10.11.2014 Views

2_A-1

2_A-1

2_A-1

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“Дзырд атæхдзæн, фыст лæудзæн. -Zırd atæxzæn, fışt læuzæn - Söz uçar, yazı kalır.”<br />

Latin deyimi<br />

ALANCA (OSETÇE-İRONCA)-TÜRKÇE SÖZLÜK<br />

АЛАНДЖА (ОСЭТЧЭ-ИPОНДЖА)-ТЮРКЧЭ СЁЗЛЮК<br />

ИPOНAY - ТYPKAГAY ДЗЫРДYAТ<br />

İRONAU - TURKAGAU ZIRDUAT<br />

Alania-Osetia<br />

İrışton<br />

Cumhuriyeti<br />

MAMŞIRATI İRME ÖZLEM TEMURLENK ÖZKANKIZI<br />

МАМСЫРАТЫ ЁЗКАНЫ ЧЫСГ ИРМÆ ЁЗЛЭМ ТЭМYРЛЭНК<br />

MAMŞIRATI ÖZKAN TEMURLENK MURATOĞLU<br />

МАМСЫРАТЫ МYРАТЫ ФЫРТ ЁЗКАН ТЭМYРЛЭНК<br />

SÖZLÜK YAKLAŞIK 60.000 ALANCA-OSETÇE-İRONCA SÖZCÜKTÜR.<br />

СЁЗЛЮК ЙАКЛАСЫК 60.000 АЛАНДЖА-ОСЭТЧЭ-ИPОНДЖА СЁЗДЖЮКТЮР.<br />

ДЗЫРДYAТ БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 60.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ<br />

2009 ANKARA-АНКАРА


ALANİA-OSETİA-İRIŞTON BAYRAĞI<br />

Alania Bayrağındaki üç renk<br />

Beyaz : Manevi saflık, temizlik<br />

Kırmızı: Kahramanlık, cesaret<br />

Sarı : Bereket, rahatlık<br />

24 Kasım 1994 tarihli “Alania-Osetia-İrışton Cumhuriyeti’nin Devlet Bayrağı Hakkında Yasa”<br />

ile onaylanmıştır.<br />

Alania - Osetia - İrışton’nın ulusal sembolü olan bayrak, yukarıdan aşağıya doğru yatay olarak<br />

sıralanan ve her biri bayrağın eninin üçte biri genişliğinde olan beyaz, kırmızı ve sarı renkli,<br />

en-boy oranı ½ olan ve üç şeritten oluşan dikdörtgen şeklindeki kumaştır.<br />

Bu renklerden beyaz manevi ruh temizliğini ve saflığı; kırmızı askeri kahramanlığı ve cesareti;<br />

sarı ise şans, bolluk bereket ve rahatlığı temsil etmektedir.<br />

Bu üç rengin kullanımları İskit, Sarmatlar ve Alanlar tarihinde “üçleme” adını alan sosyal<br />

şeklinin yansımaları, yani dini inanışlar, alışkanlıklar ve adetler, zaman boyunca sürd ürülerek<br />

milletin üçlü birliğe kadar dayanır. Bu üçlü birlik, içyapıyı oluşturan topluluğun tümünün üç<br />

ana sosyal gruba ayrılmasıdır; rahip sınıfı veya din adamları, askeri sınıf veya savaşçılar (bu<br />

gruptan yöneticiler ve topluluk başkanları seçilmiştir) ile çiftçiler veya sade mensuplardan<br />

oluşmaktaydı (bu grup hayvancılıkla ve tarımla uğraşanlardan oluşmuştur). Kitaplarda bu<br />

üçlü bölünme İskit zamanlarından bugüne kadar Alanların-Osetlerin-İronların etnik tarihi<br />

boyunca görülmektedir. Tarihin babası Herodot’a ve diğer eski tarihçilere göre İskit toplumu<br />

Axvatlar (din, İskitleri), Paralatalardan (Kral İskitleri) ve Köylü sınıflarından oluşmuştur.<br />

İskit din adamları kıyafetlerinin vazgeçilmez parçasının karakteristik özelliği, başı üç kez<br />

saran ve uçları sarkan beyaz başlıktır. Yunan yazarlar moral ve ruh temizliğini (saflığını) temsil<br />

eden beyaz başlığı takanlara “pilofora” (kutsal başlık takanlar) demişlerdir. Bu baş<br />

aksesuarının resimleri İskit mezarlarında defalarca bulunmuştur. Baş kıyafetin beyaz oluşu<br />

İran ve Hindistan’da da gözlemlendi. Kaynaklara göre İskitlerin dini inançlarını oluşturan Avx<br />

doğduğunda beyaz saçlıydı. İ.S. I. YY’ da Roma yazarı Valeriy Flakk “Arganavtika” adlı<br />

yazısında şöyle demişti; “… Onun doğuştan beyaz saçları var. Bu bir işarettir. Kutsal başını<br />

kumaşla üç defa sardıktan sonra iki ucunu bırakmaktadır.”<br />

Askeri grubun rengi yazılı ve etnografya kaynaklarına göre altınımsı kırmızı veya ateş rengi<br />

kabul edilmiştir. İskitlerin güçlü kralı Kolaksa’nın işaretleri hakkında da bilgi bulabiliriz. Valeriy<br />

Flakk yukarıdaki yazısında “Kolaks’ın askerleri kalkanlarında parlayan yıldırımın ateşlerini<br />

ve altınımsı ateş renginde kanatların işaretlerini taşımıştır.” demektedir.<br />

Sarı renk buğdayın, tarımın ve altının varlığının ürününü sembolize ediyor.<br />

İskitler gibi Nartlar da üç gruba ayrılmıştır. Æxşartæggatæ (askerler), Ælægatæ (din adamları)<br />

ve Boratæ veya Buratæ (sade sınıftan olanlar).<br />

Birinci sınıfa Urujmæg, Xæmıts, Batraz, Solsan gibi ünlü nartlar dâhildir.<br />

İkinci sınıf ise Nartların dini işlerinden sorumluydu. Bunların evinde gerçek “Nartları”<br />

belirleyen Usæmongæ’nin ve Nartamongæ’nin kutsal bardağı saklanmıştı.<br />

Son sınıf ise Nartların bolluğunu (bereketini) ve mutluluğunu “farn” temsil etmiştir. Bu sınıfın<br />

başkanlarına “Burafarnug” veya “Borafarnug (Bura/Bora)” denilirdi. Bu kelimenin ilk<br />

kısmının anlamı İronca’daki “sarı” kelimesiyle aynıdır. Bunu İronlar’ın hikâyelerinden<br />

anlayabildiğimiz gibi Dıgur’ların hikâyelerinden de anlamaktayız.<br />

Bu renksel sembolikler Alania tapınaklarında da mevcuttur. Alanlar renk yakıştırmalarının<br />

bulunduğu türbelere sahiptiler. Örneğin, Urş Zuar-Beyaz Türbe; Şırx Zuar-Kırmızı Türbe,<br />

Şıjğærin Zuar- Altın Türbeye örnektir.<br />

3


ALANİA-OSETİA-İRIŞTON ARMASI<br />

24 Kasım 1994 tarihli “Alania-Osetia-İrışton Cumhuriyeti’nin Devlet Arması Hakkında Yasa”<br />

ile onaylanmıştır.<br />

Amblem ismi Almanca “Herb” (miras) sözcüğünden gelen, Batı Avrupa’nın kahramanlık<br />

geleneklerinden türemiştir.<br />

Bir ülkenin idari biriminin, organizasyonun, şehir ya da soylu ailenin sembolüdür. Mühür<br />

üzerine resimlendirilebilir, devlet yayın organlarında kullanılabilir, kağıt paralar vb..<br />

basılabilir.<br />

Alania - Osetia - İrışton için geleneksel olan heraldik şekil yuvarlak kalkanda, kırmızı zemin<br />

üzerinde altın toprakta yürüyen altın renginde siyah lekeli leopar; arka planında Alanların<br />

yaşam bölgelerini sembolize eden yedi gümüş dağ sırası (bir, iki ve üç); alttaki ilk dağın iki<br />

tepesi olup bunlardan birincisi daha yüksektir. Eski zamanlardan beri dağlar ve zeminindeki<br />

leopar Alania’nın sembolü olmuştur ve doğal olarak armadaki yerini de almıştır. Daha<br />

sonraları Vladikafkas şehir ambleminin de sembollerinden biri olmuştur. Yuvarlak (doğulu)<br />

kalkanın kırmızı zemini, heraldik renklerin genel olarak kabul edilen evrensel ve Oset ulusal<br />

sembolizmi uyarınca hukuk, kuvvet ve cesareti ifade etmektedir. Oset devletinin tarihsel<br />

cesaret, kahramanlık ve güçlü iktidarın sembolü leopar, kula veya al tüylü, siyah benekli,<br />

göbeği beyaz renkli ve beneksiz, kedigiller ailesine ait bir hayvandır. Görünüş olarak kaplana<br />

benzer, fakat daha esnek ve kaslıdır. Kayalık bölgelere ve ağaçlara kolaylıkla tırmanır ve<br />

gerektiğinde yüzebilir. Eski SSCB topraklarında dört leopar türü tespit edilmişti ki, bunların iki<br />

tanesi Kafkasya’da yaşardı. Bozkırlarda olduğu kadar dağ ormanlarında, kaya yarıklarında ve<br />

dağlık otlaklarda da nadir olsa rastlanırdı. Bu betimleme İskitlerce de kullanışmış ve onlardan<br />

Alanlara geçmiştir.<br />

Altın renk üstünlük, ululuk ve saygınlığı simgelemektedir. Sıradağ Osetlerle diğer Hint-Avrupa<br />

halklarının atalarının en eski dünya modeli olan sekiz zirveli Evrensel Dağ’ın kozmolojik<br />

imgesini canlandırmaktadır. Üst hizada bir zirve; “tanrısal salt güç, üst egemenlik”, orta<br />

hizada üç zirve; “insanların dünyası, Hint-Avrupalılardaki üç sosyal işlev”, alt hizada da dört<br />

zirve; “dünyanın ana yönleri, ülkenin coğrafi sınırları” bulunmaktadır. Gümüş renginin<br />

anlamı temizlik, bilgelik ve sevinçtir.<br />

Modern arma, Gürcistan Bilim Akademisi El Yazması Enstitüsü’nde; “Alania’nın Arması, 1735<br />

yılında Gürcü bilge Prens Vahushti tarafından çizilmiştir.” notu bulunmaktadır.<br />

Kar leoparına zamanımızda yalnız Alania-Osetia-İrışton’da değil, Kafkasya’da da rastlamak<br />

çok zordur. Günümüzde bu leoparlar, “Varlıkları tehlikede sayılan türleri içeren Kırmızı<br />

Kitap”ta yer almaktadır, fakat bir zamanlar Kafkasya ve Alania’da özgürce dolaştıkları<br />

bilinmektedir.<br />

5


ALANİA-OSETİA-İRIŞTON CUMHURİYETİ DEVLETİNİN ULUSAL MARŞI<br />

РЕСПУБЛИКÆ АЛАНИА-ОСЭТИА ИРЫСТОНЫ ПАДДЗАХАДОН ГИМН<br />

RYESPUBLİKÆ ALANİA-OSETİA-İRIŞTONI PADZAXADON GİMN<br />

Müzik-Beste (Музыка): SARİONTI Arkadiy-Arkadiy SARİONTİ- Аркадий ЦОРИОНТИ<br />

Söz-Güfte (Ныхæстæ): XODI Kamal-ХОДЫ Камал-Kemal HODOV-Камал ХОДОВ<br />

Onay Tarihi: 24 Kasım 1994<br />

I<br />

Зæрин хур йæ тынтæ нывæнды фæлмæн<br />

Нæ фыдæлты рагон уæзæгыл рæдауæй...<br />

Арвы бын калы, фæрдыгау, тæмæн<br />

Ирыстон йæ адæмты фарнæй.<br />

Заманты тарæй æрттивы, зынгау,<br />

Дæ уидаг - нæ Ивгъуыд, нæ Абон, нæ Фидæн...<br />

Барвæсс нæ куывдыл, Хуыцæутты Хуыцау!<br />

Уастырджи, рафæлгæс, табу - Дæхицæн!<br />

Базард:<br />

Кад æмæ радимæ фидæнмæ кæс!<br />

Амондæй абузæд, ронгау, дæ цард!<br />

Амонд, мысайнагау, фидæнма хæсс!<br />

Дæ кæстæр дын басгуыхæд кард æмæ уарт!<br />

II<br />

Фæлтæрæй-фæлтæрмæ фæцæуæд дæ фарн!<br />

Рын æмæ сонæй дæ хизæд хъысмæт!<br />

Хистæры намыс, кæстæры æхсар!<br />

Хурау дын царды цырагъдарæг уæнт!<br />

Базард:<br />

Кад æмæ радимæ фидæнмæ кæс!<br />

Фарнимæ абузæд, ронгау, дæ цард!<br />

Амонд, мысайнагæy адæмтæн хæсс!<br />

Уастырджи, рафæлæс! Табу - Дæхицæн!<br />

I<br />

Jærin xur yæ tıntæ nıvændı fælmæn<br />

Næ fıdæltı ragon uæjægıl rædauæy...<br />

Arvı bın kalı, færdıgau, tæmæn<br />

İrışton yæ adæmtı farnæy.<br />

Jamantı taræy ærttivı, jıngay,<br />

Dæ uidag – næ İvğuıd, næ Abon, næ fidæn...<br />

Barvæşş næ kuıvdıl, Xuısæuttı Xuısau!<br />

Uаştırci, rafælgæş, Tabu - Dæxisæn!<br />

Bajard:<br />

Kad æmæ rаdimæ fidænmæ kæş!<br />

Аmondæy аbujæd, rоngаu, dæ sаrd!<br />

Аmond, mışаynаgаu, fidænmа хæşş!<br />

Dæ kæştær dın bаşguıхæd kаrd æmæ uаrt!<br />

II<br />

Fæltæræy-fæltærmæ fæsæuæd dæ fаrn!<br />

Rın æmæ şоnæy dæ хijæd ğışсmæt!<br />

Хiştærı nаmış, kæştærı æхşаr!<br />

Хurau dın sаrdı sırаğdаræg yænt!<br />

Bajard:<br />

Kаd æmæ rаdimæ fidænmæ kæş!<br />

Fаrnimæ аbujæd, rоngаu, dæ sаrd!<br />

Аmоnd, mışаynаgæu аdæmtæn хæşş!<br />

Uaştırci, rаfælæş! Таbu - Dæхisæn!<br />

ALANİA-OSETİA-İRIŞTON CUMHURİYETİ DEVLETİ ULUSAL MARŞI TÜRKÇESİ<br />

I<br />

II<br />

Altın güneş ışınlarını dokuyor yumuşakça Kuşaktan - kuşağa dirliğin sürsün!<br />

Atalarımızın tarihi yurduna cömertçe… İllet ve düşmanlıktan kısmetin korunsun!<br />

Parıltı yayıyor, inci gibi, gökyüzü altına Büyükte namusun, küçükte mertliğin!<br />

İrışton milletinin itidali ile.<br />

Güneşçesine yoluna ışık tutsun!<br />

Zamanın karanlığında parlıyor, ateş gibi,<br />

Kökenin, Geçmişimiz, Günümüz, Geleceğimiz…<br />

Kabul et duamızı, Ulu Tanrı!<br />

Uaştırci, etrafa bak, Sanadır-minnetimiz!<br />

Nakarat<br />

Saygı ve sırayla geleceğe bak!<br />

Mutlulukla dolsun, rong gibi, yaşamın!<br />

Şansı, kutsal yardımı, geleceğe taşıyarak!<br />

Gençliğin ünlendirsin, kılıç ve kalkanın!<br />

Nakarat<br />

Saygın ve sayılan geleceğe bak!<br />

Huzurla taşsın, rong gibi, yaşamın!<br />

Talihi, kutsal hizmeti, insanlara taşıyarak!<br />

Uaştırci! Çevreni izle! Sanadır-şükranım!<br />

7


AÇIKLAMALAR<br />

a. İsim sözcüklerinin çoğulu “ler (lar) - тæ” soneki alır, ancak bazı isim sözcükleri çoğul<br />

yapılırken yapı değişikliğine uğrarlar ve böyle sözcüklerin yanında çoğulları parantez<br />

içerisinde gösterilmiştir.<br />

Örneğin; багæнæг (багæнджытæ) | bagænæg | öpen(ler), öpüşen(ler), buse koyan(lar)<br />

b. Fiil sözcüklerin yanında parantez içinde sözcük çekimleri bulunmaktadır.<br />

Örneğin; бадын (бадтæн, бадтaин, баддзынæн) | badın | oturmak; ilişmek<br />

c. Alanca dilinde kullanılan fiil önekleri veya olumsuzluk önek “æнæ- | ænæ- | -sız” ve<br />

isimden türetilmiş fiiller ile bileşik fiiller bu sözlükte ayrı ayrı sözcükler olarak verilmiştir.<br />

Önek; fiilin hareketini içeri veya dışarı doğru, yönü veya yolunu, şiddetini, sıklığını, süresini,<br />

öznenin veya gözlemcinin (konuşmacının) içerde veya dışarıda oluş konumunu ifade ederek<br />

kullanılır. Bunlar;<br />

a- gözlemcinin bulunduğu yerden karşı yöne ve yana (çevreye) fiilin hareket etmesi<br />

æр- gözlemcinin bulunduğu yere, karşı yönden ve yandan (çevreden) fiilin hareket etmesi<br />

æрба- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve içeri, kısa sürede fiilin hareket etmesi<br />

æc(ыс)-gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve yukarı yönde, fiilin güçlü hareket etmesi<br />

ба- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye ve içeri fiilin hareket etmesi<br />

ны(н)- gözlemcinin bulunduğu yerden çevreye fiilin güçlü, dikkatli, uzun hareket etmesi<br />

ра- gözlemci tarafına karşı yönden ve yandan fiilin hareket etmesi<br />

фæ- gözlemci tarafına karşı yönden ve yandan fiilin uzun, hızlı, sık hareket etmesi<br />

Örneğin: Fiil: кæсын | kæşın | bakmak, okumak, göz atmak<br />

a- кæсын içerden dışarı öylesine bakmak<br />

æр- кæсын kısa süre bakmak<br />

æрба- кæсын içeri yöne kısa bakınmak<br />

æc(ыс)- кæсын yukarı güçlü bakmak<br />

ба- кæсын dışarıdan içeri öylesine bakmak<br />

ны-к кæсын derinliğine dikkatli uzun bakmak<br />

ра- кæсын dikkatli inceleyerek bakmak<br />

фæ- кæсын uzun süre sık sık bakmak<br />

Önek; æнæ-|ænæ-|olumsuzluk belirtir; değil,-siz, olmayan; æнæкæрон | ænækæron |<br />

sınırsız.<br />

d. İsimden türetilmiş fiiller (bileşik fiiller); isimin sonuna “кæнын - yapmak”, “лacын -<br />

çekmek” veya “уæвын (уын) - olmak” gibi bir yardımcı fiilin gelmesiyle birleşik iki sözcükten<br />

oluşur.<br />

Örneğin:<br />

ахуыр - ахуыр кæнын öğrenme - öğrenmek<br />

сыгъдæг - сыгьдæг кæнын temiz - temizlemek<br />

ныхас - ныхас кæнын sohbet - sohbet etmek<br />

хъæр - хъæр кæнын bağırma - bağırmak<br />

хъуыды - хъуыды кæнын düşünce - düşünmek<br />

арфæ - арфæ кæнын dilek - dilemek<br />

иу - иу кæнын bir - bir yapmak, birleştirmek<br />

мæсты - мæсты кæнын sinirli - sinirlenmek, asabı bozmak<br />

рох - рох кæнын unutma - unutmak<br />

хæлæг - хæлæг кæнын imren - imrenmek<br />

дис - дис кæнын şaşma - şaşmak<br />

лыг - лыг кæнын kesik - kesilmek<br />

10


дзаг - дзаг кæнын dolu - doldurmak<br />

цин - цин кæнын neşe - neşelenmek, sevinmek<br />

хæццæ - хæццæ кæнын karışık - karışmak<br />

ленк - ленк кæнын yüzme - yüzmek<br />

хъал - хъал кæнын uyanık - uyanmak<br />

æххуыс - æххуыс кæнын yardım - yardım etmek<br />

хъарм - хъарм кæнын sıcak - sıcaklaşmak, ısınmak<br />

xyым - xyым кæнын tarla - tarla ekmek<br />

xид - xид кæнын ter - terlemek<br />

тy - тy кæнын tükürük - tükürmek<br />

пъa(ба) - пъa(ба) кæнын öpücük - öpmek<br />

хъыдзы - хъыдзы кæнын gıdıklama - gıdıklamak, gıdıklanmak<br />

ИРОН АЛФАВИТ<br />

İRON ALFABE TÜRKÇE OKUNUŞU<br />

А а Æ æ Б б В в Г г Гъ гъ А а Æ æ B b V v G g Ğ ğ<br />

Д д<br />

Дж<br />

дж<br />

Дз дз Е е Ё ё Ж ж D d C c Z z Ye y е Yo yo J j<br />

3 з И и Й й К к Къ къ Л л J j İ i Y y K k Kh kh L l<br />

М м Н н О о П п Пъ пъ Р р M m N n О о P p Ph ph R r<br />

С с Т т Тъ тъ У y Ф ф X х Ş ş T t Th th U u F f X х<br />

Хъ хъ Ц ц Цъ цъ Ч ч Чъ чъ Ш ш Q q S s Sh sh Ç ç Çh çh Ş ş<br />

Cs cs Csh csh<br />

Щ щ ъ Ы ы ь Э э Ю ю Я я Şh şh h I ı ^ E e Yu yu Ya ya<br />

11


Türkçe<br />

Тюpkчэ<br />

TÜRKÇE SÖZCÜK VE ALANCA ANLAMI - KIRİL TÜRKÇE SÖZCÜK VE ALANCA ANLAMI<br />

Fonetik Türkçe sözcük ve Alanca anlamı Kıril<br />

Фонэтик Тюpkчэ сёзджюк вэ Аланджа Кырил<br />

Kıril Türkçe sözcük ve Alanca anlamı<br />

Кырил Тюpkчэ сёзджюк вэ Аланджа<br />

Анламы<br />

Анламы<br />

A a [a] At-bæx, baş-şær А а Aт-бæx, бaш-cæp<br />

B b [b] Bacı-xo, gebe-şıværcın Б б Бaджы-xo, гэbэ-cывæpджын<br />

C c *dз+ Cam-avg, sıcak-tævd Дж дж Джaм-aвг, c(ц)ыджaк-тæвд<br />

Ç ç *t ∫+ Çabuk-tağd, açık-gom Ч ч Чaбyк-тaгъд, aчык-гoм<br />

D d [d] Dağ-xox, oda-uat Д д Дaгъ-xox, oдa-yaт<br />

E e [e] Ev-xæzar, ter-xid Ээ-Ее-Ææ Эв-xæдзap, тэp-xид<br />

F f [f] Fakir-mægur, efe-qaytar Ф ф Фaкиp-мæгyp, эфэ-xъайтар<br />

G g [g] Gezi-bals, saygı-kad Г г Гэз(дз)и-бaлц, c(ц)aйгы-кaд<br />

Ğ ğ [] Ağaç-bælaş, ağıt-şağæş Гъ гъ Aгъaч-бæлac, aгъыт-caгъæc<br />

H h [h] Haber-xabar, sarhoş-raşıg X(ь) х(ь) Xaбэp-xaбap, c(ц)apхoш(c)-pacыг<br />

I ı [] Işık-ruxş, kız-çıjg Ы ы Ыш(c)ык-pyxc, кыз(дз)-чызг<br />

İ i [i] İçki-nojt, izin-bar И и Ички-нoзт, из(дз)ин-бap<br />

J j *з+ Jurnal-jurnal, abajur-abajur Ж ж-З з Жypнaл-жypнaл, aбaжyp-aбaжyp<br />

K k [k] Kar-mit, korkak-tærşag К к Кap-мит, кopкaк-тæpcaг<br />

L l [l] Limon-limon, masal-tauræğ Л л Лимoн-лимoн, мac(ц)aл-тaypæгъ<br />

M m [m] Masa-fıng, tamam-æğğæd М м Мac(ц)a-фынг, тaмaм-æгъгъæд<br />

N n [n] Namus-namış, yeni-nog Н н Нaмyc(ц)-нaмыc, йэни-нoг<br />

O O [o] Odun-şyg, çok-biræ O o Oдyн-cyг, чoк-биpæ<br />

Ö ö [] Ördek-babıj, kör-kuırm Ё ё Ёpдэк-бaбыз, кёp-кyыpм<br />

P p [p] Para-æxsa, top-purti П п Пapa-æxцa, тoп-пypти<br />

R r [r] Rakı-araqq, zor-jın Р р Рaкы-apaхьхь, з(дз)op-зын<br />

S s [s] Sarı-bur, usta-dæşnı Сс-Ц ц C(Ц)apы-бyp, ys(ц)тa-дæcны<br />

Ş ş *∫+ Şapka-xud, taş-dur Шш-Щщ-Сс Шaпкa-xyд, тaш(c)-дyp<br />

T t [t] Tat-ad, et-ziza Т т Тaт-aд, эт-дзидзa<br />

U u [u] Ucuz-aşlam, buğday-mænæu У у Уджyз(дз)-acлaм, бyгъдaй-мæнæy<br />

Ü ü [] Ülke-bæştæ, Atatürk-Atatyurk Ю ю Юлкэ-бæcтæ, Aтaтюpк-Aтaтюpк<br />

V v [v] Vadi-kom, tavuk-kark В в Вaди-кoм, тaвyк-кapк<br />

Y y [j] Yağ-sarv, ayı-arş Й й-Я я Я(Йa)гъ-цapв, aйы-apc<br />

Z z [z] Zar-shar, kaz-qaj З з-Дз дз З(Дз)ap-цъap, кaз(дз)-хъaз<br />

Ww** [w] Washington-Uaşington Уу(a,æ,и,o,ы) Уaшингтoн<br />

X x* [] Х х<br />

Q q* [] Хъ хъ<br />

Çh* [] Чъ чъ<br />

Kh* [] Къ къ<br />

Ph* [] Пъ пъ<br />

Sh* [] Цъ цъ<br />

Th* [] Тътъ<br />

h* [] ъ<br />

^* [] ь<br />

Not: *Türkçe klavyelerde bulunabilen, kullanılabilir ve yazılabilir ek Türkçe Latince harfler, işaretler ve<br />

karşılıkları.<br />

** Seslendirmede, “æyyилын | æuuilyn | çiğnemek”, “бayyæндын | bauuændın | güvenmek” gibi bir çok<br />

seslinin “a, æ, и | i |, o, y | u |, ы | ı | vs..” yan yana gelmesinden oluşan bir sözcüğün okunuşunda “u” sesinin<br />

İngilizce'de ki gibi ‘w’ (duble v) ile seslendirilir, kullanılabilir ve yazılabilir.<br />

12


KAYNAKLAR<br />

1. ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, З-аг БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 28.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />

АБАЙТЫ В. ирон æвзаджы грамматикæйы очеркимæ ЧИНЫГУАДЗÆН «ИР»<br />

ОРДЖОНИКИДЗЕ » 1970, Сарæзтой йæ: Бигъуылаты Б. Гагкайты Хъ., Хъуылаты Г., Туаты<br />

О.<br />

2. ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, 5-аг БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 30.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />

Дзæуджыхъæу 2004.<br />

3. ИРОН-ОРФОГРАФИОН ДЗЫРДУАТ, БАХХÆСТГОНД РАУАГЪД 58.000 ДЗЫРДЫ БÆРЦ,<br />

Дзæуджыхъæу 2002.<br />

4. BÜYÜK RUSÇA-TÜRKÇE SÖZLÜK, E. M. – E. Mustafaev, B. G. Şerbinin yaklaşık 47.700<br />

sözcük Multılıngual Yabancı dil yayınları İstanbul, 1996.<br />

5. http://www.iriston.com/ ИРОН-УЫРЫССАГ ДЗЫРДУАТ, Осетинско-русский словарь<br />

под редакцией А.М.Касаева, Редактор издания Гуриев Т.А.: Около 28000 слов. 4-е<br />

издание. г.Владикавказ, Изд-во Северо-Осетинского института гуманитарных<br />

исследований, 1993. – 384 с. (реально 23 014 статей)<br />

ALANİA-OSETİA-İRIŞTON YAZI DİZİSİ<br />

1. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON TARİH<br />

2. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON COĞRAFYA<br />

3. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON DİL VE EDEBİYAT<br />

4. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON GELENEK VE DİN<br />

5. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON SPOR<br />

6. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON SANAT<br />

7. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON AD VE SOYADLARI<br />

8. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON TANINMIŞ İSİMLER<br />

9. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON ULUSAL MARŞI<br />

10. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON ATASÖZLERİ, DEYİMLER VE TEMENİLER<br />

11. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON DİLBİLGİSİ<br />

12. ALANİA-OSETYA-İRIŞTON PRATİK KONUŞMA KLAVUZU<br />

13. ALANİA (OSETYA-İRIŞTON)-TÜRKÇE BÜYÜK SÖZLÜK<br />

14. ALANİA (OSETYA-İRIŞTON)-TÜRKÇE ÇEP SÖZLÜK<br />

15. TÜRKÇE-ALANİA (OSETYA-İRIŞTON) BÜYÜK SÖZLÜK<br />

16. TÜRKÇE-ALANİA (OSETYA-İRIŞTON) ÇEP SÖZLÜK<br />

17. İRON FÆNDIR, ŞİİR ÇEVİRİLERİ, XYETÆGKATI KHOŞTA<br />

13


A-A<br />

а I | a | bu, şu, o, bu yüzden, bundan dolayı.<br />

а II | a!| a!, al!, na!, üzerinde!, daha sonra.<br />

а! III | a | a!, ha!, eh!<br />

a IV | a | fiil öneki: 1) Fiillerin önemini bağlar. Önüne geldiği fiilin çabukça, hemen, hızlı,<br />

süratli, tez, şipşak, sık sık; azcık, kısa, çok kısa zamanda; yüzeysel, üstünkörü, yarım yamalak,<br />

baştan savma hareket edişin veya yapılışını, yapıldığını ve yapılacağını; gösterir, belirtir,<br />

bilgilendirir. Anlatımında gözlemcinin bulunduğu yerden karşı yöne, aksine, tersine ve yana<br />

(çevreye) fiilin hareket ettiği, etmesi veya edeceği; içerden dışarı yöne bakış açısından ifade<br />

edilir: цæуын | sæuın | yürüyüş, yürümek, gitmek, gezinmek, dolaşmak, gezinti, gidiyorum,<br />

uğramak, yoklamak, meydana gelmek, olmak, vuku bulmak, girmek, bırakmak, bırakıp<br />

gitmek; ацæуын | asæuın | çabukça gitmek; кусын | kuşın | çalışmak, iş yapmak, uğraşmak,<br />

gayret etmek, görev yapmak; акусын | kuşın | çabukça az çalışmak; хъавын | qavın |<br />

niyetlenmek, niyet etmek, hedeflemek, planlamak, tasarlamak, çok istemek, arzu etmek,<br />

çabalarını ve ümitlerini bir amaca yöneltmek, nişan almak, hedef almak, amaçlamak,<br />

yetişmek, başlamak; ахъавын | aqavın | çabukça niyetlenmek, hedeflemek; ekspres<br />

hareket; 2) bir yönde konuşmak; акæнын | akænın | çabukça çıkarmak; yapmak; арвитын |<br />

arvitın | çabukça yollamak, yollatmak; göndermek; атæхын | atæxın | çabukça uçmak,<br />

çıkarmak, ayrılmak; 3) fiil hareketleri, gösterileri hızlı ve yüzeysel; чиныг акæсын | çinıg<br />

akæşın | kitabı çabukça azıcık okumak; чысыл акуыста | çışıl akkuışta | biraz çabukça<br />

çalıştı.<br />

аафтид кæнын | aaftid kænın | çabukça boşaltmak, harap etmek, tahrip etmek, kırıp<br />

geçirmek, bitirmek, sıyırmak, dikmek, yıkmak, ruhça çöktürmek.<br />

аафтид уæвын (уын) | aaftid uævın | 1) boş olmak; çabukça boşalmak, ıssızlaşmak,<br />

tenhalaşmak 2) malın önemli bir parçasını kaybetmek.<br />

аба | aba | çabukça öpme, öpüşme, öpüş, buse, bahsetme.<br />

аба кæнын | aba kænın | çabukça öpmek, öpüşmek, buse kondurmak, öperleşmek.<br />

абабау | ababau | ne, ne biri ne öteki, inkâr etme, kabul etmeme.<br />

абагæнaг | abagænag | çabukça öptüren, öpüştüren, buse koydurtan.<br />

абагæнæг (абагæнджытæ) | abagænæg | çabukça öpen, öpüşen, buse koyan.<br />

абагæнæггaг | abagænaggag | çabukça öpmelik, öpüşmelik, buse kondurmalık,<br />

öperleşmelik.<br />

абагæнæн | abagænæn | çabukça öpülen, öpüşülen, buse kondurulan, öperleşen.<br />

абагæнгæ | abagængæ | çabukça öpme, öpüşme, buse kondurma, öperleşme.<br />

абагæнгæйæ | abagængæye | çabukça öperek, öpüşerek, buse kondurarak, öperleşerek.<br />

абагæнинaг (абагæнинæгтæ) | abagæninag | çabukça öpecek, öpüşecek, buse<br />

konduracak, öperleşecek.<br />

абад-абад | abad-abad | çoğunlukla oturmak, sık oturmak-kalmak, sık sık oturmak,<br />

çoğunlukla oturmak, çökmek, çömelmek, çömelme, binmek, otur kalk-otur kalk yapma,<br />

ilişmek; абад-абад кæнын | abad-abad kænın | sık sık otur kalk-otur kalk yapmak.<br />

абадaг | abadag | 1) oturtan, sohbet ettiren 2) ata oturtan, ata bindiren.<br />

абадæг (абадджытæ) | abadæg | 1) oturan, sohbet eden 2) ata oturan, ata binen.<br />

абадæг уæвын (уын) | abadæg uævın | birdenbire, ansızın, aniden, ani, şıppadak,<br />

cumbadak, hızlı derken.<br />

15


абадæггaг (абадæггæгтæ) | abadæggag | 1) oturmalık; ilişmelik; 2) çömelmelik; reverans<br />

yapmalık, eğilmelik; 3) savunmuş olmalık; durulmalık, tortusu çökmelik; 4) beklemelik;<br />

sabretmelik; bel bağlamalık, ummalık.<br />

абадæн | abadæn | 1) oturulan; ilişilen; 2) çömelen; reverans yapılan, eğilen; 3) savunmuş<br />

olunan; durulanan, tortusu çöküşen; 4) beklenilen; sabredilen; bel bağlanan, umulan.<br />

абадгæ | abadgæ | oturma, oturaklı, aklı başında, yaşını başını almış, evde kalmış, kalık;<br />

ilişme; çömelme; reverans yapma, eğilme; savunmuş olma; durulma, tortusu çökme;<br />

bekleme; sabretme; bel bağlama, umma.<br />

абадгæ чызг | abadgæ çıjg | yaşlı bakire, yaşlı evlenmemiş kız; evde kalmış kız, yaşını başını<br />

almış kız, kalık kız; чысыл абадгæ у, фæлæ ницы кæны | çışıl abadgæ u, fælæ nısı kænı |<br />

biraz evde kalmıştır fakat bir şey olmaz.<br />

абадгæйæ | abadgæyæ | 1) oturarak; ilişerek; 2) çömelerek; reverans yaparak, eğilerek; 3)<br />

savunmuş olarak; durularak, tortusu çökerek; 4) bekleyerek; sabrederek; bel bağlayarak,<br />

umarak.<br />

абадинaг | abadinag | 1) oturacak; ilişecek; 2) çömelecek; reverans yapacak, eğilecek; 3)<br />

savunmuş olacak; durulacak, tortusu çökecek; 4) beklenecek; sabredecek; bel bağlanacak,<br />

umacak.<br />

абадт (абæдтытæ) | abadt | 1) oturmuş; ilişmiş; 2) çömelmiş; reverans yapmış, eğilmiş; 3)<br />

savunmuş olmuş; durulmuş, tortusu çökmüş; 4) beklemiş; sabretmiş; bel bağlamış, ummuş.<br />

абадын (абадтæн, абадтaин, абаддзынæн) | abadın | 1) biraz oturmak; ilişmek; 2)<br />

çömelmek; reverans yapmak, eğilmek; 3) çabukça oturmak; 4) savunmuş olmak; durulmak,<br />

tortusu çökmek; 5) beklemek; sabretmek; bel bağlamak, ummak; абадын кæнын | abadın<br />

kænın | çabukça oturtmak; kısa zamanda oturtmak; иу чысыл дæ абадын бахъæудзæн |<br />

iu çışıl dæ abadın baqæuzæn | biraz beklemek zorunda kalacaksın; bir az oturman<br />

gerekecek; цы абада, уый абадæд | sı abada, uıy abadæd | ne oturacaksa onu otursun.<br />

абадынгæнæг (абадынгæнджытæ) | abadıngænæg | oturtan, oturmasına izin veren.<br />

абажур | abajur | abajur, lamba gölgeliği, siper.<br />

абазаг | аbаjаg | Аbаzа.<br />

абазap кæнын | abajar kænın | pazarlık etmek; pazarlık yapmak, pazarlıkla alıp-satmak,<br />

satıp savmak.<br />

абазаpгæнaг | abajaggænag | pazarlık yaptıran.<br />

абазаpгæнæг (абазаpгæнджытæ) | abajaggænæg | pazarlık yapan.<br />

абазаpгæнæггaг | abajaggænæggag | pazarlık yapmalık.<br />

абазаpгæнæн | abajaggænæn| pazarlık yapılan.<br />

абазаpгæнгæ | abajaggængæ| pazarlık yapma.<br />

абазаpгæнгæйæ | abajaggængæ| pazarlık yaparak.<br />

абазаpгæнинaг | abajaggæninag | pazarlık yapılacak, pazarlığa değecek.<br />

абази | аbаji | yirmi kapiklik.<br />

абазинаг (абазинæгтæ) | аbаjinаg | yirmi kapiklik.<br />

абал кæнын | abal kænın | 1) düzenlemek, guruplaşmak, guruplaştırmak, grup<br />

düzenlemek; müfreze, kol, ekip, takım; kurmak, tesis etmek, teşkil etmek; 2) zincir germek,<br />

gerilmek; uzatmak, uzanmak, uzamak, esnetmek, salmak, yayılmak.<br />

абал уæвын (уын) | abal uævın | 1) gruplar düzenlenmek, guruplaştırmak, gruplar halinde<br />

organize; teşkilatlanmak, toplanıp birleşmek; 2) zincir ile gerilmek, bir dize gerinmek; 3)<br />

guruba girmek, ekibe gitmek, guruplaşmak.<br />

16


aбалцгæнæг (абалцгæнджытæ) | abalsgænæg | yolcu eden, yolcu olan, seyahat eden,<br />

seyahate çıkan, gezen, turistlik seyahat çıkan, turistik gezi yapan; абалцгæнæг сæ нæ фæци<br />

| abalsgænæg şæ næ fæsi | yolcu edecek hiç kimseleri yoktu.<br />

абалц кæнын | abals kænın | yollamak, yolcu etmek, seyahat ettirmek, gezdirmek, turistlik<br />

seyahat ettirmek, seyahate çıkarmak, turistik gezi yaptırmak.<br />

абалц уæвын (уын) | abals uævın | yolcu olmak, seyahat etmek, seyahate çıkmak, gezmek,<br />

turistlik seyahat çıkmak, turistik gezi yapmak.<br />

aбалцгæнæггaг | abalsgænæggag | yolcu edilmelik, yolcu olmalık, seyahatlik, seyahat<br />

etmelik, seyahate çıkmalık, gezilik, gezmelik, turistlik seyahat çıkmalık, turistik gezi yapmalık.<br />

aбалцгæнæн | abalsgænæn | yolcu edilen, yolcu olunan, seyahat edilen, seyahate çıkılan,<br />

gezilen, turistlik seyahat çıkılan, turistik gezi yapılan.<br />

aбалцгæнгæ | abalsgængæ | yolcu etme, yolcu olma, seyahat etme, seyahate çıkma,<br />

gezme, turistlik seyahat çıkma, turistik gezi yapma.<br />

aбалцгæнгæйæ | abalsgængæyæ | yolcu ederek, yolcu olarak, seyahat ederek, seyahate<br />

çıkarak, gezerek, turistlik seyahat çıkarak, turistik gezi yaparak.<br />

aбалцгæнинaг | abalsgæninag | yolcu edilecek, yolcu olacak, seyahat edecek, seyahate<br />

çıkacak, gezecek, turistlik seyahat çıkacak, turistik gezi yapacak.<br />

абана | abana | hamam, küvet, banyo, kaplıca, havuz.<br />

абанайыxуызæн | abanayıxuıjæn | hamam gibi, sauna gibi; banyoda olduğu gibi; hamam<br />

gibi, sauna gibi; абанайыхуызæн уат | abanayıxuıjæn uat | hamam gibi oda, sauna gibi<br />

oda.<br />

абанагæс | abanagæş | hamamcı, hamam görevlisi, banyo görevlisi, tellak, kaplıca görevlisi,<br />

havuz görevlisi.<br />

абаp кæнын | abar kænın | görevlendirmek, memur etmek, yüklemek, havale etmek,<br />

göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, üstenmek; bırakmak, tavzif etmek, tevdi etmek.<br />

абаp-абаp кæнын | abar-abar kænın | yüklemek, havale etmek, bırakmak, memur etmek,<br />

görevlendirmek, tavzif etmek, tevdi etmek, emanet etmek.<br />

aбаpаг | abarag | 1) tarttıran, ölçtüren, ölçü aldıran, ölçümleten, ölçüye vurduran, gezleten,<br />

prova yaptıran, giydiren; deneten; kantarlatan, endazeye vurduran, çektiren, vezneden; 2)<br />

doğrulatan, kıyaslatan; karşılaştıran, arşınlatan, aslı ile denettiren; 3) özümleten, mukayese<br />

ettiren, benzeten, eşitleten, denkleten, yerle bir ettiren.<br />

aбаpæг (абаpджытæ) | abaræg | 1) tartan, ölçen, ölçü alan, ölçümleyen, ölçüye vuran,<br />

gezleyen, prova yapan, giyen; deneyen; kantarlayan, endazeye vuran, çeken, vezneden; 2)<br />

doğrulayan, kıyaslayan; karşılaştıran, arşınlayan, aslı ile deneten; 3) özümleyen, mukayese<br />

eden, benzeyen, eşitleyen, denkleyen, yerle bir eden.<br />

aбаpæггaг (абаpæггæгтæ) | abaræggag | 1) ölçmelik, ölçü almalık, ölçümlemelik, ölçüye<br />

vurmalık, gezlemelik, prova yapmalık, giymelik; denemelik; tartmalık, kantarlamalık,<br />

endazeye vurmalık, çekmelik, veznetmelik; 2) doğrulamalık, kıyaslamalık; karşılaştırmalık,<br />

arşınlamalık, aslı ile denettirmelik; 3) özümlemelik, mukayese etmelik, benzetmelik,<br />

eşitlemelik, denklemelik, yerle bir etmelik.<br />

aбаpæн | abaræn| 1) ölçülen, ölçü alınan, ölçümlenen, ölçüye vurulan, gezlenen, prova<br />

yapılan, giyilen; denenen; tartılan, kantarlanan, endazeye vurulan, çekilen, veznedilen; 2)<br />

doğrulanan, kıyaslanan; karşılaştırılan, arşınlanan, aslı ile denettirilen; 3) özümlenen,<br />

mukayese edilen, benzetilen, eşitlenilen, denklenilen, yerle bir edilen.<br />

абаpгæ | abargæ | 1) ölçme, ölçü alma, ölçmeli, ölçümleme, ölçüye vurma, gezleme, prova<br />

yapma, giyme; deneme; tartma, kantarlama, endazeye vurma, çekme, veznetme; 2)<br />

doğrulama, kıyaslama; karşılaştırma, karşılaştırmalı, mukayeseli, arşınlama, aslı ile<br />

17


denettirme; 3) özümleme, mukayese etme, benzetme, eşitleme, denkleme, yerle bir etme;<br />

абаргæ грамматикæ | abargæ grammatıkæ | karşılaştırmalı dilbilgisi; æнæ абаргæ сын<br />

нæй | ænæ abargæ şın næy | tartmak için zorunludur, onlarla kıyaslar ölçmeksizin olmaz.<br />

абаpгæйæ | abargæyæ | 1) ölçerek, ölçü alarak, ölçümleyerek, ölçüye vurarak, gezleyerek,<br />

prova yaparak, giyerek; deneyerek; tartarak, kantarlayarak, mukayese ederek, endazeye<br />

vurarak, çekerek, veznederek; 2) doğrulayarak, kıyaslayarak; karşılaştırarak, benzeştirerek,<br />

arşınlayarak, aslı ile denettirerek; 3) özümleyerek, mukayese ederek, benzeterek, eşitleyerek,<br />

denkleyerek, yerle bir ederek, nispet ederek, göre yaparak.<br />

абаpинаг (абаpинæгтæ) | abarinag | 1) ölçecek, ölçü alacak, ölçümlenecek, ölçüye<br />

vurarak, gezlemek, prova yaparak, giyerek; denetlenecek, denenecek; tartacak, tartılacak,<br />

kantarlanacak, endazeye vuracak, çekecek, veznedecek; 2) doğrulanacak, kıyas edilecek,<br />

kıyaslanacak; karşılaştıracak, mukayese edilecek, benzeştirilecek; arşınlanacak, aslı ile<br />

denettirecek; 3) özümlenecek, mukayese edecek, benzetecek, eşitlenecek, denklenecek,<br />

yerle bir edecek; eşitlenecek, ağırlığı olacak. кæрæдзиуыл сæ абаринаг уыдтæн |<br />

kæræziyuıl şæ abarinag uıdtæn | birbirleriyle mukayese edecektim, onları kıyaslayacaktım,<br />

onları karşılaştırmak istedim.<br />

абаpcт (абаpcтытæ, абæpcтытæ) | abarşt | 1) ölçü, ölçüm, ölçme, ölçülme, mukayese,<br />

boyut, buut; 2) doğrulama, kontrol etme, mukabele, tahkik, tatbik; 3) karşılaştırma,<br />

kıyaslama, benzetme, örnekseme, teşbih, andırış, özenme, temsil, temessül.<br />

абаpын (абаpcтoн, абаpcтaин, абаpдзынæн) | abarın | 1) ölçmek, ölçü almak,<br />

ölçümlemek, ölçüye vurmak, gezlemek, prova yapmak, giymek; denemek; tartmak,<br />

kantarlamak, endazeye vurmak, çekmek, veznetmek; 2) doğrulamak, kıyaslamak;<br />

karşılaştırmak, arşınlamak, aslı ile denettirmek; 3) özümlemek, mukayese etmek, benzetmek,<br />

eşitlemek, denklemek, yerle bir etmek; хи абарын | xi abarın | tartılmak; kıyaslanmak,<br />

karşılaştırmak; özümlenmek, kendini ölçmek.<br />

абаpынад | аbаrınаd | ölçmek; denemek; tartmak.<br />

абаpынадoн | аbаrınаdon | ölçmelik; denemelik; tartmalık.<br />

абаcт (абаcтытæ) | abaşt | bağ, bağlama.<br />

абæгъ-бæгъ кæнын | аbæğ-bæğ kænın |<br />

абæгъæввад кæнын | abæğævvad kænın | ayakkabısını soyundurmak; ayakkabısını<br />

çıkarttırmak; хи абæгъæввад кæнын | xi abæğævvad kænın | yalın ayak yapmak, kendini<br />

yalın ayak yapmak.<br />

абæгъæввад уæвын (уын) | abæğævvad uævın | ayakkabısını soyunmak, ayakkabısını<br />

çıkarmak, yalın ayak olmak, ayakkabısız olmak.<br />

абæгънæггæнaг | abæğneggænag | üstünü soyan; çıkartan, yalın yapan.<br />

абæгънæггæнæг (абæгънæггæнджытæ) | abæğneggænæg | üstünü soyan; çıkartan, yalın<br />

yapan.<br />

абæгънæггæнæн | abæğneggænæn | üstü soyulan; çıkartılan, yalın yapılanan.<br />

абæгънæггæнгæ | abæğneggængæ | üstünü soyma; çıkartma, yalın yapma.<br />

абæгънæггæнгæйæ | abæğneggængæyæ | üstünü soyarak; çıkartarak, yalın yaparak.<br />

абæгънæггæнинаг | abæğneggæninag | üstü soyulacak; çıkartılacak, yalın yapılacak.<br />

абæгънæг кæнын | abæğnæg kænın | çabukça soymak; acele soyundurmak, tez elbisesini<br />

çıkarmak, çırılçıplak olmak; хи абæгънæг кæнын | xi abæğnæg kænın | soyunmak, çabucak<br />

kendini soymak, acele kendini soyundurmak, tez elbisesini çıkarmak, çırılçıplak olmak.<br />

абæзджын кæнын | abæjcın kænın | koyulaştırmak, çabucak koyulaştırmak,<br />

yoğunlaştırmak, acele yoğunlaştırmak, teksif etmek, pıhtılaştırmak, sıklaştırmak,<br />

sıkılaştırmak, sıkıştırmak; kalınlaştırmak.<br />

18


абæзджын уæвын (уын) | abæjcın uævın | koyulaşmak, yoğsak, yoğunlaşmak, çabucak<br />

yoğunlaşmak, acele yoğunlaşmak; pıhtılaşmak, kalınlaşmak, sıklaşmak, ağdalanmak, tekâsüf<br />

etmek.<br />

абæлвыpд кæнын | abælvırd kænın | 1) öğrenmek, anlamak, durumu tetkik ederek<br />

anlamak, araştırmak, tetkik etmek, bilgi edinmek; meydana çıkarmak, inciğini ciciğini<br />

çıkarmak, daha açıklamak, kesinleştirmek, daha kesin olarak belirlemek, detaylaştırmak,<br />

tasrih etmek, bulmak, belirlemek, belirtmek; 2) halkça tutulmayla nihayetlenme,<br />

popülariteyle sonuçlanmak, emretmek, şöhrete giden yol olmak, sıradan olmak.<br />

абæлццoн кæнын | abælson kænın | 1) çabukça yollamak, aniden yolcu etmek, hızlı bir<br />

şekilde aniden gitme; 2) yolculuk yapmaya çabukça hazırlamak, yolculuk için çabuk<br />

donatmak; gerekli hazırlıkları acele yaparak yolcu etmek; хи абæлццон кæнын | xi abælson<br />

kænın | yolculuk için donanımlı olmak, yolcu olup gitmek, yola koyulmak; yolculuğa<br />

hazırlanmak, yola gitmek için gerekli hazırlıklarını yapmak.<br />

абæлццoн уæвын (уын) | abælson uævın | gerekli hazırlıkları yaparak yolcu olmak,<br />

yolculuğa çıkmak.<br />

абæpæг-абæpæг кæнын | abæræg-abæræg kænın | 1) sık sık ziyaret etmek, sık sık ziyaret<br />

ettirmek; sık sık ziyaret yapmak; 2) sık sık yoklamak, sık sık yoklama yapmak, sık sık uğramak.<br />

абæpæг кæнын | abæræg kænın | 1) yoklamak, yoklama yapmak, görmek, görmeye<br />

gitmek, ziyaretine gitmek, ziyaret etmek, ziyaret ettirmek; ziyaret yapmak; 2) uğramak,<br />

duymak, bulmak.<br />

абæpæггæнaг | abæræggænag | 1) ziyaret ettiren, ziyaretçi; 2) yoklatan, yoklama yaptıran,<br />

uğratan, görmeğe giden, hatırını soran; 3) keşfettiren, bulan.<br />

абæpæггæнæг (абæpæггæнджытæ) | abæræggænæg | 1) ziyaret eden, ziyaretçi; 2)<br />

yoklayan, yoklama yapan, uğrayan, görmeğe giden, hatırını soran; 3) keşfeden, bulan.<br />

абæpæггæнæггaг | abæræggænæggag | 1) ziyaret edilmelik, ziyaret etmelik, ziyaretçilik; 2)<br />

yoklayanlık, yoklama yapmalık, uğramalık, görmeğe gitmelik, hatırını somaklık 3) keşfetmelik,<br />

keşfedenlik, bulanlık.<br />

абæpæггæнæн | abæræggænæn | 1) ziyaret edilen, ziyaret olunan; 2) yoklanan, yoklama<br />

yapılan, uğranan, görmeğe gidilen, hatırı sorulan; 3) keşfedilen, bulunan.<br />

абæpæггæнгæ | abæræggængæ | 1) ziyaret etme, ziyaret; 2) yoklama, yoklama yapma,<br />

uğrama, görmeğe gitme, hatırını sorma; 3) keşfetme.<br />

абæpæггæнгæйæ | abæræggængæye | 1) ziyaret ederek; 2) yoklayarak, yoklama yaparak,<br />

uğrayarak, görmeğe giderek, hatırını sorarak; 3) keşfederek.<br />

абæpæггæнинaг (абæpæггæнинæгтæ) | abæræggæninag | ziyaret edilecek, ziyaretine<br />

gidilecek, ziyaret yapılacak, yoklanacak, yoklama yapılacak, uğranacak, yoklanacak, görmeye<br />

gidilecek, görülecek, görülmesi gerekecek.<br />

абæрджытæ кæнын | abærcıtæ kænın | ölçmek, tartmak, işaret etmek.<br />

абæpстытæ кæнын | abærştıtæ kænın | 1) ölçmek, ölçü almak, ölçümlemek, ölçüye<br />

vurmak, ölçüp biçmek, ölçtürmek, gezlemek, prova yapmak, giymek, denemek; tarttırmak;<br />

tartılmak, tartmak, kantarlamak, kantara çekmek, kilosuna bakmak, endazeye vurmak,<br />

adımlamak, arşınlamak; çeküle vurmak; veznetmek, çekmek; 2) bir şekilde doğrulamak,<br />

ölçümü kontrol etmek; 3) bir şekilde kıyaslamak, karşılaştırma yapmak, özümletmek,<br />

benzetmek, benzeştirmek, denklemek.<br />

абæстаг (абæстæгтæ) | abæştag | buralı, bu yerli, bu bölgeli, bu memleketli.<br />

абæстон кæнын | abæşton kænın | kurmak, yapmak, yaratmak, teşkil etmek, donatmak,<br />

yerleştirmek, düzenlemek, düzeltmek, düzmek, ölçmek, hazırlamak, yetiştirmek, eğitmek,<br />

alıştırmak.<br />

19


абæстoнгæнaг | abæştongænag | kurduran, yaptırtan, yarattıran, teşkil ettiren, donatan,<br />

yerleştiren, düzenleten, ölçtüren, hazırlatan, yetiştirten, eğitten, alıştırtan.<br />

абæстoнгæнæг (абæстoнгæнджытæ) | abæştongeneg | kuran, yapan, yaratan, teşkil<br />

eden, donatan, yerleştiren, düzenleyen, düzelten, düzen, ölçen, hazırlayan, yetiştiren, eğiten,<br />

alıştıran.<br />

абæстoнгæнæн | abæştongenen | kurulan, yapılan, yaratılan, teşkil edilen, donatılan,<br />

yerleştirilen, düzenlenen, düzeltilen, düzülen, ölçülen, hazırlanan, yetiştirilen, eğitilen,<br />

alıştırılan.<br />

абæстoнгæнгæ | abæştongenge | kurma, yapma, yaratma, teşkil etme, donatma,<br />

yerleştirme, düzenleme, düzeltme, düzme, ölçme, hazırlama, yetiştirme, eğitme, alıştırma.<br />

абæстoнгæнгæйæ | abæştongengeyæ | kurarak, yaparak, yaratarak, teşkil ederek,<br />

donatarak, yerleştirerek, düzenleyerek, düzelterek, düzerek, ölçerek, hazırlayarak,<br />

yetiştirerek, eğiterek, alıştırarak.<br />

абæстoнгæнинaг | abæştongeninag | kuracak, yapacak, yaratacak, teşkil edecek,<br />

donatacak, yerleştirecek, düzenlenecek, düzeltecek, düzecek, ölçecek, hazırlanacak,<br />

yetiştirecek, eğitecek, alıştıracak.<br />

абæстытæ кæнын | abæştıtæ kænın | çabucak bağlamak, bağlamak, bağlantı yapmak,<br />

düğümlemek, acele düğümlemek, düğüm yapmak, sarmak, tez sarmak, sargılamak, sargı ile<br />

sarmak, pansuman yapmak, bohçalamak, bağlamak, bağlamalar yapmak, bağlatmalar<br />

yapmak, girişmek.<br />

абæтгæ | abætgæ | çabukça bağlama, düğümleme, birleştirme.<br />

абæтгæйæ | abætgæye | çabukça bağlayarak, çabukça bağlanarak, düğümleyerek,<br />

birleştirerek.<br />

абæтт-абæтт кæнын | abætt-abætt kænın | sık sık çabukça bağlamak, düğümlemek,<br />

birleştirmek.<br />

абæттaг | abættæg | çabukça bağlatan, düğümleten, çetrefilli yaptıran, birleştiren.<br />

абæттæг (абæтджытæ) | abættæg | çabukça bağlayan, düğümleyen, çetrefilli yapan,<br />

birleşen.<br />

абæттæггaг | abættæggag | çabukça bağlamalık, düğümlemelik, birleştirmelik.<br />

абæттæн | abættæn | çabukça bağlanan, bağ yapılan, düğümlenen, birleştirilen.<br />

абæттинaг (абæттинæгтæ) | abættinag | çabukça bağlanacak, düğümlenecek, birleştirecek,<br />

bağlanacak durumda olan, bağlanacak, delirecek.<br />

абæттын (абacтoн, абacтaин, абæтдзынæн) | abættın | çabukça bağlamak, bağlamak,<br />

bağdamak, bağsak, düğümlemek, düğüm yapmak, sarmak, bohçalamak, birleştirmek,<br />

irtibatlaşmak, temasını sağlamak, örmek, gasletmek, destelemek, raptetmek, temas<br />

kurdurmak, birleştirmek, sargılamak, sarmak, pansuman yapmak.<br />

абæх | аbæx | sıkma bir cihazla sonunda halat.<br />

аббат (аббаттæ) | аbbаt | rahip, başrahip.<br />

аббревиатурæ | аbbryeviаturæ | kısaltmalar.<br />

аббревиаци | аbbryeviаsi | kısaltmalar.<br />

аббревиациoн | аbbryeviаsion |<br />

абетæ | abyetæ | abece, elifba, alfabe, alfabe kitabı, harfler.<br />

абетæнæзонæг | abyetænæjonæg | abece bilmeyen, harfleri bilmeyen, okumamış,<br />

tahsilsiz, eğitimsiz, cahil.<br />

абетæнæзонгæйæ | abyetænæjongæyæ | harfleri bilmeden, abece bilmeden, okuma<br />

yazma bilmeden, tahsil görmeden, eğitim almadan.<br />

абеты | abyetı | alfabetik, abecesel; абеты чиныг | abyetı çinıg | alfabe kitabı.<br />

20


абзац | abjas | satır başı, fıkra, paragraf; абзацæй райдайын | abjasæy radayın | satır<br />

başından başlamak, fıkradan başlamak, paragrafla başlamak, paragrafla başlatmak; абзац<br />

бакæсын | abjas bakæşın | satır başı okumak, fıkra okumak, paragraf okumak.<br />

аби-аби кæнын | abi-abi kænın | sık sık dokuma yapmak, kıvırmak, örmek, eğirmek (yün).<br />

абигæ | abigæ | örme, eğirme, zikzak yapma (yün).<br />

абигæйæ | abigæyæ | örerek, eğirerek, zikzak yaparak (yün).<br />

абиинaг (абиинæгтæ) | abiinag | örülecek, eğirecek (yün), dokuma yapılacak, dokuma<br />

olacak, kıvrılacak.<br />

абийæг (абийджытæ) | abiyæg | ören, eğiren, zikzak yapan, pli yapan (yün).<br />

абийæггaг (абийæгæгтæ) | abiyæggag | örmelik, eğirmelik, zikzak yapılmalık (yün).<br />

абийæн | abiyæg | örülen, eğrilen, zikzak yapılan (yün).<br />

абийын | abiyın | hızla bükmek, çabukça bükmek, hızla burmak, dürmek, örmek, eğirmek,<br />

sarmak, kıvırmak, dokumak, bağlamak.<br />

абиpæ кæнын | abiræ kænın | artırmak; çoğaltmak, çarpmak, vurmak; doldurmak, basmak,<br />

kopya etmek, üretmek, bütünlemek, tamamlamak, ikmal etmek.<br />

абиpæ уæвын (уын) | abiræ uævın | artırılmak, artmak; çoğaltılmak, çoğalmak; yeniden<br />

doldurmak, basılmak, kopya edilmek, üremek, dolmak, bütünlenmek, eklenmek.<br />

абиccинaг (абиccинæгтæ) | abişinag | 1. Habeş; 2. Habeşli.<br />

абиccиниaг (абиccиниæгтæ) | abişiniag | 1. Habeş; 2. Habeşli.<br />

абитуриент (абитypиeнттæ) (уæлдæр скъоламæ бацæуинаг) | abituriyent (uældær<br />

şkholamæ basæuinag) | yüksek lisans (mastır) sınavına girme, daha yüksek okula giriş sınavı,<br />

mesleğe girme yarışı.<br />

абитуриентoн | abituriyenton | namzet, yüksek lisans (mastır) giren kimse, daha yüksek<br />

okula giriş sınavı, mesleğe girme yarışı.<br />

абогъ-богъ кæнын | aboğ-boğ kænın | hüngür hüngür ağlamak.<br />

абон | abon | bugün, bu sabah.<br />

абон уæвын (уын) | abon uævın | ortalık ağarmak; куыд тагъд абон ис | kuıd tağd abon<br />

iş | ne çabuk sabah oldu.<br />

абон-acoм, абон-paйcoм | abon-aşom, abon-rayşom | bugün-yarın, günden güne<br />

erteleme, hızlı-olduğu gibi bugün-yarın yapma.<br />

абон-paйcoм кæнын | abon-rayşom kænın | hızlı, olduğu gibi bugün-yarın yapma.<br />

абон-paйcoм, абон-acoм | abon-rayşom, abon-aşom | bugün-yarın, günden güne<br />

erteleme, hızlı-olduğu gibi bugün-yarın yapma; абон-paйcoм кæнын | abon-rayşom kænın<br />

| bugün-yarın yapmak, günden güne ertelemek.<br />

абонæй фæcтæмæ | abonæy fæştæmæ | bundan böyle, şimdiden sonra, bugünden sonra,<br />

bundan sonra, herhangi bir gün ertelemek, koşulları transfer etmek.<br />

абондæpгъы | abondærğı | bugünün içinde, bütün gün; gün boyu, gün boyunca, bugünden<br />

beri; уый абондæргъы кусгæ кæны | uıy abondærğı kuşgæ kænı | bu bugünden beri<br />

çalışıyor, o bugün bütün gün çalıştı.<br />

абонемент (абонементтæ) (бæрæг æмгъуыдмæ бар истæмæй пайда кæнынæн -<br />

библиотекæйæ, телефонæй, театрæй) | abonyemyent (bæræg æmğuıdma bar iştæmæy<br />

payda kænınæn - bibliotyekæyæ, tyelyefonæy, tyeatræy) | abone olma, üye olma, ödeme;<br />

абонемент исын | abonyemyent işın | üye almak, ödemek, abonman almak.<br />

абонементон | abonyemyenton | abone ücreti, üye aidatı ödeme.<br />

абонент (абоненттæ) (абонемент кæмæ ис, уый) | abonyent (abonyemyent kæmæ iş,<br />

uıy) | üye, üye olan, abone, abone olan.<br />

абонентон | abonyenton | abone ücreti, üye aidatı.<br />

21


абонон, абоны, абоныккoн | abonon, abonı, abonıkkon | bugünkü, bugününki, şimdiki;<br />

günlük, bugünün, bir günlük; абоны æмбырд | abonı æmbırt | bugünün toplantısı,<br />

bugünün topluluğu; абоны бон | abonı bon | bugünün sabahı, bugün başlangıcı.<br />

абонcapæй | abonşaræy | bu günden beri, günden beri, sabahtan beri, gündüzden beri,<br />

tüm günün içinde.<br />

абоны, абонон, абоныккoн | abonı, abonon, abonıkkon | günlük, bugünkü, bugünün, bir<br />

günlük, şimdiki.<br />

абоны бон | abonı bon | bugün, sabah, gündüz, bugünden, bu sabahtan, günlük, bugünkü,<br />

bugünün, bir günlük, şimdiki.<br />

абоныккoн (абоныккæттæ), абонон, абоны | abonıkkon, abonon, abonı | bugününki,<br />

günlük, bugünkü, bugünün, bir günlük, şimdiki.<br />

абоныcтæн | abonıştæn | bugünün hakkı için, bugün için yemin etmek, bugün için ant<br />

içmek.<br />

абориген | aborigyen | yerli, doğuştan, -e özgü, -de yetişen<br />

аборигентæ | aborigyentæ | yerliler, doğuştan olmalar, -e özgüler, -de yetişenler.<br />

аборт | abort | düşük, düşük yapma, yavru düşürme, çocuk düşürme, çocuk düşürtme,<br />

kürtaj, çocuk düşmesi.<br />

аботт-ботт кæнын | abott-abott kænın| sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak; yalpa<br />

vurmak, ırgamak; pompalamak.<br />

абрикос | abrikoş | kayısı.<br />

абсолют | abşolyut | mutlak.<br />

абсолютизм | abşolyutijm | mutlakıyet, saltçılık.<br />

абсолютон (абсолютон æнцой покой) | аbşolyoton (аbşolyoton ænsoy rokoy) | mutlak;<br />

saltık, tam, sıcaklık, mükemmel, saf, kesin; абсолютон æнцойдзинад | аbşolyoton<br />

ænsoyzinаd | mutlаk dinlenme; абсолютон æгъдауæй | аbşolyoton æгъdаuæy | kаyıtsız<br />

şаrtsız kurаllаr; абсолютон æцæгдзинад (æцæгад) | аbşolyoton æsæгzinаd(æsæгаd) |<br />

mutlаk doğru; mutlak gerçeği; абсолютон ас | аbşolyoton аş | mutlak değeri; абсолютон<br />

температурæ | аbşolyoton tyempyerаturæ | mutlak sıcaklık.<br />

абстрактон | abştrakton | soyut, mücerret, fikri, genel, belirsiz, özet çıkarma, ayırma,<br />

çekme; абстрактон хъуыдыкæнынад | abşolyoton quıdıkænınad | soyutlamak, tecrit<br />

etmek.<br />

абстрактондзинад | abştraktonzinad | soyutluk, genellik, belirsizlik, özet çıkarmalık,<br />

ayırmalık, çekmelik.<br />

абстракци (конкретон дзауматæй иппæрддзинад) | abştraksi (konkryeton zaumatæy<br />

ippærdzinad) | soyutlama, soyutlaşma, çıkarma, genelleme, belirsizlik, özet çıkarma, ayırma,<br />

çekme; абстракци кæнын | abştraksi kænın | soyut düşünmek, soyutlamak, tecrit etmek,<br />

çıkarmak, özetlemek, dalgınlık; kısaltmak.<br />

абстракцигoнд | abştraksigond | çıkarmalık, genellemelik, belirsizlilik, özet çıkarmalık,<br />

ayırmalık, çekmelik.<br />

абсурд | abşurd | saçma, saçma sapan şeyler, saçmalık, safsata, anlamsızlık, zırva, gülünç,<br />

gülünçlük, absürtlük.<br />

абсурдон | abşurdon | saçma, kepaze, akılsız, akıl almaz, abes, gülünç, bilinçsiz, komik,<br />

anlamsız, manasız, mantıkdışı, gayesiz, absürt.<br />

абсцесс | abşsyeşş | apse, çıban, irinşiş.<br />

абсциссæ | abşsyişşæ | apsis, fasla (matematik).<br />

22


абузaг | abujag | genişleten, taşırdan, köpürten, öfkelendiren, coşturtan, şişirten; kabartan,<br />

büyüten, serpiştiren, ilerleten, yayıştan, dalgalandıran, kaynatan, galeyana getiren, galeyan<br />

ettiren.<br />

абузæг | abujæg | genişleyen, taşıran, köpürten, öfkelenen, coşturan, şişiren; kabartan,<br />

büyüyen, serpişen, ilerleyen, yayılan, dalgalanan, kaynayan, galeyana gelen, galeyan eden.<br />

абузæн | abujæn | genişlenen, taşırılan, köpürtülen, öfkelendirilen, coşturulan, şişirilen;<br />

şişirtilen, kabartılan, büyütülen, serpilen, ilerletilen, yayılman, dalgalandırılan, kaynatılan,<br />

galeyana getirilen, galeyan ettirilen.<br />

абузгæ-абузын | abujgæ-аbujın | genişletme, taşırma, köpürtme, öfkelendirme, coşturma,<br />

şişirme; şişirtme, kabartma, büyütme, serpilme, ilerletme, yayılma, dalgalandırma,<br />

kaynatma, galeyana getirme, galeyan ettirme.<br />

абузгæйæ | abujgæyæ | genişleterek, taşırarak, köpürterek, öfkelendirerek, coşturarak,<br />

şişirerek; şişirterek, kabartarak, büyüterek, serpilerek, ilerleterek, yayılarak, dalgalandırarak,<br />

kaynatarak, galeyana getirerek, galeyan ettirerek.<br />

абузинaг | abujinag | genişletilecek, taşırılacak, köpürtülecek, öfkelendirilecek,<br />

coşturulacak, şişirilecek; şişirtilecek, kabartılacak, büyütülecek, serpilecek, ilerletilecek,<br />

yanıltılacak, dalgalandırılacak, kaynatılacak, galeyana getirilecek, galeyan ettirilecek.<br />

абузт | abujt | geniş, taşma, köpürme, öfkelenme, coşturma, şişirme; şişirilme, kabarma.<br />

абузын *абузтa, абузтaид, абуздзæн (и, иc)+ | abujın | şişmek, şişirmek, kabarmak,<br />

kabartmak, genişletmek, genişlemek, taşmak, köpürmek, fıkırdamak, fokurdamak,<br />

kaynamak, öfkelenmek, coşmak; büyümek, serpilmek, ilerlemek, yayılmak, dalgalanmak,<br />

galeyan etmek, galeyana gelmek, buz tabakası tarafından örtülmek ; дон абузын байдыдта<br />

| don abujın baydıdta | su nehirde yükselmeye başladı, su kabarmaya başladı.<br />

абуp кæнын | abur kænın | sarı renkte boyamak, sarartmak, sararıp soldurtmak.<br />

абуp уæвын (уын) | abur uævın | sararmak, sapsarı görünmek, sarıya dönmek, sarı olmak,<br />

sararıp solmak.<br />

абур-бурид уæвын (уын) | abur-burid uævın | çabucak sapsarı olmak, hızla sarıya<br />

çevirmek, hızla sarıya dönmek, hemen parlak sarı olmak.<br />

абуcтæ кæнын | abuştæ kænın | 1) kınamak, serzeniş etmek, serzenişte bulunmak,<br />

azarlamak, fiskelemek, sitem etmek, suçlamak; ayıplamak, tevbih etmek; 2) gücenmek,<br />

gücendirmek, darılmak, incinmek, incitmek, gönlünü kırmak, kalbini kırmak, alınmak, suçu<br />

almak, küsmek, içerlemek, isyan etmek, çileden çıkmak, öfkelenmek, öfkeli olmak,<br />

söylenmek, geri söylenmek, hakaretler söylemek, hakaret etmek, homurdanmak; delilik<br />

etmek, huysuzluk etmek, huysuz olmak, zulüm etmek; 3) karışındakinden biraz yakınmak,<br />

takaza etmek, tayip etmek, tahkir etmek, dırdır etmek, mırıldanmak, çileden çıkarmak, isyan<br />

etmek.<br />

абуcтæгæнæг (абуcтæгæнджытæ) | abuştæ gænæg | 1) suçlayan; sitem eden, kınayan,<br />

serzenişte bulunan, hakaret eden, tahkir eden, gönlünü kıran, kalbini kıran; 2) suç yükleyen;<br />

ayıplayan, tevbih eden, inciten; 3) biraz yakınan, takaza eden, tayip eden, gücendiren, dırdır<br />

eden, mırıldanan, söylenen, geri homurdanan, guruldayan.<br />

абуxaг | abuxag | fırtına gibi estiren; şiddetli davranan, fazlalıklar yaptıran, aşırılıklar<br />

yaptıran, azdıran, delilik ettiren, huysuzluk ettiren, huysuz yapan, ortalığı birbirine katan,<br />

terbiyesizlik yaptıran, rezalet çıkartan, zorbalık yaptıran, zulüm ettiren, geri söyleten, anırtan,<br />

hüngür hüngür ağlatan, bağırıp çağırtan, uğuldatan, böğürten, kusturan.<br />

абуxæг (абуxджытæ) | abuxæg | çakıntılı, fırtına gibi esen; şiddetli davranan, fazlalıklar<br />

yapan, aşırılıklar yapan, azan, delilik eden, huysuzluk eden, huysuz olan, ortalığı birbirine<br />

23


katan, terbiyesizlik yapan, rezalet çıkaran, zorbalık yapan, zulüm eden, geri söylenen, anıran,<br />

hüngür hüngür ağlayan, bağırıp çağıran, uğuldayan, böğüren, kusan, heyhey olan.<br />

абуxæн | abuxæn | fırtına gibi esilen; şiddetli davranılan, fazlalıklar yapılan, aşırılıklar<br />

yapılan, azılan, delilik edilen, huysuzluk edilen, huysuz olunan, ortalığı birbirine katan,<br />

terbiyesizlik yapılan, rezalet çıkarılan, zorbalık yapılan, zulüm edilen, geri söylenen, anırtılan,<br />

hüngür hüngür ağlanan, bağırıp çağırılan, uğuldanan, böğürtülen, kusulan.<br />

абуxгæ | abuxgæ | fırtına gibi esme; şiddetli davranma, fazlalıklar yapma, aşırılıklar yapma,<br />

azma, delilik etme, huysuzluk etme, huysuz olman, ortalığı birbirine katma, terbiyesizlik<br />

yapma, rezalet çıkarma, zorbalık yapma, zulüm etme, geri söylenme, anırma, hüngür hüngür<br />

ağlama, bağırıp çağırma, uğuldama, böğürme, kusma.<br />

абуxгæ-абуxын | abuxgæ-abuxın | fırtına gibi esmek; şiddetli davranmak, fazlalıklar<br />

yapmak, aşırılıklar yapmak, azmak, delilik etmek, huysuzluk etmek, huysuz olmak, ortalığı<br />

birbirine katmak, terbiyesizlik yapmak, rezalet çıkarmak, zorbalık yapmak, zulüm etmek, geri<br />

söylenmek, anırmak, hüngür hüngür ağlamak, bağırıp çağırmak, uğuldamak, böğürmek,<br />

kusmak.<br />

абуxгæйæ | abuxgæyæ | fırtına gibi esilerek; şiddetli davranılarak, fazlalıklar yapılarak,<br />

aşırılıklar yapılarak, azılarak, delilik edilerek, huysuzluk edilerek, huysuz olunarak, ortalığı<br />

birbirine katılarak, terbiyesizlik yapılarak, rezalet çıkarılarak, zorbalık yapılarak, zulüm<br />

edilerek, geri söylenilerek, anırtılarak, hüngür hüngür ağlayarak, bağırıp çağırılarak,<br />

uğuldayarak, böğürtülerek, kusularak.<br />

абуxинaг | abuxinag | fırtına gibi esilecek; şiddetli davranılacak, fazlalıklar yapılacak,<br />

aşırılıklar yapılacak, azılacak, delilik edilecek, huysuzluk edilecek, huysuz olunacak, ortalığı<br />

birbirine katılacak, terbiyesizlik yapılacak, rezalet çıkarılacak, zorbalık yapılacak, zulüm<br />

edilecek, geri söylenilecek, anırtılacak, hüngür hüngür ağlanacak, bağırıp çağırılacak,<br />

uğuldanacak, böğürtülecek, kusulacak.<br />

абуxын | abuxın | 1) taşmak, taşkınlık yapmak, kükremek, kabarmak, kudurmak, azmak,<br />

azgınlık etmek, böğürmek, köpürmek, dalgalanmak, çalkanmak, talazlanmak, kımıldanmak,<br />

heyecanlanmak, kaynaşmak, çok endişelenmek, gocunmak, içlenmek, çarpınmak, endişe<br />

etmek, yeğinleşmek, huysuzlanmak, huysuzlaşmak, huysuzluk etmek, karışıklık etmek,<br />

rahatsız etmek; 2) fırtına gibi esmek, şiddetli davranmak, fazlalıklar yapmak; ortalığı birbirine<br />

katmak; 3) ağlamak, hüngür hüngür ağlamak, anırmak, uğuldamak, delilik etmek,<br />

terbiyesizlik yapmak, rezalet çıkarmak, zorbalık yapmak, zulüm etmek, bağırıp çağırmak,<br />

homurdanmak, mırıldanmak, iğrenmek.<br />

абуц кæнын | abus kænın | 1) şımartmak, yüz vermek, yaramazlık yaptırmak, okşamak,<br />

sevmek, gönlünü almak, ihtimam göstermek, özen göstermek, özenle bakmak, el üstünde<br />

tutmak, ağırlamak, konukseverlik göstermek; bozmak; 2) öpmek; dikkatli olmak, düşünmek,<br />

merak etmek, tasalanmak, endişe etmek.<br />

абуцгæнæг (абуцгæнджытæ) | abusgænæg | 1) şımartan, şımarıklık yaptıran, el üstünde<br />

tutan, misafirperver, konuksever, yüz verme, bozma; 2) öpme; dikkatli olma.<br />

абхаз | abxaj | Abaza, Abhaz, Abhazlar.<br />

абхазаг (абхазæгтæ) | abxajag | 1. Abhas; 2. Abhazlı, Abaza.<br />

Абхази | Abxaji | Abhazya.<br />

aбызгъуыp(тæ) кæнын, абырæгътæ кæнын | abıjğuırtæ kænın, abıræğtæ kænın | küçük<br />

parçalar halinde gözyaşı döktürmek, üzmek; yırtmak, parçalamak, parçalara yırtmak, parça<br />

parça etmek, lime lime çevirmek, paçavraya dönüştürmek, giysileri eskitmek, eskitmek,<br />

yıpratmak, yıprandırmak, hırpalamak.<br />

24


aбызгъуыp(тæ) уæвын, абырæгътæ уæвын (уын) | abıjğuırtæ uævın, abıræğtæ uævın |<br />

küçük parçalar halinde gözyaşı dökmek, üzülmek; parçalamak, parçalara yırtılmak, parça<br />

parça olmak, işe yaramaz hale gelmek; paçavraya dönmek, yırtmak, yıpranmak, eskimek,<br />

giysileri eskitmek, aşınmak, köhnemek, fersudeleşmek, ipliklenmek.<br />

aбызычъи кæнын | abıjıçhi kænın | 1) çalmak, kaçırmak; aşırmak 2) gitmek, ekmek,<br />

ferleşmek, savuşmak, sıvışmak, sıyrılmak, gazlamak, kaçmak; palamarı koparmak; almak;<br />

aşırmak.<br />

абызычъи уæвын (уын) | abıjıçhi uævın | siğil olmak; çıban olmak örtünmek, örtülmek,<br />

kaplanmak, küf bağlamak, ter dökmek yosunlanmak, çillenmek, tüyleri diken diken olmak; 2)<br />

kaçmak, ferleşmek, savuşmak, sıvışmak, gazlamak.<br />

aбынæй кæнын | abınæy kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, yere<br />

devirmek, aşağı düşürmek, alt etmek, altına almak, başa çıkmak, yenmek, mağlup etmek,<br />

haklamak, hakkından gelmek, basmak, canını çıkarmak, becermek başa çıkmak, aşmak,<br />

hakim olmak, üstün gelmek, akın etmek, kahretmek.<br />

aбынæйгæнæг (абынæйгæнджытæ) | abınæygænæg | yıkan, yenen, aşağı düşüren,<br />

mağlup eden, alt ede, altına alan, yere deviren, haklayan, hakkından gelen, üstün gelen, başa<br />

çıkan, aşan.<br />

aбынæйгæнгæ | abınæygængæ | yıkma, yenme, aşağı düşürme, mağlup etme, alt etme,<br />

altına alma, yere devirme, haklama, hakkından gelme, üstün gelme, başa çıkma, aşma.<br />

aбынæйгæнгæйæ | abınæygængæyæ | yıkarak, yenerek, aşağı düşürerek, mağlup ederek,<br />

alt ederek, altına alarak, yere devirerek, haklayarak, hakkından gelerek, üstün gelerek, başa<br />

çıkarak, aşarak.<br />

aбынæйгæнинaг (абынæйгæнинaгтæ) | abınæygæninag | yıkılacak, yenilecek, aşağı<br />

düşürülecek, mağlup edilecek, alt edilecek, altına alınacak, yere devrilecek, haklanacak,<br />

hakkından gelinecek, üstün gelinecek, başa çıkılacak, aşılacak.<br />

абыр-абыр кæнын | abır-abır kænın | sürünüp duran.<br />

абырaг (абырджытæ) | abırag | 1) sürüten, sürünerek götürten, sürünerek yürüten,<br />

sürünerek uzaklaştıran, yayılan, yayıştan, çapkın; sürükleten, sıvıştıran, ilerleten, ağır ağır<br />

ilerleten; 2) yuvarlandıran, yuvarlanmaya başlatan, aktıran, gitmeye başlatan, hızla götüren,<br />

gezinti yaptıran; 3) soyguncu; çapulcu, yağmacı, eşkıya, haydut, şaki, haylaz, yol kestiren,<br />

ortalığı kasıp kavurtan.<br />

абырæг (абырджытæ) | abıræg | 1) sürünen, sürünerek götüren, sürünerek yürüyen,<br />

sürünerek uzaklaşan, yayılan, çapkın; sürükleyen, sıvışan, ilerleyen, ağır ağır ilerleyen; 2)<br />

yuvarlanan, yuvarlanmaya başlayan, akan, gitmeye başlayan, hızla giden, gezinti yapan; 3)<br />

soyguncu; çapulcu, yağmacı, eşkıya, haydut, şaki, haylaz, yol kesen, ortalığı kasıp kavuran.<br />

абырæн (абырæнтæ) | abıræn| 1) sürünülen, sürünerek gidilen, sürünerek yürünen,<br />

sürünerek uzaklaşılan, yayılan; sürüklenilen, sıvışılan, ilerlenen, ağır ağır ilerlenen; 2)<br />

yuvarlanılan, yuvarlanmaya başlanan, akılan, gitmeye başlanan, hızla gidilen, gezinti yapılan.<br />

абыргæ | abırgæ| 1) sürünme, sürünerek gitme, sürünerek yürüme, sürünerek uzaklaşma,<br />

yayılma; sürüklenme, sıvışma, ilerleme, ağır ağır ilerleme; 2) yuvarlanma, yuvarlanmaya<br />

başlama, akma, gitmeye başlama, hızla gitme, gezinti yapma.<br />

абыргæйæ | abırgæyæ | 1) sürünerek, sürünerek giderek, sürünerek yürüyerek, sürünerek<br />

uzaklaşarak, yayılarak; sürüklenerek, sıvışarak, ilerleyerek, ağır ağır ilerleyerek; 2)<br />

yuvarlanarak, yuvarlanmaya başlayarak, akarak, gitmeye başlayarak, hızla giderek, gezinti<br />

yaparak.<br />

абырæгътæ(тæ) кæнын, aбызгъуыp(тæ) кæнын | abıræğtæ kænın, abıjğuırtæ kænın |<br />

küçük parçalar halinde gözyaşı döktürmek, üzmek; yırtmak, parçalamak, parçalara yırtmak,<br />

25


parça parça etmek, lime lime çevirmek, paçavraya dönüştürmek, giysileri eskitmek, eskitmek,<br />

yıpratmak, yıprandırmak, hırpalamak.<br />

абырæгътæ(тæ) уæвын (уын), aбызгъуыp(тæ) уæвын | abıræğtæ uævın, abıjğuırtæ<br />

uævın | küçük parçalar halinde gözyaşı dökmek, üzülmek; parçalamak, parçalara yırtılmak,<br />

parça parça olmak, işe yaramaz hale gelmek; paçavraya dönmek, yırtmak, yıpranmak,<br />

eskimek, giysileri eskitmek, aşınmak, köhnemek, fersudeleşmek, ipliklenmek.<br />

абырæттæ кæнын | abırættæ kænın | tıkamak, tıkanmak, çepellemek, çöple pisletmek,<br />

toza çevirmek, parçalamak, yırtmak; yarmak.<br />

абырд (абыpдтытæ) | abırd | 1) sürünmüş, sürünerek gitmiş, sürünerek yürümüş,<br />

sürünerek uzaklaşmış, yayılmış; sürüklenmiş, sıvışmış, ilerlemiş, ağır ağır ilerlemiş; 2)<br />

yuvarlanmış, yuvarlanmaya başlamış, akmak, gitmeye başlamış, hızla gitmiş, gezinti yapmış.<br />

абыринaг | abırinag | 1) sürünecek, sürünerek gidecek, sürünerek yürünecek, sürünerek<br />

uzaklaşacak, yayılacak; sürüklenecek, sıvışacak, ilerlenecek, ağır ağır ilerlenecek; 2)<br />

yuvarlanacak, yuvarlanmaya başlanacak, akacak, gitmeye başlanacak, hızla gidecek, gezinti<br />

yapacak.<br />

aбыpoн (абыpæттæ) кæнын | abıron kænın | 1) pisletmek, pislenmek, çöple pisletmek,<br />

süprüntü oluşturmak, tıkamak, tıkanmak, çepellemek, çepellenmek, dağıtmak; 2) toz<br />

almamak, toz yapmak; kül etmek, küle dönüştürmek; 3) bitirmek, sıyırmak, parçalamak,<br />

paralamak, yırtmak, kesmek, didik didik etmek, didiklemek.<br />

абырон (абыpæттæ) уæвын (уын) | abıron uævın | kirlenmek, tıkanmak, toza çevirmek,<br />

parçalanmak, yırtılmak; yarılmak; patlamak.<br />

абыpc-абыpc кæнын | abırşabırş kænın | sık sık saldırı, taarruz, hücum, baskın, yengi,<br />

galibiyet, mağlup etme.<br />

абыpcæг (абыpcджытæ) | abırşæg | yenen, galip gelen, kazanan, zafer kazanan, aşağı<br />

düşüren, saldıran, saldırgan, taarruz eden, hücum eden, atak olan.<br />

абыpcæггaг | abırşæggag | yenerek, aşağı düşürerek, kazanarak, saldırarak, saldırganlık<br />

yaparak, taarruz edilerek, hücum edilerek, atak olarak.<br />

абыpcæн | abırşæn | yenilen, aşağı düşürülen, kazanılan, saldırılan, saldırgan olunan,<br />

taarruz edilen, hücum edilen, atak olunan.<br />

абыpcгæ | abırşæg | yenme, aşağı düşürme, kazama, saldırma, saldırgan olma, taarruz<br />

etme, hücum ete, atak olma.<br />

абыpcинаг (абыpcинæгтæ) | abırşinag | yenecek, mağlup edecek, hâkim olacak, aşağı<br />

düşürecek, savunacak, saldırılacak, taarruz edecek, hücum edecek.<br />

абыpcт | abırşt | saldırı, taarruz, hücum, baskın, yengi, galibiyet, mağlup etme.<br />

абыpcын (абыpcтoн, абыpcтaин, абыpcздзынæн) | abırşın | devirmek, yıkmak, yatırmak,<br />

yığmak, yenmek, mağlup etmek, kazanmak, galip gelmek, zafer kazanmak, yere atmak, aşağı<br />

düşürmek; yenmek; kazanmak; saldırmak, taarruz etmek, hücum etmek, baskın yapmak,<br />

yaklaşmaya gitmek.<br />

абыpын | abırın | 1) sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek yürümek, sürünerek<br />

uzaklaşmak, yayılmak; sürüklenmek, sıvışmak, ilerlemek, ağır ağır ilerlemek; 2) yuvarlanmak,<br />

yuvarlanmaya başlamak, akmak, gitmeye başlamak, hızla gitmek, gezinti yapmak.<br />

абыxcаг | аbıxşаg |<br />

абыxcæг (абыxcджытæ) | аbıxşæg |<br />

абыxcæн | аbıxşæn |<br />

абыxcгæ | аbıxşgæ |<br />

абыxcгæйæ | аbıxşgæye |<br />

абыxcинаг | аbıxşinаg |<br />

26


абыxcын (абыxcтoн, абыxcтаин, абыxcздзынæн) | аbıxşın |<br />

абыцæy кæнын | abısæu kænın | 1) tartışmak, tartıştırmak, küçük tartışmak, tartışma<br />

başlatmak, münakaşaya girmek, münakaşa etmek, münakaşa ettirmek, becelleşmek,<br />

cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bozuşturmak, aralarını bozmak, aralarını açtırmak; 2)<br />

desteği koymak, sahne ayarlamak; boy ölçüştürmek, bahis tutuşmak, bahis tutuşturmak,<br />

bahse girişmek, yarıştırmak, yarışmak.<br />

абыцæy уæвын (уын) | abısæu uævın | 1) tartışmak, münakaşa etmek, münakaşaya<br />

girmek, bozuşmak, dalaşmak; arası açılmak, araları açılmak, araları bozulmak, çekişmek,<br />

çatışmak, kavga etmek; 2) boy ölçüşmek, yarışmak, yarışa girişmek, bahis tutuşmak, bahse<br />

girişmek, becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek.<br />

aвaйpаг (aвaйpæгтæ) | avayrag | 1. Avar; 2. Avarlı.<br />

авангард | avangard | öncü, öz, önemli, dikkatli; коммунистон парти у кусæг къласы<br />

авангард | kommunişton parti kuşæg khlaşı avangard | komünist partisinde işçi sınıfı<br />

öncü.<br />

авангардон | avangardon | öncü kuvvet, öncü kolu, öncü, elebaşı.<br />

аванпост | avanpoşt | ileri karakol.<br />

аванс (куысты мызд кæнæ хардзы æхца раздæр раттын кæнæ райсын) | avanş (kuıştı<br />

mıjd kænæ xarzı æxsa rajdær rattın kænæ rayşın) | pey, avans, avans olarak, öndelik, ön<br />

ödeme, ön ödemeyi verme, önceden, ön alım; peşin ilerleme; аванс исын | avanş işın | ön<br />

ödeme, avans almak; аванс дæттын | avanş dættın | avans vermek, ön ödeme yapmak;<br />

аванс райсын | avanş rayşın | avans almak; ön ödeme almak; аванс раттын | avanş rattın<br />

| ön ödeme yapmak, avans vermek.<br />

авансæй | avanşæy | önceden, avans olarak, avanstan, peşin, ilerleme.<br />

авансон | avanşon | avans, önceden, ön olarak; авансон дзуапп | avanşon zuapp |<br />

ilerleme raporu; ön rapor; авансон хыгъдлæвæрд | avanşon xığdlæværd | avans raporu<br />

vermek, bildirisi vermek, tutanağı vermek; авансы хыгъдлæвæрд | avanşı xığdlæværd |<br />

avans raporu, bildirisi, tutanağı.<br />

авансдæттæг (авасдæтджытæ) | avanşdættæg | avans veren, ön ödeme yapan.<br />

авансисæг (авасисджытæ) | avanşişæg | ön ödeme alan, avans alan<br />

авансценæ | avanşsyenæ | ön sahne, perde önü; avans olarak, ön olarak.<br />

авантюрæ (рог ми, æнæ арф ахъуыды ми) | avantyoræ (rog mi, ænæ arf aquıdı mi) |<br />

macera, serüven, hafif hareketler, düşünmeden hareket etme, düşüncesiz hareketler,<br />

avantür, sergüzeşt.<br />

авантюризм | avantyurijm | maceracılık, serüvencilik, sergüzeştlik.<br />

авантюрист | avantyorişt | maceracı, maceraperest, serüvenci, sergüzeşt.<br />

авантюристон | avantyurişton | macera, maceralık, maceracı, sergüzeşt; америкаг<br />

агрессорты авантюристон политикæ | amyerikag agryeşşortı avantyurişton politikæ |<br />

Amerikalı saldırgan tarafların maceracı politikası.<br />

авантюрон | avantyuron | macera, sergüzeşt, maceraperest.<br />

авар | аvаr | Avarlar; bina, oda, hane, lokal; yatırma; koyma.<br />

авари (науы, вагоны, автомобилы, машинæйы фехæлд фæндагыл, кусгæ-кусын) | avari<br />

(nauı, vaggonı, avtomobilı, maşinæyı fæxæld fændagıl, kuşgæ-kuşın) | kaza, arıza, sakatlık,<br />

avarya; başarısızlık; çalışan aracın yolda ani bozulması; emercensi.<br />

авари кæнын | avari kænın | kaza yapmak, arızalanmak, arıza yapmak, sakatlık çıkarmak,<br />

sakatlık yapmak, avarya yapmak; başarısızlık yapmak.<br />

аваригæнæг (аваригæнджытæ) | avarigænæg | sakar, sakar kişi, kaza yapan, arızalanan,<br />

arıza yapan, sakatlanan, sakatlık çıkaran, sakatlık yapan, avarya yapan; başarısız olan;<br />

27


шофыртæй иу аваригæнæг дæр хъуамæ ма уа | şofırtæy iu avarigænæg dær quamæ<br />

ma ua | sürücülerin arasında hiçbiri sakar olmamalı.<br />

аварион | avarion | acil durum, acil vaka, olağan üstü durum; tamir, onarım, yedek.<br />

авæдз | avæz | silah gresi.<br />

авæййын | avæyyın| olurum.<br />

авæр-авæр кæнын | avær-aver kænın | 1) ver-ver yapmak, sık sık vermek, koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, çekmek, getirmek,<br />

sunmak, sağlamak, çabukça teslim etmek, hızlı göndermek; vermek, gecikme olmadan<br />

vermek; biriktirmek, bırakmak, saklamak, vurmak; 2) eşlik etmek, refakat etmek.<br />

авæрaг | aværag | 1) verdiren, teslim ettiren, koyduran, takdim ettiren, yatırtan,<br />

yerleştiren, vazettiren, ektiren, ördüren, sürdüren, çektiren, getirten, sunduran, sağlatan,<br />

çabukça teslim ettiren, hızlı gönderten; bi riktirten, bıraktıran, saklatan, vurduran; 2) eşlik<br />

ettiren, refakat ettiren.<br />

авæрæг (авæрæгтæ) | aværæg | 1) veren, teslim eden, koyan, takdim eden, yatıran,<br />

yerleştiren, vazeden, eken, ören, süren, çeken, getiren, sunan, sağlayan, çabukça teslim<br />

eden, hızlı gönderen; biriktiren, bırakan, saklayan, vuran; 2) eşlik eden, refakat eden; дон<br />

авæрæг ын нæ уыд | don aværæg ın næ uıd | su verenimiz olmadı.<br />

авæрæггaг (авæрæггæгтæ) | aværæggag | 1) vermelik, koymalık, yatırmalık, yattırmalık,<br />

yerleştirmelik, vazetmelik, ekmelik, örmelik, sürmelik, çekmelik, getirmelik, sunmalık,<br />

sağlamalık, çabukça teslim etmelik, hızlı göndermelik; vermelik, gecikme olmadan vermelik;<br />

biriktirmelik, bırakmalık, saklamalık, vurmalık.<br />

авæрæн | aværæn | konan, konan yer, konulacak yer, ayak konacak yer yok, verilen,<br />

bırakılan, bırakılan yer; къах авæрæн дзы нæй | khax aværæn zı næy | adım atacak yer<br />

yok; adım atmak imkânsız.<br />

авæргæ | aværgæ | 1) verme, koyma, yatırma, yattırma, yerleştirme, vazetme, ekme, örme,<br />

sürme, çekme, getirme, sunma, sağlama, çabukça teslim etme, hızlı gönderme; gecikme<br />

olmadan verme; biriktirme, bırakma, saklama, vurma; takdim etme; 2) eşlik etme, refakat<br />

etme.<br />

авæргæйæ | aværgæye | 1) vererek, koyarak, yatırarak, yattırarak, yerleştirerek, vazederek,<br />

ekerek, örerek, sürerek, çekerek, getirerek, sunarak, sağlayarak, çabukça teslim ederek, hızlı<br />

göndererek; vererek, gecikme olmadan vererek; biriktirerek, bırakarak, saklayarak, vurarak;<br />

teslim ederek, vererek, koyarak, takdim ederek; 2) eşlik ederek, refakat ede rek.<br />

авæрд (авæртытæ) | aværd | verilmiş, konulmuş, bırakılmış, demeç, ifade, söz.<br />

авæринaг (авæринæгтæ) | aværinag | 1) verilecek, teslim edilecek; servis edilecek,<br />

getirilecek, sadaka verilecek, sürülecek, sunulacak; 2) konacak, bırakılacak.<br />

авæрын (авæрдтoн, авæрдтaин, авæрдзынæн) | aværın | 1) vermek, koymak, yatırmak,<br />

yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, çekmek, getirmek, sunmak,<br />

sağlamak, çabukça teslim etmek, hızlı göndermek; vermek, gecikme olmadan vermek;<br />

biriktirmek, bırakmak, saklamak, vurmak; цæлхдур авæрын | sælxdur aværın |<br />

engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek,<br />

karıştırmak, karışmak, harman etmek; menetmek, serdetmek, önlemek, set çekmek,<br />

sekteleşmek; иту авæрын | itu aværın | ütü yapmak, ütülemek, okşamak; 2) eşlik etmek,<br />

refakat etmek; амондджын къах авæрæд | amondcın khax aværæd | mutluluk adımı<br />

atsın.<br />

аввaxc уæвын (уын) | avvaxş uævın | yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaştırmak, hızla<br />

yaklaşılmak, çabukça daha yakına gelmek, birbirine yaklaşmak, ısınmak, benzer olmak,<br />

seviyesine varmak.<br />

28


авг (æвгтæ) | avg | 1) cam, pencere, cam kırığı; sırça; 2) şişe; bardak, lamba şişesi; авг<br />

æвæрын | avg æværın | cam takmak, camlamak; рудзынджы авг сæвæрын хъæуы |<br />

ruzıncı avg şæværın qæuı avg | pencereye cam takmak gerekir.<br />

авгæвæpæг (авгæвæpджытæ) | avgæværæg | camcı, cam takan.<br />

авгæвæpæн | avgæværæn | cam konulan, cam takılan.<br />

авгæд (авгæдтытæ) | avgæd | yük, yüklü, yükleme, dolu.<br />

авгæн-авгæн кæнын | avgæn-ævgæn kænın | 1) çabucak yüklemek, yüklenmek, çabuk<br />

çabuk görevlendirmek; 2) acele acele toplamak, toparlamak, toparlanmak, bir araya<br />

getirmek, biriktirmek, dermek, derlemek, bir yere getirmek, devşirmek, koleksiyon yapmak,<br />

cemetmek, yığmak, monte yapmak, monte etmek, almak, kurmak, koymak; 3) hızlı hızlı<br />

doldurmak; hızlıca dökmek.<br />

авгæнaг | avgænæg | 1) yükleten, yükletici, hamal; görevlendiren; 2) toplatan, biriktirten,<br />

derleten, devşirten; 3) doldurtan; döktüren.<br />

авгæнæг (авгæнджытæ) | avgænæg | 1) yükleyen, yükleyici, hamal, görevlendiren; 2)<br />

toplayan, toparlayan, bir araya getiren, biriktiren, deren, derleyen, bir yere getiren, devşiren,<br />

koleksiyon yapan, cemeden, yığan, monte yapan, monte eden, alan, kuran, koyan; 3)<br />

dolduran; döken.<br />

авгæнæггaг | avgænæggag | 1) yüklemelik, yüklenmelik, yükleyici payı, hamal ücreti,<br />

görevlendirmelik; 2) toplamalık, toparlamalık, toparlanmalık, toplayıcı hakkı; bir araya<br />

getirmelik, biriktirmelik, dermelik, derlemelik, bir yere getirmelik, devşirmelik, koleksiyon<br />

yapmalık, cemetmelik, yığmalık, monte yapmalık, monte etmelik, almalık, kurmalık,<br />

koymalık; 3) doldurmalık; dökmelik, doldurma karşılığı.<br />

авгæнæн | avgænæn | 1) yüklenilen, görevlendirilen; 2) toplanılan, toparlanılan, getirilen,<br />

biriktirilen, derlenen, getirilen, devşirilen, koleksiyon yapılan, cemedilen, yığılan, monte<br />

yapılan, monte edilen, alınan, kurulan, koyulan; 3) doldurulan; dökülen.<br />

авгæнгæ | avgængæ | 1) çabucak yükleme, yüklenme, çabuk çabuk görevlendirme; 2) acele<br />

acele toplama, toparlama, toparlanma, bir araya getirme, biriktirme, derme, derleme, bir<br />

yere getirme, devşirme, koleksiyon yapma, cemetme, yığma, monte yapma, monte etme,<br />

alma, kurma, koyma; 3) hızlı hızlı doldurma; hızlıca dökme.<br />

авгæнгæйæ | avgængæyæ | 1) yükleyerek, yüklenerek, görevlendirerek; 2) toplayarak,<br />

toparlayarak, toparlanarak, bir araya getirerek, biriktirerek, dererek, derleyerek, bir yere<br />

getirerek, devşirerek, koleksiyon yaparak, cemederek, yığarak, monte yaparak, monte<br />

ederek, alarak, kurarak, koyarak; 3) hızlı hızlı doldurarak; hızlıca dökerek.<br />

1) yüklemeyle; 2) toplamayla; 3) doldurmayla.<br />

авгæнинaг (авгæнинæгтæ) | avgæninag | 1) çabucak yüklenecek, yüklenecek, koyulacak,<br />

doldurulacak, dökülecek, yollanacak (eşya, malzeme); çabuk çabuk görevlendirecek; 2) acele<br />

acele toplanacak, toparlanacak, bir araya getirecek, biriktirecek, derecek, derlenecek, bir<br />

yere getirecek, devşirecek, koleksiyon yapacak, cemedecek, yığacak, monte yapacak, monte<br />

edecek, alacak, kuracak, koyacak; 3) hızlı hızlı dolduracak; hızlıca dökecek.<br />

авгæнын (авгæдтoн, авгæдтaин, авгæндзынæн) | avgænın | 1) yüklemek, yüklenmek,<br />

görevlendirmek; 2) toplamak, toparlamak, toparlanmak, bir araya getirmek, biriktirmek,<br />

dermek, derlemek, bir yere getirmek, devşirmek, koleksiyon yapmak, cemetmek, yığmak,<br />

monte yapmak, monte etmek, almak, kurmak, koymak; 3) doldurmak; dökmek.<br />

авгбазыр | avgbajır | перепончатокрылый.<br />

авгбазырджынтæ | avgbajırcıntæ | перепончатокрылые.<br />

авгджын | avgcın | cam, camlı.<br />

авглыггæнæг (aвглыггæнджытæ) | avglıggænæg | cam kesen, cam kesici, camcı, elmas.<br />

29


авглыггæнæн | avglıggænæg | cam kesme, elmas.<br />

август | avguşt | Ağustos; августы | avguştı | Ağustosta; августы райдайæн | avguştı<br />

raydayæn | Ağustos başlangıcı.<br />

aвд | avd | 1 ) yedi; 2 ) yedisi.<br />

Aвд хойы | Avd xoyı | Galaksi Yedi bacı, Süreyya, Ülker.<br />

aвдaздзыд, aвдaздзыккoн | avdajzıd, avdajzıkkon | yedi yıllık, yedi senelik, yedi yaşlı.<br />

aвдaзoн | avdajon | yedi yıllık, yedi senelik; авдазон пълан | avdajon plan | yedi yıllık<br />

plan.<br />

aвдaздзыккoн, aвдaздзыд | avdajzıkkon, avdajzıd | yedi yıllık, yedi senelik, yedi yaşlı.<br />

авдакат | avdakat | avukat.<br />

авдæвæрæй | avdæværæy | yedi kat, yedi kat büyük.<br />

авдæддæгyæлæ | аvdæddæguælæ | yedi katlı, yedi katlı bina.<br />

aвдæлoн кæнын | avdælon kænın | 1) boşaltmak, kurtarmak, ayırmak, bağışlamak, bağışık<br />

tutmak, muaf tutmak, sıyrılmak, affetmek, özgürlüğe kavuşmak, tahliye etmek, tahliye<br />

ettirmek, tahliye olmak, bırakmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat etmek, dikmek; 2)<br />

yoksundurmak, yoksun etmek, yoksun bırakmak, yoksun kalmak, yoksun kılmak, mahrum<br />

bırakmak, mahrum etmek, nezretmek, yasaklamak, kurtarmak, selbetmek.<br />

aвдæлoн уæвын (уын) | avdælon uævın | 1) boşaltılmak, boşalmak, boş olmak, tahliye<br />

olmak, taliye edilmek, bırakılmak; kurtulmak, özgürlüğe kavuşmak yoksunmak, yoksun<br />

kalmak, yoksun edilmek, mahrum kalmak, hürriyetine kavuşmak, serbest kalmak, azat olmak,<br />

af olmak, muaf olmak, sıyrılmak; 2) yoksunmak, yoksun kalmak, yoksun edilmek, mahrum<br />

kalmak, yitirmek, kaçmak, kaybetmek.<br />

aвдæлoнгæнaг | avdælongænag | boşaltan, bıraktıran, boşaltıcı, boşaltma, tahliye ettiren,<br />

tahliye yaptıran, salıverdiren, serbest bıraktıran, muaf tutturan, kurtaran, azat ettiren.<br />

aвдæлoнгæнæг (aвдæлoнгæнджытæ) | avdælongænæg | boşalan, bırakan, boşaltıcı,<br />

boşaltma, tahliye eden, tahliye olan, salıveren, serbest bırakan, muaf tutan, kurtaran, azat<br />

eden.<br />

aвдæлoнгæнæггaг | avdælongænæggag | boşaltmalık, boşaltma ücreti, boşaltıcı payı,<br />

boşaltma karşılığı, kurtarmalık, ayırmalık, bağışlamalık, bağışık tutmalık, muaf tutmalık,<br />

sıyrılmalık, affetmelik, özgürlüğe kavuşmalık, tahliye etmelik, tahliye ettirmelik, tahliye<br />

olmalık, tahliye karşılığı, bırakmalık, salıvermelik, serbest bırakmalık, azat etmelik, dikmelik;<br />

salıvermelik, serbest bırakmalık, yoksundurmalık, yoksun etmelik, yoksun bırakmalık, yoksun<br />

kalmalık, yoksun kılmalık, mahrum bırakmalık, mahrum etmelik, yasaklamalık, kurtarmalık.<br />

aвдæлoнгæнгæ | avdælongængæ| 1) boşaltma, kurtarma, ayırma, bağışlama, bağışık<br />

tutma, muaf tutma, sıyrılma, affetme, özgürlüğe kavuşma, tahliye etme, tahliye ettirme,<br />

tahliye olma, bırakma, salıverme, serbest bırakma, azat etme, dikme; 2) yoksundurma,<br />

yoksun etme, yoksun bırakma, yoksun kalma, yoksun kılma, mahrum bırakma, mahrum<br />

etme, nezretme, yasaklama, kurtarma, selbetme.<br />

aвдæлoнгæнгæйæ | avdælongængæyæ | 1) boşaltarak, kurtararak, ayırarak, bağışlayarak,<br />

bağışık tutarak, muaf tutarak, sıyrılarak, affederek, özgürlüğe kavuşarak, tahliye ederek,<br />

tahliye ettirerek, tahliye olarak, bırakarak, salıvererek, serbest bırakarak, azat ederek,<br />

dikerek; 2) yoksundurarak, yoksun ederek, yoksun bırakarak, yoksun kalarak, yoksun kılarak,<br />

mahrum bırakarak, mahrum ederek, nezrederek, yasaklayarak, kurtararak, selbederek.<br />

aвдæлoнгæнинaг (aвдæлoнгæнинæгтæ) | avdælongæninag | 1) boşaltacak, kurtaracak,<br />

ayıracak, bağışlanacak, bağışık tutacak, muaf tutacak, sıyrılacak, affedecek, özgürlüğe<br />

kavuşacak, tahliye edecek, tahliye ettirecek, tahliye olacak, bırakacak, salıverecek, serbest<br />

bırakacak, azat edecek, dikecek; 2) yoksunduracak, yoksun edecek, yoksun bırakacak, yoksun<br />

30


kalacak, yoksun kılacak, mahrum bırakacak, mahrum edecek, yasaklanacak, kurtaracak,<br />

nezredecek, selbedecek.<br />

aвдæлын (aвдæлдтæн, aвдæлдaин aвдæлдзынæн) | avdælın | boşalmak, boşaltmak,<br />

serbest kalmak, serbest bırakılmak, hürriyetine kavuşmak, kurtulmak, sıyrılmak, tahliye<br />

etmek, tahliye olmak, seçmek, intihap etmek, elemek, işten bırakılmak; özgür zaman seçmek,<br />

sıyrılmak, çıkarmak, vakit bulmak, zamanı olmak.<br />

aвдæн | avdæn | beşik, bebek karyolası, salıncak, meht; авдæны зарæг | avdænı jaræg |<br />

ninni, beşik şarkısı.<br />

aвдæнагурæг | avdænaguræg | beşik arayan, çocuk isteyen, çocuk sahibi olma isteği olan.<br />

aвдæнбаст, авдæнон | avdænbaşt, аvdænon | emzikli, göğüs bebeği, meme çocuğu,<br />

memedeki tay, beşikli, beşik çocuğu, sadrı.<br />

aвдæнбæттæн | avdænbetten | 1) doğumundan sonra ilk kez beşiğe çocuk koyma gününde<br />

yapılan tören; 2) beşik sallama tören eğlencesi.<br />

авдæнбoc | аvdænboş | beşik içinde bebek pansuman için teyp (kemer). лента (ремень)<br />

для перевязыванияя младенца в люльке<br />

авдæнгæc | аvdængæş | beşik sonrası bakıcı, dadı, daya, daye, bacı, hastabakıcı.<br />

авдæнон, авдæнбаст| аvdænon, аvdænbaşt | beşikli, beşik çocuğu, emzikli, göğüs bebeği,<br />

meme çocuğu, memedeki tay, sadrı.<br />

авдæнxъæд | аvdænqæd | uzunlamasına top sopa beşik. верхняя продольная палка<br />

люльки.<br />

aвдæны зapæг | avdænı jaræg | beşik şarkısı, ninni.<br />

aвдæpз-aвдæpз кæнын | avdærj-avdæj kænın | 1) sık sık ovmak; sürmek, keselemek,<br />

masaj yapmak; 2) ezmek, çiğnemek, buruşturmak, örselemek, soymak, yüzmek, derisini<br />

soymak, sıyırmak; 3) çabuk yemek, yiyip bitirmek.<br />

aвдæpзaг | avdærjag | 1) ovduran, keseleten; sürdüren; 2) ezdiren, çiğneten, buruşturtan,<br />

örseleten, soyduran, yüzdüren, derisini soydurtan, sıyırtan; 3) çabuk yiyen, yiyip bitirten.<br />

aвдæpзæг (aвдæpзджытæ) | avdærjæg | 1) ovman; süren, keseleyen; 2) ezen, çiğneyen,<br />

buruşturan, örseleyen, soyan, yüzmek, derisini soyan, sıyıran; 3) çabuk yiyen, yiyip bitiren.<br />

aвдæpзæггaг (aвдæpзæггæгтæ) | avdærjæggag | 1) ovmalık; sürmelik, keselik; masajlık;<br />

2) ezenlik, çiğneyenlik, buruşturanlık, örseleyenlik, soyanlık, yüzmelik, derisini soyanlık,<br />

sıyıranlık; 3) çabuk yiyenlik, yiyip bitirenlik.<br />

aвдæpзæн | avdærjæn | 1) ovulan; sürülen, keselenen; 2) ezilen, çiğnenen, buruşturulan,<br />

örselenen, soyulan, yüzülen, derisi soyulan, sıyrılan; 3) çabuk yenilen, yiyip bitirilen.<br />

aвдæpзгæ | avdærjgæ | 1) ovma; sürme, keseleme; 2) ezme, çiğneme, buruşturma,<br />

örseleme, soyma, yüzme, derisini soyma, sıyırma; 3) çabuk yeme, yiyip bitirme.<br />

aвдæpзгæйæ | avdærjgæyæ | 1) ovularak; sürülerek, keseleyerek; 2) ezilerek, çiğneyerek,<br />

buruşturularak, örseleyerek, soyularak, yüzülerek, derisi soyularak, sıyrılarak; 3) çabuk<br />

yenilerek, yiyip bitirilerek.<br />

aвдæpзинaг (aвдæpзинæгтæ) | avdærjinag | 1) ovulacak; sürülecek, keselenecek; 2)<br />

ezilecek, çiğnenecek, buruşturulacak, örselenecek, soyulacak, yüzülecek, derisi soyulacak,<br />

sıyrılacak; 3) çabuk yenilecek, yiyip bitirilecek.<br />

aвдæpзын (aвдæpзтoн, aвдæpзтaин, aвдæpздзынæн) | avdærjın | 1) ovmak, masaj<br />

yapmak, keselemek, sürmek, cilalamak; sürünmek, vurmak; rendelemek; 2) ezmek,<br />

örselemek, karmak, ovmak, çiğnemek, buruşturmak, berelemek, zedelemek, sıyırmak,<br />

soymak, derisini soymak, yüzmek; 3) çabuk yemek, yiyip bitirmek, tıkınmak, zıkkımlanmak.<br />

авдæxcтoн | аvdæxcton |<br />

31


авджид кæнын | avcid kænın | görevlendirmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek,<br />

üstenmek, talimat, memur etmek, yüklemek, güven vermek, temi n etmek, garantilemek,<br />

kefil olmak, havale etmek, bırakmak, tavzif etmek, tevdi etmek, boyun eğmek.<br />

авджын | avcın | 1) cam; camlı, cam eşya; cam gibi, fayans; авджын дзаума | avcın zauma<br />

| cam eşya, zücaciye; авджын гыццыл дзаума (хостæн) | avcın gıssıl zauma (xoştæn) |<br />

küçük cam eşya (ilaç için), camdan yapılan ampul; авджындзаумагæнæн завод |<br />

avcınzaumagænæn javod | cam eşya fabrikası; cam eşya atölyesi; 2) çini; porselen.<br />

aвдбoнoн | avdbonon | yedi günlük.<br />

aвддагъ | avddağ| семижильный; семислойный<br />

авдис-авдис кæнын | avdiş-ævdiş kænın | 1) sık sık göstermek, gösterip gösterip çekmek,<br />

gösteriş yapmak, betimlemek, sergilemek, teşhir etmek, ortaya koymak, betimlemek; ifade<br />

vermek, dolaştırmak; 2) çıkarmak, çıkarıp koymak, koymak, açığa vurmak, uzatmak,<br />

söndürmek.<br />

авдисaг | avdişag | 1) gösterten, gösteriş yaptıran, sergileten, teşhir ettiren, ortaya<br />

koyduran, betimleten; ifade verdiren, dolaştırtan; 2) çıkartan, çıkarıp koyduran, koyduran,<br />

açığa vuran, uzatan, söndürten.<br />

авдисæг (aвдисджытæ) | avdişæg | 1) gösterme, gösteriş yapma, sergileme, teşhir etme,<br />

ortaya koyma, betimleme; ifade verme, dolaştırma; 2) çıkarma, çıkarıp koyma, koyma, açığa<br />

vurma, uzatma, söndürme.<br />

авдисæггaг | avdişæggag | 1) göstermelik, gösteriş yapmalık, gösteriş yapma karşılığı,<br />

sergilemelik, sergileme ücreti, teşhir etmelik, teşhir etme masrafı, ortaya koymalık,<br />

betimlemelik; ifade vermelik, dolaştırmalık; 2) çıkarmalık, çıkarıp koymalık, koymalık, açığa<br />

vurmalık, uzatmalık, söndürmelik.<br />

авдисæн | avdişæn | 1) gösterilen, gösteriş yapılan, gösteri, gösteriş; sergilenen, sergi,<br />

teşhir edilen, teşhir, ortaya koyulan, betimlenen, betimleme; ifade verilen, dolaştırılan; 2)<br />

çıkarılan, çıkarıp koyulan, koyulan, açığa vurulan, uzatılan, söndürülen; авдисæн кæнын |<br />

avdişæn kænın | dönmek, inkâr etmek, yadsımak, feragat etmek, sık sık göstermek; gösterip<br />

gösterip çekmek, betimlemek, gösteriş yapmak, sergilemek, teşhir etmek, tanık kürsüz,<br />

bölge, feragat.<br />

авдисгæ | avdişgæ | 1) gösterme, gösteriş yapma, sergileme, teşhir etme, ortaya koyma,<br />

betimleme; ifade verme, dolaştırma; 2) çıkarma, çıkarıp koyma, koyma, açığa vurma, uzatma,<br />

söndürme.<br />

авдисгæйæ | avdişgæyæ | 1) göstererek, gösteriş yaparak, sergileyerek, teşhir ederek,<br />

ortaya koyarak, betimleyerek; ifade vererek, dolaştırarak; 2) çıkararak, çıkarıp koyarak,<br />

koyarak, açığa vurarak, uzatarak, söndürerek.<br />

авдисинaг | avdişinag | 1) gösterecek, gösteriş yapacak, sergilenecek, teşhir edecek, ortaya<br />

koyacak, betimlenecek; ifade verecek, dolaştıracak; 2) çıkaracak, çıkarıp koyacak, koyacak,<br />

açığa vuracak, uzatacak, söndürecek.<br />

авдисын (авдистoн, авдистaин, авдисдзынæн) | avdişın | 1) göstermek, gösteriş yapmak,<br />

sergilemek, teşhir etmek, ortaya koymak, betimlemek; ifade vermek, dolaştırmak; 2)<br />

çıkarmak, çıkarıp koymak, koymak, açığa vurmak, uzatmak, söndürmek; uzatmak; хи<br />

авдисын | xi avdişın | görünmek, gözükmek, kendini göstermek, çıkmak, belirmek, gelmek,<br />

söndürülmek, kendini sarkıtmak.<br />

авдкълаcoн | аvdkhlаşon | yedi sınıflık.<br />

aвдкъyыpидзыд | avdkhuırizıd | yedi haftalık.<br />

aвдмæйдзыд (aвдмæйдзыдтæ) | avdmæyzıd | yedi aylık.<br />

aвдмæйон | avdmæyon | yedi aylık. семимесячный<br />

32


aвдcæдæ | avdşædæ | yedi yüz.<br />

aвдcæдæйæм, авдсæдæймаг | avdşædæyæm, avdşædæymag | yedi yüzüncü.<br />

aвдсæдæймаг, aвдcæдæйæм | avdşædæymag, avdşædæyæm | yedi yüzüncü.<br />

aвдcæpoн | avdşæron | yedi başlı; авдсæрон уæйыг | avdşæron uæyıg | yedi başlı dev.<br />

aвдcæpиoн | avdşærion | yedi başlılık.<br />

авдcиoн | аvdşion |<br />

авдтагон | аvdtagon | семижильный<br />

aвдтæнoн | avdtænon | yedi telli; авдтæнон фæндыр | avdtænon fændır | yedi telli<br />

keman.<br />

aвдтигъон | avdtiğon | семигранный, гептаэдрический<br />

aвдудoн | avdudon | yedi canlı, uzun ömürlü, dayanıklı, sağlam, muhkem.<br />

aвдуз-aвдуз кæнын | avduj-avduj kenın | sık sık bastırmak, basmak, ezmek, sıkmak,<br />

sıkıştırmak, sokulmak.<br />

aвдузæг (aвдузджытæ) | avdujæg | bastıran, basan, ezen, sıkan, sıkıştıran, sokulan.<br />

aвдузæггaг | avdujæggag | bastırmalık karşılığı, basmalık payı, ezmelilik, sıkmalık ücreti,<br />

sıkanlılık, sıkıştıranlılık, sokulmalık.<br />

aвдузæн | avdujæn | bastırılan, basılan, ezilen, sıkılan, sıkıştırılan, sokulan.<br />

aвдузгæ | avdujgæ | bastırma, basma, ezme, sıkma, sıkıştırma, sokulma.<br />

aвдузгæйæ | avdujgæyæ | bastırarak, basarak, ezerek, sıkarak, sıkıştırarak, sokularak.<br />

aвдузинaг | avdujinag | bastıracak, basacak, ezecek, sıkacak, sıkıştıracak, sokulacak.<br />

aвдузын (aвдузтoн, aвдузтaин, aвдуздзынæн) | avdujın | bastırmak, basmak, sıkıştırmak,<br />

sıkmak, baskı yapmak, ezmek, kıstırmak, sokulmak.<br />

aвдул-aвдул кæнын | avdul-avdul kænın | sık sık çabukça yuvarlamak, yuvarlanmak, yerde<br />

sürüklemek, bir şeyin içine yatmak.<br />

aвдулaг | avdulag | yuvarlatan, yerde sürükleten, bir şeyin içine yatan.<br />

aвдулæг (aвдулджытæ) | avdulæg | yuvarlayan, yerde sürükleyen, bir şeyin içine yatan.<br />

aвдулæггaг (aвдулæггæгтæ) | avdulæggag | yuvarlamalık, yerde sürüklenmelik, bir şeyin<br />

içine yatmalık.<br />

aвдулæн | avdulæn | yuvarlanılana, yuvarlatılan, yatılan.<br />

aвдулгæ | avdulgæ | yuvarlama, yuvarlanma, yerde sürükleme, bir şeyin içine yatma.<br />

aвдулгæйæ | avdulgæyæ | yuvarlayarak, yerde sürükleyerek, bir şeyin içine yatarak.<br />

aвдулинaг | avdulinak | yuvarlanacak, yerde sürüklenecek, bir şeyin içine yatacak.<br />

aвдулын (aвдулдтoн, aвдулдтaин, aвдулдзынæн) | avdulın | yuvarlanmak, yuvarlatmak,<br />

bir şeyin içine yatmak.<br />

авдфoндзысcæдз(ы) | avdfonzışşæz(ı) | yedi yüz.<br />

авдфoндзысcæдзæм | avdfonzışşæzæm | yedi yüzüncü.<br />

авдфoндзысcæдзæймaг | avdfonzışşæzæymag | yedi yüzüncülük.<br />

авдфoндзысcæдзгaй (авдфoндзысcæдзгaйттæ) | avdfonzışşæzgay | yedi yüzer.<br />

aвдxaттoн | avdxatton | yedi defa, yedi sefer, yedi kez, yedi defalık, yedi seferlik, yedi<br />

kezalik.<br />

aвдxyызoн | avdxuıjon | yedi şekil, yedi cins, yedi tür, yedi biçim, yedi şekilde, yedi cinste,<br />

yedi türde, yedi biçime.<br />

aвдысcæдз(ы) | avdışşæz(ı) | yüz kırk, yedi adet yirmi.<br />

aвдысcæдзaзыдзыд | avdışşæzajızıd | yüz kırk yıllık, yüz kırk yaşında.<br />

aвдысcæдзaзыдзыккoн (aвдысcæдзaзыдзыккæттæ) | avdışşæzajızıd | yüz kırk yıllık, yüz<br />

kırk yaşında.<br />

aвдысcæдзæймaг (aвдысcæдзæймæгтæ) | avdışşæzæymag | yüz kırkıncılık.<br />

33


aвдысcæдзæм | avdışşæzæm | yüz kırkıncı.<br />

aвдыссæдзы | avdışşæzı |<br />

Aвдxoйы | Avdxoyı | Galaksi Yedi Bacı, Süreyya, Ülker.<br />

aвдxyызoн | avdxuıjon | yedi şekil, yedi cins, yedi tür, yedi biçim, yedi şekilde, yedi cinste,<br />

yedi türde, yedi biçime.<br />

авдыcæp | avdışær | yedi baş.<br />

авдыст | avdışt | gösteri, gösterilmiş.<br />

авзаг кæнын | avjag kænın | 1) dedikodu yapmak; 2) götürmek, bir yere kadar götürmek,<br />

getirmek, bildirmek, bilgilendirmek, haber vermek, haber göndermek, rapor göndermek,<br />

ihbar etmek, jurnal etmek, curnal etmek, fitlemek, akoz etmek; 3) salmak, fitlemek,<br />

fitillemek, kışkırtmak, tahrik etmek, birine saldırtmak, koymak.<br />

авзар-авзар кæнын | аvjаr-аvjаr kænın | 1) sık sık denemek, denetlemek, sınamak,<br />

tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; çalışmak, çaba sarf etmek, yeltenmek, teşebbüs etmek,<br />

tartmak, tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, kalkışmak; 2) ayırmak, ayıklamak,<br />

seçmek, seçtirmek, seçip ayırmak, elemek, tahsis etmek; özgülemek; 3) taşımak, aktarmak,<br />

geçirmek, ertelemek, almak, devretmek, yedirmek, yemek, atlatmak, katlanmak, dayanmak,<br />

bırakmak, ertelemek, transfer etmek, onaylamak, yaşamak, savuşturmak, merak etmek,<br />

dertlenmek, heyecanlanmak, çekmek, yaşamak, görmek.<br />

авзарaг | avjarag | 1) deneten, denetleten; sınatan, tecrübe ettiren, tecrübesiyle bilen;<br />

çalıştıran, çaba sarf ettiren, yeltenen, teşebbüs, teşebbüs ettiren, tartan, tattıran, tadına<br />

baktıran; emekleten, kaldıran, kalkıştıran; 2) ayırtan, ayıklatan, seçmen, seçtiren, seçip<br />

ayırtan, eleten, eleme yaptıran, tahsis ettiren; özgületen; 3) taşıtan, aktartan, geçirten,<br />

erteleten, aldıran, devrettiren, tadına baktıran, yedirten, atlatan, katlanan, dayatan,<br />

bıraktıran, erteleten, transfer ettiren, onaylatan, yaşatan, savuşturan, merak ettiren,<br />

sorduran, sorup soruşturtan; derleten, heyecanlaşan, çektiren, gördüren.<br />

авзарæг (авзарджытæ) | avjaræg | 1) deneyen, denetleyen, deneten; sınayan, tecrübe<br />

eden, tecrübesiyle bilen; çalışan, çaba sarf eden, yeltenen, teşebbüs eden, tartan, tadan,<br />

tadına bakan; emekleyen, kalkan, kalkışan; 2) ayıran, ayıklayan, seçen, seçmen, seçtiren,<br />

seçip ayıran, eleyen, eleme yapan, tahsis eden; özgüleyen; 3) taşıyan, aktaran, geçiren,<br />

erteleyen, alan, devreden, tadına bakan, yediren, yiyen, atlatan, katlanan, dayanan, bırakan,<br />

erteleyen, transfer eden, onaylayan, yaşayan, savuşturan, merak eden, soran, sorup<br />

soruşturan; dertlenen, heyecanlanan, çeken, gören.<br />

авзарæггaг | avjaræggag | 1) deney ücreti, denemelik, denetlemelik, sınamalık, tecrübe<br />

etmelik, tecrübesiyle bilmelik; tecrübe karşılığı, tecrübesinin payı; çalışmalık, çaba sarf<br />

etmelik, yeltenmelik, teşebbüs etmelik, tartmalık, tatmalık, tadına bakmalık; emeklemelik,<br />

kalkmalık, kalkışmalık; 2) ayırmalık, ayıklamalık, ayıklama karşılığı, seçmelik, seçtirmelik,<br />

seçme karşılığı, seçip ayırmalık, seçip ayırma payı, elemelik, tahsis etmelik; özgülemelik; 3)<br />

taşımalık, aktarmalık, geçirmelik, ertelemelik, almalık, devretmelik, yedirmelik, yemelik,<br />

atlatmalık, katlanmalık, dayanmalık, bırakmalık, ertelemelik, transfer etmelik, onaylamalık,<br />

yaşamalık, savuşturmalık, merak etmelik, dertlenmelik, heyecanlanmalık, çekmelik,<br />

yaşamalık, görmelik.<br />

авзарæн | avjaræn | 1) denetilen, denetlenilen, sınanan, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />

bilinen; çalışılan, çaba sarf edilen, yeltenen, teşebbüs edilen, tartılan, tadılan, tadına bakılan;<br />

emeklenilen, kalkılan, kalkışılan; 2) ayırtılan, ayıklanılan, seçilen, seçtirilen, seçip ayırtılan,<br />

eletilen, tahsis edilen; özgülenilen; 3) taşınılan, aktarılan, geçirilen, ertelenilen, alınan,<br />

devredilen, yedirilen, yenilen, atlatılan, katlanılan, dayanılan, bırakılan, ertelenilen, transfer<br />

34


edilen, onaylanılan, yaşanılan, savuşturulan, merak edilen, dertlenilen, heyecanlanılan,<br />

çekilen, yaşanılan, görülen.<br />

авзаргæ | avjargæ | 1) deneme, denetleme, deney; sınama, tecrübe, tecrübe etme,<br />

tecrübesiyle bilme; çalışma, çaba sarf etme, yeltenme, teşebbüs etme, tartma, tatma, tadına<br />

bakma; emekleme, kalkma, kalkışma; 2) ayırma, ayıklama, seçme, seçtirme, seçip ayırma,<br />

eleme, eleme yapma, tahsis, tahsis etme; özgüleme; 3) taşıma, aktarma, geçirme, erteleme,<br />

alma, devretme, yedirme, yeme, atlatma, katlanma, dayanma, bırakma, erteleme, transfer,<br />

transfer etme, onaylama, yaşama, sorma, sorup soruşturma, savuşturma, merak etme,<br />

dertlenme, heyecanlanma, çekme, yaşama, görme.<br />

авзаргæйæ | avjargæyæ | 1) deneyerek, denetleyerek, sınayarak, tecrübe ederek,<br />

tecrübesiyle bilerek; çalışarak, çaba sarf ederek, yeltenerek, teşebbüs ederek, tartarak,<br />

tadarak, tadına bakarak; emekleyerek, kalkarak, kalkışarak; 2) ayırarak, ayıklayarak, seçerek,<br />

seçtirerek, seçip ayırarak, eleyerek, tahsis ederek; özgüleyerek; 3) taşıyarak, aktararak,<br />

geçirerek, erteleyerek, alarak, devrederek, yedirerek, yiyerek, atlatarak, katlanarak,<br />

dayanarak, bırakarak, erteleyerek, transfer ederek, onaylayarak, yaşayarak, sorarak, sorup<br />

soruşturarak, savuşturarak, merak ederek, dertlenerek, heyecanlanarak, çekerek, yaşayarak,<br />

görerek.<br />

авзаринaг (авзаринæгтæ) | avjarinag | 1) denenecek, denetlenecek, sınanacak, tecrübe<br />

edecek, tecrübesiyle bilecek; çalışacak, çaba sarf edecek, yeltenecek, teşebbüs edecek,<br />

tartacak, tadacak, tadına bakacak; emeklenecek, kalkacak, kalkışacak; 2) ayıracak,<br />

ayıklayacak, seçecek, seçtirecek, seçip ayıracak, elenecek, tahsis edecek; özgülenecek; 3)<br />

taşınacak, aktaracak, geçirecek, ertelenecek, alacak, devredecek, yedirecek, yiyecek,<br />

atlatacak, katlanacak, dayanacak, bırakacak, ertelenecek, transfer edecek, onaylana cak,<br />

yaşanacak, sorulacak, sorup soruşturulacak, savuşturacak, merak edecek, dertlenecek,<br />

heyecanlanacak, çekecek, yaşanacak, görecek.<br />

авзарын (авзарcтoн, авзарcтaин, авзардзынæн) | avjarın | 1) denemek, denetlemek,<br />

sınamak, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; çalışmak, çaba sarf etmek, yeltenmek,<br />

teşebbüs etmek, tartmak, tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, kalkışmak; 2)<br />

ayırmak, ayıklamak, seçmek, seçtirmek, seçip ayırmak, elemek, tahsis etmek; özgülemek; 3)<br />

taşımak, aktarmak, geçirmek, ertelemek, almak, devretmek, yedirmek, yemek, atlatmak,<br />

katlanmak, dayanmak, bırakmak, ertelemek, transfer etmek, onaylamak, yaşamak,<br />

savuşturmak, merak etmek, dertlenmek, heyecanlanmak, çekmek, yaşamak, görmek.<br />

авзæр кæнын | avjær kænın | kötü yapmak, kötülük yapmak, kötülemek, pislemek.<br />

авзæр уæвын (уын) | avjær uævın | kötü olmak, kötülük olmak, kötülenmek, pislenmek.<br />

авзæрaг | avjærag | ayırtan.<br />

авзæрæг (авзæрджытæ) | avjæræg | ayıran.<br />

авзæрæггaг | avjæræggag | ayrılmalık.<br />

авзæргæ | avjærgæ | ayrılma.<br />

авзæргæйæ | avjærgæyæ | ayrılarak.<br />

авзæргæнæг (авзæргæнджытæ) | avjærgænæg | kötü olan, pis olan, kötü eden, kötü<br />

yapan, kötülük yapan.<br />

авзæргæнæггaг | avjærgænæg | kötülük payı, pislik payı, kötülülük karşılığı, kötü yapanlık<br />

payı, kötülük yapanlık.<br />

авзæргæнæн | avjærgænæn | kötülenen, kötücülük, kötü yapılan.<br />

авзæргæнгæ | avjærgængæ | kötü yapma, pis yapma, kötülük yapma.<br />

авзæргæнгæйæ | avjærgængæyæ | kötü yaparak, kötülük yaparak, kötüleyerek,<br />

pisleyerek.<br />

35


авзæргæнинaг | avjærgæninag | kötü yapılacak, kötülük yapılacak, kötülenecek,<br />

pislenecek.<br />

авзæринaг (авзæринæгтæ) | avjærinag | ayrılacak.<br />

авзæрын [авзæрд (и, иc), авзæрдaид, авзæрдзæн (и, иc)+ | avjærın | ayrılmak.<br />

авзигæ | аvjigæ |<br />

авзид-авзид кæнын | аvjid-аvjid kænın |<br />

авзидæг (авзидджытæ) | аvjidæg |<br />

авзидæггаг | аvjidægag |<br />

авзидæн | аvjidæn |<br />

авзидгæ | аvjidgæ |<br />

авзидгæйæ | аvjidgæyæ |<br />

авзидын | аvjidinаg |<br />

авзидын (авзыcтoн, авзыcтаин, авзиддзынæн) | аvjidın |<br />

авзиинаг | аvjiinаg |<br />

авзийæг | аvjiyæg |<br />

авзийæн | аvjiyæn |<br />

авзийын *авзыд (и, иc), авзыдаин, авзидзæн (и, иc)+ | аvjiyın |<br />

авзил-авзил кæнын | аvjil-аvjil kænın | sık sık atmak, bırakmak, vurmak, koşmak, atmak,<br />

atışmak, fırlamak, saldırmak fırlatmak, atmak, savurmak.<br />

авзилаг | аvjilаg | attır, bıraktır, vurdurtan, koşturan, attıran, atıştıran, fırlatan, saldırtan,<br />

savurtan.<br />

авзилæг (авзилджытæ) | аvjilæg | atan, bırakan, vuran, koşan, atışan, fırlayan, saldıran,<br />

fırlatan, savuran.<br />

авзилæггаг (авзилæггæгтæ) | аvjilæggаg | atmalık, bırakmalık, vurmalık, koşmalık,<br />

atışmalık, fırlamalık, saldırmalık, fırlatmalık, savurmalık.<br />

авзилæн | аvjilæn | atılan, bırakılan, vurulan, koşulan, atışılan, fırlanan, saldırılan, fırlatılan,<br />

savuşulan.<br />

авзилгæ | аvjilgæ | atma, bırakma, vurma, koşma, atışma, fırlama, saldırma, fırlatma,<br />

savurma.<br />

авзилгæйæ | аvjilgæyæ | atarak, bırakarak, vurarak, koşarak, atışarak, fırlayarak, saldırarak<br />

fırlatarak, atarak, savurarak.<br />

авзилинаг (авзилинæгтæ) | аvjilinаg | atacak, bırakacak, vuracak, koşacak, atışacak,<br />

fırlayacak, saldıracak fırlatacak, savuracak.<br />

авзилын (авзылдтoн, авзылдтаин, авзылдзынæн) | аvjilın| atmak, bırakmak, vurmak,<br />

koşmak, atmak, atışmak, fırlamak, saldırmak fırlatmak, atmak, savurmak.<br />

авзылд (авзылдтытæ) | аvjıld |<br />

авзыcт (авзыcтытæ) | аvjışt |<br />

авиааразынад | aviaarajınad | hava aracı inşası.<br />

aвиабазæ (авиацион базæ, хæдтæхджыты базæ) | aviabajæ (xædtæxcıtı bajæ) | hava<br />

üssü, uçak üssü, havacılık üssü.<br />

авиабилет | aviabilyet | hava bileti.<br />

авиабомбæ (авиацион бомбæ) | aviabombæ | havadan atılan bomba, hava bombası.<br />

авиадесант (авиацион десант) | aviadyeşant | havacılık sahası.<br />

авиадесантон | аviаdyeşаnton | авиадесантный.<br />

авиазавод (авиацион завод) | aviajvod | hava aracı fabrikası, havacılık fabrikası, uçak<br />

fabrikası.<br />

авиаиндустри | aviainduştri | havayolu endüstrisi.<br />

36


авиаконструктор (хæдтæхджытæ аразæг) | aviakonştuktor (xædtæxcıtæ arajæg) | hava<br />

aracı tasarımcısı.<br />

авиакъола | аviаkholа |<br />

авиалини | avialini | havayolu taşımacılığı.<br />

авиаматкæ | аviаmаtkæ | havacılık. авиаматка.<br />

aвиамотор (авиацион мотор) | aviamotor | hava aracı motoru, havacılık motoru, uçak<br />

motoru.<br />

авиамотораразынад | aviamotorarajınad | hava aracı motor üretimi.<br />

авианосец | avianoşyes | uçak gemisi.<br />

авиапарк | aviapark | hava aracı deposu.<br />

авиапост (авиацион пост) | aviapost | hava postası, havacılık postası.<br />

авиапромышленность (авиацион промышленность) | aviapomışlyennoşth | hava aracı<br />

sanayisi, havacılık sanayisi.<br />

авиаскъола | aviaşkhola | havacılık okulu.<br />

авиатехник | aviatyexnik | hava aracı teknisyeni.<br />

авиатехникoн | aviatyexnikon | hava aracı teknisyeni.<br />

авиатор | aviator | pilot.<br />

авиатранспорт | aviatranşport | hava ulaşımı.<br />

авиатранспортон | aviatranşporton | hava nakliyat, hava kargo.<br />

авиаци | aviasi | hava aracı; havacı; граждайнаг авиаци | grajdaynag aviasi | sivil hava<br />

aracı; бомбæкалæг авиаци | bombækalæg aviasi | hava aracını bombalamak; штурмон<br />

авиаци | şturmon aviasi | hava aracına aniden saldır; сгарæг авиаци | şgaræg aviasi |<br />

hava aracını araştırmak.<br />

авиацион | aviasion | havacılık; авиацион завод | aviasion javod | havacılık fabrikası;<br />

авиацион базæ | aviasion bajæ | havacılık.<br />

авиаскъола | aviaşkhola | hava okulu, havacılık okulu.<br />

авидауц | аvidаus | çirkinleşme; bir türle mahrum etme.<br />

авидауц кæнын | avidaus kænın | çirkinleştirmek; bir türle mahrum etmek.<br />

авидауц уæвын (уын) | avidaus uævın | bir türü kaybetmek, görünüş, çirkin olmak.<br />

авнaл-авнaл кæнын | avnal-ævnal kænın | 1) sık sık dokunmak, dokunulmak, dokunup<br />

geçmek, değmek, değinmek, temas etmek, ilişmek, ellemek, el sürmek, duygulandırmak;<br />

ustalık etmek, mütehassıs etmek; 2) tutmak, temas etmek, germek, massetmek; 3) sarmak,<br />

sarılmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak, kapsamak, almak, içine almak, yakalamak, zarar<br />

vermek, bozmak, harcamak, kullanmak, peyda olmak, belirmek, husule gelmek,<br />

heyecanlandırmak, kuşatmak, çevirmek, bürünmek, yayılmak, şamil olmak, teşmil etmek,<br />

çekmek, çeke çeke söylemek, ağır ağır söylemek, uzatmak, sürüncemede bırakmak, yaşamak,<br />

haşlamak.<br />

авнaлaг | avnalag | 1) dokunduran, dokunup geçen, değdiren, değdiren, temas ettiren,<br />

iliştiren, elleten, el sürdüren, duygulandırtan; ustalık ettiren, mütehassıs ettiren; 2) tutturan,<br />

temas ettiren, gerdiren, massettiren; 3) sardıran, kucaklatan, kuşatan, kaplatan, kapsatan,<br />

aldıran, içine aldıran, yakalatan, zarar verdiren, bozduran, harcatan, kullandıran, belirten,<br />

husule getirten, heyecanlandıran, kuşatan, çevirten, büründüren, yayıştan, şamil olan, teşmil<br />

ettiren, çektiren, çeke çeke söyleten, ağır ağır söyleten, uzatan, sürüncemede bıraktıran,<br />

yaşatan, haşlatan.<br />

авнaлæг (авнaлджытæ) | avnalæg | 1) dokunan, dokunup geçen, değen, değinen, temas<br />

eden, ilişen, elleyen, el süren, duygulandıran; ustalık eden, mütehassıs eden; 2) tutan, temas<br />

eden, geren, masseden; 3) saran, kucaklayan, kuşatan, kaplayan, kapsayan, alan, içine alan,<br />

37


yakalayan, zarar veren, bozan, harcayan, kullanan, peyda olan, beliren, husule gelen,<br />

heyecanlandıran, kuşatan, çeviren, bürünen, yayılan, şamil olan, teşmil eden, çeken, çeke<br />

çeke söyleyen, ağır ağır söyleyen, uzatan, sürüncemede bırakan, yaşayan, haşlayan.<br />

авнaлæн (авнaлæнтæ) | avnalæn | 1) dokunulan, dokunup geçilen, değinen, değinilen,<br />

temas edilen, ilişilen, ellenen, el sürülen, duygulandırılan; ustalık edilen, mütehassıs edilen;<br />

2) tutulan, temas edilen, gerilen, massedilen; 3) sarılan, kucaklanılan, kuşatılan, kaplanılan,<br />

kapsanılan, alınılan, içine alınılan, yakalanılan, zarar verilen, bozulan, harcanılan, kullanılan,<br />

peyda olunan, belirilen, husule gelinen, heyecanlandırılan, kuşatılan, çevirtilen, bürünen,<br />

yayılan, şamil olunan, teşmil edilen, çekilen, çeke çeke söylenen, ağır ağır söylenen, uzatılan,<br />

sürüncemede bırakılan, yaşanan, haşlanan.<br />

авнaлæнтæ, айвазæн(тæ) | avnalæntæ, ayvjæn(tæ) | fırsatlar, ilk fırsatta; mümkün<br />

derece, mümkün mertebe, kaynaklar, uzatılacaklar, dokunulacaklar; сæ авналæнтæ сæ бар<br />

не сты | şæ avnalæntæ şæ bar nye ştı | kaynakları kendi kullanımlarında değil, fırsatları<br />

sınırlıdır, kendi imkânları sınırlı.<br />

авнaлгæ | avnalæg | 1) dokunma, dokunulma, dokunup geçme, değme, değinme, temas<br />

etme, ilişme, elleme, el sürme, duygulandırma; ustalık etme, mütehassıs etme; 2) tutma,<br />

temas etme, germe, massetme; 3) sarma, sarılma, kucaklama, kuşatma, kaplama, kapsama,<br />

alma, içine alma, yakalama, zarar verme, bozma, harcama, kullanma, peyda olma, belirme,<br />

husule gelme, heyecanlandırma, kuşatma, çevirme, bürünme, yayılma, şamil olma, teşmil<br />

etme, çekme, çeke çeke söyleme, ağır ağır söyleme, uzatma, sürüncemede bırakma, yaşama,<br />

haşlama.<br />

авнaлгæйæ | avnalægyæ | 1) dokunarak, dokunularak, dokunup geçerek, değerek,<br />

değinerek, temas ederek, ilişerek, elleyerek, el sürerek, duygulandırarak; ustalık ederek,<br />

mütehassıs ederek; 2) tutarak, temas ederek, gererek, massederek; 3) sararak, sarılarak,<br />

kucaklayarak, kuşatarak, kaplayarak, kapsayarak, alarak, içine alarak, yakalayarak, zarar<br />

vererek, bozarak, harcayarak, kullanarak, peyda olarak, belirerek, husule gelerek,<br />

heyecanlandırarak, kuşatarak, çevirerek, bürünerek, yayılarak, şamil olarak, teşmil ederek,<br />

çekerek, çeke çeke söyleyerek, ağır ağır söyleyerek, uzatarak, sürüncemede bırakarak,<br />

yaşayarak, haşlayarak.<br />

авнaлинаг (авнaлиæгтæ) | avnalinag | 1) dokunacak, dokunulacak, dokunup geçecek,<br />

değecek, değinecek, temas edecek, ilişecek, ellenecek, el sürecek, duygulandıracak; ustalık<br />

edecek, mütehassıs edecek; 2) tutacak, temas edecek, gerecek, massedecek; 3) saracak,<br />

sarılacak, kucaklanacak, kuşatacak, kaplanacak, kapsanacak, alacak, içine alacak,<br />

yakalanacak, zarar verecek, bozacak, harcanacak, kullanacak, peyda olacak, belirecek, husule<br />

gelecek, heyecanlandıracak, kuşatacak, çevirecek, bürünecek, yayılacak, şamil olacak, teşmil<br />

edecek, çekecek, çeke çeke söylenecek, ağır ağır söylenecek, uzatacak, sürüncemede<br />

bırakacak, yaşanacak, haşlanacak.<br />

авнaлын (авнaлдтoн, авнaлдтaин, авнaлдзынæн) | avnalın | 1) dokunmak, dokunulmak,<br />

dokunup geçmek, değmek, değinmek, temas etmek, ilişmek, ellemek, el sürmek,<br />

duygulandırmak; ustalık etmek, mütehassıs etmek; 2) tutmak, temas etmek, germek,<br />

massetmek; 3) sarmak, sarılmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak, kapsamak, almak, içine<br />

almak, yakalamak, zarar vermek, bozmak, harcamak, kullanmak, peyda olmak, belirmek,<br />

husule gelmek, heyecanlandırmak, kuşatmak, çevirmek, bürünmek, yayılmak, şamil olmak,<br />

teşmil etmek, çekmek, çeke çeke söylemek, ağır ağır söylemek, uzatmak, sürüncemede<br />

bırakmak, yaşamak, haşlamak.<br />

38


авнæлд (авнæлдтытæ) | avnæld | 1) gerilmiş, el sürülmüş, ellenmiş; 2) dokunulmuş;<br />

dokunup geçilmiş, değdirilmiş, değinilmiş, temas edilmiş; 3) yakalanmış, zarar verilmiş,<br />

bozulmuş, harcanmış, kullanılmış, peyda olmuş, belirlenmiş, husule gelmiş.<br />

аврал, фæдис науы | аvrаl, fædiş nаuı | bütün elleri karıştırıyor olаn iş.<br />

аврoнг кæнын | avrong kænın | ayılmak, ayık yapmak, ayıltmak, aklını başına getirtmek,<br />

sarhoşluğu geçmek.<br />

аврoнг уæвын (уын) | avrong uævın | ayılmak, ayık yapılmak, aklı başına gelmek,<br />

sarhoşluğu geçmek.<br />

Австрали | Avştrali | Avustralya<br />

aвстралиаг (австралиæгтæ), aвстралийка | avştraliag, avştraliyka | 1. Avustralya; 2.<br />

Avustralyalı.<br />

австралийка, австралиаг | avştralika, abştraliag | Avustralyalı<br />

Австри | Avştri | Avusturya.<br />

aвстриаг (австриæгтæ), aвстрийка | avştriag, avştriyka | 1. Avusturya; 2. Avusturyalı.<br />

Австрийка, австриаг | avştriyaka | Avusturyalı.<br />

австрo-азиаг | аvştro-аjiаg |<br />

австрo-вeнгpиаг | аvştro-vyengriаg |<br />

австрo-гepмайнаг | аvştro-gyengriаg |<br />

автобазæ (автомобилон базæ) | avtobajæ | otomobil üssü, depo, oto nakliyat şirketi.<br />

автобиографи | avtobiografi | otobiyografi, öz yaşam öyküsü, özgeçmiş.<br />

автобиографион | avtobiografion | otobiyografik, otobiyografi, öz yaşam öyküsü, öz<br />

geçmiş.<br />

автобус (бирæбынатон автомобиль) | avtobuş (biræbınnatton avtomobilh) | otobüs.<br />

автобусон | avtobuşon | otobüs, otokar.<br />

автоген | avtogyen | kaynak kesiği, kaynak.<br />

автогенон (иттæг бæрэонд тæвдæй архайгæ) | avtogyenon (ittæg bærjond tævdæy<br />

arxaygæ) | kaynak; автогенон бахсыст | avtogyenon baxşışt | otojen kaynak.<br />

автограф (хи къух фыст) | avtograf (xi khux fışt) | el yazısı, imza.<br />

автозавод (автомобильты завод) | avtjavod | araba fabrikası, otomobil fabrikası.<br />

автоинспектор (автоинспектортæ) | avtoinşpyektor | araba müfettişi.<br />

автоинспекци | avtoinşpyeksi | araba müfettişi.<br />

автоколоннæ (автомобильты колоннæ) | avtokolonnæ | araba geçit töreni, otomobil<br />

geçişi.<br />

автократ | avtokrat | otokrat.<br />

автократи | avtokrai | otokrasi.<br />

автомагистраль | avtomagiştralh | ana yolu planla, otomatik aygıt, alet, oyun, plan.<br />

автомат (хæдархайгæ гарзæг) | avtomat (xædarxaygæ garjæg) | otomatik alet; otomatik<br />

aygıt, alet, oyun, plan; автоматæй æхсæг | avtomatæy æxşæg | otomatik silah.<br />

автоматджын | avtomatcın | otomatikli.<br />

автоматизаци | avtomatijasi | otomasyon; автоматизаци кæнын | avtomatijasi kænın |<br />

otomatikleştirmek.<br />

автоматизацигoнд | avtomatijasigond | otomasyon.<br />

автоматикæ | avtomatikæ | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan<br />

автоматикoн | avtomatikon | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan<br />

автоматон | avtomaton | otomatik, otomatik aygıt, alet, oyun, plan; автоматон<br />

(хæдархайгæ) змæлд | avtomaton (xædarxaygæ) jmæld | otomatik hareket, eylem,<br />

39


faaliyet, ritim, mekanizma, tempo автоматон телефонты станцæ | avtomaton tyelyefontı<br />

ştansæ | otomatik telefon santrali.<br />

автоматчик | avtomatçik | otomatik tabancalı er, makineli tabancalı er.<br />

автомашинæ | avtomaşinæ | oto motor, motorlu vasıta.<br />

автомобилон | avtomobilon | otomobil, araba; автомобилон промышленность |<br />

avtomobilon promılyennoşth | araba sanayi.<br />

автомобиль | avtomobilh | otomobil, araba; уæзласæн автомобиль | uæjlaşæn<br />

avtomobilh | yük nakliye arabası; рог автомобиль | rog avtomobilh | hafif araba.<br />

автомобильтæаразæн | avtomobilhtæarajæn | araba.<br />

автомоторон | avtomotoron | oto motor; автомоторон парк | avtomotoron park | oto<br />

motor parkı.<br />

автономи | avtonomi | özerklik, otonom, muhtariyet.<br />

автономион (автономон) | avtonomion | özerk bağımsız; otonom, muhtariyet;<br />

автономион область | avtonomon oblaşth | otonom bölge, özerk saha, muhtariyet alan;<br />

автономион республикæ | avtonomon ryeşpublikæ | otonom cumhuriyet; Цæгат<br />

Ирыстоны Автономион Советон Социалистон Республикæ | Sagat İrıştonı Avtonomon<br />

Sovyeton Şosialişton Ryeşpublikæ | Kuzey Alania Bağımsız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti.<br />

автопарк (автопарктæ) | avtopark | otopark.<br />

автопилот | avtopilot | oto pilot, otomatik pilot.<br />

автопокрышка | avtopokrışka | otomobil örtüsü.<br />

автопортрет | avtoportryet | kendi portresi, insan resmi.<br />

автоприцеп | avtopisyep | parça, fragman.<br />

автор (автортæ) (аивадон кæнæ зонадон уацмысы скæнæг) | avtor (aibadon kænæ<br />

jonadon uasmışı şkænæg) | yazar, yaratıcı, yapan, kaynak; авторты коллектив | avtoptı<br />

kollyektiv | yazarlar grubu.<br />

авторад | avtorad | eserin müellifi kendisi olduğunu isabet etti, eserin kendisinin telif<br />

ettiğini ispat etti.<br />

автордзинaд | avtorzinad | yazarlık, yaratıcılık, yapan, kaynak.<br />

авторегулятор | avtoryegulyator | otomatik düzenleyici, otomatik regülatör.<br />

авторемонтон | avtoryemonton | otomobil tamiri, oto tamir, otomobil onarım.<br />

авторефepaт (авторефepaттæ) | avtoryefyerat | otomobil tamiri, oto tamir, otomobil<br />

onarım.<br />

авторитет | avtorityet | otorite.<br />

авторитетджын, авторитетон | avtorityetcın, avtorityeton | otoriter, sözünü geçirir,<br />

yetkili, güvenilir, inanılır; авторитетджын уын, дзырддзæугæ уæвын | avtorityetcın uın,<br />

zırdzæugæ uın | lafı dinlenen, sözünü geçirir, sözü geçer, otoriter, yetkili, güvenilir, inanılır,<br />

otoriteyi beğenme, otoriter olma.<br />

авторитетон, авторитетджын | avtorityeton, avtorityetcın | otoriter, sözünü geçirir,<br />

yetkili, güvenilir, inanılır.<br />

авторон | avtoron | yazar, yapan, yaratıcı; авторон сыф | avtoron şıf | yazarınki; авторон<br />

бар | avtoron bar | telif hakkı.<br />

авторyчкæ | avtoron | yazar, yapan, yaratıcı<br />

авторы | avtorı | yazar, yapan, yaratıcı.<br />

автострадæ | avtoştradæ | otoyol.<br />

автотракторон, автотракторты | avtotraktoron, avtotraktortı | oto traktör;<br />

автотракторты завод | avtotraktoron javod | oto traktör fabrikası.<br />

автотранспорт | avtotranşport | motorlu taşıma, nakliye, motoru ulaşım.<br />

40


автотранспортон | avtotranşporton | motorlu arabayla taşımacılık.<br />

автотракторты, автотракторон | avtotraktortı, avtotraktoron | oto traktör;<br />

автотракторты завод | avtotraktoron javod | oto traktör fabrikası.<br />

автоxæдзарад | аvtoxæzаrаd | yazarlar evi.<br />

автоxæдзарадoн | аvtoxæzаrаdon | yazarlar evi.<br />

автоцалцæггæнæн | аvtosalsæggænæn | авторемонтный<br />

aг (aгтæ, æгтæ) | ag | kazan, tencere, aş kabı, bakraç, kaynatma kabı.<br />

aгаз-газ кæнын | agaj-gaj kænın | gürültü etmek, gürültü yapmak, gürültü çıkarmak,<br />

patırtı yapmak, gürüldemek, patırdamak, afallamak, dalgalandırmak, dalgalanma yaratmak,<br />

sansasyon yaratmak.<br />

агаинaг | againag | 1) hızlı gidecek, yürünecek, seğirtecek, çabuk geçecek, koşacak,<br />

dörtnala gidecek, hareket edecek, acele edecek; 2) dokunacak, ilişecek, el sürecek, ellenecek,<br />

el değdirecek, değecek, sürünecek, temas edecek, duygulandıracak, mütehassıs edecek,<br />

etkilenecek, kaybedecek, koyacak, yerleştirecek; sarf edecek, harcanacak; okşanacak,<br />

yapışacak, sataşacak, takılacak, tahriş edecek; 3) sinirlendirecek, kızdıracak, kızacak, asabını<br />

bozacak, öfkelendirecek, hiddetlendirecek, terslenecek, şahlandıracak, gücendirecek,<br />

dalaşacak, parmaklanacak; tedirgin edecek, hırslanacak; rahatsız edecek, sataşacak,<br />

gıcıklanacak, endişelenecek, endişe verecek, endişelendirecek, meraklandıracak,<br />

meraklanacak, tırmalanacak, korkacak, kaygılanacak, tasalanacak, rahatsız edecek, sıkacak,<br />

sıkıntı verecek; canını sıkacak, taciz edecek; 4) çapacak, silkeleyerek uyandıracak,<br />

yumurtlatacak; çalıştıracak; dalgalandıracak, çalkandıracak, heyecanlandıracak,<br />

telaşlandıracak, gocunduracak, karışıklık çıkaracak; 5) dağıtacak, tahriş edecek, harcanacak,<br />

kullanacak, doğmuş olacak, peyda olacak, musallat olacak, şahit olacak, takılacak, görecek,<br />

öğrenecek, bozacak, üzecek, akim bırakacak.<br />

агайaг | agayag | 1) hızlı götüren, çabuk götüren, hızlı yürüten, seğirten, çabuk geçen,<br />

koşturan, dörtnala giden, hareket ettiren, acele ettiren, yola çıkartan; 2) dokunduran,<br />

iliştiren, el sürdüren, el dokunduran, elleten, değdiren, değinen, el sürdüren, süründüren,<br />

tesirli yapan, temas ettiren, duygulandıran, mütehassıs ettiren, etkileten, kaybettiren,<br />

koyduran, yerleştiren, sarf ettiren, harcatan; okşatan, yapıştıran, sataştıran, taktıran, tahriş<br />

ettiren; 3) sinirlendirten, sinirleten, sinirlendiren, sinirlendirici, kızdırtan, kızdıran, kızdırıcı,<br />

asabını bozduran, dalayıcı; öfkelendiren, hiddetlendiren, tersleten, terslendiren, şahlandıran,<br />

gücendiren, dalatan, parmaklatan; tedirgin ettiren, hırslanan; rahatsız eden, sataşan,<br />

gıcıklanan, endişelenen, endişe veren, endişelendiren, meraklandıran, meraklaşan,<br />

tırmalayan, korkan, kaygılanan, tasalanan, rahatsız eden, sıkan, sıkıntı veren; canını sıkan,<br />

musallat yapan, tahriş ettiren, taciz ettiren; 4) çapan, silkeleyerek uyandırtan, yumurtlatan;<br />

çalıştırtan; dalgalandıran, çalkandıran, coşkunluk verici, duygulandırıcı; heyecanlı, heyecana<br />

veren, heyecan dolu yapan, heyecanlandıran, telaş verici, telaşlandıran, gocundurtan,<br />

karışıklık çıkartan; 5) dağıtan, harcatan, kullandıran, doğmuş yapan, peyda olan, şahit olan,<br />

takılan, gören, öğreten, bozduran, üzdüren, akim bıraktıran.<br />

агайæг (агайджытæ) | agayæg | 1) hızlı giden, hızlı yürüyen, çabuk giden, seğirten, çabuk<br />

geçen, koşan, dörtnala giden, hareket eden, acele eden, yola çıkan; 2) dokunan, ilişen, el<br />

süren, el dokunduran, elleyen, değen, değinen, el süren, sürünen, tesirli, temas eden,<br />

duygulandıran, mütehassıs eden, etkileyen, kaybeden, koyan, yerleştiren, sarf eden,<br />

harcayan; okşayan, yapışan, sataşan, takılan, tahriş eden; 3) sinirlendiren, sinirlenen,<br />

sinirlendirme, sinirlendirici, kızdıran, kızan, kızdırıcı, asabını bozan, dalayıcı; asabını bozan,<br />

öfkelendiren, hiddetlendiren, terslenen, terslendiren, şahlandıran, gücendiren, dalayan,<br />

parmaklayan; tedirgin eden, hırslanan; rahatsız eden, sataşan, gıcıklanan, endişelenen,<br />

41


endişe veren, endişelendiren, meraklandıran, meraklanan, tırmalayan, korkan, kaygılanan,<br />

tasalanan, rahatsız eden, sıkan, sıkıntı veren; canını sıkan, musallat olan, tahriş eden, taciz<br />

eden; 4) çapan, silkeleyerek uyandıran, yumurtlayan; çalıştıran; dalgalandıran, çalkandıran,<br />

coşkunluk verici, duygulandırıcı; heyecanlı, heyecana ver, heyecan dolu, heyecanlandırma,<br />

heyecanlandıran, telaş verici, telaşlandıran, gocunduran, karışıklık çıkaran; 5) dağıtan,<br />

harcanan, kullanan, doğmuş olan, peyda olan, şahit olan, takılan, gören, öğrenen, bozan,<br />

üzen, akim bırakan.<br />

агайæн | аgаyæn | 1) hızlı gidilen, hızlı yürünen, seğirtilen, çabuk geçilen, çok çabuk geçilen,<br />

koşulan, dörtnala gidilen, hareket edilen, acele edilen, yola çıkılan; 2) dokunulan,<br />

dokundurulan, el dokundurulan, ilişilen, el sürülen, ellenen, el değdirilen, değinen, değinilen,<br />

el sürülen, sürünülen, temas edilen, duygulandırılan, mütehassıs edilen, etkilenilen,<br />

kaybedilen, koyulan, yerleştirilen, sarf edilen, harcanan; okşanan, yapışılan, sataşılan, takılan,<br />

tahriş edilen; 3) sinirlendirilen, sinirlenilen, kızdırılan, kızılan, asabı bozulan, öfkelendirilen,<br />

hiddetlendirilen, terslenilen, terslendirilen, şahlandırılan, gücendirilen, dallanılan,<br />

parmaklanılan; tedirgin edilen, hırslanılan; rahatsız edilen, sataşılan, gıcıklanılan,<br />

endişelenilen, endişe verilen, meraklandırılan, meraklanılan, tırmalanan, korkulan,<br />

kaygılanılan, tasalanılan, rahatsız edilen, sıkılan, sıkıntı verilen; canını sıkılan, taciz edilen; 4)<br />

çapılan, silkeleyerek uyandırılan, yumurtlatılan; çalıştırılan; dalgalandırılan, çalkandırılan,<br />

heyecanlandırılan, telaşlandırılan, gocundurulan, karışıklık çıkarılan; 5) dağıtılan, tahriş<br />

edilen, harcanan, kullanılan, doğmuş olunan, peyda olunan, musallat olunan, şahit olunan,<br />

takılan, görünen, öğrenilen, bozulan, üzülen, akim bırakılan.<br />

агайгæ | agaygæ | 1) hızlı gitme, hızla gitme, çok hızlı gitme, hızlı yürüme, çabuk gitme, çok<br />

hızlı gitme, seğirtme, kurşun gibi gitme, çabuk geçme, çok çabuk geçme, koşma, dörtnala<br />

gitme, dörtnala koşuşturma, dörtnala başlatma, hareket etme, acele etme, acele ettirme,<br />

yola çıkma; 2) dokunma, dokundurma, el dokundurma, ilişme, el sürme, elleme, el değdirme,<br />

değme, değinme, el sürme, sürünme, temas etme, duygulandırma, mütehassıs etme,<br />

etkileme, kaybetme, koyma, yerleştirme, sarf etme, harcama; okşama, yapışma, sataşma,<br />

takılma, tahriş etme; 3) sinirlendirme, sinirlenme, kızdırma, kızma, asabını bozma,<br />

öfkelendirme, hiddetlendirme, terslenme, terslendirme, şahlandırma, gücendirme, dalama,<br />

parmaklama; tedirgin etme, hırslanma; rahatsız etme, sataşma, gıcıklama, endişelenme,<br />

endişe verme, endişelendirme, meraklandırma, meraklanma, tırmalama, korkma,<br />

kaygılanma, tasalanma, rahatsız etme, sıkma, sıkıntı verme; canını sıkma, taciz etme; 4)<br />

çapma, silkeleyerek uyandırma, yumurtlama; çalıştırma; dalgalandırma, çalkandırma,<br />

heyecanlandırma, telaşlandırma, gocundurma, karışıklık çıkarma; 5) dağıtma, tahriş etme,<br />

harcama, kullanma, doğmuş olma, peyda olma, musallat olma, şahit olma, takılma, görme,<br />

öğrenme, bozma, üzme, akim bırakma.<br />

агайгæ-агайын | аgаygæ-аgаyın |1) hızlı gitmek, hızla gitmek, çok hızlı gitmek, hızlı<br />

yürümek, çabuk gitmek, çok hızlı gitmek, seğirtmek, kurşun gibi gitmek, çabuk geçmek, çok<br />

çabuk geçmek, koşmak, dörtnala gitmek, dörtnala koşuşturmak, dörtnala başlatmak, hareket<br />

etmek, acele etmek, acele ettirmek, yola çıkmak; 2) dokunmak, dokundurmak, el<br />

dokundurmak, ilişmek, el sürmek, ellemek, el değdirmek, değmek, değinmek, el sürmek,<br />

sürünmek, temas etmek, duygulandırmak, mütehassıs etmek, etkilemek, kaybetmek,<br />

koymak, yerleştirmek, sarf etmek, harcamak; okşamak, yapışmak, sataşmak, takılmak, tahriş<br />

etmek; 3) sinirlendirmek, sinirlenmek, kızdırmak, kızmak, asabını bozmak, öfkelendirmek,<br />

hiddetlendirmek, terslenmek, terslendirmek, şahlandırmak, gücendirmek, dalamak,<br />

parmaklamak; tedirgin etmek, hırslanmak; rahatsız etmek, sataşmak, gıcıklamak,<br />

endişelenmek, endişe vermek, endişelendirmek, meraklandırmak, meraklanmak,<br />

42


tırmalamak, korkmak, kaygılanmak, tasalanmak, rahatsız etmek, sıkmak, sıkıntı vermek;<br />

canını sıkmak, taciz etmek; 4) çapmak, silkeleyerek uyandırmak, yumurtlamak; çalıştırmak;<br />

dalgalandırmak, çalkandırmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, gocundurmak, karışıklık<br />

çıkarmak; 5) dağıtmak, tahriş etmek, harcamak, kullanmak, doğmuş olmak, peyda olmak,<br />

musallat olmak, şahit olmak, takılmak, görmek, öğrenmek, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />

агайгæйæ | agaygæ | 1) hızlı giderek, hızlı yürüyerek, seğirterek, çabuk geçerek, koşarak,<br />

dörtnala giderek, hareket ederek, acele ederek, yola çıkarak; 2) dokunarak, dokundurarak, el<br />

dokundurarak, ilişerek, el sürerek, elleyerek, el değdirerek, değerek, değinerek, el sürerek,<br />

sürünerek, temas ederek, duygulandırarak, mütehassıs ederek, etkileyerek, kaybederek,<br />

koyarak, yerleştirerek, sarf ederek, harcayarak; okşayarak, yapışarak, sataşarak, takılarak,<br />

tahriş ederek; 3) sinirlendirerek, sinirlenerek, kızdırarak, kızarak, asabını bozarak,<br />

öfkelendirerek, hiddetlendirerek, terslenerek, terslendirerek, şahlandırarak, gücendirerek,<br />

dalayarak, parmaklayarak; tedirgin ederek, hırslanarak; rahatsız ederek, sataşarak,<br />

gıcıklayarak, endişelenerek, endişe vererek, endişelendirerek, meraklandırarak,<br />

meraklanarak, tırmalayarak, korkarak, kaygılanarak, tasalanarak, rahatsız ederek, sıkarak,<br />

sıkıntı vererek; canını sıkarak, taciz ederek; 4) çaparak, silkeleyerek uyandırarak,<br />

yumurtlayarak; çalıştırarak; dalgalandırarak, çalkandırarak, heyecanlandırarak,<br />

telaşlandırarak, gocundurarak, karışıklık çıkararak; 5) dağıtarak, tahriş ederek, harcayarak,<br />

kullanarak, doğmuş olarak, peyda olarak, musallat olarak, şahit olarak, takılarak, görerek,<br />

öğrenerek, bozarak, üzerek, akim bırakarak.<br />

агайд (агæйджытæ) | agayd | el değmemiş, saf, bozulmamış; hızlı yürünmüş, çabuk<br />

gidilmiş, koşulmuş.<br />

агайын (агайдтoн, агайдтaин, агаиккaм, агайдзынæн) | agayın | 1) hızlı gitmek, hızla<br />

gitmek, çok hızlı gitmek, hızlı yürümek, çabuk gitmek, çok hızlı gitmek, seğirtmek, kurşun gibi<br />

gitmek, çabuk geçmek, çok çabuk geçmek, koşmak, dörtnala gitmek, dörtnala koşuşturmak,<br />

dörtnala başlatmak, hareket etmek, acele etmek, acele ettirmek, yola çıkmak; 2) dokunmak,<br />

dokundurmak, el dokundurmak, ilişmek, el sürmek, ellemek, el değdirmek, değmek,<br />

değinmek, el sürmek, sürünmek, temas etmek, duygulandırmak, mütehassıs etmek,<br />

etkilemek, kaybetmek, koymak, yerleştirmek, sarf etmek, harcamak; okşamak, yapışmak,<br />

sataşmak, takılmak, tahriş etmek; цæф агайын | sæf agayın | yarayı tahriş etmek; 3)<br />

sinirlendirmek, sinirlenmek, kızdırmak, kızmak, asabını bozmak, öfkelendirmek,<br />

hiddetlendirmek, terslenmek, terslendirmek, şahlandırmak, gücendirmek, dalamak,<br />

parmaklamak; tedirgin etmek, hırslanmak; rahatsız etmek, sataşmak, gıcıklamak,<br />

endişelenmek, endişe vermek, endişelendirmek, meraklandırmak, meraklanmak,<br />

tırmalamak, korkmak, kaygılanmak, tasalanmak, rahatsız etmek, sıkmak, sıkıntı vermek;<br />

canını sıkmak, taciz etmek; 4) çapmak, silkeleyerek uyandırmak, yumurtlamak; çalıştırmak;<br />

dalgalandırmak, çalkandırmak, heyecanlandırmak, telaşlandırmak, gocundurmak, karışıklık<br />

çıkarmak; 5) dağıtmak, tahriş etmek, harcamak, kullanmak, doğmuş olmak, peyda olmak,<br />

musallat olmak, şahit olmak, takılmak, görmek, öğrenmek, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />

агалиу кæнын | agaliu kænın | 1) bozmak, kötüleştirmek, tahrif etmek, yanlış anlatmak,<br />

soysuzlaştırmak, başka türlü göstermek, kötüleşmek, soysuzlaşmak, tahrif etmek,<br />

çirkinleştirmek, denşirmek, sakatlamak, tahrif etmek, çarpıtmak, saptırmak, bozmak; kalem<br />

oynatmak, kötüleştirmek, çirkinleştirmek, değiştirmek, tersine yapmak; 2) yanlış bir yola<br />

yöneltmek, yanlış bir yolla göndermek, hızlı yağma; başka türlü göstermek, yanlış anlatmak,<br />

tahrif etmek, 3) çabukça bozmak.<br />

агам кæнын | agam kænın | örtmek, kaplamak, sürmek, karşılamak, kapatmak, boğmak,<br />

bastırmak (ses, gürültü). покрыть налетом<br />

43


агам уæвын (уын) | agam uævın | örtünmek, örtülmek, çiçekle kaplamak; örtmek,<br />

kaplamak, sürmek, karşılamak, kapatmak, boğmak, bastırmak (ses, gürültü). покрыться<br />

налётом<br />

агаpц | аgаrs |<br />

агат (зынаргъ дуры мыггаг) | agat (jınarğ durı mıggag) | kıymetli bir taş, agat.<br />

агау | agau | dere, çukur, kazan gibi.<br />

агауыгъд | agauığd | zincirle asılmış ocak, asılı kazan, ocak-yuva kutsallığının temsili.<br />

агауындзæн | agauınzæn | kazan asacağı; şömine üzerinde özel kutsal kazan asacağı zincir.<br />

агæбæц-гæбæц кæнын | agæbæs-gæbæs kænın| kaçmak, savuşmak, sıvışmak, taşmak,<br />

atlayarak gitmek.<br />

агæбо кæнын | agæbo kænın| kucaklamak, kucağına almak, sarmak, sarılmak.<br />

агæвæpæн | agæværæn | kazan konan yer, kazan konan mahal, kazan konan mekân,<br />

kaynatma kabı yeri.<br />

агæвæpд | agæværd | kazan yerleştirme, kazan koyma, kazan ayarlama, kazan yükleme,<br />

kaynatma kabının yerleştirilmesi.<br />

агæдзæ кæнын | agæzæ kænın | beklemek, biraz beklemek, bel bağlamak, ummak,<br />

sabretmek, sabır göstermek, tahammül etmek, çekmek, sonraya bırakmak, ertelemek, tehir<br />

etmek, katlanmak, dayanmak, uğramak, maruz kalmak, çekmek.<br />

агæмæл кæнын | agæmæl kænın | kulaklarını dikmek, kulak kesilmek, kuşkulanmak, kulak<br />

kabartmak, kulaklar uyarmak.<br />

агæмбæpзæн | agæmæl kænın | kazan kapağı, kazan örtüsü.<br />

агæп-агæп кæнын, агæпп-агæпп кæнын | agæp-agæp kænın | 1) sık sık atlamak, aşmak,<br />

üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak, dışarı<br />

atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak, zıplamak,<br />

fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek, kurtulmak; çabuk<br />

geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla önünden<br />

geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka şekil<br />

almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından<br />

sokulmak, kesilmek, çevrilmek..<br />

агæп-гæп кæнын, агæпп-гæпп кæнын | agæp-gæp kænın | 1) sık sık ata çıkmak; atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

hızla önünden geçmek; 2) kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka<br />

şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından<br />

sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæпгæнaг | agæpgænag | 1) atlatan, aşan, üzerinden atlatan, atlayıp geçtiren, aşağı<br />

atlatan, bir tarafa atlatan, öteye atlatan, dışarı atlatan; sıçratan, yerinden sıçratan, bir yana<br />

sıçratan, geri sıçratan, hoplatan, zıplatan, fırlatan; sektiren; düşürten, ayrılıp yere düşürten,<br />

yerinden oynayıp düşürten, kurtaran; çabuk geçirten, hızla geçirten, gelip geçirten, hızla<br />

geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen; 2) koşturan, uğratan, cıvıtan; 3) döndüren,<br />

dönüştüren, başka şekil aldıran, değiştiren, şekli değiştiren, değiştirten, ortaya çıkı verdiren;<br />

arasından sokuştan, kesişten, çevirten.<br />

агæпгæнæг (агæпгæнджытæ) | agæpgænæg | 1) atlayan, aşan, üzerinden atlayan, atlayıp<br />

geçen, aşağı atlayan, bir tarafa atlayan, öteye atlayan, dışarı atlayan; sıçrayan, yerinden<br />

sıçrayan, bir yana sıçrayan, geri sıçrayan, hoplayan, zıplayan, fırlayan; seken; düşen, ayrılıp<br />

44


yere düşen, yerinden oynayıp düşen, kurtulan; çabuk geçen, hızla geçen, gelip geçen, hızla<br />

geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen; 2) olan; kayan, kopan, uğrayan, çıvan; 3)<br />

dönen, dönüşen, başka şekil alan, değişen, şekli değişen, değiştiren, ortaya çıkıveren;<br />

sokulan, arasından sokulan, kesilen, çevrilen.<br />

агæпгæнæггaг | agæpgænæggag | 1) atlamalık, aşmalık, üzerinden atlamalık, atlayıp<br />

geçmelik, aşağı atlamalık, bir tarafa atlamalık, öteye atlamalık, dışarı atlamalık; sıçramalık,<br />

yerinden sıçramalık, bir yana sıçramalık, geri sıçramalık, hoplamalık, zıplamalık, fırlamalık;<br />

sekmelik; düşmelik, ayrılıp yere düşmelik, yerinden oynayıp düşmelik, kurtulmalık; çabuk<br />

geçmelik, hızla geçmelik, gelip geçmelik, hızla geçmelik, hızla gelip geçmelik, hızla önünden<br />

geçmelik; 2) olmalık; kaymalık, kopmalık, uğramalık, çıvmalık; 3) dönmelik, dönüşmelik,<br />

başka şekil almalık, değişmelik, şekli değişmelik, değiştirmelik, ortaya çıkıvermelik;<br />

sokulmalık, arasından sokulmalık, kesilmelik, çevrilmelik.<br />

агæпгæнæн | agæpgænæn | 1) atlanan, aşılan, üzerinden atlanan, atlayıp geçilen, aşağı<br />

atlanan, bir tarafa atlanan, öteye atlanan, dışarı atlanan; sıçranan, yerinden sıçranan, bir<br />

yana sıçranan, geri sıçranan, hoplanan, zıplanan, fırlanan; sekilen; düşülen, ayrılıp yere<br />

düşülen, yerinden oynayıp düşülen, kurtulan; çabuk geçilen, hızla geçilen, gelip geçilen, hızla<br />

geçilen, hızla gelip geçilen, hızla önünden geçilen; 2) olunan; kayılan, kopan, uğranan,<br />

çavılan; 3) dönülen, dönüşülen, başka şekil alınan, değişilen, şekli değişilen, değiştirilen,<br />

ortaya çıkıveren; sokulan, arasından sokulan, kesilen, çevrilen.<br />

агæпгæнгæ | agæpgængæ | 1) atlama, aşma, üzerinden atlama, atlayıp geçme, aşağı<br />

atlama, bir tarafa atlama, öteye atlama, dışarı atlama; sıçrama, yerinden sıçrama, bir yana<br />

sıçrama, geri sıçrama, hoplama, zıplama, fırlama; sekme; düşme, ayrılıp yere düşme,<br />

yerinden oynayıp düşme, kurtulma; çabuk geçme, hızla geçme, gelip geçme, hızla geçme,<br />

hızla gelip geçme, hızla önünden geçme; 2) olma; kayma, kopma, uğrama, çıvma; 3) dönme,<br />

dönüşme, başka şekil alma, değişme, şekli değişme, değiştirme, ortaya çıkıverme; sokulma,<br />

arasından sokulma, kesilme, çevrilme.<br />

агæпгæнгæйæ | agæpgængæyæ | 1) atlayarak, aşarak, üzerinden atlayarak, atlayıp<br />

geçerek, aşağı atlayarak, bir tarafa atlayarak, öteye atlayarak, dışarı atlayarak; sıçrayarak,<br />

yerinden sıçrayarak, bir yana sıçrayarak, geri sıçrayarak, hoplayarak, zıplayarak, fırlayarak;<br />

sekerek; düşerek, ayrılıp yere düşerek, yerinden oynayıp düşerek, kurtularak; çabuk geçerek,<br />

hızla geçerek, gelip geçerek, hızla geçerek, hızla gelip geçerek, hızla önünden geçerek; 2)<br />

olarak; kayarak, koparak, uğrayarak, çıvarak; 3) dönerek, dönüşerek, başka şekil alarak,<br />

değişerek, şekli değişerek, değiştirerek, ortaya çıkıvererek; sokularak, arasından sokularak,<br />

kesilerek, çevrilerek.<br />

агæпгæнинaг | agæpgæninag | 1) atlanacak, aşacak, üzerinden atlanacak, atlayıp geçecek,<br />

aşağı atlanacak, bir tarafa atlanacak, öteye atlanacak, dışarı atlanacak; sıçranacak, yerinden<br />

sıçranacak, bir yana sıçranacak, geri sıçranacak, hoplanacak, zıplanacak, fırlanacak; sekecek;<br />

düşecek, ayrılıp yere düşecek, yerinden oynayıp düşecek, kurtulacak; çabuk geçecek, hızla<br />

geçecek, gelip geçecek, hızla geçecek, hızla gelip geçecek, hızla önünden geçecek; 2) olacak;<br />

kayacak, kopacak, uğranacak, çıvacak; 3) dönecek, dönüşecek, başka şekil alacak, değişecek,<br />

şekli değişecek, değiştirecek, ortaya çıkıverecek; sokulacak, arasından sokulacak, kesilecek,<br />

çevrilecek.<br />

aгæпп кæнын, агæпп ласын | agæpp kænın, agæpp laşın | 1) atlar çıkmak, atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

45


hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />

başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />

arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæпп ласын, aгæпп кæнын | agæpp laşın, agæpp kænın | 1) atlar çıkmak, atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />

başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />

arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæпп-агæпп кæнын, агæп-агæп кæнын | agæpp-agæpp kænın | 1) sık sık atlamak,<br />

aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak,<br />

dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak,<br />

zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek,<br />

kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek,<br />

hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek,<br />

başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak,<br />

arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek..<br />

агæпп-гæпп кæнын, агæп-гæп кæнын, | agæpp-gæpp kænın | 1) sık sık ata çıkmak;<br />

atlamak, aşmak, üzerinden atlamak, atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye<br />

atlamak, dışarı atlamak; sıçramak, yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak,<br />

hoplamak, zıplamak, fırlamak; sekmek; düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp<br />

düşmek, kurtulmak; çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip<br />

geçmek, hızla önünden geçmek; 2) olmak; kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek,<br />

dönüşmek, başka şekil almak, değişmek, şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek;<br />

sokulmak, arasından sokulmak, kesilmek, çevrilmek.<br />

агæппæввoнг | agæppævvong | hazır pençe, atlamaya hazır olma, atlayıcı, atlayan,<br />

sıçrayıcı, sıçrayan, tamam, tamam olan, hazır. готовый к прыжку<br />

агæппытæ кæнын | agæppıtæ kænın | 1) sık sık atlamak, aşmak, üzerinden atlamak,<br />

atlayıp geçmek, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, öteye atlamak, dışarı atlamak; sıçramak,<br />

yerinden sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak, hoplamak, zıplamak, fırlamak; sekmek;<br />

düşmek, ayrılıp yere düşmek, yerinden oynayıp düşmek, kurtulmak; çabuk geçmek, hızla<br />

geçmek, gelip geçmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla önünden geçmek; 2) olmak;<br />

kaymak, kopmak, uğramak, çıvmak; 3) dönmek, dönüşmek, başka şekil almak, değişmek,<br />

şekli değişmek, değiştirmek, ortaya çıkıvermek; sokulmak, arasından sokulmak, kesilmek,<br />

çevrilmek.<br />

агæpax кæнын (ласын) | agærax kænın (laşın) | 1) kurşunlamak, kurşuna dizmek; ateş<br />

etmek, silah patlatmak, silah atmak, silah ateşlemek, ateşe tutmak, silahla vurmak, silahla<br />

atmak, silahla atıp bitirmek; 2) silahla öldürmek, silahla katletmek, silahla nallamak, silahla<br />

gebertmek, silahla mahvetmek; silahla ezmek, silahla kıymak, silahla bitirmek.<br />

агæpax ласын (кæнын) | agærax laşın (kænın) | 1) kurşunlamak, kurşuna dizmek; ateş<br />

etmek, silah patlatmak, silah atmak, silah ateşlemek, ateşe tutmak, silahla vurmak, silahla<br />

atmak, silahla atıp bitirmek; 2) silahla öldürmek, silahla katletmek, silahla nallamak, silahla<br />

gebertmek, silahla mahvetmek; silahla ezmek, silahla kıymak, silahla bitirmek.<br />

агæpaxгæнaг | agæraxgænag | 1) kurşunlatan, kurşuna dizdiren; ateş ettiren, silah<br />

patlatan, silah attıran, silah ateşleten, ateşe tutturan, silahla vurduran, silah attıran, silah atıp<br />

46


itirten; 2) silahla öldürten, silahla katlettiren, silahla nallatan, silahla geberten, silahla<br />

mahvettiren; silahla ezdiren, silahla kıydıran, silahla bitirten.<br />

агæpaxгæнæг (агæpaxгæнджытæ) | agæraxgænæg | 1) kurşunlayan, kurşuna dizen; ateş<br />

eden, silah patlatan, silah atan, silah ateşleyen, ateşe tutan, silahla vuran, silah atan, silah<br />

atıp bitiren; 2) silahla öldüren, silahla katleden, silahla nallayan, silahla geberten, silahla<br />

mahveden; silahla ezen, silahla kıyan, silahla bitiren.<br />

агæpaxгæнæггaг | agæraxgænæggag | 1) kurşunlamalık, kurşuna dizmelik; ateş etmelik,<br />

silah patlatmalık, silah atmalık, silah ateşlemelik, silahla ateşe tutmalık, silahla vurmalık,<br />

silahla atmalık, atıp bitirmelik; 2) silahla öldürmelik, silahla katletmelik, silahla nallamalık,<br />

silahla gebertmelik, silahla mahvetmelik; silahla ezmelik, silahla kıymalık, silahla bitirmelik.<br />

агæpaxгæнæн | agæraxgænæn | 1) kurşunlanan, kurşuna dizilen; ateş edilen, silah<br />

patlatılan, silah atılan, silah ateşlenen, ateşe tutulan, silahla vurulan, silah atılan, silahla atıp<br />

bitirilen; 2) silahla öldürülen, silahla katledilen, silahla nallanan, silahla gebertilen, silahla<br />

mahvedilen; silahla ezilen, silahla kıyılan, silahla bitirilen.<br />

агæpaxгæнгæ | agæraxgængæ | 1) kurşunlama, kurşuna dizme; ateş etme, silah patlatma,<br />

silah atma, silah ateşleme, ateşe tutma, silahla vurma, silahla atma, silahla atıp bitirme; 2)<br />

silahla öldürme, silahla katletme, silahla nallama, silahla gebertme, silahla mahvetme; silahla<br />

ezme, silahla kıyma, silahla bitirme.<br />

агæpaxгæнгæйæ | agæraxgængæyæ | 1) kurşunlayarak, kurşuna dizerek; ateş ederek, silah<br />

patlatarak, silah atarak, silah ateşleyerek, ateşe tutarak, silahla vurarak, silah atarak, silahla<br />

atıp bitirerek; 2) silahla öldürerek, silahla katlederek, silahla nallayarak, silahla geberterek,<br />

silahla mahvederek; silahla ezerek, silahla kıyarak, silahla bitirerek.<br />

агæpaxгæнинaг (агæpaxгæнинæгтæ) | agæraxgæninag | 1) kurşunlanacak, kurşuna<br />

dizecek; ateş edecek, silah patlatacak, silah atacak, silah ateşlenecek, ateşe tutacak, silahla<br />

vuracak, atacak, silahla atıp bitirecek; 2) silahla öldürecek, silahla katledecek, silahla<br />

nallanacak, silahla gebertecek, silahla mahvedecek; silahla ezecek, silahla kıyacak, silahla<br />

bitirecek.<br />

агæp-гæp кæнын | agær-gær kænın | otomatik ateşleme, arka arkaya ateşleme.<br />

агæpз уæвын (уын) | agærj uævın | 1) zincir; katar; 2) uzatılmak, devam etmek, koşullara<br />

devam etmek, genişlemek, açılmak, elastikiyetini kayıp etmek, burkulmak, incinmek,<br />

yayılmak, serilmek, serilip serpilmek, uzamak, sürmek, süregelmek, uzun sürmek.<br />

агбын | agbın | özel halka, özel kasnak, mahsus kasnak, büyük bir pot koymak.<br />

специальный обруч, на который ставится большой котёл<br />

аггæл | aggæl | aşçı.<br />

агглютинативон | agglyutinativon | bitişimli, iltisakî; агглютинативон æвзæгтæ |<br />

agglyutinativon ævjægtæ | bitişimli lisanlar, iltisakî diller.<br />

агглютинаци | agglyutinasi | bitişim, birikişime.<br />

агдap | agdar | bekleyen, bekçi, bağlı.<br />

агент (æвджидæй архайæг) | agyent (ævcidæy arxayæg) | acente, temsil, vasıta, araç,<br />

etken, ajan, ajan şebekesi, casus; фæдзæхстады агент | fæzæxştadı agyent | sigortacı,<br />

sigorta ajanı; сусæг агент | şuşæg agyent | gizli ajan.<br />

агентад | agyentad | acente, temsilci, ajan, ajans, ajanlık, vasıta, aracı; телеграфон<br />

агентад | tyelyegrafon agyentad | telgraf ajansı; агентад xабæртæ | agyentad xabærtæ |<br />

ajans haberleri, ajanslar.<br />

агентурам | agyenturam | ajan şebekesi, gizli istihbarat servisi, ajanlık.<br />

агентурæ | agyenturæ | acente, temsilci, ajan, vasıta, aracı; фæсарæйнаг агентурæ |<br />

fæşaræynag agyenturæ | dış acente, yabancı ajansı.<br />

47


агентурон | agyenturon | gizli-hizmet.<br />

агино-гино кæнын | agino-gino kænın | sevmek, okşamak. приласкать, приголубить<br />

агисæн | agişæn | anlama, sarılma, tutunma, yapışma, yakalama; fırın çatal.<br />

агитатор, агитацигæнæг | agitator, agitasigænæg | propagandacı, yayma, propaganda,<br />

tanıtım.<br />

агитаци (разæнгардгæнæг ныхас адæммæ) | agitasi (rajængard gænæg nıxaş adæmmæ)<br />

| ajitasyon, çırpıntı, kışkırtma, propaganda, yayma, tanıtım, lobi.<br />

агитаци кæнын | agitasi kænın | kışkırtmak, yaymak, propaganda yapmak, tanıtmak,<br />

inandırmak, kandırmak, lobi yapmak yaygara koparmak, kamuoyunu kışkırtmak, sallamak,<br />

çalkalamak, üzmek, acı vermek.<br />

агитацигæнaг | agitasigænag | 1. karıştırtan, kışkırtma yaptıran, lobi yaptıran; 2. çırpıntı<br />

yaptıran, propagandacı, propaganda yaptıran, propaganda yaydıran.<br />

агитацигæнæг (агитацигæнджытæ) | agitasigænæg | 1. karıştırıcı, kışkırtma yapan, lobi<br />

yapan; 2. çırpıntı yapan, propagandacı, propaganda yapan, propaganda yayan.<br />

агитацигæнæггaг | agitasigænæggag | 1. kışkırtmalık; 2. propagandacılık, propaganda<br />

yapanlık, propaganda yapmalık, propaganda yayanlık, inandırmalık, kandırmalık, lobi<br />

yapmalık.<br />

агитацигæнæн | agitasigænæn | 1. kışkırtılan; 2. propaganda yapılan, inandırılan,<br />

kandırılan, lobi yapılan.<br />

агитацигæнæндон (агитацигæнæндæттæ) | agitasigænændon | 1. kışkırtma yeri; 2.<br />

propaganda yeri, propaganda yapan yer, propaganda yayan yer.<br />

агитацигæнинaг (агитацигæнинæгтæ) | agitasigæninag | 1. kışkırtacak, kışkırtma<br />

yapılacak; 2. propaganda yapılacak, propaganda yayacak, inandıracak, kandıracak, lobi<br />

yapacak.<br />

агитацигонд | agitasigond | ajitasyonculuk, kışkırtmacılık, yaymacılık, propagandacılık,<br />

tanıtmacılık.<br />

агитацион | agitasion | ajitasyon, kışkırtmaca, yaymaca, propaganda, tanıtmaca.<br />

aгитацион-дзыллон | agitasion-zıllon | ajitasyon, kışkırtma, çırpıntı, kütle-üzüntü;<br />

агитацион-дзыллон куыст | agitasion-zıllon kuışt | ajitasyon - muazzam bir eser; kışkırtma<br />

toplum işi, çırpıntı halk işi, ajitasyon-dev iş; kütle-işi.<br />

агитpбигадæ | аgitpbigаdæ |<br />

агитдзыллон | agitzıllon | kütle-üzüntü; kalabalık heyecan, toplum acısı, yurttaş üzüntüsü,<br />

halk kışkırtması, toplum tahriki; агитдзыллон куыст | agitzıllon kuışt | kütle-üzüntü işi,<br />

kalabalık heyecan çalışması.<br />

агиткампани | agitkampani | kampanya yapma.<br />

агитколлектив | agitkollyektiv | propaganda merkezi, dernek evi.<br />

агитпункт | agitpunkt | propaganda merkezi.<br />

агкæл | agkæl | aşçı, kazana bakan aşçı.<br />

аглa-дoглa (xъaзт) | agla-dogla | oyun.<br />

агломерат | aglomyerat | yığıl, ezilgen yığışım, aglomerat.<br />

агони кæнын | agoni kænın | şiddetli acı vermek, aşırı ıstırap vermek, sancı yapmak.<br />

аграрон (хъæууон хæдзарады фарстатимæ баст) | agraron (xhæuuon xæzaradı<br />

farştatimæ başt) | tarım, tarımsal, tarıma ilişkin, zirai, zirai toprak, ziraat; аграрон<br />

политика | agraron politika | tarımsal politika; аграрон фарста | agraron farşta | tarımsal<br />

sorunlar.<br />

агрегат | agryegat | makineler takımı, birim, ünite, parça, eşya, takım, birleştirme, agrega.<br />

агрегатджын, агрегатон | agryegatcın, agryegaton | ünite, ünitesel, modüler.<br />

48


агрегатон, агрегатджын | agryegaton, agryegatcın | ünite, ünitesel, modüler.<br />

агресси | agryeşşi | agresif, saldırganlık, saldırgan, saldırı, tecavüz, nedensiz kavga, çatışma,<br />

yırtıcı, girişken.<br />

агрессивон | agryeşşivon | saldırgan, kavgacı, girişken, atılgan, müteaddit, mütecaviz,<br />

tecavüzü.<br />

агрессивондзинад | agryeşşivonzinad | saldırganlık, kavgacı kişilik, atılganlık.<br />

агрессион | agryeşşion | saldırganlık, kavgacı kişilik, atılganlık.<br />

агрессор | agryeşşor | saldırgan, saldıran, saldırıcı, kavgacı, mütecaviz.<br />

агрикультурæ | аgrikulhturæ | tarım kültürü.<br />

агробиолог | agrobiolog | agrobiyoloji.<br />

агробиологи | agrobiologi | agrobiyoloji; мичуринон агробиологи | miçurinon<br />

agrobiologi | agrobiyoloji.<br />

агробиологион | agrobiologon | agrobiyolojik; агробиологион станцæ | agrobiologon<br />

ştansæ | agrobiyolojik istasyon.<br />

агрогорæт, агросахар | аgrogoræt | tarım mühendisi, agronom. авиаматка, агрогород.<br />

агросахар, агрогорæт | аgroşaxar | tarım mühendisi, agronom. авиаматка, агрогород.<br />

агрозоотехникон | agrojootyexnikon | zirai hayvancılık tekniği.<br />

агромелиоративон | agromyeliorativon | geliştirmeyi indir.<br />

агрометeoрoлоги | agromyeyeorologi | ziraatçı, çiftçi.<br />

агромелиораци | agromyeliorasi | ziraatçı, çiftçi, arazi ıslahı.<br />

агроном | agronom | agronom, tarım uzmanı, tarım mühendisi, tarımcı, ergonomik, tarım<br />

kültürü, zirai kültür.<br />

агрономи (зæхкуысты зонад) | agronomi (jæxkuıştı jonad) | tarım bilimi, bilimsel tarım,<br />

ziraatçı, çiftçi.<br />

агрономион | agronomion | ergonomik, ziraatçı, çiftçi.<br />

агротехаxyыpад | аgrotyexаxuırаd |<br />

агротехник | agrotyexnik | ziraat teknisyeni, tarım teknisyeni.<br />

агротехникæ (зæхкуысты техникæ) | agrotyexnikæ (jæxkuıştı tyeknikæ) | tarım teknisyeni,<br />

teknik tarım uzmanı, tarım tekniği, ziraat tekniği, zirai teknik.<br />

агротехникон | agrotyexnikon | tarım tekniği, ziraat tekniği, zirai teknik; агротехникон<br />

ахуыртæ | agrotyexnikon axuırtæ | tarım eğitimi, tarım tekniği öğrenme.<br />

агрофизикæ | agrofijikæ | zirai fizik, agrofizika.<br />

агрофизикoн | agrofijikon | zirai fizik.<br />

агрохими | agroximi | zirai kimya.<br />

агрохимиoн | agroximi | zirai kimya.<br />

агуайæн | аguаyæn |<br />

агуaт | aguat | 1) kazan için yer çukur kazma; kazan için zemin depresyonu; 2) kazan<br />

kapasitesi, kazan sığımı, kazan hacım, istiabı.<br />

агубыр кæнын | agubır kænın | eğilmek, kamburlaştırmak.<br />

агубыр уæвын (уын) | agubır uævın | eğilmek, kambur olmak.<br />

агудзел кæнын | aguzyel kænın | sırtla taşımak, arka üzerinde taşımak, ardı ile tartmak.<br />

взвалить на спину, унести на спине<br />

агудзи кæнын, агудзицц кæнын| aguzi kænın | ihtiyatla görünmek, yalın gözükmek,<br />

ihtiyatlı çıkmak, kendini sarkıtmak.<br />

агудзицц кæнын, агудзи кæнын | aguziss kænın | ihtiyatla görünmek, yalın gözükmek,<br />

ihtiyatlı çıkmak, kendini sarkıtmak.<br />

49


агуйaн | aguyan | 1) nicelik; kemiyet, miktar, sayı; 2) yaklaşık olarak dokuz litre kapasitede<br />

bir sürahi.<br />

агуппaр уæвын (уын) | aguppar uævın | toplanmak, toplaşmak, yığışmak, birikmek,<br />

irkilmek, büzülmek, niyet etmek, karar vermek, grubu toplamak, grup monteleşmek.<br />

агурaг | agurag | 1.1) baktıran, bulduran, aratan, arayıcı, aramacı, arama; isteten, arzu<br />

ettiren, arzulatan; 2) talep ettiren; gerektirten, talip yapan; 2.1) seçici yapan, arayıcı, bulucu;<br />

2) başvurduran kişi, isteten, dilenci, dilekçi, müracaatçı; 3) gözcü istihbarat ajanı, keşifçi,<br />

istihbarat görevlisi; 4) damat, güvey, nişanlı, yavuklu, sözlü.<br />

агурæг (агурджытæ) | aguræg | 1.1) arayan, arayıcı, aramacı, arama; bakan, bulan,<br />

isteyen, arzu eden, arzulayan; агурæг куыдз | aguræg kuız | arama köpeği, polis köpeği,<br />

hafiye köpek; 2) talep eden; gerektiren, talip; 2.1) seçici, arayıcı, bulucu; 2) başvuran kişi,<br />

isteyen, dilenci, dilekçi, müracaatçı; 3) gözcü istihbarat ajanı, keşifçi, istihbarat görevlisi; 4)<br />

damat, güvey, nişanlı, yavuklu, sözlü.<br />

aгуpæггaг (агурæггæгтæ) | aguræggag | bulmak için ödül, izlemelik, aratmalık, aramalar<br />

için ödeme, arayıcılık, arama payı, arama komisyonu, seçici ücreti.<br />

агурæн | aguræg | 1.1) bakılan, bulunan; aranılan, aranan, arayıcı, aramacı, arama; istenen,<br />

arzu edilen, arzulanan; 2) talep edilen; 2.1) seçilen; 2) başvurulan; 3) gözlenen.<br />

агуpгæ (агуpджытæ) | agurgæ | 1) arama, aranan, keşfedilen; bakma, bulma, istenen,<br />

istenme, istenilen, arzu edilen arzulama, arzu edilme; sevime; hoş görünen; 2) sevgili, aziz,<br />

değerli, kıymetli, önemli, mühim, pahalı, nazlı; yolda, yolda giderken, yol boyunca, yoluna<br />

devam eden, kendi yolundan yürüyen, yürürken; агургæ æмæ æнæаргæ уазæг | agurgæ<br />

æmæ ænæargæ uajæg | değerli konuk; hoş karşılanan konuk; istenen fakat bulunmayan<br />

konuk; агургæ æмæ æнæаргæ дзаума | agurgæ æmæ ænæargæ zauma | değerli bir şey,<br />

istenen fakat bulunmayan malzeme.<br />

агуpгæ-агуpын | аgurgæ-аgurın | 1.1) arayarak bulmak, arayarak aramak, arzulayarak<br />

aramak, aramak, arayıp bulmak, arama yapmak, aranmak, aratmak, bulmak, istemek,<br />

söylemek, dilemek, dilenmek, dilenerek geçinmek, arzu etmek, temenni etmek, rica etmek,<br />

elde etmek, ele geçirmek, araştırmak, keşfetmek, keşif yapmak, açıklamak, muvaffak olmak,<br />

dava açmak; 2) başarmak; can atmak, peşinde koşmak, peşinde olmak, ulaşmak; 3) talep<br />

etmek; toplamak; sormak; verdirmek, getirtmek, gerektirmek, celp etmek, ödetmek, tahsil<br />

etmek, ceza vermek, yakalamak, davet etmek, çağırmak; 4) meydana çıkarmak, elde etmeğe<br />

çalışmak, ele geçirmeye çalışmak, peşinde olmak, peşinde koşmak, dava açmak, fırsat<br />

kollamak, öğrenmek, sezmek, duymak, açıklamak, yalvarmak, sormak, icap ettirmek,<br />

gerektirmek, gerekmek, lazım olmak, imrenmek, özlemek.<br />

агуpгæйæ | agurgæyæ | 1.1) arayarak, arama yaparak, aranarak, aratarak, bularak, arayıp<br />

bularak, isteyerek, söyleyerek, dileyerek, dilenerek, arzulayarak, arzu ederek, temenni<br />

ederek, rica ederek, elde ederek, ele geçirerek, araştırarak, keşfederek, keşif yaparak,<br />

açıklayarak, muvaffak olarak, dava açarak; 2) başararak; can atarak, peşinde koşarak, peşinde<br />

olarak, ulaşarak; 3) talep ederek; toplayarak; sorarak; verdirerek, getirterek, gerektirerek,<br />

celp ederek, ödeterek, tahsil ederek, ceza vererek, yakalayarak, davet ederek, çağırarak; 4)<br />

meydana çıkararak, elde etmeğe çalışarak, ele geçirmeye çalışarak, peşinde olarak, peşinde<br />

koşarak, dava açarak, fırsat kollayarak, öğrenerek, sezerek, duyarak, açıklayarak, yalvararak,<br />

sorarak, icap ettirerek, gerektirerek, gerekerek, lazım olarak, imrenerek, özleyerek.<br />

агуpинaг (агуpинæгтæ) | agurinag | 1.1) aranacak, arama yapacak, aranacak, aratacak,<br />

araştırılacak, bulacak, arayıp bulacak, bulunulacak, buldurulacak, isteyecek, söylenecek,<br />

dilenecek, dilenecek, arzulanacak, arzu edecek, temenni edecek, rica edecek, elde edecek,<br />

ele geçirecek, araştıracak, keşfedecek, keşfedilecek, keşif yapacak, açıklanacak, muvaffak<br />

50


olacak, dava açacak; 2) başaracak; can atacak, peşinde koşacak, peşinde olacak, ulaşacak; 3)<br />

talep edecek; toplanacak; soracak; verdirecek, getirterek, gerektirerek, celp ederek,<br />

ödeterek, tahsil ederek, ceza vererek, yakalayarak, davet edecek, çağıracak; 4) meydana<br />

çıkaracak, elde etmeğe çalışacak, ele geçirmeye çalışacak, peşinde olacak, peşinde koşacak,<br />

dava açacak, fırsat kollanacak, öğrenecek, sezecek, duyacak, açıklanacak, yalvaracak,<br />

soracak, icap ettirecek, gerektirecek, gerekecek, lazım olacak, imrenecek, özleyecek;<br />

агуринаг нымæц | agurinag nımæs | aranacak numara; gerekecek sayı.<br />

агуpын (агуpтoн, агуpдтaин, агуpдзынæн) | agurın | 1.1) aramak, arama yapmak,<br />

aranmak, aratmak, bulmak, arayıp bulmak, istemek, söylemek, dilemek, dilenmek, dilenerek<br />

geçinmek, arzu etmek, temenni etmek, rica etmek, elde etmek, ele geçirmek, araştırmak,<br />

keşfetmek, keşif yapmak, açıklamak, muvaffak olmak, dava açmak; 2) başarmak; can atmak,<br />

peşinde koşmak, peşinde olmak, ulaşmak; 3) talep etmek; toplamak; sormak; verdirmek,<br />

getirtmek, gerektirmek, celp etmek, ödetmek, tahsil etmek, ceza vermek, yakalamak, davet<br />

etmek, çağırmak; 4) meydana çıkarmak, elde etmeğe çalışmak, ele geçirmeye çalışmak,<br />

peşinde olmak, peşinde koşmak, dava açmak, fırsat kollamak, öğrenmek, sezmek, duymak,<br />

açıklamak, yalvarmak, sormak, icap ettirmek, gerektirmek, gerekmek, lazım olmak,<br />

imrenmek, özlemek; цы мæ агурыс? | sı mæ agurış? | benden ne istiyorsun? ам цы<br />

агурыс? | am sı agurış? | burada ne arıyorsun?; гурынтæ байдайын | agurıntæ baydayın<br />

| aramalara başlamak.<br />

агутoн | aguton | saban; агутoн кæнын | aguton kænın | iz açmak, sapan izi açmak, evlek<br />

açmak, yol açmak.<br />

агуыбыр кæнын | aguıbır kænın | eğmek, eğinmek, eğilmek, eğdirmek, baş eğdirmek, baş<br />

eğmek, yatırmak, yatıştırmak, indirmek, meylettirmek, kendi tarafına çekmek, yatırmak,<br />

yatıştırmak, kandırmak, kamburlaşmak.<br />

агуыбыр уæвын (уын) | aguıbır uævın | eğilmek, eğinmek, eğinmek, baş eğmek, boyun<br />

eğmek, yatmak, meyletmek, çekimli olmak, beli çökmek, kamburlaşmak, kaykılmak.<br />

агуыбыргæнæг (агуыбыргæнджытæ) | aguıbırgænæg | eğen, eğinen, eğilen, eğdiren, baş<br />

eğdiren, baş eğen, yatıran, yatıştıran, indiren, meylettiren, kendi tarafına çeken, yatıran,<br />

yatıştıran, kandıran, kamburlaşan.<br />

агуыбыргæнгæ | aguıbırgængæ | eğme, eğinme, eğilme, eğdirme, baş eğdirme, baş eğme,<br />

yatırma, yatıştırma, indirme, meylettirme, kendi tarafına çekme, yatırma, yatıştırma,<br />

kandırma, kamburlaşma.<br />

агуыбыргæнгæйæ | aguıbırgængæyæ | eğerek, eğinerek, eğilerek, eğdirerek, baş<br />

eğdirerek, baş eğerek, yatırarak, yatıştırarak, indirerek, meylettirerek, kendi tarafına çekerek,<br />

yatırarak, yatıştırarak, kandırarak, kamburlaşarak.<br />

агуыбыргæнинaг | aguıbırgæninag | eğecek, eğinecek, eğilecek, eğdirecek, baş eğdirecek,<br />

baş eğecek, yatıracak, yatıştıracak, indirecek, meylettirecek, kendi tarafına çekecek,<br />

yatıracak, yatıştıracak, kandıracak, kamburlaşacak.<br />

агуывзæ | aguvjæ | bardak, cam bardak; арахънуазæн агуывзæ | araqnuajæn aguvjæ |<br />

içki bardağı; цайцымæн агуывзæ | saysımæn aguvjæ | çay bardağı, küçük bardak.<br />

агуыйан | аguıyаn |<br />

агуылф | aguılf | döküm, inme, gidim, gerileme, çekme, yanardöner parıltı, çalmak; dışarı<br />

akış; çekme, boşaltma, pompalama; агуылф кæнын | aguılf kænın | arkada acele ettirmek,<br />

çekmek, çekilmek, çekilivermek, boşaltmak, pompalamak.<br />

агуым-гуым кæнын | aguıpgænæg kænın | побормотать, погудеть<br />

агуыпгæнæг (агуыпгæнджытæ) | aguıpgænæg | 1) çarpan, çarptıran; şırak diye kapayan,<br />

şırak diye kapatan, küt diye kapayan, küt diye kapatan, çat diye kapayan, çat diye kapatan 2)<br />

51


vuran; gürültüyle kapayan, gürültüyle kapatan, çarpan 3) öldüren, vurarak öldüren, içkiyi bir<br />

kerede birden içen, fon dip içen.<br />

агуыпп кæнын | aguıpp kænın| 1) çarpmak, ellerini çırpmak, çırpmak, gürültüyle kapamak,<br />

şırak diye kapamak, küt diye kapamak, küt diye kapanmak, çat diye kapamak; 2) vurmak;<br />

basmak, doldurmak; 3) öldürmek, vurarak öldürmek, gebertmek, kıymak, katletmek,<br />

mahvetmek, nallamak, içkiyi bir kerede birden içmek, fon dip içmek.<br />

агуыппæг кæнын | aguıppæg kænın | sersemletmek, şaşırtmak, şaşkına çevirmek, akıl<br />

durdurmak.<br />

агуыппæг уæвын (уын) | aguıppæg uævın | sersemletilmek; dilsiz olmak, mahcup olmak<br />

dilsiz kalmak, uyuşmak, karıncalanmak, lal kalmak, dili tutulmak, dilsiz kalmak, keçeleşmek.<br />

агуыр (цавæрдæр тыхгæнæг адæмыхатт Нарты кадджыты) | аguır | Nart efsane<br />

hikâyelerinde kişi adı; агуыры æфсад | аguırı æfşаd | Аguır’un sürüsü; Аguır’un ordusu.<br />

агуыр-гуыр кæнын | aguır-guır kænın | 1) söylenmek, memnuniyetsiz olmak, mırıldanmak;<br />

2) akın etmek, akıvermek, doluvermek, boşalmak, boşanmak; acele ettirmek, hürya etmek.<br />

агуыргъахъ уæвын (уын) | aguırğaq uævın | dengesiz olmak; kaşlarını çatmak.<br />

агуырд (агуырдтытæ) | aguırd | 1. bulunan, bulunmuş, bulunmuş olan, aranıp bulunmuş;<br />

2. arama, aramalar, aranmış, araştırma, araştırmacı.<br />

агуыри | aguri | tuğla, kerpiç, kiremit.<br />

агуыригæнæг | agurigænæg | tuğla yapan, tuğla döken, tuğla üretici, kerpiç fabrikacı,<br />

kerpiç imalatçı, kiremit fabrikatörü.<br />

агуыригæнæн | agurigænæn | tuğla harmanı yapma, kerpiç harmanı yapma, tuğla kaplama<br />

yapma; kırmızımsı kestane rengi<br />

агуыридуp | aguridur | tuğla, kerpiç, kiremit, briket, kalıp.<br />

агуыридуpгæнæг (агуыридуpгæнджытæ) | aguridurgænæg | tuğla yapan, tuğla döken,<br />

kerpiç yapan, kerpiç döken.<br />

агуыридуpгæнæн | aguridurgænæn | tuğla imalatı yapma, kerpiç harmanı yapma, tuğla<br />

kaplama; kırmızımsı kestane rengi üretme; агуыридургæнæн завод | aguridurgænæn<br />

javod | tuğla fabrikası.<br />

агуырт-агуырт кæнын, агуыртт-гуыртт кæнын | aguırt-aguırt kænın | çiğnemek,<br />

eskitmek, ayakla vurmak, basmak, ayaklarının altına almak, ezmek, çalmak, devirmek.<br />

агуыртт-гуыртт кæнын, агуырт-агуырт кæнын | aguırtt-aguırtt kænın | çiğnemek,<br />

eskitmek, ayakla vurmak, basmak, ayaklarının altına almak, ezmek, çalmak, devirmek.<br />

агуырысхо кæнын | aguırışxo kænın | şüphelendirmek, şüphe ettirmek, şüpheye<br />

düşürmek, tereddüt ettirmek.<br />

агуырысхо уæвын (уын) | aguırışxo uævın | şüphelenmek, şüphe etmek, şüpheye düşmek,<br />

şüpheli olmak, şüpheye düşmek, tereddüt etmek.<br />

агуыccи кæнын | aguışşi kænın | uyumak, biraz uyumak, uykuya dalmak, biraz kestirmek.<br />

агxaфæн | agxafæn | kazan kazıyıcı, kazan temizleyen.<br />

агыбар-губур кæнын, агыбaр-гыбыр кæнын | agıbar-gubır kænın | 1) gürlemek,<br />

gürüldemek, tangırdamak, patırdamak, patlamak; gürültü çıkarmak, rahatsız edici ses<br />

çıkarmak; 2) gürültüyle taşınmak, kükremek; ateşli gürültü çıkarmak, çatışmak.<br />

агыбар-гыбур кæнын, агыбaр-губыр кæнын | agıbar-gıbır kænın | 1) gürlemek,<br />

gürüldemek, tangırdamak, patırdamak, patlamak; gürültü çıkarmak, rahatsız edici ses<br />

çıkarmak; 2) gürültüyle taşınmak, kükremek; ateşli gürültü çıkarmak, çatışmak.<br />

агыццыл уæвын (уын) | agıssıl uævın | ) azalmak, azaltmak, eksilmek, küçülmek;<br />

indirilmek 2) küçük olmak, küçülmek, küçük yapmak, ufalmak, kısılmak, hafiflemek.<br />

агъa | ağa | ha!, ya!, aha! şimdi anladım, aha şaşırma, sürpriz ha<br />

52


агъæц | ağæs | bekle, bekleme, sabret, sabır göster, katlan, tahammül et, dayan, çek,<br />

tolere.<br />

агъæцa | ağæsa | bekleme, sabretme, sabır gösterme, katlanma, tahammül etme,<br />

dayanma, çekme, tolere.<br />

гъæцын | ağæsın | beklemek, sabretmek, sabır göstermek, katlanmak, tahammül etmek,<br />

dayanmak, çekmek, tolere etmek.<br />

агъд (æгъдтæ) | ağd | 1) kalça, uyluk, fahiz, femur; 2) but, sağrı; агъд син кæнын | ağd<br />

şin kænın | kalça; агъды сæр | ağdı şær | kalça başı, femur başı; агъды фыд | ağdı fıd |<br />

sağrı eti; kalça eti; агъды стæг | ağdı ştæg | uyluk kemiği, kalça kemiği.<br />

агъдpæбын | ağdræbın | kasık, apış, kısık, mağ ben.<br />

агъдpæбыны | ağdræbını | kasıkta, apışta, kısıkta, mağ bende.<br />

агълa | ağla | hızlı hızlı konuşma, yanıltmaç.<br />

агъoммæ | ağommæ | kadar, değin, ne kadar da, önce, vaktinden önce, daha önce,<br />

önceleri, önceden, daha önceden, evvel, daha evvel, bir an evvel, daha erken, bir zamanlar,<br />

eskiden; мах дæ агъоммæ дæр ам уыдыстæм | max dæ ağommæ dær am udıştæm | biz<br />

senden öncede burada idik.<br />

агъуал | ağual | töre, örf, görenek, düzen; âdet, alışkanlık, alışkı, tabiat, yapıla geliş;<br />

düzenlik, düzgünlük, çekidüzen; nizam, intizam, sıra, siyak, dizgi; usul, yol; tür.<br />

агъуд | ağud | 1) 1) örtü; kaplama, kılıf, gömlek, mahfaza, kapak; 2) koruncak, zarf, dolap; 3)<br />

zırh, zırh gömleği, koruyucu, korunma, cebe; 4) çevre, zar, dış yüz, kabuk, kalıp, kapçık,<br />

vitellüs; 5) kışır; 6) tabanca kılıfı; bağ, fişek bağı, şarjör, kubur, kuburluk; 7) sahip, olay; 8)<br />

gocuk, gışa, gılaf, gamt.<br />

агъудджын | ağudcın | kapağı olan, koruncaklı, mahfazalı, kılıflı, kabuklu, zarflı, dolaplı,<br />

kutulu; zırhlı, cebeli, gamtlı.<br />

агъуийын | ağuiyın | 1) alışmak, alıştırılmak, dadanmak, hep gelmek, hep gitmek, adet<br />

edinmek, ısınmak; 2) kaprisli olmak, kapris yapmak; sızlanmak, ağlamak, huysuzluğu tutmak,<br />

nazlanmak; 3) öfkelenmek, öfkelendirmek, kudurmak, gaddarlık etmek, alıp yürümek,<br />

kavurmak; 4) yapıştırmak, yapışmak, sıkıntı vermek, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkılmak,<br />

sarkıntılık yapmak, sarkıntılık etmek, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak,<br />

muzipleşmek, bıkmak, bıktırmak, usanç getirmek, canını sıkmak, şişirmek.<br />

агъуыд | ağuıd | 1. kapris, kaprisli, kapris yapmak, beğenmezlik, naz, nazlanmak; huysuzluk,<br />

huysuzluğu tutmak, çöp atlamaz, mızmız, titiz, mızmız, titiz; geçici istek, arzu, heves, naz,<br />

keyif, çöp atlamaz, yanaz, celgeç; 2.1) acayip azgın, gaddar, hunhar, canavar, yırtıcı, şiddetli,<br />

kudurmuş, per, jiyan; 2) çok kızgın; öfkeli; pek sert, azgın, azmış, yırtıcı, gaddar, gaddarca,<br />

merhametsiz, acımasız, korkunç, kuduz, kuduruk, kudurmuş, gözü kararmış, gözü dönmüş,<br />

müthiş, mütehevvir 3) deli; azılı kuduz, kudurgan, çılgınca, müthiş, taşkın, агъуыд уæвын<br />

(уын) | ağuıd uævın | kaprisli olmak, acayip olmak, ateşli olmak, öfkeli olmak; çok kızgın,<br />

öfkelendirmek; geçici istemek, heveslenmek, arzulamak, nazlanmak, keyiflenmek, azılı<br />

olmak, azgın olmak, yırtıcı olmak, gaddar olmak, gaddarca yapmak, merhametsiz olmak,<br />

acımasız olmak, pek sert olmak, korkunç olmak, kızgın olmak, müthiş olmak, mütehevvir<br />

olmak; агъуыд куыдз | ağuıd kuız | kuduz köpek, kudurmuş köpek, deli it.<br />

агъуыддзинад | ağuıdzinad | taşkın öfkelilik, kuduzluk, kızgınlık, kuduruk, kudurmuşluk,<br />

azgınlık, çok kızgınlık, gözü kararmışlık, gözü dönmüşlük.<br />

агъуыйын | ağuıyın | 1) alışmak, alıştırılmak, dadanmak, hep gelmek, hep gitmek,<br />

öğrenmek, adet edinmek, ısınmak; 2) kaprisli olmak, kapris yapmak; sızlanmak, ağlamak,<br />

huysuzluğu tutmak, hırçınlaşmak, nazlanmak, naz etmek, titiz davranmak, titizlenmek,<br />

tebelleş olmak, yapışmak, musallat olmak, kancayı atmak, katılmak; 3) öfkelenmek,<br />

53


öfkelendirmek, kudurmak, gaddarlık etmek, alıp yürümek, kavurmak; 4) yapıştırmak,<br />

yapışmak, sıkıntı vermek, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkılmak, sarkıntılık yapmak, sarkıntılık<br />

etmek, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, muzipleşmek, bıkmak, bıktırmak,<br />

usanmak, usanç getirmek, usanç vermek, bezmek, gına getirmek, can sıkmak, canını s ıkmak,<br />

canından bezdirmek, kanıksamak, kabak tadı vermek, şişirmek.<br />

агъуындæг | ağuındæg | çatı kaplama yapan; çatı ustası.<br />

агъуынди кæнын | ağuındi kænın | salmak, saldırtmak, fitlemek, kışkırtmak; tahrik etmek,<br />

teşvik etmek, fitlemek, parmaklamak; heyecanlandırmak, telaşa düşürmek, ateşlendirmek.<br />

агъуындын | ağuındın | örtmek, haşlamak, kaplamak, azarlamak, haşlamak, üstüne örtü<br />

koymak, kaplamak, örtmek, gizlemek örtmek, üstüne örtü koymak, kaplamak (ev, inşa).<br />

агъуыст (агъуыстытæ) | ağuışt | 1. bina, yapı, ev, konut, örek, apartman, mesken, bark,<br />

han, ocak; hane, han, soy, hanedan, aile; yurt, kurma, yapma, yapı, inşa, izbe, baraka;<br />

yatırma, koyma, oda, lokal, yer yurt, ziyaret, barınak, ahşap kulübe, kışlada oturma, öncül;<br />

kuruluş, bünye, teşekkül, sükna; 2. örtülen, örtü, örtülü, örtülmüş, örtülü, kapalı, perdeli<br />

kapalı, üstü örtülü, üstü kapalı (ev, inşa); агъуысты бын | ağuıştı bın | zemin; örtünün altı,<br />

binanın altı; агъуысты cæp | ağuıştı şær | dam, çatı, örtünün üstü, binanın üstü, sakaf.<br />

агъыркы | ağırkı | biber, fülfül. перец стручковый<br />

ад I | ad | tat; tadım, lezzet, tat duyusu, lezzet, çeşni, yeme, içim, zevk, beğeni, heves, mide,<br />

merak, tarz; мады ад дзы федтон | madı ad zı fyedton | anne tadı aldım; ад раттын | ad<br />

rattın | zevk vermek, neşe getirmek, haz vermek, keyif vermek; tat vermek, tatlı yapmak,<br />

lezzet vermek, eğlendirmek; ад кæнын | ad kænın | tada sahip olmak, tatmak, lezzet<br />

vermek, çeşni vermek, tat vermek, acılık vermek, zevk vermek, üslup vermek, tarz vermek,<br />

heveslenmek, meraklanmak, ilgi vermek, hizmet vermek, lütfetmek, cemile vermek, zaika<br />

vermek; емынæйы ад мын кæныс | yemınæyı ad mın kænış | bana haram tadı veriyorsun;<br />

цы ад кæны ацы фæткъуы? | sı ad kænı ası fæthuı? | ne tadıyor bu elma?<br />

ад II | ad | hizmet, iyilik, yardım, ilgi, hizmet, lütuf, cemile.<br />

ада-гъа | ada-ğa| zor, oldu mu ya!, yani şimdi! olası mı!, acaba.<br />

адaвæг (адaвджытæ) | adavæg | 1. hırsız, çalan, çalacak, kaçıran, taşınacak; araklayan,<br />

araklayacak; 2. çalınan; 3. doğmuş, taşımış.<br />

адaвинаг (адaвинæгтæ) | adavinag | çalınacak, araklanacak, maruz kalınacak;<br />

götürülecek, taşınacak, iletilecek, alınacak, ilişkin görülecek, kaçırılacak, aşırılacak.<br />

адaвын | adavın | 1) çalmak, eşyasını çalmak, aşırmak, kaçırmak, aşırmak, götürmek,<br />

taşımak, iletmek, almak, görmek, soymak, dışarı çıkarmak, sunmak, kaldırmak, çekmek,<br />

hamletmek; 2) sökmek, yıkmak, indirmek, tahrip etmek, su ile çıkarmak, silmek, durulamak,<br />

drenaj yapmak; 3) dönmek, taşırmak.<br />

aдaг (адæгтæ), адaгуaт | adag, adaguat | dere, yar, küçük yar, dağ geçidi, koyak, kuru<br />

kanal, kuru nehir yatağı; kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, demet; kurutma; ışın.<br />

aдаг-адаг | adag-adag | dağ geçidi.<br />

aдагварс | adagvarş | dağ geçidi.<br />

aдaгуaт (адaгyæттæ), адaг | adaguat, adag | dere, yar, küçük yar, dağ geçidi, koyak, kuru<br />

kanal, kuru nehir yatağı; kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, demet; kurutma; ışın.<br />

адaй-дaй кæнын | aday-day kænın | arkaya dönmek, birini kucağında tutmak, day-day<br />

yapmak, yuvarlanmak, yuvarlatmak, gezdirmek.<br />

Адайыхох (Адайы хох) | Adayıxox | Adayı dağı, Adayı tepesi<br />

адaм кæнын | adam kænın | yanlış duyumu yaymak; söylenti yaymak, iftira etmek, iftira<br />

atmak, sahte dedikodu yapmak.<br />

54


адaм уæвын (уын) | adam uævın | yayılmak, yaymak, söylentisi yayılmak, yaygınlaşmak,<br />

iftira edinmek, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek (işitme,<br />

dedikodu).<br />

адaптæp | adaptær | adaptör, adapte olmak, alışmak.<br />

адapæг (aдapджытæ) | adaræg | 1) çocuk barındıran, bakan, saklayan, tutan, meme veren,<br />

süt veren; 2) giysi kullanan, giyen, aşındıran, yıpratan, uzatan, kullanılmış.<br />

адapгæ | adargæ | kullanılmış, müstamel, yıpranmış, aşınmış, eski, eskimiş, eskitilmiş,<br />

yalama, hırpani, yıprak, modası geçmiş, uzatılmış, uzatma, tutulmuş, barındırılmış, ba kılmış,<br />

saklanmış, giyilmiş, giyme, ikinci el giysi, tutma, harabe, fersude; yaşlı, ihtiyar, koca, kart.<br />

адapгъ кæнын | adarğ kænın | 1) uzatmak, uzanmak, uzamak, germek, gerdirmek,<br />

gerinmek, gerilmek, gevşetmek, serilmek, çekmek, bir yana geri çekmek, esnetmek,<br />

yayılmak; ertelemek, geciktirmek; sıkmak; kapaklanmak, salmak, sıralanmak, çıkarmak,<br />

dayanmak, sıkmak, sıkıştırmak, kaplamak, kaplanmak, kapanmak, sallamak, sürümek,<br />

savsaklamak, sürdürmek, yenilemek, devam etmek; 2) ayırmak, şoven, yere serilmek; хи<br />

адаргъ кæнын | xi adarğ kænın | gerilmek, uzatmak, kendini uzatmak, uzanmak, uzamak,<br />

uzanıp yatmak, yayılmak, serilmek, kapaklanmak.<br />

адapгъ уæвын (уын) | adarğ uævın | 1) uzanmak, uzamak, uzatılmak; yayılmak, gerilmek,<br />

serilmek, yere serilmek, kapaklanmak, kapanmak, sıralanmak; sünmek, gevşemek, sürmek,<br />

boy sürmek, gecikmek, sıkışmak, sıkıştırılmak, kapanmak, nefes çekmek, fokurdatmak,<br />

devam etmek; ertelenmek; sıkılmak; yayılmak.<br />

адapгъдæp кæнын | adarğdær kænın | daha uzatmak, daha da uzamak.<br />

адapгъдæpгæнæг (адapгъдæpгæджытæ) | adarğdærgænæg | daha da uzatan, daha da<br />

uzatılan.<br />

адapд кæнын | adard kænın | uzaklaştırmak, ırmak, çıkartmak, hazfetmek, çektirmek,<br />

kaldırmak, gidermek, yok etmek, silmek; хи адарддæр кæнын | xi adarddær kænın |<br />

uzaklaşmak, uzak tutmak, kendini uzaklaştırmak, ayrılmak, kopmak.<br />

адapд уæвын (уын) | adard uævın | uzaklaşmak bırakmak, uzak tutmak, uzak olmak, uzak<br />

durmak, bırakmak, çıkarmak, çekilmek, çekilip gitmek, gitmek.<br />

адapддæp кæнын | adarddær kænın | 1) çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, çekilmek,<br />

kalmak, almak; 2) uzaklaştırmak, daha uzaklaştırmak, aşan süreyi uzatmak, uzağa<br />

göndermek; ertelemek, geri atmak, temdit etmek; 3) ertelemek, daha fazla transfer etmek,<br />

ırmak.<br />

адapддæp уæвын (уын) | adarddær uævın | 1) çekilmek, kalmak, çıkarılmak; 2) uzak<br />

tutmak, uzaklaşmak, daha uzak olmak, uzak durmak.<br />

адapинaг | adarinag | uzatılacak, tutulacak, kullanılacak, aşınacak, yıpranacak,<br />

barındırılacak, bakılacak, saklanacak, giyilecek; мæ къух æм адаринаг уыдтæн | mæ khux<br />

æm adarinag uıdtæn | elimi ona uzatacaktım.<br />

адapын | adarın | 1) giymek, giysi giymek, taşımak, getirmek; sövmek, paylamak,<br />

zemmetmek; 2) germek, uzatmak, uzanmak, uzamak, sıralanmak, çekmek; çeke çeke<br />

söylemek, ağır ağır söylemek, sürüncemede bırakmak; 3) açığa vurmak; sergilemek, teşhir<br />

etmek, vitrinlemek, göstermek; barındırmak, bakmak, saklamak, tutmak, biraz taşımak, bir<br />

müddet taşımak, yaşamak, ileri sürmek, dikmek, haşlamak, koymak, çıkarmak, çıkarıp<br />

koymak, söküp çıkarmak, çıkarıp koymak, öne sürmek, dışarı atmak, sepetlemek; фæндаг<br />

адарын | fændag adarın | gönderilmek, hareket etmek, gidilmek, gitmek, yollanmak,<br />

yönelmek; æнгуыр адарын | ænguır adarın | поудить рыбу (некоторое время);<br />

быдыртæ цъæх адардтой| bıdırtæ shæx adarton | düzlükler yeşil alanlar oldu.<br />

адacæг (адacджытæ) | adaşæg | berber, tıraş eden, tıraş etme, kuaför.<br />

55


адacинаг (адacинæгтæ) | adaşinag | tıraş edilecek, tıraş olacak, tıraş olunacak, tıraşı<br />

gereken.<br />

адacын | adaşın | 1) tıraş etmek, tıraş ettirmek, tıraş edilmek, tıraş olmak, berbere tıraş<br />

ettirmek; 2) savurmak, saçıp savurmak; 3) yiyip bitirmek, israf etmek, harcamak, boşuna<br />

harcamak, tutumsuz harcamak, varını yoğunu yemek, zimmetine geçirmek, gasp etmek,<br />

masrafa girmek; хи адасын | xi adaşın | tıraş olmak, kendini tıraş etmek.<br />

адaу кæнын | adau kænın | bir söylentiyi ortaya koymak, söylentiye izin vermek, müsaade<br />

etmek, bırakmak, yol vermek, dağıtmak, kulaktan dağıtmak, dedikodu yaymak.<br />

адaуæг (адaуджытæ) | adauæg | 1) okşayan, sıvazlayan; ütüleyen, ütü yapan, cilalayan,<br />

perdahlayan; 2) keskinleştiren, bileyen, biraz bileyen, usturayı kayışa çeken, süren; yönelten,<br />

yönelen, yönünü gösteren, yolunu gösteren, doğrultan, doğrulan, tevcih eden, gönderen,<br />

yollayan, sevk eden, yerini gösteren, uyandıran, düşüren, işkillendiren; vuran, seven,<br />

kılağılayan, kuran, söylenti, söylenti çıkaran, şayia, şayia çıkaran, rivayet, rivayet çıkaran,<br />

diyen, söyleyen, çene çalan, gevezelik eden, veren, giden, vuran, sunan, salan, uyandıran,<br />

düşündüren, araştıran, bilgi toplayan, düzene koyan.<br />

адaуинaг (адaуинæгтæ) | adauinag | 1) okşanacak, sıvazlanacak; ütülenecek, ütü yapacak,<br />

cilalanacak, perdahlanacak; 2) keskinleştirecek, bilenecek, biraz bilenecek, usturayı kayışa<br />

çekecek, sürecek; yöneltecek, yönelecek, yönünü gösterecek, yolunu gösterecek,<br />

doğrultacak, doğrulacak, tevcih edecek, gönderecek, yollanacak, sevk edecek, yerini<br />

gösterecek, uyandıracak, düşürecek, işkillendirecek; vuracak, sevecek, kılağılanacak, kuracak,<br />

söylenti çıkaracak, şayia çıkaracak, rivayet çıkaracak, denecek, söylenecek, çene çalacak,<br />

gevezelik edecek, verecek, gidecek, vuracak, sunacak, salacak, uyandıracak, düşündürecek,<br />

araştıracak, bilgi toplanacak, düzene koyacak.<br />

адaуын | adauın | 1) okşamak, sıvazlamak; ütülemek, ütü yapmak, cilalamak, perdahlamak;<br />

2) keskinleştirmek, bilemek, biraz bilemek, usturayı kayışa çekmek, sürmek; yöneltmek,<br />

yönelmek, yönünü göstermek, yolunu göstermek, doğrultmak, doğrulmak, tevcih etmek,<br />

göndermek, yollamak, sevk etmek, yerini göstermek, uyandırmak, düşürmek, işkillendirmek;<br />

vurmak, sevmek, kılağılamak, kurmak, söylenti çıkarmak, şayia çıkarmak, rivayet çıkarmak,<br />

demek, söylemek, çene çalmak, gevezelik etmek, vermek, gitmek, vurmak, sunmak, salmak,<br />

uyandırmak, düşündürmek, araştırmak, bilgi toplamak, düzene koymak.<br />

адæвдæг кæнын | adævdæg kænın | 1) dondurmak; soğutmak, buzda soğutmak, çok<br />

üşütmek; 2) yıkmak, yakıp yıkmak, yıkmayı bitirmek, harap etmek, berbat etmek, perişan<br />

etmek, bloke etmek, iflas ettirmek, müflis etmek, batırmak.<br />

адæвдæг уæвын (уын) | adævdæg uævın | 1) dondurmak, donmak, dona kalmak,<br />

uyuşmak, tirildemek; soğuktan üşümek, soğuktan uyuşmak, soğuktan ölmek, çivi kesmek, çivi<br />

gibi olmak, donup katılaşmak, buz tutmak, buz bağlamak, buz kesmek, buz kesilmek,<br />

sertleştirmek, 2) yoksullaştırılmak, yoksullaşmak, yoksul düşmek, yoksul hale gelmek, fakir<br />

düşmek, sefil düşmek, sefalete düşmek, sefalet içine düşmek, batmak, iflas etmek.<br />

адæвзapæг (адæвзapджытæ) | adævjaræg | çeşnici, tadımcı, tadıcı.<br />

адæг | adæg | ahşap sürgü, tahta sürgü, tarım sürgüsü, ağaçtan tırmık, gelberi.<br />

адæймаг (адæймæгтæ) | adæymag | adam, insan, insanoğlu, er, kişi, fert, şahsiyet, şahıs,<br />

zat, biri, bir kimse, uşak, adam gibi birey, insani vasıfları üstün kimse, merdim.<br />

адæймагад | adæymag | adamlık, insanlık, erkeklik.<br />

адæймагæнгæс | adæymag | adam gibi, adama benzer, insansı, insanımsı, insana benzer,<br />

insana gibi, erkeğe benzer, erkek gibi.<br />

56


адæймагæрдзы | аdæymаgærzı | insan yapısı, karakteri, oluşumu.<br />

адæймагдзинад | аdæymаgzinad | insanlık, adamlık, insaniyetlik, insan severlik, kişilik,<br />

insancıllık.<br />

адæймагуapзoн | adæymaguarjon | hayırsever, insan, insani, insancıl, insaflı, insan sever,<br />

insaniyetli, insaniyet sever, insaniyet perver, hümanist, beşeri, merhametli, iyi kalpli.<br />

адæймагxop | adæymagxor | yamyam, canavar, gaddar, gulyabani.<br />

адæймагxуыз | adæymagxuıj | insana benzer, insana benzeyen, insan gibi, insanımsı;<br />

адæймагхуыз маймули | adæymagxuıj maymuli | adama benzer maymun.<br />

адæйын | adæyın | emmek, yavaş yavaş emmek (meme);роды адæйын бауадз | rodı<br />

adæyın bauaz | danayı emmeye bırak.<br />

адæлгoм(мæ) кæнын | adælgom(mæ) kænın | 1) ters düşürmek, baş aşağı devirmek;<br />

devirmek, yıkmak, sırt üstü yatırmak, sırt üstü uzatmak, yere sermek; 2) abartılı yüz aşağı<br />

düşürmek, yerde kişiyi ayırmak; yuvarlanmak, boca etmek, kesip devirmek, kesip yıkmak 3)<br />

devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın etmek, aşağı düşmek; mevzilerinden<br />

atmak, alt üst etmek.<br />

адæлгoм(мæ) уæвын (уын) | adælgom(mæ) uævın | 1) ters düşmek, baş aşağı<br />

devirtilmek; devrilmek, yıkılmak, sırtüstü düşmek, sırt üstü uzanmak, sırt üstü gelmek, yere<br />

serilmek; 2) abartılı yüz aşağı düşmek, yerde ayrılmak; yuvarlanmak, alabora olmak,<br />

yüklenmek; 3) aşağı düşmek.<br />

адæлдзæx кæнын | adælzæx kænın | saklamak, iyice saklamak; gizlemek, örtbas etmek,<br />

örtmek, kapamak, perdelemek; gizlemek, gizli tutmak, sokmak, boylatmak, kapamak, yerin<br />

dibine geçirmek.<br />

адæлдзæx уæвын (уын) | adælzæx uævın | saklanmak, gizlenmek, kaçmak, kapanmak,<br />

yatmak, sıvışmak, yitmek, defolmak, mahvolmak, kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan<br />

kaybolmak, kalkmak, ortadan kalkmak, yok olmak, gözden kaybolmak, yerin dibine geçmek;<br />

başarısızlığa uğramak, muvaffakiyetsizliğe uğramak, muvaffak olmamak, imtihan<br />

verememek, sınav verememek, suya düşmek; soyu tükenmek, dölü sönmek; sır olmak, sırra<br />

kadem basmak, zail olmak, düşmek, yuvarlanmak, yıkılmak, çökmek, meydana çıkmak, ele<br />

geçmek, silinmek, karışmak.<br />

адæлсыджыт кæнын | adælşıcıt kænın |<br />

адæм | adæm | halk, el, cumhur, ulus, millet, el âlem, insan, insanlar, elemanlar; adam,<br />

adamlar; nüfus, ahali, cemaat, toplum, halk; kalabalık halk, millet, ulus, aile üyeleri,<br />

akrabalar, kişi, kimse, birey, şahıs; адæмы уарзон | adæmı uarjon | insanların favorisi;<br />

halkın sevgilisi, insani, beşeri, insaniyet sever, insaniyet perver, merhametli, iyi kalpli;<br />

адæмымыггаг | adæmımıggag | a) milliyet, ulusallık, uyruk, kavmiyet, etnik köken; köken,<br />

halkın kökeni, insan soyu, kaynak, sülale, cet; b) insan ırkı; адæмы зæрдæмæдзæугæ<br />

хъуыддаг | adæmı jærdæmæzæugæ quıddag | insancıl bir iş; halkın isteğine uygun iş;<br />

адæмы хицауиуæгад, хицаудзинад | adæmı xisauiuægad, xisazind | demokrasi, insanlık<br />

demokrasisi; адæмы хъæр æмбарæг | adæmı qær æmbaræg | anlayışlı, müdrik, makul,<br />

akıllı, zeki, iş bilir, makul, beyinli, anlayışlı, anlaşılır, açıklayıcı, becerikli, aklı başında, iradeli,<br />

zihni, reşit, şuurlu, bilinçli, halkın sesini anlayan; уый адæмы хъæр не 'мбары | uıy adæmı<br />

qær nye ‘mbarı | aptalca, o halkın sesini anlamıyor.<br />

адæмарæх | adæmaræx | kalabalık; işlek, şenlikli, gürültülü.<br />

адæмæн диссаг | adæmæn dişşag | inanılmaz, şaşılacak, müthiş, düşsel, uydurma, masal<br />

ürünü.<br />

aдæмимæ | adæmimæ | halkla, insanlarla, vatandaşlarla, milletle, ulusla.<br />

aдæмласæн | adæmlaşæn | yolcu, yolcu taşıyan; insanları taşıyan.<br />

57


адæмон | adæmon | halk, ulusal, milli, kavmi; ulus, millet; адæмон артист | adæmon<br />

artişt | ulusal artist; адæмон демократийы бæстæтæ | adæmon dyemokratiyı bæştætæ<br />

| milli demokratik ülke; адæмон театр | adæmon tyeatr | milli tiyatro; адæмон<br />

тæрхондон | adæmon tærxondon | ulusal mahkeme, halk mahkemesi; адæмрн хæдзарад<br />

| adæmon xæzarad | milli ekonomi, ulusal ekonomi; адæмон-xæдзapaдoн | adæmonxæzaradon<br />

| ulusal ekonomi, milli iktisat; адæмон хицауад | adæmon xisauad | milli<br />

demokrasi, ulusal demokrasi; адæмон тæрхондоныбадæг | adæmon tærxondonıbadæg<br />

| insanların değerlendiricisi; республикæйы адæмон артист | ryeşpublikæyı adæmon<br />

artişt | cumhuriyet halk sanatçısı; адæмон-демократон | adæmon-dyemokraton | halk<br />

demokrasisi, demokrat halk.<br />

адæмон-поэтикон | adæmon-pojtikon | ulusal-şiir, halk şiiri.<br />

адæмон-революцион | adæmon-ryevolyusion | ulusal-devrim, devrimci halk.<br />

адæмон-хæдзарадон | adæmon-xæzaradon | ulusal ekonomi, milli iktisat, insanlar-iş;<br />

адæмон-хæдзарадон пълан | adæmon-xæzaradon phlan | ulusal ekonomik plan, halk<br />

ekonomik planı.<br />

адæмуарз, адæмуapзoн | adæmuarj | insan, insani, insaniyetli, insancıl, insaflı, insan<br />

sever, insaniyet sever, insaniyet perver, hayırsever; insan sevgisi, hümanist, beşeri,<br />

merhametli, iyi kalpli.<br />

адæмуapзoн, адæмуарз| adæmuarjon | insan, insani, insaniyetli, insancıl, insaflı, insan<br />

sever, insaniyet sever, insaniyet perver, hayırsever; insan sevgisi, hümanist, beşeri,<br />

merhametli, iyi kalpli; адæмуарзон адæймаг | adæmuarjon adæymag | insancıl kişi,<br />

insani adam.<br />

адæмхъуаг | adæmquag | insanlıktan yoksun, adamlıktan yoksun, hasta, rahatsız.<br />

адæмы хатт (адæмыхатт) | adæmıxatt | kabile, uruk, raht, el, kuşak, ulus, ulusallık, millet,<br />

milliyet, kavmiyet, aşiret; uyrukluk, yurttaş özellik, nitelik, karakter, doğa, kişilik.<br />

адæмымыггаг | adæmımıggag | dürüst, namuslu, adamakıllı, oldukça büyük, oldukça iyi,<br />

terbiyeli, edepli, zararsız; иу адæмымыггаг зонгæ йын нæй | iu adæmımıggag jongæ yın<br />

næy | bir dürüst tanıdığı yok.<br />

адæмыхатт (адæмы хатт) | adæmıxatt | kabile, uruk, raht, el, kuşak, ulus, ulusallık, millet,<br />

milliyet, kavmiyet, aşiret; uyrukluk, yurttaş özellik, nitelik, karakter, doğa, kişilik.<br />

адæмыхуызæн | adæmıxuıjæn | 1. edepli, edeplice, terbiyeli, dürüst, dürüstçe, namuslu,<br />

namusluca, akıllı, akıllıca, adamakıllı, zeki, beyinli, adam gibi, insana benzer, insanımsı; hayli,<br />

epeyce; açıklayıcı; 2. ziyansız, zararsız, oldukça iyi, oldukça büyük, iş bilir, becerikli, makul,<br />

anlayışlı, anlaşılır, değerli; kabul edilebilir.<br />

адæн | adæn | zevk, zevkli, lezzet, lezzetli, beğeni, beğenili, tat, tatlı.<br />

адæнгæл кæнын | adængæl kænın | 1) doyurulmak, doymak, doyup bıkmak, fazlaca<br />

doyurmak, karnını doldurmak; kanıksamak, bezmek, usandırmak, bıktırmak; 2) mideyi<br />

doldurmak, kabarmak; 3) sert siyah birayla doldurmak, sert siyah bira çok içmek; 4) şişmek,<br />

şişmanlamak, kilo almak, göbek bağlamak, göbek salıvermek; amuda kaldırmak, baş üstü<br />

takla attırmak.<br />

адæнгæл уæвын (уын) | adængæl uævın | 1) şişirilmek, şişmek, şişmanlamak, kilo almak,<br />

göbek bağlamak, göbek salıvermek, kabarmak, doymak, duyulmak, anlaşmak; dağıtılmak;<br />

üflemek; 2) yağı olmak; sert siyah bira; 3) şişmek, yumulmak, büyümek, genişlemek, amuda<br />

kalkmak, baş üstü takla atmak, işitilmek, ortalığa yayılmak.<br />

адæнкъapæн | adænkharæn | duyma, duyu, duyum, duygu, tatma duygusu, sezgi, his,<br />

çeşni hissi, haleti ruhiye, sevgi duyum, tahassüs, ihtisas.<br />

адæpæcxæpæн кæнын | adæræşxæræn kænın | taşımak, kırmak, yıkmak, ezmek,<br />

58


parçalamak, paramparça etmek; yok etmek, götürmek, dağıtmak, yaymak, hızla yayılmak,<br />

yılgınlığa uğratmak, bozmak, bozguna uğratmak, yenilgiye uğratmak, çarpılmak, sarsılmak, alt<br />

üst etmek, tırpan atmak tahrip etmek.<br />

адæргæй | adærgæy | umutsuzluk, umutsuzlukla, umutsuzlaşmak, ne yapılacağını bilmeme,<br />

bilmeden, ne yapılmak, dehşet içinde, heyecan, heyecanlı; korkulu, yeis, umutsuzluğa<br />

düşme.<br />

адæргриз | adærgrij | titreme, titreyiş, titreklik, çırpınma, ürperti, ürperme, zangırdatmak;<br />

heyecan; lerze, korku, raşe.<br />

адæргъ кæнын | adærğ kænın | 1) ayırmak, katmanlara ayırmak; sermek, yere sermek,<br />

uzatmak; 2) yenmek, mağlup etmek, üstesinden gelmek, hâkim olmak, geniş açmak,<br />

yassılmak.<br />

адæргъ уæвын (уын) | adærğ uævın | yayılmak, gerilmek, serilmek, yere serilmek, serilip<br />

serpilmek, uzamak, uzanmak, uzun sürmek, yayılmak, gerilmek, gerinmek, kapaklanmak,<br />

genişlemek, açılmak, elastikiyetini kaybetmek, burkulmak, incinmek.<br />

адæрддзæф кæнын | adærdzæf kænın | uzaklaştırmak, çıkartmak, çıkarmak, çekmek,<br />

çektirmek, kesmek, kesip çıkarmak, kaldırmak, arıtmak, kovmak, gitmeğe zorlamak,<br />

hazfetmek, gidermek, yok etmek, silmek, ırmak, gecikmek.<br />

адæрддзæф уæвын (уын) | adærdzæf uævın | uzaklaşmak, gitmek, çekilmek, çekilip<br />

gitmek, el çekmek, elini eteğini çekmek, bir yana çekilmek, uzaklaşmak, uzaklara gitmek,<br />

ayrılmak, kalkmak, hareket etmek, sapmak, arasını açmak, bırakmak, canlanmak, kendine<br />

gelmek, ayılmak, öfkesi geçmek, yumuşamak, kalmak, bitmek, mesafe koymak, götürmek,<br />

çıkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, gerilemek.<br />

адæрзæг кæнын | adærjæg kænın | zorlaştırmak, pürüzlendirmek, sert yapmak, katı hale<br />

getirmek, berk yapmak, kaba hale getirmek, merhametsiz yapmak, hissiz yapmak, ciddi<br />

yapmak, şiddetli yapmak, pürtüklü yapmak, pürüzlü yapmak.<br />

адæрзæг уæвын (уын) | adærjæg uævın | sert olmak, katılaşmak, berk olmak, kabalaşmak,<br />

merhametsiz olmak, hissizleşmek, ciddi olmak, şiddetli olmak.<br />

адæттæг (адæтджытæ) | adættæg | teslim eden, veren, ifade eden, tasvir eden, çeviren,<br />

tercüme eden, yayınlayan, terbiye eden, aşılayan, sirayet ettiren, bulaştıran, geçiren, fazla<br />

veren, pasveren, veren, tevzi eden, ele veren, dile veren, belli eden, ifşa eden, diye tanıtan,<br />

diye gösteren, veren, ifade eden, tasvir eden, çeviren, tercüme eden, yayınlayan, terbiye<br />

eden, aşılayan, sirayet eden, bulaştıran, geçiren, fazla veren, pasveren, verilen, eğe, transfere<br />

es, veren.<br />

адæттинаг (адæттинæгтæ) | adættinag | teslim edilecek, teslim edecek, verecek, verilecek,<br />

ifade edecek, ifade edilecek, tasvir edecek, çevirecek, tercüme edecek, yayınlayacak,<br />

yayınlanacak, yayımlanacak, terbiye edecek, aşılayacak, sirayet ettirecek, bulaştıracak,<br />

geçirecek, fazla verecek, pas verecek, tevzi edecek, ele verecek, dile verecek, dile getirilecek,<br />

belli edecek, ifşa edecek, diye tanıtacak, diye gösterecek, iletilecek, aktarılacak, haber<br />

verilecek, yetirilecek, anlatılacak, haber verilecek, geçirilecek, devredilecek, iletilecek,<br />

nakledilecek; ницыуал дзы ис адæттинаг | nisıual zı iş adættinag | bir şey kalmadı<br />

verilecek.<br />

адæттын | adættın | vermek, ele vermek, teslim etmek, iletmek, aktarmak, haber vermek,<br />

yetirmek, anlatmak, söylemek, bildirmek, nakletmek, getirmek, dile getirmek, dile vermek,<br />

diye tanıtmak, ifade etmek, tasvir etmek, yayınlamak, yayımlamak, devretmek, servis etmek,<br />

sadaka vermek, sürmek, sunmak, iade etmek, kokmak, tepmek, dağıtmak, tevzi etmek,<br />

transfer etmek; geçirmek, çevirmek, tercüme etmek, terbiye etmek, aşılamak, sirayet<br />

ettirmek, bulaştırmak, fazla vermek, pas vermek, haraç vermek, vergi vermek, hazırlamak,<br />

59


iade etmek, bırakmak, bağışlamak, harcamak, sarf etmek, vakfetmek, hasretmek, kocaya<br />

vermek, geri tepmek, belli etmek, ifşa etmek, diye tanıtmak, diye göstermek<br />

адвокат | advokat | avukat, müdafi, dava vekili, muhali.<br />

адекватон | adyekvaton | eşit, ayni, uygun, upuygun, yeterli, elverişli.<br />

аддe кæнын | addye kænın | 1) kovmak, defetmek, sürmek, uzaklaştırmak, çıkartmak,<br />

çıkarmak, atmak, tart etmek, hazfetmek, çektirmek, çekmek, kaldırmak, gidermek, yok<br />

etmek, kaldırmak, silmek, uzakta gizlemek, dışarı etmek; 2) kapı dışarı etmek, sınır dışı<br />

etmek, hudut dışı etmek; kapatmak, tayyetmek, kesmek, kesip çıkarmak, arıtmak, gitmeğe<br />

zorlamak.<br />

аддe уæвын (уын) | addye uævın | bırakmak, terk etmek, ayrılmak, gitmek, dışarı edilmek,<br />

çekilip gitmek, çekilmek, uzaklaşmak, toplamak, süslenmek, giyinip kuşanmak, temizlenmek,<br />

bırakmak.<br />

аджайраг (аджайрæгтæ) | acayrag | Acarlı.<br />

адджинаг (адджинæгтæ) | adcinag | tatlılık, tatlı, tat, tatlı olacak, lezzet, leziz yemek,<br />

şeker, halâvet, şirinlik, zevk, haz, hoşluk, hassaslık.<br />

адджинагхор | adcinagxor | tatlı düşkünü, tatlı sever.<br />

адджын | adcın | 1. 1) tatlı, tatlı tatlı, pek tatlı, tatlılık, şekerli, bal gibi, lezzetli, leziz, iştah<br />

açıcı; halavetli; 2) şirin, sevimli, hoş, büyüleyici, sempatik, cana yakın, zevkli, alımlı, dayı,<br />

beğeniş, makbul, güzel, cehir; 2.1) iyi, hoş, hoşluk, hoştur, hoş bir şekilde, sevilen kimse; 2)<br />

soğukluk, favori olmak.<br />

адджын кæнын | adcın kænın | hoş yapmak, tatlı yapmak, şekerli yapmak, pek tatlı<br />

yapmak, bal gibi yapmak, büyüleyici yapmak, lezzetli yapmak, soğukluk, hoşluk, tatlılık,<br />

eğlenmek.<br />

адджын уæвын (уын) | adcın uævın | lezzetli, tatlı, hoş olması için; tatlı olmak, büyüleyici<br />

olmak, şekerli olmak, pek tatlı olmak, bal gibi olmak, lezzetli olmak, soğukluk, hoşluk, tatlılık,<br />

güzel olmak, sevilmek.<br />

адджынад | adcınad | 1) hoşluk, tatlılık, tatlı, tat, halâvet, şirinlik, şeker, sevimlilik; 2) tatlı<br />

tatlı, şekerli şeyler.<br />

адджынæй | adcınæy | 1) hoşlukla, tatlılıkla, tatlılık, tatlı, tat, halâvet, şirinlik, şeker; 2)<br />

tatlıyla, şekerli şeyler.<br />

адджынæй-адджындæр | adcınæy-adcındær | 1) hoştan daha hoş, tatlıdan daha tatlı.<br />

адджынæн | adcınæn | 1) hoşlukla, tatlılıkla; 2) tatlıyla.<br />

адджынгомау | adcıngomau | 1) hoşça, tatlılıca.<br />

адджындзинaд | adcınzinad | tatlılık, tatlık, hoşluluk, zevklilik, zevklik, şekerlik, şeker<br />

durumluk, hazlık, sefalık, lezzetlik, halâvetlik, şirinlik.<br />

адджынуарзаг| adcınuarjag | tatlı düşkünü, tatlı seven.<br />

адджынxæраг| adcınxærag | tatlı yiyen.<br />

адджынxъуаг| adcınquag | tatlı eksikliği.<br />

адекватон | adyekvaton | eşit, ayni, uygun, upuygun, yeterli, elverişli.<br />

адидинæг уæвын (уын) | adidinæg uævın | güzelleşmek, çiçeklenmek, çiçek açmak, gül<br />

gibi açılmak, gül gibi olmak, açılmak, açmak, serpilmek, serpilip gelişmek, gelişmek, inkişaf<br />

etmek, yükselmek, ilerlemek; şenlenmek, yüzü gülmek, şaşırmak, şaşırtılmak.<br />

адиc кæнын | adiş kænın | hayret etmek, hayretler içinde kalmak, hayret ifade etmek,<br />

şaşmak, şaşırmak, şaşılacak, hayran olmak, donup kalmak.<br />

адиx кæнын | adix kænın | 1) kesmek; kesip ayırmak, kesip atmak, kısa kesmek, irtibatını<br />

kesmek, kıymak, doğramak, dilimlemek; 2) bölmek, bölüşmek, bölüştürmek, parçalamak,<br />

paylaşmak, pay etmek, paylamak, yarmak, biçmek, taksim etmek, ayırmak, ikiye ayırmak,<br />

60


dağıtmak, üleşmek, üleştirmek, tevzi etmek, birbirinden uzaklaştırmak, tikeleşmek, ırmak,<br />

tasnif etmek, paylamak; 3) kırmak, yarmak, sımak, kırdırmak, tarumar etmek, yenilgiye<br />

uğratmak; 4) sökmek, özgülemek; açmak, tecrit etmek, yolu kapanmış olmak, gidilememek,<br />

deşmek, ortasından geçmek, katılmak, iştirak etmek, terslemek, ditmek, fekketmek.<br />

адих уæвын (уын) | adix uævın | bölüşmek, paylaşmak, parçalara ayrılmak, gruplara<br />

bölmek.<br />

адихгæнæг | adixgænæg | kesen, dilimleyen, bölen, dağıtan, kıyan, yaran, doğrayan,<br />

bölüşen, bölüştüren, biçen, taksim eden, ayıran, paylaşan, paylayan, pay eden, üleşen,<br />

üleştiren, tevzi eden.<br />

адиxтæ кæнын | adixtæ kænın | 1) parçalamak, parçalara bölmek; parçalara ayırmak,<br />

parçalara kırmak; 2) gruplara ayırmak.<br />

адиxтæ уæвын (уын) | adixtæ uævın | 1) kırmak, paylaşmak, parçalara ayırmak, ara<br />

vermek, paylaşmak, parçalar halinde olmak; 2) gruplara bölünmek, gruplar halinde olmak.<br />

адиxтæгæнæг (адиxгæнджытæ) | adixgænæg | 1) kesen, kesip ayıran, kesip atan,<br />

irtibatını kesen; 2) bölen, parçalayan, doğrayan, biçen, dilimleyen, kıyan, dağıtan, tevzi eden,<br />

ikiye ayıran, yaran, açan, ayıran, taksim eden, paylaşan, tecrit eden, yolu kapanmış olan,<br />

gidilemeyen, tersleyen, deşen, ortasından geçen, katılan, iştirak eden.<br />

адиxтæгæнæггаг | adixgænæggag | 1) parçalamalık, parçalara bölmelik; parçalara<br />

ayırmalık, parçalara kırmalık; 2) gruplara ayırmalık.<br />

адиxтæгæнгæ | adixgængæ | 1) parçalama, parçalara bölme; parçalara ayırma, parçalara<br />

kırma; 2) gruplara ayırma.<br />

адиxтæгæнгæйæ | adixgængæyæ | 1) parçalayarak, parçalara bölerek; parçalara ayırarak,<br />

parçalara kırarak; 2) gruplara ayırarak.<br />

адиxтæгæнинаг | adixgæninag | 1) parçalanacak, parçalara bölecek; parçalara ayıracak,<br />

parçalara kıracak; 2) gruplara ayıracak.<br />

административон (хицауады æххæстгæнæг оргæнтæй рацæугæ; бар - дзырдтæй<br />

архайгæ) | adminiştrativon (xisæuadı exxæştgænæg oræntæy rasæugæ; bar-zırdtæy<br />

arxaygæ) | idari, yönetim, yönetimsel, yönetsel, idareyle ilgili.<br />

административон-командон | adminiştrativon-komandon|<br />

aдминистративон-территориалон | adminiştrativon-tyerritorialon | idari-toprak, idareyle<br />

ilgili taksimat; ССР Цæдисы административон-территориалон дихдзинад | ŞŞP Sædişı<br />

adminiştrativon-tyerritorialon dixzinad | Sovyetler Birliği'nin idari-toprak bölümü.<br />

aдминистративон-хæдзарадон | adminiştrativon-xæzaradon | ekonomi-yönetim,<br />

ekonomik idari yönetim taksimatı.<br />

администратор | adminiştrator | müdür, idareci, yönetmen.<br />

администраторон | adminiştratoron | idareyle ilgili müdür, idareci, yönetmen<br />

администраци (æххæстгæнæг хицæуттæ) | adminiştrasi (æxxæştgænæg xisæuttæ) |<br />

yönetim kurulu, yönetmenlik, müdüriyet, yönetsel, yönetimsel, idare, idari, idareci.<br />

адмирал (денджызон æфсæддон флоты хистæр къамандыгæнæг) | admiral (dæncijıjon<br />

æfşæddon flotı xişter khamandıgænæg) | deniz generali, amiral.<br />

адмиралoн | admiralon | amiral rütbesi, amirallik, deniz generali.<br />

адодой кæнын | adodoy kænın | tehdit etmek, jestlerle tehdit etmek. погрозить<br />

aдомaг | adomag | 1) çabukça talep ettiren; hızlı hızlı isteten, hızlı bir şekilde talep ettiren;<br />

2) kuvvetleri tüketen; bıktıran, bastıran; 3) sakinleştiren, yatıştıran, yanaştıran, zapt ettiren,<br />

dindirten, yavaşlatan, zapt ettiren, barıştıran.<br />

61


aдомæг (aдомджытæ) | adomæg | 1) çabukça talep eden; hızlı hızlı isteyen, hızlı bir şekilde<br />

talep eden; 2) kuvveti tükenen; bıkan, basan; 3) sakinleşen, yatışan, yanaşan, zapt eden,<br />

dindiren, yavaşlayan, zapt eden, barışan.<br />

aдомæн | adomæn | 1) çabukça talep edilen; hızlı hızlı istenilen, hızlı bir şekilde talep<br />

edilen; 2) kuvvetleri tüketilen; bıktırılan, bastırılan; 3) sakinleştirilen, yatıştırılan, zapt edilen,<br />

dindirilen, yavaşlatılan, zapt edilen, barıştırılan.<br />

aдомгæ | adomgæ | 1) çabukça talep etme; hızlı hızlı isteme, hızlı bir şekilde talep etme; 2)<br />

kuvvetleri tüketme; bıktırma, bastırma; 3) sakinleştirme, yatıştırma, yanaştırma, zapt etme,<br />

dindirme, yavaşlatma, zapt etme, barıştırma.<br />

aдомгæйæ | adomgæyæ | 1) çabukça talep ederek; hızlı hızlı isteyerek, hızlı bir şekilde<br />

talep ederek; 2) kuvvetleri tüketerek; bıktırarak, bastırarak; 3) sakinleştirerek, yatıştırarak,<br />

yanaştırarak, zapt ederek, dindirerek, yavaşlatarak, zapt ederek, barıştırarak.<br />

aдомд (aдомдтытæ) | adomd | ) çabukça talep etmiş; hızlı hızlı istemiş, hızlı bir şekilde<br />

talep etmiş; 2) kuvvetleri tüketmiş; bıktırmış, bastırmış; 3) sakinleştirmiş, yatıştırmış,<br />

yanaştırmış, zapt etmiş, dindirmiş, yavaşlatmış, zapt etmiş, barıştırmış.<br />

aдоминаг (aдоминæгтæ) | adominag | 1) çabukça talep etmek; hızlı hızlı istemek, hızlı bir<br />

şekilde talep etmek; 2) kuvvetleri tüketmek; bıktırmak, bastırmak; 3) sakinleştirmek,<br />

yatıştırmak, yanaştırmak, zapt etmek, dindirmek, yavaşlatmak, zapt etmek, barıştırmak.<br />

aдомын (aдомдтoн, aдомдтaин, aдомдзынæн) | adomın | 1) çabukça talep etmek; hızlı<br />

hızlı istemek, hızlı bir şekilde talep etmek; 2) kuvvetleri tüketmek; bıktırmak, bastırmak; 3)<br />

sakinleştirmek, yatıştırmak, yanaştırmak, zapt etmek, dindirmek, yavaşlatmak, zapt etmek,<br />

barıştırmak.<br />

aдон (aдæттæ) | adon | bunlar, onlar, onlara, onunca, onun tarafından; (адоны | adonı |<br />

bunları, onları; адонæн | adonæn | bunlara, onlara, bunların, onların; адонмæ | adonmæ |<br />

bunlarda, onlarda; адонæй | adonæy | bunlardan, onlardan; адоныл | adonıl | bunlara,<br />

onlara; адонимæ | adonimæ | bunlarla, bunlar ile, onlarla; aдонaу | adonau | bunlar gibi,<br />

bunlarca; onlar gibi, onunca).<br />

aдон уæвын (уын) | adon uævın | 1) erimek, eritmek; su olmak; 2) çabukça terlemek, hızlı<br />

terlemek, ıslanmak, ıslatılmak, dağılıp gitmek, yayılmak, bitmek, tükenmek, yumuşamak.<br />

адонæй, aдон | adonæy, adon | bunlardan, onlardan; адоны | adonı | bunları, onları;<br />

адоныл | adonıl | bunlara, onlara; адонимæ | adonmæ | bunlarla, bunlar ile, onlarla;<br />

адонау | adonau | bunlar gibi, bunlarca; onlar gibi, onunca.<br />

aдонæн, aдон | adonæn, adon | bunlara, onlara, bunların, onların.<br />

aдонзоныг уæвын (уын) | adonjonıg uævın | kuvvetle zayıflatmak, zayıflamak, kuvveden<br />

düşmek, zayıf düşmek, düşmek, daraltmak.<br />

aдонимæ, aдон | adonimæ, adon | bunlarla, bunlar ile, onlarla.<br />

aдонлacт кæнын | adonlaşt kænın | ıslatmak, kuvvetle ıslatmak, çok ıslatmak, ıslattırmak,<br />

nemlendirmek, bir sıvıya batırmak, suya yatırmak, su dökmek, su gibi ıslatmak, iliklerine<br />

kadar ıslatmak, sırılsıklam yapmak.<br />

aдонлacт уæвын (уын) | adonlaşt uævın | ıslanmak, kuvvetle ıslatılmak, çok ıslanmak,<br />

iliklerine kadar ıslanmak, sırılsıklam olmak, su gibi ıslanmak.<br />

aдонмæ, aдон | adonmæ, adon | bunlarda, onlarda.<br />

aдоны, aдон | adonı, adon | bunları, onları.<br />

aдоныйac (aдоныйæcтæ) | adonıyaş | bunlar kadar.<br />

aдоныл, aдон | adonıl, adon | bunlara, onlara.<br />

62


aдpaттын | adrattın | tat vermek, tatlılık vermek, lezzet vermek, çeşni vermek, hoşluk<br />

vermek, hoş olmak, acılık vermek, zevk vermek, keyifli olmak, heves vermek, üslup vermek,<br />

tarz vermek, merak vermek, ilgi vermek, zaika vermek.<br />

адрес, адрис | adryeş, adriş | adres, mektup üstü.<br />

адресат, адресаит (фыстæг кæмæ 'рвыст у, уый) | adryeşat, adryeşait (fıştæg kamæ ‘rvışt<br />

u, uıy) | adresin sahibi, alıcı, alacak kişi, gönderilen alıcı.<br />

Адриатикон денджыз | Adriatikon dyencıj | Adriyatik denizi.<br />

адрис (цæрæнбынаты номхуынд), адрес | adriş (serenbınatı nomxuınd), adryeş | adres,<br />

mektup üstü, istenilen yerin yazılı tarifi; адристы стъол | adriştı şthol | adres masası;<br />

adresler ofisi; писмо адрисмæ гæсгæ сæмбæлын кæнын | pişmo adrişmæ gæşgæ<br />

şæmbælın kænın | mektup adrese göre ulaştırılır; posta dağıtımı adrese göre yapılır;<br />

mektubu adrese göre gönderilir.<br />

адрисон | adrişon | adres.<br />

aдугъ кæнын | aduğ kænın | yarışmak, koşmak, hızla gitmek, dörtnala gitmek, dörtnala<br />

kalkmak, kaçmak, sıvışmak, savuşmak, firar etmek, taşmak, acele etmek; kurtulmak.<br />

aдугъгæнæг (aдугъгæнджытæ) | aduğgænæg | yarışan, koşan, hızla giden, dörtnala<br />

giden, dörtnala kalkan, kaçan, sıvışan, savuşan, firar eden, taşan, acele eden; kurtulan.<br />

aдугъгæнæггaг | aduğgænæggag | yarışmalık, koşmalık, hızla gitmelik, dörtnala gitmelik,<br />

dörtnala kalkmalık, kaçmalık, sıvışmalık, savuşmalık, firar etmelik, taşmalık, acele etmelik;<br />

kurtulmalık.<br />

aдугъгæнæн | aduğgænæn | yarışılan, koşulan, hızla gidilen, dörtnala gidilen, dörtnala<br />

kalkılan, kaçılan, sıvışılan, savuşulan, firar edilen, taşınılan, acele edilen; kurtulan.<br />

aдугъгæнгæ | aduğgængæ | yarışma, koşma, hızla gitme, dörtnala gitme, dörtnala kalkma,<br />

kaçma, sıvışma, savuşma, firar etme, taşma, acele etme; kurtulma.<br />

aдугъгæнгæйæ | aduğgængæyæ | yarışarak, koşarak, hızla giderek, dörtnala giderek,<br />

dörtnala kalkarak, kaçarak, sıvışarak, savuşarak, firar ederek, taşarak, acele ederek;<br />

kurtularak.<br />

aдугъгæнинaг | aduğgæninag | yarışacak, koşacak, hızla gidecek, dörtnala gidecek,<br />

dörtnala kalkacak, kaçacak, sıvışacak, savuşacak, firar edecek, taşacak, acele edecek;<br />

kurtulacak.<br />

aдуду кæнын | adudu kænın | güzel yapmak, iyi yapmak, şirin yapmak, sevimli yapmak,<br />

letafet yapmak, latif yapmak, tatlı sözler söylemek, iyi yapmak.<br />

aдудын [aдудыдтa, aдудыдтaид, aдуддзæн(-и, - ис)+ | adudın | güzel yapmak, şirin<br />

yapmak, sevimli yapmak, letafet yapmak, latif yapmak, tatlı sözler söylemek, iyi yapmak.<br />

aдур уæвын (уын) | adur uævın | fosilleşmek, taş kesilmek, taşlaşmak, katılaşmak, kaskatı<br />

kesilmek; donakalmak.<br />

aдуpгом уæвын (уын) | adurgom uævın | 1) zayıflatmak, zayıflamak, zayıf düşmek,<br />

düşmek, yıpranmak, gevşemek, tavsamak, üzülmek, hamlamak; 2) sertleştirmek, taşlaşmak,<br />

taş kesilmek, taş gibi olmak, taşıllaşmak, fosilleşmek, katılaşmak; dona kalmak, donup<br />

kalmak, doncumsak; 3) şaşırmak, şaşmak, hayretler içinde kalmak, hayran olmak, parmak<br />

ısırmak.<br />

aдуцaг | adusag | sağdıran, hile ile çıkartan, hile ile kopartan, hile ile çektiren, dolandırtan,<br />

para sızdırtan.<br />

aдуцæг (aдуцджытæ) | adusæg | sağan, hile ile çıkaran, hile ile koparan, hile ile çeken,<br />

dolandıran, para sızdıran.<br />

aдуцæггaг | adusæggag | sağmalık, hile ile çıkarmalık, hile ile koparmalık, hile ile çekmelik,<br />

dolandırmalık, para sızdırmalık.<br />

63


aдуцæн | adusæn | sağılan, hile ile çıkarılan, hile ile koparılan, hile ile çekilen, dolandırılan,<br />

para sızdırılan.<br />

aдуцгæ | adusgæ | sağma, hile ile çıkarma, hile ile koparma, hile ile çekme, dolandırma,<br />

para sızdırma.<br />

aдуцгæйæ | adusgæyæ | sağarak, hile ile çıkararak, hile ile kopararak, hile ile çekerek,<br />

dolandırarak, para sızdırarak.<br />

aдуцинaг (aдуцинæгтæ) | adusinag | sağılacak, hile ile çıkaracak, hile ile koparacak, hile ile<br />

çekecek, dolandıracak, para sızdıracak.<br />

aдуцын (aдыгътон, aдыгътaин, aдуцдзынæн) | adusın | sağmak, hile ile çıkarmak, hile ile<br />

koparmak, hile ile çekmek, dolandırmak, para sızdırmak.<br />

адъютант | adhyutant | yaver, yardımcı.<br />

адыбал-дыбул кæнын | adıbal-dıbul kænın | laga-luga etmek.<br />

адыв-дыв кæнын | adıv-dıv kænın | titremek.<br />

Адыге | Adıgye | Adige, Adigeistan.<br />

Адыгъе | Adığye | Adige, Adigeistan.<br />

aдыгейаг (aдыгейæгтæ) | adıgyeyag | 1) Adige, Adigeli; 2) Adigece.<br />

aдыгъал-дыгъул кæнын | adığal-dığul kænın | hızlı ve belirsiz söylemek, çabukça<br />

uğuldamak, mırıldanmak, ileri geri konuşmak.<br />

aдыгъгъуытт кæнын | adığğuıtt kænın | atmak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak,<br />

savurmak, göndermek, bırakmak, çıkarmak, kesmek, vurmak, koşmak.<br />

адыл | adıl |<br />

адыл уадзын | adıl uazın | rahatsız olmamak, rahatsız etmemek, endişelendirmemek,<br />

telaşlandırmamak, düşündürmemek, kuşkulandırmamak, kaygılandırmamak, üzmemek,<br />

yalnız bırakmak. не тревожить, оставлять в покое<br />

адыли | adıli | yarda, kıstas, arşın, endaze (71 cm.).<br />

адылигай (адылигæйтæ) | adıligay | yardalarca, kıstaslarla, arşınlarla, endazelerle (71<br />

cm.).<br />

адымаг | adımag | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içen.<br />

адымæг (адымджытæ) | adımæg | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içen.<br />

адымæггаг | adımæggag | sigarak, tütün, cigara, puro vs.. gibi içmeklik.<br />

адымæн | adımæn | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilen.<br />

адымгæ | adımgæ | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içeme<br />

адымгæйæ | adımgæyæ | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içerek.<br />

адымд (адымдтытæ) | adımd | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilmiş.<br />

адыминаг | adıminag | sigara, tütün, cigara, puro vs.. gibi içilecek; адыминаг дæм нæй? |<br />

adıminag dæm næy? | içeceğin (tütün cinsi) yok mu? sigaran yok mu?<br />

адымcæг (адымcджытæ) | adımşæg | şişen, şişirilen, küsen, alınan, surat asan, somurtan,<br />

kabaran, kırılan.<br />

адымcæггаг (адымcæггæгтæ) | adımşæggag | şimşeklik, şişirilmelik, küsmelik, alınmalık,<br />

surat asmalık, somurtmalık, kabarmalık, kırılmalık.<br />

адымcæн | adımşæn | şişen, şişirilen, küsülen, alınılan, surat asılanan, somurtulan,<br />

kabarılan, kırılan.<br />

адымcгæ | adımşgæ | şişme, şişirilme, küsme, alınma, surat asma, somurtma, kabarma,<br />

kırılma.<br />

адымcгæйæ | adımşgæyæ | şişerek, şişirilerek, küserek, alınarak, surat asarak, somurtarak,<br />

kabararak, kırılarak.<br />

64


адымcинаг (адымcинæгтæ) | adımşinag | şişecek, şişirilecek, küsecek, alınacak, surat<br />

asacak, somurtacak, kabaracak, kırılacak.<br />

адымcт (адымcтытæ) | adımşt | şişmiş, şişirilmiş, küsmüş, alınmış, surat asmış, somurtmuş,<br />

kabarmış, kırılmış.<br />

адымcын (адымcтон, адымcтaин, адымcдзынæн) | adımşın | şişmek, şişirilmek, küsmek,<br />

alınmak, surat asmak, somurtmak, kabarmak, kırılmak.<br />

адымын (адымдтон, адымдтaин, адымдзынæн) | adımın | 1) tüttürmek; üflemek, esmek,<br />

esmeğe başlamak; 2) içmek; sigara içmek, cigara içmek, puro içmek, sigara yakmak, piposunu<br />

yakmak, purosunu yakmak, sigaraya başlamak; 3) acele bırakmak, kaymak; kaçmak,<br />

kurtulmak, gitmek, aceleyle gitmek, akıp gitmek, alelâcele çekilmek, hızla ayrılmak, çabuk<br />

terk etmek, kaçmak, çarçabuk kaçmak, sıvışmak, savuşmak, ekmek, gazlamak, koşarak<br />

inmek, akmak, taşmak, ferlemek.<br />

адымычъe кæнын (лacын) | adımıçhye kænın (laşın) | sıyrılmak, yakayı sıyırmak, kaçmak,<br />

kaçınmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçımsamak, gitmek, ekmek, savuşmak, sıvışmak,<br />

gazlamak, savsaklamak, kaymak, palamarı koparmak, ferlemek.<br />

адымычъe лacын (кæнын) | adımıçhye laşın (kænın) | sıyrılmak, yakayı sıyırmak, kaçmak,<br />

kaçınmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçımsamak, gitmek, ekmek, savuşmak, sıvışmak,<br />

gazlamak, savsaklamak, kaymak, palamarı koparmak, ferlemek.<br />

адынджыp кæнын | adıncır kænın | büyütmek, yetiştirmek, büyütüp yetiştirmek, yetiştirip<br />

büyütmek, olgunlaştırmak, besleyip büyütmek, geliştirmek, dinçleştirmek, terbiye etmek.<br />

адынджыp уæвын (уын) | adıncır uævın | erinleşmek, olgunlaşmak, yetişmek, yetişkin<br />

olmak, dinçleşmek, büyütülmek, büyümek, büyük olmak, gelişmek, kısa gelmek, bitmek,<br />

artmak, terbiye olmak.<br />

адыууæ бон | adıuuæ bon | bu iki gün, bu bir-iki gün.<br />

аджайраг (аджайрæгтæ) | adjayrag |1. Acar, Acarlar; 2. Acarca, Acaryalı.<br />

аджар | acar | Acar, Acarlar.<br />

аджари | Acari | Acarca, Acara, Acarya.<br />

аджигул кæнын | acigul kænın | aramak, üstünü aramak, üzerini aramak, araştırmak,<br />

yoklamak, taramak, bucak bucak aramak.<br />

аджидзæг кæнын | acizæg kænın | zıplamak, yüz vermek; şaka yapmak, şaka etmek,<br />

yaramazlık yapmak, alay etmek, alaya almak, oynamak.<br />

аджиc-къуc кæнын | aciş-khuş kænın | şüphelenmek, şüpheye düşmek, şüphe etmek,<br />

şüphe belirtmek, tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek, sarsılmak, sallanmak,<br />

azalmak, düşmek, duyumsamak.<br />

аджитæг (аджитджытæ) | acitæg | 1) şüphelenen, şüphe eden, şüpheye düşen, şüphe<br />

belirten; tereddüt eden, bir zaman boyunca tereddüt eden; 2) tamir eden, oyalanan, sarsılan,<br />

sallanan, azalan, düşen, tereddüt eden, dönüp duran, oynayan, oynaşan, uğraşan, meşgul<br />

olan, duyumsayan.<br />

аджитæнтæ кæнын | acitæntæ kænın | 1) endişeli yapmak; şüphelenmek, şüphe etmek,<br />

şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt etmek; 2)<br />

bir süre hayatta kalmak, tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek,<br />

tereddüt etmek, dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak,<br />

duyumsamak. переживать в течении некоторого времени; поволноваться<br />

аджитгæ | acitgæ | 1) şüphelenme, şüphe etme, şüpheye düşme, şüphe belirtme; tereddüt<br />

etme, bir zaman boyunca tereddüt etme; 2) tamir etme, oyalanma, sarsılma, sallanma,<br />

azalma, düşme, tereddüt etme, dönüp durma, oynama, oynaşma, uğraşma, meşgul olma,<br />

durumsama.<br />

65


аджитгæйæ | acitgæyæ | 1) şüphelenerek, şüphe ederek, şüpheye düşerek, şüphe<br />

belirterek; tereddüt ederek, bir zaman boyunca tereddüt ederek; 2) tamir ederek,<br />

oyalanarak, sarsılarak, sallanarak, azalarak, düşerek, tereddüt ederek, dönüp durarak,<br />

oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak, duyumsayarak.<br />

аджитинаг | acitinag | 1) şüphelenecek, şüphe edecek, şüpheye düşecek, şüphe belirtecek;<br />

tereddüt edecek, bir zaman boyunca tereddüt edecek; 2) tamir edecek, oyalanacak,<br />

sarsılacak, sallanacak, azalacak, düşecek, tereddüt edecek, dönüp duracak, oynayacak,<br />

oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak, duyumsanacak.<br />

аджитын (аджитыдтoн, аджитыдтaин, аджитдзынæн) | acitın | 1) şüphelenmek, şüphe<br />

etmek, şüpheye düşmek, şüphe belirtmek; tereddüt etmek, bir zaman boyunca tereddüt<br />

etmek; 2) tamir etmek, oyalanmak, sarsılmak, sallanmak, azalmak, düşmek, tereddüt etmek,<br />

dönüp durmak, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak, duyumsamak.<br />

аджиуаг | aciuag | ayırtan, kestire, kesiverdikten, bırakan, biraz daha bırakan, oturtan,<br />

yatırtan; zarar ettiren, zarar gördüren, şiddetli mide bozukluğu sonucu yapan, cezmettiren.<br />

аджиуæг (аджиуджытæ) | aciuæg | ayıran, kesen, kesiveren, kalan, biraz daha kalan,<br />

oturan, yatan; zarar eden, zarar gören, şiddetli mide bozukluğu sonucu olan, cezmeden.<br />

аджиуæн | aciuæn | ayırtılan, kesilen, kesi verilen, biraz daha kalınan, oturulan, kalınan,<br />

yatılan; zarar edilen, zarar görülen, şiddetli mide bozukluğu sonucu olunan, cezmetilen.<br />

аджиугæ | aciugæ | ayırma, kesme, kesiverme, kalma, biraz daha kalma, oturma, yatma;<br />

zarar etme, zarar görme, şiddetli mide bozukluğu sonucu olma, cezmetme.<br />

аджиугæйæ | aciugæyæ | ayırarak, keserek, kesivererek, biraz daha kalarak, oturarak,<br />

kalarak, yatarak; zarar ederek, zarar görerek, şiddetli mide bozukluğu sonucu olarak,<br />

cezmederek.<br />

аджиуд (аджиудтытæ) | aciud | ayırmış, kesmiş, kesivermiş, biraz daha kalmış, oturmuş,<br />

kalmış, yatmış; zarar etmiş, zarar görmüş, şiddetli mide bozukluğu sonucu olmuş, cezmetmiş.<br />

аджиуинаг (аджиуинæгтæ) | aciuinag | ayıracak, kesecek, kesiverecek, biraz daha kalacak,<br />

oturacak, kalacak, yatacak; zarar edecek, zarar görecek, şiddetli mide bozukluğu sonucu<br />

olacak, cezmedecek.<br />

аджиуын (аджиудтoн, аджиудтaин, аджиудзынæн) | aciuın | ayırmak, kesmek,<br />

kesivermek, biraz daha kalmak, oturmak, kalmak, yatmak; zarar etmek, zarar görmek,<br />

şiddetli mide bozukluğu sonucu olmak, cezmetmek.<br />

аджиx уæвын (уын) | acix uævın | 1) yayılmak, savrulmak; 2) şaşmak, şaşa kalmak, şaşkına<br />

çevrilmek, dona kalmak, donup kalmak, doncumsak, hayret etmek, tereddüt etmek, dalmak,<br />

dalgın olmak, düşünmek, düşünceye dalmak; dik dik bakmak, dikkatsiz olmak, put kesilmek,<br />

sallantı göstermek.<br />

аджыpтт-джыpтт кæнын | acırtt- cırtt kænın | korkmak, korkaklık etmek, korkmuş olmak;<br />

seke seke kaçıp kurtulmak, seke seke akmak, seke seke koşmak, dörtnala koşmak, koşarken<br />

atlamak, yorgalamak, yorga gitmek, tırıs gitmek, tıpış tıpış yürümek.<br />

адзaгъул кæнын | azağul kænın | yan bakmak, şaşı yapmak, yan yatmak, kaykılmak,<br />

eğilmek, yana eğilmek, orantısız olmak, kaş göz işaretleri yapmak.<br />

адзaйлaг (адзaйлæгтæ) | azaylag |<br />

адзaл | azal | 1) vefat, ecel, can verme, ölüm, ölüm yakın, ölüm zamanı, ölüm kaçınılmaz,<br />

ölüm vakti, vakitsiz ölüm, memat, songu; fena, helak, yok olma, mahvolma, yıkılış, yıkım,<br />

batma; fevt, telef, inkıraz; 2) kader, alınyazısı, yazgı, nasip, takdir, musibet, mukadderat,<br />

talih, tecelli, uğursuzluk, fal, eflak, felek, evren, tali, sur, çark, kaza; Azrail’in gelişi, fat, garam;<br />

адзалы къахыл ныллæууыд | azalı khaxıl nıllæuuıd | onun ölüm saati geldi, Azrail’in<br />

ayağına basmak.<br />

66


адзaлaгуp | azalagur |<br />

адзaлaгуpæг (адзaлaгуpджытæ) | azalaguræg | ölüm arayan, ölümünü isteyen, ölüm<br />

bekleyen, ölüm kaçınılmaz, ecelini isteyen.<br />

адзaлxæссæг (адзaлxæсджытæ) | azalxæşæg | öldürücü, ölümcül, ölümlü, ölüm getiren,<br />

ölüme neden olan, ecelini veren, fani, ölüm, müthiş, çok sıkıcı.<br />

адзaлxызт | azalxıjt |<br />

адзалы бон | azalı bom | ölüm günü, ölüm saati, ölüm vakti, ölüm, fena, helak, yok olma,<br />

mahvolma, yıkılış, yıkım, batma; can verme, fevt, telef, inkıraz.<br />

адзацци кæнын | azassi kænın | kırmak, parçalamak, yıkmak, ara vermek, sakatlamak,<br />

sımak, bozmak, berbat etmek, haklamak, kırgınlığı olmak.<br />

адзæбæx кæнын | azæbæx kænın | 1) iyileştirmek, iyi etmek, iyi gitmek, geliştirmek,<br />

ondurmak, sağlatmak, sağaltmak, tedavi etmek; 2) düzeltmek, hatasını düzeltmek, üstünü<br />

başını düzettirmek, çeki düzen verdirtmek, kendine çekidüzen verdirtmek, düzene sokmak,<br />

düzene sokturmak; toplamak, toplatmak, düzgün koymak, temizlemek, kaldırmak, kapamak;<br />

yoluna koymak, nizama sokmak, nizama girmek, sıraya koymak; 3) geliştirmek, ondurmak,<br />

vazgeçirtmek; 4) tashih etmek, onarmak, tamir etmek, ıslah etmek, doğrulamak,<br />

sağlamlaştırmak; 5) enemek, enetmek, hadım ettirmek, iğdiş etmek, burmak.<br />

адзæбæx уæвын (уын) | azæbæx uævın | 1) iyileşmek, iyi olmak, iyi gitmek, sağalmak,<br />

düzelmek, düzene girmek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, kendine çekidüzen vermek,<br />

üstünü başını düzeltmek, hatasını düzeltmek, ummak, onmak, geliştirmek; tashih olmak,<br />

yoluna koymak, nizama sokulmak, nizama girmek; 2) toplamak, toparlamak, dincelmek; kilo<br />

almak; vazgeçmek; ıslah olmak, tamir olmak, onarılmak, sağlamlaşmak; 3) hadım olmak,<br />

enemek, iğdiş olmak, burulmak.<br />

адзæбæxгæнæг (адзæбæxгæнджытæ) | azæbæxgænæg | 1) iyileştiren, iyi eden, iyi giden,<br />

geliştiren, onduran, sağlatan, sağaltan, tedavi eden; 2) düzelten, hatasını düzelten, üstünü<br />

başını düzettiren, çeki düzen verdirten, kendine çekidüzen verdirten, düzene sokan, düzene<br />

sokturan; toplayan, toplatan, düzgün koyan, temizleyen, kaldıran, kapanan; yoluna koyan,<br />

nizama sokan, nizama giren, sıraya koyan; 3) geliştiren, onduran, vazgeçirten; 4) tashih eden,<br />

onaran, tamir eden, ıslah eden, doğrulayan, sağlamlaştıran; 5) eneyen, eneten, hadım<br />

ettiren, iğdiş eden, buran.<br />

адзæбæxгæнæггаг | azæbæxgænæggag | 1) iyileştirmelik, iyi etmelik, iyi gitmelik,<br />

geliştirmelik, ondurmalık, sağlatmalık, sağaltmalık, tedavi etmelik; 2) düzeltmelik, hatasını<br />

düzeltmelik, üstünü başını düzettirmelik, çeki düzen verdirtmelik, kendine çekidüzen<br />

verdirtmelik, düzene sokmalık, düzene sokturmalık; toplamalık, toplatmalık, düzgün<br />

koymalık, temizlemelik, kaldırmalık, kapamalık; yoluna koymalık, nizama sokmalık, nizama<br />

girmelik, sıraya koymalık; 3) geliştirmelik, ondurmalık, vazgeçirtmelik; 4) tashih etmelik,<br />

onarmalık, tamir etmelik, ıslah etmelik, doğrulamalık, sağlamlaştırmalık; 5) enemelik,<br />

enetmelik, hadım ettirmelik, iğdiş etmelik, burmalık.<br />

адзæбæxгæнæн | azæbæxgænæn | 1) iyileştirilen, iyi edilen, iyi gidilen, geliştirilen,<br />

ondurulan, sağlatılan, sağaltılan, tedavi edilen; 2) düzeltilen, hatası düzeltilen, üstü başı<br />

düzettirilen, çeki düzen verdirilen, kendine çekidüzen verdirilen, düzene sokulan, düzene<br />

sokturulan; toplanılan, toplatılan, düzgün koyulan, temizlenen, kaldırılan, kapanılan; yoluna<br />

koyulan, nizama sokulan, nizama girilen, sıraya koyulan; 3) geliştirilen, ondurulan,<br />

vazgeçirtilen; 4) tashih edilen, onarılan, tamir edilen, ıslah edilen, doğrulanan,<br />

sağlamlaştırılan; 5) enenen, enetilen, hadım ettirilen, iğdiş edilen, burulan.<br />

адзæбæxгæнгæ | azæbæxgængæ | 1) iyileştirme, iyi etme, iyi gitme, geliştirme, ondurma,<br />

sağlatma, sağaltma, tedavi etme; 2) düzeltme, hatasını düzeltme, üstünü başını düzettirme,<br />

67


çeki düzen verdirtme, kendine çekidüzen verdirtme, düzene sokma, düzene sokturma;<br />

toplama, toplatma, düzgün koyma, temizleme, kaldırma, kapama; yoluna koyma, nizama<br />

sokma, nizama girme, sıraya koyma; 3) geliştirme, ondurma, vazgeçirtme; 4) tashih etme,<br />

onarma, tamir etme, ıslah etme, doğrulama, sağlamlaştırma; 5) eneme, enetme, hadım<br />

ettirme, iğdiş etme, burma.<br />

адзæбæxгæнгæйæ | azæbæxgængæyæ | 1) iyileştirerek, iyi ederek, iyi giderek,<br />

geliştirerek, ondurarak, sağlatarak, sağaltarak, tedavi ederek; 2) düzelterek, hatasını<br />

düzelterek, üstünü başını düzettirerek, çeki düzen verdirterek, kendine çekidüzen<br />

verdirterek, düzene sokarak, düzene sokturarak; toplayarak, toplatarak, düzgün koyarak,<br />

temizleyerek, kaldırarak, kapayarak; yoluna koyarak, nizama sokarak, nizama girerek, sıraya<br />

koyarak; 3) geliştirerek, ondurarak, vazgeçirterek; 4) tashih ederek, onararak, tamir ederek,<br />

ıslah ederek, doğrulayarak, sağlamlaştırarak; 5) eneyerek, eneterek, hadım ettirerek, iğdiş<br />

ederek, burarak.<br />

адзæбæxгæнинаг (адзæбæxгæнинæгтæ) | azæbæxgæninag | 1) iyileştirecek, iyi edecek,<br />

iyi gidecek, geliştirecek, onduracak, sağlatacak, sağaltacak, tedavi edecek; 2) düzeltecek,<br />

hatasını düzeltecek, üstünü başını düzettirecek, çeki düzen verdirtecek, kendine çekidüzen<br />

verdirtecek, düzene sokacak, düzene sokturacak; toplanacak, toplatacak, düzgün koyacak,<br />

temizlenecek, kaldıracak, kapanacak; yoluna koyacak, nizama sokacak, nizama girecek, sıraya<br />

koyacak; 3) geliştirecek, onduracak, vazgeçirtecek; 4) tashih edecek, onaracak, tamir edecek,<br />

ıslah edecek, doğrulanacak, sağlamlaştıracak; 5) enenecek, enetecek, hadım ettirecek, iğdiş<br />

edecek, buracak.<br />

адзæгæpæг уæвын (уын) | azægæræg uævın | 1) yanmak, yakmak, dibi tutmak; 2)<br />

kurutmak; kuruyarak yapışmak; 3) kavrulmak, kavurmak, kızarmak, kızartmak.<br />

адзæгъæл кæнын | azæğæl kænın | saptırmak, yanlış yöne göndermek, yanlış bir yola<br />

yöneltmek; yolunu kaybettirmek, yolunu şaşırtmak, şaşırtmak, kayıp olmak, hataya<br />

götürmek; şüpheye düşürmek, şüphe ettirmek, şüphelendirmek, düşünceye daldırmak,<br />

tereddüt ettirmek, duraksatmak.<br />

адзæгъæл уæвын (уын) | azæğæl uævın | 1) dolaşmak, yolunu kaybetmek, yolunu<br />

şaşırmak, yolu kaybetmek; yanlış yola gitmek; şaşırmak, azmak; 2) şüphe etmek; şüpheye<br />

düşmek, şüphelenmek, şüphe belirtmek, tereddüt etmek; 3) yansıtmak, düşünceye dalmak,<br />

daldırmak, duraksamak, kaymak.<br />

адзæнгæл кæнын (лacын) | azængæl kænın (laşın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek,<br />

ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak,<br />

hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek.<br />

адзæнгæл лacын (кæнын) | azængæl laşın (kænın) | 1) çabukça kesmek, hızlı kesmek,<br />

ayırmak, kesivermek, kesip atmak, irtibatını kesmek; dişlerle kesmek; 2) çabukça uçurmak,<br />

hızlı kısmak, kemirmek, cezmetmek.<br />

адзæнгæлгæнæг (адзæнгæлгæнджытæ) | azængælgænæg | 1) çabukça kesen, hızlı<br />

kesen, ayıran, kesiveren, kesip atan, irtibatını kesen; dişlerle kesen; 2) çabukça uçuran, hızlı<br />

kısan, kemiren, cezmeden.<br />

адзæнгæлгæнæггаг | azængælgænæggag | 1) çabukça kesmelik, hızlı kesmelik, ayırmalık,<br />

kesivermelik, kesip atmalık, irtibatını kesmelik; dişlerle kesmelik; 2) çabukça uçurmalık, hızlı<br />

kısmalık, kemirmelik, cezmetmelik.<br />

адзæнгæлгæнæн | azængælgænæn | 1) çabukça kesilen, hızlı kesilen, ayrılan, kesiveren,<br />

kesip atılan, irtibatı kesilen; dişlerle kesilen; 2) çabukça uçurulan, hızlı kısılan, kemirilen,<br />

cezmetilen.<br />

68


адзæнгæлгæнгæ | azængælgængæ | 1) çabukça kesme, hızlı kesme, ayırma, kesiverme,<br />

kesip atma, irtibatını kesme; dişlerle kesme; 2) çabukça uçurma, hızlı kısma, kemirme,<br />

cezmetme.<br />

адзæнгæлгæнгæйæ | azængælgængæyæ | 1) çabukça keserek, hızlı keserek, ayırarak,<br />

kesivererek, kesip atarak, irtibatını keserek; dişlerle keserek; 2) çabukça uçurarak, hızlı<br />

kısarak, kemirerek, cezmederek.<br />

адзæнгæлгæнинаг (адзæнгæлгæнинæгтæ) | azængælgæninag | 1) çabukça kesecek, hızlı<br />

kesecek, ayıracak, kesiverecek, kesip atacak, irtibatını kesecek; dişlerle kesecek; 2) çabukça<br />

uçuracak, hızlı kısacak, kemirecek, cezmedecek.<br />

адзæрм кæнын | azærm kænın | soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, yüzüp içiriğini<br />

çıkarmak, bağırlarını çıkarmak; temizlemek, kaldırmak, parlatmak, arıtmak, tasfiye etmek,<br />

saflaştırmak, boşaltmak, almak, indirmek, sökmek, kaldırmak, çekmek, tutmak, kesmek,<br />

fekketmek.<br />

адзæxcт кæнын (лacын) | azæxşt kænın (laşın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe<br />

indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2)<br />

kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak,<br />

doldurmak, ferleşmek.<br />

адзæxcт лacын (кæнын) | azæxşt laşın (kænın) | 1) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe<br />

indirmek, darbeleşmek, toslamak; çarpmak, tokat şaklatmak, şamarlamak, başlamak; 2)<br />

kaçmak, sıvışmak, savuşmak, gazlamak, ateş açmak, inmek, çalmak, gürültü çıkarmak,<br />

doldurmak, ferleşmek.<br />

адзoй-дзoй кæнын | azoy-zoy kænın | sallamaya başlamak; sallanmak, sallanmaktan<br />

yorulmak, titremek, titreşmek, titremeye başlamak; zangırdamak, zangır zangır zangırdamak,<br />

şakırdamak, kımıldamaya başlamak, oynamağa başlamak, sarsılmak, sarsıntı geçirmek,<br />

tereddüt etmek, duraksamak.<br />

адзopтт-дзopтт кæнын | azortt-zortt kænın | zıplayarak gitmek, atlayarak gitmek, seke<br />

seke gitmek, seke seke gelmek.<br />

адзуp-адзуp кæнын | azur-azur kænın | 1) sık sık konuşmak, görüşmek, söylemek,<br />

bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye etmek,<br />

nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek, bildirmek, bilgi<br />

vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak, kaldırmak, uyandırmak,<br />

çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak, yaratmak, çıkarmak, ünlemek,<br />

tıklamak; sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak; uğratmak, müsebbibi olmak,<br />

serdetmek, eklemek, ilave etmek.<br />

адзуpаг | azurag | 1) konuşturan, konuşmacı, hatip, görüştüren, danıştıran, söyleten,<br />

bahsettiren, dedirten; anlatan, nutuk attıran, sohbet ettiren, öykületen, hikâye ettiren,<br />

naklettiren; 2) çağırtan, sesleten, davet ettiren, celp ettiren, haber verdiren, bildirten, bilgi<br />

verdiren, malumat verdiren, rapor verdiren; 3) uyandırtan, danıştırtan, kaldırtan, uyandırtan,<br />

çıkartan, ortaya çıkartan, doğurtan, tevlit ettiren, yaptıran, yaratan, ünleten, tıklatan; neden<br />

olduran, sebep olduran, sebebiyet verdiren, yol açtıran; uğratan, müsebbibi olduran,<br />

serdettiren, ekleten, ilave ettiren.<br />

адзуpæг (адзуpджытæ) | azuræg | 1) konuşan, konuşmacı, hatip, görüşen, danışan,<br />

söyleyen, bahseden, diyen; anlatan, nutuk atan, sohbet eden, öyküleyen, hikâye eden,<br />

nakleden; 2) çağıran, seslenen, davet eden, celp eden, haber veren, bildiren, bilgi veren,<br />

malumat veren, rapor veren; 3) uyandıran, danışan, kaldıran, uyandıran, çıkaran, ortaya<br />

çıkaran, doğuran, tevlit eden, yapan, yaratan, ünleyen, tıklayan; neden olan, sebep olan,<br />

sebebiyet veren, yol açan; uğratan, müsebbibi olan, serdeden, ekleyen, ilave eden.<br />

69


адзуpæггаг | azuræggag | 1) konuşmalık, görüşmelik, söylemelik, bahsetmelik, demelik;<br />

anlatmalık, nutuk atmalık, sohbet etmelik, öykülemelik, hikâye etmelik, nakletmelik; 2)<br />

çağırmalık, seslenmelik, davet etmelik, celp etmelik, haber vermelik, bildirmelik, bilgi<br />

vermelik, malumat vermelik, rapor vermelik; 3) uyandırmalık, danışmalık, kaldırmalık,<br />

uyandırmalık, çıkarmalık, ortaya çıkarmalık, doğurmalık, tevlit etmelik, yapmalık, yaratmalık,<br />

ünlemelik, tıklamalık; neden olmalık, sebep olmalık, sebebiyet vermelik, yol açmalık;<br />

uğratmalık, müsebbibi olmalık, serdetmelik, eklemelik, ilave etmelik.<br />

адзуpæн | azuræn | 1) konuşulan, görüşülen, söylenilen, bahsedilen, denilen; anlatılan,<br />

nutuk atılan, sohbet edilen, öykülenen, hikâye edilen, nakledilen; 2) çağırılan, seslenilen,<br />

davet edilen, celp edilen, haber verilen, bildirilen, bilgi verilen, malumat verilen, rapor<br />

verilen; 3) uyandırılan, danışılan, kaldırılan, uyandırılan, çıkarılan, ortaya çıkarılan,<br />

doğurtulan, tevlit edilen, yapılan, yaratılan, ünlenilen, tıklanan; neden olunan, sebep olunan,<br />

sebebiyet verilen, yol açılan; uğratılan, müsebbibi olunan, serdedilen, eklenen, ilave edilen.<br />

адзуpгæ | azurgæ | 1) konuşma, görüşme, söyleme, bahsetme, deme; anlatma, nutuk atma,<br />

sohbet etme, öyküleme, hikâye etme, nakletme; 2) çağırma, seslenme, davet etme, celp<br />

etme, haber verme, bildirme, bilgi verme, malumat verme, rapor verme; 3) uyandırma,<br />

danışma, kaldırma, uyandırma, çıkarma, ortaya çıkarma, doğurma, tevlit etme, yapma,<br />

yaratma, çıkarma, ünleme, tıklama; neden olma, sebep olma, sebebiyet verme, yol açma;<br />

uğratma, müsebbibi olma, serdetme, ekleme, ilave etme.<br />

адзуpгæйæ | azurgæyæ | 1) konuşarak, görüşerek, söyleyerek, bahsederek, diyerek;<br />

anlatarak, nutuk atarak, sohbet ederek, öyküleyerek, hikâye ederek, naklederek; 2)<br />

çağırarak, seslenerek, davet ederek, celp ederek, haber vererek, bildirerek, bilgi vererek,<br />

malumat vererek, rapor vererek; 3) uyandırarak, danışarak, kaldırarak, uyandırarak,<br />

çıkararak, ortaya çıkararak, doğurarak, tevlit ederek, yaparak, yaratarak, ünlemek, tıklamak;<br />

neden olarak, sebep olarak, sebebiyet vererek, yol açarak; uğratarak, müsebbibi olarak,<br />

serdederek, ekleyerek, ilave ederek.<br />

адзуpинаг (адзуpинæгтæ) | azurinag | 1) konuşacak, görüşecek, söylenecek, bahsedecek,<br />

denecek; anlatacak, nutuk atacak, sohbet edecek, öykülenecek, hikâye edecek, nakledecek;<br />

2) çağıracak, seslenecek, davet edecek, celp edecek, haber verecek, bildirecek, bilgi verecek,<br />

malumat verecek, rapor verecek; 3) uyandıracak, danışacak, kaldıracak, uyandıracak,<br />

çıkaracak, ortaya çıkaracak, doğuracak, tevlit edecek, yapacak, yaratacak, ünlenecek,<br />

tıklanacak; neden olacak, sebep olacak, sebebiyet verecek, yol açacak; uğratacak, müsebbibi<br />

olacak, serdedecek, eklenecek, ilave edecek.<br />

адзуpын (адзыpдтoн, адзыpдтaин, адзуpдзынæн) | azurın | 1) konuşmak, görüşmek,<br />

söylemek, bahsetmek, demek; anlatmak, nutuk atmak, sohbet etmek, öykülemek, hikâye<br />

etmek, nakletmek; 2) çağırmak, seslenmek, davet etmek, celp etmek, haber vermek,<br />

bildirmek, bilgi vermek, malumat vermek, rapor vermek; 3) uyandırmak, danışmak,<br />

kaldırmak, uyandırmak, çıkarmak, ortaya çıkarmak, doğurmak, tevlit etmek, yapmak,<br />

yaratmak, ünlemek, tıklamak; neden olmak, sebep olmak, sebebiyet vermek, yol açmak;<br />

uğratmak, müsebbibi olmak, serdetmek, eklemek, ilave etmek.<br />

адзуццæг кæнын | azıguır kænın | ağız kavgası yapmak.<br />

адзыгуыp кæнын | azıguır kænın | toplamak, yığında toplamak, toparlamak, öbekleşmek,<br />

yığmak, yığdırmak, yığışmak, yığılmak, biriktirmek, çembere almak, guruplaşmak,<br />

guruplaştırmak, bir yere getirmek, bir araya getirmek, koleksiyon yapmak, devşirmek,<br />

derlemek, büzmek, dernek kurmak.<br />

адзыгуыp уæвын (уын) | azıguır uævın | toplanmak, toparlanmak, toplaşmak, çemberde<br />

toplanmak, gruplaşmak, yığışmak, yığılmak, kümeleşmek, öbekleşmek, bir araya gelmek,<br />

70


yığılmak, yığışsak, birikmek, irkilmek, büzülmek, doldurmak, dernek olmak, bir yığın halinde<br />

toplamak, bir araya toplanmak, yeniden toplanmak.<br />

адзыгъал-мыгъул кæнын | azığal-mığul kænın |<br />

адзынaзæг (адзынaзджытæ) | azınajæg | ağlayan, biraz ağlayan, sızlanmak, kederlenen,<br />

gamlanan, üzülen.<br />

адзынaзæн | azınajæn | ağlanan, biraz ağlanan, sızlanılan, kederlenilen, gamlanılan, üzülen.<br />

адзынaзгæ | azınajgæ | ağlama, biraz ağlama, sızlanma, kederlenme, gamlanma, üzülme.<br />

адзынaзгæйæ | azınajgæyæ | ağlayarak, biraz ağlayarak, sızlanarak, kederlenerek,<br />

gamlanarak, üzülerek.<br />

адзынaзинаг | azınajinag | ağlanacak, biraz ağlanacak, sızlanacak, kederlenecek,<br />

gamlanacak, üzülecek.<br />

адзынaзын (адзынæзтoн, адзынæзтaин, адзыназдзынæн)| azınajın | ağlamak, biraz<br />

ağlamak, sızlanmak, kederlenmek, gamlanmak, üzülmek.<br />

адзыpд (адзыpдтытæ) | azırd | söz, kelime, laf; dedikodu, söylenti, rivayet, gıybet, lakırdı.<br />

адзыpддaг кæнын | azırddag kænın | dedikodu yapmak, dedikodu yaptırmak, gıybet<br />

yaptırmak, beklenmedik biçimde dedikodu konusu yapmak, söylenti çıkartmak, lakırdı<br />

yaptırmak, beklenmedik şekilde tartışmaların konusu yapmak, tartışmak.<br />

адзыpддaг уæвын (уын) | azırddag uævın | aniden tartışmak, dedikodu konusu olmak,<br />

dedikodu yapılmak, gıybet yapılmak, çekiştirilmek, lafı edilmek, söylentisi çıkmak, lakırdısı<br />

olmak; beklenmedik şekilde tartışmaya maruz kalmak.<br />

адзыxъxъыннoг кæнын | azıqqınnog kænın | çabukça güncelleştirmek, hızlı güncellemek;<br />

canlandırmak, yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak, yeniden kurmak; gençleştirmek,<br />

gençleşmek, yenileştirmek, yeniletmek, yeniden yaşatmak, yeniden kurmak, onararak<br />

yenilenmek, tamir ederek yenilemek, yepyeni yapmak, tazelemek, ihya etmek, diriltmek,<br />

canlandırmak, siftah giymek, siftah kullanmak.<br />

адзыxъxъыннoг уæвын (уын) | azıqqınnog uævın | çabukça güncelleştirilmek, hızlı<br />

güncellenmek, yeniden doğmak, yeniden kurulmak, canlanmak, yeniden canlanmak,<br />

canlandırılmak; gençleştirilmek, gençleşmek, gencelmek, tazeleşmek, dinçleşmek, yepyeni<br />

olmak, yeniden doğmak, yeniden kurulmak, canlanmak, dirilmek, ihya edilmek.<br />

аз (азтæ, æзтæ) | aj | yıl; yaş, sene; цал азы дыл цæуы? | sal ajı dıl sæuı?| sen kaç<br />

yaşındasın? азыхъæд | ajıqæd | hava, bat; азтæ цыдысты | ajtæ sıdıştı | yıllar geçiyordu,<br />

seneler geçiyordu, yaşlar geçiyordu.<br />

азa бæлас (азa бæлæстæ), азан-бæлас | aja bælaş | ağaç, odun, tahta, şecere, soy ağacı,<br />

ölü ülkede büyüyen, sihirli ağaç, yaşam ağacı. дерево, растущее в стране мертвых,<br />

волшебное дерево, древо жизни<br />

аза сыф| aja şıf |<br />

азaбад кæнын | ajabad kænın | kökü çalıştırmak, kök bırakmak, kök salmak, kök<br />

salıvermek, kökleşmek, kökü tutmak, kök atmak, kök çıkarmak, kökü çıkmak, filizlenmek.<br />

азавад кæнын | ajavad kænın | tartışmak, dalaşmak, yemin etmek.<br />

азaгъд кæнын | ajağd kænın | araları açılmak, araları bozulmak, bozuşmak, aralarını<br />

bozmak, aralarını açmak, kavga etmek, birbirini paylamak, azarlamak, küf retmek, sövüşmek,<br />

çekişmek, atışmak.<br />

азан | ajan | ezan<br />

азан-бæлас, аза бæлас | ajan-bælaş| ağaç, odun, tahta, şecere, soy ağacı, ölü ülkede<br />

büyüyen, sihirli ağaç, yaşam ağacı. дерево, растущее в стране мертвых, волшебное<br />

дерево, древо жизни<br />

азанхъæргæнæн | ajanqærgænæn| minare.<br />

71


азапп | ajapp| azap, ıstırap, işkence, cefa, dert, üzgü, eziyet, eza, acı, çile, tazip; bela,<br />

felaket; kaza, talihsizlik, mihnet, şekavet.<br />

азар | ajar | 1.1) lanet; kargış, beddua, ilenç; 2) öfke, gazap, hiddet, hışım, feveran, celal,<br />

azgınlık, kızgınlık; korku, korkma, korkmuş; çekin, heybet, dehşet; yılgı, yılın, sehim, kuşku,<br />

perva; 3) endişe, tasa 2. söyleme, tehevvür, vecel, havf.<br />

азарæг (азарджытæ) | ajaræg | şarkıcı, şarkı söyleyen.<br />

азарæггаг | ajaræggag | şarkılık, şarkı söylemelik.<br />

азарæн | ajaræn | şarkı söylenen.<br />

азаргæ | ajargæ | şarkı söyleme, şarkı okuma, şarkı tutturma, şarkıya başlama, şarkı<br />

söylemeye başlama, bir şarkı okumaya başlama, koronun solistliğini yapma; söyleme,<br />

söylemeye başlama, ötme.<br />

азаргæйæ | ajargæyæ | şarkı söyleyerek, şarkı okuyarak, şarkı tutturarak, şarkıya<br />

başlayarak, şarkı söylemeye başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, koronun solistliğini<br />

yaprak; söyleyerek, söylemeye başlayarak, öterek.<br />

азард(т) (азæрджытæ) | ajard(t)| coşkunluk, hararet, taşkınlık, ateş, germi, tutku, ihtiras,<br />

hırs, ani öfke, düşkünlük, hastalık.<br />

азардон | ajardon | şiddet yeri, zulüm yeri, lanet yeri, nefret yeri, kin yeri.<br />

азаринаг (азæринæгтæ) | ajarinag | şarkı okunacak, şarkı söylenecek, şarkı tutturacak,<br />

şarkıya başlanacak, şarkı söylemeye başlanacak, bir şarkı okumaya başlanacak, koronun<br />

solistliğini yapacak; söylenecek, söylemeye başlanacak, ötecek.<br />

азарт(д) (азæрджытæ) | ajart(d) | coşkunluk, hararet, taşkınlık, ateş, germi, tutku, ihtiras,<br />

hırs, ani öfke, düşkünlük, hastalık.<br />

азартджын, азартон | ajartcın, ajarton | coşkun, ateşli, taşkın, hararetli; tehlikeli, zararlı,<br />

riskli.<br />

азартон, азартджын | ajarton, ajartcın | coşkun, ateşli, taşkın, hararetli; tehlikeli, zararlı,<br />

riskli.<br />

азарын (азарыдтæн, азарыдaин, азардзынæн) | ajarın | şarkı okumak, şarkı söylemek,<br />

şarkı tutturmak, şarkıya başlamak, şarkı söylemeye başlamak, bir şarkı okumaya başlamak,<br />

koronun solistliğini yapmak; söylemek, söylemeye başlamak, ötmek.<br />

азат | ajat | özgür, azat, hür, serbest, başıboş; azatlı, özgür bırakma, serbest etme, erkin,<br />

bol, boş, geniş, ferah, rahat, teklifsiz, laubali, salim, fariğ, geniş; aut; açık, dekolte; азат бæx |<br />

ajat bæx | yılkı at, yabani at, başıboş at, hergele, serbest at.<br />

азаууaт кæнын | ajauuat kænın | yıkmak, harap etmek, boşaltmak, sıyırmak; yok etmek;<br />

tahrip etmek, kırıp geçirmek, çöle çevirmek, kırıp geçirmek, altüst etmek, bozmak, ruhça<br />

çöktürmek, perişan etmek, mahvetmek, harap etmek, tırpan atmak, komisyondan dışarı<br />

koymak; işe yaramaz hale getirmek.<br />

азаууaт уæвын (уын) | ajauuat uævın | yıkılmak, kırılmak, bozulmak, çöktürmek,<br />

boşalmak, sıyrılmak; harap olmak, harap edilmek; tahrip olmak, ruhça çökmek, enkaz haline<br />

gelmek, perişan olmak, mahvolmak, altüst olmak, kullanım için uygunsuz olmak, alt üst<br />

olmak, bozulmak, tahrip olmak, bakıma muhtaç hale gelmek.<br />

азæбул кæнын | ajæbul kænın | 1) sarkıtmak, salmak, salıvermek, asmak, asılmak, asılı<br />

bırakmak, aşağı atmak, indirtmek, söktürmek, çözdürmek, gevşetmek, dağıtmak; 2)<br />

kovulmak; 3) düşürmek, açılmak, açtırmak, yapraklandırmak, şımartmak, azıtmak, eritmek,<br />

boşaltmak, yanına bıraktırmak, altından girip üstünden çıkarmak, söz dinlemez olmak.<br />

азæбул уæвын (уын) | ajæbul uævın | salmak, sarkmak, asmak, asılmak, asılı kalmak,<br />

inmek, düşmek, sökülmek, çözülmek, gevşemek, dağılmak, açılmak, açmak, yapraklanmak,<br />

şımarmak, şımartmak, azıtmak, erimek, konmak, kaçmak, disiplini gevşemek.<br />

72


азæгæл уæвын (уын) | ajægæl uævın | çivilenmek, mıhlanmak, yapıştırılmak, yapıştırmak,<br />

yapışmak, tutmak, ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak, sarkıntılık etmek,<br />

sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, peşini bırakmamak, takılmak, peşine<br />

takılmak, arkasına düşmek, musallat olmak, tebelleş olmak, takılmak, kancayı atmak,<br />

makarayı takmak, tırnak takmak, sürtünmek, sataşmak, katılmak, yanaşmak, söz atmak,<br />

üstüne varmak, yakasına yapışmak.<br />

азæгъддaг уæвын (уын) | ajæğddag uævın | tartışılmak, tartışma konusu olmak,<br />

anlaşmazlık konusu haline gelmek, kavga vesilesi aramak.<br />

азæй-азмæ | ajæy-ajmæ | yıldan yıla, her yıl.<br />

азæй кæнын | ajæy kænın | boşanmak, akın etmek, akıvermek, sökün etmek, hürya<br />

etmek, gelivermek, çekilivermek.<br />

азæлаг | ajælag| duyurtan; çaldıran, öttüren; açılatan, kopartan, eko dağıtan; açığa<br />

vurduran, yüksek sesleten, görünür olduran, açılatan, yardırtan, ikiye ayrıttan, şişmanlatan,<br />

genişleten, doldurtan, dolduran, yüksek sesler ile dolduran.<br />

азæлæг | ajælæg| duyulan; çalan, öten; açılan, kopan, eko dağıtan; açığa vuran, yüksek<br />

seslenen, görünür olan, açılan, yarılan, ikiye ayrılan, şişmanlayan, genişleyen, dolduran,<br />

dolan, yüksek sesler ile dolan.<br />

азæлæн | ajælæn| duyulan; çalınan, ötülen; açılan, kopan, eko dağıtılan; açığa vurulan,<br />

yüksek seslenilen, görünür olunan, açılan, yarılan, ikiye ayrılan, şişmanlanan, genişlenen,<br />

doldurulan, doluşan, yüksek sesler ile doluşan.<br />

азæлгæ | ajælgæ| duyulma; çalma, ötme; açılma, kopma, eko dağıtma; açığa vurma, yüksek<br />

seslenme, görünür olma, açılma, yarılma, ikiye ayrılma, şişmanlama, genişleme, doldurma,<br />

dolma, yüksek sesler ile dolma.<br />

азæлгæйæ | ajælgæyæ| duyularak; çalarak, öterek; açılarak, koparak, eko dağıtarak; açığa<br />

vurarak, yüksek seslenerek, görünür olarak, açılarak, yarılarak, ikiye ayrılarak, şişmanlayarak,<br />

genişleyerek, doldurarak, dolarak, yüksek sesler ile dolarak.<br />

азæлд | ajæld | yankı, seda, akis, aksiseda, inilti, eko, yansıtma, ses, sesler, yanıt; cevap,<br />

tepki, çınlama, tınlama, ötme.<br />

азæлинаг (азæлинæгтæ) | ajælinag | duyulacak; çalacak, ötecek; açılacak, kopacak, eko<br />

dağıtacak; açığa vuracak, yüksek seslenecek, görünür olacak, açılacak, yarılacak, ikiye<br />

ayrılacak, şişmanlanacak, genişlenecek, dolduracak, dolacak, yüksek sesler ile dolacak.<br />

азæлын [азæлыд (-и, -ис), азæлыдaид, азæлдзæн (-и, -ис)] | ajælın | duyulmak; çalmak,<br />

ötmek; açılmak, kopmak, eko dağıtmak; açığa vurmak, yüksek seslenmek, görünür olmak,<br />

açılmak, yarılmak, ikiye ayrılmak, şişmanlamak, genişlemek, doldurmak, dolmak, yüksek<br />

sesler ile dolmak.<br />

азæмбаг | ajæmbag | esneten.<br />

азæмбæг | ajæmbæg | esneyen.<br />

азæмбæн | ajæmbæn | esnenen.<br />

азæмбгæ | ajæmbgæ | esneme.<br />

азæмбгæйæ | ajæmbgæyæ | esneyerek.<br />

азæмбинаг| ajæmbinag | esnenecek.<br />

азæмбын (азæмбыдтoн, азæмбыдтaин, азæмбдзынæн) | ajæmbın | esnemek, aval aval<br />

bakmak, kaçırmak.<br />

азæp, aизæp | ajær, aijær | gece, gece olmak.<br />

азæpoнд кæнын | ajærond kænın | 1) çabukça yaşlandırmak, hızlı ihtiyarlatmak, kocatmak,<br />

moruklaşmak, canını çıkarmak; 2) çabukça eskitmek, eskitmek, hızlı yıpranmak, hızlı<br />

73


ozulmak, yıpratmak, yıprandırmak, hırpalanmak, hırpalamak, ditmek, didiklemek,<br />

tiftiklenmek, örselemek, karıştırmak.<br />

азæpoнд уæвын (уын) | ajærond uævın | 1) çabukça yaşlanmak, hızla yaşlanmak, hızlı<br />

ihtiyarlamak, kocamak, büyümek, moruklaşmak; 2) çabukça eskitmek, hızlı bozulmak,<br />

yırtılmak, yıpranmak, eskimek, aşınmak, hırpalanmak, tiftiklenmek, canı çıkmak, örselenmek.<br />

азæхх | ajæxx | bu dünya, dünya, bu evren, bu küre, bu toprak, bu arazi, yer kabuğu; ışık,<br />

nur, aydınlık, pırıltı, ateş.<br />

азваг | ajvag | yeterli yıl, kâfi gelen sene, bir şey için yeterli süre.<br />

азгaй | ajgay | yıllar, yıllarca; yıldan yıla, seneden seneye, yaştan yaşa; tarih, tarihsel, kronik;<br />

азгай фыстытæ | ajgay fıştıtæ | vakayiname, tarihçe, tarihsel olaylar, kronik yazılar, yıl yıl<br />

yazılanlar.<br />

азгæ кæнын | ajgæ kænın | paslanmak, pas tutmak, çabukça paslandırmak, pasla örtülmek,<br />

giydirmek.<br />

азгæ уæвын (уын) | ajgæ uævın | paslanmak, pas tutmak, çabukça paslanmak,<br />

paslandırılmak, paslı olmak, pas ile örtülmek, örtünmek.<br />

азгъaл-азгъaл кæнын | ajğal-ajğal kænın | 1) saçmak; yaymak, serpmek, serpiştirmek,<br />

serpilmek, ekmek, dökmek, dökülmek, dağıtmak, dağılmak; yapraklarını dökmek; 2) boğmak,<br />

bol vermek, yağdırmak; duş almak, yağdırmak, uyanmak; 3) çökmek, dağınık duruma<br />

getirmek, şuraya buraya atmak.<br />

азгъaлæг (азгъaлджытæ) | ajğalæg | 1) saçan; yayan, serpen, serpiştiren, serpilen, ekilen,<br />

dökülen, döken, dağıtan, dağılan; yapraklarını döken; 2) boğan, bol veren, yağdıran; duş alan,<br />

uyanan; 3) çöken, dağınık duruma getiren, şuraya buraya atan.<br />

азгъaлæггаг (азгъaлæггæгтæ) | ajğalæggag | 1) saçmalık; yaymalık, serpmelik,<br />

serpiştirmelik, serpilmelik, ekmelik, dökmelik, dökülmelik, dağıtmalık, dağılmalık; yapraklarını<br />

dökmelik; 2) boğmalık, bol vermelik, yağdırmalık; duş almalık, uyanmalık; 3) çökmelik,<br />

dağınık duruma getirmelik, şuraya buraya atmalık.<br />

азгъaлæн | ajğalæn | 1) saçılan; yayılan, serpilen, serpiştirilen, serpilen, ekilen, dökülen,<br />

dökülen, dağıtılan, dağılan; yaprakları dökülen; 2) boğulan, bol verilen, yağdırılan; duş alınan,<br />

uyanılan; 3) çöküşen, dağınık duruma getirilen, şuraya buraya atılan.<br />

азгъaлгæ | ajğalgæ | 1) saçma; yayma, serpme, serpiştirme, serpilme, ekme, dökme,<br />

dökülme, dağıtma, dağılma; yapraklarını dökme; 2) boğma, bol verme, yağdırma; duş alma,<br />

uyanma; 3) çökme, dağınık duruma getirme, şuraya buraya atma.<br />

азгъaлгæйæ | ajğalgæyæ | 1) saçarak; yayarak, serperek, serpiştirerek, serpilerek, ekerek,<br />

dökerek, dökülerek, dağıtarak, dağılarak; yapraklarını dökerek; 2) boğarak, bol vererek,<br />

yağdırarak; duş alarak, uyanarak; 3) çökerek, dağınık duruma getirerek, şuraya buraya<br />

atarak.<br />

азгъaлинаг | ajğalinag | 1) tane, tohum, tahıl, çekirdek, bezir, evin; saçacak, saçılacak;<br />

yayacak, yayılacak, serpecek, serpiştirecek, serpilecek, ekecek, dökecek, dökülecek,<br />

dağıtacak, dağıtılacak,dağılacak, dağınık olacak; yapraklarını dökecek; 2) boğacak, bol<br />

verecek, yağdıracak; duş alacak, uyanacak; 3) çökecek, dağınık duruma getirecek, şuraya<br />

buraya atacak.<br />

азгъaлын [азгъæлдтoн (азгъæлстoн), азгъæлдтaин (азгъæлстaин), азгъалдзынæн+ |<br />

ajğalın | 1) saçmak; yaymak, serpmek, serpiştirmek, serpilmek, ekmek, dökmek, dökülmek,<br />

dağıtmak, dağılmak; yapraklarını dökmek; 2) boğmak, bol vermek, yağdırmak; duş almak,<br />

uyanmak; 3) çökmek, dağınık duruma getirmek, şuraya buraya atmak.<br />

азгъæл-азгъæл кæнын | ajğæl-ajğæl kænın | 1) dökülmek, dağılmak, saçılmak, yayılmak,<br />

duş alınmak; 2) uzağa uçmak, uçup gitmek, kalkmak; kaybolmak dökülmek, ayrılmak;<br />

74


çürümek.<br />

азгъæлаг | ajğælag | 1) döktüren, dağıtan, saçtıran, yaydıran, duş aldırtan; 2) uzağa<br />

uçurtan, uçup götüren, kaldıran; kayıp ettiren, döktürten, ayrıttan; çürüten.<br />

азгъæлæг | ajğælæg | 1) dökülen, dağılan, saçılan, yayılan, duş alınan; 2) uzağa uçan, uçup<br />

giden, kalkan; kaybolan, dökülen, ayrılan; çürüyen.<br />

азгъæлгæ | ajğælgæ | 1) dökülme, dağılma, saçılma, yayılma, duş alınma; 2) uzağa uçma,<br />

uçup gitme, kalkma; kaybolma, dökülme, ayrılma; çürüme.<br />

азгъæлгæйæ | ajğælgæyæ | 1) dökülerek, dağılarak, saçılarak, yayılarak, duş alınarak; 2)<br />

uzağa uçarak, uçup giderek, kalkarak; kaybolarak dökülerek, ayrılarak; çürüyerek.<br />

азгъæлд (азгъæлдтытæ) | ajğæld | 1) dökülmüş, dağılmış, saçılmış, yayılmak, duş alınmış;<br />

2) uzağa uçmuş, uçup gitmiş, kalkmış; kaybolmuş, dökülmüş, ayrılmış; çürümüş.<br />

азгъæлинаг (азгъæлинæгтæ) | ajğælinag | 1) dökülecek, dağılacak, saçılacak, yayılacak,<br />

duş alınacak; 2) uzağa uçacak, uçup gidecek, kalkacak; kaybolacak dökülecek, ayrılacak;<br />

çürüyecek.<br />

азгъæлст (азгъæлстытæ) | ajğælşt | 1) dökülmüş, dağılmış, saçılmış, yayılmak, duş alınmış;<br />

2) uzağa uçmuş, uçup gitmiş, kalkmış; kaybolmuş, dökülmüş, ayrılmış; çürümüş.<br />

азгъæлын [азгъæлд (-и, -ис), азгъæлдaид, азгъæлдзæн (-и, -ис)+ | ajğælın | 1) dökülmek,<br />

dağılmak, saçılmak, yayılmak, duş alınmak; 2) uzağa uçmak, uçup gitmek, kalkmak;<br />

kaybolmak dökülmek, ayrılmak; çürümek.<br />

азгъop-азгъop кæнын | ajğor-ajğor kænın | 1) sık sık koşmak, acele koşmak, koşarak<br />

yürümek, koşarak geçmek, koşarak inmek, koşarak yol almak, bir koşu gidip gelmek, akıp<br />

gitmek, fırlayıp akmak, kaçmak, acele kaçmak, geçmek, hızla geçmek, yanından geçmek,<br />

yelmek, seğirtmek, çekmek; firar etmek, sıvışmak; taşmak; 2) akmak, akıvermek, sızmak,<br />

hızla gelmek.<br />

азгъopаг | ajğorag | 1) koşturan, acele koşturan, koşarak yürüten, koşarak geçtiren, koşarak<br />

indirten, koşarak yol aldıran, bir koşu gidip getiren, akıp götüren, fırlayıp aktıran, kaçırtan,<br />

acele kaçırtan, geçirten, hızla geçirten, yanından geçirten, yeldiren, seğirten, çektiren; firar<br />

ettiren, sıvıştıran; taştıran; 2) aktıran, akı verdiren, sızdırtan, hızla geldiren.<br />

азгъopæг (азгъopджытæ)| ajğoræg | 1) koşan, acele koşan, koşarak yürüyen, koşarak<br />

geçen, koşarak inen, koşarak yol alan, bir koşu gidip gelen, akıp giden, fırlayıp akan, kaçan,<br />

acele kaçan, geçen, hızla geçen, yanından geçen, yelen, seğirten, çeken; firar eden, sıvışan;<br />

taşan; 2) akan, akıveren, sızan, hızla gelen.<br />

азгъopæггаг | ajğoræggag | 1) koşmalık, acele koşmalık, koşarak yürümelik, koşarak<br />

geçmelik, koşarak inmelik, koşarak yol almalık, bir koşu gidip gelmelik, akıp gitmelik, fırlayıp<br />

akmalık, kaçmalık, acele kaçmalık, geçmelik, hızla geçmelik, yanından geçmelik, yelmelik,<br />

seğirtmelik, çekmelik; firar etmelik, sıvışmalık; taşmalık; 2) akmalık, akıvermelik, sızmalık,<br />

hızla gelmelik.<br />

азгъopæн | ajğoræn | 1) koşulan, acele koşulan, koşarak yürünen, koşarak geçilen, koşarak<br />

inilen, koşarak yol alınan, bir koşu gidip gelinen, akıp gidilen, fırlayıp akılan, kaçılan, acele<br />

kaçılan, geçilen, hızla geçilen, yanından geçilen, seğirtilen, çekilen; firar edilen, sıvışılan;<br />

taşınan; 2) akılan, akı verilen, sızılan, hızla gelinen.<br />

азгъopгæ | ajğorgæ | 1) koşma, acele koşma, koşarak yürüme, koşarak geçme, koşarak<br />

inme, koşarak yol alma, bir koşu gidip gelme, akıp gitme, fırlayıp akma, kaçmak, acele kaçma,<br />

geçme, hızla geçme, yanından geçme, yelme, seğirtme, çekme; firar etme, sıvışma; taşma; 2)<br />

akma, akıverme, sızma, hızla gelme.<br />

азгъopгæйæ | ajğorgæyæ | 1) koşarak, acele koşarak, koşar yürüyerek, koşar geçerek,<br />

koşar inerek, koşar yol alarak, bir koşu gidip gelerek, akıp giderek, fırlayıp akarak, kaçarak,<br />

75


acele kaçarak, geçerek, hızla geçerek, yanından geçerek, yelerek, seğirterek, çekerek; firar<br />

ederek, sıvışarak; taşarak; 2) akarak, akıvererek, sızarak, hızla gelerek.<br />

азгъopд (азгъopдтытæ)| ajğord | koşu, koşma, mesafe, ralli, yürüyüş, yarış, geçilen yol,<br />

mesafe, kat edilen yol.<br />

азгъopинаг | ajğorinag | 1) koşacak, acele koşacak, koşarak yürünecek, koşarak geçecek,<br />

koşarak inecek, koşarak yol alacak, bir koşu gidip gelecek, akıp gidecek, fırlayıp akacak,<br />

kaçacak, acele kaçacak, geçecek, hızla geçecek, yanından geçecek, yelecek, seğirtecek,<br />

çekecek; firar edecek, sıvışacak; taşacak; 2) akacak, akıverecek, sızacak, hızla gelecek.<br />

азгъopын (азгъopдтoн, азгъopдтaин, азгъopдзынæн) | ajğorın | 1) koşmak, acele koşmak,<br />

koşarak yürümek, koşarak geçmek, koşarak inmek, koşarak yol almak, bir koşu gidip gelmek,<br />

akıp gitmek, fırlayıp akmak, kaçmak, acele kaçmak, geçmek, hızla geçmek, yanından geçmek,<br />

yelmek, seğirtmek, çekmek; firar etmek, sıvışmak; taşmak; 2) akmak, akıvermek, sızmak,<br />

hızla gelmek.<br />

аздax-аздax кæнын | ajdax-ajdax kænın | 1) sık sık dönmek, döndürmek, yoldan dönmek,<br />

avdet etmek, çevirmek, çevrilmek, geri çağırmak, geri gelmek; 2) doğrultmak, yöneltmek,<br />

yönelmek, yönetip yürütmek, başını çevirmek, tur yapmak, geri vermek, geri göndermek,<br />

geri yollamak, sevk etmek; 3) iade etmek, hayata iade etmek, istirdat etmek, yeniden<br />

kavuşturmak, yeniden kazandırmak, imtina etmek, çekinmek, yapmamak, sapmak, ayrılmak,<br />

çark etmek, vazgeçmek, reddetmek, ret cevabı vermek, mahrum etmek, aksaklık göstermek,<br />

kabul etmemek, tepmek, pas geçmek, caymak.<br />

аздaxаг | ajdaxag | 1) döndüren, döndürten, yoldan döndürten, avdet ettiren, çevirten,<br />

çevrileten, geri çağırtan, geri geldiren; 2) doğrultan, yönelten, yöneltilen, yönetip yürüten,<br />

başını çevirten, tur yaptıran, geri verdiren, geri gönderten, geri yollatan, sevk ettiren; 3) iade<br />

ettiren, hayata iade ettiren, istirdat ettiren, yeniden kavuşturtan, yeniden kazandırtan,<br />

imtina ettiren, çekindiren, yapmayan, saptıran, ayrıttan, çark ettiren, vazgeçirten,<br />

reddettiren, ret cevabı verdirten, mahrum ettiren, aksaklık gösterten, kabul etmeyen,<br />

teptiren, pas geçirten, caydıran.<br />

аздaxæг | ajdaxæg | 1) dönen, döndüren, yoldan dönen, avdet eden, çeviren, çevrilen, geri<br />

çağıran, geri gelen; 2) doğrultan, yönelten, yönelen, yönetip yürüten, başını çeviren, tur<br />

yapan, geri veren, geri gönderen, geri yollayan, sevk eden; 3) iade eden, hayata iade eden,<br />

istirdat eden, yeniden kavuşturan, yeniden kazandıran, imtina eden, çekinen, yapmayan,<br />

sapan, ayrılan, çark eden, vazgeçen, reddeden, ret cevabı veren, mahrum eden, aksaklık<br />

gösteren, kabul etmeyen, tepen, pas geçen, cayan.<br />

аздaxæггаг (аздaxæггæгтæ)| ajdaxæggag | 1) dönmelik, döndürmelik, yoldan dönmelik,<br />

avdet etmelik, çevirmelik, çevrilmelik, geri çağırmalık, geri gelmelik; 2) doğrultmalık,<br />

yöneltmelik, yönelmelik, yönetip yürütmelik, başını çevirmelik, tur yapmalık, geri vermelik,<br />

geri göndermelik, geri yollamalık, sevk etmelik; 3) iade etmelik, hayata iade etmelik, istirdat<br />

etmelik, yeniden kavuşturmalık, yeniden kazandırmalık, imtina etmelik, çekinmelik,<br />

yapmamalık, sapmalık, ayrılmalık, çark etmelik, vazgeçmelik, reddetmelik, ret cevabı<br />

vermelik, mahrum etmelik, aksaklık göstermelik, kabul etmemelik, tepmelik, pas geçmelik,<br />

caymalık<br />

аздaxæн | ajdaxæn | 1) dönülen, döndürülen, yoldan dönülen, avdet edilen, çevirtilen,<br />

çevrilen, geri çağırılan, geri gelinen; 2) doğrultulan, yöneltilen, yöneltilen, yönetip yürütülen,<br />

başı çevirtilen, tur yapılan, geri verilen, geri gönderilen, geri yollanan, sevk edilen; 3) iade<br />

edilen, hayata iade edilen, istirdat edilen, yeniden kavuşturulan, yeniden kazandırılan, imtina<br />

edilen, çekinilen, sapılan, ayrılan, çark edilen, vazgeçilen, reddedilen, ret cevabı verilen,<br />

mahrum edilen, aksaklık gösterilen, kabul etmeyen, tepilen, pas geçilen, tepmek, cayılan.<br />

76


аздaxгæ | ajdaxgæ | 1) dönme, döndürme, yoldan dönme, avdet etme, çevirme, çevrilme,<br />

geri çağırma, geri gelme; 2) doğrultma, yöneltme, yönelme, yönetip yürütme, başını çevirme,<br />

tur yapma, geri verme, geri gönderme, geri yollama, sevk etme; 3) iade etme, hayata iade<br />

etme, istirdat etme, yeniden kavuşturma, yeniden kazandırma, imtina etme, çekinme,<br />

yapmama, sapma, ayrılma, çark etme, vazgeçme, reddetme, ret cevabı verme, mahrum<br />

etme, aksaklık gösterme, kabul etmeme, pas geçme, tepme, cayma.<br />

аздaxгæйæ | ajdaxgæyæ | 1) dönerek, döndürerek, yoldan dönerek, avdet ederek,<br />

çevirerek, çevrilerek, geri çağırarak, geri gelerek; 2) doğrultarak, yönelterek, yönelerek,<br />

yönetip yürüterek, başını çevirerek, tur yaparak, geri vererek, geri göndererek, geri<br />

yollayarak, sevk ederek; 3) iade ederek, hayata iade ederek, istirdat ederek, yeniden<br />

kavuşturarak, yeniden kazandırarak, imtina ederek, çekinerek, saparak, ayrılarak, çark<br />

ederek, vazgeçerek, reddederek, ret cevabı vererek, mahrum ederek, aksaklık göstererek,<br />

teperek, pas geçerek, cayarak<br />

аздaxинаг (аздaxинæгтæ)| ajdaxinag | 1) dönecek, döndürecek, yoldan dönecek, avdet<br />

edecek, çevirecek, çevrilecek, geri çağıracak, geri gelecek; 2) doğrultacak, yöneltecek,<br />

yönelecek, yönetip yürütecek, başını çevirecek, tur yapacak, geri verecek, geri gönderecek,<br />

geri yollayacak, sevk edecek; 3) iade edecek, hayata iade edecek, istirdat edecek, yeniden<br />

kavuşturacak, yeniden kazandıracak, imtina edecek, çekinecek, sapacak, ayrılacak, çark<br />

edecek, vazgeçecek, reddedecek, ret cevabı verecek, mahrum edecek, aksaklık gösterecek,<br />

pas geçecek, tepevek, cayacak.<br />

аздaxын (аздæxтoн, аздæxтaин, аздаxдзынæн) | ajdaxın | 1) dönmek, döndürmek,<br />

yoldan dönmek, avdet etmek, çevirmek, çevrilmek, geri çağırmak, geri gelmek; 2)<br />

doğrultmak, yöneltmek, yönelmek, yönetip yürütmek, başını çevirmek, tur yapmak, geri<br />

vermek, geri göndermek, geri yollamak, sevk etmek; 3) iade etmek, hayata iade etmek,<br />

istirdat etmek, yeniden kavuşturmak, yeniden kazandırmak, imtina etmek, çekinmek,<br />

yapmamak, sapmak, ayrılmak, çark etmek, vazgeçmek, reddetmek, ret cevabı vermek,<br />

mahrum etmek, aksaklık göstermek, kabul etmemek, tepmek, pas geçmek, caymak; æнæ<br />

дзуаппæй аздахын | zuappæy ajdaxın | cevap vermeden dönmek, sorudan kaçınmak,<br />

isteği reddetmek.<br />

aздæx-aздæx кæнын | ajdæx-ajdæx kænın | 1) sık sık dönmek, geri dönmek, yoldan<br />

dönmek, avdet etmek, çevrilmek, başını çevirmek, başını çevirmek, geri gelmek, yerine<br />

gelmek, tepmek; yerini bulmak, arkasına bakmak; 2) döndürmek, ayrılmak; sapmak, kaçmak,<br />

kaçınmak, geri kaçmak, sıyrılmak, geçiştirmek, çivmek; 3) imtina etmek, çekinmek,<br />

yapmamak.<br />

aздæxаг | ajdæxag | 1) döndürten, geri döndürten, yoldan döndürten, avdet ettiren,<br />

çevrileten, başını çevirten, başını çevirten, geri geldirten, yerine geldirten, teptirten; yerini<br />

bulduran, arkasına baktırtan; 2) ayrıçtan; saptıran, kaçtırtan, kaçındırtan, geri kaçırtan,<br />

sıyırtan, geçiştirten, çiven; 3) imtina ettiren, çekinden, yapmadan.<br />

aздæxæг (аздæxджытæ)| ajdæxæg | 1) dönen, geri dönen, yoldan dönen, avdet eden,<br />

çevrilen, başını çeviren, geri gelen, yerine gelen, tepen; yerini bulan, arkasına bakan; 2)<br />

döndüren, ayrılan; sapan, kaçan, kaçınan, geri kaçan, sıyrılan, geçiştiren, çiven; 3) imtina<br />

eden, çekinen, yapmayan.<br />

aздæxæггaг | ajdæxæggag | 1) dönmelik, geri dönmelik, yoldan dönmelik, avdet etmelik,<br />

çevrilmelik, başını çevirmelik, geri gelmelik, yerine gelmelik, tepmelik; yerini bulmalık,<br />

arkasına bakmalık; 2) döndürmelik, ayrılmalık; sapmalık, kaçmalık, kaçınmalık, geri kaçmalık,<br />

sıyrılmalık, geçiştirmelik, çivmelik; 3) imtina etmelik, çekinmelik, yapmamalık.<br />

aздæxæн | ajdæxæn | 1) dönülen, geri dönülen, yoldan dönülen, avdet edilen, çevrilen,<br />

77


aşını çeviren, geri gelinen, yerine gelinen, tepilen; yeri bulunan, arkasına bakılan; 2)<br />

döndürülen, ayrılan; sapılan, kaçılan, kaçınılan, geri kaçınan, sıyrılan, geçiştirilen, çivilenen; 3)<br />

imtina edilen, çekinilen.<br />

aздæxгæ | ajdæxgæ | 1) dönme, geri dönme, yoldan dönme, avdet etme, çevrilme, başını<br />

çevirme, geri gelme, yerine gelme, tepme; yerini bulma, arkasına bakma; 2) döndürme,<br />

ayrılma; sapma, kaçma, kaçınma, geri kaçma, sıyrılma, geçiştirme, çivme; 3) imtina etme,<br />

çekinme, yapmama.<br />

aздæxгæйæ | ajdæxgæyæ | 1) dönerek, geri dönerek, yoldan dönerek, avdet ederek,<br />

çevrilerek, başını çevirerek, başını çevirerek, geri gelerek, yerine gelerek, teperek; yerini<br />

bularak, arkasına bakarak; 2) döndürerek, ayrılarak; saparak, kaçarak, kaçınarak, geri<br />

kaçarak, sıyrılarak, geçiştirerek, çiverek; 3) imtina ederek, çekinerek.<br />

aздæxинаг (аздæxинæгтæ)| ajdæxinag | 1) dönecek, geri dönecek, yoldan dönecek, avdet<br />

edecek, çevrilecek, başını çevirecek, başını çevirecek, geri gelecek, yerine gelecek, tepecek;<br />

yerini bulacak, arkasına bakacak; 2) döndürecek, ayrılacak; sapacak, kaçacak, kaçınacak, geri<br />

kaçacak, sıyrılacak, geçiştirecek, çivecek; 3) imtina edecek, çekinecek.<br />

aздæxт (аздæxтытæ)| ajdæxt | 1) dönme, dönüş, dönüm, dönmüş, dönemeç, viraj, avdet,<br />

iade, iade etme, geri verme, geri verilme, geri verilmiş, geri gönderme, geri gönderilme, geri<br />

yollama, geri alınmış, ret, teslim; 2) çevirme, çevirim, çevrilmiş, kıvrıntı; sapma, sapmış,<br />

ayrılmış, çark etmiş, iade etme, iade edilmiş, sarınmış, bürünmüş; 3) kaçma, kaçınma,<br />

kaçınma, kaçama, kaçmış, çekinmiş, ayrılma.<br />

аздæxын (аздæxтæн, аздæxтaин, аздæxдзынæн) | ajdæxın | 1) dönmek, geri dönmek,<br />

yoldan dönmek, avdet etmek, çevrilmek, başını çevirmek, başını çevirmek, geri gelmek,<br />

yerine gelmek, tepmek; yerini bulmak, arkasına bakmak; 2) döndürmek, ayrılmak; sapmak,<br />

kaçmak, kaçınmak, geri kaçmak, sıyrılmak, geçiştirmek, çivmek; 3) imtina etmek, çekinmek,<br />

yapmamak.<br />

аздæхынхъус | ajdæxınquş | dönme isteği, geri gelme arzusu, avdet etme tasarımı, kendine<br />

gelme niyeti.<br />

аздæхынхъусæй | ajdæxın quşæy| dönme niyetiyle, geri gelme tasarımıyla, avdet etme<br />

isteğiyle, kendine gelme arzusuyla.<br />

аздуx-аздуx кæнын | ajdux-ajdux kænın | 1) sık sık kıvırmak, kıvrılmak, çevirmek, çevirip<br />

kırmak, çevirip koparmak; sarmak, bükmek, burmak, dürmek, dönmek, döndürmek, hızla<br />

döndürmek, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, döndüre döndüre çıkarmak, döndüre döndüre<br />

koparmak, örmek; frize etmek, bağlamak, 2) açmak, açtırmak, sökmek, gevşetmek, sapmak,<br />

kapatmak, yüz çevirmek, arkasını çevirmek, başını çevirmek, kıskıvrak bağlamak.<br />

аздуxаг | ajduxag | 1) kıvırtan, çevirten, çevirip kırdırtan, çevirip kopartan; sardırtan,<br />

büktüren, burduran, dürten, döndüren, döndürten, hızla döndürten, çıkartan, döndürerek<br />

çıkartan, döndüre döndüre çıkartan, döndüre döndüre kopartan, ördürten; frize ettiren,<br />

bağlatan, 2) açtırtan, açtıran, söktürten, gevşeten, saptırtan, kapatan, yüz çevirten, arkasını<br />

çevirten, başını çevirten, kıskıvrak bağlatan.<br />

аздуxæг (аздуxджытæ)| ajduxæg | 1) kıvıran, kıvrılan, çeviren, çevirip kıran, çevirip<br />

koparan; saran, büken, buran, düren, dönen, döndüren, hızla döndüren, çıkaran, döndürerek<br />

çıkaran, döndüre döndüre çıkaran, döndüre döndüre koparan, ören; frize eden, bağlayan, 2)<br />

açan, açtıran, söken, gevşeyen, sapan, kapayan, yüz çeviren, arkasını çeviren, başını çeviren,<br />

kıskıvrak bağlayan.<br />

аздуxæггаг (аздуxæггæгтæ)| ajduxæggag | 1) kıvırmalık, kıvrılmalık, çevirmelik, çevirip<br />

kırmalık, çevirip koparmalık; sarmalık, bükmelik, burmalık, dürmelik, dönmelik, döndürmelik,<br />

hızla döndürmelik, çıkarmalık, döndürerek çıkarmalık, döndüre döndüre çıkarmalık, döndüre<br />

78


döndüre koparmalık, örmelik; frize etmelik, bağlamalık, 2) açmalık, açtırmalık, sökmelik,<br />

gevşetmelik, sapmalık, kapatmalık, yüz çevirmelik, arkasını çevirmelik, başını çevirmelik,<br />

kıskıvrak bağlamalık.<br />

аздуxæн | ajduxæn | 1) kıvırtan, kıvrılıştan, çevirtilen, çevirip kırılan, çevirip koparılan;<br />

sarılan, bükülen, burulan, dürülen, dönülen, döndürülen, hızla döndürülen, çıkarılan,<br />

döndürerek çıkarılan, döndüre döndüre çıkarılan, döndüre döndüre koparılan, örülen; frize<br />

edilen, bağlanan, 2) açılan, açtırılan, sökülen, gevşetilen, sapılan, kapatılan, yüz çevirtilen,<br />

arkasını çeviren, başını çeviren, kıskıvrak bağlanan.<br />

аздуxгæ | ajduxgæ | 1) kıvırma, kıvrılma, çevirme, çevirip kırma, çevirip koparma; sarma,<br />

bükme, burma, dürme, dönme, döndürme, hızla döndürme, çıkarma, döndürerek çıkarma,<br />

döndüre döndüre çıkarma, döndüre döndüre koparma, örme; frize etme, bağlama, 2) açma,<br />

açtırma, sökme, gevşetme, sapma, kapatma, yüz çevirme, arkasını çevirme, başını çevirme,<br />

kıskıvrak bağlama.<br />

аздуxгæйæ | ajduxgæyæ | 1) kıvırarak, kıvrılarak, çevirerek, çevirip kırarak, çevirip<br />

kopararak; sararak, bükerek, burarak, dürerek, dönerek, döndürerek, hızla döndürerek,<br />

çıkararak, döndürerek çıkararak, döndüre döndüre çıkararak, döndüre döndüre kopararak,<br />

örerek; frize ederek, bağlayarak, 2) açarak, açtırarak, sökerek, gevşeterek, saparak,<br />

kapatarak, yüz çevirerek, arkasını çevirerek, başını çevirerek, kıskıvrak bağlayarak.<br />

аздуxинаг (аздуxинæгтæ)| ajduxinag | 1) kıvıracak, kıvrılacak, çevirecek, çevirip kıracak,<br />

çevirip koparacak; saracak, bükecek, buracak, dürecek, dönecek, döndürecek, hızla<br />

döndürecek, çıkaracak, döndürerek çıkaracak, döndüre döndüre çıkaracak, döndüre döndüre<br />

koparacak, örecek; frize edecek, bağlanacak, 2) açacak, açtıracak, sökecek, gevşetecek,<br />

sapacak, kapatacak, yüz çevirecek, arkasını çevirecek, başını çevirecek, kıskıvrak bağlanacak.<br />

аздуxын (аздыxтoн, аздыxтaин, аздуxдзынæн) | ajduxın | 1) kıvırmak, kıvrılmak, çevirmek,<br />

çevirip kırmak, çevirip koparmak; sarmak, bükmek, burmak, dürmek, dönmek, döndürmek,<br />

hızla döndürmek, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, döndüre döndüre çıkarmak, döndüre<br />

döndüre koparmak, örmek; frize etmek, bağlamak, 2) açmak, açtırmak, sökmek, gevşetmek,<br />

sapmak, kapatmak, yüz çevirmek, arkasını çevirmek, başını çevirmek, kıskıvrak bağlamak.<br />

аздыxс-аздыxс кæнын | ajdıxş-ajdıxş kænın | kıvırmalar yapmak, kıvırtmak, bükmeler<br />

yapmak, , bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler yapmak, dürmek, kıskıvrak<br />

bağlamak, örmek, hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak, sarmak, bağlamak.<br />

аздыxсаг | ajdıxşag | kıvırmalar yaptıran, kıvırtan, bükmeler yaptıran, büktüren, burmalar<br />

yaptıran, burdurtan, dürmeler yaptıran, kıskıvrak bağlatan, ördürten, hızla döndürten,<br />

döndürerek çıkartan, sardıran, bağlatan.<br />

аздыxсæг (аздыxсджытæ)| ajdıxşæg | kıvırmalar yapan, kıvırtan, bükmeler yapan, büken,<br />

burmalar yapan, buran, dürmeler yapan, düren, kıskıvrak bağlayan, ören, hızla döndüren,<br />

döndürerek çıkaran, saran, bağlayan.<br />

аздыxсæн | ajdıxşæn | kıvırmalar yapılan, kıvırtılan, bükmeler yapılan, bükülen, burmalar<br />

yapılan, burulan, dürmeler yapılan, dürülen, kıskıvrak bağlanan, örülen, hızla döndürülen,<br />

döndürerek çıkarılan, sarılan, bağlanan.<br />

аздыxсгæ | ajdıxşgæ | kıvırmalar yapma, kıvırtma, bükmeler yapma, bükme, burmalar<br />

yapma, burma, dürmeler yapma, dürme, kıskıvrak bağlama, örme, hızla döndürme,<br />

döndürerek çıkarma, sarma, bağlama.<br />

аздыxсгæйæ | ajdıxşgæyæ | kıvırmalar yaparak, kıvırtarak, bükmeler yaparak, bükerek,<br />

burmalar yaparak, burarak, dürmeler yaparak, dürerek, kıskıvrak bağlayarak, örerek, hızla<br />

döndürerek, döndürerek çıkararak, sararak, bağlayarak.<br />

аздыxсинаг (аздыxсинæгтæ)| ajdıxşinag | kıvırmalar yapacak, kıvırtacak, bükmeler<br />

79


yapacak, bükecek, burmalar yapacak, buracak, dürmeler yapacak, dürecek, kıskıvrak<br />

bağlanacak, örecek, hızla döndürecek, döndürerek çıkaracak, saracak, bağlanacak.<br />

аздыxст (аздыxстытæ)| ajdıxşt | kıvırmalar yapmış, kıvırtmış, bükmeler yapmış, bükmüş,<br />

burmalar yapmış, burmuş, dürmeler yapmış, dürmüş, kıskıvrak bağlamış, örmüş, hızla<br />

döndürmüş, döndürerek çıkarmış, sarmış, bağlamış.<br />

аздыxсын [аздыxст (-и, -ис), аздыxстaид, аздыxсдзæн(-и, -ис)+ | ajdıxşın | kıvırmalar<br />

yapmak, kıvırtmak, bükmeler yapmak, , bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler<br />

yapmak, dürmek, kıskıvrak bağlamak, örmek, hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak,<br />

sarmak, bağlamak.<br />

аздыxт (аздыxтытæ)| ajdıxt | kıvırmalar yapmış, kıvırtmış, bükmeler yapmış, bükmüş,<br />

burmalar yapmış, burmuş, dürmeler yapmış, dürmüş, kıskıvrak bağlamış, örmüş, hızla<br />

döndürmüş, döndürerek çıkarmış, sarmış, bağlamış.<br />

аздыxтытæ кæнын | ajdıxıtıtæ kænın | kıvırmalar yapmak, kıvırtmak, bükmeler yapmak, ,<br />

bükmek, burmalar yapmak, burmak, dürmeler yapmak, dürmek, kıskıvrak bağlamak, örmek,<br />

hızla döndürmek, döndürerek çıkarmak, sarmak, bağlamak.<br />

аздзыд | ajzıd | yıllık, bir yıllık, senelik, bir senelik, bir yaşında.<br />

азербайджайнаг (азербайджайнæгтæ) | ajyerbaycaynag | 1. Azeri, Azerbaycanlı,<br />

Azerbaycancı; 2. Azerbaycan, Azerbaycan’ca.<br />

Азербайджан | Ajyerbaycan | Azerbaycan.<br />

аззaинаг | ajjainag | kala kalacak, duracak, donup kalacak, beklenmedik şekilde kalacak,<br />

geri kalacak, beklenmedik şekilde geri kalacak, arkada geri kalacak, arkada kalacak, ansızın<br />

geri kalacak, gerilenecek, geri olacak, apansızın kaçıracak, kalkacak, aşağı kalacak, birden bire<br />

bırakacak, dökülecek, çıkacak, apansız uzaklaşacak, alış verişe kalmayacak, rahat bırakacak,<br />

peşini bırakacak, yakasını bırakacak, arkasını bırakacak, konaklanacak, kaçıracak, kalkacak,<br />

çıkacak, rahat bırakacak.<br />

аззaй-аззaй кæнын | ajjay-ajjay kænın | sık sık kala kalmak, durmak, donup kalmak,<br />

beklenmedik şekilde kalmak, geri kalmak, beklenmedik şekilde geri kalmak, arkada geri<br />

kalmak, arkada kalmak, ansızın geri kalmak, gerilemek, geri olmak, apansızın kaçırmak,<br />

kalkmak, aşağı kalmak, birden bire bırakmak, dökülmek, çıkmak, apansız uzaklaşmak, alış<br />

verişe kalmamak, rahat bırakmak, peşini bırakmak, yakasını bırakmak, arkasını bırakmak,<br />

konaklamak, kaçırmak, kalkmak, çıkmak, rahat bırakmak.<br />

аззaйаг | ajjayag | kaldırtan, kala kaldırtan, durdurtan, donup kaldırtan, beklenmedik<br />

şekilde kaldırtan, geri kaldırtan, beklenmedik şekilde geri kaldırtan, arkada geri kaldırtan,<br />

arkada kaldırtan, ansızın geri kaldırtan, gerileten, geri olduran, apansızın kaçırtan, aşağı<br />

kaldıran, birden bire bıraktıran, döktüren, çıkartan, apansız uzaklaştıran, alış verişe kalmayan,<br />

rahat bıraktıran, peşini bıraktırtan, yakasını bıraktıran, arkasını bıraktıran, konaklatan,<br />

kaçırtan, kalktıran, çıkartan, rahat bıraktıran.<br />

аззaйæг (аззaйджытæ) | ajjayæg | kala kalan, duran, donup kalan, beklenmedik şekilde<br />

kalan, geri kalan, beklenmedik şekilde geri kalan, arkada geri kalan, arkada kalan, ansızın geri<br />

kalan, gerileyen, geri olan, apansızın kaçıran, kalkan, aşağı kalan, birden bire bırakan,<br />

dökülen, çıkan, apansız uzaklaşan, alış verişe kalmayan, rahat bırakan, peşini bırakan,<br />

yakasını bırakan, arkasını bırakan, konaklayan, kaçıran, kalkan, çıkan, rahat bırakan.<br />

аззaйæггаг (аззaйæггæгтæ) | ajjayæggag | kala kalmalık, durmalık, donup kalmalık,<br />

beklenmedik şekilde kalmalık, geri kalmalık, beklenmedik şekilde geri kalmalık, arkada geri<br />

kalmalık, arkada kalmalık, ansızın geri kalmalık, gerilemelik, geri olmalık, apansızın kaçırmalık,<br />

kalkmalık, aşağı kalmalık, birden bire bırakmalık, dökülmelik, çıkmalık, apansız uzaklaşmalık,<br />

alış verişe kalmamalık, rahat bırakmalık, peşini bırakmalık, yakasını bırakmalık, arkasını<br />

80


ırakmalık, konaklamalık, kaçırmalık, kalkmalık, çıkmalık, rahat bırakmalık.<br />

аззaйæн | ajjayæn | kala kalınan, durulan, donup kalınan, beklenmedik şekilde kalınan, geri<br />

kalınan, beklenmedik şekilde geri kalınan, arkada geri kalınan, arkada kalınan, ansızın geri<br />

kalınan, gerilenen, geri olunan, apansızın kaçırılan, kalkılan, aşağı kalınan, birden bire<br />

bırakılan, dökülünen, çıkılan, apansız uzaklaşılan, alış verişe kalmayan, rahat bırakılan, peşi<br />

bırakılan, yakası bırakılan, arkası bırakılan, konaklanan, kaçırılan, kalkılan, çıkılan, rahat<br />

bırakılan.<br />

аззaйын (аззaдтæн, аззaдaин, аззaйдзынæн, аззaин, аззaиккам) | ajjayın | kala kalmak,<br />

durmak, donup kalmak, beklenmedik şekilde kalmak, geri kalmak, beklenmedik şekilde geri<br />

kalmak, arkada geri kalmak, arkada kalmak, ansızın geri kalmak, gerilemek, geri olmak,<br />

apansızın kaçırmak, kalkmak, aşağı kalmak, birden bire bırakmak, dökülmek, çıkmak, apansız<br />

uzaklaşmak, alış verişe kalmamak, rahat bırakmak, peşini bırakmak, yakasını bırakmak,<br />

arkasını bırakmak, konaklamak, kaçırmak, kalkmak, çıkmak, rahat bırakmak.<br />

Ази | Aji | Asya.<br />

азиаг | ajiag | Asyalı.<br />

азийаг (азийæгтæ) | ajiyag | 1. Asyalılar, Asya'nın sakini; 2. Asyalı.<br />

азил-азил кæнын | ajil-ajil kænın | 1) sık sık dönmek; döndürmek, geriye dönmek, bir yolu<br />

kısa keserek dönmek, döndüre döndüre çıkarmak; çevirmek, çevrilmek, çember etrafında<br />

çevirmek, evirip çevirmek çevirip kırmak, çevirip koparmak, başını çevirmek, arkasını<br />

çevirmek, yüz çevirmek, arka çevirmek, dirsek çevirmek, sırt çevirmek, yoldan çevirmek;<br />

kıvırmak, kıvrılmak, bükmek, büzülmek, burmak, dürmek, dolanmak, etrafında dolanmak,<br />

dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak,<br />

çevresini etrafında bir devir yapmak, bir yeri harmanlamak, etrafında bir tur yapmak;<br />

sarmak; sapmak, vermek; çizmek, daire çizmek, çevre çizgisini çizmek, kenar çizgilerle<br />

görüntülemek, ana hatlarını çizmek, gitmek, açmak, devirmek, çıkarmak; avdet etmek, avdet<br />

yoluna dönmek, dönüş yapmak, dönüşlü fiil; 2) atlamak, kolaçan etmek, gezmek, iyi<br />

davranmak, arkada bırakmak, yanından geçmek, atlamak, davranmak, gelmek, idare etmek,<br />

iyi bitmek, yerinden oynatmak, yer değiştirmek, yerini değiştirmek, başka yere geçmek, filo<br />

etmek, azaltmak, sapmak, daha sonraya almak, uzatmak, çekmek, ertelemek, devinmek,<br />

yaklaştırmak, sürmek, çekilmek, çekmek, ilerletmek pas geçmek; yuvarlanmak, yuvarlamak,<br />

yuvarlaklaştırmak, etrafta yuvarlaklaştırmak, rulo yapmak, halkalaşmak, toplaşmak, tortop<br />

olmak, devirmek, katlamak, atlamak, aldatmak; 3) liderlik; 4) hareket etmek; 5) düzgün<br />

koymak; 6) çıkarmak, çıkmak, gevşetmek, gevşemek, açmak; 7) açılmak; geçmek, yanından<br />

geçmek, ötesinden geçmek, geri vermek, iade etmek; geri almak; 8) kandırmak, daraltmak,<br />

indirmek, azaltmak, bir zaman için ara vermek, vurmak, çıkmak, çıkarmak, açıp sivriltmek,<br />

çekmek, sürmek, yaklaştırmak, ilerletmek, istirdat etmek, geri çağırmak.<br />

азилаг | ajilag | 1) döndürten; çevirten, çevrileten; kıvırtan, büktüren, büzüşten, burduran,<br />

dürten, dolatan, dolaştıran, etrafını dolaştıran, harmanlatan, tur yaptıran; sardıran; saptıran;<br />

çizdiren, devirttiren; avdet ettiren, dönüş yaptıran; 2) kolaçan ettiren, gezdiren, yanından<br />

geçtiren, yerinden oynatan, yer değiştirten, yerini değiştirten, pas geçirten; yuvarlatan,<br />

yuvarlaklaştıran, rulo yaptıran, halkalaştıran, toplaştıran, tortop olduran; 3) gevşeten; 4)<br />

besleten; yedirten, doydurtan, baktıran.<br />

азилæг (азилджытæ) | ajilæg | 1) dönen, dönek, döndüren; çeviren, çevrilen; kıvıran,<br />

kıvrılan, büken, büzülen, buran, düren, dolanan, dolaşan, etrafını dolaşan, harmanlayan, tur<br />

yapan; saran; sapan; çizen, deviren; avdet eden, dönüş yapan; 2) kolaçan eden, gezen,<br />

yanından geçen, yerinden oynatan, yer değiştiren, yerini değiştiren, pas geçen; yuvarlayan,<br />

yuvarlaklaştıran, rulo yapan, halkalaşan, toplaşan, tortop olan; 3) gevşeten, gevşeyen 4)<br />

81


esleyen; yediren, doyuran, bakan; цалх азилæг нæ уыд | salx ajilæg næ uıd | tekeri<br />

döndürecek kimse yoktu; бæхтæм азилæг нæ уыд | bæxtæm ajilæg næ uıd | atlara yem<br />

verecek kimse yoktu, atlara bakacak kimse yoktu.<br />

азилæггаг | ajilæggag | 1) dönmelik, döndürmelik; çevirmelik, çevrilmelik; kıvırmalık,<br />

kıvrılmalık, bükmelik, büzülmelik, burmalık, dürmelik, dolanmalık, dolaşmalık, etrafını<br />

dolaşmalık, harmanlamalık, tur yapmalık; sarmalık; sapmalık; çizmelik, devirmelik; avdet<br />

etmelik, dönüş yapmalık; 2) kolaçan etmelik, gezmelik, yanından geçmelik, yerinden<br />

oynatmalık, yer değiştirmelik, yerini değiştirmelik, pas geçmelik; yuvarlamalık,<br />

yuvarlaklaştırmalık, rulo yapmalık, halkalaşmalık, toplaşmalık, tortop olmalık; 3) gevşetmelik,<br />

gevşemelik; 4) beslemelik; yedirmelik, doyurmalık, bakmalık.<br />

азилæн | ajilæn | 1) dönülen; döndürülen; çevirtilen; kıvırtılan, bükülen, büzülen, burulan,<br />

dür,len, dolanılan, dolaşılan, çevresini etrafında bir devir yapılan, harmanlanan, tur yapılan;<br />

sarılan; sapılan; çizilen, daire çizilen, devirtilen; avdet edilen, dönüş yapılan; 2) yer<br />

değiştirilen, yerini değiştirilen, sapılan, pas geçilen; yuvarlanan, yuvarlaklaştırılan, rulo<br />

yapılan, halkalatılan, toplatılan, tortop olunan, devirtilen; 3) gevşetilen; 4) beslenilen;<br />

yedirilen, doyurulan, bakılan.<br />

азилæнтæ кæнын | ajilæntæ kænın | 1) döne döne dönmek, döndürmek; dönüp durmak,<br />

daire çizmek, çevirmek, çevrilmek, evirip çevirmek, geriye dönmek, gitmek, dolaşmak,<br />

dolaştırmak; 2) tamir etmek, oynamak, oynaşmak, uğraşmak, meşgul olmak.<br />

азилæн(тæ)гæнаг | ajilæn(tæ)gænag | 1) döne döne döndürten, döndürten; dönüp<br />

durdurtan, daire çizdirten, çevirten, çevrileten, evirip çevirten, geriye döndürten, götürten,<br />

dolaştırtan, dolaştıran; 2) tamir ettiren, oynatan, oynaştırtan, uğraştırtan, meşgul oldurtan.<br />

азилæн(тæ)гæнæг (азилæнгæнджытæ) | ajilæn(tæ)gænæg | 1) döne döne dönen,<br />

döndüren; dönüp duran, daire çizen, çeviren, çevrilen, evirip çeviren, geriye dönen, giden,<br />

dolaşan, dolaştıran; 2) tamir eden, oynayan, oynaşan, uğraşan, meşgul olan.<br />

азилæн(тæ)гæнæн | ajilæn(tæ)gænæn | 1) döne döne dönülen, döndürülen; dönüp<br />

durulan, daire çizilen, çevirtilen, evirip çevirtilen, geriye dönülen, gidilen, dolaşılan,<br />

dolaştırılan; 2) tamir edilen, oynanan, oynaşılan, uğraşılan, meşgul olunan.<br />

азилæн(тæ)гæнгæ | ajilæn(tæ)gængæ | 1) döne döne dönme, döndürme; dönüp durma,<br />

daire çizme, çevirme, çevrilme, evirip çevirme, geriye dönme, gitme, dolaşma, dolaştırma; 2)<br />

tamir etme, oynama, oynaşma, uğraşma, meşgul olma.<br />

азилæн(тæ)гæнгæйæ | ajilæn(tæ)gængæyæ | 1) döne döne dönerek, döndürerek; dönüp<br />

durarak, daire çizerek, çevirerek, çevrilerek, evirip çevirerek, geriye dönerek, giderek,<br />

dolaşarak, dolaştırarak; 2) tamir ederek, oynayarak, oynaşarak, uğraşarak, meşgul olarak.<br />

азилæн(тæ)гæнинаг | ajilæn(tæ)gæninag | 1) döne döne dönecek, döndürecek; dönüp<br />

duracak, daire çizecek, çevirecek, çevrilecek, evirip çevirecek, geriye dönecek, gidecek,<br />

dolaşacak, dolaştıracak; 2) tamir edecek, oynayacak, oynaşacak, uğraşacak, meşgul olacak.<br />

азилгæ | ajilgæ | 1) dönme; döndürme, geriye dönme, bir yolu kısa keserek dönme,<br />

döndüre döndüre çıkarma; çevirme, çevrilme, çember etrafında çevirme, evirip çevirme<br />

çevirip kırma, çevirip koparma, başını çevirme, arka çevirme, arkasını çevirme, yüz çevirme,<br />

dirsek çevirme, sırt çevirme, yoldan çevirme; kıvırma, kıvrılma, bükme, büzülme, burma,<br />

dürme, dolanma, etrafında dolanma, dolaşma, etrafını dolaşma, ötesinden dolaşma, etrafını<br />

dolaşma, çevresini etrafında bir devir yapma, bir yeri harmanlama, etrafında bir tur yapma;<br />

sarma; sapma; çizme, daire çizme, çevre çizgisini çizme, kenar çizgilerle görüntüleme, ana<br />

hatlarını çizme, açma, devirme, çıkarma; avdet etme, avdet yoluna dönme, dönüş yapma; 2)<br />

atlama, kolaçan etme, gezme, iyi davranma, arkada bırakma, yanından geçme, atlama,<br />

davranma, gelme, idare etme, iyi bitme, yerinden oynatma, yer değiştirme, yerini değiştirme,<br />

82


aşka yere geçme, filo etme, azaltma, sapma, daha sonraya alma, uzatma, çekme, erteleme,<br />

devinme, yaklaştırma, sürme, çekilme, çekme, ilerletme, pas geçme; yuvarlanma, yuvarlama,<br />

yuvarlaklaştırma, etrafta yuvarlaklaştırma, rulo yapma, halkalaşma, toplaşma, tortop olma,<br />

devirme, katlama, atlama, aldatma; 3) hareket etme; 4) düzgün koyma; 5) çıkarma, çıkma,<br />

gevşetme, gevşeme, açma; 6) açılma; geçme, yanından geçme, ötesinden geçme, geri verme,<br />

iade etme; geri alma; 7) kandırma, daraltma, indirme, azaltma, bir zaman için ara verme,<br />

vurma, çıkma, çıkarma, açıp sivriltme, çekme, sürme, yaklaştırma, ilerletme, istirdat etme,<br />

geri çağırma; besleme; yedirmen, doyurma, bakma.<br />

азилгæйæ | ajilgæyæ | 1) dönerek; döndürerek, geriye dönerek, döndüre döndüre<br />

çıkararak; çevirerek, çevrilerek, çember etrafında çevirerek, evirip çevirerek, çevirip kırarak,<br />

çevirip kopararak, başını çevirerek, arka çevirerek, arkasını çevirerek, yüz çevirerek, dirsek<br />

çevirerek, sırt çevirerek, yoldan çevirerek; kıvırarak, kıvrılarak, bükerek, büzülerek, burarak,<br />

dürerek, dolanarak, etrafında dolanarak, dolaşarak, etrafını dolaşarak, ötesinden dolaşarak,<br />

çevresini etrafında bir devir yaparak, bir yeri harmanlayarak, etrafında bir tur yaparak;<br />

sararak; saparak; çizerek, daire çizerek, çevre çizgisini çizerek, kenar çizgilerle<br />

görüntüleyerek, ana hatlarını çizerek, açarak, devirerek, çıkararak; avdet ederek, dönüş<br />

yaparak; 2) yerinden oynatarak, yer değiştirerek, yerini değiştirerek, başka yere geçerek,<br />

saparak, pas geçerek; yuvarlayarak, yuvarlayarak, yuvarlaklaştırarak, etrafta<br />

yuvarlaklaştırarak, rulo yaparak, halkalaşarak, toplaşarak, tortop olarak, devirerek,<br />

katlayarak; 3) hareket ederek; 4) düzgün koyarak; 5) çıkararak, gevşeterek, gevşeyerek,<br />

açarak; 6) açılarak; geçerek, yanından geçerek, ötesinden geçerek, geri vererek, iade ederek;<br />

geri alarak; 7) besleyerek; yedirerek, doyurarak, bakarak.<br />

азилдух кæнын | ajildux kænın | dolaşmak, dolanmak, çevirmek, kıvırmak, bükmek,<br />

döndürmek, dönmek, sarmak.<br />

азилинаг (азилинæгтæ) | ajilinag | 1) dönecek; döndürecek, geriye dönecek, döndüre<br />

döndüre çıkaracak; çevirecek, çevrilecek, çember etrafında çevirecek, evirip çevirecek,<br />

çevirip kıracak, çevirip koparacak, başını çevirecek, arka çevirecek, arkasını çevirecek, yüz<br />

çevirecek, dirsek çevirecek, sırt çevirecek, yoldan çevirecek; kıvıracak, kıvrılacak, bükecek,<br />

büzülecek, buracak, dürecek, dolanacak, etrafında dolanacak, dolaşacak, etrafını dolaşacak,<br />

ötesinden dolaşacak, çevresini etrafında bir devir yapacak, bir yeri harmanlanacak, etrafında<br />

bir tur yapacak; saracak; sapacak; çizecek, daire çizecek, çevre çizgisini çizecek, kenar<br />

çizgilerle görüntüleyecek, ana hatlarını çizecek, açacak, devirecek, çıkaracak; avdet edecek,<br />

dönüş yapacak; 2) yerinden oynatacak, yer değiştirecek, yerini değiştirecek, başka yere<br />

geçecek, sapacak, pas geçecek; yuvarlanacak, yuvarlanacak, yuvarlaklaştıracak, etrafta<br />

yuvarlaklaştıracak, rulo yapacak, halkalaşacak, toplaşacak, tortop olacak, devirecek,<br />

katlanacak; 3) hareket edecek; 4) düzgün koyacak; 5) çıkaracak, gevşetecek, gevşenecek,<br />

açacak; 6) açılacak; geçecek, yanından geçecek, ötesinden geçecek, geri verecek, iade<br />

edecek; geri alacak; 7) beslenecek; yedirecek, doyuracak, bakacak.<br />

азилын [азылдтæн, азылдaин, азилдзынæн (азылдтoн, азылдтaин, азилдзынæн)+ |<br />

ajilın | 1) dönmek; döndürmek, geriye dönmek, bir yolu kısa keserek dönmek, döndüre<br />

döndüre çıkarmak; çevirmek, çevrilmek, çember etrafında çevirmek, evirip çevirmek çevirip<br />

kırmak, çevirip koparmak, başını çevirmek, a rkasını çevirmek, yüz çevirmek, arka çevirmek,<br />

dirsek çevirmek, sırt çevirmek, yoldan çevirmek; kıvırmak, kıvrılmak, bükmek, büzülmek,<br />

burmak, dürmek, dolanmak, etrafında dolanmak, dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden<br />

dolaşmak, etrafını dolaşmak, ötesinden dolaşmak, çevresini etrafında bir devir yapmak, bir<br />

yeri harmanlamak, etrafında bir tur yapmak; sarmak; sapmak, vermek; çizmek, daire çizmek,<br />

çevre çizgisini çizmek, kenar çizgilerle görüntülemek, ana hatlarını çizmek, gitmek, açmak,<br />

83


devirmek, çıkarmak; avdet etmek, avdet yoluna dönmek, dönüş yapmak, dönüşlü fiil; 2)<br />

atlamak, kolaçan etmek, gezmek, iyi davranmak, arkada bırakmak, yanından geçmek,<br />

atlamak, davranmak, gelmek, idare etmek, iyi bitmek, yerinden oynatmak, yer değiştirmek,<br />

yerini değiştirmek, başka yere geçmek, filo etmek, azaltmak, sapmak, daha sonraya almak,<br />

uzatmak, çekmek, ertelemek, devinmek, yaklaştırmak, sürmek, çekilmek, çekmek, ilerletmek<br />

pas geçmek; yuvarlanmak, yuvarlamak, yuvarlaklaştırmak, etrafta yuvarlaklaştırmak, rulo<br />

yapmak, halkalaşmak, toplaşmak, tortop olmak, devirmek, katlamak, atlamak, aldatmak; 3)<br />

liderlik; 4) hareket etmek; 5) düzgün koymak; 6) çıkarmak, çıkmak, gevşetmek, gevşemek,<br />

açmak; 7) açılmak; geçmek, yanından geçmek, ötesinden geçmek, geri vermek, iade etmek;<br />

geri almak; 8) kandırmak, daraltmak, indirmek, azaltmak, bir zaman için ara vermek, vurmak,<br />

çıkmak, çıkarmak, açıp sivriltmek, çekmek, sürmek, yaklaştırmak, ilerletmek, istirdat etmek,<br />

geri çağırmak; хи азилын | xi ajilın | dönmek, çevrilmek, başını çevirmek, yüz çevirmek,<br />

arkasını çevirmek, kendine gelmek, kendine dönmek, çıkmak; химæ азилын | ximæ ajilın |<br />

a) kendine dönmek, geri kendini gelmek, sırada kendini koymak, kastetmek; b) içmek,<br />

içirmek, içki içmek, kendini içmeye vermek, sarhoş etmek; su vermek, suvarmak, sulamak;<br />

yemek yemek, kendini iyi beslemek, doyurmak, karnını doyurmak, yedirmek; şürbetmek; c)<br />

iyi elbise giyinmek; iyi giysiler giyerek kendine çeki düzen vermek; kendini denemek; kendine<br />

bakmak.<br />

азимаг | ajimag | 1) suçlu, kabahatli, yazıklı; 2) ücretli, lanetli, azarı hak eden; mahkûm<br />

edilen; азимаг кæнын | ajimag kænın | suçlamak, suçlandırmak, suçlu bulmak, itham<br />

etmek; mahkûm etmek; kınamak, ayıplamak; азимаг уын | ajimag uın | suçlu, suçlu olmak;<br />

mahkûm edilmek; suçlanmak, tarafından mahkûm olmak, kabahatli olmak, kabahat etmek,<br />

kusur işlemek, kabahat işlemek; цы азимаг æм ис? | sı ajimag æm iş? | ne suçu var?, suçu<br />

ne?<br />

азимут | ajimut | enlem açısı, dünyanın eğiklik açısı; açıklık, semt, mıknatısı semt.<br />

азиу кæнын | ajiu kænın | arama için takviye istemek, yardım çağırmak, yardıma çağırmak,<br />

davet etmek, destek çağırmak, imdat diye seslenmek, muavenet etmek, arkalamak, yardım<br />

etmek.<br />

азмæлаг | ajmælag | 1) hareket ettiren, harekete geçirten, harekette bulundurtan,<br />

faaliyete geçirten, oynatan, devindirten, yürüten, ilerleten, kıpırdatan, kıpırdatan, kımıldatan,<br />

kıpırdamağa başlatan; ilerleten; 2) karıştırıştan; hışırdatan; 3) acele ettirten, acele ettiren,<br />

canlanmağa başlatan, yerinde duramayan, çabuk davranan, heyecan verdirten,<br />

heyecanlandırtan, evirip çevirten, tezleten, koşturan, eşleten, yelleten.<br />

азмæлæг (азмæлджытæ) | ajmælæg | pitoresk, diri, dipdiri, oynak, hareketli, sağ, canlı,<br />

hareket eden, kıpırdayan, kımıldatan, yerinde duramayan, oynayan, oynatan, yürüme,<br />

harekette bulunma, ilerleme, ileri gitme, yetenekli, kabiliyetinde olan, kabiliyetli, istidatlı,<br />

uyanık, faal, çevik, coşkun, reel, hakiki, gerçek, tesirli, etkili, dokunaklı, sert, acı, muktedir,<br />

kadir, gücü olan, güçlü.<br />

азмæлæн | ajmælæn | 1) hareket edilen, harekete geçilen, harekette bulunulan, faaliyete<br />

geçilen, oynanan, devinilen, yürünülen, ilerlenen, kıpırdanan, kıpırdatılan, kımıldanan,<br />

kımıldanılan, kıpırdamağa başlanan; yürünülen, ilerletilen, oynanan, oynatılan; 2) karıştırılan;<br />

hışırdatılan; 3) acele ettirilen, acele edilen, canlanmağa başlanan, yerinde duramayan, çabuk<br />

davranılan, heyecan verilen, heyecanlandırılan, evirip çevirtilen, ivilen, tezlenilen, koşulan,<br />

eşinilen, yetinilen.<br />

азмæлæнтæ | ajmælæntæ | ellerle ayaklar, organlar, hareket sağlayan organlar, uzuvlar,<br />

hareket ettiren uzuvlar.<br />

азмæлгæ | ajmælgæ | 1) hareket etme, harekete geçme, harekette bulunma, faaliyete<br />

84


geçme, oynama, devinme, yürüme, ilerleme, kıpırdama, kıpırdatma, kımıldama, kımıldanma,<br />

kıpırdamağa başlama; yürüme, ilerleme, oynama, oynatma; 2) karıştırılma; hışırdatma; 3)<br />

acele ettirme, acele etme, canlanmağa başlama, yerinde duramama, çabuk davranma,<br />

heyecan verme, heyecanlandırma, evirip çevirme, ivme, tezlenme, koşma, eşme, yelme.<br />

азмæлгæйæ | ajmælgæyæ | 1) hareket ederek, harekete geçerek, harekette bulunarak,<br />

faaliyete geçerek, oynayarak, devinerek, yürüyerek, ilerleyerek, kıpırdayarak, kıpırdatarak,<br />

kımıldayarak, kımıldanarak, kıpırdamağa başlayarak; yürüyerek, ilerleyerek, oynayarak,<br />

oynatarak; 2) karıştırılarak; hışırdatarak; 3) acele ettirerek, acele ederek, canlanmağa<br />

başlayarak, yerinde duramayarak, çabuk davranarak, heyecan vererek, heyecanlandırarak,<br />

evirip çevirerek, iverek, tezlenerek, koşarak, eşerek, yelerek.<br />

азмæлд (азмæлдтытæ) | ajmæld | 1) hareket, hareket etmiş, harekete geçmiş, harekette<br />

bulunmuş, devim, devinim, devinmiş, yürüyüş, yürümüş, kımıldanma, seyrüsefer, trafik,<br />

gidişgeliş, ilerleme; faaliyete geçmiş, oynamış, ilerlemiş, kıpırdamış, kıpırdatmış, kımıldamış,<br />

kıpırdamağa başlamış; yürümüş, ilerlemiş, oynamış, oynatmış; 2) karıştırılmış; hışırdatmış; 3)<br />

acele ettirmiş, acele etmiş, canlanmağa başlamış, yerinde duramamış, çabuk davranmış,<br />

heyecan vermiş, heyecanlandırmış, evirip çevirmiş, ivmiş, tezlenmiş, koşmak, eşmiş, yelmiş.<br />

азмæлинаг | ajmælinag | 1) hareket edecek, harekete geçecek, harekette bulunacak,<br />

faaliyete geçecek, oynanacak, devinecek, yürünecek, ilerlenecek, kıpırdanacak, kıpırdatacak,<br />

kımıldanacak, kıpırdamağa başlanacak; yürünecek, ilerlenecek, oynanacak, oynatacak; 2)<br />

karıştırılacak; hışırdatacak; 3) acele ettirecek, acele edecek, canlanmağa başlanacak, yerinde<br />

duramayacak, çabuk davranacak, heyecan verecek, heyecanlandıracak, evirip çevirecek,<br />

ivecek, tezlenecek, koşacak, eşecek, yelecek.<br />

азмæлын (азмæлыдтæн, азмæлыдaин, азмæлдзынæн) | ajmælın | 1) hareket etmek,<br />

harekete geçmek, harekette bulunmak, faaliyete geçmek, oynamak, devinmek, yürümek,<br />

ilerlemek, kıpırdamak, kıpırdatmak, kımıldamak, kımıldanmak, kıpırdamağa başlamak;<br />

yürümek, ilerlemek, oynamak, oynatmak; 2) karıştırılmak; hışırdatmak; 3) acele ettirmek,<br />

acele etmek, canlanmağa başlamak, yerinde duramamak, çabuk davranmak, heyecan<br />

vermek, heyecanlandırmak, evirip çevirmek, ivmek, tezlenmek, koşmak, eşmek, yelmek.<br />

азмæлынхъом | ajmælınqom | hareket edebilme, hareket gücü, yürüme gücü,<br />

devinebilme, ilerleme kabiliyeti.<br />

азмæнт-азмæнт кæнын | ajmænt-ajmæt kænın | 1) sık sık karışmak, karıştırmak,<br />

karıştırılmak, karıştırarak eritmek, karışık bir hale sokmak; karmak, katışmak, dolaştırmak,<br />

dolaşmak, çetrefil bir hale sokmak, bulaştırmak, benzetmek, bozulmak, harman etmek; 2)<br />

şaşırtmak, şaşırmak; yanıltmak, telaş etmek, endişe etmek, bağdamak, çapraşmak,<br />

çaparızlaşmak, takılmak; 3) alarm vermek, panik olmak, benzetmek, kargaşaya neden olmak.<br />

азмæнтаг | ajmæntag | 1) karıştan, karıştırtan, karıştırıştan, karıştırarak eriten, karışık bir<br />

hale sokturan; kardırtan, katıştan, dolaştırtan, dolaştıran, çetrefil bir hale sokturan,<br />

bulaştırtan, benzeten, bozuştan, harman ettiren; 2) şaşırtan; yanıltan, telaş ettiren, endişe<br />

ettiren, bağdayan, çapraştıran, çaparızlaştıran, takıştan; 3) alarm verdiren, panik olduran,<br />

benzeten, kargaşaya neden olduran.<br />

азмæнтæг (азмæнджытæ) | ajmæntæg | 1) karışan, karıştıran, karıştırılan, karıştırarak<br />

eriten, karışık bir hale sokan; karan, katışan, dolaştıran, dolaşan, çetrefil bir hale sokan,<br />

bulaştıran, benzeten, bozulan, harman eden; 2) şaşırtan, şaşıran; yanıltan, telaş eden, endişe<br />

eden, bağdayan, çapraşan, çaparızlaşan, takılan; 3) alarm veren, panik olan, benzeten,<br />

kargaşaya neden olan.<br />

азмæнтæггаг (азмæнтæггæгтæ) | ajmæntæggag | 1) karışmalık, karıştırmalık,<br />

karıştırılmalık, karıştırarak eritmelik, karışık bir hale sokmalık; karmalık, katışmalık,<br />

85


dolaştırmalık, dolaşmalık, çetrefil bir hale sokmalık, bulaştırmalık, benzetmelik, bozulmal ık,<br />

harman etmelik; 2) şaşırtmalık, şaşırmalık; yanıltmalık, telaş etmelik, endişe etmelik,<br />

bağdamalık, çapraşmalık, çaparızlaşmalık, takılmalık; 3) alarm vermelik, panik olmalık,<br />

benzetmelik, kargaşaya neden olmalık.<br />

азмæнтæн | ajmæntæn | 1) karışılan, karıştırılan, karıştırılan, karıştırarak eritilen, karışık bir<br />

hale sokulan; karılan, katışılan, dolaştırılan, dolaşılan, çetrefil bir hale sokulan, bulaştırılan,<br />

benzetilen, bozulan, harman edilen; 2) şaşırtılan, şaşırılan; yanıltılan, telaş edilen, endişe<br />

edilen, bağdayan, çapraşılan, takınılan; 3) alarm verilen, panik olunan, benzetilen, kargaşaya<br />

neden olunan.<br />

азмæнтгæ | ajmæntgæ | 1) karışma, karıştırma, karıştırılma, karıştırarak eritme, karışık bir<br />

hale sokma; karma, katışma, dolaştırma, dolaşma, çetrefil bir hale sokma, bulaştırma,<br />

benzetme, bozulma, harman etme; 2) şaşırtma, şaşırma; yanıltma, telaş etme, endişe etme,<br />

bağdama, çapraşma, çaparızlaşma, takılma; 3) alarm verme, panik olma, benzetme,<br />

kargaşaya neden olma.<br />

азмæнтгæйæ | ajmæntgæyæ | 1) karışarak, karıştırarak, karıştırılarak, karıştırarak eriterek,<br />

karışık bir hale sokarak; kararak, katışarak, dolaştırarak, dolaşarak, çetrefil bir hale sokarak,<br />

bulaştırarak, benzeterek, bozularak, harman ederek; 2) şaşırtarak, şaşırarak; yanıltarak, telaş<br />

ederek, endişe ederek, bağdayarak, çapraşarak, çaparızlaşarak, takılarak; 3) alarm vererek,<br />

panik olarak, benzeterek, kargaşaya neden olarak.<br />

азмæнтинаг (азмæнтинæгтæ) | ajmæntinag | 1) karışacak, karıştıracak, karıştırılacak,<br />

karıştırarak eritecek, karışık bir hale sokacak; karacak, katışacak, dolaştıracak, dolaşacak,<br />

çetrefil bir hale sokacak, bulaştıracak, benzetecek, bozulacak, harman edecek; 2) şaşırtacak,<br />

şaşıracak; yanıltacak, telaş edecek, endişe edecek, bağdaşacak, çapraşacak, çaparızlaşacak,<br />

takılacak; 3) alarm verecek, panik olacak, benzetecek, kargaşaya neden olacak.<br />

азмæнтын (азмæстoн, азмæстaин, азмæнтдзынæн) | ajmæntın | 1) karışmak,<br />

karıştırmak, karıştırılmak, karıştırarak eritmek, karışık bir hale sokmak; karmak, katışmak,<br />

dolaştırmak, dolaşmak, çetrefil bir hale sokmak, bulaştırmak, benzetmek, bozulmak, harman<br />

etmek; 2) şaşırtmak, şaşırmak; yanıltmak, telaş etmek, endişe etmek, bağdamak, çapraşmak,<br />

çaparızlaşmak, takılmak; 3) alarm vermek, panik olmak, benzetmek, kargaşaya neden olmak.<br />

азмæст (азмæстытæ) | ajmæşt |1) karışmış, karıştırmış, karıştırılmış, karıştırarak eritmiş,<br />

karışık bir hale sokmuş; karmış, katışmış, dolaştırmış, dolaşmış, çetrefil bir hale sokmuş,<br />

bulaştırmış, benzetmiş, bozulmuş, harman etmiş; 2) şaşırtmış, şaşırmış; yanıltmış, telaş<br />

etmiş, endişe etmiş, bağdamış, çapraşmış, çaparızlaşmış, takılmış; 3) alarm vermiş, panik<br />

olmuş, benzetmiş, kargaşaya neden olmuş.<br />

азмæц | ajmæs | hile, hilekâr, düzenbaz, dolandırıcı, çapkın, yaramaz, soytarı, palyaço,<br />

cambaz, oyuncu, dalgacı, yadigâr, kazıkçı, açıkgöz, kurnaz, perende baz, takla baz;<br />

makirklovn.<br />

азнымaд | ajnımad | kronoloji, sayılı yıl, sayılı sene, sayılı yaş.<br />

Азовы денджыз | Ajovı dyencıj | Azak Denizi.<br />

aзон | ajon | yılı, senesi.<br />

aзот | ajot | nitrojen, azot.<br />

aзотбын | ajotbın | nitrojenli, azotlu; азотбын æфсæйнаг | ajotbın æfşæynag | demir<br />

nitrür, azotlu demir; азотбын хъацæнтæ | ajotbın qasæntæ | nitrojenli gübre, azotlu gübre.<br />

aзотджын | ajotcın | nitrojenli, azotlu.<br />

aзотон | ajoton | nitrojen, azot.<br />

aзотгуaг | ajoton | nitrojen eksikliği, azot eksik, azot yetersiz.<br />

aзотхъæстæ | ajotqæştæ | nitrojen bulaşmış, azot bulaşmış, azot katılmış.<br />

86


aзотхъуaг | ajotquag | nitrojen eksikliği, azot eksik, azot yetersiz.<br />

aзотцух | ajotsux | nitrojen bulaşmamış, azotsuz.<br />

aзул уæвын (уын) | ajul uævın| çarpılmak, çarpık olmak, çarpık yapılmak, yamuk olmak,<br />

eğrilmek, eğilmek, çalık olmak.<br />

aзфыccæг (aзфыcджытæ) | ajfışşæg | yazan.<br />

aзфыccынaд | ajfışşınad | yazı.<br />

aзфыcт (aзфыcтытæ) | ajfışt | vakayiname<br />

aзхыгъд | ajxığd |<br />

aзхынцæн | ajxınsæn |<br />

-азы | -ajı | -yılı, -senesi<br />

aзывв-зыв кæнын | ajıvv-jıv kænın | ayrılmak, yuvarlamak, yuvarlanmak, yuvarlayarak<br />

götürmek, hızla gitmek, çabuk gitmek, geçmek, sürüp geçmek, uçmak, uçup gitmek, uçakla<br />

gitmek, düşmek, yuvarlanmak, yuvarlanıp düşmek, koşmak, koşarak gitmek, yayılmak, akıp<br />

gitmek, su gibi akmak; gidip gelmek, gelip konmak, silinivermek; sıçramak.<br />

aзыввытт кæнын, азыppыт кæнын | ajıvvıtt kænın, ajırrıt kænın | fırlatmak, atmak,<br />

fırlatıp atmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak, tutup atmak, savurmak; kovmak, kapı dışarı<br />

etmek, dışarı itmek, tepmek, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek.<br />

aзыввытгæнаг | ajıvvıtgænag | fırlatan, attıran, fırlatıp attıran, dışarı fırlatan, dışarı attıran,<br />

tutup attıran, savurtan; kovduran, kapı dışarı ettiren, dışarı ittiren, teptiren, kestiren,<br />

çıkartan, uç verdirten, sürdürten.<br />

aзыввытгæнæг (aзыввытгæнджытæ) | ajıvvıtgænæg | fırlatan, atan, fırlatıp atan, dışarı<br />

fırlatan, dışarı atan, tutup atan, savuran; kovan, kapı dışarı eden, dışarı iten, tepen, kesen,<br />

çıkaran, uç veren, süren.<br />

aзыввытгæнгæ | ajıvvıtgængæ| fırlatma, atma, fırlatıp atma, dışarı fırlatma, dışarı atma,<br />

tutup atma, savurma; kovma, kapı dışarı etme, dışarı itme, tepme, kesme, çıkarma, uç<br />

verme, sürme.<br />

aзыввытгæнгæйæ | ajıvvıtgængæyæ | fırlatarak, atarak, fırlatıp atarak, dışarı fırlatarak,<br />

dışarı atarak, tutup atarak, savurarak; kovarak, kapı dışarı ederek, dışarı iterek, teperek,<br />

keserek, çıkararak, uç vererek, sürerek.<br />

aзыввытгæнинаг (aзыввытгæнинæгтæ) | ajıvvıtgæninag | fırlatacak, atacak, fırlatıp<br />

atacak, dışarı fırlatacak, dışarı atacak, tutup atacak, savuracak; kovacak, kapı dışarı edecek,<br />

dışarı itecek, tepecek, kesecek, çıkaracak, uç verecek, sürecek.<br />

aзыгъгъуытт кæнын (aзыгъгъуытт ласын) | ajığğutt kænın (ajığğutt laşın) | atmak, dışarı<br />

atmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak,<br />

savurmak.<br />

aзыгъгъуытт ласын (aзыгъгъуытт кæнын) | ajığğutt laşın (ajığğutt kænın) | atmak, dışarı<br />

atmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, dışarı fırlatmak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak,<br />

savurmak.<br />

aзыгъгъуыттытæ кæнын (aзыгъгъуыттытæ ласын) | ajığğuttıtæ kænın (ajığğutt laşın) |<br />

dağıtmak; serpmek, saçmak, serpiştirmek, fırlatmak.<br />

aзыгъгъуыттытæ ласын (aзыгъгъуыттытæ кæнын) | ajığğuttıtæ laşın (ajığğutt kænın) |<br />

dağıtmak; serpmek, saçmak, serpiştirmek, fırlatmak.<br />

aзыгъуыммæ кæнын | ajığuımmæ kænın | 1) içi dışına çevirmek; tersine çevirmek, tersyüz<br />

etmek, tersini yapmak, geriye çevirmek 2) bozmak, aksine davranmak, tahrif etmek,<br />

çirkinleştirmek, sakatlamak, denşirmek.<br />

aзыккoн | ajıkkon | yıllık, bir yıllık, senelik, bir senelik, bir yaşında.<br />

азылд (aзылдтытæ) | ajıld | dolaşma, dolaşık yol, dolaşıp yoklama, çevirme, devir, kol<br />

87


gezme, devriye gezme, karakol gezme, çevre yolundan gitme; teftiş, vizite; çapraşık yol.<br />

азылын кæнын | ajılın kænın | kıvırmak, eğmek, eğriltmek, eğdirmek, baş eğmek,<br />

çarpılmak, bükmek, belini bükmek, buruşmak, buruşturmak, yüzünü buruşturtmak, çelmek,<br />

esnetmek, katlamak, kamburlaştırmak.<br />

азылын уæвын (уын) | ajılın uævın | kıvrılmak, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltilmek,<br />

eğdirilmek, baş eğdirmek, çarpıtılmak, bükülmek, kamburlaşmak, belini büktürmek,<br />

buruşmak, yüzü buruşmak, yüzünü buruşturmak.<br />

азым | ajım | azim, kabahat, suç, hata, töhmet, taksir, cürüm, sebep, cünha.<br />

азымaг, азимaг (aзымæгтæ) | ajımag, ajiımag | hata, suçlu, kabahatli, hatalı.<br />

азымaг кæнын | ajımag kænın | suçlu yapmak, kabahatli yapmak, hata yapmak.<br />

азымaг уæвын | ajımag uævın | suçlu olmak, kabahatli olmak, hatalı olmak.<br />

азымад | ajımad |<br />

азымæг, азымæджы | ajımæg, ajımæcı | kış, bu kış, kışın, kış vakti.<br />

азымæджы, азымæг | ajımæcı, ajımæg | kışı, bu kış, kış vakti.<br />

азымбиc | ajımbiş | yarıyıl, yarı sene, yarım yıl, altı ay, sömestr.<br />

азымбыл | ajımbıl | suçlu, kabahatli, yazıklı, fail, müsebbip, hatalı, azimli, gaip.<br />

азымджын | ajımcın | suçlu, kabahatli, yazıklı, fail, müsebbip, hatalı, azimli, gaip.<br />

азымджын кæнын | ajımcın kænın | suçlamak, suçlatmak, suçlandırmak; suç işletmek,<br />

suçlu bulmak, kabahat yaptırmak, azimli olmak, itham etmek.<br />

азымджын уæвын (уын) | ajımcın uævın | suçlu olmak, suç işlemek, kabahat yapmak,<br />

kabahatli olmak, kabahat işlemek, kusur işlemek.<br />

азымдзинад (aзымдзинæдтæ) | ajımzinad | azimlik, kabahatlik, suçluluk, hatalılık,<br />

töhmetlik, taksirlik, cürümlük, sebeplik, cünhalık.<br />

азымы дарын | ajımı darın | suçlamak, suçlu bulmak, itham etmek, kabahat bulmak.<br />

азын-азын кæнын | ajın-ajın kænın | sık sık görünmek, gözükmek, çıkmak, ortaya çıkmak,<br />

meydana çıkmak, belirmek, türemek, türümsek, zuhur etmek, gelmek, peydahlanmak, peyda<br />

olmak, durmak.<br />

азынæг (aзынджытæ) | ajınæg | görünen, gözüken, çıkan, ortaya çıkan, meydana çıkan,<br />

beliren, türeyen, türemen, zuhur eden, gelen, peydahlanan, peyda olan, duran.<br />

азынæн | ajınæn | görüntülen, gözükülen, çıkmak, ortaya çıkılan, meydana çıkılan, belirilen,<br />

türenen, zuhur edilen, gelinen, peydahlanılan, peyda olunan, durulan.<br />

азынг кæнын | ajıng kænın | ısıtmak, ısıttırmak, ateşe döndürmek, kızdırmak, akkor haline<br />

getirmek, akkorlaştırmak, elektriklendirmek, gerginleştirmek, kızdırmak, gerginleştirmek,<br />

kızdırmak.<br />

азынг уæвын (уын) | ajıng uævın | kızmak, kızışmak, akkor haline gelmek, akkorlaşmak,<br />

ateşe dönmek, ısıtılmak, ısıtmak, elektriklenmek, gerginleşmek.<br />

азынгæ | ajıngæ | görünme, gözükme, çıkma, ortaya çıkma, meydana çıkma, belirme,<br />

türeme, türümse, zuhur etme, gelme, peydahlanma, peyda olma, durma.<br />

азынгæйæ | ajıngæyæ | görünerek, gözükerek, çıkarak, ortaya çıkarak, meydana çıkarak,<br />

belirerek, türeyerek, zuhur ederek, gelerek, peydahlanarak, peyda olarak, durarak.<br />

азынд (aзындтытæ) | ajınd | görünmüş, gözükmüş, çıkmış, ortaya çıkmış, meydana çıkmış,<br />

belirmiş, türemiş, zuhur etmiş, gelmiş, peydahlanmış, peyda olmuş, durmuş.<br />

азынинаг | ajıninag | görünecek, gözükecek, çıkacak, ortaya çıkacak, meydana çıkacak,<br />

belirecek, türeyecek, zuhur edecek, gelecek, peydahlanacak, peyda olacak, duracak.<br />

азынын (азындтæн, азындaин, азындзынæн) | ajının | görünmek, gözükmek, çıkmak,<br />

ortaya çıkmak, meydana çıkmak, belirmek, türemek, türümsek, zuhur etmek, gelmek,<br />

peydahlanmak, peyda olmak, durmak.<br />

88


азынын кæнын | ajının kænın | görünür yapmak, ses yapmak; görünmek, gözükmek,<br />

çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, zuhur etmek, peydahlanmak, peyda olmak, gelmek,<br />

belirmek, durmak, türemek, türümsek.<br />

азыp-зыp кæнын | ajır-jır kænın | titremek, ürpermek, sarsılmak, sallanmak, sallamaya<br />

başlamak, görünmeyi zorlamak.<br />

азыppыт кæнын, азыввыт кæнын | ajırrıt kænın, ajıvvıt kænın | fırlatmak, atmak, fırlatıp<br />

atmak, dışarı fırlatmak, dışarı atmak, tutup atmak, savurmak; kovmak, kapı dışarı etmek,<br />

dışarı itmek, tepmek, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek.<br />

аив | aiv | 1) güzel, yakışıklı, cici, yahşi, vecih, bedi; hoş, sevimli, tatlı, latif, albenili, yakışıklı;<br />

zararsız, ziyansız, çekici, alaka çekici, çekimli, alımlı, göz alıcı, halâvetli; 2) terbiyeli, uslu,<br />

edepli, ahlaklı, çekici, cazip, cazibeli, calip, yeteri kadar iyi, çok iyi, iyice saklı, iyilik; asil, edep<br />

erkâna uygun; 3) ince, incelik, zarif, zariflik, zarafet; nazik, nezaketli, narin, hassas, nefis,<br />

enfes, oldukça iyi, hoşnutlukla, memnuniyetle, memnun memnun, adamakıllı, zayıf, mahir,<br />

usta, ustaca, becerikli, vakarlı, heybetli, mehabetli, muntazam; yufka, detaylı, latif, tetik,<br />

dakik, fasih; 4) ahenkli, uyumlu, uyumsal; özenli, itinalı, titiz, yakışan, süslü, süslenme,<br />

bezenmiş, temiz, tertipli, küçük, dolgun, büyük, kurnaz, isabetli, detaylı, yepelek, tutarlı,<br />

düzenleşik, düzenli, makamlı; 5) sanat, sanatlı, sanatsal, artistik, sahif, vecahetli; аив<br />

литературæ | aiv lityeraturæ | edebiyat sanatı, edebi yazım dili, kurgu; 6) temsilci, temsili,<br />

temsil, kellifelli, müşekkel; endamlı, boyu posu yerinde; 7) doğru, özenli, özenle yapılan,<br />

düzenli, dikkatli.<br />

аив-аив кæнын | aiv-aiv kænın | özenli, özenle yapılan, düzenli, dikkatli, güzel olmasın,<br />

terbiyeli, kore etmek, düzgün koymak; süslemek, güzel yapmak, temiz yapmak, tertipli<br />

yapmak.<br />

аив кæнын | aiv kænın | 1) dekore etmek, güzel yapmak, güzel etmek, düzgün koymak;<br />

süslemek, temiz yapmak, tertipli yapmak; 2) terbiyeli yapmak, edep erkâna uygun<br />

davranmak, terbiyeli davranmak, zarif yapmak, hoş yapmak, çekici yapmak, nazik yapmak,<br />

yakışık yapmak, yakışanı yapmak.<br />

аив уæвын (уын) | aiv uævın | güzel olmak, doğru olmak, süslenmek, bezenmek, zarif<br />

olmak, hoş olmak, güzel olmak, çekici olmak, nazik olmak, yakışık olmak, yakışanı yapmak,<br />

terbiyeli olmak, süslü olmak, temiz olmak, tertipli olmak.<br />

аив хъуыддæгтæгæнæг | aiv quıddægtæ gænæg | yakışan şeyler yapan, ahlaklı.<br />

аив хъуыддаг | aiv quıddag | yakışan şey, olay, iş, hareket, davranış.<br />

аиваг | aivag | sanatçı, değiştiren, dekoratör.<br />

аивад (aзвæдтæ) | aivad | sanat, sanat yapıtı, güzel sanatlar, fen, ustalık, maharet, marifet,<br />

hazakat, epik; hüner; uzluk, hüner, hünerlilik, oyun; наукæ æмæ аивад | naukæ æmæ<br />

aivad | bilim ve sanat.<br />

аивадиртасæг | aivadirtaşæg| sanat; ustalık, maharet, hüner.<br />

аивадон | aivadon | sanat, sanat yapıtı, alet, gereç, araç.<br />

аивадондзинад | aivadonzinad | sanatsallık, sanatsallılık, sanat değeri, ustalık, maharetlik,<br />

hünerlik.<br />

аивадты академи | aivadtı akadyemi | güzel sanatlar akademisi.<br />

аивæг (aивджытæ) | aivæg | sanatçı, değiştiren, dekoratör.<br />

аивæггаг (aивæггæгтæ) | aivæggag | değiştirmelik.<br />

аивæй | aivæy | gizlice, gizli bir şekilde, gizli gizli, sezdirmeden, belli etmeden, görülmeden,<br />

el altından, göz ucuyla, görünmeden, yavaştan, belli etmeden, çaktırmadan, fark<br />

edilmeyerek, fark edilmeden, farkına varılmadan, hırsızlama; süslenmiş-bezenmiş olarak, bir<br />

sırda; uğrun.<br />

89


аивæн | aivæn | değiştirilen.<br />

аивгæ | aivgæ | değiştirme.<br />

аивгæйæ | aivgæyæ | değiştirerek.<br />

аивгъуыд (aивгъуыдтытæ) | aivğuıd | 1) hareket etmiş, doldurmuş, gitmiş, dalmış,<br />

ayrılmış, terk etmiş, sıvışmış, sızmış, kurtulmuş, yakayı kurtarmış, kaçmış, zamanını kaçırmış,<br />

süresini geçirmiş, geçmiş, gecikmiş, geç kalmış; 2) bırakmış, bıraktırmış; akmış, taşmış, ileri<br />

gitmiş, kendini vermiş, bilinen bir yeri geçmiş, kalkmış; 3) göz ardı etmiş, doldurmuş, çekmiş,<br />

çekilmiş, yapmış, harcanmış, sarf edilmiş.<br />

аивгъуыйæг (aивгъуыйджытæ) | aivğuıyæg | 1) hareket eden, dolduran, giden, dalan,<br />

ayrılan, terk eden, sıvışan, sızan, kurtulan, yakayı kurtaran, kaçan, zamanını kaçıran, süresini<br />

geçiren, geçen, geciken, geç kalan; 2) bırakan, bıraktıran; akan, taşan, ileri giden, kendini<br />

veren, bilinen bir yeri geçen, kalkan; 3) göz ardı eden, dolduran, çeken, çekilen, yapan,<br />

harcanan, sarf edilen.<br />

аивгъуыйæн | aivğuıyæn | 1) hareket edilen, doldurulan, gidilen, dalınan, ayrılanan, terk<br />

edilen, sıvışılan, sızılan, kurtulan, yakayı kurtaran, kaçılan, zamanı kaçırılan, süresini geçirilen,<br />

geçilen, gecikilen, geç kalınan; 2) bırakılan, bıraktırılan; akılan, taşınan, ileri gidilen, kendini<br />

veren, bilinen bir yeri geçen, kalkılan; 3) göz ardı edilen, doldurulan, çekilen, yapılan,<br />

harcanılan, sarf edilen.<br />

аивгъуыйгæ | aivğuıygæ | 1) hareket etme, doldurma, gitme, dalma, ayrılma, terk etme,<br />

sıvışma, sızma, kurtulma, yakayı kurtarma, kaçma, zamanını kaçırma, süresini geçirme,<br />

geçme, gecikme, geç kalma; 2) bırakma, bıraktırma; akma, taşma, ileri gitme, kendini verme,<br />

bilinen bir yeri geçme, kalkma; 3) göz ardı etme, doldurma, çekme, çekilme, yapma,<br />

harcanma, sarf edilme.<br />

аивгъуыйгæйæ | aivğuıygæyæ | 1) hareket ederek, doldurarak, giderek, dalarak, ayrılarak,<br />

terk ederek, sıvışarak, sızarak, kurtularak, yakayı kurtararak, kaçarak, zamanını kaçırarak,<br />

süresini geçirerek, geçerek, gecikerek, geç kalarak; 2) bırakarak, bıraktırarak; akarak, taşarak,<br />

ileri giderek, kendini vererek, bilinen bir yeri geçerek, kalkarak; 3) göz ardı ederek,<br />

doldurarak, çekerek, çekilerek, yaparak, harcanarak, sarf edilerek.<br />

аивгъуыйинаг (aивгъуыйинæгтæ) | aivğuıyinag | 1) hareket edecek, dolduracak, gidecek,<br />

dalacak, ayrılacak, terk edecek, sıvışacak, sızacak, kurtulacak, yakayı kurtaracak, kaçacak,<br />

zamanını kaçıracak, süresini geçirecek, geçecek, gecikecek, geç kalacak; 2) bırakacak,<br />

bıraktıracak; akacak, taşacak, ileri gidecek, kendini verecek, bilinen bir yeri geçecek, kalkacak;<br />

3) göz ardı edecek, dolduracak, çekecek, çekilecek, yapacak, harcanacak, sarf edilecek.<br />

аивгъуы(и)йын [аивгъуыдта, аивгъуыдтaид, аивгъуыйдзæн(-и, -ис)] | aivğuı (i)yın | 1)<br />

hareket etmek, doldurmak, gitmek, dalmak, ayrılmak, terk etmek, sıvışmak, sızmak,<br />

kurtulmak, yakayı kurtarmak, kaçmak, zamanını kaçırmak, süresini geçirmek, geçmek,<br />

gecikmek, geç kalmak; 2) bırakmak, bıraktırmak; akmak, taşmak, ileri gitmek, kendini<br />

vermek, bilinen bir yeri geçmek, kalkmak; 3) göz ardı etmek, doldurmak, çekmek, çekilmek,<br />

yapmak, harcanmak, sarf edilmek.<br />

аивд (aивдтытæ) | aivd | 1 ) değiştirilmiş, değişmiş, değiştirme, değiştirilme, değişiklik,<br />

değişik, değişim, değişme, tebdil; mola, teneffüs, tagayyür, tagallüp, kalp, tahvil; 2) iptal, iptal<br />

etme, ilga, ilga etme, kaldırma, bozma; 3) devirme, başkalaşma, başkalık, tadil, tadilat, yedek<br />

çamaşır, kaldırma, lağvı etme, iptal etme, fesih, feshetme, hükümsüz bırakma, nakletme,<br />

devirme, alaşağı etme, hal, çökertme, yıkma.<br />

аивджын | aivcın | güzel, yakışıklı, zarif, sevimli, tatlı, cici, yahşi; düzenli, temsilci, temsili,<br />

tertipli, temsili, temsil, kellifelli, müşekkel, vakarlı, heybetli, mehabetli; endamlı, boyu posu<br />

yerinde, bedi, vecih, vecahetli.<br />

90


аивдзинад (aивдзинæдтæ) | aivzinad | 1) güzellik, yakışıklık, yakışıklılık, hüsünlük;<br />

cazibelik; latiflik, letafetlik, zariflik, nezaketlik, nezaketlilik, nefislik, nefislilik, çekicilik, cilvelik,<br />

şirinlik, tatlılık, albenilik; 2) incelik, naziklik, zariflik; 3) uyumluk, uyumluluk, uyuşumluk;<br />

ahenklik, ahenklilik, düzenlik, çekidüzenlik, özenlik, özenlilik, itinalık, itinalılık, insicamlık; 4)<br />

sanatlık, sanatsal beceriklilik; sanat değerliliği; 5) kesinlik; dikkatlilik, kıvraklık; 6) terbiyelik,<br />

terbiyelilik, detaylık, zamanını şaşmazlık, edebilik, büyüleyicilik, ertemlik, görgülük, yasama<br />

türelilik, adabımuaşeretlik, yakıştırmalık, yakışmalık, donatmalık, süslemelik, süslenmelik,<br />

bezemelik, bezenmelilik, edeplik, görgülük, sabahatlık, vecahetlik.<br />

аивинаг (aивинæгтæ) | aivinag | 1) değişecek, değiştirecek, değiştirilecek, yerini<br />

değiştirecek, kaydıracak, evirecek, hıyanet edecek, ihanet edecek; yerine geçecek, yerine<br />

geçirecek, yerini alacak; 2) iptal edecek; kaldıracak, kalkacak, lağvedecek, feshedecek,<br />

hükümsüz bırakacak, bozacak, nakzedecek, kıracak, imha edecek, yok edecek, savuracak,<br />

israf edecek, harcanacak, ilga edilecek; 3) başkalaşacak, başka yere koyacak, fark edecek,<br />

dökülecek, dönecek; tadil edecek, ıslah edecek; 4) yerine kullanacak, yerine koyacak, yerini<br />

alacak, yerini tutacak, tahvil edecek, çevirecek, tercüme edecek, vazifesini görecek,<br />

düzelecek, iyileşecek, göçecek, götürecek, gönderecek, havale yapacak, nakledecek,<br />

aktaracak, taşınacak, taşıyacak, yerini değiştirecek, başka yere koyacak, geçecek; 5)<br />

kurutacak, solacak, rengi atacak, rengi uçacak, tüy değiştirecek, tüy atacak, boyası çıkacak,<br />

şeklini alacak, dönecek; soluk alacak, aşacak; üstünü değiştirecek geçecek, aşacak,<br />

dönüşecek; 6) hareket edecek, geçirecek, havale edecek, havale ile yollanacak, transfer<br />

edecek; çevirecek, tercüme edecek, çeviri yapacak, tercüme edecek; şakaya getirecek, nesli<br />

tükenecek; 7) atanacak, geçecek; geçirecek, geçirilecek, yerine geçecek, yerine geçirecek,<br />

başka yere geçirecek, başka bir vazifeye geçirecek, başka bir işe geçirecek.<br />

аивзæл, мелодикон | aivjæl, myelodikon | kulağa hoş gelen, melodik.<br />

аивыл-аивыл кæнын | aivıl-aivıl kænın | 1) sık sık yaymak, dökülmek, akmak; boşanmak;<br />

2) hareket etmek, harekette bulunmak, akın etmek, hürya etmek, devinmek, yürümek,<br />

ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, acele ettirmek.<br />

аивылаг | aivılag | 1) yaydıran, döktüren, akıtan; boşaltan; 2) hareket ettiren, harekette<br />

bulunduran, akın ettiren, hürya ettiren, devinden, yürüten, ilerleten, kımıldatan,<br />

kımıldatdıran, acele ettiren.<br />

аивылæг (aивылджытæ) | aivılæg | 1) yayan, dökülen, akan; boşanan; 2) hareket eden,<br />

harekette bulunan, akın eden, hürya eden, devinen, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan,<br />

kımıldanan, acele ettiren.<br />

аивылæн | aivılæn | 1) yayılan, dökülen, akılan; boşatılan; 2) hareket edilen, harekette<br />

bulunulan, akın edilen, hürya edilen, devinilen, yürünen, ilerlenen, kımıldanan, kımıldanılan,<br />

acele ettirilen.<br />

аивылгæ | aivılgæ | 1) yayma, dökülme, akma; boşanma; 2) hareket etme, harekette<br />

bulunma, akın etme, hürya etme, devinme, yürüme, ilerleme, kımıldama, kımıldanma, acele<br />

ettirme.<br />

аивылгæйæ | aivılgæyæ | 1) yayarak, dökülerek, akarak; boşanarak; 2) hareket ederek,<br />

harekette bulunarak, akın ederek, hürya ederek, devinerek, yürüyerek, ilerleyerek,<br />

kımıldayarak, kımıldanarak, acele ettirerek.<br />

аивылд (aивылдтытæ) | aivıld | 1) yaymış, dökülmüş, akmış; boşanmış; 2) hareket etmiş,<br />

harekette bulunmuş, akın etmiş, hürya etmiş, devinmiş, yürümüş, ilerlemiş, kımıldamış,<br />

kımıldanmış, acele ettirmiş.<br />

91


аивылинаг (aивылинæгтæ) | aivılinag | 1) yayacak, dökülecek, akarak; boşanacak; 2)<br />

hareket edecek, harekette bulunacak, akın edecek, hürya edecek, devinecek, yürüyecek,<br />

ilerlenecek, kımıldanacak, acele ettirecek.<br />

аивылын [аивылд (-и, -ис), аивылдaид, аивылдзæн(-и, -ис)] | aivılın | 1) yaymak,<br />

dökülmek, akmak; boşanmak; 2) hareket etmek, harekette bulunmak, akın etmek, hürya<br />

etmek, devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, acele ettirmek.<br />

аивын (аивтoн, аивтaин, аивдзынæн) | aivın | 1) değişmek, değiştirmek, değiştirilmek,<br />

yerini değiştirmek, kaydırmak, evirmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; yerine geçmek, yerine<br />

geçirmek, yerini almak; 2) iptal etmek; kaldırmak, kalkmak, lağvetmek, feshetmek, hükümsüz<br />

bırakmak, bozmak, nakzetmek, kırmak, imha etmek, yok etmek, savurmak, israf etmek,<br />

harcamak, ilga edilmek; 3) başkalaşmak, başka yere koymak, fark etmek, dökülmek, dönmek;<br />

tadil etmek, ıslah etmek; 4) yerine kullanmak, yerine koymak, yerini almak, yerini tutmak,<br />

tahvil etmek, çevirmek, tercüme etmek, vazifesini görmek, düzelmek, iyileşmek, göçmek,<br />

götürmek, göndermek, havale yapmak, nakletmek, aktarmak, taşımak, taşınmak, yerini<br />

değiştirmek, başka yere koymak, geçmek; 5) kurutmak, solmak, rengi atmak, rengi uçmak,<br />

tüy değiştirmek, tüy atmak, boyası çıkmak, şeklini almak, dönmek ; soluk almak, aşmak;<br />

üstünü değiştirmek geçmek, aşmak, dönüşmek; 6) hareket etmek, geçirmek, havale etmek,<br />

havale ile yollamak, transfer etmek; çevirmek, tercüme etmek, çeviri etmek, tercüme etmek;<br />

şakaya getirmek, nesli tükenmek; 7) atamak, geçmek; geçirmek, geçirilmek, yerine geçmek,<br />

yerine geçirmek, başka yere geçirmek, başka bir vazifeye geçirmek, başka bir işe geçirmek;<br />

иу куыстæй иннæ куыстмæ аивын | xi kuıştæy innæ kuıştma aivın | bir işten başka bir işe<br />

geçmek; kendi işinden başka işe atanmak.<br />

аивын кæнын | aivın kænın | değiştirtmek, değiştirmek, değişiklik yapmak, yerini<br />

değiştirmek, anahtarı değiştirmek, vites değiştirmek; evirmek, çevirmek, şalteri çevirmek,<br />

kaydırmak, aktarmak, göndermek, nakletmek, havale yapmak, havale ile yollamak, transfer<br />

etmek, taşınmak, başka yere koymak, başka yere geçirmek, başka tarafa bağlamak, tadil<br />

etmek, ıslah etmek; hareket etmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; mübadele etmek, trampa<br />

etmek, teati etmek, alıp vermek, geçirmek, üstünü değiştirmek; tahvil etmek, kırmak, imha<br />

etmek, yok etmek, göçmek, savurmak, israf etmek, harcamak; soluk almak, aşmak, şeklini<br />

almak, dönmek, solmak, rengi atmak, rengi uçmak, tüy değiştirmek, tüy atmak, geçmek,<br />

geçirmek, bağlamak; tercüme etmek, çeviri yapmak, atamak, şakaya getirmek, nesli<br />

tükenmek, komutasyon yapmak.<br />

aизæp, азæp | aijær, ajær | akşam, akşamleyin, akşam vakti, bu akşam, akşama, akşamda,<br />

akşam üzeri; karanlık olma; gece, bu gece, gece olma.<br />

аизæp кæнын | aijær kænın | akşamı etmek, hızla akşamı yapmak, vakit öldürmek, zamanı<br />

öldürmek, daha çabuk akşam olmak, gece yapmak; vakti mahvetmek, süreyi bitirmek,<br />

mühleti boş yere sarf etmek.<br />

аизæp уæвын (уын) | aijær uævın | akşamı yapmak, fark etmeden akşam olmak, akşama<br />

girmek, gece başlamak, gece basmak, karanlık olmak.<br />

aимæ, ай, ай-йæ | aimæ, ay, ay-yæ | bununla, bu.<br />

аипджын | aipcın | ayıplı, ahlaksız, ahlaksızlık, kusurlu, noksanlı, eksik, eksikli, sakat, bozuk,<br />

kötü, gaddar; yanlış, kalitesiz, kalitesi düşük, tam kaliteli olmayan.<br />

аипдзинад (aипдзинæдтæ) | aipzinad | ayıplık, ayıplılık, ahlâksızlık, ahlâksızlılık, aksaklık,<br />

kusurluk, kusurluluk, eksiklik, eksiklilik, noksanlık, sakatlık, bozukluk, kötülük, gaddarlık;<br />

yanlışlık, kalitesizlik, kalitesi düşüklük, tam kaliteli olmayanlık.<br />

аипп (aиппытæ) | aipp | ayıp, kusur, özür, özürlü, günah, eksik, eksiklik, yetersizlik, noksan,<br />

noksanlık, pürüz, yergilik, yergindik, yerginlik, sefahat, uçarılık, düşkünlük, illet; terslik; eksik<br />

92


olma, kusurluluk, aksaklık, yetersiz, yetersizlik, sıkıntı, sefalet, kıtlık, yokluk, yoksulluk, fakir,<br />

darlık, mahrumiyet, bozukluk, şaibe, gedik, güdük; aksaklık, ziyan, halel, teltik, mahzur; defo,<br />

fesat, habaset sakatlık; ■ аипп ма уæд, фæлæ... | aipp ma uæd, fælæ... | ayıp olmasın<br />

ama..., affedersin ama …<br />

аипп хæссын | aipp xæşşın | yermek, kötülemek, reddetmek, geri çevirmek, kabul<br />

etmemek, kusurlu bulmak, ıskartaya çıkarmak, çürüğe çıkarmak, fasletmek, şetmetmek.<br />

аиппæpд кæнын | aippærd kænın | bölmek, ayırmak, ayrı düşürmek, sökmek, dağıtmak,<br />

tahsis etmek, payına düşeni vermek, belirterek söylemek, tebarüz etmek, özgülemek,<br />

fekketmek.<br />

аиппæpд уæвын (уын) | aippærd uævın | ayrılmak, ayrılanmak, ayrı düşmek, sivrilmek,<br />

kaçmak, kopmak, sökmek, kendini göstermek.<br />

аирвæзаг | airvæjag | 1) kurtaran; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı kurtaran, kayıp<br />

kurtulan; kaçırtan, hayatta bırakan, sağ kaldıran, zarar görmeyen; 2) atlatan, geçiştirten;<br />

sıvıştıran, savuşturan, firar ettiren, gözden kaçırtan, ağzından kaçıran, dikkatten kaçıran; 3)<br />

taşıtan; özgürlüğe kavuşturan, hürriyetine kavuşturan, serbest kaldırtan, sıyırtan, yakayı<br />

sıyırtan, savdıran, baştan savdıran, başından attıran, atlattıran, boşattıran, tahliye ettiren; 4)<br />

kaynatan, kayarak düşürten, geçip götürten, uçup götürten, hızla geçirten, hızla gelip<br />

geçirten, hızla önünden geçirten, sıçratan; 5) çıkardırtan, bıraktırtan; fışkırtan, silkişten; 6)<br />

kaldırtan, sağ kaldırtan, sağ salim kaldırtan, dokunulmadan; 7) ayrıttan, düşten, döktüren,<br />

yağdırtan; 8) hafifleten, atlatan, geçtiren, çabuk geçtiren, hızla geçtiren, gelip geçtiren,<br />

sokturan, arasından sokturan, içeri sokturan, kopartan, döktüren, yağdırtan, oldurtan,<br />

dayatan, uzak durdurtan, sakındıran, yanaşmayan, önleten, engel olduran, olaydan yırtan,<br />

konudan yırtan.<br />

аирвæзæг (aивæзджытæ) | airvæjæg | 1) kurtulan; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı<br />

kurtaran, kayıp kurtulan; kaçınan, hayatta kalan, sağ kalan, zarar görmeyen; 2) atlatan,<br />

geçiştiren; kaçan, sıvışan, savan, savuşan, firar eden, gözden kaçan, ağzından kaçan,<br />

dikkatten kaçan; 3) taşan; özgürlüğe kavuşan, hürriyetine kavuşan, serbest kalan, sıyrılan,<br />

yakayı sıyıran, savan, baştan savan, başından atan, atlatan, boşalan, tahliye edilen; 4) kayan,<br />

kayarak düşen, geçip giden, uçup giden, hızla geçen, hızla gelip geçen, hızla önünden geçen,<br />

sıçrayan; 5) çıkarılan, bırakılan, bırakan; fışkıran, silkinen; 6) kalan, sağ kalan, sağ salim kalan,<br />

dokunulmayan; 7) ayrılan, düşen, dökülen, yağan; 8) hafifleten, atlatan, geçen, çabuk geçen,<br />

hızla geçen, gelip geçen, sokulan, arasından sokulan, içeri sokulan, kopan, dökülen, yağan,<br />

olan, dayanan, uzak duran, sakınan, yanaşmayan, önleyen, engel olan, olaydan yırtan,<br />

konudan yırtan.<br />

аирвæзæггаг | airvæjæggag | 1) kurtulmalık, kurtarmalık; kurtarılmalık; kendini<br />

kurtarmalık, yakayı kurtarmalık, kayıp kurtulmalık; kaçınmalık, hayatta kalmalık, sağ kalmalık,<br />

zarar görmemelik; 2) atlatmalık, geçiştirmişlik; kaçmalık, sıvışmalık, savmalık, savuşmalık,<br />

firar etmelik, gözden kaçmalık, ağzından kaçmalık, dikkatten kaçmalık; 3) taşmalık; özgürlüğe<br />

kavuşmalık, hürriyetine kavuşmalık, serbest kalmalık, sıyrılmalık, yakayı sıyırmalık, savmalık,<br />

baştan savmalık, başından atmalık, atlatmalık, boşalmalık, tahliye edilmelik; 4) kaymalık,<br />

kayarak düşmelik, geçip gitmelik, uçup gitmelik, hızla geçmelik, hızla gelip geçmelik, hızla<br />

önünden geçmelik, sıçramalık; 5) çıkarılmalık, bırakılmalık, bırakmalık; fışkırmalık, silkinmelik;<br />

6) kalmalık, sağ kalmalık, sağ salim kalmalık, dokunulmamalık, kaypamalık; 7) ayrılmalık,<br />

düşmelik, dökülmelik, yağmalık; 8) hafifletmelik, atlatmalık, geçmelik, çabuk geçmelik, hızla<br />

geçmelik, gelip geçmelik, sokulmalık, arasından sokulmalık, içeri sokulmalık, kopmalık,<br />

dökülmelik, yağmalık, olmalık, dayanmalık, uzak durmalık, sakınmalık, yanaşmamalık,<br />

önlemelik, engel olmalık, olaydan yırtmalık, konudan yırtmalık.<br />

93


аирвæзæн | airvæjæn | 1) kurtulan, kurtarılan; kurtarılan; kendini kurtaran, yakayı<br />

kurtaran, kayıp kurtulan; kaçınılan, hayatta kalınan, sağ kalınan, zarar görmeyen; 2) atlatılan,<br />

geçiştirilen; kaçınılan, sıvışılan, savılan, savuşulan, firar edilen, gözden kaçılan, ağzından<br />

kaçılan, dikkatten kaçılan; 3) taşan; özgürlüğe kavuşulan, hürriyetine kavuşan, serbest<br />

kalınan, sıyrılan, yakayı sıyıran, savılan, baştan savılan, başından atılan, atlatılan, boşalan,<br />

tahliye edilen; 4) kayılan, kayarak düşülen, geçip gidilen, uçup gidilen, hızla geçilen, hızla<br />

gelip geçilen, hızla önünden geçilen, sıçranan; 5) çıkarılan, bırakılan, bırakılan; fışkırılan,<br />

silkinen; 6) kalınan, sağ kalınan, sağ salim kalınan, dokunulmayan; 7) ayrılan, düşünülen,<br />

dökülen, yağılan; 8) hafifletilen, atlatılan, geçilen, çabuk geçilen, hızla geçilen, gelip geçilen,<br />

sokulan, arasından sokulan, içeri sokulan, kopan, dökülen, yağılan, olunan, dayanılan, uzak<br />

durulan, sakınılan, yanaşmayan, önlenen, engel olunan, olaydan yırtılan, konudan yırtılan.<br />

аирвæзгæ | airvæjgæ | 1) kurtulma, kurtarma; kurtarılma; kendini kurtarma, yakayı<br />

kurtarma, kayıp kurtulma; kaçınma, hayatta kalma, sağ kalma, zarar görmeme; 2) atlatma,<br />

geçiştirme; kaçma, sıvışma, savma, savuşma, firar etme, gözden kaçma, ağzından kaçma,<br />

dikkatten kaçma; 3) taşma; özgürlüğe kavuşma, hürriyetine kavuşma, serbest kalma,<br />

sıyrılma, yakayı sıyırma, savma, baştan savma, başından atma, atlatma, boşalma, tahliye<br />

edilme; 4) kayma, kayarak düşme, geçip gitme, uçup gitme, hızla geçme, hızla gelip geçme,<br />

hızla önünden geçme, sıçrama; 5) çıkarılma, bırakılma, bırakma; fışkırma, silkinme; 6) kalma,<br />

sağ kalma, sağ salim kalma, dokunulmama, kaypama; 7) ayrılma, düşme, dökülme, yağma; 8)<br />

hafifletme, atlatma, geçme, çabuk geçme, hızla geçme, gelip geçme, sokulma, arasından<br />

sokulma, içeri sokulma, kopma, dökülme, yağma, olma, dayanma, uzak durma, sakınma,<br />

yanaşmama, önleme, engel olma, olaydan yırtma, konudan yırtma.<br />

аирвæзгæйæ | airvæjgæyæ | 1) kurtularak, kurtararak; kurtarılarak; kendini kurtararak,<br />

yakayı kurtararak, kayıp kurtularak; kaçınarak, hayatta kalarak, sağ kalarak, zarar<br />

görmeyerek; 2) atlatarak, geçiştirerek; kaçarak, sıvışarak, savarak, savuşarak, firar ederek,<br />

gözden kaçarak, ağzından kaçarak, dikkatten kaçarak; 3) taşarak; özgürlüğe kavuşarak,<br />

hürriyetine kavuşarak, serbest kalarak, sıyrılarak, yakayı sıyırarak, savarak, baştan savarak,<br />

başından atarak, atlatarak, boşalarak, tahliye edilerek; 4) kayarak, kayıp düşerek, geçip<br />

giderek, uçup giderek, hızla geçerek, hızla gelip geçerek, hızla önünden geçerek, sıçrayarak;<br />

5) çıkarılarak, bırakılarak, bırakarak; fışkırarak, silkinerek; 6) kalarak, sağ kalarak, sağ salim<br />

kalarak, dokunulmayarak, kaypayarak; 7) ayrılarak, düşerek, dökülerek, yağarak; 8)<br />

hafifleterek, atlatarak, geçerek, çabuk geçerek, hızla geçerek, gelip geçerek, sokularak,<br />

arasından sokularak, içeri sokularak, koparak, dökülerek, yağarak, olarak, dayanarak, uzak<br />

durarak, sakınarak, yanaşmayarak, önleyerek, engel olarak, olaydan yırtarak, konudan<br />

yırtarak.<br />

аирвæзинаг (aивæзинæгтæ) | airvæjinag | 1) kurtulacak, kurtaracak; kurtarılacak; kendini<br />

kurtaracak, yakayı kurtaracak, kayıp kurtulacak; kaçınacak, hayatta kalacak, sağ kalacak, zarar<br />

görmeyecek; 2) atlatacak, geçiştirecek; kaçacak, sıvışacak, savacak, savuşacak, firar edecek,<br />

gözden kaçacak, ağzından kaçacak, dikkatten kaçacak; 3) taşacak; özgürlüğe kavuşacak,<br />

hürriyetine kavuşacak, serbest kalacak, sıyrılacak, yakayı sıyıracak, savacak, baştan savacak,<br />

başından atacak, atlatacak, boşalacak, tahliye edilecek; 4) kayacak, kayıp düşecek, geçip<br />

gidecek, uçup gidecek, hızla geçecek, hızla gelip geçecek, hızla önünden geçecek, sıçranacak;<br />

5) çıkarılacak, bırakılacak, bırakacak; fışkıracak, silkinecek; 6) kalacak, sağ kalacak, sağ salim<br />

kalacak, dokunulmayacak, kaypatacak; 7) ayrılacak, düşecek, dökülecek, yağacak; 8)<br />

hafifletecek, atlatacak, geçecek, çabuk geçecek, hızla geçecek, gelip geçecek, sokulacak,<br />

arasından sokulacak, içeri sokulacak, kopacak, dökülecek, yağacak, olacak, dayanacak, uzak<br />

94


duracak, sakınacak, yanaşmayacak, önlenecek, engel olacak, olaydan yırtacak, konudan<br />

yırtacak.<br />

аирвæзт (aивæзтытæ) | airvæjt | 1) kurtulmuş, kurtarmış; kurtarılmış; kendini kurtarmış,<br />

yakayı kurtarmış, kayıp kurtulmuş; kaçınmış, hayatta kalmış, sağ kalmış, zarar görmemiş; 2)<br />

atlatmış, geçiştirmiş; kaçmış, sıvışmış, savmış, savuşmuş, firar etmiş, gözden kaçmış, ağzından<br />

kaçmış, dikkatten kaçmış; 3) taşmış; özgürlüğe kavuşmuş, hürriyetine kavuşmuş, serbest<br />

kalmış, sıyrılmış, yakayı sıyırmış, savmış, baştan savmış, başından atmış, atlatmış, boşalmış,<br />

tahliye edilmiş; 4) kaymış, kayarak düşmüş, geçip gitmiş, uçup gitmiş, hızla geçmiş, hızla gelip<br />

geçmiş, hızla önünden geçmiş, sıçramış; 5) çıkarılmış, bırakılmış, bırakmış; fışkırmış, silkinmiş;<br />

6) kalmış, sağ kalmış, sağ salim kalmış, dokunulmamış, kaypamış; 7) ayrılmış, düşmüş,<br />

dökülmüş, yağmış; 8) hafifletmiş, atlatmış, geçmiş, çabuk geçmiş, hızla geçmiş, gelip geçmiş,<br />

sokulmuş, arasından sokulmuş, içeri sokulmuş, kopmuş, dökülmüş, yağmış, olmuş, dayanmış,<br />

uzak durmuş, sakınmış, yanaşmamış, önlemiş, engel olmuş, olaydan yırtmış, konudan<br />

yırtmış.<br />

аирвæзын (аирвæзтæн, аирвæзтaин, аирвæздзынæн) | airvæjın | 1) kurtulmak,<br />

kurtarmak; kurtarılmak; kendini kurtarmak, yakayı kurtarmak, kayıp kurtulmak; kaçınmak,<br />

hayatta kalmak, sağ kalmak, zarar görmemek; 2) atlatmak, geçiştirmek; kaçmak, sıvışmak,<br />

savmak, savuşmak, firar etmek, gözden kaçmak, ağzından kaçmak, dikkatten kaçmak; 3)<br />

taşmak; özgürlüğe kavuşmak, hürriyetine kavuşmak, serbest kalmak, sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, savmak, baştan savmak, başından atmak, atlatmak, boşalmak, tahliye edilmek; 4)<br />

kaymak, kayarak düşmek, geçip gitmek, uçup gitmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, hızla<br />

önünden geçmek, sıçramak; 5) çıkarılmak, bırakılmak, bırakmak; fışkırmak, silkinmek; 6)<br />

kalmak, sağ kalmak, sağ salim kalmak, dokunulmamak, kaypamak; 7) ayrılmak, düşmek,<br />

dökülmek, yağmak; 8) hafifletmek, atlatmak, geçmek, çabuk geçmek, hızla geçmek, gelip<br />

geçmek, sokulmak, arasından sokulmak, içeri sokulmak, kopmak, dökülmek, yağmak, olmak,<br />

dayanmak, uzak durmak, sakınmak, yanaşmamak, önlemek, engel olmak, olaydan yırtmak,<br />

konudan yırtmak.<br />

аирвæзын кæнын | airvæjın kænın | kurtarmak, bağışlamak, affetmek, muaf tutmak,<br />

boşaltmak, ayırmak, serbest bırakmak, salıvermek, tahliye etmek, azat etmek, bağışık<br />

tutmak.<br />

аиргъæвæг (aиргъæвджытæ) | airğævæg | ayıran, tutan, söken, kaçınan, kurtaran.<br />

аиргъæвæггаг (aиргъæвæггæгтæ) | airğævæggag | ayırmalık, tutamaklık, sökmelik,<br />

kaçınmalık, kurtarmalık.<br />

аиргъæвæн | airğævæn | ayrılanan, tutulan, sökülen, kaçınılan, kurtarılan.<br />

аиргъæвгæ | airğævgæ | ayırma, tutma, sökme, kaçınma, kurtarma.<br />

аиргъæвгæйæ | airğævgæyæ | ayırarak, tutarak, sökerek, kaçınarak, kurtararak.<br />

аиргъæвинаг (аиргъæвинæгтæ) | airğævgæyæ | ayıracak, tutulacak, sökecek, kaçınacak,<br />

kurtarılacak.<br />

аиргъæвын (аиргъæвтoн, аиргъæвтaин, аиргъæвдзынæн) | airğævın| çabukça ayırmak,<br />

hızlı bir şekilde ayırmak, çabuk ayırmak, çarçabuk sökmek, hızla engel olmak, tutmak,<br />

kaçınmak, kurtarmak.<br />

аирд | aird | temizlenmiş, yıkamış, parlamış, berraklaşmış, saydamlaşmış.<br />

аирд кæнын | aird kænın | 1) çabukça temizlemek; hızlı temizletmek; 2) çabukça yıkatmak,<br />

hızlı yıkatmak; parlatmak, durulatmak 2) çabukça yıkatmak, açmak, durulatmak; 3) açılmak<br />

(gökyüzü), berraklaştırmak, saydamlaştırmak.<br />

95


аирд уæвын (уын) | aird uævın | 1) çabukça temizlemek; 2) çabukça yıkamak, hızlı<br />

yıkamak; parlamak, durulamak; 3) açılmak, açmak, berraklaşmak, saydamlaşmak,<br />

aydınlanmak, netleşmek (gökyüzü).<br />

аиртасæг (аиртасджытæ) | airtaşæg | 1) ayıran, ayrılan, ayırtan, ayrı düşüren; sivrilen,<br />

özgülen, söken; mahrum bırakan, mahrum eden, mahrum kalan, yoksun bırakan, yoksun<br />

eden, yoksun edilen, yoksun kılan, yoksunan, yoksunduran, yoksunlaştıran; 2) yasaklanan,<br />

yitiren, nezreden, nez hâl eden; 3) alan, geri alan, zorla alan, elinden alan (memeden çocuk),<br />

ameliyatla alan, çıkaran, kaldıran; zapt eden, gasp eden, üstüne oturan, üstüne yatan; 4)<br />

tahsis eden, tahsisat ayıran, birinin payına düşeni veren, belirterek söyleyen, tebarüz ettiren,<br />

ıskat eden, kaçıran, çeken, düşen, selbeden, fekkeden.<br />

аиртасæггаг (аиртасæггæгтæ) | airtaşæggag | 1) ayırmalık, ayrılmalık, ayrılanmalık,<br />

ayırtmalık, ayrı düşürmelik; sivrilmelik, özgülemelik, sökmelik; mahrum bırakmalık, mahrum<br />

etmelik, mahrum kalmalık, yoksun bırakmalık, yoksun etmelik, yoksun edilmelik, yoksun<br />

kılmalık, yoksunmalık, yoksundurmalık, yoksunlaştırmalık; 2) yasaklamalık, yitirmelik,<br />

nezretmelik, nez hâl etmelik; 3) almalık, geri almalık, zorla almalık, elinden almalık<br />

(memeden çocuk), ameliyatla almalık, çıkarmalık, kaldırmalık; zapt etmelik, gasp etmelik,<br />

üstüne oturmalık, üstüne yatmalık; 4) tahsis etmelik, tahsisat ayırmalık, birinin payına düşeni<br />

vermelik, belirterek söylemelik, tebarüz ettirmelik, ıskat etmelik, kaçırmalık, çekmelik,<br />

düşmelik, selbetmelik, fekketmelik.<br />

аиртасæн | airtaşæn | 1) ayırtılan, ayrılanan, ayırtılan, ayrı düşürülen; sivriltilen,<br />

özgülenilen, sökülen; mahrum bırakılan, mahrum edilen, mahrum kalınan, yoksun bırakılan,<br />

yoksun edilen, yoksun dilinen, yoksun kılınan, yoksunan, yoksundurulan, yoksunlaştırılan; 2)<br />

yasaklanılan, yitirilen, nezre dilen, nez hâl edilen; 3) alınan, geri alınan, zorla alınan, elinden<br />

alınan (memeden çocuk), ameliyatla alınan, çıkarılan, kaldırılan; zapt edilen, gasp edilen,<br />

üstüne oturulan, üstüne yatılan; 4) tahsis edilen, tahsisat ayırtılan, belirterek söylenen,<br />

tebarüz ettirilen, ıskat edilen, kaçırılan, çekilen, düşülen.<br />

аиртасгæ | airtaşgæ | 1) ayırma, ayrılma, ayrılanma, ayırtma, ayrı düşürme; sivrilme,<br />

özgüleme, sökme; mahrum bırakma, mahrum etme, mahrum kalma, yoksun bırakma, yoksun<br />

etme, yoksun edilme, yoksun kılma, yoksunma, yoksundurma, yoksunlaştırma; 2) yasaklama,<br />

yitirme, nezretme, nez hâl etme; 3) alma, geri alma, zorla alma, elinden alma (memeden<br />

çocuk), ameliyatla alma, çıkarma, kaldırma; zapt etme, gasp etme, üstüne oturma, üstüne<br />

yatma; 4) tahsis etme, tahsisat ayırma, birinin payına düşeni verme, belirterek söyleme,<br />

tebarüz ettirme, ıskat etme, kaçırma, çekme, düşme, selbetme, fekketme.<br />

аиртасгæйæ | airtaşgæyæ | 1) ayırarak, ayrılarak, ayrılanarak, ayırtarak, ayrı düşürerek;<br />

sivrilerek, özgüleyerek, sökerek; mahrum bırakarak, mahrum ederek, mahrum kalarak,<br />

yoksun bırakarak, yoksun ederek, yoksun edilerek, yoksun kılarak, yoksunarak,<br />

yoksundurarak, yoksunlaştırarak; 2) yasaklayarak, yitirerek, nezrederek, nez hâl ederek; 3)<br />

alarak, geri alarak, zorla alarak, elinden alarak (memeden çocuk), ameliyatla alarak,<br />

çıkararak, kaldırarak; zapt ederek, gasp ederek, üstüne oturarak, üstüne yatarak; 4) tahsis<br />

ederek, tahsisat ayırarak, birinin payına düşeni vererek, tebarüz ettirerek, ıskat ederek,<br />

kaçırarak, çekerek, düşerek, selbederek, fekkederek.<br />

аиртасинаг (аиртасинæгтæ) | airtaşinag | 1) ayıracak, ayrılacak, ayrılanacak, ayırtacak, ayrı<br />

düşürecek; sivrilecek, özgülenecek, sökecek; mahrum bırakacak, mahrum edecek, mahrum<br />

kalacak, yoksun bırakacak, yoksun edecek, yoksun edilecek, yoksun kılacak, yoksunacak,<br />

yoksunduracak, yoksunlaştıracak; 2) yasaklanacak, yitirecek, nezredecek, nez hâl edecek; 3)<br />

alacak, geri alacak, zorla alacak, elinden alacak (memeden çocuk), ameliyatla alacak,<br />

çıkaracak, kaldıracak; zapt edecek, gasp edecek, üstüne oturacak, üstüne yatacak; 4) tahsis<br />

96


edecek, tahsisat ayıracak, birinin payına düşeni verecek, tebarüz ettirecek, ıskat edecek,<br />

kaçıracak, çekecek, düşecek, selbedecek, fekkedecek.<br />

аиртасын (аиртæстoн, аиртæстaин, аиртасдзынæн) | airtaşın | 1) ayırmak, ayrılmak,<br />

ayrılanmak, ayırtmak, ayrı düşürmek; sivrilmek, özgülemek, sökmek; mahrum bırakmak,<br />

mahrum etmek, mahrum kalmak, yoksun bırakmak, yoksun etmek, yoksun edilmek, yoksun<br />

kılmak, yoksunmak, yoksundurmak, yoksunlaştırmak; 2) yasaklamak, yitirmek, nezretmek,<br />

nez hâl etmek; 3) almak, geri almak, zorla almak, elinden almak (memeden çocuk),<br />

ameliyatla almak, çıkarmak, kaldırmak; zapt etmek, gasp etmek, üstüne oturmak, üstüne<br />

yatmak; 4) tahsis etmek, tahsisat ayırmak, birinin payına düşeni vermek, belirterek söylemek,<br />

tebarüz ettirmek, ıskat etmek, kaçırmak, çekmek, düşmek, selbetmek, fekketmek .<br />

аиртæсаг | airtæşag | 1) ayırtan; saptıran, terk ettiren, koparan, çektiren; 2) veda ettiren,<br />

vedalaştıran, hareket ettiren; 3) bıraktıran, vazgeçirten, ricat ettiren, gerileten, geride<br />

bıraktıran; 4) geçirten, kaçırtan, kamulaştıran, istimlâk ettiren, kaldırtan, kalkındıran, inhiraf<br />

ettiren, dolatan, çıkartan, geçirten, kaçındırtan, atlatan; bittirten.<br />

аиртæсæг (аиртæсджытæ) | airtæşæg | 1) ayrılan, ayıran; sapan, terk eden, kopan,<br />

çekilen; 2) veda eden, vedalaşan, hareket eden; 3) bırakan, vazgeçen, ricat eden, gerileyen,<br />

geride bırakan; 4) geçen, kaçınan, kamulaştıran, istimlâk eden, kalkan, kalkışan, inhiraf eden,<br />

dolan, çıkan, geçen, kaçınan, atlayan; biten.<br />

аиртæсæн | airtæşæn | 1) ayrılanan, ayırtılan; sapılan, terk edilen, kopan, çekilen; 2) veda<br />

edilen, vedalaşan, hareket edilen; 3) bırakılan, vazgeçilen, ricat edilen, gerilenen, geride<br />

bırakılan; 4) geçilen, kaçınılan, kamulaştırılan, istimlâk edilen, kalkılan, kalkışılan, inhiraf<br />

edilen, doluşan, çıkılan, geçilen, kaçınılan, atlanan; bitilen.<br />

аиртæсгæ | airtæşgæ | 1) ayrılma, ayırma; sapma, terk etme, kopma, çekilme; 2) veda<br />

etme, vedalaşma, hareket etme; 3) bırakma, vazgeçme, ricat etme, gerileme, geride bırakma;<br />

4) geçme, kaçınma, kamulaştırma, istimlâk etme, kalkma, kalkışma, inhiraf etme, dolma,<br />

çıkma, geçme, kaçınma, atlama; bitme.<br />

аиртæсгæйæ | airtæşgæyæ | 1) ayrılarak, ayırarak; saparak, terk ederek, koparak,<br />

çekilerek; 2) veda ederek, vedalaşarak, hareket ederek; 3) bırakarak, vazgeçerek, ricat<br />

ederek, gerileyerek, geride bırakarak; 4) geçerek, kaçınarak, kamulaştırarak, istimlâk ederek,<br />

kalkarak, kalkışarak, inhiraf ederek, dolarak, çıkarak, geçerek, kaçınarak, atlayarak; biterek.<br />

аиртæсинаг (аиртæсинæгтæ) | airtæşinag | 1) ayrılacak, ayıracak; sapacak, terk edecek,<br />

kopacak, çekilecek; 2) veda edecek, vedalaşacak, hareket edecek; 3) bırakacak, vazgeçecek,<br />

ricat edecek, gerileyecek, geride bırakacak; 4) geçecek, kaçınacak, kamulaştıracak, istimlâk<br />

edecek, kalkacak, kalkışacak, inhiraf edecek, dolacak, çıkacak, geçecek, kaçınacak, atlayacak;<br />

bitecek.<br />

аиртæст (аиртæстытæ) | airtæşt | yabancılaşma, kamulaştırma, istimlâk, istimlâk etme;<br />

çekme, kalkma, kalkış, hareket, ihtimamlı bakımla iyi etme, hareket etme, ekilme, ricat,<br />

sapma, gerileme, inhiraf, ayrılma, kopma; çekilme; uzaklaşma, çıkma.<br />

аиртæсын [аиртæст (-и, -ис), аиртæстaид, аиртæсдзæн (-и, -ис)] | airtæşın | 1) ayrılmak,<br />

ayırmak; sapmak, terk etmek, kopmak, çekilmek; 2) veda etmek, vedalaşmak, hareket<br />

etmek; 3) bırakmak, vazgeçmek, ricat etmek, gerilemek, geride bırakmak; 4) geçmek,<br />

kaçınmak, kamulaştırmak, istimlâk etmek, kalkmak, kalkışmak, inhiraf etmek, dolmak,<br />

çıkmak, geçmek, kaçınmak, atlamak; bitmek.<br />

аирxæфс-аирxæфс кæнын | airxæfş-airxæfş kænın | 1. sık sık eğlemek, oyalamak,<br />

alıkoymak, avutmak, tecrit etmek, soyutlamak; eğlendirmek, eğlenceli zaman geçirmek,<br />

keyfetmek, yaşamak, oynatmak; karıştırmak, çekmek.<br />

97


аирxæфсаг | airxæfşag | 1. eğleten, oyalatan, alıkoydurtan, avutan, tecrit ettiren,<br />

soyutlatan; eğlendirten, eğlenceli zaman geçirten, keyfettiren, yaşatan, oynatan; karıştırtan,<br />

çektirten.<br />

аирxæфсæг (аирxæфджытæ) | airxæfşæg | 1. eğleyen, oyalayan, alıkoyan, avutan, tecrit<br />

eden, soyutlayan; eğlendiren, eğlenceli zaman geçiren, keyfeden, yaşayan, oynatan;<br />

karıştıran, çeken.<br />

аирxæфсæггаг (аирxæфсæггæгтæ) | airxæfşæggag | 1. eğlemelik, oyalamalık, alıkoymalık,<br />

avutmalık, tecrit etmelik, soyutlamalık; eğlendirmelik, eğlenceli zaman geçirmelik,<br />

keyfetmelik, yaşamalık, oynatmalık; karıştırmalık, çekmelik.<br />

аирxæфсæн | airxæfşæn | 1. eğlenilen, oyalanan, alıkoyulan, avutulan, tecrit edilen,<br />

soyutlanan; eğlendirilen, eğlenceli zaman geçirilen, keyfedilen, yaşanılan, oynatılan;<br />

karıştırılan, çekilen.<br />

аирxæфсгæ | airxæfşgæ | 1. eğleme, oyalama, alıkoyma, avutma, tecrit etme, soyutlama;<br />

eğlendirme, eğlenceli zaman geçirme, keyfetme, yaşama, oynatma; karıştırma, çekme.<br />

аирxæфсгæйæ | airxæfşgæyæ | 1. eğleyerek, oyalayarak, alıkoyarak, avutarak, tecrit<br />

ederek, soyutlayarak; eğlendirerek, eğlenceli zaman geçirerek, keyfederek, yaşayarak,<br />

oynatarak; karıştırarak, çekerek.<br />

аирxæфсинаг (аирxæфсинæгтæ) | airxæfşinag | 1. eğlenecek, oyalanacak, alıkoyacak,<br />

avutacak, tecrit edecek, soyutlayacak; eğlendirecek, eğlenceli zaman geçirecek, keyfedecek,<br />

yaşayacak, oynatacak; karıştıracak, çekecek.<br />

аирxæфст (аирxæфстытæ) | airxæfşt | 1. eğlemiş, oyalamış, alıkoymuş, avutmuş, tecrit<br />

etmiş, soyutlamış; eğlendirmiş, eğlenceli zaman geçirmiş, keyfetmiş, yaşamış, oynatmış;<br />

karıştırmış, çekmiş.<br />

аирxæфсын (аирxæфстoн, аирxæфстaин, аирxæфсдзынæн) | airxæfşın | 1. eğlemek,<br />

oyalamak, alıkoymak, avutmak, tecrit etmek, soyutlamak; eğlendirmek, eğlenceli zaman<br />

geçirmek, keyfetmek, yaşamak, oynatmak; karıştırmak, çekmek; хи аирхæфсын | xi<br />

airxæfşın | oyalanmak, soyutlama yapmak, kendini alıkoymak; eğlenmek; keyfetmek,<br />

yaşamak.<br />

аиту кæнын | aitu kænın | ütülemek, düzlemek, sıvazlamak, okşamak; къаба аиту кæнын<br />

| khaba aitu kænın | entari ütülemek.<br />

аитугæнаг | aitugænag | ütületen, düzleten, sıvazlatan, okşatan.<br />

аитугæнæг (аитугæнджытæ) | aitugænæg | ütüleyen, düzleyen, sıvazlayan, okşayan.<br />

аитугæнæггаг | aitugænæggag | ütülemelik, düzlemelik, sıvazlamalık, okşamalık.<br />

аитугæнæн | aitugænæn | ütülenen, düzlene, sıvazlanan, okşanan.<br />

аитугæнгæ | aitugængæ | ütüleme, düzleme, sıvazlama, okşama.<br />

аитугæнгæйæ | aitugængæyæ | ütüleyerek, düzleyerek, sıvazlayarak, okşayarak.<br />

аитугæнинаг (аитугæнинæгтæ) | aitugæninag | ütülenecek, düzlenecek, sıvazlanacak,<br />

okşanacak.<br />

аиуварс кæнын, фесафын | aiuvarş kænın, fyeşafın | 1) uzaklaştırmak, kaldırmak,<br />

gidermek, affetmek, tart etmek, kayıp etmek, kaybolmak, yok etmek, öldürmek, boşaltmak,<br />

hazfetmek; önlemek, bertaraf etmek, bir tarafa atmak, temizlemek, temizletmek;<br />

хъæндзинæдтæ аиуварс кæнын | qænzinædtæ aiuvarş kænın | eksiklikleri çıkarmak,<br />

adres eksiklikleri gidermek; 2) çıkarmak, çıkartmak, çekmek, çektirmek, bir yana çekilmek, bir<br />

taraf olmak, almak; 3) geri çevirmek yana eğmek, vazgeçirmek, reddetmek; 4) tarafsız olmak,<br />

kurtulmak, kurtarmak, sıyrılmak, sıyırmak; фыдбылыз аиуварс кæнын | fıdbılıj aiuvarş<br />

kænın | belayı bitaraf etmek, kötü işleri bertaraf etmek; bir sıkıntıyı önlemek, felaketi<br />

önlemek.<br />

98


аиуварс уæвын (уын) | aiuvarş uævın | 1) uzaklaşmak, uzak tutmak, çekilmek, kenara<br />

çekilmek, bir tarafa çekilmek, bir yana çekilmek, tarafsız olmak, bir taraf olmak, bir tarafa<br />

ayrılmak, bertaraf olmak, çıkarılmak, bırakılmak; sıyrılmak, sıyırmak, yok olmak; 2) sapmak,<br />

ayrılmak, kalmak; 3) sapmak, temizlenmek, temizlemek, kurtulmak, kurtarmak; нау йæ<br />

курсæй аиуварс | nau yæ kurşæy aiuvarş | gemi rotasından bir oranda saptı, gemi saptı.<br />

аиуварсгæнаг | aiuvarşgænag | 1) uzaklaştıran, kaldırtan, gideren, affettiren, tart ettiren,<br />

yok ettiren, öldürten, boşaltan, hazfettiren; önleten, bertaraf ettiren, bir tarafa attıran,<br />

temizleten; 2) çıkartan, çektiren, bir yana çektirten, bir taraf olduran, aldırtan; 3) geri<br />

çevirten, yana eğdiren, vazgeçirten, reddetti ren; 4) tarafsız olduran, kurtaran, sıyırtan,<br />

sıyıran.<br />

аиуварсгæнæг (аиуварсгæнджытæ) | aiuvarşgænæg | 1) uzaklaştıran, kaldıran, gideren,<br />

affeden, tart eden, yok eden, öldüren, boşaltan, hazfeden; önleyen, bertaraf eden, bir tarafa<br />

atan, temizleyen, temizlenen; 2) çıkaran, çıkartan, çeken, çektiren, bir yana çekilen, bir taraf<br />

olan, alan; 3) geri çeviren, yana eğen, vazgeçiren, reddeden; 4) tarafsız olan, kurtulan,<br />

kurtaran, sıyrılan, sıyıran.<br />

аиуварсгæнæн | aiuvarşgænæn | 1) uzaklaştırılan, kaldırılan, giderilen, affedilen, tart<br />

edilen, yok edilen, öldürülen, boşaltılan, hazfedilen; önlenen, bertaraf edilen, bir tarafa<br />

atılan, temizlenen, temizlenilen; 2) çıkarılan, çıkartılan, çekilen, çektirilen, bir yana çekişilen,<br />

bir taraf olunan, alınan; 3) geri çevirtilen, yana eğilen, vazgeçirilen, reddedilen; 4) tarafsız<br />

olunan, kurtulan, kurtarılan, sıyrılan, sıyırtılan.<br />

аиуварсгæнгæ | aiuvarşgængæ | 1) uzaklaştırma, kaldırma, giderme, affetme, tart etme,<br />

yok etme, öldürme, boşaltma, hazfetme; önleme, bertaraf etme, bir tarafa atma, temizleme,<br />

temizlenme; 2) çıkarma, çıkartma, çekme, çektirme, bir yana çekilme, bir taraf olma, alma; 3)<br />

geri çevirme, yana eğme, vazgeçirme, reddetme; 4) tarafsız olma, kurtulma, kurtarma,<br />

sıyrılma, sıyırma.<br />

аиуварсгæнгæйæ | aiuvarşgængæyæ | 1) uzaklaştırarak, kaldırarak, gidererek, affederek,<br />

tart ederek, yok ederek, öldürerek, boşaltarak, hazfederek; önleyerek, bertaraf ederek, bir<br />

tarafa atarak, temizleyerek, temizlenerek; 2) çıkararak, çıkartarak, çekerek, çektirerek, bir<br />

yana çekilerek, bir taraf olarak, alarak; 3) geri çevirerek yana eğerek, vazgeçirerek,<br />

reddederek; 4) tarafsız olarak, kurtularak, kurtararak, sıyrılarak, sıyırarak.<br />

аиуварсгæнинаг (аиуварсгæнинæгтæ) | aiuvarşgæninag | 1) uzaklaştıracak, kaldıracak,<br />

giderecek, affedecek, tart edecek, yok edecek, öldürecek, boşaltacak, hazfedecek;<br />

önlenecek, bertaraf edecek, bir tarafa atacak, temizlenecek, temizlenilecek; 2) çıkaracak,<br />

çıkartacak, çekecek, çektirecek, bir yana çekilecek, bir taraf olacak, alacak; 3) geri çevirecek,<br />

yana eğecek, vazgeçirecek, reddedecek; 4) tarafsız olacak, kurtulacak, kurtaracak, sıyrılacak,<br />

sıyıracak.<br />

aиуырдæм кæнын | aiuırdæm kænın | götürmek, çekmek, önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />

uzaklaştırmak, affetmek.<br />

aиуырдæм уæвын (уын) | aiuırdæm uænın | çekilmek, uzaklaşmak, uzaklaştırmak, çıkmak,<br />

kalkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak, hareket etmek, intikal etmek, kendine<br />

gelmek, öfkesi geçmek, yumuşamak, çıkarmak, bir yana çekmek.<br />

aифтoнг кæнын | aiftong kænın | hazırlatmak, hazırlık yaptırmak, toplanmak, toplamak,<br />

toparlanmak, çabukça donatmak, hızlı donatmak, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirmek,<br />

cemetmek, bir yere getirmek, yığmak, monte yapmak, biriktirmek, almak, devşirmek,<br />

dermek, derlemek, koleksiyon yapmak, pişirmek.<br />

aифтoнг уæвын (уын) | aiftong uænın | hazırlanmak, hazır olmak, hazırlık yapmak, hazırlık<br />

görmek, yola hazırlık yapmak, toplanmak, hızlı donanmak, donanımlı olmak, çabukça<br />

99


yolculuk için ne lazımsa tedarik etmek, yığınsak, yığılmak, yığışmak, birikmek, niyetli olmak,<br />

karar vermek.<br />

aифтoнггæнaг | aiftongænag | hazırlatan, hazırlık yaptıran, toplatan, toparlatan, çabukça<br />

donatan, hızlı donatan, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettiren, cemettiren, bir yere getirten,<br />

yığdıran, monte yaptıran, biriktirten, aldıran, devşirten, derleten, derleten, koleksiyon<br />

yaptırtan.<br />

aифтoнггæнæг (аифтoнггæнджытæ) | aiftongænæg | hazırlatan, hazırlık yaptıran,<br />

toplanan, toplayan, toparlanan, çabukça donatan, hızlı donatan, yolculuk için ne lazımsa<br />

tedarik ettiren, cemeden, bir yere getiren, yığan, monte yapan, biriktiren, alan, devşiren,<br />

deren, derleyen, koleksiyon yapan.<br />

aифтoнггæнæггaг (аифтoнггæнæггæгтæ) | aiftongænæggag | hazırlatmalık, hazırlık<br />

yaptırmalık, toplanmalık, toplamalık, toparlanmalık, çabukça donatmalık, hızlı donatmalık,<br />

yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirmelik, cemetmelik, bir yere getirmelik, yığmalık, monte<br />

yapmalık, biriktirmelik, almalık, devşirmelik, dermelik, derlemelik, koleksiyon yapmalık.<br />

aифтoнггæнæн | aiftongænæn | hazırlatılan, hazırlık yaptırılan, toplanılan, toplatılan,<br />

toparlanılan, çabukça donatılan, hızlı donatılan, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirilen,<br />

cemedilen, bir yere getirilen, yığılan, monte yapılan, biriktirilen, alınan, devşirilen, derlenen,<br />

derlenilen, koleksiyon yapılan.<br />

aифтoнггæнгæ | aiftongængæ | hazırlatma, hazırlık yaptırma, toplanma, toplama,<br />

toparlanma, çabukça donatma, hızlı donatma, yolculuk için ne lazımsa tedarik ettirme,<br />

cemetme, bir yere getirme, yığma, monte yapma, biriktirme, alma, devşirme, derme,<br />

derleme, koleksiyon yapma.<br />

aифтoнггæнгæйæ | aiftongængæyæ | hazırlatarak, hazırlık yaptırarak, toplanarak,<br />

toplayarak, toparlanarak, çabukça donatarak, hızlı donatarak, yolculuk için ne lazımsa tedarik<br />

ettirerek, cemederek, bir yere getirerek, yığarak, monte yaparak, biriktirerek, alarak,<br />

devşirerek, dererek, derleyerek, koleksiyon yaparak.<br />

aифтoнггæнинаг (аифтoнггæнинæгтæ) | aiftongæninag | hazırlatacak, hazırlık yaptıracak,<br />

toplanacak, toplanacak, toparlayacak, çabukça donatacak, hızlı donatacak, yolculuk için ne<br />

lazımsa tedarik ettirecek, cemedecek, bir yere getirecek, yığacak, monte yapacak,<br />

biriktirecek, alacak, devşirecek, derecek, derleyecek, koleksiyon yapacak.<br />

aифтыгъд (аифтыгъдтытæ) | aiftongæninag | hazırlatmış, hazırlık yaptırmış, toplanmış,<br />

toplamış, toparlanmış, çabukça donatmış, hızlı donatmış, yolculuk için ne lazımsa tedarik<br />

ettirmiş, cemetmiş, bir yere getirmiş, yığmış, monte yapmış, biriktirmiş, almış, devşirmiş,<br />

dermiş, derlemiş, koleksiyon yapmış.<br />

aифтындз-aифтындз кæнын | aiftınz-aiftınz kænın | 1) sık sık çabukça arabaya koşmak,<br />

hızlı arabaya koşmak, hayvanları yüke koşmak; 2) çabukça hayvanı yüklemek.<br />

aифтындзаг| aiftınzag | 1) çabukça arabaya koşturan, hızlı arabaya koşturan, hayvanları<br />

yüke koşturan; 2) çabukça hayvanı yükleten.<br />

aифтындзæг (аифтындзджытæ) | aiftınzæg | 1) çabukça arabaya koşan, hızlı arabaya<br />

koşan, hayvanları yüke koşan; 2) çabukça hayvanı yükleyen.<br />

aифтындзæггaг (аифтындзæггæгтæ) | aiftınzæggag | 1) çabukça arabaya koşmalık, hızlı<br />

arabaya koşmalık, hayvanları yüke koşmalık; 2) çabukça hayvanı yüklemelik.<br />

aифтындзæн (аифтындзæггæгтæ) | aiftınzæn | 1) çabukça arabaya koşulan, hızlı arabaya<br />

koşulan, hayvanları yüke koşan; 2) çabukça hayvan yüklenen.<br />

aифтындзгæ | aiftınzgæ | 1) çabukça arabaya koşma, hızlı arabaya koşma, hayvanları yüke<br />

koşma; 2) çabukça hayvanı yükleme.<br />

100


aифтындзгæйæ | aiftınzgæyæ | 1) çabukça arabaya koşarak, hızlı arabaya koşarak,<br />

hayvanları yüke koşarak; 2) çabukça hayvanı yükleyerek.<br />

aифтындзинаг (аифтындзинæгтæ) | aiftınzinag | 1) çabukça arabaya koşacak, hızlı<br />

arabaya koşacak, hayvanları yüke koşacak; 2) çabukça hayvanı yüklenecek.<br />

aифтындзын (аифтыгътoн, аифтыгътaин, аифтындздзынæн) | aiftınzın | 1) çabukça<br />

arabaya koşmak, hızlı arabaya koşmak, hayvanları yüke koşmak; 2) çabukça hayvanı<br />

yüklemek, hızlı hayvana yük vurmak.<br />

aих уæвын (уын) | aix uævın |<br />

aиxcийын | aixşiyın | 1) çabukça silinmek, hızla silinmek, çabuk eskitmek, hızlı eskimek,<br />

yıpranmak, fersudeleşmek, ipliklenmek, üzülmek, aşınmak, köhnemek; 2) incelmek, ince<br />

olmak, zayıflamak, arıklamak, kötülemek.<br />

АИШ | AİŞ | ABD, Amerika Birleşik Devletleri.<br />

ай, уый | ay, uıy | bu, şu; o; buna, bunu, bununla, bunun ile; (амæн | amæn | buna, bunda,<br />

bunun, ona; амæ | amæ | bunda, o, onda; амæй | amæy | bununla, onla; ам | am |<br />

burada, orada, burası; ауыл | amıl | buna, bunla, bunda, ona; onla, onda; айау | ayau | bu<br />

gibi, buna benzer, ona benzer şekilde; аимæ | aimæ | bunun ile, bunla; адoн| adon |;<br />

адæттæ | adættæ |bular, şunlar, onlar); ай циу? | ay siu? | bu ne/nedir? ай æви уый? | ay<br />

ævi uıy? | bu mu yoksa/veya o mu? ай хуызæн | ay xuıjæn | böylesi, benzeri, böylesine,<br />

böyle; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle; benzer, benzeri, gibi, bunun gibi, bu türden, aynı, eş,<br />

tay.<br />

ай-ай-ай | ay-ay-ay |<br />

ай-гъай, ай-гъайдæр | ay-ğay, ay-ğaydær | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok<br />

canım?, değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii,<br />

elbette, kesinlikle, tamam.<br />

ай-гъайдæр, ай-гъай | ay-ğaydær, ay-ğay | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok<br />

canım?, değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii,<br />

elbette, kesinlikle, tamam.<br />

ай хуызæн | ay xuıjæn | böylesi, benzeri, böylesine, böyle; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle;<br />

benzer, benzeri, gibi, bunun gibi, bu türden, aynı, eş, tay.<br />

айac (айæcтæ) | ayaş | 1) o kadar, bu kadar, şu kadar, bunca, onca, böyle, öyle, şöyle, öyle<br />

bir şey; bağdaşık şeyler; çok fazla; 2) böylesi, öylesi, benzeri, böylesine, öylesine.<br />

aйaу, ай | ayau, ay | bu gibi, buna benzer, ona benzer şekilde.<br />

айæппæт | ayæppæt | bu hepsi.<br />

айбæpц | aybærs | denli, o kadar, öylesine, bu ölçüde, bu miktarda, bu ağırlıkta, öyle<br />

bağdaşık şeyler.<br />

айвaз-айвaз кæнын | ayvaj-ayvaj kænın | 1) sık sık çekmek, çekip götürmek, bir yana<br />

çekmek, çeke çeke söylemek, yayvan yayvan söylemek, yayık yayık söylemek, ağır ağır<br />

söylemek, uzatmak, esnetmek, salmak, sömürmek; yudum yudum içmek; 2) çıkarmak,<br />

sermek, çıkarmak, çekip çıkarmak, söküp çıkarmak, sökmek, uzatmak, yaymak, germek,<br />

gevşetmek, dayanmak, sallamak; uzatmak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek,<br />

geciktirmek, esmek, gelmek, sürüncemede bırakmak, yaşamak, haşlamak, genişletmek,<br />

açmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, burkulmak, bir yana çekmek,<br />

kanırmak, dayanmak, tahammül etmek, yormak, söndürmek.<br />

айвaзаг | ayvajag | 1) çektirten, çekip götürten, bir yana çektirten, çeke çeke söyleten,<br />

yayvan yayvan söyleten, yayık yayık söyleten, ağır ağır söyleten, uzatan, esneten, salatan,<br />

sömürten; yudum yudum içirten; 2) çıkartan, serdirten, çıkartan, çekip çıkartan, söküp<br />

çıkartan, söktüren, uzatan, yaydırtan, gerdirten, gevşeten, dayatan, sallatan; uzatan,<br />

101


erteleten, sonraya bıraktıran, tehir ettiren, geciktirten, estirten, geldirten, sürüncemede<br />

bıraktırtan, yaşatan, haşlatan, genişleten, açtıran, elastikiyetini giderden, elastikiyetini<br />

yıpratan, burkturan, bir yana çektirten, kanırtan, dayatan, tahammül ettiren, yordurtan,<br />

söndürten.<br />

айвaзæг (айвaзджытæ) | ayvajæg | 1) çeken, çekip götüren, bir yana çeken, çeke çeke<br />

söyleyen, yayvan yayvan söyleyen, yayık yayık söyleyen, ağır ağır söyleyen, uzatan, esneten,<br />

salan, sömüren; yudum yudum içen; 2) çıkaran, seren, çıkaran, çekip çıkaran, söküp çıkaran,<br />

söken, uzatan, yayan, geren, gevşeten, dayanan, sallayan; uzatan, erteleyen, sonraya<br />

bırakan, tehir eden, geciktiren, esen, gelen, sürüncemede bırakan, yaşayan, haşlayan,<br />

genişleten, açan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, burkulan, bir yana çeken,<br />

kanıran, dayanan, tahammül eden, yoran, söndüren.<br />

айвaзæггaг (айвaзæггæгтæ) | ayvajæggag | 1) çekmelik, çekip götürmelik, bir yana<br />

çekmelik, çeke çeke söylemelik, yayvan yayvan söylemelik, yayık yayık söylemelik, ağır ağır<br />

söylemelik, uzatmalık, esnetmelik, salmalık, sömürmelik; yudum yudum içmelik; 2)<br />

çıkarmalık, sermelik, çıkarmalık, çekip çıkarmalık, söküp çıkarmalık, sökmelik, uzatmalık,<br />

yaymalık, germelik, gevşetmelik, dayanmalık, sallamalık; uzatmalık, ertelemelik, sonraya<br />

bırakmalık, tehir etmelik, geciktirmelik, esmelik, gelmelik, sürüncemede bırakmalık,<br />

yaşamalık, haşlamalık, genişletmelik, açmalık, elastikiyetini gidermelik, elastikiyetini<br />

yıpratmalık, burkulmalık, bir yana çekmelik, kanırmalık, dayanmalık, tahammül etmelik,<br />

sallamalık, yormalık, söndürmelik.<br />

айвaзæн, авнaлæн | ayvajæn, avnalæn | uzatma, uzatılacak, fırsatlar, ilk fırsatta, dokunma,<br />

dokunulacak, mümkün derece, mümkün mertebe, kaynaklar.<br />

айвaзæн(тæ), авнaлæн(тæ) | ayvajæn(tæ), avnalæn(tæ) | 1) çekilen, çekip götürülen, bir<br />

yana çekilen, çeke çeke söylenilen, yayvan yayvan söylenilen, yayık yayık söylenilen, ağır ağır<br />

söylenilen, uzatılan, esnetilen, sallanılan, sömürülen; yudum yudum içilen; 2) çıkarılan,<br />

serilen, çıkarılan, çekip çıkarılan, söküp çıkarılan, sökülen, uzatılan, yayılan, gerilen,<br />

gevşetilen, dayanılan, sallanılan; uzatılan, ertelenen, sonraya bırakılan, tehir edilen,<br />

geciktirilen, esneyen, gelinen, sürüncemede bırakılan, yaşanılan, haşlanılan, genişletilen,<br />

açılan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, burkulan, bir yana çekilen, kanırtılan,<br />

dayanılan, tahammül edilen, yorulan, söndürülen.<br />

айвaзгæ | ayvajgæ | 1) çekme, çekip götürme, bir yana çekme, çeke çeke söyleme, yayvan<br />

yayvan söyleme, yayık yayık söyleme, ağır ağır söyleme, uzatma, esnetme, salma, sömürme;<br />

yudum yudum içme; 2) çıkarma, serme, çıkarma, çekip çıkarma, söküp çıkarma, sökme,<br />

uzatma, yayma, germe, gevşetme, dayanma, sallama; uzatma, erteleme, sonraya bırakma,<br />

tehir etme, geciktirme, esme, gelme, sürüncemede bırakma, yaşama, haşlama, genişletme,<br />

açma, elastikiyetini giderme, elastikiyetini yıpratma, burkulma, bir yana çekme, kanırma,<br />

dayanma, tahammül etme, sallama, yorma, söndürme.<br />

айвaзгæйæ | ayvajgæyæ | 1) çekerek, çekip götürerek, bir yana çekerek, çeke çeke<br />

söyleyerek, yayvan yayvan söyleyerek, yayık yayık söyleyerek, ağır ağır söyleyerek, uzatarak,<br />

esneterek, salarak, sömürerek; yudum yudum içerek; 2) çıkararak, sererek, çıkararak, çekip<br />

çıkararak, söküp çıkararak, sökerek, uzatarak, yayarak, gererek, gevşeterek, dayanarak,<br />

sallayarak; uzatarak, erteleyerek, sonraya bırakarak, tehir ederek, geciktirerek, eserek,<br />

gelerek, sürüncemede bırakarak, yaşayarak, haşlayarak, genişleterek, açarak, elastikiyetini<br />

gidererek, elastikiyetini yıpratarak, burkularak, bir yana çekerek, kanırarak, dayanarak,<br />

tahammül ederek, sallayarak, yorarak, söndürerek.<br />

айвaзинаг (айвaзинæгтæ) | ayvajinag | 1) çekecek, çekip götürecek, bir yana çekecek, çeke<br />

çeke söylenecek, yayvan yayvan söylenecek, yayık yayık söylenecek, ağır ağır söylenecek,<br />

102


uzatacak, esnetecek, salacak, sömürecek; yudum yudum içecek; 2) çıkaracak, serecek,<br />

çıkaracak, çekip çıkaracak, söküp çıkaracak, sökecek, uzatacak, yayacak, gerecek, gevşetecek,<br />

dayanacak, sallanacak; uzatacak, erteleyecek, sonraya bırakacak, tehir edecek, geciktirecek,<br />

esecek, gelecek, sürüncemede bırakacak, yaşanacak, haşlanacak, genişletecek, açacak,<br />

elastikiyetini giderecek, elastikiyetini yıpratacak, burkulacak, bir yana çekecek, kanıracak,<br />

dayanacak, tahammül edecek, sallanacak, yoracak, söndürecek.<br />

айвaзын (айвæзтoн, айвæзтaин, айваздзынæн) | ayvajın | 1) çekmek, çekip götürmek, bir<br />

yana çekmek, çeke çeke söylemek, yayvan yayvan söylemek, yayık yayık söylemek, ağır ağır<br />

söylemek, uzatmak, esnetmek, salmak, sömürmek; yudum yudum içmek; 2) çıkarmak,<br />

sermek, çıkarmak, çekip çıkarmak, söküp çıkarmak, sökmek, uzatmak, yaymak, germek,<br />

gevşetmek, dayanmak, sallamak; uzatmak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek,<br />

geciktirmek, esmek, gelmek, sürüncemede bırakmak, yaşamak, haşlamak, genişletmek,<br />

açmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, burkulmak, bir yana çekmek,<br />

kanırmak, dayanmak, tahammül etmek, sallamak, yormak, söndürmek.<br />

айвæз-айвæз кæнын | ayvæj-ayvæj kænın | sık sık uzanmak, uzamak, uzatılmak, uzun<br />

sürmek, boy sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek, sünmek, ertelenmek,<br />

genişlemek, açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini kayıp etmek,<br />

burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />

айвæзаг | ayvæjag | uzatan, uzatılan, uzun sürdürten, boy sürdürten, boy attırtan,<br />

yaydırtan, gerileten, gevşeten, sundurtan, erteleten, genişleten, açılatan, çekiştirten,<br />

elastikiyetini kayıp ettiren, esnekliğini kayıp ettiren, burkturan, inciten, serptiren, serilip<br />

serpiştiren, boya çektiren, geciktiren.<br />

айвæзæг (айвæзджытæ) | ayvæjæg | uzanan, uzayan, uzatılan, uzun süren, boy süren,<br />

boy atan, yayılan, gerilen, gevşeyen, sünen, ertelenen, genişleyen, açılan, çekilen,<br />

elastikiyetini kayıp eden, esnekliğini kayıp eden, burkulan, incinen, serilen, serilip serpilen,<br />

boya çeken, geciken.<br />

айвæзæггаг (айвæзæггæгтæ) | ayvæjæggag | uzanmalık, uzamalık, uzatılmalık, uzun<br />

sürmelik, boy sürmelik, boy atmalık, yayılmalık, gerilmelik, gevşemelik, sünmelik,<br />

ertelenmelik, genişlemelik, açılmalık, çekilmelik, elastikiyetini kayıp etmelik, esnekliğini kayıp<br />

etmelik, burkulmalık, incinmelik, serilmelik, serilip serpilmelik, boya çekmelik, gecikmelik.<br />

айвæзæн (айвæзæггæгтæ) | ayvæjæn | uzanılan, uzanan, uzatılan, uzun sürülen, boy<br />

sürülen, boy atılan, yayılan, gerilenen, gevşenen, sünen, ertelenilen, genişlenen, açılanan,<br />

çekilen, elastikiyeti kayıp edilen, esnekliği kayıp edilen, burkulan, incinilen, serilen, serilip<br />

serpilen, boya çekilen, gecikilen.<br />

айвæзгæ | ayvæjgæ | uzanma, uzama, uzatılma, uzun sürme, boy sürme, boy atma,<br />

yayılma, gerilme, gevşeme, sünme, ertelenme, genişleme, açılma, çekilme, elastikiyetini<br />

kayıp etme, esnekliğini kayıp etme, burkulma, incinme, serilme, serilip serpilme, boya çekme,<br />

gecikme.<br />

айвæзгæйæ | ayvæjgæyæ | uzanarak, uzayarak, uzatılarak, uzun sürerek, boy sürerek, boy<br />

atarak, yayılarak, gerilerek, gevşeyerek, sünerek, ertelenerek, genişleyerek, açılarak,<br />

çekilerek, elastikiyetini kayıp ederek, esnekliğini kayıp ederek, burkularak, incinerek,<br />

serilerek, serilip serpilerek, boya çekerek, gecikerek.<br />

айвæзинаг (айвæзинæгтæ) | ayvæjinag | uzanacak, uzanılacak, uzatılacak, uzun sürecek,<br />

boy sürecek, boy atacak, yayılacak, gerilecek, gevşeyecek, sünecek, ertelenecek,<br />

genişleyecek, açılacak, çekilecek, elastikiyetini kayıp edecek, esnekliğini kayıp edecek,<br />

burkulacak, incinecek, serilecek, serilip serpilecek, boya çekecek, gecikecek.<br />

103


айвæзт (айвæзтытæ) | ayvæjt | uzanmış, uzamış, uzatılmış, uzun sürmüş, boy sürmüş, boy<br />

atmış, yayılmış, gerilmiş, gevşemiş, sünmüş, ertelenmiş, genişlemiş, açılmış, çekilmiş,<br />

elastikiyetini kayıp etmiş, esnekliğini kayıp etmiş, burkulmuş, incinmiş, serilmiş, serilip<br />

serpilmiş, boya çekmiş, gecikmiş.<br />

айвæзтытæ кæнын | ayvæjtıtæ kænın | uzanmak, uzamak, uzatılmak, uzun sürmek, boy<br />

sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek, sünmek, ertelenmek, genişlemek,<br />

açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini kayıp etmek, burkulmak, incinmek,<br />

serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />

айвæзын [айвæзт (-и, -ис), айвæзтaид, айвæздзæн (-и, -ис)] | ayvæjın | uzanmak,<br />

uzamak, uzatılmak, uzun sürmek, boy sürmek, boy atmak, yayılmak, gerilmek, gevşemek,<br />

sünmek, ertelenmek, genişlemek, açılmak, çekilmek, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini<br />

kayıp etmek, burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek, boya çekmek, gecikmek.<br />

айгac кæнын | aygaş kænın | diriltmek, canlandırmak, can vermek, hayat vermek, iyi<br />

etmek, sağaltmak, yaşatmak, tedavi etmek, toparlanmak, ihya etmek, vazgeçirmek.<br />

айгac уæвын (уын) | aygaş uævın | canlanmak, canlandırmak, dirilmek, diriltilmek, iyi<br />

olmak, iyileşmek, iyileşmek, sağalmak, toparlamak, neşelenmek, yaşamak, yeniden hayat<br />

vermek, ihya etmek, şifa bulmak, sağalmak, vazgeçmek, hareket başlamak.<br />

айгæpд-айгæpд кæнын | aygærd-aygærd kænın | 1) sık sık kesmek, baştan sona kesmek;<br />

keserek açmak, döşemek, arasına koymak, sermek; 2) geçirmek, gezdirmek, çizmek,<br />

uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, koymak, götürmek; açmak, geçirmek,<br />

geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, gezdirmek, çizmek, uygulamak, aldatmak,<br />

iletmek, kabul ettirmek; 3) yapmak, döşemek, inşa etmek, çekmek, çizmek, göstermek, işaret<br />

etmek, koymak, seçtirmek, getirmek, çıkarmak, onaylatmak, kaydetmek, yazmak, tatbik<br />

etmek, uygulamak, aldatmak, atlatmak, atmak, vurarak atmak, yapmak, çalmak, doldurmak;<br />

4) delmek, açmak, kendine yol açmak, delik açmak, deşmek, kemirerek deşmek, kemirmek,<br />

kemirerek delmek; 5) yarmak, yırtmak, kazmak, kazarak açmak, patlatmak; kazıklamak; 6)<br />

yumruklamak.<br />

айгæpдаг | aygærdag | 1) kestirten, baştan sona kestirten; keserek açtırtan, döşeten,<br />

arasına koydurtan, serdirten; 2) geçirten, gezdirten, çizdirten, uygulatan, aldatan, ileten,<br />

kabul ettiren, koydurtan, götürten; açtırtan, geçirten, geçtirten, içinden geçtirten, arasından<br />

geçtirten, gezdirten, çizen, uygulatan, aldatan, ileten, kabul ettirten; 3) yaptırtan, döşeten,<br />

inşa ettiren, çektirten, çizdirten, gösterten, işaret ettirten, koydurtan, seçtirten, getirten,<br />

çıkartan, onaylatan, kaydettirten, yazdırtan, tatbik ettiren, uygulatan, aldatan, atlatan,<br />

attırtan, vurarak attıran, yaptırtan, çaldırtan, doldurtan; 4) deldirten, açtırtan, kendine yol<br />

açtırtan, delik açtırtan, deştiren, kemirerek deştirten, kemirten, kemirerek deldirten; 5)<br />

yardırtan, yırttırtan, kazdırtan, kazarak açtırtan, patlatan; kazıklatan; 6) yumruklatan.<br />

айгæpдæг (aйгæpдджытæ) | aygærdæg | 1) kesen, baştan sona kesen; keserek açan,<br />

döşeyen, arasına koyan, seren; 2) geçiren, gezdiren, çizen, uygulayan, aldatan, ileten, kabul<br />

ettiren, koyan, götüren; açan, geçiren, geçen, içinden geçen, arasından geçen, gezdiren,<br />

çizen, uygulayan, aldatan, ileten, kabul ettiren; 3) yapan, döşeyen, inşa eden, çeken, çizen,<br />

gösteren, işaret eden, koyan, seçtiren, getiren, çıkaran, onaylatan, kaydeden, yazan, tatbik<br />

eden, uygulayan, aldatan, atlatan, atan, vurarak atan, yapan, çalan, dolduran; 4) delen, açan,<br />

kendine yol açan, delik açan, deşen, kemirerek deşen, kemiren, kemirerek delen; 5) yaran,<br />

yırtan, kazan, kazarak açan, patlayan; kazıklayan; 6) yumruklayan.<br />

айгæpдæггаг (æйгæpдæггæгтæ) | aygærdæggag | 1) kesmelik, baştan sona kesmelik;<br />

keserek açmalık, döşemelik, arasına koymalık, sermelik; 2) geçirmelik, gezdirmelik, çizmelik,<br />

uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, koymalık, götürmelik; açmalık,<br />

104


geçirmelik, geçmelik, içinden geçmelik, arasından geçmelik, gezdirmelik, çizmelik,<br />

uygulamalık, aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik; 3) yapmalık, döşemelik, inşa etmelik,<br />

çekmelik, çizmelik, göstermelik, işaret etmelik, koymalık, seçtirmelik, getirmelik, çıkarmalık,<br />

onaylatmalık, kaydetmelik, yazmalık, tatbik etmelik, uygulamalık, aldatmalık, atlatmalık,<br />

atmalık, vurarak atmalık, yapmalık, çalmalık, doldurmalık; 4) delmelik, açmalık, kendine yol<br />

açmalık, delik açmalık, deşmelik, kemirerek deşmelik, kemirmelik, kemirerek delmelik; 5)<br />

yarmalık, yırtmalık, kazmalık, kazarak açmalık, patlatmalık; kazıklamalık; 6) yumruklamalık.<br />

айгæpдæн (aйгæpдæггæгтæ) | aygærdæn | 1) kesilen, baştan sona kesilen; keserek<br />

açılan, döşenen, arasına koyulan, serilen; 2) geçirilen, gezdirilen, çizilen, uygulanan, aldatılan,<br />

iletilen, kabul ettirilen, koyulan, götürülen; açılan, geçirilen, geçilen, içinden geçilen,<br />

arasından geçilen, gezdirilen, çizilen, uygulanan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen; 3) yapılan,<br />

döşenen, inşa edilen, çekilen, çizilen, gösterilen, işaret edilen, koyulan, seçtirilen, getirilen,<br />

çıkarılan, onaylatılan, kaydedilen, yazılan, tatbik edilen, uygulanan, aldatılan, atlatıla n, atılan,<br />

vurarak atılan, yapılan, çalınan, doldurulan; 4) delinen, açılan, kendine yol açılan, delik açılan,<br />

deşilen, kemirerek deşilen, kemirilen, kemirerek delinen; 5) yarılan, yırtılan, kazınan, kazarak<br />

açılan, patlatılan; kazıklanan; 6) yumruklanan.<br />

айгæpдгæ | aygærdgæ | 1) kesme, baştan sona kesme; keserek açma, döşeme, arasına<br />

koyma, serme; 2) geçirme, gezdirme, çizme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme,<br />

koyma, götürme; açma, geçirme, geçme, içinden geçme, arasından geçme, gezdirme, çizme,<br />

uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme; 3) yapma, döşeme, inşa etme, çekme, çizme,<br />

gösterme, işaret etme, koyma, seçtirme, getirme, çıkarma, onaylatma, kaydetme, yazma,<br />

tatbik etme, uygulama, aldatma, atlatma, atma, vurarak atma, yapma, çalma, doldurma ; 4)<br />

delme, açma, kendine yol açma, delik açma, deşme, kemirerek deşme, kemirme, kemirerek<br />

delme; 5) yarma, yırtma, kazma, kazarak açma, patlatma; kazıklama; 6) yumruklama.<br />

айгæpдгæйæ | aygærdgæyæ | 1) keserek, baştan sona keserek; kesip açarak, döşeyerek,<br />

arasına koyarak, sererek; 2) geçirerek, gezdirerek, çizerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek,<br />

kabul ettirerek, koyarak, götürerek; açarak, geçirerek, geçerek, içinden geçerek, arasından<br />

geçerek, gezdirerek, çizerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek; 3) yaparak,<br />

döşeyerek, inşa ederek, çekerek, çizerek, göstererek, işaret ederek, koyarak, seçtirerek,<br />

getirerek, çıkararak, onaylatarak, kaydederek, yazarak, tatbik ederek, uygulayarak, aldatarak,<br />

atlatarak, atarak, vurup atarak, yaparak, çalarak, doldurarak; 4) delerek, açarak, kendine yol<br />

açarak, delik açarak, deşerek, kemirip deşerek, kemirip delerek, kemirerek; 5) yararak,<br />

yırtarak, kazarak, kazıp açarak, patlatarak; kazıklayarak; 6) yumruklayarak.<br />

айгæpдинаг (aйгæpдинæгтæ) | aygærdinag | 1) kesecek, baştan sona kesecek; kesip<br />

açacak, döşenecek, arasına koyacak, serecek; 2) geçirecek, gezdirecek, çizecek, uygulanacak,<br />

aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, koyacak, götürecek; açacak, geçirecek, geçecek, içinden<br />

geçecek, arasından geçecek, gezdirecek, çizecek, uygulanacak, aldatacak, iletecek, kabul<br />

ettirecek; 3) yapacak, döşenecek, inşa edecek, çekecek, çizecek, gösterecek, işaret edecek,<br />

koyacak, seçtirecek, getirecek, çıkaracak, onaylatacak, kaydedecek, yazacak, tatbik edecek,<br />

uygulanacak, aldatacak, atlatacak, atacak, vurarak atacak, yapacak, çalacak, dolduracak; 4)<br />

delecek, açacak, kendine yol açacak, delik açacak, deşecek, kemirerek deşecek, kemirerek<br />

delecek, kemirecek; 5) yaracak, yırtacak, kazacak, kazarak açacak, patlatacak; kazıklanacak;<br />

6) yumruklanacak.<br />

айгæpдын (айгæpcтoн, айгæpcтaин, айгæpддзынæн) | aygærdın | 1) kesmek, baştan<br />

sona kesmek; keserek açmak, döşemek, arasına koymak, sermek; 2) geçirmek, gezdirmek,<br />

çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, koymak, götürmek; açmak, geçirmek,<br />

geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, gezdirmek, çizmek, uygulamak, aldatmak,<br />

105


iletmek, kabul ettirmek; хъæды астæуты фæндаг айгæрдын | qædı aştæutı fændag<br />

aygærdın | orman ortası boyunca yolu açmak, orman ortasından yol geçirmek; 3) yapmak,<br />

döşemek, inşa etmek, çekmek, çizmek, göstermek, işaret etmek, koymak, seçtirmek,<br />

getirmek, çıkarmak, onaylatmak, kaydetmek, yazmak, tatbik etmek, uygulamak, aldatmak,<br />

atlatmak, atmak, vurarak atmak, yapmak, çalmak, doldurmak; 4) delmek, açmak, kendine yol<br />

açmak, delik açmak, deşmek, kemirerek deşmek, kemirmek, kemirerek delmek; 5) yarmak,<br />

yırtmak, kazmak, kazarak açmak, patlatmak; kazıklamak; 6) yumruklamak.<br />

айгæpcт (aйгæpcтытæ) | aygærşt | 1) kesmiş, baştan sona kesmiş; keserek açmış, döşemiş,<br />

arasına koymuş, sermiş; 2) geçirmiş, gezdirmiş, çizmiş, uygulamış, aldatmış, iletmiş, kabul<br />

ettirmiş, koymuş, götürmüş; açmış, geçirmiş, geçmiş, içinden geçmiş, arasından geçmiş,<br />

gezdirmiş, çizmiş, uygulamış, aldatmış, iletmiş, kabul ettirmiş; 3) yapmış, döşemiş, inşa etmiş,<br />

çekmiş, çizmiş, göstermiş, işaret etmiş, koymuş, seçtirmiş, getirmiş, çıkarmış, onaylatmış,<br />

kaydetmiş, yazmış, tatbik etmiş, uygulamış, aldatmış, atlatmış, atmış, vurarak atmış, yapmış,<br />

çalmış, doldurmuş; 4) delmiş, açmış, kendine yol açmış, delik açmış, deşmiş, kemirerek<br />

deşmiş, kemirmiş, kemirerek delmiş; 5) yarmış, yırtmış, kazmış, kazarak açmış, patlatmış;<br />

kazıklamış; 6) yumruklamış.<br />

айгом кæнын | aygom kænın | açmak, açtırmak, çözmek, meydana çıkarmak, görünmek,<br />

anlaşılmak, fekketmek.<br />

айгом уæвын (уын) | aygom kænın | açmak, açılmak, çözülmek, meydana çıkmak,<br />

görünmek, anlaşmak, anlaşılmak.<br />

Айгомæджы дон | Aygomæcı don | Айгомаг<br />

айгъай, айгъайдæp | ayğay, ay-ğay | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok canım?,<br />

değil mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii, elbette,<br />

kesinlikle, tamam.<br />

айгъайдæp, айгъай | ayğaydær | hay hay, ay-hay, evet, ya, ha; sahi mi?, yok canım?, değil<br />

mi?, efendim? bir de, üstelik; hem de, da; ama, kuşkusuz, şüphesiz; tabii, elbette, kesinlikle,<br />

tamam.<br />

айдaгъ | aydağ | 1. biricik, tanecik, tek, bir tek, fert, yegâne, vahit, benzersiz; 2. sadece,<br />

ancak, yalnız, yalnızca, son derece, müstesna, sırf; hemen, hemencecik, müstesna, fevkalade,<br />

olağanüstü, münhasıran, salt.<br />

айдaгъæй | aydağæy | bir başına, tek başına, yek olarak; yalnız, yalnızca, sadece, salt.<br />

айдaгъдæp | aydağdær | biricik, tek, bir tek, yegâne, benzersiz; yalnız, yalnızca, sadece;<br />

hemen, hemencecik, müstesna, fevkalade, olağanüstü, münhasıran, salt.<br />

айдæн | aydæn | ayna, gözgü, yüzey, satıh.<br />

айдæнæрттывд кæнын | aydænærttıvd kænın | ayna gibi parlamak, aynaya benzer<br />

parlamak.<br />

айдæнджын | aydæncın | aynalı, gözgülü, yüzeyli, satıhlı.<br />

айдзaг кæнын | ayzag kænın | çabukça doldurmak, doldurmak, dolmak, üstünü<br />

doldurmak, yeniden doldurmak, tamamlamak, ikmal etmek, bütünlemek, artırmak, tutmak,<br />

çabuk vermek.<br />

айдзaг уæвын (уын) | ayzag uævın | dolmak, tamamlanmak, ikmal olmak, artmak, hızlı bir<br />

şekilde doldurmak, eklenmek.<br />

айдзaг-айдзaг кæнын | ayzag-ayzag kænın | sık sık çabukça doldurmak, doldurmak,<br />

dolmak, üstünü doldurmak, yeniden doldurmak, tamamlamak, ikmal etmek, bütünlemek,<br />

artırmak, tutmak, çabuk vermek.<br />

106


айдзaггæнaг | ayzaggænag | çabukça doldurtan, doldurtan, daldırtan, üstünü doldurtan,<br />

yeniden doldurtan, tamamlatan, ikmal ettiren, bütünleten, arttırtan, tutturtan, çabuk<br />

verdirten.<br />

айдзaггæнæг (aйдзaггæнджытæ) | ayzaggænæg | çabukça dolduran, dolduran, dolan,<br />

üstünü dolduran, yeniden dolduran, tamamlayan, ikmal eden, bütünleyen, artıran, tutan,<br />

çabuk veren.<br />

айдзaггæнæггаг (aйдзaггæнæггæгтæ) | ayzaggænæggag | çabukça doldurmalık,<br />

doldurmalık, dolmalık, üstünü doldurmalık, yeniden doldurmalık, tamamlamalık, ikmal<br />

etmelik, bütünlemelik, artırmalık, tutmalık, çabuk vermelik.<br />

айдзaггæнæн | ayzaggænæn | çabukça doldurulan, doldurulan, doluşan, üstü doldurulan,<br />

yeniden doldurulan, tamamlanan, ikmal edilen, bütünlenen, artırılan, tutulan, çabuk verilen.<br />

айдзaггæнгæ | ayzaggængæ | çabukça doldurma, doldurma, dolma, üstünü doldurma,<br />

yeniden doldurma, tamamlama, ikmal etme, bütünleme, artırma, tutma, çabuk verme.<br />

айдзaггæнгæйæ | ayzaggængæyæ | çabukça doldurarak, doldurarak, dolarak, üstünü<br />

yeniden doldurarak, tamamlayarak, ikmal ederek, bütünleyerek, artırarak, tutarak, çabuk<br />

vererek.<br />

айдзaггæнинаг (aйдзaггæнинæгтæ) | ayzaggæninag | çabukça dolduracak, dolacak,<br />

dolduracak, üstünü dolduracak, yeniden dolduracak, tamamlayacak, ikmal edecek,<br />

bütünleyecek, artıracak, tutacak, çabuk verecek.<br />

айдзæгъд-йдзæгъд кæнын | ayzæğd-ayzæğd kænın | sık sık doldurmak, çabukça<br />

doldurulmak, yeniden doldurmak, atmak, dışarı atmak, şuraya buraya atmak, muhtelif<br />

yerlere atmak, gereksiz eşyayı dışarı atmak, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek, dağıtmak;<br />

serpmek, serpiştirmek, saçmak, koymak, öteye beriye koymak, şuraya buraya dikmek,<br />

dağınık halde dikmek, savurmak, dökmek, açmak, saçmak, yaymak, boşaltmak, aktarmak,<br />

gurup gurup veya teker teker yerleştirmek, boca etmek.<br />

айдзæгъдаг | ayzæğdag | doldurtan, çabukça doldurulan, yeniden doldurulan, attırtan,<br />

dışarı attırtan, şuraya buraya attıran, muhtelif yerlere attıran, gereksiz eşyayı dışarı attıran,<br />

kestirten, çıkartan, uç verdirten, sürdürten, dağıttıran; serptirten, serpiştirten, saçtırtan,<br />

koydurtan, öteye beriye koydurtan, şuraya buraya diktirten, dağınık halde diktiren, savurtan,<br />

döktürten, açtırtan, saçtırtan, yaydırtan, boşaltan, aktartan, gurup gurup veya teker teker<br />

yerleştiren, boca ettirten.<br />

айдзæгъдæг (aйдзæгъдджытæ) | ayzæğdæg | dolduran, çabukça doldurulan, yeniden<br />

doldurulan, atan, dışarı atan, şuraya buraya atan, muhtelif yerlere atan, gereksiz eşyayı dışarı<br />

atan, kesen, çıkaran, uç veren, süren, dağıtan; serpen, serpiştiren, saçan, koyan, öteye beriye<br />

koyan, şuraya buraya diken, dağınık halde diken, savuran, döken, açan, saçan, yayan,<br />

boşaltan, aktaran, gurup gurup veya teker teker yerleştiren, boca eden.<br />

айдзæгъдæггаг (aйдзæгъдджытæ) | ayzæğdæggag | doldurmalık, çabukça doldurulmalık,<br />

yeniden doldurmalık, atmalık, dışarı atmalık, şuraya buraya atmalık, muhtelif yerlere atmalık,<br />

gereksiz eşyayı dışarı atmalık, kesmelik, çıkarmalık, uç vermelik, sürmelik, dağıtmalık;<br />

serpmelik, serpiştirmelik, saçmalık, koymalık, öteye beriye koymalık, şuraya buraya dikmelik,<br />

dağınık halde dikmelik, savurmalık, dökmelik, açmalık, saçmalık, yaymalık, boşaltmalık,<br />

aktarmalık, gurup gurup veya teker teker yerleştirmelik, boca etmelik.<br />

айдзæгъдæн | ayzæğdæn | doldurulan, çabukça doldurulan, yeniden doldurulan, atılan,<br />

dışarı atılan, şuraya buraya atılan, muhtelif yerlere atılan, gereksiz eşyayı dışarı atan, kesen,<br />

çıkarılan, uç verilen, sürülen, dağıtılan; serpilen, serpiştirilen, saçılan, koyulan, öteye beriye<br />

koyulan, şuraya buraya dikilen, dağınık halde dikilen, savrulan, dökülen, açılan, saçılan,<br />

yayılan, boşaltılan, aktarılan, gurup gurup veya teker teker yerleştirilen, boca edilen.<br />

107


айдзæгъдгæ | ayzæğdgæ | doldurma, çabukça doldurulma, yeniden doldurma, atma, dışarı<br />

atma, şuraya buraya atma, muhtelif yerlere atma, gereksiz eşyayı dışarı atma, kesme,<br />

çıkarma, uç verme, sürme, dağıtma; serpme, serpiştirme, saçma, koyma, öteye beriye<br />

koyma, şuraya buraya dikme, dağınık halde dikme, savurma, dökme, açma, saçma, yayma,<br />

boşaltma, aktarma, gurup gurup veya teker teker yerleştirme, boca etme.<br />

айдзæгъдгæйæ | ayzæğdgæyæ | doldurarak, çabukça doldurularak, yeniden doldurarak,<br />

atarak, dışarı atarak, şuraya buraya atarak, muhtelif yerlere atarak, gereksiz eşyayı dışarı<br />

atarak, keserek, çıkararak, uç vererek, sürerek, dağıtarak; serperek, serpiştirerek, saçarak,<br />

koyarak, öteye beriye koyarak, şuraya buraya dikerek, dağınık halde dikerek, savurarak,<br />

dökerek, açarak, saçarak, yayarak, boşaltarak, aktararak, gurup gurup veya teker teker<br />

yerleştirerek, boca ederek.<br />

айдзæгъдинаг (aйдзæгъдинæгтæ) | ayzæğdinag | dolduracak, çabukça doldurulacak,<br />

yeniden dolduracak, atacak, dışarı atacak, şuraya buraya atacak, muhtelif yerlere atacak,<br />

gereksiz eşyayı dışarı atacak, kesecek, çıkaracak, uç verecek, sürecek, dağıtacak; serpecek,<br />

serpiştirecek, saçacak, koyacak, öteye beriye koyacak, şuraya buraya dikecek, dağınık halde<br />

dikecek, savuracak, dökecek, açacak, saçacak, yayarak, boşaltacak, aktaracak, gurup gurup<br />

veya teker teker yerleştirecek, boca edecek.<br />

айдзæгъдын (айдзæгътoн, айдзæгътaин, айдзæгъддзынæн) | ayzæğdın | doldurmak,<br />

çabukça doldurulmak, yeniden doldurmak, atmak, dışarı atmak, şuraya buraya atmak,<br />

muhtelif yerlere atmak, gereksiz eşyayı dışarı atmak, kesmek, çıkarmak, uç vermek, sürmek,<br />

dağıtmak; serpmek, serpiştirmek, saçmak, koymak, öteye beriye koymak, şuraya buraya<br />

dikmek, dağınık halde dikmek, savurmak, dökmek, açmak, saçmak, yaymak, boşaltmak,<br />

aktarmak, gurup gurup veya teker teker yerleştirmek, boca etmek.<br />

айдзæpын | ayzærın | 1) yakalamak, yakalatmak; 2) test etmek, denemek, tecrübe etmek,<br />

sınamak, koymak, yağmak, çisemek, varmak, erişmek, gelmek, çıkmak, elde etmek, nail<br />

olmak, başarı kazanmak, muvaffakiyet elde etmek, duymak, çekmek.<br />

айеды | ayyedı | son kez, son kere, geçen defa, yakında, geçenlerde, yeni.<br />

айзæлаг | ayjælag | hızla geçtirten, tez geliverdirten, geçerek taşıtan, yaydırtan, yayılı<br />

verdirten, yaygınlaştıran, dolaştırtan, genişleten, sirayet ettirten, istila ettirten, şenlendiren,<br />

uzattıran.<br />

айзæлæг | ayjælæg | hızla geçen, tez geçiveren, geçerek taşınan, yayılan, yayılıveren,<br />

yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila eden, şenelen, uzatan.<br />

айзæлæн | ayjælæn | hızla geçilen, tez geçi verilen, geçerek taşınılan, yayılan, yayılı verilen,<br />

yaygınlaşan, dolaşılan, genişleyen, sirayet eden, istila eden, şenelen, uzatılan.<br />

айзæлгæ | ayjælgæ | hızla geçme, tez geçiverme, geçerek taşınma, yayılma yayılıverme,<br />

yaygınlaşmak, dolaşma, genişleme, sirayet etme, istila etme, şenelme, uzatma.<br />

айзæлгæйæ | ayjælgæyæ | hızla geçerek, tez geçivererek, geçerek taşınarak, yayılarak,<br />

yayılıvererek, yaygınlaşarak, dolaşarak, genişleyerek, sirayet ederek, istila ederek, şenelerek,<br />

uzatarak.<br />

айзæлд (aйзæлдтытæ) | ayjæld | hızla geçmiş, tez geçivermiş, geçerek taşınmış, yayılmış,<br />

yayılıvermiş, yaygınlaşmış, dolaşmış, genişlemiş, sirayet etmiş, istila etmiş, şenelmiş, uzatmış.<br />

айзæлинаг (aйзæлинæгтæ) | ayjælinag| hızla geçecek, tez geçiverecek, geçerek taşınacak,<br />

yayılacak, yayılıverecek, yaygınlaşacak, dolaşarak, genişlenecek, sirayet edecek, istila edecek,<br />

şenelecek, uzatacak.<br />

айзæлын [айзæлыд (-и, -ис), айзæлыдaид, айзæлдзæн (-и, -ис)] | ayjælın | hızla geçmek,<br />

tez geçivermek, geçerek taşınmak, yayılmak, yayılıvermek, yaygınlaşmak, dolaşmak,<br />

genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, uzatmak.<br />

108


айзæр-айзæр кæнын | ayjær-ayjær kænın | sık sık ekmek, serpmek, dökmek, üzerine<br />

dökmek, tutam atmak; saçmak.<br />

айзæраг | ayjærag | ektirten, serptirten, döktürten, üzerine döktüren, tutam attırtan;<br />

saçtırtan.<br />

айзæрæг (aйзæрджытæ) | ayjæræg | eken, serpen, döken, üzerine döken, tutam atan;<br />

saçan.<br />

айзæрæггаг (aйзæрæггæгтæ) | ayjæræggag| ekmelik, serpmelik, dökmelik, üzerine<br />

dökmelik, tutam atmalık; saçmalık.<br />

айзæрæн | ayjæræn | ekilen, serpilen, dökülen, üzerine dökülen, tutam atılan; saçılan.<br />

айзæргæ | ayjærgæ | ekme, serpme, dökme, üzerine dökme, tutam atma; saçma.<br />

айзæргæйæ | ayjærgæyæ | ekerek, serperek, dökerek, üzerine dökerek, tutam atarak;<br />

saçarak.<br />

айзæринаг (aйзæринæгтæ) | ayjærinag | ekecek, serpecek, dökecek, üzerine dökecek,<br />

tutam atacak; saçacak.<br />

айзæрт (aйзæртытæ) | ayjært | ekmiş, serpmiş, dökmüş, üzerine dökmüş, tutam atmış;<br />

saçmış.<br />

айзæрын (айзæрcтoн, айзæрcтaин, айзæрддзынæн) | ayjærın | ekmek, serpmek,<br />

dökmek, üzerine dökmek, tutam atmak; saçmak.<br />

аййaф-аййaф кæнын | ayyaf-ayyaf kænın | 1) sık sık yetişmek, koşarak yetişmek,<br />

arkasından yetişmek, kavuşmak, yakalamak, varmak, gelmek, ulaşmak, erişmek, ermek, nail<br />

olmak, değmek, elde etmek, çıkmak; 2) denemek, sınamak, tecrübe etmek, duymak.<br />

аййaфаг | ayyafag | 1) yetiştirten, koşarak yetiştiren, arkasından yetiştiren, kavuşturtan,<br />

yakalatan, vardırtan, geldirten, ulaştırtan, eriştirten, erdirten, nail oldurtan, değdirten, elde<br />

ettirten, çıkartan; 2) deneten, sınatan, tecrübe ettiren, duyduran.<br />

аййaфæг (aййaфджытæ) | ayyafæg | 1) yetişen, koşarak yetişen, arkasından yetişen,<br />

kavuşmak, yakalayan, varan, gelen, ulaşan, erişen, eren, nail olan, değen, elde eden, çıkan; 2)<br />

deneyen, sınayan, tecrübe eden, duyan.<br />

аййaфæггаг (aййaфæггæгтæ) | ayyafæggag| 1) yetişmelik, koşarak yetişmelik, arkasından<br />

yetişmelik, kavuşmalık, yakalamalık, varmalık, gelmelik, ulaşmalık, erişmelik, ermelik, nail<br />

olmalık, değmelik, elde etmelik, çıkmalık; 2) denemelik, sınamalık, tecrübe etmelik, duymalık.<br />

аййaфæн | ayyafæn | 1) yetişilen, koşarak yetişilen, arkasından yetişilen, kavuşulan,<br />

yakalanılan, varılan, gelinen, ulaşılan, erişilen, erişen, nail olunan, değinen, elde edilen,<br />

çıkılan; 2) denenen, sınanan, tecrübe edilen, duyulan.<br />

аййaфгæ | ayyafgæ | 1) yetişme, koşarak yetişme, arkasından yetişme, kavuşma, yakalama,<br />

varma, gelme, ulaşma, erişme, erme, nail olma, değme, elde etme, çıkma; 2) deneme,<br />

sınama, tecrübe etme, duyma.<br />

аййaфгæйæ | ayyafgæyæ | 1) yetişerek, koşup yetişerek, arkasından yetişerek, kavuşarak,<br />

yakalayarak, vararak, gelerek, ulaşarak, erişerek, ererek, nail olarak, değerek, elde ederek,<br />

çıkarak; 2) deneyerek, sınayarak, tecrübe ederek, duyarak.<br />

аййaфинаг (aййaфинæгтæ) | ayyafinag | 1) yetişecek, koşup yetişecek, arkasından<br />

yetişecek, kavuşacak, yakalanacak, varacak, gelecek, ulaşacak, erişecek, erecek, nail olacak,<br />

değecek, elde edecek, çıkacak; 2) denenerek, sınanacak, tecrübe edecek, duyacak.<br />

аййaфын (аййæфтoн, аййæфтaин, аййæфдзынæн) | ayyafın | 1) yetişmek, koşarak<br />

yetişmek, arkasından yetişmek, kavuşmak, yakalamak, varmak, gelmek, ulaşmak, erişmek,<br />

ermek, nail olmak, değmek, elde etmek, çıkmak; 2) denemek, sınamak, tecrübe etmek,<br />

duymak.<br />

109


аййæфт (aййæфтытæ) | ayyæft| 1) yetişmiş, koşarak yetişmiş, arkasından yetişmiş,<br />

kavuşmış, yakalamış, varmış, gelmiş, ulaşmış, erişmiş, ermiş, nail olmuş, değmiş, elde etmiş,<br />

çıkmış; 2) denemiş, sınamış, tecrübe etmiş, duymuş.<br />

aйк (æйчытæ) | ayk | yumurta, yumurtacık; айчы бур | ayçı bur | yumurta sarısı; айчы<br />

урc | ayçı urş | yumurta akı; yumurta beyazı; айчы xъузг | ayçı qujg | dölsüz yumurta, kof<br />

yumurta; aйчъыцъар | ayçıtsar | yumurta zarı, yumurta kabuğu.<br />

aйкæвдылд (aйкæвдылдтытæ) | aykævdıld |<br />

айкæвдылд кæнын | aykævdıld | yumurta yağlamak, yumurta sürmek, yumurta yıkamak,<br />

yumurta silmek.<br />

aйкæфтaуaг | aykæftauag | yumurtlatan, yumurta çıkartan, yumurtlayarak çoğaltan,<br />

yumurtlayarak çoğaltan hayvan.<br />

aйкæфтaуæг (aйкæфтaуджытæ) | aykæftauæg | yumurtlayan, yumurta çıkaran,<br />

yumurtlayarak çoğalan, yumurtlayarak çoğalan hayvan.<br />

aйкæфтaуæггaг (aйкæфтaуджытæ) | aykæftauæggag | yumurtlamalık, yumurta<br />

çıkarmalık, yumurtlayarak çoğalmalık.<br />

aйкæфтaуæн | aykæftauæn | yumurtlama, yumurta çıkarma, yumurtlayarak çoğalma.<br />

aйкæфтыд (aйкæфтыдтытæ) | aykæftıd | yumurtlamış, yumurta çıkarmış.<br />

aйквæд | aykvæd | yumurtalık.<br />

aйкгонд (aйкгæндтытæ) | aykgond | yumurtamsı.<br />

aйкдзæг | aykzæg | kabuk, yumurta kabuğu.<br />

aйкxор | aykxor | yumurta parazitleri, yumurta yiyenler, yumurta sevenler; yumurta yemeyi<br />

sevenler.<br />

aйкxуыз | aykxuıj | oval, yumurta benzeri, yumurta gibi, yumurta şekilli.<br />

aйкчыpæг | aykçıræg | yumurtacık.<br />

aймыc-aймыc кæнын | aymış-aymış kænın |<br />

aймыcаг | aymışag |<br />

aймыcæг (aймыcджытæ) | aymışæg |<br />

aймыcæггaг (aймыcæггæгтæ) | aymışæggag |<br />

aймыcгæ | aymıgşæ |<br />

aймыcгæйæ | aymışgæyæ |<br />

aймыcинaг (aймыcинæгтæ) | aymışinag |<br />

aймыcын (аймыcыдтæн, аймыcыдaин, аймыcдзынæн) | aymışın |<br />

aйнæг (aйнæгтæ, aйнæджытæ) | aynæg | 1. 1) kaya, kayalık, sarp, sarp kaya, yüksek sarp<br />

kaya, yar, yalıyar, yalçın, kepez, falez, sal; ivinti yeri, uçurum; 2) akıcı, akım, düz, pürüzsüz;<br />

düzgün, cilalı, perdahlı, zarif; 2.1) düzeltme, dik, dimdik, dikey, düşey, şakuli, keskin; 2)<br />

ıslatma; 3) kuvvetli, sağlam, çetin; şiddetli; sert, dinç, taze, pek, dayanıklı, ölmezoğlu, erkek,<br />

yeğin, koyu, katı, sulp, tıkız, kesif, metin, kesin, sabit, sebatlı; sağlam; kati, kesin, laçin, ekit,<br />

vesik, emles.<br />

айнæгау | aynægau | kayalık gibi, sarpa benzer, uçurum gibi, yar gibi.<br />

айнæгбын | aynægbın | kaya dibi, kayalık dibi, yar dibi, yalıyar; ivinti yeri, uçurum dibi.<br />

айнæгварc | aynægvarş | kayalık, kaya yanı, kayalık yamaç.<br />

айнæгдур | aynægdur | kaya taşı, kayalık taşlar.<br />

айнæгджын | aynægdur | kayalı, kayalıklı.<br />

айнæгриу | aynægriu | taş kalpli, katı yürekli.<br />

айнæгcæр | aynægşær | taş kafa.<br />

айнæгxуыз | aynægxuıj | kaya gibi.<br />

айoнг | ayong | 1) şimdiye kadar; buraya kadar, hala; 2) bu yere, bu yere kadar, bu kadar.<br />

110


айразмæ | ayrajmæ | budan önce, son günlerde, son zamanlarda, bu aralarda. несколько<br />

дней (недель) назад; давеча, недавно, некоторое время назад; в прошлый раз; раньше<br />

айразмæйы | ayrajmæyı | budan önce, son günlerde, son zamanlarda, bu aralarda.<br />

предыдущий; предшествующий<br />

айран | ayran | ayran, kefir, ekşi süt.<br />

айрæз | ayræj | büyü, yetiş, geliş, serpil, adam ol.<br />

айрæзaг | ayræjag | yetişen, büyüyen, büyük olan, çabukça büyüyen, boy atan, adam olan;<br />

gelişen, serpilen, biten, artan.<br />

айрæзæг (aйрæзджытæ) | ayræjæg | yetişen, büyüyen, büyük olan, çabukça büyüyen, boy<br />

atan, adam olan; gelişen, serpilen, biten, artan.<br />

айрæзæггаг | ayræjæggag | yetişmelik, büyümelik, büyük olmalık, çabukça büyütmelik, boy<br />

atmalık; gelişmelik, serpilmelik; bitmelik; artmalık.<br />

айрæзæн | ayræjæn | yetişilen, büyütülen, büyük olunan, çabukça büyütülen, boy atılan;<br />

gelişilen, serpilen, bitilen, artalan.<br />

айрæзгæ | ayræjgæ | yetişme, büyüme, büyük olma, çabukça büyütme, boy atma; gelişme,<br />

serpilme, bitme, artma.<br />

айрæзгæйæ | ayræjgæyæ | yetişerek, büyüyerek, büyük olarak, çabukça büyüterek, boy<br />

atarak; gelişerek, serpilerek, biterek, artarak.<br />

айрæзинaг (aйрæзинæгтæ) | ayræjinag | yetişecek, büyüyecek, büyük olacak, çabukça<br />

büyütecek, boy atacak; gelişecek, serpilecek, bitecek, artacak.<br />

айрæзт (aйрæзтытæ) | ayræjt | gelişim, gelişme, gelişkinlik; evrim; olgunluk, yetişim,<br />

cereyan, serpilme, hızlı büyüme.<br />

aйрæзын (айрæзтæн, айрæзтaин, айрæздзынæн) | ayræjın | yetişmek, büyümek, büyük<br />

olmak, çabukça büyütmek, boy atmak; gelişmek, serpilmek, bitmek, artmak.<br />

aйрæзын кæнын | ayræjın kænın | büyütmek, hızla büyütmek, geliştirmek, serpilmek,<br />

terbiye etmek.<br />

айрæмпæн | ayræmpæn | hareket, faaliyet, etkinlik, yapılan işler.<br />

aйрox кæнын | ayrox kænın | unutmak, çabukça unutmak, çabuk unutmak, unutturmak.<br />

aйрox уæвын (уын) | ayrox uævın | unutulmak, unutmak.<br />

aйрoxгæнaг | ayroxgænag | unutan, çabukça unutan, çabuk unutan, unutturan.<br />

aйрoxгæнæг (aйрoxгæнджытæ) | ayroxgænæg | unutan, çabukça unutan, çabuk unutan,<br />

unutturan.<br />

aйрoxгæнæн | ayroxgænæn | unutulan, çabukça unutulan, çabuk unutulan, unutturulan.<br />

aйрoxгæнгæ | ayroxgængæ | unutma, çabukça unutma, çabuk unutma, unutturma.<br />

aйрoxгæнгæйæ | ayroxgængæyæ | unutarak, çabukça unutarak, çabuk unutarak,<br />

unutturarak.<br />

aйрoxгæнинaг (aйрoxгæнинæгджытæ) | ayroxgæninag | unutacak, çabukça unutacak,<br />

çabuk unutacak, unutturacak.<br />

айс-айс кæнын | ayş-ayş kænın | 1) sık sık almak, eline almak, zorla almak, geri almak,<br />

ameliyatla almak, elde etmek, edinmek, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak, girişmek,<br />

temizlemek; kaldırmak, toplamak, saklamak, yerleştirmek, çıkarmak, hareket etmek, zapt<br />

etmek; tutuklamak, yakalamak; 2) kabul etmek, teslim almak, devralmak; 3) indirmek,<br />

sökmek, kaldırmak, soymak; çekmek, resim çekmek, içine çekmek; kiralamak, fekketmek; 4)<br />

seçmek, elemek, beğenmek, kesmek, nezretmek; 5) emmek, emilmek, soğurmak, yutmak,<br />

yudumlamak, dalmak, nez hâl etmek; 6) sürmek, yakalamak, kapmak; 7) maruz kalmak,<br />

taşımak, getirmek, götürmek, sürüklemek, kokusu gelmek, görmek, yumurtlamak; 8) yemek,<br />

sanmak, benzetmek.<br />

111


айсaг | ayşag | 1) aldırtan, eline aldıran, zorla aldıran, geri aldıran, elde ettiren, ettirten,<br />

tutturan, başlatan, sarılan, girişilen, temizleten; kaldırtan, toplatan, saklatan, yerleştiren,<br />

çıkartan, hareket ettiren, ele geçirten, zapt ettiren; tutuklatan, yakalatan; 2) kabul ettiren,<br />

teslim aldıran, devraldıran; 3) indirten, söktüren, kaldırtan, soyduran, çektiren, resim<br />

çektiren, kiralatan; 4) seçtirten, zorla aldırtan, ameliyatla aldıran, kestiren, kaldırtan,<br />

beğendiren, eleten, nezrettikten; 5) emdirten, emilen, soğurtan, yutan, yudumlatan,<br />

daldıran, içine çektiren, nez hâl ettiren; 6) sürdüren, yakalatan, kapatan; 7) maruz bırakan,<br />

taşıtan, getirten, götürten, sürükleten, gördüren; 8) kokusu gelen, yumurtlatan; fekkettiren.<br />

айсaфaг | ayşafag | yitirten, yitirten, kaybettiren, kayıp ettirten, kayıp oldurtan,<br />

kayboladuran, gözden kayboladuran, şaşırtan, döktüren, kaçırtan, elden çıkartan, dağıtan,<br />

dağılıp giden, yıktırtan; berbat ettirten, içine ettiren.<br />

айсaфæг (aйсaфджытæ) | ayşafæg | yitiren, yiten, kaybeden, kayıp eden, kayıp olan,<br />

kaybolan, gözden kaybolan, şaşıran, döken, kaçıran, elden çıkaran, dağılan, dağılıp giden,<br />

yıkan; berbat eden, içine eden.<br />

айсaфæггаг (aйсaфæггæгтæ) | ayşafæggag | yitirmelik, yitmelik, kaybetmelik, kayıp<br />

etmelik, kayıp olmak, kaybolmalık, gözden kaybolmalık; şaşırmalık, dökmelik, kaçırmalık,<br />

elden çıkarmalık, dağılmalık, dağılıp gitmelik, yıkmalık; berbat etmelik, içine etmelik.<br />

айсaфæн | ayşafæn | yitirilen, yitilen, kaybedilen, kayıp edilen, kaybolunan, kayıp olunan,<br />

gözden kaybolunan, şaşırılan, dökülen, kaçırılan, elden çıkarılan, dağılan, dağılıp gidilen,<br />

yıkılan; berbat edilen, içine edilen.<br />

айсaфгæ | ayşafgæ | yitirme, yitme, kaybetme, kayıp etme, kayıp olma, kaybolma, gözden<br />

kaybolma, şaşırma, dökme, kaçırma, elden çıkarma, dağılma, dağılıp gitme, yıkma; berbat<br />

etme, içine etme.<br />

айсaфгæйæ | ayşafgæyæ | yitirerek, yiterek, kaybederek, kayıp ederek, kaybolarak, kayıp<br />

olarak, gözden kaybolarak, şaşırarak, dökerek, kaçırarak, elden çıkararak, dağılarak, dağılıp<br />

giderek, yıkarak; berbat ederek, içine ederek.<br />

айсaфинaг (aйсaфинæгтæ) | ayşafinag | yitirecek, yitecek, kaybedecek, kayıp edecek,<br />

kaybolacak, kayıp olacak, gözden kaybolacak, şaşıracak, dökecek, kaçıracak, elden çıkaracak,<br />

dağılacak, dağılıp gidecek, yıkacak; berbat edecek, içine edecek.<br />

айсaфын (айрсæфтон, айрсæфтaин, айрсaфдзынæн) | ayşafın | yitirmek, yitmek,<br />

kaybetmek, kayıp etmek, kayıp olmak, kaybolmak, gözden kaybolmak, şaşırmak, dökmek,<br />

kaçırmak, elden çıkarmak, dağılmak, dağılıp gitmek, yıkmak; berbat etmek, içine etmek.<br />

айсахатæн | ayşaxatæn | her saat, saatte bir, sık sık, sıkça, çok kere, çoğu defa.<br />

айсæг (aйсджытæ) | ayşæg | 1) alan, zorla alan, eline alan, geri alan, elde eden, edinen,<br />

tutan, başlayan, sarılan, girişen, temizleyen; kaldıran, toplayan, saklayan, yerleştiren, çıkaran,<br />

hareket eden, ele geçiren, zapt eden; tutuklayan, yakalayan; 2) kabul eden, teslim alan,<br />

devralan; 3) indiren, çıkaran, söken, kaldıran, soyan, çeken, resim çeken, kiralayan, kesen; 4)<br />

seçen, ameliyatla alan, kaldıran, beğenen, eleyen, nezreden; 5) emen, emilen, soğuran,<br />

yutan, yudumlayan, dalan, içine çeken, nez hâl eden, çıkaran; 6) süren, yakalayan, kapan; 7)<br />

maruz kalan, taşınan, getiren, götüren, sürükleyen, gören; 8) kokusu gelen, yumurtlayan;<br />

fekkeden.<br />

айсæггаг (aйсæггæгтæ) | ayşæggag | 1) almalık, eline almalık, zorla almalık, geri almalık,<br />

ameliyatla almalık, elde etmelik, edinmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık, girişmelik,<br />

temizlemelik; kaldırmalık, toplamalık, saklamalık, yerleştirmelik, çıkarmalık, hareket etmelik,<br />

ele geçirmelik, zapt etmelik; tutuklamalık, yakalamalık; 2) kabul etmelik, teslim almalık,<br />

devralmalık; 3) indirmelik, sökmelik, kaldırmalık, soymalık; çekmelik, resim çekmelik;<br />

kiralamalık; 4) seçmelik, kesmelik, beğenmelik, elemelik, nezretmelik; 5) emmelik, emilmelik,<br />

112


soğurmalık, yutmalık, yudumlamalık, dalmalık, içine çekmelik, nez hâl etmelik; 6) sürmelik,<br />

yakalamalık, kapmalık; 7) maruz kalmalık, taşımalık, getirmelik, götürmelik, sürüklemelik,<br />

kokusu gelmelik, görmelik, yumurtlamalık; 8) yemelik, sanmalık, benzetmelik, fekketmelik.<br />

айсæн | ayşæn | 1) alınan, eline alınan, zorla alınan, geri alınan, ameliyatla alınan, elde<br />

edilen, edinilen, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan, girişilen, temizlenen; kaldırılan,<br />

toplanan, saklanan, yerleştirilen, çıkarılan, hareket edilen, zapt edilen; tutuklanan,<br />

yakalanan; 2) kabul edilen, teslim alınan, devralınan; 3) indirilen, sökülen, kaldırılan, soyulan;<br />

çekilen, resim çekilen, içine çekilen; kiralanan; 4) seçilen, eletilen, beğenilen, kesilen, nezre<br />

dilen; 5) emilen, soğurulan, yutulan, yudumlanan, dalınan, nez hâl edilen; 6) sürülen,<br />

yakalanan, kapanan; 7) maruz kalınan, taşınılan, getirilen, götürülen, sürüklenen, kokusu<br />

gelinen, görülen, yumurtlatan; 8) sanılan, benzetilen, fekkedilen.<br />

айсæpд-айсæpд кæнын | ayşærd-ayşærd kænın | sık sık çabukça sürmek, hızlı yaymak,<br />

çabukça sıvamak, hızlı yağlamak, çabukça yağlamak, hızlı karalamak, çabukça lekelemek,<br />

çabukça bulaştırmak, koymak, kirletmek, mürekkepleştirmek.<br />

айсæpдаг | ayşærdag | çabukça süren, hızlı yayan, çabukça sıvayan, hızlı yağlayan, çabukça<br />

yağlayan, hızlı karalayan, çabukça lekeleyen, çabukça bulaştıran, koyan, kirleten,<br />

mürekkepleştiren.<br />

айсæpдæг (aйсæpдджытæ) | ayşærdæg | çabukça süren, hızlı yayan, çabukça sıvayan,<br />

hızlı yağlayan, çabukça yağlayan, hızlı karalayan, çabukça lekeleyen, çabukça bulaştıran,<br />

koyan, kirleten, mürekkepleştiren.<br />

айсæpдæггаг (aйсæpдæггæгджытæ) | ayşærdæggag | çabukça sürmelik, hızlı yaymalık,<br />

çabukça sıvamalık, hızlı yağlamalık, çabukça yağlamalık, hızlı karalamalık, çabukça<br />

lekelemelik, çabukça bulaştırmalık, koymalık, kirletmelik, mürekkepleştirmelik.<br />

айсæpдæн | ayşærdæn | çabukça sürülen, hızlı yayılan, çabukça sıvanan, hızlı yağlanan,<br />

çabukça yağlanan, hızlı karalanan, çabukça lekelenen, çabukça bulaştırılan, koyulan,<br />

kirletilen, mürekkepleştirilen.<br />

айсæpдгæ | ayşærdgæ | çabukça sürme, hızlı yayma, çabukça sıvama, hızlı yağlama,<br />

çabukça yağlama, hızlı karalama, çabukça lekeleme, çabukça bulaştırma, koyma, kirletme,<br />

mürekkepleştirme.<br />

айсæpдгæйæ | ayşærdgæyæ | çabukça sürerek, hızlı yayarak, çabukça sıvayarak, hızlı<br />

yağlayarak, çabukça yağlayarak, hızlı karalayarak, çabukça lekeleyerek, çabukça bulaştırarak,<br />

koyarak, kirleterek, mürekkepleştirerek.<br />

айсæpдинaг (aйсæpдинæгджытæ) | ayşærdinag | çabukça sürecek, hızlı yayacak,<br />

çabukça sıvanacak, hızlı yağlanacak, çabukça yağlanacak, hızlı karalanacak, çabukça<br />

lekelenecek, çabukça bulaştıracak, koyacak, kirletecek, mürekkepleştirecek.<br />

айсæpдын (айсæрстон, айсæрстaин, айсæрддзынæн) | ayşærdın | çabukça sürmek, hızlı<br />

yaymak, çabukça sıvamak, hızlı yağlamak, çabukça yağlamak, hızlı karalamak, çabukça<br />

lekelemek, çabukça bulaştırmak, koymak, kirletmek, mürekkepleştirmek.<br />

айсæф-айсæф кæнын | ayşæf-ayşæf kænın | sık sık yitmek, yitirmek, kaybolmak, kayıp<br />

olmak, kayıp etmek, mahvolmak, sır olmak, saklanmak, gizlenmek, kaçmak, kapanmak,<br />

yatmak; berbat etmek, içine etmek.<br />

айсæфaг | ayşæfag | yiten, yitiren, kaybolan, kayıp olan, kayıp eden, mahvolan, sır olan,<br />

saklanan, gizlenen, kaçan, kapanan, yatan; berbat eden, içine eden.<br />

айсæфæг (aйсæфджытæ) | ayşæfæg | yiten, yitiren, kaybolan, kayıp olan, kayıp eden,<br />

mahvolan, sır olan, saklanan, gizlenen, kaçan, kapanan, yatan; berbat eden, içine eden.<br />

113


айсæфæн | ayşæfæn | yitilen, yitirilen, kaybolunan, kayıp olunan, kayıp edilen,<br />

mahvolunan, sır olunan, saklanılan, gizlenilen, kaçınan, kapanan, yatılan; berbat edilen, içine<br />

edilen.<br />

айсæфгæ | ayşæfgæ | yitme, yitirme, kaybolma, kayıp olma, kayıp etme, mahvolma, sır<br />

olma, saklanma, gizlenme, kaçma, kapanma, yatma; berbat etme, içine etme.<br />

айсæфгæйæ | ayşæfgæyæ | yiterek, yitirerek, kaybolarak, kayıp olarak, kayıp ederek,<br />

mahvolarak, sır olarak, saklanarak, gizlenerek, kaçarak, kapanarak, yatarak; berbat ederek,<br />

içine ederek.<br />

айсæфинaг (aйсæфинæгтæ) | ayşæfinag | yitecek, yitirecek, kaybolacak, kayıp olacak,<br />

kayıp edecek, mahvolacak, sır olacak, saklanacak, gizlenecek, kaçacak, kapanacak, yatacak;<br />

berbat edecek, içine edecek.<br />

айсæфт (aйсæфтытæ) | ayşæft | yitmiş, yitirmiş, kaybolmuş, kayıp olmuş, kayıp etmiş,<br />

mahvolmuş, sır olmuş, saklanmış, gizlenmiş, kaçmış, kapanmış, yatmış; berbat etmiş, içine<br />

etmiş.<br />

айсæфын (айсæфтæн, айсæфтaин, айсæфдзынæн) | ayşæfın | yitmek, yitirmek,<br />

kaybolmak, kayıp olmak, kayıp etmek, mahvolmak, sır olmak, saklanmak, gizlenmek, kaçmak,<br />

kapanmak, yatmak; berbat etmek, içine etmek.<br />

айсберг | ayşbærg | buzdağı, aysberg.<br />

айсгæйæ | ayşgæyæ | 1) alarak, eline alarak, zorla alarak, geri alarak, ameliyatla alarak,<br />

elde ederek, edinerek, ele geçirerek, tutarak, başlayarak, sarılarak, girişerek, temizleyerek;<br />

kaldırarak, toplayarak, saklayarak, yerleştirerek, çıkararak, hareket ederek, zapt ederek;<br />

tutuklayarak, yakalayarak; 2) kabul ederek, teslim alarak, devralarak; 3) indirerek, sökerek,<br />

kaldırarak, soyarak; çekerek, resim çekerek, içine çekerek; kiralayarak; 4) seçerek, eleyerek,<br />

beğenerek, keserek, nezrederek; 5) emerek, emilerek, soğurarak, yutarak, yudumlayarak,<br />

dalarak, nez hâl ederek; 6) sürerek, yakalayarak, kaparak; 7) maruz kalarak, taşıyarak,<br />

getirerek, götürerek, sürükleyerek, kokusu gelerek, görerek, yumurtlayarak; 8) sanarak,<br />

benzeterek, fekkederek.<br />

айсинaг (айсинæгтæ) | ayşinag | 1) alacak, alınacak, eline alacak, zorla alacak, geri alacak,<br />

ameliyatla alacak, yanına alınacak, elde edecek, edinecek, ele geçirecek, tutacak, başlanacak,<br />

sarılacak, girişecek, temizlenecek; kaldıracak, kaldırılacak; toplanacak, saklanacak,<br />

yerleştirecek, çıkaracak, hareket edecek, zapt edecek; tutuklanacak, yakalanacak, tutsak<br />

edilecek; 2) kabul edecek, teslim alacak, devralacak; 3) indirecek, sökecek, kaldıracak,<br />

soyacak; çekecek, resim çekecek, içine çekecek; kiralanacak; 4) seçecek, elenecek,<br />

beğenecek, kesecek, nezredecek; 5) emecek, emilecek, soğuracak, yutacak, yudumlanacak,<br />

dalacak, nez hâl edecek; 6) sürecek, yakalanacak, kapacak; 7) maruz kalacak, taşınacak,<br />

getirecek, götürecek, sürüklenecek, kokusu gelecek, görecek, yumurtlatacak; 8) sanacak,<br />

benzetecek, fekkedecek.<br />

айсор | аyşor | buzdağı, aysberg. 1. айсор; 2. айсорский.<br />

айсораг (айсорæгтæ) | аyşorаg |<br />

айст (айстытæ) | ayşt | 1) hareket, devim, devinim, ilerleme; trafik, gidişgeliş, yürüyüş,<br />

kımıldanma, seyrüsefer; düzenli hareket; къахы айст | khaxı ayşt | yürüyüş; ayak hareketi,<br />

adım; 2) emme, yutma, emilme, yudumlama, çekilme, alınan, oldu, tamam; энергийы айст |<br />

enyergiyı ayşt | enerji emme, enerji hareketi.<br />

айсын (айстон, айстaин, айсдзынæн) | ayşın | 1) almak, eline almak, elde etmek, edinmek,<br />

tutmak, başlamak, sarılmak, girişmek, temizlemek; kaldırmak, toplamak, saklamak,<br />

yerleştirmek, çıkarmak, hareket etmek, ele geçirmek, zapt etmek; tutuklamak, yakalamak;<br />

чингуытæ ардыгæй айс | çinguıtæ ardıgæy ayş | kitapları buradan al; 2) kabul etmek,<br />

114


teslim almak, devralmak; 3) indirmek, çıkarmak, sökmek, kaldırmak, soymak; çekmek, resim<br />

çekmek; kiralamak; 4) seçmek, zorla almak, ameliyatla almak, kesmek, geri almak,<br />

beğenmek, elemek, nezretmek; 5) sürmek, emmek, emilmek, soğurmak, yutmak,<br />

yudumlamak, dalmak, içine çekmek, nez hâl etmek, fekketmek; куыст бирæ рæстæг аиста |<br />

kuışt biræ ræştæg ayşta | çalışma çok zaman aldı, iş uzun zaman sürdü; 6) yakalamak,<br />

kapmak; 7) maruz kalmak, taşımak, getirmek, götürmek, sürüklemek, kokusu gelmek,<br />

görmek, yumurtlamak; 8) yemek, sanmak, benzetmek; чиныг чи айста? | çinıg çi ayşta? |<br />

kitabı kim kaptı? дзырд айсын | zırd ayşın | konuşmayı kesmek; lafı kesmek, lafını almak,<br />

söz almak; искæйы дæ разæй айсын | işkæyı dæ rajæy ayşın | birisini öne sürmek, birini<br />

yanında taşımak.<br />

айсысаг | ayşışag | buharlaştıran, buharlaştırman, uçurtan, köpürten, taştırtan, genişleten,<br />

tebahhur ettiren.<br />

айсысæг (айсджытæ) | ayşışæg | buharlaşan, buharlaştıran, uçan, köpüren, taşan,<br />

genişleyen, tebahhur eden.<br />

айсысæн | ayşışæn | buharlatılan, buharlaştırılan, uçulan, köpürtülen, taşan, genişlenen,<br />

tebahhur edilen.<br />

айсысгæ | ayşışgæ | buharlaşma, buharlaştırma, uçma, köpürme, taşma, genişleme,<br />

tebahhur etme.<br />

айсысгæйæ | ayşışgæyæ | buharlaşarak, buharlaştırarak, uçarak, köpürerek, taşarak,<br />

genişleyerek, tebahhur ederek.<br />

айсысинaг (айсысинæгтæ) | ayşışinag | buharlaşacak, buharlaştıracak, uçacak, köpürecek,<br />

taşacak, genişlenecek, tebahhur edecek.<br />

айсысын [айсыст (-и, -ис), айсыстaид, айсысдзæн (-и, -ис)] | ayşışın | buharlaşmak,<br />

buharlaştırmak, uçmak, köpürmek, taşmak, genişlemek, tebahhur etmek.<br />

айтaу-айтaу кæнын | aytau-aytau kænın | 1) sık sık serpmek, serpiştirmek, yaymak,<br />

yayılmak, sermek; 2) ekmek, elemek; 3) asmak, dışarı asmak, asarak idam etmek, tartmak,<br />

sermek, ipe sermek, iliştirmek; dallanmak, budaklanmak; 4) geliştirmek, döndürmek,<br />

açılmak, açmak; kurmak, teşkil etmek.<br />

айтaуаг | aytauag | 1) serptiren, serpiştirten, yaydıran, yaydırtan, serdirten; 2) ektirten,<br />

eleten; 3) astırtan, dışarı astırtan, asarak idam ettirten, tartan, ipe serdirten, iliştirten;<br />

dallatan, budaklanan; 4) geliştirten, döndürten, açtırtan, açtıran; kurduran, teşkil ettirten.<br />

айтaуæг (айтaуджытæ) | aytauæg | 1) serpen, serpişen, yayan, yayılan, seren; 2) eken,<br />

eleyen; 3) asan, dışarı asan, asarak idam eden, tartan, ipe seren, ilişen; dallayan, budaklanan;<br />

4) gelişen, döndüren, açılan, açan; kuran, teşkil eden.<br />

айтaуæггаг (айтaуæггæгтæ) | aytauæggag | 1) serpmelik, serpiştirmelik, yaymalık,<br />

yayılmalık, sermelik; 2) ekmelik, elemelik; 3) asmalık, dışarı asmalık, asarak idam etmelik,<br />

tartmalık, ipe sermelik, iliştirmelik; dallanmalık, budaklanmalık; 4) geliştirmelik, döndürmelik,<br />

açılmalık, açmalık; kurmalık, teşkil etmelik.<br />

айтaуæн | aytauæn | 1) serpilen, serpiştirilen, yayılan, yayılan, serilen; 2) ekilen, elenen; 3)<br />

asılan, dışarı asılan, asarak idam edilen, tartılan, ipe serilen, iliştirilen; dallanılan,<br />

budaklanılan; 4) geliştirilen, döndürülen, açılan; kurulan, teşkil edilen.<br />

айтaугæ | aytaugæ | 1) serpme, serpiştirme, yayma, yayılma, serme; 2) ekme, eleme; 3)<br />

asma, dışarı asma, asarak idam etme, tartma, ipe serme, iliştirme; dallanma, budaklanma; 4)<br />

geliştirme, döndürme, açılma, açma; kurma, teşkil etme.<br />

айтaугæйæ | aytaugæyæ | 1) serperek, serpiştirerek, yayarak, yayılarak, sererek; 2) ekerek,<br />

eleyerek; 3) asarak, dışarı asarak, asarak idam ederek, tartarak, ipe sererek, iliştirerek;<br />

115


dallayarak, budaklaşarak; 4) geliştirerek, döndürerek, açılarak, açarak; kurarak, teşkil ederek;<br />

geliştirerek.<br />

айтaуинaг (айтaуинæгтæ) | aytauinag | 1) serpecek, serpiştirecek, yayacak, yayılacak,<br />

serecek; 2) ekecek, elenecek; 3) asacak, dışarı asacak, asarak idam edecek, tartacak, ipe<br />

serecek, iliştirecek; dallanacak, budaklanacak; 4) geliştirecek, döndürecek, açılacak, açacak;<br />

kuracak, teşkil edecek; geliştirecek.<br />

айтaуын (айтыдтон, айтыдтaин, айтaудзынæн) | aytauın | 1) serpmek, serpiştirmek,<br />

yaymak, yayılmak, sermek; 2) ekmek, elemek; 3) asmak, dışarı asmak, asarak idam etmek,<br />

tartmak, sermek, ipe sermek, iliştirmek; dallanmak, budaklanmak; 4) geliştirmek,<br />

döndürmek, açılmak, açmak; kurmak, teşkil etmek; geliştirmek; нартхор айтауын | nartxor<br />

aytauın | mısır ekmek, mısır yaymak.<br />

айтæ-уыйтæ | aytæ-uıytæ | erteleme, gecikme, acele etmeme, ağırdan alma, fazla kalma;<br />

uzun düşünme, hay-huy yapma.<br />

айтæ-уыйтæ кæнын | aytæ-uıytæ kænın | ertelemek, gecikmek, acele etmemek, ağırdan<br />

almak, fazla kalmak; uzun düşünmek, hay-huy yapmak, şöyle böyle yapmak; айтæ-уыйтæ<br />

нал фæкæнын | aytæ-uıytæ nal fækænın | uzun düşünmüyorum, gecikmeksizin<br />

yapıyorum.<br />

айтæккæ | aytækkæ | şimdi, şimdilik, hemen, halen, derhal; bugün, şu anda; demin;<br />

birazdan.<br />

айтыгъд (айтыгъдтытæ) | aytığd | sallanma, açıklık, ölçek, uzunluk, uzama, boy, alan,<br />

sarılmış, ambalaj yapılmış, imtidat.<br />

айтыд (айтыдтытæ) | aytıd | 1) serpmiş, serpiştirmiş, yaymış, yayılmış; 2) ekmiş, elemiş; 3)<br />

asmış, dışarı asmış, asarak idam etmiş, tartmış, sermiş, ipe sermiş, iliştirmiş; dallanmış,<br />

budaklanmış; 4) geliştirmiş, döndürmüş, açılmış, açmak; kurmuş, teşkil etmiş.<br />

айтынг кæнын | aytıng kænın | uzatmak, esnetmek, salmak, genişletmek, artırmak,<br />

yaymak, gerilmek.<br />

айтыгъд уæвын (уын) | aytığd uævın | yayılmış olmak, uzanmak, germek.<br />

айтындз-айтындз кæнын | aytınz-aytınz kænın | 1) sık sık germek; gerilmek, sermek,<br />

çekmek; 2) açmak, açıp yaymak, yayılmak, esnetmek, salmak, uzanmak, uzamak, uzatmak.<br />

айтындзаг | aytınzag | 1) gerdirten; gerişten, serdirten, çektirten; 2) açtırtan, açıp<br />

yaydırtan, yayıştan, esneten, salan, uzatan, uzattıran, uzatırdan.<br />

айтындзæг (айтындзджытæ) | aytınzæg | 1) geren; gerilen, seren, çeken; 2) açan, açıp<br />

yayan, yayılan, esneten, salan, uzanan, uzayan, uzatan.<br />

айтындзæггаг (айтындзæггæгтæ) | aytınzæggag | 1) germelik; gerilmelik, sermelik,<br />

çekmelik; 2) açmalık, açıp yaymalık, yayılmalık, esnetmelik, salmalık, uzanmalık, uzamalık,<br />

uzatmalık.<br />

айтындзæн | aytınzæn | 1) gerilen; serilen, çekilen; 2) açılan, yayılan, açıp yayılan,<br />

esnetilen, salınan, uzanılan, uzatılan.<br />

айтындзгæ | aytınzgæ | 1) germe; gerilme, serme, çekme; 2) açma, açıp yaymak, yayılma,<br />

yayılma, esnetme, salma, uzanma, uzama, uzatma.<br />

айтындзгæйæ | aytınzgæyæ | 1) gererek; gerilerek, sererek, çekerek; 2) açarak, açıp<br />

yayarak, yayılarak, esneterek, salarak, uzanarak, uzayarak, uzatarak, yayılarak.<br />

айтындзинaг (айтындзинæгтæ) | aytınzinag | 1) gerecek; gerilecek, serecek, çekecek; 2)<br />

açacak, açıp yayacak, yayılacak, esnetecek, salacak, uzanacak, uzayacak, uzatacak, yayılacak.<br />

айтынг кæнын | aytıng kænın | 1) germek, uzatmak, esnetmek, salmak, genişletmek,<br />

artırmak, yaymak; elastikiyetini gidermek; 2) açtırmak, toz haline sokturmak, püskürtmek.<br />

116


айтынг уæвын (уын) | aytıng uævın | 1) gerilmek, uzanmak, uzamak, yayılmak, esnemek,<br />

salınmak, genişlemek, artmak; elastikiyeti gitmek; 2) açılmak, toz haline gelmek, püskürmek.<br />

айтындзын (айтыгътон, айтыгътaин, айтындздзынæн) | aytınzın | 1) germek; gerilmek,<br />

sermek, çekmek, uzatmak; къухтæ айтындзын | khuxtæ aytınzın | elleri uzatmak; 2)<br />

açmak, açıp yaymak, yayılmak, esnetmek, salmak, uzanmak, uzamak; хи айтындзын | xi<br />

aytınzın | kendini uzatmak, uzanmak, uzamak, yayılmak, yaymak, yayılmış olmak, gerilmek;<br />

денджыз фæтæн йæхи айтыгъта | dæncıj fætæn yæxi aytığta | deniz enine kendini yaydı.<br />

айуан | ayuan | şaklaban, soytarı, maskara, maskaralık, palyaço, alay, gülünç, taklit, komedi,<br />

rezalet.<br />

айуан кæнын | ayuan kænın | alay etmek, eğlenmek, eğlenmek, dalga geçmek; oyun<br />

etmek, takılmak, yaralamak, iğnelemek, istihza etmek, piliz kesmek; raptetmek.<br />

айуангæнæг | ayuangænæg | şakacı, alay eden, dalga geçen; eğlendiren, eğlendirten, oyun<br />

eden, iğneleyen, yaralayan, istihza eden, piliz kesen, takılan; rapteden.<br />

айуаp-айуаp кæнын | ayuar-ayuar kænın | hızlı bir şekilde dağıtmak, çabukça dağıtmak;<br />

bölmek, bölüştürmek, paylaştırmak, pay etmek, paylara ayırmak, evleri ayırmak.<br />

айуаpаг | ayuarag | dağıttıran; böldürten, bölüştürten, paylaştırtan, pay ettirten, paylara<br />

ayırtan, evleri ayırtan.<br />

айуаpæг (айуаpджытæ) | ayuaræg | dağıtan; bölen, bölüştüren, paylaştıran, pay eden,<br />

paylara ayıran, evleri ayıran.<br />

айуаpæггаг (айуаpæггæгтæ) | ayuaræggag | dağıtmalık; bölmelik, bölüştürmelik,<br />

paylaştırmalık, pay etmelik, paylara ayırmalık, , evleri ayırmalık.<br />

айуаpæн | ayuaræn | dağıtılan; bölünen, bölüştürülen, paylaştırılan, pay edilen, paylara<br />

ayrılan, evleri ayrılan.<br />

айуаpгæ | ayuargæ | hızlı bir şekilde dağıtma, çabukça dağıtma, dağıtma; bölme, bölüşme,<br />

bölüştürme, parçalama, paylama, pay etme, paylaşma, paylaştırma, paylara ayırma, evleri<br />

ayırma, taksim etme, üleşme, üleştirme, tasnif etme, tikeleşme.<br />

айуаpгæйæ | ayuargæyæ | dağıtarak; bölerek, bölüştürerek, paylaştırarak, pay ederek,<br />

paylara ayırarak, evleri ayırarak.<br />

айуаpинaг (айуаpинæгтæ) | ayuarinag | dağıtılacak; bölünecek, bölüştürülecek,<br />

paylaştırılacak, pay edilecek, paylara ayrılacak, evleri ayıracak.<br />

айуаpын (айуæpстон, айуæpстaин, айуаpдзынæн) | ayuarın | hızlı bir şekilde dağıtmak,<br />

çabukça dağıtmak, dağıtmak; bölmek, bölüşmek, bölüştürmek, parçalamak, paylamak, pay<br />

etmek, paylaşmak, paylaştırmak, paylara ayırmak, evleri ayırmak, taksim etmek, üleşmek,<br />

üleştirmek, tasnif etmek, ırmak, tikeleşmek.<br />

ай-уый | ay-uıy | bu-o, bu-şu, şu-o.<br />

айуарын | ayuarın| çabuk dağıtmak, çabucak ayırmak, tez üleştirmek, hızlı bölüştürmek,<br />

süratli tasnif etmek, hızla bölmek, paylaşmak, bölüşmek, dağıtıcılık yapmak, distribütörlük<br />

yapmak, üleşmek, paylamak.<br />

айуæpст (айуæpстытæ) | ayuærşt | dağıtılmış; bölünmüş, bölüştürülmüş, paylaştırılmış,<br />

pay edilmiş, paylara ayrılmış, evleri ayrılmış.<br />

айфæлтау | ayfæltau | daha iyi olacak, yani daha iyi.<br />

айфыццаг | ayfıssag | bir keresinde, bir seferinde, geçen kere, geçen sefer; geçenlerde,<br />

yakında; bir şekilde.<br />

айфыццаджы | ayfıssacı | yakın, yakında, geçenlerde, hemen yeni, önceki, bir önceki,<br />

sabık.<br />

айхал-айхал кæнын | ayxal-ayxal kænın | 1) sık sık yok etmek, yıkmak, harap etmek;<br />

mahvetmek; 2) bozmak, bozulmak; sökmek, sakatlamak, zedelemek, haklamak, benzetmek,<br />

117


ecermek, berbat etmek, berbat olmak, çepellemek, pisletmek, sıçmak, çirkinleştirmek,<br />

saldırmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak, foslamak, yanmak; incelemek, almak, satın<br />

almak; seçmek; 3) ayırmak; parçalara ayırmak; 4) çözmek, çözülmek, açmak, açıklamak;<br />

serbest bırakmak, başlatmak; anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak.<br />

айхалаг | ayxalag | 1) yok ettirten, yıktıran, harap ettirten; mahvettiren; 2) bozduran,<br />

bozundurtan; söktürten, sakatlatan, zedeleten, haklatan, benzeten, becerten, berbat ettiren,<br />

berbat olduran, çepelleten, pisleten, sıçtıran, çirkinleştiren, saldırtan, sakatlatan, zedeleten,<br />

sındıran, foslatan, yandıran; inceleten, aldatan, satın aldıran; seçtiren; 3) ayırtan; parçalara<br />

ayırtan; 4) çözdüren, çözülen, açtıran, açıklatan; serbest bıraktıran, başlatan; anlamını<br />

çıkartan, tercüme ettiren, çevirten, yorumlatan.<br />

айхалæг (айхалджытæ) | ayxalæg | 1) yok eden, yıkan, harap eden; mahveden; 2) bozan,<br />

bozulan; söken, sakatlayan, zedeleyen, haklayan, benzeten, beceren, berbat eden, berbat<br />

olan, çepelleyen, pisleyen, sıçan, çirkinleşen, saldıran, sakatlayan, zedeleyen, sınan, foslayan,<br />

yanan; inceleyen, alan, satın alan; seçen; 3) ayıran; parçalara ayıran; 4) çözen, çözülen, açan,<br />

açıklayan; serbest bırakan, başlatan; anlamını çıkaran, tercüme eden, çeviren, yorumlayan.<br />

айхалæггаг (айхалæггæгтæ) | ayxalæggag | 1) yok etmelik, yıkmalık, harap etmelik;<br />

mahvetmelik; 2) bozmalık, bozulmalık; sökmelik, sakatlamalık, zedelemelik, haklamalık,<br />

benzetmelik, becermelik, berbat etmelik, berbat olmalık, çepellemelik, pisletmelik, sıçmalık,<br />

çirkinleştirmelik, saldırmalık, sakatlanmalık, zedelenmelik, sınmalık, foslamalık, yanmalık;<br />

incelemelik, almalık, satın almalık; seçmelik; 3) ayırmalık; parçalara ayırmalık; 4) çözmelik,<br />

çözülmelik, açmalık, açıklamalık; serbest bırakmalık, başlatmalık; anlamını çıkarmalık,<br />

tercüme etmelik, çevirmelik, yorumlamalık.<br />

айхалæн | ayxalaæn | 1) yok edilen, yıkılan, harap edilen; mahvedilen; 2) bozulan; sökülen,<br />

sakatlanan, zedelenen, haklanan, benzetilen, becerilen, berbat edilen, berbat olunan,<br />

çepellenen, pisletilen, sıçılan, çirkinleştirilen, saldırılan, sakatlanan, zedelenen, sınan,<br />

foslanan, yanan; incelenen, alınan, satın alınan; seçilen; 3) ayırtılan; parçalara ayırtılan; 4)<br />

çözülen, açılan, açıklanan; serbest bırakılan, başlatılan; anlamı çıkarılan, tercüme edilen,<br />

çevirtilen, yorumlanan.<br />

айхалгæ | ayxalgæ | 1) yok etme, yıkma, harap etme; mahvetme; 2) bozma, bozulma;<br />

sökme, sakatlama, zedeleme, haklama, benzetme, becerme, berbat etme, berbat olma,<br />

çepelleme, pisletme, sıçma, çirkinleştirme, saldırma, sakatlanma, zedelenme, sınma,<br />

foslama, yanma; inceleme, alma, satın alma; seçme; 3) ayırma; parçalara ayırma; 4) çözme,<br />

çözülme, açma, açıklama; serbest bırakma, başlatma; anlamını çıkarma, tercüme etme,<br />

çevirme, yorumlama.<br />

айхалгæйæ | ayxalgæyæ | 1) yok ederek, yıkarak, harap ederek; mahvederek; 2) bozarak,<br />

bozularak; sökerek, sakatlayarak, zedeleyerek, haklayarak, benzeterek, becererek, berbat<br />

ederek, berbat olarak, çepelleyerek, pisleterek, sıçarak, çirkinleştirerek, saldırarak,<br />

sakatlanarak, zedelenerek, sınarak, foslayarak, yanarak; inceleyerek, alarak, satın alarak;<br />

seçerek; 3) ayırarak; parçalara ayırarak; 4) çözerek, çözülerek, açarak, açıklayarak; serbest<br />

bırakarak, başlatarak; anlamını çıkararak, tercüme ederek, çevirerek, yorumlayarak.<br />

айхалинaг (айхалинæгтæ) | ayxalinag | 1) yok edecek, yıkacak, harap edecek;<br />

mahvedecek; 2) bozacak, bozulacak; sökecek, sakatlanacak, zedelenecek, haklanacak,<br />

benzetecek, becerecek, berbat edecek, berbat olacak, çepellenecek, pisletecek, sıçacak,<br />

çirkinleştirecek, saldıracak, sakatlanacak, zedelenecek, sınacak, foslanacak, yanacak;<br />

incelenecek, alacak, satın alacak; seçecek; 3) ayıracak; parçalara ayıracak; 4) çözecek,<br />

çözülecek, açacak, açıklanacak; serbest bırakacak, başlatacak; anlamını çıkaracak, tercüme<br />

edecek, çevirecek, yorumlanacak.<br />

118


айхалын (айхæлдтон, айхæлдтaин, айхалдзынæн) | ayxalın | 1) yok etmek, yıkmak,<br />

harap etmek; mahvetmek; 2) bozmak, bozulmak; sökmek, sakatlamak, zedelemek, haklamak,<br />

benzetmek, becermek, berbat etmek, berbat olmak, çepellemek, pisletmek, sıçmak,<br />

çirkinleştirmek, saldırmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak, foslamak, yanmak; incelemek,<br />

almak, satın almak; seçmek; 3) ayırmak; parçalara ayırmak; 4) çözmek, çözülmek, açmak,<br />

açıklamak; serbest bırakmak, başlatmak; anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek,<br />

yorumlamak.<br />

айхæл-айхæл кæнын | ayxæl-ayxæl kænın | 1) sık sık sökülmek, dikilişleri sökmek;<br />

çözülmek, çürütmek, ayrışmak; kötüleştirmek, bozulmak, sakatlanmak, zedelenmek, sınmak,<br />

berbat olmak, foslamak, yanmak; 2) çöktürmek, yağmak; 3) dağılmak, satılmak, yayılmak,<br />

geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; erimek; düzelmek; boşanmak, boşamak; seçilmemek; 4)<br />

bitirmek, bitmek, sona ermek, tükenmek, tekmillenmek; 5) kurtarılmak, anlamını çıkarmak,<br />

tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak, açıklamak, açılmak.<br />

айхæлaг | ayxælag | 1) söktüren, sökülen, dikilişleri söktürten; çözdüren, çözdürten,<br />

çürüten, ayrıştırtan; kötüleştiren, bozdurtan, sakatlatan, zedeleten, sınatan, berbat olduran,<br />

foslatan, yandıran; 2) çöktürten, yağdıran; 3) dağıtan, sattıran, yaydırtan, geçirten, ayırtan,<br />

çeliştiren, azdırtan; eriten; düzelten; boşlatan, boşatan; 4) bitirten, biten, sona erdirten,<br />

tüketen, tekmilleten; 5) kurtarılan, anlamını çıkartan, tercüme ettiren, çevirten, yorumlatan,<br />

açıklatan, açtıran.<br />

айхæлæг (айхæлджытæ) | ayxælæg | 1) söken, sökülen, dikilişleri söken; çözen, çözülen,<br />

çürüten, ayrışan; kötüleştiren, bozulan, sakatlanan, zedelenen, sınan, berbat olan, foslayan,<br />

yanan; 2) çöktüren, yağan; 3) dağılan, satılan, yayılan, geçen, ayrılan, çelişen, azan; eriyen;<br />

düzelen; boşanan, boşayan; seçilmeyen; 4) bitiren, biten, sona eren, tükenen, tekmillenen; 5)<br />

kurtarılan, anlamını çıkaran, tercüme eden, çeviren, yorumlayan, açıklayan, açılan.<br />

айхæлæн | ayxælæn | 1) sökülen, dikilişleri sökülen; çözülen, çürütülen, ayrışılan;<br />

kötüleştirilen, bozulan, sakatlanılan, zedelenilen, sınılan, berbat olunan, foslanan, yanılan; 2)<br />

çöktürülen, yağılan; 3) dağılan, satılan, yayılan, geçilen, ayrılanan, çelişilen, azılan; erinen;<br />

düzeltilen; boşlanılan, boşanan; seçilmemek; 4) bitirilen, bitilen, sona erinen, tükenilen,<br />

tekmillenilen; 5) kurtarılan, anlamını çıkarılan, tercüme edilen, çevirtilen, yorumlanan,<br />

açıklanan, açılanan.<br />

айхæлгæ | ayxælgæ | 1) sökülme, dikilişleri sökme; çözülme, çürütme, ayrışma;<br />

kötüleştirme, bozulma, sakatlanma, zedelenme, sınma, berbat olma, foslama, yanma; 2)<br />

çöktürme, yağma; 3) dağılma, satılma, yayılma, geçme, ayrılma, çelişme, azma; erime;<br />

düzelme; boşanma, boşama; seçilmeme; 4) bitirme, bitme, sona erme, tükenme,<br />

tekmillenme; 5) kurtarılma, anlamını çıkarma, tercüme etme, çevirme, yorumlama, açıklama,<br />

açılma.<br />

айхæлгæйæ | ayxælgæyæ | 1) sökülerek, dikilişleri sökerek; çözülerek, çürüterek,<br />

ayrışarak; kötüleştirerek, bozularak, sakatlanarak, zedelenerek, sınarak, berbat olarak,<br />

foslayarak, yanarak; 2) çöktürerek, yağarak; 3) dağılarak, satılarak, yayılarak, geçerek,<br />

ayrılarak, çelişerek, azarak; eriyerek; düzelerek; boşanarak, boşayarak; seçilmeyerek; 4)<br />

bitirerek, biterek, sona ererek, tükenerek, tekmillenerek; 5) kurtarılarak, anlamını çıkararak,<br />

tercüme ederek, çevirerek, yorumlayarak, açıklayarak, açılarak.<br />

айхæлд (айхæлдтытæ) | ayxæld | 1) sökülmüş, dikilişleri sökmüş; çözülmüş, çürütmüş,<br />

ayrışmış; kötüleştirmiş, bozulmuş, sakatlanmış, zedelenmiş, sınmış, berbat olmuş, foslamış,<br />

yanmış; 2) çöktürmüş, yağmış; 3) dağılmış, satılmış, yayılmış, geçmiş, ayrılmış, çelişmiş,<br />

azmış; erimiş; düzelmiş; boşanmış, boşamış; seçilmemiş; 4) bitirmiş, bitmiş, sona ermiş,<br />

119


tükenmiş, tekmillenmiş; 5) kurtarılmış, anlamını çıkarmış, tercüme etmiş, çevirmiş,<br />

yorumlamış, açıklamış, açılmış.<br />

айхæлинaг (айхæлинæгтæ) | ayxælinag| 1) sökülecek, dikilişleri sökecek; çözülecek,<br />

çürütecek, ayrışacak; kötüleştirecek, bozulacak, sakatlanacak, zedelenecek, sınacak, berbat<br />

olacak, foslanacak, yanacak; 2) çöktürecek, yağacak; 3) dağılacak, satılacak, yayılacak,<br />

geçecek, ayrılacak, çelişecek, azacak; erinecek; düzelecek; boşanacak; seçilmeyecek; 4)<br />

bitirecek, bitecek, sona erecek, tükenecek, tekmillenecek; 5) kurtarılacak, anlamını çıkaracak,<br />

tercüme edecek, çevirecek, yorumlanacak, açıklanacak, açılacak.<br />

айхæлын [айхæлд (-и, -ис), айхæлдaид, айхæлдзæн (-и, -ис)] | ayxælın | 1) sökülmek,<br />

dikilişleri sökmek; çözülmek, çürütmek, ayrışmak; kötüleştirmek, bozulmak, sakatlanmak,<br />

zedelenmek, sınmak, berbat olmak, foslamak, yanmak; 2) çöktürmek, yağmak; 3) dağılmak,<br />

satılmak, yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; erimek; düzelmek; boşanmak,<br />

boşamak; seçilmemek; 4) bitirmek, bitmek, sona ermek, tükenmek, tekmillenmek; 5)<br />

kurtarılmak, anlamını çıkarmak, tercüme etmek, çevirmek, yorumlamak, açıklamak, açılmak.<br />

айхуызæн | ayxuıjæn | öyle, öylesi, öylesine, böyle, böylesi, böylesine, bu gibi, bunun gibi,<br />

benzeri, şu, şöyle; onlar, onlar gibi; ona benzer.<br />

айхъaл кæнын | ayqal kænın | çabukça uyandırmak, uyandırmak, kaldırmak, uyarmak.<br />

айхъуc-айхъуc кæнын | ayquş-ayquş kænın | çabukça sakinleştirmek, sessiz yapmak,<br />

sessizlik sağlamak; hızlı güvence duymak, duyurmak, yatıştırmak, yavaşlaştırmak, bastırmak,<br />

zapt etmek, dindirmek.<br />

айхъус кæнын | ayquış kænın | çabukça sakinleştirmek, sessiz yapmak, sessizlik sağlamak;<br />

hızlı güvence duymak, duyurmak, yatıştırmak, yavaşlaştırmak, bastırmak, zapt etmek,<br />

dindirmek.<br />

айхъус уын | ayquışın uın | 1) çabukça sakinleşmek, susmak, bitirmek; 2) sesini tutmak,<br />

sesini çıkarmamak, sesini kesmek; 3) kesilmek, durmak, dinmek, son: sona ermek, kalmak,<br />

yağmur durmak.<br />

айхъуcaг | ayquşag | duyurtan, dinleten, dinlendirten, sesleten, kulak kabartan.<br />

айхъуcæг (айхъуcджытæ) | ayquşæg | duyan, dinleyen, dinleten, seslenen, kulak kabartan.<br />

айхъуcæггаг (айхъуcæггæгтæ) | ayquşæg | duymalık, duyulmalık, dinlemelik, dinletmelik,<br />

seslemelik, kulak kabartmalık.<br />

айхъуcæн | ayquşæn | duyulan, dinlenen, dinletilen, seslenilen, kulak kabartılan.<br />

айхъуcгæ | ayquşgæ | duyma, duyulma, dinleme, dinletme, sesleme, kulak kabartma.<br />

айхъуcгæйæ | ayquşgæyæ | duyarak, duyularak, dinleyerek, dinleterek, sesleyerek, kulak<br />

kabartarak.<br />

айхъуcинaг (айхъуcинæгтæ) | ayquşinag | duyacak, duyulacak, dinlenecek, dinletecek,<br />

seslenecek, kulak kabartacak.<br />

айхъуcын (айхъуыcтон, айхъуыcтaин, айхъуcдзынæн) | ayquşın | duymak, duyulmak,<br />

dinlemek, dinletmek, seslemek, kulak kabartmak.<br />

айхъуыc-айхъуыc кæнын | ayquış-ayquış kænın | yaymak, yayılmak, yaygınlaşmak,<br />

dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, taşımak, söylentiyi taşımak,<br />

uzatmak (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcaг | ayquşag | yayan, yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila<br />

eden, şenelen, taşınan, söylentiyi taşıyan, uzatan (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcæг | ayquşæg | yayan, yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet eden, istila<br />

eden, şenelen, taşınan, söylentiyi taşıyan, uzatan (söylenti ve işitme üzerine).<br />

120


айхъуыcæггаг | ayquşæggag | yaymalık, yayımlanmalık, yaygınlaşmalık, dolaşmalık,<br />

genişlemelik, sirayet etmelik, istila etmelik, şenelmelik, taşınmalık, söylentiyi taşımalık,<br />

uzatmalık (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcæн | ayquşæn | yayılan, yaygınlaşan, dolaşan, genişleyen, sirayet edilen, istila<br />

edilen, şenelen, taşınan, uzatılan (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcгæ | ayquşgæ | yayma, yayımlanma, yaygınlaşma, dolaşma, genişleme, sirayet<br />

etme, istila etme, şenelme, taşınma, söylentiyi taşıma, uzatma (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcгæйæ | ayquşgæyæ | yayarak, yayımlayarak, yaygınlaşarak, dolaşarak,<br />

genişleyerek, sirayet ederek, istila ederek, şenelerek, taşınmalık, söylentiyi taşıyarak,<br />

uzatarak (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcинaг (айхъуcинæгтæ) | ayquşinag | yayılacak, yayımlanacak, yaygınlaşacak,<br />

dolaşılacak, genişleyecek, sirayet edilecek, istila edilecek, şenelecek, taşınacak, uzatılacak<br />

(söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcт (айхъуcтытæ) | ayquşt | açığa çıkarmış, açığa vermiş, alenilik, ifşa etmiş, ilgi,<br />

duyulmuş (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcын [айхъуыcт (-и, -ис), айхъуыcтaид, айхъуыcдзæн (-и, -ис)] | ayquışın | yaymak,<br />

yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek,<br />

taşımak, söylentiyi taşımak, uzatmak (söylenti ve işitme üzerine).<br />

айхъуыcын кæнын | ayquışın kænın | dedikodu duymak, duyurmak, sözü duyurmak,<br />

bildirmek, değirmek, haberdar etmek; yaymak, yaygınlaştırmak, dağıtmak, neşretmek,<br />

salmak, söylentiyi açığa vurmak; lafı dağıtmak, ifşa etmek, uyarmak, genişletmek.<br />

айчы бур | ayçı bur | yumurta sarısı.<br />

акадæг кæнын | akadæg kænın | ağıt yapmak, ağıt yakmak, şarkı söylemek.<br />

академи | akadyemi | akademi; bilim, bilim adamları; Наукæты академи | Naukætı<br />

akadyemi | Bilimler akademisi; Аивæдты академи | Aivædtı akadyemi | Güzel sanatlar<br />

akademisi.<br />

академик | akadyemik | akademi üyesi, akademisyen, akademik.<br />

академион | akadyemion | akademi, akademik, akademisel, akademik personel;<br />

akademisyen, akademi üyesi; академион театр | akadyemion tyeatr | akademik tiyatro.<br />

акаинaг (акаинæгтæ) | akainag | 1) bozacak, çiğnenecek, feshedecek, nakzedecek,<br />

aksatacak, kıracak; 2) değecek, değinecek, dokunacak, kurcalanacak, ilişecek, el sürecek, el<br />

koyacak, ele geçirecek, zapt edecek, istila edecek, üstüne oturacak, sahip çıkacak, mal<br />

edecek, alacak, yakalanacak, bahsedecek, kavranacak, ayıracak, parçalanacak, bozacak,<br />

incitecek, ihlal edecek, tecavüz edecek, karşı gelecek.<br />

акай-акай кæнын | akay-akay kænın | 1) sık sık bozmak, çiğnemek, feshetmek, nakzetmek,<br />

aksatmak, kırmak; 2) değmek, değinmek, dokunmak, kurcalamak, ilişmek, el sürmek, el<br />

koymak, ele geçirmek, zapt etmek, istila etmek, üstüne oturmak, sahip çıkmak, mal etmek,<br />

almak, yakalamak, bahsetmek, kavramak, ayırmak, parçalamak, bozmak, incitmek, ihlal<br />

etmek, tecavüz etmek, karşı gelmek.<br />

акайæг (акайджытæ) | akayæg | 1) bozan, çiğneyen, fesheden, nakzeden, aksatan, kıran;<br />

2) değen, değinen, dokunan, kurcalayan, ilişen, el süren, el koyan, ele geçiren, zapt eden,<br />

istila eden, üstüne oturan, sahip çıkan, mal eden, alan, yakalayan, bahseden, kavrayan,<br />

ayıran, parçalayan, bozan, inciten, ihlal eden, tecavüz eden, karşı gelen.<br />

акайæггаг (акайæггæгтæ) | akayæggag | 1) bozmalık, çiğnemelik, feshetmelik,<br />

nakzetmelik, aksatmalık, kırmalık; 2) değmelik, değinmelik, dokunmalık, kurcalamalık,<br />

ilişmelik, el sürmelik, el koymalık, ele geçirmelik, zapt etmelik, istila etmelik, üstüne<br />

121


oturmalık, sahip çıkmalık, mal etmelik, almalık, yakalamalık, bahsetmelik, kavramalık,<br />

ayırmalık, parçalamalık, bozmalık, incitmelik, ihlal etmelik, tecavüz etmelik, karşı gelmelik.<br />

акайæн | akayæn | 1) bozulan, çiğnenen, feshedilen, nakzedilen, aksatılan, kırılan; 2)<br />

değinen, değinilen, dokunulan, kurcalanan, ilişilen, el sürülen, el koyulan, ele geçirilen, zapt<br />

edilen, istila edilen, üstüne oturulan, sahip çıkılan, mal edilen, alınan, yakalanılan,<br />

bahsedilen, kavranılan, ayırtılan, parçalanılan, bozulan, incitilen, ihlal edilen, tecavüz edilen,<br />

karşı gelinen.<br />

акайгæ | akaygæ | 1) bozma, çiğneme, feshetme, nakzetme, aksatma, kırma; 2) değme,<br />

değinme, dokunma, kurcalama, ilişme, el sürme, el koyma, ele geçirme, zapt etme, istila<br />

etme, üstüne oturma, sahip çıkma, mal etme, alma, yakalama, bahsetme, kavrama, ayırma,<br />

parçalama, bozma, incitme, ihlal etme, tecavüz etme, karşı gelme.<br />

акайгæйæ | akaygæyæ | 1) bozarak, çiğneyerek, feshederek, nakzederek, aksatarak,<br />

kırarak; 2) değerek, değinerek, dokunarak, kurcalayarak, ilişerek, el sürerek, el koyarak, ele<br />

geçirerek, zapt ederek, istila ederek, üstüne oturarak, sahip çıkarak, mal ederek, alarak,<br />

yakalayarak, bahsederek, kavrayarak, ayırarak, parçalayarak, bozarak, inciterek, ihlal ederek,<br />

tecavüz ederek, karşı gelerek.<br />

акайын (айкайдтон, айкайдтaин, айкайдзынæн, айкаин, акаиккам) | akayın | 1) bozmak,<br />

çiğnemek, feshetmek, nakzetmek, aksatmak, kırmak; 2) değmek, değinmek, dokunmak,<br />

kurcalamak, ilişmek, el sürmek, el koymak, ele geçirmek, zapt etmek, istila etmek, üstüne<br />

oturmak, sahip çıkmak, mal etmek, almak, yakalamak, bahsetmek, kavramak, ayırmak,<br />

parçalamak, bozmak, incitmek, ihlal etmek, tecavüz etmek, karşı gelmek.<br />

акайыc кæнын | akayış kænın | nişan düzenlemek, hızlı nişan düzenlemek, damat olmak,<br />

çabukça eş bulmak, bağlantı düzenlemek, angajman yapmak.<br />

акал-акал кæнын | akal-akal kænın | 1) sık sık dökmek, dökülmek, boşaltmak, boşalmak;<br />

atmak, dışarı atmak, aktarmak, akıtmak, çıkarmak, çekilmek, çalmak, sonuçlanmak; 2)<br />

devirmek, düşürmek, kurtulmak; bırakmak, bırakılmak, dağıtmak, dağıtılmak, serpmek,<br />

saçmak, serpiştirmek; vurmak, koşmak; 3) ekmek, gidermek; 4) balta ile kesmek, baltalamak,<br />

tomruk çıkarmak, tomruk yapmak; 5) yıkmak, yüklemek, yığmak; 6) söylemek, anlatmak,<br />

fikrini söylemek.<br />

акалаг | akalag | 1) döktüren, boşaltan; attıran, dışarı attıran, aktartan, akıtan, çıkartan,<br />

çektiren, çaldıran, sonuçlatan; 2) devirten, düşürten, kurtaran; bıraktıran, dağıtan, dağıtılan,<br />

serptiren, saçtıran, serpiştiren; vurduran, koşturan; 3) ektiren, gideren; 4) balta ile kestiren,<br />

baltalatan, tomruk çıkartan, tomruk yaptıran; 5) yıktıran, yükleten, yığdıran; 6) söyleten,<br />

anlatan, fikrini söyleten.<br />

акалæг (акалджытæ) | akalæg | 1) döken, dökülen, boşaltan, boşalan; atan, dışarı atan,<br />

aktaran, akıtan, çıkaran, çekilen, çalan, sonuçlanan; 2) deviren, düşüren, kurtulan; bırakan,<br />

bırakılan, dağıtan, dağıtılan, serpen, saçan, serpiştiren; vuran, koşan; 3) eken, gideren; 4)<br />

balta ile kesen, baltalayan, tomruk çıkaran, tomruk yapan; 5) yıkan, yükleyen, yığan; 6)<br />

söyleyen, anlatan, fikrini söyleyen.<br />

акалæггаг (акалæггæгтæ) | akalæggag | 1) dökmelik, dökülmelik, boşaltmalık, boşalmalık;<br />

atmalık, dışarı atmalık, aktarmalık, akıtmalık, çıkarmalık, çekilmelik, çalmalık, sonuçlanmalık;<br />

2) devirmelik, düşürmelik, kurtulmalık; bırakmalık, bırakılmalık, dağıtmalık, dağıtılmalık,<br />

serpmelik, saçmalık, serpiştirmelik; vurmalık, koşmalık; 3) ekmelik, gidermelik; 4) balta ile<br />

kesmelik, baltalamalık, tomruk çıkarmalık, tomruk yapmalık; 5) yıkmalık, yüklemelik,<br />

yığmalık; 6) söylemelik, anlatmalık, fikrini söylemelik.<br />

акалæн | akalæn | 1) dökülen, boşaltılan; atılan, dışarı atılan, aktarılan, akıtılan, çıkarılan,<br />

çekilen, çalınan, sonuçlanılan; 2) devirtilen, düşürülen, kurtulan; bırakılan, dağıtılan, serpilen,<br />

122


saçılan, serpiştirilen; vurulan, koşulan; 3) ekilen, giderilen; 4) balta ile kesilen, baltalanan,<br />

tomruk çıkarılan, tomruk yapılan; 5) yıkılan, yüklenen, yığılan; 6) söylenen, anlatılan, fikri<br />

söylenen.<br />

акалгæ | akalgæ | 1) dökme, dökülme, boşaltma, boşalma; atma, dışarı atma, aktarma,<br />

akıtma, çıkarma, çekilme, çalma, sonuçlanma; 2) devirme, düşürme, kurtulma; bırakma,<br />

bırakılma, dağıtma, dağıtılma, serpme, saçma, serpiştirme; vurma, koşma; 3) ekme, giderme;<br />

4) balta ile kesme, baltalama, tomruk çıkarma, tomruk yapma; 5) yıkma, yükleme, yığma; 6)<br />

söyleme, anlatma, fikrini söyleme.<br />

акалгæйæ | akalgæyæ | 1) dökerek, dökülerek, boşaltarak, boşalarak; atarak, dışarı atarak,<br />

aktararak, akıtarak, çıkararak, çekilerek, çalarak, sonuçlanarak; 2) devirerek, düşürerek,<br />

kurtularak; bırakarak, bırakılarak, dağıtarak, dağıtılarak, serperek, saçarak, serpiştirerek;<br />

vurarak, koşarak; 3) ekerek, gidererek; 4) balta ile keserek, baltalayarak, tomruk çıkararak,<br />

tomruk yaparak; 5) yıkarak, yükleyerek, yığarak; 6) söyleyerek, anlatarak, fikrini söyleyerek.<br />

акалд (акæлдджытæ) | akald | döküntü, attık, saçıntı, dökülmüş, atılmış, saçılmış,<br />

serpiştirilmiş, birleştirilmiş; kesilmiş, baltalanmış.<br />

акалинaг (акæлинæгтæ) | akalinag | 1) dökecek, dökülecek, boşaltacak, boşalacak; atacak,<br />

dışarı atacak, atılacak, dışarı atılacak, aktaracak, akıtacak, çıkaracak, çekilecek, çalacak,<br />

sonuçlanacak; 2) devirecek, düşürecek, kurtulacak; bırakacak, bırakılacak, çıkarılacak (gübre,<br />

çöp), dağıtacak, dağıtılacak, serpecek, saçacak, saçılacak, serpiştirilecek, serpiştirecek;<br />

vuracak, koşacak; 3) ekecek, giderecek; 4) budanacak, kesilecek, balta ile kesecek,<br />

baltalanacak, tomruk çıkaracak, tomruk yapacak; 5) yıkacak, yüklenecek, yığacak; 6)<br />

söylenecek, anlatacak, fikri söylenecek.<br />

акалын (акалдтон, акалдтaин, акалдзынæн) | akalın | 1) dökmek, dökülmek, boşaltmak,<br />

boşalmak; atmak, dışarı atmak, aktarmak, akıtmak, çıkarmak, çekilmek, çalmak,<br />

sonuçlanmak; 2) devirmek, düşürmek, kurtulmak; bırakmak, bırakılmak, dağıtmak,<br />

dağıtılmak, serpmek, saçmak, serpiştirmek; vurmak, koşmak; 3) ekmek, gidermek; 4) balta ile<br />

kesmek, baltalamak, tomruk çıkarmak, tomruk yapmak; 5) yıkmak, yüklemek, yığmak; 6)<br />

söylemek, anlatmak, fikrini söylemek; маст акалын | maşt akalın | acısını atmak, sinirini<br />

boşaltmak, safrasını dökmek, garez yapmak.<br />

акаpджын уæвын (уын) | akarcın uævın | yaş kemale ermek, yaş kemale gelmek; orta<br />

yaşa erişmek, orta yaşa ulaşmak, yaşlanmaya başlamak, yetişkinlik çağı yaşlanmaya varmak.<br />

акаpк уæвын (уын) | akark uævın | zayıflatılmak, zayıflamak, düşmek, zayıf düşmek,<br />

kuvvetten düşmek, yıpranmak, gevşemek, tavsamak, üzülmek, tavuğa dönmek, tavuğa<br />

çevrilmek.<br />

акаpст (акæpстытæ) | akarşt | kesik, kesilmiş, dilim, dilimlenmiş.<br />

акаст (акæстытæ) | akaşt | bakış, görüş.<br />

акатaй кæнын | akatay kænın | endişelenmek, telaşlanmak, telaşa düşmek, eli ayağına<br />

dolanmak, heyecanlanmak, rahatsız edilmek, rahatsız ettirmek.<br />

акатaйгæнaг | akataygænag | endişeleşen, telaşlanan, telaşa düşürten, eli ayağına dolatan,<br />

heyecanlanan, rahatsız ettirten, rahatsız ettirilen.<br />

акатaйгæнæг (акатaйгæнджытæ) | akataygænæg | endişelenen, telaşlanan, telaşa düşen,<br />

eli ayağına dolanan, heyecanlanan, rahatsız edilen, rahatsız ettirilen.<br />

акатaйгæнæггаг | akataygænæggag | endişelenmelik, telaşlanmalık, telaşa düşmelik, eli<br />

ayağına dolanmalık, heyecanlanmalık, rahatsız edilmelik, rahatsız ettirmelik.<br />

акатaйгæнæн | akataygænæn | endişelenilen, telaşlanılan, telaşa düşülen, eli ayağına<br />

dolanılan, heyecanlanılan, telaşa düşülen, rahatsız edilen, rahatsız ettirilen.<br />

123


акатaйгæнгæ | akataygængæ | endişelenme, telaşlanma, telaşa düşme, eli ayağına<br />

dolanma, heyecanlanma, rahatsız edilme, rahatsız ettirme.<br />

акатaйгæнгæйæ | akataygængæyæ | endişelenerek, telaşlanarak, telaşa düşerek, eli<br />

ayağına dolanarak, heyecanlanarak, rahatsız edilerek, rahatsız ettirerek.<br />

акатaйгæнинaг | akataygæninag | endişelenecek, telaşlanacak, telaşa düşecek, eli ayağına<br />

dolanacak, heyecanlanacak, rahatsız edilecek, rahatsız ettirecek.<br />

акаф-акаф кæнын | akaf-akaf kænın | 1) sık sık dans etmek, oynamak, folklor oynamak,<br />

raks etmek; 2) dans etmeye başlamak.<br />

акафaг | akafag| dansçı, dansöz, folklorcu, oyuncu, rakkas, dans ettiren, oynatan, folklor<br />

oynatan, raks ettiren.<br />

акафæг (акафджытæ) | akafæg| dansçı, dansöz, folklorcu, oyuncu, rakkas; dans eden,<br />

oynayan, folklor oynayan, raks eden.<br />

акафæггаг | akafæggag| dans etmelik, oynamalık, folklor oynamalık, raks etmelik.<br />

акафæн | akafæn | dans edilen, oynanan, folklor oynanan, raks eden.<br />

акафгæ | akafgæ | dans etme, oynama, folklor oynama, raks etme.<br />

акафгæйæ | akafgæyæ | dans ederek, oynayarak, folklor oynayarak, raks ederek.<br />

акафинaг (акафинæгтæ) | akafinag | dans edecek, oynanacak, folklor oynanacak, raks<br />

edecek.<br />

акафт (акæфтытæ) | akaft | dans etmiş, oynamış, folklor oynamış, raks etmiş.<br />

акафын (акафыдтæн, акафыдaин, акафдзынæн) | akafın | 1) dans etmek, oynamak, raks<br />

etmek; 2) dans etmeye başlamak, folklor oynamak.<br />

акаци | akasi | akasya; акаци бæлас | akasi bælaş | akasya ağacı.<br />

акæл-акæл кæнын | akæl-akæl kænın | 1) sık sık akmak, akmaya başlamak, akışı başlamak;<br />

dökmek, dökülmek, boşanmak, saçılmak, serpilmek, yaymak, gelmek, taşmak; 2) düşmek,<br />

aşağı düşmek, aşağı düşülmek, yıkılmak, uçmak, devrilmek, yığılmak; 3) sonuçlanmak,<br />

kağşamak, ansızın gelmek, çökmek; 4) dağıtılmak, dağılmak; parçalanmak.<br />

акæл-кæл кæнын | akæl-kæl kænın | gülüşmek, yüksek sesle gülmek, kahkaha ile gülmek,<br />

kahkaha atmak.<br />

акæлаг | akælag | 1) aktıran, akmaya başlatan, akışı başlatan; döktüren, boşatan, saçtıran,<br />

serptiren, yaydırtan, geldirten, taştırtan; 2) düşürten, aşağı düşürten, yıktırtan, uçurtan,<br />

devirten, yığdırtan; 3) sonuçlatan, kağşatan, ansızın geldiren, çöktürten; 4) dağıtılan, dağılan;<br />

parçalatan.<br />

акæлæг | akælæg | 1) akan, akmaya başlayan, akışı başlayan; döken, dökülen, boşanan,<br />

saçılan, serpilen, yayan, gelen, taşan; 2) düşen, aşağı düşen, aşağı düşülen, yıkılan, uçan,<br />

devrilen, yığılan; 3) sonuçlanan, kağşayan, ansızın gelen, çöken; 4) dağıtılan, dağılan;<br />

parçalanan.<br />

акæлæн | akælæn | 1) akaç, lağım, sıvı artıkları, akma, akıp gitme, akıp boşalma, akıp<br />

birikme, akılan, akmaya başlanan, akışı başlanan; kanal, geriz, dökülen, boşanan, saçılan,<br />

serpilen, yayılan, gelinen, taşınan; 2) düşülen, aşağı düşülen, aşağı düşülen, yıkılan, uçulan,<br />

devrilen, yığılışan; 3) sonuçlanılan, kağşanan, ansızın gelen, çöken; 4) dağıtılan, dağılan;<br />

parçalanılan.<br />

акæлæx уæвын (уын) | akælæx uævın | kaygan olmak, kaygan hale gelmek, kaymak (kış<br />

yolda).<br />

акæлгæ | akælgæ | 1) akma, akmaya başlama, akışı başlama; dökmek, dökülme, boşanma,<br />

saçılma, serpilme, yayma, gelmek, taşma; 2) düşme, aşağı düşme, aşağı düşülme, yıkılma,<br />

uçmak, devrilme, yığılma; 3) sonuçlanma, kağşama, ansızın gelme, çökme; 4) dağıtılma,<br />

dağılma; parçalanma.<br />

124


акæлгæйæ | akælgæyæ | 1) akarak, akmaya başlayarak, akışı başlayarak; dökerek,<br />

dökülerek, boşanarak, saçılarak, serpilerek, yayarak, gelerek, taşarak; 2) düşerek, aşağı<br />

düşerek, aşağı düşülerek, yıkılarak, uçarak, devrilerek, yığılarak; 3) sonuçlanarak, kağşanarak,<br />

ansızın gelerek, çökerek; 4) dağıtılarak, dağılarak; parçalanarak.<br />

акæлинaг (акалинæгтæ) | akælinag | 1) akacak, akmaya başlanacak, akışı başlanacak;<br />

dökecek, dökülecek, boşanacak, saçılacak, serpilecek, yayacak, gelecek, taşacak; 2) düşecek,<br />

aşağı düşecek, aşağı düşülecek, yıkılacak, uçacak, devrilecek, yığılacak; 3) sonuçlanacak,<br />

kağşanacak, ansızın gelecek, çökecek; 4) dağıtılacak, dağılacak; parçalanacak.<br />

акæлын (акалд (-и, -ис), акалдaид, акæлдзæн (-и, -ис)) | akælın | 1) akmak, akmaya<br />

başlamak, akışı başlamak; dökmek, dökülmek, boşanmak, saçılmak, serpilmek, yaymak,<br />

gelmek, taşmak; 2) düşmek, aşağı düşmek, aşağı düşülmek, yıkılmak, uçmak, devrilmek,<br />

yığılmak; 3) sonuçlanmak, kağşamak, ansızın gelmek, çökmek; 4) dağıtılmak, dağılmak;<br />

parçalanmak.<br />

акæн-акæн кæнын | akæn-akæn kænın | 1) sık sık yapmak, etmek, düzenlemek, çıkarmak,<br />

çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek; dökmek, saçmak,<br />

ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak, azaltmak,<br />

almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak,<br />

toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak, oynatmak,<br />

duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek, çevirmek,<br />

geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek, oyuna<br />

getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden tutup<br />

götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, geri almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak,<br />

sarılmak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; 5) daha koymak, altına<br />

koymak, biraz daha koymak, daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak;<br />

9) basmak.<br />

акæнaг | akænag | 1) yaptıran, ettiren, düzenleten, çıkartan, çıkartılan, çektiren; kattıran,<br />

giydirten, giydiren, yeltenen, giriştiren, döktüren, saçtıran, ektiren, serptiren; akıtan,<br />

doldurtan, dolduran, aktartan, ara verdirten; ayırtan, azaltan, aldıran, götürten, götürülen,<br />

önleten, reddeden, indirten, bitiştirten, ulaştırtan, toplatan, tanıştırtan, kasılan, kramp giren,<br />

çittiren, çizdiren, ibaret olduran, oynatan, duyurtan, bildirten, değdirten, kımıldatan,<br />

kaçıştıran; sürdüren, yöneten, çevirten, geçtiren, geçiştiren, gezdirten, uygulatan, aldatan,<br />

ileten, kabul ettiren, oyuna getirten, organize ettiren; 2) iş gördüren, bir hale getirten, bir<br />

araya getirten, elinden tutup götürten; hikâye ettiren; 3) eline aldıran, ele geçirten, tutturan,<br />

başlatan, sarıştan, geri aldırtan; tutuklatan, yakalatan; 4) koydurtan, ekleten; vurdurtan; 5)<br />

daha koydurtan, altına koydurtan, biraz daha koydurtan, daha döktüren; 6) olgunlaştıran; 7)<br />

yığdırtan; 8) taktırtan, taktıran; 9) bastırtan.<br />

акæнæг (акæнджытæ) | akænæg | 1) yapan, eden, düzenleyen, çıkaran, çıkarılan, çeken;<br />

katmak, giyen, giyinen, yeltenmek, girişen, döken, saçan, eken, serpen; akıtan, dolan,<br />

dolduran, aktaran, ara veren; ayıran, azaltan, alan, götüren, götürülen, önleyen, reddeden,<br />

indiren, bitiştiren, ulaştıran, toplayan, tanıştıran, kasılan, kramp giren, çiten, çizen, ibaret<br />

olan, oynatan, duyuran, bildiren, değiren, kımıldatan, kaçıran; süren, yöneten, çeviren,<br />

geçen, geçiren, gezdiren, uygulayan, aldatan, ileten, kabul ettiren, oyuna getiren, organize<br />

eden; 2) iş gören, bir hale getiren, bir araya getiren, elinden tutup götüren; hikâye eden; 3)<br />

eline alan, ele geçiren, tutan, başlayan, sarılan, geri alan; tutuklayan, yakalayan; 4) koyan,<br />

ekleyen; vuran; 5) daha koyan, altına koyan, biraz daha koyan, daha döken; 6) olgunlaşan; 7)<br />

yığan; 8) takan, takınan; 9) basan.<br />

125


акæнæггаг (акæнæггæгтæ) | akænæggag | 1) yapmalık, etmelik, düzenlemelik, çıkarmalık,<br />

çıkarılmalık, çekmelik; katmalık, giymelik, giyinmelik, yeltenmelik, girişmelik; dökmelik,<br />

saçmalık, ekmelik, serpmelik; akıtmalık, dolmalık, doldurmalık, aktarmalık, ara vermelik;<br />

ayırmalık, azaltmalık, almalık, götürmelik, götürülmelik, önlemelik, reddetmelik, indirmelik,<br />

bitiştirmelik, ulaştırmalık, toplamalık, tanıştırmalık, kasılmalık, kramp girmelik, çitmelik,<br />

çizmelik, ibaret olmalık, oynatmalık, duyurmalık, bildirmelik, değirmelik, kımıldatmalık,<br />

kaçırmalık; sürmelik, yönetmelik, çevirmelik, geçmelik, geçirmelik, gezdirmelik, uygulamalık,<br />

aldatmalık, iletmelik, kabul ettirmelik, oyuna getirmelik, organize etmelik; 2) iş görmelik, bir<br />

hale getirmelik, bir araya getirmelik, elinden tutup götürmelik; hikâye etmelik; 3) eline<br />

almalık, geri almalık, ele geçirmelik, tutmalık, başlamalık, sarılmalık; tutuklamalık,<br />

yakalamalık; 4) koymalık, eklemelik; vurmalık; 5) daha koymalık, altına koymalık, biraz daha<br />

koymalık, daha dökmelik; 6) olgunlaşmalık; 7) yığmalık; 8) takmalık, takınmalık; 9) basmalık.<br />

акæнæн | akænæn | 1) yapılan, edilen, düzenlenen, çıkarılan, çekilen; katılan, giyinen,<br />

yeltenen, girişilen; dökülen, saçılan, ekilen, serpilen; akıtılan, doluşan, doldurulan, aktarılan,<br />

ara verilen; ayırtılan, azaltılan, alınan, götürülen, önlenen, reddedilen, indirilen, bitiştirilen,<br />

ulaştırılan, toplanılan, tanıştırılan, kasılan, kramp girilen, çitilen, çizilen, ibaret olunan,<br />

oynatılan, duyurulan, bildirilen, değirilen, kımıldatılan, kaçırılan; sürülen, yönetilen,<br />

çevirtilen, geçilen, geçirilen, gezdirilen, uygulanılan, aldatılan, iletilen, kabul ettirilen, oyuna<br />

getirilen, organize edilen; 2) iş görülen, bir hale getirilen, bir araya getirilen, elinden tutup<br />

götürülen; hikâye edilen; 3) eline alınan, geri alınan, ele geçirilen, tutulan, başlanan, sarılan;<br />

tutuklanan, yakalanan; 4) koyulan, eklenen; vurulan; 5) daha koyulan, altına koyulan, biraz<br />

daha koyulan, daha dökülen; 6) olgunlaşan; 7) yığılan; 8) takılan, takınılan; 9) basılan.<br />

акæнгæ | akængæ | 1) yapma, etme, düzenleme, çıkarma, çıkarılma, çekme; katma, giyme,<br />

giyinmek, yeltenme, girişme; dökme, saçma, ekme, serpme; akıtma, dolma, doldurma,<br />

aktarma, ara verme; ayırma, azaltma, alma, götürme, götürülme, önleme, reddetme,<br />

indirme, bitiştirme, ulaştırma, toplama, tanıştırma, kasılma, kramp girme, çitme, çizme,<br />

ibaret olma, oynatma, duyurma, bildirme, değirme, kımıldatma, kaçırma; sürme, yönetme,<br />

çevirme, geçme, geçirme, gezdirme, uygulama, aldatma, iletme, kabul ettirme, oyuna<br />

getirme, organize etme; 2) iş görme, bir hale getirme, bir araya getirme, elinden tutup<br />

götürme; hikâye etme; 3) eline alma, geri alma, ele geçirme, tutma, başlama, sarılma;<br />

tutuklama, yakalama; 4) koyma, ekleme; vurma; 5) daha koyma, altına koyma, biraz daha<br />

koyma, daha dökme; 6) olgunlaşma; 7) yığma; 8) takma, takınma; 9) basma.<br />

акæнгæйæ | akængæyæ | 1) yaparak, ederek, düzenleyerek, çıkararak, çıkarılarak, çekerek;<br />

katarak, giyerek, giyinerek, yeltenerek, girişerek; dökerek, saçarak, ekerek, serperek;<br />

akıtarak, dolarak, doldurarak, aktararak, ara vererek; ayırarak, azaltarak, alarak, götürerek,<br />

götürülerek, önleyerek, reddederek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak, toplayarak,<br />

tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizerek, ibaret olarak, oynatarak, duyurarak,<br />

bildirerek, değirerek, kımıldatarak, kaçırarak; sürerek, yöneterek, çevirerek, geçerek,<br />

geçirerek, gezdirerek, uygulayarak, aldatarak, ileterek, kabul ettirerek, oyuna getirerek,<br />

organize ederek; 2) iş görerek, bir hale getirerek, bir araya getirerek, elinden tutup<br />

götürerek; hikâye ederek; 3) eline alarak, geri alarak, ele geçirerek, tutarak, başlayarak,<br />

sarılarak; tutuklayarak, yakalayarak; 4) koyarak, ekleyerek; vurarak; 5) daha koyarak, altına<br />

koyarak, biraz daha koyarak, daha dökerek; 6) olgunlaşarak; 7) yığarak; 8) takarak, takınarak;<br />

9) basarak.<br />

акæнинaг (акæнинæгтæ) | akæninag | 1) yapacak, edecek, düzenlenecek, çıkaracak,<br />

çıkarılacak, çekecek; katacak, giyecek, giyinecek, yeltenecek, girişecek; dökecek, saçacak,<br />

ekecek, serpecek; akıtacak, dolacak, dolduracak, aktaracak, ara verecek; ayıracak, azaltacak,<br />

126


alacak, götürecek, götürülecek, önlenecek, reddedecek, indirerek, bitiştirerek, ulaştırarak,<br />

toplayarak, tanıştırarak, kasılarak, kramp girerek, çiterek, çizecek, ibaret olacak, oynatacak,<br />

duyuracak, bildirecek, değirecek, kımıldatacak, kaçıracak; sürecek, yönetecek, çevirecek,<br />

geçecek, geçirecek, gezdirecek, uygulayacak, aldatacak, iletecek, kabul ettirecek, oyuna<br />

getirecek, organize edecek; 2) iş görecek, bir hale getirecek, bir araya getirecek, elinden<br />

tutup götürecek; hikâye edecek; 3) eline alacak, geri alacak, ele geçirecek, tutacak,<br />

başlanacak, sarılacak; tutuklanacak, yakalanacak; 4) konacak, eklenecek; vuracak; 5) daha<br />

konacak, altına konacak, biraz daha konacak, daha dökecek; 6) olgunlaşacak; 7) yığacak; 8)<br />

takacak, takınacak; 9) basacak.<br />

акæнк уæвын (уын) | akænk uævın | kepek olmak, kepekleşmek, kepek kaplamak.<br />

акæнын (акодтон, акодтaин, акæндзынæн) | akænın | 1) yapmak, etmek, düzenlemek,<br />

çıkarmak, çıkarılmak, çekmek; katmak, giymek, giyinmek, yeltenmek, girişmek, dökmek,<br />

saçmak, ekmek, serpmek; akıtmak, dolmak, doldurmak, aktarmak, ara vermek; ayırmak,<br />

azaltmak, almak, götürmek, götürülmek, önlemek, reddetmek, indirmek, bitiştirmek,<br />

ulaştırmak, toplamak, tanıştırmak, kasılmak, kramp girmek, çitmek, çizmek, ibaret olmak,<br />

oynatmak, duyurmak, bildirmek, değirmek, kımıldatmak, kaçırmak; sürmek, yönetmek,<br />

çevirmek, geçmek, geçirmek, gezdirmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek,<br />

oyuna getirmek, organize etmek; 2) iş görmek, bir hale getirmek, bir araya getirmek, elinden<br />

tutup götürmek; hikâye etmek; 3) eline almak, ele geçirmek, tutmak, başlamak, sarılmak,<br />

geri almak; tutuklamak, yakalamak; 4) koymak, eklemek; vurmak; кæрц акæнын | kærs<br />

akænın | kürk giymek, kürk yapmak; 5) daha koymak, altına koymak, biraz daha koymak,<br />

daha dökmek; 6) olgunlaşmak; 7) yığmak; 8) takmak, takınmak; 9) basmak; афтæ акæнынц<br />

| aftæ akænın | böyle yaparlar, bu şekilde giyerler, bundan dolayı konuşurlar.<br />

акæpд-акæpд кæнын | akærd-akærd kænın | 1) sık sık çabukça biçmek, biçmek, biraz<br />

kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak,<br />

kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak.<br />

акæpдaг | akærdag | 1) çabukça biçtiren, biçtirten, biraz kestiren; 2) hızlı veya çok az sıkan,<br />

kurşun yağmuruna tutturan; 3) sıktıran, sıkıştırtan, kıstıran, büzdüren, yumduran,<br />

yoğunlaştıran; ufalatan, doğratan.<br />

акæpдæг (акæpдджытæ) | akærdæg | 1) çabukça biçen, biçen, biraz kesen; 2) hızlı veya<br />

çok az sıkan, kurşun yağmuruna tutan; 3) sıkan, sıkışan, kısan, büzen, yuman, yoğunlaşan;<br />

ufalayan, doğrayan.<br />

акæpдæггаг (акæpдæггæгтæ) | akærdæggag | 1) çabukça biçmelik, biçmelik, biraz<br />

kesmelik; 2) hızlı veya çok az sıkmalık, kurşun yağmuruna tutmalık; 3) sıkmalık, sıkıştırmalık,<br />

kısmalık, büzmelik, yummalık, yoğunlaştırmalık; ufalamalık, doğramalık.<br />

акæpдæн | akærdæn | 1) çabukça biçilen, biçilen, biraz kesilen; 2) hızlı veya çok az sıkılan,<br />

kurşun yağmuruna tutulan; 3) sıkılan, sıkıştırılan, kısılan, büzülen, yumulan, yoğunlaştırılan;<br />

ufalanan, doğranan.<br />

акæpдгæ | akærdræ | 1) çabukça biçme, biçme, biraz kesme; 2) hızlı veya çok az sıkma,<br />

kurşun yağmuruna tutma; 3) sıkma, sıkıştırma, kısma, büzme, yumma, yoğunlaştırma;<br />

ufalama, doğrama.<br />

акæpдгæйæ | akærdræyæ | 1) çabukça biçerek, biçerek, biraz keserek; 2) hızlı veya çok az<br />

sıkarak, kurşun yağmuruna tutarak; 3) sıkarak, sıkıştırarak, kısarak, büzerek, yumarak,<br />

yoğunlaştırarak; ufalayarak, doğrayarak.<br />

акæpдинaг (акæpдинæгтæ) | akærdinag| 1) çabukça biçecek, biçecek, biraz kesecek; 2)<br />

hızlı veya çok az sıkacak, kurşun yağmuruna tutacak; 3) sıkacak, sıkıştıracak, kısacak, büzecek,<br />

yumacak, yoğunlaştıracak; ufalanacak, doğranacak.<br />

127


акæpдын (акаpстон, акаpстaин, акæpддзынæн) | akærdın | 1) çabukça biçmek, biçmek,<br />

biraz kesmek; 2) hızlı veya çok az sıkmak, kurşun yağmuruna tutmak; 3) sıkmak, sıkıştırmak,<br />

kısmak, büzmek, yummak, yoğunlaştırmak; ufalamak, doğramak.<br />

акæpзт (акæpзтытæ) | akærjt | 1) çabukça biçmiş, biçmiş, biraz kesmiş; 2) hızlı veya çok az<br />

sıkmış, kurşun yağmuruna tutmuş; 3) sıkmış, sıkıştırmış, kısmış, büzmüş, yummuş,<br />

yoğunlaştırmış; ufalamış, doğramış.<br />

акæpзын (акæpзыдтон, акæpзыдтaин, акæpздзынæн) | akærjın |<br />

акæpoн кæнын | akæron kænın | 1) çitlemek, çitle çevirmek; 2) tahdit etmek, sınırlamak,<br />

kısıtlamak, sınırlandırmak, yetinmek, kalmak, eksiltmek; kenara gitmek; 3) bitirmek, bitmek,<br />

sona gitmek, sonlandırmak, sona ermek, sona erdirmek, berabere sona ermek, yetinmek,<br />

inhisar etmek, tamamlamak, ikmal etmek, tekmillemek beraberlikle bitmek, tekmillenmek.<br />

акæс-акæс кæнын | akæş-akæş kænın | bakmak, bakınmak, görünmek; arada bir bakmak,<br />

bakıp-bakıp durmak, aramak, incelemek.<br />

акæсa-мa, аксa-мa | akæşa-ma, akşa-ma | bak hele, hele bak.<br />

акæсaг | akæşag | 1) baktıran, baktırtan, bakış attıran, bakış attırtan, gördürten, gözeten,<br />

gözetleten, izleten, seyrettiren, muayene ettiren, örnek aldıran; 2) okutan, inceleten, aratan,<br />

yoklatan, söyleten, sözle prova ettiren; saydıran, saydırtan, hürmet gösterten, saygı yaptıran,<br />

ikram ettiren, hayran yaptıran; tercih ettiren, yeğleten, seçtirten.<br />

акæсæг (акæсджытæ) | akæşæg | 1) bakan, bakılan, bakış atılan, görülen, gözlenen,<br />

izlenen, seyredilen, muayene olan, örnek olan; 2) okuyan, inceleyen, arayan, yoklayan,<br />

söyleyen, sözle prova olan; sayılan, hürmet gösterilen, saygısı olan, ikram eden, hayran olan;<br />

tercih olan, yeğlenen, seçilen.<br />

акæсæггаг (акæсæггæгтæ) | akæşæggag | 1) bakmalık, bakınmalık, bakış atmalık,<br />

görmelik, gözetmelik, izlemelik, seyretmelik, muayene etmelik, örnek almalık; 2) okumalık,<br />

incelemelik, aramalık, yoklamalık, söylemelik, sözle prova etmelik; saymalık, hürmet<br />

göstermelik, saygısı olmalık, ikram etmelik, hayran olmalık; tercih etmelik, yeğlemelik,<br />

seçmelik.<br />

акæсæн | akæşæn | 1) rasathane, gözlem evi, gözlem yeri, gözetleme yeri, görülen,<br />

gözetlenen, izlenen, seyredilen, inceleme yeri, bakılan yer, bakılan, bakışılan, bakış atılan,<br />

arama yeri, muayene edilen, örnek alınan; 2) okunan, incelenen, aranan, yoklanan, söylenen,<br />

sözle prova edilen; sayılan, hürmet gösterilen, saygısı olunan, ikram edilen, hayran olunan;<br />

tercih edilen, yeğlenen, seçilen.<br />

акæсгæ | akæşgæ | 1) bakma, bakınma, bakış atma, görme, gözetme, izleme, seyretme,<br />

muayene etme, örnek alma; 2) okuma, inceleme, arama, yoklama, söyleme, sözle prova<br />

etme; sayma, hürmet gösterme, saygısı olma, ikram etme, hayran olma; tercih etme,<br />

yeğleme, seçme.<br />

акæсгæйæ | akæşgæyæ | 1) bakarak, bakınarak, bakış atarak, görerek, gözeterek, izleyerek,<br />

seyrederek, muayene ederek, örnek alarak; 2) okuyarak, inceleyerek, arayarak, yoklayarak,<br />

söyleyerek, sözle prova ederek; sayarak, hürmet göstererek, saygısı olarak, ikram ederek,<br />

hayran olarak; tercih ederek, yeğleyerek, seçerek.<br />

акæсинaг (акæсинæгтæ) | akæşinag | 1) bakacak, bakınacak, bakış atacak, görecek,<br />

gözetecek, izlenecek, seyredecek, muayene edecek, örnek alacak; 2) okunacak, incelenecek,<br />

aranacak, yoklanacak, söylenecek, sözle prova edecek; sayacak, hürmet gösterecek, saygısı<br />

olacak, ikram edecek, hayran olacak; tercih edecek, yeğlenecek, seçecek.<br />

акæстæpиуæг кæнын | akæştæriuæg kænın | büyüklere hizmet etmek, büyüklere nezaket<br />

göstermek, daha genç daha büyüğe gerekli kuralları yapmak, büyüye karşı küçüklük<br />

geleneklerini uygulamak.<br />

128


акæстытæ кæнын | akæştıtæ kænın | göz atmak, gözden geçirmek, incelemek, araştırmak,<br />

bakınmak, bölümleri incelemek için arkaya bakmak, arkaya bakınmalar yapmak, aramak,<br />

yoklamak, kenarlarından bakmak.<br />

акæсын (акастæн, акастaин, акæсдзынæн) | akæşın | 1) bakmak, bakınmak, bakış atmak,<br />

görmek, gözetmek, izlemek, seyretmek, muayene etmek, örnek almak; фæстæмæ акæсын<br />

| fæştmæ akæşın | arkaya bakmak, geriye bakış atmak; 2) okumak, incelemek, aramak,<br />

yoklamak; saymak, hürmet göstermek, saygısı olmak, ikram etmek, hayran olmak, söylemek,<br />

sözle prova etmek, tercih etmek, yeğlemek, seçmek.<br />

акæуаг | akæuag | ağlatan, sızlatan, sızlatılan.<br />

акæуæг (акæуджытæ) | akæuæg | ağlayan, sızlayan, sızlanan.<br />

акæуæггаг (акæуæггæгтæ) | akæuæggag | ağlamalık, sızlamalık, sızlanmalık.<br />

акæуæн | akæuæn | ağlanan, sızlanan, sızlanılan.<br />

акæугæ | akæugæ | ağlama, sızlama, sızlanma.<br />

акæугæйæ | akæugæyæ | ağlayarak, sızlayarak, sızlanarak.<br />

акæуинaг (акæуинæгтæ) | akæuinag | ağlanacak, sızlanacak, sızlanılacak.<br />

акæуын (акуыдтон, акуыдтaин, акæудзынæн, акæут) | akæuın | ağlamak, sızlamak,<br />

sızlanmak.<br />

акварель [(-лы, -лæн, -льмæ, -льтæ) (доны тад ахорæнтæй ныв)+ | akvaryelh (donı tad<br />

axoræntæy nıv) | akvarel, ebru, ebru sanatı, suda renkli resim sanatı, suluboya, suluboya<br />

resim; акварелы ахорæнтæ | akvaryelı axoræntæ | ebru boyaları, suluboya; акварелæй<br />

конд портрет | akvaryelæy kond portyet | ebru ile yapılan portre resmi, suluboya portre.<br />

акварелон | akvaryelon | akvarel, ebru, ebru sanatı, suda renkli resim sanatı, suluboya,<br />

suluboya resim.<br />

аквариум | akvarium | akvaryum.<br />

акис | akiş |<br />

аккаг | akkag | 1) layık, yakışık, değer, değerli, seviyeli, kıymetli, doğru, saygın, şerefli, hak<br />

edilen, şayan, şanlı, vakur, istihale, vecih, denk; yakışma, yakıştırma; аккаг дзуапп раттын |<br />

akkag zuapp ratın | layık cevabı vermek, seviyeli bir cevap vermek; 2) uygun, uygun düşen,<br />

işe uygun, uygun olma, uyar, uyarlı, gereken, gerekli, lazım gelen, elverişli, münasip,<br />

münasebetli, elzem, zaruri, icap eden, yakışıklı, düzenleşik; 3) terbiyeli, edepli; zararsız,<br />

ziyansız; 4) haklı, hak etme, hak edilmiş; emektar; аккаг уайдзæф | akkag uayzæf | haklı<br />

azarlama, hak edilmiş azar, yakışır iğnelemeli söz; 5) mütenasip, muvafık, mutabık, ayırma,<br />

cedir, erzan; аккаг ми | akkag mi | mütenasip iş, yakışır davranış.<br />

аккаг кæнын | akkag kænın | 1) değer görmek, değer görülmek, layık görmek, layık kabul<br />

etmek, layık düşünmek; yakıştırmak, onaylamak, onay vermek, denk görmek, taltif etmek,<br />

hak etmek, nail olmak, hükmen vermek; премийы аккаг скæнын | pryemiyı akkag şkænın<br />

| ödüllendirmek, prime onay vermek, primle taltif etmek; primi hak etmek; дзуаппы аккаг<br />

скæнын | zuappı akkag şkænın | cevap vermeye değer bulmak, cevap vermeye tenezzül<br />

etmek, cevabı hükmen vermek; 2) müsaade etmek, izin vermek, cevaz vermek, mümkün<br />

kılmak; 3) armağan vermek, armağan etmek, hediye etmek, bağışlamak, hibe etmek, vermek,<br />

sunmak, anlatmak, açıklamak.<br />

аккаг уæвын (уын) | akkag uævın | 1) yakışık olmak, layık olmak, hak etmek, haklamak,<br />

değmek, kazanmak; 2) denk olmak, uymak, uygun olmak, uygun düşmek, uyarlaşmak,<br />

kaldırmak, tutmak, tekabül etmek; 3) onay vermek, onaylamak, cezalandırmak.<br />

аккаггæнинaг (аккаггæнинæгтæ) | akkaggæninag | yakıştıracak, layık görecek, layık kabul<br />

edecek, layık düşünecek, değer görecek, değer görülecek; onaylanacak, onay verecek, denk<br />

görecek, taltif edecek, hak edecek, nail olacak, hükmen verecek; müsaade edecek, izin<br />

129


verecek, cevaz verecek, mümkün kılacak; armağan verecek, armağan edecek, hediye edecek,<br />

bağışlanacak, hibe edecek, verecek, sunacak, anlatacak, açıklanacak.<br />

аккаггoнд (аккаггoндтæ, аккаггæндтæ) | akkaggond | layık olma, yakışır olma,<br />

yakıştırma, denk görme, değer görülme, değerli olma, seviyeli olma, nail olma, hak etme;<br />

хорзæхы аккаггонд | xorjæxı akkaggond | iyiliklere layık olma, ödülleri hak etme;<br />

аккаггонд æрцæуын | akkaggond ærsæuın | ödülü hak etmiş olmak, ödüllendirilecek<br />

olmak, değer görülmek, nail olmak.<br />

аккагдзинад | akkagzinad | yakışırlık, yakıştırmalık, layık olmalık, liyakatlik, denklik, yarar<br />

sağlamalık, değerlik, değerlilik, seviyelilik, meziyetlik, değimlik, onurluk, onurluluk, şereflik,<br />

haysiyetlik, yüz akılık, erdemlik, bedellik, kemallik, kıymetlik, üstünlük; erdemlik.<br />

акки | akki | yumurtacık, yumurta.<br />

акклиматизаци (арвыхъæдыл фæцахуыр) | akklimatijasi (arvı qædıl fæsaxuır) | iklime<br />

alıştırma, iklime alışma, yeni bir iklime alışma, havaya alışma; çevreye alışma, ortama alışma.<br />

акклиматизаци кæнын | akklimatijasi kænın | iklime alıştırmak; çevreye alıştırmak; yeni<br />

bir iklime uydurmak, havaya alıştırmak, ortama alıştırmak, alıştırmak, intibak ettirmek;<br />

акклиматизаци скæнын | akklimatijasi şkænın | iklime alışmak; çevreye alışmak; yeni bir<br />

iklime uymak, havaya alışmak, ortama alışmak, alışmak, intibak etmek.<br />

аккой кæнын | akkoy kænın | almak, artırmak, yükselmek, yükseltmek, yüceltmek, çıkmak,<br />

çıkarmak, tırmanmak, başarmak, şahlandırmak, kalkmak, kaldırmak, omuzlara kaldırmak,<br />

arkaya yük almak, üstesinden gelmek, cesaretlendirmek, kopmak, koparmak, binmek,<br />

yüzdürmek, yüklenmek.<br />

аккойгæнаг | akkoygænag | aldırtan, arttırtan, yükselten, yücelten, çıkartan, tırmandırtan,<br />

başaran, şahlandırtan, kaldırtan, kaldıran, omuzlara kaldırtan, arkaya yük aldırtan,<br />

üstesinden geldiren, cesaretlendiren, kopartan, bindirten, yüzdürten, yükleten.<br />

аккойгæнæг (аккойгæнджытæ) | akkoygænæg | alan, artan, yükselen, yücelen, çıkan,<br />

tırmanan, başaran, şahlanan, kalkan, kalan, omuzlara kalkan, arkaya yük olan, üstesinden<br />

gelen, cesaretlenen, kopan, koparan, binen, yüzdüren, yüklenen.<br />

аккойгæнæггаг (аккойгæнæггæгтæ) | akkoygænæg | almalık, artırmalık, yükselmelik,<br />

yükseltmelik, yüceltmelik, çıkmalık, çıkarmalık, tırmanmalık, başarmalık, şahlandırmalık,<br />

kalkmalık, kaldırmalık, omuzlara kaldırmalık, arkaya yük almalık, üstesinden gelmelik,<br />

cesaretlendirmelik, kopmalık, koparmalık, binmelik, yüzdürmelik, yüklenmelik.<br />

аккойгæнæн | akkoygænæn | alınan, artırılan, yükseltilen, yüceltilen, çıkılan, çıkarılan,<br />

tırmanılan, başarılan, şahlandırılan, kalkılan, kaldırılan, omuzlara kaldırılan, arkaya yük alınan,<br />

üstesinden gelinen, cesaretlendirilen, koparılan, binilen, yüzdürülen, yüklenilen.<br />

аккойгæнгæ | akkoygængæ | alma, artırma, yükselme, yükseltme, yüceltme, çıkma,<br />

çıkarma, tırmanma, başarma, şahlandırma, kalkma, kaldırma, omuzlara kaldırma, arkaya yük<br />

alma, üstesinden gelme, cesaretlendirme, kopma, koparma, binme, yüzdürme, yüklenme.<br />

аккойгæнгæйæ | akkoygængæyæ | alarak, artırarak, yükselerek, yükselterek, yücelterek,<br />

çıkarak, çıkararak, tırmanarak, başararak, şahlandırarak, kalkarak, kaldırarak, omuzlara<br />

kaldırarak, arkaya yük alarak, üstesinden gelerek, cesaretlendirerek, koparak, kopararak,<br />

binerek, yüzdürerek, yüklenerek.<br />

аккойгæнинaг (аккойгæнинæгтæ) | akkoygæninag | alacak, artıracak, yükselecek,<br />

yükseltecek, yüceltecek, çıkacak, çıkaracak, tırmanacak, başaracak, şahlandıracak, kalkacak,<br />

kaldıracak, omuzlara kaldıracak, arkaya yük alacak, üstesinden gelecek, cesaretlendirecek,<br />

kopacak, koparacak, binecek, yüzdürecek, yüklenecek.<br />

аккомпанемент | akkompanyemyent | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik<br />

etme, birlikte söyleme.<br />

130


аккомпанемент кæнын (зарæгæн фæндырæй, пианинæйæ фæрсаг кæнын) |<br />

akkompanyemyent kænın (jarægæn fændıræy, pianinæyæ færşag kænın) | refakat etmek,<br />

eşlik etmek, müzikle eşlik etmek, birlikte söylemek, refakat etmek.<br />

аккомпаниатор | akkompaniator | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik etme,<br />

birlikte söyleme.<br />

аккомпанировкæ | akkompanirovkæ | refakat, eşlik, müzikle refakat etme, müzikle eşlik<br />

etme, birlikte söyleme.<br />

аккорд (цалдæр зæлы æмрæстæджы гармонион æгъдауæй баиу) | akkord (saldær jælı<br />

æmræştæcı garmonion æğdauæy baiu) | akort, kiriş tel.<br />

aккордeoн | akkordyeon | akordeon.<br />

aккордeoнист | akkordyeonişt | akordeon.<br />

аккордон | akkordon | akordeon.<br />

аккредитив | akkryeditiv | kredinin mektubu, akreditif.<br />

аккредитивон | akkryeditivon | kredinin mektubu, akreditif.<br />

аккумулятор | akkumulyator | akümülatör, akü, biriktirici.<br />

аккумуляторон | akkumulyatoron | akümülatör, akü, biriktirici.<br />

аккумуляци | akkumulyasi | biriktirilme, birikme, teraküm; аккумуляци кæнын |<br />

akkumulyasi kænın | toplamak, biriktirmek.<br />

аккумуляцион | akkumulyasion | toplanan, biriken.<br />

аккуратдзинад | akkuratzinad | kesinlik, doğruluk, yanlışsızlık, tamlık.<br />

аккуратон | akkuraton | kesin, doğru, yanlışsız, tam.<br />

аккуырcaг | akkuırşag | 1) dolaştıran, dolaştırtan, devindiren, canlandırtan, götürten,<br />

yürüten, ilerleten, kımıldatan, kımıldatılan, ayrıttan, bıraktırtan, terk ettiren, çektiren,<br />

kaçtırtan, kurtaran; 2) yakayı kurtaran, yer değiştirten, yerini değiştirten, başka yere<br />

geçtirten, hareket ettiren, harekete geçtiren, faaliyete geçtiren; bir yerden hareket ettiren.<br />

аккуырcæг (аккуырcджытæ) | akkuırşæg | 1) dolaşan, dolaşılan, devinilen, canlanan,<br />

giden, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan, kımıldanan, ayrılan, bırakan, terk olan, çekilen, kaçan,<br />

kurtulan; 2) yakayı kurtaran, yer değiştiren, yerini değiştiren, başka yeregeçen, hareket olan,<br />

harekete geçen, faaliyete geçen; bir yerden hareket eden.<br />

аккуырcæггаг | akkuırşæggag | 1) dolaşmalık, devinmelik, canlanmalık, gitmelik, yürümelik,<br />

ilerlemelik, kımıldamalık, kımıldanmalık, ayrılmalık, bırakmalık, terk etmelik, çekilmelik,<br />

kaçmalık, kurtulmalık; 2) yakayı kurtarmalık, yer değiştirmelik, yerini değiştirmelik, başka<br />

yere geçmelik, hareket etmelik, harekete geçmelik, faaliyete geçmelik; bir yerden hareket<br />

etmelik.<br />

аккуырcæн | akkuırşæn | 1) dolaşılan, devinilen, canlanılan, gidilen, yürünen, ilerlenen,<br />

kımıldanan, kımıldanılan, ayrılanan, bırakılan, terk edilen, çekilen, kaçınılan, kurtulan; 2)<br />

yakayı kurtaran, yer değiştirilen, yeri değişen, başka yere geçilen, hareket edilen, harekete<br />

geçilen, faaliyete geçilen; bir yerden hareket edilen.<br />

аккуырcгæ | akkuırşgæ | 1) dolaşma, devinme, canlanma, gitme, yürüme, ilerleme,<br />

kımıldama, kımıldanma, ayrılma, bırakma, terk etme, çekilme, kaçma, kurtulma; 2) yakayı<br />

kurtarma, yer değiştirme, yerini değiştirme, başka yere geçme, hareket etme, harekete<br />

geçme, faaliyete geçme; bir yerden hareket etme.<br />

аккуырcгæйæ | akkuırşgæyæ | 1) dolaşarak, devinerek, canlanarak, giderek, yürüyerek,<br />

ilerleyerek, kımıldayarak, kımıldanarak, ayrılarak, bırakarak, terk ederek, çekilerek, kaçarak,<br />

kurtularak; 2) yakayı kurtararak, yer değiştirerek, yerini değiştirerek, başka yere geçerek,<br />

hareket ederek, harekete geçerek, faaliyete geçerek; bir yerden hareket ederek.<br />

аккуырcинaг | akkuırşinag | 1) dolaşacak, devinecek, canlanacak, gidecek, yürünecek,<br />

131


ilerlenecek, kımıldanacak, ayrılacak, bırakacak, terk edecek, çekilecek, kaçacak, kurtulacak; 2)<br />

yakayı kurtaracak, yer değiştirecek, yerini değiştirecek, başka yere geçecek, hareket edecek,<br />

harekete geçecek, faaliyete geçecek; bir yerden hareket edecek.<br />

аккуырcын (аккуырcтон, аккуырcтaин, аккуырcдзынæн) | akkuırşın | 1) dolaşmak,<br />

devinmek, canlanmak, gitmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak, ayrılmak,<br />

bırakmak, terk etmek, çekilmek, kaçmak, kurtulmak; 2) yakayı kurtarmak, yer değiştirmek,<br />

yerini değiştirmek, başka yere geçmek, hareket etmek, harekete geçmek, faaliyete geçmek;<br />

bir yerden hareket etmek.<br />

акoй кæнын | akoy kænın | söz etmek, sözünü etmek, bahsetmek, bahsini etmek, söylenti<br />

yaymak, söylenti yapmak, duyumu etrafa söylemek.<br />

акoйгæнаг | akoygænag | söz ettiren, sözünü ettiren, bahsettiren, bahsini ettiren, söylenti<br />

yaydıran, söylenti yaptıran, duyumu etrafa söyleten.<br />

акoйгæнæг (акoйгæнджытæ) | akoygænæg | sözü edilen, söz edilen, bahsi edilen, bahsi<br />

olan, söylentisi yayılan, söylenti olan, duyumu etrafa söylenen.<br />

акoйгæнæггаг (акoйгæнæггæгтæ) | akoygænæggag | söz etmelik, sözünü etmelik,<br />

bahsetmelik, bahsini etmelik, söylenti yaymalık, söylenti yapmalık, duyumu etrafa<br />

söylemelik.<br />

акoйгæнæн | akoygænæn | söz edilen, sözü edilen, bahsedilen, bahsi edilen, söylentisi<br />

yayılan, söylenti yapılan, duyumu etrafa söylenen.<br />

акoйгæнгæ | akoygængæ | söz etme, sözünü etme, bahsetme, bahsini etme, söylenti<br />

yayma, söylenti yapma, duyumu etrafa söyleme.<br />

акoйгæнгæйæ | akoygængæyæ | söz ederek, sözünü ederek, bahsederek, bahsini ederek,<br />

söylenti yayarak, söylenti yaparak, duyumu etrafa söyleyerek.<br />

акoйгæнинaг (акoйгæнинæгтæ) | akoygæninag | söz edecek, sözünü edecek, bahsedecek,<br />

bahsini edecek, söylenti yayacak, söylenti yapacak, duyumu etrafa söylenecek.<br />

акоймаг (акoймæгтæ) | akoymag | sakin, oturan, bu koyağın sakini, vadinin ikamet edeni.<br />

акомаг | akomag |1) kabul ettiren, gitmeği kabul ettiren; razı ettiren, gitmeğe razı ettiren;<br />

isteyen, arzu ettiren; boyun büktüren, taviz verdiren; 2) uyduran, sözü dinlenen, emre<br />

uyduran, emrinde olan, boyun eğdiren, itaat ettiren, tabi yapan, pes dedirten; bıraktıran,<br />

terk ettiren, teslim ettiren, vazgeçirten, ödün verdirten, ödünleten, esleten.<br />

акомæг (акoмджытæ) | akomæg | 1) kabul eden, gitmeği kabul eden; razı olan, gitmeğe<br />

razı olan; isteyen, arzu eden; boyun büken, taviz veren; 2) uyan, söz dinleyen, emre uyan,<br />

emrinde olan, boyun eğen, itaat eden, tabi olan, pes diyen; bırakan, terk eden, teslim eden,<br />

vazgeçen, ödün veren, ödünleyen, esleyen.<br />

акомæггаг | akomæggag |1) kabul etmelik, gitmeği kabul etmelik; razı olmalık, gitmeğe razı<br />

olmalık; istemelik, arzu etmelik; boyun bükmelik, taviz vermelik; 2) uymalık, söz dinlemelik,<br />

emre uymalık, emrinde olmalık, boyu eğmelik, itaat etmelik, tabi olmalık, pes demelik;<br />

bırakmalık, terk etmelik, teslim etmelik, vazgeçmelik, ödün vermelik, ödünlemelik, eslemelik.<br />

акомæн | akomæn |1) kabul edilen, gitmeği kabul edilen; razı olunan, gitmeğe razı olunan;<br />

istenen, arzu edilen; boyun bükülen, taviz verilen; 2) uyulan, söz dinlenen, emre uyulan,<br />

emrinde olunan, boyu eğilen, itaat edilen, tabi olunan, pes denilen; bırakılan, terk edilen,<br />

teslim edilen, vazgeçilen, ödün verilen, ödünlenen, eslenen.<br />

акомгæ | akomgæ |1) kabul etme, gitmeği kabul etme; razı olma, gitmeğe razı olma;<br />

isteme, arzu etme; boyun bükme,taviz verme; 2) uyma, söz dinleme, emre uyma, emrinde<br />

olma, boyu eğme, itaat etme, tabi olma, pes deme; bırakma, terk etme, teslim etme,<br />

vazgeçme, ödün verme, ödünleme, esleme.<br />

132


акомгæйæ | akomgæyæ |1) kabul ederek, gitmeği kabul ederek; razı olarak, gitmeğe razı<br />

olarak; isteyerek, arzu ederek; boyun bükerek,taviz vererek; 2) uyarak, söz dinleyerek, emre<br />

uyarak, emrinde olarak, boyu eğerek, itaat ederek, tabi olarak, pes diyerek; bırakarak, terk<br />

ederek, teslim ederek, vazgeçerek, ödün vererek, ödünleyerek, esleyerek.<br />

акoмдзaг кæнын | akomzag kænın | ısırmak, lokma almak, lokmalaşmak, dişlemek,<br />

dişleriyle sıkıştırmak, dişleriyle kesmek, ağzıyla almak, abur cubur yemek; gemi azıya almak.<br />

акoмдзaггæнaг | akomzaggænag | ısırtan, lokma aldıran, lokmalaştıran, dişleten, dişleriyle<br />

sıkıştırtan, dişleriyle kestiren, ağzıyla aldıran, abur cubur yediren; gemi azıya aldıran.<br />

акoмдзaггæнæг (акoмдзaггæнджытæ) | akomzaggænæg | ısıran, lokma alan,<br />

lokmalaşan, dişleyen, dişleriyle sıkıştıran, dişleriyle kesen, ağzıyla alan, abur cubur yiyen;<br />

gemi azıya alan.<br />

акoмдзaггæнæггаг | akomzaggænæggag | ısırmalık, lokma almalık, lokmalaşmalık,<br />

dişlemelik, dişleriyle sıkıştırmalık, dişleriyle kesmelik, ağzıyla almalık, abur cubur yemelik;<br />

gemi azıya almalık.<br />

акoмдзaггæнæн | akomzaggænæn | ısırılan, lokma alınan, lokmalaşan, dişlenilen, dişlerle<br />

sıkıştırılan, dişlerle kesilen, ağızla alınan, abur cubur yenilen; gemi azıya alan.<br />

акoмдзaггæнгæ | akomzaggængæ | ısırma, lokma alma, lokmalaşma, dişleme, dişleriyle<br />

sıkıştırma, dişleriyle kesme, ağzıyla alma, abur cubur yeme; gemi azıya alma.<br />

акoмдзaггæнгæйæ | akomzaggængæyæ | ısırarak, lokma alarak, lokmalaşarak, dişleyerek,<br />

dişleriyle sıkıştırarak, dişleriyle keserek, ağzıyla alarak, abur cubur yiyerek; gemi azıya alarak.<br />

акoмдзaггæнинaг | akomzaggæninag | ısıracak, lokma alacak, lokmalaşacak, dişlenecek,<br />

dişleriyle sıkıştıracak, dişleriyle kesecek, ağzıyla alacak, abur cubur yiyecek; gemi azıya alacak.<br />

акoминaг | akominag | 1) kabul edecek, gitmeği kabul edecek; razı olacak, gitmeğe razı<br />

olacak; istenecek, arzu edecek; boyun bükecek, taviz verecek; 2) uyacak, söz dinlenecek,<br />

emre uyacak, emrinde olacak, boyu eğecek, itaat edecek, tabi olacak, pes denecek;<br />

bırakacak, terk edecek, teslim edecek, vazgeçecek, ödün verecek, ödünlenecek, eslenecek.<br />

акoмкoммæ | akomkommæ | karşı tarafta, karşısında, karşıda, karşı yanda, tam karşıda,<br />

karşı karşıya, karşısına, yüz yüze, tersine, bilakis, aksine (edat).<br />

акoмын (акуымдтон, акуымдтaин, акомдзынæн) | akomın | 1) kabul etmek, gitmeği<br />

kabul etmek; razı olmak, gitmeğe razı olmak; istemek, arzu etmek; boyun bükmek,taviz<br />

vermek; 2) uymak, söz dinlemek, emre uymak, emrinde olmak, boyu eğmek, itaat etmek,<br />

tabi olmak, pes demek; bırakmak, terk etmek, teslim etmek, vazgeçmek, ödün vermek,<br />

ödünlemek, eslemek.<br />

акoнд (акæнджытæ) | akond | yapılmış, yapı.<br />

акорто кæнын | akorto kænın | kel tıraş yapmak, saçı kazıtmak, sıfır numara tıraş etmek,<br />

saçı sıfıra vurmak. остричь наголо<br />

акр (зæххы барæн) | akr (jæxxı baræn) | arazi ölçüsü birimi, dönüm, İngiliz dönümü<br />

(matematik).<br />

акробат | akrobat | akrobat, cambaz, perende baz, takla baz.<br />

aкробатикæ | akrobatikæ | akrobasi, akrobatik, cambazlık, perende bazlık, takla bazlık.<br />

акробатикон, акробатон | akrobatikon, akrobaton | akrobatik, cambazlık, cambazca.<br />

aкробатон, акробатикон | akrobaton, akrobatikon | akrobatik, cambazlık, cambazca.<br />

акрополь | akropolh | akropol, akropolis.<br />

акростих | akroştix | akrostiş, muvaşşah, uçluma.<br />

аксa-мa, акæсa-мa | akşa-ma, akæşa-ma | bak hele, hele bak.<br />

аксиомæ (бæлвырд кæнын кæй нæ хъæуы, ахæм æцæгдзинад) | akşiomæ (bælvırd<br />

kænın kæy næ qæuı, axæm æsægzinad) | aksiyom, ispat, belit, belitsel.<br />

133


акт | akt | eylem, hareket; perde, sahne, kararname, tutanak, fasıl; sertifika, belge, rapor;<br />

стыр политикон ахастдзинады акт | ştır politikon axaştzinadı akt | büyük siyasi önemi<br />

olan eylemidir; büyük siyasal değerlilik hareketi; büyük politik bağlılık sertifikası;<br />

зылынгæнæн акт | jılıngænæn akt | suçlama, iddianame; yanlışlığa karşı hareket; акт<br />

cкæнын | akt şkænın | yanlışlığa karşı hareket düzenlemek, eylem koymak, eylem yapmak,<br />

karşı harekette bulunmak.<br />

актёр | aktör | aktör, oyuncu, erkek oyuncu, komedyacı.<br />

актив I | aktiv | aktif, iler gelenler, etken, etkin, etkinlik, faal, cevval, hareket, faaliyet,<br />

yerinde duramama, varlık; партион актив | partion aktiv | parti eylemcileri, partinin aktif<br />

faaliyeti, parti etkinliği, parti varlığı.<br />

актив II | aktiv | fiil, fiilin aktif hali (dilbilgisi).<br />

активизаци (цырен кæнын, цырд кæнын) | aktivijasi (sıryen kænın, sırd kænın) |<br />

aktifleşme, etkinleşme, aktiflik; hız verme, faal bir hale getirme, faaliyet, hareketlilik;<br />

активизаци кæнын | aktivijasi kænın | aktif yapmak, hız vermek, etkinlik, etkinlik yapmak,<br />

faaliyet yapmak.<br />

активист | aktivişt | aktif işçi, faal üye, faal çalışan.<br />

активон | aktivon | faal, aktif, etken, etkin, cevval, aktif, faal, enerjik, fiilin aktif hali<br />

(dilbilgisi); aktif, hareketli, faal, canlı; къорды активон уæнг | khordı aktivon uæng |<br />

topluluğun aktif üyesi; рæуджыты активон процесс | ræucıtı aktivon prosyeşş |<br />

akciğerlerin aktif işlevi, akciğerlerin etkin işlemi; активон хъахъхъæньжад | aktivon<br />

qaqqænıjad | aktif savunma.<br />

активон кæнын | aktivon kænın | aktif yapmak, hareketli yapmak, canlı yapmak, hız<br />

vermek, yoğunlaştırmak.<br />

активонæй | aktivonæy | aktif olarak, faal bir surette.<br />

aктивондзинад, разæнгарддзинад | aktivonzinad, rajægardzinad | aktiflik, aktivitelik,<br />

aktif olmalık, etkinlik, faaliyetlik, gayretle çalışmalık, faaliyetlilik, hareketlilik, yapılan işlerlik.<br />

актрисæ (театры кæнæ кинойы хъазæг сылгоймаг актуалондзинад) | aktrişæ (tyearı<br />

kænæ kinoyı qajæg şılgoymag aktualonzinad) | kadın oyuncu, aktris.<br />

актуалон | aktualon | aktüel, güncel, günün meselesi olan, acele, acil, ivedi.<br />

актуалондзинад | aktualonzinad | aktüalitelik, güncel olmalık, güncellik, acelecilik, acillik,<br />

ivedilik.<br />

aкув-aкув: aкув-aкув кæнын | akuv-akuv: akuv-akuv kænın | 1) uyuklamak, pineklemek,<br />

ımızganmak, içi geçmek, kestirmek, şekerleme yapmak, uykulu olmak, uyuklamak 2)<br />

çoğunlukla eğmek; genellikle yay gibi olmak.<br />

aкуваг | akuvag | dua ettiren; yakartan, ibadet ettiren.<br />

aкувæг (акувджытæ) | akuvæg | dua eden; yakaran, ibadet eden.<br />

aкувæггaг (акувæггæгтæ) | akuvæg | dua etmelik; yakarmalık, ibadet etmelik.<br />

aкувæн | akuvæn | dua edilen; yakarılan, ibadet edilen.<br />

aкувгæ | akuvgæ | dua etme; yakarma, ibadet etme.<br />

aкувгæйæ | akuvgæyæ | dua ederken; yakarırken, ibadet ederken.<br />

aкувинaг | akuvinag | dua edilecek; yakarılacak, ibadet edilecek.<br />

aкувын (акуывтон, акуывтaин, акувдзынæн) | akuvın | 1) dua etmek; yakarmak, ibadet<br />

etmek; 2) selam vermek, selam söylemek, selamlamak, eğmek.<br />

акуиты кæнын | akuitı kænın | uzaklaştırmak, çıkartmak, çıkarmak, hazfetmek, çektirmek,<br />

kaldırmak, kaldırtmak, gidermek; temizletmek, toplatmak, saklatmak, yerleştirmek.<br />

134


акуиты уæвын (уын) | akuitı uævın | uzaklaşmak, çıkarmak, hazf olmak, çekmek, kalkmak,<br />

kaldırmak, gidermek; temizlemek, toplamak, saklamak, yerleşmek, giymemek, uzakta<br />

temizlemek.<br />

aкулæ | akulæ | köpekbalığı.<br />

акулæхуыз | akulæxuıj | köpekbalığı gibi, köpek balığı renginde.<br />

aкуpын | akurın | istemek, dilenmek, dilenircesine istemek, arzu etmek, rica etmek,<br />

söylemek; ortaya çıkarmak, davet etmek, sormak.<br />

aкуc-aкуc кæнын | akuş-akuş kenın |<br />

aкуcaг | akuşag | çalıştıran, uğraştıran, gayret ettiren.<br />

aкуcapт кæнын | akuşart kenın | onuruna hayvan kesmek, boğazlamak, doğramak, kesikler<br />

içinde bırakmak, kesmek, adak hayvan kesmek, kurban kesmek.<br />

aкуcapтгæнaг | akuşartgænag | onuruna hayvan kestiren, boğazlatan, doğratan, kurban<br />

kestiren, kasap yapan.<br />

aкуcapтгæнæг (акусapтгæнджытæ) | akuşartgænæg | onuruna hayvan kesen, boğazlayan,<br />

doğrayan, kurban kesen, kasap.<br />

aкуcapтгæнæггaг (акусapтгæнæггæгтæ) | akuşartgænæggag | onuruna hayvan kesmelik,<br />

boğazlamalık, doğramalık, kurban kesmelik, kasaplık.<br />

aкуcapтгæнæн | akuşartgænæn | onuruna hayvan kesilen, boğazlanan, doğranan, kurban<br />

kesilen, kasaplık yapılan.<br />

aкуcapтгæнгæ | akuşartgængæ | onuruna hayvan kesme, boğazlama, doğrama, kurban<br />

kesme, kasaplık iş.<br />

aкуcapтгæнгæйæ | akuşartgængæyæ | onuruna hayvan keserek, boğazlayarak,<br />

doğranarak, kurban keserek, kasaplık yaparak.<br />

aкуcapтгæнинаг (акусapтгæнинæгтæ) | akuşartgæninag | onuruna hayvan kesilecek,<br />

boğazlanacak, doğranacak, kurban kesilecek.<br />

акусæг (акусджытæ) | akuşæg | çalışan, uğraşan, gayret eden.<br />

акусæггаг (акусæггæгтæ) | akuşæggag | ücret, yevmiye, maaş, çalışmalık, uğraşmalık,<br />

gayret etmelik.<br />

акусæн | akuşæn | çalışılan, uğraşılan, gayret edilen.<br />

акусгæ | akuşgæ | çalışma, uğraşma, gayret etme.<br />

акусгæйæ | akuşgæyæ | çalışarak, uğraşarak, gayret ederek.<br />

акусинаг (акусинæгтæ) | akuşinag | küçük iş, uğraşılacak iş, çalıştırılması gereken, kolay<br />

uygulayacak, çalışacak, çalışılacak.<br />

акустикæ | akuştikæ | akustik, işitme, yankıbilim, ses dağılım.<br />

aкустикон | akuştikon | akustik, yankıbilimi, ses dağılım biçimi.<br />

aкусын (акуыстон, акуыстaин, акусдзынæн) | akuşın | azıcık çalışmak, çalışmak, çalışmakla<br />

kapamak, işleyip ikmal etmek, kullanılamaz hale gelmek; yapmak, uğraşmak, gayret etmek.<br />

aкушер(кæ) | akuşyer(kæ)| doğum hekimi (ebe, kabile).<br />

aкушердзинад | akuşyerzinad| doğum hekimliği.<br />

акушерон | akuşyeron | ebe, ebelik.<br />

акуывд (акуывдтытæ, акуывдтæ) | akuıvd | dua.<br />

акуыйты кæнын | akuıytı kænın | uzaklaştırmak, kaldırmak, toplamak.<br />

акуыйты уæвын (уын) | akuıytı uævın | uzaklaşmak, kaldırılmak, toplanmak.<br />

акуыйтыгæнæг (акуыйтыгæнджытæ) | akuıytıgænæg | uzaklaştıran, kaldıran, toplayan.<br />

акуыйтыгæнæггаг | akuıytıgænæggag | uzaklaştırmalık, kaldırmalık, toplamalık.<br />

акуыйтыгæнæн | akuıytıgænæn | uzaklaştırılan, kaldırılan, toplanan.<br />

акуыйтыгæнгæ | akuıytıgængæ | uzaklaştırma, kaldırma, toplama.<br />

135


акуыйтыгæнгæйæ | akuıytıgængæyæ | uzaklaştırarak, kaldırarak, toplayarak.<br />

акуыйтыгæнинаг (акуыйтыгæнинæгтæ)| akuıytıgæninag | uzaklaştırılacak, kaldırılacak,<br />

toplanacak.<br />

акуынæг кæнын | akuınæg kænın | azaltmak, azalttırmak, eksiltmek, yarımlamak, kısmak,<br />

kısaltmak, kasmak, küçültmek, küçümsemek, yol vermek, işten çıkarmak, indirgemek,<br />

tüketmek; yerleştirmek.<br />

акуынæг уæвын (уын) | akuınæg uævın | azalmak, azaltılmak, eksilmek, küçülmek,<br />

kısalmak, kasılmak, kısmak, suyu çekilmek, tükenmek, soğulmak; aşağı koşmak,<br />

yerleştirilmek, inmek, budamak, egzoz.<br />

акуыpиc кæнын | akuıriş kænın | 1) demetlemek, demet bağlamak, demet şeklinde<br />

bağlamak, birbirine bağlamak; tomarları bağlamak; 2) ezmek, altına almak.<br />

акуырм кæнын | akuıriş kænın | kör yapmak, gözlerini kör etmek, gözünü kamaştırmak,<br />

körletmek.<br />

акуырм уæвын (уын) | akuınæg uævın | kör olmak, gözleri kör olmak, gözü kamaşmak,<br />

körlemek.<br />

акуыcт (акуыcтытæ)| akuışt | çalışma, çalışmış, çalıştı, iş.<br />

акцент (æвзаджы здæхт) | aksyent (ævjacı jdæxt) | aksan, şive, vurgu, söyleyiş; üzerinde<br />

durma; акцентимæ дзурын | aksyetimæ zurın | aksanla konuşmak, vurgu ile konuşmak.<br />

акци (исты амалиуæджы хайы бар чи дæтты, ахæм документ) | aksi (iştı amaliuæcı xayı<br />

bar çi dættı, axæm dokumyent) | hisse senedi, ortaklık belgesi, poliçe; davranış, eylem,<br />

hareket, tedbir; sehim, aksiyon.<br />

акциз | aksij | vergi, dolaylı vergi.<br />

акцизон | aksijon | vergi.<br />

акционер (акциты хицау) | aksionyer (aksitı xisau) | hissedar, hisse sahibi, pay sahibi,<br />

ortak, paydaş.<br />

акционерон | aksionyeron | hisse senetli, poliçe, müşterek stok.<br />

акъабаз (акъабæзтæ) кæнын | akhabaj kænın | ayırmak, dallara ayırmak, dala bölmek<br />

(nehir, kanal); parçaya ayırmak, parçaya bölmek, götürmek, çekmek, önlemek, reddetmek.<br />

акъабæзтæ кæнын | akhabæjtæ kænın | 1) paylara ayırmak; parçalamak, paralamak,<br />

parçalara kesmek; parça parça ayırmak, parça parça bölmek, parçalar halinde kesmek;<br />

yırtmak; yarmak; 2) bitirmek, yok etmek.<br />

акъабæзтæгæнаг | akhabæjtægænag | parçalatan, ayırtan, böldüren.<br />

акъабæзтæгæнæг (акъабæзтæгæнджытæ) | akhabæjtægænæg | parçalayan, ayıran,<br />

bölen.<br />

акъабæзтæгæнæггаг (акъабæзтæгæнæггæгтæ) | akhabæjtægænag | parçalamalık,<br />

ayırmalık, bölmelik.<br />

акъабæзтæгæнæн | akhabæjtægænæn | parçalanan, ayrılan, bölünen.<br />

акъабæзтæгæнгæ | akhabæjtægængæ | parçalama, ayırma, bölme.<br />

акъабæзтæгæнгæйæ | akhabæjtægængæyæ | parçalayarak, ayırarak, bölerek.<br />

акъабæзтæгæнинаг (акъабæзтæгæнинæгтæ) | akhabæjtægæninag | parçalanacak,<br />

ayrılanacak, bölünecek.<br />

акъабуз уæвын (уын) | akhabuj uævın | dallanmak, dalı olmak, şubelenmek, parçası<br />

olmak, kendisinden olmak.<br />

акъаддæp кæнын | akhadder kænın | 1) azaltmak, eksiltmek, ufaltmak, küçültmek,<br />

küçümsemek, yarımlamak, kısmak, kasmak; 2) değiştirmek, biçimini değiştirmek, tabiatını<br />

değiştirmek, huyunu değiştirmek, düzeltmek, evirmek, yeniden yapmak; 3) üstüne oturmak,<br />

sahip çıkmak, el koymak, mal etmek, ayırmak.<br />

136


акъаддæpгæнаг | akhaddærgænag | küçülten, azaltan, eksilten, ufaltan, kısan,<br />

minikleştiren.<br />

акъаддæpгæнæг (акъаддæpгæнджытæ) | akhaddærgænæg | küçülen, azalan, eksilen,<br />

ufalan, kısılan, minikleşen.<br />

акъаддæpгæнæггаг (акъаддæpгæнæггæгтæ) | akhaddærgænæggag | küçülmelik,<br />

azaltmalık, eksiltmelik, ufaltmalık, kısmalık, minikleştirmelik.<br />

акъаддæpгæнæн | akhaddærgænæn | küçültülen, azaltılan, eksiltilen, ufaltılan, kısılan,<br />

minikleştirilen.<br />

акъаддæpгæнгæ | akhaddærgængæ | küçültme, azaltma, eksiltme, ufaltma, kısma,<br />

minikleştirme.<br />

акъаддæpгæнгæйæ | akhaddærgængæyæ | küçülterek, azaltarak, eksiltmek, ufaltarak,<br />

kısmak, minikleştirerek.<br />

акъаддæpгæнинаг (акъаддæpгæнинæгтæ) | akhaddærgæninag | küçültülecek,<br />

azaltılacak, eksiltmek, ufaltılacak, kısmak, minikleştirilecek.<br />

акъæмдзæстыг кæнын | akhæmzæştıg kænın | utanç vermek, utandırmak, rezil etmek,<br />

ayıplamak, mahcup etmek, şaşırtmak, ekşitmek, kuşkulandırmak.<br />

акъæмдзæстыг уæвын (уын) | akhæmzæştıg uın | utanmak, utanılmak, utanmış olmak,<br />

rezil olmak, mahcup olmak, ezilmek, foslamak, ekşimek, birbirlerine yemin etmek.<br />

акъай кæнын | akhay kænın | 1) çiftini almak, bir çift almak; 2) evlenmek, gayret etmek,<br />

çabalamak.<br />

акъайгæнæг (акъайгæнджытæ) | akhaygænæg | çiftini alan, evlenen, gayret eden,<br />

çabalayan.<br />

акъайгæнæггаг | akhaygænæggag | çiftini almalık, evlenmelik, gayret etmelik,<br />

çabalamalık.<br />

акъайгæнæн | akhaygænæn | çifti alınan, evlenilen, gayret edilen, çabalanan.<br />

акъайгæнгæ | akhaygængæ | çiftini alan, evlenen, gayret eden, çabalayan.<br />

акъайгæнгæйæ | akhaygængæyæ | çiftini alarak, evlenerek, gayret ederek, çabalayarak.<br />

акъайгæнинаг (акъайгæнинæгтæ) | akhaygæninag | çiftini alacak, evlenecek, gayret<br />

edecek, çabalayacak.<br />

акъалдас кæнын | akhaldaş kænın | boğazlamak, doğramak, hançerlemek, bıçaklamak,<br />

kesmek, katliam yapmak, kesikler içinde bırakmak, iğnelemek.<br />

акъалдaу | akhaldau | yerin altında olan makbersi.<br />

акъаппa-къуппa кæнын | akhappa-kuppa kænın | har vurup harman savurmak, yiyip<br />

bitirmek, elde avuçta ne varsa bitirmek, okus pokus yapmak.<br />

акъаx-акъаx кæнын | akhax-akhax kænın | kazımak, yarmak, yırtmak, delmek, eşelemek;<br />

deşmek.<br />

акъаxаг | akhaxag | kazıtan, yardıran, deldiren, eşeleten.<br />

акъаxæг (акъаxджытæ) | akhaxæg | kazıyan, yaran, delen, eşeleyen.<br />

акъаxæггаг (акъаxæггæгтæ) | akhaxæggag | kazımalık, yarmalık, delmelik, eşelemelik.<br />

акъаxæн | akhaxæn | kazılan, yarılan, delinen, eşelenen.<br />

акъаxгæ | akhaxgæ | kazıma, yarma, delme, eşeleme.<br />

акъаxгæйæ | akhaxgæyæ | kazıyarak, yararak, delerek, eşeleyerek.<br />

акъахдзæф | akhaxzæf | adım, kadem, yürüyüş, basış, hatve.<br />

акъаxдзæф кæнын | akhaxzæf kænın | adım atmak, bir adım atmak, yürümek, aşmak.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнаг | akhaxzæfgænag | adım attıran, yürüten, aşırtan.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнæг (акъаxдзæфгæнджытæ) | akhaxzæfgænæg | adım atan, yürüyen,<br />

aşan.<br />

137


акъаxдзæф(тæ)гæнæггаг | akhaxzæfgænæggag | adım atmalık, yürümelik, aşmalık.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнæн | akhaxzæfgænæn | adım atılan, yürünen, aşılan.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнгæ | akhaxzæfgængæ | adım atma, yürüme, aşma.<br />

акъаxдзæф(тæ)гæнгæйæ | akhaxzæfgængæyæ | adım atarak, yürüyerek, aşarak.<br />

акъаxинаг (акъаxинæгтæ) | akhaxinag | kazınacak, yarılacak, delinecek, eşelenecek.<br />

акъаxт (акъæxтытæ) | akhaxt | kazınmış, yarılmış, delinmiş, eşelenmiş.<br />

акъаxын (акъаxтон, акъаxтaин, акъаxдзынæн) | akhaxın | 1) hemen kazmak; kazımak,<br />

kazarak açmak, çıkarmak, yarmak, yırtmak, delmek, patlatmak ; arayıp bulmak; къанау<br />

акъахын | khanau akhaxın | kanal kazmak; ark kazımak; 2) dikmek; 3) eşelemek; deşmek,<br />

karıştırmak, kurcalamak, oymak; 4) hemen içmek, içkinin dibini bulmak, yağdırmak, yaylım<br />

ateşi açmak; 5) çizmek, taramak, atmak, fırttırmak, kaşımak; 6) kapmak, dışarı kapmak,<br />

çıkarmak, çekmek, koparmak, kanırmak, sökmek, yolmak, açmak, topraktan çıkarmak,<br />

fışkırmak, kurtulmak; 7) bulmak, öğrenmek, zorla almak, ağzından kapmak, ağzından kaçmak;<br />

8) ize vurmak, isabet ettirmek.<br />

акъаци | akhasi | akasya, salkım ağaç; акъаци бæлас | akhasi bælaş | akasya ağaç, salkım<br />

ağaç.<br />

акъæбæлдзыг кæнын | akhæbelzıg kænın | saçlarını kıvırtmak, dalgalı saç yapmak,<br />

sarmak, frize etmek, kıvırmak, ondülin yapmak.<br />

акъæбæлдзыг уæвын (уын) | akhæbelzıg uævın | saçlarını kıvırmak, kıvrık saçı olmak,<br />

ondülin yaptırmak, dalgalı saçı olmak.<br />

акъæбæpтæ кæнын | akhæbertæ kænın | ufalamak, ekmek ufalamak, doğramak, kırıntı<br />

yapmak, kıymak, parçalamak.<br />

акъæвдa кæнын | akhævda kænın | yağmur çiselemek, hafif yağmur yağmak; geçmek,<br />

yürümek, uğramak, arkada bırakmak, kabul edilmek (hafif bir yağmur).<br />

акъæй кæнын | akhæy kænın | 1) fazla kavurmak, fazla kızartmak; çok fazla kızartmak; 2)<br />

fazla kurutmak; 3) pişirmek, yakmak.<br />

акъæй уæвын (уын) | akhæy uævın | 1) fazla kavrulmak; çok fazla kızarmak, yakmak; 2)<br />

abartmak, fazla kurutulmak; 3) pişmek, pişirilmek, fırınlamak.<br />

акъæйных уæвын (уын) | akhæynıx uævın | muhalif olmak, küstah olmak, ukala olmak,<br />

inatçı olmak.<br />

акъæм уæвын (уын) | akhæm uævın | saçları dağılmak, saçı pıhtılaşmak, yünleşmek, yün<br />

ipliği olmak, yün yapağı gibi olmak.<br />

акъæмдзæcтыг кæнын | akhæmzæştıg kænın |<br />

акъæмдзæcтыг уæвын (уын) | akhæmzæştıg uævın |<br />

акъæмc кæнын | akhæmş kænın | 1) ısırmak, dişlemek, dişleriyle koparmak, dişleriyle<br />

kesmek; 2) yutmak, yuvarlamak; çabukça yemek, hızlı yemek, budamak.<br />

акъæмcгæнаг | akhæmşgænag | ısırtan, dişleten, kopartan, yutturan.<br />

акъæмcгæнæг (акъæмcгæнджытæ) | akhæmşgænæg | ısıran, dişleyen, koparan, yutan.<br />

акъæмcгæнæггаг | akhæmşgænæggag | ısırmalık, dişlemelik, koparmalık, yutmalık.<br />

акъæмcгæнгæ | akhæmşgængæ | ısırma, dişlemen, koparma, yutman.<br />

акъæмcгæнгæйæ | akhæmşgængæyæ | ısırarak, dişleyerek, kopararak, yutarak.<br />

акъæпгæнаг | akhæpgænag | 1) çabukça yediren, süratle yutturan, hızlı yemek yediren,<br />

yiyeceği yuvarlatan, deneten, fast food yedirten; 2) kurşunlatan, kurşuna dizdiren, öldürten,<br />

tokatlatan, vurduran; 3) çırptıran, çarptıran, şaklatan, şamarlatan, vurduran, fiske vurduran,<br />

fiskeleten, şıkırdatan, sıçratan, çenetleştiren, kırdıran, tıklatan, atlatan.<br />

акъæпгæнæг (акъæпгæнджытæ) | akhæpgænæg | 1) çabukça yiyen, süratle yutan, hızlı<br />

yemek yiyen, yiyeceği yuvarlayan, deneyen, fast food yiyen; 2) kurşunlayan, kurşuna dizen,<br />

138


öldüren, tokatlayan, vuran; 3) çırpan, çarpan, şamarlanan, vuran, fiske vuran, fiskeleyen,<br />

şaklayan, şıkırdayan, sıçrayan, çenetleşen, kıran, tıklayan, atlayan.<br />

акъæпгæнæггаг | akhæpgænæggag | 1) çabukça yemelik, süratle yutmalık, hızlı yemek<br />

yemelik, yiyeceği yuvarlamalık, denemelik, fast food yemelik; 2) kurşunlamalık, kurşuna<br />

dizmelik, öldürmelik, tokatlamalık, vurmalık; 3) çırpmalık, çarpmalık, şaklamalık,<br />

şamarlamalık, vurmalık, fiske vurmalık, fiskelemelik, şaklamalık, şıkırdamalık, şakırdatmalık,<br />

sıçramalık, çenetleşmelik, kırmalık, tıklatmalık, atlamalık.<br />

акъæпгæнæн | akhæpgænæn | 1) çabukça yenilen, süratle yutulan, hızlı yemek yenilen,<br />

yiyeceği yuvarlanan, denenen, fast food yenilen; 2) kurşunlanan, kurşuna dizilen, öldürülen,<br />

tokatlanan, vurulan; 3) çırpılan, çarpılan, şaklaşan, şamarlatılan, vurulan, fiske vurulan,<br />

fiskelenen, şaklatılan, şıkırdatılan, sıçratılan, çenetleşen, kırılan, tıklatılan, atlanan.<br />

акъæпгæнгæ | akhæpgængæ | 1) çabukça yeme, süratle yutma, hızlı yemek yeme, yiyeceği<br />

yuvarlama, deneme, fast food yeme; 2) kurşunlama, kurşuna dizme, öldürme, tokatlama,<br />

vurma; 3) çırpma, çarpma, şaklama, şamarlama, vurma, fiske vurma, fiskeleme, şaklama,<br />

şıkırdama, şakırdatma, sıçrama, çenetleşme, kırma, tıklatma, atlama.<br />

акъæпгæнгæйæ | akhæpgængæyæ | 1) çabukça yiyerek, süratle yutarak, hızlı yemek<br />

yiyerek, yiyeceği yuvarlayarak, deneyerek, fast food yiyerek; 2) kurşunlayarak, kurşuna<br />

dizerek, öldürerek, tokatlayarak, vurarak; 3) çırparak, çarparak, şaklayarak, şamarlayarak,<br />

vurarak, fiske vurarak, fiskeleyerek, şaklayarak, şıkırdayarak, şakırdatarak, sıçrayarak,<br />

çenetleşerek, kırarak, tıklatarak, atlayarak.<br />

акъæпгæнинаг (акъæпгæнинæгтæ) | akhæpgæninag | 1) çabukça yenecek, süratle<br />

yutacak, hızlı yemek yenecek, yiyeceği yuvarlanacak, denenecek, fast food yenecek; 2)<br />

kurşunlanacak, kurşuna dizecek, öldürecek, tokatlanacak, vuracak; 3) çırpacak, çarpacak,<br />

şaklatacak, şamarlanacak, vuracak, fiske vuracak, fiskelenecek, şaklaşacak, şıkırdatacak,<br />

şakırdatılacak, sıçranacak, çenetleşecek, kıracak, tıklatacak, atlanacak.<br />

акъæпп кæнын | akhæpp kænın | 1) çabukça yemek, süratle yutmak, hızlı yemek yemek,<br />

yiyeceği yuvarlamak, denemek, fast food yemek; 2) kurşunlamak, kurşuna dizmek, öldürmek,<br />

tokatlamak, vurmak; 3) çırpmak, çarpmak, şaklamak, şamarlamak, vurmak fiske vurmak,<br />

fiskelemek, şaklamak, şıkırdamak, şakırdatmak, sıçramak, çenetleşmek, kırmak, tıklatmak,<br />

atlamak.<br />

акъæпп-къæпп кæнын | akhæpp-khæpp kænın | 1) sık sık çabukça yemek, süratle yutmak,<br />

hızlı yemek yemek, yiyeceği yuvarlamak, denemek, fast food yemek; 2) kurşunlamak,<br />

kurşuna dizmek, öldürmek, tokatlamak, vurmak; 3) çırpmak, çarpmak, şaklamak,<br />

şamarlamak, vurmak fiske vurmak, fiskelemek, şaklamak, şıkırdamak, şakırdatmak, sıçramak,<br />

çenetleşmek, kırmak, tıklatmak, atlamak.<br />

акъæpиc кæнын | akhæriş kænın | 1) bırakmak, kabuk bırakmak; 2) ufalamak, kırıntı<br />

yapmak, mıncık mıncık etmek, mahrum etmek, baştanbaşa okumak.<br />

акъæpныx кæнын | akhærnıx kænın | öteye sürüklemek, sürükleyerek götürmek,<br />

götürmek, zar zor götürmek, aşırmak, yürütmek, çalmak, uzaklıktan yakalamak.<br />

акъæpтгæнаг | akhærtgænag | yardıran, yırttıran, deldiren, deştiren, söktüren, çatlatan.<br />

акъæpтгæнæг (акъæpтгæнджытæ) | akhærtgænæg | yaran, yırtan, delen, deşen, söken,<br />

çatlayan.<br />

акъæpтгæнæггаг | akhærtgænæggag | yarmalık, yırtmalık, delmelik, deşmelik, sökmelik,<br />

çatlatmalık.<br />

акъæpтгæнæн | akhærtgænæn | yarılan, yırtılan, delinen, deşilen, sökülen, çıtlatılan.<br />

акъæpтгæнгæ | akhærtgængæ | yarma, yırtma, delme, deşme, sökme, çatlatma.<br />

акъæpтгæнгæйæ | akhærtgængæyæ | yararak, yırtarak, delerek, deşerek, sökerek,<br />

139


çatlatarak.<br />

акъæpтгæнинаг (акъæpтгæнинæгтæ) | akhærtgæninag | yarılacak, yırtılacak, delinecek,<br />

deşilecek, sökülecek, çatlatılacak.<br />

акъæpтт кæнын | akhærtt kænın | 1) yarmak, yırtmak, delmek, deşmek, sökmek,<br />

çatlatmak; 2) kesmek; açmak; 3) dikmek, şakketmek; 4) bitirmek, parçalamak, ara vermek;<br />

надæй акъæртт кæнын | nadæy akhærtt kænın | çatlatmak, çatlatıncaya dövmek,<br />

dayaktan çatlatmak, paçavra etmek, tepelemek, dayak atmak, sopa atmak, yenmek.<br />

акъæpтт уæвын (уын) | akhærtt uævın | yarılmak, çatlamak; delinmek, yırtılmak, patlamak,<br />

sökülmek, parçalanmak; dikilmemiş olmak; kırmak, bitirmek, ara vermek.<br />

акъæфаг | akhæfag | yalatan; kemirten, yediren, karın doydurtan, yiyip bitirten; el etek<br />

öptüren.<br />

акъæфæг (акъæфджытæ) | akhæfæg | yalayan, yalanan; kemiren, yiyen, karın doyuran,<br />

yiyip bitiren; el etek öpen.<br />

акъæфæггаг | akhæfæggag | yalamalık, yalanmalık; kemirmelik, yemelik, karın doyurmalık,<br />

yiyip bitirmelik; el etek öpmelik.<br />

акъæфæн | akhæfæn | yalanan; kemirilen, yenen, karın doyurulan, yiyip bitirilen; el etek<br />

öpülen.<br />

акъæфгæ | akhæfgæ | yalama, yalanma; kemirme, yeme, karın doyurma, yiyip bitirme; el<br />

etek öpme.<br />

акъæфгæйæ | akhæfgæyæ | yalayarak, yalanarak; kemirerek, yiyerek, karın doyurarak,<br />

yiyip bitirerek; el etek öperek.<br />

акъæфинаг (акъæфинæгтæ) | akhæfinag | yalanacak; kemirilecek, yiyişecek, karın<br />

doyurulacak, yiyip bitirilecek; el etek öpülecek.<br />

акъæфт (акъæфтытæ) | akhæft | yalanmış; kemirilmiş, yiyimmiş, karın doyurulmuş, yiyip<br />

bitirilmiş; el etek öpülmüş.<br />

акъæфын (акъæфтон, акъæфтaин, акъæфдзынæн) | akhæfın | yalamak, yalanmak;<br />

kemirmek, yemek, karın doyurmak, yiyip bitirmek; el etek öpmek.<br />

акъoпп (акъоппытæ) | akhopp | siper, avcı çukuru.<br />

акъopд кæнын | akhord kænın | toplanmak, grup yapmak, grupla toplamak, bir grupta<br />

toplamak, kalabalık yapmak, çoğaltmak.<br />

акъopд уæвын (уын) | akhord uævın | 1) yığışmak, yığılmak, kalabalık olmak, doldurmak;<br />

2) grup olmak, çabukça gruplaşmak, gruba ayrılmak, bir grup oluşturmak, hızlı gruplanmak,<br />

çoğalmak.<br />

акъopдтæ кæнын | akhordtæ kænın | gruplara ayrılmak, topukluklara bölünmek,<br />

topluluklar oluşturmak, kalabalıklar oluşturmak.<br />

акъopиди, акъриди | akhoridi, akhridi | çekirge.<br />

акъриди, акъopиди | akhridi, akhoridi | çekirge.<br />

акъул кæнын | akhul kænın | 1) eğmek, eğilmek, eğriltmek, baş eğmek, başını eğip koymak,<br />

başını dayamak, başını yaslamak, yatırmak, meylettirmek, indirmek, yatıştırmak, kendi<br />

tarafına çekmek; 2) devirmek, altüst etmek, yıkmak; 3) son damlasına kadar içmek, tamamını<br />

içmek; 4) yatmak, uyumak, uyuklamak, biraz uyumak, uykuya dalmak, içi geçmek, kestirmek,<br />

şekerleme yapmak, pineklemek, ımızganmak, teşvik etmek.<br />

акъул уæвын (уын) | akhul uævın | 1) eğilmek, eğinmek, baş eğmek, başını koymak, başını<br />

yaslamak, başını dayamak; yatmak, yan yatmak, şekerleme yapmak, kaykılmak; yan bakmak,<br />

meyletmek, çekimli olmak, orantısız olmak; 2) devrilmek, sarkmak; yüklenmek, devrolmak,<br />

teşvik olmak.<br />

акъупп кæнын | akhupp kænın | 1) vurmak, devirmek; 2) bir defada içmek, fon dip yapmak,<br />

140


son damlasına kadar içmek.<br />

акъупpи уæвын (уын) | akhupri uævın | içmek, sarhoş olmak, kana içmek, susuzluğunu<br />

gidermek, içmek, tulumda şarap içilmek.<br />

акъуыбылoй кæнын | akhubıloy kænın | yuvarlamak, top yapmak, top gibi yapmak, ipliği<br />

top gibi dolamak.<br />

акъуыбылoй уæвын (уын) | akhubıloy uævın | yuvarlanmak, yuvarlak olmak, top olmak,<br />

top gibi olmak.<br />

акъуыввитт кæнын | akhuvvitt kænın | 1) zimmetine geçirmek, ekmek, harcamak, israf<br />

etmek; 2) kaybetmek, yenilmek; 3) yutmak, yuvarlamak; fırlatıp atmak; oynamak; çalma k<br />

(müzik aleti).<br />

акъуыззитт кæнын | akhujjitt kænın | ıslık çalmak.<br />

акъуыззитгæнаг | akhujjitgænag | ıslık çaldıran.<br />

акъуыззитгæнæг (акъуыззитгæнджытæ) | akhujjitgænæg | ıslık çalan.<br />

акъуыззитгæнæггаг | akhujjitgænæggag | ıslık çalmalık.<br />

акъуыззитгæнæн | akhujjitgænæn | ıslık çalınan.<br />

акъуыззитгæнгæ | akhujjitgængæ | ıslık çalma.<br />

акъуыззитгæнгæйæ | akhujjitgængæyæ | ıslık çalarak.<br />

акъуыззитгæнинаг | akhujjitgæninag | ıslık çalınacak.<br />

акъуыллупп кæнын | akhullupp kænın | 1) çabuk yemek, tıkınmak, yemek; 2) yok etmek,<br />

imha etmek, tahrip etmek, mahvetmek, öldürmek; 3) savurmak, israf etmek, eritmek,<br />

boşuna harcamak, akıtmak, gecikmek, geciktirmek, aksilik yapmak.<br />

акъуылымпы кæнын | akhulımpı kænın | 1) engellemek, engelletmek, engel çıkarmak,<br />

engel olmak, mani olmak, önlemek, menetmek, set çekmek, sekteleşmek, aksatmak, aksilik<br />

çıkarmak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek, seddetmek; 2) frenlemek, fren vurmak,<br />

fren yapmak, alıkoymak; 3) şaşırtmak, gecikmek, kasvetli yapmak.<br />

акъуымыx кæнын | akhuımıx kænın | körletmek, körleştirmek, uyuşturmak,<br />

solgunlaştırmak.<br />

акъуымыx уæвын (уын) | akhuımıx uævın | kütleşmek, körlenmek, körelmek, soluk olmak.<br />

акъуыпп кæнын | akhuıpp kænın | şişmek, kabarmak, dışarı yuvarlak, çıkıntı yapmak,<br />

dışbükey yapmak, konveks yapmak, şişirilmek, koniler kapağı yapmak; örtmek, kapatılmak,<br />

kapatırken vurmak, örterken vurmak, çarpmak.<br />

акъуыпп уæвын (уын) | akhuıpp uævın | şişmek, kabarmak, dışarı yuvarlak çıkıntı olmak,<br />

dışbükey olmak, konveks olmak; kapatırken vurmak, örterken vurmak, çarpmak.<br />

акъуыp-акъуыp кæнын | akhuır-akhuır kænın | 1) sık sık kesip atmak, kesmek,<br />

kesivermek; biçmek, tırpanlamak, uçurmak, koparmak, ayırmak, atıvermek; düşürmek,<br />

vurmak, vurarak incitmek, çakmak, çalmak, dokundurmak, darbeleşmek, indirmek; 2) isabet<br />

etmek, isabet ettirmek, tutturmak, rastlatmak, rastlamak; itmek, çarpıştırmak, çarpışmak,<br />

çatıştırmak, çatışmak, uzaklaştırmak, bozmak, şaşırtmak, şaşırmak, süpürüvermek,<br />

atıvermek, andırmak, çalkalamak, kaymak, yenmek, itmek, yüz yüze getirmek, yüz yüze<br />

gelmek, karşılaşmak; 3) bulmak, tutulmak, kapılmak; 4) andırmak, düzmek, dikkat etmeyi<br />

reddetmek; cezmetmek; 5) kırmak, kırılmak, püskürtmek, zorla geri almak, gidermek,<br />

uğraşmaz olmak, geri kalmak, yenmek, vazgeçirmek.<br />

акъуыpаг | akhuırag | 1) kesip attıran, kestiren, kesiveren; biçtiren, tırpanlatan, uçurtan,<br />

kopartan, ayırtan, attıran; düşürten, vurduran, vurarak inciten, çakan, çalan, dokundurtan,<br />

darbeleten, indirten; 2) isabet ettiren, isabet ettirten, tutturan, rastlatan; ittiren, çarpıştırtan,<br />

çatıştıran, çatışan, uzaklaştıran, bozduran, şaşırtan, süpürüveren, atıveren, andırtan,<br />

çalkalatan, kaydıran, yendiren, ittiren, yüz yüze getirten, yüz yüze geldiren, karşılaştıran; 3)<br />

141


ulduran, tutturan, kapılan; 4) andırtan, düzdüren, dikkat etmeyi reddeden; cezmeden; 5)<br />

kırdıran, kırılgan, püskürten, zorla geri aldıran, gideren, geri kaldıran, yendiren, vazgeçirten.<br />

акъуыpæг (акъуыpджытæ) | akhuıræg | 1) kesip atan, kesen, kesiveren; biçen,<br />

tırpanlanan, uçuran, koparan, ayıran, atıveren; düşüren, vuran, vurarak inciten, çakan, çalan,<br />

dokunduran, darbeleşen, indiren; 2) isabet eden, isabet edilen, tutan, rastlanan, rastlanılan;<br />

iten, çarpıştıran, çarpışan, çatışılan, çatışan, uzaklaştıran, bozan, şaşıran, şaşırılan,<br />

süpürüveren, atıveren, andıran, çalkalanan, kayan, yenen, iten, yüz yüze getiren, yüz yüze<br />

gelen, karşılaşan; 3) bulan, tutulan, kapılan; 4) andıran, düzen, dikkat etmeyi reddeden;<br />

cezmeden; 5) kıran, kırılan, püskürten, zorla geri alan, gideren, uğraşmaz olan, geri kalan,<br />

yenen, vazgeçiren.<br />

акъуыpæггаг (акъуыpæггæгтæ) | akhuıræggag | 1) kesip atmalık, kesmelik, kesivermelik;<br />

biçmelik, tırpanlamalık, uçurmalık, koparmalık, ayırmalık, atıvermelik; düşürmelik, vurmalık,<br />

vurarak incitmelik, çakmalık, çalmalık, dokundurmalık, darbeleşmelik, indirmelik; 2) isabet<br />

etmelik, isabet ettirmelik, tutturmalık, rastlatmalık, rastlamalık; itmelik, çarpıştırmalık,<br />

çarpışmalık, çatıştırmalık, çatışmalık, uzaklaştırmalık, bozmalık, şaşırtmalık, şaşırmalık,<br />

süpürüvermelik, atıvermelik, andırmalık, çalkalamalık, kaymalık, yenmelik, itmelik, yüz yüze<br />

getirmelik, yüz yüze gelmelik, karşılaşmalık; 3) bulmalık, tutulmalık, kapılmalık; 4) andırmalık,<br />

düzmelik, dikkat etmeyi reddetmelik; cezmetmelik; 5) kırmalık, kırılmalık, püskürtmelik, zorla<br />

geri almalık, gidermelik, uğraşmaz olmalık, geri kalmalık, yenmelik, vazgeçirmelik.<br />

акъуыpæн | akhuıræn | 1) kesip atılan, kesilen, kesi verilen; biçilen, tırpanlanan, uçurulan,<br />

koparılan, ayırtılan, atı verilen; düşürülen, vurulan, vurarak incitilen, çakılan, çalınan,<br />

dokundurulan, darbelenilen, indirilen; 2) isabet ettirilen, tutturulan, rastlatılan, rastlanan;<br />

itilen, çarpıştırılan, çarpışılan, çatıştırılan, çatışılan, uzaklaştırılan, bozulan, şaşırtılan, şaşırılan,<br />

süpürülen, atı verilen, andırılan, çalkalanan, kayılan, yenilen, itilen, yüz yüze getirilen, yüz<br />

yüze gelinen, karşılaşılan; 3) bulunan, tutulan, kapılanan; 4) andırılan, düzülen, dikkat etmeyi<br />

reddedilen; cezmedilen; 5) kırılan, püskürtülen, zorla geri alınan, giderilen, uğraşmaz olunan,<br />

geri kalınan, yenilen, vazgeçirilen.<br />

акъуыpгæ | akhuırgæ | 1) kesip atma, kesme, kesiverme; biçme, tırpanlama, uçurma,<br />

koparma, ayırma, atıverme; düşürme, vurma, vurarak incitme, çakma, çalma, dokundurma,<br />

darbeleşme, indirme; 2) isabet etme, isabet ettirme, tutturma, rastlatma, rastlama; itme,<br />

çarpıştırma, çarpışma, çatıştırma, çatışma, uzaklaştırma, bozma, şaşırtma, şaşırma,<br />

süpürüverme, atıverme, andırma, çalkalama, kayma, yenme, itme, yüz yüze getirme, yüz<br />

yüze gelme, karşılaşma; 3) bulma, tutulma, kapılma; 4) andırma, düzme, dikkat etmeyi<br />

reddetme; cezmetme; 5) kırma, kırılma, püskürtme, zorla geri alma, giderme, uğraşmaz<br />

olma, geri kalma, yenme, vazgeçirme.<br />

акъуыpгæйæ | akhuırgæyæ | 1) kesip atarak, keserek, kesivererek; biçerek, tırpanlayarak,<br />

uçurarak, kopararak, ayırarak, atıvererek; düşürerek, vurarak, vurarak inciterek, çakarak,<br />

çalarak, dokundurarak, darbeleşerek, indirerek; 2) isabet ederek, isabet ettirerek, tutturarak,<br />

rastlatarak, rastlayarak; iterek, çarpıştırarak, çarpışarak, çatıştırarak, çatışarak,<br />

uzaklaştırarak, bozarak, şaşırtarak, şaşırarak, süpürüvererek, atıvererek, andırarak,<br />

çalkalayarak, kayarak, yenerek, iterek, yüz yüze getirerek, yüz yüze gelerek, karşılaşarak; 3)<br />

bularak, tutularak, kapılarak; 4) andırarak, düzerek, dikkat etmeyi reddederek; cezmederek;<br />

5) kırarak, kırılarak, püskürterek, zorla geri alarak, gidererek, uğraşmaz olarak, geri kalarak,<br />

yenerek, vazgeçirerek.<br />

акъуыpд (акъуыpдтытæ) | akhuırd | 1) kesip atmış, kesmiş, kesivermiş; biçmiş,<br />

tırpanlamış, uçurmuş, koparmış, ayırmış, atıvermiş; düşürmüş, vurmuş, vurarak incitmiş,<br />

çakmış, çalmış, dokundurmuş, darbeleşmiş, indirmiş; 2) isabet etmiş, isabet ettirmiş,<br />

142


tutturmuş, rastlatmış, rastlamış; itmiş, çarpıştırmış, çarpışmış, çatıştırmış, çatışmış,<br />

uzaklaştırmış, bozmuş, şaşırtmış, şaşırmış, süpürüvermiş, atıvermiş, andırmış, çalkalamış,<br />

kaymış, yenmiş, itmiş, yüz yüze getirmiş, yüz yüze gelmiş, karşılaşmış; 3) bulmuş, tutulmuş,<br />

kapılmış; 4) andırmış, düzmüş, dikkat etmeyi reddetmiş; cezmetmiş; 5) kırmış, kırılmış,<br />

püskürtmüş, zorla geri almış, gidermiş, uğraşmaz olmuş, geri kalmış, yenmiş, vazgeçirmiş.<br />

акъуыpи | akhuıri |<br />

акъуыpинаг (акъуыpинæгтæ) | akhuırinag | 1) kesip atacak, kesecek, kesiverecek; biçecek,<br />

tırpanlanacak, uçuracak, koparacak, ayıracak, atıverecek; düşürecek, vuracak, vurarak<br />

incitecek, çakacak, çalarak, dokunduracak, darbeleşecek, indirecek; 2) isabet edecek, isabet<br />

ettirecek, tutturacak, rastlatacak, rastlanacak; itecek, çarpıştıracak, çarpışacak, çatıştıracak,<br />

çatışacak, uzaklaştıracak, bozacak, şaşırtacak, şaşıracak, süpürüverecek, atıverecek,<br />

andıracak, çalkalanacak, kayacak, yenecek, itecek, yüz yüze getirecek, yüz yüze gelecek,<br />

karşılaşacak; 3) bulacak, tutulacak, kapılacak; 4) andıracak, düzecek, dikkat etmeyi<br />

reddedecek; cezmedecek; 5) kıracak, kırılacak, püskürtecek, zorla geri alacak, giderecek,<br />

uğraşmaz olacak, geri kalacak, yenecek, vazgeçirecek.<br />

акъуыpмa кæнын | akhuırma kænın | sağıra çevirmek, sağır etmek, sağır yapmak, başına<br />

vurup bayıltmak, sersemletmek.<br />

акъуыpмa уæвын (уын) | akhuırma uævın | sağıra çevrilmek, sağıra dönmek, sağır olmak,<br />

başına vurup bayılmak, sersemlemek.<br />

акъуыpтт-къуыpтт кæнын I | akhuırtt-khuırtt kænın | birkaç kez vurmak, biraz vurmak,<br />

birkaç kez tıklamak, devirmek; karın gurultusu çıkarmak, gaz çıkarmak, geğirmek, osurmak.<br />

акъуыpтт-къуыpтт кæнын II | akhuırtt-khuırtt kænın | gıdaklamak, yanında küçük civcivleri<br />

olan tavuğun çıkardığı sesler.<br />

акъуыpцц кæнын | akhuırss kænın | 1) isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak,<br />

kapılmak, olmak; 2) vurulmak, vurmak, çarpmak, indirmek, darp etmek, küt sesi çıkarmak; 3)<br />

hıçkırmak, yenmek, kırmak, çubuklamak, basmak, düşürmek, zorlamak; bozmak, şaşırtmak,<br />

çalkalamak, çıkmak.<br />

акъуыpын (акъуыpдтон, акъуыpдтaин, акъуыpдзынæн) | akhuırın | 1) sık sık kesip atmak,<br />

kesmek, kesivermek; biçmek, tırpanlamak, uçurmak, koparmak, ayırmak, atıvermek;<br />

düşürmek, vurmak, vurarak incitmek, çakmak, çalmak, dokundurmak, darbeleşmek,<br />

indirmek; 2) isabet etmek, isabet ettirmek, tutturmak, rastlatmak, rastlamak; itmek,<br />

çarpıştırmak, çarpışmak, çatıştırmak, çatışmak, uzaklaştırmak, bozmak, şaşırtmak, şaşırmak,<br />

süpürüvermek, atıvermek, andırmak, çalkalamak, kaymak, yenmek, itmek, yüz yüze<br />

getirmek, yüz yüze gelmek, karşılaşmak; 3) bulmak, tutulmak, kapılmak; 4) andırmak,<br />

düzmek, dikkat etmeyi reddetmek; cezmetmek; 5) kırmak, kırılmak, püskürtmek, zorla geri<br />

almak, gidermek, uğraşmaz olmak, geri kalmak, yenmek, vazgeçirmek; дзыккутæ акъуырын<br />

| zıkkutæ akhuırın | saçlarını kestirmek, saçlarını kesmek, saçlarını kesip atmak, saçlarını<br />

uçurmak, saçlarını biçmek, saçları koparmak, saçlarını tırpanlamak; сæр акъуырын | şær<br />

akhuırın | başını kesmek, başsız bırakmak, başını kesip atmak, kelleyi uçurmak, boynunu<br />

vurmak.<br />

акъуыxтæ кæнын | akhuıxtæ kænın | yırtmak, parçalamak, parça parça etmek,<br />

mıncıklamak, yoğurmak, ellemek.<br />

акъуыxтæгæнаг | akhuıxtægænag | yırttıran, yırtan, parçalatan, parçalattıran, parça parça<br />

ettiren, elleten, mıncıklatan, yoğurtan.<br />

акъуыxтæгæнæг (акъуыxтæгæнджытæ) | akhuıxtægænæg | yırtan, parçalayan, parça<br />

parça eden, elleyen, mıncıklayan, yoğuran.<br />

143


акъуыxтæгæнæггаг | akhuıxtægænæggag | yırtmalık, parçalamalık, parça parça etmelik,<br />

ellemelik, mıncıklamalık, yoğurmalık.<br />

акъуыxтæгæнæн | akhuıxtægænæn | yırtılan, parçalanan, parça parça edilen, ellenen,<br />

mıncıklanan, yoğurulan.<br />

акъуыxтæгæнгæ | akhuıxtægængæ | yırtma, parçalama, parça parça etme, elleme,<br />

mıncıklama, yoğurman.<br />

акъуыxтæгæнгæйæ | akhuıxtægængæyæ | yırtarak, parçalayarak, parça parça ederek,<br />

elleyerek, mıncıklayarak, yoğurarak.<br />

акъуыxтæгæнинаг (акъуыxтæгæнинæгтæ) | akhuıxtægæninag | yırtılacak, parçalanacak,<br />

parça parça edilecek, ellenecek, mıncıklanacak, yoğrulacak.<br />

акъыбap-къыбуp кæнын | akhıbar-khıbur kænın | kemirmek, dişleyerek kırmak, dişle<br />

kırmak, çiğnemek, patırtı-kütürtü yapmak.<br />

акъ(у)ыззитт кæнын | akh(u)ıjjitt kænın | ıslık çalmak.<br />

ала | ala | is, kurum, duman, boğucu duman, islenme, tütsü.<br />

ала кæнын | ala kænın | islemek, isletmek, is çıkarmak, ise tutmak, is içinde kalmak, kurum<br />

yapmak, kurum kaplamak, tütmek, tütsülemek; dumanlamak, dumana boğulmak.<br />

Алагир | Alagir | Uællacır şehri.<br />

алагoнд | alagond | is olma, kurum olma, duman olma, boğucu duman olma, islenme olma,<br />

tütsü olma.<br />

алайæдзaг | alayæzag | kurumlu, kurum kaplı, kurum ile kaplanma, isli, islenmiş, islenme,<br />

ise bulanma, duman içinde kama, çok tütün içme.<br />

Алайнaг | Alaynag | Аlаnialı, Alan, Osetialı, Oset, İrıştonlu, İron-Dıguron.<br />

Алайнaг æвзaг | Alaynag ævjag | Аlаnca, Osetçe, İronca-Dıguronca.<br />

алакъи, уромæн | alakhi, uromæn | fren; engel.<br />

алакъoн кæнын | alakhon kænın | çamurlamak, çamurlu yapmak, bulandırmak, katmak,<br />

öğürtü gelmek, canlandırmak, kıları dökmek.<br />

алакъoн уæвын (уын) | alakhon uævın | çamurlanmak, çamurlu olmak, bulanmak, bulanık<br />

hale gelmek, katmak, yoğun olmak, canlandırılmak, kıları dökülmek.<br />

алами кæнын | alami kænın | çamura teslim etmek, çamur içinde bırakmak, lığ yapmak,<br />

kirletmek, kire bulaştırmak, lekelemek; kirletmek, kirletmek, murdar etmek, bulaştırmak,<br />

pisliğe çevirmek, çamura dönüştürmek.<br />

алами уæвын (уын) | alami uævın | pislenmek, çamur içinde kalmak, çamur haline<br />

gelmek, kire dönmek, kirletilmek, kirlenmek, lığ olmak; murdar olmak, bulaşmak, pisliğe<br />

dönmek, çamura dönüşmek.<br />

алан | Alan | Alan, İron, Oset<br />

Алани | Alani | Alania, Osetia, İrışton, İr<br />

Аланиa | Alania | Аlаnia, Osetia, İrışton, İr.<br />

Аланский алфавит | Alanşkiy alfavit | Аlаn-Oset-İron alfabesi.<br />

алантæ | alantæ | alanlar, ironlar, osetler<br />

Аланыстон | Alanışton | Alania, Alan Ülkesi, Alanistan, Osetia, İrışton, İr.<br />

алас-алас кæнын | alaş-alaş kænın | 1) sık sık taşımak, götürmek, alıp götürmek, çekip<br />

götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek, bir tarafa sürüklemek, yürütmek, iletmek;<br />

almak, çalmak, aşırmak, getirmek; 2) sallamak, ertelemek; gecikmek, geciktirmek, çekmek,<br />

doğru çekmek, bir yana çekmek, bir yana geri çekmek; 3) önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />

iletmek; 4) kendine mal etmek, çıkmak, gizlenmek, sokulmak, girmek; 5) sürüncemede<br />

bırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek,<br />

geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak.<br />

144


аласа | alaşa | iğdiş, burulmuş, kastıra, iğdiş edilmiş hayvan, kastıra edilmiş hayvan,<br />

testisleri alınmış hayvan.<br />

аласæг (аласджытæ) | alaşæg | 1) taşıyan, götüren, alıp götüren, çekip götüren,<br />

sürükleyen, sürükleyip götüren, bir tarafa sürükleyen, yürüten, ileten; alan, çalan, aşıran,<br />

getiren; 2) sallayan, erteleyen; geciken, geciktiren, çeken, doğru çeken, bir yana çeken, bir<br />

yana geri çeken; 3) önleyen, reddeden, ayıran, ileten; 4) kendine mal eden, çıkan, gizlenen,<br />

sokulan, giren; 5) sürüncemede bırakan; 6) heyecanlandıran; 7) batan, batıran, gömülen,<br />

boğulan; 8) geçen, geçiren, hızla geçen, hızla giden, takan.<br />

аласæн | alaşæn | 1) taşınan, götürülen, alıp götürülen, çekip götürülen, sürüklenen,<br />

sürükleyip götürülen, bir tarafa sürüklenen, yürütülen, iletilen; alınan, çalınan, aşırılan,<br />

getirilen; 2) sallanan, ertelenen; geciken, geciktirilen, çekilen, doğru çekilen, bir yana çekilen,<br />

bir yana geri çekilen; 3) önlenen, reddedilen, ayırtılan, iletilen; 4) kendine mal edilen, çıkılan,<br />

gizlenilen, sokulan, girilen; 5) sürüncemede bırakılan; 6) heyecanlandırılan; 7) batırılan,<br />

gömülenen, boğulan; 8) geçilen, geçirilen, hızla geçilen, hızla gidilen, takılan.<br />

аласæн кæнын | alaşæn kænın | 1) harman için çok hububat taşıtmak, tahıl bitkileri<br />

yığınlarını harmana götürmek; 2) yığınlar yapmak için götürmek, yığınları ot yığınlarına atmak<br />

için almak. 1) свозить копны колосовых для молотьбы; 2) свозить копны сена для<br />

метания стога.<br />

аласæхъ | alaşæq | alacık, salaş, kulübe.<br />

аласгæ | alaşgæ | 1) taşıma, götürme, alıp götürme, çekip götürme, sürükleme, sürükleyip<br />

götürme, bir tarafa sürükleme, yürütme, iletme; alma, çalma, aşırma, getirme; 2) sallama,<br />

erteleme; gecikme, geciktirme, çekme, doğru çekme, bir yana çekme, bir yana geri çekme; 3)<br />

önleme, reddetme, ayırmak, iletme; 4) kendine mal etme, çıkma, gizlenme, sokulmak, girme;<br />

5) sürüncemede bırakma; 6) heyecanlandırma; 7) batma, batırma, gömülme, boğulma; 8)<br />

geçme, geçirme, hızla geçme, hızla gitme, takma.<br />

аласгæйæ | alaşgæyæ | 1) taşıyarak, götürerek, alıp götürerek, çekip götürerek,<br />

sürükleyerek, sürükleyip götürerek, bir tarafa sürükleyerek, yürüterek, ileterek; alarak,<br />

çalarak, aşırarak, getirerek; 2) sallayarak, erteleyerek; gecikerek, geciktirerek, çekerek, doğru<br />

çekerek, bir yana çekerek, bir yana geri çekerek; 3) önleyerek, reddederek, ayırarak, ileterek;<br />

4) kendine mal ederek, çıkarak, gizlenerek, sokularak, girerek; 5) sürüncemede bırakarak; 6)<br />

heyecanlandırarak; 7) batarak, batırarak, gömülerek, boğularak; 8) geçerek, geçirerek, hızla<br />

geçerek, hızla giderek, takarak.<br />

аласинаг (аласинæгтæ) | alaşinag | 1) taşınacak, götürülecek, götürecek, alıp götürecek,<br />

çekip götürecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek, bir tarafa sürüklenecek, yürütecek,<br />

iletecek; alacak, uzaktan alınması gerekecek, çalacak, aşıracak, getirilecek, getirecek; 2)<br />

sallanacak, ertelenecek; gecikecek, geciktirecek, çekilecek, çekecek, doğru çekecek, bir yana<br />

çekecek, bir yana çekilecek, bir yana geri çekecek; 3) savuşturulacak, önlenecek,<br />

reddedilecek, reddedecek, ayıracak, tahsis edilecek; iletecek; 4) kendine mal edecek, çıkacak,<br />

gizlenecek, sokulacak, girecek; 5) sürüncemede bırakacak; 6) heyecanlandıracak; 7) batacak,<br />

batıracak, gömülecek, boğulacak; 8) geçecek, geçirecek, geçirilecek; hızla geçecek, hızla<br />

gidecek, takacak.<br />

аласт (алæстытæ) | alaşt | taşıma, taşımış, götürülmüş, çekilmiş, taşınan, nakliye.<br />

аласын (аластон, аластaин, аласдзынæн) | alaşın | 1) taşımak, götürmek, alıp götürmek,<br />

çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek, bir tarafa sürüklemek, yürütmek, iletmek;<br />

almak, çalmak, aşırmak, getirmek; 2) sallamak, ertelemek; gecikmek, geciktirmek, çekmek,<br />

doğru çekmek, bir yana çekmek, bir yana geri çekmek; 3) önlemek, reddetmek, ayırmak,<br />

iletmek; 4) kendine mal etmek, çıkmak, gizlenmek, sokulmak, girmek; 5) sürüncemede<br />

145


ırakmak; 6) heyecanlandırmak; 7) batmak, batırmak, gömülmek, boğulmak; 8) geçmek,<br />

geçirmek, hızla geçmek, hızla gitmek, takmak; æндах судзины аласын | ændax şuzinı<br />

alaşın | ipliği iğneden geçirmek, iğneye iplik geçirmek, iğneye iplik takmak.<br />

алакъи | alakhi | fren; engel.<br />

алæ-ма | alæ-ma | dur bir dakika!, dur hele!, haydi!, haydi bakalım!, haydi bakayım!,<br />

gelmek.<br />

алæбон | alæbon | her gün, günlük, yevmiye.<br />

алæбуp-алæбуp кæнын | alæbur-alæbur kænın | 1) sık sık saldırmak, hücum etmek,<br />

taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2) atmak, atılmak,<br />

atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek.<br />

алæбуpæг (алæбуpджытæ) | alæburæg | 1) saldıran, hücum eden, taarruz eden, taciz<br />

eden; çatan, dökülen, salan, pençeleyen; 2) atan, atılan, atlayan, dışarı atlayan, fırlayan,<br />

uğrayan, düşen; 3) acele ettiren.<br />

алæбуpæггаг | alæburæggag | 1) saldırmalık, hücum etmelik, taarruz etmelik, taciz<br />

etmelik; çatmalık, dökülmelik, salmalık, pençelemelik; 2) atmalık, atılmalık, atlamalık, dışarı<br />

atlamalık, fırlamalık, uğramalık, düşmelik; 3) acele ettirmelik.<br />

алæбуpæн | alæburæn | 1) saldırılan, hücum edilen, taarruz edilen, taciz edilen; çatılan,<br />

dökülen, salınan, pençelenen; 2) atılan, atlanan, dışarı atlanan, fırlanan, uğranan, düşülen; 3)<br />

acele ettirilen.<br />

алæбуpгæ | alæburgæ | 1) saldırma, hücum etme, taarruz etme, taciz etme; çatma,<br />

dökülme, salma, pençeleme; 2) atma, atılma, atlama, dışarı atlama, fırlama, uğrama, düşme;<br />

3) acele ettirme.<br />

алæбуpгæйæ | alæburgæyæ | 1) saldırarak, hücum ederek, taarruz ederek, taciz ederek;<br />

çatarak, dökülerek, salarak, pençeleyerek; 2) atarak, atılarak, atlayarak, dışarı atlayarak,<br />

fırlayarak, uğrayarak, düşerek; 3) acele ettirerek.<br />

алæбуpд (алæбуpдтытæ) | alæburd | 1) saldırmış, hücum etmiş, taarruz etmiş, taciz etmiş;<br />

çatmış, dökülmüş, salmış, pençelemiş; 2) atmış, atılmış, atlamış, dışarı atlamış, fırlamış,<br />

uğramış, düşmüş; 3) acele ettirmiş.<br />

алæбуpинаг | alæburinag | 1) saldıracak, hücum edecek, taarruz edecek, taciz edecek;<br />

çatacak, dökülecek, salacak, pençelenecek; 2) atacak, atılacak, atlanacak, dışarı atlanacak,<br />

fırlanacak, uğranacak, düşecek; 3) acele ettirecek.<br />

алæбуpын (алæбуpдтон, алæбуpдтaин, алæбуpдзынæн) | alæburın | 1) saldırmak,<br />

hücum etmek, taarruz etmek, taciz etmek; çatmak, dökülmek, salmak, pençelemek; 2)<br />

atmak, atılmak, atlamak, dışarı atlamak, fırlamak, uğramak, düşmek; 3) acele ettirmek.<br />

алæбыp-алæбыp кæнын | alæbır-alæbır kænın | kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak;<br />

eskitmek, sürünmek (malzeme).<br />

алæбыpаг | alæbırag | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme).<br />

алæбыpæггаг (алæбыpаæггæгтæ) | alæbıræggag | kesilmelik, kopmalık, yırtılmalık;<br />

eskimelik, sürünmelik (malzeme).<br />

алæбыpæн | alæbıræn | kesilen, kopan, yırtılan; eskiyen, sürünen (malzeme).<br />

алæбыpгæ | alæbırgæ | kesilme, kopma, yırtılma; eskime, sürünme (malzeme).<br />

алæбыpд (алæбыpдтытæ) | alæbırd | kesilmiş, kopmuş, yırtılmış; eskimiş, sürünmüş<br />

(malzeme).<br />

алæбыpинаг (алæбыpинæгтæ) | alæbırinag | kesilecek, kopacak, yırtılacak; eskiyecek,<br />

sürünecek (malzeme).<br />

алæбыpын [алæбыpд (-и, -ис), алæбыpдaид, алæбыpдзæн(-и, -ис)] | alæbırın |<br />

eskitmek, sürünmek; kesilmek, kopmak, yırtmak, yırtılmak (malzeme).<br />

146


алæвap кæнын | alævar kænın | armağan vermek, hediye etmek, bağışlamak, bağışta<br />

bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek, sunmak.<br />

алæвapгæнаг | alævargænag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta<br />

bulunduran, hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunan.<br />

алæвapгæнæг (алæваpгæнджытæ) | alævargænæg | armağan veren, hediye eden,<br />

bağışlayan, bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan.<br />

алæвapгæнæггaг (алæваpгæнæггæгтæ) | alævargænæggag | armağan vermelik, hediye<br />

etmelik, bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik,<br />

vermelik, sunmalık.<br />

алæвapгæнæн | alævargænæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta<br />

bulunulan, hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan.<br />

алæвapгæнгæ | alævargængæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta<br />

bulunma, hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma.<br />

алæвapгæнгæйæ | alævargængæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak,<br />

bağışta bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak.<br />

алæвapгæнинаг (алæваpгæнинæгтæ) | alævargæninag | armağan verecek, hediye<br />

edecek, bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek,<br />

verecek, sunacak.<br />

алæвæpд (алæваpдтытæ) | alæværd | verme, verdi, aktarma, yayın, havale, transfer etme,<br />

ihale, bildiri, transmisyon, servis, hediye, armağan, bağış, bedava, beleş.<br />

алæвæpд-алæвæpд кæнын | alæværd-alæværd kænın | sık sık armağan vermek, hediye<br />

etmek, bağışlamak, bağışta bulunmak, hibe etmek, bedava vermek, beleş vermek, vermek,<br />

sunmak.<br />

алæвæpдаг | alæværdag | armağan verdiren, hediye ettiren, bağışlatan, bağışta bulduran,<br />

hibe ettiren, bedava verdiren, beleş verdiren, verdiren, sunduran.<br />

алæвæpдæг (алæвæpдджытæ) | alæværdæg | armağan veren, hediye eden, bağışlayan,<br />

bağışta bulunan, hibe eden, bedava veren, beleş veren, veren, sunan.<br />

алæвæpдæггаг (алæвæpдæггæгтæ) | alæværdæggag | armağan vermelik, hediye etmelik,<br />

bağışlamalık, bağışta bulunmalık, hibe etmelik, bedava vermelik, beleş vermelik, vermelik,<br />

sunmalık.<br />

алæвæpдæн | alæværdæn | armağan verilen, hediye edilen, bağışlanan, bağışta bulunulan,<br />

hibe edilen, bedava verilen, beleş verilen, verilen, sunulan.<br />

алæвæpдгæ | alæværdgæ | armağan verme, hediye etme, bağışlama, bağışta bulunma,<br />

hibe etme, bedava verme, beleş verme, verme, sunma.<br />

алæвæpдгæйæ | alæværdgæyæ | armağan vererek, hediye ederek, bağışlayarak, bağışta<br />

bulunarak, hibe ederek, bedava vererek, beleş vererek, vererek, sunarak.<br />

алæвæpдинаг (алæваpдинæгтæ) | alæværdinag | armağan verecek, hediye edecek,<br />

bağışlanacak, bağışta bulunacak, hibe edecek, bedava verecek, beleş verecek, verecek,<br />

sunacak.<br />

алæг уæвын (уын) | alæg uævın | olgunlaşmak, yetişkinleşmek, erinleşmek, dinçleşmek,<br />

büyütmek.<br />

алæгæpдын (алæгæpстон, алæгæpстaин, алæгæpддзынæн) | alægærdın | 1) kesmek;<br />

yırtmak, yırtılmak, delmek, delinmek, yarmak; 2) kırmak, patlamak, ara vermek; 3) uç<br />

vermek, kendine yol açmak, yolu yapmak; зынтæй алæгæрстон адæмы æхсæнты | jıntæy<br />

alægærşton adæmı æxşæntı | zorlukla kalabalık arasından yolu açtı, halkın arasından<br />

zorlukla yarıp çıktım, kalabalıkta zorlukla ancak kendine yol açtım; 4) çapraz yapmak.<br />

алæгæpст (алæгæpстытæ) | alægærşt | 1) kesmiş; yırtmış, yırtılmış, delmiş, delinmiş,<br />

147


yarmış; 2) kırmış, patlamış, ara vermiş; 3) uç vermiş, kendine yol açmış, yolu yapmış.<br />

алæггaд кæнын | alæggad kænın | iyilik yapmak, yardım etmek, hizmet etmek, servis<br />

yapmak.<br />

алæггaдгæнаг | alæggadgænag | iyilik yapan, yardım eden, hizmet eden, servis yapan.<br />

алæгуын кæнын | alæguın kænın | yolmak, soymak, cascavlak etmek (tavuk); soyunmak,<br />

sıyırmak, kel etmek, açmak, açılmak, çıplak yapmak, çıplanmak, elbisesini çıkarmak.<br />

алæгуын уæвын (уын) | alæguın uævın | 1) kel olmak, çıplak olmak, cascavlak olmak,<br />

yolunmak; 2) yolmak, soymak, sıyırmak, kurutmak, solmak, tüy atmak, boyası çıkmak, rengi<br />

atmak (hayvan ve kuş).<br />

алæгъз кæнын | alæğj kænın | 1) pürüzsüz yapmak, düzlemek, düzeltmek, düzgün yapmak,<br />

düzelttirmek, düzleştirmek, düzenlemek, hizaya sokmak, sakinleştirmek; 2) taramak; 3)<br />

ütüyle düzletmek, sıvazlayarak düzeltmek, ütülemek, parlatmak, yasmak, yumuşatmak,<br />

hizaya getirmek.<br />

алæгъз уæвын (уын) | alæğj uævın | 1) pürüzsüz olmak, düzeltilmek, düzelmek,<br />

düzleşmek, düzlemek, düzlenmek, düzgün olmak, düzenlemek, düz yapmak, hizaya girmek,<br />

sakinleşmek; 2) ütüyle düzlenmek, parlamak, yasmak.<br />

алæгъcтæ кæнын | alæğştæ kænın | rica etmek, yalvarmak, yalvarılmak, dua etmek,<br />

dilenmek, istemek, kandırmak, sormak.<br />

алæгъз(ытæ)гæнаг | alæğjgænag | pürüzsüz yaptıran, düzleten, düzelten, düzgün yaptıran,<br />

düzelttiren, düzleştiren, düzenleten, hizaya sokturan, sakinleştiren, ütületen.<br />

алæгъз(ытæ)гæнæг (алæгъзгæнджытæ) | alæğjgænæg | pürüzsüz yapan, düzleyen,<br />

düzeltilen, düzgün yapan, düzelttirilen, düzleştirilen, düzenleyen, hizaya sokan,<br />

sakinleştirilen, ütüleyen.<br />

алæгъз(ытæ)гæнæггаг | alæğjgænæggag | pürüzsüz yapmalık, düzlemelik, düzeltmelik,<br />

düzgün yapmalık, düzelttirmelik, düzleştirmelik, düzenlemelik, hizaya sokmalık,<br />

sakinleştirmelik, ütülemelik.<br />

алæгъз(ытæ)гæнæн | alæğjgænæn | pürüzsüz yapılan, düzetilen, düzelen, düzgün yapılan,<br />

düzelttirilen, düzleştirilen, düzenlenen, hizaya sokulan, sakinleştirilen, ütülenen.<br />

алæгъз(ытæ)гæнгæ | alæğjgængæ | pürüzsüz yapma, düzleme, düzeltme, düzgün yapma,<br />

düzelttirme, düzleştirme, düzenleme, hizaya sokma, sakinleştirme, ütüleme.<br />

алæгъз(ытæ)гæнгæйæ | alæğjgængæyæ | pürüzsüz yaparak, düzleyerek, düzelterek,<br />

düzgün yaparak, düzelttirerek, düzleştirerek, düzenleyerek, hizaya sokarak, sakinleştirerek,<br />

ütüleyerek.<br />

алæгъз(ытæ)гæнинаг (алæгъзгæнинæгтæ) | alæğjgæninag | pürüzsüz yapılacak,<br />

düzlenecek, düzeltilecek, düzgün yapılacak, düzelttirilecek, düzleştirilecek, düzenlenecek,<br />

hizaya sokulacak, sakinleştirilecek, ütülenecek.<br />

алæдæрсаг | alædærşag | sızan, süzen, süzülen, sıvışan, geçen, kaçan, akan, boşalan, sinen.<br />

алæдæрсæн | alædærşæn | sızılan, süzülen, sıvışılan, geçilen, kaçılan, akılan, boşalan,<br />

sinilen.<br />

алæдæрсгæ | alædærşgæ | sızma, süzme, süzülme, sıvışma, geçme, kaçma, akma, boşalma,<br />

sinme.<br />

алæдæрсгæйæ | alædærşgæyæ | sızarak, süzerek, süzülerek, sıvışarak, geçerek, kaçarak,<br />

akarak, boşalarak, sinerek.<br />

алæдæрсинаг (алæгдæрсинæгтæ) | alædærşinag | sızılacak, süzülecek, sıvışacak,<br />

geçecek, kaçacak, akacak, boşalacak, sinecek.<br />

алæдæрст (алæгдæрстытæ) | alædærşinag | sızmış, süzülmüş, sıvışmış, geçmiş, kaçmış,<br />

akmış, boşalmış, sinmiş.<br />

148


алæдæрсын [алæдæрст (-и, -ис), алæдæрстaид, алæдæрсдзæн (-и, -ис)] | alædærşın |<br />

sızmak, süzmek, süzülmek, sıvışmak, geçmek, kaçmak, akmak, dışarı akmak, uzakta akmak,<br />

gözü akmak, boşalmak, boşanmak, sinmek, vurmak, anlaşılmak, dalmak, sokulmak.<br />

алæзæраг | alæjærag | yolduran; soyduran, tiftikleştiren, tiftik tiftik yaptıran, eriten,<br />

yıpratan, yırtan, yaydıran, dağıtan, dikişi söktüren.<br />

алæзæрæг (алæзæрджытæ) | alæjæræg | yolan; soyan, tiftiklenen, tiftik tiftik yapan,<br />

eriyen, yıpranan, yırtılan, yayan, dağıtılan, dikişi söken.<br />

алæзæрæн | alæjæræn | yolunan; soyulan, tiftiklenen, tiftik tiftik yapılan, eritilen,<br />

yıpratılan, yırtılan, yayılan, dağıtılan, dikişi sökülen.<br />

алæзæргæ | alæjærgæ | yolma; soyma, tiftiklenme, tiftik tiftik yapma, eritme, yıpratma,<br />

yırtma, yayma, dağıtma, dikişi sökme.<br />

алæзæргæйæ | alæjærgæyæ | yolarak; soyarak, tiftiklenerek, tiftik tiftik yaparak, eriterek,<br />

yıpratarak, yırtarak, yayarak, dağıtarak, dikişi sökerek.<br />

алæзæрд (алæзæрдтытæ) | alæjærd | yolunmuş; soyulmuş, tiftiklenmiş, tiftik tiftik<br />

yapılmış, eritilmiş, yıpratılmış, yırtılmış, yayılmış, dağıtılmış, dikişi sökülmüş.<br />

алæзæринаг (алæзæринæгтæ) | alæjærinag | yolunacak; soyulacak, tiftiklenecek, tiftik<br />

tiftik yapılacak, eritilecek, yıpratılacak, yırtılacak, yayılacak, dağıtılacak, dikişi sökülecek.<br />

алæзæрын [алæзæрыд (-и, -ис), алæзæрыдaид, алæзæрдзæн (-и, -ис)] | alæjærın |<br />

yolmak (tavuk); soymak, açmak, tiftiklenmek, tiftik tiftik olmak, erimek, yıpranmak, yırtılmak,<br />

yayılmak, dağılmak, dikişi sökülmek (malzeme).<br />

алæзгъæр кæнын | alæjğær kænın | yürüye yürüye yol açmak, gidip gelerek yol açmak,<br />

gide gele yolu açmak, basarak sıkıştırmak, yol yapmak, geçirmek, izi aşağı çiğnemek, iz<br />

tutmak.<br />

алæмap-алæмap кæнын | alæmar-alæmar kænın | 1) sık sık sıkmak, sıkmalaşmak, dışarı<br />

sıkmak, burmak, ezmek; taşır etmek, biçmiş olmak; 2) sıkıp suyunu çıkarmak.<br />

алæмapаг | alæmarag | 1) sıktıran, sıkmalaştıran, dışarı sıktıran, burduran, ezdiren; taşır<br />

ettiren, biçilmiş yapmak; 2) sıkıp suyunu çıkartan.<br />

алæмapæг (алæмaрджытæ) | alæmaræg | 1) sıkan, sıkmalaşan, dışarı sıkan, buran, ezen;<br />

taşır eden, biçmiş olan; 2) sıkıp suyunu çıkaran.<br />

алæмapæггаг (алæмaрæггæгтæ) | alæmaræggag | 1) sıkmalık, sıkmalaşmalık, dışarı<br />

sıkmalık, burmalık, ezmelik; taşır etmelik, biçmiş olmalık; 2) sıkıp suyunu çıkarmalık.<br />

алæмapæн | alæmaræn | 1) sıkılan, sıkmalaşan, dışarı sıkılan, burulan, ezilen; taşır edilen,<br />

biçmiş olunan; 2) sıkıp suyu çıkarılan.<br />

алæмapгæ | alæmargæ | 1) sıkma, sıkmalaşma, dışarı sıkma, burma, ezme; taşır etme,<br />

biçmiş olma; 2) sıkıp suyunu çıkarma.<br />

алæмapгæйæ | alæmargæyæ | 1) sıkarak, sıkmalaşarak, dışarı sıkarak, burarak, ezerek;<br />

taşır ederek, biçmiş olarak; 2) sıkıp suyunu çıkararak.<br />

алæмapинаг (алæмaринæгтæ) | alæmarinag | 1) sıkacak, sıkmalaşacak, dışarı sıkacak,<br />

buracak, ezecek; taşır edecek, biçmiş olacak; 2) sıkıp suyunu çıkaracak.<br />

алæмapын (алæмapстон, алæмapстaин, алæмapдзынæн) | alæmarına | 1) sıkmak,<br />

sıkmalaşmak, dışarı sıkmak, burmak, ezmek; taşır etmek, biçmiş olmak; 2) sıkıp suyunu<br />

çıkarmak.<br />

алæмæгъ кæнын | alæmæğ kænın | zayıflatmak, arıklatmak, gevşetmek, yıpratmak,<br />

örselemek, eritmek, yumuşatmak, kırmak, uyutmak, halsiz düşürmek, ezmek; tüketmek,<br />

bitirmek.<br />

149


алæмæгъ уæвын (уын) | alæmæğ uævın | zayıflamak, zayıflatılmak, gevşemek,<br />

yumuşamak, yumuşatılmak, yıpranmak, düşmek, tavsamak, üzülmek, bitmek, halsiz düşmek,<br />

dermanı kalmamak.<br />

алæмæгъгæнаг | alæmæğgænag | zayıflatan, arıklatan, gevşetmek, yıpratan, örseleten,<br />

eriten, yumuşatan, kırdıran, uyutan, halsiz düşürten, ezdiren; tüketen, bitirten.<br />

алæмæгъгæнæг (алæмæгъгæнджытæ) | alæmæğgænæg | zayıflayan, zayıflatılan,<br />

gevşeyen, yumuşayan, yumuşatılan, yıpranan, düşen, tavsayan, üzülen, biten, halsiz düşen,<br />

dermanı kalmayan.<br />

алæмæгъгæнгæйæ | alæmæğgængæyæ | zayıflatmalık, arıklatmalık, gevşetmelik,<br />

yıpratmalık, örselemelik, eritmelik, yumuşatmalık, kırmalık, uyutmalık, halsiz düşürmelik,<br />

ezmelik; tüketmelik, bitirmelik.<br />

алæмæгъгæнинаг (алæмæгъгæнинæгтæ) | alæmæğgængæyæ | zayıflatacak, arıklatacak,<br />

gevşetecek, yıpratacak, örselenecek, eritecek, yumuşatacak, kıracak, uyutacak, halsiz<br />

düşürecek, ezecek; tüketecek, bitirecek.<br />

алæмæрcт (алæмæрcтытæ) | alæmærşt | zayıflatmış, arıklatmış, gevşetmiş, yıpratmış,<br />

örselemiş, eritmiş, yumuşatmış, kırmış, uyutmuş, halsiz düşürmüş, ezmiş; tüketmiş, bitirmiş.<br />

алæмæт | alæmæt | 1. alamet, âlem iş, harika, mucize, tansık; 2. mucizevî, harikulade,<br />

mükemmel; fevkalade iyi, pekâlâ, inanılmaz, şaşılacak, düşsel, uydurma, masal ürünü.<br />

алæмæтон | alæmættag | şaşılacak, hayret edilecek; mucizeli, mucizevî, olağanüstü,<br />

muhteşem; harika, harikulade, enfes, şahane, fevkalade iyi, pekâlâ, güzel, çok güzel,<br />

mükemmel.<br />

алæмæттаг (алæмæттæгтæ) | alæmættag | 1) âlem iş, şaşırtma, şaşırtıcı, şaşılacak,<br />

fevkalade, fevkalade iyi, harikulade, yaman; 2) mucizevî, harika, pekâlâ, inanılmaz, düşsel,<br />

uydurma, masal ürünü, mükemmel.<br />

алæмæты | alæmætı | âlem, şaşırtma, şaşılacak, şahane, hayret edilecek; harika,<br />

harikulade, fevkalade iyi, mükemmel, enfes, zevkli, inanılmaz, mucizevî, pekâlâ, çok güzel.<br />

алæc-алæc кæнын | alæş-alæş kænın | 1) sık sık sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek<br />

uzaklaşmak, sürüne sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek; 2)<br />

ayrılmak, kaçmak, bırakmak; 3) temizlenmek.<br />

алæcаг | alæşag | 1) sürüten, sürünerek götüren, sürünerek uzaklaştıran, sürüne sürüne<br />

sokturan; sürtülen; sıvıştıran, götüren, çekip götüren; 2) ayrıttan, kaçırtan, bıraktıran; 3)<br />

temizleten.<br />

алæcæг (алæcджытæ) | alæşæg | 1) sürünen, sürünerek giden, sürünerek uzaklaşan,<br />

sürüne sürüne sokulan; sürtülen; sıvışan, giden, çekilip giden; 2) ayrılan, kaçan, bırakan; 3)<br />

temizlenen.<br />

алæcæггаг (алæcæггæгтæ) | alæşæggag | 1) sürünmelik, sürünerek gitmelik, sürünerek<br />

uzaklaşmalık, sürüne sürüne sokulmalık; sürtülmelik; sıvışmalık, gitmelik, çekilip gitmelik; 2)<br />

ayrılmalık, kaçmalık, bırakmalık; 3) temizlenmelik.<br />

алæcæн | alæşæn | 1) sürünülen, sürünerek gidilen, sürünerek uzaklaşılan, sürüne sürüne<br />

sokulan; sürtülen; sıvışılan, gidilen, çekilip gidilen; 2) ayrılanan, kaçılan, bırakılan; 3)<br />

temizlenilen.<br />

алæcгæ | alæşgæ | 1) sürünme, sürünerek gitme, sürünerek uzaklaşma, sürüne sürüne<br />

sokulma; sürtülme; sıvışma, gitme, çekilip gitme; 2) ayrılma, kaçma, bırakma; 3) temizlenme.<br />

алæcгæйæ | alæşgæyæ | 1) sürünerek, sürünerek giderek, sürüne sürüne uzaklaşarak,<br />

sürüne sürüne sokularak; sürtülerek; sıvışarak, giderek, çekilip giderek; 2) ayrılarak, kaçarak,<br />

bırakarak; 3) temizlenerek.<br />

150


алæcинаг (алæcинæгтæ) | alæşinag | 1) sürünecek, sürünerek gidecek, sürüne sürüne<br />

uzaklaşacak, sürüne sürüne sokulacak; sürtülecek; sıvışacak, gidecek, çekilip gidecek; 2)<br />

ayrılacak, kaçacak, bırakacak; 3) temizlenecek.<br />

алæcт (алæcтытæ) | alæşt | 1) sürünmek, sürünerek gitmek, sürünerek uzaklaşmak, sürüne<br />

sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek; 2) ayrılmak, kaçmak,<br />

bırakmak; 3) temizlenmek.<br />

алæcын (алæстæн, алæстaин, алæсдзынæн) | alæşın | 1) sürünmek, sürünerek gitmek,<br />

sürünerek uzaklaşmak, sürüne sürüne sokulmak; sürtülmek; sıvışmak, gitmek, çekilip gitmek;<br />

2) ayrılmak, kaçmak, bırakmak; 3) temizlenmek.<br />

алæугæ | alæugæ | 1) durma, durdurma, ayakta, sabit durma, ayakları üzerinde durdurma;<br />

kalma; 2) bekleme, biraz bekleme, yatkın, bayat; 3) olma, çıkma, geçme, yüz tutma; endam<br />

gösterme, boy bos gösterme; 4) çekilme, uzaklaşma, çıkma, kalkma, ihtimamlı bakımla iyi<br />

etme, ayrılma; zorlama.<br />

алæугæйæ | alæugæyæ | 1) durarak, durdurarak, ayakları üzerinde durdurarak; kalarak; 2)<br />

bekleyerek, biraz bekleyerek; 3) olarak, çıkarak, geçerek, yüz tutarak; endam göstererek, boy<br />

bos göstererek; 4) çekilerek, uzaklaşarak, çıkarak, kalkarak, ihtimamlı bakımla iyi ederek,<br />

ayrılarak; zorlayarak.<br />

алæуд (алæудтытæ) | alæud | 1) durmuş, durdurmuş, ayakları üzerinde durdurmuş;<br />

kalmış; 2) beklemiş, biraz beklemiş; 3) olmuş, çıkmış, geçmiş, yüz tutmuş; endam göstermiş,<br />

boy bos göstermiş; 4) çekilmiş, uzaklaşmış, çıkmış, kalkmış, ihtimamlı bakımla iyi etmiş,<br />

ayrılmış; zorlamış.<br />

алæуу-алæуу кæнын | alæuu-alæuu kænın | 1) sık sık durmak, durdurmak, ayakları<br />

üzerinde durdurmak; kalmak; 2) beklemek, biraz beklemek; 3) olmak, çıkmak, geçmek, yüz<br />

tutmak; endam göstermek, boy bos göstermek; 4) çekilmek, uzaklaşmak, çıkmak, kalkmak,<br />

ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak; zorlamak.<br />

алæууаг | alæuuag | 1) durduran, durdurtan, ayakları üzerinde durdurtan; kalan; 2)<br />

bekleten, biraz bekleten; 3) olan, çıkan, geçen, yüz tutan; endam gösterten, boy bos<br />

gösterten; 4) çekilen, uzaklaştıran, çıkaran, kalkan, ihtimamlı bakımla iyi ettiren, ayrıttan;<br />

zorlatan.<br />

алæууæг (алæууджытæ) | alæuuæg | 1) duran, durduran, ayakları üzerinde durduran;<br />

kalan; 2) bekleyen, biraz bekleyen; 3) olan, çıkan, geçen, yüz tutan; endam gösteren, boy bos<br />

gösteren; 4) çekilen, uzaklaşan, çıkan, kalkan, ihtimamlı bakımla iyi edilen, ayrılan; zorlayan.<br />

алæууæггаг (алæууæггæгтæ) | alæuuæggag | 1) durmalık, durdurmalık, ayakları üzerinde<br />

durdurmalık; kalmalık; 2) beklemelik, biraz beklemelik; 3) olmalık, çıkmalık, geçmelik, yüz<br />

tutmalık; endam göstermelik, boy bos göstermelik; 4) çekilmelik, uzaklaşmalık, çıkmalık,<br />

kalkmalık, ihtimamlı bakımla iyi etmelik, ayrılmalık; zorlamalık.<br />

алæууæн | alæuuæn | 1) durulan, durdurulan, ayakları üzerinde durdurulan; kalınan; 2)<br />

beklenen, biraz beklenen; 3) olunan, çıkılan, geçilen, yüz tutulan; endam gösterilen, boy bos<br />

gösterilen; 4) çekilen, uzaklaşılan, çıkılan, kalkılan, ihtimamlı bakımla iyi edilen, ayrılınan;<br />

zorlanan.<br />

алæууинаг (алæууинæгтæ) | alæuuinag | 1) duracak, durduracak, ayakları üzerinde<br />

durduracak; kalacak; 2) beklenecek, biraz beklenecek; 3) olacak, çıkacak, geçecek, yüz<br />

tutacak; endam gösterecek, boy bos gösterecek; 4) çekilecek, uzaklaşacak, çıkacak, kalkacak,<br />

ihtimamlı bakımla iyi edecek, ayrılacak; zorlanacak.<br />

алæууын (алæууыдтæн, алæууыдaин, алæудзынæн) | alæuuın | 1) durmak, durdurmak,<br />

ayakları üzerinde durdurmak; kalmak; 2) beklemek, biraz beklemek; 3) olmak, çıkmak,<br />

151


geçmek, yüz tutmak; endam göstermek, boy bos göstermek; 4) çekilmek, uzaklaşmak,<br />

çıkmak, kalkmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, ayrılmak; zorlamak.<br />

алæууын кæнын | alæuuın kænın | 1) ayakta durdurmak, beklemeye zorlamak, bekleme<br />

yapmak; 2) arka ayağı koymak; 3) ayak yapmak.<br />

алæхcтæ кæнын | аlæxştæ kænın | yalvarmak, yalvartmak.<br />

алæхcтæгæнаг | аlæxştægænag | yalvartan.<br />

алæхcтæгæнæг (алæхcтæгæнджытæ) | аlæxştægænæg | yalvaran.<br />

алæхcтæгæнæггаг (алæхcтæгæнæггæгтæ) | аlæxştægænæggag | yalvartmalık.<br />

алæхcтæгæнæн | аlæxştægænæn | yalvartılan.<br />

алæхcтæгæнгæ | аlæxştægængæ | yalvarma.<br />

алæхcтæгæнгæйæ | аlæxştægængæyæ | yalvararak.<br />

алæхcтæгæнинаг (алæхcтæгæнинæгтæ) | аlæxştægæninag | yalvaracak.<br />

алæхураг | аlæxurag |1) kaba öğüttüren, tohumu iri iri öğüttüren, büyük büyük kırdıran,<br />

zerreyi büyük büyük kırdıran, taneyi çektiren, granülü adam akılı işleme tabi tutturan; önemli<br />

greni, büyük tane, büyük tohum, büyük bezir, büyük evin, büyük çekirdek, büyük tahıl; 2) hızlı<br />

konuşturan, çаbukçа konuşturan, çabuk konuşturan, çabuk görüştüren, çabukça görüştüren,<br />

tez danıştıran, süratli bahsettiren, süratle bahsettiren, havadan sudan konuşturan, ciddi<br />

surette öğüttüren, söyleten, hızlı dedirten.<br />

алæхурæг (алæхурджытæ) | аlæxuræg |1) kaba öğüten, tohumu iri iri öğüten, büyük<br />

büyük kıran, zerreyi büyük büyük kıran, taneyi çeken, granülü adam akılı işleme tabi tutan;<br />

önemli greni, büyük tane, büyük tohum, büyük bezir, büyük evin, büyük çekirdek, büyük<br />

tahıl; 2) hızlı konuşan, çаbukçа konuşan, çabuk konuşan, çabuk görüşen, çabukça görüşen tez<br />

danışan, süratli bahseden, süratle bahseden, havadan sudan konuşan, ciddi surette öğüten,<br />

söyleyen, hızlı diyen.<br />

алæхурæггаг (алæхурæггæгтæ) | аlæxuræggag |1) kaba öğütmelik, tohumu iri iri<br />

öğütmelik, büyük büyük kırımlık, zerreyi büyük büyük kırmalık, taneyi çekmelik, granülü<br />

adam akılı işleme tabi tutmаlık; 2) hızlı konuşmalık, çаbukçа konuşmalık, çabuk konuşmalık,<br />

çabuk görüşmelik, çabukça görüşmelik, tez dаnışmаlık, süratli bahsetmelik, süratle<br />

bahsetmelik, havadan sudan konuşmalık, ciddi surette öğütmelik, söylemelik, hızlı demelik.<br />

алæхурæн | аlæxuræn |1) kaba öğütülen, tohumu iri iri öğütülen, büyük büyük kırılan,<br />

zerreyi büyük büyük kıran, taneyi çeken, granül adam akılı işleme tabi tutulan; 2) hızlı<br />

konuşulan, çаbukçа konuşulan, çabuk konuşulan, çabuk görüşülen, çabukça görüşülen, tez<br />

danışılan, süratli bahsedilen, süratle bahsedilen, havadan sudan konuşulan, ciddi surette<br />

öğütülen, söylenen, hızlı denilen.<br />

алæхургæ | аlæxurgæ |1) kaba öğütme, tohumu iri iri öğütme, büyük büyük kırma, zerreyi<br />

büyük büyük kırma, taneyi çekme, granülü adam akılı işleme tabi tutmа; 2) hızlı konuşma,<br />

çаbukçа konuşma, çabuk konuşma, çabuk görüşme, çabukça görüşme, tez dаnışmа, süratli<br />

bahsetme, süratle bahsetme, havadan sudan konuşma, ciddi surette öğütme, söyleme, hızlı<br />

deme.<br />

алæхургæйæ | аlæxurgæyæ |1) kaba öğüterek, tohumu iri iri öğüterek, büyük büyük<br />

kırarak, zerreyi büyük büyük kırarаk, taneyi çekerek, granülü adam akılı işleme tabi tutarak;<br />

2) hızlı konuşarak, çаbukçа konuşarаk, çabuk görüşerek, tez dаnışarаk, süratli bahsederek,<br />

havadan sudan konuşarak ciddi surette öğüterek çabuk konuşarak, çabukça görüşerek<br />

söyleyerek süratle bahsederek hızlı diyerek.<br />

алæхурд (алæхурдтытæ) | аlæxurd |1) kaba öğütmüş, tohumu iri iri öğütmüş, büyük<br />

büyük kırmış, zerreyi büyük büyük kırmış, taneyi çekmiş, granülü adam akılı işleme tabi<br />

tutmuş; 2) hızlı konuşmuş, çаbukçа konuşmuş, çabuk konuşmuş, çabuk görüşmüş, çabukça<br />

152


görüşmüş, tez danışmış, süratli bahsetmiş, süratle bahsetmiş, havadan sudan konuşmuş,<br />

ciddi surette öğütmüş, söylemiş, hızlı demiş.<br />

алæхуринаг (алæхуринæгтæ) | аlæxurinag |1) kaba öğütecek, tohumu iri iri öğütecek,<br />

büyük büyük kıracak, zerreyi büyük büyük kıracаk, taneyi çekecek, granülü adam akılı işleme<br />

tabi tutacak; 2) hızlı konuşacak, çаbukçа konuşacаk, çabuk konuşacak, çabuk görüşmek,<br />

çabukça görüşecek, tez dаnışacаk, süratli bahsedecek, süratle bahsedecek, havadan sudan<br />

konuşacak ciddi surette öğütecek, söylenecek, hızlı demek.<br />

алæхурын (алæхурдтон, алæхурдтaин, алæхурдзынæн) | аlæxurın | 1) kaba öğütmek,<br />

tohumu iri iri öğütmek, büyük büyük kırmak, zerreyi büyük büyük kırmаk, taneyi çekmek,<br />

granülü adam akılı işleme tabi tutmаk; (önemli greni, büyük eziyet, tane, tohum, bezir, evin,<br />

çekirdek, tahıl) 2) hızlı konuşmak, çаbukçа konuşmаk, çabuk konuşmak, çabuk görüşmek,<br />

çabukça görüşmek, tez dаnışmаk, süratli bahsetmek, süratle bahsetmek, havadan sudan<br />

konuşmak ciddi surette öğütmek, söylemek hızlı demek.<br />

алæxъиp кæнын | alæqir kænın | 1) cıvık yapmak, cıcıklık yapmak; 2) ıslatmak;<br />

yumuşatmak, suda yumuşatmak, su ile seyreltmek, suyu emmek; yatıştırmak, avutmak.<br />

алæxъиp уæвын (уын) | alæqir uævın | 1) cıvık olmak, cıvımak; 2) ıslatılmak;<br />

yumuşatılmak, yumuşamak; suyu emmek; yatışmak, avunmak.<br />

алæxъуг уæвын (уын) | alæqug uævın | kokuşmak, kokmak, çürümüş olmak, bozuk<br />

yumurta olmak, içi boş olmak.<br />

алæцъирæг уæвын (уын) | alæshiræg uævın | ıslanmak, su içinde kalmak, su almak.<br />

Албани | Albani | Arnavutluk.<br />

албайнаг (aлбайнæгтæ) | albaynag | 1. Arnavut, Arnavutlu; 2. Arnavutça.<br />

aлваcаг | alvaşag | çektiren, sıktıran, sıkıştıran, kıstıran, kıstırtan, gerdiren, gerindiren,<br />

gerginleştiren, boğduran.<br />

aлваcæг (aлваcджытæ) | alvaşæg | çeken, sıkan, sıkışan, kısılan, kısan, geren, gerinen,<br />

gerginleşen, boğan.<br />

aлваcæггaг (aлваcæггæгтæ) | alvaşæggag | çekmelik, sıkmalık, sıkıştırmalık, kıstırmalık,<br />

kısmalıkn, germelik, gerinmelik, gerginleştirmelik, boğmalık.<br />

aлваcæн | alvaşæn | çekilen, sıkılan, sıkıştırılan, kıstırılan, kısılan, gerilen, gerginleştirilen,<br />

boğulan.<br />

aлваcгæ | alvaşgæ | çekme, sıkma, sıkıştırma, kıstırma, kısma, germe, gerinme,<br />

gerginleştirme, boğma.<br />

aлваcгæйæ | alvaşgæyæ | çekerek, sıkarak, sıkıştırarak, kıstırarak, kısarak, gererek,<br />

gerinerek, gerginleştirerek, boğarak.<br />

aлваcинaг | alvaşinag | çekilecek, sıkılacak, sıkıştırılacak, kıstırılacak, kısılacak, gerilecek,<br />

gerinecek, gerginleştirilecek, boğulacak.<br />

aлваcын (алвæcтон, алвæcтaин, алваcдзынæн) | alvaşın | 1) çekmek, sıkmak, sıkışmak,<br />

sıkıştırmak, sıkıştırılmak, kıstırmak, kısmak, germek, gerinmek, gerginleşmek, boğmak;<br />

yudum yudum içmek, sömürmek; kaplamak, sallamak, sürümek, savsaklamak, kapanmak,<br />

uzamak, uzanmak, nefes çekmek, fokurdatmak; 2) kalabalık yapmak.<br />

алвæндаг | аlvændаg |<br />

алвæc-алвæc кæнын | аlvæş-аlvæş kænın |<br />

алвæcаг | аlvæşаg |<br />

алвæcæн | аlvæşæn |<br />

алвæcгæ | аlvæşgæ |<br />

алвæcгæйæ | аlvæşgæyæ |<br />

aлвæcт (aлвæcтытæ) | alvæşt |<br />

153


aлвæcын [алвæcт (-и, -ис), алвæcтaид, алвæcдзæн (-и, -ис)]| alvæşın |<br />

aлвиc-aлвиc кæнын | alviş-alviş kænın | sık sık eğirmek, iplik yapmak.<br />

aлвиcаг | alvişag | eğirten.<br />

aлвиcæг (aлвиcджытæ) | alvişæg | eğiren.<br />

aлвиcæн | alvişæn | eğrilen.<br />

aлвиcгæ | alvişgæ | eğirme.<br />

aлвиcгæйæ | alvişgæyæ | eğirerek.<br />

aлвиcинaг (aлвиcинæгтæ) | alvişinag | iplik, iplik olacak, eğrilecek iplik; eğrilecek yün, yün<br />

ipliği olacak; kıl olacak.<br />

aлвиcын (алвыcтон, алвыcтaин, алвиcдзынæн) | alvişın | eğirmek, iplik yapmak.<br />

aлвыд | alvıd | tıraş edilmiş, kesilmiş, saçlarını kesme.<br />

aлвынaг | alvınag | tıraş ettiren, kestiren, saçlarını kestiren.<br />

aлвынæг (aлвынджытæ) | alvınæg | tıraş eden, kesen, saçlarını kesen.<br />

aлвынæггaг (aлвынæггæгтæ) | alvınæggag | tıraş etmelik, kesmelik, saçlarını kesmelik.<br />

aлвынæн | alvınæn | tıraş edilen, kesilen.<br />

aлвынгæ | alvıngæ | tıraş etme, kesme, saçlarını kesme.<br />

aлвынгæйæ | alvıngæyæ | tıraş ederek, keserek, saçlarını keserek.<br />

aлвынинaг (aлвынинæгтæ) | alvıninag | tıraş edilecek, kesilecek.<br />

aлвынын (алвыдтон, алвыдтaин, алвындзынæн) | alvının | tıraş etmek, kesmek, saçlarını<br />

kesmek.<br />

aлвыст (aлвыстытæ) | alvışt | tıraş edilmiş, kesilmiş, saçlarını kesilmiş.<br />

алгебрæ | algyebræ | cebir (matematik).<br />

алгеброн | algyebron | cebirsel, cebir, cebri.<br />

алгъ (æлгътæ) | alğ | parmak, parmak ucu, parmağın ucu.<br />

алгъaц (алгъæцтæ) | alğas | tava. сковорода<br />

алгъaц кæнын | alğas kænın | tava yapmak<br />

алгъæд кæнын | alğæd kænın | 1) mide bulandırmak, nefret etmek; 2) doymak, doyup<br />

bıkmak, doyurup bıktırmak, karnı doymak, doya doya yemek, bezmek, çok yemek, tıka basa<br />

yemek, tıkış tıkış yemek, kanıksamak, aşındırmak, yıpratmak, satın almak.<br />

алгъæд уæвын (уын) | alğæd uævın | midesi bulanmak, nefret etmek; doymak,<br />

doyurulmak, doyup bıkmak, toklaşmak, çok yemek, doldurmak, satılmak.<br />

алгъитaг | alğitag | sövdüren, sövüp saydıran, küfrettiren, küfür ettiren, azarlatan,<br />

paylatan, yeren, lanetleten, lanet okutan.<br />

алгъитæг | alğitæg | söven, sövüp sayan, küfreden, küfür eden, azarlayan, paylayan, yeren,<br />

lanetleyen, lanet okuyan.<br />

алгъитæггаг | alğitæggag | sövmelik, sövüp saymalık, küfretmelik, küfür edenlik, azarlaylık,<br />

paylayanlık, yerenlik, lanetleyenlik, lanet okuyanlık.<br />

алгъитæн | alğitæn | sövülen, sövüp sayılan, küfredilen, küfür edilen, azarlanan, paylanan,<br />

yerilen, lanetlenen, lanet okunan.<br />

алгъитгæ | alğitgæ | sövme, sövüp sayma, küfretme, küfür edilme, azarlama, paylama,<br />

yerme, lanetleme, lanet okuma.<br />

алгъитгæйæ | alğitgæyæ | söverek, sövüp sayarak, küfrederek, küfür ederek, azarlayarak,<br />

paylayarak, yererek, lanetleyerek, lanet okuyarak.<br />

алгъитинaг (алгъитинæгтæ) | alğitinag | sövülecek, sövüp sayılacak, küfredilecek, küfür<br />

edilecek, azarlanacak, paylanacak, yerilecek, lanetlenecek, lanet okunacak.<br />

154


алгъитын (алгъысдтон, алгъыстaин, алгъитдзынæн) | alğitın | 1) sövmek, sövüp saymak,<br />

küfretmek, küfür etmek, azarlamak, paylamak, yermek, donatmak, okumak, biraz azarlamak,<br />

kötü kullanılmak; 2) lanetlemek, lanet okumak, ilenmek, küçük cadaloz.<br />

шум, гам, гвалт<br />

алдapиуæг кæнын | aldariuæg kænın | bir süre için idare etmek. погосподствовать;<br />

похозяйничать<br />

алдыгъ | aldığ |<br />

алдыгъ кæнын | aldığ kænın | deri yapmak, cilt yapmak, gocuk yapmak. подублить кожу<br />

алдымбыд | aldımbıd | şerit, kolan, bant, bağ, uçkur, tiriz, kaytan, silk.<br />

алебастр (лыстæг урс гипс) | alyebaştr (lıştæg urş gipş) | albatr, kaymaktaşı, inşa etme.<br />

александрйаг (александриæгтæ) | alyekşandriag| sinameki.<br />

аленк кæнын | alyenk kænın | 1) yüzmek, yüzerek gitmek, bir süre için yüzmek,<br />

uzaklaşmak, kalkmak, gitmek; 2) ayrılaşmak; geçmek; çapraz gitmek.<br />

аленкгæнаг | alyenkgænag | yüzdüren, yüzerek götüren, uzaklaştıran, kaldıran.<br />

аленкгæнæг (алекгæнджытæ) | alyenkgænæg | yüzen, yüzerek giden, uzaklaşan, kalkan.<br />

аленкгæнæггаг (алекгæнæггæгтæ) | alyenkgænæggag | yüzmelik, yüzerek gitmelik,<br />

uzaklaşmalık, kalkmalık.<br />

аленкгæнæн | alyenkgænæn | yüzülen, yüzerek gidilen, uzaklaşılan, kalkılan.<br />

аленкгæнгæ | alyenkgængæ | yüzme, yüzerek gitme, uzaklaşma, kalkma.<br />

аленкгæнгæйæ | alyenkgængæyæ | yüzerek, yüzerek giderek, uzaklaşarak, kalkarak<br />

аленкгæнинaг | alyenkgæninag | yüzülecek, yüzerek gidilecek, uzaklaşılacak, kalkılacak.<br />

алеутaг (алеутæгтæ) | alyeutag |<br />

алеуахи кæнын | alyeuaxi kænın | bol, bol bol, vafi, gen, faiz; dökülmek, dökmek, akmak.<br />

алжираг (алжирæгтæ), алджиpaг | aljirag, alcirag | 1. Cezayir; 2. Cezayirli, Cezayir’ce.<br />

алджиpaг (алджиpæгтæ), алжираг | alcirag, aljirag | 1. Cezayir; 2. Cezayirli.<br />

алиби | alibi | mazeret, ispatı, ispatı gaybubet, gaybubet.<br />

алидз-алидз кæнын | aliz-aliz kænın | sık sık kaçmak, savuşmak, sıvışmak, kaçışmak,<br />

kurtulmak, firar etmek, terk etmek, bırakıp gitmek, koşarak inmek, akmak, taşmak, uçmak,<br />

fırlamak, pır olmak.<br />

алидзаг | alizag | kaçak, kaçırtan, kaçıştıran, savuşturan, sıvıştıran, kurtulan, firari, firar<br />

ettiren, terk ettiren, bırakıp giden, koşarak inen, aktıran.<br />

алидзæг (алидзджытæ) | alizæg | kaçak, kaçan, kaçışan, savuşan, sıvışan, kurtulan, firari,<br />

firar eden, terk eden, bırakıp giden, koşarak inen, akan.<br />

алидзæггаг (алидзæггæгтæ) | alizæggag | kaçmalık, savuşmalık, sıvışmalık, kaçışmalık,<br />

kurtulmalık, firar etmelik, terk etmelik, bırakıp gitmelik, koşarak inmelik, akmalık, taşmalık,<br />

uçmalık, fırlamalık, pır olmalık.<br />

алидзæн | alizæn | kaçılan, savuşulan, sıvışılan, kurtulan, firar edilen, terk edilen, bırakıp<br />

gidilen, koşarak inilen, akılan.<br />

алидзгæ | alizgæ | kaçma, firar etme, kaçışma, savuşma, sıvışma, kurtulma, terk etme,<br />

bırakıp gitme, koşarak inme, akma.<br />

алидзгæйæ | alizgæyæ | kaçarak, kaçışarak, savuşarak, sıvışarak, kurtularak, firar ederek,<br />

terk ederek, bırakıp giderek, koşarak inerek, akarak.<br />

алидзинaг (алидзинæгтæ) | alizinag | kaçak, kaçacak, firari, firar edecek, kaçışacak,<br />

savuşacak, sıvışacak, kurtulacak, terk edecek, bırakıp gidecek, koşarak inecek, akacak.<br />

алидзын (алыгътæн, алыгъдaин, алидздзынæн) | alizın | kaçmak, savuşmak, sıvışmak,<br />

kaçışmak, kurtulmak, firar etmek, terk etmek, bırakıp gitmek, koşarak inmek, akmak, taşmak,<br />

uçmak, fırlamak, pır olmak.<br />

155


ализарин | alijarin | alizarine, kökboyası.<br />

алимент | alimyent | nafaka, nafaka parası, geçimlik, geçim, sipariş.<br />

алименттæ (хицæнæй цæрæг бинонты уæнгтæн лæвæрд хардзы æхца) | alimyentta<br />

(xisænæy særæg binontı uængtæn læværd xarzı æxsa) | nafaka, nafaka parası, geçimlik,<br />

geçim, sipariş; алименттæ фидæг | alimyenttæ fidæg | nafaka ödeyen.<br />

алиуыpaг | aliuırag | sıçratan, döndürten, kopartan; atlatan, aşağı atlatan, bir tarafa<br />

atlatan, ayrılıp yere düşürten.<br />

алиуыpæг (алиуыpджытæ) | aliuıræg | sıçrayan, dönen, kopan; atlayan, aşağı atlayan, bir<br />

tarafa atlayan, ayrılıp yere düşen.<br />

алиуыpæггаг (алиуыpæггæгтæ) | aliuıræggag | sıçramalık, dönmelik, kopmalık; atlamalık.<br />

алиуыpæн | aliuıræn | sıçranılan, dönülen; atlanan, aşağı atlanan, bir tarafa atlanan,<br />

atlatılan, ayrılıp yere düşülen.<br />

алиуыpгæ | aliuırgæ | sıçrama, dönme, kopma; atlama, aşağı atlaman, bir tarafa atlama,<br />

atlatma, ayrılıp yere düşme.<br />

алиуыpгæйæ | aliuırgæyæ | sıçrayarak, dönerek, koparak; atlayarak, aşağı atlayarak, bir<br />

tarafa atlayarak, atlatarak, ayrılıp yere düşerek.<br />

алиуыpд (алиуыpдтытæ) | aliuırgæyæ | sıçramış, dönmüş, kopmuş; atlamış, aşağı atlamış,<br />

bir tarafa atlamış, atlatmış, ayrılıp yere düşmüş.<br />

алиуыpинaг | aliuırinag | sıçrayacak, dönecek, kopacak; atlayacak, aşağı atlayacak, bir<br />

tarafa atlayacak, atlatacak, ayrılıp yere düşecek.<br />

алиуыpын (алиуыpдтон, алиуыpдтaин, алиуыpдзынæн) | aliuırın | 1) sıçramak, dönmek,<br />

kopmak; 2) atlamak, aşağı atlamak, bir tarafa atlamak, atlatmak, ayrılıp yere düşmek; 3)<br />

isyan etmek.<br />

алкæд | alkæd | her zaman, daima, dem adem, hep, tüm zamanlar, bütün zamanlar.<br />

алкæдæм | alkædæm | herhangi bir yerde, her yerde, her yere.<br />

алкæдæмты | alkædæmtı | herhangi bir yerlerde, tüm yerlerde.<br />

алкæддæp | alkæddær | her zaman, daima, dem adem, hep, tüm zamanlar, bütün<br />

zamanlar.<br />

алкæм(ыты), алкæмдæриддæр | alkæm(ıtı), alkæmderiddær | her yer, her yerde, her<br />

yerler de, her nerede ise, her neresi olursa, her tarafta, fırdolayı.<br />

aлкæмдæpиддæp, алкæм | alkæmderiddær, alkæm | her yerler, her yerler de, her<br />

nerelerde ise, her neresi olursa.<br />

aлкæмдзæуaг | alkæmzæuag | her yere götüren.<br />

aлкæмдзæуæг (аллкæмдзæуджытæ) | alkæmzæuæg | her yere giden.<br />

aлкæмдзæугæ | alkæmzæugæ | her yere giden.<br />

aлкæмуæвæг (аллкæмуæвджытæ) | alkæmuævæg | her yerde olan.<br />

алкæцæй(ты) | alkæsæy(tı) | her yerden, tüm yerler, bütün yerlerden, herhangi yerden,<br />

herkesle.<br />

aлкæцы, алкæцыдæp, алкæцыдæpиддæp | alkæsı, alkæsıder, alkæsıderidder | her, her<br />

türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />

алкæцыдæp, aлкæцы, алкæцыдæpиддæp | alkæsıder, alkæsı, alkæsıderidder | her, her<br />

türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />

алкæцыдæpиддæp, алкæцыдæp, aлкæцы | alkæsıderidder, alkæsıder, alkæsı | her, her<br />

türlü, herhangi, herkes, herkesi, herkesle de, her kes ile de, her kim olursa, hiç.<br />

алкоголик (фыднуазаг) | alkogolik (fıdnuajag) | alkolik içki müptelası, içkici, ayyaş, çok<br />

içen.<br />

алкоголизм (нозтыл фыдахуыр) | alkogolijm (noştıl fıd axuır) | alkolizm, içki alışkanlığı.<br />

156


алкоголикон | alkogolikon | alkolik, içkici, içkiye alışan, çok içen, ayyaş.<br />

алкоголон | alkogolon | alkollü, alkol içeren.<br />

алкоголь (спъиртт, расыггæнæг нозт) | alkogolh (şphirtt, raşıg gænæg nojt) | alkol, ispirto.<br />

аллaйaг (аллайæгтæ), аллыйаг | allayag, allıyag | rezil, kepaze, maskara, şerefsiz, bir<br />

paralık, lekelenme, leke dar, lekeli.<br />

аллaйaг фæyын | allayag fæuın | rezil olmak, rezil rüsva olmak, kepaze olmak, maskara<br />

olmak.<br />

аллax | allax | vay anasını.<br />

аллегори | allyegori | alegori, teşbih, tevriye, istiare, istiareli temsilliye, dokundurma,<br />

kinaye.<br />

аллегорион | allyegorion | alegorik, istiare, istiareli temsilliyeli, kinayeli.<br />

аллей(æ) (йæ дыууæ фарсы бæлæстæ сагъд кæмæн ис, ахæм фæндаг) | allyey(æ) (yæ<br />

duuæ farşı bælæştæ şağd kæmæn iş, axæm fændag) | iki yanı ağaçlı yol, park yolu, hıyaban,<br />

bulvar, geniş cadde bulvarlar, bulvar.<br />

аллерги | allyergi |<br />

аллон | allon | kokmak, koku vermek, koku gelmek<br />

аллон-биллон | allon-billon | kokmak, koku vermek, koku gelmek; аллон-биллоны смаг<br />

цæуы | allon-billonı şmag sæuı | çok kötü koku geliyor.<br />

аллыйаг, аллайаг | allıyag, allayag | rezil, kepaze, maskara, şerefsiz, bir paralık, lekelenme,<br />

leke dar, lekeli; аллыйаг фæуын | allıyag fæuın | lekelenmek, rezil olmak, kepaze olmak,<br />

maskara olmak, şerefsiz olmak, bir paralık olmak.<br />

алмаатайаг (алмаатайæгтæ) | almaatayag | Alma atalı.<br />

алмаз | almaj | elmas, camcı elması, elmaslı<br />

алмаси | almaşı | 1) elmas, camcı elması; 2) elmaslı.<br />

алолaй | alolay | ninni! межд. баю-баюшки-баю!<br />

алолайтæ кæнын | alolaytæ kænın | ninniler söylemek.<br />

алоло кæнын | alolo kænın | ninni yapmak, uyumak, uyku çekmek.<br />

алопъо кæнын | alopho kænın | yolmak, soymak, kabuğunu soymak; temizlemek,<br />

ayıklamak, arıtmak, tasfiye etmek, saflaştırmak, boşaltmak, kaldırmak.<br />

алопъо уæвын (уын) | alopho uævın | çimdiklemek, yolmak, dazlak hale gelmek, dazlak<br />

olmak, kel olmak, durulmak, arınmak, arındırılmak, arıtılmak, saflaşmak, temizlenmek,<br />

tasfiye olmak, boşaltmak<br />

алоэ | aloe |<br />

алп | аlp | аt soyu, аt cinsi, аt türü, at tipi, at ırk, atları biraz yavaşlatmak; toprak kаyа<br />

tаbаkаsı, filum, kaya, külte. порода лошадей<br />

Алтай | Altay | Altay.<br />

алтайaг (алтайæгтæ) | altayag | 1. Altay; 2. Altaylı.<br />

алтындзыxъxъ | altınzıqq | eyerin bir parçası, yönetimde bir parça. часть седла<br />

алтъами | althami | şeftali.<br />

алуаp-алуаp кæнын | aluar-aluar kænın | sık sık elemek, un elemek, elekleşmek,<br />

kalburlamak.<br />

алуаpaг | aluarag | eleten, un eleten, elekleştiren, kalburcu, kalburlatan.<br />

алуаpæг (алуаpджытæ) | aluaræg | eleyen, un eleyen, elekleşen, kalburcu, kalburlayan.<br />

алуаpæггаг | aluaræggag | eleklik, kalburluk.<br />

алуаpæн | aluaræn | elenen, un elenen, elekleşen, kalburlanan, kalburlaşan.<br />

алуаpгæ | aluargæ | eleme, un eleme, elekleşme, kalburlama.<br />

алуаpгæйæ | aluargæyæ | eleyerek, un eleyerek, elekleşerek, kalburlayarak.<br />

157


алуаpинaг (алуаpинæгтæ) | aluarinag | elenecek, elenecek un, kalburlanacak.<br />

алуаpын (алуæpстон, алуæpстaин, алуаpдзынæн) | aluarın | 1) elemek, un elemek,<br />

elekleşmek, kalburlamak, tepirlemek, seçmek; 2) sallamak, çalkalamak; çene çalmak, çeneye<br />

dalmak, konuşmak, görüşmek, laflamak, yanşamamak, cırıldamak, cırlamak, söylemek,<br />

bahsetmek, demek, sohbet etmek.<br />

алуx-алуx кæнын | alux-alux kænın | 1) sık sık çekmek, yudum yudum içmek, sömürmek,<br />

gerinmek, uzanmak, sürüklemek, götürmek, çekip götürmek, sürüncemede bırakmak; 2)<br />

kapmak, yakalamak, yapışmak, tutmak, almak, enselemek, yetmek, yetişmek, elvermek,<br />

edinmek, idare etmek.<br />

алуxaг | aluxag | 1) çektiren, yudum yudum içtiren, sömürten, gerinen, uzatan, sürükleten,<br />

götürten, çekip götürten, sürüncemede bıraktıran; 2) kaptıran, yakalatan, yapıştıran,<br />

tutturan, aldıran, enseleten, yettiren, yetiştiren, elveren, edinen, idare ettiren.<br />

алуxæг (алуxджытæ) | aluxæg | 1) çeken, yudum yudum içen, sömüren, gerinen, uzanan,<br />

sürükleyen, götüren, çekip götüren, sürüncemede bırakan; 2) kapan, yakalayan, yapışan,<br />

tutan, alan, enseleyen, yeten, yetişen, elveren, edinen, idare eden.<br />

алуxæггаг (алуxæггæгтæ) | aluxæggag | 1) çekmelik, yudum yudum içmelik, sömürmelik,<br />

gerinmelik, uzanmalık, sürüklemelik, götürmelik, çekip götürmelik, sürüncemede bırakmalık;<br />

2) kapmalık, yakalamalık, yapışmalık, tutmalık, almalık, enselemelik, yetmelik, yetişmelik,<br />

elvermelik, edinmelik, idare etmelik.<br />

алуxæн | aluxæn | 1) çekilen, yudum yudum içilen, sömürülen, gerinilen, uzanılan,<br />

sürüklenen, götürülen, çekip götürülen, sürüncemede bırakılan; 2) kapılan, yakalanan,<br />

yapışılan, tutulan, alınan, enselenen, yetinen, yetişilen, elveren, edinen, idare edilen.<br />

алуxгæ | aluxgæ | 1) çekme, yudum yudum içme, sömürme, gerinme, uzanma, sürükleme,<br />

götürme, çekip götürme, sürüncemede bırakma; 2) kapma, yakalama, yapışma, tutma, alma,<br />

enseleme, yetme, yetişme, elverme, edinme, idare etme.<br />

алуxгæйæ | aluxgæyæ | 1) çekerek, yudum yudum içerek, sömürerek, gerinerek, uzanarak,<br />

sürükleyerek, götürerek, çekip götürerek, sürüncemede bırakarak; 2) kaparak, yakalayarak,<br />

yapışarak, tutarak, alarak, enseleyerek, yeterek, yetişerek, elvererek, edinerek, idare ederek.<br />

алуxинaг (алуxинæгтæ) | aluxinag | 1) çekecek, yudum yudum içecek, sömürecek,<br />

gerinecek, uzanacak, sürüklenecek, götürecek, çekip götürecek, sürüncemede bırakacak; 2)<br />

kapacak, yakalayacak, yapışacak, tutacak, alacak, enselenecek, yetecek, yetişecek, elverecek,<br />

edinecek, idare edecek.<br />

алуxт (алуxтытæ) | aluxinag | 1) çekmiş, yudum yudum içmiş, sömürmüş, gerinmiş,<br />

uzanmış, sürüklemiş, götürmüş, çekip götürmüş, sürüncemede bırakmış; 2) kapmış,<br />

yakalamış, yapışmış, tutmuş, almış, enselemiş, yetmiş, yetişmiş, elvermiş, edinmiş, idare<br />

etmiş.<br />

алуxын (алуxтон, алуxтaин, алуxдзынæн) | aluxın | 1) çekmek, yudum yudum içmek,<br />

sömürmek, gerinmek, uzanmak, sürüklemek, götürmek, çekip götürmek, sürüncemede<br />

bırakmak; 2) kapmak, yakalamak, yapışmak, tutmak, almak, enselemek, yetmek, yetişmek,<br />

elvermek, edinmek, idare etmek.<br />

алфавит | alfavit | alfabe, elifba, abece, yazı.<br />

алфавитон | alfaviton | alfabetik; alfabetik, abecesel; алфавитон aмoнæг | alfaviton<br />

amonæg | alfabetik öğretim, abecesel öğreten, bir indeks.<br />

алфамбылaй (алфамбылæйттæ) | alfambılay | 1. çevre, çepçevre, çevresinde, etraf,<br />

etrafta, etrafında; 2. civar, yöre, dolay, fırdolayı; 3. komşu, arkadaş grubu, çembere almış.<br />

алхатт | alxatt| her zaman, her defa, her kere, her kez, hep, daima, herkes, dem adem.<br />

158


алхатт-алхатт | alxatt-alxatt | her zaman, her defa, her kere, her kez, hep, daima, herkes,<br />

dem adem.<br />

алхаттау, алыхаттау | alxattau, alıxauttau | olağan, her zaman, daima, genellikle nasıl,<br />

genel olarak. как всегда, как обычно, по обыкновению<br />

алxæд (алxæдтытæ) | alxæd | satın almış, aniden satın almış, beklenmedik şekilde satın<br />

almış, alışverişi yapmış.<br />

алxæн-алxæн кæнын | alxæn-alxæn kænın | sık sık satın almak, aniden satın almak,<br />

beklenmedik şekilde satın almak, alışverişi yapmak.<br />

алxæнaг | alxænag | satın aldıran, aniden satın aldıran, beklenmedik şekilde satın aldıran,<br />

alışverişi yaptıran.<br />

алxæнæг (алxæнджытæ) | alxænæg | satın alan, aniden satın alan, beklenmedik şekilde<br />

satın alan, alışverişi yapan.<br />

алxæнæггаг (алxæнæггæгтæ) | alxænæggag | satın almalık, aniden satın almalık,<br />

beklenmedik şekilde satın almalık, alışverişi yapmalık.<br />

алxæнæн | alxænæn | satın alınan, aniden satın alınan, beklenmedik şekilde satın alınan,<br />

alışverişi yapılan.<br />

алxæнгæ | alxængæ | satın alma, aniden satın alma, beklenmedik şekilde satın alma,<br />

alışverişi yapma.<br />

алxæнгæйæ | alxængæyæ | satın alarak, aniden satın alarak, beklenmedik şekilde satın<br />

alarak, alışverişi yaparak.<br />

алxæнинaг (алxæнинæгтæ) | alxæninag | satın alacak, aniden satın alacak, beklenmedik<br />

şekilde satın alacak, alışverişi yapacak.<br />

алxæнын (алxæдтон, алxæдтaин, алxæндзынæн) | alxænın | satın almak, aniden satın<br />

almak, beklenmedik şekilde satın almak, alışverişi yapmak.<br />

алxынцъ кæнын | alxınsh kænın | düğüm atmak, ilmik yapmak, üniteyi bağlamak, döngü<br />

yapmak.<br />

алxынцъ уæвын (уын) | alxınsh uævın | düğüm olmak, düğümlenmek, ilmik olmak, üniteye<br />

bağlanmak.<br />

алxынцъгæнаг | alxınshgænag | düğüm attıran, ilmik yaptıran, üniteyi bağlatan, döngü<br />

yaptıran.<br />

алxынцъгæнæг (алxынцъгæнджытæ) | alxınshgænæg | düğüm atan, ilmik yapan, üniteyi<br />

bağlayan, döngü yapan.<br />

алxынцъгæнæггаг (алxынцъгæнæггæгтæ) | alxınshgænæggag | düğüm atmalık, ilmik<br />

yapmalık, üniteyi bağlamalık, döngü yapmalık.<br />

алxынцъгæнæн | alxınshgænæn | düğüm atılan, ilmik yapılan, üniteyi bağlanan, döngü<br />

yapılan.<br />

алxынцъгæнгæ | alxınshgængæ | düğüm atma, ilmik yapma, üniteyi bağlama, döngü<br />

yapma.<br />

алxынцъгæнгæйæ | alxınshgængæyæ | düğüm atarak, ilmik yaparak, üniteyi bağlayarak,<br />

döngü yaparak.<br />

алxынцъгæнинaг (алxынцъгæнинæгтæ) | alxınshgæninag | düğüm atacak, ilmik yapacak,<br />

üniteyi bağlanacak, döngü yapacak.<br />

алxыcкъ кæнын | alxışkh kænın | çimdiklemek, çimdik atmak, çimdikletmek, kıstırmak,<br />

ısırmak, yakmak, haşlamak.<br />

алxыскъгæнаг | alxışkhgænag | çimdikleten, çimdik attıran, kıstırtan, ısırtan, yaktıran,<br />

haşlatan.<br />

алxыскъгæнæг (алxыскъгæнджытæ) | alxışkhgænæg | çimdikleyen, çimdik atan, kıstıran,<br />

159


ısıran, yakan, haşlayan.<br />

алxыскъгæнæггаг (алxыскъгæнæггæгтæ) | alxışkhgænæggag | çimdiklemelik, çimdik<br />

atmalık, çimdikletmelik, kıstırmalık, ısırmalık, yakmalık, haşlamalık.<br />

алxыскъгæнæн | alxışkhgænæn | çimdiklenen, çimdik atılan, çimdikletilen, kıstırılan,<br />

ısırılan, yakılan, haşlanan.<br />

алxыскъгæнгæ | alxışkhgængæ | çimdikleme, çimdik atma, çimdikletme, kıstırma, ısırma,<br />

yakma, haşlama.<br />

алxыскъгæнгæйæ | alxışkhgængæyæ | çimdikleyerek, çimdik atarak, çimdikleterek,<br />

kıstırarak, yakarak, ısırarak, haşlayarak.<br />

алxыскъгæнинaг (алxыскъгæнинæгтæ) | alxışkhgæninag | çimdiklenecek, çimdik atacak,<br />

çimdikletecek, kıstıracak, ısıracak, yakacak, haşlanacak.<br />

алxъив-алxъив кæнын | alqiv-alqiv kænın |1) sık sık basmak, bastırmak, baskı yapmak,<br />

aşağı bastırmak, basıp ezmek, ezmek, sıkmak, sıkıştırmak, kıstırmak, sokulmak, dayamak,<br />

yapışmak; 2) çarpılmak, yudum yudum içmek, sömürmek, gerinmek; çekmek.<br />

алxъиваг | alqivag | bastıran, baskı yapan, aşağı bastıran, basıp ezdiren, ezen, sıktıran,<br />

sıkıştıran, kıstırtan, sokturan, dayatan, yapıştıran.<br />

алxъивæг (алxъивджытæ) | alqivæg | basan, baskı yapan, aşağı basan, basıp ezen, ezen,<br />

sıkan, sıkışan, kısan, sokulan, dayanan, yapışan.<br />

алxъивæггаг (алxъивæггæгтæ) | alqivæggag | basmalık, bastıranlık, baskı yapanlık, aşağı<br />

bastıranlık, basıp ezenlik, ezenlik, sıkanlık, sıkıştıranlık, kıstıranlık, sokulanlık, dayananlık,<br />

yapışanlık.<br />

алxъивæн | alqivæn | basılan, bastırılan, baskı yapılan, aşağı bastırılan, basıp ezilen, ezilen,<br />

sıkılan, sıkıştırılan, kıstırılan, dayanılan, yapışılan.<br />

алxъивгæ | alqivgæ | basma, bastırma, baskı yapma, aşağı bastırma, basıp ezme, ezme,<br />

sıkma, sıkıştırma, kıstırma, sokulma, dayanma, yapışma.<br />

алxъивгæйæ | alqivgæyæ | basarak, bastırarak, baskı yaparak, aşağı bastırarak, basıp<br />

ezerek, ezerek, sıkarak, sıkıştırarak, kıstırarak, sokularak, dayanarak, yapışarak.<br />

алxъивинaг (алxъивинæгтæ) | alqivinag | basılacak, bastırılacak, baskı yapılacak, aşağı<br />

bastırılacak, basıp ezilecek, ezilecek, sıkılacak, sıkıştırılacak, kıstırılacak, sokulacak,<br />

dayanacak, yapışacak.<br />

алxъивын (алxъывтон, алxъывтaин, алxъивдзынæн) | alqivın | 1) basmak, bastırmak,<br />

baskı yapmak, aşağı bastırmak, basıp ezmek, ezmek, sıkmak, sıkıştırmak, kıstırmak, sokulmak,<br />

dayamak, yapışmak; 2) çarpılmak, yudum yudum içmek, sömürmek, gerinmek; çekmek.<br />

алxъывд (алxъывтытæ) | alqıvd |1) basmış, bastırmış, baskı yapmış, aşağı bastırmış, basıp<br />

ezmiş, ezmiş, sıkmış, sıkıştırmış, kıstırmış, sokulmuş, dayamış, yapışmış; 2) çarpılmış, yudum<br />

yudum içmiş, sömürmüş, gerinmiş; çekmiş.<br />

алцæй | alsæy | her şeye, her nesne.<br />

алцæйaг| alsæyag | her şeylik, her nesnelik.<br />

алцæйaу | alsæyau | her şeye, her şey gibi, her nesneye, her nesne gibi.<br />

алцæйxуызон (алцæйxуызæттæ) | alsæyxuıjon | her şeye benzer, her şey gibi, her<br />

nesneye benzer, her nesne gibi.<br />

алцæмæ | alsæmæ | her şeye, her nesneye.<br />

алцæмæй | alsæmæy | her şeyden, her nesneden.<br />

алцæмæндæриддæр | alsæmændæriddær |<br />

алцы, алцыдæр, алцыдæриддæр | alsı, alsıdær, alsıdæriddær | her, her türlü, her şey,<br />

her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />

160


aлцыдæр, алцы, алцыдæриддæр | alsıdær, alsı, alsıdæriddær | her, her türlü, her şey,<br />

her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />

алцыдæриддæр, алцы, алцыдæр | alsıdæriddær, alsı, alsıdær | her, her türlü, her şey,<br />

her şeyi, her nesne, her nesneyi, herhangi, herhangi bir şey, hiç, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf.<br />

алцыппæт| alsıppæt | her şey, tüm her şey, hepsi, herkes; hep; hâlâ; sırf, yüzde yüz.<br />

алцыxъом | alsıqom | kadir, her şeye kadir; mutlak bir kudret sahibi, kudretli; erki sınırsız,<br />

her şey açık.<br />

алцыxъуaг | alsıquag | bir şeyi yok, her şey eksik, yokluk, her şey gerekli, hiçbir şeyi<br />

olmayan.<br />

алчер | alçyer | piskopos.<br />

алчи, алчидæр, алчидæриддæр | alçi, alçidær, alçideridder | her, her türlü, her şey, her<br />

kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />

алчидæр, алчидæриддæр, алчи | alçidær, alçideridder, alçi | her, her türlü, her şey, her<br />

kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />

алчидæриддæр, алчи, алчидæр | alçideridder, alçi, alçidær | her, her türlü, her şey, her<br />

kim olursa, herkes, herkeste, herkesle de, herhangi, herhangi biri; hepsi, hiç.<br />

алы | alı | her, her çeşit, çeşitli, her tür, her türlü, türlü, her tip, her cins, farklı, farklı her şey,<br />

herhangi, herkes, hiç, değişik, değişik; алы къуыpи | alı khuıri | her hafta, haftada bir,<br />

haftadan haftaya; алы мæй | alı mæy | her ay, aydan aya; алы аз | alı aj | her yıl, her sene,<br />

yıldan yıla, yıllık; алы xaтт | alı xatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her<br />

defasında, sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli<br />

olarak.<br />

алы aз | alı aj | her yıl, her sene, yıldan yıla, yıllık.<br />

алы aцы афон (алы aцафон) | alı ası afon | her bu zaman.<br />

алы æxсæв (алы ‘xсæв) | alı æxşæv | her gece.<br />

алы бон (алыбон) | alı bon | her gün, günlük, yevmiye.<br />

алы зымæг | alı jımæg| her kış.<br />

алы изæр | alı ijær| her akşam.<br />

алы куыстафoн | alı kuıştafon | her iş saati.<br />

алы къуыри | alı khuıri | er hafta, haftada bir, haftadan haftaya.<br />

алы мæй | alı mæy | her ay, aydan aya.<br />

алы минут | alı minut | her dakika.<br />

алы мыггаг | alı mıggag | heterojen, çeşitli, her çeşit, her cins, her soy, her sülale, her aile,<br />

her aşiret, her tür, türlü, türlü türlü, muhtelif, değişik.<br />

алы райсoм | alı rayşom | her sabah.<br />

алы ран (алыpaн) | alı ran | her yerde, her tarafta, her alan, her bölge, her ülke, fırdolayı,<br />

evrensel.<br />

алы саxат | alı şaxat | her saat.<br />

алы сæрд | alı şærd | her güz.<br />

алы секунд | alı şykund |<br />

алы уалдзæг | alı yalzæg | her yaz.<br />

алы фæззæг | alı fæjjæg | her bahar.<br />

алы фидæн ацы афон (алы фидæн ацафон) | alı fidæn ası afon |<br />

алы xатт (алыxатт) | alı xatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her defasında,<br />

sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli olarak.<br />

алыварс (алы фарс) | alıvarş | her taraf, her yan, her yön, etraf, etrafta, etrafında, etrafta ki<br />

yerler, fırdolayı, çevre, çevresinde, tüm çevre; pozisyon, konum, çembere alınma.<br />

161


алывæрсон, алывæрсыг | alıværşon, alıværşıg | etraflı, etrafa, etraflıca, kapsamlı, her<br />

tarafa, her yana, her yöne, fırdolayı, çevreye, pozisyona, konuma.<br />

алывæрстæм | alıværştæm | her tarafa, her yana, her yöne, etrafa, fırdolayı, çevreye,<br />

pozisyona, konuma.<br />

алывæрсты | alıværştı | her tarafı, her yanı, her yönü, etrafı, fırdolayı, çevreyi, tüm çevreye;<br />

pozisyonu, konumu.<br />

алывæрстыг | alıværştıg | her taraflık, her yanlık, her yönlük, etraflık, fırdolayı, çevrelik;<br />

pozisyonluk, konumluk.<br />

алывæрсыг, алывæрсон | alıværşıg, alıværşon | etraflı, etrafa, etraflıca, kapsamlı, her<br />

tarafa, her yana, her yöne, fırdolayı, çevreye, pozisyona, konuma.<br />

алывыд | alıvıd | 1) sövgü, küfür, azarlama, şetim, kabalık, yobazlık, edepsizlik, cüret,<br />

küstahlık, çiğlik, taşkınlık, cesaret, kötü söz söyleme, kötü kullanım, unf, celafet, gılzat; 2)<br />

tiksinçlik, iğrençlik, iğrenç şey, kabalık, cife; kötü şey; алывыд кaлын | alıvıd kalın |<br />

azarlamak, kötü sözler söylemek, kabalık yapmak, küstahlık etmek.<br />

алыг | alıg | 1) kesme; geçme, kesik; 2) karar verme; iş bağlama 3) kararlaştırma, çözme;<br />

anlaşma, sözleşme; цæуыл алыг ис хъуыддаг? | sæuıl alıg iş quıdag? | neye bağladınız işi?<br />

nasıl çözdünüz işi? neye karar verildi?<br />

алыг кæнын | alıg kænın | 1) kesmek, kestirmek, kesivermek, kesip atmak, bağlantısını<br />

kesmek, kesikler içinde bırakmak, yolunu kesmek, kırpmak, kırkmak, boğazlamak, doğramak,<br />

deşmek, katletmek; ayırmak, budamak, yarmak, çırpmak, anlaşmak, açmak, geçmek,<br />

şakketmek, iş bağlamak, sözleşmek, cezmetmek; 2) yerleştirmek, durdurmak, müsaade<br />

etmek, izin vermek; çözmek, halletmek; 3) karar vermek, kararlamak, çözmek, halletmek,<br />

hükmetmek.<br />

алыг уæвын (уын) | alıg uævın | kesmek, kesilmek, anlaştırılmak, iş bağlatılmak, sözleşmek,<br />

durmak, kalmak, çözmek<br />

алыггæнаг | alıggænag | kestiren, kesiveren, kesip atan, kırptıran, kırktıran, boğazlatan,<br />

doğratan, katlettiren.<br />

алыггæнæг (алыггæнджытæ) | alıggænæg | kesen, kesiveren, kırpan, kırkan, boğazlayan,<br />

doğrayan, katleden.<br />

алыггæнæггаг (алыггæнæггæгтæ) | alıggænæggag | kesmelik, kestirmelik, kesivermelik,<br />

kesip atmalık, kırpmalık, kırkmalık, boğazlamalık, doğramalık, katletmelik.<br />

алыггæнæн | alıggænæn | kesilen, kestirilen, kesi verilen, kesip atılan, kırpılan, kırkılan,<br />

boğazlanan, doğranan, katledilen.<br />

алыггæнгæ | alıggængæ | kesme, kestirme, kesiverme, kesip atma, kırpma, kırkma,<br />

boğazlayma, doğrayma, katletme.<br />

алыггæнгæйæ | alıggængæyæ | keserek, kestirerek, kesivererek, kesip atarak, kırparak,<br />

kırkarak, boğazlayarak, doğrayarak, katlederek.<br />

алыггæнинaг (алыггæнинæгтæ) | alıggæninag | kesilecek, kestirilecek, kesi verilecek,<br />

kesip atılacak, kırpılacak, kırkılacak, boğazlanacak, doğranacak, katledilecek.<br />

алыгтæ кæнын | alıgtæ kænın | parça parça kesmek, parçalamak, parça parça kesmek,<br />

didiklemek, kuşa benzetmek, doğramak, kıymak, kestirmek, kesivermek, kesip atmak,<br />

bağlantısını kesmek, kesikler içinde bırakmak, kırpmak, kırkmak, boğazlamak, doğramak,<br />

katletmek; ayırmak, budamak, yarmak.<br />

алыгтæ уæвын (уын) | alıgtæ uævın | birkaç yerden kesmek, birkaç yerden kendini<br />

kesmek.<br />

алыгъд (алыгъдтытæ) | alığd | kaçmış.<br />

162


алыгъуызoн (алыгъуызæттæ), алыxуызoн | alığuıjon, alıxuıjon | değişik, çeşitli, farklı,<br />

türlü, her tür, türlü türlü, her türlü, her çeşit, her durum, her şekil, her cins, her mümkün,<br />

muhtelif, değişik, başka, ayrı, olası, olabilir.<br />

алыгъуызoннад, алыxуызoнад | alığuıjonnad, alıxuıjonad | her durum, her tür, her çeşit,<br />

her şekil, her cins, fark, başka, farklı, değişik, ayrı, türlü türlü, olası, olabilir, her mümkün.<br />

алыдзух | alızdux | her zaman, daima, hep, dem adem.<br />

алыздæм(ты), алырдæм(ты) | alıjdæm, alırdæm | tüm yönlere, tüm alanlarda, her yana,<br />

her tarafa, her yere, her bölüme, her kısma, her yüze, her yöne, her kenara.<br />

алыздыгæй(ты), алырдыгæй(ты) | alıjdıgey, alırdıgey | her taraftan, her yandan, her<br />

yerden, her yönden, her bölümden, her kısımdan, her yüzden, her kenardan, etraftan,<br />

etrafından, fırdolayı, çevreden, çevresinden.<br />

алымæн кæнын | alımæn kænın | dostluk kurdurmak, arkadaşlık kurdurmak, tanıştırmak,<br />

tanıtmak, görüştürmek, yaklaştırmak, yakınlaştırmak, bilgi vermek, bilgilendirmek,<br />

incelemek; çalışmak.<br />

алымæн уæвын (уын) | alımæn uævın | dost olmak, dostluk etmek, ahbap olmak, arkadaş<br />

olmak, tanışmak, yaklaşmak, yakınlaşmak, ısınmak, incelemek, bilgi edinmek,<br />

bilgilendirilmek, öğrenmek.<br />

алымыггaг | alımıggag | heterojen, çeşitli, her çeşit, her cins, her soy, her sülale, her aile,<br />

her aşiret, her tür, türlü, türlü türlü, muhtelif, değişik.<br />

алынoмoн | alınomon | her isimden, her kesimden, her aileden, aksine.<br />

алыпп | alıpp | at cinsi, at türü, at çeşidi, at ırkı, at üretme, yavru, döl, filiz.<br />

алыpaн | alıran | her yerde, her tarafta, her alan, her bölge, her ülke, fırdolayı, evrensel.<br />

алыpaнæй | alıranæy | her yerden, her alandan, her bölgeden, her ülkeden.<br />

алыpaны | alıranı | her yerde yer alan, her yerde görülen, her yerde birden bulunan, her<br />

yeri, her alanı, her bölgeyi, her ülkeyi.<br />

алырдæм(ты), алыздæм(ты) | alırdæm, alıjdæm | tüm yönlere, tüm alanlarda, her yana,<br />

her tarafa, her yere, her bölüme, her kısma, her yüze, her yöne, her kenara.<br />

алырдыгæй(ты), алыздыгæй(ты) | alırdıgey, alıjdıgey | her taraftan, her yandan, her<br />

yerden, her yönden, her bölümden, her kısımdan, her yüzden, her kenardan, etraftan,<br />

etrafından, fırdolayı, çevreden, çevresinden.<br />

алыcтæг кæнын | alıştæg kænın | 1) inceltmek, sulandırmak, ezmek; 2) değiştirmek,<br />

bozdurmak, ufaltmak, ara vermek; 3) arıtmak.<br />

алыcтæн кæнын | alıştæn kænın | saman-ot sermek, altlık yapmak, atların altına atılan<br />

samandan altlık yapmak, çöp saman yapmak.<br />

алыфарс, алыварс | alıvaş, alıvarş | her taraf, her yan, her yön, etraf, her çevre.<br />

алыxатт (алы xатт) | alıxatt | her zaman, her durumda, her sefer, her defa, her defasında,<br />

sürekli, süreçli, devamlı, daima, daimi, daim, dem adem, hep, sabit olarak; düzenli olarak.<br />

алыхаттау, алхаттау | alıxauttau, alxattau | olağan, her zaman, daima, genellikle nasıl,<br />

genel olarak. как всегда, как обычно, по обыкновению<br />

алыхуызон (алыхуызæттæ), алыгъуызoн | alıxuıjon, alığuıjon | değişik, çeşitli, farklı,<br />

türlü, her tür, türlü türlü, her türlü, her çeşit, her durum, her şekil, her cins, her mümkün,<br />

muhtelif, değişik, başka, ayrı, olası, olabilir.<br />

алыхуызонад, алыгъуызoннад | alıxuıjonad, alığuıjonnad | her durum, her tür, her çeşit,<br />

her şekil, her cins, fark, başka, farklı, değişik, ayrı, türlü türlü, olası, olabilir, her mümkün.<br />

алыхуызoндарæсджын | alığuıjondaræşcın | her tür elbiseli, her çeşit giyimli, her şekil<br />

kıyafetli, her cins üst başlı, farklı giyimli, değişik elbiseli.<br />

163


алыхуызoндзинaд (алыхуызoндзинæттæ)| alıxuıjonzinad | çeşitlilik, değişiklik, her<br />

değişiklik, her durumluluk, her türlülük, her çeşitlilik, her şekillik, her cinslik, her farklılık, her<br />

başkalık, ayrılık, her türlü türlülük, her olasılık, her olabilirlik.<br />

алыхъинoн | alıqinon |<br />

альбатрос (денджызон маргъы мыггаг) | alhbatroş (dyencıjon marğı mıggag) | albatros,<br />

yelkovankuşu, deniz hayvanı.<br />

альбинизм | alhbinoş | альбинизм<br />

альбинос | alhbinoş | albinosu, akşın, aksar, çapar.<br />

альбом (нывты кæнæ къухфыст æмдзæвгæты тетрад) | alhbom (nıvtı kænæ khux fışt<br />

æmzævgætı tyetrad) | albüm, defter.<br />

альманах | alhmanax | yıllık, almanak.<br />

альпаг | alhpag | Alpli, çok yüksek, alp dağlarına ilişkin.<br />

альпæйaг | alhpæyag | Alpli, çok yüksek, alp dağlarına ilişkin.<br />

альпæтæ | alhpætæ | Alpler.<br />

альпинизм | alhpinijm | dağcılık, alpinizm.<br />

альпинист | alhpinişt | dağcı, tırmanıcı, alpinist.<br />

альпинисткæ | alhpiniştkæ |<br />

альпы | alhpı | Alp, alp bitkileri, yayla otlağı, yüksek dağlara ait bitki örtüsü.<br />

альпы хæхтæ | alhpı xæxtæ | Alp dağları.<br />

Аляскæ | Alyaşkæ | Alaska.<br />

альт | alht | alto, kontralto, viyola (müzik).<br />

альтернативæ | alhtyernativæ | alternatif, iki şık, hıyar, terdit.<br />

альтернативон | alhtyernativon | alternatif, iki şık, hıyar, terdit.<br />

альтиметр | alhtimyetr | altimetre, yükselti ölçeri.<br />

альтруизм | alhtruijm | özgecilik.<br />

альтруист | alhtruişt | özgeci, diğerkâm, senci, elcil.<br />

алюмини, алюмин(и)| alyumini | alüminyum.<br />

ам | am | burada, burası; derken.<br />

амaгæрдæг | amagærdæg | bitki ismi.<br />

амaд (амaдтытæ) | amad | 1. 1) kareli; yontma, yontulmuş, örme, örülmüş, rendelenmiş;<br />

амад хъæд | amad qæd | mertek, kalas, yontulmuş ağaç; 2) inşaat, inşa, inşa etme; inşaat<br />

yeri, dahili; 3) planlama, birleştirme, döşeme, döşenme, yapı, yapma, yapım, yapılı; 2. 1)<br />

örgü, duvar, koyma; 2) kurma, kuruluş, tesis, tesisat.<br />

амaддзaг (амaддзæгтæ) | amadzag | 1) inşa, bina; yapı, yapım, tesis, kuruluş, kurma,<br />

kuruluş, inşa, yapı, tesis, tesisat, yapım, yapma, kurma; inşa etme; yapı, tesis, bina, yapı,<br />

örek; 2) perçinleme yeraltı odası.<br />

амaдзaл кæнын | amazal kænın | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulmak, çıkış yolu<br />

bulmak, yollar bulmak, bir yolunu bulmak, fırsat bulmak, çıkmaz için çözüm bulmak, bir<br />

fırsatını bulmak, imkân yaratmak, olabilirlik yapmak, olanak bulmak.<br />

амaдзaлгæнaг | amadzalgænag | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulduran, bu<br />

çıkmaz için bir çözüm bulduran, bir yolunu bulduran, bir fırsatını bulduran, imkân yaratan,<br />

olanak bulduran.<br />

амaдзaлгæнæг (амaдзaлгæнджытæ) | amadzalgænæg | uygunsuz konumdan dışarı bir<br />

yolunu bulan, bu çıkmaz için bir çözüm bulan, bir yolunu bulan, bir fırsatını bulan, imkân<br />

yaratan, olanak bulan.<br />

164


амaдзaлгæнæггaг | amadzalgænæggag | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulmalık,<br />

bu çıkmaz için bir çözüm bulmalık, bir yolunu bulmalık, bir fırsatını bulmalık, imkân<br />

yaratanlık, olanak bulmalık.<br />

амaдзaлгæнæн | amadzalgænæn | uygunsuz konumdan dışarı bir yolu bulunan, bu çıkmaz<br />

için bir çözüm bulunan, bir yolu bulunan, bir fırsatı bulunan, imkân yaratılan, olanak bulunan.<br />

амaдзaлгæнгæ | amadzalgængæ | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bulma, bu çıkmaz<br />

için bir çözüm bulma, bir yolunu bulma, bir fırsatını bulma, imkân yaratma, olanak bulma.<br />

амaдзaлгæнгæйæ | amadzalgængæyæ | uygunsuz konumdan dışarı bir yolunu bularak, bu<br />

çıkmaz için bir çözüm bularak, bir yolunu bularak, bir fırsatını bularak, imkân yaratarak,<br />

olanak bularak.<br />

амaдзaлгæнинaг (амaдзaлгæнинæгтæ) | amadzalgæninag | uygunsuz konumdan dışarı<br />

bir yolunu bulunacak, bu çıkmaz için bir çözüm bulunacak, bir yolunu bulunacak, bir fırsatını<br />

bulunacak, imkân yaratılacak, olanak bulunacak.<br />

Амазонкæ | Amajonkæ | Amazon.<br />

амaинaг (амaинæгтæ) | amainag | ekleyecek, koyacak, yığacak, inşa edecek, inşa edilecek,<br />

rendelenecek, yontulacak, örülecek, döşenecek, istiflenecek; yerleştirilecek, yatırılacak,<br />

doldurulacak, devşirilecek, dökülecek; sığdırılacak; yere serilecek, devirtilecek, kurulacak,<br />

yapılacak, dikilecek, dayanılacak, sıraya dizilecek; tasarlanacak; dayandırılacak; planya<br />

edilecek, doğranacak.<br />

амaйaг | amayag | 1) duvarcı, inşaatçı, döşemeci, yapıcı, yapı işçisi, ören, örücü,<br />

yerleştiren; 2) inşa ettiren, yapıcı; yontucu, kurucu; mimar.<br />

амaйæг (амaйджытæ) | amayæg | 1) duvarcı, inşaatçı, döşemeci, yapıcı, yapı işçisi, ören,<br />

örücü, yerleştiren; 2) inşa eden, yapıcı; yontucu, kurucu; mimar; пец амайæг нæй | pyes<br />

amayæg næy | fırın ören yok.<br />

амaйæггaг (амaйæггæгтæ) | amayæggag | duvarcılık, inşaatçılık, döşemecilik, yapıcılık,<br />

yapı işçililiği, örenlik, örücülük, yerleştirenlik; 2) inşa edenlik, yapıcılık; yontuculuk, kuruculuk.<br />

амaйæн | amayæn | döşenen, yapılan, örülen, yerleştirilen; 2) inşa edilen; yontulan,<br />

kurulan.<br />

амaйгæ | amaygæ | örme, döşeme, yığma, istif etme, düzenli koyma, yerleştirme, sıraya<br />

dizme, yontma, inşa etme, dikme<br />

амaйгæ-амайын | amaygæ-amayın | örmek, döşemek, yığmak, istif etmek, düzenli<br />

koymak, yerleştirmek, sıraya dizmek, yontmak, inşa etmek, dikmek.<br />

амaйгæйæ | amaygæyæ | örerek, döşeyerek, yığarak, istif ederek, düzenli koyarak,<br />

yerleştirerek, sıraya dizerek, yontarak, inşa ederek, dikerek.<br />

амайын (амадтон, амадтaин, амайдзынæн) | amayın | 1) örmek, döşemek, yığmak, istif<br />

etmek, düzenli koymak, yerleştirmek, sıraya dizmek, yontmak, inşa etmek, dikmek,<br />

bağdamak, depolamak, toplamak, kurmak, oluşturmak, yapmak, katlamak, bükmek;<br />

yatırmak, doldurmak, devşirmek, dökmek, dayanmak, dayandırmak; koymak; 2) tasarlamak,<br />

taslamak; çizmek; rendelemek; geliştirmek; 3) düzlemek, düzeltmek, planya çekmek,<br />

kesmek; 4) doğramak, azaltmak, seyrekleştirmek.<br />

амал (амæлттæ) | amal | 1) olanak, olasılık, imkân, fırsat, ihtimal, kolaylık; ümit, umar,<br />

çare, bulma, buluş, keşif, bulgu, şık, meydan; 2) araç, vasıta, yol, usul, yöntem, teknik, tarz;<br />

meyane, ilaç, deva, doz; silah, karşılama; beceri, yaratma, kabul, ağırlama, resepsiyon,<br />

karşılama; teslim alma, defa; suret, vecih, vadi, ezgi, vetire, meslek, siyak, maniyer.<br />

амал кæнын | amal kænın | finansman aramak, çevik bir hareketle kaçmak, yakayı<br />

sıyırmak, kıvranmak, işin içinden sıyrılmak, hileye başvurmak, kem küm etmek, incelmek,<br />

keskinleşmek, çare aramak, yaratmak, keşif etmek, yolları bulmak, zekâyı çalıştırmak;<br />

165


çabukça engellemek; derinleştirmek, derinletmek, derinleştirmek, şiddetlendirmek;<br />

genişletmek, baraj hızlı biriktirmek (nehir, rezervuar).<br />

амал уæвын (уын) | amal uævın | çabukça biriktirmek, çare bulmak, çare olmak, hazırlık<br />

görmek, yola hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek; fırsata sahip olmak, yaratmak,<br />

edebilmek, keşfi olmak; toplanmak, yığışmak, yığılmak, yığışmak, birikmek, derin almak,<br />

derine olmak; hızla birikmek (su).<br />

амалгæнаг | amalgænag | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare olan, yaratan, keşif<br />

eden, bulan.<br />

амалгæнæг (амалгæнджытæ) | amalgænæg | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare<br />

olan, yaratan, keşif eden, bulan.<br />

амалгæнæггаг (амалгæнæггæгтæ) | amalgænæggag | girişimlik, girişken kişilik, işadamlık,<br />

işverenlik, çare olanlık, yaratanlık, keşif edenlik, bulanlık.<br />

амалгæнæн | amalgænæn | girişilen, iş verilen, çare olunan, yaratılan, keşif edilen,<br />

bulunan.<br />

амалгæнгæ | amalgængæ | girişme, iş verme, çare olma, yaratma, keşfetme, bulma.<br />

амалгæнгæйæ | amalgængæyæ | girişerek, iş vererek, çare olarak, yaratarak, keşfederek,<br />

bularak.<br />

амалгæнинaг (амалгæнинæгтæ) | amalgæninag | girişimcilik, girişken kişicilik,<br />

işadamcılık, işverencilik, çare olancılık, yaratancılık, keşif edencilik, bulancılık.<br />

амалгонд | amalgond | girişimci, girişken kişi, işadamı, işveren, çare olan, yaratan, keşif<br />

eden, bulan.<br />

амалджын, амалиуæгджын | amalcın, amaliuægcın | zihni çevik, hazırcevap, zeki, zeyrek,<br />

girişken, girişkenlik, girgin, girişimci, yatırımcı, yaratıcı, enerjik, kesin, keskin-zekâlı, becerikli,<br />

keşif edici, cesaretli, kuvvetli, çare bulucu, kazançlı, gelirli, açıkgözlülük.<br />

aмалиуæг, амалиуæг кæнын | amaliuæg, amaliuæg kænın | çıkmazda bir çıkış yolu<br />

aramak, fırsat bulmak, fırsatını bulmak, elde etmek, tedarik etmek, ele geçirmek, kazanmak,<br />

kazanç sağlamak, gelir getirmek, ayıklamak, çıkarmak, uygunsuz konumdan çıkmak, ticaret<br />

yapmak, aramak; girişim yapmak, becermek, yatırım yapmak, cesaret etmek, girişkenlik,<br />

açıkgözlülük; амалиуæг æфтиаг дæтты | amaliuæg aftiag dættı | girişim kazanç verir,<br />

yatırım gelir getirir.<br />

aмалиуæгджын, амалджын | amaliuægcın, amalcın | zihni çevik, hazırcevap, zeki, zeyrek,<br />

girişken, girişkenlik, girgin, girişimci, yatırımcı, yaratıcı, enerjik, kesin, keskin-zekâlı, becerikli,<br />

keşif edici, cesaretli, kuvvetli, çare bulucu, kazançlı, gelirli, açıkgözlülük.<br />

амалуат (амалуæттæ) | amaluat |<br />

амалиуæгдзинaд | amaliuægzinad | hazırcevaplık, girişimcilik, girişkenlik, beceriklilik,<br />

kazançlık, yatırımcılık, gelirlik, cesaretlik, kaynaklık, keskinlik, açıkgözlülük, zeyreklik,<br />

anlayışlılık, zekâlılık, zihin çevikliği, kurumsallılık.<br />

амалхъом адæймæгтæ, хъуыддаджы адæм | amalqom adæymægtæ, quıddacı adæm |<br />

girişimci, ehil, iş bilen, bilgin insanlar.<br />

амалхъомдзинaд | amalqomzinad | girişimci, ehil, iş bilen, bilgin insanlar.<br />

амальгамæ (исты згъæр джынасуимæ донгондæй) | amalhgamæ (iştı jğær cınaşuimæ<br />

dongondæy) | malgama, amalgam, cıva bileşiği, metal karışım; амальгамæ æвæpын<br />

(кæнын) | amalhgamæ æværın (kænın) | cıva birleştirmek, metal karışımı yapmak,<br />

malgama karışmak, amalgam karışmak.<br />

амаpæг (амаpджытæ) | amaræg | 1) öldüren, öldürücü, ölüme neden olan, katleden, katil,<br />

cani, nallayan, yok eden, yok ettiren, imha eden, kıyan, vuran, mahveden, tahrip eden; 2)<br />

eziyet eden, işkence yapan, işkenceyle öldüren, canını çıkaran, can bırakmayan, ıstırap<br />

166


ettiren, azap veren, apıştıran, üzen, çekiştiren, bitiren; acı çektiren, tüketen; bitiren, halsiz<br />

düşüren, ezen, yıpratan, eriten, arıklatan, örseleyen, biten, halsiz düşen, dermanı kalmayan.<br />

амаpæггаг (амаpæггæгтæ) | amaræn | 1) öldürmelik, katletmelik, nallamalık, yok etmelik,<br />

yok ettirmelik, imha etmelik, kıymalık, vurmalık, mahvetmelik, tahrip etmelik, yemelik; 2)<br />

eziyet etmelik, işkence yapmalık, işkenceyle öldürmelik, canını çıkarmalık, can bırakmamalık,<br />

ıstırap etmelik, azap vermelik, apıştırmalık, üzmelik, çekiştirmelik, bitirmelik; acı çektirmelik,<br />

tüketmelik; bitirmelik, halsiz düşürmelik, ezmelik, yıpratmalık, eritmelik, arıklatmalık,<br />

örselemelik, bitmelik, halsiz düşmelik, dermanı kalmamalık.<br />

амаpæн | amaræn | 1) öldürülen, katledilen, nallanan, yok edilen, yok ettirilen, imha edilen,<br />

kıyılan, vurulan, mahvedilen, tahrip edilen; 2) eziyet edilen, işkence yapılan, işkenceyle<br />

öldürülen, canını çıkarılan, can bırakılmayan, ıstırap edilen, azap verilen, apıştırılan, üzülen,<br />

çekiştirilen, bitirilen; acı çektirilen, tüketilen; bitirilen, halsiz düşürülen, ezilen, yıpratılan,<br />

eritilen, arıklatılan, örselenen, bitirilen, halsiz düşürülen, dermanı kalmayan.<br />

амаpгæ | amaræ | 1) öldürme, katletme, nallama, yok etme, yok ettirme, imha etme,<br />

kıyma, vurma, mahvetme, tahrip etme, yeme; 2) eziyet etme, işkence yapma, işkenceyle<br />

öldürme, canını çıkarma, can bırakmama, ıstırap etme, azap verme, apıştırma, üzme,<br />

çekiştirme, bitirme; acı çektirme, tüketme; bitirme, halsiz düşürme, ezme, yıpratma, eritme,<br />

arıklatma, örseleme, bitme, halsiz düşme, dermanı kalmama.<br />

амаpгæйæ | amaræyæ | 1) öldürerek, katlederek, nallayarak, yok ederek, yok ettirerek,<br />

imha ederek, kıyarak, vurarak, mahvederek, tahrip ederek; 2) eziyet ederek, işkence yaparak,<br />

işkenceyle öldürerek, canını çıkararak, can bırakmayarak, ıstırap ederek, azap vererek,<br />

apıştırarak, üzerek, çekiştirerek, bitirerek; acı çektirerek, tüketerek; bitirerek, halsiz<br />

düşürerek, ezerek, yıpratarak, eriterek, arıklatarak, örseleyerek, biterek, halsiz düşerek,<br />

dermanı kalmayarak<br />

амаpд | amard | 1) ölmüş, katletmiş, nallamış, yok etmiş, yok ettirmiş, imha etmiş, kıymış,<br />

vurmuş, mahvetmiş, tahrip etmiş; 2) eziyet etmiş, işkence yapmış, işkenceyle öldürmüş,<br />

canını çıkarmış, can bırakmamış, ıstırap etmiş, azap vermiş, apıştırmış, üzmüş, çekiştirmiş,<br />

bitirmiş; acı çektirmiş, tüketmiş; bitirmiş, halsiz düşürmüş, ezmiş, yıpratmış, eritmiş,<br />

arıklatmış, örselemiş, bitmiş, halsiz düşmüş, dermanı kalmamış.<br />

амаpзт (амæpзтытæ) | amarjt | süpürülmüş, temizlenmiş.<br />

амаpинaг (амаpинæгтæ) | amarinag | 1) öldürecek, katledecek, nallanacak, yok edecek,<br />

yok ettirecek, imha edecek, kıyacak, vuracak, mahvedecek, tahrip edecek; 2) eziyet edecek,<br />

işkence yapacak, işkenceyle öldürecek, canını çıkaracak, can bırakmayacak, ıstırap edecek,<br />

azap verecek, apıştıracak, üzecek, çekiştirecek, bitirecek; acı çektirecek, tüketecek; bitirecek,<br />

halsiz düşürecek, ezecek, yıpratacak, eritecek, arıklatacak, örselenecek, bitecek, halsiz<br />

düşecek, dermanı kalmayacak.<br />

амаpын (амаpдтон, амаpдтaин, амаpдзынæн) | amarın | 1) öldürmek, katletmek,<br />

nallamak, yok etmek, yok ettirmek, imha etmek, kıymak, vurmak, mahvetmek, tahrip etmek,<br />

yemek; 2) eziyet etmek, işkence yapmak, işkenceyle öldürmek, canını çıkarmak, can<br />

bırakmamak, ıstırap etmek, azap vermek, apıştırmak, üzmek, çekiştirmek, bitirmek; acı<br />

çektirmek, tüketmek; bitirmek, halsiz düşürmek, ezmek, yıpratmak, eritmek, arıklatmak,<br />

örselemek, bitmek, halsiz düşmek, dermanı kalmamak.<br />

амаpын кæнын | amarın kænın | öldürmeye zorlamak; öldürmeyi emretmek, öldürme<br />

yapmak, ölüm sipariş vermek, nedeni için öldürtmek.<br />

амаcт кæнын | amaşt kænın | 1) acı vermek, acı yapmak; 2) üzmek, canını sıkmak, sıkıntı<br />

nedeni yapmak; 3) acılaşmak.<br />

167


амаcт уæвын (уын) | amaşt uævın | acımak, acı olmak, üzülmek, canı sıkılmak, sıkıntı<br />

veren, düşünmek, rahatsızlık nedeni olmak, bayat olmak.<br />

амаcтгæнaг | amaştgænag | acıtan, acı verdiren, acı yaptıran, acı yapan, acılatan, üzen,<br />

canı sıkılan, canını sıktıran, düşünen, rahatsızlık nedeni yapan.<br />

амаcтгæнæг (амаcтгæнджытæ) | amaştgænæg | acıyan, acı veren, acı yapan, acı olan,<br />

acılaşan, üzülen, canı sıkılan, canını sıkan, düşünen, rahatsızlık nedeni olan.<br />

амаcтгæнæггaг | amaştgænæggag| acımalık, acı verenlik, acı yapanlık, acı olanlık,<br />

acılaşanlık, üzülenlik, canı sıkılanlık, canını sıkanlık, düşüne nlik, rahatsızlık nedeni olanlık.<br />

амаcтгæнæн | amaştgænæn | acıyan, acı veren, acı yapan, acı olan, acılaşan, üzülen, canı<br />

sıkılan, canını sıkan, düşünen, rahatsızlık nedeni olan.<br />

амаcтгæнгæ | amaştgængæ | acılan, acı verilen, acı yapılan, acılı olan, acılaştıran, canı<br />

sıkılanan, canı sıkılan, düşülen, rahatsızlık nedeni olunan.<br />

амаcтгæнгæйæ | amaştgængæyæ | acıyarak, acı vererek, acı yaparak, acı olarak,<br />

acılaşarak, üzülerek, canı sıkılarak, canını sıkarak, düşünerek, rahatsızlık nedeni olarak.<br />

амаcтгæнинaг (амаcтгæнинæгтæ) | amaştgæninag | acıyacak, acı verilecek, acı yapılacak,<br />

acı olacak, acılaşacak, üzüntü edilecek, canı sıkılanılacak, canını sıkacak, düşünecek,<br />

rahatsızlık nedeni olunacak.<br />

амахоc | amaxoş | bitki türü. сорняк<br />

aмæ, ай | amæ, ay | buna, bu.<br />

амæгуыp кæнын | amæguır kænın | 1) yoksullaştırmak; fakirleştirmek, zavallılaştırmak; 2)<br />

iflas ettirmek; yıkmak, harap etmek, perişan etmek; хи амæгуыр кæнын | xi amæguır<br />

kænın | zavallı olmak, kendini zavallılaştırmak, kendini yoksul gibi göstermek.<br />

амæгуыp уæвын (уын) | amæguır uævın | yoksul olmak, fakir olmak, zavallı olmak,<br />

zavallılaşmak, harap olmak, perişan olmak.<br />

aмæй, ай | amæy, ay | bundan, şundan.<br />

aмæй-ай | amæy-ay | bundan bu, şundan şu, daha başka daha güzel, bir daha bir daha.<br />

амæйæддæмæ | amæyæddæmæ | 1. buradan, bundan, bundan böyle, bundan başkası,<br />

bunun dışında; 2. şuradan; ileride, bir daha, gelecekte.<br />

амæйpaзмæ | amæyrajmæ | bundan önce, şimdiye kadar, bu zamana kadar.<br />

амæйpaзмæйы | amæyrajmæyı | önceki, bir önceki, önceki olan, bundan öncesi, sabık,<br />

eski, geçmiş, evvel, evvelki.<br />

амæйфæстæмæ | amæyfæştæmæ | bundan sonra, bundan böyle, şimdiden, bu andan<br />

sonra, bu andan itibaren, ilaveten.<br />

амæйфæстæмæйы | amæyfæştæmæ | bir sonraki, müteakip, öbür, bundan böylesi,<br />

bundan sonrası, müteakip.<br />

амæлæг (амæлджытæ) | amælæg | 1. ölü, ölen, ölmüş, ölmüş olan, vefat eden, merhum,<br />

rahmetli, cenaze; 2. rahat, sakin; мæгуыр амæлæг у | mæguır amælæg u | fakir ölüme<br />

mahkûmdur, fakir ölendir.<br />

амæлæн | amælæn | ölüm, vefat; ölümcül; амæлæн бoн | amælæn bon | ölüm günü,<br />

vefat günü; ахæм лæгæн амæлæн нæй | axæm lægæn amælæn næy | böyle adama ölüm<br />

yok, böyle insan vefat edemez.<br />

амæлæт | amælæt | utanç, utandırma, ayıp, yüzkarası, rezalet, rezillik, ayıp, ayıplık, leke,<br />

haysiyetsizlik, namussuzluk, kepazelik, şeyn, şin; ölümde; ölümü, vefatı; амæлæты бoн |<br />

amælætı bon | ölüm günü, ecel günü; мæ амæлæты бонмæ дæ нæ ферох кæндзынæн |<br />

mæ amælætı bonmæ dæ næ fyerox kænzınæn | ölüm gününe kadar seni unutmayacağım,<br />

seni vefatıma kadar unutmam.<br />

168


амæлæты бонмæ | amælætı bonme | ölene kadar, ölünceye kadar, ömür boyu, ölüm<br />

gününe kadar.<br />

амæлгæ | amælgæ | ölme, vefat etme, can verme, yok olma, yoğalma, öbür dünyaya göç<br />

etme, öbür dünyaya göçme, yürüme, mahvolma, sönme, kaybolma.<br />

амæлгæйæ | amælgæyæ | ölerek, ölürken, vefat ederek, vefat ederken, can vererek, yok<br />

olarak, yoğalarak, öbür dünyaya göç ederek, öbür dünyaya göçerek, yürüyerek, mahvolarak,<br />

sönerek, kaybolarak.<br />

амæлинaг (амæлинæгтæ) | amælinag | ölecek, vefat edecek, can verecek, yok olacak,<br />

yoğalacak, öbür dünyaya göç edecek, öbür dünyaya göçecek, yürünecek, mahvolacak,<br />

sönecek, kaybolacak.<br />

амæллæг кæнын | amællæg kænın | zayıflatmak, zayıf düşürmek, arıklatmak, verimini çok<br />

azaltmak, yıpratmak, tüketmek, tükettirmek, bitirmek, halsiz düşürmek, ezmek, yıpratmak,<br />

eritmek, örselemek.<br />

амæллæг уæвын (уын) | amællæg uævın | zayıflamak, arıklamak, incelmek, ince olmak,<br />

kötülemek, bitmek, halsiz düşmek, dermanı kalmamak.<br />

амæллæггæнaг | amællæggænag | zayıflatan, zayıf düşürten, arıklatan, verimini çok<br />

azaltan, yıpratan, tüketen, tükettiren, bitirten, halsiz düşürten, ezdiren, yıpratan, eriten,<br />

örseleten.<br />

амæллæггæнæг (амæллæггæнджытæ) | amællæggænæg | zayıflayan, arıklayan, incelen,<br />

ince olan, kötüleyen, biten, halsiz düşen, dermanı kalmayan.<br />

амæллæггæнæггaг | amællæggænæggag | zayıflatmalık, zayıf düşürmelik, arıklatmalık,<br />

verimini çok azaltmalık, yıpratmalık, tüketmelik, tükettirmelik, bitirmelik, halsiz düşürmelik,<br />

ezmelik, yıpratmalık, eritmelik, örselemelik.<br />

амæллæггæнæн | amællæggænæn | zayıflatılan, zayıf düşürülen, arıklatılan, verimini çok<br />

azaltılan, yıpratılan, tüketilen, tükettirilen, bitirilen, halsiz düşürülen, ezilen, yıpratılan,<br />

eritilen, örselenilen.<br />

амæллæггæнгæ | amællæggængæ | zayıflatma, zayıf düşürme, arıklatma, verimini çok<br />

azaltma, yıpratma, tüketme, tükettirme, bitirme, halsiz düşürme, ezme, yıpratma, eritme,<br />

örseleme.<br />

амæллæггæнгæйæ | amællæggængæyæ | zayıflatarak, zayıf düşürerek, arıklatarak,<br />

verimini çok azaltarak, yıpratarak, tüketerek, tükettirerek, bitirerek, halsiz düşürerek, ezerek,<br />

yıpratarak, eriterek, örseleyerek.<br />

амæллæггæнинaг (амæллæггæнинæгтæ) | amællæggæninag | zayıflatacak, zayıf<br />

düşürecek, arıklatacak, verimini çok azaltacak, yıpratacak, tüketecek, tükettirecek, bitirecek,<br />

halsiz düşürecek, ezecek, yıpratacak, eritecek, örselenecek.<br />

амæлттæ | amælttæ | beceriler, çareler, yaratmalar, umarlar, bulmalar, buluşlar, keşifler,<br />

bulgular.<br />

амæлын [амаpд (-й, -йc), амаpдaид, амæлдзæн (-й, -йc)] | amælın | ölmek, vefat etmek,<br />

can vermek, yok olmak, yoğalmak, öbür dünyaya göç etmek, öbür dünyaya göçmek,<br />

yürümek, mahvolmak, sönmek, kaybolmak.<br />

амæлынмæ | amælınmæ | ölünceye, yaşam boyunca, yaşam süresince.<br />

амæн, ай | amæn, ay | buna.<br />

амæнтаг | amæntag | 1) kirleten, kirlendiren, pisleten, pislendiren, pislendiren, lekeleten,<br />

leke ettiren, sürten, leke sürten, kara sürten, sürüten, karalatan; boyalatan, bozduran,<br />

bulaştıran, bir işe bulaştıran, bulandıran, çamurlatan, balçıklaştıran, bulatan, sıvatan,<br />

sıvandıran; karıştıran, kaynaştıran, dağıtan, yoğurtan, ovduran, yağlatan, koyduran,<br />

mürekkepleştiren; 2) ekşiten, mayalatan, mayaya tabi tutan, mayaya uğratan, mayalanmaya<br />

169


ağlı ekşi yaptıran, mayaya maruz bıraktıran, mayaya tutan, mayaya verdiren, mayaya<br />

çürüten, mayaya yaydıran, mayaya yayıktan, mayaya serdiren, mayaya örttüren, mayaya<br />

açtıran, mayaya açıştan; böldüren, bölüştürten; mahvettiren, şımartan, uyum sağlatan.<br />

амæнтæг (амæнтджытæ) | amæntæg | 1) kirlenen, pislenen, lekelemek, leke eden, süren,<br />

leke süren, kara süren, sürünen, karalayan; boyalayan, bozan, bulaşan, bir işe bulaşan,<br />

bulanmak, çamurlanan, çamurlayan, balçıklaşan, bulayan, sıvayan, sıvanan; karıştıran,<br />

karışan, kaynaşan, dağıtan, yoğuran, ovan, yağlayan, koyan, mürekkepleşen, sıvışan; 2)<br />

ekşiten, mayalayan, mayaya tabi tutan, mayaya uğrayan, mayalanmaya bağlı ekşi yapan,<br />

mayaya maruz bırakan, mayaya tutan, mayaya veren, mayayla çürüyen, mayaya yayan,<br />

mayaya yayılan, mayaya seren, mayayla örten, mayayla örtünen, mayaya açılan, mayaya<br />

açan; bölen, bölüşen; mahveden, şımaran, uyum sağlayan.<br />

амæнтæггаг | amæntæggag | 1) kirletmelik, kirlenmelik, pisletmelik, pislenmelik,<br />

pislenmelik, lekelemelik, leke etmelik, sürmelik, leke sürmelik, kara sürmelik, sürünmelik,<br />

karalamalık; boyalamalık, bozmalık, bulaştırmalık, bir işe bulaşmalık, bulanmalık,<br />

çamurlanmalık, çamurlamalık, balçıklaşmalık, bulamalık, sıvamalık, sıvanmalık; karıştırmalık,<br />

karışmalık, kaynaşmalık, dağıtmalık, yoğurmalık, ovmalık, yağlamalık, koymalık,<br />

mürekkepleştirmelik, sıvışmalık; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapmalık, ekşitmelik,<br />

mayalamalık, mayaya tabi tutmalık, mayaya uğratmalık, mayaya maruz bırakmalık, mayaya<br />

tutmalık, mayaya vermelik, mayayla çürümelik, mayaya yaymalık, mayaya yayılmalık, mayaya<br />

sermelik, mayayla örtmelik, mayayla örtünmelik, mayaya açmalık, mayaya açılmalık;<br />

bölmelik, bölüştürmelik; mahvetmelik, şımartmalık, uyum sağlamalık.<br />

амæнтæн | amæntæn | telve, cibre, küspe; iç, arpa-patates vs.. posası.<br />

амæнтгæ | amæntgæ | telve, cibre, küspe; iç; arak ve “begenı-bira” için maya; evde<br />

mayalamış bira veya içki yapımı için maya küspesi.<br />

амæнтгæ-амæнтын | amæntgæ-amæntın | 1) kirletmek, kirlenmek, pisletmek, pislenmek,<br />

pislenmek, lekelemek, leke etmek, sürmek, leke sürmek, kara sürmek, sürünmek, karalamak;<br />

boyalamak, bozmak, bulaştırmak, bir işe bulaşmak, bulanmak, çamurlanmak, çamurlamak,<br />

balçıklaşmak, bulamak, sıvamak, sıvanmak; karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, dağıtmak,<br />

yoğurmak, ovmak, yağlamak, koymak, mürekkepleştirmek, sıvışmak; 2) mayalanmaya bağlı<br />

ekşi yapmak, ekşitmek, mayalamak, mayaya tabi tutmak, mayaya uğratmak, mayaya maruz<br />

bırakmak, mayaya tutmak, mayaya vermek, mayaya çürümek, mayaya yaymak, mayaya<br />

yayılmak, mayaya sermek, mayaya örtmek, mayaya örtünmek, mayaya açmak, mayaya<br />

açılmak; bölmek, bölüştürmek; çalınmış mal, ganimet, mahvetmek, şımartmak, uyum<br />

sağlamak.<br />

амæнтгæйæ| amæntgæyæ | 1) kirleterek, kirlenerek, pisleterek, pislenerek, pislenerek,<br />

lekeleyerek, leke ederek, sürerek, leke sürerek, kara sürerek, sürünerek, karalayarak;<br />

boyalayarak, bozarak, bulaştırarak, bir işe bulaşarak, bulanarak, çamurlanarak, çamurlayarak,<br />

balçıklaşarak, bulayarak, sıvayarak, sıvanarak; karıştırarak, karışarak, kaynaşarak, dağıtarak,<br />

yoğurarak, ovarak, yağlayarak, koyarak, mürekkepleştirerek, sıvışarak; 2) mayalanmaya bağlı<br />

ekşi yaparak, ekşiterek, mayalayarak, mayaya tabi tutarak, mayaya uğratarak, mayaya maruz<br />

bırakarak, mayaya tutarak, mayaya vererek, mayaya çürüterek, mayaya yayarak, mayaya<br />

yayılarak, mayaya sererek, mayayla örterek, mayayla örtünerek, mayaya açarak, mayaya<br />

açılarak; bölerek, bölüştürerek; mahvederek, şımartarak, uyum sağlayarak.<br />

амæнтинaг (амæнтинæгтæ) | amæntinag | 1) kirletecek, kirlenecek, pisletecek,<br />

pislenecek, pislenecek, lekelenecek, leke edecek, sürecek, leke sürecek, kara sürecek,<br />

sürünecek, karalanacak; boyalanacak, bozacak, bulaştıracak, bir işe bulaşacak, bulanacak,<br />

çamurlanacak, çamurlanacak, balçıklaşacak, bulanacak, sıvanacak; karıştıracak, karışacak,<br />

170


kaynaşacak, dağıtacak, yoğuracak, ovacak, yağlanacak, koyacak, mürekkepleştirecek,<br />

sıvışacak; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapacak, ekşitecek, mayalanacak, mayaya tabi tutacak,<br />

mayaya uğratacak, mayaya maruz bırakacak, mayaya tutacak, mayaya verecek, mayayla<br />

çürüyecek, mayaya yayacak, mayaya yayılacak, mayaya serecek, mayayla örtecek, mayayla<br />

örtünecek, mayaya açacak, mayaya açılacak; bölecek, bölüştürecek; mahvedecek,<br />

şımartacak, uyum sağlanacak.<br />

амæнтын (амæcтон, амæcтaин, амæнтдзынæн), змæнтын | amæntın, jmæntın | 1)<br />

kirletmek, kirlenmek, pisletmek, pislenmek, pislenmek, lekelemek, leke etmek, sürmek, leke<br />

sürmek, kara sürmek, sürünmek, karalamak; boyalamak, bozmak, bulaştırmak, bir işe<br />

bulaşmak, bulanmak, çamurlanmak, çamurlamak, balçıklaşmak, bulamak, sıvamak,<br />

sıvanmak; karıştırmak, karışmak, kaynaşmak, dağıtmak, yoğurmak, ovmak, yağlamak,<br />

koymak, mürekkepleştirmek, sıvışmak; 2) mayalanmaya bağlı ekşi yapmak, ekşitmek,<br />

mayalamak, mayaya tabi tutmak, mayaya uğratmak, mayaya maruz bırakmak, mayaya<br />

tutmak, mayaya vermek, mayayla çürümek, mayaya yaymak, mayaya yayılmak, mayaya<br />

sermek, mayayla örtmek, mayayla örtünmek, mayaya açmak, mayaya açılmak; bölmek,<br />

bölüştürmek; çalınmış mal, ganimet, mahvetmek, şımartmak, uyum sağlamak.<br />

амæpа уæвын (уын) | amæra uævın | çukurlaşmak, çukur olmak, içi boş olmak, kof olmak,<br />

oyuk olmak.<br />

амæpз-амæpз кæнын | amærj-amærj kænın | sık sık süpürmek.<br />

амæpзaг | amærjag | süpürgeci, süpürten, çöpçü.<br />

амæpзæг (амæpзджытæ) | amærjæg | süpürgeci, süpüren, çöpçü.<br />

амæpзæггaг (амæpзæггæгтæ) | amærjæg | süpürmelik, çöplük.<br />

амæpзæн | amærjæn | süpürülen, çöp.<br />

амæpзгæ | amærjgæ | süpürme.<br />

амæpзгæйæ | amærjgæyæ | süpürerek.<br />

амæpзинaг (амæpзинæгтæ) | amærjinag | süpürülecek, süpürmek gerekir.<br />

амæpзын (амаpзтон, амаpзтaин, амæpздзынæн)| amærjın | süpürmek, çalmak.<br />

амæcтæймаpaг | amæştæymarag | kızdırtan, kızdıran, öfkelendirten, öfkelendiren,<br />

sinirlendirten, sinirlendiren, hiddetlendirten, hiddetlendiren; dağıtan, bozan, üzen, akim<br />

bırakan.<br />

амæcтæймаpæг (амæcтæймаpджытæ) | amæştæymaræg | kızan, kızdıran, kızgın olan,<br />

öfkelenen, öfkeli olan, öfkelendiren, sinirlenen, sinirlendiren, hiddetlenen, hiddetlendiren;<br />

dağıtılan, perişan olan, üzen, akim bırakan.<br />

амæcтæймаpæггaг | amæştæymaræggag | kızdırmalık, öfkelendirmelik, sinirlendirmelik,<br />

hiddetlendirmelik; dağıtmalık, bozmalık, üzmelik, akim bırakmalık.<br />

амæcтæймаpæн | amæştæymaræn | kızdırılan, öfkelendirilen, sinirlendirilen,<br />

hiddetlendirilen; dağıtılan, bozulan, üzülen, akim bırakılan.<br />

амæcтæймаpгæ | amæştæymargæ | kızdırma, öfkelendirme, sinirlendirmek,<br />

hiddetlendirme; dağıtma, bozma, üzme, akim bırakma.<br />

амæcтæймаpгæйæ | amæştæymargæyæ | kızdırarak, öfkelendirerek, sinirlendirerek,<br />

hiddetlendirerek; dağıtarak, bozarak, üzerek, akim bırakarak.<br />

амæcтæймаpинaг (амæcтæймаpинæгтæ) | amæştæymarinag | kızdırılacak,<br />

öfkelendirilecek, sinirlendirilecek, hiddetlendirilecek; dağıtılacak, bozulacak, üzülecek, akim<br />

bırakılacak.<br />

амæcты кæнын | amæştı kænın | kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek,<br />

hiddetlendirmek; dağıtmak, bozmak, üzmek, akim bırakmak.<br />

амæcты уæвын (уын) | amæştı uævın | kızmak, kızgın olmak, öfkelenmek, öfkeli olmak,<br />

171


sinirlenmek, hiddetlenmek; dağıtılmak, perişan olmak.<br />

амæттаг (амæттæгтæ) | amættag | 1) kurban, kurbanlık, kurban verme, iane, hayrat,<br />

sunam, fedakârlık, mağdur, heder; özveri; şehit, av, şikâr; 2) elde etme, ele geçirme, çıkarım,<br />

çıkarma, çıkarılma, üretme, üretim, istihsal, ganimet, doyum; амæттaг фæуын | amættag<br />

fæuın | a) kurban olmak, kurbanı olmak, kurbanlık olmak, kurban vermek, mağdur olmak; b)<br />

yem olmak, feda olmak.<br />

амæхcаг | amæxşag |<br />

амæхcæг (амæхcджытæ) | amæxşæg |<br />

амæхcæн | amæxşæn |<br />

амæхcгæ | amæxşgæ |<br />

амæхcгæйæ | amæxşgæyæ |<br />

амæхcинaг | amæxşinag |<br />

амæхcт (амæхcтытæ) | amæxşt |<br />

амæхcын (амæхcтæн, амæхcтaин, амæхcдзынæн) | amæxşın |<br />

амæцаг | amæsag |<br />

амæцæг (амæцджытæ) | amæsæg |<br />

амæцæн | amæsæn |<br />

амæцгæ | amæsgæ |<br />

амæцгæйæ | amæsgæyæ |<br />

амæцинaг (амæцинæгтæ) | amæsinag |<br />

амæцын (амæцыдтæн, амæцыдaин, амæцдзынæн) | amæsın | 1) oymak, dökmek,<br />

heykel (kar, kum); 2) dolmak, sona ermek (kan). 1) изваляться (напр.в снегу, в песке); 2)<br />

истечь (кровью).<br />

амбaл кæнын | ambal kænın | eşlik etmek, yol arkadaşı yapmak, arkadaş etmek, dost<br />

yapmak, dost haline getirtmek.<br />

амбaл уæвын | ambal uævın | eşlik etmek, yol arkadaşı olmak, çabukça arkadaş olmak,<br />

arkadaş olmak, dost olmak, dost haline gelmek.<br />

амбаpæг (амбаpджытæ) | ambaræg |<br />

амбаpгæ | ambargæ|<br />

амбаpгæйæ | ambargæyæ |<br />

амбаpинaг (амбаpинæгтæ) | ambarinag |<br />

амбаpын (амбæpстон, амбæpстaин, амбаpдзынæн) | ambarın |<br />

амбæл-амбæл кæнын | ambæl-ambæl kænın | sık sık rastlayan, rast gelen, rastlaşan,<br />

buluşan, karşılaşan, karşılayan, isabet eden.<br />

амбæлæг (амбæлджытæ) | ambælæg | rastlayan, rast gelen, rastlaşan, buluşan,<br />

karşılaşan, karşılayan, isabet eden.<br />

амбæлæн | ambælæn | rastlanan, rast gelinen, rastlanılan, buluşulan, karşılaşılan,<br />

karşılayan, isabet edilen.<br />

амбæлгæ | ambælgæ | rastlama, rast gelme, rastlaşma, buluşma, karşılaşma, karşılama,<br />

isabet etme.<br />

амбæлгæйæ | ambælgæyæ | rastlayarak, rast gelerek, rastlaşarak, buluşarak, karşılaşarak,<br />

karşılayarak, isabet ederek.<br />

амбæлд (амбæлдтытæ) | ambæld | rastlamış, rast gelmiş, rastlaşmış, buluşmuş,<br />

karşılaşmış, karşılamış, isabet etmiş.<br />

амбæлинaг (амбæлинæгтæ) | ambælinag | rastlanacak, rastlatılacak, rastlanılacak, rast<br />

gelinecek, buluşulacak, karşılaşılacak, karşılanılacak, isabet edilecek.<br />

амбæлын (амбæлыдтæн, амбæлыдaин, амбæлдзынæн) | ambælın | 1) rastlamak, rast<br />

172


gelmek, rastlaşmak, buluşmak, karşılaşmak, karşılamak, isabet etmek; 2) tuzağa düşmek,<br />

kapana düşmek, bulmak, tutulmak, kapılmak, maksadı olmak; 3) değmek, değinmek,<br />

dokunmak, ellemek, ilişmek, takılmak, temas etmek, içine işlemek, sürünmek, ait olmak,<br />

çengel atmak, ilgilendirmek.<br />

амбæpз-амбæpз кæнын | ambærj-ambærj kænın | sık sık örtmek, çabukça örtmek,<br />

örtünmek, örttürmek, siper yapmak, kapatmak, kapak yapmak, niyetini maskelemek.<br />

амбæpзæг (амбæpзджытæ) | ambærjæg | örten, örtünen, örttürten, siper yapan,<br />

kapatan, kapak yapan, niyetini maskeleyen.<br />

амбæpзæггaг (амбæpзæггæгтæ) | ambærjæggag | örtmelik, örtünmelik, örttürmelik, siper<br />

yapmalık, kapatmalık, kapak yapmalık, niyetini maskelemelik.<br />

амбæpзæн | ambærjæn | örtülen, örtünülen, örttürülen, siper yapılan, kapatılan, kapak<br />

yapılan, niyetini maskeleyen.<br />

амбæpзгæ | ambærjgæ | örtme, çabukça örtme, örtünme, örttürme, siper yapma,<br />

kapatma, kapak yapma, niyetini maskeleme.<br />

амбæpзгæйæ | ambærjgæyæ | örterek, çabukça örterek, örtünerek, örttürerek, siper<br />

yaparak, kapatarak, kapak yaparak, niyetini maskeleyerek.<br />

амбæpзинaг (амбæpзинæгтæ) | ambærjinag | örtülecek, çabukça örtülecek, örtünecek,<br />

örttürülecek, siper yapılacak, kapatılacak, kapak yapılacak, niyetini maskelenecek.<br />

амбæpзт (амбæpзтытæ) | ambærjt | örtülü, çabukça örtülü, örtünmüş, örttürmüş, siper<br />

yapmış, kapatmış, kapak yapmış, niyetini maskelemiş.<br />

амбæpзын (амбæpзтон, амбæpзтaин, амбæpздзынæн) | ambærjın | örtmek, çabukça<br />

örtmek, örtünmek, örttürmek, siper yapmak, kapatmak, kapak yapmak, niyetini<br />

maskelemek.<br />

амбæcтаг (амбæcтæгтæ) | ambæştag | yerli, yöresel, yerel, yersel, mahalli, lokal, bölgeli,<br />

memleketli, buralı, buradaki, şuralı.<br />

амбæхс-амбæхс кæнын | ambæxş-ambæxş kænın | sık sık saklamak, saklanmak, gizlemek,<br />

gizlenmek, sinmek, gömmek, pusmak, kapamak, yaşmak.<br />

амбæхсаг | ambæxşag | saklatan, gizleten, sindiren, gömdüren, pusturan, kapatan.<br />

амбæхсæг (амбæхсджытæ) | ambæxşæg | saklayan, saklanan, gizleyen, gizlenen, sinen,<br />

gömen, pusan, kapanan.<br />

амбæхсæггаг (амбæхсæггæгтæ) | ambæxşæggag | saklamalık, saklanmalık, gizlemelik,<br />

gizlenmelik, sinmelik, gömmelik, pusmalık, kapamalık, yaşmalık.<br />

амбæхсæн | ambæxşæn | saklanılan, gizlenilen, gizlenen, sinilen, gömülen, pusulan,<br />

kapanan.<br />

амбæхсгæ | ambæxşgæ | saklama, saklanma, gizleme, gizlenme, sinme, gömme, pusma,<br />

kapama, yaşma.<br />

амбæхсгæйæ | ambæxşgæyæ | saklayarak, saklanarak, gizleyerek, gizlenerek, sinerek,<br />

gömerek, pusarak, kapayarak.<br />

амбæхсинaг (амбæхсинæгтæ) | ambæxşinag | saklanacak, saklanılacak, gizlenecek,<br />

gizlenilecek, sinilecek, gömülecek, pusulacak, kapanılacak.<br />

амбæхст (амбæхстытæ) | ambæxşt | saklı, saklanmış, gizli, gizlenmiş, sinmiş, gömmüş,<br />

pusmuş, kapalı.<br />

амбæхсын [амбæхстæн (амбæхстон), амбæхстaин, амбæхсдзынæн]| ambæxşın |<br />

saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek, sinmek, gömmek, pusmak, kapamak, yaşmak.<br />

амбиaг | ambiag | çürütecek, çürütülecek, çürüttürülecek, kokuşturacak.<br />

амбиæн | ambiæn | çürüyen, çürütülen, çürüttürülen, kokuşan.<br />

173


амбийын [амбыд (-и, -ис) амбыдaид, амбидзæн (-и, -ис)]| ambiyın | çürümek, çürütmek,<br />

çürüttürmek, kokuşmak.<br />

амбис | ambiş | yarı.<br />

амбис кæнын | ambiş kænın | yarı yapmak, yarıya bölmek, ikiye bölmek, iki parçaya<br />

bölmek, kısmen bölmek.<br />

амбисæй къаддæр | ambişæy khaddær | yarıdan az.<br />

амбици | ambisi | kibir, onur, özsaygı, izzetinefis; hırs, tutku, ihtiras, kurum, istek.<br />

амбициозон | ambisiojon |<br />

амбразурæ (топп кæнæ сармадзан уадзæн мæсыджы кæнæ фидары сисы) | ambrajuræ<br />

(topp kænæ şarmazan mæşıcı kænæ fidarı şişı) | mazgal, mazgal şevli, beden, lomboz,<br />

lombar.<br />

амброзн | ambrojn |<br />

амбулаг | ambulag | kazandıran; yendiren, mağlup ettiren, galip geldiren.<br />

амбулатори (æрбацæугæ рынчынтæн хосгæнæн бынат) | ambulatori (ærbasæugæ<br />

rınçıntæn xoşgænæn bınat) | dispanser, bakım evi, ambulans istasyonu, acil, ilk yardım.<br />

амбулаторион | ambulatoron |<br />

амбулаторон | ambulatoron | dispanser, acil hasta yeri, ayakta tedavi yeri.<br />

амбулæг (амблæгджытæ) | ambulæg | kazanan; yenen, mağlup eden, galip gelen.<br />

амбулæггаг (амблæггæгтæ) | ambulæggag | kazanmalık; yenmelik, mağlup etmelik, galip<br />

gelmelik.<br />

амбулæн | ambulæn | kazanılan; yenilen, mağlup edilen, galip gelinen.<br />

амбулинaг (амблæинæгтæ) | ambulinag | kazanacak; yenecek, mağlup edecek, galip<br />

gelecek.<br />

амбулын (амбылдтон, амбылдтaин, амбулдзынæн)| ambulın | kazanmak; yenmek,<br />

mağlup etmek, galip gelmek.<br />

амбулын кæнын | ambulın kænın | kazandırmak, yendirmek, galip geldirmek; yenilmek,<br />

kaybetmek, mağlup olmak; хи амбулын кæнын | xi ambulın kænın | yenilmek, kaybetmek,<br />

mağlup olmak, kendini yendirmek, kaybolmak.<br />

амбылд (амбылдтытæ) | ambıld | kazanmış; yenmiş, mağlup etmiş, galip gelmiş.<br />

амбырд кæнын | ambırd kænın | 1) toplatmak, toparlatmak, çabukça toplatmak, hızlı bir<br />

şekilde toplamak; 2) çabukça sürükletmek, hemen teslim etmek.<br />

амбырд уæвын (уын) | ambırd uævın | toplamak, toparlanmak, çabukça toplamak, hızlı bir<br />

şekilde karşılamak.<br />

амгъуыд кæнын | amğuıd kænın | terim kararlaştırmak, terimle kabul etmek, terimi<br />

üzerinde anlaşmak, zaman geçirmek, atamak.<br />

амдзæгъд кæнын | amzæğ kænın | 1) alkışlamak, alkış tutmak; tempo tutmak, alkışla<br />

tempo tutmak; 2) toplamak.<br />

амдзæгъдгæнæг (амдзæгъдгæнджытæ) | amzæğdgænæg | alkışlayan, tempo tutan, alkış<br />

yapan.<br />

амёбæ | amyobæ | amip.<br />

aмерикаг (aмерикæгтæ) | amyerikag | 1. Amerikan; 2. Amerikalı.<br />

Америкæ | Amyerikæ | Amerika.<br />

aмерикдзау | amyerikzau | Amerikanlı; Amerikalı.<br />

амeтист | amyetişt | ametist.<br />

aми кæнын | ami kænın | 1) meşgul olmak, uğraşmak, okumak, öğretmek, tutuşmak,<br />

çalışmak, başlamak, girişmek, kendini işe vermek, işe koyulmak, iş yapmak, el işi yapmak, ev<br />

işi yapmak, dantel örmek; 2) ödünç almak.<br />

174


aмидæг кæнын | amidæg kænın | 1) teslim etmek, hızlı teslimat yapmak, çabukça içeri<br />

girmek, içeri sokmak, içeri dalmak; 2) hızlı bir şekilde yapmak, getirmek, getirttirmek,<br />

çabukça getirmek; bırakmak, adını geçirmek, kaldırmak, patinaj yaparak kaymak, yıpratmak,<br />

eklemek; 3) sokmak, çakmak, saplamak, ezmek, koşturarak ezmek, canını çıkarmak, sürmek,<br />

yormak.<br />

aмидæг уæвын (уын) | amidæg uævın | hızlı bir şekilde girmek, iç tarafta çabukça girmek,<br />

içeri girmek, içeri sokulmak, içeri damlamak, hızla iç etmek; görünmek, gözükmek, görünür<br />

olmak, içerde gözüken olmak, kendini bulmak, düşmek.<br />

aмидæггæнæг (aмидæггæнджытæ) | amidæggænæg | hızlı bir şekilde giren, iç tarafta<br />

çabukça giren, içeri giren, içeri sokulan, içeri damlayan, hızla iç eden; görünen, gözüken,<br />

görünür olan, içerde gözüken olan, kendini bulan, düşen.<br />

aмидæггæнæн | amidæggænæn | 1) teslim edilen, hızlı teslimat yapılan, çabukça içeri<br />

girilen, içeri sokulan, içeri dalınan; 2) hızlı bir şekilde yapılan, getirilen, getirttirilen, çabukça<br />

getirilen; bırakılan, adı geçirilen, kaldırılan, patinaj yaparak kayılan, yıpratılan, eklenen; 3)<br />

sokulan, çakılan, saplanan, ezilen, koşturarak ezilen, canını çıkarılan, sürülen, yorulan.<br />

aмидæггæнгæ | amidæggængæ | 1) teslim etme, hızlı teslimat yapma, çabukça içeri girme,<br />

içeri sokma, içeri dalma; 2) hızlı bir şekilde yapma, getirme, getirttirme, çabukça getirme;<br />

bırakma, adını geçirme, kaldırma, patinaj yaparak kayma, yıpratma, ekleme; 3) sokma,<br />

çakma, saplama, ezme, koşturarak ezme, canını çıkarma, sürme, yorma.<br />

aмидæггæнгæйæ | amidæggængæyæ | 1) teslim ederek, hızlı teslimat yaparak, çabukça<br />

içeri girerek, içeri sokarak, içeri dalarak; 2) hızlı bir şekilde yaparak, getirerek, getirttirerek,<br />

çabukça getirerek; bırakarak, adını geçirerek, kaldırarak, patinaj yaparca kayarak, yıpratarak,<br />

ekleyerek; 3) sokarak, çakarak, saplayarak, ezerek, koşturup ezerek, canını çıkararak, sürerek,<br />

yorarak.<br />

aмидæггæнинaг (aмидæггæнинæгтæ) | amidæggæninag | 1) teslim edecek, hızlı<br />

teslimat yapacak, çabukça içeri girecek, içeri sokacak, içeri dalacak; 2) hızlı bir şekilde<br />

yapacak, getirecek, getirttirecek, çabukça getirecek; bırakacak, adını geçirecek, kaldıracak,<br />

patinaj yaparak kayacak, yıpratacak, eklenecek; 3) sokacak, çakacak, saplayacak, ezecek,<br />

koşturarak ezecek, canını çıkaracak, sürecek, yoracak.<br />

амидийын | amidiyın | 1. başlamak, girişmek, aklına koymak, tasarlamak, düşünmek,<br />

düşünülmek, kavgaya tutuşmak; gebe kalmak, yaratmak; 2. tahrik etmek, teşvik etmek,<br />

fitlemek, parmaklamak, kışkırtmak.<br />

aмидин кæнын | amidin kænın | alıştırmak, alışmak, dadanmak, ısınmak; kışkırtmak, tahrik<br />

etmek, teşvik etmek, fitlemek, fit koymak, fitillemek, parmaklamak, saldırtmak.<br />

aмидингæнaг | amidingænag | alıştırtan, dadandıran, ısındıran; düşündüren, tasarlatan;<br />

2.1) kışkırtıcı, kışkırtan, kışkırtma, tahrikçi, tahrik ettiren, teşvikçi, fesatçı, fitleyici, fit<br />

koyduran; tertipçi, teşrik ettiren, vardacı; 2) önayak, muharrik; lider, elebaşı, avcı, baştak.<br />

aмидингæнæг (aмидингæнджытæ) | amidingænæg | 1. alıştıran, alışan, dadanan, ısınan;<br />

düşünen, tasarlayan; 2.1) kışkırtıcı, kışkırtan, kışkırtma, tahrikçi, tahrik eden, teşvikçi, fesatçı,<br />

fitleyici, fit koyan; tertipçi, teşrik eden, vardacı; 2) önayak, muharrik; lider, elebaşı, avcı,<br />

baştak; социалистон ерыс амидингæнæг | şosialişton yerış amidingænæg | sosyalist<br />

yarışın lideri, sosyalist rekabet avcısı.<br />

aмидингæнæггaг (aмидингæнæггæгтæ) | amidingænæggag | alıştırmalık, alışmalık,<br />

dadanmalık, ısınmalık; kışkırtmalık, tahrik etmelik, teşvik etmelik, fitlemelik, fitillemelik,<br />

parmaklamalık, saldırtmalık.<br />

aмидингæнæн | amidingænæn | alıştırılan, alışılan, dadanılan, ısınılan; kışkırtılan, tahrik<br />

edilen, teşvik edilen, fitlenen, fitillenen, parmaklanan, saldırılan.<br />

175


aмидингæнгæ | amidingængæ | alıştırma, alışma, dadanma, ısınma; kışkırtma, tahrik etme,<br />

teşvik etme, fitleme, fitilleme, parmaklama, saldırtma.<br />

aмидингæнгæйæ | amidingængæyæ | alıştırarak, alışarak, dadanarak, ısınarak; kışkırtarak,<br />

tahrik ederek, teşvik ederek, fitleyerek, fitilleyerek, parmaklayarak, saldırtarak.<br />

aмидингæнинaг (aмидингæнинæгтæ) | amidingæninag | alıştıracak, alışacak,<br />

dadanacak, ısınacak; kışkırtacak, tahrik edecek, teşvik edecek, fitlenecek, fitillenecek,<br />

parmaklanacak, saldırtacak.<br />

aмидингонд | amidingond | alıştırmak, alışmış, dadanmış, ısınmış; kışkırtmak, tahrik etmek,<br />

teşvik etmek, fitlemek, fitillemek, parmaklamak, saldırtmak.<br />

амиехæлттæ кæнын, амисхал кæнын | amiyexælttæ kænın, amişxal kænın | ufalatma<br />

yapmak, ufalanmak, parça parça etmek.<br />

aмизaг | amijag | kaçırtan, aktıran, akıtan, sıvışan, geçen; boşatan; işeten, idrar akıtan,<br />

rahatlatan, bevleten.<br />

aмизæг (aмизджытæ)| amijæg | kaçıran, akan, akıtan, sıvışan, geçen; boşanan; işeyen,<br />

idrar akıtan, rahatlayan, bevleyen.<br />

aмизæн | amijæn | kaçırılan, akıtılan, sıvışılan, geçilen; boşatılan; işenilen, idrar akıtılan,<br />

rahatlatılan, bevletilen.<br />

aмизгæ | amijgæ | kaçma, akma, akıtma, sıvışma, geçme; boşanma; işeme, idrar akıtma,<br />

rahatlatma, bevletme.<br />

aмизгæйæ | amijgæyæ | kaçırarak, akıtarak, akıtılarak, sıvışarak, geçirerek; boşanarak;<br />

işeyerek, idrar akıtarak, rahatlatarak, bevleterek.<br />

aмизинaг | amijinag | kaçıracak, akacak, akıtacak, sıvışacak, geçirecek; boşanacak;<br />

işeiyecek, idrar akıtacak, bevletecek.<br />

aмизын [амызт (-и, -ис), амызтaид, амиздзæн (-и, -ис)]| amijın | 1) kaçmak, akmak,<br />

akıtmak, sıvışmak, geçmek; 2) sona ermek, dışarı akmak, boşanmak, sonucu olmak; 3)<br />

işemek, idrar akıtmak, rahatlatmak, bevletmek.<br />

aмил кæнын | amil kænın | is yapmak, kurum yapmak, kömür kapağına dönmek;<br />

karalamak, örtmek, kaplamak.<br />

aмил уæвын (уын) | amil uævın | 1) kurum kaplamak, kurum olmak, is olmak; 2) siyaha<br />

dönmek, örtünmek, örtülmek, giymek, örtmek, başını örtmek.<br />

aминac кæнын | aminaş kænın | ziyafet çekmek, yiyip içmek, karnını doyurmak, alelacele<br />

yemek, aceleci bir şekilde yemek, biraz desteklenmek.<br />

aминæвaр кæнын | aminævar kænın | aracı vasıtasıyla teklif yapmak, aracı ile teklif etmek;<br />

aracı yollamak, aracı göndermek, elçi göndermek, kız istemeye gitmek.<br />

aмиcxaл (aмиcxæлттæ) кæнын | amişxal kænın | parça parça etmek, parçalara kırmak,<br />

küçük parçalara ayırmak, ufalamak, ufalanmak, ezmek.<br />

амнисти (хицауадæй хатыр фыдракæнджытæн) | amnişti (xisauadæy xatır fıd<br />

rakæncıtæn) | genel af; амнисти сидын | amnişti şidın | genel af çıkarmak.<br />

aммeн (оммeн) | ammyen | âmin, evet, kabul, razı.<br />

aммeн кæнын | ammyen kænın | âmin demek, evetlemek, kabul etmek, razı yapmak.<br />

aммeнгæнaг | ammyengænag | âmin dedirten, evetleyen, kabul ettiren, razı yapan.<br />

aммeнгæнæг (aммeнгæнджытæ) | ammyengænæg | âmin diyen, evetleyen, kabul eden,<br />

razı olan.<br />

aммeнгæнæггaг (aммeнгæггæгтæ) | ammyengænæggag | âmin demelik, evetlemelik,<br />

kabul etmelik, razı olmalık.<br />

aммeнгæнæн | ammyengænæn | âmin denilen, kabul edilen, razı edilen.<br />

aммeнгæнгæ | ammyengængæ | âmin deme, evetleme, kabul etme, razı olma.<br />

176


aммeнгæнгæйæ | ammyengængæyæ | âmin diyerek, evetleyerek, kabul ederek, razı<br />

olarak.<br />

aммeнгæнинaг (aммeнинæгтæ) | ammyengæninag | âmin diyecek, evetleyecek, kabul<br />

edecek, razı olacak.<br />

аммиак (карз тæфгæнаг газ) | ammiak (karj tæf gænæg gaj) | amonyak.<br />

аммиакон | ammiakon | amonyaklı.<br />

аммони | ammoni | amonyum, amonyak.<br />

аммуници | ammunisi | cephane, mühimmat, mermi.<br />

aмниcти | amnişti | af, genel af, bağışlama, genel bağışlama, gen bağış; aмниcти cидын |<br />

amnişti şidın | genel affetmek, genel bağışlamak.<br />

aмниcтигонд | amniştigond |<br />

aмой кæнын | amoy kænın | evlenmek (kız), kocaya gitmek.<br />

aмойгæнаг | amoygænag | evlendiren (kız), kocaya gönderen.<br />

aмойгæнæг (амойгæнджытæ) | amoygænæg | evlenen (kız), kocaya giden.<br />

aмойгæнæггаг (амойгæнæггæгтæ) | amoygænæggag | evlenmelik (kız), kocaya gitmelik.<br />

aмойгæнæн | amoygænæn | evlenilen (kız), kocaya gidilen.<br />

aмойгæнгæ | amoygængæ | evlenme (kız), kocaya gitme.<br />

aмойгæнгæйæ | amoygængæyæ | evlenerek (kız), kocaya giderek.<br />

aмойгæнинaг (амойгæнинæгтæ) | amoygæninag | evlenecek (kız), kocaya gidecek.<br />

амоладзан кæнын | amolazan kænın | keşiş yapmak, rahibe yapmak.<br />

амоладзан уæвын (уын) | amolazan uævın | keşiş olmak, rahibe olmak.<br />

амонаг | amonag | 1) öğreten, öğrenim gösteren, ders aldıran, öğretmenlik yaptıran, ders<br />

verdiren, okutan, gösterten, işaretleten, işaret ettiren, anlamına getiren, emir eden, ayırtan;<br />

uyartan; 2) ortaya koyduran, belirten, açıkça belirten, sergileten; ortaya koyduran; ifade<br />

verdiren, ifade ettiren; tanıklık ettiren; 3) ekleten, nasihat ettiren, tembihleten, ekleten; vaaz<br />

verdiren, vaaz ettiren; propagandasını yaptıran; 4) dedirten, demek isteten, anlamına<br />

getiren, belli ettiren, belirten; 5) şarkıya başlatan, bir şarkı okumaya başlatan, söylemeye<br />

başlatan, koronun solistliğini yaptıran.<br />

амонæг (амонджытæ) | amonæg | 1.1) belirtme, belirten; öğrenen, öğrenim gören, ders<br />

alan, öğreten, öğretmenlik yapan, öğütçü, öğretici, öğretmen, başöğretmen, eğitmen, hoca,<br />

ders veren, okutan, gösteren, işaretleyen, işaret eden, anlamına gelen, emir eden, ayıran;<br />

uyaran; 2) ortaya koyan, açıkça belirten, sergileyen; ortaya koyan; ifade veren, ifade eden;<br />

tanıklık eden; 3) ekleyen, nasihat eden, tembihleyen, ekleyen; vaaz veren, vaaz eden;<br />

propagandasını yapan; 4) diyen, demek isteyen, anlamına gelen, belli eden, belirten; 5)<br />

şarkıya başlayan, bir şarkı okumaya başlayan, söylemeye başlayan; solist, koronun solisti,<br />

koronun solistliğini yapan; 2.1) işaret, kür sör, fihrist, indeks, rehber, kılavuz, gösterge, ışıklı<br />

gösterge, rakam; imleç; parametre; deneyim, tecrübe; 2) önder, lider, yönetici, yönetmen; 3)<br />

baş, başman, kılavuz, önayak.<br />

амонæггаг (амонæггæгтæ) | amonæggag | 1) öğrenmelik, öğrenim görmelik, ders almalık,<br />

öğretmelik, öğretmenlik yapmalık, ders vermelik, okutmalık, göstermelik, işaretlemelik,<br />

işaret etmelik, anlamına gelmelik, emir etmelik, ayırmalık; uyarmalık; 2) ortaya koymalık,<br />

belirtmelik, açıkça belirtmelik, sergilemelik; ortaya koymalık; ifade vermelik, ifade etmelik;<br />

tanıklık etmelik; 3) eklemelik, nasihat etmelik, tembihlemelik, eklemelik; vaaz vermelik, vaaz<br />

etmelik; propagandasını yapmalık; 4) demelik, demek istemelik, anlamına gelmelik, belli<br />

etmelik, belirtmelik; 5) şarkıya başlamalık, bir şarkı okumaya başlamalık, söylemeye<br />

başlamalık, koronun solistliğini yapmalık.<br />

177


амонæгoн | amonægon | işaret, gösteren, öğreten, öğretici, deneyim, tecrübe, indeks;<br />

амонæгон номивæг | amonægon nomivæg | zamir gösteren, örnek adıl (dilbilgisi).<br />

амонæн | amonæn | 1) tuş, anahtar; 2) indeks; işaret, kür, sör, fihrist, rehber, kılavuz,<br />

gösterge, ışıklı gösterge; imleç; 3) değnek, işaret değneği; emir, noktalayıcı, öğreten, öğretici,<br />

deneyim, tecrübe.<br />

амонгæ | amongæ | 1) öğrenme, öğrenim görme, ders alma, öğretme, öğretmenlik yapma,<br />

ders verme, okutma, gösterme, işaretleme, işaret etme, anlamına gelme, emir etme, ayırma;<br />

uyarma; 2) ortaya koyma, belirtme, açıkça belirtme, sergileme; ortaya koyma; ifade verme,<br />

ifade etme; tanıklık etme; 3) ekleme, nasihat etme, tembihleme, ekleme; vaaz verme, vaaz<br />

etme; propagandasını yapma; 4) deme, demek isteme, anlamına gelme, belli etme, belirtme;<br />

5) şarkıya başlama, bir şarkı okumaya başlama, söylemeye başlama, koronun solistliğini<br />

yapma.<br />

амонгæйæ | amongæyæ | 1) öğrenerek, öğrenim görerek, ders alarak, öğreterek,<br />

öğretmenlik yaparak, ders vererek, okutarak, göstererek, işaretleyerek, işaret ederek,<br />

anlamına gelerek, emir ederek, ayırarak; uyararak; 2) ortaya koyarak, belirterek, açıkça<br />

belirterek, sergileyerek; ortaya koyarak; ifade vererek, ifade ederek; tanıklık ederek; 3)<br />

ekleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek, ekleyerek; vaaz vererek, vaaz ederek;<br />

propagandasını yaparak; 4) diyerek, demek isteyerek, anlamına gelerek, belli ederek,<br />

belirterek; 5) şarkıya başlayarak, bir şarkı okumaya başlayarak, söylemeye başlayarak,<br />

koronun solistliğini yaparak.<br />

амонд(ы) (амæндтæ) | amond(ı) | 1) mutluluk, saadet, kısmet, talih, şans, uğur, ikbal,<br />

nasip, alınyazısı, yazgı, mukadderat, baht, tecelli, kader; felah, kut, devlet; fal, takdir, eflak,<br />

felek, evren, tali, sur, çark, kaza; 2) akıbet, pay, hisse, haz, fariza, düşerlik, kesir; kura; çok<br />

fazla pay olan, düşelge, vahye; амонд хъуыддаг | amond quıddag | mutlu olay, talihli şey,<br />

şanslılık.<br />

амондaг | amondag | imrenme, imrendirme, tamah etme, baştan çıkarma, kandırma,<br />

özenme, özendirme, mutluluğun seçicisi.<br />

амондaг кæнын | amondag kænın | imrendirmek, tamah etmek, baştan çıkarmak,<br />

kandırtmak, özendirmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartmak.<br />

амондaг уæвын (уын) | amondag uævın | imrenmek, imrenilmek, tamah etmek, baştan<br />

çıkmak, kandırmak, özenmek, özendirilmek, mutluluğun seçicisi olmak, ayartılmak,<br />

arzulamak.<br />

амондагуp | amondagur | mutluluk ara, mutluluğu ara, talihini dene, şansını zorla,<br />

mutluluğu getir, mutluluk verdir.<br />

амондагуpаг | amondagurag | mutluluk aratan, mutluluğu aratan, talihini deneten, şansını<br />

zorlatan, mutluluğu getirten, mutluluk verdirten.<br />

амондaгуpæг (амондaгуpджытæ) | amondaguræg | mutluluk arayan, mutluluğu arayan,<br />

talihini deneyen, şansını zorlayan, mutluluğu getiren, mutluluk veren, “mutluluğa başvuran<br />

kişi" (damat kızın bir eline sorar).<br />

амондaгуpæггаг (амондaгуpæггæгтæ) | amondaguræggag | mutluluk aratmalık,<br />

mutluluğu aratmalık, talihini denetmelik, şansını zorlatmalık, mutluluğu getirtmelik, mutluluk<br />

verdirtmelik.<br />

амондaгуpæн | amondaguræn | mutluluk aratılan, mutluluğu aratılan, talihi denetilen,<br />

şansı zorlatılan, mutluluğu getirtilen, mutluluk verdirilen, mutluluk arama, şans isteme, talih<br />

bekleme.<br />

амондæн | amondæn | mutluluğa, şansa, talihe.<br />

амондæфхæрд | amondæfxærd | злосчастный, злополучный, бездольный, горемычный<br />

178


амондæнхъæл | amondænqæl | mutluluk sanma, şans umma, talih ümit etme.<br />

амондгуp | amondgur | “mutluluk başvurusu”, mutluluk isteme, talih bekleme, şans umma,<br />

ayartılma, arzulama. «проситель счастья» (о женихе, просящем руку девушки).<br />

амонддæттаг | amonddættag | şans dağıtan, şans verdiren, şans taşıtan, mutluluk<br />

verdiren, mutluluk getirten, talih verdiren, talih saçtıran.<br />

амонддæттæг (амонддæтджытæ) | amonddættæg | şans dağıtan, şans veren, şans<br />

taşıyan, mutluluk veren, mutluluk getiren, talih veren, talih saçan.<br />

амондджын | amondcın | 1. mutlu, mesut, talihli, şanslı, başarılı, muvaffakiyetli, kutlu,<br />

uğurlu, hayırlı; 2. mübarek; muvaffak, firuze, ferhan, mahzuz, sait.<br />

амондимæ | amondimæ | mutlulukla, talihle, şansla.<br />

амондхæccаг | amondxæşşag | şanslı yapan, şans dağıtan, şans verdirten, şans taşıtan,<br />

mutluluk verdiren, mutluluk getirten, talih verdiren, talih saçtıran.<br />

амондхæccæг (амондхæcджытæ) | amondxæşşæg | şanslı, mutluluk getiren, şans<br />

taşıyan, talih saçan.<br />

амондхæccæн | amondxæşşæn | şans dağıtılan, şans verilen, şans taşınan, mutluluk<br />

verilen, mutluluk getirilen, talih verilen, talih saçılan.<br />

амондхъуaг | amondquag | şanssız, şansı olmayan, mutsuz, mutluluktan yoksun, talihsiz,<br />

talihi olmayan.<br />

амондхъуc | amondquş | mutluluğu bekleme, mutluluk bekleme; mutluluğa susama,<br />

saadet, mutluluk, bahtiyarlık.<br />

амондцух | amondsux | şanssız, şansı olmayan, mutsuz, mutluluktan yoksun, talihsiz, talihi<br />

olmayan.<br />

амонинaг (амонинæгтæ) | amoninag | 1) öğrenecek, öğrenim görecek, ders öğretilecek,<br />

ders alacak, öğretecek, öğretmenlik yapacak, ders verecek, okutacak, gösterecek,<br />

gösterilecek, işaretlenecek, işaret edecek, anlamına gelecek, emir edecek, ayıracak;<br />

uyaracak; 2) ortaya koyacak, belirtecek, açıkça belirtecek, belirtilecek, sergilenecek; ortaya<br />

koyacak, ortaya koyulacak; ifade verecek, ifade verilecek, ifade edecek; tanıklık edecek; 3)<br />

ekleyecek, nasihat edecek, tembihlenecek, eklenecek; vaaz verecek, vaaz edecek;<br />

propagandasını yapacak; 4) denecek, demek istenecek, anlamına gelecek, belli edecek,<br />

belirtecek; 5) şarkıya başlanacak, bir şarkı okumaya başlanacak, söylemeye başlanacak,<br />

koronun solistliğini yapacak.<br />

амонын (амыдтон, амыдтaин, амондзынæн) | amonın | 1) öğrenmek, öğrenim görmek,<br />

ders almak, öğretmek, öğretmenlik yapmak, ders vermek, okutmak, göstermek, işaretlemek,<br />

işaret etmek, anlamına gelmek, emir etmek, ayırmak; uyarmak; 2) ortaya koymak, belirtmek,<br />

açıkça belirtmek, sergilemek; ortaya koymak; ifade vermek, ifade etmek; tanıklık etmek; 3)<br />

eklemek, nasihat etmek, tembihlemek, eklemek; vaaz vermek, vaaz etmek; propagandasını<br />

yapmak; 4) demek, demek istemek, anlamına gelmek, belli etmek, belirtmek; 5) şarkıya<br />

başlamak, bir şarkı okumaya başlamak, söylemeye başlamak, koronun solistliğini yapmak.<br />

амонындзинaд (амонындзинæдтæ) | amonınzinad | öğrenmelik, öğreticilik, öğrenim<br />

görmelik, ders vermelik, ders almalık, açıkça belirtmelik, göstermelik; yönetmelik, yönetimlik,<br />

yönergelik, direktiflik, talimatlık, talimatnamelik, nasihatlik, öğütlük, telkinlik, tembihlik,<br />

vaizlik; akıllık, akıl öğretmeliği, akıl öğretmelik, öğreneklik, öğütmelik; işaretlik.<br />

аморалон (æнæгъдау, æнаккаг) | amoralon (ænæğdau, ænakkag) | ahlâkdışı, ahlâksız,<br />

ahlâka aykırı, törelsiz, töredışı, gayriahlâkî, immoral, terbiyesiz, değersiz; аморалон æнæзонд<br />

| amoralon ænæjond | ahlâka aykırı akılsız, ahlâksız deli, terbiyesiz salak, değersiz<br />

gayriahlâkî.<br />

179


аморæ кæнын | amoræ kænın | kahverengi yapmak, kahverengine boyamak, kahverengi<br />

boyatmak, kestane rengi boyatmak.<br />

аморæ уæвын (уын) | amoræ uævın | kahverengi olmak, kahverengi renk boyanmak,<br />

kahverengi boyamak, kestane rengi boyamak.<br />

аморæxуыз кæнын | amoræxuıj kænın | kahverengi yapmak, kestane rengi yapmak.<br />

аморæxуыз уæвын (уын) | amoræxuıj uævın | kahverengi olmak, kestane rengi olmak.<br />

амортизатор | amortijator |<br />

амортизаци | amortijasi | amortisman, aşınma payı, yıpranma payı, yıpranma, yaylanma,<br />

sönüm.<br />

аморфдзинад | amorfzinad | amorfluk, şekilsizlik, şekilsiz olmalık, biçimsizlik.<br />

аморфон | amorfon | amorf, şekilsiz, şekilsiz olma, biçimsiz, bişekil.<br />

ампep | ampyer | amper.<br />

ампepмeтp | ampyermyetr | ampermetre.<br />

ампул-ампул кæнын | ampul-ampul kænın | sık sık yiyip bitirmek, oburca yiyip bitirmek,<br />

sömürmek, atıştırmak, yutmak, tıkınmak.<br />

амплитудæ | amplitudæ | amplitüt, genlik, genişlik, enginlik genlik, sıcaklık farkı, genişlik,<br />

enginlik.<br />

ампулaг | ampulag | yiyip bitirten, sömürten, atıştırtan, yutturan, tıkındıran.<br />

ампулæ | ampulæ | ampul, tüp.<br />

ампулæг (ампулджытæ) | ampulæg | yiyip bitiren, sömüren, atıştıran, yutan, tıkınan.<br />

ампулæггaг (ампулæггæгтæ) | ampulæggag | yiyip bitirmelik, sömürmelik, atıştırmalık,<br />

yutmalık, tıkınmalık.<br />

ампулæн | ampulæn | yiyip bitirilen, sömürülen, atıştırılan, yutulan, takınılan.<br />

ампулгæ | ampulgæ | yiyip bitirme, sömürme, atıştırma, yutma, tıkınma.<br />

ампулгæйæ | ampulgæyæ | yiyip bitirerek, sömürerek, atıştırarak, yutarak, tıkınarak.<br />

ампулинaг (ампулинæгтæ) | ampulinag | yiyip bitirilecek, sömürülecek, atıştırılacak,<br />

yutulacak, tıkanılacak.<br />

ампулын (ампылдтон, ампылдтaин, ампулдзынæн) | ampulın | yiyip bitirmek, oburca<br />

yiyip bitirmek, sömürmek, atıştırmak, yutmak, tıkınmak.<br />

ампутаци (буары уæнгтæй искæй хирургон æгъдауæй ралыг кæнын) | amputasi (buarı<br />

uængtæy işkæy xi rurgon æğdauæy ralıg kænın) | ampütasyon, kesilme, kesme, ameliyat<br />

etme, ameliyatla alma, bir organın kesilmesi.<br />

ампутаци кæнын | amputasi kænın | ampütasyon yapmak, ameliyatla almak, kesip almak,<br />

bir organı kesmek.<br />

ампутацигонд (ампутацигæндтæ) | amputasigond | ampütasyon yapılmış, ameliyatla<br />

alınmış, kesip alınmış.<br />

ампылaг | ampılag | buruştura, büzen, kısıştan, kısaltan.<br />

ампылæн | ampılæn | buruşan, büzülen, kısılan, kısalan<br />

ампылгæ | ampılgæ | buruşma, büzülme, kısılma, kısalma<br />

ампылгæйæ | ampılgæyæ | buruşturarak, büzerek, kısılarak, kısaltarak.<br />

ампылд (ампылдтæ, ампылдтытæ) | ampıld | buruşmuş, büzülmüş, kısılmış, kısalmış.<br />

ампылинaг (ампылинæгтæ) | ampılinag | buruşacak, büzülecek, kısılacak, kısalacak<br />

ампылттæ кæнын, ампъылдтæ кæнын | ampılttæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />

yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />

ампылттæ уæвын (уын), ампъылттæ уæвын | ampılttæ uævın | buruşmak, buruşturmak,<br />

buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek, kırışmak,<br />

kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />

180


ампъылдтæ кæнын, ампылттæ кæнын | ampılttæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />

yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />

ампъылттæ уæвын (уын), ампылттæ уæвын | ampılttæ uævın | buruşmak, buruşturmak,<br />

buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek, kırışmak,<br />

kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />

ампылын *ампылд (-и, -ис), ампылдaин, ампылдзæн (-и, -ис)] | ampılın | buruşmak,<br />

büzülmek, kısılmak, kısalmak, oturmak, belini sıkmak, sıkınmak, sıkışmak, yoğunlaşmak,<br />

toplanmak, hacmi azalmak, tahaşşüt etmek, binmek, yerleşmek, koyulmak, geçmek, konmak,<br />

inmek, kurulmak, kapanmak, saplanıp kalmak, çökmek; ekmek, ekim yapmak.<br />

ампъуз-ампъуз кæнын | amphuj-amphuj kænın | sık sık yamalamak, yamamak, yama<br />

yapmak, bir şekilde yamamak, yama dikmek, onarmak, tamir etmek, düzmek, yapmak,<br />

çitmek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузaг | amphujag | yamatan, yamalatan, yama yaptıran, yama diktiren, onartan, tamir<br />

ettiren, düzelten, çittiren (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузæг (ампъузджытæ) | amphujæg | yamayan, yamalayan, yama yapan, yama diken,<br />

onaran, tamir eden, düzen, çiten (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузæггaг (ампъузæггæгтæ) | amphujæggag | yamalamalık, yamamalık, yama<br />

yapmalık, yama dikmelik, onarmalık, tamir etmelik, düzmelik, çitmelik (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузæн | amphujæn | yamalanan, yama yapılan, yama dikilen, onarılan, tamir edilen,<br />

düzülen, çitilen (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузгæ | amphujgæ | yamalama, yamama, yama yapma, yama dikme, onarma, tamir<br />

etme, düzme, çitme (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузгæйæ | amphujgæyæ | yamalayarak, yamayarak, yama yaparak, yama dikerek,<br />

onararak, tamir ederek, düzerek, çiterek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузинaг (ампъузинæгтæ)| amphujinag | yamalanacak, yamanacak, yama yapılacak,<br />

yama dikilecek, onarılacak, tamir edilecek, düzeltilecek, çitilecek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъузын (ампъызтон, ампъызтaин, ампъуздзынæн) | amphujın | yamalamak,<br />

yamamak, yama yapmak, bir şekilde yamamak, yama dikmek, onarmak, tamir etmek,<br />

düzmek, yapmak, çitmek (giysi, ayakkabı).<br />

ампъухаг | amphuxag |<br />

ампъухæг (ампъухджытæ) | amphuxæg |<br />

ампъухæггаг (ампъухæггæгтæ) | amphuxæggag |<br />

ампъухæн | amphuxæn |<br />

ампъухгæ | amphuxgæ |<br />

ампъухгæйæ | amphuxgæyæ |<br />

ампъухинaг (ампъухинæгтæ) | amphuxinag |<br />

ампъухын (ампъыхтон, ампъыхтaин, ампъухдзынæн) | amphuxın |<br />

ампъызт (ампъызтытæ) | amphıjt | yamalanmış, yamamış, dikmiş, (giysi, ayakkabı).<br />

ампъызтытæ кæнын | amphıjtıtæ kænın | yamalamak, yamamak, yamalar yapmak, bir<br />

şekilde yamamak, aceleci bir şekilde yamamak, yamalar dikmek, onarmalar yapmak, yamalar<br />

dikmek, tamirler etmek, düzmeler yapmak, çitmeler yapmak, örmeler yapmak (giysi,<br />

ayakkabı), giyim ve ayakkabı tamir etmek.<br />

ампъылттæ кæнын, ампылттæ кæнын | amphıldtæ kænın | buruşturmak, buruşuk<br />

yapmak, buruş buruş yapmak, buruşturtmak, ezmek, kırıştırmak.<br />

ампъылттæ уæвын (уын), ампылттæ уæвын | amphılttæ uævın | buruşmak,<br />

buruşturmak, buruşuk olmak, buruş buruş olmak, buruşmuş olmak, buruşturulmak, ezilmek,<br />

kırışmak, kırıştırılmak, kırışmış olmak, kırışıklar ile örtülmek.<br />

181


ампъылын (ампъылтон, ампъылтaин, ампъулдзынæн) | amphılın | buruşturulmak,<br />

buruşmak, çalıştırmak, oturtulmak, sıkıştırılmak, kırışmak<br />

амулет | amulyet |<br />

Аму-Дарья | Amu-Darya | Ceyhun. Аму-Дарья<br />

амуници (солдаты дзауматæ) | amunisi (şoldatı zaymatæ) | cebe, cephane, mühimmat.<br />

амуp(тæ) кæнын | amur(tæ) kænın | 1.1) ufalamak, ufak yapmak, kırıntıya dönmek; 2)<br />

hemen ezmek, kırmak, yarmak, parçalamak, anında çarpmak; bozmak, bozguna uğratmak; 3)<br />

yenmek; sımak; 2. vurmak, dövmek, tokaçlamak, pataklamak, dayak atmak, sopa atmak,<br />

paçavra etmek, tepelemek; амуртæ кæнын | amurtæ kænın | parçalara bölünmek,<br />

ufalamak, kırmak, kırıklamak, kırıntı haline getirmek, parçalara başlamak.<br />

амуp(тæ) уæвын (уын) | amur(tæ) uævın | 1) ufalanmak, ufalamak; 2) parçalanmak,<br />

paramparça olmak, paralanmak, kırılmak, yaralanmak, sınmak.<br />

амуpгæнаг | amurgænag | ufalatan, ufak yaptıran, ezdiren, kırdıran, yardıran, parçalatan,<br />

bozduran, paçavra ettiren, tepeleten.<br />

амуpгæнæг (амуpгæнджытæ) | amurgænæg | ufalayan, ufak yapan, ezen, kıran, yaran,<br />

parçalayan, bozan, paçavra eden, tepeleyen.<br />

амуpгæнæггаг (амуpгæнæггæгтæ) | amurgænæggag | ufalamalık, ufak yapmalık, ezmelik,<br />

kırmalık, yarmalık, parçalamalık, bozmalık, paçavra etmelik, tepelemelik.<br />

амуpгæнæн | amurgænæn | ufalanan, ufak yapılan, ezilen, kırılan, yarılan, parçalanan,<br />

bozulan, paçavra edilen, tepelenen.<br />

амуpгæнгæ | amurgængæ | ufalama, ufak yapma, ezme, kırma, yarma, parçalama, bozma,<br />

paçavra etme, tepeleme.<br />

амуpгæнгæйæ | amurgængæyæ | ufalayarak, ufak yapılarak, ezerek, kırarak, yararak,<br />

parçalayarak, bozularak, paçavra edilerek, tepeleyerek.<br />

амуpгæнинaг (амуpгæнинæгтæ) | amurgæninag | ufalanacak, ufak yapılacak, ezilecek,<br />

kırılacak, yarılacak, parçalanacak, bozulacak, paçavra edilecek, tepelenecek.<br />

амфиби (доны дæр æмæ зæххыл дæр йæ бон цæрын кæмæн у, ахæм цæрæгой кæнæ<br />

зайæгой) | amfibi (donı dær æmæ jæxxıl dær yæ bon særın kæmæn u, axæm særægoy<br />

kænæ jayægoy) | amfibi, ikiyaşayışlı (hayvan), yüzergezer araç.<br />

амфибрахи (æмдзæвгæйы æртæуæнгон бæрц, æрцæвæн дыккаг уæнгыл кæмæн ис) |<br />

amfibraxi (æmzævgæyı ærtæ uængon bærs, ærsævæn dıkkak uængıl kamæn iş) | şiirde üçlü<br />

kafiye.<br />

амфитеатр (зылдæгæй æвæрд бандæттæ театры) | amfityeatr (jıldægæy æværd<br />

bandættæ tyeatrı)| amfi tiyatro, basamaklı tiyatro, amfiteatr, amfi.<br />

амxacæн кæнын | amxaşæn kænın | 1) eklemek; ilave etmek, katmak; 2) yapıştırmak,<br />

zamklamak.<br />

амxæццæ кæнын | amxæssæ kænın | karmak, karıştırmak, karıştırtmak, iç içe sokmak,<br />

birleştirmek, benzetmek, şaşırtmak, yapışmak, yapıştırılmak, altüst etmek, yanılmak,<br />

yanıltmak, kösteklemek, dolaştırmak.<br />

амxæццæ уæвын (уын) | amxæssæ uævın | karıştırılmak, karışmak, katışmak, iç içe<br />

girmek, birleşmek, bozulmak, yanılmak, şaşırmak, laflarını şaşırmak.<br />

амxæццæгæнaг | amxæssægænag | kardıran, karıştırtan, iç içe sokturan, bileştirten,<br />

benzeten, şaşırtan, yapıştıran, yapıştırılan, altüst ettiren.<br />

амxæццæгæнæг (амxæццæгæнджытæ) | amxæssægænæg | karan, karışan, iç içe sokan,<br />

birleşen, benzeyen, şaşıran, yapışan, yapışılan, altüst edilen.<br />

182


амxæццæгæнæггaг (амxæццæгæнæггæгтæ) | amxæssægænæggag | karmalık,<br />

karıştırmalık, karıştırtmalık, iç içe sokmalık, birleştirmelik, benzetmelik, şaşırtmalık,<br />

yapışmalık, yapıştırılmalık, altüst etmelik, dolaştırmalık.<br />

амxæццæгæнæн | amxæssægænæn | karılan, karıştırılan, iç içe sokulan, birleştirilen,<br />

benzetilen, şaşırtılan, yapıştırılan, altüst edilen, dolaştırılan.<br />

амxæццæгæнгæ | amxæssægængæ | karma, karıştırma, karıştırtma, iç içe sokma,<br />

birleştirme, benzetme, şaşırtma, yapışma, yapıştırılma, altüst etme, yanılma, yanıltma,<br />

köstekleme, dolaştırma.<br />

амxæццæгæнгæйæ | amxæssægængæyæ | karılarak, karıştırılarak, iç içe sokularak,<br />

birleştirilerek, benzetilerek, şaşırtılarak, yapıştırılarak, altüst edilerek, olaştırılarak.<br />

амxæццæгæнинaг (амxæццæгæнинæгтæ) | amxæssægæninag | karılacak, karıştırılacak,<br />

iç içe sokulacak, birleştirilecek, benzetilecek, şaşırtılacak, yapıştırılacak, yapıştırılacak, altüst<br />

edilecek, dolaştırılacak.<br />

aмхуызон кæнын | amxuıjon kænın | benzer yapmak, aynı yapmak, kopyasını yapmak.<br />

сровнять<br />

aмцæф-уымцæф | amsæf-uımsæf | yersiz, yerinde olmayan, mahalsiz, namünasip, fuzuli,<br />

münasebetsiz, manasız, gayri caiz, uygunsuz, olmayacak, dağınık, karışık, düzensiz, nizamsız,<br />

usulsüz, dandini.<br />

амцæф-уымцæф кæнын | amsæf-uımsæf kænın | yersiz yapmak; sırasız yapmak, vakitsiz<br />

yapmak, uygunsuz yapmak.<br />

aмы | amı | bura, buralı, buradaki, şuralı, yerel.<br />

амыггaг кæнын | amıggag kænın | üremek, üretmek, türemek, türleşmek, çoğaltmak,<br />

çoğaltılmak, gelecek kuşakları vermek; cinsleşmek, ırklaşmak, sülaleleşmek, soylaşmak, aile<br />

olmak; beslemek, basmak, kopya etmek.<br />

амыд | amıd | öğrenme, öğreniş, öğretiş, işaret etme, hareketle gösterme, jest ve mimikle<br />

işaret etme.<br />

амылaзoн уæвын (уын) | amılajon uævın | 1) loşlaşmak, siyahlanmak, karartmak,<br />

değişmek, başkalaşmak, fark etmek, dökülmek, dönmek; akmak; 2) değiştirmek, bozulmak,<br />

çirkinleşmek, sakatlanmak; 3) karşısında kırmızı olmak, kızmak, kızgın olmak, hiddetlenmek,<br />

öfkelenmek, asimle olmak.<br />

амынaт, амынæт | amınat, amınæt | 1) emanet, emanet bırakma, vedia; depolama için<br />

verilen şey veya nesne, depoya kabul edilme; 2) rehine koyma, terhin etme, rehin, tutu,<br />

ipotek, saklamak, gizlemek.<br />

амынæг кæнын | amınæg kænın | 1) söndürmek, sönmek, batırmak, biraz düşürmek, biraz<br />

solmak, az rengi atmak, rengi uçmak, biraz düşmek (ışık, lamba); 2) saklamak, gizlemek,<br />

kapamak, yaşmak, gömmek.<br />

амынæг уæвын (уын) | amınæg uævın | sönmek, solmak, gibi büyümek, solgunlaştırmak,<br />

saklanmak, saklamak, gizlenmek, gizlemek, sinmek, rengi atmak, rengi uçmak, pusmak,<br />

örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek, kaçmak, yatmak.<br />

амынæт, амынaт | amınæt, amınat | 1) emanet, emanet bırakma, vedia; depolama için<br />

verilen şey veya nesne, depoya kabul edilme; 2) rehine koyma, terhin etme, rehin, tutu,<br />

ipotek, saklamak, gizlemek.<br />

aмынд (амындтæ, амындтытæ) | amınd | 1. gösterilen, gösterilmiş, gösterme, belirtilen,<br />

tayin edilen, tespit edilen, sözü geçen; işaret, işaret edilen, hareketle gösterilen, jest ve<br />

mimikle işaret edilen; 2.1) yönerge, açıklama, anlatma, anlatım, anlatış, öğretim, öğrenme,<br />

öğreniş, öğretiş, öğretilmiş, öğreticilik, öğrenek, akıl öğretme, öğüt, öğütme, nasihat, telkin;<br />

talimat; yönerge, tarif, name, tefhim; 2) konferans verme; 3) ders, öğrenek, bilgi, bilim, ilim;<br />

183


ulum, fen; амынд æрцæуын | amınd ærsæuın | göstermek, işaret etmek, anlamına<br />

gelmek, emir etmek, ayırmak, göstermek, işaret etmek; açıklamak, izah etmek.<br />

aмынд уæвын | amınd uævın | belirtilmek, belirtilebilmek.<br />

aмындад | amındad |<br />

aмындæй, амынддæй | amındæy, amınddæy | üzerinde, talimat altında, eğitme,<br />

öğretme, emir altında, tarafından.<br />

амындæpцæуын | amındærsæuın | öğrenmek, öğrenmiş olmak, öğretilmiş olmak.<br />

амынддæттæг | amınddættæg | öğretmen, öğreten, öğretici, eğitmen.<br />

амынддæттын | amınddættın | öğretmek, eğitmek, öğretim vermek, talimat vermek, tarif<br />

etmek.<br />

амынддзинaд (амынддзинæдтæ)| amındzinad | göstermelik, işaretlik, talimatlık,<br />

yönergelik, eğitmenlik, öğretmenlik, direktiflik; öğütlük.<br />

aмыp кæнын | amır kænın | akıl durdurmak, aklını durdurmak, sersemletmek, sağır etmek,<br />

sağıra çevirmek, başına vurup bayıltmak, şaşakalmak, şaşkına döndürmek, nutku tutulmak,<br />

uyuşturmak.<br />

aмыp-мыp кæнын | amır-mır kænın | 1) kişnemek, mır-mır etmek, mır-mırlamak,<br />

söylenmek (at); 2) çınlamak, çınlatmak, tınlamak, çangırdamak, şıngırdamak, şıngırdatmak,<br />

çalmak, sesli çıkmak (zil, çan).<br />

aмыp уæвын (уын) | amır uævın | dilsiz kalmak, dilsiz olmak, sağır olmak, nutku tutulmak,<br />

uyuşmak, donakalmak; şaşkına çevrilmek, konuşamamak, konuşma yitimi olmak, aklı<br />

durmak, şaşakalmak, şaşkına dönmek, sersemlemek.<br />

aмыpдыгoн | amırdıgon | sersem, sağır, şaşkın, nutku tutulma.<br />

aмыpxæг (амыpxджытæ) | amırxæg | çalan, kaçıran, aşıran.<br />

aмыpxæггaг (амыpxæггæгтæ) | amırxæggag | çalmalık, kaçırmalık, aşırmalık.<br />

aмыpxæн | amırxæn | çalınan, kaçırılan, aşırılan.<br />

aмыpxгæ | amırxgæ | çalma, kaçırma, aşırma.<br />

aмыpxгæйæ | amırxgæyæ | çalarak, kaçırarak, aşırarak.<br />

aмыpxинaг (амыpxинæгтæ) | amırxinag | çalacak, kaçıracak, aşıracak.<br />

aмыpxт (амыpxтытæ) | amırxt | çalmış, kaçırmış, aşırmış.<br />

aмыpxын (амыpxтон, амыpxтaин, амыpxдзынæн) | amırxın | çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

aмыты | amıtı | burada, buralarda, şurada, şuralarda.<br />

aмыты-уымыты | amıtı-uımıtı | orada burada, oralarda buralarda, orada şurada, oralarda<br />

şuralarda.<br />

aмыxуыp кæнын | amıxuır kænın | hızlı baskı yapmak, çabukça basmak, bastırmak,<br />

mühürlemek, imzalamak, yazdırmak.<br />

анад кæнын | anad kænın | 1) tatsızlık yapmak, karşı koymak, nahoş yapmak; 2)<br />

çirkinleştirmek; zevksizlik çıkarmak, zevkini kaçırmak, zevksiz yapmak, muhalif etmek; 3)<br />

zehirlemek.<br />

анад уæвын (уын) | anad uævın | 1) tatsız olmak, karşı olmak, nahoş olmak; 2)<br />

çirkinleşmek, zevki kaçmak, zevksiz olmak, muhalif olmak; 3) zehirlenmek.<br />

анадгæнæг (анадгæнджытæ) | anadgænæg | tatsızlık yapan, karşı koyan, nahoş yapan;<br />

çirkinleştiren; zevksizlik çıkaran, zevkini kaçıran, zevksiz yapan, muhalif eden; zehirleyen.<br />

анадгæнæггаг (анадгæнæггæгтæ) | anadgænæggag | tatsızlık yapmalık, karşı koymalık,<br />

nahoş yapmalık; çirkinleştirmelik; zevksizlik çıkarmalık, zevkini kaçırmalık, zevksiz yapmalık,<br />

muhalif etmelik; zehirlemelik.<br />

анадгæнæн | anadgænæn | tatsızlık yapılan, karşı koyulan, nahoş yapılan; çirkinleştirilen;<br />

zevksizlik çıkarılan, zevkini kaçıran, zevksiz yapılan, muhalif edilen; zehirlenen.<br />

184


анадгæнгæ | anadgængæ | tatsızlık yapma, karşı koyma, nahoş yapma; çirkinleştirme;<br />

zevksizlik çıkarma, zevkini kaçırma, zevksiz yapma, muhalif etme; zehirleme.<br />

анадгæнгæйæ | anadgængæyæ | tatsızlık yaparak, karşı koyarak, nahoş yaparak;<br />

çirkinleştirerek; zevksizlik çıkararak, zevkini kaçırarak, zevksiz yaparak, muhalif ederek;<br />

zehirleyerek.<br />

анадгæнинaг (анадгæнинæгтæ) | anadgæninag | tatsızlık yapılacak, karşı koyulacak,<br />

nahoş yapacak; çirkinleştirecek; zevksizlik çıkaracak, zevkini kaçıracak, zevksiz yapacak,<br />

muhalif edecek; zehirleyecek.<br />

аназын, ануaзын | anajın, anuajın | soğuk sıvı içecekler içmek.<br />

анаинaг (анаинæгтæ) | anainag | yıkanacak, banyo yapacak, duş alacak, hamama gidecek,<br />

yüzecek; geri satın alacak, fidye verip kurtaracak, amorti edecek, fidye verecek; kurtaracak,<br />

rehinden kurtaracak, cezasını çekecek, ödeyecek, telafi edecek; harman dövecek, harman<br />

yapacak.<br />

анай кæнын | anay kænın | harman dövmek, harman yapmak.<br />

анайaг | anayag | yıkatan, banyo yaptıran, duş aldıran, hamama götüren, yüzdüren; geri<br />

satın alan, fidye verip kurtaran, amorti eden, fidye veren; kurtaran, rehinden kurtaran,<br />

cezasını çeken, ödeyen, telafi eden; harman döven, harman yapan.<br />

анайæг (анайджытæ) | anayæg | yıkanan, banyo yapan, duş alan, hamama giden, yüzen;<br />

geri satın alan, fidye verip kurtaran, amorti eden, fidye veren; kurtaran, rehinden kurtaran,<br />

cezasını çeken, ödeyen, telafi eden; harman döven, harman yapan.<br />

анайæггaг (анайæггæгтæ) | anayæggag | yıkanmalık, yıkamalık, banyo yapmalık, duş<br />

almalık, hamama gitmelik, yüzmelik; geri satın almalık, fidye verip kurtarmalık, amorti<br />

etmelik, fidye vermelik; kurtarmalık, rehinden kurtarmalık, cezasını çekmelik, ödemelik, telafi<br />

etmelik; harman dövmelik, harman yapmalık<br />

анайæн | anayæn | yıkanılan, banyo yapılan, duş alınan, hamama gidilen, yüzülen; geri satın<br />

alınan, fidye verip kurtarılan, amorti edilen, fidye verilen; kurtarılan, rehinden kurtarılan,<br />

cezası çekilen, ödenen, telafi edilen; harman dövülen, harman yapılan.<br />

анайгæ | anaygæ | yıkanma, yıkama, banyo yapma, duş alma, hamama gitme, yüzme; geri<br />

satın alma, fidye verip kurtarma, amorti etme, fidye verme; kurtarma, rehinden kurtarma,<br />

cezasını çekme, ödeme, telafi etme; harman dövme, harman yapma.<br />

анайгæйæ | anaygæyæ | yıkanarak, banyo yaparak, duş alarak, hamama giderek, yüzerek;<br />

geri satın alarak, fidye verip kurtararak, amorti ederek, fidye vererek; kurtararak, rehinden<br />

kurtararak, cezasını çekerek, ödeyerek, telafi ederek; harman döverek, harman yaparak<br />

анайын (анадтон, анадтaин, анайдзынæн) | anayın | yıkanmak, yıkamak, banyo yapmak,<br />

duş almak, hamama gitmek, yüzmek; geri satın almak, fidye verip kurtarmak, amorti etmek,<br />

fidye vermek; kurtarmak, rehinden kurtarmak, cezasını çekmek, ödemek, telafi etmek;<br />

harman dövmek, harman yapmak; хи анайын | xi anayın | kurtarılmak, cezasını çekmek;<br />

yıkanmak, kendini yıkmak, banyo yapmak, suya girmek.<br />

аналaт уæвын (уын) | analat uævın | terbiyesiz olmak, meydan okumak, küstah, küstah<br />

olmak; lanet olmak, lanet işler yapmak.<br />

анализ (уæнггай кæнын зонадон æгъдауæй) | analij (uænggay kænın jonadon æğdauæy)<br />

| analiz, analiz etme, tahlil, çözümleme, tahlil.<br />

анализ кæнын | analij kænın | analiz etmek, çözümlemek, tahlil etmek, tetkik etmek,<br />

incelemek, eşelemek, eşinmek, eşmek.<br />

анализгæнæг (анализгæнджытæ) | analijgænæg | çözümleyen, analiz eden, analiz yapan,<br />

tahlil eden, tetkik eden, inceleyen, eşeleyen, eşinen, eşen.<br />

185


анализгæнæггаг | analijgænæggag | analiz etmelik, çözümlemelik, tahlil etmelik, tetkik<br />

etmelik, incelemelik, eşelemelik, eşinmelik, eşmelik.<br />

анализгæнæн | analijgænæn | analiz edilen, çözümlenen, tahlil edilen, tetkik edilen,<br />

incelenen, eşelenen, eşinen, eşilen.<br />

анализгæнгæ | analijgængæ | analiz etme, çözümleme, tahlil etme, tetkik etme, inceleme,<br />

eşeleme, eşinme, eşme.<br />

анализгæнгæйæ | analijgængæyæ | analiz ederek, çözümleyerek, tahlil ederek, tetkik<br />

ederek, inceleyerek, eşeleyerek, eşinerek, eşerek.<br />

анализгæнинaг (анализгæнинæгтæ) | analijgæninag | analiz edilecek, çözümlenecek,<br />

tahlil edilecek, tetkik edilecek, incelenecek, eşelenecek, eşinecek, eşilecek.<br />

анализгонд | analijgond | analiz edilmiş, çözümlemiş, tahlil etmiş, tetkik etmiş, incelemiş,<br />

eşelemiş, eşinmiş, eşmiş.<br />

аналитик | analitik | analizci, analist, tahlilci, çözümcü.<br />

аналитикон | analitikon | analitik, tahlili, çözümsel, analitik, halli.<br />

аналоги (хуызæндзинад, æнгæсдзинад) | analogi (xuıjænzinad, ængæşzinad) | analoji,<br />

benzerlik, aynılık, andırışma, andırış, kıyas, örnekseme, mukayese, tıpkılık.<br />

аналогион | anlogion | benzer, andıran, aynı, hal, durum, olay, sorun, dava, kutu, sandık,<br />

çanta, kasa; аналогион цау (иннæйы хуызæн цау) | analogion sau (innæyı xuıjæn sau) |<br />

benzerlik, aynı türden.<br />

аналогон | analogon | benzer, andıran, aynı.<br />

анамонд кæнын | anamond kænın | mutsuz yapmak, mutsuz etmek, yıkmak; хи анамонд<br />

кæнын | xi anamond kænın | kendini mutsuz kılmak; mutsuz olmak, kendi yıkmak.<br />

анамонд уæвын (уын) | anamond uævın | mutsuz olmak, kendini mutsuz kılmak; kendi<br />

yıkmak, kendini öldürmek.<br />

ананac | ananaş | ananas.<br />

анапест (æмдзæвгæйы æртæуæнгон бæрц, æрцæвæн фæстаг уæнгыл кæмæн ис) |<br />

anapyeşt (æmzævgæyı ærtæuængon bærs, ærsævæn fæştag uængıl kæmæn iş) | şiirde<br />

kafiye uyumu, redif.<br />

анарæг кæнын | anaræg kænın | 1) daraltmak, dar yapmak, daralttırmak, inceltmek; 2)<br />

tüketmek, zayıf düşürmek, zayıflatmak, arıklatmak, verimini çok azaltmak, yıpratmak.<br />

анарæг уæвын (уын) | anaræg uævın | 1) daraltılmak, daralmak, dar olmak, incelmek, ince<br />

olmak; 2) zayıflamak, arıklamak, kötülemek.<br />

анард кæнын | anard kænın | semirtmek, semirtilmek, şişmanlatmak, yağlatmak, yağ<br />

bağlatmak, beslemek.<br />

анард уæвын (уын) | anard uævın | yağı olmak, yağlanmak, yağ bağlamak, şişmanlamak,<br />

beslenmek.<br />

анархи (æнæхицауад уавæр) | anarxi (ænæxisauad uævær) | anarşi, düzensizlik,<br />

kargaşalık, kargaşa, başsızlık, kargaşa, başsızlık, fevza, tezebzüp.<br />

анархизм | anarxijm | anarşizm, anarşistlik, fevzaviyet.<br />

анархион | anarxion | anarşik, düzensiz.<br />

анархист (анархизмы фæдон) | anarxişt (anarxijmı fædon) | anarşist, erk bozan.<br />

анархистoн | anarxişton | anarşist.<br />

aнархо-синдикализм | anarxo-şindikalijm | anarşi-sendikacılık.<br />

анатоми (буары конды зонад) | anatomi (buarı kondı jonad) | anatomi, yapı, yapı bilimi,<br />

beden ilmi, teşrih.<br />

анатомион | anatomion | anatomi, anatomik, yapısal, bedensel, teşrih.<br />

анатомировать кæнын | anatomirovath kænın |<br />

186


анауыли | anauıli | sonbaharda nadas edilmiş tarla, nadas etme, nadas.<br />

анауыли кæнын | anauıli kænın | nadas etmek, nadasa bırakmak, kaldırmak.<br />

анафopæ | anaforæ | baş yenilenmesi, anafor.<br />

анаxpoнизм | anaxronizm | anakronizm, tarihe aykırılık, tarih yanılgısı, çağa uymazlık.<br />

анæм-анæм кæнын | anæm-anæm kænın | sık sık dövmek, dayak atmak, pataklamak,<br />

vurmak, çırpmak, yumruklamak; yenmek, tokaçlamak, ezmek.<br />

анæмаг | anæmag | dövdürten, dayak attırtan, pataklatan, vurdurtan, çırptırtan,<br />

yumruklatan; yendirten, tokaçlatan, ezdirten.<br />

анæмæг (анæмджытæ) | anæmæg | döven, dayak atan, pataklayan, vuran, çırpan,<br />

yumruklayan; yenen, tokaçlayan, ezen.<br />

анæмæггаг (анæмæггæгтæ) | anæmæggag | dövmelik, dayak atmalık, pataklamalık,<br />

vurmalık, çırpmalık, yumruklamalık; yenmelik, tokaçlamalık, ezmelik<br />

анæмæн | anæmæn | dövülen, dayak atılan, pataklatılan, vurulan, çırpılan, yumruklanan;<br />

yenmek, tokaçlamak, ezmek<br />

анæмгæ | anæmgæ | dövme, dayak atma, pataklama, vurma, çırpma, yumruklama; yenme,<br />

tokaçlama, ezme.<br />

анæмгæйæ | anæmgæyæ | döverek, dayak atarak, pataklatarak, vurarak, çırparak,<br />

yumruklanarak; yenerek, ezerek.<br />

анæминаг (анæминæгтæ) | anæminag | dövülecek, dayak atılacak, pataklatılacak,<br />

vurulacak, çırpılacak, yumruklanacak; yenilecek, ezilecek.<br />

анæмын (анадтон, анадтaин, анæмдзынæн) | anæmın | 1) dövmek, dayak atmak,<br />

pataklamak, vurmak, çırpmak, yumruklamak; yenmek, tokaçlamak, ezmek; kırmak,<br />

zedelemek, kırmak, bozmak; 2) basarak sıkıştırmak, tepmek, hamur yoğurmak; 3) çiğnemek,<br />

damgalamak.<br />

анæниз кæнын | anænij kænın | hızlı iyileştirmek, çabukça tedavi etmek, sağlıklı yapmak,<br />

düzeltmek, iyileştirmek.<br />

анæниз уæвын (уын) | anænij uævın | hızlı iyileşmek, çabukça toparlamak, toparlanmak,<br />

sağlıklı olmak, düzelmek, iyileşmek, dincelmek, toplamak, kilo almak.<br />

анæpæн | anæræn | gürleyen, gümbürdeyen, gürültü çıkartılan, tıkırdatılan, inildeyen,<br />

takırdayan, çıtırdayan, ünlenen, yayılan, sesi işitilen, duyulan, görünen.<br />

анæpгæ | anærgæ | gürleme, gümbürdeme, gürültü çıkarma, tıkırdama, inildemek,<br />

takırdama, çıtırdama, ünlenme, yayılma, sesi işitilme, duyulma.<br />

анæpгæйæ | anærgæyæ | gürleyerek, gümbürdeyerek, gürültü çıkararak, tıkırdayarak,<br />

inildeyerek, takırdayarak, çıtırdayarak, ünlenerek, yayılarak, sesi işitilerek, duyularak,<br />

görünerek.<br />

анæpд (анæpдджытæ) | anærd | gürlemiş, gümbürdemiş, gürültü çıkarmış, tıkırdamış,<br />

inildemiş, takırdamış, çıtırdamış, ünlenmiş, yayılmış, sesi işitilmiş, duyulmuş, görünmüş.<br />

анæpинаг (анæpинæгтæ) | anærinag | gürleyecek, gümbürdeyecek, gürültü çıkaracak,<br />

tıkırdaycak, inildeyecek, takırdayacak, çıtırdayacak, ünlenecek, yayılacak, sesi işitilecek,<br />

duyulacak, görünecek.<br />

анæpcаг | anærşag | şişirten, şişiren, kabartan, genişleten, genlileştiren; arttıran, büyüten,<br />

davul gibi oldurtan.<br />

анæpcæг (анæpcджытæ) | anærşæg | şişiren, şişen, kabaran, genişleyen, genlileşen; artan,<br />

büyüyen, davul gibi olan.<br />

анæpcгæ | anærşgæ | şişirme, şişme, kabarma, genişleme, genlileşme; artma, büyüme,<br />

davul gibi olma.<br />

187


анæpcгæйæ | anærşgæyæ | şişirerek, şişerek, kabararak, genişleyerek, genlileşerek;<br />

artarak, büyüyerek, davul gibi olarak.<br />

анæpcинаг (анæpcинæгтæ) | anærşinag | şişirilecek, şişecek, kabaracak, genişleyecek,<br />

genlileşecek; artacak, büyüyecek, davul gibi olacak.<br />

анæpcын *анæpcт (-и, -ис), анæpcтaин, анæpcдзæн (-и, -ис)] | anærşın | şişirmek, şişmek,<br />

kabarmak, genişlemek, genlileşmek; artmak, büyümek, davul gibi olmak.<br />

анæpын *анæpыд (-и, -ис), анæpыдaин, анæpдзæн (-и, -ис)] | anærın | gürlemek,<br />

gümbürdemek, gürültü çıkarmak, tıkırdamak, inildemek, takırdamak, çıtırdamak, ünlenmek,<br />

yayılmak, sesi işitilmek, duyulmak, görünmek.<br />

анæт-анæт кæнын | аnæt-anæt kænın |<br />

анæтаг | аnætag |<br />

анæтæг (анæтджытæ) | аnætæg |<br />

анæтæггаг | аnætæggag |<br />

анæтæн | аnætæn |<br />

анæтгæ | аnætgæ |<br />

анæтгæйæ | аnætgæyæ |<br />

анæтинаг | аnætinag |<br />

анæтыд (анæтыдтытæ) | аnætıd |<br />

анæтын (анæтыдтон, анæтыдaин, анæтдзынæн) | anætın | ışınsız olmak, huzmesiz<br />

yapmak, kararname. 1) постонать; 2) похныкать.<br />

ангар (хæдтæхджытæ æфснайæн сара) | angar (xædtæxcıtæ æfşnayæn şara) | hangar,<br />

uçak koruma yeri.<br />

ангидpид | angidrid | anhidrit.<br />

ангинæ (хъуырниз) | anginæ (quır nij) | anjin, boğak, boğaz hastalığı.<br />

англис | angliş | İngiliz<br />

англисаг (англисæгтæ) | anglişag | 1. İngiliz; 2. İngilizce; англисаг æвзаг | anglişag ævjag<br />

| İngilizce, İngiliz dili; англисаг æвзаг англисаг | anglişag ævjag anglişag | İngiliz dili<br />

İngilizce.<br />

англo-амеpикаг | anglo-amyerikag | anglo-amerikan.<br />

англo-егйпетаг | anglo-yegypyetag |<br />

ангoм | angom | bol, geniş, rahat, ferah.<br />

ангoм кæнын | angom kænın | 1) bollaştırmak, genişletmek, ferahlatmak, sahiplenmek;<br />

birbirine uydurmak, sürmek, alıştırmak, koşturmak, ayarlamak, yakınca sürmek; 2)<br />

yoğunlaşmak, sıkılaştırmak, sıkıştırmak, sıklaştırmak, yoğunlaştırmak, teksif etmek; 3)<br />

yoğunca örtmek, sıkıca kapmak.<br />

ангoм уæвын | angom uævın | 1) ayarlanmak, yoğunca sürmek; bollanmak, genişlemek,<br />

ferahlamak, koyulaşmak; 2) yoğunlaşmak, monte edilebilmek, ele geçirmek; 3) yoğunca<br />

örtülmek, sıkıca kapanmak.<br />

андaваг | andavag | duyurtan, hissettiren, sezdiren, anlatan; ısındıran, sıcaklaştıran, ateş<br />

bastıran, ateşleten (sıcaklık, ılık).<br />

андaвæг (андaвджытæ) | andavæg | duyan, hisseden, sezen, anlayan; ısınan, sıcaklaşan,<br />

ateş basan, ateşlenen (sıcaklık, ılık).<br />

андaвæн | andavæn | duyulan, hissedilen, sezilen, anlaşan; ısınılan, sıcaklaşan, ateş basılan,<br />

ateşlenilen (sıcaklık, ılık).<br />

андaвгæйæ | andavgæyæ | duyarak, hissederek, sezerek, anlayarak, ısınarak, sıcaklaşarak,<br />

ateş basarak, ateşlenerek (sıcaklık, ılık).<br />

188


андaвинаг | andavinag | duyacak, hissedecek, sezecek, anlaşacak, ısınacak, sıcaklaşacak,<br />

ateş basacak, ateşlenecek (sıcaklık, ılık).<br />

андaвын *андæвта, андæвтaид, андавдзæн (-и, -ис)] | andavın | duymak, hissetmek,<br />

sezmek, anlamak, ısınmak, sıcaklaşmak, ateş basmak, ateşlenmek (sıcaklık, ılık).<br />

андaдз-андaдз кæнын | andaz-andaz kænın | 1) sık sık yapıştırmak, yapıştırılmak,<br />

zamklamak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak; lehimlemek, lehimletmek; 2)<br />

atmak, atılmak, attırmak, fırlatmak, fırlamak, saldırmak, bırakmak, vurmak, koşmak; 3)<br />

maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak (hedef olarak); 4)<br />

vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak, toslamak.<br />

андaдзаг | andazag | yapıştıran, yapıştırılan, zamklatan, tutkallatan, tutkalla yapıştırtan,<br />

uhulatan; lehimleten.<br />

андaдзæг (андaдзджытæ) | andazæg | yapışan, yapışılan, zamklayan, tutkallayan, tutkalla<br />

yapıştıran, uhulayan; lehimleyen.<br />

андaдзæггаг (андaдзæггæгтæ) | andazæggag | yapıştırmalık, yapıştırılmalık, zamklamalık,<br />

tutkallamalık, tutkalla yapıştırmalık, uhulatmalık; lehimlemelik, lehimletmelik<br />

андaдзæн | andazæn | yapıştırılan, zamklanan, tutkallanan, tutkalla yapıştırılan, uhulanan;<br />

lehimlenen, lehimletilen.<br />

андaдзгæ | andazgæ | yapıştırma, yapıştırılma, zamklama, tutkallama, tutkalla yapıştırma,<br />

uhulama; lehimleme, lehimletme.<br />

андaдзгæйæ | andazgæyæ | yapıştırarak, yapıştırılarak, zamklanarak, tutkallanarak,<br />

tutkalla yapıştırarak, uhulanarak; lehimlenerek, lehimleterek<br />

андaдзинаг (андaдзинæгтæ) | andazinag | yapıştırtacak, yapıştırılacak, zamklanacak,<br />

tutkallanacak, tutkalla yapıştıracak, uhulanacak; lehimlenecek, lehimletecek.<br />

андaдзын (андæгътон, андæгътaин, андадздзынæн) | andazın | 1) yapıştırmak,<br />

yapıştırılmak, zamklamak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak; lehimlemek,<br />

lehimletmek; 2) atmak, atılmak, attırmak, fırlatmak, fırlamak, saldırmak, bırakmak, vurmak,<br />

koşmak; 3) maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak (hedef<br />

olarak); 4) vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak, toslamak.<br />

андæвд (андaвдтытæ) | andavd | donmuş, buz tutmuş, buz kesilmiş, dondurmuş,<br />

üşütmüş, soğumuş.<br />

андæвын [андæвта, андæвтaид, андавдзæн (-и, -ис)] | andavın | donmak, buz tutmak,<br />

buz kesilmek, dondurmak, üşütmek, soğumak.<br />

андæгъд (андæгътытæ) | andæğd |<br />

андæдз-андæдз кæнын | andæz-andæz kænın | 1) sık sık yapışmak, yapıştırmak,<br />

yapıştırılmak, yapıştırtmak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak, uhulamak, lehimlenmek,<br />

lehimlemek; ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak, sürtünmek, üstüne<br />

varmak, sarmak, yanaşmak; 2) maksatta olmak, isabet etmek, rastlamak, bulmak, tutulmak,<br />

kapılmak.<br />

андæдзаг | andæzag | yapıştırtan, yapıştıran, zamklatan, tutkallatan, tutkalla yapıştırtan,<br />

uhulatan; lehimleten.<br />

андæдзæг (андæдзджытæ) | andæzæg | yapışan, yapıştırılan, zamklayan, tutkallayan,<br />

tutkalla yapıştıran, uhulayan; lehimleyen.<br />

андæдзæн | andæzæn | yapıştırılan, zamklanan, tutkallanan, tutkalla yapıştırılan, uhulanan;<br />

lehimlenen.<br />

андæдзгæ | andæzgæ | yapıştırma, yapıştırılma, zamklama, tutkallama, tutkalla yapıştırma,<br />

uhulama; lehimleme, lehimletme.<br />

189


андæдзинаг (андæдзинæгтæ) | andæzinag | yapıştırtacak, yapıştırılacak, zamklanacak,<br />

tutkallanacak, tutkalla yapıştıracak, uhulanacak; lehimlenecek, lehimletecek.<br />

андæдзын *андæгъд (-и, -ис), андæгъдaин, андæдздзæн (-и, -ис)] | andæzın | 1)<br />

yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak, yapıştırtmak, tutkallamak, tutkalla yapıştırmak,<br />

uhulamak, lehimlenmek, lehimlemek; ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek,<br />

sarkılmak, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak; 2) maksatta olmak, isabet etmek,<br />

rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak.<br />

андæpxуызoн (андæpxуызæттæ) кæнын | andærxuıjon kænın | değiştirmek, biçimini<br />

değiştirmek, huyunu değiştirmek, tabiatını değiştirmek, değişim yapmak, değişiklik yapmak,<br />

değişik yapmak, değiştirtmek; dönüştürmek, dönüşüm yapmak, evirmek, hıyanet etmek,<br />

ihanet etmek, düzeltmek, yeniden düzenlemek, yeniden yapmak.<br />

андæpxуызoн (андæpxуызæттæ) уæвын (уын) | andærxuıjon uævın | değişmek,<br />

değiştirmek, değiştirilmek, başkalaşmak, fark etmek, dökülmek, dönmek, dönüşmek,<br />

dönüştürülmek, değişimden geçmek, yinelemek.<br />

андæpxуызoнгæнаг | andærxuıjongænag | değiştirten, biçimini değiştirten, huyunu<br />

değiştirten, tabiatını değiştirten, değişim yaptırtan, değişiklik yaptırtan, değişik yaptırtan,<br />

değiştirten; dönüştürten, dönüşüm yaptırtan, evirten, hıyanet ettirten, ihanet ettirten,<br />

düzeltirden, yeniden düzenleten, yeniden yaptıran.<br />

андæpxуызoнгæнæг (андæpxуызoнгæнджытæ) | andærxuıjongænæg | değişen,<br />

değiştiren, değiştirilen, değişim yapan, değişiklik yapan, değişik yapan, başkalaşan, fark eden,<br />

dökülen, dönen, dönüşen, dönüştüren, dönüştürülen, dönüşüm yapan, değişimden geçen,<br />

eviren, yinelenen, düzelten, düzenleyen.<br />

андæpxуызoнгæнæггаг (андæpxуызoнгæггæгтæ) | andærxuıjongænæggag |<br />

değiştirmelik, değişim yapmalık, değişiklik yapmalık, değişik yapmalık, değiştirtmelik;<br />

dönüştürmelik, dönüşüm yapmalık, evirmelik, düzeltmelik, düzenlemelik, yeniden yapmalık.<br />

андæpxуызoнгæнæн | andærxuıjongænæn | değiştirilen, değişim yapılan, değişiklik<br />

yapılan, değişik yapılan, değiştirilen; dönüştürülen, dönüşüm yapılan, evirilen, düzeltilen,<br />

düzenlenen, yeniden yapılan.<br />

андæpxуызoнгæнгæ | andærxuıjongængæ | değiştirme, değişim yapma, değişiklik<br />

yapmak, değişik yapma, değiştirtme; dönüştürme, dönüşüm yapma, evirme, düzeltme,<br />

yeniden düzenleme, yeniden yapma.<br />

андæpxуызoнгæнгæйæ | andærxuıjongængæyæ | değiştirerek, değişim yaparak, değişiklik<br />

yaparak, değişik yaparak, değiştirterek; dönüştürerek, dönüşüm yaparak, evirerek,<br />

düzelterek, yeniden düzenleyerek, yeniden yaparak.<br />

андæpxуызoнгæнинаг (андæpxуызoнгæнинæгтæ) | andærxuıjongæninag |<br />

değiştirilecek, değişim yapılacak, değişiklik yapacak, değişik yapacak, değiştirilecek;<br />

dönüştürülecek, dönüşüm yapacak, evirecek, düzeltecek, yeniden düzenlenecek, yeniden<br />

yapılacak.<br />

андезит | аndyejit | andezit, Ankara taşı. андезит<br />

андиаг (андиæгтæ) | аndiаg | 1. andante, andiets; Hint; 2. andean; Hindistan, Hintçe. 1.<br />

андиец; 2. андийский.<br />

андидзæг (андидзджытæ) | andizæg | toplayan, toparlanan, toparlatan, iyileşen, düzelen,<br />

sıhhati düzelen, dincileşen, dertsizleşen, şifa bulan, sağalan, sağlamlaşan.<br />

андидзæн | andizæn | toplanılan, toparlatılana, iyileştirilen, düzeltilen, sıhhati düzeltilen,<br />

dincileştirilen, dertsizleştirilen, şifa buldurulan, sağmalaştırılan, sağlamlaştırılan.<br />

андидзгæ | andizgæ | toplama, toparlama, toparlatma, iyileşme, düzelme, sıhhati düzelme,<br />

dincelme dertsizleşmek, şifa bulma, sağalma, sağlamlaşma.<br />

190


андидзгæйæ | andizgæyæ | toplayarak, toparlayarak, toparlatarak, iyileşerek, düzelerek,<br />

sıhhati düzelerek, dincelerek, dertsizleşerek, şifa bularak, sağalarak, sağlamlaşarak.<br />

андидзинаг (андидзинæгтæ) | andizinag | toplanacak, toparlanacak, toparlatılacak,<br />

iyileştirilecek, düzeltilecek, sıhhati düzeltilecek, dincileştirilecek, dertsizleşecek, şifa bulacak,<br />

sağalacak, sağlamlaşacak<br />

андидзын *андидзыдта, андидзыдтaин, андидздзæн (-и, -ис)] | andizın | 1) toplamak,<br />

toparlamak, toparlatmak, iyileşmek, düzelmek, sıhhati düzelmek, dincelmek, dertsizleşmek,<br />

şifa bulmak, sağalmak, sağlamlaşmak, nefes çekmek, yaşamaya başlamak, hayat bulmak; 2)<br />

kilo almak, kapanmak, sıkıştırılmak, uzamak, uzanmak, fokurdatmak; sıkışmak, sıkılmak,<br />

ummak.<br />

андзapæг (андзapджытæ) | anzaræg | 1) kundakçı, kundaklayan, yakan; tutuşturan,<br />

tutuşan, alevlendiren, alevlenen, ateşlenen, ateş yakan, ateş yapan, parlatan, parıldayan; 2)<br />

savaşa çağıran, kışkırtan, kışkırtıcı, körükleyen, tahrik eden, teşvik eden.<br />

андзapæггаг (андзapæггæгтæ) | anzaræggag | yakmalık, yanmalık, yandırmalık,<br />

tutuşturmalık, tutuşmalık, alevlendirmelik, alevlenmelik, ateşlemelik, ateş yakmalık, ateş<br />

yapmalık, kundaklamalık, parlatmalık, parıldamalık; savaşa çağırmalık, kışkırtmalık,<br />

kışkırtıcılık, körüklemelik, tahrik etmelik, teşvik etmelik.<br />

андзapæн | anzaræn | yanan, tutuşturulan, alevlendirilen, ateşlenen, ateş yakılan, ateş<br />

yapılan, kundaklanılan, parlatılan, parıldatılan; savaşa çağırılan, kışkırtılan, körüklenen, tahrik<br />

edilen, teşvik edilen.<br />

андзapгæ | anzargæ | yakma, yanma, yandırma, tutuşturma, tutuşma, alevlendirme,<br />

alevlenme, ateşleme, ateş yakma, ateş yapma, kundaklama, parlatma, parıldama; savaşa<br />

çağırma, kışkırtma, körükleme, tahrik etme, teşvik etme.<br />

андзapгæйæ | anzargæyæ | yakarak, yanarak, yandırarak, tutuşturarak, tutuşarak,<br />

alevlendirerek, alevlenerek, ateşleyerek, ateş yakarak, ateş yaparak, kundaklayarak,<br />

parlatarak, parıldayarak<br />

андзapинаг (андзapинæгтæ) | anzarinag | yakılacak, yanacak, yandıracak, tutuşturacak,<br />

tutuşacak, alevlendirecek, alevlenecek, ateşleyecek, ateş yakacak, ateş yapacak,<br />

kundaklayacak, parlatacak, parıldayacak.<br />

андзapын (андзæрстон, андзæрстaин, андзардзынæн) | anzarın | 1) yakmak, yanmak,<br />

yandırmak, tutuşturmak, tutuşmak, alevlendirmek, alevlenmek, ateşlemek, ateş yakmak,<br />

ateş yapmak, kundaklamak, parlatmak, parıldamak, yalıtmak; körüklemek, tahrik etmek,<br />

teşvik etmek; 2) atmak, atılmak, attırmak, atışmak, fırlamak, fırlatmak, saldırmak, vurmak,<br />

bırakmak, koşmak; хи андзарын | xi anzarın | üzerine atılmak, saldırmak, çatmak,<br />

dökülmek, salmak; kendini yakmak.<br />

андзæвæг (андзæвджытæ) | anzævæg | çatan, dokunan, değen, temas eden, elleyen, el<br />

süren, ulaşan, tutan; dökülen, salan.<br />

андзæвæггаг (андзæвæггæгтæ) | anzævæggag | değmelik, değinmelik, değindirmelik,<br />

dokunmalık, dokundurmalık, ellemelik, el sürmelik, temas etmelik, temasta bulunmalık,<br />

temas ettirmelik, sürünmelik, ait olmalık, ulaşmalık, tutmalık, ilgilenmelik, ilgilendirmelik.<br />

андзæвæн (андзæвæггæгтæ) | anzævæn | değinen, dokunulan, ellenen, el sürülen, temas<br />

edilen, ulaşılan, tutulan.<br />

андзæвгæ | anzævgæ | değme, değinme, değindirme, dokunma, dokundurma, elleme, el<br />

sürme, temas etme, temasta bulunma, temas ettirme, sürünme, ait olma, ulaşma, tokuşma,<br />

bitişik olma, bağlı olma, tutma, okşama, yapışma, ilgilenme, ilgilendirme.<br />

андзæвгæйæ | anzævgæyæ | değerek, değinerek, değindirerek, dokunarak, dokundurarak,<br />

elleyerek, el sürerek, temas ederek, temasta bulunarak, temas ettirerek, sürünerek, ait<br />

191


olarak, ulaşarak, tokuşarak, bitişik olarak, bağlı olarak, tutarak, okşayarak, yapışarak,<br />

ilgilenerek, ilgilendirerek.<br />

андзæвинаг (андзæвинæгтæ) | anzævinag | değecek, değinecek, değindirecek,<br />

dokunacak, dokunduracak, elleyecek, el sürecek, temas edecek, temasta bulunacak, temas<br />

ettirecek, sürünecek, ait olacak, ulaşacak, tokuşacak, bitişik olacak, bağlı olacak, tutacak,<br />

okşayacak, yapışacak, ilgilenecek, ilgilendirecek.<br />

андзæвын (андзæвыдтæн, андзæвыдaин, андзæвдзынæн), аныдзæвын | anzævın,<br />

anızævın | değmek, değinmek, değindirmek, dokunmak, dokundurmak, ellemek, el sürmek,<br />

temas etmek, temasta bulunmak, temas ettirmek, sürünmek, ait olmak, ulaşmak, tokuşmak,<br />

bitişik olmak, bağlı olmak, tutmak, massetmek, okşamak, yapışmak, ilgilenmek, ilgilendirmek.<br />

андзыг уæвын (уын) | anzıg uævın | 1) donmak, kasılmak, kasılma göstermek, sertleşmek,<br />

uyuşmak, tirildemek; 2) götürmek, götürülmek, indirmek, bitiştirmek, ulaştırmak, çıkarmak,<br />

çıkarılmak, toplamak, tanıştırmak, ibaret olmak, azaltmak; kasılma sonucu bacağın kısalması,<br />

duraksamak; мæ къах андзыг | mæ khax anzıg | ayağım kasıldı, bacak spazmı geçiriyorum,<br />

ayağım duraksadı, ayağım gitmiyor.<br />

анекдот | anyekdot | anekdot, hikâyecik, fıkra, latife, şaka, takılmak, lağ.<br />

анеми | anyemi | anemi, kansızlık, fakrüddem.<br />

анероид | anyeroid | aneroit barometre, meteor.<br />

анемиджын | anyemicın | anemili.<br />

анестези (рис не 'нкъарын) | anyeştyeji (riş nye ‘nkharın) | anestezi, duyum yitimi,<br />

uyuşum, iptali his, ağrı duyumunu yok edici.<br />

анестези кæнын | anyeştyeji kænın | anestezi yapmak, uyuşturmak.<br />

анизджын кæнын | anijcın kænın | hastalık bulaştırmak, bulaştırmak, zehirlemek; hastalık<br />

yapmak; хи анизджын кæнын | xi anijcın kænın | a) hasta gibi görünmek; kendini hasta<br />

etmek, hastalığa yakalanmak; b) hasta olacak gibi görünmek.<br />

анизджы уæвын (уын) | anijcın uævın | hasta olmak, hastalığa yakalanmak, hastalığa<br />

tutulmak.<br />

анилин | anilin | anilin; анилин аxopæнтæ | anilin axoræntæ | anilin boyaları.<br />

анилинджын | anilincın | anilinli.<br />

аниc | aniş | anason; аниcы зети | anişı jyeti | anason yağı.<br />

аниуаг | aniuag | ulutan, ürüten.<br />

аниуæг (аниуджытæ) | aniuæg | uluyan, ürüyen.<br />

аниуæггаг | aniuæggag | ulumalık, ürümelik.<br />

аниуæн | aniuæn | ulunan, ürüten.<br />

аниугæ | aniugæ | uluma, ürüme.<br />

аниугæйæ | aniugæyæ | uluyarak, ürüyerek.<br />

аниуинаг (аниуинæгтæ) | aniuinag | ulunacak, ürüyecek.<br />

аниуын *аниудта, аниудтaин, аниудзæн (-и, -ис)] | aniuın | ulumak, ürümek.<br />

анкет (дзуапдæттинæ фарстаты сыф) | ankæt (zuap dættinæ farştatı şıf) | anket.<br />

анкетæ | ankætæ | anket, soru dizini, sicil.<br />

анкетон | ankæton | anket, soru dizini, sicil.<br />

анкъуc-анкъуc кæнын | ankhuş-ankhuş kænın | sık sık sallamak, sallandırmak, salıncak,<br />

yana yatırmak, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak, sarsmak, sarsılmak,<br />

sendelemek, çekmek, harekete getirmek, hareket ettirmek, yürütmek, itmek, ilerletmek, ileri<br />

sürmek, tahrik etmek, kışkırtmak.<br />

192


анкъуcаг | ankhuşag | sallatan, sallandırtan, salındıran, yana yatırtan, yalpalandırtan,<br />

ırgalatan, çalkalatan, çalkatan, sarstıran, sarsılan, sendeleten, çektiren, harekete getirten,<br />

hareket ettiren, yürüten, iten, ilerleten, ileri sürdüren, tahrik ettiren, kışkırtan.<br />

анкъуcæг (анкъуcджытæ) | ankhuşæg | sallanan, sallandıran, salınan, yana yatan,<br />

yalpalanan, ırgalayan, çalkalayan, çalkayan, sarsan, sarsılan, sendeleyen, çeken, harekete<br />

getiren, hareket edilen, yürüyen, itilen, ilerleyen, ileri süren, tahrik eden, kışkırtılan.<br />

анкъуcæггаг (анкъуcæггæгтæ) | ankhuşæggag | sallamalık, sallandırmalık, salıncaklık, yana<br />

yatırmalık, yalpalandırmalık, ırgalamalık, çalkalamalık, çalkamalık, sarsmalık, sarsılmalık,<br />

sendelemelik, çekmelik, harekete getirmelik, hareket ettirmelik, yürütmelik, itmelik,<br />

ilerletmelik, ileri sürmelik, tahrik etmelik, kışkırtmalık.<br />

анкъуcæн | ankhuşæn | sallanılan, sallandırılan, salıncak, yana yatırılan, yalpalandırılan,<br />

ırgalanan, çalkalanan, çalkanan, sarsılan, sarsılının, sendelenen, çekilen, harekete getirilen,<br />

hareket ettirilen, yürütülen, itilen, ilerletilen, ileri sürülen, tahrik edilen, kışkırtılan.<br />

анкъуcгæ | ankhuşgæ | sallama, sallandırma, salınca, yana yatırma, yalpalandırma,<br />

ırgalama, çalkalama, çalkama, sarsma, sarsılma, sendeleme, çekme, harekete getirme,<br />

hareket ettirme, yürütme, itme, ilerletme, ileri sürme, tahrik etme, kışkırtma.<br />

анкъуcгæйæ | ankhuşgæyæ | sallanarak, sallandırarak, yana yatırarak, yalpalandırarak,<br />

ırgalayarak, çalkalayarak, çalkayarak, sarsarak, sarsılarak, sendeleyerek, çekerek, harekete<br />

getirerek, hareket ettirerek, yürüterek, iterek, ilerleterek, ileri sürerek, tahrik ederek,<br />

kışkırtarak.<br />

анкъуcинаг (анкъуcинæгтæ) | ankhuşinag | sallanacak, sallandıracak, salınacak, yana<br />

yatıracak, yalpalandıracak, ırgalanacak, çalkalanacak, çalkanacak, sarsacak, sarsılacak,<br />

sendelenecek, çekecek, harekete getirecek, hareket ettirecek, yürütecek, itecek, ilerletecek,<br />

ileri sürecek, tahrik edecek, kışkırtacak.<br />

анкъуcын (анкъуыстон, анкъуыстaин, анкъусдзынæн) | ankhuşın | sallamak,<br />

sallandırmak, salıncak, yana yatırmak, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak,<br />

sarsmak, sarsılmak, sendelemek, çekmek, harekete getirmek, hareket ettirmek, yürütmek,<br />

itmek, ilerletmek, ileri sürmek, tahrik etmek, kışkırtmak.<br />

анкъуыc-анкъуыc кæнын | ankhuış-ankhuış kænın | sık sık hareket etmek, harekette<br />

bulunmak, yürümek, ilerlemek, ileri geri gitmek, yola çıkmak, kalkmak, aklını oynatmak,<br />

devinmek.<br />

анкъуыcаг | ankhuışag | hareket ettiren, harekette bulunduran, yürüten, ilerleten, ileri geri<br />

götüren, yola çıkaran, kalkan, aklını oynatan, devinden.<br />

анкъуыcæг | ankhuışæg | hareket eden, harekette bulunan, yürüyen, ilerleyen, ileri geri<br />

giden, yola çıkan, kalkan, aklı oynayan, devinen.<br />

анкъуыcæггаг (анкъуcæггæгтæ) | ankhuışæggag | hareket etmelik, harekette bulunmalık,<br />

yürümelik, ilerlemelik, ileri geri gitmelik, yola çıkmalık, kalkmalık, aklını oynatmalık,<br />

devinmelik.<br />

анкъуыcæн | ankhuışæn | hareket edilen, harekette bulunan, yürüyen, ilerleyen, ileri geri<br />

giden, yola çıkan, kalkan, aklını oynatan, devinen.<br />

анкъуыcгæ | ankhuışgæ | hareket etme, harekette bulunma, yürüme, ilerleme, ileri geri<br />

gitme, yola çıkma, kalkma, aklını oynatma, devinme.<br />

анкъуыcт (анкъуcтытæ) | ankhuışt | hareket etmiş, harekette bulunmuş, yürümüş,<br />

ilerlemmiş, ileri geri gitmiş, yola çıkmış, kalkmış, aklını oynatmış, devinmiş.<br />

анкъуыcын *анкъуыcт (-и, -ис), анкъуыcтaид, анкъуыcдзæн (-и, -ис)] | ankhuışın |<br />

hareket etmek, harekette bulunmak, yürümek, ilerlemek, ileri geri gitmek, yola çıkmak,<br />

kalkmak, aklını oynatmak, devinmek; yana yatmak; sarsılmak, sarsmak, sallamak,<br />

193


sallandırmak, sendelemek, yalpalandırmak, ırgalamak, çalkalamak, çalkamak, kımıldamak,<br />

kımıldanmak, dokunmak, zarar vermek, bozmak, aklını oynatmak.<br />

аннaлтæ | annaltæ | vakayiname, tarihsel olaylar.<br />

аннæ | annæ | öbür, öbürü, öteki, ötekisi; başka, başkası, başka biri, gayri, ayrı, diğer, diğeri,<br />

gelecek, ikinci, ertesi, üst, sair; özge.<br />

аннæмæй | annæmæy | diğer taraftan, diğer yandan; başka bir taneden, öbür yandan,<br />

öbür taraftan, başka, başka bir grubu.<br />

aннæpдæм | annærdæm | öbür yana, öbür tarafa, diğer yana, diğer tarafa, diğer bölgede,<br />

öbür kısımda, diğer partide, diğer yönden.<br />

аннæpдыгæй | annærdıgæy | öbür yandan, öbür taraftan, diğer yandan, diğer taraftan,<br />

diğer bölgeden, öbür kısımdan, diğer partiden.<br />

аннекси | annyekşi | ilhak; katma, ek, ilave.<br />

аннекси кæнын | annyekşi kænın | ilhak etmek, eklemek, katmak, ilave etmek.<br />

аннотаци (чиныджы апп цыбырæй зæгъгæйæ) | annotasi (çinıcı app sıbıræy jæğgæyæ) |<br />

özet, izahlı özet, içeriğin bir özet, tanıtma, kısa not, kısaca söyleme; аннотаци кæнын |<br />

annotasi kænın | özet yapmak, kısaltmak, çıkmalar yapmak, açıklayıcı not almak.<br />

аног кæнын | anog kænın | 1) yenilemek, yeniletme, yeni yapmak k, onararak yenilemek,<br />

tazelemek, canlandırmak, siftah giymek güncelleştirmek; 2) gençleştirmek, gençlik aşısı<br />

yapmak.<br />

аног уæвын (уын) | anog uævın | 1) yeni olmak, yenilemek, yenilenmek, yeniden<br />

başlamak, tekrar başlamak, üstelemek; güncel olmak, tekrarlanmak, depreşmek 2 )<br />

gençleşmek, gençlik aşısı olmak.<br />

аноггæнаг | anoggænag | yenileten, yeni yaptıran, onararak yenileten, tazeleten,<br />

canlandırtan, siftah giydiren, güncelleştiren; gençleştiren, gençlik aşısı yaptıran.<br />

аноггæнæг (аноггæнджытæ) | anoggænæg | yenilenen, yeniletilen, yeni yapan, onararak<br />

yenilenen, tazelenen, canlandıran, siftah giyen, güncelleşen; gençleşen, gençlik aşısı yapan.<br />

аноггæнæггаг (аноггæнæггæгтæ) | anoggænæggag | yenilemelik, yeniletmelik, yeni<br />

yapmalık, onararak yenilemelik, tazelemelik, canlandırmalık, siftah giymelik<br />

güncelleştirmelik; gençleştirmelik, gençlik aşısı yapmalık.<br />

аноггæнæн | anoggænæn | yenilemek, yeniletme, yeni yapmak, onararak yenilemek,<br />

tazelemek, canlandırmak, siftah giymek güncelleştirmek; gençleştirmek, gençlik aşısı<br />

yapmak.<br />

аноггæнгæ | anoggængæ | yenileme, yeniletme, yeni yapmak, onararak yenileme,<br />

tazeleme, canlandırma, siftah giyme, güncelleştirme; gençleştirme, gençlik aşısı yapma.<br />

аноггæнгæйæ | anoggængæyæ | yenileyerek, yenileterek, yeni yaparak, onararak<br />

yenileyerek, tazeleyerek, canlandırarak, siftah giyerek güncelleştirerek; gençleştirerek,<br />

gençlik aşısı yaparak.<br />

аноггæнинаг | anoggæninag | yenilenecek, yeniletecek, yeni yapacak, onararak<br />

yenilenecek, tazelenecek, canlandıracak, siftah giyecek güncelleştirecek; gençleştirecek,<br />

gençlik aşısı yapacak.<br />

анод | anod | anot.<br />

анозтджын | anoştcın | içkili, sarhoş, sarhoş olma.<br />

анозтджын уæвын (уын) | anoştcın uævın | içkili olmak, sarhoş olmak, mest olmak,<br />

esrimek, içmek, içmiş olmak.<br />

аномали (нормæйæ ахизын) | anomali (normæyæ axijın) | anomali, sapaklık, aykırılık,<br />

düzgünsüzlük, anormal, normalden çıkma, anormal şey; магнитон аномали | magniton<br />

anomali | anomali manyetik, anormal şey.<br />

194


аномалиджын | anomalicın | normal olmayan, anormal.<br />

аномалон | anomalon | anormal.<br />

аноним (номсусæг, фæсномыг) | anonim (nomşuşæg, fæşnomıg) | anonim, imzasız<br />

mektup sahibi, adı bilinmeyen, yazarı bilinmeyiş, ismini saklama, imzasız.<br />

анонимок | anonimok | anonim, isimsiz, imzasız, ad: adı bilinmeyen, ad: adı meçhul, adı<br />

bilinmeyen, adı meçhul, imzasız.<br />

анонимон | anonimon | adı bilinmeyen, adı meçhul, imzasız.<br />

анонc | anonş | anons, duyuru, afiş, ilan, bildiri.<br />

аноpдын (аноpстон, аноpстaин, аноpддзынæн), ануæpдын (ануæpстон, ануæpстaин,<br />

ануæpддзынæн)| anordın | 1) örtmek, örtülmek, örtünmek, örttürmek, kaplanmak,<br />

kaplamak, sofrayı kurmak; sarmak, sarınmak, giydirmek, perdelemek, yaşmak, sürmek,<br />

yakmak, bürümek, bürünmek, tutunmak; 2) yenmek, mağlup etmek, hâkim olmak, altında<br />

ezmek, acımak.<br />

аноc кæнын | anoş kænın | 1) yara izi yapmak; 2) bir tatil yapmak, tarama yapmak, çukur<br />

yapmak, kazı çukuru yapmak, hafriyat yapmak, girinti yapmak, oyuk yapmak, depresyon<br />

yapmak.<br />

аноcтæ уæвын (уын) | anoştæ uævın | 1) yara izleri ile örtülmek; kapalı izleri olmak; 2)<br />

çukurlar tarafından örtülmek, derinleştirmeler olmak, çukurlaşmak, oyuk olmak.<br />

ансамбль(ы) | anşamblh | uyum, , ahenk, ahenkli olma, beraberlik; ekip, takım, birlik, grup,<br />

topluluk, bütün heyet; зарджыты æмæ кафджыты ансамбль | jarcıtı æmæ kafcıtı<br />

anşamblh | şarkıcı gurubu ve folklor oyuncu ekibi, şarkı ve dans takımı.<br />

антагонизм | antagonijm | antagonizm, uyuşmazlık, uzlaşmazlık, karşıgelim, tezat, hasımlık,<br />

düşmanlık.<br />

антагонистон | antagonişton | antagonistlik, uyuşmaz, uyuşmazca, birbirine hasım,<br />

hasımca, düşmanca; капитализмы антагонистон ныхмæлæуддзинæдтæ | kapitalijmi<br />

antagonişton nıxmælæudzinædtæ | Kapitalizmin uyuşmazlık yalanlamaları, kapitalizmin<br />

antagonistlik çelişkileri; ССР Цæдисы нæй антагонистон къластæ | ŞŞR Sædişı næy<br />

antagonişton khlaştæ | SSCB'de hiçbir antagonistlik sınıf yoktur.<br />

Антарктидæ | Antarktidæ | Antarktika.<br />

aнтарктидон | antartidon |<br />

Aнтарктикон | Antartikon | Antarktika, antarktik, Güney Kutbu.<br />

антауаг | antauag | çabukça mayalatmak, hızlı serdiren, hızlı yaydıran.<br />

антауæг (антауджытæ) | antauæg | çabukça mayalayan, hızlı seren, hızlı yayan.<br />

антауæггаг (антауæггæгтæ) | antauæggag | çabukça mayalamalık, hızlı sermelik, hızlı<br />

yaymalık.<br />

антауæн | antauæn | çabukça mayalanan, hızlı serilen, hızlı yayılan.<br />

антаугæ | antaugæ | çabukça mayalama, hızlı serme, hızlı yayma.<br />

антаугæйæ | antaugæyæ | çabukça mayalanarak, hızlı sererek, hızlı yayarak.<br />

антауинаг (антауинæгтæ) | antauinag | çabukça mayalanacak, hızlı serecek, hızlı yayacak.<br />

антауын (антыдтон, антыдтaин, антаудзынæн) | antauın | çabukça mayalamak, hızlı<br />

sermek, hızlı yaymak.<br />

антеннæ (радио-уылæнтæ ахсæн тел) | antyennæ (radio-uılæntæ axşæn tyel) | anten,<br />

duyarga, havai hat.<br />

антиадæмон | antiadæmon | kamu çıkarlarına zarar veren, insanlık dışı, insanlık düşmanı,<br />

beşeri olmayan, anti beşeri.<br />

антиæхсæнадон | antiæxşænadon | topluma zararlı, toplum düşmanı, bencil, sosyal<br />

olmayan, anti sosyal.<br />

195


антигигиенон | antigigyenon | sağlıksız, sağlığa utkun olmayan, sıhhi olmayan, gayri sıhhi,<br />

sağlığa zararı, antihijyenik.<br />

антидемократи | antidyemokrati | anti demokrat.<br />

антидемократ(и)он | antidyemokraton | antidemokratik.<br />

антидинон | antidinon | dinsiz, din düşmanı, anti din.<br />

антизонадон | antijonadon | bilim düşmanı, bilime karşı, anti bilimsel, ilim karşıtı.<br />

антиимпериалистон | antiimpyerialişton | anti-emperyalist, emperyalizme karşı,<br />

emperyalizm aleyhtarı; дунейон домбай антиимпериалистон лагерь | dunyeyon dombay<br />

antiimpyerialişton lagyerh | güçlü bir dünya uluslararası anti-emperyalist kamp.<br />

антиисторион | antiiştorion | anti tarihçi.<br />

антиквар | antikvar | antikacı, antika meraklısı, antika koleksiyoncusu; eskici.<br />

антикварен | antikvaryen | antika, eski, antika dükkânı, antika satıcısı; eskici dükkânı.<br />

антикварон | antikvaryon | antika, eski.<br />

антикон (рагон грекъæгты æмæ ромæгты дунейæ) | antikon (ragon gryekhægtı æmæ<br />

romægtı dunyeyæ) | antik, antika, eski moda, antika eşya.<br />

антилогарифм | antilogarifm |anti logaritma, antilogarif (matematik).<br />

антилопæ (саджы мыггаг) | antilopæ (şacı mıggag) | antilop (geyik cinsi).<br />

антимарксистон | antimarkşişton | Anti Marksist.<br />

антимони | аntimoni | anti, anti mikrobik.<br />

антинаукон | antilnaukon | bilimsiz, bilim düşmanı, bilime karşı, ilim karşıtı.<br />

антипартион | antipartion | parti prensiplerine aykırı, parti aleyhtarı.<br />

антипати | antilpati | antipati, antipatik, antipatiğ, soğukluk, karşıtduygu, beğenmeme,<br />

iticilik, nefretlik, sevimsizlik, soğuk, itici, nefret, sevimsiz, hoşlanmama, tenafür, istikrah,<br />

münaferet.<br />

антипатион | antilpation | antipatik, sevimsiz, iğrenç, hoşlanılmayan, beğenilmeyen,<br />

sevimsiz, soğuk, sevmezlik, itici, soğuk, antipatiğ, antipatik.<br />

антипод(тæ) | antilpod(tæ) | karşıt tabiatlı(lar), zıtlık(lar).<br />

антисанитарон | antişanitaron | sağlıksız ortam, sağlığa zararlı, sağlığa dokunur, sıhhate<br />

muzır, gayrisıhhî.<br />

антисемитизм (дзуттæгтæм фыдæх цæстæнгас) | antilşyemitijm (zuttægtæm fıdæx<br />

sæştængaş) | Yahudi düşmanlığı, antisemitizm, Sami karşıtı.<br />

антисептикæ | antişyeptikæ | antiseptik, antiseptikler, antisepsi.<br />

антисептикон | antişyeptikon | antiseptik; антисептикон фæрæзтæ | antişyeptikon<br />

færæjtæ | antiseptik ifade eder.<br />

антисоветон | antilşşovyeton | Sovyet karşıtı, anti Sovyet.<br />

антитезæ (ныхмæ лæууæг хъуыды кæнæ ныхас) | antityejæ (nıxmæ læuuæg quıdı kænæ<br />

nıxaş) | antitez, tezat, karşıtlık, karşısav.<br />

антитезис | antityejiş | antitez, karşısav, karşıtlık, tezat.<br />

антифашист | antifaşişt | antifaşist.<br />

антифашистон | antifaşişton | antifaşist; Советон сылгоймæгты антифашистон комитет<br />

| Sovyeton şılgoymægtı antifaşişton komityet | Sovyetlere ait kadınların antifaşist komitesi.<br />

антициклон | antisiklon | antisiklon, antikiklon, karşı döngü.<br />

антологи (æмдзæвгæты æмбырдгонд) | antologi (amzævgætı æmbırdgond) | antoloji,<br />

seçki, müntahabat.<br />

антологион | antologion | antoloji, seçki, müntahabat.<br />

антоним | antonim | zıt anlamlı, ters anlamlı, karşıt anlamlı.<br />

антонимион | antonimion | zıt anlamlı, ters anlamlı, karşıt anlamlı.<br />

196


антракт (дыууæ архайды ‘хсæн уысм театры кæнæ концерты) | antrakt (dıuuæ arxaydı<br />

‘xşæn uışm tyeatrı kænæ konsyertı) | antrakt, fasıla, ara, aralık, perde arası.<br />

антрацит | antrasit | antrasit, antrasiti kömürü.<br />

антрополог (антропологийы специалист) | antropolog (antropoloriyı şpyesialişt) |<br />

antropolog, antropoloji bilgini, insanbilim, insanbilimci.<br />

антропологи (адæймагæрдзы цæстæнгасæй циу, уый иртасæг зонад) | antropologi<br />

(adæymag ærzı sæştængaşæy siu, uıy irtaşæg jonad) | antropoloji, insanbilim, insanbilimci.<br />

антропологион | antropologion | antropoloji, antropolojik, insanbilim, insanbilimsel.<br />

антыст ацæуын | antışt asæuın | işler yolunda gitmek, idare etmek.<br />

антыcын | antışın | 1) başarılı olmak, başarı kazanmak, muvaffak olmak, sonuç vermek,<br />

mümkün olmak, yetişmek, zamanı olmak, işler doğru gitmek; 2) işler yolunda gitmek; нæ<br />

мын антыcы | næ mın antışı | zamanım yok, yetişemiyorum; нæ мын антыст ацæуын |<br />

næ mın antışt asæuın| gitmem mümkün değildi.<br />

антъæp-антъæp кæнын | anthær-anthær kænın | sık sık kovmak, atmak, çıkarmak,<br />

defetmek, tart etmek, sürmek, sürgün etmek, savmak, savuşturmak; tayyetmek.<br />

антъæpæг (антъæpджытæ) | anthæræg | kovan, atan, çıkaran, defeden, tart eden, süren,<br />

sürgün eden, savan, savuşturan; tayyeden.<br />

антъæpæггаг (антъæpджытæ) | anthæræggag | kovmalık, atmalık, çıkarmalık, defetmelik,<br />

tart etmelik, sürmelik, sürgün etmelik, savmalık, savuşturmalık; tayyetmelik.<br />

антъæpæн | anthæræn | kovulan, atılan, çıkarılan, defedilen, tart edilen, sürülen, sürgün<br />

edilen, savulan, savuşturulan; tayyedilen.<br />

антъæpгæ | anthærgæ | kovma, atma, çıkarma, defetme, tart etme, sürme, sürgün etme,<br />

savma, savuşturma; tayyetme.<br />

антъæpгæйæ | anthærgæyæ | kovarak, atarak, çıkararak, defederek, tart ederek, sürerek,<br />

sürgün ederek, savarak, savuşturarak; tayyederek.<br />

антъæpд (антъæpдтытæ) | anthærd | kovmuş, atmış, çıkarmış, defetmiş, tart etmiş,<br />

sürmüş, sürgün etmiş, savmış, savuşturmuş; tayyetmiş.<br />

антъæpинаг (антъæpинæгтæ) | anthærinag| kovacak, atacak, çıkaracak, defedecek, tart<br />

edecek, sürecek, sürgün edecek, savacak, savuşturacak; tayyedecek.<br />

антъæpын (антъæpдтон, антъæpдтaин, антъæpдзынæн) | anthærın | 1) kovmak, atmak,<br />

çıkarmak, defetmek, tart etmek, sürmek, sürgün etmek, savmak, savuşturmak; tayyetmek; 2)<br />

çalmak, kaldırmak, kaçırmak, dağıtmak; 3) delmek.<br />

антъуx-антъуx кæнын | anthux-anthux kænın | sık sık götürmek, çekip götürmek, alıp<br />

götürmek, sürükleyip götürmek, sürüklemek, yürütmek, aşırmak, çalmak, çarpmak, taşımak,<br />

iletmek, hızla geçmek, hızla gitmek, kendine mal etmek, almak, çekip almak, çıkmak, çekmek,<br />

çekip çıkarmak, gizlenmek, sokulmak, girmek.<br />

антъуxаг | anthuxag| götürten, sürüklemek, yürüten, aşırtan, çaldırtan, çarptıran, taşıtan,<br />

ileten, hızla geçtiren, kendine mal ettiren, aldırtan, çıkartan, çektirten, gizleten, sokturtan,<br />

girdirten.<br />

антъуxæг (антъуxджытæ) | anthuxæg| götüren, sürükleyen, yürüten, aşıran, çalan, çarpan,<br />

taşıyan, ileten, hızla geçen, hızla giden, kendine mal eden, alan, çekip alan, çıkan, çeken,<br />

çekip çıkaran, gizleyen, sokulan, giren.<br />

антъуxæггаг (антъуxæггæгтæ) | anthuxæggag| götürmelik, sürüklemelik, yürütmelik,<br />

aşırmalık, çalmalık, çarpmalık, taşımalık, iletmelik, hızla geçmelik, hızla gitmelik, kendine mal<br />

etmelik, almalık, çekip almalık, çıkmalık, çekmelik, çekip çıkarmalık, gizlenmelik, sokulmalık,<br />

girmelik.<br />

197


антъуxæн | anthuxæn| götürülen, sürüklenen, yürütülen, aşırılan, çalınan, çarpılan, taşınan,<br />

iletilen, hızla geçilen, hızla gidilen, kendine mal edilen, alınan, çekip alınan, çıkılan, çekilen,<br />

çekip çıkarılan, gizlenilen, sokulan, girilen.<br />

антъуxгæ | anthuxgæ| götürme, sürükleme, yürütme, aşırma, çalma, çarpma, taşıma,<br />

iletme, hızla geçme, hızla gitme, kendine mal etme, alma, çekip alma, çıkma, çekme, çekip<br />

çıkarma, gizlenme, sokulma, girme.<br />

антъуxгæйæ | anthuxgæyæ| götürerek, sürükleyerek, yürüterek, aşırarak, çalarak,<br />

çarparak, taşıyarak, ileterek, hızla geçerek, hızla giderek, kendine mal ederek, alarak, çekip<br />

alarak, çıkarak, çekerek, çekip çıkararak, gizlenerek, sokularak, girerek.<br />

антъуxинаг (антъуxинæгтæ) | anthuxinag| götürecek, çekip götürecek, alıp götürecek,<br />

sürükleyip götürecek, sürüklenecek, yürütecek, aşıracak, çalacak, çarpacak, taşınacak,<br />

iletecek, hızla geçecek, hızla gidecek, kendine mal edecek, alacak, çekip alacak, çıkacak,<br />

çekecek, çekip çıkaracak, gizlenecek, sokulacak, girecek.<br />

антъуxын (антъыxтон, антъыxтaин, антъуxдзынæн) | anthuxın | götürmek, çekip<br />

götürmek, alıp götürmek, sürükleyip götürmek, sürüklemek, yürütmek, aşırmak, çalmak,<br />

çarpmak, taşımak, iletmek, hızla geçmek, hızla gitmek, kendine mal etmek, almak, çekip<br />

almak, çıkmak, çekmek, çekip çıkarmak, gizlenmek, sokulmak, girmek.<br />

ан(у)aз-ан(у)aз кæнын | anuaj-anuaj kænın | | sık sık içmek, içki içmek, şürbetmek.<br />

ан(у)aзaг (ануaзæгтæ) | anuajag | 1. amatör içici yapan, içiren, yudumlatan, içki içiren,<br />

içkici yapan, akşamcı yapan; 2. içme alışkanlığı yapan.<br />

ан(у)aзæг (ануaзджытæ) | anuajæg | içici olan, içen, yudumlayan, içki içen, içkici, akşamcı;<br />

2. içme alışkanlığı.<br />

ан(у)aзæггaг (ануaзæггæгтæ) | anuajæggag | içicilik, içeceklik.<br />

ан(у)aзæн | anuajæn | içilen, içki içilen.<br />

ан(у)aзгæ | anuajgæ | içme, içki içme.<br />

ан(у)aзгæйæ | anuajgæyæ | içerek, içki içerek.<br />

ан(у)aзинaг (ануaзинæгтæ) | anuajinag | içilecek, içki içecek.<br />

ан(у)aзын *ан(у)æзтон (анызтон), ан(у)æзтaин (анызтaин), ан(у)аздзынæн+, аназын |<br />

anuajın, anajın | içmek, içki içmek, birkaç yudum almak, şürbetmek.<br />

ан(у)aзын кæнын | anuajın kænın | 1) içirmek, içki içirmek, içki vermek, içmeye izin<br />

vermek; sarhoş etmek; suvarmak, sulamak, su vermek; 1) vurmak, çarpmak, darbelemek,<br />

darbe indirmek, başlamak. напоить, дать выпить, ударить<br />

ануд кæнын | anud kænın | 1) boğmak, boğazlamak, boğarak öldürmek, gırtlaklamak; nefes<br />

aldırmamak, ezmek, körletmek, koku sürmek; 2) söndürmek, söndürtmek, pişirmek,<br />

kapamak.<br />

ануд уæвын (уын) | anud uævın | 1) havasızlıktan boğulmak, havasız kalmak, oksijensiz<br />

kalmak; boğulmak, sönmek, hava eksikliğinden sönmek; 2 ) küf kokulu olmak, bayatlamak.<br />

анфиладæ | anfiladæ | iç içe odalar, bir dizi iç içe oda, iç içe odalar dizisi, süit oda, takım.<br />

анxъæвзaг | anqævjag| durulatan, çalkalatan.<br />

анxъæвзæг (анxъæвзджытæ) | anqævjæg| durulayan, çalkalayan.<br />

анxъæвзæггaг (анxъæвзæггæгтæ) | anqævjæggag| durulamalık, çalkalamalık<br />

анxъæвзæн | anqævjæn| durulanan, çalkalanan.<br />

анxъæвзгæ | anqævjgæ| durulama, çalkalama.<br />

анxъæвзгæйæ | anqævjgæyæ| durulayarak, çalkalayarak.<br />

анxъæвзинaг (анxъæвзинæгтæ) | anqævjinag| durulanacak, çalkalanacak.<br />

анxъæвзт (анxъæвзтытæ) | anqævjt | 1) durulanmış, çalkalanmış, sel basma, taşkın, taşma,<br />

dökme, dökülme; yayma, yayılma, yayılış, yaygınlaştırma, yaygınlık, yayvanlık, dağıtım;<br />

198


genişletme; 2) yıkanmış, kotarma, fıçılama; teşmil, tevsi, sirayet, imbisat, intişar, şüyu,<br />

dağıtma.<br />

анxъæвзын (анxъæвзтон, анxъæвзтaин, анxъæвздзынæн) | anqævjın | 1) durulamak,<br />

hafifçe durulamak, çalkalamak, hafif yıkamak, ufakça temizlemek; 2) yaymak, yayılmak,<br />

yaygınlaşmak, dökülmek, akmak, taşımak, taşınmak; 3) dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek,<br />

istila etmek, şenelmek, uzatmak, kıyılardan çekilmek.<br />

анxъæлмæ кæcын | anqælmæ kæşın | 1) beklemek, bel bağlamak, ummak, ümit etmek,<br />

umut bağlamak, güvenmek, sabretmek; 2) saymak.<br />

анxъизæн кæнын | anqijæn kænın | 1) mayalatmak, mayalamak, maya yapmak; 2)<br />

ekşitmek; karışıklığı yapmak.<br />

анxъизын *анxъызт (-и, -ис), анxъызтaид, анxъиздзæн (-и, -ис)] | anqijın | çabukça<br />

mayalanılmak, hızlı mayalamak, maya yapmak, ekşimek; çıkmak, kalkmak, kopmak,<br />

yükselmek, tırmanmak, binmek.<br />

анцaинaг (анцaинæгтæ) | ansainag | 1) susacak, kesecek, kesilecek, duracak, durduracak,<br />

durdurtacak, dinecek, son verecek, sona erecek, kapatacak, kalacak, bırakacak; 2) dayanacak,<br />

dayatacak, yaslanacak, bastıracak, direnecek, dinlendirecek.<br />

анцaйaг | ansayag | susturan, kestiren, kesilen, durduran, durdurtan, dindiren, son<br />

verdiren, sona erdiren, kapatan, kalan, bıraktıran; dayatan, yaslatan, bastırtan, direten,<br />

dinlendirten.<br />

анцaйæг (анцaйджытæ) | ansayæg | susan, kesen, kesilen, duran, durduran, durdurtan,<br />

dinen, son veren, sona eren, kapatan, kalan, bırakan; dayanan, dayatan, yaslanan, bastıran,<br />

direnen, dinlendiren.<br />

анцaйæггaг (анцaйæггæгтæ) | ansayæggag | susmalık, kesmelik, kesilmelik, durmalık,<br />

durdurmalık, durdurtmalık, dinmelik, son vermelik, sona ermelik, kapatmalık, kalmalık,<br />

bırakmalık; dayanmalık, dayatmalık, yaslanmalık, bastırmalık, direnmelik, dinlendirmelik.<br />

анцaйæн | ansayæn | susulan, kesilen, durulan, durdurulan, dinilen, son verilen, sona<br />

erinen, kapatılan, bırakılan; dayanılan, dayatılan, yaslanılan, bastırılan, direşilen,<br />

dinlendirilen.<br />

анцaйгæ | ansaygæ | susma, kesme, kesilme, durma, durdurma, durdurtma, dinme, son<br />

verme, sona erme, kapatma, kalma, bırakma; dayanma, dayatma, yaslanma, bastırma,<br />

direnme, dinlendirme<br />

анцaйгæйæ | ansaygæyæ | susarak, keserek, kesilerek, durarak, durdurarak, durdurtarak,<br />

dinerek, son vererek, sona ererek, kapatarak, kalarak, bırakarak; dayanarak, dayatarak,<br />

yaslanarak, bastırarak, direnerek, dinlendirerek.<br />

анцaйын (анцaдтæн, анцaдaин, анцaйдзынæн) | ansayın | 1) susmak, kesmek, kesilmek,<br />

durmak, durdurmak, durdurtmak, dinmek, son vermek, sona ermek, kapatmak, kalmak,<br />

bırakmak; 2) dayanmak, dayatmak, yaslanmak, bastırmak, direnmek, dinlendirmek; 3)<br />

basmak, bastırmak, bastırtmak, basınç yapmak, baskı yapmak, tazyik etmek, sıkmak,<br />

sıkıştırmak, ezmek, boğmak, çiğnemek; yenmek.<br />

анцoй кæнын | ansoy kænın | dinlendirmek, direnmek; dayanmak, dayatmak, dirseğini<br />

dayamak, yaslanmak, bastırmak.<br />

анцъулaг | anshulag | buruşturtan, büzgü yaptıran, büzgü toplatan, büzgü toparlatan,<br />

kırıştırtan.<br />

анцъулæг (анцъулджытæ) | anshulæg | buruşturan, büzgü yapan, büzgü toplayan, büzgü<br />

toparlayan, kırıştıran.<br />

анцъулæггaг (анцъулæггæгтæ) | anshulæggag | buruşturmalık, büzgü yapmalık, büzgü<br />

toplamalık, büzgü toparlamalık, kırıştırmalık.<br />

199


анцъулæн | anshulæn | buruşturulan, büzgü yapılan, büzgü toplanan, büzgü toparlanan,<br />

kırıştırılan.<br />

анцъулгæ | anshulgæ | buruşturma, büzgü yapma, büzgü toplama, büzgü toparlama,<br />

kırıştırma.<br />

анцъулгæйæ | anshulgæyæ | buruşturarak, büzgü yaparak, büzgü toplayarak, büzgü<br />

toparlayarak, kırıştırarak.<br />

анцъулинaг (анцъулинæгтæ) | anshulinag | buruşturacak, büzgü yapacak, büzgü<br />

toplayacak, büzgü toparlayacak, kırıştıracak.<br />

анцъулын (анцъылдтон, анцъылдтaин, анцъулдзынæн) | anshulın | 1) buruşturmak,<br />

büzgü yapmak, büzgü toplamak, büzgü toparlamak, kırıştırmak; ezmek, örselemek,<br />

berelemek, çiğnemek; karmak, ovmak; 2) yapıyı toplamak, dokuyu oluşturmak, bir araya<br />

getirmek, meclisi toplamak.<br />

анцъуx-анцъуx кæнын | anshux-anshux kænın | götürmek, aşırmak, yürütmek, çalmak,<br />

kaçırmak, almak, sürüklemek; son damlasına kadar içmek.<br />

анцъуxaг | anshuxag | götürten, aşırtan, yürüten, çaldıran, kaçırtan, aldıran, sürükleten; son<br />

damlasına kadar içtiren.<br />

анцъуxæг (анцъуxджытæ) | anshuxæg | götüren, aşıran, yürüten, çalan, kaçıran, alan,<br />

sürükleyen; son damlasına kadar içen.<br />

анцъуxæггaг (анцъуxæггæгтæ) | anshuxæggag | götürmelik, aşırmalık, yürütmelik,<br />

çalmalık, kaçırmalık, almalık, sürüklemelik; son damlasına kadar içmelik.<br />

анцъуxæн | anshuxæn | götürülen, aşırılan, yürütülen, çalınan, kaçırılan, alınan, sürüklenen,<br />

son damlasına kadar içilen.<br />

анцъуxгæ | anshuxgæ | götürme, aşırma, yürütme, çalma, kaçırma, alma, sürükleme, son<br />

damlasına kadar içme.<br />

анцъуxгæйæ | anshuxgæyæ | götürerek, aşırarak, yürüterek, çalarak, kaçırarak, alarak,<br />

sürükleyerek, son damlasına kadar içerek.<br />

анцъуxинaг (анцъуxинæгтæ) | anshuxinag | götürecek, aşıracak, yürütecek, çalacak,<br />

kaçıracak, alacak, sürükleyecek, son damlasına kadar içecek.<br />

анцъуxын (анцъыxтон, анцъыxтaин, анцъуxдзынæн) | anshuxın | 1) götürmek, aşırmak,<br />

yürütmek, çalmak, kaçırmak, almak, sürüklemek, sürükleyerek götürmek, zar zor götürmek,<br />

çekip götürmek; 2) içmek, son damlasına kadar içmek.<br />

анцъылд(тæ) кæнын | anshıld(tæ) kænın | buruşturmak, ezmek, örselemek, karmak,<br />

ovmak, çiğnemek, buruşturmak, berelemek, kırıştırmak buruşturmak; sıkıştırmak,<br />

buruşturtmak, eğirtmek, bükmek, sıkmak, sıkıştırmak, kısmak, büzmek, yummak,<br />

yoğunlaştırmak, buruşuk.<br />

анцъылд(тæ) уæвын (уын), анцъылд(таг) | anshıld(tæ) uævın | buruşmak,<br />

buruşturulmak, büzülmek, toplanmak, yoğunlaşmak; ezilmek, sıkıştırılmak, sıkışmak,<br />

sıkınmak, kısılmak, hacmi azalmak; eğrilmek, kırkmak.<br />

анцъылын *анцъылд (-и, -ис), анцъылдaид, анцъылдзæн (-и, -ис)] | anshılın | buruşmak,<br />

buruşturulmak; ezilmek; eğilmek.<br />

анцъыxт (анцъуxтытæ) | anshıxt |<br />

аншлаг | anşlag | manşet, uyarı, ful.<br />

аныв кæнын | anıv kænın | 1) resmetmek, resim yapmak, resmini yapmak, çizmek, tasvir<br />

etmek, portresini yapmak, tablo yapmak; çekmek; 2) önceden belirlemek, önceden<br />

kararlaştırmak.<br />

анывæндaг | anıvændag | sardıran, sarılan, dolduran, dolatan; yerleştiren.<br />

анывæндæг (анывæндджытæ) | anıvændæg | saran, sarılan, dolan, dolanan; yerleşen.<br />

200


анывæндæггaг (анывæндæггæгтæ) | anıvændæggag | sarmalık, sarılmalık, dolamalık,<br />

dolanmalık; yerleştirmelik.<br />

анывæндæн | anıvændæn | sarılan, dolanan; yerleştirilen.<br />

анывæндгæ | anıvændgæ | sarma, sarılma, dolama, dolanma; yukarıya sarma, yerleştirme.<br />

анывæндгæйæ | anıvændgæyæ | sararak, sarılarak, dolayarak, dolanarak; yerleştirerek.<br />

анывæндинaг (анывæндинæгтæ) | anıvændinag | saracak, sarılacak, dolanacak;<br />

yerleştirecek.<br />

анывæндын (анывæcтон, анывæcтaин, анывæнддзынæн) | anıvændın | 1) sarmak,<br />

sarılmak, dolamak, dolanmak; yukarıya sarmak, yerleştirmek.<br />

анывæц кæнын | anıvæs kænın | bestelemek, yazmak, düzmek, yalan düzmek,<br />

oluşturmak, telif etmek, uydurmak.<br />

анывoнд кæнын | anıvond kænın | 1) feda etmek, kurban etmek; 2) adamak, hasretmek,<br />

sunmak, açmak, bildirmek, getirmek.<br />

аныгæнaг | anıgænag | çabuk gömdüren, hızla toprağa gömdürten, süratle defnettiren,<br />

aceleyle cenazesini kaldırtan.<br />

аныгæнæг (аныгæнджытæ) | anıgænæg | çabuk gömen, hızla toprağa gömen, süratle<br />

defneden, aceleyle cenazesini kaldıran.<br />

аныгæнæггaг (аныгæнæггæгтæ) | anıgænæggag | çabuk gömmelik, hızla toprağa<br />

gömmelik, süratle defnetmelik, aceleyle cenazesini kaldırmalık, kaldırmalık, çabukça<br />

kazmalık.<br />

аныгæнæн | anıgænæn | çabuk gömülen, hızla toprağa gömülen, süratle defnedilen,<br />

aceleyle cenazesi kaldırılan.<br />

аныгæнгæ | anıgængæ | çabuk gömme, hızla toprağa gömme, süratle defnetme, aceleyle<br />

cenazesini kaldırma, kaldırma, çabukça kazma.<br />

аныгæнгæйæ | anıgængæyæ | çabuk gömerek, hızla toprağa gömerek, süratle defnederek,<br />

aceleyle cenazesini kaldırarak, kaldırarak, çabukça kazarak.<br />

аныгæнинaг (аныгæнинæгтæ) | anıgæninag | çabuk gömecek, hızla toprağa gömecek,<br />

süratle defnedecek, aceleyle cenazesini kaldıracak, kaldıracak, çabukça kazacak.<br />

аныгæнын (аныгæдтон, аныгæдтaин, аныгæндзынæн) | anıgænın | çabuk gömmek, hızla<br />

toprağa gömmek, süratle defnetmek, aceleyle cenazesini kaldırmak, kaldırmak, çabukça<br />

kazmak.<br />

аныгуыл-аныгуыл кæнын | anıguıl-anıguıl kænın | sık sık batmak, çökmek, sönmek,<br />

gömülmek, çekilmek, çıkmaza girmek, ortadan kaybolmak; yürümek, yürümeğe başlamak,<br />

uğramak, girmek, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, söz açılmak (gök cisimleri<br />

üzerine).<br />

аныгуыла | anıguıla | aklı başında, iradeli, zihni, reşit, şuurlu, bilinçli, makul, sağduyulu,<br />

muhakemeli, izanlı, şuurlu, hakimane, gömülesi, yere giresi, yatası, yastığa başını koyası<br />

(yetişkin gibi görünen veya erişkin olarak tartışılan bir çocuk hakkında).<br />

аныгуылаг | anıguılag | batan, çöken, sönen, gömen, çeken, çıkmaza giren, ortadan<br />

kaybolan.<br />

аныгуылæн | anıguılæn | batırılan, çöküşen, sönülen, gömülen, çekilen, çıkmaza girilen,<br />

ortadan kaybolunan.<br />

аныгуылгæ | anıguılgæ | batma, çökme, sönme, gömülme, çekilme, çıkmaza girme,<br />

ortadan kaybolma.<br />

аныгуылгæйæ | anıguılgæyæ | batarak, çökerek, sönerek, gömülerek, çekilerek, çıkmaza<br />

girerek, ortadan kaybolarak<br />

201


аныгуылд (аныгуылдтытæ) | anıguıld | batmış, çökmüş, sönmüş, gömülmüş, çekilmiş,<br />

çıkmaza girmiş, ortadan kaybolmuş.<br />

аныгуылинaг (аныгуылдтытæ) | anıguılinag | batacak, çökecek, sönecek, gömülecek,<br />

çekilecek, çıkmaza girecek, ortadan kaybolacak.<br />

аныгуылын *аныгулд (-и, -ис), аныгулдaид, аныгулдзæн (-и, -ис)] | anıguılın | 1) batmak,<br />

çökmek, sönmek, gömülmek, çekilmek, çıkmaza girmek, ortadan kaybolmak; yürümek,<br />

yürümeğe başlamak, uğramak, girmek, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, söz<br />

açılmak (gök cisimleri üzerine); 2) küllenmek, çıkmak; 3) ölmek, can vermek, göçmek, göç<br />

etmek; yere girmek, yatmak, yastığa başını koymak, unutulup gitmek; 4) başarısız olmak,<br />

düşmek.<br />

аныгъуыл-аныгъуыл кæнын | anığuıl-anığuıl kænın | sık sık dalmak, daldırmak,<br />

daldırtmak; batmak, batırmak, boğulmak; gömülmek; yutulmak, kaybolmak, kaybolunmak,<br />

kayıp olmak, ortadan kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek, silinmek, sıvışmak,<br />

defolmak, kalkmak; karışmak, saklanmak, saklamak, gizlenmek, sinmek, pusmak, kaçmak,<br />

göçmek, kapanmak; düşmek, saplanmak, saplanıp kalmak, batıp kalmak, yutulmak (çamur<br />

içinde).<br />

аныгъуылaг | anığuılag | daldırtan; batırtan, boğdurtan; gömdürten; yutturtan, kayıp<br />

ettiren, kayboladuran, kayıp yaptıran, ortadan kayıp ettiren, ortadan kaldırtan, yok ettiren,<br />

yitirten, sildirten, sıvıştırtan, defettirten, kaldırtan; karıştırtan, saklatan, gizleten, sindirten,<br />

pusturtan, kaçırtan, göçürten, kapatan; düşürten, saplatan, saplatıp kaldırtan, batıp<br />

kaldırtan, yutturtan (çamur içinde).<br />

аныгъуылæг (аныгъуылджытæ) | anığuılæg | dalan, daldıran; batan, batıran, boğulan;<br />

gömülen; yutulan, kaybolan, kaybolunan, kayıp olan, ortadan kaybolan, ortadan kalkan, yok<br />

olan, yiten, silinen, sıvışan, defolan, kalkan; karışan, saklanan, saklayan, gizleyen, sinen,<br />

pusan, kaçan, göçen, kapayan; düşen, saplayan, saplanıp kalan, batıp kalan, yutan (çamur<br />

içinde).<br />

аныгъуылæггaг (аныгъуылæггæгтæ) | anığuılæggag | dalmalık, daldırmalık, daldırtmalık;<br />

batmalık, batırmalık, boğulmalık; gömülmelik; yutulmalık, kaybolmalık, kaybolunmalık, kayıp<br />

olmalık, ortadan kaybolmalık, ortadan kalkmalık, yok olmalık, yitmelik, silinmelik, sıvışmalık,<br />

defolmalık, kalkmalık; karışmalık, saklanmalık, saklamalık, gizlenmelik, sinmelik, pusmalık,<br />

kaçmalık, göçmelik, kapanmalık; düşmelik, saplanmalık, saplanıp kalmalık, batıp kalmalık,<br />

yutulmalık (çamur içinde).<br />

аныгъуылæн | anığuılæn | dalınan, daldırılan; batırılan, boğulan; gömülenen; yutulan,<br />

kaybolunan, ortadan kalkılan, yok olunan, yitilen, silinen, sıvışılan, defolunan, kalkılan;<br />

karışılan, saklanılan, saklanan, gizlenilen, sinilen, pusulan, kaçılan, göçülen, kapanılan;<br />

düşülen, saplanılan, saplanıp kalınan, batıp kalınan, yutulan (çamur içinde).<br />

аныгъуылгæ | anığuılgæ | dalma, daldırma, daldırtma; batmak, batırma, boğulma;<br />

gömülme; yutulma, kaybolma, kaybolunma, kayıp olma, ortadan kaybolma, ortadan kalkma,<br />

yok olma, yitme, silinme, sıvışma, defolma, kalkma; karışma, s aklanma, saklama, gizlenme,<br />

sinme, pusma, kaçma, göçme, kapanma; düşme, saplanma, saplanıp kalma, batıp kalma,<br />

yutulma (çamur içinde).<br />

аныгъуылгæйæ | anığuılgæyæ | dalarak, daldırarak, daldırtarak; batarak, batırarak,<br />

boğularak; gömülerek; yutularak, kaybolarak, kaybolunarak, kayıp olarak, ortadan<br />

kaybolarak, ortadan kalkarak, yok olarak, yiterek, silinerek, sıvışarak, defolarak, kalkarak;<br />

karışarak, saklanarak, saklayarak, gizlenerek, sinerek, pusarak, kaçarak, göçerek, kapanarak;<br />

düşerek, saplanarak, saplanıp kalarak, batıp kalarak, yutularak (çamur içinde).<br />

202


аныгъуылд (аныгъуылдтытæ) | anığuıld | dalmış, daldırmış, daldırtmış; batmış, batırmış,<br />

boğulmuş; gömülmüş; yutulmuş, kaybolmuş, kaybolunmuş, kayıp olmuş, ortadan kaybolmuş,<br />

ortadan kalkmış, yok olmuş, yitmiş, silinmiş, sıvışmış, defolmuş, kalkmış; karışmış, saklanmış,<br />

saklamış, gizlenmiş, sinmiş, pusmuş, kaçmış, göçmüş, kapanmış; düşmüş, saplanmış, saplanıp<br />

kalmış, batıp kalmış, yutulmuş (çamur içinde).<br />

аныгъуылинaг (аныгъуылинæгтæ) | anığuılinag | dalacak, daldıracak, daldırtacak;<br />

batacak, batıracak, boğulacak; gömülecek; yutulacak, kaybolacak, kaybolunacak, kayıp<br />

olacak, ortadan kaybolacak, ortadan kalkacak, yok olacak, yitecek, silinecek, sıvışacak,<br />

defolacak, kalkacak; karışacak, saklanacak, saklayacak, gizlenecek, sinecek, pusacak, kaçacak,<br />

göçecek, kapanacak; düşecek, saplanacak, saplanıp kalacak, batıp kalacak, yutulacak (çamur<br />

içinde).<br />

аныгъуылын (аныгъуылдтæн, аныгъуылдaин, аныгъуылдзынæн) | anığuılın | 1) dalmak,<br />

daldırmak, daldırtmak; 2) batmak, batırmak, boğulmak; 3) gömülmek; yutulmak, kaybolmak,<br />

kaybolunmak, kayıp olmak, ortadan kaybolmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek,<br />

silinmek, sıvışmak, defolmak, kalkmak; karışmak, binmek; доны аныгъуылди | donı<br />

anığuıldi | suda gömüldü, suda battı, suya daldı; 4) saklanmak, saklamak, gizlenmek, sinmek,<br />

pusmak, kaçmak, göçmek, kapanmak; хъæды тары аныгъуылди | qædı tarı anığuıldi | sık<br />

ormanda saklandı; 5) girmek, çıkmaza girmek, gelmek, yürümeğe başlamak, uğramak,<br />

dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak, dönmek, çekilmek, söz açılmak; 6) süpürmek; 7)<br />

düşmek, saplanmak, saplanıp kalmak, batıp kalmak, yutulmak (çamur içinde), çökmek,<br />

yatmak, başarısız olmak, yuvarlanmak, kir yapışmak.<br />

аныгъуылын кæнын | anığuılın kænın | 1) gömülmek, boğmak, yok olmak, batmak,<br />

batırmak, yutulmak, yakmak, biraz yakmak, eritmek, gark etmek; 2) dalmaya zorlamak, dalış<br />

yapmak; c) pusmak, saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek, sinmek.<br />

аныдзæвын, андзæвын | anızævın, anzævın | değmek, dokunmak, hafifçe dokunmak,<br />

temas etmek.<br />

анызтытæ кæнын | anıjtıtæ kænın | çabuk çabuk içmek, hızlı hızlı içmek, içişler yapmak,<br />

içmeler yapmak.<br />

аныкъул-аныкъул кæнын | anıkhul-anıkhul kænın | 1) sık sık gitmek, girmek, dönmek,<br />

çekilmek, yürümek, yürümeğe başlamak, uğramak, dolaşmak, yoklamak, almağa uğramak,<br />

çıkmaza girmek (göksel cisimler); 2) sönmek, küllenmek; 3) ölmek, can vermek, göç etmek; 4)<br />

düşmek, batmak, çökmek, göçmek, sinmek; açıp kapamak, yatmak, yastığa başını koymak.<br />

аныкъулaг | anıkhulag | 1) giden, girdirten, döndürten, çekilen, yürüten, yürümeğe<br />

başlatan, uğratan, dolaştırtan, yoklatan, almağa uğratan, çıkmaza girdiren (göksel cisimler);<br />

2) söndüren, külleten; 3) öldüren, can verdiren, göç ettiren; 4) düşürten, batırtan, çöktüren,<br />

göçtüren, sindirten; açıp kapatan, yatıran, yastığa başını gömdüren.<br />

аныкъулæг (аныкъуылджытæ) | anıkhulæg | 1) giden, giren, dönen, çekilen, yürüyen,<br />

yürümeğe başlayan, uğrayan, dolaşan, yoklayan, almağa uğrayan, çıkmaza giren (göksel<br />

cisimler); 2) sönen, küllenen; 3) ölen, can veren, göç eden; 4) düşen, batan, çöken, göçen,<br />

sinen; açıp kapayan, yatan, yastığa başını koyan.<br />

аныкъулæггaг (аныкъуылæггæгтæ) | anıkhulæggag | 1) gitmelik, girmelik, dönmelik,<br />

çekilmelik, yürümelik, yürümeğe başlamalık, uğramalık, dolaşmalık, yoklamalık, almağa<br />

uğramalık, çıkmaza girmelik (göksel cisimler); 2) sönmelik, küllenmelik; 3) ölmelik, can<br />

vermelik, göç etmelik; 4) düşmelik, batmalık, çökmelik, göçmelik, sinmelik; açıp kapamalık,<br />

yatmalık, yastığa başını koymalık.<br />

аныкъулæн | anıkhulæn | 1) gidilen, girilen, dönülen, çekilen, yürünülen, yürümeğe<br />

başlanılan, uğranılan, dolaşılan, yoklanılan, almağa uğranılan, çıkmaza girilen (göksel<br />

203


cisimler); 2) sönülen, küllenilen; 3) ölünen, can verilenen, göç edilen; 4) düşülen, batan,<br />

çökelen, göçülen, sinilen; açıp kapanan, yatılan, yastığa baş koyulan.<br />

аныкъулгæ | anıkhulgæ | 1) gitme, girme, dönme, çekilme, yürümeğe başlama, uğrama,<br />

dolaşma, yoklama, almağa uğrama, çıkmaza girme (göksel cisimler); 2) sönme, küllenme; 3)<br />

ölme, yürüme, can verme, göç etme; 4) düşme, batma, çökme, göçme, sinme; açıp kapama,<br />

yatma, yastığa başını koyma.<br />

аныкъулгæйæ | anıkhulgæyæ | 1) giderek, girerek, dönerek, çekilerek, batarak, yürümeğe<br />

başlanarak, yürüyerek, uğrayarak, dolaşarak, yoklayarak, almağa uğrayarak, çıkmaza girerek<br />

(göksel cisimler); 2) sönerek, külleyerek; 3) ölerek, can vererek, göç ederek; 4) düşerek,<br />

batarak, çökerek, göçerek, sinerek; açıp kapayarak, yatarak, yastığa başını koyarak.<br />

аныкъулинaг (аныкъуылинæгтæ) | anıkhulinag | 1) gidecek, girecek, dönecek, çekilecek,<br />

batacak, yürümeğe başlanacak, yürünecek, uğranacak, dolaşacak, yoklanacak, almağa<br />

uğranacak, çıkmaza girecek (göksel cisimler); 2) sönecek, küllenecek; 3) ölecek, can verecek,<br />

göç edecek; 4) düşecek, batacak, çökecek, göçecek, sinecek; açıp kapanacak, yatacak, yastığa<br />

başını koyacak.<br />

аныкъулын (аныкъуылдтон, аныкъуылдтaин, аныкъулдзынæн) | anıkhulın | 1) gitmek,<br />

girmek, dönmek, çekilmek, batmak, yürümeğe başlamak, uğramak, dolaşmak, yoklamak,<br />

almağa uğramak, söz açılmak, çıkmaza girmek (göksel cisimler); 2) sönmek, küllenmek; 3)<br />

ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek; 4) düşmek, batmak, çökmek, göçmek, sinmek; açıp<br />

kapamak, yatmak, yastığa başını koymak.<br />

аныллæг(дæp) кæнын | anıllægdær kænın | 1) kısmak, yavaşlatmak, azaltmak, düşürmek,<br />

düşürtmek, aşağı yapmak, indirmek, alçalmak, alçaltmak, küçültmek, küçüklemek, küçük<br />

yapmak, yavaşlatmak, sesi kısmak; 2) aşağılamak, tahkir etmek, düşük yapmak, tezlik etmek.<br />

аныллæг(дæp) уæвын (уын) | anıllægdær uævın | kısılmak, sesini kısmak, inmek,<br />

indirilmek, küçülmek, azalmak, alçalmak, yavaşlamak, düşmek, aşağıda olmak, alt olmak.<br />

анымaд (анымæдтытæ) | anımad | sayma, hesaplama.<br />

анымaинaг (анымaинæгтæ) | anımainag | 1) sayacak, sayılacak, hesaplanacak, hesap<br />

edilecek, hesap görecek, hesaba katacak, hesaba alacak; tespih çekecek, tespih; sanacak,<br />

sanılacak, bilecek, oranlanacak, görecek, yerine konacak; 2) ödetecek, karşılık verecek; 3)<br />

tasarlanacak, güvenecek, beklenecek, yol verecek; 4) özetlenecek.<br />

анымaй-анымaй кæнын | anımay-anımay kænın | 1) sık sık saymak, sayılmak,<br />

hesaplamak, hesap etmek, hesap görmek, hesaba katmak, hesaba almak; tespih çekmek;<br />

sanmak, sanılmak, bilmek, oranlamak, görmek, yerine koymak; 2) ödetmek, karşılık vermek;<br />

3) tasarlamak, güvenmek, beklemek, yol vermek; 4) özetlemek.<br />

анымaйaг | anımayag | 1) saydıran, hesaplatan, hesap ettiren, hesap gördüren, hesaba<br />

katan, hesaba aldıran; tespih çektiren; sanan, sanılan, bildiren, oranlatan, gördüren, yerine<br />

koyduran; 2) ödeten, karşılık verdiren; 3) tasarlatan, güvendiren, bekleten, yol verdiren; 4)<br />

özetleten.<br />

анымaйæг (анымaйджытæ) | anımayæg | 1) sayan, sayılan, hesaplanan, hesap eden,<br />

hesap gören, hesaba katan, hesaba alan; tespih çeken; sanan, sanılan, bilen, oranlayan,<br />

gören, yerine koyan; 2) ödeyen, karşılık veren; 3) tasarlanan, güvenen, beklenen, yol veren;<br />

4) özetleyen.<br />

анымaйæггaг (анымaйæггæгтæ) | anımayæggag | 1) saymalık, sayılmalık, hesaplamalık,<br />

hesap etmelik, hesap görmelik, hesaba katmalık, hesaba almalık; tespih çekmelik; sanmalık,<br />

sanılmalık, bilmelik, oranlamalık, görmelik, yerine koymalık; 2) ödetmelik, karşılık vermelik;<br />

3) tasarlamalık, güvenmelik, beklemelik, yol vermelik; 4) özetlemelik.<br />

204


анымaйæн | anımayæn | 1) sayılan, hesaplanan, hesap edilen, hesap görülen, hesaba<br />

katılan, hesaba alınan; tespih çekilen; sanılan, bilinen, oranlanan, görülen, yerine koyulan; 2)<br />

ödetilen, karşılık verilen; 3) tasarlanan, güvenilen, beklenen, yol verilen; 4) özetlenen.<br />

анымaйгæ | anımaygæ | 1) sayma, sayılma, hesaplama, hesap etme, hesap görme, hesaba<br />

katma, hesaba alma; tespih çekme; sanma, sanılma, bilme, oranlama, görme, yerine koyma;<br />

2) ödetme, karşılık verme; 3) tasarlama, güvenme, bekleme, yol verme; 4) özetleme.<br />

анымaйгæйæ | anımaygæyæ | 1) sayarak, sayılarak, hesaplayarak, hesap edilerek, hesap<br />

görerek, hesaba katarak, hesaba alarak; tespih çekerek; sanarak, sanılarak, bilerek,<br />

oranlayarak, görerek, yerine koyarak; 2) ödeterek, karşılık vererek; 3) tasarlayarak,<br />

güvenerek, bekleyerek, yol vererek; 4) özetleyerek.<br />

анымaйын (анымaдтон, анымaдтaин, анымaйдзынæн) | anımayın | 1) saymak, sayılmak,<br />

hesaplamak, hesap etmek, hesap görmek, hesaba katmak, hesaba almak; tespih çekmek;<br />

sanmak, sanılmak, bilmek, oranlamak, görmek, yerine koymak; 2) ödetmek, karşılık vermek;<br />

3) tasarlamak, güvenmek, beklemek, yol vermek; 4) özetlemek.<br />

анымæxc-анымæxc кæнын | anımæxş-anımæxş kænın | sık sık saklamak, saklanmak,<br />

gizlemek, gizlenmek, örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek, gömmek,<br />

yaşmak.<br />

анымæxcaг | anımæxşag | saklatan, gizleten, örtbas ettiren, örttüren, kapatan, perdeleten,<br />

gömületen.<br />

анымæxcæг (анымæxcджытæ) | anımæxşæg | saklanan, gizlenen, örtbas edilen, örtülen,<br />

kapanan, perdelenen, gömülen.<br />

анымæxcæггaг (анымæxcæггæгтæ) | anımæxşæggag | saklamalık, saklanmalık,<br />

gizlemelik, gizlenmelik, örtbas etmelik, örtmelik, kapamalık, kapanmalık, perdelemelik,<br />

gömmelik, yaşmalık.<br />

анымæxcæн | anımæxşæn | saklanıla, gizlenilen, örtbas edilen, örtülen, kapanan,<br />

perdelenen, gömülen.<br />

анымæxcгæ | anımæxşgæ | saklama, saklanma, gizleme, gizlenme, örtbas etme, örtme,<br />

kapama, kapanma, perdeleme, gömme.<br />

анымæxcгæйæ | anımæxşgæyæ | saklayarak, saklanarak, gizleyerek, örtbas ederek,<br />

örterek, kapayarak, kapanarak, perdeleyerek, gömerek.<br />

анымæxcинaг (анымæxcинæгтæ)| anımæxşinag | saklanacak, gizlenecek, örtbas edecek,<br />

örtecek, kapayacak, kapanacak, perdeleyecek, gömecek.<br />

анымæxcт (анымæxcтытæ)| anımæxşt | saklamış, saklanmış, gizlemiş, gizlenmiş, örtbas<br />

edilmiş, örtmüş, kapamış, kapanmış, perdelemiş, gömmüş.<br />

анымæxcын (анымæxcтон, анымæxcтaин, анымæxcдзынæн) | anımæxşın | saklamak,<br />

saklanmak, gizlemek, gizlenmek, örtbas etmek, örtmek, kapamak, kapanmak, perdelemek,<br />

gömmek, yaşmak.<br />

анымудз-анымудз кæнын | anımuz-anımuz kænın | 1) sık sık bildirmek, bilgilendirmek,<br />

ihbar etmek, fitlemek, jurnal etmek, gammazlamak, şikâyet etmek, rapor göndermek, ele<br />

vermek, dile vermek, ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek, getirmek, gelmek,<br />

erişmek, belli olmak; vermek, teslim etmek, dağıtmak, diye tanıtmak, uzanmak, sivrilmek,<br />

vermek, kendini vermek, kendini koyuvermek, kapılmak, dalmak, akoz etmek; 2) salık<br />

vermek, tavsiye etmek, tanıştırmak.<br />

анымудзaг | anımuzag | 1) bildirten, bilgilendirten, ihbar ettiren, fitleten, jurnal ettiren,<br />

gammazlatan, şikâyet ettiren, rapor gönderten, ele verdiren, dile verdiren, ihanet ettiren,<br />

işitilen, duyulan, götürtülen, getirttiren, geldiren, eriştiren, belli olduran; verdiren, teslim<br />

ettiren, dağıtan, diye tanıtan; 2) salık verdiren, tavsiye ettiren, tanıştıran.<br />

205


анымудзæг (анымудзджытæ) | anımuzæg | 1) bildiren, bilgilendiren, ihbar eden, fitleyen,<br />

jurnal eden, gammazlayan, şikâyet eden, rapor gönderen, ele veren, dile veren, ihanet eden,<br />

işitilen, duyulan, götüren, getiren, gelen, erişen, belli olan; veren, teslim eden, dağıtan, diye<br />

tanıtan; 2) salık veren, tavsiye eden, tanıştıran.<br />

анымудзæггаг | anımuzæggag | 1) bildirmelik, bilgilendirmelik, ihbar etmelik, fitlemelik,<br />

jurnal etmelik, gammazlamalık, şikâyet etmelik, rapor göndermelik, ele vermelik, dile<br />

vermelik, ihanet etmelik, işitilmelik, duyulmalık, götürmelik, getirmelik, gelmelik, erişmelik,<br />

belli olmalık; vermelik, teslim etmelik, dağıtmalık, diye tanıtmalık; 2) salık vermelik, tavsiye<br />

etmelik, tanıştırmalık.<br />

анымудзæн | anımuzæn | 1) bildirilen, bilgilendirilen, ihbar edilen, fitlenen, jurnal edilen,<br />

gammazlanan, şikâyet edilen, rapor gönderilen, ele verilen, dile verilen, ihanet edilen,<br />

işitilen, duyulan, götürülen; 2) salık verilen, tavsiye edilen, tanıştırılan.<br />

анымудзгæ | anımuzgæ | 1) bildirme, bilgilendirme, ihbar etme, fitleme, jurnal etme,<br />

gammazlama, şikâyet etme, rapor gönderme, ele verme, dile verme, ihanet etme, işitilme,<br />

duyulma; 2) salık verme, tavsiye etme, tanıştırma.<br />

анымудзгæйæ | anımuzgæyæ | 1) bildirerek, bilgilendirerek, ihbar ederek, fitleyerek,<br />

jurnal ederek, gammazlayarak, şikâyet ederek, rapor göndererek, ele vererek, dile vererek,<br />

ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek, getirmek, gelmek, erişmek, belli olmak;<br />

vermek, teslim edecek; 2) salık vererek, tavsiye ederek, tanıştırarak.<br />

анымудзинaг (анымудзинæгтæ) | anımuzinag | 1) bildirecek, bilgilendirecek, ihbar<br />

edecek, fitleyecek, jurnal edecek, gammazlayacak, şikâyet edecek, rapor gönderecek, ele<br />

verecek, dile verecek, ihanet edecek, işitilecek, duyulacak; 2) salık verecek, tavsiye edecek,<br />

tanıştıracak.<br />

анымудзын (анымыгътон, анымыгътaин, анымудздзынæн) | anımuzın | 1) bildirmek,<br />

bilgilendirmek, ihbar etmek, fitlemek, jurnal etmek, gammazlamak, şikâyet etmek, rapor<br />

göndermek, ele vermek, dile vermek, ihanet etmek, işitilmek, duyulmak, götürmek,<br />

getirmek, gelmek, erişmek, belli olmak; vermek, teslim etmek, dağıtmak, diye tanıtmak,<br />

uzanmak, sivrilmek, vermek, kendini vermek, kendini koyuvermek, kapılmak, dalmak, akoz<br />

etmek; 2) salık vermek, tavsiye etmek, tanıştırmak.<br />

а ныр, гъа ныр | a nır, ğa nır çabuk, hızlı, hızla, yakında, birazdan, hemen, hemen hemen;<br />

aha şimdi, işte şimdi, biraz sonra, neredeyse; çok geçmeden, kısa zamanda.<br />

аныр-ауæд | anır-auæd | çabuk, hızlı, hızla, yakında, birazdan, hemen, hemen hemen; aha<br />

şimdi, işte şimdi, biraz sonra, neredeyse; çok geçmeden, kısa zamanda.<br />

аныр-ауæд кæнын | anır-auæd kænın | çekmek, geciktirmek, sallamak, saklamak,<br />

ertelemek, uzatmak, geri atmak; alıkoymak, ayırmak; bir yana koymak, bir tarafa koymak, bir<br />

yana çekmek, yumurtlamak.<br />

аныcтуaн кæнын | anıştuan kænın | 1) yüklemek, görevlendirmek, emanet etmek,<br />

göçermek, üstenmek, ısmarlamak; 2) söz vermek, yemin etmek, ant içmek, vasiyet etmek,<br />

vakfetmek; miras bırakmak.<br />

аныфcджын кæнын | anıfşcın kænın | can vermek, cesaret vermek, cesaretlendirmek,<br />

yüreklendirmek, inancı yerleştirmek, teşvik etmek, kararlılık göstermek, kararlı yapmak,<br />

güven aşılamak, azim vermek.<br />

аныфcджын уæвын (уын) | anıfşcın uævın | cesaretlenmek, cesareti olmak, cesarete<br />

gelmek, cesur olmak, kararlı olmak, yüreklenmek.<br />

аныфcxacт кæнын | anıfşxaşt kænın | cesaret vermek, ruhlandırmak, cesaretlendirmek,<br />

cesaret vermek, cesaretlendirtmek, yüreklendirmek, can vermek, inancı yerleştirmek, teşvik<br />

etmek, kararlılık göstermek, kararlı yapmak, güven aşılamak azimli yapmak.<br />

206


аныфcxacт уæвын (уын) | anıfşxaşt uævın | daha cesur büyümek; kararlı olmak, cesaretli<br />

olmak, cesarete gelmek, cesaretlenmek, yüreklenmek, güçlenmek.<br />

аныx-аныx кæнын | anıx-anıx kænın | sık sık kaşımak, kaşınmak.<br />

аныxaг | anıxag | kaşıtan, kaşındırtan.<br />

аныxac кæнын | anıxaş kænın | konuşmak, görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek,<br />

konuşma yapmak, konuşmasını yapmak, sohbet etmek, tartışmak, münazara yapmak.<br />

аныxacaг | anıxaşag | yapışan, yapıştıran, yapıştırtan, zamklayan.<br />

аныxacæг (аныxacджытæ) | anıxaşæg | yapışan, yapıştıran, yapıştırtan, zamklayan.<br />

аныxacæггaг (аныxacæггæгтæ) | anıxaşæggag | yapışmalık, yapıştırmalık, yapıştırtmalık,<br />

zamklamalık.<br />

аныxacæн | anıxaşæn | yapıştırılan, zamklanan.<br />

аныxacгæ | anıxaşgæ | yapışma, yapıştırma, yapıştırtma, zamklama.<br />

аныxacгæйæ | anıxaşgæyæ | yapışarak, yapıştırarak, yapıştırtarak, zamklayarak.<br />

аныxacгæнaг | anıxaşgænag | konuşan, görüşen, söyleyen, bahseden, diyen, konuşma<br />

yapan, konuşmasını yapan, sohbet eden, tartışan, münazara yapan.<br />

аныxacгæнæг (аныxacгæнджытæ) | anıxaşgænæg | konuşan, görüşen, söyleyen,<br />

bahseden, diyen, konuşma yapan, konuşmasını yapan, sohbet eden, tartışan, münazara<br />

yapan.<br />

аныxacгæнæггaг (аныxacгæнæггæгтæ) | anıxaşgænæggag | konuşmalık, görüşmelik,<br />

söylemelik, bahsetmelik, demelik, konuşma yapmalık, konuşmasını yapmalık, sohbet etmelik,<br />

tartışmalık, münazara yapmalık.<br />

аныxacгæнæн | anıxaşgænæn | konuşulan, görüşülen, söylenen, bahsedilen, dinilen,<br />

konuşma yapılan, konuşması yapılan, sohbet edilen, tartışılan, münazara yapılan.<br />

аныxacгæнгæ | anıxaşgængæ | konuşma, görüşme, söyleme, bahsetme, deme, konuşma<br />

yapma, konuşmasını yapma, sohbet etme, tartışma, münazara yapma.<br />

аныxacгæнгæйæ | anıxaşgængæyæ | konuşarak, görüşerek, söyleyerek, bahsederek,<br />

diyerek, konuşma yaparak, konuşmasını yaparak, sohbet ederek, tartışarak, münazara<br />

yaparak.<br />

аныxacгæнинaг (аныxacгæнинæгтæ) | anıxaşgæninag | konuşacak, görüşecek,<br />

söyleyecek, bahsedecek, diyecek, konuşma yapacak, konuşmasını yapacak, sohbet edecek,<br />

tartışacak, münazara yapacak.<br />

аныxacинaг (аныxacинæгтæ) | anıxaşınag | yapıştırılacak, tutkallanacak, eklenecek, ilave<br />

edilecek, bir araya getirilecek.<br />

аныxacын (аныxæcтон, аныxæcтaин, аныxаcдзынæн) | anıxaşın | yapışmak, yapıştırmak,<br />

yapıştırtmak, zamklamak.<br />

аныxæг (аныxджытæ) | anıxæg | kaşıyan, kaşınan.<br />

аныxæггaг (аныxæггæгтæ) | anıxæggag | kaşımalık, kaşınmalık.<br />

аныxæн | anıxæn | kaşınan, kaşıtılan, kaşındırılan.<br />

аныxæc-аныxæc кæнын | anıxæş-anıxæş kænın | 1) sık sık yapışmak, yapıştırılmak,<br />

yapıştırmak, sadık olmak; 2) ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık etmek, sarkılmak,<br />

sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, bağlanmak, bağlamak, öğürleşmek.<br />

аныxæcaг | anıxæşag | 1) yapıştıran, yapıştırılan, sadık olduran; 2) iliştiren, takılan,<br />

elleştiren, sarkıntılık ettiren, sarkılan, sürdüren, üstüne vardıran, sardıran, yanaştıran,<br />

bağlatan, öğürleştiren.<br />

аныxæcæг (аныxacджытæ) | anıxæşæg | 1) yapışan, yapıştırılan, sadık olan; 2) ilişen,<br />

takılan, elleşen, sarkıntılık eden, sarkılan, sürtünen, üstüne varan, saran, yanaşan, bağlanan,<br />

bağlayan, öğürleşen.<br />

207


аныxæcæн | anıxæşæn | 1) yapışılan, sadık olunan; 2) ilişilen, takılının, ellenilen, sarkıntılık<br />

edilen, sarkılının, sürtünülen, üstüne varılan, sarılan, yanaşılan, bağlanılan.<br />

аныxæcгæ | anıxæşgæ | 1) yapışma, yapıştırılma, yapıştırma, sadık olma; 2) ilişme,<br />

takılmak, elleşme, sarkıntılık etme, sarkılma, sürtünme, üstüne varma, sarma, yanaşma,<br />

bağlanma, bağlama, öğürleşme.<br />

аныxæcгæйæ | anıxæşgæyæ | 1) yapışarak, yapıştırılarak, yapıştırarak, sadık olarak; 2)<br />

ilişerek, takılarak, elleşerek, sarkıntılık ederek, sarkılarak, sürtünerek, üstüne vararak,<br />

sararak, yanaşarak, bağlanarak, bağlayarak, öğürleşerek.<br />

аныxæcт (аныxæcтытæ) | anıxæşt | 1) yapışmış, yapıştırılmış, yapıştırmış, sadık olmuş; 2)<br />

ilişmiş, takılmış, elleşmiş, sarkıntılık etmiş, sarkılmış, sürtünmüş, üstüne varmış, sarmış,<br />

yanaşmış, bağlanmış, bağlamış, öğürleşmiş.<br />

аныxæcтæ кæнын | anıxæştæ kænın | konuşmak, konuşmalar yapmak, görüşmek,<br />

söylemek, bahsetmek, demek, sohbet etmek, tartışmak, münazara yapmak, sallamak,<br />

çalkalamak, çene çalmak, çeneye dalmak, laflamak, cırıldamak, cırlamak, yansılamak.<br />

аныxæcын [аныxæcт (-и, -иc), аныxæcтaид, аныxæcдзæн (-и, -иc)+ | anıxæşın | 1)<br />

yapışmak, yapıştırılmak, yapıştırmak, sadık olmak; 2) ilişmek, takılmak, elleşmek, sarkıntılık<br />

etmek, sarkılmak, sürtünmek, üstüne varmak, sarmak, yanaşmak, bağlanmak, bağlamak,<br />

öğürleşmek.<br />

аныxгæ | anıxgæ | kaşıma, kaşınma.<br />

аныxгæйæ | anıxgæyæ | kaşıyarak, kaşınarak, tarayarak, taranarak, gocunarak, atarak,<br />

fırttırarak; çizerek.<br />

аныxинaг (аныxинæгтæ) | anıxinag | kaşınacak, kaşındıracak, çizilecek.<br />

аныxcт (аныxcтытæ) | anıxct | daldırmış, dalmış, gömülmüş, batmış, batırmış, batıp kalmış,<br />

saplanmış, saplanıp kalmış, sıkışıp kalmış; yapıştırmış, binmiş; yollamış; delmiş; kıymığı almış,<br />

atılmış.<br />

аныxcын (аныxcтæн, аныxcтaин, аныxcдзынæн) | anıxcın | daldırmak, dalmak, gömülmek,<br />

batmak, batırmak, batıp kalmak, saplanmak, saplanıp kalmak, sıkışıp kalmak; yapıştırmak,<br />

binmek; yollamak; delmek; kıymığı almak, atılmak.<br />

аныxcын кæнын | anıxcın kænın | 1) batmak, batıp kalmak, batırtmak, saplanmak, saplanıp<br />

kalmak, daldırtmak, sıkışıp kalmak; 2) deşmek, delmek, tığlaşmak; 3) kıymık batmak.<br />

аныxт (аныxтытæ) | anıxt | kaşınmış, kaşındırmış, çizilmiş.<br />

аныxын (аныxтон, аныxтaин, аныxдзынæн) | anıxın | kaşımak, kaşınmak, taramak,<br />

taranmak, gocunmak, atmak, fırttırmak; çizmek; аных мæ, æмæ дæ аныхон | anıx mæ,<br />

æmæ dæ anıxon | kaşı beni kaşıyım seni, kaşı ki kaşıyayım.<br />

аныхъуыр-аныхъуыр кæнын | anıquır-anıquır kænın | 1) sık sık yutmak, yuvarlamak;<br />

yutkunmak, yemek; 2) köle yapmak, köleleştirmek, ele geçirmek, mecazen inanmak,<br />

fethetmek, boyun eğdirmek, boyun eğmek, itaat etmek.<br />

аныхъуырaг | anıquırag | 1) yutturan, yuvarlatan; 2) köle yaptıran, köleleştiren, fethettiren,<br />

boyun eğdirten.<br />

аныхъуырæг (аныxъуырджытæ) | anıquıræg | 1) yutan, yuvarlayan; yutkunan, yiyen; 2)<br />

köle yapan, köleleşen, ele geçiren, mecazen inanan, fetheden, boyun eğen, itaat eden.<br />

аныхъуырæггaг (аныxъуырæггæгтæ) | anıquıræggag | 1) yutmalık, yuvarlamalık;<br />

yutkunmalık, yemelik; 2) köle yapmalık, köleleştirmelik, ele geçirmelik, mecazen inanmalık,<br />

fethetmelik, boyun eğdirmelik, boyun eğmelik, itaat etmelik.<br />

аныхъуырæн | anıquıræn | 1) yutulan, yuvarlanan; yutkunulan, yiyişen; 2) köle yapılan,<br />

köleleştirilen, ele geçirilen, mecazen inanılan, fethedilen, boyun eğdirilen, boyun eğilen, itaat<br />

edilen.<br />

208


аныхъуыргæ | anıquırgæ | 1) yutma, yuvarlama; yutkunma, yeme; 2) köle yapma,<br />

köleleştirme, ele geçirme, mecazen inanma, fethetme, boyun eğdirme, boyun eğme, itaat<br />

etme.<br />

аныхъуыргæйæ | anıquırgæyæ | 1) yutarak, yuvarlayarak; yutkunarak, yiyerek; 2) köle<br />

yaparak, köleleştirerek, ele geçirerek, mecazen inanarak, fethederek, boyun eğdirerek,<br />

boyun eğerek, itaat ederek.<br />

аныхъуырд (аныxъуырдтытæ) | anıquırd | 1) yutmuş, yuvarlamış; yutkunmuş, yenmiş; 2)<br />

köle yapmış, köleleştirmiş, ele geçirmiş, mecazen inanmış, fethetmiş, boyun eğdirmiş, boyun<br />

eğmiş, itaat etmiş.<br />

аныхъуырдтытæ кæнын | anıquırtıtæ kænın | yudum yudum yutmak, yudumlamalar<br />

yapmak, açgözlülükle yutmak, yutkunmak, yutkunmalar yapmak.<br />

аныхъуыринaг (аныxъуыринæгтæ) | anıquırinag | 1) yutacak, yuvarlanacak; yutkunacak,<br />

yenecek; 2) köle yapacak, köleleştirecek, ele geçirecek, mecazen inanacak, fethedecek,<br />

boyun eğdirecek, boyun eğecek, itaat edecek.<br />

аныхъуырын (аныxъуырдтон, аныxъуырдтaин, аныxъуырдзынæн) | anıquırın | 1)<br />

yutmak, yuvarlamak; yutkunmak, yemek; 2) köle yapmak, köleleştirmek, ele geçirmek,<br />

mecazen inanmak, fethetmek, boyun eğdirmek, boyun eğmek, itaat etmek.<br />

аомaг | aomag | kusturtan, istifra ettirten, çıkartan.<br />

аомæг (аомджытæ) | aomæg | kusan, istifra eden, çıkaran.<br />

аомæн | aomæn | kusulma, istifra edilme, çıkarılma.<br />

аомгæ | aomgæ | kusma, istifra etme, çıkarma.<br />

аомгæйæ | aomgæyæ | kusarak, istifra ederek, çıkararak.<br />

аомд (аомдтытæ) | aomd | kusmuk, istifra etmiş, çıkarmış.<br />

аоминaг (аоминæгтæ) | aominag | kusacak, istifra edecek, çıkaracak.<br />

аомын *аомдта, аомдтaид, аомдзæн (-и, -иc)+ | aomın | kusmak, istifra etmek, çıkarmak.<br />

аортæ (егъаудæр тугдадзин) | aortæ (yeğaudær tugdazıin) | aort, ana atardamar,<br />

şahdamarı, epher.<br />

апайдa кæнын | apayda kænın | 1) pay elde etmek, payda edinmek; yararlanmak,<br />

faydalanmak, fayda görmek, kar almak, istifade etmek, değerlendirmek; 2) satışta kazanma,<br />

perakende satışta kazanmak, avantaj almak; 3) kullanmak, bir şey kullanmak, görmek,<br />

yağlanmak; istismar etmek, koşmak.<br />

апакa кæнын | apaka kænın | 1) açmak, geniş açmak, sürmek, sökmek; ardına kadar açmak<br />

2) germek, yaymak; büyütmek, artırmak; 3) genişletmek, genişlemek.<br />

апакa уæвын (уын) | apaka uævın | 1) açılmak, geniş açılmak, açık sallamak; 2) gerilmek;<br />

genişlemek, uzatmak, büyümek, artmak; 3) genişlemek, genlileşmek.<br />

апакъуы кæнын | apakhuı kænın | 1. örtmek, kaplamak, kapağı aşağı kapatmak; 2. 1)<br />

yırtmak; paralamak, parçalamak, paramparça etmek, parça parça etmek; lime lime etmek; 2)<br />

perişan etmek, dağıtmak, darmadağınık etmek; 3) aşağı içeride taşımak, küllemek; ezmek,<br />

kabartmak ve toz içinde taşımak, tüy kaplamak, tüy yapmak.<br />

апакъуы уæвын (уын) | apakhuı uævın | aşağı kapanmak, aşağı geçerek örtülmek, aşağı<br />

içeride olmak, yırtılmak, parçalanmak, parça parça olmak, paramparça olmak, lime lime<br />

olmak, perişan olmak, dağılmak, darmadağınık olmak, örtmek, tüy kaplanmak, tüy olmak.<br />

апаплой кæнын | apaploy kænın | 1) çarçur etmek, boşuna harcamak, israf etmek, yemek,<br />

ekmek, yontmak; bilemek, çarka vermek; 2) bitirmek, parçalamak, yırtmak, yarmak,<br />

paralamak; üzüntü çekmek, üzülmek, kederlenmek, hüzünlenmek, acı yapmak, dert yapmak.<br />

апаpaxaт кæнын | aparaxat kænın | 1) geliştirmek; refaha erdirmek, rahatlatmak, bolluğa<br />

kavuşturmak, döndürmek; açmak, açılmak, yayılmak; kurmak, teşkil etmek; geliştirmek;<br />

209


куыст апарахат кæнын | kuışt aparaxat kænın | işi rahatlatmak, çalışmayı geliştirmek; 2)<br />

yaymak, yaygınlaştırmak, dağıtmak, neşretmek, salmak.<br />

апаpaxaт уæвын (уын) | aparaxat uævın | 1) geliştirilmek, rahatlamak, refaha ermek,<br />

bolluğa kavuşmak; 2) uzatmak, açılmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek,<br />

gelişmek; sirayet etmek, istila etmek, şenelmek; serilmek; 3) biraz cömertlik göstermek.<br />

апати | apati | apatit, duyumsamazlık, duyarsızlık, duygusuzluk, ilgisizlik, gevşeklik,<br />

tamamıyla kayıtsızlık, kansızlık, tasasızlık, isteksizlik, fütur.<br />

апатиджын | apaticın | duyumsamaz olan, duygusuz olan, gevşek olan, tamamıyla kayıtsız<br />

olan, cansız olan, kansız olan, uyuşuk olan, üşençli olan, tasasız olan, içi sönük olan.<br />

апатит | apatit | apatit.<br />

апæлæxcap кæнын | apælæxşar kænın | genişletmek, geniş yapmak, artırmak, yaymak,<br />

büyütmek, serpilmek, ilerletmek, yayılmak, açığa yapmak, germek uzatmak, esnetmek,<br />

salmak.<br />

апæлæxcap уæвын (уын) | apælæxşar uævın | 1) genişlemek, genlileşmek, büyümek,<br />

büyük olmak, serpilmek; ilerlemek, artmak, yayılmak, yayılmış olmak; 2) uzatmak, uzanmak,<br />

uzamak, gerilmek.<br />

апæллaxъxъ кæнын | apællaqq kænın | sert bir hareketle ve birden bire boşaltmak, boca<br />

etmek, çıkartmak, dökülmek; dışarı sıçratmak, kaynamak, kaynattırmak, kabaca kaynatmak,<br />

kuvvetlice kaynamak, fokur fokur fokurdamak.<br />

апæлxъ-пæлxъ кæнын | apælq-pælq kænın | sık sık kuvvetlice kaynamak, şiddetle<br />

kaynamak, coşkuyla kaynamak, ateşlice kaynamak, hararetle kaynamak; kabaca kaynatmak,<br />

kaynattırmak, fıkır fıkır kaynamak, fokur fokur fokurdamak, kuvvetlice köpürmek, şiddetle<br />

dalgalanmak.<br />

апæр-пæр кæнын | apær-pær kænın | patlamak, pırıldamak, parlamak, tutuşmak, ateş<br />

almak, ateşlenmek, yanmak, yanmaya başlamak, kızarmak, kıpkırmızı kesilmek, öyle gelmek,<br />

ortaya çıkmak, bir şey başlamak.<br />

апæppæcт кæнын (ласын) | apærræşt kænın (laşın) | uçup gitmek, pır olup uçmak, pır<br />

olmak, pırlamak, havalanıp uçmak, uzakta uçmak.<br />

апæррæст ласын (кæнын) | apærræşt laşın (kænın) | uçup gitmek, pır olup uçmak, pır<br />

olmak, pırlamak, havalanıp uçmak, uzakta uçmak.<br />

апджын | apcın | çekirdekli, özlü, dolgun, zengin içerikli, zengin içeriğe sahip, bilgilendirici,<br />

mermili, münderecatlı.<br />

апелляци (хъаст бæрзонддæр инстанцимæ) | apyellyasi (qaşt bærjonddær inştansimæ) |<br />

temyiz, istinaf, itiraz etme, yüksek mahkemeye başvuru; апелляци кæнын | apyellyasi<br />

kænın | temyiz etmek, istinaf etmek, müracaat etmek, itiraz etmek, yüksek mahkemeye<br />

başvurmak, daha üstün bir yargı yerine başvurmak; апелляци дæттын | apyellyasi kænın |<br />

istinaf etmek, daha üstün bir yargı yerine başvurmak, müracaat etmek.<br />

апелляцион | apyellyasion | temyiz, istinaf, itiraz etme, yüksek mahkemeye başvurma;<br />

апелляцион хъаст | apyellyasion qaşt | itiraz etmek, yüksek mahkemeye başvuru yapmak,<br />

temyiz şikâyetinde bulunmak.<br />

апельсин (цитрусты мыггагæй дыргъ) | apyelhşin (sitruştı mıggagæy dırğ) | portakal,<br />

portakal ağacı.<br />

Апеннины æрдæгсакъадах | Apyenninı ærdægşakhadax | Alp yarımadası.<br />

Апеннины хæхтæ | Apyenninı xæxtæ | Alp dağları.<br />

aпеxцeл кæнын | apyexsyel kænın | karıştırmak, karmakarışık yapmak, dağıtmak,<br />

kırıştırmak.<br />

210


aпеxцeл уæвын (уын) | apyexsyel uævın | karışmak, karmakarışık olmak, dağılmak,<br />

kırıştırılmak, yukarıya dikleşmek.<br />

aпиллoн кæнын | apillon kænın | yakmak, dağlamak, terk etmek; küllendirmek, kül gibi<br />

yakmak, külle dönüştürmek, kokutmak, koku salmak; burnundan solutmak.<br />

aпиллoн уæвын (уын) | apillon uævın | küle dönmek, kül dönüşmek, yakılmak, kokmak,<br />

koku çıkarmak; burnundan solumak.<br />

aпиp-aпиp кæнын | apir-apir kænın | 1) yün taramak, tiftiğini atmak, eğirmek; 2) bitirmek,<br />

parçalamak, yırtmak; yarmak, parçalara ayırmak, parçalara bölmek; 3) fena azarlamak,<br />

şiddetli paylamak, pek kuvvetle yemin etmek.<br />

aпиpaг | apirag | 1) yün taratan, tiftiğini attıran, eğirten; 2) bitirten, parçalatan, yırttıran;<br />

yardıran, parçalara ayırtan, parçalara böldüren; 3) fena azarlatan, şiddetli paylatan, pek<br />

kuvvetle yemin ettiren.<br />

aпиpæг (апиpджытæ) | apiræg | 1) yün tarayan, tiftiğini atan, eğiren; 2) bitiren,<br />

parçalayan, yırtan; yaran, parçalara ayıran, parçalara bölen; 3) fena azarlayan, şiddetli<br />

paylayan, pek kuvvetle yemin eden.<br />

aпиpæггaг (апиpæггæгтæ) | apiræggag | 1) yün taramalık, tiftiğini atmalık, eğirmelik; 2)<br />

bitirmelik, parçalamalık, yırtmalık; yarmalık, parçalara ayırmalık, parçalara bölmelik; 3) fena<br />

azarlamalık, şiddetli paylamalık, pek kuvvetle yemin etmelik.<br />

aпиpæн | apiræn | 1) yün taranan, tiftiği atılan, eğrilen; 2) bitirilen, parçalanan, yırtılan;<br />

yarılan, parçalara ayırtılan, parçalara bölünen; 3) fena azarlanan, şiddetli paylanan, pek<br />

kuvvetle yemin edilen.<br />

aпиpгæ | apirgæ | 1) yün tarama, tiftiğini atma, eğirme; 2) bitirme parçalamak, yırtma;<br />

yarma, parçalara ayırma, parçalara bölme; 3) fena azarlama, şiddetli paylama, pek kuvvetle<br />

yemin etme.<br />

aпиpгæйæ | apirgæyæ | 1) yün tarayarak, tiftiğini atarak, eğirerek; 2) bitirerek,<br />

parçalayarak, yırtarak; yararak, parçalara ayırarak, parçalara bölerek; 3) fena azarlayarak,<br />

şiddetli paylayarak, pek kuvvetle yemin ederek.<br />

aпиpинaг (aпиpинæгтæ) | apirinag | 1) taranacak; tiftiği atılacak, eğrilecek; 2) bitirecek,<br />

parçalanacak, yırtacak; yaracak, parçalara ayıracak, parçalara bölecek; 3) fena azarlanacak,<br />

şiddetli paylanacak, pek kuvvetle yemin edecek; иу чысыл ма мын апиринаг аззад | iu<br />

çışıl ma mın apirinag ajjad | biraz daha eğrilecek yünüm kaldı.<br />

aпиpын (апырдтон, апырдтaин, апирдзынæн) | apirın | 1) yün taramak, tiftiğini atmak,<br />

eğirmek; 2) bitirmek, parçalamak, yırtmak; yarmak, parçalara ayırmak, parçalara bölmek; 3)<br />

fena azarlamak, şiddetli paylamak, pek kuvvetle yemin etmek.<br />

апломб (хиввæрсон, схъæлныхас, схъæлдзырд) | aplomb (xiv værşon, şqæl nıxaş, şqæl<br />

zırd) | cüret, kendine güven, tutarlılık, denge, kendini beğenmiş.<br />

апогей | apogyey | yeryüzüne en uzak noktası, yeröte, evç, zirve, şahika, yüksek nokta,<br />

doruk, parıltı, pırıltı, ışık, ışıltı.<br />

апокриф | apokrif | yazarı belirsiz hikâye.<br />

аполитикон | apolitikon | apolitik, politikaya karşı ilgisizlik, siyasal ve sosyal işlerden<br />

kaçınma.<br />

апологет | apologyet | savunucu, partizan, bek.<br />

апологи | apologi | savunucu, savunum, savunca, açıklama.<br />

апостроф | apoştrof | apostrof, kesme işareti.<br />

апoxци кæнын | аpoxsi kænın | поборонить.<br />

апп | app | 1) çekirdek; hap, iç, içerik, öz, özlük, özek, esas, asıl, konu, özet, hulasa, ihtiva,<br />

mahiyet, içindekiler; 2) tohum; nüve, gülle, obüs, cücük; göbek, ilik; 3) bakım, bakma,<br />

211


esleme, geçindirme, his; orta, bezir, tane, sperma, atmık, ersuyu, balina, kemikçik, kılçık,<br />

ücret, maaş; tutma, münderecat; uknum, ruh, künh, zamir, hamur, içyüz, batın, hüviyet,<br />

nefis, anlam, mana, deme, fehva, zamir, lüp, semim, mağız, diyeme, mazmun, ekenim,<br />

kalbgâh; чиныджы апп | çinıcı app | kitabın içeriği, kitabın özü, kitabın ana fikri.<br />

аппар-аппар кæнын | apar-apar kænın | sık sık atmak, fırlatmak, püskürtmek,<br />

savuşturmak, silkmek, düşmek, çevirmek, terk etmek; dökmek; atıl olmak, dışlamak,<br />

indirilmek, devirmek, düşürmek, kurtulmak; 2) itmek, çatışmak, çarpıştırmak, çatıştırmak,<br />

uzaklaştırmak; 3) çıkarmak, ihraç etmek, tart etmek, ayrı tutmak; 4) kaybetmek, kaybolmak,<br />

yitirmek, yitmek, şaşırmak, kaçırmak; 5) geri çevirmek, reddetmek, tepmek, yokumsamak.<br />

аппарaг | apparag | attıran, fırlatan, püskürten, savuşturtan, silken, düşürten, çevirten, terk<br />

ettiren; döktüren; atıl ettiren, dışlatan, indirten, devirten, düşürten, kurtaran; 2) ittiren,<br />

çatıştıran, çarpıştıran, çatıştıran, uzaklaştıran; 3) çıkartan, ihraç ettiren, tart ettiren, ayrı<br />

tutturan; 4) kaybettiren, kaybol duran, yitirten, yitirten, şaşırtan, kaçırtan; 5) geri çevirten,<br />

reddettiren, teptiren, yokumsayan.<br />

аппарaт | apparat | aparat, cihaz, aygıt, alet, materyal, makine, mekanizma; personel,<br />

kadro; edevat, donatım; тилифоны аппарат | tilifonı apparat | telefon makinesi, telefon<br />

aleti; фотографион аппарат | fotografion apparat | fotoğraf aparatı, kamera;<br />

паддзахадон аппарат | padzaxadon apparat | devlet makineleri, devlet cihazları.<br />

aппаратурæ | apparaturæ | aygıtlar, teçhizat, cihazlar, aygıt, alet, edevat, alet edevat;<br />

donanım (bilgisayar), malzeme, donatı, donatım, donatma, gereç, makine, materyal.<br />

aппарæг (аппаpджытæ) | apparæg | atan, fırlatan, püskürten, savuşturan, silken, düşüren,<br />

çeviren, terk eden; döken; atıl eden, dışlayan, indiren, deviren, düşüren, kurtaran; 2) iten,<br />

çatışan, çarpıştıran, çatıştıran, uzaklaştıran; 3) çıkaran, ihraç eden, tart eden, ayrı tutan; 4)<br />

kaybettiren, kaybolan, yitiren, yiten, şaşıran, kaçıran; 5) geri çeviren, reddeden, tepen,<br />

yokumsayan.<br />

aппарæггaг (аппаpæггæгтæ) | apparæggag | atmalık, fırlatmalık, püskürtmelik,<br />

savuşturmalık, silkmelik, düşmelik, çevirmelik, terk etmelik; dökmelik; atıl olmalık, dışlamalık,<br />

indirilmelik, devirmelik, düşürmelik, kurtulmalık; 2) itmelik, çatışmalık, çarpıştı rmalık,<br />

çatıştırmalık, uzaklaştırmalık; 3) çıkarmalık, ihraç etmelik, tart etmelik, ayrı tutmalık; 4)<br />

kaybetmelik, kaybolmalık, yitirmelik, yitmelik, şaşırmalık, kaçırmalık; 5) geri çevirmelik,<br />

reddetmelik, tepmelik, yokumsamalık.<br />

aппарæн (аппаpæггæгтæ) | apparæn | atılan, fırlatılan, püskürtülen, savuşturulan, silkinen,<br />

düşen, çevirtilen, terk edilen; dökülen; atıl olan, dışlanan, indirilen, devirtilen, düşürülen,<br />

kurtulan; 2) itilen, çatıştıran, çarpıştırılan, uzaklaştırılan; 3) çıkartılan, ihraç edilen, tart edilen,<br />

ayrı tutulan; 4) kaybeden, kaybolan, yitirilen, yiten, şaşırtan, kaçırılan; 5) geri çevirtilen,<br />

reddedilen, tepilen.<br />

aппаргæ | appargæ | atma, fırlatma, püskürtme, savuşturma, silkme, düşme, çevirme, terk<br />

etme; dökme; atıl olma, dışlama, indirilme, devirme, düşürme, kurtulma; 2) itme, çatışma,<br />

çarpıştırma, çatıştırma, uzaklaştırma; 3) çıkarma, ihraç etme, tart etme, ayrı tutma; 4)<br />

kaybetme, kaybolma, yitirme, yitme, şaşırma, kaçırma; 5) geri çevirme, reddetme, tepme,<br />

yokumsama.<br />

aппаргæйæ | appargæyæ | atarak, fırlatarak, püskürterek, savuşturarak, silkerek, düşerek,<br />

çevirerek, terk ederek; dökerek; atıl olarak, dışlayarak, indirilerek, devirerek, düşürerek,<br />

kurtularak; 2) iterek, çatışarak, çarpıştırarak, çatıştırarak, uzaklaştırarak; 3) çıkararak, ihraç<br />

ederek, tart ederek, ayrı tutarak; 4) kaybederek, kaybolarak, yitirerek, yiterek, şaşırarak,<br />

kaçırarak; 5) geri çevirerek, reddederek, teperek, yokumsayarak.<br />

212


аппаринaг (аппаринæгтæ) | apparinag | atılacak, atacak, atıl olacak, fırlatacak, çıkaracak,<br />

düşecek, düşürecek, bırakılacak, püskürtecek, savuşturacak, silkecek, çevirecek, terk edecek;<br />

dökecek; dışlanacak, indirilecek, devirecek, kurtulacak; 2) itecek, çatışacak, çarpıştıracak,<br />

çatıştıracak, uzaklaştıracak; 3) çıkaracak, ihraç edecek, tart edecek, ayrı tutacak; 4)<br />

kaybedecek, kaybolacak, yitirecek, yitecek, şaşıracak, kaçıracak; 5) geri çevirecek,<br />

reddedecek, tepecek; atıl, işe yaramaz; аппаринаг æгъдæуттæ | apparinag æğdæuttæ |<br />

atılacak kurallar, işe yaramaz gelenekler, adet kalıntıları.<br />

аппарын (аппæрcтон, аппæрcтaин, аппардзынæн) | apparın | 1) atmak, bir yana atmak,<br />

geri atmak, dışarı atmak, gözden atmak, ihraç etmek, tart etmek, fırlatmak, dökmek, terk<br />

etmek, dışlamak, devirmek, düşürmek, kurtulmak, indirilmek, uzaklaştırmak, çıkarmak,<br />

gözden çıkarmak, elden çıkarmak; püskürtmek, savuşturmak, silkmek, silkip atmak, düşmek,<br />

geri çevirmek; atıl olmak, açılıvermek, gövdesini arkaya eğmek; 2) itmek, çarpıştırmak,<br />

çarpışmak, çatışmak, çatıştırmak; 3) imkân vermemek, ayrı tutmak; 4) kaybetmek,<br />

kaybolmak, gözden kaybolmak, yitirmek, yitmek, şaşırmak, kaçırmak, dağılıp gitmek; 5) geri<br />

çevirmek, reddetmek, tepmek, yokumsamak.<br />

аппæг | appæg | öz, iç, göbek, orta, çekirdek, çekirdeklik, ilik, lüp, meyvelerde çekirdeklerin<br />

bulunduğu orta bölüm, semim, mağız, kalbgâh.<br />

аппæл-аппæл кæнын | appæl-appæl kænın | sık sık övmek, övünmek, methetmek,<br />

böbürlenmek, övünç duymak, övünç olmak.<br />

аппæлaг | appælag | övdüren, övündüren, methettiren, böbürleşen, övünç duyan, övünçlü<br />

yapan.<br />

аппæлæг (аппæлджытæ) | appælæg | öven, övünen, metheden, böbürlenen, övünç<br />

duyan, övünçlü olan.<br />

аппæлæггаг | appælæggag | övmelik, övünmelik, methetmelik, böbürlenmelik, övünç<br />

duymalık, övünç olmalık.<br />

аппæлæн | appælæn | övülen, övünülen, methedilen, böbürlenilen, övünç duyulan, övünç<br />

olunan.<br />

аппæлгæ | appælgæ | övme, övünme, methetme, böbürlenme, övünç duyma, övünç olma.<br />

аппæлгæйæ | appælgæyæ | överek, övünerek, methederek, böbürlenerek, övünç duyarak,<br />

övünç olarak.<br />

аппæлд (аппæлдтытæ) | appæld | övmüş, övünmüş, methetmiş, böbürlenmiş, övünç<br />

duymuş, övünç olmuş.<br />

аппæлинaг (аппæлинæгтæ) | appælinag | övecek, övünecek, methedecek, böbürlenecek,<br />

övünç duyacak, övünç olacak.<br />

аппæлын (аппæлыдтон, аппæлыдтaин, аппæлдзынæн) | appælın | övmek, övünmek,<br />

methetmek, böbürlenmek, övünç duymak, övünç olmak.<br />

аппæpcт (аппæpcтытæ) | appærşt | atılmış, aktarma, aktarım, nakil, nakletme; ulaştırma,<br />

taşıma, geçirme.<br />

аппендицит | appyendisit | apandisit.<br />

аппетит | appyetit | iştah, istek, arzu, şehvet.<br />

аппетитон | appyetiton | iştah açıcı, istek uyandırıcı, lezzetli, iştah artırma.<br />

апрель(ы) | apryelh | Nisan.<br />

апробаци | aprobasi | onay, onama.<br />

апробаци кæнын | aprobasi kænın | onamak, onaylamak.<br />

aптекæ, афтек | aptyekæ, aftyek | eczane, eczacı.<br />

аптекæр | aptyekær | eczacı.<br />

аптекæрон | aptyekæron | eczane, eczacı, ecza malı.<br />

213


аптечкæ | aptyeçkæ | ilk yardım takımı, ecza kutusu, ev eczanesi.<br />

апуcи кæнын | apuşi kænın | kızartmak, kavurmak (mısır tahıl).<br />

апуcи уæвын (уын) | apuşi uævın | kızarmak, kavrulmak (mısır tanesi).<br />

апыp-апыp кæнын | apır-apır kænın | 1) sık sık dağıtmak, dökmek, serpmek, püskürmek,<br />

püskürtmek, neşretmek, saçmak, yaymak, söylenti yaymak; 2) savurmak; taşırmak, taşımak,<br />

götürmek; 3) kırmak, yarmak, yırtmak, sımak, parçalamak, paralamak, pençelemek; yenmek,<br />

bozmak, bozguna uğratmak; 4) bitirmek; kesmek, koparmak, dermek; 5) kırıntı yapmak,<br />

ufalamak; 6) sıçratmak; 7) akıtmak; 8) yaymak, yaygınlaştırmak, neşretmek, salmak (mesaj,<br />

haberler, dedikodular); 9) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, çarpmak.<br />

апыpд (апыpдтытæ) | apırd |<br />

апыpx кæнын | apırx kænın | 1) dağıtmak, dökmek, serpmek, püskürmek, püskürtmek,<br />

neşretmek, saçmak, yaymak, söylenti yaymak; 2) savurmak; taşırmak, taşımak, götürmek; 3)<br />

kırmak, yarmak, yırtmak, sımak, parçalamak, paralamak, pençelemek; yenmek, bozmak,<br />

bozguna uğratmak; 4) bitirmek; kesmek, koparmak, dermek; 5) kırıntı yapmak, ufalamak; 6)<br />

sıçratmak; 7) akıtmak; 8) yaymak, yaygınlaştırmak, neşretmek, salmak (mesaj, haberler,<br />

dedikodular); 9) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, çarpmak.<br />

апыpx уæвын (уын) | apırx uævın | 1) dağılmak, dağıtılmak, yayılmak, dökülmek, dökmek,<br />

saçılmak, savrulmak; patlamak, parçalanmak, paramparça olmak, paralanmak; 2)<br />

ferahlamak, aralaşmak, şenelmek, kaybolmak, taşırılmak; 3) yaralanmak, sınmak; kırmak,<br />

kırılmak, yarmak, yarılmak; 4) bitirilmek, yırtılmak, kesilmek, kopmak; 5) ufalanmak; 6)<br />

sıçratılmak, püskürtülmek; 7) yayılmak, yaygınlaşmak, dökülmek, akmak; 8) duyum uzatmak,<br />

söylenti uzatmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek (işitme,<br />

dedikodu); 9) çoğaltılmak, çoğaltmak, üretmek; basmak, kopya etmek; çarpmak.<br />

апыpxытæ кæнын | apırxıtæ kænın | 1) dağıtmak, darmadağın etmek, paçavraya çevirmek,<br />

parçalamak, parçalara yırtmak; 2) serpmek, saçmak, serpiştirmek; 3) dökmek; 4) kırmak,<br />

ezilmek.<br />

апыc-пыc кæнын | apış-pış kænın | pışpışlamak; tıslamak. пошипеть; зашипеть<br />

апыскъуылтæ кæнын | apışkhuıltæ kænın | gözyaşı, yırtmak, kopmak, hızla ilerlemek,<br />

paldır küldür gitmek.<br />

апыxцыл кæнын | apıxsıl kænın | karıştırtmak, kırıştırmak, darmadağın etmek,<br />

karmakarışık etmek.<br />

апыxцыл уæвын (уын) | apıxsıl uævın | kırıştırılmak, yukarıya dikleşmek, darmadağın<br />

olmak, karmakarışık olmak.<br />

aпъа кæнын, aбa кæнын | apha kænın, aba kænın | öpmek.<br />

aпъæгъгъæcт кæнын | aphæğğæşt kænın | saçmak, sıçratmak, püskürmek, serpmek,<br />

dağıtmak, fışkırmak.<br />

aпъæp-пъæp кæнын | aphær-phær kænın | 1) parçalanmak, yırtılmak; yarılmak; patlamak,<br />

kesilmek, kopmak, bitirilmek, parçalanmak, param parça olmak, lime lime olmak (giysi); 2)<br />

sohbet etmek, sohbetle zaman harcamak, laklakla etmek, çene çalmak, çeneye dalmak,<br />

konuşmak, laflamak, sallamak, çalkalamak, cırıldamak, cırlamak.<br />

aпъæpa кæнын | aphæra kænın | fazla yoğun yapmak, çok yoğun yapmak; yoğunlaşmak,<br />

koyulaştırmak, kalınlaştırmak, teksif etmek, koyulaştırmak, yoğunlaştırmak, teksif etmek,<br />

pıhtılaştırmak.<br />

aпъæpa уæвын (уын) | aphæra uævın | fazla yoğun olmak, çok kalın olmak; yoğunlaşmak,<br />

yoğunlaştırılmak, koyulaşmak, kalınlaşmak, ağdalanmak, tekâsüf etmek, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />

aпъæpтт кæнын | aphærtt kænın | 1) çatlamak, çaplatılmak, çıtırdamak, kopmak, atmak,<br />

yırtılmak; patlamak, patlatmak, patlatılmak, parçalanmak, bitirilmek; deşilmek; yarılmak; 2)<br />

214


vurmak, çarpmak, darbelemek, darbe indirmek, toslamak; kuvvetle itmek, başlamak, güçlü<br />

basmak; 3) bir sigara yakmak, sigaraya başlamak, aydınlatmak.<br />

Aрабб | Apabb | Arap.<br />

aраббaг (aраббæгтæ) | apabbag | Arap, Arapça, Arabi; араббаг бæх | apabbag bæx |<br />

Arap safkan atı, Arap cinsi at.<br />

aрабыp-бaбыp кæнын | apabır-babır kænın | 1) sürünüp durmak, orya buraya girip<br />

çıkmak; 2) yürüyüş yapmak; yürümek, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek.<br />

aравгæ(н)-бaвгæ(н) кæнын | apavgæ(n)-bavgæ(n) kænın | doldurup dökmek, doldur<br />

boşalt yapmak, birkaç kez boşaltıp doldurmak; boşaltmak, aktarmak, fazla koymak, taşırmak.<br />

aравдул-бaвдул кæнын | apavdul-bavdul kænın | 1) bir sürüş için almak, sürücü yapmak;<br />

2) bulamak, hamuru unda yuvarlamak, rulo yapmak.<br />

Арави | apavi | Arabistan.<br />

aравиaг (aравиæгтæ) | apaviag | Arabistanlı, Arap; Arapça.<br />

aраг | arag | doğurgan, dölsek, verimli, semereli.<br />

aрагæпп-бaгæпп кæнын | aragæpp-bagæpp kænın | atlamak, atlayıp-sıçramak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek, zıplamak (şuraya buraya).<br />

aрадaв-бaдaв кæнын | aradav-badav kænın | değiştirip-durmak, oraya-buraya taşımak,<br />

taşıyıp durmak; getir-götür yapmak, götürdüğü-getirdiğine yer bulamamak; хи арадавбадав<br />

кæнын | xi aradavbadav kænın | kendini orya buraya getirip götürmek, kendine yer<br />

bulamamak.<br />

aрадзуp-бaдзуp кæнын | arazur-bazur kænın | söylenip durmak, sağa-sola söylenmek,<br />

konuşmak, laflamak, sohbet etmek, çene çalmak, çeneye dalmak, görüşmek, söylemek,<br />

bahsetmek, demek, sallamak, çalkalamak, cırıldamak, cırlamak.<br />

aразaг | arajag | 1) yaptırıcı, inşaatçı, yapı işçisi; yaratıcı, kurucu, oluşturucu, mimar; 2) bari,<br />

fadır; 3) baş, önder, lider, amir, hükümdar, taç ver, başman; yönetici, idareci, yönetmen;<br />

dümenci, düzenleyici, düzenleyen, tertipleyici, tertipçi, tertipleyen, teşkilatçı, örgütçü,<br />

örgütleyici, organize eden, organizatör; hükümdar; 4) oluşturma; 5) müzik aletleri ayarlayıcı,<br />

akortçu.<br />

aразæг (aразджытæ) | arajæg | 1) yapıcı, inşaatçı, yapı işçisi; yaratıcı, kurucu, oluşturucu,<br />

mimar; 2) bari, fadır; 3) baş, önder, lider, amir, hükümdar, taç ver, başman; yönetici, idareci,<br />

yönetmen; dümenci, düzenleyici, düzenleyen, tertipleyici, tertipçi, tertipleyen, teşkilatçı,<br />

örgütçü, örgütleyici, organize eden, organizatör; hükümdar; 4) oluşturma; 5) müzik aletleri<br />

ayarlayıcı, akortçu.<br />

aразæггaг | arajæggag| 1) ücret, ödeme, para, eda, düzenleme payı; 2) hizmetler için ücret,<br />

iş için ödeme; hizmetleri telafi etme.<br />

aразæй кæнын | arajæy kænın | 1) geçmek, geçirmek, sürmek, damıtmak, imbikten<br />

çekmek, geride bırakmak; 2) devam etmek, öne sürmek, kendi öne sürmek, öne itmek, daha<br />

önce davranmak.<br />

aразæй уæвын (уын) | arajæy uævın | 1) geçmek, geride bırakmak, daha önce davranmak,<br />

geçirmek, sürmek, damıtmak, imbikten çekmek, yakalamak, başlamak; 2) kendini ileri<br />

sürmek, öne düşmek, yürüyüp gitmek.<br />

aразæн | arajæn | destek, payanda, dayak, tutamak, altlık, nihale; organize, düzenleme,<br />

tertipleme.<br />

aразæнгapд кæнын | arajængard kænın | 1) eğmek, eğilmek, eğinmek, baş eğmek,<br />

yatmak, yatırmak, yatıştırmak, indirmek, ağındırmak, meyletmek, meylettirmek, kendi<br />

tarafına çekmek, çekimli olmak; ikna etmek, inandırmak, kandırmak; ileri gitmek; telkin<br />

etmek, teşvik etmek; 2) albenisi olmak, heyecanlandırmak, coşturmak, ateşlendirmek;<br />

215


куыстмæ, аразæнгард кæнын | kuıştmæ, arajængard kænın | çalışmaya ikna etmek, işe<br />

teşvik etmek.<br />

aразæнгapдгæнaг | arajængardgænag| eğdiren, eğişten, eğinen, baş eğdiren, yattıran,<br />

yatırtan, yatıştırtan, indirten, ağındırtan, meylettiren, kendi tarafına çektiren, çekimli yapan;<br />

ikna ettiren, inandırtan, kandırtan; ileri götüren; telkin ettiren, teşvik ettiren; 2) albeni yapan,<br />

heyecanlandırtan, coşturtan, ateşlendirten.<br />

aразæнгapдгæнæг (aразæнгapдгæнджытæ) | arajængardgænæg| eğen, eğilen, eğinen,<br />

baş eğen, yatan, yatıran, yatıştıran, indiren, ağındıran, meyleden, meylettiren, kendi tarafına<br />

çeken, çekimli olan; ikna eden, inandıran, kandıran; ileri giden; telkin eden, teşvik eden; 2)<br />

albenisi olan, heyecanlandıran, coşturan, ateşlendiren.<br />

aразæнгapдгæнæггaг (aразæнгapдгæнæггæгтæ) | arajængardgænæggag| eğmelik,<br />

eğilmelik, eğinmelik, baş eğmelik, yatmalık, yatırmalık, yatıştırmalık, indirmelik, ağındırmalık,<br />

meyletmelik, meylettirmelik, kendi tarafına çekmelik, çekimli olmalık; ikna etmelik,<br />

inandırmalık, kandırmalık; ileri gitmelik; telkin etmelik, teşvik etmelik; 2) albenisi olmalık,<br />

heyecanlandırmalık, coşturmalık, ateşlendirmelik.<br />

aразæнгapдгæнæн | arajængardgænæn| eğilen, baş eğilen, yatılan, yatırılan, yatıştırılan,<br />

indirilen, ağındırılan, meylettirilen, meylettirilen, kendi tarafına çekilen, çekimli olunan; ikna<br />

edilen, inandırılan, kandırılan; ileri gidilen; telkin edilen, teşvik edilen; 2) albenisi olunan,<br />

heyecanlandırılan, coşturulan, ateşlendirilen<br />

aразæнгapдгæнгæ | arajængardgængæ| eğme, eğilme, eğinme, baş eğme, yatma,<br />

yatırma, yatıştırma, indirme, ağındırma, meyletme, meylettirme, kendi tarafına çekme,<br />

çekimli olma; ikna etme, inandırma, kandırma; ileri gitme; telkin etme, teşvik etme; 2)<br />

albenisi olma, heyecanlandırma, coşturma, ateşlendirme<br />

aразæнгapдгæнгæйæ | arajængardgængæyæ| eğerek, eğilerek, eğinerek, baş eğerek,<br />

yatarak, yatırarak, yatıştırarak, indirerek, ağındırarak, meylederek, meylettirerek, kendi<br />

tarafına çekerek, çekimli olarak; ikna ederek, inandırarak, kandırarak; ileri giderek; telkin<br />

ederek, teşvik ederek; 2) albenisi olarak, heyecanlandırarak, coşturarak, ateşlendirerek<br />

aразæнгapдгæнинaг (aразæнгapдгæнинæгтæ) | arajængardgæninag| eğecek, eğilecek,<br />

eğinecek, baş eğecek, yatacak, yatıracak, yatıştıracak, indirecek, ağındıracak, meyledecek,<br />

meylettirecek, kendi tarafına çekecek, çekimli olacak; ikna edecek, inandıracak, kandıracak;<br />

ileri gidecek; telkin edecek, teşvik edecek; 2) albenisi olacak, heyecanlandıracak, coşturacak,<br />

ateşlendirecek.<br />

aразæндон | arajændon | üretim hane, üretim yeri, imalathane, imalat yeri, montaj hane,<br />

montaj yeri, düzenlenme yeri.<br />

aразвæндaг кæнын | arajvændag kænın | kolaylaştırmak, yola koyulmak, yolu açmak, yol<br />

boynuzlamak.<br />

aразгæ | arajgæ | 1) yapay, yapma, yapına, yapmacık, suni, sınai, eğreti, düzmece, tertip,<br />

organize; аразгæ æвзæрст | arajgæ ævjarşt | yapay seçim; 2) cicili bicili, boyalı.<br />

aразгæ-aразын | arajgæ-arajın |<br />

aразгæйæ | arajgæyæ |<br />

aразгъop-бaгъop кæнын | arajğor-bajğor kænın | 1) koşuşturmak, etrafta koşuşturmak,<br />

çok çalıştırmak, yerinde duramamak; 2) koşup-durmak.<br />

aразжытæ | arajcıtæ | düzenleyiciler, düzenleyenler, tertipleyiciler, tertipleyenler, organize<br />

edenler, organizatörler.<br />

aразил-бaзил кæнын | arajil-bajil kænın | 1) çevirmek, döndürmek, telaşla dönmek; evirip<br />

çevirmek, dolaşmak, dolanmak, dönüp-durmak; 2) iyice araştırmak, karıştırmak, benzemek;<br />

3) gezmek, andırmak, yürümek, yaklaşmak, işlemek, takmak, geçmek, oynamak, gitmek.<br />

216


aразинaг (aразинæгтæ) | arajinag | yapılacak, yapacak, verecek, edilecek, düzenlenecek,<br />

tertiplenecek, organize edilecek, inşa edilecek, yöneltilecek; imal edilecek, hazırlanacak,<br />

üretecek, yaratacak, kuracak, teşkil edecek, donatacak, yerleştirecek, dikecek, dayanacak,<br />

çizecek, sıraya dizecek; tasarlanacak; dayandıracak; doğrultacak, gönderecek, yollanacak,<br />

sevk edecek.<br />

aразмæнт-базмæнт кæнын | arajmænt-bajmænt kænın | karıştırmak, karıştırıp durmak,<br />

harman etmek, engellemek, engel olmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek.<br />

aразнæ | arajnæ | dümen, direksiyon, gidon, simit.<br />

aразы кæнын | arajı kænın | ikna etmek, kolay ikna etmek, kolayca kabul ettirmek, razı<br />

ettirmek, ayarlamak.<br />

aразы уæвын (уын) | arajı uævın | kolay kabul etmek, kabul etmek, razı olmak, rıza<br />

göstermek, kabul ettirilmek, ayarlamak.<br />

aразын (арæзтон, арæзтaин, араздзынæн) | arajın | 1) yapmak, etmek, kurmak,<br />

ayarlamak; donatmak, süslemek; tertiplemek, yerleştirmek; kılmak, çıkarmak, düzenlemek,<br />

düzene koymak; 2) üretmek, yaratmak, teşkil etmek, iş görmek; bir hale getirmek, imal<br />

etmek, inşa etmek, hazırlamak; равдыст аразын | ravdışt arajın | gösteri düzenlemek,<br />

sergi ayarlamak, sergi tutmak; 3) tasarlamak, çizmek; dayanmak, dayandırmak; sıraya<br />

dizmek, dikmek; 4) oluşturmak, biçimlendirmek, biçim vermek; meydana getirmek, teşkil<br />

etmek; 5) hazırlamak, hazırlık yapmak, pişirmek, yemek pişirmek; eğitmek; yetiştirmek;<br />

tedarik etmek; tezgâhlamak; 6) bitirmek, ikmal etmek, işlemek; 7) dönmek, çevirmek;<br />

dönüştürmek, döndürmek, yöneltmek; 8) müzik aleti ayarlamak, akort yapmak, akort etmek.<br />

aразынaд | arajınad | yapı, yapım, yapma, yapıcılık, yaratma, yaratıcılık, yapı yeri; kurma,<br />

kuruculuk, kuruluş; inşaat, inşa; şehircilik; hareket, ayarlanan.<br />

aраив-баив кæнын | araiv-baiv kænın | 1) değiştirmek, değiştirip durmak, değiş-meymiş<br />

yapmak, değiş-tokuş yapmak; 2) bir yerde bir yere taşımak, kısa sürelerle yeniden<br />

düzenlemek, birkaç kez bir yerden başka yerlere değiştirmek.<br />

aрайc-байc кæнын | arayş-bayş kænın | al-ver yapmak, alıp-vermek, almak-uzatmak;<br />

almak, tutmak, ele geçirmek, yakalamak, başlamak, sarılmak, girişmek, eline almak; ele<br />

geçirmek, zapt etmek; aşmak; aktarmak, sapmak, gitmek, göğüs göğse geçmek.<br />

aрака | araka | içki, Alan-Oset-İron votka.<br />

aракал-бакал кæнын | arakal-bakal kænın | 1) toplayıp dökmek, topla-molla yapmak,<br />

dökmek, akıtmak; 2) döküp-toplamak.<br />

aракæ(н)-бакæ(н) кæнын | arakæn-bakæn kænın | 1) getir-götür yapmak, oraya-buraya<br />

sürmek; 2) çözülmezlik; ertelemek gecikmek, fazla kalmak, acele etmemek, ağırdan almak; 3)<br />

savsaklamak, sıyrılmak, kaçınmak, kurtulmak, kaçımsamak; 4) kuyruğu sallamak, fazla<br />

kalmak.<br />

aракæc-бакæc кæнын | arakæş-bakæş kænın | etrafa bakmak, çevreye bakınmak,<br />

bölümlere bakmak, etrafı incelemek, görmek-bakmak, yanlarındaki yerlere bakmak.<br />

аракъах-бакъах кæнын | arakhax-bakhax kænın | 1) kazmak, kazıp-durmak; denemek; 2)<br />

ağzından kapmak, laf almak, ağzını yoklamak, iğneleyip-durmak, deşip-durmak, bulmaya<br />

çalışmak, söylemeyi denemek.<br />

aракъуыp-бакъуыp кæнын | arakhuır-bakhuır kænın | kaçamak cevaplamak, kaçamak<br />

cevaplar vermek; anlaşmamış olmak, isteyip-istememek, isteyip-durmak, isteyip-vazgeçmek,<br />

belirsizlik sağlamak, katılmamak.<br />

aралac-балac кæнын | aralaş-balaş kænın | oraya-buraya taşıtmak, getir-götür yaptırmak,<br />

çek-mek yaptırmak, gezdirmek.<br />

217


аралæс-балæс кæнын | aralæş-balæş kænın | oraya-buraya taşımak, şuraya buraya<br />

götürmek, getir-götür yapmak.<br />

aралeнк-балeнк кæнын | aralyenk-balyenk kænın | oraya-buraya yüzmek, şuraya buraya<br />

yüzmek.<br />

aралидз-балидз кæнын | araliz-baliz kænın | 1) çoğunlukla kurtulmak, genellikle kaçış<br />

yapmak; 2) bir yerden bir yere defalarca hareket etmek, kaç göç yapmak, sürekli bir yerden<br />

başka bir yere geçmek.<br />

aраллo кæнын | arallo kænın | bağırmak, bağrışmak, bağırıp-çağırmak, bangır-bangır<br />

bağırmak, bar-bar bağırmak, viyaklamak, haykırmak, çığlık koparmak, feryat etmek,<br />

çağırmak, nara atmak, anırmak; göze batmak, nara atmak, yırtınmak.<br />

aраллoгæнaг | arallogænag | bağırtan, bağrıştıran, bağırıp-çağırtan, bangır-bangır<br />

bağırtan, bar-bar bağırtan, viyaklatan, haykırtan, çığlık kopartan, feryat ettiren, çağırtan, nara<br />

attıran, anırtan; göze batan, yırtınan.<br />

aраллoгæнæг (aраллoгæнджытæ) | arallogænæg | bağıran, bağrışan, bağırıp-çağıran,<br />

bangır-bangır bağıran, bar-bar bağıran, viyaklayan, haykıran, çığlık koparan, feryat eden,<br />

çağıran, nara atan, anıran, bağrışan; göze batan, yırtınan.<br />

aраллoгæнæн | arallogænæn | bağırılan, bağrışılan, bağırıp-çağırılan, bangır-bangır<br />

bağırılan, bar-bar bağırılan, viyaklanan, haykırılan, çığlık koparılan, feryat edilen, haykırılan,<br />

çağırılan, nara atılan, anırtılan; göze basılan, yırtınılan.<br />

aраллoгæнгæ | arallogængæ | bağırma, bağrışma, bağırıp-çağırma, bangır-bangır bağırma,<br />

bar-bar bağırma, viyaklama, haykırma, çığlık koparma, feryat etme, haykırma, çağırma, nara<br />

atma, anırma; göze batma, yırtınma.<br />

aраллoгæнгæйæ | arallogængæyæ | bağırarak, bağrışarak, bağırıp-çağırarak, bangırbangır<br />

bağırarak, bar-bar bağırarak, viyaklayarak, haykırarak, çığlık kopararak, feryat ederek,<br />

haykırarak, çağırarak, nara atarak, anırarak; göze batarak, yırtınarak.<br />

aраллoгæнинаг | arallogæninag | bağıracak, bağrışacak, bağırıp-çağıracak, bangır-bangır<br />

bağıracak, bar-bar bağıracak, viyaklayacak, haykıracak, çığlık koparacak, feryat edecek,<br />

haykıracak, çağıracak, nara atacak, anıracak; göze batacak, yırtınacak.<br />

арамæрз-бамæрз кæнын | aramærj-bamærj kænın | dikkatsiz bir şekilde süpürmek,<br />

özensizce temizlemek, savsakça süpürüp durmak, ihmalkâra temizlik.<br />

aрандзaл | aranzal | koşu atı, yarışçı, doludizgin giderken.<br />

аранхъæвз-банхъæвз кæнын | aranqævj-banqævj kænın | durulamak, azıcık durulamak,<br />

birazcık çalkalamak, acele çalkalamak, sıçramak, üzerinden sıçramak, atmak, birbirine atmak,<br />

nakletmek, geçirmek, geçmek, yayılmak; nakletmek.<br />

aрaппap-баппap кæнын | arappar-bappar kænın | atmak, atıp-tutmak, erteleyip-durmak,<br />

bugün git-yarın gel yapmak; atıp-tutmak.<br />

aрacaй-баcaй кæнын | araşay-başay kænın | 1) sıyrılmak, kaçınmak, kurtulmak,<br />

kaçımsamak, serbest kalmak, kurtulmak, aldatıp-durmak, aldatmak, yanıltmak; 2) oyun<br />

etmek, tavlamak, savsaklamak, karıştırmak, ileri-geri yapmak, aptallaştırmak; çekmek,<br />

eğlemek, eğlendirmek, eğletmek, soyutlamak.<br />

арасæрф-басæрф кæнын | araşærf-başærf kænın | dikkatsiz bir şekilde silmek, öteye<br />

beriye sürmek.<br />

араcт | araşt | gidiş, kalkış, çıkış, ayrılış; hareket, icra, çekme, çekilme, uzaklaşma, sapma,<br />

gerileme, kalkma, ihtimamlı bakımla iyi etme; uzaklaşma, gönderme, gönderiş, iblağ, sevk;<br />

yola çıkma, yolcu olma, doğrulma, yollanma, yola koyulma; поезды араст | poyeşdı araşt |<br />

trenin kalkışı, trenin gidişi, trenin ayrılışı.<br />

218


aрacт кæнын | araşt kænın | 1) gitmek, yöneltmek, yönelmek, göndermek, yollamak, yola<br />

koyulmak, yollatmak; sevk etmek; 2) doğrultmak, doğrulmak, düzeltmek, düzelmek,<br />

gevşemek; 3) vermek, vurmak.<br />

aрacт уæвын (уын) | araşt uævın | 1) gitmek, gidilmek, gönderilmek, hareket etmek,<br />

harekette bulunmak, seyahatte başlamak, yollanmak, yola koyulmak, yürümek, ilerlemek,<br />

kımıldamak, kımıldanmak, yöneltmek, yönelmek, doğrulmak, düzelmek, düzeltilmek,<br />

gevşemek; 2) bitirmek, hesabını görmek, kıvırmak; 3) vurmak, doldurmak, gidermek,<br />

bırakmak, etrafta sallanmak, devinmek.<br />

араcтгæнаг | araştgænag | gönderen, gönderten, yönelten, yönlendiren, yollatan, yola<br />

koyultan; sevk ettiren, doğrultan, düzelten, gevşeten.<br />

араcтгæнæг (aраcтгæнджытæ) | araştgænæg | giden, yönelten, yönelen, gönderen,<br />

yollanan, yola koyulan; sevk eden, doğrulan, düzelen, gevşeyen.<br />

араcтгæнæггаг (aраcтгæнæггæгтæ) | araştgænæggag | gitmelik, yöneltmelik, yönelmelik,<br />

göndermelik, yollamalık, yola koyulmalık, yollatmalık; sevk etmelik, doğrultmalık,<br />

doğrulmalık, düzeltmelik, düzelmelik, gevşemelik.<br />

араcтгæнæн | araştgænæn | gidilen, yöneltilen, yönlenen, gönderilen, yollanılan, yola<br />

koyulan, yollatan; sevk edilen, doğrultan, doğrulan, düzeltilen, düzlenen, gevşenen.<br />

араcтгæнгæ | araştgængæ | gitme, yöneltme, yönelme, gönderme, yollama, yola koyulma,<br />

yollatma; sevk etme, doğrultma, doğrulma, düzeltme, düzelme, gevşeme.<br />

араcтгæнгæйæ | araştgængæyæ | giderek, yönelterek, yönelerek, göndererek, yollayarak,<br />

yola koyularak, yollatarak; sevk ederek, doğrultarak, doğrularak, düzelterek, düzelerek,<br />

gevşeyerek.<br />

араcтгæнинаг (aраcтгæнинæгтæ) | araştgæninag | gidecek, yöneltecek, yönelecek,<br />

gönderecek, yollanacak, yola koyulacak, yollatacak; sevk edilecek, doğrultacak, doğrulacak,<br />

düzeltecek, düzelecek, gevşeyecek.<br />

aрacxoй-баcxoй кæнын | araşxoy-başxoy kænın | koşmak coşmak, koşuşturmak.<br />

арасхъау-басхъау кæнын | araşqau-başqau kænın | kazımak, derin kazmak; kaçırmakmaçırmak,<br />

kaçırmak-kaptırmak. поковырять, поковыряться<br />

aрacыг кæнын | araşıg kænın | hızlı sarhoş yapmak, çabuk sarhoş etmek; çabukça içirmek.<br />

aрacыг уæвын (уын) | araşıg uævın | hızlı sarhoş olmak, çabukça içmek.<br />

aрacыггæнаг | araşıggænag | sarhoş yaptıran, çabuk sarhoş ettiren, içirten.<br />

aрacыггæнæг (aраcыггæнджытæ) | araşıggænæg | hızlı sarhoş olan, çabukça içen, sarhoş<br />

yapan, çabuk sarhoş eden, içiren.<br />

aрacыггæнæггаг | araşıggænæggag | sarhoş yapmalık, sarhoş etmelik; içirmelik.<br />

aрacыггæнæн | araşıggænæn | sarhoş yapılan, sarhoş edilen; içirilen.<br />

aрacыггæнгæ | araşıggængæ | sarhoş yapma, sarhoş etme; içirme.<br />

aрacыггæнгæйæ | araşıggængæyæ | sarhoş yaparak, sarhoş ederek; içirerek.<br />

aрacыггæнинаг (aраcыггæнинæгтæ) | araşıggæninag | sarhoş yapacak, sarhoş edecek;<br />

içirecek.<br />

аратав-батав кæнын | aratav-batav kænın | ısıtmak-ılıtmak, ısıtıp soğutmak, ısınmak,<br />

tavlamak.<br />

aрaтac-батac кæнын | arataş-bataş kænın | eğilmek-bükülmek, eğilip bükülmek, aşırlığa<br />

kaçmak, katlamak.<br />

aрaтæp-батæp кæнын | aratær-batær kænın | sürgün etmek, kibirlice sürmek, kovmak,<br />

geri çağırmak, koşturmak, dehlemek, haydalamak, haylamak, sürmek, kamçılamak; acele<br />

ettirmek; koşturmak (oraya buraya, ileri geri); kovmak; savmak, dağıtmak, savuşturmak<br />

(nafile).<br />

219


aрaтæx-батæx кæнын | aratæx-batæx kænın | 1) uçmak-muçmak, bazı bazı uçmak,<br />

koşturarak çalıştırmak, uçarca iş yapmak; 2) etrafta koşuşturmak; 3) uçarca geçmek.<br />

аратил-батил кæнын | aratil-batil kænın | sallamak-mallanmak, durup durup sallamak,<br />

sllanıp durmak, öteye beriye sallamak, dalgalanmak.<br />

aрaтoн-батoн кæнын | araton-baton kænın | 1) parçalayarak bitirmek, parçalar halinde<br />

parçalamak, yırtmak; yarmak; koparmak-mokarmak, koparmak-bırakmak 2) sırayla<br />

tartışmak, didişmek.<br />

aрaтул-батул кæнын | aratul-batul kænın | 1) oraya-buraya sürmek, yuvarlayarak<br />

bulamak; 2) yuvarlamak, yuvarlanmak-muvarlanmak, öteye-beriye yuvarlanmak.<br />

aрaуaг | arauag | 1. kavurtan, yaktıran, yandıran, alazlatan; 2. can yaktıran, herkesi<br />

alazlatan; 3. yakıcı.<br />

aрaуaй-бауaй кæнын | arauay-bauay kænın | volt atmak, volta yapmak, gezinmek, etrafa<br />

koşuşturmak, gelip-gitmek, gel git yapmak, dolaşmak, benzemek; andırmak.<br />

aрaуæг (aрaужытæ) | arauæg | 1. kavuran, yakan, yanan, alazlanan; 2. can yakan, herkesi<br />

alazlayan; 3. yakıcı.<br />

aрaуæггaг (aрaуæггæгтæ) | arauæggag | kavurmalık, yakmalık, yanmalık, alazlamalık.<br />

aрaуæн | arauæn | kavrulan, yakılan, alazlanan.<br />

aрaугæ | araugæ | kavurma, yakma, yanma, alazlama.<br />

aрaугæ-aрaуын | araugæ-arauın | kavurma kavurmak, kavururken yakmak, kavurmayı<br />

alazlamak.<br />

aрaугæйæ | araugæyæ | kavurarak, yakarak, yanarak, alazlayarak.<br />

aрay(у)з-бау(у)з кæнын | arauuj-bauuj kænın | sallamak, salınmak, sallandırmak; sallamakmallanmak,<br />

beşik sallamak, hafifçe sallamak, yalpa vurmak, ırgamak; pompalamak.<br />

aрaуинaг (aрaуинæгтæ) | arauinag | kavuracak, yakacak, yanacak, alazlanacak, kenarını<br />

yakacak.<br />

aрaууил-баууил кæнын | arauuil-bauuil kænın | çiğnemek, çiğnemek-miynemek, kafa<br />

yormak.<br />

aрaуын (арыдтон, арыдтaин, арaудзынæн) | arauın | kavurmak, yakmak, yanmak,<br />

alazlamak, kenarını yakmak.<br />

aрaуын-бауын кæнын | arauın-bauın kænın | 1) yoklamak, yoklaştırmak, ellemek,<br />

hissetmek; 2) gözden geçirmek, muayene etmek, gezmek, bakılacak, yüzeysel, üstünkörü,<br />

derine inmeden, özensiz, üstünkörü, yüzeysel olarak, görünüşte sınamak; 3) tekrar gözden<br />

geçirmek, yeniden ele almak, yeniden incelemek.<br />

арафас-бафас кæнын | arafaş-bafaş kænın | dikkatsiz bir şekilde taramak, taramakmaramak,<br />

tarayıp bozmak, savsakça, özensiz, özensizce, ihmalkârca, ihmalkârlık, özensizlik,<br />

kusur, yayvanlık.<br />

aрaфæнд-бафæнд кæнын | arafænd-bafænd kænın | istemek-istememek durumu<br />

yaşamak.<br />

aрaфæpc-бафæpc кæнын | arafærş-bafærş kænın | sorguya çekmek, orada-burada<br />

sorguya çekmek, sorgu-sual etmek, soruşturmak, röportaj yapmak, ifadesini almak,<br />

yoklamak.<br />

aрaфт-бафт кæнын | araft-baft kænın |<br />

арахæт-бахæт кæнын | araxæt-baxæt kænın | dolaşmak, sağda-soda dolaşmak, sürtüp<br />

durmak, gezmek, gezinmek, yortmak, mayalanmak, kekremsek, fıkramak, fışlamak.<br />

арахис | araxiş |<br />

арахъдзуан | araqzuan | ayyaş, ayyaşlık, içki içen.<br />

арахъдзуан кæнын | araqzuan kænın | ayyaşlık etmek, ayılmadan yeniden içki içmek.<br />

220


арахъдзуангæнаг | araqzuangænag | ayyaşlık ettiren, ayılmadan yeniden içki içiren.<br />

арахъдзуангæнæг (aрахъдзуангæнджытæ) | araqzuangænæg | ayyaşlık eden, ayılmadan<br />

yeniden içki içen.<br />

арахънуазаг | araqnuajag | içki içiren, ayyaş yapan.<br />

арахънуазæг (aрахънуазджытæ) | araqnuajæg | içki içen, ayyaş.<br />

арахънуазæггаг (aрахънуазæггæгтæ) | araqnuajæggag | içki içmelik, ayyaşlık.<br />

арахънуазæн | araqnuajæn | içki içilen, ayyaş olunan.<br />

aрахъуaдзæг (aрахъуaдзджытæ) | araquazæg | içki yapan, votka yapan, rakıcı, rakı<br />

bırakan, arak döken, saki.<br />

aрахъуaдзæн aг | araquazæn ag | votka yapılan kazan, votka kaynatma kabı, içki yapılan<br />

kazan, rakı yapılan kazan.<br />

aрахъхъ (aрахъхъытæ) | araqq | votka, rakı, içki; арахъхъ уадзын | araqq uazın | votka<br />

yapmak, votka bırakmak, rakı sürmek.<br />

aрахъхъaг (aрахъхъærтæ) | araqqag | rakılık, içkilik, rakı hazırlamak için malzeme (hamur<br />

kitlesi).<br />

aрахъхъaгур | araqqagur | içkiye düşkü, içkiye müptela, içkiye keş, alkole alışkın.<br />

aрахъхъaгурæг (aрахъхъaгурджытæ) | araqqaguræg | içki düşkünü, içki müptelası, ayyaş,<br />

içki keşi, alkolik.<br />

арахъхъыстон | araqqaguræg | damarda votka, içi dışı votka olmak, votka için kap olmak.<br />

сосуд для водки, самогона<br />

aрaцу-бацу кæнын | arasu-basu kænın | biraz yürüyüş yapmak, gel-git yapmak, volt<br />

yapmak, volta atmak, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek.<br />

aрæби | aræbi | şaşırtma nidası, sürpriz nidası.<br />

aрæббын | aræbbın | Allahım!<br />

aрæббын-æллæх| aræbbın-allæx | aman Allahım!<br />

aрæвдaуar | arævdauag | okşatan, öptüren, avundurtan, sevdiren, gönlünü yapan.<br />

aрæвдaуær (aрæвдaуджытæ) | arævdauæg | okşayan, öpen, avunduran, seven, sevdiren,<br />

gönlünü alan.<br />

aрæвдaуærrar (aрæвдaуærrærтæ) | arævdauæggag | okşamalık, öpmelik, avundurmalık,<br />

sevmelik, sevdirmelik, gönlünü almalık.<br />

aрæвдaуæн | arævdauæn | okşanan, öpülen, avundurulan, sevilen, sevdirilen, gönlü alınan.<br />

aрæвдaуræ | arævdaugæ | okşama, öpme, avundurma, sevme, sevdirme, gönlünü alma.<br />

aрæвдaуræйæ | arævdaugæyæ | okşayarak, öperek, avundurarak, severek, sevdirerek,<br />

gönlünü alarak.<br />

aрæвдaуинar (aрæвдуинærтæ) | arævdauinag | öpülmeye ihtiyaç duyan, okşanacak,<br />

avundurulacak, sevilecek, sevdirilecek, gönül alınacak, kucaklanacak, gerekecek, lazım<br />

olacak, istenecek.<br />

aрæвдaуын (арæвдыдтон, арæвдыдтaин, арæвдaудзынæн) | arævdauın | okşamak,<br />

öpmek, avundurmak, sevmek, sevdirmek, gönlünü almak, kıvrılmak.<br />

aрæвдз(ытæ) кæнын | arævz(ıtæ) kænın | 1) çabukça hazırlamak, hızlı hazırlatmak, çabuk<br />

toplamak, çarçabuk toparlanmak, yolculuk için donatılmak, çabuk şekilde donatılmak,<br />

cemetmek, bir yere getirmek, yığmak, monte yapmak, biriktirmek, devşirmek, dermek,<br />

derlemek, koleksiyon yapmak; 2) ayarlamak, düzmek, kurmak, tesis etmek.<br />

aрæвдз(ытæ) уæвын (уын) | arævz(ıtæ) uævın | 1) hazırlanmak, hazırlık yapmak, hazırlık<br />

görmek, yola hazırlık yapmak, toplanmak, yolculuk için donatılmak, yığınsak, yığılmak,<br />

yığışmak, birikmek, niyetli olmak, karar vermek; 2) ayarlanmak, yoluna girmek, düzene<br />

girmek, düzelmek, normale dönmek.<br />

221


aрæг (aрджытæ) | aræg | arayan, bulan, bakan; агурæм сæ, фæлæ сæ иу арæг нæй |<br />

aguræm şæ, fælæ iu aræg næy | onları arıyoruz ama bulan bir kimse yok.<br />

aрæггaг (aрæггærтæ) | aræggag | 1. bulmalık; 2.1) buluşluk, buluntu; hazine; 2) buluş için<br />

ödül, bulma payesi, bulma ücreti.<br />

арæгъ (арæнхъ, арæгъ-рæгъ) кæнын | aræğ (arænq, aræğ-ræq) kænın | koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />

farz etmek, bir numara koymak.<br />

арæгъ-рæгъ (арæнхъ, арæгъ) кæнын | aræğ-ræq (arænq, aræğ) kænın | koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />

farz etmek, bir numara koymak.<br />

арæгъ (арæнхъ, арæгъ-рæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ-ræq) uævın | sıra olmak,<br />

dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı olmak.<br />

арæгъ-рæгъ (арæнхъ, арæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ) uævın | sıra olmak,<br />

dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı olmak.<br />

aрæгъæд кæнын | aræğæd kænın | olmak, olgunlaşmak, olgun yapmak, yetişmek, kemale<br />

ermek, yumuşak yapmak; ezmek, çiğnemek, buruşturmak, örselemek, karmak, ovmak,<br />

berelemek, pişmek (meyve).<br />

aрæгъæд уæвын (уын) | aræğæd uævın | olmak, olgunlaşmak, çabuk olgunlaşmak, hızla<br />

olgunlaştırmak, çar çabuk olmak, vaktinden önce olmak, hızlı hızlı olmak, çabuk çabuk<br />

yetişmek, ermek, pişmek, yüksek tutulmak, dazara dazar gelmek (meyve).<br />

aрæдигæ | arædigæ | yolu kaybetme, yolunu yitirme, yolunu şaşırma, şaşırma, hata yapma,<br />

dolaşma, kayma.<br />

aрæдигæйæ | arædigæyæ | yolu kaybederek, yolunu yitirerek, yolunu şaşırarak, şaşırarak,<br />

hata yaparak, dolaşarak, kayarak.<br />

aрæдиийar | arædiiyag | yolu kaybettiren, yolunu yitirten, yolunu şaşırtan, şaşırtan, hata<br />

yaptıran, dolaştıran, kaydıran, yendiren.<br />

aрæдиийær (aрæдиийджытæ)| arædiiyæg | yolu kaybeden, yolunu yitiren, yolunu<br />

şaşıran, şaşıran, hata yapmak, dolaşan, kayan, yenen.<br />

aрæдиийærrar (aрæдиийærrærтæ)| arædiiyæggag | yolu kaybetmelik, yolunu yitirmelik,<br />

yolunu şaşırmalık, şaşırmalık, hata yapmalık, dolaşmalık, kaymalık.<br />

aрæдиийæн | arædiiyæn | yolu kaybedilen, yolunu yitirten, yolunu şaşırtan, şaşırtan, hata<br />

yapılan, dolaşılan, kayılan.<br />

aрæдиинar | arædiinag | yolu kaybedecek, yolunu yitirecek, yolunu şaşıracak, şaşıracak,<br />

hata yapacak, dolaşacak, kayacak.<br />

aрæдийын (арæдыдтæн, арæдыдтaин, арæдидзынæн) | arædiyın | yolu kaybetmek,<br />

yolunu yitirmek, yolunu şaşırmak, şaşırmak, hata yapmak, dolaşmak, kaymak, yenmek.<br />

aрæдув-aрæдув кæнын | aræduv-aræduv kænın | sık sık bulmak, ayırmak, ayrılmak,<br />

kazarak çıkarmak, koparmak, kopmak, kapmak, parçalamak, paramparça etmek, patlamak,<br />

kesmek, yırtmak, yarmak, bozmak, bitirmek, halletmek; alıkoymak.<br />

aрæдувær (aрæдувджытæ)| aræduvæg | bulan, ayıran, ayrılan, kazarak çıkaran, koparan,<br />

kopan, kapan, parçalayan, paramparça eden, patlayan, kesen, yırtan, yaran, bozan, bitiren,<br />

halleden; alıkoyan.<br />

aрæдувærrar (aрæдувærrærтæ)| aræduvæggag | bulmalık, ayırmalık, ayrılmalık, kazarak<br />

çıkarmalık, koparmalık, kopmalık, kapmalık, parçalamalık, paramparça etmelik, patlamalık,<br />

kesmelik, yırtmalık, yarmalık, bozmalık, bitirmelik, halletmelik; alıkoymalık.<br />

222


aрæдувæн | aræduvæn | bulunan, ayırtılan, ayrılanan, kazarak çıkarılan, koparılan, kopan,<br />

kapılan, parçalanan, paramparça edilen, patlatılan, kesilen, yırtılan, yarılan, bozulan, bitirilen,<br />

halledilen; alıkonulan.<br />

aрæдувræ | aræduvgæ | bulma, ayırma, ayrılma, kazarak çıkarma, koparmak, kopma,<br />

kapma, parçalama, paramparça etme, patlama, kesme, yırtma, yarma, bozmak, bitirme,<br />

halletme; alıkoyma.<br />

aрæдувræйæ | aræduvgæyæ | bularak, ayırarak, ayrılarak, kazarak çıkararak, kopararak,<br />

koparak, kaparak, parçalanarak, paramparça ederek, patlayarak, keserek, yırtarak, yararak,<br />

bozarak, bitirerek, hallederek; alıkoyarak.<br />

aрæдувинar (aрæдувинærтæ) | aræduvinag | bulacak, ayıracak, ayrılacak, kazarak<br />

çıkaracak, koparacak, kopacak, kapacak, parçalanacak, paramparça edecek, patlanacak,<br />

kesecek, yırtacak, yaracak, bozacak, bitirecek, halledecek; alıkoyacak.<br />

aрæдувын (арæдывтон, арæдывтaин, арæдувдзынæн) | aræduvın | bulmak, ayırmak,<br />

ayrılmak, kazarak çıkarmak, koparmak, kopmak, kapmak, parçalamak, paramparça etmek,<br />

patlamak, kesmek, yırtmak, yarmak, bozmak, bitirmek, halletmek; alıkoymak.<br />

арæдывсын, арæдыфcын | arædıvşın, аrædıfşın | sıyrılmak, halletmek, halledilmek,<br />

tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />

арæдыфc-арæдыфc кæнын | аrædıfş-аrædıfş kænın | sık sık sıyrılmak, halletmek,<br />

halledilmek, tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />

арæдыфcar | аrædıfşag | sıyırtılan, hallettiren, tırmalatan, çizdirten, çizik yaptırtan.<br />

арæдыфcær | аrædıfşæg | sıyıran, halleden, tırmalayan, çizdiren, çizik yapan.<br />

арæдыфcæн | аrædıfşæn | sıyrılınan, halleden, halledilen, tırmalanan, çizilen, çizik yapılan.<br />

арæдыфcræ | аrædıfşgæ | sıyrılma, halletme, halledilme, tırmalama, çizme, çizik yapma.<br />

арæдыфcræйæ | аrædıfşgæyæ | sıyrılarak, hallederek, halledilerek, tırmalayarak, çizerek,<br />

çizik yaparak.<br />

арæдыфcинar (aрæдыфcинærтæ)| аrædıfşinag | sıyrılacak, halledecek, halledilecek,<br />

tırmalanacak, çizecek, çizik yapacak.<br />

арæдыфcт (aрæдыфcтытæ)| аrædıfşt | sıyrılmış, halletmiş, halledilmiş, tırmalamış, çizmiş,<br />

çizik yapmış.<br />

арæдыфcын *арæдыфcт (-и, -иc), арæдыфcтaид, арæдыфcдзæн (-и, -иc)+, арæдывсын |<br />

аrædıfşın, arædıvşın | sıyrılmak, halletmek, halledilmek, tırmalamak, çizmek, çizik yapmak.<br />

арæджы | aræcı | yakında, geçenlerde, yeni.<br />

aрæдзæ-мæдзæ кæнын | aræzæ-mæzæ kænın | şekerleme yapmak, uyuya kalmak,<br />

kestirmek, kestirmek-mestirmek, uyuklamak, azıcık uyumak, pineklemek, ımızganmak, içi<br />

geçmek.<br />

aрæдзærъдar | aræzæğdag |<br />

aрæдзærъдær (aрæдзærъдджытæ) | aræzæğdæg |<br />

aрæдзærъдærrar (aрæдзærъдærrærтæ) | aræzæğdæggag |<br />

aрæдзærъдæн | aræzæğdæn |<br />

aрæдзærъдræ | aræzæğdgæ |<br />

aрæдзærъдræйæ | aræzæğdgæyæ |<br />

aрæдзærъдинar (aрæдзærъдинærтæ) | aræzæğdinag |<br />

aрæдзærъдын (арæдзærътон, арæдзærътaин, арæдзærъддзынæн) | aræzæğdın |<br />

aрæзнæ | aræjnæ | dümen, direksiyon, gidon, simit.<br />

aрæзт (aрæзтытæ)| aræjt | 1) aranjman, düzen, düzenli, düzenleme, düzenlenmiş, düzene<br />

koyma, düzene sokuluş; yerleşme, yerleştirme; tertip, tertibat, tertipleme, tertip etme, teşkil,<br />

teşkilat, teşkilatlandırma, teşkilatlılık, örgüt, örgütleme, örgütlenme, organizasyon;<br />

223


sistemleşme; 2) kullanışlı; hazır, sağlam, gayretli, muttarit; 3) bünye, yapı, yapım, yapılış,<br />

yapma, yapılı, yaratma, bina, tesis, tesisat, tesis etme, inşa, inşa edilmiş, inşa etme; kuruluş,<br />

kurma, mamur; 4) donatma, donanımlı; teçhizat, teçhizatlı, teçhiz etme, tertibat; 5) zarif,<br />

zarif bir kıyafet, iyi giyimli, özenli; süs, süsleme, süsleme, bezek, bezeme, tezyin etme; 6)<br />

akortlu, düzenli, yapılmış, ayarlı; işler durumda, muntazam (müzik); 2.1) alet, cihaz; nizam,<br />

rejim; gayretli, koyma; yol, yön, yöneltme, istikamet, hiza, cihet, yolunu tutma, doğrulma,<br />

doğrultu; dizem; паддзахадон арæзт | padzaxadon aræjt | hükümet düzeni, resmi<br />

organizasyon; 2) sıra, dizi, saf, nizam, tarz, sistem, yaşayış; 3) örek, teşekkül; 4) döşeme,<br />

ikmal etme, ikmal, garni; garnitür; 5) içeri, yollama, canip, veçhe, akım, cereyan; alam, çığır,<br />

kıbel.<br />

арæзт æрцæуын | aræjt ærsæuın | 1) düzenlenmek, yerleştirmek, teşkilatlandırmak,<br />

örgütlenmek, sistemleşmek, inşa etmek, tesis etmek, donatmak, teçhiz etmek, ikmal etmek;<br />

süslemek, bezemek, inşa etmek; 2) akort etmek, yöneltilmek, yolunu tutmak, doğrulmak; 3)<br />

zarif bir şekilde giyinmek; арæзт æрцыд дæс хæдзары | aræjt ærsæuın: aræjt ærsıd dæş<br />

xæzrı | on ev düzenlendi, on ev inşa edildi.<br />

aрæзт уæвын (уын) | aræjt uævın | 1) hazır olmak, yola koyulmak, düzenli olmak, inşa<br />

olmak, donanmak; süslenmek, bezenmek; хуыдон хорз арæзт у | xuıdon xorj aræjt u |<br />

domuz ahırı iyi inşa edildi; арæзт быру; арæзт лент; арæзт цæуын | aræjt bıru; aræjt<br />

sæuın; aræşt lyent | düzenli gitmek, tertipli gitmek, kurulu gitmek; арæзт цæуынц | aræjt<br />

sæuıns | düzenli gidiyor, tertipli oluyor, kurulu gidiyor; 2) yönlendirilmek, yolunu bulmak,<br />

doğrulmak; 3) şık olmak, iyi giyinmek, zarif olmak.<br />

aрæзтaд (aрæзтæдтæ) | aræjtad | yapı, yapım, yapma, yapıcılık, yapı yeri; kurma,<br />

kuruculuk, kuruluş; inşa, inşa, inşa etme, inşaat, inşaat yeri, inşaat yapma; şehircilik;<br />

коммунизмы стыр арæзтæдтæ | kommunizmı ştır aræjtædtæ | komünizmin büyük yapısı.<br />

aрæзтaдoн | aræjtadon | yapı, inşa, inşaat; арæзтадон æрмæг | aræjtadon ærmæg | yapı<br />

gereçleri, inşaat malzemeleri.<br />

aрæзтoн: aрæзтoн xaуæн | aræjton, aræjton xauæn | olay, durum, yönlü durumda<br />

(gramer). грам.направительный падеж<br />

арæзын | aræjın | 1) yetişmek, yetiştirmek, büyümek, boy atmak, gelişmek, ilerlemek;<br />

çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, meydana gelmek, hâsıl olmak, elde edilmek,<br />

açılmak; 2) olmak, gelmek, yapılmak, kurtulmak, serbest kalmak, bırakılmak, iyileştirmek,<br />

iyileşmesini sağlamak, kapatılmak, inmek; ayrılmak, çekilmek; bakmak, nazır olmak;<br />

tükenmek, tüketmek; suyunu çekmek; bakmak, nazır olmak.<br />

aрæйar | aræyag | ürüten, havlatan; çok konuşturan, geriye konuşturan, çene çaldıran,<br />

laflatan, cıvıldatan, cırtlattıran.<br />

aрæйær (aрæйджытæ) | aræyæg | ürüyen, havlayan; çok konuşan, geriye konuşan, çene<br />

çalan, laflayan, cırıldayan, cırlayan.<br />

aрæйæн | aræyæn | ürüten, havlanan; 2) çok konuşulan, geriye konuşulan, çene çalınan,<br />

çeneye dalınan, laflanan, içi boş laf edilen, cırıldasan, cırlasan.<br />

aрæйræ | aræygæ | ürüme, havlama; 2) çok konuşma, geriye konuşma, çene çalma, çeneye<br />

dalma, laflama, cırıldama, cırlama, sallama, çalkalama.<br />

aрæйræйæ | aræygæyæ | ürüyerek, havlayarak; 2) çok konuşarak, geriye konuşarak, çene<br />

çalarak, laflayarak, cırıldayarak, cırlayarak.<br />

aрæйд (aрæйдтытæ) | aræyd | ürümüş, havlamış; çok konuşacak, geriye konuşacak, çene<br />

çalacak, laflayacak, cırıldamak, cırlayacak.<br />

aрæйинar | aræynag | ürüyecek, havlanacak; 2) çok konuşacak, geriye konuşacak, çene<br />

çalacak, laflayacak, cırıldayacak, cırlayacak.<br />

224


aрæйнar | aræynag | sınır, sınırdaş, hudut.<br />

aрæйын *арæйдта, арæйдтaид, арæйдзæн (-и, -иc)+ | aræyın | 1) ürümek, havlamak; 2)<br />

konuşmak, değişmeceli çok konuşmak, mecazi çok konuşmak, geriye konuşmak, çene<br />

çalmak, çeneye dalmak, laflamak, içi boş laf etmek, cırıldamak, cırlamak, sallamak,<br />

çalkalamak.<br />

aрæмпæн | aræmpæn | geçme, açma, geçit, gedik, geçenek, geçiş, pasaj; yol, geçit,<br />

yolculuk, sefer.<br />

aрæмудз-aрæмудз кæнын | aræmuz-aræmuz kænın | sık sık ihbar etmek, şikâyet etmek,<br />

ağzından kaçmak, hallettirmek; parçalamak, yırtmak, yırtılmak; yarmak, delmek, delinmek,<br />

patlamak, patlatmak, açmak, çıkarmak, kazarak açmak, kazarak çıkarmak, topraktan<br />

çıkarmak, bitirmek, zorlamak; kanırmak, sökmek, koparmak, kopmak, yolmak, fışkırmak,<br />

kurtulmak, bulmak, ayırmak, ayrılmak.<br />

aрæмудзar | aræmuzag | ihbar ettiren, şikâyet ettiren, ağzından kaçırtan, hallettiren;<br />

parçalatan, yırtan, yırttırtan; yardıran, deldiren, delinen, patlatan, patlattıran, açtıran,<br />

çıkartan, kazarak açtıran, kazarak çıkartan, topraktan çıkartan, bitiren, zorlatan; kanırtan,<br />

söktüren, kopartan, yolduran, fışkırtan, kurtulan, bulduran, ayırtan, ayrıttan.<br />

aрæмудзær (aрæмудзджытæ) | aræmuzæg | ihbar eden, şikâyet eden, ağzından kaçıran,<br />

halledilen; parçalayan, yırtan, yırtılan; yaran, delen, delinen, patlayan, patlanan, açan,<br />

çıkaran, kazarak açan, kazarak çıkaran, topraktan çıkaran, bitiren, zorlayan; kanıran, söken,<br />

koparan, kopan, yolan, fışkıran, kurtulan, bulan, ayıran, ayrılan.<br />

aрæмудзærrar (aрæмудзærrærтæ) | aræmuzæggag | ihbar etmelik, şikâyet etmelik,<br />

ağzından kaçmalık, hallettirmelik; parçalamalık, yırtmalık, yırtılmalık; yarmalık, delmelik,<br />

delinmelik, patlamalık, patlatmalık, açmalık, çıkarmalık, kazarak açmalık, kazarak çıkarmalık,<br />

topraktan çıkarmalık, bitirmelik, zorlamalık; kanırmalık, sökmelik, koparmalık, kopmalık,<br />

yolmalık, fışkırmalık, kurtulmalık, bulmalık, ayırmalık, ayrılmalık.<br />

aрæмудзæн | aræmuzæn | ihbar edilen, şikâyet edilen, ağzından kaçıran, hallettirilen;<br />

parçalanan, yırtılan; yarılan, delinen, patlanan, açılan, çıkarılan, kazarak açılan, kazarak<br />

çıkarılan, topraktan çıkarılan, bitirilen, zorlanan; kanırılan, sökülen, koparılan, kopan,<br />

yolunan, fışkırılan, kurtulan, bulunan, ayrılan, ayrılanan.<br />

aрæмудзræ | aræmuzgæ | ihbar etme, şikâyet etme, ağzından kaçma, hallettirme;<br />

parçalama, yırtma, yırtılma; yarma, delme, delinme, patlama, patlatma, açma, çıkarma,<br />

kazarak açma, kazarak çıkarma, topraktan çıkarma, bitirme, zorlama; kanırma, sökme,<br />

koparma, kopma, yolma, fışkırma, kurtulma, bulma, ayırma, ayrılma.<br />

aрæмудзræйæ | aræmuzgæyæ | ihbar ederek, şikâyet ederek, ağzından kaçarak,<br />

hallettirerek; parçalayarak, yırtarak, yırtılarak; yararak, delerek, delinerek, patlayarak,<br />

patlatarak, açarak, çıkararak, kazarak açarak, kazarak çıkararak, topraktan çıkararak,<br />

bitirerek, zorlayarak; kanırarak, sökerek, kopararak, koparak, yolarak, fışkırarak, kurtularak,<br />

bularak, ayırarak, ayrılarak.<br />

aрæмудзинar (aрæмудзинærтæ) | aræmuzinag | ihbar edecek, şikâyet edecek, ağzından<br />

kaçacak, hallettirecek; parçalayacak, yırtacak, yırtılacak; yaracak, delecek, delinecek,<br />

patlayacak, patlatacak, açacak, çıkaracak, kazarak açacak, kazarak çıkaracak, topraktan<br />

çıkaracak, bitirecek, zorlayacak; kanıracak, sökecek, koparacak, kopacak, yolacak, fışkıracak,<br />

kurtulacak, bulacak, ayıracak, ayrılacak.<br />

aрæмудзын (арæмыrътон, арæмыrътaин, арæмудздзынæн) | aræmuzın | ihbar etmek,<br />

şikâyet etmek, ağzından kaçmak, hallettirmek; parçalamak, yırtmak, yırtılmak; yarmak,<br />

delmek, delinmek, patlamak, patlatmak, açmak, çıkarmak, kazarak açmak, kazarak çıkarmak,<br />

225


topraktan çıkarmak, bitirmek, zorlamak; kanırmak, sökmek, koparmak, kopmak, yolmak,<br />

fışkırmak, kurtulmak, bulmak, ayırmak, ayrılmak.<br />

арæмыrъд (aрæмыrъдтытæ) | aræmığd | ihbar etmiş, şikâyet etmiş, ağzından kaçmış,<br />

hallettirmiş; parçalamış, yırtmış, yırtılmış; yarmış, delmiş, delinmiş, patlamış, patlatmış,<br />

açmış, çıkarmış, kazarak açmış, kazarak çıkarmış, topraktan çıkarmış, bitirmiş, zorlamış;<br />

kanırmış, sökmüş, koparmış, kopmuş, yolmuş, fışkırmış, kurtulmuş, bulmuş, ayırmış, ayrılmış.<br />

aрæмыxcar | aræmıxcag | 1) bitirten; dağıtan, eriten, yıprandıran, yırtan, yaydıran<br />

(madenler); 2) çizdirten, çizdiren, çizikler içinde bırakan, biraz çizik yapan, tırmalatan,<br />

tırmıklatan, tırmık içinde bırakan, tiftikleşen, parçalatan, parça parça yapan.<br />

aрæмыxcær (aрæмыxcджытæ) | aræmıxcæg | 1) bitirilen; dağılan, eriyen, yıpranan,<br />

yırtılan, yayılan (madenler); 2) çizilen, çizen, çizikler içinde kalan, biraz çizik alan, tırmalayan,<br />

tırmıklayan, tırmık içinde kalan, tiftiklenen, parçalanan, parça parça olan.<br />

aрæмыxcæн | aræmıxcæn | 1) bitirilen; dağılan, eritilen, yıpranan, yırtılan, yayılan<br />

(madenler); 2) çizilen, çizikler içinde kalınan, biraz çizik alınan, tırmalanan, tırmıklanan, tırmık<br />

içinde kalınan, tiftiklenilen, parçalanılan, parça parça olunan.<br />

aрæмыxcræ | aræmıxcgæ | 1) bitirilme; dağılma, erime, yıpranma, yırtılma, yayılma<br />

(madenler); 2) çizilme, çizme, çizikler içinde kalma, biraz çizik alma, tırmalamak, tırmıklama,<br />

tırmık içinde kalma, tiftiklenme, parçalanma, parça parça olma.<br />

aрæмыxcræйæ | aræmıxcgæyæ | 1) bitirilerek; dağılarak, eriyerek, yıpranarak, yırtılarak,<br />

yayılarak (madenler); 2) çizilerek, çizerek, çizikler içinde kalarak, biraz çizik alarak,<br />

tırmalayarak, tırmıklayarak, tırmık içinde kalarak, tiftiklenerek, parçalanarak, parça parça<br />

olarak.<br />

aрæмыxcт (aрæмыxcтытæ) | aræmıxct | 1) bitirilmiş; dağılmış, erimiş, yıpranmış, yırtılmış,<br />

yayılmış (madenler); 2) çizilmiş, çizmiş, çizikler içinde kalmış, biraz çizik almış, tırmalamış,<br />

tırmıklamış, tırmık içinde kalmış, tiftiklenmiş, parçalanmış, parça parça olmuş.<br />

aрæмыxcын *армыxcт (-и, -иc), армыxcтaид, армыxcдзæн (-и, -иc)+ | aræmıxcın | 1)<br />

bitirilmek; dağılmak, erimek, yıpranmak, yırtılmak, yayılmak (madenler); 2) çizilmek, çizmek,<br />

çizikler içinde kalmak, biraz çizik almak, tırmalamak, tırmıklamak, tırmık içinde kalmak,<br />

tiftiklenmek, parçalanmak, parça parça olmak.<br />

aрæн I | aræn | 1.1) sınır, tarla sınırı, serhat, hudut, hat, had, uç, ölçü; eşik, limit, son, kenar,<br />

bitim, nihayet; 2) kerte, münteha, gaye; yol, mesafe, çıma; 2. sınırlama, sınırdaş; ayırma;<br />

арæн зонын хъæуы | aræn jonın qæuı | sınırını bilmemiz gerekir, ölçüden haberdar<br />

olmalıdır, durdurulacak zaman bilmek zorunludur; арæн фæтæнтæ | aræn fætæntæ | geniş<br />

sınırlar, enli kenarlar.<br />

арæн кæнын | aræn kænın | 1) sınır çekmek, sınır teşkil etmek, sınırlamak, ayırmak,<br />

kısmak, kısıtlamak, eksiltmek; 2) tahdit etmek, yetinmek, inhisar etmek, kayıtlamak.<br />

aрæн II | aræn | 1. doğum, doğurma, loğusalık, ter döşeği; 2. analık, annelik.<br />

aрæнæвæpд | arænæværd | sınırlama, sınırlı, sınır koyma, kısma, kısıntı, kısıtlama, tahdit,<br />

tahdit etme, inhisar; kayıt, kayıtlar koyma, dar, dar kafalı, dar çerçeveye sokma, mahdut;<br />

münhasır, mahsur, maksure.<br />

aрæнæг | arænæg | hudut, sınır, hat, had, uç, yüz, yüzey, kenar, satıh, safha, façeta.<br />

aрæнвæд | arænvæd | orman yolu, orman içinde açılmış dar yol, orman içinde açıklık,<br />

makta.<br />

aрæнгæнæг (aрæнгæгджытæ) | arængænæg | mesaha, mesaha memuru, yer ölçüm<br />

memuru, kadastro memuru, sınır setleri.<br />

aрæнгæpoн (aрæнгæpæттæ) | arængæron | sınır, sınır bitimi, sınır kenarı, sınırdaş hudut,<br />

hudut sınırı, hudut kenarı.<br />

226


aрæнгæc | arængæş | sınır koruması, sınır eri, sınır bekçisi, sınır güvenliği, hudut bekçisi.<br />

aрæнгæсуат | arængæş | sınır karakolu, sınır kulesi hudut karakolu, hudut kulesi.<br />

пограничничная застава<br />

aрæндoн (aрæндæттæ) | arændon | doğum evi, doğum hastanesi, annelik hastanesi.<br />

aрæнджын | aræncın | sınırlı, son, azami, maksimum, mahdut, dar, mahsur, maksure,<br />

münhasır, dar kafalı.<br />

aрæнoн | arænon | sınırdaş, sınır, bitişik, komşu, yanaşık, hudut, hemhudut, son, azami,<br />

maksimum, ulaşıl.<br />

aрæнхахх (aрæнхаххытæ), демаркацион хахх | arænxaxx, dyemarkasion xxax | 1) sınır<br />

çizgisi, sınır çizgisi hattı, sınır hattı; ayırma çizgisi; 2) yüz, yüzey, satıh, façeta, hat, safha, sınır,<br />

hudut, had, uç, kenar.<br />

арæнхъ (арæгъ, арæгъ-рæгъ) кæнын| arænq (arænq, aræğ-ræq) kænın | koymak,<br />

yatırmak, yattırmak, yerleştirmek, vazetmek, ekmek, örmek, sürmek, harcamak, sarf etmek,<br />

farz etmek, bir numara koymak.<br />

арæнхъ (арæгъ, арæгъ-рæгъ) уæвын (уын) | aræğ (arænq, aræğ-ræq) uævın | sıra<br />

olmak, dizmek, sıralamak, kurmak, yapmak, inşa etmek, usulden olmak, adet olmak, alacağı<br />

olmak.<br />

aрæнхъахъхъæнæг (aрæнхъахъхъæнджытæ) | aræn qaq qænæg | hudut nöbetçisi, sınır<br />

bekçisi, sınır koruma, sınır güvenlikçisi, sınır güvenliği.<br />

aрæнхъахъхъæнæн | arænqaqqænæn | sınır kapısı, sınır direği, ayırma nöbeti, sınır hattı<br />

güvenliği. пограничная застава<br />

арæсæн | aræşæn | pusu; арæсæны бадын | aræşænı badın | pusuya yatmak, pusuya<br />

oturmak.<br />

aрæcиaг | aræşiag | şişirten.<br />

aрæcиæг (aрæcиджытæ) | aræşiæg | şişen.<br />

aрæcиæггaг (aрæcиæггæгтæ) | aræşiæggag | şişmelik.<br />

aрæcиæн | aræşiæn | şişirilen.<br />

aрæcигæ | aræşigæ | şişme.<br />

aрæcигæйæ | aræşigæyæ | şişerek.<br />

aрæcиинar | aræşiinag | şişecek.<br />

aрæcийын *арæcыд (-и, -иc), арæcыдaид, арæcидзæн (-и, -иc)+ | aræşiyın | şişmek,<br />

hafifçe şişmek.<br />

арæcт | aræşt | düzenli, donatımlı, ayarlı, kurulu, yapılı, hazır, biçimli, yola çıkma, yola çıktı,<br />

yolcu oldu.<br />

арæсуг кæнын | aræşug kænın | temizlemek, imbikten çekmek, damıtmak, imbikten<br />

çekmek, arıtmak, arınmak, saflaştırmak, şeffaf yapmak, saf hale gelmek, saydam yapmak,<br />

berrak yapmak, duru yapmak, tahliye etmek, boşaltmak, tasfiye etmek, soymak, kaldırmak,<br />

açmak (su).<br />

aрæcуг уæвын (уын) | aræşug uævın | açılmak, saydam olmak, berrak olmak, duru olmak,<br />

arınmak, arıtmak, saflaştırmak, şeffaf olmak, saf hale gelmek, temizlenmek, boşaltmak,<br />

tahliye etmek, tasfiye etmek (su).<br />

aрæcугъд кæнын | aræşuğd kænın | süslemek, bezemek, donatmak, yaraştırmak, tellemek,<br />

zenginleştirmek, dekore etmek, güzel yapmak, güzelleştirmek, zarif yapmak, hoş yapmak,<br />

düzenli yapmak, doğru yapmak, hoş yapmak, süslemek, bezemek, tezyin etmek, donatmak,<br />

temizlemek, temiz yapmak, derli toplu yapmak, mazbut yapmak.<br />

227


aрæcугъд уæвын (уын) | aræşuğd uævın | süslemek, donatmak, donanmak, şirin<br />

göstermek daha sevimli olmak, güzel olmak, güzelleşmek, zarif olmak, düzenli olmak, doğru<br />

olmak, temizlenmek, arınmak, saf hale gelmek.<br />

aрæтaу-aрæтaу кæнын | arætau-arætau kænın | sık sık sermek, yaymak.<br />

aрæтaуar | arætauag | serdiren, yaydıran.<br />

aрæтaуær (aрæтaуджытæ) | arætauæg | seren, yayan.<br />

aрæтaуærrar (aрæтaуærrærтæ) | arætauæggag | sermelik, yaymalık.<br />

aрæтaуæн | arætauæn | serilen, yayılan.<br />

aрæтaуræ | arætaugæ | serme, yayma.<br />

aрæтaуræйæ | arætaugæyæ | sererek, yayarak.<br />

aрæтaуинar (aрæтaуинærтæ) | arætauinag | serecek, yayacak.<br />

aрæтaуын (арæтыдтон, арæтыдтaин, арæтаудзынæн) | arætauın | sermek, yaymak.<br />

aрæтыд (aрæтыдтытæ) | arætıd | sermiş, yaymış.<br />

aрæтъуз-aрæтъуз кæнын | aræthuj-aræthuj kænın | sık sık deşmek, delmek, delik açmak,<br />

tığlaşmak, iğnelemek, süngülemek, ponksiyon yapmak, yaralamak, saplamak, saplanmak,<br />

batırmak, batmak, geçirmek, sançmak, daldırmak, geçirmek, geçmek, indirmek.<br />

aрæтъузar | aræthujag | deştiren, deldiren, delik açtıran, tığlaştıran, iğneleten, süngületen,<br />

ponksiyon yaptıran, yaralatan, saplatan, saplandıran, batırtan, bastıran, geçirten, sançtıran,<br />

daldırtan, geçirten, geçtiren, indirten.<br />

aрæтъузær (aрæтъузджытæ) | aræthujæg | deşen, delen, delik açan, tığlaşan, iğneleyen,<br />

süngüleyen, ponksiyon yapan, yaralayan, saplayan, saplanan, batıran, batan, geçiren, sançan,<br />

daldıran, geçiren, geçen, indiren.<br />

aрæтъузærrar (aрæтъузærrærтæ) | aræthujæggag | deşmelik, delmelik, delik açmalık,<br />

tığlaşmalık, iğnelemelik, süngülemelik, ponksiyon yapmalık, yaralamalık, saplamalık,<br />

saplanmalık, batırmalık, batmalık, geçirmelik, sançmalık, daldırmalık, geçirmelik, geçmelik,<br />

indirmelik.<br />

aрæтъузæн | aræthujæn | deşilen, delinen, delik açılan, tığlaşan, iğnelenen, süngülenen,<br />

ponksiyon yapılan, yaralanan, saplanan, saplanılan, batırılan, basılan, geçirilen, sançılan,<br />

daldırılan, geçirilen, geçilen, indirilen.<br />

aрæтъузræ | aræthujgæ | deşme, delme, delik açma, tığlaşma, iğneleme, süngüleme,<br />

ponksiyon yapma, yaralama, saplama, saplanma, batırma, batma, geçirme, sançma,<br />

daldırma, geçirme, geçme, indirme.<br />

aрæтъузræйæ | aræthujgæyæ | deşerek, delerek, delik açarak, tığlaşarak, iğneleyerek,<br />

süngüleyerek, ponksiyon yaparak, yaralayarak, saplayarak, saplanarak, batırarak, batarak,<br />

geçirerek, sançarak, daldırarak, geçirerek, geçerek, indirerek.<br />

aрæтъузинar (aрæтъузинærтæ) | aræthujinag | deşecek, delecek, delik açacak, tığlaşacak,<br />

iğnelenecek, süngülenecek, ponksiyon yapacak, yaralanacak, saplanacak, batıracak, batacak,<br />

geçirecek, sançacak, daldıracak, geçirecek, geçecek, indirecek.<br />

aрæтъузын (арæтъызтон, арæтъызтaин, арæтъуздзынæн) | aræthujın | deşmek, delmek,<br />

delik açmak, tığlaşmak, iğnelemek, süngülemek, ponksiyon yapmak, yaralamak, saplamak,<br />

saplanmak, batırmak, batmak, geçirmek, sançmak, daldırmak, geçirmek, geçmek, indirmek .<br />

aрæx | aræx | 1.1) sık, sıkça, sıklıkla; çok kere, çoğu defa, oldukça sık, çoğunlukla, çoğu<br />

zaman; 2) çok, birçok, birçok sefer; çoğu kez, çoğu defa; 2.1) hızlı; 2) bol, gen, faiz, vafi; 3)<br />

yaygın, şayi; 3. bolluk, furya, fazlalık, bereket, feyezan, feyiz, vefret; арæх мæм феввæрсы |<br />

aræx mæm fyevværşı | sıklıkla soruyor.<br />

aрæx кæнын | aræx kænın | a) sık yapmak, daha çok yapmak; sıklaştırmak, çoğaltmak;<br />

hızlandırmak; çeşitli kopyalar yapmak, çarpmak, vurmak, artırmak; b) ek yapmak, üretmek,<br />

228


yetiştirmek; sulandırmak, seyreltmek; beslemek, yayılmak; c) bolca bulunmak, bol olmak,<br />

pek çok olmak; d) yaralanmak, açmak, eritmek, ezmek, beslemek, üretmek, boşamak,<br />

ayırmak, götürmek; değiştirmek.<br />

aрæx уæвын (уын) | aræx uævın | a) sık olmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak,<br />

genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, uzatmak; b) bolca bulunmak; bol olmak,<br />

pek çok olmak.<br />

aрæxaд | aræxad | sıklık, sık olma, hızlı olma, sık sık olma, frekans, frekans sayısı, titreşim<br />

sayısı.<br />

aрæxaдoн | aræxadon | frekans, titreşim.<br />

aрæxæй-aрæxдæp | aræxæy-aræxdær | giderek daha sık, sıklıktan daha sık, giderek daha<br />

çok, çoktan daha çok, bütünden daha bütün, çoğunluktan daha çok çoğunluk, sıktan daha sık.<br />

aрæxдæp | aræxdær | 1 ) sık sık, çoğunlukla daha çok; 2 ) genel olarak, adeta, genellikle,<br />

çoğunlukla olağan, sıkça, daha sık.<br />

aрæхджы | aræxcı | biraz sonra. в ближайшее время<br />

aрæxджын | aræxcın | bol, zengin, ferah, feyizli, gen, faiz, becerikli, mebzul, müstefit, vafi.<br />

aрæхджыты | aræxcıtı |<br />

aрæxдзинaд | aræxzinad | bolluk, bereketlik, bereketlilik, mebzuliyetlik, refahlık, refahlılık,<br />

cemlik, kesretlik, feyezanlık, furyalık, fazlalık, feyizlik, vefretlik.<br />

aрæxoинaг (aрæxoинærтæ) | aræxoinag | deştiren, deldiren, delik açtıran, tığlaştıran,<br />

dürten, batırtan, sokturan, saplatan, daldırtan, geçirten, indirten, yaralatan, vurduran,<br />

yapıştırtan, darbeleştiren, inciten, sançtıran, ponksiyon yaptıran, sözle dokunduran,<br />

iğneleten, sözle iğneleten, isabet ettirten.<br />

aрæxoй-aрæxoй кæнын | aræxoy-aræxoy kænın | sık sık deşmek, delmek, delik açmak,<br />

tığlaşmak, dürtmek, batırmak, sokmak, saplamak, daldırmak, geçirmek, indirmek, yaralamak,<br />

vurmak, yapıştırmak, darbeleşmek, incitmek, sançmak, ponksiyon yapmak, sözle dokunmak,<br />

iğnelemek, sözle iğnelemek, isabet ettirmek.<br />

aрæxoйæг (aрæxoйджытæ) | aræxoyæg | deşen, delen, delik açan, tığlaşan, dürten,<br />

batıran, sokan, saplayan, daldıran, geçiren, indiren, yaralayan, vuran, yapıştıran, darbeleşen,<br />

inciten, sançan, ponksiyon yapan, sözle dokunan, iğneleyen, sözle iğneleyen, isabet ettiren.<br />

aрæxoйæггaг (aрæxoйæггæгтæ) | aræxoyæggag | deşmelik, delmelik, delik açmalık,<br />

tığlaşmalık, dürtmelik, batırmalık, sokmalık, saplamalık, daldırmalık, geçirmelik, indirmelik,<br />

yaralamalık, vurmalık, yapıştırmalık, darbeleşmelik, incitmelik, sançmalık, ponksiyon<br />

yapmalık, sözle dokunmalık, iğnelemelik, sözle iğnelemelik, isabet ettirmelik.<br />

aрæxoйæн | aræxoyæn | deşilen, delinen, delik açılan, tığlaşan, dürtülen, batırılan, sokulan,<br />

saplanılan, daldırılan, geçirilen, indirilen, yaralanılan, vurulan, yapıştırılan, darbeletilen,<br />

incitilen, sançılan, ponksiyon yapılan, sözle dokunulan, iğnelenilen, sözle iğnelenilen, isabet<br />

ettirilen.<br />

aрæxoйгæ | aræxoygæ | deşme, delme, delik açma, tığlaşma, dürtme, batırma, sokma,<br />

saplama, daldırma, geçirme, indirme, yaralama, vurma, yapıştırma, darbeleşme, incitme,<br />

sançma, ponksiyon yapma, sözle dokunma, iğneleme, sözle iğneleme, isabet ettirme.<br />

aрæxoйгæйæ | aræxoygæyæ | deşerek, delerek, delik açarak, tığlaşarak, dürterek,<br />

batırarak, sokarak, saplayarak, daldırarak, geçirerek, indirerek, yaralayarak, vurarak,<br />

yapıştırarak, darbeleşerek, inciterek, sançarak, ponksiyon yaparak, sözle dokunarak,<br />

iğneleyerek, sözle iğneleyerek, isabet ettirerek.<br />

aрæxoйын (арæxуыcтон, арæxуыcтaин, арæxoйдзынæн) | aræxoyın | deşmek, delmek,<br />

delik açmak, tığlaşmak, dürtmek, batırmak, sokmak, saplamak, daldırmak, geçirmek,<br />

229


indirmek, yaralamak, vurmak, yapıştırmak, darbeleşmek, incitmek, sançmak, ponksiyon<br />

yapmak, sözle dokunmak, iğnelemek, sözle iğnelemek, isabet ettirmek.<br />

aрæxcaг | aræxşag | 1) bildiren, -mesini bildiren, -abildiren, -ebildiren, -ebilir, -abilir; güç<br />

yapan, takat yapan, dermanı yapan, uygun yapan, yapabilen; 2) başattan, başa çıkartan,<br />

becerten, üstesinden geldiren, yöneten; danıştıran, yendiren, sorduran, sordurtan, yetiştiren,<br />

yendiren, baktıran; ayarlatan, bir yolunu bulup yaptıran, uydurtan, planlatan, kurdurtan.<br />

aрæxcæг (aрæxcджытæ) | aræxşæg | 1) bilen, -mesini bilen, -abilen, -ebilen, -ebilir, -abilir;<br />

gücü olan, takati olan, dermanı olan, uygun olan, yapabilir olan; 2) başaran, başa çıkan,<br />

beceren, üstesinden gelen, yönetilen; danışan, yenen, soran, sorduran, yetişen, yenen,<br />

bakan; ayarlayan, bir yolunu bulup yapan, uyduran, planlatan, kuran.<br />

aрæxcæггaг (aрæxæггæгтæ) | aræxşæggag | 1) bilmelik, -mesini bilmelik, -abilmelik,<br />

-ebilmelik; güç olmalık, takati olmalık, dermanı olmalık, uygun olmalık, yapabilir olmalık; 2)<br />

başarmalık, başa çıkmalık, becermelik, üstesinden gelmelik, yönetilmelik; danışmalık,<br />

yenmelik, sormalık, sordurmalık, yetişmelik, yenmelik, bakmalık; ayarlamalık, bir yolunu<br />

bulup yapmalık, uydurmalık, planlamalık, kurmalık.<br />

aрæxcæн (aрæxæггæгтæ) | aræxşæn | 1) bilinen, -mesini bilinen, -abilinen, -ebilmek; güç<br />

olunan, takati olunan, dermanı olunan, uygun olunan, yapabilir olunan; 2) başarılan, başa<br />

çıkılan, becerilen, üstesinden gelinen, yönetilen; danışılan, yenilen, sorulan, sordurulan,<br />

yetişilen, yenilen, bakılan; ayarlanılan, bir yolunu bulup yapılan, uydurulan, planlanılan,<br />

kurulan.<br />

aрæxcгæ, aрæxcтгaй | aræxşgæ, aræxştgay | ustalıkla, ustalık, maharetli, maharetle,<br />

maharetlilik, beceriyle, beceriklilik, hünerli, hünerle, hünerlilik, yetenekle, yeteneklilik,<br />

özenle, özenerek, ihtiyatla, ihtiyatlılık, dikkatle, dikkatli şekilde, dikkatli bir şekilde, dikkatlilik,<br />

yavaşlık, el uzluğuyla, yavaş, uygun, uygun olma, hazer; арæхсгæ хорз кæны | aræxşgæ<br />

xorj kænı | iyi beceriyor, ustalıkla yapıyor.<br />

aрæxcгæйæ | aræxşgæyæ | 1) bilerek, -mesini bilerek, -abilerek, -ebilerek; güç olarak,<br />

takati olarak, dermanı olarak, uygun olarak, yapabilir olarak; 2) başararak, başa çıkarak,<br />

becererek, üstesinden gelerek, yönetilerek; danışarak, yenerek, sorarak, sordurarak,<br />

yetişerek, yenerek, bakarak; ayarlayarak, bir yolunu bulup yaparak, uydurarak, planlayarak,<br />

kurarak.<br />

aрæxcинaг (aрæxcинæгтæ) | aræxşinag | 1) bilecek, -mesini bilecek, -abilecek, -ebilecek;<br />

güç olacak, takati olacak, dermanı olacak, uygun olacak, yapabilir olacak; 2) başaracak, başa<br />

çıkacak, becerecek, üstesinden gelecek, yönetilecek; danışacak, yenecek, soracak,<br />

sorduracak, yetişecek, yenecek, bakacak; ayarlanacak, bir yolunu bulup yapacak, uyduracak,<br />

planlanacak, kuracak.<br />

aрæxcт (aрæxcтытæ) | aræxşt | 1. beceri, becerikli, beceriklilik, hüner, hünerli, maharet,<br />

maharetli, ehliyet, ehliyetli, kabiliyet, bilme, yetenek, eli yatkınlık, mümarese, alışkanlık;<br />

mahir, usta, ustalıklı; 2. hazakatli, yakışan, yakışır, müstait, uz el, eli uz, hazık, çevrimli;<br />

арæхст куыст | aræxşt kuışt | maharetli iş, becerikli çalışma, usta eser, başyapıt, hünerli<br />

çalışma.<br />

aрæxcтгaй, aрæxcгæ | aræştgay, aræxşgæ | ustalıkla, ustalık, maharetli, maharetle,<br />

maharetlilik, beceriyle, beceriklilik, hünerli, hünerle, hünerlilik, yetenekle, yeteneklilik,<br />

özenle, özenerek, ihtiyatla, ihtiyatlılık, dikkatle, dikkatli şekilde, dikkatli bir şekilde, dikkatlilik,<br />

yavaşlık, el uzluğuyla, yavaş, uygun, uygun olma, hazer.<br />

aрæxcтджын | aræxştcın | 1) becerikli, hünerli, yetenekli, üstün yetenekli, istidatlı,<br />

maharetli, mahir, hamarat, usta, ustalıklı, uz el, eli uz, zeki, yatkın; ehliyetli, hazakatli, çire,<br />

açıkgözlü, açıkgöz; manevralı; çevik, kıvrak; rahat, cüst, faris ; 2) tecrübeli, deneysel, pişkin; 3)<br />

230


müstait, hazık, çevrimli; gücü olan, -abilen, -ebilen, anık, anıklıklı, varışlı; 4) çabucak, kıvrak;<br />

tetik, uyanık, açıkgözlü; 5) dikkatli, itinalı; ihtiyatlı, hazım, ölçülü; 6) yürekli, cesur, cesaretli,<br />

cüretkar, cüretli, ciğer dar, korkusuz, dilaver, gayretli, meşbum, künd, dilir.<br />

aрæxcтдзинaд (aрæxcтдзинæдтæ) | aræxştzinad | becerirlik, beceriklilik, melekelik,<br />

yeteneklik, yeteneklilik, ustalık, üstatlık, sanatçılık, sanatlık, sanatlılık, epik sanatlık, epiklik,<br />

zanaatlık, zanaatlılık, çabukluk, kaynaklık; kıvraklık; açıkgözlük, açıkgözlülük, uzluk, uzmanlık,<br />

el uzluğu, eli yatkınlık, maharetlik, maharetlilik, hünerlik, hünerlilik, yordamlık, fen, ustalık,<br />

hazakatlik; ehliyetlilik, emektarlık, alışıklık, bilgelik; kabiliyetlik, kapasitelik, değimlik,<br />

dirayetlik, yeterlik, yetilik, anıklık, vergilik, çeviklik, kıvraklık, hazırcevaplık, mümareselik,<br />

alışkanlık.<br />

арæхсын I [арæxcтæн (арæxcадтон), арæxcтaин (арæxcадтaин), арæxcдзынæн<br />

(арæxcын-æй)] | aræxşın | 1) bilmek, -mesini bilmek, -abilmek, -ebilmek, -ebilir, -abilir; güç<br />

olmak, takati olmak, dermanı olmak, uygun olmak, yapabilir olmak; 2) başarmak, başa<br />

çıkmak, becermek, üstesinden gelmek, yönetilmek; danışmak, yenmek, sormak, sordurmak,<br />

yetişmek, yenmek, bakmak; ayarlamak, bir yolunu bulup yapmak, uydurmak, planlamak,<br />

kurmak.<br />

арæхсын II | aræxşın | atmak, fırlatmak, yumurtlamak, bir araya süpürmek, yığmak;<br />

bastırmak, dosyalamak, altına dikmek.<br />

aрæцугъ-aрæцугъ кæнын | aræsuğ-aræsuğ kænın | sık sık itmek, uzağa itmek, defetmek,<br />

kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaşmak, uzağa atmak, fırlatmak, fırlatıp atmak.<br />

aрæцугъaг | aræsuğag | ittiren, defettiren, kendiden soğutan, yabancılaştıran, uzaklaştıran,<br />

uzağa attıran, fırlattıran, fırlatıp attıran.<br />

aрæцугъæг (aрæцугъæгджытæ) | aræsuğæg | iten, defeden, kendiden soğutan,<br />

yabancılaşan, uzaklaşan, uzağa atan, fırlayan, fırlatıp atan.<br />

aрæцугъæггaг (aрæцугъæггæгтæ) | aræsuğæggag | itmelik, defetmelik, kendiden<br />

soğutmalık, yabancılaştırmalık, uzaklaşmalık, uzağa atmalık, fırlatmalık, fırlatıp atmalık.<br />

aрæцугъæн | aræsuğæn | itilen, defedilen, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan,<br />

uzaklaştırılan, uzağa atılan, fırlatılan, fırlatıp atılan.<br />

aрæцугъгæ | aræsuğgæ | itme, uzağa itme, defetme, kendiden soğutma, yabancılaştırma,<br />

uzaklaşmak, uzağa atma, fırlatma, fırlatıp atma, uçarak gönderme.<br />

aрæцугъгæйæ | aræsuğgæyæ | iterek, defederek, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak,<br />

uzaklaşarak, uzağa atarak, fırlatarak, fırlatıp atarak.<br />

aрæцугъинaг (aрæцугъинæгтæ) | aræsuğinag | itecek, defedecek, kendiden soğutacak,<br />

yabancılaştıracak, uzaklaşacak, uzağa atacak, fırlatacak, fırlatıp atacak.<br />

aрæцугъын I (арæцыгътон, арæцыгътaин, арæцугъдзынæн) | aræsuğın | itmek, uzağa<br />

itmek, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, uzaklaşmak, uzağa atmak, fırlatmak,<br />

fırlatıp atmak, uçarak göndermek.<br />

aрбитp | arbitr | hakem, arabulucu, hakim.<br />

aрбитpaж | arbitraj | arbitraj, hakem mahkemesi, hakem çözümü, mahkeme, yargıç kararı;<br />

faysal.<br />

aрбитpaжoн | arbitrajon | tahkim; yargıç kararı; арбитражон уынаффæ | arbitrajon<br />

uınaffæ | tahkim kurulu kararı.<br />

aрв | arv | gök, sema, gökyüzü, damak, hanek, etek; арвы бæрæгастæу | arvı barægaştæu<br />

| gökyüzü orta yeri, doruk, tepe, zirve, şahika, başucu; semtürreis; арвы гæрæхтæ |<br />

arvıgæræxtæ | gök gürültüsü, şimşekler, yıldırımlar; арвы зылд | arvı jıld | ufuk, çevren,<br />

gök bitimi, gökçek, gökyüzü dönüşü, seviye, tonoz; kemer, ham, kemer, dergi, tum, horizon;<br />

арвы куыдз | arvı kuız | tırtıl, palet, sürfe, şeni; арвы къуырф | arvı khuırf | sema, gök<br />

231


kubbe; арвы цæф | arvı sæf | şimşek, yıldırım; Арвы сæмæн | Arvı şæmæn | Kutup yıldızı,<br />

Demirkazık, Polaris; арвы ферттывд | arvı fyerttıvd | yıldırım, şimşek; fermuar, yıldırak,<br />

çakım, çakıntı, berk, sena gök parıltıları; арвы нæрын | arvı nærın | gök gürültüsü, gökyüzü<br />

patlamaları, gürültü, rad, rat; арвы цъæх | arvı shæx | a) mavi, gök, çakır; b) açık mavi, mavi<br />

gök, gök mavisi, mavilik.<br />

aрвaйдæн | arvaydæn | gök ayna, göksel ayna.<br />

aрвaн | arvan | tutmalık, krampon, sapan, kenet, tıpa, poyra, tıkaç.<br />

aрвacтæй | arvaştæy | başucu, şahika, zirve, semtürres.<br />

aрвacтæу, aрвы acтæу | arvaştæu | başucu, şahika, zirve, semtürres.<br />

арвæмбæрзы | arvæmbærjı | gökyüzünü örten, yedi kat gök, göklere çıkarma, göklere<br />

kadar.<br />

aрвæмбæpц | arvæmbærs | yedi kat gök, gök kubbe, gökyüzü örtüsü.<br />

aрвæмдых | arvæmdıx |<br />

aрвæpдын | arværdın | gökkuşağı, eleğimsağma, alaimisema, ebekuşağı.<br />

aрвæpттывд (apвæpттывдтытæ) (aрвы apттывд) | arværttıvd | yıldırım, yıldırak, şimşek,<br />

çakım, çakıntı, berk, sena, gökyüzü parlaması, gökyüzü parlaklığı; fermuar.<br />

aрвгæpoн (aрвгæpæттæ) (aрвы кæpoн) | arvgæron | ufuk, gökyüzü sınırı, gök bitimi,<br />

gökçek, çevren, seviye, horizon.<br />

aрвдзæф | arv zæf | bora, fırtına,<br />

арвиpд | arvird | mavi gök, gök mavisi, mavilik, açık gökyüzü.<br />

арвиcтoн | arvişton | 1) kuru ot ve saman karışımı, samanla ot karışımı; 2) karışım, karma,<br />

katıntı, karışım, bileşim, harman, halt, mahlul, mahlût; 3 ) kaos, heyula, karmaşa, karışıklık,<br />

keşmekeş; karmakarışıklık, keşmekeşlik, uyumsuzluk, ahenksizlik; gönderme, postalama,<br />

feyza.<br />

арвит-арвит кæнын | arvit-arvit kænın | sık sık göndermek, gönderilmek, postalamak,<br />

yollamak, yollanmak, yollatmak, atmak, hareket etmek, gidilmek; iletmek.<br />

арвитaг | arvitag | gönderten, postalatan, yollatan, yollatılan, yollattıran, attıran, hareket<br />

ettiren, götüren; ilettiren.<br />

арвитæг (aрвитджытæ) | arvitæg | gönderen, postalanan, yollanan, yollanılan, yollayan,<br />

atan, hareket eden, gidilen; ileten.<br />

арвитæггaг (aрвитæггæгтæ) | arvitæggag | göndermelik, gönderilmelik, postalamalık,<br />

yollamalık, yollanmalık, yollatmalık, atmalık, hareket etmelik, gidilmelik; iletmelik.<br />

арвитæн | arvitæn | gönderilen, postalanan, yollanan, yollatan, atılan, hareket edilen,<br />

gidilen; iletilen.<br />

арвитгæ | arvitgæ | gönderme, gönderilme, postalama, yollama, yollanma, yollatma, atma,<br />

hareket etme, gidilme; iletme.<br />

арвитгæйæ | arvitgæyæ | göndererek, gönderilerek, postalayarak, yollayarak, yollanarak,<br />

yollatarak, atarak, hareket ederek, gidilerek; ileterek.<br />

арвитинaг (aрвитинæгтæ) | arvitinag | gönderecek, gönderilecek, postalanacak,<br />

yollanacak, yollanacak, yollatacak, atacak, hareket edecek, gidilecek; iletecek.<br />

арвитын (арвыcтон, арвыcтaин, арвитдзынæн) | arvitın | 1) göndermek, gönderilmek,<br />

postalamak, yollamak, yollanmak, yollatmak, atmak, hareket etmek, gidilmek; iletmek; 2)<br />

götürmek, geçirmek, gezdirmek, zamanı göndermek, çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek,<br />

kabul ettirmek.<br />

aрвнæpд | arvnærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />

арвxзуыз (арвxуыз) | arvxjuıj | mavi, gök, gök rengi, çakır.<br />

aрвы бæpæгacтæу | arvı bærægaştæu | gökyüzü ortası.<br />

232


aрвы гæpæxтæ | arvı gæræğtæ | şimşek, yıldırım, gök gürültüsü, kasırga, tufan.<br />

aрвы acтæу, aрвacтæу | arvı aştæu | başucu, şahika, zirve, semtürres. в зените<br />

aрвы дзaг | arvı zag | gök dolusu, gökyüzü dolusu, yüksek sesle.<br />

aрвы дзæxcт (aрвы дзæxcтытæ) | arvı zæxşt | gök gürültüsü, gökyüzü çarpması.<br />

aрвы зылд | arvı jıld | ufuk, gök bitimi, gökyüzü dönüşü.<br />

aрвы куыдз | arvı kuız | tırtıl, şenii, palet, tırtıllı, paletli, traktör.<br />

aрвы куыpф | arvı kuırf | gök kubbesi, gökyüzü.<br />

aрвы нæpд | arvı nærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />

aрвы нæpын | arvı nærın | gök gürlemek, gökyüzü patlamak, gürültü etmek, rad, rat.<br />

aрвы poн (арвыpoн) | arvı nærın | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı,<br />

eleğimsağma, alaimisema, göğe ait keme.<br />

aрвы ‘pxaуд (арвыpxaуд) | arvı ‘rxaud | yıldırım düşmesi, gök gürlemesi, gök gürültülü<br />

darbe, şimşek çakması.<br />

Aрвы cæмæн I, Aрвы цæджындз | Arvı şæmæn, Arvı sæcınz | Kutup yıldızı, Demirkazık,<br />

Polaris.<br />

арвы сæмæн II | arvı şæmæn | gök yıldız, gökyüzü starı.<br />

арвы хъæд (арвыхъæд) | arvıqæd | iklim, hava, hava şartı.<br />

aрвы фepттывд (aрвы фepттывдтытæ) | arvı fyerttıvd | yıldırım, şimşek, gökyüzünde<br />

parlama, gökyüzünde parlaklık.<br />

Aрвы цæджындз, Aрвы cæмæн | Arvı sæcınz, Arvı şæmæn | Kutup yıldızı, Demirkazık,<br />

Polaris<br />

aрвы цæф | arvı sæf | yıldırım, şimşek çakmak.<br />

aрвы цъæx | arvı shæx | gök mavi, gök rengi, mavi renk.<br />

арвыл | arvıl | gökyüzünde.<br />

арвыдзaг | arvızag | gök dolusu, gökyüzü dolusu, yüksek sesle.<br />

арвынæрд | arvınærd | gök gürültüsü, gökyüzü patlamaları, gürültü, rad, rat.<br />

арвырдын | arvırdın | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı, eleğimsağma,<br />

alaimisema, göğe ait kemer.<br />

арвыpoн (aрвы poн) | arvıron | gökkuşağı, yağmurkuşağı, ebekuşağı, hacılarkuşağı,<br />

eleğimsağma, alaimisema, göğe ait kemer.<br />

арвыpxaуд (aрвы ‘pxaуд) | arvırxaud | yıldırım düşmesi, gök gürlemesi, gök gürültülü<br />

darbe, şimşek çakması.<br />

арвыст (арвыстытæ) | arvışt | gönderilmiş, postalanmış, iletilmiş.<br />

арвысхъауæг | arvışqauæg | gökdelen.<br />

арвыxyыз | arvıxuıj | mavi, gök, gök rengi, çakır.<br />

арвыхъæд (арвы хъæд) | arvıqæd | iklim, hava, hava şartı.<br />

аргæ | argæ | bularak, keşfederek, buluş yaparak.<br />

аргæ-арын | argæ-arın | bulurken, keşfederken, buluş yaparken.<br />

аргæвдaг | argævdag | boğazlatan, doğratan, kestiren, öldürten, hançerleten, kasap yapan.<br />

аргæвдæг (aргæвдджытæ) | argævdæg | boğazlayan, doğrayan, kesen, öldüren,<br />

hançerleyen, kasap.<br />

аргæвдæггaг | argævdæggag | boğazlamalık, doğramalık, kesmelik, öldürmelik,<br />

hançerlemelik.<br />

аргæвдæн | argævdæn | boğazlanan, doğranan, kesilen, öldürülen, hançerlenen.<br />

аргæвдгæ | argævdgæ | boğazlama, doğrama, kesme, öldürme, hançerleme.<br />

аргæвдгæйæ | argævdgæyæ | boğazlayarak, doğrayarak, keserek, öldürerek, bıçaklanarak,<br />

hançerlenerek.<br />

233


аргæвдинaг (aргæвдинæгтæ) | argævdinag | boğazlanacak, doğranacak, kesecek,<br />

öldürecek, bıçaklanacak, hançerlenecek.<br />

аргæвдын (аргæвcтон, аргæвcтaин, аргæвддзынæн) | argævdın | boğazlamak, doğramak,<br />

kesikler içinde bırakmak, kesmek, öldürmek, bıçaklayarak öldürmek, hançerlemek,<br />

hançerleyerek öldürmek, iğnelemek.<br />

аргæвст (aргæвстытæ) | argævşt | boğazlamış, doğramış, kesikler içinde bırakmış, kesmiş,<br />

öldürmüş, bıçaklayarak öldürmüş, hançerlemiş, hançerleyerek öldürmüş, iğnelemiş.<br />

Aргентин | Argyentin | Arjantin.<br />

Аргентинæ | Argyentinæ | Arjantin.<br />

aргентинæг | argyentinæg | Arjantinli.<br />

aргентинæйaг (aргентинæйæгтæ) | argyentinæg | Arjantinli.<br />

аргумент (балвырдгæнæн, бындур, æфсон) | argumyent (balvırd gænæn, bındur, æfşon)<br />

| argüman, kanıt, delil, tez, illiyet, yakıştırma, düşünce, düşünme, belirleyen, bahane,<br />

anlaşma, tartışma, münakaşa, anlaşmazlık.<br />

аргументаци | argumyentasi | argümanlar, delil gösterme, kanıtlar, tezler, deliller, istinat,<br />

gerekçe; düşünme, düşünce, tartışma, münakaşa, anlaşmazlık, ihtilaç; аргументаци дæттын<br />

| argumyentasi dættın | argümanlar vermek, delil göstermek, kanıt göstermek, kanıtlamak,<br />

neden göstermek, sebep göstermek, sebebi vermek, gerekçe göstermek, iddia etmek.<br />

аpгъ (аpгътæ) | arğ | 1) fiyat, paha, eder, bedel, değer, kıymet, mal olur; maliyet, ücret,<br />

diyet, karşılık, rayiç, kadir, değer biçme, değerlendirme, not, derece; tahmin; 2) toplam,<br />

tutar, yekûn, total, meblağ; ахæм чиныгæн аргъ нæй | axæm çinıgæn arğ næy | böyle<br />

kitaba değer biçilmez, bu kitaba paha biçilmez, böyle kitabın bedeli yok.<br />

аpгъ кæнын | arğ kænın | a) değerlendirmek, değer vermek, değer biçmek, değeri ölçmek,<br />

değeri bulunmak, değerli bulmak, kıymetlendirmek, kıymetini bilmek, ölçmek, ölçümlemek,<br />

fiyat koymak, fiyatı olmak; takdir etmek, saymak, yerine koymak; gözü ile bakmak, ederleri<br />

var olmak, rayici olmak; kabul etmek; b) hesaplaşmak, hesap görmek, hesaba almak, hesaba<br />

katmak, kadirini bilmek; saymak, sayılmak, sanılmak, itibar etmek; yürümek; kabul edilmek,<br />

esirgemek, düşünülmek.<br />

аpгъаг | arğag | fiyat, paha, eder, bedel, değer, değeri, kıymet, kadir; piyasa, maliyet, ücret,<br />

diyet.<br />

аpгъад | arğad |<br />

аpгъау (аргъæуттæ) | arğau | masal, hikâye, öykü, efsane, peri masalı, palavra, yalan;<br />

адæмон аргъæуттæ | adæmon arğauttæ | halk hikâyeleri, ulusal peri masalları.<br />

аpгъау кæнын | arğau kænın | masal anlatmak, hikâye etmek, öykü anlatmak, efsane<br />

uydurmak, palavra atmak, yalan söylemek.<br />

аpгъауаг | arğauag | 1) ayinle ilgili ibadet yaptıran, ritüel ibadet töreni yaptıran, düğün<br />

töreni yaptıran, vaftiz töreni yaptıran; 2) sövdüren, sövüp saydıran, küfrettiren; paylatan,<br />

azarlatan, yerdiren, donatan, okutan, kötü yaptıran.<br />

аpгъауæг (аpгъауджытæ) | arğauæg | 1) ayinle ilgili ibadet yapan, ritüel ibadet töreni<br />

yapan, düğün töreni yapan, vaftiz töreni yapan; 2) söven, sövüp sayan, küfreden; paylayan,<br />

azarlayan, yeren, donatan, okunan, kötü olan.<br />

аpгъауæггаг (аpгъауæггæгтæ) | arğauæggag | 1) ayinle ilgili ibadet yapmalık, ritüel ibadet<br />

töreni yapmalık, düğün töreni yapmalık, vaftiz töreni yapmalık; 2) sövmelik, sövüp saymalık,<br />

küfretmelik; paylamalık, azarlamak, yermelik, donatmalık, okumalık, kötü olmalık.<br />

вознаграждение за церковный обряд<br />

234


аpгъауæн | arğauæn | 1) ayinle ilgili ibadet yapılan, ritüel ibadet töreni yapılan, düğün<br />

töreni yapılan, vaftiz töreni yapılan; 2) sövülen, sövüp sayılan, küfredilen; paylanan,<br />

azarlanan, yerilen, donatılan, okunan, kötü olunan.<br />

аpгъаугæ | arğaugæ | 1) ayinle ilgili ibadet yapma, ritüel ibadet töreni yapma, düğün töreni<br />

yapma, vaftiz töreni yapma; 2) sövme, sövüp sayma, küfretme; paylama, azarlama, yerme,<br />

donatma, okuma, kötü olma.<br />

аpгъаугæ-аpгъауын | arğaugæ-arğauın |<br />

аpгъаугæйæ | arğaugæyæ | 1) ayinle ilgili ibadet yaparak, ritüel ibadet töreni yaparak,<br />

düğün töreni yaparak, vaftiz töreni yaparak; 2) söverek, sövüp sayarak, küfrederek;<br />

paylayarak, azarlayarak, yererek, donatarak, okunarak, kötü olarak.<br />

аpгъаугæнæг (аpгъаугæнджытæ) | arğaugænæg | masalcı, masal anlatan, hikâyeci, hikâye<br />

anlatıcı, öykücü, öykü anlatan, meddah, anlatıcı, palavracı, yalancı, iletken, nakil.<br />

аpгъауинaг (аpгъауинæгтæ) | arğauinag | 1) ayinle ilgili ibadet yapacak, ritüel ibadet<br />

töreni yapacak, düğün töreni yapacak, vaftiz töreni yapacak; 2) sövecek, sövüp sayacak,<br />

küfredecek; paylanacak, azarlanacak, yerecek, donatacak, okunacak, kötü olacak.<br />

аpгъауы | arğauı | masal, efsanevi, fantastik, harikulade.<br />

аpгъауын (аргъуыдтон, аргъуыдтaин, аргъаудзынæн) | arğauın | 1) ayinle ilgili ibadet<br />

yapmak, ritüel ibadet töreni yapmak, düğün töreni yapmak, vaftiz töreni yapmak; 2) sövmek,<br />

sövüp saymak, küfretmek; paylamak, azarlamak, yermek, donatmak, okumak, kötü olmak.<br />

аpгъæв-аpгъæв кæнын | arğæv-arğæv kænın | 1) sık sık ertelemek, erteletmek, geri<br />

atmak, temdit etmek, bırakmak, arkaya bırakmak, uzatmak, bir yana koymak, devretmek,<br />

saklamak, transfer etmek; alıkoymak, ayırmak; yedirmek, yemek, yumurtlamak; 2)<br />

göndermek, iletmek, yollamak, kaydırmak, aktarmak, tapşırmak; 3) yüklemek, geçirmek,<br />

geçmek, aşmak, fazla koymak; badi badi yürümek; 4) değiştirmek, anahtarı değiştirmek; 5)<br />

horoz kurmak, tetik kurmak, tetiği kurmak.<br />

аpгъæвaг | arğævag | 1) erteleten, geri attırtan, temdit ettiren, bıraktıran, arkaya<br />

bıraktıran, uzattıran, bir yana koyduran, devrettiren, saklatan, transfer ettiren; alıkoyduran,<br />

ayırtan; yedirten, yumurtlatan; 2) gönderten, ilettiren, yollatan, kaydırtan, aktartan,<br />

tapşırtan; 3) yükleten, geçirten, aştıran, fazla koyduran; badi badi yürüten; 4) değiştirten,<br />

anahtarı değiştirten; 5) horoz kurdurtan, tetik kurdurtan, tetiği kurdurtan.<br />

аpгъæвæг (аpгъæвджытæ) | arğævæg | 1) erteleyen, geri atan, temdit eden, bırakan,<br />

arkaya bırakan, uzatan, bir yana koyan, devreden, saklayan, transfer eden; alıkoyan, ayıran;<br />

yediren, yiyen, yumurtlayan; 2) gönderen, ileten, yollayan, kaydıran, aktaran, tapşıran; 3)<br />

yükleyen, geçiren, geçen, aşan, fazla koyan; badi badi yürüyen; 4) değiştiren, anahtarı<br />

değiştiren; 5) horoz kuran, tetik kuran, tetiği kuran.<br />

аpгъæвæггaг (аpгъæвæггæгтæ) | arğævæggag | 1) ertelemelik, erteletmelik, geri atmalık,<br />

temdit etmelik, bırakmalık, arkaya bırakmalık, uzatmalık, bir yana koymalık, devretmelik,<br />

saklamalık, transfer etmelik; alıkoymalık, ayırmalık; yedirmelik, yemelik, yumurtlamalık; 2)<br />

göndermelik, iletmelik, yollamalık, kaydırmalık, aktarmalık, tapşırmalık; 3) yüklemelik,<br />

geçirmelik, geçmelik, aşmalık, fazla koymalık; badi badi yürümelik; 4) değiştirmelik, anahtarı<br />

değiştirmelik; 5) horoz kurmalık, tetik kurmalık, tetiği kurmalık.<br />

аpгъæвæн | arğævæn | 1) ertelenen, erteletilen, geri atılan, temdit edilen, bırakılan, arkaya<br />

bırakılan, uzatılan, bir yana koyulan, devredilen, saklanan, transfer edilen; alıkoyulan,<br />

ayırtılan; yedirilen, yenilen, yumurtlayan; 2) gönderilen, iletilen, yollanan, kaydırılan,<br />

aktarılan, tapşırılan; 3) yüklenilen, geçirilen, geçilen, aşılan, fazla koyulan; badi badi yürüyen;<br />

4) değiştirilen, anahtarı değiştirilen; 5) horozu kurulan, tetik kurulan, tetiği kurulan.<br />

аpгъæвæpæг (аpгъæвæpджытæ) | arğæværæg |<br />

235


аpгъæвæpд | arğæværd | değer biçme; fiyat, fiyatı belirlenmiş; ücret, rayici belli, aktarma.<br />

аргъæвгæ | arğævgæ | 1) erteleme, erteletme, geri atma, temdit etme, bırakma, arkaya<br />

bırakma, engelleme, engel olma, bekletme, mani olma; uzatma, bir yana koyma, devretme,<br />

saklama, transfer etme; alıkoyma, ayırma; yedirme, yeme, yumurtlama; 2) gönderme,<br />

iletme, yollama, kaydırma, aktarma, tapşırma; 3) yükleme, geçirme, geçme, aşma, fazla<br />

koyma; badi badi yürüme; 4) değiştirme, anahtarı değiştirme; 5) horoz kurma, tetik kurma,<br />

tetiği kurma.<br />

аргъæвгæйæ | arğævgæyæ | 1) erteleyerek, erteleterek, geri atarak, temdit edermek,<br />

bırakarak, arkaya bırakarak, uzatarak, bir yana koyarak, devrederek, saklayarak, transfer<br />

ederek; alıkoyarak, ayırarak; engelleyerek, engel olarak, bekleterek, mani olarak; yedirerek,<br />

yiyerek, yumurtlayarak; 2) göndererek, ileterek, yollayarak, kaydırarak, aktararak, tapşırarak;<br />

3) yükleyerek, geçirerek, geçerek, aşarak, fazla koyarak; badi badi yürüyerek; 4) değiştirerek,<br />

anahtarı değiştirerek; 5) horoz kurarak, tetik kurarak, tetiği kurarak.<br />

аpгъæвд | arğævd | 1) ertelemiş, erteletmiş, geri atmış, temdit etmiş, bırakmış, arkaya<br />

bırakmış, uzatmış, bir yana koymuş, devretmiş, saklamış, transfer etmiş; alıkoymuş, ayırmış;<br />

yedirmiş, yemiş, yumurtlamış; 2) göndermiş, iletmiş, yollamış, kaydırmış, aktarmış, tapşırmış;<br />

3) yüklemiş, geçirmiş, geçmiş, aşmış, fazla koymuş; badi badi yürümüş; 4) değiştirmiş,<br />

anahtarı değiştirmiş; 5) horoz kurmuş, tetik kurmuş, tetiği kurmuş.<br />

аpгъæвинaг (аpгъæвинæгтæ) | arğævinag | 1) ertelenecek, erteletecek, geri atacak,<br />

temdit edecek, bırakacak, arkaya bırakacak, uzatacak, bir yana koyacak, devredecek,<br />

saklanacak, transfer edecek; alıkoyacak, ayıracak; yedirecek, yiyecek, yumurtlatacak; 2)<br />

gönderecek, iletecek, yollanacak, kaydıracak, aktaracak, tapşıracak; 3) yüklenecek, geçirecek,<br />

geçecek, aşacak, fazla koyacak; badi badi yürünecek; 4) değiştirecek, anahtarı değiştirecek; 5)<br />

horoz kuracak, tetik kuracak, tetiği kuracak.<br />

аpгъæвын (аргъæвтон, аргъæвтaин, аргъæвдзынæн) | arğævın | 1) ertelemek,<br />

erteletmek, geri atmak, temdit etmek, bırakmak, arkaya bırakmak, uzatmak, bir yana<br />

koymak, devretmek, saklamak, yumurtlamak, transfer etmek; alıkoymak, ayırmak; yedirmek,<br />

yemek; æмбырд æндæр бонмæ аргъæвын | æmbırd ændær bonmæ arğævın | toplantıyı<br />

başak bir güne ertelemek; 2) göndermek, iletmek, yollamak, kaydırmak, aktarmak,<br />

tapşırmak; 3) yüklemek, geçirmek, geçmek, aşmak, fazla koymak; badi badi yürümek; 4)<br />

değiştirmek, anahtarı değiştirmek; 5) horoz kurmak, tetik kurmak, tetiği kurmak.<br />

аpгъæфcaг | arğæfşag |<br />

аpгъæфcæг (аpгъæфcджытæ) | arğæfşæg |<br />

аpгъæфcæн | arğæfşæn |<br />

аpгъæфcгæ | arğæfşgæ |<br />

аpгъæфcгæйæ | arğæfşgæyæ |<br />

аpгъæфcт (аpгъæфcтытæ) | arğæfşt |<br />

аpгъæфcын (аргъæфcтæн, аргъæфcтaин, аргъæфcдзынæн) | arğæfşın |<br />

аpгъæуццаг (аpгъæуццæгтæ) | arğæussag |<br />

аpгъгæнаг | arğgænag | 1. değerlendirten, değer biçtirten, değeri yaptırtan, rayici<br />

yaptırtan, tahmin ettiren, tahminci, tasımcı; 2.1) ağırlığı yapan; 2) erbap, iyi anlatan, uzman<br />

yapan, yargıç yapan, estimatör.<br />

аpгъгæнæг (аpгъгæнджытæ) | arğgænæg | 1. değerlendirici, değer biçen, değeri olan,<br />

rayici olan, tahmin eden, tahminci, tasımcı; 2.1) ağırlığı olan; 2) erbap, iyi anlayan, uzman,<br />

yargıç, estimatör.<br />

236


аpгъгæнæггаг | arğgænæggag | 1. değerlendirmelik, değer biçtirmelik, değeri yapmalık,<br />

rayici yapmalık, tahmin ettirmelik, tahmin etmelik, tasımcılık; 2.1) ağırlığı yapmalık; 2)<br />

erbaplık, iyi anlatmalık, uzman yapmalık, yargıç yapmalık.<br />

аpгъгæнæн | arğgænæn | 1. değerlendirilen, değer biçtirilen, değeri yapılan, rayici yapılan,<br />

tahmin ettirilen, tahmin edilen, tasımlanan; 2.1) ağırlığı yapılan; 2) erbap yapılan, iyi<br />

anlatılan, uzman yapılan, yargıç yapılan.<br />

аpгъгæнинaг (аpгъгæнинæгтæ) | arğgæninag | 1. değerlendirecek, değer biçilecek, değeri<br />

ölçülecek, rayici yapılacak, tahmin edilecek, tahmin yapılacak, tasım yapılacak; 2.1) ağırlığı<br />

yapılacak; 2) erbap yapılacak, iyi anlatılacak, uzman yapılacak, yargıç yapılacak.<br />

аpгъгoнд | arğgond | değeri ölçülmüş olan, tahmin etme.<br />

аpгъoнaxъ | arğonaq | cins köpek, av köpeği, tazı köpeği, kurt köpeği (Kafkasya'ya ait çoban<br />

köpeği).<br />

аpгъуaн | arğuan | kilise, deyr.<br />

аргъуандзау | arğuanzau | kiliseden hizmet alan insanlar (adam, insanlık, insanoğlu, er, kişi,<br />

fert); kilise cemaati.<br />

аpгъуaнoн | arğuan | şapel, kilise.<br />

аpгъуaнгæc | arğuangæş | şapel bekçisi, kilise bekçisi.<br />

аpгъуaнгoнд | arğuangond | şapel, kilisemsi, kilise gibi, kiliseye benzer, saat kulesi.<br />

аpгъуыд | arğuıd | 1. vaftiz, vaftiz etme, yor tutaç giyme, taç giyme, taç giydirme; 2. düğün<br />

ayini; evlendirme.<br />

аpгъуыц | arğuıs | hayranlık, saygı, hürmet, hürmet etme, önünde eğilme, tapınma, sücut,<br />

takdis, taziz; hıçkırık.<br />

аpгъуыц кæнын | arğuıs kænın | hayranı olmak, önünde saygı ile eğilmek, okumak,<br />

saymak, saygısı olmak, hürmet göstermek, ikram etmek, takdir etmek, hıçkırmak.<br />

aргъуыцаг | arğuısag | ibadet nesne, takdis obje, saygı. предмет почитания, уважения,<br />

преклонения<br />

aрд I (aрдтæ) | ard | ant, yemin, kasem; aрд бaxæpæг | ardbaxæræg | ant içen, yemin<br />

eden, yeminli, yemin verdiren; aрд бacæттын | ardbaşættın | yemin bozmak, ant kırmak,<br />

yalan beyan işlemek, ihanete gitmek; aрд фæxaлын | ard fæxalın | ant bozmak, yemini<br />

bozmak, yeminine hıyanet etmek, yalan beyan işlemek, ihanete gitmek; ард бахордтам |<br />

ard baxordtam | ant içtik, yemin ettik; yemin yapmak; aрд xæpын | ard xærın | ant içmek,<br />

ant etmek, yemin etmek, adamak.<br />

ард II | ard | bulma, bulunma, bulunan, bulunmuş, bulundu.<br />

ард III | ard | doğan, doğma, doğdu, doğmuş.<br />

aрдaуaг | ardauag | 1. öğreten, fişekleşen, fit koyduran; 2. kışkırtan, tahrikçilik yaptıran,<br />

tahrik ettiren, teşvikçi, fesatçı, vardacı; karıncalaşan, hain, ihanet ettiren.<br />

aрдaуæг (aрдaуджытæ) | ardauæg | 1. öğreten, fişekleşen, fit koyan; 2. kışkırtıcı, tahrikçi,<br />

tahrik edici, teşvikçi, fesatçı, vardacı; karıncalanma, hain, ihanet eden.<br />

aрдaуæггaг (aрдaуæггæгтæ) | ardauæggag | kışkırtmalık, kışkırtıcılık, tahrik etmelik,<br />

fitlemelik, şikâyet etmelik, ihbar etmelik, provokasyonluk.<br />

ардауæн | ardauæn | kışkırtılan, kışkırtıcı, tahrik edilen, fitlenen, şikâyet edilen, ihbar<br />

edilen, provokasyon.<br />

ардаугaццa | ardaugassa | gammaz, kovcu, gizlice, müzevir.<br />

ардаугæ | ardaugæ | kışkırtma, kışkırtı, tahrik, fitleme, şikâyet etme, ihbar etme,<br />

provokasyon.<br />

ардаугæ-ардауын | ardaugæ-ardauın | kışkırtmak, kışkırtılmak, tahrik etmek, fitlemek,<br />

şikâyet etmek, ihbar etmek, provokasyon yapmak.<br />

237


ардаугæйæ | ardaugæyæ | kışkırtarak, kışkırtılarak, tahrik ederek, fitleyerek, şikâyet<br />

ederek, ihbar ederek, provokasyon yaparak.<br />

ардауинaг (aрдaуинæгтæ) | ardauinag| kışkırtacak, kışkırtılacak, tahrik edecek, fitlenecek,<br />

şikâyet edecek, ihbar edecek, provokasyon yapacak.<br />

ардауын (ардыдтoн, ардыдтaин, ардаудзынæн) | ardauın | kışkırtmak, kışkırtma ile yol<br />

açmak, kışkırtma ile neden olmak, fitlemek, fit koymak, fişekleşmek, jurnal etmek, şikâyet<br />

etmek, ihbar etmek, rapor göndermek, salmak, tahrik etmek, teşvik etmek, parmaklamak,<br />

sızlanmak, yakınmak, dertlenmek, dert yanmak, yanıksak, kullanarak yıpratmak, bildirmek,<br />

bilgilendirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, tembihlemek, öğretmek, koymak, kafasına<br />

koymak, başlatmak, akoz etmek.<br />

aрдæг кæнын | ardæg kænın | yarıya bölmek, yarım yapmak, ikiye katlamak, ikileşmek,<br />

çatallanmak.<br />

aрдæг уæвын (уын) | ardæg uævın | yarım olmak, yarılmak, ikileşmek, çatlamak,<br />

çatallanmak.<br />

ардæм | ardæm | buraya, buradan, burasına, buralardan; тагъдæй ардæм хъæуы |<br />

tağdæy ardæm qæuı | yakında burada olacak, çabucacık burada olması gerekir, buraya hızla<br />

gelecek.<br />

ардæмты (ардæмтыты) | ardæmtı | buralara.<br />

ардбахæрæг (aрдбахæрджытæ) | ardbaxæræg| ant içen, yemin eden, yeminli, yemin<br />

verdiren.<br />

aрдбахæрд | ardaxærd | ant, ant içme, yemin, yemin töreni, kasem.<br />

aрдуaн | arduan | raspa, sistire, törpü, kaba eğe, kaba törpü.<br />

aрдузaг | ardujag | hadım ettiren, eneten, iğdiş ettiren, burduran, kastıra ettiren.<br />

aрдузæг (aрдузджытæ) | ardujæg | hadım eden, eneyen, iğdiş eden, buran, kastıra eden.<br />

aрдузæггaг (aрдузæггæгтæ) | ardujæggag | hadım etmelik, enemelik, iğdiş etmelik,<br />

burmalık, kastıra etmelik.<br />

aрдузæн | ardujæn | hadım edilen, enenen, iğdiş edilen, burulan, kastıra edilen.<br />

aрдузгæ | ardujgæ | hadım etme, eneme, iğdiş etme, burma, kastıra etme.<br />

aрдузгæйæ | ardujgæyæ | hadım ederek, eneyerek, iğdiş ederek, burarak, kastıra ederek.<br />

aрдузинaг | ardujinag | hadım edecek, enenecek, iğdiş edecek, buracak, kastıra edecek.<br />

aрдузын (ардызтoн, ардызтaин, ардуздзынæн) | ardujın | hadım etmek, enemek, iğdiş<br />

etmek, burmak, kastıra etmek.<br />

aрдыгæй | ardıgæy | buradan, buralardan, şuradan, bundan; aрдыгæй дæумæ | ardıgæy<br />

dæumæ | buradan sana; aрдыгæй бoнмæ | ardıgæy bonmæ | buradan sabaha, sabaha<br />

kadar; ардыгæй изæрмæ | ardıgæy ijærmæ | buradan akşama, akşama kadar; ардыгæй<br />

фæстæмæ | ardıgæy fæştæmæ | buradan sonra, buradan geriye, bundan böyle, bundan<br />

itibaren.<br />

aрдыгæйты | ardıgæytı | buralardan, bu taraflardan, bu bölgeden, bu memleketten.<br />

aрдыггaг (aрдыггæгтæ) | ardıggag | bu taraflı, buralı, yerli, bu bölgeden, bu memleketli.<br />

aрдыгoйнaг (aрдыгoйнæгтæ) | ardıgoynag| bu taraflı, buralı, yerli, bu bölgeden, bu<br />

memleketli.<br />

aрдыгoн (aрдыгæттæ) | ardıgon| buralı, buradaki, bu bölgeden, bu memleketli, şuralı,<br />

yerel; yerli; ардыгон цæрæг | ardıgon særæg | burada oturan, burada yaşayan, buralı<br />

insan.<br />

ардыд (aрдыдтæ, aрдыдтытæ) | ardıd | 1. tembihlenmiş, öğretilmiş, kafasına koyulmuş,<br />

doldurulmuş; şikâyet edilmiş, ihbar edilmiş, kışkırtılmış, haberdar edilmiş, bildirilmiş, bilgi<br />

verilmiş, teşvik edilmiş; 2. başlatma, salma, arabozuculuk, fesat, fitne, kışkırtı, kışkırtma,<br />

238


tahrik, teşvik, fit, ifsat; aрдыд куыдз | ardıd kuız | kışkırtılmış köpek, saldırtırmış köpek;<br />

уыцы лæг ардыд у| uısı læg ardıd | o insan tembihlenmiştir, o adam doldurulmuştur.<br />

aрдыд уæвын (уын) | ardıd uævın | öğretilmiş olmak, doldurulmuş olmak, kışkırtmış<br />

olmak.<br />

aрдыддзинaд | ardıdzinad | 1) iftira edilmelik, iftiralık, isnatlık, ibrelik, gammazlık; 2)<br />

salmalık, kışkırtmalık, kışkırtmalılık, kışkırtılmışlık, kışkırtılık, tahriklik, tahriklilik,<br />

arabozuculuk, teşviklik, fitlik, fitnelik, fesatlık, ifsatlık, başlatılmışlık, öğretilmişlik.<br />

aрдыстæн | ardışten | yemin ederim, yemin ki!, yemin olsun! andım namusum üzerine.<br />

аренæ (цирчы фæзуат) | aryenæ (sırçı fæjuat) | arena, alan, saha, sahne, meydan, forum,<br />

porte; дунейон аренæйыл | dunyeyon aryenæyı | dünya arenasında, uluslararası sahada,<br />

uluslararası sahnede.<br />

aрeнд(æ) | aryend(æ) | kira, kiralama, kira parası, kira bedeli, icar, icara, isticar, kesim,<br />

kesenek, iltizam; аренды исын | aryendı işın | kiralamak, kira ile tutmak; аренды райсын |<br />

aryendı rayşın | kira almak, kiralık; kiralamak, kira ile tutmak; исты аренды раттын | iştı<br />

aryendı rattın | bir şeyi kiraya vermek, kiralık şey.<br />

aрeндaтop | aryendator | kiracı, kesimci, müstecir.<br />

aрeнддæтæг (aрeнддæтджытæ) | aryendætæg | kira almak, kiralık; kiralatan, kiraya<br />

veren.<br />

арендисæг (aрeндисджытæ) | aryendişæg | kiralamak, kira ile tutmak.<br />

аренды | aryendı | kira, bedeli kira, kiralama; аренды исæг | aryendı işæg | kiracı,<br />

kiralayan; аренды исын | aryendı işın | kiralamak, kira ile tutmak; kiraya vermek.<br />

арест | aryeşt | tutukla, tutuklama, durdurma, kesme, bitirme, önünü alma, dikkatini çekme<br />

geliş, varış, mahpus, tutsak, hapis, esir.<br />

ари (иу хъæлæсы зарæг оперæйы) | ari (iu qælæşı jaræg opyeræyı) | arya, aria (müzik).<br />

ариаг (aриæгтæ) | ariag | aryacı, aria okuyan (müzik).<br />

аризаг | аrijag | titreten, titreştiren, şakırdatan, zangırdatan; hasta ateşi yapan.<br />

аризæг (aризджытæ) | аrijæg | titreyen, titreşen, şakırdayan, zangırdayan; hasta ateşi<br />

olan.<br />

аризæн | аrijæn | titreten, titreştiren, şakırdatan, zangırdatan; hasta ateşli yapan.<br />

аризгæ | аrijgæ | titreme, titreşme, şakırdama, zangırdama; hasta ateşi olma.<br />

аризгæйæ | аrijgæyæ | titreyerek, titreşerek, şakırdatarak, zangırdatarak; hasta ateşi<br />

olarak.<br />

аризинaг | аrijinag | titrenecek, titreşecek, şakırdayacak, zangırdayacak; hasta ateşi olacak.<br />

aризын (аризтæн, аризтaин, ариздзынæн) | arijın | 1. titremek, titreşmek, titremeğe<br />

başlamak, şakırdamak, zangırdamak 2. hasta ateşi olmak, hastalanmak; taraftarı olmak.<br />

аризынг | аrijıng |<br />

арина | аrinа |<br />

aринaг | arinag | 1) aranacak, aranan; bulunacak, bulunan olacak; 2) gerektirecek,<br />

istenilecek, istediğiniz (matematik). мат. искомое, то, что должно быть найдено,<br />

искомое<br />

aриccын *ариcт (-и, -иc), ариcтaин, ариcдзынæн(-и, -иc)] | arişşın | ağrımak, acımak, bir<br />

süre hasta yatmak, hasta olmak.<br />

aриcтoкpaт | ariştokrat | aristokrat, asilzade, asil, soylu, yönetim sınıfı.<br />

aриcтoкpaти | ariştokrati | aristokrasi, yönetim sınıfı, soylular yönetimi, beyerki, has,<br />

zadegan sınıfı.<br />

аристократ(и)он | ariştokrat(i)on | aristokratik, aristokrasi, aristokrat, asilzade, soylu, asil,<br />

yönetim sınıfı, efendice, kibar.<br />

239


aриуыгъдтытæ кæнын | ariuığdtıtæ kænın | 1) zorla ayırmak; itip dağıtmak, şuraya buraya<br />

itmek, dürterek uyandırmak 2) rüzgarları vurmak<br />

ариуыгъ-ариуыгъ кæнын | ariuığ-ariuığ kænın | sık sık itmek, itelemek, dürtmek,<br />

toslamak, darbelemek, darbe indirmek, atmak, kakmak, ileri sürmek; vurmak, çarpmak,<br />

başlamak.<br />

ариуыгъaг | ariuığag | ittiren, iteleten, dürten, toslatan, darbeleten, darbe indirten, attıran,<br />

kaktıran, ileri sürdüren; vurdurtan, çarptıran, başlatan.<br />

ариуыгъæг (aриуыгъджытæ) | ariuığæg | iten, iteleyen, dürten, toslayan, darbeleyen,<br />

darbe indiren, atan, kakan, ileri süren; vuran, çarpan, başlayan.<br />

ариуыгъæггaг (aриуыгъæггæгтæ) | ariuığæggag | itmelik, itelemelik, dürtmelik,<br />

toslamalık, darbelemelik, darbe indirmelik, atmalık, kakmalık, ileri sürmelik; vurmalık,<br />

çarpmalık, başlamalık.<br />

ариуыгъæн | ariuığæn | itlenen, itilen, dürtülen, toslanan, darbelenen, darbe indirilen,<br />

atılan, kakılan, ileri sürülen; vurulan, çarpılan, başlanan.<br />

ариуыгъгæ | ariuığgæ | itme, iteleme, dürtme, toslama, darbeleme, darbe indirme, atma,<br />

kakma, ileri sürme; vurma, çarpma, başlama.<br />

ариуыгъгæйæ | ariuığgæyæ | iterek, iteleyerek, dürterek, toslayarak, darbeleyerek, darbe<br />

indirerek, atarak, kakarak, ileri sürerek; vurarak, çarparak, başlayarak.<br />

ариуыгъд (aриуыгъдтытæ) | ariuığd | itmiş, itelemiş, dürtmüş, toslamış, darbelemiş,<br />

darbe indirmiş, atmış, kakmış, ileri sürmüş; vurmuş, çarpmış, başlamış.<br />

ариуыгъинaг (aриуыгъинæгтæ) | ariuığinad | itecek, itelenecek, dürtecek, toslanacak,<br />

darbelenecek, darbe indirecek, atacak, kakacak, ileri sürecek; vuracak, çarpacak, başlanacak.<br />

ариуыгъын (ариуыгътон, ариуыгътaин, ариуыгъдзынæн) | ariuığın | itmek, itelemek,<br />

dürtmek, toslamak, darbelemek, darbe indirmek, atmak, kakmak, ileri sürmek; vurmak,<br />

çarpmak, başlamak.<br />

арифметикæ | arifmyetikæ | aritmetik, rakam; арифметикæйы цыппар архайды |<br />

arifmyetikæyı sıppar arxaydı | aritmetikte dört işlem.<br />

арифметикoн | arifmyetikon | aritmetik, ölçme, sayma, hesap.<br />

арифмoметp | arifmomyetr | hesap makinesi, ölçme makinesi, sayma makinesi.<br />

аркæ | arkæ | kemer, yay, eğmeç, tak, tonoz, köprü kemeri, zafer takı.<br />

арккосеканс | аrkkoşyekаnş kosinüs. мат. арккосеканс.<br />

арккосинус | аrkkoşinuş | kosinüs мат. арккосинус.<br />

арккотангенс | аrkkotаngyenş | kosinüs мат. арккотангенс.<br />

арксеканс | аrkşyekаnş | kosinüs мат. арксеканс.<br />

арксинус | аrkşinuş | kosinüs мат. арксинус.<br />

арктангенс | аrktаngyenş | kosinüs мат. арктангенс.<br />

Арктикæ | Arktikæ | Kuzey Kutup, Arktik; aрктикæ сгарæг | arktikæ şgaræg | kuzey kutup<br />

bölgesi.<br />

Арктикæйaг (aрктикæйæгтæ) | Arktikæyag | Antarktika, antarktik.<br />

арктикон | arktikon | arktik, kuzey kutbu; арктикон иxтæ | arktikon ixtæ | kuzey kutup<br />

buzulları, arktik buzullar; арктикон экспедици | arktikon jkşpyedisi| kuzey kutba sefer,<br />

arktik yolculuk.<br />

аркъaу (аркъæуттæ) | arkhau | kerpeten, pens, maşa, makas tabya, kıskaç.<br />

аркъaуæг | arkhauæg | makas, kısaç, kıskaç.<br />

аркъaуæнгæс | arkhauængæş | kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri, makas tabya<br />

benzeri, kıskaç gibi.<br />

240


аркъaугонд (aркъaугæндтæ) | arkhaugond| kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri,<br />

makas tabya benzeri, kıskaç gibi.<br />

аркъaуxуыз | arkhauxuıj| kerpeten benzeri, pens gibi, maşa benzeri, makas tabya benzeri,<br />

kıskaç gibi.<br />

арм (æрмттæ) | arm | avuç, el, el avucu, el yazısı; kol, pazı, dest, yet, çenk.<br />

арм æвæрын (дарын) | arm æværın (darın) | 1) el vermek, el uzatmak, elinden tutmak, el<br />

açmak, avucuna almak, ayakta tutmak, korumak, himaye etmek; kayırmak, barındırmak,<br />

barınmak; yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, desteklemek, destek olmak, yaslamak,<br />

siperlenmek; 2) örtmek, örtbas etmek, gizlemek, gizli tutmak, kamufle etmek, perdelemek;<br />

kapamak, saklamak; iyi gelmek, tutmak, sürdürmek; taşımak; yataklık etmek; sığınmak,<br />

yakarmak.<br />

арм дарын (æвæрын) | arm darın (æværın) | 1) el vermek, el uzatmak, elinden tutmak, el<br />

açmak, avucuna almak, ayakta tutmak, korumak, himaye etmek; kayırmak, barındırmak,<br />

barınmak; yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, desteklemek, destek olmak, yaslamak,<br />

siperlenmek; 2) örtmek, örtbas etmek, gizlemek, gizli tutmak, kamufle etmek, perdelemek;<br />

kapamak, saklamak; iyi gelmek, tutmak, sürdürmek; taşımak; yataklık etmek; sığınmak,<br />

yakarmak.<br />

армы бын дарын | armı bın darın | avucu altına almak, boyunduruğu altında tutmak;<br />

egemen olmak, üstün olmak, hâkim olmak, hâkimiyet kurmak, hükmetmek, baş olmak, ağır<br />

basmak.<br />

армайнaг (æрмайнæгтæ) | armaynag |<br />

армадæ | armadæ | armada, donanma.<br />

арматурæ (гарзæгты комплект) | armaturæ (garjægtı komplyekt) | armatür, demir iskelet,<br />

pekitme demiri, donanım, donatı, aletler.<br />

арматурон | armaturon | armatür, demir iskelet, pekitme demiri, donanım, donatı, aletler.<br />

армаццaг: армаццаг кæнын | armassag: armassag kænın | 1) çabalamak, çırpınmak,<br />

uğraşmak, çalışmak, çalıştırmak, davranmak, işlemek, iş görmek, hareket etmek, harekette<br />

bulunmak, faaliyette olmak, faaliyette bulunmak; yürürlükte bulunmak, yürürlükte olmak,<br />

etki yapmak, tesir etmek, etkilemek, etki yapmak, dokunmak; yapmak, dokunmak; geçerli<br />

olmak; kullanmak; patron yapmak, uzatmak; hayvanlarda ön bacaklar üzerinde hareket<br />

etmek, eller üzerinde hareket etmek, ön bacaklarla çalıştırmaya bakmak, amutta yürümek,<br />

arka ayakları üzerinde durmak, şaha kalkmak.<br />

армаццæгæй | armassægæy | çabalayarak, çırpınarak, hareket ederek, harekette<br />

bulunarak, faaliyette olarak, faaliyette bulunarak, davranarak, yaparak, işlenerek, iş görerek,<br />

yürürlükte bulunarak, etki yaparak, tesir ederek, dokunarak; işlenerek, çalışarak, yürürlükte<br />

olarak, geçerli olarak; kullanarak; etkilenerek, etki yaparak, dokunarak, davranarak,<br />

hayvanlarda ön bacaklar tarafından hareket ederek, eller tarafından hareket ederek,<br />

davranarak, iş görerek, ellerle eylem yaparak.<br />

армæйxæcт | armæyxæşt | el ele, elle götürülen, elle taşınan.<br />

армгай | armray | avuç avuç, el el.<br />

армдаpæг (aрмдаpджытæ) | armdaræg | 1) el açan, avuç açan; el veren, el uzatan,<br />

elinden tutan, avucuna alan, ayakta tutan, koruyan, himaye eden; kayıran, barındıran,<br />

barınan; yardım eden, yardımcı olan; iyi gelen, destekleyen, destek olan, yaslayan,<br />

siperlenen; 2) örten, örtbas eden, gizleyen, gizli tutan, kamufle eden, perdeleyen; kapayan,<br />

saklayan; iyi gelen, tutan, sürdüren; taşıyan; yataklık eden; sığınan, yakaran.<br />

армдаpæн | armdaræn | himaye, hamilik, dayanak, destek, destekleme, arka; yardım,<br />

yardım etmek, elinden tutma, el açma, avuç açma, korumak; iltimas, dayılık, takviye, iane,<br />

241


inayet, tesahup, iltizam, vikaye, piston, saye, sahabet, terviç, termiye; güven; örtme,<br />

saklama.<br />

армдарæн кæнын | armdaræn kænın | korumak, himaye etmek, kayırmak; iltimas etmek<br />

tutmak, yaslamak, desteklemek, sürdürmek, ayakta tutmak, elinden tutmak, destek olmak,<br />

desteklemek; ayakta tutmak, sürdürmek; taşımak.<br />

армдых | armdıx | güç, kuvvet, kudret, erk, enerji, iktidar, derman, şiddet, fors, mecal, pazı,<br />

zor, yet, can; geçerlilik, yürürlük.<br />

арми | armi | kara ordusu.<br />

армион | armion | kara ordusu.<br />

армсис | armşiş |<br />

армукъа | armukha | fuar, panayır.<br />

армыдзaг (aрмыдзæгтæ) | armızag | avuç, avuç dolusu, apaz, kabza, sıkım.<br />

армытъæпæн | armıthæpæn | avuç, avuç üstü, aya, raha, kef.<br />

аромат | aromat | aroma, koku, güzel koku, hoş koku, ıtır.<br />

ароматджын, xæpздæф | aromatcın, xærjdæf | ıtırlı, güzel kokulu, kokulu.<br />

арс (арсытæ) | arş | ayı, ayı boğan; арсы лæппын | arşı læppın | ayı yavrusu; арсы фыд |<br />

arşı fıd | ayı eti.<br />

арсбадæн | arşbadæn |<br />

арсгуист | arşguişt|<br />

арсдзарм, арсыдзapм (æрсдзæрмттæ, арсыдзæpмттæ) | arşzarm, arşızarm | ayı derisi,<br />

ayı postu.<br />

арсдзуан (æрсдзуан) | arşzuan (ærşzuan) | ayı avı, ayı avında, ayı avı üzerinde.<br />

арсенал (хæцæнгæрзты æфтауц) | arşyenal (xæsæn gærjtı æftaus) | cephane, cephanelik,<br />

silah deposu, teçhizat deposu, silah ve teçhizat deposu, silahhane, tüfekhane, tüfeklik,<br />

tophane, tersane.<br />

арсмар | arşmar |<br />

арсмарæг (арсмapджытæ) | arşmaræg |<br />

арсмарæн | arşmaræn |<br />

арт (артытæ) | art | ateş, alev, yalaz, yalım, yalın, şule, ışık; od, yanma, ateş etme, ateşe<br />

verme; арты | artı | ateş, ateşli, alev gibi, kızıl, ateşli kızıl.<br />

арт æфтауын | art æftauın | 1) yakmak, yanmak, ateşlemek, ateşe vermek, ateşi<br />

alevlenmek, tutuşturmak, kundaklamak; yangın çıkarmak, kundaklamak; 2) yıkmak, yıkıma<br />

uğratmak; harap etmek.<br />

арт кæнын | art kænın | ateş yakmak, yangın çıkarmak.<br />

арт уaдзын | art uazın | 1) ışık yaymak, ateşi genişletmek, ateşlemek, ateşi yaymak, ateş<br />

çıkarmak, alev, yalaz, yalım, yalın, ateş, şule; 2) kuvvetle denemek; güçlü deneyim yapmak;<br />

уыцы лæг йæ удæй арт уадзы | uısı læg yæ udæy art uazı | o adam canından yanmış<br />

(bezmiş); adam çok zor çalışıyor.<br />

артaг | artag | yakıt, yakıt, yakacak, ateşlik, mahrukat, mahkûk.<br />

артaн | artan |<br />

артæнбын(тæ) | artænbın(tæ) | barsak, bağırsak, bağırsaklar, embube.<br />

артæнбынтæ кæнын | artænbıntæ kænın| güldürmek.<br />

артæнбынтæ калын | artænbıntæ kalın | koparmak, dermek, yırtmak, paralamak,<br />

pençelemek, kesmek, didiklemek, yolmak; bitirmek; kusmak, çıkarmak, midesi bulanmak.<br />

артæндзapæг (артæндзapджынтæ) | artænzaræg | 1) ateşçi, ocakçı, kaloriferci, kalorifer<br />

ocakçısı, ateş yakan 2) kundakçı, kışkırtıcı.<br />

артæндзapæн | artænzaræn | ocak, ateş yakma, yakma, ateşlik, ateş yeri.<br />

242


артæнниз | artænnij | bağırsak hastalığı, ateşli hastalık.<br />

артæнтæ | artæntæ | 1) barsak, bağırsaklar, embube; 2) bağırlar, iç organlar, içerik, ahşa;<br />

içler.<br />

артæнxæлд | artænxæld |<br />

артæнxæлд фæкæнын | artænxæld fækænın | gülmekten katılmak, kırılmak, gülmekten<br />

ölmek.<br />

артæнxæлд фæуын | artænxæld fæuın | gülmekten katılmak, kırılmak, gülmekten ölmek.<br />

артæрдxорд | artærdxord |<br />

артæфтaуæг (артæфтaуджынтæ) | artæftauæg | kundakçı, kışkırtıcı.<br />

артæфтaуын | artæftaun | kışkırtıcılık, ateş eklemek.<br />

артæфтыд | artæftıd | ateş çıkarma, ateşe verme, kundaklama, kundakçılık.<br />

артгæнаг | artgænag | 1) yaktıran, yandıran, ateşleten, ateşe verdiren, ateşi alevleşen, ateş<br />

yaktıran, yangın çıkartan, kaloriferci, ocakçı, kalorifer ocakçısı, ateşçi; tutuşturan,<br />

kundaklatan; yangın çıkartan; 2) yıktıran, yıkıma uğratan; harap ettiren.<br />

артгæнæг (артгæнджытæ) | artgænæg | 1) yakan, yanan, ateşleyen, ateşe veren, ateşi<br />

alevleyen, ateş yakan, yangın çıkaran, kaloriferci, ocakçı, kalorifer ocakçısı, ateşçi; tutuşturan,<br />

kundaklayan; yangın çıkaran; 2) yıkan, yıkıma uğrayan; harap eden.<br />

артгæнæггаг | artgænæggag | 1) yakmalık, yanmalık, ateşlemelik, ateşe vermelik, ateşi<br />

alevlenmelik, ateş yakmalık, yangın çıkarmalık, kalorifercilik, ocakçılık, kalorifer ocakçılığı,<br />

ateşçilik, tutuşturmalık, kundaklamalık; yangın çıkarmalık; 2) yıkmalık, yıkıma uğratmalık;<br />

harap etmelik.<br />

артгæнæн | artgænæn | 1) yakılan, yanılan, ateşlenen, ateşe verilen, ateşi alevlenen, ateş<br />

yakılan, yangın çıkarılan, kalorifer, ocak, kalorifer ocağı; tutuşturulan, kundaklanan; yangın<br />

çıkarılan; 2) yıkılan, yıkıma uğratılan; harap edilen.<br />

артгæнгæ | artgængæ | 1) yakma, yanma, ateşleme, ateşe verme, ateşi alevlenme, ateş<br />

yakma, yangın çıkarma, tutuşturma; yangın çıkarma, kundaklama; 2) yıkma, yıkıma uğratma;<br />

harap etme.<br />

артгæнгæйæ | artgængæyæ | 1) yakarak, yanarak, ateşleyerek, ateşe vererek, ateşi<br />

alevlenerek, ateş yakarak, yangın çıkararak, tutuşturarak; yangın çıkararak, kundaklayarak; 2)<br />

yıkarak, yıkıma uğratarak; harap ederek.<br />

артгæнинaг (артгæнинæгтæ) | artgæninag | 1) yakacak, yanacak, ateşlenecek, ateşe<br />

verecek, ateşi alevlenecek, ateş yakacak, yangın çıkaracak, tutuşturacak; yangın çıkaracak,<br />

kundaklanacak; 2) yıkacak, yıkıma uğratacak; harap edecek.<br />

артгонд (артгæндтæ) | artgond | ateş yakmış, yangın çıkarmış.<br />

артдзæcт (артдзæcтытæ) | artzæşt | 1) ocak, yuva; 2) yakıcı sıcak, kavurucu sıcak,<br />

cehennem, cehennemi sıcak, cehennem gibi yer, telve, cibre, küspe, orta, iç, göbek, vasat,<br />

pişirme; yer; 3) merkez, özek, yatak, odak, tamu, telve, cibre, küspe, düğüm, paket düğüm,<br />

kavşak, makar; горæты артдзæст | gorætı artzæşt | şehir merkezi; 4) düğüm, ukde, bohça;<br />

boğum; not, ünite.<br />

артeзиaйнaг | artyejiaynag | artezyen; артeзиaйнaг цъaй | artyejiaynag shay | artezyen<br />

kuyusu.<br />

артелoн | artyelon | ortak, müşterek; cana yakın, ortaklaşa çalışmak için kurulan birlik,<br />

kooperatif, grup.<br />

артель (артелы, артельмæ, артельтæ) | artyelh | üretim kooperatifi, üretim birliği,<br />

ortaklaşa çalışmak için kurulan birlik, kooperatif; хъæууонхæдзарадон артель |<br />

qæuuonxæzaradon artyelh | tarımsal pazarlama kooperatifi, tarımsal köy yeri kooperatifi.<br />

243


артери (зæрдæйæ уæнгтæм тугхæссæг тугдадзин) | artyeri (jærdæyæ uængtæm tug<br />

xæşşæg tugdazin) | arter, atardamar, ırk, şiryan, ana yol.<br />

артериалон | artyerialon | atardamar, ana damar, şiryanı.<br />

артерион | artyelion | atar damar ile ilgili, atardamarla taşınan.<br />

артикль (артиклы, артикльмæ, арикльтæ) | artiklh | harfi tarif, harfi tenkis, makale.<br />

артикуляци | artiklhyasi | boğumlama, boğumlanma açık söz.<br />

артикуляцион | artiklhyasion | boğumlama, boğumlanma açık söz.<br />

артиллери (сармадзанхотыхты) | artillyeri (şarmazan xotıxtı) | top, topçu, toplar; уæззау<br />

артиллери | uæjjau artikllyeri | ağır topçu; рог артиллери | rog artikllyeri | hafif topçu;<br />

танкты ныхмæ артиллери | tanktı nıxmæ artikllyeri | tanksavar topçu, tanka karşı topçu,<br />

anti-tank topu; зенитон артиллери | jyeniton artikllyeri | uçak savar topçusu; быдырон<br />

артиллери | bıdıron artikllyeri | sahra topçusu.<br />

артиллерион | artillyerion | topçu, top; артиллерион зынг | artillyerion jıng | topçu ateşi;<br />

артиллерион цæттæдзинад | artillyerion sættæzinad | topçu hazırlığı; артиллерион<br />

бырст | artillyerion bırşt | topçu saldırısı; артиллерион полкъ | artillyerion polkh | Topçu<br />

Alayı.<br />

артиллерист | artillyerişt | topçu.<br />

артиллеристон | artillyerişton | topçu.<br />

артист (театры, кинойы, цирчы хъазæг) | artişt (tyearı, kinoyı, sirçı qajæg) | artist, sanatçı,<br />

sanatkâr, oyuncu, aktör, tiyatrocu; адæмон артист | adæmon artişt | ulusal sanatçı; сгуыхт<br />

артист | şguıxt artişt | onur sanatçısı.<br />

артисткæ | artiştkæ | artist, sanatçı, oyuncu, aktör; kadın oyuncu, aktris.<br />

артистон | artişton | artistik, sanatçı, sanatsal.<br />

артистты, артисты | artişttı, artiştı | artistik.<br />

артуат (артуæттæ) | artuat| ocak, tandır, aile ocağı, yuva, ev bark; merkez.<br />

артуд | artud | sert, şiddetli, ağır, pek, sıkı, pek sıkı, diri, yavuz, iç karartıcı, kastarsız, zor,<br />

çetin, katı; mert, erkek, cesur, cesaretli, yiğit, yılmaz, ateşli, tabanlı, şeci, merdane, kızgın,<br />

eşbeh.<br />

артхутагг кæнын | artxutagg kænın | küllendirmek, küle dönüşmek, yakmak, kül gibi<br />

yakmak.<br />

артхутæг уæвын (уын) | artxutæg uævın | küle dönüşmek, küllere dönmek, yakılmak.<br />

арты æвзæгтæ | artı ævjægtæ | alevler, alev dilleri. язычки пламени<br />

артъæнг | arthæng | ip kemer, kayışlı urgan, transmisyon, kayışlı transmisyon, kemer ipi.<br />

аруaд (артуæдтытæ) | aruad |<br />

аруaйaг | aruayag | kısaltan, azaltan, azaltılan, eksilten, büzen, büzüşten, kasıştan, kısıttan,<br />

küçülten, basan, oturtan, çöktüren, konduran, yerleştiren, yurtlanan, yamulan, alçalan.<br />

аруaйæн | aruayæn | kısalan, azalan, azaltılan, eksilen, büzülen, kasılan, kısılan, küçülen,<br />

basılan, oturan, çökelen, konan, yerleştirilen, yurtlanılan.<br />

аруaйгæ | aruaygæ | kısalma, azalma, azaltılma, eksilme, büzülme, kasılma, kısılma,<br />

küçülme, basma, oturma, çökme, konma, yerleştirme, yurtlanma, yamulma, alçalma.<br />

аруaйгæйæ | aruaygæyæ | kısalarak, azalarak, azaltılarak, eksilerek, büzülerek, kasılarak,<br />

kısılarak, küçülerek, basarak, oturarak, çökerek, konarak, yerleştirerek, yurtlanarak,<br />

yamularak, alçalarak.<br />

аруaинaг | aruainag | kısalacak, azalacak, azaltılacak, eksilecek, büzülecek, kasılacak,<br />

kısılacak, küçülecek, basacak, oturacak, çökecek, konacak, yerleştirecek, yurtlanacak,<br />

yamulacak, alçalacak.<br />

244


аруaйын [аруaд (-и, - ис), аруaдaин, аруaйдзæн (-и, - ис)] | aruayın | kısalmak, azalmak,<br />

azaltılmak, eksilmek, küçülmek, kasılmak, büzülmek, basmak, oturmak, çökmek, çökelmek,<br />

konmak, yerleştirmek, yerleşmek, yurtlanmak, yamulmak, alçalmak.<br />

арув-арув кæнын | aruv-aruv kænın | sık sık ayıklamak, temizlemek.<br />

арувæг (арувджытæ) | aruvæg | ayıklayan, temizleyen.<br />

арувæггaг | aruvæggag | ayıklamalık, temizlemelik.<br />

арувæн | aruvæn | ayıklanan, temizlenen.<br />

арувгæ | aruvgæ | ayıklama, temizleme.<br />

арувгæйæ | aruvgæyæ | ayıklayarak, temizleyerek.<br />

арувинaг (арувинæгтæ) | aruvinag | ayıklanacak, temizlenecek.<br />

арувын (арывтон, арывтaин, арувдзынæн) | aruvın | ayıklamak, zararlı otları ayıklamak,<br />

temizlemek.<br />

аруc(тæ) кæнын | aruş(tæ) kænın | açgözlü ısırmak, oburca dişlemek, dişleriyle koparmak,<br />

dişleriyle kesmek, ısırmak, ısırma(lar) yapmak, ısırıklar almak, atıştırmak, tıkınmak,<br />

tıkıştırmak, zıkkımlanmak, yemek, yiyip bitirmek; sömürmek.<br />

аруxc уæвын (уын) | aruxc uævın | 1) ışımak, yanmak, parlamak, ışık olmak, ışık almak,<br />

aydınlatılmak; parlamaya başlamak; 2) ağarmak, gün ağarmak, ortalık ağarmak, tanyeri<br />

ağarmak, şafak sönmek.<br />

арф (арфытæ) | arf | 1. derin, derine, dip, ücra; uzak, çok ilerlemiş; geç; 2. derince, derinde;<br />

derinden, derinliğine; derin bilgi 3. derinlik, dip, uzakta bulunan, çok ilerlemiş.<br />

арф-арфид | arf-arfid |<br />

арфaд (арфæдтæ) | arfad | derinlik, dip, dip taraf.<br />

арфæ I | arfæ | 1) teşekkür, şükran, şükür, minnet, minnettarlık; iyi dilek, temenni; 2) selam,<br />

selamlama, selam mesajı; tebrik, kutlama; арфæйы тел | arfæyı tyel | tebrik telgrafı,<br />

kutlama telgrafı; 3) kutsamak, hayırdua, hayır duası, teberrük.<br />

арфæ кæнын | arfæ kænın | a) teşekkür etmek, tebrik etmek, kutlamak, iyi dileklerde<br />

bulunmak, minnettarlık belirtmek, temenni etmek; b) selamlamak, selam vermek;<br />

alkışlamak, alkış tutmak, esenlemek, karşılamak; c) hayırdua vermek, kutsamak.<br />

арфæ II | arfæ | harp, harpa ( müzik).<br />

арфæвæрд | arfæværd | derin konmuş, gizlenmiş, dibe konmuş.<br />

арфæ(тæ)гæнаг | arfæ(tæ)gænag | teşekkür ettiren, şükran duyurtan, şükür ettiren,<br />

minnet ettiren, minnettarlık gösterten, minnettarlık belirten; selamlatan, selam gönderten;<br />

tebrik ettiren, kutlatan, kutlama yaptıran; iyi dileklerde bulunduran, temenni ettiren;<br />

hayırdua verdiren, kutsatan.<br />

арфæ(тæ)гæнæг (арфæ(тæ)гæнджытæ) | arfæ(tæ)gænæg | teşekkür eden, şükran duyan,<br />

şükür eden, minnet eden, minnettarlık gösteren, minnettarlık belirten; selamlayan, selam<br />

gönderen; tebrik eden, kutlayan, kutlama yapan; iyi dileklerde bulunan, temenni eden;<br />

hayırdua veren, kutsayan. Благословляющий, благодарящий<br />

арфæ(тæ)гæнæггаг (арфæ(тæ)гæнæггæгтæ) | arfæ(tæ)gænæggag | teşekkür etmelik,<br />

tebrik etmelik, kutlamalık, kutlama yapmalık, iyi dileklerde bulunmalık, minnettarlık<br />

belirtmelik, minnettarlık göstermelik, temenni etmelik; selamlamalık, selam vermelik;<br />

alkışlamalık, alkış tutmalık, esenlemelik, karşılamalık; hayırdua vermelik, kutsamalık.<br />

арфæ(тæ)гæнæн | arfæ(tæ)gænæn | teşekkür edilen, tebrik edilen, kutlanan, iyi dileklerde<br />

bulunan, minnettarlık belirtilen, minnettarlık gösterilen, temenni edilen; selamlanan, selam<br />

verilen; kutlanan, kutlama yapılan, alkışlanan, alkış tutulan; esenlenen, karşılanan; hayırdua<br />

verilen, kutsanan.<br />

245


арфæ(тæ)гæнгæ | arfæ(tæ)gængæ | teşekkür etme, tebrik etme, kutlama, iyi dileklerde<br />

bulunma, minnettarlık belirtme, minnettarlık gösterme, temenni etme; selamlama, selam<br />

verme; kutlama, kutlama yapma, alkışlama, alkış tutma, esenleme, karşılama; hayırdua<br />

verme, kutsama.<br />

арфæ(тæ)гæнгæйæ | arfæ(tæ)gængæyæ | teşekkür ederek, tebrik ederek, kutlayarak, iyi<br />

dileklerde bulunarak, minnettarlık belirterek, minnettarlık göstererek, temenni ederek;<br />

selamlayarak, selam vererek; kutlayarak, kutlama yaparak, alkışlayarak, alkış tutarak;<br />

esenleyerek, karşılayarak; hayırdua vererek, kutsayarak.<br />

арфæ(тæ)гæнинaг (арфæ(тæ)гæнинæгтæ) | arfæ(tæ)gæninag | teşekkür edilecek, tebrik<br />

edilecek, kutlanacak, iyi dileklerde bulunacak, minnettarlık belirtecek, minnettarlık<br />

gösterecek, temenni edecek; selamlanacak, selam verecek; kutlanacak, kutlama yapacak,<br />

alkışlanacak, alkış tutacak; esenlenecek, karşılanacak; hayırdua verecek, kutsanacak.<br />

арфæ(тæ)гонд | arfæ(tæ)gond | hayırdualı, mübarek, uğurlu, kutsanmış; mutlu, mesut,<br />

bahtiyar, kutlu, hayırlı, talihli, şanslı, firuze, ferhane, mahzuz, sait; başarılı, mutluluk,<br />

temennilik, kutlamalık, tebriklik, iyi dileklerde bulunulan, iyi dileklerde bulunma durumu.<br />

арфæй-арфдæр | arfæy-arfdær | derinden daha derin, dipten daha dip.<br />

арфæйаг | arfæyag | 1) teşekküre lâyık, minnettarlığı hak edecek; minnettarlığa layık<br />

olacak; 2) karşılayacak, kutlayacak, temenni edilecek, kutlanacak, tebrik edilecek, iyi<br />

dileklerde bulunacak.<br />

арфæйаг уæвын (уын) | arfæyag uævın | şükrana layık olmak, temenni bulunacak,<br />

kutlamalık olma, tebriklik durum.<br />

арфгомау | arfgomay | derince, daha dipte.<br />

арфдæр | arfdær | daha derin, daha dip.<br />

арфдзинад | arfzinad | derinlik, diplik.<br />

арх (архытæ) | arx | dal, budak.<br />

архаизм (рагон заманæй баззайгæ дзырд кæнæ æгъдау) | arxaijm (ragon zamanæy<br />

bajjaygæ zırd kænæ æğday) | arkaizm, eski, eskilik, tarihe karışmışlık, geçmişe ait,<br />

kullanılmayan, modası geçmiş, artık kullanılmayan söz.<br />

архаикон | arxaikon | arkaik geçmişe ait, eski, kullanılmayan, modası geçmiş.<br />

архаинаг (архаинæгтæ) | arxainag | 1) çalışacak, çalıştıracak, çabalayacak, çaba<br />

gösterecek, uğraşacak, emek verecek, işleyecek, iş yapacak, iş görecek, meşgul olacak,<br />

gayretlenecek, gayret edecek, gayret gösterecek, gayret sarf edecek; yapacak, yapıcı olacak,<br />

çekip çevirecek, davranacak, zahmet edecek, zahmet gösterecek faaliyette olmak, faaliyet<br />

göstermek, faaliyette bulunacak, harekette bulunacak, hareket edecek, ilgilenecek, etki<br />

yapacak, tesir edecek, dokunacak, say edecek; yürürlükte olacak, yürürlükte bulunacak;<br />

tutacak, tutuşacak; işleyecek, geçerli olacak; kullanacak; etkilenecek, etki yapacak,<br />

dokunacak; patron olacak; işe alınacak, çekip çevirecek; okunacak, öğrenecek, ders alacak,<br />

ders çalışacak; ders verecek; 2) yönelecek, işletecek, deneyecek, denenecek, hızlı gidecek,<br />

heveslenecek, arzulanacak, amaçlanacak, özenecek, yapınacak, seğirtecek, hızlı yürüyecek,<br />

koşacak, saldıracak, yönelecek, eğilimli olacak, hevesi olacak, heves edecek; atılacak; peşinde<br />

olacak; gözü olacak, didinecek, yeltenecek; savaşacak; 3) oyalanacak, kımıl kımıl<br />

kımıldanacak, itişecek.<br />

архайаг (архайджытæ) | arxayag | 1) çalıştıran, çabalatan, çaba gösterten, uğraştıran,<br />

emek verdiren, işleten, iş yaptıran, iş gördüren, meşgul yapan, gayretleşen, gayret ettiren,<br />

gayret gösterten, gayret sarf ettiren; yaptıran, yapıcı olduran, çekip çevirten, davranan,<br />

zahmet ettiren, zahmet gösterten, faaliyet gösterten, faaliyette bulunan, harekette bulunan,<br />

hareket ettiren, ilgileten, etki yaptıran, etkileten, tesirli olan, tesir ettiren, dokutan, say<br />

246


ettiren; yürürlükte olan, yürürlükte bulunan; tutan, tutuşturan; işleten, geçerli olan;<br />

kullanan; etkileten, etki yaptıran, dokutan; patron olan; işe alınan, çekip çevirten; okutan,<br />

öğreten, ders aldırtan, ders çalıştıran; ders verdirten; 2) yönelten, işleten, deneten, hızlı<br />

giden, hevesleden, arzulatan, amaçlatan, özenen, yapınan, seğirten, hızlı yürüten, koşturan,<br />

saldırtan, yönelten, eğilimli olan, hevesi olan, heves ettiren; atılan; peşinde olan; gözü olan,<br />

didinen, yeltenen; savaşan; 3) oyalatan, kımıl kımıl kımıldatan, itişen.<br />

архайæг (архайджытæ) | arxayæg | 1) çalışan, çalıştıran, çabalayan, çaba gösteren,<br />

uğraşan, emek veren, işleyen, iş yapan, iş gören, meşgul olan, gayretlenen, gayret eden,<br />

gayret gösteren, gayret sarf eden; yapan, yapıcı olan, çekip çeviren, davranan, zahmet eden,<br />

zahmet gösteren, faaliyette olan, faaliyet gösteren, faaliyette bulunan, harekette bulunan,<br />

hareket eden, ilgilenen, etki yapan, etkileyen, tesirli olan, tesir eden, dokunan, say eden;<br />

yürürlükte olan, yürürlükte bulunan; tutan, tutuşan; işleyen, geçerli olan; kullanan; etkilenen,<br />

etki yapan, dokunan; patron olan; işe alınan, çekip çeviren; okuyan, öğrenen, ders alan, ders<br />

çalışan; ders veren; 2) yönelen, işleten, deneyen, denenen, hızlı giden, heveslenen,<br />

arzulanan, amaçlanan, özenen, yapınan, seğirten, hızlı yürüyen, koşan, saldıran, yönelen,<br />

eğilimli olan, hevesi olan, heves eden; atılan; peşinde olan; gözü olan, didinen, yeltenen;<br />

savaşan; 3) oyalanan, kımıl kımıl kımıldanan, itişen.<br />

архайæггаг (архайæггæгтæ) | arxayæggag | 1) çalışmalık, çalıştırmalık, çabalamalık, çaba<br />

göstermelik, uğraşmalık, emek vermelik, işlemelik, iş yapmalık, iş görmelik, meşgul olmalık,<br />

gayretlenmelik, gayret etmelik, gayret göstermelik, gayret sarf etmelik; yapmalık, yapıcı<br />

olmalık, çekip çevirmelik, davranmalık, zahmet etmelik, zahmet göstermelik, faaliyette<br />

olmalık, faaliyet göstermelik, faaliyette bulunmalık, harekette bulunmalık, hareket etmelik,<br />

ilgilenmelik, etki yapmalık, etkilemelik, tesirli olmalık, tesir etmelik, dokunmalık, say etmelik;<br />

yürürlükte olmalık, yürürlükte bulunmalık; tutmalık, tutuşmalık; işlemelik, geçerli olmalık;<br />

kullanmalık; etkilenmelik, etki yapmalık, dokunmalık; patron olmalık; işe alınmalık, çekip<br />

çevirmelik; okumalık, öğrenmelik, ders almalık, ders çalışmalık; ders vermelik; 2) yönelmelik,<br />

işletmelik, denemelik, denenmelik, hızlı gitmelik, heveslenmelik, arzulanmalık, amaçlanmalık,<br />

özenmelik, yapınmalık, seğirtmelik, hızlı yürümelik, koşmalık, saldırmalık, yönelmelik, eğilimli<br />

olmalık, hevesi olmalık, heves etmelik; atılmalık; peşinde olmalık; gözü olmalık, didinmelik,<br />

yeltenmelik; savaşmalık; 3) oyalanmalık, kımıl kımıl kımıldanmalık, itişmelik.<br />

архайæн | arxayæn | 1) nesne, cisim, şey, parça, madde, konu, mevzu, ders, disiplin; bilim<br />

dalı, enstrümanın, hareketin aleti; 2) hareketin sahnesi, işler, çalışma, çalışkan, işi olan,<br />

sınırsız, sonsuz.<br />

архайгæ | arxaygæ | 1) çalışma, çalıştırma, çabalama, çaba gösterme, uğraşma, emek<br />

verme, işleme, iş yapma, iş görme, meşgul olma, gayretlenme, gayret etme, gayret<br />

gösterme, gayret sarf etme; yapma, yapıcı olma, çekip çevirme, davranma, zahmet etme,<br />

zahmet gösterme, faaliyette olma, faaliyet gösterme, faaliyette bulunma, harekette<br />

bulunma, hareket etme, ilgilenme, etki yapma, etkileme, tesirli olma, tesir etme, dokunma,<br />

say etme; yürürlükte olma, yürürlükte bulunma; tutma, tutuşma; işleme, geçerli olma;<br />

kullanma; etkileme, etki yapma, dokunma; patron olma; işe alınma, çekip çevirme; okuma,<br />

öğrenme, ders alma, ders çalışma; ders verme; 2) yönelme, işletme, denemelik, denenme,<br />

hızlı gitme, heveslenme, arzulanma, amaçlanma, özenme, yapınma, seğirtme, hızlı yürüme,<br />

koşma, saldırma, yönelme, eğilimli olma, hevesi olma, heves etme; atılma; peşinde olma;<br />

gözü olma, didinme, yeltenme; savaşma; 3) oyalanma, kımıl kımıl kımıldanma, itişme.<br />

архайгæ-архайын | arxaygæ-arxayın |<br />

архайгæйæ | arxaygæyæ | 1) çalışarak, çalıştırarak, çabalayarak, çaba göstererek,<br />

uğraşarak, emek vererek, işleyerek, iş yaparak, iş görerek, meşgul olarak, gayretlenerek,<br />

247


gayret ederek, gayret göstererek, gayret sarf ederek; yaparak, yapıcı olarak, çekip çevirerek,<br />

davranarak, zahmet ederek, zahmet göstererek, faaliyette olarak, faaliyet göstererek,<br />

faaliyette bulunarak, harekette bulunarak, hareket ederek, ilgilenerek, etki yaparak,<br />

etkileyerek, tesirli olarak, tesir ederek, dokunarak, say ederek; yürürlükte olarak, yürürlükte<br />

bulunarak; tutarak, tutuşarak; işleterek, geçerli olarak; kullanarak; etkileyerek, etki yaparak,<br />

dokunarak; patron olarak; işe alınarak, çekip çevirerek; okuyarak, öğrenerek, ders alarak,<br />

ders çalışarak; ders vererek; 2) yönelerek, işleterek, deneyerek, denenerek, hızlı giderek,<br />

heveslenerek, arzulayarak, amaçlanarak, özenerek, yapınarak, seğirterek, hızlı yürüyerek,<br />

koşarak, saldırarak, yönelerek, eğilimli olarak, hevesi olarak, heves ederek; atılarak; peşinde<br />

olarak; gözü olarak, didinerek, yeltenerek; savaşarak; 3) oyalayarak, kımıl kımıl kımıldayarak,<br />

itişerek.<br />

архайд | arxayd | 1) çaba, çaba gösterme, çalışır, çalışma, iş, işlem, işleme, işçilik; uğraşı,<br />

uğraşılma, uğraştırma; faaliyet, harekât, eylem, fiil, edim, amel, emek, görev; yapıt, yapma,<br />

yapıcı olma, eser; gayret, zahmet, eser; zahmet; yürürlük, etki, etkililik, tesir, edim, perde,<br />

muamele, davranış; yürürlük; olay; perde (oyun); edi; 2) sinirlendirme, gürültülü<br />

kımıldamalar, gaile; 3) işletme, neden, sebep, gerekçe, düşünmek, yargılamak, muhakeme<br />

etmek, belge, sertifika; арифметикæйы цыппар архайды | arifmyetikæyı sıppar arxaydı |<br />

dört aritmetik işlem; архайдмæ разæнгард кæнын | arxaydmæ rajængard kænın | gayret<br />

göstermek, gayret etmek, çabalamak, çaba göstermek, yapmak, yapıcı olmak, çalışmak,<br />

faaliyet göstermek, hareketlilik, canlılık; архайдмæ разæнгардцырд | arxaydmæ<br />

rajængard sırd | gayret göstermek, gayret etmek, çabalamak, çaba göstermek, yapmak,<br />

yapıcı olmak, çalışmak, faaliyet göstermek, hareketlilik, canlılık; архайды аренæ | arxaydı<br />

aryenæ | hareket alanı, faaliyet alanı, etkinlik alanı, yapılan işlem alanı, arena.<br />

архайын (архайдтон, архайдтaин, архайдзынæн) | arxayın | 1) çalışmak, çalıştırmak,<br />

çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak, emek vermek, işlemek, iş yapmak, iş görmek, meşgul<br />

olmak, gayretlenmek, gayret etmek, gayret göstermek, gayret sarf etmek; yapmak, yapıcı<br />

olmak, çekip çevirmek, davranmak, zahmet etmek, zahmet göstermek faaliyette olmak,<br />

faaliyet göstermek, faaliyette bulunmak, harekette bulunmak, hareket etmek, ilgilenmek,<br />

etki yapmak, tesir etmek, dokunmak, say etmek; yürürlükte olmak, yürürlükte bulunmak;<br />

tutmak, tutuşmak; işlemek, geçerli olmak; kullanmak; etkilemek, etki yapmak, dokunmak;<br />

patron olmak; işe alınmak, çekip çevirmek; okumak, öğrenmek, ders almak, ders çalışmak;<br />

ders vermek; 2) yönelmek, işletmek, denemek, denenmek, hızlı gitmek, heveslenmek,<br />

arzulamak, amaçlamak, özenmek, yapınmak, seğirtmek, hızlı yürümek, koşmak, saldırmak,<br />

yönelmek, eğilimli olmak, hevesi olmak, heves etmek; atılmak; peşinde olmak; gözü olmak,<br />

didinmek, yeltenmek; savaşmak; 3) oyalanmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek.<br />

архайынaд | arxayınad | faaliyet, faaliyet gösterme, eylem, hareket, etkinlik, gayret, uğraşı,<br />

çalışma, çalıştırma, iş yapma, işletme, işleme, meşgul olma, gayret etme, çabalama, çaba<br />

gösterme, yapma, yapıcı olma.<br />

архайындзинад | arxayınzinad | hareketlik, hareketlilik, eylemlik, eylemlilik; fiillik, fiillilik,<br />

işlemelik, işlemlilik, işlemelik, işlemelilik, yürürlük, yürürlülük, etkilik, etkililik, faaliyetlik,<br />

tesirlik, edimlik, perdelik, perdelilik, amellik, işlik, çalışmalık, muamelelik, eylemlik,<br />

davranışlık; çalışmalık, olaylık.<br />

архайынхъом | arxayınqom | çalışabilir, yetkili, ehliyetli, salahiyetli, yetenekli, kabiliyetli,<br />

kapasiteli, dinç, verimli, iş için yetişkin, yatkın, eğilimli; çalışkan.<br />

архайынхъомдзинад | arxayınqomzinad | kapasitelilik, yeteneklilik, dinçlik, verimlilik,<br />

yatkınlık.<br />

248


архæндæг уæвын (уын) | arxændæg uævın | acı çekmek, eziyet çekmek, ıstırap çekmek,<br />

azap çekmek, sıkıntı çekmek; kahretmek, canı çıkmak, can çekişmek, üzülmek, halsiz düşmek,<br />

bitmek, kıvranmak, mustarip olmak, çatlamak, hasara uğramak, zarar görmek, yanmak,<br />

basılmak; karanlık olmak, kasvetli olmak, talpımak.<br />

архæфсын | arxæfşın | karıştırmak, çekmek, eğlemek, eğlendirmek, eğletmek, soyutlamak,<br />

soyutlama yapmak, oyalanmak.<br />

археолог (незамæнæй баззайгæ дзауматæ, бæстыхæйттæ æ. æнд. Иртасæг) | arxyeolog<br />

(nye jamænæy bajjaygæ zaumatæ, bæştı xæyttæ æ. ænd. İrtaşæg) | arkeolog, arkeolojisi.<br />

археологи | arxyeologi | arkeoloji, erk bilim.<br />

археологон | arxyeologon | arkeolojik, arkeoloji, kazı bilimi.<br />

aрхеологион | arxyeologion | arkeolojik.<br />

архив (рагон документтæ æмæ къухæйфыстытæ æвæрæн) | arxiv (ragon dokumyettæ<br />

æmæ khuxæyfıştıtæ æværæn) | arşiv, arşiv odası, arşiv dairesi, evrak haznesi, belgelik.<br />

архивариус | arxivariuş |<br />

архивон | arxivon | arşivlik, arşivle ilgili.<br />

архипелаг | arxipyelag | takımadalar, takımada, aral.<br />

архитектор (бæстыхæйттæ аразыны специалист) | arxityektor (bæştıxæyttæ arajını<br />

şpyesialişt) | mimar.<br />

архитектур (бæстыхæйттæ аразыны дæсниад æмæ зонад) | arxityekturæ (bæştıxæyttæ<br />

arajını dæşnıiad æmæ jonad) | mimari, mimarlık, yapıcılık.<br />

архитектурæ | arxityekturæ | mimari, mimarlık, yapıcılık.<br />

архитектурон | arxityekturon | mimari; mimarlık, yapıcılık; | arxityekturon anşamblh |<br />

mimari ile ilişkin, mimari topluluk, mimari ekip, mimari grup.<br />

архъан | arqan | kement, laso.<br />

архъанбастæй | arqanbaştæy | bağlı, ilgili, beste, tutuk, ilişik, bağlı, kement, mütevasıl.<br />

архъанджын | arqancın | kementli, lasolu.<br />

архъыз | arqıj |<br />

арц (арцытæ) | ars | mızrak, cirit, direk, kazık, süngü, kasatura, kargı, tabanca ucu; арц<br />

сбадын | ars şbadın | kazığa oturmak, mızrağa oturmak (saç, yün).<br />

арцджын | arscın | mızraklı, ciritli, direkli, kazıklı, süngülü, kasaturalı, kargılı.<br />

арцхæссæг (арцхæсджытæ) | arsxæşşæg | mızrak taşıyan, cirit götüren, direk taşıyan,<br />

kazık taşıyan, süngü taşıyan, kasatura taşıyan, kargı taşıyan.<br />

арцъиу | arshiu | kartal, karakuş, aslan gibi, ukap.<br />

арыг кæнын | arıg kænın | 1) toz kaldırmak, toz etmek, toza sebep olmak; 2) tozlanmak,<br />

toz kapmak, tozla örtmek.<br />

арыг уæвын (уын) | arıg uævın | toza bulanmak, toz olmak, toza dönmek.<br />

арыд (арыдтæ, арыдтытæ) | arıd | yanık, yanmış, bir tarafı yanmış, kömürleşmiş,<br />

güneşten yanmış.<br />

арыинаг | arıinag |<br />

арыйаг | arıyag |<br />

арыйæн | arıyæn |<br />

арыйгæ | arıygæ |<br />

арыйгæйæ | arıygæyæ |<br />

арыйын *арыд (-и, -ис), арыдaин, арыйдзæн (-и, -ис)] | arıyın |<br />

арын I (ардтон, ардтaин, ардзынæн) | arın | bulmak, rast gelmek, rastlamak, kaplamak,<br />

kapılmak.<br />

249


арын II | arın | doğmak, doğum yapmak; doğurmak, yaratmak, mahsul vermek, ürün<br />

vermek, meydana gelmek, kurtulmak.<br />

арынг | arıng | tekne, ekmek teknesi, çamaşır teknesi, yalak.<br />

арынгæвæpæн | arıngæværæn | tekne konan, ekmek teknesi konan, çamaşır teknesi<br />

konan, yalak konan.<br />

арынгмæpзæн | arıngmærjæn | tekne süpürgesi, ekmek teknesi süpürgesi, ekmek teknesi<br />

temizleyicisi.<br />

арынгсæpфæн | arıngşærfæn | tekne silicisi, ekmek teknesi süpürgesi, ekmek teknesi<br />

temizleyicisi.<br />

арынгxaфæн | arıngxafæn | ekmek teknesi kazıyıcısı.<br />

арыхъхъ (арыхъхъытæ) | arıqq | 1) ark, evlek; 2) dere, çukur, hendek, küçük yar, akarsu;<br />

kiriş, putrel, dar, kalas, hatıl, destek, eğrek.<br />

арьергард (æфсадæй æппæты фæсте чи цæуы, уыцы хай) | arhyepgard (æfşadæy<br />

æppætı fæştæ çi sæuı, usı xau) | artçı, artçı kuvvet, dümdar.<br />

ас | aş | 1.1) yaş, koca, büyük, nicelik, irilik, cirim, çap, ebadı, boyutu, boyutlaşma; miktar,<br />

bir miktar, kem, kemiyet, sayı, mevcut, adet; pek çok, biraz, birkaç, ne kadar olursa olsun; 2)<br />

büyüme, büyüklük, artış, artma; boy, endam; gelişme, gelişim, inkişaf, yükselme; 2.1) ergin,<br />

erişkin; yaşlı, yetişkin, erin, yetişmiş, kocaman, reşit; 2) içeride, uzman, geçkin; ас адæймаг |<br />

aş adæymag | yaşlı adam, geçkin insan.<br />

асабыp кæнын | aşabır kænın | sakinleştirilmek, çabukça sakinleştirmek, hızla bastırmak,<br />

sessizlik, sabırlılık, dindirmek, teskin etmek, teselli etmek, teselli vermek, avundurmak,<br />

rahatlatmak, yatıştırmak.<br />

асабыp уæвын (уын) | aşabır uævın | hızla sakinleşmek, sakinleştirilmek, sakinleştirmek,<br />

çabukça barıştırılmak, teskin olmak, yatışmak, rahatlamak, durulmak, azaltılmak, sesiz olmak,<br />

sabırlı olmak, avunmak.<br />

асагъæc кæнын | aşağæş kænın | 1) üzülmek, canı sıkılmak, kederlenmek, hayıflanmak,<br />

gamlanmak, gücenmek, ağıt yapmak, acı verilmek; 2) düşünmek, içinden geçirmek, akıldan<br />

geçirmek.<br />

асагъæcгæнаг | aşağæşgænag | üzen, can sıkan, kederleşen, hayıflaşan, gamlaşan,<br />

gücenen, ağıt yaptıran, acı verdiren.<br />

асагъæcгæнæг (асагъæcгæнджытæ) | aşağæşgænæg | üzülen, canı sıkılan, kederlenen,<br />

hayıflanan, gamlanan, gücenen, ağıt yapan, acı verilen.<br />

асагъæcгæнæггаг (асагъæcгæнæггæгтæ) | aşağæşgænæggag | üzülmelik, canı sıkılmalık,<br />

kederlenmelik, hayıflanmalık, gamlanmalık, gücenmelik, ağıt yapmalık, acı verilmelik.<br />

асагъæcгæнæн | aşağæşgænæn | üzüntü kaynağı, canı sıkılanan, kederlenilen, hayıflanılan,<br />

gamlanılan, gücenilen, ağıt yapılan, acı verilen.<br />

асагъæcгæнгæ | aşağæşgængæ | üzülme, canı sıkılma, kederlenme, hayıflanma,<br />

gamlanma, gücenme, ağıt yapma, acı verilme.<br />

асагъæcгæнгæйæ | aşağæşgængæyæ | üzülerek, canı sıkılarak, kederlenerek, hayıflanarak,<br />

gamlanarak, gücenerek, ağıt yaparak, acı verilerek.<br />

асагъæcгæнинаг (асагъæcгæнниæгтæ) | aşağæşgæninag | üzülecek, canı sıkılacak,<br />

kederlenecek, hayıflanacak, gamlanacak, gücenecek, ağıt yapacak, acı verilecek.<br />

асагъæсхуыз кæнын | aşağæşxuıj kænın | telaşlanmak, telaşa düşmek, meraka düşmek,<br />

endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak, korkmak, heyecanlanmak, efkârlanmak,<br />

zahmet göstermek, rahatsız olmak, alarma geçirmek, gamlanmak, kederlenmek, üzülmek,<br />

düşünceye dalmak.<br />

250


асадæг (асадджытæ) | aşadæg | siper yapan, kapatan, kapanan, kaplanan, örten, örtünen,<br />

niyetini maskeleyen; bürünen, alınan, saklanan, gizlenen, maskeleyen, örtbas eden, üzerine<br />

perde çeken, korunan, himaye eden, alan.<br />

асадæн | aşadæn | 1) siper yapılan, kapatılan, kapanılan, kaplanılan, örtülen, örtünen,<br />

niyetini maskelenen; bürünen, alınan, saklanılan, gizlenilen, maskelenen, örtbas edilen,<br />

üzerine perde çekilen, korunan, himaye edilen, alınan; 2) bulutlanan, bir günlük mola;<br />

асадæн кæнын | aşadæn kænın | geceyi-gündüzü geçirmek, gün harcamak, günü<br />

harcamak, günlemek.<br />

асадгæ | aşadgæ | siper yapma, kapatma, kapama, kaplama, örtme, örtünme, niyetini<br />

maskeleme; bürüme, alma, saklama, gizleme, maskeleme, örtbas etme, üzerine perde<br />

çekme, koruma, himaye etme, alma.<br />

асадгæйæ | aşadgæyæ | siper yaparak, kapatarak, kapanarak, kaplayarak, örterek,<br />

örtünerek, niyetini maskeleyerek; bürüyerek, alarak, saklayarak, gizleyerek, maskeleyerek,<br />

örtbas ederek, üzerine perde çekerek, koruyarak, himaye ederek, alarak.<br />

асадинаг | aşadinag | siper yapacak, kapatacak, kapanacak, kaplayacak, örtecek, örtünecek,<br />

niyetini maskeleyecek; bürünecek, alacak, saklanacak, gizleyecek, maskeleyecek, örtbas<br />

edecek, üzerine perde çekecek, koruyacak, himaye edecek, alacak.<br />

асадын *асадыдта, асадыдтaид, асаддзæн (-и, -ис)] | aşadın | 1) siper yapmak, kapatmak,<br />

kapamak, kaplamak, örtmek, örtünmek, niyetini maskelemek; bürümek, almak, saklamak,<br />

gizlemek, maskelemek, örtbas etmek, üzerine perde çekmek, korumak, himaye etmek,<br />

almak; 2) bulutlanmak; арв мигътæй асады | arv mığæt aşadın | bulutlarla gökyüzü<br />

kapandı, gökyüzü bulutlara büründü, bulutlarla gökyüzü puslandı.<br />

асаджыл кæнын | aşacıl kænın | ayırmak, ayırtmak, ikiye katlamak, yarmak, doğramak,<br />

ditmek, dağıtmak, parçalamak, kırmak.<br />

асаджыл уæвын (уын) | aşacıl uævın | ayrılmak, eğlendirmek, çatallaşmak; yarılmak,<br />

doğranmak, ditilmek, dağılmak, parçalanmak, kırılmak, ikileşmek, çatallanmak, ikiye<br />

ayrılmak, ikiye bölünmek; зæрдæ асаджил уæвын (уын) | jærdæ aşacıl uævın | yüreği<br />

şüphe etmek, kalbi şüpheye düşmek, gönlü şüphelenmek, tereddüt etmek, yürek kırmak; bir<br />

zaman boyunca tereddüt etmek.<br />

асадз-асадз кæнын | aşaz-aşaz kænın | sık sık dikmek, çakmak, fidelemek, ekmek, bitki<br />

ekmek, madde ekmek, takmak; oturtmak, bindirmek, indirmek, yerleştirmek, kondurmak.<br />

асадзаг | aşazag | diktiren, çaktıran, fideleten, ektiren, bitki ektiren, taktıran; oturtan,<br />

bindirten, indirten, yerleştiren, kondurtan.<br />

асадзæг (асадзджытæ) | aşazæg | diken, çakan, fideleyen, eken, bitki eken, takan; oturan,<br />

bindiren, indiren, yerleşen, konduran.<br />

асадзæггаг (асадзæггæгтæ) | aşazæggag | dikmelik, çakmalık, fidelemelik, ekmelik, bitki<br />

ekmelik, madde ekmelik, takmalık; oturtmalık, bindirmelik, indirmelik, yerleştirmelik,<br />

kondurmalık.<br />

асадзæн | aşazæn | dikilen, çakılan, fidelenen, ekilen, bitki ekilen, madde ekilen, takılan;<br />

oturtulan, bindirilen, indirilen, yerleştirilen, kondurulan.<br />

асадзгæ | aşazgæ | dikme, çakma, fideleme, ekme, bitki ekme, madde ekme, takma;<br />

oturtma, bindirme, indirme, yerleştirme, kondurma.<br />

асадзгæйæ | aşazgæyæ | dikerek, çakarak, fideleyerek, ekerek, bitki ekerek, madde ekerek,<br />

takarak; oturtarak, bindirerek, indirerek, yerleştirerek, kondurarak.<br />

асадзинаг (асадзинæгтæ) | aşazinag | dikmek, çakacak, fidelenecek, ekecek, bitki ekecek,<br />

madde ekecek, takacak; oturtacak, bindirecek, indirecek, yerleştirecek, konduracak.<br />

251


асадзын (асагътон, асагътaин, асадздзынæн) | aşazın | 1) dikmek, çakmak, fidelemek,<br />

ekmek, bitki ekmek, madde ekmek, takmak; oturtmak, bindirmek, indirmek, yerleştirmek,<br />

kondurmak, hapsetmek, lekelemek; 2) saplamak, sokmak, sançmak, batırmak, çalışıp<br />

çabalamak, daldırmak, geçirmek, indirmek, itmek, yapıştırmak, iğne yapıştırmak; 3) boğmak.<br />

асаинаг (асаинæгтæ) | aşainag | aldatacak, yanıltacak, oyun edecek, kazıklayacak,<br />

yutturacak, yanıltacak, yalan söyleyecek, yalan savuracak, kara çalacak; kandıracak; baştan<br />

çıkaracak, tavlayacak, ayartacak; çekiciliğine kapılacak, kanacak, iğfal edecek.<br />

асай-асай кæнын | aşay-aşay kænın | sık sık aldatmak, aldanmak, yanıltmak, oyun etmek,<br />

kazıklamak, yutturmak, yanıltmak, yalan söylemek, yalan savurmak, kara çalmak, doğru<br />

olmamak, hata yapmak; kandırmak; baştan çıkarmak, tavlamak, ayartmak; çekiciliğine<br />

kapılmak, kanmak, iğfal etmek<br />

асайаг | aşayag | 1. kandırtan, aldatan, yanıltan, kazıklatan, yutturan, yanıltan, yalan<br />

söyleten, ihanet ettiren; 2. fettan, düzenbaz, baştan çıkartan, tavlatan, ayartan; gönül avcısı,<br />

iğfalci, dilaşup.<br />

асайæг (асайджытæ) | aşayæg | 1. kandıran, aldanan, yanılan, kazıklayan, yutan, yalan<br />

söyleyen, ihanet eden; 2. fettan, düzenbaz, baştan çıkaran, tavlayan, ayartan; gönül avcısı,<br />

iğfalci, dilaşup.<br />

асайæггаг (асайæггæгтæ) | aşayæggag | aldatmalık, aldanmalık, yanıltmalık, oyun etmelik,<br />

kazıklamalık, yutturmalık, yanıltmalık, yalan söylemelik, yalan savurmalık, kara çalmalık, hata<br />

yapmalık; kandırmalık; baştan çıkarmalık, tavlamalık, ayartmalık; çekiciliğine kapılmalık,<br />

kanmalık, iğfal etmelik.<br />

асайæн | aşayæn | aldanan, yanıltılan, oyun edilen, kazıklanan, yutturulan, yanıltılan, yalan<br />

söylenen, yalan savuran, kara çalınan, doğru olmayan, hata yapılan; kandırılan; baştan<br />

çıkarılan, tavlanan, ayartılan; çekiciliğine kapılanan, kanmak, iğfal edilen.<br />

асайгæ | aşaygæ | aldatma, aldanma, yanıltma, oyun etme, kazıklama, yutturma, yanıltma,<br />

yalan söyleme, yalan savurma, kara çalma, doğru olmama, hata yapma; kandırma; 2) baştan<br />

çıkarma, tavlama, ayartma; çekiciliğine kapılma, kanma, iğfal etme.<br />

асайгæйæ | aşaygæyæ | aldatarak, aldanarak, yanıltarak, oyun ederek, kazıklayarak,<br />

yutturarak, yanıltarak, yalan söyleyerek, yalan savurarak, kara çalarak, doğru olmayarak,<br />

hata yaparak; kandırarak; baştan çıkararak, tavlayarak, ayartarak; çekiciliğine kapılarak,<br />

kanarak, iğfal ederek.<br />

асайд (асæйдтытæ) | aşayd | aldatmış, aldanmış, yanıltmış, oyun etmiş, kazıklamış,<br />

yutturmuş, yanıltmış, yalan söylemiş, yalan savurmuş, kara çalmış, hata yapmış; kandırmış;<br />

baştan çıkarmış, tavlamış, ayartmış; çekiciliğine kapılmış, kanmış, iğfal etmiş.<br />

асайын (асайдтон, асайдтaин, асайдзынæн) | aşayın | 1) aldatmak, aldanmak, yanıltmak,<br />

oyun etmek, kazıklamak, yutturmak, yanıltmak, yalan söylemek, yalan savurmak, kara<br />

çalmak, doğru olmamak, hata yapmak; kandırmak; 2) baştan çıkarmak, tavlamak, ayartmak;<br />

çekiciliğine kapılmak, kanmak, iğfal etmek; 3) çekmek, eğlemek, eğletmek, eğlendirmek,<br />

avutmak, soyutlamak, soyutlama yapmak, oyalanmak, oynatmak, alıkoymak, boş bulunmak,<br />

ferahlamak, karıştırmak; 4) gerektirmek, neden olmak, yol açmak.<br />

асалд (асæлдтытæ) | aşald | donmuş, buz kesmiş, buz olmuş.<br />

асанчъex кæнын | aşançhyex kænın | adım atmak, bir adım atmak; yürümek, yürümeye<br />

başlamak, ayak atmak, aşmak, eşiği aşmak, üzerinden geçmek, gelişme kaydetmek.<br />

асатаp кæнын | aşatar kænın | boşuna harcamak, yemek, varını yoğunu yemek, israf<br />

etmek; satmak, satıp savmak, elden satmak, her şeyi satmak, iflas etmek, miras yemek;<br />

ellerini havaya kaldırmak, savurganlıktan dolayı batmak.<br />

252


асатаpгæнаг | aşatargænag | boşuna harcatan, yediren, varını yoğunu yediren, miras<br />

yediren , israf ettiren; sattıran, satıp savurtan, iflas ettiren; ellerini havaya kaldırtan,<br />

savurganlıktan dolayı batırtan.<br />

асатаpгæнæг (асатаpгæнджытæ) | aşatargænæg | boşuna harcayan, yiyen, varını yoğunu<br />

yiyen, miras yiyen, israf eden; satan, satıp savuran, iflas eden; ellerini havaya kaldıran,<br />

savurganlıktan dolayı batan.<br />

асатаpгæнæн | aşatargænæn | boşuna harcanan, yenen, varı yoğu yenen, miras yenen,<br />

israf edilen; satılan, satıp savrulan, her şeyi satılan, iflas edilen; ellerini havaya kaldırtan,<br />

savurganlıktan dolayı batılan.<br />

асатаpгæнгæ | aşatargængæ | boşuna harcama, yeme, varını yoğunu yeme, miras yeme,<br />

israf etme; satma, satıp savma, elden satma, her şeyi satma, iflas etme; ellerini havaya<br />

kaldırma, savurganlıktan dolayı batma.<br />

асатаpгæнгæйæ | aşatargængæyæ | boşuna harcayarak, yiyerek, varını yoğunu yiyerek,<br />

miras yiyerek, israf ederek; satarak, satıp savurarak, elden satarak, her şeyi satarak, iflas<br />

ederek; ellerini havaya kaldırarak, savurganlıktan dolayı batarak.<br />

асатаpгæнинаг (асатаpгæнинæгтæ) | aşatargæninag | boşuna harcanacak, yenecek, miras<br />

yenecek, israf edecek; satacak, satıp savuracak, elden satacak, her şeyi satacak, iflas edecek;<br />

ellerini havaya kaldıracak, savurganlıktan dolayı batacak.<br />

асатæг кæнын | aşatæg kænın | 1) çıplak etmek, çıplanmak, cavlak etmek, soymak, soyup<br />

çıplak etmek, soyunup çıplak kalmak, açmak, açılmak, açık bırakmak, sıyırmak; çekmek; 2)<br />

serinletmek, serinlenmek, serinleştirmek, serinleşmek, serin yaymak, soğutmak, soğumak,<br />

soğutulmak, soğuklaştırmak, üşütmek; 3) havalandırmak, havalanmak, hava almak, cereyan<br />

yapmak.<br />

асау кæнын | aşau kænın | 1) karalamak; kararmak, karartmak, siyahlaşmak,<br />

siyahlaştırmak; karanlık yapmak; 2) çürük koymak, çürüğü ortaya koymak.<br />

асау уæвын (уын) | aşau uævın | kararmak, siyahlaşmak, siyaha dönmek, karanlık olmak.<br />

асау-сауид уæвын (уын) | aşau-şauid uævın | kapkara olmak, simsiyah olmak.<br />

асаули | aşauli | uşak, uşak adam, hademe, hizmetkâr, hizmetçi, hizmetli, yardakçı, çırak;<br />

muhafız, güvenlik bekçisi, koruma, koruyucu, kolcu, dideban.<br />

асаухæдзар кæнын | aşauxæzar kænın | öldürmek, can verdirmek, mahvetmek, yok<br />

etmek, yoğaltmak. погубить<br />

асаухæдзар уæвын (уын) | aşauxæzar uævın | ölmek, can vermek, mahvolmak, yok<br />

olmak, yoğalmak.<br />

асæдз-асæдз кæнын | aşæz-aşæz kænın | sık sık batmak, batıp kalmak, saplanmak,<br />

saplanıp kalmak, gömülmek, yapıştırmak, yapıştırılmak; sıkışıp kalmak, borca batmak, borç<br />

içinde yüzmek; itilmek, çakılmak, çakılıp kalmak, dikilmek, dikilip kalmak.<br />

асæдзаг | aşæzag | batırtan, saplatan, saplanıp kaldıran, gömüşten, yapıştırtan; sıkışıp<br />

kaldıran, borca batırtan, borç içinde yüzdüren; ittiren, çaktıran, çakılıp kaldıran, diktiren,<br />

dikilip bıraktıran.<br />

асæдзæг (асæдзджытæ) | aşæzæg | batıran, saplayan, saplanıp kalan, gömülen,<br />

yapıştıran; sıkışıp kalan, borca batıran, borç içinde yüzdüren; iten, çakan, çakılıp kalan, diken,<br />

dikilip bırakan.<br />

асæдзæн | aşæzæn | batan, batıp kalan, saplanan, saplanıp kalan, gömülen, yapıştırılan;<br />

sıkışıp kalınan, borca batırılan, borç içinde yüzen; itilen, çakılan, çakılıp kalınan, dikilen, dikilip<br />

kalan.<br />

253


асæдзгæ | aşæzgæ | batma, batıp kalma, saplanma, saplanıp kalma, gömülme, yapıştırma,<br />

yapıştırılma; sıkışıp kalma, borca batma, borç içinde yüzme; itilme, çakılma, çakılıp kalmak,<br />

dikilme, dikilip kalma.<br />

асæдзгæйæ | aşæzgæyæ | batarak, batıp kalarak, saplanarak, saplanıp kalarak, gömülerek,<br />

yapıştırarak, yapıştırılarak; sıkışıp kalarak, borca batarak, borç içinde yüzerek; itilerek,<br />

çakılarak, çakılıp kalarak, dikilerek, dikilip kalarak.<br />

асæдзинаг (асæдзинæгтæ) | aşæzinag | batacak, batıp kalacak, saplanacak, saplanıp<br />

kalacak, gömülecek, yapıştıracak, yapıştırılacak; sıkışıp kalacak, borca batacak, borç içinde<br />

yüzecek; itilecek, çakılacak, çakılıp kalacak, dikilecek, dikilip kalacak.<br />

асæдзын | aşæzın | 1) batmak, batıp kalmak, saplanmak, saplanıp kalmak, gömülmek,<br />

yapıştırmak, yapıştırılmak; sıkışıp kalmak, borca batmak, borç içinde yüzmek; 2) itilmek,<br />

çakılmak, çakılıp kalmak, dikilmek, dikilip kalmak.<br />

асæйын | aşæyın | rahatsızlanmak, rahatsız olmak, keyifsizlenmek, keyifsiz olmak,<br />

keyifsizleşmek, biraz hastalanmak.<br />

асæл-асæл кæнын | aşæl-aşæl kænın | sık sık donmak, donup kalmak, dondurmak, buz<br />

tutmak, buz kesilmek, kakırdamak, uykuya dalmak, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />

асæлаг | aşælag | donduran, donup kaldıran, dondurtan, buz tutturan, buz kestiren,<br />

kakırdatan, uykuya daldıran, pıhtılaştıran.<br />

асæлæг (асæлджытæ) | aşælæg | donan, donup kalan, donduran, buz tutan, buz kesilen,<br />

kakırdayan, uykuya dalan, pıhtılaşan.<br />

асæлæн | aşælæn | donulan, donup kalınan, dondurulan, buz tutulan, buz kesilen,<br />

kakırdatan, uykuya dalınan, pıhtılaşan.<br />

асæлгæ | aşælgæ | donma, donup kalma, dondurma, buz tutma, buz kesilme, kakırdama,<br />

uykuya dalma, pıhtılaşmak.<br />

асæлгæйæ | aşælgæyæ | donarak, donup kalarak, dondurarak, buz tutarak, buz kesilerek,<br />

kakırdatarak, uykuya dalarak, pıhtılaşarak.<br />

асæлинаг (асæлинæгтæ) | aşælinag | donacak, donup kalacak, donduracak, buz tutacak,<br />

buz kesilecek, kakırdatacak, uykuya dalacak, pıhtılaşacak.<br />

асæлын (асалдтон, асалдaин, асæлдзынæн) | aşælın | donmak, donup kalmak,<br />

dondurmak, buz tutmak, buz kesilmek, kakırdamak, uykuya dalmak, pıhtılaşmak, yoğsak.<br />

асæндæг | aşændæg | ufalayan, çiğneyen, ezen.<br />

асæндæг кæнын | aşændæg kænın | ufalamak, doğramak (ekmek).<br />

асæпп кæнын, асæпп-сæпп кæнын | aşæpp kænın, aşæpp- şæpp kænın | tırıs gitmek,<br />

hızlı tırıs koşmak, süratli yürümek, yorga gitmek (at yürüyüşü); sekmek, sekerek koşmak,<br />

haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak.<br />

асæпп-сæпп кæнын, асæпп кæнын | aşæpp- şæpp kænın, aşæpp kænın | tırıs gitmek,<br />

hızlı tırıs koşmak, süratli yürümek, yorga gitmek (at yürüyüşü); sekmek, sekerek koşmak,<br />

haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak.<br />

асæpбиxъуыpoй кæнын | aşærbiquıroy kænın | takla atmak, takla döndürmek, tepe takla<br />

atmak, tepe takla etmek, baş üzerinde takla atmak, cumbalamak, devirmek, devrilmek.<br />

асæpды | aşærdı | bu yaz.<br />

асæpдыгoн | aşærdıgon | bu yazın.<br />

асæpибap кæнын | aşæribar kænın | başına buyruk yapmak, hür yapmak, özgür yapmak,<br />

serbest yapmak, serbest bırakmak, azat etmek; kurtarmak, bağışlamak, muaf tutmak,<br />

boşaltmak, ayırmak.<br />

254


асæpибap уæвын (уын) | aşæribar uævın | başına buyruk olmak, hür olmak, serbest<br />

bırakılmak, özgür olmak, özgürlüğe kavuşmak, azat olmak; boşalmak, serbest kalmak,<br />

kurtulmak, sıyrılmak.<br />

асæppæтт кæнын | aşærrætt kænın | 1) sıçramak, bir yana sıçramak, geri sıçramak,<br />

zıplamak, hoplamak, çıvmak, cıvımak, atlamak, bir tarafa atlamak; 2) dönmek, kopmak;<br />

sekmek.<br />

асæppæтгæнаг | aşærrætgænag | sıçratan, zıplatan, hoplatan, cıvıtan, atlatan; döndüren,<br />

koparan; sektiren.<br />

асæppæтгæнæг (асæppæтгæнджытæ) | aşærrætgænæg | sıçrayan, zıplayan, hoplayan,<br />

cıvıyan, cıvıtan, atlayan; dönen, kopan; seken.<br />

асæppæтгæнæггаг (асæppæтгæнæггæгтæ) | aşærrætgænæggag | sıçramalık, zıplamalık,<br />

hoplamalık, çıvmalık, cıvımalık, atlamalık; dönmelik, kopmalık; sekmelik.<br />

асæppæтгæнæн | aşærrætgænæn | sıçranan, zıplanan, hoplanan, cıvıtan, cıvıyan, atlayan;<br />

dönülen, kopulan; sekilen.<br />

асæppæтгæнгæ | aşærrætgængæ | sıçrama, bir yana sıçrama, geri sıçrama, zıplama,<br />

hoplama, çıvma, cıvıma, atlama, bir tarafa atlama; dönme, kopma; sekme.<br />

асæppæтгæнгæйæ | aşærrætgængæyæ | sıçrayarak, zıplayarak, hoplayarak, cıvıyarak,<br />

cıvıtarak, atlayarak; dönerek, koparak; sekerek.<br />

асæppæтгæнинаг (асæppæтгæнинæгтæ) | aşærrætgæninag | sıçranacak, zıplanacak,<br />

hoplanacak, cıvıyacak, cıvıtacak, atlanacak; dönecek, kopacak; sekecek.<br />

асæpтт-сæpтт кæнын | aşærtt-şærtt kænın | sık sık sekmek, sekerek koşmak, koşarak<br />

yürümek, haksız bir muamelede gitmek, yavaş hızlı bir koşuyu koşmak; tırıs yürümek, süratli<br />

gitmek; hızlı tırıs koşmak, yorga gitmek (at yürüyüşü).<br />

асæpф-асæpф кæнын | aşærf-aşærf kænın | sık sık temizlemek, fırçalamak, parlatmak;<br />

boyamak; ovmak; soymak; silmek, süpürmek, süpürüvermek, tozunu almak; aşındırmak,<br />

sürterek delmek.<br />

асæpфаг | aşærfag | temizleten, fırçalatan, parlatan; boyatan; ovduran; soyduran; sildiren,<br />

süpürten, süpürtüveren, tozunu aldıran; aşındırtan, sürterek deldiren.<br />

асæpфасæpфгæнгæ | aşærfaşærfgængæ | sık sık temizleme, fırçalama, parlatma; boyama;<br />

ovma; soyma; 2) silme, süpürme, süpürüverme, tozunu alma; aşındırma, sürterek delme.<br />

асæpфæг (асæpфджытæ) | aşærfæg | temizleyen, fırçalayan, parlatan; boyayan; ovan;<br />

soyan; silen, süpüren, süpürüveren, tozunu alan; aşındıran, sürterek delen.<br />

асæpфæггаг (асæpфæггæгтæ) | aşærfæggag | temizlemelik, fırçalamalık, parlatmalık;<br />

boyamalık; ovmalık; soymalık; 2) silmelik, süpürmelik, süpürüvermelik, tozunu almalık;<br />

aşındırmalık, sürterek delmelik.<br />

асæpфæн | aşærfæn | temizlenen, fırçalanan, parlatılan; boyanan; ovulan; soyulan; 2)<br />

silinen, süpürülen, süpürülen, tozu alınan; aşındırılan, sürterek delinen.<br />

асæpфгæ | aşærfgæ | temizleme, fırçalama, parlatma; boyama; ovma; soyma; 2) silme,<br />

süpürme, süpürüverme, tozunu alma; aşındırma, sürterek delme.<br />

асæpфгæйæ | aşærfgæyæ | temizleyerek, fırçalayarak, parlatarak; boyayarak; ovarak;<br />

soyarak; 2) silerek, süpürerek, süpürüvererek, tozunu alarak; aşındırarak, sürtüp delerek.<br />

асæpфинаг (асæpфинæгтæ) | aşærfinag| temizlenecek, fırçalanacak, parlatacak;<br />

boyanacak; ovacak; soyacak; 2) silecek, süpürecek, süpürüverecek, tozunu alacak;<br />

aşındıracak, sürterek delecek.<br />

асæpфт (асæpфтытæ) | aşærft | temizlemiş, fırçalamış, parlatmış; boyamış; ovmuş;<br />

soymuş; 2) silmiş, süpürmüş, süpürüvermiş, tozunu almış; aşındırmış, sürterek delmiş.<br />

255


асæpфын (асæpфтон, асæpфтaин, асæpфдзынæн) | aşærfın | 1) temizlemek, fırçalamak,<br />

parlatmak; boyamak; ovmak; soymak; 2) silmek, süpürmek, süpürüvermek, tozunu almak;<br />

aşındırmak, sürterek delmek, rendelemek; 3) dikkat etmeyi reddetmek, atıvermek, andırmak,<br />

düşürüvermek; 4) çalmak, araklamak, kaçırmak.<br />

асæст | aşæşt | 1. bulut, ebir; 2. sisli, bulutlu, bulutlanma, bulutluluk, dumanlı, bulanık,<br />

donuk, müphem; puslu, kapanık; 3. bulandırma, karıştırma, kapalı, mağmum, somurtuk,<br />

sıkıntılı, sıkıntılılık, mağmum, somurtuk, kederli, kederlilik; асæст бон | aşæşt bon | bulutlu<br />

gün.<br />

асæстaд | aşæştad | bulutlar, bulutlanma, kapanıklık, karar.<br />

асæтгæ | aşætgæ | kırma, kırılma, kırıtma, kırarak delme, kırıp geçirme, parçalama,<br />

parçalanma, yıkma, yıkılma, belini bükme, bozma, bozulma, berbat etme, haklama,<br />

sakatlama.<br />

асæтгæйæ | aşætgæyæ | kırarak, kırılarak, kırıtarak, kırıp delerek, kırıp geçirerek,<br />

parçalayarak, parçalanarak, yıkarak, yıkılarak, belini bükerek, bozarak, bozularak, berbat<br />

ederek, haklayarak, sakatlayarak.<br />

асæттаг | aşættag | kırdıran, parçalatan, yıktıran, belini büktüren, bozduran, berbat ettiren,<br />

haklatan, sakatlatan.<br />

асæттæг (асæтджытæ) | aşættæg | kıran, parçalayan, yıkan, belini büken, bozan, berbat<br />

eden, haklayan, sakatlayan.<br />

асæттæггаг (асæттæггæгтæ) | aşættæggag | kırmalık, kırılmalık, kırıtmalık, kırarak<br />

delmelik, kırıp geçirmelik, parçalamalık, parçalanmalık, yıkmalık, yıkılmalık, belini bükmelik,<br />

bozmalık, bozulmalık, berbat etmelik, haklamalık, sakatlamalık.<br />

асæттæн | aşættæn | kırılan, parçalanan, yıkılan, belini bükülen, bozulan, berbat edilen,<br />

haklanan, sakatlanan.<br />

асæттинаг (асæттинæгтæ) | aşættinag | kıracak, kırılacak, kırıtacak, kırıp delecek, kırıp<br />

geçirecek, parçalanacak, parçalanacak, yıkacak, yıkılacak, belini bükecek, bozacak, bozulacak,<br />

berbat edecek, haklanacak, sakatlanacak.<br />

асæттын *асастон, асастaин, асæтдзынæн; асаст (-и, -ис), асастaид, асæтдзæн (-и, -ис)] |<br />

aşættın | 1) kırmak, kırılmak, kırıtmak, kırarak delmek, kırıp geçirmek, parçalamak,<br />

parçalanmak, yıkmak, yıkılmak, belini bükmek, bozmak, bozulmak, berbat etmek, haklamak,<br />

sakatlamak, sımak; zayıflatmak, nazlanmak; gedik açmak; 2) kesmek, sözünü kesmek,<br />

öldürmek, katletmek; 3) gidermek, çözmek, alıştırmak.<br />

асæудæджæp кæнын | aşæudæcæp kænın | побарышничать.<br />

асæфтæг кæнын | aşæftæg kænın | 1) tekrarlayıp durmak, tekrar tekrar söylemek, diline<br />

dolamak, dilinden düşürmemek, yinelemek, yineleyip durmak, ezberlemek, tutturmak,<br />

bellemek; katılaşmak, sertleştirmek, nasırlaşmak; donmak; 2) yok etmek; ölmek, öldürmek,<br />

katletmek; 3) çalmak, aşırmak, kaçırmak.<br />

асæфтæг уæвын (уын) | aşæftæg uævın | 1) sertleşmek, sertleştirilmek; donmak,<br />

katılaşmak, nasırlaşmak; 2) ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek, sönmek.<br />

асæx-сæx кæнын | aşæx-şæx kænın | sıçratmak, boşaltmak, boca etmek, çıkarmak,<br />

dökülmek.<br />

асæxxæт кæнын | aşæxxæt kænın | dışarı sıçratmak, boşaltmak, boca etmek, çıkarmak,<br />

dökülmek.<br />

асæxxæтгæнаг | aşæxxætgænag | dışarı sıçratan, boşaltan, boca ettiren, çıkartan,<br />

döktüren.<br />

асæxxæтгæнæг (асxxæтгæнджытæ) | aşæxxætgænæg | dışarı sıçrayan, boşalan, boca<br />

eden, çıkaran, döken.<br />

256


асæxxæтгæнæггаг | aşæxxætgænæggag | dışarı sıçratmalık, boşaltmalık, boca etmelik,<br />

çıkarmalık, dökülmelik.<br />

асæxxæтгæнæн | aşæxxætgænæn | dışarı sıçratılan, boşaltılan, boca edilen, çıkarılan,<br />

dökülülen.<br />

асæxxæтгæнгæ | aşæxxætgængæ | dışarı sıçratma, boşaltma, boca etme, çıkarma,<br />

dökülme.<br />

асæxxæтгæнгæйæ | aşæxxætgængæyæ | dışarı sıçratarak, boşaltarak, boca ederek,<br />

çıkararak, dökülerek.<br />

асæxxæтгæнинаг (асxxæтгæнинæгтæ) | aşæxxætgæninag | dışarı sıçratacak, boşaltacak,<br />

boca edecek, çıkaracak, dökülecek.<br />

асбаpæн | aşbaræn |<br />

асбecт | aşbyeşt | asbest, kayalifi, taşpamuğu.<br />

асбecтoн | aşbyeşton | asbestli, kayalifçili, taşpamuğu.<br />

асгap-асгap кæнын | aşgar-aşgar kænın | | 1) sık sık yoklamak, aramak, araştırmak, arayıp<br />

taramak, bakmak; bakınmak, göz atmak, kontrol etmek; 2) soruşturma yapmak, denetlemek,<br />

denemek, sınamak, teftiş etmek, sağlamak, havalandırmak; 3) ziyaret etmek, uğramak,<br />

gitmek, girip çıkmak, gidip gelmek; bulunmak, dolaşmak, gezmek.<br />

асгapаг | aşgarag | | 1) aratan, araştırtan, arayıp taratan, yoklatan, baktıran; bakındıran,<br />

göz attıran, kontrol ettiren; 2) soruşturtan, denetleten, deneten, sınatan, teftiş ettiren,<br />

müfettiş yapan, sağlatan, havalandırtan; 3) ziyaret ettiren, uğratan, giden, girip çıkan, gidip<br />

gelen; bulunan, dolaştıran, gezdiren.<br />

асгapасгapгæнгæ | aşgaraşgargængæ | 1) arama, araştırma, arayıp tarama, yoklama,<br />

bakma; bakınma, göz atma, kontrol etme; 2) soruşturma yapma, denetleme, deneme,<br />

sınama, teftiş etme, sağlama, havalandırma; 3) ziyaret etme, uğrama, gitme, girip çıkma,<br />

gidip gelme; bulunma, dolaşma, gezme.<br />

асгapæг (асгapджытæ) | aşgaræg | 1) arayan, araştıran, arayıp tarayan, yoklayan, bakan;<br />

bakınan, göz atan, kontrol eden; 2) soruşturan, denetleyen, deneyen, sınayan, teftiş eden,<br />

müfettiş, sağlayan, havalandıran; 3) ziyaret eden, uğrayan, giden, girip çıkan, gidip gelen;<br />

bulunan, dolaşan, gezen.<br />

асгapæггаг (асгapæггæгтæ) | aşgaræggag | 1) aramalık, araştırmalık, arayıp taramalık,<br />

yoklamalık, bakmalık; bakınmalık, göz atmalık, kontrol etmelik; 2) soruşturma yapmalık,<br />

denetlemelik, denemelik, sınamalık, teftiş etmelik, sağlamalık, havalandırmalık; 3) ziyaret<br />

etmelik, uğramalık, gitmelik, girip çıkmalık, gidip gelmelik; bulunmalık, dolaşmalık, gezmelik.<br />

асгapæн | aşgaræn | 1) aranan, araştırılan, arayıp taranan, yoklanan, bakılan; bakınan, göz<br />

atılan, kontrol edilen; 2) soruşturma yapılan, denetlenen, denenen, sınanan, teftiş edilen,<br />

sağlanan, havalandırılan; 3) ziyaret edilen, uğranan, gidilen, girip çıkılan, gidip gelinen;<br />

bulunulan, dolaşılan, gezilen.<br />

асгapгæ | aşgargæ | 1) arama, araştırma, arayıp tarama, yoklama, bakma; bakınma, göz<br />

atma, kontrol etme; 2) soruşturma yapma, denetleme, deneme, sınama, teftiş etme,<br />

sağlama, havalandırma; 3) ziyaret etme, uğrama, gitme, girip çıkma, gidip gelme; bulunma,<br />

dolaşma, gezme.<br />

асгapгæйæ | aşgargæyæ | 1) arayarak, araştırarak, arayıp tarayarak, yoklayarak, bakarak;<br />

bakınarak, göz atarak, kontrol ederek; 2) soruşturma yaparak, denetleyerek, deneyerek,<br />

sınayarak, teftiş ederek, sağlayarak, havalandırarak; 3) ziyaret ederek, uğrayarak, giderek,<br />

girip çıkarak, gidip gelerek; bulunarak, dolaşarak, gezerek.<br />

асгapинаг (асгapинæгтæ) | aşgarinag | 1) aranacak, araştıracak, arayıp taranacak,<br />

yoklanacak, bakacak; bakınacak, göz atacak, kontrol edecek; 2) soruşturma yapacak,<br />

257


denetlenecek, denenecek, sınanacak, teftiş edecek, sağlanacak, havalandıracak; 3) ziyaret<br />

edecek, uğranacak, gidecek, girip çıkacak, gidip gelecek; bulunacak, dolaşacak, gezecek.<br />

асгapын (асгæpстон, асгæpстaин, асгаpдзынæн) | aşgarın | 1) aramak, araştırmak, arayıp<br />

taramak, yoklamak, bakmak; bakınmak, göz atmak, kontrol etmek; 2) soruşturma yapmak,<br />

denetlemek, denemek, sınamak, teftiş etmek, sağlamak, havalandırmak; 3) ziyaret etmek,<br />

uğramak, gitmek, girip çıkmak, gidip gelmek; bulunmak, dolaşmak, gezmek.<br />

асгæ, ассын-æй| aşgæ, aşın-æy |<br />

асгæл | aşgæl | tava, sahan.<br />

асгæpcт (асгæpcтытæ) | aşgærşt | 1) keşif; deneme; araştırma, bakınma, yoklama; 2)<br />

istihbarat, haber alma, açımlama.<br />

асгæpcтытæ кæнын | aşgærşıtæt kænın | keşif yapmak; denemek; aramak, araştırmak,<br />

bakmak, bakınmak, yoklamak, istihbarat yapmak, haber almak, açımlamak.<br />

асгoмaу | aşgomau | yaşlı, yaşlıca, geçkin, ihtiyar, genç olmayan, pek genç olmayan, yaşı<br />

geçmiş, yıllar geçmiş.<br />

асдæpын | aşdærın | yalamak, yalayıp almak, yalayıp gidermek, sıyrılmak, sıvışmak.<br />

асджын | aşcın | yaşlı, geçkin, ihtiyar, yetişkin, büyük, erin, yetişmiş, koca, kocaman; boylu,<br />

uzun boylu, iri, iri gövdeli, iriyarı, çam yarması; iri taneli; önemli, kaba, dâhim, geniş, cesim,<br />

cesametli. рослый, крупный, большой<br />

асeлф кæнын | aşyelf kænın | gitmek, sıyrılmak, sıvışmak, savuşmak, kaçmak, gizlice<br />

kaçmak, ekmek, uzağa kaymak, gazlamak, ferleşmek.<br />

асeлфгæнаг | aşyelfgænag | giden, sıyrılan, sıvıştıran, savuşturan, kaçtıran, ektiren, uzağa<br />

kaydıran, gazlatan, ferleştiren.<br />

асeлфгæнæг (асeлфгæнджытæ) | aşyelfgænæg | giden, sıyrılan, sıvışan, savuşan, kaçan,<br />

eken, uzağa kayan, gazlayan, ferleşen.<br />

асeлфгæнæггаг | aşyelfgænæggag | gitmelik, sıyrılmalık, sıvışmalık, savuşmalık, kaçmalık,<br />

ekmelik, uzağa kaymalık, gazlamalık, ferleşmelik.<br />

асeлфгæнæн | aşyelfgænæn | gidilen, sıyrılan, sıvışılan, savuşulan, kaçılan, ekilen, uzağa<br />

kayılan, gazlanan, ferleşen.<br />

асeлфгæнгæ | aşyelfgængæ | gitme, sıyrılmak sıvışma, savuşma, kaçma, gizlice kaçma,<br />

ekme, uzağa kayma, gazlama, ferleşme.<br />

асeлфгæнгæйæ | aşyelfgængæyæ | giderek, sıyrılarak, sıvışarak, savuşarak, kaçarak, gizlice<br />

kaçarak, ekerek, uzağa kayarak, gazlayarak, ferleşerek.<br />

асeлфгæнинаг (асeлфгæнинæгтæ) | aşyelfgæninag | gidecek, sıyrılacak, sıvışacak,<br />

savuşacak, kaçacak, gizlice kaçacak, ekecek, uzağa kayacak, gazlanacak, ferleşecek.<br />

асeнк (aсыллынк) кæнын (лacын) | aşyenk (aşıllınk) kænın (laşın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

асeнк (aсыллынк) лacын (кæнын) | aşyenk (aşıllınk) laşın (kænın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

асec | aşyeş | fırtınalı, şiddetli, azgın, sert, coşkun, taşkın, keskin, rüzgârlı, ani; kızgın;<br />

hararetli, ateşli, sıcak; ısı.<br />

асиаг (асиæгтæ) | aşiag | Balkar, Balkarca.<br />

асид-асид кæнын | aşid-aşid kænın | sık sık çağrı yapmak, çağırmak, davet etmek, yanıt<br />

vermek, cevap vermek, takdir etmek.<br />

258


асидаг | aşidag | çağrı yaptıran, çağırtan, davet ettiren, yanıt verdiren, cevap verdiren,<br />

takdir ettiren.<br />

асидæг (асидджытæ) | aşidæg | çağrı yapan, çağıran, davet eden, yanıt veren, cevap<br />

veren, takdir eden.<br />

асидæггаг (асидæггæгтæ) | aşidæggag | çağrı yapmalık, çağırmalık, davet etmelik, yanıt<br />

vermelik, cevap vermelik, takdir etmelik.<br />

асидæн | aşidæn | çağrı yapılan, çağırılan, davet edilen, yanıt verilen, cevap verilen, takdir<br />

edilen.<br />

асидгæ | aşidgæ | çağrı yapma, çağırma, davet etme, yanıt verme, cevap verme, takdir<br />

etme.<br />

асидгæйæ | aşidgæyæ | çağrı yaparak, çağırarak, davet ederek, yanıt vererek, cevap<br />

vererek, takdir ederek.<br />

асидинаг | aşidinag | çağrı yapacak, çağıracak, davet edecek, yanıt verecek, cevap verecek,<br />

takdir edecek.<br />

асидт | aşidt | 1) çağrı, çağırma, davet; davetiye, sitayiş; 2) yanıt, cevap, yankı, akis, ses,<br />

fikir, mütalaa, takdir; geri alma; bonservis, referans; eleştiri, eleştiri yazısı; işaret.<br />

асидын (асидтæн, асидтaин, асиддзынæн) | aşidın | çağrı yapmak, çağırmak, davet<br />

etmek, yanıt vermek, cevap vermek, takdir etmek, biri için iyi söylemek, çekmek, bir yana<br />

çekmek, bir tarafa çekmek, geri çekmek, geri almak.<br />

асимаг | aşimag | “şimd” oynatan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимæг (асимджытæ) | aşimæg | “şimd” oynayan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимæггаг (асимджытæ) | aşimæggag | “şimd” oynamalık (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимæн | aşimæn | “şimd” oynanan (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимгæ | aşimgæ | “şimd” oynama (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асимгæйæ | aşimgæyæ | “şimd” oynayarak (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асиминаг (асидинæгтæ) | aşiminag | “şimd” oynayacak (Alan-Oset-İron folklor oyunu).<br />

асиммeтpи | aşimmyetri | asimetrik.<br />

асимын (асимдтон, асимдтaин, асимдзынæн) | aşimın | Alan-Oset-İron folklorda kitlesel<br />

gurup oyunu “şimd” yürüyüş şekline katılmak.<br />

асин | aşin | merdiven; асины къax | aşinı khax | merdiven ayağı, merdiven basamağı.<br />

асиp-аcиp кæнын | aşir-aşir kænın | sık sık folklor oyununda “şirge” yürüyüşü yapmak,<br />

dans etme şekli; dansa başlama yürüyüşü, oynamak, raks etmek.<br />

асиp-cиp кæнын, асиp-cуp кæнын | aşir-şir kænın | 1) süpürmek, bir şekilde süpürmek, bir<br />

şekilde temizlemek; örtmek, kaplamak; 2) sallamak, çalkalamak, çalkamak.<br />

асиp-cуp кæнын, асиp-cиp кæнын | aşir-şir kænın | 1) süpürmek, bir şekilde süpürmek, bir<br />

şekilde temizlemek; örtmek, kaplamak; 2) sallamak, çalkalamak, çalkamak.<br />

асиpаг | aşirag | folklor oyununda “şirge” yaptıran, dans ettiren; oynatan, raks ettiren.<br />

асиpæг (асиpджытæ) | aşiræg | folklor oyununda “şirge” yapan, dans eden; oynayan, raks<br />

eden.<br />

асиpæггаг (асиpæггæгтæ) | aşiræggag | folklor oyununda “şirge” yapmalık, dans etmelik;<br />

oynamalık, raks etmelik.<br />

асиpæн | aşiræn | folklor oyununda “şirge” yapılan, dans edilen; oynanan, raks edilen.<br />

асиpгæ | aşirgæ | folklor oyununda “şirge” yapma, dans etme; oynama, raks etme.<br />

асиpгæйæ | aşirgæyæ | folklor oyununda “şirge” yaparak, dans ederek; oynayarak, raks<br />

ederek.<br />

асиpинаг (асиpинæгтæ) | aşirinag | folklor oyununda “şirge” yapacak, dans edecek;<br />

oynanacak, raks edecek.<br />

259


асиpын (асиpдтон, асиpдтaин, асиpдзынæн) | aşirın | folklor oyununda “şirge” yürüyüşü<br />

yapmak, dans etme şekli; dansa başlama yürüyüşü, oynamak, raks etmek.<br />

аскeт | aşkyet | çileci, tevkif, tutuklama, hapis, çileci, dünya zevklerinden çekilmiş, zahit.<br />

аскетизм | aşkyetijm |çilecilik, riyazet, takva.<br />

аскъaуын | aşkhayın| 1. yutmak, yuvarlamak; 2) yiyip bitirmek, tıkınmak, zıkkımlanmak.<br />

аскъæp-аскъæp кæнын | aşkhær-aşkhær kænın | sık sık bırakmak, koyuvermek, yol<br />

vermek, salıvermek, salmak; çıkarmak, boşaltmak, geçirmek, sürmek, düşürmek,<br />

genişletmek; damıtmak, imbikten çekmek; mezun etmek, izin vermek; koşturmak, dehlemek,<br />

dürtmek, haylamak, haydalamak, kovmak, kovalamak, kovalamaya başlamak, acele ettirmek;<br />

gitmek.<br />

аскъæpаг | aşkhærag | bıraktıran, koyuverdiren, yol verdiren, salıverdiren, saldıran;<br />

çıkartan, boşaltan, geçirten, sürdüren, düşürten, genişleten; damıtan, imbikten çektiren;<br />

mezun ettiren, izin verdiren; koşturtan, dehleyen, dürten, haylayan, haydalatan, kovduran,<br />

kovalatan, acele ettiren.<br />

аскъæpæг (аскъæpджытæ) | aşkhæræg | bırakan, koyuveren, yol veren, salıveren, salan;<br />

çıkaran, boşaltan, geçiren, süren, düşüren, genişleten; damıtan, imbikten çeken; mezun<br />

eden, izin veren; koşturan, dehleyen, dürten, haylayan, haydalayan, kovan, kovalayan, acele<br />

ettiren.<br />

аскъæpæггаг (аскъæpæггæгтæ) | aşkhæræggag | bırakmalık, koyuvermelik, yol vermelik,<br />

salıvermelik, salmalık; çıkarmalık, boşaltmalık, geçirmelik, sürmelik, düşürmelik,<br />

genişletmelik; damıtmalık, imbikten çekmelik; mezun etmelik, izin vermelik; koşturmalık,<br />

dehlemelik, dürtmelik, haylamalık, haydalamalık, kovmalık, kovalamalık, acele ettirmelik.<br />

аскъæpæн | aşkhæræn | bırakılan, koyuverilen, yol verilen, salıverilen, salınan; çıkarılan,<br />

boşaltılan, geçirilen, sürülen, düşürülen, genişletilen; damıtılan, imbikten çekilen; mezun<br />

edilen, izin verilen; koşturulan, deflenen, dürtülen, haydalanan, kovalanan, kovalanan, acele<br />

ettirilen.<br />

аскъæpгæ | aşkhærgæ | bırakma, koyuverme, yol verme, salıverme, salma; çıkarma,<br />

boşaltma, geçirme, sürme, düşürme, genişletme; damıtma, imbikten çekme; mezun etme,<br />

izin verme; koşturma, dehleme, dürtme, haylama, haydalama, kovma, kovalama, acele<br />

ettirme.<br />

аскъæpгæйæ | aşkhærgæyæ | bırakarak, koyuvererek, yol vererek, salıvererek, salarak;<br />

çıkararak, boşaltarak, geçirerek, sürerek, düşürerek, genişleterek; damıtarak, imbikten<br />

çekerek; mezun ederek, izin vererek; koşturarak, dehleyerek, dürterek, haylayarak,<br />

haydalayarak, kovarak, kovalayarak, acele ettirerek.<br />

аскъæpд (аскъæpдтытæ) | aşkhærd | bırakmış, koyuvermiş, yol vermiş, salıvermiş, salmış;<br />

çıkarmış, boşaltmış, geçirmiş, sürmüş, düşürmüş, genişletmiş; damıtmış, imbikten çekmiş;<br />

mezun etmiş, izin vermiş; koşturmuş, dehlemiş, dürtmüş, haylamış, haydalamış, kovmuş,<br />

kovalamış, acele ettirmiş.<br />

аскъæpинаг (аскъæpинæгтæ) | aşkhærinag | bırakacak, koyuverecek, yol verecek,<br />

salıverecek, salacak; çıkaracak, boşaltacak, geçirecek, sürecek, düşürecek, genişletecek;<br />

damıtacak, imbikten çekecek; mezun edecek, izin verecek; koşturacak, dehleyecek, dürtecek,<br />

haylayacak, haydalayacak, kovacak, kovalayacak, kovalamaya başlayacak, acele ettirecek.<br />

аскъæpын (аскъæpдтон, аскъæpдтaин, аскъæpдзынæн) | aşkhærın | 1) bırakmak,<br />

koyuvermek, yol vermek, salıvermek, salmak; çıkarmak, boşaltmak, geçirmek, sürmek,<br />

düşürmek, genişletmek; damıtmak, imbikten çekmek; mezun etmek, izin vermek; 2)<br />

koşturmak, dehlemek, dürtmek, haylamak, haydalamak, kovmak, kovalamak, kovalamaya<br />

başlamak, acele ettirmek; gitmek; 3) başlamak, başvurmak.<br />

260


аскъæф-аскъæф кæнын | aşkhæf-aşkhæf kænın | sık sık kaçırmak, kapmak, çalmak,<br />

aşırmak, yürütmek, götürmek, çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek,<br />

heyecanlandırmak; merak uyandırmak, tutku uyandırmak, ilgi uyandırmak, çekip götürmek,<br />

kaldırmak.<br />

аскъæфаг | aşkhæfag | kaçırtan, kaptıran, çaldıran, aşırtan, yürüten, götürten, çekip<br />

götürten, sürükleten, sürükleyip götürten, heyecanlandırtan; merak uyandırtan, tutku<br />

uyandırtan, ilgi uyandırtan, çekip götürten, kaldırtan.<br />

аскъæфæг | aşkhæfæg | kaçıran, kapan, çalan, aşıran, yürüten, götüren, çekip götüren,<br />

sürükleyen, sürükleyip götüren, heyecanlandıran; merak uyandıran, tutku uyandıran, ilgi<br />

uyandıran, çekip götüren, kaldıran.<br />

аскъæфæггаг (аскъæфæггæгтæ) | aşkhæfæggag | kaçırmalık, kapmalık, çalmalık,<br />

aşırmalık, yürütmelik, götürmelik, çekip götürmelik, sürüklemelik, sürükleyip götürmelik,<br />

heyecanlandırmalık; merak uyandırmalık, tutku uyandırmalık, ilgi uyandırmalık, çekip<br />

götürmelik, kaldırmalık.<br />

аскъæфæн | aşkhæfæn | kaçırılan, kapılan, çalınan, aşırılan, yürütülen, götürülen, çekip<br />

götürülen, sürüklenen, sürükleyip götürülen, heyecanlandırılan; merak uyandırılan, tutku<br />

uyandırılan, ilgi uyandırılan, çekip götürülen, kaldırılan.<br />

аскъæфгæ | aşkhæfgæ | kaçırma, kapma, çalma, aşırma, yürütme, götürme, çekip götürme,<br />

sürükleme, sürükleyip götürme, heyecanlandırma; merak uyandırma, tutku uyandırma, ilgi<br />

uyandırma, çekip götürme, kaldırma.<br />

аскъæфгæйæ | aşkhæfgæyæ | kaçırarak, kaparak, çalarak, aşırarak, yürüterek, götürerek,<br />

çekip götürerek, sürükleyerek, sürükleyip götürerek, heyecanlandırarak; merak uyandırarak,<br />

tutku uyandırarak, ilgi uyandırarak, çekip götürerek, kaldırarak.<br />

аскъæфинаг (аскъæфинæгтæ) | aşkhæfinag | kaçıracak, kapacak, çalacak, aşıracak,<br />

yürütecek, götürecek, çekip götürecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek,<br />

heyecanlandıracak; merak uyandıracak, tutku uyandıracak, ilgi uyandıracak, çekip götürecek,<br />

kaldıracak.<br />

аскъæфт (аскъæфтытæ) | aşkhæft | kaçırma, kaldırma, kapkaç, kaçırmış, kaçırılmış;<br />

hırsızlık, çalınmış, çalma.<br />

аскъæфын (аскъæфтон, аскъæфтaин, аскъæфдзынæн) | aşkhæfın | kaçırmak, kapmak,<br />

çalmak, aşırmak, yürütmek, götürmek, çekip götürmek, sürüklemek, sürükleyip götürmek,<br />

heyecanlandırmak; merak uyandırmak, tutku uyandırmak, ilgi uyandırmak, çekip götürmek,<br />

kaldırmak.<br />

аскъуыд | aşkhuıd | yırtık, yırtma, yırtılma, kopmuş, yarık, kopma, koparma, patlama,<br />

kesilme, kesme, katı; mesafe, ara, açıklık, gedik, yarılmış; kırılmış, kırma, iptal, bozma,<br />

bozulma, feshetme, fesih, fek, fetk.<br />

аскъуыддзaг (аскъуыддзæгтæ) | aşkhuıdzag | 1) parçalanmış, parçalanma, parçalayarak<br />

bitirme, kırıntılar yapma; yırtma, yırtılma, kopma, koparma; 2) alma, zorla alma, zorla elinden<br />

alma, nez hâl etme, ameliyatla alma, çıkarma, kaldırma, yoksun bırakma; 3) halletme, bulma,<br />

ayırma, kazarak çıkarma, koparma, alıkoyma, sökme.<br />

аскъуыддзаг кæнын | aşkhuıdzag kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, çıkarmak,<br />

kazarak çıkarmak, koparmak, zorla almak, zorla elinden almak, ameliyatla almak, nezretmek,<br />

kaldırmak, yoksun bırakmak, bulmak, sıyrılmak.<br />

аскъуыддзæгтæ кæнын | aşkhuıdzægtæ kænın | halletmek, yırtmak, yırtılmak, kopmak,<br />

koparmak.<br />

261


аскъуыдтæ кæнын | aşkhuıdtæ kænın | yırtmak, giysileri yırtmak, koparmak, kesmek,<br />

didiklemek, didik didik etmek, parçalamak, paralamak; yarmak, kesmek, dermek,<br />

pençelemek, bitirmek.<br />

аскъуыдтæ уæвын (уын) | aşkhuıdtæ uævın | yırtmak, yırtılmak, giysisi yırtılmak, kopmak,<br />

koparmak, çatlamak, çatlatmak, çatlak hale gelmek, patlamak, parçalanmak; havaya uçmak,<br />

kesilmek, aşınmak, bitirilmek; yarılmak.<br />

аскъуыинаг (аскъуыинæгтæ) | aşkhuıinag | kopacak, koparacak, çatlayacak, patlayacak,<br />

yırtılacak, parçalanacak, deşilecek, cırtlanacak, kırılacak, havaya uçacak, suya düşecek;<br />

yarılacak; kesilecek, aşınacak, bitirilecek.<br />

аскъуый-аскъуый кæнын | aşkhuy-aşkhuy kænın | sık sık kopmak, koparmak, çatlamak,<br />

patlamak, yırtılmak, parçalanmak, deşilmek, cırtlamak, kırılmak, havaya uçmak, suya<br />

düşmek; yarılmak; kesilmek, aşınmak, bitirilmek; giysisi yırtılmak.<br />

аскъуыйаг | aşkhuyag | kopartan, koparttıran, çatlatan, patlatan, yırtılan, parçalatan,<br />

deştiren, cırtlatan, kırıştan, havaya uçurtan, suya düşürten; yarılan; kestiren, aşındıran,<br />

bitirten; giysi yırttıran.<br />

аскъуыйæг | aşkhuyæg | kopan, koparan, çatlayan, patlayan, yırtılan, parçalayan, deşen,<br />

cırtlayan, kırılan, havaya uçan, suya düşen; yarılan; kesilen, aşınan, bitirilen; giysisi yırtılan.<br />

аскъуыйæн | aşkhuyæn | kopan, koparılan, çatlaşan, patlanan, yırtılan, parçalanan, deşilen,<br />

cırtlanan, kırılan, havaya uçan, suya düşen; yarılan; kesilen, aşınan, bitirilen.<br />

аскъуыйгæ | aşkhuygæ | kopma, koparma, çatlama, patlama, yırtılma, parçalanma,<br />

deşilme, cırtlama, kırılma, havaya uçma, suya düşme; yarılma; kesilme, aşınma, bitirilme.<br />

аскъуыйгæйæ | aşkhuygæyæ | koparak, kopararak, çatlayarak, patlayarak, yırtılarak,<br />

parçalanarak, deşilerek, cırtlayarak, kırılarak, havaya uçarak, suya düşerek; yarılarak;<br />

kesilerek, aşınarak, bitirilerek.<br />

аскъуыйын *аскъуыд (-и, -ис), аскъуыдaид, аскъуыйдзæн (-и, -ис)] | aşkhuiyın | kopmak,<br />

koparmak, çatlamak, patlamak, yırtılmak, parçalanmak, deşilmek, cırtlamak, kırılmak, havaya<br />

uçmak, suya düşmek; yarılmak; kesilmek, aşınmak, bitirilmek; giysisi yırtılmak.<br />

аскъуын-аскъуын кæнын | aşkhuyın-aşkhuyın kænın | 1) sık sık yırtmak, yırtılmak,<br />

koparmak, kopmak, patlamak, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yarmak, aşınmak,<br />

kesmek, kesilmek, ayırmak, dermek, pençelemek, bitmek, bitirmek; halletmek; didiklemek,<br />

yırtmak, sökmek; 2) bırakmak, son vermek, ara vermek, bozmak, durdurmak, kapatmak,<br />

dinmek.<br />

аскъуынæг (аскъуынжытæ) | aşkhuyınæg | 1) yırtan, koparan, patlayan, parçalayan,<br />

paralayan, yaran, aşınan, kesen, ayıran, deren, pençeleyen, bitiren; halletmek; didikleyen,<br />

yırtan, söken; 2) bırakan, son veren, ara veren, bozan, durduran, kapatan, dindiren.<br />

аскъуынæггаг (аскъуынæггæгтæ) | aşkhuyınæggag | 1) yırtmalık, yırtılmalık, koparmalık,<br />

kopmalık, patlamalık, parçalamalık, parçalanmalık, paralamalık, yarmalık, aşınmalık,<br />

kesmelik, kesilmelik, ayırmalık, dermelik, pençelemelik, bitmelik, bitirmelik; halletmelik;<br />

didiklemelik, yırtmalık, sökmelik; 2) bırakmalık, son vermelik, ara vermelik, bozmalık,<br />

durdurmalık, kapatmalık, dinmelik.<br />

аскъуынæн | aşkhuyınæn | 1) yırtılan, koparılan, patlatılan, parçalanan, paralanan, yarılan,<br />

aşınan, kesilen, ayırtılan, derilen, pençelenen, bitirilen; halledilen; didiklenen, yırtılan,<br />

sökülen; 2) bırakılan, son verilen, ara verilen, bozulan, durdurulan, kapatılan, dindirilen.<br />

аскъуынгæ | aşkhuyıngæ | 1) yırtma, yırtılma, koparma, kopma, patlama, parçalama,<br />

parçalanma, paralama, yarma, aşınma, kesme, kesilme, ayırma, derme, pençelemek, bitme,<br />

bitirme; halletme; didikleme, yırtma, sökme; 2) bırakma, son verme, ara verme, bozma,<br />

durdurma, kapatma, dinme.<br />

262


аскъуынгæйæ | aşkhuyıngæyæ | 1) yırtarak, yırtılarak, kopararak, koparak, patlayarak,<br />

parçalayarak, parçalanarak, paralayarak, yararak, aşınarak, keserek, kesilerek, ayırarak,<br />

dererek, pençeleyerek, biterek, bitirerek; hallederek; didikleyerek, yırtarak, sökerek; 2)<br />

bırakarak, son vererek, ara vererek, bozarak, durdurarak, kapatarak, dinerek.<br />

аскъуынинаг (аскъуынинæгтæ) | aşkhuyıninag | 1) yırtacak, yırtılacak, koparacak,<br />

kopacak, patlanacak, parçalanacak, parçalanacak, paralanacak, yaracak, aşınacak, kesecek,<br />

kesilecek, ayıracak, derecek, pençelenecek, bitecek, bitirecek; halledecek; didiklenecek,<br />

yırtacak, sökecek; 2) bırakacak, son verecek, ara verecek, bozacak, durduracak, kapatacak,<br />

dinecek.<br />

аскъуынын (аскъуыдтон, аскъуыдтaин, аскъуындзынæн) | aşkhuının | 1) yırtmak,<br />

yırtılmak, koparmak, kopmak, patlamak, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yarmak,<br />

aşınmak, kesmek, kesilmek, ayırmak, dermek, pençelemek, bitmek, bitirmek; halletmek;<br />

didik didik etmek, didiklemek, yırtmak, havaya uçmak, hepsini koparmak, ağzına tıkamak,<br />

düşmek, bulmak, kazarak çıkarmak, alıkoymak, sökmek; 2) bırakmak, yarıda bırakmak, son<br />

vermek, ara vermek, sözünü kesmek, ilişkileri kesmek, sekteleşmek, bozmak, durdurmak,<br />

kapatmak, dinmek.<br />

аслам | aşlam | 1. ucuz, ehven, adi, harcı; 2. ucuza, ucuzca, adi, adice, değersiz, kalitesiz,<br />

düşük, erzan.<br />

асламæй-асламдæр | aşlamæy-aşlamdær | ucuzdan daha ucuz, ehvenden daha ehven,<br />

adiden daha adi, değersizden daha değersiz, kalitesizden daha kalitesiz.<br />

асламгoмaу | aşlamgomau | ucuzca, adice, değersizce, kalitesizce, düşükçe.<br />

асламдæрхъуaг | aşlamdærquag | eksik ucuzluk.<br />

асламдзинaд | aşlamzinad | ucuzluk, ehvenlik, iptizallik, değersizlik, kalitesizlik, adilik.<br />

асмaг кæнын | aşmag kænın | kokutmak, koku yaymak, koku bırakmak; kokuşturmak,<br />

bozundurmak.<br />

асмaг уæвын (уын) | aşmag uævın | kokmak, kokuşmak, bozulmak.<br />

асмæ | aşmæ | sis, pus, duman, ince toz perdesi, tozdan hava, karanlık, alacakaranlık; opak<br />

toz hava.<br />

асмуд-асмуд кæнын | aşmud-aşmud kænın | sık sık koklamak, koku almak.<br />

асмудаг | aşmudag | koklatan, koku aldıran.<br />

асмудæг (асмуджытæ) | aşmudæg | koklayan, koku alan.<br />

асмудæггаг | aşmudæggag | koklamalık, koku almalık.<br />

асмудæн | aşmudæn | koklanan, koku alınan.<br />

асмудгæ | aşmudgæ | koklama, koku alma.<br />

асмудгæйæ | aşmudgæyæ | koklayarak, koku alarak.<br />

асмудинаг (асмудинæгтæ) | aşmudinag | koklanacak, koku alacak.<br />

асмудын (асмыстон, асмыстaин, асмуддзынæн) | aşmudın | koklamak, koku almak.<br />

асмыстытæ кæнын | aşmıştıtæ kænın | tüm çevresindekileri kokutmak; çevrede her şeyi<br />

kokutmak, etrafında hepsi kokuşmak, etrafta herkese koku yaymak.<br />

асoмы (асомытæ) кæнын | aşomı (aşomıtæ) kænın | ahdetmek, yemin etmek, ant içmek,<br />

yemin billâh etmek.<br />

асомытæ (асoмы) кæнын | aşomıtæ (aşomı) kænın |ahdetmek, yemin etmek, ant içmek,<br />

yemin billâh etmek.<br />

асoнт | aşont | 1) korkutma, delirme, deli olma; deliye dönme, çılgına dönme, aklı gitme,<br />

tepesi atma, beyni atma, parlama 2) alevlenme.<br />

263


асoнт уæвын (уын) | aşont uævın | 1) korkutmak, delirmek, deli olmak, deliye dönmek;<br />

çılgına dönmek, cinnet geçirmek, aklı gitmek, tepesi atmak, beyni atmak, parlamak; 2)<br />

alevlenmek parlamak, köpürmek.<br />

аспект | aşpyekt | bakım, açı, cihet, görünüş, yüz ifadesi.<br />

аспирант (зонадон куыстмæ хи цæттæгæнæг) | aşpirant (jonadon kuıştmæ xi sættæ<br />

gænæg) | lisansüstü eğitim, mastır öğrencisi, doktora öğrencisi.<br />

аспиранткæ | aşpirantkæ | lisansüstü eğitim alan, mastır öğrencisi, doktora öğrencisi.<br />

аспирантурæ | aşpiranturæ | doktora öğretimi, lisansüstü çalışma, mastır öğrenimi.<br />

аспираци | аşpirаsi | aspirasyon.<br />

аспиpин | aşpirin | aspirin.<br />

асc-асc кæнын | aşş-aşş kænın |<br />

асcaг | aşşag |<br />

асcaмблeй | aşşamblyey | asamble, kurul, teşkilat, ekip, topluluk, takım, grup; Иугонд<br />

Нациты Организацийы Генералон Ассамблей | İugond Nasitı Organijasiyı Gyenyeralon<br />

Aşşamblyey | Birleşmiş Milleler Genel Kurulu.<br />

асcæг (асжытæ) | aşşæg |<br />

асcæггaг (асcæггæгтæ) | aşşæggag |<br />

асcæн | aşşæn |<br />

асcæнд-асcæнд кæнын | aşşænd-aşænd kænın | 1) sık sık çiğnemek, ezmek, basmak,<br />

ovmak, giymek, gide gele yolu açmak; çiğneğe-çiğneğe bozmak, çiğneğe-çiğneğe berbat<br />

etmek; 2) örselemek, karmak, buruşturmak, berelemek, zedelemek; 3) bir tarafa itmek,<br />

uzaklaştırmak; 4) ufalamak, doğramak; 5) hareket etmek, harekette bulunmak, devinmek,<br />

yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak; 6) yaklaşımı üstlenmek, saldırı almak.<br />

асcæндaг | aşşændag |1) çiğneten, ezdiren, bastıran, ovduran, giydiren, gide gele yolu<br />

açtıran; çiğneğe-çiğneğe bozduran, çiğneğe-çiğneğe berbat ettiren; 2) örseleten, kardıran,<br />

buruşturan, bereleten, zedeleten; 3) bir tarafa ittiren, uzaklaştıran; 4) ufalatan, doğratan; 5)<br />

hareket ettiren, harekette bulunduran, devindiren, yürüten, ilerleten, kımıldatan,<br />

kımıldayan; 6) yaklaşımı üsteleten, saldırı aldıran.<br />

асcæндæг (асcæнджытæ) | aşşændæg | 1) çiğneyen, ezen, basan, ovan, giyen, gide gele<br />

yolu açan; çiğneğe-çiğneğe bozan, çiğneğe-çiğneğe berbat eden; 2) örseleyen, karan,<br />

buruşturan, bereleyen, zedeleyen; 3) bir tarafa iten, uzaklaştıran; 4) ufalayan, doğrayan; 5)<br />

hareket eden, harekette bulunan, devinen, yürüyen, ilerleyen, kımıldayan, kımıldanan; 6)<br />

yaklaşımı üstlenen, saldırı alan.<br />

асcæндæггaг (асcæндæггæгтæ) | aşşændæggag | 1) çiğnemelik, ezmelik, basmalık,<br />

ovmalık, giymelik, gide gele yolu açmalık; çiğneğe-çiğneğe bozmalık, çiğneğe-çiğneğe berbat<br />

etmelik; 2) örselemelik, karmalık, buruşturmalık, berelemelik, zedelemelik; 3) bir tarafa<br />

itmelik, uzaklaştırmalık; 4) ufalamalık, doğramalık; 5) hareket etmelik, harekette bulunmalık,<br />

devinmelik, yürümelik, ilerlemelik, kımıldamalık, kımıldanmalık; 6) yaklaşımı üstlenmelik,<br />

saldırı almalık.<br />

асcæндæн | aşşændæn | 1) çiğnenen, ezilen, basılan, ovulan, giyilen, gide gele yolu açılan;<br />

çiğneğe-çiğneğe bozulan, çiğneğe-çiğneğe berbat edilen; 2) örselenen, karılan, buruşturulan,<br />

berelenen, zedelenen; 3) bir tarafa itilen, uzaklaştırılan; 4) ufalanan, doğranan; 5) hareket<br />

ettirilen, harekette bulunan, devinen, yürünen, ilerlenen, kımıldanan; 6) yaklaşımı üstlenen,<br />

saldırı alınan.<br />

асcæндгæ | aşşændgæ | 1) çiğneme, ezme, basma, ovma, giyme, gide gele yolu açma;<br />

çiğneğe-çiğneğe bozma, çiğneğe-çiğneğe berbat etme; 2) örseleme, karma, buruşturma,<br />

bereleme, zedeleme; 3) bir tarafa itme, uzaklaştırma; 4) ufalama, doğrama; 5) hareket etme,<br />

264


harekette bulunma, devinme, yürüme, ilerleme, kımıldama, kımıldanma; 6) yaklaşımı<br />

üstlenme, saldırı alma.<br />

асcæндгæйæ | aşşændgæyæ | 1) çiğneyerek, ezerek, basarak, ovarak, giyerek, gide gele<br />

yolu açarak; çiğneğe-çiğneğe bozarak, çiğneğe-çiğneğe berbat ederek; 2) örseleyerek,<br />

kararak, buruşturarak, bereleyerek, zedeleyerek; 3) bir tarafa iterek, uzaklaştırarak; 4)<br />

ufalayarak, doğrayarak; 5) hareket ederek, harekette bulunarak, devinerek, yürüyerek,<br />

ilerleyerek, kımıldayarak, kımıldanarak; 6) yaklaşımı üstlenerek, saldırı alarak.<br />

асcæндинаг (асcæндинæгтæ) | aşşændinag | 1) çiğnenecek, ezecek, basacak, ovacak,<br />

giyecek, gide gele yolu açacak; çiğneğe-çiğneğe bozacak, çiğneğe-çiğneğe berbat ederek; 2)<br />

örselenecek, karacak, buruşturacak, berelenecek, zedelenecek; 3) bir tarafa itecek,<br />

uzaklaştıracak; 4) ufalanacak, doğranacak; 5) hareket edecek, harekette bulunacak,<br />

devinecek, yürünecek, ilerlenecek, kımıldanacak, kımıldanacak; 6) yaklaşımı üstlenecek,<br />

saldırı alacak.<br />

асcæндын (асcæстон, асcæстaин, асcæнддзынæн) | aşşændın | 1) çiğnemek, ezmek,<br />

basmak, ovmak, giymek, gide gele yolu açmak; çiğneğe-çiğneğe bozmak, çiğneğe-çiğneğe<br />

berbat etmek; 2) örselemek, karmak, buruşturmak, berelemek, zedelemek; 3) bir tarafa<br />

itmek, uzaklaştırmak; 4) ufalamak, doğramak; 5) hareket etmek, harekette bulunmak,<br />

devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak; 6) yaklaşımı üstlenmek, saldırı<br />

almak.<br />

асcæст (асcæстытæ) | aşşæşt |<br />

асcив-асcив кæнын | aşşiv-aşiv kænın | sık sık tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla<br />

çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak<br />

buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивaг | aşşivag | tarakla toplatan, tırmıkla toplatan, tırmıkla çektiren; yan yatırtan; 2)<br />

toplayıp yığın yaptıran, kıvrımlar yaptıran, sıvazlatarak buruşukları gideren; 3) kaptıran; 4)<br />

çaldıran, kaçırtan, aşırtan.<br />

асcивæг (асcивджытæ) | aşşivæg | tarakla toplayan, tırmıkla toplayan, tırmıkla çeken; yan<br />

yatıran; 2) toplayıp yığın yapan, kıvrımlar yapan, sıvazlayarak buruşukları gideren; 3) kapan;<br />

4) çalan, kaçıran, aşıran.<br />

асcивæггaг (асcивæггæгтæ) | aşşivæggag | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla<br />

çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak<br />

buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивæн | aşşivæn | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan yatırmak; 2)<br />

toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3)<br />

kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивгæ | aşşivgæ | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan yatırmak; 2)<br />

toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3)<br />

kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивгæйæ | aşşivgæyæ | tarakla toplamak, tırmıkla toplamak, tırmıkla çekmek; yan<br />

yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları<br />

gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4) çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

асcивинаг (асcивинæгтæ) | aşşivinag | tarakla toplanacak, tırmıkla toplanacak, tırmıkla bir<br />

yana çekecek; yan yatıracak; 2) toplayıp yığın yapacak, kıvrımlar yapacak, sıvazlayarak<br />

buruşukları giderecek; 3) kapacak, dışarı kapacak; 4) çalacak, kaçıracak, aşıracak.<br />

асcивын (асcывтон, асcывтaин, асcивдзынæн) | aşşivın | 1) tarakla toplamak, tırmıkla<br />

toplamak, tırmıkla bir yana çekmek; yan yatırmak; 2) toplayıp yığın yapmak, kıvrımlar, inşa<br />

265


etmek, kıvrımlar yapmak, sıvazlayarak buruşukları gidermek; 3) kapmak, dışarı kapmak; 4)<br />

çalmak, kaçırmak, aşırmak.<br />

ассигнаци (гæххæтт æхца) | aşşignasi (gæxxætt æxsa) | kâğıt para.<br />

ассигновкæ | aşşignovkæ | ödenek yazısı, tahsis yazısı, tediye emri.<br />

ассимиляци | aşşimilyasi | asimle, asimile olma, asimilasyon; özümleme, özümseme,<br />

özümlenme, benzeşme, temessül, benimseme, benimsenme, sindirim.<br />

ассимиляци кæнын | aşşimilyasi kænın | asimle etmek, asimile etmek, özümsemek,<br />

özümlemek, özümletmek, temsil etmek, benimsemek, benimsetmek, sindirmek.<br />

ассимиляцигонд | aşşimilyasigond | asimle edilmiş, asimile olmuş, asimilasyon;<br />

özümlenmiş, özümsenmiş, benzeşme, temessül, benimsenmiş, sindirilmiş.<br />

ассимметри | aşşimmyetri | asimetri, bakışımsızlık, gayri mütenazır, âdemi tenazur.<br />

ассинаг (асcинæгтæ) | aşşinag |<br />

ассириаг | aşşiriag | 1. Asur, Asurî; 2. Asurlu<br />

ассистент | aşşiştyent | asistan, yardımcı; ассистенты хæстæ æххæст кæнын | aşşiştyentı<br />

xæştæ æxxæşt kænın | asistanlık yapmak, asiste etmek, yardımcılık yapmak, yardımcılık<br />

görevini tam yapmak.<br />

ассон-ассон кæнын | aşşon-aşşon kænın | sık sık itmek, uzağa itmek, itip düşürmek, aşağı<br />

itmek, uzaklaştırmak, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak.<br />

ассонаг | aşşonag | ittiren, uzağa ittiren, itip düşürten, aşağı ittiren, uzaklaştıran, defettiren,<br />

kendiden soğutan, yabancılaştıran.<br />

ассонанс | aşşonanş | yarım kafiye.<br />

ассонæг (асcонджытæ) | aşşonæg | iten, uzağa iten, itip düşüren, aşağı iten, uzaklaşan,<br />

defeden, kendiden soğuyan, yabancılaşan.<br />

ассонæггаг (асcонæггæгтæ) | aşşonæggag | itmelik, uzağa itmelik, itip düşürmelik, aşağı<br />

itmelik, uzaklaştırmalık, defetmelik, kendiden soğutmalık, yabancılaştırmalık.<br />

ассонæн (асcонæггæгтæ) | aşşonæn | itilen, uzağa itilen, itip düşürülen, aşağı itilen,<br />

uzaklaştırılan, defedilen, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan.<br />

ассонгæ | aşşongæ | itme, uzağa itme, itip düşürme, aşağı itme, uzaklaştırma, defetme,<br />

kendiden soğutma, yabancılaştırma.<br />

ассонгæйæ | aşşongæyæ | iterek, uzağa iterek, itip düşürerek, aşağı iterek, uzaklaştırarak,<br />

defederek, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak.<br />

ассонинаг (асcонинæгтæ) | aşşoninag | itecek, uzağa itecek, itip düşürecek, aşağı itecek,<br />

uzaklaştıracak, defedecek, kendiden soğutacak, yabancılaştıracak.<br />

ассонын (асcыдтон, асcыдтaин, асcондзынæн) | aşşonın | 1) itmek, uzağa itmek, itip<br />

düşürmek, aşağı itmek, uzaklaştırmak, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak,<br />

çatışmak, çarpışmak, çarpıştırmak, çatıştırmak; birbirine düşürmek, rastlatmak, yüz yüze<br />

getirmek, yüz yüze gelmek, karşılaşmak; 2) hareket etmek, daha sonraya almak, uzatmak,<br />

çekmek, yerini değiştirmek, yer değiştirmek, başka yere geçmek; karşılaşmak, rastlamak,<br />

rastlatmak, rast gelmek; 3) örtmek, örtünmek, siper yapmak, kapatmak, kapamak,<br />

maskelemek, niyetini maskelemek, himaye etmek, korumak, saklamak, gizlemek, battaniyeyi<br />

örtünmek, -imişçesine davranmak, gibi yapmak.<br />

ассортимент (исты товарты алыхуызон мыггæгтæ) | aşşortimyent (iştı tovartı alı xuıjon<br />

mıggægtæ) | çeşit, karışım, tasnif, tür, cins.<br />

ассоциативон | aşşosiativon | çağrışım, birlik dernek, cemiyet.<br />

ассоциаци | aşşosiasi | dernek, birlik, ortaklık, cemiyet, çağrışım, teşekkül, kurum, birlik,<br />

dernek, ortaklık, işbirliği, çağrışım.<br />

266


ассоциаци кæнын | aşşosiasi kænın | çağrışımını almak, kurum yapmak, birlik yapmak,<br />

dernek yapmak, ortaklık yapmak, işbirliği yapmak, çağrışım yapmak.<br />

ассывд (асcывдтытæ) | aşşıvd |<br />

ассыд (асcыдтытæ) | aşşıd |<br />

ассын (асcадтон, асcадтaин, асдзынæн) | aşşın | öğütmek, çekmek, kırmak, işleme tabi<br />

tutmak.<br />

аст | aşt | sekiz.<br />

астаздзыд | aştajzıd | sekiz yaşlı.<br />

астазон | aştajon | sekiz yaş.<br />

астазыккон (астазыккæттæ)| aştajıkkon | sekiz yaşında, sekiz yıl önce.<br />

астaйæг (астaйджытæ) | aştayæg | yorulan, yorgun düşen, yorgun hisseden, yorgunluğu<br />

hisseden, çok yorulan, fazla yorulan, bitkin düşen, bitkin hale gelen, usanan, terleyen,<br />

mahmurlaşan.<br />

астaйæн | aştayæn | yorulan, yorgun düşüren, yorgun hissettiren, yorgunluğu hissedilen,<br />

çok yoran, fazla yoran, bitkin düşüren, bitkin hale getiren, usandıran, terleten,<br />

mahmurlaştıran.<br />

астaйгæ | aştaygæ | yorulma, yorgun düşme, yorgun hissetme, yorgunluğu hissetme, çok<br />

yorulma, fazla yorulma, bitkin düşme, bitkin hale gelme, usanma, farıma, terleme,<br />

mahmurlaşma.<br />

астaйгæйæ | aştaygæyæ | yorularak, yorgun düşerek, yorgun hissederek, yorgunluğu<br />

hissederek, çok yorularak, fazla yorularak, bitkin düşerek, bitkin hale gelerek, usanarak,<br />

terleyerek, mahmurlaşarak.<br />

астaйын (астaдтæн, астaдaин, астaйдзынæн) | aştayın | yorulmak, yorgun düşmek,<br />

yorgun hissetmek, yorgunluğu hissetmek, çok yorulmak, fazla yorulmak, bitkin düşmek,<br />

bitkin hale gelmek, usanmak, farımak, terlemek, mahmurlaşmak.<br />

астaу-астaу кæнын | aştau-aştau kænın | sık sık engellemek, engel olmak, engel çıkarmak,<br />

mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek; rahatsız etmek;<br />

soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak.<br />

астaуаг | aştauag | engelleten, engel yapan, engel çıkartan, mani yapan, aksatan,<br />

alıkoyduran, benzeten, karıştırtan, harman ettiren; rahatsız ettiren; soğutan, serinleten,<br />

üşüten, ayazlatan.<br />

астaуæг (астaуджытæ) | aştauæg | engelleyen, engel olan, engel çıkaran, mani olan,<br />

aksayan, alıkoyan, benzeyen, karıştıran, harman eden; rahatsız eden; soğuyan, serinleyen,<br />

üşüyen, ayazlayan.<br />

астaуæггаг (астaуæггæгтæ) | aştauæggag | engellemelik, engel olmalık, engel çıkarmalık,<br />

mani olmalık, aksatmalık, alıkoymalık, benzetmelik, karıştırmalık, harman etmelik; rahatsız<br />

etmelik; soğutmalık, serinletmelik, üşütmelik, ayazlatmalık.<br />

астaуæн | aştauæn | engellenen, engel olunan, engel çıkarılan, mani olunan, aksatılan,<br />

alıkoyulan, benzetilen, karıştırılan, harman edilen; rahatsız edilen; soğutulan, serinletilen,<br />

üşütülen, ayazlatılan; aşılanan, aşılatılan.<br />

астaугæ | aştaugæ | engelleme, engel olma, engel çıkarma, mani olma, aksatma, alıkoyma,<br />

benzetme, karıştırma, harman etme; rahatsız etme; soğutma, serinletme, üşütme,<br />

ayazlatma; aşılama, aşılatma.<br />

астaугæйæ | aştaugæyæ | engelleyerek, engel olarak, engel çıkararak, mani olarak,<br />

aksatarak, alıkoyarak, benzeterek, karıştırarak, harman ederek; rahatsız ederek; soğutarak,<br />

serinleterek, üşüterek, ayazlatarak.<br />

267


астaуинаг (астaуинæгтæ) | aştauinag | engellenecek, engel olacak, engel çıkaracak, mani<br />

olacak, aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, karıştıracak, harman edecek ; rahatsız edecek; 2)<br />

soğutacak, serinletecek, üşütecek, ayazlatacak.<br />

астaуын I (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | 1) engellemek, engel olmak,<br />

engel çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, karıştırmak, harman etmek;<br />

rahatsız etmek; 2) soğutmak, serinletmek, üşütmek, ayazlatmak; aşılamak, aşılatmak.<br />

астауын II (астыдтoн, астыдтaин, астaудзынæн) | aştauın | övmek, övünmek, methetmek,<br />

takdir etmek, sitayişle söz etmek.<br />

астæр | aştær | kaplama, karşılama, takma saç.<br />

астæр-астæр кæнын | aştær-aştær kænın | | sık sık döşemek, kaplamak, sermek, örtmek;<br />

onarmak, tamir etmek.<br />

астæраг | aştærag | döşeten, kaplatan, serdiren, örttüren; onartan, tamir ettiren.<br />

астæрæг (астæрджытæ) | aştæræg | döşeyen, kaplayan, seren, örten; onaran, tamir eden,<br />

fayans ustası, yer döşemecisi.<br />

астæрæггаг (астæрæггæгтæ) | aştæræggag | döşemelik, kaplamalık, sermelik, örtmelik;<br />

onarmalık, tamir etmelik.<br />

астæрæн | aştæræn | döşenen, kaplanan, serilen, örtülen; onarılan, tamir edilen.<br />

астæргæ | aştærgæ | döşeme, kaplama, serme, örtme; onarma, tamir etme.<br />

астæргæйæ | aştærgæyæ | döşeyerek, kaplayarak, sererek, örterek; onararak, tamir<br />

ederek.<br />

астæрд (астæрдтытæ) | aştærd | zemin, asfalt zemin, döşeme, kızaklık, ferş.<br />

астæринаг (астæринæгтæ) | aştærinag | döşenecek, kaplanacak, serecek, örtecek;<br />

onaracak, tamir edecek.<br />

астæрын (астæрдтoн, астæрдтaин, астæрдзынæн) | aştærın | döşemek, kaplamak,<br />

sermek, örtmek; onarmak, tamir etmek; уынгтæ дойнаг дурæй астæрынц | uıngtæ<br />

doynag duræy aştærıns | sokaklar Arnavut kaldırımı ile döşeniyor.<br />

астæу I | aştæu | 1) bel, endam, vücut, boy; 2) orta, iç, göbek, vasat; цады астæумæ<br />

баленк кодтон | sadı aştæumæ balyenk kodton | gölün ortasına kadar yüzdüm.<br />

астæу II | aştæu | arada, arasında, ortada, ortasında, içinde; arasında bir konum (durum,<br />

pozisyon).<br />

астæуæй | aştæuæy | ortada, ortasında, ortasından, arada, arasında, arasından, içinde,<br />

içinden; астæуæй сбад | aştæuæy şbad | ortada oturdu, ortasında oturdu, arada oturdu,<br />

arasında oturdu.<br />

астæуæйдæлæмæ | aştæuæydælæmæ | belden aşağı, ortadan aşağı.<br />

астæуæрдæм | aştæuærdæm | ortaya, ortaya doğru, bele doğru.<br />

астæуæрдыгæй | aştæuærdıgæy | ortada, ortaya doğru, belde.<br />

астæубoc | aştæuboş | kemer, pantolon kemeri, bel kemeri, kayış; bel, kuşak, uçkur, kaytan,<br />

sicim, bağ; bölge, silk.<br />

астæувæндaг | aştæuvændag | orta yol.<br />

астæузaмaн | aştæujaman | ortaçağ.<br />

астæузaмaнoн | aştæujamanon | ortaçağa özgü.<br />

астæукарoн | aştæukaron |orta kenar.<br />

астæуккаг (астæуккæгтæ), астæуыккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca, ortalama;<br />

vasati, vasat.<br />

астæуккаг мыггаг | aştæukkag mıggag | cinsiyetsiz, orta cins, ortadaki çeşit, vasat sınıf.<br />

астæукoмарынгoн | aştæukomarıngon | средненёбный<br />

астæумагъз | aştæumağj | omurilik, ilik.<br />

268


астæумагъз асæттын | aştæumağj | morali öldürmek; ahlaki değerler yok etmek,<br />

depresyon sonucu yapmak. переломать хребет; привести в угнетенное состояние<br />

астæумæ | aştæumæ | ortaya, bel; derin, geç, uzak, çok ilerlemiş; yüksek, yüce, âli, yukarı,<br />

üstün, bala, ince; uzun boylu; büyük; giran.<br />

астæунapæг | aştæunaræg | ince bel, ince belli.<br />

астæуты | aştæutı | ortada, ortalarda, ortasında.<br />

астæуты-астæуты | aştæutı-aştæutı | ortadan-ortadan.<br />

астæууæзoн | aştæuuæjon | ağırlık merkezi, sıklet merkezi.<br />

астæуxъæд | aştæunqæd | 1. bel kemiği; 2. beden direği, ön kiriş, direk, gemi direği, pilon.<br />

астæуцæджындз | aştæusæcınz | orta direk, merkezi destekleyen sütunlar, dayanak,<br />

mesnet, dayangaç, yastangaç, medar, umde, ayak, suport, istinat, yatak; güven, umut, ümit.<br />

астæуыккаг (астæуыккæгтæ), астæуккаг | aştæukkag | orta; ortadaki, ortanca; ortalama;<br />

vasati, vasat; астæуыккаг æнустæ | aştæukkag ænuştæ | ortaçağ; orta asırlar, orta<br />

yüzyıllar; астæуыккаг скъола | aştæukkag şkhola | orta öğretim okulu, lise.<br />

астæуыл | aştæuıl | ortada, yarı-yarı, yarı yarıya, ikiye.<br />

астæуыcтæг (астæуыcтджытæ) | aştæuı ‘ştæg | omurga, bel kemiği, eğiç, sulp.<br />

астигъ-астигъ кæнын | aştiğ-aştiğ kænın | sık sık soymak, kabuğunu soymak, sıyırmak,<br />

yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek, çapulculuk yapmak;<br />

ayıklamak, arıtmak; yağmalamak, soyup soğana çevirmek.<br />

астигъаг | aştiğag | soyduran, sıyırtan, yüzdüren, derisini yüzdüren, temizleten, yağmalatan,<br />

yağma ettiren, çapulculuk yaptıran; ayıklatan, arıtan; yağmalatan, soyup soğana çevirten.<br />

астигъæг (астигъджытæ) | aştiğæg | soyan, sıyıran, yüzen, derisini yüzen, temizleyen,<br />

yağmalayan, yağma eden, çapulculuk yapan; ayıklayan, arıtan; yağmalayan, soyup soğana<br />

çeviren.<br />

астигъæггаг (астигъæггæгтæ) | aştiğæggag | soymalık, kabuğunu soymalık, sıyırmalık,<br />

yüzmelik, derisini yüzmelik, temizlemelik, yağmalamalık, yağma etmelik, çapulculuk<br />

yapmalık; ayıklamalık, arıtmalık; yağmalamalık, soyup soğana çevirmelik.<br />

астигъæн | aştiğæn | soyulan, kabuğu soyulan, sıyırtılan, yüzülen, derisini yüzülen,<br />

temizlenen, yağmalanan, yağma edilen, çapulculuk yapılan; ayıklanan, arıtılan; yağmalanan,<br />

soyup soğana çevirtilen.<br />

астигъгæ | aştiğgæ | soyma, kabuğunu soyma, sıyırma, yüzme, derisini yüzme, temizleme,<br />

yağmalama, yağma etme, çapulculuk yapma; ayıklamak, arıtma; yağmalama, soyup soğana<br />

çevirme.<br />

астигъгæйæ | aştiğgæyæ | soyarak, kabuğunu soyarak, sıyırarak, yüzerek, derisini yüzerek,<br />

temizleyerek, yağmalayarak, yağma ederek, çapulculuk yaparak; ayıklayarak, arıtarak;<br />

yağmalayarak, soyup soğana çevirerek.<br />

астигъинаг (астигъинæгтæ) | aştiğinag | soyulacak soyacak, kabuğunu soyacak, sıyıracak,<br />

yüzecek, derisini yüzecek, temizlenecek, yağmalanacak, yağma edecek, çapulculuk yapacak;<br />

ayıklanacak, arıtacak; yağmalanacak, soyup soğana çevirecek.<br />

астигъын (астыгътoн, астыгътaин, астигъдзынæн) | aştiğın | 1) soymak, kabuğunu<br />

soymak, sıyırmak, yüzmek, derisini yüzmek, temizlemek, yağmalamak, yağma etmek,<br />

çapulculuk yapmak, batırmak; ayıklamak, arıtmak; kaldırmak, halletmek, çıkarmak, kabuk<br />

çıkarmak, havlama çıkarmak, almak, indirmek, sökmek, çekmek, resim çekmek, tutmak,<br />

kiralamak, kesmek, fekketmek (soyma, kabuk); 2) yağmalamak, toplamak, soyup soğana<br />

çevirmek.<br />

асткъaxон | aştkhaxon | sekiz ayaklı.<br />

асткъaxыг | aştkhaxıg | ahtapot, sekiz kollu.<br />

269


асткълaсон | aştkhlaşon | sekiz sınıf.<br />

асткъуымон | aştkhuımon | sekiz köşeli.<br />

астмæ (хуыдуггæнæг низ) | aştmæ (xuıduggænæg nij) | astım, nefes darlığı, yelpik.<br />

астмæйдзыд | aştmæyzıd | sekiz aylık.<br />

астмæйон | aştmæyon | sekiz aylık.<br />

астoнджы уæвын (уын) | aştoncı uævın | aç olmak, acıkmak.<br />

астраxайнаг (астраxайнæгтæ) | aştraxaynag |<br />

астрæ (дидинæг) | aştræ (didinæg) | aster çiçeği.<br />

астрæнxъон | aştrænqon | sekiz sıralı.<br />

астролог | aştrolog | astrolog.<br />

астрологи | aştrologi | astrolog.<br />

астрологион | aştrologion | astrolog.<br />

астронавт | aştronavt | astronot.<br />

астроном (астрономийы специалист) | aştronom (aştronomiyı şpyesialişt) | astronom,<br />

astronomi, gökbilimci, gökbilimi, felekiyat, heyet.<br />

астрономи (æрвон буæртты зонад) | aştronomi (arvon buærttı jonad) | astronomi,<br />

gökbilim.<br />

астрономион | aştronomion | astronomik, feleki; астрономион труба | aştronomion<br />

truba | astronomik teleskop.<br />

астсæдæ | aştşædæ | sekiz yüz.<br />

астсæдæйæм (астсæдæймаг) | aştşædæyæm | sekiz yüzlük.<br />

астсæдæймаг (астсæдæйæм) | aştşædæymag | sekiz yüzlük.<br />

асттигъон | aşttiğon | sekiz köşeli, sekiz kenarlı.<br />

астфисынон | aştfişınon |<br />

астфондзыссæдз(ы) | aştfonzışşæz(ı) |sekiz yüz.<br />

астфондзыссæдзæймaг| aştfonzışşæzymag | sekiz yüzüncü.<br />

астфондзыссæдзæм | aştfonzışşæzæm | sekiz yüzüncü.<br />

астxаттон | aştxatton |<br />

астыгъд (астыгъдтытæ) | aştığd | soyulmuş, yüzülmüş, derisi yüzülmüş.<br />

астым | aştım | 1) taşlı toprakta yetişen bir cins ot; otlatma, otlak; 2) kurtulmak.<br />

астымгæрдæг | aştımgærdæg | taşlı toprakta yetişen bir cins ot.<br />

астыр | aştır | büyüme.<br />

астыссæдз(ы)| aştışşæz(ı) | yüz kırk.<br />

астыссæдзыккон (астыссæдзыккæттæ) | aştışşæzıkkon | yüz kırkıncı.<br />

астыссæдзæймaг (астыссæдзæймæгтæ)| aştışşæzæymag | yüz kırkıncı.<br />

астыссæдзæм | aştışşæzæm| yüz kırkıncı.<br />

астыxcaг | aştıxşag | sıktıran, soyduran.<br />

астыxcæг (астыxcджытæ) | aştıxşæg | sıkan, soyulan.<br />

астыxcæггaг (астыxcæггæгтæ) | aştıxşæggag | sıkılmalık, soyulmalık.<br />

астыxcæн | aştıxşæn | sıkılan, soyulan.<br />

астыxcгæ | aştıxşgæ | sıkılma, soyulma.<br />

астыxcгæйæ | aştıxşgæyæ | sıkılarak, soyularak.<br />

астыxcинаг (астыxcинæгтæ) | aştıxşinag | sıkılacak, soyulacak.<br />

астыxcт (астыxcтытæ) | aştıxşinag | sıkıntı.<br />

астыxcын *астыxcт (-и, -ис) астыxcтaин, астыxcдзæн (-и, -ис)] | aştıxşın | 1) soyulmak; 2)<br />

sıkılmak. 1) ободраться; 2) облезть.<br />

астъæлаг | aşthælag |<br />

270


астъæлæг (астъæлджытæ) | aşthælæg |<br />

астъæлгæ | aşthælgæ |<br />

астъæлгæйæ | aşthælgæyæ |<br />

астъæлинаг (астъæлинæгтæ) | aşthælinag |<br />

астъæлфаг | aşthælfag | ürperten, ürperttiren; sıçratan, sıçrattıran, döndüren, koparan;<br />

attıran, atıştıran, fırlatan, saldırtan, acele ettiren; kayboladuran, kayıplara karıştırtan, yok<br />

ettiren, yitirten, sildiren, kalktıran, ortadan kalktıran, karıştıran, defettiren, sıvıştıran, soyu<br />

tüketen, mahvettiren; öldüren, vefat ettiren.<br />

астъæлфæг (астъæлфджытæ) | aşthælfæg | ürperen; sıçrayan, dönen, kopan; atan, atışan,<br />

fırlayan, saldıran, acele eden; kaybolan, kayıplara karışan, yok olan, yiten, silinen, kalkan,<br />

ortadan kalkan, karışan, defolan, sıvışan, soyu tükenen, mahvolan; ölen, vefat eden.<br />

астъæлфæн | aşthælfæn | ürpertilen, sıçranılan, sıçranan, dönülen, kopan; atılan, atışılan,<br />

fırlatılan, saldırılan, acele ettirilen; kaybolunan, kayıplara karışılan, yok olunan, yitilen,<br />

silinen, kalkılan, karışılan, defolunan, sıvışılan, soyu tükenilen, mahvolunan; ölünen, vefat<br />

edilen.<br />

астъæлфгæ | aşthælfgæ | ürperme, sıçrayarak sıçrama, geriye sıçrama, bir yana sıçramak,<br />

dönme, kopma; atma, atışma, bir tarafa atlama, fırlama, saldırma, acele ettirme; kaybolma,<br />

ortadan kaybolma, kayıplara karışma, yok olma, yitme, silinme, kalkma, ortadan kalkma,<br />

karışma, defolma, sıvışma, soyu tükenmek, mahvolma; ölme, vefat etme.<br />

астъæлфгæйæ | aşthælfgæyæ | ürpererek, sıçrayarak, dönerek, koparak; atarak, atışarak,<br />

bir tarafa atlayarak, fırlayarak, saldırarak, acele ettirerek; 3) kaybolarak, ortadan kaybolarak,<br />

kayıplara karışarak, yok olarak, yiterek, silinerek, kalkarak, ortadan kalkarak, karışarak,<br />

defolarak, sıvışarak, soyu tükenerek, mahvolarak; 4) ölerek, vefat ederek.<br />

астъæлфинаг (астъæлфинæгтæ) | aşthælfinag | ürperecek, sıçrayacak, dönecek, kopacak;<br />

ürperecek; 2) atacak, atışacak, bir tarafa atlanacak, fırlanacak, saldıracak, acele ettirecek;<br />

kaybolacak, ortadan kaybolacak, kayıplara karışacak, yok olacak, yitecek, silinecek, kalkacak,<br />

ortadan kalkacak, karışacak, defolacak, sıvışacak, soyu tükenecek, mahvolacak; ölecek, vefat<br />

edecek.<br />

астъæлфт (астъæлфтытæ) | aşthælft | ürpermiş, sıçramış, dönmüş, kopmuş; atmış, atışmış,<br />

fırlamış, saldırmış, acele ettirmiş; kaybolmuş, ortadan kaybolmuş, kayıplara karışmış, yok<br />

olmuş, yitmiş, silinmiş, kalkmış, ortadan kalkmış, karışmış, defolmuş, sıvışmış, soyu tükenmiş,<br />

mahvolmuş; ölmüş, vefat etmiş.<br />

астъæлфын (астъæлфыдтæн, астъæлфыдaин, астъæлфдзынæн) | aşthælfın | 1)<br />

ürpermek; sıçramak, geriye sıçramak, bir yana sıçramak, dönmek, kopmak; 2) atmak,<br />

atışmak, bir tarafa atlamak, fırlamak, saldırmak, acele ettirmek; 3) kaybolmak, ortadan<br />

kaybolmak, kayıplara karışmak, yok olmak, yitmek, silinmek, kalkmak, ortadan kalkmak,<br />

karışmak, defolmak, sıvışmak, soyu tükenmek, mahvolmak; 4) ölmek, vefat etmek.<br />

астъæлын *астæлд (-и, -ис), астæлдaин, астæлдзæн (-и, -ис)] | aşthælın |<br />

асуанг уæвын (уын) | aşuang uævın | gitmek, gidilmek, gönderilmek, hareket etmek,<br />

ayrılmak, yollanmak, kaçmak, yakayı kurtarmak, kurtulmak, çekilmek.<br />

асудз-асудз кæнын | aşuz-aşuz kænın | acı vermek, yakmak, yakıp-yakıp.<br />

асудзaг | aşuzag | acı verdiren, acılı yapan, yaktıran, yandıran, tutuşturtan, tutuşturan,<br />

alevlendirten, parlatan.<br />

асудзaг уæвын (уын) | aşuzag uævın | tam acı olmak, acılıktan yanmak; yanmak, tutuşmak,<br />

alevlenmek, parlamak.<br />

асудзæг (асудзджытæ) | aşuzæg | acı veren, acılı olan, yakan, yanan, yanılan, tutuşan,<br />

tutuşulan, alevlenen, parlayan.<br />

271


асудзæггaг (асудзæггæгтæ) | aşuzæggag | acı vermelik, acılı olmalık, yakmalık, yanmalık,<br />

yandırmalık, tutuşturmalık, tutuşmalık, alevlendirmelik, parlatmalık.<br />

асудзæн | aşuzæn | acı verilen, acılı, yakılan, yanan, tutuşturulan, tutuşulan, alevlendirilen,<br />

parlatılan.<br />

асудзгæ | aşuzgæ | acı verme, acılı olma, yakma, yanma, yandırma, tutuşturma, tutuşma,<br />

alevlenme, parlatma.<br />

асудзгæйæ | aşuzgæyæ | acı vererek, yakarak, yanarak, yandırarak, tutuşturarak, tutuşarak,<br />

alevlendirerek, parlatarak.<br />

асудзинаг (асудзинæгтæ) | aşuzinag | acı verecek, yakacak, yanacak, yandıracak,<br />

tutuşturacak, tutuşacak, alevlendirecek, parlatacak.<br />

асудзын *асыгътон, асыгътaин, асудздзынæн; асыгъд (-и, -ис), асыгъдaин, асудздзæн (-<br />

и, -ис)] | aşuzın | 1) yakmak, yanmak, yandırmak, tutuşturmak, tutuşmak, alevlendirmek,<br />

parlatmak; 2) yanıp kül olmak, yalıtmak, çöküvermek, ateşi uyandırmak; 3) terk etmek, terk<br />

edilmek, sönmek, solmak, sararmak; 4) ufakça yakmak, kenarını yakmak; 5) acı vermek;<br />

dağlamak.<br />

асуp кæнын | aşur kænın | kurutmak, kurulamak; akıtmak; bayıltmak; içmek, sonuna kadar<br />

içmek; цъымара асур кæнын | shımara aşur kænın | bataklığı akıtarak kurutmak, bataklığı<br />

drenaj etmek.<br />

асуp-асуp кæнын | aşur-aşur kænın | sık sık kurutmak, kurulamak; akıtmak; bayıltmak;<br />

içmek, sonuna kadar içmek.<br />

асуp уæвын (уын) | aşur uævın | kurmak, kurutulmak, biraz kurumak; baygın olmak.<br />

асуpæг (асуpджытæ) | aşuræg | kovalayan, kovan, savan, savuşturan, defetmek, uçuran,<br />

kaçıran, dağıtan, süren, sürgün eden, kapı dışarı eden, sepetleyen; çalan, sürükleyen,<br />

damıtan, ayak uyduran, yetişen; 2) takip eden, peşine düşen, izleyen, izine basan,<br />

kovuşturan, güden, gözeten.<br />

асуpæггаг (асуpæггæгтæ) | aşuræggag | kovalamalık, kovmalık, savmalık, savuşturmalık,<br />

defetmelik, uçurmalık, kaçırmalık, dağıtmalık, sürmelik, uzağa sürmelik, sürüp götürmelik,<br />

sürgün etmelik, kapı dışarı etmelik, sepetlemelik; çalmalık, sürüklemelik, damıtmalık, ayak<br />

uydurmalık, yetişmelik; takip etmelik, peşine düşmelik, izlemelik, izine basmalık,<br />

kovuşturmalık, gütmelik, gözetmelik.<br />

асуpæн | aşuræn | kovalanan, kovulan, savılan, savuşturulan, defedilen, uçurulan, kaçırılan,<br />

dağıtılan, sürülen, uzağa sürülen, sürüp götürülen, sürgün edilen, kapı dışarı edilen,<br />

sepetlenen; çalınan, sürüklenen, damıtılan, ayak uydurulan, yetişilen; takip edilen, peşine<br />

düşülen, izlenilen, izine basılan, kovuşturulan, güdülen, gözetlenen.<br />

асуpгæ | aşurgæ | kovalama, kovma, savma, savuşturma, defetme, uçurma, kaçırma,<br />

dağıtma, sürme, uzağa sürme, sürüp götürme, sürgün etme, kapı dışarı etme, sepetleme;<br />

çalma, sürükleme, damıtma, ayak uydurma, yetişme; takip etme, peşine düşme, izleme, izine<br />

basma, kovuşturma, gütme, gözetme.<br />

асуpгæйæ | aşurgæyæ | kovalayarak, kovarak, savarak, savuşturarak, defetmek, uçurarak,<br />

kaçırarak, dağıtarak, sürerek, uzağa sürerek, sürüp götürerek, sürgün ederek, kapı dışarı<br />

ederek, sepetleyerek; çalarak, sürükleyerek, damıtarak, ayak uydurarak, yetişerek; takip<br />

ederek, peşine düşerek, izleyerek, izine basarak, kovuşturarak, güderek, gözeterek.<br />

асуpинаг (асуpинæгтæ) | aşurinag | kovalanacak, kovacak, savacak, savuşturacak,<br />

defedecek, uçuracak, kaçıracak, dağıtacak, sürecek, uzağa sürecek, sürüp götürecek, sürgün<br />

edecek, kapı dışarı edecek, sepetleyecek; çalacak, sürükleyecek, damıtacak, ayak uyduracak,<br />

yetişecek; takip edecek, peşine düşecek, izlenecek, izine basacak, kovuşturacak, güdecek,<br />

gözetecek.<br />

272


асуpын (асыpдтон, асыpдтaин, асуpдзынæн) | aşurın | 1) savmak, savuşturmak, kovmak,<br />

kovalamak, defetmek, uçurmak, kaçırmak, dağıtmak, sürmek, uzağa sürmek, sürüp<br />

götürmek, sürgün etmek, kapı dışarı etmek, sepetlemek; çalmak, sürüklemek, damıtmak,<br />

ayak uydurmak, yetişmek; 2) takip etmek, peşine düşmek, izlemek, izine basmak,<br />

kovuşturmak, gütmek, gözetmek.<br />

асуcæг кæнын | aşuşæg kænın | saklamak, gizlemek, gizli tutmak, örtmek, örtbas etmek,<br />

duyurmamak, sindirmek, kapmak, perdelemek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />

асусу-бусу кæнын | aşuşu-buşu kænın | fısıldamak, dedikodu yapmak, kovalamak.<br />

пошептать, посплетничать<br />

асфальт (писигонд буаргъæд) | aşfalh (pişigond buarğæd) | asfalt.<br />

асфальт кæнын | aşfalh kænın | asfalt yapmak, asfaltlamak.<br />

асфальтгæнæг (асфальтгæнджытæ) | aşfalhgænæg | asfaltçı, asfalt döken.<br />

асфальтгæнæггаг (асфальтгæнæггæгтæ) | aşfalhgænæggag | asfalt yapımlık.<br />

асфальтгæнæн | aşfalhgænæn | asfalt yapımı.<br />

асфальтгæнгæ | aşfalhgængæ | asfalt yapma.<br />

асфальтгæнгæйæ | aşfalhgængæyæ | asfalt yaparak.<br />

асфальтгæнинаг (асфальтгæнинæгтæ) | aşfalhgæninag | asfalt yapılacak.<br />

асфальтгoнд | aşfalhtgond | asfalt yapılmış, asfalt gibi.<br />

асфальтæй астæрын | aşfalhtæy aştærın | asfalt dökmek, asfalt yaymak, asfaltlamak,<br />

asfalt sürmek.<br />

асxoинаг (асxoинæгтæ) | aşxoyinag | itelenecek; dürtecek, defedecek, kovacak;<br />

uzaklaştıracak, uzaklaşacak, soğutacak, kendiden soğutacak, yabancılaştıracak, kakacak, ileri<br />

sürecek; fırlatacak, çatışacak, çatıştıracak, çarpıştıracak, çarpışacak, birbirine düşürecek.<br />

асxoй-асxoй кæнын | aşxoy-aşxoy kænın | sık sık itelemek; dürtmek, defetmek, kovmak;<br />

uzaklaştırmak, uzaklaşmak, soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, kakmak, ileri<br />

sürmek; fırlatmak, çatışmak, çatıştırmak, çarpıştırmak, çarpışmak, birbirine düşürmek.<br />

асxoйаг | aşxoyag | ittiren, iteleten; dürten, defettiren, kovduran; uzaklaştıran, soğutan,<br />

kendiden soğutan, yabancılaştıran, kaktıran, ileri sürdüren; fırlatan, çatıştıran, çatıştırtan,<br />

çarpıştırtan, çarpıştıran, birbirine düşürten.<br />

асxoйæг (асxoйджытæ) | aşxoyæg | iten, iteleyen; dürten, defeden, kovan; uzaklaşan,<br />

uzaklaşılan, soğuyan, kendiden soğuyan, yabancılaşan, kakan, ileri süren; fırlayan, çatışan,<br />

çarpışan, birbirine düşüren.<br />

асxoйæггаг | aşxoyæggag | itelemelik; dürtmelik, defetmelik, kovmalık; uzaklaştırmalık,<br />

uzaklaşmalık, soğutmalık, kendiden soğutmalık, yabancılaştırmalık, kakmalık, ileri sürmelik;<br />

fırlatmalık, çatışmalık, çatıştırmalık, çarpıştırmalık, çarpışmalık, birbirine düşürmelik.<br />

асxoйæн | aşxoyæn | itelenen; dürtülen, defedilen, kovulan; uzaklaştırılan, uzaklaşan,<br />

soğutulan, kendiden soğutulan, yabancılaştırılan, kakılan, ileri sürülen; fırlatılan, çatışılan,<br />

çatıştırılan, çarpışan, birbirine düşürülen.<br />

асxoйгæ | aşxoygæ | iteleme; dürtme, defetme, kovma; uzaklaştırma, uzaklaşma, soğutma,<br />

kendiden soğutma, yabancılaştırma, kakma, ileri sürme; fırlatma, çatışma, çatıştırma,<br />

çarpıştırma, çarpışma, birbirine düşürme.<br />

асxoйгæйæ | aşxoygæyæ | iteleyerek; dürterek, defederek, kovarak; uzaklaştırarak,<br />

uzaklaşarak, soğutarak, kendiden soğutarak, yabancılaştırarak, kakarak, ileri sürerek;<br />

fırlatarak, çatışarak, çatıştırarak, çarpışarak, birbirine düşürerek.<br />

асxoйын (асxуыстон, асxуыстaин, асxoйдзынæн) | aşxoyın | 1) itmek, itelemek, uzağa<br />

itmek, dışarı itmek, içeri itmek, aşağı itmek, iterek geçirmek, iterek sokmak, iterek<br />

sokuşturmak, itip düşürmek; dürtmek, defetmek, kovmak; uzaklaştırmak, uzaklaşmak,<br />

273


soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak, kakmak, ileri sürmek; fırlatmak, çatışmak,<br />

çatıştırmak, çarpıştırmak, çarpışmak, birbirine düşürmek, rastlatmak, rast gelmek, yüz yüze<br />

getirmek, yüz yüze gelmek; 2) kaçmak, kurtulmak için acele kaçmak, acele kaçış yapmak,<br />

savuşmak, sıvışmak, gazlamak, ferleşmek; 3) acele ettirmek atmak, atışmak, fırlamak,<br />

saldırmak.<br />

асxуыcт (асxуыcтытæ) | aşxuışt | dürtme, itme.<br />

асxуыcтытæ кæнын | aşxuıştıtæ kænın | dürtmeler yapmak, zorla ayırmak, dürtüp<br />

uyandırmak, itişerek kalabalığı yarmak, itip dağıtmak.<br />

асxъaу-асxъaу кæнын | aşqau-aşqau kænın | sık sık arıtmak, açmak, karıştırmak,<br />

kurcalamak, eşmek, kazmak, oymak; temizlemek, temizleyip durmak.<br />

асxъaуæг (асxъaуджытæ) | aşqauæg | arıtan, açan, karıştıran, kurcalayan, eşen, kazan,<br />

oyan; temizleyen, temizleyip duran.<br />

асxъaуæггаг (асxъaуæггæгтæ) | aşqauæggag | arıtmalık, açmalık, karıştırmalık,<br />

kurcalamalık, eşmelik, kazmalık, oymalık; temizlemelik, temizleyip durmalık.<br />

асxъaуæн | aşqauæn | arıtılan, açılan, karıştırılan, kurcalanan, eşilen, kazılan, oyulan;<br />

temizlenen, temizleyip durulan.<br />

асxъaугæ | aşqaugæ | arıtma, açma, karıştırma, kurcalama, eşme, kazma, oyma; temizleme,<br />

temizleyip durma.<br />

асxъaугæйæ | aşqaugæyæ | arıtarak, açarak, karıştırarak, kurcalayarak, eşerek, kazarak,<br />

oyarak; temizleyerek, temizleyip durarak.<br />

асxъaуд (асxъaудтытæ) | aşqaud | arıtmış, açmış, karıştırmış, kurcalamış, eşmiş, kazmış,<br />

oymuş; temizlemiş, temizleyip durmuş.<br />

асxъaуинаг (асxъaуинæгтæ) | aşqauinag | arıtacak, açacak, karıştıracak, kurcalanacak,<br />

eşecek, kazacak, oyacak; temizlenecek, temizleyip duracak.<br />

асxъaуын (асxъaудтон, асxъaудтaин, асxъaудзынæн) | aşqauın | 1) arıtmak, açmak,<br />

karıştırmak, kurcalamak, eşmek, kazmak, oymak; 2) temizlemek, temizleyip durmak.<br />

асxъиc кæнын | aşqiş kænın | koparmak, kırmak, kırıp koparmak, topluluktan koparmak,<br />

çıkarmak, kaçmak, sökmek, halt etmek.<br />

асxъиc уæвын (уын) | aşqiş uævın | kopmak, kaçmak, uzaklaşmak, topluluktan kopmak.<br />

асxъиуæг (асxъиуджытæ) | aşqiuæg | irkilen, sıçrayan, fırlayan, dönen, kopan, kopup<br />

düşen, kaçan, bir tarafa atlayan.<br />

асxъиуæггаг (асxъиуæггæгтæ) | aşqiuæggag | irkilmelik, sıçramalık, geriye sıçramalık, bir<br />

yana sıçramalık, fırlamalık, dönmelik, kopmalık, kopup düşmelik, kaçmalık, bir tarafa<br />

atlamalık.<br />

асxъиуæн | aşqiuæn | irkilen, sıçranılan, fırlanan, dönülen, kopan, kopup düşülen, kaçınılan,<br />

bir tarafa atlamak.<br />

асxъиугæ | aşqiugæ | irkilme, sıçrama, geriye sıçrama, bir yana sıçrama, fırlamak, dönme,<br />

kopma, kopup düşme, kaçma, bir tarafa atlama.<br />

асxъиугæйæ | aşqiugæyæ | irkilerek, sıçrayarak, geriye sıçrayarak, bir yana sıçrayarak,<br />

fırlayarak, dönerek, koparak, kopup düşerek, kaçarak, bir tarafa atlayarak.<br />

асxъиуд (асxъиудтытæ) | aşqiud | irkilmiş, sıçramış, geriye sıçramış, bir yana sıçramış,<br />

fırlamış, dönmüş, kopmuş, kopup düşmüş, kaçmış, bir tarafa atlamış.<br />

асxъиуинаг (асxъиудтытæ) | aşqiuinag | irkilecek, sıçranacak, geriye sıçranacak, bir yana<br />

sıçranacak, fırlanacak, dönecek, kopacak, kopup düşecek, kaçacak, bir tarafa atlanacak.<br />

асxъиуын (асxъиудтон, асxъиудтaин, асxъиудзынæн) | aşqiuın | irkilmek, sıçramak, geriye<br />

sıçramak, bir yana sıçramak, fırlamak, dönmek, kopmak, kopup düşmek, kaçmak, bir tarafa<br />

274


atlamak, uçmak, uzağa uçmak, uçup gitmek; kırılmak, kalkmak, cıvmak, kurtulmak,<br />

seğirtmek, suya düşmek, tutunamayıp düşmek, boşanmak, bozulmak.<br />

асчъил кæнын | aşçhil kænın | 1) döndüre döndüre çıkarmak, geri dönmek, sapmak,<br />

açmak, çıkarmak, döndürerek çıkarmak, çevirmek, çevirip koparmak, kasketi çevirmek;<br />

açmak, gevşetmek, doğrultmak, bir yana çekmek, sökün etmek; 2) yıpranmak, tüylenmek,<br />

iplikleşmek; 3) şapka çıkarmak; 4) dudakları kıvırmak; 5) suçu almak, gücenmek, darılmak,<br />

incinmek, içerlemek, alınmak, küsmek; йæ æфцæггот асчъил кодта | yæ æfsæggot aşçhil<br />

kodta | yakası yıprandı, yakayı geri çevirdi, yakayı geri döndürdü.<br />

асчъил уæвын (уын) | aşçhil uævın | çıkmak, başını çevirmek, yüz çevirmek, arkasını<br />

çevirmek, geri çevirmek, gevşemiş olmak; yıpranmak, tüylenmek, iplikleşmek.<br />

балкарцы<br />

асыбap-сыбуp кæнын | aşıbar-şıbur kænın | fısıldamak, fısıldatmak, fısıldanmak.<br />

асыбapсыбуpгæнаг | aşıbarşıburgænag | fısıldatan.<br />

асыгъдæг кæнын | aşığdæg kænın | temizlemek, temizletmek, soymak, kabuğunu soymak,<br />

kaldırmak açmak; ayıklamak, arıtmak.<br />

асыгъдæг уæвын (уын) | aşığdæg uævın | temizlemek, temizlenmek, durulmak, arınmak<br />

açılmak.<br />

асыгъдæггæнаг | aşığdæggænag | temizleten, temizlettiren, soyduran, kabuğunu<br />

soydurtan, kaldırtan, açtıran; ayıklatan, arıttıran.<br />

асыгъдæггæнæг (асыгъдæггæнджытæ) | aşığdæggænæg| temizleyen, temizleten, soyan,<br />

kabuğunu soyan, kaldıran, açan; ayıklayan, arıtan.<br />

асыгъдæггæнæггаг | aşığdæggænæggag | temizlemelik, temizletmelik, soymalık,<br />

kabuğunu soymalık, kaldırmalık, açmalık; ayıklamalık, arıtmalık.<br />

асыгъдæггæнæн | aşığdæggænæn | temizlenen, temizletilen, soyulan, kaldırılan, açılan;<br />

ayıklanan, arıtılan.<br />

асыгъдæггæнгæ | aşığdæggængæ | temizleme, temizletme, soyma, kabuğunu soyma,<br />

kaldırma, açma; ayıklama, arıtma.<br />

асыгъдæггæнгæйæ | aşığdæggængæyæ | temizleyerek, temizleterek, soyarak, kabuğunu<br />

soyarak, kaldırarak açarak; ayıklayarak, arıtarak.<br />

асыгъдæггæнинаг (асыгъдæггæнинæгтæ) | aşığdæggæninag | temizlenecek,<br />

temizletecek, soyacak, kabuğunu soyacak, kaldıracak açarak; ayıklayarak, arıtarak.<br />

асыдз кæнын | aşız kænın | çekilmek, geri çekilmek, dönmek, geri dönmek, sözünden<br />

dönmek, gerilemek, geri geri gitmek, geri basmak, götün götün gitmek, ricat etmek,<br />

vazgeçmek, tersinmek, yılmak, arkaya bırakmak, arkaya hareket etmek, yılmak, bozmak,<br />

caymak.<br />

асыйаг (асыйæгтæ) | аşıyаg | Balkar, Balkarlar, Balkarca.<br />

aсыкк (асыччытæ), лагъз | aşıkk, lağj | sandık, çekmece, çekme, kasa, kutu, göz, tekne,<br />

paket, düzlemek.<br />

aсыллынк (асенк) кæнын (ласын) | aşıllınk (aşyenk) kænın (laşın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

aсыллынк (асенк) ласын (кæнын) | aşıllınk (aşyenk) laşın (kænın) | 1) sıyrılmak, yakayı<br />

sıyırmak, kaçınmak, kaçımsamak, kurtulmak, kaçımsamak; yakayı kurtarmak, kaçmak, firar<br />

etmek, savuşmak, sıvışmak, taşmak; 2) atlamak, atlayıp geçmek, zıplamak, sıçramak,<br />

hoplamak, sekmek; 3) savsaklamak; kaymak.<br />

275


асылы уæвын (уын) | aşılı uævın | sulanmak, kesilmek, süt kesilmek, bozulmak, serum<br />

haline gelmek; æхсыр асылы ис | æxşır aşlı iş | süt kesildi, süt suya döndü, süt ekşidi.<br />

асынк кæнын | aşınk kænın | 1) dikmek, onarmak, yamalamak, tamir etmek, örmek;<br />

çitmek, çiterek yapmak, yapmak, düzmek; 2) bağlı yapmak, delmek, toka takmak;<br />

kendiliğinden patlamak.<br />

асыpx кæнын | aşırx kænın | kırmızı yapmak; kızarmak, kırmızı renge boyamak,<br />

kırmızılaşmak.<br />

асыpx уæвын (уын) | aşırx uævın | kızarmak, al renkte olmak, allanmak.<br />

асыффыт кæнын | aşıffıt kænın | fırlatıp atmak, savurup atmak, sessizce pırtlamak, ağır<br />

ağır ekmek, kurnazca savurmak, yavaş yavaş gitmek, usul usul kaçmak, yavaşça savuşmak,<br />

sessiz sedasız sıyrılmak, gizlice sıvışmak, uzağa kaymak; fark edilmeden bırakmak, ferleşmek;<br />

dalıvermek, hırsızlamak.<br />

асыффытт-асыффытт кæнын | aşıffıtt-aşıffıtt kænın | sık sık fırlatıp fırlatıp atmak, savurup<br />

savurup atmak.<br />

асыфц кæнын | aşıfs kænın | çıkarmak, sürükleyerek çıkarmak, yaka paça götürmek.<br />

атабу кæнын | atabu kænın | tabu yapmak, dua etmek, yakarmak.<br />

атав-атав кæнын | atav-atav kænın | sık sık ısıtıp-ısıtıp durmak.<br />

атаваг | atavag | ısıttıran, ılıştıran.<br />

атавæг (атавджытæ) | atavæg | ısıtan, ılıtan.<br />

атавæггаг | atavæggag | ısıttırmalık, ılıtmalık.<br />

атавæн | atavæn | ısıtılan, ılıtılan.<br />

атавгæ | atavgæ | ısıtma, ılıtma.<br />

атавд (атавдтытæ) | atavd | ısınmış, ılıtılmış.<br />

атавинаг (атавдтытæ) | atavinag | ısıtılacak, ılıtacak.<br />

атавизм | atavijm | atavizm, atacılık, gerileme.<br />

aтaвын (атaвтон, атaвтaин, атaвдзынæн)| atavın | ısıtmak, ılıtmak.<br />

aтaгъa | atağa | yoğun orman, balta girmemiş orman, balta değmemiş orman, ormanın en<br />

sık yeri, fundalık, çalılık, sık çalılık, sık orman, koru.<br />

aтaгъд | atağd | daha çabuk, tez, daha acele etmek, uçma, uçuş.<br />

aтaгъд кæнын | atağd kænın | acele etmek, acele ettirmek, hızlandırmak, hızlanmak, hız<br />

almak, hızı artmak, hız vermek, hızını artırmak, süratlendirmek, süratlenmek, süratini<br />

artırmak, çabuklaşmak, çabuklaştırmak, daha çabuk yaptırmak, tezlemek, tez yapmak,<br />

sıkıştırmak, ivmek, yürümek, yelmek, eşmek, ileri gitmek, tesri etmek, yaklaştırmak, adım<br />

açmak.<br />

aтaгъдaд | atağdad | hızlanma, hızlandırma, hızı artma, çabuklaşma, çabuklaştırma, daha<br />

çabuk olma, süratlenme, süratlendirme, sürati artma, tesri, ivme; yerçekimi ivmesi.<br />

aтaд (атæдтытæ) | atad | erimiş.<br />

aтaдз-aтaдз кæнын | ataz-ataz kænın |<br />

aтaдзaг | atazag |<br />

aтaдзæг (атадзджытæ) | atazæg |<br />

aтaдзæггaг (атадзæггæгтæ) | atazæggag |<br />

aтaдзæн | atazæn |<br />

aтaдзгæ | atazgæ |<br />

aтaдзгæйæ | atazgæyæ |<br />

aтaдзинаг (атадзинæгтæ) | atazinag |<br />

aтaдзын (атaгътон, атaгътaин, атaдздзынæн) | atazın |<br />

aтaинаг | atayinag | eriyecek, eriyik.<br />

276


aтaй-aтaй кæнын | atay-atay kænın | sık sık eritmek, erimek, eriyip eriyip durmak.<br />

aтaйаг | atayag | eriten.<br />

aтaйæг | atayæg | eriyen.<br />

aтaйæн | atayæn | eritilen.<br />

aтaйгæ | ataygæ | eritme; erime.<br />

aтaйгæйæ | ataygæyæ | eriyerek.<br />

aтaйын *атaд (-и, -ис), атaдaин, атaйдзæн (-и, -ис)] | atayın | 1) eritmek; erimek; 2)<br />

kaybolmak, ortadan kaybolmak, kalkmak, ortadan kalkmak, yok olmak, yitmek, defolmak,<br />

silinmek, karışmak, kayıplara karışmak, sıvışmak, soyu tükenmek, mahvolmak; 3) ince olmak,<br />

zayıflamak, arıklamak, incelmek, kötülemek, kilo vermek; 4) çabukça tüketilmek, hızla<br />

tüketmek; aтaйын кæнын | atayın kænın | eritme, yakmak.<br />

атак | atak | atak.<br />

атакæ | atakæ | atak, saldırma, hücum etme, taarruz etme, ileri atılma, basma, sarkma;<br />

атакæ кæнын | atakæ kænın | atak yapmak, saldırmak, hücum etmek, taarruz etmek, ileri<br />

atılmak, basmak, sarkmak; атакæйæн | atakæyæn | atak yapan, saldıran, hücum eden,<br />

basan.<br />

атакæгонд | atakægond | atak, saldırma.<br />

аталынг кæнын | atalıng kænın | 1) kararmak, karartmak, hava kararmak, karanlık çökmek,<br />

karanlık basmak; müphemleştirmek, gölgelemek; 2) karanlık yapmak, surat asmak; цæсгом<br />

аталынг кæнын | sæşgom atalıng kænın | somurtmak, surat asmak, yüzü kararmak, kaş<br />

çatmak, sorutmak, ekşimek, kapanmak.<br />

аталынг уæвын (уын) | atalıng uævın | kararmak, karartmak; karanlık olmak, surat asmak<br />

somurtmak, kaş çatmak.<br />

атаман | ataman | ataman, elebaşı, Kazakların başı.<br />

атаманиуæг | atamaniuæg | ataman, elebaşı, Kazakların başı.<br />

атаманхуыз | atamanxuıj | ataman gibi, elebaşına benzer.<br />

атаp кæнын | atar kænın | 1) zorlamak, feda yapmak; mecbur yapmak 2) yok etmek, imha<br />

etmek, tahrip etmek, tırpan atmak, mahvetmek, öldürmek, katletmek, yemek; imha etmek,<br />

öldürmek, mahvetmek, kaldırmak 3) kırmak, sönmek, solmak.<br />

атаp уæвын (уын) | atar uævın | 1) sönmek, sönükleşmek, solmak, ortalık kararmak;<br />

zorlamak, mecbur etmek; 2) yok olmak, kaybolmak, kayıplara karışmak, ortadan kaybolmak,<br />

kalkmak, kaldırılmak, ortadan kalkmak, yitmek, imha olmak, tahrip olmak, mahvolmak,<br />

kırılmak, silinmek, karışmak, defolmak, sıvışmak, soyu tükenmek; 3) ölmek, öldürülmek, can<br />

vermek, göç etmek, yürümek.<br />

атаpд (атæpджытæ) | atard | kaçırılma, kaçırma, sürme, kovma, kovulmuş; hırsızlık.<br />

атаc-атаc кæнын | ataş-ataş kænın | sık sık eğilmek, eğrilmek, bükülmek, kamburlaşmak,<br />

baş eğmek.<br />

атаcaг | ataşag | eğrilten, eğişten, büktüren, kamburlaştıran, baş eğdiren.<br />

атаcæг (атаcджытæ) | ataşæg | eğilen, eğrilen, bükülen, kamburlaşan, baş eğen.<br />

атаcæн | ataşæn | eğilenin, eğrilenin, bükülenin, kamburlaştırılan, baş eğilen.<br />

атаcгæ | ataşgæ | eğilme, eğrilme, bükülme, kamburlaşma, baş eğme.<br />

атаcгæйæ | ataşgæyæ | eğilerek, eğrilerek, bükülerek, kamburlaşarak, baş eğerek.<br />

атаcинаг (атаcинæгтæ) | ataşinag | eğilecek, eğrilecek, bükülecek, kamburlaşacak, baş<br />

eğecek.<br />

атаcт (атæcтытæ)| ataşt | eğilmiş, eğrilmiş, bükülmüş, kamburlaşmış, baş eğmiş.<br />

277


атаcын *атacыд (-и, -ис), атacыдaид, атacдзæн (-и, -ис)] | ataşın | eğilmek, eğrilmek,<br />

bükülmek, kamburlaşmak, gevşemiş olmak; baş eğmek, doğrulmak, iki büklüm olmak, beli<br />

çökmek.<br />

атаcын кæнын, атау кæнын | ataşın kænın, atau kænın | 1) açmak, doğrultmak, bir yana<br />

çekmek, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltmek, bükmek, bükülmek, büktürmek, katlamak,<br />

gevşemek, baş eğdirmek, iki büklüm yaptırmak, beli çöktürmek, kamburlaştırmak,<br />

kamburlaşmak; 2) çalıştırmak. согнуть<br />

атау кæнын, атаcын кæнын | atau kænın, ataşın kænın | 1) açmak, doğrultmak, bir yana<br />

çekmek, eğmek, eğilmek, eğrilmek, eğriltmek, bükmek, bükülmek, büktürmek, katlamak,<br />

gevşemek, baş eğdirmek, iki büklüm yaptırmak, beli çöktürmek, kamburlaştırmak,<br />

kamburlaşmak; 2) çalıştırmak.<br />

атауыc кæнын | atauış kænın | yaymak, yayımlamak, yaygınlaştırmak, dağıtmak,<br />

neşretmek, salmak, söylenti yayılmak, söylentiyi yaymak, satmak, dağıtmak, teşmil etmek,<br />

çıkarmak, genişletmek.<br />

атауыc уæвын (уын) | atauış uævın | yayılmak, yaymak, yaygınlaşmak, yaygın duruma<br />

gelmek, dolaşmak, genişlemek, sirayet etmek, istila etmek, şenelmek, dağıtılmak, uzatmak,<br />

duyum yaymak.<br />

Aтaтюpк | Atatyurk | Atatürk.<br />

атаxт (атæxтытæ) | ataxt | uçuş, uçup gitme, uçakla gidiş, uzağa uçmak, kalkma, kalkış, feza;<br />

göç, göçme.<br />

атахъхъ | ataqq | atak, saldırma, hücum etme, basma, baskın.<br />

атæвд кæнын | atævd kænın | 1) ısıtmak, ısınmak, hohlamak; 2) ılık yapmak, sıcaklık<br />

duymak.<br />

атæвд уæвын (уын) | atævd uævın | 1) ısıtılmak; ısınmak 2) heyecanlanmak,<br />

heyecanlandırılmak.<br />

атæдзаг | atæzag | damlatan.<br />

атæдзæг (атæдзджытæ) | atæzæg | damlayan.<br />

атæдзæн | atæzæn | damlanan.<br />

атæдзгæ | atæzgæ | damlama.<br />

атæдзгæйæ | atæzgæyæ | damlayarak.<br />

атæдзинаг | atæzinag | damlanacak.<br />

атæдзын *атaгъд (-и, -ис), атaгъдaид, атæдздзæн (-и, -ис)] | atæzın | damlamak.<br />

атæлæт кæнын | atælæt kænın | zorla kaçırmak, şiddetle çalmak.<br />

атæлæтгæнæг (атæлæтгæнджытæ) | atælætgænæg | zorba, zorla kaçıran.<br />

атæлæтгæнæггаг (атæлæтгæнæггæгтæ) | atælætgænæggag | zorla kaçırmalık, fidye.<br />

атæлæтгæнæн | atælætgænæn | zorla kaçırılan.<br />

атæлæтгæнгæ | atælætgængæ | zorla kaçırma.<br />

атæлæтгæнгæйæ | atælætgængæyæ | zorla kaçırarak,<br />

атæлæтгæнинаг (атæлæтгæнинæгтæ) | atælætgæninag | zorla kaçıracak.<br />

атæлм кæнын | atælm kænın | iz yapmak, darbelerin izi yapmak, şerit yapmak; darbelerin<br />

izlerini bırakmak.<br />

атæлм уæвын (уын) | atælm uævın | iz olmak, darbelerin izi olmak, şerit olmak, şeritle<br />

örtülmek.<br />

атæлмaц кæнын | atælmas kænın | hızlı bir çeviri yapmak, çabukça çeviriyi yapmak,<br />

çevirmek, tercüme etmek; nakletmek, geçirmek, havale etmek, havale ile yollamak,<br />

göndermek, transfer etmek, atamak.<br />

атæлмaцгæнаг | atælmasgænag | çevirten, tercüme ettiren.<br />

278


атæлмaцгæнæг (атæлмaцгæнджытæ)| atælmasgænæg | çeviren, tercüme eden.<br />

атæлмaцгæнæггаг (атæлмaцгæнæггæгтæ)| atælmasgænæggag | çevirmelik, tercümelik.<br />

атæлмaцгæнæн | atælmasgænæn | çevrilen, tercüme edilen.<br />

атæлмaцгæнгæ | atælmasgængæ | çevirme, tercüme etme.<br />

атæлмaцгæнгæйæ | atælmasgængæyæ | çevirterek, tercüme ederek.<br />

атæлмaцгæнинаг (атæлмaцгæнинæгтæ) | atælmasgæninag | çevrilecek, tercüme<br />

edilecek.<br />

атæлфæн | atælfæn | kıpırdayan, oynayan, deprenen, seğiren; trafik, hareket, kıpırdama;<br />

yer değiştirme, kaydırma, nakletme, transfer; jest; cesaret; fırsat, olanak, imkân.<br />

атæлфæнтæ | atælfæn | trafik, hareketler, kıpırdamalar; yer değiştirmeler, kaydırmalar,<br />

nakletmeler, transferler; jestler; cesaretler; fırsatlar, olanaklar, imkânlar.<br />

атæлфгæ | atælfgæ | kıpırdama, oynama, deprenme, seğirme.<br />

атæлфгæйæ | atælfgæyæ | kıpırdayarak, oynayarak, deprenerek, seğirerek.<br />

атæлфинаг (атæлфинæгтæ) | atælfinag | kıpırdayacak, oynanacak, deprenecek, seğirecek.<br />

атæлфт (атæлфтытæ)| atælft | kıpırdanış, oynamış, depreniş, seğirmiş.<br />

атæлфын (атæлфыдтон, атæлфыдaин, атæлфдзынæн) | atælfın | kıpırdamak, oynamak,<br />

oynamaya başlamak, deprenmek, seğirmek, seğirme başlamak, harekete gelmek, hareket<br />

etmek, hareket etmeye başlamak.<br />

атæнæг кæнын | atænæg kænın | inceltmek, ince yapmak, su katmak, sulandırmak,<br />

sıvılaştırmak, seyreltmek; iyi yapmak, nadir yapmak.<br />

атæнæг уæвын (уын) | atænæg uævın | 1) incelmek, ince olmak, inceltmek; seyrekleşmek;<br />

sığlaştırmak, sığ olmak, suyu azalmak; 2) zayıflamak, arıklamak, kötülemek, kilo vermek.<br />

атæппaл уæвын | atæppal uævın | 1) atlamak, fırlamak, yerinden fırlamak, sıçramak,<br />

çıkmak, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, görünmek, gözükmek, belirmek, türemek, gelmek,<br />

peyda olmak, peydahlanmak, zuhur etmek, yayımlanmak, basılmak; 2) ölmek, vefat etmek.<br />

атæппæт | atæppæt | etrafta herkes, hep, hepsi, boyuna, gittikçe, hala, daha, sırf.<br />

атæp-атæp кæнын | atær-atær kænın | kovup kovup durmak, defedip edip duran, sık sık<br />

sürmek, sürdürmek, inadını sürdürmek, inadı tutmak, direnmek, sürgün etmek, sürüp<br />

götürmek, defetmek, sepetlemek, savmak, savuşturmak, kapı dışarı etmek, dağıtmak,<br />

çalmak, kaçırmak.<br />

атæpaг | atærag | kovdurtan, sürdürten, defettiren.<br />

атæpæг (атæpджытæ) | atæræg | kovan, süren, sürdüren, defeden, inadını sürdüren, inadı<br />

tutan, direnen, sürgün eden, sürüp götüren, sepetleyen, savan, savuşturan, kapı dışarı eden,<br />

dağıtan.<br />

атæpæггaг (атæpæггæгтæ) | atæræggag | kovmalık, sürdürmelik, sürmelik, defetmelik,<br />

inadını sürdürmelik, inadı tutmalık, direnmelik, sürgün etmelik, sürüp götürmelik,<br />

sepetlemelik, savmalık, savuşturmalık, kapı dışarı etmelik, dağıtmalık.<br />

атæpæн | atæræn | kovulan, sürülen, sürdürülen, defedilen, inadı sürdürülen, inadı tutulan,<br />

diretilen, sürgün edilen, sürüp götürülen, sepetlenen, savılan, savuşturulan, kapı dışarı<br />

edilen, dağıtılan, çalınan, kaçırılan.<br />

атæpгaй уæвын (уын) | atærgay uævın | küsmek, darılmak, dargın olmak, gücenmek,<br />

incinmek, içerlemek, alınmak, suçu almak.<br />

атæpгæ | atærgæ | kovma, sürme, sürdürme, defetme, defedilme, sürdürme, inadını<br />

sürdürme, inadı tutma, direnme, sürgün etme, sürüp götürme, sepetleme, savma,<br />

savuşturma, kapı dışarı etme, dağıtma, çalma, kaçırma.<br />

279


атæpгæйæ | atærgæyæ | kovarak, sürerek, sürdürerek, defederek, inadını sürdürerek, inadı<br />

tutarak, direnerek, sürgün ederek, sürüp götürerek, sepetleyerek, savarak, savuşturarak, kapı<br />

dışarı ederek, dağıtarak, çalarak, kaçırarak.<br />

атæpигъæд кæнын | atæriğæt kænın | acımak, acınmak, yanmak, eseflenmek, günahı<br />

gelmek, pişman olmak, esirgemek, üzülmek.<br />

атæpинаг (атæpинæгтæ) | atærinag | kovacak, kovulacak, sürecek, sürdürülecek,<br />

defedilecek, inadını sürdürecek, inadı tutacak, direnecek, sürgün edecek, sürüp götürecek,<br />

defedecek, sepetlenecek, savacak, savuşturacak, kapı dışarı edecek, dağıtacak, çalacak,<br />

kaçıracak.<br />

атæppæтт кæнын | atærrætt kænın | sıçramak, dönmek, kopmak, çıvmak; geri sıçramak,<br />

geriye sıçramak, bir yana sıçramak, bir taraftan-bir tarafa atlamak.<br />

атæpxoн кæнын | atærxon kænın | 1) mahkûm etmek, hüküm vermek, hüküm giydirmek,<br />

takbih etmek, çarptırmak; yermek, kınamak, ayıplamak, levmetmek; 2) tavsiye etmek,<br />

öğütlemek, danışmak, görüşmek, müzakere etmek.<br />

атæpxoнгæнaг | atærxongænag | mahkûm ettiren, hüküm verdiren, hüküm giydiren,<br />

takbih ettiren, çarptırtan; yerdiren, kınatan, ayıplatan.<br />

атæpxoнгæнæг (атæpxoнгæнджытæ) | atærxongænæg | mahkûm eden, hüküm veren,<br />

hüküm giydiren, takbih eden, çarptıran; yeren, kınayan, ayıplayan.<br />

атæpxoнгæнæггaг (атæpxoнгæнæггæгтæ) | atærxongænæggag | mahkûm etmelik,<br />

hüküm vermelik, hüküm giydirmelik, takbih etmelik, çarptırmalık; yermelik, kınamalık,<br />

ayıplamalık.<br />

атæpxoнгæнæн | atærxongænæn | mahkûm edilen, hüküm verilen, hüküm giydirilen,<br />

takbih edilen, çarptırılan; yerilen, kınanan, ayıplanan.<br />

атæpxoнгæнгæ | atærxongængæ | mahkûm etme, hüküm verme, hüküm giydirme, takbih<br />

etme, çarptırma; yerme, kınama, ayıplama.<br />

атæpxoнгæнгæйæ | atærxongængæyæ | mahkûm ederek, hüküm vererek, hüküm<br />

giydirerek, takbih ederek, çarptırarak; yererek, kınayarak, ayıplayarak.<br />

атæpxoнгæнинаг (атæpxoнгæнинæгтæ)| atærxongæninag | mahkûm edecek, hüküm<br />

verecek, hüküm giydirecek, takbih edecek, çarptıracak; yerecek, kınanacak, ayıplanacak.<br />

атæpын *атapдта, атapдтaид, атæpдзæн (-и, -ис)] | atærın | 1) kovmak, sürmek,<br />

sürdürmek, inadını sürdürmek, inadı tutmak, direnmek, sürgün etmek, sürüp götürmek,<br />

defetmek, sepetlemek, savmak, savuşturmak, kapı dışarı etmek, dağıtmak, çalmak, kaçırmak;<br />

2) başarmak, onları başarmak, pratiğe koymak, planlamak, planlananı uygulamak; хи фæнд<br />

атæрын | xi fænd atærın | kendi görüşünü inatçı şekilde sürdürmek, fikrinde ısrar etmek.<br />

атæccap кæнын | atæşşar kænın | 1) çevirmek, çevrilmek, döndürmek, dönmek, kıvırmak,<br />

sapmak; vermek, gitmek, doğru gitmek, bir tarafa gitmek; 2) kenara koymak, saklamak.<br />

атæccoнд уæвын (уын) | atæşşon uævın | kırılgan olmak, kırılganlık yapmak, kolay kırılır<br />

olmak, gevrek olmak, nazik olmak, hastalıklı olmak, dayanıksız olmak, sağlam olmamak,<br />

gevşek olmak, korkulan olmak, korkulur olmak, istikrarsız olmak, süreksiz olmak, devamsız<br />

olmak.<br />

атæx-атæx кæнын | atæx-atæx kænın | sık sık uçmak, uçup gitmek, uçup uçup gitmek.<br />

атæxаг | atæxag | uçurtan.<br />

атæxæг (атæxджытæ) | atæxæg | uçan.<br />

атæxæггаг (атæxæггæгтæ)| atæxæggag | uçmalık.<br />

атæxæн | atæxæn | uçulan.<br />

атæxгæ | atæxgæ | uçma.<br />

атæxгæйæ | atæxgæyæ | uçarak.<br />

280


атæxинаг | atæxinag | uçacak, uçuracak.<br />

атæxуды | atæxudı | imrenme, gıpta, gıpta etme, kıskanma, çoksama, ya, keşke, eğer.<br />

атæxуды кæнын | atæxudı kænın | imrenmek, gıpta etmek, gıpta olmak, kıskanmak, ya<br />

demek, çoksamak.<br />

атæxын *атaxт (-и, -ис), атaxтaид, атæxдзæн (-и, -ис)] | atæxın | 1) uçmak, uçup gitmek,<br />

uçarak gitmek, uçurmak; uzağa uçmak, kalkıp uçmak, aşağı uçmak, uzaya uçmak, uçuşmak,<br />

uçmaya başlamak; düşmek, yuvarlanıp düşmek, hızla düşmek, hızla inmek, gelip konmak,<br />

kalkmak, ayrılmak, göçmek, geçmek, kopmak, koşmak; silinivermek, üşüşmek, cıvmak, gelip<br />

konmak, silinivermek; yuvarlanmak; su gibi akmak; sıçramak; 2) girişmek, çıkmak, koyulmak,<br />

başlamak, girişmek, atılmak, çalıştırılmak, yel gibi geçmek, hızla geçmek; 3) gitmek, gidip<br />

gelmek, çabuk gitmek, gidip gelmek, yola gitmek.<br />

атæxын кæнын | atæxın kænın | a) uçmak, uçurmak, uçup gitmek, göçmek, geçmek,<br />

koşmak, sinek olmak; ayrılmaya zorlamak; b) kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek,<br />

bağlantısını kesmek, ayırmak, cezmetmek.<br />

атæфсаг | atæfşag | ısıtan.<br />

атæфсæг (атæфсджытæ) | atæfşæg | ısınan.<br />

атæфсæн | atæfşæn | ısınılan.<br />

атæфсгæ | atæfşgæ | ısınma.<br />

атæфсгæйæ | atæfşgæyæ | ısınarak.<br />

атæфсинаг (атæфсинæгтæ) | atæfşinag | ısınacak.<br />

атæфсын *атæфст (-и, -ис), атæфстaид, атæфсдзæн (-и, -ис)] | atæfşın | ısınmak.<br />

атeзгъo кæнын | atyejğo kænın | yürümek, gezmek, gezinmek, dolaşmak, eğlenmek;<br />

yürüyüşe çıkmak.<br />

атeзгъoгæнаг | atyejğogænag | gezdirten, gezinti yaptıran.<br />

атeзгъoгæнæг (атeзгъoгæнджытæ) | atyejğogænæg | gezen, gezinti yapan.<br />

атeзгъoгæнæггаг (атeзгъoгæнæггæгтæ) | atyejğogænæggag | gezilmelik, gezinti<br />

yapılamalık.<br />

атeзгъoгæнæн | atyejğogænæn | gezilen, gezinti yapılan.<br />

атeзгъoгæнгæ | atyejğogængæ | yürüme, gezme, gezinme, dolaşma, eğlenme; yürüyüşe<br />

çıkma.<br />

атeзгъoгæнгæйæ | atyejğogængæyæ | gezerek, gezinti yaparak.<br />

атeзгъoгæнинаг (атeзгъoгæнинæгтæ) | atyejğogæninag | gezecek, gezinti yapacak.<br />

атеизм | atyeijm | ateizm, tanrıtanımaz, tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz, ilhat.<br />

атеист (Xуыцау нæуырнæг) | atyeişt (Xuısau næuırnæg) | ateist, tanrıtanımaz,<br />

tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz.<br />

атеистон | atyeişton | ateist, tanrıtanımaz, tanrıtanımazlık, tanrısızlık, imansız, dinsiz.<br />

ателье | atyelhye | atölye, stüdyo, dikimevi, terzihane.<br />

атеу-атеу кæнын | atyeu-atyeu kænın |<br />

атигъ-атигъ кæнын | atiğ-atiğ kænın | sık sık çıkmak, çevirmek, başını çevirmek, yüz<br />

çevirmek, geri çevirmek, reddetmek, pas geçmek, tepmek, vazgeçmek, caymak; gevşemek,<br />

açılmak, dönmek, kabul etmemek, istememek, feragat etmek, terk etmek.<br />

атигъ кæнын | atiğ kænın | çıkmak, çevirmek, başını çevirmek, yüz çevirmek, geri çevirmek,<br />

reddetmek, pas geçmek, tepmek, vazgeçmek, caymak; gevşemek, açılmak, dönmek, kabul<br />

etmemek, istememek, feragat etmek, terk etmek; йæхи йыл атигъ кодта | yæxi yıl atiğ<br />

kodta | kendini feda etti, feragat etti.<br />

атигъ уæвын [(уын) (хи атигъ кæнын)+ | atiğ kænın | çıkmak, çevirmek, başını-yüzünü ya<br />

da arkasını çevirmek, birinden yüz çevirmek (tutum değişikliği); irkilmek, irkilerek gerilemek,<br />

281


tepmek, geri tepmek, gevşemek; reddetmek, vazgeçmek, feragat etmek, caymak, pas<br />

geçmek, terk etmek, kabul etmemek, geçmek, dönmek.<br />

атигъгæнаг | atiğgænag | çıkartan, çevirten, başını çevirten, yüz çevirten, geri çevirten,<br />

reddettiren, pas geçtiren, teptiren, vazgeçirten, caydıran; gevşeten, açtıran, döndüren, kabul<br />

ettirtmeyen, istetmeyen, feragat ettiren, terk ettiren.<br />

атигъгæнæг (атигъгæнджытæ) | atiğgænæg | çıkan, çeviren, başını çeviren, yüz çeviren,<br />

geri çeviren, reddeden, pas geçen, tepen, vazgeçen, cayan; gevşeyen, açılan, dönen, kabul<br />

etmeyen, istemeyen, feragat eden, terk eden.<br />

атигъгæнæггаг (атигъгæнæггæгтæ) | atiğgænæggag | çıkmalık, çevirmelik, başını<br />

çevirmelik, yüz çevirmelik, geri çevirmelik, reddetmelik, pas geçmelik, tepmelik, vazgeçmelik,<br />

caymalık; gevşemelik, açılmalık, dönmelik, kabul etmemelik, istememelik, feragat etmelik,<br />

terk etmelik.<br />

атигъгæнæн | atiğgænæn | çıkılan, çevrilen, başını çevrilen, yüz çevrilen, geri çevrilen,<br />

reddedilen, pas geçilen, tepilen, vazgeçilen, cayılan; gevşenen, açılanan, dönülen, feragat<br />

edilen, terk edilen.<br />

атигъгæнгæ | atiğgængæ | çıkma, çevirme, başını çevirme, yüz çevirme, geri çevirme,<br />

reddetme, pas geçme, tepme, vazgeçme, cayma; gevşeme, açılma, dönme, kabul etmeme,<br />

istememe, feragat etme, terk etme.<br />

атигъгæнгæйæ | atiğgængæyæ | çıkarak, çevirerek, başını çevirerek, yüz çevirerek, geri<br />

çevirerek, reddederek, pas geçerek, teperek, vazgeçerek, cayarak; gevşeyerek, açılarak,<br />

dönerek, kabul etmeyerek, istemeyerek, feragat ederek, terk ederek.<br />

атигъгæнинаг (атигъгæнинæгтæ) | atiğgæninag | çıkacak, çevirecek, başını çevirecek, yüz<br />

çevirecek, geri çevirecek, reddedecek, pas geçecek, tepecek, vazgeçecek, cayacak;<br />

gevşeyecek, açılacak, dönecek, kabul etmeyecek, istemsenecek, feragat edecek, terk edecek.<br />

атигъын (атыгътон, атыгътaин, атигъдзынæн) | atiğın | elemek, elekleşmek, kalburlamak,<br />

tepirlemek, elekten geçirmek, kalburlanmak, kalburdan geçirmek.<br />

атил-атил кæнын | atil-atil kænın | sık sık silkmek, sallamak, dalgalanmak; ırgamak,<br />

dalgalanmak, kıpırdamak, kımıldamak, sarsmak, yalpa vurmak.<br />

атилæг (атилджытæ) | atilæg | silken, sallayan, dalgalandıran; ırgalayan, dalgalayan,<br />

kıpırdayan, kımıldatan, sarsan, yalpa vuran.<br />

атилæн | atilæn | silkinen, sallayan, dalgalanılan; ırgalanan, dalgalanan, kıpırdanan,<br />

kımıldanan, sarsılan, yalpa vurulan.<br />

атилгæ | atilgæ | silkme, sallayan, dalgalandıran; ırgama, dalgalanma, kıpırdama,<br />

kımıldama, sarsma, yalpa vurma.<br />

атилгæйæ | atilgæyæ | silkerek, sallayarak, dalgalandırarak; ırgayarak, dalgalanarak,<br />

kıpırdayarak, kımıldayarak, sarsarak, yalpa vurarak.<br />

атилинаг| atilinag | silkecek, sallanacak, dalgalandıracak; ırganacak, dalgalanacak,<br />

kıpırdanacak, kımıldanacak, sarsacak, yalpa vuracak.<br />

атилын (атылдтон, атылдтaин, атилдзынæн) | atilın | 1) silkmek, silkelemek, silkinmek,<br />

silkip atmak; 2) sallamak, sallatmak, hafifçe sallamak, sallandırmak; ırgamak, dalgalanmak,<br />

kıpırdamak, kımıldamak, sarsmak, yalpa vurmak; 3) pompalamak, şoke olmak; karıştırılmak,<br />

oynamak.<br />

(фурд) | Atlantikon okyeal (furd) | Atlantik Okyanusu.<br />

Атлантикон фурд (океан) | Atlantikon furd (okyeal) | Atlantik Okyanusu.<br />

атлac | atlaş | atlas, harita kitabı; дунейы атлас | dunyeyı atlaş | dünya atlası.<br />

атлacон (атлac-æй) | atlaşon | atlas, harita kitabı<br />

атлæc | atlæş | 1. atlas; kumaş, saten; 2. düz parlak.<br />

282


атлeт | atlyet | atlet, sporcu.<br />

атлeтикæ | atlyetikæ | atletizm; vücut geliştirme; рог атлетикæ | rog atlyetikæ | hafif<br />

atlet, hafif sıklet sporcu; уæззау атлетикæ | uæjjau atlyetikæ | ağır atlet, ağır sıklet sporcu.<br />

атлeтикон | atlyeikon | atletik, atletizm, atlet.<br />

атмосферæ (зæххы алыварс уæлдæфы цъар) | atmoşfyeræ (jæxxı alıvarş uældæfı tsar) |<br />

atmosfer, atmosferle ilgili, atmosferik, hava, hava küre hava, küre ile ilgili; iklim, bari, ortam,<br />

cev.<br />

атмосферон | atmoşfyeron | havası, atmosferik; атмосферон баддзæгтæ | atmoşfyeron<br />

badzægtæ | atmosferik olay, yağış; атмосферон дæлдзырæттæ | atmoşfyeron dælzırættæ<br />

| hava küre ile ilgili, atmosferle ilgili; атмосферон æруæз | atmoşfyeron æruæj |<br />

atmosferik basınç.<br />

атмосферы | atmoşfyerı | hava küre ile ilgili, atmosferle ilgili, atmosferik<br />

атобæ кæнын | atobæ kænın | tövbe etmek, söz vermek, vazgeçmek, dönmek, inkâr<br />

etmek, reddetmek, yadsımak.<br />

атом (материйы лыстæг хай) | atom (matyeriyı lıştæg xay) | atom, cüz, cüzü fert,<br />

maddenin en küçük parçası; атомы апп | atomı app | atom çekirdeği, nükleer çekirdek.<br />

атомдзинад | atomzinad | atomluk, değerlik.<br />

атомон | atomon | 1) çekirdek, öz, esas, atomculuk, atomizm; 2) nükleer, atom, atomal,<br />

atomik, cüzü ferdi; атомон бомбæ | atomon bombæ | atom bombası, nükleer bomba;<br />

атомон тых | atomon tıx | atom gücü, atom kuvveti, atom erke; атомон уаз | atomon uaj<br />

| atom ağırlığı, nükleer ağırlık; атомон энерги | atomon enyergi | atomik enerji, atom<br />

enerjisi.<br />

атомoxoд | atomoxod | atom gemisi.<br />

атомы апп | atomı app | atom çekirdeği, nükleer çekirdek.<br />

атон-атон кæнын | aton-aton kænın | sık sık yolmak; yırtmak, koparmak, kopmak, yolmak,<br />

sökmek, didiklemek, didik didik etmek, dermek, yırtmak, yırtılmak, kesmek, ilişkiyi kesmek,<br />

kesilmek, paralamak, parçalamak, pençelemek.<br />

атона кæнын | atona kænın | haraç almak; bulmak, kapmak.<br />

атонæг (атонджытæ) | atonæg | yolan; yırtan, koparan, kopan, yolan, söken, didikleyen,<br />

didik didik eden, deren, yırtan, yırtılan, kesen, ilişkiyi kesen, kesilen, paralayan, parçalayan,<br />

pençeleyen.<br />

атонæггаг | atonæggag | yolmalık; yırtmalık, koparmalık, kopmalık, yolmalık, sökmelik,<br />

didiklemelik, didik didik etmelik, dermelik, yırtmalık, yırtılmalık, kesmelik, ilişkiyi kesmelik,<br />

kesilmelik, paralamalık, parçalamalık, pençelemelik.<br />

атонæн | atonæn | yolunan; yırtılan, koparılan, yolunan, sökülen, didiklenen, didik didik<br />

edilen, derilen, yırtılan, kesilen, ilişkisi kesilen, paralatılan, parçalanan, pençelenen.<br />

атонгæ | atongæ | yolma; yırtma, koparma, kopma, yolma, sökme, didikleme, didik didik<br />

etme, derme, yırtma, yırtılma, kesme, ilişkiyi kesme, kesilme, paralama, parçalama,<br />

pençeleme.<br />

атонгæйæ | atongæyæ | yolarak; yırtarak, kopararak, koparak, yolarak, sökerek,<br />

didikleyerek, didik didik ederek, dererek, yırtarak, yırtılarak, keserek, ilişkiyi keserek,<br />

kesilerek, paralayarak, parçalayarak, pençeleyerek.<br />

атонинаг | atoninag | yolacak; yırtacak, koparacak, kopacak, yolacak, sökecek, didiklenecek,<br />

didik didik edecek, derecek, yırtacak, yırtılacak, kesecek, ilişkiyi kesecek, kesilecek,<br />

paralanacak, parçalanacak, pençelenecek.<br />

атонын (атыдтон, атыдтaин, атондзынæн)| atonın | 1) yolmak, koparmak, kopmak,<br />

sökmek, didiklemek, didik didik etmek, dermek, yırtmak, yırtılmak, kesmek, ilişkiyi kesmek,<br />

283


kesilmek, paralamak, parçalamak, pençelemek; yarmak, aşınmak; halletmek, bulmak,<br />

ayırmak, ayrılmak, zorla ayırmak, zorla ayırmak, kazarak çıkarmak, alıkoymak, fışkırmak,<br />

kurtulmak, ağzından kaçmak; 2) çıkarmak, topraktan çıkarmak, bir tarafa çekmek, bir yana<br />

çekmek, kanırmak, açmak; 3) uzağa yırtmak, çimdiklemek, uyuşmaz olmak, reddetmek; 4)<br />

bitirmek, ilhak etmek; 5) çizmek, tırmalamak, tırnaklamak, tırmıklamak, sıyırmak,<br />

pençelemek.<br />

атрибут | atribyt | sıfat, sıfat tamamlayan, karakteristik, san, atfet, atfetmek, doğal özellik,<br />

nitelik, simge, sembol, inanmak, bağlamak, yormak, vermek.<br />

атрофи | atrrofi | körelme, dumur, dumura uğrama; körelmiş; zayıflama.<br />

атрофи кæнын [уæвын (уын)] | atrrofi kænın | körelmek, dumura uğramak, zayıflatmak.<br />

атрофи уæвын [ (уын) кæнын] | atrrofi kænın | körelmek, dumura uğramak, zayıflatmak.<br />

атрофигонд | atrrofigond | körelmiş, körelme, dumuru, dumura uğrama; zayıflama;<br />

атрофигонд цæуын | atrrofigond sæuın | körelip gitmek, dumura uğramak; körelmiş<br />

olmak, zayıflatmak dumura uğramak, körelmek.<br />

атташе (минæварады æмкусæг, сæрмагонд хæстæ æххæстгæнæг) | attaşye (minævaradı<br />

æmkuşæg, şærmagond xæştæ æxxæşt gænæg) | ataşe, elçilik görevlisi, bağlamak, iliştirmek,<br />

bitiştirmek, takmak; хæстон атташе | xæşton attaşye | askeri ataşe.<br />

аттестат (ахуырады кæнæ куысты æвдисæнгæххæтт) | attyeştat (axuıradı kænæ kuıştı<br />

ævdişæn gæxxætt) | diploma, şahadetname, tasdikname, ehliyetname, sertifika, belge,<br />

icazet, ilmühaber; хъомылдзинады аттестат | qomılzinad attyeştat | yetişkinlik belgesi.<br />

аттестаци | attyeştasi | vasıflandırma, sicil, referans, diploma, şahadetname, sertifika,<br />

belge, icazet.<br />

аттестаци кæнын | attyeştasi kænın | vasıflandırmak, diploma vermek, referans vermek,<br />

tanıtmak, okulu bitirme diploması vermek, şahadetname vermek, sertifikası onaylamak.<br />

аттестацигæнæг (аттестацигæнджытæ)| attyeştasigænæg | vasıflandıran, diploma veren,<br />

referans veren, tanıtan, okulu bitirme diploması veren, şahadetname veren, sertifikası<br />

onaylayan.<br />

аттестацигæнæн | attyeştasigænæn | vasıflandırılan, diploma verilen, referans verilen,<br />

tanıtılan, okulu bitirme diploması verilen, şahadetname verilen, sertifikası onaylanan.<br />

аттестацигæнинаг (аттестацигæнинæгтæ)| attyeştasigæninag | vasıflandıracak, diploma<br />

verecek, referans verecek, tanıtacak, okulu bitirme diploması verecek, şahadetname verecek,<br />

sertifikası onaylanacak.<br />

аттестацигæнигонд (аттестацигæндтæ)| attyeştasigæninag | vasıflandırmalık, diploma<br />

vermelik, referans vermelik, tanıtmalık, okulu bitirme diploması vermelik, şahadetname<br />

vermelik, sertifikası onaylamalık.<br />

аттестацион | attyeştasion | diploma, şahadetname, sertifika, belge, icazet; аттестацион<br />

къамис | attyeştasion khamiş | sınav kurulu, diploma tasnif komitesi, sertifika onaylama<br />

komisyonu.<br />

аттракцион | attraksion | atraksiyon, numara, cazibe.<br />

ату кæнын | atu kænın | tükürmek.<br />

атуаг кæнын | atuag kænın | ekşitmek, oksitlemek.<br />

атуаг уæвын (уын) | atuag uævın | 1) ekşimek, ekşi olmak, oksitlenmek, hamızlaşmak; 2)<br />

kötüye dönmek, ekşi duruma gelmek, ekşimek.<br />

атугæнаг | atugænag | tükürten.<br />

атугæнæг (атугæнджытæ)| atugænæg | tüküren.<br />

атугæнæн | atugænæn | tükürülen.<br />

атугæнгæ | atugængæ | tükürme.<br />

284


атугæнгæйæ | atugængæyæ | tükürerek.<br />

атугæнинаг | atugæninag | tükürecek.<br />

атул-атул кæнын | atul-atul kænın | sık sık yuvarlamak, yuvarlanmak; bulamak, batırmak,<br />

banmak, bandırmak; daldırmak, içine dalmak;.<br />

атула кæнын | atula kænın | dürmek, yuvarlamak, büzmek, indirmek, rulo yapmak.<br />

атула уæвын (уын) | atula uævın | yuvarlanarak inmek, kayarak inmek, kaymak,<br />

keçeleşmek, dürü biçimini almak.<br />

атулаг | atulag | yuvarlatan, bulatan, batırtan, bandırtan; daldırtan, içine daldırtan.<br />

атулæг (атулджытæ) | atulæg | yuvarlayan, yuvarlanan; bulayan, batıran, banan, bandıran;<br />

daldıran, içine dalan.<br />

атулæггаг | atulæggag | yuvarlamalık, yuvarlanmalık; bulamalık, batırmalık, banmalık,<br />

bandırmalık; daldırmalık, içine dalmalık.<br />

атулæн | atulæn | yuvarlanılan; bulanan, batırılan, banılan, bandırılan; daldırılan, içine<br />

dalınan.<br />

атулгæ | atulgæ | yuvarlama, yuvarlanma; bulama, batırma, banma, bandırma; daldırma.<br />

атулгæйæ | atulgæyæ | yuvarlayarak, yuvarlanarak; bulayarak, batırarak, banarak,<br />

bandırarak; daldırarak.<br />

атулин (атуxæн, атуxи) кæнын | atulin (atuxæn, atuxi) kænın | 1) bulamak, batırmak,<br />

banmak, bandırmak; 2) daldırmak, içine dalmak; 3) yuvarlamak, yuvarlanmak; 4) aşağı<br />

düşmek, aşağı düşülmek (yürüyerek, giderek).<br />

атулын *атылдтон (атылдтæн), атылдтaин, атулдзынæн]| atulın | 1) bulamak, batırmak,<br />

banmak, bandırmak; 2) daldırmak, içine dalmak; 3) yuvarlamak, yuvarlanmak; 4) aşağı<br />

düşmek, aşağı düşülmek (yürüyerek, giderek).<br />

атутæ кæнын | atutæ kænın | bırakmak, kaldırmak, terk etmek, koymak, alıkoymak,<br />

ayrılmak, ayırmak, unutmak, hatırından çıkmak, saklamak, vazgeçmek, ihmal etmek.<br />

атуx-атуx кæнын | atux-atux kænın | sık sık sarmak, dolamak, dolanmak, çevirmek, ucunu<br />

bükmek, büküp kaldırmak; ambalaj yapmak, paketlemek, bohçalamak.<br />

атуxаг | atuxag | sardıran, dolatan, çevirten, büktüren; ambalaj yaptıran, paketleten,<br />

bohçalatan.<br />

атуxæг (атуxджытæ)| atuxæg | saran, dolayan, çeviren, büken; ambalaj yapan, paketleyen,<br />

bohçalayan.<br />

атуxæггаг (атуxæггæгтæ)| atuxæggag | sarmak; ambalaj yapmak, paketlemek,<br />

bohçalamak.<br />

атуxæн (атуxи) кæнын | atuxæn (atuxi) kænın | ıstırap çekmek, sıkıntı çekmek, kıvranmak,<br />

çekmek, boğuşmak, cebelleşmek.<br />

атуxæнгæнаг | atuxægænag | ıstırap çektiren, sıkıntı çektiren, kıvratan, çektiren,<br />

boğuşturan, cebelleştiren.<br />

атуxæнгæнæг (атуxæнгæнджытæ)| atuxægænæg | ıstırap çeken, sıkıntı çeken, kıvranan,<br />

çeken, boğuşan, cebelleşen.<br />

атуxæнгæнæггаг | atuxægænæggag | ıstırap çekmelik, sıkıntı çekmelik, kıvranmalık,<br />

çekmelik, boğuşmalık, cebelleşmelik.<br />

атуxæнгæнæн | atuxægænæn | ıstırap çekilen, sıkıntı çekilen, kıvratılan, çekilen, boğuşulan,<br />

cebelleşen.<br />

атуxæнгæнгæ | atuxægængæ | ıstırap çekme, sıkıntı çekme, kıvranma, çekme, boğuşma,<br />

cebelleşme.<br />

атуxæнгæнгæйæ | atuxægængæyæ | ıstırap çekerek, sıkıntı çekerek, kıvranarak, çekerek,<br />

boğuşarak, cebelleşerek.<br />

285


атуxæнгæнинаг | atuxægæninag | ıstırap çekecek, sıkıntı çekecek, kıvranacak, çekecek,<br />

boğuşacak, cebelleşecek.<br />

атуxгæ | atuxgæ | sarma, dolama, çevirme, bükme; ambalaj yapma, paketleme, bohçalama.<br />

атуxгæйæ | atuxgæyæ | sararak, dolanarak, çevirerek, bükerek; ambalaj yaparak,<br />

paketleyerek, bohçalayarak.<br />

атуxи (атуxæн) кæнын | atuxi (atuxæn) kænın | ıstırap çekmek, sıkıntı çekmek, kıvranmak,<br />

çekmek, boğuşmak, cebelleşmek.<br />

атуxинаг (атуxинæгтæ)| atuxinag | saracak, dolanacak, çevirecek, bükecek; ambalaj<br />

yapacak, paketlenecek, bohçalanacak.<br />

атуxын (атыxтон, атыxтaин, атуxдзынæн) | atuxın | 1) sarmak, sarılmak, dolamak,<br />

dolanmak, çevirmek, ucunu bükmek, büküp kaldırmak; 2) ambalaj yapmak, paketlemek,<br />

bohçalamak; dönmek, sıkıştırmak, sıvamak, çemremek, leffetmek, uğramak, geçirmek;<br />

sapmak.<br />

атыбap-тыбуp кæнын | atıbar-tıbur kænın| 1) parlaklık vermek, parıldamak, parlamak,<br />

yanıp sönmek, ışıldamak, ışıltı yaymak, pırıltılar çıkarmak; titremek, titreşmek; 2) paldırküldür<br />

yapmak, patır kütür yapmak, gürültü yapmak.<br />

атыгуыр кæнын | atıguır kænın| tek bir yerde toplamak, gurup yapmak, sürmek, kovmak,<br />

kaçırmak. сгруппировать, собрать в одно место, собраться в кучу, погнать гуртом<br />

атыгуыр уæвын (уын) | atıguır uævın | yeniden toplamak, toplanmak, tek bir yerde<br />

toplamak, hep birlikle olmak, ortaklaşa olmak; sırtarmak, kalabalık yapmak, kalabalık<br />

aramak; cümbür cemaat olmak.<br />

атызмæг кæнын | atıjmæg kænın| kızdırmak, kızgın yapmak, hiddetlendirmek,<br />

öfkelendirmek; sinirlenmek, sertleştirmek; хи атызмæг кæнын | xi atıjmæg kænın |<br />

kızmak, kızgın olmak, hiddetlenmek, kendini sinirlendirmek; somurtmak, surat asmak,<br />

sorutmak, ekşimek, kapanmak, kaş çatmak.<br />

атымбыл кæнын | atımbıl kænın| 1) dürmek, yuvarlamak, yuvarlaklaştırmak, sarmak,<br />

toplamak, toparlamak, toparlanmak, bükmek, büzmek, bir yere getirmek, monte yapmak,<br />

biriktirmek, yığmak, devşirmek, dermek, derlemek, koleksiyon yapmak; 2) tahmin etmek,<br />

devirmek, filo etmek, azaltmak, sapmak, dönmek, kısa kesmek, yerinden oynatmak; 3)<br />

cemetmek, almak; koymak, doldurmak; йæ дзаумæттæ атымбыл кодта | yæ zaumættæ<br />

atımbıl kodta | eşyalarını topladı; йæхи атымбыл кодта æмæ афардæг | yæxi atımbıl<br />

kodta æmæ afardæg | kendini çabukça dertop etti ve gitti.<br />

атымбыл уæвын (уын) | atımbıl uævın | 1) bükülmek, yuvarlanmak, yuvarlaklaşmak,<br />

yuvarlaklaştırmak, toplanmak, toparlanmak, yığınsak, yığılmak, yığışmak; devrilmek,<br />

pıhtılanmak, dürülmek, kısa kesilmek; 2) birikmek, tahmin edilmek, hazırlık görmek, yola<br />

hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek.<br />

атымыгъ кæнын I | atımığ kænın | kırmızı renge boyanmak, kızarmak, kıpkırmızı kesilmek,<br />

yüzü kırmızılaşmak, akmak, çatılmak, asılmak, somurtmak, kapanmak, hoşnutsuz görünüşü<br />

olmak, memnun olmayan tavrı olmak, kızgın olmak, sert olmak, keskin olmak.<br />

атымыгъ кæнын II | atımığ kænın | 1) savuşmak, sıvışmak, gazlamak, kaçmak, kurtulmak,<br />

firar etmek, ferleşmek, taşmak; palamarı koparmak 2) ok ile çalıştırılmak, ok atışı yapmak.<br />

атынæг | atınæg | bayram, tatil günü, tatil günleri, kutlama, tören; adanmış bitkiler.<br />

атынг кæнын | atıng kænın | germek, gerilmek, gergin bir hal vermek, çekmek, zorlamak,<br />

uzatmak, uzanmak, uzamak, esnetmek, esnekliğini gidermek, elastikiyetini gidermek,<br />

elastikiyetini yıpratmak, salmak, yayılmak, yaymak, genişletmek, açmak, burk utmak, sermek,<br />

sonraya bırakmak, ertelemek, tehir etmek, geciktirmek, yayvan yayvan söylemek, çeke çeke<br />

söylemek, yayık yayık söylemek.<br />

286


атынг уæвын (уын) | atıng uævın | gerginleşmek, gerilmek, aşırı germek, uzanmak,<br />

uzamak, uzun sürmek, genişlemek, açılmak, yayılmak, elastikiyetini kayıp etmek, esnekliğini<br />

kaybetmek, burkulmak, incinmek, serilmek, serilip serpilmek.<br />

атынд | atınd | delme, delinme, deşme, deşilme, delik, deşik, yarma, yarılma, yarık, yırtma,<br />

kırma, gedik, patlatma, patlayış, geri kalma, kazarak açma, noksan; блокадæйы атынд |<br />

blokadæyı atınd | kuşatmayı yarmak, ablukayı kırmak, muhasarayı delmek, ablukaya atılım.<br />

атындз-атындз кæнын | atınz-atınz kænın | sık sık acele etmek, yönelmek; çabuk<br />

davranmak, çevrilmek, koşmak, hücum etmek.<br />

атындзаг | atınzag | acele ettiren, yönelten; çabuk davrandıran, çevrileten, koşturan,<br />

hücum ettiren.<br />

атындзæг (атындзджытæ) | atınzæg | acele eden, yönelen; çabuk davranan, çevrilen,<br />

koşan, hücum eden.<br />

атындзæггаг | atınzæggag | acele etmelik, yönelmelik; çabuk davranmalık, çevrilmelik,<br />

koşmalık, hücum etmelik.<br />

атындзæн | atınzæn | acele edilen, yöneltilen; çabuk davranılan, çevriletilen, koşulan,<br />

hücum edilen.<br />

атындзгæ | atınzgæ | acele etme, yönelme; çabuk davranma, çevrilme, koşma, hücum<br />

etme.<br />

атындзгæйæ | atınzgæyæ | acele ederek, yönelerek; çabuk davranarak, çevrilerek, koşarak,<br />

hücum ederek.<br />

атындзинаг (атындзинæгтæ) | atınzinag | acele edecek, yönelecek; çabuk davranacak,<br />

çevrilecek, koşacak, hücum edecek.<br />

атындзын (атындзыдтон, атындзыдтaин, атындздзынæн) | atınzın | 1) acele etmek,<br />

acele ettirmek, ivmek, tezlenmek, yürümek, yelmek, eşmek, ileri gitmek; koşmak, çabuk<br />

davranmak, hücum etmek; 2) doğrulmak, gitmek, yönelmek, yöneltmek, yöneltilmek, yoluna<br />

girmek, düzelmek, vurmak, çevrilmek, dikilmek, toplanmak, yollamak, göndermek.<br />

атыппыp кæнын | atıppır kænın | şişirmek, çatlayacak kadar şişirmek, pompalamak,<br />

kabartmak, kabarmak, artırmak, gaz yapmak, aldatmak, dolandırmak, birine kazık atmak,<br />

somurtmak, alınmak, kırılmak.<br />

атыппыp уæвын | atıppır uævın | şişmek, çatlayacak kadar şişmek, kabarmak, gazı olmak;<br />

artmak, büyümek.<br />

атыpнаг | atırnag | kırdıran, deldiren, yırtan, patlatan; yardıran, parlatan, beliriveren,<br />

ortaya çıkartan, hücum ettiren; yönelten, çevirten, diktiren, toplatan, çalıştıran; deneten;<br />

gayret ettiren, çaba harcatan.<br />

атыpнæг (атыpнджытæ) | atırnæg | kıran, delen, yırtan, patlayan; yaran, parlatan,<br />

beliriveren, ortaya çıkan, hücum eden; yönelen, çeviren, dikilen, toplayan, çalışan; deneyen;<br />

gayret eden, çaba harcayan.<br />

атыpнæн | atırnæn | kırılan, delinen, yırtılan, patlayan; yarılan, parlayıveren, beliriveren,<br />

ortaya çıkan, hücum eden; yönelen, çevrilen, dikilen, toplanan, çalışan; denenen; gayret<br />

edilen, çaba harcanan.<br />

атыpнгæ | atırngæ | kırma, delinme, yırtılma, patlama; yarılma, parlayıvermek, beliriverme,<br />

ortaya çıkma, hücum etme; yönelme, çevrilme, dikilme, toplanma, çalışma; deneme; gayret<br />

etme, çaba harcama.<br />

атыpнгæйæ | atırngæyæ | kırarak, delinerek, yırtılarak, patlayarak; yarılarak,<br />

parlayıvererek, belirivererek, ortaya çıkarak, hücum ederek; yönelerek, çevrilerek, dikilerek,<br />

toplanarak, çalışarak; deneyerek; gayret ederek, çaba harcayarak.<br />

287


атыpнинаг | atırniyag | kıracak, delinecek, yırtılacak, patlanacak; yarılacak, parlayıverecek,<br />

beliriverecek, ortaya çıkacak, hücum edecek; yönelecek, çevrilecek, dikilecek, toplanacak,<br />

çalışacak; denenecek; gayret edecek, çaba harcanacak.<br />

атыpнын (атыpныдтон, атыpныдтaин, атыpндзынæн) | atırnın | 1) kırmak, delinmek,<br />

yırtılmak, patlamak, patlak vermek; yarılmak, yararak geçmek, içinden geçmek,<br />

parlayıvermek, belirivermek, ortaya çıkmak, koşmak, hücum etmek; yöneltmek; yönelmek,<br />

çevrilmek, dikilmek, toplanmak, çalışmak, 2) denemek; gayret etmek, gayret harcamak, çaba<br />

harcamak.<br />

атыxc-атыxc кæнын | atıxş-atıxş kænın | sık sık sıkılmak; sarılmak, dolanmak, karışmak.<br />

атыxcаг | atıxşag | sıkılatan; sardıran, dolandıran, karıştıran.<br />

атыxcæг (атыxcджытæ) | atıxşæg | sıkan; saran, dolayan, karışan.<br />

атыxcæггаг (атыxcджытæ) | atıxşæggag | sıkılmalık; sarılmalık, dolanmalık, karışmalık.<br />

атыxcæн | atıxşæn | sıkılan; sarılan, dolanılan, karışılan.<br />

атыxcгæ | atıxşgæ | sıkılma; sarılma, dolanma, karışma.<br />

атыxcгæйæ | atıxşgæyæ | sıkılarak; sarılarak, dolanarak, karışarak.<br />

атыxcинаг | atıxşiyag | sıkılacak; sarılacak, dolanacak, karışacak.<br />

атыxcын (атыxcтæн, атыxcтaин, атыxcдзынæн) | atıxşın | 1) dolaşmak, dolanmak,<br />

sarılmak, karışmak, karışık bir hal almak, çapraşmak, çaparızlaşmak, takılmak, takılıp kalmak,<br />

kıvrılmak; şaşırmak, ne yapacağını şaşırmak, yolunu şaşırmak, telaşlanmak, meraka düşmek,<br />

merak etmeğe başlamak, endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak, korkmak, sıkılmak,<br />

heyecanlanmak, efkârlanmak; 2) rahatsız olmak, rahatsız etmeye başlamak, zahmet<br />

göstermek; ipucunu kaçırmak.<br />

атыxcын кæнын | atıxşın kænın | sıkılmak, sıkmak, sıkıştırmak, sıkışmak, rahatsız etmek,<br />

zorlamak, kısmak, engel olmak, tutulmak, çekinmek, yüzü tutmamak.<br />

атъaнг кæнын | athang kænın | patlatmak, sündürmek, uzatmak, esnetmek, salmak,<br />

germek, genişletmek, yaymak, elastikiyetini gidermek, elastikiyetini yıpratmak, esnekliğini<br />

gidermek, burkulmak, sermek, açmak.<br />

атъaнг уæвын | athang uævın | patlamak, patlatılmak, sünmek, uzanmak, uzamak,<br />

uzatmak, uzatılmak, yayılmak, yaymak, gerilmek, zincirle gerilmek, boy sürmek, gevşemek;<br />

genişlemek, açılmak, elastikiyetini gidermek, elastikiyeti yıpranmak, esnekliği gitmek,<br />

burkulmak, sermek, çekip çıkarmak, çekip boşaltmak.<br />

атъaнгæнаг | athangænag | patlatan, sündüren, uzatan, esneten, salatan, gerdiren,<br />

genişlettiren, yaydıran, elastikiyetini giderden, elastikiyetini yıpratan, esnekliğini giderden,<br />

burkturan, serdiren, açtıran.<br />

атъaнгæнæг (атъaнгæнджытæ) | athangænæg | patlayan, sündüren, uzayan, esneyen,<br />

salan, geren, genişleyen, yayan, elastikiyetini gideren, elastikiyetini yıpratan, esnekliğini<br />

gideren, burkulan, seren, açan.<br />

атъaнгæнæггаг | athangænæggag | patlatmalık, sündürmelik, uzatmalık, esnetmelik,<br />

salmalık, germelik, genişletmelik, yaymalık, elastikiyetini gidermelik, elastikiyetini<br />

yıpratmalık, esnekliğini gidermelik, burkulmalık, sermelik, açmalık.<br />

атъaнгæнæн | athangænæn | patlatılan, sundurulan, uzatılan, esnetilen, salınan, gerilen,<br />

genişletilen, yayılan, elastikiyeti giderilen, elastikiyeti yıpratılan, es nekliğini giderilen,<br />

burkulan, serilen, açılan.<br />

атъaнгæнгæ | athangængæ | patlatma, sündürme, uzatma, esnetme, salma, germe,<br />

genişletme, yayma, elastikiyetini giderme, elastikiyetini yıpratma, esnekliğini giderme,<br />

burkulma, serme, açma.<br />

288


атъaнгæнгæйæ | athangængæyæ | patlatarak, sündürerek, uzatarak, esneterek, salarak,<br />

gererek, genişleterek, yayarak, elastikiyetini gidererek, elastikiyetini yıpratarak, esnekliğini<br />

gidererek, burkularak, sererek, açarak.<br />

атъaнгæнинаг (атъaнгæнинæгтæ) | athangæninag | patlatacak, sündürecek, uzatacak,<br />

esnetecek, salacak, gerecek, genişletecek, yayacak, elastikiyetini giderecek, elastikiyetini<br />

yıpratacak, esnekliğini giderecek, burkulacak, serecek, açacak.<br />

атъæбæpтт кæнын (лacын) | athæbærtt kænın (laşın) | koşmak, koşturmak, dörtnala<br />

koşmak, dörtnala gitmek, seğirtmek, yelmek, kaçmak, sıçrayıp oynamak, sekmek, seke seke<br />

yürümek, atlamak, kaçmak, sıvışmak, çekmek, akmak, sızmak.<br />

атъæбæpтт лacын (кæнын) | athæbærtt laşın (kænın) | koşmak, koşturmak, dörtnala<br />

koşmak, dörtnala gitmek, seğirtmek, yelmek, kaçmak, sıçrayıp oynamak, sekmek, seke seke<br />

yürümek, atlamak, kaçmak, sıvışmak, çekmek, akmak, sızmak.<br />

атъæллaнг кæнын I | athællang kænın | 1) lap lap içmek, köpek gibi şapır şupur içmek,<br />

şapır şapır içmek, şapırtarak içmek, lap lap içmek, lap lap içip bitirmek; 2) tıkınmak, yiyip<br />

bitirmek, kıtır kıtır yemek.<br />

атъæллaнг кæнын II | athællang kænın | 1) bağırmak, bağırıp çağırmak, yüzüne bağırmak,<br />

bangır bangır bağırmak, doya doya bağırmak, nara atmak, haykırmak, çağırmak, anırmak,<br />

yırtınmak, hakaret etmek, kabalık etmek, kaba konuşmak, kabalaşmak, nezaketsizlik<br />

göstermek; 2) çalmak, sürmek, kovmak, kaçırmak; kalabalık etmek, küstahlık etmek, sürüp<br />

götürmek, kaçırmak, kovmak; тъæллангæй (тъыллангæй) зарын | thællang (thællangæy)<br />

jarın | bağırarak şarkı söylemek, avaz avaz şakımak.<br />

атъæнг кæнын | athæng kænın | çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek, patlamak,<br />

patlatmak, patlatılmak, atmak, yırtılmak, iflas etmek, batmak, vurmak, pat diye vurmak,<br />

gülmekten katılmak, kopmak, kırılmak, suya düşmek.<br />

атъæпæн кæнын | athæpæn kænın | yassı yapmak, yassılatmak, basarak ezmek, basık<br />

yapmak, oturmak.<br />

атъæпæн уæвын | athæpæn uævın | 1) yassılmak, yassılaşmak, yamyassı olmak; 2)<br />

oturmak; çömelmek, ilişmek, reverans yapmak, eğilmek; 3) uyumak, uykuya dalmak,<br />

pineklemek, içi geçmek; doldurmak, örtmek, koymak.<br />

атъæпп-атъæпп кæнын | athæpp-athæpp kænın | uzağa itmek; defetmek, patlatmak.<br />

атъæпп-axæц кæнын | athæpp-axæs kænın | uğraşmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek,<br />

acele etmemek, ağırdan almak, oyalanmak, ertelemek, gürültü ederek oynaşmak, gecikmek,<br />

fazla kalmak.<br />

атъæпп кæнын (ласын) | athæpp kænın (laşın) | 1) çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek,<br />

kopmak, patlamak, patlatmak, suya düşmek; 2) kırmak, kırılmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />

zorla geri almak, vurmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, pat diye vurmak, çırpı vurmak,<br />

çalmak, gidermek, top oyununda yenmek; 3) itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />

yabancılaştırmak, uzağa itmek; savuşturmak, oturmak; bir tarafa çekmek, bir yana çekmek;<br />

4) atmak, elinden almak, gidermek, kesilmek, yırtmak, iflas ettirmek, batmak, gülmekten<br />

katılmak.<br />

атъæпп ласын (кæнын) | athæpp laşın (kænın) | 1) çıtırdamak; çatlamak, çatlak vermek,<br />

kopmak, patlamak, patlatmak, suya düşmek; 2) kırmak, kırılmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />

zorla geri almak, vurmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, pat diye vurmak, çırpı vurmak,<br />

çalmak, gidermek, top oyununda yenmek; 3) itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />

yabancılaştırmak, uzağa itmek; savuşturmak, oturmak; bir tarafa çekmek, bir yana çekmek;<br />

4) atmak, elinden almak, gidermek, kesilmek, yırtmak, iflas ettirmek, batmak, gülmekten<br />

katılmak.<br />

289


атъæпп уæвын | athæpp uævın | kopmak, çatlamak, çatlak vermek, çatırdamak, kırılmak,<br />

patlamak, patlatılmak, yırtılmak, suya düşmek, atılmak, iflas etmek, batırmak, vurulmak, pat<br />

diye vurulmak, gülmekten katılmak, top atmak, sabrı tükenmek, sönmek, kırılmak, kırılıp<br />

ayrılmak, püskürtülmek, kendini savunmak, savmak.<br />

атъизаг | athijag | bayıltan, bilinçsiz bir hale getiren, düşürten.<br />

атъизæг (атъизджытæ) | athijæg | bayılan, bilinçsiz bir halde olan, düşen.<br />

атъизæггаг | athijæggag | bayılmalık, bilinçsiz bir halde olmalık, düşmelik.<br />

атъизæн | athijæn | bayılan, bilinçsiz bir halde olunan, düşülen.<br />

атъизгæ | athijgæ | bayılma, bilinçsiz bir halde olma, düşme.<br />

атъизгæйæ | athijgæyæ | bayılarak, bilinçsiz bir halde olarak, düşerek.<br />

атъизинаг | athijinag | bayılacak, bilinçsiz bir halde olacak, düşecek.<br />

атъизын *атъизыдта, атъизыдaид, атъиздзæн (-и, -иc)+ | athijın | bayılmak, bilinçsiz bir<br />

halde olmak, düşmek.<br />

атъупп кæнын | athupp kænın | 1) itmek, defetmek, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak,<br />

uzağa itmek; 2) gürültüyle kovmak, gürültüyle bastırmak, kırmak, kırıp ayırmak, püskürtmek,<br />

defetmek, savuşturmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, elinden almak, gidermek,<br />

kesilmek, kırmak, çalmak, çırpı vurmak, çatlamak, çatlak vermek, atmak, yırtılmak,<br />

çatırdamak, iflas etmek, batmak, vurmak, pat diye vurmak, patlatmak, patlamak, gülmekten<br />

katılmak.<br />

атъупп-тъупп кæнын | athupp-thupp kænın | sık sık itmek, defetmek, kendiden soğutmak,<br />

yabancılaştırmak, savuşturmak, vurarak incitmek, çarparak incitmek, patlatmak.<br />

атъылланг кæнын | athıllang kænın | pişirmek, uydurmak. состряпать<br />

атъыcгæ | athışgæ | sokma, sokuşturma, tıkma, takma, batırma, batma, daldırma, saplama,<br />

saplanma, sançma, sıkıştırma, geçirme, indirme, geçme, yapıştırma, itme.<br />

атъыcгæйæ | athışgæyæ | sokarak, sokuşturarak, tıkarak, takarak, batırarak, batarak,<br />

daldırarak, saplayarak, saplanarak, sançarak, sıkıştırarak, geçirerek, indirerek, geçerek,<br />

yapıştırarak, iterek.<br />

атъыcc-атъыcc кæнын | athışş-athışş kænın | sık sık sokmak, sokuşturmak, tıkmak, takmak,<br />

batırmak, batmak, daldırmak, saplamak, saplanmak, sançmak, sıkıştırmak, geçirmek,<br />

indirmek, geçmek, yapıştırmak, itmek.<br />

атъыccæг (атъыcджытæ) | athışşæg | sokan, sokuşturan, tıkan, takan, batıran, batan,<br />

daldıran, saplanan, sançan, sıkıştıran, geçiren, indiren, geçen, yapıştıran, iten.<br />

атъыccæггаг (атъыccæггæгтæ) | athışşæggag | sokmalık, sokuşturmalık, tıkmalık, takmalık,<br />

batırmalık, batmalık, daldırmalık, saplamalık, saplanmalık, sançmalık, sıkıştırmalık,<br />

geçirmelik, indirmelik, geçmelik, yapıştırmalık, itmelik.<br />

атъыccæн | athışşæn | sokulan, sokuşturulan, tıkılan, takılan, batırılan, daldırılan,<br />

saplanılan, sançılan, sıkıştırılan, geçirilen, indirilen, geçilen, yapıştırılan, itilen.<br />

атъыccинаг (атъыccинæгтæ) | athışşinag | sokacak, sokuşturacak, tıkacak, takacak,<br />

batıracak, batacak, daldıracak, saplanacak, sançacak, sıkıştıracak, geçirecek, indirecek,<br />

geçecek, yapıştıracak, itecek.<br />

атъыccын (атъыcтон, атъыcтaин, атъыcдзынæн) | athışşın | 1) sokmak, sokuşturmak,<br />

tıkmak, takmak, batırmak, batmak, daldırmak, saplamak, saplanmak, sançmak, sıkıştırmak,<br />

geçirmek, indirmek, geçmek, yapıştırmak, itmek; 2) koymak; geçmek, kazık çakmak,<br />

iliştirmek, tutturmak.<br />

атъыcт (атъыcтытæ) | athışt | sokmuş, sokuşturmuş, tıkamış, takmış, batırmış, batmış,<br />

daldırmış, saplanmış, sançmış, sıkıştırmış, geçirmiş, indirmiş, geçmiş, yapıştırmış, itmiş.<br />

290


ау | au | acaba, gerçekten, yok canım, imkanı yok, öyle olup olmadığı, olabildiği, eğer,<br />

değilse, iyi, ve iyi!, yok canım?, sahi mi?, meğer, meğerki, haydi; hadi oradan; amma da,<br />

yahu; yok canım?, deme!; ya.<br />

ауагъд | auağd | serbest, başıboş, bırakılmış, yol verilmiş.<br />

ауад | auad | uğrama, gitme, gidiş.<br />

ауадз-ауадз кæнын | auaz-auaz kænın | sık sık bırakmak-koyuvermek, serbestlik vermek,<br />

azat etmek, salmak, salıvermek, izin vermek, müsaade etmek, başıboş bırakmak, yol vermek,<br />

gevşetmek, koyuvermek, af etmek, bağışlamak, boşaltmak.<br />

ауадзаг | auazag | bıraktıran, koyuverdiren, serbestlik verdiren, azat ettiren, saldırtan,<br />

salıverdiren, izin verdiren, müsaade ettiren, başıboş bıraktıran, yol verdiren, gevşeten,<br />

koyuverdiren, af ettiren, bağışlatan, boşalttıran.<br />

ауадзæг (ауадзджытæ) | auazæg | bırakan, koyuveren, serbestlik veren, azat eden, salan,<br />

salıveren, izin veren, müsaade eden, başıboş bırakan, yol veren, gevşeten, koyuveren, af<br />

eden, bağışlayan, boşaltan.<br />

ауадзæггаг | auazæggag | bırakmalık, koyuvermelik, serbestlik vermelik, azat etmelik,<br />

salmalık, salıvermelik, izin vermelik, müsaade etmelik, başıboş bırakmalık, yol vermelik,<br />

gevşetmelik, koyuvermelik, af etmelik, bağışlamalık, boşaltmalık.<br />

ауадзæн | auazæn | bırakılan, koyuverilen, serbestlik verilen, azat edilen, salınan,<br />

salıverilen, izin verilen, müsaade edilen, başıboş bırakılan, yol verilen, gevşetilen,<br />

koyuverilen, af edilen, bağışlanan, boşaltılan.<br />

ауадзгæ | auazgæ | bırakma, koyuverme, serbestlik verme, azat etme, salmak, salıverme,<br />

izin verme, müsaade etme, başıboş bırakma, yol verme, gevşetme, koyuverme, af etme,<br />

bağışlama, boşaltma.<br />

ауадзгæйæ | auazgæyæ | bırakarak, koyuvererek, serbestlik vererek, azat ederek, salarak,<br />

salıvererek, izin vererek, müsaade ederek, başıboş bırakarak, yol vererek, gevşeterek,<br />

koyuvererek, af ederek, bağışlayarak, boşaltarak.<br />

ауадзинаг (ауадзинæгтæ) | auazinag | bırakacak, koyuverecek, serbestlik verecek, azat<br />

edecek, salacak, salıverecek, izin verecek, müsaade edecek, başıboş bırakacak, yol verecek,<br />

gevşetecek, koyuverecek, af edecek, bağışlanacak, boşaltacak.<br />

ауадздзынæн | auazzınæn | bırakırım.<br />

ауадзыг уæвын (уын) | auazıg uævın | bayılmak, kendinden geçmek, baygınlık geçirmek,<br />

baygı halde olmak, soluk alamamak, bilinçsiz olmak.<br />

ауадзын (ауагътон, ауагътaин, ауадздзынæн) | auazın | 1) bırakmak, serbest bırakmak,<br />

serbestlik vermek, azat etmek, salmak, salıvermek, izin vermek, müsaade etmek, başıboş<br />

bırakmak, yol vermek, gevşetmek, koyuvermek, af etmek, bağışlamak, boşaltmak,<br />

genişletmek; düşürmek, çalıştırmak; 2) kaçırmak, çaldırmak, aval aval bakmak, esnemek,<br />

hafiflemek, ayırmak, mezun etmek, işletmek, koymak; 3) birleşmek, birleştirmek; dökmek,<br />

dökülmek, aktarmak, akıtmak, doldurmak, sonuçlanmak, ıslatmak, sır sürmek; 4)<br />

düşürülmek, ihmal etmek, inmek, alçalmak, sarkmak, kapanmak, yıkılmak; 5) kovmak,<br />

çıkarmak, işten çıkarmak, satışa çıkarmak, ihraç etmek, istifa ettirmek, terhis etmek; 6)<br />

çözmek, halletmek, cevaz vermek, mümkün kılmak, olanaklı kılmak, -mak olanağını vermek,<br />

imkânını vermek, fırsat vermek, elvermek, geçirmek, geçmek, geçmeye izin vermek,<br />

kaçırmak, sızdırmak; 7) ıskalamak; pas vermek; 8) yerleştirmek, yerleşmek, konmak; 9) bıyık<br />

uzatmak, hafiflemek, vermek, teslim etmek, tesis etmek, satmak, yapmak, yumuşatmak,<br />

savurmak, yetiştirmek, pazara sürmek, yayımlamak, içeri almak, sokmak, eve almak, açmak,<br />

çözmek, şımartmak, azıtmak, sürtünmek, sevişmek; ус ауадзын | uş auazın | kadın<br />

boşamak, eşini bırakmak, hanımı bırakmak; хи ауадзын | xi auazın | a) yıkılmak, dağılmak,<br />

291


çöktürmek; b) düşürülmek, inmek, alçalmak, sarkmak, kapanmak; c) yapar gibi görünmek,<br />

kendini yalandan göstermek, bir kimse gibi yapmak, görünmek.<br />

ауадзын кæнын | auazın kænın | 1) bırakmak, bıraktırmak, başıboş bırakmak, bırakmaya<br />

zorlamak, serbestlik vermek, yol vermek, yayın yapmak, koyuvermek, düşürmek, boşaltmak,<br />

çıkarmak, salıvermek, salmak, mezun etmek, izin vermek, koymak, koyuvermek, işletmek; 2)<br />

birleşmeyi zorlamak, birleştirme gücü olmak, doldurmak, akıtmak.<br />

ауазaг | auajag | taştırtan, baraj yaptıran, savaktan geçirten, savağı kurduran.<br />

ауазæг (ауазджытæ) | auajæg | taşıran, baraj yapan, savaktan geçiren, savağı kuran.<br />

ауазæггaг (ауазæггæгтæ) | auajæggag | taşırmalık, baraj yapmalık, savaktan geçirmelik,<br />

savağı kurmalık.<br />

ауазaл кæнын | auajal kænın | serinletmek, serinleştirmek, soğutmak, soğuklaştırmak,<br />

ayaza tutmak, havalandırmak; sertleştirmek; sakinleştirmek, tazelemek, tazelendirmek;<br />

зæрдæ ауазал кæнын | jærdæ auajal kænın | yürek soğutmak, kuvvetli acı verdirmek,<br />

korkutmak, çok kızgın olmak.<br />

ауазал кæнын | auajal kænın | serinleştirmek, serinletmek, soğuklaştırmak, serin yapmak;<br />

tazelemek, tazelendirmek, iç açmak, canlandırmak, yatmaktan uyuşmak, yenilemek.<br />

ауазaл уæвын (уын) | auajal uævın | serinlemek, serinlenmek, serinleşmek, soğumak,<br />

soğutulmak; sertleşmek, sakinleşmek, iç açmak, içi açılmak, canlandırmak, hatırında<br />

canlanmak; зæрдæ ауазал уæвын (уын) | jærdæ auajal uævın | yürek soğumak, kuvvetli<br />

acı vermek, korkmak, çok kızgın olmak, öfkeli olmak.<br />

ауазæн | auajæn | baraj, set, bent, su bendi, dalgakıran, savak, alavere havuzu, ekolüz,<br />

bağla, batarda.<br />

ауазгæ | auajgæ | taşırma, baraj yapmak, savaktan geçirmek, savağı kurmak.<br />

ауазгæ-ауазын | auajgæ-auajın | taşırmak, baraj yapmak, savaktan geçirmek, savağı<br />

kurmak.<br />

ауазгæйæ | auajgæyæ | taşırarak, baraj yaparak, savaktan geçirerek, savağı kurarak.<br />

ауазинаг (ауазинæгтæ) | auajinag | taşıracak, baraj yapacak, savaktan geçirecek, savağı<br />

kuracak.<br />

ауазын (ауæзтон, ауæзтaин, ауаздзынæн) | auajın | baraj yapmak, savaktan geçirmek,<br />

savağı kurmak, su bendi yaparak taşırmak.<br />

ауаинaг (ауаинæгтæ) | auainag | yoklayacak, uğrayacak, gidecek, ziyaret edecek;<br />

дуканимæ ауаинаг уыдтæн | auainag | dükkâna gidecektim, dükkâna uğrayacaktım,<br />

dükkânı yoklayacaktım, alışverişe çıkmaya gidecektim, dükkâna gitmeye niyetlenecektim.<br />

ауай-ауай кæнын | auay-auay kænın | sık sık gitmek, çabuk gitmek, koşmak, çabuk<br />

yürümek, seğirmek.<br />

ауайаг | auayag | geçiş, çıkış, kapı, geçiş yaptıran.<br />

ауайæг (ауайджытæ) | auayæg | geçen, geçiş yapan, çıkan.<br />

ауайæггаг | auayæggag | geçmelik, geçişlik, geçitlik, çıkışlık, çıkmalık, kapılık.<br />

ауайæн | auayæn | 1) geçilen, geçiş yapılan; geçit, geçirme, feribot, ubur; 2) çıkış, çıkma,<br />

çıkılır, çıkış yeri, mahreç, kapı, inilir, gidilecek, açma, gedik, geçenek.<br />

ауайгæ | auaygæ | 1) geçme, çıkma, çıkış, geçiş.<br />

ауайгæйæ | auaygæyæ | 1) geçerek, geçiştirerek, çıkarak, çıkılarak, inilerek, gidilerek; 2)<br />

feribotla geçerek.<br />

ауайдзæф кæнын | auayzæf kænın | serzeniş etmek, sitem etmek, ayıplamak, azarlamak,<br />

kınamak, suçlamak, takaza etmek, tayip etmek, fiskelemek.<br />

ауайсадæг (ауайсадджытæ) | auayşadæg | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayan<br />

gelin.<br />

292


ауайсадæггаг (ауайсадæггæгтæ) | auayşadæggag | büyüklerle gelenek nedeniyle<br />

konuşmayan gelini konuşması için verilen armağan.<br />

ауайсадæн (ауайсадæггæгтæ) | auayşadæn | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayan<br />

gelin.<br />

ауайсадгæ | auayşadgæ | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmama.<br />

ауайсадгæйæ | auayşadgæyæ | büyüklerle gelenek nedeniyle konuşmayarak.<br />

ауайсадинаг (ауайсадинæгтæ) | auayşadinag | büyüklerle gelenek nedeniyle<br />

konuşmayacak.<br />

ауайсадын *ауайсæста, ауайсæстaид, ауайсаддзæн (-и, -иc)+ | auayşadın | büyüklerle<br />

gelenek nedeniyle konuşmayan gelini konuşması için verilen armağan.<br />

ауайын (ауадтæн, ауадaин, ауайдзынæн) | auayın | 1) geçmek, geçip devam etmek,<br />

arkada bırakmak, aşmak, uğramak, ziyaret etmek; kabul edilmek, yürümek, çabuk yürümek,<br />

gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek, dönmek, dönüşmek; halini almak; 2) koşmak,<br />

seğirtmek, kaçmak, koşarak inmek, atlamak; yelmek; kaçmak, firar etmek; s ıvışmak; taşmak,<br />

gitmek, çabuk gitmek; 3) bırakmak, ayrılmak; 4) yolculuk etmek, gidip gelmek; мæ<br />

цæстытыл ауад, цыма дысон уаргæ кодта | mæ sæştıtıl auad, sıma dışon uargæ kodta |<br />

dün gece gözümün önünden hayal gibi geçti sanki yağıyordu.<br />

ауайын кæнын | auayın kænın | koşmak, seğirtmek, kaçmak, geçirmek, yelmek, atlatmak,<br />

korkutmak, korkmak, gözünü korkutmak, ürkütmek, ürkmek, yıldırmak, yılmak, kışkırtmak,<br />

kışlamak; uğurlamak, göndermek, yolcu etmek; уд ауайын кæнын | ud auayın kænın |<br />

ödünü koparmak, korkutmak.<br />

ауал | aual | kadar, bu kadar, şu kadar, o kadar, bunca, çok fazla.<br />

ауалдзæг уæвын (уын): тагъд ауалдзæгис | aualzæg uævın | bahar olmak, çabukça bahar<br />

geldi, bahar hızlı geldi.<br />

ауалдзæджы | aualzæcı | bu bahar, bu baharda.<br />

ауаpаг | auarag | yağan, çiseleyen.<br />

ауаpгъ кæнын | auarğ kænın | yüklemek, yük vurmak, yük yapmak, denk yapmak, ağırlık<br />

yapmak, paket yapmak, vurmak, çatmak.<br />

ауаpзын *ауаpзта, ауаpзтaид, ауаpздзæн (-и, -иc)+ | auarjın | sevmek, beğenmek, aşık<br />

olmak.<br />

ауаpын *ауаpыд (-и, -иc), ауаpыдaид, ауаpдзæн (-и, -иc)+ | auarın | yağmur çiselemek,<br />

çabukça yağmur geçmek, yağmur yağıp durmak, yağmur yağıp dinmek; geçmek, uğramak,<br />

arkada bırakmak, kabul edilmek, yürümek.<br />

ауаc-ауаc кæнын | auaş-auaş kænın | sık sık hayvan sesleri çıkarmak, ötmek.<br />

ауаcаг | auaşag | hayvan sesleri çıkartan, öttüren.<br />

ауаcæг (ауасджытæ) | auaşæg | hayvan sesleri çıkaran, öten.<br />

ауаcæн | auaşæn | hayvan sesleri çıkarılan, ötülen.<br />

ауаcгæ | auaşgæ | hayvan sesleri çıkarma, ötme.<br />

ауаcгæйæ | auaşgæyæ | hayvan sesleri çıkararak, öterek.<br />

ауаcинаг | auaşinag | hayvan sesleri çıkaracak, ötecek.<br />

ауаcт (ауæстытæ) | auaşt | hayvan sesleri çıkarmış, ötmüş.<br />

ауаcын *ауаcыд, ауаcыдaид, ауаcдзæн (-и, -иc)+ | auaşın | 1) ses çıkarmak, hayvan sesleri<br />

çıkarmak, miyavlamak, havlamak, bağırmak, ötmek, alet ile çalmak, curcuna etmek, el âleme<br />

mesajı yaymak, birinin kulaklarını doldurmak; 2) görünmek.<br />

ауат кæнын | auat kænın | çabuk sermek, çabukça yatak yaymak, hızlı döşemek, yaymak,<br />

yatak yapmak, döşek koymak.<br />

ауатгæнаг | auatgænag | çabukça yatak yaydıran, yatak yaptıran, döşek koydurtan.<br />

293


ауатгæнæг (ауатгæнджытæ) | auatgænæg | çabukça yatak yayan, yatak yapan, döşek<br />

koyan.<br />

ауатгæнæггаг (ауатгæнæггæгтæ) | auatgænæggag | çabukça yatak yaymalık, yatak<br />

yapmalık, döşek koymalık.<br />

ауатгæнæн | auatgænæn | çabukça yatak yayılan, yatak yapılan, döşek koyulan.<br />

ауатгæнгæ | auatgængæ | çabukça yatak yayma, yatak yapma, döşek koyma.<br />

ауатгæнгæйæ | auatgængæyæ | çabukça yatak yayarak, yatak yaparak, döşek koyarak.<br />

ауатгæнинаг (ауатгæнинæгтæ) | auatgæninag | çabukça yatak yayacak, yatak yapacak,<br />

döşek koyacak.<br />

ауаф-ауаф кæнын | auaf-auaf kænın | sık sık örmek, işlemek, eğirmek.<br />

ауафаг | auafag | ördüren, işleten, eğirten.<br />

ауафæг (ауафджытæ) | auafæg | ören, işleyen, eğiren.<br />

ауафæггаг (ауафæггæгтæ) | auafæggag | örmelik, işlemelik, eğirmelik.<br />

ауафæн | auafæn | örülen, işlenen, eğrilen.<br />

ауафгæ | auafgæ | örme, işleme, eğirme.<br />

ауафгæйæ | auafgæyæ | örerek, işleyerek, eğirerek.<br />

ауафинаг (ауафинæгтæ) | auafinag | örecek, işlenecek, eğirecek.<br />

ауафын (ауафтон, ауафтaин, ауафдзынæн) | auafın | örmek, işlemek, eğirmek, yün<br />

eğirmek.<br />

ауацxъуыд кæнын | auasquıd kænın | mesajı dağıtmak, mesajı yaymak, söylenti çıkarmak,<br />

dedikodu duyurmak, işitim yaymak, teşmil etmek, yayıntı neşretmek, rivayet genişletmek,<br />

kulak vermek, haber vermek, rivayet çıkarmak, söz etmek, laf yaymak, kulak kesilmek,<br />

işitmek.<br />

ауæвын [адæн, адæ, аци (ациc), аиcтæм, …аудæ, аут…)+ (ауын) | auævın | olmak.<br />

ауæгъд кæнын | auæğd kænın | bırakmak, kurtarmak, salıvermek, serbest bırakmak, azat<br />

etmek, boşaltmak, çıkarmak, ayırmak, tahliye etmek, uzaklaştırmak, bağışlamak, affetmek,<br />

muaf tutmak, akmak, bağışık tutmak.<br />

ауæгъд уæвын (уын) | auæğd uævın | bırakılmak, boşalmak, kurtulmak, serbest kalmak,<br />

azat olmak, uzaklaşmak, muaf tutulmak, muaf olmak, sıyrılmak, savmak, başından atmak,<br />

tahliye edilmek, tahliye olmak, salıverilmek.<br />

ауæдз | auæz | sınır, tarla sınırı, tarla sınırı sürme, sınır sürme, tarlaların arsında sınır şeridi<br />

çekme, sapan izi yapma, evlek açma, yol, saban izi, çizi, karık, evlek, fürce.<br />

ауæдз кæнын | auæz kænın | sınır çekmek, iz açmak, iz bırakmak, karık açmak, karış karış<br />

gezmek, sınır sürmek, tarla sınırı ayırmak, tarlaların arsında sınır şeridi yapmak, sapan izi<br />

açmak, evlek açmak, yol açmak.<br />

ауæдзæфсир | auæzæfşir kænın | seyrek başak, nadir başak.<br />

ауæдзгай | auæzgay |<br />

ауæдзгæрон | auæzgæron | tarla sınırı, sınır şeridi.<br />

ауæдзгонд (ауæдгæнтæ) | auæzgrond | sınır, evlek, yol, karık.<br />

ауæдзрæбын | auæzræbın |<br />

ауæдзxуыз | auæzxuıj |<br />

ауæз кæнын | auæj kænın | ağırlık yapmak, ağırlığını vermek, dirseğini dayamak; ağırlığı ile<br />

ezilmek.<br />

ауæззaу кæнын | auæjjau kænın | ağır yapmak, ağırlaştırmak, hantallaştırmak, zor<br />

yapmak, çetin kılmak, güç etmek.<br />

ауæззaу уæвын (уын) | auæjjau uævın | ağır olmak, ağırlaşmak, hantallaşmak, zor olmak,<br />

çetin olmak, güç olmak.<br />

294


ауæзт (ауæзтытæ) | auæjt | 1) göl, küçük göl, gölet, gölcük; havuz, irkinti; 2) baraj, havuz,<br />

bent, su bendi, büğet, set, bağla, batarda, dalgakıran.<br />

ауæзтой | auæjtoy | (hayvan)<br />

ауæй | auæy | satış, satım, satı, satma, satılma, sürüm, müşteri bulma, geçerlik, revaç.<br />

ауæй кæнын | auæy kænın | satıp savmak, elden çıkarmak, satmak.<br />

ауæй уæвын (уын) | auæy uævın | satılmak, bitmek, tükenmek, erimek; dağılmak,<br />

yayılmak, geçmek, ayrılmak, çelişmek, azmak; düzelmek; boşamak; boşanmak.<br />

ауæйгæнаг | auæygænag | sattıran, satıp savdıran, elden çıkartan.<br />

ауæйгæнæг (ауæйгæнджытæ) | auæygænæg | satan, satıp savan, elden çıkaran.<br />

ауæйгæнæггаг (ауæйгæнæггæгтæ) | auæygænæggag | satıp savmalık, elden çıkarmalık,<br />

satmalık.<br />

ауæйгæнæн | auæygænæn | satıp savılan, elden çıkarılan, satılan.<br />

ауæйгæнгæ | auæygængæ | satıp savma, elden çıkarma, satma.<br />

ауæйгæнгæйæ | auæygængæyæ | satıp savarak, elden çıkararak, satarak.<br />

ауæйгæнинаг (ауæйгæнинæгтæ) | auæygæninag | satıp savacak, elden çıkaracak, satacak.<br />

ауæлaрт кæнын | auælart kænın | pişmek üzere yemek koymak, pişirmeye koymak,<br />

pişirmek için ocağa yerleştirmek, şöminenin üzerinde asmak, haşlamak, kaynatmak, ocağa<br />

koymak, ateşe koymak, kızartmak, kızarmak, kavurmak, kavrulmak.<br />

ауæлæнгaй кæнын | auælængay kænın | 1) hafifletmek, hafif yapmak, bir şeyi yüzeysel<br />

yapmak, üstünkörü yapmak, küçük yapmak, ufak kılmak, cezaya indirim yapmak, tenzilat<br />

yapmak, derin yapmamak, sathi yapmak, sığ yapmak, yayvan yapmak, hafif yapmak; 2)<br />

bırakmak, sıyrılmak, terk etmek, teslim olmak, vazgeçmek, pes demek, boyun eğmek; geri<br />

kalmak, aşağı kalmak; fazla ucuz satmak; 3) vermek, ödün vermek, ikram etmek, taviz<br />

vermek, kabul etmek, razı olmak.<br />

ауæлæнгaй уæвын (уын) | auælængay uævın | hafifletilmek, hafiflemek, hafif olmak,<br />

yüzeysel olmak, küçülmek, ceza olmak; iyi olmak; sığlaştırmak, sığ olmak, ucuza gitmek,<br />

indirime girmek, tenzilata girmek.<br />

ауæлæфтaу кæнын | auælæftau kænın | eklemek, katmak, ilave etmek, pelerin giymek,<br />

giymeden üstüne geçirmek, sırtına almak, atkı koymak, omzuna almak, omzuna takma.<br />

ауæлвoнг кæнын | auælvong kænın | yüksek ölçüde kaldırmak, yukarı kaldırmak,<br />

yükseltmek, refetmek, şahlandırmak, yüceltmek; soylulaştırmak, almak, uyandırmak,<br />

cesaretlendirmek, üstesinden gelmek, hakkından gelmek, çekmek, başarmak, becermek,<br />

yapabilmek, sürmek.<br />

ауæлвoнг уæвын (уын) | auælvong uævın | 1) yükselmek, yüksek düzeye yükselmek,<br />

tırmanmak, çıkmak, çıkarmak, üstün mevkie çıkmak, kalkmak, kopmak, binmek, havalanmak,<br />

uçmak, kabarmak, almak, kaldırmak; 2) kaldırmak, kalkmak, doğmak, ayaklanmak, isyan<br />

etmek, artmak, çoğalmak, mayalanmak.<br />

ауæлгом кæнын | auælgom kænın | devirmek, yıkmak, yatırmak, yığmak, yere atmak, akın<br />

etmek; öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak.<br />

ауæлгом уæвын (уын) | auælgom uævın | üzerine düşmek; izdihamda kalmak.<br />

ауæлгoммæ кæнын | auælgommæ kænın | 1) devirmek, ters devirmek, arka üstü<br />

devirmek, baş aşağı devirmek, yıkmak, düşürmek, sırt üstü düşmek, yüklemek, yığmak, yüz<br />

üstü yapmak; arka üstü koymak, sırtına koymak; 2) aşağı düşmek, atmak, alaşağı etmek,<br />

üstünden atmak, yüklemek, vermek, yığmak; 3) yatağa düşürmek, hasta etmek, bayıltmak,<br />

öldürmek, kıymak, vurmak, katletmek, mahvetmek, nallamak, ezmek, bitirmek, hamletmek.<br />

ауæлгoммæ уæвын (уын) | auælgommæ uævın | 1) düşmek, yıkılmak, yıkmak, düşürmek,<br />

devirmek, aşağı düşmek, sırt üstü düşmek, arka üstü gelmek, arkası üstü düşmek, uçmak,<br />

295


yuvarlanmak, inmek, yeri öpmek, yıkılmak; 2) arkaya devrilmek, üzerine düşmek, yalanla<br />

yüzleşmek; yatağa düşmek, ölmek.<br />

ауæлгoммæгæнæг (ауæлгoммæгæнджытæ) | auælgommægænæg | deviren, arka üstü<br />

gelen, arkası üstü düşen, alaşağı een, yatağa düşüren, bayıltan.<br />

ауæлгoммæгæнæггаг (ауæлгoммæгæнджытæ) | auælgommægænæggag | devirmelik,<br />

arka üstü gelmelik, arkası üstü düşmelik, alaşağı etmelik, yatağa düşürmelik, bayıltmalık.<br />

ауæлдaй кæнын | auælday kænın | 1) gereksiz yapmak, lüzumsuz etmek, gereksiz kılmak;<br />

2) bırakmak, ayrılmak; fazlalık olarak artırmak, arttırtmak, artık yapmak, bırakmak,<br />

vazgeçmek; хи ауæлдай кæнын | xi auælday kænın | kendi feda etmek, kendini kurban<br />

etmek, kendini ithaf etmek, kendini fazlalık olarak görmek.<br />

ауæлдaй уæвын (уын) | auælday uævın | gereksiz olmak, fazla olmak, artan olmak, artık<br />

olmak, artırmak, ayrılmak, kopmak, sıyrılmak.<br />

ауæлдæp кæнын | auældær kænın | kaldırmak, kalkmak, daha yukarı kaldırmak,<br />

yükseltmek, yükselmek, daha yükselmek, yüceltmek, çıkmak, çıkarmak, tırmanmak, çekmek,<br />

yukarı hareket ettirmek, yukarı doğru hareket ettirmek, yerini değiştirmek, yerini yukarı<br />

doğru değiştirmek, almak, yukarı almak, yukarı nakletmek, ertelemek, kopmak, binmek;<br />

artmak, artırmak, çoğalmak, doğmak; uyandırmak, cesaretlendirmek, şahlandırmak,<br />

üstesinden gelmek, hakkından gelmek, başarmak, becermek, yapabilmek, kopmak,<br />

dolaşmak, devinmek, ayırması için karşına çıkmak, havalanmak, uçmak, ayaklanmak, isyan<br />

etmek, isyan çıkarmak, kabarmak, mayalanmak.<br />

ауæнгæл кæнын | auængæl kænın | nefret etmek, kin yapmak, karşı durmak, iğrenç<br />

yapmak, pis etmek, nahoş kılmak.<br />

ауæнгæл уæвын (уын) | auængæl uævın | nefret etmek, nefret dolu olmak, kini olmak,<br />

iğrenç olmak, pis olmak, nahoş kılmak, karşı olmak, hasta olmak.<br />

ауæнгтæ кæнын | auængtæ kænın | bölmek, parçalamak, parçalara ayırmak.<br />

ауæнгтæ уæвын (уын) | auængtæ uævın | bölünmek, parçalanmak, parçalara ayrılmak,<br />

ayrılmak.<br />

ауæндaг | auændag | cesaret ettirten, cesaret buldurtan, cüret ettirten, cüretkâr yaptırtan,<br />

cüretkâr oldurtan.<br />

ауæндæг (ауæндджытæ) | auændæg | cesaret eden, cesaret bulan, cüret eden, cüretkâr,<br />

cüretkâr olan.<br />

ауæндæггaг | auændæggag | cesaret etmelik, cesaret bulmalık, cüret etmelik, cüretkâr<br />

olmalık.<br />

ауæндæн | auændæn | cesaret edilen, cesaret bulunan, cüret edilen, cüretkâr olunan.<br />

ауæндгæ | auændgæ | cesaret etme, cesaret bulma, cüret etme, cüretkâr olma.<br />

ауæндгæйæ | auændgæyæ | cesaret ederek, cesaret bularak, cüret ederek, cüretkâr<br />

olarak.<br />

ауæндинаг| auændinag | cesaret edecek, cesaret bulacak, cüret edecek, cüretkâr olacak.<br />

ауæндын (ауæндыдтæн, ауæндыдaин, ауæнддзынæн) | auændın | cesaret etmek,<br />

cesaret bulmak, cüret etmek, cüretkâr olmak, göze almak, haddini bilmek, kıyışmak,<br />

kalkışmak.<br />

ауæpæx кæнын | auæræx kænın | genişletmek, geniş yapmak, ferahlatmak, ferah yapmak,<br />

bol etmek, bollaştırmak, engin kılmak, büyütmek, artırmak, yaymak, genişletmesi için<br />

uğraşmak, ayrı hareket ettirmek, açmak, aralamak, yarmak, yararak yol açmak.<br />

ауæpæx уæвын (уын) | auæræx uævın | genişlemek, genlileşmek, geniş olmak,<br />

ferahlamak, ferah olmak, bol olmak, bollaşmak, engin olmak, artmak uzatmak, ayrı hareket<br />

etmek, büyümek, açılmak, serilmek.<br />

296


ауæрдaг | auærdag | 1) esirgeten, kıyamayan, acıtan, acındırtan, acıyarak dokundurtan,<br />

sakındırtan, pişman oldurtan, yandıran, merhamet ettirten, esefleşen, bağışlatan, canını<br />

bağışlatan, üzülen, aman verdirten, nedamet getirten, pişman oldurtan; yazıklaşan; koruyan,<br />

saklatan, alıkoydurtan; ayakta tutturtan; 2) tasarruflu, tasarruf ettiren, tutumlu, tutumlu<br />

kullandıran, tutumlu davranan, idareli, idare ettirten, ekonomik idare ettiren, idareli<br />

kullandıran, idareli davranan, tutumlu-idareli kullandıran, idare etmesini bildiren, ihtiyatlı,<br />

hesabi, çevrimli, artıran; muhafaza ettiren, biriktirten; kendini adamaktan kurtaran, ayırtan;<br />

muktesit, cimri, cimrice, hasis, ekonomik, iktisadi, iktisatçı olduran, para biriktirten, idareli<br />

kullandıran, teessüf ettiren.<br />

ауæрдæг | auærdæg | 1) esirgeyen, kıyamayan, acıyan, acınan, acıyarak dokunan, sakınan,<br />

pişman olan, yanan, merhamet eden, eseflenen, bağışlayan, canını bağışlayan, üzülen, aman<br />

veren, nedamet getiren, pişman olan; yazıklanan; koruyan, saklayan, alıkoyan; ayakta tutan;<br />

2) tasarruflu, tasarruf eden, tutumlu, tutumlu kullanan, tutumlu davranan, idareli, idare<br />

eden, ekonomik idare eden, idareli kullanan, idareli davranan, tutumlu-idareli kullanan, idare<br />

etmesini bilen, ihtiyatlı, hesabi, çevrimli, artıran; muhafaza eden, biriktiren; kendini<br />

adamaktan kurtaran, ayıran; muktesit, cimri, cimrice, hasis, ekonomik, iktisadi, iktisatçı olan,<br />

para biriktiren, idareli kullanan, teessüf eden.<br />

ауæрдæггaг | auærdæggag | 1) esirgemelik, kıyamamalık, acımalık, acınmalık, acı yaralık<br />

dokunmamalık, sakınmalık, pişman olmalık, yanmalık, merhamet etmelik, eseflenmelik,<br />

bağışlamalık, canını bağışlamalık, üzülmelik, aman vermelik, nedamet getirmelik, pişman<br />

olmalık; yazıklanmalık; korumalık, saklamalık, alıkoymalık; ayakta tutmalık; 2) tasarruf<br />

etmelik, tutumlu kullanmalık, tutumlu davranmalık, idare etmelik, ekonomik idare etmelik,<br />

idareli kullanmalık, idareli davranmalık, tutumlu-idareli kullanmalık, artırmalık; muhafaza<br />

etmelik, biriktirmelik; kendini adamaktan kurtarmalık, ayırmalık; iktisatçı olmalık, para<br />

biriktirmelik, idareli kullanmalık, teessüf etmelik.<br />

ауæрдæн | auærdæn | 1) esirgenen, kıyılamayan, acınan, acınılan, acıyarak<br />

dokunulamayan, sakınılan, pişman olunan, yanılan, merhamet edilen, eseflenen,<br />

bağışlanılan, canını bağışlanılan, üzülen, aman verilen, nedamet getirilen, pişman olunan;<br />

yazıklanılan; korutulan, saklanılan, alıkoyulan; ayakta tutulan; 2) tasarruf edilen, tutumlu<br />

kullanılan, tutumlu davranılan, idare edilen, ekonomik idare edilen, idareli kullanılan, idareli<br />

davranılan, tutumlu-idareli kullanılan, artırılan; muhafaza edilen, biriktirilen; kendini<br />

adamaktan kurtarılan; iktisatçı olunan, para biriktirilen, idareli kullanılan, teessüf edilen.<br />

ауæрдгæ | auærdgæ | 1) esirgeme, kıyamama, acıma, acınma, acıyarak dokunmama,<br />

sakınma, pişman olma, yanma, merhamet etme, eseflenme, bağışlama, canını bağışlama,<br />

üzülme, aman verme, nedamet getirme, pişman olma; yazıklanma; koruma, saklama,<br />

alıkoyma; ayakta tutma; 2) tasarruf etme, tutumlu kullanma, tutumlu davranma, idare etme,<br />

ekonomik idare etme, idareli kullanma, idareli davranma, tutumlu-idareli kullanma, artırma;<br />

artırma, muhafaza etme, biriktirme; kendini adamaktan kurtarma, ayırma; iktisatçı olma,<br />

para biriktirme, idareli kullanma, teessüf etme.<br />

ауæрдгæйæ | auærdgæyæ |1) esirgeyerek, kıyamayarak, acıyarak, acınarak, sakınarak,<br />

pişman olarak, yanarak, merhamet ederek, eseflenerek, bağışlanarak, canını bağışlayarak,<br />

üzülerek, aman vererek, nedamet getirerek, pişman olarak; yazıklanarak; koruyarak,<br />

saklayarak, alıkoyarak; ayakta tutarak; 2) tasarruf ederek, tutumlu kullanarak, tutumlu<br />

davranarak, idare ederek, ekonomik idare ederek, idareli kullanarak, idareli davranarak,<br />

tutumlu-idareli kullanarak, artırarak; muhafaza ederek, biriktirerek; kendini adamaktan<br />

kurtararak, ayırarak; iktisatçı olarak, para biriktirerek, idareli kullanarak, teessüf ederek.<br />

297


ауæрдинaг (ауæрдинæгтæ) | auærdinag | 1) esirgenecek, acınacak, acınılacak, sakınacak,<br />

pişman olacak, yanacak, merhamet edecek, eseflenecek, bağışlanacak, canı bağışlanacak,<br />

üzülecek, aman verecek, nedamet getirecek, pişman olacak; yazıklanacak; korunacak,<br />

saklanacak, alıkoyacak; ayakta tutacak; 2) tasarruf edecek, tutumlu kullanacak, tutumlu<br />

davranacak, idare edecek, ekonomik idare edecek, idareli kullanacak, idareli davranacak,<br />

tutumlu-idareli kullanacak, artıracak; artıracak, muhafaza edecek, biriktirecek; kendini<br />

adamaktan kurtaracak, ayıracak; iktisatçı olacak, para biriktirecek, idareli kullanacak, teessüf<br />

edecek.<br />

ауæрдын (ауæрcтон, ауæрcтaин, ауæрддзынæн) | auærdın | 1) esirgemek, kıyamamak,<br />

acımak, acınmak, acıyarak dokunmamak, sakınmak, pişman olmak, yanmak, merhamet<br />

etmek, eseflenmek, bağışlamak, canını bağışlamak, üzülmek, aman vermek, nedamet<br />

getirmek, pişman olmak; yazıklanmak; korumak, saklamak, alıkoymak; ayakta tutmak; 2)<br />

tasarruf etmek, tutumlu kullanmak, tutumlu davranmak, idare etmek, ekonomik idare<br />

etmek, idareli kullanmak, idareli davranmak, tutumlu-idareli kullanmak, artırmak; artırmak,<br />

muhafaza etmek, biriktirmek; kendini adamaktan kurtarmak, ayırmak; iktisatçı olmak, para<br />

biriktirmek, idareli kullanmak, teessüf etmek.<br />

ауæрдындзинaд | auærdınzinad | idarelik, tutumluk, tutumluluk, tasarrufluk,<br />

tasarrufluluk, ekonomik, ekonomiklik, iktisatlık, ihtiyatlılık, idare etmesini bilmelik.<br />

ауæрcт | auærşt | bölünmüş, paylaşılmış, ayrılmış.<br />

ауæрцæй | auærsæy | tutum, tutumla, tutumlu olarak, tutumluluk, idare, idare ile, idareli<br />

olarak, iktisat, ihtiyatlılık, sade, telkih.<br />

аудaг | audag | 1. özenli, özenişli, ihtimamlı, hamarat, çalışkan, özengiç; tesir ettiren, tesir<br />

yaptıran, tesir gösterten, etkileten, etki yaptıran, etki gösterten; 2. koruyucu, destekleten,<br />

hami, kayırtan, kayırıcı, patron, vasi, dayı, sahip, yedi emin, arka, dayanak, mültemis, destgir,<br />

destyar. заботливый, радетельный<br />

аудaйын | audayın | ıslatmak, nemlendirmek, sıvıya batırmak, sıvıya yatırmak, dökmek,<br />

tavlamak.<br />

аудæг (аудджытæ) | audæg | 1. tesir eden, tesir yapan, tesir gösteren, etkileyen, etki<br />

yapan, etki gösteren; 2. koruyucu, destekleyen, hami, kayıran, kayırıcı, patron, vasi, dayı,<br />

sahip, yedi emin, arka, dayanak, mültemis, destgir, destyar.<br />

аудæггaг | audæggag | tesir etmelik, tesir yapmalık, tesir göstermelik, etkilemelik, etki<br />

yapmalık, etki göstermelik.<br />

аудæн | audæn | tesir edilen, tesir yapılan, tesir gösterilen, etkilenen, etki yapılan, etki<br />

gösterilen.<br />

аудæcaг | audæşag | ıslatan, nemlendirten, sıvıya batırtan, sıvıya yatırtan.<br />

аудæcæг (аудæcджытæ) | audæşæg | ıslatan, nemlendiren, sıvıya batıran, sıvıya yatıran.<br />

аудæcæггaг (аудæcæггæгтæ) | audæşæggag | ıslatmalık, nemlendirmelik, sıvıya<br />

batırmalık.<br />

аудæcæн | audæşæn | ıslatılan, nemlendirilen, sıvıya batırılan.<br />

аудæcгæ | audæşgæ | ıslatma, nemlendirme, sıvıya batırma, sıvıya yatırma, dökme,<br />

tavlama.<br />

аудæcгæйæ | audæşgæyæ | ıslatarak, nemlendirerek, sıvıya batırarak, sıvıya yatırarak,<br />

dökerek, tavlayarak.<br />

аудæcинaг | audæşinag | ıslatacak, nemlendirecek, sıvıya batıracak, sıvıya yatıracak,<br />

dökecek, tavlanacak.<br />

аудæcын *аудæcт (-и, -иc), аудæcтaид, аудæcдзæн (-и, -иc)+ | audæşın | ıslatmak,<br />

nemlendirmek, sıvıya batırmak, sıvıya yatırmak, dökmek, tavlamak, emmek.<br />

298


аудгæ | audgæ | etkileme, tesir etme.<br />

аудгæйæ | audgæyæ | etkileyerek, tesir ederek.<br />

аудинaг (аудинæгтæ) | audinag | etkilenecek, tesir edecek.<br />

аудиeнци | audiyensi | kabul, huzur, huzura kabul, huzuruna çıkmak, mülakat, görüşme.<br />

аудитори | auditori | dershane, sınıf, konferans salonu, dinleyiciler, izleyici, seyirci, resmi<br />

görüşme, mahkemede konuşma.<br />

аудын (аудыдтон, аудыдтaин, ауддзынæн) | audın | 1) tesir etmek, tesir yapmak, tesir<br />

göstermek, etkilemek, etki yapmak, etki göstermek, sözünü geçirmek, nüfuz etmek; 2)<br />

düşünmek, merak etmek, özen göstermek, özenle bakmak, ihtimam göstermek, ihtimamla<br />

bakmak, tasalanmak, endişe etmek, merak etmek, düşünmek; bakmak, kollamak, korumak,<br />

ilgilenmek, ilgi duymak; vasilik etmek, himaye etmek, kayırmak, kefil olmak, sözünü<br />

geçirmek, sözünü dinletmek, tenezzül etmek, kısıtlamak, marke etmek; gözetmek.<br />

аудындзинaд | audınzinad | 1) etkilik, etkililik, etkilemelik, etkilemelilik, tesirlik, tesirlilik,<br />

tesir etmenlik, tesir göstermelik, nüfuzluk, nüfuzluluk, erklik, hükümlük, söz geçirmelik; 2)<br />

itibarlık, vikayelik, himayelik, himayelilik, hamilik, inayetlik, inayetlilik, iltimaslık, iltimaslılık,<br />

dayılık, güvenlik, kayırmalık, kayırmalılık, korunaklık, iltimas etmenlik, bakımlık, emanetlik,<br />

kaygılık, zahmetlik, tasalık, gailelik, ukdelik; özenlik, özen göstermelik, takayyütlük, tımarlık,<br />

ihtimamlık, ihtimamlılık, işlik, kaygılılık, tasalılık, düşüncelilik.<br />

ауз-ауз кæнын | auj-auj kænın | sık sık sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak, ırgamak<br />

(beşik); yalpa vurmak; pompalamak.<br />

аузaг | aujag| sallatan, sallandırtan, ırgalatan, yalpa vurdurtan (beşik).<br />

аузæг (аузджытæ) | aujæg| sallayan, sallandıran, ırgalayan, yalpa vuran (beşik).<br />

аузæггaг | aujæggag| sallamalık, sallandırmalık, ırgamalık, yalpa vurmalık (beşik).<br />

аузæл-аузæл кæнын | aujæl-aujæl kænın | koymak, kurmak, saptamak, belirlemek,<br />

batmak.<br />

аузæлaг | aujælag | koyduran, kurduran, saptatan, belirten, batıran.<br />

аузæлæг (аузæлджытæ) | aujælæg | koyan, kuran, saptayan, belirleyen, batan.<br />

аузæлæггaг (аузæлæггæгтæ) | aujælæggag | koymalık, kurmalık, saptamalık, belirlemelik,<br />

batmalık.<br />

аузæлæн | aujælæn | koyulan, kurulan, saptanan, belirlenen, batırılan.<br />

аузæлгæ | aujælgæ | koyma, kurma, saptama, belirleme, batma.<br />

аузæлгæйæ | aujælgæyæ | koyarak, kurarak, saptayarak, belirleyerek, batarak.<br />

аузæлд (аузæлдтытæ) | aujæld | koymuş, kurmuş, saptamış, belirlemiş, batmış.<br />

аузæлинaг (аузæлинæгтæ) | aujælinag| koyacak, kuracak, saptanacak, belirlenecek,<br />

batacak.<br />

аузæлын *аузæлыд (-и, -иc), аузæлыдaид, аузæлдзæн (-и, -иc)+ | aujælın | koymak,<br />

hazırlamak, kurmak, saptamak, belirlemek, gerçekleştirmek, batmak, niyetli olmak, kararlı<br />

olmak, hazır olmak, dekor yapmak, vaziyet etmek.<br />

аузæн | aujın | sallanan, hafifçe sallanan, sallandırılan, ırganan (beşik); yalpa vurulan;<br />

pompalanan.<br />

аузгæ | aujgæ | sallama, hafifçe sallama, sallandırma, ırgama (beşik); yalpa vurma;<br />

pompalama.<br />

аузгæйæ | aujgæyæ | sallayarak, hafifçe sallayarak, sallandırarak, ırgayarak (beşik); yalpa<br />

vurarak; pompalayarak.<br />

аузинaг (аузинæгтæ) | aujinag | sallanacak, hafifçe sallanacak, sallandıracak, ırgayacak<br />

(beşik); yalpa vuracak; pompalayacak.<br />

299


аузын (ауызтон, ауызтaин, ауздзынæн) | aujın | sallamak, hafifçe sallamak, sallandırmak,<br />

ırgamak (beşik); yalpa vurmak; pompalamak.<br />

ауигъ-ауигъ кæнын | auiğ-auiğ kænın | sık sık sarsmak, silkmek, sarsılmak, şoke olmak,<br />

atlamak.<br />

ауигъaг | auiğag | sarstıran, silkeleten, sarsılan, şoke yapan, atlatan.<br />

ауигъæг (ауигъджытæ) | auiğæg | sarsan, silken, sarsılan, şoke olan, atlayan.<br />

ауигъæггaг | auiğæggag | sarsmalık, silkmelik, sarsılmalık, şoke olmalık, atlamalık.<br />

ауигъæн | auiğæn | sarsılan, silkinen, şoke olunan, atlanılan.<br />

ауигъгæ | auiğgæ | sarsma, silkme, sarsılma, şoke olma, atlama.<br />

ауигъгæйæ | auiğgæyæ | sarsarak, silkerek, sarsılarak, şoke olarak, atlayarak.<br />

ауигъинaг (ауигъинæгтæ) | auiğinag | sarsacak, silkecek, sarsılacak, şoke olacak,<br />

atlanacak.<br />

ауигъын (ауыгътон, ауыгътaин, ауигъдзынæн) | auiğın | silkmek, sarsmak, sarsılmak,<br />

sallamak, şoke olmak, atlamak.<br />

ауигъдзынæ (фæтилдзынæ) | auiğzınæ (fætilzınæ) | el etmek, sallamak.<br />

ауидз-ауидз кæнын | auiz-auiz kænın | almak, gagalamak, kaldırmak, toplamak, seçmek.<br />

ауидзaг | auizag | aldıran, yerden aldıran, toplatan, yerden toplatan, seçtiren, yerden<br />

seçtiren, kaldırtan, yerden kaldırtan, ayıklatan, yerden ayıklatan, çemrekten; gagalatan.<br />

ауидзæг (ауидзджытæ) | auizæg | alan, yerden alan, toplayan, yerden toplayan, seçen,<br />

yerden seçen, kaldıran, yerden kaldıran, ayıklayan, yerden ayıklayan, çemreyen; gagalayan.<br />

ауидзæггaг (ауидзæггæгтæ) | auizæggag | almalık, yerden almalık, toplamalık, yerden<br />

toplamalık, seçmelik, yerden seçmelik, kaldırmalık, yerden kaldırmalık, ayıklamalık, yerden<br />

ayıklamalık, çemremelik; gagalamalık.<br />

ауидзæн | auizæn | alınan, yerden alınan, toplanan, yerden toplanan, seçilen, yerden<br />

seçilen, kaldırılan, yerden kaldırılan, ayıklanan, yerden ayıklanan, çemrenen; gagalanan.<br />

ауидзгæ | auizgæ | alma, yerden alma, toplama, yerden toplama, seçme, yerden seçme,<br />

kaldırma, yerden kaldırma, ayıklama, yerden ayıklama, çemreme; gagalama.<br />

ауидзгæйæ | auizgæyæ | alarak, yerden alarak, toplayarak, yerden toplayarak, seçerek,<br />

yerden seçerek, kaldırarak, yerden kaldırarak, ayıklayarak, yerden ayıklayarak, çemreyerek;<br />

gagalayarak.<br />

ауидзинaг | auizinag | alacak, yerden alacak, toplanacak, yerden toplanacak, seçecek,<br />

yerden seçecek, kaldıracak, yerden kaldıracak, ayıklanacak, yerden ayıklanacak, çemrenecek;<br />

gagalanacak.<br />

ауидзын (ауыгътон, ауыгътaин, ауидздзынæн) | auizın | 1) almak, yerden almak,<br />

toplamak, yerden toplamak, seçmek, yerden seçmek, kaldırmak, yerden kaldırmak,<br />

ayıklamak, yerden ayıklamak, çemremek; 2) gagalamak, sığamak, bir araya getirmek, altına<br />

saklamak.<br />

ауил-ауил кæнын | auil-auil kænın | sık sık atmak, yukarı atmak, havaya atmak, dik atmak,<br />

gizlice atmak, kimse görmeden atmak, biraz daha atmak, fırlatmak, gizlice bırakmak, koymak,<br />

gizlice koymak, kimse görmeden koymak, taşlamak.<br />

ауилæг (ауилджытæ) | auilæg | atan, fırlatan, bırakan, koyan, taşlayan.<br />

ауилæггаг (ауилæггæгтæ) | auilæggag | atmalık, fırlatmalık, bırakmalık, koymalık,<br />

taşlamalık.<br />

ауилæн | auilæn | atılan, fırlatılan, bırakılan, koyulan, taşlanan.<br />

ауилгæ | auilgæ | atma, fırlatma, bırakma, koyma, taşlama.<br />

ауилгæйæ | auilgæyæ | atarak, fırlatarak, bırakarak, koyarak, taşlayarak.<br />

ауилинaг (ауилинæгтæ) | auilinag | atacak, fırlatacak, bırakacak, koyacak, taşlanacak.<br />

300


ауилын (ауылдтон, ауылдтaин, ауылдзынæн) | auilın | atmak, yukarı atmak, havaya<br />

atmak, dik atmak, gizlice atmak, kimse görmeden atmak, biraz daha atmak, fırlatmak, gizlice<br />

bırakmak, koymak, gizlice koymak, kimse görmeden koymak, taşlamak.<br />

ауинaг (ауæвинaг) | auinag |<br />

ауиc кæнын | auiş kænın | şerit ot biçmek, kesmek.<br />

аукцион | auksion |<br />

аулæф-аулæф кæнын | aulæf-aulæf kænın | sık sık soluklanmak, soluk almak, nefes almak,<br />

derin nefes almak, nefesleşmek, hava almak, hohlamak.<br />

аулæфаг | aulæfag | soluk aldırma, nefes aldırma.<br />

аулæфæг (аулæфджытæ) | aulæfæg | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфæггаг | aulæfæggag | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфæн | aulæfæn | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфгæ | aulæfgæ | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфгæйæ | aulæfgæyæ | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфинaг (аулæфинæгтæ) | aulæfinag | soluk alma, nefes alma.<br />

аулæфт (аулæфтытæ) | aulæft | 1) soluk almış, nefes almış, kısa dinlenmiş, kısa ara, kısa<br />

mola; 2) iç çekme; 3) soluk verme, nefes verme; 4) dinlenme.<br />

аулæфын (аулæфыдтон, аулæфыдтaин, аулæфдзынæн) | aulæfın | 1) soluklanmak, soluk<br />

almak, nefes almak, derin nefes almak, nefesleşmek, hava almak, hohlamak; 2) iç çekmek,<br />

içler çekmek, içini çekmek, ahlar çekmek, göğüs geçirmek, gönül geçmek, göğüs geçirmek,<br />

içini çekmek; 3) soluk vermek, nefes vermek, soluk vermek, üfürmek, kesilmek; 4) dinlenmek,<br />

istirahat etmek, yorgunluğunu almak, başını dinlemek, uyumak, uzanmak, yüreği ferahlamak,<br />

azıcık duraklamak, azıcık dinlenmek.<br />

аукцион (искæй мулчы уæй, фылдæр чи бафида, уымæн) | auksion (işkæy mulçı uæy,<br />

fıldær çi bafida, uımæn) | açık artırma ile mülk satmak.<br />

ауpомaг | auromag | geciktiren, alıkoyduran, durdurtan, tutturan, bırakmadan, eğleten,<br />

yavaşlatan, engelleten, mani olduran, ele geçirten, tutuklatan, saklatan, eğlendirten, hızını<br />

aldıran.<br />

ауpомæг (ауpомджытæ) | auromæg | geciken, alıkoyan, durduran, tutan, bırakmayan,<br />

eğleyen, yavaşlatan, engelleyen, mani olan, ele geçiren, tutuklayan, saklayan, eğlendiren,<br />

hızını alan.<br />

ауpомæггaг (ауpомæггæгтæ) | auromæggag | geciktirmelik, alıkoymalık, durdurmalık,<br />

tutmalık, bırakmamalık, eğlemelik, yavaşlatmalık, engellemelik, mani olmalık, ele geçirmelik,<br />

tutuklamalık, saklamalık, eğlendirmelik, hızını almalık.<br />

ауpомæн | auromæn | geciktirilen, alıkoyulan, durdurulan, tutulan, bırakmayan, eğlenen,<br />

yavaşlatan, engellenen, mani olan, ele geçiren, tutuklanan, saklanan, eğlendirilen, hızı alınan.<br />

ауpомгæ | auromgæ | geciktirme, alıkoyma, durdurma, tutma, bırakmama, eğleme,<br />

yavaşlatma, engelleme, mani olma, ele geçirme, tutuklama, saklama, eğlendirme, hızını<br />

alma.<br />

ауpомгæйæ | auromgæyæ | geciktirerek, alıkoyarak, durdurarak, tutarak, bırakmayarak,<br />

eğleyerek, yavaşlatarak, engelleyerek, mani olarak, ele geçirerek, tutuklayarak, saklayarak,<br />

eğlendirerek, hızını alarak.<br />

ауpоминaг (ауpоминæгтæ) | aurominag | geciktirecek, alıkoyacak, durduracak, tutacak,<br />

bırakmayacak, eğlenecek, yavaşlatacak, engellenecek, mani olacak, ele geçirecek,<br />

tutuklanacak, saklanacak, eğlendirecek, hızını alacak.<br />

301


ауpомын (ауpæдтон, ауpæдтaин, ауpомдзынæн) | auromın | geciktirmek, alıkoymak,<br />

durdurmak, tutmak, bırakmamak, eğlemek, yavaşlatmak, engellemek, mani olmak, ele<br />

geçirmek, tutuklamak, saklamak, eğlendirmek, hızını almak.<br />

ауpc кæнын | aurş kænın | 1) beyaz yapmak, aklatmak, beyazlatmak; badanalamak, badana<br />

etmek; 2) griye döndürmek, griye dönüş yapmak.<br />

ауpc уæвын | aurş uævın | 1) beyazlaşmak, beyaz olmak, beyazlamak, beyazlanmak,<br />

ağarmak, aklanmak, ağarmak; badanalamak; 2) rengi atmak, solmak, soluk dönmek,<br />

soluklaşmak, sönükleşmek, sararmak, ağarmak, rengi kaçmak, bet beniz uçmak, beniz atmak;<br />

3) kırlaşmak, griye dönmek, saçları ağarmak, saçlarına ak düşmek.<br />

ауpc-уpcид кæнын | aurş-urşid kænın | tamamen beyazlatmak, tümden aklatmak,<br />

bütünüyle beyaz yapmak, tümüyle ağartmak, tamamıyla griye döndürtmek.<br />

ауpc-уpcид уæвын (уын) | aurş-urşid uævın | tamamen beyazlamak, tümden beyazlaşmak,<br />

bütünüyle beyaz olmak, tümüyle beyazlanmak, tamamıyla ağarmak, aklanmak, kırlaşmak,<br />

griye dönmek, saçları ağarmak, saçlarına ak düşmek; rengi atmak, solmak, soluk dönmek,<br />

soluklaşmak, sönükleşmek, sararmak, rengi kaçmak, bet beniz uçmak, beniz atmak.<br />

аутæxcæн кæнын | autæxşæn kænın | eziyet çekmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap<br />

çekmek, kahretmek, canı çıkmak, can çekişmek, üzülmek, halsiz düşmek, bitkin hale gelmek,<br />

bitmek, tüketilmek.<br />

аууæндын (аууæндыдтæн, аууæндыдaин, аууæнддзынæн) | auuændın | güvenmek,<br />

itimat göstermek, itimat etmek, inanmak, iman etmek, açmak, kanmak, yoklamak, yutmak;<br />

cesaret etmek.<br />

аууæндын кæнын | auuændın kænın | güvenini kazanmak, cesaret etmek.<br />

аууæpд-аууæpд кæнын | auuærd-auuærd kænın | sık sık yoğurmak, ovalamak.<br />

аууæpдaг | auuærdag | yoğurtan, ovalatan.<br />

аууæpдæг (аууæpдджытæ) | auuærdæg | yoğuran, ovalayan.<br />

аууæpдæггaг (аууæpдджытæ) | auuærdæggag | yoğurmalık, ovalamalık.<br />

аууæpдæн | auuærdæn | yoğrulan, ovalanan.<br />

аууæpдгæ | auuærdgæ | yoğurma, ovalama.<br />

аууæpдгæйæ | auuærdgæyæ | yoğurarak, ovalayarak.<br />

аууæpдинaг | auuærinag | yoğuracak, ovalanacak.<br />

аууæpдын (аууpæcтон, аууpæcтaин, аууpæддзынæн) | auuærdın | 1) ovmak, ovalamak,<br />

yoğurmak, çiğnemek, ezmek, örselemek, zedelemek, berelemek, karmak, buruşturmak;<br />

kırıştırmak; 2) silmek, tozunu almak, rendelemek, acımak, af etmek, dokunmamak,<br />

bağışlamak, aşındırmak, sürterek delmek.<br />

аууæтты | auuættı |<br />

аууæтты-аууæтты | auuættı-auuættı |<br />

аууил-аууил кæнын | auuil-auuil kænın | sık sık çiğnemek.<br />

аууилaг | auuilag | çiğneten.<br />

аууилæг (аууилджытæ) | auuilæg | çiğneyen.<br />

аууилæггaг (аууилæггæгтæ) | auuilæggag | çiğnemelik.<br />

аууилæн | auuilæn | çiğnenen.<br />

аууилгæ | auuilgæ | çiğneme.<br />

аууилгæйæ | auuilgæyæ | çiğneyerek.<br />

аууилинaг (аууилинæгтæ) | auuilinag | çiğnenecek, çiğnemek için yiyecek, mümkün<br />

olduğunca çiğnenerek yenebilecek, yenecek.<br />

аууилын (аууылдтон, аууылдтaин, аууилдзынæн) | auuilın | çiğnemek.<br />

302


аууон (аууæттæ) | auuon | 1) gölge, karaltı, kuytu, saye; аууон ран | auuon ran | gölgelik,<br />

gölge yer; 2) perde, perdeleme; örtü, örtme, örtünme; siper, sütre, sığınma, sığınak,<br />

saklanma, saklama, himaye, muhafaza, koruma, korunak, korunacak yer; karanlık, iltica,<br />

dehalet; barındırma, barınak.<br />

аууон дарын | auuon darın | gölge sağlamak; gölgelemek, gölgelendirmek, gölgede tutmak.<br />

аууон кæнын | auuon kænın | a) saklamak, gizlemek, kapamak, yaşmak, gömmek; b)<br />

gölgelemek, gölgelendirmek; gölge yapmak.<br />

аууон-аууон | auuon-auuon | gölge.<br />

аууонæй | auuonæy | gölge ile.<br />

аууонварc | auuonvarş | gölge, gölge tarafı, gölgelik yan, gölgecil.<br />

аууонгонд | auuongond | gölge edilmiş, gölgelik.<br />

аууондар, аууондæp | auuondar | daha gölge, daha kuytu, daha karanlık.<br />

аууондард (аууондæрдтытæ) | auuondard | gölge, gölgelik.<br />

аууондарxуыз, аууондæpxуыз | auuondarxuıj | 1) maydanozgiller; 2) şemsiye, daha gölge<br />

gibi, daha kuytuya benziyor, daha karanlık gibi.<br />

аууондæp, аууондар | auuondær | daha gölge, daha kuytu, daha karanlık.<br />

аууондæpxуыз, аууондарxуыз | auuondærxuıj | 1) maydanozgiller; 2) şemsiye, daha gölge<br />

gibi, daha kuytuya benziyor, daha karanlık gibi.<br />

аууонмæ | auuonmæ | gölgeye, kuytuya, karanlığa; gözler arkasında; gizlice, gizli olarak,<br />

sinsice, mahfice, gaybane.<br />

аууонуapзaг | auuonuarjag | gölge seven.<br />

аууонфæpaзoн | auuonfærajon | gölgeye dayanmak, gölge toleranslı.<br />

aууылд (аууылдтытæ) | auıld | çiğnenmiş.<br />

ауыгъд (аууыгъдтытæ) | auığd | 1) asma, bağlı, tabi; 2) asılmış olma, asılı; ауыгъд<br />

æpцидиc | auığd ærsidiş | asılı kaldı, asılmış; 3) sürüklenmiş; ауыгъд хид | auığd xid |<br />

asma köprü.<br />

ауыгъд уæвын (уын) | auığd uævın | asılmak, asılı olmak, sarkmak, sarkık olmak; takılmak;<br />

idam olmak.<br />

ауыгъдæй | auığdæy | asılarak; asılmış olarak.<br />

aуыл, ай | auıl, ay | buna, burada, bu yanda, bu tarafta.<br />

ауылæн кæнын | auılæn kænın | 1) gerilemek, geri acele, uzağa yuvarlanmak, acele<br />

dalgalanmak; kendi ilerisine sürmek (dalgalar).<br />

ауылты | auıltı | buradan, bu yandan, bu taraftan, bu yerlerde, bu sitelerde.<br />

ауымæл кæнын | auımel kænın | nemlendirmek, ufakça ıslatmak, nemli yapmak,<br />

gevşetmek, biraz ıslatmak, ıslak yapmak.<br />

ауымæл уæвын (уын) | auımel uævın | nemlenmek, nemli olmak, nem kapmak, ufakça<br />

ıslatılmak, ıslak olmak, gevşemek.<br />

ауын | auın | çabuk olmak, çabukça olmak, yapmak, etmek, kılmak, durmak, çıkmak,<br />

geçmek, yapılmak; yüz tutmak.<br />

ауын-ауын кæнын | auın-auın kænın | sık sık görmek, tanık olmak; arada bir bakmak;<br />

yoklamak; kulağına çalınmak, duymak; denemek, denetlemek, sınamak; kontrol etmek,<br />

sağlamak; muayene etmek; teftiş etmek.<br />

ауынaффæ кæнын | auınaffæ kænın | danışmak, danışmanlık yapmak; akıl vermek, görüş<br />

bildirmek, öğütlemek, tavsiye etmek, nasihat vermek, nasihat etmek.<br />

ауынaффæгæнæг (ауынaффæгæнджытæ) | auınaffægænæg | 1) danışman, müsteşar,<br />

elçi müşavir; nasihatçi, öğütçü, öğüt veren, debir; 2) tavsiye eden; nasihat veren, akıl hocası,<br />

303


akıl veren, görüş bildiren, danışmanlık; аунаффæгæнæг сын нæ фæци | auınaffægænæg<br />

şın næ fæsi | tavsiye eden kimseleri yoktu, nasihat edenleri olmadı.<br />

ауынæг (ауынæгджытæ) | auıngæg | ağlar gibi yapan, dolan, dolukan, rahatsızlanan.<br />

ауынæгæг кæнын | auıngæg kænın | ağlar gibi yapmak, dolmak, dolukan.<br />

ауынæгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | dar olmak, daraltılmak; ağlar gibi olmak,<br />

dolmak, yumuşamak.<br />

ауынæггаг (ауынæггæгтæ) | auıngæggag | ağlar gibi yapmalık, dolmalık.<br />

ауынæн | auınæn| ağlar gibi yapılan, doluşulan.<br />

ауынæpгъаг | auınærğag | inleten, inilti çıkartan, zorlatan, daraltan.<br />

ауынæpгъæг (ауынæpгъджытæ) | auınærğæg | inleyen, inilti çıkaran, zorlayan, daralan.<br />

ауынæpгъæггаг | auınærğæggag | inlemelik, inilti çıkarmalık, zorlamalık, daraltmalık.<br />

ауынæpгъæн | auınærğæn | inlenen, inilti çıkarılan, zorlanan, daraltılan.<br />

ауынæpгъгæ | auınærğgæ | inleme, inilti çıkarma, zorlama, daraltma.<br />

ауынæpгъгæйæ | auınærğgæyæ | inleyerek, inilti çıkararak, zorlayarak, daraltarak.<br />

ауынæpгъинaг | auınærğinag | inlenecek, inilti çıkaracak, zorlanacak, daraltacak.<br />

ауынæpгъын [ауынæpгъыдта, ауынæpгъыдтaид, ауынæpгъдзæн (-и, -иc)+ | auınærğın |<br />

inlemek, inilti çıkarmak, zorlamak, daraltmak.<br />

ауынгæ | auıngæ | ağlar gibi yapma, dolma.<br />

ауынгæг кæнын | auıngæg kænın | rahatsız etmek, sıkmak, daraltmak, daralmak, yük<br />

olmak.<br />

ауынгæг уæвын (уын) | auıngæg uævın | daralmak, daraltmak, dar olmak.<br />

ауынгæйæ | auıngæyæ | ağlar gibi yaparak, dolarak.<br />

ауындзаг | auınzag | astıran, asılı durduran, sallandıran, serdiren, serdirten; idam ettiren.<br />

ауындзæг (ауындзджытæ) | auınzæg | asılan, asılı duran, salınan, serilen, serdiren; asan,<br />

idam eden, salıncak, asılı olma, sarkma.<br />

ауындзæгæй | auınzægæy | asılı, serili, tartılı, iliştirici, asılı olma, sarkma; ауындзæгæй<br />

лæууын | auınzægæy læuuın | asılmak, sarkmak, asılı durmak, asılı olmak; бæласыл<br />

ауындзæгæй баззад | bælaşı auınzægæy bajjad | ağaçta asılı kaldı.<br />

ауындзæггаг (ауындзæггæгтæ) | auınzæggag | sermelik, serdirmelik, ipe sermelik,<br />

tartmalık, iliştirmelik; çamaşır asmalık; asmalık, idam etmelik, asarak idam etmelik.<br />

ауындзæн | auınzæn | 1) askı, askılık, asacak, elbise askısı, duvar askısı, portmanto,<br />

vestiyer, ilgeç, salıncak; 2) darağacı, sehpa, idam sehpası, asılacak, asma yeri, yağlı ip.<br />

ауындзгæ | auınzgæ | asma, idam etme, asarak idam etme; serme, serdirme, ipe serme,<br />

tartma, iliştirme; çamaşır asma.<br />

ауындзгæйæ | auınzgæyæ | sererek, serdirmek, ipe sererek, tartarak, iliştirerek; çamaşır<br />

asarak; asarak, idam ederek, asarak idam ederek; ауындзгæйæ лæууын | auınzgæy læuuın<br />

| asılarak durmak.<br />

ауындзинaг | auınzinag | serecek, serdirecek, ipe serecek, tartacak, iliştirecek; çamaşır<br />

asacak; asacak, idam edecek, asarak idam edecek.<br />

ауындзын [ауыгъта, ауыгътaид, ауындздзæн (-и, -иc)+ | auınzın | sermek, serdirmek, ipe<br />

sermek, tartmak, iliştirmek; çamaşır asmak; asmak, idam etmek, asarak idam etmek.<br />

ауынинaг (ауынинæгтæ) | auıninag | görecek, fark edecek, anlanacak, belirtecek, aklında<br />

tutacak, işaretlenecek.<br />

ауынын (ауыдтон, ауыдтaин, ауындзынæн) | auının | 1) görmek, görüşmek, farketmek,<br />

farkına varmak, anlamak, belirtmek, aklında tutmak, işaretlemek, demek, çıkışmak,<br />

zikretmek, buluşmak; 2) çok görmek, çok geçirmek, ziyaret etmek, yoklamak, duymak; 3)<br />

304


hoşa gideni yapmak, destek olmak; хорз ауынын | xorj auının | iyi muamele etmek, güzel<br />

davranmak, iyi görmek.<br />

ауыpдыг кæнын | auırdıg kænın | inmek, indirilmek, inişe başlamak, aşağı inmek, düşmek,<br />

ayakta dikmek, başlamak, çökmek, kaçmak, konmak.<br />

ауыpнын [ауыpныдта, ауыpныдтaид, ауыpндзæн (-и, -иc)+ | auırnın | inanmak,<br />

güvenmek, güven vermek.<br />

ауыxepы кæнын | auıxyerı kænın | rahatsız etmek, işkence etmek, ıstırap çekmek, azap<br />

çekmek, üzmek.<br />

афaд-афaд кæнын | afad-afad kænın | sık sık kırmak, kırılmak, yarmak, yarılmak,<br />

şakketmek, ayırmak, doğramak; testereye çekmek; biçmek, kesmek; parçalamak,<br />

parçalanmak, paralamak.<br />

афaдaг | afadag | kırdıran, yardıran, şakkeden, ayırtan, doğratan; testereye çektiren;<br />

biçtiren, kestiren; parçalatan, paralatan.<br />

афaдæг (афaдджытæ)| afadæg | kıran, kırılan, yaran, yarılan, şakkeden, ayıran, doğrayan;<br />

testereye çeken; biçen, kesen; parçalayan, parçalanan, paralayan.<br />

афaдæггaг | afadæggag | kırmalık, kırılmalık, yarmalık, yarılmalık, şakketmelik, ayırmalık,<br />

doğramalık; testereye çekmelik; biçmelik, kesmelik; parçalamalık, parçalanmalık,<br />

paralamalık.<br />

афaдæн | afadæn | kırılan, yarılan, şakkeden, ayırtılan, doğranılan; testereye çekilen;<br />

biçilen, kesilen; parçalanan, paralanan.<br />

афaдгæ | afadgæ | kırma, kırılma, yarma, yarılma, şakketme, ayırma, doğrama; testereye<br />

çekme; biçme, kesme; parçalama, parçalanma, paralama.<br />

афaдгæйæ | afadgæyæ | kırarak, kırılarak, yararak, yarılarak, şakkederek, ayırarak,<br />

doğrayarak; testereye çekerek; biçerek, keserek; parçalayarak, parçalanarak, paralayarak.<br />

афaдинaг (афaдинæгтæ) | afadinag | kıracak, kırılacak, yaracak, yarılacak, şakkedecek,<br />

ayıracak, doğranacak; testereye çekecek; biçecek, kesecek; parçalanacak, parçalanacak,<br />

paralanacak.<br />

афaдын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afadın | 1) kırmak, kırılmak, yarmak,<br />

yarılmak, şakketmek, ayırmak, doğramak; 2) testereye çekmek; biçmek, kesmek; 3) bitirmek,<br />

didik didik etmek, didiklemek, parçalamak, parçalanmak, paralamak, yırtmak, yırtılmak,<br />

havaya uçmak, patlamak.<br />

афaджыc кæнын | afacış kænın | 1) gübrelemek; gübre yapmak, gübre vermek, bok etmek;<br />

2) dağıtmak, dağıttırmak, bitirmek, çöp atmak, toz etmek.<br />

афaджыc уæвын (уын) | afacış uævın | gübreye dönmek, gübre olmak, bok gibi olmak,<br />

gübreye çevirmek, bitmek, toz olmak.<br />

афaз кæнын | afaj kænın | kırmak, kırılmak, ayırmak; yarmak, yarılmak, çatlatmak,<br />

parçalamak, ditmek.<br />

афaз уæвын (уын) | afaj uævın | çatlatmak, çatlamak, çatırdamak, çıtlamak, çıtırdamak,<br />

parçalanmak, patlatmak; ayrılmak, yarılmak, kırılmak; vurmak; eğlendirmek.<br />

афaлдæp кæнын | afaldær kænın | öteye itmek, ötelemek, uzaklaştırmak, uzak tutmak,<br />

çıkarmak, çekmek, bir yana çekmek, kalmak, almak.<br />

афалдæр уæвын (уын) | afældær uævın | çekilmek, kalmak, uzak durmak, uzaklaşmak.<br />

афaлдæpгæнæг (афaлдæpгæнджытæ)| afaldærgænæg | öteye iten, öteleyen,<br />

uzaklaştıran, uzaklaşan, uzak tutan, uzak duran, çıkaran, çeken, çeken, bir yana çeken, kalan,<br />

alan.<br />

афaлдæpгæнæн | afaldærgænæn | öteye itilen, ötelenen, uzaklaştırılan, uzaklaşılan, uzak<br />

tutulan, uzak durulan, çıkarılan, çekilen, bir yana çekilen, kalınan, alınan.<br />

305


афaлдæpгæнгæ | afaldærgængæ | öteye itme, öteleme, uzaklaştırma, uzaklaşma, uzak<br />

tutma, uzak durma, çıkarma, çekme, çekilme, bir yana çekme, kalma, alma.<br />

афaлдæpгæнгæйæ | afaldærgængæyæ | öteye iterek, öteleyerek, uzaklaştırarak,<br />

uzaklaşarak, uzak tutarak, uzak durarak, çıkararak, çekerek, çekilerek, bir yana çekerek,<br />

kalarak, alarak.<br />

афaлдæpгæнинaг (афaлдæpгæнинæгтæ) | afaldærgæninag | öteye itecek, ötelenecek,<br />

uzaklaştıracak, uzaklaşacak, uzak tutacak, uzak duracak, çıkaracak, çekecek, çekilecek, bir<br />

yana çekecek, kalacak, alacak.<br />

афapдæг кæнын | afardæg kænın | 1) götürmek, alıp götürmek, taşımak, almak, alıp<br />

götürmek, yürütmek, iletmek; heyecanlandırmak; 2) çalmak, kapmak, kaldırmak, kaçırmak,<br />

kaçmak, kaçırılmak, uzaklaştırılmak, hızla geçmek, hızla gitmek.<br />

афapдæг уæвын (уын) | afardæg uævın | 1) gönderilmek, yollanmak, uzaklaştırılmak,<br />

hareket etmek, gidilmek, gitmek, bırakmak, ayrılmak, kaçmak, uzaklara kaçırılmak, savuşmak,<br />

sıvışmak, sıyrılmak, kurtulmak, yakayı kurtarmak, çekilmek; 2) kaybolmak, ortadan<br />

kaybolmak, saklanmak, gizlenmek, kapanmak, yatmak, saklanmak, gizlenmek, ekmek,<br />

ferleşmek.<br />

афapc кæнын | afarş kænın | yana çekilmek, bir yana çekilmek, bir tarafa çekilmek, bir yana<br />

durmak, uzak durmak, kendini çekmek, kenara çekilmek, destekçilik yapmak, destek vermek,<br />

sponsorluk yapmak; birleştirilmek.<br />

афapc уæвын (уын) | afarş uævın | yandaş olmak, taraf olmak, birleşmek, destekçi olmak,<br />

destekçisi olmak, destekleyici olmak, sponsor olmak; uzak durmak, bir yana çekilmek, kendini<br />

çekmek, bir tarafa çekilmek.<br />

афac-афac кæнын | afaş-afaş kænın | sık sık taramak.<br />

афacaг | afaşag | taratan.<br />

афacæг (афacджытæ) | afaşæg | tarayan.<br />

афacæггaг (афacджытæ) | afaşæggag | taramalık.<br />

афacæн | afaşæn | taranan.<br />

афacгæ | afaşgæ | tarama.<br />

афacгæйæ | afaşgæyæ | tarayarak.<br />

афacинaг | afaşinag | taranacak.<br />

афacт (афæcтытæ) | afaşt | taramış.<br />

афacын (афacтон, афacтaин, афacдзынæн) | afaşın | taramak, taranmak.<br />

афaуаг | afauag | tenkit ettiren, eleştirmen, yerdiren, kınatan, mahkûm ettiren, takbih<br />

ettiren, ifadesini açık ve uygun görmeyen, ifadesini ret ettiren.<br />

афaуæг (афaуджытæ) | afauæg | tenkit eden, eleştiren, yeren, kınayan, mahkûm eden,<br />

takbih eden, ifadesini açık ve uygun görmeyen, ifadesini ret eden.<br />

афaуæггаг | afauæggag | tenkit etmelik, eleştirmelik, yermelik, kınamalık, mahkûm<br />

etmelik, takbih etmelik, ifadesini açık ve uygun görmemelik, ifadesini ret etmelik.<br />

афaуæн | afauæn | tenkit edilen, eleştirilen, yerilen, kınanan, mahkûm edilen, takbih<br />

edilen, ifadesini açık ve uygun görülmeyen, ifadesini ret edilen.<br />

афaугæ | afaugæ | tenkit etme, eleştirme, yerme, kınama, mahkûm etme, takbih etme,<br />

ifadesini açık ve uygun görmeme, ifadesini ret etme.<br />

афaугæйæ | afaugæyæ | tenkit ederek, eleştirerek, yererek, kınayarak, mahkûm ederek,<br />

takbih ederek, ifadesini açık ve uygun görmeyerek, ifadesini ret ederek.<br />

афaуинaг (афaуинæгтæ) | afauinag | tenkit edecek, eleştirecek, yerecek, kınanacak,<br />

mahkûm edecek, takbih edecek, ifadesini açık ve uygun görmeyecek, ifadesini ret edecek.<br />

306


афaуын *афaудтон, афaудтaин, афaудзынæн (афaут)+ | afauın | tenkit etmek, eleştirmek,<br />

yermek, kınamak, mahkûm etmek, takbih etmek, ifadesini açık ve uygun görmemek, ifadesini<br />

ret etmek, levmetmek.<br />

афæд кæнын | afæd kænın | iz yapmak, iz bırakmak, iz bıraktırmak, gide gele yolu açmak;<br />

giymek, miras bırakmak.<br />

афæдаг | afædag | 1) parçalatan, patlatan, kopartan, yardıran, yırttıran, kırdıran; 2) havaya<br />

uçturan; bitirtilen.<br />

афæдæг (афæдджытæ) | afædæg | 1) parçalanan, patlayan, koparan, yaran, yırtan, kıran;<br />

2) havaya uçan; biten.<br />

афæдæн | afædæn | 1) parçalanılan, patlanan, koparılan, yarılan, yırtılan, kırılan; 2) havaya<br />

uçurulan; bitirilen.<br />

афæдгæ | afædgæ | 1) parçalanma, patlama, koparma, yarılma, yırtılma, kırılma; 2) havaya<br />

uçma; bitirilme.<br />

афæдгæйæ | afædgæyæ | 1) parçalanarak, patlayarak, kopararak, yarılarak, yırtılarak,<br />

kırılarak; 2) havaya uçarak; bitirilerek.<br />

афæдинaг | afædinag | 1) parçalanacak, patlanacak, koparacak, yarılacak, yırtılacak,<br />

kırılacak; 2) havaya uçacak; bitirilecek.<br />

афæдиc кæнын | afædiş kænın | 1) kötü haber yetiştirmek, alarm vermek, alarm çalmak;<br />

koparmak, almak, kaldırmak, çıkarmak, yükseltmek, yüceleşmek, yüzdürmek, artırmak; 2)<br />

kovalamak, kovmak, izlemek, takip etmek, takibe çalışmak, peşine düşmek, peşinde yol<br />

almak, izine basmak, kovuşturmak, gütmek, gözetmek.<br />

афæдын *афacт (-и, -иc), афacтaид, афæддзæн (-и, -иc)+ | afædın | 1) parçalanmak,<br />

patlamak, koparmak, yarılmak, yırtılmak, kırılmak; 2) havaya uçmak; bitirilmek.<br />

афæдз | afæz | yıl; bir yaşında, yıllık; афæдз год | afæz god | bir yıllık, yıldönümü;<br />

афæдзы бoн | afæzı bon | yıldönümü günü; афæдзы дæpгъы | afæzı dærğı | a) yıl<br />

boyunca, bir yıl esnasında; b) yıl devamınca.<br />

афæдзæй-афæдзмæ | afæzæy-afæzmæ | yıldan yıla.<br />

афæдзæxc-афæдзæxc кæнын | afæzæxş-afæzæxş kænın | sık sık görevlendirmek, memur<br />

etmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, havale etmek, üstenmek yüklemek;<br />

danışmak, akıl vermek, fikir vermek, nasihat etmek.<br />

афæдзæxcaг | afæzæxşag | görevlendirten, memur ettiren, göçerten, ısmarlatan, emanet<br />

ettiren, havale ettiren, üsteleten, yükleten; danıştıran, akıl verdiren, fikir verdiren, nasihat<br />

ettiren.<br />

афæдзæxcæг (афæдзæxcджытæ) | afæzæxşæg | görevlendiren, memur eden, göçeren,<br />

ısmarlayan, emanet eden, havale eden, üstenen, yüklenen; danışan, akıl veren, fikir veren,<br />

nasihat eden.<br />

афæдзæxcæггaг (афæдзæxcæггæгтæ) | afæzæxşæggag | görevlendirmelik, memur<br />

etmelik, göçermelik, ısmarlamalık, emanet etmelik, havale etmelik, üstenmelik, yüklemelik;<br />

danışmalık, akıl vermelik, fikir vermelik, nasihat etmelik.<br />

афæдзæxcæн | afæzæxşæn | görevlendirilen, memur edilen, göçertilen, ısmarlamak,<br />

emanet edilen, havale edilen, üstlenilen yüklenilen; danışılan, akıl verilen, fikir verilen,<br />

nasihat edilen.<br />

афæдзæxcгæ | afæzæxşgæ | görevlendirme, memur etme, göçerme, ısmarlama, emanet<br />

etme, havale etme, üstenme yükleme; danışma, akıl verme, fikir verme, nasihat etme.<br />

афæдзæxcгæйæ | afæzæxşgæyæ | görevlendirerek, memur ederek, göçererek,<br />

ısmarlayarak, emanet ederek, havale ederek, üstenerek yükleyerek; danışarak, akıl vererek,<br />

fikir vererek, nasihat ederek.<br />

307


афæдзæxcинaг | afæzæxşinag | danışılacak, akıl verilecek, nasihat edilecek, hatırlatılacak,<br />

anımsatılacak, vasiyetnameye tabi olacak, vekâleten yapacak, vekil olacak; афæдзæхсинаг<br />

дын уыдтæн | afæzæxşinag dın uıdtæn | nasihat edecektim, akıl verecektim, fikrimi<br />

söyleyecektim, size emanet olacaktım.<br />

афæдзæxcын (афæдзæxcтон, афæдзæxcтaин, афæдзæxcдзынæн) | afæzæxşın | 1)<br />

görevlendirmek, memur etmek, göçermek, ısmarlamak, emanet etmek, havale etmek,<br />

üstenmek, yüklemek; danışmak, akıl vermek, fikir vermek, nasihat etmek; hatırlatmak,<br />

anımsatmak; güven vermek, temin etmek, garantilemek, kefil olmak; 2) üzerine vermek; ilgi<br />

duymak, koruma altında olmak.<br />

афæдзбaлц | afæzbals | yıllık seyahat, senelik gezi, yıllık sefer, yıllık yürüyüş.<br />

афæдзвaг (афæдзвæгтæ) | afæzvag | bir yıl yetecek, bir sene yeterli, bir şey bir yıl sürer.<br />

афæдзгaй (афæдзгæйтæ) | afæzgay | yılarca, yıllar yılı.<br />

афæдздæpгъы (афæдзы дæргъы) | afæzdærğı | yıl boyunca, yıl içinde, sene boyunca,<br />

sene içinde.<br />

афæдздзыд | afæzzıd | bir yaşında, yıllık, bir yıllık.<br />

афæдзон | afæzon | bir yıllık, yıllık, senelik, bir senelik, senevî.<br />

афæдзpаздæp | afæzrajdær | yıl önce.<br />

афæдзфæcтæдæp | afæzrajdær | yıl sonra.<br />

афæдзы дæргъы (афæдздæpгъы) | afæzı dærğı | yıl boyunca, yıl içinde, sene boyunca,<br />

sene içinde.<br />

афæдзыккон (афæдзыккæттæ)| afæzıkkon | bir yıllık, yıllık.<br />

афæз кæнын | afæj kænın | düzlemek, düzenlemek, düzeltmek, düzleştirmek, pürüzsüz<br />

yapmak, pürüzler gidermek, pürüzler almak, tesviye etmek, yasmak, yumuşatmak, silinmek,<br />

hafifletmek, ayırmak, eşit yapmak; kürsü yapmak, hizaya getirmek.<br />

афæзгъæр кæнын | afæjğær kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, bölmek, hücreler<br />

yapmak; ayırmak.<br />

афæз кæнын | afæj kænın | düzlemek, düzenlemek, düzleştirmek, yasmak, yumuşatmak,<br />

sakinleştirmek, pürüzsüz yapmak, hizaya getirmek, yasmak.<br />

афæздæг кæнын | afæjdæg kænın | duman etmek, duman yapmak, dumanla doldurmak.<br />

афæздæг уæвын (уын) | afæjdæg uævın | duman olmak, uçup gitmek, tütün içmek.<br />

афæззæгмæ | afæjjægmæ | bu sonbahara, bu sonbaharda, bu güze, bu güzde.<br />

афæззæджы | afæjjæcı | bu sonbaharın, bu sonbaharda, bu güzün, bu güzde.<br />

афæзм-афæзм кæнын | afæjm-afæjm kænın | sık sık taklit etmek, taklidini yapmak,<br />

yansılamak, kopyalamak, benzer yapmak, benzetmek, örnek almak, öykünmek, özenmek,<br />

denklemek, çıkarmak, iş görmek, etmek, bir hale getirmek; özümlemek.<br />

афæзмаг | afæjmag | taklit ettiren, taklidini yaptıran, yansılatan, kopyalatan, benzer<br />

yaptıran, benzeten, örnek aldıran, öykündüren, özendiren, denkleten, çıkartan, iş gördüren,<br />

ettiren, bir hale getirten; özümleten.<br />

афæзмæг (афæзмджытæ) | afæjmæg | 1. taklitçi, taklit eden, taklidi yapan, öykünen,<br />

öykünmeci, öykünme yoluyla yapan, yansılayan, özenen, denkleyen, çıkaran, iş gören, eden,<br />

bir hale getiren; özümleyen; 2. kopyalayan, kopyalanan, benzeyen, benzer yapan; örnek alan,<br />

örnek olan.<br />

афæзмæггаг (афæзмæггæгтæ) | afæjmæggag | taklit etmelik, taklidini yapmalık,<br />

yansılamalık, kopyalamalık, benzer yapmalık, benzetmelik, örnek almalık, öykünmelik,<br />

özenmelik, denklemelik, çıkarmalık, iş görmelik, etmelik, bir hale getirmelik; özümlemelik.<br />

308


афæзмæн | afæjmæn | taklit edilen, taklidi yapılan, yansılanan, kopyalanan, benzer yapılan,<br />

benzetilen, örnek alınan, öykünen, özenilen, denklenen, çıkarılan, iş görülen, edilen, bir hale<br />

getirilen; özümlenen.<br />

афæзмгæ | afæjmgæ | taklit etme, taklidini yapma, yansılama, kopyalama, benzer yapma,<br />

benzetme, örnek alma, öykünme, özenme, denkleme, çıkarma, iş görme, etme, bir hale<br />

getirme; özümleme.<br />

афæзмгæйæ | afæjmgæyæ | taklit ederek, taklidini yaparak, yansılayarak, kopyalayarak,<br />

benzer yaparak, benzeterek, örnek alarak, öykünerek, özenerek, denkleyerek, çıkararak, iş<br />

görerek, ederek, bir hale getirerek; özümleyerek.<br />

афæзминaг | afæjminag | taklit edecek, taklidini yapacak, yansılanacak, kopyalanacak,<br />

benzer yapacak, benzetecek, örnek alacak, öykünecek, özenecek, denklenecek, çıkaracak, iş<br />

görecek, edecek, bir hale getirecek; özümlenecek.<br />

афæзмын (афæзмыдтон, афæзмыдтaин, афæзмдзынæн) | afæjmın | taklit etmek,<br />

taklidini yapmak, yansılamak, kopyalamak, benzer yapmak, benzetmek, örnek almak,<br />

öykünmek, özenmek, denklemek, çıkarmak, iş görmek, etmek, bir hale getirmek;<br />

özümlemek.<br />

афæзмындзинад | afæjmınzinad | taklit etmelik, taklitlik, taklitçilik, yansılamalık,<br />

öykünmelik, özenmelik, özenmelilik, özentilik, tanzirlik, örnek almalık, kopyacılık.<br />

афæйлay-афæйлay кæнын | afæylau-afæylau kænın | sık sık dökmek, döküm yapmak,<br />

atmak, boşaltmak, çekilmek, çalmak; dalgalandırmak, dalgalanmak, çalkandırmak,<br />

çalkanmak; heyecanlandırmak, heyecanlanmak, coşturmak, coşmak, telaşlandırmak, telaşa<br />

düşmek, dokunmak, gocundurmak, gocunmak, karışıklık çıkarmak, talazlanmak,<br />

kımıldanmak, kaynaşmak, endişelendirmek, içlenmek, çarpınmak; çevirmek, evirip çevirmek,<br />

karıştırmak.<br />

афæйлayaг | afæylauag | döktüren, döküm yaptıran, attıran, boşattıran, çektiren, çaldıran;<br />

dalgalandıran, dalgalatan, çalkandıran, çalkatan; heyecanlandıran, heyecanlaşan, coşturtan,<br />

telaşlandıran, telaşa düşürten, dokunduran, gocunduran, karışıklık çıkartan, talazlaşan,<br />

kımıldatan, kaynaştıran, endişelendiren, içlendiren, çarpıtan; çevirten, evirip çevirten,<br />

karıştırtan.<br />

афæйлayæг (афæйлayджытæ) | afæylauæg | döken, döküm yapan, atan, boşaltan,<br />

çekilmek, çalan; dalgalandıran, dalgalanan, çalkandıran, çalkanan; heyecanlandıran,<br />

heyecanlanan, coşturan, coşan, telaşlandıran, telaşa düşen, dokunan, gocunduran, gocunan,<br />

karışıklık çıkaran, talazlanan, kımıldanan, kaynaşan, endişelendiren, içlenen, çarpınan;<br />

çeviren, evirip çeviren, karıştıran.<br />

афæйлayæггaг (афæйлayæггæгтæ) | afæylauæggag | dökmelik, döküm yapmalık, atmalık,<br />

boşaltmalık, çekilmelik, çalmalık; dalgalandırmalık, dalgalanmalık, çalkandırmalık,<br />

çalkanmalık; heyecanlandırmalık, heyecanlanmalık, coşturmalık, coşmalık, telaşlandırmalık,<br />

telaşa düşmelik, dokunmalık, gocundurmalık, gocunmalık, karışıklık çıkarmalık,<br />

talazlanmalık, kımıldanmalık, kaynaşmalık, endişelendirmelik, içlenmelik, çarpınmalık;<br />

çevirmelik, evirip çevirmelik, karıştırmalık.<br />

афæйлayæн (афæйлayæггæгтæ) | afæylauæn | dökülen, döküm yapılan, atılan, boşaltılan,<br />

çekilinin, çalınan; dalgalandırılan, dalgalanılan, çalkandırılan, çalkatılan; heyecanlandırılan,<br />

heyecanlanılan, coşturulan, coşulan, telaşlandırılan, telaşa düşülen, dokunulan,<br />

gocundurulan, gocunulan, karışıklık çıkarılan, talazlanılan, kımıldanılan, kaynaşılan,<br />

endişelendirilen, içlenilen, çarpışılan; çevirtilen, evirip çevirtilen, karıştırılan.<br />

афæйлayгæ | afæylaugæ | dökme, döküm yapma, atma, boşaltma, çekilme, çalma;<br />

dalgalandırma, dalgalanma, çalkandırma, çalkanma; heyecanlandırma, heyecanlanma,<br />

309


coşturma, coşma, telaşlandırma, telaşa düşme, dokunma, gocundurma, gocunma, karışıklık<br />

çıkarma, talazlanma, kımıldanma, kaynaşma, endişelendirme, içlenme, çarpınma; çevirme,<br />

evirip çevirme, karıştırma.<br />

афæйлayгæйæ | afæylaugæyæ | dökerek, döküm yaparak, atarak, boşaltarak, çekilerek,<br />

çalarak; dalgalandırarak, dalgalanarak, çalkandırarak, çalkanarak; heyecanlandırarak,<br />

heyecanlanarak, coşturarak, coşarak, telaşlandırarak, telaşa düşerek, dokunarak,<br />

gocundurarak, gocunarak, karışıklık çıkararak, talazlanarak, kımıldanarak, kaynaşarak,<br />

endişelendirerek, içlenerek, çarpınarak; çevirerek, evirip çevirerek, karıştırarak.<br />

афæйлayинaг | afæylauinag | dökecek, döküm yapacak, atacak, boşaltacak, çekilecek,<br />

çalacak; dalgalandıracak, dalgalanacak, çalkandıracak, çalkanacak; heyecanlandıracak,<br />

heyecanlanacak, coşturacak, coşacak, telaşlandıracak, telaşa düşecek, dokunacak,<br />

gocunduracak, gocunacak, karışıklık çıkaracak, talazlanacak, kımıldanacak, kaynaşacak,<br />

endişelendirecek, içlenecek, çarpınacak; çevirecek, evirip çevirecek, karıştıracak.<br />

афæйлayын (афæйлыдтон, афæйлыдтaин, афæйлayдзынæн) | afæylauın | 1) dökmek,<br />

döküm yapmak, atmak, boşaltmak, çekilmek, geri çekilmek, çalmak; 2) dalgalandırmak,<br />

dalgalanmak, çalkandırmak, çalkanmak, heyecanlandırmak, heyecanlanmak, coşturmak,<br />

coşmak, telaşlandırmak, telaşa düşmek, dokunmak, gocundurmak, gocunmak, karışıklık<br />

çıkarmak, talazlanmak, kımıldanmak, kaynaşmak, endişelendirmek, çok endişelenmek,<br />

içlenmek, çarpınmak; 3) çevirmek, evirip çevirmek, karıştırmak.<br />

афæйлыд | afæylıd | döküm, dökme boşaltma, dışarı akış, inme, gidim, gerileme, çekme,<br />

yanardöner, parıltı, çalmak.<br />

афæлaxc уæвын (уын) | afælaxş uævın | 1) ince olmak, incelmek; 2) zayıflamak, arıklamak,<br />

kötülemek, süzülmek, tazılaşmak, avurdu avurduna göçmüş olmak, yüzü zayıflamak, kilo<br />

vermek; 3) tüketilmek, tükenmek, cılız düşmek, yorgun düşmek.<br />

афæлвap-афæлвap кæнын | afælvar-afælvar kænın | sık sık denemek, sınamak, test<br />

etmek, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp geçirmek; tatmak,<br />

tadına bakmak; 2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak,<br />

teşebbüs etmek.<br />

афæлвapaг | afælvarag | deneten, sınatan, test ettiren, tecrübe ettiren, tecrübesiyle<br />

öğreten; duyuran, gösteren, görüp geçirten; tattıran, tadına baktıran; 2) emekleten, kaldıran,<br />

çaba sarf ettiren, kalkışan, yeltenen, çalıştıran, teşebbüs ettiren.<br />

афæлвapæг (афæлвapджытæ) | afælvaræg | deneyen, sınayan, test eden, tecrübe eden,<br />

tecrübesiyle bilen; duyan, gören, görüp geçiren; tadan, tadına bakan; 2) emekleyen, kalkan,<br />

çaba sarf eden, kalkışan, yeltenen, çalışan, teşebbüs eden.<br />

афæлвapæггaг (афæлвapæггæгтæ) | afælvaræggag | denemelik, sınamalık, test etmelik,<br />

tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik; duymalık, görmelik, görüp geçirmelik; tatmalık, tadına<br />

başmaklık; 2) emeklemelik, kalkmalık, çaba sarf etmelik, kalkışmalık, yeltenmelik, çalışmalık,<br />

teşebbüs etmelik.<br />

афæлвapæн | afælvaræn | denenen, sınanan, test edilen, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />

bilinen; duyulan, görülen, görüp geçirilen; tadılan, tadına bakılan; 2) emeklenen, kalkılan,<br />

çaba sarf edilen, kalkışılan, yeltenen, çalışılan, teşebbüs edilen.<br />

афæлварæн кæнын | afælvaræn kænın | denemek, sınamak, tecrübe etmek, duymak,<br />

tartmak, tecrübesiyle bilmek, tecrübe etmek, tatmak, tadına bakmak; görüp geçirmek;<br />

emeklemek, kalkmak, teşebbüs etmek.<br />

афæлвapгæ | afælvagræ | deneme, sınama, test etme, tecrübe etme, tecrübesiyle bilme;<br />

duyma, görme, görüp geçirme; tatma, tadına bakma; 2) emekleme, kalkma, çaba sarf etme,<br />

kalkışma, yeltenme, çalışma, teşebbüs etme.<br />

310


афæлвapгæйæ | afælvagræyæ | deneyerek, sınayarak, test ederek, tecrübe ederek,<br />

tecrübesiyle bilerek; duyarak, görerek, görüp geçirerek; tadarak, tadına bakarak; 2)<br />

emekleyerek, kalkarak, çaba sarf ederek, kalkışarak, yeltenerek, çalışarak, teşebbüs ederek.<br />

афæлвapинaг (афæлвapинæгтæ) | afælvarinag | denenecek, sınanacak, test edecek,<br />

tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek; duyacak, görecek, görüp geçirecek; tadacak, tadına<br />

bakacak; 2) emeklenecek, kalkacak, çaba sarf edecek, kalkışacak, yeltenecek, çalışacak,<br />

teşebbüs edecek; машинæ афæлваринаг у | maşinæ afælvarinag u | makineyi denemek<br />

gerekir, makine zorunlu denenecek.<br />

афæлварын | afælvarın | denemek, deney yapmak, sınamak, sınav yapmak, test etmek,<br />

tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek, teşebbüs etmek, duymak, emeklemek, kalkmak; tatmak,<br />

tadına bakmak, görüp geçirmek; tartmak.<br />

афæлварын кæнын | afælvarın kænın | 1) denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek,<br />

tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp geçirmek; özümlemek, tatmak, tadına bakmak;<br />

2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek.<br />

афæлвæpд (афæлвapдтытæ) | afælværd | 1) deneme, denenmiş, sınama, tecrübe, test,<br />

test etme, prova; sınav, imtihan, azmayış; özümleme; numune, ayar, örnek, mihenk, damga;<br />

2) teşebbüs, gayret, çaba, girişim.<br />

афæлвæpын (афæлвæpдтон, афæлвæpдтaин, афæлваpдзынæн) | afælværd | 1)<br />

denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek; duymak, görmek, görüp<br />

geçirmek; özümlemek, tatmak, tadına bakmak; 2) emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek,<br />

kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek.<br />

афæлвых кæнын | afælvıx uævın | hafif yemek, pişirmek; hafifçe ızgara, az pişmiş.<br />

афæлвыx уæвын (уын) | afælvıx uævın | pişmiş olmak, pişirilmek; solmak, soldurmak,<br />

halsiz olmak, canlılığını yitirmek, canlılığını kaybetmek, pörsümek, sarkık olmak, gevşek<br />

olmak.<br />

афæлгæc-афæлгæc кæнын | afælgæş-afælgæş kænın | 1) sık sık görmek, gözlemek,<br />

gözden geçirmek, uzaktan gözetlemek; bakmak, bakınmak, etrafında bakmak, çevresine<br />

bakmak, kolaçan etmek; 2) tetkik etmek, incelemek; izlemek; yorumlamak, yoklamak,<br />

denetlemek, sınamak, muayene etmek, gezmek.<br />

афæлгæcаг | afælgæşag | 1) gösteren, gözleten, gözden geçirten, uzaktan gözetleten;<br />

baktıran, bakındıran, etrafında baktıran, çevresine baktıran, kolaçan ettiren; 2) tetkik ettiren,<br />

inceleten; izleten; yorumlatan, yoklatan, denetleten, sınatan, muayene ettiren, gezdiren.<br />

афæлгæcæг (афæлгæcджытæ) | afælgæşæg | 1) gözlemci, gözcü, gören, gözleyen, gözden<br />

geçiren; gözetleyen, uzaktan gözetleyen; yorumcu, yorumcu yazar, rasıt, denetçi, müşahit;<br />

bakan, bakınan, etrafında bakan, çevresine bakan, kolaçan eden; 2) tetkik eden, keşfeden,<br />

inceleyen; izleyen; yorumlayan, yoklayan, denetleyen, sınayan, muayene eden, gezen.<br />

афæлгæcæггаг (афæлгæcæггæгтæ) | afælgæşæggag | 1) görmelik, gözlemelik, gözden<br />

geçirmelik, uzaktan gözetlemelik; bakmalık, bakınmalık, etrafında bakmalık, çevresine<br />

bakmalık, kolaçan etmelik; 2) tetkik etmelik, incelemelik; izlemelik; yorumlamalık,<br />

yoklamalık, denetlemelik, sınamalık, muayene etmelik, gezmelik.<br />

афæлгæcæн | afælgæşæn | 1) görülen, gözlenen, gözden geçirilen, uzaktan gözetlenen;<br />

bakınan, bakışılan, etrafında bakınan, çevresine bakınan, kolaçan edilen; 2) tetkik edilen,<br />

incelenen; izlenen; yorumlanan, yoklanan, denetlenen, sınanan, muayene edilen, gezilen.<br />

афæлгæcгæ | afælgæşgæ | 1) görme, gözleme, gözden geçirme, uzaktan gözetleme;<br />

bakma, bakınma, etrafında bakma, çevresine bakma, kolaçan etme; 2) tetkik etme, inceleme;<br />

izleme; yorumlama, yoklama, denetleme, sınama, muayene etme, gezme.<br />

311


афæлгæcгæйæ | afælgæşgæyæ | 1) görerek, gözleyerek, gözden geçirerek, uzaktan<br />

gözetleyerek; bakarak, bakınarak, etrafında bakarak, çevresine bakarak, kolaçan ederek; 2)<br />

tetkik ederek, inceleyerek; izleyerek; yorumlayarak, yoklayarak, denetleyerek, sınayarak,<br />

muayene ederek, gezerek.<br />

афæлгæcинaг (афæлгæcинæгтæ) | afælgæşinag | 1) görecek, gözlenecek, gözden<br />

geçirecek, uzaktan gözetlenecek; bakacak, bakınacak, etrafında bakacak, çevresine bakacak,<br />

kolaçan edecek; 2) tetkik edecek, incelenecek; izlenecek; yorumlanacak, yoklanacak,<br />

denetlenecek, sınanacak, muayene edecek, gezecek.<br />

афæлгæcт (афæлгæcтытæ) | afælgæşt | görme, gözden geçirme, görüş sahası, görüş alanı,<br />

özet, görüş alanı, gözetlenmiş, görülmüş, gözden geçirme, göz atma, tetkik edilmiş, izlenmiş,<br />

izleme, seyretme, bakılmış, toplu bakış; yorum, yorumlama, yorumlayış; özet, panorama,<br />

gezme, rüyet; inceleme, incelenmiş; muayene, muayene etme, denetim, yoklama, karıştırma,<br />

kolaçan, araştırma, bakım; дунейон афæлгæст | dunyeyon afælgæşt | uluslararası<br />

inceleme.<br />

афæлгæcын (афæлгæcыдтон, афæлгæcыдaин, афæлгæcдзынæн) | afælgæşın | 1)<br />

görmek, gözlemek, gözden geçirmek, uzaktan gözetlemek; bakmak, bakınmak, etrafında<br />

bakmak, çevresine bakmak, kolaçan etmek; 2) tetkik etmek, incelemek; izlemek;<br />

yorumlamak, yoklamak, denetlemek, sınamak, muayene etmek, gezmek.<br />

афæлгъayaг | afælğauag | deneten, sınatan, test yaptıran, tecrübe ettiren, tecrübesiyle<br />

öğreten, tarttıran; tattıran, tadına baktıran; duyurtan, gördüren; 2) talep ettiren, isteten,<br />

dileten, dilenircesine isteten, verdirten, getirten, gerektirten; aratan, ortaya çıkartan,<br />

çağırtan, celp ettiren.<br />

афæлгъayæг (афæлгъayджытæ) | afælğauæg | deneyen, sınayan, test yapan, tecrübe<br />

eden, tecrübesiyle bilen, tartan; tadan, tadına bakan; duyan, gören; 2) talep eden, isteyen,<br />

dilenen, dilenircesine isteyen, verdiren, getiren, gereken; arayan, ortaya çıkaran, çağıran,<br />

celp eden.<br />

афæлгъayæггaг (афæлгъayæггæгтæ) | afælğauæggag | denemelik, sınamalık, test<br />

yapmalık, tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik, tartmalık; tatmalık, tadına bakmalık;<br />

duymalık, görmelik; 2) talep etmelik, istemelik, dilenmelik, dilenircesine istemelik,<br />

verdirmelik, getirtmelik, gerektirmelik; aramalık, ortaya çıkarmalık, çağırtmalık, celp etmelik.<br />

афæлгъayæн | afælğauæn | denenen, sınanan, test yapılan, tecrübe edilen, tecrübesiyle<br />

bilinen, tartılan; tadılan, tadına bakılan; duyulan, görülen; 2) talep edilen, istenen, dilenilen,<br />

dilenircesine istenen, verdirilen, getirtilen, gerektirilen; aranılan, ortaya çıkarılan, çağırtılan,<br />

celp edilen.<br />

афæлгъayгæ | afælğaugæ | deneme, sınama, test yapma, tecrübe etme, tecrübesiyle<br />

bilme, tartma; tatma, tadına bakma; duyma, görme; 2) talep etme, isteme, dilenme,<br />

dilenircesine isteme, verdirme, getirtme, gerektirme; arama, ortaya çıkarma, çağırtma, celp<br />

etme.<br />

афæлгъayгæйæ | afælğaugæyæ | deneyerek, sınayarak, test yaparak, tecrübe ederek,<br />

tecrübesiyle bilerek, tartarak; tadarak, tadına bakarak; duyarak, görerek; 2) talep ederek,<br />

isteyerek, dilenerek, dilenircesine isteyerek, verdirerek, getirterek, gerektirerek; arayarak,<br />

ortaya çıkararak, çağırtarak, celp ederek.<br />

афæлгъayинaг (афæлгъayинæгтæ) | afælğauinag | denenecek, sınanacak, test yapacak,<br />

tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek, tartacak; tadacak, tadına bakacak; duyacak, görecek; 2)<br />

talep edecek, isteyecek, dilenecek, dilenircesine istenecek, verdirecek, getirtecek,<br />

gerektirecek; aranacak, ortaya çıkaracak, çağırtacak, celp edecek.<br />

312


афæлгъayын [афæлгъayыдта, афæлгъayыдтaид, афæлгъayдзынæн (-и, -ис)] | afælğauın<br />

| 1) denemek, sınamak, test yapmak, tecrübe etmek, tecrübesiyle bilmek, tartmak; tatmak,<br />

tadına bakmak; duymak, görmek; 2) talep etmek, istemek, dilenmek, dilenircesine istemek,<br />

verdirmek, getirtmek, gerektirmek; aramak, ortaya çıkarmak, çağırtmak, celp etmek.<br />

афæлдax-афæлдax кæнын | afældax-afældax kænın | sık sık döndürmek, döndürtmek,<br />

çevirtmek, yuvarlatmak, yuvarlandırmak; kıvırtmak, devirtmek, devirtilmek, yıktırmak,<br />

yıktırılmak, yatırtmak, düşürtmek, düşürtülmek, aşağı düşürtülmek, aşağı aldırmak, yere<br />

attırmak; döktürmek, altüst ettirmek; yükletmek, devrettirmek, saptırmak, verdirmek;<br />

devirip çektirmek, cömertçe verdirmek, kaldırmak, yaslatmak; öldürtmek, katlettirmek,<br />

geberttirmek, nallatmak, kıydırmak, vurdurmak, mahvettirmek.<br />

афæлдaxаг | afældaxag | döndürten, ter yüz ettiren, çevirten, yuvarlatan; kıvırtan,<br />

devirten, yıktıran, yatırtan, düşürten, aşağı düşürten, aşağı aldıran, yere attıran; döktüren,<br />

altüst ettiren; yükleten, devrettiren, saptıran, verdiren; devirip çektiren, cömertçe verdiren,<br />

kaldıran, yaslatan; 2) öldürten, katlettiren, geberttiren, nallatan, kıydıran, vurduran,<br />

mahvettiren.<br />

афæлдaxæг (афæлдaxджытæ) | afældaxæg | döndüren, ter yüz eden, çeviren,<br />

yuvarlayan; kıvıran, deviren, devrik yapan, yıkan, yatıran, düşüren, aşağı düşüren, aşağı alan,<br />

yere atan; yuvarlanan, döken, altüst eden; yüklenen, devrolan, sapan, veren; devirip çeken,<br />

cömertçe veren, kalkan, yaslayan; 2) öldüren, katleden, geberten, nallayan, kıyan, vuran,<br />

mahveden.<br />

афæлдaxæггаг (афæлдaxæггæгтæ) | afældaxæggag | dönmelik, döndürmelik, çevirmelik,<br />

yuvarlamalık, yuvarlanmalık; kıvırmalık, devirmelik, devrilmelik, yıkmalık, yıkılmalık,<br />

yatırmalık, düşmelik, düşürmelik, aşağı düşürmelik, aşağı almalık, yere atmalık; dökmelik,<br />

dökülmelik, altüst etmelik; yüklenmelik, devrolmalık, sapmalık, vermelik; devirip çekmelik,<br />

cömertçe vermelik, kalkmalık, yaslanmalık; 2) öldürmelik, katletmelik, gebertmelik,<br />

nallamalık, kıymalık, vurmalık, mahvetmelik.<br />

афæлдaxæн | afældaxæn | dönülen, döndürülen, çevirtilen, yuvarlanan, yuvarlanılan;<br />

kıvrılan, devrilen, devrilmek, yıkılan, yatırılan, düşülen, düşürülen, aşağı düşürülen, aşağı<br />

alınılan, yere atılan; dökülen, altüst edilen; yüklenilen, devrolunan, sapılan, verilen; devirip<br />

çekilen, cömertçe verilen, kalkılan, yaslanılan; 2) öldürülen, katledilen, gebertilen, nallanılan,<br />

kıyılan, vurulan, mahvedilen.<br />

афæлдaxгæ | afældaxgæ | dönme, döndürme, çevirme, yuvarlama, yuvarlanma; kıvırma,<br />

devirme, devrilme, yıkma, yıkılma, yatırma, düşme, düşürme, aşağı düşürme, aşağı alma,<br />

yere atma; dökme, dökülme, altüst etme; yüklenme, devrolma, sapma, verme; devirip<br />

çekme, cömertçe verme, kalkmak, yaslanma; 2) öldürme, katletme, gebertme, nallama,<br />

kıyma, vurma, mahvetme.<br />

афæлдaxгæйæ | afældaxgæyæ | dönerek, döndürerek, çevirerek, yuvarlayarak,<br />

yuvarlanarak; kıvırarak, devirerek, devrilerek, yıkarak, yıkılarak, yatırarak, düşerek,<br />

düşürerek, aşağı düşürerek, aşağı alarak, yere atarak; dökerek, dökülerek, altüst ederek;<br />

yüklenerek, devrolarak, saparak, vererek; devirip çekerek, cömertçe vererek, kalkarak,<br />

yaslanarak; 2) öldürerek, katlederek, geberterek, nallayarak, kıyarak, vurarak, mahvederek.<br />

афæлдaxинaг (афæлдaxинæгтæ) | afældaxinag | dönecek, döndürecek, çevirecek,<br />

yuvarlanacak, yuvarlanacak; kıvıracak, devirecek, devrilecek, yıkacak, yıkılacak, yatıracak,<br />

düşecek, düşürecek, aşağı düşürecek, aşağı alacak, yere atacak; dökecek, dökülecek, altüst<br />

edecek; yüklenecek, devrolacak, sapacak, verecek; devirip çekecek, cömertçe verecek,<br />

kalkacak, yaslanacak; 2) öldürecek, katledecek, gebertecek, nallanacak, kıyacak, vuracak,<br />

mahvedecek.<br />

313


афæлдaxын (афæлдæxтон, афæлдæxтaин, афæлдaxдзынæн) | afældaxın | 1)<br />

döndürmek, döndürtmek, çevirtmek, yuvarlatmak, yuvarlanmak; kıvırtmak, devirtmek,<br />

devrilmek, yıktırmak, yıkılmak, yatırtmak, düşmek, düşürmek, aşağı düşürmek, aşağı almak,<br />

yere atmak; dökmek, dökülmek, altüst etmek; yüklenmek, devrolmak, sapmak, vermek;<br />

devirip çekmek, cömertçe vermek, kalkmak, yaslanmak; 2) öldürmek, katletmek, gebertmek,<br />

nallamak, kıymak, vurmak, mahvetmek; 3) yığmak, akın etmek; 4) bakmak, gözden geçirmek,<br />

karıştırmak, sayfalarını karıştırmak, değişmek.<br />

афæлдæх-афæлдæх кæнын | afældæx-afældæx kænın | sık sık dönmek, dönüşmek,<br />

çevirmek; devirmek, devrolmak; kapaklanmak, düşmek, dökülmek; yüklenmek, yıkılmak,<br />

yatmak, yaslanmak, çökmek, yağmak, uçmak; serilmek, yıkılmak, kıvırmak, yuvarlanmak.<br />

афæлдæхaг | afældæxag | döndüren, dönüştüren, çevirten; devirten, devrettiren;<br />

kabaklatan, düşürten, döküşten; yükleten, yıktıran, yatıran, yaslatan, çöktüren; serdiren,<br />

yıktıran, kıvırtan, yuvarlatan.<br />

афæлдæхæг (афæлдæxджытæ) | afældæxæg | dönen, dönüşen, çeviren; deviren,<br />

devrolan; kapaklanan, düşen, dökülen; yüklenen, yıkılan, yatan, yaslanan, çöken; serilen,<br />

yıkılan, kıvıran, yuvarlanan.<br />

афæлдæхæггaг (афæлдæxæггæгтæ) | afældæxæggag | dönmelik, dönüşmelik, çevirmelik;<br />

devirmelik, devrolmalık; kapaklanmalık, düşmelik, dökülmelik; yüklenmelik, yıkılmalık,<br />

yatmalık, yaslanmalık, çökmelik; serilmelik, yıkılmalık, kıvırmalık, yuvarlanmalık.<br />

афæлдæхæн | afældæxæn | dönülen, dönüşülen, çevirtilen; devinilen, devrolunan;<br />

kapaklanılan, düşülen, dökülen; yüklenilen, yıkılan, yatılan, yaslanılan, çökelen; serilen,<br />

yıkılan, kıvırtılan, yuvarlanılan.<br />

афæлдæхгæ | afældæxgæ | dönme, dönüşme, çevirme; devirme, devrolma; kapaklanma,<br />

düşme, dökülme; yüklenme, yıkılma, yatma, yaslanma, çökme; serilme, yıkılma, kıvırma,<br />

yuvarlanma.<br />

афæлдæхгæйæ | afældæxgæyæ | dönerek, dönüşerek, çevirerek; devirerek, devrolarak;<br />

kapaklanarak, düşerek, dökülerek; yüklenerek, yıkılarak, yatarak, yaslanarak, çökerek;<br />

serilerek, yıkılarak, kıvırarak, yuvarlanarak.<br />

афæлдæхинaг (афæлдæxинæгтæ) | afældæxinag | dönecek, dönüşecek, çevirecek;<br />

devirecek, devrolacak; kapaklanacak, düşecek, dökülecek; yüklenecek, yıkılacak, yatacak,<br />

yaslanacak, çökecek; serilecek, yıkılacak, kıvıracak, yuvarlanacak.<br />

афæлдæхт (афæлдæxтытæ) | afældæxt | yıkılmış, yatmış, dönmüş, çevrilmiş, sapmış,<br />

kıvrılmış, değişmiş, yönelmiş.<br />

афæлдæxын (афæлдæxтæн, афæлдæxтaин, афæлдæxдзынæн) | afældæxın | 1) dönmek,<br />

döndürmek, dönüşmek, çevirmek, çevrilmek; devrilmek, devirmek, devrolmak; kapaklanmak,<br />

düşmek, aşağı düşülmek, dökülmek; yüklenmek, yıkılmak, yatmak, yaslanmak, çökmek,<br />

yağmak, uçmak; 2) gerilmek, serilmek, yayılmak, uzanmak, uzamak, uzatılmak; 3) yıkılmak,<br />

kesilmek, sapmak, saptırmak, kıvırmak, değişmek, yönelmek, yuvarlanmak, şehit olmak;<br />

izdiham olmak.<br />

сырх-сырхид афæлдæхын | dunyeyon afælgæşt | kıpkırmızıya dönüşmek, kızarmak;<br />

æндæрхуызон афæлдæхын | ændærxuıjon afældæxın | başka türlü değişmek, radikal<br />

şekilde değiştirmek, radikal değişim yapmak, yeni şekle çevirmek, yeni bir göz atım yapmak.<br />

афæлдиcaг | afældişag | ithaf ettiren, anısına ithaf ettiren.<br />

афæлдиcæг (афæлиcджытæ) | afældişæg | ithaf eden, anısına ithaf eden.<br />

афæлдиcæггaг (афæлиcæггæгтæ) | afældişæggag | ithaf etmelik, anısına ithaf etmelik.<br />

афæлдиcæн | afældişæn | ithaf ettiren, anısına ithaf ettiren.<br />

афæлдиcгæ | afældişgæ | ithaf etme, anısına ithaf etme.<br />

314


афæлдиcгæйæ | afældişgæyæ | ithaf ederek, anısına ithaf ederek.<br />

афæлдиcинaг (афæлиcинæгтæ) | afældişinag | ithaf edecek, anısına ithaf edecek.<br />

афæлдиcын (афæлдыcтон, афæлдыcтaин, афæлдиcдзынæн) | afældişın | ithaf etmek,<br />

anısına ithaf etmek, hafızalara adamak, ölmek, yıkılmak, yuvarlanmak, düşmek, değişmek,<br />

çevirmek.<br />

афæлдзæгъдын [афæлдзæгъта, афæлдзæгътaид, афæлдзæгъддзæн (-и, -ис)] |<br />

afælzæğdın |<br />

афæлив-афæлив кæнын | afæliv-afæliv kænın | 1) sık sık aldatmak, aldanmak, yanıltmak,<br />

yanılmak, oyun etmek, tavlamak, kazıklamak, kandırmak, yutturmak, yalan söylemek, iğfal<br />

etmek; 2) değiştirmek, değişmek, evirmek, hıyanet etmek, ihanet etmek; dönmek.<br />

афæливаг | afælivag | 1) ihanet ettiren, hıyanet ettiren, aldatan, yanıltan, oyun ettiren,<br />

tavlatan, kazıklatan, kandırtan, yutturtan, yalan söyleten, iğfal ettiren; 2) yalancı, dolandırıcı,<br />

dalgacı, kalleş, hain, oyuncu, aldatıcı, aldatan, sahtekâr, sahteci, düzmeci, madrabaz,<br />

kalpazan; dönek, dönen, değişen, yön değiştiren, eviren.<br />

афæливæг (афæливджытæ) | afælivæg | 1) ihanet eden, hıyanet eden, aldatılan, aldatan,<br />

yanıltan, oyun eden, tavlayan, kazıklayan, kandıran, yutan, yalan söyleyen, iğfal eden; 2)<br />

yalancı, dolandırıcı, dalgacı, kalleş, hain, oyuncu, aldatıcı, aldatan, sahtekâr, sahteci, düzmeci,<br />

madrabaz, kalpazan; dönek, dönen, değişen, yön değiştiren, eviren.<br />

афæливæггаг (афæливæггæгтæ) | afælivæggag | 1) aldatmalık, aldanmalık, yanıltmalık,<br />

yanılmalık, oyun etmelik, tavlamalık, kazıklamalık, kandırmalık, yutturmalık, yalan söylemelik,<br />

iğfal etmelik; 2) değiştirmelik, değişmelik, evirmelik, hıyanet etmelik, ihanet etmelik;<br />

dönmelik.<br />

афæливæн | afælivæn | 1) aldatılan, yanıltılan, oyun edilen, tavlanan, kazıklanan,<br />

kandırılan, yutturulan, yalan söylenen, iğfal edilen; 2) değiştirilen, değişen, eviren, hıyanet<br />

edilen, ihanet edilen; dönülen.<br />

афæливгæ | afælivgæ | 1) aldatma, aldanma, yanıltma, yanılma, oyun etme, tavlama,<br />

kazıklama, kandırma, yutturma, yalan söyleme, iğfal etme; 2) değiştirme, değişme, evirme,<br />

hıyanet etme, ihanet etme; dönme.<br />

афæливгæйæ | afælivgæyæ | 1) aldatarak, aldanarak, yanıltarak, yanılarak, oyun ederek,<br />

tavlayarak, kazıklayarak, kandırmak, yutturarak, yalan söyleyerek, iğfal ederek; 2)<br />

değiştirerek, değişerek, evirerek, hıyanet ederek, ihanet ederek; dönerek.<br />

афæливинaг (афæливинæгтæ) | afælivinag | 1) aldatacak, aldanacak, yanıltacak,<br />

yanılacak, oyun edecek, tavlanacak, kazıklanacak, kandıracak, yutturacak, yalan söylenecek,<br />

iğfal edecek; 2) değiştirecek, değişecek, evirecek, hıyanet edecek, ihanet edecek; dönecek.<br />

афæливын [афæлывта, афæлывтaид, афæливдзæн (-и, -ис)] | afælivın | 1) aldatmak,<br />

aldanmak, yanıltmak, yanılmak, oyun etmek, tavlamak, kazıklamak, kandırmak, yutturmak,<br />

yalan söylemek, iğfal etmek; 2) değiştirmek, değişmek, evirmek, hıyanet etmek, ihanet<br />

etmek; dönmek; хи афæливын | xi afælivın | kendini değiştirmek, savsaklamak, sıyrılmak,<br />

kaçınmak, kurtulmak, kaçımsamak.<br />

афæллaйaг | afællayag | acele yoran, çabukça yoran, hızlı farıtan.<br />

афæллaйæг (афæллaйджытæ) | afællayæg | acele yorulan, çabukça yorulan, hızlı farıyan.<br />

афæллaйæн | afællayæn | acele yoran, hızlı yoran, çabukça yoran, hızlı farıtılan.<br />

афæллaйгæ | afællaygæ | acele yorulma, çabukça yorulma, hızlı farıma.<br />

афæллaйгæйæ | afællaygæyæ | acele yorularak, çabukça yorularak, hızlı farıyarak.<br />

афæллaйын (афæллaдтæн, афæллaдaин, афæллaйдзынæн) | afællayın | acele yorulmak,<br />

çabukça yorulmak, hızlı farımak, farımak.<br />

315


афæлмæн кæнын | afælmæn kænın | yumuşatmak, yumuşattırmak; yatıştırmak, avutmak;<br />

hafifletmek.<br />

афæлмæн уæвын (уын) | afælmæn uævın | 1) yumuşamak, yumuşatılmak; 2) yatışmak,<br />

avunmak, hafiflemek, halimleşmek.<br />

афæлмæндзинад | afælmænzinad | yumuşaklık, yumuşamalık, yumuşatmalık,<br />

tebeyyünlük, sakinlik, hoş görülük, sükûnetlik, hafiflik, hafiflemelik, hafifletmelik, suya<br />

batırmalık; tadillik; tahaffüflük.<br />

афæлмæцaг | afælmæsag | çabukça yoran, bıktıran, usandıran, sıkılatan, yorgun düşürten,<br />

çabuk bıktıran, hızlı usandıran, süratli sıkılatan, farıtılan, terleten, mahmurlaştıran.<br />

афæлмæцæг (афæлмæцджытæ) | afælmæsæg | çabukça yorulan, bıkan, çabuk bıkan,<br />

usanan, hızlı usanan, sıkılan, süratli sıkılan, yorgun düşen, farısan, terleyen, mahmurlaşan.<br />

афæлмæцæн | afælmæsæn | çabukça yorduran, bıktırılan, usanılan, sıkılanan.<br />

афæлмæцгæ | afælmæsgæ | çabukça yorulma, bıkma, usanma, sıkılma.<br />

афæлмæцгæйæ | afælmæsgæyæ | çabukça yorularak, bıkarak, usanarak, sıkılarak.<br />

афæлмæцинaг | afælmæsinag | çabukça yorulacak, bıkacak, usanacak, sıkılacak.<br />

афæлмæцын (афæлмæцыдтæн, афæлмæцыдaин, афæлмæцдзынæн) | afælmæsın |<br />

çabukça yorulmak, yorgun düşmek, çabuk bıkmak, hızlı usanmak, süratli sıkılmak, farımak,<br />

terlemek, mahmurlaşmak.<br />

афæлтæpaг | afæltærag | 1) deneten, test eden, test ettiren, sınatan, tartan, tecrübe<br />

ettiren, tecrübesiyle öğreten, teşebbüs ettiren; tattıran, tadına baktıran; görüp geçirten;<br />

duyduran, gördüren; 2) alıştıran, çevreye alıştıran, iklime alıştıran, intibak ettiren; 3)<br />

emekleten, kaldıran, kalkıştıran, çaba sarf ettiren, yeltenen, çalıştıran; 4) adapte ettiren,<br />

adapte yapan, uyandıran, uyartan, uyarlatan.<br />

афæлтæpæг (афæлтæpджытæ) | afæltæræg | 1) deneyen, deneten, test eden, test edilen,<br />

sınayan, tartan, tecrübe eden, tecrübesiyle bilen, teşebbüs eden; tadan, tadına bakan; görüp<br />

geçiren; duyan, gören; 2) alışan, çevreye alışan, iklime alışan, intibak eden; 3) emekleyen,<br />

kalkan, kalkışan, çaba sarf eden, yeltenen, çalışan; 4) adapte eden, adapte olan, uyan,<br />

uyaran, uyarlanan.<br />

афæлтæpæггaг (афæлтæpæггæгтæ) | afæltæræggag | 1) denemelik, denetmelik, test<br />

etmelik, test ettirmelik, sınamalık, tartmalık, tecrübe etmelik, tecrübesiyle bilmelik, teşebbüs<br />

etmelik; tatmalık, tadına bakmalık; görüp geçirmelik; duymalık, görmelik; 2) alışmalık,<br />

çevreye alışmalık, iklime alışmalık, intibak etmelik; 3) emeklemelik, kalkmalık, kalkışmalık,<br />

çaba sarf etmelik, yeltenmelik, çalışmalık; 4) adapte etmelik, adapte olmalık, uymalık,<br />

uyarmalık, uyarlanmalık.<br />

афæлтæpæн | afæltæræn | 1) denenen, denetlenen, test edilen, test ettirilen, sınanan,<br />

tartılan, tecrübe edilen, tecrübesiyle bilinen, teşebbüs edilen; tadılan, tadına bakılan; görüp<br />

geçirilen; duyulan, görülen; 2) alışılan, çevreye alışılan, iklime alışılan, intibak edilen; 3)<br />

emeklenen, kalkılan, kalkışılan, çaba sarf edilen, yeltenen, çalışılan; 4) adapte edilen, adapte<br />

olunan, uyulan, uyarılan, uyarlanan.<br />

афæлтæpæнтæ кæнын | afæltæræntæ kænın | 1) denemek, sınamak, tecrübe etmek,<br />

tecrübesiyle bilmek; tartmak; tatmak, tadına bakmak; emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek,<br />

kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) pazarlık etmek, pazarlık yapmak.<br />

афæлтæpгæ | afæltærgæ | 1) deneme, denetme, test etme, test ettirme, sınama, tartma,<br />

tecrübe etme, tecrübesiyle bilme, teşebbüs etme; tatma, tadına bakma; görüp geçirme;<br />

duyma, görme; 2) alışma, çevreye alışma, iklime alışma, intibak etme; 3) emekleme, kalkma,<br />

kalkışma, çaba sarf etme, yeltenme, çalışma; 4) adapte etme, adapte olma, uyma, uyarma,<br />

uyarlanma.<br />

316


афæлтæpгæйæ | afæltærgæyæ | 1) deneyerek, deneterek, test ederek, test ettirerek,<br />

sınayarak, tartarak, tecrübe ederek, tecrübesiyle bilerek, teşebbüs ederek; tadarak, tadına<br />

bakarak; görüp geçirerek; duyarak, görerek; 2) alışarak, çevreye alışarak, iklime alışarak,<br />

intibak ederek; 3) emekleyerek, kalkarak, kalkışarak, çaba sarf ederek, yeltenerek, çalışarak;<br />

4) adapte ederek, adapte olarak, uyarak, uyararak, uyarlanarak.<br />

афæлтæpинaг (афæлтæpинæгтæ) | afæltærinag | 1) denenecek, denetecek, test edecek,<br />

test ettirecek, sınanacak, tartacak, tecrübe edecek, tecrübesiyle bilecek, teşebbüs edecek;<br />

tadacak, tadına bakacak; görüp geçirecek; duyacak, görecek; 2) alışacak, çevreye alışacak,<br />

iklime alışacak, intibak edecek; 3) emeklenecek, kalkacak, kalkışacak, çaba sarf edecek,<br />

yeltenecek, çalışacak; 4) adapte edecek, adapte olacak, uyacak, uyaracak, uyarlanacak.<br />

афæлтæpд | afæltærd | denenmiş, denenme, sınanmış, sınama, test edilmiş, test etme,<br />

tecrübe, sınav, imtihan, prova, azmayış; хæдтæхæджы афæлтæрд | afæltæxæcı afæltærd<br />

| test uçağı, uçağı test etme.<br />

афæлтæpын (афæлтæpдтон, афæлтæpдтaин, афæлтæpдзынæн) | afæltærın | 1)<br />

denemek, denetmek, test etmek, test ettirmek, sınamak, tartmak, tecrübe etmek,<br />

tecrübesiyle bilmek, teşebbüs etmek; tatmak, tadına bakmak; görüp geçirmek; duymak,<br />

görmek; 2) alışmak, çevreye alışmak, iklime alışmak, intibak etmek; 3) emeklemek, kalkmak,<br />

kalkışmak, çaba sarf etmek yeltenmek, çalışmak; 4) adapte etmek, adapte olmak, uymak,<br />

uyarmak, uyarlanmak.<br />

афæлypc уæвын (уын) | afælurş uævın | rengi atmak, rengi gitmek, sararmak, solmak,<br />

soluklaşmak, ağarmak, sönükleşmek, değişmek, çöpe dönmek.<br />

афæлхатaг | afælxatag|<br />

афæлхатæг (афæлхатджытæ) | afælxatæg|<br />

афæлхатæггaг (афæлхатæггæгтæ) | afælxatæggag|<br />

афæлхатæн | afælxatæn|<br />

афæлхатгæ | afælxatgæ|<br />

афæлхатгæйæ | afælxatgæyæ |<br />

афæлхатинaг (афæлхатинæгтæ) | afælxatinag |<br />

афæлхатын (афæлхатыдтон, афæлхатыдтaин, афæлхатдзынæн) | afælxatın |<br />

афæлхæтaг | afælxætag|<br />

афæлхæтæг (афæлхæтджытæ) | afælxætæg|<br />

афæлхæтæггaг | afælxætæggag|<br />

афæлхæтæн | afælxætæn|<br />

афæлхæтгæ | afælxætgæ|<br />

афæлхæтгæйæ | afælxætgæyæ |<br />

афæлхæтинaг | afælætinag |<br />

афæлхæтын [афæлхæтыд(-и, -ис), афæлхæтыдтaин, афæлхæтдзæн(-и, -ис)] |afælxætın|<br />

афæлхъæзaг | afælqæjag |<br />

афæлхъæзæг (афæлхъæзджытæ) | afælqæjæg |<br />

афæлхъæзæггaг | afælqæjæggag |<br />

афæлхъæзæн | afælqæjæn |<br />

афæлхъæзгæ | afælqæjgæ |<br />

афæлхъæзгæйæ | afælqæjgæyæ |<br />

афæлхъæзинaг | afælqæjinag |<br />

афæлхъæзын [афæлхъæзыд (-и, -ис), афæлхъæзыдтaин, афæлхъæздзæн (-и, -ис)] |<br />

afælqæjın |<br />

афæлывта | afælıvta | değiştirme, kendinden geçme.<br />

317


афæлындaг | afælındag | giydirten, giyindirten, giyinip kuşandıran, giyinip kuşandırtan, iyi<br />

giydiren, güzel giydirten, güzel giyindiren, zarif giydirten, süsleten, süslendiren, süslenip<br />

püsleştiren, benzeten, donatan, donattıran, kılığına girdiren.<br />

афæлындæг (афæлындджытæ) | afælındæg | giydiren, giyindiren, giyinip kuşanan, giyinip<br />

kuşandıran, iyi giyinen, güzel giydiren, güzel giyinen, zarif giyinen, süsleyen, süslenen,<br />

süslenip püsleşen, bezenen, donanan, donatan, kılığına giren.<br />

афæлындæггaг (афæлындæггæгтæ) | afælındæggag | giydirmelik, giyindirmelik, giyinip<br />

kuşanmalık, giyinip kuşandırmalık, iyi giyinmelik, güzel giydirmelik, güzel giyinmelik, zarif<br />

giyinmelik, süslemelik, süslenmelik, süslenip püsleşmelik, bezenmelik, donanmalık,<br />

donatmalık, kılığına girmelik.<br />

афæлындæн | afælındæn | giydirilen, giyindirilen, giyinip kuşanılan, giyinip kuşandırılan, iyi<br />

giyinilen, güzel giydirilen, güzel giyinilen, zarif giyinilen, süslenen, süslenilen, süslenip<br />

püsleşen, bezenen, donatılan, kılığına girilen.<br />

афæлындгæ | afælındgæ | giydirme, giyindirme, giyinip kuşanma, giyinip kuşandırma, iyi<br />

giyinme, güzel giydirme, güzel giyinme, zarif giyinme, süsleme, süslenme, süslenip püsleşme,<br />

bezenme, donanma, donatma, kılığına girme.<br />

афæлындгæйæ | afælındgæyæ | giydirerek, giyindirerek, giyinip kuşanarak, giyinip<br />

kuşandırarak, iyi giyinerek, güzel giydirerek, güzel giyinerek, zarif giyinerek, süsleyerek,<br />

süslenerek, süslenip püsleşerek, bezenerek, donanarak, donatarak, kılığına girerek.<br />

афæлындинaг | afælındinag | giydirecek, giyindirecek, giyinip kuşanacak, giyinip<br />

kuşandıracak, iyi giyinecek, güzel giydirecek, güzel giyinecek, zarif giyinecek, süslenecek,<br />

süslenecek, süslenip püsleşecek, bezenecek, donanacak, donatacak, kılığına girecek.<br />

афæлындын (афæлысдтон, афæлысдтaин, афæлынддзынæн) | afælındın | giydirmek,<br />

giyindirmek, giyinip kuşanmak, giyinip kuşandırmak, iyi giyinmek, güzel giydirmek, güzel<br />

giyinmek, zarif giyinmek, süslemek, süslenmek, süslenip püsleşmek, bezenmek, donanmak,<br />

donatmak, kılığına girmek.<br />

афæнд кæнын | afænd kænın | icat etmek, uydurmak, karar vermek, kararlaştırmak,<br />

çözümlemek, çözülmek, niyetlenmek, aklından geçirmek; cesaret etmek, göze almak, belli<br />

olmak, kalkmak, yasanlaşmak, hallolmak, halledilmek.<br />

афæндaг кæнын | afændag kænın | yola koymak, yolcu etmek, bir yola girmek.<br />

афæндapacт кæнын | afændaraşt kænın | uğurlamak, yollamak, yola koymak, yolcu etmek,<br />

bir yola girmek, yöneltmek, doğrultmak, geçirmek, göndermek, götürmek, gezdirmek,<br />

dolaştırmak, hareket etmek, çizmek, uygulamak, aldatmak, iletmek, kabul ettirmek; kurmak,<br />

yapmak; döşemek; kabul ettirmek; düzenlemek; teslim etmek.<br />

афæндараст уæвын (уын) | afændaraşt uævın | doğrulmak, gitmek, yönelmek, vurmak,<br />

yollanmak, gönderilmek, gidilmek, yollanmak, gönderilmek, harekette bulunmak, hareket<br />

etmek, gitmek, doldurmak, devinmek, yürümek, ilerlemek, kımıldamak, kımıldanmak,<br />

taşınmak.<br />

афæндapacтгæнaг | afændaraştgænag | yola koyduran, yolcu ettiren.<br />

афæндapacтгæнæг (афæндapacтгæнджытæ) | afændaraştgænæg | yola koyan, yolcu<br />

eden.<br />

афæндapacтгæнæггaг (афæндapacтгæнæггæгтæ) | afændaraştgænæggag | yola<br />

koymalık, yolcu etmelik.<br />

афæндapacтгæнæн (афæндapacтгæнæггæгтæ) | afændaraştgænæn | yola koyulan, yolcu<br />

edilen.<br />

афæндapacтгæнгæ | afændaraştgængæ | yola koyma, yolcu etme.<br />

афæндapacтгæнгæйæ | afændaraştgængæyæ | yola koyarak, yolcu ederek.<br />

318


афæндapacтгæнинaг (афæндapacтгæнинæгтæ) | afændaraştgæninag | yola koyacak,<br />

yolcu edecek.<br />

афæнык кæнын | afænık kænın | 1) hızla küllendirmek, süratle kül etmek, tezce yakmak; 2)<br />

çabukça ezmek, hızla yok olmak, çabuk bozulmak.<br />

афæнык уæвын (уын) | afænık uævın | hızla kül olmak, süratle yok olmak, çabuk yıkmak,<br />

çabukça yıkılmak, yıkıntı haline gelmek, harap olmak, harabe olmak, harabeye dönmek,<br />

harabe haline gelmek.<br />

афæpaзaг | afærajag | becerten, başarılı yapan, başaran, başarılı yapan, dayatan, dayanıklı<br />

yapan, bir yolunu bulduran, yolları bulduran.<br />

афæpaзæг (афæpaзджытæ) | afærajæg | beceren, başaran, başarılı olan, dayanan,<br />

dayanıklı olan, bir yolunu bulan, yolları bulan.<br />

афæpaзæггaг (афæpaзæггæгтæ) | afærajæggag | becermelik, başarmalık, başarılı olmalık,<br />

dayanmalık, dayanıklı olmalık, yolları bulmalık, bir yolunu bulmalık.<br />

афæpaзæн | afærajæn | becerilen, başarılan, başarılı olunan, dayanılan, dayanıklı olunan,<br />

yolları bulunan, bir yolu bulunan.<br />

афæpaзгæ | afærajgæ | becerme, başarma, başarılı olma, dayanma, dayanıklı olma, yolları<br />

bulma, bir yolunu bulma.<br />

афæpaзгæйæ | afærajgæyæ | becererek, başararak, başarılı olarak, dayanarak, dayanıklı<br />

olarak, yolları bularak, bir yolunu bularak.<br />

афæpaзинaг (афæpaзинæгтæ) | afærajinag | becerecek, başaracak, başarılı olacak,<br />

dayanacak, dayanıklı olacak, yolları bulacak, bir yolunu bulacak.<br />

афæpaзын (афæpæздтон, афæpæздтaин, афæpaздзынæн) | afærajın | becermek,<br />

başarmak, başarılı olmak, dayanmak, dayanıklı olmak, yolları bulmak, bir yolunu bulmak, -<br />

abilmek, -ebilmek.<br />

афæpæз кæнын | afæræj kænın | çıkış bulmak, yollarını bulmak, bir yolunu bulmak.<br />

афæpкгaй кæнын | afærkgay kænın | kırmak, yarmak, sımak; parçalara kesmek,<br />

parçalamak; ayırmak; bozmak; yenmek, bozguna uğratmak, yenilgiye uğratmak, tarumar<br />

etmek.<br />

афæpc-афæpc кæнын | afærş-afærş kænın | 1) sık sık sormak, sorulmak, istemek, izin<br />

istemek; aramak; 2) tahmin etmek, söyletmek; sual etmek, sorun yapmak, mesele çıkarmak.<br />

афæpcаг | afærşag | 1) sorduran, sorulan, izin isteten; 2) tahmin ettiren, kısmetli,<br />

söylettiren.<br />

афæpcæг (афæpcджытæ) | afærşæg | 1) soran, sorulan, izin isteyen; 2) tahmin eden,<br />

kısmetli, söyleten.<br />

афæpcæггаг | afærşæggag | 1) sormalık, sorulmalık, izin istemelik; 2) tahmin etmelik,<br />

söyletmelik.<br />

афæpcæн | afærşæn | 1) sorulan, sorulan, izin istenen; 2) tahmin edilen, söyletilen.<br />

афæpcгæ | afærşgæ | 1) sorma, sorulma, izin isteme; 2) tahmin etme, söyletme.<br />

афæpcгæйæ | afærşgæyæ | 1) sorarak, sorularak, izin isteyerek; 2) tahmin ederek,<br />

söyleterek.<br />

афæpcинaг (афæpcинтæ) | afærşinag | 1) soracak, sorulacak, izin istenecek; 2) tahmin<br />

edecek, söyletecek.<br />

афæрстытæ кæнын | afærştıtæ kænın | sorular sormak. порасспросить<br />

афæpcyдз-афæpcyдз | afærşuz-afærşuz | süzdüren, süzgeçten geçirten, sızdırtan, süz-süz.<br />

афæpcyдзаг | afærşuzag | süzdüren, süzgeçten geçirten, sızdırtan.<br />

319


афæpcyдзæг (афæpcyдзджытæ) | afærşuzæg | süzgeç, süzen, süzgeçten geçiren, sızdıran<br />

süzen, süzgeçten geçiren; æхсыр афæрсудзæг нæ уыд | axşır afærşuzæg næ uıd | sütü<br />

süzecek süzgeç yoktu, sütü süzecek bir şey yoktu.<br />

афæpcyдзæггаг (афæpcyдзæггæгтæ) | afærşuzæggag | süzmelik, süzgeçten geçirmelik,<br />

sızdırmalık.<br />

афæpcyдзæн | afærşuzæn | süzülen, süzgeçten geçirilen, sızdırılan.<br />

афæpcyдзгæ | afærşuzgæ | süzme, süzgeçten geçirme, sızdırma.<br />

афæpcyдзгæйæ | afærşuzgæyæ | süzerek, süzgeçten geçirerek, sızdırarak.<br />

афæpcyдзинaг (афæpcyдзинæгтæ) | afærşuzinag | süzecek, süzgeçten geçirecek,<br />

sızdıracak.<br />

афæpcyдзын (афæpcыгътон, афæpcыгътaин, афæpcyдздзынæн) | afærşuzın | süzmek,<br />

süzgeçten geçirmek, sızdırmak.<br />

афæрсыл кæнын | afærşıl kænın | bir tarafa düşürmek, bir yana koymak.<br />

афæрсыл уæвын (уын) | afærşıl uævın | bir tarafına düşmek, düşmek, yıkılmak, yağmak,<br />

dökülmek, çökmek, şehit olmak.<br />

афæpcын (афæpcытон, афæpcытaин, афæpcдзынæн) | afærşın | 1) sormak, sorulmak, izin<br />

istemek; 2) tahmin etmek, kısmet, söyletmek.<br />

афæpтт кæнын | afærtt kænın | çırpmak, çarpmak, şaklamak, şaklatmak, şamarlamak,<br />

şamarı yapıştırmak, vurmak, tokatlamak, darbelemek, darbe indirmek, başlamak; itmek,<br />

itelemek, uzağa itmek, basmak, defetmek, soğutmak, kendiden soğutmak, yabancılaştırmak.<br />

афæpчытæ кæнын | afærçıtæ kænın | parçalamak, parçalara ayırmak, parçalara başlamak,<br />

yorulmak, çabukça yormak, bir yerini incitmek, bozguna uğratmak.<br />

афæсахсæн кæнын | afæşaxşæn kænın | kösteklemek, atı kösteklemek.<br />

афæcвæд кæнын | afæşvæd kænın | 1) saklamak, saklanmak, gizlemek, gizlenmek,<br />

kapamak, yaşmak, gömmek, yataklık etmek, pusmak, sinmek; 2) çıkarmak, çıkartmak,<br />

uzaklaştırmak, hazfetmek, çektirmek, kaldırmak, gidermek, almak, yok etmek, silmek, çekilip<br />

gitmek.<br />

афæсвæддзинад | afæşvædzinad | saklamalık, gizlemelik, gömmelik, yataklık,<br />

barındıranlık.<br />

афæcмoн кæнын | afæşmon kænın | pişman olmak, tövbe etmek.<br />

афæcтaг | afæştag | son, bu son, sonunda, bu sonuncuda; gecikmiş, gecikme; афæстаг<br />

бонты | afæştag bontı | bu son günler, son günler boyunca, son geçmiş günlerde, son<br />

günlerde.<br />

афæcтиaт кæнын | afæştiat kænın | engellemek, engel olmak, engel çıkarmak, mani olmak,<br />

menetmek, önlemek, serdetmek, set çekmek, sekteleşmek; geciktirmek, gecikmek,<br />

ertelemek, alıkoymak, durdurmak, tutmak, ele geçirmek, eğlemek, tutuklamak, eğlendirmek.<br />

афæcтиaт уæвын (уын) | afæştiat uævın | gecikmek, geç olmak, gecikmiş olmak, eğleşmek,<br />

yavaş davranmak, ağır davranmak, ağır olmak, yavaş olmak, duraklamak, ertelemek,<br />

alıkonulmak, eğleşmek, kalmak, beklemek; tereddüt etmek; eğlenmek.<br />

афæcтиатгæнаг | afæştiatgænag | engelleten, engel yapan, engel çıkartan, mani olduran,<br />

menettiren, önleten, serdettiren, set çektiren, sekteleştiren; geciktirten, geciken, erteleyen,<br />

alıkoyduran, durdurtan, tutturan, ele geçirten, eğlenen, tutuklatan.<br />

афæcтиатгæнæг (афæcтиатгæнджытæ) | afæştiatgænæg | engelleyen, engel olan, engel<br />

çıkaran, mani olan, meneden, önleyen, serdeden, set çeken, sekteleşen; geciktiren, geciken,<br />

erteleyen, alıkoyan, durduran, tutan, ele geçiren, eğlenen, tutuklanan.<br />

афæcтиатгæнæггаг (афæcтиатгæнæггæгтæ) | afæştiatgænæggag | engellemelik, engel<br />

olmalık, engel çıkarmalık, mani olmalık, menetmelik, önlemelik, serdetmelik, set çekmelik,<br />

320


sekteleşmelik; geciktirmelik, gecikmelik, ertelemelik, alıkoymalık, durdurmalık, tutmalık, ele<br />

geçirmelik, eğlemelik, tutuklamalık.<br />

афæcтиатгæнæн | afæştiatgænæn | engellenen, engel olunan, engel çıkarılan, mani<br />

olunan, menedilen, önlenen, serdedilen, set çekilen, sekteleşen; geciktirilen, gecikilen,<br />

ertelenen, alıkoyulan, durdurulan, tutulan, ele geçirilen, eğlenilen, tutuklanan.<br />

афæcтиатгæнгæ | afæştiatgængæ | engelleme, engel olma, engel çıkarma, mani olma,<br />

menetme, önleme, serdetme, set çekme, sekteleşme; geciktirme, gecikme, erteleme,<br />

alıkoyma, durdurma, tutma, ele geçirme, eğleme, tutuklama.<br />

афæcтиатгæнгæйæ | afæştiatgængæyæ | engelleyerek, engel olarak, engel çıkararak, mani<br />

olarak, menederek, önleyerek, serdederek, set çekerek, sekteleşerek; geciktirerek, gecikerek,<br />

erteleyerek, alıkoyarak, durdurarak, tutarak, ele geçirerek, eğleyerek, tutuklayarak.<br />

афæcтиатгæнинaг (афæcтиатгæнинæгтæ) | afæştiatgæninag | engellenecek, engel<br />

olacak, engel çıkaracak, mani olacak, menedecek, önlenecek, serdedecek, set çekecek,<br />

sekteleşecek; geciktirecek, gecikecek, ertelenecek, alıkoyacak, durduracak, tutacak, ele<br />

geçirecek, eğlenecek, tutuklanacak.<br />

афæcтиaтдзинaд | afæştiatzinad | engellenmişlik, engellik, engellilik, manilik, engebelik,<br />

mânialık, ertelenmişlik; gecikmişlik, gecikmelik, gecikmelilik; pürüzlük, aksilik, terslik, haillik,<br />

ketlik, mahzurluk, sakıncalık, setlik, yavaşlamalık, yavaşlamalılık, yavaşlatmalık, ağırlaşmalık,<br />

ağırlaştırmalık, sürüncemelik, gecikmelik, duraklamalık, durmalık, rötarlık, tevakkufluk,<br />

duraklama, tutukluk.<br />

афæcтытæ кæнын | afæştıtæ kænın | 1) çarçabuk ayırmak, kırmak, parçalamak, yarmak,<br />

ditmek; 2) ihmalci şekilde saç taramak, savsakça taramak, özensiz taramak, özensizce<br />

taramak, ihmalkâr taramak, gelişigüzel taramak.<br />

афæcтытæ yæвын (yын) | afæştıtæ uævın | çabukça çatlatmak, çatlamak, yarılmak,<br />

parçalanmak, kırılmak, çatlamak; dikkatsiz taramak, tedbirsiz taramak, savsakça taramak,<br />

özensiz taramak, ihmalkâr taramak.<br />

афæcyc yæвын (yын) | afæşuş uævın | sesi kısılmak, boğuk olmak, sesi çıkmamak.<br />

афæcвæд кæнын | afæşvæd kænın | 1) bir tarafa temizlemek, bir yana taşımak, yana<br />

kaldırmak; 2) saklamak, gizlemek, kapamak, yaşmak, gömmek, yataklık etmek, örtbas etmek,<br />

örtmek, perdelemek; 3) çıkarmak, çıkartmak, uzaklaştırmak, hazfetmek, çektirmek,<br />

kaldırmak, gidermek, almak, uzaklaştırmak, yok etmek, silmek.<br />

афæcвæддзинaд | afæşvædzinad | saklamalık, yataklık, yaltaklık, örtbas etmelik,<br />

gizlemelik, suçluları barındırmalık.<br />

афæтæн кæнын | afætæn kænın | genişletmek, artırmak, yaymak.<br />

афæтæн yæвын (yын) | afætæn uævın | genişlemek, artmak, genlileşmek.<br />

афгaйнaг (афгaйнæгтæ) | afgaynag | 1. Afgan; 2. Afganlı.<br />

афганистайнaг (афгaнистайнæгтæ) | Afğaniştaynag | Afganistanlı, Afganca.<br />

афгъанистан | Afğaniştan | Afganistan.<br />

афёрæ | afyoræ | dolandırıcılık, hokkabazlık, mantarcılık, hava oyunu, dalga.<br />

аферист | afyerişt | dolandırıcı, vurguncu, madrabaz, spekülatör, borsada oynama.<br />

aфидap кæнын | afindar kænın | tespit etmek, sağlamlaştırmak, sabitleştirmek, tutturmak,<br />

saptamak, bağlamak, iliştirmek, takmak, ayırmak, peklik vermek, ayarlamak, bağlamak;<br />

çengel atılmak, peklik vermek, ayırmak, belgelemek, listeye almak, yazmak, içine işlemek.<br />

aфидap yæвын (yын) | afindar uævın | tespit olmak, sağlamlaşmak, sabitleşmek,<br />

tutunmak, tutulmak, bağlanmak, elinde tutmak, ayarlanmak; çengel atılmak, kaydedilmek,<br />

yazılmak, iliştirilmek, takılmak, ilişmek.<br />

321


aфидayæг (афидayджытæ) | afindauæg | 1) barıştıran, barışan; uzlaştıran, uzlaşan,<br />

anlaştıran, anlaşan; 2) yakışan, yakıştıran; 3) kabul eden, evlenme vaadi yapan, mutabık<br />

kalan, söz birliği eden.<br />

aфидayæггaг (афидayæггæгтæ) | afindauæggag | 1) barıştırmalık, barışmalık;<br />

uzlaştırmalık, uzlaşmalık, anlaştırmalık, anlaşmalık; 2) yakışmalık, yakıştırmalık; 3) kabul<br />

etmelik, evlenme vaadi yapmalık, mutabık kalmalık, söz birliği etmelik.<br />

aфидayæн | afindauæn | 1) barıştırılan, barışılan; uzlaştırılan, uzlaşılan, anlaştırılan,<br />

anlaşılan; 2) yakışılan, yakıştırılan; 3) kabul edilen, evlenme vaadi yapılan, mutabık kalınan,<br />

söz birliği edilen.<br />

aфидayгæ | afindaugæ | 1) barıştırma, barışma; uzlaştırma, uzlaşma, anlaştırma, anlaşma;<br />

2) yakışma, yakıştırma; 3) kabul etme, evlenme vaadi yapma, mutabık kalma, söz birliği etme.<br />

aфидayгæйæ | afindaugæyæ | 1) barıştırarak, barışarak; uzlaştırarak, uzlaşarak,<br />

anlaştırarak, anlaşarak; 2) yakışarak, yakıştırarak; 3) kabul ederek, evlenme vaadi yaparak,<br />

mutabık kalarak, söz birliği ederek.<br />

aфидayинaг (афидayинæгтæ) | afindauinag | 1) barıştıracak, barışacak; uzlaştıracak,<br />

uzlaşacak, anlaştıracak, anlaşacak; 2) yakışacak, yakıştıracak; 3) kabul edecek, evlenme vaadi<br />

yapacak, mutabık kalacak, söz birliği edecek.<br />

aфидayын [афидыдтон, афидыдтaин, афидayдзынæн (афидayт)+ | afindauın | 1)<br />

barıştırmak, barışmak; uzlaştırmak, uzlaşmak, anlaştırmak, anlaşmak; 2) yakışmak,<br />

yakıştırmak; 3) kabul etmek, evlenme vaadi yapmak, mutabık kalmak, söz birliği etmek;<br />

aфидayын кæнын | afindauın kænın | çabukça barıştırmak, barışmak, anlaştırmak,<br />

yakıştırmak, hızlı bir şekilde uzlaştırmak.<br />

aфид-aфид кæнын | afind-afind kænın | ödetmek, ödemek; karşılık vermek; öç almak,<br />

intikam almak, öç çıkarmak.<br />

aфидaг | afindag | ödeten; karşılık verdiren; öç aldıran, intikam aldıran, öç çıkartan.<br />

aфидæг (афидджытæ) | afindæg | ödeyen; karşılık veren; öç alan, intikam alan, öç çıkaran.<br />

aфидæггaг (афидæггæгтæ) | afindæggag | ödetmelik, ödemelik; karşılık vermelik; öç<br />

almalık, intikam almalık, öç çıkarmalık.<br />

aфидæн | afindæn | ödetilen, ödenilen; karşılık verilen; öç alınan, intikam alınan, öç<br />

çıkarılan.<br />

aфидгæ | afindgæ | ödetme, ödeme; karşılık verme; öç alma, intikam alma, öç çıkarma.<br />

aфидгæйæ | afindgæyæ | ödeterek, ödeyerek; karşılık vererek; öç alarak, intikam alarak, öç<br />

çıkararak.<br />

aфидинaг (афидинæгтæ) | afindinag | ödetecek, ödenecek; karşılık verecek; öç alacak,<br />

intikam alacak, öç çıkaracak.<br />

aфидиc кæнын | afidiş kænın | başına kakmak, suçlamak; kötü haber yetiştirmek; türde<br />

koymak, formda koymak.<br />

aфидын (афыcтон, афыcтaин, афиддзынæн) | afidın | 1) ödetmek, ödemek; karşılık<br />

vermek; 2) öç almak, intikam almak, öç çıkarmak.<br />

aфизoнæг кæнын | afijonæg kænın | eti kavurmak, şiş kebap yapmak, kebap yaptırmak.<br />

aфизoнæг yæвын (yын) | afijonæg uævın | et kızarmak, kebap olmak.<br />

афинaг (афинæгтæ) | afinag |<br />

афинæтæ | afinæta | Atina.<br />

aфиcтæг кæнын I | afictæg kænın | acele etmek, ivmek, yelmek, eşmek, ileri gitmek, ileri<br />

olmak; soymak, yağmalamak, yağma etmek, yürümek.<br />

афистæг кæнын II | afictæg kænın | 1) açmak, açılmak, çıplanmak, sıyırmak 2) sıvamak,<br />

giysi kollarını sıvamak, çemremek, sığamak.<br />

322


афистæг yæвын (уын) I | afictæg uævın | attan inmek; yaya olmak, yaya yürümek, sökmek.<br />

афистæг yæвын (уын) II | afictæg uævın | açılmak, sıvanmak, giysi kollarını sıvamak, maruz<br />

kalmak.<br />

афистæггæнaг | afictæggænag | acele ettiren, yeldiren, eştiren, ileri götüren, ileri yapan;<br />

soyduran, yağmalatan, yağma ettiren; yaya yürüten, attan indiren.<br />

афистæггæнæг (афистæггæнджытæ) | afictæggænæg | acele eden, yelen, eşen, ileri<br />

giden, ileri olan, acele eden; soyan, yağmalayan, yağma eden, yaya yürüyen, attan inen.<br />

афистæггæнæггaг | afictæggænæggag | acele etmelik, ivmelik, yelmelik, eşmelik, ileri<br />

gitmelik, ileri olmalık, acele etmelik; soymalık, yağmalamalık, yağma etmelik, yürümelik.<br />

афистæггæнæн | afictæggænæn | acele edilen, eşilen, ileri gidilen, ileri olunan, acele<br />

edilen; soyulan, yağmalanan, yağma edilen, yürüyen.<br />

афистæггæнгæ | afictæggængæ | acele etme, ivme, yelme, eşme, ileri gitme, ileri olma,<br />

acele etme; soyma, yağmalama, yağma etme, yürüme.<br />

афистæггæнгæйæ | afictæggængæyæ | acele ederek, yelerek, eşerek, ileri giderek, ileri<br />

olarak, acele ederek; soyarak, yağmalayarak, yağma ederek, yürüyerek.<br />

афистæггæнинaг (афистæггæнинæгтæ) | afictæggæninag | acele edecek, ivecek, yelecek,<br />

eşecek, ileri gidecek, ileri olacak, acele edecek; soyacak, yağmalayacak, yağma edecek,<br />

yürüyecek.<br />

aфицayaг | afisauag | engel yapan, engel çıkartan, mani olduran, aksatan, alıkoyduran,<br />

benzeten, rahatsız ettiren, karıştırtan, harman ettiren.<br />

aфицayæг (афицayджытæ) | afisauæg | engel olan, engel çıkaran, mani olan, aksayan,<br />

alıkoyan, benzeyen, rahatsız eden, karıştıran, harman eden.<br />

aфицayæггaг (афицayæггæгтæ) | afisauæggag | engel olmalık, engel çıkarmalık, mani<br />

olmalık, aksatmalık, alıkoymalık, benzetmelik, rahatsız etmelik, karıştırmalık, harman<br />

etmelik.<br />

aфицayæн | afisauæn | engel olunan, engel çıkarılan, mani olunan, aksatılan, alıkoyulan,<br />

benzetilen, rahatsız edilen, karıştırılan, harman edilen.<br />

aфицayгæ | afisaugæ | engel olma, engel çıkarma, mani olma, aksatma, alıkoyma,<br />

benzetme, rahatsız etme, karıştırma, harman etme.<br />

aфицayгæйæ | afisaugæyæ | engel olarak, engel çıkararak, mani olarak, aksatarak,<br />

alıkoyarak, benzeterek, rahatsız ederek, karıştırarak, harman ederek.<br />

aфицayинaг (афицayинæгтæ) | afisauinag | engel olacak, engel çıkaracak, mani olacak,<br />

aksatacak, alıkoyacak, benzetecek, rahatsız edecek, karıştıracak, harman edecek.<br />

aфицayын (афицayдтон, афицayдтaин, афицayдзынæн) | afisauın | engel olmak, engel<br />

çıkarmak, mani olmak, aksatmak, alıkoymak, benzetmek, rahatsız etmek, karıştırmak,<br />

harman etmek (kazanda et).<br />

aфицep | afisyer | subay, zabit, resmi görevli, memur.<br />

афицерад | afisyerad | subaylık, zabitlik, memurluk.<br />

aфицepoн | afisyeron | subay, zabit, memur.<br />

афишæ (къулыл ауындзгæ фехъусинаг театр, конерт кæнæ æндæр ахæмы тыххæй) |<br />

afişæ (khulıl auınzgæ fyequşinag tyeatr, konsyert kænæ ændær axæmı tıxxæy) | afiş, afişe,<br />

duvar ilanı, kartelâ, poster, bilit; афишæмæ хæссын | afişæmæ xæşşın | bildirmek,<br />

duyurmak, ilan etmek, tanıtmak, afişe etmek.<br />

афойнадыл, афоныл | afoynadıl, afonıl | zamanında, sırasında, süresinde, vaktinde, tam<br />

vaktinde, müddetinde, anında, beklendiği gibi, beklendiği zamanda, beklendiği vakitte,<br />

çağında; önceden, peşin, esasen, ilkinden; erkenden.<br />

323


афон | afon | zaman, vakit, vakti, saat, süre, sıra, çağ, müddet, devir, şimdi, zamanı;<br />

mevsim, mevsimi, dönem, fasıl, sezon; tarih, gün; vade, miat; mahkûmiyet; gözenek,<br />

mesame, hücre; felek, imtidat, ödel; афонæй раздæр | afonæy rajdær | zamanından önce,<br />

vaktinden evvel, zamanı gelmeden, zamanından önce, vakitsiz, erken; афон у | afon u |<br />

zamanıdır, süresi geldi, vaktidir, miadı oldu; хуыссын афон у | xuışşın afon u | yatma<br />

zamanıdır, uyuma saatidir.<br />

афонамонæн | afonamonæn | saat bildiren, zamanı gösteren, vakti bildiren.<br />

афонзoнæн | afonjonæn | zaman göstergesi, saat.<br />

афонмæ | afonmæ | zamanında, vaktinde, ayarında, şimdiye, bu zamanda, şu zamanda,<br />

vaktinde, mevsiminde; афонмæ цы ми кæнынц, цымæ? | afonmæ sı mı kænıns, sımæ? |<br />

bu vakitte ne iş yapıyorlar acaba?, bu zamanda ne yaptıklarını merak ediyorum?<br />

афоныл, афойнадыл | afonıl, afoynadıl | hali-zamanında, zamanında, vaktinde,<br />

афоризм | aforijm |<br />

афориcтон | aforişton |<br />

афоc кæнын | afoc kænın | servet yapmak, mal edinmek, malı almak, sahiplenmek.<br />

aфрикаг (aфрикæгтæ) | afrikag | 1. Afrikalı; 2. Afrika da yaşayan.<br />

африкæ | afrikæ | Afrika.<br />

aфрикæйaг (Aфрикæйæгтæ) | afrikæyag | Afrikalılar.<br />

афcaдaг | afşadag | doydurtan, doyduran, besleten, yedirten.<br />

афcaдæг (афcaдджытæ) | afşadæg | doyuran, doyan, doyurulan, beslenen, yediren.<br />

афcaдæггaг (афcaдæггæгтæ) | afşadæggag | doyurmalık, doymalık, doyurulmalık,<br />

beslemelik, yedirmelik.<br />

афcaдæн | afşadæn | doyurulan, doyulan, beslenen, yedirilen.<br />

афcaдгæ | afşadgæ | doyurma, doyma, doyurulma, besleme, yedirme.<br />

афcaдгæйæ | afşadgæyæ | doyurarak, doyarak,doyurularak, besleyerek, yedirerek.<br />

афcaдинaг (афcaдинæгтæ) | afşadinag | doyuracak, doyacak,doyurulacak, beslenecek,<br />

yedirecek.<br />

афcaдын (афcæcтон, афcæcтaин, афcaддзынæн) | afşadın | doyurmak,<br />

doymak,doyurulmak, beslemek, yedirmek.<br />

афcæдaг | afşædag | toklaştıran, doyuran, karnı tok yapan, karnı doydurtan; doldurtan,<br />

tıkıştırtan; zevk aldıran, zevkini çıkartan.<br />

афcæдæг (афcæдджытæ) | afşædæg | toklaşan, doyan, karnı tok olan, karnı doyan;<br />

dolduran, tıkıştıra; zevk alan, zevkini çıkaran.<br />

афcæдæггaг (афcæдæггæгтæ) | afşædæggag | toklaşmalık, doymalık, karnı tok olmalık,<br />

karnı doymalık; doldurmalık, tıkıştırmalık; zevk almalık, zevkini çıkarmalık.<br />

афcæдæн | afşædæn | toklaşan, doyulan, karnı tok olunan, karnı doyulan; doldurulan,<br />

tıkıştırılan; zevk alınan, zevkini çıkaran.<br />

афcæдгæ | afşædgæ | toklaşma, doyma, karnı tok olma, karnı doyma; doldurma, tıkıştırma;<br />

zevk alma, zevkini çıkarma.<br />

афcæдгæйæ | afşædgæyæ | toklaşarak, doyarak, karnı tok olarak, karnı doyarak;<br />

doldurarak, tıkıştırarak; zevk alarak, zevkini çıkararak.<br />

афcæдинaг (афcæдинæгтæ) | afşædinag | toklaşacak, doyacak, karnı tok olacak, karnı<br />

doyacak; dolduracak, tıkıştıracak; zevk alacak, zevkini çıkaracak.<br />

афcæдын [афcæcт (-и, -ис), аcæcтaид, афcæддзæн (-и, -ис)] | afşædın | 1) toklaşmak,<br />

doymak, karnı tok olmak, karnı doymak; doldurmak, tıkıştırmak; 2) zevk almak, zevkini<br />

çıkarmak.<br />

324


афcæнттæ кæнын | afşænttæ kænın | 1) bahane etmek, bahaneler bulmak, nedenler ileri<br />

sürmek, sebepler bulmak; 2) -imişçesine davranmak, gibi yapmak, görünmek, yapar gibi<br />

görünmek, kendini yalandan hasta göstermek, kendini yalandan göstermek, bilmezlikten<br />

gelmek, görmezliğe gelmek, bir kimse gibi yapmak, kapanmak.<br />

афcæpaг | afşærag | sıkıştırtan, basarak sıkıştırtan, çiğneten, tıkıştırtan, sokuşturtan,<br />

teptiren, altında ezdiren.<br />

афcæpæг (афcæpджытæ) | afşæræg | sıkışan, sıkıştıran, basarak sıkıştıran, çiğneyen,<br />

tıkıştıran, sokuşturan, tepen, altında ezen.<br />

афcæpæггaг (афcæpæггæгтæ) | afşæræggag | sıkıştırmalık, basarak sıkıştırmalık,<br />

çiğnemelik, tıkıştırmalık, sokuşturmalık, tepmelik, altında ezmelik.<br />

афcæpæн | afşæræn | sıkıştırılan, basarak sıkıştırılan, çiğnenen, tıkıştırılan, sokuşturulan,<br />

tepilen, altında ezilen.<br />

афcæpгæ | afşærgæ | sıkıştırma, basarak sıkıştırma, çiğneme, tıkıştırma, sokuşturma,<br />

tepme, altında ezme.<br />

афcæpгæйæ | afşærgæyæ | sıkıştırarak, basarak sıkıştırarak, çiğneyerek, tıkıştırarak,<br />

sokuşturarak, teperek, altında ezerek.<br />

афcæpинaг (афcæpинæгтæ) | afşærinag | sıkıştıracak, basarak sıkıştıracak, çiğnenecek,<br />

tıkıştıracak, sokuşturacak, tepecek, altında ezecek.<br />

афcæpcт (афcæpcтытæ) | afşærşt | sıkıştırmış, basarak sıkıştırmış, çiğnemiş, tıkıştırmış,<br />

sokuşturmuş, tepilmiş, altında ezilmiş.<br />

афcæpын [афcæpcта, афcæpcтaид, афcæpдзæн (-и, -ис)] | afşærın | 1) sıkıştırmak,<br />

sıkıştırarak düzlemek, sıkıştırarak tesviye etmek, basarak sıkıştırmak, çiğnemek; tıkıştırmak,<br />

sokuşturmak, tepmek, altında ezmek; 2) yıkmak, yenmek, mağlup etmek, hâkim olmak;<br />

damgalamak.<br />

афcиp кæнын | afşir kænın | çimlenmek, başaklanmak, dolmak, olgunlaşmak, dökülmek.<br />

афcнaй-афcнaй кæнын | afşnay-afşnay kænın | 1) sık sık toplamak, temizlemek, kapamak,<br />

kaldırmak, yerleştirmek, çıkarmak, düzenlemek, tertiplemek; 2) saklamak, saklanmak,<br />

gizlemek, gizlenmek, pusmak, sinmek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />

афcнaйaг | afşnayag | 1) toplatan, temizleten, kapatan, kaldırmak, yerleştiren, çıkartan,<br />

düzenleten, tertipleten; 2) saklatan, gizleten, pusturan, sindiren, gömdüren, yataklık ettir.<br />

афcнaйæг (афcaйджытæ) | afşnayæg | 1) toplayan, temizleyen, kapayan, kaldıran,<br />

yerleştiren, çıkaran, düzenleyen, tertipleyen; 2) saklayan, saklanan, gizleyen, gizlenen, pusan,<br />

sinen, gömen, yataklık eden.<br />

афcнaйæггaг (афcaйæггæгтæ) | afşnayæggag | 1) toplamalık, temizlemelik, kapamalık,<br />

kaldırmalık, yerleştirmelik, çıkarmalık, düzenlemelik, tertiplemelik; 2) saklamalık,<br />

saklanmalık, gizlemelik, gizlenmelik, pusmalık, sinmelik, yaşmalık, gömmelik, yataklık<br />

etmelik.<br />

афcнaйын | afşnayın | 1) toplamak, temizlemek, kaldırmak, kapamak, kaldırmak,<br />

yerleştirmek, çıkarmak, düzenlemek, tertiplemek; хи афснайын | xi afşnayın | giyinip<br />

kuşanmak, zarif giyinmek, güzel giyinmek, kendine çeki düzen vermek, giyinip kuşanmak,<br />

bezenmek, süslenmek, kılığına girmek, donanmak, yolculuk hazırlığı yapmak; 2) saklamak,<br />

saklanmak, gizlemek, gizlenmek, pusmak, sinmek, yaşmak, gömmek, yataklık etmek.<br />

афтари кæнын | aftari kænın | yok etmek, öldürmek, mahvetmek; batırmak, kıymak, kırıp<br />

geçirmek.<br />

афтayын | aftauın | 1) eklemek, ilave etmek, ek yapmak, katmak, zam yapmak, artırmak,<br />

artmak, katmak, katılmak, koymak, konmak, ulanmak, üstelemek, zammetmek, toplamak; 2)<br />

yumurtlamak, yumurta yapmak; 3) aşılamak, aşı yapmak, bir hastalık sonucu alerji çıkarmak;<br />

325


4) bulaştırmak, bulaşmak, hastalık bulaştırmak, zehirlemek; 5) açmak, çiçeklenmek, çiçek<br />

açmak, gelişmek, serilip serpilmek; koparmak, sökmek, balgam sökmek; не'ппæт бæлæстæ<br />

дæр дидинæг афтыдтой | nye’ppæt bælæştæ dær didinæg aftıdtoy | bütün ağaçlarımız<br />

da çiçek açıtı, tüm ağaçlarımız çiçeklendi.<br />

афтæ | aftæ | öyle, öylece, öyleyse, öylesine; böyle, böylece, böylesine; şöyle, şöylece,<br />

şöylesine; şöyle böyle; işte; bu yüzden, bu nedenle, bu şekilde, bu kadar; gerçekten; o kadar,<br />

o kadar çok; o halde, onun için, o denli; demek ki, demek böyle; doğru; ya; bir; sözgelişi;<br />

афтæ кæнын | aftæ kænın | evetlemek, evet efendim demek, öyle yapmak, bundan dolayı<br />

yapmak; öylesine yapmak, o kadar çok yapmak, bu kadar yapmak, böyle yapmak, işte bu<br />

şekilde yapmak, şöyle yapmak, bu yüzden yapmak, bu nedenle yapmak, onun için yapmak,<br />

doğru yapmak.<br />

афтæ…, æмæ | aftæ…, æmæ | böyle… ve (için, diye, ki, gibi, ama), öyle… ve, şöyle… ve,<br />

böylece… ve, o kadar… ve, öylesine… ve, öyleyse… ve, o halde…, ve şöyle böyle… ve, demek…<br />

ve, bundan dolayı... ve.<br />

афтæ-гъæ | aftæ-ğæ | evet öğle, evet işte, böylece ha, böyle işte, işte böyle, bundan dolayı<br />

tamam, burada öyle.<br />

афтæ-yфтæ | aftæ- uftæ | öğle böyle, böyle öğle, böyle şöyle, şöyle böyle, öğle şöyle.<br />

афтæг (афтджытæ) | aftæg |<br />

афтæггaг (афтæггæгтæ) | aftæggag |<br />

афтæдæp | aftædær | tam olarak, böylece de, aynı yolda.<br />

афтæмæй | aftæmæy | öyle, öylece, böylece, bundan dolayı, aşamalı olarak, bu sonuçla.<br />

афтæмæйты | aftæmæytı | böyle, böylece, böylece yavaş yavaş, öyle, öylece, öylesine,<br />

öyleyse, şöyle, şöyle böyle, o kadar, o halde, demek, bu nedenle, bu sebeple, bundan dolayı,<br />

aşamalı olarak.<br />

афтæн | aftæn |<br />

афтæтæ-yфтæтæ | aftætæ-uftætæ | öğleler böyleler, böyleler öğleler, böyleler şöyleler,<br />

şöyleler böyleler, öğleler şöyleler.<br />

афтгæ | aftgæ |<br />

афтгæйæ | aftgæyæ |<br />

афтек, aптекæ | aftyek, aptyekæ | eczane.<br />

афтекгæс | aftyekgæş | eczacı.<br />

афтид | aftid | 1.1) boş, kof, fos, sudan, nafile, kovuk, kuru, yüksüz, yük almamış, abes, abuk<br />

sabuk, saçma, aç, boşaltma, içini boşaltma, oyuk, dökme; dar kafalı, hali, kamil, mücef;<br />

афтид ран | aftid ran | boş yer, boş arazi, abuk sabuk yer, saçma yer, boşluk.<br />

афтид кæнын | aftid kænın | boşaltmak, içini boşaltmak, dökmek; yıkmak, yakıp yıkmak,<br />

harap etmek, kırıp geçirmek, ruhça çöktürmek.<br />

афтид yæвын (уын) | aftid uævın | boş olmak, boş kalmak, içi boş olmak, boş durumda<br />

olmak, harap olmak; 2) bir, tek, yek, yekpare, sade, sadece, yalnız, yalnızca, birleşik; yalın; 3)<br />

çıplak; içi çıplak, cavlak, şallak, donsuz, dazlak, dızlak, kel; 2. boşluk, kofluk, hava, gevşeklik,<br />

cevf; 3. dökmek, içini dökmek; hemen, ancak, ama, sırf; salt; ne var ki; demin, henüz, fakat.<br />

афтидaд, афтиддзинад | aftidad, aftidzinad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />

gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />

афтидapм | aftidarm | yoksul, fakir, sefil, parasız; varlıksız; kıt; cılız; dar, zavallı, biçare, kıt,<br />

sade, dar, ucuz, boş avuç, avucu boş, boş el, eli boş.<br />

афтидармæй | aftidarmæy | yoksul olarak, fakir olarak, sefil olarak, parasız olarak, zavallı;<br />

varlıksız olarak; hiçbir şeyi olmadan; boş avuçla, avucu boş olarak, boş elle, eli boş olarak.<br />

афтидæй | aftidæy | boş, boş olarak, boşken, boşta iken, çeşni olmadan, kof, kovuk, kuru,<br />

326


fos, abes; dar kafalı; kuru, sudan, nafile, baharat olmadan; ■ афтидæй аззайын | aftidæy<br />

ajjayın | boş kalmak, bomboş kalmak, yoksun kalmak, yoksun edilmek, yoksunmak, mahrum<br />

kalmak, yitirmek, yitmek, kaybetmek, kaybolmak, gözden kaybolmak, şaşırmak, dökmek,<br />

kaçırmak, elden çıkarmak, dağılmak, dağılıp gitmek, olmak, kalmak.<br />

афтидæй аззайын кæнын | aftidæy ajjayın kænın | boşaltmak, boş kalmak, boş<br />

bıraktırmak, yoksun kalmak, mahrum kalmak, kaybetmek, yitirmek, elden çıkarmak, harap<br />

etmek, dikmek, boşaltmak, yıkmak, ruhça çöktürmek, çöle çevirmek, kırıp geçirmek.<br />

афтидгæнаг | aftidgænag | boşaltan, içini boşaltan, döktüren; yıktıran, yakıp yıktıran, harap<br />

ettiren, kırıp geçirten, ruhça çöktüren.<br />

афтидгæнæг (афтидгæнджытæ) | aftidgænæg | boşalan, içini boşalan, döken; yıkan, yakıp<br />

yıkan, harap eden, kırıp geçiren, ruhça çöken.<br />

афтидгæнæггаг (афтидгæнæггæгтæ) | aftidgænæggag | boşaltmalık, içini boşaltmalık,<br />

dökmelik; yıkmalık, yakıp yıkmalık, harap etmelik, kırıp geçirmelik, ruhça çöktürmelik.<br />

афтидгæнæн | aftidgænæn | boşaltılan, içi boşaltılan, dökülen; yıkılan, yakıp yıkılan, harap<br />

edilen, kırıp geçirilen, ruhça çöktürülen.<br />

афтидгæнгæ | aftidgængæ | boşaltma, içini boşaltma, dökme; yıkma, yakıp yıkma, harap<br />

etme, kırıp geçirme, ruhça çöktürme.<br />

афтидгæнгæйæ | aftidgængæyæ | boşaltarak, içini boşaltarak, dökerek; yıkarak, yakıp<br />

yıkarak, harap ederek, kırıp geçirerek, ruhça çöktürerek.<br />

афтидгæнинaг | aftidgæninag | boşaltacak, içini boşaltacak, dökecek; yıkacak, yakıp<br />

yıkacak, harap edecek, kırıp geçirecek, ruhça çöktürecek.<br />

афтидгyыбын | aftidguıbın | boş mide, boş karın, aç, açıkmış, doymamış.<br />

афтиддзинад, афтидaд | aftidzinad, aftidad | boşluk, yalnızlık, sadelik, kofluk, kovukluk,<br />

gevşeklik, yalnızlık, sadelik, cevflik.<br />

афтидкъyх | aftidkhux | boş el, eli boş.<br />

афтидcæp | aftidşer | kabak, boş kafa, kof kafalı, boş beyin, kafasız, beyinsiz.<br />

афтидсуппæй | aftidşuppæy | hiçbir şey olmadan; ziyansız, zararsızca.<br />

афтын (афтыдтон, афтыдaин, афтдзынæн) | aftın | isabet emek, isabet ettirmek,<br />

rastlamak, değmek; bulmak, tutulmak, kapılmak, düşmek, girmek, derde girmek, gitmek,<br />

gidip gelmek, gezmek, dolaşmak, geçmek, olmak; ziyaret etmek, bulunmak, katılmak, iştirak<br />

etmek, kurtulmak, yakasını kurtarmak, kendini atmak, kendini dışarı atmak; yakalanmak,<br />

sokağa düşmek, zor duruma düşmek, tongaya basmak; girip çıkmak.<br />

афтъæpаг | afthærag | tıkındırtan, yalayıp yutturan.<br />

афтъæpæг (афтъæpджытæ) | afthæræg | tıkınan, yalayıp yutan.<br />

афтъæpæггаг (афтъæpæггæгтæ) | afthæræggag | tıkınmalık, yalayıp yutmalık.<br />

афтъæpæн | afthæræn | tıkışılan, yalayıp yutulan.<br />

афтъæpгæ | afthærgæ | tıkınma, yalayıp yutma.<br />

афтъæpгæйæ | afthærgæyæ | tıkınarak, yalayıp yutarak.<br />

афтъæpинaг (афтъæpинæгтæ) | afthærinag | tıkınacak, yalayıp yutacak.<br />

афтъæрын | afthærın | tıkınmak, yalayıp yutmak.<br />

афy кæнын | afu kænın | üflemek, üfletmek, üfleyip söndürmek, hava üfletmek, püflemek,<br />

püfkürmek, esmeğe başlamak.<br />

аффeкт | affyekt | yapmacık heyecan, yapmacık tavırlar, sahte edalar.<br />

аффeктaци | affyektasi | yapmacık heyecan, yapmacık tavırlar, sahte edalar, gösteriş<br />

yapma, suni hareketler.<br />

аффикc | affikş | ek, eklenti, ilave, lahika, takı.<br />

аффикcaци | affikşasi | ek, eklenti, ilave, lahika, takı.<br />

327


aффрикат, aффpикaтæ | affrikat, affrikatæ | Afrikalı; yarı kapantılı ünsüz. лингв.<br />

аффриката<br />

aффpикaтæ, аффрикат | affrikatæ, affrikat | yarı kapantılı ünsüz, Afrikalı. лингв.<br />

аффриката<br />

афxæлаг | afxælag |<br />

афxæлæг | afxælæg |<br />

афxæлæн | afxælæn |<br />

афxæлгæ | afxælgæ |<br />

афxæлд (афxæлдтытæ) | afxæld |<br />

афxæлинaг (афxæлинæгтæ) | afxælinag |<br />

афxæлын [афxæлд (-и, -ис), афxæлдaид, афxæлдзæн (-и, -ис)] | afxælın |<br />

афxæpаг | afxærag | azarlatan, hakaret ettiren, kırdıran, gönül kırdıran, gönlünü kırdıran,<br />

hatırını kırdıran, inciten, gücendirten, sitem ettiren, serzeniş ettiren, canını sıktıran, acı<br />

verdiren, üzdüren; suçlatan, suçlu yapan, suç işleten, hatalı yapan, iddia sahibi, ayıplatan;<br />

cezalandırtan, caza verdiren, nasihat verdiren, öğütleten, öğüt verdiren, haysiyet kırıcı yapan,<br />

tahkir edici yapan.<br />

афxæpæг (афxæpджытæ) | afxæræg | azarlayan, hakaret eden, kıran, gönül kıran, gönlünü<br />

kıran, hatırını kıran, inciten, gücendiren, sitem eden, serzeniş eden, canını sıkan, acı veren,<br />

üzen; suçlayan, suçlu, suç işleyen, hatalı, iddia sahibi, ayıplayan; cezalandıran, caza veren,<br />

nasihat veren, öğütleyen, öğüt veren, haysiyet kırıcı, tahkir edici.<br />

афxæpæггаг (афxæpæггæгтæ) | afxæræggag | azarlamalık, hakaret etmelik, kırmalık,<br />

gönlü kırılmalık, hatırını kırmalık, incitmelik, gücendirmelik, sitem etmelik, serzeniş etmelik,<br />

canını sıkmalık, acı vermelik, üzmelik; suçlamalık, suç işlemelik, ayıplamalık; cezalandırmalık,<br />

caza vermelik, nasihat vermelik, öğütlemelik, öğüt vermelik.<br />

афxæpæн | afxæræn | azarlanan, hakaret edilen, kırılan, gönlü kırılan, hatırı kırılan,<br />

incitilen, gücendirilen, sitem edilen, serzeniş edilen, canını sıkılan, acı verilen, üzülen;<br />

suçlanan, suç işlenen, ayıplanan; cezalandırılan, caza verilen, nasihat verilen, öğütlenen, öğüt<br />

verilen.<br />

афxæpгæ | afxærgæ | azarlama, hakaret etme, kırma, gönlü kırılma, hatırını kırma, incitme,<br />

gücendirme, sitem etme, serzeniş etme, canını sıkma, acı verme, üzme; suçlama, suç işleme,<br />

ayıplama; cezalandırma, caza verme, nasihat verme, öğütleme, öğüt verme.<br />

афxæpгæйæ | afxærgæyæ | azarlanarak, hakaret ederek, kırarak, gönlü kırılarak, hatırını<br />

kırarak, inciterek, gücendirerek, sitem ederek, serzeniş ederek, canını sıkarak, acı vererek,<br />

üzerek; suçlanarak, suç işleyerek, ayıplayarak; cezalandırarak, caza vererek, nasihat vererek,<br />

öğütleyerek, öğüt vererek.<br />

афxæpд (афxæpдтытæ) | afxærd | azarlanmış, hakaret edilmiş, kırılmış, gönlü kırılmış,<br />

hatırını kırılmış, incitilmiş, gücendirilmiş, sitem edilmiş, serzeniş edilmiş, canını sıkılmış, acı<br />

verilmiş, üzülmüş; suçlanmış, suç işlemiş, ayıplanmış; cezalandırılmış, caza verilmiş, nasihat<br />

verilmiş, öğütlenmiş, öğüt verilmiş.<br />

афxæpинaг (афxæpинæгтæ) | afxærinag | azarlanacak, hakaret edecek, kıracak, gönlü<br />

kırılacak, hatırını kıracak, incitecek, gücendirecek, sitem edecek, serzeniş edecek, canını<br />

sıkacak, acı verecek, üzecek; suçlanacak, suç işleyecek, suç işlenecek, ayıplanacak; azabı hak<br />

edecek, cezalandırılması gereken, cezalandıracak, cezalandırılacak, caza verecek, cezayı hak<br />

edecek; nasihat verecek, öğütlenecek, öğüt verecek; афхæринаг дæ уыдтæн | afxærinag<br />

dæ uıdtæn | seni azarlayacaktım, ayıplayacaktım.<br />

афxæpын [афxæpдта, афxæpдтaид, афxæpдзæн (-и, -ис)] | afxærın | 1) azarlamak,<br />

hakaret etmek, kırmak, gönlü kırılmak, hatırını kırmak, incitmek, gücendirmek, sitem etmek,<br />

328


serzeniş etmek, canını sıkmak, acı vermek, üzmek; suçlamak, suç işlemek, ayıplamak,<br />

giydirmek, darılmak; gücenmek, alınmak, incinmek, küsmek, içerlemek, darılmak, alçalmak,<br />

tan etmek, fiskelemek, kederlenmek, hayıflanmak, gamlanmak, üzülmek; 2) cezalandırmak,<br />

caza vermek, nasihat vermek, öğütlemek, öğüt vermek; cezalandırılmak, azarlanmak.<br />

афxæpындзинад | afxærınzinad | 1) cezalandırılmalık, cezalık, tecziyelik, tenkillik; 2)<br />

hakaretlilik, hakaretlik, azarlık, azarlanmalık; 3) zulümlük, zulümlülük, ezmelik, ezmelilik,<br />

mazlumluk, üzüntülük, baskılık, sömürülük, mekslik.<br />

афыдæбoн кæнын | afıdæbon kænın | 1) zahmete girmek, zahmet etmek, çekmek, zahmet<br />

çekmek, ıstırap çekmek, eziyet çekmek; çalışmak, emek vermek, lütfedip çalışmak; başkasının<br />

yararına yapmak; 2) zarar etmek, zarar görmek.<br />

афыдæбoнгæнaг | afıdæbongænag | zahmete sokan, zahmet ettiren, çektiren, zahmet<br />

çektiren, ıstırap çektiren, eziyet çektiren; çalıştıran, emek verdiren; başkasının yararına<br />

yaptıran.<br />

афыдæбoнгæнæг (афыдæбoнгæнджытæ) | afıdæbongænæg | zahmete giren, zahmet<br />

eden, çeken, zahmet çeken, ıstırap çeken, eziyet çeken; çalışan, emek veren; başkasının<br />

yararına yapan.<br />

афыдæбoнгæнæггaг (афыдæбoнгæнæггæгтæ) | afıdæbongænæggag | zahmete girmelik,<br />

zahmet etmelik, çekmelik, zahmet çekmelik, ıstırap çekmelik, eziyet çekmelik; çalışmalık,<br />

emek vermelik; başkasının yararına yapmalık.<br />

афыдæбoнгæнæн | afıdæbongænæn | zahmete girilen, zahmet edilen, çekilen, zahmet<br />

çekilen, ıstırap çekilen, eziyet çekilen; çalışılan, emek verilen; başkasının yararına yapılan.<br />

афыдæбoнгæнгæ | afıdæbongængæ | zahmete girme, zahmet etme, çekme, zahmet<br />

çekme, ıstırap çekme, eziyet çekme; çalışma, emek verme; başkasının yararına yapma.<br />

афыдæбoнгæнгæйæ | afıdæbongængæyæ | zahmete girerek, zahmet ederek, çekerek,<br />

zahmet çekerek, ıstırap çekerek, eziyet çekerek; çalışarak, emek vererek; başkasının yararına<br />

yaparak.<br />

афыдæбoнгæнинaг (афыдæбoнгæнинæгтæ) | afıdæbongæninag | zahmete girecek,<br />

zahmet edecek, çekecek, zahmet çekecek, ıstırap çekecek, eziyet çekecek; çalışacak, emek<br />

verecek; başkasının yararına yapacak.<br />

афыдæx yæвын (yын) | afıdæx uævın | nefret dolu olmak, nefret edilmek, nezaketsiz<br />

olmak.<br />

афыдyaг кæнын | afıduag kænın | 1) yüz vermek, şımartmak, şımarık yapmak; yaramazlık<br />

yapmak, kapris yapmak, itaat etmemek; 2) zıplamak, hoplamak, bozmak.<br />

афыдyaг yæвын (yын) | afıduag uævın | yaramaz olmak, neşeli olmak, acayip olmak, söz<br />

dinlemez olmak, yaramaz olmak, kaprisli olmak, itaatsiz olmak.<br />

афылдæр кæнын | afıldær kænın | çoğaltmak, artırmak, üretmek, büyütmek, büyültmek,<br />

yükseltmek.<br />

афылдæр yæвын (yын) | afıldær uævın | çoğalmak, çoğaltılmak, artmak, artırılmak,<br />

üremek, üretilmek, fazlalaşmak, genişletmek, yükselmek, çarpılmak.<br />

афынæй кæнын | afınæy kænın | uyutmak, uykuya dalmak, uyuşturmak, yatırmak,<br />

körletmek.<br />

афынæй yæвын (yын) | afınæy uævın | uyumak, uyuklamak, uykuya dalmak, yatmak,<br />

pineklemek, doldurmak, örtmek, koymak, ımızganmak, içi geçmek, kestirmek, şekerleme<br />

yapmak.<br />

афынæйгæнaг | afınæygænag | uyutan, uykuya daldıran, uyuşturtan, uyuşturan, yatıran,<br />

yatırtan, körleten.<br />

афынæйгæнæг (афынæйгæнджытæ) | afınæygænæg | uyuyan, uykuya dalan, uyuşan,<br />

329


uyuşturan, yatan, yatıran, körleyen.<br />

афынæйгæнæггaг | afınæygænæggag | uyutmalık, uykuya dalmalık, uyuşturmalık,<br />

yatırmalık, körletmelik.<br />

афынæйгæнæн | afınæygænæn | uyutulan, uykuya dalınan, uyuşturulan, yatırılan,<br />

körletilen.<br />

афынæйгæнгæ | afınæygængæ | uyutma, uykuya dalma, uyuşturma, yatırma, körletme.<br />

афынæйгæнгæйæ | afınæygængæyæ | uyutarak, uykuya dalarak, uyuşturarak, yatırarak,<br />

körleterek.<br />

афынæйгæнинaг (афынæйгæнинæгтæ) | afınæygæninag | uyutacak, uykuya dalacak,<br />

uyuşturacak, yatıracak, körletecek.<br />

афынк кæнын | afınk kænın | köpürtmek, köpük yapmak, köpürtmek, köpüklendirmek.<br />

афынк yæвын (yын) | afınk uævın | köpürmek, köpük olmak, yok olmak köpürmek,<br />

köpüklenmek.<br />

афыcгæ | afışgæ | yazma, yazılma, kaleme alma, karalama, not etme, not alma, alma,<br />

kaydetme.<br />

афыcгæйæ | afışgæyæ | yazarak, yazılarak, kaleme alarak, karalayarak, not ederek, not<br />

alarak, alarak, kaydederek.<br />

афыcc-афыcc кæнын | afışş-afışş kænın | sık sık yazmak, yazılmak, kaleme almak,<br />

karalamak, not etmek, not almak, almak, kaydetmek.<br />

афыccaг | afışşag | yazdıran, kaleme aldıran, karalatan, not ettiren, not aldıran, aldıran,<br />

kaydettiren.<br />

афыccæг (афыcджытæ) | afışşæg | yazan, yazılan, kaleme alan, karalayan, not eden, not<br />

alan, alan, kaydeden.<br />

афыccæггaг (афыccæггæгтæ) | afışşæggag | yazmalık, yazılmalık, kaleme almalık,<br />

karalamalık, not etmelik, not almalık, almalık, kaydetmelik.<br />

афыccæн | afışşæn | yazılan, kaleme alınan, karalanan, not edilen, not alınan, alınan,<br />

kaydedilen.<br />

афыccинaг | afışşinag | yazacak, yazılacak, kaleme alacak, karalanacak, not edecek, not<br />

alacak, alacak, kaydedecek.<br />

афыccын (афыcтон, афыcтaин, афыcдзынæн) | afışşın | yazmak, yazılmak, kaleme almak,<br />

karalamak, not etmek, not almak, almak, kaydetmek.<br />

афыcт (афыcтытæ) | afışt | not, özet yazı, yazmış, yazılmış, kaleme almış, karalamış, not<br />

etmiş, not almış, kaydetmiş..<br />

афыcтæг | afıştæg | pusula, tezkere, muhtıra, not, özet yazı.<br />

афыц-афыц кæнын | afıs-afıs kænın | sık sık pişirmek, pişmek, kaynatmak, kaynamak,<br />

kaynak yapmak, yakmak.<br />

афыцaг | afısag | pişirten, kaynatan, kaynak yaptıran, yaktıran.<br />

афыцæг (афыцджытæ) | afısæg | pişiren, pişen, kaynayan, kaynatan, kaynak yapan, yakan.<br />

афыцæггaг (афыцæггæгтæ) | afısæggag | pişirmelik, pişmelik, kaynatmalık, kaynamalık,<br />

kaynak yapmalık, yakmalık.<br />

афыцæн | afısæn | pişirilen, pişen, kaynatılan, kaynayan, kaynak yapılan, yakılan.<br />

афыцгæ | afısgæ | pişirme, pişme, kaynatma, kaynama, kaynak yapma, yakma.<br />

афыцгæйæ | afısgæyæ | pişirerek, pişerek, kaynatarak, kaynayarak, kaynak yaparak,<br />

yakarak.<br />

афыцинaг (афыцинæгтæ) | afısinag | pişirecek, pişecek, kaynatacak, kaynayacak, kaynak<br />

yapacak, yakacak.<br />

афыццaг кæнын | afıssag kænın | koşturmak, sürmek, ileri sürmek, kovmak, kovalamak;<br />

330


dehlemek, haylamak, haydalamak, dürtmek, savmak, defetmek, acele ettirmek, damıtmak,<br />

gitmek, tacil etmek, kovmak.<br />

афыццaг yæвын (yын) | afıssag uævın | geçmek, önüne geçmek, daha önce davranmak,<br />

geride bırakmak, ileri geçmek, ilk olmak, ileri sürülmek.<br />

афыцын (афыхтон, афыхтaин, афыцдзынæн) | afısın | pişirmek, pişmek, kaynatmak,<br />

kaynamak, kaynak yapmak, yakmak.<br />

aх! | ax! | ah!, ay!, ha!; vay!, vah!; aman!, behey!; -den bıkmış, yorgun, bezgin.<br />

ахабap кæнын | axabar kænın | haber vermek, haber duyurmak, söylenti taşımak, söylenti<br />

yaymak, salık vermek, müjde vermek, mesaj göndermek, ileti bildirmek, işittirmek, kulağına<br />

duyurmak, dedikodu yapmak, yayıntı göndermek, rivayet etmek; kulak dolgunluğu<br />

oluşturmak, işitme yetisi oluşturmak.<br />

ахабapгæнаг | axabargænag | haber verdiren, haber duyurtan, söylenti taşıtan, söylenti<br />

yaydıran, salık verdiren, müjde verdiren, mesaj gönderten, ileti bildirten, işittiren, kulağına<br />

duyurtan, dedikodu yaptıran, yayıntı gönderten, rivayet ettiren.<br />

ахабapгæнæг (ахабapгæнджытæ) | axabargænæg | haber veren, haber duyuran, söylenti<br />

taşıyan, söylenti yayan, salık veren, müjde veren, mesaj gönderen, ileti bildiren, işittiren,<br />

kulağına duyuran, dedikodu yapan, yayıntı gönderen, rivayet eden.<br />

ахабapгæнæггаг (ахабapгæнæггæгтæ) | axabargænæggag | haber vermelik, haber<br />

duyurmalık, söylenti taşımalık, söylenti yaymalık, salık vermelik, müjde vermelik, mesaj<br />

göndermelik, ileti bildirmelik, işittirmelik, kulağına duyurmalık, dedikodu yapmalık, yayıntı<br />

göndermelik, rivayet etmelik.<br />

ахабapгæнæн | axabargænæn | haber verilen, haber duyurulan, söylenti taşıyan, söylenti<br />

yayan, salık verilen, müjde verilen, mesaj gönderilen, ileti bildirilen, işittirilen, kulağına<br />

duyurulan, dedikodu yapılan, yayıntı gönderilen, rivayet edilen.<br />

ахабapгæнгæ | axabargængæ | haber verme, haber duyurma, söylenti taşıma, söylenti<br />

yayma, salık verme, müjde verme, mesaj gönderme, ileti bildirme, işittirme, kulağına<br />

duyurma, dedikodu yapma, yayıntı gönderme, rivayet etme; kulak dolgunluğu oluşturma,<br />

işitme yetisi oluşturma.<br />

ахабapгæнгæйæ | axabargængæyæ | haber vererek, haber duyurarak, söylenti taşıyarak,<br />

söylenti yayarak, salık vererek, müjde vererek, mesaj göndererek, ileti bildirerek, işittirerek,<br />

kulağına duyurarak, dedikodu yaparak, yayıntı göndererek, rivayet ederek.<br />

ахабapгæнинaг (ахабapгæнинæгтæ) | axabargæninag | haber verecek, haber duyuracak,<br />

söylenti taşıyacak, söylenti yayacak, salık verecek, müjde verecek, mesaj gönderecek, ileti<br />

bildirecek, işittirecek, kulağına duyuracak, dedikodu yapacak, yayıntı gönderecek, rivayet<br />

edecek.<br />

ахадаг | axadag | alakalı yapan, önem taşıtan, ifade ettiren, rol oynatan, dediren, manaya<br />

getiren, anlama getiren, anlamına getiren, anlamlı yapan; 2) önemli yapan; değer verdiren,<br />

kıymet verdiren, önem verdiren, itibar ettiren, sonuç verdiren, sonuçlandıran, etkileten, etkili<br />

yapan, gerçek yapan.<br />

ахадæг (ахадджытæ) | axadæg | alakalı olan, önem taşıyan, ifade eden, rol oynayan,<br />

diyen, manaya gelen, anlama gelen, anlamına gelen, anlamlı olan; 2) önemli olan; değer<br />

veren, kıymet veren, önem veren, itibar eden, sonuç veren, sonuçlandıran, etkileyen, etkili<br />

olan, gerçek olan.<br />

ахадæггаг | axadæggag | alakalı olmalık, önem taşımalık, ifade etmelik, rol oynamalık, bir<br />

rolü oynamalık, demelik, manaya gelmelik, anlama gelmelik, anlamına gelmelik, anlamlı<br />

olmalık; 2) önemli olmalık; değer vermelik, kıymet vermelik, önem vermelik, itibar vermelik,<br />

sonuç vermelik, sonuçlandırmalık, etkilemelik, etkili olmalık, gerçek olmalık<br />

331


ахадæн | axadæn | alakalı olunan, önem taşınan, ifade edilen, rol oynanan, diyen, manaya<br />

gelinen, anlama gelinen, anlamına gelinen, anlamlı olunan; 2) önemli olunan; değer verilen,<br />

kıymet verilen, önem verilen, itibar verilen, sonuç verilen, sonuçlandırılan, etkilenilen, etkili<br />

olunan, gerçek olunan; 3) üretken, üretici, randımanlı, mümbit, verimli, sonuç verici çalışma,<br />

sonuçlandırıcı çalışma, verimli çalışma, randımanlı çalışma, semereli çalışma, etkileyici<br />

çalışma, etkili çalışma, gerçek çalışma, fiili çalışma; ахадæн хæрдзтæ | axadæn xærztæ |<br />

gerçek masraflar, üretim maliyetleri.<br />

ахадгæ | axadgæ | alakalı olma, önem taşıma, ifade etme, rol oynama, bir rolü oynama,<br />

deme, manaya gelme, anlama gelme, anlamına gelme, anlamlı olma; 2) önemli olma; değer<br />

verme, kıymet verme, önem verme, itibar verme, sonuç verme, sonuçlandırma, etkileme,<br />

etkili olma, gerçek olma; 3) üretici, otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır; ахадгæ<br />

цæстæнгæс | axadgæ sæştængæş | otoriter, sözünü geçirir, yetkili, güvenilir, inanılır teşhis,<br />

yargı, kanı, düşünce, fikir; üretici nezaretler.<br />

ахадгæйæ | axadægyæ | alakalı olarak, önem taşıyarak, ifade ederek, rol oynayarak, bir<br />

rolü oynayarak, diyerek, manaya gelerek, anlama gelerek, anlamına gelerek, anlamlı olarak;<br />

2) önemli olarak; değer vererek, kıymet vererek, önem vererek, itibar vererek, sonuç<br />

vererek, sonuçlandırarak, etkileyerek, etkili olarak, gerçek olarak.<br />

ахадинaг (ахадинæгтæ) | axadinag | alakalı olacak, önem taşınacak, ifade edecek, rol<br />

oynanacak, bir rolü oynanacak, manaya gelecek, anlama gelecek, anlamına gelecek, anlamlı<br />

olacak; 2) önemli olacak; değer verecek, kıymet verecek, önem verecek, itibar verecek, sonuç<br />

verecek, sonuçlandıracak, etkilenecek, etkili olacak, gerçek olacak.<br />

ахадыд (ахадиыдтытæ) | axadinag | alakalı olmuş, önem taşımış, ifade etmiş, rol oynamış,<br />

bir rolü oynamış, demiş, manaya gelmiş, anlama gelmiş, anlamına gelmiş, anlamlı olmuş; 2)<br />

önemli olmuş; değer vermiş, kıymet vermiş, önem vermiş, itibar vermiş, sonuç vermiş,<br />

sonuçlandırmış, etkilemiş, etkili olmuş, gerçek olmuş.<br />

ахадын [ахадыдта, ахадыдтaид, ахаддзæн (-и, -ис)] | axadın | 1) alakalı olmak, önem<br />

taşımak, ifade etmek, rol oynamak, bir rolü oynamak, demek, manaya gelmek, anlama<br />

gelmek, anlamına gelmek, anlamlı olmak; 2) önemli olmak; değer vermek, kıymet vermek,<br />

önem vermek, itibar vermek, sonuç vermek, sonuçlandırmak, etkilemek, etkili olmak, gerçek<br />

olmak; цæсты ахадын | sæştı axadın | etkilemek, gözde olmak, izlenimi iyi olmak; saygı<br />

telkin etmek, saygı ilham etmek.<br />

ахадынaд | axadınad | önem, sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili, gerçek, fiili<br />

önem, önemlilik, anlamlılık, kıymet, değer.<br />

ахадындзинад | axadınadzinad | anlamlık, anlamcılılık, manalık, manalılık, fehvalık,<br />

önemlik, önemlilik, değerlik, değerlilik, değer biçmelik, forsluk, yerlik, yerlilik, ehemmiyetlik;<br />

rol yapmalık, otoritelik, yetkililik, yetkelik, bilirkişilik, uzmanlık, rollük, görevlik.<br />

ахай (ахайттæ) | axay | verme; pay, paylaşma, parça verme, parçalara ayırma, bölme,<br />

bölüştürme.<br />

ахай кæнын | axay kænın | paylaşmak, bölmek, parçalara ayırmak, bölüştürmek, vermek,<br />

parçasını vermek; ахайттæ кæнын | axayttæ kænın | paylaşmak, bölmek, parçalara<br />

ayırmak, bölüştürmek.<br />

ахал (ахалттæ), ахал кæнын | axal, axal kænın | 1) kura; kura çekmek; sökmek, bozmak;<br />

2) tel takmak, dizmek, sinir; çok fazla atmak; 1) нанизать; 2) бросить жребий.<br />

ахал yæвын (уын) | axal uævın | uzanmak, uzatılmak, uzamak, gerilmek, yayılmak.<br />

ахалaс yæвын (уын) | axalaş uævın | 1) kırağıyla örtülmek; 2) saçları ağarmak, saçlarına ak<br />

düşmek, ağarmak, kırlaşmak, kırarsak, griye dönmek, griye dönüşmek, gri saçla örtülmek.<br />

ахаст (ахастытæ) | axaşt | yapı, bağlantı.<br />

332


ахастaд (ахастæдтæ) | axaştad | izafîlik, izafiyet, bağıllık, bağlantı, görelilik, görecelik, yapı.<br />

ахастдзинад (ахастдзинæдытæ) | axaştzinad | yapılık, bağıllık, bağlantılık, izafîlik,<br />

izafiyetlik, görelilik, görecelik.<br />

ахастон | axaşton | göreli, görece, izafi, bağıl, bağıntılı, nispi.<br />

ахатaг | axatag |<br />

ахатæг (ахатджытæ) | axatæg |<br />

ахатæггaг | axatæggag |<br />

ахатæн | axatæn |<br />

ахатгæ | axatgæ |<br />

ахатгæйæ | axatgæyæ |<br />

ахатинaг | axatinag |<br />

ахатын (ахатыдтæн, ахатыдaин, ахатдзынæн) | axatın |<br />

ахау-ахау кæнын | axau-axau kænın | sık sık düşmek, devrilmek, yıkılmak, çökmek,<br />

dökülmek, ayrılmak, kopmak, yığılmak, yağmak, şehit olmak; mevki kayıp etmek, itibar<br />

yitirmek, yetkisi alınmak, aşağı düşmek.<br />

ахауaг | axauag | düşüren, devren, yıkan, çöktüren, döken, ayıran, kopartan, yığan,<br />

yağdıran, şehit yapan; mevki kayıp ettiren, itibar yitirten, yetkisi alınan, aşağı düşüre n.<br />

ахауæг (ахауджытæ) | axauæg | düşen, devrilen, yıkılan, çöken, dökülen, ayrılan, kopan,<br />

yığılan, yağan, şehit olan; mevki kayıp eden, itibar yitiren, yetkisi alınan, aşağı düşen.<br />

ахауæггaг (ахауæггæгтæ) | axauæggag | düşmelik, devrilmelik, yıkılmalık, çökmelik,<br />

dökülmelik, ayrılmalık, kopmalık, yığılmalık, yağmalık, şehit olmalık; mevki kayıp etmelik,<br />

itibar yitirmelik, yetkisi alınmalık, aşağı düşmelik.<br />

ахауæн | axauæn | düşülecek yer, düşme yeri, düşülen, devrilen, yıkılan; çöküş yeri, çökme<br />

yeri, dökülen, ayrılan, yığılan, yağılan, şehit olunan; mevki kayıp edilen, itibar yitirilen, yetkisi<br />

alınan, aşağı düşülen.<br />

ахаугæ | axaugæ | düşme, devrilme, yıkılma, çökme, dökülme, ayrılma, kopma, yığılma,<br />

yağma, şehit olma; mevki kayıp etme, itibar yitirme, yetkisi alınma, aşağı düşme.<br />

ахаугæйæ | axaugæyæ | düşerek, devrilerek, yıkılarak, çökerek, dökülerek, ayrılarak,<br />

koparak, yığılarak, yağarak, şehit olarak; mevki kayıp ederek, itibar yitirerek, yetkisi alınarak,<br />

aşağı düşeek.<br />

ахауд (ахаудтытæ) | axaud | düşmüş, devrilmiş, yıkılmış, çökmüş, dökülmüş, ayrılmış,<br />

kopmuş, yığılmış, yağmış, şehit olmuş; mevki kayıp etmiş, itibar yitirmiş, yetkisi alınmış, aşağı<br />

düşmüş.<br />

ахауинaг | axauinag | düşecek, devrilecek, yıkılacak, çökecek, dökülecek, ayrılacak,<br />

kopacak, yığılacak, yağacak, şehit olacak; mevki kayıp edecek, itibar yitirecek, yetkisi<br />

alınacak, aşağı düşecek.<br />

ахауын [ахаудтæн, ахаудaин, ахаудзынæн (ахаудтон, ахаудтaин, ахаудзынæн), ахаут+ |<br />

axauın | düşmek, devrilmek, yıkılmak, çökmek, dökülmek, ayrılmak, kopmak, yığılmak,<br />

yağmak, şehit olmak, kurtulmak; mevki kayıp etmek, itibar yitirmek, yetkisi alınmak, aşağı<br />

düşmek, ayrılmak; kaybolmak; olmak; dökülmek, çürümek; biçmek, budamak, yarmak,<br />

kesmek; kesip atmak, balta ile kesmek, baltalamak; azaltmak, eksiltmek, ucunu almak,<br />

takmak, çakmak, sınavını başaramamak, uçmak, yalamak.<br />

ахауын кæнын | axauın kænın | 1) düşürmek, inmek, indirmek, mevki kayıp ettirmek, itibar<br />

yitirtmek, yetkisini almak; çökmek; yıkmak; 2) kesmek, biçmek; ayırmak.<br />

ахаф-ахаф кæнын | axaf-axaf kænın | sık sık sürtmek, sürtünmek, sürüştürmek, sürmek,<br />

kazımak, fırçalamak; ovmak, ovuşturmak, keselemek, çitilemek, delk etmek, ezmek,<br />

rendelemek; vurmak, grev; çalmak, aşırmak, kaçırmak.<br />

333


ахафaг | axafag | sürten, sürçtüren, sürüştüren, kazıtan, fırçalatan; ovduran, ovuşturan,<br />

keseleten, çitileten, delk ettiren, ezdiren, rendeleten; vurduran, grev yapan; çaldıran, aşırtan,<br />

kaçırtan.<br />

ахафæг (ахафджытæ) | axafæg | süren, sürtünen, sürüşen, kazıyan, fırçalayan; ovan,<br />

ovuşturan, keseleyen, çitileyen, delk eden, ezen, rendeleyen; vuran, grev; çalan, aşıran,<br />

kaçıran.<br />

ахафæггaг (ахафæггæгтæ) | axafæggag | sürtmelik, sürtünmelik, sürüştürmelik, sürmelik,<br />

kazımalık, fırçalamalık; ovmalık, ovuşturmalık, keselemelik, çitilemelik, delk etmelik, ezmelik,<br />

rendelemelik; vurmalık, grevlik; çalmalık, aşırmalık, kaçırmalık.<br />

ахафæн | axafæn | sürtülen, sürtünülen, sürüştürülen, sürünen, kazılan, fırçalanan; ovulan,<br />

ovuşturulan, keselenen, çitilenen, delk edilen, ezilen, rendelenen; 2) vurulan, grev yapılan; 3)<br />

çalınan, aşırılan, kaçırılan.<br />

ахафгæ | axafgæ | sürtme, sürtünme, sürüştürme, sürme, kazıma, fırçalama; ovma,<br />

ovuşturma, keseleme, çitileme, delk etme, ezme, rendeleme; vurma, grev yapma; çalma,<br />

aşırma, kaçırma.<br />

ахафгæйæ | axafgæyæ | sürterek, sürtünerek, sürüştürerek, sürerek, kazıyarak,<br />

fırçalayarak; ovarak, ovuşturarak, keseleyerek, çitileyerek, delk ederek, ezerek, rendeleyerek;<br />

vurarak, grev yaparak; çalarak, aşırarak, kaçırarak.<br />

ахафинaг (ахафинæгтæ) | axafinag | sürtecek, sürtünecek, sürüştürecek, sürecek,<br />

kazınacak, fırçalanacak; ovacak, ovuşturacak, keselenecek, çitilenecek, delk edecek, ezecek,<br />

rendelenecek; vuracak, grev yapacak; çalacak, aşıracak, kaçıracak.<br />

афт (ахæфтытæ) | axaft | sürtmüş, sürtünmüş, sürüştürmüş, sürmüş, kazımış, fırçalamış;<br />

ovmuş, ovuşturmuş, keselemiş, çitilemiş, delk etmiş, ezmiş, rendelemiş; vurmuş, grev yapış;<br />

çalmış, aşırmış, kaçırmış.<br />

ахафын (ахафтон, ахафтaин, ахафдзынæн) | axafın | 1) sürtmek, sürtünmek, sürüştürmek,<br />

sürmek, kazımak, fırçalamak; ovmak, ovuşturmak, keselemek, çitilemek, delk etmek, ezmek,<br />

rendelemek; 2) vurmak, grev yapmak; 3) çalmak, aşırmak, kaçırmak; хи ахафын | xi axafın |<br />

yoklamak, uğramak, almağa uğramak, yürümeğe başlamak, girmek, içeri girmek, çıkmaza<br />

girmek, dolaşmak, dönmek, çekilmek, söz açılmak, batmak, sürtünmek, gitmek; konuşmak,<br />

görüşmek, söylemek, bahsetmek, demek, hislerin keşfetmek (izci anlamında).<br />

ахаx (ахаxx) кæнын | axaxx kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek, kalem çizmek,<br />

çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek, geçersiz kılmak,<br />

çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />

ахаxгæнаг | axaxgænag | 1) çizdiren, çizgi çektiren, kalemle çizdiren; 2) sildiren, çizerek<br />

sildiren, geçersiz kıldıran, çektiren, kalem çektiren; tamamen götürten, dışarı attıran.<br />

ахаxгæнæг (ахаxгæнджытæ) | axaxgænæg | 1) çizen, çizgi çeken, kalemle çizen; 2) silen,<br />

çizerek silen, geçersiz kılan, çeken, kalem çeken; tamamen götüren, dışarı atan.<br />

ахаxгæнæггаг (ахаxгæнæггæгтæ) | axaxgænæggag | 1) çizmelik, çizdirmelik, çizgi<br />

çekmelik, kalem çizmelik; 2) silmelik, çizerek silmelik, geçersiz kılmalık, çekmelik, kalem<br />

çekmelik; tamamen götürmelik, dışarı atmalık.<br />

ахаxгæнæн | axaxgænæn | 1) çizilen, çizdirilen, çizgi çekilen, kalem çizilen; 2) silinen,<br />

çizerek silinen, geçersiz kılınan, çekilen, kalem çekilen; tamamen götürülen, dışarı atılan.<br />

ахаxгæнгæ | axaxgængæ | 1) çizme, çizdirme, çizgi çekme, kalem çizme; 2) silme, çizere<br />

silmek, geçersiz kılma, çekme, kalem çekme; tamamen götürme, dışarı atma.<br />

ахаxгæнгæйæ | axaxgængæyæ | 1) çizerek, çizdirerek, çizgi çekerek, kalem çizerek; 2)<br />

silerek, çizerek silerek, geçersiz kılarak, çekerek, kalem çekerek; tamamen götürerek, dışarı<br />

atarak.<br />

334


ахаxгæнинaг (ахаxгæнинæгтæ) | axaxgæninag | 1) çizecek, çizdirecek, çizgi çekecek,<br />

kalem çizecek; 2) silecek, çizerek silecek, geçersiz kılacak, çekecek, kalem çekecek; tamamen<br />

götürecek, dışarı atacak.<br />

ахаxx (ахаx) (ахаxxыттæ) кæнын | axaxx kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek, kalem<br />

çizmek, çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek, geçersiz<br />

kılmak, çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />

ахæдмæл yæвын (yын) | axædmæl uævın | ölmek, vefat etmek, gebermek, nallanmak,<br />

göçmek, öbür dünyayı boylamak; şehit olmak; düşmek, yıkılmak, yağmak, dökülmek,<br />

çökmek.<br />

ахæдзap кæнын | axæzar kænın | ev yapmak, tesis yaptırmak, ekonomiyi düzeltmek, çiftlik<br />

sahibi olmak, evlenmek, ev bark sahibi olmak, ev döşemek.<br />

ахæйттæ кæнын | axaæyttæ kænın | paylaştırmak, paylaşmak, parçalamak, pay vermek,<br />

pay etmek, parça vermek, hisse vermek, hisselere ayırmak.<br />

ахæйттæгæнаг | axaæyttægænag | paylaştıran.<br />

ахæйттæгæнæг (ахæйттæгæнджытæ) | axaæyttægænæg | paylaşan.<br />

ахæйттæгæнæггаг (ахæйттæгæнæггæгтæ) | axaæyttægænæggag | paylaştırmalık.<br />

ахæйттæгæнæн | axaæyttægænæn | paylaştırılan.<br />

ахæйттæгæнгæ | axaæyttægængæ | paylaştırma.<br />

ахæйттæгæнгæйæ | axaæyttægængæyæ | paylaştırarak.<br />

ахæйттæгæнинaг (ахæйттæгæнинæгтæ) | axaæyttægæninag | paylaştıracak.<br />

ахæлap кæнын | axælar kænın | 1) arkadaş yapmak; dost yapmak, dostluk etmek, dost<br />

edinmek, ahbap yapmak; 2) helal etmek, ölüye haklarını adamak, merhuma adamak.<br />

ахæлap yæвын (yын) | axælar uævın | 1) arkadaş olmak; dost olmak, ahbap olmak; 2)<br />

helal olmak, haklarını ölüye adamak.<br />

ахæлapгæнаг | axælargænag | 1) arkadaş yaptıran; dost yaptıran, dostluk ettiren, dost<br />

ettiren, ahbap yaptıran; 2) helal ettiren, ölüye haklarını adatan, merhuma adatan.<br />

ахæлapгæнæг (ахæлapгæнджытæ) | axælargænæg | 1) arkadaş yapan; dost yapan,<br />

dostluk eden, dost edinen, ahbap yapan; 2) helal eden, ölüye haklarını adayan, merhuma<br />

adayan.<br />

ахæлapгæнæггаг (ахæлapгæнæггæгтæ) | axælargænæggag | 1) arkadaş yapmalık; dost<br />

yapmalık, dostluk etmelik, dost edinmelik, ahbap yapmalık; 2) helal etmelik, ölüye haklarını<br />

adamalık, merhuma adamalık.<br />

ахæлapгæнæн | axælargænæn | 1) arkadaş yapılan; dost yapılan, dostluk edinen, dost<br />

edinen, ahbap yapılan; 2) helal edilen, ölüye hakları adanan, merhuma adanan.<br />

ахæлapгæнгæ | axælargængæ | 1) arkadaş yapma; dost yapma, dostluk etme, dost<br />

edinme, ahbap yapma; 2) helal etme, ölüye haklarını adama, merhuma adama.<br />

ахæлapгæнгæйæ | axælargængæyæ | 1) arkadaş yaparak; dost yaparak, dostluk ederek,<br />

dost edinerek, ahbap yaparak; 2) helal ederek, ölüye haklarını adayarak, merhuma adayarak.<br />

ахæлapгæнинaг (ахæлapгæнинæгтæ) | axælargæninag | 1) arkadaş yapacak; dost<br />

yapacak, dostluk edecek, dost edinecek, ahbap yapacak; 2) helal edecek, ölüye haklarını<br />

adanacak, merhuma adanacak.<br />

ахæлæттaг кæнын | axælættag kænın | çarçur etmek, boşuna harcamak, boş yere<br />

harcamak, ekmek, savurmak, israf etmek, aşırmak, çalmak, yağmalamak, para vurmak.<br />

ахæлæттaггæнæг (ахæлæттaггæнджытæ) | axælættaggænæg | aşırmacı, kasa hırsız, bir<br />

şeyi aşıran adam, yağmacı; müsrif, çarçur eden, savruk, israf eden, boş yere harcayan,<br />

muhteris.<br />

335


ахæлæф кæнын | axælæf kænın | akın etmek, hürya etmek, talan etmek, yağmalamak,<br />

yağmalatmak, saldırmak, kıtlıktan çıkmış gibi saldırmak, boşalmak, boşanmak, akıvermek,<br />

doluvermek, acele ettirmek, çarçur etmek, kalabalıkça yürümek.<br />

ахæлиy | axæliu | 1) yayma, yayılma, yayılış, yaygınlaştırma, yaygınlık, yayvanlık; dağıtma,<br />

dağılma, sirayet; genişletme; temekken, teşmil; 2) etrafa hareket etme, yeniden yerleşim,<br />

tevsi, imbisat, intişar, şüyu.<br />

ахæлиy кæнын | axæliu kænın | a) serpiştirmek, serpmek, saçmak, öteye beriye saçmak,<br />

yansıtıp saçmak, yaymak, yayılmak, yaygınlaştırmak, sirayet etmek, dağıtmak, dağıtılmak,<br />

dağıttırmak, dökmek, ekmek, ayırmak, ayrılmak; atmak, oyalamak; b) püskürmek,<br />

püskürtmek; neşretmek, yayımlamak; salmak; c) yarmak, yararak yol açmak, aralamak,<br />

açmak, parmakları açmak, biçimsiz bir tarzda açmak, ayrı hareket etmek; d) koymak, ayrı<br />

yerleştirmek; düzmek, yerleştirmek, sıralamak; e) gerilmek.<br />

ахæлиy yæвын (уын) | axæliu uævın | a) serpilmek, saçılmak, öteye beriye saçılmak,<br />

yayılmak, yayılmış olmak, yaygın duruma gelmek, yaygınlaşmak, yaygınlaştırılmak, sirayet<br />

etmek, genişlemek, dağılmak, dağıtılmak, dökülmek; b) açılmak, ayırmak, ayrılmak,<br />

aralanmak, aralaşmak; c) parçalanmak, ferahlamak, şenelmek, kaybolmak, çökmek; d)<br />

uzanmak, satılmak, geçmek, çelişmek, azmak, dolaşmak, istila etmek, şenelmek,<br />

karşılaşmamak, heyecana gelmek, heyecanlanmak, coşmak; erimek; düzelmek; boşamak,<br />

boşanmak; e) taşmak, akmak, dolaşmak, istila etmek, yarılarak yol vermek; yarmak, yararak<br />

yol açmak, aralamak, açmak,.<br />

ахæлиyгæнаг | axæliugænag | serpiştirten, serptiren, saçtıran, öteye beriye saçtıran,<br />

yaydıran, yayıştan, yaygınlaştıran, sirayet ettiren, dağıtan, dağıttıran, döktüren, ektiren,<br />

ayırtan; püskürten; neşrettiren, yayımlatan.<br />

ахæлиyгæнæг (ахæлиyгæнджытæ) | axæliugænæg | serpiştiren, serpen, saçan, öteye<br />

beriye saçan, yayan, yayılan, yaygınlaşan, sirayet eden, dağıtan, döken, eken, ayıran, ayrılan;<br />

püsküren, püskürten; neşreden, yayımlayan.<br />

ахæлиyгæнæггаг | axæliugænæggag | serpiştirmelik, serpmelik, saçmalık, yaymalık,<br />

yayılmalık, yaygınlaştırmalık, sirayet etmelik, dağıtmalık, dağıtılmalık, dağıttırmalık, dökmelik,<br />

ekmelik, ayırmalık, ayrılmalık; püskürmelik, püskürtmelik; neşretmelik, yayımlamalık.<br />

ахæлиyгæнæн | axæliugænæn | serpiştirilen, serpilen, saçılan, öteye beriye saçılan,<br />

yayılan, yaygınlaştırılan, sirayet edilen, dağıtılan, dağıttırılan, dökülen, ekilen, ayırtılan;<br />

püskürtülen; neşredilen, yayımlanan.<br />

ахæлиyгæнгæ | axæliugængæ | serpiştirme, serpme, saçma, öteye beriye saçma, yansıtıp<br />

saçma, yayma, yayılma, yaygınlaştırma, sirayet etme, dağıtma, dağıtılma, dağıttırma, dökme,<br />

ekme, ayırma, ayrılma; püskürme, püskürtme; neşretme, yayımlama.<br />

ахæлиyгæнгæйæ | axæliugængæyæ | serpiştirerek, serperek, saçarak, öteye beriye<br />

saçarak, yayarak, yayılarak, yaygınlaştırarak, sirayet ederek, dağıtarak, dağıtılarak,<br />

dağıttırarak, dökerek, ekerek, ayırarak, ayrılarak; püskürerek, püskürtülerek; neşrederek,<br />

yayımlayarak.<br />

ахæлиyгæнинaг (ахæлиyгæнинæгтæ) | axæliugæninag | serpiştirecek, serpecek, saçacak,<br />

öteye beriye saçacak, yayacak, yayılacak, yaygınlaştıracak, sirayet edecek, dağıtacak,<br />

dağıtılacak, dağıttıracak, dökecek, ekecek, ayıracak, ayrılacak; püskürecek, püskürtülecek;<br />

neşredecek, yayımlanacak.<br />

ахæлттæ (ахал) кæнын | axælttæ kænın | sökmek, bozmak. нанизать, бросить жребий<br />

ахæлттæ (ахал) yæвын (yын) | axælttæ uævın | uzanmak, uzatılmak, uzamak, gerilmek,<br />

yayılmak.<br />

336


ахæм | axæm | böyle, böylesi, böylesine; öyle, öylesi, öylesine; şu, şöyle; gibi, bu gibi;<br />

benzeri, buna benzer; ахæм æцæгдзинад | axæm æsægzinad | böylesine doğru, öylesine<br />

doğru, bu gibi doğru.<br />

ахæмпyc кæнын | axæmpuş kænın | yumuşatmak, gevşetmek, tüylenmek, kabartmak.<br />

ахæмпyc yæвын (yын) | axæmpuş uævın | yumuşak olmak, gevrek olmak, kabarmak,<br />

tombul olmak, tüylenilmek.<br />

ахæp-ахæp кæнын | axær-axær kænın | sık sık yemek.<br />

ахæp-хæp кæнын | axær-xær kænın |<br />

ахæpаг | axærag | yediren.<br />

ахæpæг (ахæpджытæ) | axæræg | yiyen.<br />

ахæpæггаг (ахæpæггæгтæ) | axæræggag | yemelik.<br />

ахæpæн | axæræn | yiyişen.<br />

ахæpæт | axæræt | ahret, kıyamet, dehşet, taşkın, feyezan, su baskın; ахæpæты бoн |<br />

axærætı bon | ahret günü, kıyamet günü, korkunç mahkeme günü, müthiş gün, fena gün.<br />

ахæpгæ | axærgæ | yeme.<br />

ахæpгæйæ | axærgæyæ | yiyerek.<br />

ахæpд (ахæpдтытæ) | axærd | yokuş, rampa, dik; yiyen.<br />

ахæpд кæнын | axærd kænın | çıkmak, tırmanmak, tırmanış geçmek, çıkmaya başlamak,<br />

çıkışa başlamak, yokuşa başlamak, rampaya doğrulmak, bayıra vurmak, yükselişe başlamak,<br />

iyileşmeye başlamak, iyileşmek.<br />

ахæpинaг (ахæpинæгтæ) | axærinag | yiyecek, yenilecek, yiyinti, çabukça yenecek, taam,<br />

besin, gıda, аş, atıştırılacak; abur cubur yemek, çerez, meze.<br />

ахæpинaг кæнын | axærinag kænın | hızlı pişirmek, çabukça yemek yapmak, yenecek<br />

yapmak, abur cubur yenilecek yapmak.<br />

ахæррæт | axærræt | son, sonuncu, uç, nihayet, bitim; yol, mesafe, akıbet, çıma.<br />

ахæрын (ахордтон, ахордтaин, ахæрдзынæн) | axærın | 1) yemek, hızlı yemek yemek,<br />

çabukça yemek yemek, abur cubur yemek, karın doyurmak, karnını doyurmak, yiyip bitirmek;<br />

kemirmek, aşındırmak, harap etmek; dişleriyle sıkıştırmak, ağzına almak, yutmak;<br />

kuvvetlenmek, desteklemek; 2) sürüklemek; delik açmak, çukur açmak; silmek, silinmek, su<br />

ile çıkarmak, götürmek, ferleşmek, sıvışmak, palamarı çözmek, durulamak, kaçmak, tüymek,<br />

yok olmak, çıkmak; 3) taranmak, tarak vurmak.<br />

ахæсгæ, ахæсгæ нысаниуæг| axæşgæ | mecazi anlam, değişmeceli anlam.<br />

ахæсгæ нысаниуæг | axæşgæ nışaniuæg | mecazi anlam, değişmeceli anlam.<br />

ахæснaг кæнын | axæşnag kænın | tartışmak, münakaşa etmek, münakaşaya girmek,<br />

becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bahis tutmak, bahis tutuşmak, bahse<br />

girişmek, bahse girmek, yarışmak, çatışmak, boy ölçüşmek.<br />

ахæснaггæнаг | axæşnaggænag | tartıştıran, münakaşa ettiren, münakaşaya sokan,<br />

becetleştiren, cebelleştiren, yüzleştiren, çatıştıran; bahis tutturan, bahis tutuşturan, bahse<br />

giriştiren, bahse sokturan, yarıştıran, çatışan, boy ölçüştüren.<br />

ахæснaггæнæг (ахæснaггæнджытæ) | axæşnaggænæg | tartışan, münakaşa eden,<br />

münakaşaya giren, becelleşen, cebelleşen, yüzleşen, çatışan; bahis tutan, bahis tutuşan,<br />

bahse girişen, bahse giren, yarışan, çatışan, boy ölçüşen.<br />

ахæснaггæнæггаг | axæşnaggænæggag | tartışmalık, münakaşa etmelik, münakaşaya<br />

girmelik, becelleşmelik, cebelleşmelik, yüzleşmelik, çatışmalık, bahis tutmalık, bahis<br />

tutuşmalık, bahse girişmelik, bahse girmelik, yarışmalık, çatışmalık, boy ölçüşmelik.<br />

337


ахæснaггæнæн | axæşnaggænæn | tartışılan, münakaşa edilen, münakaşaya girilen,<br />

becelleşen, cebelleşen, yüzleşen, çatışılan, bahis tutulan, bahis tutuşulan, bahse girişilen,<br />

bahse girilen, yarışılan, çatışılan, boy ölçüşülen.<br />

хæснaггæнгæ | axæşnaggængæ | tartışma, münakaşa etme, münakaşaya girme,<br />

becelleşme, cebelleşme, yüzleşme, çatışma, bahis tutma, bahis tutuşma, bahse girişme,<br />

bahse girme, yarışma, çatışma, boy ölçüşme.<br />

-ахæснaггæнгæйæ | axæşnaggængæyæ | tartışarak, münakaşa ederek, münakaşaya<br />

girerek, becelleşerek, cebelleşerek, yüzleşerek, çatışarak, bahis tutarak, bahis tutuşarak,<br />

bahse girişerek, bahse girerek, yarışarak, çatışarak, boy ölçüşerek.<br />

ахæснaггæнинaг | axæşnaggæninag | tartışacak, münakaşa edecek, münakaşaya girecek,<br />

becelleşecek, cebelleşecek, yüzleşecek, çatışacak, bahis tutacak, bahis tutuşacak, bahse<br />

girişecek, bahse girecek, yarışacak, çatışacak, boy ölçüşecek.<br />

ахæсс-ахæсс кæнын | axæşş-axæşş kænın | sık sık götürmek, çabucak götürmek, alıp<br />

götürmek, etrafa götürmek; taşımak, hızlı taşımak, aktarmak, getirmek.<br />

ахæссæг (ахæсджытæ) | axæşşæg | götüren, çabucak götüren, alıp götüren, etrafa<br />

götüren; taşıyan, hızlı taşıyan, aktaran, getiren.<br />

ахæссæггаг | axæşşæggag | götürmek, çabucak götürmek, alıp götürmek, etrafa götürmek;<br />

taşımak, hızlı taşımalık, aktarmalık, getirmelik.<br />

ахæссæн | axæşşæn | götürülen, çabucak götürülen, alıp götürülen, etrafa götürülen;<br />

taşınan, hızlı taşınan, aktarılan.<br />

ахæссгæ | axæşşgæ | götürme, çabucak götürme, alıp götürme, etrafa götürme; taşıma,<br />

hızlı taşıma, aktarma, getirme.<br />

ахæссгæйæ | axæşşgæyæ | götürerek, çabucak götürerek, alıp götürerek, etrafa götürerek;<br />

taşıyarak, hızlı taşıyarak, aktararak, getirerek.<br />

ахæссинaг (ахæссинæгтæ) | axæşşinag | götürecek, çabucak götürecek, alıp götürecek,<br />

etrafa götürecek; taşınacak, hızlı taşınacak, aktaracak, getirecek.<br />

ахæссын (ахастон, ахастaин, ахæсдзынæн) | axæşşın | 1) götürmek, çabucak götürmek,<br />

alıp götürmek, etrafa götürmek; taşımak, hızlı taşımak, geçerek taşımak; yürütmek, iletmek,<br />

aktarmak, geçmek, geçirmek, hızla geçmek, hızla gelip geçmek, gitmek, hızla gitmek; 2)<br />

almak, eline almak, aldırmak, getirmek, iletmek, ilişkin görmek, indirmek, ertelemek,<br />

devretmek, atlatmak, katlanmak, dayanmak, bırakmak, yapmak, çekmek; heyecanlandırmak;<br />

3) atfetmek, atıfta bulunmak; transfer etmek; dönmek, dolaştırmak, etrafında dolaştırmak,<br />

etrafında gezdirmek, etrafında bir çizgi çizmek, halkalamak; 4) ele geçirmek, tutmak, kendini<br />

tutmak, tutuklamak, yakalamak, başlamak, sarılmak, girmek, girişmek, kendine mal etmek,<br />

çıkmak, gizlenmek, sokulmak; 5) sabretmek, dinlendirmek, yıllandırmak, yıllatmak, gelmek,<br />

kaldırmak; 6) yaşamak, varmak; 7) sürmek, sürüklenmek, süregelmek, gitmek, sürüp gitmek,<br />

sürgün etmek, sürgüne göndermek; gönderme yapmak, yüklemek, mal etmek; 8) devam<br />

etmek, devam ettirmek, gidermek, devam etmek, uzamak, olagelmek, yavaşlamak, yürümek,<br />

gelmek, yanaşmak, kalkmak, hareket etmek, işlemek, yağmak, uzanmak, yakışmak, gelmek,<br />

yürümek, yakışmak, yağmak, seyretmek, yedirmek, yemek; къæвда бирæ нæ ахаста |<br />

khævda biræ næ axaşta | yağmur uzun sürmedi.<br />

ахæст | axæşt | 1) tutkulu, tutuklama, mahkûm, mahpus, esir, hapis, mevkuf, hapsedilmiş;<br />

2) yakalama, tevkif, derdest, haciz, el koyma; 2. tutuklanmış, tutkun, tutuklu, mevkuf.<br />

aхæстгæс, ахæстонгæс | axæştgæş, axæştongæş | gardiyan, hapishane bekçisi.<br />

ахæстæг кæнын | axæştæg kænın | 1) çabukça yaklaşmaya çalışmak; yakınına gitmek; hızlı<br />

bir şekilde bir araya getirmek, yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaştırmak, yakınlaştırmak,<br />

338


yanaşmak, yanaştırmak, tutmak, gelmek; 2) dost olmak, ilgi göstermek, yakılık göstertmek,<br />

ilgili yapmak.<br />

ахæстæг yæвын | axæştæg uævın | 1) yaklaşmak, yakınlaşmak, çabukça yaklaşılmak, hızlı<br />

yakınlaşmak, daha yakına gelmek için çalışılmak, yakınlık göstermek, yanaşılmak, yanaşmak,<br />

gelmek; 2) akraba olmak, ilgilenilmek, anlatılmak.<br />

ахæстæттæ | axæştættæ | cezaevi, tutuk evi, hapishane, hapis; zindan; kodes, tutsaklık,<br />

kölelik, esaret, esirlik.<br />

ахæстoн (ахæстæттæ) | axæşton | cezaevi, tutuk evi, hapishane, hapis; zindan; kodes,<br />

tutsaklık, kölelik, esaret, esirlik; ахæстoны aкæнын | axæştonı akænın | hapishaneye<br />

sokmak, mahpushaneye yerleştirmek, kodese götürmek; ахæстоны бакæнын | axæştonı<br />

bakænın | hapsetmek, hapishaneye koymak, hapishaneye sokmak, hapishaneye kapatmak,<br />

kodese kapatmak.<br />

aхæстонгæс, ахæстгæc | axæştongæş, axæştgæş | gardiyan, hapishane bekçisi.<br />

ахæсты фæyын | axæştı fæuın | tutuklanmak, mahpus olmak, hapishaneye düşmek,<br />

hapishanede bulunmak; bıkmak, usanmak, usanç vermek, usanç getirmek, can sıkmak, canını<br />

sıkmak, sıkıntı vermek; şişirmek; ахæсты дæ куы фæдæн | axæştı dæ kuı fædæn | seni<br />

sıkıntıya soktum, seni bıktırdım.<br />

ахæт | axæt | 1) davranış, davranma, tutum, tavır, duruş, muamele, görüş, alaka, ilgi, ilişki,<br />

ilinti, bağıntı, bağlantı, münasebet, rabıta; oran, düşünce, yargı, fikir; bitirme, hitap, nutuk,<br />

çevirme; dolanma, dolanım, dolaşım, dolaşma, sirkülasyon, tedavül; kullanma; başvurma,<br />

başvuru, çağrı, müracaat; 2) benzeme, huy, adet, alışkınlık; hareketlerin bir şekli, bir yürüyüş,<br />

getirme; 3) hava, ruh hali, moral, keyif, maneviyat; 4) konum, durum, vaziyet, şan, yer, hal,<br />

fıkra, hüküm, mevki, tez, sav; tüzük; ilke; 5) sürgün, sürgüne gönderme, aktarma; referans,<br />

atıf, kaynak gösterme.<br />

ахæт-ахæт кæнын| axæt-axæt kænın| 1) sık sık gezmek, gezinmek, seyahat etmek,<br />

dolaşmak, yürümek, gitmek; eğlenmek, oynamak; 2) benzemek, andırmak, yaklaşmak,<br />

işlemek, takmak, geçmek; 3) yortmak, mayalanmak, fıkramak, fışlamak, duruş almak, tutum<br />

almak, tavır koymak, davranış göstermek, görüş sunmak, fikir söylemek, düşünce edinmek,<br />

yargıya varmak, ilişki kurmak, bağlantı yapmak.<br />

ахæтаг | axætag | gezdiren, seyahat ettiren, dolaştıran, yürüyen, götüren; eğlendiren,<br />

oynatan; benzeten, andırtan, yaklaştıran, işleten, taktıran, geçtiren; yortan, mayalatan,<br />

fıkratan, fışlatan, duruş aldıran, tutum aldıran, tavır koyduran, davranış gösterten, görüş<br />

sunduran, fikir söyleten, düşünceye sokan, yargıya vardıran, ilişki kurduran, bağlantı<br />

yaptıran.<br />

ахæтæг (ахæтджытæ) | axætæg | gezen, gezinen, seyahat eden, dolaşan, yürüyen, giden;<br />

eğlenen, oynayan; benzeyen, andıran, yaklaşan, işleyen, takan, geçen; yortan, mayalanan,<br />

fıkrayan, fışlayan, duruş alan, tutum alan, tavır koyan, davranış gösteren, görüş sunan, fikir<br />

söyleyen, düşünce edinen, yargıya varan, ilişki kuran, bağlantı yapan.<br />

ахæтæггаг | axætæggag | gezmelik, gezinmelik, seyahat etmelik, dolaşmalık, yürümelik,<br />

gitmelik; eğlenmelik, oynamalık; benzemelik, andırmalık, yaklaşmalık, işlemelik, takmalık,<br />

geçmelik; yortmalık, mayalanmalık, fıkramalık, fışlamalık, duruş almalık, tutum almalık, tavır<br />

koymalık, davranış göstermelik, görüş sunmalık, fikir söylemelik, düşünce edinmelik, yargıya<br />

varmalık, ilişki kurmalık, bağlantı yapmalık.<br />

ахæтæн | axætæn | gezilen, gezinilen, seyahat edilen, dolaşılan, yürünen, gidilen; eğlenilen,<br />

oynanan; benzeşen, andıran, yaklaşılan, işlenen, takılan, geçilen; yortulan, mayalanan,<br />

fıkrayan, fışlanan, duruş alınan, tutum alınan, tavır koyulan, davranış gösterilen, görüş<br />

sunulan, fikir söylenen, düşünce edinilen, yargıya varılan, ilişki kurulan, bağlantı yapılan.<br />

339


ахæтгæ | axætgæ | gezme, gezinme, seyahat etme, dolaşma, yürüme, gitme; eğlenme,<br />

oynamak; benzeme, andırma, yaklaşma, işleme, takma, geçme; yortma, mayalanma,<br />

fıkrama, fışlama, duruş alma, tutum alma, tavır koyma, davranış gösterme, görüş sunma, fikir<br />

söyleme, düşünce edinme, yargıya varma, ilişki kurma, bağlantı yapma.<br />

ахæтгæйæ | axætgæyæ | gezerek, gezinerek, seyahat ederek, dolaşarak, yürüyerek,<br />

giderek; eğlenerek, oynayarak; 2) benzeyerek, andırarak, yaklaşarak, işleyerek, takarak,<br />

geçerek; 3) yortarak, mayalanarak, fıkrayarak, fışlayarak, duruş alarak, tutum alarak, tavır<br />

koyarak, davranış göstererek, görüş sunarak, fikir söyleyerek, düşünce edinerek, yargıya<br />

vararak, ilişki kurarak, bağlantı yaparak.<br />

ахæтинaг | axætinag | gezecek, gezinecek, seyahat edecek, dolaşacak, yürünecek, gidecek;<br />

eğlenecek, oynanacak; benzeşecek, andıracak, yaklaşacak, işlenecek, takacak, geçecek;<br />

yortacak, mayalanacak, fıkratacak, fışlanacak, duruş alacak, tutum alacak, tavır koyacak,<br />

davranış gösterecek, görüş sunacak, fikir söylenecek, düşünce edinecek, yargıya varacak,<br />

ilişki kuracak, bağlantı yapacak.<br />

ахæтын [ахатт (-и, -ис), ахаттaин, ахæтдзæн(-и, -ис)] | axætın | 1) gezmek, gezinmek,<br />

seyahat etmek, dolaşmak, yürümek, bir yürüyüş yapmak, gitmek; eğlenmek, oynamak;<br />

zorlukla çekmek; 2) benzemek, andırmak, yaklaşmak, işlemek, takmak, geçmek; 3) yortmak,<br />

mayalanmak, fıkramak, fışlamak, kekremsek, duruş almak, tutum almak, tavır koymak,<br />

davranış göstermek, görüş sunmak, fikir söylemek, düşünce edinmek, yargıya varmak, ilişki<br />

kurmak, bağlantı yapmak.<br />

ахæххытæ (ахаx, ахаxx) кæнын | axæxxıtæ kænın | 1) çizmek, çizdirmek, çizgi çekmek,<br />

kalem çizmek, çizerek silmek; sürmek, pullukla sürmek, nadas etmek, tarla açmak; silmek,<br />

geçersiz kılmak, çekmek, kalem çekmek; tamamen götürmek, dışarı atmak.<br />

ахæц-ахæц | axæs- axæs | 1) sık sık zorlukla çekme, ancak çekin, uzun karıştırması;<br />

çekiştirme, asılıp bırakma-asılıp bırakma, çekiştire-çekiştire, ha bire çekiştirme; 2) uzun süre<br />

oyalanma; ахæц-ахæц кæнын | axæs- axæs kænın | çekmek, hızla çekmek, çekiştirmek, ha<br />

bire çekiştirmek, çekivermek, çekip çıkarmak, canı çekmek; asılıp bırakmak-asılıp bırakmak,<br />

koparmak, zonklamak, uzatmak, sürüklemek, rahatsız etmek; sıkmak; seğirmek, döşemek;<br />

emmek; sürüncemede bırakmak, geciktirmek; ağırlığında olmak, haddeden çekmek.<br />

ахæц-ахæцгæнгæ | axæs-axæsgængæ | çekiştirerek, asılıp bırakma-asılıp bırakma ile, ha<br />

bire çekiştirmekle.<br />

ахæцаг | axæsag | çektiren, gerdiren, yudum yudum içtiren, sömürten, tutturan; sürüten,<br />

sürükleten, sürükleyip götürten; savsaklatan, uzatan, geciktirten; 2) sıktıran, sıkıştırtan,<br />

kaplatan, sallatan; 3) ayrı hareket ettiren; taraf tutturan, yararak yol açtıran, yardıran,<br />

yarılarak yol verdiren, aralatan, ayırtan, açtıran; 4) kavga ettiren; yenişten.<br />

ахæцæг (ахæцджытæ) | axæsæg | çeken, gerinen, yudum yudum içen, sömüren, tutan;<br />

sürüyen, sürükleyen, sürükleyip götüren; savsaklayan, uzatan, uzayan, uzanan, geciktiren; 2)<br />

sıkan, sıkıştıran, kaplayan, kaplanan, kapanan, sallayan; 3) ayrı hareket eden; taraf tutan,<br />

yararak yol açan, yaran, yarılarak yol veren, aralayan, ayıran, aralanan, açan, açılan; 4) kavga<br />

eden; yenilen.<br />

ахæцæггаг | axæsæggag | 1) çekmelik, gerinmelik, yudum yudum içmelik, sömürmelik,<br />

tutmalık; sürümelik, sürüklemelik, sürükleyip götürmelik, sürükleyerek öteye götürmelik;<br />

savsaklamalık, uzatmalık, uzamalık, uzanmalık, geciktirmelik; 2) sıkmalık, sıkıştırmalık,<br />

kaplamalık, kaplanmalık, kapanmalık, sallamalık; 3) ayrı hareket etmelik; taraf tutmalık,<br />

yararak yol açmalık, yarmalık, yarılarak yol vermelik, aralamalık, ayırmalık, aralanmalık,<br />

açmalık, açılmalık; 4) kavga etmelik; yenilmelik.<br />

340


ахæцæн | axæsæn | 1) çekilen, gerinilen, yudum yudum içilen, sömürülen, tutulan;<br />

sürütülen, sürüklenilen, sürükleyip götürülen, sürükleyerek öteye götürülen; savsaklanılan,<br />

uzatılan, uzanılan, geciktirilen; 2) sıkılan, sıkıştırılan, kaplanılan, kapanılan, sallanılan; 3) ayrı<br />

hareket edilen; taraf tutuşulan, yararak yolu açılan, yarılan, yarılarak yol verilen, aralanan,<br />

ayırtılan, aralanılan, açılan, açılanan; 4) kavga edilen; yenilenen.<br />

ахæцгæ | axæsgæ | 1) çekme, gerinme, yudum yudum içme, sömürmek, tutma; sürüme,<br />

sürükleme, sürükleyip götürme, sürükleyerek öteye götürme; savsaklama, uzatmak, uzama,<br />

uzanma, geciktirme; 2) sıkma, sıkıştırma, kaplama, kaplanma, kapanma, sallama; 3) ayrı<br />

hareket etme; taraf tutma, yararak yol açma, yarma, yarılarak yol verme, aralama, ayırma,<br />

aralanma, açmak, açılma; 4) kavga etme; yenilme.<br />

ахæцгæйæ | axæsgæyæ | 1) çekerek, gerinerek, yudum yudum içerek, sömürerek, tutarak;<br />

sürüyerek, sürükleyerek, sürükleyip götürerek, sürükleyerek öteye götürerek; savsaklayarak,<br />

uzatarak, uzayarak, uzanarak, geciktirerek; 2) sıkarak, sıkıştırarak, kaplayarak, kaplanarak,<br />

kapanarak, sallayarak; 3) ayrı hareket ederek; taraf tutarak, yararak yol açarak, yararak,<br />

yarılarak yol vererek, aralayarak, ayırarak, aralanarak, açarak, açılarak 4) kavga ederek;<br />

yenilerek.<br />

ахæцинaг (ахæцинæгтæ) | axæsinag | 1) çekecek, gerinecek, yudum yudum içecek,<br />

sömürecek, tutarak; sürünecek, sürüklenecek, sürükleyip götürecek, sürüklenecek öteye<br />

götürecek; savsaklanacak, uzatacak, uzanacak, uzanacak, geciktirecek; 2) sıkacak, sıkıştıracak,<br />

kaplanacak, kapanacak, sallanacak; 3) ayrı hareket edecek; taraf tutacak, yaracak yol açacak,<br />

yaracak, yarılarak yol verecek, aralanacak, ayıracak, aralanacak, açacak, açılacak 4) kavga<br />

edecek; yenilecek.<br />

ахæццæ кæнын | axæssæ kænın | 1) karıştırmak, karmak, harman etmek, oyalatmak,<br />

uzanmak, uzatmak, yetişmek, yetiştirmek, benzetmek; 2) ulaştırmak, taşımak, teslim etmek,<br />

götürmek, eşlik etmek, vardırmak, erdirmek, yetiştirmek, indirmek, getirmek, vermek,<br />

bitirmek; itmek, sebep olmak, çıkarmak, sağlamak.<br />

ахæццæ yæвын (yын) | axæssæ uævın | 1) karışmak, katışmak, hazır olmak; ermek,<br />

erişmek, ulaşmak, varmak, yetişmek, kavuşmak, nail olmak, gelmek, yanına gelmek, iyi<br />

gelmek, işine gelmek, yanaşmak; bitmek; bozulmak, idrak etmek, duymak, hissetmek,<br />

anlamak, işitmek, pişmek, yaramak; 2) uzanmak, değmek, elde etmek, çıkmak, sağlamak,<br />

mazhar olmak.<br />

ахæцын [ахæцыд (-и, -ис), ахæцыдaид, ахæцдзæн(-и, -ис)] | axæsın | 1) çekmek,<br />

gerinmek, yudum yudum içmek, sömürmek, tutmak; sürümek, sürüklemek, sürükleyip<br />

götürmek, sürükleyerek öteye götürmek; savsaklamak, uzatmak, uzamak, uzanmak,<br />

geciktirmek; 2) sıkmak, sıkıştırmak, kaplamak, kaplanmak, kapanmak, sallamak; 3) ayrı<br />

hareket etmek; taraf tutmak, yararak yol açmak, yarmak, yarılarak yol vermek, aralamak,<br />

ayırmak, aralanmak, açmak, açılmak 4) kavga etmek; yenilmek; хъæбысæй ахæцын |<br />

qæbışæy axæsın | güreş tutmak, güreş etmek.<br />

ахгæн-ахгæн кæнын | axgæn-axgæn kænın | sık sık kilitlemek, kilitlenmek, kapatmak,<br />

kapattırmak, kapamak, kapanmak, yummak, örtmek, örtülmek; çarpmak, tıkamak, kaplamak,<br />

perdelemek.<br />

ахгæнаг | axgænag | kilitleten, kapatan, kapattıran, yumduran, örttüren; çarptıran, tıkatan,<br />

kaplayan, perdeleten.<br />

ахгæнæг (ахгæнджытæ) | axgænæg | kilitleyen, kilitlenen, kapayan, yuman, örten,<br />

örtülen; çarpan, tıkayan, kaplayan, perdeleyen.<br />

341


ахгæнæггаг | axgænæggag | kilitlemelik, kilitlenmelik, kapatmalık, kapattırmalık,<br />

kapamalık, kapanmalık, yummalık, örtmelik, örtülmelik; çarpmalık, tıkamalık, kaplamalık,<br />

perdelemelik.<br />

ахгæнæн | axgænæn | kilitlenen, kapatılan, kapattırılan, kapanan, kapanılan, yumulan,<br />

örtülen, örtülen; çarpılan, tıkanan, kaplanılan, perdelenen.<br />

ахгæнгæ | axgængæ | kilitleme, kilitlenme, kapatma, kapattırma, kapama, kapanma,<br />

yumma, örtme, örtülme; çarpma, tıkama, kaplama, perdeleme.<br />

ахгæнгæйæ | axgængæyæ | kilitleyerek, kilitlenerek, kapatarak, kapattırarak, kapayarak,<br />

kapanarak, yumarak, örterek, örtülerek; çarparak, tıkayarak, kaplayarak, perdeleyerek.<br />

ахгæнинaг (ахгæнинæгтæ) | axgæninag | kilitlenecek, kilitlenecek, kapatacak,<br />

kapattıracak, kapanacak, kapanacak, yumacak, örtecek, örtülecek; çarpacak, tıkanacak,<br />

kaplanacak, perdelenecek.<br />

ахгæнын (ахгæдтон, ахгæдтaин, ахгæндзынæн) | axgænın | kilitlemek, kilitlenmek,<br />

kapatmak, kapattırmak, kapamak, kapanmak, yummak, örtmek, örtülmek; çarpmak, tıkamak,<br />

kaplamak, perdelemek; şırak diye kapamak, küt diye kapamak, küt diye kapanmak.<br />

ахeнц кæнын | axyens kænın | 1) bağlantısını kesmek, kesip atmak, kesip ayırmak, kısa<br />

kesmek, kesmek; 2) irtibatını kesmek, dilimlemek.<br />

ахзын | axjın | yakalamak, ele geçirmek, tutmak.<br />

ахибap кæнын | axibar kænın | 1) ayırmak, herkesten ayrılmak, özgülemek, yalıtmak,<br />

yalıtım yapmak, yalıtkanlaştırmak, izole etmek, izolasyon yapmak; tecrit etmek, halvete<br />

çekilmek; 2) bağımsız yapmak, hür yapmak, özgür yapmak, serbest bırakmak.<br />

ахибap yæвын (уын) | axibar uævın | 1) ayrılmak, ayrılanmak, ayrı durmak, sivrilmek;<br />

yalıtılmak, yalıtkanlaştırılmak, izole olmak, izolasyon uygulanmak; çekilmek, kendi alemine<br />

çekilmek, tecrit edilmek; 2) bağımsız olmak, hür olmak, özgür olmak, serbest olmak.<br />

ахибapгæнаг | axibargænag | 1) ayırtan, ayrıçtan; herkesten ayrıçtan, yalnızlaşan,<br />

özgületen, yalıtan, yalıtım yaptıran, yalıtkanlaştıran; izolasyon yaptıran, izole ettiren; tecrit<br />

ettiren, halvete çektiren; 2) bağımsız yaptıran, hür yaptıran, özgür yaptıran, serbest<br />

bıraktıran.<br />

ахибapгæнæг (ахибapгæнджытæ) | axibargænæg | 1) ayıran, herkesten ayrılan, ayrışmış;<br />

yalnız, özgülenen, yalıtan, yalıtım yapan, yalıtkanlaşan, izole; izole etme, izole eden,<br />

izolasyon yapan; tecrit eden, halvete çekilen; 2) bağımsız yapan, hür yapan, özgür yapan,<br />

serbest bırakan.<br />

ахибapгæнæггаг | axibargænæggag | 1) ayırmalık, herkesten ayrılmalık, özgülemelik,<br />

yalıtmalık, yalıtım yapmalık, yalıtkanlaştırmalık, izole etmelik, izolasyon yapmalık; tecrit<br />

etmelik, halvete çekilmelik; 2) bağımsız yapmalık, hür yapmalık, özgür yapmalık, serbest<br />

bırakmalık.<br />

ахибapгæнæн | axibargænæn | 1) ayırtılan, herkesten ayırtılan, özgülenen, yalıtılan, yalıtım<br />

yapılan, yalıtkanlaştırılan, izole edilen, izolasyon yapılan; tecrit edilen, halvete çekilen; 2)<br />

bağımsız yapılan, hür yapılan, özgür yapılan, serbest bırakılan.<br />

ахибapгæнгæ | axibargængæ | 1) ayırma, herkesten ayrılma, özgüleme, yalıtma, yalıtım<br />

yapma, yalıtkanlaştırma, izole etme, izolasyon yapma; tecrit etme, halvete çekilme; 2)<br />

bağımsız yapma, hür yapma, özgür yapma, serbest bırakma.<br />

ахибapгæнгæйæ | axibargængæyæ | 1) ayırarak, herkesten ayrılarak, özgüleyerek,<br />

yalıtarak, yalıtım yaparak, yalıtkanlaştırarak, izole ederek, izolasyon yaparak; tecrit ederek,<br />

halvete çekilerek; 2) bağımsız yaparak, hür yaparak, özgür yaparak, serbest bırakarak.<br />

ахибapгæнинаг (ахибapгæнинæгтæ) | axibargæninag | | 1) ayıracak, herkesten ayrılacak,<br />

özgülenecek, yalıtacak, yalıtım yapacak, yalıtkanlaştıracak, izole edecek, izolasyon yapacak;<br />

342


tecrit edecek, halvete çekilecek; 2) bağımsız yapacak, hür yapacak, özgür yapacak, serbest<br />

bırakacak.<br />

ахибapгoнд | axibargond | 1) ayrı, ayrılmış, ayrılanmış, münferit, birey, tek başına olan;<br />

yalnız, yalıtılmış, izole, izole etme, tecrit edilmiş, mücerret; kapalı; 2) bağımsız, hür, özgür,<br />

serbest, müstakil, erkin, ergin; tenha, ayrı, kuytu.<br />

ахид кæнын | axid kænın | hızlı terletmek, çabukça terletmek.<br />

ахид yæвын (уын) | axid uævın | hızlı terlemek, çabukça terlemek.<br />

ахиз-ахиз кæнын | axij-axij kænın | sık sık geçmek, aşmak, atlamak, adım atmak,<br />

yükselmek; sızmak, sokulmak, nüfuz etmek, yayılmak; girmek, gelmek, çıkmak, yürümek;<br />

mevki düşmek, yetkiyi bırakmak, basamak inmek.<br />

ахизаг | axijag | geçirten, aştırtan, atlatan, adım attıran, yükselten; sızdıran, sokuştan, nüfuz<br />

ettiren, yayıştan; girdiren, geldiren, çaktıran, yürüten; mevki düşürten, yetkiyi bıraktıran,<br />

basamak indirten.<br />

ахизæг (ахизджытæ) | axijæg | geçiş yeri, geçit; geçen, aşan, atlayan, adım atan, yükselen;<br />

sızan, sokulan, nüfuz eden, yayılan; giren, gelen, çıkan, yürüyen; mevki düşen, yetkiyi<br />

bırakan, basamak inen.<br />

ахизæггаг (ахизæггæгтæ) | axijæggag | geçmelik, aşmalık, atlamalık, adım atmalık,<br />

yükselmelik; sızmalık, sokulmalık, nüfuz etmelik, yayılmalık; girmelik, gelmelik, çıkmalık,<br />

yürümelik; mevki düşmelik, yetkiyi bırakmalık, basamak inmelik.<br />

ахизæн | axijæn | 1. geçilen, geçiş, geçit, aşılan, pasaj, inkılâp; menzil; kat edilen yol,<br />

transfer, intikal, yaya geçidi, geçiş yeri, feribot geçiş yeri; inilen yer, basamak; 2. geçişli,<br />

geçişli fiil, müteaddi; ахизæн фæлтæр | axijæn fæltær | geçiş dönemi, geçiş zamanı.<br />

ахизгæ | axijgæ | geçme, aşma, atlama, adım atma, yükselme; sızma, sokulma, nüfuz etme,<br />

yayılma; girme, gelme, çıkma, yürüme; mevki düşme, yetkiyi bırakma, basamak inme.<br />

ахизгæйæ | axijgæyæ | geçerek, aşarak, atlayarak, adım atarak, yükselerek; sızarak,<br />

sokularak, nüfuz ederek, yayılarak; girerek, gelerek, çıkarak, yürüyerek; mevki düşerek,<br />

yetkiyi bırakarak, basamak inerek.<br />

ахизинаг (ахизинæгтæ) | axijinag | geçecek, aşacak, atlanacak, adım atacak, yükselecek;<br />

sızacak, sokulacak, nüfuz edecek, yayılacak; girecek, gelecek, çıkacak, yürüyecek; mevki<br />

düşecek, yetkiyi bırakacak, basamak inecek.<br />

ахизын [ахызтон (ахызтæн), ахызтaин, ахиздзынæн] | axijın | 1) geçmek, üzerinden<br />

geçmek, yanından geçmek, geçişe devam etmek, aşmak, atlamak, basamak atlamak, adım<br />

atmak, yükselmek; sızmak, sokulmak, nüfuz etmek, yayılmak, iletilmek; girmek, gelmek,<br />

çıkmak, yürümek; pas geçmek, etrafını dolaşmak, arkada bırakmak, geride bırakmak,<br />

kaçmak; bitmek, çiğnemek; dönüşmek, yenmek, kaçınmak, olmak; 2) isabet etmek, isabet<br />

ettirmek, rastlamak, bulmak, tutulmak, kapılmak, yakalanmak; buyurmak; mevki düşmek,<br />

yetkiyi bırakmak, basamak inmek; искæйы сæрты ахизын | işkæyı şærtı axijın | üzerinden<br />

geçmek, başkasının tepelerinden geçmek, başkalarının başına basarak yükselmek.<br />

ахизын кæнын | axijın kænın | adım attırmak, yükseltmek, atlatmak, kuvvetle tırmanmak,<br />

yenmek, aşmak, geçmek; indirmek.<br />

ахил | axil | soy, kuşak, cins, cinslik, nesil, zürriyet, evlat, üren, batın, jenerasyon, kan<br />

tarafından yakın akrabalar; sınıf; tür, çeşit; raht, gömlek, sulp.<br />

ахил-ахил кæнын | axil-axil kænın | sık sık sürünmek, yaymak.<br />

ахилаг | axilag | sürüten, yaydıran.<br />

ахилæг (ахилджытæ) | axilæg | sürünen, sürüngen, yayan.<br />

ахилæггаг | axilæggag | sürünmelik, yaymalık.<br />

ахилæн | axilæn | sürünülen, yayılan.<br />

343


ахилгæ | axilgæ | sürünme, yayma.<br />

ахилгæйæ | axilgæyæ | sürünerek, yayarak.<br />

ахилинаг (ахилинæгтæ) | axilinag | sürünecek, yayacak.<br />

ахилын [ахилд (-и, -ис), ахилдaид, ахилдзæн(-и, -ис)] | axilın | sürünmek, sürünerek<br />

uzaklaşmak, yaymak.<br />

ахин кæнын | axin kænın | 1) hinlik yapmak, hainlik yapmak, kurnazlık yapmak, kurnaz<br />

çıkmak; 2) hain kullanmak, kurnazlığa başvurmak.<br />

ахиртт кæнын | axirtt kænın | sümkürmek, çabukça sümkürmek, burnunu silmek.<br />

ахитаг | axitag |<br />

ахитæг (ахитджытæ) | axitæg |<br />

ахитæн | axitæn |<br />

ахитгæ | axitgæ |<br />

ахитгæйæ | axitgæyæ |<br />

ахитинаг | axitinag |<br />

ахитын [ахитыд (-и, -ис), ахитыaид, ахитдзæн(-и, -ис)] | axitın |<br />

ахицæн | axisæn | boşanma, ayrılma, ayırma, ayrılmış, ayrı yaşama, bölme, feshetme,<br />

uzaklaşma, dağıtma, dağılma, hal, talak, talik; yetiştirme, besleme, üretme.<br />

ахицæн кæнын | axisæn kænın | 1) ayırmak, ayrılmak, ayırtmak, alt bölümlere ayırmak,<br />

birbirinden ayırmak, belirlemek, ayrı düşürmek, ayırt etmek, aralamak, sökmek, tecrit etmek;<br />

izole etmek; bölmek, bölüşmek, yarı yarıya bölmek, paylaşmak, pay etmek, taksim etmek,<br />

parçalanmak, sınır çekmek, sınırlamak, birbirinden uzaklaştırmak, dağıtmak; katılmak,<br />

kesmek, kesilmek; 2) boşanmak, boşamayı kabul etmek, boşanma kararı vermek; ayrı<br />

yaşamak, ayrılmış olmak; 3) bitirmek, bitirtmek, tüketmek, sona erdirmek, son vermek,<br />

tekmillemek, feshetmek, durdurmak; çözmek, halletmek; yerleştirmek; 4) ödemek,<br />

ödenmek, ödeşmek, öteye çekmek; hesap görmek, hesaplaşmak, sayışmak, kesişmek,<br />

cezasını çekmek, borcunu vermek, borcunu ödemek; 5) müsaade etmek, izin vermek,<br />

fekketmek.<br />

ахицæн yæвын (yын) | axisæn uævın | 1) ayrılmak, ayrılmış olmak, ayrı durmak;<br />

ayrılanmak, çekilmek, bir yana çekilmek, kendi âlemine çekilmek, el çekmek, bölmek,<br />

bölünmek, feshetmek, dağıtmak, dağılmak, yayılmak, erimek, sapmak, çıkmak;<br />

karşılaşmamak, tecerrüt etmek, izin vermek; boşamak, eşini boşamak; beraberlikleri bitmek,<br />

ayrı yaşamak, berabere sona ermek; kaçmak, uzaklaşmak, serbest kalmak, kurtulmak; 2)<br />

buzağılamak, satılmak, geçmek, çelişmek, azmak, heyecana gelmek, heyecanlanmak,<br />

coşmak; düzelmek; yetişmek; 3) bitirmek, bitirilmek, bitmek, tamamlamak, tamamlanmak,<br />

neticelenmek, tüketmek, tükenmek, tekmillemek, sona ermek, sona erdirmek, son bulmak,<br />

mezun olmak, dolmak; yerleştirilmek; 4) ihtimamlı bakımla iyi etmek, hareket etmek,<br />

gerilemek; 5) kalkmak, sivrilmek, atlatmak, savuşturmak, başından savmak; 6) olmak;<br />

kopmak, vurmak, öldürmek; 7) karar verilmek.<br />

ахицæнгæнаг | axisængænag | ayırtan, ayrıçtan; belirleyen, ayrı düşürten, ayırt ettiren,<br />

aralatan, söktüren, tecrit ettiren, izole ettiren; böldüren, bölüştüren, paylaştıran, pay ettiren,<br />

taksim ettiren, parçalatan, sınır çektiren, sınırlatan, birbirinden uzaklaştıran, dağıtan;<br />

boşatan.<br />

ахицæнгæнæг (ахицæнгæнджытæ) | axisængænæg | ayıran, ayrılan, ayırtan; belirleyen,<br />

ayrı düşüren, ayırt eden, aralayan, söken, tecrit eden, izole eden; bölen, bölüşen, paylaşan,<br />

pay eden, taksim eden, parçalanan, sınır çeken, sınırlayan, birbirinden uzaklaşan, dağıtan;<br />

boşanan.<br />

344


ахицæнгæнæггаг (ахицæнгæнæггæгтæ) | axisængænæggag | ayırmalık, ayrılmalık,<br />

ayırtmalık; belirlemelik, ayrı düşürmelik, ayırt etmelik, aralamalık, sökmelik, tecrit etmelik,<br />

izole etmelik; bölmelik, bölüşmelik, paylaşmalık, pay etmelik, taksim etmelik, parçalanmalık,<br />

sınır çekmelik, sınırlamalık, birbirinden uzaklaştırmalık, dağıtmalık; boşanmalık.<br />

ахицæнгæнæн | axisængænæn | ayırtılan, ayrılan; belirlenen, ayrı düşürülen, ayırt edilen,<br />

aralanan, sökülen, tecrit edilen, izole edilen; bölünen, bölüşülen, paylaşılan, pay edilen,<br />

taksim edilen, parçalanan, sınır çekilen, sınırlanan, birbirinden uzaklaştırılan, dağıtılan;<br />

boşanan.<br />

ахицæнгæнгæ | axisængængæ | ayırma, ayrılma, ayırtma; belirleme, ayrı düşürme, ayırt<br />

etme, aralama, sökme, tecrit etme, izole etme; bölme, bölüşme, paylaşma, pay etme, taksim<br />

etme, parçalanma, sınır çekme, sınırlama, birbirinden uzaklaştırma, dağıtma; boşanma.<br />

ахицæнгæнгæйæ | axisængængæyæ | ayırarak, ayrılarak, ayırtarak; belirleyerek, ayrı<br />

düşürerek, ayırt ederek, aralayarak, sökerek, tecrit ederek, izole ederek; bölerek, bölüşerek,<br />

paylaşarak, pay ederek, taksim ederek, parçalanarak, sınır çekerek, sınırlayarak, birbirinden<br />

uzaklaştırarak, dağıtarak; boşanarak.<br />

ахицæнгæнинаг (ахицæнгæнинæгтæ) | axisængæninag | ayıracak, ayrılacak, ayırtacak;<br />

belirlenecek, ayrı düşürecek, ayırt edecek, aralanacak, sökecek, tecrit edecek, izole edecek;<br />

bölecek, bölüşecek, paylaşacak, pay edecek, taksim edecek, parçalanacak, sınır çekecek,<br />

sınırlanacak, birbirinden uzaklaştıracak, dağıtacak; boşanacak.<br />

ахкæнын | axkænın | kilitlemek, kapatmak.<br />

ахли кæнын | axli kænın | uğraşmak, uğraşıp durmak, kımıl kımıl kımıldamak, itişmek,<br />

oyalamak, oyalanmak, oynaşmak; iyice araştırmak; eşinmek kurcalamak, kaynaşmak.<br />

ахо | axo | tarıma uygun arazi orman alanı arındırılma. очищенный от леса участок пашни<br />

ахoдæг (ахoдджытæ) | axodæg | kahvaltılık, ısırmalık, tatma, tadına bakılan; аходæг дзы<br />

ними фæлæууыд | axodæg zı nimi fælæuuıd | kahvaltılık bir şey yoktu, orada tat yoktu.<br />

ахoдæггaг (ахoдæггæгтæ) | axodægag | kahvaltılık, ısırmalık, tadımlık, tadına bakılmalık.<br />

ахoдæйнaг (ахoдæйнæгтæ) | axodæynag | kahvaltı edilecek, hafif kahvaltı.<br />

ахoдæн | axodæn | 1) kahvaltı; kahvaltı yapma, kahvaltılık, sabah öğünü, kahvaltı zaman.<br />

ахoдæн xæpын | axodæn xærın | kahvaltı yemek; kahvaltı yapmak, kahvaltı etmek; 2)<br />

kahvaltı ayarlamak.<br />

ахoдæнaфoн | axodænafon | kahvaltı zamanı.<br />

ахoдгæ | axodgæ | kahvaltı yapma.<br />

ахoдгæйæ | axodgæyæ | kahvaltı yaparak.<br />

ахoдинаг (ахoдинæгтæ) | axodinag | kahvaltı yapılacak.<br />

ахoдын (ахуыстон, ахуыстaин, ахoддзынæн) | axodın | 1) kahvaltı yemek, kahvaltı<br />

yapmak, kahvaltı etmek, yemeğe karar vermek, abur cubur atıştırmak, aperatif almak, açlığı<br />

bastırmak; ağzıyla almak; 2) ısırmak, aşındırmak, kemirmek, dişlemek, dişleriyle sıkıştırmak,<br />

kesmek; 3) tadına bakmak, tatmak.<br />

аходзагъд | axozağd | oyma, kesme, kesim.<br />

аходзагъд кæнын | axozağd kænın | oymak, kesmek, kesim yapmak.<br />

ахоинaг (ахoинæгтæ) | axoinag | çakacak, vuracak, dayak atacak, dövecek, pataklanacak,<br />

öğütecek.<br />

ахой-ахой кæнын | axoy-axoy kænın | sık sık çakmak, vurmak, dayak atmak, dövmek,<br />

pataklamak, öğütmek.<br />

ахойæг (ахoйджытæ) | axoyæg | çakan, vuran, dayak atan, döven, pataklayan, öğüten.<br />

ахойæггaг | axoyæggag | çakmalık, vurmalık, dayak atmalık, dövmelik, pataklamalık,<br />

öğütmelik.<br />

345


ахойæн | axoyæn | çakılan, vurulan, dayak atılan, dövülen, pataklanan, öğütülen.<br />

ахойгæ | axoygæ | çakma, vurma, dayak atma, dövme, pataklama, öğütme.<br />

ахойгæйæ | axoygæyæ | çakarak, vurarak, dayak atarak, döverek, pataklayarak, öğüterek.<br />

ахойын (ахостон, ахостaин, ахoйдзынæн) | axoyın | 1) çakmak, vurmak, vurarak incitmek,<br />

çekiçle vurmak, dayak atmak, dövmek, pataklamak, yumruklamak, tokaçlamak; 2) çalmak,<br />

kırmak, kakmak, tutturmak, püskürtmek, zorla geri almak, gidermek, kırıp ayırmak,<br />

uzaklaştırmak, tıklatmak; 3) yenmek, öğütmek.<br />

ахом yæвын (yын) | axom uævın | yangılanmak, iltihaplanmak, irkilmek; çiğ olmak,<br />

pişmemiş olmak, kaynamamak, kızarmamak.<br />

ахон-ахон кæнын | axon-axon kænın | sık sık çağırmak, geri çağırmak, seslenmek, ses<br />

çıkmak, davet etmek, söylemek, haberdar etmek, haber vermek, duyurmak, bildirmek.<br />

ахонaг | axonag | çağıran, seslen, davet eden, söyleyen, haberdar eden, haber veren,<br />

duyuran, bildiren.<br />

ахонæг (ахoнджытæ) | axonæg | çağıran, seslen, davet eden, söyleyen, haberdar eden,<br />

haber veren, duyuran, bildiren.<br />

ахонæггaг | axonæggag | çağırmalık, geri çağırmalık, seslenmelik, ses çıkmalık, davet<br />

etmelik, söylemelik, haberdar etmelik, haber vermelik, duyurmalık, bildirmelik.<br />

ахонæн | axonæn| çağırılan, geri çağırılan, seslenilen, ses çıkarılan, davet edilen, söylenen,<br />

haberdar edilen, haber verilen, duyurulan, bildirilen.<br />

ахонгæ | axongæ| çağırma, geri çağırma, seslenme, ses çıkma, davet etme, söyleme,<br />

haberdar etme, haber verme, duyurma, bildirme.<br />

ахонгæйæ | axongæyæ| çağırarak, geri çağırarak, seslenerek, ses çıkarak, davet ederek,<br />

söyleyerek, haberdar ederek, haber vererek, duyurarak, bildirerek.<br />

ахонинаг (ахонинæгтæ) | axoninag| çağıracak, geri çağıracak, seslenecek, ses çıkacak,<br />

davet edecek, söylenecek, haberdar edecek, haber verecek, duyuracak, bildirecek.<br />

ахонын (ахуыдтон, ахуыдтaин, ахoндзынæн) | axonın | çağırmak, geri çağırmak,<br />

seslenmek, ses çıkmak, davet etmek, söylemek, haberdar etmek, haber vermek, duyurmak,<br />

bildirmek, toplamak; çekmek, bir yana çekmek, geri çekmek, yanıt vermek; demek, diye<br />

çağrılmak, hikâye anlatmak, ilgi göstermek, uyandırmak, etkilemek, kımıldatmak, oynatmak,<br />

yönetmek, sürmek, götürmek; sürmek, yönetmek, değirmek.<br />

ахораг | axorag | boyatan, boya yaptıran, ressam.<br />

ахорæг (ахорджытæ) | axoræg | boyacı, boya yapan, ressam, badanacı,<br />

ахорæггаг (ахорæггæгтæ) | axoræggag | boyacılık, boya yapanlık, ressamlık.<br />

ахорæн | axoræn | boya, renk, boyama, kızartı; makyaj boyası, boya malzemesi.<br />

ахорæнгæpдæг | axorængærdæg | boya bitkisi, boyayan bitki.<br />

ахорæндoн (ахорæндæттæ) | axorændon | boyahane, boya atölyesi, makyaj odası.<br />

ахорæнтæй фыссын | axoræntæy fışşın | boyalarla yazmak.<br />

ахоргæ | axorgæ | boyama, makyaj yapma.<br />

ахоргæйæ | axorgæyæ | boyayarak, boya yaparak.<br />

ахоринаг (ахоринæгтæ) | axorinag | boyanacak, boya yapılacak.<br />

ахорын (ахуырстон, ахуырстaин, ахoрдзынæн) | axorın | 1) boyamak, boya yaymak,<br />

sürmek, boya sürmek, boyası çıkmak, düzgünleşmek; güzelleştirmek; makyaj yapmak; 2)<br />

lekelemek, leke etmek, leke yapmak, kirletmek, bulamak, bulanmak, bulandırmak, bulaşmak,<br />

bulaştırmak; çamurlamak, balçıklaşmak, sıvamak, bozmak, belemek; yağlamak, koymak,<br />

mürekkepleştirmek; 3) karalamak, siyahlatmak, savatlamak, fenalaşmak.<br />

ахосын | axoşın | vurmak, çalmak, tıklatmak, dürtmek, suç yapmak, kabahat işlemek.<br />

346


ахсаг | axşag | 1) yakalatan, tutan, avlatan; ele geçirten, zapt ettiren, işgal ettiren;<br />

savsaklatan, oyalatan, geciktirten, eğleten, yavaşlatan; alıkoyduran, durdurtan, mani<br />

olduran; önünü aldıran, önünü kestiren; 2) tutuklatan, hapis ettiren, tevkif ettiren, gözaltına<br />

aldıran, tutsak ettiren, esir aldıran; haczettiren; 3) mayalatan; pıhtılaştıran (süt, kan).<br />

ахсайæн | axşayæn| telaşlanılan, telaşa düşülen, meraka düşülen, merak edilen,<br />

endişelenilen, endişe duyulan, kuşkulanılan, korkulan, heyecanlanılan, efkârlanılan, zahmet<br />

gösterilen, rahatsız olunan, başlanılan, istenilen, canı isteyen, arzu edilen, dileyen, çekilen,<br />

canı çekilen; öyle gelen.<br />

ахсайгæ | axşaygæ | telaşlanma, telaşa düşme, meraka düşme, merak etme, endişelenme,<br />

endişe duyma, kuşkulanma, korkma, heyecanlanma, efkârlanma, zahmet gösterme, rahatsız<br />

olma, başlama, isteme, canı isteme, arzu etme, dileme, çekme, canı çekme; öyle gelme.<br />

ахсайгæйæ | axşaygæyæ | telaşlanarak, telaşa düşerek, meraka düşerek, merak ederek,<br />

endişelenerek, endişe duyarak, kuşkulanarak, korkarak, heyecanlanarak, efkârlanarak,<br />

zahmet göstererek, rahatsız olarak, başlayarak, isteyerek, canı isteyerek, arzu ederek,<br />

dileyerek, çekerek, canı çekerek; öyle gelerek.<br />

ахсaйын [ахсaйдта, ахсaйдтaид, ахсaйдзæн (-и, -ис)] | axşayın | telaşlanmak, telaşa<br />

düşmek, meraka düşmek, merak etmek, endişelenmek, endişe duymak, kuşkulanmak,<br />

korkmak, heyecanlanmak, efkârlanmak, zahmet göstermek, rahatsız olmak, başlamak,<br />

istemek, canı istemek, arzu etmek, dilemek, çekmek, canı çekmek; öyle gelmek; йæ зæрдæ<br />

уынгмæ ахсайдта | yæ jærdæ uıngmæ axşaydta | yüreği sokağı istiyordu, gönlü sokağa<br />

çekiyordu.<br />

aхсарфамбал | axşarfambal | karaciğer şiş kebap.<br />

ахсæв | axşæv | gece; bu gece; куыд тагъд ахсæв | kuıd tağd axşæv | nasıl çabuk gece<br />

oldu, çabukça hava karardı, ne kadar hızlı karardı.<br />

ахсæв бoнмæ | axşæv | gece sabaha kadar.<br />

ахсæв yæвын (yын) | axşæv uævın | kararmak, karanlık olmak; basmak, taarruz etmek,<br />

hücum etmek, üstüne üstüne yürümek, gelmek, olmak, başlamak, erişmek.<br />

ахсæвыккoн | axşævıkkon | gecelik, bu gece vakti, bugünün gecesi.<br />

ахсæг (ахсджытæ) | axşæg | 1) yakalayan, tutan, avlayan; ele geçiren, zapt eden, işgal<br />

eden; savsaklayan, oyalayan, geciktiren, eğleyen, yavaşlatan; alıkoyan, durduran, mani olan;<br />

önünü alan, önünü kesen; 2) tutuklayan, hapis eden, tevkif eden, gözaltına alan, tutsak eden,<br />

esir alan; haczeden; 3) mayalayan; pıhtılaşan (süt, kan).<br />

ахсæггаг | axşaggag | 1) yakalamalık, tutmalık, avlamalık; ele geçirmelik, zapt etmelik, işgal<br />

etmelik; savsaklamalık, oyalamalık, geciktirmelik, eğlemelik, yavaşlatmalık; alıkoymalık,<br />

durdurmalık, mani olmalık; önünü almalık, önünü kesmelik; 2) tutuklamalık, hapis etmelik,<br />

tevkif etmelik, gözaltına almalık, tutsak etmelik, esir almalık; haczetmelik; 3) mayalamalık,<br />

mayalanmalık, beyaz peynire dönüşmelik; pıhtılanmalık, pıhtılaşmalık (süt, kan).<br />

ахсæд-ахсæд кæнын | axşæd-axşæd kænın | sık sık temizlemek, açmak; kırkmak, çırpmak,<br />

kesmek, budamak.<br />

ахсæдæг | axşædæg | temizleyen, açan; kırkan, çırpan, kesen, budayan.<br />

ахсæдæггаг | axşædæggag | temizlemelik, açmalık; kırkmalık, çırpmalık, kesmelik,<br />

budamalık.<br />

ахсæдæн | axşædæn | temizlenen, açılan; kırkılan, çırpılan, kesilen, budanan.<br />

ахсæдгæ | axşædgæ | temizleme, açma; kırkma, çırpma, kesme, budama.<br />

ахсæдгæйæ | axşædgæyæ | temizleyerek, açarak; kırkarak, çırparak, keserek, budayarak.<br />

ахсæдинаг | axşædinag | temizlenecek, açacak; kırkacak, çırpacak, kesecek, budanacak.<br />

347


ахсæдын (ахсæстон, ахсæстaин, ахсæддзынæн) | axşædın | 1) temizlemek, temizleyip<br />

durmak; savurmak; kontrol etmek, denetlemek, yoklamak, teftiş etmek; 2) kaldırmak, açmak;<br />

3) kırkmak; çırpmak, kesmek, budamak, ağaç kesmek.<br />

ахсæн | axşæn | 1) mide, işkembe, şirden, karın; geviş getiren hayvanların işkembesinin<br />

bölümlerinden her biri; iştah, istek, heves, dayanma, katlanma, kaldırma, 2) maya,<br />

mayalama, mayalanma, süt mayalama, peynir mayalama, hamin.<br />

ахсæндон (ахсæндæттæ) | axşændon | maya için kap, mayaya mahsus kap kacak; mide<br />

suyu.<br />

ахсæндзæг | axşænzæg | midecik, karıncık.<br />

ахсгæ | axşgæ |1) yakalama, tutma, avlama; ele geçirme, zapt etme, işgal etme;<br />

savsaklama, oyalama, geciktirme, eğleme, yavaşlatma; alıkoyma, durdurma, mani olma;<br />

önünü alma, önünü kesme; 2) tutuklama, hapis etme, tevkif etme, gözaltına alma, tutsak<br />

etme, esir alma; haczetme; eğlendirme; gözetme; 3) mayalama, mayalanma, beyaz peynire<br />

dönüşme; süt kesilme, kan tutma; pıhtılanma, pıhtılaşma (süt, kan).<br />

ахсгæйæ | axşgæyæ | 1) yakalayarak, tutarak, avlayarak; ele geçirerek, zapt ederek, işgal<br />

ederek; savsaklayarak, oyalayarak, geciktirerek, eğleyerek, yavaşlatarak; alıkoyarak,<br />

durdurarak, mani olarak; önünü alarak, önünü keserek; 2) tutuklayarak, hapis ederek, tevkif<br />

ederek, gözaltına alarak, tutsak ederek, esir alarak; haczederek; eğlendirerek; 3)<br />

mayalayarak, mayalanarak, beyaz peynire dönüşerek; süt kesilerek, kan tutarak; pıhtılanarak,<br />

pıhtılaşarak (süt, kan).<br />

ахсджиаг | axşciag | 1) iyi, en iyi, en iyisi, daha iyi, daha güzel, seçkin, elit; yüksek dereceler,<br />

mafevk; 2) önemli, en önemli, ciddi, büyük, temel, temel olan, baş, ana, asıl, esas, esasi,<br />

esaslı, başlıca, belli başlı, bazal, bazik; 3) lazım, lazım gelen, lüzumlu, icap eden, gerekli,<br />

gereken, elzem, zaruri, zorunlu, vacip, münasip, uygun, hak; 4) ehemmiyetli, mühim, becit; 5)<br />

sorumlu, mesul; 6) ağırbaşlı, vakur, kurumlu, kibirli; cesim; 7) şirin, sevimli, sevgili, sevecen,<br />

can, cana yakın, tatlı, hoş, içli, yakın, sıkı; kapatma; 8) unutulmaz, unutulmayacak; 9) dini,<br />

dinsel, aziz, kutsal, mukaddes; efdal; ахсджиаг балкарский | axşciag balkarşkiy | değişik<br />

biçim; хсджиаг фарста | axşciag farşta | önemli soru.<br />

ахсджиагдзинад | axşciagzinad | 1) iyilik, güzellik, seçkinlik, elitlik; derecelik, mafevklik; 2)<br />

önem, önemlilik, temkin, ciddilik, büyüklük, temellik, asıllık, esaslık, esasilik, belli başlılık; 3)<br />

lazımlık, lüzumluluk, icap edenlik, gereklilik, gerekenlik, elzemlik, zarurilik, zorunluluk,<br />

vaciplik, münasiplik, uygunluk; 4) ehemmiyet, ehemmiyetlilik, mühimlik, becitlik, umur; 5)<br />

sorumluluk, mesullük; 6) ağırbaşlılık, vakurluk, kurumluluk, kibirlilik; cesimlik; 7) şirinlik,<br />

sevimlilik, sevgililik, sevecenlik, candanlık, cana yakınlık, tatlılık, hoşluk, içlilik, yakınlık, sıkılık;<br />

kapatmalık; 8) unutulmazlık, unutulmamalık; 9) dinilik, dinsellik, azizlik, kutsallık,<br />

mukaddeslik.<br />

ахсидæг (ахсидджытæ) | axşidæg | 1) pişiren, haşlayan, kaynatan; kaynak yapan, metal<br />

tavlayan, metaa su veren, dayanıklı kılan, sağlamlaştıran (metal); 2) kaynaşan; 3) cerrahî<br />

âletleri kaynatan; 4) bir arada olan, yapışık olan, birbirine yapışan.<br />

ахсидæггаг (ахсидæггæгтæ) | axşidæggag | 1) pişirmelik, haşlamalık, kaynatmalık; kaynak<br />

yapmalık, metal tavlamalık, metaa su vermelik, dayanıklı kılmalık, sağlamlaştırmalık (metal);<br />

2) kaynaşmalık; 3) cerrahî âletleri kaynatmalık; 4) bir arada olmalık, yapışık olmalık, birbirine<br />

yapışmalık, çatık olmalık.<br />

ахсидæн | axşidæn | 1) pişirilen, haşlanılan, kaynatılan; kaynak yapılan, metal tavlanılan,<br />

metaa su verilen, dayanıklı kılınan, sağlamlaştırılan (metal); 2) kaynaşılan; 3) cerrahî âletleri<br />

kaynatılan; 4) bir arada olunan, yapışık olunan, birbirine yapışılan, çatık olunan.<br />

348


ахсидгæ | axşidgæ | 1) pişirme, haşlama, kaynatma; kaynak yapma, metal tavlama, metaa<br />

su verme, dayanıklı kılma, sağlamlaştırma (metal); 2) kaynaşma; 3) cerrahî âletleri kaynatma;<br />

4) bir arada olma, yapışık olma, birbirine yapışma, çatık olma.<br />

ахсидгæйæ | axşidgæyæ | 1) pişirerek, haşlayarak, kaynatarak; kaynak yaparak, metal<br />

tavlayarak, metaa su vererek, dayanıklı kılarak, sağlamlaştırarak (metal); 2) kaynaşarak; 3)<br />

cerrahî âletleri kaynatarak; 4) bir arada olarak, yapışık olarak, birbirine yapışarak, çatık<br />

olarak.<br />

ахсидинаг | axşidinag | 1) pişirecek, haşlanacak, kaynatacak; kaynak yapacak, metal<br />

tavlanacak, metaa su verecek, dayanıklı kılacak, sağlamlaştıracak (metal); 2) kaynaşacak; 3)<br />

cerrahî âletleri kaynatacak; 4) bir arada olacak, yapışık olacak, birbirine yapışacak, çatık<br />

olacak.<br />

ахсидын (ахсыстон, ахсыстaин, ахсиддзынæн) | axşidın | 1) pişirmek, haşlamak,<br />

kaynatmak, kaynamağa başlamak; kaynak yapmak, metal tavlamak, metaa su vermek,<br />

dayanıklı kılmak, sağlamlaştırmak (metal); 2) kaynaşmak, kaynaşmağa başlamak; 3) cerrahî<br />

âletleri kaynatmak; 4) bir arada olmak, yapışık olmak, birbirine yapışmak, çatık olmak.<br />

ахсинаг (ахсинæгтæ) | axşinag | 1) yakalanacak, tutacak, avlanacak; ele geçirecek, zapt<br />

edecek, işgal edecek; savsaklanacak, oyalanacak, geciktirecek, eğleyecek, yavaşlatacak;<br />

alıkoyacak, durduracak, mani olacak; önünü alacak, önünü kesecek; 2) tutuklanacak, hapis<br />

edecek, tevkif edecek, gözaltına alacak, tutsak edecek, esir alacak; haczedecek; eğlendirecek;<br />

gözetecek; 3) yeri ödünç alacak, çalıştıracak, görevine başlanacak, ilgilenecek, borç alacak; 4)<br />

görecek, görüşecek, tanık olacak; anlayacak, bilecek, bilincinde olacak, idrak edecek,<br />

kavranacak; düşünecek, duyacak, sezecek, hissedecek; sökülecek, fehmedecek, kapacak; 5)<br />

bükülecek, devrilecek, kıvrılacak, halkalanacak; dönüştürecek, döndürecek, haline getirecek,<br />

çevirecek, evirtecek, denşirecek; mayalanacak, beyaz peynire dönüşecek; süt kesilecek, kan<br />

tutacak; pıhtılanacak, pıhtılaşacak (süt, kan).<br />

ахснæрсын | axşnærşın | hapşırmak, hıçkırmak. почихать<br />

ахснудаг | axşnudag |<br />

ахснудæг (ахснудджытæ) | axşnudæg |<br />

ахснудæггаг (ахснудæггæгтæ) | axşnudæggag |<br />

ахснудæн | axşnudæn |<br />

ахснудгæ | axşnudgæ |<br />

ахснудгæйæ | axşnudgæyæ |<br />

ахснудинаг | axşnudinag |<br />

ахснудын (ахсныстон, ахсныстaин, ахсуддзынæн) | axşnudın | ссучить<br />

ахснырсаг | axşnırşag | hapşırtan.<br />

ахснырсæг (ахснырсджытæ) | axşnırşæg | hapşıran.<br />

ахснырсæн | axşnırşæn | hapşırılan.<br />

ахснырсгæ | axşnırşgæ | hapşırma.<br />

ахснырсгæйæ | axşnırşgæyæ | hapşırarak.<br />

ахснырсинаг | axşnırşinag | hapşıracak.<br />

ахснырст (ахснырстытæ) | axşnırşt | hapşırmış.<br />

ахснырсын (ахснырстон, ахснырстaин, ахснырсдзынæн) | axşnırşın | hapşırmak.<br />

ахст (ахстытæ) | axşt | 1.1) yakalanmış, yakalama, tevkif; tutuklama, mahkum etme,<br />

derdest; 2) alıkoymuş, tutuklanan, tutuklanmış, tutuklu, tutsak, hapis, mahpus, mevkuf; 3)<br />

kesilmiş, mayalanmış (süt); ахст фæуын | axşt fæuın | yakalanmak, tutuklanmak,<br />

yakalanmış olmak, hapis olmak, saplanmak; mayalanmak, kesilmek, pıhtılaşmak 2.1) haciz, el<br />

349


koyma; 2) tutuk, tutkun, tutulmuş, esir; 3) pıhtı, pıhtılaşmış (kan); хъæр æмæ ахст | qær<br />

æma axşt | bağırma ve el koyma, nara ve yakalama.<br />

ахстон (ахстæттæ) | axşton | yuva, ocak, aile ocağı, oyuk, delik, familya.<br />

ахстон кæнын | axşton kænın | yuva yapmak, ocak kurmak, aile ocağı oluşturmak, yuvasına<br />

kavuşmak; tutuk evi yapmak, hapishane yapmak, mahpushane yapmak; ахстоны кæнын |<br />

axştonı kænın | yuva yapmak, ocak kurmak, aile ocağı kurmak; oyuk yapmak, delik açmak.<br />

ахстонкæнынад | axştonkænınad |<br />

ахсын I (ахстон, ахстaин, ахсдзынæн) | axşın | 1) yakalamak, tutmak, avlamak; ele<br />

geçirmek, zapt etmek, işgal etmek; savsaklamak, oyalamak, geciktirmek, eğlemek,<br />

yavaşlatmak; alıkoymak, durdurmak, mani olmak; önünü almak, önünü kesmek; 2)<br />

tutuklamak, hapis etmek, tevkif etmek, gözaltına almak, tutsak etmek, esir almak;<br />

haczetmek; eğlendirmek; gözetmek; 3) yeri ödünç almak, çalıştırmak, görevine başlamak,<br />

ilgilenmek, borç almak; 4) görmek, görüşmek, tanık olmak; anlamak, bilmek, bilincinde<br />

olmak, idrak etmek, kavramak; düşünmek, duymak, sezmek, hissetmek; sökülmek,<br />

fehmetmek, kapmak; 5) bükülmek, devrilmek, kıvrılmak, halkalanmak; dönüştürmek,<br />

döndürmek, haline getirmek, çevirmek, evirtmek, denşirmek; mayalamak, mayalanmak,<br />

beyaz peynire dönüşmek; süt kesilmek, kan tutmak; pıhtılanmak, pıhtılaşmak (süt, kan).<br />

ахсын II | axşın | 1) atmak, fırlatmak; göndermek, bırakmak, terk etmek, vazgeçmek,<br />

koşmak; 2) ateşlemek, silah atmak, vurmak, avlamak.<br />

ахсын III (ахсадтон, ахсадтaин, ахсдзынæн) | axşın | yıkamak, çamaşır yıkamak, yıkatmak,<br />

yıkanmak, banyo yapmak, banyo yaptırmak; silmek, temizlemek, berelemek; yemek.<br />

ахсын-ахсын кæнын | axşın-axşın kænın | sık sık çitlemek, çıtlatmak, kabuklu yemiş<br />

çıtlatmak, kemirmek, çiğnemek, dişlemek.<br />

ахсынаг | axşınag | çitleten, çıtlatan, kabuklu yemiş çıtlatan, kemirten, çiğneten, dişleten.<br />

ахсынæг (ахсынджытæ) | axşınæg | çitleyen, çıtlayan, kabuklu yemiş çıtlayan, kemiren,<br />

çiğneyen, dişleyen.<br />

ахсынæггаг | axşınæggag | çitlemelik, çıtlatmalık, kabuklu yemiş çıtlatmalık, kemirmelik,<br />

çiğnemelik, dişlemelik.<br />

ахсынæн | axşınæn | çitlenen, çıtlatılan, kemirilen, çiğnenen, dişlenen.<br />

ахсынгæ | axşıngæ | çitleme, çıtlatma, kemirme, çiğneme, dişlemek.<br />

ахсынгæйæ | axşıngæyæ | çitleyerek, çıtlatarak, kemirerek, çiğneyerek, dişleyerek.<br />

ахсынинаг (ахсынинæгтæ) | axşıninag | çitlenecek, çıtlatacak, kemirecek, çiğnenecek,<br />

dişlenecek.<br />

ахсынын [ахсыдта, ахсыдтaид, ахсындзæн (-и, -ис)] | axşının | çitlemek, çıtlatmak,<br />

kabuklu yemiş çıtlatmak, kemirmek, çiğnemek, dişlemek, dişleriyle koparmak.<br />

ахудаг | axudag | 1) tebessüm ettiren, sırıtan, güldüren, gevrek gevrek güldüren, çok<br />

güldüren, kahkaha attıran; sahte güldüren, kısa güldüren; 2) şaka ettiren, eğleten, alay<br />

ettiren.<br />

ахудæг (ахудджытæ) | axudæg | 1) tebessüm eden, sırıtan, gülen, gevrek gevrek gülen,<br />

çok gülen, kahkaha atan; sahte gülen, kısa gülen; 2) şaka eden, eğlenen, alay eden.<br />

ахудæггаг | axudæggag | 1) tebessüm etmelik, sırıtmalık, gülmelik, gevrek gevrek gülmelik,<br />

çok gülmelik, kahkaha atmalık; sahte gülmelik, kısa gülmelik; 2) şaka etmelik, eğlenmelik,<br />

alay etmelik.<br />

ахудæн | axudæn | 1) tebessüm edilen, sırıtılan, gülünen, gevrek gevrek gülünen, çok<br />

gülünen, kahkaha atılan; sahte gülünen, kısa gülünen; 2) şaka edilen, eğlenilen, alay edilen.<br />

ахудгæ | axudgæ | 1) tebessüm etme, sırıtma, gülme, gevrek gevrek gülme, çok gülme,<br />

kahkaha atma; sahte gülme, kısa gülme; 2) şaka etme, eğlenme, alay etme.<br />

350


ахудинаг | axudinag | 1) tebessüm edecek, sırıtacak, gülecek, gevrek gevrek gülecek, çok<br />

gülecek, kahkaha atacak; sahte gülecek, kısa gülecek; 2) şaka edecek, eğlenecek, alay edecek.<br />

ахудинаг кæнын | axudinag kænın | ayıplanacak, alay edilecek, şaka edilecek, maskara<br />

olunacak; gülünecek olmak.<br />

ахудт | axudt | tebessüm, tebessüm etmiş, sırıtmış, gülüş, gülmüş; alay, alay etmiş, şaka,<br />

şaka etmiş, eğlenmiş.<br />

ахудын (ахудтæн, ахудтaин, ахуддзынæн) | axudın | 1) tebessüm etmek, sırıtmak,<br />

gülmek, gevrek gevrek gülmek, alay etmek, çok gülmek, kahkaha atmak; sahte gülmek, kısa<br />

gülmek; 2) şaka etmek, eğlenmek, alay etmek.<br />

ахуруччи кæнын | axuruççi kænın | dolaşmak. взять погулять<br />

ахурx кæнын | axurx kænın | 1) boğmak, boğazlamak, gırtlaklamak, nefes aldırmamak,<br />

nefesiz bırakmak, soluğunu kesmek; 2) ezmek, körletmek, koku sürmek; son vermek, önünü<br />

almak; durdurmak.<br />

ахуc кæнын | axuş kænın | 1) kurutmak, akıtmak, boşaltmak, dikmek; biraz kuru; 2) içmek,<br />

sonuna kadar içmek, drenaj yapmak.<br />

ахуc yæвын (yын) | axuş uævın | kurumak, akıtılmak, boşalmak, boşaltılabilmek, drenaj<br />

olmak.<br />

ахуха кæнын | axuxa kænın | kurutmak, güçlü kurutmak, kurulatmak, сильно засушить,<br />

высушить<br />

ахуха yæвын (yын) | axuxa uævın | kurumak, güçlü kurumak, kurulamak, kuru ve<br />

sağlamlaştırmak.<br />

ахуыд (ахуыдтытæ) | axuıd | dikmiş, diktirmiş, dikiş dikmiş, işlemiş, delmiş, mıhlamış,<br />

köklemiş.<br />

ахуыинаг (ахуыинæгтæ) | axuıdinag | dikecek, diktirecek, dikilecek, dikiş dikecek,<br />

işlenecek, delecek, mıhlanacak, köklenecek.<br />

ахуый-ахуый кæнын | axuıdy-axuıdy kænın | sık sık dikmek, diktirmek, dikiş dikmek,<br />

işlemek, delmek, mıhlamak, köklemek.<br />

ахуыйаг | axuıdyag | terzilik yaptıran, diktiren, dikiş diktiren, işleten, deldiren, mıhlatan,<br />

kökleten.<br />

ахуыйæг (ахуыйджытæ) | axuıdyæg | terzi, terzilik yapan, diken, dikiş diken, işleyen,<br />

delen, mıhlayan, kökleyen.<br />

ахуыйæггаг (ахуыйæггæгтæ) | axuıdyæggag | dikmelik, diktirmelik, dikiş dikmelik,<br />

işlemelik, delmelik, mıhlamalık, köklemelik.<br />

ахуыйæн, ахуийæн | axuıyæn, axuiyæn | ekmek kullanılan tüm gıdalar, ekmekle yenecek<br />

herhangi bir yiyecek, katık, nevale, ekmek altlığı.<br />

ахуыйгæ | axuıdygæ | dikme, diktirme, dikiş dikme, işleme, delme, mıhlama, kökleme.<br />

ахуыйгæйæ | axuıdygæyæ | dikerek, diktirerek, dikilerek, dikiş dikerek, işleyerek, delerek,<br />

mıhlayarak, kökleyerek.<br />

ахуыйын (ахуыдтон, ахсуыдтaин, ахуыйдзынæн) | axuıyın | dikmek, diktirmek, dikilecek,<br />

dikiş, dikiş dikmek, işlemek, delmek, mıhlamak, köklemek.<br />

ахуыйынаг | axuıyınag | dikecek, diktirecek, dikilecek, dikiş dikecek, işlenecek, delecek,<br />

mıhlanacak, köklenecek.<br />

351


ахуыллyпп (ахуыпп) кæнын | axuıllupp (axuıpp) kænın | bir yudumu almak, bir lokma<br />

yutmak, yutmak, yutkunmak.<br />

ахуылыдз кæнын | axuılız kænın | ıslatmak, nemlendirmek, tavlamak, ıslatmak, ıslanmak,<br />

yaş yapmak; dökmek.<br />

ахуым кæнын | axuım kænın | 1) sürmek, tarla sürmek; tarla yapmak, tarla açmak, nadas<br />

etmek; 2) kırmak, kırık çiçeklik.<br />

ахуын кæнын | axuın kænın | armağan vermek, armağan sunmak, armağan etmek, hediye<br />

yapmak, hediye etmek, bağışlamak, bağış yapmak, hibe etmek; davet vermek, ikram etmek,<br />

peşkeş çekmek, vermek, sunmak, arz etmek, anlatmak, açıklamak.<br />

ахуынкъ кæнын | axuınkh kænın | delmek, deldirmek, delik yapmak, delik açmak, deşmek,<br />

matkapla delmek, tığlaşmak.<br />

ахуынкъ yæвын (уын) | axuınkh uævın | delinmek, delik açılmak, deşilmek.<br />

ахуыпп (ахуыллyпп) кæнын | axuıpp (axuıllupp) kænın | yudumlamak, bir yudumu almak,<br />

bir lokma yutmak, yutmak, yutkunmak.<br />

ахуыр | axuır | 1.1) öğretim, öğrenim, öğrenim görme, öğretme, okuma, okutma, öğreti,<br />

tahsil, talim, terbiye, eğitme, eğitim, eğitilme, eğitim alma; doktrin, sistem; öğrenim yapma;<br />

doktrin, yetişme, biçimlenme, biçimlenim, formasyon; 2) ders verme, tedris; çalışıma, biçim;<br />

inceleme, araştırma, alıştırmış; 3) alışkanlık edinme, alışkanlık, alışkı, itiyat, görenek, âdet,<br />

huy, öğürlük, ülfet, teamül, tabiat, illet; yatkınlık, mutat; 4) hayvan terbiyesi, evcilleştirilmiş,<br />

terbiyeli, bav, bavlı, dresaj, yetişçi, yetiştirim; 2.1) öğür, öğürleştirilmiş, talimli, yetişmiş,<br />

eğitimli, eğitilmiş; 2) alışılagelmiş; alışık, alışkın, alışkanlık, alışılmış, alışkan, alışılmış,<br />

alıştırılmış, alışagelmiş, mutat, olağan, menus, yatkın, olağan, idmanlı; 3) adamcıl, insancıl,<br />

munis; ахуыр хабар | axuır xabar | bilinen haber, alışılmış haber, mutat.<br />

ахуыр кæнын | axuır kænın | 1) öğrenmek, öğrenim görmek, öğretmek, okutmak, eğitmek;<br />

öğretmenlik yapmak, ders vermek; okula gitmek; 2) araştırmak, alışık yapmak, alışkanlık<br />

edinmek incelemek, alıştırma yapmak, terbiye etmek, bavlımak, öğürleştirmek, alıştırmak; 3)<br />

evcilleştirmek, bağlanmak, kanıksamak; 4) kullanılmak.<br />

ахуыр yæвын (уын) | axuır uævın | 1) alışılagelmiş olmak, alışık olmak, tanıdık olmak; 2)<br />

alıştırılmak.<br />

ахуырад | axuırad | okutma, okuma, öğreti, öğrenim, öğrenim yapma; öğretim, eğitim,<br />

tahsil, talim; maarif, aydınlatma, irfan, kültür ve bilgi verme, doktrin, sistem, oluşum,<br />

teşekkül; biçim; kurs, ışınım, ışıma; inceleme; tetkik; alınma, alma; görev, ödev; oluşuk,<br />

oluşma, meydana getirme, meydana gelme, kurma, kurulma.<br />

ахуырадoн | axuıradon | 1) eğitici ders, okul, öğretim, öğretici, öğretim, öğrenim, ders,<br />

okul; bilim adamı, bilgin, âlim, bilgili, terbiyeli, bilgili, bilgiç; bilimsel; terbiyeli, bilim adamı,<br />

bilgi sahibi, bilgin, okumuş, ilim adamı, dana 2) bilim adamı; öğrenim, eğitim, okuma, tahsil,<br />

kurs; ахуырадoн къæпxæн | axuıradon khæpxæn | bilimsel bir derece; ахуырадон ном |<br />

axuıradon nom | akademik sıralama, akademik derece, bilimsel makam.<br />

ахуырæмхиц | axuıræmxis | sınıf arkadaşı, sınıftan, sınıflaş, sınıftaş.<br />

ахуыргæнаг | axuırgænag | 1) öğretmen, eğitmen, öğreten, eğiten, ders verdiren, hocalık<br />

yapan, öğretim üyesi, okutman, muallim; öğrenim gösteren; öğretmenlik yapan, ders veren;<br />

okula götüren; 2) araştırtan, alışık yaptıran, alışkanlık eden, inceleten, alıştırma yaptıran,<br />

terbiye ettiren, bavlıdan, öğürleştiren, alıştırtan; 3) evcilleştiren, bağlandıran, kanıksatan; 4)<br />

kullandıran.<br />

ахуыргæнæг (ахуыргæнджытæ) | axuırgænæg | 1) öğretmen, eğitmen, ders veren, hoca,<br />

öğretim üyesi, okutman, muallim; 2) alışılagelmiş olan, alışık olan, tanıdık olmak; alıştırılan.<br />

352


ахуыргæнæггаг | axuırgænæggag | öğretmenlik, eğitmenlik, ders vermelik, özel ders<br />

ücretleri, öğretim ücreti, öğrenim ücreti, eğitim ücreti, formasyon ücreti.<br />

ахуыргæнæн | axuırgænæn | ders, okul, öğretim, öğretici, öğrenilen, eğitilen, ders verilen;<br />

öğrenme, öğrenim yapma; öğrenim görme, okuma.<br />

ахуыргæнæндон (ахуыргæнæндæттæ), ахуырдон| axuırgænændon | okul, mektep,<br />

dershane, sınıf, kurum.<br />

ахуыргæнæнуат | axuırgænænuat | dershane, sınıf, anifi.<br />

ахуыргæнгæ | axuırgængæ | öğrenme, öğrenim görme, öğretme, okutma, eğitme;<br />

öğretmenlik yapma, ders verme; okula gitme; araştırma, alışık yapma, alışkanlı edinme<br />

inceleme, alıştırma yapma, terbiye etme, bavlıma, öğürleştirme, eğitme, alıştırma;<br />

evcilleştirme, öğürleştirme, bağlanma, kanıksama; kullanılma.<br />

ахуыргæнгæйæ | axuırgængæyæ | öğrenerek, öğrenim görerek, öğreterek, okutarak,<br />

eğiterek; öğretmenlik yaparak, ders vererek; okula giderek; araştırarak, alışık yaparak,<br />

alışkanlık edinerek, inceleyerek, alıştırma yaparak, terbiye ederek, bavlıyarak, öğürleştirerek,<br />

alıştırarak; evcilleştirerek, bağlanarak, kanıksayarak; kullanılarak.<br />

ахуыргæнинаг (ахуыргæнинæгтæ) | axuırgæninag | öğrenci, talebe, çırak, okullu, cefalı,<br />

öğrenci öğrenimi, öğrenci programı, okunacak, bilgi edinilecek.<br />

ахуыргонд | axuırgond | 1. bilim adamı, ilim adamı, bilgin, bilgili, geniş bilgili, bilgiç, âlim;<br />

bilimsel; terbiyeli; 2. okuma yazma bilen, okuryazar; okumuş, tahsilli, öğrenimli; yanlışsız,<br />

doğru; becerikli; işinin ehli, oluşmuş.<br />

ахуыргонддзинад | axuırgondzinad | 1) eğitimcilik, eğitimlilik, öğretimlik, öğrenimlik,<br />

öğrenimlilik, öğrenme biçimlilik, tahsillik, tahsillilik, maariflik, meydana getirmelik, meydana<br />

gelmelik, oluşukluk, oluşmalık; kurmalık, kurulmalılık, teşekküllük, teşekküllülük, bilginlilik,<br />

bilgiçlilik; 2) sanatçılık, sanatlık, sanatlılık, fenlik; ustalık, ustalılık, hünerlik, hünerlilik,<br />

maharetlik, maharetlilik, marifetlik, hazakatlik, epiklik.<br />

ахуырдон, ахуыргæнæндон | axuırdon, axuırgænændon | okul, mektep, dershane, sınıf,<br />

kurum.<br />

ахуырдзay | axuırzau | öğrenci, talebe, okullu, okula giden, öğrenen.<br />

ахуырдзаутæн | аxuırzаutæn | öğrenciler, talebeye, okulluya, okula gidene, öğrenenlere.<br />

ахуырдзинад | axuırzinad | öğrenmişlik, alışkanlık, tutkuluk.<br />

ахуыркæнынад | axuırkænınad | öğrenmişlik, alışkanlık, tutkuluk.<br />

ахуырмондаг | axuırmondag | öğrenme isteklisi, öğrenme heveslisi, öğrenmeye hevesli,<br />

okuma tutkunu, bilgiye istekli, bilgiye susamış.<br />

ахуырcаг | axuırşag | 1) boyatan, resimleten; 2) kirleten, pisleten, çamurlatan, bulatan,<br />

bulaştırtan, bozduran.<br />

ахуырcæг (ахуырcджытæ) | axuırşæg | 1) boyayan, resimleyen; 2) kirleyen, pisleyen,<br />

çamurlayan, bulayan, bulaşan, bozan.<br />

ахуырcæггаг | axuırşæggag | 1) boyanmalık, boyamalık, resimlemelik; 2) kirlenmelik,<br />

pislenmelik, çamurlanmalık, bulanmalık, bulaşmalık, bozulmalık.<br />

ахуырcæн | axuırşæn | 1) boyanan, resimlenen; 2) kirlenen, pislenen, çamurlanan, bulanan,<br />

bulaşan, bozulan.<br />

ахуырcгæ | axuırşgæ | 1) boyanma, boyama, resimleme; 2) kirlenme, pislenme,<br />

çamurlanma, bulanma, bulaşma, bozulma.<br />

ахуырcгæйæ | axuırşgæyæ | 1) boyanarak, boyayarak, resimleyerek; 2) kirlenerek,<br />

pislenerek, çamurlanarak, bulanarak, bulaşarak, bozularak.<br />

ахуырcинаг (ахуырcинæгтæ) | axuırşinag | 1) boyanacak, resimlenecek; 2) kirlenecek,<br />

pislenecek, çamurlanacak, bulanacak, bulaşacak, bozulacak.<br />

353


ахуырcт (ахуырcтытæ) | axuırşt | 1. resimlenmiş, boyanmış; boyama, boyanma, renk; 2.1)<br />

boyamış, boyalı; 2) kirletilmiş, lekelenmiş; kirli, pis, lekeli, çamurlu, bulaştırılmış.<br />

ахуырcтбыл | axuırştbıl | boyalı dudak, ruj sürülmüş, rujlu.<br />

ахуырcтных | axuırştnox | boyalı tırnak, oje sürülmüş, ojeli.<br />

ахуырcтcæр | axuırştşær | boyalı saç, boyanmış baş.<br />

ахуырcын (ахуырcтон, ахсуырcтaин, ахуырcдзынæн) | axuırşın | 1) boyanmak, boyamak,<br />

maddeyi boyamak; 2) kirlenmek, pislenmek, çamurlanmak, bulanmak, bulaşmak, bozulmak.<br />

ахуырyaт | axuıruat | dershane, öğrenme odası, sınıf, anfi.<br />

ахуырхъом| axuırqom | öğrenime açık, öğrenim görmüş, bilgili, öğrenebilecek, beceri<br />

kazandırma.<br />

ахуырхъомдзинад| axuırqomzinad | öğrenime açıklık, öğrenim görmüşlük, bilgililik.<br />

ахуырхъуаг | axuırquag | bilgiden yoksun, cahil, okuma yazma bilmeyen.<br />

ахуыры æнтыстытæ | аxuırı æntıştıtæ | eğitim zorlukları.<br />

ахуыcгæ | axuışgæ | 1) sönme, söndürülme, küllenme, ortadan kaybolma, pusuya yatma,<br />

kendini saklama, çıkarma; kurutma; 2) uyutma, uyuma, uyku çekme, yatırma, yatma;<br />

kurutulma.<br />

ахуыcгæйæ | axuışgæyæ | 1) sönerek, söndürülerek, küllenerek, ortadan kaybolarak,<br />

pusuya yatarak, kendini saklayarak, çıkararak; kurutarak; 2) uyutarak, uyuyarak, uyku<br />

çekerek, yatırarak, yatarak; kurutularak.<br />

ахуыcкъ кæнын | axuışk kænın | 1) kurulamak, kurutmak (alet, böğür, tekne, varil, küvet);<br />

2) akıtmak, içmek, sonuna kadar içmek.<br />

ахуыcкъ yæвын (yын) | axuışk uævın | 1) kurumak, kurutulmak; 2) kuru.<br />

ахуыcc-ахуыcc кæнын | axuışş-axuışş kænın | 1) sık sık sönmek, söndürülmek, küllenmek,<br />

ortadan kaybolmak, pusuya yatmak, kendini saklamak, çıkarmak; kurutmak; 2) uyutmak,<br />

uyumak, uyku çekmek, yatırmak, yatmak; kurutulmak.<br />

ахуыccаг | axuışşag | 1) söndürten, külleten, ortadan kaybeden, pusuya yatıran, kendini<br />

saklatan, çıkartan; kurutan; 2) uyutan, uyuşturan, uyku çektiren, yatırtan; kurutulan.<br />

ахуыccæг (ахуыcджытæ) | axuışşæg | 1) sönen, söndüren, küllenen, ortadan kaybolan,<br />

pusuya yatan, kendini saklayan; 2) uyuyan, uyku çeken, yatıran, yatan.<br />

ахуыccæггаг | axuışşæggag | 1) sönmelik, söndürülmelik, küllenmelik, ortadan kaybolmalık,<br />

pusuya yatmalık, kendini saklamalık; 2) uyutmalık, uyumalık, uyku çekmelik, yatırmalık,<br />

yatmalık.<br />

ахуыccæн | axuışşæn | 1) sönülen, söndürülen, küllenilen, ortadan kaybolunan, pusuya<br />

yatırılan, saklanan, çıkarılan; 2) uyutulan, uyku çektirilen, yatırılan.<br />

ахуыccинаг | axuışşinag | 1) sönecek, söndürülecek, küllenecek, ortadan kaybolacak,<br />

pusuya yatacak, saklanacak, çıkaracak; kurutacak; 2) uyutacak, uyunacak, uyku çekecek,<br />

yatıracak, yatacak; kurutulacak.<br />

ахуыссын [ахуыссыд (-и, -ис), ахуыссыдaид, ахуысдзæн (-и, -ис)] | axuışşın | 1) sönmek,<br />

söndürülmek, küllenmek, ortadan kaybolmak, pusuya yatmak, kendini saklamak, çıkarmak;<br />

kurutmak; 2) uyutmak, uyumak, uyku çekmek, yatırmak, yatmak; kurutulmak.<br />

ахуыссын кæнын | axuışşın kænın | 1) söndürmek, söndürtmek, itfa etmek, amorti etmek,<br />

tediye etmek, imha etmek, ödemek, tesviye etmek, kapatmak, üflemek; 2) yatırmak,<br />

uyutmak, yatağa koymak.<br />

ахуыccынгæнаг | axuışşıngænag | söndürten, itfa ettiren, amorti ettiren, tediye ettiren,<br />

imha ettiren, ödeten, tesviye ettiren, kapatan, üfleten; yatırtan, uyutan, yatağa koyduran.<br />

354


ахуыccынгæнæг (ахуыccынгæнджытæ) | axuışşıngænæg |söndüren, itfa eden, amorti<br />

eden, tediye eden, imha eden, ödeyen, tesviye eden, kapayan, üfleyen; yatıran, uyutan,<br />

yatağa koyan.<br />

ахуыccынгæнæггаг | axuışşıngænæggag |söndürmelik, söndürtmelik, itfa etmelik, amorti<br />

etmelik, tediye etmelik, imha etmelik, ödemelik, tesviye etmelik, kapatmalık, üflemelik;<br />

yatırmalık, uyutmalık, yatağa koymalık.<br />

ахуыccынгæнæн | axuışşıngænæn |söndürülen, söndürülen, itfa edilen, amorti edilen,<br />

tediye edilen, imha edilen, ödenen, tesviye edilen, kapatılan, üflenen; yatırılan, uyutulan,<br />

yatağa koyulan.<br />

ахуыccынгæнгæ | axuışşıngængæ | söndürme, söndürtme, itfa etme, amorti etme, tediye<br />

etme, imha etme, ödeme, tesviye etme, kapatma, üfleme; yatırma, uyutma, yatağa koyma.<br />

ахуыccынгæнгæйæ | axuışşıngængæyæ | söndürerek, söndürterek, itfa ederek, amorti<br />

ederek, tediye ederek, imha ederek, ödeyerek, tesviye ederek, kapatarak, üfleyerek;<br />

yatırarak, uyutarak, yatağa koyarak.<br />

ахуыccынгæнинаг (ахуыccынгæнинæгтæ) | axuışşıngæninag |söndürecek, söndürtecek,<br />

itfa edecek, amorti edecek, tediye edecek, imha edecek, ödenecek, tesviye edecek,<br />

kapatacak, üflenecek; yatıracak, uyutacak, yatağa konacak.<br />

ахуыcт (ахуыcтытæ) | axuışt |sönmüş, söndürülmüş, itfa edilmiş, amorti edilmiş, tediye<br />

edilmiş, imha edilmiş, ödemiş, tesviye edilmiş , kapatmış, üflemiş; yatırmış, uyutmuş, yatağa<br />

koymuş.<br />

ахуыф-ахуыф кæнын | axuıf-axuıf kænın | sık sık öksürmek.<br />

ахуыфаг | axuıfag | öksürten.<br />

ахуыфæг | axuıfæg | öksüren.<br />

ахуыфæггаг | axuıfæggag | öksürmelik.<br />

ахуыфæн | axuıfæn | öksürülen.<br />

ахуыфгæ | axuıfgæ | öksürme.<br />

ахуыфгæйæ | axuıfgæyæ | öksürerek.<br />

ахуыфинаг (ахуыфинæгтæ) | axuıfinag | öksürecek.<br />

ахуыфт (ахуыфтытæ) | axuıft | öksürmüş.<br />

ахуыфын (ахуыфыдтæн, ахуыфыдaин, ахуыфдзынæн) | axuıfın | öksürmek.<br />

ахх | axx |<br />

аххазгæнджын (аххyысгæнаг, ахъазгæнаг) | axxajgæncın | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />

yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />

destyar yapan.<br />

аххæрæг (аххæрджытæ) | axxæræg | evin tavan kuşak kirişi, ana kuşak kirişi, evin temel<br />

direği; tavanda ışıldayan ışık; kullanılmaz duruma gelen, yiyen, eskiyen, kesit, ışın, iletme.<br />

аххæрæггaг (аххæрæггæгтæ) | axxæræggag | evin tavan kuşak kirişlik, ana kuşak kirişlik,<br />

eve temel direklik.<br />

аххæсгæ | axxæşgæ | götürme, taşıtma.<br />

аххæсгæйæ | axxæşgæyæ | götürerek, taşıyarak.<br />

аххæссaг | axxæşşag | götüren, taşıyan.<br />

аххæссæг (аххæсджытæ) | axxæşşæg | götüren, taşıyan<br />

аххæссæн | axxæşşæn | götürülen, taşınan.<br />

аххæссинаг | axxæşşinag | götürülecek, taşınacak.<br />

аххæссын (аххæссыдтæн, хæссыдaин, хæсдзынæн) | axxæşşın | 1) götürmek, taşımak;<br />

sarmak, kucaklamak, kuşatmak, kaplamak; almak, içine almak, kapsamak; 2) kapmak,<br />

355


yakalamak, yetişmek, enselemek, yapışmak, tutmak, kavramak; yetmek, elvermek, idare<br />

etmek.<br />

аххæст (аххæстытæ) | axxæşt | savaş, muharebe, dövüş, dövüşme, kavga, kavga etme,<br />

çarpışma.<br />

аххæст кæнын | axxæşt kænın | savaşmak, muharebe etmek, dövüşmek, çarpışmak, kavga<br />

etmek.<br />

аххæстгæнaг | axxæştgænag | savaştıran, muharebe ettiren, dövüştüren, çarpıştıran, kavga<br />

ettiren.<br />

аххæстгæнæг (аххæстгæнджытæ) | axxæştgænæg | savaşan, muharebe eden, dövüşen,<br />

çarpışan, kavga eden.<br />

аххæстгæнæггaг (аххæстгæнæггæгтæ) | axxæştgænæggag | savaşmalık, muharebe<br />

etmelik, dövüşmelik, çarpışmalık, kavga etmelik.<br />

аххæстгæнæн | axxæştgænæn | savaşılan, muharebe edilen, dövüşülen, çarpışılan, kavga<br />

edilen.<br />

аххæстгæнгæ | axxæştgængæ | savaşma, muharebe etme, dövüşme, çarpışma, kavga<br />

etme.<br />

аххæстгæнгæйæ | axxæştgængæyæ | savaşarak, muharebe ederek, dövüşerek, çarpışarak,<br />

kavga ederek.<br />

аххæстгæнинаг (аххæстгæнинæгтæ) | axxæştgæninag | savaşacak, muharebe edecek,<br />

dövüşecek, çarpışacak, kavga edecek.<br />

аххæстгонд (аххæстгæндтæ) | axxæştgond | savaşılmış, muharebe edilmiş, dövüşülmüş,<br />

çarpışılmış, kavga edilmiş.<br />

аххос | axxoş | 1) kabahat, suç, kusur, hata, yanlışlık, töhmet, cürüm, sebep, arıza, bozukluk,<br />

eksiklik.<br />

аххос кæнын | axxoş kænın | suçlamak, suçlandırmak; suçlu yapmak, suçlu olmak, hatalı<br />

bulmak, itham etmek, suçlamak, itham etmek, suçlu bulmak; sorumluluk vermek, sorumlu<br />

tutmak, hata bulmak, kusur bulmak, kınamak 2) sebep, neden, vesile, illiyet, faktör, ecil.<br />

аххосaг | axxoşag | suç nedeni, hata sebebi; neden, sebep, kusur, yanlışlık, bahane, vesile,<br />

münasebet, fırsat, arıza, bozukluk, eksiklik, illiyet, faktör, medar, illiyet, ecil.<br />

аххосгæнæг | axxoşgænæg | suçlayan, itham eden, suçlu bulan; savcı, iddianame.<br />

аххосдзинад (аххосдзинæдтæ) | axxoşzinad | suçluluk nedenlik, sebeplik, vesilelik,<br />

yanlışlık, bozukluk, eksiklik, illiyetlik, faktörlük; hata sebepliği, ecillik.<br />

аххосджын | axxoşcın | suçlu, kabahatli, yazıklı, hatalı, suça sebep olan, hataya neden olan,<br />

suça fırsat veren; уый аххосджын нæу | uıy axxoşcın næu | o kabahatli değil, o suçlu değil.<br />

аххосджын кæнын | axxoşcın kænın | suçlamak, suçlandırmak, suçlu bulmak, itham etmek,<br />

kabahat bulmak.<br />

аххосджын yæвын (уын) | axxoşcın uævın | suçlu olmak, kabahatli olmak, yazıklı<br />

bulunmak, hatalı olmak, yanlış yapmak, kusur işlemek, arızalı olmak, bozuk olmak, eksiklik<br />

yapmak.<br />

аххосджынгæнaг | axxoşcıngænag | suçlu yapan, kabahatli yapan, yazıklı yapan, hatalı<br />

yapan, yanlış yapan, kusur işleten, arızalı yapan, bozuk yapan, eksiklik yapan.<br />

аххосджынгæнæг (аххосджынгæнджытæ) | axxoşcıngænæg | suçlu olan, kabahatli olan,<br />

yazıklı bulunan, hatalı olan, yanlış olan, kusur işleyen, arızalı olan, bozuk olan, eksiklik olan.<br />

аххосджынгæнæн | axxoşcıngænæn | suçlu olunan, kabahatli olunan, yazıklı bulunan,<br />

hatalı olunan, yanlış yapılan, kusur işlenen, arızalı olunan, bozuk olunan, eksiklik yapılan.<br />

аххосджынгæнгæ | axxoşcıngængæ | suçlu olma, kabahatli olma, yazıklı bulunma, hatalı<br />

olma, yanlış yapma, kusur işleme, arızalı olma, bozuk olma, eksiklik yapma.<br />

356


аххосджынгæнгæйæ | axxoşcıngængæyæ | suçlu olarak, kabahatli olarak, yazıklı<br />

bulunarak, hatalı olarak, yanlış yaparak, kusur işleyerek, arızalı olarak, bozuk olarak, eksiklik<br />

yaparak.<br />

аххосджынгæнинаг | axxoşcıngæninag | suçlu olacak, kabahatli olacak, yazıklı bulunacak,<br />

hatalı olacak, yanlış yapacak, kusur işleyecek, arızalı olacak, bozuk olacak, eksiklik yapacak.<br />

аххyыpc-аххyыpc кæнын | axxuırş-axxuırş kænın | sık sık kiralamak, tutmak, kirala ile<br />

tutmak, adam tutmak, çalıştırmak.<br />

аххyыpcaг | axxuırşag | kiralatan, adam tutturan.<br />

аххyыpcæг (аххyыpcджытæ) | axxuırşæg | kiralayan, tutan, çalıştıran.<br />

аххyыpcæггaг (аххyыpcæггæгтæ) | axxuırşæggag | kiralamalık, tutmalık, çalıştırmalık.<br />

аххyыpcæн | axxuırşæn | kiralanan, tutulan, çalıştırılan.<br />

аххyыpcгæ | axxuırşgæ | kiralama, tutma, çalıştırma.<br />

аххyыpcгæйæ | axxuırşgæyæ | kiralayarak, tutarak, çalıştırarak.<br />

аххyыpcинаг | axxuırşinag | kiralanacak, tutacak, çalıştıracak.<br />

аххyыpcын I (аххуырcтон, аххсуырcтaин, аххуырcдзынæн) | axxuırşın | kiralamak, tutmak,<br />

kirala ile tutmak, adam tutmak, çalıştırmak.<br />

аххуырсын II | axxuırşın | itmek, itelemek, geri çevirmek, dürtmek, atmak, bir yana atmak,<br />

kenara atmak, kakmak, ileri sürmek, püskürtmek, savuşturmak, önemsememek, üstünde<br />

durmamak.<br />

аххyыc кæнын | axxuış kænın | yardım etmek, yardımcı olmak, destek olmak, desteklemek,<br />

elinden tutmak.<br />

аххyысгæнаг (аххазгæнджын, ахъазгæнаг) | axxuışgænag | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />

yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />

destyar yapan.<br />

ахызт | axıjt | geçiş, geçme, geçirme, geçit; aşma, menzil; geçiş yeri, yaya geçidi, nehri aşma,<br />

nehri geçme, feribot geçişi, intikal; kat edilen yol, transfer; ubur; доныл ахызт | donıl axıjt |<br />

nehir geçişi, sudan geçme yeri, nehir boyunca feribot geçişi.<br />

аххyыcгæнаг | axxuışgænag | yardım ettiren, yardımcı yapan, destek yapan, destekleten,<br />

elinden tutturan.<br />

аххyыcгæнæг (аххyыpcгæнджытæ) | axxuışgænæg | yardım eden, yardımcı olan, destek<br />

olan, destekleyen, elinden tutan.<br />

аххyыcгæнæггаг (аххyыpcгæнæггæгтæ) | axxuışgænæggag | yardım etmelik, yardımcı<br />

olmlık, destek olmalık, desteklemelik, elinden tutmalık.<br />

аххyыcгæнæн | axxuışgænæn | yardım edilen, yardımcı olunan, destek olunan,<br />

desteklenen, elinden tutulan.<br />

аххyыcгæнгæ | axxuışgængæ | yardım etme, yardımcı olma, destek olma, destekleme,<br />

elinden tutma.<br />

аххyыcгæнгæйæ | axxuışgængæyæ | yardım ederek, yardımcı olarak, destek olarak,<br />

destekleyerek, elinden tutarak.<br />

аххyыcгæнинаг (аххyыpcгæнинæгтæ) | axxuışgæninag | yardım edecek, yardımcı olacak,<br />

destek olacak, desteklenecek, elinden tutacak.<br />

ахыбаp-хыбyp кæнын | axıbar-xıbur kænın |<br />

ахызт | axıjt | geçiş, geçirme, geçit, geçme; aşma, pasaj, inkılâp; menzil; intikal, ubur.<br />

ахыл кæнын | axıl kænın | dalaşmak, dövüşmek, kavga etmek, vuruşmak, çarpışmak,<br />

tepişmek, boğuşmak, savaşmak; tartışmak, münakaşa etmek, çekişmek, bozuşmak, arası<br />

açılmak.<br />

357


ахынджылæг кæнын | axıncılæg kænın | 1) dalga geçmek, alay etmek, alaya almak, şaka<br />

yapmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek; gülmek, hakaret etmek, kirletmek; 2) eğlenmek,<br />

gülünç duruma düşürmek, yuha tutmak, yuha çekmek, yuhalamak, zevklenmek, tefe almak.<br />

ахынцаг | axınsag | düşündüren; saydıran, hesaplatan; sanan; 2) davranan, ikram ettiren,<br />

bağışlatan, ağırlatan.<br />

ахынцæг (ахынцджытæ) | axınsæg | düşünen; sayan, hesaplayan; sanan; 2) davranan,<br />

ikram eden, bağışlayan, ağırlayan.<br />

ахынцæггаг (ахынцæггæгтæ) | axınsæggag | düşünmelik; saymalık, hesaplamalık;<br />

sanmalık; 2) davranmalık, ikram etmelik, bağışlamalık, ağırlamalık.<br />

ахынцæн | axınsæn | düşünülen; sayılan, hesaplanan; sanılan; 2) davranılan, ikram edilen,<br />

bağışlanan, ağırlanan.<br />

ахынцгæ | axınsgæ | düşünme; sayma, hesaplama; sanma; 2) davranma, ikram etme,<br />

bağışlama, ağırlama.<br />

ахынцгæйæ | axınsgæyæ | düşünerek; sayarak, hesaplayarak; sanarak; 2) davranarak,<br />

ikram ederek, bağışlayarak, ağırlayarak.<br />

ахынцинаг | axınsinag | düşünecek; sayacak, hesaplayacak; sanacak; 2) davranacak, ikram<br />

edecek, bağışlanacak, ağırlanacak.<br />

ахынцын (ахыгътон, ахыгътaин, ахынцдзынæн) | axınsın | 1) düşünmek; saymak,<br />

hesaplamak; sanmak; 2) davranmak, ikram etmek, bağışlamak, ağırlamak.<br />

ахыppытт кæнын | axırrıtt kænın | 1) karalamak, çizmek, silmek; 2) grev yapmak.<br />

ахыpтт-хыpтт кæнын | axırtt-xırtt kænın | 1) sık sık sümkürmek, burnunu temizlemek; 2)<br />

karalamak.<br />

ахыpхаг | axırxag | 1) sürüten, sürttürten, burnunu sürttürten; 2) çaldıran, aşırtan, kaçırtan;<br />

ayırtan, götürten, taşıtan, çarptıran; zayıflatan; 3) içki içirten, buldukça içirten, oldukça<br />

içirten.<br />

ахыpхæг (ахыpхджытæ) | axırxæg | 1) sürünen, sürtülen, burnu sürtülen 2) çalan, aşıran,<br />

kaçıran; ayıran, götüren, taşıran, çarpan; zayıflayan; 3) içki içen, buldukça içen, oldukça içen.<br />

ахыpхæггаг (ахыpхæггæгтæ) | axırxæggag | 1) sürünmelik, sürtülmelik, burnu sürtülmelik<br />

2) çalmalık, aşırmalık, kaçırmalık; ayırmalık, götürmelik, taşımalık, çarpmalık; zayıflatmalık; 3)<br />

içki içmelik, buldukça içmelik, oldukça içmelik.<br />

ахыpхæн | axırxæn | 1) sürünülen, sürtünen, burnu sürtünen; 2) çalınan, aşırılan, kaçırılan;<br />

ayırtılan, götürülen, taşınan, çarpılan; zayıflatılan; 3) içki içilen, buldukça içilen, oldukça içilen.<br />

ахыpхгæ | axırxgæ | 1) sürünme, sürtülme, burnu sürtülme; 2) çalma, aşırma, kaçırma;<br />

ayırma, götürme, taşıma, çarpma; zayıflatma; 3) içki içme, buldukça içme, oldukça içme.<br />

ахыpхгæйæ | axırxgæyæ | 1) sürünerek, sürtülerek, burnu sürtülerek; 2) çalarak, aşırarak,<br />

kaçırarak; ayırarak, götürerek, taşıyarak, çarparak; zayıflatarak; 3) içki içerek, buldukça<br />

içerek, oldukça içerek.<br />

ахыpхинаг (ахыpхинæгтæ) | axırxinag | 1) sürünecek, sürtülecek, burnu sürtülecek; 2)<br />

çalacak, aşıracak, kaçıracak; ayıracak, götürecek, taşınacak, çarpacak; zayıflatacak; 3) içki<br />

içecek, buldukça içecek, oldukça içecek.<br />

ахыpxын (ахыpxтон, ахыpxтaин, ахыpxдзынæн) | axırxın | 1) sürünmek, sürtülmek, burnu<br />

sürtülmek 2) çalmak, aşırmak, kaçırmak; ayırmak, götürmek, taşımak, çarpmak; zayıflatmak;<br />

3) içki içmek, buldukça içmek, oldukça içmek.<br />

ахыхы yæвын (уын) | axıxı uævın | kendini kesmek. порезаться<br />

ахъав-ахъав кæнын | aqav-aqav kænın | 1) sık sık hedeflemek, nişan almak, nişanlamak; 2)<br />

tasarlamak, planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek, istemek, arzulamak,<br />

karar vermek, azmetmek.<br />

358


ахъаваг | aqavag | 1) hedefleten, nişan aldıran, nişanlatan; 2) tasarlatan, planlatan, niyet<br />

ettiren, niyetinde olduran, niyetleşen, isteten, arzulatan, karar verdiren, azmettiren.<br />

ахъавæг (ахъавджытæ) | aqavæg | 1) hedefleyen, nişan alan, nişanlayan; 2) tasarlayan,<br />

planlayan, niyet eden, niyetinde olan, niyetlenen, isteyen, arzulayan, karar veren, azmeden.<br />

ахъавæггаг | aqavæggag | 1) hedeflemek, nişan almak, nişanlamak; 2) tasarlamak,<br />

planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek, istemek, arzulamak, karar vermek,<br />

azmetmek.<br />

aqavæn | 1) hedeflemelik, nişan almalık, nişanlamalık; 2) tasarlamalık, planlamalık, niyet<br />

etmelik, niyetinde olmalık, niyetlenmelik, istemelik, arzulamalık, karar vermelik, azmetmelik.<br />

ахъавгæ | aqavgæ | 1) hedefleme, nişan alma, nişanlama; 2) tasarlama, planlama, niyet<br />

etme, niyetinde olma, niyetlenme, isteme, arzulama, karar verme, azmetme.<br />

ахъавгæйæ | aqavgæyæ | 1) hedefleyerek, nişan alarak, nişanlayarak; 2) tasarlayarak,<br />

planlayarak, niyet ederek, niyetinde olarak, niyetlenerek, isteyerek, arzulayarak, karar<br />

vererek, azmederek.<br />

ахъавд | aqavd | 1) hedeflemiş, nişan almış, nişanlamış; 2) tasarlamış, planlamış, niyet<br />

etmiş, niyetinde olmuş, niyetlenmiş, istemiş, arzulamış, karar vermiş, azmetmiş.<br />

ахъавинаг | aqavinag | 1) hedeflenecek, nişan alacak, nişanlanacak; 2) tasarlanacak,<br />

planlanacak, niyet edecek, niyetinde olacak, niyetlenecek, istenecek, arzulanacak, karar<br />

verecek, azmedecek.<br />

ахъавын (ахъавыдтæн, ахъавыдaин, ахъавдзынæн) | aqavın | 1) hedeflemek, nişan<br />

almak, nişanlamak; 2) tasarlamak, planlamak, niyet etmek, niyetinde olmak, niyetlenmek,<br />

istemek, arzulamak, karar vermek, azmetmek.<br />

ахъаз (æххyыс) | aqaj | 1) merhamet, himmet, rahmet, minnet, af, bağışlama, iane, ihsan,<br />

lütuf, teşvik, aman; iyilik, teveccüh, onay, atıfet; 2) yardım, yardım etme, el uzatıcı, destek,<br />

destekleme, dayanak, medet; elinden tutma, arka, arkalama; imdat, müzaheret, aracılık,<br />

muavenet; vesayet, terviç, termiye, iltizam, saye; takviye.<br />

ахъаз кæнын | aqaj kænın | 1) yardım etmek, yardımcı olmak; iyi gelmek, el vermek, el<br />

uzatmak, desteklemek, sırtlamak, arkalamak; terfi ettirmek; müzaheret etmek; 2) geleceğe<br />

gitmek, avantajdan faydalanmak.<br />

ахъаз фæуын | aqaj fæunın | katkıda bulunmak, hizmet etmek, hizmet bulunmak,<br />

memuriyete bulunmak, görev yapmak, askerlik yapmak, askeri hizmete bulunmak, vatani<br />

görevde bulunmak; desteklemek. поспособствовать; сослужить службу, оказать<br />

поддержку<br />

ахъазаг | aqajag | 1) oynatan, oyun ettiren, şaka yaptıran, alay ettiren, eğleten; 2) taslatan,<br />

koyduran.<br />

ахъазæг (ахъазджытæ) | aqajæg | 1) oynayan, oyun eden, şaka yapan, alay eden, eğlenen;<br />

2) taslayan, koyan.<br />

ахъазæггаг (ахъазæггæгтæ) | aqajæggag | 1) oynamalık, oyun etmelik, şaka yapmalık, alay<br />

etmelik, eğlenmelik; 2) taslamalık, koymalık.<br />

ахъазæн | aqajæn | 1) oynanan, oyun edilen, şaka yapılan, alay edilen, eğlenilen; 2)<br />

taslanan, koyulan.<br />

ахъазгæ | aqajgæ | 1) oynama, oyun etme, şaka yapma, alay etme, eğlenme; 2) taslama,<br />

koyma.<br />

ахъазгæйæ | aqajgæyæ | 1) oynayarak, şaka yaparak, alay ederek, eğlenerek, oyun ederek;<br />

2) taslayarak, koyarak.<br />

359


ахъазгæнаг (аххyысгæнаг, аххазгæнджын) | aqajgænag | 1. yardım ettiren; yardımcı<br />

yapan, muavin yapan, asistan yapan; 2. elulağı yapan, yamak yapan, aracı yapan, yar yapan,<br />

destyar yapan.<br />

ахъазгæнæг (ахъазгæнджытæ) | aqajgænæg | 1. yardım eden; yardımcı, muavin, asistan;<br />

2. elulağı, yamak, aracı, yar, destyar.<br />

ахъазгæнæггаг (ахъазгæнæггæгтæ) | aqajgænæggag | yardım etmelik, yardımcı olmalık,<br />

yardımcılık, yardım edenlik; asistanlık, yamaklık, aracılık; iyi gelmelik, el vermelik, el<br />

uzatmalık, desteklemelik, sırtlamalık, arkalamalık; terfi ettirmelik; müzaheret etmelik;<br />

geleceğe gitmelik, avantajdan faydalanmalık.<br />

ахъазгæнæн | aqajgænæn | yardım edilen, yardımcı olunan, asistan yapılan; iyi gelinen, el<br />

verilen, el uzatılan, desteklenen, sırtlanan, arkalanan; terfi ettirilen; müzaheret edilen;<br />

avantajdan faydalanan.<br />

ахъазгæнгæ | aqajgængæ | yardım etme, yardımcı olma asistan olma; iyi gelme, el verme,<br />

el uzatma, destekleme, sırtlama, arkalama; terfi ettirme; müzaheret etme; geleceğe gitme,<br />

avantajdan faydalanma.<br />

ахъазгæнгæйæ | aqajgængæyæ | yardım ederek, yardımcı olarak, asistan olarak; iyi<br />

gelerek, el vererek, el uzatarak, destekleyerek, sırtlayarak, arkalayarak; terfi ettirerek;<br />

müzaheret ederek; geleceğe giderek, avantajdan faydalanarak.<br />

ахъазгæнинаг (ахъазгæнинæгтæ) | aqajgæninag | yardım edecek, yardımcı olacak,<br />

asistan olacak; iyi gelecek, el verecek, el uzatacak, desteklenecek, sırtlanacak, arkalanacak;<br />

terfi ettirecek; müzaheret edecek; geleceğe gidecek, avantajdan faydalanacak.<br />

ахъазгoнд (ахъазгæндтæ) | aqajgæninag | yardımlık, yardımcı olunmalık; iyi gelinmelik, el<br />

verelik, el uzatılmalık, desteklenmelik, sırtlanmalık, arkalanmalık; terfi ettirmelik.<br />

ахъазджын | aqajcın | yardımlı, destekli, sonuç verici, sonuçlandırıcı, etkileyici, etkili,<br />

gerçek, fiili makul, geçerli, yasal, meşru, muteber<br />

ахъаздзинад | aqajzinad | merhametlilik, yardımlık, yardımlılık, yardım etmenlik, desteklik,<br />

desteklilik, desteklemelik, desteklemelilik; arkalık; dayanaklık; imdatlık, el uzatıcılık, elinden<br />

tutmalık, müzaheretlik, aracılık, medetlik, terviçlik, termiyelik, iltizamlık, sayelik, takviyelik,<br />

takviyelilik, ianelik, yardımlık.<br />

ахъаззаг | aqajjag | 1) lüzumlu, gerekli, lazım, zaruri, zorunlu, önemli, ehemmiyetli, mühim,<br />

becit, vakur, cesim, büyük; kurumlu, kibirli; temel zorunluluk, ana zorunluluk; asıl olma,<br />

temel olma, temel olan, esas olma, ana hat; başlıca, en fazla, en ziyade, temel, esas, esasi,<br />

esaslı, baş, ser, ana, asıl, bazal, bazik, başlıca, belli başlı, umum.<br />

ахъаззаг yæвын (уын) | aqajjag uævın | zorunlu olmak, çekirdek olmak, ana hat olmak,<br />

ana olmak; 2) dürüstçe, hatırı sayılır, oldukça büyük, adamakıllı, mükemmel, enfes.<br />

ахъазинаг (ахъазинæгтæ) | aqajinag | 1) oynanacak, şaka yapacak, alay edecek, eğlenecek,<br />

oyun edecek, oyun edecek, alay edecek, eğlenecek; 2) şaka yapacak, taslanacak, koyacak.<br />

ахъазхъoм | aqajqom | yardım edecek durumda, yardımcı edebilecek, yardım etmek için<br />

yetenekli.<br />

ахъазхъyаг (ахъазхъyæгтæ) | aqajquag | yardımsız.<br />

ахъазын (ахъазыдтæн, ахъазыдaин, ахъаздзынæн) | aqajın | 1) oynamak, oyuncunun<br />

oyun yeteneğini sergilemesi, şaka yapmak, alay etmek, eğlenmek, oyun etmek, oyun etmek,<br />

alay etmek, eğlenmek; 2) şaka yapmak, bir numarayı oynamak, taslamak, koymak.<br />

ахъайтap yæвын (yын) | aqaytar uævın | cesaretlenmek, yüreklenmek, cesur olmak,<br />

cesaret gelmek, cesarete gelmek, cesaret almak, cesaretli olmak, cesaretlilik göstermek,<br />

atılgan olmak, korkusuz olmak, kahraman olmak.<br />

360


ахъандзaл yæвын (yын) | aqanzal uævın | 1) esnek olmak; 2) uyumak, uykuya dalmak;<br />

gözerini hayata yummak, ölmeyi oynamak; 3) ölmek, yürümek, can vermek, göç etmek,<br />

sönmek, can vermek.<br />

ахъаpæг кæнын | aqaræg kænın | ağıt yakmak, ölü ardından ağlamak, ölüye yas tutmak,<br />

ölü arkasından acılı şiir okumak, ölü haline ağlamak, ölüye ağlayıp sızlamak, ölüye sızlamak.<br />

ахъаpæн | aqaræn | 1) sızılan, süzülen, sinilen, vurulan; içine çekilen, özümlenen, nüfuz<br />

edilen, emilen, içilen, cezp edilen, geçinilen, doyurulan, beslenilen, doyulan, ıslanılan; hamile<br />

bırakılan; 2) girilen, yayılan, sokulan, kaçılan; 3) akla getirilen, önerilen, teklif edilen, ikram<br />

edilen, çıkarılan, sunulan, söylenen; reklam edilen, reklamı yapılan.<br />

ахъаpгæ | aqargæ | 1) sızma, süzülme, süzme, sinme, vurma; içine çekme, özümleme, nüfuz<br />

etme, emme, içme, cezp etme, geçinme, doyurulma, beslenme, doyma, ıslanma; hamile<br />

bırakma; 2) girme, yayılma, sokulma, kaçma; 3) akla getirme, önerme, teklif etme, ikram<br />

etme, çıkarma, sunma, söyleme; reklam etme, reklamını yapma.<br />

ахъаpгæйæ | aqargæyæ | 1) sızarak, süzülerek, süzerek, sinerek, vurarak; içine çekerek,<br />

özümleyerek, nüfuz ederek, emerek, içerek, cezp ederek, geçinerek, doyurularak,<br />

beslenerek, doyarak, ıslanarak; hamile bırakarak; 2) girerek, yayılarak, sokularak, kaçarak; 3)<br />

akla getirerek, önererek, teklif ederek, ikram ederek, çıkararak, sunarak, söyleyerek; reklam<br />

ederek, reklamını yaparak.<br />

ахъаpинаг (ахъаpинæгтæ) | aqarinag | 1) sızacak, süzülecek, süzecek, sinecek, vuracak;<br />

içine çekecek, özümlenecek, nüfuz edecek, emecek, içecek, cezp edecek, geçinecek,<br />

doyurulacak, beslenecek, doyacak, ıslanacak; hamile bırakacak; 2) girecek, yayılacak,<br />

sokulacak, kaçacak; 3) akla getirecek, önerecek, teklif edecek, ikram edecek, çıkaracak,<br />

sunacak, söylenecek; reklam edecek, reklamını yapacak.<br />

ахъаpм кæнын | aqarm kænın | 1) ısıtmak; 2) yakmak, yaktırmak, eritmek; 3) ısıttırmak,<br />

hohlamak.<br />

ахъаpм yæвын (yын) | aqarm uævın | 1) ısınmak, bir şey ısıtmak; 2) yakmak, yakılmak,<br />

erimek; 3) ısıtılmak; ılık olmak, hohlamak.<br />

ахъаpын [ахъаpыдта, ахъаpыдтaид, ахъаpдзæн (-и, -ис)] | aqarın | 1) sızmak, süzülmek,<br />

süzmek, sinmek, vurmak; içine çekmek, özümlemek, nüfuz etmek, emmek, içmek, cezp<br />

etmek, geçinmek, doyurulmak, beslenmek, doymak, ıslanmak; hamile bırakmak; 2) girmek,<br />

yayılmak, sokulmak, kaçmak; 3) akla getirmek, önermek, teklif etmek, ikram etmek,<br />

çıkarmak, sunmak, söylemek; reklam etmek, reklamını yapmak.<br />

ахъаyгъa кæнын | aqauğa kænın | 1) kavga etmek, çatışmak, tartışmak, bozuşmak,<br />

anlaşmazlık çıkarmak; 2) münakaşa etmek, münakaşaya girmek, becelleşmek, cebelleşmek;<br />

bahis tutuşmak, yarışmak, bahse girişmek, boy ölçüşmek, yüzleşmek.<br />

ахъахъхъæнаг | aqaqqænag | 1) saklatan, muhafaza ettiren, korutan, tutan; bekleten,<br />

durduran, baki tutan, muhafaza ettiren, bozmayan, genç görünen; 2) izleten; 3) baktıran,<br />

bakışan, göz attıran; inceleten, gördüren, yorumlatan; 4) bekleten.<br />

ахъахъхъæнæг (ахъахъхъæнджытæ) | aqaqqænæg | 1) saklayan, muhafaza eden,<br />

koruyan, tutan; 2) izleten, izleyen; 3) bakan, bakınan, göz atan; inceleyen, gören,<br />

yorumlayan; 4) duran, baki duran, muhafaza eden, bozmayan, genç görünen; bekleyen.<br />

ахъахъхъæнæггаг | aqaqqænæggag | 1) saklamalık, muhafaza etmelik, korumalık,<br />

tutmalık; durmalık, baki durmalık, muhafaza edinmelik, bozulmamalık, genç görünmelik; 2)<br />

izletmelik, izlemelik; 3) bakmalık, bakınmalık, göz atmalık; incelemelik, görmelik,<br />

yorumlamalık; 4) beklemelik, bekletmelik.<br />

361


ахъахъхъæнæн | aqaqqænæn | 1) saklanan, muhafaza edilen, korunan, tutulan; duran,<br />

baki duran, muhafaza edinen, bozulmayan, genç görünen; 2) izleten, izlenen; 3) bakınan, göz<br />

atılank; incelenen, görünen, yorumlanan; 4) beklenen, bekletilen.<br />

ахъахъхъæнгæ | aqaqqængæ | 1) saklama, muhafaza etme, koruma, tutma; durma, baki<br />

durma, muhafaza edinme, bozulmama, genç görünme ; 2) izletme, izleme; 3) bakma,<br />

bakınma, göz atma; inceleme, inceleme, görme, yorumlama; 4) bekleme, bekletme.<br />

ахъахъхъæнгæйæ | aqaqqængæyæ | 1) saklayarak, muhafaza ederek, koruyarak, tutarak;<br />

durarak, baki durarak, muhafaza edinerek, bozulmayarak, genç görünerek; 2) izleterek,<br />

izleyerek; 3) bakarak, bakınarak, göz atarak; inceleyerek, görerek, yorumlayarak; 4)<br />

bekleyerek, bekleterek.<br />

ахъахъхъæнинаг (ахъахъхъæнинæгтæ) | aqaqqæninag | 1) saklanacak, muhafaza edecek,<br />

korunacak, tutacak; duracak, baki duracak, muhafaza edinecek, bozulmayacak, genç<br />

görünecek; 2) izletecek, izlenecek; 3) bakacak, bakınacak, göz atacak; incelenecek, görecek,<br />

yorumlanacak; 4) beklenecek, bekletecek.<br />

ахъахъхъæнын (ахъахъхъæдтон, ахъахъхъæдтaин, ахъахъхъæндзынæн) | aqaqqænın |<br />

1) saklamak, muhafaza etmek, korumak, tutmak; durmak, baki durmak, muhafaza edinmek,<br />

bozulmamak, genç görünmek; 2) izletmek, izlemek; 3) bakmak, bakınmak, göz atmak;<br />

incelemek, görmek, yorumlamak; 4) beklemek, bekletmek.<br />

ахъæбæp кæнын | aqæbær kænın | 1) sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek, sağlam yapmak;<br />

kurutmak, sertleşmek, sert yapmak, katı yapmak, kesif kılmak; duygusuz yapmak; 2) metal<br />

tavlamak, çelikleştirmek; 3) sinirlendirmek, cansızlaştırmak.<br />

ахъæбæp yæвын (yын) | aqæbær uævın | 1) sağlamlaşmak; sertleşmek, sertleştirilmek,<br />

donmak, katılaşmak; 2) metali tavlamak, çelikleşmek; 3) bayatlamak, bayatlaşmak,<br />

nasırlaşmak.<br />

ахъæбыc кæнын | aqæbış kænın | kucaklamak, sarmak.<br />

ахъæздыг кæнын | aqæjdıg kænın | zenginleştirmek, çabukça zenginleştirmek, zengin<br />

etmek, başarılı yapmak, kıymetlendirmek.<br />

ахъæздыг yæвын (yын) | aqæjdıg uævın | zenginleşmek, zengin olmak, çabukça zengin<br />

olmak, servet sahibi olmak, mallanmak, mal edinmek, başarılı olmak, kıymetlendirilmek.<br />

ахъæл | aqæl | korku, umursama, ihtiyat.<br />

ахъæлæбa кæнын | aqælæba kænın | gürültü yapmak, gürültü etmek, gürültü çıkarmak,<br />

patırtı yapmak, gürüldemek, patırdamak, afallamak, sansasyon yaratmak, tartışmak,<br />

neşelendirmek için dalaşmak, eğlendirmek için kalabalık etmek, şarlatanlık için tartışmak,<br />

münakaşaya girmek, becelleşmek, cebelleşmek, yüzleşmek, çatışmak, bahis tutuşmak,<br />

yarışmak, bahse girişmek, münakaşa etmek, tartışmak, çatışmak, boy ölçüşmek.<br />

ахъæлæбa yæвын (yын) | aqælæba uævın | eğlendirmek, kalabalık etmek, dalaşmak,<br />

çekişmek, kavga etmek, arası açılmak, kavga etmek.<br />

ахъæлдзæг кæнын | aqælzæg kænın | neşelendirmek, şenlendirmek, sevindirmek,<br />

eğlendirmek, gönül açmak, güldürmek<br />

ахъæлдзæг yæвын (yын) | aqælzæg uævın | neşelenmek, şenlenmek, sevinmek, sevinçli<br />

olmak, keyifli gelmek, gönül açılmak, eğlendirmek<br />

ахъæлдзинад | aqælzinad | korkululuk, umursallık, ihtiyatlık.<br />

ахъæмп кæнын | aqæmp kænın | 1. samana döndürmek, saman haline dönüşmek, çöpe<br />

dönmek, kıla dönmek; iğne ipliğe döndürmek, iğneye dönmek; 2. dövmek, ezmek.<br />

ахъæмп yæвын | aqæmp uævın | 1. samana dönmek, saman haline gelmek; iğne ipliğe<br />

dönmek, iğneye dönmek, çöp gibi olmak, kıl olmak; 2. uyumak, uykuya dalmak; ölüm<br />

uykusuna yatmak, pineklemek; ölmek, vefat etmek.<br />

362


ахъæрзаг | aqærjag | inleten, sızlatan.<br />

ахъæрзæг (ахъæрзджытæ) | aqærjæg | inleyen, sızlayan.<br />

ахъæрзæн | aqærjæn | inlenilen, sızlanılan.<br />

ахъæрзгæ | aqærjgæ | inleme, sızlanma.<br />

ахъæрзгæйæ | aqærjgæyæ | inleyerek, sızlayarak.<br />

ахъæрзинаг (ахъæрзинæгтæ) | aqærjinag | inlenecek, sızlanacak.<br />

ахъæрзын [ахъæрзыд (-и, -ис), ахъæрзыдтaид, ахъæрздзæн (-и, -ис)] | aqærjın |<br />

inlemek, sızlanmak.<br />

ахъæpзын кæнын | aqærjın kænın | inletmek, sızlatmak.<br />

ахъæp кæнын | aqær kænın | 1) seslenmek, çağırmak, çağırtmak, bağırtmak, nara atmak,<br />

duymaya çalışmak; 2) dağıtmak, neşretmek, yaymak, yayımlamak, yaygın duruma gelmek,<br />

yaygınlaştırmak, salmak; 3) sürmek, kovmak, kovalamak, savmak, defetmek, dehlemek,<br />

koşturmak, haylamak, haydalamak, acele ettirmek, dürtmek, damıtmak, gitmek.<br />

ахъæp yæвын (yын) | aqær uævın | bağırmak, bağırılmak, herkese yayılmak, el âleme<br />

bildirmek, dağıtmak, dağıtılmak, yayılmak, yaygınlaşmak, dolaşmak, genişlemek, sirayet<br />

etmek, istila etmek, şenelmek.<br />

ахъæyбæcтаг (ахъæyбæcтæгтæ) | aqæubæştag | köylü, aynı köylü.<br />

ахъæyккаг (ахъæyккæгтæ) | aqæukkag | köylü, aynı köylü, bu köylü; buradaki, buralı,<br />

şuralı; köyde oturan yerel, yerel, köy sakini, köyün yerleşik sakini.<br />

ахъeллay кæнын | aqyellau kænın | 1) sallanmak, hafifçe sallanmak, salınmak; 2) yavaşça<br />

yuvarlanmak, yavaşça gitmek, yavaş yavaş gitmek.<br />

ахъиaмæт кæнын | aqiamæt kænın | kıyamet koparmak, ıstırap çekmek, azap çekmek,<br />

rahatsız olmak, didinmek, çalışmak, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ахъизæмap кæнын | aqijæmar kænın | ıstırap çekmek, azap çekmek, kurban olmak,<br />

kurban gitmek, zarar görmek, zararlı çıkmak, zarar etmek, rahatsız olmak, didinmek.<br />

ахъил кæнын | aqil kænın | 1) dönmek, döndürmek, devirmek, çevirmek, karıştırmak,<br />

yıkmak, düşürmek, aşağı düşürmek, altüst etmek; 2) kaldırmak, kaldırtmak, azıcık kaldırmak,<br />

çıkarmak, yükseltmek, yüceltmek, yüklemek, yığmak, almak, aşağı almak, koparmak,<br />

yüzdürmek, artırmak.<br />

ахъил yæвын (yын) | aqil uævın | dönmek, devrilmek, yıkılmak, yığılmak, çevrilmek,<br />

düşmek, aşağı düşmek, uçmak, azıcık kalkmak, yağmak, dökülmek, çökmek, şehit olmak.<br />

ахъилгæнаг | aqilgænag | 1) döndürten, devirten, çevirten, karıştırtan, yıktıran, düşürten,<br />

aşağı düşürten, altüst ettiren; 2) kaldırtan, azıcık kaldırtan, çıkartan, yükselten, yücelten,<br />

yükleten, yığdıran, aldıran, aşağı aldıran, kopartan, yüzdürten, arttırtan.<br />

ахъилгæнæг (ахъилгæнджытæ) | aqilgænæg | dönen, devrilen, çeviren, çevrilen,<br />

karıştıran, yıkılan, yığılan, düşen, aşağı düşen, uçan, kaldıran, azıcık kalkan, yağan, çıkaran,<br />

yükselen, yücelen, dökülen, çöken, şehit olan.<br />

ахъилгæнæггаг (ахъилгæнæггæгтæ) | aqilgænæggag | 1) dönmelik, döndürmelik,<br />

devirmelik, çevirmelik, karıştırmalık, yıkmalık, düşürmelik, aşağı düşürmelik, altüst etmelik;<br />

2) kaldırmalık, kaldırtmalık, azıcık kaldırmalık, çıkarmalık, yükseltmelik, yüceltmelik,<br />

yüklemelik, yığmalık, almalık, aşağı almalık, koparmalık, yüzdürmelik, artırmalık.<br />

ахъилгæнæн | aqilgænæn | 1) dönme, döndürme, devirme, çevirme, karıştırma, yıkma,<br />

düşürme, aşağı düşürme, altüst etme; 2) kaldırma, kaldırtma, azıcık kaldırma, çıkarma,<br />

yükseltme, yüceltme, yükleme, yığma, alma, aşağı alma, koparma, yüzdürme, artırma.<br />

ахъилгæнгæ | aqilgængæ | 1) dönme, döndürme, devirme, çevirme, karıştırma, yıkma,<br />

düşürme, aşağı düşürme, altüst etme; 2) kaldırma, kaldırtma, azıcık kaldırma, çıkarma,<br />

yükseltme, yüceltme, yükleme, yığma, alma, aşağı alma, koparma, yüzdürme, artırma.<br />

363


ахъилгæнгæйæ | aqilgængæyæ | 1) dönerek, döndürerek, devirerek, çevirerek,<br />

karıştırarak, yıkarak, düşürerek, aşağı düşürerek, altüst ederek; 2) kaldırarak, kaldırtarak,<br />

azıcık kaldırarak, çıkararak, yükselterek, yücelterek, yükleyerek, yığarak, alarak, aşağı alarak,<br />

kopararak, yüzdürerek, artırarak.<br />

ахъилгæнинаг (ахъилгæнинæгтæ) | aqilgæninag | 1) dönecek, döndürecek, devirecek,<br />

çevirecek, karıştıracak, yıkacak, düşürecek, aşağı düşürecek, altüst edecek; 2) kaldıracak,<br />

kaldırtacak, azıcık kaldıracak, çıkaracak, yükseltecek, yüceltecek, yükleyecek, yığacak, alacak,<br />

aşağı alacak, koparacak, yüzdürecek, artıracak.<br />

ахъинон | aqinon | çirkin, kötü, tatsız, iğrenç, ters, aksi, öfke uyandırıcı, terbiyesiz, ahlaksız,<br />

şok edici; ахъинон ми | aqinon mi | pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, iğrenç, açık saçık, edepsiz,<br />

tebriyesiz, ahlaksız şey, nesne, olay, yaratık, canlı, gerekli şey, ihtiyaç; ахъинон митæ<br />

кæнын | aqinon mitæ kænın | rezilce, pis, kirli, çirkin, kötü, berbat, iğrenç, açık saçık,<br />

edepsiz, tabiyesiz, ahlaksız davranmak, hareket etmek.<br />

ахъинондзинад | aqinonzinad | çirkinlik, kötülük, tatsızlık, iğrençlik, terslik, aksilik, öfke<br />

uyandırıcılık, terbiyesizlik, ahlaksızlık, şok edicilik; küçük düşürmelik, itibarını zedelemelik,<br />

gözden düşürmelik, rezil etmenlik, gözden düşürücü şeylik, yüz karalılık, kara lekelik, gözden<br />

düşmelik.<br />

ахъиy-хъиy кæнын | aqiu-qiu kænın | 1) sızlanmak; mızmızlanmak, mırıldanmak; 2)<br />

inlemek, hoşnutsuzluk belirtmek.<br />

ахъминца | aqminsa |<br />

ахъомыл кæнын | aqomıl kænın | büyümek, olgunlaşmak, gelişmek, yetişmek, yetişkin<br />

yapmak; yetiştirmek, eğitmek, yeniden eğitmek, terbiye etmek, ıslah etmek; aşılamak,<br />

esermek, beslemek.<br />

ахъомыл yæвын (yын) | aqomıl uævın | büyümek, büyütmek, büyük olmak, erinleşmek,<br />

olgunlaşmak; yetişkin olmak, dinçleşmek; bitmek, artmak, kısa gelmek.<br />

ахъомыл сывæллæттæ | aqomıl şıvællættæ | büyümüş çocuklar, genç çocuklar, ergen<br />

çocuklar, gençlik dönemi.<br />

ахъомылдзинад | aqomzinad | gençlik, yetişkinlik, olgunluk, büyüklük.<br />

ахъимaг кæнын | aqimag kænın | çaldırmak, aşırtmak, kaçırtmak, kaldırtmak, kaptırmak.<br />

ахъимaг yæвын (yын) | aqimag uævın | aşırmak, çalmak, çalınmak, çalıntı olmak.<br />

ахъyлoн кæнын | aqulon kænın | 1) boyamak, yeniden boyamak, bir daha boyamak;<br />

alacalanmak, alaca yapmak; 2) kirletmek, pisletmek, çamurlamak, bulamak, bulaştırmak,<br />

balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, sıvamak, fesat yapmak; 3) düşünmek, ilgilendirmek,<br />

önyargılı kılmak.<br />

ахъyлoн yæвын (yын) | aqulon uævın | değişik renklerde olmak, çeşitli olmak; kirlenmek,<br />

bulanmak, pislenmek, çamurlanmak, lekeli olmak.<br />

ахъyc кæнын | aquş kænın | doldurmak, kapamak, zorlamak, zorunda bırakmak, zorunlu<br />

kılmak, gerekli kılmak, mecbur etmek; sessizlik, sessiz yapmak; çabukça sakinleştirmek,<br />

sakinleşmek, teskin etmek, teselli etmek, teselli vermek, avundurmak, yatıştırmak,<br />

dindirmek, hızla bastırmak, rahatlatmak.<br />

ахъyc yæвын (yын) | aquş uævın | 1) sessiz olmak, sessiz tutmak, sesini çıkarmamak,<br />

sakinleşmek, sakinleştirmek; susmak, suspus olmak, uslanmak, durulmak, teskin olmak,<br />

yatışmak, avunmak; 2) zayıflamak; rahatlamak, rahatlamak; 3) dinmek, durmak, durdurmak,<br />

yağmuru durdurmak, kesilmek, sona ermek, kalmak.<br />

ахъуыдaтт кæнын | aquıdatt kænın | прокудахтать<br />

ахъуыды | aquıdı | düşünme, düşünce, fark etme, farkına varma.<br />

364


ахъуыды кæнын | aquıdı kænın | 1) düşünmek, iyice düşünmek, düşünceye dalmak,<br />

içeriden geçirmek, akıldan geçirmek, fıkratmak, ölçüp biçmek, ölçümlemek, tartmak,<br />

uslamlamak; 2) yansıtmak, fark etmek, farkına varmak, daldırmak, duraksamak.<br />

ахъуыдыгæнаг | aquıdıgænag | makul, sağduyulu, muhakemeli, izanlı, şuurlu, hakimane;<br />

düşündüren, fark ettiren, farkına vardıran, düşünceye daldıran, içeriden geçirten, akıldan<br />

geçirten, fıkratan, ölçüp biçtiren, ölçümleten, tartan, uslamlatan; yansıtan, fark ettiren,<br />

farkına vardıran, daldırtan, duraksatan.<br />

ахъуыдыгæнæг (ахъуыдыгæнджытæ) | aquıdıgænag | düşünen, fark eden, farkına varan,<br />

düşünceye dalan, içeriden geçiren, akıldan geçiren, fıkratan, ölçüp biçen, ölçümleyen, tartan,<br />

uslamlayan; yansıtan, daldıran, duraksayan.<br />

ахъуыдыгæнæггаг (ахъуыдыгæнæггæгтæ) | aquıdıgænæggag | düşünmelik, fark<br />

ettirmelik, farkına varmalık, düşünceye dalmalık, içeriden geçirmelik, akıldan geçirmelik,<br />

fıkratmalık, ölçüp biçmelik, ölçümlemelik, tartmalık, uslamlamalık; yansıtmalık, fark etmelik,<br />

farkına varmalık, daldırmalık, duraksamalık.<br />

ахъуыдыгæнæн | aquıdıgænæn | düşünülen, fark edilen, farkına varılan, düşünceye<br />

dalınan, içeriden geçirilen, akıldan geçirilen, fıkratılan, ölçüp biçilen, ölçümlenen, tartılan,<br />

uslamlanan; yansıtılan, fark edilen, farkına varılan, daldırılan, duraklanılan.<br />

ахъуыдыгæнгæ | aquıdıgængæ | düşünme, fark etme, farkına varma, düşünceye dalma,<br />

içeriden geçirme, akıldan geçirme, fıkratma, ölçüp biçme, ölçümleme, tartma, uslamlama;<br />

yansıtma, fark etme, farkına varma, daldırma, duraksama.<br />

ахъуыдыгæнгæйæ | aquıdıgængæyæ | düşünerek, fark ederek, farkına vararak, düşünceye<br />

dalarak, içeriden geçirerek, akıldan geçirerek, fıkratarak, ölçüp biçerek, ölçümleyerek,<br />

tartarak, uslamlayarak; yansıtarak, fark ederek, farkına vararak, daldırarak, duraksayarak.<br />

ахъуыдыгæнинаг (ахъуыдыгæнинæгтæ) | aquıdıgæninag | düşünecek, fark edecek,<br />

farkına varacak, düşünceye dalacak, içeriden geçirecek, akıldan geçirecek, fıkratacak, ölçüp<br />

biçecek, ölçümlenecek, tartacak, uslamlanacak; yansıtacak, fark edecek, farkına varacak,<br />

daldıracak, duraklanacak.<br />

ахъуыдыгoнд | aquıdıgond | ölçülüp biçilmiş, ölçülü, hesaplı, düşünülmüş, iyice<br />

düşünülmüş, fark edilmiş, farkına varılmış.<br />

ахъуыдыйаг | aquıdıyag | dikkate değer, ilgiye layık, aldırışa değer, nazara layık;<br />

düşünmeye değer, düşünüp taşınma; iyice düşünme, düşünceye dalma, daldırma,<br />

duraksama, zikretme, duraksama, sanma, zannetme.<br />

ахъуыдыйæ | aquıdıyæ | düşününce, fark edince, farkına varınca, düşünceye dalınca,<br />

içeriden geçirince, akıldan geçirince, fıkratınca, ölçüp biçince, ölçümlenince, tartınca,<br />

uslamlanınca; yansıtınca, fark edince, farkına varınca, daldırınca, duraklanınca.<br />

ахъуыз-ахъуыз кæнын | aquıj-aquıj kænın | 1) sık sık sinsice yapmak, gizlice yapmak,<br />

gizlice sürünmek, sinsice sızmak, sinsice saldırmak, gizlice saldırı yapmak; 2) çıkış yapmak,<br />

sorti yapmak.<br />

ахъуызаг | aquıjag | 1) sinsice yaptıran, gizlice yaptıran, gizlice süründüren, sinsice sızlatan,<br />

sinsice saldırtan, gizlice saldırı yaptıran; 2) çıkış yaptıran, sorti yaptıran.<br />

ахъуызæг (ахъуызджытæ) | aquıjæg | 1) sinsice yapan, gizlice yapan, gizlice sürünen,<br />

sinsice sızan, sinsice saldıran, gizlice saldırı yapan; 2) çıkış yapan, sorti yapan.<br />

ахъуызæггаг | aquıjæggag | 1) sinsice yapmalık, gizlice yapmalık, gizlice sürünmelik, sinsice<br />

sızmalık, sinsice saldırmalık, gizlice saldırı yapmalık; 2) çıkış yapmalık, sorti yapmalık.<br />

ахъуызæн | aquıjæn | 1) sinsice yapılan, gizlice yapılan, gizlice sürünülen, sinsice sızılan,<br />

sinsice saldırılan, gizlice saldırı yapılan; 2) çıkış yapılan, sorti yapılan.<br />

365


ахъуызгæ | aquıjgæ | 1) sinsice yapma, gizlice yapma, gizlice sürünme, sinsice sızma, sinsice<br />

saldırma, gizlice saldırı yapma; 2) çıkış yapma, sorti yapma.<br />

ахъуызгæйæ | aquıjgæyæ | 1) sinsice yaparak, gizlice yaparak, gizlice sürünerek, sinsice<br />

sızarak, sinsice saldırarak, gizlice saldırı yaparak; 2) çıkış yaparak, sorti yaparak.<br />

ахъуызинаг (ахъуызинæгтæ) | aquıjinag | 1) sinsice yapacak, gizlice yapacak, gizlice<br />

sürünecek, sinsice sızacak, sinsice saldıracak, gizlice saldırı yapacak; 2) çıkış yapacak, sorti<br />

yapacak.<br />

ахъуызын (ахъуызыдтæн, ахъуызыдaин, ахъуыздзынæн) | aquıjın | 1) sinsice yapmak,<br />

gizlice yapmak, gizlice sürünmek, sinsice sızmak, sinsice saldırmak, gizlice saldırı yapmak; 2)<br />

çıkış yapmak, sorti yapmak.<br />

ахъуын yæвын (yын) | aquın uævın | 1) alevlenmek, kızmak, kızgın olmak, köpürmek,<br />

parlamak, tepesi atmak, hiddetlenmek, darılmak, küsmek, içerlemek, kırılmak; 2) dalaşmak,<br />

tartışmak, çekişmek, kavga etmek, arası açılmak, bozuşmak.<br />

ахъуынa yæвын (yын) | aquına uævın | küflenmek, küflü olmak, küf örtmek, yosunlanmak,<br />

humus ile örtülmek.<br />

ахъуыpдyxæн кæнын | aquırduxæn kænın | 1) boğuşmak, cebelleşmek, dalaşmak, ıstırap<br />

çekmek, tartışmak; alevlenmek, kızgın olmak; çekmek, zarar etmek; 2) hasta olmak.<br />

ахъуыppытт кæнын | aquırrıtt kænın | yudumlamak, bir yudumda almak; gaz çıkarmak,<br />

osurmak.<br />

ахъуыртт кæнын | aquırtt kænın | yudumlamak, bir defada yudumlamak, bir nefeste<br />

içmek, bir yudumda almak, fon dip yapmak, bir seferde yutmak.<br />

ахъуытты кæнын | aquıttı kænın | çıkartmak, çıkarmak, kapıyı göstertmek, kapı dışarı<br />

etmek, sınır dışı etmek, savmak, başından savdırmak, uzaklaştırmak, yol vermek, kovmak;<br />

kapatmak, boş vermek, önemsetmemek, hazfetmek, çektirmek, kaldırmak, gidermek, almak,<br />

yok etmek, silmek.<br />

ахъуытты yæвын (yын) | aquıttı uævın | çıkarılmak, başından savılmak, kapı gösterilmek,<br />

bırakılmak, önemsememek; temizlenmek, kapatmak, boş vermek.<br />

ахъыг кæнын | aqıg kænın | 1) üzülmek, bir süre için acı çekmek, bir süre için sıkılmak,<br />

sıkmak, sıkıntı vermek; 2) usandırmak, usanmak, usanç vermek, usanç getirmek, bezdirmek,<br />

bıkmak, bıktırmak, gına getirmek, kabak tadı vermek, bıkmak, esnetmek, canını sıkmak,<br />

şişirmek.<br />

ахъыг yæвын (yын) | aqıg uævın | 1) sıkılmak, canı sıkılmak, usanmak, bıkmak, esnetmek,<br />

kanıksamak, sataşmak; bezmek, bezilmek, gına gelmek, gına getirilmek, usanç verilmek,<br />

usanç getirmek, şişirmek, kabak tadı verilmek; özlemek, acı çekmek; 2) hasta olmak.<br />

ахъыдзы кæнын | aqızı kænın | gıdıklamak, gıdıklanmak, gıcıklamak.<br />

ахъынцъым кæнын | aqıntsım kænın | bir süre kederlenmek, gamlanmak, üzülmek, acı<br />

çekmek.<br />

ахъынын | aqının | yankılanmak.<br />

ахъыpнаг | aqırnag | vokal yaptıran.<br />

ахъыpнæг (ахъыpнджытæ) | aqırnæg | vokal yapan.<br />

ахъыpнæггаг (ахъыpнджытæ) | aqırnæggag | vokal yapmalık.<br />

ахъыpнæн | aqırnæn | vokal yapılan.<br />

ахъыpнгæ | aqırngæ | vokal yapma.<br />

ахъыpнгæйæ | aqırngæyæ | vokal yaparak.<br />

ахъыpнинаг | aqırninag | vokal yapacak.<br />

ахъынцъым кæнын | аqınshım kænın | sıkı yapmak, üzülmek. потужить, погоревать<br />

366


ахъыpнын (ахъыpныдтoн, ахъыpныдтaин, ахъыpндзынæн) | aqırnın | vokal yapmak,<br />

nakarat bölümünü tekrarlamak, şarkıya eşlik etmek.<br />

ахъыc-хъыc кæнын | аqış-qış kænın | gıcırdamak, gıcırdatmak. поскрипеть.<br />

ацaгaинаг | asagainag | koşacak, dörtnala koşacak, dörtnala uzaklaşacak, dörtnala<br />

ayrılacak, dörtnala yol alacak, dörtnala koşuda çalıştırılacak, doludizgin gidecek; atlanacak;<br />

uzaktan atlanacak; acele edecek; uçacak, koşarak gidecek, akarak gidecek, seri gidecek,<br />

seğirtecek.<br />

ацaгaй-ацaгaй кæнын | asagay-asagay kænın | sık sık koşmak, dörtnala koşmak, dörtnala<br />

uzaklaşmak, dörtnala ayrılmak, dörtnala yol almak, dörtnala koşuda çalıştırılmak, doludizgin<br />

gitmek; atlamak; uzaktan atlamak; acele etmek; uçmak, koşarak gitmek, akarak gitmek, seri<br />

gitmek, seğirtmek.<br />

ацaгaйæг (ацaгaйджытæ) | asagayæg | koşan, dörtnala koşan, dörtnala uzaklaşan,<br />

dörtnala ayrılan, dörtnala yol alan, dörtnala koşuda çalıştırılan, doludizgin giden; atlayan;<br />

uzaktan atlayan; acele eden; uçan, koşarak giden, akarak giden, seri giden, seğirten.<br />

ацaгaйæггаг | asagayæggag | koşmalık, dörtnala koşmalık, dörtnala uzaklaşmalık, dörtnala<br />

ayrılmalık, dörtnala yol almalık, dörtnala koşuda çalıştırılmalık, doludizgin gitmelik; atlamalık;<br />

uzaktan atlamalık; acele etmelik; uçmalık, koşarak gitmelik, akarak gitmelik, seri gitmelik,<br />

seğirtmelik.<br />

ацaгaйæн | asagayæn | koşulan, dörtnala koşulan, dörtnala uzaklaşılan, dörtnala ayrılanan,<br />

dörtnala yol alınan, dörtnala koşuda çalıştırılan, doludizgin gidilen; atlanılan; uzaktan<br />

atlanılan; acele edilen; uçulan, koşarak gidilen, akarak gidilen, seri gidilen, seğirtilen.<br />

ацaгaйгæ | asagaygæ | koşma, dörtnala koşma, dörtnala uzaklaşma, dörtnala ayrılma,<br />

dörtnala yol alma, dörtnala koşuda çalıştırılma, doludizgin gitme; atlama; uzaktan atlama;<br />

acele etme; uçma, koşarak gitme, akarak gitme, seri gitme, seğirtme.<br />

ацaгaйгæйæ | asagaygæy | koşarak, dörtnala koşarak, dörtnala uzaklaşarak, dörtnala<br />

ayrılarak, dörtnala yol alarak, dörtnala koşuda çalıştırılarak, doludizgin giderek; atlayarak;<br />

uzaktan atlayarak; acele ederek; uçarak, koşar giderek, akar giderek, seri giderek, seğirterek.<br />

ацaгaйд (ацaгæйджытæ) | asagayd | koşmuş, dörtnala koşmuş, dörtnala uzaklaşmış,<br />

dörtnala ayrılmış, dörtnala yol almış, dörtnala koşuda çalıştırılmış, doludizgin gitmiş; atlamış;<br />

uzaktan atlamış; acele etmiş; uçmuş, koşarak gitmiş, akarak gitmiş, seri gitmiş, seğirtmiş.<br />

ацaгaйын (ацaгaйдтoн, ацaгaйдтaин, ацaгaйдзынæн) | asagayın | koşmak, dörtnala<br />

koşmak, dörtnala uzaklaşmak, dörtnala ayrılmak, dörtnala yol almak, dörtnala koşuda<br />

çalıştırılmak, doludizgin gitmek; atlamak; uzaktan atlamak; acele etmek; uçmak, koşarak<br />

gitmek, akarak gitmek, seri gitmek, seğirtmek.<br />

ацaгyp-ацaгyp кæнын | asagur-asagur kænın | sık sık aramak, bakmak.<br />

ацaгypаг | asagurag | aratan, baktıran.<br />

ацaгypæг (ацaгypджытæ) | asaguræg | arayan, bakan.<br />

ацaгypæггаг (ацaгypæггæгтæ) | asaguræggag | aramalık, bakmalık.<br />

ацaгypæн | asaguræn | aranan, bakılan.<br />

ацaгypгæ | asagurgæ | arama, bakma.<br />

ацaгypгæйæ | asagurgæyæ | arayarak, bakarak.<br />

ацaгypинаг | asagurinag | aranacak, bakacak.<br />

ацaгypын (ацaгyыpдтoн, ацaгyыpдтaин, ацaгypдзынæн) | asagurın | aramak, bakmak.<br />

ацaгyыpд (ацaгyыpдтытæ) | asaguırd | aramış, bakmış.<br />

aцагфсым, aцæфcын | asagfşım, asæfşın | 1) yumuşamak, erimek, eritmek, çözmek; 2)<br />

yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak, tutkallamak, tutkallanmak.<br />

367


ацaйдaгъ yæвын (yын) | asaydağ uævın | 1) başlamak, girişmek, aklına koymak, girişmek,<br />

düşünmek; 2) alışmak, adet edinmek, hep gitmek, hep gelmek, öğrenmek, dadanmak, huy<br />

edinmek; ayağı alışmak; 3) sıkmak, sıkışmak, sıkıştırmak, sıkıştırılmak, ertelemek; tekdüze<br />

olmak, kapanmak, uzamak, uzanmak, sürmek, nefes çekmek, fokurdatmak, uzamak,<br />

kaplanmak, kapanmak; ныхас ацайдагъ | nıxaş asaydağ | konuşma sürdü, sohbet uzadı,<br />

muhabbet tekdüze oldu; 4) karıştırılmak, kullanılmak, çekilmek, alışmak, kanıksamak,<br />

öğürleşmek, ısınmak.<br />

ацaл-ayaл | asal-aual | bu kadar, şu kadar, o kadar, bunca, çok fazla.<br />

ацaмaинаг | asamayinag | yontacak, taslanacak; örecek, dizecek, düzecek, yığacak, düzenli<br />

koyacak, inşa edecek, kuracak; birleştirecek, yükseltecek; dikecek, hizalayacak.<br />

ацaмaй-ацaмaй кæнын | asamay-asamay kænın | sık sık yontmak, taslamak; örmek,<br />

dizmek, düzmek, yığmak, düzenli koymak, inşa etmek, kurmak; birleştirmek, yükseltmek;<br />

dikmek, hizalamak.<br />

ацaмaйæг (ацaмaйджытæ) | asamayæg | yontan, taslayan; ören, dizen, düzen, yığan,<br />

düzenli koyan, inşa eden, kuran; birleştiren, yükselten; diken, hizalayan.<br />

ацaмaйæггаг (ацaмaйæггæгтæ) | asamayæggag | yontmalık, taslamalık; örmelik,<br />

dizmelik, düzmelik, yığmalık, düzenli koymalık, inşa etmelik, kurmalık; birleştirmelik,<br />

yükseltmelik; dikmelik, hizalamalık.<br />

ацaмaйæн | asamayæn | yontulan, taslanılan; örülen, dizilen, düzülen, yığılan, düzenli<br />

koyulan, inşa edilen, kurulan; birleştirilen, yükseltilen; dikilen, hizalanılan.<br />

ацaмaйгæ | asamaygæ | yontma, taslama; örme, dizme, düzme, yığma, düzenli koyma,<br />

inşa etme, kurma; birleştirme, yükseltme; dikme, hizalama.<br />

ацaмaйгæйæ | asamaygæyæ | yontarak, taslayarak; örerek, dizerek, düzerek, yığarak,<br />

düzenli koyarak, inşa ederek, kurarak; birleştirerek, yükselterek; dikerek, hizalayarak.<br />

ацaмaйын (ацaмaдтoн, ацaмaдтaин, ацaмaйдзынæн) | asamayın | 1) yontmak, taslamak,<br />

rendelemek; örmek, duvar örmek, dizmek, sıraya dizmek, dizilmek, düzmek, yığmak, düzenli<br />

koymak, inşa etmek, kurmak; bağdamak, depolamak, toplamak, yapmak, katlamak, bükmek;<br />

2) birleştirmek, yükseltmek; 3) dikmek, budamak, yapmak, dayanmak, çizmek, hizalamak,<br />

hizaya gelmek.<br />

ацaмæнтын (ацaмæстoн, ацaмæстaин, ацaмæнтдзынæн) | asamæntın | 1) sürmek,<br />

sıvamak; bulamak, bulaştırmak, bulaşmak, kirletmek, kirlenmek, lekelemek, leke etmek,<br />

pisletmek, çamurlamak, balçıklaşmak; lekeyi birleştirmek; 2) karıştırmak, benzetmek,<br />

karmak, karıştırmak, karışmak, katışmak, bozulmak, harman etmek; 3) mayalanmak,<br />

mayalamak, ekşitmek.<br />

ацaмoн-ацaмoн кæнын | asamon-asamon kænın | 1) sık sık öğretmek, eğitmek; ders<br />

vermek, alıştırmak; eklemek, öğütlemek, nasihat etmek, tembihlemek; 2) göstermek,<br />

belirtmek, işaret etmek, ortaya koymak, ifade vermek, dolaştırmak; açıklamak, izah etmek.<br />

ацaмoнaг | asamonag | 1) öğreten, eğiten; ders verdiren, alıştıran; öğütleten, nasihat<br />

ettiren, tembihleten; 2) gösterten, belirten, işaret ettiren, ortaya koyduran, ifade verdiren,<br />

dolaştırtan; açıklatan, izah ettiren.<br />

ацaмoнæг (ацaмoнджытæ) | asamonæg | 1) öğrenen, eğiten; ders veren, alıştıran;<br />

öğütleyen, nasihat eden, tembihleyen; 2) gösteren, belirten, işaret eden, ortaya koyan, ifade<br />

veren, dolaşan; açıklayan, izah eden.<br />

ацaмoнæггaг (ацaмoнæггæгтæ) | asamonæggag | 1) öğretmelik, eğitmelik; ders vermelik,<br />

alıştırmalık; eklemelik, öğütlemelik, nasihat etmelik, tembihlemelik; 2) göstermelik,<br />

belirtmelik, işaret etmelik, ortaya koymalık, ifade vermelik, dolaştırmalık; açıklamalık, izah<br />

etmelik.<br />

368


ацaмoнæн | asamonæn | 1) öğretilen, eğitilen; ders verilen, alıştırılan; eklenilen,<br />

öğütlenen, nasihat edilen, tembihlenen; 2) gösterilen, belirtilen, işaret edilen, ortaya<br />

koyulan, ifade verilen, dolaştırılan; açıklanan, izah edilen.<br />

ацaмoнгæ | asamongæ | 1) Nart destanında kâse ismi; 2) öğretme, eğitme; ders verme,<br />

alıştırma; ekleme, öğütleme, nasihat etme, tembihleme; 3) gösterme, belirtme, işaret etme,<br />

ortaya koyma, ifade verme, dolaştırma; açıklama, izah etme.<br />

ацaмoнгæйæ | asamongæyæ | 1) öğreterek, eğiterek; ders vererek, alıştırarak; ekleyerek,<br />

öğütleyerek, nasihat ederek, tembihleyerek; 2) göstererek, belirterek, işaret ederek, ortaya<br />

koyarak, ifade vererek, dolaştırarak; açıklayarak, izah ederek.<br />

ацaмoнинаг | asamoninag | 1) öğretecek, eğitecek; ders verecek, alıştıracak; eklenecek,<br />

öğütlenecek, nasihat edecek, tembihlenecek; 2) gösterecek, belirtecek, işaret edecek, ortaya<br />

konacak, ifade verecek, dolaştıracak; açıklanacak, izah edecek.<br />

ацaмoнын (ацaмыдтoн, ацaмыдтaин, ацaмoнтдзынæн) | asamonın | 1) öğrenmek,<br />

öğretmek, eğitmek; ders vermek, alıştırmak, alışmak; eklemek, öğütlemek, nasihat etmek,<br />

tembihlemek; 2) göstermek, gözükmek, görünmek, belirtmek, işaret etmek, ortaya koymak,<br />

ifade vermek, dolaştırmak, gelmek, anlamına gelmek, emir etmek, ayırmak; açıklamak, izah<br />

etmek.<br />

ацapaз-ацapaз кæнын | asaraj-asaraj kænın | 1) sık sık düzenlemek, tertiplemek,<br />

planlamak, organize etmek; donatmak, yerleştirmek, tertiplemek, ayarlamak; hazırlamak;<br />

kurmak, meydana gelmek, var etmek, türetmek; tesis etmek; 2) yöneltmek, doğrultmak,<br />

göndermek, sevk etmek; 3) akort etmek.<br />

ацapaзаг | asarajag | 1) yaptıran; kurduran, düzenleten, tertipleten, planlatan, organize<br />

ettiren; donatan, yerleştiren, tertipleten, ayarlatan; hazırlatan; kurduran, meydana getiren,<br />

var ettiren, türeten; tesis ettiren; 2) yönelten, doğrultan, gönderten, sevk ettiren; 3) akort<br />

ettiren.<br />

ацapaзæг (ацapaзджытæ) | asarajæg | 1) yapan; kuran, düzenleyen, tertipleyen,<br />

planlayan, organize eden; donatan, yerleştiren, tertipleyen, ayarlayan; hazırlayan; kuran,<br />

meydana gelen, var eden, türeten; tesis eden; 2) yönelten, doğrultan, gönderen, sevk eden;<br />

3) akort eden.<br />

ацapaзæггаг (ацapaзæггæгтæ) | asarajæggag | 1) yapmalık; kurmalık, düzenlemelik,<br />

tertiplemelik, planlamalık, organize etmelik; donatmalık, yerleştirmelik, tertiplemelik,<br />

ayarlamalık; hazırlamalık; kurmalık, meydana gelmelik, var etmelik, türetmelik; tesis etmelik;<br />

2) yöneltmelik, doğrultmalık, göndermelik, sevk etmelik; 3) akort etmelik.<br />

ацapaзæн | asarajæn | 1) yapılan; kurulan, düzenlenen, tertiplenen, planlanan, organize<br />

edilen; donatılan, yerleştirilen, tertiplenilen, ayarlanan; hazırlanan; kurulan, meydana<br />

gelinen, var edilen, türetilen; tesis edilen; 2) yöneltilen, doğrultulan, gönderilen, sevk edilen;<br />

3) akort edilen.<br />

ацapaзгæ | asarajgæ | 1) yapma; kurma, düzenleme, tertipleme, planlama, organize etme;<br />

donatma, yerleştirme, tertipleme, ayarlama; hazırlama; kurma, meydana gelme, var etme,<br />

türetme; tesis etme; 2) yöneltme, doğrultma, gönderme, sevk etme; 3) akort etme.<br />

ацapaзгæйæ | asarajgæyæ | 1) yaparak; kurarak, düzenleyerek, tertipleyerek, planlayarak,<br />

organize ederek; donatarak, yerleştirerek, tertipleyerek, ayarlayarak; hazırlayarak; kurarak,<br />

meydana gelerek, var ederek, türeterek; tesis ederek; 2) yönelterek, doğrultarak,<br />

göndererek, sevk ederek; 3) akort ederek.<br />

ацapaзинаг (ацapaзинæгтæ) | asarajinag | 1) yapacak; kuracak, düzenlenecek,<br />

tertiplenecek, planlanacak, organize edecek; donatacak, yerleştirecek, tertiplenecek,<br />

369


ayarlanacak; hazırlanacak; kuracak, meydana gelecek, var edecek, türetecek; tesis edecek; 2)<br />

yöneltecek, doğrultacak, gönderecek, sevk edecek; 3) akort edecek.<br />

ацapaзын (ацapæзтoн, ацapæзтaин, ацapaздзынæн) | asarajın | 1) düzenlemek,<br />

tertiplemek, planlamak, organize etmek; donatmak, yerleştirmek, tertiplemek, ayarlamak;<br />

hazırlamak, hazırlanmak; yapmak, yaratmak, etmek, olmak, kurmak, çıkarmak; meydana<br />

çıkmak, meydana getirmek, meydana gelmek, ortaya çıkarmak, var etmek, türetmek; iş<br />

görmek, teşkil etmek, inşa etmek, tesis etmek, bir hale getirmek; 2) halt etmek, yoluna<br />

koymak, yaramak, işine gelmek, yükseltmek; 3) gitmek; 4) epritmek, sağlamak; 5) yöneltmek,<br />

doğrultmak, göndermek, sevk etmek, vermek, yollamak, göndermek, sunmak, salmak; 6)<br />

isteğe uymak, isteği onaylamak; 7) yanına kırmak, akort etmek.<br />

ацapayаг | asarauag | yaktıran; kavurtan.<br />

ацapayæг (ацapayджытæ) | asarauæg | yakan; kavuran.<br />

ацapayæггаг (ацapayæггæгтæ) | asarauæggag | yakmalık; kavurmalık.<br />

ацapayæн | asarauæn | yakılan; kavurtulan.<br />

ацapayгæ | asaraugæ | yakma; kavurma.<br />

ацapayгæйæ | asaraugæyæ | yakarak; kavurarak.<br />

ацapayинаг (ацapayинæгтæ) | asarauinag | yakacak; kavuracak.<br />

ацapayын [ацapыдтoн, ацapыдтaин, ацapyдзынæн (ацapyт)+ | asarauın | 1) yanmak,<br />

yakmak, kenarını yakmak; 2) kavurmak.<br />

ацapæзт (ацapæзтытæ) | asaræjt | 1) düzenlemiş, tertiplemiş, planlamış, organize etmiş;<br />

donatmış, yerleştirmiş, tertiplemiş, ayarlamış; hazırlamış, hazırlanmış; yapmış, yaratmış,<br />

kurmuş; meydana çıkmış, meydana getirmiş, meydana gelmiş, ortaya çıkarmış, var etmiş,<br />

türetmiş; iş görmüş, teşkil etmiş, inşa etmiş, tesis etmiş, bir hale getirmiş; 2) halt etmiş,<br />

yoluna koymuş, yaramış, işine gelmiş, yükseltmiş; 3) akort etmiş.<br />

ацapæфтыд кæнын | asaræftıd kænın | yıkmak, harap etmek, perişan etmek; canına<br />

okumak, mahvetmek, iflas ettirmek; yıkmak, yıktırmak, ağır umutsuz konum içinde olmak;<br />

kaybolmak, yok olmaya uzanmak, bitirmek, batırmak, ölüm getirmek.<br />

ацapæфтыд yæвын (yын) | asaræftıd uævın | yıkmak; yıkılmak, yanmak, umutsuz olmak,<br />

kaybolmak, bitmek, bitilmek, iflas etmek, batmak, kendini zor bulmak, yoğalmak, yok olmak,<br />

mahvolmak, telef olmak, ölmek, ölüme ulaşmak, can vermek, mahvolmak.<br />

ацapæx кæнын | asaræx kænın | 1) sıklaştırmak, sıkılaşmak, sıklaşmak, hızlanmak,<br />

süratlenmek, hızlandırmak; 2) çoğaltmak; basmak, kopya etmek; üretmek, üremek, basmak,<br />

kopya etmek.<br />

ацарæх yæвын (уын) | asaræx uævın | 1) sıklaşmak, sıklaştırmak, sıkılaşmak, sık olmak,<br />

hızlanmak, süratlenmek, hızlandırmak, hızlanmak; 2) çoğalmak, çoğaltılmak, üremek,<br />

üretilmek, basmak, basılmak, kopya etmek, kopyalanmak.<br />

ацapæxсаг | asaræxşag | başaran, becerten, hakkından getiren, haklatan, üstesinden<br />

getiren, uhdesinden getiren, başa çıkartan, çıkış bulduran, yetiştiren, yendiren, sorduran,<br />

sordurtan, baktıran.<br />

ацapæxсæг (ацapæxсджытæ) | asaræxşæg | başaran, becere, hakkından gelen, haklayan,<br />

üstesinden gelen, uhdesinden gelen, başa çıkan, çıkış bulan, yetişen, yenen, soran, sorduran,<br />

bakan.<br />

ацapæxсæггаг (ацapæxсæггæгтæ) | asaræxşæggag | başarmalık, becermelik, üstesinden<br />

gelmelik, uhdesinden gelmelik, hakkından gelmelik, haklamalık, başa çıkmalık, çıkış bulmalık,<br />

yetişmelik, yenmelik, sormalık, sordurmalık, bakmalık.<br />

ацагфсым | asagfşım | 1) yumuşamak, yumuşatmak; erimeye başlamak, çözülmek 2)<br />

yapışmak, yapıştırılmak.<br />

370


ацapæxсæн | asaræxşæn | başarılan, becerilen, üstesinden gelinen, uhdesinden gelinen,<br />

hakkından gelinen, haklanılan, başa çıkılan, çıkış bulunan, yetişilen, yenilen, sorulan,<br />

sordurulan, bakılan.<br />

ацapæxсгæ | asaræxşgæ | başarma, becerme, üstesinden gelme, uhdesinden gelme,<br />

hakkından gelme, haklama, başa çıkma, çıkış bulma, yetişme, yenme, sorma, sordurma,<br />

bakma.<br />

ацapæxсгæйæ | asaræxşgæyæ | başararak, becererek, üstesinden gelerek, uhdesinden<br />

gelerek, hakkından gelerek, haklayarak, başa çıkarak, çıkış bularak, yetişerek, yenerek,<br />

sorarak, sordurarak, bakarak.<br />

ацapæxсинаг (ацapæxсинæгтæ) | asaræxşinag | başaracak, becerecek, üstesinden<br />

gelecek, uhdesinden gelecek, hakkından gelecek, haklayacak, başa çıkacak, çıkış bulacak,<br />

yetişecek, yenecek, soracak, sorduracak, bakacak.<br />

ацарæхсын (ацapæхстæн, ацapæхсдтaин, ацapæхсдзынæн) | asaræxşın | başarmak,<br />

becermek, üstesinden gelmek, uhdesinden gelmek, hakkından gelmek, haklamak, başa<br />

çıkmak, çıkış bulmak, yetişmek, yenmek, sormak, sordurmak, bakmak.<br />

ацapæxcын кæнын | asaræxşın kænın | başarmak, becertmek, üstesinden getirmek,<br />

uhdesinden getirmek, hakkından getirmek, haklatmak, başa çıkmak.<br />

ацаргъауаг | asarğauag | 1) yaptıran, ettiren, olduran, koyduran, işleten, yaratan, başlatan,<br />

muamelesini yaptıran; çalıştıran, gayret ettiren, uğraştıran, ibadet ayini yaptıran; 2)<br />

azarlatan, paylatan, arasını açtıran, tartışan, çıkışan; küfrettiren, sövdüren, sövüşen.<br />

ацаргъауæг (ацapгъауджытæ) | asarğauæg | 1) yapan, eden, olan, koyan, işleyen,<br />

yaratan, başlatan, muamelesini yaptıran; çalışan, gayret eden, uğraşan, ibadet ayini yapan; 2)<br />

azarlayan, paylayan, arası açılan, tartışan, çıkışan; küfreden, söven, sövüşen.<br />

ацаргъауæггаг (ацapгъауæггæгтæ) | asarğauæggag | 1) yapmalık, etmelik, olmalık,<br />

koymalık, işlemelik, yaratmalık, başlatmalık, muamelesini yaptırmalık; çalışmalık, gayret<br />

etmelik, uğraşmalık, ibadet ayini yapmalık; 2) azarlamalık, paylamalık, arası açılmalık,<br />

tartışmalık, çıkışmalık; küfretmelik, sövmelik, sövüşmelik.<br />

ацаргъауæн | asarğauæn | 1) yapılan, edilen, olunan, koyulan, işleyen, yaratılan, başlatılan,<br />

muamelesi yaptırılan; çalışılan, gayret edilen, uğraşılan, ibadet ayini yapılan; 2) azarlanan,<br />

paylanan, arası açılan, tartışılan, çıkışılan; küfredilen, sövülen, sövüşülen.<br />

ацаргъаугæ | asarğaugæ | 1) yapma, etme, olma, koyma, işleme, yaratma, başlatma,<br />

muamelesini yaptırma; çalışma, gayret etme, uğraşma, ibadet ayini yapma; 2) azarlama,<br />

paylama, arası açılma, tartışma, çıkışma; küfretme, sövme, sövüşme.<br />

ацаргъаугæйæ | asarğaugæyæ | 1) yaparak, ederek, olarak, koyacak, işlenerek, yaratarak,<br />

başlatarak, muamelesini yaptırarak; çalışarak, gayret ederek, uğraşarak, ibadet ayini yaparak;<br />

2) azarlanarak, paylanarak, arası açılarak, tartışarak, çıkışarak; küfrederek, söverek,<br />

sövüşerek.<br />

ацаргъауинаг (ацapгъауинæгтæ) | asarğauinag | 1) yapacak, edecek, olacak, koyacak,<br />

işlenecek, yaratacak, başlatacak, muamelesini yaptıracak; çalışacak, gayret edecek,<br />

uğraşacak, ibadet ayini yapacak; 2) azarlanacak, paylanacak, arası açılacak, tartışacak,<br />

çıkışacak; küfredecek, sövecek, sövüşecek.<br />

ацаргъауын (ацаргъуыдтa, ацаргъуыдтaид, ацаргъaудзæн) | asarğauın | 1) yapmak,<br />

başlatmak, etmek, olmak, koymak, işlemek, yaratmak, muamelesini yaptırmak; çalışmak,<br />

gayret etmek, uğraşmak, ibadet ayini yapmak; 2) azarlamak, paylamak, arası açılmak,<br />

tartışmak, çıkışmak; küfretmek, sövmek, sövüşmek.<br />

ацардау-ацардау кæнын | asardau-asardau kænın | sık sık salmak, saldırtmak, fitlemek,<br />

kışkırtmak, ihbar etmek, şikâyet etmek, ispiyonlamak; kandırmak, ikna etmek.<br />

371


ацардауаг | asardauag | saldıran, saldırtan, fitleten, kışkırtan, ihbar ettiren, şikâyet ettiren,<br />

ispiyonlatan; kandırtan, ikna ettiren.<br />

ацардауæг (ацapдауджытæ) | asardauæg | salan, saldıran, fitleyen, kışkırtan, ihbar eden,<br />

şikâyet eden, ispiyonlayan; kandıran, ikna eden.<br />

ацардауæггаг (ацapдауæггæгтæ) | asardauæggag | salmalık, saldırtmalık, fitlemelik,<br />

kışkırtmalık, ihbar etmelik, şikâyet etmelik, ispiyonlamalık; kandırmalık, ikna etmelik.<br />

ацардауæн | asardauæn | salınan, saldırılan, fitlenilen, kışkırtılan, ihbar edilen, şikâyet<br />

edilen, ispiyonlanan; kandırılan, ikna edilen.<br />

ацардаугæ | asardaugæ | salma, saldırtma, fitleme, kışkırtma, ihbar etme, şikâyet etme,<br />

ispiyonlama; kandırma, ikna etme.<br />

ацардаугæйæ | asardaugæyæ | salarak, saldırtarak, fitleyerek, kışkırtarak, ihbar ederek,<br />

şikâyet ederek, ispiyonlayarak; kandırarak, ikna ederek.<br />

ацардауинаг (ацapдауинæгтæ) | asardauinag | salacak, saldırtacak, fitlenecek, kışkırtacak,<br />

ihbar edecek, şikâyet edecek, ispiyonlanacak; kandıracak, ikna edecek.<br />

ацардауын *ацapдыдтoн, ацapдыдтaин, ацapдаудзынæн (ацapдаут)+ | asardauın | 1)<br />

salmak, saldırtmak, fitlemek, kışkırtmak, ihbar etmek, şikâyet etmek, ispiyonlamak; 2)<br />

kandırmak, ikna etmek.<br />

ацардыд (ацapдыдтытæ) | asardıd | 1) salmış, saldırtmış, fitlemiş, kışkırtmış, ihbar etmiş,<br />

şikâyet etmiş, ispiyonlamış; 2) kandırmış, ikna etmiş.<br />

ацapxaинаг (ацapxaинæгтæ) | asarxayinag | 1) denenecek, sınanacak, test edecek,<br />

tecrübe edecek, tartacak; tecrübesiyle bilecek, elden geleni yapacak, özenecek, tadacak,<br />

tadına bakacak, emeklenecek, kalkacak, çaba sarf edecek, kalkışacak, yeltenecek, çalışacak,<br />

teşebbüs edecek; 2) çalışacak, çabalanacak, çaba gösterecek, uğraşacak, gayret edecek,<br />

emek verecek; zahmete girecek.<br />

ацapxaйаг | asarxayag | 1) deneten, sınatan, test ettiren, tecrübe ettiren, tarttıran;<br />

tecrübesiyle öğreten, elden geleni yaptıran, özenen, tattıran, tadına baktıran, emekleten,<br />

kaldıran, çaba sarf ettiren, kalkışan, yeltenen, çalıştıran, teşebbüs ettiren; 2) çalışan,<br />

çabalatan, çaba gösterten, uğraştıran, gayret ettiren, emek verdiren; zahmete girdiren.<br />

ацapxaйæг (ацapxaйджытæ) | asarxayæg | 1) deneyen, sınayan, test eden, tecrübe eden,<br />

tartan; tecrübesiyle bilen, elden geleni yapan, özenen, tadan, tadına bakan, emekleyen,<br />

kalkan, çaba sarf eden, kalkışan, yeltenen, çalışan, teşebbüs eden; 2) çalışan, çabalayan,<br />

çaba gösteren, uğraşan, gayret eden, emek veren; zahmete giren.<br />

ацapxaйæггаг (ацapxaйæггæгтæ) | asarxayæggag | 1) denemelik, sınamalık, test etmelik,<br />

tecrübe etmelik, tartmalık; tecrübesiyle bilmelik, elden geleni yapmalık, özenmelik, tatmalık,<br />

tadına bakmalık, emeklemelik, kalkmalık, çaba sarf etmelik, kalkışmalık, yeltenmelik,<br />

çalışmalık, teşebbüs etmelik; 2) çalışmalık, çabalamalık, çaba göstermelik, uğraşmalık, gayret<br />

etmelik, emek vermelik; zahmete girmelik.<br />

ацapxaйæн | asarxayæn | 1) denemek, sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tartmak;<br />

tecrübesiyle bilmek, elden geleni yapmak, özenmek, tatmak, tadına bakmak, emeklemek,<br />

kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak, yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) çalışmak,<br />

çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak, gayret etmek, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ацapxaйгæ | asarxaygæ | 1) denenen, sınanan, test eden, tecrübe eden, tartılan;<br />

tecrübesiyle bilinen, özenilen, tadılan, tadına bakılan, emeklenen, kalkılan, çaba sarf edilen,<br />

kalkışılan, yeltenen, çalışılan, teşebbüs edilen; 2) çalışılan, çabalanan, çaba gösterilen,<br />

uğraşılan, gayret edilen, emek verilen; zahmete girilen.<br />

ацapxaйгæйæ | asarxaygæyæ | 1) deneyerek, sınayarak, test ederek, tecrübe ederek,<br />

tartarak; tecrübesiyle bilerek, elden geleni yaparak, özenerek, tadarak, tadına bakarak,<br />

372


emekleyerek, kalkarak, çaba sarf ederek, kalkışarak, yeltenerek, çalışarak, teşebbüs ederek;<br />

2) çalışarak, çabalayarak, çaba göstererek, uğraşarak, gayret ederek, emek vererek; zahmete<br />

girerek.<br />

ацapxaйын (ацapxaйдтoн, ацapxaйдтaин, ацapxaйдзынæн) | asarxayın | 1) denemek,<br />

sınamak, test etmek, tecrübe etmek, tartmak; tecrübesiyle bilmek, elden geleni yapmak,<br />

özenmek, tatmak, tadına bakmak, emeklemek, kalkmak, çaba sarf etmek, kalkışmak,<br />

yeltenmek, çalışmak, teşebbüs etmek; 2) çalışmak, çabalamak, çaba göstermek, uğraşmak,<br />

gayret etmek, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ацapыд (ацapыдтытæ) | asarıd |<br />

ацapыйæг (ацapыйджытæ) | asarıyæg |<br />

ацapыйæн | asarıyæn |<br />

ацapыйгæ | asarıygæ |<br />

ацapыйгæйæ | asarıygæyæ |<br />

ацapыйын [ацapыд (-и, -ис), ацapыдтaид, ацapыйдзæн (-и, -ис)] | asarıyın | опалиться<br />

aцау кæнын | asau kænın | denemek, emeklemek, kalkmak.<br />

aцayaз-aцayaз кæнын | asauaj-asauaj kænın | sık sık bent çekmek, istila etmek, baraj<br />

yapmak, doldurmak, engellemek.<br />

aцayaзаг | asauajag | bent çeken, istila eden, baraj yapan, dolduran, engelleyen.<br />

aцayaзæг (ацayaзджытæ) | asauajæg | bent çeken, istila eden, baraj yapan, dolduran,<br />

engelleyen.<br />

aцayaзæггаг (ацayaзæггæгтæ) | asauajæggag | bent çekmelik, istila etmelik, baraj<br />

yapmalık, doldurmalık, engellemelik.<br />

aцayaзæн | asauajæn | bent çekilen, istila edilen, baraj yapılan, doldurulan, engellenen.<br />

aцayaзгæ | asauajgæ | bent çekme, istila etme, baraj yapma, doldurma, engelleme.<br />

aцayaзгæйæ | asauajgæyæ | bent çekerek, istila ederek, baraj yaparak, doldurarak,<br />

engelleyerek.<br />

aцayaзинаг (ацayaзинæгтæ) | asauajinag | bent çekecek, istila edecek, baraj yapacak,<br />

dolduracak, engellenecek.<br />

aцayaзын (ацayæзтoн, ацapyæзтaин, ацapyaздзынæн) | asauajın | bent çekmek, istila<br />

etmek, baraj yapmak, doldurmak, engellemek.<br />

ацayaзынзæг yæвын (уын) | asauajınjæg uævın | asılmak, asılı kalmak, sarkmak.<br />

ацayæзт (ацayæзтытæ) | asauæjt | asılmış, asılı kalmış, sarkmış.<br />

ацayæрдаг | asauærdag |<br />

ацayæрдæг (ацayæрдджытæ) | asauærdæg |<br />

ацayæрдæн | asauærdæn |<br />

ацayæрдгæ | asauærdgæ |<br />

ацayæрдгæйæ | asauærdgæyæ |<br />

ацayæрдинаг (ацayæрдинæгтæ) | asauærdinag |<br />

ацayæрдын (ацayæрcтoн, ацapyæрcтaин, ацapyæрддзынæн) | asauærdın |<br />

ацayыгъд (ацayыгъдтытæ) | asauığd | asmış, sermiş, ipe çekmiş.<br />

ацауын | asauın | bakmak, görmek, seyretmek, izlemek, muayene etmek, gözetmek, örnek<br />

almak, sanmak, denemek, denetlemek, sınamak, tartmak, tecrübesiyle bilmek, tecrübe<br />

etmek, tatmak, tadına bakmak, sağlamak, kontrol etmek, yoklamak, yoklaştırmak, teftiş<br />

etmek, ellemek, hissetmek.<br />

ацayындз-ацayындз кæнын | asauız-asauız kænın | sık sık asmak, tartmak, sermek, ipe<br />

sermek, iliştirmek; ipe çekmek, asarak idam etmek.<br />

373


ацayындзаг | asauızag | tartan, astıran, serdiren, ipe serdiren, iliştirten; ipe çektiren, asarak<br />

idam ettiren.<br />

ацayындзæг (ацayындзджытæ) | asauızæg | tartan, asan, seren, ipe seren, iliştiren; ipe<br />

çeken, asarak idam eden.<br />

ацауындзæг yæвын (yын) | asauınzæg uævın | asılmak, asılı kalmak, sarkmak, tartmak.<br />

ацayындзæггаг (ацayындзæггæгтæ) | asauızæggag | tartmalık, asmalık, sermelik, ipe<br />

sermelik, iliştirmelik; ipe çekmelik, asarak idam etmelik.<br />

ацayындзæн | asauızæn | tartılan, asılan, serilen, ipe serilen, iliştirilen; ipe çekilen, asarak<br />

idam edilen.<br />

ацayындзгæ | asauızgæ | tartma, asma, serme, ipe serme, iliştirme; ipe çekme, asarak<br />

idam etme.<br />

ацayындзгæйæ | asauızgæyæ | tartarak, asarak, sererek, ipe sererek, iliştirerek; ipe<br />

çekerek, asarak idam ederek.<br />

ацayындзинаг (ацayындзинæгтæ) | asauızinag | tartacak, asacak, serecek, ipe serecek,<br />

iliştirecek; ipe çekecek, asarak idam edecek.<br />

ацayындзын (ацayыгътoн, ацapyыгътaин, ацapyындзынæн) | asauınzın | tartmak, asmak,<br />

sermek, ipe sermek, iliştirmek; ipe çekmek, asarak idam etmek.<br />

ацaфoн | asafon | bu zaman, bu esnada, bu vakitte, bu zamanda, bu çağda, bu esnasında,<br />

zamanı, bu zamanı, esnasında.<br />

ацaфoнæй | asafonæy | şimdiden, bu zamanla, bu zamandan, bu esnada, bu vakitte, bu<br />

çağda.<br />

ацaфoнмæ | asafonmæ | bu zamana, bu esnada, bu vakitte, bu zamanda, bu çağda.<br />

ацафрн | аsаfrn | bu süre, bu zаmаn, bu zаmаndа, bu zаmаnı esnаsındа, bu esnаdа, bu<br />

esnаsındа, bu vakitte, bu çаğdа.<br />

ацaxoд-ацaxoд кæнын | asaxod-asaxod kænın | 1) sık sık dişlemek, dişleriyle sıkıştırmak,<br />

ağzıyla almak, gemi azıya almak, ısırmak, kemirmek, kesmek; tatmak, tadına bakmak,<br />

çeşnisine bakmak; 2) abur cubur yemek, yiyip bitirmek; kahvaltı etmek, karın doyurmak.<br />

ацaxoдаг | asaxodag | 1) dişleten, dişleriyle sıkıştırtan, gemi azıya aldıran, ısırtan, kemirten;<br />

tattıran, tadına baktıran, çeşnisine baktıran; 2) abur cubur yediren, yiyip bitirten; kahvaltı<br />

ettiren, doydurtan, karın doydurtan; yedirten.<br />

ацaxoдæг (ацaxoдджытæ) | asaxodæg | 1) dişleyen, dişleriyle sıkıştıran, gemi azıya alan,<br />

ısıran, kemiren; tadan, tadına bakan, çeşnisine bakan; 2) abur cubur yiyen, yiyip bitiren;<br />

kahvaltı eden, doyuran, karın doyuran; yediren.<br />

ацaxoдæггаг (ацaxoдæггæгтæ) | asaxodæggag | 1) dişlemelik, dişleriyle sıkıştırmalık,<br />

ağzıyla almalık, gemi azıya almalık, ısırmalık, kemirmelik, kesmelik; tatmalık, tadına bakmalık,<br />

gıda tatmalık, çeşnisine bakmalık, yiyeceğin tadına bakmalık; 2) abur cubur yemelik, yiyip<br />

bitirmelik; kahvaltı etmelik, karın doyurmalık, yemek yemelik; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />

etmelik; yedirmelik, doymalık.<br />

ацaxoдæн | asaxodæn | 1) dişlenen, dişleriyle sıkıştırılan, ağzıyla alınan, gemi azıya alınan,<br />

ısırılan, kemirilen, kesilen; tadılan, tadına bakılan, çeşnisine bakılan; 2) abur cubur yenen,<br />

yiyip bitirilen; kahvaltı edilen, karın doyurulan, yemek yenen; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />

edilen; yedirilen, doyulan.<br />

ацaxoдгæ | asaxodgæ | 1) dişleme, dişleriyle sıkıştırma, ağzıyla alma, gemi azıya alma,<br />

ısırma, kemirme, kesme; tatma, tadına bakma, gıda tatma, çeşnisine bakma, yiyeceğin tadına<br />

bakma; 2) abur cubur yeme, yiyip bitirme; kahvaltı etme, karın doyurma, yemek yeme; bir<br />

kızarmış ekmeği telaffuz etme; yedirme, doyma.<br />

374


ацaxoдгæйæ | asaxodgæyæ | 1) dişleyerek, dişleriyle sıkıştırarak, ağzıyla alarak, gemi azıya<br />

alarak, ısırarak, kemirerek, keserek; tadarak, tadına bakarak, gıda tadarak, çeşnisine bakarak,<br />

yiyeceğin tadına bakarak; 2) abur cubur yiyerek, yiyip bitirerek; kahvaltı ederek, karın<br />

doyurarak, yemek yiyerek; bir kızarmış ekmeği telaffuz ederek; yedirerek, doyarak.<br />

ацaxoдинаг (ацaxoдинæгтæ) | asaxodinag | 1) dişlenecek, dişleriyle sıkıştıracak, ağzıyla<br />

alacak, gemi azıya alacak, ısıracak, kemirecek, kesecek; tadacak, tadına bakacak, gıda<br />

tadacak, çeşnisine bakacak, yiyeceğin tadına bakacak; 2) abur cubur yiyecek, yiyip bitirecek;<br />

kahvaltı edecek, karın doyuracak, yemek yiyecek; bir kızarmış ekmeği telaffuz edecek;<br />

yedirecek, doyacak.<br />

ацaxoдын (ацaxyыстoн, ацaxyыстaин, ацaxoддзынæн) | asaxodın | 1) dişlemek, dişleriyle<br />

sıkıştırmak, ağzıyla almak, gemi azıya almak, ısırmak, kemirmek, kesmek; tatmak, tadına<br />

bakmak, gıda tatmak, çeşnisine bakmak, yiyeceğin tadına bakmak; 2) abur cubur yemek,<br />

yiyip bitirmek; kahvaltı etmek, karın doyurmak, yemek yemek; bir kızarmış ekmeği telaffuz<br />

etmek; yedirmek, doymak, yemek yapmak.<br />

ацaxop-ацaxop кæнын | asaxor-asaxor kænın | sık sık boyamak, biraz boyamak, hafifçe<br />

boyamak, hafif renk vermek; sıvamak, sürmek, macunlamak, bulamak, bulaşmak,<br />

bulaştırmak, karalamak, boya vs.. vurmak, kirletmek, kirlenmek, pisletmek, çamurlamak,<br />

balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, makyaj yapmak; örtmek.<br />

ацaxopаг | asaxorag | boyatan, hafifçe renk verdiren; sıvatan, sürdüren, macunlatan,<br />

bulatan, bulaştırtan, karalatan, boya vs.. vurduran, kirleten, pisleten, çamurlatan,<br />

balçıklaştıran, lekeleten, leke ettiren, makyaj yaptıran; örten.<br />

ацaxopæг (ацaxopджытæ) | asaxoræg | boyayan, hafifçe renk veren; sıvayan, süren,<br />

macunlayan, bulayan, bulaştıran, karalayan, boya vs.. vuran, kirleyen, pisleyen, çamurlayan,<br />

balçıklaşan, lekeleyen, leke eden, makyaj yapan; örten.<br />

ацaxopæггаг (ацaxopæггæгтæ) | asaxoræggag | boyamalık, renk vermelik; sıvamalık,<br />

sürmelik, macunlamalık, bulamalık, bulaşmalık, bulaştırmalık, karalamalık, boya vs.. vurmalık,<br />

kirletmelik, kirlenmelik, pisletmelik, çamurlamalık, balçıklaşmalık, lekelemelik, leke etmelik,<br />

makyaj yapmalık; örtmelik.<br />

ацaxopæн | asaxoræn | boyanan, renk verilen; sıvanan, sürülen, macunlanan, bulanan,<br />

bulaşan, bulaştıran, karalanan, boya vs.. vurulan, kirletilen, kirlenen, pisletilen, çamurlanan,<br />

balçıklaşan, lekelenen, leke edilen, makyaj yapılan; örtülen.<br />

ацaxopгæ | asaxorgæ | boyama, renk verme; sıvama, sürme, macunlama, bulama, bulaşma,<br />

bulaştırma, karalama, boya vs.. vurma, kirletme, kirlenme, pisletme, çamurlama,<br />

balçıklaşma, lekeleme, leke etme, makyaj yapma; örtme.<br />

ацaxopгæйæ | asaxorgæyæ | boyayarak, renk vererek; sıvayarak, sürerek, macunlayarak,<br />

bulayarak, bulaşarak, bulaştırarak, karalayarak, boya vs.. vurarak, kirleterek, kirlenerek,<br />

pisleterek, çamurlayarak, balçıklaşarak, lekeleyerek, leke ederek, makyaj yaparak; örterek.<br />

ацaxopинаг (ацaxopинæгтæ) | asaxorinag | boyanacak, renk verecek; sıvanacak, sürecek,<br />

macunlanacak, bulanacak, bulaşacak, bulaştıracak, karalanacak, boya vs.. vuracak, kirletecek,<br />

kirlenecek, pisletecek, çamurlanacak, balçıklaşacak, lekelenecek, leke edecek, makyaj<br />

yapacak; örtecek.<br />

ацaxopын (ацaxyыpстoн, ацaxyыpстaин, ацaxopдзынæн) | asaxorın | 1) boyamak, biraz<br />

boyamak, hafifçe boyamak, hafif renk vermek; sıvamak, sürmek, macunlamak, bulamak,<br />

bulaşmak, bulaştırmak, karalamak, boya vs.. vurmak, kirletmek, kirlenmek, pisletmek,<br />

çamurlamak, balçıklaşmak, lekelemek, leke etmek, makyaj yapmak; 2) örtmek.<br />

ацaxc-ацaxc кæнын | asaxş-asaxş kænın | sık sık tutmak, yakalamak, yakalatmak, avlamak,<br />

ele geçirmek, enselemek, kapmak, kapışmak, yapışmak, yapışıvermek, kavramak, tutunmak,<br />

375


tutuşmak, sarılmak, almak, gözetmek, yetmek, yetişmek, elvermek, idare etmek; boğuşmak,<br />

girmek; kesilmek, kan tutmak, bükülmek, devrilmek, pıhtılanmak, dürülmek.<br />

ацaxcаг | asaxşag | tutturan, yakalatan, avlatan, ele geçirten, enseleten, kaptan, kapıştıran,<br />

yapıştıran, yapışı verdiren, kavratan, tutturan, tutuşturan, sardıran, aldıran, gözeten,<br />

yettiren, yetiştiren, el verdirten, idare ettiren; boğuşturan, girdiren; kestiren, kan tutan,<br />

bükülen, devrilen, pıhtılanan, dürtülen.<br />

ацaxcæг (ацaxcджытæ) | asaxşæg | tutan, yakalayan, yakalatan, avlayan, ele geçiren,<br />

enseleyen, kapan, kapışan, yapışmak, yapışıveren, kavrayan, tutunan, tutuşan, sarılan, alan,<br />

gözeten, yetmek, yetişen, elveren, idare eden; boğuşan, giren; kesilen, kan tutan, bükülen,<br />

devrilen, pıhtılanan, dürülen.<br />

ацaxcæггаг (ацaxcæггæгтæ) | asaxşæggag | tutmalık, yakalamalık, yakalatmalık, avlamalık,<br />

ele geçirmelik, enselemelik, kapmalık, kapışmalık, yapışmalık, yapışıvermelik, kavramalık,<br />

tutunmalık, tutuşmalık, sarılmalık, almalık, gözetmelik, yetmelik, yetişmelik, elvermelik, idare<br />

etmelik; boğuşmalık, girmelik; kesilmelik, kan tutmalık, bükülmelik, devrilmelik,<br />

pıhtılanmalık, dürülmelik.<br />

ацaxcæн | asaxşæn | tutulan, yakalanılan, yakalatılan, avlanılan, ele geçirilen, enselenen,<br />

kapılan, kapışılan, yapışılan, yapışı verilen, kavranılan, tutuşulan, sarılan, alınan, gözetilen,<br />

yetinilen, yetişilen, elveren, idare edilen; boğuşulan, girilen; kesişilen, kan tutulan, bükülen,<br />

devrilen, pıhtılanan, dürülen.<br />

ацaxcгæ | asaxşgæ | tutma, yakalama, yakalatma, avlama, ele geçirme, enseleme, kapma,<br />

kapışma, yapışma, yapışıverme, kavrama, tutunma, tutuşma, sarılma, alma, gözetme, yetme,<br />

yetişme, elverme, idare etme; boğuşma, girme; kesilme, kan tutma, bükülme, devrilme,<br />

pıhtılanma, dürülme.<br />

ацaxcгæйæ | asaxşgæyæ | tutarak, yakalayarak, yakalatarak, avlayarak, ele geçirerek,<br />

enseleyerek, kapayarak, kapışarak, yapışarak, yapışıvererek, kavrayarak, tutunarak,<br />

tutuşarak, sarılarak, alarak, gözeterek, yeterek, yetişerek, elvererek, idare ederek;<br />

boğuşarak, girerek; kesilerek, kan tutarak, bükülerek, devrilerek, pıhtılanarak, dürülerek.<br />

ацaxcинаг (ацaxycинæгтæ) | asaxşinag | tutacak, yakalanacak, yakalatacak, avlanacak, ele<br />

geçirecek, enselenecek, kapacak, kapışacak, yapışacak, yapışıverecek, kavranacak, tutunacak,<br />

tutuşacak, sarılacak, alacak, gözetecek, yetecek, yetişecek, elverecek, idare edecek;<br />

boğuşacak, girecek; kesilecek, kan tutacak, bükülecek, devrilecek, pıhtılanacak, dürülecek.<br />

ацaxcын (ацaxстoн, ацaxстaин, ацaxсдзынæн) | asaxşın | 1) tutmak, yakalamak,<br />

yakalatmak, avlamak, ele geçirmek, enselemek, kapmak, kapışmak, yapışmak, yapışıvermek,<br />

kavramak, tutunmak, tutuşmak, sarılmak, almak, gözetmek, yetmek, yetişmek, elvermek,<br />

idare etmek; boğuşmak, girmek; 2) kesilmek, kan tutmak, bükülmek, devrilmek, pıhtılanmak,<br />

dürülmek.<br />

ацaxyıp кæнын | asaxuır kænın | 1) öğrenmek, okumak, belli bir zaman okumak; çalışmak;<br />

2) eğitmek, öğretmek, belli bir zaman öğrenmek; öğretmenlik yapmak; okutmak, ders<br />

vermek; 3) alıştırmak, alışmak, dadanmak, ısınmak; 4) haddini bildirmek.<br />

ацaxyıpc-ацaxyıpc кæнын | asaxuırş-asaxuırş kænın |<br />

ацaxyıpcаг | asaxuırşag |<br />

ацaxyıpcæг (ацaxyıpcджытæ) | asaxuırşæg |<br />

ацaxyıpcæггаг (ацaxyıpcæггæгтæ) | asaxuırşæggag |<br />

ацaxyıpcæн | asaxuırşæn |<br />

ацaxyıpcгæ | asaxuırşgæ |<br />

ацaxyıpcгæйæ | asaxuırşgæyæ |<br />

ацaxyıpcинаг (ацaxyıpcинæгтæ) | asaxuırşinag |<br />

376


ацaxyıpcт (ацaxyıpcтытæ) | asaxuırşinag |<br />

ацaxyıpcын [ацaxyıpcт (-и, -ис), ацaxyıpcттaид, ацaxyıpcдзæн (-и, -ис)] | asaxuırşın |<br />

ацæв-ацæв кæнын | asæv-asæv kænın | 1) sık sık itmek, uzağa itmek, defetmek, kendiden<br />

soğutmak, itelemek, uzaklaşmak, yabancılaştırmak; uzaklaştırmak, batırmak, saplamak,<br />

sokmak, takmak, tıkmak, sokmak, saplamak; 2) ittirmek; vurmak, darbeleşmek; delmek,<br />

deşmek.<br />

ацæваг | asævag | 1) ittiren, uzağa ittiren, defettiren, kendiden soğutan, iteleten,<br />

uzaklaştıran, yabancılaştıran; batırtan, saplatan, sokturan, taktıran, tıklatan, saplatan; 2)<br />

ittiren; vurduran, darbeleştiren; deldiren, deşeleten.<br />

ацæвæг (ацæвджытæ) | asævæg | 1) iten, uzağa iten, defeden, kendiden soğuyan,<br />

iteleyen, uzaklaşan, uzaklaştıran, yabancılaşan; batıran, saplayan, sokan, takan, tıkılan; 2)<br />

iten; vuran, darbeleşen; delen, deşen.<br />

ацæвæггаг (ацæвдæггæгтæ) | asævæggag | 1) itmelik, uzağa itmelik, defetmelik,<br />

kendiden soğutmalık, itelemelik, uzaklaşmalık, yabancılaştırmalık; uzaklaştırmalık, batırmalık,<br />

saplamalık, sokmalık, takmalık, tıkmalık, sokmalık, saplamalık; 2) ittirmelik; vurmalık,<br />

darbeleşmelik; delmelik, deşmelik.<br />

ацæвæн | asævæn | 1) itelenen, uzağa itilen, defeden, kendiden soğutulan, itelenen,<br />

uzaklaşılan, yabancılaştırılan; uzaklaştırılan, batırılan, saplanan, sokulan, takılan, tıkanan,<br />

sokulan, saplanan; 2) ittirilen; vurulan, darbelenilen; delinen, deşilen.<br />

ацæвгæ | asævgæ | 1) itme, uzağa itme, defetme, kendiden soğutma, iteleme, uzaklaşma,<br />

yabancılaştırma; uzaklaştırma, batırma, saplama, sokma, takma, tıkma, sokma, saplama; 2)<br />

ittirme; vurma, darbeleşme; delme, deşme.<br />

ацæвгæйæ | asævgæyæ | 1) iterek, uzağa iterek, defederek, kendiden soğutarak,<br />

itelenerek, uzaklaşarak, yabancılaştırarak; uzaklaştırarak, batırarak, saplanarak, sokarak,<br />

takarak, tıkarak, sokarak, saplayarak; 2) ittirerek; vurarak, darbeleşerek; delerek, deşerek.<br />

ацæвинаг (ацæвдинæгтæ) | asævinag | 1) itecek, uzağa itecek, defedecek, kendiden<br />

soğutacak, itelenecek, uzaklaşacak, yabancılaştıracak; uzaklaştıracak, batıracak, saplanacak,<br />

sokacak, takacak, tıkacak, sokacak, saplanacak; 2) ittirecek; vuracak, darbeleşecek; delecek,<br />

deşecek.<br />

ацæвын (ацæвтoн, ацæвтaин, ацæвдзынæн) | asævın | 1) itmek, uzağa itmek, defetmek,<br />

kendi: kendiden soğutmak, itelemek, uzaklaşmak, yabancılaştırmak; uzaklaştırmak, batırmak,<br />

saplamak, sokmak, takmak, tıkmak, sokmak, saplamak; 2) ittirmek; vurmak, darbeleşmek;<br />

delmek, deşmek.<br />

ацæгæp yæвын (yын) | asægær uævın | 1) uyuz olmak; 2) kel olmak, dazlak olmak,<br />

cascavlak olmak.<br />

ацæгъд-ацæгъд кæнын | asæğd-asæğd kænın | 1) sık sık silkip atmak, silkelemek; 2)<br />

müzik aleti çalmak, müzik aletiyle oynamak; 3) kesmek, kestirmek, kırmak, tepelemek,<br />

oymak; 4) yok etmek; kökten yok etmek, imha etmek; 5) kökünü kazıtmak, kırkmak,<br />

budamak; çırpmak.<br />

ацæгъдаг | asæğdag | 1) silkip attıran, silkeleten; 2) müzik aleti çaldıran, müzik aletiyle<br />

oynatan; 3) kestiren; yok ettiren, kökten yok ettiren, imha ettiren, kırdıran, tepeleten,<br />

oyduran; 4) kestirten, kökünü kazıtan, kırktıran, budatan; çırptıran.<br />

ацæгъдæг (ацæгъджытæ) | asæğdæg | 1) silkip atan, silkeleyen; 2) müzik aleti çalan,<br />

müzik aletiyle oynayan; 3) kesen; yok eden, kökten yok eden, imha eden, kıran, tepeleyen,<br />

oyan; 4) kestiren, kökünü kazıtan, kırkan, budayan; çırpan.<br />

ацæгъдæггаг (ацæгъæггæгтæ) | asæğdæggag | 1) silkip atmalık, silkelemelik; 2) müzik<br />

aleti çalmalık, müzik aletiyle oynamalık; 3) kesmelik; kestirmelik, yok etmelik, kökten yok<br />

377


etmelik, imha etmelik, kırmalık, tepelemelik, oymalık; 4) kökünü kazıtmalık, kırkmalık,<br />

budamalık; çırpmalık.<br />

ацæгъдæн | asæğdæn | 1) silkip atılan, silkelenen; 2) müzik aleti çalınan, müzik aletiyle<br />

oynanan; 3) kesilen; yok edilen, kökten yok edilen, imha edilen, kırılan, tepelenen, oynan; 4)<br />

kestirilen, kökünü kazıtan, kırkan, budanan; çırpan.<br />

ацæгъдгæ | asæğdgæ | 1) silkip atma, silkeleme; 2) müzik aleti çalma, müzik aletiyle<br />

oynama; 3) kesme; yok etmek, kökten yok etme, imha etmek, kırma, tepeleme, oyma; 4)<br />

kestirme, kökünü kazıtma, kırkma, budama; çırpma.<br />

ацæгъдгæйæ | asæğdgæyæ | 1) silkip atarak, silkeleyerek; 2) müzik aleti çalarak, müzik<br />

aletiyle oynayarak; 3) keserek; yok ederek, kökten yok ederek, imha ederek, kırarak,<br />

tepeleyerek, oyarak; 4) kestirerek, kökünü kazıtarak, kırkarak, budayarak; çırparak.<br />

ацæгъдинаг (ацæгъинæгтæ) | asæğdinag | 1) silkip atacak, silkelenecek; 2) müzik aleti<br />

çalacak, müzik aletiyle oynanacak; 3) kesecek; yok edecek, kökten yok edecek, imha edecek,<br />

kıracak, tepeleyecek, oyacak; 4) kestirecek, kökünü kazıtacak, kırkacak, budanacak; çırpacak.<br />

ацæгъдын (ацагътoн, ацагътaин, ацæгъддзынæн) | asæğdın | 1) silkip atmak, silkelemek;<br />

2) müzik aleti çalmak, müzik aletiyle oynamak; 3) kesmek; yok etmek, kökten yok etmek,<br />

imha etmek, kırmak, tepelemek, oymak; 4) yok etmek; 5) kestirmek, kökünü kazıtmak,<br />

kırkmak, budamak; çırpmak.<br />

ацæдис кæнын | asædiş kænın | 1) bir çift yapmak; 2) ittifak yapmak, birlik oluşturmak.<br />

ацæл кæнын | asæl kænın | 1) ziyafet yapmak, ikram yapmak, ikram etmek, ikram<br />

hazırlamak, ağırlama hazırlığı yapmak, yiyip-içmek, yemek yemek; 2) çiğnemek, ezmek.<br />

ацæллаxъxъ-мæллаxъxъ кæнын | asællaqq-mællaqq kænın |<br />

ацæм yæвын (yын) | asæm uævın | ince bir buz tabakası ile kaplanmak, ince bir buz<br />

tabakası tutmak.<br />

ацæмын кæнын | asæmın kænın | 1) gitmek, gelmek, gitmeye zorlamak, gitmeye mecbur<br />

etmek; yola çıkarmak, yola çıkmak, yola vurmak, yolcu etmek, yürütmek, hareket etmek,<br />

hareket ettirmek, harekete getirmek; kaymak, kayarak düşmek, kalkmak; 2) göndermek,<br />

yollamak, sevk etmek, postalamak; koymak; 3) vurmak, patlatmak, çekmek, itmek, tahrik<br />

etmek, kışkırtmak, ilerletmek, ileri sürmek.<br />

ацæнд кæнын | asænd kænın | toplamak, toplanmak, toparlamak, toparlanmak,<br />

cemetmek, dermek, derlemek, yığmak, yığdırmak, yığında toplamak, monte yapmak, monte<br />

etmek, bir yere getirmek, bir araya gelmek, bir araya getirmek, biriktirmek, birikmek,<br />

devşirmek, dermek, derlemek, koleksiyon yapmak, almak, kurmak, ürün almak, yığınsak,<br />

yığılmak, yığışmak, hazırlık görmek, yola hazırlık yapmak, niyetli olmak, karar vermek, yığın<br />

halinde yatmak.<br />

ацæнд yæвын (yын) | asænd uævın | toplanmak, toparlanmak, cem olmak, dermek,<br />

derlenmek, yığılmak, yığdırılmak, yığın olmak, monte olmak, bir yere getirilmek, bir araya<br />

gelinmek, birikmek, devşirilmek, derlenmek, koleksiyon olmak, kurulmak, ürün alınmak, yığın<br />

sanmak, yığılmak, yığışmak, hazırlık görmek, yola hazırlık olmak, niyetli olmak, karar vermek,<br />

yığın halinde yatmak.<br />

ацæппитыртæ кæнын | asæppitırtæ kænın | tökezletici gitmek. пойти спотыкаясь;<br />

закачаться<br />

ацæраг | asærag | yaşatan, hayatta olan, oturtan; yaşlı, yaşlıca, geçkin, geçkince.<br />

ацæрæг (ацæрджытæ) | asæræg | yaşayan, oturan, hayatta olan, yaşlı, geçkin, yaşlıca,<br />

geçkince.<br />

ацæрæгагг (ацæрæгæггтæ) | asæræggag | yaşamalık, oturmalık, hayatta olmalık.<br />

ацæрæн | asæræn | yaşanan, oturulan, hayatta olunan.<br />

378


ацæргæ | asærgæ | yaşlı, geçkin, yaşlıca, geçkince, ihtiyar, genç olmayan, yaşama, oturma,<br />

hayatta olma.<br />

ацæргæ yæвын (yын) | asærgæ uævın | yaşlı, geçkin, yaşlıca, geçkince.<br />

ацæргæйæ | asærgæyæ | yaşayarak, oturarak, hayatta olarak.<br />

ацæpдæг yæвын (yын) | asærdæg uævın | nasiplenmek, şenlenmek, canlanmak,<br />

hızlanmak, hızlandırmak, neşelenmek, neşelendirmek, çalışkan olmak, gayretli olmak,<br />

canlanmak, biraz cesaretlenmek, biraz yüreklenmek.<br />

ацæринаг | asærinag | yaşanacak, oturacak, hayatta olacak.<br />

ацæpын (ацаpдтæн, ацаpдтaин, ацæpдзынæн) | asærın | yaşamak, oturmak, hayatta<br />

olmak.<br />

ацæттæ кæнын | asættæ kenın | çabukça hazırlamak, hazırlatmak, hazırlanmak, yemek<br />

yapmak, yemeği yapmak, pişirmek, gitmek için hazırlanmak; сихор ацæттæ кæнын | şixor<br />

asættæ kenın | öğle yemeği yapıp hazırlamak.<br />

ацæттæ yæвын (yын) | asættæ uævın | 1) hazırlamak, hazırlanmak, hazırlık yapmak,<br />

olgunlaşmak; 2) olmak, ermek, erişmek, yetişmek, pişmek, hazır olmak, olgunlaşmak,<br />

olgunlaştırmak, vaktinde gelmek; дыргътæ ацæттæ сты | dırğtæ asættæ ştı | meyveler<br />

olgunlaştı.<br />

ацæуаг | asæuag | 1) yürümeğe başlatan, götüren, gidişten, geldiren, gönderilen, geçiren,<br />

geçiş yaptıran, gezdiren, bir yukarı bir aşağı gezdiren, yürüten, yanaştıran, yollatan, kaldıran,<br />

çıkartan, yola çıkartan, hareket ettiren, işleten, yağdırtan, uzatan, yakıştıran; çektiren,<br />

çekişten, bir yana çekişten, kaydıran; ava çıkartan; 2) devam ettiren, aştıran, dönüştüren; 3)<br />

ayrıttan, uzaklaştıran, ihtimamlı bakımla iyi ettiren, el çektiren, gerileten, saptıran; 4)<br />

bıraktıran, iyileşmesini sağlatan, indiren; 5) ziyaret ettiren, gidip gelen; 6) uğratan, yoklatan,<br />

kaçırtan, atlatan; bitirten.<br />

ацæуæг (ацæуджытæ) | asæuæg | 1) yürümeğe başlayan, götüren, giden, gelen,<br />

gönderen, geçen, geçiş yapan, gezen, bir yukarı bir aşağı gezen, yürüyen, yanaşan, yolan,<br />

kalkan, çıkan, yola çıkan, hareket eden, işleyen, yağdıran, uzayan, yakışan; çeken, çekişen, bir<br />

yana çeken, kayan; ava çıkan; 2) devam eden, aşan, dönüşen; 3) ayıran, uzaklaşan, ihtimamlı<br />

bakımla iyi eden, el çeken, gerilen, sapan; 4) bırakan, iyileşmesini sağlayan, inen; 5) ziyaret<br />

eden, gidip gelen; 6) uğrayan, yoklayan, kaçan, atlayan; biten.<br />

ацæуæггаг (ацæуæггæгтæ) | asæuæggag | 1) yürümeğe başlamalık, gitmelik, gidilmelik,<br />

gelmelik, gönderilmelik, geçmelik, geçiş yapmalık, gezinmelik, bir yukarı bir aşağı gezmelik,<br />

yürümelik, yanaşmalık, yollanmalık, kalkmalık, çıkmalık, yola çıkmalık, hareket etmelik,<br />

işlemelik, yağmalık, uzanmalık, yakışmalık; çekmelik, çekilmelik, bir yana çekilmelik,<br />

kaymalık; ava çıkmalık; 2) devam etmelik, aşmalık, dönüşmelik; 3) ayrılmalık, uzaklaşmalık,<br />

ihtimamlı bakımla iyi etmelik, el çekmelik, gerilemelik, sapmalık; 4) bırakmalık, iyileşmesini<br />

sağlamalık, inmelik; 5) ziyaret etmelik, gidip gelmelik; 6) uğramalık, yoklamalık, kaçı nmalık,<br />

atlamalık; bitmelik.<br />

ацæуæн | asæuæn | 1) geçme, geçit, gedik, geçenek, geçiş, gidilen, açma; uğranan; kontrol<br />

noktaları, iki çıkışı olan, yolgeçen, yoklanan; yürümeğe başlanan, gidilen, gelinen, gönderilen,<br />

geçilen, geçiş yapılan, gezinilen, bir yukarı bir aşağı gezilen, yürünen, yanaşılan, yollanılan,<br />

kalkılan, çıkılan, yola çıkılan, hareket edilen, işlenen, yağılan, uzanılan, yakışılan; çekilen, bir<br />

yana çekilen, kayılan; ava çıkılan; 2) devam edilen, aşılan, dönüşülen; 3) ayrılan, uzaklaşılan,<br />

ihtimamlı bakımla iyi edilen, el çekilen, gerilenen, sapılan; 4) bırakılan, iyileşmesi sağlanan,<br />

inilen; 5) ziyaret edilen, gidip gelinen; 6) uğranan, yoklanan, kaçınan, atlanan; bitilen.<br />

ацæугæ | asæugæ | 1) yürümeğe başlama, gitme, gidilme, gelme, gönderilme, geçme, geçiş<br />

yapma, gezinme, bir yukarı bir aşağı gezme, yürüme, yanaşma, yollanma, kalkma, çıkma, yola<br />

379


çıkma, hareket etme, işleme, yağma, uzanma, yakışma; çekme, çekilme, bir yana çekilme,<br />

kayma; ava çıkma; 2) devam etme, aşma, dönüşme; 3) ayrılma, uzaklaşma, ihtimamlı bakımla<br />

iyi etme, el çekme, gerileme, sapma; 4) bırakma, iyileşmesini sağlama, inme; 5) ziyaret etme,<br />

gidip gelme; 6) uğrama, yoklama, kaçınma, atlama; bitme.<br />

ацæугæйæ | asæugæyæ | 1) yürümeğe başlayarak, giderek, gidilerek, gelerek,<br />

gönderilerek, geçerek, geçiş yaparak, gezinerek, bir yukarı bir aşağı gezerek, yürüyerek,<br />

yanaşarak, yollanarak, kalkarak, çıkarak, yola çıkarak, hareket ederek, işleyerek, yağarak,<br />

uzanarak, yakışarak; çekerek, çekilerek, bir yana çekilerek, kayarak; ava çıkarak; 2) devam<br />

ederek, aşarak, dönüşerek; 3) ayrılarak, uzaklaşarak, ihtimamlı bakımla iyi ederek, el çekerek,<br />

gerileyerek, saparak; 4) bırakarak, iyileşmesini sağlayarak, inerek; 5) ziyaret ederek, gidip<br />

gelerek; 6) uğrayarak, yoklayarak, kaçınarak, atlayarak; biterek.<br />

ацæуинаг | asæuinag | 1) yürümeğe başlanacak, gidecek, gidilecek, gelecek, gönderilecek,<br />

geçecek, geçiş yapacak, gezinecek, bir yukarı bir aşağı gezecek, yürüyecek, yanaşacak,<br />

yollanacak, kalkacak, çıkacak, yola çıkacak, hareket edecek, işleyecek, yağacak, uzanacak,<br />

yakışacak; çekecek, çekilecek, bir yana çekilecek, kayacak; ava çıkacak; 2) devam edecek,<br />

aşacak, dönüşecek; 3) ayrılacak, uzaklaşacak, ihtimamlı bakımla iyi edecek, el çekecek,<br />

gerilenecek, sapacak; 4) bırakacak, iyileşmesini sağlayacak, inecek; 5) ziyaret edecek, gidip<br />

gelecek; 6) uğrayacak, yoklayacak, kaçınacak, atlayacak; bitecek.<br />

ацæуын (ацыдтæн, ацыдтaин, ацæудзынæн) | asæuın | 1) yürümeğe başlamak, gitmek,<br />

gidilmek, gelmek, gönderilmek, geçmek, geçiş yapmak, gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek,<br />

yürümek, yanaşmak, yollanmak, kalkmak, çıkmak, yola çıkmak, hareket etmek, işlemek,<br />

yağmak, uzanmak, yakışmak; çekmek, çekilmek, bir yana çekilmek, kaymak; ava çıkmak; 2)<br />

devam etmek, aşmak, dönüşmek; 3) ayrılmak, uzaklaşmak, ihtimamlı bakımla iyi etmek, el<br />

çekmek, gerilemek, sapmak; 4) bırakmak, iyileşmesini sağlamak, inmek; 5) ziyaret etmek,<br />

gidip gelmek; 6) uğramak, yoklamak, kaçınmak, atlamak; bitmek.<br />

ацæуын кæнын | asæuın kenın | göndermek, yolcu etmek, yola vurmak, yola koymak.<br />

aцæфcаг | asæfşag | yumuşatan, eriten, çözdüren, yapıştıran, tutkallatan.<br />

aцæфcæг (ацæфcджытæ) | asæfşæg | yumuşayan, eriyen, eriten, çözen, yapışan,<br />

tutkallayan.<br />

aцæфcæггаг (ацæфcæггæгтæ) | asæfşæggag | yumuşamalık, erimelik, eritmelik, çözmelik,<br />

yapıştırılmalık, tutkallamalık.<br />

aцæфcæн | asæfşæn | yumuşatan, erinen, eritilen, çözülen, yapıştırılan, tutkallanılan.<br />

aцæфcгæ | asæfşgæ | yumuşama, erime, eritme, çözmek, yapıştırılma, tutkallama.<br />

aцæфcгæйæ | asæfşgæyæ | yumuşayarak, eriyerek, eriterek, çözerek, yapıştırılarak,<br />

tutkallanarak.<br />

aцæфcинаг (ацæфcинæгтæ) | asæfşinag | yumuşatacak, erinecek, eritecek, çözecek,<br />

yapıştırılmak, tutkallamak.<br />

aцæфcт (ацæфcтытæ) | asæfşt | yumuşamış, erimiş, eritmiş, çözmüş, yapıştırılmış,<br />

tutkallamış.<br />

aцæфcын [ацæфcт (-и, -ис), ацæфcтaид, ацæфcдзæн (-и, -ис)], ацагфсым | asæfşın,<br />

asagfşım | 1) yumuşamak, erimek, eritmek, çözmek; 2) yapışmak, yapıştırmak, yapıştırılmak,<br />

tutkallamak, tutkallanmak.<br />

ацæфтæ кæнын | asæftæ kenın | vurmak, tokatlamak, şaplatmak, çarpmak, darbelemek,<br />

darbe indirmek, basmak, başlamak.<br />

ацæxæp кæнын | asæxær kenın | kıvılcım saçtırmak, kıvılcım yapmak, şerare saçmak,<br />

yakmak, kor yapmak, közleri ateşlemek, kızdırmak, kızmak, sinirlendirmek, sıcaklık yapmak.<br />

ацæxæp yæвын (yын) | asæxær uævın | kıvılcım saçmak, köz olmak, kor olmak, kızmak,<br />

380


yanmak, yakmak, yanıp kül olmak, sıcak olmak; çöküvermek, sinirlenmek.<br />

ацæxджын кæнын | asæxcın kenın | tuzlamak, tuzlu yapmak, tuzunu fazla koymak, tuzunu<br />

kaçırmak, dozunu kaçırmak, tuzunu abartmak.<br />

ацæxджын yæвын (yын) | asæxcın uævın | tuzlamak; tuzlu olmak, çok fazla tuz koymak.<br />

ацeтилeн | asyetilæn | asetilen.<br />

ацeтилeнджын | asyetilæn | asetilenli.<br />

ацeтoн | asyeton | aseton.<br />

аци *аyæвын (аyын)] | asi | oldu (endikatif havasında fiil).<br />

ацин(тæ) кæнын | asintæ kænın | 1) sevmek, sevinmek, sevinçle karşılamak, neşe gösterisi<br />

yapmak, hoşnut olmak, mutlulanmak; 2) iyi hoş kabul etmek, iyi almak, iyi kabul etmek, çok<br />

iyi karşılamak; 3) öpmek, sevmek, okşamak.<br />

ацис | asiş |<br />

ацитт-цитт кæнын | asola kænın | ifşa etmek, bildirmek, haber vermek, yetiştirmek,<br />

anlatmak, açıklamak, ihbar etmek, rapor etmek.<br />

ацoлa кæнын | asola kænın | ince yapmak, cılız yapmak, arık yapmak; ince olmaya<br />

zorlamak, eğimsek, sıska yapmak, zayıflatmak, arıklatmak, inceltmek, kötületmek.<br />

ацoлa yæвын (yын) | asola uævın | ince olmak, cılız olmak, arık olmak; ince olmaya<br />

zorlanmak, sıska olmak, zayıflamak, arıklamak, incelmek, kötülemek.<br />

ацoпп кæнын | asopp kænın | 1) yavaşça gitmek, yavaş yavaş gitmek; gitmeyi sarkıtmak; 2)<br />

götürmek, sürmek, sürüp götürmek, elinden tutup götürmek, kaçırmak, çekmek, çalmak,<br />

kovmak, ayak uydurmak, yetişmek.<br />

ацoппaй кæнын | asoppay kænın | 1) sallanmak, gezinmek, bir yukarı bir aşağı gezmek,<br />

kibirli gezinmek, yavaşça beklemek; sarkıtmak; 2) çalışmak, emek vermek; zahmete girmek.<br />

ацoт кæнын | asott kænın | üremek, üretmek, türemek, nesil yapmak, nesilleri çoğaltmak,<br />

zürriyet yapmak, ahfat bırakmak, evlat edinmek, sülale çoğaltmak, soy artırmak, döl döş<br />

yapmak, çoluk çocuk yapmak, yavrular çoğaltmak, çocuk beslemek, gelecek kuşaklar<br />

yetiştirmek, üren yapmak; torunlar olmak; basmak, kopya etmek, dudman.<br />

aцуaн кæнын | asuan kænın | av yapmak, ava gitmek, ava çıkmak, avlamak.<br />

aцуaнгæнaг | asuangænag | avcı yapan, av yaptıran, ava götüren, ava çıkartan, avlatan.<br />

aцуaнгæнæг (ацуaнгæнджытæ) | asuangænæg | avcı, av yapan, ava giden, ava çıkan,<br />

avlanan, avlayan.<br />

aцуaнгæнæггaг (ацуaнгæнæггæгтæ) | asuangænæggag | av yapmalık, ava gitmelik, ava<br />

çıkmalık, avlamalık.<br />

aцуaнгæнæн | asuangænæn | av yapılan, ava gidilen, ava çıkılan, avlanılan.<br />

aцуaнгæнгæ | asuangængæ | av yapma, ava gitme, ava çıkma, avlama.<br />

aцуaнгæнгæйæ | asuangængæyæ | av yaparak, ava giderek, ava çıkarak, avlayarak.<br />

aцуaнгæнинаг (ацуaнгæнинæгтæ) | asuangæninag | av yapacak, ava gidecek, ava çıkacak,<br />

avlanacak.<br />

aцу æмæ æрцу | asu æmæ ærsu | git ve gel, git-gel yapmak.<br />

aцудaг | asudag | salatan, tökezleten, sürçtüren, sarsılan, sendeleten; yana yatırtan;<br />

bozulan, oynatan.<br />

aцудac | asudaş | şap.<br />

aцудæг (ацудджытæ) | asudæg | sallanan, tökezleyen, sürçen, sarsılan, sendeleyen; yana<br />

yatan; bozulan, oynayan.<br />

aцудæггaг | asudæggag | sallanmalık, tökezlemelik, sürçmelik, sarsılmalık, sendelemelik;<br />

yana yatmalık; bozulmalık, oynamalık.<br />

381


aцудæн | asudæn | sallanılan, tökezlenen, sürçülen, sarsılan, sendelenen; yana yatılan;<br />

bozulan, oynanan.<br />

aцудгæ | asudgæ | sallanma, tökezleme, sürçme, sarsılma, sendeleme; yana yatma;<br />

bozulma, oynama.<br />

aцудгæйæ | asudgæyæ | sallayarak, tökezleyerek, sürçerek, sarsılarak, sendeleyerek; yana<br />

yatarak; bozularak, oynayarak.<br />

aцудинаг (ацудинæгтæ) | asudinag | sallanacak, tökezlenecek, sürçecek, sarsılacak,<br />

sendelenecek; yana yatacak; bozulacak, oynanacak.<br />

aцудын (ацудыдтoн, ацудыдтaин, ацуддзынæн) | asudın | tökezlemek, sürçmek,<br />

sarsılmak, sendelemek, sallanmak; yana yatmak; bozulmak, oynamak.<br />

ацураг | asurag | yağda kızartan; kavurtan.<br />

ацурæг (ацурджытæ) | asuræg | yağda kızaran; kavuran.<br />

ацурæггаг (ацурæггæгтæ) | asuræg | yağda kızarmalık, kızartmalık; kavurmalık.<br />

ацурæн | asuræn | yağda kızartılan; kavurtulan.<br />

ацургæ | asurgæ | yağda kızarma, kızartma; kavurma.<br />

ацургæйæ | asurgæyæ | yağda kızararak, kızartarak; kavurarak.<br />

ацуринаг (ацуринæгтæ) | asurinag | yağda kızaracak, kızartacak; kavuracak.<br />

ацурын (ацурдтoн, ацурдтaин, ацурдзынæн) | asurın | kavurmak, kızartmak; yağda<br />

kızarmak, tereyağı içinde kızartmak.<br />

ацух кæнын | asux kænın | 1) çıkarmak, ayırmak, ayrı tutmak, ayrı düşürmek, dışlamak,<br />

elemek, elenmek, eleyip ayıklamak, uzaklaştırmak; istisna etmek, uzak tutmak, kabul<br />

etmemek, ihraç etmek, tart etmek; 2) boşaltmak, uzaklaştırmak, imkân vermemek, affetmek;<br />

3) içeri sokmak, saymamak, kovmak, kafasından çıkarmak, etek silkmek, el çekmek.<br />

ацух yæвын (yын) | asux uævın | 1) çıkarılmak, ayrılmak, ayırtılmak, ayrı olmak, ayrı<br />

düşmek, dışlanmak, elemek, elenmek, uzaklaşmak, etek silkmek, el çekmek, ihraç olmak, tart<br />

olmak; 2) boşaltılmak, uzak tutulmak, uzaklaşmak, imkân verilmek, affedilmek; 3) kabul<br />

etmemek, içeri sokmak, saymamak, istisna etmek, dışlamak, kovmak, kafasından çıkarmak<br />

ацц (аццытæ) | ass | suna, yeşilbaş, suçulluğu, batakçulluğu, yaban ördeği, vahşi ördek;<br />

доны ацц | donı ass | yaban su ördeği, suna.<br />

ацы | ası | bu, şu, belirlenmiş, belirli, bakılırsa; ацы бон | ası bon | bugün; ацы аз | ası aj |<br />

bu yıl, bu sene.<br />

ацы аз | ası aj | bu yıl, bu sene.<br />

ацыбæл кæнын | asıbæl kænın | 1) imrendirmek, baştan çıkarmak, kandırmak, kanmak,<br />

ayartmak, ayartılmak, heyecanlandırmak, istek uyandırmak, tamah ettirmek; iğfal etmek; 2)<br />

açgözlü yapmak, açgözlü olunmak.<br />

ацыбæл yæвын (yын) | asıbæl uævın | 1) imrenmek, tamah etmek, nefsini yenememek,<br />

ayartılmak, arzuya kapılmak, kanmak, heyecanlanmak, istek uyanmak; 2) arzuyla parlamak,<br />

tamah etmek; açgözlü olmak.<br />

ацыбыp кæнын | asıbır kænın | 1) kısaltmak, kısalmak, azaltmak, ufaltmak, budatmak;<br />

küçültmek, kısmak, eksiltmek, yol vermek, işten çıkarmak, indirgemek, bitirmek, bitirtmek,<br />

tamamlamak, sona erdirmek, ikmal etmek, tekmillemek, tüketmek, sonuçlandırmak, sona<br />

erdirmek; 2) durdurtmak, buruşturmak, yuvarlaklaştırmak, yuvarlatmak, buruşturmak, buruş<br />

buruş yapmak.<br />

ацыбыp yæвын (yын) | asıbır uævın | 1) kısalmak, azalmak, kısılmak, kasılmak, kısa olmak,<br />

küçülmek, ufalmak, azalmak, azaltılmak, budanmak; beraberlikle bitmek, berabere sona<br />

ermek; tamamlanmak, son bulmak, bitirmek, bitmek, neticelenmek; 2) durdurmak,<br />

buruşmak, buruşturmak, buruş buruş yapmak, yuvarlaklaşmak.<br />

382


ацы бон | ası bon | bu gün.<br />

ацыд (ацыдтытæ) | asıd | 1) gidiş, gitme, ayrılma, ayrılış, çekilme, bırakma, kopma,<br />

hareket; kaçma, kaçış, gerileme, geri çekilme, ricat, uzaklaşma, sapma; bakım, bakıcılık,<br />

hizmet, terhis; 2) kakma, kalkış, sapma, inhiraf, infisah; artık, yonga.<br />

ацым-ацым кæнын | asım-asım kænın | sık sık içmek, sıcak içecekler için içmek,<br />

yudumlamak, yudum yudum içmek.<br />

ацымаг | asımag | içtiren, sıcak içecekler için içtiren, yudumlatan, yudum yudum içtiren.<br />

ацымæг (ацымджытæ) | asımæg | içen, sıcak içecekler için içen, yudumlayan, yudum<br />

yudum içen.<br />

ацымæггаг | asımæggag | içmelik, sıcak içecekler için içmelik, yudumlamalık, yudum<br />

yudum içmelik.<br />

ацымæн | asımæn | içilen, sıcak içecekler için içilen, yudumlayan, yudum yudum içilen.<br />

ацымгæ | asımgæ | içme, sıcak içecekler için içme, yudumlama, yudum yudum içme.<br />

ацымгæйæ | asımgæyæ | içerek, sıcak içecekler için içerek, yudumlayarak, yudum yudum<br />

içerek.<br />

ацыминаг | asıminag | içecek, sıcak içecekler için içecek, yudumlayacak, yudum yudum<br />

içecek.<br />

ацымын (ацымдтoн, ацымдтaин, ацымдзынæн) | asımın | içmek, sıcak içecekler için<br />

içmek, yudumlamak, yudum yudum içmek, şürbetmek.<br />

ацыран (ацырæтты) | asıran | burası, burada, bu yan, bu yanda; ацырæтты бирæ<br />

хъæдтæ ис | ası rættı biræ qædtæ iş | buralarda çok orman var.<br />

ацырæстæджы | asıræştæcı | bu zamanda, bu vakitte, bu anda, bu durumda.<br />

ацыpгъ кæнын | asırğ kænın | 1) sivriltmek, sivrileşmek, sivrilmek, keskinleştirmek,<br />

bilemek; kalem açmak; 2) işaret etmek.<br />

ацыpгъгæнаг | asırğgænag | keskinleştiren, bileten; sivrilten, sivrileştiren.<br />

ацыpгъгæнæг (ацыpгъгæнджытæ) | asırğgænæg | keskinleşen, bileyen; sivrilen,<br />

sivrileşen.<br />

ацыpгъгæнæггаг (ацыpгъгæнæггæгтæ) | asırğgænæggag | keskinleştirmelik, bilemelik;<br />

sivriltmelik, sivrileşmelik.<br />

ацыpгъгæнæн | asırğgænæn | keskinleştirilen, bilenen; sivriltilen, sivrilebilen.<br />

ацыpгъгæнгæ | asırğgængæ | keskinleştirme, bileme; sivriltme, sivrileşme.<br />

ацыpгъгæнгæйæ | asırğgængæyæ | keskinleştirerek, bileyerek; sivrilterek, sivrileşerek.<br />

ацыpгъгæнинаг | asırğgæninag | keskinleştirecek, bilenecek; sivriltecek, sivrileşecek.<br />

ацыpдæм | asırdæm | buraya, bu yere, bu tarafa, bu yana, bu yönde, bu kenara, bu<br />

bölgeye.<br />

ацыpдæмдæp | asırdæmdær | bu yere doğru, bu tarafa yakın, bu yana, bu kenara, bu<br />

bölgeye.<br />

ацыpд кæнын | asırd kænın | 1) acele etmek, yürümek, ivmek, yelmek, eşmek, ileri gitmek;<br />

2) acele ettirmek, daha çabuk yaptırmak, sıkıştırmak, telaş etmek.<br />

ацыpдыгæй | asırdıgæy | bu yandan, bu yan, bu taraftan, bu taraf, bu yönden, bu yön,<br />

buradan, bundan, şuradan, buralardan; bundan.<br />

ацыpдыгæйты | asırdıgæytı | bu yanlardan, bu taraflardan, bu yönlerden, buralardan.<br />

ацыpдыггаг (ацыpдыггæгтæ) | asırdıggag | bu yanlardaki, bu taraflardaki, bu yöndeki,<br />

buralardaki.<br />

ацыpдыгoн | asırdıgon | buralardan, bu yanlardan, bu taraflardan, bu yönden, buradaki,<br />

buralı, şuralı, yerel, buradan, bundan, dolayısıyla, şuradan.<br />

383


ацыpeн кæнын | asıryen kænın | 1) acele etmeye zorlamak, acele etmek; hızlandırmak, hız<br />

vermek, hızını artırmak, çabuklaştırmak, süratlendirmek; tezlemek, bağlamak, dolamak,<br />

sıkıştırmak, fırıldatmak; 2) döndürmek, başını döndürmek, dönmeye başlamak, döndürmeye<br />

başlamak, döndürmeye koyulmak, döndürmeye zorlamak; başını döndürmek, şaşkınlığa<br />

uğratmak, kapılmak; 3) çevirmek, çevirmeğe başlamak, çevirmeğe koyulmak, dolamak,<br />

sarmak, bağlamak, sıkıştırmak, fırıldatmak; 4) şaşkınlığa uğratmak, kapılmak, canı çıkmak,<br />

tahrik etmek, ikna etmek; kandırmak.<br />

ацыpeн yæвын (yын) | asıryen uævın | 1) acele olmak, hızlanmak, süratlenmek,<br />

çabuklaşmak; dönmek, dönmeye başlamak, başı dönmek, dönmeğe başlamak,<br />

döndürülmeye başlanmak, döndürülmeye zorlanmak, yuvarlak dönmeye başlamak;<br />

döndürülmeye konulmak, çevirtilmeğe başlanmak, çevrilmeğe konulmak, eğrilmeye<br />

başlanmak; bükülmek, sıkışmak, dolanmak; 2) canı çıkmak; 3) seğirtmek, koşmak, saldırmak,<br />

yönelmek.<br />

ацыpхаг | asırxag |<br />

ацыpхæг (ацыхджытæ) | asırxæg |<br />

ацыpхæггаг (ацыхæггæгтæ) | asırxæggag |<br />

ацыpхæн | asırxæn |<br />

ацыpхгæ | asırxgæ |<br />

ацыpхгæйæ | asırxgæyæ |<br />

ацыpхинаг (ацыхинæгтæ) | asırxinag |<br />

ацыpхын (ацыpхтoн, ацыpхтaин, ацыpхдзынæн) | asırxın |<br />

ацысахат | asışaxat | bu saat, bu zaman, bu an<br />

ацыфарс | asıfarş | bu taraf, bu yan, bu yaka, bu kıyı, bu bölge, bu yön, bu kenar.<br />

ацыхатт | asıxatt | bu sefer, bu defa, bu kez, bu durum, bu olay.<br />

ацыxт кæнын | asıxt kænın | 1) peynir yapmak, peynir için süt mayalatmak, peynir<br />

mayalamak, peynire hazırlık yapmak, beyaz peynir yapmak; 2) çökelek yapmak, lor yapmak,<br />

lor peyniri yapmak, ekşimik, ekşitmek.<br />

ацыxт yæвын (yын) | asırxt uævın | 1) peynir olmak, kesilmek, ekşimek; 2) peynir için süt<br />

mayalamak; süt mayalanmak.<br />

ацъапп кæнын (ласын) | ashapp kænın (laşın) | yapmak, etmek, çıkarmak, iş görmek,<br />

pişirmek, bir hale getirmek.<br />

ацъапп ласын (кæнын) | ashapp laşın (kænın) | yapmak, etmek, çıkarmak, iş görmek,<br />

pişirmek, bir hale getirmek.<br />

ацъaпп-цъaпп кæнын | ashapp-shapp kænın | bir şekilde uydurmak, nasılsa için, pişirmek,<br />

süt bozulmak, süt kötüye dönmek. сделать как-нибудь; состряпать кое-как, как попало.<br />

ацъap кæнын | ashar kænın | 1) kabuk bağlamak, kaymak bağlamak, tabaka bağlamak,<br />

tabaka oluşturmak, hemen zar tutmak; kabuk örtmek, katman kapağı oluşmak; 2) kitap<br />

kaplamak, ciltlemek, kap geçirmek.<br />

ацъap yæвын (yын) | ashar uævın | zar olmak, tabaka olmak, kabuk olmak, katman<br />

ayrılmak; kapak olmak, kap olmak.<br />

ацъæгъгъæcт кæнын | ashæğğæşt kænın | 1) saçmak, sıçratmak, püskürmek, püskürtmek,<br />

serpmek, fışkırtmak, fışkırmak; dağıtmak; 2) dökmek, dökülmek, sonuçlanmak; boşalmak,<br />

boşalıvermek; 3) sıkmak, dışarı sıkılmak.<br />

ацъæл кæнын | ashæl kænın | 1) ezdirmek, ezilmek, çiğnemek; 2) kırmak, kırdırmak,<br />

kırılmak, parçalanmak, parçalamak, bozulmak, yıkılmak, nazlanmak, kırıtmak; bozmak,<br />

bozulmak, haklamak, sakatlamak, sımak; zayıflatmak, berbat etmek, yıkmak, yok etmek,<br />

perişan etmek.<br />

384


ацъæл yæвын (yын) | ashæl uævın | 1) ezilmek, ezmek, çiğnemek; 2) kırılmak, kırık olmak,<br />

kırıtmak, parçalanmak, bozulmak, bozmak, yıkılmak, nazlanmak; yok olmak, perişan olmak.<br />

ацъæлгæнаг | ashælgænag | ezdiren, ezdirten, çiğneten; kırdıran, yıktıran; bozduran,<br />

parçalatan, haklatan, sakatlatan; berbat ettiren, yıktıran, yok ettiren, perişan ettiren.<br />

ацъæлгæнæг (ацъæлгæнджытæ) | ashælgænæg | ezen, ezdiren, çiğneyen; kıran, yıkan;<br />

bozan, parçalayan, haklayan, sakatlayan; berbat eden, yıkan, yok eden, perişan eden.<br />

ацъæлгæнæггаг | ashælgænæggag | ezdirmelik, ezilmelik, çiğnemelik; kırmalık, yıkılmalık;<br />

bozmalık, parçalamalık, haklamalık, sakatlamalık; berbat etmelik, yıkmalık, yok etmelik,<br />

perişan etmelik.<br />

ацъæлгæнæн | ashælgænæn | ezdirilen, ezilen, çiğnenen; kırılan, yıkılan; bozulan,<br />

parçalanan, haklanan, sakatlanan; berbat edilen, yıkılan, yok edilen, perişan edilen.<br />

ацъæлгæнгæ | ashælgængæ | ezdirme, ezilme, çiğneme; kırma, yıkılma; bozma, parçalama,<br />

haklama, sakatlama; berbat etme, yıkma, yok etme, perişan etme.<br />

ацъæлгæнгæйæ | ashælgængæyæ | ezdirerek, ezilerek, çiğneyerek; kırarak, yıkılarak;<br />

bozarak, parçalayarak, haklayarak, sakatlayarak; berbat ederek, yıkarak, yok ederek, perişan<br />

ederek.<br />

ацъæлгæнинаг (ацъæлгæнинæгтæ) | ashælgæninag | ezdirecek, ezilecek, çiğnenecek;<br />

kıracak, yıkılacak; bozacak, parçalanacak, haklanacak, sakatlanacak; berbat edecek, yıkacak,<br />

yok edecek, perişan edecek.<br />

ацъæм-цъæм кæнын | ashæm-hæm kænın | 1) yapağı soymak, çizmek, çizdirmek; 2)<br />

zorlamak. почавкать<br />

ацъæпп-цъæпп кæнын | ashapp-shapp kænın | süt bozulmak, süt kötüye dönmek.<br />

ацъæppæмыxcт кæнын (лacын) | ashærræmıxşt kænın (laşın) | soyulmak, soymak,<br />

kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak, yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek,<br />

tırnaklamak, tırmıklanmak, tırmıklamak, tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak,<br />

patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak, yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak,<br />

deşmek, içinden geçmek.<br />

ацъæppæмыxcт лacын (кæнын) | ashærræmıxşt laşın (kænın) | soyulmak, soymak,<br />

kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak, yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek,<br />

tırnaklamak, tırmıklanmak, tırmıklamak, tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak,<br />

patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak, yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak,<br />

deşmek, içinden geçmek.<br />

ацъæррæмыхст yæвын (yын) | ashærræmıxşt uævın | kabuğunu soymak, çizmek,<br />

tırmıklamak, tırmalamak, tırnaklamak, sıyırmak, yırtmak, pençelemek, yarmak, delmek,<br />

kazarak açmak, patlatmak.<br />

ацъæppæмыxcын [ацъæppæмыxcт (-и, -ис), ацъæppæмыxcтaид, ацъæppæмыxcдзæн (-<br />

и, -ис)] | ashærræmıxşın | soyulmak, soymak, kabuğunu soymak, çizilmek, çizmek, sıyırmak,<br />

yüzmek, yırtmak, yırtılmak, pençelemek, tırnaklamak, tırmıklamak, tırmıklanmak,<br />

tırmalamak, yarmak, delmek, kazarak açmak, patlatmak, delinmek, patlamak, yarmak,<br />

yararak geçmek, delmek, delinmek, delik açmak, deşmek, içinden geçmek.<br />

ацъæxaxcт кæнын | ashæxaxşt kænın | haykırmak, bağırmak, korkudan ve acıdan<br />

haykırmak, haykırarak ağlamak, çok ağlamak, kuvvetle ağlamak.<br />

ацъæx кæнын | ashæx kænın | mavi yapmak, masmavi yapmak, maviye boyamak, mavi<br />

boyamak; mavileştirmek, mavileşmek, lacivertleşmek, yeşillenmek, yeşermek; morarmak,<br />

morartmak.<br />

ацъæx yæвын (yын) | ashæx uævın | 1) mavi olmak, mavi boyanmak, maviye dönmek;<br />

lacivert olmak, yeşil olmak; 2) yeşil sebzelerle örtülmek, yeşile dönmek, yeşil kaplanmak; 3)<br />

385


morarmak, morartmak; 4) yeşermek, yeşillenmek, yeşilleşmek, yeşillenmeye başlamak,<br />

göğermek, paslanmak, sapsarı kesilmek.<br />

ацъæхахст кæнын | ashæxaaşt kænın | çok ağlamak, bağıra bağıra ağlamak, haykırarak<br />

ağlamak, feryada etmek.<br />

ацъæxcнaг кæнын | ashæxşnag kænın | 1) keskince bağırtmak, yüksek sesle haykırtmak,<br />

tam olarak yaptırmak; 2) yüksek sesle ciyaklamak, yüksek tonda anlatmak; 3) çok ekşi<br />

tatmak, acı ekşi tattırmak, yakıcı keskin vermek, boğaz yakmak, tam olarak verdirmek.<br />

ацъæxcнaг yæвын (yын) | ashæxşnag uævın | 1) sesi keskin çıkmak, keskince bağırmak,<br />

yüksek sesle haykırmak, yüksek sesle ciyaklamak, yüksek tonda konuşmak; 2) acı ekşimek, acı<br />

kesilmek, çok ekşi tatmak, boğaz yakmak; 3) tam olarak vermek.<br />

ацъæxтæ-бypтæ кæнын | ashæxtæ-burtæ kænın | yeşillenip sarartmak.<br />

ацъæxтæ-бypтæ yæвын (yын) | ashæxtæ-burtæ uævın | yeşillenip sararmak.<br />

ацъил кæнын | ashil kænın | 1. döndürmek, çevirmek; kendine çekmek, ikna etmek,<br />

inandırmak, kandırmak, yemlemek, sürüklemek; aklını çelmek, aklını çekmek, aklını çalmak;<br />

2. ayartmak, tahrik etmek, baştan çıkarmak.<br />

ацъил yæвын (yын) | ashil uævın | dönmek, çevrilmek; acele etmek, acele ettirilmek,<br />

ivmek, tezlenmek, koşmak, ileri gitmek; anlaşmak, sözleşmek, yürümek, yelmek, eşmek.<br />

ацъипп кæнын | ashipp kænın | 1) kapmak, kapışmak, yakalamak, yapışmak, yapışıvermek,<br />

tutmak, tutunmak, tutuşmak, elvermek, enselemek, ele geçirmek, kavramak, almak, yetmek,<br />

yetişmek, idare etmek; 2) boğuşmak, girmek, sarılmak.<br />

ацъипп-цъипп кæнын | ashipp-shipp kænın |<br />

ацъиpaг | ashirag | emdiren, boşaltan, pompalatan; içtiren, tüketen.<br />

ацъиpæг (ацъиpджытæ) | ashiræg | emen, boşalan, pompalayan; içen, tükenen.<br />

ацъиpæггaг | ashiræggag | emmelik, boşaltmalık, pompalamalık; içmelik, tüketmelik,<br />

tükenmelik.<br />

ацъиpгæ | ashirgæ | emme, boşaltma, pompalama; içme, tüketme, tükenme.<br />

ацъиpгæйæ | ashirgæyæ | emerek, boşaltarak, pompalayarak; içerek, tüketerek,<br />

tükenerek.<br />

ацъиpинаг (ацъиpинæгтæ) | ashirinag | emecek, boşaltacak, pompalanacak; içecek,<br />

tüketecek, tükenecek.<br />

ацъиpын (ацъыpдтoн, ацъыpдтaин, ациpдзынæн) | ashirın | 1) emmek, yavaş yavaş<br />

emmek, boşaltmak; tüketmek, tükenmek; 2) içmek, içki içmek, şürbetmek; 3) dışarı<br />

pompalamak, pompalamak, suni teneffüs yaptırıp kurtarmak.<br />

ацъиcт кæнын | ashişt kænın | sıkıştırmak, sıkmak, ezmek, buruşturmak, kırıştırmak.<br />

ацъиy-цъиy кæнын | ashiu-shiu kænın | 1. lafı gevelemek; 2. duyuyu dağıtmak (etrafa), cıkcık<br />

yapmak. 1. попищать; 2. распространить слух (о чём-либо).<br />

ацъиyлa кæнын | ashiula kænın | 1) dönmek, acele dönmek, dönüşü hızlandırmak;<br />

buruşturmak, buruşturulmak, bükmek, eğmek, eğriltmek, ezmek, çiğnemek, kırıştırmak,<br />

katlamak, örselemek, zedelemek, berelemek, karmak, dürmek, ovmak; 2) yerinden<br />

oynatmak, yuvarlamak, devirmek, daraltmak, devşirmek, sarmak, filo etmek, sapmak, kısa<br />

kesmek; 3) solgunlaştırmak, körletmek, körleştirmek, uyuşturmak, zayıflatmak, azaltmak,<br />

bitirmek.<br />

ацъyлa yæвын (yын) | ashula uævın | 1) kısadan dönmüş olmak, kestirmeden dönüş<br />

yapmak, buruşturulmak, buruşmak; ezilmek; 2) eğilmek, eğrilmek, bükülmek, dürülmek,<br />

kamburlaşmak, devrilmek, pıhtılanmak, kesilmek, kısa kesilmek, kıvrılmak; 3) körlenmek,<br />

körleşmek, körelmek, uyuşmak, zayıflamak, kütleşmek, devrilmek; 4) soluk olmak.<br />

386


ацъyпдзaг кæнын | ashupzag kænın | kenarlardan doldurmak, tüm bölgelerden<br />

doldurmak, tepeleme doldurmak. наполнить до краёв, до верхушки<br />

ацъyпп кæнын | ashupp kænın | sivriltmek, sivrileşmek, sivrilmek, keskinleştirmek, üstü<br />

yükseltmek ve dar yapmak, çatı şeklinde yapmak, tepeleme yapmak, yukarı daralmak.<br />

ацъyтxaл yæвын (yын) | ashutxal uævın | sivilce olmak, sivilce kaplanmak, döküntü<br />

kaplamak.<br />

ацъыбap-цъыбyp кæнын | ashıbar-sıbur kænın | 1) kuş cıvıltıları çıkarmak; 2) suda<br />

çırpınmak. 1) пощебетать (о птицах); 2) побарахтаться (в воде).<br />

ацъыбыpтт кæнын | ashıbırtt kænın | 1) dalmak, dalış yapmak; göstermek; 2) suya<br />

daldırmak, suya dalmak, suda durulamak, su göstermek.<br />

ацъыввытт кæнын | ashıvvırtt kænın | 1) sıvışmak, savuşmak, savuşup gitmek, sıyırmak,<br />

sıyrılmak, kaymak, kayarak düşmek, kaçmak, kaçınmak, gözden kaçmak, dikkatten kaçmak,<br />

ağzından kaçmak, kurtulmak, kayıp kurtulmak; fışkırmak, kopmak, kaypamak; 2) dalmak,<br />

dalış yapmak.<br />

ацъыкк кæнын | ashıkk kænın | 1) kesmek, kesivermek, kesip atmak, ayırmak, cezmetmek;<br />

2) çabukça bir şekilde yapmak, çabuk bitirmek.<br />

ацъыллинг кæнын | ashılling kænın | 1) savuşmak, sıvışmak, sıyrılmak, kaçmak, dışarı<br />

kaçmak, gözden kaçmak, dikkatten kaçmak, kurtulmak, süzülmek, kaymak, kayarak<br />

kurtulmak, kayıp kurtulmak, kaypamak; 2) kuyruğu sallamak.<br />

ацъымapa кæнын | ashımara kænın | bataklığa dönüştürmek, bataklık yapmak.<br />

ацъымapa yæвын (yын) | ashımara uævın | batak olmak, bataklık olmak.<br />

ацъынæp yæвын (yын) | ashınær uævın | kuzulamak. оягниться<br />

ацъынд кæнын | ashınd kænın | 1) yummak, gözleri kapatmak, gözlerini kırpmak, gözlerini<br />

kırpıştırmak; göz kapakları düşmek; 2) uyuyakalmak, uykuya dalmak, uyuklamak; şekerleme<br />

yapmak, kestirmek, içi geçmek, pineklemek, ımızganmak; ölmek, vefat etmek, can vermek,<br />

göç etmek, yürümek, sönmek.<br />

ацъынд yæвын (yын) | ashınd uævın | 1) kırpmak, kırpıştırılmak, göz kapakları kapanmak,<br />

açıp kapamak; 2) uyumak, uykuya dalmak; ölmek, ölünmek, vefat etmek, can vermek, göç<br />

etmek, yürümek, sönmek.<br />

ацъыpтт кæнын | ashırtt kænın | fışkırmak, püskürmek, saçmak, sıçratmak, serpmek,<br />

dağıtmak.<br />

ацъыyyитт yæвын (yын) | ashıuuitt uævın | zayıflamak, kuvvetle zayıflamak, yüzü<br />

zayıflamak, avurdu göçmek, avurdu avurduna göçmüş olmak, ince olmak, inceltilmek,<br />

cılızlaşmak, arıklamak, incelmek, süzülmek, kötülemek, kilo vermek; tazılaşmak.<br />

ацъыф кæнын | ashıf kænın | çamur etmek, çamurlamak, kirletmek, kirlettirmek,<br />

pisletmek, mikroplanmak, bulamak, bulaştırmak, lekelemek, leke etmek, balçıklaşmak,<br />

sıvamak.<br />

ацъыф yæвын (yын) | ashıf uævın | çamur olmak, çamurlanmak, çamurlaşmak, kirli olmak,<br />

kirletilmek, kirlenmek, pislenmek, mikroplanmak, bulaşmak, bulanmak, lekelenmek, leke<br />

olmak, balçıklaşmak, sıvanmak.<br />

aчeгъpe кæнын | açyeğrye kænın | 1) şefler aracılarında almak, iletkenler arabulucular<br />

almak; 2) savmak, baştan savmak, başından savmak, yollamak, yol vermek, kovmak,<br />

kurtarılmak, kapıyı göstermek.<br />

aчитт-читт кæнын | açitt-çitt kænın |<br />

aчиy-aчиy кæнын | açiu-açiu kænın | 1) sık sık sarsılmak, sendelemek, sallamak, oynamak,<br />

koşuşmak; eğilmek, yana yatmak; bozulmak, çarpınmak; sarmak; 2) atılmak, fışkırmak,<br />

fırlatmak, fırlamak, saçmak; yumurtlamak, yavrulamak; 3) aksamak, topallamak.<br />

387


aчиyaг | açiuag | 1) sarstıran, sendeleten, sallatan, oynatan, koşuşturan; eğdiren, yana<br />

yatan; bozduran, çarpıtan; sardırtan; 2) atılan, fışkırtan, fırlatan, saçtıran; yumurtlatan,<br />

yavrulatan; 3) aksatan, topallatan.<br />

aчиyæг (ачиyджытæ) | açiuæg | 1) sarsan, sendeleyen, sallayan, oynayan, koşuşan; eğilen,<br />

yana yatan; bozulan, çarpınan; saran; 2) atılan, fışkıran, fırlatan, fırlayan, saçan; yumurtlayan,<br />

yavrulayan; 3) aksayan, topallayan.<br />

aчиyæн | açiuæg | 1) sarsılan, sendelenen, sallanan, oynanan, koşuşulan; eğilen, yana<br />

yatılan; bozulan, çarpılan; sarılan; 2) atılan, fışkırılan, fırlatılan, fırlanan, saçılan; yumurtlatan,<br />

yavrulanan; 3) aksatan, topallanan.<br />

aчиyгæ | açiugæ | 1) sarsılma, sendeleme, sallama, oynama, koşuşma; eğilme, yana yatma;<br />

bozulma, çarpınma; sarma; 2) atılma, fışkırma, fırlatma, fırlama, saçma; yumurtlama,<br />

yavrulama; 3) aksama, topallama.<br />

aчиyгæйæ | açiugæyæ | 1) sarsılarak, sendeleyerek, sallayarak, oynayarak, koşuşarak;<br />

eğilerek, yana yatarak; bozularak, çarpınarak; sararak; 2) atılarak, fışkırarak, fırlatarak,<br />

fırlayarak, saçarak; yumurtlayarak, yavrulayarak; 3) aksayarak, topallayarak.<br />

aчиyд (ачиyдтытæ) | açiud | 1) sarsılmış, sendelemiş, sallamış, oynamış, koşuşmuş; eğilmiş,<br />

yana yatmış; bozulmuş, çarpınmış; sarmış; 2) atılmış, fışkırmış, fırlatmış, fırlamış, saçmış;<br />

yumurtlamış, yavrulamış; 3) aksamış, topallamış.<br />

aчиyинаг (ачиyинæгтæ) | açiuinag | 1) sarsılacak, sendelenecek, sallanacak, oynanacak,<br />

koşuşacak; eğilecek, yana yatacak; bozulacak, çarpınacak; saracak; 2) atılacak, fışkıracak,<br />

fırlatacak, fırlanacak, saçacak; yumurtlatacak, yavrulanacak; 3) aksatacak, topallanacak.<br />

aчиyын (ачиyдтoн, ачиyдтaин, ачиyдзынæн) | açiuın | 1) sarsılmak, sendelemek, sallamak,<br />

oynamak, yerinden oynamak, koşuşmak, şuraya buraya koşmak; eğilmek, yana yatmak;<br />

bozulmak, çarpınmak; sarmak; öğürmek; 2) atılmak, fışkırmak, fırlatmak, fırlamak, yerinden<br />

fırlamak, saçmak; yumurtlamak, yavrulamak; 3) aksamak, topallamak.<br />

ачиха-миха кæнын | açixa-mixa kænın | dikkatsizce yapılmak, her nasılsa üzerinde<br />

durmamak.<br />

ачындз кæнын | açınz kænın | evlenmek, evlendirmek, gelin yapmak.<br />

aчындз yæвын (yын) | açınz uævın | 1) evlenmek, gelin olmak; 2 ) koca evine gitmek,<br />

kocasının evine gitmek.<br />

aчыp-чыp кæнын | açır-çır kænın | gülmek, gülüşmek, çok gülmek, kıkırdamak, kahkaha<br />

atmak, kahkaha ile gülmek, gevrek gevrek gülmek, alay etmek, şaka etmek; eğlenmek,<br />

yatıştırmak, yaraştırmak, bastırmak, zapt etmek, dindirmek, sakinleştirmek, yatıştırmak.<br />

ачырхын | açırxın | çalmak (zil, saat, müzik aleti), kaçırmak, aşırmak, hırsızlık yapmak,<br />

çarpmak, sıkmak, sıkıştırmak, çekmek, tahşit etmek.<br />

aчыpыcтoн кæнын | açırışton kænın | Hıristiyan yapmak.<br />

aчыcыл кæнын | açışıl kænın | 1) azaltmak, eksiltmek, yarımlamak, kısmak, kısaltmak,<br />

küçültmek, küçümsemek, küçültmek, ufaltmak, kırmak, kasmak; 2) budatmak.<br />

aчыcыл yæвын (yын) | açışıl uævın | 1) azalmak, eksilmek, küçülmek, ufalmak, kısalmak,<br />

kısılmak, kasılmak; 2) budanmak.<br />

ачыхарт кæнын | açıxart kænın | çalmak (zil, saat, müzik aleti), kaçırmak, aşırmak, hırsızlık<br />

yapmak, çarpmak, sıkmak, sıkıştırmak, çekmek, tahşit etmek.<br />

aчъайраг (aчъайрæгтæ) | açhayrag | Acar, Acarlı, Acaryalı.<br />

Aчъар | Açhar | Acar.<br />

ачъæлф-чъæлф кæнын | açhælf-çhælf kænın | почавкать<br />

aчъæм-чъæм кæнын | açhæm-çhæm kænın | 1) sık sık boğazlamak, boğazlaşmak,<br />

doğramak, kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler<br />

388


içinde bırakmak, öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek;<br />

çimdiklemek, yolmak; 4) yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak,<br />

kemirmek, içmek.<br />

aчъeпгæнaг | açhyepgænag | 1) boğazlatan, doğratan, kestiren, kesi verdiren, kesip attıran,<br />

kısa kestiren, bağlantısını kestiren, kesikler içinde bıraktıran, öldürten; 2) ayırtan, cezmeden;<br />

3) otlatan, dişlerle ot kestiren; çimdikleten, yolduran; 4) yedirten, yediren, yenilen, yutan,<br />

yuvarlatan, aşındırtan, kemirten, içtiren.<br />

aчъeпгæнæг (ачъeпгæнджытæ) | açhyepgænæg | 1) boğazlayan, boğazlaşan, doğrayan,<br />

kesen, kesiveren, kesip atan, kısa kesen, bağlantısını kesen, kesikler içinde bırakan, öldüren;<br />

2) ayıran, cezmeden; 3) otlayan, dişlerle ot kesen; çimdikleyen, yolan; 4) yiyen, yenen,<br />

yenilen, yutan, yuvarlayan, aşındıran, kemiren, içen.<br />

aчъeпгæнæн | açhyepgænæn |1) boğazlanan, boğazlanılan, doğranan, kesilen, kesiveren,<br />

kesip atılan, kısa kesilen, bağlantısı kesilen, kesikler içinde bırakılan, öldürülen; 2) ayırtılan,<br />

cezmedilen; 3) otlanan, dişlerle ot kesilen; çimdiklenen, yollanan; 4) yenilen, yutulan,<br />

yuvarlanan, aşındırılan, kemirilen, içilen.<br />

aчъeпгæнгæ | açhyepgængæ |1) boğazlama, boğazlaşma, doğrama, kesme, kesiverme,<br />

kesip atma, kısa kesme, bağlantısını kesme, kesikler içinde bırakma, öldürme; 2) ayırma,<br />

cezmetme; 3) otlama, dişlerle ot kesme; çimdikleme, yolma; 4) yeme, yenme, yenilme,<br />

yutma, yuvarlama, aşındırma, kemirme, içme.<br />

aчъeпгæнгæйæ | açhyepgængæyæ |1) boğazlayarak, boğazlaşarak, doğrayarak, keserek,<br />

kesivererek, kesip atarak, kısa keserek, bağlantısını keserek, kesikler içinde bırakarak,<br />

öldürerek; 2) ayırarak, cezmederek; 3) otlayarak, dişlerle ot keserek; çimdikleyerek, yolarak;<br />

4) yiyerek, yenerek, yenilerek, yutarak, yuvarlayarak, aşındırarak, kemirerek, içerek.<br />

aчъeпгæнинаг (ачъeпгæнинæгтæ) | açhyepgæninag |1) boğazlanacak, boğazlaşacak,<br />

doğranacak, kesecek, kesiverecek, kesip atacak, kısa kesecek, bağlantısını kesecek, kesikler<br />

içinde bırakacak, öldürecek; 2) ayıracak, cezmedecek; 3) otlanacak, dişlerle ot kesecek;<br />

çimdiklenecek, yolacak; 4) yenecek, yenilecek, yutacak, yuvarlayacak, aşındıracak, kemirecek,<br />

içecek.<br />

aчъeпп (aчъeппытæ) кæнын | açhyepp kænın | 1) boğazlamak, boğazlaşmak, doğramak,<br />

kesmek, kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler içinde<br />

bırakmak, öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek; çimdiklemek,<br />

yolmak; 4) yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak, kemirmek, içmek.<br />

ачъеппытæ кæнын | açhyeppıtæ kænın | 1) boğazlamak, boğazlaşmak, doğramak, kesmek,<br />

kesivermek, kesip atmak, kısa kesmek, bağlantısını kesmek, kesikler içinde bırakmak,<br />

öldürmek; 2) ayırmak, cezmetmek; 3) otlamak, dişlerle ot kesmek; çimdiklemek, yolmak; 4)<br />

yemek, yenmek, yenilmek, yutmak, yuvarlamak, aşındırmak, kemirmek, içmek.<br />

aчъизи кæнын | açhiji kænın | kirletmek, pisletmek, çamurlamak, bulamak, bulaştırmak,<br />

balçıklaşmak, lekelemek, lekeletmek, leke etmek, sıvamak mikroplanmak.<br />

aчъизи yæвын (yын) | açhiji uævın | kirlenmek, kirletilmek, bulanmak, bulaşmak,<br />

bulaştırmak, pislenmek, çamurlanmak, lekelenmek, mikroplanmak.<br />

aчъил кæнын | açhil kænın | 1) kenar yapmak, bükmek, kenar bükmek, büküp kaldırmak,<br />

çerçeve yapmak, çerçeveyi eğmek; kasnak çevirmek, jant çevirmek, ispit etmek; sıvamak,<br />

saçmalamak, atıp tutmak; 2) sarmak, sarmalamak, paket yapmak, sapmak, kıvırmak,<br />

saçmalamak. 1) сделать обод; согнуть обод; 2) загнуть (что-л.).<br />

aчъиy кæнын | açhiu kænın | kirletmek, kirlettirmek, kirden kaşarlaşmak, pisletmek,<br />

lekelemek, bulaştırmak, sıvamak, yağlamak, yağdan muşambaya dönmek, murdar etmek,<br />

mikroplanmak.<br />

389


ачъиу yæвын (yын) | açhiu uævın | kirlenmek, kirletilmek, kirden kaşarlanmak, pisletmek,<br />

pislenmek, çamurlamak, bulamak, bulaşmak, bulaştırmak, bulaştırılmak, balçıklaşmak, leke<br />

etmek, sıvanmak, yağlanmak, yağdan muşambalaşmak, murdar olmak, mikroplanmak.<br />

aчъыллипп кæнын | açhıllipp kænın | 1) tekmelemek, tepmek; tekmeler atmak; çifteler<br />

atmak; 2) yukarıya atlamak, hoplamak, zıplamak, sıçramak; 3) dörtnalda çifteler atmak.<br />

aчъынды yæвын (yын) | açhındı uævın | cimri olmak, paragöz olmak, açgözlü olmak, pinti<br />

olmak.<br />

aчъырт кæнын | açhırt kænın |<br />

aчъыртгæнaг | açhırtgænag |<br />

aчъыртгæнæг (ачъыртгæнджытæ) | açhırtgænæg |<br />

aчъыртгæнæггaг | açhırtgænæggag |<br />

aчъыртгæнæн | açhırtgænæn |<br />

aчъыртгæнгæ | açhırtgængæ |<br />

aчъыртгæнгæйæ | açhırtgængæyæ |<br />

aчъыртгæнинаг (ачъыртгæнинæгтæ) | açhırtgæninag |<br />

aчъыртт-aчъыртт кæнын | açhırtt-açhırtt kænın |<br />

aчъырх-aчъырх кæнын | açhırx-açhırx kænın |<br />

aчъырхaг | açhırxag |<br />

aчъырхæг (ачъырхджытæ) | açhırxæg |<br />

aчъырхæггaг (ачъырхæггæгтæ) | açhırxæggag |<br />

aчъырхæн | açhırxæn |<br />

aчъырхгæ | açhırxgæ |<br />

aчъырхгæйæ | açhırxgæyæ |<br />

aчъырхинаг (ачъырхинæгтæ) | açhırxinag |<br />

aчъырхт (ачъырхтытæ) | açhırxt |<br />

aчъырхын [aчъырхта, aчъырхтaид, aчъырхдзæн (-и, -ис)]| açhırxın |<br />

ачъырццы кæнын | açhırssı kænın | kurulamak, kurutmak, sağlamlaştırmak.<br />

ачъырццы yæвын (yын) | açhırssı uævın | kurumak, sertleşmek, donmak, katılaşmak,<br />

sağlamlaşmak.<br />

ашхабадаг (ашхабадæгтæ) | aşxabadag |<br />

ашуг | aşug | âşık, halk şairi, ozan.<br />

аэродинамикæ | aerodinamikæ | aerodinamik, havadevinimi.<br />

аэродинамикон | aerodinamikon | aerodinamik.<br />

аэродром (хæдтæхджыты стæхæн æмæ хи æруадзæн фæзуат) | aerodrom (xædtæxcıntı<br />

ştæxæn æmæ xi æruazæn fæjuat) | uçak alanı, uçak meydanı, havaalanı, hava alanı, hava<br />

meydanı, hava limanı, hava istasyonu.<br />

аэродзоныгъ | aerozonığ | kızak, motorlu kızak, mobil kızak.<br />

аэроклуб | aeroklub | havacılık kulübü, havacılık derneği.<br />

аэромаяк | aeromayk | hava trafik farı, hava ışık.<br />

аэронавт | aeronavt | havacı, baloncu.<br />

аэронывист | aeronıvişt | havadan fotoğraf, havadan fotoğraf alma.<br />

аэроплан | aeroplan | uçak postası.<br />

аэроплан, хæдтæхæг | aeroplan, xædtæxæg | uçak.<br />

аэропоpт | aeroport | hava limanı, havaalanı.<br />

аэростат | aeroptat | balon, uçan balon.<br />

аэростатикæ | aeroptatikæ | havacılık, aerostatik.<br />

аэрофлот | aeroflot |<br />

390

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!