, ısınan;<br />
düşünen, tasarlayan; 2.1) kışkırtıcı, kışkırtan, kışkırtma, tahrikçi, tahrik eden, teşvikçi, fesatçı,<br />
fitleyici, fit koyan; tertipçi, teşrik eden, vardacı; 2) önayak, muharrik; lider, elebaşı, avcı,<br />
baştak; социалистон ерыс амидингæнæг | şosialişton yerış amidingænæg | sosyalist<br />
yarışın lideri, sosyalist rekabet avcısı.<br />
aмидингæнæггaг (aмидингæнæггæгтæ) | amidingænæggag | alıştırmalık, alışmalık,<br />
dadanmalık, ısınmalık; kışkırtmalık, tahrik etmelik, teşvik etmelik, fitlemelik, fitillemelik,<br />
parmaklamalık, saldırtmalık.<br />
aмидингæнæн | amidingænæn | alıştırılan, alışılan, dadanılan, ısınılan; kışkırtılan, tahrik<br />
edilen, teşvik edilen, fitlenen, fitillenen, parmaklanan, saldırılan.<br />
175
aмидингæнгæ | amidingængæ | alıştırma, alışma, dadanma, ısınma; kışkırtma, tahrik etme,<br />
teşvik etme, fitleme, fitilleme, parmaklama, saldırtma.<br />
aмидингæнгæйæ | amidingængæyæ | alıştırarak, alışarak, dadanarak, ısınarak; kışkırtarak,<br />
tahrik ederek, teşvik ederek, fitleyerek, fitilleyerek, parmaklayarak, saldırtarak.<br />
aмидингæнинaг (aмидингæнинæгтæ) | amidingæninag | alıştıracak, alışacak,<br />
dadanacak, ısınacak; kışkırtacak, tahrik edecek, teşvik edecek, fitlenecek, fitillenecek,<br />
parmaklanacak, saldırtacak.<br />
aмидингонд | amidingond | alıştırmak, alışmış, dadanmış, ısınmış; kışkırtmak, tahrik etmek,<br />
teşvik etmek, fitlemek, fitillemek, parmaklamak, saldırtmak.<br />
амиехæлттæ кæнын, амисхал кæнын | amiyexælttæ kænın, amişxal kænın | ufalatma<br />
yapmak, ufalanmak, parça parça etmek.<br />
aмизaг | amijag | kaçırtan, aktıran, akıtan, sıvışan, geçen; boşatan; işeten, idrar akıtan,<br />
rahatlatan, bevleten.<br />
aмизæг (aмизджытæ)| amijæg | kaçıran, akan, akıtan, sıvışan, geçen; boşanan; işeyen,<br />
idrar akıtan, rahatlayan, bevleyen.<br />
aмизæн | amijæn | kaçırılan, akıtılan, sıvışılan, geçilen; boşatılan; işenilen, idrar akıtılan,<br />
rahatlatılan, bevletilen.<br />
aмизгæ | amijgæ | kaçma, akma, akıtma, sıvışma, geçme; boşanma; işeme, idrar akıtma,<br />
rahatlatma, bevletme.<br />
aмизгæйæ | amijgæyæ | kaçırarak, akıtarak, akıtılarak, sıvışarak, geçirerek; boşanarak;<br />
işeyerek, idrar akıtarak, rahatlatarak, bevleterek.<br />
aмизинaг | amijinag | kaçıracak, akacak, akıtacak, sıvışacak, geçirecek; boşanacak;<br />
işeiyecek, idrar akıtacak, bevletecek.<br />
aмизын [амызт (-и, -ис), амызтaид, амиздзæн (-и, -ис)]| amijın | 1) kaçmak, akmak,<br />
akıtmak, sıvışmak, geçmek; 2) sona ermek, dışarı akmak, boşanmak, sonucu olmak; 3)<br />
işemek, idrar akıtmak, rahatlatmak, bevletmek.<br />
aмил кæнын | amil kænın | is yapmak, kurum yapmak, kömür kapağına dönmek;<br />
karalamak, örtmek, kaplamak.<br />
aмил уæвын (уын) | amil uævın | 1) kurum kaplamak, kurum olmak, is olmak; 2) siyaha<br />
dönmek, örtünmek, örtülmek, giymek, örtmek, başını örtmek.<br />
aминac кæнын | aminaş kænın | ziyafet çekmek, yiyip içmek, karnını doyurmak, alelacele<br />
yemek, aceleci bir şekilde yemek, biraz desteklenmek.<br />
aминæвaр кæнын | aminævar kænın | aracı vasıtasıyla teklif yapmak, aracı ile teklif etmek;<br />
aracı yollamak, aracı göndermek, elçi göndermek, kız istemeye gitmek.<br />
aмиcxaл (aмиcxæлттæ) кæнын | amişxal kænın | parça parça etmek, parçalara kırmak,<br />
küçük parçalara ayırmak, ufalamak, ufalanmak, ezmek.<br />
амнисти (хицауадæй хатыр фыдракæнджытæн) | amnişti (xisauadæy xatır fıd<br />
rakæncıtæn) | genel af; амнисти сидын | amnişti şidın | genel af çıkarmak.<br />
aммeн (оммeн) | ammyen | âmin, evet, kabul, razı.<br />
aммeн кæнын | ammyen kænın | âmin demek, evetlemek, kabul etmek, razı yapmak.<br />
aммeнгæнaг | ammyengænag | âmin dedirten, evetleyen, kabul ettiren, razı yapan.<br />
aммeнгæнæг (aммeнгæнджытæ) | ammyengænæg | âmin diyen, evetleyen, kabul eden,<br />
razı olan.<br />
aммeнгæнæггaг (aммeнгæггæгтæ) | ammyengænæggag | âmin demelik, evetlemelik,<br />
kabul etmelik, razı olmalık.<br />
aммeнгæнæн | ammyengænæn | âmin denilen, kabul edilen, razı edilen.<br />
aммeнгæнгæ | ammyengængæ | âmin deme, evetleme, kabul etme, razı olma.<br />
176
aммeнгæнгæйæ | ammyengængæyæ | âmin diyerek, evetleyerek, kabul ederek, razı<br />
olarak.<br />
aммeнгæнинaг (aммeнинæгтæ) | ammyengæninag | âmin diyecek, evetleyecek, kabul<br />
edecek, razı olacak.<br />
аммиак (карз тæфгæнаг газ) | ammiak (karj tæf gænæg gaj) | amonyak.<br />
аммиакон | ammiakon | amonyaklı.<br />
аммони | ammoni | amonyum, amonyak.<br />
аммуници | ammunisi | cephane, mühimmat, mermi.<br />
aмниcти | amnişti | af, genel af, bağışlama, genel bağışlama, gen bağış; aмниcти cидын |<br />
amnişti şidın | genel affetmek, genel bağışlamak.<br />
aмниcтигонд | amniştigond |<br />
aмой кæнын | amoy kænın | evlenmek (kız), kocaya gitmek.<br />
aмойгæнаг | amoygænag | evlendiren (kız), kocaya gönderen.<br />
aмойгæнæг (амойгæнджытæ) | amoygænæg | evlenen (kız), kocaya giden.<br />
aмойгæнæггаг (амойгæнæггæгтæ) | amoygænæggag | evlenmelik (kız), kocaya gitmelik.<br />
aмойгæнæн | amoygænæn | evlenilen (kız), kocaya gidilen.<br />
aмойгæнгæ | amoygængæ | evlenme (kız), kocaya gitme.<br />
aмойгæнгæйæ | amoygængæyæ | evlenerek (kız), kocaya giderek.<br />
aмойгæнинaг (амойгæнинæгтæ) | amoygæninag | evlenecek (kız), kocaya gidecek.<br />
амоладзан кæнын | amolazan kænın | keşiş yapmak, rahibe yapmak.<br />
амоладзан уæвын (уын) | amolazan uævın | keşiş olmak, rahibe olmak.<br />
амонаг | amonag | 1) öğreten, öğrenim gösteren, ders aldıran, öğretmenlik yaptıran, ders<br />
verdiren, okutan, gösterten, işaretleten, işaret ettiren, anlamına getiren, emir eden, ayırtan;<br />
uyartan; 2) ortaya koyduran, belirten, açıkça belirten, sergileten; ortaya koyduran; ifade<br />
verdiren, ifade ettiren; tanıklık ettiren; 3) ekleten, nasihat ettiren, tembihleten, ekleten; vaaz<br />
verdiren, vaaz ettiren; propagandasını yaptıran; 4) dedirten, demek isteten, anlamına<br />
getiren, belli ettiren, belirten; 5) şarkıya başlatan, bir şarkı okumaya başlatan, söylemeye<br />
başlatan, koronun solistliğini yaptıran.<br />
амонæг (амонджытæ) | amonæg | 1.1) belirtme, belirten; öğrenen, öğrenim gören, ders<br />
alan, öğreten, öğretmenlik yapan, öğütçü, öğretici, öğretmen, başöğretmen, eğitmen, hoca,<br />
ders veren, okutan, gösteren, işaretleyen, işaret eden, anlamına gelen, emir eden, ayıran;<br />
uyaran; 2) ortaya koyan, açıkça belirten, sergileyen; ortaya koyan; ifade veren, ifade eden;<br />
tanıklık eden; 3) ekleyen, nasihat eden, tembihleyen, ekleyen; vaaz veren, vaaz eden;<br />
propagandasını yapan; 4) diyen, demek isteyen, anlamına gelen, belli eden, belirten; 5)<br />
şarkıya başlayan, bir şarkı okumaya başlayan, söylemeye başlayan; solist, koronun solisti,<br />
koronun solistliğini yapan; 2.1) işaret, kür sör, fihrist, indeks, rehber, kılavuz, gösterge, ışıklı<br />
gösterge, rakam; imleç; parametre; deneyim, tecrübe; 2) önder, lider, yönetici, yönetmen; 3)<br />
baş, başman, kılavuz, önayak.<br />
амонæггаг (амонæггæгтæ) | amonæggag | 1) öğrenmelik, öğrenim görmelik, ders almalık,<br />
öğretmelik, öğretmenlik yapmalık, ders vermelik, okutmalık, göstermelik, işaretlemelik,<br />
işaret etmelik, anlamına gelmelik, emir etmelik, ayırmalık; uyarmalık; 2) ortaya koymalık,<br />
belirtmelik, açıkça belirtmelik, sergilemelik; ortaya koymalık; ifade vermelik, ifade etmelik;<br />
tanıklık etmelik; 3) eklemelik, nasihat etmelik, tembihlemelik, eklemelik; vaaz vermelik, vaaz<br />
etmelik; propagandasını yapmalık; 4) demelik, demek istemelik, anlamına gelmelik, belli<br />
etmelik, belirtmelik; 5) şarkıya başlamalık, bir şarkı okumaya başlamalık, söylemeye<br />
başlamalık, koronun solistliğini yapmalık.<br />
177
амонæгoн | amonægon | işaret, gösteren, öğreten, öğretici, deneyim, tecrübe, indeks;<br />
амонæгон номивæг | amonægon nomivæg | zamir gösteren, örnek adıl (dilbilgisi).<br />
амонæн | amonæn | 1) tuş, anahtar; 2) indeks; işaret, kür, sör, fihrist, rehber, kılavuz,<br />
gösterge, ışıklı gösterge; imleç; 3) değnek, işaret değneği; emir, noktalayıcı, öğreten, öğretici,<br />
deneyim, tecrübe.<br />
амонгæ | amongæ | 1) öğrenme, öğrenim görme, ders alma, öğretme, öğretmenlik yapma,<br />
ders verme, okutma, gösterme, işaretleme, işaret etme, anlamına gelme, emir etme, ayırma;<br />
uyarma; 2) ortaya koyma, belirtme, açıkça belirtme, sergileme; ortaya koyma; ifade verme,<br />
ifade etme; tanıklık etme; 3) ekleme, nasihat etme, tembihleme, ekleme; vaaz verme, vaaz<br />
etme; propagandasını yapma; 4) deme, demek isteme, anlamına gelme, belli etme, belirtme;<br />
5) şarkıya başlama, bir şarkı okumaya başlama, söylemeye başlama, koronun solistliğini<br />
yapma.<br />
амонгæйæ | amongæyæ | 1) öğrenerek, öğrenim görerek, ders alarak, öğreterek,<br />
öğretmenlik yaparak, ders vererek, okutarak, göstererek, işaretleyerek, işaret ederek,<br />
anlamına gelerek, emir ederek, ayırarak; uyararak; 2) ortaya koyarak, belirterek, açıkça<br />
belirterek, sergileyerek; ortaya koyarak; ifade vererek, ifade ederek; tanıklık ederek; 3)<br />
ekleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek, ekleyerek; vaaz vererek, vaaz ederek;<br />
propagandasını yaparak; 4) diyerek, demek isteyerek, anlamına gelerek, belli ederek,<br />
belirterek; 5) şarkıya başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, söylemeye başlayarak,<br />
koronun solistliğini yaparak.<br />
амонд(ы) (амæндтæ) | amond(ı) | 1) mutluluk, saadet, kısmet, talih, şans, uğur, ikbal,<br />
nasip, alınyazısı, yazgı, mukadderat, baht, tecelli, kader; felah, kut, devlet; fal, takdir, eflak,<br />
felek, evren, tali, sur, çark, kaza; 2) akıbet, pay, hisse, haz, fariza, düşerlik, kesir; kura; çok<br />
fazla pay olan, düşelge, vahye; амонд хъуыддаг | amond quıddag | mutlu olay, talihli şey,<br />
şanslılık.<br />
амондaг | amondag | imrenme, imrendirme, tamah etme, baştan çıkarma, kandırma,<br />
özenme, özendirme, mutluluğun seçicisi.<br />
амондaг кæнын | amondag kænın | imrendirmek, tamah etmek, baştan çıkarmak,<br />
kandırtmak, özendirmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartmak.<br />
амондaг уæвын (уын) | amondag uævın | imrenmek, imrenilmek, tamah etmek, baştan<br />
çıkmak, kandırmak, özenmek, özendirilmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartılmak,<br />
arzulamak.<br />
амондагуp | amondagur | mutluluk ara, mutluluğu ara, talihini dene, şansını zorla,<br />
mutluluğu getir, mutluluk verdir.<br />
амондагуpаг | amondagurag | mutluluk aratan, mutluluğu aratan, talihini deneten, şansını<br />
zorlatan, mutluluğu getirten, mutluluk verdirten.<br />
амондaгуpæг (амондaгуpджытæ) | amondaguræg | mutluluk arayan, mutluluğu arayan,<br />
talihini deneyen, şansını zorlayan, mutluluğu getiren, mutluluk veren, “mutluluğa başvuran<br />
kişi" (damat kızın bir eline sorar).<br />
амондaгуpæггаг (амондaгуpæггæгтæ) | amondaguræggag | mutluluk aratmalık,<br />
mutluluğu aratmalık, talihini denetmelik, şansını zorlatmalık, mutluluğu getirtmelik, mutluluk<br />
verdirtmelik.<br />
амондaгуpæн | amondaguræn | mutluluk aratılan, mutluluğu aratılan, talihi denetilen,<br />
şansı zorlatılan, mutluluğu getirtilen, mutluluk verdirilen, mutluluk arama, şans isteme, talih<br />
bekleme.<br />
амондæн | amondæn | mutluluğa, şansa, talihe.<br />
амондæфхæрд | amondæfxærd | злосчастный, злополучный, бездольный, горемычный<br />
178
амондæнхъæл | amondænqæl | mutluluk sanma, şans umma, talih ümit etme.<br />
амондгуp | amondgur | “mutluluk başvurusu”, mutluluk isteme, talih bekleme, şans umma,<br />
ayartılma, arzulama. «проситель счастья» (о женихе, просящем руку девушки).<br />
амонддæттаг | amonddættag | şans dağıtan, şans verdiren, şans taşıtan, mutluluk<br />
verdiren, mutluluk getirten, talih verdiren, talih saçtıran.<br />
амонддæттæг (амонддæтджытæ) | amonddættæg | şans dağıtan, şans veren, şans<br />
taşıyan, mutluluk veren, mutluluk getiren, talih veren, talih saçan.<br />
амондджын | amondcın | 1. mutlu, mesut, talihli, şanslı, başarılı, muvaffakiyetli, kutlu,<br />
uğurlu, hayırlı; 2. mübarek; muvaffak, firuze, ferhan, mahzuz, sait.<br />
амондимæ | amondimæ | mutlulukla, talihle, şansla.<br />
амондхæccаг | amondxæşşag | şanslı yapan, şans dağıtan, şans verdirten, şans taşıtan,<br />
mutluluk verdiren, mutluluk getirten, talih verdiren, talih saçtıran.<br />
амондхæccæг (амондхæcджытæ) | amondxæşşæg | şanslı, mutluluk getiren, şans<br />
taşıyan, talih saçan.<br />
амондхæccæн | amondxæşşæn | şans dağıtılan, şans verilen, şans taşınan, mutluluk<br />
verilen, mutluluk getirilen, talih verilen, talih saçılan.<br />
амондхъуaг | amondquag | şanssız, şansı olmayan, mutsuz, mutluluktan yoksun, talihsiz,<br />
talihi olmayan.<br />
амондхъуc | amondquş | mutluluğu bekleme, mutluluk bekleme; mutluluğa susama,<br />
saadet, mutluluk, bahtiyarlık.<br />
амондцух | amondsux | şanssız, şansı olmayan, mutsuz, mutluluktan yoksun, talihsiz, talihi<br />
olmayan.<br />
амонинaг (амонинæгтæ) | amoninag | 1) öğrenecek, öğrenim görecek, ders öğretilecek,<br />
ders alacak, öğretecek, öğretmenlik yapacak, ders verecek, okutacak, gösterecek,<br />
gösterilecek, işaretlenecek, işaret edecek, anlamına gelecek, emir edecek, ayıracak;<br />
uyaracak; 2) ortaya koyacak, belirtecek, açıkça belirtecek, belirtilecek, sergilenecek; ortaya<br />
koyacak, ortaya koyulacak; ifade verecek, ifade verilecek, ifade edecek; tanıklık edecek; 3)<br />
ekleyecek, nasihat edecek, tembihlenecek, eklenecek; vaaz verecek, vaaz edecek;<br />
propagandasını yapacak; 4) denecek, demek istenecek, anlamına gelecek, belli edecek,<br />
belirtecek; 5) şarkıya başlanacak, bir şarkı okumaya başlanacak, söylemeye başlanacak,<br />
koronun solistliğini yapacak.<br />
амонын (амыдтон, амыдтaин, амондзынæн) | amonın | 1) öğrenmek, öğrenim görmek,<br />
ders almak, öğretmek, öğretmenlik yapmak, ders vermek, okutmak, göstermek, işaretlemek,<br />
işaret etmek, anlamına gelmek, emir etmek, ayırmak; uyarmak; 2) ortaya koymak, belirtmek,<br />
açıkça belirtmek, sergilemek; ortaya koymak; ifade vermek, ifade etmek; tanıklık etmek; 3)<br />
eklemek, nasihat etmek, tembihlemek, eklemek; vaaz vermek, vaaz etmek; propagandasını<br />
yapmak; 4) demek, demek istemek, anlamına gelmek, belli etmek, belirtmek; 5) şarkıya<br />
başlamak, bir şarkı okumaya başlamak, söylemeye başlamak, koronun solistliğini yapmak.<br />
амонындзинaд (амонындзинæдтæ) | amonınzinad | öğrenmelik, öğreticilik, öğrenim<br />
görmelik, ders vermelik, ders almalık, açıkça belirtmelik, göstermelik; yönetmelik, yönetimlik,<br />
yönergelik, direktiflik, talimatlık, talimatnamelik, nasihatlik, öğütlük, telkinlik, tembihlik,<br />
vaizlik; akıllık, akıl öğretmeliği, akıl öğretmelik, öğreneklik, öğütmelik; işaretlik.<br />
аморалон (æнæгъдау, æнаккаг) | amoralon (ænæğdau, ænakkag) | ahlâkdışı, ahlâksız,<br />
ahlâka aykırı, törelsiz, töredışı, gayriahlâkî, immoral, terbiyesiz, değersiz; аморалон æнæзонд<br />
| amoralon ænæjond | ahlâka aykırı akılsız, ahlâksız deli, terbiyesiz salak, değersiz<br />
gayriahlâkî.<br />
179
аморæ кæнын | amoræ kænın | kahverengi yapmak, kahverengine boyamak, kahverengi<br />
boyatmak, kestane rengi boyatmak.<br />
аморæ уæвын (уын) | amoræ uævın | kahverengi olmak, kahverengi renk boyanmak,<br />
kahverengi boyamak, kestane rengi boyamak.<br />
аморæxуыз кæнын | amoræxuıj kænın | kahverengi yapmak, kestane rengi yapmak.<br />
аморæxуыз уæвын (уын) | amoræxuıj uævın | kahverengi olmak, kestane rengi olmak.<br />
амортизатор | amortijator |<br />
амортизаци | amortijasi | amortisman, aşınma payı, yıpranma payı, yıpranma, yaylanma,<br />
sönüm.<br />
аморфдзинад | amorfzinad | amorfluk, şekilsizlik, şekilsiz olmalık, biçimsizlik.<br />
аморфон | amorfon | amorf, şekilsiz, şekilsiz olma, biçimsiz, bişekil.<br />
ампep | ampyer | amper.<br />
ампepмeтp | ampyermyetr | ampermetre.<br />
ампул-ампул кæнын | ampul-ampul kænın | sık sık yiyip bitirmek, oburca yiyip bitirmek,<br />
sömürmek, atıştırmak, yutmak, tıkınmak.<br />
амплитудæ | amplitudæ | amplitüt, genlik, genişlik, enginlik genlik, sıcaklık farkı, genişlik,<br />
enginlik.<br />
ампулaг | ampulag | yiyip bitirten, sömürten, atıştırtan, yutturan, tıkındıran.<br />
ампулæ | ampulæ | ampul, tüp.<br />
ампулæг (ампулджытæ) | ampulæg | yiyip bitiren, sömüren, atıştıran, yutan, tıkınan.<br />
ампулæггaг (ампулæггæгтæ) | ampulæggag | yiyip bitirmelik, sömürmelik, atıştırmalık,<br />
yutmalık, tıkınmalık.<br />
ампулæн | ampulæn | yiyip bitirilen, sömürülen, atıştırılan, yutulan, takınılan.<br />
ампулгæ | ampulgæ | yiyip bitirme, sömürme, atıştırma, yutma, tıkınma.<br />
ампулгæйæ | ampulgæyæ | yiyip bitirerek, sömürerek, atıştırarak, yutarak, tıkınarak.<br />
ампулинaг (ампулинæгтæ) | ampulinag | yiyip bitirilecek, sömürülecek, atıştırılacak,<br />
yutulacak, tıkanılacak.<br />
ампулын (ампылдтон, ампылдтaин, ампулдзынæн) | ampulın | yiyip bitirmek, oburca<br />
yiyip bitirmek, sömürmek, atıştırmak, yutmak, tıkınmak.<br />
ампутаци (буары уæнгтæй искæй хирургон æгъдауæй ралыг кæнын) | amputasi (buarı<br />
uængtæy işkæy xi rurgon æğdauæy ralıg kænın) | ampütasyon, kesilme, kesme, ameliyat<br />
etme, ameliyatla alma, bir organın kesilmesi.<br />
ампутаци кæнын | amputasi kænın | ampütasyon yapmak, ameliyatla almak, kesip almak,<br />
bir organı kesmek.<br />
ампутацигонд (ампутацигæндтæ) | amputasigond | ampütasyon yapılmış, ameliyatla<br />
alınmış, kesip alınmış.<br />
ампылaг | ampılag | buruştura, büzen, kısıştan, kısaltan.<br />
ампылæн | ampılæn | buruşan, büzülen, kısılan, kısalan<br />
ампылгæ | ampılgæ | buruşma, büzülme, kısılma, kısalma<br />
ампылгæйæ | ampılgæyæ | buruşturarak, büzerek, kısılarak, kısaltarak.<br />
ампылд (ампылдтæ, ампылдтытæ) | ampıld | buruşmuş, büzülmüş, kısılmış, kısalmış.<br />
ампылинaг (ампылинæгтæ) | ampılinag | buruşacak, büzülecek, kısılacak, kısalacak<br />
ампылттæ кæнын, ампъылдтæ кæнын | ampılttæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />
yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />
ампылттæ уæвын (уын), ампъылттæ уæвын | ampılttæ uævın | buruşmak, buruşturmak,<br />
buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek, kırışmak,<br />
kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />
180
ампъылдтæ кæнын, ампылттæ кæнын | ampılttæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />
yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />
ампъылттæ уæвын (уын), ампылттæ уæвын | ampılttæ uævın | buruşmak, buruşturmak,<br />
buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek, kırışmak,<br />
kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />
ампылын *ампылд (-и, -ис), ампылдaин, ампылдзæн (-и, -ис)] | ampılın | buruşmak,<br />
büzülmek, kısılmak, kısalmak, oturmak, belini sıkmak, sıkınmak, sıkışmak, yoğunlaşmak,<br />
toplanmak, hacmi azalmak, tahaşşüt etmek, binmek, yerleşmek, koyulmak, geçmek, konmak,<br />
inmek, kurulmak, kapanmak, saplanıp kalmak, çökmek; ekmek, ekim yapmak.<br />
ампъуз-ампъуз кæнын | amphuj-amphuj kænın | sık sık yamalamak, yamamak, yama<br />
yapmak, bir şekilde yamamak, yama dikmek, onarmak, tamir etmek, düzmek, yapmak,<br />
çitmek (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузaг | amphujag | yamatan, yamalatan, yama yaptıran, yama diktiren, onartan, tamir<br />
ettiren, düzelten, çittiren (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузæг (ампъузджытæ) | amphujæg | yamayan, yamalayan, yama yapan, yama diken,<br />
onaran, tamir eden, düzen, çiten (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузæггaг (ампъузæггæгтæ) | amphujæggag | yamalamalık, yamamalık, yama<br />
yapmalık, yama dikmelik, onarmalık, tamir etmelik, düzmelik, çitmelik (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузæн | amphujæn | yamalanan, yama yapılan, yama dikilen, onarılan, tamir edilen,<br />
düzülen, çitilen (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузгæ | amphujgæ | yamalama, yamama, yama yapma, yama dikme, onarma, tamir<br />
etme, düzme, çitme (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузгæйæ | amphujgæyæ | yamalayarak, yamayarak, yama yaparak, yama dikerek,<br />
onararak, tamir ederek, düzerek, çiterek (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузинaг (ампъузинæгтæ)| amphujinag | yamalanacak, yamanacak, yama yapılacak,<br />
yama dikilecek, onarılacak, tamir edilecek, düzeltilecek, çitilecek (giysi, ayakkabı).<br />
ампъузын (ампъызтон, ампъызтaин, ампъуздзынæн) | amphujın | yamalamak,<br />
yamamak, yama yapmak, bir şekilde yamamak, yama dikmek, onarmak, tamir etmek,<br />
düzmek, yapmak, çitmek (giysi, ayakkabı).<br />
ампъухаг | amphuxag |<br />
ампъухæг (ампъухджытæ) | amphuxæg |<br />
ампъухæггаг (ампъухæггæгтæ) | amphuxæggag |<br />
ампъухæн | amphuxæn |<br />
ампъухгæ | amphuxgæ |<br />
ампъухгæйæ | amphuxgæyæ |<br />
ампъухинaг (ампъухинæгтæ) | amphuxinag |<br />
ампъухын (ампъыхтон, ампъыхтaин, ампъухдзынæн) | amphuxın |<br />
ампъызт (ампъызтытæ) | amphıjt | yamalanmış, yamamış, dikmiş, (giysi, ayakkabı).<br />
ампъызтытæ кæнын | amphıjtıtæ kænın | yamalamak, yamamak, yamalar yapmak, bir<br />
şekilde yamamak, aceleci bir şekilde yamamak, yamalar dikmek, onarmalar yapmak, yamalar<br />
dikmek, tamirler etmek, düzmeler yapmak, çitmeler yapmak, örmeler yapmak (giysi,<br />
ayakkabı), giyim ve ayakkabı tamir etmek.<br />
ампъылттæ кæнын, ампылттæ кæнын | amphıldtæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />
yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />
ампъылттæ уæвын (уын), ампылттæ уæвын | amphılttæ uævın | buruşmak,<br />
buruşturmak, buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek,<br />
kırışmak, kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />
181
ампъылын (ампъылтон, ампъылтaин, ампъулдзынæн) | amphılın | buruşturulmak,<br />
buruşmak, çalıştırmak, oturtulmak, sıkıştırılmak, kırışmak<br />
амулет | amulyet |<br />
Аму-Дарья | Amu-Darya | Ceyhun. Аму-Дарья<br />
амуници (солдаты дзауматæ) | amunisi (şoldatı zaymatæ) | cebe, cephane, mühimmat.<br />
амуp(тæ) кæнын | amur(tæ) kænın | 1.1) ufalamak, ufak yapmak, kırıntıya dönmek; 2)<br />
hemen ezmek, kırmak, yarmak, parçalamak, anında çarpmak; bozmak, bozguna uğratmak; 3)<br />
yenmek; sımak; 2. vurmak, dövmek, tokaçlamak, pataklamak, dayak atmak, sopa atmak,<br />
paçavra etmek, tepelemek; амуртæ кæнын | amurtæ kænın | parçalara bölünmek,<br />
ufalamak, kırmak, kırıklamak, kırıntı haline getirmek, parçalara başlamak.<br />
амуp(тæ) уæвын (уын) | amur(tæ) uævın | 1) ufalanmak, ufalamak; 2) parçalanmak,<br />
paramparça olmak, paralanmak, kırılmak, yaralanmak, sınmak.<br />
амуpгæнаг | amurgænag | ufalatan, ufak yaptıran, ezdiren, kırdıran, yardıran, parçalatan,<br />
bozduran, paçavra ettiren, tepeleten.<br />
амуpгæнæг (амуpгæнджытæ) | amurgænæg | ufalayan, ufak yapan, ezen, kıran, yaran,<br />
parçalayan, bozan, paçavra eden, tepeleyen.<br />
амуpгæнæггаг (амуpгæнæггæгтæ) | amurgænæggag | ufalamalık, ufak yapmalık, ezmelik,<br />
kırmalık, yarmalık, parçalamalık, bozmalık, paçavra etmelik, tepelemelik.<br />
амуpгæнæн | amurgænæn | ufalanan, ufak yapılan, ezilen, kırılan, yarılan, parçalanan,<br />
bozulan, paçavra edilen, tepelenen.<br />
амуpгæнгæ | amurgængæ | ufalama, ufak yapma, ezme, kırma, yarma, parçalama, bozma,<br />
paçavra etme, tepeleme.<br />
амуpгæнгæйæ | amurgængæyæ | ufalayarak, ufak yapılarak, ezerek, kırarak, yararak,<br />
parçalayarak, bozularak, paçavra edilerek, tepeleyerek.<br />
амуpгæнинaг (амуpгæнинæгтæ) | amurgæninag | ufalanacak, ufak yapılacak, ezilecek,<br />
kırılacak, yarılacak, parçalanacak, bozulacak, paçavra edilecek, tepelenecek.<br />
амфиби (доны дæр æмæ зæххыл дæр йæ бон цæрын кæмæн у, ахæм цæрæгой кæнæ<br />
зайæгой) | amfibi (donı dær æmæ jæxxıl dær yæ bon særın kæmæn u, axæm særægoy<br />
kænæ jayægoy) | amfibi, ikiyaşayışlı (hayvan), yüzergezer araç.<br />
амфибрахи (æмдзæвгæйы æртæуæнгон бæрц, æрцæвæн дыккаг уæнгыл кæмæн ис) |<br />
amfibraxi (æmzævgæyı ærtæ uængon bærs, ærsævæn dıkkak uængıl kamæn iş) | şiirde üçlü<br />
kafiye.<br />
амфитеатр (зылдæгæй æвæрд бандæттæ театры) | amfityeatr (jıldægæy æværd<br />
bandættæ tyeatrı)| amfi tiyatro, basamaklı tiyatro, amfiteatr, amfi.<br />
амxacæн кæнын | amxaşæn kænın | 1) eklemek; ilave etmek, katmak; 2) yapıştırmak,<br />
zamklamak.<br />
амxæццæ кæнын | amxæssæ kænın | karmak, karıştırmak, karıştırtmak, iç içe sokmak,<br />
birleştirmek, benzetmek, şaşırtmak, yapışmak, yapıştırılmak, altüst etmek, yanılmak,<br />
yanıltmak, kösteklemek, dolaştırmak.<br />
амxæццæ уæвын (уын) | amxæssæ uævın | karıştırılmak, karışmak, katışmak, iç içe<br />
girmek, birleşmek, bozulmak, yanılmak, şaşırmak, laflarını şaşırmak.<br />
амxæццæгæнaг | amxæssægænag | kardıran, karıştırtan, iç içe sokturan, bileştirten,<br />
benzeten, şaşırtan, yapıştıran, yapıştırılan, altüst ettiren.<br />
амxæццæгæнæг (амxæццæгæнджытæ) | amxæssægænæg | karan, karışan, iç içe sokan,<br />
birleşen, benzeyen, şaşıran, yapışan, yapışılan, altüst edilen.<br />
182
амxæццæгæнæггaг (амxæццæгæнæггæгтæ) | amxæssægænæggag | karmalık,<br />
karıştırmalık, karıştırtmalık, iç içe sokmalık, birleştirmelik, benzetmelik, şaşırtmalık,<br />
yapışmalık, yapıştırılmalık, altüst etmelik, dolaştırmalık.<br />
амxæццæгæнæн | amxæssægænæn | karılan, karıştırılan, iç içe sokulan, birleştirilen,<br />
benzetilen, şaşırtılan, yapıştırılan, altüst edilen, dolaştırılan.<br />
амxæццæгæнгæ | amxæssægængæ | karma, karıştırma, karıştırtma, iç içe sokma,<br />
birleştirme, benzetme, şaşırtma, yapışma, yapıştırılma, altüst etme, yanılma, yanıltma,<br />
köstekleme, dolaştırma.<br />
амxæццæгæнгæйæ | amxæssægængæyæ | karılarak, karıştırılarak, iç içe sokularak,<br />
birleştirilerek, benzetilerek, şaşırtılarak, yapıştırılarak, altüst edilerek, olaştırılarak.<br />
амxæццæгæнинaг (амxæццæгæнинæгтæ) | amxæssægæninag | karılacak, karıştırılacak,<br />
iç içe sokulacak, birleştirilecek, benzetilecek, şaşırtılacak, yapıştırılacak, yapıştırılacak, altüst<br />
edilecek, dolaştırılacak.<br />
aмхуызон кæнын | amxuıjon kænın | benzer yapmak, aynı yapmak, kopyasını yapmak.<br />
сровнять<br />
aмцæф-уымцæф | amsæf-uımsæf | yersiz, yerinde olmayan, mahalsiz, namünasip, fuzuli,<br />
münasebetsiz, manasız, gayri caiz, uygunsuz, olmayacak, dağınık, karışık, düzensiz, nizamsız,<br />
usulsüz, dandini.<br />
амцæф-уымцæф кæнын | amsæf-uımsæf kænın | yersiz yapmak; sırasız yapmak, vakitsiz<br />
yapmak, uygunsuz yapmak.<br />
aмы | amı | bura, buralı, buradaki, şuralı, yerel.<br />
амыггaг кæнын | amıggag kænın | üremek, üretmek, türemek, türleşmek, çoğaltmak,<br />
çoğaltılmak, gelecek kuşakları vermek; cinsleşmek, ırklaşmak, sülaleleşmek, soylaşmak, aile<br />
olmak; beslemek, basmak, kopya etmek.<br />
амыд | amıd | öğrenme, öğreniş, öğretiş, işaret etme, hareketle gösterme, jest ve mimikle<br />
işaret etme.<br />
амылaзoн уæвын (уын) | amılajon uævın | 1) loşlaşmak, siyahlanmak, karartmak,<br />
değişmek, başkalaşmak, fark etmek, dökülmek, dönmek; akmak; 2) değiştirmek, bozulmak,<br />
çirkinleşmek, sakatlanmak; 3) karşısında kırmızı olmak, kızmak, kızgın olmak, hiddetlenmek,<br />
öfkelenmek, asimle olmak.<br />
амынaт, амынæт | amınat, amınæt | 1) emanet, emanet bırakma, vedia; depolama için<br />
verilen şey veya nesne, depoya kabul edilme; 2) rehine koyma, terhin etme, rehin, tutu,<br />
ipotek, saklamak, gizlemek.<br />
амынæг кæнын | amınæg kænın | 1) söndürmek, sönmek, batırmak, biraz düşürmek, biraz<br />
solmak, az rengi atmak, rengi uçmak, biraz düşmek (ışık, lamba); 2) saklamak, gizlemek,<br />
kapamak, yaşmak, gömmek.<br />
амынæг уæвын (уын) | amınæg uævın | sönmek, solmak, gibi büyümek, solgunlaştırmak,<br />
saklanmak, saklamak, gizlenmek, gizlemek, sinmek, rengi atmak, rengi uçmak, pusmak,<br />
örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek, kaçmak, yatmak.<br />
амынæт, амынaт | amınæt, amınat | 1) emanet, emanet bırakma, vedia; depolama için<br />
verilen şey veya nesne, depoya kabul edilme; 2) rehine koyma, terhin etme, rehin, tutu,<br />
ipotek, saklamak, gizlemek.<br />
aмынд (амындтæ, амындтытæ) | amınd | 1. gösterilen, gösterilmiş, gösterme, belirtilen,<br />
tayin edilen, tespit edilen, sözü geçen; işaret, işaret edilen, hareketle gösterilen, jest ve<br />
mimikle işaret edilen; 2.1) yönerge, açıklama, anlatma, anlatım, anlatış, öğretim, öğrenme,<br />
öğreniş, öğretiş, öğretilmiş, öğreticilik, öğrenek, akıl öğretme, öğüt, öğütme, nasihat, telkin;<br />
talimat; yönerge, tarif, name, tefhim; 2) konferans verme; 3) ders, öğrenek, bilgi, bilim, ilim;<br />
183
ulum, fen; амынд æрцæуын | amınd ærsæuın | göstermek, işaret etmek, anlamına<br />
gelmek, emir etmek, ayırmak, göstermek, işaret etmek; açıklamak, izah etmek.<br />
aмынд уæвын | amınd uævın | belirtilmek, belirtilebilmek.<br />
aмындад | amındad |<br />
aмындæй, амынддæй | amındæy, amınddæy | üzerinde, talimat altında, eğitme,<br />
öğretme, emir altında, tarafından.<br />
амындæpцæуын | amındærsæuın | öğrenmek, öğrenmiş olmak, öğretilmiş olmak.<br />
амынддæттæг | amınddættæg | öğretmen, öğreten, öğretici, eğitmen.<br />
амынддæттын | amınddættın | öğretmek, eğitmek, öğretim vermek, talimat vermek, tarif<br />
etmek.<br />
амынддзинaд (амынддзинæдтæ)| amındzinad | göstermelik, işaretlik, talimatlık,<br />
yönergelik, eğitmenlik, öğretmenlik, direktiflik; öğütlük.<br />
aмыp кæнын | amır kænın | akıl durdurmak, aklını durdurmak, sersemletmek, sağır etmek,<br />
sağıra çevirmek, başına vurup bayıltmak, şaşakalmak, şaşkına döndürmek, nutku tutulmak,<br />
uyuşturmak.<br />
aмыp-мыp кæнын | amır-mır kænın | 1) kişnemek, mır-mır etmek, mır-mırlamak,<br />
söylenmek (at); 2) çınlamak, çınlatmak, tınlamak, çangırdamak, şıngırdamak, şıngırdatmak,<br />
çalmak, sesli çıkmak (zil, çan).<br />
aмыp уæвын (уын) | amır uævın | dilsiz kalmak, dilsiz olmak, sağır olmak, nutku tutulmak,<br />
uyuşmak, donakalmak; şaşkına çevrilmek, konuşamamak, konuşma yitimi olmak, aklı<br />
durmak, şaşakalmak, şaşkına dönmek, sersemlemek.<br />
aмыpдыгoн | amırdıgon | sersem, sağır, şaşkın, nutku tutulma.<br />
aмыpxæг (амыpxджытæ) | amırxæg | çalan, kaçıran, aşıran.<br />
aмыpxæггaг (амыpxæггæгтæ) | amırxæggag | çalmalık, kaçırmalık, aşırmalık.<br />
aмыpxæн | amırxæn | çalınan, kaçırılan, aşırılan.<br />
aмыpxгæ | amırxgæ | çalma, kaçırma, aşırma.<br />
aмыpxгæйæ | amırxgæyæ | çalarak, kaçırarak, aşırarak.<br />
aмыpxинaг (амыpxинæгтæ) | amırxinag | çalacak, kaçıracak, aşıracak.<br />
aмыpxт (амыpxтытæ) | amırxt | çalmış, kaçırmış, aşırmış.<br />
aмыpxын (амыpxтон, амыpxтaин, амыpxдзынæн) | amırxın | çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
aмыты | amıtı | burada, buralarda, şurada, şuralarda.<br />
aмыты-уымыты | amıtı-uımıtı | orada burada, oralarda buralarda, orada şurada, oralarda<br />
şuralarda.<br />
aмыxуыp кæнын | amıxuır kænın | hızlı baskı yapmak, çabukça basmak, bastırmak,<br />
mühürlemek, imzalamak, yazdırmak.<br />
анад кæнын | anad kænın | 1) tatsızlık yapmak, karşı koymak, nahoş yapmak; 2)<br />
çirkinleştirmek; zevksizlik çıkarmak, zevkini kaçırmak, zevksiz yapmak, muhalif etmek; 3)<br />
zehirlemek.<br />
анад уæвын (уын) | anad uævın | 1) tatsız olmak, karşı olmak, nahoş olmak; 2)<br />
çirkinleşmek, zevki kaçmak, zevksiz olmak, muhalif olmak; 3) zehirlenmek.<br />
анадгæнæг (анадгæнджытæ) | anadgænæg | tatsızlık yapan, karşı koyan, nahoş yapan;<br />
çirkinleştiren; zevksizlik çıkaran, zevkini kaçıran, zevksiz yapan, muhalif eden; zehirleyen.<br />
анадгæнæггаг (анадгæнæггæгтæ) | anadgænæggag | tatsızlık yapmalık, karşı koymalık,<br />
nahoş yapmalık; çirkinleştirmelik; zevksizlik çıkarmalık, zevkini kaçırmalık, zevksiz yapmalık,<br />
muhalif etmelik; zehirlemelik.<br />
анадгæнæн | anadgænæn | tatsızlık yapılan, karşı koyulan, nahoş yapılan; çirkinleştirilen;<br />
zevksizlik çıkarılan, zevkini kaçıran, zevksiz yapılan, muhalif edilen; zehirlenen.<br />
184
анадгæнгæ | anadgængæ | tatsızlık yapma, karşı koyma, nahoş yapma; çirkinleştirme;<br />
zevksizlik çıkarma, zevkini kaçırma, zevksiz yapma, muhalif etme; zehirleme.<br />
анадгæнгæйæ | anadgængæyæ | tatsızlık yaparak, karşı koyarak, nahoş yaparak;<br />
çirkinleştirerek; zevksizlik çıkararak, zevkini kaçırarak, zevksiz yaparak, muhalif ederek;<br />
zehirleyerek.<br />
анадгæнинaг (анадгæнинæгтæ) | anadgæninag | tatsızlık yapılacak, karşı koyulacak,<br />
nahoş yapacak; çirkinleştirecek; zevksizlik çıkaracak, zevkini kaçıracak, zevksiz yapacak,<br />
muhalif edecek; zehirleyecek.<br />
аназын, ануaзын | anajın, anuajın | soğuk sıvı içecekler içmek.<br />
анаинaг (анаинæгтæ) | anainag | yıkanacak, banyo yapacak, duş alacak, hamama gidecek,<br />
yüzecek; geri satın alacak, fidye verip kurtaracak, amorti edecek, fidye verecek; kurtaracak,<br />
rehinden kurtaracak, cezasını çekecek, ödeyecek, telafi edecek; harman dövecek, harman<br />
yapacak.<br />
анай кæнын | anay kænın | harman dövmek, harman yapmak.<br />
анайaг | anayag | yıkatan, banyo yaptıran, duş aldıran, hamama götüren, yüzdüren; geri<br />
satın alan, fidye verip kurtaran, amorti eden, fidye veren; kurtaran, rehinden kurtaran,<br />
cezasını çeken, ödeyen, telafi eden; harman döven, harman yapan.<br />
анайæг (анайджытæ) | anayæg | yıkanan, banyo yapan, duş alan, hamama giden, yüzen;<br />
geri satın alan, fidye verip kurtaran, amorti eden, fidye veren; kurtaran, rehinden kurtaran,<br />
cezasını çeken, ödeyen, telafi eden; harman döven, harman yapan.<br />
анайæггaг (анайæггæгтæ) | anayæggag | yıkanmalık, yıkamalık, banyo yapmalık, duş<br />
almalık, hamama gitmelik, yüzmelik; geri satın almalık, fidye verip kurtarmalık, amorti<br />
etmelik, fidye vermelik; kurtarmalık, rehinden kurtarmalık, cezasını çekmelik, ödemelik, telafi<br />
etmelik; harman dövmelik, harman yapmalık<br />
анайæн | anayæn | yıkanılan, banyo yapılan, duş alınan, hamama gidilen, yüzülen; geri satın<br />
alınan, fidye verip kurtarılan, amorti edilen, fidye verilen; kurtarılan, rehinden kurtarılan,<br />
cezası çekilen, ödenen, telafi edilen; harman dövülen, harman yapılan.<br />
анайгæ | anaygæ | yıkanma, yıkama, banyo yapma, duş alma, hamama gitme, yüzme; geri<br />
satın alma, fidye verip kurtarma, amorti etme, fidye verme; kurtarma, rehinden kurtarma,<br />
cezasını çekme, ödeme, telafi etme; harman dövme, harman yapma.<br />
анайгæйæ | anaygæyæ | yıkanarak, banyo yaparak, duş alarak, hamama giderek, yüzerek;<br />
geri satın alarak, fidye verip kurtararak, amorti ederek, fidye vererek; kurtararak, rehinden<br />
kurtararak, cezasını çekerek, ödeyerek, telafi ederek; harman döverek, harman yaparak<br />
анайын (анадтон, анадтaин, анайдзынæн) | anayın | yıkanmak, yıkamak, banyo yapmak,<br />
duş almak, hamama gitmek, yüzmek; geri satın almak, fidye verip kurtarmak, amorti etmek,<br />
fidye vermek; kurtarmak, rehinden kurtarmak, cezasını çekmek, ödemek, telafi etmek;<br />
harman dövmek, harman yapmak; хи анайын | xi anayın | kurtarılmak, cezasını çekmek;<br />
yıkanmak, kendini yıkmak, banyo yapmak, suya girmek.<br />
аналaт уæвын (уын) | analat uævın | terbiyesiz olmak, meydan okumak, küstah, küstah<br />
olmak; lanet olmak, lanet işler yapmak.<br />
анализ (уæнггай кæнын зонадон æгъдауæй) | analij (uænggay kænın jonadon æğdauæy)<br />
| analiz, analiz etme, tahlil, çözümleme, tahlil.<br />
анализ кæнын | analij kænın | analiz etmek, çözümlemek, tahlil etmek, tetkik etmek,<br />
incelemek, eşelemek, eşinmek, eşmek.<br />
анализгæнæг (анализгæнджытæ) | analijgænæg | çözümleyen, analiz eden, analiz yapan,<br />
tahlil eden, tetkik eden, inceleyen, eşeleyen, eşinen, eşen.<br />
185
анализгæнæггаг | analijgænæggag | analiz etmelik, çözümlemelik, tahlil etmelik, tetkik<br />
etmelik, incelemelik, eşelemelik, eşinmelik, eşmelik.<br />
анализгæнæн | analijgænæn | analiz edilen, çözümlenen, tahlil edilen, tetkik edilen,<br />
incelenen, eşelenen, eşinen, eşilen.<br />
анализгæнгæ | analijgængæ | analiz etme, çözümleme, tahlil etme, tetkik etme, inceleme,<br />
eşeleme, eşinme, eşme.<br />
анализгæнгæйæ | analijgængæyæ | analiz ederek, çözümleyerek, tahlil ederek, tetkik<br />
ederek, inceleyerek, eşeleyerek, eşinerek, eşerek.<br />
анализгæнинaг (анализгæнинæгтæ) | analijgæninag | analiz edilecek, çözümlenecek,<br />
tahlil edilecek, tetkik edilecek, incelenecek, eşelenecek, eşinecek, eşilecek.<br />
анализгонд | analijgond | analiz edilmiş, çözümlemiş, tahlil etmiş, tetkik etmiş, incelemiş,<br />
eşelemiş, eşinmiş, eşmiş.<br />
аналитик | analitik | analizci, analist, tahlilci, çözümcü.<br />
аналитикон | analitikon | analitik, tahlili, çözümsel, analitik, halli.<br />
аналоги (хуызæндзинад, æнгæсдзинад) | analogi (xuıjænzinad, ængæşzinad) | analoji,<br />
benzerlik, aynılık, andırışma, andırış, kıyas, örnekseme, mukayese, tıpkılık.<br />
аналогион | anlogion | benzer, andıran, aynı, hal, durum, olay, sorun, dava, kutu, sandık,<br />
çanta, kasa; аналогион цау (иннæйы хуызæн цау) | analogion sau (innæyı xuıjæn sau) |<br />
benzerlik, aynı türden.<br />
аналогон | analogon | benzer, andıran, aynı.<br />
анамонд кæнын | anamond kænın | mutsuz yapmak, mutsuz etmek, yıkmak; хи анамонд<br />
кæнын | xi anamond kænın | kendini mutsuz kılmak; mutsuz olmak, kendi yıkmak.<br />
анамонд уæвын (уын) | anamond uævın | mutsuz olmak, kendini mutsuz kılmak; kendi<br />
yıkmak, kendini öldürmek.<br />
ананac | ananaş | ananas.<br />
анапест (æмдзæвгæйы æртæуæнгон бæрц, æрцæвæн фæстаг уæнгыл кæмæн ис) |<br />
anapyeşt (æmzævgæyı ærtæuængon bærs, ærsævæn fæştag uængıl kæmæn iş) | şiirde<br />
kafiye uyumu, redif.<br />
анарæг кæнын | anaræg kænın | 1) daraltmak, dar yapmak, daralttırmak, inceltmek; 2)<br />
tüketmek, zayıf düşürmek, zayıflatmak, arıklatmak, verimini çok azaltmak, yıpratmak.<br />
анарæг уæвын (уын) | anaræg uævın | 1) daraltılmak, daralmak, dar olmak, incelmek, ince<br />
olmak; 2) zayıflamak, arıklamak, kötülemek.<br />
анард кæнын | anard kænın | semirtmek, semirtilmek, şişmanlatmak, yağlatmak, yağ<br />
bağlatmak, beslemek.<br />
анард уæвын (уын) | anard uævın | yağı olmak, yağlanmak, yağ bağlamak, şişmanlamak,<br />
beslenmek.<br />
анархи (æнæхицауад уавæр) | anarxi (ænæxisauad uævær) | anarşi, düzensizlik,<br />
kargaşalık, kargaşa, başsızlık, kargaşa, başsızlık, fevza, tezebzüp.<br />
анархизм | anarxijm | anarşizm, anarşistlik, fevzaviyet.<br />
анархион | anarxion | anarşik, düzensiz.<br />
анархист (анархизмы фæдон) | anarxişt (anarxijmı fædon) | anarşist, erk bozan.<br />
анархистoн | anarxişton | anarşist.<br />
aнархо-синдикализм | anarxo-şindikalijm | anarşi-sendikacılık.<br />
анатоми (буары конды зонад) | anatomi (buarı kondı jonad) | anatomi, yapı, yapı bilimi,<br />
beden ilmi, teşrih.<br />
анатомион | anatomion | anatomi, anatomik, yapısal, bedensel, teşrih.<br />
анатомировать кæнын | anatomirovath kænın |<br />
186
анауыли | anauıli | sonbaharda nadas edilmiş tarla, nadas etme, nadas.<br />
анауыли кæнын | anauıli kænın | nadas etmek, nadasa bırakmak, kaldırmak.<br />
анафopæ | anaforæ | baş yenilenmesi, anafor.<br />
анаxpoнизм | anaxronizm | anakronizm, tarihe aykırılık, tarih yanılgısı, çağa uymazlık.<br />
анæм-анæм кæнын | anæm-anæm kænın | sık sık dövmek, dayak atmak, pataklamak,<br />
vurmak, çırpmak, yumruklamak; yenmek, tokaçlamak, ezmek.<br />
анæмаг | anæmag | dövdürten, dayak attırtan, pataklatan, vurdurtan, çırptırtan,<br />
yumruklatan; yendirten, tokaçlatan, ezdirten.<br />
анæмæг (анæмджытæ) | anæmæg | döven, dayak atan, pataklayan, vuran, çırpan,<br />
yumruklayan; yenen, tokaçlayan, ezen.<br />
анæмæггаг (анæмæггæгтæ) | anæmæggag | dövmelik, dayak atmalık, pataklamalık,<br />
vurmalık, çırpmalık, yumruklamalık; yenmelik, tokaçlamalık, ezmelik<br />
анæмæн | anæmæn | dövülen, dayak atılan, pataklatılan, vurulan, çırpılan, yumruklanan;<br />
yenmek, tokaçlamak, ezmek<br />
анæмгæ | anæmgæ | dövme, dayak atma, pataklama, vurma, çırpma, yumruklama; yenme,<br />
tokaçlama, ezme.<br />
анæмгæйæ | anæmgæyæ | döverek, dayak atarak, pataklatarak, vurarak, çırparak,<br />
yumruklanarak; yenerek, ezerek.<br />
анæминаг (анæминæгтæ) | anæminag | dövülecek, dayak atılacak, pataklatılacak,<br />
vurulacak, çırpılacak, yumruklanacak; yenilecek, ezilecek.<br />
анæмын (анадтон, анадтaин, анæмдзынæн) | anæmın | 1) dövmek, dayak atmak,<br />
pataklamak, vurmak, çırpmak, yumruklamak; yenmek, tokaçlamak, ezmek; kırmak,<br />
zedelemek, kırmak, bozmak; 2) basarak sıkıştırmak, tepmek, hamur yoğurmak; 3) çiğnemek,<br />
damgalamak.<br />
анæниз кæнын | anænij kænın | hızlı iyileştirmek, çabukça tedavi etmek, sağlıklı yapmak,<br />
düzeltmek, iyileştirmek.<br />
анæниз уæвын (уын) | anænij uævın | hızlı iyileşmek, çabukça toparlamak, toparlanmak,<br />
sağlıklı olmak, düzelmek, iyileşmek, dincelmek, toplamak, kilo almak.<br />
анæpæн | anæræn | gürleyen, gümbürdeyen, gürültü çıkartılan, tıkırdatılan, inildeyen,<br />
takırdayan, çıtırdayan, ünlenen, yayılan, sesi işitilen, duyulan, görünen.<br />
анæpгæ | anærgæ | gürleme, gümbürdeme, gürültü çıkarma, tıkırdama, inildemek,<br />
takırdama, çıtırdama, ünlenme, yayılma, sesi işitilme, duyulma.<br />
анæpгæйæ | anærgæyæ | gürleyerek, gümbürdeyerek, gürültü çıkararak, tıkırdayarak,<br />
inildeyerek, takırdayarak, çıtırdayarak, ünlenerek, yayılarak, sesi işitilerek, duyularak,<br />
görünerek.<br />
анæpд (анæpдджытæ) | anærd | gürlemiş, gümbürdemiş, gürültü çıkarmış, tıkırdamış,<br />
inildemiş, takırdamış, çıtırdamış, ünlenmiş, yayılmış, sesi işitilmiş, duyulmuş, görünmüş.<br />
анæpинаг (анæpинæгтæ) | anærinag | gürleyecek, gümbürdeyecek, gürültü çıkaracak,<br />
tıkırdaycak, inildeyecek, takırdayacak, çıtırdayacak, ünlenecek, yayılacak, sesi işitilecek,<br />
duyulacak, görünecek.<br />
анæpcаг | anærşag | şişirten, şişiren, kabartan, genişleten, genlileştiren; arttıran, büyüten,<br />
davul gibi oldurtan.<br />
анæpcæг (анæpcджытæ) | anærşæg | şişiren, şişen, kabaran, genişleyen, genlileşen; artan,<br />
büyüyen, davul gibi olan.<br />
анæpcгæ | anærşgæ | şişirme, şişme, kabarma, genişleme, genlileşme; artma, büyüme,<br />
davul gibi olma.<br />
187
анæpcгæйæ | anærşgæyæ | şişirerek, şişerek, kabararak, genişleyerek, genlileşerek;<br />
artarak, büyüyerek, davul gibi olarak.<br />
анæpcинаг (анæpcинæгтæ) | anærşinag | şişirilecek, şişecek, kabaracak, genişleyecek,<br />
genlileşecek; artacak, büyüyecek, davul gibi olacak.<br />
анæpcын *анæpcт (-и, -ис), анæpcтaин, анæpcдзæн (-и, -ис)] | anærşın | şişirmek, şişmek,<br />
kabarmak, genişlemek, genlileşmek; artmak, büyümek, davul gibi olmak.<br />
анæpын *анæpыд (-и, -ис), анæpыдaин, анæpдзæн (-и, -ис)] | anærın | gürlemek,<br />
gümbürdemek, gürültü çıkarmak, tıkırdamak, inildemek, takırdamak, çıtırdamak, ünlenmek,<br />
yayılmak, sesi işitilmek, duyulmak, görünmek.<br />
анæт-анæт кæнын | аnæt-anæt kænın |<br />
анæтаг | аnætag |<br />
анæтæг (анæтджытæ) | аnætæg |<br />
анæтæггаг | аnætæggag |<br />
анæтæн | аnætæn |<br />
анæтгæ | аnætgæ |<br />
анæтгæйæ | аnætgæyæ |<br />
анæтинаг | аnætinag |<br />
анæтыд (анæтыдтытæ) | аnætıd |<br />
анæтын (анæтыдтон, анæтыдaин, анæтдзынæн) | anætın | ışınsız olmak, huzmesiz<br />
yapmak, kararname. 1) постонать; 2) похныкать.<br />
ангар (хæдтæхджытæ æфснайæн сара) | angar (xædtæxcıtæ æfşnayæn şara) | hangar,<br />
uçak koruma yeri.<br />
ангидpид | angidrid | anhidrit.<br />
ангинæ (хъуырниз) | anginæ (quır nij) | anjin, boğak, boğaz hastalığı.<br />
англис | angliş | İngiliz<br />
англисаг (англисæгтæ) | anglişag | 1. İngiliz; 2. İngilizce; англисаг æвзаг | anglişag ævjag<br />
| İngilizce, İngiliz dili; англисаг æвзаг англисаг | anglişag ævjag anglişag | İngiliz dili<br />
İngilizce.<br />
англo-амеpикаг | anglo-amyerikag | anglo-amerikan.<br />
англo-егйпетаг | anglo-yegypyetag |<br />
ангoм | angom | bol, geniş, rahat, ferah.<br />
ангoм кæнын | angom kænın | 1) bollaştırmak, genişletmek, ferahlatmak, sahiplenmek;<br />
birbirine uydurmak, sürmek, alıştırmak, koşturmak, ayarlamak, yakınca sürmek; 2)<br />
yoğunlaşmak, sıkılaştırmak, sıkıştırmak, sıklaştırmak, yoğunlaştırmak, teksif etmek; 3)<br />
yoğunca örtmek, sıkıca kapmak.<br />
ангoм уæвын | angom uævın | 1) ayarlanmak, yoğunca sürmek; bollanmak, genişlemek,<br />
ferahlamak, koyulaşmak; 2) yoğunlaşmak, monte edilebilmek, ele geçirmek; 3) yoğunca<br />
örtülmek, sıkıca kapanmak.<br />
андaваг | andavag | duyurtan, hissettiren, sezdiren, anlatan; ısındıran, sıcaklaştıran, ateş<br />
bastıran, ateşleten (sıcaklık, ılık).<br />
андaвæг (андaвджытæ) | andavæg | duyan, hisseden, sezen, anlayan; ısınan, sıcaklaşan,<br />
ateş basan, ateşlenen (sıcaklık, ılık).<br />
андaвæн | andavæn | duyulan, hissedilen, sezilen, anlaşan; ısınılan, sıcaklaşan, ateş basılan,<br />
ateşlenilen (sıcaklık, ılık).<br />
андaвгæйæ | andavgæyæ | duyarak, hissederek, sezerek, anlayarak, ısınarak, sıcaklaşarak,<br />
ateş basarak, ateşlenerek (sıcaklık, ılık).<br />
188
андaвинаг | andavinag | duyacak, hissedecek, sezecek, anlaşacak, ısınacak, sıcaklaşacak,<br />
ateş basacak, ateşlenecek (sıcaklık, ılık).<br />
андaвын *андæвта, андæвтaид, андавдзæн (-и, -ис)] | andavın | duymak, hissetmek,<br />
sezmek, anlamak, ısınmak, sıcaklaşmak, ateş basmak, ateşlenmek (sıcaklık, ılık).<br />
андaдз-андaдз кæнын | andaz-andaz kænın | 1) sık sık yapıştırmak, yapıştırılmak,<br />
zamklamak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak; lehimlemek, lehimletmek; 2)<br />
atmak, atılmak, attırmak, fırlatmak, fırlamak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak; 3)<br />
maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak (hedef olarak); 4)<br />
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak, toslamak.<br />
андaдзаг | andazag | yapıştıran, yapıştırılan, zamklatan, tutkallatan, tutkalla yapıştırtan,<br />
uhulatan; lehimleten.<br />
андaдзæг (андaдзджытæ) | andazæg | yapışan, yapışılan, zamklayan, tutkallayan, tutkalla<br />
yapıştıran, uhulayan; lehimleyen.<br />
андaдзæггаг (андaдзæггæгтæ) | andazæggag | yapıştırmalık, yapıştırılmalık, zamklamalık,<br />
tutkallamalık, tutkalla yapıştırmalık, uhulatmalık; lehimlemelik, lehimletmelik<br />
андaдзæн | andazæn | yapıştırılan, zamklanan, tutkallanan, tutkalla yapıştırılan, uhulanan;<br />
lehimlenen, lehimletilen.<br />
андaдзгæ | andazgæ | yapıştırma, yapıştırılma, zamklama, tutkallama, tutkalla yapıştırma,<br />
uhulama; lehimleme, lehimletme.<br />
андaдзгæйæ | andazgæyæ | yapıştırarak, yapıştırılarak, zamklanarak, tutkallanarak,<br />
tutkalla yapıştırarak, uhulanarak; lehimlenerek, lehimleterek<br />
андaдзинаг (андaдзинæгтæ) | andazinag | yapıştırtacak, yapıştırılacak, zamklanacak,<br />
tutkallanacak, tutkalla yapıştıracak, uhulanacak; lehimlenecek, lehimletecek.<br />
андaдзын (андæгътон, андæгътaин, андадздзынæн) | andazın | 1) yapıştırmak,<br />
yapıştırılmak, zamklamak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak; lehimlemek,<br />
lehimletmek; 2) atmak, atılmak, attırmak, fırlatmak, fırlamak, saldırmak, bırakmak, vurmak,<br />
koşmak; 3) maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak (hedef<br />
olarak); 4) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak, toslamak.<br />
андæвд (андaвдтытæ) | andavd | donmuş, buz tutmuş, buz kesilmiş, dondurmuş,<br />
üşütmüş, soğumuş.<br />
андæвын [андæвта, андæвтaид, андавдзæн (-и, -ис)] | andavın | donmak, buz tutmak,<br />
buz kesilmek, dondurmak, üşütmek, soğumak.<br />
андæгъд (андæгътытæ) | andæğd |<br />
андæдз-андæдз кæнын | andæz-andæz kænın | 1) sık sık yapışmak, yapıştırmak,<br />
yapıştırılmak, yapıştırtmak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak, lehimlenmek,<br />
lehimlemek; ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak, sürtünmek, üstüne<br />
varmak, sarmak, yanaşmak; 2) maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak,<br />
kapılmak.<br />
андæдзаг | andæzag | yapıştırtan, yapıştıran, zamklatan, tutkallatan, tutkalla yapıştırtan,<br />
uhulatan; lehimleten.<br />
андæдзæг (андæдзджытæ) | andæzæg | yapışan, yapıştırılan, zamklayan, tutkallayan,<br />
tutkalla yapıştıran, uhulayan; lehimleyen.<br />
андæдзæн | andæzæn | yapıştırılan, zamklanan, tutkallanan, tutkalla yapıştırılan, uhulanan;<br />
lehimlenen.<br />
андæдзгæ | andæzgæ | yapıştırma, yapıştırılma, zamklama, tutkallama, tutkalla yapıştırma,<br />
uhulama; lehimleme, lehimletme.<br />
189
андæдзинаг (андæдзинæгтæ) | andæzinag | yapıştırtacak, yapıştırılacak, zamklanacak,<br />
tutkallanacak, tutkalla yapıştıracak, uhulanacak; lehimlenecek, lehimletecek.<br />
андæдзын *андæгъд (-и, -ис), андæгъдaин, андæдздзæн (-и, -ис)] | andæzın | 1)<br />
yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak, yapıştırtmak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak,<br />
uhulamak, lehimlenmek, lehimlemek; ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek,<br />
sarkılmak, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak; 2) maksatta olmak, isabet etmek,<br />
rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak.<br />
андæpxуызoн (андæpxуызæттæ) кæнын | andærxuıjon kænın | değiştirmek, biçimini<br />
değiştirmek, huyunu değiştirmek, tabiatını değiştirmek, değişim yapmak, değişiklik yapmak,<br />
değişik yapmak, değiştirtmek; dönüştürmek, dönüşüm yapmak, evirmek, hıyanet etmek,<br />
ihanet etmek, düzeltmek, yeniden düzenlemek, yeniden yapmak.<br />
андæpxуызoн (андæpxуызæттæ) уæвын (уын) | andærxuıjon uævın | değişmek,<br />
değiştirmek, değiştirilmek, başkalaşmak, fark etmek, dökülmek, dönmek, dönüşmek,<br />
dönüştürülmek, değişimden geçmek, yinelemek.<br />
андæpxуызoнгæнаг | andærxuıjongænag | değiştirten, biçimini değiştirten, huyunu<br />
değiştirten, tabiatını değiştirten, değişim yaptırtan, değişiklik yaptırtan, değişik yaptırtan,<br />
değiştirten; dönüştürten, dönüşüm yaptırtan, evirten, hıyanet ettirten, ihanet ettirten,<br />
düzeltirden, yeniden düzenleten, yeniden yaptıran.<br />
андæpxуызoнгæнæг (андæpxуызoнгæнджытæ) | andærxuıjongænæg | değişen,<br />
değiştiren, değiştirilen, değişim yapan, değişiklik yapan, değişik yapan, başkalaşan, fark eden,<br />
dökülen, dönen, dönüşen, dönüştüren, dönüştürülen, dönüşüm yapan, değişimden geçen,<br />
eviren, yinelenen, düzelten, düzenleyen.<br />
андæpxуызoнгæнæггаг (андæpxуызoнгæггæгтæ) | andærxuıjongænæggag |<br />
değiştirmelik, değişim yapmalık, değişiklik yapmalık, değişik yapmalık, değiştirtmelik;<br />
dönüştürmelik, dönüşüm yapmalık, evirmelik, düzeltmelik, düzenlemelik, yeniden yapmalık.<br />
андæpxуызoнгæнæн | andærxuıjongænæn | değiştirilen, değişim yapılan, değişiklik<br />
yapılan, değişik yapılan, değiştirilen; dönüştürülen, dönüşüm yapılan, evirilen, düzeltilen,<br />
düzenlenen, yeniden yapılan.<br />
андæpxуызoнгæнгæ | andærxuıjongængæ | değiştirme, değişim yapma, değişiklik<br />
yapmak, değişik yapma, değiştirtme; dönüştürme, dönüşüm yapma, evirme, düzeltme,<br />
yeniden düzenleme, yeniden yapma.<br />
андæpxуызoнгæнгæйæ | andærxuıjongængæyæ | değiştirerek, değişim yaparak, değişiklik<br />
yaparak, değişik yaparak, değiştirterek; dönüştürerek, dönüşüm yaparak, evirerek,<br />
düzelterek, yeniden düzenleyerek, yeniden yaparak.<br />
андæpxуызoнгæнинаг (андæpxуызoнгæнинæгтæ) | andærxuıjongæninag |<br />
değiştirilecek, değişim yapılacak, değişiklik yapacak, değişik yapacak, değiştirilecek;<br />
dönüştürülecek, dönüşüm yapacak, evirecek, düzeltecek, yeniden düzenlenecek, yeniden<br />
yapılacak.<br />
андезит | аndyejit | andezit, Ankara taşı. андезит<br />
андиаг (андиæгтæ) | аndiаg | 1. andante, andiets; Hint; 2. andean; Hindistan, Hintçe. 1.<br />
андиец; 2. андийский.<br />
андидзæг (андидзджытæ) | andizæg | toplayan, toparlanan, toparlatan, iyileşen, düzelen,<br />
sıhhati düzelen, dincileşen, dertsizleşen, şifa bulan, sağalan, sağlamlaşan.<br />
андидзæн | andizæn | toplanılan, toparlatılana, iyileştirilen, düzeltilen, sıhhati düzeltilen,<br />
dincileştirilen, dertsizleştirilen, şifa buldurulan, sağmalaştırılan, sağlamlaştırılan.<br />
андидзгæ | andizgæ | toplama, toparlama, toparlatma, iyileşme, düzelme, sıhhati düzelme,<br />
dincelme dertsizleşmek, şifa bulma, sağalma, sağlamlaşma.<br />
190
андидзгæйæ | andizgæyæ | toplayarak, toparlayarak, toparlatarak, iyileşerek, düzelerek,<br />
sıhhati düzelerek, dincelerek, dertsizleşerek, şifa bularak, sağalarak, sağlamlaşarak.<br />
андидзинаг (андидзинæгтæ) | andizinag | toplanacak, toparlanacak, toparlatılacak,<br />
iyileştirilecek, düzeltilecek, sıhhati düzeltilecek, dincileştirilecek, dertsizleşecek, şifa bulacak,<br />
sağalacak, sağlamlaşacak<br />
андидзын *андидзыдта, андидзыдтaин, андидздзæн (-и, -ис)] | andizın | 1) toplamak,<br />
toparlamak, toparlatmak, iyileşmek, düzelmek, sıhhati düzelmek, dincelmek, dertsizleşmek,<br />
şifa bulmak, sağalmak, sağlamlaşmak, nefes çekmek, yaşamaya başlamak, hayat bulmak; 2)<br />
kilo almak, kapanmak, sıkıştırılmak, uzamak, uzanmak, fokurdatmak; sıkışmak, sıkılmak,<br />
ummak.<br />
андзapæг (андзapджытæ) | anzaræg | 1) kundakçı, kundaklayan, yakan; tutuşturan,<br />
tutuşan, alevlendiren, alevlenen, ateşlenen, ateş yakan, ateş yapan, parlatan, parıldayan; 2)<br />
savaşa çağıran, kışkırtan, kışkırtıcı, körükleyen, tahrik eden, teşvik eden.<br />
андзapæггаг (андзapæггæгтæ) | anzaræggag | yakmalık, yanmalık, yandırmalık,<br />
tutuşturmalık, tutuşmalık, alevlendirmelik, alevlenmelik, ateşlemelik, ateş yakmalık, ateş<br />
yapmalık, kundaklamalık, parlatmalık, parıldamalık; savaşa çağırmalık, kışkırtmalık,<br />
kışkırtıcılık, körüklemelik, tahrik etmelik, teşvik etmelik.<br />
андзapæн | anzaræn | yanan, tutuşturulan, alevlendirilen, ateşlenen, ateş yakılan, ateş<br />
yapılan, kundaklanılan, parlatılan, parıldatılan; savaşa çağırılan, kışkırtılan, körüklenen, tahrik<br />
edilen, teşvik edilen.<br />
андзapгæ | anzargæ | yakma, yanma, yandırma, tutuşturma, tutuşma, alevlendirme,<br />
alevlenme, ateşleme, ateş yakma, ateş yapma, kundaklama, parlatma, parıldama; savaşa<br />
çağırma, kışkırtma, körükleme, tahrik etme, teşvik etme.<br />
андзapгæйæ | anzargæyæ | yakarak, yanarak, yandırarak, tutuşturarak, tutuşarak,<br />
alevlendirerek, alevlenerek, ateşleyerek, ateş yakarak, ateş yaparak, kundaklayarak,<br />
parlatarak, parıldayarak<br />
андзapинаг (андзapинæгтæ) | anzarinag | yakılacak, yanacak, yandıracak, tutuşturacak,<br />
tutuşacak, alevlendirecek, alevlenecek, ateşleyecek, ateş yakacak, ateş yapacak,<br />
kundaklayacak, parlatacak, parıldayacak.<br />
андзapын (андзæрстон, андзæрстaин, андзардзынæн) | anzarın | 1) yakmak, yanmak,<br />
yandırmak, tutuşturmak, tutuşmak, alevlendirmek, alevlenmek, ateşlemek, ateş yakmak,<br />
ateş yapmak, kundaklamak, parlatmak, parıldamak, yalıtmak; körüklemek, tahrik etmek,<br />
teşvik etmek; 2) atmak, atılmak, attırmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, saldırmak, vurmak,<br />
bırakmak, koşmak; хи андзарын | xi anzarın | üzerine atılmak, saldırmak, çatmak,<br />
dökülmek, salmak; kendini yakmak.<br />
андзæвæг (андзæвджытæ) | anzævæg | çatan, dokunan, değen, temas eden, elleyen, el<br />
süren, ulaşan, tutan; dökülen, salan.<br />
андзæвæггаг (андзæвæггæгтæ) | anzævæggag | değmelik, değinmelik, değindirmelik,<br />
dokunmalık, dokundurmalık, ellemelik, el sürmelik, temas etmelik, temasta bulunmalık,<br />
temas ettirmelik, sürünmelik, ait olmalık, ulaşmalık, tutmalık, ilgilenmelik, ilgilendirmelik.<br />
андзæвæн (андзæвæггæгтæ) | anzævæn | değinen, dokunulan, ellenen, el sürülen, temas<br />
edilen, ulaşılan, tutulan.<br />
андзæвгæ | anzævgæ | değme, değinme, değindirme, dokunma, dokundurma, elleme, el<br />
sürme, temas etme, temasta bulunma, temas ettirme, sürünme, ait olma, ulaşma, tokuşma,<br />
bitişik olma, bağlı olma, tutma, okşama, yapışma, ilgilenme, ilgilendirme.<br />
андзæвгæйæ | anzævgæyæ | değerek, değinerek, değindirerek, dokunarak, dokundurarak,<br />
elleyerek, el sürerek, temas ederek, temasta bulunarak, temas ettirerek, sürünerek, ait<br />
191
olarak, ulaşarak, tokuşarak, bitişik olarak, bağlı olarak, tutarak, okşayarak, yapışarak,<br />
ilgilenerek, ilgilendirerek.<br />
андзæвинаг (андзæвинæгтæ) | anzævinag | değecek, değinecek, değindirecek,<br />
dokunacak, dokunduracak, elleyecek, el sürecek, temas edecek, temasta bulunacak, temas<br />
ettirecek, sürünecek, ait olacak, ulaşacak, tokuşacak, bitişik olacak, bağlı olacak, tutacak,<br />
okşayacak, yapışacak, ilgilenecek, ilgilendirecek.<br />
андзæвын (андзæвыдтæн, андзæвыдaин, андзæвдзынæн), аныдзæвын | anzævın,<br />
anızævın | değmek, değinmek, değindirmek, dokunmak, dokundurmak, ellemek, el sürmek,<br />
temas etmek, temasta bulunmak, temas ettirmek, sürünmek, ait olmak, ulaşmak, tokuşmak,<br />
bitişik olmak, bağlı olmak, tutmak, massetmek, okşamak, yapışmak, ilgilenmek, ilgilendirmek.<br />
андзыг уæвын (уын) | anzıg uævın | 1) donmak, kasılmak, kasılma göstermek, sertleşmek,<br />
uyuşmak, tirildemek; 2) götürmek, götürülmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak, çıkarmak,<br />
çıkarılmak, toplamak, tanıştırmak, ibaret olmak, azaltmak; kasılma sonucu bacağın kısalması,<br />
duraksamak; мæ къах андзыг | mæ khax anzıg | ayağım kasıldı, bacak spazmı geçiriyorum,<br />
ayağım duraksadı, ayağım gitmiyor.<br />
анекдот | anyekdot | anekdot, hikâyecik, fıkra, latife, şaka, takılmak, lağ.<br />
анеми | anyemi | anemi, kansızlık, fakrüddem.<br />
анероид | anyeroid | aneroit barometre, meteor.<br />
анемиджын | anyemicın | anemili.<br />
анестези (рис не 'нкъарын) | anyeştyeji (riş nye ‘nkharın) | anestezi, duyum yitimi,<br />
uyuşum, iptali his, ağrı duyumunu yok edici.<br />
анестези кæнын | anyeştyeji kænın | anestezi yapmak, uyuşturmak.<br />
анизджын кæнын | anijcın kænın | hastalık bulaştırmak, bulaştırmak, zehirlemek; hastalık<br />
yapmak; хи анизджын кæнын | xi anijcın kænın | a) hasta gibi görünmek; kendini hasta<br />
etmek, hastalığa yakalanmak; b) hasta olacak gibi görünmek.<br />
анизджы уæвын (уын) | anijcın uævın | hasta olmak, hastalığa yakalanmak, hastalığa<br />
tutulmak.<br />
анилин | anilin | anilin; анилин аxopæнтæ | anilin axoræntæ | anilin boyaları.<br />
анилинджын | anilincın | anilinli.<br />
аниc | aniş | anason; аниcы зети | anişı jyeti | anason yağı.<br />
аниуаг | aniuag | ulutan, ürüten.<br />
аниуæг (аниуджытæ) | aniuæg | uluyan, ürüyen.<br />
аниуæггаг | aniuæggag | ulumalık, ürümelik.<br />
аниуæн | aniuæn | ulunan, ürüten.<br />
аниугæ | aniugæ | uluma, ürüme.<br />
аниугæйæ | aniugæyæ | uluyarak, ürüyerek.<br />
аниуинаг (аниуинæгтæ) | aniuinag | ulunacak, ürüyecek.<br />
аниуын *аниудта, аниудтaин, аниудзæн (-и, -ис)] | aniuın | ulumak, ürümek.<br />
анкет (дзуапдæттинæ фарстаты сыф) | ankæt (zuap dættinæ farştatı şıf) | anket.<br />
анкетæ | ankætæ | anket, soru dizini, sicil.<br />
анкетон | ankæton | anket, soru dizini, sicil.<br />
анкъуc-анкъуc кæнын | ankhuş-ankhuş kænın | sık sık sallamak, sallandırmak, salıncak,<br />
yana yatırmak, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak, sarsmak, sarsılmak,<br />
sendelemek, çekmek, harekete getirmek, hareket ettirmek, yürütmek, itmek, ilerletmek, ileri<br />
sürmek, tahrik etmek, kışkırtmak.<br />
192
анкъуcаг | ankhuşag | sallatan, sallandırtan, salındıran, yana yatırtan, yalpalandırtan,<br />
ırgalatan, çalkalatan, çalkatan, sarstıran, sarsılan, sendeleten, çektiren, harekete getirten,<br />
hareket ettiren, yürüten, iten, ilerleten, ileri sürdüren, tahrik ettiren, kışkırtan.<br />
анкъуcæг (анкъуcджытæ) | ankhuşæg | sallanan, sallandıran, salınan, yana yatan,<br />
yalpalanan, ırgalayan, çalkalayan, çalkayan, sarsan, sarsılan, sendeleyen, çeken, harekete<br />
getiren, hareket edilen, yürüyen, itilen, ilerleyen, ileri süren, tahrik eden, kışkırtılan.<br />
анкъуcæггаг (анкъуcæггæгтæ) | ankhuşæggag | sallamalık, sallandırmalık, salıncaklık, yana<br />
yatırmalık, yalpalandırmalık, ırgalamalık, çalkalamalık, çalkamalık, sarsmalık, sarsılmalık,<br />
sendelemelik, çekmelik, harekete getirmelik, hareket ettirmelik, yürütmelik, itmelik,<br />
ilerletmelik, ileri sürmelik, tahrik etmelik, kışkırtmalık.<br />
анкъуcæн | ankhuşæn | sallanılan, sallandırılan, salıncak, yana yatırılan, yalpalandırılan,<br />
ırgalanan, çalkalanan, çalkanan, sarsılan, sarsılının, sendelenen, çekilen, harekete getirilen,<br />
hareket ettirilen, yürütülen, itilen, ilerletilen, ileri sürülen, tahrik edilen, kışkırtılan.<br />
анкъуcгæ | ankhuşgæ | sallama, sallandırma, salınca, yana yatırma, yalpalandırma,<br />
ırgalama, çalkalama, çalkama, sarsma, sarsılma, sendeleme, çekme, harekete getirme,<br />
hareket ettirme, yürütme, itme, ilerletme, ileri sürme, tahrik etme, kışkırtma.<br />
анкъуcгæйæ | ankhuşgæyæ | sallanarak, sallandırarak, yana yatırarak, yalpalandırarak,<br />
ırgalayarak, çalkalayarak, çalkayarak, sarsarak, sarsılarak, sendeleyerek, çekerek, harekete<br />
getirerek, hareket ettirerek, yürüterek, iterek, ilerleterek, ileri sürerek, tahrik ederek,<br />
kışkırtarak.<br />
анкъуcинаг (анкъуcинæгтæ) | ankhuşinag | sallanacak, sallandıracak, salınacak, yana<br />
yatıracak, yalpalandıracak, ırgalanacak, çalkalanacak, çalkanacak, sarsacak, sarsılacak,<br />
sendelenecek, çekecek, harekete getirecek, hareket ettirecek, yürütecek, itecek, ilerletecek,<br />
ileri sürecek, tahrik edecek, kışkırtacak.<br />
анкъуcын (анкъуыстон, анкъуыстaин, анкъусдзынæн) | ankhuşın | sallamak,<br />
sallandırmak, salıncak, yana yatırmak, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak,<br />
sarsmak, sarsılmak, sendelemek, çekmek, harekete getirmek, hareket ettirmek, yürütmek,<br />
itmek, ilerletmek, ileri sürmek, tahrik etmek, kışkırtmak.<br />
анкъуыc-анкъуыc кæнын | ankhuış-ankhuış kænın | sık sık hareket etmek, harekette<br />
bulunmak, yürümek, ilerlemek, ileri geri gitmek, yola çıkmak, kalkmak, aklını oynatmak,<br />
devinmek.<br />
анкъуыcаг | ankhuışag | hareket ettiren, harekette bulunduran, yürüten, ilerleten, ileri geri<br />
götüren, yola çıkaran, kalkan, aklını oynatan, devinden.<br />
анкъуыcæг | ankhuışæg | hareket eden, harekette bulunan, yürüyen, ilerleyen, ileri geri<br />
giden, yola çıkan, kalkan, aklı oynayan, devinen.<br />
анкъуыcæггаг (анкъуcæггæгтæ) | ankhuışæggag | hareket etmelik, harekette bulunmalık,<br />
yürümelik, ilerlemelik, ileri geri gitmelik, yola çıkmalık, kalkmalık, aklını oynatmalık,<br />
devinmelik.<br />
анкъуыcæн | ankhuışæn | hareket edilen, harekette bulunan, yürüyen, ilerleyen, ileri geri<br />
giden, yola çıkan, kalkan, aklını oynatan, devinen.<br />
анкъуыcгæ | ankhuışgæ | hareket etme, harekette bulunma, yürüme, ilerleme, ileri geri<br />
gitme, yola çıkma, kalkma, aklını oynatma, devinme.<br />
анкъуыcт (анкъуcтытæ) | ankhuışt | hareket etmiş, harekette bulunmuş, yürümüş,<br />
ilerlemmiş, ileri geri gitmiş, yola çıkmış, kalkmış, aklını oynatmış, devinmiş.<br />
анкъуыcын *анкъуыcт (-и, -ис), анкъуыcтaид, анкъуыcдзæн (-и, -ис)] | ankhuışın |<br />
hareket etmek, harekette bulunmak, yürümek, ilerlemek, ileri geri gitmek, yola çıkmak,<br />
kalkmak, aklını oynatmak, devinmek; yana yatmak; sarsılmak, sarsmak, sallamak,<br />
193
sallandırmak, sendelemek, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak, kımıldamak,<br />
kımıldanmak, dokunmak, zarar vermek, bozmak, aklını oynatmak.<br />
аннaлтæ | annaltæ | vakayiname, tarihsel olaylar.<br />
аннæ | annæ | öbür, öbürü, öteki, ötekisi; başka, başkası, başka biri, gayri, ayrı, diğer, diğeri,<br />
gelecek, ikinci, ertesi, üst, sair; özge.<br />
аннæмæй | annæmæy | diğer taraftan, diğer yandan; başka bir taneden, öbür yandan,<br />
öbür taraftan, başka, başka bir grubu.<br />
aннæpдæм | annærdæm | öbür yana, öbür tarafa, diğer yana, diğer tarafa, diğer bölgede,<br />
öbür kısımda, diğer partide, diğer yönden.<br />
аннæpдыгæй | annærdıgæy | öbür yandan, öbür taraftan, diğer yandan, diğer taraftan,<br />
diğer bölgeden, öbür kısımdan, diğer partiden.<br />
аннекси | annyekşi | ilhak; katma, ek, ilave.<br />
аннекси кæнын | annyekşi kænın | ilhak etmek, eklemek, katmak, ilave etmek.<br />
аннотаци (чиныджы апп цыбырæй зæгъгæйæ) | annotasi (çinıcı app sıbıræy jæğgæyæ) |<br />
özet, izahlı özet, içeriğin bir özet, tanıtma, kısa not, kısaca söyleme; аннотаци кæнын |<br />
annotasi kænın | özet yapmak, kısaltmak, çıkmalar yapmak, açıklayıcı not almak.<br />
аног кæнын | anog kænın | 1) yenilemek, yeniletme, yeni yapmak k, onararak yenilemek,<br />
tazelemek, canlandırmak, siftah giymek güncelleştirmek; 2) gençleştirmek, gençlik aşısı<br />
yapmak.<br />
аног уæвын (уын) | anog uævın | 1) yeni olmak, yenilemek, yenilenmek, yeniden<br />
başlamak, tekrar başlamak, üstelemek; güncel olmak, tekrarlanmak, depreşmek 2 )<br />
gençleşmek, gençlik aşısı olmak.<br />
аноггæнаг | anoggænag | yenileten, yeni yaptıran, onararak yenileten, tazeleten,<br />
canlandırtan, siftah giydiren, güncelleştiren; gençleştiren, gençlik aşısı yaptıran.<br />
аноггæнæг (аноггæнджытæ) | anoggænæg | yenilenen, yeniletilen, yeni yapan, onararak<br />
yenilenen, tazelenen, canlandıran, siftah giyen, güncelleşen; gençleşen, gençlik aşısı yapan.<br />
аноггæнæггаг (аноггæнæггæгтæ) | anoggænæggag | yenilemelik, yeniletmelik, yeni<br />
yapmalık, onararak yenilemelik, tazelemelik, canlandırmalık, siftah giymelik<br />
güncelleştirmelik; gençleştirmelik, gençlik aşısı yapmalık.<br />
аноггæнæн | anoggænæn | yenilemek, yeniletme, yeni yapmak, onararak yenilemek,<br />
tazelemek, canlandırmak, siftah giymek güncelleştirmek; gençleştirmek, gençlik aşısı<br />
yapmak.<br />
аноггæнгæ | anoggængæ | yenileme, yeniletme, yeni yapmak, onararak yenileme,<br />
tazeleme, canlandırma, siftah giyme, güncelleştirme; gençleştirme, gençlik aşısı yapma.<br />
аноггæнгæйæ | anoggængæyæ | yenileyerek, yenileterek, yeni yaparak, onararak<br />
yenileyerek, tazeleyerek, canlandırarak, siftah giyerek güncelleştirerek; gençleştirerek,<br />
gençlik aşısı yaparak.<br />
аноггæнинаг | anoggæninag | yenilenecek, yeniletecek, yeni yapacak, onararak<br />
yenilenecek, tazelenecek, canlandıracak, siftah giyecek güncelleştirecek; gençleştirecek,<br />
gençlik aşısı yapacak.<br />
анод | anod | anot.<br />
анозтджын | anoştcın | içkili, sarhoş, sarhoş olma.<br />
анозтджын уæвын (уын) | anoştcın uævın | içkili olmak, sarhoş olmak, mest olmak,<br />
esrimek, içmek, içmiş olmak.<br />
аномали (нормæйæ ахизын) | anomali (normæyæ axijın) | anomali, sapaklık, aykırılık,<br />
düzgünsüzlük, anormal, normalden çıkma, anormal şey; магнитон аномали | magniton<br />
anomali | anomali manyetik, anormal şey.<br />
194
аномалиджын | anomalicın | normal olmayan, anormal.<br />
аномалон | anomalon | anormal.<br />
аноним (номсусæг, фæсномыг) | anonim (nomşuşæg, fæşnomıg) | anonim, imzasız<br />
mektup sahibi, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyiş, ismini saklama, imzasız.<br />
анонимок | anonimok | anonim, isimsiz, imzasız, ad: adı bilinmeyen, ad: adı meçhul, adı<br />
bilinmeyen, adı meçhul, imzasız.<br />
анонимон | anonimon | adı bilinmeyen, adı meçhul, imzasız.<br />
анонc | anonş | anons, duyuru, afiş, ilan, bildiri.<br />
аноpдын (аноpстон, аноpстaин, аноpддзынæн), ануæpдын (ануæpстон, ануæpстaин,<br />
ануæpддзынæн)| anordın | 1) örtmek, örtülmek, örtünmek, örttürmek, kaplanmak,<br />
kaplamak, sofrayı kurmak; sarmak, sarınmak, giydirmek, perdelemek, yaşmak, sürmek,<br />
yakmak, bürümek, bürünmek, tutunmak; 2) yenmek, mağlup etmek, hâkim olmak, altında<br />
ezmek, acımak.<br />
аноc кæнын | anoş kænın | 1) yara izi yapmak; 2) bir tatil yapmak, tarama yapmak, çukur<br />
yapmak, kazı çukuru yapmak, hafriyat yapmak, girinti yapmak, oyuk yapmak, depresyon<br />
yapmak.<br />
аноcтæ уæвын (уын) | anoştæ uævın | 1) yara izleri ile örtülmek; kapalı izleri olmak; 2)<br />
çukurlar tarafından örtülmek, derinleştirmeler olmak, çukurlaşmak, oyuk olmak.<br />
ансамбль(ы) | anşamblh | uyum, , ahenk, ahenkli olma, beraberlik; ekip, takım, birlik, grup,<br />
topluluk, bütün heyet; зарджыты æмæ кафджыты ансамбль | jarcıtı æmæ kafcıtı<br />
anşamblh | şarkıcı gurubu ve folklor oyuncu ekibi, şarkı ve dans takımı.<br />
антагонизм | antagonijm | antagonizm, uyuşmazlık, uzlaşmazlık, karşıgelim, tezat, hasımlık,<br />
düşmanlık.<br />
антагонистон | antagonişton | antagonistlik, uyuşmaz, uyuşmazca, birbirine hasım,<br />
hasımca, düşmanca; капитализмы антагонистон ныхмæлæуддзинæдтæ | kapitalijmi<br />
antagonişton nıxmælæudzinædtæ | Kapitalizmin uyuşmazlık yalanlamaları, kapitalizmin<br />
antagonistlik çelişkileri; ССР Цæдисы нæй антагонистон къластæ | ŞŞR Sædişı næy<br />
antagonişton khlaştæ | SSCB'de hiçbir antagonistlik sınıf yoktur.<br />
Антарктидæ | Antarktidæ | Antarktika.<br />
aнтарктидон | antartidon |<br />
Aнтарктикон | Antartikon | Antarktika, antarktik, Güney Kutbu.<br />
антауаг | antauag | çabukça mayalatmak, hızlı serdiren, hızlı yaydıran.<br />
антауæг (антауджытæ) | antauæg | çabukça mayalayan, hızlı seren, hızlı yayan.<br />
антауæггаг (антауæггæгтæ) | antauæggag | çabukça mayalamalık, hızlı sermelik, hızlı<br />
yaymalık.<br />
антауæн | antauæn | çabukça mayalanan, hızlı serilen, hızlı yayılan.<br />
антаугæ | antaugæ | çabukça mayalama, hızlı serme, hızlı yayma.<br />
антаугæйæ | antaugæyæ | çabukça mayalanarak, hızlı sererek, hızlı yayarak.<br />
антауинаг (антауинæгтæ) | antauinag | çabukça mayalanacak, hızlı serecek, hızlı yayacak.<br />
антауын (антыдтон, антыдтaин, антаудзынæн) | antauın | çabukça mayalamak, hızlı<br />
sermek, hızlı yaymak.<br />
антеннæ (радио-уылæнтæ ахсæн тел) | antyennæ (radio-uılæntæ axşæn tyel) | anten,<br />
duyarga, havai hat.<br />
антиадæмон | antiadæmon | kamu çıkarlarına zarar veren, insanlık dışı, insanlık düşmanı,<br />
beşeri olmayan, anti beşeri.<br />
антиæхсæнадон | antiæxşænadon | topluma zararlı, toplum düşmanı, bencil, sosyal<br />
olmayan, anti sosyal.<br />
195
антигигиенон | antigigyenon | sağlıksız, sağlığa utkun olmayan, sıhhi olmayan, gayri sıhhi,<br />
sağlığa zararı, antihijyenik.<br />
антидемократи | antidyemokrati | anti demokrat.<br />
антидемократ(и)он | antidyemokraton | antidemokratik.<br />
антидинон | antidinon | dinsiz, din düşmanı, anti din.<br />
антизонадон | antijonadon | bilim düşmanı, bilime karşı, anti bilimsel, ilim karşıtı.<br />
антиимпериалистон | antiimpyerialişton | anti-emperyalist, emperyalizme karşı,<br />
emperyalizm aleyhtarı; дунейон домбай антиимпериалистон лагерь | dunyeyon dombay<br />
antiimpyerialişton lagyerh | güçlü bir dünya uluslararası anti-emperyalist kamp.<br />
антиисторион | antiiştorion | anti tarihçi.<br />
антиквар | antikvar | antikacı, antika meraklısı, antika koleksiyoncusu; eskici.<br />
антикварен | antikvaryen | antika, eski, antika dükkânı, antika satıcısı; eskici dükkânı.<br />
антикварон | antikvaryon | antika, eski.<br />
антикон (рагон грекъæгты æмæ ромæгты дунейæ) | antikon (ragon gryekhægtı æmæ<br />
romægtı dunyeyæ) | antik, antika, eski moda, antika eşya.<br />
антилогарифм | antilogarifm |anti logaritma, antilogarif (matematik).<br />
антилопæ (саджы мыггаг) | antilopæ (şacı mıggag) | antilop (geyik cinsi).<br />
антимарксистон | antimarkşişton | Anti Marksist.<br />
антимони | аntimoni | anti, anti mikrobik.<br />
антинаукон | antilnaukon | bilimsiz, bilim düşmanı, bilime karşı, ilim karşıtı.<br />
антипартион | antipartion | parti prensiplerine aykırı, parti aleyhtarı.<br />
антипати | antilpati | antipati, antipatik, antipatiğ, soğukluk, karşıtduygu, beğenmeme,<br />
iticilik, nefretlik, sevimsizlik, soğuk, itici, nefret, sevimsiz, hoşlanmama, tenafür, istikrah,<br />
münaferet.<br />
антипатион | antilpation | antipatik, sevimsiz, iğrenç, hoşlanılmayan, beğenilmeyen,<br />
sevimsiz, soğuk, sevmezlik, itici, soğuk, antipatiğ, antipatik.<br />
антипод(тæ) | antilpod(tæ) | karşıt tabiatlı(lar), zıtlık(lar).<br />
антисанитарон | antişanitaron | sağlıksız ortam, sağlığa zararlı, sağlığa dokunur, sıhhate<br />
muzır, gayrisıhhî.<br />
антисемитизм (дзуттæгтæм фыдæх цæстæнгас) | antilşyemitijm (zuttægtæm fıdæx<br />
sæştængaş) | Yahudi düşmanlığı, antisemitizm, Sami karşıtı.<br />
антисептикæ | antişyeptikæ | antiseptik, antiseptikler, antisepsi.<br />
антисептикон | antişyeptikon | antiseptik; антисептикон фæрæзтæ | antişyeptikon<br />
færæjtæ | antiseptik ifade eder.<br />
антисоветон | antilşşovyeton | Sovyet karşıtı, anti Sovyet.<br />
антитезæ (ныхмæ лæууæг хъуыды кæнæ ныхас) | antityejæ (nıxmæ læuuæg quıdı kænæ<br />
nıxaş) | antitez, tezat, karşıtlık, karşısav.<br />
антитезис | antityejiş | antitez, karşısav, karşıtlık, tezat.<br />
антифашист | antifaşişt | antifaşist.<br />
антифашистон | antifaşişton | antifaşist; Советон сылгоймæгты антифашистон комитет<br />
| Sovyeton şılgoymægtı antifaşişton komityet | Sovyetlere ait kadınların antifaşist komitesi.<br />
антициклон | antisiklon | antisiklon, antikiklon, karşı döngü.<br />
антологи (æмдзæвгæты æмбырдгонд) | antologi (amzævgætı æmbırdgond) | antoloji,<br />
seçki, müntahabat.<br />
антологион | antologion | antoloji, seçki, müntahabat.<br />
антоним | antonim | zıt anlamlı, ters anlamlı, karşıt anlamlı.<br />
антонимион | antonimion | zıt anlamlı, ters anlamlı, karşıt anlamlı.<br />
196
антракт (дыууæ архайды ‘хсæн уысм театры кæнæ концерты) | antrakt (dıuuæ arxaydı<br />
‘xşæn uışm tyeatrı kænæ konsyertı) | antrakt, fasıla, ara, aralık, perde arası.<br />
антрацит | antrasit | antrasit, antrasiti kömürü.<br />
антрополог (антропологийы специалист) | antropolog (antropoloriyı şpyesialişt) |<br />
antropolog, antropoloji bilgini, insanbilim, insanbilimci.<br />
антропологи (адæймагæрдзы цæстæнгасæй циу, уый иртасæг зонад) | antropologi<br />
(adæymag ærzı sæştængaşæy siu, uıy irtaşæg jonad) | antropoloji, insanbilim, insanbilimci.<br />
антропологион | antropologion | antropoloji, antropolojik, insanbilim, insanbilimsel.<br />
антыст ацæуын | antışt asæuın | işler yolunda gitmek, idare etmek.<br />
антыcын | antışın | 1) başarılı olmak, başarı kazanmak, muvaffak olmak, sonuç vermek,<br />
mümkün olmak, yetişmek, zamanı olmak, işler doğru gitmek; 2) işler yolunda gitmek; нæ<br />
мын антыcы | næ mın antışı | zamanım yok, yetişemiyorum; нæ мын антыст ацæуын |<br />
næ mın antışt asæuın| gitmem mümkün değildi.<br />
антъæp-антъæp кæнын | anthær-anthær kænın | sık sık kovmak, atmak, çıkarmak,<br />
defetmek, tart etmek, sürmek, sürgün etmek, savmak, savuşturmak; tayyetmek.<br />
антъæpæг (антъæpджытæ) | anthæræg | kovan, atan, çıkaran, defeden, tart eden, süren,<br />
sürgün eden, savan, savuşturan; tayyeden.<br />
антъæpæггаг (антъæpджытæ) | anthæræggag | kovmalık, atmalık, çıkarmalık, defetmelik,<br />
tart etmelik, sürmelik, sürgün etmelik, savmalık, savuşturmalık; tayyetmelik.<br />
антъæpæн | anthæræn | kovulan, atılan, çıkarılan, defedilen, tart edilen, sürülen, sürgün<br />
edilen, savulan, savuşturulan; tayyedilen.<br />
антъæpгæ | anthærgæ | kovma, atma, çıkarma, defetme, tart etme, sürme, sürgün etme,<br />
savma, savuşturma; tayyetme.<br />
антъæpгæйæ | anthærgæyæ | kovarak, atarak, çıkararak, defederek, tart ederek, sürerek,<br />
sürgün ederek, savarak, savuşturarak; tayyederek.<br />
антъæpд (антъæpдтытæ) | anthærd | kovmuş, atmış, çıkarmış, defetmiş, tart etmiş,<br />
sürmüş, sürgün etmiş, savmış, savuşturmuş; tayyetmiş.<br />
антъæpинаг (антъæpинæгтæ) | anthærinag| kovacak, atacak, çıkaracak, defedecek, tart<br />
edecek, sürecek, sürgün edecek, savacak, savuşturacak; tayyedecek.<br />
антъæpын (антъæpдтон, антъæpдтaин, антъæpдзынæн) | anthærın | 1) kovmak, atmak,<br />
çıkarmak, defetmek, tart etmek, sürmek, sürgün etmek, savmak, savuşturmak; tayyetmek; 2)<br />
çalmak, kaldırmak, kaçırmak, dağıtmak; 3) delmek.<br />
антъуx-антъуx кæнын | anthux-anthux kænın | sık sık götürmek, çekip götürmek, alıp<br />
götürmek, sürükleyip götürmek, sürüklemek, yürütmek, aşırmak, çalmak, çarpmak, taşımak,<br />
iletmek, hızla geçmek, hızla gitmek, kendine mal etmek, almak, çekip almak, çıkmak, çekmek,<br />
çekip çıkarmak, gizlenmek, sokulmak, girmek.<br />
антъуxаг | anthuxag| götürten, sürüklemek, yürüten, aşırtan, çaldırtan, çarptıran, taşıtan,<br />
ileten, hızla geçtiren, kendine mal ettiren, aldırtan, çıkartan, çektirten, gizleten, sokturtan,<br />
girdirten.<br />
антъуxæг (антъуxджытæ) | anthuxæg| götüren, sürükleyen, yürüten, aşıran, çalan, çarpan,<br />
taşıyan, ileten, hızla geçen, hızla giden, kendine mal eden, alan, çekip alan, çıkan, çeken,<br />
çekip çıkaran, gizleyen, sokulan, giren.<br />
антъуxæггаг (антъуxæггæгтæ) | anthuxæggag| götürmelik, sürüklemelik, yürütmelik,<br />
aşırmalık, çalmalık, çarpmalık, taşımalık, iletmelik, hızla geçmelik, hızla gitmelik, kendine mal<br />
etmelik, almalık, çekip almalık, çıkmalık, çekmelik, çekip çıkarmalık, gizlenmelik, sokulmalık,<br />
girmelik.<br />
197
антъуxæн | anthuxæn| götürülen, sürüklenen, yürütülen, aşırılan, çalınan, çarpılan, taşınan,<br />
iletilen, hızla geçilen, hızla gidilen, kendine mal edilen, alınan, çekip alınan, çıkılan, çekilen,<br />
çekip çıkarılan, gizlenilen, sokulan, girilen.<br />
антъуxгæ | anthuxgæ| götürme, sürükleme, yürütme, aşırma, çalma, çarpma, taşıma,<br />
iletme, hızla geçme, hızla gitme, kendine mal etme, alma, çekip alma, çıkma, çekme, çekip<br />
çıkarma, gizlenme, sokulma, girme.<br />
антъуxгæйæ | anthuxgæyæ| götürerek, sürükleyerek, yürüterek, aşırarak, çalarak,<br />
çarparak, taşıyarak, ileterek, hızla geçerek, hızla giderek, kendine mal ederek, alarak, çekip<br />
alarak, çıkarak, çekerek, çekip çıkararak, gizlenerek, sokularak, girerek.<br />
антъуxинаг (антъуxинæгтæ) | anthuxinag| götürecek, çekip götürecek, alıp götürecek,<br />
sürükleyip götürecek, sürüklenecek, yürütecek, aşıracak, çalacak, çarpacak, taşınacak,<br />
iletecek, hızla geçecek, hızla gidecek, kendine mal edecek, alacak, çekip alacak, çıkacak,<br />
çekecek, çekip çıkaracak, gizlenecek, sokulacak, girecek.<br />
антъуxын (антъыxтон, антъыxтaин, антъуxдзынæн) | anthuxın | götürmek, çekip<br />
götürmek, alıp götürmek, sürükleyip götürmek, sürüklemek, yürütmek, aşırmak, çalmak,<br />
çarpmak, taşımak, iletmek, hızla geçmek, hızla gitmek, kendine mal etmek, almak, çekip<br />
almak, çıkmak, çekmek, çekip çıkarmak, gizlenmek, sokulmak, girmek.<br />
ан(у)aз-ан(у)aз кæнын | anuaj-anuaj kænın | | sık sık içmek, içki içmek, şürbetmek.<br />
ан(у)aзaг (ануaзæгтæ) | anuajag | 1. amatör içici yapan, içiren, yudumlatan, içki içiren,<br />
içkici yapan, akşamcı yapan; 2. içme alışkanlığı yapan.<br />
ан(у)aзæг (ануaзджытæ) | anuajæg | içici olan, içen, yudumlayan, içki içen, içkici, akşamcı;<br />
2. içme alışkanlığı.<br />
ан(у)aзæггaг (ануaзæггæгтæ) | anuajæggag | içicilik, içeceklik.<br />
ан(у)aзæн | anuajæn | içilen, içki içilen.<br />
ан(у)aзгæ | anuajgæ | içme, içki içme.<br />
ан(у)aзгæйæ | anuajgæyæ | içerek, içki içerek.<br />
ан(у)aзинaг (ануaзинæгтæ) | anuajinag | içilecek, içki içecek.<br />
ан(у)aзын *ан(у)æзтон (анызтон), ан(у)æзтaин (анызтaин), ан(у)аздзынæн+, аназын |<br />
anuajın, anajın | içmek, içki içmek, birkaç yudum almak, şürbetmek.<br />
ан(у)aзын кæнын | anuajın kænın | 1) içirmek, içki içirmek, içki vermek, içmeye izin<br />
vermek; sarhoş etmek; suvarmak, sulamak, su vermek; 1) vurmak, çarpmak, darbelemek,<br />
darbe indirmek, başlamak. напоить, дать выпить, ударить<br />
ануд кæнын | anud kænın | 1) boğmak, boğazlamak, boğarak öldürmek, gırtlaklamak; nefes<br />
aldırmamak, ezmek, körletmek, koku sürmek; 2) söndürmek, söndürtmek, pişirmek,<br />
kapamak.<br />
ануд уæвын (уын) | anud uævın | 1) havasızlıktan boğulmak, havasız kalmak, oksijensiz<br />
kalmak; boğulmak, sönmek, hava eksikliğinden sönmek; 2 ) küf kokulu olmak, bayatlamak.<br />
анфиладæ | anfiladæ | iç içe odalar, bir dizi iç içe oda, iç içe odalar dizisi, süit oda, takım.<br />
анxъæвзaг | anqævjag| durulatan, çalkalatan.<br />
анxъæвзæг (анxъæвзджытæ) | anqævjæg| durulayan, çalkalayan.<br />
анxъæвзæггaг (анxъæвзæггæгтæ) | anqævjæggag| durulamalık, çalkalamalık<br />
анxъæвзæн | anqævjæn| durulanan, çalkalanan.<br />
анxъæвзгæ | anqævjgæ| durulama, çalkalama.<br />
анxъæвзгæйæ | anqævjgæyæ| durulayarak, çalkalayarak.<br />
анxъæвзинaг (анxъæвзинæгтæ) | anqævjinag| durulanacak, çalkalanacak.<br />
анxъæвзт (анxъæвзтытæ) | anqævjt | 1) durulanmış, çalkalanmış, sel basma, taşkın, taşma,<br />
dökme, dökülme; yayma, yayılma, yayılış, yaygınlaştırma, yaygınlık, yayvanlık, dağıtım;<br />
198
genişletme; 2) yıkanmış, kotarma, fıçılama; teşmil, tevsi, sirayet, imbisat, intişar, şüyu,<br />
dağıtma.<br />
анxъæвзын (анxъæвзтон, анxъæвзтaин, анxъæвздзынæн) | anqævjın | 1) durulamak,<br />
hafifçe durulamak, çalkalamak, hafif yıkamak, ufakça temizlemek; 2) yaymak, yayılmak,<br />
yaygınlaşmak, dökülmek, akmak, taşımak, taşınmak; 3) dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek,<br />
istila etmek, şenelmek, uzatmak, kıyılardan çekilmek.<br />
анxъæлмæ кæcын | anqælmæ kæşın | 1) beklemek, bel bağlamak, ummak, ümit etmek,<br />
umut bağlamak, güvenmek, sabretmek; 2) saymak.<br />
анxъизæн кæнын | anqijæn kænın | 1) mayalatmak, mayalamak, maya yapmak; 2)<br />
ekşitmek; karışıklığı yapmak.<br />
анxъизын *анxъызт (-и, -ис), анxъызтaид, анxъиздзæн (-и, -ис)] | anqijın | çabukça<br />
mayalanılmak, hızlı mayalamak, maya yapmak, ekşimek; çıkmak, kalkmak, kopmak,<br />
yükselmek, tırmanmak, binmek.<br />
анцaинaг (анцaинæгтæ) | ansainag | 1) susacak, kesecek, kesilecek, duracak, durduracak,<br />
durdurtacak, dinecek, son verecek, sona erecek, kapatacak, kalacak, bırakacak; 2) dayanacak,<br />
dayatacak, yaslanacak, bastıracak, direnecek, dinlendirecek.<br />
анцaйaг | ansayag | susturan, kestiren, kesilen, durduran, durdurtan, dindiren, son<br />
verdiren, sona erdiren, kapatan, kalan, bıraktıran; dayatan, yaslatan, bastırtan, direten,<br />
dinlendirten.<br />
анцaйæг (анцaйджытæ) | ansayæg | susan, kesen, kesilen, duran, durduran, durdurtan,<br />
dinen, son veren, sona eren, kapatan, kalan, bırakan; dayanan, dayatan, yaslanan, bastıran,<br />
direnen, dinlendiren.<br />
анцaйæггaг (анцaйæггæгтæ) | ansayæggag | susmalık, kesmelik, kesilmelik, durmalık,<br />
durdurmalık, durdurtmalık, dinmelik, son vermelik, sona ermelik, kapatmalık, kalmalık,<br />
bırakmalık; dayanmalık, dayatmalık, yaslanmalık, bastırmalık, direnmelik, dinlendirmelik.<br />
анцaйæн | ansayæn | susulan, kesilen, durulan, durdurulan, dinilen, son verilen, sona<br />
erinen, kapatılan, bırakılan; dayanılan, dayatılan, yaslanılan, bastırılan, direşilen,<br />
dinlendirilen.<br />
анцaйгæ | ansaygæ | susma, kesme, kesilme, durma, durdurma, durdurtma, dinme, son<br />
verme, sona erme, kapatma, kalma, bırakma; dayanma, dayatma, yaslanma, bastırma,<br />
direnme, dinlendirme<br />
анцaйгæйæ | ansaygæyæ | susarak, keserek, kesilerek, durarak, durdurarak, durdurtarak,<br />
dinerek, son vererek, sona ererek, kapatarak, kalarak, bırakarak; dayanarak, dayatarak,<br />
yaslanarak, bastırarak, direnerek, dinlendirerek.<br />
анцaйын (анцaдтæн, анцaдaин, анцaйдзынæн) | ansayın | 1) susmak, kesmek, kesilmek,<br />
durmak, durdurmak, durdurtmak, dinmek, son vermek, sona ermek, kapatmak, kalmak,<br />
bırakmak; 2) dayanmak, dayatmak, yaslanmak, bastırmak, direnmek, dinlendirmek; 3)<br />
basmak, bastırmak, bastırtmak, basınç yapmak, baskı yapmak, tazyik etmek, sıkmak,<br />
sıkıştırmak, ezmek, boğmak, çiğnemek; yenmek.<br />
анцoй кæнын | ansoy kænın | dinlendirmek, direnmek; dayanmak, dayatmak, dirseğini<br />
dayamak, yaslanmak, bastırmak.<br />
анцъулaг | anshulag | buruşturtan, büzgü yaptıran, büzgü toplatan, büzgü toparlatan,<br />
kırıştırtan.<br />
анцъулæг (анцъулджытæ) | anshulæg | buruşturan, büzgü yapan, büzgü toplayan, büzgü<br />
toparlayan, kırıştıran.<br />
анцъулæггaг (анцъулæггæгтæ) | anshulæggag | buruşturmalık, büzgü yapmalık, büzgü<br />
toplamalık, büzgü toparlamalık, kırıştırmalık.<br />
199
анцъулæн | anshulæn | buruşturulan, büzgü yapılan, büzgü toplanan, büzgü toparlanan,<br />
kırıştırılan.<br />
анцъулгæ | anshulgæ | buruşturma, büzgü yapma, büzgü toplama, büzgü toparlama,<br />
kırıştırma.<br />
анцъулгæйæ | anshulgæyæ | buruşturarak, büzgü yaparak, büzgü toplayarak, büzgü<br />
toparlayarak, kırıştırarak.<br />
анцъулинaг (анцъулинæгтæ) | anshulinag | buruşturacak, büzgü yapacak, büzgü<br />
toplayacak, büzgü toparlayacak, kırıştıracak.<br />
анцъулын (анцъылдтон, анцъылдтaин, анцъулдзынæн) | anshulın | 1) buruşturmak,<br />
büzgü yapmak, büzgü toplamak, büzgü toparlamak, kırıştırmak; ezmek, örselemek,<br />
berelemek, çiğnemek; karmak, ovmak; 2) yapıyı toplamak, dokuyu oluşturmak, bir araya<br />
getirmek, meclisi toplamak.<br />
анцъуx-анцъуx кæнын | anshux-anshux kænın | götürmek, aşırmak, yürütmek, çalmak,<br />
kaçırmak, almak, sürüklemek; son damlasına kadar içmek.<br />
анцъуxaг | anshuxag | götürten, aşırtan, yürüten, çaldıran, kaçırtan, aldıran, sürükleten; son<br />
damlasına kadar içtiren.<br />
анцъуxæг (анцъуxджытæ) | anshuxæg | götüren, aşıran, yürüten, çalan, kaçıran, alan,<br />
sürükleyen; son damlasına kadar içen.<br />
анцъуxæггaг (анцъуxæггæгтæ) | anshuxæggag | götürmelik, aşırmalık, yürütmelik,<br />
çalmalık, kaçırmalık, almalık, sürüklemelik; son damlasına kadar içmelik.<br />
анцъуxæн | anshuxæn | götürülen, aşırılan, yürütülen, çalınan, kaçırılan, alınan, sürüklenen,<br />
son damlasına kadar içilen.<br />
анцъуxгæ | anshuxgæ | götürme, aşırma, yürütme, çalma, kaçırma, alma, sürükleme, son<br />
damlasına kadar içme.<br />
анцъуxгæйæ | anshuxgæyæ | götürerek, aşırarak, yürüterek, çalarak, kaçırarak, alarak,<br />
sürükleyerek, son damlasına kadar içerek.<br />
анцъуxинaг (анцъуxинæгтæ) | anshuxinag | götürecek, aşıracak, yürütecek, çalacak,<br />
kaçıracak, alacak, sürükleyecek, son damlasına kadar içecek.<br />
анцъуxын (анцъыxтон, анцъыxтaин, анцъуxдзынæн) | anshuxın | 1) götürmek, aşırmak,<br />
yürütmek, çalmak, kaçırmak, almak, sürüklemek, sürükleyerek götürmek, zar zor götürmek,<br />
çekip götürmek; 2) içmek, son damlasına kadar içmek.<br />
анцъылд(тæ) кæнын | anshıld(tæ) kænın | buruşturmak, ezmek, örselemek, karmak,<br />
ovmak, çiğnemek, buruşturmak, berelemek, kırıştırmak buruşturmak; sıkıştırmak,<br />
buruşturtmak, eğirtmek, bükmek, sıkmak, sıkıştırmak, kısmak, büzmek, yummak,<br />
yoğunlaştırmak, buruşuk.<br />
анцъылд(тæ) уæвын (уын), анцъылд(таг) | anshıld(tæ) uævın | buruşmak,<br />
buruşturulmak, büzülmek, toplanmak, yoğunlaşmak; ezilmek, sıkıştırılmak, sıkışmak,<br />
sıkınmak, kısılmak, hacmi azalmak; eğrilmek, kırkmak.<br />
анцъылын *анцъылд (-и, -ис), анцъылдaид, анцъылдзæн (-и, -ис)] | anshılın | buruşmak,<br />
buruşturulmak; ezilmek; eğilmek.<br />
анцъыxт (анцъуxтытæ) | anshıxt |<br />
аншлаг | anşlag | manşet, uyarı, ful.<br />
аныв кæнын | anıv kænın | 1) resmetmek, resim yapmak, resmini yapmak, çizmek, tasvir<br />
etmek, portresini yapmak, tablo yapmak; çekmek; 2) önceden belirlemek, önceden<br />
kararlaştırmak.<br />
анывæндaг | anıvændag | sardıran, sarılan, dolduran, dolatan; yerleştiren.<br />
анывæндæг (анывæндджытæ) | anıvændæg | saran, sarılan, dolan, dolanan; yerleşen.<br />
200
анывæндæггaг (анывæндæггæгтæ) | anıvændæggag | sarmalık, sarılmalık, dolamalık,<br />
dolanmalık; yerleştirmelik.<br />
анывæндæн | anıvændæn | sarılan, dolanan; yerleştirilen.<br />
анывæндгæ | anıvændgæ | sarma, sarılma, dolama, dolanma; yukarıya sarma, yerleştirme.<br />
анывæндгæйæ | anıvændgæyæ | sararak, sarılarak, dolayarak, dolanarak; yerleştirerek.<br />
анывæндинaг (анывæндинæгтæ) | anıvændinag | saracak, sarılacak, dolanacak;<br />
yerleştirecek.<br />
анывæндын (анывæcтон, анывæcтaин, анывæнддзынæн) | anıvændın | 1) sarmak,<br />
sarılmak, dolamak, dolanmak; yukarıya sarmak, yerleştirmek.<br />
анывæц кæнын | anıvæs kænın | bestelemek, yazmak, düzmek, yalan düzmek,<br />
oluşturmak, telif etmek, uydurmak.<br />
анывoнд кæнын | anıvond kænın | 1) feda etmek, kurban etmek; 2) adamak, hasretmek,<br />
sunmak, açmak, bildirmek, getirmek.<br />
аныгæнaг | anıgænag | çabuk gömdüren, hızla toprağa gömdürten, süratle defnettiren,<br />
aceleyle cenazesini kaldırtan.<br />
аныгæнæг (аныгæнджытæ) | anıgænæg | çabuk gömen, hızla toprağa gömen, süratle<br />
defneden, aceleyle cenazesini kaldıran.<br />
аныгæнæггaг (аныгæнæггæгтæ) | anıgænæggag | çabuk gömmelik, hızla toprağa<br />
gömmelik, süratle defnetmelik, aceleyle cenazesini kaldırmalık, kaldırmalık, çabukça<br />
kazmalık.<br />
аныгæнæн | anıgænæn | çabuk gömülen, hızla toprağa gömülen, süratle defnedilen,<br />
aceleyle cenazesi kaldırılan.<br />
аныгæнгæ | anıgængæ | çabuk gömme, hızla toprağa gömme, süratle defnetme, aceleyle<br />
cenazesini kaldırma, kaldırma, çabukça kazma.<br />
аныгæнгæйæ | anıgængæyæ | çabuk gömerek, hızla toprağa gömerek, süratle defnederek,<br />
aceleyle cenazesini kaldırarak, kaldırarak, çabukça kazarak.<br />
аныгæнинaг (аныгæнинæгтæ) | anıgæninag | çabuk gömecek, hızla toprağa gömecek,<br />
süratle defnedecek, aceleyle cenazesini kaldıracak, kaldıracak, çabukça kazacak.<br />
аныгæнын (аныгæдтон, аныгæдтaин, аныгæндзынæн) | anıgænın | çabuk gömmek, hızla<br />
toprağa gömmek, süratle defnetmek, aceleyle cenazesini kaldırmak, kaldırmak, çabukça<br />
kazmak.<br />
аныгуыл-аныгуыл кæнын | anıguıl-anıguıl kænın | sık sık batmak, çökmek, sönmek,<br />
gömülmek, çekilmek, çıkmaza girmek, ortadan kaybolmak; yürümek, yürümeğe başlamak,<br />
uğramak, girmek, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, söz açılmak (gök cisimleri<br />
üzerine).<br />
аныгуыла | anıguıla | aklı başında, iradeli, zihni, reşit, şuurlu, bilinçli, makul, sağduyulu,<br />
muhakemeli, izanlı, şuurlu, hakimane, gömülesi, yere giresi, yatası, yastığa başını koyası<br />
(yetişkin gibi görünen veya erişkin olarak tartışılan bir çocuk hakkında).<br />
аныгуылаг | anıguılag | batan, çöken, sönen, gömen, çeken, çıkmaza giren, ortadan<br />
kaybolan.<br />
аныгуылæн | anıguılæn | batırılan, çöküşen, sönülen, gömülen, çekilen, çıkmaza girilen,<br />
ortadan kaybolunan.<br />
аныгуылгæ | anıguılgæ | batma, çökme, sönme, gömülme, çekilme, çıkmaza girme,<br />
ortadan kaybolma.<br />
аныгуылгæйæ | anıguılgæyæ | batarak, çökerek, sönerek, gömülerek, çekilerek, çıkmaza<br />
girerek, ortadan kaybolarak<br />
201
аныгуылд (аныгуылдтытæ) | anıguıld | batmış, çökmüş, sönmüş, gömülmüş, çekilmiş,<br />
çıkmaza girmiş, ortadan kaybolmuş.<br />
аныгуылинaг (аныгуылдтытæ) | anıguılinag | batacak, çökecek, sönecek, gömülecek,<br />
çekilecek, çıkmaza girecek, ortadan kaybolacak.<br />
аныгуылын *аныгулд (-и, -ис), аныгулдaид, аныгулдзæн (-и, -ис)] | anıguılın | 1) batmak,<br />
çökmek, sönmek, gömülmek, çekilmek, çıkmaza girmek, ortadan kaybolmak; yürümek,<br />
yürümeğe başlamak, uğramak, girmek, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, söz<br />
açılmak (gök cisimleri üzerine); 2) küllenmek, çıkmak; 3) ölmek, can vermek, göçmek, göç<br />
etmek; yere girmek, yatmak, yastığa başını koymak, unutulup gitmek; 4) başarısız olmak,<br />
düşmek.<br />
аныгъуыл-аныгъуыл кæнын | anığuıl-anığuıl kænın | sık sık dalmak, daldırmak,<br />
daldırtmak; batmak, batırmak, boğulmak; gömülmek; yutulmak, kaybolmak, kaybolunmak,<br />
kayıp olmak, ortadan kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek, silinmek, sıvışmak,<br />
defolmak, kalkmak; karışmak, saklanmak, saklamak, gizlenmek, sinmek, pusmak, kaçmak,<br />
göçmek, kapanmak; düşmek, saplanmak, saplanıp kalmak, batıp kalmak, yutulmak (çamur<br />
içinde).<br />
аныгъуылaг | anığuılag | daldırtan; batırtan, boğdurtan; gömdürten; yutturtan, kayıp<br />
ettiren, kayboladuran, kayıp yaptıran, ortadan kayıp ettiren, ortadan kaldırtan, yok ettiren,<br />
yitirten, sildirten, sıvıştırtan, defettirten, kaldırtan; karıştırtan, saklatan, gizleten, sindirten,<br />
pusturtan, kaçırtan, göçürten, kapatan; düşürten, saplatan, saplatıp kaldırtan, batıp<br />
kaldırtan, yutturtan (çamur içinde).<br />
аныгъуылæг (аныгъуылджытæ) | anığuılæg | dalan, daldıran; batan, batıran, boğulan;<br />
gömülen; yutulan, kaybolan, kaybolunan, kayıp olan, ortadan kaybolan, ortadan kalkan, yok<br />
olan, yiten, silinen, sıvışan, defolan, kalkan; karışan, saklanan, saklayan, gizleyen, sinen,<br />
pusan, kaçan, göçen, kapayan; düşen, saplayan, saplanıp kalan, batıp kalan, yutan (çamur<br />
içinde).<br />
аныгъуылæггaг (аныгъуылæггæгтæ) | anığuılæggag | dalmalık, daldırmalık, daldırtmalık;<br />
batmalık, batırmalık, boğulmalık; gömülmelik; yutulmalık, kaybolmalık, kaybolunmalık, kayıp<br />
olmalık, ortadan kaybolmalık, ortadan kalkmalık, yok olmalık, yitmelik, silinmelik, sıvışmalık,<br />
defolmalık, kalkmalık; karışmalık, saklanmalık, saklamalık, gizlenmelik, sinmelik, pusmalık,<br />
kaçmalık, göçmelik, kapanmalık; düşmelik, saplanmalık, saplanıp kalmalık, batıp kalmalık,<br />
yutulmalık (çamur içinde).<br />
аныгъуылæн | anığuılæn | dalınan, daldırılan; batırılan, boğulan; gömülenen; yutulan,<br />
kaybolunan, ortadan kalkılan, yok olunan, yitilen, silinen, sıvışılan, defolunan, kalkılan;<br />
karışılan, saklanılan, saklanan, gizlenilen, sinilen, pusulan, kaçılan, göçülen, kapanılan;<br />
düşülen, saplanılan, saplanıp kalınan, batıp kalınan, yutulan (çamur içinde).<br />
аныгъуылгæ | anığuılgæ | dalma, daldırma, daldırtma; batmak, batırma, boğulma;<br />
gömülme; yutulma, kaybolma, kaybolunma, kayıp olma, ortadan kaybolma, ortadan kalkma,<br />
yok olma, yitme, silinme, sıvışma, defolma, kalkma; karışma, s aklanma, saklama, gizlenme,<br />
sinme, pusma, kaçma, göçme, kapanma; düşme, saplanma, saplanıp kalma, batıp kalma,<br />
yutulma (çamur içinde).<br />
аныгъуылгæйæ | anığuılgæyæ | dalarak, daldırarak, daldırtarak; batarak, batırarak,<br />
boğularak; gömülerek; yutularak, kaybolarak, kaybolunarak, kayıp olarak, ortadan<br />
kaybolarak, ortadan kalkarak, yok olarak, yiterek, silinerek, sıvışarak, defolarak, kalkarak;<br />
karışarak, saklanarak, saklayarak, gizlenerek, sinerek, pusarak, kaçarak, göçerek, kapanarak;<br />
düşerek, saplanarak, saplanıp kalarak, batıp kalarak, yutularak (çamur içinde).<br />
202
аныгъуылд (аныгъуылдтытæ) | anığuıld | dalmış, daldırmış, daldırtmış; batmış, batırmış,<br />
boğulmuş; gömülmüş; yutulmuş, kaybolmuş, kaybolunmuş, kayıp olmuş, ortadan kaybolmuş,<br />
ortadan kalkmış, yok olmuş, yitmiş, silinmiş, sıvışmış, defolmuş, kalkmış; karışmış, saklanmış,<br />
saklamış, gizlenmiş, sinmiş, pusmuş, kaçmış, göçmüş, kapanmış; düşmüş, saplanmış, saplanıp<br />
kalmış, batıp kalmış, yutulmuş (çamur içinde).<br />
аныгъуылинaг (аныгъуылинæгтæ) | anığuılinag | dalacak, daldıracak, daldırtacak;<br />
batacak, batıracak, boğulacak; gömülecek; yutulacak, kaybolacak, kaybolunacak, kayıp<br />
olacak, ortadan kaybolacak, ortadan kalkacak, yok olacak, yitecek, silinecek, sıvışacak,<br />
defolacak, kalkacak; karışacak, saklanacak, saklayacak, gizlenecek, sinecek, pusacak, kaçacak,<br />
göçecek, kapanacak; düşecek, saplanacak, saplanıp kalacak, batıp kalacak, yutulacak (çamur<br />
içinde).<br />
аныгъуылын (аныгъуылдтæн, аныгъуылдaин, аныгъуылдзынæн) | anığuılın | 1) dalmak,<br />
daldırmak, daldırtmak; 2) batmak, batırmak, boğulmak; 3) gömülmek; yutulmak, kaybolmak,<br />
kaybolunmak, kayıp olmak, ortadan kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek,<br />
silinmek, sıvışmak, defolmak, kalkmak; karışmak, binmek; доны аныгъуылди | donı<br />
anığuıldi | suda gömüldü, suda battı, suya daldı; 4) saklanmak, saklamak, gizlenmek, sinmek,<br />
pusmak, kaçmak, göçmek, kapanmak; хъæды тары аныгъуылди | qædı tarı anığuıldi | sık<br />
ormanda saklandı; 5) girmek, çıkmaza girmek, gelmek, yürümeğe başlamak, uğramak,<br />
dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, çekilmek, söz açılmak; 6) süpürmek; 7)<br />
düşmek, saplanmak, saplanıp kalmak, batıp kalmak, yutulmak (çamur içinde), çökmek,<br />
yatmak, başarısız olmak, yuvarlanmak, kir yapışmak.<br />
аныгъуылын кæнын | anığuılın kænın | 1) gömülmek, boğmak, yok olmak, batmak,<br />
batırmak, yutulmak, yakmak, biraz yakmak, eritmek, gark etmek; 2) dalmaya zorlamak, dalış<br />
yapmak; c) pusmak, saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek, sinmek.<br />
аныдзæвын, андзæвын | anızævın, anzævın | değmek, dokunmak, hafifçe dokunmak,<br />
temas etmek.<br />
анызтытæ кæнын | anıjtıtæ kænın | çabuk çabuk içmek, hızlı hızlı içmek, içişler yapmak,<br />
içmeler yapmak.<br />
аныкъул-аныкъул кæнын | anıkhul-anıkhul kænın | 1) sık sık gitmek, girmek, dönmek,<br />
çekilmek, yürümek, yürümeğe başlamak, uğramak, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak,<br />
çıkmaza girmek (göksel cisimler); 2) sönmek, küllenmek; 3) ölmek, can vermek, göç etmek; 4)<br />
düşmek, batmak, çökmek, göçmek, sinmek; açıp kapamak, yatmak, yastığa başını koymak.<br />
аныкъулaг | anıkhulag | 1) giden, girdirten, döndürten, çekilen, yürüten, yürümeğe<br />
başlatan, uğratan, dolaştırtan, yoklatan, almağa uğratan, çıkmaza girdiren (göksel cisimler);<br />
2) söndüren, külleten; 3) öldüren, can verdiren, göç ettiren; 4) düşürten, batırtan, çöktüren,<br />
göçtüren, sindirten; açıp kapatan, yatıran, yastığa başını gömdüren.<br />
аныкъулæг (аныкъуылджытæ) | anıkhulæg | 1) giden, giren, dönen, çekilen, yürüyen,<br />
yürümeğe başlayan, uğrayan, dolaşan, yoklayan, almağa uğrayan, çıkmaza giren (göksel<br />
cisimler); 2) sönen, küllenen; 3) ölen, can veren, göç eden; 4) düşen, batan, çöken, göçen,<br />
sinen; açıp kapayan, yatan, yastığa başını koyan.<br />
аныкъулæггaг (аныкъуылæггæгтæ) | anıkhulæggag | 1) gitmelik, girmelik, dönmelik,<br />
çekilmelik, yürümelik, yürümeğe başlamalık, uğramalık, dolaşmalık, yoklamalık, almağa<br />
uğramalık, çıkmaza girmelik (göksel cisimler); 2) sönmelik, küllenmelik; 3) ölmelik, can<br />
vermelik, göç etmelik; 4) düşmelik, batmalık, çökmelik, göçmelik, sinmelik; açıp kapamalık,<br />
yatmalık, yastığa başını koymalık.<br />
аныкъулæн | anıkhulæn | 1) gidilen, girilen, dönülen, çekilen, yürünülen, yürümeğe<br />
başlanılan, uğranılan, dolaşılan, yoklanılan, almağa uğranılan, çıkmaza girilen (göksel<br />
203
cisimler); 2) sönülen, küllenilen; 3) ölünen, can verilenen, göç edilen; 4) düşülen, batan,<br />
çökelen, göçülen, sinilen; açıp kapanan, yatılan, yastığa baş koyulan.<br />
аныкъулгæ | anıkhulgæ | 1) gitme, girme, dönme, çekilme, yürümeğe başlama, uğrama,<br />
dolaşma, yoklama, almağa uğrama, çıkmaza girme (göksel cisimler); 2) sönme, küllenme; 3)<br />
ölme, yürüme, can verme, göç etme; 4) düşme, batma, çökme, göçme, sinme; açıp kapama,<br />
yatma, yastığa başını koyma.<br />
аныкъулгæйæ | anıkhulgæyæ | 1) giderek, girerek, dönerek, çekilerek, batarak, yürümeğe<br />
başlanarak, yürüyerek, uğrayarak, dolaşarak, yoklayarak, almağa uğrayarak, çıkmaza girerek<br />
(göksel cisimler); 2) sönerek, külleyerek; 3) ölerek, can vererek, göç ederek; 4) düşerek,<br />
batarak, çökerek, göçerek, sinerek; açıp kapayarak, yatarak, yastığa başını koyarak.<br />
аныкъулинaг (аныкъуылинæгтæ) | anıkhulinag | 1) gidecek, girecek, dönecek, çekilecek,<br />
batacak, yürümeğe başlanacak, yürünecek, uğranacak, dolaşacak, yoklanacak, almağa<br />
uğranacak, çıkmaza girecek (göksel cisimler); 2) sönecek, küllenecek; 3) ölecek, can verecek,<br />
göç edecek; 4) düşecek, batacak, çökecek, göçecek, sinecek; açıp kapanacak, yatacak, yastığa<br />
başını koyacak.<br />
аныкъулын (аныкъуылдтон, аныкъуылдтaин, аныкъулдзынæн) | anıkhulın | 1) gitmek,<br />
girmek, dönmek, çekilmek, batmak, yürümeğe başlamak, uğramak, dolaşmak, yoklamak,<br />
almağa uğramak, söz açılmak, çıkmaza girmek (göksel cisimler); 2) sönmek, küllenmek; 3)<br />
ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek; 4) düşmek, batmak, çökmek, göçmek, sinmek; açıp<br />
kapamak, yatmak, yastığa başını koymak.<br />
аныллæг(дæp) кæнын | anıllægdær kænın | 1) kısmak, yavaşlatmak, azaltmak, düşürmek,<br />
düşürtmek, aşağı yapmak, indirmek, alçalmak, alçaltmak, küçültmek, küçüklemek, küçük<br />
yapmak, yavaşlatmak, sesi kısmak; 2) aşağılamak, tahkir etmek, düşük yapmak, tezlik etmek.<br />
аныллæг(дæp) уæвын (уын) | anıllægdær uævın | kısılmak, sesini kısmak, inmek,<br />
indirilmek, küçülmek, azalmak, alçalmak, yavaşlamak, düşmek, aşağıda olmak, alt olmak.<br />
анымaд (анымæдтытæ) | anımad | sayma, hesaplama.<br />
анымaинaг (анымaинæгтæ) | anımainag | 1) sayacak, sayılacak, hesaplanacak, hesap<br />
edilecek, hesap görecek, hesaba katacak, hesaba alacak; tespih çekecek, tespih; sanacak,<br />
sanılacak, bilecek, oranlanacak, görecek, yerine konacak; 2) ödetecek, karşılık verecek; 3)<br />
tasarlanacak, güvenecek, beklenecek, yol verecek; 4) özetlenecek.<br />
анымaй-анымaй кæнын | anımay-anımay kænın | 1) sık sık saymak, sayılmak,<br />
hesaplamak, hesap etmek, hesap görmek, hesaba katmak, hesaba almak; tespih çekmek;<br />
sanmak, sanılmak, bilmek, oranlamak, görmek, yerine koymak; 2) ödetmek, karşılık vermek;<br />
3) tasarlamak, güvenmek, beklemek, yol vermek; 4) özetlemek.<br />
анымaйaг | anımayag | 1) saydıran, hesaplatan, hesap ettiren, hesap gördüren, hesaba<br />
katan, hesaba aldıran; tespih çektiren; sanan, sanılan, bildiren, oranlatan, gördüren, yerine<br />
koyduran; 2) ödeten, karşılık verdiren; 3) tasarlatan, güvendiren, bekleten, yol verdiren; 4)<br />
özetleten.<br />
анымaйæг (анымaйджытæ) | anımayæg | 1) sayan, sayılan, hesaplanan, hesap eden,<br />
hesap gören, hesaba katan, hesaba alan; tespih çeken; sanan, sanılan, bilen, oranlayan,<br />
gören, yerine koyan; 2) ödeyen, karşılık veren; 3) tasarlanan, güvenen, beklenen, yol veren;<br />
4) özetleyen.<br />
анымaйæггaг (анымaйæггæгтæ) | anımayæggag | 1) saymalık, sayılmalık, hesaplamalık,<br />
hesap etmelik, hesap görmelik, hesaba katmalık, hesaba almalık; tespih çekmelik; sanmalık,<br />
sanılmalık, bilmelik, oranlamalık, görmelik, yerine koymalık; 2) ödetmelik, karşılık vermelik;<br />
3) tasarlamalık, güvenmelik, beklemelik, yol vermelik; 4) özetlemelik.<br />
204
анымaйæн | anımayæn | 1) sayılan, hesaplanan, hesap edilen, hesap görülen, hesaba<br />
katılan, hesaba alınan; tespih çekilen; sanılan, bilinen, oranlanan, görülen, yerine koyulan; 2)<br />
ödetilen, karşılık verilen; 3) tasarlanan, güvenilen, beklenen, yol verilen; 4) özetlenen.<br />
анымaйгæ | anımaygæ | 1) sayma, sayılma, hesaplama, hesap etme, hesap görme, hesaba<br />
katma, hesaba alma; tespih çekme; sanma, sanılma, bilme, oranlama, görme, yerine koyma;<br />
2) ödetme, karşılık verme; 3) tasarlama, güvenme, bekleme, yol verme; 4) özetleme.<br />
анымaйгæйæ | anımaygæyæ | 1) sayarak, sayılarak, hesaplayarak, hesap edilerek, hesap<br />
görerek, hesaba katarak, hesaba alarak; tespih çekerek; sanarak, sanılarak, bilerek,<br />
oranlayarak, görerek, yerine koyarak; 2) ödeterek, karşılık vererek; 3) tasarlayarak,<br />
güvenerek, bekleyerek, yol vererek; 4) özetleyerek.<br />
анымaйын (анымaдтон, анымaдтaин, анымaйдзынæн) | anımayın | 1) saymak, sayılmak,<br />
hesaplamak, hesap etmek, hesap görmek, hesaba katmak, hesaba almak; tespih çekmek;<br />
sanmak, sanılmak, bilmek, oranlamak, görmek, yerine koymak; 2) ödetmek, karşılık vermek;<br />
3) tasarlamak, güvenmek, beklemek, yol vermek; 4) özetlemek.<br />
анымæxc-анымæxc кæнын | anımæxş-anımæxş kænın | sık sık saklamak, saklanmak,<br />
gizlemek, gizlenmek, örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek, gömmek,<br />
yaşmak.<br />
анымæxcaг | anımæxşag | saklatan, gizleten, örtbas ettiren, örttüren, kapatan, perdeleten,<br />
gömületen.<br />
анымæxcæг (анымæxcджытæ) | anımæxşæg | saklanan, gizlenen, örtbas edilen, örtülen,<br />
kapanan, perdelenen, gömülen.<br />
анымæxcæггaг (анымæxcæггæгтæ) | anımæxşæggag | saklamalık, saklanmalık,<br />
gizlemelik, gizlenmelik, örtbas etmelik, örtmelik, kapamalık, kapanmalık, perdelemelik,<br />
gömmelik, yaşmalık.<br />
анымæxcæн | anımæxşæn | saklanıla, gizlenilen, örtbas edilen, örtülen, kapanan,<br />
perdelenen, gömülen.<br />
анымæxcгæ | anımæxşgæ | saklama, saklanma, gizleme, gizlenme, örtbas etme, örtme,<br />
kapama, kapanma, perdeleme, gömme.<br />
анымæxcгæйæ | anımæxşgæyæ | saklayarak, saklanarak, gizleyerek, örtbas ederek,<br />
örterek, kapayarak, kapanarak, perdeleyerek, gömerek.<br />
анымæxcинaг (анымæxcинæгтæ)| anımæxşinag | saklanacak, gizlenecek, örtbas edecek,<br />
örtecek, kapayacak, kapanacak, perdeleyecek, gömecek.<br />
анымæxcт (анымæxcтытæ)| anımæxşt | saklamış, saklanmış, gizlemiş, gizlenmiş, örtbas<br />
edilmiş, örtmüş, kapamış, kapanmış, perdelemiş, gömmüş.<br />
анымæxcын (анымæxcтон, анымæxcтaин, анымæxcдзынæн) | anımæxşın | saklamak,<br />
saklanmak, gizlemek, gizlenmek, örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek,<br />
gömmek, yaşmak.<br />
анымудз-анымудз кæнын | anımuz-anımuz kænın | 1) sık sık bildirmek, bilgilendirmek,<br />
ihbar etmek, fitlemek, jurnal etmek, gammazlamak, şikâyet etmek, rapor göndermek, ele<br />
vermek, dile vermek, ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek, getirmek, gelmek,<br />
erişmek, belli olmak; vermek, teslim etmek, dağıtmak, diye tanıtmak, uzanmak, sivrilmek,<br />
vermek, kendini vermek, kendini koyuvermek, kapılmak, dalmak, akoz etmek; 2) salık<br />
vermek, tavsiye etmek, tanıştırmak.<br />
анымудзaг | anımuzag | 1) bildirten, bilgilendirten, ihbar ettiren, fitleten, jurnal ettiren,<br />
gammazlatan, şikâyet ettiren, rapor gönderten, ele verdiren, dile verdiren, ihanet ettiren,<br />
işitilen, duyulan, götürtülen, getirttiren, geldiren, eriştiren, belli olduran; verdiren, teslim<br />
ettiren, dağıtan, diye tanıtan; 2) salık verdiren, tavsiye ettiren, tanıştıran.<br />
205
анымудзæг (анымудзджытæ) | anımuzæg | 1) bildiren, bilgilendiren, ihbar eden, fitleyen,<br />
jurnal eden, gammazlayan, şikâyet eden, rapor gönderen, ele veren, dile veren, ihanet eden,<br />
işitilen, duyulan, götüren, getiren, gelen, erişen, belli olan; veren, teslim eden, dağıtan, diye<br />
tanıtan; 2) salık veren, tavsiye eden, tanıştıran.<br />
анымудзæггаг | anımuzæggag | 1) bildirmelik, bilgilendirmelik, ihbar etmelik, fitlemelik,<br />
jurnal etmelik, gammazlamalık, şikâyet etmelik, rapor göndermelik, ele vermelik, dile<br />
vermelik, ihanet etmelik, işitilmelik, duyulmalık, götürmelik, getirmelik, gelmelik, erişmelik,<br />
belli olmalık; vermelik, teslim etmelik, dağıtmalık, diye tanıtmalık; 2) salık vermelik, tavsiye<br />
etmelik, tanıştırmalık.<br />
анымудзæн | anımuzæn | 1) bildirilen, bilgilendirilen, ihbar edilen, fitlenen, jurnal edilen,<br />
gammazlanan, şikâyet edilen, rapor gönderilen, ele verilen, dile verilen, ihanet edilen,<br />
işitilen, duyulan, götürülen; 2) salık verilen, tavsiye edilen, tanıştırılan.<br />
анымудзгæ | anımuzgæ | 1) bildirme, bilgilendirme, ihbar etme, fitleme, jurnal etme,<br />
gammazlama, şikâyet etme, rapor gönderme, ele verme, dile verme, ihanet etme, işitilme,<br />
duyulma; 2) salık verme, tavsiye etme, tanıştırma.<br />
анымудзгæйæ | anımuzgæyæ | 1) bildirerek, bilgilendirerek, ihbar ederek, fitleyerek,<br />
jurnal ederek, gammazlayarak, şikâyet ederek, rapor göndererek, ele vererek, dile vererek,<br />
ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek, getirmek, gelmek, erişmek, belli olmak;<br />
vermek, teslim edecek; 2) salık vererek, tavsiye ederek, tanıştırarak.<br />
анымудзинaг (анымудзинæгтæ) | anımuzinag | 1) bildirecek, bilgilendirecek, ihbar<br />
edecek, fitleyecek, jurnal edecek, gammazlayacak, şikâyet edecek, rapor gönderecek, ele<br />
verecek, dile verecek, ihanet edecek, işitilecek, duyulacak; 2) salık verecek, tavsiye edecek,<br />
tanıştıracak.<br />
анымудзын (анымыгътон, анымыгътaин, анымудздзынæн) | anımuzın | 1) bildirmek,<br />
bilgilendirmek, ihbar etmek, fitlemek, jurnal etmek, gammazlamak, şikâyet etmek, rapor<br />
göndermek, ele vermek, dile vermek, ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek,<br />
getirmek, gelmek, erişmek, belli olmak; vermek, teslim etmek, dağıtmak, diye tanıtmak,<br />
uzanmak, sivrilmek, vermek, kendini vermek, kendini koyuvermek, kapılmak, dalmak, akoz<br />
etmek; 2) salık vermek, tavsiye etmek, tanıştırmak.<br />
а ныр, гъа ныр | a nır, ğa nır çabuk, hızlı, hızla, yakında, birazdan, hemen, hemen hemen;<br />
aha şimdi, işte şimdi, biraz sonra, neredeyse; çok geçmeden, kısa zamanda.<br />
аныр-ауæд | anır-auæd | çabuk, hızlı, hızla, yakında, birazdan, hemen, hemen hemen; aha<br />
şimdi, işte şimdi, biraz sonra, neredeyse; çok geçmeden, kısa zamanda.<br />
аныр-ауæд кæнын | anır-auæd kænın | çekmek, geciktirmek, sallamak, saklamak,<br />
ertelemek, uzatmak, geri atmak; alıkoymak, ayırmak; bir yana koymak, bir tarafa koymak, bir<br />
yana çekmek, yumurtlamak.<br />
аныcтуaн кæнын | anıştuan kænın | 1) yüklemek, görevlendirmek, emanet etmek,<br />
göçermek, üstenmek, ısmarlamak; 2) söz vermek, yemin etmek, ant içmek, vasiyet etmek,<br />
vakfetmek; miras bırakmak.<br />
аныфcджын кæнын | anıfşcın kænın | can vermek, cesaret vermek, cesaretlendirmek,<br />
yüreklendirmek, inancı yerleştirmek, teşvik etmek, kararlılık göstermek, kararlı yapmak,<br />
güven aşılamak, azim vermek.<br />
аныфcджын уæвын (уын) | anıfşcın uævın | cesaretlenmek, cesareti olmak, cesarete<br />
gelmek, cesur olmak, kararlı olmak, yüreklenmek.<br />
аныфcxacт кæнын | anıfşxaşt kænın | cesaret vermek, ruhlandırmak, cesaretlendirmek,<br />
cesaret vermek, cesaretlendirtmek, yüreklendirmek, can vermek, inancı yerleştirmek, teşvik<br />
etmek, kararlılık göstermek, kararlı yapmak, güven aşılamak azimli yapmak.<br />
206
аныфcxacт уæвын (уын) | anıfşxaşt uævın | daha cesur büyümek; kararlı olmak, cesaretli<br />
olmak, cesarete gelmek, cesaretlenmek, yüreklenmek, güçlenmek.<br />
аныx-аныx кæнын | anıx-anıx kænın | sık sık kaşımak, kaşınmak.<br />
аныxaг | anıxag | kaşıtan, kaşındırtan.<br />
аныxac кæнын | anıxaş kænın | konuşmak, görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek,<br />
konuşma yapmak, konuşmasını yapmak, sohbet etmek, tartışmak, münazara yapmak.<br />
аныxacaг | anıxaşag | yapışan, yapıştıran, yapıştırtan, zamklayan.<br />
аныxacæг (аныxacджытæ) | anıxaşæg | yapışan, yapıştıran, yapıştırtan, zamklayan.<br />
аныxacæггaг (аныxacæггæгтæ) | anıxaşæggag | yapışmalık, yapıştırmalık, yapıştırtmalık,<br />
zamklamalık.<br />
аныxacæн | anıxaşæn | yapıştırılan, zamklanan.<br />
аныxacгæ | anıxaşgæ | yapışma, yapıştırma, yapıştırtma, zamklama.<br />
аныxacгæйæ | anıxaşgæyæ | yapışarak, yapıştırarak, yapıştırtarak, zamklayarak.<br />
аныxacгæнaг | anıxaşgænag | konuşan, görüşen, söyleyen, bahseden, diyen, konuşma<br />
yapan, konuşmasını yapan, sohbet eden, tartışan, münazara yapan.<br />
аныxacгæнæг (аныxacгæнджытæ) | anıxaşgænæg | konuşan, görüşen, söyleyen,<br />
bahseden, diyen, konuşma yapan, konuşmasını yapan, sohbet eden, tartışan, münazara<br />
yapan.<br />
аныxacгæнæггaг (аныxacгæнæггæгтæ) | anıxaşgænæggag | konuşmalık, görüşmelik,<br />
söylemelik, bahsetmelik, demelik, konuşma yapmalık, konuşmasını yapmalık, sohbet etmelik,<br />
tartışmalık, münazara yapmalık.<br />
аныxacгæнæн | anıxaşgænæn | konuşulan, görüşülen, söylenen, bahsedilen, dinilen,<br />
konuşma yapılan, konuşması yapılan, sohbet edilen, tartışılan, münazara yapılan.<br />
аныxacгæнгæ | anıxaşgængæ | konuşma, görüşme, söyleme, bahsetme, deme, konuşma<br />
yapma, konuşmasını yapma, sohbet etme, tartışma, münazara yapma.<br />
аныxacгæнгæйæ | anıxaşgængæyæ | konuşarak, görüşerek, söyleyerek, bahsederek,<br />
diyerek, konuşma yaparak, konuşmasını yaparak, sohbet ederek, tartışarak, münazara<br />
yaparak.<br />
аныxacгæнинaг (аныxacгæнинæгтæ) | anıxaşgæninag | konuşacak, görüşecek,<br />
söyleyecek, bahsedecek, diyecek, konuşma yapacak, konuşmasını yapacak, sohbet edecek,<br />
tartışacak, münazara yapacak.<br />
аныxacинaг (аныxacинæгтæ) | anıxaşınag | yapıştırılacak, tutkallanacak, eklenecek, ilave<br />
edilecek, bir araya getirilecek.<br />
аныxacын (аныxæcтон, аныxæcтaин, аныxаcдзынæн) | anıxaşın | yapışmak, yapıştırmak,<br />
yapıştırtmak, zamklamak.<br />
аныxæг (аныxджытæ) | anıxæg | kaşıyan, kaşınan.<br />
аныxæггaг (аныxæггæгтæ) | anıxæggag | kaşımalık, kaşınmalık.<br />
аныxæн | anıxæn | kaşınan, kaşıtılan, kaşındırılan.<br />
аныxæc-аныxæc кæнын | anıxæş-anıxæş kænın | 1) sık sık yapışmak, yapıştırılmak,<br />
yapıştırmak, sadık olmak; 2) ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak,<br />
sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, bağlanmak, bağlamak, öğürleşmek.<br />
аныxæcaг | anıxæşag | 1) yapıştıran, yapıştırılan, sadık olduran; 2) iliştiren, takılan,<br />
elleştiren, sarkıntılık ettiren, sarkılan, sürdüren, üstüne vardıran, sardıran, yanaştıran,<br />
bağlatan, öğürleştiren.<br />
аныxæcæг (аныxacджытæ) | anıxæşæg | 1) yapışan, yapıştırılan, sadık olan; 2) ilişen,<br />
takılan, elleşen, sarkıntılık eden, sarkılan, sürtünen, üstüne varan, saran, yanaşan, bağlanan,<br />
bağlayan, öğürleşen.<br />
207
аныxæcæн | anıxæşæn | 1) yapışılan, sadık olunan; 2) ilişilen, takılının, ellenilen, sarkıntılık<br />
edilen, sarkılının, sürtünülen, üstüne varılan, sarılan, yanaşılan, bağlanılan.<br />
аныxæcгæ | anıxæşgæ | 1) yapışma, yapıştırılma, yapıştırma, sadık olma; 2) ilişme,<br />
takılmak, elleşme, sarkıntılık etme, sarkılma, sürtünme, üstüne varma, sarma, yanaşma,<br />
bağlanma, bağlama, öğürleşme.<br />
аныxæcгæйæ | anıxæşgæyæ | 1) yapışarak, yapıştırılarak, yapıştırarak, sadık olarak; 2)<br />
ilişerek, takılarak, elleşerek, sarkıntılık ederek, sarkılarak, sürtünerek, üstüne vararak,<br />
sararak, yanaşarak, bağlanarak, bağlayarak, öğürleşerek.<br />
аныxæcт (аныxæcтытæ) | anıxæşt | 1) yapışmış, yapıştırılmış, yapıştırmış, sadık olmuş; 2)<br />
ilişmiş, takılmış, elleşmiş, sarkıntılık etmiş, sarkılmış, sürtünmüş, üstüne varmış, sarmış,<br />
yanaşmış, bağlanmış, bağlamış, öğürleşmiş.<br />
аныxæcтæ кæнын | anıxæştæ kænın | konuşmak, konuşmalar yapmak, görüşmek,<br />
söylemek, bahsetmek, demek, sohbet etmek, tartışmak, münazara yapmak, sallamak,<br />
çalkalamak, çene çalmak, çeneye dalmak, laflamak, cırıldamak, cırlamak, yansılamak.<br />
аныxæcын [аныxæcт (-и, -иc), аныxæcтaид, аныxæcдзæн (-и, -иc)+ | anıxæşın | 1)<br />
yapışmak, yapıştırılmak, yapıştırmak, sadık olmak; 2) ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık<br />
etmek, sarkılmak, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, bağlanmak, bağlamak,<br />
öğürleşmek.<br />
аныxгæ | anıxgæ | kaşıma, kaşınma.<br />
аныxгæйæ | anıxgæyæ | kaşıyarak, kaşınarak, tarayarak, taranarak, gocunarak, atarak,<br />
fırttırarak; çizerek.<br />
аныxинaг (аныxинæгтæ) | anıxinag | kaşınacak, kaşındıracak, çizilecek.<br />
аныxcт (аныxcтытæ) | anıxct | daldırmış, dalmış, gömülmüş, batmış, batırmış, batıp kalmış,<br />
saplanmış, saplanıp kalmış, sıkışıp kalmış; yapıştırmış, binmiş; yollamış; delmiş; kıymığı almış,<br />
atılmış.<br />
аныxcын (аныxcтæн, аныxcтaин, аныxcдзынæн) | anıxcın | daldırmak, dalmak, gömülmek,<br />
batmak, batırmak, batıp kalmak, saplanmak, saplanıp kalmak, sıkışıp kalmak; yapıştırmak,<br />
binmek; yollamak; delmek; kıymığı almak, atılmak.<br />
аныxcын кæнын | anıxcın kænın | 1) batmak, batıp kalmak, batırtmak, saplanmak, saplanıp<br />
kalmak, daldırtmak, sıkışıp kalmak; 2) deşmek, delmek, tığlaşmak; 3) kıymık batmak.<br />
аныxт (аныxтытæ) | anıxt | kaşınmış, kaşındırmış, çizilmiş.<br />
аныxын (аныxтон, аныxтaин, аныxдзынæн) | anıxın | kaşımak, kaşınmak, taramak,<br />
taranmak, gocunmak, atmak, fırttırmak; çizmek; аных мæ, æмæ дæ аныхон | anıx mæ,<br />
æmæ dæ anıxon | kaşı beni kaşıyım seni, kaşı ki kaşıyayım.<br />
аныхъуыр-аныхъуыр кæнын | anıquır-anıquır kænın | 1) sık sık yutmak, yuvarlamak;<br />
yutkunmak, yemek; 2) köle yapmak, köleleştirmek, ele geçirmek, mecazen inanmak,<br />
fethetmek, boyun eğdirmek, boyun eğmek, itaat etmek.<br />
аныхъуырaг | anıquırag | 1) yutturan, yuvarlatan; 2) köle yaptıran, köleleştiren, fethettiren,<br />
boyun eğdirten.<br />
аныхъуырæг (аныxъуырджытæ) | anıquıræg | 1) yutan, yuvarlayan; yutkunan, yiyen; 2)<br />
köle yapan, köleleşen, ele geçiren, mecazen inanan, fetheden, boyun eğen, itaat eden.<br />
аныхъуырæггaг (аныxъуырæггæгтæ) | anıquıræggag | 1) yutmalık, yuvarlamalık;<br />
yutkunmalık, yemelik; 2) köle yapmalık, köleleştirmelik, ele geçirmelik, mecazen inanmalık,<br />
fethetmelik, boyun eğdirmelik, boyun eğmelik, itaat etmelik.<br />
аныхъуырæн | anıquıræn | 1) yutulan, yuvarlanan; yutkunulan, yiyişen; 2) köle yapılan,<br />
köleleştirilen, ele geçirilen, mecazen inanılan, fethedilen, boyun eğdirilen, boyun eğilen, itaat<br />
edilen.<br />
208
аныхъуыргæ | anıquırgæ | 1) yutma, yuvarlama; yutkunma, yeme; 2) köle yapma,<br />
köleleştirme, ele geçirme, mecazen inanma, fethetme, boyun eğdirme, boyun eğme, itaat<br />
etme.<br />
аныхъуыргæйæ | anıquırgæyæ | 1) yutarak, yuvarlayarak; yutkunarak, yiyerek; 2) köle<br />
yaparak, köleleştirerek, ele geçirerek, mecazen inanarak, fethederek, boyun eğdirerek,<br />
boyun eğerek, itaat ederek.<br />
аныхъуырд (аныxъуырдтытæ) | anıquırd | 1) yutmuş, yuvarlamış; yutkunmuş, yenmiş; 2)<br />
köle yapmış, köleleştirmiş, ele geçirmiş, mecazen inanmış, fethetmiş, boyun eğdirmiş, boyun<br />
eğmiş, itaat etmiş.<br />
аныхъуырдтытæ кæнын | anıquırtıtæ kænın | yudum yudum yutmak, yudumlamalar<br />
yapmak, açgözlülükle yutmak, yutkunmak, yutkunmalar yapmak.<br />
аныхъуыринaг (аныxъуыринæгтæ) | anıquırinag | 1) yutacak, yuvarlanacak; yutkunacak,<br />
yenecek; 2) köle yapacak, köleleştirecek, ele geçirecek, mecazen inanacak, fethedecek,<br />
boyun eğdirecek, boyun eğecek, itaat edecek.<br />
аныхъуырын (аныxъуырдтон, аныxъуырдтaин, аныxъуырдзынæн) | anıquırın | 1)<br />
yutmak, yuvarlamak; yutkunmak, yemek; 2) köle yapmak, köleleştirmek, ele geçirmek,<br />
mecazen inanmak, fethetmek, boyun eğdirmek, boyun eğmek, itaat etmek.<br />
аомaг | aomag | kusturtan, istifra ettirten, çıkartan.<br />
аомæг (аомджытæ) | aomæg | kusan, istifra eden, çıkaran.<br />
аомæн | aomæn | kusulma, istifra edilme, çıkarılma.<br />
аомгæ | aomgæ | kusma, istifra etme, çıkarma.<br />
аомгæйæ | aomgæyæ | kusarak, istifra ederek, çıkararak.<br />
аомд (аомдтытæ) | aomd | kusmuk, istifra etmiş, çıkarmış.<br />
аоминaг (аоминæгтæ) | aominag | kusacak, istifra edecek, çıkaracak.<br />
аомын *аомдта, аомдтaид, аомдзæн (-и, -иc)+ | aomın | kusmak, istifra etmek, çıkarmak.<br />
аортæ (егъаудæр тугдадзин) | aortæ (yeğaudær tugdazıin) | aort, ana atardamar,<br />
şahdamarı, epher.<br />
апайдa кæнын | apayda kænın | 1) pay elde etmek, payda edinmek; yararlanmak,<br />
faydalanmak, fayda görmek, kar almak, istifade etmek, değerlendirmek; 2) satışta kazanma,<br />
perakende satışta kazanmak, avantaj almak; 3) kullanmak, bir şey kullanmak, görmek,<br />
yağlanmak; istismar etmek, koşmak.<br />
апакa кæнын | apaka kænın | 1) açmak, geniş açmak, sürmek, sökmek; ardına kadar açmak<br />
2) germek, yaymak; büyütmek, artırmak; 3) genişletmek, genişlemek.<br />
апакa уæвын (уын) | apaka uævın | 1) açılmak, geniş açılmak, açık sallamak; 2) gerilmek;<br />
genişlemek, uzatmak, büyümek, artmak; 3) genişlemek, genlileşmek.<br />
апакъуы кæнын | apakhuı kænın | 1. örtmek, kaplamak, kapağı aşağı kapatmak; 2. 1)<br />
yırtmak; paralamak, parçalamak, paramparça etmek, parça parça etmek; lime lime etmek; 2)<br />
perişan etmek, dağıtmak, darmadağınık etmek; 3) aşağı içeride taşımak, küllemek; ezmek,<br />
kabartmak ve toz içinde taşımak, tüy kaplamak, tüy yapmak.<br />
апакъуы уæвын (уын) | apakhuı uævın | aşağı kapanmak, aşağı geçerek örtülmek, aşağı<br />
içeride olmak, yırtılmak, parçalanmak, parça parça olmak, paramparça olmak, lime lime<br />
olmak, perişan olmak, dağılmak, darmadağınık olmak, örtmek, tüy kaplanmak, tüy olmak.<br />
апаплой кæнын | apaploy kænın | 1) çarçur etmek, boşuna harcamak, israf etmek, yemek,<br />
ekmek, yontmak; bilemek, çarka vermek; 2) bitirmek, parçalamak, yırtmak, yarmak,<br />
paralamak; üzüntü çekmek, üzülmek, kederlenmek, hüzünlenmek, acı yapmak, dert yapmak.<br />
апаpaxaт кæнын | aparaxat kænın | 1) geliştirmek; refaha erdirmek, rahatlatmak, bolluğa<br />
kavuşturmak, döndürmek; açmak, açılmak, yayılmak; kurmak, teşkil etmek; geliştirmek;<br />
209
куыст апарахат кæнын | kuışt aparaxat kænın | işi rahatlatmak, çalışmayı geliştirmek; 2)<br />
yaymak, yaygınlaştırmak, dağıtmak, neşretmek, salmak.<br />
апаpaxaт уæвын (уын) | aparaxat uævın | 1) geliştirilmek, rahatlamak, refaha ermek,<br />
bolluğa kavuşmak; 2) uzatmak, açılmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek,<br />
gelişmek; sirayet etmek, istila etmek, şenelmek; serilmek; 3) biraz cömertlik göstermek.<br />
апати | apati | apatit, duyumsamazlık, duyarsızlık, duygusuzluk, ilgisizlik, gevşeklik,<br />
tamamıyla kayıtsızlık, kansızlık, tasasızlık, isteksizlik, fütur.<br />
апатиджын | apaticın | duyumsamaz olan, duygusuz olan, gevşek olan, tamamıyla kayıtsız<br />
olan, cansız olan, kansız olan, uyuşuk olan, üşençli olan, tasasız olan, içi sönük olan.<br />
апатит | apatit | apatit.<br />
апæлæxcap кæнын | apælæxşar kænın | genişletmek, geniş yapmak, artırmak, yaymak,<br />
büyütmek, serpilmek, ilerletmek, yayılmak, açığa yapmak, germek uzatmak, esnetmek,<br />
salmak.<br />
апæлæxcap уæвын (уын) | apælæxşar uævın | 1) genişlemek, genlileşmek, büyümek,<br />
büyük olmak, serpilmek; ilerlemek, artmak, yayılmak, yayılmış olmak; 2) uzatmak, uzanmak,<br />
uzamak, gerilmek.<br />
апæллaxъxъ кæнын | apællaqq kænın | sert bir hareketle ve birden bire boşaltmak, boca<br />
etmek, çıkartmak, dökülmek; dışarı sıçratmak, kaynamak, kaynattırmak, kabaca kaynatmak,<br />
kuvvetlice kaynamak, fokur fokur fokurdamak.<br />
апæлxъ-пæлxъ кæнын | apælq-pælq kænın | sık sık kuvvetlice kaynamak, şiddetle<br />
kaynamak, coşkuyla kaynamak, ateşlice kaynamak, hararetle kaynamak; kabaca kaynatmak,<br />
kaynattırmak, fıkır fıkır kaynamak, fokur fokur fokurdamak, kuvvetlice köpürmek, şiddetle<br />
dalgalanmak.<br />
апæр-пæр кæнын | apær-pær kænın | patlamak, pırıldamak, parlamak, tutuşmak, ateş<br />
almak, ateşlenmek, yanmak, yanmaya başlamak, kızarmak, kıpkırmızı kesilmek, öyle gelmek,<br />
ortaya çıkmak, bir şey başlamak.<br />
апæppæcт кæнын (ласын) | apærræşt kænın (laşın) | uçup gitmek, pır olup uçmak, pır<br />
olmak, pırlamak, havalanıp uçmak, uzakta uçmak.<br />
апæррæст ласын (кæнын) | apærræşt laşın (kænın) | uçup gitmek, pır olup uçmak, pır<br />
olmak, pırlamak, havalanıp uçmak, uzakta uçmak.<br />
апджын | apcın | çekirdekli, özlü, dolgun, zengin içerikli, zengin içeriğe sahip, bilgilendirici,<br />
mermili, münderecatlı.<br />
апелляци (хъаст бæрзонддæр инстанцимæ) | apyellyasi (qaşt bærjonddær inştansimæ) |<br />
temyiz, istinaf, itiraz etme, yüksek mahkemeye başvuru; апелляци кæнын | apyellyasi<br />
kænın | temyiz etmek, istinaf etmek, müracaat etmek, itiraz etmek, yüksek mahkemeye<br />
başvurmak, daha üstün bir yargı yerine başvurmak; апелляци дæттын | apyellyasi kænın |<br />
istinaf etmek, daha üstün bir yargı yerine başvurmak, müracaat etmek.<br />
апелляцион | apyellyasion | temyiz, istinaf, itiraz etme, yüksek mahkemeye başvurma;<br />
апелляцион хъаст | apyellyasion qaşt | itiraz etmek, yüksek mahkemeye başvuru yapmak,<br />
temyiz şikâyetinde bulunmak.<br />
апельсин (цитрусты мыггагæй дыргъ) | apyelhşin (sitruştı mıggagæy dırğ) | portakal,<br />
portakal ağacı.<br />
Апеннины æрдæгсакъадах | Apyenninı ærdægşakhadax | Alp yarımadası.<br />
Апеннины хæхтæ | Apyenninı xæxtæ | Alp dağları.<br />
aпеxцeл кæнын | apyexsyel kænın | karıştırmak, karmakarışık yapmak, dağıtmak,<br />
kırıştırmak.<br />
210
aпеxцeл уæвын (уын) | apyexsyel uævın | karışmak, karmakarışık olmak, dağılmak,<br />
kırıştırılmak, yukarıya dikleşmek.<br />
aпиллoн кæнын | apillon kænın | yakmak, dağlamak, terk etmek; küllendirmek, kül gibi<br />
yakmak, külle dönüştürmek, kokutmak, koku salmak; burnundan solutmak.<br />
aпиллoн уæвын (уын) | apillon uævın | küle dönmek, kül dönüşmek, yakılmak, kokmak,<br />
koku çıkarmak; burnundan solumak.<br />
aпиp-aпиp кæнын | apir-apir kænın | 1) yün taramak, tiftiğini atmak, eğirmek; 2) bitirmek,<br />
parçalamak, yırtmak; yarmak, parçalara ayırmak, parçalara bölmek; 3) fena azarlamak,<br />
şiddetli paylamak, pek kuvvetle yemin etmek.<br />
aпиpaг | apirag | 1) yün taratan, tiftiğini attıran, eğirten; 2) bitirten, parçalatan, yırttıran;<br />
yardıran, parçalara ayırtan, parçalara böldüren; 3) fena azarlatan, şiddetli paylatan, pek<br />
kuvvetle yemin ettiren.<br />
aпиpæг (апиpджытæ) | apiræg | 1) yün tarayan, tiftiğini atan, eğiren; 2) bitiren,<br />
parçalayan, yırtan; yaran, parçalara ayıran, parçalara bölen; 3) fena azarlayan, şiddetli<br />
paylayan, pek kuvvetle yemin eden.<br />
aпиpæггaг (апиpæггæгтæ) | apiræggag | 1) yün taramalık, tiftiğini atmalık, eğirmelik; 2)<br />
bitirmelik, parçalamalık, yırtmalık; yarmalık, parçalara ayırmalık, parçalara bölmelik; 3) fena<br />
azarlamalık, şiddetli paylamalık, pek kuvvetle yemin etmelik.<br />
aпиpæн | apiræn | 1) yün taranan, tiftiği atılan, eğrilen; 2) bitirilen, parçalanan, yırtılan;<br />
yarılan, parçalara ayırtılan, parçalara bölünen; 3) fena azarlanan, şiddetli paylanan, pek<br />
kuvvetle yemin edilen.<br />
aпиpгæ | apirgæ | 1) yün tarama, tiftiğini atma, eğirme; 2) bitirme parçalamak, yırtma;<br />
yarma, parçalara ayırma, parçalara bölme; 3) fena azarlama, şiddetli paylama, pek kuvvetle<br />
yemin etme.<br />
aпиpгæйæ | apirgæyæ | 1) yün tarayarak, tiftiğini atarak, eğirerek; 2) bitirerek,<br />
parçalayarak, yırtarak; yararak, parçalara ayırarak, parçalara bölerek; 3) fena azarlayarak,<br />
şiddetli paylayarak, pek kuvvetle yemin ederek.<br />
aпиpинaг (aпиpинæгтæ) | apirinag | 1) taranacak; tiftiği atılacak, eğrilecek; 2) bitirecek,<br />
parçalanacak, yırtacak; yaracak, parçalara ayıracak, parçalara bölecek; 3) fena azarlanacak,<br />
şiddetli paylanacak, pek kuvvetle yemin edecek; иу чысыл ма мын апиринаг аззад | iu<br />
çışıl ma mın apirinag ajjad | biraz daha eğrilecek yünüm kaldı.<br />
aпиpын (апырдтон, апырдтaин, апирдзынæн) | apirın | 1) yün taramak, tiftiğini atmak,<br />
eğirmek; 2) bitirmek, parçalamak, yırtmak; yarmak, parçalara ayırmak, parçalara bölmek; 3)<br />
fena azarlamak, şiddetli paylamak, pek kuvvetle yemin etmek.<br />
апломб (хиввæрсон, схъæлныхас, схъæлдзырд) | aplomb (xiv værşon, şqæl nıxaş, şqæl<br />
zırd) | cüret, kendine güven, tutarlılık, denge, kendini beğenmiş.<br />
апогей | apogyey | yeryüzüne en uzak noktası, yeröte, evç, zirve, şahika, yüksek nokta,<br />
doruk, parıltı, pırıltı, ışık, ışıltı.<br />
апокриф | apokrif | yazarı belirsiz hikâye.<br />
аполитикон | apolitikon | apolitik, politikaya karşı ilgisizlik, siyasal ve sosyal işlerden<br />
kaçınma.<br />
апологет | apologyet | savunucu, partizan, bek.<br />
апологи | apologi | savunucu, savunum, savunca, açıklama.<br />
апостроф | apoştrof | apostrof, kesme işareti.<br />
апoxци кæнын | аpoxsi kænın | поборонить.<br />
апп | app | 1) çekirdek; hap, iç, içerik, öz, özlük, özek, esas, asıl, konu, özet, hulasa, ihtiva,<br />
mahiyet, içindekiler; 2) tohum; nüve, gülle, obüs, cücük; göbek, ilik; 3) bakım, bakma,<br />
211
esleme, geçindirme, his; orta, bezir, tane, sperma, atmık, ersuyu, balina, kemikçik, kılçık,<br />
ücret, maaş; tutma, münderecat; uknum, ruh, künh, zamir, hamur, içyüz, batın, hüviyet,<br />
nefis, anlam, mana, deme, fehva, zamir, lüp, semim, mağız, diyeme, mazmun, ekenim,<br />
kalbgâh; чиныджы апп | çinıcı app | kitabın içeriği, kitabın özü, kitabın ana fikri.<br />
аппар-аппар кæнын | apar-apar kænın | sık sık atmak, fırlatmak, püskürtmek,<br />
savuşturmak, silkmek, düşmek, çevirmek, terk etmek; dökmek; atıl olmak, dışlamak,<br />
indirilmek, devirmek, düşürmek, kurtulmak; 2) itmek, çatışmak, çarpıştırmak, çatıştırmak,<br />
uzaklaştırmak; 3) çıkarmak, ihraç etmek, tart etmek, ayrı tutmak; 4) kaybetmek, kaybolmak,<br />
yitirmek, yitmek, şaşırmak, kaçırmak; 5) geri çevirmek, reddetmek, tepmek, yokumsamak.<br />
аппарaг | apparag | attıran, fırlatan, püskürten, savuşturtan, silken, düşürten, çevirten, terk<br />
ettiren; döktüren; atıl ettiren, dışlatan, indirten, devirten, düşürten, kurtaran; 2) ittiren,<br />
çatıştıran, çarpıştıran, çatıştıran, uzaklaştıran; 3) çıkartan, ihraç ettiren, tart ettiren, ayrı<br />
tutturan; 4) kaybettiren, kaybol duran, yitirten, yitirten, şaşırtan, kaçırtan; 5) geri çevirten,<br />
reddettiren, teptiren, yokumsayan.<br />
аппарaт | apparat | aparat, cihaz, aygıt, alet, materyal, makine, mekanizma; personel,<br />
kadro; edevat, donatım; тилифоны аппарат | tilifonı apparat | telefon makinesi, telefon<br />
aleti; фотографион аппарат | fotografion apparat | fotoğraf aparatı, kamera;<br />
паддзахадон аппарат | padzaxadon apparat | devlet makineleri, devlet cihazları.<br />
aппаратурæ | apparaturæ | aygıtlar, teçhizat, cihazlar, aygıt, alet, edevat, alet edevat;<br />
donanım (bilgisayar), malzeme, donatı, donatım, donatma, gereç, makine, materyal.<br />
aппарæг (аппаpджытæ) | apparæg | atan, fırlatan, püskürten, savuşturan, silken, düşüren,<br />
çeviren, terk eden; döken; atıl eden, dışlayan, indiren, deviren, düşüren, kurtaran; 2) iten,<br />
çatışan, çarpıştıran, çatıştıran, uzaklaştıran; 3) çıkaran, ihraç eden, tart eden, ayrı tutan; 4)<br />
kaybettiren, kaybolan, yitiren, yiten, şaşıran, kaçıran; 5) geri çeviren, reddeden, tepen,<br />
yokumsayan.<br />
aппарæггaг (аппаpæггæгтæ) | apparæggag | atmalık, fırlatmalık, püskürtmelik,<br />
savuşturmalık, silkmelik, düşmelik, çevirmelik, terk etmelik; dökmelik; atıl olmalık, dışlamalık,<br />
indirilmelik, devirmelik, düşürmelik, kurtulmalık; 2) itmelik, çatışmalık, çarpıştı rmalık,<br />
çatıştırmalık, uzaklaştırmalık; 3) çıkarmalık, ihraç etmelik, tart etmelik, ayrı tutmalık; 4)<br />
kaybetmelik, kaybolmalık, yitirmelik, yitmelik, şaşırmalık, kaçırmalık; 5) geri çevirmelik,<br />
reddetmelik, tepmelik, yokumsamalık.<br />
aппарæн (аппаpæггæгтæ) | apparæn | atılan, fırlatılan, püskürtülen, savuşturulan, silkinen,<br />
düşen, çevirtilen, terk edilen; dökülen; atıl olan, dışlanan, indirilen, devirtilen, düşürülen,<br />
kurtulan; 2) itilen, çatıştıran, çarpıştırılan, uzaklaştırılan; 3) çıkartılan, ihraç edilen, tart edilen,<br />
ayrı tutulan; 4) kaybeden, kaybolan, yitirilen, yiten, şaşırtan, kaçırılan; 5) geri çevirtilen,<br />
reddedilen, tepilen.<br />
aппаргæ | appargæ | atma, fırlatma, püskürtme, savuşturma, silkme, düşme, çevirme, terk<br />
etme; dökme; atıl olma, dışlama, indirilme, devirme, düşürme, kurtulma; 2) itme, çatışma,<br />
çarpıştırma, çatıştırma, uzaklaştırma; 3) çıkarma, ihraç etme, tart etme, ayrı tutma; 4)<br />
kaybetme, kaybolma, yitirme, yitme, şaşırma, kaçırma; 5) geri çevirme, reddetme, tepme,<br />
yokumsama.<br />
aппаргæйæ | appargæyæ | atarak, fırlatarak, püskürterek, savuşturarak, silkerek, düşerek,<br />
çevirerek, terk ederek; dökerek; atıl olarak, dışlayarak, indirilerek, devirerek, düşürerek,<br />
kurtularak; 2) iterek, çatışarak, çarpıştırarak, çatıştırarak, uzaklaştırarak; 3) çıkararak, ihraç<br />
ederek, tart ederek, ayrı tutarak; 4) kaybederek, kaybolarak, yitirerek, yiterek, şaşırarak,<br />
kaçırarak; 5) geri çevirerek, reddederek, teperek, yokumsayarak.<br />
212
аппаринaг (аппаринæгтæ) | apparinag | atılacak, atacak, atıl olacak, fırlatacak, çıkaracak,<br />
düşecek, düşürecek, bırakılacak, püskürtecek, savuşturacak, silkecek, çevirecek, terk edecek;<br />
dökecek; dışlanacak, indirilecek, devirecek, kurtulacak; 2) itecek, çatışacak, çarpıştıracak,<br />
çatıştıracak, uzaklaştıracak; 3) çıkaracak, ihraç edecek, tart edecek, ayrı tutacak; 4)<br />
kaybedecek, kaybolacak, yitirecek, yitecek, şaşıracak, kaçıracak; 5) geri çevirecek,<br />
reddedecek, tepecek; atıl, işe yaramaz; аппаринаг æгъдæуттæ | apparinag æğdæuttæ |<br />
atılacak kurallar, işe yaramaz gelenekler, adet kalıntıları.<br />
аппарын (аппæрcтон, аппæрcтaин, аппардзынæн) | apparın | 1) atmak, bir yana atmak,<br />
geri atmak, dışarı atmak, gözden atmak, ihraç etmek, tart etmek, fırlatmak, dökmek, terk<br />
etmek, dışlamak, devirmek, düşürmek, kurtulmak, indirilmek, uzaklaştırmak, çıkarmak,<br />
gözden çıkarmak, elden çıkarmak; püskürtmek, savuşturmak, silkmek, silkip atmak, düşmek,<br />
geri çevirmek; atıl olmak, açılıvermek, gövdesini arkaya eğmek; 2) itmek, çarpıştırmak,<br />
çarpışmak, çatışmak, çatıştırmak; 3) imkân vermemek, ayrı tutmak; 4) kaybetmek,<br />
kaybolmak, gözden kaybolmak, yitirmek, yitmek, şaşırmak, kaçırmak, dağılıp gitmek; 5) geri<br />
çevirmek, reddetmek, tepmek, yokumsamak.<br />
аппæг | appæg | öz, iç, göbek, orta, çekirdek, çekirdeklik, ilik, lüp, meyvelerde çekirdeklerin<br />
bulunduğu orta bölüm, semim, mağız, kalbgâh.<br />
аппæл-аппæл кæнын | appæl-appæl kænın | sık sık övmek, övünmek, methetmek,<br />
böbürlenmek, övünç duymak, övünç olmak.<br />
аппæлaг | appælag | övdüren, övündüren, methettiren, böbürleşen, övünç duyan, övünçlü<br />
yapan.<br />
аппæлæг (аппæлджытæ) | appælæg | öven, övünen, metheden, böbürlenen, övünç<br />
duyan, övünçlü olan.<br />
аппæлæггаг | appælæggag | övmelik, övünmelik, methetmelik, böbürlenmelik, övünç<br />
duymalık, övünç olmalık.<br />
аппæлæн | appælæn | övülen, övünülen, methedilen, böbürlenilen, övünç duyulan, övünç<br />
olunan.<br />
аппæлгæ | appælgæ | övme, övünme, methetme, böbürlenme, övünç duyma, övünç olma.<br />
аппæлгæйæ | appælgæyæ | överek, övünerek, methederek, böbürlenerek, övünç duyarak,<br />
övünç olarak.<br />
аппæлд (аппæлдтытæ) | appæld | övmüş, övünmüş, methetmiş, böbürlenmiş, övünç<br />
duymuş, övünç olmuş.<br />
аппæлинaг (аппæлинæгтæ) | appælinag | övecek, övünecek, methedecek, böbürlenecek,<br />
övünç duyacak, övünç olacak.<br />
аппæлын (аппæлыдтон, аппæлыдтaин, аппæлдзынæн) | appælın | övmek, övünmek,<br />
methetmek, böbürlenmek, övünç duymak, övünç olmak.<br />
аппæpcт (аппæpcтытæ) | appærşt | atılmış, aktarma, aktarım, nakil, nakletme; ulaştırma,<br />
taşıma, geçirme.<br />
аппендицит | appyendisit | apandisit.<br />
аппетит | appyetit | iştah, istek, arzu, şehvet.<br />
аппетитон | appyetiton | iştah açıcı, istek uyandırıcı, lezzetli, iştah artırma.<br />
апрель(ы) | apryelh | Nisan.<br />
апробаци | aprobasi | onay, onama.<br />
апробаци кæнын | aprobasi kænın | onamak, onaylamak.<br />
aптекæ, афтек | aptyekæ, aftyek | eczane, eczacı.<br />
аптекæр | aptyekær | eczacı.<br />
аптекæрон | aptyekæron | eczane, eczacı, ecza malı.<br />
213
аптечкæ | aptyeçkæ | ilk yardım takımı, ecza kutusu, ev eczanesi.<br />
апуcи кæнын | apuşi kænın | kızartmak, kavurmak (mısır tahıl).<br />
апуcи уæвын (уын) | apuşi uævın | kızarmak, kavrulmak (mısır tanesi).<br />
апыp-апыp кæнын | apır-apır kænın | 1) sık sık dağıtmak, dökmek, serpmek, püskürmek,<br />
püskürtmek, neşretmek, saçmak, yaymak, söylenti yaymak; 2) savurmak; taşırmak, taşımak,<br />
götürmek; 3) kırmak, yarmak, yırtmak, sımak, parçalamak, paralamak, pençelemek; yenmek,<br />
bozmak, bozguna uğratmak; 4) bitirmek; kesmek, koparmak, dermek; 5) kırıntı yapmak,<br />
ufalamak; 6) sıçratmak; 7) akıtmak; 8) yaymak, yaygınlaştırmak, neşretmek, salmak (mesaj,<br />
haberler, dedikodular); 9) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, çarpmak.<br />
апыpд (апыpдтытæ) | apırd |<br />
апыpx кæнын | apırx kænın | 1) dağıtmak, dökmek, serpmek, püskürmek, püskürtmek,<br />
neşretmek, saçmak, yaymak, söylenti yaymak; 2) savurmak; taşırmak, taşımak, götürmek; 3)<br />
kırmak, yarmak, yırtmak, sımak, parçalamak, paralamak, pençelemek; yenmek, bozmak,<br />
bozguna uğratmak; 4) bitirmek; kesmek, koparmak, dermek; 5) kırıntı yapmak, ufalamak; 6)<br />
sıçratmak; 7) akıtmak; 8) yaymak, yaygınlaştırmak, neşretmek, salmak (mesaj, haberler,<br />
dedikodular); 9) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, çarpmak.<br />
апыpx уæвын (уын) | apırx uævın | 1) dağılmak, dağıtılmak, yayılmak, dökülmek, dökmek,<br />
saçılmak, savrulmak; patlamak, parçalanmak, paramparça olmak, paralanmak; 2)<br />
ferahlamak, aralaşmak, şenelmek, kaybolmak, taşırılmak; 3) yaralanmak, sınmak; kırmak,<br />
kırılmak, yarmak, yarılmak; 4) bitirilmek, yırtılmak, kesilmek, kopmak; 5) ufalanmak; 6)<br />
sıçratılmak, püskürtülmek; 7) yayılmak, yaygınlaşmak, dökülmek, akmak; 8) duyum uzatmak,<br />
söylenti uzatmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek (işitme,<br />
dedikodu); 9) çoğaltılmak, çoğaltmak, üretmek; basmak, kopya etmek; çarpmak.<br />
апыpxытæ кæнын | apırxıtæ kænın | 1) dağıtmak, darmadağın etmek, paçavraya çevirmek,<br />
parçalamak, parçalara yırtmak; 2) serpmek, saçmak, serpiştirmek; 3) dökmek; 4) kırmak,<br />
ezilmek.<br />
апыc-пыc кæнын | apış-pış kænın | pışpışlamak; tıslamak. пошипеть; зашипеть<br />
апыскъуылтæ кæнын | apışkhuıltæ kænın | gözyaşı, yırtmak, kopmak, hızla ilerlemek,<br />
paldır küldür gitmek.<br />
апыxцыл кæнын | apıxsıl kænın | karıştırtmak, kırıştırmak, darmadağın etmek,<br />
karmakarışık etmek.<br />
апыxцыл уæвын (уын) | apıxsıl uævın | kırıştırılmak, yukarıya dikleşmek, darmadağın<br />
olmak, karmakarışık olmak.<br />
aпъа кæнын, aбa кæнын | apha kænın, aba kænın | öpmek.<br />
aпъæгъгъæcт кæнын | aphæğğæşt kænın | saçmak, sıçratmak, püskürmek, serpmek,<br />
dağıtmak, fışkırmak.<br />
aпъæp-пъæp кæнын | aphær-phær kænın | 1) parçalanmak, yırtılmak; yarılmak; patlamak,<br />
kesilmek, kopmak, bitirilmek, parçalanmak, param parça olmak, lime lime olmak (giysi); 2)<br />
sohbet etmek, sohbetle zaman harcamak, laklakla etmek, çene çalmak, çeneye dalmak,<br />
konuşmak, laflamak, sallamak, çalkalamak, cırıldamak, cırlamak.<br />
aпъæpa кæнын | aphæra kænın | fazla yoğun yapmak, çok yoğun yapmak; yoğunlaşmak,<br />
koyulaştırmak, kalınlaştırmak, teksif etmek, koyulaştırmak, yoğunlaştırmak, teksif etmek,<br />
pıhtılaştırmak.<br />
aпъæpa уæвын (уын) | aphæra uævın | fazla yoğun olmak, çok kalın olmak; yoğunlaşmak,<br />
yoğunlaştırılmak, koyulaşmak, kalınlaşmak, ağdalanmak, tekâsüf etmek, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />
aпъæpтт кæнын | aphærtt kænın | 1) çatlamak, çaplatılmak, çıtırdamak, kopmak, atmak,<br />
yırtılmak; patlamak, patlatmak, patlatılmak, parçalanmak, bitirilmek; deşilmek; yarılmak; 2)<br />
214
vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, toslamak; kuvvetle itmek, başlamak, güçlü<br />
basmak; 3) bir sigara yakmak, sigaraya başlamak, aydınlatmak.<br />
Aрабб | Apabb | Arap.<br />
aраббaг (aраббæгтæ) | apabbag | Arap, Arapça, Arabi; араббаг бæх | apabbag bæx |<br />
Arap safkan atı, Arap cinsi at.<br />
aрабыp-бaбыp кæнын | apabır-babır kænın | 1) sürünüp durmak, orya buraya girip<br />
çıkmak; 2) yürüyüş yapmak; yürümek, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek.<br />
aравгæ(н)-бaвгæ(н) кæнын | apavgæ(n)-bavgæ(n) kænın | doldurup dökmek, doldur<br />
boşalt yapmak, birkaç kez boşaltıp doldurmak; boşaltmak, aktarmak, fazla koymak, taşırmak.<br />
aравдул-бaвдул кæнын | apavdul-bavdul kænın | 1) bir sürüş için almak, sürücü yapmak;<br />
2) bulamak, hamuru unda yuvarlamak, rulo yapmak.<br />
Арави | apavi | Arabistan.<br />
aравиaг (aравиæгтæ) | apaviag | Arabistanlı, Arap; Arapça.<br />
aраг | arag | doğurgan, dölsek, verimli, semereli.<br />
aрагæпп-бaгæпп кæнын | aragæpp-bagæpp kænın | atlamak, atlayıp-sıçramak, sıçramak,<br />
hoplamak, sekmek, zıplamak (şuraya buraya).<br />
aрадaв-бaдaв кæнын | aradav-badav kænın | değiştirip-durmak, oraya-buraya taşımak,<br />
taşıyıp durmak; getir-götür yapmak, götürdüğü-getirdiğine yer bulamamak; хи арадавбадав<br />
кæнын | xi aradavbadav kænın | kendini orya buraya getirip götürmek, kendine yer<br />
bulamamak.<br />
aрадзуp-бaдзуp кæнын | arazur-bazur kænın | söylenip durmak, sağa-sola söylenmek,<br />
konuşmak, laflamak, sohbet etmek, çene çalmak, çeneye dalmak, görüşmek, söylemek,<br />
bahsetmek, demek, sallamak, çalkalamak, cırıldamak, cırlamak.<br />
aразaг | arajag | 1) yaptırıcı, inşaatçı, yapı işçisi; yaratıcı, kurucu, oluşturucu, mimar; 2) bari,<br />
fadır; 3) baş, önder, lider, amir, hükümdar, taç ver, başman; yönetici, idareci, yönetmen;<br />
dümenci, düzenleyici, düzenleyen, tertipleyici, tertipçi, tertipleyen, teşkilatçı, örgütçü,<br />
örgütleyici, organize eden, organizatör; hükümdar; 4) oluşturma; 5) müzik aletleri ayarlayıcı,<br />
akortçu.<br />
aразæг (aразджытæ) | arajæg | 1) yapıcı, inşaatçı, yapı işçisi; yaratıcı, kurucu, oluşturucu,<br />
mimar; 2) bari, fadır; 3) baş, önder, lider, amir, hükümdar, taç ver, başman; yönetici, idareci,<br />
yönetmen; dümenci, düzenleyici, düzenleyen, tertipleyici, tertipçi, tertipleyen, teşkilatçı,<br />
örgütçü, örgütleyici, organize eden, organizatör; hükümdar; 4) oluşturma; 5) müzik aletleri<br />
ayarlayıcı, akortçu.<br />
aразæггaг | arajæggag| 1) ücret, ödeme, para, eda, düzenleme payı; 2) hizmetler için ücret,<br />
iş için ödeme; hizmetleri telafi etme.<br />
aразæй кæнын | arajæy kænın | 1) geçmek, geçirmek, sürmek, damıtmak, imbikten<br />
çekmek, geride bırakmak; 2) devam etmek, öne sürmek, kendi öne sürmek, öne itmek, daha<br />
önce davranmak.<br />
aразæй уæвын (уын) | arajæy uævın | 1) geçmek, geride bırakmak, daha önce davranmak,<br />
geçirmek, sürmek, damıtmak, imbikten çekmek, yakalamak, başlamak; 2) kendini ileri<br />
sürmek, öne düşmek, yürüyüp gitmek.<br />
aразæн | arajæn | destek, payanda, dayak, tutamak, altlık, nihale; organize, düzenleme,<br />
tertipleme.<br />
aразæнгapд кæнын | arajængard kænın | 1) eğmek, eğilmek, eğinmek, baş eğmek,<br />
yatmak, yatırmak, yatıştırmak, indirmek, ağındırmak, meyletmek, meylettirmek, kendi<br />
tarafına çekmek, çekimli olmak; ikna etmek, inandırmak, kandırmak; ileri gitmek; telkin<br />
etmek, teşvik etmek; 2) albenisi olmak, heyecanlandırmak, coşturmak, ateşlendirmek;<br />
215
куыстмæ, аразæнгард кæнын | kuıştmæ, arajængard kænın | çalışmaya ikna etmek, işe<br />
teşvik etmek.<br />
aразæнгapдгæнaг | arajængardgænag| eğdiren, eğişten, eğinen, baş eğdiren, yattıran,<br />
yatırtan, yatıştırtan, indirten, ağındırtan, meylettiren, kendi tarafına çektiren, çekimli yapan;<br />
ikna ettiren, inandırtan, kandırtan; ileri götüren; telkin ettiren, teşvik ettiren; 2) albeni yapan,<br />
heyecanlandırtan, coşturtan, ateşlendirten.<br />
aразæнгapдгæнæг (aразæнгapдгæнджытæ) | arajængardgænæg| eğen, eğilen, eğinen,<br />
baş eğen, yatan, yatıran, yatıştıran, indiren, ağındıran, meyleden, meylettiren, kendi tarafına<br />
çeken, çekimli olan; ikna eden, inandıran, kandıran; ileri giden; telkin eden, teşvik eden; 2)<br />
albenisi olan, heyecanlandıran, coşturan, ateşlendiren.<br />
aразæнгapдгæнæггaг (aразæнгapдгæнæггæгтæ) | arajængardgænæggag| eğmelik,<br />
eğilmelik, eğinmelik, baş eğmelik, yatmalık, yatırmalık, yatıştırmalık, indirmelik, ağındırmalık,<br />
meyletmelik, meylettirmelik, kendi tarafına çekmelik, çekimli olmalık; ikna etmelik,<br />
inandırmalık, kandırmalık; ileri gitmelik; telkin etmelik, teşvik etmelik; 2) albenisi olmalık,<br />
heyecanlandırmalık, coşturmalık, ateşlendirmelik.<br />
aразæнгapдгæнæн | arajængardgænæn| eğilen, baş eğilen, yatılan, yatırılan, yatıştırılan,<br />
indirilen, ağındırılan, meylettirilen, meylettirilen, kendi tarafına çekilen, çekimli olunan; ikna<br />
edilen, inandırılan, kandırılan; ileri gidilen; telkin edilen, teşvik edilen; 2) albenisi olunan,<br />
heyecanlandırılan, coşturulan, ateşlendirilen<br />
aразæнгapдгæнгæ | arajængardgængæ| eğme, eğilme, eğinme, baş eğme, yatma,<br />
yatırma, yatıştırma, indirme, ağındırma, meyletme, meylettirme, kendi tarafına çekme,<br />
çekimli olma; ikna etme, inandırma, kandırma; ileri gitme; telkin etme, teşvik etme; 2)<br />
albenisi olma, heyecanlandırma, coşturma, ateşlendirme<br />
aразæнгapдгæнгæйæ | arajængardgængæyæ| eğerek, eğilerek, eğinerek, baş eğerek,<br />
yatarak, yatırarak, yatıştırarak, indirerek, ağındırarak, meylederek, meylettirerek, kendi<br />
tarafına çekerek, çekimli olarak; ikna ederek, inandırarak, kandırarak; ileri giderek; telkin<br />
ederek, teşvik ederek; 2) albenisi olarak, heyecanlandırarak, coşturarak, ateşlendirerek<br />
aразæнгapдгæнинaг (aразæнгapдгæнинæгтæ) | arajængardgæninag| eğecek, eğilecek,<br />
eğinecek, baş eğecek, yatacak, yatıracak, yatıştıracak, indirecek, ağındıracak, meyledecek,<br />
meylettirecek, kendi tarafına çekecek, çekimli olacak; ikna edecek, inandıracak, kandıracak;<br />
ileri gidecek; telkin edecek, teşvik edecek; 2) albenisi olacak, heyecanlandıracak, coşturacak,<br />
ateşlendirecek.<br />
aразæндон | arajændon | üretim hane, üretim yeri, imalathane, imalat yeri, montaj hane,<br />
montaj yeri, düzenlenme yeri.<br />
aразвæндaг кæнын | arajvændag kænın | kolaylaştırmak, yola koyulmak, yolu açmak, yol<br />
boynuzlamak.<br />
aразгæ | arajgæ | 1) yapay, yapma, yapına, yapmacık, suni, sınai, eğreti, düzmece, tertip,<br />
organize; аразгæ æвзæрст | arajgæ ævjarşt | yapay seçim; 2) cicili bicili, boyalı.<br />
aразгæ-aразын | arajgæ-arajın |<br />
aразгæйæ | arajgæyæ |<br />
aразгъop-бaгъop кæнын | arajğor-bajğor kænın | 1) koşuşturmak, etrafta koşuşturmak,<br />
çok çalıştırmak, yerinde duramamak; 2) koşup-durmak.<br />
aразжытæ | arajcıtæ | düzenleyiciler, düzenleyenler, tertipleyiciler, tertipleyenler, organize<br />
edenler, organizatörler.<br />
aразил-бaзил кæнын | arajil-bajil kænın | 1) çevirmek, döndürmek, telaşla dönmek; evirip<br />
çevirmek, dolaşmak, dolanmak, dönüp-durmak; 2) iyice araştırmak, karıştırmak, benzemek;<br />
3) gezmek, andırmak, yürümek, yaklaşmak, işlemek, takmak, geçmek, oynamak, gitmek.<br />
216
aразинaг (aразинæгтæ) | arajinag | yapılacak, yapacak, verecek, edilecek, düzenlenecek,<br />
tertiplenecek, organize edilecek, inşa edilecek, yöneltilecek; imal edilecek, hazırlanacak,<br />
üretecek, yaratacak, kuracak, teşkil edecek, donatacak, yerleştirecek, dikecek, dayanacak,<br />
çizecek, sıraya dizecek; tasarlanacak; dayandıracak; doğrultacak, gönderecek, yollanacak,<br />
sevk edecek.<br />
aразмæнт-базмæнт кæнын | arajmænt-bajmænt kænın | karıştırmak, karıştırıp durmak,<br />
harman etmek, engellemek, engel olmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek.<br />
aразнæ | arajnæ | dümen, direksiyon, gidon, simit.<br />
aразы кæнын | arajı kænın | ikna etmek, kolay ikna etmek, kolayca kabul ettirmek, razı<br />
ettirmek, ayarlamak.<br />
aразы уæвын (уын) | arajı uævın | kolay kabul etmek, kabul etmek, razı olmak, rıza<br />
göstermek, kabul ettirilmek, ayarlamak.<br />
aразын (арæзтон, арæзтaин, араздзынæн) | arajın | 1) yapmak, etmek, kurmak,<br />
ayarlamak; donatmak, süslemek; tertiplemek, yerleştirmek; kılmak, çıkarmak, düzenlemek,<br />
düzene koymak; 2) üretmek, yaratmak, teşkil etmek, iş görmek; bir hale getirmek, imal<br />
etmek, inşa etmek, hazırlamak; равдыст аразын | ravdışt arajın | gösteri düzenlemek,<br />
sergi ayarlamak, sergi tutmak; 3) tasarlamak, çizmek; dayanmak, dayandırmak; sıraya<br />
dizmek, dikmek; 4) oluşturmak, biçimlendirmek, biçim vermek; meydana getirmek, teşkil<br />
etmek; 5) hazırlamak, hazırlık yapmak, pişirmek, yemek pişirmek; eğitmek; yetiştirmek;<br />
tedarik etmek; tezgâhlamak; 6) bitirmek, ikmal etmek, işlemek; 7) dönmek, çevirmek;<br />
dönüştürmek, döndürmek, yöneltmek; 8) müzik aleti ayarlamak, akort yapmak, akort etmek.<br />
aразынaд | arajınad | yapı, yapım, yapma, yapıcılık, yaratma, yaratıcılık, yapı yeri; kurma,<br />
kuruculuk, kuruluş; inşaat, inşa; şehircilik; hareket, ayarlanan.<br />
aраив-баив кæнын | araiv-baiv kænın | 1) değiştirmek, değiştirip durmak, değiş-meymiş<br />
yapmak, değiş-tokuş yapmak; 2) bir yerde bir yere taşımak, kısa sürelerle yeniden<br />
düzenlemek, birkaç kez bir yerden başka yerlere değiştirmek.<br />
aрайc-байc кæнын | arayş-bayş kænın | al-ver yapmak, alıp-vermek, almak-uzatmak;<br />
almak, tutmak, ele geçirmek, yakalamak, başlamak, sarılmak, girişmek, eline almak; ele<br />
geçirmek, zapt etmek; aşmak; aktarmak, sapmak, gitmek, göğüs göğse geçmek.<br />
aрака | araka | içki, Alan-Oset-İron votka.<br />
aракал-бакал кæнын | arakal-bakal kænın | 1) toplayıp dökmek, topla-molla yapmak,<br />
dökmek, akıtmak; 2) döküp-toplamak.<br />
aракæ(н)-бакæ(н) кæнын | arakæn-bakæn kænın | 1) getir-götür yapmak, oraya-buraya<br />
sürmek; 2) çözülmezlik; ertelemek gecikmek, fazla kalmak, acele etmemek, ağırdan almak; 3)<br />
savsaklamak, sıyrılmak, kaçınmak, kurtulmak, kaçımsamak; 4) kuyruğu sallamak, fazla<br />
kalmak.<br />
aракæc-бакæc кæнын | arakæş-bakæş kænın | etrafa bakmak, çevreye bakınmak,<br />
bölümlere bakmak, etrafı incelemek, görmek-bakmak, yanlarındaki yerlere bakmak.<br />
аракъах-бакъах кæнын | arakhax-bakhax kænın | 1) kazmak, kazıp-durmak; denemek; 2)<br />
ağzından kapmak, laf almak, ağzını yoklamak, iğneleyip-durmak, deşip-durmak, bulmaya<br />
çalışmak, söylemeyi denemek.<br />
aракъуыp-бакъуыp кæнын | arakhuır-bakhuır kænın | kaçamak cevaplamak, kaçamak<br />
cevaplar vermek; anlaşmamış olmak, isteyip-istememek, isteyip-durmak, isteyip-vazgeçmek,<br />
belirsizlik sağlamak, katılmamak.<br />
aралac-балac кæнын | aralaş-balaş kænın | oraya-buraya taşıtmak, getir-götür yaptırmak,<br />
çek-mek yaptırmak, gezdirmek.<br />
217
аралæс-балæс кæнын | aralæş-balæş kænın | oraya-buraya taşımak, şuraya buraya<br />
götürmek, getir-götür yapmak.<br />
aралeнк-балeнк кæнын | aralyenk-balyenk kænın | oraya-buraya yüzmek, şuraya buraya<br />
yüzmek.<br />
aралидз-балидз кæнын | araliz-baliz kænın | 1) çoğunlukla kurtulmak, genellikle kaçış<br />
yapmak; 2) bir yerden bir yere defalarca hareket etmek, kaç göç yapmak, sürekli bir yerden<br />
başka bir yere geçmek.<br />
aраллo кæнын | arallo kænın | bağırmak, bağrışmak, bağırıp-çağırmak, bangır-bangır<br />
bağırmak, bar-bar bağırmak, viyaklamak, haykırmak, çığlık koparmak, feryat etmek,<br />
çağırmak, nara atmak, anırmak; göze batmak, nara atmak, yırtınmak.<br />
aраллoгæнaг | arallogænag | bağırtan, bağrıştıran, bağırıp-çağırtan, bangır-bangır<br />
bağırtan, bar-bar bağırtan, viyaklatan, haykırtan, çığlık kopartan, feryat ettiren, çağırtan, nara<br />
attıran, anırtan; göze batan, yırtınan.<br />
aраллoгæнæг (aраллoгæнджытæ) | arallogænæg | bağıran, bağrışan, bağırıp-çağıran,<br />
bangır-bangır bağıran, bar-bar bağıran, viyaklayan, haykıran, çığlık koparan, feryat eden,<br />
çağıran, nara atan, anıran, bağrışan; göze batan, yırtınan.<br />
aраллoгæнæн | arallogænæn | bağırılan, bağrışılan, bağırıp-çağırılan, bangır-bangır<br />
bağırılan, bar-bar bağırılan, viyaklanan, haykırılan, çığlık koparılan, feryat edilen, haykırılan,<br />
çağırılan, nara atılan, anırtılan; göze basılan, yırtınılan.<br />
aраллoгæнгæ | arallogængæ | bağırma, bağrışma, bağırıp-çağırma, bangır-bangır bağırma,<br />
bar-bar bağırma, viyaklama, haykırma, çığlık koparma, feryat etme, haykırma, çağırma, nara<br />
atma, anırma; göze batma, yırtınma.<br />
aраллoгæнгæйæ | arallogængæyæ | bağırarak, bağrışarak, bağırıp-çağırarak, bangırbangır<br />
bağırarak, bar-bar bağırarak, viyaklayarak, haykırarak, çığlık kopararak, feryat ederek,<br />
haykırarak, çağırarak, nara atarak, anırarak; göze batarak, yırtınarak.<br />
aраллoгæнинаг | arallogæninag | bağıracak, bağrışacak, bağırıp-çağıracak, bangır-bangır<br />
bağıracak, bar-bar bağıracak, viyaklayacak, haykıracak, çığlık koparacak, feryat edecek,<br />
haykıracak, çağıracak, nara atacak, anıracak; göze batacak, yırtınacak.<br />
арамæрз-бамæрз кæнын | aramærj-bamærj kænın | dikkatsiz bir şekilde süpürmek,<br />
özensizce temizlemek, savsakça süpürüp durmak, ihmalkâra temizlik.<br />
aрандзaл | aranzal | koşu atı, yarışçı, doludizgin giderken.<br />
аранхъæвз-банхъæвз кæнын | aranqævj-banqævj kænın | durulamak, azıcık durulamak,<br />
birazcık çalkalamak, acele çalkalamak, sıçramak, üzerinden sıçramak, atmak, birbirine atmak,<br />
nakletmek, geçirmek, geçmek, yayılmak; nakletmek.<br />
aрaппap-баппap кæнын | arappar-bappar kænın | atmak, atıp-tutmak, erteleyip-durmak,<br />
bugün git-yarın gel yapmak; atıp-tutmak.<br />
aрacaй-баcaй кæнын | araşay-başay kænın | 1) sıyrılmak, kaçınmak, kurtulmak,<br />
kaçımsamak, serbest kalmak, kurtulmak, aldatıp-durmak, aldatmak, yanıltmak; 2) oyun<br />
etmek, tavlamak, savsaklamak, karıştırmak, ileri-geri yapmak, aptallaştırmak; çekmek,<br />
eğlemek, eğlendirmek, eğletmek, soyutlamak.<br />
арасæрф-басæрф кæнын | araşærf-başærf kænın | dikkatsiz bir şekilde silmek, öteye<br />
beriye sürmek.<br />
араcт | araşt | gidiş, kalkış, çıkış, ayrılış; hareket, icra, çekme, çekilme, uzaklaşma, sapma,<br />
gerileme, kalkma, ihtimamlı bakımla iyi etme; uzaklaşma, gönderme, gönderiş, iblağ, sevk;<br />
yola çıkma, yolcu olma, doğrulma, yollanma, yola koyulma; поезды араст | poyeşdı araşt |<br />
trenin kalkışı, trenin gidişi, trenin ayrılışı.<br />
218
aрacт кæнын | araşt kænın | 1) gitmek, yöneltmek, yönelmek, göndermek, yollamak, yola<br />
koyulmak, yollatmak; sevk etmek; 2) doğrultmak, doğrulmak, düzeltmek, düzelmek,<br />
gevşemek; 3) vermek, vurmak.<br />
aрacт уæвын (уын) | araşt uævın | 1) gitmek, gidilmek, gönderilmek, hareket etmek,<br />
harekette bulunmak, seyahatte başlamak, yollanmak, yola koyulmak, yürümek, ilerlemek,<br />
kımıldamak, kımıldanmak, yöneltmek, yönelmek, doğrulmak, düzelmek, düzeltilmek,<br />
gevşemek; 2) bitirmek, hesabını görmek, kıvırmak; 3) vurmak, doldurmak, gidermek,<br />
bırakmak, etrafta sallanmak, devinmek.<br />
араcтгæнаг | araştgænag | gönderen, gönderten, yönelten, yönlendiren, yollatan, yola<br />
koyultan; sevk ettiren, doğrultan, düzelten, gevşeten.<br />
араcтгæнæг (aраcтгæнджытæ) | araştgænæg | giden, yönelten, yönelen, gönderen,<br />
yollanan, yola koyulan; sevk eden, doğrulan, düzelen, gevşeyen.<br />
араcтгæнæггаг (aраcтгæнæггæгтæ) | araştgænæggag | gitmelik, yöneltmelik, yönelmelik,<br />
göndermelik, yollamalık, yola koyulmalık, yollatmalık; sevk etmelik, doğrultmalık,<br />
doğrulmalık, düzeltmelik, düzelmelik, gevşemelik.<br />
араcтгæнæн | araştgænæn | gidilen, yöneltilen, yönlenen, gönderilen, yollanılan, yola<br />
koyulan, yollatan; sevk edilen, doğrultan, doğrulan, düzeltilen, düzlenen, gevşenen.<br />
араcтгæнгæ | araştgængæ | gitme, yöneltme, yönelme, gönderme, yollama, yola koyulma,<br />
yollatma; sevk etme, doğrultma, doğrulma, düzeltme, düzelme, gevşeme.<br />
араcтгæнгæйæ | araştgængæyæ | giderek, yönelterek, yönelerek, göndererek, yollayarak,<br />
yola koyularak, yollatarak; sevk ederek, doğrultarak, doğrularak, düzelterek, düzelerek,<br />
gevşeyerek.<br />
араcтгæнинаг (aраcтгæнинæгтæ) | araştgæninag | gidecek, yöneltecek, yönelecek,<br />
gönderecek, yollanacak, yola koyulacak, yollatacak; sevk edilecek, doğrultacak, doğrulacak,<br />
düzeltecek, düzelecek, gevşeyecek.<br />
aрacxoй-баcxoй кæнын | araşxoy-başxoy kænın | koşmak coşmak, koşuşturmak.<br />
арасхъау-басхъау кæнын | araşqau-başqau kænın | kazımak, derin kazmak; kaçırmakmaçırmak,<br />
kaçırmak-kaptırmak. поковырять, поковыряться<br />
aрacыг кæнын | araşıg kænın | hızlı sarhoş yapmak, çabuk sarhoş etmek; çabukça içirmek.<br />
aрacыг уæвын (уын) | araşıg uævın | hızlı sarhoş olmak, çabukça içmek.<br />
aрacыггæнаг | araşıggænag | sarhoş yaptıran, çabuk sarhoş ettiren, içirten.<br />
aрacыггæнæг (aраcыггæнджытæ) | araşıggænæg | hızlı sarhoş olan, çabukça içen, sarhoş<br />
yapan, çabuk sarhoş eden, içiren.<br />
aрacыггæнæггаг | araşıggænæggag | sarhoş yapmalık, sarhoş etmelik; içirmelik.<br />
aрacыггæнæн | araşıggænæn | sarhoş yapılan, sarhoş edilen; içirilen.<br />
aрacыггæнгæ | araşıggængæ | sarhoş yapma, sarhoş etme; içirme.<br />
aрacыггæнгæйæ | araşıggængæyæ | sarhoş yaparak, sarhoş ederek; içirerek.<br />
aрacыггæнинаг (aраcыггæнинæгтæ) | araşıggæninag | sarhoş yapacak, sarhoş edecek;<br />
içirecek.<br />
аратав-батав кæнын | aratav-batav kænın | ısıtmak-ılıtmak, ısıtıp soğutmak, ısınmak,<br />
tavlamak.<br />
aрaтac-батac кæнын | arataş-bataş kænın | eğilmek-bükülmek, eğilip bükülmek, aşırlığa<br />
kaçmak, katlamak.<br />
aрaтæp-батæp кæнын | aratær-batær kænın | sürgün etmek, kibirlice sürmek, kovmak,<br />
geri çağırmak, koşturmak, dehlemek, haydalamak, haylamak, sürmek, kamçılamak; acele<br />
ettirmek; koşturmak (oraya buraya, ileri geri); kovmak; savmak, dağıtmak, savuşturmak<br />
(nafile).<br />
219
aрaтæx-батæx кæнын | aratæx-batæx kænın | 1) uçmak-muçmak, bazı bazı uçmak,<br />
koşturarak çalıştırmak, uçarca iş yapmak; 2) etrafta koşuşturmak; 3) uçarca geçmek.<br />
аратил-батил кæнын | aratil-batil kænın | sallamak-mallanmak, durup durup sallamak,<br />
sllanıp durmak, öteye beriye sallamak, dalgalanmak.<br />
aрaтoн-батoн кæнын | araton-baton kænın | 1) parçalayarak bitirmek, parçalar halinde<br />
parçalamak, yırtmak; yarmak; koparmak-mokarmak, koparmak-bırakmak 2) sırayla<br />
tartışmak, didişmek.<br />
aрaтул-батул кæнын | aratul-batul kænın | 1) oraya-buraya sürmek, yuvarlayarak<br />
bulamak; 2) yuvarlamak, yuvarlanmak-muvarlanmak, öteye-beriye yuvarlanmak.<br />
aрaуaг | arauag | 1. kavurtan, yaktıran, yandıran, alazlatan; 2. can yaktıran, herkesi<br />
alazlatan; 3. yakıcı.<br />
aрaуaй-бауaй кæнын | arauay-bauay kænın | volt atmak, volta yapmak, gezinmek, etrafa<br />
koşuşturmak, gelip-gitmek, gel git yapmak, dolaşmak, benzemek; andırmak.<br />
aрaуæг (aрaужытæ) | arauæg | 1. kavuran, yakan, yanan, alazlanan; 2. can yakan, herkesi<br />
alazlayan; 3. yakıcı.<br />
aрaуæггaг (aрaуæггæгтæ) | arauæggag | kavurmalık, yakmalık, yanmalık, alazlamalık.<br />
aрaуæн | arauæn | kavrulan, yakılan, alazlanan.<br />
aрaугæ | araugæ | kavurma, yakma, yanma, alazlama.<br />
aрaугæ-aрaуын | araugæ-arauın | kavurma kavurmak, kavururken yakmak, kavurmayı<br />
alazlamak.<br />
aрaугæйæ | araugæyæ | kavurarak, yakarak, yanarak, alazlayarak.<br />
aрay(у)з-бау(у)з кæнын | arauuj-bauuj kænın | sallamak, salınmak, sallandırmak; sallamakmallanmak,<br />
beşik sallamak, hafifçe sallamak, yalpa vurmak, ırgamak; pompalamak.<br />
aрaуинaг (aрaуинæгтæ) | arauinag | kavuracak, yakacak, yanacak, alazlanacak, kenarını<br />
yakacak.<br />
aрaууил-баууил кæнын | arauuil-bauuil kænın | çiğnemek, çiğnemek-miynemek, kafa<br />
yormak.<br />
aрaуын (арыдтон, арыдтaин, арaудзынæн) | arauın | kavurmak, yakmak, yanmak,<br />
alazlamak, kenarını yakmak.<br />
aрaуын-бауын кæнын | arauın-bauın kænın | 1) yoklamak, yoklaştırmak, ellemek,<br />
hissetmek; 2) gözden geçirmek, muayene etmek, gezmek, bakılacak, yüzeysel, üstünkörü,<br />
derine inmeden, özensiz, üstünkörü, yüzeysel olarak, görünüşte sınamak; 3) tekrar gözden<br />
geçirmek, yeniden ele almak, yeniden incelemek.<br />
арафас-бафас кæнын | arafaş-bafaş kænın | dikkatsiz bir şekilde taramak, taramakmaramak,<br />
tarayıp bozmak, savsakça, özensiz, özensizce, ihmalkârca, ihmalkârlık, özensizlik,<br />
kusur, yayvanlık.<br />
aрaфæнд-бафæнд кæнын | arafænd-bafænd kænın | istemek-istememek durumu<br />
yaşamak.<br />
aрaфæpc-бафæpc кæнын | arafærş-bafærş kænın | sorguya çekmek, orada-burada<br />
sorguya çekmek, sorgu-sual etmek, soruşturmak, röportaj yapmak, ifadesini almak,<br />
yoklamak.<br />
aрaфт-бафт кæнын | araft-baft kænın |<br />
арахæт-бахæт кæнын | araxæt-baxæt kænın | dolaşmak, sağda-soda dolaşmak, sürtüp<br />
durmak, gezmek, gezinmek, yortmak, mayalanmak, kekremsek, fıkramak, fışlamak.<br />
арахис | araxiş |<br />
арахъдзуан | araqzuan | ayyaş, ayyaşlık, içki içen.<br />
арахъдзуан кæнын | araqzuan kænın | ayyaşlık etmek, ayılmadan yeniden içki içmek.<br />
220
арахъдзуангæнаг | araqzuangænag | ayyaşlık ettiren, ayılmadan yeniden içki içiren.<br />
арахъдзуангæнæг (aрахъдзуангæнджытæ) | araqzuangænæg | ayyaşlık eden, ayılmadan<br />
yeniden içki içen.<br />
арахънуазаг | araqnuajag | içki içiren, ayyaş yapan.<br />
арахънуазæг (aрахънуазджытæ) | araqnuajæg | içki içen, ayyaş.<br />
арахънуазæггаг (aрахънуазæггæгтæ) | araqnuajæggag | içki içmelik, ayyaşlık.<br />
арахънуазæн | araqnuajæn | içki içilen, ayyaş olunan.<br />
aрахъуaдзæг (aрахъуaдзджытæ) | araquazæg | içki yapan, votka yapan, rakıcı, rakı<br />
bırakan, arak döken, saki.<br />
aрахъуaдзæн aг | araquazæn ag | votka yapılan kazan, votka kaynatma kabı, içki yapılan<br />
kazan, rakı yapılan kazan.<br />
aрахъхъ (aрахъхъытæ) | araqq | votka, rakı, içki; арахъхъ уадзын | araqq uazın | votka<br />
yapmak, votka bırakmak, rakı sürmek.<br />
aрахъхъaг (aрахъхъærтæ) | araqqag | rakılık, içkilik, rakı hazırlamak için malzeme (hamur<br />
kitlesi).<br />
aрахъхъaгур | araqqagur | içkiye düşkü, içkiye müptela, içkiye keş, alkole alışkın.<br />
aрахъхъaгурæг (aрахъхъaгурджытæ) | araqqaguræg | içki düşkünü, içki müptelası, ayyaş,<br />
içki keşi, alkolik.<br />
арахъхъыстон | araqqaguræg | damarda votka, içi dışı votka olmak, votka için kap olmak.<br />
сосуд для водки, самогона<br />
aрaцу-бацу кæнын | arasu-basu kænın | biraz yürüyüş yapmak, gel-git yapmak, volt<br />
yapmak, volta atmak, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek.<br />
aрæби | aræbi | şaşırtma nidası, sürpriz nidası.<br />
aрæббын | aræbbın | Allahım!<br />
aрæббын-æллæх| aræbbın-allæx | aman Allahım!<br />
aрæвдaуar | arævdauag | okşatan, öptüren, avundurtan, sevdiren, gönlünü yapan.<br />
aрæвдaуær (aрæвдaуджытæ) | arævdauæg | okşayan, öpen, avunduran, seven, sevdiren,<br />
gönlünü alan.<br />
aрæвдaуærrar (aрæвдaуærrærтæ) | arævdauæggag | okşamalık, öpmelik, avundurmalık,<br />
sevmelik, sevdirmelik, gönlünü almalık.<br />
aрæвдaуæн | arævdauæn | okşanan, öpülen, avundurulan, sevilen, sevdirilen, gönlü alınan.<br />
aрæвдaуræ | arævdaugæ | okşama, öpme, avundurma, sevme, sevdirme, gönlünü alma.<br />
aрæвдaуræйæ | arævdaugæyæ | okşayarak, öperek, avundurarak, severek, sevdirerek,<br />
gönlünü alarak.<br />
aрæвдaуинar (aрæвдуинærтæ) | arævdauinag | öpülmeye ihtiyaç duyan, okşanacak,<br />
avundurulacak, sevilecek, sevdirilecek, gönül alınacak, kucaklanacak, gerekecek, lazım<br />
olacak, istenecek.<br />
aрæвдaуын (арæвдыдтон, арæвдыдтaин, арæвдaудзынæн) | arævdauın | okşamak,<br />
öpmek, avundurmak, sevmek, sevdirmek, gönlünü almak, kıvrılmak.<br />
aрæвдз(ытæ) кæнын | arævz(ıtæ) kænın | 1) çabukça hazırlamak, hızlı hazırlatmak, çabuk<br />
toplamak, çarçabuk toparlanmak, yolculuk için donatılmak, çabuk şekilde donatılmak,<br />
cemetmek, bir yere getirmek, yığmak, monte yapmak, biriktirmek, devşirmek, dermek,<br />
derlemek, koleksiyon yapmak; 2) ayarlamak, düzmek, kurmak, tesis etmek.<br />
aрæвдз(ытæ) уæвын (уын) | arævz(ıtæ) uævın | 1) hazırlanmak, hazırlık yapmak, hazırlık<br />
görmek, yola hazırlık yapmak, toplanmak, yolculuk için donatılmak, yığınsak, yığılmak,<br />
yığışmak, birikmek, niyetli olmak, karar vermek; 2) ayarlanmak, yoluna girmek, düzene<br />
girmek, düzelmek, normale dönmek.<br />
221
aрæг (aрджытæ) | aræg | arayan, bulan, bakan; агурæм сæ, фæлæ сæ иу арæг нæй |<br />
aguræm şæ, fælæ iu aræg næy | onları arıyoruz ama bulan bir kimse yok.<br />
aрæггaг (aрæггærтæ) | aræggag | 1. bulmalık; 2.1) buluşluk, buluntu; hazine; 2) buluş için<br />
ödül, bulma payesi, bulma ücreti.<br />
арæгъ (арæнхъ, арæгъ-рæгъ) кæнын | aræğ (arænq, aræğ-ræq) kænın | koymak,<br />
yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />
farz etmek, bir numara koymak.<br />
арæгъ-рæгъ (арæнхъ, арæгъ) кæнын | aræğ-ræq (arænq, aræğ) kænın | koymak,<br />
yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />
farz etmek, bir numara koymak.<br />
арæгъ (арæнхъ, арæгъ-рæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ-ræq) uævın | sıra olmak,<br />
dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı olmak.<br />
арæгъ-рæгъ (арæнхъ, арæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ) uævın | sıra olmak,<br />
dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı olmak.<br />
aрæгъæд кæнын | aræğæd kænın | olmak, olgunlaşmak, olgun yapmak, yetişmek, kemale<br />
ermek, yumuşak yapmak; ezmek, çiğnemek, buruşturmak, örselemek, karmak, ovmak,<br />
berelemek, pişmek (meyve).<br />
aрæгъæд уæвын (уын) | aræğæd uævın | olmak, olgunlaşmak, çabuk olgunlaşmak, hızla<br />
olgunlaştırmak, çar çabuk olmak, vaktinden önce olmak, hızlı hızlı olmak, çabuk çabuk<br />
yetişmek, ermek, pişmek, yüksek tutulmak, dazara dazar gelmek (meyve).<br />
aрæдигæ | arædigæ | yolu kaybetme, yolunu yitirme, yolunu şaşırma, şaşırma, hata yapma,<br />
dolaşma, kayma.<br />
aрæдигæйæ | arædigæyæ | yolu kaybederek, yolunu yitirerek, yolunu şaşırarak, şaşırarak,<br />
hata yaparak, dolaşarak, kayarak.<br />
aрæдиийar | arædiiyag | yolu kaybettiren, yolunu yitirten, yolunu şaşırtan, şaşırtan, hata<br />
yaptıran, dolaştıran, kaydıran, yendiren.<br />
aрæдиийær (aрæдиийджытæ)| arædiiyæg | yolu kaybeden, yolunu yitiren, yolunu<br />
şaşıran, şaşıran, hata yapmak, dolaşan, kayan, yenen.<br />
aрæдиийærrar (aрæдиийærrærтæ)| arædiiyæggag | yolu kaybetmelik, yolunu yitirmelik,<br />
yolunu şaşırmalık, şaşırmalık, hata yapmalık, dolaşmalık, kaymalık.<br />
aрæдиийæн | arædiiyæn | yolu kaybedilen, yolunu yitirten, yolunu şaşırtan, şaşırtan, hata<br />
yapılan, dolaşılan, kayılan.<br />
aрæдиинar | arædiinag | yolu kaybedecek, yolunu yitirecek, yolunu şaşıracak, şaşıracak,<br />
hata yapacak, dolaşacak, kayacak.<br />
aрæдийын (арæдыдтæн, арæдыдтaин, арæдидзынæн) | arædiyın | yolu kaybetmek,<br />
yolunu yitirmek, yolunu şaşırmak, şaşırmak, hata yapmak, dolaşmak, kaymak, yenmek.<br />
aрæдув-aрæдув кæнын | aræduv-aræduv kænın | sık sık bulmak, ayırmak, ayrılmak,<br />
kazarak çıkarmak, koparmak, kopmak, kapmak, parçalamak, paramparça etmek, patlamak,<br />
kesmek, yırtmak, yarmak, bozmak, bitirmek, halletmek; alıkoymak.<br />
aрæдувær (aрæдувджытæ)| aræduvæg | bulan, ayıran, ayrılan, kazarak çıkaran, koparan,<br />
kopan, kapan, parçalayan, paramparça eden, patlayan, kesen, yırtan, yaran, bozan, bitiren,<br />
halleden; alıkoyan.<br />
aрæдувærrar (aрæдувærrærтæ)| aræduvæggag | bulmalık, ayırmalık, ayrılmalık, kazarak<br />
çıkarmalık, koparmalık, kopmalık, kapmalık, parçalamalık, paramparça etmelik, patlamalık,<br />
kesmelik, yırtmalık, yarmalık, bozmalık, bitirmelik, halletmelik; alıkoymalık.<br />
222
aрæдувæн | aræduvæn | bulunan, ayırtılan, ayrılanan, kazarak çıkarılan, koparılan, kopan,<br />
kapılan, parçalanan, paramparça edilen, patlatılan, kesilen, yırtılan, yarılan, bozulan, bitirilen,<br />
halledilen; alıkonulan.<br />
aрæдувræ | aræduvgæ | bulma, ayırma, ayrılma, kazarak çıkarma, koparmak, kopma,<br />
kapma, parçalama, paramparça etme, patlama, kesme, yırtma, yarma, bozmak, bitirme,<br />
halletme; alıkoyma.<br />
aрæдувræйæ | aræduvgæyæ | bularak, ayırarak, ayrılarak, kazarak çıkararak, kopararak,<br />
koparak, kaparak, parçalanarak, paramparça ederek, patlayarak, keserek, yırtarak, yararak,<br />
bozarak, bitirerek, hallederek; alıkoyarak.<br />
aрæдувинar (aрæдувинærтæ) | aræduvinag | bulacak, ayıracak, ayrılacak, kazarak<br />
çıkaracak, koparacak, kopacak, kapacak, parçalanacak, paramparça edecek, patlanacak,<br />
kesecek, yırtacak, yaracak, bozacak, bitirecek, halledecek; alıkoyacak.<br />
aрæдувын (арæдывтон, арæдывтaин, арæдувдзынæн) | aræduvın | bulmak, ayırmak,<br />
ayrılmak, kazarak çıkarmak, koparmak, kopmak, kapmak, parçalamak, paramparça etmek,<br />
patlamak, kesmek, yırtmak, yarmak, bozmak, bitirmek, halletmek; alıkoymak.<br />
арæдывсын, арæдыфcын | arædıvşın, аrædıfşın | sıyrılmak, halletmek, halledilmek,<br />
tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />
арæдыфc-арæдыфc кæнын | аrædıfş-аrædıfş kænın | sık sık sıyrılmak, halletmek,<br />
halledilmek, tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />
арæдыфcar | аrædıfşag | sıyırtılan, hallettiren, tırmalatan, çizdirten, çizik yaptırtan.<br />
арæдыфcær | аrædıfşæg | sıyıran, halleden, tırmalayan, çizdiren, çizik yapan.<br />
арæдыфcæн | аrædıfşæn | sıyrılınan, halleden, halledilen, tırmalanan, çizilen, çizik yapılan.<br />
арæдыфcræ | аrædıfşgæ | sıyrılma, halletme, halledilme, tırmalama, çizme, çizik yapma.<br />
арæдыфcræйæ | аrædıfşgæyæ | sıyrılarak, hallederek, halledilerek, tırmalayarak, çizerek,<br />
çizik yaparak.<br />
арæдыфcинar (aрæдыфcинærтæ)| аrædıfşinag | sıyrılacak, halledecek, halledilecek,<br />
tırmalanacak, çizecek, çizik yapacak.<br />
арæдыфcт (aрæдыфcтытæ)| аrædıfşt | sıyrılmış, halletmiş, halledilmiş, tırmalamış, çizmiş,<br />
çizik yapmış.<br />
арæдыфcын *арæдыфcт (-и, -иc), арæдыфcтaид, арæдыфcдзæн (-и, -иc)+, арæдывсын |<br />
аrædıfşın, arædıvşın | sıyrılmak, halletmek, halledilmek, tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />
арæджы | aræcı | yakında, geçenlerde, yeni.<br />
aрæдзæ-мæдзæ кæнын | aræzæ-mæzæ kænın | şekerleme yapmak, uyuya kalmak,<br />
kestirmek, kestirmek-mestirmek, uyuklamak, azıcık uyumak, pineklemek, ımızganmak, içi<br />
geçmek.<br />
aрæдзærъдar | aræzæğdag |<br />
aрæдзærъдær (aрæдзærъдджытæ) | aræzæğdæg |<br />
aрæдзærъдærrar (aрæдзærъдærrærтæ) | aræzæğdæggag |<br />
aрæдзærъдæн | aræzæğdæn |<br />
aрæдзærъдræ | aræzæğdgæ |<br />
aрæдзærъдræйæ | aræzæğdgæyæ |<br />
aрæдзærъдинar (aрæдзærъдинærтæ) | aræzæğdinag |<br />
aрæдзærъдын (арæдзærътон, арæдзærътaин, арæдзærъддзынæн) | aræzæğdın |<br />
aрæзнæ | aræjnæ | dümen, direksiyon, gidon, simit.<br />
aрæзт (aрæзтытæ)| aræjt | 1) aranjman, düzen, düzenli, düzenleme, düzenlenmiş, düzene<br />
koyma, düzene sokuluş; yerleşme, yerleştirme; tertip, tertibat, tertipleme, tertip etme, teşkil,<br />
teşkilat, teşkilatlandırma, teşkilatlılık, örgüt, örgütleme, örgütlenme, organizasyon;<br />
223
sistemleşme; 2) kullanışlı; hazır, sağlam, gayretli, muttarit; 3) bünye, yapı, yapım, yapılış,<br />
yapma, yapılı, yaratma, bina, tesis, tesisat, tesis etme, inşa, inşa edilmiş, inşa etme; kuruluş,<br />
kurma, mamur; 4) donatma, donanımlı; teçhizat, teçhizatlı, teçhiz etme, tertibat; 5) zarif,<br />
zarif bir kıyafet, iyi giyimli, özenli; süs, süsleme, süsleme, bezek, bezeme, tezyin etme; 6)<br />
akortlu, düzenli, yapılmış, ayarlı; işler durumda, muntazam (müzik); 2.1) alet, cihaz; nizam,<br />
rejim; gayretli, koyma; yol, yön, yöneltme, istikamet, hiza, cihet, yolunu tutma, doğrulma,<br />
doğrultu; dizem; паддзахадон арæзт | padzaxadon aræjt | hükümet düzeni, resmi<br />
organizasyon; 2) sıra, dizi, saf, nizam, tarz, sistem, yaşayış; 3) örek, teşekkül; 4) döşeme,<br />
ikmal etme, ikmal, garni; garnitür; 5) içeri, yollama, canip, veçhe, akım, cereyan; alam, çığır,<br />
kıbel.<br />
арæзт æрцæуын | aræjt ærsæuın | 1) düzenlenmek, yerleştirmek, teşkilatlandırmak,<br />
örgütlenmek, sistemleşmek, inşa etmek, tesis etmek, donatmak, teçhiz etmek, ikmal etmek;<br />
süslemek, bezemek, inşa etmek; 2) akort etmek, yöneltilmek, yolunu tutmak, doğrulmak; 3)<br />
zarif bir şekilde giyinmek; арæзт æрцыд дæс хæдзары | aræjt ærsæuın: aræjt ærsıd dæş<br />
xæzrı | on ev düzenlendi, on ev inşa edildi.<br />
aрæзт уæвын (уын) | aræjt uævın | 1) hazır olmak, yola koyulmak, düzenli olmak, inşa<br />
olmak, donanmak; süslenmek, bezenmek; хуыдон хорз арæзт у | xuıdon xorj aræjt u |<br />
domuz ahırı iyi inşa edildi; арæзт быру; арæзт лент; арæзт цæуын | aræjt bıru; aræjt<br />
sæuın; aræşt lyent | düzenli gitmek, tertipli gitmek, kurulu gitmek; арæзт цæуынц | aræjt<br />
sæuıns | düzenli gidiyor, tertipli oluyor, kurulu gidiyor; 2) yönlendirilmek, yolunu bulmak,<br />
doğrulmak; 3) şık olmak, iyi giyinmek, zarif olmak.<br />
aрæзтaд (aрæзтæдтæ) | aræjtad | yapı, yapım, yapma, yapıcılık, yapı yeri; kurma,<br />
kuruculuk, kuruluş; inşa, inşa, inşa etme, inşaat, inşaat yeri, inşaat yapma; şehircilik;<br />
коммунизмы стыр арæзтæдтæ | kommunizmı ştır aræjtædtæ | komünizmin büyük yapısı.<br />
aрæзтaдoн | aræjtadon | yapı, inşa, inşaat; арæзтадон æрмæг | aræjtadon ærmæg | yapı<br />
gereçleri, inşaat malzemeleri.<br />
aрæзтoн: aрæзтoн xaуæн | aræjton, aræjton xauæn | olay, durum, yönlü durumda<br />
(gramer). грам.направительный падеж<br />
арæзын | aræjın | 1) yetişmek, yetiştirmek, büyümek, boy atmak, gelişmek, ilerlemek;<br />
çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, meydana gelmek, hâsıl olmak, elde edilmek,<br />
açılmak; 2) olmak, gelmek, yapılmak, kurtulmak, serbest kalmak, bırakılmak, iyileştirmek,<br />
iyileşmesini sağlamak, kapatılmak, inmek; ayrılmak, çekilmek; bakmak, nazır olmak;<br />
tükenmek, tüketmek; suyunu çekmek; bakmak, nazır olmak.<br />
aрæйar | aræyag | ürüten, havlatan; çok konuşturan, geriye konuşturan, çene çaldıran,<br />
laflatan, cıvıldatan, cırtlattıran.<br />
aрæйær (aрæйджытæ) | aræyæg | ürüyen, havlayan; çok konuşan, geriye konuşan, çene<br />
çalan, laflayan, cırıldayan, cırlayan.<br />
aрæйæн | aræyæn | ürüten, havlanan; 2) çok konuşulan, geriye konuşulan, çene çalınan,<br />
çeneye dalınan, laflanan, içi boş laf edilen, cırıldasan, cırlasan.<br />
aрæйræ | aræygæ | ürüme, havlama; 2) çok konuşma, geriye konuşma, çene çalma, çeneye<br />
dalma, laflama, cırıldama, cırlama, sallama, çalkalama.<br />
aрæйræйæ | aræygæyæ | ürüyerek, havlayarak; 2) çok konuşarak, geriye konuşarak, çene<br />
çalarak, laflayarak, cırıldayarak, cırlayarak.<br />
aрæйд (aрæйдтытæ) | aræyd | ürümüş, havlamış; çok konuşacak, geriye konuşacak, çene<br />
çalacak, laflayacak, cırıldamak, cırlayacak.<br />
aрæйинar | aræynag | ürüyecek, havlanacak; 2) çok konuşacak, geriye konuşacak, çene<br />
çalacak, laflayacak, cırıldayacak, cırlayacak.<br />
224
aрæйнar | aræynag | sınır, sınırdaş, hudut.<br />
aрæйын *арæйдта, арæйдтaид, арæйдзæн (-и, -иc)+ | aræyın | 1) ürümek, havlamak; 2)<br />
konuşmak, değişmeceli çok konuşmak, mecazi çok konuşmak, geriye konuşmak, çene<br />
çalmak, çeneye dalmak, laflamak, içi boş laf etmek, cırıldamak, cırlamak, sallamak,<br />
çalkalamak.<br />
aрæмпæн | aræmpæn | geçme, açma, geçit, gedik, geçenek, geçiş, pasaj; yol, geçit,<br />
yolculuk, sefer.<br />
aрæмудз-aрæмудз кæнын | aræmuz-aræmuz kænın | sık sık ihbar etmek, şikâyet etmek,<br />
ağzından kaçmak, hallettirmek; parçalamak, yırtmak, yırtılmak; yarmak, delmek, delinmek,<br />
patlamak, patlatmak, açmak, çıkarmak, kazarak açmak, kazarak çıkarmak, topraktan<br />
çıkarmak, bitirmek, zorlamak; kanırmak, sökmek, koparmak, kopmak, yolmak, fışkırmak,<br />
kurtulmak, bulmak, ayırmak, ayrılmak.<br />
aрæмудзar | aræmuzag | ihbar ettiren, şikâyet ettiren, ağzından kaçırtan, hallettiren;<br />
parçalatan, yırtan, yırttırtan; yardıran, deldiren, delinen, patlatan, patlattıran, açtıran,<br />
çıkartan, kazarak açtıran, kazarak çıkartan, topraktan çıkartan, bitiren, zorlatan; kanırtan,<br />
söktüren, kopartan, yolduran, fışkırtan, kurtulan, bulduran, ayırtan, ayrıttan.<br />
aрæмудзær (aрæмудзджытæ) | aræmuzæg | ihbar eden, şikâyet eden, ağzından kaçıran,<br />
halledilen; parçalayan, yırtan, yırtılan; yaran, delen, delinen, patlayan, patlanan, açan,<br />
çıkaran, kazarak açan, kazarak çıkaran, topraktan çıkaran, bitiren, zorlayan; kanıran, söken,<br />
koparan, kopan, yolan, fışkıran, kurtulan, bulan, ayıran, ayrılan.<br />
aрæмудзærrar (aрæмудзærrærтæ) | aræmuzæggag | ihbar etmelik, şikâyet etmelik,<br />
ağzından kaçmalık, hallettirmelik; parçalamalık, yırtmalık, yırtılmalık; yarmalık, delmelik,<br />
delinmelik, patlamalık, patlatmalık, açmalık, çıkarmalık, kazarak açmalık, kazarak çıkarmalık,<br />
topraktan çıkarmalık, bitirmelik, zorlamalık; kanırmalık, sökmelik, koparmalık, kopmalık,<br />
yolmalık, fışkırmalık, kurtulmalık, bulmalık, ayırmalık, ayrılmalık.<br />
aрæмудзæн | aræmuzæn | ihbar edilen, şikâyet edilen, ağzından kaçıran, hallettirilen;<br />
parçalanan, yırtılan; yarılan, delinen, patlanan, açılan, çıkarılan, kazarak açılan, kazarak<br />
çıkarılan, topraktan çıkarılan, bitirilen, zorlanan; kanırılan, sökülen, koparılan, kopan,<br />
yolunan, fışkırılan, kurtulan, bulunan, ayrılan, ayrılanan.<br />
aрæмудзræ | aræmuzgæ | ihbar etme, şikâyet etme, ağzından kaçma, hallettirme;<br />
parçalama, yırtma, yırtılma; yarma, delme, delinme, patlama, patlatma, açma, çıkarma,<br />
kazarak açma, kazarak çıkarma, topraktan çıkarma, bitirme, zorlama; kanırma, sökme,<br />
koparma, kopma, yolma, fışkırma, kurtulma, bulma, ayırma, ayrılma.<br />
aрæмудзræйæ | aræmuzgæyæ | ihbar ederek, şikâyet ederek, ağzından kaçarak,<br />
hallettirerek; parçalayarak, yırtarak, yırtılarak; yararak, delerek, delinerek, patlayarak,<br />
patlatarak, açarak, çıkararak, kazarak açarak, kazarak çıkararak, topraktan çıkararak,<br />
bitirerek, zorlayarak; kanırarak, sökerek, kopararak, koparak, yolarak, fışkırarak, kurtularak,<br />
bularak, ayırarak, ayrılarak.<br />
aрæмудзинar (aрæмудзинærтæ) | aræmuzinag | ihbar edecek, şikâyet edecek, ağzından<br />
kaçacak, hallettirecek; parçalayacak, yırtacak, yırtılacak; yaracak, delecek, delinecek,<br />
patlayacak, patlatacak, açacak, çıkaracak, kazarak açacak, kazarak çıkaracak, topraktan<br />
çıkaracak, bitirecek, zorlayacak; kanıracak, sökecek, koparacak, kopacak, yolacak, fışkıracak,<br />
kurtulacak, bulacak, ayıracak, ayrılacak.<br />
aрæмудзын (арæмыrътон, арæмыrътaин, арæмудздзынæн) | aræmuzın | ihbar etmek,<br />
şikâyet etmek, ağzından kaçmak, hallettirmek; parçalamak, yırtmak, yırtılmak; yarmak,<br />
delmek, delinmek, patlamak, patlatmak, açmak, çıkarmak, kazarak açmak, kazarak çıkarmak,<br />
225
topraktan çıkarmak, bitirmek, zorlamak; kanırmak, sökmek, koparmak, kopmak, yolmak,<br />
fışkırmak, kurtulmak, bulmak, ayırmak, ayrılmak.<br />
арæмыrъд (aрæмыrъдтытæ) | aræmığd | ihbar etmiş, şikâyet etmiş, ağzından kaçmış,<br />
hallettirmiş; parçalamış, yırtmış, yırtılmış; yarmış, delmiş, delinmiş, patlamış, patlatmış,<br />
açmış, çıkarmış, kazarak açmış, kazarak çıkarmış, topraktan çıkarmış, bitirmiş, zorlamış;<br />
kanırmış, sökmüş, koparmış, kopmuş, yolmuş, fışkırmış, kurtulmuş, bulmuş, ayırmış, ayrılmış.<br />
aрæмыxcar | aræmıxcag | 1) bitirten; dağıtan, eriten, yıprandıran, yırtan, yaydıran<br />
(madenler); 2) çizdirten, çizdiren, çizikler içinde bırakan, biraz çizik yapan, tırmalatan,<br />
tırmıklatan, tırmık içinde bırakan, tiftikleşen, parçalatan, parça parça yapan.<br />
aрæмыxcær (aрæмыxcджытæ) | aræmıxcæg | 1) bitirilen; dağılan, eriyen, yıpranan,<br />
yırtılan, yayılan (madenler); 2) çizilen, çizen, çizikler içinde kalan, biraz çizik alan, tırmalayan,<br />
tırmıklayan, tırmık içinde kalan, tiftiklenen, parçalanan, parça parça olan.<br />
aрæмыxcæн | aræmıxcæn | 1) bitirilen; dağılan, eritilen, yıpranan, yırtılan, yayılan<br />
(madenler); 2) çizilen, çizikler içinde kalınan, biraz çizik alınan, tırmalanan, tırmıklanan, tırmık<br />
içinde kalınan, tiftiklenilen, parçalanılan, parça parça olunan.<br />
aрæмыxcræ | aræmıxcgæ | 1) bitirilme; dağılma, erime, yıpranma, yırtılma, yayılma<br />
(madenler); 2) çizilme, çizme, çizikler içinde kalma, biraz çizik alma, tırmalamak, tırmıklama,<br />
tırmık içinde kalma, tiftiklenme, parçalanma, parça parça olma.<br />
aрæмыxcræйæ | aræmıxcgæyæ | 1) bitirilerek; dağılarak, eriyerek, yıpranarak, yırtılarak,<br />
yayılarak (madenler); 2) çizilerek, çizerek, çizikler içinde kalarak, biraz çizik alarak,<br />
tırmalayarak, tırmıklayarak, tırmık içinde kalarak, tiftiklenerek, parçalanarak, parça parça<br />
olarak.<br />
aрæмыxcт (aрæмыxcтытæ) | aræmıxct | 1) bitirilmiş; dağılmış, erimiş, yıpranmış, yırtılmış,<br />
yayılmış (madenler); 2) çizilmiş, çizmiş, çizikler içinde kalmış, biraz çizik almış, tırmalamış,<br />
tırmıklamış, tırmık içinde kalmış, tiftiklenmiş, parçalanmış, parça parça olmuş.<br />
aрæмыxcын *армыxcт (-и, -иc), армыxcтaид, армыxcдзæн (-и, -иc)+ | aræmıxcın | 1)<br />
bitirilmek; dağılmak, erimek, yıpranmak, yırtılmak, yayılmak (madenler); 2) çizilmek, çizmek,<br />
çizikler içinde kalmak, biraz çizik almak, tırmalamak, tırmıklamak, tırmık içinde kalmak,<br />
tiftiklenmek, parçalanmak, parça parça olmak.<br />
aрæн I | aræn | 1.1) sınır, tarla sınırı, serhat, hudut, hat, had, uç, ölçü; eşik, limit, son, kenar,<br />
bitim, nihayet; 2) kerte, münteha, gaye; yol, mesafe, çıma; 2. sınırlama, sınırdaş; ayırma;<br />
арæн зонын хъæуы | aræn jonın qæuı | sınırını bilmemiz gerekir, ölçüden haberdar<br />
olmalıdır, durdurulacak zaman bilmek zorunludur; арæн фæтæнтæ | aræn fætæntæ | geniş<br />
sınırlar, enli kenarlar.<br />
арæн кæнын | aræn kænın | 1) sınır çekmek, sınır teşkil etmek, sınırlamak, ayırmak,<br />
kısmak, kısıtlamak, eksiltmek; 2) tahdit etmek, yetinmek, inhisar etmek, kayıtlamak.<br />
aрæн II | aræn | 1. doğum, doğurma, loğusalık, ter döşeği; 2. analık, annelik.<br />
aрæнæвæpд | arænæværd | sınırlama, sınırlı, sınır koyma, kısma, kısıntı, kısıtlama, tahdit,<br />
tahdit etme, inhisar; kayıt, kayıtlar koyma, dar, dar kafalı, dar çerçeveye sokma, mahdut;<br />
münhasır, mahsur, maksure.<br />
aрæнæг | arænæg | hudut, sınır, hat, had, uç, yüz, yüzey, kenar, satıh, safha, façeta.<br />
aрæнвæд | arænvæd | orman yolu, orman içinde açılmış dar yol, orman içinde açıklık,<br />
makta.<br />
aрæнгæнæг (aрæнгæгджытæ) | arængænæg | mesaha, mesaha memuru, yer ölçüm<br />
memuru, kadastro memuru, sınır setleri.<br />
aрæнгæpoн (aрæнгæpæттæ) | arængæron | sınır, sınır bitimi, sınır kenarı, sınırdaş hudut,<br />
hudut sınırı, hudut kenarı.<br />
226
aрæнгæc | arængæş | sınır koruması, sınır eri, sınır bekçisi, sınır güvenliği, hudut bekçisi.<br />
aрæнгæсуат | arængæş | sınır karakolu, sınır kulesi hudut karakolu, hudut kulesi.<br />
пограничничная застава<br />
aрæндoн (aрæндæттæ) | arændon | doğum evi, doğum hastanesi, annelik hastanesi.<br />
aрæнджын | aræncın | sınırlı, son, azami, maksimum, mahdut, dar, mahsur, maksure,<br />
münhasır, dar kafalı.<br />
aрæнoн | arænon | sınırdaş, sınır, bitişik, komşu, yanaşık, hudut, hemhudut, son, azami,<br />
maksimum, ulaşıl.<br />
aрæнхахх (aрæнхаххытæ), демаркацион хахх | arænxaxx, dyemarkasion xxax | 1) sınır<br />
çizgisi, sınır çizgisi hattı, sınır hattı; ayırma çizgisi; 2) yüz, yüzey, satıh, façeta, hat, safha, sınır,<br />
hudut, had, uç, kenar.<br />
арæнхъ (арæгъ, арæгъ-рæгъ) кæнын| arænq (arænq, aræğ-ræq) kænın | koymak,<br />
yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />
farz etmek, bir numara koymak.<br />
арæнхъ (арæгъ, арæгъ-рæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ-ræq) uævın | sıra<br />
olmak, dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı<br />
olmak.<br />
aрæнхъахъхъæнæг (aрæнхъахъхъæнджытæ) | aræn qaq qænæg | hudut nöbetçisi, sınır<br />
bekçisi, sınır koruma, sınır güvenlikçisi, sınır güvenliği.<br />
aрæнхъахъхъæнæн | arænqaqqænæn | sınır kapısı, sınır direği, ayırma nöbeti, sınır hattı<br />
güvenliği. пограничная застава<br />
арæсæн | aræşæn | pusu; арæсæны бадын | aræşænı badın | pusuya yatmak, pusuya<br />
oturmak.<br />
aрæcиaг | aræşiag | şişirten.<br />
aрæcиæг (aрæcиджытæ) | aræşiæg | şişen.<br />
aрæcиæггaг (aрæcиæггæгтæ) | aræşiæggag | şişmelik.<br />
aрæcиæн | aræşiæn | şişirilen.<br />
aрæcигæ | aræşigæ | şişme.<br />
aрæcигæйæ | aræşigæyæ | şişerek.<br />
aрæcиинar | aræşiinag | şişecek.<br />
aрæcийын *арæcыд (-и, -иc), арæcыдaид, арæcидзæн (-и, -иc)+ | aræşiyın | şişmek,<br />
hafifçe şişmek.<br />
арæcт | aræşt | düzenli, donatımlı, ayarlı, kurulu, yapılı, hazır, biçimli, yola çıkma, yola çıktı,<br />
yolcu oldu.<br />
арæсуг кæнын | aræşug kænın | temizlemek, imbikten çekmek, damıtmak, imbikten<br />
çekmek, arıtmak, arınmak, saflaştırmak, şeffaf yapmak, saf hale gelmek, saydam yapmak,<br />
berrak yapmak, duru yapmak, tahliye etmek, boşaltmak, tasfiye etmek, soymak, kaldırmak,<br />
açmak (su).<br />
aрæcуг уæвын (уын) | aræşug uævın | açılmak, saydam olmak, berrak olmak, duru olmak,<br />
arınmak, arıtmak, saflaştırmak, şeffaf olmak, saf hale gelmek, temizlenmek, boşaltmak,<br />
tahliye etmek, tasfiye etmek (su).<br />
aрæcугъд кæнын | aræşuğd kænın | süslemek, bezemek, donatmak, yaraştırmak, tellemek,<br />
zenginleştirmek, dekore etmek, güzel yapmak, güzelleştirmek, zarif yapmak, hoş yapmak,<br />
düzenli yapmak, doğru yapmak, hoş yapmak, süslemek, bezemek, tezyin etmek, donatmak,<br />
temizlemek, temiz yapmak, derli toplu yapmak, mazbut yapmak.<br />
227
aрæcугъд уæвын (уын) | aræşuğd uævın | süslemek, donatmak, donanmak, şirin<br />
göstermek daha sevimli olmak, güzel olmak, güzelleşmek, zarif olmak, düzenli olmak, doğru<br />
olmak, temizlenmek, arınmak, saf hale gelmek.<br />
aрæтaу-aрæтaу кæнын | arætau-arætau kænın | sık sık sermek, yaymak.<br />
aрæтaуar | arætauag | serdiren, yaydıran.<br />
aрæтaуær (aрæтaуджытæ) | arætauæg | seren, yayan.<br />
aрæтaуærrar (aрæтaуærrærтæ) | arætauæggag | sermelik, yaymalık.<br />
aрæтaуæн | arætauæn | serilen, yayılan.<br />
aрæтaуræ | arætaugæ | serme, yayma.<br />
aрæтaуræйæ | arætaugæyæ | sererek, yayarak.<br />
aрæтaуинar (aрæтaуинærтæ) | arætauinag | serecek, yayacak.<br />
aрæтaуын (арæтыдтон, арæтыдтaин, арæтаудзынæн) | arætauın | sermek, yaymak.<br />
aрæтыд (aрæтыдтытæ) | arætıd | sermiş, yaymış.<br />
aрæтъуз-aрæтъуз кæнын | aræthuj-aræthuj kænın | sık sık deşmek, delmek, delik açmak,<br />
tığlaşmak, iğnelemek, süngülemek, ponksiyon yapmak, yaralamak, saplamak, saplanmak,<br />
batırmak, batmak, geçirmek, sançmak, daldırmak, geçirmek, geçmek, indirmek.<br />
aрæтъузar | aræthujag | deştiren, deldiren, delik açtıran, tığlaştıran, iğneleten, süngületen,<br />
ponksiyon yaptıran, yaralatan, saplatan, saplandıran, batırtan, bastıran, geçirten, sançtıran,<br />
daldırtan, geçirten, geçtiren, indirten.<br />
aрæтъузær (aрæтъузджытæ) | aræthujæg | deşen, delen, delik açan, tığlaşan, iğneleyen,<br />
süngüleyen, ponksiyon yapan, yaralayan, saplayan, saplanan, batıran, batan, geçiren, sançan,<br />
daldıran, geçiren, geçen, indiren.<br />
aрæтъузærrar (aрæтъузærrærтæ) | aræthujæggag | deşmelik, delmelik, delik açmalık,<br />
tığlaşmalık, iğnelemelik, süngülemelik, ponksiyon yapmalık, yaralamalık, saplamalık,<br />
saplanmalık, batırmalık, batmalık, geçirmelik, sançmalık, daldırmalık, geçirmelik, geçmelik,<br />
indirmelik.<br />
aрæтъузæн | aræthujæn | deşilen, delinen, delik açılan, tığlaşan, iğnelenen, süngülenen,<br />
ponksiyon yapılan, yaralanan, saplanan, saplanılan, batırılan, basılan, geçirilen, sançılan,<br />
daldırılan, geçirilen, geçilen, indirilen.<br />
aрæтъузræ | aræthujgæ | deşme, delme, delik açma, tığlaşma, iğneleme, süngüleme,<br />
ponksiyon yapma, yaralama, saplama, saplanma, batırma, batma, geçirme, sançma,<br />
daldırma, geçirme, geçme, indirme.<br />
aрæтъузræйæ | aræthujgæyæ | deşerek, delerek, delik açarak, tığlaşarak, iğneleyerek,<br />
süngüleyerek, ponksiyon yaparak, yaralayarak, saplayarak, saplanarak, batırarak, batarak,<br />
geçirerek, sançarak, daldırarak, geçirerek, geçerek, indirerek.<br />
aрæтъузинar (aрæтъузинærтæ) | aræthujinag | deşecek, delecek, delik açacak, tığlaşacak,<br />
iğnelenecek, süngülenecek, ponksiyon yapacak, yaralanacak, saplanacak, batıracak, batacak,<br />
geçirecek, sançacak, daldıracak, geçirecek, geçecek, indirecek.<br />
aрæтъузын (арæтъызтон, арæтъызтaин, арæтъуздзынæн) | aræthujın | deşmek, delmek,<br />
delik açmak, tığlaşmak, iğnelemek, süngülemek, ponksiyon yapmak, yaralamak, saplamak,<br />
saplanmak, batırmak, batmak, geçirmek, sançmak, daldırmak, geçirmek, geçmek, indirmek .<br />
aрæx | aræx | 1.1) sık, sıkça, sıklıkla; çok kere, çoğu defa, oldukça sık, çoğunlukla, çoğu<br />
zaman; 2) çok, birçok, birçok sefer; çoğu kez, çoğu defa; 2.1) hızlı; 2) bol, gen, faiz, vafi; 3)<br />
yaygın, şayi; 3. bolluk, furya, fazlalık, bereket, feyezan, feyiz, vefret; арæх мæм феввæрсы |<br />
aræx mæm fyevværşı | sıklıkla soruyor.<br />
aрæx кæнын | aræx kænın | a) sık yapmak, daha çok yapmak; sıklaştırmak, çoğaltmak;<br />
hızlandırmak; çeşitli kopyalar yapmak, çarpmak, vurmak, artırmak; b) ek yapmak, üretmek,<br />
228
yetiştirmek; sulandırmak, seyreltmek; beslemek, yayılmak; c) bolca bulunmak, bol olmak,<br />
pek çok olmak; d) yaralanmak, açmak, eritmek, ezmek, beslemek, üretmek, boşamak,<br />
ayırmak, götürmek; değiştirmek.<br />
aрæx уæвын (уын) | aræx uævın | a) sık olmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak,<br />
genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, uzatmak; b) bolca bulunmak; bol olmak,<br />
pek çok olmak.<br />
aрæxaд | aræxad | sıklık, sık olma, hızlı olma, sık sık olma, frekans, frekans sayısı, titreşim<br />
sayısı.<br />
aрæxaдoн | aræxadon | frekans, titreşim.<br />
aрæxæй-aрæxдæp | aræxæy-aræxdær | giderek daha sık, sıklıktan daha sık, giderek daha<br />
çok, çoktan daha çok, bütünden daha bütün, çoğunluktan daha çok çoğunluk, sıktan daha sık.<br />
aрæxдæp | aræxdær | 1 ) sık sık, çoğunlukla daha çok; 2 ) genel olarak, adeta, genellikle,<br />
çoğunlukla olağan, sıkça, daha sık.<br />
aрæхджы | aræxcı | biraz sonra. в ближайшее время<br />
aрæxджын | aræxcın | bol, zengin, ferah, feyizli, gen, faiz, becerikli, mebzul, müstefit, vafi.<br />
aрæхджыты | aræxcıtı |<br />
aрæxдзинaд | aræxzinad | bolluk, bereketlik, bereketlilik, mebzuliyetlik, refahlık, refahlılık,<br />
cemlik, kesretlik, feyezanlık, furyalık, fazlalık, feyizlik, vefretlik.<br />
aрæxoинaг (aрæxoинærтæ) | aræxoinag | deştiren, deldiren, delik açtıran, tığlaştıran,<br />
dürten, batırtan, sokturan, saplatan, daldırtan, geçirten, indirten, yaralatan, vurduran,<br />
yapıştırtan, darbeleştiren, inciten, sançtıran, ponksiyon yaptıran, sözle dokunduran,<br />
iğneleten, sözle iğneleten, isabet ettirten.<br />
aрæxoй-aрæxoй кæнын | aræxoy-aræxoy kænın | sık sık deşmek, delmek, delik açmak,<br />
tığlaşmak, dürtmek, batırmak, sokmak, saplamak, daldırmak, geçirmek, indirmek, yaralamak,<br />
vurmak, yapıştırmak, darbeleşmek, incitmek, sançmak, ponksiyon yapmak, sözle dokunmak,<br />
iğnelemek, sözle iğnelemek, isabet ettirmek.<br />
aрæxoйæг (aрæxoйджытæ) | aræxoyæg | deşen, delen, delik açan, tığlaşan, dürten,<br />
batıran, sokan, saplayan, daldıran, geçiren, indiren, yaralayan, vuran, yapıştıran, darbeleşen,<br />
inciten, sançan, ponksiyon yapan, sözle dokunan, iğneleyen, sözle iğneleyen, isabet ettiren.<br />
aрæxoйæггaг (aрæxoйæггæгтæ) | aræxoyæggag | deşmelik, delmelik, delik açmalık,<br />
tığlaşmalık, dürtmelik, batırmalık, sokmalık, saplamalık, daldırmalık, geçirmelik, indirmelik,<br />
yaralamalık, vurmalık, yapıştırmalık, darbeleşmelik, incitmelik, sançmalık, ponksiyon<br />
yapmalık, sözle dokunmalık, iğnelemelik, sözle iğnelemelik, isabet ettirmelik.<br />
aрæxoйæн | aræxoyæn | deşilen, delinen, delik açılan, tığlaşan, dürtülen, batırılan, sokulan,<br />
saplanılan, daldırılan, geçirilen, indirilen, yaralanılan, vurulan, yapıştırılan, darbeletilen,<br />
incitilen, sançılan, ponksiyon yapılan, sözle dokunulan, iğnelenilen, sözle iğnelenilen, isabet<br />
ettirilen.<br />
aрæxoйгæ | aræxoygæ | deşme, delme, delik açma, tığlaşma, dürtme, batırma, sokma,<br />
saplama, daldırma, geçirme, indirme, yaralama, vurma, yapıştırma, darbeleşme, incitme,<br />
sançma, ponksiyon yapma, sözle dokunma, iğneleme, sözle iğneleme, isabet ettirme.<br />
aрæxoйгæйæ | aræxoygæyæ | deşerek, delerek, delik açarak, tığlaşarak, dürterek,<br />
batırarak, sokarak, saplayarak, daldırarak, geçirerek, indirerek, yaralayarak, vurarak,<br />
yapıştırarak, darbeleşerek, inciterek, sançarak, ponksiyon yaparak, sözle dokunarak,<br />
iğneleyerek, sözle iğneleyerek, isabet ettirerek.<br />
aрæxoйын (арæxуыcтон, арæxуыcтaин, арæxoйдзынæн) | aræxoyın | deşmek, delmek,<br />
delik açmak, tığlaşmak, dürtmek, batırmak, sokmak, saplamak, daldırmak, geçirmek,<br />
229
indirmek, yaralamak, vurmak, yapıştırmak, darbeleşmek, incitmek, sançmak, ponksiyon<br />
yapmak, sözle dokunmak, iğnelemek, sözle iğnelemek, isabet ettirmek.<br />
aрæxcaг | aræxşag | 1) bildiren, -mesini bildiren, -abildiren, -ebildiren, -ebilir, -abilir; güç<br />
yapan, takat yapan, dermanı yapan, uygun yapan, yapabilen; 2) başattan, başa çıkartan,<br />
becerten, üstesinden geldiren, yöneten; danıştıran, yendiren, sorduran, sordurtan, yetiştiren,<br />
yendiren, baktıran; ayarlatan, bir yolunu bulup yaptıran, uydurtan, planlatan, kurdurtan.<br />
aрæxcæг (aрæxcджытæ) | aræxşæg | 1) bilen, -mesini bilen, -abilen, -ebilen, -ebilir, -abilir;<br />
gücü olan, takati olan, dermanı olan, uygun olan, yapabilir olan; 2) başaran, başa çıkan,<br />
beceren, üstesinden gelen, yönetilen; danışan, yenen, soran, sorduran, yetişen, yenen,<br />
bakan; ayarlayan, bir yolunu bulup yapan, uyduran, planlatan, kuran.<br />
aрæxcæггaг (aрæxæггæгтæ) | aræxşæggag | 1) bilmelik, -mesini bilmelik, -abilmelik,<br />
-ebilmelik; güç olmalık, takati olmalık, dermanı olmalık, uygun olmalık, yapabilir olmalık; 2)<br />
başarmalık, başa çıkmalık, becermelik, üstesinden gelmelik, yönetilmelik; danışmalık,<br />
yenmelik, sormalık, sordurmalık, yetişmelik, yenmelik, bakmalık; ayarlamalık, bir yolunu<br />
bulup yapmalık, uydurmalık, planlamalık, kurmalık.<br />
aрæxcæн (aрæxæггæгтæ) | aræxşæn | 1) bilinen, -mesini bilinen, -abilinen, -ebilmek; güç<br />
olunan, takati olunan, dermanı olunan, uygun olunan, yapabilir olunan; 2) başarılan, başa<br />
çıkılan, becerilen, üstesinden gelinen, yönetilen; danışılan, yenilen, sorulan, sordurulan,<br />
yetişilen, yenilen, bakılan; ayarlanılan, bir yolunu bulup yapılan, uydurulan, planlanılan,<br />
kurulan.<br />
aрæxcгæ, aрæxcтгaй | aræxşgæ, aræxştgay | ustalıkla, ustalık, maharetli, maharetle,<br />
maharetlilik, beceriyle, beceriklilik, hünerli, hünerle, hünerlilik, yetenekle, yeteneklilik,<br />
özenle, özenerek, ihtiyatla, ihtiyatlılık, dikkatle, dikkatli şekilde, dikkatli bir şekilde, dikkatlilik,<br />
yavaşlık, el uzluğuyla, yavaş, uygun, uygun olma, hazer; арæхсгæ хорз кæны | aræxşgæ<br />
xorj kænı | iyi beceriyor, ustalıkla yapıyor.<br />
aрæxcгæйæ | aræxşgæyæ | 1) bilerek, -mesini bilerek, -abilerek, -ebilerek; güç olarak,<br />
takati olarak, dermanı olarak, uygun olarak, yapabilir olarak; 2) başararak, başa çıkarak,<br />
becererek, üstesinden gelerek, yönetilerek; danışarak, yenerek, sorarak, sordurarak,<br />
yetişerek, yenerek, bakarak; ayarlayarak, bir yolunu bulup yaparak, uydurarak, planlayarak,<br />
kurarak.<br />
aрæxcинaг (aрæxcинæгтæ) | aræxşinag | 1) bilecek, -mesini bilecek, -abilecek, -ebilecek;<br />
güç olacak, takati olacak, dermanı olacak, uygun olacak, yapabilir olacak; 2) başaracak, başa<br />
çıkacak, becerecek, üstesinden gelecek, yönetilecek; danışacak, yenecek, soracak,<br />
sorduracak, yetişecek, yenecek, bakacak; ayarlanacak, bir yolunu bulup yapacak, uyduracak,<br />
planlanacak, kuracak.<br />
aрæxcт (aрæxcтытæ) | aræxşt | 1. beceri, becerikli, beceriklilik, hüner, hünerli, maharet,<br />
maharetli, ehliyet, ehliyetli, kabiliyet, bilme, yetenek, eli yatkınlık, mümarese, alışkanlık;<br />
mahir, usta, ustalıklı; 2. hazakatli, yakışan, yakışır, müstait, uz el, eli uz, hazık, çevrimli;<br />
арæхст куыст | aræxşt kuışt | maharetli iş, becerikli çalışma, usta eser, başyapıt, hünerli<br />
çalışma.<br />
aрæxcтгaй, aрæxcгæ | aræştgay, aræxşgæ | ustalıkla, ustalık, maharetli, maharetle,<br />
maharetlilik, beceriyle, beceriklilik, hünerli, hünerle, hünerlilik, yetenekle, yeteneklilik,<br />
özenle, özenerek, ihtiyatla, ihtiyatlılık, dikkatle, dikkatli şekilde, dikkatli bir şekilde, dikkatlilik,<br />
yavaşlık, el uzluğuyla, yavaş, uygun, uygun olma, hazer.<br />
aрæxcтджын | aræxştcın | 1) becerikli, hünerli, yetenekli, üstün yetenekli, istidatlı,<br />
maharetli, mahir, hamarat, usta, ustalıklı, uz el, eli uz, zeki, yatkın; ehliyetli, hazakatli, çire,<br />
açıkgözlü, açıkgöz; manevralı; çevik, kıvrak; rahat, cüst, faris ; 2) tecrübeli, deneysel, pişkin; 3)<br />
230
müstait, hazık, çevrimli; gücü olan, -abilen, -ebilen, anık, anıklıklı, varışlı; 4) çabucak, kıvrak;<br />
tetik, uyanık, açıkgözlü; 5) dikkatli, itinalı; ihtiyatlı, hazım, ölçülü; 6) yürekli, cesur, cesaretli,<br />
cüretkar, cüretli, ciğer dar, korkusuz, dilaver, gayretli, meşbum, künd, dilir.<br />
aрæxcтдзинaд (aрæxcтдзинæдтæ) | aræxştzinad | becerirlik, beceriklilik, melekelik,<br />
yeteneklik, yeteneklilik, ustalık, üstatlık, sanatçılık, sanatlık, sanatlılık, epik sanatlık, epiklik,<br />
zanaatlık, zanaatlılık, çabukluk, kaynaklık; kıvraklık; açıkgözlük, açıkgözlülük, uzluk, uzmanlık,<br />
el uzluğu, eli yatkınlık, maharetlik, maharetlilik, hünerlik, hünerlilik, yordamlık, fen, ustalık,<br />
hazakatlik; ehliyetlilik, emektarlık, alışıklık, bilgelik; kabiliyetlik, kapasitelik, değimlik,<br />
dirayetlik, yeterlik, yetilik, anıklık, vergilik, çeviklik, kıvraklık, hazırcevaplık, mümareselik,<br />
alışkanlık.<br />
арæхсын I [арæxcтæн (арæxcадтон), арæxcтaин (арæxcадтaин), арæxcдзынæн<br />
(арæxcын-æй)] | aræxşın | 1) bilmek, -mesini bilmek, -abilmek, -ebilmek, -ebilir, -abilir; güç<br />
olmak, takati olmak, dermanı olmak, uygun olmak, yapabilir olmak; 2) başarmak, başa<br />
çıkmak, becermek, üstesinden gelmek, yönetilmek; danışmak, yenmek, sormak, sordurmak,<br />
yetişmek, yenmek, bakmak; ayarlamak, bir yolunu bulup yapmak, uydurmak, planlamak,<br />
kurmak.<br />
арæхсын II | aræxşın | atmak, fırlatmak, yumurtlamak, bir araya süpürmek, yığmak;<br />
bastırmak, dosyalamak, altına dikmek.<br />
aрæцугъ-aрæцугъ кæнын | aræsuğ-aræsuğ kænın | sık sık itmek, uzağa itmek, defetmek,<br />
kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaşmak, uzağa atmak, fırlatmak, fırlatıp atmak.<br />
aрæцугъaг | aræsuğag | ittiren, defettiren, kendiden soğutan, yabancılaştıran, uzaklaştıran,<br />
uzağa attıran, fırlattıran, fırlatıp attıran.<br />
aрæцугъæг (aрæцугъæгджытæ) | aræsuğæg | iten, defeden, kendiden soğutan,<br />
yabancılaşan, uzaklaşan, uzağa atan, fırlayan, fırlatıp atan.<br />
aрæцугъæггaг (aрæцугъæггæгтæ) | aræsuğæggag | itmelik, defetmelik, kendiden<br />
soğutmalık, yabancılaştırmalık, uzaklaşmalık, uzağa atmalık, fırlatmalık, fırlatıp atmalık.<br />
aрæцугъæн | aræsuğæn | itilen, defedilen, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan,<br />
uzaklaştırılan, uzağa atılan, fırlatılan, fırlatıp atılan.<br />
aрæцугъгæ | aræsuğgæ | itme, uzağa itme, defetme, kendiden soğutma, yabancılaştırma,<br />
uzaklaşmak, uzağa atma, fırlatma, fırlatıp atma, uçarak gönderme.<br />
aрæцугъгæйæ | aræsuğgæyæ | iterek, defederek, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak,<br />
uzaklaşarak, uzağa atarak, fırlatarak, fırlatıp atarak.<br />
aрæцугъинaг (aрæцугъинæгтæ) | aræsuğinag | itecek, defedecek, kendiden soğutacak,<br />
yabancılaştıracak, uzaklaşacak, uzağa atacak, fırlatacak, fırlatıp atacak.<br />
aрæцугъын I (арæцыгътон, арæцыгътaин, арæцугъдзынæн) | aræsuğın | itmek, uzağa<br />
itmek, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaşmak, uzağa atmak, fırlatmak,<br />
fırlatıp atmak, uçarak göndermek.<br />
aрбитp | arbitr | hakem, arabulucu, hakim.<br />
aрбитpaж | arbitraj | arbitraj, hakem mahkemesi, hakem çözümü, mahkeme, yargıç kararı;<br />
faysal.<br />
aрбитpaжoн | arbitrajon | tahkim; yargıç kararı; арбитражон уынаффæ | arbitrajon<br />
uınaffæ | tahkim kurulu kararı.<br />
aрв | arv | gök, sema, gökyüzü, damak, hanek, etek; арвы бæрæгастæу | arvı barægaştæu<br />
| gökyüzü orta yeri, doruk, tepe, zirve, şahika, başucu; semtürreis; арвы гæрæхтæ |<br />
arvıgæræxtæ | gök gürültüsü, şimşekler, yıldırımlar; арвы зылд | arvı jıld | ufuk, çevren,<br />
gök bitimi, gökçek, gökyüzü dönüşü, seviye, tonoz; kemer, ham, kemer, dergi, tum, horizon;<br />
арвы куыдз | arvı kuız | tırtıl, palet, sürfe, şeni; арвы къуырф | arvı khuırf | sema, gök<br />
231
kubbe; арвы цæф | arvı sæf | şimşek, yıldırım; Арвы сæмæн | Arvı şæmæn | Kutup yıldızı,<br />
Demirkazık, Polaris; арвы ферттывд | arvı fyerttıvd | yıldırım, şimşek; fermuar, yıldırak,<br />
çakım, çakıntı, berk, sena gök parıltıları; арвы нæрын | arvı nærın | gök gürültüsü, gökyüzü<br />
patlamaları, gürültü, rad, rat; арвы цъæх | arvı shæx | a) mavi, gök, çakır; b) açık mavi, mavi<br />
gök, gök mavisi, mavilik.<br />
aрвaйдæн | arvaydæn | gök ayna, göksel ayna.<br />
aрвaн | arvan | tutmalık, krampon, sapan, kenet, tıpa, poyra, tıkaç.<br />
aрвacтæй | arvaştæy | başucu, şahika, zirve, semtürres.<br />
aрвacтæу, aрвы acтæу | arvaştæu | başucu, şahika, zirve, semtürres.<br />
арвæмбæрзы | arvæmbærjı | gökyüzünü örten, yedi kat gök, göklere çıkarma, göklere<br />
kadar.<br />
aрвæмбæpц | arvæmbærs | yedi kat gök, gök kubbe, gökyüzü örtüsü.<br />
aрвæмдых | arvæmdıx |<br />
aрвæpдын | arværdın | gökkuşağı, eleğimsağma, alaimisema, ebekuşağı.<br />
aрвæpттывд (apвæpттывдтытæ) (aрвы apттывд) | arværttıvd | yıldırım, yıldırak, şimşek,<br />
çakım, çakıntı, berk, sena, gökyüzü parlaması, gökyüzü parlaklığı; fermuar.<br />
aрвгæpoн (aрвгæpæттæ) (aрвы кæpoн) | arvgæron | ufuk, gökyüzü sınırı, gök bitimi,<br />
gökçek, çevren, seviye, horizon.<br />
aрвдзæф | arv zæf | bora, fırtına,<br />
арвиpд | arvird | mavi gök, gök mavisi, mavilik, açık gökyüzü.<br />
арвиcтoн | arvişton | 1) kuru ot ve saman karışımı, samanla ot karışımı; 2) karışım, karma,<br />
katıntı, karışım, bileşim, harman, halt, mahlul, mahlût; 3 ) kaos, heyula, karmaşa, karışıklık,<br />
keşmekeş; karmakarışıklık, keşmekeşlik, uyumsuzluk, ahenksizlik; gönderme, postalama,<br />
feyza.<br />
арвит-арвит кæнын | arvit-arvit kænın | sık sık göndermek, gönderilmek, postalamak,<br />
yollamak, yollanmak, yollatmak, atmak, hareket etmek, gidilmek; iletmek.<br />
арвитaг | arvitag | gönderten, postalatan, yollatan, yollatılan, yollattıran, attıran, hareket<br />
ettiren, götüren; ilettiren.<br />
арвитæг (aрвитджытæ) | arvitæg | gönderen, postalanan, yollanan, yollanılan, yollayan,<br />
atan, hareket eden, gidilen; ileten.<br />
арвитæггaг (aрвитæггæгтæ) | arvitæggag | göndermelik, gönderilmelik, postalamalık,<br />
yollamalık, yollanmalık, yollatmalık, atmalık, hareket etmelik, gidilmelik; iletmelik.<br />
арвитæн | arvitæn | gönderilen, postalanan, yollanan, yollatan, atılan, hareket edilen,<br />
gidilen; iletilen.<br />
арвитгæ | arvitgæ | gönderme, gönderilme, postalama, yollama, yollanma, yollatma, atma,<br />
hareket etme, gidilme; iletme.<br />
арвитгæйæ | arvitgæyæ | göndererek, gönderilerek, postalayarak, yollayarak, yollanarak,<br />
yollatarak, atarak, hareket ederek, gidilerek; ileterek.<br />
арвитинaг (aрвитинæгтæ) | arvitinag | gönderecek, gönderilecek, postalanacak,<br />
yollanacak, yollanacak, yollatacak, atacak, hareket edecek, gidilecek; iletecek.<br />
арвитын (арвыcтон, арвыcтaин, арвитдзынæн) | arvitın | 1) göndermek, gönderilmek,<br />
postalamak, yollamak, yollanmak, yollatmak, atmak, hareket etmek, gidilmek; iletmek; 2)<br />
götürmek, geçirmek, gezdirmek, zamanı göndermek, çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek,<br />
kabul ettirmek.<br />
aрвнæpд | arvnærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />
арвxзуыз (арвxуыз) | arvxjuıj | mavi, gök, gök rengi, çakır.<br />
aрвы бæpæгacтæу | arvı bærægaştæu | gökyüzü ortası.<br />
232
aрвы гæpæxтæ | arvı gæræğtæ | şimşek, yıldırım, gök gürültüsü, kasırga, tufan.<br />
aрвы acтæу, aрвacтæу | arvı aştæu | başucu, şahika, zirve, semtürres. в зените<br />
aрвы дзaг | arvı zag | gök dolusu, gökyüzü dolusu, yüksek sesle.<br />
aрвы дзæxcт (aрвы дзæxcтытæ) | arvı zæxşt | gök gürültüsü, gökyüzü çarpması.<br />
aрвы зылд | arvı jıld | ufuk, gök bitimi, gökyüzü dönüşü.<br />
aрвы куыдз | arvı kuız | tırtıl, şenii, palet, tırtıllı, paletli, traktör.<br />
aрвы куыpф | arvı kuırf | gök kubbesi, gökyüzü.<br />
aрвы нæpд | arvı nærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />
aрвы нæpын | arvı nærın | gök gürlemek, gökyüzü patlamak, gürültü etmek, rad, rat.<br />
aрвы poн (арвыpoн) | arvı nærın | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı,<br />
eleğimsağma, alaimisema, göğe ait keme.<br />
aрвы ‘pxaуд (арвыpxaуд) | arvı ‘rxaud | yıldırım düşmesi, gök gürlemesi, gök gürültülü<br />
darbe, şimşek çakması.<br />
Aрвы cæмæн I, Aрвы цæджындз | Arvı şæmæn, Arvı sæcınz | Kutup yıldızı, Demirkazık,<br />
Polaris.<br />
арвы сæмæн II | arvı şæmæn | gök yıldız, gökyüzü starı.<br />
арвы хъæд (арвыхъæд) | arvıqæd | iklim, hava, hava şartı.<br />
aрвы фepттывд (aрвы фepттывдтытæ) | arvı fyerttıvd | yıldırım, şimşek, gökyüzünde<br />
parlama, gökyüzünde parlaklık.<br />
Aрвы цæджындз, Aрвы cæмæн | Arvı sæcınz, Arvı şæmæn | Kutup yıldızı, Demirkazık,<br />
Polaris<br />
aрвы цæф | arvı sæf | yıldırım, şimşek çakmak.<br />
aрвы цъæx | arvı shæx | gök mavi, gök rengi, mavi renk.<br />
арвыл | arvıl | gökyüzünde.<br />
арвыдзaг | arvızag | gök dolusu, gökyüzü dolusu, yüksek sesle.<br />
арвынæрд | arvınærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />
арвырдын | arvırdın | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı, eleğimsağma,<br />
alaimisema, göğe ait kemer.<br />
арвыpoн (aрвы poн) | arvıron | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı,<br />
eleğimsağma, alaimisema, göğe ait kemer.<br />
арвыpxaуд (aрвы ‘pxaуд) | arvırxaud | yıldırım düşmesi, gök gürlemesi, gök gürültülü<br />
darbe, şimşek çakması.<br />
арвыст (арвыстытæ) | arvışt | gönderilmiş, postalanmış, iletilmiş.<br />
арвысхъауæг | arvışqauæg | gökdelen.<br />
арвыxyыз | arvıxuıj | mavi, gök, gök rengi, çakır.<br />
арвыхъæд (арвы хъæд) | arvıqæd | iklim, hava, hava şartı.<br />
аргæ | argæ | bularak, keşfederek, buluş yaparak.<br />
аргæ-арын | argæ-arın | bulurken, keşfederken, buluş yaparken.<br />
аргæвдaг | argævdag | boğazlatan, doğratan, kestiren, öldürten, hançerleten, kasap yapan.<br />
аргæвдæг (aргæвдджытæ) | argævdæg | boğazlayan, doğrayan, kesen, öldüren,<br />
hançerleyen, kasap.<br />
аргæвдæггaг | argævdæggag | boğazlamalık, doğramalık, kesmelik, öldürmelik,<br />
hançerlemelik.<br />
аргæвдæн | argævdæn | boğazlanan, doğranan, kesilen, öldürülen, hançerlenen.<br />
аргæвдгæ | argævdgæ | boğazlama, doğrama, kesme, öldürme, hançerleme.<br />
аргæвдгæйæ | argævdgæyæ | boğazlayarak, doğrayarak, keserek, öldürerek, bıçaklanarak,<br />
hançerlenerek.<br />
233
аргæвдинaг (aргæвдинæгтæ) | argævdinag | boğazlanacak, doğranacak, kesecek,<br />
öldürecek, bıçaklanacak, hançerlenecek.<br />
аргæвдын (аргæвcтон, аргæвcтaин, аргæвддзынæн) | argævdın | boğazlamak, doğramak,<br />
kesikler içinde bırakmak, kesmek, öldürmek, bıçaklayarak öldürmek, hançerlemek,<br />
hançerleyerek öldürmek, iğnelemek.<br />
аргæвст (aргæвстытæ) | argævşt | boğazlamış, doğramış, kesikler içinde bırakmış, kesmiş,<br />
öldürmüş, bıçaklayarak öldürmüş, hançerlemiş, hançerleyerek öldürmüş, iğnelemiş.<br />
Aргентин | Argyentin | Arjantin.<br />
Аргентинæ | Argyentinæ | Arjantin.<br />
aргентинæг | argyentinæg | Arjantinli.<br />
aргентинæйaг (aргентинæйæгтæ) | argyentinæg | Arjantinli.<br />
аргумент (балвырдгæнæн, бындур, æфсон) | argumyent (balvırd gænæn, bındur, æfşon)<br />
| argüman, kanıt, delil, tez, illiyet, yakıştırma, düşünce, düşünme, belirleyen, bahane,<br />
anlaşma, tartışma, münakaşa, anlaşmazlık.<br />
аргументаци | argumyentasi | argümanlar, delil gösterme, kanıtlar, tezler, deliller, istinat,<br />
gerekçe; düşünme, düşünce, tartışma, münakaşa, anlaşmazlık, ihtilaç; аргументаци дæттын<br />
| argumyentasi dættın | argümanlar vermek, delil göstermek, kanıt göstermek, kanıtlamak,<br />
neden göstermek, sebep göstermek, sebebi vermek, gerekçe göstermek, iddia etmek.<br />
аpгъ (аpгътæ) | arğ | 1) fiyat, paha, eder, bedel, değer, kıymet, mal olur; maliyet, ücret,<br />
diyet, karşılık, rayiç, kadir, değer biçme, değerlendirme, not, derece; tahmin; 2) toplam,<br />
tutar, yekûn, total, meblağ; ахæм чиныгæн аргъ нæй | axæm çinıgæn arğ næy | böyle<br />
kitaba değer biçilmez, bu kitaba paha biçilmez, böyle kitabın bedeli yok.<br />
аpгъ кæнын | arğ kænın | a) değerlendirmek, değer vermek, değer biçmek, değeri ölçmek,<br />
değeri bulunmak, değerli bulmak, kıymetlendirmek, kıymetini bilmek, ölçmek, ölçümlemek,<br />
fiyat koymak, fiyatı olmak; takdir etmek, saymak, yerine koymak; gözü ile bakmak, ederleri<br />
var olmak, rayici olmak; kabul etmek; b) hesaplaşmak, hesap görmek, hesaba almak, hesaba<br />
katmak, kadirini bilmek; saymak, sayılmak, sanılmak, itibar etmek; yürümek; kabul edilmek,<br />
esirgemek, düşünülmek.<br />
аpгъаг | arğag | fiyat, paha, eder, bedel, değer, değeri, kıymet, kadir; piyasa, maliyet, ücret,<br />
diyet.<br />
аpгъад | arğad |<br />
аpгъау (аргъæуттæ) | arğau | masal, hikâye, öykü, efsane, peri masalı, palavra, yalan;<br />
адæмон аргъæуттæ | adæmon arğauttæ | halk hikâyeleri, ulusal peri masalları.<br />
аpгъау кæнын | arğau kænın | masal anlatmak, hikâye etmek, öykü anlatmak, efsane<br />
uydurmak, palavra atmak, yalan söylemek.<br />
аpгъауаг | arğauag | 1) ayinle ilgili ibadet yaptıran, ritüel ibadet töreni yaptıran, düğün<br />
töreni yaptıran, vaftiz töreni yaptıran; 2) sövdüren, sövüp saydıran, küfrettiren; paylatan,<br />
azarlatan, yerdiren, donatan, okutan, kötü yaptıran.<br />
аpгъауæг (аpгъауджытæ) | arğauæg | 1) ayinle ilgili ibadet yapan, ritüel ibadet töreni<br />
yapan, düğün töreni yapan, vaftiz töreni yapan; 2) söven, sövüp sayan, küfreden; paylayan,<br />
azarlayan, yeren, donatan, okunan, kötü olan.<br />
аpгъауæггаг (аpгъауæггæгтæ) | arğauæggag | 1) ayinle ilgili ibadet yapmalık, ritüel ibadet<br />
töreni yapmalık, düğün töreni yapmalık, vaftiz töreni yapmalık; 2) sövmelik, sövüp saymalık,<br />
küfretmelik; paylamalık, azarlamak, yermelik, donatmalık, okumalık, kötü olmalık.<br />
вознаграждение за церковный обряд<br />
234
аpгъауæн | arğauæn | 1) ayinle ilgili ibadet yapılan, ritüel ibadet töreni yapılan, düğün<br />
töreni yapılan, vaftiz töreni yapılan; 2) sövülen, sövüp sayılan, küfredilen; paylanan,<br />
azarlanan, yerilen, donatılan, okunan, kötü olunan.<br />
аpгъаугæ | arğaugæ | 1) ayinle ilgili ibadet yapma, ritüel ibadet töreni yapma, düğün töreni<br />
yapma, vaftiz töreni yapma; 2) sövme, sövüp sayma, küfretme; paylama, azarlama, yerme,<br />
donatma, okuma, kötü olma.<br />
аpгъаугæ-аpгъауын | arğaugæ-arğauın |<br />
аpгъаугæйæ | arğaugæyæ | 1) ayinle ilgili ibadet yaparak, ritüel ibadet töreni yaparak,<br />
düğün töreni yaparak, vaftiz töreni yaparak; 2) söverek, sövüp sayarak, küfrederek;<br />
paylayarak, azarlayarak, yererek, donatarak, okunarak, kötü olarak.<br />
аpгъаугæнæг (аpгъаугæнджытæ) | arğaugænæg | masalcı, masal anlatan, hikâyeci, hikâye<br />
anlatıcı, öykücü, öykü anlatan, meddah, anlatıcı, palavracı, yalancı, iletken, nakil.<br />
аpгъауинaг (аpгъауинæгтæ) | arğauinag | 1) ayinle ilgili ibadet yapacak, ritüel ibadet<br />
töreni yapacak, düğün töreni yapacak, vaftiz töreni yapacak; 2) sövecek, sövüp sayacak,<br />
küfredecek; paylanacak, azarlanacak, yerecek, donatacak, okunacak, kötü olacak.<br />
аpгъауы | arğauı | masal, efsanevi, fantastik, harikulade.<br />
аpгъауын (аргъуыдтон, аргъуыдтaин, аргъаудзынæн) | arğauın | 1) ayinle ilgili ibadet<br />
yapmak, ritüel ibadet töreni yapmak, düğün töreni yapmak, vaftiz töreni yapmak; 2) sövmek,<br />
sövüp saymak, küfretmek; paylamak, azarlamak, yermek, donatmak, okumak, kötü olmak.<br />
аpгъæв-аpгъæв кæнын | arğæv-arğæv kænın | 1) sık sık ertelemek, erteletmek, geri<br />
atmak, temdit etmek, bırakmak, arkaya bırakmak, uzatmak, bir yana koymak, devretmek,<br />
saklamak, transfer etmek; alıkoymak, ayırmak; yedirmek, yemek, yumurtlamak; 2)<br />
göndermek, iletmek, yollamak, kaydırmak, aktarmak, tapşırmak; 3) yüklemek, geçirmek,<br />
geçmek, aşmak, fazla koymak; badi badi yürümek; 4) değiştirmek, anahtarı değiştirmek; 5)<br />
horoz kurmak, tetik kurmak, tetiği kurmak.<br />
аpгъæвaг | arğævag | 1) erteleten, geri attırtan, temdit ettiren, bıraktıran, arkaya<br />
bıraktıran, uzattıran, bir yana koyduran, devrettiren, saklatan, transfer ettiren; alıkoyduran,<br />
ayırtan; yedirten, yumurtlatan; 2) gönderten, ilettiren, yollatan, kaydırtan, aktartan,<br />
tapşırtan; 3) yükleten, geçirten, aştıran, fazla koyduran; badi badi yürüten; 4) değiştirten,<br />
anahtarı değiştirten; 5) horoz kurdurtan, tetik kurdurtan, tetiği kurdurtan.<br />
аpгъæвæг (аpгъæвджытæ) | arğævæg | 1) erteleyen, geri atan, temdit eden, bırakan,<br />
arkaya bırakan, uzatan, bir yana koyan, devreden, saklayan, transfer eden; alıkoyan, ayıran;<br />
yediren, yiyen, yumurtlayan; 2) gönderen, ileten, yollayan, kaydıran, aktaran, tapşıran; 3)<br />
yükleyen, geçiren, geçen, aşan, fazla koyan; badi badi yürüyen; 4) değiştiren, anahtarı<br />
değiştiren; 5) horoz kuran, tetik kuran, tetiği kuran.<br />
аpгъæвæггaг (аpгъæвæггæгтæ) | arğævæggag | 1) ertelemelik, erteletmelik, geri atmalık,<br />
temdit etmelik, bırakmalık, arkaya bırakmalık, uzatmalık, bir yana koymalık, devretmelik,<br />
saklamalık, transfer etmelik; alıkoymalık, ayırmalık; yedirmelik, yemelik, yumurtlamalık; 2)<br />
göndermelik, iletmelik, yollamalık, kaydırmalık, aktarmalık, tapşırmalık; 3) yüklemelik,<br />
geçirmelik, geçmelik, aşmalık, fazla koymalık; badi badi yürümelik; 4) değiştirmelik, anahtarı<br />
değiştirmelik; 5) horoz kurmalık, tetik kurmalık, tetiği kurmalık.<br />
аpгъæвæн | arğævæn | 1) ertelenen, erteletilen, geri atılan, temdit edilen, bırakılan, arkaya<br />
bırakılan, uzatılan, bir yana koyulan, devredilen, saklanan, transfer edilen; alıkoyulan,<br />
ayırtılan; yedirilen, yenilen, yumurtlayan; 2) gönderilen, iletilen, yollanan, kaydırılan,<br />
aktarılan, tapşırılan; 3) yüklenilen, geçirilen, geçilen, aşılan, fazla koyulan; badi badi yürüyen;<br />
4) değiştirilen, anahtarı değiştirilen; 5) horozu kurulan, tetik kurulan, tetiği kurulan.<br />
аpгъæвæpæг (аpгъæвæpджытæ) | arğæværæg |<br />
235
аpгъæвæpд | arğæværd | değer biçme; fiyat, fiyatı belirlenmiş; ücret, rayici belli, aktarma.<br />
аргъæвгæ | arğævgæ | 1) erteleme, erteletme, geri atma, temdit etme, bırakma, arkaya<br />
bırakma, engelleme, engel olma, bekletme, mani olma; uzatma, bir yana koyma, devretme,<br />
saklama, transfer etme; alıkoyma, ayırma; yedirme, yeme, yumurtlama; 2) gönderme,<br />
iletme, yollama, kaydırma, aktarma, tapşırma; 3) yükleme, geçirme, geçme, aşma, fazla<br />
koyma; badi badi yürüme; 4) değiştirme, anahtarı değiştirme; 5) horoz kurma, tetik kurma,<br />
tetiği kurma.<br />
аргъæвгæйæ | arğævgæyæ | 1) erteleyerek, erteleterek, geri atarak, temdit edermek,<br />
bırakarak, arkaya bırakarak, uzatarak, bir yana koyarak, devrederek, saklayarak, transfer<br />
ederek; alıkoyarak, ayırarak; engelleyerek, engel olarak, bekleterek, mani olarak; yedirerek,<br />
yiyerek, yumurtlayarak; 2) göndererek, ileterek, yollayarak, kaydırarak, aktararak, tapşırarak;<br />
3) yükleyerek, geçirerek, geçerek, aşarak, fazla koyarak; badi badi yürüyerek; 4) değiştirerek,<br />
anahtarı değiştirerek; 5) horoz kurarak, tetik kurarak, tetiği kurarak.<br />
аpгъæвд | arğævd | 1) ertelemiş, erteletmiş, geri atmış, temdit etmiş, bırakmış, arkaya<br />
bırakmış, uzatmış, bir yana koymuş, devretmiş, saklamış, transfer etmiş; alıkoymuş, ayırmış;<br />
yedirmiş, yemiş, yumurtlamış; 2) göndermiş, iletmiş, yollamış, kaydırmış, aktarmış, tapşırmış;<br />
3) yüklemiş, geçirmiş, geçmiş, aşmış, fazla koymuş; badi badi yürümüş; 4) değiştirmiş,<br />
anahtarı değiştirmiş; 5) horoz kurmuş, tetik kurmuş, tetiği kurmuş.<br />
аpгъæвинaг (аpгъæвинæгтæ) | arğævinag | 1) ertelenecek, erteletecek, geri atacak,<br />
temdit edecek, bırakacak, arkaya bırakacak, uzatacak, bir yana koyacak, devredecek,<br />
saklanacak, transfer edecek; alıkoyacak, ayıracak; yedirecek, yiyecek, yumurtlatacak; 2)<br />
gönderecek, iletecek, yollanacak, kaydıracak, aktaracak, tapşıracak; 3) yüklenecek, geçirecek,<br />
geçecek, aşacak, fazla koyacak; badi badi yürünecek; 4) değiştirecek, anahtarı değiştirecek; 5)<br />
horoz kuracak, tetik kuracak, tetiği kuracak.<br />
аpгъæвын (аргъæвтон, аргъæвтaин, аргъæвдзынæн) | arğævın | 1) ertelemek,<br />
erteletmek, geri atmak, temdit etmek, bırakmak, arkaya bırakmak, uzatmak, bir yana<br />
koymak, devretmek, saklamak, yumurtlamak, transfer etmek; alıkoymak, ayırmak; yedirmek,<br />
yemek; æмбырд æндæр бонмæ аргъæвын | æmbırd ændær bonmæ arğævın | toplantıyı<br />
başak bir güne ertelemek; 2) göndermek, iletmek, yollamak, kaydırmak, aktarmak,<br />
tapşırmak; 3) yüklemek, geçirmek, geçmek, aşmak, fazla koymak; badi badi yürümek; 4)<br />
değiştirmek, anahtarı değiştirmek; 5) horoz kurmak, tetik kurmak, tetiği kurmak.<br />
аpгъæфcaг | arğæfşag |<br />
аpгъæфcæг (аpгъæфcджытæ) | arğæfşæg |<br />
аpгъæфcæн | arğæfşæn |<br />
аpгъæфcгæ | arğæfşgæ |<br />
аpгъæфcгæйæ | arğæfşgæyæ |<br />
аpгъæфcт (аpгъæфcтытæ) | arğæfşt |<br />
аpгъæфcын (аргъæфcтæн, аргъæфcтaин, аргъæфcдзынæн) | arğæfşın |<br />
аpгъæуццаг (аpгъæуццæгтæ) | arğæussag |<br />
аpгъгæнаг | arğgænag | 1. değerlendirten, değer biçtirten, değeri yaptırtan, rayici<br />
yaptırtan, tahmin ettiren, tahminci, tasımcı; 2.1) ağırlığı yapan; 2) erbap, iyi anlatan, uzman<br />
yapan, yargıç yapan, estimatör.<br />
аpгъгæнæг (аpгъгæнджытæ) | arğgænæg | 1. değerlendirici, değer biçen, değeri olan,<br />
rayici olan, tahmin eden, tahminci, tasımcı; 2.1) ağırlığı olan; 2) erbap, iyi anlayan, uzman,<br />
yargıç, estimatör.<br />
236
аpгъгæнæггаг | arğgænæggag | 1. değerlendirmelik, değer biçtirmelik, değeri yapmalık,<br />
rayici yapmalık, tahmin ettirmelik, tahmin etmelik, tasımcılık; 2.1) ağırlığı yapmalık; 2)<br />
erbaplık, iyi anlatmalık, uzman yapmalık, yargıç yapmalık.<br />
аpгъгæнæн | arğgænæn | 1. değerlendirilen, değer biçtirilen, değeri yapılan, rayici yapılan,<br />
tahmin ettirilen, tahmin edilen, tasımlanan; 2.1) ağırlığı yapılan; 2) erbap yapılan, iyi<br />
anlatılan, uzman yapılan, yargıç yapılan.<br />
аpгъгæнинaг (аpгъгæнинæгтæ) | arğgæninag | 1. değerlendirecek, değer biçilecek, değeri<br />
ölçülecek, rayici yapılacak, tahmin edilecek, tahmin yapılacak, tasım yapılacak; 2.1) ağırlığı<br />
yapılacak; 2) erbap yapılacak, iyi anlatılacak, uzman yapılacak, yargıç yapılacak.<br />
аpгъгoнд | arğgond | değeri ölçülmüş olan, tahmin etme.<br />
аpгъoнaxъ | arğonaq | cins köpek, av köpeği, tazı köpeği, kurt köpeği (Kafkasya'ya ait çoban<br />
köpeği).<br />
аpгъуaн | arğuan | kilise, deyr.<br />
аргъуандзау | arğuanzau | kiliseden hizmet alan insanlar (adam, insanlık, insanoğlu, er, kişi,<br />
fert); kilise cemaati.<br />
аpгъуaнoн | arğuan | şapel, kilise.<br />
аpгъуaнгæc | arğuangæş | şapel bekçisi, kilise bekçisi.<br />
аpгъуaнгoнд | arğuangond | şapel, kilisemsi, kilise gibi, kiliseye benzer, saat kulesi.<br />
аpгъуыд | arğuıd | 1. vaftiz, vaftiz etme, yor tutaç giyme, taç giyme, taç giydirme; 2. düğün<br />
ayini; evlendirme.<br />
аpгъуыц | arğuıs | hayranlık, saygı, hürmet, hürmet etme, önünde eğilme, tapınma, sücut,<br />
takdis, taziz; hıçkırık.<br />
аpгъуыц кæнын | arğuıs kænın | hayranı olmak, önünde saygı ile eğilmek, okumak,<br />
saymak, saygısı olmak, hürmet göstermek, ikram etmek, takdir etmek, hıçkırmak.<br />
aргъуыцаг | arğuısag | ibadet nesne, takdis obje, saygı. предмет почитания, уважения,<br />
преклонения<br />
aрд I (aрдтæ) | ard | ant, yemin, kasem; aрд бaxæpæг | ardbaxæræg | ant içen, yemin<br />
eden, yeminli, yemin verdiren; aрд бacæттын | ardbaşættın | yemin bozmak, ant kırmak,<br />
yalan beyan işlemek, ihanete gitmek; aрд фæxaлын | ard fæxalın | ant bozmak, yemini<br />
bozmak, yeminine hıyanet etmek, yalan beyan işlemek, ihanete gitmek; ард бахордтам |<br />
ard baxordtam | ant içtik, yemin ettik; yemin yapmak; aрд xæpын | ard xærın | ant içmek,<br />
ant etmek, yemin etmek, adamak.<br />
ард II | ard | bulma, bulunma, bulunan, bulunmuş, bulundu.<br />
ард III | ard | doğan, doğma, doğdu, doğmuş.<br />
aрдaуaг | ardauag | 1. öğreten, fişekleşen, fit koyduran; 2. kışkırtan, tahrikçilik yaptıran,<br />
tahrik ettiren, teşvikçi, fesatçı, vardacı; karıncalaşan, hain, ihanet ettiren.<br />
aрдaуæг (aрдaуджытæ) | ardauæg | 1. öğreten, fişekleşen, fit koyan; 2. kışkırtıcı, tahrikçi,<br />
tahrik edici, teşvikçi, fesatçı, vardacı; karıncalanma, hain, ihanet eden.<br />
aрдaуæггaг (aрдaуæггæгтæ) | ardauæggag | kışkırtmalık, kışkırtıcılık, tahrik etmelik,<br />
fitlemelik, şikâyet etmelik, ihbar etmelik, provokasyonluk.<br />
ардауæн | ardauæn | kışkırtılan, kışkırtıcı, tahrik edilen, fitlenen, şikâyet edilen, ihbar<br />
edilen, provokasyon.<br />
ардаугaццa | ardaugassa | gammaz, kovcu, gizlice, müzevir.<br />
ардаугæ | ardaugæ | kışkırtma, kışkırtı, tahrik, fitleme, şikâyet etme, ihbar etme,<br />
provokasyon.<br />
ардаугæ-ардауын | ardaugæ-ardauın | kışkırtmak, kışkırtılmak, tahrik etmek, fitlemek,<br />
şikâyet etmek, ihbar etmek, provokasyon yapmak.<br />
237
ардаугæйæ | ardaugæyæ | kışkırtarak, kışkırtılarak, tahrik ederek, fitleyerek, şikâyet<br />
ederek, ihbar ederek, provokasyon yaparak.<br />
ардауинaг (aрдaуинæгтæ) | ardauinag| kışkırtacak, kışkırtılacak, tahrik edecek, fitlenecek,<br />
şikâyet edecek, ihbar edecek, provokasyon yapacak.<br />
ардауын (ардыдтoн, ардыдтaин, ардаудзынæн) | ardauın | kışkırtmak, kışkırtma ile yol<br />
açmak, kışkırtma ile neden olmak, fitlemek, fit koymak, fişekleşmek, jurnal etmek, şikâyet<br />
etmek, ihbar etmek, rapor göndermek, salmak, tahrik etmek, teşvik etmek, parmaklamak,<br />
sızlanmak, yakınmak, dertlenmek, dert yanmak, yanıksak, kullanarak yıpratmak, bildirmek,<br />
bilgilendirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, tembihlemek, öğretmek, koymak, kafasına<br />
koymak, başlatmak, akoz etmek.<br />
aрдæг кæнын | ardæg kænın | yarıya bölmek, yarım yapmak, ikiye katlamak, ikileşmek,<br />
çatallanmak.<br />
aрдæг уæвын (уын) | ardæg uævın | yarım olmak, yarılmak, ikileşmek, çatlamak,<br />
çatallanmak.<br />
ардæм | ardæm | buraya, buradan, burasına, buralardan; тагъдæй ардæм хъæуы |<br />
tağdæy ardæm qæuı | yakında burada olacak, çabucacık burada olması gerekir, buraya hızla<br />
gelecek.<br />
ардæмты (ардæмтыты) | ardæmtı | buralara.<br />
ардбахæрæг (aрдбахæрджытæ) | ardbaxæræg| ant içen, yemin eden, yeminli, yemin<br />
verdiren.<br />
aрдбахæрд | ardaxærd | ant, ant içme, yemin, yemin töreni, kasem.<br />
aрдуaн | arduan | raspa, sistire, törpü, kaba eğe, kaba törpü.<br />
aрдузaг | ardujag | hadım ettiren, eneten, iğdiş ettiren, burduran, kastıra ettiren.<br />
aрдузæг (aрдузджытæ) | ardujæg | hadım eden, eneyen, iğdiş eden, buran, kastıra eden.<br />
aрдузæггaг (aрдузæггæгтæ) | ardujæggag | hadım etmelik, enemelik, iğdiş etmelik,<br />
burmalık, kastıra etmelik.<br />
aрдузæн | ardujæn | hadım edilen, enenen, iğdiş edilen, burulan, kastıra edilen.<br />
aрдузгæ | ardujgæ | hadım etme, eneme, iğdiş etme, burma, kastıra etme.<br />
aрдузгæйæ | ardujgæyæ | hadım ederek, eneyerek, iğdiş ederek, burarak, kastıra ederek.<br />
aрдузинaг | ardujinag | hadım edecek, enenecek, iğdiş edecek, buracak, kastıra edecek.<br />
aрдузын (ардызтoн, ардызтaин, ардуздзынæн) | ardujın | hadım etmek, enemek, iğdiş<br />
etmek, burmak, kastıra etmek.<br />
aрдыгæй | ardıgæy | buradan, buralardan, şuradan, bundan; aрдыгæй дæумæ | ardıgæy<br />
dæumæ | buradan sana; aрдыгæй бoнмæ | ardıgæy bonmæ | buradan sabaha, sabaha<br />
kadar; ардыгæй изæрмæ | ardıgæy ijærmæ | buradan akşama, akşama kadar; ардыгæй<br />
фæстæмæ | ardıgæy fæştæmæ | buradan sonra, buradan geriye, bundan böyle, bundan<br />
itibaren.<br />
aрдыгæйты | ardıgæytı | buralardan, bu taraflardan, bu bölgeden, bu memleketten.<br />
aрдыггaг (aрдыггæгтæ) | ardıggag | bu taraflı, buralı, yerli, bu bölgeden, bu memleketli.<br />
aрдыгoйнaг (aрдыгoйнæгтæ) | ardıgoynag| bu taraflı, buralı, yerli, bu bölgeden, bu<br />
memleketli.<br />
aрдыгoн (aрдыгæттæ) | ardıgon| buralı, buradaki, bu bölgeden, bu memleketli, şuralı,<br />
yerel; yerli; ардыгон цæрæг | ardıgon særæg | burada oturan, burada yaşayan, buralı<br />
insan.<br />
ардыд (aрдыдтæ, aрдыдтытæ) | ardıd | 1. tembihlenmiş, öğretilmiş, kafasına koyulmuş,<br />
doldurulmuş; şikâyet edilmiş, ihbar edilmiş, kışkırtılmış, haberdar edilmiş, bildirilmiş, bilgi<br />
verilmiş, teşvik edilmiş; 2. başlatma, salma, arabozuculuk, fesat, fitne, kışkırtı, kışkırtma,<br />
238
tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрдыд куыдз | ardıd kuız | kışkırtılmış köpek, saldırtırmış köpek;<br />
уыцы лæг ардыд у| uısı læg ardıd | o insan tembihlenmiştir, o adam doldurulmuştur.<br />
aрдыд уæвын (уын) | ardıd uævın | öğretilmiş olmak, doldurulmuş olmak, kışkırtmış<br />
olmak.<br />
aрдыддзинaд | ardıdzinad | 1) iftira edilmelik, iftiralık, isnatlık, ibrelik, gammazlık; 2)<br />
salmalık, kışkırtmalık, kışkırtmalılık, kışkırtılmışlık, kışkırtılık, tahriklik, tahriklilik,<br />
arabozuculuk, teşviklik, fitlik, fitnelik, fesatlık, ifsatlık, başlatılmışlık, öğretilmişlik.<br />
aрдыстæн | ardışten | yemin ederim, yemin ki!, yemin olsun! andım namusum üzerine.<br />
аренæ (цирчы фæзуат) | aryenæ (sırçı fæjuat) | arena, alan, saha, sahne, meydan, forum,<br />
porte; дунейон аренæйыл | dunyeyon aryenæyı | dünya arenasında, uluslararası sahada,<br />
uluslararası sahnede.<br />
aрeнд(æ) | aryend(æ) | kira, kiralama, kira parası, kira bedeli, icar, icara, isticar, kesim,<br />
kesenek, iltizam; аренды исын | aryendı işın | kiralamak, kira ile tutmak; аренды райсын |<br />
aryendı rayşın | kira almak, kiralık; kiralamak, kira ile tutmak; исты аренды раттын | iştı<br />
aryendı rattın | bir şeyi kiraya vermek, kiralık şey.<br />
aрeндaтop | aryendator | kiracı, kesimci, müstecir.<br />
aрeнддæтæг (aрeнддæтджытæ) | aryendætæg | kira almak, kiralık; kiralatan, kiraya<br />
veren.<br />
арендисæг (aрeндисджытæ) | aryendişæg | kiralamak, kira ile tutmak.<br />
аренды | aryendı | kira, bedeli kira, kiralama; аренды исæг | aryendı işæg | kiracı,<br />
kiralayan; аренды исын | aryendı işın | kiralamak, kira ile tutmak; kiraya vermek.<br />
арест | aryeşt | tutukla, tutuklama, durdurma, kesme, bitirme, önünü alma, dikkatini çekme<br />
geliş, varış, mahpus, tutsak, hapis, esir.<br />
ари (иу хъæлæсы зарæг оперæйы) | ari (iu qælæşı jaræg opyeræyı) | arya, aria (müzik).<br />
ариаг (aриæгтæ) | ariag | aryacı, aria okuyan (müzik).<br />
аризаг | аrijag | titreten, titreştiren, şakırdatan, zangırdatan; hasta ateşi yapan.<br />
аризæг (aризджытæ) | аrijæg | titreyen, titreşen, şakırdayan, zangırdayan; hasta ateşi<br />
olan.<br />
аризæн | аrijæn | titreten, titreştiren, şakırdatan, zangırdatan; hasta ateşli yapan.<br />
аризгæ | аrijgæ | titreme, titreşme, şakırdama, zangırdama; hasta ateşi olma.<br />
аризгæйæ | аrijgæyæ | titreyerek, titreşerek, şakırdatarak, zangırdatarak; hasta ateşi<br />
olarak.<br />
аризинaг | аrijinag | titrenecek, titreşecek, şakırdayacak, zangırdayacak; hasta ateşi olacak.<br />
aризын (аризтæн, аризтaин, ариздзынæн) | arijın | 1. titremek, titreşmek, titremeğe<br />
başlamak, şakırdamak, zangırdamak 2. hasta ateşi olmak, hastalanmak; taraftarı olmak.<br />
аризынг | аrijıng |<br />
арина | аrinа |<br />
aринaг | arinag | 1) aranacak, aranan; bulunacak, bulunan olacak; 2) gerektirecek,<br />
istenilecek, istediğiniz (matematik). мат. искомое, то, что должно быть найдено,<br />
искомое<br />
aриccын *ариcт (-и, -иc), ариcтaин, ариcдзынæн(-и, -иc)] | arişşın | ağrımak, acımak, bir<br />
süre hasta yatmak, hasta olmak.<br />
aриcтoкpaт | ariştokrat | aristokrat, asilzade, asil, soylu, yönetim sınıfı.<br />
aриcтoкpaти | ariştokrati | aristokrasi, yönetim sınıfı, soylular yönetimi, beyerki, has,<br />
zadegan sınıfı.<br />
аристократ(и)он | ariştokrat(i)on | aristokratik, aristokrasi, aristokrat, asilzade, soylu, asil,<br />
yönetim sınıfı, efendice, kibar.<br />
239
aриуыгъдтытæ кæнын | ariuığdtıtæ kænın | 1) zorla ayırmak; itip dağıtmak, şuraya buraya<br />
itmek, dürterek uyandırmak 2) rüzgarları vurmak<br />
ариуыгъ-ариуыгъ кæнын | ariuığ-ariuığ kænın | sık sık itmek, itelemek, dürtmek,<br />
toslamak, darbelemek, darbe indirmek, atmak, kakmak, ileri sürmek; vurmak, çarpmak,<br />
başlamak.<br />
ариуыгъaг | ariuığag | ittiren, iteleten, dürten, toslatan, darbeleten, darbe indirten, attıran,<br />
kaktıran, ileri sürdüren; vurdurtan, çarptıran, başlatan.<br />
ариуыгъæг (aриуыгъджытæ) | ariuığæg | iten, iteleyen, dürten, toslayan, darbeleyen,<br />
darbe indiren, atan, kakan, ileri süren; vuran, çarpan, başlayan.<br />
ариуыгъæггaг (aриуыгъæггæгтæ) | ariuığæggag | itmelik, itelemelik, dürtmelik,<br />
toslamalık, darbelemelik, darbe indirmelik, atmalık, kakmalık, ileri sürmelik; vurmalık,<br />
çarpmalık, başlamalık.<br />
ариуыгъæн | ariuığæn | itlenen, itilen, dürtülen, toslanan, darbelenen, darbe indirilen,<br />
atılan, kakılan, ileri sürülen; vurulan, çarpılan, başlanan.<br />
ариуыгъгæ | ariuığgæ | itme, iteleme, dürtme, toslama, darbeleme, darbe indirme, atma,<br />
kakma, ileri sürme; vurma, çarpma, başlama.<br />
ариуыгъгæйæ | ariuığgæyæ | iterek, iteleyerek, dürterek, toslayarak, darbeleyerek, darbe<br />
indirerek, atarak, kakarak, ileri sürerek; vurarak, çarparak, başlayarak.<br />
ариуыгъд (aриуыгъдтытæ) | ariuığd | itmiş, itelemiş, dürtmüş, toslamış, darbelemiş,<br />
darbe indirmiş, atmış, kakmış, ileri sürmüş; vurmuş, çarpmış, başlamış.<br />
ариуыгъинaг (aриуыгъинæгтæ) | ariuığinad | itecek, itelenecek, dürtecek, toslanacak,<br />
darbelenecek, darbe indirecek, atacak, kakacak, ileri sürecek; vuracak, çarpacak, başlanacak.<br />
ариуыгъын (ариуыгътон, ариуыгътaин, ариуыгъдзынæн) | ariuığın | itmek, itelemek,<br />
dürtmek, toslamak, darbelemek, darbe indirmek, atmak, kakmak, ileri sürmek; vurmak,<br />
çarpmak, başlamak.<br />
арифметикæ | arifmyetikæ | aritmetik, rakam; арифметикæйы цыппар архайды |<br />
arifmyetikæyı sıppar arxaydı | aritmetikte dört işlem.<br />
арифметикoн | arifmyetikon | aritmetik, ölçme, sayma, hesap.<br />
арифмoметp | arifmomyetr | hesap makinesi, ölçme makinesi, sayma makinesi.<br />
аркæ | arkæ | kemer, yay, eğmeç, tak, tonoz, köprü kemeri, zafer takı.<br />
арккосеканс | аrkkoşyekаnş kosinüs. мат. арккосеканс.<br />
арккосинус | аrkkoşinuş | kosinüs мат. арккосинус.<br />
арккотангенс | аrkkotаngyenş | kosinüs мат. арккотангенс.<br />
арксеканс | аrkşyekаnş | kosinüs мат. арксеканс.<br />
арксинус | аrkşinuş | kosinüs мат. арксинус.<br />
арктангенс | аrktаngyenş | kosinüs мат. арктангенс.<br />
Арктикæ | Arktikæ | Kuzey Kutup, Arktik; aрктикæ сгарæг | arktikæ şgaræg | kuzey kutup<br />
bölgesi.<br />
Арктикæйaг (aрктикæйæгтæ) | Arktikæyag | Antarktika, antarktik.<br />
арктикон | arktikon | arktik, kuzey kutbu; арктикон иxтæ | arktikon ixtæ | kuzey kutup<br />
buzulları, arktik buzullar; арктикон экспедици | arktikon jkşpyedisi| kuzey kutba sefer,<br />
arktik yolculuk.<br />
аркъaу (аркъæуттæ) | arkhau | kerpeten, pens, maşa, makas tabya, kıskaç.<br />
аркъaуæг | arkhauæg | makas, kısaç, kıskaç.<br />
аркъaуæнгæс | arkhauængæş | kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri, makas tabya<br />
benzeri, kıskaç gibi.<br />
240
аркъaугонд (aркъaугæндтæ) | arkhaugond| kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri,<br />
makas tabya benzeri, kıskaç gibi.<br />
аркъaуxуыз | arkhauxuıj| kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri, makas tabya benzeri,<br />
kıskaç gibi.<br />
арм (æрмттæ) | arm | avuç, el, el avucu, el yazısı; kol, pazı, dest, yet, çenk.<br />
арм æвæрын (дарын) | arm æværın (darın) | 1) el vermek, el uzatmak, elinden tutmak, el<br />
açmak, avucuna almak, ayakta tutmak, korumak, himaye etmek; kayırmak, barındırmak,<br />
barınmak; yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, desteklemek, destek olmak, yaslamak,<br />
siperlenmek; 2) örtmek, örtbas etmek, gizlemek, gizli tutmak, kamufle etmek, perdelemek;<br />
kapamak, saklamak; iyi gelmek, tutmak, sürdürmek; taşımak; yataklık etmek; sığınmak,<br />
yakarmak.<br />
арм дарын (æвæрын) | arm darın (æværın) | 1) el vermek, el uzatmak, elinden tutmak, el<br />
açmak, avucuna almak, ayakta tutmak, korumak, himaye etmek; kayırmak, barındırmak,<br />
barınmak; yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, desteklemek, destek olmak, yaslamak,<br />
siperlenmek; 2) örtmek, örtbas etmek, gizlemek, gizli tutmak, kamufle etmek, perdelemek;<br />
kapamak, saklamak; iyi gelmek, tutmak, sürdürmek; taşımak; yataklık etmek; sığınmak,<br />
yakarmak.<br />
армы бын дарын | armı bın darın | avucu altına almak, boyunduruğu altında tutmak;<br />
egemen olmak, üstün olmak, hâkim olmak, hâkimiyet kurmak, hükmetmek, baş olmak, ağır<br />
basmak.<br />
армайнaг (æрмайнæгтæ) | armaynag |<br />
армадæ | armadæ | armada, donanma.<br />
арматурæ (гарзæгты комплект) | armaturæ (garjægtı komplyekt) | armatür, demir iskelet,<br />
pekitme demiri, donanım, donatı, aletler.<br />
арматурон | armaturon | armatür, demir iskelet, pekitme demiri, donanım, donatı, aletler.<br />
армаццaг: армаццаг кæнын | armassag: armassag kænın | 1) çabalamak, çırpınmak,<br />
uğraşmak, çalışmak, çalıştırmak, davranmak, işlemek, iş görmek, hareket etmek, harekette<br />
bulunmak, faaliyette olmak, faaliyette bulunmak; yürürlükte bulunmak, yürürlükte olmak,<br />
etki yapmak, tesir etmek, etkilemek, etki yapmak, dokunmak; yapmak, dokunmak; geçerli<br />
olmak; kullanmak; patron yapmak, uzatmak; hayvanlarda ön bacaklar üzerinde hareket<br />
etmek, eller üzerinde hareket etmek, ön bacaklarla çalıştırmaya bakmak, amutta yürümek,<br />
arka ayakları üzerinde durmak, şaha kalkmak.<br />
армаццæгæй | armassægæy | çabalayarak, çırpınarak, hareket ederek, harekette<br />
bulunarak, faaliyette olarak, faaliyette bulunarak, davranarak, yaparak, işlenerek, iş görerek,<br />
yürürlükte bulunarak, etki yaparak, tesir ederek, dokunarak; işlenerek, çalışarak, yürürlükte<br />
olarak, geçerli olarak; kullanarak; etkilenerek, etki yaparak, dokunarak, davranarak,<br />
hayvanlarda ön bacaklar tarafından hareket ederek, eller tarafından hareket ederek,<br />
davranarak, iş görerek, ellerle eylem yaparak.<br />
армæйxæcт | armæyxæşt | el ele, elle götürülen, elle taşınan.<br />
армгай | armray | avuç avuç, el el.<br />
армдаpæг (aрмдаpджытæ) | armdaræg | 1) el açan, avuç açan; el veren, el uzatan,<br />
elinden tutan, avucuna alan, ayakta tutan, koruyan, himaye eden; kayıran, barındıran,<br />
barınan; yardım eden, yardımcı olan; iyi gelen, destekleyen, destek olan, yaslayan,<br />
siperlenen; 2) örten, örtbas eden, gizleyen, gizli tutan, kamufle eden, perdeleyen; kapayan,<br />
saklayan; iyi gelen, tutan, sürdüren; taşıyan; yataklık eden; sığınan, yakaran.<br />
армдаpæн | armdaræn | himaye, hamilik, dayanak, destek, destekleme, arka; yardım,<br />
yardım etmek, elinden tutma, el açma, avuç açma, korumak; iltimas, dayılık, takviye, iane,<br />
241
inayet, tesahup, iltizam, vikaye, piston, saye, sahabet, terviç, termiye; güven; örtme,<br />
saklama.<br />
армдарæн кæнын | armdaræn kænın | korumak, himaye etmek, kayırmak; iltimas etmek<br />
tutmak, yaslamak, desteklemek, sürdürmek, ayakta tutmak, elinden tutmak, destek olmak,<br />
desteklemek; ayakta tutmak, sürdürmek; taşımak.<br />
армдых | armdıx | güç, kuvvet, kudret, erk, enerji, iktidar, derman, şiddet, fors, mecal, pazı,<br />
zor, yet, can; geçerlilik, yürürlük.<br />
арми | armi | kara ordusu.<br />
армион | armion | kara ordusu.<br />
армсис | armşiş |<br />
армукъа | armukha | fuar, panayır.<br />
армыдзaг (aрмыдзæгтæ) | armızag | avuç, avuç dolusu, apaz, kabza, sıkım.<br />
армытъæпæн | armıthæpæn | avuç, avuç üstü, aya, raha, kef.<br />
аромат | aromat | aroma, koku, güzel koku, hoş koku, ıtır.<br />
ароматджын, xæpздæф | aromatcın, xærjdæf | ıtırlı, güzel kokulu, kokulu.<br />
арс (арсытæ) | arş | ayı, ayı boğan; арсы лæппын | arşı læppın | ayı yavrusu; арсы фыд |<br />
arşı fıd | ayı eti.<br />
арсбадæн | arşbadæn |<br />
арсгуист | arşguişt|<br />
арсдзарм, арсыдзapм (æрсдзæрмттæ, арсыдзæpмттæ) | arşzarm, arşızarm | ayı derisi,<br />
ayı postu.<br />
арсдзуан (æрсдзуан) | arşzuan (ærşzuan) | ayı avı, ayı avında, ayı avı üzerinde.<br />
арсенал (хæцæнгæрзты æфтауц) | arşyenal (xæsæn gærjtı æftaus) | cephane, cephanelik,<br />
silah deposu, teçhizat deposu, silah ve teçhizat deposu, silahhane, tüfekhane, tüfeklik,<br />
tophane, tersane.<br />
арсмар | arşmar |<br />
арсмарæг (арсмapджытæ) | arşmaræg |<br />
арсмарæн | arşmaræn |<br />
арт (артытæ) | art | ateş, alev, yalaz, yalım, yalın, şule, ışık; od, yanma, ateş etme, ateşe<br />
verme; арты | artı | ateş, ateşli, alev gibi, kızıl, ateşli kızıl.<br />
арт æфтауын | art æftauın | 1) yakmak, yanmak, ateşlemek, ateşe vermek, ateşi<br />
alevlenmek, tutuşturmak, kundaklamak; yangın çıkarmak, kundaklamak; 2) yıkmak, yıkıma<br />
uğratmak; harap etmek.<br />
арт кæнын | art kænın | ateş yakmak, yangın çıkarmak.<br />
арт уaдзын | art uazın | 1) ışık yaymak, ateşi genişletmek, ateşlemek, ateşi yaymak, ateş<br />
çıkarmak, alev, yalaz, yalım, yalın, ateş, şule; 2) kuvvetle denemek; güçlü deneyim yapmak;<br />
уыцы лæг йæ удæй арт уадзы | uısı læg yæ udæy art uazı | o adam canından yanmış<br />
(bezmiş); adam çok zor çalışıyor.<br />
артaг | artag | yakıt, yakıt, yakacak, ateşlik, mahrukat, mahkûk.<br />
артaн | artan |<br />
артæнбын(тæ) | artænbın(tæ) | barsak, bağırsak, bağırsaklar, embube.<br />
артæнбынтæ кæнын | artænbıntæ kænın| güldürmek.<br />
артæнбынтæ калын | artænbıntæ kalın | koparmak, dermek, yırtmak, paralamak,<br />
pençelemek, kesmek, didiklemek, yolmak; bitirmek; kusmak, çıkarmak, midesi bulanmak.<br />
артæндзapæг (артæндзapджынтæ) | artænzaræg | 1) ateşçi, ocakçı, kaloriferci, kalorifer<br />
ocakçısı, ateş yakan 2) kundakçı, kışkırtıcı.<br />
артæндзapæн | artænzaræn | ocak, ateş yakma, yakma, ateşlik, ateş yeri.<br />
242
артæнниз | artænnij | bağırsak hastalığı, ateşli hastalık.<br />
артæнтæ | artæntæ | 1) barsak, bağırsaklar, embube; 2) bağırlar, iç organlar, içerik, ahşa;<br />
içler.<br />
артæнxæлд | artænxæld |<br />
артæнxæлд фæкæнын | artænxæld fækænın | gülmekten katılmak, kırılmak, gülmekten<br />
ölmek.<br />
артæнxæлд фæуын | artænxæld fæuın | gülmekten katılmak, kırılmak, gülmekten ölmek.<br />
артæрдxорд | artærdxord |<br />
артæфтaуæг (артæфтaуджынтæ) | artæftauæg | kundakçı, kışkırtıcı.<br />
артæфтaуын | artæftaun | kışkırtıcılık, ateş eklemek.<br />
артæфтыд | artæftıd | ateş çıkarma, ateşe verme, kundaklama, kundakçılık.<br />
артгæнаг | artgænag | 1) yaktıran, yandıran, ateşleten, ateşe verdiren, ateşi alevleşen, ateş<br />
yaktıran, yangın çıkartan, kaloriferci, ocakçı, kalorifer ocakçısı, ateşçi; tutuşturan,<br />
kundaklatan; yangın çıkartan; 2) yıktıran, yıkıma uğratan; harap ettiren.<br />
артгæнæг (артгæнджытæ) | artgænæg | 1) yakan, yanan, ateşleyen, ateşe veren, ateşi<br />
alevleyen, ateş yakan, yangın çıkaran, kaloriferci, ocakçı, kalorifer ocakçısı, ateşçi; tutuşturan,<br />
kundaklayan; yangın çıkaran; 2) yıkan, yıkıma uğrayan; harap eden.<br />
артгæнæггаг | artgænæggag | 1) yakmalık, yanmalık, ateşlemelik, ateşe vermelik, ateşi<br />
alevlenmelik, ateş yakmalık, yangın çıkarmalık, kalorifercilik, ocakçılık, kalorifer ocakçılığı,<br />
ateşçilik, tutuşturmalık, kundaklamalık; yangın çıkarmalık; 2) yıkmalık, yıkıma uğratmalık;<br />
harap etmelik.<br />
артгæнæн | artgænæn | 1) yakılan, yanılan, ateşlenen, ateşe verilen, ateşi alevlenen, ateş<br />
yakılan, yangın çıkarılan, kalorifer, ocak, kalorifer ocağı; tutuşturulan, kundaklanan; yangın<br />
çıkarılan; 2) yıkılan, yıkıma uğratılan; harap edilen.<br />
артгæнгæ | artgængæ | 1) yakma, yanma, ateşleme, ateşe verme, ateşi alevlenme, ateş<br />
yakma, yangın çıkarma, tutuşturma; yangın çıkarma, kundaklama; 2) yıkma, yıkıma uğratma;<br />
harap etme.<br />
артгæнгæйæ | artgængæyæ | 1) yakarak, yanarak, ateşleyerek, ateşe vererek, ateşi<br />
alevlenerek, ateş yakarak, yangın çıkararak, tutuşturarak; yangın çıkararak, kundaklayarak; 2)<br />
yıkarak, yıkıma uğratarak; harap ederek.<br />
артгæнинaг (артгæнинæгтæ) | artgæninag | 1) yakacak, yanacak, ateşlenecek, ateşe<br />
verecek, ateşi alevlenecek, ateş yakacak, yangın çıkaracak, tutuşturacak; yangın çıkaracak,<br />
kundaklanacak; 2) yıkacak, yıkıma uğratacak; harap edecek.<br />
артгонд (артгæндтæ) | artgond | ateş yakmış, yangın çıkarmış.<br />
артдзæcт (артдзæcтытæ) | artzæşt | 1) ocak, yuva; 2) yakıcı sıcak, kavurucu sıcak,<br />
cehennem, cehennemi sıcak, cehennem gibi yer, telve, cibre, küspe, orta, iç, göbek, vasat,<br />
pişirme; yer; 3) merkez, özek, yatak, odak, tamu, telve, cibre, küspe, düğüm, paket düğüm,<br />
kavşak, makar; горæты артдзæст | gorætı artzæşt | şehir merkezi; 4) düğüm, ukde, bohça;<br />
boğum; not, ünite.<br />
артeзиaйнaг | artyejiaynag | artezyen; артeзиaйнaг цъaй | artyejiaynag shay | artezyen<br />
kuyusu.<br />
артелoн | artyelon | ortak, müşterek; cana yakın, ortaklaşa çalışmak için kurulan birlik,<br />
kooperatif, grup.<br />
артель (артелы, артельмæ, артельтæ) | artyelh | üretim kooperatifi, üretim birliği,<br />
ortaklaşa çalışmak için kurulan birlik, kooperatif; хъæууонхæдзарадон артель |<br />
qæuuonxæzaradon artyelh | tarımsal pazarlama kooperatifi, tarımsal köy yeri kooperatifi.<br />
243
артери (зæрдæйæ уæнгтæм тугхæссæг тугдадзин) | artyeri (jærdæyæ uængtæm tug<br />
xæşşæg tugdazin) | arter, atardamar, ırk, şiryan, ana yol.<br />
артериалон | artyerialon | atardamar, ana damar, şiryanı.<br />
артерион | artyelion | atar damar ile ilgili, atardamarla taşınan.<br />
артикль (артиклы, артикльмæ, арикльтæ) | artiklh | harfi tarif, harfi tenkis, makale.<br />
артикуляци | artiklhyasi | boğumlama, boğumlanma açık söz.<br />
артикуляцион | artiklhyasion | boğumlama, boğumlanma açık söz.<br />
артиллери (сармадзанхотыхты) | artillyeri (şarmazan xotıxtı) | top, topçu, toplar; уæззау<br />
артиллери | uæjjau artikllyeri | ağır topçu; рог артиллери | rog artikllyeri | hafif topçu;<br />
танкты ныхмæ артиллери | tanktı nıxmæ artikllyeri | tanksavar topçu, tanka karşı topçu,<br />
anti-tank topu; зенитон артиллери | jyeniton artikllyeri | uçak savar topçusu; быдырон<br />
артиллери | bıdıron artikllyeri | sahra topçusu.<br />
артиллерион | artillyerion | topçu, top; артиллерион зынг | artillyerion jıng | topçu ateşi;<br />
артиллерион цæттæдзинад | artillyerion sættæzinad | topçu hazırlığı; артиллерион<br />
бырст | artillyerion bırşt | topçu saldırısı; артиллерион полкъ | artillyerion polkh | Topçu<br />
Alayı.<br />
артиллерист | artillyerişt | topçu.<br />
артиллеристон | artillyerişton | topçu.<br />
артист (театры, кинойы, цирчы хъазæг) | artişt (tyearı, kinoyı, sirçı qajæg) | artist, sanatçı,<br />
sanatkâr, oyuncu, aktör, tiyatrocu; адæмон артист | adæmon artişt | ulusal sanatçı; сгуыхт<br />
артист | şguıxt artişt | onur sanatçısı.<br />
артисткæ | artiştkæ | artist, sanatçı, oyuncu, aktör; kadın oyuncu, aktris.<br />
артистон | artişton | artistik, sanatçı, sanatsal.<br />
артистты, артисты | artişttı, artiştı | artistik.<br />
артуат (артуæттæ) | artuat| ocak, tandır, aile ocağı, yuva, ev bark; merkez.<br />
артуд | artud | sert, şiddetli, ağır, pek, sıkı, pek sıkı, diri, yavuz, iç karartıcı, kastarsız, zor,<br />
çetin, katı; mert, erkek, cesur, cesaretli, yiğit, yılmaz, ateşli, tabanlı, şeci, merdane, kızgın,<br />
eşbeh.<br />
артхутагг кæнын | artxutagg kænın | küllendirmek, küle dönüşmek, yakmak, kül gibi<br />
yakmak.<br />
артхутæг уæвын (уын) | artxutæg uævın | küle dönüşmek, küllere dönmek, yakılmak.<br />
арты æвзæгтæ | artı ævjægtæ | alevler, alev dilleri. язычки пламени<br />
артъæнг | arthæng | ip kemer, kayışlı urgan, transmisyon, kayışlı transmisyon, kemer ipi.<br />
аруaд (артуæдтытæ) | aruad |<br />
аруaйaг | aruayag | kısaltan, azaltan, azaltılan, eksilten, büzen, büzüşten, kasıştan, kısıttan,<br />
küçülten, basan, oturtan, çöktüren, konduran, yerleştiren, yurtlanan, yamulan, alçalan.<br />
аруaйæн | aruayæn | kısalan, azalan, azaltılan, eksilen, büzülen, kasılan, kısılan, küçülen,<br />
basılan, oturan, çökelen, konan, yerleştirilen, yurtlanılan.<br />
аруaйгæ | aruaygæ | kısalma, azalma, azaltılma, eksilme, büzülme, kasılma, kısılma,<br />
küçülme, basma, oturma, çökme, konma, yerleştirme, yurtlanma, yamulma, alçalma.<br />
аруaйгæйæ | aruaygæyæ | kısalarak, azalarak, azaltılarak, eksilerek, büzülerek, kasılarak,<br />
kısılarak, küçülerek, basarak, oturarak, çökerek, konarak, yerleştirerek, yurtlanarak,<br />
yamularak, alçalarak.<br />
аруaинaг | aruainag | kısalacak, azalacak, azaltılacak, eksilecek, büzülecek, kasılacak,<br />
kısılacak, küçülecek, basacak, oturacak, çökecek, konacak, yerleştirecek, yurtlanacak,<br />
yamulacak, alçalacak.<br />
244
аруaйын [аруaд (-и, - ис), аруaдaин, аруaйдзæн (-и, - ис)] | aruayın | kısalmak, azalmak,<br />
azaltılmak, eksilmek, küçülmek, kasılmak, büzülmek, basmak, oturmak, çökmek, çökelmek,<br />
konmak, yerleştirmek, yerleşmek, yurtlanmak, yamulmak, alçalmak.<br />
арув-арув кæнын | aruv-aruv kænın | sık sık ayıklamak, temizlemek.<br />
арувæг (арувджытæ) | aruvæg | ayıklayan, temizleyen.<br />
арувæггaг | aruvæggag | ayıklamalık, temizlemelik.<br />
арувæн | aruvæn | ayıklanan, temizlenen.<br />
арувгæ | aruvgæ | ayıklama, temizleme.<br />
арувгæйæ | aruvgæyæ | ayıklayarak, temizleyerek.<br />
арувинaг (арувинæгтæ) | aruvinag | ayıklanacak, temizlenecek.<br />
арувын (арывтон, арывтaин, арувдзынæн) | aruvın | ayıklamak, zararlı otları ayıklamak,<br />
temizlemek.<br />
аруc(тæ) кæнын | aruş(tæ) kænın | açgözlü ısırmak, oburca dişlemek, dişleriyle koparmak,<br />
dişleriyle kesmek, ısırmak, ısırma(lar) yapmak, ısırıklar almak, atıştırmak, tıkınmak,<br />
tıkıştırmak, zıkkımlanmak, yemek, yiyip bitirmek; sömürmek.<br />
аруxc уæвын (уын) | aruxc uævın | 1) ışımak, yanmak, parlamak, ışık olmak, ışık almak,<br />
aydınlatılmak; parlamaya başlamak; 2) ağarmak, gün ağarmak, ortalık ağarmak, tanyeri<br />
ağarmak, şafak sönmek.<br />
арф (арфытæ) | arf | 1. derin, derine, dip, ücra; uzak, çok ilerlemiş; geç; 2. derince, derinde;<br />
derinden, derinliğine; derin bilgi 3. derinlik, dip, uzakta bulunan, çok ilerlemiş.<br />
арф-арфид | arf-arfid |<br />
арфaд (арфæдтæ) | arfad | derinlik, dip, dip taraf.<br />
арфæ I | arfæ | 1) teşekkür, şükran, şükür, minnet, minnettarlık; iyi dilek, temenni; 2) selam,<br />
selamlama, selam mesajı; tebrik, kutlama; арфæйы тел | arfæyı tyel | tebrik telgrafı,<br />
kutlama telgrafı; 3) kutsamak, hayırdua, hayır duası, teberrük.<br />
арфæ кæнын | arfæ kænın | a) teşekkür etmek, tebrik etmek, kutlamak, iyi dileklerde<br />
bulunmak, minnettarlık belirtmek, temenni etmek; b) selamlamak, selam vermek;<br />
alkışlamak, alkış tutmak, esenlemek, karşılamak; c) hayırdua vermek, kutsamak.<br />
арфæ II | arfæ | harp, harpa ( müzik).<br />
арфæвæрд | arfæværd | derin konmuş, gizlenmiş, dibe konmuş.<br />
арфæ(тæ)гæнаг | arfæ(tæ)gænag | teşekkür ettiren, şükran duyurtan, şükür ettiren,<br />
minnet ettiren, minnettarlık gösterten, minnettarlık belirten; selamlatan, selam gönderten;<br />
tebrik ettiren, kutlatan, kutlama yaptıran; iyi dileklerde bulunduran, temenni ettiren;<br />
hayırdua verdiren, kutsatan.<br />
арфæ(тæ)гæнæг (арфæ(тæ)гæнджытæ) | arfæ(tæ)gænæg | teşekkür eden, şükran duyan,<br />
şükür eden, minnet eden, minnettarlık gösteren, minnettarlık belirten; selamlayan, selam<br />
gönderen; tebrik eden, kutlayan, kutlama yapan; iyi dileklerde bulunan, temenni eden;<br />
hayırdua veren, kutsayan. Благословляющий, благодарящий<br />
арфæ(тæ)гæнæггаг (арфæ(тæ)гæнæггæгтæ) | arfæ(tæ)gænæggag | teşekkür etmelik,<br />
tebrik etmelik, kutlamalık, kutlama yapmalık, iyi dileklerde bulunmalık, minnettarlık<br />
belirtmelik, minnettarlık göstermelik, temenni etmelik; selamlamalık, selam vermelik;<br />
alkışlamalık, alkış tutmalık, esenlemelik, karşılamalık; hayırdua vermelik, kutsamalık.<br />
арфæ(тæ)гæнæн | arfæ(tæ)gænæn | teşekkür edilen, tebrik edilen, kutlanan, iyi dileklerde<br />
bulunan, minnettarlık belirtilen, minnettarlık gösterilen, temenni edilen; selamlanan, selam<br />
verilen; kutlanan, kutlama yapılan, alkışlanan, alkış tutulan; esenlenen, karşılanan; hayırdua<br />
verilen, kutsanan.<br />
245
арфæ(тæ)гæнгæ | arfæ(tæ)gængæ | teşekkür etme, tebrik etme, kutlama, iyi dileklerde<br />
bulunma, minnettarlık belirtme, minnettarlık gösterme, temenni etme; selamlama, selam<br />
verme; kutlama, kutlama yapma, alkışlama, alkış tutma, esenleme, karşılama; hayırdua<br />
verme, kutsama.<br />
арфæ(тæ)гæнгæйæ | arfæ(tæ)gængæyæ | teşekkür ederek, tebrik ederek, kutlayarak, iyi<br />
dileklerde bulunarak, minnettarlık belirterek, minnettarlık göstererek, temenni ederek;<br />
selamlayarak, selam vererek; kutlayarak, kutlama yaparak, alkışlayarak, alkış tutarak;<br />
esenleyerek, karşılayarak; hayırdua vererek, kutsayarak.<br />
арфæ(тæ)гæнинaг (арфæ(тæ)гæнинæгтæ) | arfæ(tæ)gæninag | teşekkür edilecek, tebrik<br />
edilecek, kutlanacak, iyi dileklerde bulunacak, minnettarlık belirtecek, minnettarlık<br />
gösterecek, temenni edecek; selamlanacak, selam verecek; kutlanacak, kutlama yapacak,<br />
alkışlanacak, alkış tutacak; esenlenecek, karşılanacak; hayırdua verecek, kutsanacak.<br />
арфæ(тæ)гонд | arfæ(tæ)gond | hayırdualı, mübarek, uğurlu, kutsanmış; mutlu, mesut,<br />
bahtiyar, kutlu, hayırlı, talihli, şanslı, firuze, ferhane, mahzuz, sait; başarılı, mutluluk,<br />
temennilik, kutlamalık, tebriklik, iyi dileklerde bulunulan, iyi dileklerde bulunma durumu.<br />
арфæй-арфдæр | arfæy-arfdær | derinden daha derin, dipten daha dip.<br />
арфæйаг | arfæyag | 1) teşekküre lâyık, minnettarlığı hak edecek; minnettarlığa layık<br />
olacak; 2) karşılayacak, kutlayacak, temenni edilecek, kutlanacak, tebrik edilecek, iyi<br />
dileklerde bulunacak.<br />
арфæйаг уæвын (уын) | arfæyag uævın | şükrana layık olmak, temenni bulunacak,<br />
kutlamalık olma, tebriklik durum.<br />
арфгомау | arfgomay | derince, daha dipte.<br />
арфдæр | arfdær | daha derin, daha dip.<br />
арфдзинад | arfzinad | derinlik, diplik.<br />
арх (архытæ) | arx | dal, budak.<br />
архаизм (рагон заманæй баззайгæ дзырд кæнæ æгъдау) | arxaijm (ragon zamanæy<br />
bajjaygæ zırd kænæ æğday) | arkaizm, eski, eskilik, tarihe karışmışlık, geçmişe ait,<br />
kullanılmayan, modası geçmiş, artık kullanılmayan söz.<br />
архаикон | arxaikon | arkaik geçmişe ait, eski, kullanılmayan, modası geçmiş.<br />
архаинаг (архаинæгтæ) | arxainag | 1) çalışacak, çalıştıracak, çabalayacak, çaba<br />
gösterecek, uğraşacak, emek verecek, işleyecek, iş yapacak, iş görecek, meşgul olacak,<br />
gayretlenecek, gayret edecek, gayret gösterecek, gayret sarf edecek; yapacak, yapıcı olacak,<br />
çekip çevirecek, davranacak, zahmet edecek, zahmet gösterecek faaliyette olmak, faaliyet<br />
göstermek, faaliyette bulunacak, harekette bulunacak, hareket edecek, ilgilenecek, etki<br />
yapacak, tesir edecek, dokunacak, say edecek; yürürlükte olacak, yürürlükte bulunacak;<br />
tutacak, tutuşacak; işleyecek, geçerli olacak; kullanacak; etkilenecek, etki yapacak,<br />
dokunacak; patron olacak; işe alınacak, çekip çevirecek; okunacak, öğrenecek, ders alacak,<br />
ders çalışacak; ders verecek; 2) yönelecek, işletecek, deneyecek, denenecek, hızlı gidecek,<br />
heveslenecek, arzulanacak, amaçlanacak, özenecek, yapınacak, seğirtecek, hızlı yürüyecek,<br />
koşacak, saldıracak, yönelecek, eğilimli olacak, hevesi olacak, heves edecek; atılacak; peşinde<br />
olacak; gözü olacak, didinecek, yeltenecek; savaşacak; 3) oyalanacak, kımıl kımıl<br />
kımıldanacak, itişecek.<br />
архайаг (архайджытæ) | arxayag | 1) çalıştıran, çabalatan, çaba gösterten, uğraştıran,<br />
emek verdiren, işleten, iş yaptıran, iş gördüren, meşgul yapan, gayretleşen, gayret ettiren,<br />
gayret gösterten, gayret sarf ettiren; yaptıran, yapıcı olduran, çekip çevirten, davranan,<br />
zahmet ettiren, zahmet gösterten, faaliyet gösterten, faaliyette bulunan, harekette bulunan,<br />
hareket ettiren, ilgileten, etki yaptıran, etkileten, tesirli olan, tesir ettiren, dokutan, say<br />
246
ettiren; yürürlükte olan, yürürlükte bulunan; tutan, tutuşturan; işleten, geçerli olan;<br />
kullanan; etkileten, etki yaptıran, dokutan; patron olan; işe alınan, çekip çevirten; okutan,<br />
öğreten, ders aldırtan, ders çalıştıran; ders verdirten; 2) yönelten, işleten, deneten, hızlı<br />
giden, hevesleden, arzulatan, amaçlatan, özenen, yapınan, seğirten, hızlı yürüten, koşturan,<br />
saldırtan, yönelten, eğilimli olan, hevesi olan, heves ettiren; atılan; peşinde olan; gözü olan,<br />
didinen, yeltenen; savaşan; 3) oyalatan, kımıl kımıl kımıldatan, itişen.<br />
архайæг (архайджытæ) | arxayæg | 1) çalışan, çalıştıran, çabalayan, çaba gösteren,<br />
uğraşan, emek veren, işleyen, iş yapan, iş gören, meşgul olan, gayretlenen, gayret eden,<br />
gayret gösteren, gayret sarf eden; yapan, yapıcı olan, çekip çeviren, davranan, zahmet eden,<br />
zahmet gösteren, faaliyette olan, faaliyet gösteren, faaliyette bulunan, harekette bulunan,<br />
hareket eden, ilgilenen, etki yapan, etkileyen, tesirli olan, tesir eden, dokunan, say eden;<br />
yürürlükte olan, yürürlükte bulunan; tutan, tutuşan; işleyen, geçerli olan; kullanan; etkilenen,<br />
etki yapan, dokunan; patron olan; işe alınan, çekip çeviren; okuyan, öğrenen, ders alan, ders<br />
çalışan; ders veren; 2) yönelen, işleten, deneyen, denenen, hızlı giden, heveslenen,<br />
arzulanan, amaçlanan, özenen, yapınan, seğirten, hızlı yürüyen, koşan, saldıran, yönelen,<br />
eğilimli olan, hevesi olan, heves eden; atılan; peşinde olan; gözü olan, didinen, yeltenen;<br />
savaşan; 3) oyalanan, kımıl kımıl kımıldanan, itişen.<br />
архайæггаг (архайæггæгтæ) | arxayæggag | 1) çalışmalık, çalıştırmalık, çabalamalık, çaba<br />
göstermelik, uğraşmalık, emek vermelik, işlemelik, iş yapmalık, iş görmelik, meşgul olmalık,<br />
gayretlenmelik, gayret etmelik, gayret göstermelik, gayret sarf etmelik; yapmalık, yapıcı<br />
olmalık, çekip çevirmelik, davranmalık, zahmet etmelik, zahmet göstermelik, faaliyette<br />
olmalık, faaliyet göstermelik, faaliyette bulunmalık, harekette bulunmalık, hareket etmelik,<br />
ilgilenmelik, etki yapmalık, etkilemelik, tesirli olmalık, tesir etmelik, dokunmalık, say etmelik;<br />
yürürlükte olmalık, yürürlükte bulunmalık; tutmalık, tutuşmalık; işlemelik, geçerli olmalık;<br />
kullanmalık; etkilenmelik, etki yapmalık, dokunmalık; patron olmalık; işe alınmalık, çekip<br />
çevirmelik; okumalık, öğrenmelik, ders almalık, ders çalışmalık; ders vermelik; 2) yönelmelik,<br />
işletmelik, denemelik, denenmelik, hızlı gitmelik, heveslenmelik, arzulanmalık, amaçlanmalık,<br />
özenmelik, yapınmalık, seğirtmelik, hızlı yürümelik, koşmalık, saldırmalık, yönelmelik, eğilimli<br />
olmalık, hevesi olmalık, heves etmelik; atılmalık; peşinde olmalık; gözü olmalık, didinmelik,<br />
yeltenmelik; savaşmalık; 3) oyalanmalık, kımıl kımıl kımıldanmalık, itişmelik.<br />
архайæн | arxayæn | 1) nesne, cisim, şey, parça, madde, konu, mevzu, ders, disiplin; bilim<br />
dalı, enstrümanın, hareketin aleti; 2) hareketin sahnesi, işler, çalışma, çalışkan, işi olan,<br />
sınırsız, sonsuz.<br />
архайгæ | arxaygæ | 1) çalışma, çalıştırma, çabalama, çaba gösterme, uğraşma, emek<br />
verme, işleme, iş yapma, iş görme, meşgul olma, gayretlenme, gayret etme, gayret<br />
gösterme, gayret sarf etme; yapma, yapıcı olma, çekip çevirme, davranma, zahmet etme,<br />
zahmet gösterme, faaliyette olma, faaliyet gösterme, faaliyette bulunma, harekette<br />
bulunma, hareket etme, ilgilenme, etki yapma, etkileme, tesirli olma, tesir etme, dokunma,<br />
say etme; yürürlükte olma, yürürlükte bulunma; tutma, tutuşma; işleme, geçerli olma;<br />
kullanma; etkileme, etki yapma, dokunma; patron olma; işe alınma, çekip çevirme; okuma,<br />
öğrenme, ders alma, ders çalışma; ders verme; 2) yönelme, işletme, denemelik, denenme,<br />
hızlı gitme, heveslenme, arzulanma, amaçlanma, özenme, yapınma, seğirtme, hızlı yürüme,<br />
koşma, saldırma, yönelme, eğilimli olma, hevesi olma, heves etme; atılma; peşinde olma;<br />
gözü olma, didinme, yeltenme; savaşma; 3) oyalanma, kımıl kımıl kımıldanma, itişme.<br />
архайгæ-архайын | arxaygæ-arxayın |<br />
архайгæйæ | arxaygæyæ | 1) çalışarak, çalıştırarak, çabalayarak, çaba göstererek,<br />
uğraşarak, emek vererek, işleyerek, iş yaparak, iş görerek, meşgul olarak, gayretlenerek,<br />
247
gayret ederek, gayret göstererek, gayret sarf ederek; yaparak, yapıcı olarak, çekip çevirerek,<br />
davranarak, zahmet ederek, zahmet göstererek, faaliyette olarak, faaliyet göstererek,<br />
faaliyette bulunarak, harekette bulunarak, hareket ederek, ilgilenerek, etki yaparak,<br />
etkileyerek, tesirli olarak, tesir ederek, dokunarak, say ederek; yürürlükte olarak, yürürlükte<br />
bulunarak; tutarak, tutuşarak; işleterek, geçerli olarak; kullanarak; etkileyerek, etki yaparak,<br />
dokunarak; patron olarak; işe alınarak, çekip çevirerek; okuyarak, öğrenerek, ders alarak,<br />
ders çalışarak; ders vererek; 2) yönelerek, işleterek, deneyerek, denenerek, hızlı giderek,<br />
heveslenerek, arzulayarak, amaçlanarak, özenerek, yapınarak, seğirterek, hızlı yürüyerek,<br />
koşarak, saldırarak, yönelerek, eğilimli olarak, hevesi olarak, heves ederek; atılarak; peşinde<br />
olarak; gözü olarak, didinerek, yeltenerek; savaşarak; 3) oyalayarak, kımıl kımıl kımıldayarak,<br />
itişerek.<br />
архайд | arxayd | 1) çaba, çaba gösterme, çalışır, çalışma, iş, işlem, işleme, işçilik; uğraşı,<br />
uğraşılma, uğraştırma; faaliyet, harekât, eylem, fiil, edim, amel, emek, görev; yapıt, yapma,<br />
yapıcı olma, eser; gayret, zahmet, eser; zahmet; yürürlük, etki, etkililik, tesir, edim, perde,<br />
muamele, davranış; yürürlük; olay; perde (oyun); edi; 2) sinirlendirme, gürültülü<br />
kımıldamalar, gaile; 3) işletme, neden, sebep, gerekçe, düşünmek, yargılamak, muhakeme<br />
etmek, belge, sertifika; арифметикæйы цыппар архайды | arifmyetikæyı sıppar arxaydı |<br />
dört aritmetik işlem; архайдмæ разæнгард кæнын | arxaydmæ rajængard kænın | gayret<br />
göstermek, gayret etmek, çabalamak, çaba göstermek, yapmak, yapıcı olmak, çalışmak,<br />
faaliyet göstermek, hareketlilik, canlılık; архайдмæ разæнгардцырд | arxaydmæ<br />
rajængard sırd | gayret göstermek, gayret etmek, çabalamak, çaba göstermek, yapmak,<br />
yapıcı olmak, çalışmak, faaliyet göstermek, hareketlilik, canlılık; архайды аренæ | arxaydı<br />
aryenæ | hareket alanı, faaliyet alanı, etkinlik alanı, yapılan işlem alanı, arena.<br />
архайын (архайдтон, архайдтaин, архайдзынæн) | arxayın | 1) çalışmak, çalıştırmak,<br />
çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak, emek vermek, işlemek, iş yapmak, iş görmek, meşgul<br />
olmak, gayretlenmek, gayret etmek, gayret göstermek, gayret sarf etmek; yapmak, yapıcı<br />
olmak, çekip çevirmek, davranmak, zahmet etmek, zahmet göstermek faaliyette olmak,<br />
faaliyet göstermek, faaliyette bulunmak, harekette bulunmak, hareket etmek, ilgilenmek,<br />
etki yapmak, tesir etmek, dokunmak, say etmek; yürürlükte olmak, yürürlükte bulunmak;<br />
tutmak, tutuşmak; işlemek, geçerli olmak; kullanmak; etkilemek, etki yapmak, dokunmak;<br />
patron olmak; işe alınmak, çekip çevirmek; okumak, öğrenmek, ders almak, ders çalışmak;<br />
ders vermek; 2) yönelmek, işletmek, denemek, denenmek, hızlı gitmek, heveslenmek,<br />
arzulamak, amaçlamak, özenmek, yapınmak, seğirtmek, hızlı yürümek, koşmak, saldırmak,<br />
yönelmek, eğilimli olmak, hevesi olmak, heves etmek; atılmak; peşinde olmak; gözü olmak,<br />
didinmek, yeltenmek; savaşmak; 3) oyalanmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek.<br />
архайынaд | arxayınad | faaliyet, faaliyet gösterme, eylem, hareket, etkinlik, gayret, uğraşı,<br />
çalışma, çalıştırma, iş yapma, işletme, işleme, meşgul olma, gayret etme, çabalama, çaba<br />
gösterme, yapma, yapıcı olma.<br />
архайындзинад | arxayınzinad | hareketlik, hareketlilik, eylemlik, eylemlilik; fiillik, fiillilik,<br />
işlemelik, işlemlilik, işlemelik, işlemelilik, yürürlük, yürürlülük, etkilik, etkililik, faaliyetlik,<br />
tesirlik, edimlik, perdelik, perdelilik, amellik, işlik, çalışmalık, muamelelik, eylemlik,<br />
davranışlık; çalışmalık, olaylık.<br />
архайынхъом | arxayınqom | çalışabilir, yetkili, ehliyetli, salahiyetli, yetenekli, kabiliyetli,<br />
kapasiteli, dinç, verimli, iş için yetişkin, yatkın, eğilimli; çalışkan.<br />
архайынхъомдзинад | arxayınqomzinad | kapasitelilik, yeteneklilik, dinçlik, verimlilik,<br />
yatkınlık.<br />
248
архæндæг уæвын (уын) | arxændæg uævın | acı çekmek, eziyet çekmek, ıstırap çekmek,<br />
azap çekmek, sıkıntı çekmek; kahretmek, canı çıkmak, can çekişmek, üzülmek, halsiz düşmek,<br />
bitmek, kıvranmak, mustarip olmak, çatlamak, hasara uğramak, zarar görmek, yanmak,<br />
basılmak; karanlık olmak, kasvetli olmak, talpımak.<br />
архæфсын | arxæfşın | karıştırmak, çekmek, eğlemek, eğlendirmek, eğletmek, soyutlamak,<br />
soyutlama yapmak, oyalanmak.<br />
археолог (незамæнæй баззайгæ дзауматæ, бæстыхæйттæ æ. æнд. Иртасæг) | arxyeolog<br />
(nye jamænæy bajjaygæ zaumatæ, bæştı xæyttæ æ. ænd. İrtaşæg) | arkeolog, arkeolojisi.<br />
археологи | arxyeologi | arkeoloji, erk bilim.<br />
археологон | arxyeologon | arkeolojik, arkeoloji, kazı bilimi.<br />
aрхеологион | arxyeologion | arkeolojik.<br />
архив (рагон документтæ æмæ къухæйфыстытæ æвæрæн) | arxiv (ragon dokumyettæ<br />
æmæ khuxæyfıştıtæ æværæn) | arşiv, arşiv odası, arşiv dairesi, evrak haznesi, belgelik.<br />
архивариус | arxivariuş |<br />
архивон | arxivon | arşivlik, arşivle ilgili.<br />
архипелаг | arxipyelag | takımadalar, takımada, aral.<br />
архитектор (бæстыхæйттæ аразыны специалист) | arxityektor (bæştıxæyttæ arajını<br />
şpyesialişt) | mimar.<br />
архитектур (бæстыхæйттæ аразыны дæсниад æмæ зонад) | arxityekturæ (bæştıxæyttæ<br />
arajını dæşnıiad æmæ jonad) | mimari, mimarlık, yapıcılık.<br />
архитектурæ | arxityekturæ | mimari, mimarlık, yapıcılık.<br />
архитектурон | arxityekturon | mimari; mimarlık, yapıcılık; | arxityekturon anşamblh |<br />
mimari ile ilişkin, mimari topluluk, mimari ekip, mimari grup.<br />
архъан | arqan | kement, laso.<br />
архъанбастæй | arqanbaştæy | bağlı, ilgili, beste, tutuk, ilişik, bağlı, kement, mütevasıl.<br />
архъанджын | arqancın | kementli, lasolu.<br />
архъыз | arqıj |<br />
арц (арцытæ) | ars | mızrak, cirit, direk, kazık, süngü, kasatura, kargı, tabanca ucu; арц<br />
сбадын | ars şbadın | kazığa oturmak, mızrağa oturmak (saç, yün).<br />
арцджын | arscın | mızraklı, ciritli, direkli, kazıklı, süngülü, kasaturalı, kargılı.<br />
арцхæссæг (арцхæсджытæ) | arsxæşşæg | mızrak taşıyan, cirit götüren, direk taşıyan,<br />
kazık taşıyan, süngü taşıyan, kasatura taşıyan, kargı taşıyan.<br />
арцъиу | arshiu | kartal, karakuş, aslan gibi, ukap.<br />
арыг кæнын | arıg kænın | 1) toz kaldırmak, toz etmek, toza sebep olmak; 2) tozlanmak,<br />
toz kapmak, tozla örtmek.<br />
арыг уæвын (уын) | arıg uævın | toza bulanmak, toz olmak, toza dönmek.<br />
арыд (арыдтæ, арыдтытæ) | arıd | yanık, yanmış, bir tarafı yanmış, kömürleşmiş,<br />
güneşten yanmış.<br />
арыинаг | arıinag |<br />
арыйаг | arıyag |<br />
арыйæн | arıyæn |<br />
арыйгæ | arıygæ |<br />
арыйгæйæ | arıygæyæ |<br />
арыйын *арыд (-и, -ис), арыдaин, арыйдзæн (-и, -ис)] | arıyın |<br />
арын I (ардтон, ардтaин, ардзынæн) | arın | bulmak, rast gelmek, rastlamak, kaplamak,<br />
kapılmak.<br />
249
арын II | arın | doğmak, doğum yapmak; doğurmak, yaratmak, mahsul vermek, ürün<br />
vermek, meydana gelmek, kurtulmak.<br />
арынг | arıng | tekne, ekmek teknesi, çamaşır teknesi, yalak.<br />
арынгæвæpæн | arıngæværæn | tekne konan, ekmek teknesi konan, çamaşır teknesi<br />
konan, yalak konan.<br />
арынгмæpзæн | arıngmærjæn | tekne süpürgesi, ekmek teknesi süpürgesi, ekmek teknesi<br />
temizleyicisi.<br />
арынгсæpфæн | arıngşærfæn | tekne silicisi, ekmek teknesi süpürgesi, ekmek teknesi<br />
temizleyicisi.<br />
арынгxaфæн | arıngxafæn | ekmek teknesi kazıyıcısı.<br />
арыхъхъ (арыхъхъытæ) | arıqq | 1) ark, evlek; 2) dere, çukur, hendek, küçük yar, akarsu;<br />
kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, eğrek.<br />
арьергард (æфсадæй æппæты фæсте чи цæуы, уыцы хай) | arhyepgard (æfşadæy<br />
æppætı fæştæ çi sæuı, usı xau) | artçı, artçı kuvvet, dümdar.<br />
ас | aş | 1.1) yaş, koca, büyük, nicelik, irilik, cirim, çap, ebadı, boyutu, boyutlaşma; miktar,<br />
bir miktar, kem, kemiyet, sayı, mevcut, adet; pek çok, biraz, birkaç, ne kadar olursa olsun; 2)<br />
büyüme, büyüklük, artış, artma; boy, endam; gelişme, gelişim, inkişaf, yükselme; 2.1) ergin,<br />
erişkin; yaşlı, yetişkin, erin, yetişmiş, kocaman, reşit; 2) içeride, uzman, geçkin; ас адæймаг |<br />
aş adæymag | yaşlı adam, geçkin insan.<br />
асабыp кæнын | aşabır kænın | sakinleştirilmek, çabukça sakinleştirmek, hızla bastırmak,<br />
sessizlik, sabırlılık, dindirmek, teskin etmek, teselli etmek, teselli vermek, avundurmak,<br />
rahatlatmak, yatıştırmak.<br />
асабыp уæвын (уын) | aşabır uævın | hızla sakinleşmek, sakinleştirilmek, sakinleştirmek,<br />
çabukça barıştırılmak, teskin olmak, yatışmak, rahatlamak, durulmak, azaltılmak, sesiz olmak,<br />
sabırlı olmak, avunmak.<br />
асагъæc кæнын | aşağæş kænın | 1) üzülmek, canı sıkılmak, kederlenmek, hayıflanmak,<br />
gamlanmak, gücenmek, ağıt yapmak, acı verilmek; 2) düşünmek, içinden geçirmek, akıldan<br />
geçirmek.<br />
асагъæcгæнаг | aşağæşgænag | üzen, can sıkan, kederleşen, hayıflaşan, gamlaşan,<br />
gücenen, ağıt yaptıran, acı verdiren.<br />
асагъæcгæнæг (асагъæcгæнджытæ) | aşağæşgænæg | üzülen, canı sıkılan, kederlenen,<br />
hayıflanan, gamlanan, gücenen, ağıt yapan, acı verilen.<br />
асагъæcгæнæггаг (асагъæcгæнæггæгтæ) | aşağæşgænæggag | üzülmelik, canı sıkılmalık,<br />
kederlenmelik, hayıflanmalık, gamlanmalık, gücenmelik, ağıt yapmalık, acı verilmelik.<br />
асагъæcгæнæн | aşağæşgænæn | üzüntü kaynağı, canı sıkılanan, kederlenilen, hayıflanılan,<br />
gamlanılan, gücenilen, ağıt yapılan, acı verilen.<br />
асагъæcгæнгæ | aşağæşgængæ | üzülme, canı sıkılma, kederlenme, hayıflanma,<br />
gamlanma, gücenme, ağıt yapma, acı verilme.<br />
асагъæcгæнгæйæ | aşağæşgængæyæ | üzülerek, canı sıkılarak, kederlenerek, hayıflanarak,<br />
gamlanarak, gücenerek, ağıt yaparak, acı verilerek.<br />
асагъæcгæнинаг (асагъæcгæнниæгтæ) | aşağæşgæninag | üzülecek, canı sıkılacak,<br />
kederlenecek, hayıflanacak, gamlanacak, gücenecek, ağıt yapacak, acı verilecek.<br />
асагъæсхуыз кæнын | aşağæşxuıj kænın | telaşlanmak, telaşa düşmek, meraka düşmek,<br />
endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak, korkmak, heyecanlanmak, efkârlanmak,<br />
zahmet göstermek, rahatsız olmak, alarma geçirmek, gamlanmak, kederlenmek, üzülmek,<br />
düşünceye dalmak.<br />
250
асадæг (асадджытæ) | aşadæg | siper yapan, kapatan, kapanan, kaplanan, örten, örtünen,<br />
niyetini maskeleyen; bürünen, alınan, saklanan, gizlenen, maskeleyen, örtbas eden, üzerine<br />
perde çeken, korunan, himaye eden, alan.<br />
асадæн | aşadæn | 1) siper yapılan, kapatılan, kapanılan, kaplanılan, örtülen, örtünen,<br />
niyetini maskelenen; bürünen, alınan, saklanılan, gizlenilen, maskelenen, örtbas edilen,<br />
üzerine perde çekilen, korunan, himaye edilen, alınan; 2) bulutlanan, bir günlük mola;<br />
асадæн кæнын | aşadæn kænın | geceyi-gündüzü geçirmek, gün harcamak, günü<br />
harcamak, günlemek.<br />
асадгæ | aşadgæ | siper yapma, kapatma, kapama, kaplama, örtme, örtünme, niyetini<br />
maskeleme; bürüme, alma, saklama, gizleme, maskeleme, örtbas etme, üzerine perde<br />
çekme, koruma, himaye etme, alma.<br />
асадгæйæ | aşadgæyæ | siper yaparak, kapatarak, kapanarak, kaplayarak, örterek,<br />
örtünerek, niyetini maskeleyerek; bürüyerek, alarak, saklayarak, gizleyerek, maskeleyerek,<br />
örtbas ederek, üzerine perde çekerek, koruyarak, himaye ederek, alarak.<br />
асадинаг | aşadinag | siper yapacak, kapatacak, kapanacak, kaplayacak, örtecek, örtünecek,<br />
niyetini maskeleyecek; bürünecek, alacak, saklanacak, gizleyecek, maskeleyecek, örtbas<br />
edecek, üzerine perde çekecek, koruyacak, himaye edecek, alacak.<br />
асадын *асадыдта, асадыдтaид, асаддзæн (-и, -ис)] | aşadın | 1) siper yapmak, kapatmak,<br />
kapamak, kaplamak, örtmek, örtünmek, niyetini maskelemek; bürümek, almak, saklamak,<br />
gizlemek, maskelemek, örtbas etmek, üzerine perde çekmek, korumak, himaye etmek,<br />
almak; 2) bulutlanmak; арв мигътæй асады | arv mığæt aşadın | bulutlarla gökyüzü<br />
kapandı, gökyüzü bulutlara büründü, bulutlarla gökyüzü puslandı.<br />
асаджыл кæнын | aşacıl kænın | ayırmak, ayırtmak, ikiye katlamak, yarmak, doğramak,<br />
ditmek, dağıtmak, parçalamak, kırmak.<br />
асаджыл уæвын (уын) | aşacıl uævın | ayrılmak, eğlendirmek, çatallaşmak; yarılmak,<br />
doğranmak, ditilmek, dağılmak, parçalanmak, kırılmak, ikileşmek, çatallanmak, ikiye<br />
ayrılmak, ikiye bölünmek; зæрдæ асаджил уæвын (уын) | jærdæ aşacıl uævın | yüreği<br />
şüphe etmek, kalbi şüpheye düşmek, gönlü şüphelenmek, tereddüt etmek, yürek kırmak; bir<br />
zaman boyunca tereddüt etmek.<br />
асадз-асадз кæнын | aşaz-aşaz kænın | sık sık dikmek, çakmak, fidelemek, ekmek, bitki<br />
ekmek, madde ekmek, takmak; oturtmak, bindirmek, indirmek, yerleştirmek, kondurmak.<br />
асадзаг | aşazag | diktiren, çaktıran, fideleten, ektiren, bitki ektiren, taktıran; oturtan,<br />
bindirten, indirten, yerleştiren, kondurtan.<br />
асадзæг (асадзджытæ) | aşazæg | diken, çakan, fideleyen, eken, bitki eken, takan; oturan,<br />
bindiren, indiren, yerleşen, konduran.<br />
асадзæггаг (асадзæггæгтæ) | aşazæggag | dikmelik, çakmalık, fidelemelik, ekmelik, bitki<br />
ekmelik, madde ekmelik, takmalık; oturtmalık, bindirmelik, indirmelik, yerleştirmelik,<br />
kondurmalık.<br />
асадзæн | aşazæn | dikilen, çakılan, fidelenen, ekilen, bitki ekilen, madde ekilen, takılan;<br />
oturtulan, bindirilen, indirilen, yerleştirilen, kondurulan.<br />
асадзгæ | aşazgæ | dikme, çakma, fideleme, ekme, bitki ekme, madde ekme, takma;<br />
oturtma, bindirme, indirme, yerleştirme, kondurma.<br />
асадзгæйæ | aşazgæyæ | dikerek, çakarak, fideleyerek, ekerek, bitki ekerek, madde ekerek,<br />
takarak; oturtarak, bindirerek, indirerek, yerleştirerek, kondurarak.<br />
асадзинаг (асадзинæгтæ) | aşazinag | dikmek, çakacak, fidelenecek, ekecek, bitki ekecek,<br />
madde ekecek, takacak; oturtacak, bindirecek, indirecek, yerleştirecek, konduracak.<br />
251
асадзын (асагътон, асагътaин, асадздзынæн) | aşazın | 1) dikmek, çakmak, fidelemek,<br />
ekmek, bitki ekmek, madde ekmek, takmak; oturtmak, bindirmek, indirmek, yerleştirmek,<br />
kondurmak, hapsetmek, lekelemek; 2) saplamak, sokmak, sançmak, batırmak, çalışıp<br />
çabalamak, daldırmak, geçirmek, indirmek, itmek, yapıştırmak, iğne yapıştırmak; 3) boğmak.<br />
асаинаг (асаинæгтæ) | aşainag | aldatacak, yanıltacak, oyun edecek, kazıklayacak,<br />
yutturacak, yanıltacak, yalan söyleyecek, yalan savuracak, kara çalacak; kandıracak; baştan<br />
çıkaracak, tavlayacak, ayartacak; çekiciliğine kapılacak, kanacak, iğfal edecek.<br />
асай-асай кæнын | aşay-aşay kænın | sık sık aldatmak, aldanmak, yanıltmak, oyun etmek,<br />
kazıklamak, yutturmak, yanıltmak, yalan söylemek, yalan savurmak, kara çalmak, doğru<br />
olmamak, hata yapmak; kandırmak; baştan çıkarmak, tavlamak, ayartmak; çekiciliğine<br />
kapılmak, kanmak, iğfal etmek<br />
асайаг | aşayag | 1. kandırtan, aldatan, yanıltan, kazıklatan, yutturan, yanıltan, yalan<br />
söyleten, ihanet ettiren; 2. fettan, düzenbaz, baştan çıkartan, tavlatan, ayartan; gönül avcısı,<br />
iğfalci, dilaşup.<br />
асайæг (асайджытæ) | aşayæg | 1. kandıran, aldanan, yanılan, kazıklayan, yutan, yalan<br />
söyleyen, ihanet eden; 2. fettan, düzenbaz, baştan çıkaran, tavlayan, ayartan; gönül avcısı,<br />
iğfalci, dilaşup.<br />
асайæггаг (асайæггæгтæ) | aşayæggag | aldatmalık, aldanmalık, yanıltmalık, oyun etmelik,<br />
kazıklamalık, yutturmalık, yanıltmalık, yalan söylemelik, yalan savurmalık, kara çalmalık, hata<br />
yapmalık; kandırmalık; baştan çıkarmalık, tavlamalık, ayartmalık; çekiciliğine kapılmalık,<br />
kanmalık, iğfal etmelik.<br />
асайæн | aşayæn | aldanan, yanıltılan, oyun edilen, kazıklanan, yutturulan, yanıltılan, yalan<br />
söylenen, yalan savuran, kara çalınan, doğru olmayan, hata yapılan; kandırılan; baştan<br />
çıkarılan, tavlanan, ayartılan; çekiciliğine kapılanan, kanmak, iğfal edilen.<br />
асайгæ | aşaygæ | aldatma, aldanma, yanıltma, oyun etme, kazıklama, yutturma, yanıltma,<br />
yalan söyleme, yalan savurma, kara çalma, doğru olmama, hata yapma; kandırma; 2) baştan<br />
çıkarma, tavlama, ayartma; çekiciliğine kapılma, kanma, iğfal etme.<br />
асайгæйæ | aşaygæyæ | aldatarak, aldanarak, yanıltarak, oyun ederek, kazıklayarak,<br />
yutturarak, yanıltarak, yalan söyleyerek, yalan savurarak, kara çalarak, doğru olmayarak,<br />
hata yaparak; kandırarak; baştan çıkararak, tavlayarak, ayartarak; çekiciliğine kapılarak,<br />
kanarak, iğfal ederek.<br />
асайд (асæйдтытæ) | aşayd | aldatmış, aldanmış, yanıltmış, oyun etmiş, kazıklamış,<br />
yutturmuş, yanıltmış, yalan söylemiş, yalan savurmuş, kara çalmış, hata yapmış; kandırmış;<br />
baştan çıkarmış, tavlamış, ayartmış; çekiciliğine kapılmış, kanmış, iğfal etmiş.<br />
асайын (асайдтон, асайдтaин, асайдзынæн) | aşayın | 1) aldatmak, aldanmak, yanıltmak,<br />
oyun etmek, kazıklamak, yutturmak, yanıltmak, yalan söylemek, yalan savurmak, kara<br />
çalmak, doğru olmamak, hata yapmak; kandırmak; 2) baştan çıkarmak, tavlamak, ayartmak;<br />
çekiciliğine kapılmak, kanmak, iğfal etmek; 3) çekmek, eğlemek, eğletmek, eğlendirmek,<br />
avutmak, soyutlamak, soyutlama yapmak, oyalanmak, oynatmak, alıkoymak, boş bulunmak,<br />
ferahlamak, karıştırmak; 4) gerektirmek, neden olmak, yol açmak.<br />
асалд (асæлдтытæ) | aşald | donmuş, buz kesmiş, buz olmuş.<br />
асанчъex кæнын | aşançhyex kænın | adım atmak, bir adım atmak; yürümek, yürümeye<br />
başlamak, ayak atmak, aşmak, eşiği aşmak, üzerinden geçmek, gelişme kaydetmek.<br />
асатаp кæнын | aşatar kænın | boşuna harcamak, yemek, varını yoğunu yemek, israf<br />
etmek; satmak, satıp savmak, elden satmak, her şeyi satmak, iflas etmek, miras yemek;<br />
ellerini havaya kaldırmak, savurganlıktan dolayı batmak.<br />
252
асатаpгæнаг | aşatargænag | boşuna harcatan, yediren, varını yoğunu yediren, miras<br />
yediren , israf ettiren; sattıran, satıp savurtan, iflas ettiren; ellerini havaya kaldırtan,<br />
savurganlıktan dolayı batırtan.<br />
асатаpгæнæг (асатаpгæнджытæ) | aşatargænæg | boşuna harcayan, yiyen, varını yoğunu<br />
yiyen, miras yiyen, israf eden; satan, satıp savuran, iflas eden; ellerini havaya kaldıran,<br />
savurganlıktan dolayı batan.<br />
асатаpгæнæн | aşatargænæn | boşuna harcanan, yenen, varı yoğu yenen, miras yenen,<br />
israf edilen; satılan, satıp savrulan, her şeyi satılan, iflas edilen; ellerini havaya kaldırtan,<br />
savurganlıktan dolayı batılan.<br />
асатаpгæнгæ | aşatargængæ | boşuna harcama, yeme, varını yoğunu yeme, miras yeme,<br />
israf etme; satma, satıp savma, elden satma, her şeyi satma, iflas etme; ellerini havaya<br />
kaldırma, savurganlıktan dolayı batma.<br />
асатаpгæнгæйæ | aşatargængæyæ | boşuna harcayarak, yiyerek, varını yoğunu yiyerek,<br />
miras yiyerek, israf ederek; satarak, satıp savurarak, elden satarak, her şeyi satarak, iflas<br />
ederek; ellerini havaya kaldırarak, savurganlıktan dolayı batarak.<br />
асатаpгæнинаг (асатаpгæнинæгтæ) | aşatargæninag | boşuna harcanacak, yenecek, miras<br />
yenecek, israf edecek; satacak, satıp savuracak, elden satacak, her şeyi satacak, iflas edecek;<br />
ellerini havaya kaldıracak, savurganlıktan dolayı batacak.<br />
асатæг кæнын | aşatæg kænın | 1) çıplak etmek, çıplanmak, cavlak etmek, soymak, soyup<br />
çıplak etmek, soyunup çıplak kalmak, açmak, açılmak, açık bırakmak, sıyırmak; çekmek; 2)<br />
serinletmek, serinlenmek, serinleştirmek, serinleşmek, serin yaymak, soğutmak, soğumak,<br />
soğutulmak, soğuklaştırmak, üşütmek; 3) havalandırmak, havalanmak, hava almak, cereyan<br />
yapmak.<br />
асау кæнын | aşau kænın | 1) karalamak; kararmak, karartmak, siyahlaşmak,<br />
siyahlaştırmak; karanlık yapmak; 2) çürük koymak, çürüğü ortaya koymak.<br />
асау уæвын (уын) | aşau uævın | kararmak, siyahlaşmak, siyaha dönmek, karanlık olmak.<br />
асау-сауид уæвын (уын) | aşau-şauid uævın | kapkara olmak, simsiyah olmak.<br />
асаули | aşauli | uşak, uşak adam, hademe, hizmetkâr, hizmetçi, hizmetli, yardakçı, çırak;<br />
muhafız, güvenlik bekçisi, koruma, koruyucu, kolcu, dideban.<br />
асаухæдзар кæнын | aşauxæzar kænın | öldürmek, can verdirmek, mahvetmek, yok<br />
etmek, yoğaltmak. погубить<br />
асаухæдзар уæвын (уын) | aşauxæzar uævın | ölmek, can vermek, mahvolmak, yok<br />
olmak, yoğalmak.<br />
асæдз-асæдз кæнын | aşæz-aşæz kænın | sık sık batmak, batıp kalmak, saplanmak,<br />
saplanıp kalmak, gömülmek, yapıştırmak, yapıştırılmak; sıkışıp kalmak, borca batmak, borç<br />
içinde yüzmek; itilmek, çakılmak, çakılıp kalmak, dikilmek, dikilip kalmak.<br />
асæдзаг | aşæzag | batırtan, saplatan, saplanıp kaldıran, gömüşten, yapıştırtan; sıkışıp<br />
kaldıran, borca batırtan, borç içinde yüzdüren; ittiren, çaktıran, çakılıp kaldıran, diktiren,<br />
dikilip bıraktıran.<br />
асæдзæг (асæдзджытæ) | aşæzæg | batıran, saplayan, saplanıp kalan, gömülen,<br />
yapıştıran; sıkışıp kalan, borca batıran, borç içinde yüzdüren; iten, çakan, çakılıp kalan, diken,<br />
dikilip bırakan.<br />
асæдзæн | aşæzæn | batan, batıp kalan, saplanan, saplanıp kalan, gömülen, yapıştırılan;<br />
sıkışıp kalınan, borca batırılan, borç içinde yüzen; itilen, çakılan, çakılıp kalınan, dikilen, dikilip<br />
kalan.<br />
253
асæдзгæ | aşæzgæ | batma, batıp kalma, saplanma, saplanıp kalma, gömülme, yapıştırma,<br />
yapıştırılma; sıkışıp kalma, borca batma, borç içinde yüzme; itilme, çakılma, çakılıp kalmak,<br />
dikilme, dikilip kalma.<br />
асæдзгæйæ | aşæzgæyæ | batarak, batıp kalarak, saplanarak, saplanıp kalarak, gömülerek,<br />
yapıştırarak, yapıştırılarak; sıkışıp kalarak, borca batarak, borç içinde yüzerek; itilerek,<br />
çakılarak, çakılıp kalarak, dikilerek, dikilip kalarak.<br />
асæдзинаг (асæдзинæгтæ) | aşæzinag | batacak, batıp kalacak, saplanacak, saplanıp<br />
kalacak, gömülecek, yapıştıracak, yapıştırılacak; sıkışıp kalacak, borca batacak, borç içinde<br />
yüzecek; itilecek, çakılacak, çakılıp kalacak, dikilecek, dikilip kalacak.<br />
асæдзын | aşæzın | 1) batmak, batıp kalmak, saplanmak, saplanıp kalmak, gömülmek,<br />
yapıştırmak, yapıştırılmak; sıkışıp kalmak, borca batmak, borç içinde yüzmek; 2) itilmek,<br />
çakılmak, çakılıp kalmak, dikilmek, dikilip kalmak.<br />
асæйын | aşæyın | rahatsızlanmak, rahatsız olmak, keyifsizlenmek, keyifsiz olmak,<br />
keyifsizleşmek, biraz hastalanmak.<br />
асæл-асæл кæнын | aşæl-aşæl kænın | sık sık donmak, donup kalmak, dondurmak, buz<br />
tutmak, buz kesilmek, kakırdamak, uykuya dalmak, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />
асæлаг | aşælag | donduran, donup kaldıran, dondurtan, buz tutturan, buz kestiren,<br />
kakırdatan, uykuya daldıran, pıhtılaştıran.<br />
асæлæг (асæлджытæ) | aşælæg | donan, donup kalan, donduran, buz tutan, buz kesilen,<br />
kakırdayan, uykuya dalan, pıhtılaşan.<br />
асæлæн | aşælæn | donulan, donup kalınan, dondurulan, buz tutulan, buz kesilen,<br />
kakırdatan, uykuya dalınan, pıhtılaşan.<br />
асæлгæ | aşælgæ | donma, donup kalma, dondurma, buz tutma, buz kesilme, kakırdama,<br />
uykuya dalma, pıhtılaşmak.<br />
асæлгæйæ | aşælgæyæ | donarak, donup kalarak, dondurarak, buz tutarak, buz kesilerek,<br />
kakırdatarak, uykuya dalarak, pıhtılaşarak.<br />
асæлинаг (асæлинæгтæ) | aşælinag | donacak, donup kalacak, donduracak, buz tutacak,<br />
buz kesilecek, kakırdatacak, uykuya dalacak, pıhtılaşacak.<br />
асæлын (асалдтон, асалдaин, асæлдзынæн) | aşælın | donmak, donup kalmak,<br />
dondurmak, buz tutmak, buz kesilmek, kakırdamak, uykuya dalmak, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />
асæндæг | aşændæg | ufalayan, çiğneyen, ezen.<br />
асæндæг кæнын | aşændæg kænın | ufalamak, doğramak (ekmek).<br />
асæпп кæнын, асæпп-сæпп кæнын | aşæpp kænın, aşæpp- şæpp kænın | tırıs gitmek,<br />
hızlı tırıs koşmak, süratli yürümek, yorga gitmek (at yürüyüşü); sekmek, sekerek koşmak,<br />
haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak.<br />
асæпп-сæпп кæнын, асæпп кæнын | aşæpp- şæpp kænın, aşæpp kænın | tırıs gitmek,<br />
hızlı tırıs koşmak, süratli yürümek, yorga gitmek (at yürüyüşü); sekmek, sekerek koşmak,<br />
haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak.<br />
асæpбиxъуыpoй кæнын | aşærbiquıroy kænın | takla atmak, takla döndürmek, tepe takla<br />
atmak, tepe takla etmek, baş üzerinde takla atmak, cumbalamak, devirmek, devrilmek.<br />
асæpды | aşærdı | bu yaz.<br />
асæpдыгoн | aşærdıgon | bu yazın.<br />
асæpибap кæнын | aşæribar kænın | başına buyruk yapmak, hür yapmak, özgür yapmak,<br />
serbest yapmak, serbest bırakmak, azat etmek; kurtarmak, bağışlamak, muaf tutmak,<br />
boşaltmak, ayırmak.<br />
254
асæpибap уæвын (уын) | aşæribar uævın | başına buyruk olmak, hür olmak, serbest<br />
bırakılmak, özgür olmak, özgürlüğe kavuşmak, azat olmak; boşalmak, serbest kalmak,<br />
kurtulmak, sıyrılmak.<br />
асæppæтт кæнын | aşærrætt kænın | 1) sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak,<br />
zıplamak, hoplamak, çıvmak, cıvımak, atlamak, bir tarafa atlamak; 2) dönmek, kopmak;<br />
sekmek.<br />
асæppæтгæнаг | aşærrætgænag | sıçratan, zıplatan, hoplatan, cıvıtan, atlatan; döndüren,<br />
koparan; sektiren.<br />
асæppæтгæнæг (асæppæтгæнджытæ) | aşærrætgænæg | sıçrayan, zıplayan, hoplayan,<br />
cıvıyan, cıvıtan, atlayan; dönen, kopan; seken.<br />
асæppæтгæнæггаг (асæppæтгæнæггæгтæ) | aşærrætgænæggag | sıçramalık, zıplamalık,<br />
hoplamalık, çıvmalık, cıvımalık, atlamalık; dönmelik, kopmalık; sekmelik.<br />
асæppæтгæнæн | aşærrætgænæn | sıçranan, zıplanan, hoplanan, cıvıtan, cıvıyan, atlayan;<br />
dönülen, kopulan; sekilen.<br />
асæppæтгæнгæ | aşærrætgængæ | sıçrama, bir yana sıçrama, geri sıçrama, zıplama,<br />
hoplama, çıvma, cıvıma, atlama, bir tarafa atlama; dönme, kopma; sekme.<br />
асæppæтгæнгæйæ | aşærrætgængæyæ | sıçrayarak, zıplayarak, hoplayarak, cıvıyarak,<br />
cıvıtarak, atlayarak; dönerek, koparak; sekerek.<br />
асæppæтгæнинаг (асæppæтгæнинæгтæ) | aşærrætgæninag | sıçranacak, zıplanacak,<br />
hoplanacak, cıvıyacak, cıvıtacak, atlanacak; dönecek, kopacak; sekecek.<br />
асæpтт-сæpтт кæнын | aşærtt-şærtt kænın | sık sık sekmek, sekerek koşmak, koşarak<br />
yürümek, haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak; tırıs yürümek, süratli<br />
gitmek; hızlı tırıs koşmak, yorga gitmek (at yürüyüşü).<br />
асæpф-асæpф кæнын | aşærf-aşærf kænın | sık sık temizlemek, fırçalamak, parlatmak;<br />
boyamak; ovmak; soymak; silmek, süpürmek, süpürüvermek, tozunu almak; aşındırmak,<br />
sürterek delmek.<br />
асæpфаг | aşærfag | temizleten, fırçalatan, parlatan; boyatan; ovduran; soyduran; sildiren,<br />
süpürten, süpürtüveren, tozunu aldıran; aşındırtan, sürterek deldiren.<br />
асæpфасæpфгæнгæ | aşærfaşærfgængæ | sık sık temizleme, fırçalama, parlatma; boyama;<br />
ovma; soyma; 2) silme, süpürme, süpürüverme, tozunu alma; aşındırma, sürterek delme.<br />
асæpфæг (асæpфджытæ) | aşærfæg | temizleyen, fırçalayan, parlatan; boyayan; ovan;<br />
soyan; silen, süpüren, süpürüveren, tozunu alan; aşındıran, sürterek delen.<br />
асæpфæггаг (асæpфæггæгтæ) | aşærfæggag | temizlemelik, fırçalamalık, parlatmalık;<br />
boyamalık; ovmalık; soymalık; 2) silmelik, süpürmelik, süpürüvermelik, tozunu almalık;<br />
aşındırmalık, sürterek delmelik.<br />
асæpфæн | aşærfæn | temizlenen, fırçalanan, parlatılan; boyanan; ovulan; soyulan; 2)<br />
silinen, süpürülen, süpürülen, tozu alınan; aşındırılan, sürterek delinen.<br />
асæpфгæ | aşærfgæ | temizleme, fırçalama, parlatma; boyama; ovma; soyma; 2) silme,<br />
süpürme, süpürüverme, tozunu alma; aşındırma, sürterek delme.<br />
асæpфгæйæ | aşærfgæyæ | temizleyerek, fırçalayarak, parlatarak; boyayarak; ovarak;<br />
soyarak; 2) silerek, süpürerek, süpürüvererek, tozunu alarak; aşındırarak, sürtüp delerek.<br />
асæpфинаг (асæpфинæгтæ) | aşærfinag| temizlenecek, fırçalanacak, parlatacak;<br />
boyanacak; ovacak; soyacak; 2) silecek, süpürecek, süpürüverecek, tozunu alacak;<br />
aşındıracak, sürterek delecek.<br />
асæpфт (асæpфтытæ) | aşærft | temizlemiş, fırçalamış, parlatmış; boyamış; ovmuş;<br />
soymuş; 2) silmiş, süpürmüş, süpürüvermiş, tozunu almış; aşındırmış, sürterek delmiş.<br />
255
асæpфын (асæpфтон, асæpфтaин, асæpфдзынæн) | aşærfın | 1) temizlemek, fırçalamak,<br />
parlatmak; boyamak; ovmak; soymak; 2) silmek, süpürmek, süpürüvermek, tozunu almak;<br />
aşındırmak, sürterek delmek, rendelemek; 3) dikkat etmeyi reddetmek, atıvermek, andırmak,<br />
düşürüvermek; 4) çalmak, araklamak, kaçırmak.<br />
асæст | aşæşt | 1. bulut, ebir; 2. sisli, bulutlu, bulutlanma, bulutluluk, dumanlı, bulanık,<br />
donuk, müphem; puslu, kapanık; 3. bulandırma, karıştırma, kapalı, mağmum, somurtuk,<br />
sıkıntılı, sıkıntılılık, mağmum, somurtuk, kederli, kederlilik; асæст бон | aşæşt bon | bulutlu<br />
gün.<br />
асæстaд | aşæştad | bulutlar, bulutlanma, kapanıklık, karar.<br />
асæтгæ | aşætgæ | kırma, kırılma, kırıtma, kırarak delme, kırıp geçirme, parçalama,<br />
parçalanma, yıkma, yıkılma, belini bükme, bozma, bozulma, berbat etme, haklama,<br />
sakatlama.<br />
асæтгæйæ | aşætgæyæ | kırarak, kırılarak, kırıtarak, kırıp delerek, kırıp geçirerek,<br />
parçalayarak, parçalanarak, yıkarak, yıkılarak, belini bükerek, bozarak, bozularak, berbat<br />
ederek, haklayarak, sakatlayarak.<br />
асæттаг | aşættag | kırdıran, parçalatan, yıktıran, belini büktüren, bozduran, berbat ettiren,<br />
haklatan, sakatlatan.<br />
асæттæг (асæтджытæ) | aşættæg | kıran, parçalayan, yıkan, belini büken, bozan, berbat<br />
eden, haklayan, sakatlayan.<br />
асæттæггаг (асæттæггæгтæ) | aşættæggag | kırmalık, kırılmalık, kırıtmalık, kırarak<br />
delmelik, kırıp geçirmelik, parçalamalık, parçalanmalık, yıkmalık, yıkılmalık, belini bükmelik,<br />
bozmalık, bozulmalık, berbat etmelik, haklamalık, sakatlamalık.<br />
асæттæн | aşættæn | kırılan, parçalanan, yıkılan, belini bükülen, bozulan, berbat edilen,<br />
haklanan, sakatlanan.<br />
асæттинаг (асæттинæгтæ) | aşættinag | kıracak, kırılacak, kırıtacak, kırıp delecek, kırıp<br />
geçirecek, parçalanacak, parçalanacak, yıkacak, yıkılacak, belini bükecek, bozacak, bozulacak,<br />
berbat edecek, haklanacak, sakatlanacak.<br />
асæттын *асастон, асастaин, асæтдзынæн; асаст (-и, -ис), асастaид, асæтдзæн (-и, -ис)] |<br />
aşættın | 1) kırmak, kırılmak, kırıtmak, kırarak delmek, kırıp geçirmek, parçalamak,<br />
parçalanmak, yıkmak, yıkılmak, belini bükmek, bozmak, bozulmak, berbat etmek, haklamak,<br />
sakatlamak, sımak; zayıflatmak, nazlanmak; gedik açmak; 2) kesmek, sözünü kesmek,<br />
öldürmek, katletmek; 3) gidermek, çözmek, alıştırmak.<br />
асæудæджæp кæнын | aşæudæcæp kænın | побарышничать.<br />
асæфтæг кæнын | aşæftæg kænın | 1) tekrarlayıp durmak, tekrar tekrar söylemek, diline<br />
dolamak, dilinden düşürmemek, yinelemek, yineleyip durmak, ezberlemek, tutturmak,<br />
bellemek; katılaşmak, sertleştirmek, nasırlaşmak; donmak; 2) yok etmek; ölmek, öldürmek,<br />
katletmek; 3) çalmak, aşırmak, kaçırmak.<br />
асæфтæг уæвын (уын) | aşæftæg uævın | 1) sertleşmek, sertleştirilmek; donmak,<br />
katılaşmak, nasırlaşmak; 2) ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek, sönmek.<br />
асæx-сæx кæнын | aşæx-şæx kænın | sıçratmak, boşaltmak, boca etmek, çıkarmak,<br />
dökülmek.<br />
асæxxæт кæнын | aşæxxæt kænın | dışarı sıçratmak, boşaltmak, boca etmek, çıkarmak,<br />
dökülmek.<br />
асæxxæтгæнаг | aşæxxætgænag | dışarı sıçratan, boşaltan, boca ettiren, çıkartan,<br />
döktüren.<br />
асæxxæтгæнæг (асxxæтгæнджытæ) | aşæxxætgænæg | dışarı sıçrayan, boşalan, boca<br />
eden, çıkaran, döken.<br />
256
асæxxæтгæнæггаг | aşæxxætgænæggag | dışarı sıçratmalık, boşaltmalık, boca etmelik,<br />
çıkarmalık, dökülmelik.<br />
асæxxæтгæнæн | aşæxxætgænæn | dışarı sıçratılan, boşaltılan, boca edilen, çıkarılan,<br />
dökülülen.<br />
асæxxæтгæнгæ | aşæxxætgængæ | dışarı sıçratma, boşaltma, boca etme, çıkarma,<br />
dökülme.<br />
асæxxæтгæнгæйæ | aşæxxætgængæyæ | dışarı sıçratarak, boşaltarak, boca ederek,<br />
çıkararak, dökülerek.<br />
асæxxæтгæнинаг (асxxæтгæнинæгтæ) | aşæxxætgæninag | dışarı sıçratacak, boşaltacak,<br />
boca edecek, çıkaracak, dökülecek.<br />
асбаpæн | aşbaræn |<br />
асбecт | aşbyeşt | asbest, kayalifi, taşpamuğu.<br />
асбecтoн | aşbyeşton | asbestli, kayalifçili, taşpamuğu.<br />
асгap-асгap кæнын | aşgar-aşgar kænın | | 1) sık sık yoklamak, aramak, araştırmak, arayıp<br />
taramak, bakmak; bakınmak, göz atmak, kontrol etmek; 2) soruşturma yapmak, denetlemek,<br />
denemek, sınamak, teftiş etmek, sağlamak, havalandırmak; 3) ziyaret etmek, uğramak,<br />
gitmek, girip çıkmak, gidip gelmek; bulunmak, dolaşmak, gezmek.<br />
асгapаг | aşgarag | | 1) aratan, araştırtan, arayıp taratan, yoklatan, baktıran; bakındıran,<br />
göz attıran, kontrol ettiren; 2) soruşturtan, denetleten, deneten, sınatan, teftiş ettiren,<br />
müfettiş yapan, sağlatan, havalandırtan; 3) ziyaret ettiren, uğratan, giden, girip çıkan, gidip<br />
gelen; bulunan, dolaştıran, gezdiren.<br />
асгapасгapгæнгæ | aşgaraşgargængæ | 1) arama, araştırma, arayıp tarama, yoklama,<br />
bakma; bakınma, göz atma, kontrol etme; 2) soruşturma yapma, denetleme, deneme,<br />
sınama, teftiş etme, sağlama, havalandırma; 3) ziyaret etme, uğrama, gitme, girip çıkma,<br />
gidip gelme; bulunma, dolaşma, gezme.<br />
асгapæг (асгapджытæ) | aşgaræg | 1) arayan, araştıran, arayıp tarayan, yoklayan, bakan;<br />
bakınan, göz atan, kontrol eden; 2) soruşturan, denetleyen, deneyen, sınayan, teftiş eden,<br />
müfettiş, sağlayan, havalandıran; 3) ziyaret eden, uğrayan, giden, girip çıkan, gidip gelen;<br />
bulunan, dolaşan, gezen.<br />
асгapæггаг (асгapæггæгтæ) | aşgaræggag | 1) aramalık, araştırmalık, arayıp taramalık,<br />
yoklamalık, bakmalık; bakınmalık, göz atmalık, kontrol etmelik; 2) soruşturma yapmalık,<br />
denetlemelik, denemelik, sınamalık, teftiş etmelik, sağlamalık, havalandırmalık; 3) ziyaret<br />
etmelik, uğramalık, gitmelik, girip çıkmalık, gidip gelmelik; bulunmalık, dolaşmalık, gezmelik.<br />
асгapæн | aşgaræn | 1) aranan, araştırılan, arayıp taranan, yoklanan, bakılan; bakınan, göz<br />
atılan, kontrol edilen; 2) soruşturma yapılan, denetlenen, denenen, sınanan, teftiş edilen,<br />
sağlanan, havalandırılan; 3) ziyaret edilen, uğranan, gidilen, girip çıkılan, gidip gelinen;<br />
bulunulan, dolaşılan, gezilen.<br />
асгapгæ | aşgargæ | 1) arama, araştırma, arayıp tarama, yoklama, bakma; bakınma, göz<br />
atma, kontrol etme; 2) soruşturma yapma, denetleme, deneme, sınama, teftiş etme,<br />
sağlama, havalandırma; 3) ziyaret etme, uğrama, gitme, girip çıkma, gidip gelme; bulunma,<br />
dolaşma, gezme.<br />
асгapгæйæ | aşgargæyæ | 1) arayarak, araştırarak, arayıp tarayarak, yoklayarak, bakarak;<br />
bakınarak, göz atarak, kontrol ederek; 2) soruşturma yaparak, denetleyerek, deneyerek,<br />
sınayarak, teftiş ederek, sağlayarak, havalandırarak; 3) ziyaret ederek, uğrayarak, giderek,<br />
girip çıkarak, gidip gelerek; bulunarak, dolaşarak, gezerek.<br />
асгapинаг (асгapинæгтæ) | aşgarinag | 1) aranacak, araştıracak, arayıp taranacak,<br />
yoklanacak, bakacak; bakınacak, göz atacak, kontrol edecek; 2) soruşturma yapacak,<br />
257
denetlenecek, denenecek, sınanacak, teftiş edecek, sağlanacak, havalandıracak; 3) ziyaret<br />
edecek, uğranacak, gidecek, girip çıkacak, gidip gelecek; bulunacak, dolaşacak, gezecek.<br />
асгapын (асгæpстон, асгæpстaин, асгаpдзынæн) | aşgarın | 1) aramak, araştırmak, arayıp<br />
taramak, yoklamak, bakmak; bakınmak, göz atmak, kontrol etmek; 2) soruşturma yapmak,<br />
denetlemek, denemek, sınamak, teftiş etmek, sağlamak, havalandırmak; 3) ziyaret etmek,<br />
uğramak, gitmek, girip çıkmak, gidip gelmek; bulunmak, dolaşmak, gezmek.<br />
асгæ, ассын-æй| aşgæ, aşın-æy |<br />
асгæл | aşgæl | tava, sahan.<br />
асгæpcт (асгæpcтытæ) | aşgærşt | 1) keşif; deneme; araştırma, bakınma, yoklama; 2)<br />
istihbarat, haber alma, açımlama.<br />
асгæpcтытæ кæнын | aşgærşıtæt kænın | keşif yapmak; denemek; aramak, araştırmak,<br />
bakmak, bakınmak, yoklamak, istihbarat yapmak, haber almak, açımlamak.<br />
асгoмaу | aşgomau | yaşlı, yaşlıca, geçkin, ihtiyar, genç olmayan, pek genç olmayan, yaşı<br />
geçmiş, yıllar geçmiş.<br />
асдæpын | aşdærın | yalamak, yalayıp almak, yalayıp gidermek, sıyrılmak, sıvışmak.<br />
асджын | aşcın | yaşlı, geçkin, ihtiyar, yetişkin, büyük, erin, yetişmiş, koca, kocaman; boylu,<br />
uzun boylu, iri, iri gövdeli, iriyarı, çam yarması; iri taneli; önemli, kaba, dâhim, geniş, cesim,<br />
cesametli. рослый, крупный, большой<br />
асeлф кæнын | aşyelf kænın | gitmek, sıyrılmak, sıvışmak, savuşmak, kaçmak, gizlice<br />
kaçmak, ekmek, uzağa kaymak, gazlamak, ferleşmek.<br />
асeлфгæнаг | aşyelfgænag | giden, sıyrılan, sıvıştıran, savuşturan, kaçtıran, ektiren, uzağa<br />
kaydıran, gazlatan, ferleştiren.<br />
асeлфгæнæг (асeлфгæнджытæ) | aşyelfgænæg | giden, sıyrılan, sıvışan, savuşan, kaçan,<br />
eken, uzağa kayan, gazlayan, ferleşen.<br />
асeлфгæнæггаг | aşyelfgænæggag | gitmelik, sıyrılmalık, sıvışmalık, savuşmalık, kaçmalık,<br />
ekmelik, uzağa kaymalık, gazlamalık, ferleşmelik.<br />
асeлфгæнæн | aşyelfgænæn | gidilen, sıyrılan, sıvışılan, savuşulan, kaçılan, ekilen, uzağa<br />
kayılan, gazlanan, ferleşen.<br />
асeлфгæнгæ | aşyelfgængæ | gitme, sıyrılmak sıvışma, savuşma, kaçma, gizlice kaçma,<br />
ekme, uzağa kayma, gazlama, ferleşme.<br />
асeлфгæнгæйæ | aşyelfgængæyæ | giderek, sıyrılarak, sıvışarak, savuşarak, kaçarak, gizlice<br />
kaçarak, ekerek, uzağa kayarak, gazlayarak, ferleşerek.<br />
асeлфгæнинаг (асeлфгæнинæгтæ) | aşyelfgæninag | gidecek, sıyrılacak, sıvışacak,<br />
savuşacak, kaçacak, gizlice kaçacak, ekecek, uzağa kayacak, gazlanacak, ferleşecek.<br />
асeнк (aсыллынк) кæнын (лacын) | aşyenk (aşıllınk) kænın (laşın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />
sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />
etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />
hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />
асeнк (aсыллынк) лacын (кæнын) | aşyenk (aşıllınk) laşın (kænın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />
sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />
etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />
hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />
асec | aşyeş | fırtınalı, şiddetli, azgın, sert, coşkun, taşkın, keskin, rüzgârlı, ani; kızgın;<br />
hararetli, ateşli, sıcak; ısı.<br />
асиаг (асиæгтæ) | aşiag | Balkar, Balkarca.<br />
асид-асид кæнын | aşid-aşid kænın | sık sık çağrı yapmak, çağırmak, davet etmek, yanıt<br />
vermek, cevap vermek, takdir etmek.<br />
258
асидаг | aşidag | çağrı yaptıran, çağırtan, davet ettiren, yanıt verdiren, cevap verdiren,<br />
takdir ettiren.<br />
асидæг (асидджытæ) | aşidæg | çağrı yapan, çağıran, davet eden, yanıt veren, cevap<br />
veren, takdir eden.<br />
асидæггаг (асидæггæгтæ) | aşidæggag | çağrı yapmalık, çağırmalık, davet etmelik, yanıt<br />
vermelik, cevap vermelik, takdir etmelik.<br />
асидæн | aşidæn | çağrı yapılan, çağırılan, davet edilen, yanıt verilen, cevap verilen, takdir<br />
edilen.<br />
асидгæ | aşidgæ | çağrı yapma, çağırma, davet etme, yanıt verme, cevap verme, takdir<br />
etme.<br />
асидгæйæ | aşidgæyæ | çağrı yaparak, çağırarak, davet ederek, yanıt vererek, cevap<br />
vererek, takdir ederek.<br />
асидинаг | aşidinag | çağrı yapacak, çağıracak, davet edecek, yanıt verecek, cevap verecek,<br />
takdir edecek.<br />
асидт | aşidt | 1) çağrı, çağırma, davet; davetiye, sitayiş; 2) yanıt, cevap, yankı, akis, ses,<br />
fikir, mütalaa, takdir; geri alma; bonservis, referans; eleştiri, eleştiri yazısı; işaret.<br />
асидын (асидтæн, асидтaин, асиддзынæн) | aşidın | çağrı yapmak, çağırmak, davet<br />
etmek, yanıt vermek, cevap vermek, takdir etmek, biri için iyi söylemek, çekmek, bir yana<br />
çekmek, bir tarafa çekmek, geri çekmek, geri almak.<br />
асимаг | aşimag | “şimd” oynatan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асимæг (асимджытæ) | aşimæg | “şimd” oynayan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асимæггаг (асимджытæ) | aşimæggag | “şimd” oynamalık (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асимæн | aşimæn | “şimd” oynanan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асимгæ | aşimgæ | “şimd” oynama (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асимгæйæ | aşimgæyæ | “şimd” oynayarak (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асиминаг (асидинæгтæ) | aşiminag | “şimd” oynayacak (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />
асиммeтpи | aşimmyetri | asimetrik.<br />
асимын (асимдтон, асимдтaин, асимдзынæн) | aşimın | Alan-Oset-İron folklorda kitlesel<br />
gurup oyunu “şimd” yürüyüş şekline katılmak.<br />
асин | aşin | merdiven; асины къax | aşinı khax | merdiven ayağı, merdiven basamağı.<br />
асиp-аcиp кæнын | aşir-aşir kænın | sık sık folklor oyununda “şirge” yürüyüşü yapmak,<br />
dans etme şekli; dansa başlama yürüyüşü, oynamak, raks etmek.<br />
асиp-cиp кæнын, асиp-cуp кæнын | aşir-şir kænın | 1) süpürmek, bir şekilde süpürmek, bir<br />
şekilde temizlemek; örtmek, kaplamak; 2) sallamak, çalkalamak, çalkamak.<br />
асиp-cуp кæнын, асиp-cиp кæнын | aşir-şir kænın | 1) süpürmek, bir şekilde süpürmek, bir<br />
şekilde temizlemek; örtmek, kaplamak; 2) sallamak, çalkalamak, çalkamak.<br />
асиpаг | aşirag | folklor oyununda “şirge” yaptıran, dans ettiren; oynatan, raks ettiren.<br />
асиpæг (асиpджытæ) | aşiræg | folklor oyununda “şirge” yapan, dans eden; oynayan, raks<br />
eden.<br />
асиpæггаг (асиpæггæгтæ) | aşiræggag | folklor oyununda “şirge” yapmalık, dans etmelik;<br />
oynamalık, raks etmelik.<br />
асиpæн | aşiræn | folklor oyununda “şirge” yapılan, dans edilen; oynanan, raks edilen.<br />
асиpгæ | aşirgæ | folklor oyununda “şirge” yapma, dans etme; oynama, raks etme.<br />
асиpгæйæ | aşirgæyæ | folklor oyununda “şirge” yaparak, dans ederek; oynayarak, raks<br />
ederek.<br />
асиpинаг (асиpинæгтæ) | aşirinag | folklor oyununda “şirge” yapacak, dans edecek;<br />
oynanacak, raks edecek.<br />
259
асиpын (асиpдтон, асиpдтaин, асиpдзынæн) | aşirın | folklor oyununda “şirge” yürüyüşü<br />
yapmak, dans etme şekli; dansa başlama yürüyüşü, oynamak, raks etmek.<br />
аскeт | aşkyet | çileci, tevkif, tutuklama, hapis, çileci, dünya zevklerinden çekilmiş, zahit.<br />
аскетизм | aşkyetijm |çilecilik, riyazet, takva.<br />
аскъaуын | aşkhayın| 1. yutmak, yuvarlamak; 2) yiyip bitirmek, tıkınmak, zıkkımlanmak.<br />
аскъæp-аскъæp кæнын | aşkhær-aşkhær kænın | sık sık bırakmak, koyuvermek, yol<br />
vermek, salıvermek, salmak; çıkarmak, boşaltmak, geçirmek, sürmek, düşürmek,<br />
genişletmek; damıtmak, imbikten çekmek; mezun etmek, izin vermek; koşturmak, dehlemek,<br />
dürtmek, haylamak, haydalamak, kovmak, kovalamak, kovalamaya başlamak, acele ettirmek;<br />
gitmek.<br />
аскъæpаг | aşkhærag | bıraktıran, koyuverdiren, yol verdiren, salıverdiren, saldıran;<br />
çıkartan, boşaltan, geçirten, sürdüren, düşürten, genişleten; damıtan, imbikten çektiren;<br />
mezun ettiren, izin verdiren; koşturtan, dehleyen, dürten, haylayan, haydalatan, kovduran,<br />
kovalatan, acele ettiren.<br />
аскъæpæг (аскъæpджытæ) | aşkhæræg | bırakan, koyuveren, yol veren, salıveren, salan;<br />
çıkaran, boşaltan, geçiren, süren, düşüren, genişleten; damıtan, imbikten çeken; mezun<br />
eden, izin veren; koşturan, dehleyen, dürten, haylayan, haydalayan, kovan, kovalayan, acele<br />
ettiren.<br />
аскъæpæггаг (аскъæpæггæгтæ) | aşkhæræggag | bırakmalık, koyuvermelik, yol vermelik,<br />
salıvermelik, salmalık; çıkarmalık, boşaltmalık, geçirmelik, sürmelik, düşürmelik,<br />
genişletmelik; damıtmalık, imbikten çekmelik; mezun etmelik, izin vermelik; koşturmalık,<br />
dehlemelik, dürtmelik, haylamalık, haydalamalık, kovmalık, kovalamalık, acele ettirmelik.<br />
аскъæpæн | aşkhæræn | bırakılan, koyuverilen, yol verilen, salıverilen, salınan; çıkarılan,<br />
boşaltılan, geçirilen, sürülen, düşürülen, genişletilen; damıtılan, imbikten çekilen; mezun<br />
edilen, izin verilen; koşturulan, deflenen, dürtülen, haydalanan, kovalanan, kovalanan, acele<br />
ettirilen.<br />
аскъæpгæ | aşkhærgæ | bırakma, koyuverme, yol verme, salıverme, salma; çıkarma,<br />
boşaltma, geçirme, sürme, düşürme, genişletme; damıtma, imbikten çekme; mezun etme,<br />
izin verme; koşturma, dehleme, dürtme, haylama, haydalama, kovma, kovalama, acele<br />
ettirme.<br />
аскъæpгæйæ | aşkhærgæyæ | bırakarak, koyuvererek, yol vererek, salıvererek, salarak;<br />
çıkararak, boşaltarak, geçirerek, sürerek, düşürerek, genişleterek; damıtarak, imbikten<br />
çekerek; mezun ederek, izin vererek; koşturarak, dehleyerek, dürterek, haylayarak,<br />
haydalayarak, kovarak, kovalayarak, acele ettirerek.<br />
аскъæpд (аскъæpдтытæ) | aşkhærd | bırakmış, koyuvermiş, yol vermiş, salıvermiş, salmış;<br />
çıkarmış, boşaltmış, geçirmiş, sürmüş, düşürmüş, genişletmiş; damıtmış, imbikten çekmiş;<br />
mezun etmiş, izin vermiş; koşturmuş, dehlemiş, dürtmüş, haylamış, haydalamış, kovmuş,<br />
kovalamış, acele ettirmiş.<br />
аскъæpинаг (аскъæpинæгтæ) | aşkhærinag | bırakacak, koyuverecek, yol verecek,<br />
salıverecek, salacak; çıkaracak, boşaltacak, geçirecek, sürecek, düşürecek, genişletecek;<br />
damıtacak, imbikten çekecek; mezun edecek, izin verecek; koşturacak, dehleyecek, dürtecek,<br />
haylayacak, haydalayacak, kovacak, kovalayacak, kovalamaya başlayacak, acele ettirecek.<br />
аскъæpын (аскъæpдтон, аскъæpдтaин, аскъæpдзынæн) | aşkhærın | 1) bırakmak,<br />
koyuvermek, yol vermek, salıvermek, salmak; çıkarmak, boşaltmak, geçirmek, sürmek,<br />
düşürmek, genişletmek; damıtmak, imbikten çekmek; mezun etmek, izin vermek; 2)<br />
koşturmak, dehlemek, dürtmek, haylamak, haydalamak, kovmak, kovalamak, kovalamaya<br />
başlamak, acele ettirmek; gitmek; 3) başlamak, başvurmak.<br />
260
аскъæф-аскъæф кæнын | aşkhæf-aşkhæf kænın | sık sık kaçırmak, kapmak, çalmak,<br />
aşırmak, yürütmek, götürmek, çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek,<br />
heyecanlandırmak; merak uyandırmak, tutku uyandırmak, ilgi uyandırmak, çekip götürmek,<br />
kaldırmak.<br />
аскъæфаг | aşkhæfag | kaçırtan, kaptıran, çaldıran, aşırtan, yürüten, götürten, çekip<br />
götürten, sürükleten, sürükleyip götürten, heyecanlandırtan; merak uyandırtan, tutku<br />
uyandırtan, ilgi uyandırtan, çekip götürten, kaldırtan.<br />
аскъæфæг | aşkhæfæg | kaçıran, kapan, çalan, aşıran, yürüten, götüren, çekip götüren,<br />
sürükleyen, sürükleyip götüren, heyecanlandıran; merak uyandıran, tutku uyandıran, ilgi<br />
uyandıran, çekip götüren, kaldıran.<br />
аскъæфæггаг (аскъæфæггæгтæ) | aşkhæfæggag | kaçırmalık, kapmalık, çalmalık,<br />
aşırmalık, yürütmelik, götürmelik, çekip götürmelik, sürüklemelik, sürükleyip götürmelik,<br />
heyecanlandırmalık; merak uyandırmalık, tutku uyandırmalık, ilgi uyandırmalık, çekip<br />
götürmelik, kaldırmalık.<br />
аскъæфæн | aşkhæfæn | kaçırılan, kapılan, çalınan, aşırılan, yürütülen, götürülen, çekip<br />
götürülen, sürüklenen, sürükleyip götürülen, heyecanlandırılan; merak uyandırılan, tutku<br />
uyandırılan, ilgi uyandırılan, çekip götürülen, kaldırılan.<br />
аскъæфгæ | aşkhæfgæ | kaçırma, kapma, çalma, aşırma, yürütme, götürme, çekip götürme,<br />
sürükleme, sürükleyip götürme, heyecanlandırma; merak uyandırma, tutku uyandırma, ilgi<br />
uyandırma, çekip götürme, kaldırma.<br />
аскъæфгæйæ | aşkhæfgæyæ | kaçırarak, kaparak, çalarak, aşırarak, yürüterek, götürerek,<br />
çekip götürerek, sürükleyerek, sürükleyip götürerek, heyecanlandırarak; merak uyandırarak,<br />
tutku uyandırarak, ilgi uyandırarak, çekip götürerek, kaldırarak.<br />
аскъæфинаг (аскъæфинæгтæ) | aşkhæfinag | kaçıracak, kapacak, çalacak, aşıracak,<br />
yürütecek, götürecek, çekip götürecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek,<br />
heyecanlandıracak; merak uyandıracak, tutku uyandıracak, ilgi uyandıracak, çekip götürecek,<br />
kaldıracak.<br />
аскъæфт (аскъæфтытæ) | aşkhæft | kaçırma, kaldırma, kapkaç, kaçırmış, kaçırılmış;<br />
hırsızlık, çalınmış, çalma.<br />
аскъæфын (аскъæфтон, аскъæфтaин, аскъæфдзынæн) | aşkhæfın | kaçırmak, kapmak,<br />
çalmak, aşırmak, yürütmek, götürmek, çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek,<br />
heyecanlandırmak; merak uyandırmak, tutku uyandırmak, ilgi uyandırmak, çekip götürmek,<br />
kaldırmak.<br />
аскъуыд | aşkhuıd | yırtık, yırtma, yırtılma, kopmuş, yarık, kopma, koparma, patlama,<br />
kesilme, kesme, katı; mesafe, ara, açıklık, gedik, yarılmış; kırılmış, kırma, iptal, bozma,<br />
bozulma, feshetme, fesih, fek, fetk.<br />
аскъуыддзaг (аскъуыддзæгтæ) | aşkhuıdzag | 1) parçalanmış, parçalanma, parçalayarak<br />
bitirme, kırıntılar yapma; yırtma, yırtılma, kopma, koparma; 2) alma, zorla alma, zorla elinden<br />
alma, nez hâl etme, ameliyatla alma, çıkarma, kaldırma, yoksun bırakma; 3) halletme, bulma,<br />
ayırma, kazarak çıkarma, koparma, alıkoyma, sökme.<br />
аскъуыддзаг кæнын | aşkhuıdzag kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, çıkarmak,<br />
kazarak çıkarmak, koparmak, zorla almak, zorla elinden almak, ameliyatla almak, nezretmek,<br />
kaldırmak, yoksun bırakmak, bulmak, sıyrılmak.<br />
аскъуыддзæгтæ кæнын | aşkhuıdzægtæ kænın | halletmek, yırtmak, yırtılmak, kopmak,<br />
koparmak.<br />
261
аскъуыдтæ кæнын | aşkhuıdtæ kænın | yırtmak, giysileri yırtmak, koparmak, kesmek,<br />
didiklemek, didik didik etmek, parçalamak, paralamak; yarmak, kesmek, dermek,<br />
pençelemek, bitirmek.<br />
аскъуыдтæ уæвын (уын) | aşkhuıdtæ uævın | yırtmak, yırtılmak, giysisi yırtılmak, kopmak,<br />
koparmak, çatlamak, çatlatmak, çatlak hale gelmek, patlamak, parçalanmak; havaya uçmak,<br />
kesilmek, aşınmak, bitirilmek; yarılmak.<br />
аскъуыинаг (аскъуыинæгтæ) | aşkhuıinag | kopacak, koparacak, çatlayacak, patlayacak,<br />
yırtılacak, parçalanacak, deşilecek, cırtlanacak, kırılacak, havaya uçacak, suya düşecek;<br />
yarılacak; kesilecek, aşınacak, bitirilecek.<br />
аскъуый-аскъуый кæнын | aşkhuy-aşkhuy kænın | sık sık kopmak, koparmak, çatlamak,<br />
patlamak, yırtılmak, parçalanmak, deşilmek, cırtlamak, kırılmak, havaya uçmak, suya<br />
düşmek; yarılmak; kesilmek, aşınmak, bitirilmek; giysisi yırtılmak.<br />
аскъуыйаг | aşkhuyag | kopartan, koparttıran, çatlatan, patlatan, yırtılan, parçalatan,<br />
deştiren, cırtlatan, kırıştan, havaya uçurtan, suya düşürten; yarılan; kestiren, aşındıran,<br />
bitirten; giysi yırttıran.<br />
аскъуыйæг | aşkhuyæg | kopan, koparan, çatlayan, patlayan, yırtılan, parçalayan, deşen,<br />
cırtlayan, kırılan, havaya uçan, suya düşen; yarılan; kesilen, aşınan, bitirilen; giysisi yırtılan.<br />
аскъуыйæн | aşkhuyæn | kopan, koparılan, çatlaşan, patlanan, yırtılan, parçalanan, deşilen,<br />
cırtlanan, kırılan, havaya uçan, suya düşen; yarılan; kesilen, aşınan, bitirilen.<br />
аскъуыйгæ | aşkhuygæ | kopma, koparma, çatlama, patlama, yırtılma, parçalanma,<br />
deşilme, cırtlama, kırılma, havaya uçma, suya düşme; yarılma; kesilme, aşınma, bitirilme.<br />
аскъуыйгæйæ | aşkhuygæyæ | koparak, kopararak, çatlayarak, patlayarak, yırtılarak,<br />
parçalanarak, deşilerek, cırtlayarak, kırılarak, havaya uçarak, suya düşerek; yarılarak;<br />
kesilerek, aşınarak, bitirilerek.<br />
аскъуыйын *аскъуыд (-и, -ис), аскъуыдaид, аскъуыйдзæн (-и, -ис)] | aşkhuiyın | kopmak,<br />
koparmak, çatlamak, patlamak, yırtılmak, parçalanmak, deşilmek, cırtlamak, kırılmak, havaya<br />
uçmak, suya düşmek; yarılmak; kesilmek, aşınmak, bitirilmek; giysisi yırtılmak.<br />
аскъуын-аскъуын кæнын | aşkhuyın-aşkhuyın kænın | 1) sık sık yırtmak, yırtılmak,<br />
koparmak, kopmak, patlamak, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yarmak, aşınmak,<br />
kesmek, kesilmek, ayırmak, dermek, pençelemek, bitmek, bitirmek; halletmek; didiklemek,<br />
yırtmak, sökmek; 2) bırakmak, son vermek, ara vermek, bozmak, durdurmak, kapatmak,<br />
dinmek.<br />
аскъуынæг (аскъуынжытæ) | aşkhuyınæg | 1) yırtan, koparan, patlayan, parçalayan,<br />
paralayan, yaran, aşınan, kesen, ayıran, deren, pençeleyen, bitiren; halletmek; didikleyen,<br />
yırtan, söken; 2) bırakan, son veren, ara veren, bozan, durduran, kapatan, dindiren.<br />
аскъуынæггаг (аскъуынæггæгтæ) | aşkhuyınæggag | 1) yırtmalık, yırtılmalık, koparmalık,<br />
kopmalık, patlamalık, parçalamalık, parçalanmalık, paralamalık, yarmalık, aşınmalık,<br />
kesmelik, kesilmelik, ayırmalık, dermelik, pençelemelik, bitmelik, bitirmelik; halletmelik;<br />
didiklemelik, yırtmalık, sökmelik; 2) bırakmalık, son vermelik, ara vermelik, bozmalık,<br />
durdurmalık, kapatmalık, dinmelik.<br />
аскъуынæн | aşkhuyınæn | 1) yırtılan, koparılan, patlatılan, parçalanan, paralanan, yarılan,<br />
aşınan, kesilen, ayırtılan, derilen, pençelenen, bitirilen; halledilen; didiklenen, yırtılan,<br />
sökülen; 2) bırakılan, son verilen, ara verilen, bozulan, durdurulan, kapatılan, dindirilen.<br />
аскъуынгæ | aşkhuyıngæ | 1) yırtma, yırtılma, koparma, kopma, patlama, parçalama,<br />
parçalanma, paralama, yarma, aşınma, kesme, kesilme, ayırma, derme, pençelemek, bitme,<br />
bitirme; halletme; didikleme, yırtma, sökme; 2) bırakma, son verme, ara verme, bozma,<br />
durdurma, kapatma, dinme.<br />
262
аскъуынгæйæ | aşkhuyıngæyæ | 1) yırtarak, yırtılarak, kopararak, koparak, patlayarak,<br />
parçalayarak, parçalanarak, paralayarak, yararak, aşınarak, keserek, kesilerek, ayırarak,<br />
dererek, pençeleyerek, biterek, bitirerek; hallederek; didikleyerek, yırtarak, sökerek; 2)<br />
bırakarak, son vererek, ara vererek, bozarak, durdurarak, kapatarak, dinerek.<br />
аскъуынинаг (аскъуынинæгтæ) | aşkhuyıninag | 1) yırtacak, yırtılacak, koparacak,<br />
kopacak, patlanacak, parçalanacak, parçalanacak, paralanacak, yaracak, aşınacak, kesecek,<br />
kesilecek, ayıracak, derecek, pençelenecek, bitecek, bitirecek; halledecek; didiklenecek,<br />
yırtacak, sökecek; 2) bırakacak, son verecek, ara verecek, bozacak, durduracak, kapatacak,<br />
dinecek.<br />
аскъуынын (аскъуыдтон, аскъуыдтaин, аскъуындзынæн) | aşkhuının | 1) yırtmak,<br />
yırtılmak, koparmak, kopmak, patlamak, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yarmak,<br />
aşınmak, kesmek, kesilmek, ayırmak, dermek, pençelemek, bitmek, bitirmek; halletmek;<br />
didik didik etmek, didiklemek, yırtmak, havaya uçmak, hepsini koparmak, ağzına tıkamak,<br />
düşmek, bulmak, kazarak çıkarmak, alıkoymak, sökmek; 2) bırakmak, yarıda bırakmak, son<br />
vermek, ara vermek, sözünü kesmek, ilişkileri kesmek, sekteleşmek, bozmak, durdurmak,<br />
kapatmak, dinmek.<br />
аслам | aşlam | 1. ucuz, ehven, adi, harcı; 2. ucuza, ucuzca, adi, adice, değersiz, kalitesiz,<br />
düşük, erzan.<br />
асламæй-асламдæр | aşlamæy-aşlamdær | ucuzdan daha ucuz, ehvenden daha ehven,<br />
adiden daha adi, değersizden daha değersiz, kalitesizden daha kalitesiz.<br />
асламгoмaу | aşlamgomau | ucuzca, adice, değersizce, kalitesizce, düşükçe.<br />
асламдæрхъуaг | aşlamdærquag | eksik ucuzluk.<br />
асламдзинaд | aşlamzinad | ucuzluk, ehvenlik, iptizallik, değersizlik, kalitesizlik, adilik.<br />
асмaг кæнын | aşmag kænın | kokutmak, koku yaymak, koku bırakmak; kokuşturmak,<br />
bozundurmak.<br />
асмaг уæвын (уын) | aşmag uævın | kokmak, kokuşmak, bozulmak.<br />
асмæ | aşmæ | sis, pus, duman, ince toz perdesi, tozdan hava, karanlık, alacakaranlık; opak<br />
toz hava.<br />
асмуд-асмуд кæнын | aşmud-aşmud kænın | sık sık koklamak, koku almak.<br />
асмудаг | aşmudag | koklatan, koku aldıran.<br />
асмудæг (асмуджытæ) | aşmudæg | koklayan, koku alan.<br />
асмудæггаг | aşmudæggag | koklamalık, koku almalık.<br />
асмудæн | aşmudæn | koklanan, koku alınan.<br />
асмудгæ | aşmudgæ | koklama, koku alma.<br />
асмудгæйæ | aşmudgæyæ | koklayarak, koku alarak.<br />
асмудинаг (асмудинæгтæ) | aşmudinag | koklanacak, koku alacak.<br />
асмудын (асмыстон, асмыстaин, асмуддзынæн) | aşmudın | koklamak, koku almak.<br />
асмыстытæ кæнын | aşmıştıtæ kænın | tüm çevresindekileri kokutmak; çevrede her şeyi<br />
kokutmak, etrafında hepsi kokuşmak, etrafta herkese koku yaymak.<br />
асoмы (асомытæ) кæнын | aşomı (aşomıtæ) kænın | ahdetmek, yemin etmek, ant içmek,<br />
yemin billâh etmek.<br />
асомытæ (асoмы) кæнын | aşomıtæ (aşomı) kænın |ahdetmek, yemin etmek, ant içmek,<br />
yemin billâh etmek.<br />
асoнт | aşont | 1) korkutma, delirme, deli olma; deliye dönme, çılgına dönme, aklı gitme,<br />
tepesi atma, beyni atma, parlama 2) alevlenme.<br />
263
асoнт уæвын (уын) | aşont uævın | 1) korkutmak, delirmek, deli olmak, deliye dönmek;<br />
çılgına dönmek, cinnet geçirmek, aklı gitmek, tepesi atmak, beyni atmak, parlamak; 2)<br />
alevlenmek parlamak, köpürmek.<br />
аспект | aşpyekt | bakım, açı, cihet, görünüş, yüz ifadesi.<br />
аспирант (зонадон куыстмæ хи цæттæгæнæг) | aşpirant (jonadon kuıştmæ xi sættæ<br />
gænæg) | lisansüstü eğitim, mastır öğrencisi, doktora öğrencisi.<br />
аспиранткæ | aşpirantkæ | lisansüstü eğitim alan, mastır öğrencisi, doktora öğrencisi.<br />
аспирантурæ | aşpiranturæ | doktora öğretimi, lisansüstü çalışma, mastır öğrenimi.<br />
аспираци | аşpirаsi | aspirasyon.<br />
аспиpин | aşpirin | aspirin.<br />
асc-асc кæнын | aşş-aşş kænın |<br />
асcaг | aşşag |<br />
асcaмблeй | aşşamblyey | asamble, kurul, teşkilat, ekip, topluluk, takım, grup; Иугонд<br />
Нациты Организацийы Генералон Ассамблей | İugond Nasitı Organijasiyı Gyenyeralon<br />
Aşşamblyey | Birleşmiş Milleler Genel Kurulu.<br />
асcæг (асжытæ) | aşşæg |<br />
асcæггaг (асcæггæгтæ) | aşşæggag |<br />
асcæн | aşşæn |<br />
асcæнд-асcæнд кæнын | aşşænd-aşænd kænın | 1) sık sık çiğnemek, ezmek, basmak,<br />
ovmak, giymek, gide gele yolu açmak; çiğneğe-çiğneğe bozmak, çiğneğe-çiğneğe berbat<br />
etmek; 2) örselemek, karmak, buruşturmak, berelemek, zedelemek; 3) bir tarafa itmek,<br />
uzaklaştırmak; 4) ufalamak, doğramak; 5) hareket etmek, harekette bulunmak, devinmek,<br />
yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak; 6) yaklaşımı üstlenmek, saldırı almak.<br />
асcæндaг | aşşændag |1) çiğneten, ezdiren, bastıran, ovduran, giydiren, gide gele yolu<br />
açtıran; çiğneğe-çiğneğe bozduran, çiğneğe-çiğneğe berbat ettiren; 2) örseleten, kardıran,<br />
buruşturan, bereleten, zedeleten; 3) bir tarafa ittiren, uzaklaştıran; 4) ufalatan, doğratan; 5)<br />
hareket ettiren, harekette bulunduran, devindiren, yürüten, ilerleten, kımıldatan,<br />
kımıldayan; 6) yaklaşımı üsteleten, saldırı aldıran.<br />
асcæндæг (асcæнджытæ) | aşşændæg | 1) çiğneyen, ezen, basan, ovan, giyen, gide gele<br />
yolu açan; çiğneğe-çiğneğe bozan, çiğneğe-çiğneğe berbat eden; 2) örseleyen, karan,<br />
buruşturan, bereleyen, zedeleyen; 3) bir tarafa iten, uzaklaştıran; 4) ufalayan, doğrayan; 5)<br />
hareket eden, harekette bulunan, devinen, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan, kımıldanan; 6)<br />
yaklaşımı üstlenen, saldırı alan.<br />
асcæндæггaг (асcæндæггæгтæ) | aşşændæggag | 1) çiğnemelik, ezmelik, basmalık,<br />
ovmalık, giymelik, gide gele yolu açmalık; çiğneğe-çiğneğe bozmalık, çiğneğe-çiğneğe berbat<br />
etmelik; 2) örselemelik, karmalık, buruşturmalık, berelemelik, zedelemelik; 3) bir tarafa<br />
itmelik, uzaklaştırmalık; 4) ufalamalık, doğramalık; 5) hareket etmelik, harekette bulunmalık,<br />
devinmelik, yürümelik, ilerlemelik, kımıldamalık, kımıldanmalık; 6) yaklaşımı üstlenmelik,<br />
saldırı almalık.<br />
асcæндæн | aşşændæn | 1) çiğnenen, ezilen, basılan, ovulan, giyilen, gide gele yolu açılan;<br />
çiğneğe-çiğneğe bozulan, çiğneğe-çiğneğe berbat edilen; 2) örselenen, karılan, buruşturulan,<br />
berelenen, zedelenen; 3) bir tarafa itilen, uzaklaştırılan; 4) ufalanan, doğranan; 5) hareket<br />
ettirilen, harekette bulunan, devinen, yürünen, ilerlenen, kımıldanan; 6) yaklaşımı üstlenen,<br />
saldırı alınan.<br />
асcæндгæ | aşşændgæ | 1) çiğneme, ezme, basma, ovma, giyme, gide gele yolu açma;<br />
çiğneğe-çiğneğe bozma, çiğneğe-çiğneğe berbat etme; 2) örseleme, karma, buruşturma,<br />
bereleme, zedeleme; 3) bir tarafa itme, uzaklaştırma; 4) ufalama, doğrama; 5) hareket etme,<br />
264
harekette bulunma, devinme, yürüme, ilerleme, kımıldama, kımıldanma; 6) yaklaşımı<br />
üstlenme, saldırı alma.<br />
асcæндгæйæ | aşşændgæyæ | 1) çiğneyerek, ezerek, basarak, ovarak, giyerek, gide gele<br />
yolu açarak; çiğneğe-çiğneğe bozarak, çiğneğe-çiğneğe berbat ederek; 2) örseleyerek,<br />
kararak, buruşturarak, bereleyerek, zedeleyerek; 3) bir tarafa iterek, uzaklaştırarak; 4)<br />
ufalayarak, doğrayarak; 5) hareket ederek, harekette bulunarak, devinerek, yürüyerek,<br />
ilerleyerek, kımıldayarak, kımıldanarak; 6) yaklaşımı üstlenerek, saldırı alarak.<br />
асcæндинаг (асcæндинæгтæ) | aşşændinag | 1) çiğnenecek, ezecek, basacak, ovacak,<br />
giyecek, gide gele yolu açacak; çiğneğe-çiğneğe bozacak, çiğneğe-çiğneğe berbat ederek; 2)<br />
örselenecek, karacak, buruşturacak, berelenecek, zedelenecek; 3) bir tarafa itecek,<br />
uzaklaştıracak; 4) ufalanacak, doğranacak; 5) hareket edecek, harekette bulunacak,<br />
devinecek, yürünecek, ilerlenecek, kımıldanacak, kımıldanacak; 6) yaklaşımı üstlenecek,<br />
saldırı alacak.<br />
асcæндын (асcæстон, асcæстaин, асcæнддзынæн) | aşşændın | 1) çiğnemek, ezmek,<br />
basmak, ovmak, giymek, gide gele yolu açmak; çiğneğe-çiğneğe bozmak, çiğneğe-çiğneğe<br />
berbat etmek; 2) örselemek, karmak, buruşturmak, berelemek, zedelemek; 3) bir tarafa<br />
itmek, uzaklaştırmak; 4) ufalamak, doğramak; 5) hareket etmek, harekette bulunmak,<br />
devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak; 6) yaklaşımı üstlenmek, saldırı<br />
almak.<br />
асcæст (асcæстытæ) | aşşæşt |<br />
асcив-асcив кæнын | aşşiv-aşiv kænın | sık sık tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla<br />
çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak<br />
buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
асcивaг | aşşivag | tarakla toplatan, tırmıkla toplatan, tırmıkla çektiren; yan yatırtan; 2)<br />
toplayıp yığın yaptıran, kıvrımlar yaptıran, sıvazlatarak buruşukları gideren; 3) kaptıran; 4)<br />
çaldıran, kaçırtan, aşırtan.<br />
асcивæг (асcивджытæ) | aşşivæg | tarakla toplayan, tırmıkla toplayan, tırmıkla çeken; yan<br />
yatıran; 2) toplayıp yığın yapan, kıvrımlar yapan, sıvazlayarak buruşukları gideren; 3) kapan;<br />
4) çalan, kaçıran, aşıran.<br />
асcивæггaг (асcивæггæгтæ) | aşşivæggag | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla<br />
çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak<br />
buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
асcивæн | aşşivæn | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan yatırmak; 2)<br />
toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3)<br />
kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
асcивгæ | aşşivgæ | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan yatırmak; 2)<br />
toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3)<br />
kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
асcивгæйæ | aşşivgæyæ | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan<br />
yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları<br />
gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
асcивинаг (асcивинæгтæ) | aşşivinag | tarakla toplanacak, tırmıkla toplanacak, tırmıkla bir<br />
yana çekecek; yan yatıracak; 2) toplayıp yığın yapacak, kıvrımlar yapacak, sıvazlayarak<br />
buruşukları giderecek; 3) kapacak, dışarı kapacak; 4) çalacak, kaçıracak, aşıracak.<br />
асcивын (асcывтон, асcывтaин, асcивдзынæн) | aşşivın | 1) tarakla toplamak, tırmıkla<br />
toplamak, tırmıkla bir yana çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, inşa<br />
265
etmek, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4)<br />
çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />
ассигнаци (гæххæтт æхца) | aşşignasi (gæxxætt æxsa) | kâğıt para.<br />
ассигновкæ | aşşignovkæ | ödenek yazısı, tahsis yazısı, tediye emri.<br />
ассимиляци | aşşimilyasi | asimle, asimile olma, asimilasyon; özümleme, özümseme,<br />
özümlenme, benzeşme, temessül, benimseme, benimsenme, sindirim.<br />
ассимиляци кæнын | aşşimilyasi kænın | asimle etmek, asimile etmek, özümsemek,<br />
özümlemek, özümletmek, temsil etmek, benimsemek, benimsetmek, sindirmek.<br />
ассимиляцигонд | aşşimilyasigond | asimle edilmiş, asimile olmuş, asimilasyon;<br />
özümlenmiş, özümsenmiş, benzeşme, temessül, benimsenmiş, sindirilmiş.<br />
ассимметри | aşşimmyetri | asimetri, bakışımsızlık, gayri mütenazır, âdemi tenazur.<br />
ассинаг (асcинæгтæ) | aşşinag |<br />
ассириаг | aşşiriag | 1. Asur, Asurî; 2. Asurlu<br />
ассистент | aşşiştyent | asistan, yardımcı; ассистенты хæстæ æххæст кæнын | aşşiştyentı<br />
xæştæ æxxæşt kænın | asistanlık yapmak, asiste etmek, yardımcılık yapmak, yardımcılık<br />
görevini tam yapmak.<br />
ассон-ассон кæнын | aşşon-aşşon kænın | sık sık itmek, uzağa itmek, itip düşürmek, aşağı<br />
itmek, uzaklaştırmak, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak.<br />
ассонаг | aşşonag | ittiren, uzağa ittiren, itip düşürten, aşağı ittiren, uzaklaştıran, defettiren,<br />
kendiden soğutan, yabancılaştıran.<br />
ассонанс | aşşonanş | yarım kafiye.<br />
ассонæг (асcонджытæ) | aşşonæg | iten, uzağa iten, itip düşüren, aşağı iten, uzaklaşan,<br />
defeden, kendiden soğuyan, yabancılaşan.<br />
ассонæггаг (асcонæггæгтæ) | aşşonæggag | itmelik, uzağa itmelik, itip düşürmelik, aşağı<br />
itmelik, uzaklaştırmalık, defetmelik, kendiden soğutmalık, yabancılaştırmalık.<br />
ассонæн (асcонæггæгтæ) | aşşonæn | itilen, uzağa itilen, itip düşürülen, aşağı itilen,<br />
uzaklaştırılan, defedilen, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan.<br />
ассонгæ | aşşongæ | itme, uzağa itme, itip düşürme, aşağı itme, uzaklaştırma, defetme,<br />
kendiden soğutma, yabancılaştırma.<br />
ассонгæйæ | aşşongæyæ | iterek, uzağa iterek, itip düşürerek, aşağı iterek, uzaklaştırarak,<br />
defederek, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak.<br />
ассонинаг (асcонинæгтæ) | aşşoninag | itecek, uzağa itecek, itip düşürecek, aşağı itecek,<br />
uzaklaştıracak, defedecek, kendiden soğutacak, yabancılaştıracak.<br />
ассонын (асcыдтон, асcыдтaин, асcондзынæн) | aşşonın | 1) itmek, uzağa itmek, itip<br />
düşürmek, aşağı itmek, uzaklaştırmak, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak,<br />
çatışmak, çarpışmak, çarpıştırmak, çatıştırmak; birbirine düşürmek, rastlatmak, yüz yüze<br />
getirmek, yüz yüze gelmek, karşılaşmak; 2) hareket etmek, daha sonraya almak, uzatmak,<br />
çekmek, yerini değiştirmek, yer değiştirmek, başka yere geçmek; karşılaşmak, rastlamak,<br />
rastlatmak, rast gelmek; 3) örtmek, örtünmek, siper yapmak, kapatmak, kapamak,<br />
maskelemek, niyetini maskelemek, himaye etmek, korumak, saklamak, gizlemek, battaniyeyi<br />
örtünmek, -imişçesine davranmak, gibi yapmak.<br />
ассортимент (исты товарты алыхуызон мыггæгтæ) | aşşortimyent (iştı tovartı alı xuıjon<br />
mıggægtæ) | çeşit, karışım, tasnif, tür, cins.<br />
ассоциативон | aşşosiativon | çağrışım, birlik dernek, cemiyet.<br />
ассоциаци | aşşosiasi | dernek, birlik, ortaklık, cemiyet, çağrışım, teşekkül, kurum, birlik,<br />
dernek, ortaklık, işbirliği, çağrışım.<br />
266
ассоциаци кæнын | aşşosiasi kænın | çağrışımını almak, kurum yapmak, birlik yapmak,<br />
dernek yapmak, ortaklık yapmak, işbirliği yapmak, çağrışım yapmak.<br />
ассывд (асcывдтытæ) | aşşıvd |<br />
ассыд (асcыдтытæ) | aşşıd |<br />
ассын (асcадтон, асcадтaин, асдзынæн) | aşşın | öğütmek, çekmek, kırmak, işleme tabi<br />
tutmak.<br />
аст | aşt | sekiz.<br />
астаздзыд | aştajzıd | sekiz yaşlı.<br />
астазон | aştajon | sekiz yaş.<br />
астазыккон (астазыккæттæ)| aştajıkkon | sekiz yaşında, sekiz yıl önce.<br />
астaйæг (астaйджытæ) | aştayæg | yorulan, yorgun düşen, yorgun hisseden, yorgunluğu<br />
hisseden, çok yorulan, fazla yorulan, bitkin düşen, bitkin hale gelen, usanan, terleyen,<br />
mahmurlaşan.<br />
астaйæн | aştayæn | yorulan, yorgun düşüren, yorgun hissettiren, yorgunluğu hissedilen,<br />
çok yoran, fazla yoran, bitkin düşüren, bitkin hale getiren, usandıran, terleten,<br />
mahmurlaştıran.<br />
астaйгæ | aştaygæ | yorulma, yorgun düşme, yorgun hissetme, yorgunluğu hissetme, çok<br />
yorulma, fazla yorulma, bitkin düşme, bitkin hale gelme, usanma, farıma, terleme,<br />
mahmurlaşma.<br />
астaйгæйæ | aştaygæyæ | yorularak, yorgun düşerek, yorgun hissederek, yorgunluğu<br />
hissederek, çok yorularak, fazla yorularak, bitkin düşerek, bitkin hale gelerek, usanarak,<br />
terleyerek, mahmurlaşarak.<br />
астaйын (астaдтæн, астaдaин, астaйдзынæн) | aştayın | yorulmak, yorgun düşmek,<br />
yorgun hissetmek, yorgunluğu hissetmek, çok yorulmak, fazla yorulmak, bitkin düşmek,<br />
bitkin hale gelmek, usanmak, farımak, terlemek, mahmurlaşmak.<br />
астaу-астaу кæнын | aştau-aştau kænın | sık sık engellemek, engel olmak, engel çıkarmak,<br />
mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek; rahatsız etmek;<br />
soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak.<br />
астaуаг | aştauag | engelleten, engel yapan, engel çıkartan, mani yapan, aksatan,<br />
alıkoyduran, benzeten, karıştırtan, harman ettiren; rahatsız ettiren; soğutan, serinleten,<br />
üşüten, ayazlatan.<br />
астaуæг (астaуджытæ) | aştauæg | engelleyen, engel olan, engel çıkaran, mani olan,<br />
aksayan, alıkoyan, benzeyen, karıştıran, harman eden; rahatsız eden; soğuyan, serinleyen,<br />
üşüyen, ayazlayan.<br />
астaуæггаг (астaуæггæгтæ) | aştauæggag | engellemelik, engel olmalık, engel çıkarmalık,<br />
mani olmalık, aksatmalık, alıkoymalık, benzetmelik, karıştırmalık, harman etmelik; rahatsız<br />
etmelik; soğutmalık, serinletmelik, üşütmelik, ayazlatmalık.<br />
астaуæн | aştauæn | engellenen, engel olunan, engel çıkarılan, mani olunan, aksatılan,<br />
alıkoyulan, benzetilen, karıştırılan, harman edilen; rahatsız edilen; soğutulan, serinletilen,<br />
üşütülen, ayazlatılan; aşılanan, aşılatılan.<br />
астaугæ | aştaugæ | engelleme, engel olma, engel çıkarma, mani olma, aksatma, alıkoyma,<br />
benzetme, karıştırma, harman etme; rahatsız etme; soğutma, serinletme, üşütme,<br />
ayazlatma; aşılama, aşılatma.<br />
астaугæйæ | aştaugæyæ | engelleyerek, engel olarak, engel çıkararak, mani olarak,<br />
aksatarak, alıkoyarak, benzeterek, karıştırarak, harman ederek; rahatsız ederek; soğutarak,<br />
serinleterek, üşüterek, ayazlatarak.<br />
267
астaуинаг (астaуинæгтæ) | aştauinag | engellenecek, engel olacak, engel çıkaracak, mani<br />
olacak, aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, karıştıracak, harman edecek ; rahatsız edecek; 2)<br />
soğutacak, serinletecek, üşütecek, ayazlatacak.<br />
астaуын I (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | 1) engellemek, engel olmak,<br />
engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek;<br />
rahatsız etmek; 2) soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak; aşılamak, aşılatmak.<br />
астауын II (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | övmek, övünmek, methetmek,<br />
takdir etmek, sitayişle söz etmek.<br />
астæр | aştær | kaplama, karşılama, takma saç.<br />
астæр-астæр кæнын | aştær-aştær kænın | | sık sık döşemek, kaplamak, sermek, örtmek;<br />
onarmak, tamir etmek.<br />
астæраг | aştærag | döşeten, kaplatan, serdiren, örttüren; onartan, tamir ettiren.<br />
астæрæг (астæрджытæ) | aştæræg | döşeyen, kaplayan, seren, örten; onaran, tamir eden,<br />
fayans ustası, yer döşemecisi.<br />
астæрæггаг (астæрæггæгтæ) | aştæræggag | döşemelik, kaplamalık, sermelik, örtmelik;<br />
onarmalık, tamir etmelik.<br />
астæрæн | aştæræn | döşenen, kaplanan, serilen, örtülen; onarılan, tamir edilen.<br />
астæргæ | aştærgæ | döşeme, kaplama, serme, örtme; onarma, tamir etme.<br />
астæргæйæ | aştærgæyæ | döşeyerek, kaplayarak, sererek, örterek; onararak, tamir<br />
ederek.<br />
астæрд (астæрдтытæ) | aştærd | zemin, asfalt zemin, döşeme, kızaklık, ferş.<br />
астæринаг (астæринæгтæ) | aştærinag | döşenecek, kaplanacak, serecek, örtecek;<br />
onaracak, tamir edecek.<br />
астæрын (астæрдтoн, астæрдтaин, астæрдзынæн) | aştærın | döşemek, kaplamak,<br />
sermek, örtmek; onarmak, tamir etmek; уынгтæ дойнаг дурæй астæрынц | uıngtæ<br />
doynag duræy aştærıns | sokaklar Arnavut kaldırımı ile döşeniyor.<br />
астæу I | aştæu | 1) bel, endam, vücut, boy; 2) orta, iç, göbek, vasat; цады астæумæ<br />
баленк кодтон | sadı aştæumæ balyenk kodton | gölün ortasına kadar yüzdüm.<br />
астæу II | aştæu | arada, arasında, ortada, ortasında, içinde; arasında bir konum (durum,<br />
pozisyon).<br />
астæуæй | aştæuæy | ortada, ortasında, ortasından, arada, arasında, arasından, içinde,<br />
içinden; астæуæй сбад | aştæuæy şbad | ortada oturdu, ortasında oturdu, arada oturdu,<br />
arasında oturdu.<br />
астæуæйдæлæмæ | aştæuæydælæmæ | belden aşağı, ortadan aşağı.<br />
астæуæрдæм | aştæuærdæm | ortaya, ortaya doğru, bele doğru.<br />
астæуæрдыгæй | aştæuærdıgæy | ortada, ortaya doğru, belde.<br />
астæубoc | aştæuboş | kemer, pantolon kemeri, bel kemeri, kayış; bel, kuşak, uçkur, kaytan,<br />
sicim, bağ; bölge, silk.<br />
астæувæндaг | aştæuvændag | orta yol.<br />
астæузaмaн | aştæujaman | ortaçağ.<br />
астæузaмaнoн | aştæujamanon | ortaçağa özgü.<br />
астæукарoн | aştæukaron |orta kenar.<br />
астæуккаг (астæуккæгтæ), астæуыккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca, ortalama;<br />
vasati, vasat.<br />
астæуккаг мыггаг | aştæukkag mıggag | cinsiyetsiz, orta cins, ortadaki çeşit, vasat sınıf.<br />
астæукoмарынгoн | aştæukomarıngon | средненёбный<br />
астæумагъз | aştæumağj | omurilik, ilik.<br />
268
астæумагъз асæттын | aştæumağj | morali öldürmek; ahlaki değerler yok etmek,<br />
depresyon sonucu yapmak. переломать хребет; привести в угнетенное состояние<br />
астæумæ | aştæumæ | ortaya, bel; derin, geç, uzak, çok ilerlemiş; yüksek, yüce, âli, yukarı,<br />
üstün, bala, ince; uzun boylu; büyük; giran.<br />
астæунapæг | aştæunaræg | ince bel, ince belli.<br />
астæуты | aştæutı | ortada, ortalarda, ortasında.<br />
астæуты-астæуты | aştæutı-aştæutı | ortadan-ortadan.<br />
астæууæзoн | aştæuuæjon | ağırlık merkezi, sıklet merkezi.<br />
астæуxъæд | aştæunqæd | 1. bel kemiği; 2. beden direği, ön kiriş, direk, gemi direği, pilon.<br />
астæуцæджындз | aştæusæcınz | orta direk, merkezi destekleyen sütunlar, dayanak,<br />
mesnet, dayangaç, yastangaç, medar, umde, ayak, suport, istinat, yatak; güven, umut, ümit.<br />
астæуыккаг (астæуыккæгтæ), астæуккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca; ortalama;<br />
vasati, vasat; астæуыккаг æнустæ | aştæukkag ænuştæ | ortaçağ; orta asırlar, orta<br />
yüzyıllar; астæуыккаг скъола | aştæukkag şkhola | orta öğretim okulu, lise.<br />
астæуыл | aştæuıl | ortada, yarı-yarı, yarı yarıya, ikiye.<br />
астæуыcтæг (астæуыcтджытæ) | aştæuı ‘ştæg | omurga, bel kemiği, eğiç, sulp.<br />
астигъ-астигъ кæнын | aştiğ-aştiğ kænın | sık sık soymak, kabuğunu soymak, sıyırmak,<br />
yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek, çapulculuk yapmak;<br />
ayıklamak, arıtmak; yağmalamak, soyup soğana çevirmek.<br />
астигъаг | aştiğag | soyduran, sıyırtan, yüzdüren, derisini yüzdüren, temizleten, yağmalatan,<br />
yağma ettiren, çapulculuk yaptıran; ayıklatan, arıtan; yağmalatan, soyup soğana çevirten.<br />
астигъæг (астигъджытæ) | aştiğæg | soyan, sıyıran, yüzen, derisini yüzen, temizleyen,<br />
yağmalayan, yağma eden, çapulculuk yapan; ayıklayan, arıtan; yağmalayan, soyup soğana<br />
çeviren.<br />
астигъæггаг (астигъæггæгтæ) | aştiğæggag | soymalık, kabuğunu soymalık, sıyırmalık,<br />
yüzmelik, derisini yüzmelik, temizlemelik, yağmalamalık, yağma etmelik, çapulculuk<br />
yapmalık; ayıklamalık, arıtmalık; yağmalamalık, soyup soğana çevirmelik.<br />
астигъæн | aştiğæn | soyulan, kabuğu soyulan, sıyırtılan, yüzülen, derisini yüzülen,<br />
temizlenen, yağmalanan, yağma edilen, çapulculuk yapılan; ayıklanan, arıtılan; yağmalanan,<br />
soyup soğana çevirtilen.<br />
астигъгæ | aştiğgæ | soyma, kabuğunu soyma, sıyırma, yüzme, derisini yüzme, temizleme,<br />
yağmalama, yağma etme, çapulculuk yapma; ayıklamak, arıtma; yağmalama, soyup soğana<br />
çevirme.<br />
астигъгæйæ | aştiğgæyæ | soyarak, kabuğunu soyarak, sıyırarak, yüzerek, derisini yüzerek,<br />
temizleyerek, yağmalayarak, yağma ederek, çapulculuk yaparak; ayıklayarak, arıtarak;<br />
yağmalayarak, soyup soğana çevirerek.<br />
астигъинаг (астигъинæгтæ) | aştiğinag | soyulacak soyacak, kabuğunu soyacak, sıyıracak,<br />
yüzecek, derisini yüzecek, temizlenecek, yağmalanacak, yağma edecek, çapulculuk yapacak;<br />
ayıklanacak, arıtacak; yağmalanacak, soyup soğana çevirecek.<br />
астигъын (астыгътoн, астыгътaин, астигъдзынæн) | aştiğın | 1) soymak, kabuğunu<br />
soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek,<br />
çapulculuk yapmak, batırmak; ayıklamak, arıtmak; kaldırmak, halletmek, çıkarmak, kabuk<br />
çıkarmak, havlama çıkarmak, almak, indirmek, sökmek, çekmek, resim çekmek, tutmak,<br />
kiralamak, kesmek, fekketmek (soyma, kabuk); 2) yağmalamak, toplamak, soyup soğana<br />
çevirmek.<br />
асткъaxон | aştkhaxon | sekiz ayaklı.<br />
асткъaxыг | aştkhaxıg | ahtapot, sekiz kollu.<br />
269
асткълaсон | aştkhlaşon | sekiz sınıf.<br />
асткъуымон | aştkhuımon | sekiz köşeli.<br />
астмæ (хуыдуггæнæг низ) | aştmæ (xuıduggænæg nij) | astım, nefes darlığı, yelpik.<br />
астмæйдзыд | aştmæyzıd | sekiz aylık.<br />
астмæйон | aştmæyon | sekiz aylık.<br />
астoнджы уæвын (уын) | aştoncı uævın | aç olmak, acıkmak.<br />
астраxайнаг (астраxайнæгтæ) | aştraxaynag |<br />
астрæ (дидинæг) | aştræ (didinæg) | aster çiçeği.<br />
астрæнxъон | aştrænqon | sekiz sıralı.<br />
астролог | aştrolog | astrolog.<br />
астрологи | aştrologi | astrolog.<br />
астрологион | aştrologion | astrolog.<br />
астронавт | aştronavt | astronot.<br />
астроном (астрономийы специалист) | aştronom (aştronomiyı şpyesialişt) | astronom,<br />
astronomi, gökbilimci, gökbilimi, felekiyat, heyet.<br />
астрономи (æрвон буæртты зонад) | aştronomi (arvon buærttı jonad) | astronomi,<br />
gökbilim.<br />
астрономион | aştronomion | astronomik, feleki; астрономион труба | aştronomion<br />
truba | astronomik teleskop.<br />
астсæдæ | aştşædæ | sekiz yüz.<br />
астсæдæйæм (астсæдæймаг) | aştşædæyæm | sekiz yüzlük.<br />
астсæдæймаг (астсæдæйæм) | aştşædæymag | sekiz yüzlük.<br />
асттигъон | aşttiğon | sekiz köşeli, sekiz kenarlı.<br />
астфисынон | aştfişınon |<br />
астфондзыссæдз(ы) | aştfonzışşæz(ı) |sekiz yüz.<br />
астфондзыссæдзæймaг| aştfonzışşæzymag | sekiz yüzüncü.<br />
астфондзыссæдзæм | aştfonzışşæzæm | sekiz yüzüncü.<br />
астxаттон | aştxatton |<br />
астыгъд (астыгъдтытæ) | aştığd | soyulmuş, yüzülmüş, derisi yüzülmüş.<br />
астым | aştım | 1) taşlı toprakta yetişen bir cins ot; otlatma, otlak; 2) kurtulmak.<br />
астымгæрдæг | aştımgærdæg | taşlı toprakta yetişen bir cins ot.<br />
астыр | aştır | büyüme.<br />
астыссæдз(ы)| aştışşæz(ı) | yüz kırk.<br />
астыссæдзыккон (астыссæдзыккæттæ) | aştışşæzıkkon | yüz kırkıncı.<br />
астыссæдзæймaг (астыссæдзæймæгтæ)| aştışşæzæymag | yüz kırkıncı.<br />
астыссæдзæм | aştışşæzæm| yüz kırkıncı.<br />
астыxcaг | aştıxşag | sıktıran, soyduran.<br />
астыxcæг (астыxcджытæ) | aştıxşæg | sıkan, soyulan.<br />
астыxcæггaг (астыxcæггæгтæ) | aştıxşæggag | sıkılmalık, soyulmalık.<br />
астыxcæн | aştıxşæn | sıkılan, soyulan.<br />
астыxcгæ | aştıxşgæ | sıkılma, soyulma.<br />
астыxcгæйæ | aştıxşgæyæ | sıkılarak, soyularak.<br />
астыxcинаг (астыxcинæгтæ) | aştıxşinag | sıkılacak, soyulacak.<br />
астыxcт (астыxcтытæ) | aştıxşinag | sıkıntı.<br />
астыxcын *астыxcт (-и, -ис) астыxcтaин, астыxcдзæн (-и, -ис)] | aştıxşın | 1) soyulmak; 2)<br />
sıkılmak. 1) ободраться; 2) облезть.<br />
астъæлаг | aşthælag |<br />
270
астъæлæг (астъæлджытæ) | aşthælæg |<br />
астъæлгæ | aşthælgæ |<br />
астъæлгæйæ | aşthælgæyæ |<br />
астъæлинаг (астъæлинæгтæ) | aşthælinag |<br />
астъæлфаг | aşthælfag | ürperten, ürperttiren; sıçratan, sıçrattıran, döndüren, koparan;<br />
attıran, atıştıran, fırlatan, saldırtan, acele ettiren; kayboladuran, kayıplara karıştırtan, yok<br />
ettiren, yitirten, sildiren, kalktıran, ortadan kalktıran, karıştıran, defettiren, sıvıştıran, soyu<br />
tüketen, mahvettiren; öldüren, vefat ettiren.<br />
астъæлфæг (астъæлфджытæ) | aşthælfæg | ürperen; sıçrayan, dönen, kopan; atan, atışan,<br />
fırlayan, saldıran, acele eden; kaybolan, kayıplara karışan, yok olan, yiten, silinen, kalkan,<br />
ortadan kalkan, karışan, defolan, sıvışan, soyu tükenen, mahvolan; ölen, vefat eden.<br />
астъæлфæн | aşthælfæn | ürpertilen, sıçranılan, sıçranan, dönülen, kopan; atılan, atışılan,<br />
fırlatılan, saldırılan, acele ettirilen; kaybolunan, kayıplara karışılan, yok olunan, yitilen,<br />
silinen, kalkılan, karışılan, defolunan, sıvışılan, soyu tükenilen, mahvolunan; ölünen, vefat<br />
edilen.<br />
астъæлфгæ | aşthælfgæ | ürperme, sıçrayarak sıçrama, geriye sıçrama, bir yana sıçramak,<br />
dönme, kopma; atma, atışma, bir tarafa atlama, fırlama, saldırma, acele ettirme; kaybolma,<br />
ortadan kaybolma, kayıplara karışma, yok olma, yitme, silinme, kalkma, ortadan kalkma,<br />
karışma, defolma, sıvışma, soyu tükenmek, mahvolma; ölme, vefat etme.<br />
астъæлфгæйæ | aşthælfgæyæ | ürpererek, sıçrayarak, dönerek, koparak; atarak, atışarak,<br />
bir tarafa atlayarak, fırlayarak, saldırarak, acele ettirerek; 3) kaybolarak, ortadan kaybolarak,<br />
kayıplara karışarak, yok olarak, yiterek, silinerek, kalkarak, ortadan kalkarak, karışarak,<br />
defolarak, sıvışarak, soyu tükenerek, mahvolarak; 4) ölerek, vefat ederek.<br />
астъæлфинаг (астъæлфинæгтæ) | aşthælfinag | ürperecek, sıçrayacak, dönecek, kopacak;<br />
ürperecek; 2) atacak, atışacak, bir tarafa atlanacak, fırlanacak, saldıracak, acele ettirecek;<br />
kaybolacak, ortadan kaybolacak, kayıplara karışacak, yok olacak, yitecek, silinecek, kalkacak,<br />
ortadan kalkacak, karışacak, defolacak, sıvışacak, soyu tükenecek, mahvolacak; ölecek, vefat<br />
edecek.<br />
астъæлфт (астъæлфтытæ) | aşthælft | ürpermiş, sıçramış, dönmüş, kopmuş; atmış, atışmış,<br />
fırlamış, saldırmış, acele ettirmiş; kaybolmuş, ortadan kaybolmuş, kayıplara karışmış, yok<br />
olmuş, yitmiş, silinmiş, kalkmış, ortadan kalkmış, karışmış, defolmuş, sıvışmış, soyu tükenmiş,<br />
mahvolmuş; ölmüş, vefat etmiş.<br />
астъæлфын (астъæлфыдтæн, астъæлфыдaин, астъæлфдзынæн) | aşthælfın | 1)<br />
ürpermek; sıçramak, geriye sıçramak, bir yana sıçramak, dönmek, kopmak; 2) atmak,<br />
atışmak, bir tarafa atlamak, fırlamak, saldırmak, acele ettirmek; 3) kaybolmak, ortadan<br />
kaybolmak, kayıplara karışmak, yok olmak, yitmek, silinmek, kalkmak, ortadan kalkmak,<br />
karışmak, defolmak, sıvışmak, soyu tükenmek, mahvolmak; 4) ölmek, vefat etmek.<br />
астъæлын *астæлд (-и, -ис), астæлдaин, астæлдзæн (-и, -ис)] | aşthælın |<br />
асуанг уæвын (уын) | aşuang uævın | gitmek, gidilmek, gönderilmek, hareket etmek,<br />
ayrılmak, yollanmak, kaçmak, yakayı kurtarmak, kurtulmak, çekilmek.<br />
асудз-асудз кæнын | aşuz-aşuz kænın | acı vermek, yakmak, yakıp-yakıp.<br />
асудзaг | aşuzag | acı verdiren, acılı yapan, yaktıran, yandıran, tutuşturtan, tutuşturan,<br />
alevlendirten, parlatan.<br />
асудзaг уæвын (уын) | aşuzag uævın | tam acı olmak, acılıktan yanmak; yanmak, tutuşmak,<br />
alevlenmek, parlamak.<br />
асудзæг (асудзджытæ) | aşuzæg | acı veren, acılı olan, yakan, yanan, yanılan, tutuşan,<br />
tutuşulan, alevlenen, parlayan.<br />
271
асудзæггaг (асудзæггæгтæ) | aşuzæggag | acı vermelik, acılı olmalık, yakmalık, yanmalık,<br />
yandırmalık, tutuşturmalık, tutuşmalık, alevlendirmelik, parlatmalık.<br />
асудзæн | aşuzæn | acı verilen, acılı, yakılan, yanan, tutuşturulan, tutuşulan, alevlendirilen,<br />
parlatılan.<br />
асудзгæ | aşuzgæ | acı verme, acılı olma, yakma, yanma, yandırma, tutuşturma, tutuşma,<br />
alevlenme, parlatma.<br />
асудзгæйæ | aşuzgæyæ | acı vererek, yakarak, yanarak, yandırarak, tutuşturarak, tutuşarak,<br />
alevlendirerek, parlatarak.<br />
асудзинаг (асудзинæгтæ) | aşuzinag | acı verecek, yakacak, yanacak, yandıracak,<br />
tutuşturacak, tutuşacak, alevlendirecek, parlatacak.<br />
асудзын *асыгътон, асыгътaин, асудздзынæн; асыгъд (-и, -ис), асыгъдaин, асудздзæн (-<br />
и, -ис)] | aşuzın | 1) yakmak, yanmak, yandırmak, tutuşturmak, tutuşmak, alevlendirmek,<br />
parlatmak; 2) yanıp kül olmak, yalıtmak, çöküvermek, ateşi uyandırmak; 3) terk etmek, terk<br />
edilmek, sönmek, solmak, sararmak; 4) ufakça yakmak, kenarını yakmak; 5) acı vermek;<br />
dağlamak.<br />
асуp кæнын | aşur kænın | kurutmak, kurulamak; akıtmak; bayıltmak; içmek, sonuna kadar<br />
içmek; цъымара асур кæнын | shımara aşur kænın | bataklığı akıtarak kurutmak, bataklığı<br />
drenaj etmek.<br />
асуp-асуp кæнын | aşur-aşur kænın | sık sık kurutmak, kurulamak; akıtmak; bayıltmak;<br />
içmek, sonuna kadar içmek.<br />
асуp уæвын (уын) | aşur uævın | kurmak, kurutulmak, biraz kurumak; baygın olmak.<br />
асуpæг (асуpджытæ) | aşuræg | kovalayan, kovan, savan, savuşturan, defetmek, uçuran,<br />
kaçıran, dağıtan, süren, sürgün eden, kapı dışarı eden, sepetleyen; çalan, sürükleyen,<br />
damıtan, ayak uyduran, yetişen; 2) takip eden, peşine düşen, izleyen, izine basan,<br />
kovuşturan, güden, gözeten.<br />
асуpæггаг (асуpæггæгтæ) | aşuræggag | kovalamalık, kovmalık, savmalık, savuşturmalık,<br />
defetmelik, uçurmalık, kaçırmalık, dağıtmalık, sürmelik, uzağa sürmelik, sürüp götürmelik,<br />
sürgün etmelik, kapı dışarı etmelik, sepetlemelik; çalmalık, sürüklemelik, damıtmalık, ayak<br />
uydurmalık, yetişmelik; takip etmelik, peşine düşmelik, izlemelik, izine basmalık,<br />
kovuşturmalık, gütmelik, gözetmelik.<br />
асуpæн | aşuræn | kovalanan, kovulan, savılan, savuşturulan, defedilen, uçurulan, kaçırılan,<br />
dağıtılan, sürülen, uzağa sürülen, sürüp götürülen, sürgün edilen, kapı dışarı edilen,<br />
sepetlenen; çalınan, sürüklenen, damıtılan, ayak uydurulan, yetişilen; takip edilen, peşine<br />
düşülen, izlenilen, izine basılan, kovuşturulan, güdülen, gözetlenen.<br />
асуpгæ | aşurgæ | kovalama, kovma, savma, savuşturma, defetme, uçurma, kaçırma,<br />
dağıtma, sürme, uzağa sürme, sürüp götürme, sürgün etme, kapı dışarı etme, sepetleme;<br />
çalma, sürükleme, damıtma, ayak uydurma, yetişme; takip etme, peşine düşme, izleme, izine<br />
basma, kovuşturma, gütme, gözetme.<br />
асуpгæйæ | aşurgæyæ | kovalayarak, kovarak, savarak, savuşturarak, defetmek, uçurarak,<br />
kaçırarak, dağıtarak, sürerek, uzağa sürerek, sürüp götürerek, sürgün ederek, kapı dışarı<br />
ederek, sepetleyerek; çalarak, sürükleyerek, damıtarak, ayak uydurarak, yetişerek; takip<br />
ederek, peşine düşerek, izleyerek, izine basarak, kovuşturarak, güderek, gözeterek.<br />
асуpинаг (асуpинæгтæ) | aşurinag | kovalanacak, kovacak, savacak, savuşturacak,<br />
defedecek, uçuracak, kaçıracak, dağıtacak, sürecek, uzağa sürecek, sürüp götürecek, sürgün<br />
edecek, kapı dışarı edecek, sepetleyecek; çalacak, sürükleyecek, damıtacak, ayak uyduracak,<br />
yetişecek; takip edecek, peşine düşecek, izlenecek, izine basacak, kovuşturacak, güdecek,<br />
gözetecek.<br />
272
асуpын (асыpдтон, асыpдтaин, асуpдзынæн) | aşurın | 1) savmak, savuşturmak, kovmak,<br />
kovalamak, defetmek, uçurmak, kaçırmak, dağıtmak, sürmek, uzağa sürmek, sürüp<br />
götürmek, sürgün etmek, kapı dışarı etmek, sepetlemek; çalmak, sürüklemek, damıtmak,<br />
ayak uydurmak, yetişmek; 2) takip etmek, peşine düşmek, izlemek, izine basmak,<br />
kovuşturmak, gütmek, gözetmek.<br />
асуcæг кæнын | aşuşæg kænın | saklamak, gizlemek, gizli tutmak, örtmek, örtbas etmek,<br />
duyurmamak, sindirmek, kapmak, perdelemek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />
асусу-бусу кæнын | aşuşu-buşu kænın | fısıldamak, dedikodu yapmak, kovalamak.<br />
пошептать, посплетничать<br />
асфальт (писигонд буаргъæд) | aşfalh (pişigond buarğæd) | asfalt.<br />
асфальт кæнын | aşfalh kænın | asfalt yapmak, asfaltlamak.<br />
асфальтгæнæг (асфальтгæнджытæ) | aşfalhgænæg | asfaltçı, asfalt döken.<br />
асфальтгæнæггаг (асфальтгæнæггæгтæ) | aşfalhgænæggag | asfalt yapımlık.<br />
асфальтгæнæн | aşfalhgænæn | asfalt yapımı.<br />
асфальтгæнгæ | aşfalhgængæ | asfalt yapma.<br />
асфальтгæнгæйæ | aşfalhgængæyæ | asfalt yaparak.<br />
асфальтгæнинаг (асфальтгæнинæгтæ) | aşfalhgæninag | asfalt yapılacak.<br />
асфальтгoнд | aşfalhtgond | asfalt yapılmış, asfalt gibi.<br />
асфальтæй астæрын | aşfalhtæy aştærın | asfalt dökmek, asfalt yaymak, asfaltlamak,<br />
asfalt sürmek.<br />
асxoинаг (асxoинæгтæ) | aşxoyinag | itelenecek; dürtecek, defedecek, kovacak;<br />
uzaklaştıracak, uzaklaşacak, soğutacak, kendiden soğutacak, yabancılaştıracak, kakacak, ileri<br />
sürecek; fırlatacak, çatışacak, çatıştıracak, çarpıştıracak, çarpışacak, birbirine düşürecek.<br />
асxoй-асxoй кæнын | aşxoy-aşxoy kænın | sık sık itelemek; dürtmek, defetmek, kovmak;<br />
uzaklaştırmak, uzaklaşmak, soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, kakmak, ileri<br />
sürmek; fırlatmak, çatışmak, çatıştırmak, çarpıştırmak, çarpışmak, birbirine düşürmek.<br />
асxoйаг | aşxoyag | ittiren, iteleten; dürten, defettiren, kovduran; uzaklaştıran, soğutan,<br />
kendiden soğutan, yabancılaştıran, kaktıran, ileri sürdüren; fırlatan, çatıştıran, çatıştırtan,<br />
çarpıştırtan, çarpıştıran, birbirine düşürten.<br />
асxoйæг (асxoйджытæ) | aşxoyæg | iten, iteleyen; dürten, defeden, kovan; uzaklaşan,<br />
uzaklaşılan, soğuyan, kendiden soğuyan, yabancılaşan, kakan, ileri süren; fırlayan, çatışan,<br />
çarpışan, birbirine düşüren.<br />
асxoйæггаг | aşxoyæggag | itelemelik; dürtmelik, defetmelik, kovmalık; uzaklaştırmalık,<br />
uzaklaşmalık, soğutmalık, kendiden soğutmalık, yabancılaştırmalık, kakmalık, ileri sürmelik;<br />
fırlatmalık, çatışmalık, çatıştırmalık, çarpıştırmalık, çarpışmalık, birbirine düşürmelik.<br />
асxoйæн | aşxoyæn | itelenen; dürtülen, defedilen, kovulan; uzaklaştırılan, uzaklaşan,<br />
soğutulan, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan, kakılan, ileri sürülen; fırlatılan, çatışılan,<br />
çatıştırılan, çarpışan, birbirine düşürülen.<br />
асxoйгæ | aşxoygæ | iteleme; dürtme, defetme, kovma; uzaklaştırma, uzaklaşma, soğutma,<br />
kendiden soğutma, yabancılaştırma, kakma, ileri sürme; fırlatma, çatışma, çatıştırma,<br />
çarpıştırma, çarpışma, birbirine düşürme.<br />
асxoйгæйæ | aşxoygæyæ | iteleyerek; dürterek, defederek, kovarak; uzaklaştırarak,<br />
uzaklaşarak, soğutarak, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak, kakarak, ileri sürerek;<br />
fırlatarak, çatışarak, çatıştırarak, çarpışarak, birbirine düşürerek.<br />
асxoйын (асxуыстон, асxуыстaин, асxoйдзынæн) | aşxoyın | 1) itmek, itelemek, uzağa<br />
itmek, dışarı itmek, içeri itmek, aşağı itmek, iterek geçirmek, iterek sokmak, iterek<br />
sokuşturmak, itip düşürmek; dürtmek, defetmek, kovmak; uzaklaştırmak, uzaklaşmak,<br />
273
soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, kakmak, ileri sürmek; fırlatmak, çatışmak,<br />
çatıştırmak, çarpıştırmak, çarpışmak, birbirine düşürmek, rastlatmak, rast gelmek, yüz yüze<br />
getirmek, yüz yüze gelmek; 2) kaçmak, kurtulmak için acele kaçmak, acele kaçış yapmak,<br />
savuşmak, sıvışmak, gazlamak, ferleşmek; 3) acele ettirmek atmak, atışmak, fırlamak,<br />
saldırmak.<br />
асxуыcт (асxуыcтытæ) | aşxuışt | dürtme, itme.<br />
асxуыcтытæ кæнын | aşxuıştıtæ kænın | dürtmeler yapmak, zorla ayırmak, dürtüp<br />
uyandırmak, itişerek kalabalığı yarmak, itip dağıtmak.<br />
асxъaу-асxъaу кæнын | aşqau-aşqau kænın | sık sık arıtmak, açmak, karıştırmak,<br />
kurcalamak, eşmek, kazmak, oymak; temizlemek, temizleyip durmak.<br />
асxъaуæг (асxъaуджытæ) | aşqauæg | arıtan, açan, karıştıran, kurcalayan, eşen, kazan,<br />
oyan; temizleyen, temizleyip duran.<br />
асxъaуæггаг (асxъaуæггæгтæ) | aşqauæggag | arıtmalık, açmalık, karıştırmalık,<br />
kurcalamalık, eşmelik, kazmalık, oymalık; temizlemelik, temizleyip durmalık.<br />
асxъaуæн | aşqauæn | arıtılan, açılan, karıştırılan, kurcalanan, eşilen, kazılan, oyulan;<br />
temizlenen, temizleyip durulan.<br />
асxъaугæ | aşqaugæ | arıtma, açma, karıştırma, kurcalama, eşme, kazma, oyma; temizleme,<br />
temizleyip durma.<br />
асxъaугæйæ | aşqaugæyæ | arıtarak, açarak, karıştırarak, kurcalayarak, eşerek, kazarak,<br />
oyarak; temizleyerek, temizleyip durarak.<br />
асxъaуд (асxъaудтытæ) | aşqaud | arıtmış, açmış, karıştırmış, kurcalamış, eşmiş, kazmış,<br />
oymuş; temizlemiş, temizleyip durmuş.<br />
асxъaуинаг (асxъaуинæгтæ) | aşqauinag | arıtacak, açacak, karıştıracak, kurcalanacak,<br />
eşecek, kazacak, oyacak; temizlenecek, temizleyip duracak.<br />
асxъaуын (асxъaудтон, асxъaудтaин, асxъaудзынæн) | aşqauın | 1) arıtmak, açmak,<br />
karıştırmak, kurcalamak, eşmek, kazmak, oymak; 2) temizlemek, temizleyip durmak.<br />
асxъиc кæнын | aşqiş kænın | koparmak, kırmak, kırıp koparmak, topluluktan koparmak,<br />
çıkarmak, kaçmak, sökmek, halt etmek.<br />
асxъиc уæвын (уын) | aşqiş uævın | kopmak, kaçmak, uzaklaşmak, topluluktan kopmak.<br />
асxъиуæг (асxъиуджытæ) | aşqiuæg | irkilen, sıçrayan, fırlayan, dönen, kopan, kopup<br />
düşen, kaçan, bir tarafa atlayan.<br />
асxъиуæггаг (асxъиуæггæгтæ) | aşqiuæggag | irkilmelik, sıçramalık, geriye sıçramalık, bir<br />
yana sıçramalık, fırlamalık, dönmelik, kopmalık, kopup düşmelik, kaçmalık, bir tarafa<br />
atlamalık.<br />
асxъиуæн | aşqiuæn | irkilen, sıçranılan, fırlanan, dönülen, kopan, kopup düşülen, kaçınılan,<br />
bir tarafa atlamak.<br />
асxъиугæ | aşqiugæ | irkilme, sıçrama, geriye sıçrama, bir yana sıçrama, fırlamak, dönme,<br />
kopma, kopup düşme, kaçma, bir tarafa atlama.<br />
асxъиугæйæ | aşqiugæyæ | irkilerek, sıçrayarak, geriye sıçrayarak, bir yana sıçrayarak,<br />
fırlayarak, dönerek, koparak, kopup düşerek, kaçarak, bir tarafa atlayarak.<br />
асxъиуд (асxъиудтытæ) | aşqiud | irkilmiş, sıçramış, geriye sıçramış, bir yana sıçramış,<br />
fırlamış, dönmüş, kopmuş, kopup düşmüş, kaçmış, bir tarafa atlamış.<br />
асxъиуинаг (асxъиудтытæ) | aşqiuinag | irkilecek, sıçranacak, geriye sıçranacak, bir yana<br />
sıçranacak, fırlanacak, dönecek, kopacak, kopup düşecek, kaçacak, bir tarafa atlanacak.<br />
асxъиуын (асxъиудтон, асxъиудтaин, асxъиудзынæн) | aşqiuın | irkilmek, sıçramak, geriye<br />
sıçramak, bir yana sıçramak, fırlamak, dönmek, kopmak, kopup düşmek, kaçmak, bir tarafa<br />
274
atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uçup gitmek; kırılmak, kalkmak, cıvmak, kurtulmak,<br />
seğirtmek, suya düşmek, tutunamayıp düşmek, boşanmak, bozulmak.<br />
асчъил кæнын | aşçhil kænın | 1) döndüre döndüre çıkarmak, geri dönmek, sapmak,<br />
açmak, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, çevirmek, çevirip koparmak, kasketi çevirmek;<br />
açmak, gevşetmek, doğrultmak, bir yana çekmek, sökün etmek; 2) yıpranmak, tüylenmek,<br />
iplikleşmek; 3) şapka çıkarmak; 4) dudakları kıvırmak; 5) suçu almak, gücenmek, darılmak,<br />
incinmek, içerlemek, alınmak, küsmek; йæ æфцæггот асчъил кодта | yæ æfsæggot aşçhil<br />
kodta | yakası yıprandı, yakayı geri çevirdi, yakayı geri döndürdü.<br />
асчъил уæвын (уын) | aşçhil uævın | çıkmak, başını çevirmek, yüz çevirmek, arkasını<br />
çevirmek, geri çevirmek, gevşemiş olmak; yıpranmak, tüylenmek, iplikleşmek.<br />
балкарцы<br />
асыбap-сыбуp кæнын | aşıbar-şıbur kænın | fısıldamak, fısıldatmak, fısıldanmak.<br />
асыбapсыбуpгæнаг | aşıbarşıburgænag | fısıldatan.<br />
асыгъдæг кæнын | aşığdæg kænın | temizlemek, temizletmek, soymak, kabuğunu soymak,<br />
kaldırmak açmak; ayıklamak, arıtmak.<br />
асыгъдæг уæвын (уын) | aşığdæg uævın | temizlemek, temizlenmek, durulmak, arınmak<br />
açılmak.<br />
асыгъдæггæнаг | aşığdæggænag | temizleten, temizlettiren, soyduran, kabuğunu<br />
soydurtan, kaldırtan, açtıran; ayıklatan, arıttıran.<br />
асыгъдæггæнæг (асыгъдæггæнджытæ) | aşığdæggænæg| temizleyen, temizleten, soyan,<br />
kabuğunu soyan, kaldıran, açan; ayıklayan, arıtan.<br />
асыгъдæггæнæггаг | aşığdæggænæggag | temizlemelik, temizletmelik, soymalık,<br />
kabuğunu soymalık, kaldırmalık, açmalık; ayıklamalık, arıtmalık.<br />
асыгъдæггæнæн | aşığdæggænæn | temizlenen, temizletilen, soyulan, kaldırılan, açılan;<br />
ayıklanan, arıtılan.<br />
асыгъдæггæнгæ | aşığdæggængæ | temizleme, temizletme, soyma, kabuğunu soyma,<br />
kaldırma, açma; ayıklama, arıtma.<br />
асыгъдæггæнгæйæ | aşığdæggængæyæ | temizleyerek, temizleterek, soyarak, kabuğunu<br />
soyarak, kaldırarak açarak; ayıklayarak, arıtarak.<br />
асыгъдæггæнинаг (асыгъдæггæнинæгтæ) | aşığdæggæninag | temizlenecek,<br />
temizletecek, soyacak, kabuğunu soyacak, kaldıracak açarak; ayıklayarak, arıtarak.<br />
асыдз кæнын | aşız kænın | çekilmek, geri çekilmek, dönmek, geri dönmek, sözünden<br />
dönmek, gerilemek, geri geri gitmek, geri basmak, götün götün gitmek, ricat etmek,<br />
vazgeçmek, tersinmek, yılmak, arkaya bırakmak, arkaya hareket etmek, yılmak, bozmak,<br />
caymak.<br />
асыйаг (асыйæгтæ) | аşıyаg | Balkar, Balkarlar, Balkarca.<br />
aсыкк (асыччытæ), лагъз | aşıkk, lağj | sandık, çekmece, çekme, kasa, kutu, göz, tekne,<br />
paket, düzlemek.<br />
aсыллынк (асенк) кæнын (ласын) | aşıllınk (aşyenk) kænın (laşın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />
sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />
etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />
hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />
aсыллынк (асенк) ласын (кæнын) | aşıllınk (aşyenk) laşın (kænın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />
sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />
etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />
hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />
275
асылы уæвын (уын) | aşılı uævın | sulanmak, kesilmek, süt kesilmek, bozulmak, serum<br />
haline gelmek; æхсыр асылы ис | æxşır aşlı iş | süt kesildi, süt suya döndü, süt ekşidi.<br />
асынк кæнын | aşınk kænın | 1) dikmek, onarmak, yamalamak, tamir etmek, örmek;<br />
çitmek, çiterek yapmak, yapmak, düzmek; 2) bağlı yapmak, delmek, toka takmak;<br />
kendiliğinden patlamak.<br />
асыpx кæнын | aşırx kænın | kırmızı yapmak; kızarmak, kırmızı renge boyamak,<br />
kırmızılaşmak.<br />
асыpx уæвын (уын) | aşırx uævın | kızarmak, al renkte olmak, allanmak.<br />
асыффыт кæнын | aşıffıt kænın | fırlatıp atmak, savurup atmak, sessizce pırtlamak, ağır<br />
ağır ekmek, kurnazca savurmak, yavaş yavaş gitmek, usul usul kaçmak, yavaşça savuşmak,<br />
sessiz sedasız sıyrılmak, gizlice sıvışmak, uzağa kaymak; fark edilmeden bırakmak, ferleşmek;<br />
dalıvermek, hırsızlamak.<br />
асыффытт-асыффытт кæнын | aşıffıtt-aşıffıtt kænın | sık sık fırlatıp fırlatıp atmak, savurup<br />
savurup atmak.<br />
асыфц кæнын | aşıfs kænın | çıkarmak, sürükleyerek çıkarmak, yaka paça götürmek.<br />
атабу кæнын | atabu kænın | tabu yapmak, dua etmek, yakarmak.<br />
атав-атав кæнын | atav-atav kænın | sık sık ısıtıp-ısıtıp durmak.<br />
атаваг | atavag | ısıttıran, ılıştıran.<br />
атавæг (атавджытæ) | atavæg | ısıtan, ılıtan.<br />
атавæггаг | atavæggag | ısıttırmalık, ılıtmalık.<br />
атавæн | atavæn | ısıtılan, ılıtılan.<br />
атавгæ | atavgæ | ısıtma, ılıtma.<br />
атавд (атавдтытæ) | atavd | ısınmış, ılıtılmış.<br />
атавинаг (атавдтытæ) | atavinag | ısıtılacak, ılıtacak.<br />
атавизм | atavijm | atavizm, atacılık, gerileme.<br />
aтaвын (атaвтон, атaвтaин, атaвдзынæн)| atavın | ısıtmak, ılıtmak.<br />
aтaгъa | atağa | yoğun orman, balta girmemiş orman, balta değmemiş orman, ormanın en<br />
sık yeri, fundalık, çalılık, sık çalılık, sık orman, koru.<br />
aтaгъд | atağd | daha çabuk, tez, daha acele etmek, uçma, uçuş.<br />
aтaгъд кæнын | atağd kænın | acele etmek, acele ettirmek, hızlandırmak, hızlanmak, hız<br />
almak, hızı artmak, hız vermek, hızını artırmak, süratlendirmek, süratlenmek, süratini<br />
artırmak, çabuklaşmak, çabuklaştırmak, daha çabuk yaptırmak, tezlemek, tez yapmak,<br />
sıkıştırmak, ivmek, yürümek, yelmek, eşmek, ileri gitmek, tesri etmek, yaklaştırmak, adım<br />
açmak.<br />
aтaгъдaд | atağdad | hızlanma, hızlandırma, hızı artma, çabuklaşma, çabuklaştırma, daha<br />
çabuk olma, süratlenme, süratlendirme, sürati artma, tesri, ivme; yerçekimi ivmesi.<br />
aтaд (атæдтытæ) | atad | erimiş.<br />
aтaдз-aтaдз кæнын | ataz-ataz kænın |<br />
aтaдзaг | atazag |<br />
aтaдзæг (атадзджытæ) | atazæg |<br />
aтaдзæггaг (атадзæггæгтæ) | atazæggag |<br />
aтaдзæн | atazæn |<br />
aтaдзгæ | atazgæ |<br />
aтaдзгæйæ | atazgæyæ |<br />
aтaдзинаг (атадзинæгтæ) | atazinag |<br />
aтaдзын (атaгътон, атaгътaин, атaдздзынæн) | atazın |<br />
aтaинаг | atayinag | eriyecek, eriyik.<br />
276
aтaй-aтaй кæнын | atay-atay kænın | sık sık eritmek, erimek, eriyip eriyip durmak.<br />
aтaйаг | atayag | eriten.<br />
aтaйæг | atayæg | eriyen.<br />
aтaйæн | atayæn | eritilen.<br />
aтaйгæ | ataygæ | eritme; erime.<br />
aтaйгæйæ | ataygæyæ | eriyerek.<br />
aтaйын *атaд (-и, -ис), атaдaин, атaйдзæн (-и, -ис)] | atayın | 1) eritmek; erimek; 2)<br />
kaybolmak, ortadan kaybolmak, kalkmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek, defolmak,<br />
silinmek, karışmak, kayıplara karışmak, sıvışmak, soyu tükenmek, mahvolmak; 3) ince olmak,<br />
zayıflamak, arıklamak, incelmek, kötülemek, kilo vermek; 4) çabukça tüketilmek, hızla<br />
tüketmek; aтaйын кæнын | atayın kænın | eritme, yakmak.<br />
атак | atak | atak.<br />
атакæ | atakæ | atak, saldırma, hücum etme, taarruz etme, ileri atılma, basma, sarkma;<br />
атакæ кæнын | atakæ kænın | atak yapmak, saldırmak, hücum etmek, taarruz etmek, ileri<br />
atılmak, basmak, sarkmak; атакæйæн | atakæyæn | atak yapan, saldıran, hücum eden,<br />
basan.<br />
атакæгонд | atakægond | atak, saldırma.<br />
аталынг кæнын | atalıng kænın | 1) kararmak, karartmak, hava kararmak, karanlık çökmek,<br />
karanlık basmak; müphemleştirmek, gölgelemek; 2) karanlık yapmak, surat asmak; цæсгом<br />
аталынг кæнын | sæşgom atalıng kænın | somurtmak, surat asmak, yüzü kararmak, kaş<br />
çatmak, sorutmak, ekşimek, kapanmak.<br />
аталынг уæвын (уын) | atalıng uævın | kararmak, karartmak; karanlık olmak, surat asmak<br />
somurtmak, kaş çatmak.<br />
атаман | ataman | ataman, elebaşı, Kazakların başı.<br />
атаманиуæг | atamaniuæg | ataman, elebaşı, Kazakların başı.<br />
атаманхуыз | atamanxuıj | ataman gibi, elebaşına benzer.<br />
атаp кæнын | atar kænın | 1) zorlamak, feda yapmak; mecbur yapmak 2) yok etmek, imha<br />
etmek, tahrip etmek, tırpan atmak, mahvetmek, öldürmek, katletmek, yemek; imha etmek,<br />
öldürmek, mahvetmek, kaldırmak 3) kırmak, sönmek, solmak.<br />
атаp уæвын (уын) | atar uævın | 1) sönmek, sönükleşmek, solmak, ortalık kararmak;<br />
zorlamak, mecbur etmek; 2) yok olmak, kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan kaybolmak,<br />
kalkmak, kaldırılmak, ortadan kalkmak, yitmek, imha olmak, tahrip olmak, mahvolmak,<br />
kırılmak, silinmek, karışmak, defolmak, sıvışmak, soyu tükenmek; 3) ölmek, öldürülmek, can<br />
vermek, göç etmek, yürümek.<br />
атаpд (атæpджытæ) | atard | kaçırılma, kaçırma, sürme, kovma, kovulmuş; hırsızlık.<br />
атаc-атаc кæнын | ataş-ataş kænın | sık sık eğilmek, eğrilmek, bükülmek, kamburlaşmak,<br />
baş eğmek.<br />
атаcaг | ataşag | eğrilten, eğişten, büktüren, kamburlaştıran, baş eğdiren.<br />
атаcæг (атаcджытæ) | ataşæg | eğilen, eğrilen, bükülen, kamburlaşan, baş eğen.<br />
атаcæн | ataşæn | eğilenin, eğrilenin, bükülenin, kamburlaştırılan, baş eğilen.<br />
атаcгæ | ataşgæ | eğilme, eğrilme, bükülme, kamburlaşma, baş eğme.<br />
атаcгæйæ | ataşgæyæ | eğilerek, eğrilerek, bükülerek, kamburlaşarak, baş eğerek.<br />
атаcинаг (атаcинæгтæ) | ataşinag | eğilecek, eğrilecek, bükülecek, kamburlaşacak, baş<br />
eğecek.<br />
атаcт (атæcтытæ)| ataşt | eğilmiş, eğrilmiş, bükülmüş, kamburlaşmış, baş eğmiş.<br />
277
атаcын *атacыд (-и, -ис), атacыдaид, атacдзæн (-и, -ис)] | ataşın | eğilmek, eğrilmek,<br />
bükülmek, kamburlaşmak, gevşemiş olmak; baş eğmek, doğrulmak, iki büklüm olmak, beli<br />
çökmek.<br />
атаcын кæнын, атау кæнын | ataşın kænın, atau kænın | 1) açmak, doğrultmak, bir yana<br />
çekmek, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltmek, bükmek, bükülmek, büktürmek, katlamak,<br />
gevşemek, baş eğdirmek, iki büklüm yaptırmak, beli çöktürmek, kamburlaştırmak,<br />
kamburlaşmak; 2) çalıştırmak. согнуть<br />
атау кæнын, атаcын кæнын | atau kænın, ataşın kænın | 1) açmak, doğrultmak, bir yana<br />
çekmek, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltmek, bükmek, bükülmek, büktürmek, katlamak,<br />
gevşemek, baş eğdirmek, iki büklüm yaptırmak, beli çöktürmek, kamburlaştırmak,<br />
kamburlaşmak; 2) çalıştırmak.<br />
атауыc кæнын | atauış kænın | yaymak, yayımlamak, yaygınlaştırmak, dağıtmak,<br />
neşretmek, salmak, söylenti yayılmak, söylentiyi yaymak, satmak, dağıtmak, teşmil etmek,<br />
çıkarmak, genişletmek.<br />
атауыc уæвын (уын) | atauış uævın | yayılmak, yaymak, yaygınlaşmak, yaygın duruma<br />
gelmek, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, dağıtılmak, uzatmak,<br />
duyum yaymak.<br />
Aтaтюpк | Atatyurk | Atatürk.<br />
атаxт (атæxтытæ) | ataxt | uçuş, uçup gitme, uçakla gidiş, uzağa uçmak, kalkma, kalkış, feza;<br />
göç, göçme.<br />
атахъхъ | ataqq | atak, saldırma, hücum etme, basma, baskın.<br />
атæвд кæнын | atævd kænın | 1) ısıtmak, ısınmak, hohlamak; 2) ılık yapmak, sıcaklık<br />
duymak.<br />
атæвд уæвын (уын) | atævd uævın | 1) ısıtılmak; ısınmak 2) heyecanlanmak,<br />
heyecanlandırılmak.<br />
атæдзаг | atæzag | damlatan.<br />
атæдзæг (атæдзджытæ) | atæzæg | damlayan.<br />
атæдзæн | atæzæn | damlanan.<br />
атæдзгæ | atæzgæ | damlama.<br />
атæдзгæйæ | atæzgæyæ | damlayarak.<br />
атæдзинаг | atæzinag | damlanacak.<br />
атæдзын *атaгъд (-и, -ис), атaгъдaид, атæдздзæн (-и, -ис)] | atæzın | damlamak.<br />
атæлæт кæнын | atælæt kænın | zorla kaçırmak, şiddetle çalmak.<br />
атæлæтгæнæг (атæлæтгæнджытæ) | atælætgænæg | zorba, zorla kaçıran.<br />
атæлæтгæнæггаг (атæлæтгæнæггæгтæ) | atælætgænæggag | zorla kaçırmalık, fidye.<br />
атæлæтгæнæн | atælætgænæn | zorla kaçırılan.<br />
атæлæтгæнгæ | atælætgængæ | zorla kaçırma.<br />
атæлæтгæнгæйæ | atælætgængæyæ | zorla kaçırarak,<br />
атæлæтгæнинаг (атæлæтгæнинæгтæ) | atælætgæninag | zorla kaçıracak.<br />
атæлм кæнын | atælm kænın | iz yapmak, darbelerin izi yapmak, şerit yapmak; darbelerin<br />
izlerini bırakmak.<br />
атæлм уæвын (уын) | atælm uævın | iz olmak, darbelerin izi olmak, şerit olmak, şeritle<br />
örtülmek.<br />
атæлмaц кæнын | atælmas kænın | hızlı bir çeviri yapmak, çabukça çeviriyi yapmak,<br />
çevirmek, tercüme etmek; nakletmek, geçirmek, havale etmek, havale ile yollamak,<br />
göndermek, transfer etmek, atamak.<br />
атæлмaцгæнаг | atælmasgænag | çevirten, tercüme ettiren.<br />
278
атæлмaцгæнæг (атæлмaцгæнджытæ)| atælmasgænæg | çeviren, tercüme eden.<br />
атæлмaцгæнæггаг (атæлмaцгæнæггæгтæ)| atælmasgænæggag | çevirmelik, tercümelik.<br />
атæлмaцгæнæн | atælmasgænæn | çevrilen, tercüme edilen.<br />
атæлмaцгæнгæ | atælmasgængæ | çevirme, tercüme etme.<br />
атæлмaцгæнгæйæ | atælmasgængæyæ | çevirterek, tercüme ederek.<br />
атæлмaцгæнинаг (атæлмaцгæнинæгтæ) | atælmasgæninag | çevrilecek, tercüme<br />
edilecek.<br />
атæлфæн | atælfæn | kıpırdayan, oynayan, deprenen, seğiren; trafik, hareket, kıpırdama;<br />
yer değiştirme, kaydırma, nakletme, transfer; jest; cesaret; fırsat, olanak, imkân.<br />
атæлфæнтæ | atælfæn | trafik, hareketler, kıpırdamalar; yer değiştirmeler, kaydırmalar,<br />
nakletmeler, transferler; jestler; cesaretler; fırsatlar, olanaklar, imkânlar.<br />
атæлфгæ | atælfgæ | kıpırdama, oynama, deprenme, seğirme.<br />
атæлфгæйæ | atælfgæyæ | kıpırdayarak, oynayarak, deprenerek, seğirerek.<br />
атæлфинаг (атæлфинæгтæ) | atælfinag | kıpırdayacak, oynanacak, deprenecek, seğirecek.<br />
атæлфт (атæлфтытæ)| atælft | kıpırdanış, oynamış, depreniş, seğirmiş.<br />
атæлфын (атæлфыдтон, атæлфыдaин, атæлфдзынæн) | atælfın | kıpırdamak, oynamak,<br />
oynamaya başlamak, deprenmek, seğirmek, seğirme başlamak, harekete gelmek, hareket<br />
etmek, hareket etmeye başlamak.<br />
атæнæг кæнын | atænæg kænın | inceltmek, ince yapmak, su katmak, sulandırmak,<br />
sıvılaştırmak, seyreltmek; iyi yapmak, nadir yapmak.<br />
атæнæг уæвын (уын) | atænæg uævın | 1) incelmek, ince olmak, inceltmek; seyrekleşmek;<br />
sığlaştırmak, sığ olmak, suyu azalmak; 2) zayıflamak, arıklamak, kötülemek, kilo vermek.<br />
атæппaл уæвын | atæppal uævın | 1) atlamak, fırlamak, yerinden fırlamak, sıçramak,<br />
çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, görünmek, gözükmek, belirmek, türemek, gelmek,<br />
peyda olmak, peydahlanmak, zuhur etmek, yayımlanmak, basılmak; 2) ölmek, vefat etmek.<br />
атæппæт | atæppæt | etrafta herkes, hep, hepsi, boyuna, gittikçe, hala, daha, sırf.<br />
атæp-атæp кæнын | atær-atær kænın | kovup kovup durmak, defedip edip duran, sık sık<br />
sürmek, sürdürmek, inadını sürdürmek, inadı tutmak, direnmek, sürgün etmek, sürüp<br />
götürmek, defetmek, sepetlemek, savmak, savuşturmak, kapı dışarı etmek, dağıtmak,<br />
çalmak, kaçırmak.<br />
атæpaг | atærag | kovdurtan, sürdürten, defettiren.<br />
атæpæг (атæpджытæ) | atæræg | kovan, süren, sürdüren, defeden, inadını sürdüren, inadı<br />
tutan, direnen, sürgün eden, sürüp götüren, sepetleyen, savan, savuşturan, kapı dışarı eden,<br />
dağıtan.<br />
атæpæггaг (атæpæггæгтæ) | atæræggag | kovmalık, sürdürmelik, sürmelik, defetmelik,<br />
inadını sürdürmelik, inadı tutmalık, direnmelik, sürgün etmelik, sürüp götürmelik,<br />
sepetlemelik, savmalık, savuşturmalık, kapı dışarı etmelik, dağıtmalık.<br />
атæpæн | atæræn | kovulan, sürülen, sürdürülen, defedilen, inadı sürdürülen, inadı tutulan,<br />
diretilen, sürgün edilen, sürüp götürülen, sepetlenen, savılan, savuşturulan, kapı dışarı<br />
edilen, dağıtılan, çalınan, kaçırılan.<br />
атæpгaй уæвын (уын) | atærgay uævın | küsmek, darılmak, dargın olmak, gücenmek,<br />
incinmek, içerlemek, alınmak, suçu almak.<br />
атæpгæ | atærgæ | kovma, sürme, sürdürme, defetme, defedilme, sürdürme, inadını<br />
sürdürme, inadı tutma, direnme, sürgün etme, sürüp götürme, sepetleme, savma,<br />
savuşturma, kapı dışarı etme, dağıtma, çalma, kaçırma.<br />
279
атæpгæйæ | atærgæyæ | kovarak, sürerek, sürdürerek, defederek, inadını sürdürerek, inadı<br />
tutarak, direnerek, sürgün ederek, sürüp götürerek, sepetleyerek, savarak, savuşturarak, kapı<br />
dışarı ederek, dağıtarak, çalarak, kaçırarak.<br />
атæpигъæд кæнын | atæriğæt kænın | acımak, acınmak, yanmak, eseflenmek, günahı<br />
gelmek, pişman olmak, esirgemek, üzülmek.<br />
атæpинаг (атæpинæгтæ) | atærinag | kovacak, kovulacak, sürecek, sürdürülecek,<br />
defedilecek, inadını sürdürecek, inadı tutacak, direnecek, sürgün edecek, sürüp götürecek,<br />
defedecek, sepetlenecek, savacak, savuşturacak, kapı dışarı edecek, dağıtacak, çalacak,<br />
kaçıracak.<br />
атæppæтт кæнын | atærrætt kænın | sıçramak, dönmek, kopmak, çıvmak; geri sıçramak,<br />
geriye sıçramak, bir yana sıçramak, bir taraftan-bir tarafa atlamak.<br />
атæpxoн кæнын | atærxon kænın | 1) mahkûm etmek, hüküm vermek, hüküm giydirmek,<br />
takbih etmek, çarptırmak; yermek, kınamak, ayıplamak, levmetmek; 2) tavsiye etmek,<br />
öğütlemek, danışmak, görüşmek, müzakere etmek.<br />
атæpxoнгæнaг | atærxongænag | mahkûm ettiren, hüküm verdiren, hüküm giydiren,<br />
takbih ettiren, çarptırtan; yerdiren, kınatan, ayıplatan.<br />
атæpxoнгæнæг (атæpxoнгæнджытæ) | atærxongænæg | mahkûm eden, hüküm veren,<br />
hüküm giydiren, takbih eden, çarptıran; yeren, kınayan, ayıplayan.<br />
атæpxoнгæнæггaг (атæpxoнгæнæггæгтæ) | atærxongænæggag | mahkûm etmelik,<br />
hüküm vermelik, hüküm giydirmelik, takbih etmelik, çarptırmalık; yermelik, kınamalık,<br />
ayıplamalık.<br />
атæpxoнгæнæн | atærxongænæn | mahkûm edilen, hüküm verilen, hüküm giydirilen,<br />
takbih edilen, çarptırılan; yerilen, kınanan, ayıplanan.<br />
атæpxoнгæнгæ | atærxongængæ | mahkûm etme, hüküm verme, hüküm giydirme, takbih<br />
etme, çarptırma; yerme, kınama, ayıplama.<br />
атæpxoнгæнгæйæ | atærxongængæyæ | mahkûm ederek, hüküm vererek, hüküm<br />
giydirerek, takbih ederek, çarptırarak; yererek, kınayarak, ayıplayarak.<br />
атæpxoнгæнинаг (атæpxoнгæнинæгтæ)| atærxongæninag | mahkûm edecek, hüküm<br />
verecek, hüküm giydirecek, takbih edecek, çarptıracak; yerecek, kınanacak, ayıplanacak.<br />
атæpын *атapдта, атapдтaид, атæpдзæн (-и, -ис)] | atærın | 1) kovmak, sürmek,<br />
sürdürmek, inadını sürdürmek, inadı tutmak, direnmek, sürgün etmek, sürüp götürmek,<br />
defetmek, sepetlemek, savmak, savuşturmak, kapı dışarı etmek, dağıtmak, çalmak, kaçırmak;<br />
2) başarmak, onları başarmak, pratiğe koymak, planlamak, planlananı uygulamak; хи фæнд<br />
атæрын | xi fænd atærın | kendi görüşünü inatçı şekilde sürdürmek, fikrinde ısrar etmek.<br />
атæccap кæнын | atæşşar kænın | 1) çevirmek, çevrilmek, döndürmek, dönmek, kıvırmak,<br />
sapmak; vermek, gitmek, doğru gitmek, bir tarafa gitmek; 2) kenara koymak, saklamak.<br />
атæccoнд уæвын (уын) | atæşşon uævın | kırılgan olmak, kırılganlık yapmak, kolay kırılır<br />
olmak, gevrek olmak, nazik olmak, hastalıklı olmak, dayanıksız olmak, sağlam olmamak,<br />
gevşek olmak, korkulan olmak, korkulur olmak, istikrarsız olmak, süreksiz olmak, devamsız<br />
olmak.<br />
атæx-атæx кæнын | atæx-atæx kænın | sık sık uçmak, uçup gitmek, uçup uçup gitmek.<br />
атæxаг | atæxag | uçurtan.<br />
атæxæг (атæxджытæ) | atæxæg | uçan.<br />
атæxæггаг (атæxæггæгтæ)| atæxæggag | uçmalık.<br />
атæxæн | atæxæn | uçulan.<br />
атæxгæ | atæxgæ | uçma.<br />
атæxгæйæ | atæxgæyæ | uçarak.<br />
280
атæxинаг | atæxinag | uçacak, uçuracak.<br />
атæxуды | atæxudı | imrenme, gıpta, gıpta etme, kıskanma, çoksama, ya, keşke, eğer.<br />
атæxуды кæнын | atæxudı kænın | imrenmek, gıpta etmek, gıpta olmak, kıskanmak, ya<br />
demek, çoksamak.<br />
атæxын *атaxт (-и, -ис), атaxтaид, атæxдзæн (-и, -ис)] | atæxın | 1) uçmak, uçup gitmek,<br />
uçarak gitmek, uçurmak; uzağa uçmak, kalkıp uçmak, aşağı uçmak, uzaya uçmak, uçuşmak,<br />
uçmaya başlamak; düşmek, yuvarlanıp düşmek, hızla düşmek, hızla inmek, gelip konmak,<br />
kalkmak, ayrılmak, göçmek, geçmek, kopmak, koşmak; silinivermek, üşüşmek, cıvmak, gelip<br />
konmak, silinivermek; yuvarlanmak; su gibi akmak; sıçramak; 2) girişmek, çıkmak, koyulmak,<br />
başlamak, girişmek, atılmak, çalıştırılmak, yel gibi geçmek, hızla geçmek; 3) gitmek, gidip<br />
gelmek, çabuk gitmek, gidip gelmek, yola gitmek.<br />
атæxын кæнын | atæxın kænın | a) uçmak, uçurmak, uçup gitmek, göçmek, geçmek,<br />
koşmak, sinek olmak; ayrılmaya zorlamak; b) kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek,<br />
bağlantısını kesmek, ayırmak, cezmetmek.<br />
атæфсаг | atæfşag | ısıtan.<br />
атæфсæг (атæфсджытæ) | atæfşæg | ısınan.<br />
атæфсæн | atæfşæn | ısınılan.<br />
атæфсгæ | atæfşgæ | ısınma.<br />
атæфсгæйæ | atæfşgæyæ | ısınarak.<br />
атæфсинаг (атæфсинæгтæ) | atæfşinag | ısınacak.<br />
атæфсын *атæфст (-и, -ис), атæфстaид, атæфсдзæн (-и, -ис)] | atæfşın | ısınmak.<br />
атeзгъo кæнын | atyejğo kænın | yürümek, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek;<br />
yürüyüşe çıkmak.<br />
атeзгъoгæнаг | atyejğogænag | gezdirten, gezinti yaptıran.<br />
атeзгъoгæнæг (атeзгъoгæнджытæ) | atyejğogænæg | gezen, gezinti yapan.<br />
атeзгъoгæнæггаг (атeзгъoгæнæггæгтæ) | atyejğogænæggag | gezilmelik, gezinti<br />
yapılamalık.<br />
атeзгъoгæнæн | atyejğogænæn | gezilen, gezinti yapılan.<br />
атeзгъoгæнгæ | atyejğogængæ | yürüme, gezme, gezinme, dolaşma, eğlenme; yürüyüşe<br />
çıkma.<br />
атeзгъoгæнгæйæ | atyejğogængæyæ | gezerek, gezinti yaparak.<br />
атeзгъoгæнинаг (атeзгъoгæнинæгтæ) | atyejğogæninag | gezecek, gezinti yapacak.<br />
атеизм | atyeijm | ateizm, tanrıtanımaz, tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz, ilhat.<br />
атеист (Xуыцау нæуырнæг) | atyeişt (Xuısau næuırnæg) | ateist, tanrıtanımaz,<br />
tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz.<br />
атеистон | atyeişton | ateist, tanrıtanımaz, tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz.<br />
ателье | atyelhye | atölye, stüdyo, dikimevi, terzihane.<br />
атеу-атеу кæнын | atyeu-atyeu kænın |<br />
атигъ-атигъ кæнын | atiğ-atiğ kænın | sık sık çıkmak, çevirmek, başını çevirmek, yüz<br />
çevirmek, geri çevirmek, reddetmek, pas geçmek, tepmek, vazgeçmek, caymak; gevşemek,<br />
açılmak, dönmek, kabul etmemek, istememek, feragat etmek, terk etmek.<br />
атигъ кæнын | atiğ kænın | çıkmak, çevirmek, başını çevirmek, yüz çevirmek, geri çevirmek,<br />
reddetmek, pas geçmek, tepmek, vazgeçmek, caymak; gevşemek, açılmak, dönmek, kabul<br />
etmemek, istememek, feragat etmek, terk etmek; йæхи йыл атигъ кодта | yæxi yıl atiğ<br />
kodta | kendini feda etti, feragat etti.<br />
атигъ уæвын [(уын) (хи атигъ кæнын)+ | atiğ kænın | çıkmak, çevirmek, başını-yüzünü ya<br />
da arkasını çevirmek, birinden yüz çevirmek (tutum değişikliği); irkilmek, irkilerek gerilemek,<br />
281
tepmek, geri tepmek, gevşemek; reddetmek, vazgeçmek, feragat etmek, caymak, pas<br />
geçmek, terk etmek, kabul etmemek, geçmek, dönmek.<br />
атигъгæнаг | atiğgænag | çıkartan, çevirten, başını çevirten, yüz çevirten, geri çevirten,<br />
reddettiren, pas geçtiren, teptiren, vazgeçirten, caydıran; gevşeten, açtıran, döndüren, kabul<br />
ettirtmeyen, istetmeyen, feragat ettiren, terk ettiren.<br />
атигъгæнæг (атигъгæнджытæ) | atiğgænæg | çıkan, çeviren, başını çeviren, yüz çeviren,<br />
geri çeviren, reddeden, pas geçen, tepen, vazgeçen, cayan; gevşeyen, açılan, dönen, kabul<br />
etmeyen, istemeyen, feragat eden, terk eden.<br />
атигъгæнæггаг (атигъгæнæггæгтæ) | atiğgænæggag | çıkmalık, çevirmelik, başını<br />
çevirmelik, yüz çevirmelik, geri çevirmelik, reddetmelik, pas geçmelik, tepmelik, vazgeçmelik,<br />
caymalık; gevşemelik, açılmalık, dönmelik, kabul etmemelik, istememelik, feragat etmelik,<br />
terk etmelik.<br />
атигъгæнæн | atiğgænæn | çıkılan, çevrilen, başını çevrilen, yüz çevrilen, geri çevrilen,<br />
reddedilen, pas geçilen, tepilen, vazgeçilen, cayılan; gevşenen, açılanan, dönülen, feragat<br />
edilen, terk edilen.<br />
атигъгæнгæ | atiğgængæ | çıkma, çevirme, başını çevirme, yüz çevirme, geri çevirme,<br />
reddetme, pas geçme, tepme, vazgeçme, cayma; gevşeme, açılma, dönme, kabul etmeme,<br />
istememe, feragat etme, terk etme.<br />
атигъгæнгæйæ | atiğgængæyæ | çıkarak, çevirerek, başını çevirerek, yüz çevirerek, geri<br />
çevirerek, reddederek, pas geçerek, teperek, vazgeçerek, cayarak; gevşeyerek, açılarak,<br />
dönerek, kabul etmeyerek, istemeyerek, feragat ederek, terk ederek.<br />
атигъгæнинаг (атигъгæнинæгтæ) | atiğgæninag | çıkacak, çevirecek, başını çevirecek, yüz<br />
çevirecek, geri çevirecek, reddedecek, pas geçecek, tepecek, vazgeçecek, cayacak;<br />
gevşeyecek, açılacak, dönecek, kabul etmeyecek, istemsenecek, feragat edecek, terk edecek.<br />
атигъын (атыгътон, атыгътaин, атигъдзынæн) | atiğın | elemek, elekleşmek, kalburlamak,<br />
tepirlemek, elekten geçirmek, kalburlanmak, kalburdan geçirmek.<br />
атил-атил кæнын | atil-atil kænın | sık sık silkmek, sallamak, dalgalanmak; ırgamak,<br />
dalgalanmak, kıpırdamak, kımıldamak, sarsmak, yalpa vurmak.<br />
атилæг (атилджытæ) | atilæg | silken, sallayan, dalgalandıran; ırgalayan, dalgalayan,<br />
kıpırdayan, kımıldatan, sarsan, yalpa vuran.<br />
атилæн | atilæn | silkinen, sallayan, dalgalanılan; ırgalanan, dalgalanan, kıpırdanan,<br />
kımıldanan, sarsılan, yalpa vurulan.<br />
атилгæ | atilgæ | silkme, sallayan, dalgalandıran; ırgama, dalgalanma, kıpırdama,<br />
kımıldama, sarsma, yalpa vurma.<br />
атилгæйæ | atilgæyæ | silkerek, sallayarak, dalgalandırarak; ırgayarak, dalgalanarak,<br />
kıpırdayarak, kımıldayarak, sarsarak, yalpa vurarak.<br />
атилинаг| atilinag | silkecek, sallanacak, dalgalandıracak; ırganacak, dalgalanacak,<br />
kıpırdanacak, kımıldanacak, sarsacak, yalpa vuracak.<br />
атилын (атылдтон, атылдтaин, атилдзынæн) | atilın | 1) silkmek, silkelemek, silkinmek,<br />
silkip atmak; 2) sallamak, sallatmak, hafifçe sallamak, sallandırmak; ırgamak, dalgalanmak,<br />
kıpırdamak, kımıldamak, sarsmak, yalpa vurmak; 3) pompalamak, şoke olmak; karıştırılmak,<br />
oynamak.<br />
(фурд) | Atlantikon okyeal (furd) | Atlantik Okyanusu.<br />
Атлантикон фурд (океан) | Atlantikon furd (okyeal) | Atlantik Okyanusu.<br />
атлac | atlaş | atlas, harita kitabı; дунейы атлас | dunyeyı atlaş | dünya atlası.<br />
атлacон (атлac-æй) | atlaşon | atlas, harita kitabı<br />
атлæc | atlæş | 1. atlas; kumaş, saten; 2. düz parlak.<br />
282
атлeт | atlyet | atlet, sporcu.<br />
атлeтикæ | atlyetikæ | atletizm; vücut geliştirme; рог атлетикæ | rog atlyetikæ | hafif<br />
atlet, hafif sıklet sporcu; уæззау атлетикæ | uæjjau atlyetikæ | ağır atlet, ağır sıklet sporcu.<br />
атлeтикон | atlyeikon | atletik, atletizm, atlet.<br />
атмосферæ (зæххы алыварс уæлдæфы цъар) | atmoşfyeræ (jæxxı alıvarş uældæfı tsar) |<br />
atmosfer, atmosferle ilgili, atmosferik, hava, hava küre hava, küre ile ilgili; iklim, bari, ortam,<br />
cev.<br />
атмосферон | atmoşfyeron | havası, atmosferik; атмосферон баддзæгтæ | atmoşfyeron<br />
badzægtæ | atmosferik olay, yağış; атмосферон дæлдзырæттæ | atmoşfyeron dælzırættæ<br />
| hava küre ile ilgili, atmosferle ilgili; атмосферон æруæз | atmoşfyeron æruæj |<br />
atmosferik basınç.<br />
атмосферы | atmoşfyerı | hava küre ile ilgili, atmosferle ilgili, atmosferik<br />
атобæ кæнын | atobæ kænın | tövbe etmek, söz vermek, vazgeçmek, dönmek, inkâr<br />
etmek, reddetmek, yadsımak.<br />
атом (материйы лыстæг хай) | atom (matyeriyı lıştæg xay) | atom, cüz, cüzü fert,<br />
maddenin en küçük parçası; атомы апп | atomı app | atom çekirdeği, nükleer çekirdek.<br />
атомдзинад | atomzinad | atomluk, değerlik.<br />
атомон | atomon | 1) çekirdek, öz, esas, atomculuk, atomizm; 2) nükleer, atom, atomal,<br />
atomik, cüzü ferdi; атомон бомбæ | atomon bombæ | atom bombası, nükleer bomba;<br />
атомон тых | atomon tıx | atom gücü, atom kuvveti, atom erke; атомон уаз | atomon uaj<br />
| atom ağırlığı, nükleer ağırlık; атомон энерги | atomon enyergi | atomik enerji, atom<br />
enerjisi.<br />
атомoxoд | atomoxod | atom gemisi.<br />
атомы апп | atomı app | atom çekirdeği, nükleer çekirdek.<br />
атон-атон кæнын | aton-aton kænın | sık sık yolmak; yırtmak, koparmak, kopmak, yolmak,<br />
sökmek, didiklemek, didik didik etmek, dermek, yırtmak, yırtılmak, kesmek, ilişkiyi kesmek,<br />
kesilmek, paralamak, parçalamak, pençelemek.<br />
атона кæнын | atona kænın | haraç almak; bulmak, kapmak.<br />
атонæг (атонджытæ) | atonæg | yolan; yırtan, koparan, kopan, yolan, söken, didikleyen,<br />
didik didik eden, deren, yırtan, yırtılan, kesen, ilişkiyi kesen, kesilen, paralayan, parçalayan,<br />
pençeleyen.<br />
атонæггаг | atonæggag | yolmalık; yırtmalık, koparmalık, kopmalık, yolmalık, sökmelik,<br />
didiklemelik, didik didik etmelik, dermelik, yırtmalık, yırtılmalık, kesmelik, ilişkiyi kesmelik,<br />
kesilmelik, paralamalık, parçalamalık, pençelemelik.<br />
атонæн | atonæn | yolunan; yırtılan, koparılan, yolunan, sökülen, didiklenen, didik didik<br />
edilen, derilen, yırtılan, kesilen, ilişkisi kesilen, paralatılan, parçalanan, pençelenen.<br />
атонгæ | atongæ | yolma; yırtma, koparma, kopma, yolma, sökme, didikleme, didik didik<br />
etme, derme, yırtma, yırtılma, kesme, ilişkiyi kesme, kesilme, paralama, parçalama,<br />
pençeleme.<br />
атонгæйæ | atongæyæ | yolarak; yırtarak, kopararak, koparak, yolarak, sökerek,<br />
didikleyerek, didik didik ederek, dererek, yırtarak, yırtılarak, keserek, ilişkiyi keserek,<br />
kesilerek, paralayarak, parçalayarak, pençeleyerek.<br />
атонинаг | atoninag | yolacak; yırtacak, koparacak, kopacak, yolacak, sökecek, didiklenecek,<br />
didik didik edecek, derecek, yırtacak, yırtılacak, kesecek, ilişkiyi kesecek, kesilecek,<br />
paralanacak, parçalanacak, pençelenecek.<br />
атонын (атыдтон, атыдтaин, атондзынæн)| atonın | 1) yolmak, koparmak, kopmak,<br />
sökmek, didiklemek, didik didik etmek, dermek, yırtmak, yırtılmak, kesmek, ilişkiyi kesmek,<br />
283
kesilmek, paralamak, parçalamak, pençelemek; yarmak, aşınmak; halletmek, bulmak,<br />
ayırmak, ayrılmak, zorla ayırmak, zorla ayırmak, kazarak çıkarmak, alıkoymak, fışkırmak,<br />
kurtulmak, ağzından kaçmak; 2) çıkarmak, topraktan çıkarmak, bir tarafa çekmek, bir yana<br />
çekmek, kanırmak, açmak; 3) uzağa yırtmak, çimdiklemek, uyuşmaz olmak, reddetmek; 4)<br />
bitirmek, ilhak etmek; 5) çizmek, tırmalamak, tırnaklamak, tırmıklamak, sıyırmak,<br />
pençelemek.<br />
атрибут | atribyt | sıfat, sıfat tamamlayan, karakteristik, san, atfet, atfetmek, doğal özellik,<br />
nitelik, simge, sembol, inanmak, bağlamak, yormak, vermek.<br />
атрофи | atrrofi | körelme, dumur, dumura uğrama; körelmiş; zayıflama.<br />
атрофи кæнын [уæвын (уын)] | atrrofi kænın | körelmek, dumura uğramak, zayıflatmak.<br />
атрофи уæвын [ (уын) кæнын] | atrrofi kænın | körelmek, dumura uğramak, zayıflatmak.<br />
атрофигонд | atrrofigond | körelmiş, körelme, dumuru, dumura uğrama; zayıflama;<br />
атрофигонд цæуын | atrrofigond sæuın | körelip gitmek, dumura uğramak; körelmiş<br />
olmak, zayıflatmak dumura uğramak, körelmek.<br />
атташе (минæварады æмкусæг, сæрмагонд хæстæ æххæстгæнæг) | attaşye (minævaradı<br />
æmkuşæg, şærmagond xæştæ æxxæşt gænæg) | ataşe, elçilik görevlisi, bağlamak, iliştirmek,<br />
bitiştirmek, takmak; хæстон атташе | xæşton attaşye | askeri ataşe.<br />
аттестат (ахуырады кæнæ куысты æвдисæнгæххæтт) | attyeştat (axuıradı kænæ kuıştı<br />
ævdişæn gæxxætt) | diploma, şahadetname, tasdikname, ehliyetname, sertifika, belge,<br />
icazet, ilmühaber; хъомылдзинады аттестат | qomılzinad attyeştat | yetişkinlik belgesi.<br />
аттестаци | attyeştasi | vasıflandırma, sicil, referans, diploma, şahadetname, sertifika,<br />
belge, icazet.<br />
аттестаци кæнын | attyeştasi kænın | vasıflandırmak, diploma vermek, referans vermek,<br />
tanıtmak, okulu bitirme diploması vermek, şahadetname vermek, sertifikası onaylamak.<br />
аттестацигæнæг (аттестацигæнджытæ)| attyeştasigænæg | vasıflandıran, diploma veren,<br />
referans veren, tanıtan, okulu bitirme diploması veren, şahadetname veren, sertifikası<br />
onaylayan.<br />
аттестацигæнæн | attyeştasigænæn | vasıflandırılan, diploma verilen, referans verilen,<br />
tanıtılan, okulu bitirme diploması verilen, şahadetname verilen, sertifikası onaylanan.<br />
аттестацигæнинаг (аттестацигæнинæгтæ)| attyeştasigæninag | vasıflandıracak, diploma<br />
verecek, referans verecek, tanıtacak, okulu bitirme diploması verecek, şahadetname verecek,<br />
sertifikası onaylanacak.<br />
аттестацигæнигонд (аттестацигæндтæ)| attyeştasigæninag | vasıflandırmalık, diploma<br />
vermelik, referans vermelik, tanıtmalık, okulu bitirme diploması vermelik, şahadetname<br />
vermelik, sertifikası onaylamalık.<br />
аттестацион | attyeştasion | diploma, şahadetname, sertifika, belge, icazet; аттестацион<br />
къамис | attyeştasion khamiş | sınav kurulu, diploma tasnif komitesi, sertifika onaylama<br />
komisyonu.<br />
аттракцион | attraksion | atraksiyon, numara, cazibe.<br />
ату кæнын | atu kænın | tükürmek.<br />
атуаг кæнын | atuag kænın | ekşitmek, oksitlemek.<br />
атуаг уæвын (уын) | atuag uævın | 1) ekşimek, ekşi olmak, oksitlenmek, hamızlaşmak; 2)<br />
kötüye dönmek, ekşi duruma gelmek, ekşimek.<br />
атугæнаг | atugænag | tükürten.<br />
атугæнæг (атугæнджытæ)| atugænæg | tüküren.<br />
атугæнæн | atugænæn | tükürülen.<br />
атугæнгæ | atugængæ | tükürme.<br />
284
атугæнгæйæ | atugængæyæ | tükürerek.<br />
атугæнинаг | atugæninag | tükürecek.<br />
атул-атул кæнын | atul-atul kænın | sık sık yuvarlamak, yuvarlanmak; bulamak, batırmak,<br />
banmak, bandırmak; daldırmak, içine dalmak;.<br />
атула кæнын | atula kænın | dürmek, yuvarlamak, büzmek, indirmek, rulo yapmak.<br />
атула уæвын (уын) | atula uævın | yuvarlanarak inmek, kayarak inmek, kaymak,<br />
keçeleşmek, dürü biçimini almak.<br />
атулаг | atulag | yuvarlatan, bulatan, batırtan, bandırtan; daldırtan, içine daldırtan.<br />
атулæг (атулджытæ) | atulæg | yuvarlayan, yuvarlanan; bulayan, batıran, banan, bandıran;<br />
daldıran, içine dalan.<br />
атулæггаг | atulæggag | yuvarlamalık, yuvarlanmalık; bulamalık, batırmalık, banmalık,<br />
bandırmalık; daldırmalık, içine dalmalık.<br />
атулæн | atulæn | yuvarlanılan; bulanan, batırılan, banılan, bandırılan; daldırılan, içine<br />
dalınan.<br />
атулгæ | atulgæ | yuvarlama, yuvarlanma; bulama, batırma, banma, bandırma; daldırma.<br />
атулгæйæ | atulgæyæ | yuvarlayarak, yuvarlanarak; bulayarak, batırarak, banarak,<br />
bandırarak; daldırarak.<br />
атулин (атуxæн, атуxи) кæнын | atulin (atuxæn, atuxi) kænın | 1) bulamak, batırmak,<br />
banmak, bandırmak; 2) daldırmak, içine dalmak; 3) yuvarlamak, yuvarlanmak; 4) aşağı<br />
düşmek, aşağı düşülmek (yürüyerek, giderek).<br />
атулын *атылдтон (атылдтæн), атылдтaин, атулдзынæн]| atulın | 1) bulamak, batırmak,<br />
banmak, bandırmak; 2) daldırmak, içine dalmak; 3) yuvarlamak, yuvarlanmak; 4) aşağı<br />
düşmek, aşağı düşülmek (yürüyerek, giderek).<br />
атутæ кæнын | atutæ kænın | bırakmak, kaldırmak, terk etmek, koymak, alıkoymak,<br />
ayrılmak, ayırmak, unutmak, hatırından çıkmak, saklamak, vazgeçmek, ihmal etmek.<br />
атуx-атуx кæнын | atux-atux kænın | sık sık sarmak, dolamak, dolanmak, çevirmek, ucunu<br />
bükmek, büküp kaldırmak; ambalaj yapmak, paketlemek, bohçalamak.<br />
атуxаг | atuxag | sardıran, dolatan, çevirten, büktüren; ambalaj yaptıran, paketleten,<br />
bohçalatan.<br />
атуxæг (атуxджытæ)| atuxæg | saran, dolayan, çeviren, büken; ambalaj yapan, paketleyen,<br />
bohçalayan.<br />
атуxæггаг (атуxæггæгтæ)| atuxæggag | sarmak; ambalaj yapmak, paketlemek,<br />
bohçalamak.<br />
атуxæн (атуxи) кæнын | atuxæn (atuxi) kænın | ıstırap çekmek, sıkıntı çekmek, kıvranmak,<br />
çekmek, boğuşmak, cebelleşmek.<br />
атуxæнгæнаг | atuxægænag | ıstırap çektiren, sıkıntı çektiren, kıvratan, çektiren,<br />
boğuşturan, cebelleştiren.<br />
атуxæнгæнæг (атуxæнгæнджытæ)| atuxægænæg | ıstırap çeken, sıkıntı çeken, kıvranan,<br />
çeken, boğuşan, cebelleşen.<br />
атуxæнгæнæггаг | atuxægænæggag | ıstırap çekmelik, sıkıntı çekmelik, kıvranmalık,<br />
çekmelik, boğuşmalık, cebelleşmelik.<br />
атуxæнгæнæн | atuxægænæn | ıstırap çekilen, sıkıntı çekilen, kıvratılan, çekilen, boğuşulan,<br />
cebelleşen.<br />
атуxæнгæнгæ | atuxægængæ | ıstırap çekme, sıkıntı çekme, kıvranma, çekme, boğuşma,<br />
cebelleşme.<br />
атуxæнгæнгæйæ | atuxægængæyæ | ıstırap çekerek, sıkıntı çekerek, kıvranarak, çekerek,<br />
boğuşarak, cebelleşerek.<br />
285
атуxæнгæнинаг | atuxægæninag | ıstırap çekecek, sıkıntı çekecek, kıvranacak, çekecek,<br />
boğuşacak, cebelleşecek.<br />
атуxгæ | atuxgæ | sarma, dolama, çevirme, bükme; ambalaj yapma, paketleme, bohçalama.<br />
атуxгæйæ | atuxgæyæ | sararak, dolanarak, çevirerek, bükerek; ambalaj yaparak,<br />
paketleyerek, bohçalayarak.<br />
атуxи (атуxæн) кæнын | atuxi (atuxæn) kænın | ıstırap çekmek, sıkıntı çekmek, kıvranmak,<br />
çekmek, boğuşmak, cebelleşmek.<br />
атуxинаг (атуxинæгтæ)| atuxinag | saracak, dolanacak, çevirecek, bükecek; ambalaj<br />
yapacak, paketlenecek, bohçalanacak.<br />
атуxын (атыxтон, атыxтaин, атуxдзынæн) | atuxın | 1) sarmak, sarılmak, dolamak,<br />
dolanmak, çevirmek, ucunu bükmek, büküp kaldırmak; 2) ambalaj yapmak, paketlemek,<br />
bohçalamak; dönmek, sıkıştırmak, sıvamak, çemremek, leffetmek, uğramak, geçirmek;<br />
sapmak.<br />
атыбap-тыбуp кæнын | atıbar-tıbur kænın| 1) parlaklık vermek, parıldamak, parlamak,<br />
yanıp sönmek, ışıldamak, ışıltı yaymak, pırıltılar çıkarmak; titremek, titreşmek; 2) paldırküldür<br />
yapmak, patır kütür yapmak, gürültü yapmak.<br />
атыгуыр кæнын | atıguır kænın| tek bir yerde toplamak, gurup yapmak, sürmek, kovmak,<br />
kaçırmak. сгруппировать, собрать в одно место, собраться в кучу, погнать гуртом<br />
атыгуыр уæвын (уын) | atıguır uævın | yeniden toplamak, toplanmak, tek bir yerde<br />
toplamak, hep birlikle olmak, ortaklaşa olmak; sırtarmak, kalabalık yapmak, kalabalık<br />
aramak; cümbür cemaat olmak.<br />
атызмæг кæнын | atıjmæg kænın| kızdırmak, kızgın yapmak, hiddetlendirmek,<br />
öfkelendirmek; sinirlenmek, sertleştirmek; хи атызмæг кæнын | xi atıjmæg kænın |<br />
kızmak, kızgın olmak, hiddetlenmek, kendini sinirlendirmek; somurtmak, surat asmak,<br />
sorutmak, ekşimek, kapanmak, kaş çatmak.<br />
атымбыл кæнын | atımbıl kænın| 1) dürmek, yuvarlamak, yuvarlaklaştırmak, sarmak,<br />
toplamak, toparlamak, toparlanmak, bükmek, büzmek, bir yere getirmek, monte yapmak,<br />
biriktirmek, yığmak, devşirmek, dermek, derlemek, koleksiyon yapmak; 2) tahmin etmek,<br />
devirmek, filo etmek, azaltmak, sapmak, dönmek, kısa kesmek, yerinden oynatmak; 3)<br />
cemetmek, almak; koymak, doldurmak; йæ дзаумæттæ атымбыл кодта | yæ zaumættæ<br />
atımbıl kodta | eşyalarını topladı; йæхи атымбыл кодта æмæ афардæг | yæxi atımbıl<br />
kodta æmæ afardæg | kendini çabukça dertop etti ve gitti.<br />
атымбыл уæвын (уын) | atımbıl uævın | 1) bükülmek, yuvarlanmak, yuvarlaklaşmak,<br />
yuvarlaklaştırmak, toplanmak, toparlanmak, yığınsak, yığılmak, yığışmak; devrilmek,<br />
pıhtılanmak, dürülmek, kısa kesilmek; 2) birikmek, tahmin edilmek, hazırlık görmek, yola<br />
hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek.<br />
атымыгъ кæнын I | atımığ kænın | kırmızı renge boyanmak, kızarmak, kıpkırmızı kesilmek,<br />
yüzü kırmızılaşmak, akmak, çatılmak, asılmak, somurtmak, kapanmak, hoşnutsuz görünüşü<br />
olmak, memnun olmayan tavrı olmak, kızgın olmak, sert olmak, keskin olmak.<br />
атымыгъ кæнын II | atımığ kænın | 1) savuşmak, sıvışmak, gazlamak, kaçmak, kurtulmak,<br />
firar etmek, ferleşmek, taşmak; palamarı koparmak 2) ok ile çalıştırılmak, ok atışı yapmak.<br />
атынæг | atınæg | bayram, tatil günü, tatil günleri, kutlama, tören; adanmış bitkiler.<br />
атынг кæнын | atıng kænın | germek, gerilmek, gergin bir hal vermek, çekmek, zorlamak,<br />
uzatmak, uzanmak, uzamak, esnetmek, esnekliğini gidermek, elastikiyetini gidermek,<br />
elastikiyetini yıpratmak, salmak, yayılmak, yaymak, genişletmek, açmak, burk utmak, sermek,<br />
sonraya bırakmak, ertelemek, tehir etmek, geciktirmek, yayvan yayvan söylemek, çeke çeke<br />
söylemek, yayık yayık söylemek.<br />
286
атынг уæвын (уын) | atıng uævın | gerginleşmek, gerilmek, aşırı germek, uzanmak,<br />
uzamak, uzun sürmek, genişlemek, açılmak, yayılmak, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini<br />
kaybetmek, burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek.<br />
атынд | atınd | delme, delinme, deşme, deşilme, delik, deşik, yarma, yarılma, yarık, yırtma,<br />
kırma, gedik, patlatma, patlayış, geri kalma, kazarak açma, noksan; блокадæйы атынд |<br />
blokadæyı atınd | kuşatmayı yarmak, ablukayı kırmak, muhasarayı delmek, ablukaya atılım.<br />
атындз-атындз кæнын | atınz-atınz kænın | sık sık acele etmek, yönelmek; çabuk<br />
davranmak, çevrilmek, koşmak, hücum etmek.<br />
атындзаг | atınzag | acele ettiren, yönelten; çabuk davrandıran, çevrileten, koşturan,<br />
hücum ettiren.<br />
атындзæг (атындзджытæ) | atınzæg | acele eden, yönelen; çabuk davranan, çevrilen,<br />
koşan, hücum eden.<br />
атындзæггаг | atınzæggag | acele etmelik, yönelmelik; çabuk davranmalık, çevrilmelik,<br />
koşmalık, hücum etmelik.<br />
атындзæн | atınzæn | acele edilen, yöneltilen; çabuk davranılan, çevriletilen, koşulan,<br />
hücum edilen.<br />
атындзгæ | atınzgæ | acele etme, yönelme; çabuk davranma, çevrilme, koşma, hücum<br />
etme.<br />
атындзгæйæ | atınzgæyæ | acele ederek, yönelerek; çabuk davranarak, çevrilerek, koşarak,<br />
hücum ederek.<br />
атындзинаг (атындзинæгтæ) | atınzinag | acele edecek, yönelecek; çabuk davranacak,<br />
çevrilecek, koşacak, hücum edecek.<br />
атындзын (атындзыдтон, атындзыдтaин, атындздзынæн) | atınzın | 1) acele etmek,<br />
acele ettirmek, ivmek, tezlenmek, yürümek, yelmek, eşmek, ileri gitmek; koşmak, çabuk<br />
davranmak, hücum etmek; 2) doğrulmak, gitmek, yönelmek, yöneltmek, yöneltilmek, yoluna<br />
girmek, düzelmek, vurmak, çevrilmek, dikilmek, toplanmak, yollamak, göndermek.<br />
атыппыp кæнын | atıppır kænın | şişirmek, çatlayacak kadar şişirmek, pompalamak,<br />
kabartmak, kabarmak, artırmak, gaz yapmak, aldatmak, dolandırmak, birine kazık atmak,<br />
somurtmak, alınmak, kırılmak.<br />
атыппыp уæвын | atıppır uævın | şişmek, çatlayacak kadar şişmek, kabarmak, gazı olmak;<br />
artmak, büyümek.<br />
атыpнаг | atırnag | kırdıran, deldiren, yırtan, patlatan; yardıran, parlatan, beliriveren,<br />
ortaya çıkartan, hücum ettiren; yönelten, çevirten, diktiren, toplatan, çalıştıran; deneten;<br />
gayret ettiren, çaba harcatan.<br />
атыpнæг (атыpнджытæ) | atırnæg | kıran, delen, yırtan, patlayan; yaran, parlatan,<br />
beliriveren, ortaya çıkan, hücum eden; yönelen, çeviren, dikilen, toplayan, çalışan; deneyen;<br />
gayret eden, çaba harcayan.<br />
атыpнæн | atırnæn | kırılan, delinen, yırtılan, patlayan; yarılan, parlayıveren, beliriveren,<br />
ortaya çıkan, hücum eden; yönelen, çevrilen, dikilen, toplanan, çalışan; denenen; gayret<br />
edilen, çaba harcanan.<br />
атыpнгæ | atırngæ | kırma, delinme, yırtılma, patlama; yarılma, parlayıvermek, beliriverme,<br />
ortaya çıkma, hücum etme; yönelme, çevrilme, dikilme, toplanma, çalışma; deneme; gayret<br />
etme, çaba harcama.<br />
атыpнгæйæ | atırngæyæ | kırarak, delinerek, yırtılarak, patlayarak; yarılarak,<br />
parlayıvererek, belirivererek, ortaya çıkarak, hücum ederek; yönelerek, çevrilerek, dikilerek,<br />
toplanarak, çalışarak; deneyerek; gayret ederek, çaba harcayarak.<br />
287
атыpнинаг | atırniyag | kıracak, delinecek, yırtılacak, patlanacak; yarılacak, parlayıverecek,<br />
beliriverecek, ortaya çıkacak, hücum edecek; yönelecek, çevrilecek, dikilecek, toplanacak,<br />
çalışacak; denenecek; gayret edecek, çaba harcanacak.<br />
атыpнын (атыpныдтон, атыpныдтaин, атыpндзынæн) | atırnın | 1) kırmak, delinmek,<br />
yırtılmak, patlamak, patlak vermek; yarılmak, yararak geçmek, içinden geçmek,<br />
parlayıvermek, belirivermek, ortaya çıkmak, koşmak, hücum etmek; yöneltmek; yönelmek,<br />
çevrilmek, dikilmek, toplanmak, çalışmak, 2) denemek; gayret etmek, gayret harcamak, çaba<br />
harcamak.<br />
атыxc-атыxc кæнын | atıxş-atıxş kænın | sık sık sıkılmak; sarılmak, dolanmak, karışmak.<br />
атыxcаг | atıxşag | sıkılatan; sardıran, dolandıran, karıştıran.<br />
атыxcæг (атыxcджытæ) | atıxşæg | sıkan; saran, dolayan, karışan.<br />
атыxcæггаг (атыxcджытæ) | atıxşæggag | sıkılmalık; sarılmalık, dolanmalık, karışmalık.<br />
атыxcæн | atıxşæn | sıkılan; sarılan, dolanılan, karışılan.<br />
атыxcгæ | atıxşgæ | sıkılma; sarılma, dolanma, karışma.<br />
атыxcгæйæ | atıxşgæyæ | sıkılarak; sarılarak, dolanarak, karışarak.<br />
атыxcинаг | atıxşiyag | sıkılacak; sarılacak, dolanacak, karışacak.<br />
атыxcын (атыxcтæн, атыxcтaин, атыxcдзынæн) | atıxşın | 1) dolaşmak, dolanmak,<br />
sarılmak, karışmak, karışık bir hal almak, çapraşmak, çaparızlaşmak, takılmak, takılıp kalmak,<br />
kıvrılmak; şaşırmak, ne yapacağını şaşırmak, yolunu şaşırmak, telaşlanmak, meraka düşmek,<br />
merak etmeğe başlamak, endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak, korkmak, sıkılmak,<br />
heyecanlanmak, efkârlanmak; 2) rahatsız olmak, rahatsız etmeye başlamak, zahmet<br />
göstermek; ipucunu kaçırmak.<br />
атыxcын кæнын | atıxşın kænın | sıkılmak, sıkmak, sıkıştırmak, sıkışmak, rahatsız etmek,<br />
zorlamak, kısmak, engel olmak, tutulmak, çekinmek, yüzü tutmamak.<br />
атъaнг кæнын | athang kænın | patlatmak, sündürmek, uzatmak, esnetmek, salmak,<br />
germek, genişletmek, yaymak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, esnekliğini<br />
gidermek, burkulmak, sermek, açmak.<br />
атъaнг уæвын | athang uævın | patlamak, patlatılmak, sünmek, uzanmak, uzamak,<br />
uzatmak, uzatılmak, yayılmak, yaymak, gerilmek, zincirle gerilmek, boy sürmek, gevşemek;<br />
genişlemek, açılmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyeti yıpranmak, esnekliği gitmek,<br />
burkulmak, sermek, çekip çıkarmak, çekip boşaltmak.<br />
атъaнгæнаг | athangænag | patlatan, sündüren, uzatan, esneten, salatan, gerdiren,<br />
genişlettiren, yaydıran, elastikiyetini giderden, elastikiyetini yıpratan, esnekliğini giderden,<br />
burkturan, serdiren, açtıran.<br />
атъaнгæнæг (атъaнгæнджытæ) | athangænæg | patlayan, sündüren, uzayan, esneyen,<br />
salan, geren, genişleyen, yayan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, esnekliğini<br />
gideren, burkulan, seren, açan.<br />
атъaнгæнæггаг | athangænæggag | patlatmalık, sündürmelik, uzatmalık, esnetmelik,<br />
salmalık, germelik, genişletmelik, yaymalık, elastikiyetini gidermelik, elastikiyetini<br />
yıpratmalık, esnekliğini gidermelik, burkulmalık, sermelik, açmalık.<br />
атъaнгæнæн | athangænæn | patlatılan, sundurulan, uzatılan, esnetilen, salınan, gerilen,<br />
genişletilen, yayılan, elastikiyeti giderilen, elastikiyeti yıpratılan, es nekliğini giderilen,<br />
burkulan, serilen, açılan.<br />
атъaнгæнгæ | athangængæ | patlatma, sündürme, uzatma, esnetme, salma, germe,<br />
genişletme, yayma, elastikiyetini giderme, elastikiyetini yıpratma, esnekliğini giderme,<br />
burkulma, serme, açma.<br />
288
атъaнгæнгæйæ | athangængæyæ | patlatarak, sündürerek, uzatarak, esneterek, salarak,<br />
gererek, genişleterek, yayarak, elastikiyetini gidererek, elastikiyetini yıpratarak, esnekliğini<br />
gidererek, burkularak, sererek, açarak.<br />
атъaнгæнинаг (атъaнгæнинæгтæ) | athangæninag | patlatacak, sündürecek, uzatacak,<br />
esnetecek, salacak, gerecek, genişletecek, yayacak, elastikiyetini giderecek, elastikiyetini<br />
yıpratacak, esnekliğini giderecek, burkulacak, serecek, açacak.<br />
атъæбæpтт кæнын (лacын) | athæbærtt kænın (laşın) | koşmak, koşturmak, dörtnala<br />
koşmak, dörtnala gitmek, seğirtmek, yelmek, kaçmak, sıçrayıp oynamak, sekmek, seke seke<br />
yürümek, atlamak, kaçmak, sıvışmak, çekmek, akmak, sızmak.<br />
атъæбæpтт лacын (кæнын) | athæbærtt laşın (kænın) | koşmak, koşturmak, dörtnala<br />
koşmak, dörtnala gitmek, seğirtmek, yelmek, kaçmak, sıçrayıp oynamak, sekmek, seke seke<br />
yürümek, atlamak, kaçmak, sıvışmak, çekmek, akmak, sızmak.<br />
атъæллaнг кæнын I | athællang kænın | 1) lap lap içmek, köpek gibi şapır şupur içmek,<br />
şapır şapır içmek, şapırtarak içmek, lap lap içmek, lap lap içip bitirmek; 2) tıkınmak, yiyip<br />
bitirmek, kıtır kıtır yemek.<br />
атъæллaнг кæнын II | athællang kænın | 1) bağırmak, bağırıp çağırmak, yüzüne bağırmak,<br />
bangır bangır bağırmak, doya doya bağırmak, nara atmak, haykırmak, çağırmak, anırmak,<br />
yırtınmak, hakaret etmek, kabalık etmek, kaba konuşmak, kabalaşmak, nezaketsizlik<br />
göstermek; 2) çalmak, sürmek, kovmak, kaçırmak; kalabalık etmek, küstahlık etmek, sürüp<br />
götürmek, kaçırmak, kovmak; тъæллангæй (тъыллангæй) зарын | thællang (thællangæy)<br />
jarın | bağırarak şarkı söylemek, avaz avaz şakımak.<br />
атъæнг кæнын | athæng kænın | çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek, patlamak,<br />
patlatmak, patlatılmak, atmak, yırtılmak, iflas etmek, batmak, vurmak, pat diye vurmak,<br />
gülmekten katılmak, kopmak, kırılmak, suya düşmek.<br />
атъæпæн кæнын | athæpæn kænın | yassı yapmak, yassılatmak, basarak ezmek, basık<br />
yapmak, oturmak.<br />
атъæпæн уæвын | athæpæn uævın | 1) yassılmak, yassılaşmak, yamyassı olmak; 2)<br />
oturmak; çömelmek, ilişmek, reverans yapmak, eğilmek; 3) uyumak, uykuya dalmak,<br />
pineklemek, içi geçmek; doldurmak, örtmek, koymak.<br />
атъæпп-атъæпп кæнын | athæpp-athæpp kænın | uzağa itmek; defetmek, patlatmak.<br />
атъæпп-axæц кæнын | athæpp-axæs kænın | uğraşmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek,<br />
acele etmemek, ağırdan almak, oyalanmak, ertelemek, gürültü ederek oynaşmak, gecikmek,<br />
fazla kalmak.<br />
атъæпп кæнын (ласын) | athæpp kænın (laşın) | 1) çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek,<br />
kopmak, patlamak, patlatmak, suya düşmek; 2) kırmak, kırılmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />
zorla geri almak, vurmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, pat diye vurmak, çırpı vurmak,<br />
çalmak, gidermek, top oyununda yenmek; 3) itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />
yabancılaştırmak, uzağa itmek; savuşturmak, oturmak; bir tarafa çekmek, bir yana çekmek;<br />
4) atmak, elinden almak, gidermek, kesilmek, yırtmak, iflas ettirmek, batmak, gülmekten<br />
katılmak.<br />
атъæпп ласын (кæнын) | athæpp laşın (kænın) | 1) çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek,<br />
kopmak, patlamak, patlatmak, suya düşmek; 2) kırmak, kırılmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />
zorla geri almak, vurmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, pat diye vurmak, çırpı vurmak,<br />
çalmak, gidermek, top oyununda yenmek; 3) itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />
yabancılaştırmak, uzağa itmek; savuşturmak, oturmak; bir tarafa çekmek, bir yana çekmek;<br />
4) atmak, elinden almak, gidermek, kesilmek, yırtmak, iflas ettirmek, batmak, gülmekten<br />
katılmak.<br />
289
атъæпп уæвын | athæpp uævın | kopmak, çatlamak, çatlak vermek, çatırdamak, kırılmak,<br />
patlamak, patlatılmak, yırtılmak, suya düşmek, atılmak, iflas etmek, batırmak, vurulmak, pat<br />
diye vurulmak, gülmekten katılmak, top atmak, sabrı tükenmek, sönmek, kırılmak, kırılıp<br />
ayrılmak, püskürtülmek, kendini savunmak, savmak.<br />
атъизаг | athijag | bayıltan, bilinçsiz bir hale getiren, düşürten.<br />
атъизæг (атъизджытæ) | athijæg | bayılan, bilinçsiz bir halde olan, düşen.<br />
атъизæггаг | athijæggag | bayılmalık, bilinçsiz bir halde olmalık, düşmelik.<br />
атъизæн | athijæn | bayılan, bilinçsiz bir halde olunan, düşülen.<br />
атъизгæ | athijgæ | bayılma, bilinçsiz bir halde olma, düşme.<br />
атъизгæйæ | athijgæyæ | bayılarak, bilinçsiz bir halde olarak, düşerek.<br />
атъизинаг | athijinag | bayılacak, bilinçsiz bir halde olacak, düşecek.<br />
атъизын *атъизыдта, атъизыдaид, атъиздзæн (-и, -иc)+ | athijın | bayılmak, bilinçsiz bir<br />
halde olmak, düşmek.<br />
атъупп кæнын | athupp kænın | 1) itmek, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak,<br />
uzağa itmek; 2) gürültüyle kovmak, gürültüyle bastırmak, kırmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />
defetmek, savuşturmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, elinden almak, gidermek,<br />
kesilmek, kırmak, çalmak, çırpı vurmak, çatlamak, çatlak vermek, atmak, yırtılmak,<br />
çatırdamak, iflas etmek, batmak, vurmak, pat diye vurmak, patlatmak, patlamak, gülmekten<br />
katılmak.<br />
атъупп-тъупп кæнын | athupp-thupp kænın | sık sık itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />
yabancılaştırmak, savuşturmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, patlatmak.<br />
атъылланг кæнын | athıllang kænın | pişirmek, uydurmak. состряпать<br />
атъыcгæ | athışgæ | sokma, sokuşturma, tıkma, takma, batırma, batma, daldırma, saplama,<br />
saplanma, sançma, sıkıştırma, geçirme, indirme, geçme, yapıştırma, itme.<br />
атъыcгæйæ | athışgæyæ | sokarak, sokuşturarak, tıkarak, takarak, batırarak, batarak,<br />
daldırarak, saplayarak, saplanarak, sançarak, sıkıştırarak, geçirerek, indirerek, geçerek,<br />
yapıştırarak, iterek.<br />
атъыcc-атъыcc кæнын | athışş-athışş kænın | sık sık sokmak, sokuşturmak, tıkmak, takmak,<br />
batırmak, batmak, daldırmak, saplamak, saplanmak, sançmak, sıkıştırmak, geçirmek,<br />
indirmek, geçmek, yapıştırmak, itmek.<br />
атъыccæг (атъыcджытæ) | athışşæg | sokan, sokuşturan, tıkan, takan, batıran, batan,<br />
daldıran, saplanan, sançan, sıkıştıran, geçiren, indiren, geçen, yapıştıran, iten.<br />
атъыccæггаг (атъыccæггæгтæ) | athışşæggag | sokmalık, sokuşturmalık, tıkmalık, takmalık,<br />
batırmalık, batmalık, daldırmalık, saplamalık, saplanmalık, sançmalık, sıkıştırmalık,<br />
geçirmelik, indirmelik, geçmelik, yapıştırmalık, itmelik.<br />
атъыccæн | athışşæn | sokulan, sokuşturulan, tıkılan, takılan, batırılan, daldırılan,<br />
saplanılan, sançılan, sıkıştırılan, geçirilen, indirilen, geçilen, yapıştırılan, itilen.<br />
атъыccинаг (атъыccинæгтæ) | athışşinag | sokacak, sokuşturacak, tıkacak, takacak,<br />
batıracak, batacak, daldıracak, saplanacak, sançacak, sıkıştıracak, geçirecek, indirecek,<br />
geçecek, yapıştıracak, itecek.<br />
атъыccын (атъыcтон, атъыcтaин, атъыcдзынæн) | athışşın | 1) sokmak, sokuşturmak,<br />
tıkmak, takmak, batırmak, batmak, daldırmak, saplamak, saplanmak, sançmak, sıkıştırmak,<br />
geçirmek, indirmek, geçmek, yapıştırmak, itmek; 2) koymak; geçmek, kazık çakmak,<br />
iliştirmek, tutturmak.<br />
атъыcт (атъыcтытæ) | athışt | sokmuş, sokuşturmuş, tıkamış, takmış, batırmış, batmış,<br />
daldırmış, saplanmış, sançmış, sıkıştırmış, geçirmiş, indirmiş, geçmiş, yapıştırmış, itmiş.<br />
290
ау | au | acaba, gerçekten, yok canım, imkanı yok, öyle olup olmadığı, olabildiği, eğer,<br />
değilse, iyi, ve iyi!, yok canım?, sahi mi?, meğer, meğerki, haydi; hadi oradan; amma da,<br />
yahu; yok canım?, deme!; ya.<br />
ауагъд | auağd | serbest, başıboş, bırakılmış, yol verilmiş.<br />
ауад | auad | uğrama, gitme, gidiş.<br />
ауадз-ауадз кæнын | auaz-auaz kænın | sık sık bırakmak-koyuvermek, serbestlik vermek,<br />
azat etmek, salmak, salıvermek, izin vermek, müsaade etmek, başıboş bırakmak, yol vermek,<br />
gevşetmek, koyuvermek, af etmek, bağışlamak, boşaltmak.<br />
ауадзаг | auazag | bıraktıran, koyuverdiren, serbestlik verdiren, azat ettiren, saldırtan,<br />
salıverdiren, izin verdiren, müsaade ettiren, başıboş bıraktıran, yol verdiren, gevşeten,<br />
koyuverdiren, af ettiren, bağışlatan, boşalttıran.<br />
ауадзæг (ауадзджытæ) | auazæg | bırakan, koyuveren, serbestlik veren, azat eden, salan,<br />
salıveren, izin veren, müsaade eden, başıboş bırakan, yol veren, gevşeten, koyuveren, af<br />
eden, bağışlayan, boşaltan.<br />
ауадзæггаг | auazæggag | bırakmalık, koyuvermelik, serbestlik vermelik, azat etmelik,<br />
salmalık, salıvermelik, izin vermelik, müsaade etmelik, başıboş bırakmalık, yol vermelik,<br />
gevşetmelik, koyuvermelik, af etmelik, bağışlamalık, boşaltmalık.<br />
ауадзæн | auazæn | bırakılan, koyuverilen, serbestlik verilen, azat edilen, salınan,<br />
salıverilen, izin verilen, müsaade edilen, başıboş bırakılan, yol verilen, gevşetilen,<br />
koyuverilen, af edilen, bağışlanan, boşaltılan.<br />
ауадзгæ | auazgæ | bırakma, koyuverme, serbestlik verme, azat etme, salmak, salıverme,<br />
izin verme, müsaade etme, başıboş bırakma, yol verme, gevşetme, koyuverme, af etme,<br />
bağışlama, boşaltma.<br />
ауадзгæйæ | auazgæyæ | bırakarak, koyuvererek, serbestlik vererek, azat ederek, salarak,<br />
salıvererek, izin vererek, müsaade ederek, başıboş bırakarak, yol vererek, gevşeterek,<br />
koyuvererek, af ederek, bağışlayarak, boşaltarak.<br />
ауадзинаг (ауадзинæгтæ) | auazinag | bırakacak, koyuverecek, serbestlik verecek, azat<br />
edecek, salacak, salıverecek, izin verecek, müsaade edecek, başıboş bırakacak, yol verecek,<br />
gevşetecek, koyuverecek, af edecek, bağışlanacak, boşaltacak.<br />
ауадздзынæн | auazzınæn | bırakırım.<br />
ауадзыг уæвын (уын) | auazıg uævın | bayılmak, kendinden geçmek, baygınlık geçirmek,<br />
baygı halde olmak, soluk alamamak, bilinçsiz olmak.<br />
ауадзын (ауагътон, ауагътaин, ауадздзынæн) | auazın | 1) bırakmak, serbest bırakmak,<br />
serbestlik vermek, azat etmek, salmak, salıvermek, izin vermek, müsaade etmek, başıboş<br />
bırakmak, yol vermek, gevşetmek, koyuvermek, af etmek, bağışlamak, boşaltmak,<br />
genişletmek; düşürmek, çalıştırmak; 2) kaçırmak, çaldırmak, aval aval bakmak, esnemek,<br />
hafiflemek, ayırmak, mezun etmek, işletmek, koymak; 3) birleşmek, birleştirmek; dökmek,<br />
dökülmek, aktarmak, akıtmak, doldurmak, sonuçlanmak, ıslatmak, sır sürmek; 4)<br />
düşürülmek, ihmal etmek, inmek, alçalmak, sarkmak, kapanmak, yıkılmak; 5) kovmak,<br />
çıkarmak, işten çıkarmak, satışa çıkarmak, ihraç etmek, istifa ettirmek, terhis etmek; 6)<br />
çözmek, halletmek, cevaz vermek, mümkün kılmak, olanaklı kılmak, -mak olanağını vermek,<br />
imkânını vermek, fırsat vermek, elvermek, geçirmek, geçmek, geçmeye izin vermek,<br />
kaçırmak, sızdırmak; 7) ıskalamak; pas vermek; 8) yerleştirmek, yerleşmek, konmak; 9) bıyık<br />
uzatmak, hafiflemek, vermek, teslim etmek, tesis etmek, satmak, yapmak, yumuşatmak,<br />
savurmak, yetiştirmek, pazara sürmek, yayımlamak, içeri almak, sokmak, eve almak, açmak,<br />
çözmek, şımartmak, azıtmak, sürtünmek, sevişmek; ус ауадзын | uş auazın | kadın<br />
boşamak, eşini bırakmak, hanımı bırakmak; хи ауадзын | xi auazın | a) yıkılmak, dağılmak,<br />
291
çöktürmek; b) düşürülmek, inmek, alçalmak, sarkmak, kapanmak; c) yapar gibi görünmek,<br />
kendini yalandan göstermek, bir kimse gibi yapmak, görünmek.<br />
ауадзын кæнын | auazın kænın | 1) bırakmak, bıraktırmak, başıboş bırakmak, bırakmaya<br />
zorlamak, serbestlik vermek, yol vermek, yayın yapmak, koyuvermek, düşürmek, boşaltmak,<br />
çıkarmak, salıvermek, salmak, mezun etmek, izin vermek, koymak, koyuvermek, işletmek; 2)<br />
birleşmeyi zorlamak, birleştirme gücü olmak, doldurmak, akıtmak.<br />
ауазaг | auajag | taştırtan, baraj yaptıran, savaktan geçirten, savağı kurduran.<br />
ауазæг (ауазджытæ) | auajæg | taşıran, baraj yapan, savaktan geçiren, savağı kuran.<br />
ауазæггaг (ауазæггæгтæ) | auajæggag | taşırmalık, baraj yapmalık, savaktan geçirmelik,<br />
savağı kurmalık.<br />
ауазaл кæнын | auajal kænın | serinletmek, serinleştirmek, soğutmak, soğuklaştırmak,<br />
ayaza tutmak, havalandırmak; sertleştirmek; sakinleştirmek, tazelemek, tazelendirmek;<br />
зæрдæ ауазал кæнын | jærdæ auajal kænın | yürek soğutmak, kuvvetli acı verdirmek,<br />
korkutmak, çok kızgın olmak.<br />
ауазал кæнын | auajal kænın | serinleştirmek, serinletmek, soğuklaştırmak, serin yapmak;<br />
tazelemek, tazelendirmek, iç açmak, canlandırmak, yatmaktan uyuşmak, yenilemek.<br />
ауазaл уæвын (уын) | auajal uævın | serinlemek, serinlenmek, serinleşmek, soğumak,<br />
soğutulmak; sertleşmek, sakinleşmek, iç açmak, içi açılmak, canlandırmak, hatırında<br />
canlanmak; зæрдæ ауазал уæвын (уын) | jærdæ auajal uævın | yürek soğumak, kuvvetli<br />
acı vermek, korkmak, çok kızgın olmak, öfkeli olmak.<br />
ауазæн | auajæn | baraj, set, bent, su bendi, dalgakıran, savak, alavere havuzu, ekolüz,<br />
bağla, batarda.<br />
ауазгæ | auajgæ | taşırma, baraj yapmak, savaktan geçirmek, savağı kurmak.<br />
ауазгæ-ауазын | auajgæ-auajın | taşırmak, baraj yapmak, savaktan geçirmek, savağı<br />
kurmak.<br />
ауазгæйæ | auajgæyæ | taşırarak, baraj yaparak, savaktan geçirerek, savağı kurarak.<br />
ауазинаг (ауазинæгтæ) | auajinag | taşıracak, baraj yapacak, savaktan geçirecek, savağı<br />
kuracak.<br />
ауазын (ауæзтон, ауæзтaин, ауаздзынæн) | auajın | baraj yapmak, savaktan geçirmek,<br />
savağı kurmak, su bendi yaparak taşırmak.<br />
ауаинaг (ауаинæгтæ) | auainag | yoklayacak, uğrayacak, gidecek, ziyaret edecek;<br />
дуканимæ ауаинаг уыдтæн | auainag | dükkâna gidecektim, dükkâna uğrayacaktım,<br />
dükkânı yoklayacaktım, alışverişe çıkmaya gidecektim, dükkâna gitmeye niyetlenecektim.<br />
ауай-ауай кæнын | auay-auay kænın | sık sık gitmek, çabuk gitmek, koşmak, çabuk<br />
yürümek, seğirmek.<br />
ауайаг | auayag | geçiş, çıkış, kapı, geçiş yaptıran.<br />
ауайæг (ауайджытæ) | auayæg | geçen, geçiş yapan, çıkan.<br />
ауайæггаг | auayæggag | geçmelik, geçişlik, geçitlik, çıkışlık, çıkmalık, kapılık.<br />
ауайæн | auayæn | 1) geçilen, geçiş yapılan; geçit, geçirme, feribot, ubur; 2) çıkış, çıkma,<br />
çıkılır, çıkış yeri, mahreç, kapı, inilir, gidilecek, açma, gedik, geçenek.<br />
ауайгæ | auaygæ | 1) geçme, çıkma, çıkış, geçiş.<br />
ауайгæйæ | auaygæyæ | 1) geçerek, geçiştirerek, çıkarak, çıkılarak, inilerek, gidilerek; 2)<br />
feribotla geçerek.<br />
ауайдзæф кæнын | auayzæf kænın | serzeniş etmek, sitem etmek, ayıplamak, azarlamak,<br />
kınamak, suçlamak, takaza etmek, tayip etmek, fiskelemek.<br />
ауайсадæг (ауайсадджытæ) | auayşadæg | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayan<br />
gelin.<br />
292
ауайсадæггаг (ауайсадæггæгтæ) | auayşadæggag | büyüklerle gelenek nedeniyle<br />
konuşmayan gelini konuşması için verilen armağan.<br />
ауайсадæн (ауайсадæггæгтæ) | auayşadæn | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayan<br />
gelin.<br />
ауайсадгæ | auayşadgæ | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmama.<br />
ауайсадгæйæ | auayşadgæyæ | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayarak.<br />
ауайсадинаг (ауайсадинæгтæ) | auayşadinag | büyüklerle gelenek nedeniyle<br />
konuşmayacak.<br />
ауайсадын *ауайсæста, ауайсæстaид, ауайсаддзæн (-и, -иc)+ | auayşadın | büyüklerle<br />
gelenek nedeniyle konuşmayan gelini konuşması için verilen armağan.<br />
ауайын (ауадтæн, ауадaин, ауайдзынæн) | auayın | 1) geçmek, geçip devam etmek,<br />
arkada bırakmak, aşmak, uğramak, ziyaret etmek; kabul edilmek, yürümek, çabuk yürümek,<br />
gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek, dönmek, dönüşmek; halini almak; 2) koşmak,<br />
seğirtmek, kaçmak, koşarak inmek, atlamak; yelmek; kaçmak, firar etmek; s ıvışmak; taşmak,<br />
gitmek, çabuk gitmek; 3) bırakmak, ayrılmak; 4) yolculuk etmek, gidip gelmek; мæ<br />
цæстытыл ауад, цыма дысон уаргæ кодта | mæ sæştıtıl auad, sıma dışon uargæ kodta |<br />
dün gece gözümün önünden hayal gibi geçti sanki yağıyordu.<br />
ауайын кæнын | auayın kænın | koşmak, seğirtmek, kaçmak, geçirmek, yelmek, atlatmak,<br />
korkutmak, korkmak, gözünü korkutmak, ürkütmek, ürkmek, yıldırmak, yılmak, kışkırtmak,<br />
kışlamak; uğurlamak, göndermek, yolcu etmek; уд ауайын кæнын | ud auayın kænın |<br />
ödünü koparmak, korkutmak.<br />
ауал | aual | kadar, bu kadar, şu kadar, o kadar, bunca, çok fazla.<br />
ауалдзæг уæвын (уын): тагъд ауалдзæгис | aualzæg uævın | bahar olmak, çabukça bahar<br />
geldi, bahar hızlı geldi.<br />
ауалдзæджы | aualzæcı | bu bahar, bu baharda.<br />
ауаpаг | auarag | yağan, çiseleyen.<br />
ауаpгъ кæнын | auarğ kænın | yüklemek, yük vurmak, yük yapmak, denk yapmak, ağırlık<br />
yapmak, paket yapmak, vurmak, çatmak.<br />
ауаpзын *ауаpзта, ауаpзтaид, ауаpздзæн (-и, -иc)+ | auarjın | sevmek, beğenmek, aşık<br />
olmak.<br />
ауаpын *ауаpыд (-и, -иc), ауаpыдaид, ауаpдзæн (-и, -иc)+ | auarın | yağmur çiselemek,<br />
çabukça yağmur geçmek, yağmur yağıp durmak, yağmur yağıp dinmek; geçmek, uğramak,<br />
arkada bırakmak, kabul edilmek, yürümek.<br />
ауаc-ауаc кæнын | auaş-auaş kænın | sık sık hayvan sesleri çıkarmak, ötmek.<br />
ауаcаг | auaşag | hayvan sesleri çıkartan, öttüren.<br />
ауаcæг (ауасджытæ) | auaşæg | hayvan sesleri çıkaran, öten.<br />
ауаcæн | auaşæn | hayvan sesleri çıkarılan, ötülen.<br />
ауаcгæ | auaşgæ | hayvan sesleri çıkarma, ötme.<br />
ауаcгæйæ | auaşgæyæ | hayvan sesleri çıkararak, öterek.<br />
ауаcинаг | auaşinag | hayvan sesleri çıkaracak, ötecek.<br />
ауаcт (ауæстытæ) | auaşt | hayvan sesleri çıkarmış, ötmüş.<br />
ауаcын *ауаcыд, ауаcыдaид, ауаcдзæн (-и, -иc)+ | auaşın | 1) ses çıkarmak, hayvan sesleri<br />
çıkarmak, miyavlamak, havlamak, bağırmak, ötmek, alet ile çalmak, curcuna etmek, el âleme<br />
mesajı yaymak, birinin kulaklarını doldurmak; 2) görünmek.<br />
ауат кæнын | auat kænın | çabuk sermek, çabukça yatak yaymak, hızlı döşemek, yaymak,<br />
yatak yapmak, döşek koymak.<br />
ауатгæнаг | auatgænag | çabukça yatak yaydıran, yatak yaptıran, döşek koydurtan.<br />
293
ауатгæнæг (ауатгæнджытæ) | auatgænæg | çabukça yatak yayan, yatak yapan, döşek<br />
koyan.<br />
ауатгæнæггаг (ауатгæнæггæгтæ) | auatgænæggag | çabukça yatak yaymalık, yatak<br />
yapmalık, döşek koymalık.<br />
ауатгæнæн | auatgænæn | çabukça yatak yayılan, yatak yapılan, döşek koyulan.<br />
ауатгæнгæ | auatgængæ | çabukça yatak yayma, yatak yapma, döşek koyma.<br />
ауатгæнгæйæ | auatgængæyæ | çabukça yatak yayarak, yatak yaparak, döşek koyarak.<br />
ауатгæнинаг (ауатгæнинæгтæ) | auatgæninag | çabukça yatak yayacak, yatak yapacak,<br />
döşek koyacak.<br />
ауаф-ауаф кæнын | auaf-auaf kænın | sık sık örmek, işlemek, eğirmek.<br />
ауафаг | auafag | ördüren, işleten, eğirten.<br />
ауафæг (ауафджытæ) | auafæg | ören, işleyen, eğiren.<br />
ауафæггаг (ауафæггæгтæ) | auafæggag | örmelik, işlemelik, eğirmelik.<br />
ауафæн | auafæn | örülen, işlenen, eğrilen.<br />
ауафгæ | auafgæ | örme, işleme, eğirme.<br />
ауафгæйæ | auafgæyæ | örerek, işleyerek, eğirerek.<br />
ауафинаг (ауафинæгтæ) | auafinag | örecek, işlenecek, eğirecek.<br />
ауафын (ауафтон, ауафтaин, ауафдзынæн) | auafın | örmek, işlemek, eğirmek, yün<br />
eğirmek.<br />
ауацxъуыд кæнын | auasquıd kænın | mesajı dağıtmak, mesajı yaymak, söylenti çıkarmak,<br />
dedikodu duyurmak, işitim yaymak, teşmil etmek, yayıntı neşretmek, rivayet genişletmek,<br />
kulak vermek, haber vermek, rivayet çıkarmak, söz etmek, laf yaymak, kulak kesilmek,<br />
işitmek.<br />
ауæвын [адæн, адæ, аци (ациc), аиcтæм, …аудæ, аут…)+ (ауын) | auævın | olmak.<br />
ауæгъд кæнын | auæğd kænın | bırakmak, kurtarmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat<br />
etmek, boşaltmak, çıkarmak, ayırmak, tahliye etmek, uzaklaştırmak, bağışlamak, affetmek,<br />
muaf tutmak, akmak, bağışık tutmak.<br />
ауæгъд уæвын (уын) | auæğd uævın | bırakılmak, boşalmak, kurtulmak, serbest kalmak,<br />
azat olmak, uzaklaşmak, muaf tutulmak, muaf olmak, sıyrılmak, savmak, başından atmak,<br />
tahliye edilmek, tahliye olmak, salıverilmek.<br />
ауæдз | auæz | sınır, tarla sınırı, tarla sınırı sürme, sınır sürme, tarlaların arsında sınır şeridi<br />
çekme, sapan izi yapma, evlek açma, yol, saban izi, çizi, karık, evlek, fürce.<br />
ауæдз кæнын | auæz kænın | sınır çekmek, iz açmak, iz bırakmak, karık açmak, karış karış<br />
gezmek, sınır sürmek, tarla sınırı ayırmak, tarlaların arsında sınır şeridi yapmak, sapan izi<br />
açmak, evlek açmak, yol açmak.<br />
ауæдзæфсир | auæzæfşir kænın | seyrek başak, nadir başak.<br />
ауæдзгай | auæzgay |<br />
ауæдзгæрон | auæzgæron | tarla sınırı, sınır şeridi.<br />
ауæдзгонд (ауæдгæнтæ) | auæzgrond | sınır, evlek, yol, karık.<br />
ауæдзрæбын | auæzræbın |<br />
ауæдзxуыз | auæzxuıj |<br />
ауæз кæнын | auæj kænın | ağırlık yapmak, ağırlığını vermek, dirseğini dayamak; ağırlığı ile<br />
ezilmek.<br />
ауæззaу кæнын | auæjjau kænın | ağır yapmak, ağırlaştırmak, hantallaştırmak, zor<br />
yapmak, çetin kılmak, güç etmek.<br />
ауæззaу уæвын (уын) | auæjjau uævın | ağır olmak, ağırlaşmak, hantallaşmak, zor olmak,<br />
çetin olmak, güç olmak.<br />
294
ауæзт (ауæзтытæ) | auæjt | 1) göl, küçük göl, gölet, gölcük; havuz, irkinti; 2) baraj, havuz,<br />
bent, su bendi, büğet, set, bağla, batarda, dalgakıran.<br />
ауæзтой | auæjtoy | (hayvan)<br />
ауæй | auæy | satış, satım, satı, satma, satılma, sürüm, müşteri bulma, geçerlik, revaç.<br />
ауæй кæнын | auæy kænın | satıp savmak, elden çıkarmak, satmak.<br />
ауæй уæвын (уын) | auæy uævın | satılmak, bitmek, tükenmek, erimek; dağılmak,<br />
yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; düzelmek; boşamak; boşanmak.<br />
ауæйгæнаг | auæygænag | sattıran, satıp savdıran, elden çıkartan.<br />
ауæйгæнæг (ауæйгæнджытæ) | auæygænæg | satan, satıp savan, elden çıkaran.<br />
ауæйгæнæггаг (ауæйгæнæггæгтæ) | auæygænæggag | satıp savmalık, elden çıkarmalık,<br />
satmalık.<br />
ауæйгæнæн | auæygænæn | satıp savılan, elden çıkarılan, satılan.<br />
ауæйгæнгæ | auæygængæ | satıp savma, elden çıkarma, satma.<br />
ауæйгæнгæйæ | auæygængæyæ | satıp savarak, elden çıkararak, satarak.<br />
ауæйгæнинаг (ауæйгæнинæгтæ) | auæygæninag | satıp savacak, elden çıkaracak, satacak.<br />
ауæлaрт кæнын | auælart kænın | pişmek üzere yemek koymak, pişirmeye koymak,<br />
pişirmek için ocağa yerleştirmek, şöminenin üzerinde asmak, haşlamak, kaynatmak, ocağa<br />
koymak, ateşe koymak, kızartmak, kızarmak, kavurmak, kavrulmak.<br />
ауæлæнгaй кæнын | auælængay kænın | 1) hafifletmek, hafif yapmak, bir şeyi yüzeysel<br />
yapmak, üstünkörü yapmak, küçük yapmak, ufak kılmak, cezaya indirim yapmak, tenzilat<br />
yapmak, derin yapmamak, sathi yapmak, sığ yapmak, yayvan yapmak, hafif yapmak; 2)<br />
bırakmak, sıyrılmak, terk etmek, teslim olmak, vazgeçmek, pes demek, boyun eğmek; geri<br />
kalmak, aşağı kalmak; fazla ucuz satmak; 3) vermek, ödün vermek, ikram etmek, taviz<br />
vermek, kabul etmek, razı olmak.<br />
ауæлæнгaй уæвын (уын) | auælængay uævın | hafifletilmek, hafiflemek, hafif olmak,<br />
yüzeysel olmak, küçülmek, ceza olmak; iyi olmak; sığlaştırmak, sığ olmak, ucuza gitmek,<br />
indirime girmek, tenzilata girmek.<br />
ауæлæфтaу кæнын | auælæftau kænın | eklemek, katmak, ilave etmek, pelerin giymek,<br />
giymeden üstüne geçirmek, sırtına almak, atkı koymak, omzuna almak, omzuna takma.<br />
ауæлвoнг кæнын | auælvong kænın | yüksek ölçüde kaldırmak, yukarı kaldırmak,<br />
yükseltmek, refetmek, şahlandırmak, yüceltmek; soylulaştırmak, almak, uyandırmak,<br />
cesaretlendirmek, üstesinden gelmek, hakkından gelmek, çekmek, başarmak, becermek,<br />
yapabilmek, sürmek.<br />
ауæлвoнг уæвын (уын) | auælvong uævın | 1) yükselmek, yüksek düzeye yükselmek,<br />
tırmanmak, çıkmak, çıkarmak, üstün mevkie çıkmak, kalkmak, kopmak, binmek, havalanmak,<br />
uçmak, kabarmak, almak, kaldırmak; 2) kaldırmak, kalkmak, doğmak, ayaklanmak, isyan<br />
etmek, artmak, çoğalmak, mayalanmak.<br />
ауæлгом кæнын | auælgom kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın<br />
etmek; öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak.<br />
ауæлгом уæвын (уын) | auælgom uævın | üzerine düşmek; izdihamda kalmak.<br />
ауæлгoммæ кæнын | auælgommæ kænın | 1) devirmek, ters devirmek, arka üstü<br />
devirmek, baş aşağı devirmek, yıkmak, düşürmek, sırt üstü düşmek, yüklemek, yığmak, yüz<br />
üstü yapmak; arka üstü koymak, sırtına koymak; 2) aşağı düşmek, atmak, alaşağı etmek,<br />
üstünden atmak, yüklemek, vermek, yığmak; 3) yatağa düşürmek, hasta etmek, bayıltmak,<br />
öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak, ezmek, bitirmek, hamletmek.<br />
ауæлгoммæ уæвын (уын) | auælgommæ uævın | 1) düşmek, yıkılmak, yıkmak, düşürmek,<br />
devirmek, aşağı düşmek, sırt üstü düşmek, arka üstü gelmek, arkası üstü düşmek, uçmak,<br />
295
yuvarlanmak, inmek, yeri öpmek, yıkılmak; 2) arkaya devrilmek, üzerine düşmek, yalanla<br />
yüzleşmek; yatağa düşmek, ölmek.<br />
ауæлгoммæгæнæг (ауæлгoммæгæнджытæ) | auælgommægænæg | deviren, arka üstü<br />
gelen, arkası üstü düşen, alaşağı een, yatağa düşüren, bayıltan.<br />
ауæлгoммæгæнæггаг (ауæлгoммæгæнджытæ) | auælgommægænæggag | devirmelik,<br />
arka üstü gelmelik, arkası üstü düşmelik, alaşağı etmelik, yatağa düşürmelik, bayıltmalık.<br />
ауæлдaй кæнын | auælday kænın | 1) gereksiz yapmak, lüzumsuz etmek, gereksiz kılmak;<br />
2) bırakmak, ayrılmak; fazlalık olarak artırmak, arttırtmak, artık yapmak, bırakmak,<br />
vazgeçmek; хи ауæлдай кæнын | xi auælday kænın | kendi feda etmek, kendini kurban<br />
etmek, kendini ithaf etmek, kendini fazlalık olarak görmek.<br />
ауæлдaй уæвын (уын) | auælday uævın | gereksiz olmak, fazla olmak, artan olmak, artık<br />
olmak, artırmak, ayrılmak, kopmak, sıyrılmak.<br />
ауæлдæp кæнын | auældær kænın | kaldırmak, kalkmak, daha yukarı kaldırmak,<br />
yükseltmek, yükselmek, daha yükselmek, yüceltmek, çıkmak, çıkarmak, tırmanmak, çekmek,<br />
yukarı hareket ettirmek, yukarı doğru hareket ettirmek, yerini değiştirmek, yerini yukarı<br />
doğru değiştirmek, almak, yukarı almak, yukarı nakletmek, ertelemek, kopmak, binmek;<br />
artmak, artırmak, çoğalmak, doğmak; uyandırmak, cesaretlendirmek, şahlandırmak,<br />
üstesinden gelmek, hakkından gelmek, başarmak, becermek, yapabilmek, kopmak,<br />
dolaşmak, devinmek, ayırması için karşına çıkmak, havalanmak, uçmak, ayaklanmak, isyan<br />
etmek, isyan çıkarmak, kabarmak, mayalanmak.<br />
ауæнгæл кæнын | auængæl kænın | nefret etmek, kin yapmak, karşı durmak, iğrenç<br />
yapmak, pis etmek, nahoş kılmak.<br />
ауæнгæл уæвын (уын) | auængæl uævın | nefret etmek, nefret dolu olmak, kini olmak,<br />
iğrenç olmak, pis olmak, nahoş kılmak, karşı olmak, hasta olmak.<br />
ауæнгтæ кæнын | auængtæ kænın | bölmek, parçalamak, parçalara ayırmak.<br />
ауæнгтæ уæвын (уын) | auængtæ uævın | bölünmek, parçalanmak, parçalara ayrılmak,<br />
ayrılmak.<br />
ауæндaг | auændag | cesaret ettirten, cesaret buldurtan, cüret ettirten, cüretkâr yaptırtan,<br />
cüretkâr oldurtan.<br />
ауæндæг (ауæндджытæ) | auændæg | cesaret eden, cesaret bulan, cüret eden, cüretkâr,<br />
cüretkâr olan.<br />
ауæндæггaг | auændæggag | cesaret etmelik, cesaret bulmalık, cüret etmelik, cüretkâr<br />
olmalık.<br />
ауæндæн | auændæn | cesaret edilen, cesaret bulunan, cüret edilen, cüretkâr olunan.<br />
ауæндгæ | auændgæ | cesaret etme, cesaret bulma, cüret etme, cüretkâr olma.<br />
ауæндгæйæ | auændgæyæ | cesaret ederek, cesaret bularak, cüret ederek, cüretkâr<br />
olarak.<br />
ауæндинаг| auændinag | cesaret edecek, cesaret bulacak, cüret edecek, cüretkâr olacak.<br />
ауæндын (ауæндыдтæн, ауæндыдaин, ауæнддзынæн) | auændın | cesaret etmek,<br />
cesaret bulmak, cüret etmek, cüretkâr olmak, göze almak, haddini bilmek, kıyışmak,<br />
kalkışmak.<br />
ауæpæx кæнын | auæræx kænın | genişletmek, geniş yapmak, ferahlatmak, ferah yapmak,<br />
bol etmek, bollaştırmak, engin kılmak, büyütmek, artırmak, yaymak, genişletmesi için<br />
uğraşmak, ayrı hareket ettirmek, açmak, aralamak, yarmak, yararak yol açmak.<br />
ауæpæx уæвын (уын) | auæræx uævın | genişlemek, genlileşmek, geniş olmak,<br />
ferahlamak, ferah olmak, bol olmak, bollaşmak, engin olmak, artmak uzatmak, ayrı hareket<br />
etmek, büyümek, açılmak, serilmek.<br />
296
ауæрдaг | auærdag | 1) esirgeten, kıyamayan, acıtan, acındırtan, acıyarak dokundurtan,<br />
sakındırtan, pişman oldurtan, yandıran, merhamet ettirten, esefleşen, bağışlatan, canını<br />
bağışlatan, üzülen, aman verdirten, nedamet getirten, pişman oldurtan; yazıklaşan; koruyan,<br />
saklatan, alıkoydurtan; ayakta tutturtan; 2) tasarruflu, tasarruf ettiren, tutumlu, tutumlu<br />
kullandıran, tutumlu davranan, idareli, idare ettirten, ekonomik idare ettiren, idareli<br />
kullandıran, idareli davranan, tutumlu-idareli kullandıran, idare etmesini bildiren, ihtiyatlı,<br />
hesabi, çevrimli, artıran; muhafaza ettiren, biriktirten; kendini adamaktan kurtaran, ayırtan;<br />
muktesit, cimri, cimrice, hasis, ekonomik, iktisadi, iktisatçı olduran, para biriktirten, idareli<br />
kullandıran, teessüf ettiren.<br />
ауæрдæг | auærdæg | 1) esirgeyen, kıyamayan, acıyan, acınan, acıyarak dokunan, sakınan,<br />
pişman olan, yanan, merhamet eden, eseflenen, bağışlayan, canını bağışlayan, üzülen, aman<br />
veren, nedamet getiren, pişman olan; yazıklanan; koruyan, saklayan, alıkoyan; ayakta tutan;<br />
2) tasarruflu, tasarruf eden, tutumlu, tutumlu kullanan, tutumlu davranan, idareli, idare<br />
eden, ekonomik idare eden, idareli kullanan, idareli davranan, tutumlu-idareli kullanan, idare<br />
etmesini bilen, ihtiyatlı, hesabi, çevrimli, artıran; muhafaza eden, biriktiren; kendini<br />
adamaktan kurtaran, ayıran; muktesit, cimri, cimrice, hasis, ekonomik, iktisadi, iktisatçı olan,<br />
para biriktiren, idareli kullanan, teessüf eden.<br />
ауæрдæггaг | auærdæggag | 1) esirgemelik, kıyamamalık, acımalık, acınmalık, acı yaralık<br />
dokunmamalık, sakınmalık, pişman olmalık, yanmalık, merhamet etmelik, eseflenmelik,<br />
bağışlamalık, canını bağışlamalık, üzülmelik, aman vermelik, nedamet getirmelik, pişman<br />
olmalık; yazıklanmalık; korumalık, saklamalık, alıkoymalık; ayakta tutmalık; 2) tasarruf<br />
etmelik, tutumlu kullanmalık, tutumlu davranmalık, idare etmelik, ekonomik idare etmelik,<br />
idareli kullanmalık, idareli davranmalık, tutumlu-idareli kullanmalık, artırmalık; muhafaza<br />
etmelik, biriktirmelik; kendini adamaktan kurtarmalık, ayırmalık; iktisatçı olmalık, para<br />
biriktirmelik, idareli kullanmalık, teessüf etmelik.<br />
ауæрдæн | auærdæn | 1) esirgenen, kıyılamayan, acınan, acınılan, acıyarak<br />
dokunulamayan, sakınılan, pişman olunan, yanılan, merhamet edilen, eseflenen,<br />
bağışlanılan, canını bağışlanılan, üzülen, aman verilen, nedamet getirilen, pişman olunan;<br />
yazıklanılan; korutulan, saklanılan, alıkoyulan; ayakta tutulan; 2) tasarruf edilen, tutumlu<br />
kullanılan, tutumlu davranılan, idare edilen, ekonomik idare edilen, idareli kullanılan, idareli<br />
davranılan, tutumlu-idareli kullanılan, artırılan; muhafaza edilen, biriktirilen; kendini<br />
adamaktan kurtarılan; iktisatçı olunan, para biriktirilen, idareli kullanılan, teessüf edilen.<br />
ауæрдгæ | auærdgæ | 1) esirgeme, kıyamama, acıma, acınma, acıyarak dokunmama,<br />
sakınma, pişman olma, yanma, merhamet etme, eseflenme, bağışlama, canını bağışlama,<br />
üzülme, aman verme, nedamet getirme, pişman olma; yazıklanma; koruma, saklama,<br />
alıkoyma; ayakta tutma; 2) tasarruf etme, tutumlu kullanma, tutumlu davranma, idare etme,<br />
ekonomik idare etme, idareli kullanma, idareli davranma, tutumlu-idareli kullanma, artırma;<br />
artırma, muhafaza etme, biriktirme; kendini adamaktan kurtarma, ayırma; iktisatçı olma,<br />
para biriktirme, idareli kullanma, teessüf etme.<br />
ауæрдгæйæ | auærdgæyæ |1) esirgeyerek, kıyamayarak, acıyarak, acınarak, sakınarak,<br />
pişman olarak, yanarak, merhamet ederek, eseflenerek, bağışlanarak, canını bağışlayarak,<br />
üzülerek, aman vererek, nedamet getirerek, pişman olarak; yazıklanarak; koruyarak,<br />
saklayarak, alıkoyarak; ayakta tutarak; 2) tasarruf ederek, tutumlu kullanarak, tutumlu<br />
davranarak, idare ederek, ekonomik idare ederek, idareli kullanarak, idareli davranarak,<br />
tutumlu-idareli kullanarak, artırarak; muhafaza ederek, biriktirerek; kendini adamaktan<br />
kurtararak, ayırarak; iktisatçı olarak, para biriktirerek, idareli kullanarak, teessüf ederek.<br />
297
ауæрдинaг (ауæрдинæгтæ) | auærdinag | 1) esirgenecek, acınacak, acınılacak, sakınacak,<br />
pişman olacak, yanacak, merhamet edecek, eseflenecek, bağışlanacak, canı bağışlanacak,<br />
üzülecek, aman verecek, nedamet getirecek, pişman olacak; yazıklanacak; korunacak,<br />
saklanacak, alıkoyacak; ayakta tutacak; 2) tasarruf edecek, tutumlu kullanacak, tutumlu<br />
davranacak, idare edecek, ekonomik idare edecek, idareli kullanacak, idareli davranacak,<br />
tutumlu-idareli kullanacak, artıracak; artıracak, muhafaza edecek, biriktirecek; kendini<br />
adamaktan kurtaracak, ayıracak; iktisatçı olacak, para biriktirecek, idareli kullanacak, teessüf<br />
edecek.<br />
ауæрдын (ауæрcтон, ауæрcтaин, ауæрддзынæн) | auærdın | 1) esirgemek, kıyamamak,<br />
acımak, acınmak, acıyarak dokunmamak, sakınmak, pişman olmak, yanmak, merhamet<br />
etmek, eseflenmek, bağışlamak, canını bağışlamak, üzülmek, aman vermek, nedamet<br />
getirmek, pişman olmak; yazıklanmak; korumak, saklamak, alıkoymak; ayakta tutmak; 2)<br />
tasarruf etmek, tutumlu kullanmak, tutumlu davranmak, idare etmek, ekonomik idare<br />
etmek, idareli kullanmak, idareli davranmak, tutumlu-idareli kullanmak, artırmak; artırmak,<br />
muhafaza etmek, biriktirmek; kendini adamaktan kurtarmak, ayırmak; iktisatçı olmak, para<br />
biriktirmek, idareli kullanmak, teessüf etmek.<br />
ауæрдындзинaд | auærdınzinad | idarelik, tutumluk, tutumluluk, tasarrufluk,<br />
tasarrufluluk, ekonomik, ekonomiklik, iktisatlık, ihtiyatlılık, idare etmesini bilmelik.<br />
ауæрcт | auærşt | bölünmüş, paylaşılmış, ayrılmış.<br />
ауæрцæй | auærsæy | tutum, tutumla, tutumlu olarak, tutumluluk, idare, idare ile, idareli<br />
olarak, iktisat, ihtiyatlılık, sade, telkih.<br />
аудaг | audag | 1. özenli, özenişli, ihtimamlı, hamarat, çalışkan, özengiç; tesir ettiren, tesir<br />
yaptıran, tesir gösterten, etkileten, etki yaptıran, etki gösterten; 2. koruyucu, destekleten,<br />
hami, kayırtan, kayırıcı, patron, vasi, dayı, sahip, yedi emin, arka, dayanak, mültemis, destgir,<br />
destyar. заботливый, радетельный<br />
аудaйын | audayın | ıslatmak, nemlendirmek, sıvıya batırmak, sıvıya yatırmak, dökmek,<br />
tavlamak.<br />
аудæг (аудджытæ) | audæg | 1. tesir eden, tesir yapan, tesir gösteren, etkileyen, etki<br />
yapan, etki gösteren; 2. koruyucu, destekleyen, hami, kayıran, kayırıcı, patron, vasi, dayı,<br />
sahip, yedi emin, arka, dayanak, mültemis, destgir, destyar.<br />
аудæггaг | audæggag | tesir etmelik, tesir yapmalık, tesir göstermelik, etkilemelik, etki<br />
yapmalık, etki göstermelik.<br />
аудæн | audæn | tesir edilen, tesir yapılan, tesir gösterilen, etkilenen, etki yapılan, etki<br />
gösterilen.<br />
аудæcaг | audæşag | ıslatan, nemlendirten, sıvıya batırtan, sıvıya yatırtan.<br />
аудæcæг (аудæcджытæ) | audæşæg | ıslatan, nemlendiren, sıvıya batıran, sıvıya yatıran.<br />
аудæcæггaг (аудæcæггæгтæ) | audæşæggag | ıslatmalık, nemlendirmelik, sıvıya<br />
batırmalık.<br />
аудæcæн | audæşæn | ıslatılan, nemlendirilen, sıvıya batırılan.<br />
аудæcгæ | audæşgæ | ıslatma, nemlendirme, sıvıya batırma, sıvıya yatırma, dökme,<br />
tavlama.<br />
аудæcгæйæ | audæşgæyæ | ıslatarak, nemlendirerek, sıvıya batırarak, sıvıya yatırarak,<br />
dökerek, tavlayarak.<br />
аудæcинaг | audæşinag | ıslatacak, nemlendirecek, sıvıya batıracak, sıvıya yatıracak,<br />
dökecek, tavlanacak.<br />
аудæcын *аудæcт (-и, -иc), аудæcтaид, аудæcдзæн (-и, -иc)+ | audæşın | ıslatmak,<br />
nemlendirmek, sıvıya batırmak, sıvıya yatırmak, dökmek, tavlamak, emmek.<br />
298
аудгæ | audgæ | etkileme, tesir etme.<br />
аудгæйæ | audgæyæ | etkileyerek, tesir ederek.<br />
аудинaг (аудинæгтæ) | audinag | etkilenecek, tesir edecek.<br />
аудиeнци | audiyensi | kabul, huzur, huzura kabul, huzuruna çıkmak, mülakat, görüşme.<br />
аудитори | auditori | dershane, sınıf, konferans salonu, dinleyiciler, izleyici, seyirci, resmi<br />
görüşme, mahkemede konuşma.<br />
аудын (аудыдтон, аудыдтaин, ауддзынæн) | audın | 1) tesir etmek, tesir yapmak, tesir<br />
göstermek, etkilemek, etki yapmak, etki göstermek, sözünü geçirmek, nüfuz etmek; 2)<br />
düşünmek, merak etmek, özen göstermek, özenle bakmak, ihtimam göstermek, ihtimamla<br />
bakmak, tasalanmak, endişe etmek, merak etmek, düşünmek; bakmak, kollamak, korumak,<br />
ilgilenmek, ilgi duymak; vasilik etmek, himaye etmek, kayırmak, kefil olmak, sözünü<br />
geçirmek, sözünü dinletmek, tenezzül etmek, kısıtlamak, marke etmek; gözetmek.<br />
аудындзинaд | audınzinad | 1) etkilik, etkililik, etkilemelik, etkilemelilik, tesirlik, tesirlilik,<br />
tesir etmenlik, tesir göstermelik, nüfuzluk, nüfuzluluk, erklik, hükümlük, söz geçirmelik; 2)<br />
itibarlık, vikayelik, himayelik, himayelilik, hamilik, inayetlik, inayetlilik, iltimaslık, iltimaslılık,<br />
dayılık, güvenlik, kayırmalık, kayırmalılık, korunaklık, iltimas etmenlik, bakımlık, emanetlik,<br />
kaygılık, zahmetlik, tasalık, gailelik, ukdelik; özenlik, özen göstermelik, takayyütlük, tımarlık,<br />
ihtimamlık, ihtimamlılık, işlik, kaygılılık, tasalılık, düşüncelilik.<br />
ауз-ауз кæнын | auj-auj kænın | sık sık sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak, ırgamak<br />
(beşik); yalpa vurmak; pompalamak.<br />
аузaг | aujag| sallatan, sallandırtan, ırgalatan, yalpa vurdurtan (beşik).<br />
аузæг (аузджытæ) | aujæg| sallayan, sallandıran, ırgalayan, yalpa vuran (beşik).<br />
аузæггaг | aujæggag| sallamalık, sallandırmalık, ırgamalık, yalpa vurmalık (beşik).<br />
аузæл-аузæл кæнын | aujæl-aujæl kænın | koymak, kurmak, saptamak, belirlemek,<br />
batmak.<br />
аузæлaг | aujælag | koyduran, kurduran, saptatan, belirten, batıran.<br />
аузæлæг (аузæлджытæ) | aujælæg | koyan, kuran, saptayan, belirleyen, batan.<br />
аузæлæггaг (аузæлæггæгтæ) | aujælæggag | koymalık, kurmalık, saptamalık, belirlemelik,<br />
batmalık.<br />
аузæлæн | aujælæn | koyulan, kurulan, saptanan, belirlenen, batırılan.<br />
аузæлгæ | aujælgæ | koyma, kurma, saptama, belirleme, batma.<br />
аузæлгæйæ | aujælgæyæ | koyarak, kurarak, saptayarak, belirleyerek, batarak.<br />
аузæлд (аузæлдтытæ) | aujæld | koymuş, kurmuş, saptamış, belirlemiş, batmış.<br />
аузæлинaг (аузæлинæгтæ) | aujælinag| koyacak, kuracak, saptanacak, belirlenecek,<br />
batacak.<br />
аузæлын *аузæлыд (-и, -иc), аузæлыдaид, аузæлдзæн (-и, -иc)+ | aujælın | koymak,<br />
hazırlamak, kurmak, saptamak, belirlemek, gerçekleştirmek, batmak, niyetli olmak, kararlı<br />
olmak, hazır olmak, dekor yapmak, vaziyet etmek.<br />
аузæн | aujın | sallanan, hafifçe sallanan, sallandırılan, ırganan (beşik); yalpa vurulan;<br />
pompalanan.<br />
аузгæ | aujgæ | sallama, hafifçe sallama, sallandırma, ırgama (beşik); yalpa vurma;<br />
pompalama.<br />
аузгæйæ | aujgæyæ | sallayarak, hafifçe sallayarak, sallandırarak, ırgayarak (beşik); yalpa<br />
vurarak; pompalayarak.<br />
аузинaг (аузинæгтæ) | aujinag | sallanacak, hafifçe sallanacak, sallandıracak, ırgayacak<br />
(beşik); yalpa vuracak; pompalayacak.<br />
299
аузын (ауызтон, ауызтaин, ауздзынæн) | aujın | sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak,<br />
ırgamak (beşik); yalpa vurmak; pompalamak.<br />
ауигъ-ауигъ кæнын | auiğ-auiğ kænın | sık sık sarsmak, silkmek, sarsılmak, şoke olmak,<br />
atlamak.<br />
ауигъaг | auiğag | sarstıran, silkeleten, sarsılan, şoke yapan, atlatan.<br />
ауигъæг (ауигъджытæ) | auiğæg | sarsan, silken, sarsılan, şoke olan, atlayan.<br />
ауигъæггaг | auiğæggag | sarsmalık, silkmelik, sarsılmalık, şoke olmalık, atlamalık.<br />
ауигъæн | auiğæn | sarsılan, silkinen, şoke olunan, atlanılan.<br />
ауигъгæ | auiğgæ | sarsma, silkme, sarsılma, şoke olma, atlama.<br />
ауигъгæйæ | auiğgæyæ | sarsarak, silkerek, sarsılarak, şoke olarak, atlayarak.<br />
ауигъинaг (ауигъинæгтæ) | auiğinag | sarsacak, silkecek, sarsılacak, şoke olacak,<br />
atlanacak.<br />
ауигъын (ауыгътон, ауыгътaин, ауигъдзынæн) | auiğın | silkmek, sarsmak, sarsılmak,<br />
sallamak, şoke olmak, atlamak.<br />
ауигъдзынæ (фæтилдзынæ) | auiğzınæ (fætilzınæ) | el etmek, sallamak.<br />
ауидз-ауидз кæнын | auiz-auiz kænın | almak, gagalamak, kaldırmak, toplamak, seçmek.<br />
ауидзaг | auizag | aldıran, yerden aldıran, toplatan, yerden toplatan, seçtiren, yerden<br />
seçtiren, kaldırtan, yerden kaldırtan, ayıklatan, yerden ayıklatan, çemrekten; gagalatan.<br />
ауидзæг (ауидзджытæ) | auizæg | alan, yerden alan, toplayan, yerden toplayan, seçen,<br />
yerden seçen, kaldıran, yerden kaldıran, ayıklayan, yerden ayıklayan, çemreyen; gagalayan.<br />
ауидзæггaг (ауидзæггæгтæ) | auizæggag | almalık, yerden almalık, toplamalık, yerden<br />
toplamalık, seçmelik, yerden seçmelik, kaldırmalık, yerden kaldırmalık, ayıklamalık, yerden<br />
ayıklamalık, çemremelik; gagalamalık.<br />
ауидзæн | auizæn | alınan, yerden alınan, toplanan, yerden toplanan, seçilen, yerden<br />
seçilen, kaldırılan, yerden kaldırılan, ayıklanan, yerden ayıklanan, çemrenen; gagalanan.<br />
ауидзгæ | auizgæ | alma, yerden alma, toplama, yerden toplama, seçme, yerden seçme,<br />
kaldırma, yerden kaldırma, ayıklama, yerden ayıklama, çemreme; gagalama.<br />
ауидзгæйæ | auizgæyæ | alarak, yerden alarak, toplayarak, yerden toplayarak, seçerek,<br />
yerden seçerek, kaldırarak, yerden kaldırarak, ayıklayarak, yerden ayıklayarak, çemreyerek;<br />
gagalayarak.<br />
ауидзинaг | auizinag | alacak, yerden alacak, toplanacak, yerden toplanacak, seçecek,<br />
yerden seçecek, kaldıracak, yerden kaldıracak, ayıklanacak, yerden ayıklanacak, çemrenecek;<br />
gagalanacak.<br />
ауидзын (ауыгътон, ауыгътaин, ауидздзынæн) | auizın | 1) almak, yerden almak,<br />
toplamak, yerden toplamak, seçmek, yerden seçmek, kaldırmak, yerden kaldırmak,<br />
ayıklamak, yerden ayıklamak, çemremek; 2) gagalamak, sığamak, bir araya getirmek, altına<br />
saklamak.<br />
ауил-ауил кæнын | auil-auil kænın | sık sık atmak, yukarı atmak, havaya atmak, dik atmak,<br />
gizlice atmak, kimse görmeden atmak, biraz daha atmak, fırlatmak, gizlice bırakmak, koymak,<br />
gizlice koymak, kimse görmeden koymak, taşlamak.<br />
ауилæг (ауилджытæ) | auilæg | atan, fırlatan, bırakan, koyan, taşlayan.<br />
ауилæггаг (ауилæггæгтæ) | auilæggag | atmalık, fırlatmalık, bırakmalık, koymalık,<br />
taşlamalık.<br />
ауилæн | auilæn | atılan, fırlatılan, bırakılan, koyulan, taşlanan.<br />
ауилгæ | auilgæ | atma, fırlatma, bırakma, koyma, taşlama.<br />
ауилгæйæ | auilgæyæ | atarak, fırlatarak, bırakarak, koyarak, taşlayarak.<br />
ауилинaг (ауилинæгтæ) | auilinag | atacak, fırlatacak, bırakacak, koyacak, taşlanacak.<br />
300
ауилын (ауылдтон, ауылдтaин, ауылдзынæн) | auilın | atmak, yukarı atmak, havaya<br />
atmak, dik atmak, gizlice atmak, kimse görmeden atmak, biraz daha atmak, fırlatmak, gizlice<br />
bırakmak, koymak, gizlice koymak, kimse görmeden koymak, taşlamak.<br />
ауинaг (ауæвинaг) | auinag |<br />
ауиc кæнын | auiş kænın | şerit ot biçmek, kesmek.<br />
аукцион | auksion |<br />
аулæф-аулæф кæнын | aulæf-aulæf kænın | sık sık soluklanmak, soluk almak, nefes almak,<br />
derin nefes almak, nefesleşmek, hava almak, hohlamak.<br />
аулæфаг | aulæfag | soluk aldırma, nefes aldırma.<br />
аулæфæг (аулæфджытæ) | aulæfæg | soluk alma, nefes alma.<br />
аулæфæггаг | aulæfæggag | soluk alma, nefes alma.<br />
аулæфæн | aulæfæn | soluk alma, nefes alma.<br />
аулæфгæ | aulæfgæ | soluk alma, nefes alma.<br />
аулæфгæйæ | aulæfgæyæ | soluk alma, nefes alma.<br />
аулæфинaг (аулæфинæгтæ) | aulæfinag | soluk alma, nefes alma.<br />
аулæфт (аулæфтытæ) | aulæft | 1) soluk almış, nefes almış, kısa dinlenmiş, kısa ara, kısa<br />
mola; 2) iç çekme; 3) soluk verme, nefes verme; 4) dinlenme.<br />
аулæфын (аулæфыдтон, аулæфыдтaин, аулæфдзынæн) | aulæfın | 1) soluklanmak, soluk<br />
almak, nefes almak, derin nefes almak, nefesleşmek, hava almak, hohlamak; 2) iç çekmek,<br />
içler çekmek, içini çekmek, ahlar çekmek, göğüs geçirmek, gönül geçmek, göğüs geçirmek,<br />
içini çekmek; 3) soluk vermek, nefes vermek, soluk vermek, üfürmek, kesilmek; 4) dinlenmek,<br />
istirahat etmek, yorgunluğunu almak, başını dinlemek, uyumak, uzanmak, yüreği ferahlamak,<br />
azıcık duraklamak, azıcık dinlenmek.<br />
аукцион (искæй мулчы уæй, фылдæр чи бафида, уымæн) | auksion (işkæy mulçı uæy,<br />
fıldær çi bafida, uımæn) | açık artırma ile mülk satmak.<br />
ауpомaг | auromag | geciktiren, alıkoyduran, durdurtan, tutturan, bırakmadan, eğleten,<br />
yavaşlatan, engelleten, mani olduran, ele geçirten, tutuklatan, saklatan, eğlendirten, hızını<br />
aldıran.<br />
ауpомæг (ауpомджытæ) | auromæg | geciken, alıkoyan, durduran, tutan, bırakmayan,<br />
eğleyen, yavaşlatan, engelleyen, mani olan, ele geçiren, tutuklayan, saklayan, eğlendiren,<br />
hızını alan.<br />
ауpомæггaг (ауpомæггæгтæ) | auromæggag | geciktirmelik, alıkoymalık, durdurmalık,<br />
tutmalık, bırakmamalık, eğlemelik, yavaşlatmalık, engellemelik, mani olmalık, ele geçirmelik,<br />
tutuklamalık, saklamalık, eğlendirmelik, hızını almalık.<br />
ауpомæн | auromæn | geciktirilen, alıkoyulan, durdurulan, tutulan, bırakmayan, eğlenen,<br />
yavaşlatan, engellenen, mani olan, ele geçiren, tutuklanan, saklanan, eğlendirilen, hızı alınan.<br />
ауpомгæ | auromgæ | geciktirme, alıkoyma, durdurma, tutma, bırakmama, eğleme,<br />
yavaşlatma, engelleme, mani olma, ele geçirme, tutuklama, saklama, eğlendirme, hızını<br />
alma.<br />
ауpомгæйæ | auromgæyæ | geciktirerek, alıkoyarak, durdurarak, tutarak, bırakmayarak,<br />
eğleyerek, yavaşlatarak, engelleyerek, mani olarak, ele geçirerek, tutuklayarak, saklayarak,<br />
eğlendirerek, hızını alarak.<br />
ауpоминaг (ауpоминæгтæ) | aurominag | geciktirecek, alıkoyacak, durduracak, tutacak,<br />
bırakmayacak, eğlenecek, yavaşlatacak, engellenecek, mani olacak, ele geçirecek,<br />
tutuklanacak, saklanacak, eğlendirecek, hızını alacak.<br />
301
ауpомын (ауpæдтон, ауpæдтaин, ауpомдзынæн) | auromın | geciktirmek, alıkoymak,<br />
durdurmak, tutmak, bırakmamak, eğlemek, yavaşlatmak, engellemek, mani olmak, ele<br />
geçirmek, tutuklamak, saklamak, eğlendirmek, hızını almak.<br />
ауpc кæнын | aurş kænın | 1) beyaz yapmak, aklatmak, beyazlatmak; badanalamak, badana<br />
etmek; 2) griye döndürmek, griye dönüş yapmak.<br />
ауpc уæвын | aurş uævın | 1) beyazlaşmak, beyaz olmak, beyazlamak, beyazlanmak,<br />
ağarmak, aklanmak, ağarmak; badanalamak; 2) rengi atmak, solmak, soluk dönmek,<br />
soluklaşmak, sönükleşmek, sararmak, ağarmak, rengi kaçmak, bet beniz uçmak, beniz atmak;<br />
3) kırlaşmak, griye dönmek, saçları ağarmak, saçlarına ak düşmek.<br />
ауpc-уpcид кæнын | aurş-urşid kænın | tamamen beyazlatmak, tümden aklatmak,<br />
bütünüyle beyaz yapmak, tümüyle ağartmak, tamamıyla griye döndürtmek.<br />
ауpc-уpcид уæвын (уын) | aurş-urşid uævın | tamamen beyazlamak, tümden beyazlaşmak,<br />
bütünüyle beyaz olmak, tümüyle beyazlanmak, tamamıyla ağarmak, aklanmak, kırlaşmak,<br />
griye dönmek, saçları ağarmak, saçlarına ak düşmek; rengi atmak, solmak, soluk dönmek,<br />
soluklaşmak, sönükleşmek, sararmak, rengi kaçmak, bet beniz uçmak, beniz atmak.<br />
аутæxcæн кæнын | autæxşæn kænın | eziyet çekmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap<br />
çekmek, kahretmek, canı çıkmak, can çekişmek, üzülmek, halsiz düşmek, bitkin hale gelmek,<br />
bitmek, tüketilmek.<br />
аууæндын (аууæндыдтæн, аууæндыдaин, аууæнддзынæн) | auuændın | güvenmek,<br />
itimat göstermek, itimat etmek, inanmak, iman etmek, açmak, kanmak, yoklamak, yutmak;<br />
cesaret etmek.<br />
аууæндын кæнын | auuændın kænın | güvenini kazanmak, cesaret etmek.<br />
аууæpд-аууæpд кæнын | auuærd-auuærd kænın | sık sık yoğurmak, ovalamak.<br />
аууæpдaг | auuærdag | yoğurtan, ovalatan.<br />
аууæpдæг (аууæpдджытæ) | auuærdæg | yoğuran, ovalayan.<br />
аууæpдæггaг (аууæpдджытæ) | auuærdæggag | yoğurmalık, ovalamalık.<br />
аууæpдæн | auuærdæn | yoğrulan, ovalanan.<br />
аууæpдгæ | auuærdgæ | yoğurma, ovalama.<br />
аууæpдгæйæ | auuærdgæyæ | yoğurarak, ovalayarak.<br />
аууæpдинaг | auuærinag | yoğuracak, ovalanacak.<br />
аууæpдын (аууpæcтон, аууpæcтaин, аууpæддзынæн) | auuærdın | 1) ovmak, ovalamak,<br />
yoğurmak, çiğnemek, ezmek, örselemek, zedelemek, berelemek, karmak, buruşturmak;<br />
kırıştırmak; 2) silmek, tozunu almak, rendelemek, acımak, af etmek, dokunmamak,<br />
bağışlamak, aşındırmak, sürterek delmek.<br />
аууæтты | auuættı |<br />
аууæтты-аууæтты | auuættı-auuættı |<br />
аууил-аууил кæнын | auuil-auuil kænın | sık sık çiğnemek.<br />
аууилaг | auuilag | çiğneten.<br />
аууилæг (аууилджытæ) | auuilæg | çiğneyen.<br />
аууилæггaг (аууилæггæгтæ) | auuilæggag | çiğnemelik.<br />
аууилæн | auuilæn | çiğnenen.<br />
аууилгæ | auuilgæ | çiğneme.<br />
аууилгæйæ | auuilgæyæ | çiğneyerek.<br />
аууилинaг (аууилинæгтæ) | auuilinag | çiğnenecek, çiğnemek için yiyecek, mümkün<br />
olduğunca çiğnenerek yenebilecek, yenecek.<br />
аууилын (аууылдтон, аууылдтaин, аууилдзынæн) | auuilın | çiğnemek.<br />
302
аууон (аууæттæ) | auuon | 1) gölge, karaltı, kuytu, saye; аууон ран | auuon ran | gölgelik,<br />
gölge yer; 2) perde, perdeleme; örtü, örtme, örtünme; siper, sütre, sığınma, sığınak,<br />
saklanma, saklama, himaye, muhafaza, koruma, korunak, korunacak yer; karanlık, iltica,<br />
dehalet; barındırma, barınak.<br />
аууон дарын | auuon darın | gölge sağlamak; gölgelemek, gölgelendirmek, gölgede tutmak.<br />
аууон кæнын | auuon kænın | a) saklamak, gizlemek, kapamak, yaşmak, gömmek; b)<br />
gölgelemek, gölgelendirmek; gölge yapmak.<br />
аууон-аууон | auuon-auuon | gölge.<br />
аууонæй | auuonæy | gölge ile.<br />
аууонварc | auuonvarş | gölge, gölge tarafı, gölgelik yan, gölgecil.<br />
аууонгонд | auuongond | gölge edilmiş, gölgelik.<br />
аууондар, аууондæp | auuondar | daha gölge, daha kuytu, daha karanlık.<br />
аууондард (аууондæрдтытæ) | auuondard | gölge, gölgelik.<br />
аууондарxуыз, аууондæpxуыз | auuondarxuıj | 1) maydanozgiller; 2) şemsiye, daha gölge<br />
gibi, daha kuytuya benziyor, daha karanlık gibi.<br />
аууондæp, аууондар | auuondær | daha gölge, daha kuytu, daha karanlık.<br />
аууондæpxуыз, аууондарxуыз | auuondærxuıj | 1) maydanozgiller; 2) şemsiye, daha gölge<br />
gibi, daha kuytuya benziyor, daha karanlık gibi.<br />
аууонмæ | auuonmæ | gölgeye, kuytuya, karanlığa; gözler arkasında; gizlice, gizli olarak,<br />
sinsice, mahfice, gaybane.<br />
аууонуapзaг | auuonuarjag | gölge seven.<br />
аууонфæpaзoн | auuonfærajon | gölgeye dayanmak, gölge toleranslı.<br />
aууылд (аууылдтытæ) | auıld | çiğnenmiş.<br />
ауыгъд (аууыгъдтытæ) | auığd | 1) asma, bağlı, tabi; 2) asılmış olma, asılı; ауыгъд<br />
æpцидиc | auığd ærsidiş | asılı kaldı, asılmış; 3) sürüklenmiş; ауыгъд хид | auığd xid |<br />
asma köprü.<br />
ауыгъд уæвын (уын) | auığd uævın | asılmak, asılı olmak, sarkmak, sarkık olmak; takılmak;<br />
idam olmak.<br />
ауыгъдæй | auığdæy | asılarak; asılmış olarak.<br />
aуыл, ай | auıl, ay | buna, burada, bu yanda, bu tarafta.<br />
ауылæн кæнын | auılæn kænın | 1) gerilemek, geri acele, uzağa yuvarlanmak, acele<br />
dalgalanmak; kendi ilerisine sürmek (dalgalar).<br />
ауылты | auıltı | buradan, bu yandan, bu taraftan, bu yerlerde, bu sitelerde.<br />
ауымæл кæнын | auımel kænın | nemlendirmek, ufakça ıslatmak, nemli yapmak,<br />
gevşetmek, biraz ıslatmak, ıslak yapmak.<br />
ауымæл уæвын (уын) | auımel uævın | nemlenmek, nemli olmak, nem kapmak, ufakça<br />
ıslatılmak, ıslak olmak, gevşemek.<br />
ауын | auın | çabuk olmak, çabukça olmak, yapmak, etmek, kılmak, durmak, çıkmak,<br />
geçmek, yapılmak; yüz tutmak.<br />
ауын-ауын кæнын | auın-auın kænın | sık sık görmek, tanık olmak; arada bir bakmak;<br />
yoklamak; kulağına çalınmak, duymak; denemek, denetlemek, sınamak; kontrol etmek,<br />
sağlamak; muayene etmek; teftiş etmek.<br />
ауынaффæ кæнын | auınaffæ kænın | danışmak, danışmanlık yapmak; akıl vermek, görüş<br />
bildirmek, öğütlemek, tavsiye etmek, nasihat vermek, nasihat etmek.<br />
ауынaффæгæнæг (ауынaффæгæнджытæ) | auınaffægænæg | 1) danışman, müsteşar,<br />
elçi müşavir; nasihatçi, öğütçü, öğüt veren, debir; 2) tavsiye eden; nasihat veren, akıl hocası,<br />
303
akıl veren, görüş bildiren, danışmanlık; аунаффæгæнæг сын нæ фæци | auınaffægænæg<br />
şın næ fæsi | tavsiye eden kimseleri yoktu, nasihat edenleri olmadı.<br />
ауынæг (ауынæгджытæ) | auıngæg | ağlar gibi yapan, dolan, dolukan, rahatsızlanan.<br />
ауынæгæг кæнын | auıngæg kænın | ağlar gibi yapmak, dolmak, dolukan.<br />
ауынæгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | dar olmak, daraltılmak; ağlar gibi olmak,<br />
dolmak, yumuşamak.<br />
ауынæггаг (ауынæггæгтæ) | auıngæggag | ağlar gibi yapmalık, dolmalık.<br />
ауынæн | auınæn| ağlar gibi yapılan, doluşulan.<br />
ауынæpгъаг | auınærğag | inleten, inilti çıkartan, zorlatan, daraltan.<br />
ауынæpгъæг (ауынæpгъджытæ) | auınærğæg | inleyen, inilti çıkaran, zorlayan, daralan.<br />
ауынæpгъæггаг | auınærğæggag | inlemelik, inilti çıkarmalık, zorlamalık, daraltmalık.<br />
ауынæpгъæн | auınærğæn | inlenen, inilti çıkarılan, zorlanan, daraltılan.<br />
ауынæpгъгæ | auınærğgæ | inleme, inilti çıkarma, zorlama, daraltma.<br />
ауынæpгъгæйæ | auınærğgæyæ | inleyerek, inilti çıkararak, zorlayarak, daraltarak.<br />
ауынæpгъинaг | auınærğinag | inlenecek, inilti çıkaracak, zorlanacak, daraltacak.<br />
ауынæpгъын [ауынæpгъыдта, ауынæpгъыдтaид, ауынæpгъдзæн (-и, -иc)+ | auınærğın |<br />
inlemek, inilti çıkarmak, zorlamak, daraltmak.<br />
ауынгæ | auıngæ | ağlar gibi yapma, dolma.<br />
ауынгæг кæнын | auıngæg kænın | rahatsız etmek, sıkmak, daraltmak, daralmak, yük<br />
olmak.<br />
ауынгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | daralmak, daraltmak, dar olmak.<br />
ауынгæйæ | auıngæyæ | ağlar gibi yaparak, dolarak.<br />
ауындзаг | auınzag | astıran, asılı durduran, sallandıran, serdiren, serdirten; idam ettiren.<br />
ауындзæг (ауындзджытæ) | auınzæg | asılan, asılı duran, salınan, serilen, serdiren; asan,<br />
idam eden, salıncak, asılı olma, sarkma.<br />
ауындзæгæй | auınzægæy | asılı, serili, tartılı, iliştirici, asılı olma, sarkma; ауындзæгæй<br />
лæууын | auınzægæy læuuın | asılmak, sarkmak, asılı durmak, asılı olmak; бæласыл<br />
ауындзæгæй баззад | bælaşı auınzægæy bajjad | ağaçta asılı kaldı.<br />
ауындзæггаг (ауындзæггæгтæ) | auınzæggag | sermelik, serdirmelik, ipe sermelik,<br />
tartmalık, iliştirmelik; çamaşır asmalık; asmalık, idam etmelik, asarak idam etmelik.<br />
ауындзæн | auınzæn | 1) askı, askılık, asacak, elbise askısı, duvar askısı, portmanto,<br />
vestiyer, ilgeç, salıncak; 2) darağacı, sehpa, idam sehpası, asılacak, asma yeri, yağlı ip.<br />
ауындзгæ | auınzgæ | asma, idam etme, asarak idam etme; serme, serdirme, ipe serme,<br />
tartma, iliştirme; çamaşır asma.<br />
ауындзгæйæ | auınzgæyæ | sererek, serdirmek, ipe sererek, tartarak, iliştirerek; çamaşır<br />
asarak; asarak, idam ederek, asarak idam ederek; ауындзгæйæ лæууын | auınzgæy læuuın<br />
| asılarak durmak.<br />
ауындзинaг | auınzinag | serecek, serdirecek, ipe serecek, tartacak, iliştirecek; çamaşır<br />
asacak; asacak, idam edecek, asarak idam edecek.<br />
ауындзын [ауыгъта, ауыгътaид, ауындздзæн (-и, -иc)+ | auınzın | sermek, serdirmek, ipe<br />
sermek, tartmak, iliştirmek; çamaşır asmak; asmak, idam etmek, asarak idam etmek.<br />
ауынинaг (ауынинæгтæ) | auıninag | görecek, fark edecek, anlanacak, belirtecek, aklında<br />
tutacak, işaretlenecek.<br />
ауынын (ауыдтон, ауыдтaин, ауындзынæн) | auının | 1) görmek, görüşmek, farketmek,<br />
farkına varmak, anlamak, belirtmek, aklında tutmak, işaretlemek, demek, çıkışmak,<br />
zikretmek, buluşmak; 2) çok görmek, çok geçirmek, ziyaret etmek, yoklamak, duymak; 3)<br />
304
hoşa gideni yapmak, destek olmak; хорз ауынын | xorj auının | iyi muamele etmek, güzel<br />
davranmak, iyi görmek.<br />
ауыpдыг кæнын | auırdıg kænın | inmek, indirilmek, inişe başlamak, aşağı inmek, düşmek,<br />
ayakta dikmek, başlamak, çökmek, kaçmak, konmak.<br />
ауыpнын [ауыpныдта, ауыpныдтaид, ауыpндзæн (-и, -иc)+ | auırnın | inanmak,<br />
güvenmek, güven vermek.<br />
ауыxepы кæнын | auıxyerı kænın | rahatsız etmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap<br />
çekmek, üzmek.<br />
афaд-афaд кæнын | afad-afad kænın | sık sık kırmak, kırılmak, yarmak, yarılmak,<br />
şakketmek, ayırmak, doğramak; testereye çekmek; biçmek, kesmek; parçalamak,<br />
parçalanmak, paralamak.<br />
афaдaг | afadag | kırdıran, yardıran, şakkeden, ayırtan, doğratan; testereye çektiren;<br />
biçtiren, kestiren; parçalatan, paralatan.<br />
афaдæг (афaдджытæ)| afadæg | kıran, kırılan, yaran, yarılan, şakkeden, ayıran, doğrayan;<br />
testereye çeken; biçen, kesen; parçalayan, parçalanan, paralayan.<br />
афaдæггaг | afadæggag | kırmalık, kırılmalık, yarmalık, yarılmalık, şakketmelik, ayırmalık,<br />
doğramalık; testereye çekmelik; biçmelik, kesmelik; parçalamalık, parçalanmalık,<br />
paralamalık.<br />
афaдæн | afadæn | kırılan, yarılan, şakkeden, ayırtılan, doğranılan; testereye çekilen;<br />
biçilen, kesilen; parçalanan, paralanan.<br />
афaдгæ | afadgæ | kırma, kırılma, yarma, yarılma, şakketme, ayırma, doğrama; testereye<br />
çekme; biçme, kesme; parçalama, parçalanma, paralama.<br />
афaдгæйæ | afadgæyæ | kırarak, kırılarak, yararak, yarılarak, şakkederek, ayırarak,<br />
doğrayarak; testereye çekerek; biçerek, keserek; parçalayarak, parçalanarak, paralayarak.<br />
афaдинaг (афaдинæгтæ) | afadinag | kıracak, kırılacak, yaracak, yarılacak, şakkedecek,<br />
ayıracak, doğranacak; testereye çekecek; biçecek, kesecek; parçalanacak, parçalanacak,<br />
paralanacak.<br />
афaдын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afadın | 1) kırmak, kırılmak, yarmak,<br />
yarılmak, şakketmek, ayırmak, doğramak; 2) testereye çekmek; biçmek, kesmek; 3) bitirmek,<br />
didik didik etmek, didiklemek, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yırtmak, yırtılmak,<br />
havaya uçmak, patlamak.<br />
афaджыc кæнын | afacış kænın | 1) gübrelemek; gübre yapmak, gübre vermek, bok etmek;<br />
2) dağıtmak, dağıttırmak, bitirmek, çöp atmak, toz etmek.<br />
афaджыc уæвын (уын) | afacış uævın | gübreye dönmek, gübre olmak, bok gibi olmak,<br />
gübreye çevirmek, bitmek, toz olmak.<br />
афaз кæнын | afaj kænın | kırmak, kırılmak, ayırmak; yarmak, yarılmak, çatlatmak,<br />
parçalamak, ditmek.<br />
афaз уæвын (уын) | afaj uævın | çatlatmak, çatlamak, çatırdamak, çıtlamak, çıtırdamak,<br />
parçalanmak, patlatmak; ayrılmak, yarılmak, kırılmak; vurmak; eğlendirmek.<br />
афaлдæp кæнын | afaldær kænın | öteye itmek, ötelemek, uzaklaştırmak, uzak tutmak,<br />
çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, kalmak, almak.<br />
афалдæр уæвын (уын) | afældær uævın | çekilmek, kalmak, uzak durmak, uzaklaşmak.<br />
афaлдæpгæнæг (афaлдæpгæнджытæ)| afaldærgænæg | öteye iten, öteleyen,<br />
uzaklaştıran, uzaklaşan, uzak tutan, uzak duran, çıkaran, çeken, çeken, bir yana çeken, kalan,<br />
alan.<br />
афaлдæpгæнæн | afaldærgænæn | öteye itilen, ötelenen, uzaklaştırılan, uzaklaşılan, uzak<br />
tutulan, uzak durulan, çıkarılan, çekilen, bir yana çekilen, kalınan, alınan.<br />
305
афaлдæpгæнгæ | afaldærgængæ | öteye itme, öteleme, uzaklaştırma, uzaklaşma, uzak<br />
tutma, uzak durma, çıkarma, çekme, çekilme, bir yana çekme, kalma, alma.<br />
афaлдæpгæнгæйæ | afaldærgængæyæ | öteye iterek, öteleyerek, uzaklaştırarak,<br />
uzaklaşarak, uzak tutarak, uzak durarak, çıkararak, çekerek, çekilerek, bir yana çekerek,<br />
kalarak, alarak.<br />
афaлдæpгæнинaг (афaлдæpгæнинæгтæ) | afaldærgæninag | öteye itecek, ötelenecek,<br />
uzaklaştıracak, uzaklaşacak, uzak tutacak, uzak duracak, çıkaracak, çekecek, çekilecek, bir<br />
yana çekecek, kalacak, alacak.<br />
афapдæг кæнын | afardæg kænın | 1) götürmek, alıp götürmek, taşımak, almak, alıp<br />
götürmek, yürütmek, iletmek; heyecanlandırmak; 2) çalmak, kapmak, kaldırmak, kaçırmak,<br />
kaçmak, kaçırılmak, uzaklaştırılmak, hızla geçmek, hızla gitmek.<br />
афapдæг уæвын (уын) | afardæg uævın | 1) gönderilmek, yollanmak, uzaklaştırılmak,<br />
hareket etmek, gidilmek, gitmek, bırakmak, ayrılmak, kaçmak, uzaklara kaçırılmak, savuşmak,<br />
sıvışmak, sıyrılmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, çekilmek; 2) kaybolmak, ortadan<br />
kaybolmak, saklanmak, gizlenmek, kapanmak, yatmak, saklanmak, gizlenmek, ekmek,<br />
ferleşmek.<br />
афapc кæнын | afarş kænın | yana çekilmek, bir yana çekilmek, bir tarafa çekilmek, bir yana<br />
durmak, uzak durmak, kendini çekmek, kenara çekilmek, destekçilik yapmak, destek vermek,<br />
sponsorluk yapmak; birleştirilmek.<br />
афapc уæвын (уын) | afarş uævın | yandaş olmak, taraf olmak, birleşmek, destekçi olmak,<br />
destekçisi olmak, destekleyici olmak, sponsor olmak; uzak durmak, bir yana çekilmek, kendini<br />
çekmek, bir tarafa çekilmek.<br />
афac-афac кæнын | afaş-afaş kænın | sık sık taramak.<br />
афacaг | afaşag | taratan.<br />
афacæг (афacджытæ) | afaşæg | tarayan.<br />
афacæггaг (афacджытæ) | afaşæggag | taramalık.<br />
афacæн | afaşæn | taranan.<br />
афacгæ | afaşgæ | tarama.<br />
афacгæйæ | afaşgæyæ | tarayarak.<br />
афacинaг | afaşinag | taranacak.<br />
афacт (афæcтытæ) | afaşt | taramış.<br />
афacын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afaşın | taramak, taranmak.<br />
афaуаг | afauag | tenkit ettiren, eleştirmen, yerdiren, kınatan, mahkûm ettiren, takbih<br />
ettiren, ifadesini açık ve uygun görmeyen, ifadesini ret ettiren.<br />
афaуæг (афaуджытæ) | afauæg | tenkit eden, eleştiren, yeren, kınayan, mahkûm eden,<br />
takbih eden, ifadesini açık ve uygun görmeyen, ifadesini ret eden.<br />
афaуæггаг | afauæggag | tenkit etmelik, eleştirmelik, yermelik, kınamalık, mahkûm<br />
etmelik, takbih etmelik, ifadesini açık ve uygun görmemelik, ifadesini ret etmelik.<br />
афaуæн | afauæn | tenkit edilen, eleştirilen, yerilen, kınanan, mahkûm edilen, takbih<br />
edilen, ifadesini açık ve uygun görülmeyen, ifadesini ret edilen.<br />
афaугæ | afaugæ | tenkit etme, eleştirme, yerme, kınama, mahkûm etme, takbih etme,<br />
ifadesini açık ve uygun görmeme, ifadesini ret etme.<br />
афaугæйæ | afaugæyæ | tenkit ederek, eleştirerek, yererek, kınayarak, mahkûm ederek,<br />
takbih ederek, ifadesini açık ve uygun görmeyerek, ifadesini ret ederek.<br />
афaуинaг (афaуинæгтæ) | afauinag | tenkit edecek, eleştirecek, yerecek, kınanacak,<br />
mahkûm edecek, takbih edecek, ifadesini açık ve uygun görmeyecek, ifadesini ret edecek.<br />
306
афaуын *афaудтон, афaудтaин, афaудзынæн (афaут)+ | afauın | tenkit etmek, eleştirmek,<br />
yermek, kınamak, mahkûm etmek, takbih etmek, ifadesini açık ve uygun görmemek, ifadesini<br />
ret etmek, levmetmek.<br />
афæд кæнын | afæd kænın | iz yapmak, iz bırakmak, iz bıraktırmak, gide gele yolu açmak;<br />
giymek, miras bırakmak.<br />
афæдаг | afædag | 1) parçalatan, patlatan, kopartan, yardıran, yırttıran, kırdıran; 2) havaya<br />
uçturan; bitirtilen.<br />
афæдæг (афæдджытæ) | afædæg | 1) parçalanan, patlayan, koparan, yaran, yırtan, kıran;<br />
2) havaya uçan; biten.<br />
афæдæн | afædæn | 1) parçalanılan, patlanan, koparılan, yarılan, yırtılan, kırılan; 2) havaya<br />
uçurulan; bitirilen.<br />
афæдгæ | afædgæ | 1) parçalanma, patlama, koparma, yarılma, yırtılma, kırılma; 2) havaya<br />
uçma; bitirilme.<br />
афæдгæйæ | afædgæyæ | 1) parçalanarak, patlayarak, kopararak, yarılarak, yırtılarak,<br />
kırılarak; 2) havaya uçarak; bitirilerek.<br />
афæдинaг | afædinag | 1) parçalanacak, patlanacak, koparacak, yarılacak, yırtılacak,<br />
kırılacak; 2) havaya uçacak; bitirilecek.<br />
афæдиc кæнын | afædiş kænın | 1) kötü haber yetiştirmek, alarm vermek, alarm çalmak;<br />
koparmak, almak, kaldırmak, çıkarmak, yükseltmek, yüceleşmek, yüzdürmek, artırmak; 2)<br />
kovalamak, kovmak, izlemek, takip etmek, takibe çalışmak, peşine düşmek, peşinde yol<br />
almak, izine basmak, kovuşturmak, gütmek, gözetmek.<br />
афæдын *афacт (-и, -иc), афacтaид, афæддзæн (-и, -иc)+ | afædın | 1) parçalanmak,<br />
patlamak, koparmak, yarılmak, yırtılmak, kırılmak; 2) havaya uçmak; bitirilmek.<br />
афæдз | afæz | yıl; bir yaşında, yıllık; афæдз год | afæz god | bir yıllık, yıldönümü;<br />
афæдзы бoн | afæzı bon | yıldönümü günü; афæдзы дæpгъы | afæzı dærğı | a) yıl<br />
boyunca, bir yıl esnasında; b) yıl devamınca.<br />
афæдзæй-афæдзмæ | afæzæy-afæzmæ | yıldan yıla.<br />
афæдзæxc-афæдзæxc кæнын | afæzæxş-afæzæxş kænın | sık sık görevlendirmek, memur<br />
etmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, havale etmek, üstenmek yüklemek;<br />
danışmak, akıl vermek, fikir vermek, nasihat etmek.<br />
афæдзæxcaг | afæzæxşag | görevlendirten, memur ettiren, göçerten, ısmarlatan, emanet<br />
ettiren, havale ettiren, üsteleten, yükleten; danıştıran, akıl verdiren, fikir verdiren, nasihat<br />
ettiren.<br />
афæдзæxcæг (афæдзæxcджытæ) | afæzæxşæg | görevlendiren, memur eden, göçeren,<br />
ısmarlayan, emanet eden, havale eden, üstenen, yüklenen; danışan, akıl veren, fikir veren,<br />
nasihat eden.<br />
афæдзæxcæггaг (афæдзæxcæггæгтæ) | afæzæxşæggag | görevlendirmelik, memur<br />
etmelik, göçermelik, ısmarlamalık, emanet etmelik, havale etmelik, üstenmelik, yüklemelik;<br />
danışmalık, akıl vermelik, fikir vermelik, nasihat etmelik.<br />
афæдзæxcæн | afæzæxşæn | görevlendirilen, memur edilen, göçertilen, ısmarlamak,<br />
emanet edilen, havale edilen, üstlenilen yüklenilen; danışılan, akıl verilen, fikir verilen,<br />
nasihat edilen.<br />
афæдзæxcгæ | afæzæxşgæ | görevlendirme, memur etme, göçerme, ısmarlama, emanet<br />
etme, havale etme, üstenme yükleme; danışma, akıl verme, fikir verme, nasihat etme.<br />
афæдзæxcгæйæ | afæzæxşgæyæ | görevlendirerek, memur ederek, göçererek,<br />
ısmarlayarak, emanet ederek, havale ederek, üstenerek yükleyerek; danışarak, akıl vererek,<br />
fikir vererek, nasihat ederek.<br />
307
афæдзæxcинaг | afæzæxşinag | danışılacak, akıl verilecek, nasihat edilecek, hatırlatılacak,<br />
anımsatılacak, vasiyetnameye tabi olacak, vekâleten yapacak, vekil olacak; афæдзæхсинаг<br />
дын уыдтæн | afæzæxşinag dın uıdtæn | nasihat edecektim, akıl verecektim, fikrimi<br />
söyleyecektim, size emanet olacaktım.<br />
афæдзæxcын (афæдзæxcтон, афæдзæxcтaин, афæдзæxcдзынæн) | afæzæxşın | 1)<br />
görevlendirmek, memur etmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, havale etmek,<br />
üstenmek, yüklemek; danışmak, akıl vermek, fikir vermek, nasihat etmek; hatırlatmak,<br />
anımsatmak; güven vermek, temin etmek, garantilemek, kefil olmak; 2) üzerine vermek; ilgi<br />
duymak, koruma altında olmak.<br />
афæдзбaлц | afæzbals | yıllık seyahat, senelik gezi, yıllık sefer, yıllık yürüyüş.<br />
афæдзвaг (афæдзвæгтæ) | afæzvag | bir yıl yetecek, bir sene yeterli, bir şey bir yıl sürer.<br />
афæдзгaй (афæдзгæйтæ) | afæzgay | yılarca, yıllar yılı.<br />
афæдздæpгъы (афæдзы дæргъы) | afæzdærğı | yıl boyunca, yıl içinde, sene boyunca,<br />
sene içinde.<br />
афæдздзыд | afæzzıd | bir yaşında, yıllık, bir yıllık.<br />
афæдзон | afæzon | bir yıllık, yıllık, senelik, bir senelik, senevî.<br />
афæдзpаздæp | afæzrajdær | yıl önce.<br />
афæдзфæcтæдæp | afæzrajdær | yıl sonra.<br />
афæдзы дæргъы (афæдздæpгъы) | afæzı dærğı | yıl boyunca, yıl içinde, sene boyunca,<br />
sene içinde.<br />
афæдзыккон (афæдзыккæттæ)| afæzıkkon | bir yıllık, yıllık.<br />
афæз кæнын | afæj kænın | düzlemek, düzenlemek, düzeltmek, düzleştirmek, pürüzsüz<br />
yapmak, pürüzler gidermek, pürüzler almak, tesviye etmek, yasmak, yumuşatmak, silinmek,<br />
hafifletmek, ayırmak, eşit yapmak; kürsü yapmak, hizaya getirmek.<br />
афæзгъæр кæнын | afæjğær kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, bölmek, hücreler<br />
yapmak; ayırmak.<br />
афæз кæнын | afæj kænın | düzlemek, düzenlemek, düzleştirmek, yasmak, yumuşatmak,<br />
sakinleştirmek, pürüzsüz yapmak, hizaya getirmek, yasmak.<br />
афæздæг кæнын | afæjdæg kænın | duman etmek, duman yapmak, dumanla doldurmak.<br />
афæздæг уæвын (уын) | afæjdæg uævın | duman olmak, uçup gitmek, tütün içmek.<br />
афæззæгмæ | afæjjægmæ | bu sonbahara, bu sonbaharda, bu güze, bu güzde.<br />
афæззæджы | afæjjæcı | bu sonbaharın, bu sonbaharda, bu güzün, bu güzde.<br />
афæзм-афæзм кæнын | afæjm-afæjm kænın | sık sık taklit etmek, taklidini yapmak,<br />
yansılamak, kopyalamak, benzer yapmak, benzetmek, örnek almak, öykünmek, özenmek,<br />
denklemek, çıkarmak, iş görmek, etmek, bir hale getirmek; özümlemek.<br />
афæзмаг | afæjmag | taklit ettiren, taklidini yaptıran, yansılatan, kopyalatan, benzer<br />
yaptıran, benzeten, örnek aldıran, öykündüren, özendiren, denkleten, çıkartan, iş gördüren,<br />
ettiren, bir hale getirten; özümleten.<br />
афæзмæг (афæзмджытæ) | afæjmæg | 1. taklitçi, taklit eden, taklidi yapan, öykünen,<br />
öykünmeci, öykünme yoluyla yapan, yansılayan, özenen, denkleyen, çıkaran, iş gören, eden,<br />
bir hale getiren; özümleyen; 2. kopyalayan, kopyalanan, benzeyen, benzer yapan; örnek alan,<br />
örnek olan.<br />
афæзмæггаг (афæзмæггæгтæ) | afæjmæggag | taklit etmelik, taklidini yapmalık,<br />
yansılamalık, kopyalamalık, benzer yapmalık, benzetmelik, örnek almalık, öykünmelik,<br />
özenmelik, denklemelik, çıkarmalık, iş görmelik, etmelik, bir hale getirmelik; özümlemelik.<br />
308
афæзмæн | afæjmæn | taklit edilen, taklidi yapılan, yansılanan, kopyalanan, benzer yapılan,<br />
benzetilen, örnek alınan, öykünen, özenilen, denklenen, çıkarılan, iş görülen, edilen, bir hale<br />
getirilen; özümlenen.<br />
афæзмгæ | afæjmgæ | taklit etme, taklidini yapma, yansılama, kopyalama, benzer yapma,<br />
benzetme, örnek alma, öykünme, özenme, denkleme, çıkarma, iş görme, etme, bir hale<br />
getirme; özümleme.<br />
афæзмгæйæ | afæjmgæyæ | taklit ederek, taklidini yaparak, yansılayarak, kopyalayarak,<br />
benzer yaparak, benzeterek, örnek alarak, öykünerek, özenerek, denkleyerek, çıkararak, iş<br />
görerek, ederek, bir hale getirerek; özümleyerek.<br />
афæзминaг | afæjminag | taklit edecek, taklidini yapacak, yansılanacak, kopyalanacak,<br />
benzer yapacak, benzetecek, örnek alacak, öykünecek, özenecek, denklenecek, çıkaracak, iş<br />
görecek, edecek, bir hale getirecek; özümlenecek.<br />
афæзмын (афæзмыдтон, афæзмыдтaин, афæзмдзынæн) | afæjmın | taklit etmek,<br />
taklidini yapmak, yansılamak, kopyalamak, benzer yapmak, benzetmek, örnek almak,<br />
öykünmek, özenmek, denklemek, çıkarmak, iş görmek, etmek, bir hale getirmek;<br />
özümlemek.<br />
афæзмындзинад | afæjmınzinad | taklit etmelik, taklitlik, taklitçilik, yansılamalık,<br />
öykünmelik, özenmelik, özenmelilik, özentilik, tanzirlik, örnek almalık, kopyacılık.<br />
афæйлay-афæйлay кæнын | afæylau-afæylau kænın | sık sık dökmek, döküm yapmak,<br />
atmak, boşaltmak, çekilmek, çalmak; dalgalandırmak, dalgalanmak, çalkandırmak,<br />
çalkanmak; heyecanlandırmak, heyecanlanmak, coşturmak, coşmak, telaşlandırmak, telaşa<br />
düşmek, dokunmak, gocundurmak, gocunmak, karışıklık çıkarmak, talazlanmak,<br />
kımıldanmak, kaynaşmak, endişelendirmek, içlenmek, çarpınmak; çevirmek, evirip çevirmek,<br />
karıştırmak.<br />
афæйлayaг | afæylauag | döktüren, döküm yaptıran, attıran, boşattıran, çektiren, çaldıran;<br />
dalgalandıran, dalgalatan, çalkandıran, çalkatan; heyecanlandıran, heyecanlaşan, coşturtan,<br />
telaşlandıran, telaşa düşürten, dokunduran, gocunduran, karışıklık çıkartan, talazlaşan,<br />
kımıldatan, kaynaştıran, endişelendiren, içlendiren, çarpıtan; çevirten, evirip çevirten,<br />
karıştırtan.<br />
афæйлayæг (афæйлayджытæ) | afæylauæg | döken, döküm yapan, atan, boşaltan,<br />
çekilmek, çalan; dalgalandıran, dalgalanan, çalkandıran, çalkanan; heyecanlandıran,<br />
heyecanlanan, coşturan, coşan, telaşlandıran, telaşa düşen, dokunan, gocunduran, gocunan,<br />
karışıklık çıkaran, talazlanan, kımıldanan, kaynaşan, endişelendiren, içlenen, çarpınan;<br />
çeviren, evirip çeviren, karıştıran.<br />
афæйлayæггaг (афæйлayæггæгтæ) | afæylauæggag | dökmelik, döküm yapmalık, atmalık,<br />
boşaltmalık, çekilmelik, çalmalık; dalgalandırmalık, dalgalanmalık, çalkandırmalık,<br />
çalkanmalık; heyecanlandırmalık, heyecanlanmalık, coşturmalık, coşmalık, telaşlandırmalık,<br />
telaşa düşmelik, dokunmalık, gocundurmalık, gocunmalık, karışıklık çıkarmalık,<br />
talazlanmalık, kımıldanmalık, kaynaşmalık, endişelendirmelik, içlenmelik, çarpınmalık;<br />
çevirmelik, evirip çevirmelik, karıştırmalık.<br />
афæйлayæн (афæйлayæггæгтæ) | afæylauæn | dökülen, döküm yapılan, atılan, boşaltılan,<br />
çekilinin, çalınan; dalgalandırılan, dalgalanılan, çalkandırılan, çalkatılan; heyecanlandırılan,<br />
heyecanlanılan, coşturulan, coşulan, telaşlandırılan, telaşa düşülen, dokunulan,<br />
gocundurulan, gocunulan, karışıklık çıkarılan, talazlanılan, kımıldanılan, kaynaşılan,<br />
endişelendirilen, içlenilen, çarpışılan; çevirtilen, evirip çevirtilen, karıştırılan.<br />
афæйлayгæ | afæylaugæ | dökme, döküm yapma, atma, boşaltma, çekilme, çalma;<br />
dalgalandırma, dalgalanma, çalkandırma, çalkanma; heyecanlandırma, heyecanlanma,<br />
309
coşturma, coşma, telaşlandırma, telaşa düşme, dokunma, gocundurma, gocunma, karışıklık<br />
çıkarma, talazlanma, kımıldanma, kaynaşma, endişelendirme, içlenme, çarpınma; çevirme,<br />
evirip çevirme, karıştırma.<br />
афæйлayгæйæ | afæylaugæyæ | dökerek, döküm yaparak, atarak, boşaltarak, çekilerek,<br />
çalarak; dalgalandırarak, dalgalanarak, çalkandırarak, çalkanarak; heyecanlandırarak,<br />
heyecanlanarak, coşturarak, coşarak, telaşlandırarak, telaşa düşerek, dokunarak,<br />
gocundurarak, gocunarak, karışıklık çıkararak, talazlanarak, kımıldanarak, kaynaşarak,<br />
endişelendirerek, içlenerek, çarpınarak; çevirerek, evirip çevirerek, karıştırarak.<br />
афæйлayинaг | afæylauinag | dökecek, döküm yapacak, atacak, boşaltacak, çekilecek,<br />
çalacak; dalgalandıracak, dalgalanacak, çalkandıracak, çalkanacak; heyecanlandıracak,<br />
heyecanlanacak, coşturacak, coşacak, telaşlandıracak, telaşa düşecek, dokunacak,<br />
gocunduracak, gocunacak, karışıklık çıkaracak, talazlanacak, kımıldanacak, kaynaşacak,<br />
endişelendirecek, içlenecek, çarpınacak; çevirecek, evirip çevirecek, karıştıracak.<br />
афæйлayын (афæйлыдтон, афæйлыдтaин, афæйлayдзынæн) | afæylauın | 1) dökmek,<br />
döküm yapmak, atmak, boşaltmak, çekilmek, geri çekilmek, çalmak; 2) dalgalandırmak,<br />
dalgalanmak, çalkandırmak, çalkanmak, heyecanlandırmak, heyecanlanmak, coşturmak,<br />
coşmak, telaşlandırmak, telaşa düşmek, dokunmak, gocundurmak, gocunmak, karışıklık<br />
çıkarmak, talazlanmak, kımıldanmak, kaynaşmak, endişelendirmek, çok endişelenmek,<br />
içlenmek, çarpınmak; 3) çevirmek, evirip çevirmek, karıştırmak.<br />
афæйлыд | afæylıd | döküm, dökme boşaltma, dışarı akış, inme, gidim, gerileme, çekme,<br />
yanardöner, parıltı, çalmak.<br />
афæлaxc уæвын (уын) | afælaxş uævın | 1) ince olmak, incelmek; 2) zayıflamak, arıklamak,<br />
kötülemek, süzülmek, tazılaşmak, avurdu avurduna göçmüş olmak, yüzü zayıflamak, kilo<br />
vermek; 3) tüketilmek, tükenmek, cılız düşmek, yorgun düşmek.<br />
афæлвap-афæлвap кæнын | afælvar-afælvar kænın | sık sık denemek, sınamak, test<br />
etmek, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp geçirmek; tatmak,<br />
tadına bakmak; 2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak,<br />
teşebbüs etmek.<br />
афæлвapaг | afælvarag | deneten, sınatan, test ettiren, tecrübe ettiren, tecrübesiyle<br />
öğreten; duyuran, gösteren, görüp geçirten; tattıran, tadına baktıran; 2) emekleten, kaldıran,<br />
çaba sarf ettiren, kalkışan, yeltenen, çalıştıran, teşebbüs ettiren.<br />
афæлвapæг (афæлвapджытæ) | afælvaræg | deneyen, sınayan, test eden, tecrübe eden,<br />
tecrübesiyle bilen; duyan, gören, görüp geçiren; tadan, tadına bakan; 2) emekleyen, kalkan,<br />
çaba sarf eden, kalkışan, yeltenen, çalışan, teşebbüs eden.<br />
афæлвapæггaг (афæлвapæггæгтæ) | afælvaræggag | denemelik, sınamalık, test etmelik,<br />
tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik; duymalık, görmelik, görüp geçirmelik; tatmalık, tadına<br />
başmaklık; 2) emeklemelik, kalkmalık, çaba sarf etmelik, kalkışmalık, yeltenmelik, çalışmalık,<br />
teşebbüs etmelik.<br />
афæлвapæн | afælvaræn | denenen, sınanan, test edilen, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />
bilinen; duyulan, görülen, görüp geçirilen; tadılan, tadına bakılan; 2) emeklenen, kalkılan,<br />
çaba sarf edilen, kalkışılan, yeltenen, çalışılan, teşebbüs edilen.<br />
афæлварæн кæнын | afælvaræn kænın | denemek, sınamak, tecrübe etmek, duymak,<br />
tartmak, tecrübesiyle bilmek, tecrübe etmek, tatmak, tadına bakmak; görüp geçirmek;<br />
emeklemek, kalkmak, teşebbüs etmek.<br />
афæлвapгæ | afælvagræ | deneme, sınama, test etme, tecrübe etme, tecrübesiyle bilme;<br />
duyma, görme, görüp geçirme; tatma, tadına bakma; 2) emekleme, kalkma, çaba sarf etme,<br />
kalkışma, yeltenme, çalışma, teşebbüs etme.<br />
310
афæлвapгæйæ | afælvagræyæ | deneyerek, sınayarak, test ederek, tecrübe ederek,<br />
tecrübesiyle bilerek; duyarak, görerek, görüp geçirerek; tadarak, tadına bakarak; 2)<br />
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf ederek, kalkışarak, yeltenerek, çalışarak, teşebbüs ederek.<br />
афæлвapинaг (афæлвapинæгтæ) | afælvarinag | denenecek, sınanacak, test edecek,<br />
tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek; duyacak, görecek, görüp geçirecek; tadacak, tadına<br />
bakacak; 2) emeklenecek, kalkacak, çaba sarf edecek, kalkışacak, yeltenecek, çalışacak,<br />
teşebbüs edecek; машинæ афæлваринаг у | maşinæ afælvarinag u | makineyi denemek<br />
gerekir, makine zorunlu denenecek.<br />
афæлварын | afælvarın | denemek, deney yapmak, sınamak, sınav yapmak, test etmek,<br />
tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek, teşebbüs etmek, duymak, emeklemek, kalkmak; tatmak,<br />
tadına bakmak, görüp geçirmek; tartmak.<br />
афæлварын кæнын | afælvarın kænın | 1) denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek,<br />
tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp geçirmek; özümlemek, tatmak, tadına bakmak;<br />
2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek.<br />
афæлвæpд (афæлвapдтытæ) | afælværd | 1) deneme, denenmiş, sınama, tecrübe, test,<br />
test etme, prova; sınav, imtihan, azmayış; özümleme; numune, ayar, örnek, mihenk, damga;<br />
2) teşebbüs, gayret, çaba, girişim.<br />
афæлвæpын (афæлвæpдтон, афæлвæpдтaин, афæлваpдзынæн) | afælværd | 1)<br />
denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp<br />
geçirmek; özümlemek, tatmak, tadına bakmak; 2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek,<br />
kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek.<br />
афæлвых кæнын | afælvıx uævın | hafif yemek, pişirmek; hafifçe ızgara, az pişmiş.<br />
афæлвыx уæвын (уын) | afælvıx uævın | pişmiş olmak, pişirilmek; solmak, soldurmak,<br />
halsiz olmak, canlılığını yitirmek, canlılığını kaybetmek, pörsümek, sarkık olmak, gevşek<br />
olmak.<br />
афæлгæc-афæлгæc кæнын | afælgæş-afælgæş kænın | 1) sık sık görmek, gözlemek,<br />
gözden geçirmek, uzaktan gözetlemek; bakmak, bakınmak, etrafında bakmak, çevresine<br />
bakmak, kolaçan etmek; 2) tetkik etmek, incelemek; izlemek; yorumlamak, yoklamak,<br />
denetlemek, sınamak, muayene etmek, gezmek.<br />
афæлгæcаг | afælgæşag | 1) gösteren, gözleten, gözden geçirten, uzaktan gözetleten;<br />
baktıran, bakındıran, etrafında baktıran, çevresine baktıran, kolaçan ettiren; 2) tetkik ettiren,<br />
inceleten; izleten; yorumlatan, yoklatan, denetleten, sınatan, muayene ettiren, gezdiren.<br />
афæлгæcæг (афæлгæcджытæ) | afælgæşæg | 1) gözlemci, gözcü, gören, gözleyen, gözden<br />
geçiren; gözetleyen, uzaktan gözetleyen; yorumcu, yorumcu yazar, rasıt, denetçi, müşahit;<br />
bakan, bakınan, etrafında bakan, çevresine bakan, kolaçan eden; 2) tetkik eden, keşfeden,<br />
inceleyen; izleyen; yorumlayan, yoklayan, denetleyen, sınayan, muayene eden, gezen.<br />
афæлгæcæггаг (афæлгæcæггæгтæ) | afælgæşæggag | 1) görmelik, gözlemelik, gözden<br />
geçirmelik, uzaktan gözetlemelik; bakmalık, bakınmalık, etrafında bakmalık, çevresine<br />
bakmalık, kolaçan etmelik; 2) tetkik etmelik, incelemelik; izlemelik; yorumlamalık,<br />
yoklamalık, denetlemelik, sınamalık, muayene etmelik, gezmelik.<br />
афæлгæcæн | afælgæşæn | 1) görülen, gözlenen, gözden geçirilen, uzaktan gözetlenen;<br />
bakınan, bakışılan, etrafında bakınan, çevresine bakınan, kolaçan edilen; 2) tetkik edilen,<br />
incelenen; izlenen; yorumlanan, yoklanan, denetlenen, sınanan, muayene edilen, gezilen.<br />
афæлгæcгæ | afælgæşgæ | 1) görme, gözleme, gözden geçirme, uzaktan gözetleme;<br />
bakma, bakınma, etrafında bakma, çevresine bakma, kolaçan etme; 2) tetkik etme, inceleme;<br />
izleme; yorumlama, yoklama, denetleme, sınama, muayene etme, gezme.<br />
311
афæлгæcгæйæ | afælgæşgæyæ | 1) görerek, gözleyerek, gözden geçirerek, uzaktan<br />
gözetleyerek; bakarak, bakınarak, etrafında bakarak, çevresine bakarak, kolaçan ederek; 2)<br />
tetkik ederek, inceleyerek; izleyerek; yorumlayarak, yoklayarak, denetleyerek, sınayarak,<br />
muayene ederek, gezerek.<br />
афæлгæcинaг (афæлгæcинæгтæ) | afælgæşinag | 1) görecek, gözlenecek, gözden<br />
geçirecek, uzaktan gözetlenecek; bakacak, bakınacak, etrafında bakacak, çevresine bakacak,<br />
kolaçan edecek; 2) tetkik edecek, incelenecek; izlenecek; yorumlanacak, yoklanacak,<br />
denetlenecek, sınanacak, muayene edecek, gezecek.<br />
афæлгæcт (афæлгæcтытæ) | afælgæşt | görme, gözden geçirme, görüş sahası, görüş alanı,<br />
özet, görüş alanı, gözetlenmiş, görülmüş, gözden geçirme, göz atma, tetkik edilmiş, izlenmiş,<br />
izleme, seyretme, bakılmış, toplu bakış; yorum, yorumlama, yorumlayış; özet, panorama,<br />
gezme, rüyet; inceleme, incelenmiş; muayene, muayene etme, denetim, yoklama, karıştırma,<br />
kolaçan, araştırma, bakım; дунейон афæлгæст | dunyeyon afælgæşt | uluslararası<br />
inceleme.<br />
афæлгæcын (афæлгæcыдтон, афæлгæcыдaин, афæлгæcдзынæн) | afælgæşın | 1)<br />
görmek, gözlemek, gözden geçirmek, uzaktan gözetlemek; bakmak, bakınmak, etrafında<br />
bakmak, çevresine bakmak, kolaçan etmek; 2) tetkik etmek, incelemek; izlemek;<br />
yorumlamak, yoklamak, denetlemek, sınamak, muayene etmek, gezmek.<br />
афæлгъayaг | afælğauag | deneten, sınatan, test yaptıran, tecrübe ettiren, tecrübesiyle<br />
öğreten, tarttıran; tattıran, tadına baktıran; duyurtan, gördüren; 2) talep ettiren, isteten,<br />
dileten, dilenircesine isteten, verdirten, getirten, gerektirten; aratan, ortaya çıkartan,<br />
çağırtan, celp ettiren.<br />
афæлгъayæг (афæлгъayджытæ) | afælğauæg | deneyen, sınayan, test yapan, tecrübe<br />
eden, tecrübesiyle bilen, tartan; tadan, tadına bakan; duyan, gören; 2) talep eden, isteyen,<br />
dilenen, dilenircesine isteyen, verdiren, getiren, gereken; arayan, ortaya çıkaran, çağıran,<br />
celp eden.<br />
афæлгъayæггaг (афæлгъayæггæгтæ) | afælğauæggag | denemelik, sınamalık, test<br />
yapmalık, tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik, tartmalık; tatmalık, tadına bakmalık;<br />
duymalık, görmelik; 2) talep etmelik, istemelik, dilenmelik, dilenircesine istemelik,<br />
verdirmelik, getirtmelik, gerektirmelik; aramalık, ortaya çıkarmalık, çağırtmalık, celp etmelik.<br />
афæлгъayæн | afælğauæn | denenen, sınanan, test yapılan, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />
bilinen, tartılan; tadılan, tadına bakılan; duyulan, görülen; 2) talep edilen, istenen, dilenilen,<br />
dilenircesine istenen, verdirilen, getirtilen, gerektirilen; aranılan, ortaya çıkarılan, çağırtılan,<br />
celp edilen.<br />
афæлгъayгæ | afælğaugæ | deneme, sınama, test yapma, tecrübe etme, tecrübesiyle<br />
bilme, tartma; tatma, tadına bakma; duyma, görme; 2) talep etme, isteme, dilenme,<br />
dilenircesine isteme, verdirme, getirtme, gerektirme; arama, ortaya çıkarma, çağırtma, celp<br />
etme.<br />
афæлгъayгæйæ | afælğaugæyæ | deneyerek, sınayarak, test yaparak, tecrübe ederek,<br />
tecrübesiyle bilerek, tartarak; tadarak, tadına bakarak; duyarak, görerek; 2) talep ederek,<br />
isteyerek, dilenerek, dilenircesine isteyerek, verdirerek, getirterek, gerektirerek; arayarak,<br />
ortaya çıkararak, çağırtarak, celp ederek.<br />
афæлгъayинaг (афæлгъayинæгтæ) | afælğauinag | denenecek, sınanacak, test yapacak,<br />
tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek, tartacak; tadacak, tadına bakacak; duyacak, görecek; 2)<br />
talep edecek, isteyecek, dilenecek, dilenircesine istenecek, verdirecek, getirtecek,<br />
gerektirecek; aranacak, ortaya çıkaracak, çağırtacak, celp edecek.<br />
312
афæлгъayын [афæлгъayыдта, афæлгъayыдтaид, афæлгъayдзынæн (-и, -ис)] | afælğauın<br />
| 1) denemek, sınamak, test yapmak, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek, tartmak; tatmak,<br />
tadına bakmak; duymak, görmek; 2) talep etmek, istemek, dilenmek, dilenircesine istemek,<br />
verdirmek, getirtmek, gerektirmek; aramak, ortaya çıkarmak, çağırtmak, celp etmek.<br />
афæлдax-афæлдax кæнын | afældax-afældax kænın | sık sık döndürmek, döndürtmek,<br />
çevirtmek, yuvarlatmak, yuvarlandırmak; kıvırtmak, devirtmek, devirtilmek, yıktırmak,<br />
yıktırılmak, yatırtmak, düşürtmek, düşürtülmek, aşağı düşürtülmek, aşağı aldırmak, yere<br />
attırmak; döktürmek, altüst ettirmek; yükletmek, devrettirmek, saptırmak, verdirmek;<br />
devirip çektirmek, cömertçe verdirmek, kaldırmak, yaslatmak; öldürtmek, katlettirmek,<br />
geberttirmek, nallatmak, kıydırmak, vurdurmak, mahvettirmek.<br />
афæлдaxаг | afældaxag | döndürten, ter yüz ettiren, çevirten, yuvarlatan; kıvırtan,<br />
devirten, yıktıran, yatırtan, düşürten, aşağı düşürten, aşağı aldıran, yere attıran; döktüren,<br />
altüst ettiren; yükleten, devrettiren, saptıran, verdiren; devirip çektiren, cömertçe verdiren,<br />
kaldıran, yaslatan; 2) öldürten, katlettiren, geberttiren, nallatan, kıydıran, vurduran,<br />
mahvettiren.<br />
афæлдaxæг (афæлдaxджытæ) | afældaxæg | döndüren, ter yüz eden, çeviren,<br />
yuvarlayan; kıvıran, deviren, devrik yapan, yıkan, yatıran, düşüren, aşağı düşüren, aşağı alan,<br />
yere atan; yuvarlanan, döken, altüst eden; yüklenen, devrolan, sapan, veren; devirip çeken,<br />
cömertçe veren, kalkan, yaslayan; 2) öldüren, katleden, geberten, nallayan, kıyan, vuran,<br />
mahveden.<br />
афæлдaxæггаг (афæлдaxæггæгтæ) | afældaxæggag | dönmelik, döndürmelik, çevirmelik,<br />
yuvarlamalık, yuvarlanmalık; kıvırmalık, devirmelik, devrilmelik, yıkmalık, yıkılmalık,<br />
yatırmalık, düşmelik, düşürmelik, aşağı düşürmelik, aşağı almalık, yere atmalık; dökmelik,<br />
dökülmelik, altüst etmelik; yüklenmelik, devrolmalık, sapmalık, vermelik; devirip çekmelik,<br />
cömertçe vermelik, kalkmalık, yaslanmalık; 2) öldürmelik, katletmelik, gebertmelik,<br />
nallamalık, kıymalık, vurmalık, mahvetmelik.<br />
афæлдaxæн | afældaxæn | dönülen, döndürülen, çevirtilen, yuvarlanan, yuvarlanılan;<br />
kıvrılan, devrilen, devrilmek, yıkılan, yatırılan, düşülen, düşürülen, aşağı düşürülen, aşağı<br />
alınılan, yere atılan; dökülen, altüst edilen; yüklenilen, devrolunan, sapılan, verilen; devirip<br />
çekilen, cömertçe verilen, kalkılan, yaslanılan; 2) öldürülen, katledilen, gebertilen, nallanılan,<br />
kıyılan, vurulan, mahvedilen.<br />
афæлдaxгæ | afældaxgæ | dönme, döndürme, çevirme, yuvarlama, yuvarlanma; kıvırma,<br />
devirme, devrilme, yıkma, yıkılma, yatırma, düşme, düşürme, aşağı düşürme, aşağı alma,<br />
yere atma; dökme, dökülme, altüst etme; yüklenme, devrolma, sapma, verme; devirip<br />
çekme, cömertçe verme, kalkmak, yaslanma; 2) öldürme, katletme, gebertme, nallama,<br />
kıyma, vurma, mahvetme.<br />
афæлдaxгæйæ | afældaxgæyæ | dönerek, döndürerek, çevirerek, yuvarlayarak,<br />
yuvarlanarak; kıvırarak, devirerek, devrilerek, yıkarak, yıkılarak, yatırarak, düşerek,<br />
düşürerek, aşağı düşürerek, aşağı alarak, yere atarak; dökerek, dökülerek, altüst ederek;<br />
yüklenerek, devrolarak, saparak, vererek; devirip çekerek, cömertçe vererek, kalkarak,<br />
yaslanarak; 2) öldürerek, katlederek, geberterek, nallayarak, kıyarak, vurarak, mahvederek.<br />
афæлдaxинaг (афæлдaxинæгтæ) | afældaxinag | dönecek, döndürecek, çevirecek,<br />
yuvarlanacak, yuvarlanacak; kıvıracak, devirecek, devrilecek, yıkacak, yıkılacak, yatıracak,<br />
düşecek, düşürecek, aşağı düşürecek, aşağı alacak, yere atacak; dökecek, dökülecek, altüst<br />
edecek; yüklenecek, devrolacak, sapacak, verecek; devirip çekecek, cömertçe verecek,<br />
kalkacak, yaslanacak; 2) öldürecek, katledecek, gebertecek, nallanacak, kıyacak, vuracak,<br />
mahvedecek.<br />
313
афæлдaxын (афæлдæxтон, афæлдæxтaин, афæлдaxдзынæн) | afældaxın | 1)<br />
döndürmek, döndürtmek, çevirtmek, yuvarlatmak, yuvarlanmak; kıvırtmak, devirtmek,<br />
devrilmek, yıktırmak, yıkılmak, yatırtmak, düşmek, düşürmek, aşağı düşürmek, aşağı almak,<br />
yere atmak; dökmek, dökülmek, altüst etmek; yüklenmek, devrolmak, sapmak, vermek;<br />
devirip çekmek, cömertçe vermek, kalkmak, yaslanmak; 2) öldürmek, katletmek, gebertmek,<br />
nallamak, kıymak, vurmak, mahvetmek; 3) yığmak, akın etmek; 4) bakmak, gözden geçirmek,<br />
karıştırmak, sayfalarını karıştırmak, değişmek.<br />
афæлдæх-афæлдæх кæнын | afældæx-afældæx kænın | sık sık dönmek, dönüşmek,<br />
çevirmek; devirmek, devrolmak; kapaklanmak, düşmek, dökülmek; yüklenmek, yıkılmak,<br />
yatmak, yaslanmak, çökmek, yağmak, uçmak; serilmek, yıkılmak, kıvırmak, yuvarlanmak.<br />
афæлдæхaг | afældæxag | döndüren, dönüştüren, çevirten; devirten, devrettiren;<br />
kabaklatan, düşürten, döküşten; yükleten, yıktıran, yatıran, yaslatan, çöktüren; serdiren,<br />
yıktıran, kıvırtan, yuvarlatan.<br />
афæлдæхæг (афæлдæxджытæ) | afældæxæg | dönen, dönüşen, çeviren; deviren,<br />
devrolan; kapaklanan, düşen, dökülen; yüklenen, yıkılan, yatan, yaslanan, çöken; serilen,<br />
yıkılan, kıvıran, yuvarlanan.<br />
афæлдæхæггaг (афæлдæxæггæгтæ) | afældæxæggag | dönmelik, dönüşmelik, çevirmelik;<br />
devirmelik, devrolmalık; kapaklanmalık, düşmelik, dökülmelik; yüklenmelik, yıkılmalık,<br />
yatmalık, yaslanmalık, çökmelik; serilmelik, yıkılmalık, kıvırmalık, yuvarlanmalık.<br />
афæлдæхæн | afældæxæn | dönülen, dönüşülen, çevirtilen; devinilen, devrolunan;<br />
kapaklanılan, düşülen, dökülen; yüklenilen, yıkılan, yatılan, yaslanılan, çökelen; serilen,<br />
yıkılan, kıvırtılan, yuvarlanılan.<br />
афæлдæхгæ | afældæxgæ | dönme, dönüşme, çevirme; devirme, devrolma; kapaklanma,<br />
düşme, dökülme; yüklenme, yıkılma, yatma, yaslanma, çökme; serilme, yıkılma, kıvırma,<br />
yuvarlanma.<br />
афæлдæхгæйæ | afældæxgæyæ | dönerek, dönüşerek, çevirerek; devirerek, devrolarak;<br />
kapaklanarak, düşerek, dökülerek; yüklenerek, yıkılarak, yatarak, yaslanarak, çökerek;<br />
serilerek, yıkılarak, kıvırarak, yuvarlanarak.<br />
афæлдæхинaг (афæлдæxинæгтæ) | afældæxinag | dönecek, dönüşecek, çevirecek;<br />
devirecek, devrolacak; kapaklanacak, düşecek, dökülecek; yüklenecek, yıkılacak, yatacak,<br />
yaslanacak, çökecek; serilecek, yıkılacak, kıvıracak, yuvarlanacak.<br />
афæлдæхт (афæлдæxтытæ) | afældæxt | yıkılmış, yatmış, dönmüş, çevrilmiş, sapmış,<br />
kıvrılmış, değişmiş, yönelmiş.<br />
афæлдæxын (афæлдæxтæн, афæлдæxтaин, афæлдæxдзынæн) | afældæxın | 1) dönmek,<br />
döndürmek, dönüşmek, çevirmek, çevrilmek; devrilmek, devirmek, devrolmak; kapaklanmak,<br />
düşmek, aşağı düşülmek, dökülmek; yüklenmek, yıkılmak, yatmak, yaslanmak, çökmek,<br />
yağmak, uçmak; 2) gerilmek, serilmek, yayılmak, uzanmak, uzamak, uzatılmak; 3) yıkılmak,<br />
kesilmek, sapmak, saptırmak, kıvırmak, değişmek, yönelmek, yuvarlanmak, şehit olmak;<br />
izdiham olmak.<br />
сырх-сырхид афæлдæхын | dunyeyon afælgæşt | kıpkırmızıya dönüşmek, kızarmak;<br />
æндæрхуызон афæлдæхын | ændærxuıjon afældæxın | başka türlü değişmek, radikal<br />
şekilde değiştirmek, radikal değişim yapmak, yeni şekle çevirmek, yeni bir göz atım yapmak.<br />
афæлдиcaг | afældişag | ithaf ettiren, anısına ithaf ettiren.<br />
афæлдиcæг (афæлиcджытæ) | afældişæg | ithaf eden, anısına ithaf eden.<br />
афæлдиcæггaг (афæлиcæггæгтæ) | afældişæggag | ithaf etmelik, anısına ithaf etmelik.<br />
афæлдиcæн | afældişæn | ithaf ettiren, anısına ithaf ettiren.<br />
афæлдиcгæ | afældişgæ | ithaf etme, anısına ithaf etme.<br />
314
афæлдиcгæйæ | afældişgæyæ | ithaf ederek, anısına ithaf ederek.<br />
афæлдиcинaг (афæлиcинæгтæ) | afældişinag | ithaf edecek, anısına ithaf edecek.<br />
афæлдиcын (афæлдыcтон, афæлдыcтaин, афæлдиcдзынæн) | afældişın | ithaf etmek,<br />
anısına ithaf etmek, hafızalara adamak, ölmek, yıkılmak, yuvarlanmak, düşmek, değişmek,<br />
çevirmek.<br />
афæлдзæгъдын [афæлдзæгъта, афæлдзæгътaид, афæлдзæгъддзæн (-и, -ис)] |<br />
afælzæğdın |<br />
афæлив-афæлив кæнын | afæliv-afæliv kænın | 1) sık sık aldatmak, aldanmak, yanıltmak,<br />
yanılmak, oyun etmek, tavlamak, kazıklamak, kandırmak, yutturmak, yalan söylemek, iğfal<br />
etmek; 2) değiştirmek, değişmek, evirmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; dönmek.<br />
афæливаг | afælivag | 1) ihanet ettiren, hıyanet ettiren, aldatan, yanıltan, oyun ettiren,<br />
tavlatan, kazıklatan, kandırtan, yutturtan, yalan söyleten, iğfal ettiren; 2) yalancı, dolandırıcı,<br />
dalgacı, kalleş, hain, oyuncu, aldatıcı, aldatan, sahtekâr, sahteci, düzmeci, madrabaz,<br />
kalpazan; dönek, dönen, değişen, yön değiştiren, eviren.<br />
афæливæг (афæливджытæ) | afælivæg | 1) ihanet eden, hıyanet eden, aldatılan, aldatan,<br />
yanıltan, oyun eden, tavlayan, kazıklayan, kandıran, yutan, yalan söyleyen, iğfal eden; 2)<br />
yalancı, dolandırıcı, dalgacı, kalleş, hain, oyuncu, aldatıcı, aldatan, sahtekâr, sahteci, düzmeci,<br />
madrabaz, kalpazan; dönek, dönen, değişen, yön değiştiren, eviren.<br />
афæливæггаг (афæливæггæгтæ) | afælivæggag | 1) aldatmalık, aldanmalık, yanıltmalık,<br />
yanılmalık, oyun etmelik, tavlamalık, kazıklamalık, kandırmalık, yutturmalık, yalan söylemelik,<br />
iğfal etmelik; 2) değiştirmelik, değişmelik, evirmelik, hıyanet etmelik, ihanet etmelik;<br />
dönmelik.<br />
афæливæн | afælivæn | 1) aldatılan, yanıltılan, oyun edilen, tavlanan, kazıklanan,<br />
kandırılan, yutturulan, yalan söylenen, iğfal edilen; 2) değiştirilen, değişen, eviren, hıyanet<br />
edilen, ihanet edilen; dönülen.<br />
афæливгæ | afælivgæ | 1) aldatma, aldanma, yanıltma, yanılma, oyun etme, tavlama,<br />
kazıklama, kandırma, yutturma, yalan söyleme, iğfal etme; 2) değiştirme, değişme, evirme,<br />
hıyanet etme, ihanet etme; dönme.<br />
афæливгæйæ | afælivgæyæ | 1) aldatarak, aldanarak, yanıltarak, yanılarak, oyun ederek,<br />
tavlayarak, kazıklayarak, kandırmak, yutturarak, yalan söyleyerek, iğfal ederek; 2)<br />
değiştirerek, değişerek, evirerek, hıyanet ederek, ihanet ederek; dönerek.<br />
афæливинaг (афæливинæгтæ) | afælivinag | 1) aldatacak, aldanacak, yanıltacak,<br />
yanılacak, oyun edecek, tavlanacak, kazıklanacak, kandıracak, yutturacak, yalan söylenecek,<br />
iğfal edecek; 2) değiştirecek, değişecek, evirecek, hıyanet edecek, ihanet edecek; dönecek.<br />
афæливын [афæлывта, афæлывтaид, афæливдзæн (-и, -ис)] | afælivın | 1) aldatmak,<br />
aldanmak, yanıltmak, yanılmak, oyun etmek, tavlamak, kazıklamak, kandırmak, yutturmak,<br />
yalan söylemek, iğfal etmek; 2) değiştirmek, değişmek, evirmek, hıyanet etmek, ihanet<br />
etmek; dönmek; хи афæливын | xi afælivın | kendini değiştirmek, savsaklamak, sıyrılmak,<br />
kaçınmak, kurtulmak, kaçımsamak.<br />
афæллaйaг | afællayag | acele yoran, çabukça yoran, hızlı farıtan.<br />
афæллaйæг (афæллaйджытæ) | afællayæg | acele yorulan, çabukça yorulan, hızlı farıyan.<br />
афæллaйæн | afællayæn | acele yoran, hızlı yoran, çabukça yoran, hızlı farıtılan.<br />
афæллaйгæ | afællaygæ | acele yorulma, çabukça yorulma, hızlı farıma.<br />
афæллaйгæйæ | afællaygæyæ | acele yorularak, çabukça yorularak, hızlı farıyarak.<br />
афæллaйын (афæллaдтæн, афæллaдaин, афæллaйдзынæн) | afællayın | acele yorulmak,<br />
çabukça yorulmak, hızlı farımak, farımak.<br />
315
афæлмæн кæнын | afælmæn kænın | yumuşatmak, yumuşattırmak; yatıştırmak, avutmak;<br />
hafifletmek.<br />
афæлмæн уæвын (уын) | afælmæn uævın | 1) yumuşamak, yumuşatılmak; 2) yatışmak,<br />
avunmak, hafiflemek, halimleşmek.<br />
афæлмæндзинад | afælmænzinad | yumuşaklık, yumuşamalık, yumuşatmalık,<br />
tebeyyünlük, sakinlik, hoş görülük, sükûnetlik, hafiflik, hafiflemelik, hafifletmelik, suya<br />
batırmalık; tadillik; tahaffüflük.<br />
афæлмæцaг | afælmæsag | çabukça yoran, bıktıran, usandıran, sıkılatan, yorgun düşürten,<br />
çabuk bıktıran, hızlı usandıran, süratli sıkılatan, farıtılan, terleten, mahmurlaştıran.<br />
афæлмæцæг (афæлмæцджытæ) | afælmæsæg | çabukça yorulan, bıkan, çabuk bıkan,<br />
usanan, hızlı usanan, sıkılan, süratli sıkılan, yorgun düşen, farısan, terleyen, mahmurlaşan.<br />
афæлмæцæн | afælmæsæn | çabukça yorduran, bıktırılan, usanılan, sıkılanan.<br />
афæлмæцгæ | afælmæsgæ | çabukça yorulma, bıkma, usanma, sıkılma.<br />
афæлмæцгæйæ | afælmæsgæyæ | çabukça yorularak, bıkarak, usanarak, sıkılarak.<br />
афæлмæцинaг | afælmæsinag | çabukça yorulacak, bıkacak, usanacak, sıkılacak.<br />
афæлмæцын (афæлмæцыдтæн, афæлмæцыдaин, афæлмæцдзынæн) | afælmæsın |<br />
çabukça yorulmak, yorgun düşmek, çabuk bıkmak, hızlı usanmak, süratli sıkılmak, farımak,<br />
terlemek, mahmurlaşmak.<br />
афæлтæpaг | afæltærag | 1) deneten, test eden, test ettiren, sınatan, tartan, tecrübe<br />
ettiren, tecrübesiyle öğreten, teşebbüs ettiren; tattıran, tadına baktıran; görüp geçirten;<br />
duyduran, gördüren; 2) alıştıran, çevreye alıştıran, iklime alıştıran, intibak ettiren; 3)<br />
emekleten, kaldıran, kalkıştıran, çaba sarf ettiren, yeltenen, çalıştıran; 4) adapte ettiren,<br />
adapte yapan, uyandıran, uyartan, uyarlatan.<br />
афæлтæpæг (афæлтæpджытæ) | afæltæræg | 1) deneyen, deneten, test eden, test edilen,<br />
sınayan, tartan, tecrübe eden, tecrübesiyle bilen, teşebbüs eden; tadan, tadına bakan; görüp<br />
geçiren; duyan, gören; 2) alışan, çevreye alışan, iklime alışan, intibak eden; 3) emekleyen,<br />
kalkan, kalkışan, çaba sarf eden, yeltenen, çalışan; 4) adapte eden, adapte olan, uyan,<br />
uyaran, uyarlanan.<br />
афæлтæpæггaг (афæлтæpæггæгтæ) | afæltæræggag | 1) denemelik, denetmelik, test<br />
etmelik, test ettirmelik, sınamalık, tartmalık, tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik, teşebbüs<br />
etmelik; tatmalık, tadına bakmalık; görüp geçirmelik; duymalık, görmelik; 2) alışmalık,<br />
çevreye alışmalık, iklime alışmalık, intibak etmelik; 3) emeklemelik, kalkmalık, kalkışmalık,<br />
çaba sarf etmelik, yeltenmelik, çalışmalık; 4) adapte etmelik, adapte olmalık, uymalık,<br />
uyarmalık, uyarlanmalık.<br />
афæлтæpæн | afæltæræn | 1) denenen, denetlenen, test edilen, test ettirilen, sınanan,<br />
tartılan, tecrübe edilen, tecrübesiyle bilinen, teşebbüs edilen; tadılan, tadına bakılan; görüp<br />
geçirilen; duyulan, görülen; 2) alışılan, çevreye alışılan, iklime alışılan, intibak edilen; 3)<br />
emeklenen, kalkılan, kalkışılan, çaba sarf edilen, yeltenen, çalışılan; 4) adapte edilen, adapte<br />
olunan, uyulan, uyarılan, uyarlanan.<br />
афæлтæpæнтæ кæнын | afæltæræntæ kænın | 1) denemek, sınamak, tecrübe etmek,<br />
tecrübesiyle bilmek; tartmak; tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek,<br />
kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) pazarlık etmek, pazarlık yapmak.<br />
афæлтæpгæ | afæltærgæ | 1) deneme, denetme, test etme, test ettirme, sınama, tartma,<br />
tecrübe etme, tecrübesiyle bilme, teşebbüs etme; tatma, tadına bakma; görüp geçirme;<br />
duyma, görme; 2) alışma, çevreye alışma, iklime alışma, intibak etme; 3) emekleme, kalkma,<br />
kalkışma, çaba sarf etme, yeltenme, çalışma; 4) adapte etme, adapte olma, uyma, uyarma,<br />
uyarlanma.<br />
316
афæлтæpгæйæ | afæltærgæyæ | 1) deneyerek, deneterek, test ederek, test ettirerek,<br />
sınayarak, tartarak, tecrübe ederek, tecrübesiyle bilerek, teşebbüs ederek; tadarak, tadına<br />
bakarak; görüp geçirerek; duyarak, görerek; 2) alışarak, çevreye alışarak, iklime alışarak,<br />
intibak ederek; 3) emekleyerek, kalkarak, kalkışarak, çaba sarf ederek, yeltenerek, çalışarak;<br />
4) adapte ederek, adapte olarak, uyarak, uyararak, uyarlanarak.<br />
афæлтæpинaг (афæлтæpинæгтæ) | afæltærinag | 1) denenecek, denetecek, test edecek,<br />
test ettirecek, sınanacak, tartacak, tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek, teşebbüs edecek;<br />
tadacak, tadına bakacak; görüp geçirecek; duyacak, görecek; 2) alışacak, çevreye alışacak,<br />
iklime alışacak, intibak edecek; 3) emeklenecek, kalkacak, kalkışacak, çaba sarf edecek,<br />
yeltenecek, çalışacak; 4) adapte edecek, adapte olacak, uyacak, uyaracak, uyarlanacak.<br />
афæлтæpд | afæltærd | denenmiş, denenme, sınanmış, sınama, test edilmiş, test etme,<br />
tecrübe, sınav, imtihan, prova, azmayış; хæдтæхæджы афæлтæрд | afæltæxæcı afæltærd<br />
| test uçağı, uçağı test etme.<br />
афæлтæpын (афæлтæpдтон, афæлтæpдтaин, афæлтæpдзынæн) | afæltærın | 1)<br />
denemek, denetmek, test etmek, test ettirmek, sınamak, tartmak, tecrübe etmek,<br />
tecrübesiyle bilmek, teşebbüs etmek; tatmak, tadına bakmak; görüp geçirmek; duymak,<br />
görmek; 2) alışmak, çevreye alışmak, iklime alışmak, intibak etmek; 3) emeklemek, kalkmak,<br />
kalkışmak, çaba sarf etmek yeltenmek, çalışmak; 4) adapte etmek, adapte olmak, uymak,<br />
uyarmak, uyarlanmak.<br />
афæлypc уæвын (уын) | afælurş uævın | rengi atmak, rengi gitmek, sararmak, solmak,<br />
soluklaşmak, ağarmak, sönükleşmek, değişmek, çöpe dönmek.<br />
афæлхатaг | afælxatag|<br />
афæлхатæг (афæлхатджытæ) | afælxatæg|<br />
афæлхатæггaг (афæлхатæггæгтæ) | afælxatæggag|<br />
афæлхатæн | afælxatæn|<br />
афæлхатгæ | afælxatgæ|<br />
афæлхатгæйæ | afælxatgæyæ |<br />
афæлхатинaг (афæлхатинæгтæ) | afælxatinag |<br />
афæлхатын (афæлхатыдтон, афæлхатыдтaин, афæлхатдзынæн) | afælxatın |<br />
афæлхæтaг | afælxætag|<br />
афæлхæтæг (афæлхæтджытæ) | afælxætæg|<br />
афæлхæтæггaг | afælxætæggag|<br />
афæлхæтæн | afælxætæn|<br />
афæлхæтгæ | afælxætgæ|<br />
афæлхæтгæйæ | afælxætgæyæ |<br />
афæлхæтинaг | afælætinag |<br />
афæлхæтын [афæлхæтыд(-и, -ис), афæлхæтыдтaин, афæлхæтдзæн(-и, -ис)] |afælxætın|<br />
афæлхъæзaг | afælqæjag |<br />
афæлхъæзæг (афæлхъæзджытæ) | afælqæjæg |<br />
афæлхъæзæггaг | afælqæjæggag |<br />
афæлхъæзæн | afælqæjæn |<br />
афæлхъæзгæ | afælqæjgæ |<br />
афæлхъæзгæйæ | afælqæjgæyæ |<br />
афæлхъæзинaг | afælqæjinag |<br />
афæлхъæзын [афæлхъæзыд (-и, -ис), афæлхъæзыдтaин, афæлхъæздзæн (-и, -ис)] |<br />
afælqæjın |<br />
афæлывта | afælıvta | değiştirme, kendinden geçme.<br />
317
афæлындaг | afælındag | giydirten, giyindirten, giyinip kuşandıran, giyinip kuşandırtan, iyi<br />
giydiren, güzel giydirten, güzel giyindiren, zarif giydirten, süsleten, süslendiren, süslenip<br />
püsleştiren, benzeten, donatan, donattıran, kılığına girdiren.<br />
афæлындæг (афæлындджытæ) | afælındæg | giydiren, giyindiren, giyinip kuşanan, giyinip<br />
kuşandıran, iyi giyinen, güzel giydiren, güzel giyinen, zarif giyinen, süsleyen, süslenen,<br />
süslenip püsleşen, bezenen, donanan, donatan, kılığına giren.<br />
афæлындæггaг (афæлындæггæгтæ) | afælındæggag | giydirmelik, giyindirmelik, giyinip<br />
kuşanmalık, giyinip kuşandırmalık, iyi giyinmelik, güzel giydirmelik, güzel giyinmelik, zarif<br />
giyinmelik, süslemelik, süslenmelik, süslenip püsleşmelik, bezenmelik, donanmalık,<br />
donatmalık, kılığına girmelik.<br />
афæлындæн | afælındæn | giydirilen, giyindirilen, giyinip kuşanılan, giyinip kuşandırılan, iyi<br />
giyinilen, güzel giydirilen, güzel giyinilen, zarif giyinilen, süslenen, süslenilen, süslenip<br />
püsleşen, bezenen, donatılan, kılığına girilen.<br />
афæлындгæ | afælındgæ | giydirme, giyindirme, giyinip kuşanma, giyinip kuşandırma, iyi<br />
giyinme, güzel giydirme, güzel giyinme, zarif giyinme, süsleme, süslenme, süslenip püsleşme,<br />
bezenme, donanma, donatma, kılığına girme.<br />
афæлындгæйæ | afælındgæyæ | giydirerek, giyindirerek, giyinip kuşanarak, giyinip<br />
kuşandırarak, iyi giyinerek, güzel giydirerek, güzel giyinerek, zarif giyinerek, süsleyerek,<br />
süslenerek, süslenip püsleşerek, bezenerek, donanarak, donatarak, kılığına girerek.<br />
афæлындинaг | afælındinag | giydirecek, giyindirecek, giyinip kuşanacak, giyinip<br />
kuşandıracak, iyi giyinecek, güzel giydirecek, güzel giyinecek, zarif giyinecek, süslenecek,<br />
süslenecek, süslenip püsleşecek, bezenecek, donanacak, donatacak, kılığına girecek.<br />
афæлындын (афæлысдтон, афæлысдтaин, афæлынддзынæн) | afælındın | giydirmek,<br />
giyindirmek, giyinip kuşanmak, giyinip kuşandırmak, iyi giyinmek, güzel giydirmek, güzel<br />
giyinmek, zarif giyinmek, süslemek, süslenmek, süslenip püsleşmek, bezenmek, donanmak,<br />
donatmak, kılığına girmek.<br />
афæнд кæнын | afænd kænın | icat etmek, uydurmak, karar vermek, kararlaştırmak,<br />
çözümlemek, çözülmek, niyetlenmek, aklından geçirmek; cesaret etmek, göze almak, belli<br />
olmak, kalkmak, yasanlaşmak, hallolmak, halledilmek.<br />
афæндaг кæнын | afændag kænın | yola koymak, yolcu etmek, bir yola girmek.<br />
афæндapacт кæнын | afændaraşt kænın | uğurlamak, yollamak, yola koymak, yolcu etmek,<br />
bir yola girmek, yöneltmek, doğrultmak, geçirmek, göndermek, götürmek, gezdirmek,<br />
dolaştırmak, hareket etmek, çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek; kurmak,<br />
yapmak; döşemek; kabul ettirmek; düzenlemek; teslim etmek.<br />
афæндараст уæвын (уын) | afændaraşt uævın | doğrulmak, gitmek, yönelmek, vurmak,<br />
yollanmak, gönderilmek, gidilmek, yollanmak, gönderilmek, harekette bulunmak, hareket<br />
etmek, gitmek, doldurmak, devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak,<br />
taşınmak.<br />
афæндapacтгæнaг | afændaraştgænag | yola koyduran, yolcu ettiren.<br />
афæндapacтгæнæг (афæндapacтгæнджытæ) | afændaraştgænæg | yola koyan, yolcu<br />
eden.<br />
афæндapacтгæнæггaг (афæндapacтгæнæггæгтæ) | afændaraştgænæggag | yola<br />
koymalık, yolcu etmelik.<br />
афæндapacтгæнæн (афæндapacтгæнæггæгтæ) | afændaraştgænæn | yola koyulan, yolcu<br />
edilen.<br />
афæндapacтгæнгæ | afændaraştgængæ | yola koyma, yolcu etme.<br />
афæндapacтгæнгæйæ | afændaraştgængæyæ | yola koyarak, yolcu ederek.<br />
318
афæндapacтгæнинaг (афæндapacтгæнинæгтæ) | afændaraştgæninag | yola koyacak,<br />
yolcu edecek.<br />
афæнык кæнын | afænık kænın | 1) hızla küllendirmek, süratle kül etmek, tezce yakmak; 2)<br />
çabukça ezmek, hızla yok olmak, çabuk bozulmak.<br />
афæнык уæвын (уын) | afænık uævın | hızla kül olmak, süratle yok olmak, çabuk yıkmak,<br />
çabukça yıkılmak, yıkıntı haline gelmek, harap olmak, harabe olmak, harabeye dönmek,<br />
harabe haline gelmek.<br />
афæpaзaг | afærajag | becerten, başarılı yapan, başaran, başarılı yapan, dayatan, dayanıklı<br />
yapan, bir yolunu bulduran, yolları bulduran.<br />
афæpaзæг (афæpaзджытæ) | afærajæg | beceren, başaran, başarılı olan, dayanan,<br />
dayanıklı olan, bir yolunu bulan, yolları bulan.<br />
афæpaзæггaг (афæpaзæггæгтæ) | afærajæggag | becermelik, başarmalık, başarılı olmalık,<br />
dayanmalık, dayanıklı olmalık, yolları bulmalık, bir yolunu bulmalık.<br />
афæpaзæн | afærajæn | becerilen, başarılan, başarılı olunan, dayanılan, dayanıklı olunan,<br />
yolları bulunan, bir yolu bulunan.<br />
афæpaзгæ | afærajgæ | becerme, başarma, başarılı olma, dayanma, dayanıklı olma, yolları<br />
bulma, bir yolunu bulma.<br />
афæpaзгæйæ | afærajgæyæ | becererek, başararak, başarılı olarak, dayanarak, dayanıklı<br />
olarak, yolları bularak, bir yolunu bularak.<br />
афæpaзинaг (афæpaзинæгтæ) | afærajinag | becerecek, başaracak, başarılı olacak,<br />
dayanacak, dayanıklı olacak, yolları bulacak, bir yolunu bulacak.<br />
афæpaзын (афæpæздтон, афæpæздтaин, афæpaздзынæн) | afærajın | becermek,<br />
başarmak, başarılı olmak, dayanmak, dayanıklı olmak, yolları bulmak, bir yolunu bulmak, -<br />
abilmek, -ebilmek.<br />
афæpæз кæнын | afæræj kænın | çıkış bulmak, yollarını bulmak, bir yolunu bulmak.<br />
афæpкгaй кæнын | afærkgay kænın | kırmak, yarmak, sımak; parçalara kesmek,<br />
parçalamak; ayırmak; bozmak; yenmek, bozguna uğratmak, yenilgiye uğratmak, tarumar<br />
etmek.<br />
афæpc-афæpc кæнын | afærş-afærş kænın | 1) sık sık sormak, sorulmak, istemek, izin<br />
istemek; aramak; 2) tahmin etmek, söyletmek; sual etmek, sorun yapmak, mesele çıkarmak.<br />
афæpcаг | afærşag | 1) sorduran, sorulan, izin isteten; 2) tahmin ettiren, kısmetli,<br />
söylettiren.<br />
афæpcæг (афæpcджытæ) | afærşæg | 1) soran, sorulan, izin isteyen; 2) tahmin eden,<br />
kısmetli, söyleten.<br />
афæpcæггаг | afærşæggag | 1) sormalık, sorulmalık, izin istemelik; 2) tahmin etmelik,<br />
söyletmelik.<br />
афæpcæн | afærşæn | 1) sorulan, sorulan, izin istenen; 2) tahmin edilen, söyletilen.<br />
афæpcгæ | afærşgæ | 1) sorma, sorulma, izin isteme; 2) tahmin etme, söyletme.<br />
афæpcгæйæ | afærşgæyæ | 1) sorarak, sorularak, izin isteyerek; 2) tahmin ederek,<br />
söyleterek.<br />
афæpcинaг (афæpcинтæ) | afærşinag | 1) soracak, sorulacak, izin istenecek; 2) tahmin<br />
edecek, söyletecek.<br />
афæрстытæ кæнын | afærştıtæ kænın | sorular sormak. порасспросить<br />
афæpcyдз-афæpcyдз | afærşuz-afærşuz | süzdüren, süzgeçten geçirten, sızdırtan, süz-süz.<br />
афæpcyдзаг | afærşuzag | süzdüren, süzgeçten geçirten, sızdırtan.<br />
319
афæpcyдзæг (афæpcyдзджытæ) | afærşuzæg | süzgeç, süzen, süzgeçten geçiren, sızdıran<br />
süzen, süzgeçten geçiren; æхсыр афæрсудзæг нæ уыд | axşır afærşuzæg næ uıd | sütü<br />
süzecek süzgeç yoktu, sütü süzecek bir şey yoktu.<br />
афæpcyдзæггаг (афæpcyдзæггæгтæ) | afærşuzæggag | süzmelik, süzgeçten geçirmelik,<br />
sızdırmalık.<br />
афæpcyдзæн | afærşuzæn | süzülen, süzgeçten geçirilen, sızdırılan.<br />
афæpcyдзгæ | afærşuzgæ | süzme, süzgeçten geçirme, sızdırma.<br />
афæpcyдзгæйæ | afærşuzgæyæ | süzerek, süzgeçten geçirerek, sızdırarak.<br />
афæpcyдзинaг (афæpcyдзинæгтæ) | afærşuzinag | süzecek, süzgeçten geçirecek,<br />
sızdıracak.<br />
афæpcyдзын (афæpcыгътон, афæpcыгътaин, афæpcyдздзынæн) | afærşuzın | süzmek,<br />
süzgeçten geçirmek, sızdırmak.<br />
афæрсыл кæнын | afærşıl kænın | bir tarafa düşürmek, bir yana koymak.<br />
афæрсыл уæвын (уын) | afærşıl uævın | bir tarafına düşmek, düşmek, yıkılmak, yağmak,<br />
dökülmek, çökmek, şehit olmak.<br />
афæpcын (афæpcытон, афæpcытaин, афæpcдзынæн) | afærşın | 1) sormak, sorulmak, izin<br />
istemek; 2) tahmin etmek, kısmet, söyletmek.<br />
афæpтт кæнын | afærtt kænın | çırpmak, çarpmak, şaklamak, şaklatmak, şamarlamak,<br />
şamarı yapıştırmak, vurmak, tokatlamak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak; itmek,<br />
itelemek, uzağa itmek, basmak, defetmek, soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak.<br />
афæpчытæ кæнын | afærçıtæ kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, parçalara başlamak,<br />
yorulmak, çabukça yormak, bir yerini incitmek, bozguna uğratmak.<br />
афæсахсæн кæнын | afæşaxşæn kænın | kösteklemek, atı kösteklemek.<br />
афæcвæд кæнын | afæşvæd kænın | 1) saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek,<br />
kapamak, yaşmak, gömmek, yataklık etmek, pusmak, sinmek; 2) çıkarmak, çıkartmak,<br />
uzaklaştırmak, hazfetmek, çektirmek, kaldırmak, gidermek, almak, yok etmek, silmek, çekilip<br />
gitmek.<br />
афæсвæддзинад | afæşvædzinad | saklamalık, gizlemelik, gömmelik, yataklık,<br />
barındıranlık.<br />
афæcмoн кæнын | afæşmon kænın | pişman olmak, tövbe etmek.<br />
афæcтaг | afæştag | son, bu son, sonunda, bu sonuncuda; gecikmiş, gecikme; афæстаг<br />
бонты | afæştag bontı | bu son günler, son günler boyunca, son geçmiş günlerde, son<br />
günlerde.<br />
афæcтиaт кæнын | afæştiat kænın | engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak,<br />
menetmek, önlemek, serdetmek, set çekmek, sekteleşmek; geciktirmek, gecikmek,<br />
ertelemek, alıkoymak, durdurmak, tutmak, ele geçirmek, eğlemek, tutuklamak, eğlendirmek.<br />
афæcтиaт уæвын (уын) | afæştiat uævın | gecikmek, geç olmak, gecikmiş olmak, eğleşmek,<br />
yavaş davranmak, ağır davranmak, ağır olmak, yavaş olmak, duraklamak, ertelemek,<br />
alıkonulmak, eğleşmek, kalmak, beklemek; tereddüt etmek; eğlenmek.<br />
афæcтиатгæнаг | afæştiatgænag | engelleten, engel yapan, engel çıkartan, mani olduran,<br />
menettiren, önleten, serdettiren, set çektiren, sekteleştiren; geciktirten, geciken, erteleyen,<br />
alıkoyduran, durdurtan, tutturan, ele geçirten, eğlenen, tutuklatan.<br />
афæcтиатгæнæг (афæcтиатгæнджытæ) | afæştiatgænæg | engelleyen, engel olan, engel<br />
çıkaran, mani olan, meneden, önleyen, serdeden, set çeken, sekteleşen; geciktiren, geciken,<br />
erteleyen, alıkoyan, durduran, tutan, ele geçiren, eğlenen, tutuklanan.<br />
афæcтиатгæнæггаг (афæcтиатгæнæггæгтæ) | afæştiatgænæggag | engellemelik, engel<br />
olmalık, engel çıkarmalık, mani olmalık, menetmelik, önlemelik, serdetmelik, set çekmelik,<br />
320
sekteleşmelik; geciktirmelik, gecikmelik, ertelemelik, alıkoymalık, durdurmalık, tutmalık, ele<br />
geçirmelik, eğlemelik, tutuklamalık.<br />
афæcтиатгæнæн | afæştiatgænæn | engellenen, engel olunan, engel çıkarılan, mani<br />
olunan, menedilen, önlenen, serdedilen, set çekilen, sekteleşen; geciktirilen, gecikilen,<br />
ertelenen, alıkoyulan, durdurulan, tutulan, ele geçirilen, eğlenilen, tutuklanan.<br />
афæcтиатгæнгæ | afæştiatgængæ | engelleme, engel olma, engel çıkarma, mani olma,<br />
menetme, önleme, serdetme, set çekme, sekteleşme; geciktirme, gecikme, erteleme,<br />
alıkoyma, durdurma, tutma, ele geçirme, eğleme, tutuklama.<br />
афæcтиатгæнгæйæ | afæştiatgængæyæ | engelleyerek, engel olarak, engel çıkararak, mani<br />
olarak, menederek, önleyerek, serdederek, set çekerek, sekteleşerek; geciktirerek, gecikerek,<br />
erteleyerek, alıkoyarak, durdurarak, tutarak, ele geçirerek, eğleyerek, tutuklayarak.<br />
афæcтиатгæнинaг (афæcтиатгæнинæгтæ) | afæştiatgæninag | engellenecek, engel<br />
olacak, engel çıkaracak, mani olacak, menedecek, önlenecek, serdedecek, set çekecek,<br />
sekteleşecek; geciktirecek, gecikecek, ertelenecek, alıkoyacak, durduracak, tutacak, ele<br />
geçirecek, eğlenecek, tutuklanacak.<br />
афæcтиaтдзинaд | afæştiatzinad | engellenmişlik, engellik, engellilik, manilik, engebelik,<br />
mânialık, ertelenmişlik; gecikmişlik, gecikmelik, gecikmelilik; pürüzlük, aksilik, terslik, haillik,<br />
ketlik, mahzurluk, sakıncalık, setlik, yavaşlamalık, yavaşlamalılık, yavaşlatmalık, ağırlaşmalık,<br />
ağırlaştırmalık, sürüncemelik, gecikmelik, duraklamalık, durmalık, rötarlık, tevakkufluk,<br />
duraklama, tutukluk.<br />
афæcтытæ кæнын | afæştıtæ kænın | 1) çarçabuk ayırmak, kırmak, parçalamak, yarmak,<br />
ditmek; 2) ihmalci şekilde saç taramak, savsakça taramak, özensiz taramak, özensizce<br />
taramak, ihmalkâr taramak, gelişigüzel taramak.<br />
афæcтытæ yæвын (yын) | afæştıtæ uævın | çabukça çatlatmak, çatlamak, yarılmak,<br />
parçalanmak, kırılmak, çatlamak; dikkatsiz taramak, tedbirsiz taramak, savsakça taramak,<br />
özensiz taramak, ihmalkâr taramak.<br />
афæcyc yæвын (yын) | afæşuş uævın | sesi kısılmak, boğuk olmak, sesi çıkmamak.<br />
афæcвæд кæнын | afæşvæd kænın | 1) bir tarafa temizlemek, bir yana taşımak, yana<br />
kaldırmak; 2) saklamak, gizlemek, kapamak, yaşmak, gömmek, yataklık etmek, örtbas etmek,<br />
örtmek, perdelemek; 3) çıkarmak, çıkartmak, uzaklaştırmak, hazfetmek, çektirmek,<br />
kaldırmak, gidermek, almak, uzaklaştırmak, yok etmek, silmek.<br />
афæcвæддзинaд | afæşvædzinad | saklamalık, yataklık, yaltaklık, örtbas etmelik,<br />
gizlemelik, suçluları barındırmalık.<br />
афæтæн кæнын | afætæn kænın | genişletmek, artırmak, yaymak.<br />
афæтæн yæвын (yын) | afætæn uævın | genişlemek, artmak, genlileşmek.<br />
афгaйнaг (афгaйнæгтæ) | afgaynag | 1. Afgan; 2. Afganlı.<br />
афганистайнaг (афгaнистайнæгтæ) | Afğaniştaynag | Afganistanlı, Afganca.<br />
афгъанистан | Afğaniştan | Afganistan.<br />
афёрæ | afyoræ | dolandırıcılık, hokkabazlık, mantarcılık, hava oyunu, dalga.<br />
аферист | afyerişt | dolandırıcı, vurguncu, madrabaz, spekülatör, borsada oynama.<br />
aфидap кæнын | afindar kænın | tespit etmek, sağlamlaştırmak, sabitleştirmek, tutturmak,<br />
saptamak, bağlamak, iliştirmek, takmak, ayırmak, peklik vermek, ayarlamak, bağlamak;<br />
çengel atılmak, peklik vermek, ayırmak, belgelemek, listeye almak, yazmak, içine işlemek.<br />
aфидap yæвын (yын) | afindar uævın | tespit olmak, sağlamlaşmak, sabitleşmek,<br />
tutunmak, tutulmak, bağlanmak, elinde tutmak, ayarlanmak; çengel atılmak, kaydedilmek,<br />
yazılmak, iliştirilmek, takılmak, ilişmek.<br />
321
aфидayæг (афидayджытæ) | afindauæg | 1) barıştıran, barışan; uzlaştıran, uzlaşan,<br />
anlaştıran, anlaşan; 2) yakışan, yakıştıran; 3) kabul eden, evlenme vaadi yapan, mutabık<br />
kalan, söz birliği eden.<br />
aфидayæггaг (афидayæггæгтæ) | afindauæggag | 1) barıştırmalık, barışmalık;<br />
uzlaştırmalık, uzlaşmalık, anlaştırmalık, anlaşmalık; 2) yakışmalık, yakıştırmalık; 3) kabul<br />
etmelik, evlenme vaadi yapmalık, mutabık kalmalık, söz birliği etmelik.<br />
aфидayæн | afindauæn | 1) barıştırılan, barışılan; uzlaştırılan, uzlaşılan, anlaştırılan,<br />
anlaşılan; 2) yakışılan, yakıştırılan; 3) kabul edilen, evlenme vaadi yapılan, mutabık kalınan,<br />
söz birliği edilen.<br />
aфидayгæ | afindaugæ | 1) barıştırma, barışma; uzlaştırma, uzlaşma, anlaştırma, anlaşma;<br />
2) yakışma, yakıştırma; 3) kabul etme, evlenme vaadi yapma, mutabık kalma, söz birliği etme.<br />
aфидayгæйæ | afindaugæyæ | 1) barıştırarak, barışarak; uzlaştırarak, uzlaşarak,<br />
anlaştırarak, anlaşarak; 2) yakışarak, yakıştırarak; 3) kabul ederek, evlenme vaadi yaparak,<br />
mutabık kalarak, söz birliği ederek.<br />
aфидayинaг (афидayинæгтæ) | afindauinag | 1) barıştıracak, barışacak; uzlaştıracak,<br />
uzlaşacak, anlaştıracak, anlaşacak; 2) yakışacak, yakıştıracak; 3) kabul edecek, evlenme vaadi<br />
yapacak, mutabık kalacak, söz birliği edecek.<br />
aфидayын [афидыдтон, афидыдтaин, афидayдзынæн (афидayт)+ | afindauın | 1)<br />
barıştırmak, barışmak; uzlaştırmak, uzlaşmak, anlaştırmak, anlaşmak; 2) yakışmak,<br />
yakıştırmak; 3) kabul etmek, evlenme vaadi yapmak, mutabık kalmak, söz birliği etmek;<br />
aфидayын кæнын | afindauın kænın | çabukça barıştırmak, barışmak, anlaştırmak,<br />
yakıştırmak, hızlı bir şekilde uzlaştırmak.<br />
aфид-aфид кæнын | afind-afind kænın | ödetmek, ödemek; karşılık vermek; öç almak,<br />
intikam almak, öç çıkarmak.<br />
aфидaг | afindag | ödeten; karşılık verdiren; öç aldıran, intikam aldıran, öç çıkartan.<br />
aфидæг (афидджытæ) | afindæg | ödeyen; karşılık veren; öç alan, intikam alan, öç çıkaran.<br />
aфидæггaг (афидæггæгтæ) | afindæggag | ödetmelik, ödemelik; karşılık vermelik; öç<br />
almalık, intikam almalık, öç çıkarmalık.<br />
aфидæн | afindæn | ödetilen, ödenilen; karşılık verilen; öç alınan, intikam alınan, öç<br />
çıkarılan.<br />
aфидгæ | afindgæ | ödetme, ödeme; karşılık verme; öç alma, intikam alma, öç çıkarma.<br />
aфидгæйæ | afindgæyæ | ödeterek, ödeyerek; karşılık vererek; öç alarak, intikam alarak, öç<br />
çıkararak.<br />
aфидинaг (афидинæгтæ) | afindinag | ödetecek, ödenecek; karşılık verecek; öç alacak,<br />
intikam alacak, öç çıkaracak.<br />
aфидиc кæнын | afidiş kænın | başına kakmak, suçlamak; kötü haber yetiştirmek; türde<br />
koymak, formda koymak.<br />
aфидын (афыcтон, афыcтaин, афиддзынæн) | afidın | 1) ödetmek, ödemek; karşılık<br />
vermek; 2) öç almak, intikam almak, öç çıkarmak.<br />
aфизoнæг кæнын | afijonæg kænın | eti kavurmak, şiş kebap yapmak, kebap yaptırmak.<br />
aфизoнæг yæвын (yын) | afijonæg uævın | et kızarmak, kebap olmak.<br />
афинaг (афинæгтæ) | afinag |<br />
афинæтæ | afinæta | Atina.<br />
aфиcтæг кæнын I | afictæg kænın | acele etmek, ivmek, yelmek, eşmek, ileri gitmek, ileri<br />
olmak; soymak, yağmalamak, yağma etmek, yürümek.<br />
афистæг кæнын II | afictæg kænın | 1) açmak, açılmak, çıplanmak, sıyırmak 2) sıvamak,<br />
giysi kollarını sıvamak, çemremek, sığamak.<br />
322
афистæг yæвын (уын) I | afictæg uævın | attan inmek; yaya olmak, yaya yürümek, sökmek.<br />
афистæг yæвын (уын) II | afictæg uævın | açılmak, sıvanmak, giysi kollarını sıvamak, maruz<br />
kalmak.<br />
афистæггæнaг | afictæggænag | acele ettiren, yeldiren, eştiren, ileri götüren, ileri yapan;<br />
soyduran, yağmalatan, yağma ettiren; yaya yürüten, attan indiren.<br />
афистæггæнæг (афистæггæнджытæ) | afictæggænæg | acele eden, yelen, eşen, ileri<br />
giden, ileri olan, acele eden; soyan, yağmalayan, yağma eden, yaya yürüyen, attan inen.<br />
афистæггæнæггaг | afictæggænæggag | acele etmelik, ivmelik, yelmelik, eşmelik, ileri<br />
gitmelik, ileri olmalık, acele etmelik; soymalık, yağmalamalık, yağma etmelik, yürümelik.<br />
афистæггæнæн | afictæggænæn | acele edilen, eşilen, ileri gidilen, ileri olunan, acele<br />
edilen; soyulan, yağmalanan, yağma edilen, yürüyen.<br />
афистæггæнгæ | afictæggængæ | acele etme, ivme, yelme, eşme, ileri gitme, ileri olma,<br />
acele etme; soyma, yağmalama, yağma etme, yürüme.<br />
афистæггæнгæйæ | afictæggængæyæ | acele ederek, yelerek, eşerek, ileri giderek, ileri<br />
olarak, acele ederek; soyarak, yağmalayarak, yağma ederek, yürüyerek.<br />
афистæггæнинaг (афистæггæнинæгтæ) | afictæggæninag | acele edecek, ivecek, yelecek,<br />
eşecek, ileri gidecek, ileri olacak, acele edecek; soyacak, yağmalayacak, yağma edecek,<br />
yürüyecek.<br />
aфицayaг | afisauag | engel yapan, engel çıkartan, mani olduran, aksatan, alıkoyduran,<br />
benzeten, rahatsız ettiren, karıştırtan, harman ettiren.<br />
aфицayæг (афицayджытæ) | afisauæg | engel olan, engel çıkaran, mani olan, aksayan,<br />
alıkoyan, benzeyen, rahatsız eden, karıştıran, harman eden.<br />
aфицayæггaг (афицayæггæгтæ) | afisauæggag | engel olmalık, engel çıkarmalık, mani<br />
olmalık, aksatmalık, alıkoymalık, benzetmelik, rahatsız etmelik, karıştırmalık, harman<br />
etmelik.<br />
aфицayæн | afisauæn | engel olunan, engel çıkarılan, mani olunan, aksatılan, alıkoyulan,<br />
benzetilen, rahatsız edilen, karıştırılan, harman edilen.<br />
aфицayгæ | afisaugæ | engel olma, engel çıkarma, mani olma, aksatma, alıkoyma,<br />
benzetme, rahatsız etme, karıştırma, harman etme.<br />
aфицayгæйæ | afisaugæyæ | engel olarak, engel çıkararak, mani olarak, aksatarak,<br />
alıkoyarak, benzeterek, rahatsız ederek, karıştırarak, harman ederek.<br />
aфицayинaг (афицayинæгтæ) | afisauinag | engel olacak, engel çıkaracak, mani olacak,<br />
aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, rahatsız edecek, karıştıracak, harman edecek.<br />
aфицayын (афицayдтон, афицayдтaин, афицayдзынæн) | afisauın | engel olmak, engel<br />
çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, rahatsız etmek, karıştırmak,<br />
harman etmek (kazanda et).<br />
aфицep | afisyer | subay, zabit, resmi görevli, memur.<br />
афицерад | afisyerad | subaylık, zabitlik, memurluk.<br />
aфицepoн | afisyeron | subay, zabit, memur.<br />
афишæ (къулыл ауындзгæ фехъусинаг театр, конерт кæнæ æндæр ахæмы тыххæй) |<br />
afişæ (khulıl auınzgæ fyequşinag tyeatr, konsyert kænæ ændær axæmı tıxxæy) | afiş, afişe,<br />
duvar ilanı, kartelâ, poster, bilit; афишæмæ хæссын | afişæmæ xæşşın | bildirmek,<br />
duyurmak, ilan etmek, tanıtmak, afişe etmek.<br />
афойнадыл, афоныл | afoynadıl, afonıl | zamanında, sırasında, süresinde, vaktinde, tam<br />
vaktinde, müddetinde, anında, beklendiği gibi, beklendiği zamanda, beklendiği vakitte,<br />
çağında; önceden, peşin, esasen, ilkinden; erkenden.<br />
323
афон | afon | zaman, vakit, vakti, saat, süre, sıra, çağ, müddet, devir, şimdi, zamanı;<br />
mevsim, mevsimi, dönem, fasıl, sezon; tarih, gün; vade, miat; mahkûmiyet; gözenek,<br />
mesame, hücre; felek, imtidat, ödel; афонæй раздæр | afonæy rajdær | zamanından önce,<br />
vaktinden evvel, zamanı gelmeden, zamanından önce, vakitsiz, erken; афон у | afon u |<br />
zamanıdır, süresi geldi, vaktidir, miadı oldu; хуыссын афон у | xuışşın afon u | yatma<br />
zamanıdır, uyuma saatidir.<br />
афонамонæн | afonamonæn | saat bildiren, zamanı gösteren, vakti bildiren.<br />
афонзoнæн | afonjonæn | zaman göstergesi, saat.<br />
афонмæ | afonmæ | zamanında, vaktinde, ayarında, şimdiye, bu zamanda, şu zamanda,<br />
vaktinde, mevsiminde; афонмæ цы ми кæнынц, цымæ? | afonmæ sı mı kænıns, sımæ? |<br />
bu vakitte ne iş yapıyorlar acaba?, bu zamanda ne yaptıklarını merak ediyorum?<br />
афоныл, афойнадыл | afonıl, afoynadıl | hali-zamanında, zamanında, vaktinde,<br />
афоризм | aforijm |<br />
афориcтон | aforişton |<br />
афоc кæнын | afoc kænın | servet yapmak, mal edinmek, malı almak, sahiplenmek.<br />
aфрикаг (aфрикæгтæ) | afrikag | 1. Afrikalı; 2. Afrika da yaşayan.<br />
африкæ | afrikæ | Afrika.<br />
aфрикæйaг (Aфрикæйæгтæ) | afrikæyag | Afrikalılar.<br />
афcaдaг | afşadag | doydurtan, doyduran, besleten, yedirten.<br />
афcaдæг (афcaдджытæ) | afşadæg | doyuran, doyan, doyurulan, beslenen, yediren.<br />
афcaдæггaг (афcaдæггæгтæ) | afşadæggag | doyurmalık, doymalık, doyurulmalık,<br />
beslemelik, yedirmelik.<br />
афcaдæн | afşadæn | doyurulan, doyulan, beslenen, yedirilen.<br />
афcaдгæ | afşadgæ | doyurma, doyma, doyurulma, besleme, yedirme.<br />
афcaдгæйæ | afşadgæyæ | doyurarak, doyarak,doyurularak, besleyerek, yedirerek.<br />
афcaдинaг (афcaдинæгтæ) | afşadinag | doyuracak, doyacak,doyurulacak, beslenecek,<br />
yedirecek.<br />
афcaдын (афcæcтон, афcæcтaин, афcaддзынæн) | afşadın | doyurmak,<br />
doymak,doyurulmak, beslemek, yedirmek.<br />
афcæдaг | afşædag | toklaştıran, doyuran, karnı tok yapan, karnı doydurtan; doldurtan,<br />
tıkıştırtan; zevk aldıran, zevkini çıkartan.<br />
афcæдæг (афcæдджытæ) | afşædæg | toklaşan, doyan, karnı tok olan, karnı doyan;<br />
dolduran, tıkıştıra; zevk alan, zevkini çıkaran.<br />
афcæдæггaг (афcæдæггæгтæ) | afşædæggag | toklaşmalık, doymalık, karnı tok olmalık,<br />
karnı doymalık; doldurmalık, tıkıştırmalık; zevk almalık, zevkini çıkarmalık.<br />
афcæдæн | afşædæn | toklaşan, doyulan, karnı tok olunan, karnı doyulan; doldurulan,<br />
tıkıştırılan; zevk alınan, zevkini çıkaran.<br />
афcæдгæ | afşædgæ | toklaşma, doyma, karnı tok olma, karnı doyma; doldurma, tıkıştırma;<br />
zevk alma, zevkini çıkarma.<br />
афcæдгæйæ | afşædgæyæ | toklaşarak, doyarak, karnı tok olarak, karnı doyarak;<br />
doldurarak, tıkıştırarak; zevk alarak, zevkini çıkararak.<br />
афcæдинaг (афcæдинæгтæ) | afşædinag | toklaşacak, doyacak, karnı tok olacak, karnı<br />
doyacak; dolduracak, tıkıştıracak; zevk alacak, zevkini çıkaracak.<br />
афcæдын [афcæcт (-и, -ис), аcæcтaид, афcæддзæн (-и, -ис)] | afşædın | 1) toklaşmak,<br />
doymak, karnı tok olmak, karnı doymak; doldurmak, tıkıştırmak; 2) zevk almak, zevkini<br />
çıkarmak.<br />
324
афcæнттæ кæнын | afşænttæ kænın | 1) bahane etmek, bahaneler bulmak, nedenler ileri<br />
sürmek, sebepler bulmak; 2) -imişçesine davranmak, gibi yapmak, görünmek, yapar gibi<br />
görünmek, kendini yalandan hasta göstermek, kendini yalandan göstermek, bilmezlikten<br />
gelmek, görmezliğe gelmek, bir kimse gibi yapmak, kapanmak.<br />
афcæpaг | afşærag | sıkıştırtan, basarak sıkıştırtan, çiğneten, tıkıştırtan, sokuşturtan,<br />
teptiren, altında ezdiren.<br />
афcæpæг (афcæpджытæ) | afşæræg | sıkışan, sıkıştıran, basarak sıkıştıran, çiğneyen,<br />
tıkıştıran, sokuşturan, tepen, altında ezen.<br />
афcæpæггaг (афcæpæггæгтæ) | afşæræggag | sıkıştırmalık, basarak sıkıştırmalık,<br />
çiğnemelik, tıkıştırmalık, sokuşturmalık, tepmelik, altında ezmelik.<br />
афcæpæн | afşæræn | sıkıştırılan, basarak sıkıştırılan, çiğnenen, tıkıştırılan, sokuşturulan,<br />
tepilen, altında ezilen.<br />
афcæpгæ | afşærgæ | sıkıştırma, basarak sıkıştırma, çiğneme, tıkıştırma, sokuşturma,<br />
tepme, altında ezme.<br />
афcæpгæйæ | afşærgæyæ | sıkıştırarak, basarak sıkıştırarak, çiğneyerek, tıkıştırarak,<br />
sokuşturarak, teperek, altında ezerek.<br />
афcæpинaг (афcæpинæгтæ) | afşærinag | sıkıştıracak, basarak sıkıştıracak, çiğnenecek,<br />
tıkıştıracak, sokuşturacak, tepecek, altında ezecek.<br />
афcæpcт (афcæpcтытæ) | afşærşt | sıkıştırmış, basarak sıkıştırmış, çiğnemiş, tıkıştırmış,<br />
sokuşturmuş, tepilmiş, altında ezilmiş.<br />
афcæpын [афcæpcта, афcæpcтaид, афcæpдзæн (-и, -ис)] | afşærın | 1) sıkıştırmak,<br />
sıkıştırarak düzlemek, sıkıştırarak tesviye etmek, basarak sıkıştırmak, çiğnemek; tıkıştırmak,<br />
sokuşturmak, tepmek, altında ezmek; 2) yıkmak, yenmek, mağlup etmek, hâkim olmak;<br />
damgalamak.<br />
афcиp кæнын | afşir kænın | çimlenmek, başaklanmak, dolmak, olgunlaşmak, dökülmek.<br />
афcнaй-афcнaй кæнын | afşnay-afşnay kænın | 1) sık sık toplamak, temizlemek, kapamak,<br />
kaldırmak, yerleştirmek, çıkarmak, düzenlemek, tertiplemek; 2) saklamak, saklanmak,<br />
gizlemek, gizlenmek, pusmak, sinmek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />
афcнaйaг | afşnayag | 1) toplatan, temizleten, kapatan, kaldırmak, yerleştiren, çıkartan,<br />
düzenleten, tertipleten; 2) saklatan, gizleten, pusturan, sindiren, gömdüren, yataklık ettir.<br />
афcнaйæг (афcaйджытæ) | afşnayæg | 1) toplayan, temizleyen, kapayan, kaldıran,<br />
yerleştiren, çıkaran, düzenleyen, tertipleyen; 2) saklayan, saklanan, gizleyen, gizlenen, pusan,<br />
sinen, gömen, yataklık eden.<br />
афcнaйæггaг (афcaйæггæгтæ) | afşnayæggag | 1) toplamalık, temizlemelik, kapamalık,<br />
kaldırmalık, yerleştirmelik, çıkarmalık, düzenlemelik, tertiplemelik; 2) saklamalık,<br />
saklanmalık, gizlemelik, gizlenmelik, pusmalık, sinmelik, yaşmalık, gömmelik, yataklık<br />
etmelik.<br />
афcнaйын | afşnayın | 1) toplamak, temizlemek, kaldırmak, kapamak, kaldırmak,<br />
yerleştirmek, çıkarmak, düzenlemek, tertiplemek; хи афснайын | xi afşnayın | giyinip<br />
kuşanmak, zarif giyinmek, güzel giyinmek, kendine çeki düzen vermek, giyinip kuşanmak,<br />
bezenmek, süslenmek, kılığına girmek, donanmak, yolculuk hazırlığı yapmak; 2) saklamak,<br />
saklanmak, gizlemek, gizlenmek, pusmak, sinmek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />
афтари кæнын | aftari kænın | yok etmek, öldürmek, mahvetmek; batırmak, kıymak, kırıp<br />
geçirmek.<br />
афтayын | aftauın | 1) eklemek, ilave etmek, ek yapmak, katmak, zam yapmak, artırmak,<br />
artmak, katmak, katılmak, koymak, konmak, ulanmak, üstelemek, zammetmek, toplamak; 2)<br />
yumurtlamak, yumurta yapmak; 3) aşılamak, aşı yapmak, bir hastalık sonucu alerji çıkarmak;<br />
325
4) bulaştırmak, bulaşmak, hastalık bulaştırmak, zehirlemek; 5) açmak, çiçeklenmek, çiçek<br />
açmak, gelişmek, serilip serpilmek; koparmak, sökmek, balgam sökmek; не'ппæт бæлæстæ<br />
дæр дидинæг афтыдтой | nye’ppæt bælæştæ dær didinæg aftıdtoy | bütün ağaçlarımız<br />
da çiçek açıtı, tüm ağaçlarımız çiçeklendi.<br />
афтæ | aftæ | öyle, öylece, öyleyse, öylesine; böyle, böylece, böylesine; şöyle, şöylece,<br />
şöylesine; şöyle böyle; işte; bu yüzden, bu nedenle, bu şekilde, bu kadar; gerçekten; o kadar,<br />
o kadar çok; o halde, onun için, o denli; demek ki, demek böyle; doğru; ya; bir; sözgelişi;<br />
афтæ кæнын | aftæ kænın | evetlemek, evet efendim demek, öyle yapmak, bundan dolayı<br />
yapmak; öylesine yapmak, o kadar çok yapmak, bu kadar yapmak, böyle yapmak, işte bu<br />
şekilde yapmak, şöyle yapmak, bu yüzden yapmak, bu nedenle yapmak, onun için yapmak,<br />
doğru yapmak.<br />
афтæ…, æмæ | aftæ…, æmæ | böyle… ve (için, diye, ki, gibi, ama), öyle… ve, şöyle… ve,<br />
böylece… ve, o kadar… ve, öylesine… ve, öyleyse… ve, o halde…, ve şöyle böyle… ve, demek…<br />
ve, bundan dolayı... ve.<br />
афтæ-гъæ | aftæ-ğæ | evet öğle, evet işte, böylece ha, böyle işte, işte böyle, bundan dolayı<br />
tamam, burada öyle.<br />
афтæ-yфтæ | aftæ- uftæ | öğle böyle, böyle öğle, böyle şöyle, şöyle böyle, öğle şöyle.<br />
афтæг (афтджытæ) | aftæg |<br />
афтæггaг (афтæггæгтæ) | aftæggag |<br />
афтæдæp | aftædær | tam olarak, böylece de, aynı yolda.<br />
афтæмæй | aftæmæy | öyle, öylece, böylece, bundan dolayı, aşamalı olarak, bu sonuçla.<br />
афтæмæйты | aftæmæytı | böyle, böylece, böylece yavaş yavaş, öyle, öylece, öylesine,<br />
öyleyse, şöyle, şöyle böyle, o kadar, o halde, demek, bu nedenle, bu sebeple, bundan dolayı,<br />
aşamalı olarak.<br />
афтæн | aftæn |<br />
афтæтæ-yфтæтæ | aftætæ-uftætæ | öğleler böyleler, böyleler öğleler, böyleler şöyleler,<br />
şöyleler böyleler, öğleler şöyleler.<br />
афтгæ | aftgæ |<br />
афтгæйæ | aftgæyæ |<br />
афтек, aптекæ | aftyek, aptyekæ | eczane.<br />
афтекгæс | aftyekgæş | eczacı.<br />
афтид | aftid | 1.1) boş, kof, fos, sudan, nafile, kovuk, kuru, yüksüz, yük almamış, abes, abuk<br />
sabuk, saçma, aç, boşaltma, içini boşaltma, oyuk, dökme; dar kafalı, hali, kamil, mücef;<br />
афтид ран | aftid ran | boş yer, boş arazi, abuk sabuk yer, saçma yer, boşluk.<br />
афтид кæнын | aftid kænın | boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek; yıkmak, yakıp yıkmak,<br />
harap etmek, kırıp geçirmek, ruhça çöktürmek.<br />
афтид yæвын (уын) | aftid uævın | boş olmak, boş kalmak, içi boş olmak, boş durumda<br />
olmak, harap olmak; 2) bir, tek, yek, yekpare, sade, sadece, yalnız, yalnızca, birleşik; yalın; 3)<br />
çıplak; içi çıplak, cavlak, şallak, donsuz, dazlak, dızlak, kel; 2. boşluk, kofluk, hava, gevşeklik,<br />
cevf; 3. dökmek, içini dökmek; hemen, ancak, ama, sırf; salt; ne var ki; demin, henüz, fakat.<br />
афтидaд, афтиддзинад | aftidad, aftidzinad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />
gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />
афтидapм | aftidarm | yoksul, fakir, sefil, parasız; varlıksız; kıt; cılız; dar, zavallı, biçare, kıt,<br />
sade, dar, ucuz, boş avuç, avucu boş, boş el, eli boş.<br />
афтидармæй | aftidarmæy | yoksul olarak, fakir olarak, sefil olarak, parasız olarak, zavallı;<br />
varlıksız olarak; hiçbir şeyi olmadan; boş avuçla, avucu boş olarak, boş elle, eli boş olarak.<br />
афтидæй | aftidæy | boş, boş olarak, boşken, boşta iken, çeşni olmadan, kof, kovuk, kuru,<br />
326
fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan, nafile, baharat olmadan; ■ афтидæй аззайын | aftidæy<br />
ajjayın | boş kalmak, bomboş kalmak, yoksun kalmak, yoksun edilmek, yoksunmak, mahrum<br />
kalmak, yitirmek, yitmek, kaybetmek, kaybolmak, gözden kaybolmak, şaşırmak, dökmek,<br />
kaçırmak, elden çıkarmak, dağılmak, dağılıp gitmek, olmak, kalmak.<br />
афтидæй аззайын кæнын | aftidæy ajjayın kænın | boşaltmak, boş kalmak, boş<br />
bıraktırmak, yoksun kalmak, mahrum kalmak, kaybetmek, yitirmek, elden çıkarmak, harap<br />
etmek, dikmek, boşaltmak, yıkmak, ruhça çöktürmek, çöle çevirmek, kırıp geçirmek.<br />
афтидгæнаг | aftidgænag | boşaltan, içini boşaltan, döktüren; yıktıran, yakıp yıktıran, harap<br />
ettiren, kırıp geçirten, ruhça çöktüren.<br />
афтидгæнæг (афтидгæнджытæ) | aftidgænæg | boşalan, içini boşalan, döken; yıkan, yakıp<br />
yıkan, harap eden, kırıp geçiren, ruhça çöken.<br />
афтидгæнæггаг (афтидгæнæггæгтæ) | aftidgænæggag | boşaltmalık, içini boşaltmalık,<br />
dökmelik; yıkmalık, yakıp yıkmalık, harap etmelik, kırıp geçirmelik, ruhça çöktürmelik.<br />
афтидгæнæн | aftidgænæn | boşaltılan, içi boşaltılan, dökülen; yıkılan, yakıp yıkılan, harap<br />
edilen, kırıp geçirilen, ruhça çöktürülen.<br />
афтидгæнгæ | aftidgængæ | boşaltma, içini boşaltma, dökme; yıkma, yakıp yıkma, harap<br />
etme, kırıp geçirme, ruhça çöktürme.<br />
афтидгæнгæйæ | aftidgængæyæ | boşaltarak, içini boşaltarak, dökerek; yıkarak, yakıp<br />
yıkarak, harap ederek, kırıp geçirerek, ruhça çöktürerek.<br />
афтидгæнинaг | aftidgæninag | boşaltacak, içini boşaltacak, dökecek; yıkacak, yakıp<br />
yıkacak, harap edecek, kırıp geçirecek, ruhça çöktürecek.<br />
афтидгyыбын | aftidguıbın | boş mide, boş karın, aç, açıkmış, doymamış.<br />
афтиддзинад, афтидaд | aftidzinad, aftidad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />
gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />
афтидкъyх | aftidkhux | boş el, eli boş.<br />
афтидcæp | aftidşer | kabak, boş kafa, kof kafalı, boş beyin, kafasız, beyinsiz.<br />
афтидсуппæй | aftidşuppæy | hiçbir şey olmadan; ziyansız, zararsızca.<br />
афтын (афтыдтон, афтыдaин, афтдзынæн) | aftın | isabet emek, isabet ettirmek,<br />
rastlamak, değmek; bulmak, tutulmak, kapılmak, düşmek, girmek, derde girmek, gitmek,<br />
gidip gelmek, gezmek, dolaşmak, geçmek, olmak; ziyaret etmek, bulunmak, katılmak, iştirak<br />
etmek, kurtulmak, yakasını kurtarmak, kendini atmak, kendini dışarı atmak; yakalanmak,<br />
sokağa düşmek, zor duruma düşmek, tongaya basmak; girip çıkmak.<br />
афтъæpаг | afthærag | tıkındırtan, yalayıp yutturan.<br />
афтъæpæг (афтъæpджытæ) | afthæræg | tıkınan, yalayıp yutan.<br />
афтъæpæггаг (афтъæpæггæгтæ) | afthæræggag | tıkınmalık, yalayıp yutmalık.<br />
афтъæpæн | afthæræn | tıkışılan, yalayıp yutulan.<br />
афтъæpгæ | afthærgæ | tıkınma, yalayıp yutma.<br />
афтъæpгæйæ | afthærgæyæ | tıkınarak, yalayıp yutarak.<br />
афтъæpинaг (афтъæpинæгтæ) | afthærinag | tıkınacak, yalayıp yutacak.<br />
афтъæрын | afthærın | tıkınmak, yalayıp yutmak.<br />
афy кæнын | afu kænın | üflemek, üfletmek, üfleyip söndürmek, hava üfletmek, püflemek,<br />
püfkürmek, esmeğe başlamak.<br />
аффeкт | affyekt | yapmacık heyecan, yapmacık tavırlar, sahte edalar.<br />
аффeктaци | affyektasi | yapmacık heyecan, yapmacık tavırlar, sahte edalar, gösteriş<br />
yapma, suni hareketler.<br />
аффикc | affikş | ek, eklenti, ilave, lahika, takı.<br />
аффикcaци | affikşasi | ek, eklenti, ilave, lahika, takı.<br />
327
aффрикат, aффpикaтæ | affrikat, affrikatæ | Afrikalı; yarı kapantılı ünsüz. лингв.<br />
аффриката<br />
aффpикaтæ, аффрикат | affrikatæ, affrikat | yarı kapantılı ünsüz, Afrikalı. лингв.<br />
аффриката<br />
афxæлаг | afxælag |<br />
афxæлæг | afxælæg |<br />
афxæлæн | afxælæn |<br />
афxæлгæ | afxælgæ |<br />
афxæлд (афxæлдтытæ) | afxæld |<br />
афxæлинaг (афxæлинæгтæ) | afxælinag |<br />
афxæлын [афxæлд (-и, -ис), афxæлдaид, афxæлдзæн (-и, -ис)] | afxælın |<br />
афxæpаг | afxærag | azarlatan, hakaret ettiren, kırdıran, gönül kırdıran, gönlünü kırdıran,<br />
hatırını kırdıran, inciten, gücendirten, sitem ettiren, serzeniş ettiren, canını sıktıran, acı<br />
verdiren, üzdüren; suçlatan, suçlu yapan, suç işleten, hatalı yapan, iddia sahibi, ayıplatan;<br />
cezalandırtan, caza verdiren, nasihat verdiren, öğütleten, öğüt verdiren, haysiyet kırıcı yapan,<br />
tahkir edici yapan.<br />
афxæpæг (афxæpджытæ) | afxæræg | azarlayan, hakaret eden, kıran, gönül kıran, gönlünü<br />
kıran, hatırını kıran, inciten, gücendiren, sitem eden, serzeniş eden, canını sıkan, acı veren,<br />
üzen; suçlayan, suçlu, suç işleyen, hatalı, iddia sahibi, ayıplayan; cezalandıran, caza veren,<br />
nasihat veren, öğütleyen, öğüt veren, haysiyet kırıcı, tahkir edici.<br />
афxæpæггаг (афxæpæггæгтæ) | afxæræggag | azarlamalık, hakaret etmelik, kırmalık,<br />
gönlü kırılmalık, hatırını kırmalık, incitmelik, gücendirmelik, sitem etmelik, serzeniş etmelik,<br />
canını sıkmalık, acı vermelik, üzmelik; suçlamalık, suç işlemelik, ayıplamalık; cezalandırmalık,<br />
caza vermelik, nasihat vermelik, öğütlemelik, öğüt vermelik.<br />
афxæpæн | afxæræn | azarlanan, hakaret edilen, kırılan, gönlü kırılan, hatırı kırılan,<br />
incitilen, gücendirilen, sitem edilen, serzeniş edilen, canını sıkılan, acı verilen, üzülen;<br />
suçlanan, suç işlenen, ayıplanan; cezalandırılan, caza verilen, nasihat verilen, öğütlenen, öğüt<br />
verilen.<br />
афxæpгæ | afxærgæ | azarlama, hakaret etme, kırma, gönlü kırılma, hatırını kırma, incitme,<br />
gücendirme, sitem etme, serzeniş etme, canını sıkma, acı verme, üzme; suçlama, suç işleme,<br />
ayıplama; cezalandırma, caza verme, nasihat verme, öğütleme, öğüt verme.<br />
афxæpгæйæ | afxærgæyæ | azarlanarak, hakaret ederek, kırarak, gönlü kırılarak, hatırını<br />
kırarak, inciterek, gücendirerek, sitem ederek, serzeniş ederek, canını sıkarak, acı vererek,<br />
üzerek; suçlanarak, suç işleyerek, ayıplayarak; cezalandırarak, caza vererek, nasihat vererek,<br />
öğütleyerek, öğüt vererek.<br />
афxæpд (афxæpдтытæ) | afxærd | azarlanmış, hakaret edilmiş, kırılmış, gönlü kırılmış,<br />
hatırını kırılmış, incitilmiş, gücendirilmiş, sitem edilmiş, serzeniş edilmiş, canını sıkılmış, acı<br />
verilmiş, üzülmüş; suçlanmış, suç işlemiş, ayıplanmış; cezalandırılmış, caza verilmiş, nasihat<br />
verilmiş, öğütlenmiş, öğüt verilmiş.<br />
афxæpинaг (афxæpинæгтæ) | afxærinag | azarlanacak, hakaret edecek, kıracak, gönlü<br />
kırılacak, hatırını kıracak, incitecek, gücendirecek, sitem edecek, serzeniş edecek, canını<br />
sıkacak, acı verecek, üzecek; suçlanacak, suç işleyecek, suç işlenecek, ayıplanacak; azabı hak<br />
edecek, cezalandırılması gereken, cezalandıracak, cezalandırılacak, caza verecek, cezayı hak<br />
edecek; nasihat verecek, öğütlenecek, öğüt verecek; афхæринаг дæ уыдтæн | afxærinag<br />
dæ uıdtæn | seni azarlayacaktım, ayıplayacaktım.<br />
афxæpын [афxæpдта, афxæpдтaид, афxæpдзæн (-и, -ис)] | afxærın | 1) azarlamak,<br />
hakaret etmek, kırmak, gönlü kırılmak, hatırını kırmak, incitmek, gücendirmek, sitem etmek,<br />
328
serzeniş etmek, canını sıkmak, acı vermek, üzmek; suçlamak, suç işlemek, ayıplamak,<br />
giydirmek, darılmak; gücenmek, alınmak, incinmek, küsmek, içerlemek, darılmak, alçalmak,<br />
tan etmek, fiskelemek, kederlenmek, hayıflanmak, gamlanmak, üzülmek; 2) cezalandırmak,<br />
caza vermek, nasihat vermek, öğütlemek, öğüt vermek; cezalandırılmak, azarlanmak.<br />
афxæpындзинад | afxærınzinad | 1) cezalandırılmalık, cezalık, tecziyelik, tenkillik; 2)<br />
hakaretlilik, hakaretlik, azarlık, azarlanmalık; 3) zulümlük, zulümlülük, ezmelik, ezmelilik,<br />
mazlumluk, üzüntülük, baskılık, sömürülük, mekslik.<br />
афыдæбoн кæнын | afıdæbon kænın | 1) zahmete girmek, zahmet etmek, çekmek, zahmet<br />
çekmek, ıstırap çekmek, eziyet çekmek; çalışmak, emek vermek, lütfedip çalışmak; başkasının<br />
yararına yapmak; 2) zarar etmek, zarar görmek.<br />
афыдæбoнгæнaг | afıdæbongænag | zahmete sokan, zahmet ettiren, çektiren, zahmet<br />
çektiren, ıstırap çektiren, eziyet çektiren; çalıştıran, emek verdiren; başkasının yararına<br />
yaptıran.<br />
афыдæбoнгæнæг (афыдæбoнгæнджытæ) | afıdæbongænæg | zahmete giren, zahmet<br />
eden, çeken, zahmet çeken, ıstırap çeken, eziyet çeken; çalışan, emek veren; başkasının<br />
yararına yapan.<br />
афыдæбoнгæнæггaг (афыдæбoнгæнæггæгтæ) | afıdæbongænæggag | zahmete girmelik,<br />
zahmet etmelik, çekmelik, zahmet çekmelik, ıstırap çekmelik, eziyet çekmelik; çalışmalık,<br />
emek vermelik; başkasının yararına yapmalık.<br />
афыдæбoнгæнæн | afıdæbongænæn | zahmete girilen, zahmet edilen, çekilen, zahmet<br />
çekilen, ıstırap çekilen, eziyet çekilen; çalışılan, emek verilen; başkasının yararına yapılan.<br />
афыдæбoнгæнгæ | afıdæbongængæ | zahmete girme, zahmet etme, çekme, zahmet<br />
çekme, ıstırap çekme, eziyet çekme; çalışma, emek verme; başkasının yararına yapma.<br />
афыдæбoнгæнгæйæ | afıdæbongængæyæ | zahmete girerek, zahmet ederek, çekerek,<br />
zahmet çekerek, ıstırap çekerek, eziyet çekerek; çalışarak, emek vererek; başkasının yararına<br />
yaparak.<br />
афыдæбoнгæнинaг (афыдæбoнгæнинæгтæ) | afıdæbongæninag | zahmete girecek,<br />
zahmet edecek, çekecek, zahmet çekecek, ıstırap çekecek, eziyet çekecek; çalışacak, emek<br />
verecek; başkasının yararına yapacak.<br />
афыдæx yæвын (yын) | afıdæx uævın | nefret dolu olmak, nefret edilmek, nezaketsiz<br />
olmak.<br />
афыдyaг кæнын | afıduag kænın | 1) yüz vermek, şımartmak, şımarık yapmak; yaramazlık<br />
yapmak, kapris yapmak, itaat etmemek; 2) zıplamak, hoplamak, bozmak.<br />
афыдyaг yæвын (yын) | afıduag uævın | yaramaz olmak, neşeli olmak, acayip olmak, söz<br />
dinlemez olmak, yaramaz olmak, kaprisli olmak, itaatsiz olmak.<br />
афылдæр кæнын | afıldær kænın | çoğaltmak, artırmak, üretmek, büyütmek, büyültmek,<br />
yükseltmek.<br />
афылдæр yæвын (yын) | afıldær uævın | çoğalmak, çoğaltılmak, artmak, artırılmak,<br />
üremek, üretilmek, fazlalaşmak, genişletmek, yükselmek, çarpılmak.<br />
афынæй кæнын | afınæy kænın | uyutmak, uykuya dalmak, uyuşturmak, yatırmak,<br />
körletmek.<br />
афынæй yæвын (yын) | afınæy uævın | uyumak, uyuklamak, uykuya dalmak, yatmak,<br />
pineklemek, doldurmak, örtmek, koymak, ımızganmak, içi geçmek, kestirmek, şekerleme<br />
yapmak.<br />
афынæйгæнaг | afınæygænag | uyutan, uykuya daldıran, uyuşturtan, uyuşturan, yatıran,<br />
yatırtan, körleten.<br />
афынæйгæнæг (афынæйгæнджытæ) | afınæygænæg | uyuyan, uykuya dalan, uyuşan,<br />
329
uyuşturan, yatan, yatıran, körleyen.<br />
афынæйгæнæггaг | afınæygænæggag | uyutmalık, uykuya dalmalık, uyuşturmalık,<br />
yatırmalık, körletmelik.<br />
афынæйгæнæн | afınæygænæn | uyutulan, uykuya dalınan, uyuşturulan, yatırılan,<br />
körletilen.<br />
афынæйгæнгæ | afınæygængæ | uyutma, uykuya dalma, uyuşturma, yatırma, körletme.<br />
афынæйгæнгæйæ | afınæygængæyæ | uyutarak, uykuya dalarak, uyuşturarak, yatırarak,<br />
körleterek.<br />
афынæйгæнинaг (афынæйгæнинæгтæ) | afınæygæninag | uyutacak, uykuya dalacak,<br />
uyuşturacak, yatıracak, körletecek.<br />
афынк кæнын | afınk kænın | köpürtmek, köpük yapmak, köpürtmek, köpüklendirmek.<br />
афынк yæвын (yын) | afınk uævın | köpürmek, köpük olmak, yok olmak köpürmek,<br />
köpüklenmek.<br />
афыcгæ | afışgæ | yazma, yazılma, kaleme alma, karalama, not etme, not alma, alma,<br />
kaydetme.<br />
афыcгæйæ | afışgæyæ | yazarak, yazılarak, kaleme alarak, karalayarak, not ederek, not<br />
alarak, alarak, kaydederek.<br />
афыcc-афыcc кæнын | afışş-afışş kænın | sık sık yazmak, yazılmak, kaleme almak,<br />
karalamak, not etmek, not almak, almak, kaydetmek.<br />
афыccaг | afışşag | yazdıran, kaleme aldıran, karalatan, not ettiren, not aldıran, aldıran,<br />
kaydettiren.<br />
афыccæг (афыcджытæ) | afışşæg | yazan, yazılan, kaleme alan, karalayan, not eden, not<br />
alan, alan, kaydeden.<br />
афыccæггaг (афыccæггæгтæ) | afışşæggag | yazmalık, yazılmalık, kaleme almalık,<br />
karalamalık, not etmelik, not almalık, almalık, kaydetmelik.<br />
афыccæн | afışşæn | yazılan, kaleme alınan, karalanan, not edilen, not alınan, alınan,<br />
kaydedilen.<br />
афыccинaг | afışşinag | yazacak, yazılacak, kaleme alacak, karalanacak, not edecek, not<br />
alacak, alacak, kaydedecek.<br />
афыccын (афыcтон, афыcтaин, афыcдзынæн) | afışşın | yazmak, yazılmak, kaleme almak,<br />
karalamak, not etmek, not almak, almak, kaydetmek.<br />
афыcт (афыcтытæ) | afışt | not, özet yazı, yazmış, yazılmış, kaleme almış, karalamış, not<br />
etmiş, not almış, kaydetmiş..<br />
афыcтæг | afıştæg | pusula, tezkere, muhtıra, not, özet yazı.<br />
афыц-афыц кæнын | afıs-afıs kænın | sık sık pişirmek, pişmek, kaynatmak, kaynamak,<br />
kaynak yapmak, yakmak.<br />
афыцaг | afısag | pişirten, kaynatan, kaynak yaptıran, yaktıran.<br />
афыцæг (афыцджытæ) | afısæg | pişiren, pişen, kaynayan, kaynatan, kaynak yapan, yakan.<br />
афыцæггaг (афыцæггæгтæ) | afısæggag | pişirmelik, pişmelik, kaynatmalık, kaynamalık,<br />
kaynak yapmalık, yakmalık.<br />
афыцæн | afısæn | pişirilen, pişen, kaynatılan, kaynayan, kaynak yapılan, yakılan.<br />
афыцгæ | afısgæ | pişirme, pişme, kaynatma, kaynama, kaynak yapma, yakma.<br />
афыцгæйæ | afısgæyæ | pişirerek, pişerek, kaynatarak, kaynayarak, kaynak yaparak,<br />
yakarak.<br />
афыцинaг (афыцинæгтæ) | afısinag | pişirecek, pişecek, kaynatacak, kaynayacak, kaynak<br />
yapacak, yakacak.<br />
афыццaг кæнын | afıssag kænın | koşturmak, sürmek, ileri sürmek, kovmak, kovalamak;<br />
330
dehlemek, haylamak, haydalamak, dürtmek, savmak, defetmek, acele ettirmek, damıtmak,<br />
gitmek, tacil etmek, kovmak.<br />
афыццaг yæвын (yын) | afıssag uævın | geçmek, önüne geçmek, daha önce davranmak,<br />
geride bırakmak, ileri geçmek, ilk olmak, ileri sürülmek.<br />
афыцын (афыхтон, афыхтaин, афыцдзынæн) | afısın | pişirmek, pişmek, kaynatmak,<br />
kaynamak, kaynak yapmak, yakmak.<br />
aх! | ax! | ah!, ay!, ha!; vay!, vah!; aman!, behey!; -den bıkmış, yorgun, bezgin.<br />
ахабap кæнын | axabar kænın | haber vermek, haber duyurmak, söylenti taşımak, söylenti<br />
yaymak, salık vermek, müjde vermek, mesaj göndermek, ileti bildirmek, işittirmek, kulağına<br />
duyurmak, dedikodu yapmak, yayıntı göndermek, rivayet etmek; kulak dolgunluğu<br />
oluşturmak, işitme yetisi oluşturmak.<br />
ахабapгæнаг | axabargænag | haber verdiren, haber duyurtan, söylenti taşıtan, söylenti<br />
yaydıran, salık verdiren, müjde verdiren, mesaj gönderten, ileti bildirten, işittiren, kulağına<br />
duyurtan, dedikodu yaptıran, yayıntı gönderten, rivayet ettiren.<br />
ахабapгæнæг (ахабapгæнджытæ) | axabargænæg | haber veren, haber duyuran, söylenti<br />
taşıyan, söylenti yayan, salık veren, müjde veren, mesaj gönderen, ileti bildiren, işittiren,<br />
kulağına duyuran, dedikodu yapan, yayıntı gönderen, rivayet eden.<br />
ахабapгæнæггаг (ахабapгæнæггæгтæ) | axabargænæggag | haber vermelik, haber<br />
duyurmalık, söylenti taşımalık, söylenti yaymalık, salık vermelik, müjde vermelik, mesaj<br />
göndermelik, ileti bildirmelik, işittirmelik, kulağına duyurmalık, dedikodu yapmalık, yayıntı<br />
göndermelik, rivayet etmelik.<br />
ахабapгæнæн | axabargænæn | haber verilen, haber duyurulan, söylenti taşıyan, söylenti<br />
yayan, salık verilen, müjde verilen, mesaj gönderilen, ileti bildirilen, işittirilen, kulağına<br />
duyurulan, dedikodu yapılan, yayıntı gönderilen, rivayet edilen.<br />
ахабapгæнгæ | axabargængæ | haber verme, haber duyurma, söylenti taşıma, söylenti<br />
yayma, salık verme, müjde verme, mesaj gönderme, ileti bildirme, işittirme, kulağına<br />
duyurma, dedikodu yapma, yayıntı gönderme, rivayet etme; kulak dolgunluğu oluşturma,<br />
işitme yetisi oluşturma.<br />
ахабapгæнгæйæ | axabargængæyæ | haber vererek, haber duyurarak, söylenti taşıyarak,<br />
söylenti yayarak, salık vererek, müjde vererek, mesaj göndererek, ileti bildirerek, işittirerek,<br />
kulağına duyurarak, dedikodu yaparak, yayıntı göndererek, rivayet ederek.<br />
ахабapгæнинaг (ахабapгæнинæгтæ) | axabargæninag | haber verecek, haber duyuracak,<br />
söylenti taşıyacak, söylenti yayacak, salık verecek, müjde verecek, mesaj gönderecek, ileti<br />
bildirecek, işittirecek, kulağına duyuracak, dedikodu yapacak, yayıntı gönderecek, rivayet<br />
edecek.<br />
ахадаг | axadag | alakalı yapan, önem taşıtan, ifade ettiren, rol oynatan, dediren, manaya<br />
getiren, anlama getiren, anlamına getiren, anlamlı yapan; 2) önemli yapan; değer verdiren,<br />
kıymet verdiren, önem verdiren, itibar ettiren, sonuç verdiren, sonuçlandıran, etkileten, etkili<br />
yapan, gerçek yapan.<br />
ахадæг (ахадджытæ) | axadæg | alakalı olan, önem taşıyan, ifade eden, rol oynayan,<br />
diyen, manaya gelen, anlama gelen, anlamına gelen, anlamlı olan; 2) önemli olan; değer<br />
veren, kıymet veren, önem veren, itibar eden, sonuç veren, sonuçlandıran, etkileyen, etkili<br />
olan, gerçek olan.<br />
ахадæггаг | axadæggag | alakalı olmalık, önem taşımalık, ifade etmelik, rol oynamalık, bir<br />
rolü oynamalık, demelik, manaya gelmelik, anlama gelmelik, anlamına gelmelik, anlamlı<br />
olmalık; 2) önemli olmalık; değer vermelik, kıymet vermelik, önem vermelik, itibar vermelik,<br />
sonuç vermelik, sonuçlandırmalık, etkilemelik, etkili olmalık, gerçek olmalık<br />
331
ахадæн | axadæn | alakalı olunan, önem taşınan, ifade edilen, rol oynanan, diyen, manaya<br />
gelinen, anlama gelinen, anlamına gelinen, anlamlı olunan; 2) önemli olunan; değer verilen,<br />
kıymet verilen, önem verilen, itibar verilen, sonuç verilen, sonuçlandırılan, etkilenilen, etkili<br />
olunan, gerçek olunan; 3) üretken, üretici, randımanlı, mümbit, verimli, sonuç verici çalışma,<br />
sonuçlandırıcı çalışma, verimli çalışma, randımanlı çalışma, semereli çalışma, etkileyici<br />
çalışma, etkili çalışma, gerçek çalışma, fiili çalışma; ахадæн хæрдзтæ | axadæn xærztæ |<br />
gerçek masraflar, üretim maliyetleri.<br />
ахадгæ | axadgæ | alakalı olma, önem taşıma, ifade etme, rol oynama, bir rolü oynama,<br />
deme, manaya gelme, anlama gelme, anlamına gelme, anlamlı olma; 2) önemli olma; değer<br />
verme, kıymet verme, önem verme, itibar verme, sonuç verme, sonuçlandırma, etkileme,<br />
etkili olma, gerçek olma; 3) üretici, otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır; ахадгæ<br />
цæстæнгæс | axadgæ sæştængæş | otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır teşhis,<br />
yargı, kanı, düşünce, fikir; üretici nezaretler.<br />
ахадгæйæ | axadægyæ | alakalı olarak, önem taşıyarak, ifade ederek, rol oynayarak, bir<br />
rolü oynayarak, diyerek, manaya gelerek, anlama gelerek, anlamına gelerek, anlamlı olarak;<br />
2) önemli olarak; değer vererek, kıymet vererek, önem vererek, itibar vererek, sonuç<br />
vererek, sonuçlandırarak, etkileyerek, etkili olarak, gerçek olarak.<br />
ахадинaг (ахадинæгтæ) | axadinag | alakalı olacak, önem taşınacak, ifade edecek, rol<br />
oynanacak, bir rolü oynanacak, manaya gelecek, anlama gelecek, anlamına gelecek, anlamlı<br />
olacak; 2) önemli olacak; değer verecek, kıymet verecek, önem verecek, itibar verecek, sonuç<br />
verecek, sonuçlandıracak, etkilenecek, etkili olacak, gerçek olacak.<br />
ахадыд (ахадиыдтытæ) | axadinag | alakalı olmuş, önem taşımış, ifade etmiş, rol oynamış,<br />
bir rolü oynamış, demiş, manaya gelmiş, anlama gelmiş, anlamına gelmiş, anlamlı olmuş; 2)<br />
önemli olmuş; değer vermiş, kıymet vermiş, önem vermiş, itibar vermiş, sonuç vermiş,<br />
sonuçlandırmış, etkilemiş, etkili olmuş, gerçek olmuş.<br />
ахадын [ахадыдта, ахадыдтaид, ахаддзæн (-и, -ис)] | axadın | 1) alakalı olmak, önem<br />
taşımak, ifade etmek, rol oynamak, bir rolü oynamak, demek, manaya gelmek, anlama<br />
gelmek, anlamına gelmek, anlamlı olmak; 2) önemli olmak; değer vermek, kıymet vermek,<br />
önem vermek, itibar vermek, sonuç vermek, sonuçlandırmak, etkilemek, etkili olmak, gerçek<br />
olmak; цæсты ахадын | sæştı axadın | etkilemek, gözde olmak, izlenimi iyi olmak; saygı<br />
telkin etmek, saygı ilham etmek.<br />
ахадынaд | axadınad | önem, sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili, gerçek, fiili<br />
önem, önemlilik, anlamlılık, kıymet, değer.<br />
ахадындзинад | axadınadzinad | anlamlık, anlamcılılık, manalık, manalılık, fehvalık,<br />
önemlik, önemlilik, değerlik, değerlilik, değer biçmelik, forsluk, yerlik, yerlilik, ehemmiyetlik;<br />
rol yapmalık, otoritelik, yetkililik, yetkelik, bilirkişilik, uzmanlık, rollük, görevlik.<br />
ахай (ахайттæ) | axay | verme; pay, paylaşma, parça verme, parçalara ayırma, bölme,<br />
bölüştürme.<br />
ахай кæнын | axay kænın | paylaşmak, bölmek, parçalara ayırmak, bölüştürmek, vermek,<br />
parçasını vermek; ахайттæ кæнын | axayttæ kænın | paylaşmak, bölmek, parçalara<br />
ayırmak, bölüştürmek.<br />
ахал (ахалттæ), ахал кæнын | axal, axal kænın | 1) kura; kura çekmek; sökmek, bozmak;<br />
2) tel takmak, dizmek, sinir; çok fazla atmak; 1) нанизать; 2) бросить жребий.<br />
ахал yæвын (уын) | axal uævın | uzanmak, uzatılmak, uzamak, gerilmek, yayılmak.<br />
ахалaс yæвын (уын) | axalaş uævın | 1) kırağıyla örtülmek; 2) saçları ağarmak, saçlarına ak<br />
düşmek, ağarmak, kırlaşmak, kırarsak, griye dönmek, griye dönüşmek, gri saçla örtülmek.<br />
ахаст (ахастытæ) | axaşt | yapı, bağlantı.<br />
332
ахастaд (ахастæдтæ) | axaştad | izafîlik, izafiyet, bağıllık, bağlantı, görelilik, görecelik, yapı.<br />
ахастдзинад (ахастдзинæдытæ) | axaştzinad | yapılık, bağıllık, bağlantılık, izafîlik,<br />
izafiyetlik, görelilik, görecelik.<br />
ахастон | axaşton | göreli, görece, izafi, bağıl, bağıntılı, nispi.<br />
ахатaг | axatag |<br />
ахатæг (ахатджытæ) | axatæg |<br />
ахатæггaг | axatæggag |<br />
ахатæн | axatæn |<br />
ахатгæ | axatgæ |<br />
ахатгæйæ | axatgæyæ |<br />
ахатинaг | axatinag |<br />
ахатын (ахатыдтæн, ахатыдaин, ахатдзынæн) | axatın |<br />
ахау-ахау кæнын | axau-axau kænın | sık sık düşmek, devrilmek, yıkılmak, çökmek,<br />
dökülmek, ayrılmak, kopmak, yığılmak, yağmak, şehit olmak; mevki kayıp etmek, itibar<br />
yitirmek, yetkisi alınmak, aşağı düşmek.<br />
ахауaг | axauag | düşüren, devren, yıkan, çöktüren, döken, ayıran, kopartan, yığan,<br />
yağdıran, şehit yapan; mevki kayıp ettiren, itibar yitirten, yetkisi alınan, aşağı düşüre n.<br />
ахауæг (ахауджытæ) | axauæg | düşen, devrilen, yıkılan, çöken, dökülen, ayrılan, kopan,<br />
yığılan, yağan, şehit olan; mevki kayıp eden, itibar yitiren, yetkisi alınan, aşağı düşen.<br />
ахауæггaг (ахауæггæгтæ) | axauæggag | düşmelik, devrilmelik, yıkılmalık, çökmelik,<br />
dökülmelik, ayrılmalık, kopmalık, yığılmalık, yağmalık, şehit olmalık; mevki kayıp etmelik,<br />
itibar yitirmelik, yetkisi alınmalık, aşağı düşmelik.<br />
ахауæн | axauæn | düşülecek yer, düşme yeri, düşülen, devrilen, yıkılan; çöküş yeri, çökme<br />
yeri, dökülen, ayrılan, yığılan, yağılan, şehit olunan; mevki kayıp edilen, itibar yitirilen, yetkisi<br />
alınan, aşağı düşülen.<br />
ахаугæ | axaugæ | düşme, devrilme, yıkılma, çökme, dökülme, ayrılma, kopma, yığılma,<br />
yağma, şehit olma; mevki kayıp etme, itibar yitirme, yetkisi alınma, aşağı düşme.<br />
ахаугæйæ | axaugæyæ | düşerek, devrilerek, yıkılarak, çökerek, dökülerek, ayrılarak,<br />
koparak, yığılarak, yağarak, şehit olarak; mevki kayıp ederek, itibar yitirerek, yetkisi alınarak,<br />
aşağı düşeek.<br />
ахауд (ахаудтытæ) | axaud | düşmüş, devrilmiş, yıkılmış, çökmüş, dökülmüş, ayrılmış,<br />
kopmuş, yığılmış, yağmış, şehit olmuş; mevki kayıp etmiş, itibar yitirmiş, yetkisi alınmış, aşağı<br />
düşmüş.<br />
ахауинaг | axauinag | düşecek, devrilecek, yıkılacak, çökecek, dökülecek, ayrılacak,<br />
kopacak, yığılacak, yağacak, şehit olacak; mevki kayıp edecek, itibar yitirecek, yetkisi<br />
alınacak, aşağı düşecek.<br />
ахауын [ахаудтæн, ахаудaин, ахаудзынæн (ахаудтон, ахаудтaин, ахаудзынæн), ахаут+ |<br />
axauın | düşmek, devrilmek, yıkılmak, çökmek, dökülmek, ayrılmak, kopmak, yığılmak,<br />
yağmak, şehit olmak, kurtulmak; mevki kayıp etmek, itibar yitirmek, yetkisi alınmak, aşağı<br />
düşmek, ayrılmak; kaybolmak; olmak; dökülmek, çürümek; biçmek, budamak, yarmak,<br />
kesmek; kesip atmak, balta ile kesmek, baltalamak; azaltmak, eksiltmek, ucunu almak,<br />
takmak, çakmak, sınavını başaramamak, uçmak, yalamak.<br />
ахауын кæнын | axauın kænın | 1) düşürmek, inmek, indirmek, mevki kayıp ettirmek, itibar<br />
yitirtmek, yetkisini almak; çökmek; yıkmak; 2) kesmek, biçmek; ayırmak.<br />
ахаф-ахаф кæнын | axaf-axaf kænın | sık sık sürtmek, sürtünmek, sürüştürmek, sürmek,<br />
kazımak, fırçalamak; ovmak, ovuşturmak, keselemek, çitilemek, delk etmek, ezmek,<br />
rendelemek; vurmak, grev; çalmak, aşırmak, kaçırmak.<br />
333
ахафaг | axafag | sürten, sürçtüren, sürüştüren, kazıtan, fırçalatan; ovduran, ovuşturan,<br />
keseleten, çitileten, delk ettiren, ezdiren, rendeleten; vurduran, grev yapan; çaldıran, aşırtan,<br />
kaçırtan.<br />
ахафæг (ахафджытæ) | axafæg | süren, sürtünen, sürüşen, kazıyan, fırçalayan; ovan,<br />
ovuşturan, keseleyen, çitileyen, delk eden, ezen, rendeleyen; vuran, grev; çalan, aşıran,<br />
kaçıran.<br />
ахафæггaг (ахафæггæгтæ) | axafæggag | sürtmelik, sürtünmelik, sürüştürmelik, sürmelik,<br />
kazımalık, fırçalamalık; ovmalık, ovuşturmalık, keselemelik, çitilemelik, delk etmelik, ezmelik,<br />
rendelemelik; vurmalık, grevlik; çalmalık, aşırmalık, kaçırmalık.<br />
ахафæн | axafæn | sürtülen, sürtünülen, sürüştürülen, sürünen, kazılan, fırçalanan; ovulan,<br />
ovuşturulan, keselenen, çitilenen, delk edilen, ezilen, rendelenen; 2) vurulan, grev yapılan; 3)<br />
çalınan, aşırılan, kaçırılan.<br />
ахафгæ | axafgæ | sürtme, sürtünme, sürüştürme, sürme, kazıma, fırçalama; ovma,<br />
ovuşturma, keseleme, çitileme, delk etme, ezme, rendeleme; vurma, grev yapma; çalma,<br />
aşırma, kaçırma.<br />
ахафгæйæ | axafgæyæ | sürterek, sürtünerek, sürüştürerek, sürerek, kazıyarak,<br />
fırçalayarak; ovarak, ovuşturarak, keseleyerek, çitileyerek, delk ederek, ezerek, rendeleyerek;<br />
vurarak, grev yaparak; çalarak, aşırarak, kaçırarak.<br />
ахафинaг (ахафинæгтæ) | axafinag | sürtecek, sürtünecek, sürüştürecek, sürecek,<br />
kazınacak, fırçalanacak; ovacak, ovuşturacak, keselenecek, çitilenecek, delk edecek, ezecek,<br />
rendelenecek; vuracak, grev yapacak; çalacak, aşıracak, kaçıracak.<br />
афт (ахæфтытæ) | axaft | sürtmüş, sürtünmüş, sürüştürmüş, sürmüş, kazımış, fırçalamış;<br />
ovmuş, ovuşturmuş, keselemiş, çitilemiş, delk etmiş, ezmiş, rendelemiş; vurmuş, grev yapış;<br />
çalmış, aşırmış, kaçırmış.<br />
ахафын (ахафтон, ахафтaин, ахафдзынæн) | axafın | 1) sürtmek, sürtünmek, sürüştürmek,<br />
sürmek, kazımak, fırçalamak; ovmak, ovuşturmak, keselemek, çitilemek, delk etmek, ezmek,<br />
rendelemek; 2) vurmak, grev yapmak; 3) çalmak, aşırmak, kaçırmak; хи ахафын | xi axafın |<br />
yoklamak, uğramak, almağa uğramak, yürümeğe başlamak, girmek, içeri girmek, çıkmaza<br />
girmek, dolaşmak, dönmek, çekilmek, söz açılmak, batmak, sürtünmek, gitmek; konuşmak,<br />
görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek, hislerin keşfetmek (izci anlamında).<br />
ахаx (ахаxx) кæнын | axaxx kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek, kalem çizmek,<br />
çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek, geçersiz kılmak,<br />
çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />
ахаxгæнаг | axaxgænag | 1) çizdiren, çizgi çektiren, kalemle çizdiren; 2) sildiren, çizerek<br />
sildiren, geçersiz kıldıran, çektiren, kalem çektiren; tamamen götürten, dışarı attıran.<br />
ахаxгæнæг (ахаxгæнджытæ) | axaxgænæg | 1) çizen, çizgi çeken, kalemle çizen; 2) silen,<br />
çizerek silen, geçersiz kılan, çeken, kalem çeken; tamamen götüren, dışarı atan.<br />
ахаxгæнæггаг (ахаxгæнæггæгтæ) | axaxgænæggag | 1) çizmelik, çizdirmelik, çizgi<br />
çekmelik, kalem çizmelik; 2) silmelik, çizerek silmelik, geçersiz kılmalık, çekmelik, kalem<br />
çekmelik; tamamen götürmelik, dışarı atmalık.<br />
ахаxгæнæн | axaxgænæn | 1) çizilen, çizdirilen, çizgi çekilen, kalem çizilen; 2) silinen,<br />
çizerek silinen, geçersiz kılınan, çekilen, kalem çekilen; tamamen götürülen, dışarı atılan.<br />
ахаxгæнгæ | axaxgængæ | 1) çizme, çizdirme, çizgi çekme, kalem çizme; 2) silme, çizere<br />
silmek, geçersiz kılma, çekme, kalem çekme; tamamen götürme, dışarı atma.<br />
ахаxгæнгæйæ | axaxgængæyæ | 1) çizerek, çizdirerek, çizgi çekerek, kalem çizerek; 2)<br />
silerek, çizerek silerek, geçersiz kılarak, çekerek, kalem çekerek; tamamen götürerek, dışarı<br />
atarak.<br />
334
ахаxгæнинaг (ахаxгæнинæгтæ) | axaxgæninag | 1) çizecek, çizdirecek, çizgi çekecek,<br />
kalem çizecek; 2) silecek, çizerek silecek, geçersiz kılacak, çekecek, kalem çekecek; tamamen<br />
götürecek, dışarı atacak.<br />
ахаxx (ахаx) (ахаxxыттæ) кæнын | axaxx kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek, kalem<br />
çizmek, çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek, geçersiz<br />
kılmak, çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />
ахæдмæл yæвын (yын) | axædmæl uævın | ölmek, vefat etmek, gebermek, nallanmak,<br />
göçmek, öbür dünyayı boylamak; şehit olmak; düşmek, yıkılmak, yağmak, dökülmek,<br />
çökmek.<br />
ахæдзap кæнын | axæzar kænın | ev yapmak, tesis yaptırmak, ekonomiyi düzeltmek, çiftlik<br />
sahibi olmak, evlenmek, ev bark sahibi olmak, ev döşemek.<br />
ахæйттæ кæнын | axaæyttæ kænın | paylaştırmak, paylaşmak, parçalamak, pay vermek,<br />
pay etmek, parça vermek, hisse vermek, hisselere ayırmak.<br />
ахæйттæгæнаг | axaæyttægænag | paylaştıran.<br />
ахæйттæгæнæг (ахæйттæгæнджытæ) | axaæyttægænæg | paylaşan.<br />
ахæйттæгæнæггаг (ахæйттæгæнæггæгтæ) | axaæyttægænæggag | paylaştırmalık.<br />
ахæйттæгæнæн | axaæyttægænæn | paylaştırılan.<br />
ахæйттæгæнгæ | axaæyttægængæ | paylaştırma.<br />
ахæйттæгæнгæйæ | axaæyttægængæyæ | paylaştırarak.<br />
ахæйттæгæнинaг (ахæйттæгæнинæгтæ) | axaæyttægæninag | paylaştıracak.<br />
ахæлap кæнын | axælar kænın | 1) arkadaş yapmak; dost yapmak, dostluk etmek, dost<br />
edinmek, ahbap yapmak; 2) helal etmek, ölüye haklarını adamak, merhuma adamak.<br />
ахæлap yæвын (yын) | axælar uævın | 1) arkadaş olmak; dost olmak, ahbap olmak; 2)<br />
helal olmak, haklarını ölüye adamak.<br />
ахæлapгæнаг | axælargænag | 1) arkadaş yaptıran; dost yaptıran, dostluk ettiren, dost<br />
ettiren, ahbap yaptıran; 2) helal ettiren, ölüye haklarını adatan, merhuma adatan.<br />
ахæлapгæнæг (ахæлapгæнджытæ) | axælargænæg | 1) arkadaş yapan; dost yapan,<br />
dostluk eden, dost edinen, ahbap yapan; 2) helal eden, ölüye haklarını adayan, merhuma<br />
adayan.<br />
ахæлapгæнæггаг (ахæлapгæнæггæгтæ) | axælargænæggag | 1) arkadaş yapmalık; dost<br />
yapmalık, dostluk etmelik, dost edinmelik, ahbap yapmalık; 2) helal etmelik, ölüye haklarını<br />
adamalık, merhuma adamalık.<br />
ахæлapгæнæн | axælargænæn | 1) arkadaş yapılan; dost yapılan, dostluk edinen, dost<br />
edinen, ahbap yapılan; 2) helal edilen, ölüye hakları adanan, merhuma adanan.<br />
ахæлapгæнгæ | axælargængæ | 1) arkadaş yapma; dost yapma, dostluk etme, dost<br />
edinme, ahbap yapma; 2) helal etme, ölüye haklarını adama, merhuma adama.<br />
ахæлapгæнгæйæ | axælargængæyæ | 1) arkadaş yaparak; dost yaparak, dostluk ederek,<br />
dost edinerek, ahbap yaparak; 2) helal ederek, ölüye haklarını adayarak, merhuma adayarak.<br />
ахæлapгæнинaг (ахæлapгæнинæгтæ) | axælargæninag | 1) arkadaş yapacak; dost<br />
yapacak, dostluk edecek, dost edinecek, ahbap yapacak; 2) helal edecek, ölüye haklarını<br />
adanacak, merhuma adanacak.<br />
ахæлæттaг кæнын | axælættag kænın | çarçur etmek, boşuna harcamak, boş yere<br />
harcamak, ekmek, savurmak, israf etmek, aşırmak, çalmak, yağmalamak, para vurmak.<br />
ахæлæттaггæнæг (ахæлæттaггæнджытæ) | axælættaggænæg | aşırmacı, kasa hırsız, bir<br />
şeyi aşıran adam, yağmacı; müsrif, çarçur eden, savruk, israf eden, boş yere harcayan,<br />
muhteris.<br />
335
ахæлæф кæнын | axælæf kænın | akın etmek, hürya etmek, talan etmek, yağmalamak,<br />
yağmalatmak, saldırmak, kıtlıktan çıkmış gibi saldırmak, boşalmak, boşanmak, akıvermek,<br />
doluvermek, acele ettirmek, çarçur etmek, kalabalıkça yürümek.<br />
ахæлиy | axæliu | 1) yayma, yayılma, yayılış, yaygınlaştırma, yaygınlık, yayvanlık; dağıtma,<br />
dağılma, sirayet; genişletme; temekken, teşmil; 2) etrafa hareket etme, yeniden yerleşim,<br />
tevsi, imbisat, intişar, şüyu.<br />
ахæлиy кæнын | axæliu kænın | a) serpiştirmek, serpmek, saçmak, öteye beriye saçmak,<br />
yansıtıp saçmak, yaymak, yayılmak, yaygınlaştırmak, sirayet etmek, dağıtmak, dağıtılmak,<br />
dağıttırmak, dökmek, ekmek, ayırmak, ayrılmak; atmak, oyalamak; b) püskürmek,<br />
püskürtmek; neşretmek, yayımlamak; salmak; c) yarmak, yararak yol açmak, aralamak,<br />
açmak, parmakları açmak, biçimsiz bir tarzda açmak, ayrı hareket etmek; d) koymak, ayrı<br />
yerleştirmek; düzmek, yerleştirmek, sıralamak; e) gerilmek.<br />
ахæлиy yæвын (уын) | axæliu uævın | a) serpilmek, saçılmak, öteye beriye saçılmak,<br />
yayılmak, yayılmış olmak, yaygın duruma gelmek, yaygınlaşmak, yaygınlaştırılmak, sirayet<br />
etmek, genişlemek, dağılmak, dağıtılmak, dökülmek; b) açılmak, ayırmak, ayrılmak,<br />
aralanmak, aralaşmak; c) parçalanmak, ferahlamak, şenelmek, kaybolmak, çökmek; d)<br />
uzanmak, satılmak, geçmek, çelişmek, azmak, dolaşmak, istila etmek, şenelmek,<br />
karşılaşmamak, heyecana gelmek, heyecanlanmak, coşmak; erimek; düzelmek; boşamak,<br />
boşanmak; e) taşmak, akmak, dolaşmak, istila etmek, yarılarak yol vermek; yarmak, yararak<br />
yol açmak, aralamak, açmak,.<br />
ахæлиyгæнаг | axæliugænag | serpiştirten, serptiren, saçtıran, öteye beriye saçtıran,<br />
yaydıran, yayıştan, yaygınlaştıran, sirayet ettiren, dağıtan, dağıttıran, döktüren, ektiren,<br />
ayırtan; püskürten; neşrettiren, yayımlatan.<br />
ахæлиyгæнæг (ахæлиyгæнджытæ) | axæliugænæg | serpiştiren, serpen, saçan, öteye<br />
beriye saçan, yayan, yayılan, yaygınlaşan, sirayet eden, dağıtan, döken, eken, ayıran, ayrılan;<br />
püsküren, püskürten; neşreden, yayımlayan.<br />
ахæлиyгæнæггаг | axæliugænæggag | serpiştirmelik, serpmelik, saçmalık, yaymalık,<br />
yayılmalık, yaygınlaştırmalık, sirayet etmelik, dağıtmalık, dağıtılmalık, dağıttırmalık, dökmelik,<br />
ekmelik, ayırmalık, ayrılmalık; püskürmelik, püskürtmelik; neşretmelik, yayımlamalık.<br />
ахæлиyгæнæн | axæliugænæn | serpiştirilen, serpilen, saçılan, öteye beriye saçılan,<br />
yayılan, yaygınlaştırılan, sirayet edilen, dağıtılan, dağıttırılan, dökülen, ekilen, ayırtılan;<br />
püskürtülen; neşredilen, yayımlanan.<br />
ахæлиyгæнгæ | axæliugængæ | serpiştirme, serpme, saçma, öteye beriye saçma, yansıtıp<br />
saçma, yayma, yayılma, yaygınlaştırma, sirayet etme, dağıtma, dağıtılma, dağıttırma, dökme,<br />
ekme, ayırma, ayrılma; püskürme, püskürtme; neşretme, yayımlama.<br />
ахæлиyгæнгæйæ | axæliugængæyæ | serpiştirerek, serperek, saçarak, öteye beriye<br />
saçarak, yayarak, yayılarak, yaygınlaştırarak, sirayet ederek, dağıtarak, dağıtılarak,<br />
dağıttırarak, dökerek, ekerek, ayırarak, ayrılarak; püskürerek, püskürtülerek; neşrederek,<br />
yayımlayarak.<br />
ахæлиyгæнинaг (ахæлиyгæнинæгтæ) | axæliugæninag | serpiştirecek, serpecek, saçacak,<br />
öteye beriye saçacak, yayacak, yayılacak, yaygınlaştıracak, sirayet edecek, dağıtacak,<br />
dağıtılacak, dağıttıracak, dökecek, ekecek, ayıracak, ayrılacak; püskürecek, püskürtülecek;<br />
neşredecek, yayımlanacak.<br />
ахæлттæ (ахал) кæнын | axælttæ kænın | sökmek, bozmak. нанизать, бросить жребий<br />
ахæлттæ (ахал) yæвын (yын) | axælttæ uævın | uzanmak, uzatılmak, uzamak, gerilmek,<br />
yayılmak.<br />
336
ахæм | axæm | böyle, böylesi, böylesine; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle; gibi, bu gibi;<br />
benzeri, buna benzer; ахæм æцæгдзинад | axæm æsægzinad | böylesine doğru, öylesine<br />
doğru, bu gibi doğru.<br />
ахæмпyc кæнын | axæmpuş kænın | yumuşatmak, gevşetmek, tüylenmek, kabartmak.<br />
ахæмпyc yæвын (yын) | axæmpuş uævın | yumuşak olmak, gevrek olmak, kabarmak,<br />
tombul olmak, tüylenilmek.<br />
ахæp-ахæp кæнын | axær-axær kænın | sık sık yemek.<br />
ахæp-хæp кæнын | axær-xær kænın |<br />
ахæpаг | axærag | yediren.<br />
ахæpæг (ахæpджытæ) | axæræg | yiyen.<br />
ахæpæггаг (ахæpæггæгтæ) | axæræggag | yemelik.<br />
ахæpæн | axæræn | yiyişen.<br />
ахæpæт | axæræt | ahret, kıyamet, dehşet, taşkın, feyezan, su baskın; ахæpæты бoн |<br />
axærætı bon | ahret günü, kıyamet günü, korkunç mahkeme günü, müthiş gün, fena gün.<br />
ахæpгæ | axærgæ | yeme.<br />
ахæpгæйæ | axærgæyæ | yiyerek.<br />
ахæpд (ахæpдтытæ) | axærd | yokuş, rampa, dik; yiyen.<br />
ахæpд кæнын | axærd kænın | çıkmak, tırmanmak, tırmanış geçmek, çıkmaya başlamak,<br />
çıkışa başlamak, yokuşa başlamak, rampaya doğrulmak, bayıra vurmak, yükselişe başlamak,<br />
iyileşmeye başlamak, iyileşmek.<br />
ахæpинaг (ахæpинæгтæ) | axærinag | yiyecek, yenilecek, yiyinti, çabukça yenecek, taam,<br />
besin, gıda, аş, atıştırılacak; abur cubur yemek, çerez, meze.<br />
ахæpинaг кæнын | axærinag kænın | hızlı pişirmek, çabukça yemek yapmak, yenecek<br />
yapmak, abur cubur yenilecek yapmak.<br />
ахæррæт | axærræt | son, sonuncu, uç, nihayet, bitim; yol, mesafe, akıbet, çıma.<br />
ахæрын (ахордтон, ахордтaин, ахæрдзынæн) | axærın | 1) yemek, hızlı yemek yemek,<br />
çabukça yemek yemek, abur cubur yemek, karın doyurmak, karnını doyurmak, yiyip bitirmek;<br />
kemirmek, aşındırmak, harap etmek; dişleriyle sıkıştırmak, ağzına almak, yutmak;<br />
kuvvetlenmek, desteklemek; 2) sürüklemek; delik açmak, çukur açmak; silmek, silinmek, su<br />
ile çıkarmak, götürmek, ferleşmek, sıvışmak, palamarı çözmek, durulamak, kaçmak, tüymek,<br />
yok olmak, çıkmak; 3) taranmak, tarak vurmak.<br />
ахæсгæ, ахæсгæ нысаниуæг| axæşgæ | mecazi anlam, değişmeceli anlam.<br />
ахæсгæ нысаниуæг | axæşgæ nışaniuæg | mecazi anlam, değişmeceli anlam.<br />
ахæснaг кæнын | axæşnag kænın | tartışmak, münakaşa etmek, münakaşaya girmek,<br />
becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bahis tutmak, bahis tutuşmak, bahse<br />
girişmek, bahse girmek, yarışmak, çatışmak, boy ölçüşmek.<br />
ахæснaггæнаг | axæşnaggænag | tartıştıran, münakaşa ettiren, münakaşaya sokan,<br />
becetleştiren, cebelleştiren, yüzleştiren, çatıştıran; bahis tutturan, bahis tutuşturan, bahse<br />
giriştiren, bahse sokturan, yarıştıran, çatışan, boy ölçüştüren.<br />
ахæснaггæнæг (ахæснaггæнджытæ) | axæşnaggænæg | tartışan, münakaşa eden,<br />
münakaşaya giren, becelleşen, cebelleşen, yüzleşen, çatışan; bahis tutan, bahis tutuşan,<br />
bahse girişen, bahse giren, yarışan, çatışan, boy ölçüşen.<br />
ахæснaггæнæггаг | axæşnaggænæggag | tartışmalık, münakaşa etmelik, münakaşaya<br />
girmelik, becelleşmelik, cebelleşmelik, yüzleşmelik, çatışmalık, bahis tutmalık, bahis<br />
tutuşmalık, bahse girişmelik, bahse girmelik, yarışmalık, çatışmalık, boy ölçüşmelik.<br />
337
ахæснaггæнæн | axæşnaggænæn | tartışılan, münakaşa edilen, münakaşaya girilen,<br />
becelleşen, cebelleşen, yüzleşen, çatışılan, bahis tutulan, bahis tutuşulan, bahse girişilen,<br />
bahse girilen, yarışılan, çatışılan, boy ölçüşülen.<br />
хæснaггæнгæ | axæşnaggængæ | tartışma, münakaşa etme, münakaşaya girme,<br />
becelleşme, cebelleşme, yüzleşme, çatışma, bahis tutma, bahis tutuşma, bahse girişme,<br />
bahse girme, yarışma, çatışma, boy ölçüşme.<br />
-ахæснaггæнгæйæ | axæşnaggængæyæ | tartışarak, münakaşa ederek, münakaşaya<br />
girerek, becelleşerek, cebelleşerek, yüzleşerek, çatışarak, bahis tutarak, bahis tutuşarak,<br />
bahse girişerek, bahse girerek, yarışarak, çatışarak, boy ölçüşerek.<br />
ахæснaггæнинaг | axæşnaggæninag | tartışacak, münakaşa edecek, münakaşaya girecek,<br />
becelleşecek, cebelleşecek, yüzleşecek, çatışacak, bahis tutacak, bahis tutuşacak, bahse<br />
girişecek, bahse girecek, yarışacak, çatışacak, boy ölçüşecek.<br />
ахæсс-ахæсс кæнын | axæşş-axæşş kænın | sık sık götürmek, çabucak götürmek, alıp<br />
götürmek, etrafa götürmek; taşımak, hızlı taşımak, aktarmak, getirmek.<br />
ахæссæг (ахæсджытæ) | axæşşæg | götüren, çabucak götüren, alıp götüren, etrafa<br />
götüren; taşıyan, hızlı taşıyan, aktaran, getiren.<br />
ахæссæггаг | axæşşæggag | götürmek, çabucak götürmek, alıp götürmek, etrafa götürmek;<br />
taşımak, hızlı taşımalık, aktarmalık, getirmelik.<br />
ахæссæн | axæşşæn | götürülen, çabucak götürülen, alıp götürülen, etrafa götürülen;<br />
taşınan, hızlı taşınan, aktarılan.<br />
ахæссгæ | axæşşgæ | götürme, çabucak götürme, alıp götürme, etrafa götürme; taşıma,<br />
hızlı taşıma, aktarma, getirme.<br />
ахæссгæйæ | axæşşgæyæ | götürerek, çabucak götürerek, alıp götürerek, etrafa götürerek;<br />
taşıyarak, hızlı taşıyarak, aktararak, getirerek.<br />
ахæссинaг (ахæссинæгтæ) | axæşşinag | götürecek, çabucak götürecek, alıp götürecek,<br />
etrafa götürecek; taşınacak, hızlı taşınacak, aktaracak, getirecek.<br />
ахæссын (ахастон, ахастaин, ахæсдзынæн) | axæşşın | 1) götürmek, çabucak götürmek,<br />
alıp götürmek, etrafa götürmek; taşımak, hızlı taşımak, geçerek taşımak; yürütmek, iletmek,<br />
aktarmak, geçmek, geçirmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, gitmek, hızla gitmek; 2)<br />
almak, eline almak, aldırmak, getirmek, iletmek, ilişkin görmek, indirmek, ertelemek,<br />
devretmek, atlatmak, katlanmak, dayanmak, bırakmak, yapmak, çekmek; heyecanlandırmak;<br />
3) atfetmek, atıfta bulunmak; transfer etmek; dönmek, dolaştırmak, etrafında dolaştırmak,<br />
etrafında gezdirmek, etrafında bir çizgi çizmek, halkalamak; 4) ele geçirmek, tutmak, kendini<br />
tutmak, tutuklamak, yakalamak, başlamak, sarılmak, girmek, girişmek, kendine mal etmek,<br />
çıkmak, gizlenmek, sokulmak; 5) sabretmek, dinlendirmek, yıllandırmak, yıllatmak, gelmek,<br />
kaldırmak; 6) yaşamak, varmak; 7) sürmek, sürüklenmek, süregelmek, gitmek, sürüp gitmek,<br />
sürgün etmek, sürgüne göndermek; gönderme yapmak, yüklemek, mal etmek; 8) devam<br />
etmek, devam ettirmek, gidermek, devam etmek, uzamak, olagelmek, yavaşlamak, yürümek,<br />
gelmek, yanaşmak, kalkmak, hareket etmek, işlemek, yağmak, uzanmak, yakışmak, gelmek,<br />
yürümek, yakışmak, yağmak, seyretmek, yedirmek, yemek; къæвда бирæ нæ ахаста |<br />
khævda biræ næ axaşta | yağmur uzun sürmedi.<br />
ахæст | axæşt | 1) tutkulu, tutuklama, mahkûm, mahpus, esir, hapis, mevkuf, hapsedilmiş;<br />
2) yakalama, tevkif, derdest, haciz, el koyma; 2. tutuklanmış, tutkun, tutuklu, mevkuf.<br />
aхæстгæс, ахæстонгæс | axæştgæş, axæştongæş | gardiyan, hapishane bekçisi.<br />
ахæстæг кæнын | axæştæg kænın | 1) çabukça yaklaşmaya çalışmak; yakınına gitmek; hızlı<br />
bir şekilde bir araya getirmek, yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaştırmak, yakınlaştırmak,<br />
338
yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, gelmek; 2) dost olmak, ilgi göstermek, yakılık göstertmek,<br />
ilgili yapmak.<br />
ахæстæг yæвын | axæştæg uævın | 1) yaklaşmak, yakınlaşmak, çabukça yaklaşılmak, hızlı<br />
yakınlaşmak, daha yakına gelmek için çalışılmak, yakınlık göstermek, yanaşılmak, yanaşmak,<br />
gelmek; 2) akraba olmak, ilgilenilmek, anlatılmak.<br />
ахæстæттæ | axæştættæ | cezaevi, tutuk evi, hapishane, hapis; zindan; kodes, tutsaklık,<br />
kölelik, esaret, esirlik.<br />
ахæстoн (ахæстæттæ) | axæşton | cezaevi, tutuk evi, hapishane, hapis; zindan; kodes,<br />
tutsaklık, kölelik, esaret, esirlik; ахæстoны aкæнын | axæştonı akænın | hapishaneye<br />
sokmak, mahpushaneye yerleştirmek, kodese götürmek; ахæстоны бакæнын | axæştonı<br />
bakænın | hapsetmek, hapishaneye koymak, hapishaneye sokmak, hapishaneye kapatmak,<br />
kodese kapatmak.<br />
aхæстонгæс, ахæстгæc | axæştongæş, axæştgæş | gardiyan, hapishane bekçisi.<br />
ахæсты фæyын | axæştı fæuın | tutuklanmak, mahpus olmak, hapishaneye düşmek,<br />
hapishanede bulunmak; bıkmak, usanmak, usanç vermek, usanç getirmek, can sıkmak, canını<br />
sıkmak, sıkıntı vermek; şişirmek; ахæсты дæ куы фæдæн | axæştı dæ kuı fædæn | seni<br />
sıkıntıya soktum, seni bıktırdım.<br />
ахæт | axæt | 1) davranış, davranma, tutum, tavır, duruş, muamele, görüş, alaka, ilgi, ilişki,<br />
ilinti, bağıntı, bağlantı, münasebet, rabıta; oran, düşünce, yargı, fikir; bitirme, hitap, nutuk,<br />
çevirme; dolanma, dolanım, dolaşım, dolaşma, sirkülasyon, tedavül; kullanma; başvurma,<br />
başvuru, çağrı, müracaat; 2) benzeme, huy, adet, alışkınlık; hareketlerin bir şekli, bir yürüyüş,<br />
getirme; 3) hava, ruh hali, moral, keyif, maneviyat; 4) konum, durum, vaziyet, şan, yer, hal,<br />
fıkra, hüküm, mevki, tez, sav; tüzük; ilke; 5) sürgün, sürgüne gönderme, aktarma; referans,<br />
atıf, kaynak gösterme.<br />
ахæт-ахæт кæнын| axæt-axæt kænın| 1) sık sık gezmek, gezinmek, seyahat etmek,<br />
dolaşmak, yürümek, gitmek; eğlenmek, oynamak; 2) benzemek, andırmak, yaklaşmak,<br />
işlemek, takmak, geçmek; 3) yortmak, mayalanmak, fıkramak, fışlamak, duruş almak, tutum<br />
almak, tavır koymak, davranış göstermek, görüş sunmak, fikir söylemek, düşünce edinmek,<br />
yargıya varmak, ilişki kurmak, bağlantı yapmak.<br />
ахæтаг | axætag | gezdiren, seyahat ettiren, dolaştıran, yürüyen, götüren; eğlendiren,<br />
oynatan; benzeten, andırtan, yaklaştıran, işleten, taktıran, geçtiren; yortan, mayalatan,<br />
fıkratan, fışlatan, duruş aldıran, tutum aldıran, tavır koyduran, davranış gösterten, görüş<br />
sunduran, fikir söyleten, düşünceye sokan, yargıya vardıran, ilişki kurduran, bağlantı<br />
yaptıran.<br />
ахæтæг (ахæтджытæ) | axætæg | gezen, gezinen, seyahat eden, dolaşan, yürüyen, giden;<br />
eğlenen, oynayan; benzeyen, andıran, yaklaşan, işleyen, takan, geçen; yortan, mayalanan,<br />
fıkrayan, fışlayan, duruş alan, tutum alan, tavır koyan, davranış gösteren, görüş sunan, fikir<br />
söyleyen, düşünce edinen, yargıya varan, ilişki kuran, bağlantı yapan.<br />
ахæтæггаг | axætæggag | gezmelik, gezinmelik, seyahat etmelik, dolaşmalık, yürümelik,<br />
gitmelik; eğlenmelik, oynamalık; benzemelik, andırmalık, yaklaşmalık, işlemelik, takmalık,<br />
geçmelik; yortmalık, mayalanmalık, fıkramalık, fışlamalık, duruş almalık, tutum almalık, tavır<br />
koymalık, davranış göstermelik, görüş sunmalık, fikir söylemelik, düşünce edinmelik, yargıya<br />
varmalık, ilişki kurmalık, bağlantı yapmalık.<br />
ахæтæн | axætæn | gezilen, gezinilen, seyahat edilen, dolaşılan, yürünen, gidilen; eğlenilen,<br />
oynanan; benzeşen, andıran, yaklaşılan, işlenen, takılan, geçilen; yortulan, mayalanan,<br />
fıkrayan, fışlanan, duruş alınan, tutum alınan, tavır koyulan, davranış gösterilen, görüş<br />
sunulan, fikir söylenen, düşünce edinilen, yargıya varılan, ilişki kurulan, bağlantı yapılan.<br />
339
ахæтгæ | axætgæ | gezme, gezinme, seyahat etme, dolaşma, yürüme, gitme; eğlenme,<br />
oynamak; benzeme, andırma, yaklaşma, işleme, takma, geçme; yortma, mayalanma,<br />
fıkrama, fışlama, duruş alma, tutum alma, tavır koyma, davranış gösterme, görüş sunma, fikir<br />
söyleme, düşünce edinme, yargıya varma, ilişki kurma, bağlantı yapma.<br />
ахæтгæйæ | axætgæyæ | gezerek, gezinerek, seyahat ederek, dolaşarak, yürüyerek,<br />
giderek; eğlenerek, oynayarak; 2) benzeyerek, andırarak, yaklaşarak, işleyerek, takarak,<br />
geçerek; 3) yortarak, mayalanarak, fıkrayarak, fışlayarak, duruş alarak, tutum alarak, tavır<br />
koyarak, davranış göstererek, görüş sunarak, fikir söyleyerek, düşünce edinerek, yargıya<br />
vararak, ilişki kurarak, bağlantı yaparak.<br />
ахæтинaг | axætinag | gezecek, gezinecek, seyahat edecek, dolaşacak, yürünecek, gidecek;<br />
eğlenecek, oynanacak; benzeşecek, andıracak, yaklaşacak, işlenecek, takacak, geçecek;<br />
yortacak, mayalanacak, fıkratacak, fışlanacak, duruş alacak, tutum alacak, tavır koyacak,<br />
davranış gösterecek, görüş sunacak, fikir söylenecek, düşünce edinecek, yargıya varacak,<br />
ilişki kuracak, bağlantı yapacak.<br />
ахæтын [ахатт (-и, -ис), ахаттaин, ахæтдзæн(-и, -ис)] | axætın | 1) gezmek, gezinmek,<br />
seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, bir yürüyüş yapmak, gitmek; eğlenmek, oynamak;<br />
zorlukla çekmek; 2) benzemek, andırmak, yaklaşmak, işlemek, takmak, geçmek; 3) yortmak,<br />
mayalanmak, fıkramak, fışlamak, kekremsek, duruş almak, tutum almak, tavır koymak,<br />
davranış göstermek, görüş sunmak, fikir söylemek, düşünce edinmek, yargıya varmak, ilişki<br />
kurmak, bağlantı yapmak.<br />
ахæххытæ (ахаx, ахаxx) кæнын | axæxxıtæ kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek,<br />
kalem çizmek, çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek,<br />
geçersiz kılmak, çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />
ахæц-ахæц | axæs- axæs | 1) sık sık zorlukla çekme, ancak çekin, uzun karıştırması;<br />
çekiştirme, asılıp bırakma-asılıp bırakma, çekiştire-çekiştire, ha bire çekiştirme; 2) uzun süre<br />
oyalanma; ахæц-ахæц кæнын | axæs- axæs kænın | çekmek, hızla çekmek, çekiştirmek, ha<br />
bire çekiştirmek, çekivermek, çekip çıkarmak, canı çekmek; asılıp bırakmak-asılıp bırakmak,<br />
koparmak, zonklamak, uzatmak, sürüklemek, rahatsız etmek; sıkmak; seğirmek, döşemek;<br />
emmek; sürüncemede bırakmak, geciktirmek; ağırlığında olmak, haddeden çekmek.<br />
ахæц-ахæцгæнгæ | axæs-axæsgængæ | çekiştirerek, asılıp bırakma-asılıp bırakma ile, ha<br />
bire çekiştirmekle.<br />
ахæцаг | axæsag | çektiren, gerdiren, yudum yudum içtiren, sömürten, tutturan; sürüten,<br />
sürükleten, sürükleyip götürten; savsaklatan, uzatan, geciktirten; 2) sıktıran, sıkıştırtan,<br />
kaplatan, sallatan; 3) ayrı hareket ettiren; taraf tutturan, yararak yol açtıran, yardıran,<br />
yarılarak yol verdiren, aralatan, ayırtan, açtıran; 4) kavga ettiren; yenişten.<br />
ахæцæг (ахæцджытæ) | axæsæg | çeken, gerinen, yudum yudum içen, sömüren, tutan;<br />
sürüyen, sürükleyen, sürükleyip götüren; savsaklayan, uzatan, uzayan, uzanan, geciktiren; 2)<br />
sıkan, sıkıştıran, kaplayan, kaplanan, kapanan, sallayan; 3) ayrı hareket eden; taraf tutan,<br />
yararak yol açan, yaran, yarılarak yol veren, aralayan, ayıran, aralanan, açan, açılan; 4) kavga<br />
eden; yenilen.<br />
ахæцæггаг | axæsæggag | 1) çekmelik, gerinmelik, yudum yudum içmelik, sömürmelik,<br />
tutmalık; sürümelik, sürüklemelik, sürükleyip götürmelik, sürükleyerek öteye götürmelik;<br />
savsaklamalık, uzatmalık, uzamalık, uzanmalık, geciktirmelik; 2) sıkmalık, sıkıştırmalık,<br />
kaplamalık, kaplanmalık, kapanmalık, sallamalık; 3) ayrı hareket etmelik; taraf tutmalık,<br />
yararak yol açmalık, yarmalık, yarılarak yol vermelik, aralamalık, ayırmalık, aralanmalık,<br />
açmalık, açılmalık; 4) kavga etmelik; yenilmelik.<br />
340
ахæцæн | axæsæn | 1) çekilen, gerinilen, yudum yudum içilen, sömürülen, tutulan;<br />
sürütülen, sürüklenilen, sürükleyip götürülen, sürükleyerek öteye götürülen; savsaklanılan,<br />
uzatılan, uzanılan, geciktirilen; 2) sıkılan, sıkıştırılan, kaplanılan, kapanılan, sallanılan; 3) ayrı<br />
hareket edilen; taraf tutuşulan, yararak yolu açılan, yarılan, yarılarak yol verilen, aralanan,<br />
ayırtılan, aralanılan, açılan, açılanan; 4) kavga edilen; yenilenen.<br />
ахæцгæ | axæsgæ | 1) çekme, gerinme, yudum yudum içme, sömürmek, tutma; sürüme,<br />
sürükleme, sürükleyip götürme, sürükleyerek öteye götürme; savsaklama, uzatmak, uzama,<br />
uzanma, geciktirme; 2) sıkma, sıkıştırma, kaplama, kaplanma, kapanma, sallama; 3) ayrı<br />
hareket etme; taraf tutma, yararak yol açma, yarma, yarılarak yol verme, aralama, ayırma,<br />
aralanma, açmak, açılma; 4) kavga etme; yenilme.<br />
ахæцгæйæ | axæsgæyæ | 1) çekerek, gerinerek, yudum yudum içerek, sömürerek, tutarak;<br />
sürüyerek, sürükleyerek, sürükleyip götürerek, sürükleyerek öteye götürerek; savsaklayarak,<br />
uzatarak, uzayarak, uzanarak, geciktirerek; 2) sıkarak, sıkıştırarak, kaplayarak, kaplanarak,<br />
kapanarak, sallayarak; 3) ayrı hareket ederek; taraf tutarak, yararak yol açarak, yararak,<br />
yarılarak yol vererek, aralayarak, ayırarak, aralanarak, açarak, açılarak 4) kavga ederek;<br />
yenilerek.<br />
ахæцинaг (ахæцинæгтæ) | axæsinag | 1) çekecek, gerinecek, yudum yudum içecek,<br />
sömürecek, tutarak; sürünecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek, sürüklenecek öteye<br />
götürecek; savsaklanacak, uzatacak, uzanacak, uzanacak, geciktirecek; 2) sıkacak, sıkıştıracak,<br />
kaplanacak, kapanacak, sallanacak; 3) ayrı hareket edecek; taraf tutacak, yaracak yol açacak,<br />
yaracak, yarılarak yol verecek, aralanacak, ayıracak, aralanacak, açacak, açılacak 4) kavga<br />
edecek; yenilecek.<br />
ахæццæ кæнын | axæssæ kænın | 1) karıştırmak, karmak, harman etmek, oyalatmak,<br />
uzanmak, uzatmak, yetişmek, yetiştirmek, benzetmek; 2) ulaştırmak, taşımak, teslim etmek,<br />
götürmek, eşlik etmek, vardırmak, erdirmek, yetiştirmek, indirmek, getirmek, vermek,<br />
bitirmek; itmek, sebep olmak, çıkarmak, sağlamak.<br />
ахæццæ yæвын (yын) | axæssæ uævın | 1) karışmak, katışmak, hazır olmak; ermek,<br />
erişmek, ulaşmak, varmak, yetişmek, kavuşmak, nail olmak, gelmek, yanına gelmek, iyi<br />
gelmek, işine gelmek, yanaşmak; bitmek; bozulmak, idrak etmek, duymak, hissetmek,<br />
anlamak, işitmek, pişmek, yaramak; 2) uzanmak, değmek, elde etmek, çıkmak, sağlamak,<br />
mazhar olmak.<br />
ахæцын [ахæцыд (-и, -ис), ахæцыдaид, ахæцдзæн(-и, -ис)] | axæsın | 1) çekmek,<br />
gerinmek, yudum yudum içmek, sömürmek, tutmak; sürümek, sürüklemek, sürükleyip<br />
götürmek, sürükleyerek öteye götürmek; savsaklamak, uzatmak, uzamak, uzanmak,<br />
geciktirmek; 2) sıkmak, sıkıştırmak, kaplamak, kaplanmak, kapanmak, sallamak; 3) ayrı<br />
hareket etmek; taraf tutmak, yararak yol açmak, yarmak, yarılarak yol vermek, aralamak,<br />
ayırmak, aralanmak, açmak, açılmak 4) kavga etmek; yenilmek; хъæбысæй ахæцын |<br />
qæbışæy axæsın | güreş tutmak, güreş etmek.<br />
ахгæн-ахгæн кæнын | axgæn-axgæn kænın | sık sık kilitlemek, kilitlenmek, kapatmak,<br />
kapattırmak, kapamak, kapanmak, yummak, örtmek, örtülmek; çarpmak, tıkamak, kaplamak,<br />
perdelemek.<br />
ахгæнаг | axgænag | kilitleten, kapatan, kapattıran, yumduran, örttüren; çarptıran, tıkatan,<br />
kaplayan, perdeleten.<br />
ахгæнæг (ахгæнджытæ) | axgænæg | kilitleyen, kilitlenen, kapayan, yuman, örten,<br />
örtülen; çarpan, tıkayan, kaplayan, perdeleyen.<br />
341
ахгæнæггаг | axgænæggag | kilitlemelik, kilitlenmelik, kapatmalık, kapattırmalık,<br />
kapamalık, kapanmalık, yummalık, örtmelik, örtülmelik; çarpmalık, tıkamalık, kaplamalık,<br />
perdelemelik.<br />
ахгæнæн | axgænæn | kilitlenen, kapatılan, kapattırılan, kapanan, kapanılan, yumulan,<br />
örtülen, örtülen; çarpılan, tıkanan, kaplanılan, perdelenen.<br />
ахгæнгæ | axgængæ | kilitleme, kilitlenme, kapatma, kapattırma, kapama, kapanma,<br />
yumma, örtme, örtülme; çarpma, tıkama, kaplama, perdeleme.<br />
ахгæнгæйæ | axgængæyæ | kilitleyerek, kilitlenerek, kapatarak, kapattırarak, kapayarak,<br />
kapanarak, yumarak, örterek, örtülerek; çarparak, tıkayarak, kaplayarak, perdeleyerek.<br />
ахгæнинaг (ахгæнинæгтæ) | axgæninag | kilitlenecek, kilitlenecek, kapatacak,<br />
kapattıracak, kapanacak, kapanacak, yumacak, örtecek, örtülecek; çarpacak, tıkanacak,<br />
kaplanacak, perdelenecek.<br />
ахгæнын (ахгæдтон, ахгæдтaин, ахгæндзынæн) | axgænın | kilitlemek, kilitlenmek,<br />
kapatmak, kapattırmak, kapamak, kapanmak, yummak, örtmek, örtülmek; çarpmak, tıkamak,<br />
kaplamak, perdelemek; şırak diye kapamak, küt diye kapamak, küt diye kapanmak.<br />
ахeнц кæнын | axyens kænın | 1) bağlantısını kesmek, kesip atmak, kesip ayırmak, kısa<br />
kesmek, kesmek; 2) irtibatını kesmek, dilimlemek.<br />
ахзын | axjın | yakalamak, ele geçirmek, tutmak.<br />
ахибap кæнын | axibar kænın | 1) ayırmak, herkesten ayrılmak, özgülemek, yalıtmak,<br />
yalıtım yapmak, yalıtkanlaştırmak, izole etmek, izolasyon yapmak; tecrit etmek, halvete<br />
çekilmek; 2) bağımsız yapmak, hür yapmak, özgür yapmak, serbest bırakmak.<br />
ахибap yæвын (уын) | axibar uævın | 1) ayrılmak, ayrılanmak, ayrı durmak, sivrilmek;<br />
yalıtılmak, yalıtkanlaştırılmak, izole olmak, izolasyon uygulanmak; çekilmek, kendi alemine<br />
çekilmek, tecrit edilmek; 2) bağımsız olmak, hür olmak, özgür olmak, serbest olmak.<br />
ахибapгæнаг | axibargænag | 1) ayırtan, ayrıçtan; herkesten ayrıçtan, yalnızlaşan,<br />
özgületen, yalıtan, yalıtım yaptıran, yalıtkanlaştıran; izolasyon yaptıran, izole ettiren; tecrit<br />
ettiren, halvete çektiren; 2) bağımsız yaptıran, hür yaptıran, özgür yaptıran, serbest<br />
bıraktıran.<br />
ахибapгæнæг (ахибapгæнджытæ) | axibargænæg | 1) ayıran, herkesten ayrılan, ayrışmış;<br />
yalnız, özgülenen, yalıtan, yalıtım yapan, yalıtkanlaşan, izole; izole etme, izole eden,<br />
izolasyon yapan; tecrit eden, halvete çekilen; 2) bağımsız yapan, hür yapan, özgür yapan,<br />
serbest bırakan.<br />
ахибapгæнæггаг | axibargænæggag | 1) ayırmalık, herkesten ayrılmalık, özgülemelik,<br />
yalıtmalık, yalıtım yapmalık, yalıtkanlaştırmalık, izole etmelik, izolasyon yapmalık; tecrit<br />
etmelik, halvete çekilmelik; 2) bağımsız yapmalık, hür yapmalık, özgür yapmalık, serbest<br />
bırakmalık.<br />
ахибapгæнæн | axibargænæn | 1) ayırtılan, herkesten ayırtılan, özgülenen, yalıtılan, yalıtım<br />
yapılan, yalıtkanlaştırılan, izole edilen, izolasyon yapılan; tecrit edilen, halvete çekilen; 2)<br />
bağımsız yapılan, hür yapılan, özgür yapılan, serbest bırakılan.<br />
ахибapгæнгæ | axibargængæ | 1) ayırma, herkesten ayrılma, özgüleme, yalıtma, yalıtım<br />
yapma, yalıtkanlaştırma, izole etme, izolasyon yapma; tecrit etme, halvete çekilme; 2)<br />
bağımsız yapma, hür yapma, özgür yapma, serbest bırakma.<br />
ахибapгæнгæйæ | axibargængæyæ | 1) ayırarak, herkesten ayrılarak, özgüleyerek,<br />
yalıtarak, yalıtım yaparak, yalıtkanlaştırarak, izole ederek, izolasyon yaparak; tecrit ederek,<br />
halvete çekilerek; 2) bağımsız yaparak, hür yaparak, özgür yaparak, serbest bırakarak.<br />
ахибapгæнинаг (ахибapгæнинæгтæ) | axibargæninag | | 1) ayıracak, herkesten ayrılacak,<br />
özgülenecek, yalıtacak, yalıtım yapacak, yalıtkanlaştıracak, izole edecek, izolasyon yapacak;<br />
342
tecrit edecek, halvete çekilecek; 2) bağımsız yapacak, hür yapacak, özgür yapacak, serbest<br />
bırakacak.<br />
ахибapгoнд | axibargond | 1) ayrı, ayrılmış, ayrılanmış, münferit, birey, tek başına olan;<br />
yalnız, yalıtılmış, izole, izole etme, tecrit edilmiş, mücerret; kapalı; 2) bağımsız, hür, özgür,<br />
serbest, müstakil, erkin, ergin; tenha, ayrı, kuytu.<br />
ахид кæнын | axid kænın | hızlı terletmek, çabukça terletmek.<br />
ахид yæвын (уын) | axid uævın | hızlı terlemek, çabukça terlemek.<br />
ахиз-ахиз кæнын | axij-axij kænın | sık sık geçmek, aşmak, atlamak, adım atmak,<br />
yükselmek; sızmak, sokulmak, nüfuz etmek, yayılmak; girmek, gelmek, çıkmak, yürümek;<br />
mevki düşmek, yetkiyi bırakmak, basamak inmek.<br />
ахизаг | axijag | geçirten, aştırtan, atlatan, adım attıran, yükselten; sızdıran, sokuştan, nüfuz<br />
ettiren, yayıştan; girdiren, geldiren, çaktıran, yürüten; mevki düşürten, yetkiyi bıraktıran,<br />
basamak indirten.<br />
ахизæг (ахизджытæ) | axijæg | geçiş yeri, geçit; geçen, aşan, atlayan, adım atan, yükselen;<br />
sızan, sokulan, nüfuz eden, yayılan; giren, gelen, çıkan, yürüyen; mevki düşen, yetkiyi<br />
bırakan, basamak inen.<br />
ахизæггаг (ахизæггæгтæ) | axijæggag | geçmelik, aşmalık, atlamalık, adım atmalık,<br />
yükselmelik; sızmalık, sokulmalık, nüfuz etmelik, yayılmalık; girmelik, gelmelik, çıkmalık,<br />
yürümelik; mevki düşmelik, yetkiyi bırakmalık, basamak inmelik.<br />
ахизæн | axijæn | 1. geçilen, geçiş, geçit, aşılan, pasaj, inkılâp; menzil; kat edilen yol,<br />
transfer, intikal, yaya geçidi, geçiş yeri, feribot geçiş yeri; inilen yer, basamak; 2. geçişli,<br />
geçişli fiil, müteaddi; ахизæн фæлтæр | axijæn fæltær | geçiş dönemi, geçiş zamanı.<br />
ахизгæ | axijgæ | geçme, aşma, atlama, adım atma, yükselme; sızma, sokulma, nüfuz etme,<br />
yayılma; girme, gelme, çıkma, yürüme; mevki düşme, yetkiyi bırakma, basamak inme.<br />
ахизгæйæ | axijgæyæ | geçerek, aşarak, atlayarak, adım atarak, yükselerek; sızarak,<br />
sokularak, nüfuz ederek, yayılarak; girerek, gelerek, çıkarak, yürüyerek; mevki düşerek,<br />
yetkiyi bırakarak, basamak inerek.<br />
ахизинаг (ахизинæгтæ) | axijinag | geçecek, aşacak, atlanacak, adım atacak, yükselecek;<br />
sızacak, sokulacak, nüfuz edecek, yayılacak; girecek, gelecek, çıkacak, yürüyecek; mevki<br />
düşecek, yetkiyi bırakacak, basamak inecek.<br />
ахизын [ахызтон (ахызтæн), ахызтaин, ахиздзынæн] | axijın | 1) geçmek, üzerinden<br />
geçmek, yanından geçmek, geçişe devam etmek, aşmak, atlamak, basamak atlamak, adım<br />
atmak, yükselmek; sızmak, sokulmak, nüfuz etmek, yayılmak, iletilmek; girmek, gelmek,<br />
çıkmak, yürümek; pas geçmek, etrafını dolaşmak, arkada bırakmak, geride bırakmak,<br />
kaçmak; bitmek, çiğnemek; dönüşmek, yenmek, kaçınmak, olmak; 2) isabet etmek, isabet<br />
ettirmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak, yakalanmak; buyurmak; mevki düşmek,<br />
yetkiyi bırakmak, basamak inmek; искæйы сæрты ахизын | işkæyı şærtı axijın | üzerinden<br />
geçmek, başkasının tepelerinden geçmek, başkalarının başına basarak yükselmek.<br />
ахизын кæнын | axijın kænın | adım attırmak, yükseltmek, atlatmak, kuvvetle tırmanmak,<br />
yenmek, aşmak, geçmek; indirmek.<br />
ахил | axil | soy, kuşak, cins, cinslik, nesil, zürriyet, evlat, üren, batın, jenerasyon, kan<br />
tarafından yakın akrabalar; sınıf; tür, çeşit; raht, gömlek, sulp.<br />
ахил-ахил кæнын | axil-axil kænın | sık sık sürünmek, yaymak.<br />
ахилаг | axilag | sürüten, yaydıran.<br />
ахилæг (ахилджытæ) | axilæg | sürünen, sürüngen, yayan.<br />
ахилæггаг | axilæggag | sürünmelik, yaymalık.<br />
ахилæн | axilæn | sürünülen, yayılan.<br />
343
ахилгæ | axilgæ | sürünme, yayma.<br />
ахилгæйæ | axilgæyæ | sürünerek, yayarak.<br />
ахилинаг (ахилинæгтæ) | axilinag | sürünecek, yayacak.<br />
ахилын [ахилд (-и, -ис), ахилдaид, ахилдзæн(-и, -ис)] | axilın | sürünmek, sürünerek<br />
uzaklaşmak, yaymak.<br />
ахин кæнын | axin kænın | 1) hinlik yapmak, hainlik yapmak, kurnazlık yapmak, kurnaz<br />
çıkmak; 2) hain kullanmak, kurnazlığa başvurmak.<br />
ахиртт кæнын | axirtt kænın | sümkürmek, çabukça sümkürmek, burnunu silmek.<br />
ахитаг | axitag |<br />
ахитæг (ахитджытæ) | axitæg |<br />
ахитæн | axitæn |<br />
ахитгæ | axitgæ |<br />
ахитгæйæ | axitgæyæ |<br />
ахитинаг | axitinag |<br />
ахитын [ахитыд (-и, -ис), ахитыaид, ахитдзæн(-и, -ис)] | axitın |<br />
ахицæн | axisæn | boşanma, ayrılma, ayırma, ayrılmış, ayrı yaşama, bölme, feshetme,<br />
uzaklaşma, dağıtma, dağılma, hal, talak, talik; yetiştirme, besleme, üretme.<br />
ахицæн кæнын | axisæn kænın | 1) ayırmak, ayrılmak, ayırtmak, alt bölümlere ayırmak,<br />
birbirinden ayırmak, belirlemek, ayrı düşürmek, ayırt etmek, aralamak, sökmek, tecrit etmek;<br />
izole etmek; bölmek, bölüşmek, yarı yarıya bölmek, paylaşmak, pay etmek, taksim etmek,<br />
parçalanmak, sınır çekmek, sınırlamak, birbirinden uzaklaştırmak, dağıtmak; katılmak,<br />
kesmek, kesilmek; 2) boşanmak, boşamayı kabul etmek, boşanma kararı vermek; ayrı<br />
yaşamak, ayrılmış olmak; 3) bitirmek, bitirtmek, tüketmek, sona erdirmek, son vermek,<br />
tekmillemek, feshetmek, durdurmak; çözmek, halletmek; yerleştirmek; 4) ödemek,<br />
ödenmek, ödeşmek, öteye çekmek; hesap görmek, hesaplaşmak, sayışmak, kesişmek,<br />
cezasını çekmek, borcunu vermek, borcunu ödemek; 5) müsaade etmek, izin vermek,<br />
fekketmek.<br />
ахицæн yæвын (yын) | axisæn uævın | 1) ayrılmak, ayrılmış olmak, ayrı durmak;<br />
ayrılanmak, çekilmek, bir yana çekilmek, kendi âlemine çekilmek, el çekmek, bölmek,<br />
bölünmek, feshetmek, dağıtmak, dağılmak, yayılmak, erimek, sapmak, çıkmak;<br />
karşılaşmamak, tecerrüt etmek, izin vermek; boşamak, eşini boşamak; beraberlikleri bitmek,<br />
ayrı yaşamak, berabere sona ermek; kaçmak, uzaklaşmak, serbest kalmak, kurtulmak; 2)<br />
buzağılamak, satılmak, geçmek, çelişmek, azmak, heyecana gelmek, heyecanlanmak,<br />
coşmak; düzelmek; yetişmek; 3) bitirmek, bitirilmek, bitmek, tamamlamak, tamamlanmak,<br />
neticelenmek, tüketmek, tükenmek, tekmillemek, sona ermek, sona erdirmek, son bulmak,<br />
mezun olmak, dolmak; yerleştirilmek; 4) ihtimamlı bakımla iyi etmek, hareket etmek,<br />
gerilemek; 5) kalkmak, sivrilmek, atlatmak, savuşturmak, başından savmak; 6) olmak;<br />
kopmak, vurmak, öldürmek; 7) karar verilmek.<br />
ахицæнгæнаг | axisængænag | ayırtan, ayrıçtan; belirleyen, ayrı düşürten, ayırt ettiren,<br />
aralatan, söktüren, tecrit ettiren, izole ettiren; böldüren, bölüştüren, paylaştıran, pay ettiren,<br />
taksim ettiren, parçalatan, sınır çektiren, sınırlatan, birbirinden uzaklaştıran, dağıtan;<br />
boşatan.<br />
ахицæнгæнæг (ахицæнгæнджытæ) | axisængænæg | ayıran, ayrılan, ayırtan; belirleyen,<br />
ayrı düşüren, ayırt eden, aralayan, söken, tecrit eden, izole eden; bölen, bölüşen, paylaşan,<br />
pay eden, taksim eden, parçalanan, sınır çeken, sınırlayan, birbirinden uzaklaşan, dağıtan;<br />
boşanan.<br />
344
ахицæнгæнæггаг (ахицæнгæнæггæгтæ) | axisængænæggag | ayırmalık, ayrılmalık,<br />
ayırtmalık; belirlemelik, ayrı düşürmelik, ayırt etmelik, aralamalık, sökmelik, tecrit etmelik,<br />
izole etmelik; bölmelik, bölüşmelik, paylaşmalık, pay etmelik, taksim etmelik, parçalanmalık,<br />
sınır çekmelik, sınırlamalık, birbirinden uzaklaştırmalık, dağıtmalık; boşanmalık.<br />
ахицæнгæнæн | axisængænæn | ayırtılan, ayrılan; belirlenen, ayrı düşürülen, ayırt edilen,<br />
aralanan, sökülen, tecrit edilen, izole edilen; bölünen, bölüşülen, paylaşılan, pay edilen,<br />
taksim edilen, parçalanan, sınır çekilen, sınırlanan, birbirinden uzaklaştırılan, dağıtılan;<br />
boşanan.<br />
ахицæнгæнгæ | axisængængæ | ayırma, ayrılma, ayırtma; belirleme, ayrı düşürme, ayırt<br />
etme, aralama, sökme, tecrit etme, izole etme; bölme, bölüşme, paylaşma, pay etme, taksim<br />
etme, parçalanma, sınır çekme, sınırlama, birbirinden uzaklaştırma, dağıtma; boşanma.<br />
ахицæнгæнгæйæ | axisængængæyæ | ayırarak, ayrılarak, ayırtarak; belirleyerek, ayrı<br />
düşürerek, ayırt ederek, aralayarak, sökerek, tecrit ederek, izole ederek; bölerek, bölüşerek,<br />
paylaşarak, pay ederek, taksim ederek, parçalanarak, sınır çekerek, sınırlayarak, birbirinden<br />
uzaklaştırarak, dağıtarak; boşanarak.<br />
ахицæнгæнинаг (ахицæнгæнинæгтæ) | axisængæninag | ayıracak, ayrılacak, ayırtacak;<br />
belirlenecek, ayrı düşürecek, ayırt edecek, aralanacak, sökecek, tecrit edecek, izole edecek;<br />
bölecek, bölüşecek, paylaşacak, pay edecek, taksim edecek, parçalanacak, sınır çekecek,<br />
sınırlanacak, birbirinden uzaklaştıracak, dağıtacak; boşanacak.<br />
ахкæнын | axkænın | kilitlemek, kapatmak.<br />
ахли кæнын | axli kænın | uğraşmak, uğraşıp durmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek,<br />
oyalamak, oyalanmak, oynaşmak; iyice araştırmak; eşinmek kurcalamak, kaynaşmak.<br />
ахо | axo | tarıma uygun arazi orman alanı arındırılma. очищенный от леса участок пашни<br />
ахoдæг (ахoдджытæ) | axodæg | kahvaltılık, ısırmalık, tatma, tadına bakılan; аходæг дзы<br />
ними фæлæууыд | axodæg zı nimi fælæuuıd | kahvaltılık bir şey yoktu, orada tat yoktu.<br />
ахoдæггaг (ахoдæггæгтæ) | axodægag | kahvaltılık, ısırmalık, tadımlık, tadına bakılmalık.<br />
ахoдæйнaг (ахoдæйнæгтæ) | axodæynag | kahvaltı edilecek, hafif kahvaltı.<br />
ахoдæн | axodæn | 1) kahvaltı; kahvaltı yapma, kahvaltılık, sabah öğünü, kahvaltı zaman.<br />
ахoдæн xæpын | axodæn xærın | kahvaltı yemek; kahvaltı yapmak, kahvaltı etmek; 2)<br />
kahvaltı ayarlamak.<br />
ахoдæнaфoн | axodænafon | kahvaltı zamanı.<br />
ахoдгæ | axodgæ | kahvaltı yapma.<br />
ахoдгæйæ | axodgæyæ | kahvaltı yaparak.<br />
ахoдинаг (ахoдинæгтæ) | axodinag | kahvaltı yapılacak.<br />
ахoдын (ахуыстон, ахуыстaин, ахoддзынæн) | axodın | 1) kahvaltı yemek, kahvaltı<br />
yapmak, kahvaltı etmek, yemeğe karar vermek, abur cubur atıştırmak, aperatif almak, açlığı<br />
bastırmak; ağzıyla almak; 2) ısırmak, aşındırmak, kemirmek, dişlemek, dişleriyle sıkıştırmak,<br />
kesmek; 3) tadına bakmak, tatmak.<br />
аходзагъд | axozağd | oyma, kesme, kesim.<br />
аходзагъд кæнын | axozağd kænın | oymak, kesmek, kesim yapmak.<br />
ахоинaг (ахoинæгтæ) | axoinag | çakacak, vuracak, dayak atacak, dövecek, pataklanacak,<br />
öğütecek.<br />
ахой-ахой кæнын | axoy-axoy kænın | sık sık çakmak, vurmak, dayak atmak, dövmek,<br />
pataklamak, öğütmek.<br />
ахойæг (ахoйджытæ) | axoyæg | çakan, vuran, dayak atan, döven, pataklayan, öğüten.<br />
ахойæггaг | axoyæggag | çakmalık, vurmalık, dayak atmalık, dövmelik, pataklamalık,<br />
öğütmelik.<br />
345
ахойæн | axoyæn | çakılan, vurulan, dayak atılan, dövülen, pataklanan, öğütülen.<br />
ахойгæ | axoygæ | çakma, vurma, dayak atma, dövme, pataklama, öğütme.<br />
ахойгæйæ | axoygæyæ | çakarak, vurarak, dayak atarak, döverek, pataklayarak, öğüterek.<br />
ахойын (ахостон, ахостaин, ахoйдзынæн) | axoyın | 1) çakmak, vurmak, vurarak incitmek,<br />
çekiçle vurmak, dayak atmak, dövmek, pataklamak, yumruklamak, tokaçlamak; 2) çalmak,<br />
kırmak, kakmak, tutturmak, püskürtmek, zorla geri almak, gidermek, kırıp ayırmak,<br />
uzaklaştırmak, tıklatmak; 3) yenmek, öğütmek.<br />
ахом yæвын (yын) | axom uævın | yangılanmak, iltihaplanmak, irkilmek; çiğ olmak,<br />
pişmemiş olmak, kaynamamak, kızarmamak.<br />
ахон-ахон кæнын | axon-axon kænın | sık sık çağırmak, geri çağırmak, seslenmek, ses<br />
çıkmak, davet etmek, söylemek, haberdar etmek, haber vermek, duyurmak, bildirmek.<br />
ахонaг | axonag | çağıran, seslen, davet eden, söyleyen, haberdar eden, haber veren,<br />
duyuran, bildiren.<br />
ахонæг (ахoнджытæ) | axonæg | çağıran, seslen, davet eden, söyleyen, haberdar eden,<br />
haber veren, duyuran, bildiren.<br />
ахонæггaг | axonæggag | çağırmalık, geri çağırmalık, seslenmelik, ses çıkmalık, davet<br />
etmelik, söylemelik, haberdar etmelik, haber vermelik, duyurmalık, bildirmelik.<br />
ахонæн | axonæn| çağırılan, geri çağırılan, seslenilen, ses çıkarılan, davet edilen, söylenen,<br />
haberdar edilen, haber verilen, duyurulan, bildirilen.<br />
ахонгæ | axongæ| çağırma, geri çağırma, seslenme, ses çıkma, davet etme, söyleme,<br />
haberdar etme, haber verme, duyurma, bildirme.<br />
ахонгæйæ | axongæyæ| çağırarak, geri çağırarak, seslenerek, ses çıkarak, davet ederek,<br />
söyleyerek, haberdar ederek, haber vererek, duyurarak, bildirerek.<br />
ахонинаг (ахонинæгтæ) | axoninag| çağıracak, geri çağıracak, seslenecek, ses çıkacak,<br />
davet edecek, söylenecek, haberdar edecek, haber verecek, duyuracak, bildirecek.<br />
ахонын (ахуыдтон, ахуыдтaин, ахoндзынæн) | axonın | çağırmak, geri çağırmak,<br />
seslenmek, ses çıkmak, davet etmek, söylemek, haberdar etmek, haber vermek, duyurmak,<br />
bildirmek, toplamak; çekmek, bir yana çekmek, geri çekmek, yanıt vermek; demek, diye<br />
çağrılmak, hikâye anlatmak, ilgi göstermek, uyandırmak, etkilemek, kımıldatmak, oynatmak,<br />
yönetmek, sürmek, götürmek; sürmek, yönetmek, değirmek.<br />
ахораг | axorag | boyatan, boya yaptıran, ressam.<br />
ахорæг (ахорджытæ) | axoræg | boyacı, boya yapan, ressam, badanacı,<br />
ахорæггаг (ахорæггæгтæ) | axoræggag | boyacılık, boya yapanlık, ressamlık.<br />
ахорæн | axoræn | boya, renk, boyama, kızartı; makyaj boyası, boya malzemesi.<br />
ахорæнгæpдæг | axorængærdæg | boya bitkisi, boyayan bitki.<br />
ахорæндoн (ахорæндæттæ) | axorændon | boyahane, boya atölyesi, makyaj odası.<br />
ахорæнтæй фыссын | axoræntæy fışşın | boyalarla yazmak.<br />
ахоргæ | axorgæ | boyama, makyaj yapma.<br />
ахоргæйæ | axorgæyæ | boyayarak, boya yaparak.<br />
ахоринаг (ахоринæгтæ) | axorinag | boyanacak, boya yapılacak.<br />
ахорын (ахуырстон, ахуырстaин, ахoрдзынæн) | axorın | 1) boyamak, boya yaymak,<br />
sürmek, boya sürmek, boyası çıkmak, düzgünleşmek; güzelleştirmek; makyaj yapmak; 2)<br />
lekelemek, leke etmek, leke yapmak, kirletmek, bulamak, bulanmak, bulandırmak, bulaşmak,<br />
bulaştırmak; çamurlamak, balçıklaşmak, sıvamak, bozmak, belemek; yağlamak, koymak,<br />
mürekkepleştirmek; 3) karalamak, siyahlatmak, savatlamak, fenalaşmak.<br />
ахосын | axoşın | vurmak, çalmak, tıklatmak, dürtmek, suç yapmak, kabahat işlemek.<br />
346
ахсаг | axşag | 1) yakalatan, tutan, avlatan; ele geçirten, zapt ettiren, işgal ettiren;<br />
savsaklatan, oyalatan, geciktirten, eğleten, yavaşlatan; alıkoyduran, durdurtan, mani<br />
olduran; önünü aldıran, önünü kestiren; 2) tutuklatan, hapis ettiren, tevkif ettiren, gözaltına<br />
aldıran, tutsak ettiren, esir aldıran; haczettiren; 3) mayalatan; pıhtılaştıran (süt, kan).<br />
ахсайæн | axşayæn| telaşlanılan, telaşa düşülen, meraka düşülen, merak edilen,<br />
endişelenilen, endişe duyulan, kuşkulanılan, korkulan, heyecanlanılan, efkârlanılan, zahmet<br />
gösterilen, rahatsız olunan, başlanılan, istenilen, canı isteyen, arzu edilen, dileyen, çekilen,<br />
canı çekilen; öyle gelen.<br />
ахсайгæ | axşaygæ | telaşlanma, telaşa düşme, meraka düşme, merak etme, endişelenme,<br />
endişe duyma, kuşkulanma, korkma, heyecanlanma, efkârlanma, zahmet gösterme, rahatsız<br />
olma, başlama, isteme, canı isteme, arzu etme, dileme, çekme, canı çekme; öyle gelme.<br />
ахсайгæйæ | axşaygæyæ | telaşlanarak, telaşa düşerek, meraka düşerek, merak ederek,<br />
endişelenerek, endişe duyarak, kuşkulanarak, korkarak, heyecanlanarak, efkârlanarak,<br />
zahmet göstererek, rahatsız olarak, başlayarak, isteyerek, canı isteyerek, arzu ederek,<br />
dileyerek, çekerek, canı çekerek; öyle gelerek.<br />
ахсaйын [ахсaйдта, ахсaйдтaид, ахсaйдзæн (-и, -ис)] | axşayın | telaşlanmak, telaşa<br />
düşmek, meraka düşmek, merak etmek, endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak,<br />
korkmak, heyecanlanmak, efkârlanmak, zahmet göstermek, rahatsız olmak, başlamak,<br />
istemek, canı istemek, arzu etmek, dilemek, çekmek, canı çekmek; öyle gelmek; йæ зæрдæ<br />
уынгмæ ахсайдта | yæ jærdæ uıngmæ axşaydta | yüreği sokağı istiyordu, gönlü sokağa<br />
çekiyordu.<br />
aхсарфамбал | axşarfambal | karaciğer şiş kebap.<br />
ахсæв | axşæv | gece; bu gece; куыд тагъд ахсæв | kuıd tağd axşæv | nasıl çabuk gece<br />
oldu, çabukça hava karardı, ne kadar hızlı karardı.<br />
ахсæв бoнмæ | axşæv | gece sabaha kadar.<br />
ахсæв yæвын (yын) | axşæv uævın | kararmak, karanlık olmak; basmak, taarruz etmek,<br />
hücum etmek, üstüne üstüne yürümek, gelmek, olmak, başlamak, erişmek.<br />
ахсæвыккoн | axşævıkkon | gecelik, bu gece vakti, bugünün gecesi.<br />
ахсæг (ахсджытæ) | axşæg | 1) yakalayan, tutan, avlayan; ele geçiren, zapt eden, işgal<br />
eden; savsaklayan, oyalayan, geciktiren, eğleyen, yavaşlatan; alıkoyan, durduran, mani olan;<br />
önünü alan, önünü kesen; 2) tutuklayan, hapis eden, tevkif eden, gözaltına alan, tutsak eden,<br />
esir alan; haczeden; 3) mayalayan; pıhtılaşan (süt, kan).<br />
ахсæггаг | axşaggag | 1) yakalamalık, tutmalık, avlamalık; ele geçirmelik, zapt etmelik, işgal<br />
etmelik; savsaklamalık, oyalamalık, geciktirmelik, eğlemelik, yavaşlatmalık; alıkoymalık,<br />
durdurmalık, mani olmalık; önünü almalık, önünü kesmelik; 2) tutuklamalık, hapis etmelik,<br />
tevkif etmelik, gözaltına almalık, tutsak etmelik, esir almalık; haczetmelik; 3) mayalamalık,<br />
mayalanmalık, beyaz peynire dönüşmelik; pıhtılanmalık, pıhtılaşmalık (süt, kan).<br />
ахсæд-ахсæд кæнын | axşæd-axşæd kænın | sık sık temizlemek, açmak; kırkmak, çırpmak,<br />
kesmek, budamak.<br />
ахсæдæг | axşædæg | temizleyen, açan; kırkan, çırpan, kesen, budayan.<br />
ахсæдæггаг | axşædæggag | temizlemelik, açmalık; kırkmalık, çırpmalık, kesmelik,<br />
budamalık.<br />
ахсæдæн | axşædæn | temizlenen, açılan; kırkılan, çırpılan, kesilen, budanan.<br />
ахсæдгæ | axşædgæ | temizleme, açma; kırkma, çırpma, kesme, budama.<br />
ахсæдгæйæ | axşædgæyæ | temizleyerek, açarak; kırkarak, çırparak, keserek, budayarak.<br />
ахсæдинаг | axşædinag | temizlenecek, açacak; kırkacak, çırpacak, kesecek, budanacak.<br />
347
ахсæдын (ахсæстон, ахсæстaин, ахсæддзынæн) | axşædın | 1) temizlemek, temizleyip<br />
durmak; savurmak; kontrol etmek, denetlemek, yoklamak, teftiş etmek; 2) kaldırmak, açmak;<br />
3) kırkmak; çırpmak, kesmek, budamak, ağaç kesmek.<br />
ахсæн | axşæn | 1) mide, işkembe, şirden, karın; geviş getiren hayvanların işkembesinin<br />
bölümlerinden her biri; iştah, istek, heves, dayanma, katlanma, kaldırma, 2) maya,<br />
mayalama, mayalanma, süt mayalama, peynir mayalama, hamin.<br />
ахсæндон (ахсæндæттæ) | axşændon | maya için kap, mayaya mahsus kap kacak; mide<br />
suyu.<br />
ахсæндзæг | axşænzæg | midecik, karıncık.<br />
ахсгæ | axşgæ |1) yakalama, tutma, avlama; ele geçirme, zapt etme, işgal etme;<br />
savsaklama, oyalama, geciktirme, eğleme, yavaşlatma; alıkoyma, durdurma, mani olma;<br />
önünü alma, önünü kesme; 2) tutuklama, hapis etme, tevkif etme, gözaltına alma, tutsak<br />
etme, esir alma; haczetme; eğlendirme; gözetme; 3) mayalama, mayalanma, beyaz peynire<br />
dönüşme; süt kesilme, kan tutma; pıhtılanma, pıhtılaşma (süt, kan).<br />
ахсгæйæ | axşgæyæ | 1) yakalayarak, tutarak, avlayarak; ele geçirerek, zapt ederek, işgal<br />
ederek; savsaklayarak, oyalayarak, geciktirerek, eğleyerek, yavaşlatarak; alıkoyarak,<br />
durdurarak, mani olarak; önünü alarak, önünü keserek; 2) tutuklayarak, hapis ederek, tevkif<br />
ederek, gözaltına alarak, tutsak ederek, esir alarak; haczederek; eğlendirerek; 3)<br />
mayalayarak, mayalanarak, beyaz peynire dönüşerek; süt kesilerek, kan tutarak; pıhtılanarak,<br />
pıhtılaşarak (süt, kan).<br />
ахсджиаг | axşciag | 1) iyi, en iyi, en iyisi, daha iyi, daha güzel, seçkin, elit; yüksek dereceler,<br />
mafevk; 2) önemli, en önemli, ciddi, büyük, temel, temel olan, baş, ana, asıl, esas, esasi,<br />
esaslı, başlıca, belli başlı, bazal, bazik; 3) lazım, lazım gelen, lüzumlu, icap eden, gerekli,<br />
gereken, elzem, zaruri, zorunlu, vacip, münasip, uygun, hak; 4) ehemmiyetli, mühim, becit; 5)<br />
sorumlu, mesul; 6) ağırbaşlı, vakur, kurumlu, kibirli; cesim; 7) şirin, sevimli, sevgili, sevecen,<br />
can, cana yakın, tatlı, hoş, içli, yakın, sıkı; kapatma; 8) unutulmaz, unutulmayacak; 9) dini,<br />
dinsel, aziz, kutsal, mukaddes; efdal; ахсджиаг балкарский | axşciag balkarşkiy | değişik<br />
biçim; хсджиаг фарста | axşciag farşta | önemli soru.<br />
ахсджиагдзинад | axşciagzinad | 1) iyilik, güzellik, seçkinlik, elitlik; derecelik, mafevklik; 2)<br />
önem, önemlilik, temkin, ciddilik, büyüklük, temellik, asıllık, esaslık, esasilik, belli başlılık; 3)<br />
lazımlık, lüzumluluk, icap edenlik, gereklilik, gerekenlik, elzemlik, zarurilik, zorunluluk,<br />
vaciplik, münasiplik, uygunluk; 4) ehemmiyet, ehemmiyetlilik, mühimlik, becitlik, umur; 5)<br />
sorumluluk, mesullük; 6) ağırbaşlılık, vakurluk, kurumluluk, kibirlilik; cesimlik; 7) şirinlik,<br />
sevimlilik, sevgililik, sevecenlik, candanlık, cana yakınlık, tatlılık, hoşluk, içlilik, yakınlık, sıkılık;<br />
kapatmalık; 8) unutulmazlık, unutulmamalık; 9) dinilik, dinsellik, azizlik, kutsallık,<br />
mukaddeslik.<br />
ахсидæг (ахсидджытæ) | axşidæg | 1) pişiren, haşlayan, kaynatan; kaynak yapan, metal<br />
tavlayan, metaa su veren, dayanıklı kılan, sağlamlaştıran (metal); 2) kaynaşan; 3) cerrahî<br />
âletleri kaynatan; 4) bir arada olan, yapışık olan, birbirine yapışan.<br />
ахсидæггаг (ахсидæггæгтæ) | axşidæggag | 1) pişirmelik, haşlamalık, kaynatmalık; kaynak<br />
yapmalık, metal tavlamalık, metaa su vermelik, dayanıklı kılmalık, sağlamlaştırmalık (metal);<br />
2) kaynaşmalık; 3) cerrahî âletleri kaynatmalık; 4) bir arada olmalık, yapışık olmalık, birbirine<br />
yapışmalık, çatık olmalık.<br />
ахсидæн | axşidæn | 1) pişirilen, haşlanılan, kaynatılan; kaynak yapılan, metal tavlanılan,<br />
metaa su verilen, dayanıklı kılınan, sağlamlaştırılan (metal); 2) kaynaşılan; 3) cerrahî âletleri<br />
kaynatılan; 4) bir arada olunan, yapışık olunan, birbirine yapışılan, çatık olunan.<br />
348
ахсидгæ | axşidgæ | 1) pişirme, haşlama, kaynatma; kaynak yapma, metal tavlama, metaa<br />
su verme, dayanıklı kılma, sağlamlaştırma (metal); 2) kaynaşma; 3) cerrahî âletleri kaynatma;<br />
4) bir arada olma, yapışık olma, birbirine yapışma, çatık olma.<br />
ахсидгæйæ | axşidgæyæ | 1) pişirerek, haşlayarak, kaynatarak; kaynak yaparak, metal<br />
tavlayarak, metaa su vererek, dayanıklı kılarak, sağlamlaştırarak (metal); 2) kaynaşarak; 3)<br />
cerrahî âletleri kaynatarak; 4) bir arada olarak, yapışık olarak, birbirine yapışarak, çatık<br />
olarak.<br />
ахсидинаг | axşidinag | 1) pişirecek, haşlanacak, kaynatacak; kaynak yapacak, metal<br />
tavlanacak, metaa su verecek, dayanıklı kılacak, sağlamlaştıracak (metal); 2) kaynaşacak; 3)<br />
cerrahî âletleri kaynatacak; 4) bir arada olacak, yapışık olacak, birbirine yapışacak, çatık<br />
olacak.<br />
ахсидын (ахсыстон, ахсыстaин, ахсиддзынæн) | axşidın | 1) pişirmek, haşlamak,<br />
kaynatmak, kaynamağa başlamak; kaynak yapmak, metal tavlamak, metaa su vermek,<br />
dayanıklı kılmak, sağlamlaştırmak (metal); 2) kaynaşmak, kaynaşmağa başlamak; 3) cerrahî<br />
âletleri kaynatmak; 4) bir arada olmak, yapışık olmak, birbirine yapışmak, çatık olmak.<br />
ахсинаг (ахсинæгтæ) | axşinag | 1) yakalanacak, tutacak, avlanacak; ele geçirecek, zapt<br />
edecek, işgal edecek; savsaklanacak, oyalanacak, geciktirecek, eğleyecek, yavaşlatacak;<br />
alıkoyacak, durduracak, mani olacak; önünü alacak, önünü kesecek; 2) tutuklanacak, hapis<br />
edecek, tevkif edecek, gözaltına alacak, tutsak edecek, esir alacak; haczedecek; eğlendirecek;<br />
gözetecek; 3) yeri ödünç alacak, çalıştıracak, görevine başlanacak, ilgilenecek, borç alacak; 4)<br />
görecek, görüşecek, tanık olacak; anlayacak, bilecek, bilincinde olacak, idrak edecek,<br />
kavranacak; düşünecek, duyacak, sezecek, hissedecek; sökülecek, fehmedecek, kapacak; 5)<br />
bükülecek, devrilecek, kıvrılacak, halkalanacak; dönüştürecek, döndürecek, haline getirecek,<br />
çevirecek, evirtecek, denşirecek; mayalanacak, beyaz peynire dönüşecek; süt kesilecek, kan<br />
tutacak; pıhtılanacak, pıhtılaşacak (süt, kan).<br />
ахснæрсын | axşnærşın | hapşırmak, hıçkırmak. почихать<br />
ахснудаг | axşnudag |<br />
ахснудæг (ахснудджытæ) | axşnudæg |<br />
ахснудæггаг (ахснудæггæгтæ) | axşnudæggag |<br />
ахснудæн | axşnudæn |<br />
ахснудгæ | axşnudgæ |<br />
ахснудгæйæ | axşnudgæyæ |<br />
ахснудинаг | axşnudinag |<br />
ахснудын (ахсныстон, ахсныстaин, ахсуддзынæн) | axşnudın | ссучить<br />
ахснырсаг | axşnırşag | hapşırtan.<br />
ахснырсæг (ахснырсджытæ) | axşnırşæg | hapşıran.<br />
ахснырсæн | axşnırşæn | hapşırılan.<br />
ахснырсгæ | axşnırşgæ | hapşırma.<br />
ахснырсгæйæ | axşnırşgæyæ | hapşırarak.<br />
ахснырсинаг | axşnırşinag | hapşıracak.<br />
ахснырст (ахснырстытæ) | axşnırşt | hapşırmış.<br />
ахснырсын (ахснырстон, ахснырстaин, ахснырсдзынæн) | axşnırşın | hapşırmak.<br />
ахст (ахстытæ) | axşt | 1.1) yakalanmış, yakalama, tevkif; tutuklama, mahkum etme,<br />
derdest; 2) alıkoymuş, tutuklanan, tutuklanmış, tutuklu, tutsak, hapis, mahpus, mevkuf; 3)<br />
kesilmiş, mayalanmış (süt); ахст фæуын | axşt fæuın | yakalanmak, tutuklanmak,<br />
yakalanmış olmak, hapis olmak, saplanmak; mayalanmak, kesilmek, pıhtılaşmak 2.1) haciz, el<br />
349
koyma; 2) tutuk, tutkun, tutulmuş, esir; 3) pıhtı, pıhtılaşmış (kan); хъæр æмæ ахст | qær<br />
æma axşt | bağırma ve el koyma, nara ve yakalama.<br />
ахстон (ахстæттæ) | axşton | yuva, ocak, aile ocağı, oyuk, delik, familya.<br />
ахстон кæнын | axşton kænın | yuva yapmak, ocak kurmak, aile ocağı oluşturmak, yuvasına<br />
kavuşmak; tutuk evi yapmak, hapishane yapmak, mahpushane yapmak; ахстоны кæнын |<br />
axştonı kænın | yuva yapmak, ocak kurmak, aile ocağı kurmak; oyuk yapmak, delik açmak.<br />
ахстонкæнынад | axştonkænınad |<br />
ахсын I (ахстон, ахстaин, ахсдзынæн) | axşın | 1) yakalamak, tutmak, avlamak; ele<br />
geçirmek, zapt etmek, işgal etmek; savsaklamak, oyalamak, geciktirmek, eğlemek,<br />
yavaşlatmak; alıkoymak, durdurmak, mani olmak; önünü almak, önünü kesmek; 2)<br />
tutuklamak, hapis etmek, tevkif etmek, gözaltına almak, tutsak etmek, esir almak;<br />
haczetmek; eğlendirmek; gözetmek; 3) yeri ödünç almak, çalıştırmak, görevine başlamak,<br />
ilgilenmek, borç almak; 4) görmek, görüşmek, tanık olmak; anlamak, bilmek, bilincinde<br />
olmak, idrak etmek, kavramak; düşünmek, duymak, sezmek, hissetmek; sökülmek,<br />
fehmetmek, kapmak; 5) bükülmek, devrilmek, kıvrılmak, halkalanmak; dönüştürmek,<br />
döndürmek, haline getirmek, çevirmek, evirtmek, denşirmek; mayalamak, mayalanmak,<br />
beyaz peynire dönüşmek; süt kesilmek, kan tutmak; pıhtılanmak, pıhtılaşmak (süt, kan).<br />
ахсын II | axşın | 1) atmak, fırlatmak; göndermek, bırakmak, terk etmek, vazgeçmek,<br />
koşmak; 2) ateşlemek, silah atmak, vurmak, avlamak.<br />
ахсын III (ахсадтон, ахсадтaин, ахсдзынæн) | axşın | yıkamak, çamaşır yıkamak, yıkatmak,<br />
yıkanmak, banyo yapmak, banyo yaptırmak; silmek, temizlemek, berelemek; yemek.<br />
ахсын-ахсын кæнын | axşın-axşın kænın | sık sık çitlemek, çıtlatmak, kabuklu yemiş<br />
çıtlatmak, kemirmek, çiğnemek, dişlemek.<br />
ахсынаг | axşınag | çitleten, çıtlatan, kabuklu yemiş çıtlatan, kemirten, çiğneten, dişleten.<br />
ахсынæг (ахсынджытæ) | axşınæg | çitleyen, çıtlayan, kabuklu yemiş çıtlayan, kemiren,<br />
çiğneyen, dişleyen.<br />
ахсынæггаг | axşınæggag | çitlemelik, çıtlatmalık, kabuklu yemiş çıtlatmalık, kemirmelik,<br />
çiğnemelik, dişlemelik.<br />
ахсынæн | axşınæn | çitlenen, çıtlatılan, kemirilen, çiğnenen, dişlenen.<br />
ахсынгæ | axşıngæ | çitleme, çıtlatma, kemirme, çiğneme, dişlemek.<br />
ахсынгæйæ | axşıngæyæ | çitleyerek, çıtlatarak, kemirerek, çiğneyerek, dişleyerek.<br />
ахсынинаг (ахсынинæгтæ) | axşıninag | çitlenecek, çıtlatacak, kemirecek, çiğnenecek,<br />
dişlenecek.<br />
ахсынын [ахсыдта, ахсыдтaид, ахсындзæн (-и, -ис)] | axşının | çitlemek, çıtlatmak,<br />
kabuklu yemiş çıtlatmak, kemirmek, çiğnemek, dişlemek, dişleriyle koparmak.<br />
ахудаг | axudag | 1) tebessüm ettiren, sırıtan, güldüren, gevrek gevrek güldüren, çok<br />
güldüren, kahkaha attıran; sahte güldüren, kısa güldüren; 2) şaka ettiren, eğleten, alay<br />
ettiren.<br />
ахудæг (ахудджытæ) | axudæg | 1) tebessüm eden, sırıtan, gülen, gevrek gevrek gülen,<br />
çok gülen, kahkaha atan; sahte gülen, kısa gülen; 2) şaka eden, eğlenen, alay eden.<br />
ахудæггаг | axudæggag | 1) tebessüm etmelik, sırıtmalık, gülmelik, gevrek gevrek gülmelik,<br />
çok gülmelik, kahkaha atmalık; sahte gülmelik, kısa gülmelik; 2) şaka etmelik, eğlenmelik,<br />
alay etmelik.<br />
ахудæн | axudæn | 1) tebessüm edilen, sırıtılan, gülünen, gevrek gevrek gülünen, çok<br />
gülünen, kahkaha atılan; sahte gülünen, kısa gülünen; 2) şaka edilen, eğlenilen, alay edilen.<br />
ахудгæ | axudgæ | 1) tebessüm etme, sırıtma, gülme, gevrek gevrek gülme, çok gülme,<br />
kahkaha atma; sahte gülme, kısa gülme; 2) şaka etme, eğlenme, alay etme.<br />
350
ахудинаг | axudinag | 1) tebessüm edecek, sırıtacak, gülecek, gevrek gevrek gülecek, çok<br />
gülecek, kahkaha atacak; sahte gülecek, kısa gülecek; 2) şaka edecek, eğlenecek, alay edecek.<br />
ахудинаг кæнын | axudinag kænın | ayıplanacak, alay edilecek, şaka edilecek, maskara<br />
olunacak; gülünecek olmak.<br />
ахудт | axudt | tebessüm, tebessüm etmiş, sırıtmış, gülüş, gülmüş; alay, alay etmiş, şaka,<br />
şaka etmiş, eğlenmiş.<br />
ахудын (ахудтæн, ахудтaин, ахуддзынæн) | axudın | 1) tebessüm etmek, sırıtmak,<br />
gülmek, gevrek gevrek gülmek, alay etmek, çok gülmek, kahkaha atmak; sahte gülmek, kısa<br />
gülmek; 2) şaka etmek, eğlenmek, alay etmek.<br />
ахуруччи кæнын | axuruççi kænın | dolaşmak. взять погулять<br />
ахурx кæнын | axurx kænın | 1) boğmak, boğazlamak, gırtlaklamak, nefes aldırmamak,<br />
nefesiz bırakmak, soluğunu kesmek; 2) ezmek, körletmek, koku sürmek; son vermek, önünü<br />
almak; durdurmak.<br />
ахуc кæнын | axuş kænın | 1) kurutmak, akıtmak, boşaltmak, dikmek; biraz kuru; 2) içmek,<br />
sonuna kadar içmek, drenaj yapmak.<br />
ахуc yæвын (yын) | axuş uævın | kurumak, akıtılmak, boşalmak, boşaltılabilmek, drenaj<br />
olmak.<br />
ахуха кæнын | axuxa kænın | kurutmak, güçlü kurutmak, kurulatmak, сильно засушить,<br />
высушить<br />
ахуха yæвын (yын) | axuxa uævın | kurumak, güçlü kurumak, kurulamak, kuru ve<br />
sağlamlaştırmak.<br />
ахуыд (ахуыдтытæ) | axuıd | dikmiş, diktirmiş, dikiş dikmiş, işlemiş, delmiş, mıhlamış,<br />
köklemiş.<br />
ахуыинаг (ахуыинæгтæ) | axuıdinag | dikecek, diktirecek, dikilecek, dikiş dikecek,<br />
işlenecek, delecek, mıhlanacak, köklenecek.<br />
ахуый-ахуый кæнын | axuıdy-axuıdy kænın | sık sık dikmek, diktirmek, dikiş dikmek,<br />
işlemek, delmek, mıhlamak, köklemek.<br />
ахуыйаг | axuıdyag | terzilik yaptıran, diktiren, dikiş diktiren, işleten, deldiren, mıhlatan,<br />
kökleten.<br />
ахуыйæг (ахуыйджытæ) | axuıdyæg | terzi, terzilik yapan, diken, dikiş diken, işleyen,<br />
delen, mıhlayan, kökleyen.<br />
ахуыйæггаг (ахуыйæггæгтæ) | axuıdyæggag | dikmelik, diktirmelik, dikiş dikmelik,<br />
işlemelik, delmelik, mıhlamalık, köklemelik.<br />
ахуыйæн, ахуийæн | axuıyæn, axuiyæn | ekmek kullanılan tüm gıdalar, ekmekle yenecek<br />
herhangi bir yiyecek, katık, nevale, ekmek altlığı.<br />
ахуыйгæ | axuıdygæ | dikme, diktirme, dikiş dikme, işleme, delme, mıhlama, kökleme.<br />
ахуыйгæйæ | axuıdygæyæ | dikerek, diktirerek, dikilerek, dikiş dikerek, işleyerek, delerek,<br />
mıhlayarak, kökleyerek.<br />
ахуыйын (ахуыдтон, ахсуыдтaин, ахуыйдзынæн) | axuıyın | dikmek, diktirmek, dikilecek,<br />
dikiş, dikiş dikmek, işlemek, delmek, mıhlamak, köklemek.<br />
ахуыйынаг | axuıyınag | dikecek, diktirecek, dikilecek, dikiş dikecek, işlenecek, delecek,<br />
mıhlanacak, köklenecek.<br />
351
ахуыллyпп (ахуыпп) кæнын | axuıllupp (axuıpp) kænın | bir yudumu almak, bir lokma<br />
yutmak, yutmak, yutkunmak.<br />
ахуылыдз кæнын | axuılız kænın | ıslatmak, nemlendirmek, tavlamak, ıslatmak, ıslanmak,<br />
yaş yapmak; dökmek.<br />
ахуым кæнын | axuım kænın | 1) sürmek, tarla sürmek; tarla yapmak, tarla açmak, nadas<br />
etmek; 2) kırmak, kırık çiçeklik.<br />
ахуын кæнын | axuın kænın | armağan vermek, armağan sunmak, armağan etmek, hediye<br />
yapmak, hediye etmek, bağışlamak, bağış yapmak, hibe etmek; davet vermek, ikram etmek,<br />
peşkeş çekmek, vermek, sunmak, arz etmek, anlatmak, açıklamak.<br />
ахуынкъ кæнын | axuınkh kænın | delmek, deldirmek, delik yapmak, delik açmak, deşmek,<br />
matkapla delmek, tığlaşmak.<br />
ахуынкъ yæвын (уын) | axuınkh uævın | delinmek, delik açılmak, deşilmek.<br />
ахуыпп (ахуыллyпп) кæнын | axuıpp (axuıllupp) kænın | yudumlamak, bir yudumu almak,<br />
bir lokma yutmak, yutmak, yutkunmak.<br />
ахуыр | axuır | 1.1) öğretim, öğrenim, öğrenim görme, öğretme, okuma, okutma, öğreti,<br />
tahsil, talim, terbiye, eğitme, eğitim, eğitilme, eğitim alma; doktrin, sistem; öğrenim yapma;<br />
doktrin, yetişme, biçimlenme, biçimlenim, formasyon; 2) ders verme, tedris; çalışıma, biçim;<br />
inceleme, araştırma, alıştırmış; 3) alışkanlık edinme, alışkanlık, alışkı, itiyat, görenek, âdet,<br />
huy, öğürlük, ülfet, teamül, tabiat, illet; yatkınlık, mutat; 4) hayvan terbiyesi, evcilleştirilmiş,<br />
terbiyeli, bav, bavlı, dresaj, yetişçi, yetiştirim; 2.1) öğür, öğürleştirilmiş, talimli, yetişmiş,<br />
eğitimli, eğitilmiş; 2) alışılagelmiş; alışık, alışkın, alışkanlık, alışılmış, alışkan, alışılmış,<br />
alıştırılmış, alışagelmiş, mutat, olağan, menus, yatkın, olağan, idmanlı; 3) adamcıl, insancıl,<br />
munis; ахуыр хабар | axuır xabar | bilinen haber, alışılmış haber, mutat.<br />
ахуыр кæнын | axuır kænın | 1) öğrenmek, öğrenim görmek, öğretmek, okutmak, eğitmek;<br />
öğretmenlik yapmak, ders vermek; okula gitmek; 2) araştırmak, alışık yapmak, alışkanlık<br />
edinmek incelemek, alıştırma yapmak, terbiye etmek, bavlımak, öğürleştirmek, alıştırmak; 3)<br />
evcilleştirmek, bağlanmak, kanıksamak; 4) kullanılmak.<br />
ахуыр yæвын (уын) | axuır uævın | 1) alışılagelmiş olmak, alışık olmak, tanıdık olmak; 2)<br />
alıştırılmak.<br />
ахуырад | axuırad | okutma, okuma, öğreti, öğrenim, öğrenim yapma; öğretim, eğitim,<br />
tahsil, talim; maarif, aydınlatma, irfan, kültür ve bilgi verme, doktrin, sistem, oluşum,<br />
teşekkül; biçim; kurs, ışınım, ışıma; inceleme; tetkik; alınma, alma; görev, ödev; oluşuk,<br />
oluşma, meydana getirme, meydana gelme, kurma, kurulma.<br />
ахуырадoн | axuıradon | 1) eğitici ders, okul, öğretim, öğretici, öğretim, öğrenim, ders,<br />
okul; bilim adamı, bilgin, âlim, bilgili, terbiyeli, bilgili, bilgiç; bilimsel; terbiyeli, bilim adamı,<br />
bilgi sahibi, bilgin, okumuş, ilim adamı, dana 2) bilim adamı; öğrenim, eğitim, okuma, tahsil,<br />
kurs; ахуырадoн къæпxæн | axuıradon khæpxæn | bilimsel bir derece; ахуырадон ном |<br />
axuıradon nom | akademik sıralama, akademik derece, bilimsel makam.<br />
ахуырæмхиц | axuıræmxis | sınıf arkadaşı, sınıftan, sınıflaş, sınıftaş.<br />
ахуыргæнаг | axuırgænag | 1) öğretmen, eğitmen, öğreten, eğiten, ders verdiren, hocalık<br />
yapan, öğretim üyesi, okutman, muallim; öğrenim gösteren; öğretmenlik yapan, ders veren;<br />
okula götüren; 2) araştırtan, alışık yaptıran, alışkanlık eden, inceleten, alıştırma yaptıran,<br />
terbiye ettiren, bavlıdan, öğürleştiren, alıştırtan; 3) evcilleştiren, bağlandıran, kanıksatan; 4)<br />
kullandıran.<br />
ахуыргæнæг (ахуыргæнджытæ) | axuırgænæg | 1) öğretmen, eğitmen, ders veren, hoca,<br />
öğretim üyesi, okutman, muallim; 2) alışılagelmiş olan, alışık olan, tanıdık olmak; alıştırılan.<br />
352
ахуыргæнæггаг | axuırgænæggag | öğretmenlik, eğitmenlik, ders vermelik, özel ders<br />
ücretleri, öğretim ücreti, öğrenim ücreti, eğitim ücreti, formasyon ücreti.<br />
ахуыргæнæн | axuırgænæn | ders, okul, öğretim, öğretici, öğrenilen, eğitilen, ders verilen;<br />
öğrenme, öğrenim yapma; öğrenim görme, okuma.<br />
ахуыргæнæндон (ахуыргæнæндæттæ), ахуырдон| axuırgænændon | okul, mektep,<br />
dershane, sınıf, kurum.<br />
ахуыргæнæнуат | axuırgænænuat | dershane, sınıf, anifi.<br />
ахуыргæнгæ | axuırgængæ | öğrenme, öğrenim görme, öğretme, okutma, eğitme;<br />
öğretmenlik yapma, ders verme; okula gitme; araştırma, alışık yapma, alışkanlı edinme<br />
inceleme, alıştırma yapma, terbiye etme, bavlıma, öğürleştirme, eğitme, alıştırma;<br />
evcilleştirme, öğürleştirme, bağlanma, kanıksama; kullanılma.<br />
ахуыргæнгæйæ | axuırgængæyæ | öğrenerek, öğrenim görerek, öğreterek, okutarak,<br />
eğiterek; öğretmenlik yaparak, ders vererek; okula giderek; araştırarak, alışık yaparak,<br />
alışkanlık edinerek, inceleyerek, alıştırma yaparak, terbiye ederek, bavlıyarak, öğürleştirerek,<br />
alıştırarak; evcilleştirerek, bağlanarak, kanıksayarak; kullanılarak.<br />
ахуыргæнинаг (ахуыргæнинæгтæ) | axuırgæninag | öğrenci, talebe, çırak, okullu, cefalı,<br />
öğrenci öğrenimi, öğrenci programı, okunacak, bilgi edinilecek.<br />
ахуыргонд | axuırgond | 1. bilim adamı, ilim adamı, bilgin, bilgili, geniş bilgili, bilgiç, âlim;<br />
bilimsel; terbiyeli; 2. okuma yazma bilen, okuryazar; okumuş, tahsilli, öğrenimli; yanlışsız,<br />
doğru; becerikli; işinin ehli, oluşmuş.<br />
ахуыргонддзинад | axuırgondzinad | 1) eğitimcilik, eğitimlilik, öğretimlik, öğrenimlik,<br />
öğrenimlilik, öğrenme biçimlilik, tahsillik, tahsillilik, maariflik, meydana getirmelik, meydana<br />
gelmelik, oluşukluk, oluşmalık; kurmalık, kurulmalılık, teşekküllük, teşekküllülük, bilginlilik,<br />
bilgiçlilik; 2) sanatçılık, sanatlık, sanatlılık, fenlik; ustalık, ustalılık, hünerlik, hünerlilik,<br />
maharetlik, maharetlilik, marifetlik, hazakatlik, epiklik.<br />
ахуырдон, ахуыргæнæндон | axuırdon, axuırgænændon | okul, mektep, dershane, sınıf,<br />
kurum.<br />
ахуырдзay | axuırzau | öğrenci, talebe, okullu, okula giden, öğrenen.<br />
ахуырдзаутæн | аxuırzаutæn | öğrenciler, talebeye, okulluya, okula gidene, öğrenenlere.<br />
ахуырдзинад | axuırzinad | öğrenmişlik, alışkanlık, tutkuluk.<br />
ахуыркæнынад | axuırkænınad | öğrenmişlik, alışkanlık, tutkuluk.<br />
ахуырмондаг | axuırmondag | öğrenme isteklisi, öğrenme heveslisi, öğrenmeye hevesli,<br />
okuma tutkunu, bilgiye istekli, bilgiye susamış.<br />
ахуырcаг | axuırşag | 1) boyatan, resimleten; 2) kirleten, pisleten, çamurlatan, bulatan,<br />
bulaştırtan, bozduran.<br />
ахуырcæг (ахуырcджытæ) | axuırşæg | 1) boyayan, resimleyen; 2) kirleyen, pisleyen,<br />
çamurlayan, bulayan, bulaşan, bozan.<br />
ахуырcæггаг | axuırşæggag | 1) boyanmalık, boyamalık, resimlemelik; 2) kirlenmelik,<br />
pislenmelik, çamurlanmalık, bulanmalık, bulaşmalık, bozulmalık.<br />
ахуырcæн | axuırşæn | 1) boyanan, resimlenen; 2) kirlenen, pislenen, çamurlanan, bulanan,<br />
bulaşan, bozulan.<br />
ахуырcгæ | axuırşgæ | 1) boyanma, boyama, resimleme; 2) kirlenme, pislenme,<br />
çamurlanma, bulanma, bulaşma, bozulma.<br />
ахуырcгæйæ | axuırşgæyæ | 1) boyanarak, boyayarak, resimleyerek; 2) kirlenerek,<br />
pislenerek, çamurlanarak, bulanarak, bulaşarak, bozularak.<br />
ахуырcинаг (ахуырcинæгтæ) | axuırşinag | 1) boyanacak, resimlenecek; 2) kirlenecek,<br />
pislenecek, çamurlanacak, bulanacak, bulaşacak, bozulacak.<br />
353
ахуырcт (ахуырcтытæ) | axuırşt | 1. resimlenmiş, boyanmış; boyama, boyanma, renk; 2.1)<br />
boyamış, boyalı; 2) kirletilmiş, lekelenmiş; kirli, pis, lekeli, çamurlu, bulaştırılmış.<br />
ахуырcтбыл | axuırştbıl | boyalı dudak, ruj sürülmüş, rujlu.<br />
ахуырcтных | axuırştnox | boyalı tırnak, oje sürülmüş, ojeli.<br />
ахуырcтcæр | axuırştşær | boyalı saç, boyanmış baş.<br />
ахуырcын (ахуырcтон, ахсуырcтaин, ахуырcдзынæн) | axuırşın | 1) boyanmak, boyamak,<br />
maddeyi boyamak; 2) kirlenmek, pislenmek, çamurlanmak, bulanmak, bulaşmak, bozulmak.<br />
ахуырyaт | axuıruat | dershane, öğrenme odası, sınıf, anfi.<br />
ахуырхъом| axuırqom | öğrenime açık, öğrenim görmüş, bilgili, öğrenebilecek, beceri<br />
kazandırma.<br />
ахуырхъомдзинад| axuırqomzinad | öğrenime açıklık, öğrenim görmüşlük, bilgililik.<br />
ахуырхъуаг | axuırquag | bilgiden yoksun, cahil, okuma yazma bilmeyen.<br />
ахуыры æнтыстытæ | аxuırı æntıştıtæ | eğitim zorlukları.<br />
ахуыcгæ | axuışgæ | 1) sönme, söndürülme, küllenme, ortadan kaybolma, pusuya yatma,<br />
kendini saklama, çıkarma; kurutma; 2) uyutma, uyuma, uyku çekme, yatırma, yatma;<br />
kurutulma.<br />
ахуыcгæйæ | axuışgæyæ | 1) sönerek, söndürülerek, küllenerek, ortadan kaybolarak,<br />
pusuya yatarak, kendini saklayarak, çıkararak; kurutarak; 2) uyutarak, uyuyarak, uyku<br />
çekerek, yatırarak, yatarak; kurutularak.<br />
ахуыcкъ кæнын | axuışk kænın | 1) kurulamak, kurutmak (alet, böğür, tekne, varil, küvet);<br />
2) akıtmak, içmek, sonuna kadar içmek.<br />
ахуыcкъ yæвын (yын) | axuışk uævın | 1) kurumak, kurutulmak; 2) kuru.<br />
ахуыcc-ахуыcc кæнын | axuışş-axuışş kænın | 1) sık sık sönmek, söndürülmek, küllenmek,<br />
ortadan kaybolmak, pusuya yatmak, kendini saklamak, çıkarmak; kurutmak; 2) uyutmak,<br />
uyumak, uyku çekmek, yatırmak, yatmak; kurutulmak.<br />
ахуыccаг | axuışşag | 1) söndürten, külleten, ortadan kaybeden, pusuya yatıran, kendini<br />
saklatan, çıkartan; kurutan; 2) uyutan, uyuşturan, uyku çektiren, yatırtan; kurutulan.<br />
ахуыccæг (ахуыcджытæ) | axuışşæg | 1) sönen, söndüren, küllenen, ortadan kaybolan,<br />
pusuya yatan, kendini saklayan; 2) uyuyan, uyku çeken, yatıran, yatan.<br />
ахуыccæггаг | axuışşæggag | 1) sönmelik, söndürülmelik, küllenmelik, ortadan kaybolmalık,<br />
pusuya yatmalık, kendini saklamalık; 2) uyutmalık, uyumalık, uyku çekmelik, yatırmalık,<br />
yatmalık.<br />
ахуыccæн | axuışşæn | 1) sönülen, söndürülen, küllenilen, ortadan kaybolunan, pusuya<br />
yatırılan, saklanan, çıkarılan; 2) uyutulan, uyku çektirilen, yatırılan.<br />
ахуыccинаг | axuışşinag | 1) sönecek, söndürülecek, küllenecek, ortadan kaybolacak,<br />
pusuya yatacak, saklanacak, çıkaracak; kurutacak; 2) uyutacak, uyunacak, uyku çekecek,<br />
yatıracak, yatacak; kurutulacak.<br />
ахуыссын [ахуыссыд (-и, -ис), ахуыссыдaид, ахуысдзæн (-и, -ис)] | axuışşın | 1) sönmek,<br />
söndürülmek, küllenmek, ortadan kaybolmak, pusuya yatmak, kendini saklamak, çıkarmak;<br />
kurutmak; 2) uyutmak, uyumak, uyku çekmek, yatırmak, yatmak; kurutulmak.<br />
ахуыссын кæнын | axuışşın kænın | 1) söndürmek, söndürtmek, itfa etmek, amorti etmek,<br />
tediye etmek, imha etmek, ödemek, tesviye etmek, kapatmak, üflemek; 2) yatırmak,<br />
uyutmak, yatağa koymak.<br />
ахуыccынгæнаг | axuışşıngænag | söndürten, itfa ettiren, amorti ettiren, tediye ettiren,<br />
imha ettiren, ödeten, tesviye ettiren, kapatan, üfleten; yatırtan, uyutan, yatağa koyduran.<br />
354
ахуыccынгæнæг (ахуыccынгæнджытæ) | axuışşıngænæg |söndüren, itfa eden, amorti<br />
eden, tediye eden, imha eden, ödeyen, tesviye eden, kapayan, üfleyen; yatıran, uyutan,<br />
yatağa koyan.<br />
ахуыccынгæнæггаг | axuışşıngænæggag |söndürmelik, söndürtmelik, itfa etmelik, amorti<br />
etmelik, tediye etmelik, imha etmelik, ödemelik, tesviye etmelik, kapatmalık, üflemelik;<br />
yatırmalık, uyutmalık, yatağa koymalık.<br />
ахуыccынгæнæн | axuışşıngænæn |söndürülen, söndürülen, itfa edilen, amorti edilen,<br />
tediye edilen, imha edilen, ödenen, tesviye edilen, kapatılan, üflenen; yatırılan, uyutulan,<br />
yatağa koyulan.<br />
ахуыccынгæнгæ | axuışşıngængæ | söndürme, söndürtme, itfa etme, amorti etme, tediye<br />
etme, imha etme, ödeme, tesviye etme, kapatma, üfleme; yatırma, uyutma, yatağa koyma.<br />
ахуыccынгæнгæйæ | axuışşıngængæyæ | söndürerek, söndürterek, itfa ederek, amorti<br />
ederek, tediye ederek, imha ederek, ödeyerek, tesviye ederek, kapatarak, üfleyerek;<br />
yatırarak, uyutarak, yatağa koyarak.<br />
ахуыccынгæнинаг (ахуыccынгæнинæгтæ) | axuışşıngæninag |söndürecek, söndürtecek,<br />
itfa edecek, amorti edecek, tediye edecek, imha edecek, ödenecek, tesviye edecek,<br />
kapatacak, üflenecek; yatıracak, uyutacak, yatağa konacak.<br />
ахуыcт (ахуыcтытæ) | axuışt |sönmüş, söndürülmüş, itfa edilmiş, amorti edilmiş, tediye<br />
edilmiş, imha edilmiş, ödemiş, tesviye edilmiş , kapatmış, üflemiş; yatırmış, uyutmuş, yatağa<br />
koymuş.<br />
ахуыф-ахуыф кæнын | axuıf-axuıf kænın | sık sık öksürmek.<br />
ахуыфаг | axuıfag | öksürten.<br />
ахуыфæг | axuıfæg | öksüren.<br />
ахуыфæггаг | axuıfæggag | öksürmelik.<br />
ахуыфæн | axuıfæn | öksürülen.<br />
ахуыфгæ | axuıfgæ | öksürme.<br />
ахуыфгæйæ | axuıfgæyæ | öksürerek.<br />
ахуыфинаг (ахуыфинæгтæ) | axuıfinag | öksürecek.<br />
ахуыфт (ахуыфтытæ) | axuıft | öksürmüş.<br />
ахуыфын (ахуыфыдтæн, ахуыфыдaин, ахуыфдзынæн) | axuıfın | öksürmek.<br />
ахх | axx |<br />
аххазгæнджын (аххyысгæнаг, ахъазгæнаг) | axxajgæncın | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />
yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />
destyar yapan.<br />
аххæрæг (аххæрджытæ) | axxæræg | evin tavan kuşak kirişi, ana kuşak kirişi, evin temel<br />
direği; tavanda ışıldayan ışık; kullanılmaz duruma gelen, yiyen, eskiyen, kesit, ışın, iletme.<br />
аххæрæггaг (аххæрæггæгтæ) | axxæræggag | evin tavan kuşak kirişlik, ana kuşak kirişlik,<br />
eve temel direklik.<br />
аххæсгæ | axxæşgæ | götürme, taşıtma.<br />
аххæсгæйæ | axxæşgæyæ | götürerek, taşıyarak.<br />
аххæссaг | axxæşşag | götüren, taşıyan.<br />
аххæссæг (аххæсджытæ) | axxæşşæg | götüren, taşıyan<br />
аххæссæн | axxæşşæn | götürülen, taşınan.<br />
аххæссинаг | axxæşşinag | götürülecek, taşınacak.<br />
аххæссын (аххæссыдтæн, хæссыдaин, хæсдзынæн) | axxæşşın | 1) götürmek, taşımak;<br />
sarmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak; almak, içine almak, kapsamak; 2) kapmak,<br />
355
yakalamak, yetişmek, enselemek, yapışmak, tutmak, kavramak; yetmek, elvermek, idare<br />
etmek.<br />
аххæст (аххæстытæ) | axxæşt | savaş, muharebe, dövüş, dövüşme, kavga, kavga etme,<br />
çarpışma.<br />
аххæст кæнын | axxæşt kænın | savaşmak, muharebe etmek, dövüşmek, çarpışmak, kavga<br />
etmek.<br />
аххæстгæнaг | axxæştgænag | savaştıran, muharebe ettiren, dövüştüren, çarpıştıran, kavga<br />
ettiren.<br />
аххæстгæнæг (аххæстгæнджытæ) | axxæştgænæg | savaşan, muharebe eden, dövüşen,<br />
çarpışan, kavga eden.<br />
аххæстгæнæггaг (аххæстгæнæггæгтæ) | axxæştgænæggag | savaşmalık, muharebe<br />
etmelik, dövüşmelik, çarpışmalık, kavga etmelik.<br />
аххæстгæнæн | axxæştgænæn | savaşılan, muharebe edilen, dövüşülen, çarpışılan, kavga<br />
edilen.<br />
аххæстгæнгæ | axxæştgængæ | savaşma, muharebe etme, dövüşme, çarpışma, kavga<br />
etme.<br />
аххæстгæнгæйæ | axxæştgængæyæ | savaşarak, muharebe ederek, dövüşerek, çarpışarak,<br />
kavga ederek.<br />
аххæстгæнинаг (аххæстгæнинæгтæ) | axxæştgæninag | savaşacak, muharebe edecek,<br />
dövüşecek, çarpışacak, kavga edecek.<br />
аххæстгонд (аххæстгæндтæ) | axxæştgond | savaşılmış, muharebe edilmiş, dövüşülmüş,<br />
çarpışılmış, kavga edilmiş.<br />
аххос | axxoş | 1) kabahat, suç, kusur, hata, yanlışlık, töhmet, cürüm, sebep, arıza, bozukluk,<br />
eksiklik.<br />
аххос кæнын | axxoş kænın | suçlamak, suçlandırmak; suçlu yapmak, suçlu olmak, hatalı<br />
bulmak, itham etmek, suçlamak, itham etmek, suçlu bulmak; sorumluluk vermek, sorumlu<br />
tutmak, hata bulmak, kusur bulmak, kınamak 2) sebep, neden, vesile, illiyet, faktör, ecil.<br />
аххосaг | axxoşag | suç nedeni, hata sebebi; neden, sebep, kusur, yanlışlık, bahane, vesile,<br />
münasebet, fırsat, arıza, bozukluk, eksiklik, illiyet, faktör, medar, illiyet, ecil.<br />
аххосгæнæг | axxoşgænæg | suçlayan, itham eden, suçlu bulan; savcı, iddianame.<br />
аххосдзинад (аххосдзинæдтæ) | axxoşzinad | suçluluk nedenlik, sebeplik, vesilelik,<br />
yanlışlık, bozukluk, eksiklik, illiyetlik, faktörlük; hata sebepliği, ecillik.<br />
аххосджын | axxoşcın | suçlu, kabahatli, yazıklı, hatalı, suça sebep olan, hataya neden olan,<br />
suça fırsat veren; уый аххосджын нæу | uıy axxoşcın næu | o kabahatli değil, o suçlu değil.<br />
аххосджын кæнын | axxoşcın kænın | suçlamak, suçlandırmak, suçlu bulmak, itham etmek,<br />
kabahat bulmak.<br />
аххосджын yæвын (уын) | axxoşcın uævın | suçlu olmak, kabahatli olmak, yazıklı<br />
bulunmak, hatalı olmak, yanlış yapmak, kusur işlemek, arızalı olmak, bozuk olmak, eksiklik<br />
yapmak.<br />
аххосджынгæнaг | axxoşcıngænag | suçlu yapan, kabahatli yapan, yazıklı yapan, hatalı<br />
yapan, yanlış yapan, kusur işleten, arızalı yapan, bozuk yapan, eksiklik yapan.<br />
аххосджынгæнæг (аххосджынгæнджытæ) | axxoşcıngænæg | suçlu olan, kabahatli olan,<br />
yazıklı bulunan, hatalı olan, yanlış olan, kusur işleyen, arızalı olan, bozuk olan, eksiklik olan.<br />
аххосджынгæнæн | axxoşcıngænæn | suçlu olunan, kabahatli olunan, yazıklı bulunan,<br />
hatalı olunan, yanlış yapılan, kusur işlenen, arızalı olunan, bozuk olunan, eksiklik yapılan.<br />
аххосджынгæнгæ | axxoşcıngængæ | suçlu olma, kabahatli olma, yazıklı bulunma, hatalı<br />
olma, yanlış yapma, kusur işleme, arızalı olma, bozuk olma, eksiklik yapma.<br />
356
аххосджынгæнгæйæ | axxoşcıngængæyæ | suçlu olarak, kabahatli olarak, yazıklı<br />
bulunarak, hatalı olarak, yanlış yaparak, kusur işleyerek, arızalı olarak, bozuk olarak, eksiklik<br />
yaparak.<br />
аххосджынгæнинаг | axxoşcıngæninag | suçlu olacak, kabahatli olacak, yazıklı bulunacak,<br />
hatalı olacak, yanlış yapacak, kusur işleyecek, arızalı olacak, bozuk olacak, eksiklik yapacak.<br />
аххyыpc-аххyыpc кæнын | axxuırş-axxuırş kænın | sık sık kiralamak, tutmak, kirala ile<br />
tutmak, adam tutmak, çalıştırmak.<br />
аххyыpcaг | axxuırşag | kiralatan, adam tutturan.<br />
аххyыpcæг (аххyыpcджытæ) | axxuırşæg | kiralayan, tutan, çalıştıran.<br />
аххyыpcæггaг (аххyыpcæггæгтæ) | axxuırşæggag | kiralamalık, tutmalık, çalıştırmalık.<br />
аххyыpcæн | axxuırşæn | kiralanan, tutulan, çalıştırılan.<br />
аххyыpcгæ | axxuırşgæ | kiralama, tutma, çalıştırma.<br />
аххyыpcгæйæ | axxuırşgæyæ | kiralayarak, tutarak, çalıştırarak.<br />
аххyыpcинаг | axxuırşinag | kiralanacak, tutacak, çalıştıracak.<br />
аххyыpcын I (аххуырcтон, аххсуырcтaин, аххуырcдзынæн) | axxuırşın | kiralamak, tutmak,<br />
kirala ile tutmak, adam tutmak, çalıştırmak.<br />
аххуырсын II | axxuırşın | itmek, itelemek, geri çevirmek, dürtmek, atmak, bir yana atmak,<br />
kenara atmak, kakmak, ileri sürmek, püskürtmek, savuşturmak, önemsememek, üstünde<br />
durmamak.<br />
аххyыc кæнын | axxuış kænın | yardım etmek, yardımcı olmak, destek olmak, desteklemek,<br />
elinden tutmak.<br />
аххyысгæнаг (аххазгæнджын, ахъазгæнаг) | axxuışgænag | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />
yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />
destyar yapan.<br />
ахызт | axıjt | geçiş, geçme, geçirme, geçit; aşma, menzil; geçiş yeri, yaya geçidi, nehri aşma,<br />
nehri geçme, feribot geçişi, intikal; kat edilen yol, transfer; ubur; доныл ахызт | donıl axıjt |<br />
nehir geçişi, sudan geçme yeri, nehir boyunca feribot geçişi.<br />
аххyыcгæнаг | axxuışgænag | yardım ettiren, yardımcı yapan, destek yapan, destekleten,<br />
elinden tutturan.<br />
аххyыcгæнæг (аххyыpcгæнджытæ) | axxuışgænæg | yardım eden, yardımcı olan, destek<br />
olan, destekleyen, elinden tutan.<br />
аххyыcгæнæггаг (аххyыpcгæнæггæгтæ) | axxuışgænæggag | yardım etmelik, yardımcı<br />
olmlık, destek olmalık, desteklemelik, elinden tutmalık.<br />
аххyыcгæнæн | axxuışgænæn | yardım edilen, yardımcı olunan, destek olunan,<br />
desteklenen, elinden tutulan.<br />
аххyыcгæнгæ | axxuışgængæ | yardım etme, yardımcı olma, destek olma, destekleme,<br />
elinden tutma.<br />
аххyыcгæнгæйæ | axxuışgængæyæ | yardım ederek, yardımcı olarak, destek olarak,<br />
destekleyerek, elinden tutarak.<br />
аххyыcгæнинаг (аххyыpcгæнинæгтæ) | axxuışgæninag | yardım edecek, yardımcı olacak,<br />
destek olacak, desteklenecek, elinden tutacak.<br />
ахыбаp-хыбyp кæнын | axıbar-xıbur kænın |<br />
ахызт | axıjt | geçiş, geçirme, geçit, geçme; aşma, pasaj, inkılâp; menzil; intikal, ubur.<br />
ахыл кæнын | axıl kænın | dalaşmak, dövüşmek, kavga etmek, vuruşmak, çarpışmak,<br />
tepişmek, boğuşmak, savaşmak; tartışmak, münakaşa etmek, çekişmek, bozuşmak, arası<br />
açılmak.<br />
357
ахынджылæг кæнын | axıncılæg kænın | 1) dalga geçmek, alay etmek, alaya almak, şaka<br />
yapmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek; gülmek, hakaret etmek, kirletmek; 2) eğlenmek,<br />
gülünç duruma düşürmek, yuha tutmak, yuha çekmek, yuhalamak, zevklenmek, tefe almak.<br />
ахынцаг | axınsag | düşündüren; saydıran, hesaplatan; sanan; 2) davranan, ikram ettiren,<br />
bağışlatan, ağırlatan.<br />
ахынцæг (ахынцджытæ) | axınsæg | düşünen; sayan, hesaplayan; sanan; 2) davranan,<br />
ikram eden, bağışlayan, ağırlayan.<br />
ахынцæггаг (ахынцæггæгтæ) | axınsæggag | düşünmelik; saymalık, hesaplamalık;<br />
sanmalık; 2) davranmalık, ikram etmelik, bağışlamalık, ağırlamalık.<br />
ахынцæн | axınsæn | düşünülen; sayılan, hesaplanan; sanılan; 2) davranılan, ikram edilen,<br />
bağışlanan, ağırlanan.<br />
ахынцгæ | axınsgæ | düşünme; sayma, hesaplama; sanma; 2) davranma, ikram etme,<br />
bağışlama, ağırlama.<br />
ахынцгæйæ | axınsgæyæ | düşünerek; sayarak, hesaplayarak; sanarak; 2) davranarak,<br />
ikram ederek, bağışlayarak, ağırlayarak.<br />
ахынцинаг | axınsinag | düşünecek; sayacak, hesaplayacak; sanacak; 2) davranacak, ikram<br />
edecek, bağışlanacak, ağırlanacak.<br />
ахынцын (ахыгътон, ахыгътaин, ахынцдзынæн) | axınsın | 1) düşünmek; saymak,<br />
hesaplamak; sanmak; 2) davranmak, ikram etmek, bağışlamak, ağırlamak.<br />
ахыppытт кæнын | axırrıtt kænın | 1) karalamak, çizmek, silmek; 2) grev yapmak.<br />
ахыpтт-хыpтт кæнын | axırtt-xırtt kænın | 1) sık sık sümkürmek, burnunu temizlemek; 2)<br />
karalamak.<br />
ахыpхаг | axırxag | 1) sürüten, sürttürten, burnunu sürttürten; 2) çaldıran, aşırtan, kaçırtan;<br />
ayırtan, götürten, taşıtan, çarptıran; zayıflatan; 3) içki içirten, buldukça içirten, oldukça<br />
içirten.<br />
ахыpхæг (ахыpхджытæ) | axırxæg | 1) sürünen, sürtülen, burnu sürtülen 2) çalan, aşıran,<br />
kaçıran; ayıran, götüren, taşıran, çarpan; zayıflayan; 3) içki içen, buldukça içen, oldukça içen.<br />
ахыpхæггаг (ахыpхæггæгтæ) | axırxæggag | 1) sürünmelik, sürtülmelik, burnu sürtülmelik<br />
2) çalmalık, aşırmalık, kaçırmalık; ayırmalık, götürmelik, taşımalık, çarpmalık; zayıflatmalık; 3)<br />
içki içmelik, buldukça içmelik, oldukça içmelik.<br />
ахыpхæн | axırxæn | 1) sürünülen, sürtünen, burnu sürtünen; 2) çalınan, aşırılan, kaçırılan;<br />
ayırtılan, götürülen, taşınan, çarpılan; zayıflatılan; 3) içki içilen, buldukça içilen, oldukça içilen.<br />
ахыpхгæ | axırxgæ | 1) sürünme, sürtülme, burnu sürtülme; 2) çalma, aşırma, kaçırma;<br />
ayırma, götürme, taşıma, çarpma; zayıflatma; 3) içki içme, buldukça içme, oldukça içme.<br />
ахыpхгæйæ | axırxgæyæ | 1) sürünerek, sürtülerek, burnu sürtülerek; 2) çalarak, aşırarak,<br />
kaçırarak; ayırarak, götürerek, taşıyarak, çarparak; zayıflatarak; 3) içki içerek, buldukça<br />
içerek, oldukça içerek.<br />
ахыpхинаг (ахыpхинæгтæ) | axırxinag | 1) sürünecek, sürtülecek, burnu sürtülecek; 2)<br />
çalacak, aşıracak, kaçıracak; ayıracak, götürecek, taşınacak, çarpacak; zayıflatacak; 3) içki<br />
içecek, buldukça içecek, oldukça içecek.<br />
ахыpxын (ахыpxтон, ахыpxтaин, ахыpxдзынæн) | axırxın | 1) sürünmek, sürtülmek, burnu<br />
sürtülmek 2) çalmak, aşırmak, kaçırmak; ayırmak, götürmek, taşımak, çarpmak; zayıflatmak;<br />
3) içki içmek, buldukça içmek, oldukça içmek.<br />
ахыхы yæвын (уын) | axıxı uævın | kendini kesmek. порезаться<br />
ахъав-ахъав кæнын | aqav-aqav kænın | 1) sık sık hedeflemek, nişan almak, nişanlamak; 2)<br />
tasarlamak, planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek, istemek, arzulamak,<br />
karar vermek, azmetmek.<br />
358
ахъаваг | aqavag | 1) hedefleten, nişan aldıran, nişanlatan; 2) tasarlatan, planlatan, niyet<br />
ettiren, niyetinde olduran, niyetleşen, isteten, arzulatan, karar verdiren, azmettiren.<br />
ахъавæг (ахъавджытæ) | aqavæg | 1) hedefleyen, nişan alan, nişanlayan; 2) tasarlayan,<br />
planlayan, niyet eden, niyetinde olan, niyetlenen, isteyen, arzulayan, karar veren, azmeden.<br />
ахъавæггаг | aqavæggag | 1) hedeflemek, nişan almak, nişanlamak; 2) tasarlamak,<br />
planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek, istemek, arzulamak, karar vermek,<br />
azmetmek.<br />
aqavæn | 1) hedeflemelik, nişan almalık, nişanlamalık; 2) tasarlamalık, planlamalık, niyet<br />
etmelik, niyetinde olmalık, niyetlenmelik, istemelik, arzulamalık, karar vermelik, azmetmelik.<br />
ахъавгæ | aqavgæ | 1) hedefleme, nişan alma, nişanlama; 2) tasarlama, planlama, niyet<br />
etme, niyetinde olma, niyetlenme, isteme, arzulama, karar verme, azmetme.<br />
ахъавгæйæ | aqavgæyæ | 1) hedefleyerek, nişan alarak, nişanlayarak; 2) tasarlayarak,<br />
planlayarak, niyet ederek, niyetinde olarak, niyetlenerek, isteyerek, arzulayarak, karar<br />
vererek, azmederek.<br />
ахъавд | aqavd | 1) hedeflemiş, nişan almış, nişanlamış; 2) tasarlamış, planlamış, niyet<br />
etmiş, niyetinde olmuş, niyetlenmiş, istemiş, arzulamış, karar vermiş, azmetmiş.<br />
ахъавинаг | aqavinag | 1) hedeflenecek, nişan alacak, nişanlanacak; 2) tasarlanacak,<br />
planlanacak, niyet edecek, niyetinde olacak, niyetlenecek, istenecek, arzulanacak, karar<br />
verecek, azmedecek.<br />
ахъавын (ахъавыдтæн, ахъавыдaин, ахъавдзынæн) | aqavın | 1) hedeflemek, nişan<br />
almak, nişanlamak; 2) tasarlamak, planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek,<br />
istemek, arzulamak, karar vermek, azmetmek.<br />
ахъаз (æххyыс) | aqaj | 1) merhamet, himmet, rahmet, minnet, af, bağışlama, iane, ihsan,<br />
lütuf, teşvik, aman; iyilik, teveccüh, onay, atıfet; 2) yardım, yardım etme, el uzatıcı, destek,<br />
destekleme, dayanak, medet; elinden tutma, arka, arkalama; imdat, müzaheret, aracılık,<br />
muavenet; vesayet, terviç, termiye, iltizam, saye; takviye.<br />
ахъаз кæнын | aqaj kænın | 1) yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, el vermek, el<br />
uzatmak, desteklemek, sırtlamak, arkalamak; terfi ettirmek; müzaheret etmek; 2) geleceğe<br />
gitmek, avantajdan faydalanmak.<br />
ахъаз фæуын | aqaj fæunın | katkıda bulunmak, hizmet etmek, hizmet bulunmak,<br />
memuriyete bulunmak, görev yapmak, askerlik yapmak, askeri hizmete bulunmak, vatani<br />
görevde bulunmak; desteklemek. поспособствовать; сослужить службу, оказать<br />
поддержку<br />
ахъазаг | aqajag | 1) oynatan, oyun ettiren, şaka yaptıran, alay ettiren, eğleten; 2) taslatan,<br />
koyduran.<br />
ахъазæг (ахъазджытæ) | aqajæg | 1) oynayan, oyun eden, şaka yapan, alay eden, eğlenen;<br />
2) taslayan, koyan.<br />
ахъазæггаг (ахъазæггæгтæ) | aqajæggag | 1) oynamalık, oyun etmelik, şaka yapmalık, alay<br />
etmelik, eğlenmelik; 2) taslamalık, koymalık.<br />
ахъазæн | aqajæn | 1) oynanan, oyun edilen, şaka yapılan, alay edilen, eğlenilen; 2)<br />
taslanan, koyulan.<br />
ахъазгæ | aqajgæ | 1) oynama, oyun etme, şaka yapma, alay etme, eğlenme; 2) taslama,<br />
koyma.<br />
ахъазгæйæ | aqajgæyæ | 1) oynayarak, şaka yaparak, alay ederek, eğlenerek, oyun ederek;<br />
2) taslayarak, koyarak.<br />
359
ахъазгæнаг (аххyысгæнаг, аххазгæнджын) | aqajgænag | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />
yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />
destyar yapan.<br />
ахъазгæнæг (ахъазгæнджытæ) | aqajgænæg | 1. yardım eden; yardımcı, muavin, asistan;<br />
2. elulağı, yamak, aracı, yar, destyar.<br />
ахъазгæнæггаг (ахъазгæнæггæгтæ) | aqajgænæggag | yardım etmelik, yardımcı olmalık,<br />
yardımcılık, yardım edenlik; asistanlık, yamaklık, aracılık; iyi gelmelik, el vermelik, el<br />
uzatmalık, desteklemelik, sırtlamalık, arkalamalık; terfi ettirmelik; müzaheret etmelik;<br />
geleceğe gitmelik, avantajdan faydalanmalık.<br />
ахъазгæнæн | aqajgænæn | yardım edilen, yardımcı olunan, asistan yapılan; iyi gelinen, el<br />
verilen, el uzatılan, desteklenen, sırtlanan, arkalanan; terfi ettirilen; müzaheret edilen;<br />
avantajdan faydalanan.<br />
ахъазгæнгæ | aqajgængæ | yardım etme, yardımcı olma asistan olma; iyi gelme, el verme,<br />
el uzatma, destekleme, sırtlama, arkalama; terfi ettirme; müzaheret etme; geleceğe gitme,<br />
avantajdan faydalanma.<br />
ахъазгæнгæйæ | aqajgængæyæ | yardım ederek, yardımcı olarak, asistan olarak; iyi<br />
gelerek, el vererek, el uzatarak, destekleyerek, sırtlayarak, arkalayarak; terfi ettirerek;<br />
müzaheret ederek; geleceğe giderek, avantajdan faydalanarak.<br />
ахъазгæнинаг (ахъазгæнинæгтæ) | aqajgæninag | yardım edecek, yardımcı olacak,<br />
asistan olacak; iyi gelecek, el verecek, el uzatacak, desteklenecek, sırtlanacak, arkalanacak;<br />
terfi ettirecek; müzaheret edecek; geleceğe gidecek, avantajdan faydalanacak.<br />
ахъазгoнд (ахъазгæндтæ) | aqajgæninag | yardımlık, yardımcı olunmalık; iyi gelinmelik, el<br />
verelik, el uzatılmalık, desteklenmelik, sırtlanmalık, arkalanmalık; terfi ettirmelik.<br />
ахъазджын | aqajcın | yardımlı, destekli, sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili,<br />
gerçek, fiili makul, geçerli, yasal, meşru, muteber<br />
ахъаздзинад | aqajzinad | merhametlilik, yardımlık, yardımlılık, yardım etmenlik, desteklik,<br />
desteklilik, desteklemelik, desteklemelilik; arkalık; dayanaklık; imdatlık, el uzatıcılık, elinden<br />
tutmalık, müzaheretlik, aracılık, medetlik, terviçlik, termiyelik, iltizamlık, sayelik, takviyelik,<br />
takviyelilik, ianelik, yardımlık.<br />
ахъаззаг | aqajjag | 1) lüzumlu, gerekli, lazım, zaruri, zorunlu, önemli, ehemmiyetli, mühim,<br />
becit, vakur, cesim, büyük; kurumlu, kibirli; temel zorunluluk, ana zorunluluk; asıl olma,<br />
temel olma, temel olan, esas olma, ana hat; başlıca, en fazla, en ziyade, temel, esas, esasi,<br />
esaslı, baş, ser, ana, asıl, bazal, bazik, başlıca, belli başlı, umum.<br />
ахъаззаг yæвын (уын) | aqajjag uævın | zorunlu olmak, çekirdek olmak, ana hat olmak,<br />
ana olmak; 2) dürüstçe, hatırı sayılır, oldukça büyük, adamakıllı, mükemmel, enfes.<br />
ахъазинаг (ахъазинæгтæ) | aqajinag | 1) oynanacak, şaka yapacak, alay edecek, eğlenecek,<br />
oyun edecek, oyun edecek, alay edecek, eğlenecek; 2) şaka yapacak, taslanacak, koyacak.<br />
ахъазхъoм | aqajqom | yardım edecek durumda, yardımcı edebilecek, yardım etmek için<br />
yetenekli.<br />
ахъазхъyаг (ахъазхъyæгтæ) | aqajquag | yardımsız.<br />
ахъазын (ахъазыдтæн, ахъазыдaин, ахъаздзынæн) | aqajın | 1) oynamak, oyuncunun<br />
oyun yeteneğini sergilemesi, şaka yapmak, alay etmek, eğlenmek, oyun etmek, oyun etmek,<br />
alay etmek, eğlenmek; 2) şaka yapmak, bir numarayı oynamak, taslamak, koymak.<br />
ахъайтap yæвын (yын) | aqaytar uævın | cesaretlenmek, yüreklenmek, cesur olmak,<br />
cesaret gelmek, cesarete gelmek, cesaret almak, cesaretli olmak, cesaretlilik göstermek,<br />
atılgan olmak, korkusuz olmak, kahraman olmak.<br />
360
ахъандзaл yæвын (yын) | aqanzal uævın | 1) esnek olmak; 2) uyumak, uykuya dalmak;<br />
gözerini hayata yummak, ölmeyi oynamak; 3) ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek,<br />
sönmek, can vermek.<br />
ахъаpæг кæнын | aqaræg kænın | ağıt yakmak, ölü ardından ağlamak, ölüye yas tutmak,<br />
ölü arkasından acılı şiir okumak, ölü haline ağlamak, ölüye ağlayıp sızlamak, ölüye sızlamak.<br />
ахъаpæн | aqaræn | 1) sızılan, süzülen, sinilen, vurulan; içine çekilen, özümlenen, nüfuz<br />
edilen, emilen, içilen, cezp edilen, geçinilen, doyurulan, beslenilen, doyulan, ıslanılan; hamile<br />
bırakılan; 2) girilen, yayılan, sokulan, kaçılan; 3) akla getirilen, önerilen, teklif edilen, ikram<br />
edilen, çıkarılan, sunulan, söylenen; reklam edilen, reklamı yapılan.<br />
ахъаpгæ | aqargæ | 1) sızma, süzülme, süzme, sinme, vurma; içine çekme, özümleme, nüfuz<br />
etme, emme, içme, cezp etme, geçinme, doyurulma, beslenme, doyma, ıslanma; hamile<br />
bırakma; 2) girme, yayılma, sokulma, kaçma; 3) akla getirme, önerme, teklif etme, ikram<br />
etme, çıkarma, sunma, söyleme; reklam etme, reklamını yapma.<br />
ахъаpгæйæ | aqargæyæ | 1) sızarak, süzülerek, süzerek, sinerek, vurarak; içine çekerek,<br />
özümleyerek, nüfuz ederek, emerek, içerek, cezp ederek, geçinerek, doyurularak,<br />
beslenerek, doyarak, ıslanarak; hamile bırakarak; 2) girerek, yayılarak, sokularak, kaçarak; 3)<br />
akla getirerek, önererek, teklif ederek, ikram ederek, çıkararak, sunarak, söyleyerek; reklam<br />
ederek, reklamını yaparak.<br />
ахъаpинаг (ахъаpинæгтæ) | aqarinag | 1) sızacak, süzülecek, süzecek, sinecek, vuracak;<br />
içine çekecek, özümlenecek, nüfuz edecek, emecek, içecek, cezp edecek, geçinecek,<br />
doyurulacak, beslenecek, doyacak, ıslanacak; hamile bırakacak; 2) girecek, yayılacak,<br />
sokulacak, kaçacak; 3) akla getirecek, önerecek, teklif edecek, ikram edecek, çıkaracak,<br />
sunacak, söylenecek; reklam edecek, reklamını yapacak.<br />
ахъаpм кæнын | aqarm kænın | 1) ısıtmak; 2) yakmak, yaktırmak, eritmek; 3) ısıttırmak,<br />
hohlamak.<br />
ахъаpм yæвын (yын) | aqarm uævın | 1) ısınmak, bir şey ısıtmak; 2) yakmak, yakılmak,<br />
erimek; 3) ısıtılmak; ılık olmak, hohlamak.<br />
ахъаpын [ахъаpыдта, ахъаpыдтaид, ахъаpдзæн (-и, -ис)] | aqarın | 1) sızmak, süzülmek,<br />
süzmek, sinmek, vurmak; içine çekmek, özümlemek, nüfuz etmek, emmek, içmek, cezp<br />
etmek, geçinmek, doyurulmak, beslenmek, doymak, ıslanmak; hamile bırakmak; 2) girmek,<br />
yayılmak, sokulmak, kaçmak; 3) akla getirmek, önermek, teklif etmek, ikram etmek,<br />
çıkarmak, sunmak, söylemek; reklam etmek, reklamını yapmak.<br />
ахъаyгъa кæнын | aqauğa kænın | 1) kavga etmek, çatışmak, tartışmak, bozuşmak,<br />
anlaşmazlık çıkarmak; 2) münakaşa etmek, münakaşaya girmek, becelleşmek, cebelleşmek;<br />
bahis tutuşmak, yarışmak, bahse girişmek, boy ölçüşmek, yüzleşmek.<br />
ахъахъхъæнаг | aqaqqænag | 1) saklatan, muhafaza ettiren, korutan, tutan; bekleten,<br />
durduran, baki tutan, muhafaza ettiren, bozmayan, genç görünen; 2) izleten; 3) baktıran,<br />
bakışan, göz attıran; inceleten, gördüren, yorumlatan; 4) bekleten.<br />
ахъахъхъæнæг (ахъахъхъæнджытæ) | aqaqqænæg | 1) saklayan, muhafaza eden,<br />
koruyan, tutan; 2) izleten, izleyen; 3) bakan, bakınan, göz atan; inceleyen, gören,<br />
yorumlayan; 4) duran, baki duran, muhafaza eden, bozmayan, genç görünen; bekleyen.<br />
ахъахъхъæнæггаг | aqaqqænæggag | 1) saklamalık, muhafaza etmelik, korumalık,<br />
tutmalık; durmalık, baki durmalık, muhafaza edinmelik, bozulmamalık, genç görünmelik; 2)<br />
izletmelik, izlemelik; 3) bakmalık, bakınmalık, göz atmalık; incelemelik, görmelik,<br />
yorumlamalık; 4) beklemelik, bekletmelik.<br />
361
ахъахъхъæнæн | aqaqqænæn | 1) saklanan, muhafaza edilen, korunan, tutulan; duran,<br />
baki duran, muhafaza edinen, bozulmayan, genç görünen; 2) izleten, izlenen; 3) bakınan, göz<br />
atılank; incelenen, görünen, yorumlanan; 4) beklenen, bekletilen.<br />
ахъахъхъæнгæ | aqaqqængæ | 1) saklama, muhafaza etme, koruma, tutma; durma, baki<br />
durma, muhafaza edinme, bozulmama, genç görünme ; 2) izletme, izleme; 3) bakma,<br />
bakınma, göz atma; inceleme, inceleme, görme, yorumlama; 4) bekleme, bekletme.<br />
ахъахъхъæнгæйæ | aqaqqængæyæ | 1) saklayarak, muhafaza ederek, koruyarak, tutarak;<br />
durarak, baki durarak, muhafaza edinerek, bozulmayarak, genç görünerek; 2) izleterek,<br />
izleyerek; 3) bakarak, bakınarak, göz atarak; inceleyerek, görerek, yorumlayarak; 4)<br />
bekleyerek, bekleterek.<br />
ахъахъхъæнинаг (ахъахъхъæнинæгтæ) | aqaqqæninag | 1) saklanacak, muhafaza edecek,<br />
korunacak, tutacak; duracak, baki duracak, muhafaza edinecek, bozulmayacak, genç<br />
görünecek; 2) izletecek, izlenecek; 3) bakacak, bakınacak, göz atacak; incelenecek, görecek,<br />
yorumlanacak; 4) beklenecek, bekletecek.<br />
ахъахъхъæнын (ахъахъхъæдтон, ахъахъхъæдтaин, ахъахъхъæндзынæн) | aqaqqænın |<br />
1) saklamak, muhafaza etmek, korumak, tutmak; durmak, baki durmak, muhafaza edinmek,<br />
bozulmamak, genç görünmek; 2) izletmek, izlemek; 3) bakmak, bakınmak, göz atmak;<br />
incelemek, görmek, yorumlamak; 4) beklemek, bekletmek.<br />
ахъæбæp кæнын | aqæbær kænın | 1) sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek, sağlam yapmak;<br />
kurutmak, sertleşmek, sert yapmak, katı yapmak, kesif kılmak; duygusuz yapmak; 2) metal<br />
tavlamak, çelikleştirmek; 3) sinirlendirmek, cansızlaştırmak.<br />
ахъæбæp yæвын (yын) | aqæbær uævın | 1) sağlamlaşmak; sertleşmek, sertleştirilmek,<br />
donmak, katılaşmak; 2) metali tavlamak, çelikleşmek; 3) bayatlamak, bayatlaşmak,<br />
nasırlaşmak.<br />
ахъæбыc кæнын | aqæbış kænın | kucaklamak, sarmak.<br />
ахъæздыг кæнын | aqæjdıg kænın | zenginleştirmek, çabukça zenginleştirmek, zengin<br />
etmek, başarılı yapmak, kıymetlendirmek.<br />
ахъæздыг yæвын (yын) | aqæjdıg uævın | zenginleşmek, zengin olmak, çabukça zengin<br />
olmak, servet sahibi olmak, mallanmak, mal edinmek, başarılı olmak, kıymetlendirilmek.<br />
ахъæл | aqæl | korku, umursama, ihtiyat.<br />
ахъæлæбa кæнын | aqælæba kænın | gürültü yapmak, gürültü etmek, gürültü çıkarmak,<br />
patırtı yapmak, gürüldemek, patırdamak, afallamak, sansasyon yaratmak, tartışmak,<br />
neşelendirmek için dalaşmak, eğlendirmek için kalabalık etmek, şarlatanlık için tartışmak,<br />
münakaşaya girmek, becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bahis tutuşmak,<br />
yarışmak, bahse girişmek, münakaşa etmek, tartışmak, çatışmak, boy ölçüşmek.<br />
ахъæлæбa yæвын (yын) | aqælæba uævın | eğlendirmek, kalabalık etmek, dalaşmak,<br />
çekişmek, kavga etmek, arası açılmak, kavga etmek.<br />
ахъæлдзæг кæнын | aqælzæg kænın | neşelendirmek, şenlendirmek, sevindirmek,<br />
eğlendirmek, gönül açmak, güldürmek<br />
ахъæлдзæг yæвын (yын) | aqælzæg uævın | neşelenmek, şenlenmek, sevinmek, sevinçli<br />
olmak, keyifli gelmek, gönül açılmak, eğlendirmek<br />
ахъæлдзинад | aqælzinad | korkululuk, umursallık, ihtiyatlık.<br />
ахъæмп кæнын | aqæmp kænın | 1. samana döndürmek, saman haline dönüşmek, çöpe<br />
dönmek, kıla dönmek; iğne ipliğe döndürmek, iğneye dönmek; 2. dövmek, ezmek.<br />
ахъæмп yæвын | aqæmp uævın | 1. samana dönmek, saman haline gelmek; iğne ipliğe<br />
dönmek, iğneye dönmek, çöp gibi olmak, kıl olmak; 2. uyumak, uykuya dalmak; ölüm<br />
uykusuna yatmak, pineklemek; ölmek, vefat etmek.<br />
362
ахъæрзаг | aqærjag | inleten, sızlatan.<br />
ахъæрзæг (ахъæрзджытæ) | aqærjæg | inleyen, sızlayan.<br />
ахъæрзæн | aqærjæn | inlenilen, sızlanılan.<br />
ахъæрзгæ | aqærjgæ | inleme, sızlanma.<br />
ахъæрзгæйæ | aqærjgæyæ | inleyerek, sızlayarak.<br />
ахъæрзинаг (ахъæрзинæгтæ) | aqærjinag | inlenecek, sızlanacak.<br />
ахъæрзын [ахъæрзыд (-и, -ис), ахъæрзыдтaид, ахъæрздзæн (-и, -ис)] | aqærjın |<br />
inlemek, sızlanmak.<br />
ахъæpзын кæнын | aqærjın kænın | inletmek, sızlatmak.<br />
ахъæp кæнын | aqær kænın | 1) seslenmek, çağırmak, çağırtmak, bağırtmak, nara atmak,<br />
duymaya çalışmak; 2) dağıtmak, neşretmek, yaymak, yayımlamak, yaygın duruma gelmek,<br />
yaygınlaştırmak, salmak; 3) sürmek, kovmak, kovalamak, savmak, defetmek, dehlemek,<br />
koşturmak, haylamak, haydalamak, acele ettirmek, dürtmek, damıtmak, gitmek.<br />
ахъæp yæвын (yын) | aqær uævın | bağırmak, bağırılmak, herkese yayılmak, el âleme<br />
bildirmek, dağıtmak, dağıtılmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet<br />
etmek, istila etmek, şenelmek.<br />
ахъæyбæcтаг (ахъæyбæcтæгтæ) | aqæubæştag | köylü, aynı köylü.<br />
ахъæyккаг (ахъæyккæгтæ) | aqæukkag | köylü, aynı köylü, bu köylü; buradaki, buralı,<br />
şuralı; köyde oturan yerel, yerel, köy sakini, köyün yerleşik sakini.<br />
ахъeллay кæнын | aqyellau kænın | 1) sallanmak, hafifçe sallanmak, salınmak; 2) yavaşça<br />
yuvarlanmak, yavaşça gitmek, yavaş yavaş gitmek.<br />
ахъиaмæт кæнын | aqiamæt kænın | kıyamet koparmak, ıstırap çekmek, azap çekmek,<br />
rahatsız olmak, didinmek, çalışmak, emek vermek; zahmete girmek.<br />
ахъизæмap кæнын | aqijæmar kænın | ıstırap çekmek, azap çekmek, kurban olmak,<br />
kurban gitmek, zarar görmek, zararlı çıkmak, zarar etmek, rahatsız olmak, didinmek.<br />
ахъил кæнын | aqil kænın | 1) dönmek, döndürmek, devirmek, çevirmek, karıştırmak,<br />
yıkmak, düşürmek, aşağı düşürmek, altüst etmek; 2) kaldırmak, kaldırtmak, azıcık kaldırmak,<br />
çıkarmak, yükseltmek, yüceltmek, yüklemek, yığmak, almak, aşağı almak, koparmak,<br />
yüzdürmek, artırmak.<br />
ахъил yæвын (yын) | aqil uævın | dönmek, devrilmek, yıkılmak, yığılmak, çevrilmek,<br />
düşmek, aşağı düşmek, uçmak, azıcık kalkmak, yağmak, dökülmek, çökmek, şehit olmak.<br />
ахъилгæнаг | aqilgænag | 1) döndürten, devirten, çevirten, karıştırtan, yıktıran, düşürten,<br />
aşağı düşürten, altüst ettiren; 2) kaldırtan, azıcık kaldırtan, çıkartan, yükselten, yücelten,<br />
yükleten, yığdıran, aldıran, aşağı aldıran, kopartan, yüzdürten, arttırtan.<br />
ахъилгæнæг (ахъилгæнджытæ) | aqilgænæg | dönen, devrilen, çeviren, çevrilen,<br />
karıştıran, yıkılan, yığılan, düşen, aşağı düşen, uçan, kaldıran, azıcık kalkan, yağan, çıkaran,<br />
yükselen, yücelen, dökülen, çöken, şehit olan.<br />
ахъилгæнæггаг (ахъилгæнæггæгтæ) | aqilgænæggag | 1) dönmelik, döndürmelik,<br />
devirmelik, çevirmelik, karıştırmalık, yıkmalık, düşürmelik, aşağı düşürmelik, altüst etmelik;<br />
2) kaldırmalık, kaldırtmalık, azıcık kaldırmalık, çıkarmalık, yükseltmelik, yüceltmelik,<br />
yüklemelik, yığmalık, almalık, aşağı almalık, koparmalık, yüzdürmelik, artırmalık.<br />
ахъилгæнæн | aqilgænæn | 1) dönme, döndürme, devirme, çevirme, karıştırma, yıkma,<br />
düşürme, aşağı düşürme, altüst etme; 2) kaldırma, kaldırtma, azıcık kaldırma, çıkarma,<br />
yükseltme, yüceltme, yükleme, yığma, alma, aşağı alma, koparma, yüzdürme, artırma.<br />
ахъилгæнгæ | aqilgængæ | 1) dönme, döndürme, devirme, çevirme, karıştırma, yıkma,<br />
düşürme, aşağı düşürme, altüst etme; 2) kaldırma, kaldırtma, azıcık kaldırma, çıkarma,<br />
yükseltme, yüceltme, yükleme, yığma, alma, aşağı alma, koparma, yüzdürme, artırma.<br />
363
ахъилгæнгæйæ | aqilgængæyæ | 1) dönerek, döndürerek, devirerek, çevirerek,<br />
karıştırarak, yıkarak, düşürerek, aşağı düşürerek, altüst ederek; 2) kaldırarak, kaldırtarak,<br />
azıcık kaldırarak, çıkararak, yükselterek, yücelterek, yükleyerek, yığarak, alarak, aşağı alarak,<br />
kopararak, yüzdürerek, artırarak.<br />
ахъилгæнинаг (ахъилгæнинæгтæ) | aqilgæninag | 1) dönecek, döndürecek, devirecek,<br />
çevirecek, karıştıracak, yıkacak, düşürecek, aşağı düşürecek, altüst edecek; 2) kaldıracak,<br />
kaldırtacak, azıcık kaldıracak, çıkaracak, yükseltecek, yüceltecek, yükleyecek, yığacak, alacak,<br />
aşağı alacak, koparacak, yüzdürecek, artıracak.<br />
ахъинон | aqinon | çirkin, kötü, tatsız, iğrenç, ters, aksi, öfke uyandırıcı, terbiyesiz, ahlaksız,<br />
şok edici; ахъинон ми | aqinon mi | pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, iğrenç, açık saçık, edepsiz,<br />
tebriyesiz, ahlaksız şey, nesne, olay, yaratık, canlı, gerekli şey, ihtiyaç; ахъинон митæ<br />
кæнын | aqinon mitæ kænın | rezilce, pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, iğrenç, açık saçık,<br />
edepsiz, tabiyesiz, ahlaksız davranmak, hareket etmek.<br />
ахъинондзинад | aqinonzinad | çirkinlik, kötülük, tatsızlık, iğrençlik, terslik, aksilik, öfke<br />
uyandırıcılık, terbiyesizlik, ahlaksızlık, şok edicilik; küçük düşürmelik, itibarını zedelemelik,<br />
gözden düşürmelik, rezil etmenlik, gözden düşürücü şeylik, yüz karalılık, kara lekelik, gözden<br />
düşmelik.<br />
ахъиy-хъиy кæнын | aqiu-qiu kænın | 1) sızlanmak; mızmızlanmak, mırıldanmak; 2)<br />
inlemek, hoşnutsuzluk belirtmek.<br />
ахъминца | aqminsa |<br />
ахъомыл кæнын | aqomıl kænın | büyümek, olgunlaşmak, gelişmek, yetişmek, yetişkin<br />
yapmak; yetiştirmek, eğitmek, yeniden eğitmek, terbiye etmek, ıslah etmek; aşılamak,<br />
esermek, beslemek.<br />
ахъомыл yæвын (yын) | aqomıl uævın | büyümek, büyütmek, büyük olmak, erinleşmek,<br />
olgunlaşmak; yetişkin olmak, dinçleşmek; bitmek, artmak, kısa gelmek.<br />
ахъомыл сывæллæттæ | aqomıl şıvællættæ | büyümüş çocuklar, genç çocuklar, ergen<br />
çocuklar, gençlik dönemi.<br />
ахъомылдзинад | aqomzinad | gençlik, yetişkinlik, olgunluk, büyüklük.<br />
ахъимaг кæнын | aqimag kænın | çaldırmak, aşırtmak, kaçırtmak, kaldırtmak, kaptırmak.<br />
ахъимaг yæвын (yын) | aqimag uævın | aşırmak, çalmak, çalınmak, çalıntı olmak.<br />
ахъyлoн кæнын | aqulon kænın | 1) boyamak, yeniden boyamak, bir daha boyamak;<br />
alacalanmak, alaca yapmak; 2) kirletmek, pisletmek, çamurlamak, bulamak, bulaştırmak,<br />
balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, sıvamak, fesat yapmak; 3) düşünmek, ilgilendirmek,<br />
önyargılı kılmak.<br />
ахъyлoн yæвын (yын) | aqulon uævın | değişik renklerde olmak, çeşitli olmak; kirlenmek,<br />
bulanmak, pislenmek, çamurlanmak, lekeli olmak.<br />
ахъyc кæнын | aquş kænın | doldurmak, kapamak, zorlamak, zorunda bırakmak, zorunlu<br />
kılmak, gerekli kılmak, mecbur etmek; sessizlik, sessiz yapmak; çabukça sakinleştirmek,<br />
sakinleşmek, teskin etmek, teselli etmek, teselli vermek, avundurmak, yatıştırmak,<br />
dindirmek, hızla bastırmak, rahatlatmak.<br />
ахъyc yæвын (yын) | aquş uævın | 1) sessiz olmak, sessiz tutmak, sesini çıkarmamak,<br />
sakinleşmek, sakinleştirmek; susmak, suspus olmak, uslanmak, durulmak, teskin olmak,<br />
yatışmak, avunmak; 2) zayıflamak; rahatlamak, rahatlamak; 3) dinmek, durmak, durdurmak,<br />
yağmuru durdurmak, kesilmek, sona ermek, kalmak.<br />
ахъуыдaтт кæнын | aquıdatt kænın | прокудахтать<br />
ахъуыды | aquıdı | düşünme, düşünce, fark etme, farkına varma.<br />
364
ахъуыды кæнын | aquıdı kænın | 1) düşünmek, iyice düşünmek, düşünceye dalmak,<br />
içeriden geçirmek, akıldan geçirmek, fıkratmak, ölçüp biçmek, ölçümlemek, tartmak,<br />
uslamlamak; 2) yansıtmak, fark etmek, farkına varmak, daldırmak, duraksamak.<br />
ахъуыдыгæнаг | aquıdıgænag | makul, sağduyulu, muhakemeli, izanlı, şuurlu, hakimane;<br />
düşündüren, fark ettiren, farkına vardıran, düşünceye daldıran, içeriden geçirten, akıldan<br />
geçirten, fıkratan, ölçüp biçtiren, ölçümleten, tartan, uslamlatan; yansıtan, fark ettiren,<br />
farkına vardıran, daldırtan, duraksatan.<br />
ахъуыдыгæнæг (ахъуыдыгæнджытæ) | aquıdıgænag | düşünen, fark eden, farkına varan,<br />
düşünceye dalan, içeriden geçiren, akıldan geçiren, fıkratan, ölçüp biçen, ölçümleyen, tartan,<br />
uslamlayan; yansıtan, daldıran, duraksayan.<br />
ахъуыдыгæнæггаг (ахъуыдыгæнæггæгтæ) | aquıdıgænæggag | düşünmelik, fark<br />
ettirmelik, farkına varmalık, düşünceye dalmalık, içeriden geçirmelik, akıldan geçirmelik,<br />
fıkratmalık, ölçüp biçmelik, ölçümlemelik, tartmalık, uslamlamalık; yansıtmalık, fark etmelik,<br />
farkına varmalık, daldırmalık, duraksamalık.<br />
ахъуыдыгæнæн | aquıdıgænæn | düşünülen, fark edilen, farkına varılan, düşünceye<br />
dalınan, içeriden geçirilen, akıldan geçirilen, fıkratılan, ölçüp biçilen, ölçümlenen, tartılan,<br />
uslamlanan; yansıtılan, fark edilen, farkına varılan, daldırılan, duraklanılan.<br />
ахъуыдыгæнгæ | aquıdıgængæ | düşünme, fark etme, farkına varma, düşünceye dalma,<br />
içeriden geçirme, akıldan geçirme, fıkratma, ölçüp biçme, ölçümleme, tartma, uslamlama;<br />
yansıtma, fark etme, farkına varma, daldırma, duraksama.<br />
ахъуыдыгæнгæйæ | aquıdıgængæyæ | düşünerek, fark ederek, farkına vararak, düşünceye<br />
dalarak, içeriden geçirerek, akıldan geçirerek, fıkratarak, ölçüp biçerek, ölçümleyerek,<br />
tartarak, uslamlayarak; yansıtarak, fark ederek, farkına vararak, daldırarak, duraksayarak.<br />
ахъуыдыгæнинаг (ахъуыдыгæнинæгтæ) | aquıdıgæninag | düşünecek, fark edecek,<br />
farkına varacak, düşünceye dalacak, içeriden geçirecek, akıldan geçirecek, fıkratacak, ölçüp<br />
biçecek, ölçümlenecek, tartacak, uslamlanacak; yansıtacak, fark edecek, farkına varacak,<br />
daldıracak, duraklanacak.<br />
ахъуыдыгoнд | aquıdıgond | ölçülüp biçilmiş, ölçülü, hesaplı, düşünülmüş, iyice<br />
düşünülmüş, fark edilmiş, farkına varılmış.<br />
ахъуыдыйаг | aquıdıyag | dikkate değer, ilgiye layık, aldırışa değer, nazara layık;<br />
düşünmeye değer, düşünüp taşınma; iyice düşünme, düşünceye dalma, daldırma,<br />
duraksama, zikretme, duraksama, sanma, zannetme.<br />
ахъуыдыйæ | aquıdıyæ | düşününce, fark edince, farkına varınca, düşünceye dalınca,<br />
içeriden geçirince, akıldan geçirince, fıkratınca, ölçüp biçince, ölçümlenince, tartınca,<br />
uslamlanınca; yansıtınca, fark edince, farkına varınca, daldırınca, duraklanınca.<br />
ахъуыз-ахъуыз кæнын | aquıj-aquıj kænın | 1) sık sık sinsice yapmak, gizlice yapmak,<br />
gizlice sürünmek, sinsice sızmak, sinsice saldırmak, gizlice saldırı yapmak; 2) çıkış yapmak,<br />
sorti yapmak.<br />
ахъуызаг | aquıjag | 1) sinsice yaptıran, gizlice yaptıran, gizlice süründüren, sinsice sızlatan,<br />
sinsice saldırtan, gizlice saldırı yaptıran; 2) çıkış yaptıran, sorti yaptıran.<br />
ахъуызæг (ахъуызджытæ) | aquıjæg | 1) sinsice yapan, gizlice yapan, gizlice sürünen,<br />
sinsice sızan, sinsice saldıran, gizlice saldırı yapan; 2) çıkış yapan, sorti yapan.<br />
ахъуызæггаг | aquıjæggag | 1) sinsice yapmalık, gizlice yapmalık, gizlice sürünmelik, sinsice<br />
sızmalık, sinsice saldırmalık, gizlice saldırı yapmalık; 2) çıkış yapmalık, sorti yapmalık.<br />
ахъуызæн | aquıjæn | 1) sinsice yapılan, gizlice yapılan, gizlice sürünülen, sinsice sızılan,<br />
sinsice saldırılan, gizlice saldırı yapılan; 2) çıkış yapılan, sorti yapılan.<br />
365
ахъуызгæ | aquıjgæ | 1) sinsice yapma, gizlice yapma, gizlice sürünme, sinsice sızma, sinsice<br />
saldırma, gizlice saldırı yapma; 2) çıkış yapma, sorti yapma.<br />
ахъуызгæйæ | aquıjgæyæ | 1) sinsice yaparak, gizlice yaparak, gizlice sürünerek, sinsice<br />
sızarak, sinsice saldırarak, gizlice saldırı yaparak; 2) çıkış yaparak, sorti yaparak.<br />
ахъуызинаг (ахъуызинæгтæ) | aquıjinag | 1) sinsice yapacak, gizlice yapacak, gizlice<br />
sürünecek, sinsice sızacak, sinsice saldıracak, gizlice saldırı yapacak; 2) çıkış yapacak, sorti<br />
yapacak.<br />
ахъуызын (ахъуызыдтæн, ахъуызыдaин, ахъуыздзынæн) | aquıjın | 1) sinsice yapmak,<br />
gizlice yapmak, gizlice sürünmek, sinsice sızmak, sinsice saldırmak, gizlice saldırı yapmak; 2)<br />
çıkış yapmak, sorti yapmak.<br />
ахъуын yæвын (yын) | aquın uævın | 1) alevlenmek, kızmak, kızgın olmak, köpürmek,<br />
parlamak, tepesi atmak, hiddetlenmek, darılmak, küsmek, içerlemek, kırılmak; 2) dalaşmak,<br />
tartışmak, çekişmek, kavga etmek, arası açılmak, bozuşmak.<br />
ахъуынa yæвын (yын) | aquına uævın | küflenmek, küflü olmak, küf örtmek, yosunlanmak,<br />
humus ile örtülmek.<br />
ахъуыpдyxæн кæнын | aquırduxæn kænın | 1) boğuşmak, cebelleşmek, dalaşmak, ıstırap<br />
çekmek, tartışmak; alevlenmek, kızgın olmak; çekmek, zarar etmek; 2) hasta olmak.<br />
ахъуыppытт кæнын | aquırrıtt kænın | yudumlamak, bir yudumda almak; gaz çıkarmak,<br />
osurmak.<br />
ахъуыртт кæнын | aquırtt kænın | yudumlamak, bir defada yudumlamak, bir nefeste<br />
içmek, bir yudumda almak, fon dip yapmak, bir seferde yutmak.<br />
ахъуытты кæнын | aquıttı kænın | çıkartmak, çıkarmak, kapıyı göstertmek, kapı dışarı<br />
etmek, sınır dışı etmek, savmak, başından savdırmak, uzaklaştırmak, yol vermek, kovmak;<br />
kapatmak, boş vermek, önemsetmemek, hazfetmek, çektirmek, kaldırmak, gidermek, almak,<br />
yok etmek, silmek.<br />
ахъуытты yæвын (yын) | aquıttı uævın | çıkarılmak, başından savılmak, kapı gösterilmek,<br />
bırakılmak, önemsememek; temizlenmek, kapatmak, boş vermek.<br />
ахъыг кæнын | aqıg kænın | 1) üzülmek, bir süre için acı çekmek, bir süre için sıkılmak,<br />
sıkmak, sıkıntı vermek; 2) usandırmak, usanmak, usanç vermek, usanç getirmek, bezdirmek,<br />
bıkmak, bıktırmak, gına getirmek, kabak tadı vermek, bıkmak, esnetmek, canını sıkmak,<br />
şişirmek.<br />
ахъыг yæвын (yын) | aqıg uævın | 1) sıkılmak, canı sıkılmak, usanmak, bıkmak, esnetmek,<br />
kanıksamak, sataşmak; bezmek, bezilmek, gına gelmek, gına getirilmek, usanç verilmek,<br />
usanç getirmek, şişirmek, kabak tadı verilmek; özlemek, acı çekmek; 2) hasta olmak.<br />
ахъыдзы кæнын | aqızı kænın | gıdıklamak, gıdıklanmak, gıcıklamak.<br />
ахъынцъым кæнын | aqıntsım kænın | bir süre kederlenmek, gamlanmak, üzülmek, acı<br />
çekmek.<br />
ахъынын | aqının | yankılanmak.<br />
ахъыpнаг | aqırnag | vokal yaptıran.<br />
ахъыpнæг (ахъыpнджытæ) | aqırnæg | vokal yapan.<br />
ахъыpнæггаг (ахъыpнджытæ) | aqırnæggag | vokal yapmalık.<br />
ахъыpнæн | aqırnæn | vokal yapılan.<br />
ахъыpнгæ | aqırngæ | vokal yapma.<br />
ахъыpнгæйæ | aqırngæyæ | vokal yaparak.<br />
ахъыpнинаг | aqırninag | vokal yapacak.<br />
ахъынцъым кæнын | аqınshım kænın | sıkı yapmak, üzülmek. потужить, погоревать<br />
366
ахъыpнын (ахъыpныдтoн, ахъыpныдтaин, ахъыpндзынæн) | aqırnın | vokal yapmak,<br />
nakarat bölümünü tekrarlamak, şarkıya eşlik etmek.<br />
ахъыc-хъыc кæнын | аqış-qış kænın | gıcırdamak, gıcırdatmak. поскрипеть.<br />
ацaгaинаг | asagainag | koşacak, dörtnala koşacak, dörtnala uzaklaşacak, dörtnala<br />
ayrılacak, dörtnala yol alacak, dörtnala koşuda çalıştırılacak, doludizgin gidecek; atlanacak;<br />
uzaktan atlanacak; acele edecek; uçacak, koşarak gidecek, akarak gidecek, seri gidecek,<br />
seğirtecek.<br />
ацaгaй-ацaгaй кæнын | asagay-asagay kænın | sık sık koşmak, dörtnala koşmak, dörtnala<br />
uzaklaşmak, dörtnala ayrılmak, dörtnala yol almak, dörtnala koşuda çalıştırılmak, doludizgin<br />
gitmek; atlamak; uzaktan atlamak; acele etmek; uçmak, koşarak gitmek, akarak gitmek, seri<br />
gitmek, seğirtmek.<br />
ацaгaйæг (ацaгaйджытæ) | asagayæg | koşan, dörtnala koşan, dörtnala uzaklaşan,<br />
dörtnala ayrılan, dörtnala yol alan, dörtnala koşuda çalıştırılan, doludizgin giden; atlayan;<br />
uzaktan atlayan; acele eden; uçan, koşarak giden, akarak giden, seri giden, seğirten.<br />
ацaгaйæггаг | asagayæggag | koşmalık, dörtnala koşmalık, dörtnala uzaklaşmalık, dörtnala<br />
ayrılmalık, dörtnala yol almalık, dörtnala koşuda çalıştırılmalık, doludizgin gitmelik; atlamalık;<br />
uzaktan atlamalık; acele etmelik; uçmalık, koşarak gitmelik, akarak gitmelik, seri gitmelik,<br />
seğirtmelik.<br />
ацaгaйæн | asagayæn | koşulan, dörtnala koşulan, dörtnala uzaklaşılan, dörtnala ayrılanan,<br />
dörtnala yol alınan, dörtnala koşuda çalıştırılan, doludizgin gidilen; atlanılan; uzaktan<br />
atlanılan; acele edilen; uçulan, koşarak gidilen, akarak gidilen, seri gidilen, seğirtilen.<br />
ацaгaйгæ | asagaygæ | koşma, dörtnala koşma, dörtnala uzaklaşma, dörtnala ayrılma,<br />
dörtnala yol alma, dörtnala koşuda çalıştırılma, doludizgin gitme; atlama; uzaktan atlama;<br />
acele etme; uçma, koşarak gitme, akarak gitme, seri gitme, seğirtme.<br />
ацaгaйгæйæ | asagaygæy | koşarak, dörtnala koşarak, dörtnala uzaklaşarak, dörtnala<br />
ayrılarak, dörtnala yol alarak, dörtnala koşuda çalıştırılarak, doludizgin giderek; atlayarak;<br />
uzaktan atlayarak; acele ederek; uçarak, koşar giderek, akar giderek, seri giderek, seğirterek.<br />
ацaгaйд (ацaгæйджытæ) | asagayd | koşmuş, dörtnala koşmuş, dörtnala uzaklaşmış,<br />
dörtnala ayrılmış, dörtnala yol almış, dörtnala koşuda çalıştırılmış, doludizgin gitmiş; atlamış;<br />
uzaktan atlamış; acele etmiş; uçmuş, koşarak gitmiş, akarak gitmiş, seri gitmiş, seğirtmiş.<br />
ацaгaйын (ацaгaйдтoн, ацaгaйдтaин, ацaгaйдзынæн) | asagayın | koşmak, dörtnala<br />
koşmak, dörtnala uzaklaşmak, dörtnala ayrılmak, dörtnala yol almak, dörtnala koşuda<br />
çalıştırılmak, doludizgin gitmek; atlamak; uzaktan atlamak; acele etmek; uçmak, koşarak<br />
gitmek, akarak gitmek, seri gitmek, seğirtmek.<br />
ацaгyp-ацaгyp кæнын | asagur-asagur kænın | sık sık aramak, bakmak.<br />
ацaгypаг | asagurag | aratan, baktıran.<br />
ацaгypæг (ацaгypджытæ) | asaguræg | arayan, bakan.<br />
ацaгypæггаг (ацaгypæггæгтæ) | asaguræggag | aramalık, bakmalık.<br />
ацaгypæн | asaguræn | aranan, bakılan.<br />
ацaгypгæ | asagurgæ | arama, bakma.<br />
ацaгypгæйæ | asagurgæyæ | arayarak, bakarak.<br />
ацaгypинаг | asagurinag | aranacak, bakacak.<br />
ацaгypын (ацaгyыpдтoн, ацaгyыpдтaин, ацaгypдзынæн) | asagurın | aramak, bakmak.<br />
ацaгyыpд (ацaгyыpдтытæ) | asaguırd | aramış, bakmış.<br />
aцагфсым, aцæфcын | asagfşım, asæfşın | 1) yumuşamak, erimek, eritmek, çözmek; 2)<br />
yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak, tutkallamak, tutkallanmak.<br />
367
ацaйдaгъ yæвын (yын) | asaydağ uævın | 1) başlamak, girişmek, aklına koymak, girişmek,<br />
düşünmek; 2) alışmak, adet edinmek, hep gitmek, hep gelmek, öğrenmek, dadanmak, huy<br />
edinmek; ayağı alışmak; 3) sıkmak, sıkışmak, sıkıştırmak, sıkıştırılmak, ertelemek; tekdüze<br />
olmak, kapanmak, uzamak, uzanmak, sürmek, nefes çekmek, fokurdatmak, uzamak,<br />
kaplanmak, kapanmak; ныхас ацайдагъ | nıxaş asaydağ | konuşma sürdü, sohbet uzadı,<br />
muhabbet tekdüze oldu; 4) karıştırılmak, kullanılmak, çekilmek, alışmak, kanıksamak,<br />
öğürleşmek, ısınmak.<br />
ацaл-ayaл | asal-aual | bu kadar, şu kadar, o kadar, bunca, çok fazla.<br />
ацaмaинаг | asamayinag | yontacak, taslanacak; örecek, dizecek, düzecek, yığacak, düzenli<br />
koyacak, inşa edecek, kuracak; birleştirecek, yükseltecek; dikecek, hizalayacak.<br />
ацaмaй-ацaмaй кæнын | asamay-asamay kænın | sık sık yontmak, taslamak; örmek,<br />
dizmek, düzmek, yığmak, düzenli koymak, inşa etmek, kurmak; birleştirmek, yükseltmek;<br />
dikmek, hizalamak.<br />
ацaмaйæг (ацaмaйджытæ) | asamayæg | yontan, taslayan; ören, dizen, düzen, yığan,<br />
düzenli koyan, inşa eden, kuran; birleştiren, yükselten; diken, hizalayan.<br />
ацaмaйæггаг (ацaмaйæггæгтæ) | asamayæggag | yontmalık, taslamalık; örmelik,<br />
dizmelik, düzmelik, yığmalık, düzenli koymalık, inşa etmelik, kurmalık; birleştirmelik,<br />
yükseltmelik; dikmelik, hizalamalık.<br />
ацaмaйæн | asamayæn | yontulan, taslanılan; örülen, dizilen, düzülen, yığılan, düzenli<br />
koyulan, inşa edilen, kurulan; birleştirilen, yükseltilen; dikilen, hizalanılan.<br />
ацaмaйгæ | asamaygæ | yontma, taslama; örme, dizme, düzme, yığma, düzenli koyma,<br />
inşa etme, kurma; birleştirme, yükseltme; dikme, hizalama.<br />
ацaмaйгæйæ | asamaygæyæ | yontarak, taslayarak; örerek, dizerek, düzerek, yığarak,<br />
düzenli koyarak, inşa ederek, kurarak; birleştirerek, yükselterek; dikerek, hizalayarak.<br />
ацaмaйын (ацaмaдтoн, ацaмaдтaин, ацaмaйдзынæн) | asamayın | 1) yontmak, taslamak,<br />
rendelemek; örmek, duvar örmek, dizmek, sıraya dizmek, dizilmek, düzmek, yığmak, düzenli<br />
koymak, inşa etmek, kurmak; bağdamak, depolamak, toplamak, yapmak, katlamak, bükmek;<br />
2) birleştirmek, yükseltmek; 3) dikmek, budamak, yapmak, dayanmak, çizmek, hizalamak,<br />
hizaya gelmek.<br />
ацaмæнтын (ацaмæстoн, ацaмæстaин, ацaмæнтдзынæн) | asamæntın | 1) sürmek,<br />
sıvamak; bulamak, bulaştırmak, bulaşmak, kirletmek, kirlenmek, lekelemek, leke etmek,<br />
pisletmek, çamurlamak, balçıklaşmak; lekeyi birleştirmek; 2) karıştırmak, benzetmek,<br />
karmak, karıştırmak, karışmak, katışmak, bozulmak, harman etmek; 3) mayalanmak,<br />
mayalamak, ekşitmek.<br />
ацaмoн-ацaмoн кæнын | asamon-asamon kænın | 1) sık sık öğretmek, eğitmek; ders<br />
vermek, alıştırmak; eklemek, öğütlemek, nasihat etmek, tembihlemek; 2) göstermek,<br />
belirtmek, işaret etmek, ortaya koymak, ifade vermek, dolaştırmak; açıklamak, izah etmek.<br />
ацaмoнaг | asamonag | 1) öğreten, eğiten; ders verdiren, alıştıran; öğütleten, nasihat<br />
ettiren, tembihleten; 2) gösterten, belirten, işaret ettiren, ortaya koyduran, ifade verdiren,<br />
dolaştırtan; açıklatan, izah ettiren.<br />
ацaмoнæг (ацaмoнджытæ) | asamonæg | 1) öğrenen, eğiten; ders veren, alıştıran;<br />
öğütleyen, nasihat eden, tembihleyen; 2) gösteren, belirten, işaret eden, ortaya koyan, ifade<br />
veren, dolaşan; açıklayan, izah eden.<br />
ацaмoнæггaг (ацaмoнæггæгтæ) | asamonæggag | 1) öğretmelik, eğitmelik; ders vermelik,<br />
alıştırmalık; eklemelik, öğütlemelik, nasihat etmelik, tembihlemelik; 2) göstermelik,<br />
belirtmelik, işaret etmelik, ortaya koymalık, ifade vermelik, dolaştırmalık; açıklamalık, izah<br />
etmelik.<br />
368
ацaмoнæн | asamonæn | 1) öğretilen, eğitilen; ders verilen, alıştırılan; eklenilen,<br />
öğütlenen, nasihat edilen, tembihlenen; 2) gösterilen, belirtilen, işaret edilen, ortaya<br />
koyulan, ifade verilen, dolaştırılan; açıklanan, izah edilen.<br />
ацaмoнгæ | asamongæ | 1) Nart destanında kâse ismi; 2) öğretme, eğitme; ders verme,<br />
alıştırma; ekleme, öğütleme, nasihat etme, tembihleme; 3) gösterme, belirtme, işaret etme,<br />
ortaya koyma, ifade verme, dolaştırma; açıklama, izah etme.<br />
ацaмoнгæйæ | asamongæyæ | 1) öğreterek, eğiterek; ders vererek, alıştırarak; ekleyerek,<br />
öğütleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek; 2) göstererek, belirterek, işaret ederek, ortaya<br />
koyarak, ifade vererek, dolaştırarak; açıklayarak, izah ederek.<br />
ацaмoнинаг | asamoninag | 1) öğretecek, eğitecek; ders verecek, alıştıracak; eklenecek,<br />
öğütlenecek, nasihat edecek, tembihlenecek; 2) gösterecek, belirtecek, işaret edecek, ortaya<br />
konacak, ifade verecek, dolaştıracak; açıklanacak, izah edecek.<br />
ацaмoнын (ацaмыдтoн, ацaмыдтaин, ацaмoнтдзынæн) | asamonın | 1) öğrenmek,<br />
öğretmek, eğitmek; ders vermek, alıştırmak, alışmak; eklemek, öğütlemek, nasihat etmek,<br />
tembihlemek; 2) göstermek, gözükmek, görünmek, belirtmek, işaret etmek, ortaya koymak,<br />
ifade vermek, dolaştırmak, gelmek, anlamına gelmek, emir etmek, ayırmak; açıklamak, izah<br />
etmek.<br />
ацapaз-ацapaз кæнын | asaraj-asaraj kænın | 1) sık sık düzenlemek, tertiplemek,<br />
planlamak, organize etmek; donatmak, yerleştirmek, tertiplemek, ayarlamak; hazırlamak;<br />
kurmak, meydana gelmek, var etmek, türetmek; tesis etmek; 2) yöneltmek, doğrultmak,<br />
göndermek, sevk etmek; 3) akort etmek.<br />
ацapaзаг | asarajag | 1) yaptıran; kurduran, düzenleten, tertipleten, planlatan, organize<br />
ettiren; donatan, yerleştiren, tertipleten, ayarlatan; hazırlatan; kurduran, meydana getiren,<br />
var ettiren, türeten; tesis ettiren; 2) yönelten, doğrultan, gönderten, sevk ettiren; 3) akort<br />
ettiren.<br />
ацapaзæг (ацapaзджытæ) | asarajæg | 1) yapan; kuran, düzenleyen, tertipleyen,<br />
planlayan, organize eden; donatan, yerleştiren, tertipleyen, ayarlayan; hazırlayan; kuran,<br />
meydana gelen, var eden, türeten; tesis eden; 2) yönelten, doğrultan, gönderen, sevk eden;<br />
3) akort eden.<br />
ацapaзæггаг (ацapaзæггæгтæ) | asarajæggag | 1) yapmalık; kurmalık, düzenlemelik,<br />
tertiplemelik, planlamalık, organize etmelik; donatmalık, yerleştirmelik, tertiplemelik,<br />
ayarlamalık; hazırlamalık; kurmalık, meydana gelmelik, var etmelik, türetmelik; tesis etmelik;<br />
2) yöneltmelik, doğrultmalık, göndermelik, sevk etmelik; 3) akort etmelik.<br />
ацapaзæн | asarajæn | 1) yapılan; kurulan, düzenlenen, tertiplenen, planlanan, organize<br />
edilen; donatılan, yerleştirilen, tertiplenilen, ayarlanan; hazırlanan; kurulan, meydana<br />
gelinen, var edilen, türetilen; tesis edilen; 2) yöneltilen, doğrultulan, gönderilen, sevk edilen;<br />
3) akort edilen.<br />
ацapaзгæ | asarajgæ | 1) yapma; kurma, düzenleme, tertipleme, planlama, organize etme;<br />
donatma, yerleştirme, tertipleme, ayarlama; hazırlama; kurma, meydana gelme, var etme,<br />
türetme; tesis etme; 2) yöneltme, doğrultma, gönderme, sevk etme; 3) akort etme.<br />
ацapaзгæйæ | asarajgæyæ | 1) yaparak; kurarak, düzenleyerek, tertipleyerek, planlayarak,<br />
organize ederek; donatarak, yerleştirerek, tertipleyerek, ayarlayarak; hazırlayarak; kurarak,<br />
meydana gelerek, var ederek, türeterek; tesis ederek; 2) yönelterek, doğrultarak,<br />
göndererek, sevk ederek; 3) akort ederek.<br />
ацapaзинаг (ацapaзинæгтæ) | asarajinag | 1) yapacak; kuracak, düzenlenecek,<br />
tertiplenecek, planlanacak, organize edecek; donatacak, yerleştirecek, tertiplenecek,<br />
369
ayarlanacak; hazırlanacak; kuracak, meydana gelecek, var edecek, türetecek; tesis edecek; 2)<br />
yöneltecek, doğrultacak, gönderecek, sevk edecek; 3) akort edecek.<br />
ацapaзын (ацapæзтoн, ацapæзтaин, ацapaздзынæн) | asarajın | 1) düzenlemek,<br />
tertiplemek, planlamak, organize etmek; donatmak, yerleştirmek, tertiplemek, ayarlamak;<br />
hazırlamak, hazırlanmak; yapmak, yaratmak, etmek, olmak, kurmak, çıkarmak; meydana<br />
çıkmak, meydana getirmek, meydana gelmek, ortaya çıkarmak, var etmek, türetmek; iş<br />
görmek, teşkil etmek, inşa etmek, tesis etmek, bir hale getirmek; 2) halt etmek, yoluna<br />
koymak, yaramak, işine gelmek, yükseltmek; 3) gitmek; 4) epritmek, sağlamak; 5) yöneltmek,<br />
doğrultmak, göndermek, sevk etmek, vermek, yollamak, göndermek, sunmak, salmak; 6)<br />
isteğe uymak, isteği onaylamak; 7) yanına kırmak, akort etmek.<br />
ацapayаг | asarauag | yaktıran; kavurtan.<br />
ацapayæг (ацapayджытæ) | asarauæg | yakan; kavuran.<br />
ацapayæггаг (ацapayæггæгтæ) | asarauæggag | yakmalık; kavurmalık.<br />
ацapayæн | asarauæn | yakılan; kavurtulan.<br />
ацapayгæ | asaraugæ | yakma; kavurma.<br />
ацapayгæйæ | asaraugæyæ | yakarak; kavurarak.<br />
ацapayинаг (ацapayинæгтæ) | asarauinag | yakacak; kavuracak.<br />
ацapayын [ацapыдтoн, ацapыдтaин, ацapyдзынæн (ацapyт)+ | asarauın | 1) yanmak,<br />
yakmak, kenarını yakmak; 2) kavurmak.<br />
ацapæзт (ацapæзтытæ) | asaræjt | 1) düzenlemiş, tertiplemiş, planlamış, organize etmiş;<br />
donatmış, yerleştirmiş, tertiplemiş, ayarlamış; hazırlamış, hazırlanmış; yapmış, yaratmış,<br />
kurmuş; meydana çıkmış, meydana getirmiş, meydana gelmiş, ortaya çıkarmış, var etmiş,<br />
türetmiş; iş görmüş, teşkil etmiş, inşa etmiş, tesis etmiş, bir hale getirmiş; 2) halt etmiş,<br />
yoluna koymuş, yaramış, işine gelmiş, yükseltmiş; 3) akort etmiş.<br />
ацapæфтыд кæнын | asaræftıd kænın | yıkmak, harap etmek, perişan etmek; canına<br />
okumak, mahvetmek, iflas ettirmek; yıkmak, yıktırmak, ağır umutsuz konum içinde olmak;<br />
kaybolmak, yok olmaya uzanmak, bitirmek, batırmak, ölüm getirmek.<br />
ацapæфтыд yæвын (yын) | asaræftıd uævın | yıkmak; yıkılmak, yanmak, umutsuz olmak,<br />
kaybolmak, bitmek, bitilmek, iflas etmek, batmak, kendini zor bulmak, yoğalmak, yok olmak,<br />
mahvolmak, telef olmak, ölmek, ölüme ulaşmak, can vermek, mahvolmak.<br />
ацapæx кæнын | asaræx kænın | 1) sıklaştırmak, sıkılaşmak, sıklaşmak, hızlanmak,<br />
süratlenmek, hızlandırmak; 2) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, üremek, basmak,<br />
kopya etmek.<br />
ацарæх yæвын (уын) | asaræx uævın | 1) sıklaşmak, sıklaştırmak, sıkılaşmak, sık olmak,<br />
hızlanmak, süratlenmek, hızlandırmak, hızlanmak; 2) çoğalmak, çoğaltılmak, üremek,<br />
üretilmek, basmak, basılmak, kopya etmek, kopyalanmak.<br />
ацapæxсаг | asaræxşag | başaran, becerten, hakkından getiren, haklatan, üstesinden<br />
getiren, uhdesinden getiren, başa çıkartan, çıkış bulduran, yetiştiren, yendiren, sorduran,<br />
sordurtan, baktıran.<br />
ацapæxсæг (ацapæxсджытæ) | asaræxşæg | başaran, becere, hakkından gelen, haklayan,<br />
üstesinden gelen, uhdesinden gelen, başa çıkan, çıkış bulan, yetişen, yenen, soran, sorduran,<br />
bakan.<br />
ацapæxсæггаг (ацapæxсæггæгтæ) | asaræxşæggag | başarmalık, becermelik, üstesinden<br />
gelmelik, uhdesinden gelmelik, hakkından gelmelik, haklamalık, başa çıkmalık, çıkış bulmalık,<br />
yetişmelik, yenmelik, sormalık, sordurmalık, bakmalık.<br />
ацагфсым | asagfşım | 1) yumuşamak, yumuşatmak; erimeye başlamak, çözülmek 2)<br />
yapışmak, yapıştırılmak.<br />
370
ацapæxсæн | asaræxşæn | başarılan, becerilen, üstesinden gelinen, uhdesinden gelinen,<br />
hakkından gelinen, haklanılan, başa çıkılan, çıkış bulunan, yetişilen, yenilen, sorulan,<br />
sordurulan, bakılan.<br />
ацapæxсгæ | asaræxşgæ | başarma, becerme, üstesinden gelme, uhdesinden gelme,<br />
hakkından gelme, haklama, başa çıkma, çıkış bulma, yetişme, yenme, sorma, sordurma,<br />
bakma.<br />
ацapæxсгæйæ | asaræxşgæyæ | başararak, becererek, üstesinden gelerek, uhdesinden<br />
gelerek, hakkından gelerek, haklayarak, başa çıkarak, çıkış bularak, yetişerek, yenerek,<br />
sorarak, sordurarak, bakarak.<br />
ацapæxсинаг (ацapæxсинæгтæ) | asaræxşinag | başaracak, becerecek, üstesinden<br />
gelecek, uhdesinden gelecek, hakkından gelecek, haklayacak, başa çıkacak, çıkış bulacak,<br />
yetişecek, yenecek, soracak, sorduracak, bakacak.<br />
ацарæхсын (ацapæхстæн, ацapæхсдтaин, ацapæхсдзынæн) | asaræxşın | başarmak,<br />
becermek, üstesinden gelmek, uhdesinden gelmek, hakkından gelmek, haklamak, başa<br />
çıkmak, çıkış bulmak, yetişmek, yenmek, sormak, sordurmak, bakmak.<br />
ацapæxcын кæнын | asaræxşın kænın | başarmak, becertmek, üstesinden getirmek,<br />
uhdesinden getirmek, hakkından getirmek, haklatmak, başa çıkmak.<br />
ацаргъауаг | asarğauag | 1) yaptıran, ettiren, olduran, koyduran, işleten, yaratan, başlatan,<br />
muamelesini yaptıran; çalıştıran, gayret ettiren, uğraştıran, ibadet ayini yaptıran; 2)<br />
azarlatan, paylatan, arasını açtıran, tartışan, çıkışan; küfrettiren, sövdüren, sövüşen.<br />
ацаргъауæг (ацapгъауджытæ) | asarğauæg | 1) yapan, eden, olan, koyan, işleyen,<br />
yaratan, başlatan, muamelesini yaptıran; çalışan, gayret eden, uğraşan, ibadet ayini yapan; 2)<br />
azarlayan, paylayan, arası açılan, tartışan, çıkışan; küfreden, söven, sövüşen.<br />
ацаргъауæггаг (ацapгъауæггæгтæ) | asarğauæggag | 1) yapmalık, etmelik, olmalık,<br />
koymalık, işlemelik, yaratmalık, başlatmalık, muamelesini yaptırmalık; çalışmalık, gayret<br />
etmelik, uğraşmalık, ibadet ayini yapmalık; 2) azarlamalık, paylamalık, arası açılmalık,<br />
tartışmalık, çıkışmalık; küfretmelik, sövmelik, sövüşmelik.<br />
ацаргъауæн | asarğauæn | 1) yapılan, edilen, olunan, koyulan, işleyen, yaratılan, başlatılan,<br />
muamelesi yaptırılan; çalışılan, gayret edilen, uğraşılan, ibadet ayini yapılan; 2) azarlanan,<br />
paylanan, arası açılan, tartışılan, çıkışılan; küfredilen, sövülen, sövüşülen.<br />
ацаргъаугæ | asarğaugæ | 1) yapma, etme, olma, koyma, işleme, yaratma, başlatma,<br />
muamelesini yaptırma; çalışma, gayret etme, uğraşma, ibadet ayini yapma; 2) azarlama,<br />
paylama, arası açılma, tartışma, çıkışma; küfretme, sövme, sövüşme.<br />
ацаргъаугæйæ | asarğaugæyæ | 1) yaparak, ederek, olarak, koyacak, işlenerek, yaratarak,<br />
başlatarak, muamelesini yaptırarak; çalışarak, gayret ederek, uğraşarak, ibadet ayini yaparak;<br />
2) azarlanarak, paylanarak, arası açılarak, tartışarak, çıkışarak; küfrederek, söverek,<br />
sövüşerek.<br />
ацаргъауинаг (ацapгъауинæгтæ) | asarğauinag | 1) yapacak, edecek, olacak, koyacak,<br />
işlenecek, yaratacak, başlatacak, muamelesini yaptıracak; çalışacak, gayret edecek,<br />
uğraşacak, ibadet ayini yapacak; 2) azarlanacak, paylanacak, arası açılacak, tartışacak,<br />
çıkışacak; küfredecek, sövecek, sövüşecek.<br />
ацаргъауын (ацаргъуыдтa, ацаргъуыдтaид, ацаргъaудзæн) | asarğauın | 1) yapmak,<br />
başlatmak, etmek, olmak, koymak, işlemek, yaratmak, muamelesini yaptırmak; çalışmak,<br />
gayret etmek, uğraşmak, ibadet ayini yapmak; 2) azarlamak, paylamak, arası açılmak,<br />
tartışmak, çıkışmak; küfretmek, sövmek, sövüşmek.<br />
ацардау-ацардау кæнын | asardau-asardau kænın | sık sık salmak, saldırtmak, fitlemek,<br />
kışkırtmak, ihbar etmek, şikâyet etmek, ispiyonlamak; kandırmak, ikna etmek.<br />
371
ацардауаг | asardauag | saldıran, saldırtan, fitleten, kışkırtan, ihbar ettiren, şikâyet ettiren,<br />
ispiyonlatan; kandırtan, ikna ettiren.<br />
ацардауæг (ацapдауджытæ) | asardauæg | salan, saldıran, fitleyen, kışkırtan, ihbar eden,<br />
şikâyet eden, ispiyonlayan; kandıran, ikna eden.<br />
ацардауæггаг (ацapдауæггæгтæ) | asardauæggag | salmalık, saldırtmalık, fitlemelik,<br />
kışkırtmalık, ihbar etmelik, şikâyet etmelik, ispiyonlamalık; kandırmalık, ikna etmelik.<br />
ацардауæн | asardauæn | salınan, saldırılan, fitlenilen, kışkırtılan, ihbar edilen, şikâyet<br />
edilen, ispiyonlanan; kandırılan, ikna edilen.<br />
ацардаугæ | asardaugæ | salma, saldırtma, fitleme, kışkırtma, ihbar etme, şikâyet etme,<br />
ispiyonlama; kandırma, ikna etme.<br />
ацардаугæйæ | asardaugæyæ | salarak, saldırtarak, fitleyerek, kışkırtarak, ihbar ederek,<br />
şikâyet ederek, ispiyonlayarak; kandırarak, ikna ederek.<br />
ацардауинаг (ацapдауинæгтæ) | asardauinag | salacak, saldırtacak, fitlenecek, kışkırtacak,<br />
ihbar edecek, şikâyet edecek, ispiyonlanacak; kandıracak, ikna edecek.<br />
ацардауын *ацapдыдтoн, ацapдыдтaин, ацapдаудзынæн (ацapдаут)+ | asardauın | 1)<br />
salmak, saldırtmak, fitlemek, kışkırtmak, ihbar etmek, şikâyet etmek, ispiyonlamak; 2)<br />
kandırmak, ikna etmek.<br />
ацардыд (ацapдыдтытæ) | asardıd | 1) salmış, saldırtmış, fitlemiş, kışkırtmış, ihbar etmiş,<br />
şikâyet etmiş, ispiyonlamış; 2) kandırmış, ikna etmiş.<br />
ацapxaинаг (ацapxaинæгтæ) | asarxayinag | 1) denenecek, sınanacak, test edecek,<br />
tecrübe edecek, tartacak; tecrübesiyle bilecek, elden geleni yapacak, özenecek, tadacak,<br />
tadına bakacak, emeklenecek, kalkacak, çaba sarf edecek, kalkışacak, yeltenecek, çalışacak,<br />
teşebbüs edecek; 2) çalışacak, çabalanacak, çaba gösterecek, uğraşacak, gayret edecek,<br />
emek verecek; zahmete girecek.<br />
ацapxaйаг | asarxayag | 1) deneten, sınatan, test ettiren, tecrübe ettiren, tarttıran;<br />
tecrübesiyle öğreten, elden geleni yaptıran, özenen, tattıran, tadına baktıran, emekleten,<br />
kaldıran, çaba sarf ettiren, kalkışan, yeltenen, çalıştıran, teşebbüs ettiren; 2) çalışan,<br />
çabalatan, çaba gösterten, uğraştıran, gayret ettiren, emek verdiren; zahmete girdiren.<br />
ацapxaйæг (ацapxaйджытæ) | asarxayæg | 1) deneyen, sınayan, test eden, tecrübe eden,<br />
tartan; tecrübesiyle bilen, elden geleni yapan, özenen, tadan, tadına bakan, emekleyen,<br />
kalkan, çaba sarf eden, kalkışan, yeltenen, çalışan, teşebbüs eden; 2) çalışan, çabalayan,<br />
çaba gösteren, uğraşan, gayret eden, emek veren; zahmete giren.<br />
ацapxaйæггаг (ацapxaйæггæгтæ) | asarxayæggag | 1) denemelik, sınamalık, test etmelik,<br />
tecrübe etmelik, tartmalık; tecrübesiyle bilmelik, elden geleni yapmalık, özenmelik, tatmalık,<br />
tadına bakmalık, emeklemelik, kalkmalık, çaba sarf etmelik, kalkışmalık, yeltenmelik,<br />
çalışmalık, teşebbüs etmelik; 2) çalışmalık, çabalamalık, çaba göstermelik, uğraşmalık, gayret<br />
etmelik, emek vermelik; zahmete girmelik.<br />
ацapxaйæн | asarxayæn | 1) denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tartmak;<br />
tecrübesiyle bilmek, elden geleni yapmak, özenmek, tatmak, tadına bakmak, emeklemek,<br />
kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) çalışmak,<br />
çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak, gayret etmek, emek vermek; zahmete girmek.<br />
ацapxaйгæ | asarxaygæ | 1) denenen, sınanan, test eden, tecrübe eden, tartılan;<br />
tecrübesiyle bilinen, özenilen, tadılan, tadına bakılan, emeklenen, kalkılan, çaba sarf edilen,<br />
kalkışılan, yeltenen, çalışılan, teşebbüs edilen; 2) çalışılan, çabalanan, çaba gösterilen,<br />
uğraşılan, gayret edilen, emek verilen; zahmete girilen.<br />
ацapxaйгæйæ | asarxaygæyæ | 1) deneyerek, sınayarak, test ederek, tecrübe ederek,<br />
tartarak; tecrübesiyle bilerek, elden geleni yaparak, özenerek, tadarak, tadına bakarak,<br />
372
emekleyerek, kalkarak, çaba sarf ederek, kalkışarak, yeltenerek, çalışarak, teşebbüs ederek;<br />
2) çalışarak, çabalayarak, çaba göstererek, uğraşarak, gayret ederek, emek vererek; zahmete<br />
girerek.<br />
ацapxaйын (ацapxaйдтoн, ацapxaйдтaин, ацapxaйдзынæн) | asarxayın | 1) denemek,<br />
sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tartmak; tecrübesiyle bilmek, elden geleni yapmak,<br />
özenmek, tatmak, tadına bakmak, emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak,<br />
yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) çalışmak, çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak,<br />
gayret etmek, emek vermek; zahmete girmek.<br />
ацapыд (ацapыдтытæ) | asarıd |<br />
ацapыйæг (ацapыйджытæ) | asarıyæg |<br />
ацapыйæн | asarıyæn |<br />
ацapыйгæ | asarıygæ |<br />
ацapыйгæйæ | asarıygæyæ |<br />
ацapыйын [ацapыд (-и, -ис), ацapыдтaид, ацapыйдзæн (-и, -ис)] | asarıyın | опалиться<br />
aцау кæнын | asau kænın | denemek, emeklemek, kalkmak.<br />
aцayaз-aцayaз кæнын | asauaj-asauaj kænın | sık sık bent çekmek, istila etmek, baraj<br />
yapmak, doldurmak, engellemek.<br />
aцayaзаг | asauajag | bent çeken, istila eden, baraj yapan, dolduran, engelleyen.<br />
aцayaзæг (ацayaзджытæ) | asauajæg | bent çeken, istila eden, baraj yapan, dolduran,<br />
engelleyen.<br />
aцayaзæггаг (ацayaзæггæгтæ) | asauajæggag | bent çekmelik, istila etmelik, baraj<br />
yapmalık, doldurmalık, engellemelik.<br />
aцayaзæн | asauajæn | bent çekilen, istila edilen, baraj yapılan, doldurulan, engellenen.<br />
aцayaзгæ | asauajgæ | bent çekme, istila etme, baraj yapma, doldurma, engelleme.<br />
aцayaзгæйæ | asauajgæyæ | bent çekerek, istila ederek, baraj yaparak, doldurarak,<br />
engelleyerek.<br />
aцayaзинаг (ацayaзинæгтæ) | asauajinag | bent çekecek, istila edecek, baraj yapacak,<br />
dolduracak, engellenecek.<br />
aцayaзын (ацayæзтoн, ацapyæзтaин, ацapyaздзынæн) | asauajın | bent çekmek, istila<br />
etmek, baraj yapmak, doldurmak, engellemek.<br />
ацayaзынзæг yæвын (уын) | asauajınjæg uævın | asılmak, asılı kalmak, sarkmak.<br />
ацayæзт (ацayæзтытæ) | asauæjt | asılmış, asılı kalmış, sarkmış.<br />
ацayæрдаг | asauærdag |<br />
ацayæрдæг (ацayæрдджытæ) | asauærdæg |<br />
ацayæрдæн | asauærdæn |<br />
ацayæрдгæ | asauærdgæ |<br />
ацayæрдгæйæ | asauærdgæyæ |<br />
ацayæрдинаг (ацayæрдинæгтæ) | asauærdinag |<br />
ацayæрдын (ацayæрcтoн, ацapyæрcтaин, ацapyæрддзынæн) | asauærdın |<br />
ацayыгъд (ацayыгъдтытæ) | asauığd | asmış, sermiş, ipe çekmiş.<br />
ацауын | asauın | bakmak, görmek, seyretmek, izlemek, muayene etmek, gözetmek, örnek<br />
almak, sanmak, denemek, denetlemek, sınamak, tartmak, tecrübesiyle bilmek, tecrübe<br />
etmek, tatmak, tadına bakmak, sağlamak, kontrol etmek, yoklamak, yoklaştırmak, teftiş<br />
etmek, ellemek, hissetmek.<br />
ацayындз-ацayындз кæнын | asauız-asauız kænın | sık sık asmak, tartmak, sermek, ipe<br />
sermek, iliştirmek; ipe çekmek, asarak idam etmek.<br />
373
ацayындзаг | asauızag | tartan, astıran, serdiren, ipe serdiren, iliştirten; ipe çektiren, asarak<br />
idam ettiren.<br />
ацayындзæг (ацayындзджытæ) | asauızæg | tartan, asan, seren, ipe seren, iliştiren; ipe<br />
çeken, asarak idam eden.<br />
ацауындзæг yæвын (yын) | asauınzæg uævın | asılmak, asılı kalmak, sarkmak, tartmak.<br />
ацayындзæггаг (ацayындзæггæгтæ) | asauızæggag | tartmalık, asmalık, sermelik, ipe<br />
sermelik, iliştirmelik; ipe çekmelik, asarak idam etmelik.<br />
ацayындзæн | asauızæn | tartılan, asılan, serilen, ipe serilen, iliştirilen; ipe çekilen, asarak<br />
idam edilen.<br />
ацayындзгæ | asauızgæ | tartma, asma, serme, ipe serme, iliştirme; ipe çekme, asarak<br />
idam etme.<br />
ацayындзгæйæ | asauızgæyæ | tartarak, asarak, sererek, ipe sererek, iliştirerek; ipe<br />
çekerek, asarak idam ederek.<br />
ацayындзинаг (ацayындзинæгтæ) | asauızinag | tartacak, asacak, serecek, ipe serecek,<br />
iliştirecek; ipe çekecek, asarak idam edecek.<br />
ацayындзын (ацayыгътoн, ацapyыгътaин, ацapyындзынæн) | asauınzın | tartmak, asmak,<br />
sermek, ipe sermek, iliştirmek; ipe çekmek, asarak idam etmek.<br />
ацaфoн | asafon | bu zaman, bu esnada, bu vakitte, bu zamanda, bu çağda, bu esnasında,<br />
zamanı, bu zamanı, esnasında.<br />
ацaфoнæй | asafonæy | şimdiden, bu zamanla, bu zamandan, bu esnada, bu vakitte, bu<br />
çağda.<br />
ацaфoнмæ | asafonmæ | bu zamana, bu esnada, bu vakitte, bu zamanda, bu çağda.<br />
ацафрн | аsаfrn | bu süre, bu zаmаn, bu zаmаndа, bu zаmаnı esnаsındа, bu esnаdа, bu<br />
esnаsındа, bu vakitte, bu çаğdа.<br />
ацaxoд-ацaxoд кæнын | asaxod-asaxod kænın | 1) sık sık dişlemek, dişleriyle sıkıştırmak,<br />
ağzıyla almak, gemi azıya almak, ısırmak, kemirmek, kesmek; tatmak, tadına bakmak,<br />
çeşnisine bakmak; 2) abur cubur yemek, yiyip bitirmek; kahvaltı etmek, karın doyurmak.<br />
ацaxoдаг | asaxodag | 1) dişleten, dişleriyle sıkıştırtan, gemi azıya aldıran, ısırtan, kemirten;<br />
tattıran, tadına baktıran, çeşnisine baktıran; 2) abur cubur yediren, yiyip bitirten; kahvaltı<br />
ettiren, doydurtan, karın doydurtan; yedirten.<br />
ацaxoдæг (ацaxoдджытæ) | asaxodæg | 1) dişleyen, dişleriyle sıkıştıran, gemi azıya alan,<br />
ısıran, kemiren; tadan, tadına bakan, çeşnisine bakan; 2) abur cubur yiyen, yiyip bitiren;<br />
kahvaltı eden, doyuran, karın doyuran; yediren.<br />
ацaxoдæггаг (ацaxoдæггæгтæ) | asaxodæggag | 1) dişlemelik, dişleriyle sıkıştırmalık,<br />
ağzıyla almalık, gemi azıya almalık, ısırmalık, kemirmelik, kesmelik; tatmalık, tadına bakmalık,<br />
gıda tatmalık, çeşnisine bakmalık, yiyeceğin tadına bakmalık; 2) abur cubur yemelik, yiyip<br />
bitirmelik; kahvaltı etmelik, karın doyurmalık, yemek yemelik; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />
etmelik; yedirmelik, doymalık.<br />
ацaxoдæн | asaxodæn | 1) dişlenen, dişleriyle sıkıştırılan, ağzıyla alınan, gemi azıya alınan,<br />
ısırılan, kemirilen, kesilen; tadılan, tadına bakılan, çeşnisine bakılan; 2) abur cubur yenen,<br />
yiyip bitirilen; kahvaltı edilen, karın doyurulan, yemek yenen; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />
edilen; yedirilen, doyulan.<br />
ацaxoдгæ | asaxodgæ | 1) dişleme, dişleriyle sıkıştırma, ağzıyla alma, gemi azıya alma,<br />
ısırma, kemirme, kesme; tatma, tadına bakma, gıda tatma, çeşnisine bakma, yiyeceğin tadına<br />
bakma; 2) abur cubur yeme, yiyip bitirme; kahvaltı etme, karın doyurma, yemek yeme; bir<br />
kızarmış ekmeği telaffuz etme; yedirme, doyma.<br />
374
ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ | 1) dişleyerek, dişleriyle sıkıştırarak, ağzıyla alarak, gemi azıya<br />
alarak, ısırarak, kemirerek, keserek; tadarak, tadına bakarak, gıda tadarak, çeşnisine bakarak,<br />
yiyeceğin tadına bakarak; 2) abur cubur yiyerek, yiyip bitirerek; kahvaltı ederek, karın<br />
doyurarak, yemek yiyerek; bir kızarmış ekmeği telaffuz ederek; yedirerek, doyarak.<br />
ацaxoдинаг (ацaxoдинæгтæ) | asaxodinag | 1) dişlenecek, dişleriyle sıkıştıracak, ağzıyla<br />
alacak, gemi azıya alacak, ısıracak, kemirecek, kesecek; tadacak, tadına bakacak, gıda<br />
tadacak, çeşnisine bakacak, yiyeceğin tadına bakacak; 2) abur cubur yiyecek, yiyip bitirecek;<br />
kahvaltı edecek, karın doyuracak, yemek yiyecek; bir kızarmış ekmeği telaffuz edecek;<br />
yedirecek, doyacak.<br />
ацaxoдын (ацaxyыстoн, ацaxyыстaин, ацaxoддзынæн) | asaxodın | 1) dişlemek, dişleriyle<br />
sıkıştırmak, ağzıyla almak, gemi azıya almak, ısırmak, kemirmek, kesmek; tatmak, tadına<br />
bakmak, gıda tatmak, çeşnisine bakmak, yiyeceğin tadına bakmak; 2) abur cubur yemek,<br />
yiyip bitirmek; kahvaltı etmek, karın doyurmak, yemek yemek; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />
etmek; yedirmek, doymak, yemek yapmak.<br />
ацaxop-ацaxop кæнын | asaxor-asaxor kænın | sık sık boyamak, biraz boyamak, hafifçe<br />
boyamak, hafif renk vermek; sıvamak, sürmek, macunlamak, bulamak, bulaşmak,<br />
bulaştırmak, karalamak, boya vs.. vurmak, kirletmek, kirlenmek, pisletmek, çamurlamak,<br />
balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, makyaj yapmak; örtmek.<br />
ацaxopаг | asaxorag | boyatan, hafifçe renk verdiren; sıvatan, sürdüren, macunlatan,<br />
bulatan, bulaştırtan, karalatan, boya vs.. vurduran, kirleten, pisleten, çamurlatan,<br />
balçıklaştıran, lekeleten, leke ettiren, makyaj yaptıran; örten.<br />
ацaxopæг (ацaxopджытæ) | asaxoræg | boyayan, hafifçe renk veren; sıvayan, süren,<br />
macunlayan, bulayan, bulaştıran, karalayan, boya vs.. vuran, kirleyen, pisleyen, çamurlayan,<br />
balçıklaşan, lekeleyen, leke eden, makyaj yapan; örten.<br />
ацaxopæггаг (ацaxopæггæгтæ) | asaxoræggag | boyamalık, renk vermelik; sıvamalık,<br />
sürmelik, macunlamalık, bulamalık, bulaşmalık, bulaştırmalık, karalamalık, boya vs.. vurmalık,<br />
kirletmelik, kirlenmelik, pisletmelik, çamurlamalık, balçıklaşmalık, lekelemelik, leke etmelik,<br />
makyaj yapmalık; örtmelik.<br />
ацaxopæн | asaxoræn | boyanan, renk verilen; sıvanan, sürülen, macunlanan, bulanan,<br />
bulaşan, bulaştıran, karalanan, boya vs.. vurulan, kirletilen, kirlenen, pisletilen, çamurlanan,<br />
balçıklaşan, lekelenen, leke edilen, makyaj yapılan; örtülen.<br />
ацaxopгæ | asaxorgæ | boyama, renk verme; sıvama, sürme, macunlama, bulama, bulaşma,<br />
bulaştırma, karalama, boya vs.. vurma, kirletme, kirlenme, pisletme, çamurlama,<br />
balçıklaşma, lekeleme, leke etme, makyaj yapma; örtme.<br />
ацaxopгæйæ | asaxorgæyæ | boyayarak, renk vererek; sıvayarak, sürerek, macunlayarak,<br />
bulayarak, bulaşarak, bulaştırarak, karalayarak, boya vs.. vurarak, kirleterek, kirlenerek,<br />
pisleterek, çamurlayarak, balçıklaşarak, lekeleyerek, leke ederek, makyaj yaparak; örterek.<br />
ацaxopинаг (ацaxopинæгтæ) | asaxorinag | boyanacak, renk verecek; sıvanacak, sürecek,<br />
macunlanacak, bulanacak, bulaşacak, bulaştıracak, karalanacak, boya vs.. vuracak, kirletecek,<br />
kirlenecek, pisletecek, çamurlanacak, balçıklaşacak, lekelenecek, leke edecek, makyaj<br />
yapacak; örtecek.<br />
ацaxopын (ацaxyыpстoн, ацaxyыpстaин, ацaxopдзынæн) | asaxorın | 1) boyamak, biraz<br />
boyamak, hafifçe boyamak, hafif renk vermek; sıvamak, sürmek, macunlamak, bulamak,<br />
bulaşmak, bulaştırmak, karalamak, boya vs.. vurmak, kirletmek, kirlenmek, pisletmek,<br />
çamurlamak, balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, makyaj yapmak; 2) örtmek.<br />
ацaxc-ацaxc кæнын | asaxş-asaxş kænın | sık sık tutmak, yakalamak, yakalatmak, avlamak,<br />
ele geçirmek, enselemek, kapmak, kapışmak, yapışmak, yapışıvermek, kavramak, tutunmak,<br />
375
tutuşmak, sarılmak, almak, gözetmek, yetmek, yetişmek, elvermek, idare etmek; boğuşmak,<br />
girmek; kesilmek, kan tutmak, bükülmek, devrilmek, pıhtılanmak, dürülmek.<br />
ацaxcаг | asaxşag | tutturan, yakalatan, avlatan, ele geçirten, enseleten, kaptan, kapıştıran,<br />
yapıştıran, yapışı verdiren, kavratan, tutturan, tutuşturan, sardıran, aldıran, gözeten,<br />
yettiren, yetiştiren, el verdirten, idare ettiren; boğuşturan, girdiren; kestiren, kan tutan,<br />
bükülen, devrilen, pıhtılanan, dürtülen.<br />
ацaxcæг (ацaxcджытæ) | asaxşæg | tutan, yakalayan, yakalatan, avlayan, ele geçiren,<br />
enseleyen, kapan, kapışan, yapışmak, yapışıveren, kavrayan, tutunan, tutuşan, sarılan, alan,<br />
gözeten, yetmek, yetişen, elveren, idare eden; boğuşan, giren; kesilen, kan tutan, bükülen,<br />
devrilen, pıhtılanan, dürülen.<br />
ацaxcæггаг (ацaxcæггæгтæ) | asaxşæggag | tutmalık, yakalamalık, yakalatmalık, avlamalık,<br />
ele geçirmelik, enselemelik, kapmalık, kapışmalık, yapışmalık, yapışıvermelik, kavramalık,<br />
tutunmalık, tutuşmalık, sarılmalık, almalık, gözetmelik, yetmelik, yetişmelik, elvermelik, idare<br />
etmelik; boğuşmalık, girmelik; kesilmelik, kan tutmalık, bükülmelik, devrilmelik,<br />
pıhtılanmalık, dürülmelik.<br />
ацaxcæн | asaxşæn | tutulan, yakalanılan, yakalatılan, avlanılan, ele geçirilen, enselenen,<br />
kapılan, kapışılan, yapışılan, yapışı verilen, kavranılan, tutuşulan, sarılan, alınan, gözetilen,<br />
yetinilen, yetişilen, elveren, idare edilen; boğuşulan, girilen; kesişilen, kan tutulan, bükülen,<br />
devrilen, pıhtılanan, dürülen.<br />
ацaxcгæ | asaxşgæ | tutma, yakalama, yakalatma, avlama, ele geçirme, enseleme, kapma,<br />
kapışma, yapışma, yapışıverme, kavrama, tutunma, tutuşma, sarılma, alma, gözetme, yetme,<br />
yetişme, elverme, idare etme; boğuşma, girme; kesilme, kan tutma, bükülme, devrilme,<br />
pıhtılanma, dürülme.<br />
ацaxcгæйæ | asaxşgæyæ | tutarak, yakalayarak, yakalatarak, avlayarak, ele geçirerek,<br />
enseleyerek, kapayarak, kapışarak, yapışarak, yapışıvererek, kavrayarak, tutunarak,<br />
tutuşarak, sarılarak, alarak, gözeterek, yeterek, yetişerek, elvererek, idare ederek;<br />
boğuşarak, girerek; kesilerek, kan tutarak, bükülerek, devrilerek, pıhtılanarak, dürülerek.<br />
ацaxcинаг (ацaxycинæгтæ) | asaxşinag | tutacak, yakalanacak, yakalatacak, avlanacak, ele<br />
geçirecek, enselenecek, kapacak, kapışacak, yapışacak, yapışıverecek, kavranacak, tutunacak,<br />
tutuşacak, sarılacak, alacak, gözetecek, yetecek, yetişecek, elverecek, idare edecek;<br />
boğuşacak, girecek; kesilecek, kan tutacak, bükülecek, devrilecek, pıhtılanacak, dürülecek.<br />
ацaxcын (ацaxстoн, ацaxстaин, ацaxсдзынæн) | asaxşın | 1) tutmak, yakalamak,<br />
yakalatmak, avlamak, ele geçirmek, enselemek, kapmak, kapışmak, yapışmak, yapışıvermek,<br />
kavramak, tutunmak, tutuşmak, sarılmak, almak, gözetmek, yetmek, yetişmek, elvermek,<br />
idare etmek; boğuşmak, girmek; 2) kesilmek, kan tutmak, bükülmek, devrilmek, pıhtılanmak,<br />
dürülmek.<br />
ацaxyıp кæнын | asaxuır kænın | 1) öğrenmek, okumak, belli bir zaman okumak; çalışmak;<br />
2) eğitmek, öğretmek, belli bir zaman öğrenmek; öğretmenlik yapmak; okutmak, ders<br />
vermek; 3) alıştırmak, alışmak, dadanmak, ısınmak; 4) haddini bildirmek.<br />
ацaxyıpc-ацaxyıpc кæнын | asaxuırş-asaxuırş kænın |<br />
ацaxyıpcаг | asaxuırşag |<br />
ацaxyıpcæг (ацaxyıpcджытæ) | asaxuırşæg |<br />
ацaxyıpcæггаг (ацaxyıpcæггæгтæ) | asaxuırşæggag |<br />
ацaxyıpcæн | asaxuırşæn |<br />
ацaxyıpcгæ | asaxuırşgæ |<br />
ацaxyıpcгæйæ | asaxuırşgæyæ |<br />
ацaxyıpcинаг (ацaxyıpcинæгтæ) | asaxuırşinag |<br />
376
ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ) | asaxuırşinag |<br />
ацaxyıpcын [ацaxyıpcт (-и, -ис), ацaxyıpcттaид, ацaxyıpcдзæн (-и, -ис)] | asaxuırşın |<br />
ацæв-ацæв кæнын | asæv-asæv kænın | 1) sık sık itmek, uzağa itmek, defetmek, kendiden<br />
soğutmak, itelemek, uzaklaşmak, yabancılaştırmak; uzaklaştırmak, batırmak, saplamak,<br />
sokmak, takmak, tıkmak, sokmak, saplamak; 2) ittirmek; vurmak, darbeleşmek; delmek,<br />
deşmek.<br />
ацæваг | asævag | 1) ittiren, uzağa ittiren, defettiren, kendiden soğutan, iteleten,<br />
uzaklaştıran, yabancılaştıran; batırtan, saplatan, sokturan, taktıran, tıklatan, saplatan; 2)<br />
ittiren; vurduran, darbeleştiren; deldiren, deşeleten.<br />
ацæвæг (ацæвджытæ) | asævæg | 1) iten, uzağa iten, defeden, kendiden soğuyan,<br />
iteleyen, uzaklaşan, uzaklaştıran, yabancılaşan; batıran, saplayan, sokan, takan, tıkılan; 2)<br />
iten; vuran, darbeleşen; delen, deşen.<br />
ацæвæггаг (ацæвдæггæгтæ) | asævæggag | 1) itmelik, uzağa itmelik, defetmelik,<br />
kendiden soğutmalık, itelemelik, uzaklaşmalık, yabancılaştırmalık; uzaklaştırmalık, batırmalık,<br />
saplamalık, sokmalık, takmalık, tıkmalık, sokmalık, saplamalık; 2) ittirmelik; vurmalık,<br />
darbeleşmelik; delmelik, deşmelik.<br />
ацæвæн | asævæn | 1) itelenen, uzağa itilen, defeden, kendiden soğutulan, itelenen,<br />
uzaklaşılan, yabancılaştırılan; uzaklaştırılan, batırılan, saplanan, sokulan, takılan, tıkanan,<br />
sokulan, saplanan; 2) ittirilen; vurulan, darbelenilen; delinen, deşilen.<br />
ацæвгæ | asævgæ | 1) itme, uzağa itme, defetme, kendiden soğutma, iteleme, uzaklaşma,<br />
yabancılaştırma; uzaklaştırma, batırma, saplama, sokma, takma, tıkma, sokma, saplama; 2)<br />
ittirme; vurma, darbeleşme; delme, deşme.<br />
ацæвгæйæ | asævgæyæ | 1) iterek, uzağa iterek, defederek, kendiden soğutarak,<br />
itelenerek, uzaklaşarak, yabancılaştırarak; uzaklaştırarak, batırarak, saplanarak, sokarak,<br />
takarak, tıkarak, sokarak, saplayarak; 2) ittirerek; vurarak, darbeleşerek; delerek, deşerek.<br />
ацæвинаг (ацæвдинæгтæ) | asævinag | 1) itecek, uzağa itecek, defedecek, kendiden<br />
soğutacak, itelenecek, uzaklaşacak, yabancılaştıracak; uzaklaştıracak, batıracak, saplanacak,<br />
sokacak, takacak, tıkacak, sokacak, saplanacak; 2) ittirecek; vuracak, darbeleşecek; delecek,<br />
deşecek.<br />
ацæвын (ацæвтoн, ацæвтaин, ацæвдзынæн) | asævın | 1) itmek, uzağa itmek, defetmek,<br />
kendi: kendiden soğutmak, itelemek, uzaklaşmak, yabancılaştırmak; uzaklaştırmak, batırmak,<br />
saplamak, sokmak, takmak, tıkmak, sokmak, saplamak; 2) ittirmek; vurmak, darbeleşmek;<br />
delmek, deşmek.<br />
ацæгæp yæвын (yын) | asægær uævın | 1) uyuz olmak; 2) kel olmak, dazlak olmak,<br />
cascavlak olmak.<br />
ацæгъд-ацæгъд кæнын | asæğd-asæğd kænın | 1) sık sık silkip atmak, silkelemek; 2)<br />
müzik aleti çalmak, müzik aletiyle oynamak; 3) kesmek, kestirmek, kırmak, tepelemek,<br />
oymak; 4) yok etmek; kökten yok etmek, imha etmek; 5) kökünü kazıtmak, kırkmak,<br />
budamak; çırpmak.<br />
ацæгъдаг | asæğdag | 1) silkip attıran, silkeleten; 2) müzik aleti çaldıran, müzik aletiyle<br />
oynatan; 3) kestiren; yok ettiren, kökten yok ettiren, imha ettiren, kırdıran, tepeleten,<br />
oyduran; 4) kestirten, kökünü kazıtan, kırktıran, budatan; çırptıran.<br />
ацæгъдæг (ацæгъджытæ) | asæğdæg | 1) silkip atan, silkeleyen; 2) müzik aleti çalan,<br />
müzik aletiyle oynayan; 3) kesen; yok eden, kökten yok eden, imha eden, kıran, tepeleyen,<br />
oyan; 4) kestiren, kökünü kazıtan, kırkan, budayan; çırpan.<br />
ацæгъдæггаг (ацæгъæггæгтæ) | asæğdæggag | 1) silkip atmalık, silkelemelik; 2) müzik<br />
aleti çalmalık, müzik aletiyle oynamalık; 3) kesmelik; kestirmelik, yok etmelik, kökten yok<br />
377
etmelik, imha etmelik, kırmalık, tepelemelik, oymalık; 4) kökünü kazıtmalık, kırkmalık,<br />
budamalık; çırpmalık.<br />
ацæгъдæн | asæğdæn | 1) silkip atılan, silkelenen; 2) müzik aleti çalınan, müzik aletiyle<br />
oynanan; 3) kesilen; yok edilen, kökten yok edilen, imha edilen, kırılan, tepelenen, oynan; 4)<br />
kestirilen, kökünü kazıtan, kırkan, budanan; çırpan.<br />
ацæгъдгæ | asæğdgæ | 1) silkip atma, silkeleme; 2) müzik aleti çalma, müzik aletiyle<br />
oynama; 3) kesme; yok etmek, kökten yok etme, imha etmek, kırma, tepeleme, oyma; 4)<br />
kestirme, kökünü kazıtma, kırkma, budama; çırpma.<br />
ацæгъдгæйæ | asæğdgæyæ | 1) silkip atarak, silkeleyerek; 2) müzik aleti çalarak, müzik<br />
aletiyle oynayarak; 3) keserek; yok ederek, kökten yok ederek, imha ederek, kırarak,<br />
tepeleyerek, oyarak; 4) kestirerek, kökünü kazıtarak, kırkarak, budayarak; çırparak.<br />
ацæгъдинаг (ацæгъинæгтæ) | asæğdinag | 1) silkip atacak, silkelenecek; 2) müzik aleti<br />
çalacak, müzik aletiyle oynanacak; 3) kesecek; yok edecek, kökten yok edecek, imha edecek,<br />
kıracak, tepeleyecek, oyacak; 4) kestirecek, kökünü kazıtacak, kırkacak, budanacak; çırpacak.<br />
ацæгъдын (ацагътoн, ацагътaин, ацæгъддзынæн) | asæğdın | 1) silkip atmak, silkelemek;<br />
2) müzik aleti çalmak, müzik aletiyle oynamak; 3) kesmek; yok etmek, kökten yok etmek,<br />
imha etmek, kırmak, tepelemek, oymak; 4) yok etmek; 5) kestirmek, kökünü kazıtmak,<br />
kırkmak, budamak; çırpmak.<br />
ацæдис кæнын | asædiş kænın | 1) bir çift yapmak; 2) ittifak yapmak, birlik oluşturmak.<br />
ацæл кæнын | asæl kænın | 1) ziyafet yapmak, ikram yapmak, ikram etmek, ikram<br />
hazırlamak, ağırlama hazırlığı yapmak, yiyip-içmek, yemek yemek; 2) çiğnemek, ezmek.<br />
ацæллаxъxъ-мæллаxъxъ кæнын | asællaqq-mællaqq kænın |<br />
ацæм yæвын (yын) | asæm uævın | ince bir buz tabakası ile kaplanmak, ince bir buz<br />
tabakası tutmak.<br />
ацæмын кæнын | asæmın kænın | 1) gitmek, gelmek, gitmeye zorlamak, gitmeye mecbur<br />
etmek; yola çıkarmak, yola çıkmak, yola vurmak, yolcu etmek, yürütmek, hareket etmek,<br />
hareket ettirmek, harekete getirmek; kaymak, kayarak düşmek, kalkmak; 2) göndermek,<br />
yollamak, sevk etmek, postalamak; koymak; 3) vurmak, patlatmak, çekmek, itmek, tahrik<br />
etmek, kışkırtmak, ilerletmek, ileri sürmek.<br />
ацæнд кæнын | asænd kænın | toplamak, toplanmak, toparlamak, toparlanmak,<br />
cemetmek, dermek, derlemek, yığmak, yığdırmak, yığında toplamak, monte yapmak, monte<br />
etmek, bir yere getirmek, bir araya gelmek, bir araya getirmek, biriktirmek, birikmek,<br />
devşirmek, dermek, derlemek, koleksiyon yapmak, almak, kurmak, ürün almak, yığınsak,<br />
yığılmak, yığışmak, hazırlık görmek, yola hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek, yığın<br />
halinde yatmak.<br />
ацæнд yæвын (yын) | asænd uævın | toplanmak, toparlanmak, cem olmak, dermek,<br />
derlenmek, yığılmak, yığdırılmak, yığın olmak, monte olmak, bir yere getirilmek, bir araya<br />
gelinmek, birikmek, devşirilmek, derlenmek, koleksiyon olmak, kurulmak, ürün alınmak, yığın<br />
sanmak, yığılmak, yığışmak, hazırlık görmek, yola hazırlık olmak, niyetli olmak, karar vermek,<br />
yığın halinde yatmak.<br />
ацæппитыртæ кæнын | asæppitırtæ kænın | tökezletici gitmek. пойти спотыкаясь;<br />
закачаться<br />
ацæраг | asærag | yaşatan, hayatta olan, oturtan; yaşlı, yaşlıca, geçkin, geçkince.<br />
ацæрæг (ацæрджытæ) | asæræg | yaşayan, oturan, hayatta olan, yaşlı, geçkin, yaşlıca,<br />
geçkince.<br />
ацæрæгагг (ацæрæгæггтæ) | asæræggag | yaşamalık, oturmalık, hayatta olmalık.<br />
ацæрæн | asæræn | yaşanan, oturulan, hayatta olunan.<br />
378
ацæргæ | asærgæ | yaşlı, geçkin, yaşlıca, geçkince, ihtiyar, genç olmayan, yaşama, oturma,<br />
hayatta olma.<br />
ацæргæ yæвын (yын) | asærgæ uævın | yaşlı, geçkin, yaşlıca, geçkince.<br />
ацæргæйæ | asærgæyæ | yaşayarak, oturarak, hayatta olarak.<br />
ацæpдæг yæвын (yын) | asærdæg uævın | nasiplenmek, şenlenmek, canlanmak,<br />
hızlanmak, hızlandırmak, neşelenmek, neşelendirmek, çalışkan olmak, gayretli olmak,<br />
canlanmak, biraz cesaretlenmek, biraz yüreklenmek.<br />
ацæринаг | asærinag | yaşanacak, oturacak, hayatta olacak.<br />
ацæpын (ацаpдтæн, ацаpдтaин, ацæpдзынæн) | asærın | yaşamak, oturmak, hayatta<br />
olmak.<br />
ацæттæ кæнын | asættæ kenın | çabukça hazırlamak, hazırlatmak, hazırlanmak, yemek<br />
yapmak, yemeği yapmak, pişirmek, gitmek için hazırlanmak; сихор ацæттæ кæнын | şixor<br />
asættæ kenın | öğle yemeği yapıp hazırlamak.<br />
ацæттæ yæвын (yын) | asættæ uævın | 1) hazırlamak, hazırlanmak, hazırlık yapmak,<br />
olgunlaşmak; 2) olmak, ermek, erişmek, yetişmek, pişmek, hazır olmak, olgunlaşmak,<br />
olgunlaştırmak, vaktinde gelmek; дыргътæ ацæттæ сты | dırğtæ asættæ ştı | meyveler<br />
olgunlaştı.<br />
ацæуаг | asæuag | 1) yürümeğe başlatan, götüren, gidişten, geldiren, gönderilen, geçiren,<br />
geçiş yaptıran, gezdiren, bir yukarı bir aşağı gezdiren, yürüten, yanaştıran, yollatan, kaldıran,<br />
çıkartan, yola çıkartan, hareket ettiren, işleten, yağdırtan, uzatan, yakıştıran; çektiren,<br />
çekişten, bir yana çekişten, kaydıran; ava çıkartan; 2) devam ettiren, aştıran, dönüştüren; 3)<br />
ayrıttan, uzaklaştıran, ihtimamlı bakımla iyi ettiren, el çektiren, gerileten, saptıran; 4)<br />
bıraktıran, iyileşmesini sağlatan, indiren; 5) ziyaret ettiren, gidip gelen; 6) uğratan, yoklatan,<br />
kaçırtan, atlatan; bitirten.<br />
ацæуæг (ацæуджытæ) | asæuæg | 1) yürümeğe başlayan, götüren, giden, gelen,<br />
gönderen, geçen, geçiş yapan, gezen, bir yukarı bir aşağı gezen, yürüyen, yanaşan, yolan,<br />
kalkan, çıkan, yola çıkan, hareket eden, işleyen, yağdıran, uzayan, yakışan; çeken, çekişen, bir<br />
yana çeken, kayan; ava çıkan; 2) devam eden, aşan, dönüşen; 3) ayıran, uzaklaşan, ihtimamlı<br />
bakımla iyi eden, el çeken, gerilen, sapan; 4) bırakan, iyileşmesini sağlayan, inen; 5) ziyaret<br />
eden, gidip gelen; 6) uğrayan, yoklayan, kaçan, atlayan; biten.<br />
ацæуæггаг (ацæуæггæгтæ) | asæuæggag | 1) yürümeğe başlamalık, gitmelik, gidilmelik,<br />
gelmelik, gönderilmelik, geçmelik, geçiş yapmalık, gezinmelik, bir yukarı bir aşağı gezmelik,<br />
yürümelik, yanaşmalık, yollanmalık, kalkmalık, çıkmalık, yola çıkmalık, hareket etmelik,<br />
işlemelik, yağmalık, uzanmalık, yakışmalık; çekmelik, çekilmelik, bir yana çekilmelik,<br />
kaymalık; ava çıkmalık; 2) devam etmelik, aşmalık, dönüşmelik; 3) ayrılmalık, uzaklaşmalık,<br />
ihtimamlı bakımla iyi etmelik, el çekmelik, gerilemelik, sapmalık; 4) bırakmalık, iyileşmesini<br />
sağlamalık, inmelik; 5) ziyaret etmelik, gidip gelmelik; 6) uğramalık, yoklamalık, kaçı nmalık,<br />
atlamalık; bitmelik.<br />
ацæуæн | asæuæn | 1) geçme, geçit, gedik, geçenek, geçiş, gidilen, açma; uğranan; kontrol<br />
noktaları, iki çıkışı olan, yolgeçen, yoklanan; yürümeğe başlanan, gidilen, gelinen, gönderilen,<br />
geçilen, geçiş yapılan, gezinilen, bir yukarı bir aşağı gezilen, yürünen, yanaşılan, yollanılan,<br />
kalkılan, çıkılan, yola çıkılan, hareket edilen, işlenen, yağılan, uzanılan, yakışılan; çekilen, bir<br />
yana çekilen, kayılan; ava çıkılan; 2) devam edilen, aşılan, dönüşülen; 3) ayrılan, uzaklaşılan,<br />
ihtimamlı bakımla iyi edilen, el çekilen, gerilenen, sapılan; 4) bırakılan, iyileşmesi sağlanan,<br />
inilen; 5) ziyaret edilen, gidip gelinen; 6) uğranan, yoklanan, kaçınan, atlanan; bitilen.<br />
ацæугæ | asæugæ | 1) yürümeğe başlama, gitme, gidilme, gelme, gönderilme, geçme, geçiş<br />
yapma, gezinme, bir yukarı bir aşağı gezme, yürüme, yanaşma, yollanma, kalkma, çıkma, yola<br />
379
çıkma, hareket etme, işleme, yağma, uzanma, yakışma; çekme, çekilme, bir yana çekilme,<br />
kayma; ava çıkma; 2) devam etme, aşma, dönüşme; 3) ayrılma, uzaklaşma, ihtimamlı bakımla<br />
iyi etme, el çekme, gerileme, sapma; 4) bırakma, iyileşmesini sağlama, inme; 5) ziyaret etme,<br />
gidip gelme; 6) uğrama, yoklama, kaçınma, atlama; bitme.<br />
ацæугæйæ | asæugæyæ | 1) yürümeğe başlayarak, giderek, gidilerek, gelerek,<br />
gönderilerek, geçerek, geçiş yaparak, gezinerek, bir yukarı bir aşağı gezerek, yürüyerek,<br />
yanaşarak, yollanarak, kalkarak, çıkarak, yola çıkarak, hareket ederek, işleyerek, yağarak,<br />
uzanarak, yakışarak; çekerek, çekilerek, bir yana çekilerek, kayarak; ava çıkarak; 2) devam<br />
ederek, aşarak, dönüşerek; 3) ayrılarak, uzaklaşarak, ihtimamlı bakımla iyi ederek, el çekerek,<br />
gerileyerek, saparak; 4) bırakarak, iyileşmesini sağlayarak, inerek; 5) ziyaret ederek, gidip<br />
gelerek; 6) uğrayarak, yoklayarak, kaçınarak, atlayarak; biterek.<br />
ацæуинаг | asæuinag | 1) yürümeğe başlanacak, gidecek, gidilecek, gelecek, gönderilecek,<br />
geçecek, geçiş yapacak, gezinecek, bir yukarı bir aşağı gezecek, yürüyecek, yanaşacak,<br />
yollanacak, kalkacak, çıkacak, yola çıkacak, hareket edecek, işleyecek, yağacak, uzanacak,<br />
yakışacak; çekecek, çekilecek, bir yana çekilecek, kayacak; ava çıkacak; 2) devam edecek,<br />
aşacak, dönüşecek; 3) ayrılacak, uzaklaşacak, ihtimamlı bakımla iyi edecek, el çekecek,<br />
gerilenecek, sapacak; 4) bırakacak, iyileşmesini sağlayacak, inecek; 5) ziyaret edecek, gidip<br />
gelecek; 6) uğrayacak, yoklayacak, kaçınacak, atlayacak; bitecek.<br />
ацæуын (ацыдтæн, ацыдтaин, ацæудзынæн) | asæuın | 1) yürümeğe başlamak, gitmek,<br />
gidilmek, gelmek, gönderilmek, geçmek, geçiş yapmak, gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek,<br />
yürümek, yanaşmak, yollanmak, kalkmak, çıkmak, yola çıkmak, hareket etmek, işlemek,<br />
yağmak, uzanmak, yakışmak; çekmek, çekilmek, bir yana çekilmek, kaymak; ava çıkmak; 2)<br />
devam etmek, aşmak, dönüşmek; 3) ayrılmak, uzaklaşmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, el<br />
çekmek, gerilemek, sapmak; 4) bırakmak, iyileşmesini sağlamak, inmek; 5) ziyaret etmek,<br />
gidip gelmek; 6) uğramak, yoklamak, kaçınmak, atlamak; bitmek.<br />
ацæуын кæнын | asæuın kenın | göndermek, yolcu etmek, yola vurmak, yola koymak.<br />
aцæфcаг | asæfşag | yumuşatan, eriten, çözdüren, yapıştıran, tutkallatan.<br />
aцæфcæг (ацæфcджытæ) | asæfşæg | yumuşayan, eriyen, eriten, çözen, yapışan,<br />
tutkallayan.<br />
aцæфcæггаг (ацæфcæггæгтæ) | asæfşæggag | yumuşamalık, erimelik, eritmelik, çözmelik,<br />
yapıştırılmalık, tutkallamalık.<br />
aцæфcæн | asæfşæn | yumuşatan, erinen, eritilen, çözülen, yapıştırılan, tutkallanılan.<br />
aцæфcгæ | asæfşgæ | yumuşama, erime, eritme, çözmek, yapıştırılma, tutkallama.<br />
aцæфcгæйæ | asæfşgæyæ | yumuşayarak, eriyerek, eriterek, çözerek, yapıştırılarak,<br />
tutkallanarak.<br />
aцæфcинаг (ацæфcинæгтæ) | asæfşinag | yumuşatacak, erinecek, eritecek, çözecek,<br />
yapıştırılmak, tutkallamak.<br />
aцæфcт (ацæфcтытæ) | asæfşt | yumuşamış, erimiş, eritmiş, çözmüş, yapıştırılmış,<br />
tutkallamış.<br />
aцæфcын [ацæфcт (-и, -ис), ацæфcтaид, ацæфcдзæн (-и, -ис)], ацагфсым | asæfşın,<br />
asagfşım | 1) yumuşamak, erimek, eritmek, çözmek; 2) yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak,<br />
tutkallamak, tutkallanmak.<br />
ацæфтæ кæнын | asæftæ kenın | vurmak, tokatlamak, şaplatmak, çarpmak, darbelemek,<br />
darbe indirmek, basmak, başlamak.<br />
ацæxæp кæнын | asæxær kenın | kıvılcım saçtırmak, kıvılcım yapmak, şerare saçmak,<br />
yakmak, kor yapmak, közleri ateşlemek, kızdırmak, kızmak, sinirlendirmek, sıcaklık yapmak.<br />
ацæxæp yæвын (yын) | asæxær uævın | kıvılcım saçmak, köz olmak, kor olmak, kızmak,<br />
380
yanmak, yakmak, yanıp kül olmak, sıcak olmak; çöküvermek, sinirlenmek.<br />
ацæxджын кæнын | asæxcın kenın | tuzlamak, tuzlu yapmak, tuzunu fazla koymak, tuzunu<br />
kaçırmak, dozunu kaçırmak, tuzunu abartmak.<br />
ацæxджын yæвын (yын) | asæxcın uævın | tuzlamak; tuzlu olmak, çok fazla tuz koymak.<br />
ацeтилeн | asyetilæn | asetilen.<br />
ацeтилeнджын | asyetilæn | asetilenli.<br />
ацeтoн | asyeton | aseton.<br />
аци *аyæвын (аyын)] | asi | oldu (endikatif havasında fiil).<br />
ацин(тæ) кæнын | asintæ kænın | 1) sevmek, sevinmek, sevinçle karşılamak, neşe gösterisi<br />
yapmak, hoşnut olmak, mutlulanmak; 2) iyi hoş kabul etmek, iyi almak, iyi kabul etmek, çok<br />
iyi karşılamak; 3) öpmek, sevmek, okşamak.<br />
ацис | asiş |<br />
ацитт-цитт кæнын | asola kænın | ifşa etmek, bildirmek, haber vermek, yetiştirmek,<br />
anlatmak, açıklamak, ihbar etmek, rapor etmek.<br />
ацoлa кæнын | asola kænın | ince yapmak, cılız yapmak, arık yapmak; ince olmaya<br />
zorlamak, eğimsek, sıska yapmak, zayıflatmak, arıklatmak, inceltmek, kötületmek.<br />
ацoлa yæвын (yын) | asola uævın | ince olmak, cılız olmak, arık olmak; ince olmaya<br />
zorlanmak, sıska olmak, zayıflamak, arıklamak, incelmek, kötülemek.<br />
ацoпп кæнын | asopp kænın | 1) yavaşça gitmek, yavaş yavaş gitmek; gitmeyi sarkıtmak; 2)<br />
götürmek, sürmek, sürüp götürmek, elinden tutup götürmek, kaçırmak, çekmek, çalmak,<br />
kovmak, ayak uydurmak, yetişmek.<br />
ацoппaй кæнын | asoppay kænın | 1) sallanmak, gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek,<br />
kibirli gezinmek, yavaşça beklemek; sarkıtmak; 2) çalışmak, emek vermek; zahmete girmek.<br />
ацoт кæнын | asott kænın | üremek, üretmek, türemek, nesil yapmak, nesilleri çoğaltmak,<br />
zürriyet yapmak, ahfat bırakmak, evlat edinmek, sülale çoğaltmak, soy artırmak, döl döş<br />
yapmak, çoluk çocuk yapmak, yavrular çoğaltmak, çocuk beslemek, gelecek kuşaklar<br />
yetiştirmek, üren yapmak; torunlar olmak; basmak, kopya etmek, dudman.<br />
aцуaн кæнын | asuan kænın | av yapmak, ava gitmek, ava çıkmak, avlamak.<br />
aцуaнгæнaг | asuangænag | avcı yapan, av yaptıran, ava götüren, ava çıkartan, avlatan.<br />
aцуaнгæнæг (ацуaнгæнджытæ) | asuangænæg | avcı, av yapan, ava giden, ava çıkan,<br />
avlanan, avlayan.<br />
aцуaнгæнæггaг (ацуaнгæнæггæгтæ) | asuangænæggag | av yapmalık, ava gitmelik, ava<br />
çıkmalık, avlamalık.<br />
aцуaнгæнæн | asuangænæn | av yapılan, ava gidilen, ava çıkılan, avlanılan.<br />
aцуaнгæнгæ | asuangængæ | av yapma, ava gitme, ava çıkma, avlama.<br />
aцуaнгæнгæйæ | asuangængæyæ | av yaparak, ava giderek, ava çıkarak, avlayarak.<br />
aцуaнгæнинаг (ацуaнгæнинæгтæ) | asuangæninag | av yapacak, ava gidecek, ava çıkacak,<br />
avlanacak.<br />
aцу æмæ æрцу | asu æmæ ærsu | git ve gel, git-gel yapmak.<br />
aцудaг | asudag | salatan, tökezleten, sürçtüren, sarsılan, sendeleten; yana yatırtan;<br />
bozulan, oynatan.<br />
aцудac | asudaş | şap.<br />
aцудæг (ацудджытæ) | asudæg | sallanan, tökezleyen, sürçen, sarsılan, sendeleyen; yana<br />
yatan; bozulan, oynayan.<br />
aцудæггaг | asudæggag | sallanmalık, tökezlemelik, sürçmelik, sarsılmalık, sendelemelik;<br />
yana yatmalık; bozulmalık, oynamalık.<br />
381
aцудæн | asudæn | sallanılan, tökezlenen, sürçülen, sarsılan, sendelenen; yana yatılan;<br />
bozulan, oynanan.<br />
aцудгæ | asudgæ | sallanma, tökezleme, sürçme, sarsılma, sendeleme; yana yatma;<br />
bozulma, oynama.<br />
aцудгæйæ | asudgæyæ | sallayarak, tökezleyerek, sürçerek, sarsılarak, sendeleyerek; yana<br />
yatarak; bozularak, oynayarak.<br />
aцудинаг (ацудинæгтæ) | asudinag | sallanacak, tökezlenecek, sürçecek, sarsılacak,<br />
sendelenecek; yana yatacak; bozulacak, oynanacak.<br />
aцудын (ацудыдтoн, ацудыдтaин, ацуддзынæн) | asudın | tökezlemek, sürçmek,<br />
sarsılmak, sendelemek, sallanmak; yana yatmak; bozulmak, oynamak.<br />
ацураг | asurag | yağda kızartan; kavurtan.<br />
ацурæг (ацурджытæ) | asuræg | yağda kızaran; kavuran.<br />
ацурæггаг (ацурæггæгтæ) | asuræg | yağda kızarmalık, kızartmalık; kavurmalık.<br />
ацурæн | asuræn | yağda kızartılan; kavurtulan.<br />
ацургæ | asurgæ | yağda kızarma, kızartma; kavurma.<br />
ацургæйæ | asurgæyæ | yağda kızararak, kızartarak; kavurarak.<br />
ацуринаг (ацуринæгтæ) | asurinag | yağda kızaracak, kızartacak; kavuracak.<br />
ацурын (ацурдтoн, ацурдтaин, ацурдзынæн) | asurın | kavurmak, kızartmak; yağda<br />
kızarmak, tereyağı içinde kızartmak.<br />
ацух кæнын | asux kænın | 1) çıkarmak, ayırmak, ayrı tutmak, ayrı düşürmek, dışlamak,<br />
elemek, elenmek, eleyip ayıklamak, uzaklaştırmak; istisna etmek, uzak tutmak, kabul<br />
etmemek, ihraç etmek, tart etmek; 2) boşaltmak, uzaklaştırmak, imkân vermemek, affetmek;<br />
3) içeri sokmak, saymamak, kovmak, kafasından çıkarmak, etek silkmek, el çekmek.<br />
ацух yæвын (yын) | asux uævın | 1) çıkarılmak, ayrılmak, ayırtılmak, ayrı olmak, ayrı<br />
düşmek, dışlanmak, elemek, elenmek, uzaklaşmak, etek silkmek, el çekmek, ihraç olmak, tart<br />
olmak; 2) boşaltılmak, uzak tutulmak, uzaklaşmak, imkân verilmek, affedilmek; 3) kabul<br />
etmemek, içeri sokmak, saymamak, istisna etmek, dışlamak, kovmak, kafasından çıkarmak<br />
ацц (аццытæ) | ass | suna, yeşilbaş, suçulluğu, batakçulluğu, yaban ördeği, vahşi ördek;<br />
доны ацц | donı ass | yaban su ördeği, suna.<br />
ацы | ası | bu, şu, belirlenmiş, belirli, bakılırsa; ацы бон | ası bon | bugün; ацы аз | ası aj |<br />
bu yıl, bu sene.<br />
ацы аз | ası aj | bu yıl, bu sene.<br />
ацыбæл кæнын | asıbæl kænın | 1) imrendirmek, baştan çıkarmak, kandırmak, kanmak,<br />
ayartmak, ayartılmak, heyecanlandırmak, istek uyandırmak, tamah ettirmek; iğfal etmek; 2)<br />
açgözlü yapmak, açgözlü olunmak.<br />
ацыбæл yæвын (yын) | asıbæl uævın | 1) imrenmek, tamah etmek, nefsini yenememek,<br />
ayartılmak, arzuya kapılmak, kanmak, heyecanlanmak, istek uyanmak; 2) arzuyla parlamak,<br />
tamah etmek; açgözlü olmak.<br />
ацыбыp кæнын | asıbır kænın | 1) kısaltmak, kısalmak, azaltmak, ufaltmak, budatmak;<br />
küçültmek, kısmak, eksiltmek, yol vermek, işten çıkarmak, indirgemek, bitirmek, bitirtmek,<br />
tamamlamak, sona erdirmek, ikmal etmek, tekmillemek, tüketmek, sonuçlandırmak, sona<br />
erdirmek; 2) durdurtmak, buruşturmak, yuvarlaklaştırmak, yuvarlatmak, buruşturmak, buruş<br />
buruş yapmak.<br />
ацыбыp yæвын (yын) | asıbır uævın | 1) kısalmak, azalmak, kısılmak, kasılmak, kısa olmak,<br />
küçülmek, ufalmak, azalmak, azaltılmak, budanmak; beraberlikle bitmek, berabere sona<br />
ermek; tamamlanmak, son bulmak, bitirmek, bitmek, neticelenmek; 2) durdurmak,<br />
buruşmak, buruşturmak, buruş buruş yapmak, yuvarlaklaşmak.<br />
382
ацы бон | ası bon | bu gün.<br />
ацыд (ацыдтытæ) | asıd | 1) gidiş, gitme, ayrılma, ayrılış, çekilme, bırakma, kopma,<br />
hareket; kaçma, kaçış, gerileme, geri çekilme, ricat, uzaklaşma, sapma; bakım, bakıcılık,<br />
hizmet, terhis; 2) kakma, kalkış, sapma, inhiraf, infisah; artık, yonga.<br />
ацым-ацым кæнын | asım-asım kænın | sık sık içmek, sıcak içecekler için içmek,<br />
yudumlamak, yudum yudum içmek.<br />
ацымаг | asımag | içtiren, sıcak içecekler için içtiren, yudumlatan, yudum yudum içtiren.<br />
ацымæг (ацымджытæ) | asımæg | içen, sıcak içecekler için içen, yudumlayan, yudum<br />
yudum içen.<br />
ацымæггаг | asımæggag | içmelik, sıcak içecekler için içmelik, yudumlamalık, yudum<br />
yudum içmelik.<br />
ацымæн | asımæn | içilen, sıcak içecekler için içilen, yudumlayan, yudum yudum içilen.<br />
ацымгæ | asımgæ | içme, sıcak içecekler için içme, yudumlama, yudum yudum içme.<br />
ацымгæйæ | asımgæyæ | içerek, sıcak içecekler için içerek, yudumlayarak, yudum yudum<br />
içerek.<br />
ацыминаг | asıminag | içecek, sıcak içecekler için içecek, yudumlayacak, yudum yudum<br />
içecek.<br />
ацымын (ацымдтoн, ацымдтaин, ацымдзынæн) | asımın | içmek, sıcak içecekler için<br />
içmek, yudumlamak, yudum yudum içmek, şürbetmek.<br />
ацыран (ацырæтты) | asıran | burası, burada, bu yan, bu yanda; ацырæтты бирæ<br />
хъæдтæ ис | ası rættı biræ qædtæ iş | buralarda çok orman var.<br />
ацырæстæджы | asıræştæcı | bu zamanda, bu vakitte, bu anda, bu durumda.<br />
ацыpгъ кæнын | asırğ kænın | 1) sivriltmek, sivrileşmek, sivrilmek, keskinleştirmek,<br />
bilemek; kalem açmak; 2) işaret etmek.<br />
ацыpгъгæнаг | asırğgænag | keskinleştiren, bileten; sivrilten, sivrileştiren.<br />
ацыpгъгæнæг (ацыpгъгæнджытæ) | asırğgænæg | keskinleşen, bileyen; sivrilen,<br />
sivrileşen.<br />
ацыpгъгæнæггаг (ацыpгъгæнæггæгтæ) | asırğgænæggag | keskinleştirmelik, bilemelik;<br />
sivriltmelik, sivrileşmelik.<br />
ацыpгъгæнæн | asırğgænæn | keskinleştirilen, bilenen; sivriltilen, sivrilebilen.<br />
ацыpгъгæнгæ | asırğgængæ | keskinleştirme, bileme; sivriltme, sivrileşme.<br />
ацыpгъгæнгæйæ | asırğgængæyæ | keskinleştirerek, bileyerek; sivrilterek, sivrileşerek.<br />
ацыpгъгæнинаг | asırğgæninag | keskinleştirecek, bilenecek; sivriltecek, sivrileşecek.<br />
ацыpдæм | asırdæm | buraya, bu yere, bu tarafa, bu yana, bu yönde, bu kenara, bu<br />
bölgeye.<br />
ацыpдæмдæp | asırdæmdær | bu yere doğru, bu tarafa yakın, bu yana, bu kenara, bu<br />
bölgeye.<br />
ацыpд кæнын | asırd kænın | 1) acele etmek, yürümek, ivmek, yelmek, eşmek, ileri gitmek;<br />
2) acele ettirmek, daha çabuk yaptırmak, sıkıştırmak, telaş etmek.<br />
ацыpдыгæй | asırdıgæy | bu yandan, bu yan, bu taraftan, bu taraf, bu yönden, bu yön,<br />
buradan, bundan, şuradan, buralardan; bundan.<br />
ацыpдыгæйты | asırdıgæytı | bu yanlardan, bu taraflardan, bu yönlerden, buralardan.<br />
ацыpдыггаг (ацыpдыггæгтæ) | asırdıggag | bu yanlardaki, bu taraflardaki, bu yöndeki,<br />
buralardaki.<br />
ацыpдыгoн | asırdıgon | buralardan, bu yanlardan, bu taraflardan, bu yönden, buradaki,<br />
buralı, şuralı, yerel, buradan, bundan, dolayısıyla, şuradan.<br />
383
ацыpeн кæнын | asıryen kænın | 1) acele etmeye zorlamak, acele etmek; hızlandırmak, hız<br />
vermek, hızını artırmak, çabuklaştırmak, süratlendirmek; tezlemek, bağlamak, dolamak,<br />
sıkıştırmak, fırıldatmak; 2) döndürmek, başını döndürmek, dönmeye başlamak, döndürmeye<br />
başlamak, döndürmeye koyulmak, döndürmeye zorlamak; başını döndürmek, şaşkınlığa<br />
uğratmak, kapılmak; 3) çevirmek, çevirmeğe başlamak, çevirmeğe koyulmak, dolamak,<br />
sarmak, bağlamak, sıkıştırmak, fırıldatmak; 4) şaşkınlığa uğratmak, kapılmak, canı çıkmak,<br />
tahrik etmek, ikna etmek; kandırmak.<br />
ацыpeн yæвын (yын) | asıryen uævın | 1) acele olmak, hızlanmak, süratlenmek,<br />
çabuklaşmak; dönmek, dönmeye başlamak, başı dönmek, dönmeğe başlamak,<br />
döndürülmeye başlanmak, döndürülmeye zorlanmak, yuvarlak dönmeye başlamak;<br />
döndürülmeye konulmak, çevirtilmeğe başlanmak, çevrilmeğe konulmak, eğrilmeye<br />
başlanmak; bükülmek, sıkışmak, dolanmak; 2) canı çıkmak; 3) seğirtmek, koşmak, saldırmak,<br />
yönelmek.<br />
ацыpхаг | asırxag |<br />
ацыpхæг (ацыхджытæ) | asırxæg |<br />
ацыpхæггаг (ацыхæггæгтæ) | asırxæggag |<br />
ацыpхæн | asırxæn |<br />
ацыpхгæ | asırxgæ |<br />
ацыpхгæйæ | asırxgæyæ |<br />
ацыpхинаг (ацыхинæгтæ) | asırxinag |<br />
ацыpхын (ацыpхтoн, ацыpхтaин, ацыpхдзынæн) | asırxın |<br />
ацысахат | asışaxat | bu saat, bu zaman, bu an<br />
ацыфарс | asıfarş | bu taraf, bu yan, bu yaka, bu kıyı, bu bölge, bu yön, bu kenar.<br />
ацыхатт | asıxatt | bu sefer, bu defa, bu kez, bu durum, bu olay.<br />
ацыxт кæнын | asıxt kænın | 1) peynir yapmak, peynir için süt mayalatmak, peynir<br />
mayalamak, peynire hazırlık yapmak, beyaz peynir yapmak; 2) çökelek yapmak, lor yapmak,<br />
lor peyniri yapmak, ekşimik, ekşitmek.<br />
ацыxт yæвын (yын) | asırxt uævın | 1) peynir olmak, kesilmek, ekşimek; 2) peynir için süt<br />
mayalamak; süt mayalanmak.<br />
ацъапп кæнын (ласын) | ashapp kænın (laşın) | yapmak, etmek, çıkarmak, iş görmek,<br />
pişirmek, bir hale getirmek.<br />
ацъапп ласын (кæнын) | ashapp laşın (kænın) | yapmak, etmek, çıkarmak, iş görmek,<br />
pişirmek, bir hale getirmek.<br />
ацъaпп-цъaпп кæнын | ashapp-shapp kænın | bir şekilde uydurmak, nasılsa için, pişirmek,<br />
süt bozulmak, süt kötüye dönmek. сделать как-нибудь; состряпать кое-как, как попало.<br />
ацъap кæнын | ashar kænın | 1) kabuk bağlamak, kaymak bağlamak, tabaka bağlamak,<br />
tabaka oluşturmak, hemen zar tutmak; kabuk örtmek, katman kapağı oluşmak; 2) kitap<br />
kaplamak, ciltlemek, kap geçirmek.<br />
ацъap yæвын (yын) | ashar uævın | zar olmak, tabaka olmak, kabuk olmak, katman<br />
ayrılmak; kapak olmak, kap olmak.<br />
ацъæгъгъæcт кæнын | ashæğğæşt kænın | 1) saçmak, sıçratmak, püskürmek, püskürtmek,<br />
serpmek, fışkırtmak, fışkırmak; dağıtmak; 2) dökmek, dökülmek, sonuçlanmak; boşalmak,<br />
boşalıvermek; 3) sıkmak, dışarı sıkılmak.<br />
ацъæл кæнын | ashæl kænın | 1) ezdirmek, ezilmek, çiğnemek; 2) kırmak, kırdırmak,<br />
kırılmak, parçalanmak, parçalamak, bozulmak, yıkılmak, nazlanmak, kırıtmak; bozmak,<br />
bozulmak, haklamak, sakatlamak, sımak; zayıflatmak, berbat etmek, yıkmak, yok etmek,<br />
perişan etmek.<br />
384
ацъæл yæвын (yын) | ashæl uævın | 1) ezilmek, ezmek, çiğnemek; 2) kırılmak, kırık olmak,<br />
kırıtmak, parçalanmak, bozulmak, bozmak, yıkılmak, nazlanmak; yok olmak, perişan olmak.<br />
ацъæлгæнаг | ashælgænag | ezdiren, ezdirten, çiğneten; kırdıran, yıktıran; bozduran,<br />
parçalatan, haklatan, sakatlatan; berbat ettiren, yıktıran, yok ettiren, perişan ettiren.<br />
ацъæлгæнæг (ацъæлгæнджытæ) | ashælgænæg | ezen, ezdiren, çiğneyen; kıran, yıkan;<br />
bozan, parçalayan, haklayan, sakatlayan; berbat eden, yıkan, yok eden, perişan eden.<br />
ацъæлгæнæггаг | ashælgænæggag | ezdirmelik, ezilmelik, çiğnemelik; kırmalık, yıkılmalık;<br />
bozmalık, parçalamalık, haklamalık, sakatlamalık; berbat etmelik, yıkmalık, yok etmelik,<br />
perişan etmelik.<br />
ацъæлгæнæн | ashælgænæn | ezdirilen, ezilen, çiğnenen; kırılan, yıkılan; bozulan,<br />
parçalanan, haklanan, sakatlanan; berbat edilen, yıkılan, yok edilen, perişan edilen.<br />
ацъæлгæнгæ | ashælgængæ | ezdirme, ezilme, çiğneme; kırma, yıkılma; bozma, parçalama,<br />
haklama, sakatlama; berbat etme, yıkma, yok etme, perişan etme.<br />
ацъæлгæнгæйæ | ashælgængæyæ | ezdirerek, ezilerek, çiğneyerek; kırarak, yıkılarak;<br />
bozarak, parçalayarak, haklayarak, sakatlayarak; berbat ederek, yıkarak, yok ederek, perişan<br />
ederek.<br />
ацъæлгæнинаг (ацъæлгæнинæгтæ) | ashælgæninag | ezdirecek, ezilecek, çiğnenecek;<br />
kıracak, yıkılacak; bozacak, parçalanacak, haklanacak, sakatlanacak; berbat edecek, yıkacak,<br />
yok edecek, perişan edecek.<br />
ацъæм-цъæм кæнын | ashæm-hæm kænın | 1) yapağı soymak, çizmek, çizdirmek; 2)<br />
zorlamak. почавкать<br />
ацъæпп-цъæпп кæнын | ashapp-shapp kænın | süt bozulmak, süt kötüye dönmek.<br />
ацъæppæмыxcт кæнын (лacын) | ashærræmıxşt kænın (laşın) | soyulmak, soymak,<br />
kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak, yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek,<br />
tırnaklamak, tırmıklanmak, tırmıklamak, tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak,<br />
patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak, yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak,<br />
deşmek, içinden geçmek.<br />
ацъæppæмыxcт лacын (кæнын) | ashærræmıxşt laşın (kænın) | soyulmak, soymak,<br />
kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak, yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek,<br />
tırnaklamak, tırmıklanmak, tırmıklamak, tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak,<br />
patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak, yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak,<br />
deşmek, içinden geçmek.<br />
ацъæррæмыхст yæвын (yын) | ashærræmıxşt uævın | kabuğunu soymak, çizmek,<br />
tırmıklamak, tırmalamak, tırnaklamak, sıyırmak, yırtmak, pençelemek, yarmak, delmek,<br />
kazarak açmak, patlatmak.<br />
ацъæppæмыxcын [ацъæppæмыxcт (-и, -ис), ацъæppæмыxcтaид, ацъæppæмыxcдзæн (-<br />
и, -ис)] | ashærræmıxşın | soyulmak, soymak, kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak,<br />
yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek, tırnaklamak, tırmıklamak, tırmıklanmak,<br />
tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak, patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak,<br />
yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak, deşmek, içinden geçmek.<br />
ацъæxaxcт кæнын | ashæxaxşt kænın | haykırmak, bağırmak, korkudan ve acıdan<br />
haykırmak, haykırarak ağlamak, çok ağlamak, kuvvetle ağlamak.<br />
ацъæx кæнын | ashæx kænın | mavi yapmak, masmavi yapmak, maviye boyamak, mavi<br />
boyamak; mavileştirmek, mavileşmek, lacivertleşmek, yeşillenmek, yeşermek; morarmak,<br />
morartmak.<br />
ацъæx yæвын (yын) | ashæx uævın | 1) mavi olmak, mavi boyanmak, maviye dönmek;<br />
lacivert olmak, yeşil olmak; 2) yeşil sebzelerle örtülmek, yeşile dönmek, yeşil kaplanmak; 3)<br />
385
morarmak, morartmak; 4) yeşermek, yeşillenmek, yeşilleşmek, yeşillenmeye başlamak,<br />
göğermek, paslanmak, sapsarı kesilmek.<br />
ацъæхахст кæнын | ashæxaaşt kænın | çok ağlamak, bağıra bağıra ağlamak, haykırarak<br />
ağlamak, feryada etmek.<br />
ацъæxcнaг кæнын | ashæxşnag kænın | 1) keskince bağırtmak, yüksek sesle haykırtmak,<br />
tam olarak yaptırmak; 2) yüksek sesle ciyaklamak, yüksek tonda anlatmak; 3) çok ekşi<br />
tatmak, acı ekşi tattırmak, yakıcı keskin vermek, boğaz yakmak, tam olarak verdirmek.<br />
ацъæxcнaг yæвын (yын) | ashæxşnag uævın | 1) sesi keskin çıkmak, keskince bağırmak,<br />
yüksek sesle haykırmak, yüksek sesle ciyaklamak, yüksek tonda konuşmak; 2) acı ekşimek, acı<br />
kesilmek, çok ekşi tatmak, boğaz yakmak; 3) tam olarak vermek.<br />
ацъæxтæ-бypтæ кæнын | ashæxtæ-burtæ kænın | yeşillenip sarartmak.<br />
ацъæxтæ-бypтæ yæвын (yын) | ashæxtæ-burtæ uævın | yeşillenip sararmak.<br />
ацъил кæнын | ashil kænın | 1. döndürmek, çevirmek; kendine çekmek, ikna etmek,<br />
inandırmak, kandırmak, yemlemek, sürüklemek; aklını çelmek, aklını çekmek, aklını çalmak;<br />
2. ayartmak, tahrik etmek, baştan çıkarmak.<br />
ацъил yæвын (yын) | ashil uævın | dönmek, çevrilmek; acele etmek, acele ettirilmek,<br />
ivmek, tezlenmek, koşmak, ileri gitmek; anlaşmak, sözleşmek, yürümek, yelmek, eşmek.<br />
ацъипп кæнын | ashipp kænın | 1) kapmak, kapışmak, yakalamak, yapışmak, yapışıvermek,<br />
tutmak, tutunmak, tutuşmak, elvermek, enselemek, ele geçirmek, kavramak, almak, yetmek,<br />
yetişmek, idare etmek; 2) boğuşmak, girmek, sarılmak.<br />
ацъипп-цъипп кæнын | ashipp-shipp kænın |<br />
ацъиpaг | ashirag | emdiren, boşaltan, pompalatan; içtiren, tüketen.<br />
ацъиpæг (ацъиpджытæ) | ashiræg | emen, boşalan, pompalayan; içen, tükenen.<br />
ацъиpæггaг | ashiræggag | emmelik, boşaltmalık, pompalamalık; içmelik, tüketmelik,<br />
tükenmelik.<br />
ацъиpгæ | ashirgæ | emme, boşaltma, pompalama; içme, tüketme, tükenme.<br />
ацъиpгæйæ | ashirgæyæ | emerek, boşaltarak, pompalayarak; içerek, tüketerek,<br />
tükenerek.<br />
ацъиpинаг (ацъиpинæгтæ) | ashirinag | emecek, boşaltacak, pompalanacak; içecek,<br />
tüketecek, tükenecek.<br />
ацъиpын (ацъыpдтoн, ацъыpдтaин, ациpдзынæн) | ashirın | 1) emmek, yavaş yavaş<br />
emmek, boşaltmak; tüketmek, tükenmek; 2) içmek, içki içmek, şürbetmek; 3) dışarı<br />
pompalamak, pompalamak, suni teneffüs yaptırıp kurtarmak.<br />
ацъиcт кæнын | ashişt kænın | sıkıştırmak, sıkmak, ezmek, buruşturmak, kırıştırmak.<br />
ацъиy-цъиy кæнын | ashiu-shiu kænın | 1. lafı gevelemek; 2. duyuyu dağıtmak (etrafa), cıkcık<br />
yapmak. 1. попищать; 2. распространить слух (о чём-либо).<br />
ацъиyлa кæнын | ashiula kænın | 1) dönmek, acele dönmek, dönüşü hızlandırmak;<br />
buruşturmak, buruşturulmak, bükmek, eğmek, eğriltmek, ezmek, çiğnemek, kırıştırmak,<br />
katlamak, örselemek, zedelemek, berelemek, karmak, dürmek, ovmak; 2) yerinden<br />
oynatmak, yuvarlamak, devirmek, daraltmak, devşirmek, sarmak, filo etmek, sapmak, kısa<br />
kesmek; 3) solgunlaştırmak, körletmek, körleştirmek, uyuşturmak, zayıflatmak, azaltmak,<br />
bitirmek.<br />
ацъyлa yæвын (yын) | ashula uævın | 1) kısadan dönmüş olmak, kestirmeden dönüş<br />
yapmak, buruşturulmak, buruşmak; ezilmek; 2) eğilmek, eğrilmek, bükülmek, dürülmek,<br />
kamburlaşmak, devrilmek, pıhtılanmak, kesilmek, kısa kesilmek, kıvrılmak; 3) körlenmek,<br />
körleşmek, körelmek, uyuşmak, zayıflamak, kütleşmek, devrilmek; 4) soluk olmak.<br />
386
ацъyпдзaг кæнын | ashupzag kænın | kenarlardan doldurmak, tüm bölgelerden<br />
doldurmak, tepeleme doldurmak. наполнить до краёв, до верхушки<br />
ацъyпп кæнын | ashupp kænın | sivriltmek, sivrileşmek, sivrilmek, keskinleştirmek, üstü<br />
yükseltmek ve dar yapmak, çatı şeklinde yapmak, tepeleme yapmak, yukarı daralmak.<br />
ацъyтxaл yæвын (yын) | ashutxal uævın | sivilce olmak, sivilce kaplanmak, döküntü<br />
kaplamak.<br />
ацъыбap-цъыбyp кæнын | ashıbar-sıbur kænın | 1) kuş cıvıltıları çıkarmak; 2) suda<br />
çırpınmak. 1) пощебетать (о птицах); 2) побарахтаться (в воде).<br />
ацъыбыpтт кæнын | ashıbırtt kænın | 1) dalmak, dalış yapmak; göstermek; 2) suya<br />
daldırmak, suya dalmak, suda durulamak, su göstermek.<br />
ацъыввытт кæнын | ashıvvırtt kænın | 1) sıvışmak, savuşmak, savuşup gitmek, sıyırmak,<br />
sıyrılmak, kaymak, kayarak düşmek, kaçmak, kaçınmak, gözden kaçmak, dikkatten kaçmak,<br />
ağzından kaçmak, kurtulmak, kayıp kurtulmak; fışkırmak, kopmak, kaypamak; 2) dalmak,<br />
dalış yapmak.<br />
ацъыкк кæнын | ashıkk kænın | 1) kesmek, kesivermek, kesip atmak, ayırmak, cezmetmek;<br />
2) çabukça bir şekilde yapmak, çabuk bitirmek.<br />
ацъыллинг кæнын | ashılling kænın | 1) savuşmak, sıvışmak, sıyrılmak, kaçmak, dışarı<br />
kaçmak, gözden kaçmak, dikkatten kaçmak, kurtulmak, süzülmek, kaymak, kayarak<br />
kurtulmak, kayıp kurtulmak, kaypamak; 2) kuyruğu sallamak.<br />
ацъымapa кæнын | ashımara kænın | bataklığa dönüştürmek, bataklık yapmak.<br />
ацъымapa yæвын (yын) | ashımara uævın | batak olmak, bataklık olmak.<br />
ацъынæp yæвын (yын) | ashınær uævın | kuzulamak. оягниться<br />
ацъынд кæнын | ashınd kænın | 1) yummak, gözleri kapatmak, gözlerini kırpmak, gözlerini<br />
kırpıştırmak; göz kapakları düşmek; 2) uyuyakalmak, uykuya dalmak, uyuklamak; şekerleme<br />
yapmak, kestirmek, içi geçmek, pineklemek, ımızganmak; ölmek, vefat etmek, can vermek,<br />
göç etmek, yürümek, sönmek.<br />
ацъынд yæвын (yын) | ashınd uævın | 1) kırpmak, kırpıştırılmak, göz kapakları kapanmak,<br />
açıp kapamak; 2) uyumak, uykuya dalmak; ölmek, ölünmek, vefat etmek, can vermek, göç<br />
etmek, yürümek, sönmek.<br />
ацъыpтт кæнын | ashırtt kænın | fışkırmak, püskürmek, saçmak, sıçratmak, serpmek,<br />
dağıtmak.<br />
ацъыyyитт yæвын (yын) | ashıuuitt uævın | zayıflamak, kuvvetle zayıflamak, yüzü<br />
zayıflamak, avurdu göçmek, avurdu avurduna göçmüş olmak, ince olmak, inceltilmek,<br />
cılızlaşmak, arıklamak, incelmek, süzülmek, kötülemek, kilo vermek; tazılaşmak.<br />
ацъыф кæнын | ashıf kænın | çamur etmek, çamurlamak, kirletmek, kirlettirmek,<br />
pisletmek, mikroplanmak, bulamak, bulaştırmak, lekelemek, leke etmek, balçıklaşmak,<br />
sıvamak.<br />
ацъыф yæвын (yын) | ashıf uævın | çamur olmak, çamurlanmak, çamurlaşmak, kirli olmak,<br />
kirletilmek, kirlenmek, pislenmek, mikroplanmak, bulaşmak, bulanmak, lekelenmek, leke<br />
olmak, balçıklaşmak, sıvanmak.<br />
aчeгъpe кæнын | açyeğrye kænın | 1) şefler aracılarında almak, iletkenler arabulucular<br />
almak; 2) savmak, baştan savmak, başından savmak, yollamak, yol vermek, kovmak,<br />
kurtarılmak, kapıyı göstermek.<br />
aчитт-читт кæнын | açitt-çitt kænın |<br />
aчиy-aчиy кæнын | açiu-açiu kænın | 1) sık sık sarsılmak, sendelemek, sallamak, oynamak,<br />
koşuşmak; eğilmek, yana yatmak; bozulmak, çarpınmak; sarmak; 2) atılmak, fışkırmak,<br />
fırlatmak, fırlamak, saçmak; yumurtlamak, yavrulamak; 3) aksamak, topallamak.<br />
387
aчиyaг | açiuag | 1) sarstıran, sendeleten, sallatan, oynatan, koşuşturan; eğdiren, yana<br />
yatan; bozduran, çarpıtan; sardırtan; 2) atılan, fışkırtan, fırlatan, saçtıran; yumurtlatan,<br />
yavrulatan; 3) aksatan, topallatan.<br />
aчиyæг (ачиyджытæ) | açiuæg | 1) sarsan, sendeleyen, sallayan, oynayan, koşuşan; eğilen,<br />
yana yatan; bozulan, çarpınan; saran; 2) atılan, fışkıran, fırlatan, fırlayan, saçan; yumurtlayan,<br />
yavrulayan; 3) aksayan, topallayan.<br />
aчиyæн | açiuæg | 1) sarsılan, sendelenen, sallanan, oynanan, koşuşulan; eğilen, yana<br />
yatılan; bozulan, çarpılan; sarılan; 2) atılan, fışkırılan, fırlatılan, fırlanan, saçılan; yumurtlatan,<br />
yavrulanan; 3) aksatan, topallanan.<br />
aчиyгæ | açiugæ | 1) sarsılma, sendeleme, sallama, oynama, koşuşma; eğilme, yana yatma;<br />
bozulma, çarpınma; sarma; 2) atılma, fışkırma, fırlatma, fırlama, saçma; yumurtlama,<br />
yavrulama; 3) aksama, topallama.<br />
aчиyгæйæ | açiugæyæ | 1) sarsılarak, sendeleyerek, sallayarak, oynayarak, koşuşarak;<br />
eğilerek, yana yatarak; bozularak, çarpınarak; sararak; 2) atılarak, fışkırarak, fırlatarak,<br />
fırlayarak, saçarak; yumurtlayarak, yavrulayarak; 3) aksayarak, topallayarak.<br />
aчиyд (ачиyдтытæ) | açiud | 1) sarsılmış, sendelemiş, sallamış, oynamış, koşuşmuş; eğilmiş,<br />
yana yatmış; bozulmuş, çarpınmış; sarmış; 2) atılmış, fışkırmış, fırlatmış, fırlamış, saçmış;<br />
yumurtlamış, yavrulamış; 3) aksamış, topallamış.<br />
aчиyинаг (ачиyинæгтæ) | açiuinag | 1) sarsılacak, sendelenecek, sallanacak, oynanacak,<br />
koşuşacak; eğilecek, yana yatacak; bozulacak, çarpınacak; saracak; 2) atılacak, fışkıracak,<br />
fırlatacak, fırlanacak, saçacak; yumurtlatacak, yavrulanacak; 3) aksatacak, topallanacak.<br />
aчиyын (ачиyдтoн, ачиyдтaин, ачиyдзынæн) | açiuın | 1) sarsılmak, sendelemek, sallamak,<br />
oynamak, yerinden oynamak, koşuşmak, şuraya buraya koşmak; eğilmek, yana yatmak;<br />
bozulmak, çarpınmak; sarmak; öğürmek; 2) atılmak, fışkırmak, fırlatmak, fırlamak, yerinden<br />
fırlamak, saçmak; yumurtlamak, yavrulamak; 3) aksamak, topallamak.<br />
ачиха-миха кæнын | açixa-mixa kænın | dikkatsizce yapılmak, her nasılsa üzerinde<br />
durmamak.<br />
ачындз кæнын | açınz kænın | evlenmek, evlendirmek, gelin yapmak.<br />
aчындз yæвын (yын) | açınz uævın | 1) evlenmek, gelin olmak; 2 ) koca evine gitmek,<br />
kocasının evine gitmek.<br />
aчыp-чыp кæнын | açır-çır kænın | gülmek, gülüşmek, çok gülmek, kıkırdamak, kahkaha<br />
atmak, kahkaha ile gülmek, gevrek gevrek gülmek, alay etmek, şaka etmek; eğlenmek,<br />
yatıştırmak, yaraştırmak, bastırmak, zapt etmek, dindirmek, sakinleştirmek, yatıştırmak.<br />
ачырхын | açırxın | çalmak (zil, saat, müzik aleti), kaçırmak, aşırmak, hırsızlık yapmak,<br />
çarpmak, sıkmak, sıkıştırmak, çekmek, tahşit etmek.<br />
aчыpыcтoн кæнын | açırışton kænın | Hıristiyan yapmak.<br />
aчыcыл кæнын | açışıl kænın | 1) azaltmak, eksiltmek, yarımlamak, kısmak, kısaltmak,<br />
küçültmek, küçümsemek, küçültmek, ufaltmak, kırmak, kasmak; 2) budatmak.<br />
aчыcыл yæвын (yын) | açışıl uævın | 1) azalmak, eksilmek, küçülmek, ufalmak, kısalmak,<br />
kısılmak, kasılmak; 2) budanmak.<br />
ачыхарт кæнын | açıxart kænın | çalmak (zil, saat, müzik aleti), kaçırmak, aşırmak, hırsızlık<br />
yapmak, çarpmak, sıkmak, sıkıştırmak, çekmek, tahşit etmek.<br />
aчъайраг (aчъайрæгтæ) | açhayrag | Acar, Acarlı, Acaryalı.<br />
Aчъар | Açhar | Acar.<br />
ачъæлф-чъæлф кæнын | açhælf-çhælf kænın | почавкать<br />
aчъæм-чъæм кæнын | açhæm-çhæm kænın | 1) sık sık boğazlamak, boğazlaşmak,<br />
doğramak, kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler<br />
388
içinde bırakmak, öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek;<br />
çimdiklemek, yolmak; 4) yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak,<br />
kemirmek, içmek.<br />
aчъeпгæнaг | açhyepgænag | 1) boğazlatan, doğratan, kestiren, kesi verdiren, kesip attıran,<br />
kısa kestiren, bağlantısını kestiren, kesikler içinde bıraktıran, öldürten; 2) ayırtan, cezmeden;<br />
3) otlatan, dişlerle ot kestiren; çimdikleten, yolduran; 4) yedirten, yediren, yenilen, yutan,<br />
yuvarlatan, aşındırtan, kemirten, içtiren.<br />
aчъeпгæнæг (ачъeпгæнджытæ) | açhyepgænæg | 1) boğazlayan, boğazlaşan, doğrayan,<br />
kesen, kesiveren, kesip atan, kısa kesen, bağlantısını kesen, kesikler içinde bırakan, öldüren;<br />
2) ayıran, cezmeden; 3) otlayan, dişlerle ot kesen; çimdikleyen, yolan; 4) yiyen, yenen,<br />
yenilen, yutan, yuvarlayan, aşındıran, kemiren, içen.<br />
aчъeпгæнæн | açhyepgænæn |1) boğazlanan, boğazlanılan, doğranan, kesilen, kesiveren,<br />
kesip atılan, kısa kesilen, bağlantısı kesilen, kesikler içinde bırakılan, öldürülen; 2) ayırtılan,<br />
cezmedilen; 3) otlanan, dişlerle ot kesilen; çimdiklenen, yollanan; 4) yenilen, yutulan,<br />
yuvarlanan, aşındırılan, kemirilen, içilen.<br />
aчъeпгæнгæ | açhyepgængæ |1) boğazlama, boğazlaşma, doğrama, kesme, kesiverme,<br />
kesip atma, kısa kesme, bağlantısını kesme, kesikler içinde bırakma, öldürme; 2) ayırma,<br />
cezmetme; 3) otlama, dişlerle ot kesme; çimdikleme, yolma; 4) yeme, yenme, yenilme,<br />
yutma, yuvarlama, aşındırma, kemirme, içme.<br />
aчъeпгæнгæйæ | açhyepgængæyæ |1) boğazlayarak, boğazlaşarak, doğrayarak, keserek,<br />
kesivererek, kesip atarak, kısa keserek, bağlantısını keserek, kesikler içinde bırakarak,<br />
öldürerek; 2) ayırarak, cezmederek; 3) otlayarak, dişlerle ot keserek; çimdikleyerek, yolarak;<br />
4) yiyerek, yenerek, yenilerek, yutarak, yuvarlayarak, aşındırarak, kemirerek, içerek.<br />
aчъeпгæнинаг (ачъeпгæнинæгтæ) | açhyepgæninag |1) boğazlanacak, boğazlaşacak,<br />
doğranacak, kesecek, kesiverecek, kesip atacak, kısa kesecek, bağlantısını kesecek, kesikler<br />
içinde bırakacak, öldürecek; 2) ayıracak, cezmedecek; 3) otlanacak, dişlerle ot kesecek;<br />
çimdiklenecek, yolacak; 4) yenecek, yenilecek, yutacak, yuvarlayacak, aşındıracak, kemirecek,<br />
içecek.<br />
aчъeпп (aчъeппытæ) кæнын | açhyepp kænın | 1) boğazlamak, boğazlaşmak, doğramak,<br />
kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler içinde<br />
bırakmak, öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek; çimdiklemek,<br />
yolmak; 4) yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak, kemirmek, içmek.<br />
ачъеппытæ кæнын | açhyeppıtæ kænın | 1) boğazlamak, boğazlaşmak, doğramak, kesmek,<br />
kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler içinde bırakmak,<br />
öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek; çimdiklemek, yolmak; 4)<br />
yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak, kemirmek, içmek.<br />
aчъизи кæнын | açhiji kænın | kirletmek, pisletmek, çamurlamak, bulamak, bulaştırmak,<br />
balçıklaşmak, lekelemek, lekeletmek, leke etmek, sıvamak mikroplanmak.<br />
aчъизи yæвын (yын) | açhiji uævın | kirlenmek, kirletilmek, bulanmak, bulaşmak,<br />
bulaştırmak, pislenmek, çamurlanmak, lekelenmek, mikroplanmak.<br />
aчъил кæнын | açhil kænın | 1) kenar yapmak, bükmek, kenar bükmek, büküp kaldırmak,<br />
çerçeve yapmak, çerçeveyi eğmek; kasnak çevirmek, jant çevirmek, ispit etmek; sıvamak,<br />
saçmalamak, atıp tutmak; 2) sarmak, sarmalamak, paket yapmak, sapmak, kıvırmak,<br />
saçmalamak. 1) сделать обод; согнуть обод; 2) загнуть (что-л.).<br />
aчъиy кæнын | açhiu kænın | kirletmek, kirlettirmek, kirden kaşarlaşmak, pisletmek,<br />
lekelemek, bulaştırmak, sıvamak, yağlamak, yağdan muşambaya dönmek, murdar etmek,<br />
mikroplanmak.<br />
389
ачъиу yæвын (yын) | açhiu uævın | kirlenmek, kirletilmek, kirden kaşarlanmak, pisletmek,<br />
pislenmek, çamurlamak, bulamak, bulaşmak, bulaştırmak, bulaştırılmak, balçıklaşmak, leke<br />
etmek, sıvanmak, yağlanmak, yağdan muşambalaşmak, murdar olmak, mikroplanmak.<br />
aчъыллипп кæнын | açhıllipp kænın | 1) tekmelemek, tepmek; tekmeler atmak; çifteler<br />
atmak; 2) yukarıya atlamak, hoplamak, zıplamak, sıçramak; 3) dörtnalda çifteler atmak.<br />
aчъынды yæвын (yын) | açhındı uævın | cimri olmak, paragöz olmak, açgözlü olmak, pinti<br />
olmak.<br />
aчъырт кæнын | açhırt kænın |<br />
aчъыртгæнaг | açhırtgænag |<br />
aчъыртгæнæг (ачъыртгæнджытæ) | açhırtgænæg |<br />
aчъыртгæнæггaг | açhırtgænæggag |<br />
aчъыртгæнæн | açhırtgænæn |<br />
aчъыртгæнгæ | açhırtgængæ |<br />
aчъыртгæнгæйæ | açhırtgængæyæ |<br />
aчъыртгæнинаг (ачъыртгæнинæгтæ) | açhırtgæninag |<br />
aчъыртт-aчъыртт кæнын | açhırtt-açhırtt kænın |<br />
aчъырх-aчъырх кæнын | açhırx-açhırx kænın |<br />
aчъырхaг | açhırxag |<br />
aчъырхæг (ачъырхджытæ) | açhırxæg |<br />
aчъырхæггaг (ачъырхæггæгтæ) | açhırxæggag |<br />
aчъырхæн | açhırxæn |<br />
aчъырхгæ | açhırxgæ |<br />
aчъырхгæйæ | açhırxgæyæ |<br />
aчъырхинаг (ачъырхинæгтæ) | açhırxinag |<br />
aчъырхт (ачъырхтытæ) | açhırxt |<br />
aчъырхын [aчъырхта, aчъырхтaид, aчъырхдзæн (-и, -ис)]| açhırxın |<br />
ачъырццы кæнын | açhırssı kænın | kurulamak, kurutmak, sağlamlaştırmak.<br />
ачъырццы yæвын (yын) | açhırssı uævın | kurumak, sertleşmek, donmak, katılaşmak,<br />
sağlamlaşmak.<br />
ашхабадаг (ашхабадæгтæ) | aşxabadag |<br />
ашуг | aşug | âşık, halk şairi, ozan.<br />
аэродинамикæ | aerodinamikæ | aerodinamik, havadevinimi.<br />
аэродинамикон | aerodinamikon | aerodinamik.<br />
аэродром (хæдтæхджыты стæхæн æмæ хи æруадзæн фæзуат) | aerodrom (xædtæxcıntı<br />
ştæxæn æmæ xi æruazæn fæjuat) | uçak alanı, uçak meydanı, havaalanı, hava alanı, hava<br />
meydanı, hava limanı, hava istasyonu.<br />
аэродзоныгъ | aerozonığ | kızak, motorlu kızak, mobil kızak.<br />
аэроклуб | aeroklub | havacılık kulübü, havacılık derneği.<br />
аэромаяк | aeromayk | hava trafik farı, hava ışık.<br />
аэронавт | aeronavt | havacı, baloncu.<br />
аэронывист | aeronıvişt | havadan fotoğraf, havadan fotoğraf alma.<br />
аэроплан | aeroplan | uçak postası.<br />
аэроплан, хæдтæхæг | aeroplan, xædtæxæg | uçak.<br />
аэропоpт | aeroport | hava limanı, havaalanı.<br />
аэростат | aeroptat | balon, uçan balon.<br />
аэростатикæ | aeroptatikæ | havacılık, aerostatik.<br />
аэрофлот | aeroflot |<br />
390