You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>Sanat</strong><br />
Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi<br />
www.sanatcephesi.org • sanatcephesi@gmail.com<br />
4. Say› A¤ustos 2010<br />
Süresi: Üç Ayda Bir Yay›mlan›r<br />
Fiyat›: 7 TL<br />
Sahibi: S›rr› Öztürk<br />
Yaz› ‹flleri Müdürü: ‹smail Nur Kaan<br />
Yönetim Yeri ve ‹letiflim:<br />
Akb›y›k De¤irmeni Sokak <strong>No</strong>:33/B 34122 Sultanahmet –Eminönü / ‹stanbul<br />
Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72<br />
Posta Çeki <strong>No</strong>: 98213<br />
Banka Hesap <strong>No</strong>: ‹fl Bankas› Ca¤alo¤lu fiubesi (1095) 325 835<br />
IBAN : TR 46 000 64 000 00 110 950 325 835<br />
Abone:<br />
Yurt içi y›ll›k: 4 say› 28 TL Yurt d›fl›: Üç kat›<br />
Yay›n ilkelerimizle ba¤daflmayan ilanlar kabul edilmez.Gönderilen yaz›lar<br />
iade edilmez. Yaz›l› metinler kaynak gösterilerek kullan›labilir<br />
Teknik Büro: Sorun Teknik Büro<br />
Bask›: Mutlu Bas›m<br />
Güven Sanayi Sitesi C Blok <strong>No</strong>: 264 Topkap› / ‹stanbul<br />
Tel: (0212) 577 72 08<br />
Yay›n Türü: Yerel Süreli<br />
ISSN 1309-260X<br />
<strong>Cephesi</strong><br />
Kapak Resmi: Panos Terlemezyan (mill in vilage bjni)-1917.<br />
TEMS‹LC‹LER‹M‹Z<br />
‹STANBUL: Avrupa Yakas›: ‹smail Hardal, Asya Yakas›: Kemâl Kök,<br />
‹ZM‹R: ‹rfan Ünal, Selçuk: Hüseyin Gül, ESK‹fiEH‹R: Tuncay fiur,<br />
MAN‹SA: Rag›p Özcan, MERS‹N: A. Ziya Çamur, BURSA: Abdullah<br />
Top, ANKARA: Babür P›nar, MU⁄LA-Milas: Zeki Öztürk, KARABÜK:<br />
Can Dolgun, FRANSA: Yaflar Do¤an, ALMANYA: Kaan Kangal.<br />
S. C. F/1<br />
1
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
‹Ç‹NDEK‹LER<br />
Okurlarla Birlikte 3<br />
Turgay Ulu, Devinim (fiiir) 8<br />
As›m Gönen, <strong>Sanat</strong>ta Devrim Devrimde <strong>Sanat</strong> 9<br />
Turgay Ulu, Edebiyatta Durum 16<br />
Hüseyin Ali Selvi, Ant (fiiir) 22<br />
Babür P›nar, Tart›flma Yöntemi Üzerine -I- 23<br />
Sabri Erdem, Her fieyin Hiç Bir Sonu Yoktur (fiiir) 30<br />
‹rfan Ünal, Âfl›k Ruhsatî (1835-1911) 31<br />
Refik U¤ur, Bana Sorma (fiiir) 36<br />
Hasan Koç, Öz Be Öz (fiiir) 38<br />
Mehmet Karakufl, Bilim-<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika-Etik Bütünselli¤i 39<br />
Yolunda <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
As›m Gönen, Ölüler Yas Tutmaz (fiiir) 46<br />
Tuncay fiur, Yoz, Kozmopolit Kültür, <strong>Sanat</strong> ve Gençlik 48<br />
Mehmet Ercan, Irak Üstüne (fiiir) 52<br />
Gonca Akyar, Halk Türküleri Nas›l Bir Mesaj Veriyor? (Röportaj) 54<br />
‹rfan Ünal, Tekel- Kriz ve Devrimci <strong>Sanat</strong> 61<br />
Hüseyin Gül, Zorla Güzellik (fiiir) 63<br />
Sabahattin Ali Tay›r, A¤r›lar Yadigar› 64<br />
Rag›p Özcan, Sipilin Karlar› (fiiir) 68<br />
‹smail Hardal, “Show Ticareti”<br />
Kültür Endüstrisi ve Tekelci Hegemonya 70<br />
‹rfan Ünal, Sana Bir Türkü Ö¤reteyim (fiiir) 76<br />
Kemâl Kök, Cumhuriyet Dönemi Romanlar›nda Resmî ‹deoloji 79<br />
S›rr› Öztürk, <strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i Ba¤lam›nda 85<br />
Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi<br />
Ali Murat Çelik, Ya¤mur (fiiir) 95<br />
Hasan Öztürk, ‹sa’n›n Elleri (Öykü) 96<br />
Zeki Öztürk-Öncü, Toplu Mezar (fiiir) 100<br />
Hüseyin Gül, Do¤arken Suçlu Bir Çocuk (Öykü) 101<br />
Derya Ulu, Yumuflak fiekerleme (Öykü) 105<br />
Yaser Günday, Bir 12 Eylül Filmi: Eve Dönüfl 115<br />
Özgür Y›ld›z, Efendim, Merhaba 120<br />
Bu Say›da Bize Gelen Kitaplar 123<br />
‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu Belgeseli’<br />
Sonbaharda Gösterime Giriyor 124<br />
2
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Okurlarla Birlikte<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi olarak 4. say›m›z›<br />
yay›ml›yoruz. Böylelikle Dergi olarak birinci y›l›m›z› tamamlam›fl olduk.<br />
Dergi’mizin 1.say›s›n› ürettikten sonra <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ad›yla bir siyasî<br />
çevrenin kültür-sanat yay›n organ› olarak taklit baflka bir dergi daha yay›mland›<br />
ve bu nedenle uzun bir süre “siz hangi sanat cephesi’siniz?” türünden<br />
tats›z sorulara cevap vermek durumunda kalm›flt›k. Bilim-kültürsanat-estetik-politika-etik<br />
bütünselli¤i ile uzak yak›n bir iliflkisi bulunmayan,<br />
fakat isim h›rs›zl›¤›nda yetenekli olan, daha çok magazinsel ve bülten<br />
mant›¤› ile öne ç›kan o dergi art›k ç›km›yor, k›sa bir süre önce yay›n›-<br />
n› durdurdu. “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› birbirini yer” halk özdeyiflinde<br />
oldu¤u gibi “alan kapatmak” ifliyle ifltigal eden bu siyasî ak›m “piyasada”<br />
gördü¤ü ilgisizlik iflleminden sonra kendi deyimleriyle “dükkanlar›n›”<br />
kapatmak zorunda kalm›flt›r. Görünen o ki kendili¤inden kurduklar›<br />
siyasî örgütlerini de ayn› ak›bet beklemektedir.<br />
Türkiye’de sanat dergileri tekelci sermayenin bir iki dergisi ve örgütlü<br />
çevrelerin say›l› dergileri hariç genelde uzun ömürlü olmuyor. Bunda<br />
kapitalist yay›n tekelinin etkisi bir yana derginin kapsay›c› ve belirli ideolojik<br />
hat üzerinde duramamas› etken. <strong>Sanat</strong> anlay›fl› olarak tart›flmaya ve<br />
okumaya de¤er bir özelli¤i olmayan sanat-kültür dergilerinin ifllevsiz duruma<br />
düflmesi kaç›n›lmazd›r. Kimi dergi iliflkileri ise yakalad›klar› baz›<br />
olanak-bulanaklarla ve genelde ahbap çavufl iliflkileri içinde kotar›lmaya<br />
çal›fl›l›yor; örgütlü, ilkeli ve kendi gücü üzerine de¤il. Kimi dergilerin izledi¤i<br />
burjuva resmî tarihi ve ideolojisi çizgisinin sayesinde devlet taraf›ndan<br />
finansman› yap›lmakta ve de sistemin kütüphanelerine girebilmektedir.<br />
Türkiye’de genelde baz› sanatsal “iddialar” küçükburjuvaca birer heves-merak-tatmin<br />
anlay›fllar›n›n ötesine geçmemifltir. Dergi çevresindeki<br />
kitle de¤ifltikçe ucuz piyasa mant›¤›yla ömrünü uzatabilmek için de¤iflebilmektedir.<br />
Ya da “bir karton sigara al fliirini yay›nlayay›m” faydac›l›¤›,<br />
yozlaflm›fll›¤› ve hatta cinsel istismar üzerinden dergi ç›karanlara dahi rastlan›lmaktad›r.<br />
<strong>Sanat</strong>a-edebiyata merakl› kimi genç heveskârlar ise “yaz›m-fliirim<br />
ç›ks›nda nerede ç›karsa ç›ks›n” ilkesizli¤i ile çizgisi tart›flmal›<br />
3
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
dergilerin kap›s›n› afl›nd›rmaktad›r. Bu türden ilkesiz iliflkiler çark›nda birileri<br />
de ak›nt›ya kap›larak sürüklenip gitmektedir.<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi daha yay›n faaliyetine<br />
bafllamadan bilim-sanat-kültür-estetik-politika-etik bütünselli¤i hakk›ndaki<br />
ilkesel duruflunu dost-düflman herkese duyurmufltur. Elimizdeki<br />
Dergi kolektif çabalar›n ürünüdür. ‹lkesel duruflumuz nitelikli insanlar›-<br />
m›z taraf›ndan da destek bulmufltur.<br />
Bilim-sanat-estetik-politika-etik bütünselli¤i içinde kayda de¤er bir<br />
sanat anlay›fl› ile iddias› olan sanat-kültür dergilerine büyük bir ihtiyaç oldu¤u<br />
görülmektedir. Yaflad›¤›m›z çok yönlü sorunlara karfl›n, <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist<br />
Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi çal›flanlar› olarak bu ihtiyac› bir<br />
nebzede olsa karfl›laman›n çabas› içindeyiz. Eksikliklerimizi kolektif çabalarla,<br />
ifl ve üretim faaliyeti içinde giderece¤imiz aç›kt›r.<br />
Kendi duruflunu sözde “devrimci-sosyalist-marksist” olarak tan›mlayan<br />
baz› çevreler, sanat-estetik alan›na gelince bir türlü “sosyalist gerçekçiyiz”<br />
diyememektedir. Üstelik bizim cenahta birçok kifli hâlâ “sosyalist<br />
gerçekçilik Sovyetlerdeydi, o da çöktü” türünden burjuvazinin a¤z›na sak›z<br />
etti¤i cümleleri bilinçsizce kurabilmektedir. Bu türden bir Marksizm<br />
d›fl› sanat-estetik alg›s›; “sol cenah›n” ortalama sanat kültürünün burjuva<br />
sanat anlay›fl›n›n etkisinde bulundu¤unu bariz biçimde göstermektedir.<br />
Dergi’mizin ilk üç say›s›nda Sosyalist Gerçekçilik’in kavramsal aç›l›-<br />
m› baz›nda pek çok yaz›ya yer verdik. Yeri geldikçe ve tekrara gerek duydukça<br />
elbette bu konuyu daha çok yaz›p iflleyece¤iz, tart›flaca¤›z; ö¤renece¤iz,<br />
ö¤retece¤iz. Ancak burada temel kavramlar›n aç›klanmas› ötesine<br />
ç›kmak için yeteri kadar birikim varken, hâlâ “sol cenah›m›zda” temel<br />
kavramlar› yerli yerine koyamayan düzeyde çok kifli bulunmaktad›r. Üstelik<br />
böyleleri devrimci mücadelenin önemli noktalar›ndaki kiflilerdir.<br />
F Tipi zindanlar›nda 15 y›ld›r tutuklu bulunan Arkadafl›m›z Turgay<br />
Ulu, bu anlay›fltaki kadrolarla yapt›¤› tart›flmalar›ndan birinde; “Sosyalist<br />
Gerçekçilik afl›ld›, onun yerine devrimci gerçekçilik kavram›n› kullanal›m”<br />
diyenler oldu¤unu ifade ediyor. Ayr›ca “sosyalist gerçekçilik” kavram›na<br />
karfl› Sol’un önemli bir kesiminde önyarg› olufltu¤unu söylüyor yerinde<br />
bir tespitle.<br />
Bu türden önyarg›lar s›n›f mücadelesinin çetin yolunda mutlaka afl›lacakt›r.<br />
“Sol cenah” üzerindeki bu türden önyarg›lar›n yayg›nl›¤› kültür-sanat<br />
alan›nda burjuva ideolojisinin ne derece hâkim oldu¤unu da bariz bir<br />
flekilde göstermektedir.<br />
Sosyalist Gerçekçilik konusunu salt 1934’de Sovyetler Birli¤i’nde yap›lan<br />
I. Bütün Sovyet Yazarlar› Kongresi’ne ve sonras› yap›lan tart›flmala-<br />
4
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
ra indirgemek burjuva sollar›n s›kl›kla baflvurdu¤u bir taktik. Sovyetler<br />
Birli¤i’nde yap›lan sanat tart›flmalar›n› s›n›fs›z bir toplum kurma mücadelesinden,<br />
bu mücadelenin sorunlar›ndan, zaman ve mekândan soyutlayarak<br />
bu günkü düflünce mant›¤›yla kabaca yarg›lamaya yeltenmek ve orada<br />
yap›lan kimi yanl›fl veya taktikler içinde s›n›rland›rmak sosyalist gerçekçili¤i<br />
ya hiç anlamamak ya da kasten çarp›tmakt›r.<br />
Sosyalist Gerçekçilik sanatta bir yöntem olarak, sosyalizmin tüm dünyadaki,<br />
150 y›ll›k tarihindeki bütün birikimlerin sonucudur. 1917 Ekim<br />
Devrimi sayesinde ise sosyalist gerçekçilik sanat ak›m› bir basamak daha<br />
ileri ç›km›flt›r. Bu birikimler s›n›f mücadelesinin her alan›nda, Latin Amerikada,<br />
Uzak Do¤uda, Avrupada vard›r.<br />
Meselâ resim alan›nda, 1886 do¤umlu Meksikal› D. Rivera, 1881 do-<br />
¤umlu ‹spanyol P. Picasso, 1865 do¤umlu Ermeni Panos Terlemazyan,<br />
1924 do¤umlu Dersim kökenli Avni Memedo¤lu vb. gibi sanatç›lar da bu<br />
birikimin içinde de¤erlendirileceklerdir. Örneklerde de görülece¤i gibi<br />
sosyalist gerçekçilik salt Sovyetlerle de¤il proletaryan›n dünyan›n her yerindeki<br />
kazan›m› ve mücadelesiyle ilgili.<br />
Zihnindeki sosyalizm düflmanl›¤›n› -dolay›s›yla Sovyet düflmanl›¤›n›-<br />
aç›kça ifade edemeyen kimilerinin, insan›n ve insanl›¤›n sosyal kurtuluflunda<br />
bir flafak olan Sovyetlerdeki sosyalist gerçekçilik anlam›ndaki kimi<br />
uygulamalar› parma¤›na dolayarak sinsice sald›rmas› pek bilindik bir yöntem.<br />
En çokda bu yöntemi kimi “eski solcular” (siz yeni sa¤c› diye okuyun)<br />
yap›yor. Onlar›n teorik cephaneli¤i, burjuvazinin de manipülasyonuyla<br />
troçkizm ile nihilist bir anarflizmden olufluyor.<br />
Sovyetler Birli¤i deneyimi, kapitalist üretim ve mülkiyet iliflkilerine<br />
son vermifltir. Önemli bir deneyim olarak uygulamalar›yla tarihteki yerini<br />
alm›flt›r. Bu deneyimin 73 y›l aradan sonra çözülmesi geçici bir durumdur.<br />
Dünyan›n sonu de¤ildir. S›n›f mücadelesi de bitmemifl aksine daha da keskinleflmifltir.<br />
Emperyalist-kapitalizmin “hakl›” oldu¤u iddias› dünyan›n<br />
her yerindeki sald›rgan uygulamalar›yla çok k›sa sürede deflifre olmufltur.<br />
‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n sosyal / evrensel kurtuluflu “Marksizmin<br />
yorumu ve pratikte yeniden üretimi” sayesinde gerçekleflecektir. “Yeniden<br />
üretim” denildi¤inde Marksizm d›fl› s›n›fs›z sanat, s›n›fs›z estetik,<br />
s›n›fs›z kültür anlay›fllar›n› kökünden y›kacak olan Sosyalist Gerçekçilik<br />
ak›m›n› da kapsamaktad›r. Devrimci-Sosyalist-Marksist sanatç›lar, dün<br />
oldu¤u gibi bugün de dünyan›n her yerinde eme¤in kurtuluflu mücadelesindeki<br />
yerlerini alm›fl, bilim-sanat-kültür-estetik-politika-etik bütünselli-<br />
¤inde kavgas›n› vermektedir. Sosyalist Gerçekçilik sanat ak›m› s›n›f mücadelesinin<br />
tarihsel-sosyal-kültürel tüm birikimleri üzerine her geçen gün<br />
daha da zenginleflerek flekilleniyor. 1934 Yazarlar Kongresi de bu birikimin<br />
önemli bir halkas›d›r o kadar.<br />
5
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Sovyetler Birli¤i deneyiminde s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin ortadan<br />
kalkt›¤›n› varsayan ve ilk deneyim olmas› nedeniyle sosyalist kuruculukta<br />
yap›lan hata, yanl›fl ve yan›lg›lar› sosyalizmin “kötü”lü¤üne mal eden<br />
mant›k, sosyalist gerçekçili¤in de belirli sorunlar› olabilece¤ini ve bir geliflim<br />
-devrimci de¤iflim-dönüflüm- içerisinde oldu¤unu görmezden gelir.<br />
Böyleleri bilimsel yöntemi kullanamaz; tarihsel, sosyal, kültürel olay, olgu,<br />
süreç ve verileri yerli yerine koyamaz. Akl›nca 1934 Yazarlar Kongresi<br />
ve Jdanov’dan yap›lan eklektik al›nt›larla sosyalist gerçekçili¤i dondurur!<br />
Bu ölü diyalektik “yöntem” üzerinden sosyalist gerçekçili¤e tariz oku<br />
at›l›r! Ama bu ç›rp›n›fllar boflunad›r. S›n›f mücadelesinin vazgeçilmez bir<br />
bilefleni olan Marksist sanat-estetikçileri bu türden çabalara çoktan gerekli<br />
cevaplar› vermifltir. Buna karfl›n iflçi s›n›f› hareketiyle sosyalist hareketin<br />
buluflup bütünleflemedi¤i ve böylelikle Proleter Devrimci Kurum ve<br />
Araç’lar›m›z›n üretilemedi¤i dönemlerde baz› mevzilerimizi kaybetti¤imiz<br />
bir gerçekliktir. Fakat bu geçici bir durumdur; birleflik, güçlü, güvenilir<br />
ve donan›ml› Kurum ve Araç’lar›m›z iflbafl› yapt›¤›nda mutlaka afl›lacakt›r.<br />
Her türden devrimci disiplin d›fl›, “moda” sanat ak›mlar›n›n Sol ad›-<br />
na(!) piyasaland›¤› ve kol gezdi¤i bir ülkede “devrimci-sosyalist-marksist”<br />
iddialar›m›z›n sosyal pratikte yeniden s›nand›¤›n› görüyoruz. Bilimler<br />
Akademisi, Enstitü, Bilim Kurulu ve Bilim ‹flçilerinin henüz iflbafl›<br />
yapamad›¤› koflullarda Sosyalist Gerçekçilik sanat ak›m›n›n pek çok düflman›n›n<br />
olmas› do¤ald›r. Ayn› zamanda sosyalist gerçekçilik ad›na pek<br />
çok hatalar›n yap›lmas›n› da do¤al karfl›l›yoruz. Burjuvazinin çok yönlü<br />
kuflatmas› alt›nda aya¤›n› sa¤lamca yere basmayan bir s›n›f hareketi nas›l<br />
yenilgiye aday ise, gerçekçi olmayan bir sosyalist sanat anlay›fl› da geliflme<br />
gösteremeyecek, burjuva ve küçükburjuvazinin kulvarlar›nda tökezlenip<br />
kalacakt›r.<br />
Gericili¤in geçici egemenli¤i dönemlerinde sosyalist gerçekçili¤e,<br />
sosyalizme sövmeyi ifl edinenler tarla faresi gibi sakland›klar› delikten her<br />
f›rsatta tekrar ç›karlar. Hayat ve mücadele gecikmeden karfl›t› yarat›r. Yaratmaktad›r.<br />
Gün gelir; egemenlerin diktatörlü¤ü de, kendini sömürücülerin<br />
sevici kollar›na atanlar›n da saltanat› y›k›l›r…<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi; burjuva ve küçükburjuva<br />
solcu sanat ak›mlar›n›n yapt›¤› tahribat› gidermek için uzun erimli,<br />
soluklu, gerekli bir mevziiyi tutmaktad›r. Bu yoldaki çabalara hem mütevaz›<br />
bir katk› getirmeyi amaçlamakta hem de eskimifl-afl›nm›fl-afl›lm›fl<br />
olan› y›k›c› ve yeniden üretimi özendirici-yap›c› çabalar›n güçlenmesi için<br />
yay›mlanmaktad›r.<br />
✩<br />
6
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Bu say›m›zda yer alan ve yukar›daki anlat›m› farkl› bir bak›fl aç›s›yla<br />
tart›flan “meflhur” Toplumcu Gerçekçili¤in Kaynaklar› kitab›n›n yazar›<br />
Ahmet Oktay üzerine S›rr› Öztürk’ün kaleme ald›¤› “<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika<br />
Bütünselli¤i Ba¤lam›nda Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi”<br />
yaz›s›n›n söylediklerimizi tamamlayaca¤›n› hat›rlatmak isteriz.<br />
Dergi’mizin her say›s›nda ön kapa¤a bir resim koyuyoruz. Bu say›m›zda<br />
da 1907 y›l›nda Van belediye baflkan›, 1915 Van Ermeni direniflinin önderlerinden<br />
ve 1935 y›l›nda sosyalist Ermenistan’da halk sanatç›s› seçilen<br />
ressam Panos Terlemezyan’›n 1917’de yapt›¤› de¤irmencileri anlatan bir<br />
resmini seçtik. De¤irmenciler kaliteli bir un üretmek için ne yapaca¤›n› biliyor,<br />
hassas bir ölçüyle bu¤day koyuyor de¤irmen tafl›na, ayn› titizlikle<br />
bu¤day ve su ayar›n› yap›yor… De¤irmenci, deneyimlerinden ç›kard›¤›<br />
derslerle biliyor ki “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› birbirini yer.”<br />
Ve son olarak Dergi’mizin bir de¤irmen misali hayat› kucaklamas› -<br />
yani un ö¤ütmesi- siz okuyucular›m›z›n kar›nca karar›nca iflli¤imize bu¤day<br />
tafl›mas›yla daha da güçlü olacakt›r.<br />
5. Say›m›zda buluflmak üzere…<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi<br />
7
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
DEV‹N‹M<br />
her fley bitti dedikleri yerde<br />
biz vurduk topra¤a çapay› h›rsla<br />
al›nterimizle sulad›k derindeki kökleri<br />
dikenler kanatt› yal›n ayaklar›m›z›<br />
bast›¤›m›z nadasl› arazi k›z›l bir floseye döndü<br />
karfl›dan esen amans›z f›rt›na<br />
y›kt› içimizden donan›ms›z birço¤unu<br />
hat›ralar›n› kufland›k dökülenlerin<br />
çald›k k›l›çlar›m›z› rüzgâra karfl›<br />
gö¤sümüzde aç›lan her yaradan<br />
all› turnalar süzüldü günefle do¤ru<br />
soluk solu¤a t›rman›rken tarih yokuflunu<br />
sa¤ kalanlar›m›z eflitsiz muharebeden<br />
çevrildik beton ve demirden hücrelerle<br />
flimdi sab›r örüp s›n›r eritmekteyiz<br />
irade kazan›nda<br />
eriflmek için ateflten nehirlere<br />
Turgay Ulu<br />
29 Haziran 2010<br />
8
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
As›m Gönen<br />
<strong>Sanat</strong>ta Devrim Devrimde <strong>Sanat</strong><br />
Toplumda yap›sal köklü de¤iflim ortam›n›n bir maddî yönü, bir de bunun<br />
manevî yans›mas› vard›r. Anlafl›laca¤› üzere manevî yans›ma teorik<br />
de¤erler toplam›n›n yan› s›ra, sanatsal ve kültürel alanlar› da içine al›r.<br />
Maddî yön pratikle ilgili olarak de¤iflimin kendisi, yaflam›n iflleyiflidir.<br />
Üretimin ve paylafl›m›n, ona yön veren s›n›f›n istek ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda<br />
ald›¤› son biçimdir. Biri zihinsel alanla, di¤eri do¤rudan yaflam ve<br />
yaflam mücadelesiyle ilgilidir. ‹kisi bir bedenin iki aya¤›d›r ve birbirlerini<br />
tamamlayarak o bedenin ayakta durmas›n› sa¤larlar. Karfl›l›kl› birbirlerine<br />
katk› sa¤larlar. Biri ötekini, öteki berikini gelifltirir.<br />
Bu noktada ifl hayat› ve ekonomik yaflam yeni bir yap›ya bürünür.<br />
Devrim öncesi tasarlananlar, devrim sonras› pratik olarak uygulanmaya<br />
konur. Eski üretim biçimi ve iliflkileri can çekiflir duruma gelip, toplum<br />
ihtiyaçlar›na cevap veremez olunca, toplumun bu durumuna toplumsal<br />
muhalif gücü, iflçi s›n›f› ve emekçi kitleler, yeniyi kurma mücadelesine girer.<br />
Eskinin yerine yeni yaflayacak duruma gelince de, eskiyi y›k›p yerine<br />
yeniyi geçirirler. Yaflamdaki bu köklü devrimci de¤iflim ve dönüflüm gerçekleflmeden,<br />
ama yeninin gelmekte oldu¤u ufukta görününce, bunun manevî<br />
yans›mas› maddî yaflamla birlikte kendini hissettirmeye bafllar. Siyasal,<br />
sanatsal, kültürel üstyap› altyap›n›n yeni biçiminin nas›l olmas› gerekti¤ini<br />
çözmeye bafllay›nca, kendini ondan önce gelifltirir, üstyap›da yerini<br />
almaya bafllar. Dikkat edilirse devrimci sanat her zaman devrimden önce<br />
toplum bünyesinde yerini alm›flt›r. Elbette devrimci ideoloji, devrimci siyaset,<br />
ilerici kültür buna dâhildir. Hemen de¤inelim. S›n›f mücadelesi<br />
ekonomik yaflamda kendini ne kadar hissettirirse, bu üstyap›da, yani düflünsel<br />
alanda da kendini o kadar hissettirir. Tekelci kapitalist egemen kesimin<br />
oluflturdu¤u üretim, mülkiyet ve paylafl›m biçimine karfl› mücadele,<br />
ideolojik, sanatsal, kültürel alanda da yerini al›r. Eskinin yerine yeni orada<br />
da karfl›t›n› saf d›fl› etmek için sahneye ç›kar.<br />
‹flte bu ortamda devrim sanat›, sanat da devrimi güçlü bir biçimde etkiler,<br />
birbirine katk› sunar, birbirini tamamlar. Toplumun dinamik üretici<br />
güçler kesimi yüzlerce y›ll›k karanl›k, bask›, zulüm ortam›ndan kurtulman›n<br />
heyecan ve coflkusu ile çalkalanmaya bafllar. Yaflam›n iflleyifl biçiminden<br />
insanl›k ad›na rahats›zl›k duyan bilim insanlar›, sanatç›lar, ayd›nlar ifl-<br />
9
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
çi s›n›f› hareketi ve devrimci hareket ile birleflip, bütünleflirler. <strong>Sanat</strong>ç›lar<br />
eskinin ve yeni bir yaflama geçiflin yaln›zca aynas› de¤il, sorunlar›n, çözümün<br />
ve çözücü gücün de estetik aç›dan ifade edicisi olurlar. Yaflamdaki<br />
küçük ilerleme ve de¤iflimler, sanattaki küçük ilerleme ve de¤iflimlere, yaflamdaki<br />
köklü de¤iflimler, sanattaki köklü de¤iflim ve büyük ilerlemelere<br />
neden olur. Görüldü¤ü üzere sanat ve yaflam›n birbirini etkilemesinde<br />
hangisinin daha birincil oldu¤u sorusuna verilecek cevap, yaflamsal ilerleme<br />
ve s›çramalar›n daha önde oldu¤udur. Ama sanat›n yaflamdaki geliflmelerin,<br />
de¤iflim ve dönüflümlerin en büyük destekçisi oldu¤unu gözden<br />
kaç›rmamak kofluluyla. <strong>Sanat</strong>› yaflam mücadelesinden kopararak yenilik<br />
ve yeni ak›m pefline takanlar, asla sanattaki yenili¤in öncüsü olamazlar.<br />
Gerçek sanatç› gelmekte olan yeni yaflam›n heyecan ve coflkusu içinde oldu¤u<br />
için, ayn› ruh hali ve somut görüntü, sanat›n›n hem özünü hem biçimini<br />
oluflturur. ‹flte bu yeni yaflam›n yeni sanat›d›r. Buna dayal› olmayan<br />
yenilikler, uydurma yeniliklerdir. Baflta iflçi s›n›f› olmak üzere toplumun<br />
de¤iflimden yana bütün dinamik güçlerinin ruhunu bu de¤iflime ayak uyduran<br />
sanat belirler, ya da belirleyicilerin en önemlilerinden biri olur. Ruhu<br />
bu lezzetle yo¤rulan insan›n, bu lezzetin gösterdi¤i hedeften etkilenmemesi<br />
mümkün de¤ildir. T›pk› karanl›kta yolunu flafl›ran insan›n eline verilen<br />
bir günefltir o. Karanl›kta günefle ihtiyac› olana günefl yol arkadafl›,<br />
onun yol göstericisi olacakt›r.<br />
‹ster yaflam› de¤ifltirme, dönüfltürme mücadelesi olsun, ister siyaset,<br />
sanat, bilim alan› olsun; bunlardan birini u¤rafl alan› olarak seçen kifli, seçti¤i<br />
alan üzerinde di¤erlerinin etkisinden kendini soyutlarsa baflar›l› olamaz.<br />
Tam baflar›n›n yan›nda yar›m baflar›n›n hükmü yoktur. Yani bir alan<br />
ile di¤er alanlar›n ba¤lant›lar›n› kuran ile kurmayan›n kendi çal›flma alanlar›nda<br />
ayn› baflar›y› göstermesi mümkün de¤ildir. <strong>Sanat</strong>ç›n›n devrimci<br />
ideoloji ile yo¤rulmas›, duygu yo¤unlu¤unu nas›l en verimli duruma getiriyorsa,<br />
ayn› ruh yo¤unlu¤uyla yap›lan sanat da devrimin dinamik güçlerine<br />
önemli katk›lar sunar. Toplumun bilinçlenmesini h›zland›rd›¤› gibi,<br />
insan›n baflka insana ac› çektirmeyecek ruhsal yap› ve kiflili¤e bürünmesini<br />
sa¤lar. ‹nsan› ve giderek toplumu olumlu yönde de¤ifltirip dönüfltürür.<br />
T›pk› yaflam›n olumlu yönde de¤iflip dönüflmesi gibi. Gerçekçi sanat insandaki<br />
ve toplumdaki kabal›¤›, barbarl›¤› yontar. Onun için gerçekçi sanat<br />
faflizmin bafl düflmanlar›ndan biridir. Karfl›t olarak faflizm de gerçekçi<br />
sanat›n bafl düflmanlar›ndan biridir. Gerçekçi sanatla yo¤rulan insan, sanattaki<br />
güzelliklerle ve ideoloji ile yo¤rulan insand›r. Gerçekçi sanattaki<br />
güzellik ve düflüncelerle yo¤rulan insan genel olarak ne topluma, ne do¤aya,<br />
ne insana, ne de baflka canl›lara zarar verir. S›n›fl› toplumun uzlaflmaz<br />
çeliflkilerinin üretti¤i bütün çirkinliklerin insana verdi¤i zarara da ilgisiz<br />
ve duyars›z kalamaz. Gerçekçi sanat toplumsal geliflme ve ilerlemenin,<br />
toplumsal e¤itimin baflö¤retmenlerinden biridir. Yani Yunus Emre’yi,<br />
Shakespeare’i, Goethe’yi, Gorki’yi, Nâz›m’›, Tolstoy’u okuyan, insan ola-<br />
10
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
rak onlar›n tümü olur. De¤iflir, dönüflür, incelir, güzellik duygular›yla donan›r<br />
ve çirkinlikle yan yana yaflayamaz, onunla mücadele etmek zorunda<br />
kal›r.<br />
Gerçekçi sanat birinci derecede e¤lendirici, oyalay›c›, tat verici de¤il,<br />
e¤itici, de¤ifltirici ve dönüfltürücüdür. <strong>Sanat</strong> yeni yaflama geçiflin, yeni yaflam›n<br />
ve yeni insan›n oluflumunun olmazsa olmaz›d›r.<br />
<strong>Sanat</strong>ta devrim denince, sanattaki köklü de¤iflim ve sanat›n d›fl›nda,<br />
yaflamda gerçekleflen devrim ve devrimci durumlar›n sanatlaflt›r›lmas›, sanatç›n›n<br />
kendine özgü sanat›yla onu flekillendirmesi, özlendirmesi akla gelir.<br />
Bu durum sanat›n ald›¤› yeni bir biçimdir. Yaflam nas›l eski yaflamdan<br />
farkl›ysa, gerçekçi sanat da eski sanattan farkl›d›r. Feodal yaflam›n statikleflmifl<br />
sanat biçimiyle, meselâ aruz ve hece ölçüsü s›n›rlanm›fll›¤›yla insan›n<br />
ve toplumun bütün alanlar›n› sarmalayan sosyalist devrim, sosyalist<br />
yaflam ve o duyarl›k tam ifade edilemez. Ayr›ca sömüren ve ezen s›n›fa<br />
hizmet eden sömüren ve ezen s›n›f sanat›n›n yerini, sömürüyü ve bütün ezme<br />
ezilme iliflkilerini ortadan kald›racak olan devrimci proletaryan›n tüm<br />
insanl›¤a ve insanl›¤›n kurtulufluna hizmet eden gerçekçi sanat› al›r. Yani<br />
eski biçimle yeni öz ifade edilemez. Yeni durum ve geliflme eski kal›plara,<br />
eski biçime s›¤maz. O müthifl duygu yo¤unlu¤u ve o gerçeklik için, yeni<br />
öz için, yeni bir biçim flartt›r. Yaflamdaki her türlü geliflme ve de¤iflim,<br />
sanattaki geliflme ve de¤iflimi paraleline al›r. Kendine denk düflen biçim<br />
ve içeri¤i yarat›r. Toplumdaki geliflme ayn› zamanda insan duygu ve düflüncelerindeki<br />
geliflme demektir. Toplumdaki geliflme, sanatta, duygu ve<br />
düflüncedeki geliflme iç içe oldu¤u için, birindeki geliflme ve de¤iflim di-<br />
¤erlerini de kendi bünyesine uygun hale getirmek zorundad›r ya da onlar<br />
da bu geliflmeye ayak uydurmak zorundad›rlar. Yani yaflamda devrim, sanatta<br />
devrimin, sanatta devrim de yaflamda devrimin infla edicisi olur.<br />
Devrimci durumu daha önce yaflam›fl toplumlar›n sanat ve kültürü<br />
devrimci duruma sonradan giren toplumlar›n mücadelesine katk› ve deneyim<br />
sunar. Hatalar› azalt›r. Devrimde sanat›n yerini yeteri kadar önemsemeyen<br />
ve sanattan birazc›k bile kopuk olan kadrolar ve kifliler, asla devrimin<br />
önderi olamazlar. Yanl›fl kararlar›n ve buna ba¤l› olarak da büyük felaketlerin<br />
sebebi olurlar. Burada flu noktay› açmakda yarar var. Devrimci<br />
durumu daha önce yaflam›fl toplumlar›n bu devrime denk düflen sanat›n›, o<br />
dönemindeki yaflam mücadelesinden kopararak, ayn› zamanda kendi sanat›n›<br />
da kendi toplumundaki yaflam mücadelesinden kopararak o sanata öykünenlerin<br />
sanat› asla kal›c› olmaz. Bin sekiz yüzlü, bin dokuz yüzlü y›llar›n<br />
Fransa sanat›na öykünen “ikinci yeni” ve di¤erleri buna aç›k örnektir.<br />
Toplumda ne Tanp›nar’›n esamisi var ne Ahmet Haflim’in ne de “ikinci<br />
yeni”cilerin. Onlar genel olarak insanl›k kültür ve sanat›yla yo¤rularak<br />
yüzlerini kendi toplamlar›n›n yaflam mücadelesine dönecekleri yerde,<br />
Fransa fliirine öykündüler. fiiiri bir aya¤› üzerinde infla etmeye çal›flt›lar,<br />
fliiri özünden, fliiri ruhundan kopard›lar.<br />
11
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Her toplumsal yap›n›n ve yaflamsal düzeyin kendine göreli¤i vard›r.<br />
<strong>Sanat</strong> toplumun bu düzeyiyle uygunluk içindedir. Devrim sürecini yaflam›fl<br />
toplumlarda devrimci durumun aynas› olan sanat ürünleri, devrimci<br />
duruma giren toplumlar›n mücadelesine katk› sunar. Devrimci durumu yaflam›fl<br />
toplumlar›n devrimci sanat ürünleri, devrimci duruma yeni giren<br />
toplumlarda, devrimin hangi aflamada oldu¤unun anlafl›lmas›n› ve kendi<br />
toplumsal durumlar›yla k›yaslama yap›lmas›n› sa¤larlar. Bu k›yaslamadan<br />
yoksun olan bir kolektif önderlik do¤ru pratikler koyamaz. Bu durumda<br />
her devrimci kendi toplumundan bafllayarak tüm zamanlar›n sanatsal ve<br />
kültürel birikimi ile yo¤rulmal›d›r. Bu olanaktan kendini yoksun b›rakmak,<br />
ya da bu alana yar›m yamalak ilgi göstermek, yar›m hekim olmakt›r.<br />
Unutulmamal› ki yar›m imam dinden yar›m hekim candan edermifl.<br />
<strong>Sanat</strong> eserlerinin ayr›nt›lar› kaç›rmadan belle¤e kaz›y›c›l›k özelli¤i,<br />
bilim eserlerine göre daha etkilidir. Bilim eserlerini incelerken kifli ayr›nt›lar›<br />
kaç›rabilir. <strong>Sanat</strong> eserleri kifliyi öylesine dikkatli duruma getirir, öylesine<br />
kendine ba¤lar ki, okuyucuya hiçbir ayr›nt›y› kaç›rma f›rsat› vermez.<br />
Bin dokuz yüz yetmiflli y›llard›. Gençlik önderlerinden biri bir sohbet<br />
s›ras›nda: “Teoride okuyoruz, araflt›r›yoruz, inceliyoruz, prati¤e indirgeyince<br />
tutmuyor,” demiflti. Tutmayan, onlar›n öncülü¤ündeki devrimci mücadeleye<br />
iflçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›n yeteri düzeyde kat›lmamas› ve<br />
devrimin gerçekleflmemesiydi. Elbette yo¤un bir çaba vard›. Gazete ç›karma,<br />
dergi, broflür, bildiri, toplant›, yürüyüfller, sokak eylemleri vs. yo¤un<br />
biçimde devam ediyordu. Ama iflçi s›n›f› ve emekçi halk devrim yapma<br />
mücadelesine beklenilen biçimde girmiyor, sonuca ulafl›lam›yordu. O<br />
gence göre demek ki önderlik teorik olarak hata yap›yor, emekçi halk›<br />
devrim yapmaya götürecek olan fley bulunam›yordu. Önderlik teoriyi s›-<br />
n›flar savafl›m›n›n ihtiyaçlar›ndan ve içerisinden do¤ru olufltursa ve uygulasa,<br />
prati¤in ihtiyaçlar›na cevap verebilecek, prati¤in önünü açabilecek<br />
bir k›lavuz olarak üretilirse, pratik olarak sonuca ulafl›l›rd›/pratikte karfl›-<br />
l›¤›n› bulurdu. Bir musibet bin dokuz yüz seksenlerde bu döngünün anlafl›lmas›n›<br />
sa¤lad›. Eksiklik ve de¤erlendirme yanl›fl› daha iyi anlafl›ld›.<br />
Kendi toplumundan bafllayarak bütün toplumlar›n ve bütün zamanlar›n<br />
sanat eserleriyle yo¤rulmayan önderlik, yaflam› de¤ifltirme mücadelesinde<br />
ve verdi¤i kararlarda ustalaflamaz, baflar›l› olamaz. <strong>Sanat</strong>›n katk›s›ndan<br />
yoksun olan toplum, kifli ve önderlikler, sanat›n katk›s›ndan yoksun<br />
olmayan toplum, kifli ve önderlikler karfl›s›nda geri düflmekten kurtulamazlar.<br />
Zola ve Germinal, Tolstoy ve Dirilifl örneklemeye uygun iki eser<br />
ve sanatç›lar. Bu iki eser de devrim öncesi yoksul köylülü¤ün ve iflçilerin<br />
içinde bulunduklar› durumu, karfl›t güçlerdeki çürümüfllü¤ü gerçekçi aç›-<br />
dan sergileyen eserler. Daha da önemlisi s›n›flar aras› çeliflkinin derecesini<br />
veren eserler. S›n›flar aras› çeliflkinin derecesini ölçme konusunda insan›<br />
ustalaflt›ran eserler yani. Kendi toplumundaki devrimci koflullarla, o<br />
12
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
eserlerin geçti¤i toplamdaki koflullar› k›yaslayarak, do¤ru pratikler uygulama<br />
konusunda insan›n ufkunu geniflleten eserler ayn› zamanda. Çeliflkinin<br />
hangi derecesinde emekçiler hangi tavr› koyarlar? Bunu belirleme aç›-<br />
s›ndan iflçi s›n›f›na ve ayn› zamanda iflçi s›n›f›n›n önderli¤ine deneyim kazand›ran,<br />
geçmifl mücadele yaflant›lar›n›n günümüze ›fl›k tutan aynalar›.<br />
Silahlar iflçi eylemlerinde iflçilerin üzerine çevrilmifl. Öndekiler vurulup<br />
düflüyor. Arkadan gelenler arkadafllar›n›n cesetleri üzerinden aflarak, silahlar›n<br />
üzerine yürüyorlar. Hapishaneler dolup tafl›yor, ya da insanlar oralarda<br />
k›r›l›yorlar. Yaflam urbas› öylesine s›k›yor ki bedeni, o urbay› ç›kar›p<br />
atmak, bütün bask› ve fliddete ra¤men zorunluluk haline gelmifl. ‹nsanl›k<br />
bir yerden bir yere do¤ru gidiyor ve siz o eseri okurken bu yaflam mümkün<br />
de¤il böyle gitmez diyorsunuz. ‹flte o anda dönüp kendi toplum yaflam›n›za<br />
bak›yorsunuz. Yoksul köylülü¤ün ayaklar›, çar›klar› içerisinde rahat.<br />
‹flçi pazara gidebiliyor, yumurtas›n›, so¤an›n› patatesini, ›spana¤›n›,<br />
bulgurunu, patatesini alabiliyor. Böyle yaflamaya devam m›, yoksa bu yaflam›<br />
riske atarak daha iyi bir yaflam için yaflam› köklü bir biçimde de¤ifltirme<br />
mücadelesi mi? Anl›yorsunuz. O flimdilik var olan yaflam› tercih<br />
edecek, elindeki yaflam› riske atmayacak. O zaman usta önderlik o koflullarda<br />
ne yap›lmas› gerekirse onun mücadelesini getiriyor önlerine. O koflullarda<br />
baflar›lmayacak, o mücadeleye girilmeyecek olan› de¤il. ‹flte bu<br />
ustal›¤› sanat eseri kazand›r›yor okuyucuya.<br />
Bugün iflçilerin sendikal örgütlenme mücadelesinde bile, sendikac›y›<br />
görünce ondan ürkmelerinin nedenleri aras›nda, benim asgari ücretimi<br />
tehlikeye atma anlay›fl›n›n pay› yok diyebilir miyiz? O iflçinin ruhuna inememenin<br />
pay› yok diyebilir miyiz?<br />
Çeliflkinin insan etindeki ve ruhundaki keskinlik derecesi, ihtiyaç haline<br />
gelenin de mücadeleye girme aç›s›ndan belirleyicisi oluyor. Bir havuz<br />
düflünelim. Havuzun d›fl›nda y›lanlar, ç›yanlar, kaplanlar var. Havuzdaki<br />
su durmadan ›s›n›yor ve siz o havuzda o suyun içinde yafl›yorsunuz. Havuzdaki<br />
suyun s›cakl›k derecesi otuz iken d›flar› ç›kmay› göze alam›yorsunuz,<br />
alm›yorsunuz. Havuzdan ç›kmak için önderlik ne yaparsa yaps›n, havuzda<br />
yaflayan, bu yaflam› riske atm›yor. Tercihini havuzda yaflamaktan<br />
yana kullan›yor ama su ›s›nmaya devam ediyor. Önderlik de suyun ›s›nd›-<br />
¤› dereceye göre mücadele yöntemleri uyguluyor. Varsa havuza bir parça<br />
buz koyulmas›n›, ateflin odununun k›s›lmas›n› sa¤l›yor vs. Tüm çabalara<br />
karfl›n suyun s›cakl›k derecesi süreç, mücadele ve mücadele deneyimleri<br />
içinde elli dereceye ç›k›yor. Art›k bu s›cakl›kta havuzda yaflamak mümkün<br />
de¤ildir. Havuzda yaflayanlar güçlerini birlefltirerek d›flar›daki riski<br />
göze al›p, havuzdan ç›kmak zorundad›rlar. Bu riski göze almak zorunluluk<br />
haline gelmifltir. Okudu¤unuz eserden bafl›n›z› kald›r›p bin dokuz yüz<br />
yetmifllerin Türkiye toplumuna bir bak›n. O toplum o havuzdan ç›k›p d›-<br />
flar›daki tehlikeyi göze al›r m›yd›? O zaman o üniversite gencinin teoride<br />
tutmuyor dedi¤i fleyi yeteri kadar sanat ürünleriyle içli d›fll› olsayd›, ken-<br />
13
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
disi de anlard› ve geçmiflteki yanl›fllar ve sebep oldu¤u ac›lar o boyutlarda<br />
olmazd›.<br />
Yaflam› de¤ifltirme ve dönüfltürme mücadelesi için bilim eserlerini<br />
okumak, araflt›rmak ne kadar önemli ise, mücadelenin öbür aya¤› olarak<br />
gerçekçi sanat eserlerini okumak da bu yüzden o kadar önemlidir. Yani sanat<br />
eseri çeliflkinin derecesini ölçme aç›s›ndan okuyucuya ustal›k kazand›-<br />
r›r. Çünkü bu çeliflkiyi ölçmenin aleti yoktur. Suyun kaynama ve donma<br />
noktas›nda bir derece ne kadar önemliyse, çeliflkinin derecesini bilmek de<br />
toplumsal mücadele aç›s›ndan o derece önemlidir. Gerçekçi sanat ve bilim<br />
ikilisiyle yo¤rulan beyin, usta beyindir. Ne zaman neyin yap›l›p, neyin yap›lmayaca¤›<br />
ve buna uygun pratikler konusunda yan›lmayan beyindir. O<br />
beyin o anda yap›lamayacak fleyin, o anda yap›lacak yan›lg›s›na düflmeyen<br />
beyindir. Çünkü yüz derece içinde, derecenin nerede oldu¤unu bir derece<br />
bile yan›lmadan görme ustal›¤›na ulaflm›flt›r. Toplumun hangi derecede<br />
hangi eylem riskini göze ald›¤›n› bilir ve o koflullara uygun düflen pratiklere<br />
önderlik eder. “Dün erkendi, yar›n geç, ille bugün,” dedirten zaman›<br />
ve çeliflkinin durumunu böylesine ustal›kla ölçebilmenin alt›nda Tolstoy,<br />
Çerniflevski, Gorki gibi yazarlar›n eserlerinin oldu¤unu kimse görmezden<br />
gelemez.<br />
‹nsanl›k nice kültür birikiminin üzerinde yücelmektedir. O kültür birikiminin<br />
üzerinde duran, üzerinde durdu¤u birikimi yeterince kavramazsa,<br />
o birikimin üzerine yeni tu¤lalar koyamaz. fiimdi iki sanat eserinin baflka<br />
aç›dan katk›lar› geldi akl›ma. Naz›m Hikmet’in ‹van ‹vanoviç Var m›yd›?<br />
Yok muydu? adl› eseri kas›tl› olarak yanl›fl yorumlan›yor. Gerçek flu ki,<br />
ömrünü insan›n insan› sömürmedi¤i ve ezmedi¤i bir yaflama adam›fl bir<br />
flairin, böyle bir yaflam elde edildikten sonra, toplum içinde geriye dönüflün<br />
ad›mlar›n› gördükçe, yazar› olarak üzülen ve bu duruma ›fl›k tutan bir<br />
eser bu. Yeni bir yaflam kuran iflçi s›n›f›na bu ortam içerisinde geriye dönüflün<br />
sinsi biçimde geliflmesini göstermeye çal›flan eseri Nâz›m ellili y›llar›n<br />
ortalar›nda tamamlam›fl. Sosyalist Sovyetler Birli¤i’nde geriye dönüflü<br />
gören, sosyalist devrimi gerçeklefltirecek olan toplumlara da tehlike<br />
karfl›s›nda afl› görevi görecek olan bir eser yani. ‹van ‹vanoviç göreve bafllad›¤›nda<br />
dürüst bir bürokrat. Bürokratl›¤›n verdi¤i toplumsal olanaklar›<br />
giderek kendi olanaklar›na çevirme hastal›¤› demek daha do¤ru. Sosyalizm<br />
için olumlu bir insan›n bile, masa bafl›n›n hem maddî hem manevî<br />
olanaklar› karfl›s›nda o yeni yaflam› çürütmenin nas›l önemli bir mikrobu<br />
olabilece¤inin ipuçlar›n› yaflamdan alarak veriyor Nâz›m. Devrimi gerçeklefltiren,<br />
sosyalizmi kuran ve infla etmeye çal›flan s›n›f›n siyasal uyan›kl›¤›<br />
ve e¤itici özelli¤i o masa bafl›na ulaflmazsa, oradan bafllayan çürümenin,<br />
toplumu da nas›l çürütmeye bafllayaca¤›n›n aynas›. Bir vücudun bir hastal›¤a<br />
karfl› uyan›k olmas›n›n etkileyici uyaran›. Küçümsenir bir katk› m›?<br />
‹van ‹vanoviç asl›nda bir hastal›k. Toplumsal denetimin kiflilere bulaflacak<br />
böyle bir mikroba karfl› önemini gözler önüne seriyor. Sosyalist yaflamda<br />
14
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
sorunlar›n çözümünde yukar›dan verilen emirlerin ve çaban›n yan›nda, tabandaki<br />
insan› etkili, becerili ve geliflkin k›lman›n gereklerini hissettiriyor<br />
okuyana.<br />
Ayn› olgu Gladkov’un Fabrika adl› eserinde de ciddî biçimde ifllenmifl.<br />
Bin dokuz yüz yirmili y›llardaki Badin’in bin dokuz yüz altm›fllarda<br />
nas›l ‹van ‹vanoviç’e dönüfltü¤ünü anlamam›z› sa¤l›yor. Anlamam›zdan<br />
öte, sosyalist yaflam›n tarlas›nda, tarlan›n nas›l asalak otlarla bozulmaya<br />
bafllad›¤›n› sergiliyor. Devrimin en ateflli an›nda bile, devrim a¤as› olma<br />
hastal›¤›n›n, ç›karc›l›¤› bünyesinde hastal›k haline yeniden getirecek olanlar›n<br />
bu hastal›¤a yakalanmalar›, haz›rl›ks›z yakal›yor sosyalizmi. Seçilenin,<br />
seçildikten sonra içine düflen kurt karfl›s›nda, hem kendisinin, hem de<br />
toplumun önlemsiz olmamas› gerekti¤ini koyuyor önümüze.<br />
Evet, bunca kültür birikimine sahip insanl›k-iflçi s›n›f› ve emekçiler<br />
elbette bu mirastan yararlanarak yeryüzünden sömürüyü, bütün ezme ezilme<br />
iliflkilerini, gerici üretim, ç›karc› paylafl›m düzenini kald›racakt›r. Bunca<br />
gerçekçi sanat eseri, bilimsel çal›flmalar, kültür birikimi bofluna olmam›fl<br />
olacakt›r. Yeter ki ne zaman, hangi araçlarla, ne yap›laca¤›n›n ustal›-<br />
¤›na eriflilmifl olunsun.<br />
Elbette yeni bir yaflam için gerçekçi sanat, gerçekçi sanat için yeni bir<br />
yaflam›n kapsam› bu de¤indiklerimle s›n›rl› de¤il. Gerçekçi sanat›n önemini<br />
ivedilikle önemli buldu¤um bu kesitiyle irdelemeye çal›flt›m. Kendisini<br />
ilerici diye de¤erlendiren ve bu u¤urda çaba gösteren pek çok insan›n sanata<br />
ilgisiz bakt›¤›n›, önemini kavramad›¤›n›, en az›ndan izledi¤im etkinliklerden<br />
biliyorum. Gerçekçi sanattan kopuk insan›n ve insanl›¤›n kabal›ktan,<br />
barbarl›ktan kurtulamayaca¤› aç›k, görünen bir gerçeklik. Ayr›ca<br />
devrimde gerçekçi sanat›n önemi ve devrime katk›s› yine bunlarla s›n›rl›<br />
de¤il. ‹nsan›, giderek toplumu de¤ifltirme, dönüfltürme, etkin k›lma, bilinçlendirme,<br />
örgütlenmesine, s›n›f›yla bütünleflmesine katk›, kendine güven,<br />
yard›mlaflma, dayan›flma, ça¤›n insan› olma, gerçekçi sanat olmadan olmayacak<br />
de¤erler toplam›.<br />
15
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Turgay Ulu<br />
Edebiyatta Durum<br />
Edebiyat, her dönem toplumun flekillendirilmesinde ya da dönüfltürülmesinde<br />
önemli bir rol oynam›flt›r. Edebiyat, toplumsal de¤iflimlerde; gelece¤in<br />
toplumunda ortaya ç›kacak olan insan tiplemelerinin ipucunu önceden<br />
haber verir. Ayn› zamanda, yeni üretim tarz› ve üretim iliflkilerine<br />
uygun olarak geliflecek olan insan tiplerini edebiyat önceden oluflturmaya<br />
bafllar. De¤iflen üretim iliflkileri ve toplumsal biçimler de kendilerine uygun<br />
edebiyat türünün oluflmas›na yol açar.<br />
Hâkim s›n›f iktidar›n›n tahlili ve elefltirisi üzerinden kendisini var eder<br />
edebiyat. Sömürücü iktidarlara methiye dizen bir edebiyat›n kal›c›l›¤›<br />
yoktur, etik ve estetik nitelikleri yoktur. Geçici bir süre için yükselen de-<br />
¤er haline getirilse bile, çürümeyi estetize eden edebiyat›n, uzun vade içinde<br />
muteber olma flans› yoktur.<br />
Sorunsal› olmayan edebiyat, bofllukta sallanan bir balondan öteye anlam<br />
tafl›maz. Baflka insanlara mesaj iletmek gibi bir ifllevi olan sanatsal faaliyetin<br />
toplumdan ba¤›ms›z olmas› mümkün de¤ildir. ‹flin içine toplum<br />
girdi¤i zaman da edebiyat›n bir sorunsal› olmas› zorunlulu¤u kendili¤inden<br />
ortaya ç›kar.<br />
Kapitalizmin geliflmesi ayn› zamanda pazar›n ortaya ç›kmas› ve ba¤lant›l›<br />
olarak, uluslaflman›n oluflmas›yla birlikte olmufltur. Edebiyatta da<br />
bireyin ortaya ç›kmas›, kapitalizmin geliflmesiyle ilgili bir durumdur. Kapitalizm<br />
öncesi edebiyat ikliminde topluluklar vard›r. Kapitalizmle birlikte<br />
birey karakterler oluflmaya bafllam›flt›r. Edebiyatta roman türünün oluflmas›n›n<br />
da kapitalizmle bafllad›¤› kabul edilir. Bu ba¤lamda, Don Kiflot<br />
roman›, bir geçifl döneminin roman›d›r. Kapitalizmin flafa¤›d›r. Don Kiflot’taki<br />
karakterler, hem feodalizmin son evrelerinin insan karakterini,<br />
hem de kapitalizmin oluflturaca¤› insan karakterlerini anlat›r. Don Kiflot’ta,<br />
gerçeklikle ütopya iç içe geçmifltir.<br />
Kapitalizm öncesi edebiyat, topluluklar›n do¤ayla mücadelesi, topluluklar›n<br />
birbirleriyle çeliflkileri veya var olmak için; soyunu devam ettirmek<br />
için toplulukta belli bir yaflam anlay›fl› oluflturma, toplulu¤u e¤itme<br />
ihtiyac›ndan ç›k›yordu. Bireylileflme henüz gerçekleflmemiflti. Bireyler ve<br />
tipler kapitalizm döneminde ve romanda ortaya ç›kmaya bafllad›. Kapitalizm<br />
öncesi edebiyat daha çok totem, din, töre vb. ile ilgiliydi. Bu inan›fl-<br />
16
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
lar için gerekli olan kurallar ve ahlak anlay›fllar›n› içeren bir edebiyatt›. Bireylerin<br />
bu topluluk kurallar›na uygun olarak flekillendirilmesi söz konusuydu.<br />
Edebiyat yaz›n›nda roman dedi¤imizde, hem kapitalizm hem de gerçekçilik<br />
gündeme gelir. Ayn› zamanda birey tiplemeleri gündeme gelir.<br />
Bireyin iç dünyas› gündeme gelir. Tolstoy ve Dostoyevski, gerçekçi edebiyatç›lard›.<br />
Tip oluflturma ve tiplerin iç dünyalar›n› çözümleme noktas›nda<br />
bu edebiyatç›lar çok güçlü eserler vermifllerdir.<br />
Kapitalizmin körükledi¤i proletarya devrimleri gündeme geldi¤inde,<br />
bu devrimi gerçeklefltirecek olan insan tipleri de edebiyatta yerlerini almaya<br />
bafllad›lar. Çerniflevski’nin Nas›l Yapmal› adl› roman›nda, sosyalist<br />
devrimleri gerçeklefltirecek olan insan tipine en çarp›c› prototip olan Rahmetov<br />
vard›r. Çerniflevski, Rahmetov’un baz› özelliklerini abartm›fl olsa<br />
da, devrimi gerçeklefltirebilecek olan insan tipinin nas›l olmas› gerekti¤inin<br />
resmini baflar›l› bir flekilde çizmifltir.<br />
Do¤al gerçekçiler ve gerçekçi edebiyatç›lar, olgular› oldu¤u gibi yans›t›yorlard›.<br />
Sosyalist gerçekçiler ise Rahmetov tiplemesinden de anlafl›ld›¤›<br />
gibi, yaln›zca mevcut gerçekli¤i yans›tmakla yetinmediler; ayn› zamanda<br />
mevcut gerçekçili¤in nas›l afl›lmas› gerekti¤ini ya da ideale uyan<br />
insan tipinin hangi özelliklere sahip olmas› gerekti¤ini anlatt›lar.<br />
Sosyalist gerçekçi edebiyatç›lar›n üretti¤i karakterler, sistemle çat›flan<br />
ve ayn› zamanda baflka bir sistemi infla etmeye çal›flan; kurulmak istenen<br />
sosyalist sistemin oluflturmak istedikleri tipleri kendi varl›klar›nda yans›-<br />
tan karakterlerdi.<br />
Edebiyatta Boflluk Dönemi Yaflan›yor<br />
Sosyalizm denemelerinin geçici geriye düflmesi sonras›nda, yaflam›n<br />
tüm alanlar›nda oldu¤u gibi edebiyatta da bir boflluk, hatta bir geriye düflme<br />
yaflanm›flt›r diyebiliriz. Bu durumu dile getiren yaln›zca sosyalistler<br />
de¤ildir. Nedenlerini farkl› olarak ifadelendirseler de, edebiyatta bir yüzeyselleflmenin<br />
yafland›¤›n› birçok ayd›n ve sanatç› dile getirmektedir.<br />
Tütün, Ve Çeli¤e Su Verildi, Ana vb. sosyalist gerçekçi edebiyat›n<br />
üretti¤i romanlarda; yaflam›n tüm iliflkileri ve tüm çeliflkileri ifllenmeye çal›fl›lm›flt›.<br />
Bu romanlarda, içinde bulunulan tarihsel dönemin iktisadî, sosyal,<br />
siyasal yap›s› göz önüne seriliyordu. Tüm bu maddî yaflam koflullar›-<br />
n›n ortaya ç›kard›¤› insan iliflkileri ve insan tipleri de göz önüne seriliyordu.<br />
Di¤er yandan bu koflullar›n içinde yaflayan, ama ayn› zamanda bu koflullar›<br />
de¤ifltirmek için mücadele içinde olan gelece¤in yeni insan›n›n da<br />
prototipi göz önüne seriliyordu. Bu romanlar› okuyan her devrim sempatizan›<br />
romanlardaki olumlu karakterleri kendisine model tip olarak seçiyor<br />
ve o romanlardaki kahramanlar gibi olmaya çal›fl›yordu. Hepimiz bu duygular›<br />
kendi yaflam›m›zdan biliyoruz. Bu eserleri okudu¤umuzda Rahme-<br />
S. C. F/2<br />
17
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
tov gibi olmay›, Pavel gibi olmay› istiyorduk. Yaflam›m›zda o karakterlerin<br />
yap›p ettiklerini uygulamaya çal›fl›rd›k. Tüm bu olgulardan hareket etti¤imizde,<br />
edebiyat›n toplumu flekillendirmede ne kadar etkili oldu¤unu<br />
görebiliyoruz.<br />
Geriye düflüfl sonras› üretilen edebiyat ürünlerini inceledi¤imizde ne<br />
görüyoruz? Sosyalist gerçekçi edebiyat›n ortaya koydu¤u tarz›n tam tersi<br />
ögeler görüyoruz. Düflüfl edebiyat›nda tüm yönleriyle gerçeklikten kopufl<br />
söz konusudur. Düflüfl edebiyat›nda her fley bofllukta durmaktad›r. Düflüfl<br />
edebiyat›nda karakterler belli bir toplumsal maddî koflullardan yal›t›kt›r.<br />
Bu karakterler bir zaman diliminin d›fl›nda varl›k bulmaktad›r. Karakterlerin<br />
içinde var oldu¤u bir mekân da yoktur.<br />
Düflüfl edebiyat›n›n karakterleri yazar›n; zaman, mekân, maddî koflullardan<br />
kopuk olarak tahayyülünde hareket etmektedir. Yazar›n hayal dünyas›nda<br />
oluflturdu¤u karakter, bir bofllu¤un içine b›rak›lmaktad›r. Boflluk<br />
içinde hareket eden karakterin davran›fllar›n›n nedenlerini anlamland›rmak<br />
olana¤› bulunmuyor.<br />
‹deolojik düflünmenin, s›n›f eksenli düflünmenin edebiyat› zay›flatt›¤›<br />
söylemi epeyce bir taraftar buldu. Ancak düflüfl edebiyat›nda sorunsal› olmayan<br />
karakterlerin hiçbir kal›c›l›¤› olmad›. Toplumlar›n belle¤inde yer<br />
eden bir karakter oluflmad›. Gündelik tüketim malzemeleri gibi, düflüfl<br />
edebiyat›n›n karakterleri de tüketildikten sonra toplumun belle¤inden k›sa<br />
sürede silinip gitmektedir. Rahmetov gibi ya da ‹nce Memed gibi toplumlar›n<br />
belle¤inde bir kal›c›l›k oluflturmamaktad›r.<br />
Düflüfl edebiyat›n›n boflluk içinde sallanmas›n›n di¤er bir nedeni de<br />
teknolojik ayg›tlar›n geliflmifl halinin insan›n yarar›na kullan›lm›yor olmas›d›r.<br />
Teknolojik ayg›tlar›n bir ideal do¤rultusunda kullan›lmamas›, insanlar›<br />
do¤adan ve toplumsal gerçeklikten kopar›p sanal bir alemin içine hapsetmektedir.<br />
Teknolojik ayg›tlar›n h›zla geliflti¤i dönem, ayn› zamanda düflüfl dönemine<br />
denk geldi. Görüntüler öne ç›kt›. Magazin kültürü olufltu. Basitlik<br />
ve s›radanl›k, insanlar›n birbirlerini gözetlemeleri, birbirleri hakk›nda<br />
yapt›klar› dedikodular birer u¤rafl halini ald›. ‹nsan alg›lar› basit ve s›radan<br />
bir alana hapsoldu. Görüntü çeflitlili¤i ve bilgi fazlal›¤› insanlar›n yetkinleflmesine<br />
de¤il, tam tersine insanlar›n kendi içine yönelmesine, psikolojik<br />
ar›zalar içinde ç›rp›nmas›na yol açt›.<br />
Büyük idealler, büyük fedakârl›klar yerini s›radanl›¤a b›rakt›. Edebiyat›n<br />
etik olmak gibi bir sorunu kalmad›. ‹dealleri do¤rultusunda büyük<br />
bedelleri göze alarak direnifl sergileyen insanlar›n bu davran›fllar› ile alay<br />
edildi. Düflüfl edebiyat›, günümüzün Rahmetovlar›n› birer ahmak ya da birer<br />
ruh hastas› olarak anlatt›lar. ‹nsanlara s›radanl›¤›, amaçs›zl›¤›, köfle<br />
dönmecili¤i önerdiler.<br />
18
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Sosyalizm denemelerinde yaflanan geriye düflüfl edebiyatta yans›s›n›<br />
buldu. 12 Eylül yenilgisi de bu co¤rafyadaki edebiyatta yans›s›n› buldu.<br />
Bir bak›ma düflüfl edebiyat›n›n maddî zemini de var asl›nda. Gerek sosyalizm<br />
denemelerinde yaflanan geriye düflüfllere, gerekse de 12 Eylül yenilgisine<br />
karfl› ciddî direnifller olmad›. Yenilgi kitlesel yafland›. Direnifl ise<br />
bireysel düzeyde kald›. Dolay›s›yla düflüfl edebiyat› yenilgiyi öne ç›kard›.<br />
Yenilgiye teslim oldu. Yenilgiyi estetize etmeye çal›flt›.<br />
Düflüfl edebiyat›n›n karakterleri yenilginin yaratt›¤› bunal›ml› ruh halini<br />
kal›c› k›ld›lar. Karakterler toplumdan, toplumun sorunlar›ndan kopup<br />
kendi iç bunal›mlar›n› öne ç›kard›lar. Yenilgilerine ve çözülüfllerine k›l›flar<br />
uydurmaya bafllad›lar. Bu durumu da “insanilik” olarak ola¤anlaflt›rmaya<br />
u¤raflt›lar.<br />
Yenilgi döneminin tekil direnifl gösteren karakterleri ise marjinal unsurlar<br />
olarak yans›t›ld›. Direnen insanlar, bofl ve gerçekleflmeyecek hayaller<br />
peflinde kendilerini telef eden unsurlar olarak yans›t›ld›.<br />
Yapay Geçifl Yapay Edebiyat<br />
Türkiye’de iktisadî ve toplumsal geliflmeler do¤al bir geliflim seyri izlemedi.<br />
Osmanl› döneminde toplumun kültürel yap›s›n› belirleyen fley ümmetçilikti.<br />
Müslümanl›k ortak paydas›nda de¤iflik halklar ve de¤iflik kültürler<br />
birleflmiflti. 19. yüzy›l Osmanl› edebiyatç›lar› bir toplumsal düzen<br />
flekillendirme amac›yla eserler verdiler. fiemsettin Sami, Ahmet Mithat<br />
Efendi gibi edebiyatç›lar ö¤üt, nasihat içeren kitaplar›yla bir toplumsal<br />
kültür oluflturmaya çal›flt›lar. Her bir edebiyatç› etkilenmifl oldu¤u kültürleri<br />
taklit etmeye çal›flt›. Baz›lar› Frans›z kültürünü, baz›lar› Alman kültürünü,<br />
baz›lar› da Do¤u ve ‹slâm kültürünü afl›lamaya u¤raflt›.<br />
Ayn› fley iradi olarak uluslaflma yaratma sürecinde de oldu. Kemalizm<br />
denilen ulusal ideoloji çok parçal› bir ideolojiydi. Hitlercilik, Mussolinicilik,<br />
“Bolflevikçilik”, ‹slâmc›l›k gibi de¤iflen dünya dengelerine göre edinilen<br />
kimliklerin pragmatist bir yöntemle bazen biri öne ç›kar›l›p di¤eri geri<br />
çekilmek suretiyle savunuldu.<br />
Buradaki burjuva uluslaflmas› do¤al bir iktisadî geliflmenin üzerine<br />
oturan bir uluslaflma de¤ildi. Önce bir devlet kurulup, sonra buna uygun bir<br />
uluslaflma oluflturma ifline giriflildi. Ulus devletin oluflturulmas›nda gösterilen<br />
afl›r› iradi zorlama edebiyat alan›nda da kendisini gösteriyordu. Kemalist<br />
ideolojinin topluma kabul ettirilmesi amac›yla kaleme al›nan roman ve<br />
di¤er edebiyat eserlerinde Türk ve Sünni olan›n yüceltilmesi ve di¤er halklar›n,<br />
mezheplerin afla¤›lanmas› çok bariz bir biçimde görülüyordu.<br />
Zorlama bir ulus ideolojisi oluflturmak amac›yla oluflturulan kurumlardan<br />
yetiflen edebiyatç›lar ve kültür insanlar› ucube görüfller savunmaya<br />
bafllad›lar. Meselâ Kemal Tahir. Ayd›nlanmac›l›k ve ilerlemecilik bak›fl<br />
aç›s›yla hayata bakmas›ndan dolay› Kemal Tahir, fieyh Bedreddin isyan›-<br />
19
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
n› “gerici” olarak de¤erlendirmifltir. Kendisine Marksist olma payesi biçen<br />
Kemal Tahir gibi düflün insanlar› burjuva ulus devletini kutsallaflt›r›c› bir<br />
flekilde savunmufllard›r.<br />
Gayrimüslimlerin mülklerine zorla el koymak suretiyle oluflturulmaya<br />
çal›fl›lan burjuvazinin ideolojisi de yamal› bohça gibi oradan buradan<br />
devflirilme suretiyle oluflturulmaya çal›fl›ld›. Toplum henüz oturmufl bir<br />
yaz›l› kültür edinmemiflken dünyada görselli¤i öne ç›karan teknolojik ayg›tlar<br />
geliflmeye bafllam›flt›. Bu karmafla içinde yetiflen kuflaklar garip bir<br />
kültür karmaflas› içinde kald›lar.<br />
S›n›f mücadelesi içinde oluflan Marksist damar her ne kadar belli bir<br />
kültürel iklim oluflturmaya çal›flt›ysa da, burada da taklitçilik yöntemi belirleyici<br />
olmufltu. Marksist cephede yer alan kadrolar, üzerinde yaflad›klar›<br />
co¤rafyan›n tarihini, kültürünü, isyan hareketlerini ö¤renmemifllerdi.<br />
Ama Rusya’daki, Almanya’daki, Fransa’daki tüm kapitalizm öncesi isyan<br />
hareketlerini ya da burjuva devrimlerini gerçeklefltiren isyanc›lar›, gene<br />
proletarya devrimini gerçeklefltirenlerin tarihlerini ezbere biliyorlard›.<br />
Baflka co¤rafyada oluflmufl olan karakterleri yapay bir flekilde bu co¤rafyaya<br />
uydurmaya çal›fl›yorlard›. Baflka koflullara göre biçilmifl k›yafetler bu<br />
koflullara giydirilmeye zorlan›yor, fakat bir türlü uymuyordu.<br />
Kemalizm, o güne kadar oluflmufl olan de¤iflik kültür ve inan›fllar› b›-<br />
çak gibi kesmeye çal›flt›. Bu durum bir kültürel k›s›rlaflmaya yol açt›. Dilde<br />
de bir daralma yafland›. Zengin Anadolu kültürü ve zengin Anadolu dili<br />
k›s›r bir daralmaya u¤rat›ld›. Irkç›l›k ve milliyetçilikle kuflat›lm›fl kuflaklar,<br />
1980’den sonra daha da kültürsüzleflmenin içine itildiler.<br />
fiimdiki kufla¤›n düflünce da¤arc›¤›n› inceledi¤imizde ortaya magazin<br />
bilgisi ç›k›yor. Felsefeyi, edebiyat›, sanat›, esteti¤i küçümseyen bir magazin<br />
kiflili¤i olufltu. Görsel medya taraf›ndan öne ç›kar›lm›fl olan oyuncular›n,<br />
futbolcular›n, flark›c›lar›n özel yaflamlar›, kulland›ktan k›yafetler ya da<br />
araba markalar›, makyaj malzemeleri flimdiki kufla¤›n kültürel haf›zas›n›<br />
oluflturmaktad›r.<br />
Aflk› Memnu, Han›m›n Çiftli¤i gibi edebiyat eserleri birer magazin flölenine<br />
çevrildi. Gençlik bu dizi karakterlerini taklit etmeye bafllad›. Onlar›n<br />
be¤eni ölçülerini esas almaya bafllad›lar. Saçlar›n›, k›yafetlerini dizi<br />
karakterleri gibi flekillendirmeye bafllad›lar.<br />
Ortam bu. Marksist hareketin bu ortamda yeni bir kültürel zemin oluflturmak<br />
için hangi araçlarla nas›l bir mücadele yürütmesi gerekir?<br />
2010 Haziran’›nda gerçekleflen Grup Yorum konserine 55 bin insan›n<br />
kat›lm›fl olmas›, toplumun yozlaflm›fl kültürel ortam içinde belli bir b›kk›nl›k<br />
yaflad›¤›n›, iyi organize olunursa alternatiflere aç›k oldu¤unu gösterdi.<br />
Kitleler iyi kültüre, iyi edebiyat ve sanata susam›fl durumdad›r.<br />
Sosyalist gerçekçi edebiyat, mevcut koflullar içinde gelece¤in toplumunu<br />
kuracak olan insan karakterlerini ifllemek zorundad›r. Bunu yapar-<br />
20
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
ken, içinde bulunulan koflullar görmezden gelinemez. Eski dönemin araçlar›yla,<br />
yeni dönemin ihtiyaç duydu¤u karakterleri üretmek pek olanakl›<br />
görünmüyor.<br />
Öncelikle mevcut olan sanallaflm›fl, bofllu¤a düflmüfl olan sanat edebiyat<br />
ortam›n› k›r›p y›kmak gerekmektedir. Elefltiri diye piyasaya sürülen yay›nlar›n<br />
bir elefltiri de¤il, reklam ve tan›t›m faaliyeti oldu¤unu görüyoruz.<br />
Güçlü bir elefltirmen olan Belinski, Gogol’un son dönem eserlerini<br />
elefltirince Rusya’da yer yerinden oynam›flt›. Dostoyevski bu elefltirileri<br />
okudu¤u gerekçesiyle hapse bile girmiflti. Gogol son dönem eserlerinde<br />
Çarl›¤› savunan eserler yazm›flt›. ‹lk dönem eserlerinde sistem karfl›t› görüflleri<br />
güçlü bir dille anlatan Gogol, son dönem eserlerinde Çarl›k rejimine<br />
övgüler düzünce Belinski’nin flimfleklerini üzerine çekmiflti. Çünkü Belinski<br />
gerçe¤in bilgisi ve belli bir idealin ölçüleriyle bak›yordu yaflama.<br />
fiimdiki elefltirmenlerin ço¤u belli bir sermaye gurubunun ücretli reklam<br />
ve tan›t›mc›l›¤›n› yapmaktad›rlar.<br />
Teknolojik geliflmelerin; kitap, dergi gibi yaz›nsal araçlar› ortadan<br />
kald›raca¤› tart›fl›lmaktad›r. Fakat bir iki uygulama hariç henüz yayg›nl›k<br />
kazand›¤›ndan söz edilemez. Bu olas›l›klar› da dikkate alarak, y›kma ve<br />
kurma ifllerini yapacak olan yeni insan›n oluflturulmas› mücadelesini her<br />
türlü arac› kullanarak gerçeklefltirmemiz gerekir.<br />
Proletarya Partisi’ni oluflturma mücadelesinde edebiyat ve sanatda<br />
önemli araçlardan biridir. Proletarya Partisi’ni oluflturacak olan kadrolar›n,<br />
önceden edebiyat eserlerinde birer karakter olarak yarat›lmas› gerekir.<br />
Ki bu konuda az›msanmayacak seviyede bir pratik devrimcilik deneyimimiz,<br />
yengi ve yenilgi deneyimlerimiz vard›r. fiimdi kafa kafaya verip bu<br />
deneyimleri, yürünecek bir hatta dönüfltürmek gerekmektedir.<br />
2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevi Kand›ra-Kocaeli<br />
1 Temmuz 2010<br />
21
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
ANT<br />
Kederimden donuklaflt›kça uzlaflarak<br />
aç›ktan ve gizli<br />
usulden ve h›zl›<br />
çürüyece¤imi umuyorlar<br />
dolar kiri ellerini ovuflturarak<br />
uydulu, vizyonlu, bas›nl›, renkli<br />
Daha yaflarken çürüyece¤imi!<br />
Filistin fiairi Mahmut Dervifl’e ithaf…<br />
Gök açm›fl›m duyargalar›m› o günden beri<br />
s›km›fl›m yumru¤umu bütün kalbimce<br />
yene – yenile ama dürüstçe geçerken<br />
tatl› zehirlerinden<br />
yalan havuzlar›ndan<br />
atefl köprülerinden<br />
Sevgiden, dostluktan kavgadan yana<br />
›fl›klar›n ›s›tan alevleriyle<br />
buluflturmas›ndan<br />
usta elleri<br />
sevindi¤im az, hepimiz gibi:<br />
Ama yine de görece¤iz yolum biterken<br />
Keder mi çürütmüfl beni<br />
Ben mi kederi…<br />
Hüseyin Ali Selvi<br />
22
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Babür P›nar<br />
Tart›flma Yöntemi Üzerine -I-<br />
1.<br />
Burjuva bas›n organlar›nda köfle kapm›fl birçok yazar birbiriyle didifliyor.<br />
Birçok televizyon kanal›nda, tart›flma program› ad› alt›nda, çok kafadan<br />
ç›kan tek sesle, zapt-› rap yöneticilerin idaresinde içler ac›s› didiflmeleri<br />
izleyenler, “tart›flmadan” uzaklafl›yor. Baba ve anne çocukla; ö¤retmen<br />
ö¤renciyle; komflu komfluyla; kad›n erkekle; sanatç› sanatç›yla ve<br />
siyasetçi siyasetçiyle didifliyor. Didiflmek, tart›flmak demek de¤ildir. Düflüncesini<br />
ifade etme olanaklar› elinden al›nan bir toplulu¤un, düflünsel yetileri<br />
körelir ve bu toplumda, bireylerin, düflünsel vars›ll›k gerektiren tart›flma<br />
eylemini sürdürebilmesi olanaks›zlafl›r. Bireyin, kendini düflünsel<br />
olarak ifade etmesinin yasakland›¤›, dolay›s›yla tart›flman›n olmad›¤› bir<br />
toplumsal zeminde, özgün felsefeciler de var olamaz. Ülkemizde düflünsel<br />
kurgulamada teorik aktarmac›l›¤›n egemen olmas›nda, uzun bir yasaklar<br />
tarihine sahip olmam›z›n rolü büyük oldu. Do¤ru bir tart›flma, insan› y›pratmak<br />
ve yok etmek için de¤il; kendini ve ötekini gelifltirmek, onarmak<br />
için yap›lmal›d›r; ya yoksa insan›n yok etmeye kesin karar verdi¤i bir insanla,<br />
grupla tart›flmas› anlams›z bir çabad›r. ‹nsan, yok etmek istemedi¤i,<br />
birlikte yaflamak istedi¤i insanla ve grupla tart›flarak, bilgi edinmenin bereketiyle<br />
bilincini gelifltirir.<br />
Bir tart›flmada, tart›flma eyleminin amac›na iliflkin yarar sa¤lay›c›, gelifltirici<br />
sonuçlara ulaflmak; öncelikle, tart›flman›n, somut olgular zemininde<br />
yürütülmesine ba¤l›d›r. Bir sorunun kavranmas› için gerekli ilk koflul<br />
budur. Somut olgular›n kavranmas›nda izlenilen yolu ve yöntemi de hesaba<br />
katmak kayd›yla; yaflan›lan sorunu kavramak ve sürecin verimli olmas›n›<br />
sa¤lamak; fikirlerin somut olgulardan kopar›lmaks›z›n, tart›flman›n<br />
unsuru olmas›n› sa¤lamaya s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Düflünsel olarak “mutlak<br />
do¤rular” ön kabulü üzerinden yap›lan at›flman›n sonucunda, bireylerin<br />
sav› ‘kendisi için do¤ru’ olarak kalacakt›r. Örne¤in, meleklerin varl›¤› ön<br />
kabulüyle, meleklerin kanatlar›n›n olup olmad›¤› üzerine yap›lan bir at›flma<br />
sonucunda, bireylerin kendi savlar›n›n, kendi “do¤rular›n›n” aktarmas›<br />
olarak kalmas› kaç›n›lmazd›r. Kuflkusuz bu at›flma, sonucu itibar›yla,<br />
gelifltirici olamaz ve at›flma eylemi, insan›n kendi bilincine karfl› oynad›¤›<br />
bir oyun olarak, bilgi edinme sürecinde yerini korur. Gerçek anlamda bi-<br />
23
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
reyleri ve toplumlar› gelifltirici tart›flma için; öncelikle, salt düflünsel eylem<br />
sonucunda edinilmifl, “mutlak” kabulü yads›mak gerekir. Mutlak<br />
do¤rular ön kabulü, tart›flma eyleminde bilimsel yöntemi d›fllar. Dolay›-<br />
s›yla tart›flma sonucunda nesnel gerçe¤e ulaflman›n önü t›kan›r. Di¤er yandan,<br />
sanal olan bilginin soyutlanmas› ile ulafl›lm›fl önermelere iliflkin bir<br />
tart›flman›n da verimsiz olmas› kaç›n›lmazd›r. Sanal olan›n varl›¤› ve yoklu¤unun<br />
bilimsel ispat› olanaks›z oldu¤u anlamda, yaln›zca adsal olarak<br />
var olan bir fleyin varl›¤› ve yoklu¤u üzerine sürdürülen at›flma; farkl› dil<br />
kullanan iki insan›n karfl›l›kl› sohbet etmesine benzer ve bu at›flman›n verimli<br />
olmas›n› beklemek bofltur. Kuramlar›n toplumsal kökleri, ortaya ç›-<br />
k›fl koflullar›, topluluklar› etkileme nedenleri irdelenmeli, aç›klanmal› ve<br />
bu siyasî, iktisadî ve sanatsal kuramlar›n, ideolojik unsurlar olarak, egemen<br />
s›n›flarla iliflkisi somut verilerle ortaya konulmal›d›r. Bilgi aktar›m<br />
eylemi, söz konusu kuramlar›n savunucular› ile tart›flmaya girilmeksizin<br />
yap›labilir. Ancak, sanal olana iliflkin fikrin yeniden soyutlanmas› ile ulafl›lan<br />
savlar› reddetmek, bu savlar›n sahipleri ile tart›flman›n bofl oldu¤unu<br />
kabul etmek; bizi, onlar›n savundu¤u fikirlerin yasaklanmas›na onay vermek<br />
sonucuna götürmemelidir. Gerçe¤in sert yüzüyle karfl›laflmas›yla, bu<br />
savlar›n sahiplerinin, savlar›ndan vazgeçme noktas›na ulaflacaklar›n› bilmek<br />
gereklidir.<br />
2.<br />
Toplumsal yaflamdan kopar›lm›fl kavramlarla sürdürülen bir at›flmada;<br />
her iki taraf›nda “kendi hakl›l›¤›n›” iddia edebilmesi mümkün oldu. Bu<br />
nedenledir ki, sürdürülen at›flma; taraflar›n s›rt›n› yaslad›¤›, felsefî önermeler,<br />
fetifl yarg›lar, dinsel yorumlar ve ideolojik kavramlar›n, toplumsal<br />
yaflam›n izledi¤i geliflme seyrinden uzakta, beyin jimnasti¤ine dayal›, dokunulmaz<br />
ideolojik yap›lar olarak varl›¤›n› sürdürmesine katk› sa¤lad›.<br />
Teorik tart›flma somut veriler üzerinden yürütülmelidir. Ya da Marksistler<br />
bir tart›flmay› böyle yürütmelidir. Diyalektik materyalist yöntem,<br />
toplumsal iliflkilerin getirip önümüze koydu¤u sorunlar›n çözümünde, somut,<br />
toplumsal iliflkiler ve veriler zeminine basarak tart›flmay› öngörür.<br />
Elefltiri, somut bir olgunun karfl›s›na, somut olgularla ç›karak karfl› tez ileri<br />
sürmek eylemidir. Toplumsal iliflkiler ve maddî olgular›n de¤iflimi ve<br />
sonuçlar› hakk›nda ileri sürülen görüfllerin do¤rulu¤unun test edilece¤i<br />
yer; denetleyen ve yarg›layan toplumsal yaflam ve maddî olgular ortam›-<br />
d›r. Bu bilimsel test yöntemidir. Toplumsal yaflam iliflkilerinden kopar›lm›fl,<br />
sanal öngörülerin ifadesi olan kavramlarla sürdürülen bir at›flmada,<br />
iki taraf›nda “kendi hakl›l›¤›n›” iddia edebilmesi, kendi “soyut tasar›mlar”<br />
sistemine dayanarak, mümkün olur. Soyut kavramlar ve teorik flemalarla<br />
sürdürülen bir at›flmada, bazen yüzy›llar geçse de didiflen taraflardan hangisinin<br />
do¤ru söyledi¤i, toplumsal bellek taraf›ndan belirlenemez. ‹ki ta-<br />
24
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
rafça da kabul gören “tek”, “ortak” denetleyici ve yarg›lay›c› yoktur. ‹flin<br />
bafl›nda gerçekleflen ideolojik kopufl, sonuca iliflkin teoride de kopuflun habercisidir.<br />
Taraflar›n ulaflt›¤› sonuçlar›, test edecek toplumsal akl›n tekil<br />
olmamas› nedeniyle, herkesin, “kendine özel” teorisini kabul ettirme eylemi<br />
olan bu at›flma uzar gider. Bu nedenledir ki, insanl›k tarihi boyunca,<br />
kavramlarla ve soyut flemalarla sürdürülen didiflme bitmedi; bir dönem<br />
için uykuya dald› ve toplumsal yaflam iliflkilerinin izledi¤i geliflme seyrinden<br />
uzakta, beyin jimnasti¤ine dayal›, felsefî önermeler, dinsel yorumlar,<br />
“dokunulmaz” ideolojik yap›lar olarak varl›¤›n› sürdürdükçe, bu at›flma<br />
her “yeni dönemde” yeniden bafllad›. At›flma eylemi, her defas›nda, taraflara<br />
geçici bir haz, basit bir doygunluk, rahatl›k, teselli verdi; ama o kadar.<br />
Gerçek bir toplumsal altüst oluflun, bir devrim selinin önünde tüm bu kavram<br />
ve sistemler yerle bir oldu; felsefe çöplü¤ündeki yerini ald›.<br />
Kapitalist bir toplumda, toplumsal yaflam›n sonucu gerçekleflen, s›n›flar<br />
mücadelesinin, getirip önümüze koydu¤u zenginli¤in ifadesinden baflka<br />
bir fley olmayan maddî ve entelektüel olgular›; kulaktan dolma bilgiyle,<br />
önsel flemalarla, teorik laf›zlarla aç›klayan ve bu yolla kurgulanan önermelerle<br />
yönünü bulmaya çal›flan insan, yaflam›n zenginli¤ini, çeperlerini<br />
zorlayarak normatif formüller içerisine s›¤d›rd›. Bu eylemini, bilimsel<br />
teori yapmak sanan bireyin, yöntem aç›s›ndan, idealizm cephesinde k›l›ç<br />
sallayan bir softadan fark› kalmad›.<br />
3.<br />
Bir sorunu, eylemine iliflkin bir veri, yaflam›n›n içsellefltirilmifl bir durumu<br />
olarak alg›lamayanlar›n, dolay›s›yla sorunu gerçek anlamda kavramayanlar›n,<br />
o sorun üzerine tart›flmas› iki biçimde sonuçlan›r. Bir dile tam<br />
anlam›yla vak›f olmayan birey, o dili kullanarak meram›n› ifadede güçlük<br />
çekece¤i için s›¤lafl›r. Tart›flmak istedi¤i/tart›flt›¤› soruna tam egemen olamayan<br />
birey, kaç›n›lmaz olarak teorik laf›zlara, flemalara, sloganlara, genel<br />
geçer kavramlara s›¤›n›r. Bu d›fla vurum tarz›, tart›flman›n karfl› taraf›-<br />
na oldu¤u kadar, tart›flmay› izleyenlere de zarar verir. Ço¤unlukla, okuyucu/dinleyici<br />
bu anlat›m biçiminin etkisine girerek flematikli¤e kayar. Ya<br />
da birey, anlat›c›n›n söylediklerine karfl› ç›kar ve kendi tezlerini ileri sürerek<br />
tart›flman›n bir taraf› olur. Böyle bir durumda karfl› tez ileri süren birey<br />
için tehlike; onun da anlat›c›n›n tart›flma yönteminin etkisi alt›na girerek,<br />
kavramlar sisteminin içerisinde hapsolmas›d›r. Bu durumda tart›flman›n<br />
“kavramlar› çat›flt›rma” biçiminde sürdürülmesi kaç›n›lmaz gerçekleflir.<br />
Tart›flmac›, konuya egemen de¤ilse; yani tart›flmac› sorunu kavramam›fl<br />
ise ve yöntemi bilimsel de¤ilse, bu tart›flman›n sa¤›rlar diyalogu biçiminde<br />
olmas› kaç›n›lmazd›r. Taraflar›n, “kendi -ya da dâhil oldu¤u grubun-<br />
özel kavramlar›yla” ve bu kavramlarla gölgelenen eksik bilgiyle at›flmay›<br />
sürdürmeleri, birbirlerini anlamamalar›na neden olur. Böylesi bir di-<br />
25
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
yalogu bafllatan sanatç›, felsefeci ya da siyasetçi, at›flma süreci sonunda,<br />
“siz beni anlam›yorsunuz” diyerek platformu terk eder. Kuflkusuz, düflünsel<br />
dünyas›nda, sorunlar›n analizini kurgusal flemalarla yapan bir bireyin;<br />
yaflam›n karmafl›kl›¤›n›n, bu flemalar, önsel bilgi ve laf›zlarla aç›klanabildi¤ine,<br />
konuyu basite indirgeyerek kavran›labilirli¤ini sa¤lad›¤›na inanc›<br />
o kadar tamd›r ki; karfl›s›ndaki birey, ileri sürdü¤ü savlara hâlâ itiraz ediyorsa,<br />
ona, ötekinin anlama yetene¤inden kuflku duymaktan baflka yol kalmaz.<br />
‹flin ilginç yan›, bu sa¤›rlar diyalogunu sürdüren “karfl›” taraf da ayn›<br />
kan›y› tafl›r. Taraflardan hiçbiri, kendisinin sorunu kavramas› için gereken<br />
bilgi ve bilinç donan›m›na sahip olmad›¤›ndan, nesnel dünyay› anlama/alg›lama<br />
yönteminin ve bu yöntemi benimsemesinde etkin rolü olan<br />
ideolojik unsurlar›n yanl›fll›¤›ndan söz etmez, kendi entelektüel niteli¤inden<br />
kuflku duymaz. Ya da ötekinin sorunu kavramamas›nda ve aktard›klar›n›<br />
anlamamas›nda ve at›flman›n ç›kmaza girmesinde, kendi kulland›¤›<br />
“dil”in olumsuz rolünü irdelemez/irdeleyemez.<br />
At›flman›n, önsel kavramlara ve teorik flemalara dayand›r›larak sürdürülmesi<br />
gevezeliktir. Gevezelik; bilgi edinme ve kavrama sürecine giren<br />
bireyi, etkisi alt›na alabilecek en büyük handikaptan biridir. Kulaktan dolma<br />
bilgiyle, beyin jimnasti¤i yaparak ulafl›lan öngörünün, bireyin ve bireyin<br />
dâhil oldu¤u grubun entelektüel geliflmesine katk›s› olamaz. Aksine bu<br />
yöntemle ulafl›lan sonuçlar, içerisine girmemiz gereken pratik sorunlar›<br />
ele almam›z› ve çözümlememizi erteledi¤i oranda zararl›d›r da. Teorik çözümlemelerin<br />
prati¤i ayd›nlatmas› ve bireylerin eylemini vars›l k›larak<br />
ilerletmesi; ancak, tart›flman›n somut veriler, gerçek fenomenler üzerinden<br />
yürütülmesi ile sa¤lanabilir. Bu ise somut olgular›n tam ve gerçekçi elefltirel<br />
araflt›r›lmas›na, incelenmesine dayal› bir ön eyleme ba¤l›d›r. Bu faaliyet<br />
olmazsa, tart›flman›n yüzeysel sürdürülmesi ve k›s›rlaflmas› kaç›n›lmazd›r.<br />
Tart›flmay›, somut verilerden kopararak, siyasî, kültürel, felsefî ve<br />
dinsel argümanla yürüten bireyler, giderek idealizme kayar. Unutmamak<br />
gerekir ki insan, her dönemde, zor sorunlar›n çözümünde acze düfltü¤ü<br />
noktada, kendisine sanal dayanaklar aram›fl, basit formüllere ve kolayc›l›-<br />
¤a kaç›fl› seçmifltir ve o zaman daha önce oluflturulmufl kavramlara ve flemalara<br />
s›¤›nm›flt›r. Soyutlama eyleminde her basite indirgeme, ayn› zamanda,<br />
sorunun gerçekli¤inden/özünden uzaklaflman›n da zeminini yarat›r.<br />
Teorik kurgularla sorunlara yaklaflmak; toplumdaki tüm geliflmelerin<br />
kayna¤› olan maddî iliflkilerden, (üretim iliflkilerinden) dolay›s›yla toplumsal<br />
iliflkilerin ve çat›flmalar›n o anki durumuna denk düflen pratikten de<br />
kopmak anlam›na gelir.<br />
4.<br />
Bir sorunu gerçek anlamda kavramayanlar›n, sorun üzerine tart›flmalar›n›n<br />
ikinci bir gerçekli¤i var. Sorunu tart›flmaya açan birey, sorunu tam<br />
26
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
kavramad›¤›n› bilir. Ancak sorunu kavramak için tart›flman›n da gerekirli-<br />
¤inin fark›ndad›r. Bu nedenle o sorunu konu edinen tart›flmay› açar. Bu<br />
durumda birey, kendisiyle hesaplaflmak, soyut olarak biçimlendiremedi¤i<br />
durumu “d›fl” etmeni de katarak, çözümlemek, dolay›s›yla düflünsel varl›-<br />
¤›n› gelifltirmek ister. Burada birey yaln›zca bildiklerini aktaran de¤il, ayn›<br />
zamanda aktar›lan ve ö¤renendir. Bu durumda, ötekinin, soruna tam<br />
egemen olmas› gereklidir. Aksi halde tart›flman›n, yine k›s›r döngüye varmas›<br />
kaç›n›lmazd›r. Tart›flmay› bafllatan taraf, tart›flmaya, gelifltirici “d›fl”<br />
etmen olarak ötekinin kat›lmas›n› da istiyorsa; onun da, soruna vak›f olacak<br />
kadar bilgi sahibi olmas›na dikkat etmelidir. Aksi halde, tart›flman›n;<br />
önyarg›l›, flemac› birey ve gruplarla sürdürülmesi durumunda, tart›flmadan<br />
umulan, istenilen verimin al›nmas› olanaks›zlafl›r. Birey, karfl›s›ndaki birey<br />
ve grubun soruna iliflkin entelektüel yeterlili¤i konusunda titiz davranmam›flsa,<br />
sonuçta, gerçekleflen konuflma eylemi, zaman ve enerji kayb›na<br />
yol açar. Genellikle bir soruna iliflkin sav›n›, tart›flarak gelifltirmek isteyen<br />
bireyin, “sav›n›n gelifltirilme¤e muhtaç oldu¤una inanc›”, ötekine taviz<br />
vermesini beraberinde getirir. Öteki de, entelektüel zay›fl›¤› nedeniyle, bu<br />
zaaf› kendi lehine kullan›r. Bu durumda, tart›flman›n, at›flmaya dönüflerek<br />
bo¤ucu bir hal almas› gerçekleflir.<br />
Bireyin ya da gruplar›n önsel flemalarla ve genel kavramlarla at›flmay›<br />
sürdürmesinin bireyi gelifltiremedi¤i iflin bir yan›. Ancak bireyin bu önsel<br />
flemalara ve genel kavramlara neden sar›ld›¤›n›n aç›klanmas› önem kazan›yor.<br />
Bireyin entelektüel düzeyi, onun toplumsal sorunlara yaklafl›m›nda,<br />
çok yönlü davran›p davranamayaca¤›n› belirler. ‹nsanlar, genellikle,<br />
aç›klamaya güçlerinin yetmedi¤i konularda, flemalara dayanma gereksinimi<br />
duyarlar ve bu gereksinim, onlar›; sanal zemine oturan kavramlarla yaflam›<br />
aç›klayan idealizm âlemine iter. Bu durumu aflmak bilimsel cesareti<br />
gerektirir. Bilimsel cesaret, kör cesaretten farkl›d›r. Bilimsel cesaret sahibi<br />
olmak, bir ifli çözmeye nereden bafllayaca¤›n› da bilmek demektir. Bilimsel<br />
cesaret, önümüze ç›kan sorunu, tüm yönleriyle alg›lamak, anlamak,<br />
kavramak, dolay›s›yla da somut durumdan kopmaks›z›n çözümleme eyleminin<br />
zorluklar›n› aflabilmek gücüdür. Kör cesaret ise, somut durumdan<br />
uzak, ezber edilmifl fikir ve d›flsal yaklafl›mlarla, sorunu nedenleri ile birlikte<br />
kavramadan çözülebilece¤ine ‘imanla’ yürüyenlerin sahip oldu¤u cesarettir.<br />
Kör cesaretin baflar›s› tesadüfîdir ve bu anlamda geçicidir. Kör cesaret<br />
sahibi bireylerin, de¤iflen koflullar› göz önüne alarak, taktik de¤ifltirmesi<br />
mümkün de¤ildir. Onlar›n bildikleri ve ›srarla üzerinde yürüdükleri<br />
“bir” yol vard›r ve tüm sorunlar›n çözümü için o “tek” yolu kullan›rlar.<br />
Kör cesaret; insan bilincinin, kendili¤indenci edinimle sahip oldu¤u<br />
bir vas›ft›r. Bilimsel cesaret ise; insan›n iradi eylemine do¤rudan ba¤l›<br />
vars›llaflan bilincine iliflkin bir vas›ft›r. Denilebilir ki, diyalektik materyalist<br />
yöntemi içsellefltirmek ve uygulamada kullanmak, bilimsel cesarete<br />
sahip olmay› gerektirir. Bilimsel cesarete sahip olmayan birey ve grupla-<br />
27
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
r›n, yaflam savafl›m›nda, s›n›rlar› belli bir dönem içerisinde etkin rol almalar›<br />
gerçekleflse de; siyasî, ideolojik sonlar› aç›kt›r; boyun e¤me ve sefalet.<br />
5.<br />
Her yeni dönem, o döneme özgü koflullar›n dayatt›¤› ve dönemin niteli¤inin<br />
as›l belirleyicisi olan koflullara uygun faaliyet ve iliflki biçiminin<br />
sürdürülmesiyle ifadelendirildi. Sürecin gerisinde kalmak, tam da bu noktada,<br />
yeni koflullara uygun faaliyet ve iliflki biçimine ulaflamamak demektir.<br />
Burada faaliyet ve iliflki biçimi yaln›zca pratik de¤il ayn› zamanda teoriktir.<br />
Genellikle de, toplumsal yaflam›n tüm alanlar›nda gerçekleflen, yeni<br />
döneme iliflkin sorunlar›n teorik platformda ortaya konulmas› s›ras›nda,<br />
çeliflkilere ve açmazlara düflülmesi, faaliyet ve iliflki biçiminin teorik düzlemde<br />
hallinin önem kazanmas›na yol açar. Küçükburjuva radikal sosyalist<br />
bireylerin bilincinde hayat bulan; teoriyi önemsememe ve politika d›-<br />
fl› toplumsal disiplinleri (sanat, edebiyat, felsefe, etik) küçümseme tavr›;<br />
devrimci sosyalistler aras›nda da yayg›n bir önyarg›ya dönüfltü ve bunun<br />
ac›s› da çok üst boyutta ve sürekli bir sanc›yla çekildi. ‹pin ucunu kaç›rmadan,<br />
teorik öngörülerin; nesnel durumun izah› ve toplumsal geliflme<br />
seyrinin kavranmas›n›n arac› oldu¤u gerçe¤inden uzaklaflma tehlikesine<br />
karfl› da gö¤üs gererek, teorinin önemsenmesi zorunludur. “Bir kumafl›<br />
kesmeden önce yedi kere ölçmek gerekir” (‹ngiliz atasözü). Siyasal ve sanatsal<br />
yarat› eyleminde, hatalar›n en aza indirilmesi için, olabildi¤ince fazla<br />
ölçüde toplumsal koflullar› alg›lama, kavrama ve denetleme eylemlerini<br />
içeren ön pratik, u¤ranmas› gerekli bir aflamad›r. Bu ön pratik teorik faaliyettir.<br />
Teorik faaliyet, kolektif yarat›c›l›¤a dayal› ve gelifltirici biçimde yap›lmal›d›r.<br />
Kolektif faaliyetin biçimi ise, iflçi s›n›f›n›n kölelik zincirlerini<br />
parçalamas› süreci içerisinde, (toplumsal iliflkinin, iktisadî siyasî, sanatsal,<br />
felsefî vb. her alan›nda) yer alan bireyler aras›nda gerçekleflecek, bilgi<br />
edinme, bilgi aktarma ve tart›flma ile tan›mlanabilir.<br />
Bilgi aktarma eyleminde bulunan bireyler aras›nda tart›flman›n gerçekleflmesi,<br />
kaç›n›lmazd›r. Kuflkusuz, tart›flman›n bilgi aktar›m sürecinde<br />
verimli k›l›nmas›, do¤rudan tart›flman›n nas›l yap›laca¤›na ba¤l›d›r. Bu<br />
nedenle tart›flmada izlenecek yöntemin belirlenmesi de ön kofluldur.<br />
6.<br />
Tart›flma; toplumsal bir varl›k olarak bireylerin, bir sorun hakk›ndaki<br />
düflüncesini d›fla vurma, dolay›s›yla kendi zihinsel ve maddî var oluflunu<br />
ifade edifl sürecinde, öteki ile karfl› karfl›ya gelme prati¤idir. Denilebilir ki,<br />
tart›flma; bireylerin birbirlerini düflünsel yoklama, irdeleme eylemidir. Bireyin,<br />
bir sorun hakk›nda düflünsel olarak kendisini ifade etmesinin kaç›-<br />
n›lmaz olmas› kadar, bireylerin d›flavurumlar›n›n farkl›l›¤› nedeniyle, aralar›nda<br />
bir tart›flman›n gerçekleflmesi de normaldir. Bireyin düflünsel d›fla-<br />
28
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
vurum farkl›l›¤›, kendisinin yaflam biçimine ve ideolojik yüklenimine<br />
do¤rudan ba¤l›d›r. Bir sorunun var oldu¤u yerde, olmas› kaç›n›lmaz tart›flman›n<br />
engellemesi, bireyin, kendini düflünsel alanda ifade etmesini de<br />
engeller. ‹nsan›n toplumsal bir varl›k olmas› itibar›yla; ayn› eylem alan›<br />
içerisinde konufllanman›n zorunlu sonucu, öteki insana iliflkin her prati¤i,<br />
flu ve ya bu flekilde ama mutlaka, kendi varl›¤›na karfl› bir pratik olarak da<br />
gerçekleflti. Ötekinin, d›flavurum eylemini gerçeklefltirmesine ket vurarak,<br />
daha e¤ilim aflamas›nda iken, onun fiziki ve düflünsel dünyas›na hapsolmas›na<br />
neden olan bireyin prati¤i, kendi bilincinde de tahribat›n gerçekleflmesinin<br />
önünü açt›.<br />
Her maddî ve düflünsel olgu kendi karfl›t›yla birlikte var olur. Genel<br />
olarak da ço¤u fikir, ötekine ait fikrin yads›nmas› ile oluflturuldu. ‹nsanl›k<br />
tarihi boyunca, her “tanr›” fikri ve figürü, fleytan fikri ve figürüyle birlikte,<br />
ona atfedilen eylemleri yads›mak üzerinden tasarland›. ‹yi olan, kötü<br />
olanla birlikte tan›mland›. Felsefî, politik, etik, estetik önerme; genellikle<br />
daha önce oluflturulmufl bir baflka ideolojik önermeyi eksen alarak ortaya<br />
konuldu ve biçimlendirildi. E¤er bir düflünür, yaln›zca kendi fikir ve önermelerini<br />
sunmakla kalsayd›, s›¤lafl›rd›. Bir düflünürün, öteki düflünür taraf›ndan<br />
elefltirisi; düflünürün konuyu yeniden irdelemesine neden oldu. Düflünürün<br />
ele almad›¤› bir taraf› ile de sorunu tart›flmak, soruna iliflkin verilerin<br />
ve dolay›s›yla ideolojik önermenin zenginleflmesinin yolunu açt›.<br />
Kuflkusuz her düflünür, teorik önermesini üzerine oturttu¤u verilerin s›n›rlay›c›l›¤›yla<br />
bafl bafla kald› ve teori kurgulama sürecinde k›s›tl› verilere dayanarak<br />
sorunu ele ald›. Dolay›s›yla denilebilir ki, baflka bir düflünürün<br />
konuya iliflkin farkl› somut verilere dayanarak yapt›¤› elefltiri; düflünürün,<br />
öteki taraf›ndan ileri sürülen veriler ve varg›lar› da konu ederek; baflka bir<br />
bak›fl› da hesaba katarak, yani soruna iliflkin verileri daha da zengin k›larak;<br />
tezlerini daha kapsaml› hale getirmesine yol açt›. Bireyin, düflünür<br />
olarak var oluflu önemli ölçüde; kendisiyle tart›flan öteki bireylerin düflünür<br />
olarak varolufluna ba¤l› kald›. Bir düflünürün maddî ve toplumsal duruma,<br />
yaflam iliflkilerine iliflkin önermelerinin ortaya ç›k›fl›, elbette öncelikle<br />
kendi zihinsel çabas›na ba¤l›d›r. Ancak düflünürün ele ald›¤› sorunlar›n<br />
zengin içerik kazanmas›; kendinden önceki düflünürlerin, sorunu ele<br />
al›fl› esnas›nda dikkate ald›klar› verileri ve düflünsel varg›lar›, elefltirel<br />
yaklafl›mla irdelemesiyle do¤rudan iliflkilidir. Kuflkusuz di¤er yandan, bir<br />
düflünürün öngörülerini ve felsefî, politik, estetik önermelerini ele alarak<br />
tart›flan düflünürlerin karfl›t saptamalar›; konuyu gündeme getiren düflünürün<br />
özenli yaklafl›m›n› ve ilgisini üzerine çeker. Somut veriler üzerine oturan<br />
karfl›t öngörüleri de göz önünde bulundurarak, sorunu yeniden irdelemenin,<br />
teorik öngörüleri zenginlefltirmenin yolunu açt›¤›n› saptamak gereklidir.<br />
‹deolojik, politik karfl›tlar› ile bir tart›flmaya giriflmeseydi; entelektüel<br />
geliflmenin köfle tafllar›n› koyan düflünürlerin, büyük olas›l›kla sorunu<br />
farkl› yönüyle de ele almas› ve teorik önermesini zengin k›lmas› ger-<br />
29
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
çekleflmeyecekti. Bu durum, tüm düflünürler için geçerlidir. Teorik (felsefî,<br />
estetik, ideolojik) ve pratik (politik) öncül sayd›¤›m›z düflünürlerin, siyasîlerin,<br />
teorik önermelerini incelerken, karfl›t fikre sahip düflünürlerin de<br />
ne söyledi¤ini ve öngörülerini hangi veriler üzerine oturttu¤unu irdelemek<br />
bizi vars›l k›lacakt›r.<br />
Diyebiliriz ki, tart›flma, bireyi; k›s›tl› verilerle sorunu ele almaktan<br />
uzaklaflt›ran bir eylemdir. Öngörülerini vars›l k›lmak isteyen düflünür, tart›flman›n<br />
kendine sa¤layaca¤› olana¤› bu do¤rultuda kullan›r. Bu anlamda<br />
kendi fikrine ve önermesine karfl› teorik savlar sunan öteki bireye tahammül<br />
edemeyen ve karfl›t fikirlerin yasaklanmas›n›, kendi ideolojik erkinin<br />
bekas› için mubah sayan bireyin öngörüsünün s›¤laflmas› ve yoksullaflmas›<br />
da gerçekleflir. Dolay›s›yla, fikrin ifade edilmesi eyleminin yasaklanmas›na<br />
onay veren ve bu yasa¤› meflru sayan toplumlar›n kültürü de tahrip<br />
olur, o toplumun düflünsel üretim süreci de zarar görür.<br />
(Devam Edecek)<br />
HER fiEY‹N H‹Ç B‹R SONU YOKTUR<br />
Her fleyin hiç bir sonu yoktur,<br />
Bölmelerinde yaflars›n her fleyin;<br />
Bak; tam son diyeceksin, öyle bir an gelir,<br />
Bir çocu¤un olur, belki yoldan bir tafl kald›r›rs›n,<br />
Belki bir devrime kar›fl›rs›n, ölüm senden gitmifltir…<br />
Biten bir fley yoktur hayatta…<br />
‹nsan ömrü, kocaman yaflamlar›n hayat›d›r asl›nda…<br />
Sabri Erdem<br />
25 Temmuz 2008<br />
30
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
‹rfan Ünal<br />
Âfl›k Ruhsatî<br />
Türküler, halk türküleri, yüzy›llar boyu<br />
Anadolu’da ve dünyan›n birçok co¤rafyas›nda<br />
hakl›l›¤›n; zulme karfl› direniflin, baflkald›r›n›n; ezilmiflli¤in,<br />
ezene karfl› ezilenin feryad›n›n, sevdan›n<br />
ve kolektif yaflam›n ads›z kahramanlar› olmufltur.<br />
Ozan›n›n dilinden, saz›n›n yüre¤inden, bir anan›n<br />
yürek s›z›s› gibi pak, bir çocu¤un parlayan gözleri<br />
gibi c›v›l c›v›l dökülen ›rmaklard›r türküler. Gün<br />
gelir yoldafl olurlar bize, gün gelir s›rdafl; gün gelir<br />
kavgada silah ve gün gelir hay›n bir kurflunun delip geçti¤i yürekte bin<br />
ah…<br />
Yüz y›llar ötesinden hayk›ran tarihtir türküler, gerçek birer tarih;<br />
insanl›k ad›na söylenmifl/yaz›lm›fl en temiz sayfalar, en masum sevdalar.<br />
As›rlarca hor görülmüfl, d›fllanm›fl, yoksul halklar gibi itilmifl, bast›r›lm›fl;<br />
fakat hiçbir zaman direncini yitirmemifl, her zaman yeni bir nefesle kavgada<br />
yerini almay› baflarm›fl birer silah arkadafl›, birer yârendir türküler.<br />
Ne var ki onlar› ozanlar›yla, öyküleriyle tan›mak ve anlamak, gerçek<br />
felsefelerini kavrayarak dinlemek burjuvazinin inkâr-imha-asimilasyoncu<br />
politikalar›nda ve kültür yaflam›nda neredeyse imkâns›z hâle gelmifl ve<br />
hatta bunu söylemeye dilim varmasa da üzülerek söylüyorum ki bu bugün<br />
aynen de böyledir, kavgada saf de¤ifltirerek zalimin silah› hâlini alm›flt›r.<br />
Unutmayal›m ki, burjuvazi her ne kadar aksini iddia etse de, kapitalist sistemin<br />
oldu¤u her yerde sömüren-sömürülen veya ezen-ezilen olmak üzere<br />
iki sosyal s›n›f vard›r; türküler de sömürülen-ezilen s›n›flar›n binlerce<br />
y›ll›k öykülerini flifahi yer yer de yaz›l› olarak günümüze tafl›yan birer<br />
ulak, gerçek birer tarihçidirler.<br />
Onlar› bazen bir ozan yakar, söyleyeni bellidir ama halka mal<br />
olmufllard›r; bazen kimin yakt›¤›n› bilemeyiz, ortak (kolektif) bir yaflam›n<br />
(anonim) ürünleridirler. Burada bizlere, yani türkülerin gerçek sahibi olan<br />
halklara düflen görev onlar› burjuvazinin iflgalci kültüründen kurtar›p<br />
gelece¤in gerçek sahiplerine ço¤altarak iletmek ve sonsuza kadar<br />
yaflatmakt›r.<br />
‹flte bu düflünce ve duygular›m›zla türkülerimizin bir gün as›l sahiplerini<br />
bulacaklar›na ve içlerinden yükselen 盤l›klar›n duyularak, anlafl›larak<br />
yaflam›m›zdaki hakl› yerlerini alacaklar›na olan sonsuz inanc›m›z›n da etkisiyle<br />
19. yüzy›l›n ikinci yar›s›yla 20. yüzy›l›n bafllar›nda yaflam›fl olan Si-<br />
31
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
vasl› ozan›m›z Âfl›k Ruhsâtî’yi sizlere tan›tmaya çal›flaca¤›z. Birço¤unuz<br />
onu bestelenen türkülerinden de tan›yacaks›n›z. Yaz›m›z›n ilerleyen k›s›mlar›nda<br />
bestelenen bu fliirlerine de k›saca de¤inece¤iz.<br />
Her fleyden önce flunu hat›rlatmakta fayda var ki Ruhsâtî badeli bir<br />
âfl›k olmas›na ra¤men ba¤lama ya da baflka herhangi bir enstrüman çalmamaktad›r.<br />
Badeli âfl›klarda herhangi bir müzik aleti çalma koflulu yoktur.<br />
Rivayet olur ki onlar bir gece rüyalar›nda pirlerinin elinden bir kadeh içerisinde<br />
sunulan badeyi içtikleri, bölgelerinde yaflayan pir meclisine kan›tlad›klar›<br />
anda âfl›k olurlar ve birden dillerinden fliirler dökülmeye bafllar.<br />
Ço¤u, fliirlerini saz eflli¤inde söyler; ama arada saz çalmay› bilmeyenler de<br />
vard›r; Ruhsatî de onlardan biridir.<br />
Ruhsâtî, 1835-1911 y›llar› aras›nda Sivas’›n Deliktafl buca¤›nda yaflam›fl<br />
bir köy flairidir. As›l ad› Mehmet’tir. Babas›n›n ad› da Mehmet’tir. Eflatun<br />
Cem Güney’e göre annesinin ad› Safiye’dir.<br />
12 yafl›nda öksüz ve yetim kalan Ruhsâtî, iyi bir e¤itim görememifltir.<br />
Dört kez evlendi¤i ve bu evliliklerinden 23 çocu¤u oldu¤u söylenmektedir.<br />
Ruhsâtî, uzun müddet Ali A¤a’n›n yan›nda azap olarak rençberlik, çobanl›k<br />
ifllerinde çal›flm›flt›r. Zaman zaman gurbete de ç›kan Ruhsâtî, ömrünün<br />
son y›llar›n› köyünde imaml›k yaparak geçirmifltir. Baz› deyiflleri<br />
nedeniyle yarg›lanm›fl ve tutuklanm›flt›r.<br />
Ruhsâtî, saz çalmay› bilmese de zaman zaman baflka âfl›klarla at›flmalara<br />
girmifltir.<br />
fiiirlerini daha çok halk edebiyat› gelene¤ine ba¤l› kalarak hece ölçüsüyle<br />
yazm›flt›r; ama zaman zaman aruz vezniyle yazd›¤› da olmufltur. fiiirlerinde<br />
biçim bak›m›ndan titiz davranan Ruhsâtî, konu bütünlü¤üne de<br />
önem vermifltir. Mahallî söyleyifllere de s›kça rastlan›r.<br />
Birçok konuda fliir yazm›fl olan Ruhsâtî’yi biz bu yaz›m›zda tafllamalar›yla<br />
ele alaca¤›z.<br />
fiu türküyü hepiniz dinlemiflsinizdir; ben Grup K›z›l›rmak’dan ilk dinledi¤imde<br />
kim yazm›fl, fliir kimin diye araflt›rma gere¤i duymufltum; çünkü<br />
bu kadar do¤ru ve güncel olan sözlerin flairini merak etmemek elde de-<br />
¤ildi:<br />
32<br />
Hele bir düflün ki gözümün nuru<br />
Bu kadar paray› sana kim verdi<br />
Baz› fukaraya bulma kusuru<br />
Mesti kunduray› sana kim verdi<br />
Anadan do¤unca kürkün var m›yd›<br />
Üryan gelmedin mi börkün var m›yd›<br />
Torba torba mecidiyen var m›yd›<br />
Tükenmez paray› sana kim verdi<br />
Kufl tüyü döflekte yatt›n uzand›n<br />
Haftada bir çeflit geydin özendin<br />
Aferin akl›na sen mi kazand›n<br />
fiu tompu tarlay› sana kim verdi
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Dinle Ruhsâtî ‘yi ne diyom sana<br />
‹yi bir ö¤üttür sanma ki çene<br />
Çal›flmayla verse verirdi bana<br />
Bu köflkü saray› sana kim verdi<br />
S›n›f çat›flmas›n› ne kadar etkili ve do¤ru bir flekilde dile getirmifl.<br />
San›r›m yorum yazmama gerek yok. fiiir oldukça aç›k ve anlafl›l›r. Sadece<br />
bir iki sözcü¤ün anlam›n› aç›klayaca¤›m: Üryan: Ç›plak / Börk: Deriden<br />
yap›lm›fl bafll›k. / Tomp: Küçük tepe, tümsek.<br />
Bir baflka fliirinde Ruhsâtî efendisine flöyle seslenmektedir:<br />
Efendim nazar k›l arzuhalime<br />
Açl›ktan madde bir diyece¤im yok<br />
‹ane buyurmufl devletli beyim<br />
Akflamdan sabaha yiyece¤im yok<br />
(…)<br />
Kimini ne güzel sevmifl kay›rm›fl<br />
Kimini ne güzel vermifl doyurmufl<br />
Kimini ne güzel vermifl buyurmufl<br />
‹man›m muhkemdir sayaca¤›m yok<br />
Murat kapusunda bir tül-i emel<br />
Yaz›lmaz mahfuza bozulmaz ezel<br />
Günde nida eder cellad-› ecel<br />
Kapanm›fl kula¤›m duyaca¤›m yok<br />
Biraz ahvalimden yazd›m varaka<br />
Verirsen Ruhsâtî atmaz ›ra¤a<br />
Bir top bez isterim biraz nafaka<br />
Ölürsem mezarda giyece¤im yok<br />
‹ane: Yard›m. / Muhkem: Sa¤lam. / Murat kapusu: ‹stek kap›s›. / tüli<br />
emel, öznel bir söyleyifl, istek tülü anlam›nda kullan›lm›fl; Ruhsâtî isteklerini<br />
büyük istekler kap›s›nda incecik bir tüle benzetmifl. / Mahfuz: Sakl›<br />
mallar. / Günde nida eder cellad-› ecel: Böyle günde (açl›¤›n ortas›nda)<br />
ecel cellad› seslenir. / Varak: Yaprak, k⤛t.<br />
Bir baflka fliirinde Ruhsâtî, fiathiye gelene¤inde oldu¤u gibi Tanr›’ya<br />
sataflmaktad›r:<br />
Ya ilah› görünmezden bir devlet<br />
Zekat›n› vermez isem geri al<br />
Helalinden dört öküz ver yarabbi<br />
Koflup çifte süremezsem geri al<br />
(…)<br />
Çok verirsin beynamaza hay›na<br />
Sald›n beni zü¤ürtlü¤ün yay›na<br />
Köprüler yapt›ram Tecer suyuna<br />
Kâgir bina kuramazsam geri al<br />
E¤er f›rsat verilirse neler yapabilece¤ini, toplumsal üretime ne derecede<br />
kat›labilece¤ini mübala¤a sanat›na baflvurarak dile getiriyor Ruhsâtî.<br />
S. C. F/3<br />
33
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Bundan daha do¤al daha etkili bir söyleyifl olabilir mi?<br />
Onun feryad› sömürü sisteminin yok etti¤i en büyük de¤erlerden sadece<br />
küçücük birinin feryad›d›r; ama bir o kadar da temsili bir hayk›r›flt›r<br />
o hayk›r›fl. Yine de günümüz flair-yazar tak›m›yla k›yasland›¤›nda, olanaklar›n›n<br />
k›s›tl› olmas›na ra¤men ayd›nlanm›fl ve ›fl›¤›n› gelecek kuflaklara<br />
aktarmay› baflarm›fl bir flairdir Ruhsâtî. Burada günümüz flair-yazar tak›-<br />
m›ndan kas›t bafl›n› devekuflu gibi kuma gömmüfl, idealizmin kuca¤›nda<br />
m›fl›l m›fl›l uyuyan ya da uyku numaras› yaparak de¤iflik yay›n organlar›nda<br />
köfle kapmaya çal›flan, bir türlü ayd›nlanmak istemeyen, aksine halk›n<br />
kafas›n› buland›ran oportünist-kariyerist burjuva sanat 盤›rtkanlar›-uflaklar›d›r;<br />
ayd›nlanmay› kendine yol edinmifl ve bunun bedellerini ödemekten<br />
korkmayan, ezilen s›n›f›n yan›nda yer alan, halka ›fl›k tutan gerçek<br />
anlamda ilerici flair-yazar diyebilece¤imiz beyin ve yürek emektar›<br />
ayd›nlar›m›z›-sanatç›lar›m›z› tenzih ediyoruz.<br />
Halk fliirindeki “dedim dedi”li fliir gelene¤ine de ça¤dafl örnekler<br />
veren Ruhsâtî kendisinden sonra gelen onlarca halk flairini etkilemifl, etkilemeye<br />
devam etmektedir:<br />
Dedim Dilber Gel Bir Pazar Edelim<br />
Dedim dilber gel bir pazar edelim<br />
Dedi ben al›fl› verifli bilmem<br />
Dedim muhabbetten kural›m çarfl›<br />
Dedi ben tenhada görüflü bilmem<br />
Dedim iflittin mi Ferhat-fiirin’i<br />
Dedi aflk yoluna vermifl var›n›<br />
Dedim Ferhat vermedi mi serini<br />
Dedi düflman›m çok, fler ifli bilmem<br />
Dedim Kerem yanm›fl Asl› yoluna<br />
Dedi Asl› düflmüfl elin diline<br />
Dedim Kamber ölmüfl Arzu yoluna<br />
Dedi ben inkisar, karg›fl› bilmem<br />
Dedim Ruhsat sana olmufl mülâzim<br />
Dedi bir ruhsat da olsun ne lâz›m<br />
Dedim e¤er kabul olsa niyaz›m<br />
Dedi ben oraya var›fl› bilmem<br />
‹çinde bulundu¤u ekonomik ve sosyal koflullardan bunalan ve bir<br />
ç›k›fl yolu, bir kurtulufl yolu aray›fl›nda olan flair mistisizme de yönelmifl,<br />
elde edemedi¤i fleyleri öteleyerek gerçek mutlulu¤u bulmaya, anlamaya<br />
alg›lamaya çal›flm›flt›r. Böyle bir ruh hâliyle yazm›fl oldu¤u flu fliiri bugün<br />
en çok sevilen türküler aras›nda yerini alm›flt›r:<br />
34<br />
Daha senden gayr› âfl›k m› yoktur<br />
Nedir bu telafl›n ey deli gönül<br />
Hele düflün devr-i Âdem’den beri<br />
Neler gelmifl geçmifl say deli gönül
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Bakt›m iki kifli mezar efliyor<br />
Gam kasavet dalgalan›p afl›yor<br />
Çok yaflayan yüze kadar yafl›yor<br />
Topraklar bafl›na; vay deli gönül.<br />
1835-1911 tarihlerin aras›nda yaflam›fl olan Ruhsâtî’nin fliirlerinde<br />
“mistik” konulara yer vermesini, günümüzde “diyalektik tarihsel materyalizm”<br />
diye söze bafllay›p da idealist-metafizik kulvarlardan bir türlü ç›kamayan<br />
ve de ilerici-devrimci geçinen flair-yazar-sanatç›larla k›yaslad›¤›-<br />
m›zda gayet ola¤an karfl›lamam›z gerekiyor, hatta onlar›n yan›nda Ruhsâtî’ninki<br />
çok önemsiz kal›yor. Böylelerine göre Ruhsâtî’nin daha ileride oldu¤unu<br />
söyleyebiliriz. O, yaflad›¤› koflullarda kendisinden daha geride<br />
olan düflünce-davran›fl çizgileriyle hesaplaflmaya girmifltir. Ruhsâtî’nin<br />
yaflad›¤› dönemlere damgas›n› vuran ‹slâmî kültür ve de¤er yarg›lar› onun<br />
fliirlerinde yer yer ilksel materyalist ögelerle karfl›ya al›nm›fl ve hicvedilmifltir.<br />
Dönemin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, dinsel, insanî vb. iliflki,<br />
çeliflki ve çat›flk›lar› ak›l-mant›k ve bilgi birikimiyle a盤a vurulmaya<br />
çal›fl›lm›flt›r. Ruhsâtî günümüzün ilerici-devrimci geçinip de idealizme<br />
kaym›fl flair ve sanatç›lar›ndan çok daha ilerici, çok daha “sevimli” bir konumdad›r.<br />
Burjuva sanat 盤›rtkanlar› t›pk› Yunus Emre’ye, Mahzunî’ye yapt›klar›<br />
gibi Ruhsâtî’nin gerçek yönünü görmezlikten gelip mistik fliirlerini<br />
onun en önemli fliirleriymifl, onun gerçek dünya görüflüymüfl gibi göstererek<br />
bedel ödedi¤i direnifl ve baflkald›r› fliirlerini-türkülerini unutturmakla<br />
meflguldür.<br />
Dilinin durulu¤u, ak›c›l›¤› ve öz bak›mdan dolu fliirleriyle etkisini devam<br />
ettiren Ruhsâtî, egemen güçlerce içi boflalt›lmaya çal›fl›lsa da Yunuslar,<br />
Mahzunîler gibi tüm sald›r›lara ra¤men gerçek fliirleriyle yaflama tutunmufl,<br />
yaflamaya devam etmektedir. fiu dizeleriyle âdeta içinde bulundu-<br />
¤umuz koflullar›n tan›¤› ve bugün aram›zda yaflamakta oldu¤unu kan›tlar<br />
gibidir.<br />
Çarh bozulmufl dünya ›slah olmuyor<br />
Ehl-i fukaran›n yüzü gülmüyor<br />
Ruhsati de dedi¤ini bilmiyor<br />
Yaz› belli de¤il hat belli de¤il<br />
Her ne kadar “Ruhsâtî de dedi¤ini bilmiyor” dese de bizler büyük ozan›n<br />
ne dedi¤ini gayet iyi anl›yoruz ve anlatmak istiyoruz. Onun yarg›lanmalar›<br />
bofluna de¤ildi, mahkûmiyetleri bofluna de¤ildi; bedeller ödemiflse<br />
e¤er bunlar›n bir nedeni vard›. ‹flte o nedenler bu fliirlerinde apaç›k ortadad›r.<br />
Tüm türkü ve Ruhsâtî sevenlerin onu mistik yönüyle de¤il de daha çok<br />
bedel ödemek zorunda oldu¤u sosyal ve insanî yönüyle anlamaya, anlatmaya<br />
çal›flmalar›n›n bir sorumluluk-görev oldu¤unu belirtmek istiyorum.<br />
Yüre¤inizde türkülerle kal›n.<br />
35
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
BANA SORMA<br />
bana sorma<br />
rengi uçurulmufl mevsimleri<br />
kuflu göçürülmüfl kufllu¤u<br />
tezek soluyan bacalar›n konu¤u<br />
leyleklere sor<br />
hayk›rs›n zaman<br />
çirkin hedeflere saplanm›fl<br />
dik duran türkülerimizi<br />
telin dilinden<br />
yelesi savrulan yeni yetmenin<br />
devrim kula¤›na<br />
bana sorma<br />
düflürülmüfl kaleleri<br />
yitirilmifl y›ld›zlar›<br />
kocalm›fl bulutlar aln›na dikilmifl<br />
iki namlu gözlerime sor<br />
hayk›rs›n zaman<br />
dar geçitlerde s›nananlar›<br />
sülün dilinden<br />
candan berilerimin çin’den ötelerine<br />
çin’den ötelerimin candan berilerine<br />
bana sorma<br />
yontulan karanl›¤›n<br />
esirgenmifl flafaklar›n›<br />
36
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
hünerli ellerin ›fl›kl› parmaklar›na sor<br />
sor ki ç›ks›n gayr›<br />
‘’kader’’ denen balyozlar›n saplad›¤›<br />
keder çivileri<br />
reçinesi ak›t›lan iflçilerin<br />
umut kütü¤ünden<br />
hayk›rs›n zaman<br />
vars›l kap›s›na boyun e¤meyeni<br />
gülün birinden<br />
dalgalar› h›fl›rdayan denizlerin<br />
dalgak›ran aflklar›yla<br />
bana sorma<br />
keklik alacas› gönülleri<br />
bal› süzülmüfl gözleri<br />
ordu kuran yaln›zlar›n<br />
çapraz bak›fllar›na sor<br />
sor ki ç›ks›n gayr› batt›¤› kinden<br />
madencinin keleplenmifl saçlar›<br />
Refik U¤ur<br />
37
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
ÖZ BE ÖZ<br />
miletli bir filozofun ›rma¤›nday›m…<br />
miletli bir filozofun ›rma¤›nda akan benim…<br />
bilincimin beni savurdu¤u kapsam:<br />
evren!..<br />
aynada<br />
kendime bak›yorum<br />
flu<br />
garip<br />
kütleye…<br />
flu<br />
garip<br />
kütle<br />
benim<br />
arkas›nda ›fl›k tozu b›rakan flahap<br />
flu flekilsiz yo¤unluk<br />
flu renk halay›…<br />
hepsi…<br />
hepsi benim<br />
ben<br />
bu<br />
kozmik<br />
hamurun<br />
öz<br />
be<br />
öz<br />
çocu¤uyum!..<br />
Hasan Koç<br />
F Tipi Cezaevi-Bolu<br />
38
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Mehmet Karakufl<br />
Bilim-<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika-Etik Bütünselli¤i<br />
Yolunda <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>*<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergi’mizin (S.C) tüm say›lar›n› incelediniz. Sizde<br />
edebiyatla hafl›r neflir olan birisiniz. Genel olarak Dergimizi nas›l buldunuz?<br />
Mehmet Karakufl** (M.K): <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>, henüz yeni bir dergi. Her<br />
say›da daha nitelikli bir düzeyde ç›k›yor. Sosyalist gerçekçilik çizgisinde<br />
ç›kan dergiler dikkate al›nd›¤›nda, belli bir gelecek vaat ediyor. E¤er sosyalist<br />
gerçekçili¤i gelenekselli¤in d›fl›na tafl›y›p, flimdiye kadar ortaya ç›-<br />
kan birikimle harmanlayabilirse, benimsedi¤i sanat anlay›fl› aç›s›ndan<br />
önemli bir rol üstlenebilir.<br />
S.C: Dergimizin ilk say›s›nda a¤›rl›kl› olarak sosyalist gerçekçili¤in<br />
ne oldu¤u ve bizim neden kendimizi sosyalist gerçekçi olarak tan›mlad›¤›-<br />
m›z üzerinde durduk. Biliyoruz ki, sosyalist gerçekçi ak›ma olan ilgi azalm›flt›r.<br />
Dünyadaki mevcut ortam göz önünde bulunduruldu¤unda, sosyalist<br />
gerçekçili¤in zay›flamas›n› neye ba¤l›yorsunuz?<br />
M.K: Sosyalist gerçekçili¤e ilginin azalmas›n›n en temel nedeni, dünya<br />
konjonktüründe, bir yandan reel sosyalist sistemin çöküflü ve bir yandan<br />
da sosyalist mücadelenin ivme kaybetmesiyle direkt ilgilidir. En az<br />
bunun kadar etkili bir neden de, konjonktüre ba¤l› olarak, kendini sosyalist<br />
olarak tan›mlayan bireylerin bu mücadeleden koptuktan sonra edebiyat<br />
alan›na geçtiklerinde, tutunmak için piyasaya hâkim olan edebiyat anlay›fllar›yla<br />
kendilerini var etme durumudur. Özellikle âdeta sosyalist mücadelenin<br />
antitezi olarak edebiyat alan›n›n görülmesi önemli bir etkendir.<br />
Piyasada soldan gelenlerin edebiyat camias›nda etkin ve belirli bir rol oynamalar›<br />
ancak bununla aç›klanabilir. Bir yandan da hâkim sistemin kendini<br />
her alanda örgütlemek ve edebiyat alan›nda kendi anlay›fl ve de¤er<br />
yarg›lar›n› hâkim k›lmak için yapt›klar› yay›nc›l›k çal›flmalar›n›nda bunda<br />
önemli bir pay› vard›r. Bunun bir sonucu olarak, ortaya ç›kan edebiyat<br />
ürünlerinin yaflanan temel sorunlardan kopuk ve daha çok sabun köpü¤ü<br />
kabilinden ürünler olmas›n› da ancak bununla aç›klayabiliriz. ‹flte böyle<br />
bir konjonktürde sosyalist gerçekçili¤e önemli bir rol düflmektedir. Bir<br />
39
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
yandan politik olarak sosyalist mücadele sürdürülürken di¤er yandan da<br />
ayn› bak›fl aç›s›yla, ülkemizdeki temel sorunlar› sanat ve edebiyat alan›nda<br />
ifllemek bu mevcut egemen sanat ve edebiyat ak›m›n› etkisizlefltirmekte<br />
önemli bir rol üstlenecektir. fiimdiye kadar sanat ve edebiyat alan›na politika<br />
alan› kadar bir rol verilemedi. San›ld› ki, politik mücadele yükseldi-<br />
¤inde kendili¤inden buna ba¤l› olarak her alanda da bir yükselifl olacakt›r.<br />
Oysaki sosyalizm mücadelesinin en yo¤un oldu¤u y›llarda bile politik mücadele<br />
ile at bafl› giden bir sanat cephesi yarat›lamad›. Bundan da ders alarak,<br />
her iki cepheyi bir arada götürmek ve her cephedeki kazan›mlar› di-<br />
¤er cepheye aktararak, gerek kitleselleflmede ve gerekse de karfl› ak›m› geriletmede<br />
önemli sonuçlara yol açaca¤› kaç›n›lmazd›r.<br />
S.C: Hem dünyada hem yaflad›¤›m›z co¤rafyada, mevcut sanat ortam›na<br />
hâkim olan anlay›fl daha çok banka ve holdinglerin finanse etti¤i<br />
ak›mlar ya da sanatç›lard›r. Dolay›s›yla bir sanat aristokrasisinin oluflmufl<br />
oldu¤unu görüyoruz. <strong>Sanat</strong> aristokrasisi tüm ölçüleri belirlemek istiyor<br />
ve bu anlamda epeyce de etkili oldu¤u söylenebilir. <strong>Sanat</strong> aristokratlar›n›n<br />
yaratm›fl oldu¤u bu hâkimiyeti hangi araçlarla nas›l k›rabiliriz?<br />
M.K: Hiç kuflkusuz, bir sanat aristokrasisinden söz edilebilir. Bu güruhun<br />
en temel ifllevi hâkim paradigmay›, sanki her türden paradigmalara<br />
karfl›ym›fllar gibi çok ince bir tarzda sanat ve edebiyat arac›l›¤›yla topluma<br />
zerk etmektir. Bunlara karfl› mücadele etmek tek bir cepheden mümkün<br />
de¤ildir. Hayat›n her alan›nda örgütlü ve örgütlü oldu¤u kadar var<br />
olan örgütlülü¤ü çeflitli kurum ve kurulufllara dönüfltürerek geriletilebilinir.<br />
Bunun için de esas olarak, politik mücadelenin pozitif anlamda ivme<br />
kazanmas› gerekir. Çünkü karfl› taraf›n etkin oldu¤u dönemlere bak›ld›-<br />
¤›nda hep darbe sonras› süreçlere denk geliyor. Ki böyle süreçlerde sosyalist<br />
mücadele zay›flat›ld›¤›ndan sanat aristokrasisinin etkinli¤i aç›s›ndan<br />
önemli bir zemin olufluyor. Böylesi dönemlerde devrime umudunu yitiren<br />
kitleleri manipüle etmek ve temel sorunlar›ndan dikkatleri baflka konulara<br />
çekmek daha kolayd›r. Bu nedenle, içinde bulundu¤umuz koflullar dikkate<br />
al›nd›¤›nda hem politik ve hem de sanat aç›s›ndan var olan kurumlar›<br />
gelifltirmekle birlikte, özellikle sanat aç›s›ndan oldukça genifl bir yelpazede<br />
-sinema, TV dahil- etkin bir kurumlaflmaya ihtiyaç vard›r. Ama bunun<br />
a¤›rl›k noktas›n› politik mücadele oluflturacakt›r. Politik mücadele kitlelerin<br />
gündemine girdi¤i oranda, sosyalist gerçekçili¤i temel alan sanat ve<br />
edebiyat cephesi de bir çekim merkezi oluflturacakt›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat<br />
cephesi aç›s›ndan sosyalist bak›fl aç›s› korunarak, özellikle biçim konusunda<br />
daha yarat›c› tarzlar›n denenmesine ihtiyaç vard›r. Söz konusu toplumu<br />
kucaklayan kurumlaflmalar oldu¤u zaman sanat aristokrasisi geriletilebilinecek.<br />
40
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
S.C: Bilindi¤i üzere Türkiye’de ciddî yaz›l› kültür oluflmadan, medya<br />
araçlar› gündeme girdi. Kuflaklar›n kültürel birikimleri yamal› bohça misali<br />
paramparça oldu. Cumhuriyet döneminde ise önce devleti kurup ard›ndan<br />
bir uluslaflma bilinci oluflturulma yöntemine gidildi. Oluflturulan<br />
tüm kültürel kurumlaflmalarda bir milliyetçi bak›fl aç›s› kitlelere verilmek<br />
istendi. Sonuçlar›na bakt›¤›m›zda; kendisini solcu olarak tarif eden kimi<br />
ayd›n ve sanatç›lar›n da Kemalist ideolojiyle hareket etti¤ini görüyoruz.<br />
Bir tarafta Kemalist ideolojiyle “toplumcu gerçekçilik” yapt›¤›n› iddia<br />
eden kesim, di¤er tarafta da liberal ve postmodern ak›m piyasay› kaplam›fl<br />
durumdad›r. Sosyalist gerçekçilik iddias›nda olan gruplar ise darmada¤›n›kt›r.<br />
Di¤er yay›nlar›m›zda da s›k s›k bu konuyu ifllemeye çal›fl›yoruz.<br />
Marksist hareketin parçalanm›fll›¤›na son vermeden sanat edebiyat<br />
alan›n›n da etkisiz kalaca¤› bellidir. Birbirinden ay›rmad›¤›m›z sanat ve<br />
politik mücadele ortam›nda parçalanm›fll›¤› nas›l aflabiliriz?<br />
M.K: Bu topraklarda, parçal›l›k veya tepeden inmecilik bir olgu. Sorun<br />
bu olguyu görüp, buna göre hareket etmektir. Bu aç›dan düflünüldü-<br />
¤ünde, biz iç dinamikleriyle geliflen bir burjuva kültürünü edinmeden daha<br />
çok feodal kültür ve de¤er yarg›lar›n›n hâkim oldu¤u bir zihniyetle sosyalizme<br />
yöneliyoruz. Bu nedenle sosyalist kavray›fl›m›z veya sosyalizme<br />
yükledi¤imiz baz› de¤erlere bu zihniyetimiz yans›maktad›r. Bir yandan da<br />
resmî ideolojinin kurumlar›ndan etkilenmifl olmam›z durumu daha da<br />
içinden ç›k›lamaz bir hale sokuyor. Burada öncelikle yapmam›z gereken,<br />
resmî ideolojiyle ve bu ideolojinin yönlendirdi¤i tüm de¤er yarg›lar›yla bir<br />
hesaplaflma içinde olmam›zd›r. Bu hesaplaflmayla, her türden milliyetçilikten<br />
uzak tamamen enternasyonalist ve toplumun ana çeliflkilerini yans›-<br />
tan ve bu ana çeliflkilerine karfl› sosyalist duruflu sergileyen bir tav›r içinde<br />
olmak gerekir. Bu kadar yaflan›lan fleylerden sonra art›k hem milliyetçi<br />
hem sosyalist, hem Kemalist hem sosyalist olunmayaca¤› aç›kt›r. Zaten<br />
bu eflyan›n do¤as›na ayk›r›d›r. Ülkede yaflanan bu çarp›kl›¤›n yan› s›ra,<br />
Marksizm’i nas›l anlad›¤›m›z veya yorumlad›¤›m›z da önemlidir. Tüm deneyimler<br />
dikkate al›nd›¤›nda ve bu deneyimler ›fl›¤›nda Marksizm’e daha<br />
genifl bir pencereden bakmaya ihtiyaç vard›r. E¤er Marx’›n belirlemelerine<br />
dinsel dogma bab›nda yaklaflm›yorsak, yaflad›¤› ça¤›n özgünlü¤üyle ele<br />
al›rsak, evrensel olanla özgül olan›n ayr›m›n› do¤ru yapabilirsek, söz konusu<br />
kuflatmay› aflabiliriz. E¤er felsefeye ve paradigmalara bir yönüyle<br />
yön verenin bilimsel geliflmeler oldu¤unun bilincindeysek, söz konusu bilimsel<br />
geliflmeler temelinde yeniden Marksizm’i yorumlamaya ihtiyaç<br />
vard›r. Günümüzdeki liberal vb. e¤ilimler, t›kanan sisteme nefes ald›rma<br />
çabalar›d›r. Fakat sistemin yap›sal krizi varl›¤›n› sürdürdükçe bu türlü çabalar›n<br />
kal›c› çözümler getirmeyece¤i aç›kt›r. Bu gün sistemi yönlendiren<br />
güçler bile bunun fark›ndalar ve kendi krizlerini aflmak için bile Mark-<br />
41
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
sizm’den yararlanma çabas›ndalar. Karfl› güç nas›l ki Marksizm’den ders<br />
ç›kar›yor ve kendi ç›karlar› için yararlanmaya çal›fl›yorlarsa bizler de mevcut<br />
sistemin tüm deneyimlerinden kendi ç›karlar›m›z temelinde dersler ç›-<br />
karmal›y›z. Önemli olan emek sermaye, ezen ezilen cins, ulus, yöneten ve<br />
yönetilen gibi topluma yön veren temel eksenlerde sosyalist duruflu koruyabilmektir.<br />
Bunu sa¤larken at bafl› olarak, bu kavray›fl›m›z› sanat ve edebiyata<br />
uygulad›¤›m›z zaman birbirini etkileyen ve birbirlerinden etkilenen<br />
bu alanlar daha iyi bir geliflme çizgisine yol açacaklar› kaç›n›lmazd›r. Paradigmada<br />
ar›l›k olmadan prati¤in karmafl›k sorunlar›na yan›t bulabilmek<br />
ve ya olabilmek mümkün de¤ildir. Ar› olmayan bir paradigma hem yönlendirmeye<br />
aç›k ve hem de hedeflenen amaçla, çeliflir ve onu yads›yan bir<br />
noktaya varmas› kaç›n›lmazd›r.<br />
S.C: Co¤rafyam›zdaki devrimci gruplar genel olarak sanat edebiyat<br />
alan›na küçümseyen bir bak›fl aç›s› içinde oldu. Devrimci gruplar›n en geliflkin<br />
oldu¤u dönemlerde bile süreklili¤ini sa¤lam›fl ve toplum üzerinde<br />
etkili olabilen bir sanat dergisi üretilemedi. Örne¤in Sabahattin Alilerin<br />
üretmifl oldu¤u Marko Pafla ya da Nâz›mlar›n üretti¤i Resimli Ay vb. dergilerin<br />
toplumdaki etkinli¤i seviyesine ulaflm›fl bir dergi bir daha üretilemedi.<br />
Bunu neye ba¤l›yorsunuz?<br />
M.K: Nâz›mlar›n döneminde sosyalizmin prestijinin en yüksek oldu-<br />
¤u dönemdi. Bu nedenle, sosyalist gerçekçilik ad›na ç›kar›lan dergiler hiç<br />
sorgulanmaks›z›n benimsenebiliyordu. En az bu neden kadar etkili ikinci<br />
bir nedense, ç›kar›lan ürünlerin kalitesiydi. Birço¤umuzun devrimcileflme<br />
sürecine bakt›¤›m›zda, Marksist literatürü okumadan önce Nâz›m’›n fliirleriyle<br />
bir tan›flma söz konusudur. Yani edebiyat literatüründen politik literatüre<br />
do¤ru bir yönelim vard›r. Ne ki, pratikte bu yaflanmas›na ra¤men,<br />
duygudan bilince do¤ru bir yönelim olmas›na karfl›n ve üstelik yap›lan<br />
sevk ve idare edenlerin de böyle bir geliflim çizgisinden gelmesine ra¤men,<br />
tam tersi bir yaklafl›m sergilemeleri ancak s›¤l›kla aç›klanabilinir.<br />
Daha çok, temel mücadele yöntemini öne ç›kararak di¤er mücadele yöntemlerini<br />
ikinci planda ele alma ad›na hiç ele almama durumu vard›r. Sanki<br />
devrim oldu¤unda ikinci alan olarak görülenler hemencecik kendili¤inden<br />
infla olacakm›fl gibi bir yaklafl›m vard›r. Oysa politik kurumlar da dâhil<br />
tüm kurumlar mücadele içinde flekillenip devrimle birlikte yeni toplumun<br />
kurumlan haline gelirler. Tabii ki, hepsi politik kurumlarla ayn› düzeyde<br />
bir geliflmeye yol açmayabilir. Ama burada bir ret vard›r. ‹flin kolayc›l›¤›na<br />
kaç›larak ve mücadeleye esas yön veren temel biçim gerekçe<br />
gösterilerek di¤er alanlar› karfl› tarafa b›rakman›n ne tür sonuçlara yol açt›¤›<br />
söze gerek b›rakmayacak kadar aç›kt›r.<br />
42
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
S.C: Devrimci gruplar içinde sanat edebiyat alan›na yönelen kadrolar<br />
genellikle gruptan kopuyor. Ayn› flekilde gruplar, sanat edebiyata yönelen<br />
kadrolar› içinde tutam›yor. Kopan kadrolar›n hepsi de¤il ama a¤›rl›kl›<br />
bir k›sm› bir düflünsel de¤iflime u¤ruyor. Bunlar ço¤unlukla sanat<br />
aristokrasisine dâhil olman›n çabas› içinde oluyor. De¤er yarg›lar› genellikle<br />
piyasan›n belirleyicili¤i alt›na giriyor. Yaflanan sosyalizm denemelerini<br />
de dikkate alarak sanat-politika-estetik bütünlü¤ü ya da partili-partisiz<br />
sanat konular›yla ilgili ne düflünüyorsunuz?<br />
M.K: Söz konusu sonuca yol açan, yap›lar›n sanat ve edebiyata s›¤<br />
yaklafl›m› kadar bireylerin de tersinden ayn› nitelikteki yaklafl›m› göstermesinden<br />
kaynaklanmaktad›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat› d›fllay›c› bir yaklafl›m,<br />
tersinden politikay› d›fllay›c› bir yaklafl›ma yol açmaktad›r. Oysa her iki<br />
alan da birbirleriyle uyumlu bir biçimde götürülebilinir. Sosyalist gerçekçili¤e<br />
alan aç›lmas› aç›s›ndan politik mücadele baflat oldu¤undan, her ne<br />
kadar sanat kendi içinde ba¤›ms›z olsa da politik mücadeleye ba¤›ml› geliflmek<br />
durumundad›r. Bireylerin yeteneklerine ba¤l› olarak, bu alanlarda<br />
görevlendirmeler olabilir. Ancak bu görevlendirmeler veya bireylerin tercihleriyle<br />
yap›lan çal›flmalar di¤er alanlar gibi ele al›nmamal›. Yani bir sanat<br />
kolunda çal›flanla bir sendika kolunda çal›flanlara yaklafl›m ve alanlar›n<br />
ele al›nmas›nda bir farkl›l›k olmak zorundad›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat kendi<br />
do¤as›nda muhalif olmay› tafl›d›¤›ndan partilerin sanat edebiyat kollar›<br />
göreceli olarak ba¤›ms›z olmal›. Geçmiflten beri yap›la gelen parti sanatç›s›<br />
veya parti d›fl› sanatç› tart›flmas›n›n pek sa¤l›kl› bir tart›flma olmad›¤›-<br />
n› söyleyebilirim. Bir anlamda yumurta tavuk tart›flmas›n› and›rmaktad›r.<br />
Partili iyi sanatç›lar ç›kabilece¤i gibi, partili olmayan ama sosyalist gerçekçili¤i<br />
esas alan iyi sanatç›lar da ç›kabilir. Sosyalist sanatç›, yeri geldi-<br />
¤inde içinde bulundu¤u yap›n›n eksikliklerini de sorgulamal›. Ve sanat<br />
arac›l›¤›yla bunlara sosyalist çözümler aramal›. Reel sosyalizm prati¤inde<br />
görülen sloganc›l›ktan ve icazetli eserlere yönelmekten uzak durulmal›.<br />
Bireyde sosyalist kavray›fl ve bak›fl aç›s› derinlefltikçe bireyin iradesine<br />
ra¤men eserlerine de yans›yacakt›r.<br />
Bireyler aç›s›ndan sorun ele al›nd›¤›nda; gerek hapishanelerde gerekse<br />
de d›flar›da, sanat ve edebiyata yönelim yanl›fl bir zeminden bafllanmaktad›r.<br />
Yani politik arenay› terk ettikten sonra sanat ve edebiyat alan›na yönelinmektedir.<br />
Bafllang›ç böyle olunca hiç kuflkusuz, konjonktürel durum<br />
da dikkate al›nd›¤›nda ister istemez bu alana hâkim olan gücün istemleri<br />
do¤rultusunda bir üretime yönelinmektedir. Bu da beraberinde hem bak›fl<br />
aç›s›nda ve hem de de¤er yarg›lar›nda bir erozyona yol açmaktad›r. Âdeta<br />
böylesi bireyler kendilerini egemen sanat baronlar›na kabul ettirmek<br />
için mevcut olandan daha uç noktalara savrulduklar› gerçe¤i say›lmayacak<br />
kadar örneklerle doludur. Özcesi, bu yaklafl›mlar›n yap›lar›n s›¤ yaklafl›-<br />
m›na tepki olarak görülse de asl›nda alt›nda yatan bireysel gelecek kayg›-<br />
43
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
s› kadar ütopyadan kopmay› ifade etmektedir. Yap›lar›n do¤ru yaklafl›m›<br />
gelifltirdi¤i zamanlarda bile bu tür bireysel yaklafl›mlar olacakt›r, ama en<br />
az›ndan do¤ru yaklafl›mla birlikte hem sanat alan›nda bir kurumlaflma yaflanacak<br />
hem de ütopyas›n› koruyanlar›n yap› içinde tutmay› sa¤layacakt›r.<br />
Yaflama yön veren yap› oldu¤undan dolay› yap›lar›n do¤ru yaklafl›ma<br />
gelmesi bireylerinkinden daha fazla önem kazanmaktad›r. Çünkü do¤ru<br />
sanat ve edebiyat yaklafl›m›n› esas alm›fl bir yap› bireyleri de buna göre flekillendirece¤inden,<br />
geçmifle oranla bu yönlü sorunlar daha azalabilece¤i<br />
gibi daha iyi ürünler de ç›kacakt›r. Sosyalistler, kendi yaflamlar›n› sanat ve<br />
edebiyata aktarmad›klar› için, ün yapma ve para kazanma peflinde olan birey<br />
ve sanat baronlar›; kanlar ve canlar pahas›na yarat›lan bir gelene¤i<br />
kendi ç›karlar› aç›s›ndan metalaflt›rmaktad›rlar. Hatta bununla da yetinmeyip,<br />
yaflamlardan çarp›tarak, egemen sistemin nas›l afl›lamaz oldu¤unu ve<br />
ebedi oldu¤unu bir biçimde okuyucular›n bilinçlerine kaz›maktalar.<br />
S.C: Engels, Frans›z toplumunun yap›s›n› istatistiklerden daha çok<br />
Balzac’›n eserlerinden ö¤rendik diyordu. Benzer bir biçimde Lenin, Dostoyevski<br />
ve Tolstoy gibi gerçekçi edebiyatç›lar›; sosyalist gerçekçili¤in ve<br />
ba¤lant›l› olarak Bolflevik hareketin öncelleri olarak de¤erlendirmifltir.<br />
19. ve 20. Yüzy›lda gerçekçi ve sosyalist gerçekçi zeminde eser veren edebiyatç›lar›n<br />
yaratm›fl olduklar› karakterler ve tiplemeler insanlar›n belleklerinde<br />
yerlerini kal›c›laflt›rd›lar. Sosyalizm denemelerinden geriye düflüfl<br />
sonras›nda ve günümüz emperyalist küreselleflme döneminde güçlü ve<br />
kal›c› eserler ç›km›yor. Üstelik mevcut koflullarda, bilgiye ulaflmak daha<br />
h›zl› ve kolay hale gelmifltir. Bilgi ve teknoloji h›zla geliflti¤i halde kültür,<br />
edebiyat ve sanatta bir gerileme oldu¤u gözleniyor. Bu tezat durumu nas›l<br />
aç›klayabilirsiniz?<br />
M.K: Asl›nda, söz konusu durum bafll› bafl›na bir araflt›rma ve inceleme<br />
konusudur. Röportaj ba¤lam›nda ele ald›¤›m›zda öncelikle kat›lal›m<br />
veya kat›lmayal›m, söz konusu dönemlerde yazarlar›n belli bir paradigmas›<br />
vard›. Eserlerini ele al›rken, toplumu ve toplum içinde yaflayan bireyleri<br />
toplumsal iliflkilerin bütünü ba¤lam›nda de¤erlendiriyorlard›. Âdeta, yaratt›klar›<br />
karakterler özgülünde toplumu oldu¤u kadar, toplumun içerisinden<br />
geçti¤i ça¤› da analiz ediyorlard›. Karakterler flahs›nda bu analizler<br />
yap›l›rken geçmifl, bugün ve gelecek göz önüne al›narak analizler gerçeklefltiriliyordu.<br />
Oysa günümüzün yazarlar›nda her ne kadar ça¤dan kaynakl›<br />
bir yönü olsa da, sa¤lam bir paradigma söz konusu de¤il. Daha çok, pazar<br />
iliflkileri ba¤lam›nda, neyin daha iyi pazarlanaca¤›na bak›larak eserler<br />
ortaya ç›kar›lmaktad›r. Örtük veya aç›k, istenilen siparifllere yan›t olunmaya<br />
çal›fl›lmaktad›r. Böyle bir yaklafl›m, ister istemez karakterleri yarat›rken<br />
toplumsal iliflkiler ba¤lam›n› koparmaya yönlendiriyor. Hiç kuflkusuz,<br />
bireyin iç dünyas›n› eksen alan ve yaflad›¤› çat›flmalar› irdeleyen eserler<br />
44
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
yaz›labilir. Ama bu eserler, arka planda güçlü bir toplumsal iliflki ba¤lam›na<br />
dayand›¤› noktada bir anlam ifade edebilir. Yoksa Amerikan toplumunda,<br />
toplum d›fl›na itilmifl milyonlarca insan›n flahs›nda topluma empoze<br />
edilmek istenen bireylerin içinde bulundu¤u durumlar› sadece bireylerin<br />
baflar›s›zl›¤›na ba¤layan yaklafl›ma götürür ki, niyetimiz ne olursa olsun<br />
egemen sistemi meflrulaflt›rmaya ve hakl› ç›karmaya yol açar. Bireylerin<br />
içinde bulundu¤u temel çeliflki ve çat›flk›lardan ar›nd›r›ld›¤›nda, geriye<br />
söz konusu çarp›k bir yaklafl›m kal›r. Oysa bireyin yaflam›na yön veren<br />
ve hatta bireyin tercihlerini bile yönlendiren, toplumsal iliflkilerin bütünüdür.<br />
Bu iliflkiler ele al›narak ve bireyin bu iliflkiler karfl›s›ndaki durufl<br />
ve yaklafl›m›n› sorgulayarak üretilen bir karakter olmad›¤› için günümüz<br />
edebiyat›, fliirden romana kadar tüm alanlarda kal›c› olmayan veya k›sa<br />
sürede unutulan eserler ortaya ç›kart›yor. Bugün haf›zam› yoklad›¤›mda,<br />
hiçbir fliir son yirmi y›lda yaz›lm›fl fliirler de¤ildir. Bunun da söz konusu<br />
durumla yak›ndan ilgisi vard›r. Özcesi, günümüzde yaflanan sorunlar›n temelinde<br />
birey ve toplum iliflkisinin tek yanl› kurulmas›ndan kaynaklanmaktad›r.<br />
Ya toplum flahs›nda toplumsal iliflkiler bütünü yads›n›yor, ya da<br />
birey göz ard› ediliyor. Fakat birey ve toplum iliflkisi iyi kuruldu¤unda ve<br />
bu iliflki ba¤lam›nda toplumsal iliflkiler analizini esas alarak karakterler<br />
yarat›ld›¤›nda, bilimsel araflt›rmalar için de önemli bir veri olabilece¤i gibi<br />
böylesi çal›flmalar› yönlendiren bir iflleve de sahip olabilir. Bu olmad›-<br />
¤›ndan, sanat ve edebiyat günümüz egemen sisteminin ezilenlere dönük<br />
âdeta bir afyonu olarak kullan›lmaktad›r. Özellikle romanda bu çok aç›k<br />
ve belirgindir. Biraz gerçek, fazlas›yla cinsellik harmanlanarak ve toplumsal<br />
ba¤lam›ndan kopararak, özellikle de belli bir gelir seviyesinde olanlar›n<br />
yaflam› eksene al›narak âdeta mevcut sistem yeryüzünün cenneti olarak<br />
sunulmaktad›r. Bu tespite en iyi örne¤i TV dizileri oluflturmaktad›r.<br />
Buradan hareketle yoksul kesimlere belli bir yaflam tarz› empoze edilip o<br />
tarza ulaflman›n ancak ve ancak sisteme entegre olmaktan ve sistem içinde<br />
bu yaflam tarz›n› yakalamak için çal›flmaktan baflka bir yol almad›¤› düflüncesi<br />
afl›lan›yor. Gerçek yaflamda karfl›l›¤› olmayan ve daha çok masallar›<br />
and›ran bu sanal yaflamlar arac›l›¤›yla egemen sistem kendini süreklilefltiriyor.<br />
8 Temmuz 2010<br />
* Bu röportaj› <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergimiz ad›na Kand›ra-Kocaeli 2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevinde<br />
müebbet hapis cezas› alm›fl olan “tutuklu” Arkadafl›m›z Turgay Ulu gerçeklefltirmifltir.<br />
** Mehmet Karakufl: Halen Kand›ra-Kocaeli 2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevinde PKK davas› nedeniyle<br />
müebbet hapis cezas› alm›fl siyasî hükümlüdür.<br />
45
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
ÖLÜLER YAS TUTMAZ<br />
yine duman çökmüfl da¤lar›na<br />
gam eline ç›km›fl ad›n<br />
nerede arad›msa en çok orada yoktun göz nurum<br />
nerede arad›msa<br />
gö¤süne kuzgunlar konmufl<br />
orada ceylanlar buldum<br />
görmek midir flimdi bu<br />
duymak<br />
kör olmak<br />
sa¤›r olmak m›<br />
uzatmak m› boynunu sat›r›na cellad›n<br />
düflüp ard›na kay›p evlatlar›n<br />
mezarlar›n› ba¤r›ma kaz›d›¤›n<br />
u¤unmak m› üzerinde bofl tabutlar›n<br />
karaya vurmufl bal›klar›n a¤z› de¤il bu<br />
mezat›na pey sürülmüfl kebapl›k koyun de¤il<br />
bir yoksulluk dedikçe bir ayr›l›k bir ölüm<br />
al dediler gö¤sünden lokmalar koparan iflsizlik<br />
al dediler zam<br />
al dediler feryad› açlar›n<br />
46
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
onlar ki postunun üzerinde ba¤dafl kurmaya geldiler<br />
s›¤mad› kitaplara içtikleri kan›n hesab›<br />
k›yd›klar›n›n ah› gök kubbeye s›¤mad›<br />
bir kiflinin gülmesi için<br />
binlerce kiflinin gözyafllar›yla beslendi ruhlar›<br />
vicdanlar› flak›rt›s›yla beslendi k›rbaçlar›n<br />
mutlulu¤u hep beraber fethetmek kadar gerçek<br />
tek bafl›na yaflamak kadar yalan<br />
iflin birlefltirdikçe paran›n ay›rd›¤›<br />
her biri bir diyarda gebermek kadar sefil<br />
ey eme¤ini vitrinlerde padalyalar * gibi seyreden<br />
görmek midir flimdi bu<br />
duymak<br />
yaflamak m›<br />
yeryüzünü cennetin yüzüne çevirmek<br />
bakmak m› ard›ndan bedeninden yitik o¤ullar gibi gidenin<br />
As›m Gönen<br />
* padalya: ‹çine ot doldurulmufl kufl ölüsü.<br />
47
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Tuncay fiur<br />
Yoz, Kozmopolit Kültür, <strong>Sanat</strong> ve Gençlik<br />
S›n›fl› toplumlarda kültür ve sanat kavramlar› üstyap›n›n bir ögesini<br />
oluflturmakta, insanl›¤›n maddî üretim etkinlikleri üzerinde yer al›p, geliflip,<br />
flekillenmektedir. Neolitik dönemde Mezopotamya’da, insanl›¤›n ilk<br />
yerleflkesinde insanlar›n topluluklar halinde yaflamalar›yla bafllayan ve günümüze<br />
uzanan kültür, sanat serüveni tarihsel sürecin çeflitli evrelerinden<br />
geçerek kümülatif bir biçimde günümüze ulaflm›flt›r. Bu tarihsel süreç içerisinde,<br />
kimi toplumlarla, kavimler insanl›¤›n kültür sanat hazinesine yenilerini<br />
eklerken, kimileri de olanlar› yok etmeye teflebbüs etmifl, yok etmifltir.<br />
Amac›m, bu yaz›da insanl›¤›n tarihi ile ilgili olarak ansiklopedik<br />
bilgiler vermek de¤il elbette; fakat, insanl›¤›n yaratt›¤› bu kültür ve sanat<br />
hazinesine kastetmeye çal›flanlar, kast edenler tarihsel süreç içerisinde, s›-<br />
n›fl› toplumlar›n ortaya ç›k›fl›yla bafllam›fl ve yine bu süreç içerisinden günümüze<br />
kendilerine bu misyonu biçen hakim gerici tabakalar hiç eksik olmam›flt›r.<br />
Olacak gibi de görünmüyor s›n›fl› toplumlar var oldu¤u sürece.<br />
Bahsedilen gerici hakim s›n›flar›n bu u¤ursuz misyonunu günümüzde de<br />
yerine getirmek için canla baflla çal›flanlar›n say›s› maalesef bir elin parmaklar›n›<br />
geçmektedir. 18.yy’dan itibaren h›zla geliflen sanayi ve yeni sömürü<br />
sisteminin ad› olacak kapitalizm insanlar›n kol güçlerinin sömürülmesini<br />
yetersiz bulmufl(!) ve insan› insan yapan di¤er tüm de¤erlerin de<br />
sistematik ve aflamal› olarak sömürülmesine karar vermifltir. Günümüzde<br />
bu misyonu fazlas›yla ve lay›k›yla(!) yerine getirmektedir.<br />
Peki kapitalizm’in de bir sanat› ve kültürü yok mudur? Ad›na kültürsanat<br />
diyecekseniz elbette ki vard›r, hem de mide buland›racak ölçüde att›¤›m›z<br />
her ad›mda, yedi¤imiz, giydi¤imiz, yapt›¤›m›z her fleyde, bakt›¤›-<br />
m›z her yerde. Soral›m o vakit tüm varl›¤› insan eme¤inin sömürüsü üzerine<br />
kurulu olan bu sistem neden kültür sanat gibi alengirli ifllerle u¤raflma<br />
gere¤i duysun? Birileri “olur mu can›m kapitalizmin de sanata ve kültüre<br />
ihtiyac› var; o da insanl›¤›n kültür sanat levhas›na bir fleyler yazmak istiyor”<br />
diyedursun… Biz aslen kendi devaml›l›¤›n›n bir baflka versiyonu olarak<br />
bu tarz ifllere soyundu¤unun bilincindeyiz; e¤er b›rakt›¤› miraslara bakacak<br />
olursak sicili pek de temiz görünmüyor. Günümüzde kapitalizm art›k<br />
ülkeleri topla tüfekle iflgal edebilme cüretini çok fazla gösterememekte<br />
(tabii haks›zl›k etmeyelim bundan da geri durmamaktad›r. Son örne¤i-<br />
48
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
ni Irak’ta gördük, görmekteyiz.), daha çok kültür emperyalizmi ve dejenerasyonuyla<br />
bu kadim görevini sürdürmektedir; çünkü bu çok daha kolay,<br />
topa ve tüfe¤e göre de çok daha ucuz ve en önemlisi de çok daha etkilidir.<br />
Kapitalizm insan›n en de¤erli varl›¤› olan eme¤inin sömürüsünde<br />
gösterdi¤i pervas›zl›¤› sözümona sanat›nda ve kültüründe de lay›k›yla<br />
yapmaktad›r; çünkü kapitalizm sanat› ve kültürü hiçbir sanatsal ve etik<br />
kayg› tafl›madan metay› ve metalaflt›rd›¤› insan› tüketime dayanan, hazc›,<br />
bireyci, bin bir çeflit idealizasyon ve mistifikasyonlarla donatm›fl bir çehrededir.<br />
Sosyalist deneyimlerde, Sovyetlerde ve Çin’de baflar›l› örneklerini<br />
gördü¤ümüz sosyalist gerçekçi kültür ve sanat hamlelerine karfl› kapitalizm<br />
de bofl durmam›fl, özellikle “so¤uk savafl” y›llar›nda bizzat toplumun<br />
sosyalizasyonunu engellemek için çok ciddî bütçeler ay›rarak toplumsal<br />
gerçeklikten uzak hazza ve tüketime dayal› bir sanat ve kültür propagandas›na<br />
giriflmifltir. Hollywood bu görevi Lenin’in “<strong>Sanat</strong>lar içinde<br />
sinema bizim için en önemlisidir” dedi¤i sinema alan›nda baflar›l›(!) bir biçimde<br />
yerine getirmifltir, getirmektedir. Sosyalist blo¤un geçici olarak çözülmesiyle<br />
birlikte Kapitalizmin sanatsal, estetik, etik, toplumsal hiçbir<br />
de¤er tafl›mayan sanat ve kültür anlay›fl› tüm dünyada at koflturmaya bafllam›fl,<br />
sözümona sanatta daha özgürlükçü, yenilikçi bir dönemin kap›lar›<br />
aralanm›flt›.<br />
1989’da Berlin Duvar› y›k›l›nca Bat› Berlin’e giden insanlara sanatsal<br />
özgürlük ve yenilik ad›na sunduklar› ilk fley pornografiydi; birilerinin sanat›n<br />
özgürlü¤ünden ve yenili¤inden anlad›¤› fley de san›r›m kad›n bedeninin<br />
piyasaya sunulmas›yd›. Evet, Kapitalizmin sanat anlay›fl› budur; meta<br />
haline getirip satabilece¤i her fleyi cilalayarak al›c›ya sunmak ve art›-de-<br />
¤er haline getirmek. Hal böyleyken ülkemize bu Kapitalist ya¤ma düzeninin<br />
sanat› ve kültürü ne kadar nüfuz etmifltir; toplumumuz, özellikle gençli¤imiz<br />
bunu ne ölçüde alm›flt›r? Bu sorunun cevab› maalesef flu: Alabildi¤ine<br />
bu ya¤ma düzeninin kültürü ve sanat›n› alm›fl vaziyetteyiz. Zaten<br />
Pir Sultan’›n deyimiyle, “bozuk düzende sa¤lam çark olur mu?” Olmuyor<br />
ve olacakm›fl gibi de gözükmüyor. Tarih-toplum, toplum-s›n›f iliflkilerinden<br />
kopuk, bunlar›n diyalektik birli¤inden yoksun, tamamen ihraç ve devflirme<br />
yöntemlerle oluflturulan ve önemli ölçüde de baflar›l› olunan bir kültür-sanat<br />
girdab› içindeyiz. Özellikle ‘80’den sonra Türkiye’nin kap›lar›n›<br />
tamamen açt›¤› ve h›zla kapitalistleflmeye / tekelleflmeye bafllad›¤› dönemden<br />
bu yana egemen yoz kültür ve sanat›n etkileri daha da belirginleflmeye<br />
bafllad›. ‘60 ve ‘70’lerin toplumsal hareketlenmelerinin tüm dünya genelinde<br />
oldu¤u gibi Türkiye’de de yenilgiye u¤rat›lmas›yla, ad›na birilerinin<br />
“yeni dünya düzeni” dedikleri ya¤ma ve talan, her alanda oldu¤u gibi<br />
sanat ve kültürel alanda da yerleflmekte gecikmedi. Bu talan düzeninin<br />
kültür ve sanat›n›n etkileri “12’li darbeler” den sonra Türkiye’de özellikle<br />
gençlik üzerinde etkili oldu, olduruldu; geldi¤imiz gün itibariyle de<br />
oluflturulan bu yoz, kozmopolit kültürün etkisi kendini s›n›r tan›maz bir<br />
S. C. F/4<br />
49
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
biçimde hissettirmektedir. Çünkü ‘80’den sonra ekonomik alanda esen neoliberal<br />
rüzgar, kültür ve sanat alan›nda da “globalleflen, s›n›rlar› kalkan<br />
dünyan›n kozmopolit kültürü” gibi güzellemelerle kendisini al›c›ya sundu<br />
ve kabul görmek noktas›nda da çok gecikmedi. Ülkemiz de ‘80’den sonra<br />
24 Ocak vari kararlarla kapitalizmin anarfli düzenine tüm kap›lar›n› açmakta<br />
hiç gecikmemifl, onun kozmopolit, global(!) kültürünü de ba¤r›na<br />
basm›flt›r. Bu u¤urda hakk›n› vererek hizmet etmek için de memleketteki<br />
baflta üniversiteler olmak üzere tüm kurum ve araçlar› harekete geçirmifltir;<br />
günümüzde de toplum, s›n›f, tarih olgular›ndan ba¤›ms›z, bunlar›n diyalektik<br />
birlikteli¤inden kopuk, yar›m ayd›n yazar-çizer, edebiyatç›lar›n<br />
bini bir parad›r.<br />
Resimde, edebiyatta yenilik ad›na olmad›k mistifikasyonlar ve soyutlamalarla<br />
“ne kadar anlafl›lmazsa o kadar yarat›c›d›r, yenilikçidir” gibi<br />
yaklafl›mlarla kapitalist sanat anlay›fl› s›çt›¤› boku duvara f›rlat›p oluflan<br />
silueti satma hesab›na, yar›fl›na girmifltir; ve burjuvazinin midesinin de baya¤›<br />
genifl oldu¤unu düflünürsek yarat›c›l›klar›n› ve üretkenliklerini durdurabilene<br />
aflk olsun!!<br />
Toplumdan yabanc›laflan, insan› insandan ve toplumdan yabanc›laflt›-<br />
ran bu bilinemezci, hazc›, anl›k tüketime dayanan yoz sanat anlay›fl› karfl›s›nda<br />
“sol cenah›m›z” ne yap›yor, yapabiliyor? Somut durumun somut<br />
tahlilinden hareket edeceksek kal›pç›l›¤›n, sloganc›l›¤›n d›fl›na ç›kt›klar›<br />
söylenemez.<br />
Sol, sosyalist, komünist iddial› -ki bunlara dergimizin ad›n› çal›p kendi<br />
dar gurup amaçlar›na alet edenler de dâhildir (sip tekapesinden bahsediyoruz)-<br />
birçok grup, örgüt, parti “sosyalist gerçekçi sanat, edebiyat dergisi”<br />
gibi iddial› isimler kullanarak yay›n faaliyetleri yapmaktad›rlar; peki,<br />
düzenin bu yoz - kozmopolit kültürü karfl›s›nda gerçekten bir alternatif<br />
olarak durduklar›n› söyleyebilir miyiz? Bu soruya “evet” cevab› vermek<br />
isterdik; fakat, kendi sorumlulu¤umuzuda yeterince yerine getirememenin<br />
eksikli¤iyle ve bilinciyle hay›r demek durumunday›z.<br />
Peki bu yoz kültür kuflatmas›na Sosyalist Gerçekçi bir sanat anlay›fl›<br />
ile karfl›l›k verilebilir mi? Ve yaz›m›z›n bafll›¤›nda kulland›¤›m›z bu kuflatma<br />
içinde ne oldum delisi, sa¤a sola savrulan bilinemezci, haz›ra konmac›,<br />
hazc›, kimliksizleflmifl gençlik ne kadar etkili olabilir? Bu türden sorulara<br />
da gönül rahatl›¤›yla olumlu cevap verilebilir ve yine gençlik de bu<br />
konuda üzerine düfleni rahatl›kla yapabilir. Yeter ki hayat›n ve mücadelenin<br />
d›fl›na ç›km›fl veya itilmifl, kimliksizlefltirilmifl gençli¤imiz ile tutarl›,<br />
ilkeli Marksist-Leninist bir disiplin ve bunun teori ve prati¤ini kendi toplumuna,<br />
kendi sanat›na, kültürüne sentezleyebilen bu u¤urda emek harcayan<br />
kurum, araç ve ilkeli birliktelikler oluflturulabilsin. Gençlik kültür ve<br />
sanat ad›na ne biliyorsa televizyonlardan ve onun hamaset, milliyetçilik,<br />
tarikatç›l›k düzleminde yapt›¤› dizi, film ve programlar›ndan ö¤renmekte,<br />
gördüklerini taklit etmektedir.<br />
50
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Kapitalizmin gençli¤e sundu¤u kültür ortam›, bar, pavyon (yeni ad›yla<br />
club), birahane, kahvehane… gibi mekânlar›n d›fl›na ç›kmamaktad›r. Bu<br />
gibi yerlerde vaktinin önemli bir bölümünü geçiren geçli¤imiz kendisine<br />
sunulan› pervas›zca tüketmekte, insan›n ve ona ait de¤erlerin en i¤difl edilmifl<br />
halini fark etmeseler de kendi hayatlar›nda da sürdürmekte, sürdürmeye<br />
çal›flmaktad›r. Kapitalizm bunu yaparken tabii yoksul ve emekçi gençlerimizi<br />
de düflünmüyor de¤il!! Gençli¤in, her sosyal s›n›ftan gencimizin,<br />
insan›m›z›n tüketebilece¤i (paras›n›n yetti¤i ölçüde) alanlar açmaktan da<br />
geri durmuyor. 50 binden fazla üniversite ö¤rencisinin bulundu¤u bir ilimizde,<br />
Eskiflehir’de art›k bar, pavyon aç›lacak yer kalmazken gençli¤in<br />
bir kitap sat›n alabilece¤i (burjuvazinin kodaman yay›n ve kitapç› tekellerinden<br />
bahsetmiyoruz) bir kitapç› bulunmamaktad›r. Bu ortamda yetiflen<br />
üniversite ö¤rencisi okuldan da tamamen bilimsellik, toplumsall›k, s›n›fsall›k<br />
iliflkilerinden soyutlanm›fl ne oldu¤u, ne ifle yarayaca¤› belli olmayan<br />
bir bilim, sanat ve kültür al›nca ortaya böyle bir gençli¤in ç›kmas› kaç›n›lmazd›r.<br />
Elefltirilerimizi daha da dalland›r›p budakland›rabilece¤imiz kapitalizmin<br />
bu yoz-kozmopolit kültür-sanat istilas›n›n k›r›l›p afl›lmas› yine komünistlerin,<br />
sosyalistlerin, devrimcilerin elindedir. Bu anlamda gençli¤imizin<br />
kendi kültüründen, köklerinden, ilerici tüm de¤erlerinden olabildi-<br />
¤ince fazla yararlanmas›, kendi s›n›f›na düflman, s›n›f atlama özentisi<br />
içinde, kültürüne, etnisitesine, kimli¤ine, inanc›na yabanc›, yabanc›laflt›-<br />
r›lm›fl bir gençlik görünümünden ç›k›p sanat ve kültürde burjuvazinin ve<br />
onun paral› teorisyenlerinin ortaya att›klar› içi bofl, “hayat›n ve mücadelenin”<br />
do¤rulamad›¤› teori ve pratiklerden s›yr›lm›fl, kendi toplumunu, kültürünü,<br />
s›n›f›n› bilen ve kendi somut flartlar›n›n somut tahlili yoluyla, somuttan<br />
al›p soyutla biçimlendiren ve yine somuta döken bir sanat, sosyalist<br />
gerçekçi sanat anlay›fl› yaratabilen bir gençli¤in oluflmas›, oluflturulmas›<br />
bir temenninin yaz›ya dökülmesi de¤il, somut ve olmas› gereken ve<br />
de olacak oland›r.<br />
Bahsetti¤imiz bu kültür ve sanat›n s›n›fl› toplumlarda, kapitalizm<br />
mengenesinde s›k›lan toplumlarda zor oldu¤unun ve kendili¤indenci, belli<br />
bir disiplin ve kolektif üretimden kopuk bir flekilde olmayaca¤›n›n da bilincindeyiz;<br />
fakat olmas› gerekti¤inin ve olaca¤›n›n da bir o kadar bilincindeyiz.<br />
Yeter ki “dar grupçu, alan kapmac›”, s›n›ftan ve sosyolojik halk<br />
gerçekli¤inden kopuk olmayan Marksist-Leninist teori ve pratikle kuflat›lm›fl<br />
birleflik güçlü bir s›n›f partisi, ‹fiÇ‹ SINIFI PART‹S‹ veya KP’nin<br />
öncülü¤ünde her kesimden halklar›m›z, gençlerimiz ortak bir amaç için,<br />
insanl›¤›n ulusal, sosyal ve enternasyonal kurtuluflu için bir araya gelsin,<br />
gelebilsin…<br />
18 Temmuz 2010<br />
51
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
IRAK ÜSTÜNE<br />
1<br />
kaç iflgal edilmifl kent<br />
sa¤›ltabilir sizce<br />
flarapnellerle kör olmufl<br />
bir k›z›n yeflil gözlerini<br />
kaç petrol kuyusu<br />
geri getirir san›rs›n›z<br />
emperyal salyas›yla kirlenmifl<br />
bir halk›n örselenmifl gururunu<br />
kaç bomba anlar acaba<br />
korkuyla a¤larken s›¤›nakta<br />
bir daha büyümeyecek olan<br />
bir yavrunun çocuklu¤unu<br />
hangi tank duyabilir<br />
sessizce boy vermifl gelinci¤in<br />
çi¤nenirken yarasa yüreklilerce<br />
çöle sald›¤› 盤l›¤›n›<br />
2<br />
a¤lama, a¤lama ›rak<br />
vars›n tenine üflüflsünler timsahlar<br />
not düfl insanl›k kitab›na<br />
hesab›n› tarihe b›rak<br />
52
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
"bu yüzy›l yüzy›l›m›z olacak"<br />
dese de pentagonun dartanyan'›<br />
asur'u, roma'y›, unutmufl herhal<br />
unutmufl üç k›tadan baç alan<br />
devr-î osmaniyenin saltanat›n›<br />
ne kadar kendinden eminse zalim<br />
o kadar yak›n olur y›k›m›<br />
iyi oku tarih-î insaniyeyi<br />
unutma hitler'i, mussolini'yi<br />
a¤›z dolusu sesleniflim bundand›r<br />
berhava nutuklar atmaktan vazgeç<br />
bafl›m uzat beyaz saraydan<br />
uzat daltonlar›n sonuncusu<br />
"dön geri bak"<br />
ma¤rurca sil gözlerini<br />
bafl› gö¤e ermez k›yan›n<br />
gün gelir çöp gibi k›r›l›r<br />
ne dal kal›r tekeller a¤ac›ndan<br />
ne yaprak<br />
kelebe¤in ömrü kadar yaflam›<br />
yak›nd›r, de¤il ›rak<br />
toprak dolar gözlerime<br />
gözlerine toprak dolar<br />
görmeyiz belki o günü<br />
çok fleylerin tan›¤›d›r inan<br />
susufluna aldanma sen<br />
akt› m› bent dinlemez<br />
insanl›k denen ›rmak<br />
a¤lama, a¤lama ›rak<br />
Mehmet Ercan<br />
53
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Gonca Akyar<br />
Halk Türküleri Nas›l Bir Mesaj Veriyor?*<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> - Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi olarak halk türkülerine<br />
icra tekni¤iyle yeni bir ses getiren Gonca Akyar ile 15 Temmuz<br />
2010 tarihinde bir söylefli gerçeklefltirdik. Önce, Gonca Akyar kimdir?<br />
Kendisinden dinleyelim:<br />
1985’te Hollanda da dünyaya geldim.<br />
Dünyal› olmam›z›n yan› s›ra, aslen Sivas’l›y›z.<br />
Babam Kangal’›n Topard›ç, annem<br />
de Zara’n›n Culhali köyünden. Ailemizden ilk<br />
olarak dedem, 1970’lerin iflçi göçüyle Hollanda’ya<br />
gelmifl. Daha sonra eflini ve çocuklar›n›<br />
yan›na alm›fl. Derken, üçüncü kuflak olarak<br />
bizler do¤mufluz.<br />
18 yafl›mda Utrecht Üniversitesi’nin Dil ve<br />
Kültür Bilimleri bölümüne bafllad›m. Ayn› y›l<br />
Rotterdam Üniversitesi’nin Kamu Yönetimi<br />
bölümüne geçifl yapt›m ve kendimi 22 yafl›mda<br />
yüksek lisans tezimi savunurken buldum. Do¤rusu,<br />
tüm çabam bir an önce okulu bitirip, daha yarat›c› u¤rafl›larla, ezbersiz<br />
ve s›navs›z bir flekilde kendimi gelifltirebilmekti.<br />
Bu iste¤imin oluflmas›nda, müzi¤in ve halk türkülerinin etkisi büyüktü.<br />
Babam›n 13 yafl›ndan itibaren saz çal›yor olmas›, bizim saz t›n›lar›yla<br />
dolu bir ortamda büyüme flans›na sahip olmam›z› sa¤lad›. Daha sonra küçük<br />
yaflta ilk müzik derslerimi keman ve ard›ndan flüt ile yan flüt üzerine<br />
ald›m. Aile toplant›lar›nda da s›cac›k çay ve sohbetler eflli¤inde söylenen<br />
türkülerin ve deyifllerin ahengi içinde yo¤ruldum. ‹lk flan derslerimi 17 yafl›mda<br />
ald›m ve derslere üniversite y›llar›mda devam ettim.<br />
Üniversite ö¤renimimi bitirdikten sonra, Hollanda ‹flçi Sendikalar›<br />
Federasyonu’nda çal›flmaya bafllad›m.<br />
Halk Türkülerine getirdi¤iniz yorum Ruhi Su, Sümeyra Çak›r gelene-<br />
¤i ile Azeri sanatç› Rashid Beybutov’u an›msat›yor. Türkülere bu türden<br />
bir yorumu seçerken gerekçeniz nelerdir?<br />
Yürekten kulak verdi¤imizde, türkülerin her birinin bize birfleyler anlatmak<br />
istedi¤ini duyar›z. Okuma-yazma olanaklar› olmayan insanlar›m›z,<br />
54
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
yaflamlar›n›, özlemlerini ve umutlar›n› dilden dile, nesilden nesile, as›rlar›<br />
aflarak, bir araç görevi yükledikleri türkülerle anlat›p aktarm›fllard›r. Bundan<br />
dolay› halk türkülerimizi yorumlarken bize düflen en önemli görev,<br />
anlat›lmak istenen duygular› bilinçli ve içeri¤e yarafl›r bir biçimde dinleyicilere<br />
aktarmakt›r kan›mca.<br />
De¤erli Ruhi Su gibi öncü sanatç›lar›m›z binbir emek ve mücadeleler<br />
vererek bize bu ba¤lamda önemli bir birikim ve örnekler b›rakm›fllard›r.<br />
Bilimsel temellere oturtulmufl bat› flan tekni¤inden yararlanarak sesimize<br />
bilinçli bir flekilde hâkim olabilece¤imizi göstermifllerdir. Yetenek ile insan<br />
sevgisinin gereklili¤i ve halk türkülerinin olufltu¤u koflullar› ö¤renip<br />
özümsemenin yan› s›ra, müzik gelene¤imizi ilerletebilmek için iyi bir ses<br />
e¤itimi görmenin de kaç›n›lmaz oldu¤unu anlatmaya çal›flm›fllard›r. Biz<br />
bu do¤ru ve ilerletici birikimlere nas›l s›rt çevirebiliriz? T›pk› ba¤lama,<br />
keman ya da baflka bir enstrüman çalan bir icrac›n›n yapmas› gerekti¤i gibi,<br />
biz de enstrüman›m›z olan sesimizi ve kendimizi gelifltirmek zorunday›z.<br />
Çünkü sesimizin bize tan›d›¤› olanaklar› tam olarak kullanamad›¤›-<br />
m›zda, türküleri olmas› gerekti¤i gibi yorumlayamay›z ve sanatsal de¤erlerimizi<br />
gelifltiremeyiz.<br />
Bundan dolay› ben de halk türkülerimizi yorumlarken, türkülerin kendi<br />
özüne, içeri¤ine ve aktarmak istedikleri duygulara uygun düflecek flekilde,<br />
klasik bat› flan tekni¤inden faydalan›yorum. Bu seçimimin arkas›nda<br />
yatan temel neden de, türkülerin anlatmak istediklerini dinleyicilere daha<br />
net ve güçlü bir flekilde aktarabilme iste¤imdir. Çünkü halk türkülerinde<br />
bizi ilerletebilecek nice önemli bilgi, ö¤reti ve özlemler sakl›.<br />
Tabii, henüz yolun bafl›nday›m ve irdeleyip ö¤renmem gereken konular<br />
çok. Ama elimizde, gelifltirildi¤i takdirde insanlara yararl› olabilecek<br />
bir sanatsal arac›n var oldu¤unu biliyorsak ve bu yolda samimiyetle devam<br />
etmeyi seçtiysek, o arac› ileri bir teknikle ve yaflad›¤›m›z dönemdeki<br />
yeni bilgi ve olanaklarla gelifltirmeyi, hem bu konuda ufkumuzu geniflletmifl<br />
olan de¤erli emektarlara, hem dinleyicilerimize, hem de gelecekteki<br />
nesillere borçlu oldu¤umuzu düflünüyorum.<br />
Halk Türkülerinin içinde emekçi halklar›n›n binlerce y›ld›r birikmifl<br />
özlemleri, umutlar› ve sorunlar› var. Bu aç›dan günümüzdeki emekçi halk›n<br />
ve iflçi s›n›f›n›n kendisini müzikal olarak ifade etmesi, geleneksel birikimin<br />
üzerine yeniyi infla etmesiyle mümkün olaca¤› kanaatindeyiz. Sizin<br />
bu konudaki düflünceleriniz nelerdir?<br />
Halk türkülerimiz insanlar taraf›ndan oluflturulmufl, gelifltirilmifl ve<br />
bundan sonra da yine insanlar›m›z sayesinde ilerleyebilecektir. Sizin de<br />
belirtti¤iniz gibi, emekçi halk, türkülerde kendi ac›lar›n› ve özlemlerini dile<br />
getiriyor. Bu ac›lar ve özlemler toplumsal koflullardan ayr› görülemez,<br />
çünkü a¤›r hayat flartlar›n›n yaratt›¤› sonuçlard›r her biri.<br />
55
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Ve ayn› flekilde icra biçimi de toplumsal geliflmelere s›k› s›k›ya ba¤l›d›r.<br />
Emekçi halk›m›z bilinçlenip ayd›nland›kça, baflka alanlarda olaca¤›<br />
gibi, sanat da bundan olumlu flekilde etkilenecektir. Yeni aray›fllara girebilecektir<br />
insanlar›m›z ve flu an için uzak olabileni rahatl›kla anlay›p, ondan<br />
yararlanabilecektir. Ancak, okuma-yazmas› dahi engellenen halk›m›zdan<br />
bu alanda k›sa zamanda ve köklü bir de¤iflim yapmas›n› beklemek,<br />
gerçe¤i inkâr etmek gibi büyük bir yan›lg› olur.<br />
Ama flu da bir gerçek ki, toplumsal geliflmeler sanat› etkileyece¤i gibi,<br />
sanat da toplumsal geliflmelere ve insanlar›n duyarl›laflmas›na önemli<br />
katk›larda bulunabilir. ‹crac›lar olarak biz de halk›n bir parças›y›z. Ve halk›n<br />
ilerlemesine katk›da bulunmak istiyorsak, sesimizin olanaklar› da buna<br />
elveriyorsa, anca sesimizi ve kendimizi e¤itti¤imiz takdirde halk müzi-<br />
¤ine ve topluma kal›c› bir faydam›z dokunabilir.<br />
Halk türkülerinin okunuflunda geçmiflin s›radan bir taklitçisi olan sanatç›lar<br />
ile sizin yorumunuz aras›ndaki önemli farklar› anlat›r m›s›n›z?<br />
Kendi sanatsal dilinizi olufltururken nelere dikkat ettiniz?<br />
Önceden yap›lm›fl olan› taklit etmek kimseyi ilerletmeyece¤i gibi, samimi<br />
duygularla türkülerin özüne inmemizi de engeller. Oysa türkülerin<br />
özünde kendi yorumumuzu verebilmemiz için önemli ipuçlar› sakl›.<br />
Yaln›z, türkülerin özüne inmemiz son derece önemli bir ad›m olsa da,<br />
bunu yapt›¤›m›zda baflar›l› bir yorumcu oldu¤umuz anlam›n› da ç›kartamay›z.<br />
Baflta kendimizi ve müzik birikimimizi elefltirmemiz, ilerleyebilmemiz<br />
için kaç›n›lmazd›r. Nas›l her insan keman çalmak için gerekli özellikleri<br />
tafl›yamazsa, her insan da sesiyle türküleri icra etmeye yatk›n olmayabilir.<br />
Yetene¤i olsa dahi, icras›n› bilinçli bir flekilde ve tüm olanaklar›yla<br />
gerçeklefltirebilmesi için, ses e¤itimi görüp, sesinde sakl› olan olanaklar›<br />
kullanmay› ö¤renmesi ve gelifltirmesi gerekir. Türküleri yürekten sevmesi,<br />
yaflad›¤› toplumu ac›lar›yla ve güzellikleriyle tan›mas›, hissetmesi,<br />
duymas› ve icras›na gönüllü olarak yans›tabilmesi gerekir. Böylece, müzik<br />
gelene¤imize önemli katk›larda bulunabilir.<br />
Benim de gayretim bu yöndedir, çünkü inan›yorum ki ancak bu yolda<br />
emek vererek icrac› kendisiyle birlikte dinleyenlerin bilinçlenmesine katk›da<br />
bulunup, insanl›¤› bulunulan noktadan bir ad›m ileriye götürebilir.<br />
Bir yetene¤iniz olabilir, ama bilinçli bir flekilde onun üzerine düflüp onu<br />
gelifltirmedi¤iniz ve insanc›l görüfl ve duygularla harmanlamad›¤›n›z sürece,<br />
bilinenin ötesine gidebilmeniz, yorumunuzu zenginlefltirip, insanlara<br />
yararl› çal›flmalar sunabilmeniz güç.<br />
Taklitçilik en nihayetinde icrac›y› kapitalist müzik piyasas›n›n basit<br />
bir piyonuna düflürüyor ve zamanla sanatç›lar› yozlaflman›n bir aktörü<br />
haline getiriyor. Halk türküleri ve yozlaflmay› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?<br />
56
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Halk türkülerinin özü bu denli do¤ru ve sa¤lam olmasayd›, yüzy›llard›r<br />
söylenip bize ulaflamazlard›. Do¤rular, karmafl›kl›¤a yer b›rakmadan<br />
gerçekleri bizlere aktard›¤›ndan, bizi yalanlardan ar›nd›r›p bilinçlendirdi-<br />
¤inden, yalanlarla hükmünü sürdürmek isteyenleri daima korkutmufltur.<br />
Bildi¤imiz gibi de¤erli ozanlar›m›z as›lm›flt›r, nice icrac›lar›m›z zulüm<br />
görmüfl, binbir türlü engellerle karfl›laflm›flt›r ve türkülerimiz küçümsenip<br />
de¤ersizlefltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Buna karfl› en önemli tutum (öz)elefltiriyi<br />
elden b›rakmadan türküleri güçlü içeriklerine göre yorumlamaktan vazgeçmemektir.<br />
Bu noktada icrac›n›n kiflili¤i, amaçlar› ve sanat anlay›fl› önemlidir. Sonuçta,<br />
üretti¤iniz çal›flmalarla insanlara örnek oluyorsunuz. Onlar› iyi ya<br />
da kötü bir flekilde etkileyebiliyor, belli duygular hissettirebiliyorsunuz.<br />
Bu ciddî bir sorumluluktur.<br />
Geliflimi engelleme çabalar› oldu¤u gibi, de¤iflimin gerekli ve hatta<br />
kaç›n›lmaz oldu¤u bilinciyle hareket etmek de mümkündür. Bu ba¤lamda<br />
müzikle insanlara yaklaflabiliriz. Ortakl›klar› görüp, bilinçlenebiliriz. Zaman<br />
ve ülke s›n›rlar›n› aflan yap›c› paylafl›mlar›n mümkün oldu¤unu anlayabiliriz.<br />
Ve yaln›z olmad›¤›m›z› görüp, ço¤alarak ilerleyebiliriz.<br />
San›r›m dayat›lan yozlaflma çemberini k›rmak, halk türkülerinin özünü<br />
tahrip edenlerle mücadele ettikçe ve yerelden evrensele ulaflt›kça mümkün<br />
olacak… Sizce müzikte yerelden evrensele nas›l geçilebilir?<br />
‹sterseniz burada kendi deneyimlerimden bir örnek vereyim. Hollanda’da<br />
yaflamakta oldu¤umdan dolay›, ilk dinletilerimden biri de, büyük<br />
ço¤unlu¤u Hollandal› olan dinleyicilere verdi¤im bir dinletiydi. Güzelim<br />
türkülerimizi söyledikten sonra, bir ara verildi ve o s›rada dinleyicilerimizden<br />
bir bayan yan›ma geldi. Gözleri dolmufl, yutkunarak duygular›n›<br />
dile getirip, onu bir süre önce ziyaret etmifl oldu¤u Anadolu’ya ve insanlar›na<br />
yeniden götürdü¤üm için bana teflekkür etti¤ini hat›rl›yorum.<br />
Bu an, unutamad›¤›m anlardan biridir, çünkü bana halk türkülerimizin<br />
evrensel gücünü çok net bir flekilde anlatm›flt›r. Dinletiden önceki girifl<br />
konuflmamda söyleyece¤im türkülerin içeri¤ini ve anlam›n› k›saca<br />
özetlemifltim. Sonras›nda ise dinleyiciler, sözleri tam olarak anlamasalar<br />
da, içeri¤i ses ve saz›n t›n›lar›ndan alg›lay›p o denli duygulanabilmifllerdi.<br />
‹çeri¤in, biçimin ve icrada esteti¤in birbiriyle uyum içinde olmas›n›n evrensellik<br />
için de ne denli önemli oldu¤unu, o an bir daha kavram›flt›m. Ki,<br />
bu sonuca sadece bir ses ve bir saz ile ulafl›labilmiflti. Düflünsenize, çeflitli<br />
enstrümanlar›n olanaklar› o an türkülerimize destek olabilseydi...<br />
Özetlemek gerekirse, ancak halk türkülerimizin özünü tahrip etmeden<br />
evrensele geçilebilece¤i kan›s›nday›m. Öze, yani içeri¤e uygun ve yarafl›r<br />
bir biçimde, halk türkülerimizi hem bilinçle hem de yürekten icra etti¤imizde,<br />
müzik insanlar aras›nda evrensel bir dile ve güce dönüflebilir.<br />
57
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Burada çok sesli müzik ve halk müzi¤ine dair bir fleyler söylemek konuyu<br />
daha anlafl›r k›lacak, neler söyleyebilirsiniz?<br />
Çok sesli müzik denildi¤inde akl›ma gelen ilk sözcüklerden biri<br />
‘güç’tür. Yar›flmaks›z›n, birbirinden farkl› sesler üreten icrac›lar›n, içeri¤i<br />
destekler biçimde birbirine omuz vermesi, halk türkülerimizde sakl› olan<br />
mesajlar› dinleyicilerin yüre¤ine ve bilincine güçlü bir flekilde iletme olana¤›<br />
sa¤lar bize.<br />
Tabii, çok seslilik halk müzi¤imizde yeni bir dönemi simgeliyor ve bu<br />
döneme henüz ulaflm›fl de¤iliz. Zorlayarak da olacak bir fley de¤il bu; ancak<br />
toplumdaki koflullar›n geliflmesiyle olabilir. <strong>Sanat</strong> toplumdaki geliflmelerle<br />
do¤rudan etkileflim içinde oldu¤undan, toplumun içinde bulundu-<br />
¤u koflullar de¤ifltikçe, de¤iflim sanata ve toplumdaki bireylerin sanat anlay›fl›na<br />
da yans›yacakt›r. S›ras›yla sanat da, toplumun içinde bulundu¤u<br />
koflullar› etkileyebilecektir.<br />
Burada önemli bir noktada yanl›fl anlafl›lmak istemem. Derdim bat›l›-<br />
laflmak ya da yenilikçi bir çabayla çok seslili¤in reklâm›n› yapmak de¤il.<br />
Önemsedi¤im, afla¤›l›k kompleksine veya özentiye yer b›rakmayacak kadar<br />
zengin olan kültürel birikimimizi ve bunun bir parças› olan halk türkülerimizi,<br />
özlerine sad›k kalarak gelifltirebilmek ve güçlü bir flekilde, dile<br />
getirilen duygular› duyurabilmek.<br />
Biliyorsunuz Türkiye’de halk müzi¤i alan›nda hayli farkl› ve kar›fl›k<br />
bir literatür gelifltirildi, özgün müzik, ça¤dafl halk müzi¤i, kent ozan›, türkücü,<br />
devrimci müzik vb. gibi; siz yapt›¤›n›z müzi¤i nas›l tan›ml›yorsunuz?<br />
Halk türkülerimizi bat› flan tekni¤i yard›m›yla icra ediyorum. Halk<br />
müzi¤i yeni bir müzik türü olmad›¤›ndan, bu tan›mlama da çok ayr›cal›kl›<br />
olmad› belki, ama kan›mca buna gerek de yok. Ad›n› ne koyarsak koyal›m,<br />
önemli olan yapt›¤›m›z ifli anlafl›l›r, samimi, bilinçli ve halk›m›za yarafl›r<br />
bir biçimde yapmam›zd›r. Benim de gayretim bu yöndedir.<br />
K›z›lbafl/Alevi gelene¤i halk türküleriyle bugüne tafl›nm›fl durumda bu<br />
konuda neler söylersiniz?<br />
‹nsan› ve dünyadaki geliflimini temel alan Alevîlik’te de müzi¤in güçlü<br />
bir araç yeri vard›r ve bu da bir tesadüf de¤ildir. As›rlar boyu a¤›r dinsel<br />
bask›larla karfl› karfl›ya kalm›fl, sistematik bir flekilde asimile edilmeye<br />
çal›fl›lm›fl olan Alevîler, ayn› zamanda bir direnifl simgesi olan semahlar›,<br />
deyiflleri, tevhitleri yoluyla umutlar›n› ve ö¤ütlerini dile getirmifllerdir.<br />
Belli gerçekleri özgürce dile getirmenin mümkün olmad›¤› koflullardan<br />
kaynakl›, türkülerde mecazi bir anlam yüklenilen sembollere de s›kl›kla<br />
baflvurulmufltur. Böylece felsefelerinde savunduklar› birli¤i, beraberli¤i,<br />
eflitli¤i, kardeflli¤i nesilden nesile türküler arac›l›¤›yla aktarm›fllard›r. Yü-<br />
58
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
reklerinde, bir gün insan›n insana uygulad›¤› bu utanç verici bask›lar›n son<br />
bulmas› inanc›yla...<br />
Sosyalist Gerçekçilik ve müzik konusunda neler söyleyebilirsiniz?<br />
Sosyalist gerçekçilik dünyaya bilimsel ve insani bir flekilde bakma<br />
olana¤› sunuyor insanl›¤a. Dünyam›zdaki temel emek-sermaye çeliflkisinin<br />
ne anlama geldi¤ini özümsememizi, toplumsal koflullara elefltirel yaklaflman›n<br />
ve araflt›rman›n önemini ö¤retiyor bize. Bununla birlikte, bize<br />
de¤iflmezmifl gibi kabullendirilmeye çal›fl›lan çeliflkilerin, ne büyük ac› ve<br />
haks›zl›klara yol açt›¤›n›, ne tür onursuzluklar› ayakta tuttu¤unu bariz bir<br />
flekilde görmemizi sa¤l›yor. Ve de de¤iflimin de¤iflmezli¤ini anlamam›z›...<br />
Müzik de bu noktada insanlar›m›z›n sesi olmaya devam ediyor. Özellikle<br />
halk müzi¤inin de gösterdi¤i gibi, insanlar›m›z, yaflam koflullar›ndan<br />
soyutlanamayacak olan duygular›n›, tepkilerini, özlemlerini türküleri arac›-<br />
l›¤›yla dile getirmifl ve getirmeye devam ediyor. Çözüme ve de¤iflime el<br />
uzat›rcas›na...<br />
Bundan dolay›, icrac›lar olarak bize, bu içeri¤i duyurmak ve çarelere<br />
destek olmak düfler. Net bir flekilde içeri¤i duyurabilmek için, icran›n türkülerin<br />
içeri¤ine ve aktarmak istedikleri duygulara uymas›, onu desteklemesi<br />
gerekir. Uyup destekleyebilmesi için de bu konuda bilgilenme koflulu<br />
kaç›n›lmazd›r. Bu da yine halk›m›zla birlikte kendimizi ve geliflmifl bir<br />
müzik tekni¤ini tan›mak ve anlamakla mümkün.<br />
<strong>Sanat</strong> ve müzikte kapitalist piyasa iliflkilerini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?<br />
Yaflad›¤›n›z sorunlar ve ç›k›fl için önerileriniz nelerdir?<br />
“Bir of çeksem karfl›ki da¤lar y›k›l›r” diyerek cevap versem, çok da<br />
abartm›fl olmam san›yorum. Sonuçta sanat da toplumun ve toplumdaki koflullar›n<br />
bir parças›. Ve toplumdaki çeliflkilerden sanat›n da etkilendi¤i bir<br />
gerçek. Kapitalist toplumlarda her fley h›zl› tüketim ve daha fazla para kazanmaya<br />
yönelik yap›land›r›ld›¤› için, icrac› da buna elefltirisiz ayak uydurdu¤u<br />
sürece bireyselce ve tavizler vererek ayakta kalabilir genellikle.<br />
Ancak bunun sonucunda bir süre sonra üretimleri tüketilip yitecek, unutulup<br />
gidecektir. Belki kendi gemisini kurtarm›fl, ama hepimize ait olan denizleri<br />
sorumsuzca zehirlemifl olacakt›r.<br />
Ve yine bu çeliflkiler sonucunda, bir icrac› olarak paran oldu¤u kadar<br />
‘sanat›n›’ gerçeklefltirebiliyorsun, paran oldu¤u kadar ‘eserlerini’ insanlara<br />
ulaflt›rabiliyorsun. Ancak, maddî imkânlar›n k›s›tl›ysa e¤er, sanat çal›flmalar›n›n<br />
yan› s›ra ekmek kavgas› da vermen gerekti¤i için üretimlerin engellenebiliyor;<br />
albüm çal›flman› hemen gerçeklefltiremedi¤in için insanlar›<br />
bekletme durumunda kal›p flafl›rtabiliyorsun; iletiflim araçlar›n›n bu denli<br />
yayg›n oldu¤u bir zamanda, çal›flmalar›n› dinleyicilere ulaflt›ramayabiliyorsun.<br />
Sonra bir dönüp bak›yorsun ki, “yalanla besliyorlar” insanlar›m›-<br />
z› ve aldat›lm›fl o güzelim ellerden “neden” sorusunu sormayan alk›fllar<br />
59
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
yükselebiliyor. Böyle tezat ve k›s›r bir döngü iflte... Ve elele verip sa¤lam<br />
temellere dayanan örgütlü, duyarl› ve tepkili bir karfl›t güç oluflturamad›-<br />
¤›m›z sürece, ç›rp›n›p durulacak böyle bireysel çaresizlikler içerisinde.<br />
Kitlelerle çok h›zl› ba¤ kurmada müzik önemli bir ifllev görüyor, o<br />
aç›dan sanat-müzik bir eylem olarak sanatç›n›n davran›fl› oluyor. Siz sanatsal<br />
hayat›n›z› nas›l bir eylem içersinde geçirmeyi planl›yorsunuz?<br />
‹lk klibimizi de noktalad›¤›m›z gibi, Hatayi’nin sözleriyle özetleyecek<br />
olursak: “fiu öten garip bülbülün, derdi figan› güldür gül, derdi figan› güldür<br />
gül...” Hofl, bülbül olmaya daha uzun yolum var, ama nefesimin yetti-<br />
¤i yere kadar halk türkülerimize ve onlar arac›l›¤›yla hayat›m›zdaki gerçeklere<br />
ses olmaya devam edece¤im. Paylafl›lacak mutlu günlere, halk›n<br />
dürüst türküleriyle omuz verebilmek bir eylem oldu¤u kadar, büyük bir<br />
onurdur benim için...<br />
Gelecekte müzik üzerine projeleriniz var m›, bize biraz bahsedebilir<br />
misiniz?<br />
Babamla birlikte ses ve repertuar çal›flmalar›m›z› kararl›l›kla sürdürüyoruz.<br />
Bir ön çal›flma olan Güldür Gül klibimizden sonra yeni bir klibin<br />
haz›rl›klar› içerisindeyiz. Ayn› zamanda, maddî olanaklar›n da elverdi¤i<br />
bir süreç içerisinde, dinleyicilerimizle bir albüm arac›l›¤›yla buluflmak<br />
için çaba gösteriyoruz. Bunlar›n yan› s›ra dinletilerle dinleyicilerimizle<br />
buluflmaya devam edece¤iz.<br />
‹leride yapaca¤›n›z albümler (Mesela Ruhi Su’nun yapt›¤› Yunus Emre,<br />
Zeybekler gibi) belirli temalar ve derlemeler üzerinde mi olacak yoksa daha<br />
farkl› m›?<br />
Anadolumuz’daki türkü hazinemiz, ömrümüzün yorumlamaya yetemeyece¤i<br />
kadar zengin. Bundan dolay› da derleyip duyurmak istedi¤imiz<br />
türküler de bir hayli fazla. Ayn› zamanda heybemizde paylaflmak istedi¤imiz<br />
kendi çal›flmalar›m›z da var. Zaman› geldi¤inde onlar› da iflleyip dinleyicilerimizle<br />
paylaflabilmeyi umuyoruz. Temelde ise öncelik, türkülerimizi<br />
içeriklerine yarafl›r, sade ve duygular›m›zla dolu bir yorumla duyurabilmekte.<br />
Bizimle böylesine keyifli sohbet etti¤iniz ve zaman ay›rd›¤›n›z için teflekkür<br />
eder, çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz.<br />
Ben teflekkür ederim ve Dergi’nize baflar›lar dilerim.<br />
* <strong>Sanat</strong>ç› Gonca Akyar ile Yap›lan Röportaj. Yaz› bafll›¤› taraf›m›zca konuldu.<br />
60
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
‹rfan Ünal<br />
Tekel-Kriz ve Devrimci <strong>Sanat</strong>*<br />
De¤erli konuklar,<br />
<strong>Sanat</strong> gerçek yaflamdan kopuk olamaz. Bir yerde ac› çeken bir insan<br />
varsa sanat ya da sanatç› ona s›rt›n› dönemez. Gerçek sanat ya da sanatç›<br />
içinde yaflad›¤› toplumun sözcüsü, sesi ve yol göstericisi, öncüsü olan sanat<br />
ya da sanatç›d›r.<br />
<strong>Sanat</strong>ç› en baflta ayd›n olmak ve taraf olmak zorundad›r. Sosyalist<br />
gerçekçi Aragon, “fiair, saz›n› al, ama sabah gazetelerini okuduktan sonra!”<br />
diye seslenir flairim diyenlere.<br />
<strong>Sanat</strong>ç›, içinde yaflad›¤› toplumun ac›lar›n›, kederlerini, sorunlar›n›<br />
kendi sorunlar› gibi bilmeli ve çözüm yollar›n›, gelece¤in ayd›nl›k yollar›na<br />
nas›l yürünmesi gerekti¤ini onlara göstermelidir. Bunu yapabilmesi<br />
için de sanatç›n›n olan bitenden haberdar olmas›; ekonomik, politik, siyasi<br />
gündemi yak›ndan takip etmesi ve tespit etti¤i çarp›kl›klar›, haks›zl›klar›<br />
halk›n anlayaca¤› bir dille en etkili biçimde dile getirmesi gereklidir.<br />
Unutmamak laz›md›r ki sanat, sömüren, ezen burjuva s›n›f›n›n karfl›-<br />
s›nda savunmas›z halk kitlelerinin en önemli silah›, hakl›l›klar›n› dile getirmenin<br />
en etkili yoludur. Onun için de¤il midir ki bu u¤urda Pir Sultanlar,<br />
Yunus Emreler, Mahzuniler, ‹hsaniler ve daha nice ozanlar, ayd›nlar<br />
susturulmufl, yok say›lm›fl ya da y›prat›lm›fllard›r. Bak›n›z halk türkülerine,<br />
onlar halklar›n as›rlarca çekti¤i ac›lar›n, yaflad›klar› sevinçlerin sözcüleri<br />
de¤il midirler. Dünyan›n neresine giderseniz gidin bu böyledir. Onun<br />
için yüzy›llarca yok say›lm›fllard›r.<br />
Burada bir ayr›nt›ya dikkat çekmek gerekiyor: “<strong>Sanat</strong>, hiçbir kurumun<br />
ya da partinin sözcüsü, arac› olamaz.” gibi bir bahaneyle sanat›n içini boflalt›p<br />
onu burjuvazinin sömürüsüne hizmet eden bir kurum hâline getirenler<br />
veya getirmeye çal›flanlar, sanat› idealize ederek ulafl›lmaz bir anlay›fl<br />
olarak gösterenler flunu anlamal›lard›r ki onlar burjuva sömürücülerinin<br />
gerçek sözcülü¤ünden baflka bir fley yapmamaktad›rlar.<br />
Bugün bak›yoruz, tekel iflçileri, son yirmi otuz y›l›n en so¤uk k›fl günlerinde,<br />
aylarca Ankara’n›n göbe¤inde en kötü koflullarda, ellerinden al›-<br />
nan ekmeklerinin hakl› savunuculu¤unu yaparken bile, kendisini sanatç›<br />
ya da ayd›n addeden bir tak›m kifliler TV ekranlar›na ç›k›p ahkâm kesiyorlar;<br />
fakat birinden biri de ortaya ç›k›p gerçek anlamda bir gelecek önerisi<br />
sunmuyor. Yuvarlak laflarla gündemi doldurup, doland›r›p her fleyi do¤al-<br />
61
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
m›fl gibi göstererek burjuva sömürü sisteminden hiçbiri dem vurmuyor;<br />
aksine sömürü sisteminin devam› için gerekli yerlere gerekli mesajlar› ustaca<br />
ve hokkabazl›kla en iyi flekilde göndermeyi baflar›yorlar.<br />
Duygular›n› halk›n›n yaflam›yla yo¤urmayan, halk›n›n çekti¤i s›k›nt›-<br />
lara s›rt›n› dönen, “Ben sanat yap›yorum, bunlar benim sorunlar›m de¤il.”<br />
diyen bir sanatç›, gerçek hayatta taraft›r; fakat ezilen, sömürülen s›n›f›n taraf›<br />
de¤il; aksine ezen, sömüren s›n›f›n taraf›nda olan, halk›n›n ezilmesine<br />
göz yuman ve hatta destek veren bir kifliden baflka bir fley de¤ildir.<br />
Burada siz okurlara, sanatseverlere düflen görev ise s›n›f sanat›n›n bitti¤ini<br />
söyleyenlere kulak asmamak, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen<br />
s›n›flar› göz önünde bulundurarak gerçek sanat yapan sanatç›lar›n›z› tan›-<br />
mak ve onlara destek vermek, geri kalan›na da hak etti¤i dersi vermektir.<br />
Hasan Hüseyin’in dedi¤i gibi:<br />
“biliyorum<br />
fliirle flark›yla olacak ifl de¤il bu<br />
dalda nar›<br />
tarlada ekini k›zartmaz güvercin gürültüsü<br />
ama yine de<br />
diller aras›nda b›çak gibi parlar kavgada<br />
fliirin do¤rultusu”<br />
Kavgada b›çak gibi parlar fliirin, sanat›n do¤rultusu! Onun için onun<br />
hakk›n› vermek, hak olan›n sözcülü¤ünü etmek bir sanatç›n›n bugün en birincil<br />
görevi, en önemli sorunudur.<br />
Sizleri sosyalist flair Pablo Neruda’n›n ‘Bu¤day›n Türküsü’ isimli bir<br />
fliiriyle selamlamak istiyorum:<br />
Halk›m ben, parmakla say›lmayan<br />
Sesimde p›r›l p›r›l bir güç var<br />
Karanl›kta boy atmaya<br />
Sessizli¤i aflmaya yarayan<br />
Ölü, yi¤it, gölge ve buz, ne varsa<br />
Tohuma dururlar yeniden<br />
Ve halk, topra¤a gömülü<br />
Tohuma durur bir yerde<br />
Bu¤day nas›l filizini sürer de<br />
Ç›karsa topra¤›n üstüne<br />
Güzelim k›rm›z› elleriyle<br />
Sessizli¤i burgu gibi deler de<br />
Biz halk›z, yeniden do¤ar›z ölümlerde.<br />
Yoldaflça selamlar…<br />
* 17-25 Nisan 2010 tarihinde gerçeklefltirilen 15. ‹zmir Kitap Fuar›’nda, Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergisi için düzenledi¤i ve 17 Nisan 2010 günü yap›lan “Tekel- Kriz<br />
ve Devrimci <strong>Sanat</strong>” konulu Panel-Söylefli etkinli¤imizde ‹rfan Ünal’›n yapt›¤› konuflma metnidir.<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergisi.<br />
62
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
ZORLA GÜZELL‹K<br />
Laf›n içinden ç›kt›<br />
<strong>No</strong>ktas› virgülü yoktu<br />
Zorla güzellik<br />
Para paraya<br />
Üç ka¤›t açt›<br />
Zorla güzellik<br />
Gülüp a¤latt›<br />
Çal›p oynatt›<br />
Para paray›<br />
Yakas›na ast›<br />
Çarfl› Pazar<br />
Estirip gitti<br />
Bir lokmayla<br />
Sevday› kat›k etti<br />
Kafl›na rast›k<br />
Gözüne sürme<br />
Yüzüne göre astar›<br />
Bir oyun iflte<br />
Zorla güzellik<br />
Hüseyin Gül<br />
63
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
S. Ali Tay›r<br />
A¤r›lar Yadigâr›*<br />
“U¤runa çekilen Derttir mihnettir<br />
Senden yan›t oldu¤umuz sebeptir<br />
Kolektif hayat”<br />
On y›ldan fazla olmufl bu dizeleri bir grev defterine özenle iflleyip,<br />
yüksek sesle iflçi, iflçi-köylü ve ö¤renci toplulu¤una okuyal›... “Türkiye<br />
yaflanmaz oldu / Her gün bir baflka zehir” diye bafllayan bu fliir, yaflanmazl›¤›n<br />
nedenini yal›n, özlü ve çarp›c› olarak vermekle yetinmiyor; sorunlar›n<br />
çözümüne iliflkin bir bak›fl da sunuyordu. Bir parças› oldu¤um iflçiemekçi<br />
insanlar›n aras›nda, ço¤u kez ezberden, kaç kez okudumsa, insanlar›n<br />
yüzlerinde o de¤erbilir, o önemseyen ciddî tavr› gördüm. Dolays›z<br />
bir ba¤ kuruluverdi fliirle aralar›nda.<br />
Onun ad›n› çocukluk y›llar›mda, çok seyrek görebildi¤im a¤abeyimin<br />
a¤z›ndan duymufltum ilk kez. “GÖRÜfi GÜNÜ” adl› fliirini, elimde gördü-<br />
¤ü P‹R SULTAN ABDAL Hayat› ve fiiirleri adl› kitab›n iç kapa¤›na ezberden<br />
yazm›flt›... Sonralar› Hasan Hüseyin, A. Kadir gibi, insanl›¤›na insan,<br />
ozanl›¤›na ozan baflka soy-sanatç›larla birlikte hep ayr› bir yeri oldu kavray›fl›mda.<br />
Düflününce, ondaki bilinç-duyarl›l›k ve yaflant›n›n nas›l bütünleflti¤inin,<br />
sürekli birbirini gelifltirdi¤inin örneklerini buluyordum: 1940’l› y›llarda<br />
edebiyat ortam›nda meyhane sohbetleri moda, hatta bir çeflit “zorunluluk”<br />
halindeyken, bu yerlere karfl› tav›r almas›, “arkadafllar›n› da bundan<br />
men etmesi”; Afl›k Veysel, Afl›k Ali ‹zzet gibi “temiz flairlerle” tan›fl›p söyleflmesi-dostluklar<br />
kurmas›; bir yandan, döneme egemen olan küçükburjuva<br />
sanat anlay›fl› GAR‹P ak›m›na karfl› ANT dergisi çevresinde devrimci<br />
edebiyat üretiminin, öte yandan siyasal etkinliklerin örgütleyicilerinden olmas›...<br />
<strong>Sanat</strong>sal etkinli¤inin temellerini halk türkülerine, Dede Korkut’a,<br />
halk hikâyelerine; toplumun, gelece¤i kuracak olan en diri kesimlerinin (iflçi<br />
ve yoksul köylü kesimin) duyufl ve ifade biçimlerinin araflt›r›lmas›na,<br />
Türkçe çerçevesindeki lehçelerin incelenmesine yaslamas›. “Memleketinin<br />
flark›lar› kadar ac›” çekmesi. Bu dize üzerinde biraz düflünmeli... Memleketin<br />
bütün a¤r›lar›, özlemleri, umutlar›, duyarl›¤›, akl›-yüre¤i, dil lezzeti, yaflayan<br />
Türkçe’nin yaflam›n bin bir rengi içinde ald›¤› haller; hepsi, hepsi söz<br />
konusudur memleket türkülerinde, flark›lar›nda.<br />
O ac›lar› çözebilmek için Yunus’ça bilge ve sevecen, Bedreddin’ce<br />
kararl› ve savaflkan, Pir Sultan’ca, Dadal’ca bafl e¤mez, özünü inkâr etmez<br />
olabilmek, hem de bunu en güzel dille, sanatla yapabilmek... ‹flte, gü-<br />
64
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
zellik ve esteti¤in erdemden ve mücadeleden do¤ufludur bu. Ve “Ma¤ripli”nin<br />
dedi¤i gibi, mutluluk, mücadelenin kendisidir…**<br />
M. Suphi Demirci’nin 1973’te onunla yapt›¤› söylefliden bir yan›t›n›<br />
ibretle okuyal›m;<br />
- “fiiirlerinizin yeniden yay›nlanmas› edebiyat çevrelerinde oldu¤u<br />
kadar, okur aras›nda da büyük bir ilgi uyand›rd›. Bu arada Soyut ve Yans›ma<br />
dergilerinde fliirlerinizi ve kiflili¤inizi yücelten yaz›lar yay›nland›.<br />
Bunlar iyi, hofl fleyler tabii... Ama zihnimi kurcalayan bir fley var: Bu yaz›lar›n<br />
yazarlar›, yaz›lar›ndan anlad›¤›mca sizi yak›ndan tan›yan ve bundan<br />
da büyük k›vanç duyan kifliler. Yani, yafl› henüz çile doldurdu¤unuz<br />
y›llara bile de¤memifl bizim kuflak gibi sizinle daha yeni yeni yüz yüze<br />
gelmifl de¤iller. fiiirlerinizi biliyorlar. Dahas›, 1969 y›l›nda yay›mlanan kitab›ndaki<br />
fliirlerinin büyük ço¤unlu¤unu zihnimize kaydetti¤imiz Ahmed<br />
Arif’e ustal›k yapt›¤›n›z› bile biliyorlar. Öyleyken, özel bir konuflmam›zda<br />
da belirtti¤iniz gibi, hakk›n›zda ‹zmir’de ç›kan bir gazetede yay›nlanm›fl<br />
yaz›dan baflka tek bir yaz› yay›mlanmam›fl bugüne kadar. (Necatigil’in<br />
sözlü¤ünde de ad›n›z›n bulunmad›¤›n› belirtelim bu arada.) Kimseyi<br />
suçlamak istemem, ama ad›n›z etraf›nda afla¤› yukar› 30 küsur y›l süren<br />
suskunlu¤un bugün birdenbire aç›k bir ilgiye dönüflmesini nas›l aç›klars›-<br />
n›z?”<br />
- “Bu soruyu ad› geçen yazarlara sorsayd›n›z elbette daha iyi ederdiniz.<br />
Bugün böyle konufltuklar›na göre herhal dünya daha iyiye dönmüfltür.<br />
Ben de hangi da¤da kurt öldü diye soruyorum kendi kendime. Ben hayatta<br />
kimseye hocal›k, ak›ldanelik etmedim. Ustal›k satmad›m. Ahmed Arif<br />
bugünkü yerine bilinen yetenekleriyle oturmufltur. Hiç bir fley bu gerçe¤i<br />
örtbas edemez. Yaln›z, «kendi göbe¤imi kendim kestim, kasaba minnet etmedim»<br />
dedi¤ine göre, kendini afliret töresine bu kadar ba¤l› sayan ve bunu<br />
balland›ra balland›ra, bir marifetmifl gibi söyleyen Ahmed Arif’e, kendi<br />
yi¤itlik zagonu ad›na sorar›m: Aç zulan›, göster restini. Gökten zembille<br />
mi indin? He can›m sen getir üstünü” 1<br />
Menderes döneminde gördü¤ü iflkenceler, uzun hapislik ve sürgün<br />
y›llar› onu fiziksel olarak oldukça y›pratm›flt›. Ama yaln›z bask›larla çevrelendi¤i<br />
de¤il, uzun y›llar pek çok ‘dost’u taraf›ndan yaln›zl›¤a terk edildi¤i,<br />
hatta son günlerini bir huzurevi odas›nda geçirdi¤i halde bilinç ve kararl›l›¤›ndan,<br />
insani de¤erlerinden sapmam›flt›r. Ayr›ca dostlu¤a inanan,<br />
birtak›m olumsuzluklar›, insanl›¤›n çocukluk hastal›¤›n›n, emeklemesinin<br />
ürünü olarak gören biri olarak; sonuna kadar özgecil... T›pk›, yirmili yafllar›nda<br />
sosyalist düflünceleri u¤runa yar› aç, bin bir bask› alt›nda mücadele<br />
veren, devrimci yay›nlar›n “hamall›¤›n›” gönüllü üstlenen, aç da olsa<br />
ça¤r›lmadan sofraya gelmeyen, yaflam›m›z›n kimi dönemlerine sessizce<br />
giren, flikayetsizce ç›kan o “sak›ncal›” gençlerin soyundand›... Can’d› ve<br />
sonuna kadar dost... Ahmed Arif’in, Yaflar Kemal’in, Gülten Ak›n’›n ve<br />
daha baflka edebiyatç›lar›n öncelikle inceleyip tan›tmas› gereken’di. Otuz<br />
S. C. F/5<br />
65
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
y›ll›k bir yok sayman›n 2<br />
ard›ndan nihayet bir dönem ilgi görmüfl, ama<br />
özellikle de yaflam›n›n son y›llar›nda gerçek bir dayan›flmadan, dost ellerinden<br />
yoksun kalm›flt›r; yine de yak›nmas›z yaflam›flt›r. Onun çektiklerini<br />
bile bile görmezlikten gelen baz› “dost”lar›na ne demeli? E¤er ortak de-<br />
¤er ve duyarl›l›klar›m›za onun kadar ba¤l› olabilseydik, böylesine birbirinden<br />
habersiz, at iziyle it izini, sapla saman› ay›ramayan bir edebiyat ortam›nda<br />
olur muyduk? Avni Memedo¤lu, Hasan Hüseyin ve erdemine namuslu<br />
kalm›fl baflka sanatç›lara yap›lanlar yap›labilir miydi?<br />
‹nsan›n has›yd›; yaflam›n›n en civan y›llar›n› gözünü k›rpmadan “gülgülistan<br />
içinde bir memleket” u¤runa harcad›... Düflünce ve duyarl›l›klar›-<br />
n›n pratik önderlerindendi bir yandan da. Kendi dilinden okursak: “Orhan<br />
Veli ve arkadafllar› o zaman devrimci fliirleri yok sayan ve yozlaflt›ran bir<br />
çal›flma içindeydi. Ve bu sebeple biz, ANT çevresinde küçük bir topluluk<br />
da olsak, devrimci sanat sorumlulu¤unu üstlenmifltik. (...) Anti-faflist ve<br />
devrimci bir gençlik ve onun devrimci sanat› etraf›nda yeni bir ak›m›n mümessili<br />
toplumcu bir sanat› ortaya ç›karmay› amaçlayan gençlerdik denebilir.”<br />
3<br />
Sosyalist sanat›n ancak sosyalist bir etkinlik içinde üretilebilece¤ini<br />
bilenlerdendi... Boratav, Boran, Azra Erhat vb. ilerici ö¤retmenlerin ö¤rencilerinden;<br />
Nâz›m, Sabahattin Ali, Muvaffak fieref, Niyazi A¤›rnasl› ve<br />
Ruhi Su’nun yoldafllar›ndand›... R›fat Ilgaz, A. Kadir, Niyazi Ak›nc›o¤lu,<br />
Ö. Faruk Toprak... k›saca “ac›l› kuflak” diye an›lanlardand›...<br />
Gökçe’yi yak›ndan tan›yanlardan ‹smail Gençtürk, bir gün ifl bulma<br />
konusunda Hasan Hüseyin’e dan›flt›¤›nda, O, “Aman’› bilir misin ‹smail!”<br />
diyor... Bir dönem Enver Gökçe’yle de çal›flan bu insana verdi¤i ö¤ütler,<br />
o sanatç›lar›n ne kadar zorlu bir geçim savafl› içine t›k›ld›klar›n› gösteriyor<br />
(ve Orhan Kemal’in o ac› gülümsemesini an›msat›yor). Ama 1981’in üç<br />
y›l sonras›nda önemli bir duyarl›l›k ve dayan›flma gösterildi¤inde art›k<br />
dizleri Hasan Hüseyin’i çekmiyordu...<br />
Kendi kufla¤› içerisinde, Nâz›m’›n açt›¤› 盤›rdan etkilendi¤i halde,<br />
kendine özgü bir fliirsel yap›y› do¤rudan do¤ruya bu co¤rafyan›n tarihten<br />
süzülen de¤erlerine yaslanarak, bu de¤erleri belli belirsiz bir faflizm karfl›tl›¤›<br />
ve halkç›l›kla de¤il de iflçi s›n›f›na sosyalist bak›flla yönelerek kurmas›<br />
bak›m›ndan benzersizdir Enver Gökçe... Bu yönüyle bak›ld›¤›nda<br />
kendisinin ifllemesine f›rsat verilmeyen fliirsel miras›, halen birçok devrimci<br />
olana¤› ba¤r›nda tafl›maktad›r.<br />
Nâz›m Hikmet, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Ruhi Su, Y›lmaz Güney<br />
gibi sanatç›lar› anlay›p özümsemeden sanatç›l›k taslayanlar, K›z Kulesi’ndeki<br />
k›z kurusu gibi, kendilerini zehirleyecek y›lan›, günümüzün o<br />
‘global’, o küresel y›lan›n› bekleyedursunlar...<br />
Enver Gökçe k›rm›z›yla karan›n, dostlukla yabanc›laflman›n, dayan›flmayla<br />
bireycili¤in, sanatsal duyarl›kla, özgürlük eylemiyle bask› ve ya-<br />
66
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
saklar›n, düflünen insanla onun düflmanlar›n›n k›yas›ya savaflt›¤› bir dünyada<br />
dostlu¤a, aflka hasret, özgürlü¤e ve “gül-gülistan içinde” memleketlere<br />
hasret doldurdu çilesini, ast› avaz›n› bafl›m›z›n üstündeki mavi kubbeye...<br />
Yeteneklerini yeterince kullanma f›rsat› bile bulamadan, üretmeye<br />
hasret gitti...<br />
Hey gidi “türküler yadigâr›”, “a¤r›lar yadigâr›” Dost...<br />
<strong>No</strong>tlar:<br />
1 M. Turan / Ö.Seçkin, Enver Gökçe Üzerine, Damar Yay., s. 24/25<br />
2 Bu yok sayman›n tarihini As›m Bezirci’den okuyal›m: “Bütün bu olumlu özellikleri<br />
dolay›s›yla E. Gökçe burjuval›k edebiyat tarihlerine, sözlüklere, antolojilere sokulmam›flt›r.<br />
1940 kufla¤›n›n öteki flairleri (H. ‹. Dinamo, R›fat Ilgaz. A. Kadir, N. Ak›nc›-<br />
o¤lu, Fethi Giray, Ö. F. Toprak v.b.) gibi o da gölgelenmek, afla¤›lanmak, unutturulmak<br />
istenmifltir.<br />
Yaz›k ki bu “beyin y›kama” iste¤i genellikle baflar›ya ulaflm›flt›r. Nitekim, ad› geçen<br />
antolojimi 1969 Varl›k Y›ll›¤›’nda elefltiren Do¤an H›zlan flunlar› yazm›flt›r: “Nice<br />
Gençler bu antolojide yer alan ‹lhami Bekir Tez, Niyazi Ak›nc›o¤lu, Hasan Basri Alp,<br />
Enver Gökçe, Fethi Giray adlar›n› ilk olarak duyduklar›n› söylediler...”<br />
Bu üzücü sonuç yaln›zca tutucular›n eseri de¤ildir. Bunda kimi ilericilerin de pay› vard›r.<br />
Örne¤in toplumcu bilinen Memet Fuat bir kez olsun Enver Gökçe’nin fliirlerini<br />
y›ll›klar›na almam›flt›r. Öte yandan halka s›rt çeviren ‹kinci Yenicilere, hatta Sezai<br />
Karakoç gibi gericilere her y›l bol sayfa ay›rm›flt›r. Fakat ilerici Enver Gökçe’nin bir<br />
dizesine bile yer vermemifltir. Ad›n› bile anmam›flt›r onun...<br />
Öyleyken, Enver Gökçe hiç yak›nmam›flt›r bundan, sessizce direnmifltir. Bir gün olsun<br />
kendini öne sürdü¤ünü öbür flairleri k›skanarak yerdi¤ini görmedim. Kimseyi çekifltirdi¤ini<br />
de duymad›m. O kadar sab›rl›, sayg›l› ve alçakgönüllüdür.” (a.b.ç.-S.A.Tay›r.)<br />
(Türkiye Yaz›lar› Dergisi, Kas›m 1979)<br />
3 M. Turan/Ö. Seçkin, Enver Gökçe Üzerine, Damar Yay., s. 87/88.<br />
* Bu yaz›, yazar›n dokuz y›l kadar önce, mahlasla ve eksik yay›nlanm›fl bir yaz›s› üzerinde<br />
tekrar çal›flmas› sonucu oluflmufltur.<br />
** “Ma¤ripli”: Dostlar›n›n K. Marx’a takt›klar› bir lakap. (Kaynak: Marx Biyografi, Sorun<br />
Yay.)<br />
67
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
S‹P‹L‹N KARLARI<br />
Dilleri olsa mevsimlerin<br />
Aylar›<br />
Y›llar›<br />
Günleri<br />
Saatleri konuflsa<br />
Yaln›z geçen karanl›k<br />
gecelerimin<br />
Dolunay›<br />
Saman yolu<br />
Kutup y›ld›z›<br />
Çoban y›ld›z›<br />
Bir anda yok olup giden<br />
y›ld›zlar›<br />
Uçsuz bucaks›z gökyüzü<br />
Beyaz bulutlar› konuflsa<br />
Görkemli görünümleriyle<br />
korku veren gizemli<br />
a¤aç denizlerinin<br />
Kurtlar›<br />
Çakallar›<br />
Y›lanlar›<br />
Ç›yanlar›<br />
S›rtlanlar›<br />
Köstebekleri<br />
Yarasalar› konuflsa<br />
68
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Bafl› dumanl› spilin<br />
Karlar›<br />
Laleleri<br />
Anemonlar›<br />
Kardelenleri<br />
K›rm›z› gelincikleri<br />
Sert esen rüzgarlar› konuflsa<br />
Manisa suçlu evinde yatan<br />
mahpuslar›n<br />
Öfkeleri<br />
‹syanlar›<br />
Umutlar›<br />
Özlemleri<br />
Demli çaylar›<br />
Umars›zl›klar›<br />
Suskun bak›fllar› konuflsa<br />
Odunu<br />
Kömürü<br />
Elektri¤i<br />
Yiyecek ekme¤i<br />
Umudu olmayan varofllar›n<br />
Emekçileri<br />
Devrimcileri<br />
Yeter art›k diyenleri<br />
Açl›¤a baflkald›ranlar›<br />
A¤layan bebekleri konuflsa<br />
Umut<br />
Gelip yuva yapard› yüre¤imin<br />
sol yan›na<br />
Rag›p Özcan<br />
fiubat 2009<br />
69
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
‹smail Hardal<br />
“Show Ticareti”<br />
Kültür Endüstrisi ve Tekelci Hegemonya<br />
“Show ticareti” hem emperyalizmin (metropol-merkez sömürgeci ülkelerin)<br />
kültür ve sanat alan›ndaki pazar›n›n üretimini hem de bu yöndeki<br />
ideolojik-ticarî alan›n› oluflturur. Bu Pazar’da üretilen kültürel-sanatsal<br />
ürünler, dünya kapitalist sistemine entegre olan merkez ve çevre ülkelerin<br />
kültürel-sanatsal pazar›na sunulur. Her alanda oldu¤u gibi kültür ve sanat<br />
alanlar›nda da emperyalist-kapitalizm dünyay› tek bir kapitalist pazara dönüfltürmüfltür.<br />
Ve bu pazara entegrasyon süreci farkl› etkileflimler içinde<br />
h›zla devam etmekte, üst sistem ve alt sistemler olarak bir bütünlük oluflturmaktad›r.<br />
Pazar›n üst sistemine entegrasyonu bölgesel alt sistemlerce<br />
(alt-emperyalist ülkeler) gerçeklefltirilmektedir. Türkiye tekelci sermayesi/devletinin<br />
iktisadî, siyasî, askerî, diplomatik, kültürel, sanatsal alanlardaki<br />
bölgesel faaliyetleri analiz edildi¤inde bölgesel alt-sistem iliflkileri<br />
üzerinden entegrasyon sürecinin nas›l iflletildi¤ini rahatl›kla görebiliriz.<br />
Son 30 y›la (bu 30 y›l 12 Eylül faflizmiyle iflçi s›n›f› hareketi ve sosyalist<br />
hareketin yenilgisini de temsil eder) “diziler ve filmler” üzerinden<br />
bakt›¤›m›zda “Show ticareti”, kültür endüstrisi alan›ndan co¤rafyam›zda;<br />
“Amerikan dizileri ve filmleri”, “Brezilya dizileri ve filmleri”, pembe diziler,<br />
beyaz diziler… furyas›n›n insanlar›m›z› nas›l etkilediklerini hat›rlayal›m.<br />
‹thal Dallaslardan, Yalan Rüzgarlar›ndan yerli Yalan Rüzgarlar›na<br />
gelen toplumun zihinsel evrimini ve buna tekabül eden ekonomik de¤iflimleri.<br />
Ve sonra yerli Yalan Rüzgarlar›n›n ihracat sürecini. Hatta dizi ihraç<br />
edilen ülkelerden dizilerin çekildi¤i mekânlara turistik turlar›.<br />
“Türk(iye) dizileri ve filmleri” Ortado¤u’yu, Yak›ndo¤u’yu, Mezopotamya’y›,<br />
Balkanlar›, Do¤u Avrupa’y›, Kafkasya’y›, Türkî cumhuriyetleri,<br />
Arap-Fars co¤rafyalar›n›, Kuzey Afrika’y› kas›p kavurmakta, kültürel-sanatsal<br />
alanda da Türkiye tekelci sermayesi pazar alan›n› buralarda geniflletmektedir.<br />
Bu alan› geniflletme süreci emperyalist-kapitalizmin hegemonya<br />
çat›flmas›n›n ve bölgesel alt-sistemlerin bölgesel düzeyde çat›flmalar›n›n<br />
üzerinden flekillenmektedir.<br />
“Show ticareti”, kapitalist kültür endüstrisine do¤rudan ba¤l› olan bir<br />
aland›r ve ‘Starlar’, ‘‹doller’ yarat›larak kültür endüstrisinin meta-üretimini<br />
sa¤lar. Starlar ve idoller arac›l›¤›yla “Show ticareti” ürünleri, seri bir biçimde<br />
“kitle kültürü” olarak iflçi ve emekçilere pazarlan›r. Psikoloji, sos-<br />
70
yoloji, psikiyatri, sosyal psikoloji gibi disiplinlerin verileri üzerinden pazarlama<br />
teknikleri gelifltirilir.<br />
“Show ticareti” alan›, bas›n-yay›n, edebiyat, sinema, Tv, radyo, internet,<br />
tiyatro, müzik… alanlar›n› a¤›rl›kl› olarak kapsar ve kültürel-sanatsal<br />
alanda burjuva ideolojisinin yeniden üretilmesini sa¤lar; burjuva ideolojisinin<br />
hegemonyas›n›n sürekli hale gelmesini amaç edinir.<br />
“Show ticareti”, öncelikle gençli¤i etkilemek üzere, toplumun tüm s›-<br />
n›flar›na ve tabakalar›na hitap eder, kitleleri etkileme, oyalama, deflarj etme,<br />
doyuma ulaflt›rma, e¤lendirme, starlar›n-idollerin yaflant›s›na özendirme,<br />
kitleleri günlük yaflant›lar›n streslerinden uzaklaflt›rma vb. gibi yollarla<br />
burjuva ideolojisini yayarak ifllevsel olmaktad›r.<br />
“Show ticareti” sayesinde her yafl ve her meslek grubuna yönelik olarak<br />
starlar-idoller üretilir. Bu starlar-idoller sayesinde de kitlelerin yönlendirilmesi<br />
sa¤lan›r.<br />
“Show ticareti”nde hazza dayal› e¤lenceye biraz daha fazla a¤›rl›k verilir.<br />
Burjuvazi, kitlelerin e¤lenceyi bir ihtiyaç olarak görmesini manipüle<br />
eder, sömürür. Bilindi¤i üzere sanat›n e¤itme oldu¤u gibi “e¤lendirme”<br />
yönü de vard›r. <strong>Sanat</strong>›n e¤lendirme yönü estetiksel duyuflun gelifltirilmesine,<br />
estetiksel kültürün artt›r›lmas›na hizmet ediyorsa, sanatsal kültürün<br />
geliflmesine katk›da bulunuyorsa anlaml›d›r. <strong>Sanat</strong>›n e¤lendirme yönü,<br />
“Show ticareti”nde flaklabanl›¤a, zevzekli¤e, temel içgüdülerin sömürüsüne,<br />
kaba e¤lenceye, düzeysiz “Show”lara dönüfltürülerek, kültür endüstrisinin<br />
kâr alan›n› geniflletmeye, kâr oran›n› art›rmaya katk›da bulunuyorsa<br />
‘anlams›zd›r’. Çünkü bu zevzeklikten “Show ticareti”ne yat›r›m yapan kapitalistler<br />
ve star-idoller kârl› ç›kmakta, kitleler zarar görmekte; al›klaflt›-<br />
r›lmaktad›rlar.<br />
Kültür Endüstrisi<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
“Show ticareti” ve kültür endüstrisi iç içe geçmifl olgulard›r. Bu, kapitalist<br />
toplumun emperyalist evreye geçifl döneminin bir olgusudur; ve bu<br />
kavram merkez-metropol-emperyalist ülkelerde ilk kez kullan›lmaya bafllanm›fl,<br />
Frankfurt Okulu taraf›ndan farkl› aç›lardan analiz edilmifltir.<br />
Frankfurt Okulu, “kültür endüstrisi” elefltirisi üzerinden kapitalizmi k›yas›ya<br />
elefltiriye tabi tutmufltur. ancak kapitalizmin k›yas›ya elefltirisi kapitalizmin<br />
alternatifine-afl›lmas›na dönüfltürül(e)memifltir. Kültür endüstrisinin<br />
insan›/özneyi yok edici yan› vurgulanm›fl, insan›n/öznenin kapitalizmi<br />
nas›l, hangi yöntemle, hangi toplumsal dinamiklerle yok edece¤i es geçilmifltir.<br />
Frankfurt Okulu’nun “Marksizmin sorunlar›na” çözüm yöntemi niyetiyle<br />
gelifltirdikleri ‘Elefltirel Teori’ süreç içerisinde sinsice Marksizmin<br />
elefltirisine dönüfltürülmüfl; Sovyet deneyimine iliflkin tespitleri ise daha<br />
çok anti-komünizme malzeme olmufltur.<br />
71
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
“Kültür endüstrisi, tekelci kapitalist kâr kayg›s›na yönelik emperyalist<br />
kültürel üretimin oluflmas›na yak›ndan ba¤l› olarak geliflmifl; kültür ürünlerinin<br />
seri üretimi ve da¤›t›m›n›n maddî ön koflullar›n› haz›rlayan bilimsel-teknik<br />
baflar›lar›n üzerinde emperyalizme geçifl döneminde yürürlü¤e<br />
girmifltir.” (Ansiklopedik Kültür Sözlü¤ü, Çeviren ve düzenleyen: Aziz<br />
Çal›fllar, Alt›n Kitaplar Yay›nevi, 1983, s. 282) Kültür endüstrisi, sadece<br />
emperyalist metropol devletlerde de¤il, bölgesel alt-emperyalist devletlerde<br />
de oluflmufltur. T.C.de de kültür endüstrisinin olufltu¤unu rahatl›kla<br />
söylenebilir ve tekelci sermayenin kültür endüstrisi alan›na önemli yat›-<br />
r›mlar› bulunmaktad›r. Kültür endüstrisi alan›n›n büyüklü¤ünü görmek<br />
aç›s›ndan starlar›n-idollerin vergi listesindeki s›ralamalar›na ve verdikleri<br />
vergi miktarlar›na bakmak yeterlidir. E¤er bu yeterli görülmüyorsa, idollerin-starlar›n<br />
yurtiçi-yurtd›fl› yat›r›mlar› daha nesnel bir veri sunar. Örne-<br />
¤in, ‹brahim Tatl›ses’in yurtd›fl›na, Irak Kürdistan› Federe Bölgesi’ne sadece<br />
inflaat alan›nda yapt›¤› yat›r›m, yaklafl›k olarak 1 milyar Amerikan<br />
Dolar›n› bulmaktad›r.<br />
T.C.de de kültür endüstrisinin oluflumuyla birlikte, tekelci sermaye<br />
kültür endüstrisi alan›nda kap›lar›n› bir dönem “devrimci, gerçekçi, toplumcu<br />
gerçekçi ve sosyalist sanat” anlay›fl›yla ifade eden ve bu iddialar›ndan<br />
vazgeçen ya da resmî ideoloji karfl›s›nda belkemiksizleflen “sanatç›lara”<br />
da açm›flt›r. Burjuva ve küçükburjuva ideolojisinin s›n›rlar›n› aflamayan<br />
bu türden “sanatç›lar”, burjuvazinin hegemonyas›na ve kültür endüstrisi<br />
alan›na girmekte bir sak›nca görmemifl, “sol” literatürle gerici burjuva<br />
sanat›n› kitlelere tafl›m›fllard›r. Çünkü kültür endüstrisi alan›nda böylelerine<br />
sunulan imkânlar, olanaklar, bulanaklar, teflvikler, ödüller, telif ücretleri<br />
vb. oldukça yüksektir. Bu türden sanatç›lar geçmiflte hangi sanatsal<br />
ak›mdan/gelenekten gelirlerse gelsinler kültür endüstrisi için estetiksel<br />
üretimde bulunduklar› andan itibaren emperyalist-kapitalizmin yoz, gerici,<br />
çürütücü, yozlaflt›r›c› kültürünün üretimine ve yeniden üretimine gönüllü/bilinçli<br />
olarak katk›da bulunmakta, kültür endüstrisi içerisinde homojenize<br />
olmakta, s›radanlaflmakta ve baya¤›laflmaktad›r. Böyleleri sisteme<br />
yapt›klar› gönüllü/bilinçli katk›lar›n karfl›l›¤›n› fazlas›yla almakta, emperyalist-kapitalizmin<br />
kültür endüstrisi pazar›ndan ald›klar› yüksek orandaki<br />
rantlarla konformist yaflam olanaklar› elde etmektedir. Hatta çok ‘beceriklileri’,<br />
emperyalist-kapitalizmin kültür endüstrisinin yat›r›mc›s› (kapitalist)<br />
olma f›rsat›n› bile yakalayabilmektedir. Yeter ki emperyalist-kapitalizmin<br />
kültür endüstrisi yat›r›mc›s› tekelci kapitalistler, baz› seçilmifllere<br />
‘yürü ya kulum’ desin; gerisi pazar iliflkileri içinde flekillenecektir.<br />
Tekelci kapitalistler, “Show ticareti” alan›na ne kadar farkl› gelenekten/görenekten/sanat<br />
ak›mlar›ndan sanatç› çekebilirse o kadar çok staridol<br />
yaratma olana¤› bulmaktad›r. Alana çekilen zengin sanatç› farkl›l›¤›<br />
pazar›n alan›n› geniflletmek için kullan›lmakta; “ne kadar çok çeflitlilik<br />
varsa, o kadar müflteri oluflturma potansiyeli vard›r” ‘ilkesi’ üzerinden ha-<br />
72
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
reket etmektedirler. Sözünü etti¤imiz kâr ‘ilke’sinden dolay› tekelci kapitalistler<br />
sanatç›n›n geçmiflini sorun etmemekte, sanatç›n›n geçmiflteki izleyicilerini<br />
kültür endüstrisi alan›n›n yeni müflterilerine dönüfltürmektedir.<br />
Sistemin ‘devflirdi¤i’ sanatç›lardan isteklerinin bafl›nda flunlar gelmektedir:<br />
<strong>Sanat</strong>ç›n›n üretti¤i ürünler/eserler pazara sunuldu¤unda, dolafl›m<br />
sürecinde h›zl› dolaflan, çabuk tüketilen, tüketimi kolay ve sürekli<br />
olan, moda tüketimi ve al›flkanl›¤› yaratan, etik-estetik kayg›ya girmeden<br />
tüketim de¤eri yüksek olan, ruhî tembelli¤e çeken, düflündürmeyen ancak<br />
insanlar› flartland›rarak etkileyip yönlendiren ve sürekli pazara ba¤›ml› hale<br />
getiren sanatsal ürünler/eserler olmal›d›r. Bu alana gönüllü/iradi/bilinçli<br />
giren sanatç›lar art›k nesnel gerçekli¤e gerçekçilik yöntemlerinden birisiyle<br />
bakmak ve de¤erlendirmek yerine, kültür endüstrisinin ihtiyaç duydu¤u<br />
“kâr” gerçekli¤i üzerinden hareket etmektedir; tekelci kapitalistlere<br />
ba¤›ml› hale gelmektedir. Art›k bu türden sanatç›lar›n ürünlerinin/eserlerinin<br />
içeri¤ini belirleyen kültür endüstrisi pazar›n›n ihtiyaçlar› ve tekelci<br />
kapitalistlerin yat›r›m-kâr stratejileridir.<br />
Kültür Endüstrisi Ürünlerinde Temalar<br />
Emperyalist kapitalizmin kültür endüstrisi ürünlerinde temalar, en<br />
bafltan beri hep belirli/ayn› konular etraf›nda flekillenmekte ve kapal› bir<br />
daire içerisinde dönüp durmaktad›r. Bu konular› geçmiflten günümüze kadar<br />
k›saca flöyle s›ralayabiliriz: Nesnel gerçeklikle iliflkiye girmemeye özen<br />
gösterme, girilme zorunda kal›nd›¤›nda da k›y›s›ndan köflesinden geçme;<br />
ça¤›n, dönemin temel çeliflkilerine girmeme; geçmifle özlem duyma (nostalji);<br />
gerçek dünyan›n yerine kurgusal dünyay› koyma; mitolojiye ve dinlere<br />
yönelme; mitoloji ve dinlerden hareketle yeni mitoslar yaratma; nesnel<br />
gerçekli¤i “karanl›k ve ürkütücü” gösterme; nesnel gerçeklik karfl›s›nda<br />
bireyi/insan› zay›f ve biçarelik içinde estetize ederek gösterme; gangsterlik,<br />
western, action, polisiye, militarizm, fliddet, erotizm, sex, pornografi,<br />
bilim-kurguyu yaflam›n bütünselli¤inden kopararak merkeze koyma;<br />
özneyi ve nesnel gerçekli¤i yaflam›n d›fl›na iteleme; nesnel gerçekli¤i tart›flmak,<br />
yans›tmak, de¤erlendirmek durumunda olan, nesnel gerçekli¤i estetize<br />
eden anlat›mlara yer vermeme, bu anlat›lar› imkâns›z hale getirme;<br />
nesnel gerçekli¤i yans›tman›n, de¤erlendirmenin, bir üst boyutta yeniden<br />
üretmenin/yaratman›n yerini, tasvirle, gereksiz bo¤ucu-s›k›c› ayr›nt›larla,<br />
kurgusal-fantastik oyunlarla doldurma; sanat›n merkezinde bulunan özne-birey-insan›<br />
merkezin d›fl›na at›nca, özneden boflalan yeri ilgisiz her<br />
fleyle, ‘›v›r z›v›rla’ doldurma; abart›l› süsleme ve semboller kullan›larak,<br />
ilgili ilgisiz absürd kolajlamalarla nesnel gerçeklikle ba¤lar› kesme, nesnel<br />
gerçeklik üzerine düflündürmeme; nesnel gerçekli¤i içerisinde gerçeklikten<br />
eser, k›r›nt› bile kalmayan kendi gerçekli¤ine/simülasyona dönüfltürme;<br />
mitoslar›, simülasyonlar› popüler kitle kültürü ile iliflkilendirip<br />
73
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
egemen burjuva ideolojisinin yeniden üretilmesine katk›da bulunma; zaman›<br />
mekândan, mekân› zamandan kopararak, zaman› geliflimsel olmayan<br />
dairesel rutin bir harekete dönüfltürme, zaman›n tarihsel ak›fl sürecini<br />
bozma, tarihsel geliflim düflüncesini yok etme, özneyi/insan› tarihsizlefltirme;<br />
insan›n/öznenin kendi yaflam›n› ve gelece¤ini ilgilendiren ekonomik,<br />
siyasal ve toplumsal sorunlardan uzaklaflmas›n› sa¤lama; öznenin/insan›n<br />
kendi gelece¤ini belirlemesi için zorunlu olan öznenin iradi<br />
müdahalesini engelleme; özneyi-bireyi-insan›/toplumu geleceksizlefltirme;<br />
gelece¤e iliflkin bilim-kurgusal eserlerde tarihsel geliflimin mant›¤›na uygun<br />
olmayan “negatif ütopya” oluflturma…<br />
Yukar›da belirtmeye çal›flt›¤›m›z konularla ilgili olarak sinema, çizgi<br />
roman, roman-senaryo alan›nda yaz›lan Postmodern ‘Kurtar›c›lar, (Derleyen:<br />
Veysel Atayman, Donkiflot, Güncel Yay›nlar, ‹stanbul, 2006 ) inceleme<br />
kitab›nda oldukça bol malzeme bulunmaktad›r.<br />
Günümüzde Yap›salc›l›¤›n, Varoluflçulu¤un, Rus Biçimcili¤inin, Viyana<br />
Okulu’nun, Prag Okulu’nun, Kopenhag Okulu’nun, Frankfurt Okulu’nun…<br />
co¤rafyam›zdaki ideolojik-felsefî-kültürel-estetiksel-sanatsal<br />
üretimlerde/yarat›mlarda yo¤un etkileri oldu¤unu söyleyebiliriz. Son kertede<br />
burjuva ideolojisinin rasyonalizasyonunu ve yeniden üretimini sa¤layan<br />
bu okullar›n etkileri anlafl›labilir. Ancak bir bütün olarak Sol’u, sosyalist<br />
sanatç›lar› ve ilerici ayd›nlar› “negatif etkilemeleri” bizi düflündürmelidir.<br />
Bu durum bir soruna m› iflaret etmektedir? E¤er bir soruna iflaret<br />
ediyorsa, bu sorunun kayna¤› ve çerçevesi nedir? Sorunun kayna¤›n› ve<br />
çerçevesini araflt›rmak gerekmez mi? Kayna¤› ve çerçevesi belirlenen sorunun<br />
afl›lmas› konusunda ne gibi çözüm üretilmelidir? Çözümün yöntemi<br />
ve iradi müdahale prati¤i hangi araçla/araçlarla yap›lmal›d›r?<br />
12 Eylül 1980 faflizmi karfl›s›nda sosyalist sanat hareketinin ald›¤› yenilginin<br />
yol açt›¤› tahribat çok a¤›r olmufltur. Bu a¤›r tahribat›n üzerine<br />
Sovyet deneyiminin ve dünya sosyalist sisteminin geçici yenilgisinin yol<br />
açt›¤› tahribat da eklenince, Türkiye tekelci sermayesi bütün alanlar› kendi<br />
s›n›f ç›kar› do¤rultusunda stabilize etmifltir. Bu stabil ortama, emperyalist<br />
bat›n›n burjuva felsefî, sanat, kültür, bilim, ideolojik ak›mlar›n›n tafl›nmas›<br />
da h›zland›r›l›nca tahribat›n boyutlar› artm›flt›r. Dönemin Marksist<br />
estetik politikalar›n›n zay›fl›¤› ve donat›ms›zl›¤›, ithal edilen burjuva<br />
ak›mlar›n gelifltirmifl olduklar› tekniklerin Marksist yöntemle de¤erlendirilmesinin<br />
önünü de kesmifltir. Tekelci kapitalistlerin bu çok boyutlu bütünsel<br />
sald›r›lar› karfl›s›nda, çok boyutlu ve bütünsel bir karfl› koyufltan/direniflten<br />
söz etmemiz mümkün de¤ildir.<br />
12 Eylül 1980’den günümüze kadar 30 y›l geçti. Gelinen noktan›n<br />
özel ve öznel bir yorumu olamaz. “Sol cenah›m›z” bu durumu gerekli ayr›flma<br />
ve bütünleflmeleri sa¤layarak mutlaka aflacak ileri ve anlaml› bir<br />
ad›m atmak zorundad›r. Çünkü emperyalist bat›dan ithal edilen burjuva<br />
ideolojik-felsefî-kültürel-estetiksel-sanatsal okullar›n/ak›mlar›n bak›fl aç›-<br />
74
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
lar› ve yöntemleri, devrimci ve sosyalist hareketin kültürel, sanatsal, estetik,<br />
ideolojik üretimlerinde gittikçe içsellefltirilmifl bir hal almaktad›r. Bu<br />
olumsuz durumu devrimci yol ve yöntemlerle dönüfltürecek, yaflam›n bütün<br />
alanlar›na belirli önceliklerden hareketle müdahale edecek kolektif bir<br />
iradenin/öznenin varl›¤›ndan söz edemiyoruz. Bir gerçeklik olarak var<br />
olan tekil/parçal›/grupsal durufllar› ve örgütlülükleri kolektif s›n›f öznesinin<br />
yerine ikâme etmemiz do¤ru de¤ildir.<br />
Sosyalist Gerçekçi sanat ak›m›n›n ifllevselli¤i, iflçi s›n›f› hareketi-devrimci<br />
hareket-sosyalist hareketin ifllevselli¤i ile do¤ru orant›l›d›r. Sosyalist<br />
gerçekçi sanat hareketi, sosyalist sanat› iflçi s›n›f› hareketi ve emekçi halk<br />
hareketi ile buluflturup kaynaflt›rd›¤›nda görevini yerine getirir ve ifllevsel<br />
olabilir. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada iflçi s›n›f› hareketi ile devrimci<br />
ve sosyalist hareket ayr› ayr› kanallarda akmaktad›r. Bu ayr› kanallar›n<br />
gerekli ayr›flmalardan sonra tek bir kanalda birlefltirilmesi, bütünlefltirilmesi<br />
ve dönüfltürülmesi gerekmektedir.<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Hareketi, bilim-politika-sanat-estetik-etik bütünlü¤ünü<br />
gerekli ve zorunlu gördü¤ünden dolay› kültürel, sanatsal üretimlerini ve<br />
prati¤ini bu bütünlü¤ün oluflturulmas›na yönelik olarak belirlemekte; tekelci<br />
sermayenin “Show ticareti” ve kültür endüstrisi kanal›yla kültür ve<br />
sanat alan›nda oluflturdu¤u hegemonyay›/tekeli k›rmak, geriletmek ve aflmak<br />
bilinciyle hareket etmektedir. Bu aç›dan sorumlu kadrolar› kolektif<br />
hareket etmeye davet etmektedir.<br />
75
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
SANA B‹R TÜRKÜ Ö⁄RETEY‹M<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
içinde ben olay›m<br />
dillerine dolanay›m<br />
yüre¤ine dolanay›m<br />
ç›kal›m yollara<br />
varal›m gurbet ellere<br />
mansur gibi sallanal›m dara¤ac›nda<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
baba ishaklarla baba ilyaslarla birlik olup<br />
yürüyelim halk›n önünde<br />
abdal musa’n›n dergâh›na girelim<br />
bar›fl› 盤›ral›m insanlara<br />
açal›m kap›lar›m›z› sonuna kadar<br />
açal›m ç›k›n›m›z›n a¤z›n›<br />
dökelim az›¤›m›z› ortaya<br />
paylaflal›m ne var ne yoksa<br />
yedi düvelle<br />
evrenle<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
varal›m bedreddin’e<br />
müridli¤e dural›m<br />
geçelim ayd›nellerinden<br />
karaburun’a<br />
börklücelerle<br />
torlaklarla<br />
tutuflup el ele<br />
flafakta do¤al›m yeniden,<br />
nemrut’ta bir günefl gibi<br />
anadolu’ya<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
76
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
köro¤lu gibi vurup m›zrab›n beline<br />
ç›kal›m yal›n k›l›ç<br />
bolu beylerinin karfl›s›na<br />
indirelim zalimleri tahtlar›ndan<br />
halk›n hakk›n› al›p ellerinden<br />
verelim sahiplerine<br />
hak için gerelim dadalo¤lu’m<br />
saz›m›z›n tellerini<br />
sözler f›rlatal›m düflmana<br />
c›da gibi ok gibi<br />
gümüfl temrenli sözler<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
pir sultan’la dile gelip<br />
dost dost diye seslenelim yoldafllar›m›za<br />
yunus olup düflelim yollara<br />
gök ekinler derelim gariplerin dillerinden<br />
muhyî olup erenlerle<br />
ç›kal›m taflram›zdan<br />
saraylar basal›m<br />
meclisler y›kal›m<br />
sakiler çeksin aya¤›<br />
dökülsün meyler<br />
k›r›ls›n camlar<br />
zihnî dert elinden a¤lamas›n gayr›<br />
olmas›n viraneler<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
akarsular dirilsin sivaslarda<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
77
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
karacao¤lan’dan güzeller derelim<br />
turunç sineli güzeller<br />
gidelim yaylalara<br />
çukurovalara<br />
çiçekler derelim<br />
öbek öbek çiçekler<br />
k›rm›z› karanfiller derelim<br />
uzatal›m insanlara<br />
uzatal›m mahzunîlere<br />
son bulsun hüzünleri<br />
dolsun çiçeklerle gönülleri<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
içelim flarab›m›z› testisinden<br />
coflal›m<br />
aflk sarhofllu¤uyla<br />
ç›kal›m yollara<br />
sürelim zahitleri<br />
topraklar›m›zdan<br />
indirelim zalimleri<br />
göklerden<br />
son verelim zulümlerine<br />
doyural›m gözlerini<br />
topraklarla<br />
alt›n renkli topraklarla<br />
sana bir türkü ö¤reteyim<br />
‹rfan Ünal<br />
78
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Kemâl Kök<br />
Cumhuriyet Dönemi<br />
Romanlar›nda Resmî ‹deoloji<br />
“Her ideoloji, bir kere teessüs ettikten sonra,<br />
verili tasavvur temas› temeli üzerinde geliflir ve bu temay› zenginlefltirir”<br />
F. Engels<br />
(Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefenin Sonu, Sosyal Yn., s.58)<br />
Osmanl› döneminden miras kalan vakanüvîs gelene¤i T.C.nin resmî<br />
ideolojisinin oluflumunda önemli bir yer tutar. Bilindi¤i gibi vakanüvîsler<br />
(tarih yaz›c›lar›) devlet görevlisi olarak dönemin siyasal iktidar›n›n beklentileri<br />
do¤rultusunda tarihsel olaylar› kaydetmeyi ve anlatmay› esas al›rlard›.<br />
Daha sonra bu anlat›lanlar tarih olarak bir sonraki nesile kal›rd›.<br />
T.C.nin tarihi de vakanüvîslere benzer kiflilerce siyasal iktidar›n konumu<br />
ve istekleri do¤rultusunda belirli yönelim, inkâr, dayatma ve dokunulmazl›klar<br />
üzerinde biçimlendirilmifltir. Güncel sorunlara karfl› gelifltirilen taktikler<br />
daha sonra ilke olarak kutsanm›fl, tarih bu kutsanm›fll›k üzerinden<br />
kurgulanm›flt›r. ‹ktisadî, felsefî, siyasî beklentilerin kavramsal olarak aç›-<br />
l›m› kendi literatürlerinde cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkç›l›k, laiklik,<br />
devletçilik, ink›lâpç›l›k olarak ifade edilirken, tarih bu kavramlar üzerinden<br />
aç›klanmaya/s›n›rland›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Oysaki bahsedilen ilkelere<br />
sahiplenifl süreci dikkatli irdelendi¤inde, kimisinin konjonktürün<br />
zorunlu mitlefltirmesiyle, kimisin de o konjonktürde yaflananlar› bast›rma,<br />
gizleme, farkl› gösterme ihtiyac›yla dönemin öne ç›kan kavramlar›n›n i¤difl<br />
edilmesiyle oluflturuldu¤u görülür. Despot bir zaman diliminde duyulan<br />
bu ihtiyaçlar esas olarak Komünist, Kürt ve K›z›lbafl düflmanl›¤› üzerine<br />
biçimlenen resmî ideolojin çelik z›rhlar›n› k›sa sürede örmüfltür. Z›rhlar›n<br />
ana ekseni s›n›f olgusunu kabaca inkâr etmeye dayal› ise, di¤er tüm<br />
tali yollar› da Anadolu’daki Türk/Sünni ‹slâm d›fl›ndaki halk ve kültürlerin<br />
inkâr›na ç›kar. Bu z›rh, resmî ideolojide Osmanl› dönemi üretim biçimi<br />
ve ba¤r›nda geliflen kapitalist nüveyi, bu nüvenin emperyalist sermayenin<br />
de yönlendirmesiyle kapitalist iliflkileri esas al›fl›n› ve oradan da burjuva<br />
ulus-devlete eviriliflini gizlemeyi de ihmal etmez. Resmî ideolojide<br />
milliyetçilik misak-› millî (emperyalizmin izin verdi¤i ölçüde) ile s›n›rland›r›lm›fl<br />
Türkçülükken; devletçilik ile ink›lâpç›l›k ise kapitalistleflerek, kapitalist-emperyalizmle<br />
bütünleflme arzusunun/çabas›n›n ad›d›r. Halkç›l›k<br />
ve laikli¤in Anadolu halklar›n› afsunlamaya yarayan koca bir hamasiler<br />
bütünü oldu¤u su götürmez. Resmî ideolojinin oluflmas› kapitalizm ve<br />
Türklük d›fl›ndaki olgular›n yaflama flans›n›n cebren engellenmeye çal›fl›l-<br />
79
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
mas›yla eflde¤erdir. Bu süreçte elbette tek bafl›na zor yetmemifl ve kitlerin<br />
bilincinde ortak aidiyet duygusu ile istenilen insan tipi di¤er ideolojik mekanizmalarla<br />
birlikte üretilmek istenmifltir. E¤itim, kültür-sanat faaliyetleri<br />
bu aidiyet duygusunun oluflturulmas›nda ve asimilasyona dayal› r›zan›n<br />
inflas›nda önemli bir harçt›r.<br />
Cumhuriyet dönemi kültür-sanat faaliyetlerinin hemen dikkat çeken<br />
özelli¤i bu harc›n çimentosu olma gayreti ve kurucu kadrolar›n›n üretti¤i<br />
“Ulu önder” mitini bütün söylemlerinde özünde bar›nd›rmas›d›r. Dönemin<br />
vakanüvîsleri gibi çal›flan hâkim s›n›f edebiyatç›lar› da eserlerinde resmî<br />
söylemi harfiyen ifllemifltir. Zaten edebiyat, özellikle roman ve fliir, oluflturulmaya<br />
çal›fl›lan ulusun inflas›nda ikili bir görev görür. Edebiyat, bir taraftan<br />
ortak resmî yaz›l› dili üretirken di¤er taraftan gerekli ideolojik malzemeyi<br />
içinde kitlelere tafl›r, resmî ideolojiye zihinlerde meflruluk zemini<br />
üretir. Cumhuriyet dönemi romanlar›nda resmî ideolojinin nas›l tafl›nd›¤›-<br />
n› örneklerle görece¤iz, ama önce romana dair bir iki k›sa tespit yapal›m.<br />
Edebiyat eserleri yaz›ld›¤› dönemin kavramlar›yla düflünür ve o dönemin<br />
birçok özelli¤ini yap›s›nda ister istemez tafl›r. Edebiyatç›n›n s›n›f<br />
kimli¤i, ideolojik tercihinin izdüflümü ve siyasî çat›flmalar› eserine nüfuz<br />
eder. Bu özellik di¤er tüm sanat dallar› gibi roman›nda siyasetten s›yr›lamayaca¤›n›n<br />
bariz göstergesidir. “Cumhuriyet dönemi” sanat› ya da roman›<br />
da böylesi bir çerçeve içinde incelendi¤inde resmî ideolojinin söylemlerinin<br />
etkisi birçok eserde rahatl›kla görülebilir. Dönemin hâkim s›n›f<br />
yanl›s› romanc›lar› resmî ideolojinin söylemlerini sahiplenerek roman<br />
kurgusuyla yaflam içinde üretmifltir.<br />
Resmî ideolojinin kültür-sanat politikas› Büyük Millet Meclisi’nin<br />
ilk ‹cra Vekilleri Heyeti’nin 9 May›s 1920 tarihli program›ndaki “Milletin<br />
h›fz› ve mevcudiyeti” (Nilüfer Öndin, Cumhuriyet’in Kültür Politikas› ve<br />
<strong>Sanat</strong> 1923-1950, ‹nsanc›l Yay›nlar›, s.56.) ilkesi ile yekpare ve saf millî<br />
kültürü hedeflemifltir. Bu hedef için Anadolu’daki emekçi halk›n toplumsal<br />
haf›zas›n› sistematik olarak silmek gerekmektedir. ‹flte resmî kültür-sanat<br />
dolay›s›yla dil-alfabe politikas› bu toplumsal haf›zay› silme üzerine infla<br />
edilmifltir. Edebiyatta da resmî yazarlar diyebilece¤imiz ço¤u bir dönem<br />
milletvekili/bürokrat olan F. Nafiz Çaml›bel, Behçet Kemal Ça¤lar,<br />
Halide Edip Ad›var, Reflat Nuri Gültekin, Memduh fievket Esendal, Ahmet<br />
Hamdi Tanp›nar, Yunus Nadi Abal›o¤lu, Yakup Kadri Karaosmano¤lu<br />
gibi onlarca entelektüel memur (modern vakanüvîs) burjuva resmî ideolojisinin<br />
üretiminde rol alm›flt›r.<br />
Cumhuriyetin kurucu kadrolar› içinde de yer alan Yakup Kadri Karaosmano¤lu<br />
yeni nesilde istedi¤i nitelikleri Ankara roman›nda flöyle ifade<br />
ediyor; “Yeni yetiflen Türk gencinde tarih bilgisi bir kuru malûmat de¤il,<br />
bir milli fluur ve iktisat f›trat› (Yarad›l›fltan gelen özelli¤i) gibi bir tabiî<br />
kabiliyettir” (Y.K.Karaosmano¤lu, Ankara, ‹letiflim Yay›nlar›, 2006,<br />
s.180.).<br />
80
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Milliyetçilik egemenlerin elinde ortak pazar ve hâkimiyet alan› üretmek<br />
için olmazsa olmaz bir mevzudur. Bu aç›dan milliyetçilik onlar›n<br />
edebiyat eserlerinde her seferinde derinden derine yay›l›r, resmî ideolojinin<br />
temel ideolojik yaklafl›mlar› zihinlere edebiyat arac›l›¤›yla ifllenir. ‹fl<br />
öyle abart›l› ki “milli edebiyat”, “milli tarih” derken “milli fizik” bile<br />
olur…<br />
Halide Edip Ad›var’›n 1922’de ilk kez ‹kdam gazetesinde tefrika edilen<br />
ve “Sakarya Ordusu’na…” diye bir takdimle bafllayan Ateflten Gömlek<br />
roman› resmî ideolojinin olufltu¤u dönemde edebiyat eseri olarak<br />
önemli bir ifllev görmüfltür. “Millî Mücadele”ye dair hâkim s›n›f taraf›ndan<br />
üretilen birçok iddiay› muhtevas›nda tafl›yan roman, ‹stanbul’dan<br />
Anadolu’ya geçifller ile ‹zmir’den Yunanistan ordusunun çekilmesine kadarki<br />
süreç içinde ‹stanbul’dan Anadolu’ya geçen bir grup ayd›n›n iliflkilerini<br />
anlat›r. Romanda Türk milliyetçili¤i eksenli bir zihniyet hâkimdir.<br />
Karakterlerin s›n›fsal iliflkileri ve de¤iflimlerine girilmemifl, günlük format›yla<br />
olaylar anlat›lm›flt›r. H. Edip Ad›var roman›ndaki baflkarakterin a¤z›ndan<br />
Mehmet Çavufl isimli tiplemeden flöyle bahseder; “Çok harikulâde<br />
fleyler söylerdi. Bazen bilmem hangi para ile Hayber Geçidi’nden Hindistan’a<br />
indi¤ini tahayyül eder, bazen Mustafa Kemal Pafla ile Atina’y› zapta<br />
gidece¤i günkü muhayyel icraat›n› anlat›rd›.” (Halide Edip Ad›var,<br />
Ateflten Gömlek, Can Yay›nlar›, Mart 2008, s. 103.).<br />
Yine Y. Kadri de Halide Edip’ten on y›l sonra ve art›k siyasî iktidar›n<br />
kimin elinde oldu¤u netleflti¤i, resmî ideolojinin oluflturuldu¤u bir dönemde<br />
1932 tarihinde yazd›¤› “Sakarya Savafl›” y›llar›nda geçen Yaban adl›<br />
roman›nda köye s›¤›nm›fl bir ‹stanbul ayd›n› a¤z›ndan; “‹flittiniz mi? Mustafa<br />
Kemal isminde bir büyük adam, bir büyük kumandan, ‹stanbul’dan<br />
yola ç›kt›, Anadolu’ya geçti. Erzurum’da, Sivas’ta, milleti bafl›na toplad›…<br />
fiimdi onun adamlar› taraf taraf Yunanlarla, Frans›zlarla dö¤üflüyor.”<br />
. (Y.K.Karaosmano¤lu, Yaban, ‹letiflim Yn., 2001, s.27.) cümlesini<br />
kurar. Roman›n ilerleyen sayfalar›nda ayn› karakter; “Askeri hayat›nda<br />
hiçbir bozgun görmemifl olan büyük Türk Serdar›n›n cephede ifli ne? Gidip<br />
yak›ndan görmek için delice arzuyla tutufluyorum. Bir Kâbe gibi cepheye<br />
gitmek ve onun çad›r› etraf›nda tavaf etmek istiyorum.” (Yaban,<br />
s.141.) der. Böylece Y. Kadri resmî ideolojinin tarih kurgusu ile “Ulu önder”<br />
mitine nas›l yaklaflt›¤›n› romanda iffla ifller.<br />
Yine Yakup Kadri Karaosmano¤lu 1934’te yazd›¤› Ankara roman›nda<br />
“Ulu önder”i anlat›rken; “Bütün bir ›rk›n asaletini tafl›yan uzun parmakl›,<br />
güzel elleri bir kehribar tespihle oynuyordu.” (Ankara, s.86.) cümlesini<br />
kuracak ve ayn› roman›n 172. sayfas›nda; “Türk nam›n› tafl›yan bu<br />
“mucize adam”›n sesini dinliyordu” (Ankara, s.172.) diyerek Türkçülük<br />
ve “Ulu önder” yaklafl›m›n› edebiyat arac›l›¤›yla net olarak ifade ederek<br />
resmî ideolojiye olan ba¤l›l›¤›n› gösterecektir. Zamanla edebiyatta “Ulu<br />
önder” mitine dair say›s›z örnekler olacakt›r.<br />
S. C. F/6<br />
81
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
“Din ve devlet ifllerini ay›rma” olarak anlat›lan laiklik ad› alt›nda yap›lan<br />
tevatürlerin yans›mas›n› resmî ideoloji içinde düflünen yazarlar›n<br />
eserlerinde de görmek mümkündür. Asl›nda T.C.nin dini anlay›fl›-laiklik<br />
yorumu 1921’de kabul edilen ‹stiklal Marfl›’n›n sekizinci k›tas›ndaki flu<br />
dizelerde; “Bu ezanlar -ki flahadetleri dinin temeli, / Ebedi yurdumun üstünde<br />
benim inlemeli” net olarak ifade edilmifltir. Bu dizenin belirtti¤i çerçeve<br />
haricinde “dinin devlet ifllerinden ayr›lmas›” söylemiyle yap›lan tart›flmalar<br />
özünde laf-› güzaftan baflka bir fley de¤ildir.<br />
Halide Edip Ad›var’›n Türkçe ilk bask›s› 1936’da yap›lan ve 1942’de<br />
CHP roman arma¤an›n› kazanan Sinekli Bakkal adl› eserinde, haf›zl›k yapan<br />
Rabia ad›nda bir k›z çocu¤unun etraf›nda saray, Osmanl› paflalar› ve<br />
Sinekli Bakkal soka¤›ndaki iliflkiler anlat›l›r. Romanda Mevlevi fieyhi<br />
Vehbi Dede kitap boyunca örnek kiflilik, bilge, ayd›n ve hoflgörü timsali<br />
gösterilir. Mevlevilik okuyucunun kafas›nda ö¤renilmesi ve mutluluk için<br />
benimsenmesi gerekli yol olarak biçimlendirilir. Mevlevili¤e olan bu<br />
olumlu yaklafl›m Alevi-Bektafli-K›z›lbafl dendi¤inde Cumhuriyet ayd›n›nda<br />
tam tersine döner. 1922’de kitap olarak ç›kan Nur Baba adl› eserinde<br />
Yakup Kadri Karaosmano¤lu Bektaflili¤i çürümüfl bir kurum gibi göstererek<br />
tiksinti içinde Alevi-Bektaflileri afla¤›lar. Onlar› haflhafl, afyon, içki ve<br />
cinsel arzu peflinde koflan insanlar olarak gösterir, dinsel törenlerinde cinsel<br />
iliflkiye girdiklerini ima eder. Alevi-Bektaflili¤in felsefî/batinî özelli¤ine<br />
hiç girmeden d›flar›dan bir gözlemle ve gördüklerini de yanl›fl yorumlayarak<br />
anlat›r. Alevi-K›z›lbafl topluma karfl› uydurulmufl adi iftiralar› bölüm<br />
bafll›klar›nda çakt›rmadan ifade eder. “Bir Bektafli Tekkesinde Mumlar<br />
Nas›l Söner” bafll›¤›n› att›¤› ilk bölümde Bektafli dergâh›nda ayin-i cem<br />
sonras› afl›r› içkiden sarhofl bir grup kad›n ve erkek ars›nda yaflanan sözlü<br />
bir münakafla üzerine bir kad›n ve erkek aras›nda geliflen diyalog flöyledir;<br />
“Herkesin kavgas›ndan bize ne, cicim. Fena m›, onlar didiflirken biz sevifliriz.”<br />
(Y.K.Karaosmano¤lu, Nur Baba, ‹letiflim Yn., 2005, s.25.). Nur<br />
Baba roman› yay›nland›¤›nda Halide Edip Ad›var ‹kdam gazetesinde övücü<br />
bir makale ile bahseder. Ayr›ca burada Nur Baba roman›n› Muhsin Ertu¤rul’un<br />
Bo¤aziçi Esrar› ad›yla 1923’te sinemaya uyarland›¤›n› özellikle<br />
hat›rlatmak da gerekiyor. “Laik” Türkiye’de 1924 y›l›nda Diyanet ‹flleri<br />
Baflkanl›¤› kurulmufl, din iflleri devlet tekelinde Sünni-‹slâm olarak benimsenmifl<br />
ve 30 Kas›m 1925 tarihinde yürürlü¤e giren bir kanun ile tekke,<br />
zaviye ve türbelerin kapat›lmas› kabul edilmifltir. Tekkelerinin kapat›ld›¤›<br />
süreye kadar bir iki bask› daha yapan Nur Baba roman›nda Alevi-<br />
Bektafli tekkelerine karfl› yarat›lan tiksintinin muhakkak ki etkisi olmufltur.<br />
Resmî ideoloji devletin ekonomik program›yla da romanlara girer.<br />
Faruk Nafiz Çaml›bel’le Behçet Kemal Ça¤lar’›n 1932’de birlikte yazd›-<br />
¤›; “Türküz bütün bafllardan üstün olan bafllar›z / Tarihten önce vard›k tarihten<br />
sonra var›z… Örnektir milletlere açt›¤›m›z yeni iz / ‹mtiyazs›z, s›-<br />
n›fs›z kaynaflm›fl bir kütleyiz…” dizeleriyle resmî ideolojiyi özetleyen 10.<br />
82
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Y›l Marfl›’n›n izdüflümü romanlara da k›sa sürede yans›r. Zaten devletçilik<br />
program›n›n oluflumundaki bürokratlardan biri olan Y. Kadri Karaosmano¤lu’nun<br />
1934’te yay›nlanan Ankara roman›nda 1935 sonras› için gelecek<br />
tasar›m› söyle yap›l›yor: “Türk iflçileri, Türk mühendisleri, Avrupa’daki<br />
gibi bedbaht da de¤ildir. Eski Roma’n›n esir sürüleri gibi bin bir<br />
mihnet ve cefa alt›nda, bin türlü mahrumiyete ruhlar› ve suratlar› ekflimifl,<br />
açl›ktan bütün insanî faziletlerini kaybetmifl Avrupa proletaryas›n›n sefalet<br />
ve felaketinden Türkiye’de eser görülmüyordu. Türkiye’de iflçiler birer<br />
devlet memuru idi ve yüreklerinde bir devlet memurunun haysiyetini, vekar›n›,<br />
mesuliyetini tafl›yorlard›. Bafllar›nda patron diye bir belâ yoktur.”<br />
(Ankara, s.183.) Devletçilik ilkesinin ne manaya geldi¤inin ipuçlar›n› ve<br />
Osmanl›n›n tebaa iliflkisinin iflçi s›n›f› için devam ettirilmek istendi¤ini bu<br />
cümlede rahatl›kla görmek mümkün. Proletaryan›n bafl›nda patron yok deniliyor;<br />
peki patron yokda kim var? Osmanl› bürokrasisinden süzülerek<br />
gelen paflalar›n askeri bürokrasisi, savafl vurguncusu eflraf ve mütegallibe,<br />
toprak a¤alar› ve hepsinin bir gün olmak istedi¤i devletin kollar›nda yeni<br />
palazlanan burjuvazi. Her türlü grev ve sendikal hakk›n yasakland›¤›, sefalet<br />
içinde demokratik hiç sözü olmayan diline, dinine, kültürüne, zorla<br />
yabanc›laflt›r›lm›fl emekçi halk bir devlet memuru hassasiyetini, vakar›n›,<br />
mesuliyetini tafl›yormufl! Günümüzde bile maden ocaklar›ndaki ifl cinayetleri<br />
s›kl›kla iflleniyorken; “Kömür ve odun iflini en modern tekni¤e göre<br />
eline alm›fl olan Devlet, art›k bu tarihöncesi, bu tafldevri sar›¤› nas›l kald›rm›flsa<br />
öyle kald›rm›flt›.” (Ankara, s.225.) deniliyor.<br />
Bir taraftan da Y. Kadri, Türk ayd›n›na seslenerek Yaban roman›nda<br />
flöyle serzeniflte bulunuyor; “Anadolu halk›n›n bir ruhu vard›, nüfuz edemedin.<br />
Bir kafas› vard›; ayd›nlatamad›n. Bir vücudu vard›; besleyemedin.<br />
Üstünde yaflad›¤› topra¤› vard›! ‹flletemedin.” (Yaban, s.111.). Bu serzeniflten<br />
kendisinin Anadolu halk›n› tan›d›¤› san›lmas›; aksine Y. Kadri Karaosmano¤lu<br />
ve dönemin iktidar yanl›s› ayd›nlar› Anadolu halk›n› kendi<br />
r›zas› d›fl›nda yasak, inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›yla tek tiplefltirmeye<br />
ve “devletçilik” ilkesiyle s›n›fsal çeliflkinin üstünü örtmeye çal›flm›flt›r.<br />
Tek parti CHP kendisinin fikrî hayat› d›fl›ndaki tüm oluflumlara<br />
düflman olmufltur. Sendika, dernek, parti kurmak engellenmifl; farkl› dil,<br />
din, mezhepten olmak suç say›lm›fl; karfl› koyanlar 1937-38 Dersim katliam›nda<br />
oldu¤u gibi toplu k›y›mlardan geçirilmifltir.<br />
1941’de CHP Genel Sekreterli¤ine gelen Memduh fievket Esendal’›n<br />
bir banka memuru a¤z›ndan anlat›lan ve 1934 y›l›nda yay›mlanan Ayafll›<br />
ve Kirac›lar› roman›nda Dersimlilere dair resmî söylemin ipuçlar›n› görmek,<br />
1937-38 katliam›n› yapanlar›n zihniyetini çözmek mümkün; “Hüseyin<br />
Beyin asl› Dersim’in Kürtleflmifl Türklerinden imifl. Kendisi Alevi.<br />
Bunlar kendilerinin Türk olduklar›n›, yak›n zamanlara kadar da aralar›nda<br />
Türkçe konufltuklar›n› biliyorlar. Hüseyin Beyin konufluflu, surat› ora<br />
83
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Türklerine benziyor.” (Memduh fievket Esendal, Ayafll› ve Kirac›lar›, Bilgi<br />
Yn., 2008, s.76).<br />
Cumhuriyet Dönemi romanlar›nda resmî ideoloji d›fl›na ç›kan ve<br />
olaylara gerçekçi bakan yazarlarda olmufltur. Meselâ Sabahattin Ali,<br />
1937’de yay›mlanan Kuyucakl› Yusuf roman›nda taflraya gerçekçi bir bak›flla<br />
eflraf ve mütegallibenin baflar›l› bir portresini kaymakam›n evlatl›¤›<br />
Yusuf’un yaflam› üzerinden baflar› ile çizer. Sabahattin Ali, Yakup Kadri<br />
ve Halide Edip’in aksine Alevili¤e-K›z›lbafll›¤a dair resmî ideolojinin ve<br />
genel yarg›n›n d›fl›nda flöyle bakar; “Bu Alevi köylerinin daha genifl mezhepli,<br />
daha samimi ve daha temiz oldu¤unu uzun memuriyet seneleri ö¤retmiflti<br />
ona. Nahiye ve köyleri dolaflmaya ç›kt›¤› zamanlarda buralarda<br />
kalmay› tercih ederdi.” (Sabahattin Ali, Kuyucakl› Yusuf, Y.K.Yay›nlar›,<br />
2002, s.146-147.)<br />
<strong>Sanat</strong> ve ideoloji konusunda en çok burjuva sanatç›lar› “sanata siyaseti<br />
katmay›n” diyerek özellikle sosyalist sanatç›lara sald›rm›fllard›r. Ancak<br />
Cumhuriyet Dönemi romanlar›nda oldu¤u gibi bu idealar› en vulger<br />
flekilde kendileri yapm›fllard›r. Romanda hayat› gerçekçi bir bak›flla iflleyerek<br />
hayat içindeki s›n›f mücadelesinden kaynakl› çeliflki ve çat›flk›lar›<br />
resmeden sanatç›lara sald›r›l›rken resmî ideolojinin dayatmalar›n›n roman<br />
içinde ifllenmesi “mili edebiyat” diye kutsanmaktad›r.<br />
Dönemin iktidar yanl›s› yazarlar›n›n eserlerine sinmifl vakanüvis tavr›<br />
hiçbir elefltirel süzgeçten geçirilmeden hâlâ ö¤rencilere okutulmakta, s›-<br />
navlarda sorulmaktad›r. Bu da aç›k olarak ilk günden beri resmî ideolojinin<br />
inkâr-imha ve asimilasyon politikalar›n›n nas›l devam etti¤inin edebiyat<br />
alan›nda bir göstergesidir.<br />
84
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
S›rr› Öztürk<br />
<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i Ba¤lam›nda<br />
Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergi’mizde Ahmet Oktay (A. O.)’›n “<strong>Sanat</strong>-Estetik-<br />
Politika Bütünselli¤i” hakk›nda yazmak istemezdim. Bunun iki nedeni<br />
vard›. Birincisi: A. O. hastayd›, tedave görüyordu. Hastal›k ile bo¤uflan bir<br />
insan› yaz›m›zla üzmeyi düflünmüyordum. ‹kincisi: A. O. “Sosyalizmden<br />
haberli” biriydi. Edebiyat-sanat-kültür-estetik-elefltiri vb. konularda entelektüel<br />
birikimi vard›. Birikim ve deneyimleriyle kendisinin devrimci harekete<br />
kazan›lmas› ve katk› getirmesi beklenmeliydi. Fakat o Proletarya<br />
Devrimcilerinin bu türden incelik ve sorumluluk anlay›fl›na, kendisiyle<br />
kurmak istedi¤imizi iliflki ve diyalog aray›fllar›m›za hiçbir zaman duyarl›-<br />
l›k göstermedi. Gösteremezdi. Çünkü o ‘Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Ak›m›-<br />
na’ burjuvaziden önce düflmanca cephe alanlardan biriydi. * Ayr›ca A. O.,<br />
I. T‹P üyesiyken SSCB’ye ve Dünya Sosyalist Sistemine ba¤l› biriydi. Fakat<br />
neden sonra troçkizm iksirini içince ne Ekim Devrimi, ne SSCB, ne<br />
Sosyalist Sistem ve ne de Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Ak›m› bay›m›z› mandallamayacakt›!?<br />
A. O.›n “sosyalizmden haberli olmas›” elbette tek bafl›na bir fley ifade<br />
etmiyordu. Tekelci sermayenin patronlar›ndan ‹zak Alaton da “sosyalizmden<br />
haberlidir.” Hatta Bilimsel Sosyalizm-Komünizmin yeminli düflman›<br />
“Frankfurt Okulu”nun bu memleketteki temsilcisi konumundaki kimi<br />
marksologlar, akademik marksistler gibi o da Marksizm üzerine söz söyleme<br />
hakk›n› kendinde görüyordu. Özel yaflam›na, ifline, üretim-mülkiyetpaylafl›m<br />
iliflkilerine zarar vermeyecek biçimde Marksizmi akl›nca yorumlamaya<br />
dahi yelteniyordu. Marksizmin devrimci özüne ve ruhuna de-<br />
¤inmeden o da bu konuda söz söyleme hakk›n› kendinde görüyordu. Emperyalist-kapitalist<br />
sisteme, devlete, kapitalist üretim-mülkiyet iliflkileri<br />
ile paylafl›m iliflkilerine asla dokunmayan “Marksizm Tart›flmalar›” memlekette<br />
çok revaçtayd›. 1<br />
Daha nas›l olacakt› ki? Devrimci tarihi, gelenekleri, birikimi çeflitli niyetlerle<br />
çarp›t›lm›fl, kapan›n elinde çarçur edilmifl Tarihî TKP’mizden günümüze<br />
ne kalm›flt›? Burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n kuflatmas›nda<br />
Devrimci ve Marksist Sol kadrolar bir türlü ayr›flamam›fllard›. Yeniden<br />
harmanlan›p bütünleflerek devrimci hareketi olmas› gereken yerde örgütleyememifllerdi.<br />
Ciddiye al›nacak donan›ml› bir SINIF PART‹S‹ gelene¤i,<br />
Bilim Kurulu, Akademisi, Enstitüsü olmayan bir gelenek üniversite<br />
85
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
okumufl ayd›n geçinenlerin çok yönlü kuflatmas›nda elbette çarçur edilmek<br />
istenecekti. Marksizm üzerine yap›lmak istenen ve asla ilerletici olmayan<br />
bu türden tart›flmalar›n bu düzeyde olufluna asla flafl›rm›yoruz.<br />
“Sol Cenah›m›zda” yaln›zca bu türden sorunlar yaflanm›yordu. Devrimci<br />
ahlak, devrimci siyasî terbiye, devrimci diplomasi bahsinde de çok<br />
büyük çamlar devriliyordu.<br />
Sosyalist kültürel birikimi, tart›flmaya de¤er tahlil ve tezlere sahip olmayan,<br />
Marksizmi yeniden yorumlayamayan, okumayan, okudu¤unu anlamayan,<br />
sorgulamayan, kendisini kapitalizmin hay›rl› ellerine teslim etmifl,<br />
belgelenmifl kimlik ve kiflili¤iyle, özel ve öznel konumlar›yla a盤a<br />
vurulmufl “solcu” tak›m› ile kimse hesaplaflm›yordu.<br />
Böyleleriyle konuflmak ya da tart›flmak da taraflara s›k›c› geliyordu.<br />
S›rt›n› devlete-sisteme dayam›fl, kendisine rahatça sunulmufl kimi olanak-bulanaklarla<br />
ahkâm kesen o kadar çok “ayd›n”a sahibiz ki… ‹deolojik-politik-örgütsel<br />
uzlaflmaz çeliflkiler içinde bo¤ulmufl düzeydeki bu türden<br />
bir insan malzemesiyle “<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i” gibi ciddî<br />
bir konuyu nas›l tart›flaca¤›z? Ama birileri haddini bilmiyor, kafl›n›p duruyor<br />
ve ille “gel tart›flal›m” diyor!?<br />
Böyleleriyle neyi, nas›l, nerede, hangi amaç ve çerçevede tart›flaca¤›z?<br />
A. O.›n da “sosyalizmden haberli oldu¤unu” özel yaflam›, ifli, üretimi<br />
ve eylemiyle de somutta kan›tlamas› gerekir ve kendisinden beklenirdi.<br />
Bilimsel Sosyalizm-Komünizm üzerine yaln›zca “teorik” laf üretmekle<br />
yetinenlerin sosyal prati¤i yoktu. Teori pratik bütünselli¤i olmayanlar›n<br />
“dil üstünde kayd›rmaca” yapmas›, onlar aç›s›ndan do¤ald›. Sovyet ve<br />
Stalin düflmanl›¤›na endeksli bir “solculuk” anlay›fl›nda karar k›lanlar gibi<br />
o da nehrin karfl› yakas›ndaki yerini alm›flt›.<br />
A. O.dan ve ayn› yöntemi benimseyen “ayd›n”lardan daha ileride bir<br />
ad›m atmalar›n› elbette beklemiyoruz.<br />
Günümüzdeki s›n›flar mücadelesinde ideolojik-teorik-politik ve örgütsel<br />
seçimini do¤ru yapan hakikî ayd›nlara büyük bir ihtiyaç oldu¤unu<br />
biliyoruz. An›lan ayd›nlar ise, ideolojik ve s›n›fsal konumlar›na göre,<br />
özellikle de devrimci hareketin büyük darbeler ald›¤› yenilgi dönemlerinde<br />
“saat›n rakkas› misali” bir sa¤a bir sola gidiyorlard›. Bu da do¤ald›r.<br />
Devrimci hareketimizin burjuvaziyi köfleye s›k›flt›rd›¤›, ideolojik-politik<br />
ve örgütsel donan›m›yla sistemi silkeledi¤i ve de iktidara aday oldu-<br />
¤u dönemlerde kimi “ayd›n”lar›n sa¤ kavisler çizme yerine sola meyilli oldu¤unu<br />
tarihsel örnekleriyle, deneyimlerimizle biliyor ve görüyoruz.<br />
Özetle an›lan yenilgi dönemlerinde “sosyalizmden haberli olan” kimi<br />
ayd›n geçinenlerin her ne hikmetse “sol cenah” ile kurduklar› iliflkilerinden<br />
bir türlü kopmad›klar›n›, sosyalizm karfl›t› moda ak›mlara kap›ld›klar›n›,<br />
emperyalist-kapitalizmin koruyuculu¤undaki troçkist ve anarflist<br />
kamplarda yer ald›klar›n› görüyoruz. 2<br />
86
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Troçkist ve anarflist ak›mlar›n dünyada ve yaflad›¤›m›z co¤rafyada<br />
hiçbir zaman iktidar perspektifli, tutarl› bir parti oluflturmad›klar›n›, siyasal-sosyal<br />
devrim yolunda kayda de¤er bir “vukuat”lar›n›n olmad›¤›n› da<br />
biliyor ve görüyoruz.<br />
Yine an›lan Marksizm d›fl› bu türden ak›mlar›n dünyada ve yaflad›¤›-<br />
m›z co¤rafyada iflçi s›n›f› hareketi ile sosyalist hareketin buluflup bütünleflerek<br />
birleflik, ciddî, güvenilir ve donan›ml› bir ‹flçi S›n›f› Partisi’n›n<br />
(‹SP) oluflturulmas› davas›na asla duyarl› olmad›klar›n› da biliyor ve görüyoruz.<br />
Ayn› zamanda troçkist ve anarflist ak›mlar›n yaln›zca “Sovyetler Birli¤i<br />
ile Stalin düflmanl›¤›na” endeksli de¤erlendirmelerinin de “Marksizmin<br />
yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemine olumlu hiçbir katk›<br />
getirmedi¤ini biliyor ve görüyoruz.<br />
Sovyetler Birli¤i’nin, Ekim Devrimi’nin ve uygulanan di¤er sosyalizm<br />
deneyimlerinin daha görkemlisini, daha donan›ml›s›n› yapmaya aday<br />
olanlar›n, bu deneyimleri Marksist bak›fl aç›s›yla tekrar elefltirmeleri ve<br />
teori pratikte aflmalar› gerekmektedir. Bu yoldaki teori pratikler anlaml›-<br />
d›r. Siyasal-sosyal devrimlerin gerçekleflebilmesine katk›d›r. Fakat, ideolojik-teorik-politik<br />
ve örgütsel aç›lardan hiçbir “say›-suyu” olmayanlar›n<br />
sözüm ona elefltirileri yaln›zca emperyalist uluslarötesi tekelci sermaye<br />
düzeninin devam›na hizmet etmektedir.<br />
Bu türden elefltirilerin ne Bilimsel Sosyalizm-Komünizm ile ne de siyasal-sosyal<br />
devrimlerin kanuniyetleri ve zorunlulu¤u ile bir iliflkisi söz<br />
konusudur.<br />
“Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemini kavrayanlar›n,<br />
“somut durumun somut tahlilini” yapmay› ideolojik süzgeçlerinden<br />
geçirmifl olan ayd›nlar›n, Marx-Engels-Lenin süreci ile Marksizm-Leninizm’i,<br />
tarihsel-sosyal-nesnel gerçekli¤i içinde de¤erlendirip de¤erlendiremedi¤i<br />
nas›l anlafl›l›r?<br />
Bu ilkeselli¤in uzant›s›nda “tutarl›-amaçl›-somut bir demokrasi mücadelesi”<br />
ile yine “tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar (siyasal-sosyal devrim)<br />
mücadelesini” atbafl› -koordineli- götürmekten yana olanlar›n samimiyeti<br />
nas›l de¤erlendirilir ya da test edilir?<br />
Sosyalizm’den-Marksizm’den haberli oldu¤unu lafzen ifade edenlerin<br />
samimiyeti Parti, Partileflme Sorunu, ‹ktidar ve Program Anlay›fl›,<br />
Devlet ve Devrim Kavray›fl› gibi hayatî ve can al›c› sorunlara bak›fl aç›lar›ndan<br />
ve de bu bak›fl aç›s›n›n uzant›s›ndaki teori pratiklerinden anlafl›l›r.<br />
Bu türden hat›rlatmay› yapmaktaki amac›m›z, A. O.›n ideolojik-s›n›fsal<br />
çeliflkisini ortaya koymakt›r.<br />
A. O., “Edebiyat-sanat-kültür-estetik ve politika bütünselli¤inin” de<br />
fark›ndad›r. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada s›n›fs›z sendika, s›n›fs›z parti, s›n›fs›z<br />
edebiyat-sanat-kültür-estetik anlay›fllar› da oldukça yayg›nd›r. “Sol<br />
87
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Cenah›m›z›n” anlaml› ve ileri bir ad›m atamay›fl›n›n nedenlerinden biri de<br />
bu türden hastal›klar›n› aflamay›fl›d›r.<br />
Edebiyat-sanat-kültür-estetik ve politika bütünselli¤inin fark›nda olmayanlar›n<br />
yapmaya çal›flt›klar› sözde politik çal›flmalar›n ne kadar yavan<br />
ve ifllevsiz kald›¤› gün gibi ortadad›r.<br />
A. O.›n, uzunca bir süre önce (tam bir tarih veremiyorum, galiba 2002<br />
y›l›ndayd›), Radikal gazetesinde 1970 15/16 Haziran Direnifli ile ilgili bir<br />
yaz›s›n› okumufltum. 15/16 Haziran Direnifli’nin yaln›zca tan›¤›, san›¤›<br />
de¤ildik. ‹stanbul-Kocaeli-Sakarya Bölgesindeki eylemlerimiz yüzünden<br />
hakk›m›zda aç›lan davalar›n da bir numaral› san›¤›yd›k. Ayr›ca Devrimci<br />
geleneklerimizdeki Proleter Devrimci tavr›m›z› yaln›zca söz ve eylemlerle<br />
s›n›rl› tutmam›fl, kitaplaflt›rm›flt›k. 3 Dileyen bu kitaplar›m›zdaki malzemeleri<br />
ayr›nt›l› inceleyebilir. Yapmaya çal›flt›klar›m›z belgelidir.<br />
O tarihlerde de üniversite okumufl ayd›n geçinenler, günümüzdeki gibi<br />
yine ithal mal› “k›r-kent-öncü parti” teorileri ile s›n›fs›z sendika, s›n›fs›z<br />
parti, s›n›fs›z kültür-sanat vb. konular› ilkesizce tart›fl›yorlard›. A. O.›n<br />
Radikal gazetesinde sosyal s›n›f tahlili yaparak ba¤›ms›z s›n›f tavr› konusunda<br />
tarihsel deneyimimizi hat›rlatmas›na bir yan›yla sevinmifltik. S›n›fsall›¤›n<br />
göz ard› edildi¤i bir süreçte onun yapt›¤› saptama neye alametti?<br />
S›n›flar›n mevzileniflinde proletarya yerine küçükburjuva ö¤renci gençli¤i<br />
ikâme etmeye yeltenenler dahi A. O.›n bu yaz›s›ndan sonra lafzen “s›n›f”<br />
vurgusu yapmaya bafllam›fllard›. O günkü AP iktidar›n›n 274-275 say›l›<br />
yasalar› geriye do¤ru de¤ifltirmesi ve “D‹SK’in çan›na ot t›kayaca¤›z!”<br />
tehdidi nas›l siyasî bir tav›r idiyse, bu sald›r›lara karfl› 15/16 Haziran Direnifli<br />
de siyasî bir hareketti. ‹flçi s›n›f›n›n talepleri de ekonomik de¤il, siyasiydi.<br />
En sonunda görüfllerine kat›lmasak da proletaryay›, 15/16 Haziran<br />
Direnifli’nin tarihsel-siyasal-sosyal-s›n›fsal özünü hat›rlatan bir ayd›n<br />
ç›kt› diye de sevinmek istemifltik. A. O. yaz›s›n›n sonunda nedense sözü<br />
dolaflt›r›p troçki bahsine getirmeye çal›fl›yordu. 15/16 Haziran Direnifli’ni<br />
örnek gösterip s›n›fsal bir vurguyu hat›rlatan A. O.›n troçkistlervari laf›<br />
Sovyetler Birli¤i’ndeki sosyalist uygulamalara ve Stalin düflmanl›¤›na endeksli<br />
bir mecraya getirifline ve bunu 15/16 Haziran Direnifli ile iliflkilendirmeye<br />
kalk›flmas›na ise sevinememifl, bu türden bir yaklafl›m› bilimsel<br />
ve do¤ru bulmam›flt›k.<br />
A. O.›n ad› geçen yaz›s›nda gerçekten de 15/16 Haziran Direnifli bahsini<br />
gündeme getirmesini, hiçbir inand›r›c›l›¤› ve ilgisi yokken Sovyetler<br />
Birli¤i deneyimini tart›flmaya getirmesini, ard› s›ra troçkizme göndermeler<br />
yap›p onu savunup gündeme tafl›mas›n› anlamaya çal›fl›yorduk. A. O.<br />
neden bu konular› birbirine kar›flt›r›yor ve ne yapmak istiyordu? Garipsenecek<br />
bir durum söz konusu de¤ildi. O da birileri gibi ideolojik-s›n›fsal<br />
kimli¤ine uygun düflen görevini yap›yordu.<br />
Kendisini telefonla arad›k. Yaz›s›ndan ötürü kutlamak istedik ve görüflmek-tart›flmak<br />
talebinde bulunduk. Ev adresini ald›k, “‹flçi S›n›f› Sen-<br />
88
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
dikalar ve 15/16 Haziran” isimli kitab›m›z baflta olmak üzere okumas›n›<br />
diledi¤imiz baz› telif çal›flmalar›m›z› ve SORUN Polemik Dergi’mizin o<br />
tarihlerde ç›km›fl bulunan tüm say›lar›n› bir arkadafl›m›z arac›l›¤›yla kendisine<br />
bizzat elden götürerek arma¤an ettik. O da ayr›ca yay›nlar›m›z aras›nda<br />
bulunan, Kolektifimiz ad›na haz›rlam›fl oldu¤umuz a¤abeyim Avni<br />
Memedo¤lu’nun sanatsal ve siyasal evrimini, sanat anlay›fl›n›, resimlerini,<br />
yaz› ve fliirlerini, yaflam öyküsünü, kavgalar›n› / kavgalar›m›z›, Yeni Dal<br />
Grubu (YDG)’nun oluflumunu, resimlerinden ötürü yarg›lan›fl›n›, iflkence<br />
görüflünü, hapisli¤ini, çekti¤i açl›¤› ve maddî-moral s›k›nt›lar›n›, “Sol Cenah›m›z›n”<br />
bu konular üzerindeki eksikli¤ini ve duyars›zl›¤›n›, “Sosyal<br />
Realizm” sanat ak›m› hakk›ndaki görüfllerini ve çeflitli an› ve tart›flmalar›-<br />
n› konu alan “Politika-<strong>Sanat</strong>-Estetik Yolunda ‘Eme¤in Ressam›’ Avni Memedo¤lu”<br />
isimli kitab›m›z› talep etmiflti. Bu kitab› da kendisine bizzat elden<br />
ilettik-arma¤an ettik. Böylelikle kendisiyle karfl›laflt›¤›m›zda ve tart›-<br />
flaca¤›m›z konularda hangi türden bir ideolojik-politik hatt› tuttu¤umuzu<br />
bilgi edinmesi için önceden bildirmifl ve kendisini haberli k›lmay› uygun<br />
bulmufltuk. Ayr›ca kendisinden bir röportaj yapma talebinde bulunduk. Bu<br />
talebimizi Kolektifimizin konumunu “çok politik” buldu¤unu söyleyerek<br />
reddetmiflti.<br />
A. O.›n sanat-politika vb. anlay›fl›n› eserlerinden tan›yor ve izliyorduk.<br />
Kendisiyle Kitap Fuarlar›nda karfl›lafl›yorduk. O da tan›fl›kl›¤›m›za<br />
ra¤men stand›m›za u¤ram›yordu. Herhalde virüs de¤il, “mikropla” karfl›-<br />
laflmak istemiyordu. Stand›m›z›n önünden “yengeç yürüyüflü” ile geçen o<br />
kadar çok yazar vard› ki… Böylelerinin de telif eserlerine ve çabalar›na<br />
daima sahip ç›km›flt›k. Kendileriyle an›lan ve an›lmayan iliflkilerimiz de<br />
olmufltu. Bu arkadafllar›n baz› eserlerini sahiplenirken tecimsel iliflki yerine<br />
kolektif ve devrimci iliflkileri tercih ediyorduk. Yani s›n›fl› bir toplumda<br />
kolektif üretim-da¤›t›m-paylaflma ilkeselli¤ini bilince tafl›maya çal›fl›-<br />
yorduk. Büyük bedeller de ödüyorduk. Kolektif üretimde rol alanlara -ihtiyac›<br />
olanlara- katk› sunulmas› gibi son derece zor bir ifle giriflmifltik.<br />
Böyleleri sonradan tecimsel a¤›rl›kl› ve kariyerizme kap› aralayan iliflkileri<br />
tercih etmiflti. Aralar›nda sistemin Kolektifimize açt›¤› cezaî-hukukî-icraî<br />
davalar›n ceremesini de üzerimize y›kanlar ç›km›flt›. 4 Onlar da stand›-<br />
m›z›n önünden geçerken “yengeç yürüyüflü”nü tercih ediyordu!..<br />
Sonradan A. O.›n Avni Memedo¤lu’ndan da söz eden baz› kitap ve<br />
makaleleri yay›mland› (“Hayat, Edebiyat, Siyaset -Ahmet Oktay ile Dünden<br />
Bugüne” Söylefli: Metin Cengiz, birinci bask›, 2004, Everest Yay›nlar›,<br />
s. 84, 85, 86). Bu kitapta A. O.›n kansere yakalan›fl›, bu söyleflide giderayak<br />
geçmifliyle ilgili an›lar›n› de¤erlendirdi¤i anlafl›l›yordu. I. T‹P hakk›ndaki<br />
görüfllerini s›ral›yordu. I. T‹P’in “<strong>Sanat</strong> Bürosu” (asl›nda “Kültür-<br />
<strong>Sanat</strong> Bürosu”ydu. Günümüzde ise ne T‹P misali bir siyasî parti ne de kültür-sanat<br />
bürosuna sahip örgütlerimiz söz konusu.) Selahattin Hilav, Leyla<br />
Erbil, Edip Cansever, Ahmet Oktay ve Avni Memedo¤lu’ndan oluflu-<br />
89
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
yordu. A. O, yaz›s›nda “Mehmeto¤lu” demeyi uygun buluyor. ‹ki isim<br />
aras›ndaki anlam fark›n› yok say›yordu. Söylefliyi yapan (Metin Cengiz<br />
(M. C.) TCK’n›n 142. maddesi gere¤ince 2 y›l hapis yatm›fl, kitab›n›n önsözünde<br />
söylefliyi yapan olarak özgeçmiflini yazm›fl, Hürriyet Gösteri dergisinde<br />
yaz›yor.) kiflinin Avni Memedo¤lu’nun ad› geçti¤inde “-Evet, flu<br />
bizim iflçi resimleri yapan komünist ressam…” demesiyle A. O. flöyle diyor:<br />
“Evet, iflçi resimleri yapan Mehmeto¤lu. Kan›mca, Leger’den farkl›-<br />
laflmay› baflaramam›fl kübist resimler yapard›. Ama kötü ressamd›…” Baflka<br />
bir yerde de “Mehmeto¤lu, görevci bir resimden yanayd›. Stalinizme<br />
ba¤l›yd›.” dedikten sonra söylefliyi yapan M. C. de “-Sonuna kadar hep<br />
ba¤l› kald›.” yorumunu yap›yor.<br />
A. O.›n I. T‹P’te M. Ali Aybar’› “hakl›” bulup “biraz da yumuflak olabilirmifl”<br />
demesi, Memedo¤lu’na “Stalinistti” deyip sonra da lütfedip takdir<br />
etmeye yeltenmesi “onu da anlamak gerekiyor” türünden laflar› gevelemesi<br />
kültür-sanat-politika bahsindeki ideolojik-s›n›fsal konumunu a盤a<br />
vurmaktad›r.<br />
Kitab›nda Stalin’in, Jdanov’un ve Memedo¤lu’nun isimleri birkaç<br />
yerde geçmesine ra¤men isim dizinine nedense al›nmam›fllard›r. Yazar›n<br />
ve yay›na haz›rlayan flah›slar›n, o kadar isim aras›ndan yapt›klar› bu türden<br />
bir tasarruf, yak›n tarihimizdeki olay, olgu, süreç ve verileri nesnel<br />
gerçekli¤i d›fl›nda, pafla gönüllerine göre tahrif etmenin tipik bir örne¤idir.<br />
A. O. ile M. C.nin edebiyat-sanat-kültür-estetik-politika bütünlü¤üne<br />
bak›fl› tipik bir ayd›n elvedas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Avni Memedo¤lu<br />
Marksist Elefltirel katk›ya aç›k ve muhtaç bir ressamd›. Memlekette ise,<br />
Marksist Elefltirel katk› getirecek ne SINIF PART‹S‹’ne de Bilim Kurulu,<br />
Akademi ve Enstitü vard›. Kendilerini Marksist sanan üniversite okumufl<br />
ayd›n geçinenler ise, troçkizm iksiri ile kendilerinden geçip, âdeta<br />
sarhofl olmufllard›. Söze “troçki dediki” diye bafllayanlar; olmayan “burjuva<br />
demokrasisinde” ödüllendiriliyor, yaz›lar›, kitaplar› tekelci bas›n-yay›n<br />
kurulufllar›nda, hatta banka sermayesinin yay›nlar› aras›ndaki yerini rahatl›kla<br />
almalar›na yetiyor ve art›yordu. Dahas› çeflitli tv kanallar›nda ahkâm<br />
kesmelerine de yaramaktayd›. K›sacas› gün onlar›n günüydü!..<br />
A. O. ile M. C.nin Memedo¤lu’na “kötü ressam” deyifli okuyanlara<br />
hiçbir fley anlatm›yordu. Seçimini “troçki cenah›nda” yapanlar›n geçim<br />
kayna¤›d›r bu türden kritikler ya da öznel an›lar. A. O.a “I. T‹P döneminde,<br />
Aybar’›n sanat-estetik-politika bahsindeki despotik tav›rlar› karfl›s›nda<br />
sen ne yap›yordun ve neciydin?” diye sormak lâz›m… Memedo¤lu Tarihî<br />
TKP’nin kadrosu olarak Sovyetler Birli¤i’ne, Dünya Sosyalist Sistemi’ne<br />
ba¤l› ve sayg›l›yd›. Son nefesine kadar da ba¤l› kalm›flt›. T‹P merkez kli-<br />
¤inin sa¤ teslimiyetçi oportünist çizgisine karfl› tav›r alm›flt›. Aybar-Aren-<br />
Boran-Sarg›n yönetiminin Devrimci ve Marksist kadrolara karfl› açt›¤› savaflta,<br />
Proleter Devrimci kanad›n yan›ndaki yerini alm›flt›. I. T‹P’e<br />
TKP’nin yönlendirmesiyle girmiflti. Bizim de siyasî seçimimiz bu türden<br />
90
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
yönlendirmelerle olmufltu. “Örgütler Anarflisi” hastal›¤›na yakalanm›fl kimi<br />
“sol” örgütlerin “Gel bize biat et!” önerilerine ise daima flu anlaml› cevab›<br />
veriyordu: “Önce gidin vitrininizi onar›n. Komünistlerin birli¤ini<br />
sa¤lay›n. Ondan sonra gelip benim kap›m› çal›n!..”<br />
M. Ali Aybar’›n Abidin Dino, Nuri ‹yem, Bedri Rahmi Eyübo¤lu türünden<br />
ressamlar›n “Bat› öykünmeci”, taklit, popülist, soyut ve abstre resim<br />
anlay›fllar›n› memlekete tafl›mas› karfl›s›nda Avni Memedo¤lu Yukar›<br />
Mezopotamya, Dersim ve Erzurum emekçi halklar›n›n yaflam›n› Devlet<br />
Güzel <strong>Sanat</strong>lar Akademisi’ne tafl›m›flt›. Komünizm tüccar› Akademi ö¤retim<br />
üyesi bilirkiflilerin marifetiyle TCK’n›n 141 ve 142. maddelerine göre<br />
yarg›lanm›fl, iflkence görmüfl ve hapis yatm›flt›.<br />
Neflet Günal ise Orta Anadolu’nun “ter insanlar›n›” Akademi’ye tafl›-<br />
m›flt›. Yeni Dal Grubu (YDG) ressamlar›ndan ressam Marta Tözge, ‹hsan<br />
‹ncesu, Kemal ‹ncesi, Hikmet Paksüt, ‹brahim Balaban’lar›n, heykelt›rafl<br />
Vahi ‹ncesu’lar›n sanat anlay›fllar› hiçbir ansiklopediye girmemifltir. YDG<br />
zinhar hiçbir yerde an›lmamaktad›r.<br />
Neflet Günal devlet taraf›ndan Fransa’ya e¤itime gönderilmifl,<br />
YDG’den ayr›lm›fl, dönüflünde DGSA’ya ö¤retim üyesi yap›lm›flt›r. Neflet<br />
Günal bundan sonraki eserlerinde art›k “ter insanlar›n›” de¤il, metafizik<br />
fetiflleri, korkuluklar› resmetmeyi ye¤lemifl ve çizgisini de¤ifltirmifltir. Buna<br />
ra¤men pentürü kuvvetli yetenekli bir ressam oldu¤unu kan›tlam›flt›r.<br />
‹brahim Balaban’a hapisteyken ilk resim derslerini ald›¤› Naz›m Hikmet<br />
ustas›ndan, onun yönlendirmesinden geriye hiç bir fley kalmam›flt›r.<br />
Burjuvalar Balaban’› sahiplenmifl, eserlerini sat›n alm›flt›r. O da “Ben<br />
öküz ressam›y›m.” diyerek hem çizgisini de¤ifltirmifl hem de YDG’den<br />
ayr›lm›flt›r. 27 May›s 1960 tarihinden dört gün sonra YDG’nin ‹stanbul’-<br />
da açt›¤› ilk resim sergisi nedeniyle YDG’nin sanatç›lar› tutuklan›p Balmumcu<br />
Askeri Hapishanesine konulmufl ve haklar›nda “Resimleriyle komünizm<br />
propagandas› yapmak, 27 May›s’a karfl› gelmek, ink›lap düflmanl›¤›<br />
yapmak” gibi suçlamalarla yarg›lanm›fllard›r. 5<br />
Tarihî TKP’nin kadrolar›ndan Nejat Tözge’nin efli Marta Tözge Alman<br />
Temerküz (Toplama) kamplar›nda bir y›l kalm›fl, 1945 y›l›nda K›z›l<br />
Ordu sayesinde özgürlü¤üne kavuflturulmufltu. Almanya’da ve Türkiye’de<br />
gördü¤ü iflkenceler sonucunda ruh sa¤l›¤›n› kaybetmifltir. Fakat eserleriyle<br />
(soyut resim anlay›fl›na ra¤men) faflizmin çirkin yüzünü resmetmekten<br />
asla uzak durmam›flt›r.<br />
Bu süreçte YDG da¤›lm›fl, fakat Memedo¤lu tek bafl›na “Sosyal Realizm<br />
<strong>Sanat</strong> Ak›m›” çal›flmalar›n› sürdürmüfltür. Ö¤renci yetifltirmifltir. Sistemin<br />
çok yönlü bask›s›na, art›-de¤er sömürüsüne, inkâr-imha-asimilasyon<br />
politikalar›na, çekti¤i açl›¤a, yoksullu¤a, “Sol Cenah›m›z›n” duyars›zl›¤›na<br />
ve kuflatmas›na karfl› iddias›n›n arkas›nda durmas›n› bilmifltir.<br />
“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.” diyerek yolunu seçmifltir. Me-<br />
91
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
medo¤lu’nun yaflam›na, sanat anlay›fl›na en büyük katk›y› Aile Kolektifimiz<br />
yapm›fl ve onu mücadelesinde asla yaln›z b›rakmam›flt›r. Bu sat›rlar›<br />
kaleme alan kifli ile, yani benimle, aram›zda yapt›¤›m›z Marksist Elefltiri’ler<br />
-tart›flmalar- yüzünden tam 9 y›l konuflmam›fl, kavgal› olmufluzdur.<br />
Kardefllik gibi insiyaki ba¤larla asla hareket etmedi¤imizi, hat›ras›na haz›rlad›¤›m›z<br />
kitab›m›zda da aynen yans›tm›fl›zd›r. Dileyen Memedo¤lu’na<br />
yapt›¤›m›z elefltirilerimizi ayr›nt›l› inceleyebilir. Belgelidir.<br />
Hakl›-haks›z tart›flmas› bir yana Picasso’yu “büyük ressam” yapan<br />
onun kiflili¤i ve eserleri de¤il, Frans›z Komünist Partisi(FKP)’nin Alman<br />
Nazizmi’ne -iflgale- karfl› örgütledi¤i yeralt› mücadelesinde partili ressam›n›<br />
ve eserlerini sahiplenmesidir.<br />
Bu memlekette de ad›na ve devrimci geleneklerine ba¤l› bir ‹SP oluflturulabilinmifl<br />
olsayd›, Memedo¤lu’nun resim anlay›fl›na yapmaya çal›flt›-<br />
¤›m›z elefltirel katk›y› bu türden bir kurum gerçeklefltirmifl olurdu. Ayn›<br />
zamanda Memedo¤lu’na karfl› burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n<br />
çok yönlü “sinsi kuflatmas›”, sömürüsü k›r›l›p afl›l›r, onun sanat anlay›fl› ve<br />
eserleri de yerli yerine konulurdu.<br />
A. O.›n “kötü ressamd›”, “kaba saba resimler yapard›”, “el ve ayaklar›<br />
abart›l› çizerdi” türünden yak›flt›rmalar›n› elefltiri yerine koyamay›z. ‹yi<br />
ile kötü’nün neyi anlatt›¤›n› bilmiyoruz. Memedo¤lu resim anlay›fl›n› belirleyen<br />
etmenleri yaz›lar›nda da belirtmifltir. Ö¤rencili¤inde Afrika, M›-<br />
s›r, Latin-Amerika, Maya, Aztek, ‹nka uygarl›klar›n›n resim ve heykel anlay›fllar›ndan<br />
çok etkilendi¤ini ve esinlendi¤ini kendisi de söylemektedir.<br />
Resimlerinde titizlikle çizdi¤i iflçi ve emekçi halklar›m›z›n yüzleri son derece<br />
temiz ve düzgündür. Birileri gibi “hain bak›fll› iflçi” ya da “lumpen”<br />
portrelerini “proletarya” diye resmetmeye yeltenmemifltir. ‹flçi ve emekçilerin<br />
el ve ayak çizimlerindeki abart› ise bilinçli bir seçimle yap›lm›flt›r.<br />
El’in, Ayak’›n ifl ve üretim faaliyetindeki rolünü öne ç›karm›flt›r. Ayr›ca<br />
ve böylelikle insan›n beyninin geliflimi ile el-üretim aras›ndaki diyalektik<br />
bütünlü¤ü vurgulamay› amaçlamaktad›r. Memedo¤lu A. O.›n iddia etti¤i<br />
gibi “kübist” bir resim anlay›fl›na sahip de¤ildi. Akademi hocalar› ö¤rencilerine<br />
evrensel sanat ak›mlar›n› ö¤retirken kübizm türü eskizleri çizmelerini<br />
de ö¤ütlüyorlard›. Memedo¤lu’nun ö¤rencilik y›llar›nda yapt›¤› kara<br />
kalem bir iki kübist çal›flmas› da vard›r. Fakat o “kübist” bir ressam de-<br />
¤il, “Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong> Ak›m›”n›n yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki bir uzant›s›yd›.<br />
“Koyu Stalinistti” benzetmesi ise burjuvaziye hulus çalmak manas›n›<br />
tafl›r. Çünkü burjuvazi de Memedo¤lu’nun resimlerini ayn› mant›kla yarg›-<br />
lam›flt›r. Manifesto adl› tablosundaki bay-bayan kompozisyonundaki emekçi<br />
bay “Stalin’e benziyor” suçlamas›na maruz kalm›fl ve yarg›lanm›flt›r!<br />
Memedo¤lu ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ünde, Sansaryan Han’daki iflkenceli<br />
sorgusunda, Karadenizli iflkenceci polisin, “Ula pezevengun ogli<br />
guvercun resmu yapayusun da, niçun karga resmu yapmayusun?” diye<br />
92
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
demir bir tava ile canavarca dövülürken, a¤z› burnu k›r›l›rken A. O. “vars›l”<br />
bir aile gelene¤inin yumuflak yataklar›nda yat›yordu. Prati¤i olmayan<br />
“solcu” kimli¤i ile sosyalist geçiniyordu. Siyasî seçiminde giderayak troçkizm<br />
ile tan›flan A. O., o tarihlerde ne yap›yordu?<br />
A. O. YDG’nin oluflumundan, bu süreçteki sanat ak›mlar›ndan, kavgalar›ndan,<br />
bildirisinden, “Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong> Ak›m›” anlay›fl›ndan,<br />
YDG ressamlar›n›n iflkence görüp tutuklan›fl›ndan, yarg›lan›fl›ndan, iddialar›n›n<br />
arkas›nda durup bedel ödenmesinden niçin söz etmiyor?<br />
A. O.›n kendisi hariç, I. T‹P “Kültür-<strong>Sanat</strong> Bürosu”nu oluflturan sanatç›lar›n<br />
hiçbiri art›k yaflamamaktad›r. fiimdiki “elefltirilerini” onlar yafl›-<br />
yorken niye yapmam›flt›r? Birileri ona göre “Koyu Stalinistti” T‹P üyesi<br />
iken kendisi nas›l bir sol anlay›fla sahipti, neciydi? I. T‹P içindeki siyasî<br />
ayr›flmalarda Memedo¤lu’nun tavr› aç›kt›. K›v›lc›ml›’n›n tabiriyle ABA-<br />
CI’lar›n (Aybar-Boran-Aren-Sarg›n) yan›nda de¤il, Proleter Devrimci<br />
kadrolar›n yan›ndayd›. 28-29 Ekim 1971 tarihinde Ankara’da gerçeklefltirilen<br />
Proleter Devrimci Kurultay’a kat›lm›fl ve anlaml› bir konuflma yapm›flt›.<br />
6 A. O. ise âdeta “c›zd›m oynamiram” diyerek I. T‹P’den ayr›lmay›<br />
(ayd›nlar›n kaç›fl tarz›n›) tercih etmiflti. A. O.›n günümüzdeki konumu nedir?<br />
Memedo¤lu, I. T‹P ‹stanbul Eminönü ‹lçesi’nde partinin verdi¤i tüm<br />
görevlerini yerine getiriyor, aidat›n› ödüyor, hatta tulumunu giyip boya<br />
badana ifllerini de yap›yordu. F›rças›yla sokak ve duvar yaz›lar› yaz›yordu.<br />
Ayn› ilçe üyesi Nabi Ya¤c›’lar, Veysi Sar›sözen’ler ise gizli diplomasi<br />
yürütüyor, “partizan” isimli dergileriyle örgütçülük -komünistçilik- oynuyorlard›.<br />
Sendika bürokrasisi ile iflçi aristokrasisinin, ABACI’lar›n birer<br />
“hay›rl› evlad›” olarak korunuyordu.<br />
Ahmet Oktay arkadafl sen ne yap›yordun o tarihlerde? fiimdi ne yap›-<br />
yorsun? Yaz›lar›nla kime hizmet ediyorsun?<br />
* Ahmet Oktay’›n gerici ideolojik-s›n›fsal konumunu Devrimci ve Marksist entelektüel<br />
kimlik ve kiflili¤i ile tan›nan ayd›nlardan Aziz Çal›fllar, Gerçekçilik Esteti¤i isimli eserinde,<br />
sayfa: 170-298’de hak etti¤i ölçülerde a盤a vurdu¤u için bu aç›lardan bize bir ifl b›-<br />
rakmam›flt›r.<br />
93
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Dipnot Aç›klamalar›:<br />
1 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: “Marksizm Tart›flmalar›na” Marksist Bak›fl, Kolektif, Sorun<br />
Yay›nlar›, Aral›k 2009.<br />
2 Sosyalist-Komünist hareketimizde kendilerini troçkist, anarflist olarak niteleyen ak›mlar<br />
daha önceleri yoktu. 1950 Komünist Tevkifat› döneminde ortaya ç›kt›lar. Orhan<br />
Suda ile bafllayan troçkist ak›m daha sonralar› “ayd›n” geçinenler aras›nda yayg›nlaflt›r›ld›.<br />
Günümüzde Fikret Baflkaya, Masis Kürkçügil, Sungur Savran, fiadi Özansu vb.<br />
troçkist, Gün Zileli, Demir Küçükayd›n vb. de önceleri troçkist, sonradan anarflist<br />
ak›mlar›n bölge temsilcileri olarak an›lmaktad›rlar. Bu isimleri “yeni” troçkist sektler<br />
takip etmektedir. “Sosyalizmden haberli” birer “iyi insan” olmalar›na ra¤men (ki, hepsini<br />
yak›nen tan›maktay›z. Baz›lar›yla hapishane arkadafll›¤›m›z da olmufltur.), “Marksizmin<br />
yorumu ve pratikte yeniden üretimi” temel bahsinde, Parti, Partileflme Sorunu,<br />
Komünistlerin Birli¤i, Devlet, ‹ktidar, Devrim, Strateji ve Taktik vb. ilkesel konularda<br />
hiçbir zaman kolektif ad›mlar atmaya, birikimlerini nihai amac›-hedefi bir Devrimci<br />
ve Marksist kadrolarla Program Tart›flmalar›na ve de olmas› gereken yerde örgütlenmesine<br />
aday ve taraf olmad›klar›n› teori pratikleriyle göstermifllerdir.<br />
3 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., ‹flçi S›n›f› Sendikalar ve 15/16 Haziran -Olaylar-Nedenleri-Davalar-Belgeler-An›lar-Yorumlar-<br />
Sorun Yay›nlar›, Birinci Bask›: fiubat<br />
1976, ‹kinci Bask›: Ekim 2001.<br />
4 Fikret Baflkaya, Haluk Gerger, Talat Turhan, Orhan Gökdemir, Ertu¤rul Kürkçü, Zeki<br />
Tombak, Haluk Yurtsever, Suat Parlar, ‹lker Belek, Turgan Ar›n›r, Hüseyin Aykol<br />
vb.<br />
5 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: Çetin Yetkin, Siyasî ‹ktidar <strong>Sanat</strong>a Karfl›, Bilgi Yay›nevi,<br />
1970, s. 234-260. Ayr›ca, Memedo¤lu’nun kitab›na bak›n›z.<br />
6 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., Partileflme Sorunu III, Sorun Yay›nlar›, Ekim 1988.<br />
94
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
YA⁄MUR<br />
1.<br />
Gönüller mahfuz tenhada<br />
Gece zifiri karanl›k<br />
Yürekler tutsak<br />
Kendi topra¤›nda menfa*<br />
Bulutlu bir sonbahar günü<br />
Hüzün açar mapushane<br />
Kaflla göz aras›nda<br />
Ya¤mur ya¤ar gözlerde<br />
Amed’e ürperti düfler<br />
24 eylül …96 günü<br />
On özge can vurulur<br />
2.<br />
Nafiz gözler buluflur<br />
Ifl›k huzmesinin içinde<br />
Direniflin senfonisi bestelenir<br />
Melodi k›vam›nda an›lar akar<br />
Nadide notalar›n ezgisinde<br />
Turnalar, gökyüzünde uçar<br />
Gecenin büyüsü bozulur<br />
Esmer tenlerin dilinde<br />
Ay ›fl›¤› konuflur…<br />
3.<br />
Bir kent sessiz a¤lar<br />
Yan›k bu¤daylar›n teninde<br />
Görünenin ötesi dile gelir<br />
Iss›zl›¤›n orta yerinde<br />
Karanl›k ç›kar gelir<br />
K›l›ç yaras› gibi keser<br />
Filizlenmifl fidan dallar›n›<br />
O an gündüz vurulur<br />
Günün belirsizli¤i içinde<br />
On turna daha göçer<br />
Men ü Zin’in kona¤›na…<br />
1998<br />
* Sürgün yeri<br />
Ali Murat Çelik<br />
2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevi-Sincan/Ankara<br />
95
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Hasan Öztürk<br />
‹sa’n›n Elleri<br />
Bir akflam önce oyununu oynad›¤› sahnedeydi yine. Dün akflamki olay›n<br />
etkisinden kurtulamam›flt›. Oyunda, ne zaman Ayasulu¤’dan ya da<br />
Börklüce’den söz etse, karfl›s›nda, bir deve üstünde, Kara Beyaz›t Pafla taraf›ndan<br />
çarm›ha gerdirilmifl olarak onu görmüfltü. Çarm›ha gerdirilip öldürülmemiflti<br />
sanki, yafl›yordu. Bir fleyler söylemek istercesine bakm›flt›<br />
Tuncel’e.<br />
Sabah erkenden kalk›p Selçuk ve çevresini dolaflt›. Bir akflam önce<br />
oyunda gördü¤ü Börklüce’yi yeniden görmek istiyordu. Karaburun’dan<br />
getirilip kapat›ld›¤› yer olan kaleye gitmifl, daha sonra da binlerce kiflinin<br />
öldürüldü¤ü yer diye söylenen ‹sa Bey Camisi’nin avlusunda oturmufltu.<br />
Börklüce Ayasulu¤ sokaklar›nda bir deve üstünde dolaflt›r›lmadan bu caminin<br />
önünde çarm›ha gerilmifl olmal›yd›. Caminin avlusunda otururken,<br />
bafllar› vurulan: “‹rifl ya Dede Sultan,” diye ba¤›ran adamlar›n seslerini<br />
duymufl, fakat, Börklüce’yi görememiflti. Oysa bir akflam önce Tuncel’in<br />
gözlerinin içine bakm›fl, kendisiyle konuflmak istedi¤ini bak›fllar›yla anlatm›flt›<br />
ona...<br />
Belki yeniden buraya gelir diye, dün akflam onu karfl›s›nda gördü¤ü,<br />
tarihi Odeon’un sahne olarak kullan›lan bölümünde duruyordu. Durup<br />
beklemekle olmayaca¤›n› düflünüp k›sa bir nefes ve diyafram çal›flmas›<br />
yapt›. Gözlerini kapat›p bir süre bekledi. Do¤al bir bekleyifl de¤ildi bu.<br />
Tinlerle buluflacak bir flaman›n bekleyifliydi. Bir süre sonra da flaman kaz›n›n<br />
üstüne oturup uçmaya bafllad› Tuncel. Sesi iki bin y›ll›k tarihi yap›-<br />
n›n afl›nm›fl tafllar›na vurup yank›lan›yordu. Bir ayinin parças›yd› flimdi o.<br />
Duas›yla bütünleflmifl; a¤z›ndan ç›kan sözlerle ilmik ilmik örüyordu ayinini:<br />
Karanl›k ›slan›rken perde perde<br />
belirdim onlar›n oldu¤u yerde<br />
sözü ben ald›m dedim:<br />
“-Ayasulu¤ flehrinin kap›s› nerde?<br />
Göster geçeyim;<br />
Kalesi var m› söyle y›kay›m.<br />
Bafl al›rlar m›?<br />
De ki vereyim.<br />
Tuncel bir flaman olmufl, uçuyordu. Fakat bir türlü göremiyordu arad›¤›n›.<br />
Durup bir soluk ald›. ‹ki bin y›ll›k tafl duvarlar› delercesine bak›-<br />
yordu gözleri. Sonra yine oynamaya bafllad›. Yeniden bafllad› ayinine. Bazen<br />
bir Kibele rahibi, bazen de Artemis rahibi oluyordu:<br />
96
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Ayasulu¤ flehrinin kap›s› dard›r,<br />
girip ç›k›lmaz.<br />
Kalesi vard›r<br />
kolay y›k›lmaz.<br />
..............<br />
Gelmiyordu bekledi¤i. Dün akflam niye gelmiflti pekiyi?. Y›lmamal›-<br />
y›m diye düflündü Tuncel ve ayinini sürdürdü:<br />
S›cakt›.<br />
S›cak.<br />
Sap› kanl› demiri kör bir b›çakt›<br />
s›cak.<br />
............<br />
O, k›m›ldamadan bakt›,<br />
kayalardan<br />
‹ki gözü iki kartal gibi indi ovaya.<br />
Tam bunlar› söylerken görünmüfltü kendisine bir akflam önce Börklüce.<br />
Haça çak›l› kanl› ellerinin ac›s›na ald›rmadan en üst s›radan kartal gibi<br />
bak›yordu sahneye...Yine bir flaman olup sürdürdü ayinini Tuncel:<br />
............<br />
Ayd›n›n Türk köylüleri<br />
Sak›zl› Rum gemiciler<br />
Yahudi esnaflar›,<br />
Onbin mülhid Yoldafl› Börklüce Mustafa’n›n.<br />
Gelse art›k diyordu Tuncel. Gelse de ne söyleyecekse söylese... Gelmiyordu;<br />
bir akflam önce gelip gözlerinin içine bakan, heyecandan yüre¤ini<br />
hoplatan Börklüce gelmiyordu. Odeon’un bofl havuzuna atlay›p orada<br />
sürdürdü ayinini:<br />
.............................<br />
Hep bir a¤›zdan türkü söyleyip<br />
hep beraber sulardan çekmek a¤›.<br />
..............<br />
On binler verdi sekiz binini.<br />
......................<br />
Olmuyordu. Ne yapsa olmuyordu. Bir aç›p bir kapat›yor gözlerini, göremiyordu<br />
Börklüce’yi.<br />
.....................<br />
geçer ç›plak ayaklar›yla yüre¤ime basarak<br />
geçer Ayd›n ellerinden Karaburun ma¤luplar›.<br />
Son dizeyi okuduktan sonra, umudunu keser gibi oldu. Sahneye çömelip<br />
bir sigara yakt›. Y›lmamal›y›m dedi... Bu arada bir grup Frans›z, bir<br />
grup da Japon turist gelmiflti rehberleriyle. Turistler Odeon’u gezip gittikten<br />
sonra, Tuncel oyunun tamam›n› bafltan sona bir kez daha oynad›... Gelmiyordu<br />
Börklüce Mustafa, yani Dede Sultan. Ne yapsa gelmeyecekti anlafl›lan.<br />
Umudunu kesti Tuncel...<br />
S. C. F/7<br />
97
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Meryem Ana yolundan Selçuk’a do¤ru inmeye bafllad›. Yolun iki yan›nda<br />
mandalina ve fleftali bahçeleri vard›. Ayd›n yoluna ç›k›p Selçuk yönüne<br />
sapt›. Çok dalg›n yürüyordu. Yan›ndan geçen araçlar›n rüzgar›ndan<br />
sallan›yordu. Bir yandan bir akflam önce olanlar› düflünüyor, di¤er yandan<br />
da Börklüce’nin, yolunu kesip kendisiyle konuflabilece¤ini düflünüyordu...<br />
Yandafllar›n›n Dede Sultan dedikleri Börklüce, Ayd›n ilinin bu topraklar›nda<br />
savaflm›flt›. Bu topraklarda birlikte yetifltirdikleri ürünleri, üretenler<br />
kendi aralar›nda kardeflçe paylaflm›fllard›. Karfl›daki ulu ç›nar belki<br />
de o zamanlardan kalmayd›. Belki de Börklüce, gölgesinde dinlenmek için<br />
oturmufltu bu ç›nar›n. Tuncel gidip oturdu ç›nar›n alt›na; s›rt›n› ulu ç›nara<br />
dayay›p Börklüce’yi düflündü. Bir avuç toprak al›p s›kt›. Küçük Menderes<br />
nehrinin getirdi¤i alüvyonlu toprak, parmaklar›n›n aras›ndan alt›n renkli<br />
›fl›lt›lar ç›kararak ak›p gitti...<br />
Ayasulu¤ kalesine bakt› Tuncel. Birbirlerine ba¤l› Bedreddiniler’in<br />
cami avlusuna do¤ru idama götürülüflünü izledi. Yüre¤ini burkan bu görünüflten<br />
kurtulmak için bafl›n› fiirince tepelerine do¤ru çevirdi. Tuncel susam›fl,<br />
a¤z› kurumufltu. Susuzlu¤unu gidermek ve iyice ac›kan karn›n›n<br />
doyurmak için kalk›p Selçuk’a do¤ru yürümeye bafllad›...<br />
Yolun sa¤›nda solunda turunç a¤açlar› vard›. Bir önceki y›l›n meyvelerini<br />
tafl›yan a¤açlar, bir yandan da yeni meyvelerini büyütmeye çal›fl›-<br />
yorlard›. ‹lçeye vard›¤›nda Pazar yerinin oldu¤u yöne do¤ru yürüdü. Günlerden<br />
cumartesi oldu¤u için ilçede pazar kurulmufltu. Pazar ilgisini çekmiflti<br />
Tuncel’in. Biraz dolafl›p ondan sonra yemek yemeye karar verdi.<br />
Mars›k tenli köylü kad›nlar› kendi yetifltirdikleri ürünleri sat›yorlard›.<br />
Börklüce’nin köylüleri diye geçirdi içinden. “Bad›lcan, bad›lcan,” diye<br />
avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›ran kad›na bakt›. Dede Sultan da bad›lcan m› derdi<br />
acaba patl›cana diye düflünmekten kendini alamad› Tuncel. Biraz ötede<br />
de baflka bir kad›n: “Domat, domat,” diye ba¤›r›p kendi yetifltirdi¤i domatesleri<br />
sat›yordu.<br />
Kafas›nda bir akflam önce gördü¤ü Börklüce’yi tafl›yarak ilerledi Tuncel.<br />
Çeflitli sebzeler satan bir kad›n›n bafl›nda epeyce bir kalabal›k birikmiflti.<br />
Merak edip kalabal›¤a do¤ru yürüdü. Herkesin bakt›¤› yöne do¤ru<br />
bakt›¤›nda iliklerine dek titredi. Gördü¤ü fleyin etkisiyle bafl› döndü ve<br />
düflmemek için yak›n›ndaki karabiber a¤ac›na tutundu. Gözlerine inanam›yordu.<br />
Kalabal›¤› yar›p biraz daha yaklaflt› tezgaha do¤ru. Kad›n›n yan›nda<br />
dikilen adam, elini kolunu da sallayarak heyecanl› heyecanl› anlat›-<br />
yordu kalabal›¤a: “Dün akflam domat toplamaya gitti¤inde bulmufl bunu<br />
fiükrüye Han›m. Define aray›c›lar› tarlay› kazd›klar›nda ç›km›fl.” Kalabal›ktan<br />
biri adam›n anlatt›klar›na inanmad›¤› için soruyordu: Nerden biliyorsunuz<br />
‹sa Peygamber’e ait oldu¤unu? Adam›n sorusu pazarc› kad›n›n<br />
onuruna dokundu¤u için, eliyle havada bir yar›m daire çizip söze girdi:<br />
Köylüyüz diye, o kadarc›k fleyi de bilmecez mi gari? Senin annenin evi<br />
nerde, de bakal›m?<br />
98
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
“Selçuk’ta, ne olmufl yani?<br />
“Senin evin nerde?<br />
“Benimki de Selçuk’ta ne ç›kar bundan?<br />
“Meryem Ana’n›n evi burda oldu¤una göre?” Kad›n›n yerine yan›ndaki<br />
adam vermiflti yan›t›: Ta oralardan yaln›z bafl›na m› gönderecekti annesi<br />
‹sa Peygamber gibi bi adam›? Birbirlerine bak›p büyük bir utku kazanm›flças›na<br />
gülümsediler yan›ndaki adamla kad›n. Bu kez de inanmayan<br />
adam sald›r›ya geçti:<br />
“‹sa peygamber burda gerilmedi ki çarm›ha?<br />
“Nerden biliyormuflsun sen?” dedi kad›n.<br />
“Kitaplar öyle yaz›yor.”<br />
“Kitaplar›n her yazd›¤›na inanma,” deyip sat›c›l›k ifline döndü kad›n:<br />
“Domat, domat. Mübarek bahçan›n domatlar› bunlaa...”<br />
Tuncel tezgaha biraz daha yaklafl›p dikkatlice bakmaya bafllad› haça.<br />
Pasl› çivinin tuttu¤u ellerin kemikleri halen sa¤lamd›. Haç›n a¤ac› iyice<br />
çürümüfltü. Bir çift elin çivilendi¤i yatay a¤ac›n kurt giren yerleri çürütmüfltü.<br />
Tuncel’in haç› bu denli dikkatle incelemesi pazarc› kad›n›n hofluna<br />
gitmiflti. Kad›n ona aç›klama yapma gere¤ini duydu: “Sebzeleri bitirince<br />
candarmaya götürcem. Onlar da müzeye verirler herhalde.”<br />
Oturdu¤u duvar›n üstünde Börklüce’yi düflünüyordu Tuncel. Gerildi-<br />
¤i çarm›htan kan içinde elleriyle kendisine bakm›flt› dün akflam. Ne söylemek<br />
istemiflti? Bir gün önceden karfl›laflaca¤› bu olay› m› anlatmak istiyordu<br />
kendisine?..<br />
Ertesi gün, Galata’n›n dar ve dik sokaklar›ndan birine park etti arabas›n›<br />
Tuncel. ‹nip bagaj› açt›, sat›c› kad›n›n buldu¤u, üzerinde iki el çivili<br />
haç› dikkatlice ç›kard›. S›rt›na yükledi¤i haçla evine do¤ru yokufl yukar›<br />
yürümeye bafllad›. Evinin yak›n›ndaki kilisenin papaz›, onu s›rt›nda haçla<br />
görünce heyecanlan›p eliyle kalbini tuttu. Fenal›k geçiriyordu papaz.<br />
Zorla haç ç›kart›p yüksek sesle dua etmeye bafllad›. ‹ki çocuk oyunlar›n›<br />
b›rakm›fl, flaflk›n gözlerle Tuncel’e bak›yorlard›. Yan sokakta bir kaç çocuk<br />
Tuncel’den habersiz birbirleriyle tart›fl›p ba¤›r›yorlard›. ‹çlerinde en<br />
c›rtlak sesli olan› okkal› bir küfür savurdu. Tuncel çocu¤un söylediklerini<br />
duyunca gülümsedi: “Kara Beyaz›t Pafla’ya sövüyor,” diye m›r›ldand›.<br />
Söven çocuk h›z›n› alamam›fl olacak ki yeniden bir sövgü salvosuna bafllad›.<br />
Sövdü¤ü kiflinin kalays›z yerini b›rakmam›flt›. Tuncel: “Bu kadar<br />
küfrü Beyaz›t Pafla’dan baflka kimse hak etmemifltir, diye söylenip, avaz›<br />
ç›kt›¤› kadar yan soka¤a do¤ru ba¤›rd›: “Bendeee...”<br />
Tuncel’in ba¤›r›fl›ndan korkan Papaz, bir kez daha haç ç›kart›p koflar<br />
ad›mlarla kilisesine girdi...<br />
99
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
TOPLU MEZAR<br />
Örtbas edilen on binlerce<br />
“faili meçhul” cinayetler kol geziyor<br />
Faflizmin i¤renç eylemleri<br />
Katliamlar› vahfleti sürüp gidiyor<br />
Nice mezralar köyler yerle bir ediliyor<br />
Silinip yok ediliyor yerleri<br />
Yurtlar›<br />
Diyarbak›r’›n Kulp ilçesine ba¤l›<br />
Alaca köyünün Kepir bölgesinde<br />
Nice ocaklar sönmüfl<br />
Tütmüyor bacalar›<br />
Ne gökyüzü ne bulut ne ekmek kokusu<br />
Ne de al gelincikler baharla açan yok<br />
Gözalt›na al›nan ONB‹R köylü sürüklenerek<br />
Al›n›p götürülmüfl yakapaça uluorta<br />
1993’ün temmuzunda bir vaktinde gecenin<br />
Ço¤u yafll› güngörmüfl çoluk çocuklu<br />
Torun sahibi kimi<br />
Periflan yoksul y›rt›k çar›kl›<br />
Nice canlar kay›p nice canlar ölü<br />
Bu katliamda kimin kimden haberi var ki<br />
K›tl›¤› da açl›¤› da<br />
S›tmay›-uyuzu-tifoyu-tifüsü da<br />
Hiç kal›r bunlar›n yan›nda bir deri bir kemik kald› bu halk<br />
Onbirinde bir çocuk otlat›rken o¤laklar›n›<br />
Bulmufl bir tütün tabakas›n› ifllemeli<br />
Çürümüfl urbalar savruk kemikler y›¤›n-y›¤›n<br />
Mermi kovanlar› ve ONB‹R kafatas›<br />
2004’ün bahar›nda ayan oldu kay›plar toplu mezarda<br />
Örtbas edilen binlerce katliamlardan biri daha<br />
ÖNCÜ-Zeki Öztürk<br />
2004<br />
100
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Hüseyin Gül<br />
Do¤arken Suçlu Bir Çocuk<br />
Arkadafllar›yla iliflkileri oldukça bozuktu. Devaml› afla¤›lay›p eziyorlard›<br />
onu. Çelimsiz, güçsüz ve ayk›r› oldu¤undan durmadan dayak yiyor,<br />
en çok da “Piç” demelerine bozuluyordu.<br />
Sövülüp dövülse de vazgeçmiyordu inad›ndan. Küfürse küfür diyor<br />
ve dayak yiyece¤ini bile bile ayk›r› olup ç›k›yordu.<br />
Do¤arken mi suçluydu ne?<br />
Çocuklar iflte, böyle, küfürle emzirilip büyüyor ve dökülüyorlar sokaklara.<br />
Kavga dövüfl derken sevmeyi, sevilmeyi ve kendilerini de terk edip<br />
gidiyorlard› baflka dünyalara.<br />
On yafllar›ndayd› Ali. Çelimsiz bir çocuk ama diriydi. Saçlar› uzun ve<br />
kirliydi. Sol kafl›n›n üstündeki yara izi ve as›k surat›, kavgac› bir çocuk izlenimi<br />
veriyordu. Asl›nda öyle de¤ildi. Her zaman itilip kak›ld›¤›ndan, savunmaya<br />
haz›r ve tetikte olmak zorundayd›.<br />
Masallardaki Kafda¤›, Beyaz Atl› Prens, padiflah›n küçük k›z› falan en<br />
çok da Kelo¤lan’› seviyordu.<br />
Çocukça duygular›yla bir gün “Kelo¤lan›m ben, Kelo¤lan…” diye<br />
oyun oynar gibi dolan›p gezerken. “Git be.. Piç O¤lan” deyivermiflti çocu-<br />
¤un biri. Yan›ndakiler de güle güle kat›lm›fllard›.<br />
Ad› yokmufl gibi “Piç O¤lan” diyorlard› flimdi ona.<br />
Her seferinde;<br />
“Sensin Piç O¤lan” diyerek, aynen iade ediyordu.<br />
Mahalledeki çocuklardan hofllanm›yordu. En çok da annesinin “Ne<br />
olacak, piç kurusu” diye ba¤›r›p 盤›rmas› çok zoruna gidiyordu.<br />
Kafda¤›’na gitmeyi bile akl›ndan geçiriyordu. Yoksul olmas›na diyecek<br />
yok, akl›n› da be¤eniyor ama nas›l güçlü olaca¤›n› bilemiyordu. “Herhalde<br />
büyümeliyim” diye düflündü. Günü geldi¤inde, Kafda¤›’na padiflah›n<br />
küçük k›z›n› istemeye gidecekti.<br />
Yaflad›klar›na bak›nca, akl›yla duygular› z›tlafl›yor, çocuk olmaktan<br />
ç›k›yordu.<br />
Bir gün efkârlanm›fl da neyin ne oldu¤unu anlamaya bafllam›flt›.<br />
“Çocuk olmay› b›rakmal›y›m” dedi.<br />
Akflama kadar hayalleriyle dolup dolup boflald›. ‹fle gidiyorum demifl-<br />
101
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
ti annesi. Akflam oldu hâlâ yoktu. Koca bir gece evde tek bafl›na ve korkmamaya<br />
çal›fl›rken korktu¤unu anlayamam›flt›. Sabahleyin kalkt›¤›nda annesine<br />
bak›nd›, evde yoktu. “Olsun” dedi ve iflte o gün büyüdü¤ünü gördü<br />
Ali.<br />
Ve o gün, yüre¤ine dolan ve onu büyüten ac›lar›yla birlikte yola ç›kt›.<br />
Kaç›yordu ama nas›l bir yaflam›n peflinden gitti¤inin fark›nda de¤ildi.<br />
Yolun nereye gidece¤ini sormad›. Ne kadar sürdüyse yolculuk; geldi-<br />
¤i yeri de sormad›.<br />
‹ndi¤i garaj›n içinde ve etraf›nda saatlerce dolan›p durdu. Kaybolma<br />
korkusuyla garajdan uzaklaflam›yordu. Belki de bu nedenle, koskoca bir<br />
gün ac›k›p susad›¤›n› bile anlayamad›.<br />
Korkmuyorum” diye düflündü. Kendi korkular›na ve açl›¤›na, toklu-<br />
¤una meydan okudu.<br />
Büyük kentin ilçe garajlar›ndan biriydi buras›. Akflam olunca ortal›k<br />
iyice sakinleflmifl ve etrafta kimse kalmam›flt›. Gece karanl›k duygular<br />
içinde ak›yor ve yaflam› kör yerinden çekip götürüyordu.<br />
✩<br />
Ertesi günün sabah›nda, yafll› bir adam garaj kahvesine oturmufl çay›n›<br />
yudumluyordu. Barda¤›n› boflalt›p, masaya koyarken kalkt›. Aya¤›<br />
sakatt›, aksayarak kahveden ç›kt› ve tezgâh›n› kurmak için lokantan›n arka<br />
taraf›na do¤ru yürüdü. Eflyalar›n›n bulundu¤u yere geldi. Örtülü tenteyi<br />
bir ucundan çekip kald›r›nca, flafl›r›p kald›. Dokuz-on yafllar›nda bir çocuk,<br />
tezgah, tabure ve birkaç araç gereç aras›nda, battaniyeye sar›lm›fl halde,<br />
minderin üstünde k›vr›lm›fl yat›yordu.<br />
Seslendi ve kolunu dürttü uyanmas› için ama k›p›rdam›yordu. Açl›k<br />
ve uykusuna dolan yorgunluk iyice bast›rm›flt›. Biraz daha yakas›ndan, kolundan<br />
çekifltirince uyand› ve gözlerini ovuflturarak do¤rulmaya çal›flt›.<br />
“Neredeyim ben?” diye soruyordu.<br />
“Kalk bakal›m” dedi yafll› adam. “Burada ne ar›yorsun anlat bana.”<br />
Sonra da ilave etti; “Evden mi kaçt›n yoksa?”<br />
Çocuk, toparlad› kendini ve niçin burada oldu¤unu hemen hat›rlad›.<br />
Bana k›zmad›n›z de¤il mi?”<br />
“Ad›n ne senin?” Çocuk önce bir duraklad› “Piç O¤lan” diyecekti<br />
neredeyse.<br />
“Ali” dedi.<br />
✩<br />
Yafll› Adam, garaj›n girifl kap›s›nda, çiçekçilik yap›yor; çiçekleri,<br />
üçer, befler desteleyerek tezgâha s›ral›yor ve satmaya çal›fl›yordu. Adam›n<br />
ilginç bir yöntemi vard›. Arada bir kaval›n› al›r -Kara Koyun- türküsünü<br />
çalmaya bafllard›. Hani tuz yedirmifller koyunlara… Sürüyü suya götürüp,<br />
içirmeden geri getiren çoban›n hikâyesi… Belki de kendi -Kara Koyunoluyor<br />
kaval›n› çalarken. Su içmeden, içirmeden sürüye, dönüyorlard› ›rma¤›n<br />
kenar›ndan.<br />
102
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Kaval›n sesine tak›l›p gelenler oluyordu. Düzeni böyleydi Yafll›<br />
Adam’›n ve yaflam›ndan flikâyetçi de¤ildi.<br />
Akflam olunca çocu¤u evine götürdü.<br />
Evde üç çocuk daha vard›. Uzun zamand›r birlikte yaflay›p gidiyorlar<br />
ve onlar amcalar›na Âdem Baba diyorlard›.<br />
Üç befl gün sonra, bir akflam, Âdem Baba Ali’yi karfl›s›na ald›;<br />
“Seni evinden merak ederler, piflman olmadan seni geldi¤in yere göndereyim”<br />
diye ›srar ettiyse de olmad›. Çocuk, k›r›k duygular›n› önüne<br />
döktü. Yafl›ndan beklenmeyen bir olgunlukla;<br />
“Geldi¤im yerde ‘Piç O¤lan’ diyorlar bana. Annem bile ‘Piç Kurusu’<br />
diyerek durmadan dövüyor, küfür ediyor. Kimsem yok benim. ‹stemiyorsan›z<br />
yan›n›zdan giderim.” deyince üzüldüler ve bu konuyu bir daha açmad›lar.<br />
Büyük bir ciddiyetle oyun oynar gibiydi Ali. Tükenmez kalem, not<br />
defteri ve ka¤›t mendillerle birlikte, küçük bir el tezgah›nda, yaflam›n› ve<br />
umutlar›n› pazarlamaya çal›fl›yordu.<br />
Annesinin daya¤›ndan, küfürlerinden de kurtulmufl ama sa¤l›¤› iyi<br />
gitmiyordu. S›k s›k hastalan›yor ve öksürükten kendini alam›yordu.<br />
Akflam oldu¤unda herkes evde olacak. Âdem Baba öyle istiyordu.<br />
“Sak›n ha… Kapkaçç›lara ve tinercilere kap›lmay›n” diyordu.<br />
✩<br />
Geç vakit olmufltu bir akflam;<br />
Kap› g›c›rdayarak aç›l›r gibi oldu ve sonra gürültüyle duvara çarpt›.<br />
Koflarak gidip bakt›klar›nda, Ali’yi, kap›n›n efli¤inde, ›slak ve çamurlu haliyle<br />
y›¤›lm›fl olarak gördüler. S›r›ls›klam olmufl ya¤murdan. Kollar›ndan<br />
tutup içeriye ald›lar. Giysilerini de¤ifltirip kanepenin üzerine yat›rd›lar ve<br />
üstünü iyice örttüler.<br />
Çelimsiz ve küçük bedenini atefl basm›fl yan›p tutufluyor, gözlerini<br />
açam›yordu.<br />
Afla¤›lanm›fl duygular›yla bafl›n› iki yana sallayarak say›kl›yor “Sensin<br />
piç.. Piç de¤ilim ben” diye sesi dü¤ümlenerek k›s›k k›s›k a¤l›yordu.<br />
Âdem Baba, ateflini düflürmek için havluyu ›slat›p, aln›na, yüzüne ve<br />
kollar›na sürüyordu. Islak havlunun serinli¤ine dayat›yor, yan›yordu<br />
Ali’nin taze bedeni.<br />
Gece yar›s›na do¤ru, atefliyle birlikte say›klamas› da gitmifl, yüzüne<br />
duru bir ayd›nl›k çökmüfltü.<br />
Di¤erlerine yatmalar›n› söyledi Âdem Baba. Kendisi de kanepeye<br />
yasland› ve öylece oturdu¤u yerde uyuyup kald›.<br />
K›sa bir süre sonra uyand› ve endifleli bir telaflla, elini çocu¤un aln›na<br />
koydu, umutla yüzünü okflad›.<br />
“Ali, aç gözlerini…”<br />
So¤uktu yüzü ve üflüdü sand›. Yorgan› kenarlar›ndan iyice k›st›rd›.<br />
Omzundan tuttu ve sak›narak hafifçe sarst›;<br />
103
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
“Ali, aç gözlerini”<br />
Odan›n ç›plak duvarlar›nda aç, aç diye yank›lan›yordu Yafll› Adam’›n<br />
sesi; di¤er çocuklar da uyanm›fl, uykulu gözlerle bak›yorlard›.<br />
Sabah oldu¤unda, Âdem Baba mahalle muhtar›na gidip durumu anlatt›.<br />
Hastaneye telefon ettiler. Hemen ambulans geldi ve çocu¤u al›p götürdüler.<br />
Doktorlar da gördükten sonra morga kald›rd›lar.<br />
✩<br />
Savc›l›k “Acaba” dedi, “Toplumsal düzene, suya ve sabuna dokunmadan<br />
suçluyu nas›l ortaya ç›karabilirim?” diye düflündü ve Adem Baba’dan<br />
soruflturmaya bafllad›.<br />
Yafll› Adam, önce yutkundu ama ne söyleyece¤ini sak›nmad› sonunda.<br />
“O yafllardayken, bende yaln›z bafl›nayd›m. Bunun ne demek oldu¤unu<br />
çok iyi bilirim. fiimdi, daha da fazlas›yla ve sürüyle sahipsiz çocuk sokaklarda<br />
Savc› Bey. Devlet Baba aray›p sormak için onlar›n ölmelerini mi<br />
bekliyor?”<br />
Sanki savc›y› sorguluyordu. A¤›r a¤›r kelimelerin üstüne basa basa:<br />
“Ali’nin babas› kim savc› bey?<br />
Annesinin ›rz›na geçen…<br />
Çocu¤a piç diyenler kim?.. Savc› bey, suçlu kim?.. Kim?..”<br />
Sorgudan sonra annesini bulup getirmifllerdi. O¤lunu tan›m›flt› kad›n.<br />
✩<br />
Devlet Baba nesiydi onun, çocuk yaflta mezar›n› kim kazd› Ali’nin?<br />
Yafll› Adam düflünürken, bir yandan toprak at›yordu çocu¤un mezar›na.<br />
‹flini bitiren gitmiflti mezarl›ktan. Yaln›z kald›¤›nda bir selvi a¤ac›n›n<br />
dibine oturup yasland›. Kaval›n› ç›kard› ve usul usul ac›lar›n› üfledi Fele-<br />
¤in kula¤›na. Yo¤un duygular› ve kaval›ndan ç›kan ezgiyle birlikte, eski<br />
yaflanm›fl ac›lar›na götürdü kendini. Tuz yedirmifller koyunlara da, suya<br />
götürüp, içirmeden geri getiren bir çobanla, sürünün öyküsüydü bu. Kara<br />
Koyun, çoban ve sürüyle birlikte su içmeden dönüyorlard› ›rma¤›n kenar›ndan.<br />
Çocuklar da gelip durmufllard› Yafll› Adam’›n bafl›na. Kaval›n yan›k<br />
sesiyle birlikte, d›flland›klar› bu ac›mas›z yaflamdan ve dünyadan, garip<br />
duygular içinde, karanl›k bir yolculu¤a ç›k›yorlarm›fl gibi, kendilerini<br />
u¤urluyorlard›.<br />
Sustu Yafll› Adam ve yavafl yavafl duda¤›ndan indirdi kaval›n›.<br />
Ali’nin üstüne y›¤›lan kara topra¤a bakarken dal›p gitmifl ve gözleri dolmufltu.<br />
Kalkt› ve mezar›n yan›na gidip diz çöktü. A¤l›yordu Âdem Baba.<br />
Ve kaval›n›, do¤arken suçlu çocu¤un baflucuna dikti.<br />
“Belki de yaz›l› bir tafl› olmayacak bu mezar›n” dedi.<br />
104<br />
15 Haziran 2010-‹zmir-Selçuk
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Derya Ulu<br />
Yumuflak fiekerleme<br />
“Geldim, geldim”<br />
-Ooo! Geldin mi?<br />
“Geldim. Ç›kt›n›z m›?”<br />
-Evet ç›kt›k.<br />
“Nereden ç›kt›n›z?”<br />
- ‹çerden.<br />
“Ne yapt›n›z orada<br />
-Görüfltük. Görüfle girdik. Bitti görüflümüz ç›kt›k içerden.<br />
“Araba m› bekliyorsunuz?”<br />
-Evet. Otobüs bekliyoruz.<br />
“ Ya gelirse?”<br />
-Gelsin.<br />
“Gelince ne yapacaks›n?”<br />
-Gelince otobüsü durdurup binece¤im, sonrada ‹stanbul’a gidece¤im.<br />
“Binince ne olacak?”<br />
-Binince otobüs hareket edecek iflte!<br />
“Ya kap›y› açmazsa?”<br />
-Açar, açar.<br />
“Açmazsa k›zar m›s›n?”<br />
-K›zar›m tabi…<br />
“Açarsa ne olur.”<br />
-Açarsa… H› Bir düflüneyim. Buldum, binerim otobüse.<br />
“Oradaki ne der? Oradaki niye gelmedi?”<br />
-O tutuklu. Hapsettiler onu. Bak askerler de var. Ǜkamaz oradan. Yasak!<br />
“Ne dediler?”<br />
-Kim ne dedi?<br />
“Asker. Asker orada onu mu tutuyor?”<br />
-A, a, evet tutuyor. Asker onu b›rakm›yor.<br />
“Asker döver mi?”<br />
- Döver.<br />
“Beni?”<br />
105
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
-Seni dövmezler herhalde mazeretin var. Ama bak sende tutuklan›rsan<br />
döverler.<br />
“Yok, yok dövmez. Onlar beni dövmez”<br />
Çocuksu bir tebessümle soruyor sorular›n›. Karn› yumuflakça gibi fliflkin<br />
ve yumuflak. Boynu omuzlar›n›n içinde kaybolmufl. Üstü temiz ama<br />
oldukça eski. Ayakkab›lar› rengini kaybetmifl ve y›rt›k. Güneflten teni, tarlalarda<br />
kavrulan ›rgatlar gibi kararm›fl. A¤z› bir kar›fl aç›k, s›r›tarak sordu-<br />
¤u sorular›ndan da anlafl›laca¤› gibi kafas› flekerli biraz. Orta fleker. Tatl›<br />
flekerlemelerden.<br />
Hapishane ziyaretlerimizin saatler alan bekleme safhalar›nda, hiç<br />
usanmadan ayn› sorular› sorup, konuflarak yoldafl›m›z olur flekerlememiz.<br />
Gülerken çocuklu¤undan gelen safl›k, kat›ks›z sevgisi yans›r yüzüne. Ö¤le<br />
candan gülüflü vard›r ki ilk gördü¤ünüzde ürküp geri dursan›z da bir süre<br />
sonra onunla en koyu sohbette bulursunuz kendinizi.<br />
Saatlerce konuflur konuflmas›na da, bu amans›z ve pefli s›ra s›ralad›¤›<br />
sorular› b›kt›r›r insan› bazen. Sorarken de, konuflup gülerken de gözlerine<br />
bakmaz insan›n. Gözbebekleri, bafl edilmez bir korkuya kap›lm›fl gibi titreflip<br />
dururlar. Yere bakarken bile topraktan utan›rcas›na kaç›r›r gözlerini.<br />
Birde kofluflunu görmelisiniz. Gözlerini yerden kaç›r›nca bütün marifet<br />
ayaklar›na kal›r. Ellerini bilekten endaml› bir genç k›z gibi k›r›p, sallana,<br />
sallana yamuk yumuk koflturur her gitti¤i yere. Koflarken midesi, ayran<br />
dolu bir tuluk gibi sa¤a sola sallan›r. Bu ö¤le bir sallan›flt›r ki, çalkalana,<br />
çalkalana gelen tosunun yan›n›za varmadan da¤›laca¤›n› san›rs›n›z.<br />
Balonun içine su doldurup top oynars›n›z ya. Sanki patlay›p sular üzerinize<br />
boflalacak gibidir hani. Aynen ö¤le patlamaya haz›r su dolu bir baloncuktur<br />
karfl›n›zdaki.<br />
Yine bir görüfl sonras›. Hüzünlü ve yorgun… Geride isyans›z b›rakt›-<br />
¤›m›z sevdiklerimiz, önümüzde sürüp giden günlük yaflam kavgas›… Yaflam›n<br />
h›zl› ak›fl›, dört duvar içinde, kan›ksayarak b›rakt›¤›m›z, yüre¤imizin<br />
inci parçalar›na üzülmemize bile müsaade etmiyor. S›rt›m› dayad›¤›m<br />
insan yap›m› beton hapishane duvarlar›na bak›yorum. Yolun karfl›s›nda<br />
ise insan yap›m› evlerin içine hapsolmufl yaflamlar diziliyor karfl›mda. Karamsarl›¤›n<br />
etraf›m› sard›¤›, kölelerin var olma savafl›m›nda bo¤uldu¤u<br />
yaflam› düflünürken tak›l›yor gözüm yumuflakçaya. Karanl›k sular›n girdab›ndan<br />
söküp al›yor beni. Elimde olmadan gülüyorum. Hem de keyifli bir<br />
gülümseyifl gelip sar›yor her yan›m›, yüre¤imi.<br />
Bizim yumuflakça yolun karfl›s›nda, arabas›n› park etmifl ziyaretçilerin<br />
yan›nda henüz. E, e, oda biliyor, para olsa, olsa onlarda olur. Yanlar›-<br />
na koflarak, çalkant›l› esintiler saçarak var›yor. Sanki herkes onu bekliyormufl<br />
gibi:<br />
“Geldim, geldim.” Demeyi de ihmal etmiyor. Ziyaretçiler bu buz gibi<br />
betonlar›n, hayatlar› hayatlardan koparan, insan öfkesiyle yap›lm›fl duvar-<br />
106
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
lar›n içinde, yine insan yap›m› bu hatal› flekeri görmekten memnun olmufl<br />
gözüküyorlar. ‹stisnas›z yumuflakçay› gören herkesin yüzüne gülümseme<br />
yay›l›yor.<br />
Bu memnuniyetlerini ifade etmek için sözlerine birazda flaka katarak<br />
tak›l›yorlar yumuflakçaya:<br />
“Yaaa! Yav sen hofl gelmiflsin!”<br />
Yumuflakça, gözleri her zamanki gibi yerde üstten beyazlar› ç›km›fl,<br />
elleri kar›n hizas›nda bilekten k›r›k, s›r›tarak bafll›yor sorular›na:<br />
“Paran var m›?”<br />
“Var. Al bakal›m”<br />
Ayn› anda di¤er bir ziyaretçi de elini cebine atm›fl para ç›kar›yorsa, bizimki<br />
paray› kendisi istememifl gibi, gevrek, gevrek gülerek:<br />
“Sende mi vereceksin yaa!” demesin mi? Öyle memnundur ki durumdan,<br />
daha bir estirir vücudunu, gülümsemesine hafif bir “he he”ler bile<br />
konmufltur art›k.<br />
Gayet memnun kikirdemeler aras›nda toplar paras›n›. Araba hareket<br />
edinceye kadar bekler yanlar›nda. Ald›¤› paran›n karfl›l›¤›n› da, araba hareket<br />
edince, arabaya eliyle bir tane flaplatarak öder. Gülerek, flaplakla yolcular<br />
velinimetlerini.<br />
E,e biz otobüs bekleyenler her hafta yirmi dakikam›z› beklemeye ay›-<br />
r›r›z. Bizim yumuflakçada ö¤renmifl bunu. Bu yüzdende pek aceleye getirmez<br />
yan›m›za geliflini. Önce has›lat›n› toplar, en son bizi u¤urlamaya gelir.<br />
Bu ilk karfl›laflmam›z olmad›¤›ndan benden para alamayaca¤›n› bilir.<br />
Bu eksik zekas›yla bunu kavram›fl. Para yerine ben onunla bol, bol sohbet<br />
ederim. Arada ondan çok soru sorup s›k›flt›r›r›m onu. Bu sohbetten oda keyif<br />
al›yor olmal› ki konuflmaya bafllay›nca hemen tan›yor beni. ‹stekle bafll›yor<br />
sorular›na. Bende bekleme arkadafl› edinmifl oluyorum böylece.<br />
Karfl›dan çalkalanarak geliflini izliyorum. Bana do¤ru yönelerek gelifline<br />
bak›yorum. Yan›ma var›nca bir ad›m geride durup soruyor:<br />
“Paran var m›?”<br />
Konuflmad›kça tan›m›yor beni. Gözleri iyi görmüyor maalesef. Bir iki<br />
dakika susuyorum ›srarl› sormaya devam ediyor. Dayanamay›p konuflmaya<br />
bafll›yorum.<br />
-Yok, sende var m›?<br />
Sesimi tan›y›nca gülüflü de¤ifliyor flekerlemenin. Kendini tutamay›p<br />
elimden bile tutuyor.<br />
“Sen misin? Bende para var. Adamdan istedim verdi.”<br />
- Bana da versene parandan biraz.<br />
“Ben çal›fl›yorum flimdi, sonra bakkala gidiyorum ver diyorum veriyor”<br />
-Ne veriyor?<br />
107
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
“Ekmek aras› veriyor”<br />
-E,e bana!<br />
“Sana da al›rsam param biter!”<br />
-Ad›n ne senin?<br />
“………..” sessizlik.<br />
-Söylesene ad›n›. ‹yi tamam söyleme ad›n› nerede oturuyorsun onu<br />
söyle bari.<br />
“………”<br />
Kendisiyle ilgili konularda pek konuflmuyor yumuflakça. Ad›n› evini<br />
sorunca ya susuyor ya da konuyu de¤ifltiriveriyor sorular›yla.<br />
Birde paras›yla ilgili konuflmuyor pek. Çok s›k›flt›r›rsan›z s›v›fl›veriyor<br />
yan›m›zdan. Ya da sen yokmuflsun gibi baflka bir olaya kilitliyor kendini.<br />
Yavaflça uzaklafl›yor yan›m›zdan.<br />
‹flte otobüs de geliyor. Bir daha ki görüfle kadar sessizce vedalafl›yorum<br />
yumuflakçayla.<br />
‹flte, kendini tekrar eden zamanlardan bir baflkas›. Hapishanenin yüksek<br />
kuleleri gözüküyor otobüs köfleyi dönünce. Hapishaneye yaklaflt›kça<br />
ziyaretçi kuyru¤u belirginlefliyor. Yumuflakça ziyaretçilerin karfl›s›ndaki<br />
çay›rl›kta oynuyor arkadafllar›yla.<br />
Bu defa yaln›z gelmemifl. Erzurumlu, A¤r›l› Kürt çocuklar› var yan›nda.<br />
Hapishanenin etraf›na yap›lm›fl gecekondular›n çocuklar› bunlar. Bir<br />
k›z ikisi erkek ellerine ald›klar› kola flifleleriyle su getiriyorlar. Ellerindeki<br />
suyla ziyaretçilere yanafl›p;<br />
“Geçmifl olsun abla!” diyerek bafll›yorlar sat›fla. Bu geçmifl olsunla<br />
geçmifl olmayaca¤›n› anlarda biliyorlar. Onlar›n geçmifl olsunu “su ister<br />
misiniz?” demek. Su almasan›z da belki “küçük bir harçl›kt›r” istedikleri.<br />
Bugün siyasî tutsak yak›nlar› var görüflte. Bu yüzdende bu çocuklar›n paylar›na<br />
bol soru düflüyor tabi. Bir süre sonra onlarda sat›fl› b›rak›p “bizden”<br />
olduklar›n› anlat›p duruyorlar. Bu bol sorulu sohbetler sonunda biz bizi tan›m›fl›z<br />
art›k.<br />
Bu türden sohbetlerin birinde elimdeki çubuk krakeri A¤r›l› küçük k›-<br />
za verdim. Yumuflakça bu görüflte gecikmiflti yoktu ortal›kta. Birden ç›k›-<br />
verdi ortaya. Önce A¤r›l› k›z›n yan›na att› kendini. Bense onu izliyorum.<br />
Ne konufltuklar›n› duymad›m; ama çocu¤un eline bak›fl›ndan çubuk<br />
krakerin adresini merak etti¤ini anlad›m. Oda biliyordu A¤r›l› k›z›n bunu<br />
alacak kendi paras› yoktu. O halde “kim verdi?” diye düflünerek bana do¤ru<br />
gelmeye bafllad›. Yak›n›mda durup;<br />
“Gene var m›?”<br />
- Ne var m›?<br />
“O’na m› verdin?”<br />
Anl›yorum neyi sordu¤unu, onu da çok u¤raflt›rmadan cevapl›yorum<br />
-E,e ne yapay›m, sen gelmedin, ben de ona verdim!<br />
108
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
“Ben gelmedim mi?”<br />
-Yok gelmedin.<br />
“Sen ne yapt›n?”<br />
-Bende O’na verdim. Hem yaz›k ona da. Bütün paralar› sen al›yorsun.<br />
Birazda ona verelim.<br />
-K›zd›n m›?<br />
“Ne zaman alacaks›n?”<br />
-Neyi?<br />
“Sen mi yedin?”<br />
-K›t›r, k›t›r yedim iflte.<br />
“Nereden ald›n?”<br />
-Bakkaldan!<br />
“Ne dedin bakkala?”<br />
-Al paray›, ver bana çubuk kraker dedim!<br />
Keyifleniyor böyle konuflmama.<br />
“Öyle mi dedin?”<br />
-Evet. Ç›kard›m paray›, çakt›m masaya. Ver lan bana çubuk kraker<br />
dedim.<br />
“Ha, haha! Ver !”<br />
Gülümsemesi keyiften gevrekleflmifl iyice yay›lm›fl yumuflakça. O çubuk<br />
krakeri çoktan unutmufl asl›nda. Benim meydan okuyan anlat›m›ma<br />
tak›lm›fl sadece. Bakkal onun için güç demek. ‹stediklerini hapseden bir<br />
güç. Çikolatan›n, tostun, midesine inecek lezzetlerin gardiyan›… Ben bu<br />
güce meydan okuyorum ya keyfine diyecek yok. Keyfini bozmadan sürdürüyorum:<br />
-Seninde paran var. Sen de alacak m›s›n?<br />
“Al›yorum. Yine param kal›yor.”<br />
-Ad›n ne senin?”<br />
“…..”<br />
-Peki! Nerede oturuyorsun?<br />
Yak›n›m›za yanaflm›fl A¤r›l› k›z ve arkadafllar› bizi dinliyorlar. Dayanamay›p<br />
onlarda lafa giriyor:<br />
“Abla Kars’l› o! Abisi de var. Biz kar›fl›rsak abisi dövüyor bizi” diye<br />
cevapl›yorlar beni.<br />
Coflkun bir keyif sar›yor içimi. Yumuflakçayla ilgili, ilk defa bilgi al›-<br />
yorum. Üstelik sevdi¤imin memleketlisi. Bir ortakl›¤›m›z›n olmas› benim<br />
için büyük bir keyif nedeni. Çocuklardan ad›n›n Muhammet oldu¤unu da<br />
ö¤reniyorum. Görüfl s›ras› bize gelince bu keyifli ayr›nt›y› içerdeki tutsaklara<br />
anlatmay› düflünüyorum. Bu düflüncelerle girifle do¤ru yöneliyorum.<br />
Muhammet d›flar›da kal›p ard›m›z s›ra bak›yor. Bizse b›kt›r›c› arama ve<br />
kay›tlar silsilesini geçip görüflebilme telafl›nday›z.<br />
109
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
K›sa ve keyifli geçen görüfl sonras› d›flar› ç›kt›¤›m›zda Muhammet’in,<br />
b›rakt›¤›m›z gibi d›flar›da bizi bekledi¤ini görüyoruz. Biz gördüysek tabi<br />
ki oda bizi görüyor. Bir eliyle pijamas›n› tutarak o muhteflem koflufluyla<br />
yan›m›za geliyor. Bir dirhem kemi¤i olmayan lop etin çalkant›s›yla var›-<br />
yor yan›m›za.<br />
“Geldim, geldim.”<br />
Araban›n gelmesine daha yirmi dakika oldu¤unu düflününce Muhammet<br />
iyi bir seçim diyorum kendi kendime.<br />
“Ne bekliyorsun?” diye bafll›yor sorular›na.<br />
- Otobüsü.<br />
“Gelince ne yapacaks›n?”<br />
- Binece¤im.<br />
“Bekle o gelir flimdi. Gelir…”<br />
- Tamam, gelsin bakal›m. Sen ne yap›yorsun?<br />
“Adama dedim paran var m›? Verdi…”<br />
- Çok paran var m›?<br />
“Adam ka¤›t para verdi almad›m. Benim param çok”<br />
- Neden almad›n ki? Ka¤›t para daha büyük. Bir dahakine ka¤›t para<br />
verirse al tamam m›?<br />
“Alay›m m›?” diyerek keyifle gülmeye bafll›yor.<br />
- Al tabi.<br />
“Al›p ne yapay›m. Al›rsam ne olur?” gülmesi iyice gevrekleflmifl. Bu<br />
defada o benimle e¤leniyor galiba. Bilerek cevab›n› bildi¤i sorular› sorup<br />
duruyor. Bense keyfini bozmadan sordu¤u her soruyu cevapl›yorum.<br />
- Bir sürü fley al›rs›n kendine.<br />
“Ne al›r›m?”<br />
- Dur bir düflüneyim. H›››! Paran› biriktirirsen bisiklet al›rs›n, akülü<br />
araba al›rs›n, çikolata al›rs›n…<br />
“O zaman para üstü kalmaaaz!! Hepsi biter.<br />
- Bitmez, para üstü verir bakkal sana.<br />
“Ne derim bakkala?”<br />
- Al sana para, ben araba istiyorum, çabuk bana araba ver dersin<br />
“Adam ne der?”<br />
- Adam: “ tabi efendim” der.<br />
“Ben ne yapar›m?”<br />
- Sen de arabana binersin. Beni de bindirirsin. Herkesi gezdirirsin. Sevinirler<br />
severler seni o zaman.<br />
“Ya ya¤mur ya¤arsa?<br />
- Ya¤mur ya¤arsa böyle ev gibi küçük bir garaj yapars›n arabana. Koyars›n<br />
içine.<br />
“Nerede?”<br />
110
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
- Evinin önünde.<br />
“Ya evdeki k›zarsa?”<br />
‹flte. ‹lk defa evdeki birinden bahsediyor ismini söylemese de. Kurcalamaya<br />
karar veriyorum. Nöbetçi asker de mazgala yanaflm›fl bizi dinliyor.<br />
Herhalde benim gibi genç bir bayan›n Muhammet gibi zekas› geri biriyle<br />
sohbet edebilmesine flafl›r›yor olmal› kim bilir. Muhammet ise sohbette<br />
hofluna giden yerleri ›srarl› sorular›yla tekrarlatt›kça, asker sabr›ma gülüyor.<br />
Ayn› soruyu dönüp dolaflt›r›p tekrar soruyor. “Arabam› al›r›m?”, “Ne<br />
derim bakkala?” gibi. Israrl› sorular›n› de¤ifltirmesi için u¤rafl›yorum.<br />
- Sen garaj› en iyisi evin d›fl›nda yap.<br />
“Burada yapsam?”<br />
- Burada asker b›rakmaz. Yolun karfl›s›na yap o zaman.<br />
“Yok, ben yapar›m. Yaparsam ne olur?”<br />
- Araban› koyars›n içine.<br />
“Arabam olursa ne olur?”<br />
‹yice araba sevdas›yla beni ç›ld›rtm›flken yolun bafl›ndaki taksiciler<br />
kurtar›yor beni. Taksici yokufltan bize bak›p Muhammet’e sesleniyor:<br />
“Memoliii! Memolii! Gel buraya. Gel o¤lum gel.”<br />
Muhammet sinirleniyor bu duruma. Hiç duymam›fl gibi yap›p o yöne<br />
bakm›yor bile.<br />
- Adam seni ça¤›r›yor bak. Diyorum<br />
“Ben de bakmam. Adam ça¤›r›nca ben önümü afla¤› dönerim.” Deyip<br />
taksiciden yana s›rt›n› dönüyor. Surat› as›lm›fl biraz önceki nefleli kikirdemelerden<br />
eser yok. Bir yandan da m›r›lt›yla söyleniyor:<br />
“Bana ne ya. Ben gitmem ki. Beni ça¤›r›nca ben gitmem. Arkam› çeviririm”<br />
diye.<br />
Anl›yorum bu araba sevdas› epey bir sarm›fl Muhammet’i.<br />
- Seni niye ça¤›r›yorlar? Diyerek yat›flt›rmaya çal›fl›yorum.<br />
“Diyor ki oradan arabalar gidiyor. Ben orada çal›fl›yordum eskiden.<br />
Oras› bofl kal›yormufl. Kals›n. Bana ne? Ben art›k çal›flmam. Burada çal›-<br />
fl›yorum art›k. Gitmem!”<br />
Onlar› derken yine gözleri afla¤›, yere flafl› ve titrek bak›yor. Onlar› hiç<br />
duymam›fl o kadar söylenen o de¤ilmifl gibi kald›¤› noktay› bafla al›yor baflar›yla;<br />
“Arabam› bekliyorsun?”<br />
- Evet otobüs bekliyorum.<br />
“Ya gelirse?”<br />
- Gelsin.<br />
“Gelirse ne olur?”<br />
- Gelirse binip evime giderim.<br />
“Ya durmazsa?”<br />
111
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
- Sen durdurursun.<br />
Bu sözüm üzerine yere e¤di¤i kafas› diklefliyor biraz. Biraz önceki<br />
tats›zl›¤› bile unutup gururla gülüyor:<br />
“Ya o durur hehe!”<br />
- Durur tabi.<br />
“Durursa ne olur?<br />
- Durursa binerim.<br />
“Ya kap›y› açmazsa”<br />
- Sen durdurursun. Hoop! Dersin. Durunca da “aç kap›y› ablam binecek”<br />
dersin tamam m›? Sonra ben binerim otobüse sende el sallars›n bana.<br />
“Ben floförü tan›yorum o durur ya! Ben eskiden orada çal›fl›yordum.<br />
fiimdi uza¤a gittiler. Ben gitmiyorum. Burada çal›fl›yorum flimdi.<br />
- H›, h› biliyorum. Durak uza¤a tafl›nd›. Eee! fiimdi burada ne ifl yap›-<br />
yorsun?<br />
“Adama diyorum paran var m›? Para ver diyorum. O da veriyor.”<br />
Avucuna toplad›¤› paralar› gösterip pekifltiriyor durumu.<br />
- Paran› ne yap›yorsun. Hepsini harc›yor musun yoksa annene de veriyor<br />
musun?<br />
“Evdeki bir fley isteyince ona da al›yorum.”<br />
- Aferin sana. Demek ki onlara da al›yorsun. Gerisini ne yap›yorsun?<br />
“Bakkala gidiyorum. Diyorum ver. Sonra da üstüde kal›yor.”<br />
Bu kadar sohbetten sonra flekerlemenin birazc›k ödülü hak etti¤ini düflünüp<br />
çantamdan iki yüz lira ç›kar›p uzat›yorum. Elimde kalan bozukluklara<br />
bakarak, keyifli bir kekelemeyle:<br />
“Ha, ha, ha! Sen de… Sen de mi veriyorsun yaa!”<br />
Elimde kalan paran›n hesab›n› vermeyi de ihmal etmiyorum:<br />
- Bu da bana kals›n. Ben de harcar›m tamam m›?<br />
“Kals›n. Sende kals›n sende harca. He, he, he! Bakkala gidince ne dersin?”<br />
- Ben bakkala gitmeyece¤im. Otobüs bekliyorum.<br />
“Ya gelirse?”<br />
- Binerim.<br />
“Ya kap›y› açmazsa?”<br />
- Sen hop dur abi, aç kap›y› ablam binecek dersin. O da açar. Ben de<br />
binip evime giderim.<br />
“Gelir flimdi, o gelir.”<br />
Ona ablas› oldu¤umu hissettirmek onu oldukça memnun ediyor. ‹flini<br />
gere¤ince yapabilme edas›yla yola bak›n›yor. Arabay› beklemeye bafll›-<br />
yor. Arada da yan›ma gelip<br />
Yirmi dakikad›r yapt›¤›m›z sohbetten do¤an güvenle elimi tutup beni<br />
teselli ediyor.<br />
112
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
“Gelir flimdi, o gelir.”<br />
Dikkatimin onda olmad›¤›n› fark etti¤inde beni çekifltirerek:<br />
“Ya kap›y› açmazsa?”<br />
Diye devam edecekken kendini tekrar eden sorular›yla, yirmi dakikad›r<br />
elimde duran poflet çantaya kilitliyor bak›fllar›n›.<br />
Ben ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›rken sorular›n›n mevzusunu de¤ifltirmifl<br />
olarak yeniden bafll›yor sormaya. “Acaba” diyorum içimden; bekleme<br />
süresi yirmi dakika de¤il de bir saat olsayd› dayanabilir miydim bu kadar<br />
soruya. Gülüyorum. Galiba s›k›lmaya bafllad›m ayn› sorulardan.<br />
“Bu ne?” diye soruyor flekerleme elimdeki poflete bakarak.<br />
- Kirli çamafl›r.<br />
“Kim kirletmifl. Sen mi?”<br />
- Hay›r içerden verdiler k›fll›k çamafl›r”<br />
“Niye kirletmifl. Sen mi y›k›yorsun?”<br />
- Yok. Makine y›k›yor. At›yorum makine ya vuv, vuv dönüp y›k›yor<br />
makine. Y›kama bitince de tele as›yorum kurusun diye.<br />
“Ya kum girerse makineye”<br />
- Girmez. Ben de silkeleyip öyle at›yorum. Bir yandan da elimle flekerlemenin<br />
üstünü silkeleyerek gösteriyorum:<br />
- Bak senin üstünü de silkeleyince kumlar dökülüyor.<br />
Utangaçça g›d›klanan karn›n› içe çekip geri kaç›yor bir ad›m.<br />
“Nas›l kum olmufl. Çal›fl›yor mu orada?”<br />
- Evet çal›fl›yor. ‹çerde kuma girmifl.<br />
“Kuma m› girmifl?”<br />
- Evet. Senin çamafl›r›n› kim y›k›yor?<br />
“Evdeki”<br />
Tam bu esnada hapishane kap›s›ndan, içerde çal›flan bir iflçi ç›k›yor.<br />
Üstü çimento ve kum olmufl. Anl›yorum ki yumuflakça bu yüzden içerdekinin<br />
kuma girmifl oldu¤unu düflünmüfl.<br />
“Bak bu da kirlenmifl.”<br />
- Evet do¤ru.<br />
“Araba m› bekliyorsun?”<br />
- Evet.<br />
“Gelmezse?”<br />
- Gelir.<br />
“Ya kap›y› açmazsa?”<br />
- Sen dur dersin. Ablam binecek dersin, o durur.<br />
Tam bu esnada hapishanenin üst köflesinden otobüs gözüküyor.<br />
Amans›z sorulardan kurtuluflumun müjdecisi olan bu duruma epey seviniyorum.<br />
S. C. F/8<br />
113
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Otobüsle aram›zda epey mesafe varken Muhammet atl›yor yola. ‹ki<br />
elini de havaya kald›r›p fliflko göbe¤ini a盤a ç›kararak:<br />
“Dur, duur. Hop!”<br />
fioförler onu tan›d›¤›ndan gülerek duruyorlar. Muhammet’in canla<br />
baflla yola atlamas›ndan arkadafll›¤›m›z› anl›yorlar. Gülerek onlarda efllik<br />
ediyorlar.<br />
“Muhammet ç›k yoldan. Gel seni de götürelim ‹stanbul’a” diyerek tak›l›yorlar.<br />
Muhammet vücudunun yar›s› otobüse dayanm›fl. Durmas› için destek<br />
olmufl vaziyette di¤er yar›s› ile aç›lan kap›dan beni itekliyor.<br />
“Açar, açar bak. Geç bin, bin sen.”<br />
Bir yandan da floföre dönüp:<br />
“Paran var m›?” diye sormay› da unutmuyor.<br />
fioför onu duymadan bana dönüyor:<br />
“Muhammet’le mi yoldafll›k ediyorsunuz. Tatl› çocuktur. Bazen s›kar<br />
ama keyiflidir Muhammet’imiz.” Diyor. Memnuniyetini belirterek.<br />
Hareket eden otobüsten seyrediyorum ard›mda b›rakt›klar›m›. ‹nsan<br />
bak›fl›n›n bile aflamad›¤› kal›n ve yüksek duvarlar›n ard›nda b›rakt›¤›m›z<br />
sevdiklerimizle beraber gittikçe küçülüyor o dev mapushane. Muhammet<br />
ise kendine emanet edilmifl sevdalar› korur gibi ayn› yerinde uzaklafl›yor<br />
ard›mda. Safl›¤›n› bekçi yapm›fl da bu yüksek duvarlar›n ard›ndakilere<br />
oyununa dalm›fl gitmifl. En fazla bir hafta sürecek ayr›l›¤›m›zda biz günlük<br />
yaflam›n telafl›nda kaybolurken, o orda ayn› duvar›n d›fl›nda, duvar›n<br />
içindekilerin paralelinde oyunlar›na devam ediyor. Onun yetiflece¤i hiçbir<br />
telafl› yok.<br />
Bir dahaki görüflte yeniden yoldafllaflmak için vedalafl›p ard›mda kalan<br />
görüntüsüyle önüme dönüyorum. Yolculuk devam ediyor.<br />
114
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Yaser Günday<br />
Bir 12 Eylül Filmi: Eve Dönüfl<br />
“Eve Dönüfl” filminin künyesinde,<br />
türü “dram/ politik” olarak belirtiliyor;<br />
Ömer U¤ur senaryoyu yazm›fl ve yönetmifl,<br />
yönetmenin daha önce yönetti¤i<br />
filmler “Hemflo”, “Zulüm” ve “Son Urfal›”<br />
olarak geçiyor; oyuncular› Memet Ali<br />
Alabora, Sibel Kekilli, Savafl Dinçel, Altan<br />
Erkekli, Cengiz Küçükayvaz, Perihan<br />
Savafl, Civan Canova, Erdal Tosun olarak<br />
s›ralan›yor; müzi¤i ise Tamer Ç›ray taraf›ndan<br />
yap›lm›fl. Montpellier Film Festivalinde<br />
(1992) “Y›l›n En ‹yi Senaryosu”,<br />
Yunus Nadi Ödülleri’nde “En ‹yi Film<br />
Senaryosu, 43. Antalya Film Festivalinde<br />
“En ‹yi Kad›n Oyuncu” ve “En ‹yi Yard›mc›<br />
Oyuncu” ödüllerine sahip olmufl.<br />
Film, yönetmenin arkadafl› olarak bildirdi¤i, 12 Eylül döneminde idam<br />
edilen Seyid Konuk ile TAR‹fi direnifllerinde yaralanan ve daha sonra askerde<br />
iken öldürülen Semih Önkan’a adanm›fl.<br />
Filmde, Mustafa (Memet Ali Alabora) ve kar›s› Esma (Sibel Kekilli)<br />
fabrikada iflçidirler ve kendi gündelik geçim s›k›nt›s› içerisinde yaflayan, o<br />
dönemde yaflanan s›cak politik ortam›n d›fl›nda kalmaya çal›flan, hatta iflyerlerindeki<br />
sendikal etkinliklere bile uzak kalan insanlard›r. 12 Eylül günü<br />
darbe yap›ld›¤›nda, iflçi Mustafa’n›n tek yak›nmas›, o gün soka¤a ç›kamamalar›<br />
ve planlad›klar› üzere Gülhane Park›’na pikni¤e gidememeleridir;<br />
Esma’n›n iflyerinde gözalt›na al›nan sendika temsilcisi için söyledi¤i;<br />
“Bu ifllere bulaflmasayd›, bafl›na bir fley gelmezdi”… Ancak, kiras›n› ödeyemedikleri<br />
ve evini boflaltmad›klar› için ev sahibi taraf›ndan, örgüt üyesi<br />
oldu¤u gerekçesiyle ihbar edilerek gözalt›nda al›nd›¤›nda, hiç de beklemedikleri<br />
bir biçimde yaflamlar› alt-üst olur. Film, Mustafa’n›n polis sorgusunda<br />
yaflad›¤› iflkenceli günlerle dolar.<br />
Böylece yönetmen, suçsuz insanlar›n da 12 Eylül zulmünden geçti¤ini,<br />
iflkence gördüklerini ve hapiste kald›klar›n› dile getiriyor. O dönemle<br />
ilgili di¤er filmlerde “12 Eylül biraz fon olarak kullan›ld›” sav›n› getiren<br />
115
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
yönetmen “Ben daha çok bu tür dönemlerde s›radan insanlar ne yaflad›<br />
onun peflindeyim. 12 Eylül sadece solcunun ya da sa¤c›n›n üzerinden geçen<br />
bir fley de¤il, tüm ülkenin üzerinden geçti. Herkesin bir 12 Eylül ac›-<br />
s› var bu ülkede.” demektedir.<br />
Filmin galas›nda yönetmen ve oyuncular›n, 12 Eylül darbecilerinin<br />
yarg›lanmas› istemlerini dile getirmeleri, bas›nda ilgi çekti. Galada, yönetmen<br />
Ömer U¤ur, filmin “’anti-militarist, anti-fliddet ve anti-gayriinsani’<br />
tavr› oldu¤u”nu ileri sürüyor ve “…en aç›k iflkence sahnelerinin bu filmde<br />
yer ald›¤›”n› söylüyor, “iflkence sahnelerinin sertli¤i nedeniyle elefltirilebilece¤inin<br />
fark›nda oldu¤unu, ama o dönemde yaflananlar›n çok daha<br />
sert oldu¤unu” belirtiyor.<br />
Yönetmen, bas›nda geçen bir konuflmas›nda, o dönemde mücadele<br />
içerisinde oldu¤unu, 12 Eylül sürecini cezaevinde karfl›layan bir insan oldu¤unu,<br />
do¤rudan kendi yaflam deneyimlerini filme yans›tt›¤›n› belirtiyor.<br />
Yönetmenin deyimiyle film, “hariçten bir gazel okuma hikâyesi de¤il”.<br />
Bu bak›mdan, 12 Eylül faflizminin teflhir edilmesi ve darbecilerin yarg›lanmas›<br />
bak›m›ndan önemli bir ifllev üstlendi¤i ve bu sürece katk›da bulunaca¤›<br />
umuluyor. Film, bu bak›mlardan, elbette ki kutlanmaya de¤er bulunmaktad›r,<br />
ancak yine de baz› aç›lardan elefltirilebilir.<br />
Her fleyden önce, yönetmenin “12 Eylül sadece solcunun ya da sa¤c›-<br />
n›n üzerinden geçen bir fley de¤il, tüm ülkenin üzerinden geçti.” düflüncesi,<br />
baflka çevrelerde de dile getirilmekte ve tart›flma gerektirmektedir. Bu<br />
tart›flman›n özü “12 Eylül darbesinin nedeni ve niteli¤i”ni belirlemektir.<br />
Elbette biliyoruz ki, 12 Eylül’de solculara iflkence yap›ld›¤› gibi, sa¤c›lara<br />
ve filmdeki Mustafa gibi insanlara da iflkence yap›ld›. 12 Eylül döneminde<br />
solcular da idam edildi, sa¤c›lardan da idam edilenler oldu…<br />
Öyleyse, 12 Eylül cuntabafl›n›n söyledi¤i gibi, gerçektende “Sa¤a da, sola<br />
da karfl›” m›yd›? Baflka bir aç›dan yaklafl›rsak, cunta “tüm ülkenin üzerinden<br />
geçerken” , toplumsal s›n›flar ve kesimler aras›nda hiçbir ayr›m yapmad›<br />
m›? Öyle ya, cunta iflbafl›na gelir gelmez, grevleri kald›r›rken, lokavtlara<br />
da son vermemifl miydi(!?) Peki, patronlar “Art›k gülme s›ras› bize<br />
geldi..” diye bofla m› konufltular?<br />
Daha baflka bir yönden bakal›m konuya: 12 Eylül döneminde, Mustafa<br />
gözalt›na al›n›p iflkenceli sorgudan geçmeseydi, Mustafalar aç›s›ndan<br />
12 Eylül “masum” mu olacakt›? Baflka bir deyiflle, 12 Eylül iflçi Mustafa’n›n<br />
yaflam›n› yaln›zca iflkenceli gözalt›yla m› alt-üst etmifl oluyor? Örne¤in,<br />
daha 24 Ocak kararlar›yla bafllayan ve en s›k› biçimiyle cunta döneminde<br />
uygulanan iktisat politikalar›, Mustafalar›n yaflam›na nas›l yans›-<br />
m›flt›r? Ya da, Mustafalar›n sendikal haklar›n› budayan yasal düzenlemeler,<br />
sofralar›ndaki ekme¤i nas›l etkilemifltir?<br />
Bütün bu noktalarda, yönetmen tam bir yanl›fll›k içerisindedir ve yan›lt›c›<br />
olmaktad›r. 12 Eylül askeri faflist darbesi: En baflta da devrimcilere<br />
116
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
karfl›d›r; iflçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik haklar›n› savunan<br />
devrimci ve demokratik mücadeleyi k›rmak, emperyalist burjuvazi ve yerli<br />
iflbirlikçilerinin ç›karlar›n› korumak için yap›lm›flt›r. Faflist cunta, politik<br />
olarak devrimci ve demokratlara, s›n›fsal olarak iflçi s›n›f› ve emekçilere,<br />
toplumsal olarak ezilen ulusal kurtulufl hareketine, ezilen kültürel<br />
gruplara, ezilen dinlere- mezheplere … sald›rm›flt›r. Di¤er bir deyiflle,<br />
“Sa¤a da, sola da karfl›” yap›lmam›fl, “tüm ülkeyi” ezmemifltir. Burjuva<br />
sa¤›na yap›lanlar sola yap›lanlar›n yan›nda “yaya” kal›r. Faflist partinin lideri<br />
A. Türkefl “Biz cezaevindeyiz, fikrimiz iktidarda” sözünü bofl yere<br />
sarfetmemifltir.<br />
Ömer U¤ur, filmini herhangi bir politik etkinlik içerisinde bulunmayan<br />
Mustafa’n›n yaflad›klar›n›n anlat›m›na yo¤unlaflt›rm›fl, ama filmde baz›<br />
“devrimci karakterler”e de yer vermifl. Her ne kadar yönetmen, mücadele<br />
sürecinden geldi¤ini söylese de, filmde gösterdi¤i “devrimci karakterler”<br />
tart›flma gerektirmektedir. Yönetmen, “Bu bir resimleme filmi.” diyerek<br />
“..objektif bir gözle bakmaya” çal›flt›¤›n› ileri sürse de, “devrimci<br />
karakterleri” verifli, muhtemelen politik yaklafl›m›n›n bir yans›mas› gibi<br />
görünüyor.<br />
Polis sorgulamalar› s›ras›nda, cezaevinde tutuklu bir devrimcinin ad›<br />
da geçer ve “turist” diye bilinen bu kifli yeniden sorgulama için emniyete<br />
al›n›r. Turist, ilk baflta güya aç›k devrimci bir tav›r içerisinde gösterilir:<br />
Sorgudakilere direnmelerini ö¤ütler, polis flefinin yüzüne tükürür ve hakaretini<br />
iade eder, istenen ifadeyi vermeyi reddeder. Bunun üzerine elbette<br />
ki, hemen iflkenceye çekilir ve bas›nçl› so¤uk suya tutulur. ‹flkence sonucunda<br />
turist, polis flefine konuflaca¤›n› söyler ve “fiehmuz” kod adl› kiflinin<br />
Mustafa oldu¤u ifadesini verir. Filmin önemli karakterlerinden, Mustafa<br />
ile birlikte sorguda olan “Hoca”, turiste niye böyle ifade vererek “gariban›n<br />
bafl›n› yakt›¤›n›” sordu¤unda, “Biraz da onlar›n can› yans›n, anlas›nlar<br />
hanyay› konyay›; polis bununla oyalan›rken fiehmuz yoldafl çoktan<br />
yurtd›fl›na gider.” biçiminde kendisini savunmaya giriflmifltir.<br />
Turistin, gerek emniyete ilk getirildi¤indeki taflk›n hareketleri; gerekse<br />
de iflkenceden sonra Mustafa üzerine ifade verdikten sonra, sözümona<br />
fiehmuz’u kurtarma gerekçesini ileri sürmesi hiç de devrimcilere yak›flan<br />
tav›rlar olarak görünmemektedir.<br />
Yönetmen Ömer U¤ur, kendi yaflam deneyimlerinde belki de “turist”<br />
gibi olumsuz tav›r içerisinde bulunan devrimci tiplerle karfl›laflm›fl ve bunu<br />
yans›tm›fl da olabilir; öyleyse kendisine önerimiz, örne¤in Yaflar Ayafll›<br />
taraf›ndan “Adressiz Sorgular”da anlat›lan devrimci karakterleri tan›mas›<br />
olacakt›r. Yoksa, Türk sinemas›nda daha önce de karfl›laflt›¤›m›z -örne-<br />
¤in Zülfü Livaneli’nin Sis filmindeki gibi-, devrimcileri karikatürize etme<br />
giriflimlerinden yeni birisi olarak de¤erlendirilebilir.<br />
Çizilen “turist” tiplemesiyle olumsuzlama içerisine girilirken, “hoca”<br />
tiplemesinde olumlama yaklafl›m› ortaya ç›kmaktad›r. Altan Erkekli’nin<br />
117
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
canland›rd›¤› Hoca da, Mustafa’n›n sorguland›¤› olay kapsam›nda gözalt›na<br />
al›nm›flt›r; gördü¤ü tüm a¤›r iflkencelere karfl›n polisin istedi¤i ifadeyi<br />
vermemektedir. Olgun, oturakl› ve bilinçli bir tav›r içerisinde gördü¤ümüz<br />
Hoca, Mustafa’ya da destek olmaya çal›flmaktad›r. Hoca, direnifli<br />
karfl›s›nda acizleflen iflkenceciler taraf›ndan katledilir ve kamuoyuna “çat›flmada<br />
ölü ele geçirildi¤i” aç›klan›r.<br />
Bununla birlikte, filmde Hoca’yla ilgili fazla bir bilgi edinemedik;<br />
Befliktafll› oldu¤unu biliyoruz, ama fiehmuz ve arkadafllar› taraf›ndan gerçeklefltirilen<br />
bir silahl› eylem kapsam›nda sürdürülen sorgulamayla nas›l<br />
iliflkilendirildi¤ini, nas›l bir siyasî süreçten geldi¤ini ö¤renemedik. Elbette<br />
ki, toplumcu sanat›n belirli tipleri olumlama biçiminde, yaflamda olumlu<br />
de¤erleri gelifltirmesi gerekti¤i anlay›fl›n› paylafl›yoruz; ama, böyle<br />
“olumlama”n›n, gerçekli¤e dönüfltürülebilece¤i nesnel temellerin de ortaya<br />
konulmas› gerekir.<br />
Filmde geçen devrimcilerle ilgili, tart›fl›lmas› gereken baflka bir anlat›m<br />
da, fiehmuz ve arkadafllar› üzerinedir; silahl› devrimci mücadele içerisinde<br />
bulunan, “Örnektepe Halk Komitesi Baflkan›” fiehmuz ve arkadafllar›,<br />
bir gecekonduda polis taraf›ndan kuflat›l›r ve önce çat›flmaya girerler;<br />
ama polisin yo¤un biçimde evi kurflun ya¤muruna tutmas› karfl›s›nda teslim<br />
olmak isterler; ancak, yine de polisin kurflunlar›ndan kurtulamazlar ve<br />
teslim olmalar›na karfl›n öldürülürler.<br />
Elbette, o dönemde, bu biçimde polis ya da ordu taraf›ndan sa¤ ele geçirilerek<br />
öldürülen ve “çat›flmada ölü ele geçirildi¤i” aç›klanan bir çok<br />
olay gerçekleflmifltir. Buna karfl›n, göz ard› edilemeyecek baflka bir gerçek<br />
de, benzer bir çok durumda devrimcilerin teslim olmay› redderek sonuna<br />
kadar direnmeyi ve çat›flarak ölmeyi seçtikleridir.<br />
Burada Yönetmen’in devrimcilerin tavr› olarak “teslimiyet”i sergilemesi,<br />
politik bir yaklafl›m olarak görülebilir. Yine iyimserce baflka bir aç›-<br />
dan yaklafl›rsak, devrimcileri, “ma¤dur” gösterme çabas› da diyebiliriz buna.<br />
Oysa, Seyid Konuk gibi ölüme giderken bile devrimci duruflunu yitirmeyen<br />
bir devrimci iflçinin an›s›na yap›lan bir filmden, devrimci mücadeleye<br />
yönelik “ma¤duriyet“ biçiminde bir yaklafl›m›n yerine “meflruiyet”<br />
yönünde bir yaklafl›m beklenmelidir.<br />
Bir sanat eserinin, bir sinema filminin de¤erlendirilmesi elbette ki yaln›zca<br />
içeri¤iyle s›n›rl› olmamal›d›r; sanatta neyin anlat›ld›¤› kadar nas›l<br />
anlat›ld›¤› da önem tafl›r. Ömer U¤ur’un “Eve Dönüfl” filmi, bu ba¤lamda<br />
da ayr›ca de¤erlendirilmelidir; ama böyle bir de¤erlendirme için, bu alanda<br />
belirli bir birikim gerekir. Bu nedenle, bu yönden bir de¤erlendirme<br />
yapmaya kalk›flmad›k.<br />
Yine de, filmde bu bak›mdan baz› ayr›nt›lar göze çarpmaktad›r; örne-<br />
¤in, 650.000 kiflinin gözalt›na al›nd›¤› bir dönemde, Mustafa ile Hoca’n›n<br />
birlikte kelepçelenerek bekletildi¤i koridorda, neden baflka kimse bulun-<br />
118
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
mamaktad›r? Elbette, çok iyi düflünülmüfl, filme anlam katan baz› ayr›nt›-<br />
lar da bulunmaktad›r. Örne¤in, Yönetmen’in bir konuflmas›nda belirtti¤i<br />
üzere, iflkencecisinin elini öpen Mustafa’yla 12 Eylül Anayasas›n› onaylayan<br />
halk simgelenmektedir. Ayn› Mustafa’n›n, kendisini as›ls›z yere ihbar<br />
ederek zulüm görmesine neden olan ev sahibine duydu¤u öfke de, çabucak<br />
sönmekte ve tav›r göstermemektedir.<br />
Yönetmen, 12 Eylül öncesi Edirne yöresinde D‹SK içerisinde, iflçi s›-<br />
n›f› hareketinde çal›flma yapt›¤›n› söylemekte; ama nedense, darbe öncesi<br />
Mustafa’n›n iflyerinde gösterilen baz› etkinlikler bir yal›nkatl›k içerisinde<br />
verilmifl bulunuyor.<br />
Yine bu yönden yaklaflt›¤›m›zda, filmde en çok dikkat çeken karakterlerden,<br />
iflkenceci polis flefi tiplemesinin de, “kötü ve çirkin adam” olarak<br />
çizildi¤ini görüyoruz. Oysa, Yönetmen’in Radikal gazetesinden U¤ur<br />
Vardan ile yapt›¤› söyleflide, iflkencenin salt polisiye bir boyutu olmad›¤›,<br />
politik bir nitelik tafl›d›¤› ortaya konulmaktad›r. Ama, yine de oluflturdu-<br />
¤u “kötü ve çirkin adam” tiplemesi, s›radan bir yaklafl›m›n izlerini tafl›-<br />
maktad›r. Bunu özellikle belirtmek gere¤i var: Sonradan baz› iflkenceci<br />
flefler, kamuoyunun önüne “vizyon” sahibi kiflilikler olarak ç›kt›lar; yani,<br />
vizyonu düzgün(!) olan iflkenceciler oldu¤unu da gözden kaç›rmamak gerekir.<br />
Günümüzde yayg›n bir durum olarak, sinema filmleri de sponsorlar<br />
(tekelci kapitalistlerin kültür endüstrisi alan›n›n yat›r›mc›lar›) taraf›ndan<br />
finanse ediliyor ya da sponsorlar aç›s›ndan çekici olmayacak filmler de<br />
Avrupa Birli¤i fonu “Euroimage” ve hatta Kültür Bakanl›¤› eliyle devletin<br />
katk›lar›yla bütçelerini oluflturuyorlar. “Eve Dönüfl” filmi de, bu ikinci<br />
yolla yap›lm›fl. Zaten, filmin bugüne de¤in yap›lamamas›nda nedenin, gerekli<br />
finansman›n sa¤lanamamas› oldu¤u belirtiliyor. Her ne hikmetse,<br />
AB fonlar› kimsenin sütüne halel getirmiyor?.. Yönetmen Ömer U¤ur, yine<br />
bir konuflmas›nda, Y›lmaz Güney sinemas›ndan etkilendi¤ini söylüyor;<br />
ama Y›lmaz Güney sinemac›l›¤›nda pek göz önünde olmayan bir baflka<br />
yönü daha bulunmaktad›r, Nihat Behram an›lar›nda anlat›r, sözü uzatmamak<br />
için aktarmayaca¤›m, ilgilisi kitaptan okuyabilir.<br />
Aç›kças›, flimdiye de¤in izledi¤im hiçbir sinema filminin, Yönetmeniyle<br />
bu denli içiçe geçti¤ini an›msam›yorum. Filmi tart›fl›rken, Yönetmen<br />
de tart›fl›lmak zorunda kal›n›yor. Yine Yönetmenin dedi¤i gibi, 12 Eylül<br />
gibi dönemlerle yüzleflmek ve hesaplaflmak için, daha onlarca film çekilebilir,<br />
romanlar yaz›labilir, baflka baflka yap›tlar gerçeklefltirilebilir. Çekilen<br />
her yeni film, yaz›lan her yeni kitap önceden yap›lanlar›n eksikliklerini<br />
giderdi¤inde, deneyim ve birikimlerinden yararland›¤›nda daha nitelikli,<br />
yaflama katk›s› daha güçlü olacakt›r.<br />
119
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Özgür Y›ld›z<br />
Efendim, Merhaba<br />
Ben Doçent Doktor Halim Pür-Selim. Bu karanl›k yere niye mi kapat›ld›m?<br />
Vallahi anlatmas› zor, ama aç›klamaya çal›flay›m:<br />
Bunun kökleri ta çocuklu¤uma kadar gider. Efendim, ben her zaman,<br />
konuflmakta olanlar›n ne söyledi¤ine merakl› bir çocuktum. Biri dikkatimi<br />
çekecek bir fley mi söyledi; onu an›nda akl›mda evirir çevirir, bazen de¤iflik<br />
bir söyleyifl flekli bulur, bazen de söylenenin zay›f taraf›n› bulup abartarak<br />
geriye püskürtürdüm. Önceleri merak olan bu davran›fl k›sa zamanda,<br />
b›rakamad›¤›m bir al›flkanl›k olmufltu. Örne¤in, komflumuz geçerken<br />
yapmac›k bir edayla “gününüz hayrolsun” mu dedi; hemen “hayr›n›z gün<br />
olsun, bir hayr›n›z dokunsun, afiyet olsun!” diye istemeden çeviriyordum<br />
sözü. “‹stemeden” dedimse yanl›fl anlafl›lmas›n, bu zevkten kendimi alam›yordum<br />
da desem yeridir. Nedenleri hakk›nda uzmanlar, araflt›rmac›lar<br />
ne der bilemiyorum, ama ben hiç de “farkl›” bir çocukluk yaflam›yordum,<br />
okul d›fl›ndaki zaman›m›n ço¤unu, e¤er bir yere ç›rak verilmemiflsem, top<br />
peflinde koflturarak, uçurtma yaparak, türlü oyunlarla geçiren “normal” bir<br />
çocuktum.<br />
Gelgelelim aile büyüklerinin, önceleri “neler de söylermifl benim o¤lum”<br />
türünden yaklafl›mlar› k›sa zamanda önce konuflma yasaklar›na, sonra<br />
taze enseme yedi¤im flaplaklara dönüflmüfltü. 12 Eylül’ün torna tesviyesinden<br />
geçirilmifl olan ve sonradan sigorta sektöründe “yükselen” abim,<br />
“bu çocuk el kadar boyuyla bafl›m›z› belâya sokacak!” bile demiflti.<br />
Galiba ortaokula bafllad›¤›m y›ld›, televizyondan Özal’›n bir Anadolu<br />
kentindeki mitingde yapt›¤› konuflma naklen yay›nlan›yordu. Aile üyeleri<br />
dinliyor, ben de bir türlü dikkatimi veremedi¤im ödevimi yapmaya çal›fl›-<br />
yordum; di¤er oda buz gibiydi ve bu odada çal›flmak zorundayd›m. Bir ara<br />
miting kalabal›¤›n›n bir köflesinden, “Baflbakan›m, aç›z, aç!” diye sesler<br />
duyuldu. Baflbakan bunu duyunca pek k›zd›; kalemini kald›rd›, o taraf›n<br />
gözüne gözüne sallayarak:<br />
- Haay›r, sizi kand›rm›fllar! Siz asl›nda aç de¤ilsiniz... demez mi!<br />
Hemen kalemimi kald›rm›fl, onun yüzüne do¤ru sallayarak:<br />
- Sizi kand›rm›fllar, biz o kadar nutu¤u kime söylüyoruz? Bu kadar laf›<br />
yiyende açl›k kal›r m›! ... deyivermifltim. Özal hayran› babam da d›flar›-<br />
ya kadar kovalam›flt› beni.<br />
Sonra herkes gibi bana da kimileyin ö¤reterek, kimileyin parmak uç-<br />
120
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
lar›ma cetvelle vurup iyice “ö¤reterek” “hizaya girmeyi”, “huzuru bozacak<br />
hareketlerden kaç›nmay›” belletmifllerdi. Yukar›daki gibi dalg›nl›klar<br />
d›fl›nda ben de bu ak›fla uymufl, çal›flkan bir ö¤renci olaraktan okula bir<br />
çok kez And›m›z’›, Marfl›m›z’› okutmufl, 23 Nisan’larda filan kendi yazd›¤›m<br />
fliirleri seslendirmifl böyle böyle üniversiteye hoca olana kadar gelmifltim.<br />
Gelgelelim, 30 yafl›mdan sonra bu çocukluk hastal›¤›m nüksetti: Önce<br />
aile çevremde, arkadafl ortamlar›nda ani parlamalar bafllad›. Yanl›fl anlamay›n›z,<br />
bunlar k›zg›nl›k parlamalar› de¤ildi ama esprili flimflekler bazen<br />
y›ld›r›m etkisi yap›yordu insanlarda. Kendisinden gizlice yard›m istedi¤im<br />
bir psikolog arkadafl›m da ikinci “seans” sonunda bafl›ndan savm›flt›<br />
beni; neymifl, onun da dengesini bozuyormuflum!<br />
Oysa “k›ymetli bir akademisyen”, mazbut bir aile reisiydim art›k.<br />
Ama nas›l oldu, o cin nas›l kaçt› flifleden, nas›l tekrar yerleflip beynimin<br />
k›vr›mlar›na, çürük-çar›¤›, namussuzca çarp›tmay›, kederli komi¤i ve komik<br />
kederliyi ortal›¤a saçmaya bafllad› bir türlü anlayamad›m. Hâlbuki<br />
“gözlerimi kapar›m vazifemi yapar›m” demifltim y›llarca (pek hofluma gitmese<br />
de), “bülbülün çekti¤i dili belâs›” demifltim; sonralar› “dilini tut danay›<br />
güt” bile demifltim... Demek kendimi tam inand›ramam›fl›m: ‹çimdeki<br />
ukdeler birikip istila gününü beklemifl y›llarca, sab›rla...<br />
Üstelik ben hiç de kavgac› bir karakterde de¤ilimdir; herkes taraf›ndan<br />
halim-selim biri olarak bilinirim. Ama beylerin, bayanlar›n bulundu-<br />
¤u bir ortamda, diyelim gazetede rastgeldi¤im (elbette iflinin do¤as› gere-<br />
¤i) yalanlar s›ralayan bir ülke baflbakan›na “boflbakan” diye sesleniveriyorum,<br />
efendim! Hatta flu çok yayg›nlaflan, devlet terörünü anlatan “dövlet”,<br />
“da¤› tafl› satma bokanl›¤›”, “merhametten sorumlu dövlet bakmayanl›¤›”,<br />
“reklamatik aflklar›n matik çocuklar›” gibi ifadelerin de bu dalg›nl›k anlar›mdan<br />
türemifl olmas› kuvvetle muhtemeldir...<br />
Çok affedersiniz, laf› fazla uzatt›m de¤il mi? Siz de “k›sa kes, ayd›n<br />
havas› olmas›n” dediniz tabi, hakl› olarak. Bunlar, akademisyen olman›n<br />
nispeten karn› tok s›rt› pek yaflaman›n sonunda oluyor efendim; insan›n dili<br />
gevfliyor ya da sokakta nas›l denir, dili “yavfl›yor”.<br />
Önceki akflam bir özel televizyonda aç›k oturuma davetliydim. Konu,<br />
“küresel ekonomik krize karfl› ekonomik ve sosyal önlemler”. Bakt›m di-<br />
¤er üç konuk da sözü evirip çevirip “iflverenlerin desteklenmesi”, “batanlar›n<br />
kurtar›lmas›”, “borçlar›n›n ertelenmesi veya affedilmesi”; buna karfl›l›k<br />
“dengeleri koruyabilmek” için çal›flanlar›n hem say›s›n›n hem de<br />
haklar›n›n azalt›lmas›, hatta Avrupa Birli¤i’nin bilmem kaç say›l› tavsiyesine<br />
göre k›dem tazminatlar›n›n “kademeli olarak” (siz bunu al›flt›ra al›flt›ra<br />
diye anlay›n) kald›r›lmas›... gibi sözler etraf›nda ince danslar ediyorlar.<br />
Ama bunu öyle söylüyorlar ki sanki birbirlerinden farkl› düflünüyorlar:<br />
Örne¤in, “piyasaya biraz devlet müdahalesi olmal›d›r” diyen de sonuçta<br />
“çal›flana s›f›r zam”, “iflsizlik fonundan ve deprem vergilerinden ifl-<br />
121
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
verenlere de pay ayr›lmas›” vb. diyor, “piyasaya asla devlet müdahalesi<br />
olmamal›, bu ekonomik cinayettir” diye y›rt›nan da...<br />
Hay›r, bafltan ald›rmak istemedim; sonuçta bir tv. program› de¤il mi<br />
efendim, bofl-dolu konufl sonra git s›cak evinde çorban› iç; ne iflin var flimdi<br />
bu la¤›m kokulu hücrede! Ah, ah! Ama bir kez g›d›klanm›fl›m, ok f›rlam›fl<br />
yerinden:<br />
- Buradaki kat›l›mc›lar›n düflünme fleklini en uç noktas›na kadar götürece¤im.<br />
Buna göre küresel krizin bafll›ca kayna¤› çal›flanlard›r! diye söze<br />
bafllad›¤›m›, bütün gözlerin, bana biraz da aptalca görünen bir edayla bana<br />
çevrildi¤ini hat›rl›yorum bir tek... Sorgu memurunun anlatt›¤›na göre,<br />
sonras›nda iflçi kesimine özgü yeni vergiler konmas›, kararnameler yoluyla<br />
ücretsiz fazla mesai uygulanmas›, “bo¤az toklu¤una evden çal›flma modelinin”<br />
getirilmesi, nüfus art›fl›n› bir dezavantajdan avantaja çevirmek<br />
için her aileye en az befl çocuk teflvikinin getirilmesi, gelir darl›¤› yaflayan<br />
ailelere üçüncü çocuktan sonraki iki çocu¤u kundaktayken “kamuya aktarma”<br />
olana¤›n›n sa¤lanmas›; ailelerden cüzi bir miktar karfl›l›¤› al›nan bu<br />
çocuklar›n insani vas›f tafl›mayacaklar› flekilde Devlet Besleme Çiftlikleri’nde<br />
(DBÇ) semirtildikten sonra özel sa¤l›k piyasas›nda yap›lacak bir<br />
düzenlemeyle organlar›n›n sat›fl› yoluyla “ekonomiye kazand›r›lmas›”,<br />
hatta insani vas›f yüklenmeyecek bu çocuklar için Kaliforniya’dan bir fetva<br />
al›narak, dini usullere uygun flekilde “haz›r döner” vb. mamuller biçiminde<br />
“de¤iflik tatlar arayan zengin ülkelere ve kesimlere” ihraç edilmesi;<br />
ayr›ca en k›sa zamanda bu DBÇ’lerin, yap-kâr eder hale getir-devret<br />
formülü uyar›nca özellefltirilmesi... gibi bir çok somut öneriyi hararetle savunmuflum.<br />
Üstelik bunlar›n, di¤er konuflmac›lar›n o kibar “mant›k”lar›na<br />
ne kadar da uygun oldu¤unu göstermek için bir çok da kan›t getirmiflim:<br />
Nüfus ortalamas›n› belirterek bir çocu¤un devlete açt›¤› masraf›, dördüncü<br />
bir çocuk için sa¤lanacak ifl olana¤›n›n kaça patlad›¤›n›, üstüne bir de<br />
teröre bulaflmamas›, “milli birlik ve bütünlü¤ümüzü zedelememesi” için<br />
harcanacak paray› onlar›n hesab›yla ortaya koyarak; bu “masraf kap›s›n›n<br />
nas›l kâr kap›s› haline getirilece¤ini” anlatm›fl›m... Reklam aras› vererek<br />
zor susturmufllar beni.<br />
Program, tahmin edece¤iniz üzere, erken bitirildi. Bafl›m dönmüfltü,<br />
zihnimdeki karmafl›k duygu ve düflünceleri seçemiyordum. Sanki flu beton<br />
denizinden kaç›p k›rlara ç›km›fl, a¤açlar›n çiçeklerin kufllar›n sevincine<br />
varm›flt›m da, da¤ bafllar›n›n temiz havas›ndan bafl›m dönmüfltü.<br />
Lavaboya do¤ru giderken arkamdan birileri “kafay› m› yemifl bu<br />
adam öyle aç›k aç›k söylenir mi!” filan gibi bir fleyler söyledi; ama dönüp<br />
bakas›m bile gelmedi. Elime yüzüme so¤uk sular çarpt›kça kendime geldim:<br />
“Eyvahlar olsun, yar›n gazetelerde olursam okuldan da doçentlikten<br />
de gitti¤imin resmidir” dedi¤im de oldu, delisinden “devletlü” süne kadar<br />
dümdüz gitti¤im de...<br />
122
Ama “otoriteye uymak lâz›m, mazluma yard›m etmek için zalimden<br />
izin almak lâz›m” diyen Gocaefendinin üstüne etmifltim bir kez. Sorgu<br />
memurunun dedi¤ine göre, anl› flanl› bilmem kaç›nc› dövletin baz› yöneticileriyle<br />
de önce inceden, sonra kal›ndan “taflflak geçmifltim”... ‹flsiz kalmakla<br />
yakay› kurtarsam gene flükür diyecektim.<br />
Ç›k›flta tak›m elbiseli siyah gözlüklü, kulakl›kl› üç kifli geldi; içlerinden<br />
biri:<br />
- Hocam çok iyi konufltunuz, tebrik ederim; ama üstlerimizden gelen<br />
emir gere¤i bizimle merkeze kadar geleceksiniz, deyiverdi...<br />
May›s 2010<br />
* (Naz›m’›n sivri sakall› kederli fleytan›na ve J. Swift’e ithaf...)<br />
✩<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Bu say›da bize gelen kitaplar:<br />
- Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Deccal Kap›m›z› Nas›l Çal›yor!, Sosyal ‹nsan<br />
Yay›nlar›, Mart 2010. Polemik-‹nceleme.<br />
- Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Karl Marks’›n Özel Dünyas›, Sosyal ‹nsan<br />
Yay›nlar›, Mart 2010, ‹nceleme.<br />
- TEKEL Direnifli Dersleri 2010 - Sendikalar›m›z› Geri Alaca¤›z ,<br />
Kald›raç Yay›nlar›, De¤erlendirme - Belge<br />
- Yalç›n Akatay, Erzurum’lu fiair Sadi Akatay’›n Hayat› ve Eserleri,<br />
Kendi Yay›nlar›, An›-‹nceleme.<br />
- Ahmet ‹lhan Baykent, Yolcu ve Yolboyu Düflündükleri, Sone Yay›nlar›,<br />
Deneme.<br />
- ‹. Bülbül-M. Bülbül, Kürtçe Anamnez - Anamneza bi Kurmancî ,<br />
Diyarbak›r Tabip Odas› Yay›nlar›, Sözlük.<br />
- Samyel Digrani Alihanyan, G. K. Orjonikidze ve Ermenistan’da<br />
Sovyet ‹ktidar›n›n Kuruluflu, Umut Yay›mc›l›k, ‹nceleme.<br />
- Selma Özkurt, Kâbus, Artshop Yay›nc›l›k, Roman.<br />
- M. fiehmus Güzel, Devlet-Ulustan Federasyona, Kardelen Yay›nc›l›k,<br />
‹nceleme.<br />
- A. Can Atafl, Bizi Utand›ranlar, Kardelen Yay›nc›l›k, fiiir.<br />
- Devrimin Önsözü Deniz Gezmifl, Yeni Dönem Yay›nc›l›k, May›s<br />
2010, Biyografi.<br />
123
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu Belgeseli’<br />
Sonbaharda Gösterime Giriyor<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> taraf›ndan haz›rlanan ve yaklafl›k 6 ay önce Aliye Akdo¤an<br />
yönetmenli¤inde çekimlerine bafllanan ‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu<br />
Belgeseli’ sonbaharda seyirciyle buluflmaya haz›rlan›yor.<br />
Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu’nun hayat›n›n, politik duruflunun,<br />
‘Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong>’ anlay›fl›n›n, maruz kald›¤› hukukî, keyfî, maddî,<br />
manevî bask›lar›n anlat›ld›¤› belgesel filmde kardeflleri ve mücadele arkadafllar›;<br />
Hilmi Öztürk, S›rr› Öztürk, Zeki Öztürk, fiahap Bak›rsan, Müflir<br />
Kaya Canpolat, Yusuf Do¤ar, Sami Gürel gibi bu ülkenin önemli komünist<br />
kadrolar›n›n Memedo¤lu ile ortak yaflanm›fll›klar› üzerinden yap›lan<br />
röportajlar da yer almaktad›r. Ayr›ca Memedo¤lu’nun bütün resimlerinin<br />
de hikâyeleriyle birlikte anlat›ld›¤› filmde, sanatç›n›n ölmeden önceki görüntüleri<br />
ve ses kay›tlar› da yer almaktad›r.<br />
Kendi sesinden sanat anlay›fl›n› ve resimlerinin hikâyelerini anlatan<br />
Memedo¤lu bir ders niteli¤indeki film boyunca, Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong><br />
anlay›fl›n›n resim sanat› özelinde gördü¤ü muameleyi, burjuva ve küçükburjuva<br />
sanat anlay›fllar›n›n sosyalistleri nas›l kuflatt›¤›n› gözler önüne seriyor.<br />
Maruz kald›¤›m›z bütün burjuva kuflatmalara karfl›n Memedo¤lu’nun<br />
›srarla-inatla ayakta tutmaya çal›flt›¤› Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> anlay›fl›<br />
filmi izleyen herkese çok fley ö¤retecektir. Bilim-sanat-estetik-politika<br />
ve etik bütünselli¤i anlay›fllar›n›n giderek yabanc›laflt›r›ld›¤› bir gericilik<br />
ortam›nda Memedo¤lu’nun “Sol Cenah›m›za” verdi¤i mesaj da son<br />
derece nettir.<br />
Bütün yaflam› boyunca komünist kimli¤inden ve Sosyalist Gerçekçi<br />
<strong>Sanat</strong> anlay›fl›ndan ödün vermeyen Memedo¤lu yoksulluk ve yoksunlukla,<br />
açl›kla, iflkencelerle bedel ödemek zorunda kalm›flt›r. Üstüne üstlük<br />
‘kaba saba resim çiziyor’ fleklinde ifadelerle kim “sol” kiflilerce sanat› ve<br />
Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> anlay›fl› da yok say›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Ancak o<br />
sa¤l› “sol”lu tüm kuflatmalara, yoksullu¤a-yoksunlu¤a ra¤men iflçi ve<br />
emekçilerin yaflam›n› çizmekten vazgeçmemifltir. Belgeselde de hem yap›lan<br />
röportajlarla hem de kendi anlat›m›yla, çocuklu¤undan, cezaevine,<br />
Kad›köy’deki atölyesinden ölümüne kadar yaflam›n›n her kesiti dinamik<br />
bir kurguyla yans›t›lmaya çal›fl›lm›flt›r.<br />
124
SORUN YAYINLARI KOLEKT‹F‹ YAYIN L‹STES‹<br />
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Tercüme):<br />
TL<br />
1. KARL MARX - B‹YOGRAF‹ 2. Bask› Bilimler Akademisi<br />
608 s. B. Boy - Kufle Resimli - Bez Ciltli (fiömizli) 40<br />
2. FR‹EDR‹CH ENGELS - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi<br />
472 s. B. Boy - Kufle - Renkli Resimli - Bez Ciltli (fiömizli) 30<br />
3. V. ‹. LEN‹N - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi<br />
532 s. B. Boy+48 s. - Kufle S/B - renkli resimli- Bez Ciltli (fiömizli) 40<br />
4. MARKS‹ST - LEN‹N‹ST PART‹N‹N TEMEL E⁄‹T‹M DERSLER‹<br />
F. Engels Enstitüsü B. Boy - Renkli Grafik - Resimli 488 s. 2. Bask› 28<br />
5. SEND‹KALAR ÜZER‹NE V. ‹. Lenin 512 s. 22<br />
7. MARX’IN SOSYOLOJ‹S‹ Henri Lefebvre 176 s. 3. Bask› 9<br />
8. KADIN VE MARKS‹ZM K. Marx - F. Engeis - V. ‹. Lenin 224 s. 8. Bask› 12<br />
9. MARKS‹ZM VE PS‹KOANAL‹Z V. ‹. Dobrenkov 160 s. 4. Bask› 10<br />
10. Ailede ve Okulda ÇOCUK E⁄‹T‹M‹ Anton S. Makarenko 128 s. 5. Bask› 7<br />
11. ANA - BABALARIN K‹TABI Anton S. Makarenko 320 s. 4. Bask› 15<br />
12. MAKARENKO - E¤itbilimsel Görüflleri - Yaflam Öyküsü - An› ve <strong>No</strong>tlar›<br />
160 s. 2. Bask› 9<br />
13. E⁄‹T‹M ÜZER‹NE V. Suhomlinski 208 s. 3. Bask› 10<br />
14. LEN‹N VE E⁄‹T‹M Fyodor Korolyov 408 s. (Beraat Etti.) 20<br />
15. DEVR‹MC‹ E⁄‹T‹M DEVR‹MC‹ AHLAK M. ‹. Kalinin 232 s. 6. Bask› 11<br />
17. EMPERYAL‹ZM‹N FELSEFES‹ PRAGMAT‹ZM Harry K. Wells 256 s. 2. Bask› 13<br />
18. ‹fiOKULU - E⁄‹T‹M SORUNLARININ ÇÖZÜM YÖNET‹M‹ OLARAK MARKS‹ZM<br />
P. P. Bolonski 128 s. 2. Bask› 7<br />
19. SOSYAL‹ZM VE HÜMAN‹ZM S. ‹. Popov 208 s. 2. Bask› 10<br />
20. LAT‹N AMER‹KALI MARKS‹ST Jose Carlos Mariategui 216 s. 10<br />
21. GÜN DO⁄UMUNU GÖRMEK I. DO⁄U HALKLARI KURULTAYI, B. Boy, 304 s. 16<br />
22. LAT‹N AMER‹KADA NELER OLUYOR-VENEZUELLA KOMÜN‹ST PART‹S‹ 224 s. 11<br />
23. LEN‹N’‹N BÜTÜN DÜNYA KADINLARINA VAS‹YETLER‹ Clara Zetkin 96 s. 4. Bask› 7<br />
24. SEND‹KALAR VE SOSYAL‹ZM-SEND‹KALAR VE SINIF MÜCADELES‹ 10<br />
Henri Krasucki 160 s. 4. Bask›<br />
*Banka Hesap <strong>No</strong>: T. ‹fl Bankas› ‹stanbul - Ca¤alo¤lu fiubesi 325835<br />
*Posta Çeki Hesap <strong>No</strong>: 098213<br />
*Büro’dan Parakende sat›fl %25 indirimli<br />
*Da¤›t›ma %40 indirimli, 3 ay vadeli, Kargo, posta giderleri eklenerek gönderilir.<br />
Cezaevlerine %50 özel indirim uygulan›r.<br />
*Kitaplar›m›z: ‹nternet’te:<br />
www.kitapyurdu.com • www.ideefixe.com • www.abonet.net<br />
www.kitapnet.com adresinden sat›n al›nabilir.<br />
Fiyatlara KDV Dahildir<br />
B‹L‹MSEL B‹LG‹ VE B‹L‹NÇLENME SÜREC‹NDE SUYU KAYNA⁄INDAN ‹Ç‹N!...<br />
125
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Telif):<br />
TL<br />
1. ‹fiÇ‹LER ‹Ç‹N TEMEL HUKUK B‹LG‹LER‹ Av. Zeki Öçal 264 s. 12<br />
2. ‹fiYER‹ SEND‹KA TEMS‹LC‹L‹⁄‹ ATANMASI-GÖREVLER‹-GÜVENCES‹<br />
Av. Zeki Öçal 104 s. 5<br />
3. ‹fiÇ‹ SINIFI-SEND‹KALAR VE 15-16 HAZ‹RAN<br />
Olaylar - Nedenleri - Davalar - Belgeler - An›lar - Yorumlar<br />
S›rr› Öztürk B. Boy 568 s. 2. Bask› 30<br />
4. “KOMÜNSÜZ KOMÜNARLARA” HAYAT B‹LG‹S‹ Tolga Ersoy 112 s. 6<br />
5. LOZAN - B‹R ANT‹EMPERYAL‹ZM MASALI NASIL YAZILDI?<br />
Tolga Ersoy 224 s. 2. Bask› 12<br />
6. SAVAfiIN fiA‹R‹N K‹ML‹⁄‹N SORGULANIfiI (Kolektif) 112 s. 6<br />
11. HEK‹MLER‹N SINIFSAL KÖKEN‹ Ata Soyer 152 s. 2. Bask› 8<br />
12. TAB‹P ODALARI BEYAZ EYLEMLER Ata Soyer 432 s. 20<br />
13. OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE ORDUNUN EVR‹M‹ Osman Tiftikçi 248 s. 12<br />
14. TIBB‹YE-î fiAHANE’DE 20 YIL Tolga Ersoy 288 s. 12<br />
15. RESMî TAR‹H POLEM‹KLER‹ Tolga Ersoy 208 s. 10<br />
16. MARKS‹ZM TARTIfiMALARINA MARKS‹ST BAKIfi (Kolektif) 160.s 10<br />
17. KAP‹TAL‹ZM‹N DÜ⁄ÜMLER‹ Coflkun Adal› 144 s. 7<br />
18. EMPERYAL‹ZM‹N ORTADO⁄UYA MÜDEHALES‹ Coflkun Adal› 192 s. 10<br />
19. S‹NOP’UN HANI “S‹NOP HAP‹SHANES‹N‹N TAR‹H‹ VE<br />
EDEB‹YATTAK‹ YER‹” Tolga Ersoy 112 s. 6<br />
20. ‹ATOKRAS‹ - TIP VE KÜLTÜR Tolga Ersoy 96 s. 4<br />
21. SINIF SA⁄LIK Efi‹TS‹ZL‹K ‹lker Belek 176 s. 9<br />
22. SINIFSIZ TOPLUM YOLUNDA TÜRK‹YE ‹Ç‹N SA⁄LIK TEZ‹<br />
Dr. ‹. Belek - Dr. E. Nalçac› - Dr. H. Onuro¤ular› - Dr. F. Ard›ç 144 s. 2. Bask› 8<br />
23. TÜRK‹YE TIP TAR‹H‹ ‹Ç‹N MATERYAL‹ST NOTLAR<br />
Tolga Ersoy 128 s. (Beraat Etti) 7<br />
Reprodüksiyonlar - Posterler:<br />
– Karl Marx-Friedrich Engels-V. ‹ Lenin S/B (25x35cm) (Beheri) 70 KR<br />
– Avni Memedo¤lu Da¤dakiler S/B (25x35cm) 70 KR<br />
– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 8 adet renkli (zarfl›) 6 TL<br />
– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 1 adet renkli (zarfl›) 70 KR<br />
Dergi ve Ciltleri:<br />
– SORUN Birlikte Sosyalist Dergi Ciltleri I-II-III (Her Cildi) 25<br />
– SORUN Polemik Marksist ‹nceleme - Araflt›rma - Elefltiri Dergisi (Her Say›s›) 4<br />
– KIRMANC‹YA BELEKÊ Kültür-Tarih-Halkbilim-<br />
Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma-Elefltiri Dergisi (Her Say›s›) 5<br />
– SANAT CEPHES‹-SOSYAL‹ST GERÇEKÇ‹ SANAT DERG‹S‹ 7<br />
– ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ - ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ 1<br />
126
<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />
Halklar›n Tarih-Kültür Dizisi:<br />
TL<br />
1. GÜRCÜSTAN TAR‹H‹ N. Berdzeniflvili-fi. Canaflia 308 s. 2. Bask› 15<br />
2. TRABZON’DAN ABHAZYA’YA DO⁄U KARADEN‹Z<br />
HALKLARININ TAR‹H VE KÜLTÜRLER‹ (Kolektif) 176 s. 2. Bask› 9<br />
3. Bilim Tarih ve Metodoloji -KÜRT TAR‹H YAZIMI-Medeni Ayhan 192 s. 2. Bask› 10<br />
4. HALKLARIN MELODRAMI - ÜÇ KADIN B‹R DEN‹Z Tolga Ersoy 96 s. 5<br />
6. ÇEÇEN - ‹NGUfiYA HALKIYLA RUSYA ARASINDAK‹ ‹L‹fiK‹LER<br />
Yavus Ahmadov 152 s. 8<br />
7. B‹RL‹KTE OLDU⁄UMUZ HALKLAR KELDAN‹-ASSUR‹-SÜRYAN‹-ERMEN‹<br />
‹rfan Ifl›k (Wêlate Torî) 120 s. 3. Bask› 7<br />
8. ÜNLÜ KÜRT B‹LG‹N VE B‹R‹NC‹ KUfiAK AYDINLAR<br />
Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. (Beraat Etti) 10<br />
9. TAR‹HSELDEN GÜNCELE KÜRT GERÇE⁄‹ Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. 10<br />
10. KUZEY KAFKASYA M‹TOLOJ‹S‹-NARTLARDAN BER‹<br />
Nuray Gök Aksamaz 208 s. 10<br />
11. ANADOLU’YA A⁄LIYORDU N‹OBE - TÜM YÖNLER‹YLE RUM TEHC‹R‹<br />
VE TEHC‹R‹N TAR‹HSEL KAYNAKLARI Pervin Erbil 208 s. 10<br />
12. EK‹M‹N YET‹fiT‹RD‹KLER‹ ÇEÇEN EDEB‹YATI Moxhmat Sulayev 112 s. 6<br />
14. ‹SLÂM VE MODERN‹ZM Muhammed R›za fialguni 144 s. 8<br />
15. ANA D‹LDE E⁄‹T‹M VE AZINLIK HAKLARI (Kolektif) 144 s. 8<br />
17. DIM‹L‹ DERS‹M ÖYKÜLER‹ Turabi Salt›k 128 s. 7<br />
18. DERS‹M...DERS‹M... GEZ‹ NOTLARI-DERS‹M’‹N NABZI S›rr› Öztürk 200 s. 10<br />
19. PROTO DERS‹M KÜLTÜRÜ ÜZER‹NE TEZLER Turabi Salt›k 208 s. 10<br />
20. P‹R SULTAN ABDAL ESNAF-SANATKÃRIN FÜTUVVA HIRKASI<br />
Suha Bulut 160 s. 9<br />
21. ÇERKES K‹ML‹⁄‹-TÜRK‹YE’N‹N SORUNLARI 2.Bask› Yalç›n Karadafl 256 s. 16<br />
22. 100 AYKIRI SORUDA TÜRK‹YE’Y‹ ANLAMAK Yalç›n Karadafl 112 s. 7<br />
23. RESMÎL‹K, DERS‹ML‹L‹K ALEV‹L‹K VE SOLCULUK<br />
Ahmet Çakmak Deliorman 112 s. 7<br />
Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi:<br />
1. GLADIO: NATO’NUN G‹ZL‹ TERÖR ÖRGÜTÜ<br />
Jens Mecklenburg 152 s. 5. Bask› 8<br />
2. MEHMET EYMÜR Z‹VERBEY’DEN SUSURLUK’A B‹R M‹T’Ç‹N‹N PORTRES‹<br />
Talat Turhan-Orhan Gökdemir 312 s. 9. Bask› 15<br />
3. ÇARMIHTAK‹ ÜLKÜCÜ - TANIK VE BELGELER‹YLE<br />
A⁄CA ‹PEKÇ‹’Y‹ NEDEN ÖLDÜRDÜ? Tamafla F. Dural 240 s. 5. Bask› 11<br />
5. G‹ZL‹ ORDULAR - CIA Halid Özkul 376 s. 2. Bask› 17<br />
6. EMPERYAL‹ZM‹N BATAKLI⁄INDA ‹ST‹HBARAT ÖRGÜTLER‹<br />
- DORUK OPERASYONU- Talat Turhan 296 s. 3. Bask› 13<br />
7. YARGILAYANLARI YARGILIYORUM! BOMBA DAVASI -SAVUNMA -1-<br />
Talat Turhan 264 s. 3. Bask› 11<br />
8. DEVR‹MC‹ B‹R KURMAY SUBAYIN ETK‹NL‹KLER‹ 2. K‹TAP<br />
Talat Turhan 320 s. 14<br />
9. G‹ZL‹ ORDULAR - RT - CFR - BG - TC Halid Özkul, 384 s. 17<br />
127
✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />
Edebiyat - <strong>Sanat</strong> - Estetik Dizisi:<br />
TL<br />
1. POL‹T‹KA-SANAT-ESTET‹K YOLUNDA ‘EME⁄‹N RESSAMI’ Avni Memedo¤lu<br />
Haz›rlayan: S›rr› Öztürk 352 s. 1. Hamur - B. Boy - Kufle Resimli 25<br />
4. KURfiUNA D‹Z‹LENLERDEN MEKTUPLAR J. Duclos Önsöz 112 s. 2. Bask› 5<br />
5. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. I S›rr› Öztürk 416 s. 6. Bask› 19<br />
6. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. II S›rr› Öztürk 288 s. 4. Bask› 13<br />
7. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. III S›rr› Öztürk 432 s. 2. Bask› 19<br />
8. “TERÖR‹ST”‹N GÜNLÜ⁄Ü S›rr› Öztürk 208 s. 10<br />
13. GERÇE⁄‹N SEVDA TUTANA⁄I 1. Hmr. Kemal Kök 96 s. fiiir 4<br />
15. CUMARTES‹ ARANIfiLARI 1. Hmr. ‹smail Hardal 96 s. fiiir 4<br />
17. EYLÜLNAME Kemal Urgenç B. Boy 80 s. Karikatür Albümü 8<br />
18. PAN‹K ATAK Canol Kocagöz B.Boy 80 s. Karikatür Albümü 8<br />
19. ‹ÇER‹DEK‹ DIfiARIDAK‹ HAP‹SHANEDEN B‹Z‹M fi‹‹R ANTOLOJ‹S‹<br />
‹smail Hardal - Kemâl Kök B.Boy 384 s. 20<br />
20. SU DAMLASINA SI⁄DIRILAN YAfiAM 1.Hmr. S. Oral Uyan 80 s. fiiir 5<br />
21. KUYTUDA VE KÖZ 1.Hmr. S. Ali Tay›r 80 s. fiiir 5<br />
22. BARIfi VE BAfiAK 1.Hmr. Kemâl Kök 80 s. fiiir 5<br />
23. EYLÜL FIRTINASI 1.Hmr. Ertan Tafldelen 80 s. fiiir 5<br />
24. B‹TMED‹ Kemal Urgenç B. Boy 4 renkli 80 s. Kufle, Karikatür Albümü 20<br />
25. KUfi DA⁄I 1. Hmr. Hüseyin Gül 2. Bask› 80 s. fiiir 5<br />
26. ATALARIMIZ NE DEM‹fi Hüseyin Gül 80 s. fiiir-Mizah 5<br />
27. ÜTÜLÜ PAÇA Hüseyin Gül 112 s. Öykü 6<br />
28. GÜL VE DÜfiÜN Hüseyin Gül 80 s. Karikatür Albümü-Renkli 8<br />
29. VAROfiLARIN ULAfiLARI Sabahattin Ali Tay›r 112 s. Öykü 6<br />
30. GÜNEfi‹N SOFRASINDA Bülent Gezgin 96 s. fiiir 6<br />
31. SANAT ESTET‹K POL‹T‹KA<br />
<strong>Sanat</strong>-Kültür Konferans› Tebli¤leri (Kolektif) 272 s. 16<br />
32. TOPLU OYUNLAR - I Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 10<br />
33. TOPLU OYUNLAR - II Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 10<br />
Sorun Broflür Dizisi:<br />
8. “‹LER‹C‹-GER‹C‹” KAVGASINDA HANG‹ “RESTORASYON”?<br />
HANG‹ “KOMÜN‹ST PART‹”? S›rr› Öztürk 80 s. 4<br />
9. HANG‹ “B‹RL‹K”? PART‹LEfiME MÜCADELES‹N‹N<br />
NERES‹NDEY‹Z? KOMÜN‹STLER‹N B‹RL‹⁄‹ S›rr› Öztürk 96 s. 4<br />
12. DEVR‹MC‹ S‹YASÎ TERB‹YE-D‹PLOMAS‹-AHLÂK S›rr› Öztürk 192 s. 9<br />
13. MARKS‹ST SOL YI⁄INA⁄I NEREYE YAPMALI? S›rr› Öztürk 128 s. 6<br />
14. ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ ‹Ç‹N SINIF B‹L‹NÇL‹ ‹fiÇ‹LERE ÇA⁄RI<br />
S›rr› Öztürk 32 s. 1<br />
15. SANAT CEPHES‹ ÇA⁄RISI (Kolektif ) 40 s. 1<br />
16. 10 EYLÜL 1920 TKP ve GÜNÜMÜZ KOMÜN‹ST HAREKET‹N‹N<br />
HAYATÎ SORUNLARI FORUM’U Belgeler 268 s. 11<br />
17. ANADOLU ALEV‹ KÜLTÜ ve SOL’UN “POL‹T‹KASI” (Kolektif) 112 s. 7<br />
18. fi‹MD‹ SÖZ YAPANLARDA!..<br />
GELENEKTEN GELECE⁄E 15/16 HAZ‹RAN VE GÜNÜMÜZ S›rr› Öztürk 64 s. 3<br />
128<br />
Akb›y›k De¤irmeni Sk. <strong>No</strong>:33/B-34122 Sultanahmet-Eminönü-‹stanbul<br />
Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72<br />
e posta: sorunkolektif@gmail.com<br />
www.sorunyayinlari.net<br />
Fiyatlar: Mart 2010