30.10.2014 Views

Sanat Cephesi No

Sanat Cephesi No

Sanat Cephesi No

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Sanat</strong><br />

Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi<br />

www.sanatcephesi.org • sanatcephesi@gmail.com<br />

4. Say› A¤ustos 2010<br />

Süresi: Üç Ayda Bir Yay›mlan›r<br />

Fiyat›: 7 TL<br />

Sahibi: S›rr› Öztürk<br />

Yaz› ‹flleri Müdürü: ‹smail Nur Kaan<br />

Yönetim Yeri ve ‹letiflim:<br />

Akb›y›k De¤irmeni Sokak <strong>No</strong>:33/B 34122 Sultanahmet –Eminönü / ‹stanbul<br />

Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72<br />

Posta Çeki <strong>No</strong>: 98213<br />

Banka Hesap <strong>No</strong>: ‹fl Bankas› Ca¤alo¤lu fiubesi (1095) 325 835<br />

IBAN : TR 46 000 64 000 00 110 950 325 835<br />

Abone:<br />

Yurt içi y›ll›k: 4 say› 28 TL Yurt d›fl›: Üç kat›<br />

Yay›n ilkelerimizle ba¤daflmayan ilanlar kabul edilmez.Gönderilen yaz›lar<br />

iade edilmez. Yaz›l› metinler kaynak gösterilerek kullan›labilir<br />

Teknik Büro: Sorun Teknik Büro<br />

Bask›: Mutlu Bas›m<br />

Güven Sanayi Sitesi C Blok <strong>No</strong>: 264 Topkap› / ‹stanbul<br />

Tel: (0212) 577 72 08<br />

Yay›n Türü: Yerel Süreli<br />

ISSN 1309-260X<br />

<strong>Cephesi</strong><br />

Kapak Resmi: Panos Terlemezyan (mill in vilage bjni)-1917.<br />

TEMS‹LC‹LER‹M‹Z<br />

‹STANBUL: Avrupa Yakas›: ‹smail Hardal, Asya Yakas›: Kemâl Kök,<br />

‹ZM‹R: ‹rfan Ünal, Selçuk: Hüseyin Gül, ESK‹fiEH‹R: Tuncay fiur,<br />

MAN‹SA: Rag›p Özcan, MERS‹N: A. Ziya Çamur, BURSA: Abdullah<br />

Top, ANKARA: Babür P›nar, MU⁄LA-Milas: Zeki Öztürk, KARABÜK:<br />

Can Dolgun, FRANSA: Yaflar Do¤an, ALMANYA: Kaan Kangal.<br />

S. C. F/1<br />

1


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

‹Ç‹NDEK‹LER<br />

Okurlarla Birlikte 3<br />

Turgay Ulu, Devinim (fiiir) 8<br />

As›m Gönen, <strong>Sanat</strong>ta Devrim Devrimde <strong>Sanat</strong> 9<br />

Turgay Ulu, Edebiyatta Durum 16<br />

Hüseyin Ali Selvi, Ant (fiiir) 22<br />

Babür P›nar, Tart›flma Yöntemi Üzerine -I- 23<br />

Sabri Erdem, Her fieyin Hiç Bir Sonu Yoktur (fiiir) 30<br />

‹rfan Ünal, Âfl›k Ruhsatî (1835-1911) 31<br />

Refik U¤ur, Bana Sorma (fiiir) 36<br />

Hasan Koç, Öz Be Öz (fiiir) 38<br />

Mehmet Karakufl, Bilim-<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika-Etik Bütünselli¤i 39<br />

Yolunda <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

As›m Gönen, Ölüler Yas Tutmaz (fiiir) 46<br />

Tuncay fiur, Yoz, Kozmopolit Kültür, <strong>Sanat</strong> ve Gençlik 48<br />

Mehmet Ercan, Irak Üstüne (fiiir) 52<br />

Gonca Akyar, Halk Türküleri Nas›l Bir Mesaj Veriyor? (Röportaj) 54<br />

‹rfan Ünal, Tekel- Kriz ve Devrimci <strong>Sanat</strong> 61<br />

Hüseyin Gül, Zorla Güzellik (fiiir) 63<br />

Sabahattin Ali Tay›r, A¤r›lar Yadigar› 64<br />

Rag›p Özcan, Sipilin Karlar› (fiiir) 68<br />

‹smail Hardal, “Show Ticareti”<br />

Kültür Endüstrisi ve Tekelci Hegemonya 70<br />

‹rfan Ünal, Sana Bir Türkü Ö¤reteyim (fiiir) 76<br />

Kemâl Kök, Cumhuriyet Dönemi Romanlar›nda Resmî ‹deoloji 79<br />

S›rr› Öztürk, <strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i Ba¤lam›nda 85<br />

Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi<br />

Ali Murat Çelik, Ya¤mur (fiiir) 95<br />

Hasan Öztürk, ‹sa’n›n Elleri (Öykü) 96<br />

Zeki Öztürk-Öncü, Toplu Mezar (fiiir) 100<br />

Hüseyin Gül, Do¤arken Suçlu Bir Çocuk (Öykü) 101<br />

Derya Ulu, Yumuflak fiekerleme (Öykü) 105<br />

Yaser Günday, Bir 12 Eylül Filmi: Eve Dönüfl 115<br />

Özgür Y›ld›z, Efendim, Merhaba 120<br />

Bu Say›da Bize Gelen Kitaplar 123<br />

‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu Belgeseli’<br />

Sonbaharda Gösterime Giriyor 124<br />

2


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Okurlarla Birlikte<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi olarak 4. say›m›z›<br />

yay›ml›yoruz. Böylelikle Dergi olarak birinci y›l›m›z› tamamlam›fl olduk.<br />

Dergi’mizin 1.say›s›n› ürettikten sonra <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ad›yla bir siyasî<br />

çevrenin kültür-sanat yay›n organ› olarak taklit baflka bir dergi daha yay›mland›<br />

ve bu nedenle uzun bir süre “siz hangi sanat cephesi’siniz?” türünden<br />

tats›z sorulara cevap vermek durumunda kalm›flt›k. Bilim-kültürsanat-estetik-politika-etik<br />

bütünselli¤i ile uzak yak›n bir iliflkisi bulunmayan,<br />

fakat isim h›rs›zl›¤›nda yetenekli olan, daha çok magazinsel ve bülten<br />

mant›¤› ile öne ç›kan o dergi art›k ç›km›yor, k›sa bir süre önce yay›n›-<br />

n› durdurdu. “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› birbirini yer” halk özdeyiflinde<br />

oldu¤u gibi “alan kapatmak” ifliyle ifltigal eden bu siyasî ak›m “piyasada”<br />

gördü¤ü ilgisizlik iflleminden sonra kendi deyimleriyle “dükkanlar›n›”<br />

kapatmak zorunda kalm›flt›r. Görünen o ki kendili¤inden kurduklar›<br />

siyasî örgütlerini de ayn› ak›bet beklemektedir.<br />

Türkiye’de sanat dergileri tekelci sermayenin bir iki dergisi ve örgütlü<br />

çevrelerin say›l› dergileri hariç genelde uzun ömürlü olmuyor. Bunda<br />

kapitalist yay›n tekelinin etkisi bir yana derginin kapsay›c› ve belirli ideolojik<br />

hat üzerinde duramamas› etken. <strong>Sanat</strong> anlay›fl› olarak tart›flmaya ve<br />

okumaya de¤er bir özelli¤i olmayan sanat-kültür dergilerinin ifllevsiz duruma<br />

düflmesi kaç›n›lmazd›r. Kimi dergi iliflkileri ise yakalad›klar› baz›<br />

olanak-bulanaklarla ve genelde ahbap çavufl iliflkileri içinde kotar›lmaya<br />

çal›fl›l›yor; örgütlü, ilkeli ve kendi gücü üzerine de¤il. Kimi dergilerin izledi¤i<br />

burjuva resmî tarihi ve ideolojisi çizgisinin sayesinde devlet taraf›ndan<br />

finansman› yap›lmakta ve de sistemin kütüphanelerine girebilmektedir.<br />

Türkiye’de genelde baz› sanatsal “iddialar” küçükburjuvaca birer heves-merak-tatmin<br />

anlay›fllar›n›n ötesine geçmemifltir. Dergi çevresindeki<br />

kitle de¤ifltikçe ucuz piyasa mant›¤›yla ömrünü uzatabilmek için de¤iflebilmektedir.<br />

Ya da “bir karton sigara al fliirini yay›nlayay›m” faydac›l›¤›,<br />

yozlaflm›fll›¤› ve hatta cinsel istismar üzerinden dergi ç›karanlara dahi rastlan›lmaktad›r.<br />

<strong>Sanat</strong>a-edebiyata merakl› kimi genç heveskârlar ise “yaz›m-fliirim<br />

ç›ks›nda nerede ç›karsa ç›ks›n” ilkesizli¤i ile çizgisi tart›flmal›<br />

3


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

dergilerin kap›s›n› afl›nd›rmaktad›r. Bu türden ilkesiz iliflkiler çark›nda birileri<br />

de ak›nt›ya kap›larak sürüklenip gitmektedir.<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi daha yay›n faaliyetine<br />

bafllamadan bilim-sanat-kültür-estetik-politika-etik bütünselli¤i hakk›ndaki<br />

ilkesel duruflunu dost-düflman herkese duyurmufltur. Elimizdeki<br />

Dergi kolektif çabalar›n ürünüdür. ‹lkesel duruflumuz nitelikli insanlar›-<br />

m›z taraf›ndan da destek bulmufltur.<br />

Bilim-sanat-estetik-politika-etik bütünselli¤i içinde kayda de¤er bir<br />

sanat anlay›fl› ile iddias› olan sanat-kültür dergilerine büyük bir ihtiyaç oldu¤u<br />

görülmektedir. Yaflad›¤›m›z çok yönlü sorunlara karfl›n, <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist<br />

Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi çal›flanlar› olarak bu ihtiyac› bir<br />

nebzede olsa karfl›laman›n çabas› içindeyiz. Eksikliklerimizi kolektif çabalarla,<br />

ifl ve üretim faaliyeti içinde giderece¤imiz aç›kt›r.<br />

Kendi duruflunu sözde “devrimci-sosyalist-marksist” olarak tan›mlayan<br />

baz› çevreler, sanat-estetik alan›na gelince bir türlü “sosyalist gerçekçiyiz”<br />

diyememektedir. Üstelik bizim cenahta birçok kifli hâlâ “sosyalist<br />

gerçekçilik Sovyetlerdeydi, o da çöktü” türünden burjuvazinin a¤z›na sak›z<br />

etti¤i cümleleri bilinçsizce kurabilmektedir. Bu türden bir Marksizm<br />

d›fl› sanat-estetik alg›s›; “sol cenah›n” ortalama sanat kültürünün burjuva<br />

sanat anlay›fl›n›n etkisinde bulundu¤unu bariz biçimde göstermektedir.<br />

Dergi’mizin ilk üç say›s›nda Sosyalist Gerçekçilik’in kavramsal aç›l›-<br />

m› baz›nda pek çok yaz›ya yer verdik. Yeri geldikçe ve tekrara gerek duydukça<br />

elbette bu konuyu daha çok yaz›p iflleyece¤iz, tart›flaca¤›z; ö¤renece¤iz,<br />

ö¤retece¤iz. Ancak burada temel kavramlar›n aç›klanmas› ötesine<br />

ç›kmak için yeteri kadar birikim varken, hâlâ “sol cenah›m›zda” temel<br />

kavramlar› yerli yerine koyamayan düzeyde çok kifli bulunmaktad›r. Üstelik<br />

böyleleri devrimci mücadelenin önemli noktalar›ndaki kiflilerdir.<br />

F Tipi zindanlar›nda 15 y›ld›r tutuklu bulunan Arkadafl›m›z Turgay<br />

Ulu, bu anlay›fltaki kadrolarla yapt›¤› tart›flmalar›ndan birinde; “Sosyalist<br />

Gerçekçilik afl›ld›, onun yerine devrimci gerçekçilik kavram›n› kullanal›m”<br />

diyenler oldu¤unu ifade ediyor. Ayr›ca “sosyalist gerçekçilik” kavram›na<br />

karfl› Sol’un önemli bir kesiminde önyarg› olufltu¤unu söylüyor yerinde<br />

bir tespitle.<br />

Bu türden önyarg›lar s›n›f mücadelesinin çetin yolunda mutlaka afl›lacakt›r.<br />

“Sol cenah” üzerindeki bu türden önyarg›lar›n yayg›nl›¤› kültür-sanat<br />

alan›nda burjuva ideolojisinin ne derece hâkim oldu¤unu da bariz bir<br />

flekilde göstermektedir.<br />

Sosyalist Gerçekçilik konusunu salt 1934’de Sovyetler Birli¤i’nde yap›lan<br />

I. Bütün Sovyet Yazarlar› Kongresi’ne ve sonras› yap›lan tart›flmala-<br />

4


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ra indirgemek burjuva sollar›n s›kl›kla baflvurdu¤u bir taktik. Sovyetler<br />

Birli¤i’nde yap›lan sanat tart›flmalar›n› s›n›fs›z bir toplum kurma mücadelesinden,<br />

bu mücadelenin sorunlar›ndan, zaman ve mekândan soyutlayarak<br />

bu günkü düflünce mant›¤›yla kabaca yarg›lamaya yeltenmek ve orada<br />

yap›lan kimi yanl›fl veya taktikler içinde s›n›rland›rmak sosyalist gerçekçili¤i<br />

ya hiç anlamamak ya da kasten çarp›tmakt›r.<br />

Sosyalist Gerçekçilik sanatta bir yöntem olarak, sosyalizmin tüm dünyadaki,<br />

150 y›ll›k tarihindeki bütün birikimlerin sonucudur. 1917 Ekim<br />

Devrimi sayesinde ise sosyalist gerçekçilik sanat ak›m› bir basamak daha<br />

ileri ç›km›flt›r. Bu birikimler s›n›f mücadelesinin her alan›nda, Latin Amerikada,<br />

Uzak Do¤uda, Avrupada vard›r.<br />

Meselâ resim alan›nda, 1886 do¤umlu Meksikal› D. Rivera, 1881 do-<br />

¤umlu ‹spanyol P. Picasso, 1865 do¤umlu Ermeni Panos Terlemazyan,<br />

1924 do¤umlu Dersim kökenli Avni Memedo¤lu vb. gibi sanatç›lar da bu<br />

birikimin içinde de¤erlendirileceklerdir. Örneklerde de görülece¤i gibi<br />

sosyalist gerçekçilik salt Sovyetlerle de¤il proletaryan›n dünyan›n her yerindeki<br />

kazan›m› ve mücadelesiyle ilgili.<br />

Zihnindeki sosyalizm düflmanl›¤›n› -dolay›s›yla Sovyet düflmanl›¤›n›-<br />

aç›kça ifade edemeyen kimilerinin, insan›n ve insanl›¤›n sosyal kurtuluflunda<br />

bir flafak olan Sovyetlerdeki sosyalist gerçekçilik anlam›ndaki kimi<br />

uygulamalar› parma¤›na dolayarak sinsice sald›rmas› pek bilindik bir yöntem.<br />

En çokda bu yöntemi kimi “eski solcular” (siz yeni sa¤c› diye okuyun)<br />

yap›yor. Onlar›n teorik cephaneli¤i, burjuvazinin de manipülasyonuyla<br />

troçkizm ile nihilist bir anarflizmden olufluyor.<br />

Sovyetler Birli¤i deneyimi, kapitalist üretim ve mülkiyet iliflkilerine<br />

son vermifltir. Önemli bir deneyim olarak uygulamalar›yla tarihteki yerini<br />

alm›flt›r. Bu deneyimin 73 y›l aradan sonra çözülmesi geçici bir durumdur.<br />

Dünyan›n sonu de¤ildir. S›n›f mücadelesi de bitmemifl aksine daha da keskinleflmifltir.<br />

Emperyalist-kapitalizmin “hakl›” oldu¤u iddias› dünyan›n<br />

her yerindeki sald›rgan uygulamalar›yla çok k›sa sürede deflifre olmufltur.<br />

‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n sosyal / evrensel kurtuluflu “Marksizmin<br />

yorumu ve pratikte yeniden üretimi” sayesinde gerçekleflecektir. “Yeniden<br />

üretim” denildi¤inde Marksizm d›fl› s›n›fs›z sanat, s›n›fs›z estetik,<br />

s›n›fs›z kültür anlay›fllar›n› kökünden y›kacak olan Sosyalist Gerçekçilik<br />

ak›m›n› da kapsamaktad›r. Devrimci-Sosyalist-Marksist sanatç›lar, dün<br />

oldu¤u gibi bugün de dünyan›n her yerinde eme¤in kurtuluflu mücadelesindeki<br />

yerlerini alm›fl, bilim-sanat-kültür-estetik-politika-etik bütünselli-<br />

¤inde kavgas›n› vermektedir. Sosyalist Gerçekçilik sanat ak›m› s›n›f mücadelesinin<br />

tarihsel-sosyal-kültürel tüm birikimleri üzerine her geçen gün<br />

daha da zenginleflerek flekilleniyor. 1934 Yazarlar Kongresi de bu birikimin<br />

önemli bir halkas›d›r o kadar.<br />

5


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Sovyetler Birli¤i deneyiminde s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin ortadan<br />

kalkt›¤›n› varsayan ve ilk deneyim olmas› nedeniyle sosyalist kuruculukta<br />

yap›lan hata, yanl›fl ve yan›lg›lar› sosyalizmin “kötü”lü¤üne mal eden<br />

mant›k, sosyalist gerçekçili¤in de belirli sorunlar› olabilece¤ini ve bir geliflim<br />

-devrimci de¤iflim-dönüflüm- içerisinde oldu¤unu görmezden gelir.<br />

Böyleleri bilimsel yöntemi kullanamaz; tarihsel, sosyal, kültürel olay, olgu,<br />

süreç ve verileri yerli yerine koyamaz. Akl›nca 1934 Yazarlar Kongresi<br />

ve Jdanov’dan yap›lan eklektik al›nt›larla sosyalist gerçekçili¤i dondurur!<br />

Bu ölü diyalektik “yöntem” üzerinden sosyalist gerçekçili¤e tariz oku<br />

at›l›r! Ama bu ç›rp›n›fllar boflunad›r. S›n›f mücadelesinin vazgeçilmez bir<br />

bilefleni olan Marksist sanat-estetikçileri bu türden çabalara çoktan gerekli<br />

cevaplar› vermifltir. Buna karfl›n iflçi s›n›f› hareketiyle sosyalist hareketin<br />

buluflup bütünleflemedi¤i ve böylelikle Proleter Devrimci Kurum ve<br />

Araç’lar›m›z›n üretilemedi¤i dönemlerde baz› mevzilerimizi kaybetti¤imiz<br />

bir gerçekliktir. Fakat bu geçici bir durumdur; birleflik, güçlü, güvenilir<br />

ve donan›ml› Kurum ve Araç’lar›m›z iflbafl› yapt›¤›nda mutlaka afl›lacakt›r.<br />

Her türden devrimci disiplin d›fl›, “moda” sanat ak›mlar›n›n Sol ad›-<br />

na(!) piyasaland›¤› ve kol gezdi¤i bir ülkede “devrimci-sosyalist-marksist”<br />

iddialar›m›z›n sosyal pratikte yeniden s›nand›¤›n› görüyoruz. Bilimler<br />

Akademisi, Enstitü, Bilim Kurulu ve Bilim ‹flçilerinin henüz iflbafl›<br />

yapamad›¤› koflullarda Sosyalist Gerçekçilik sanat ak›m›n›n pek çok düflman›n›n<br />

olmas› do¤ald›r. Ayn› zamanda sosyalist gerçekçilik ad›na pek<br />

çok hatalar›n yap›lmas›n› da do¤al karfl›l›yoruz. Burjuvazinin çok yönlü<br />

kuflatmas› alt›nda aya¤›n› sa¤lamca yere basmayan bir s›n›f hareketi nas›l<br />

yenilgiye aday ise, gerçekçi olmayan bir sosyalist sanat anlay›fl› da geliflme<br />

gösteremeyecek, burjuva ve küçükburjuvazinin kulvarlar›nda tökezlenip<br />

kalacakt›r.<br />

Gericili¤in geçici egemenli¤i dönemlerinde sosyalist gerçekçili¤e,<br />

sosyalizme sövmeyi ifl edinenler tarla faresi gibi sakland›klar› delikten her<br />

f›rsatta tekrar ç›karlar. Hayat ve mücadele gecikmeden karfl›t› yarat›r. Yaratmaktad›r.<br />

Gün gelir; egemenlerin diktatörlü¤ü de, kendini sömürücülerin<br />

sevici kollar›na atanlar›n da saltanat› y›k›l›r…<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi; burjuva ve küçükburjuva<br />

solcu sanat ak›mlar›n›n yapt›¤› tahribat› gidermek için uzun erimli,<br />

soluklu, gerekli bir mevziiyi tutmaktad›r. Bu yoldaki çabalara hem mütevaz›<br />

bir katk› getirmeyi amaçlamakta hem de eskimifl-afl›nm›fl-afl›lm›fl<br />

olan› y›k›c› ve yeniden üretimi özendirici-yap›c› çabalar›n güçlenmesi için<br />

yay›mlanmaktad›r.<br />

✩<br />

6


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bu say›m›zda yer alan ve yukar›daki anlat›m› farkl› bir bak›fl aç›s›yla<br />

tart›flan “meflhur” Toplumcu Gerçekçili¤in Kaynaklar› kitab›n›n yazar›<br />

Ahmet Oktay üzerine S›rr› Öztürk’ün kaleme ald›¤› “<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika<br />

Bütünselli¤i Ba¤lam›nda Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi”<br />

yaz›s›n›n söylediklerimizi tamamlayaca¤›n› hat›rlatmak isteriz.<br />

Dergi’mizin her say›s›nda ön kapa¤a bir resim koyuyoruz. Bu say›m›zda<br />

da 1907 y›l›nda Van belediye baflkan›, 1915 Van Ermeni direniflinin önderlerinden<br />

ve 1935 y›l›nda sosyalist Ermenistan’da halk sanatç›s› seçilen<br />

ressam Panos Terlemezyan’›n 1917’de yapt›¤› de¤irmencileri anlatan bir<br />

resmini seçtik. De¤irmenciler kaliteli bir un üretmek için ne yapaca¤›n› biliyor,<br />

hassas bir ölçüyle bu¤day koyuyor de¤irmen tafl›na, ayn› titizlikle<br />

bu¤day ve su ayar›n› yap›yor… De¤irmenci, deneyimlerinden ç›kard›¤›<br />

derslerle biliyor ki “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› birbirini yer.”<br />

Ve son olarak Dergi’mizin bir de¤irmen misali hayat› kucaklamas› -<br />

yani un ö¤ütmesi- siz okuyucular›m›z›n kar›nca karar›nca iflli¤imize bu¤day<br />

tafl›mas›yla daha da güçlü olacakt›r.<br />

5. Say›m›zda buluflmak üzere…<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi<br />

7


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

DEV‹N‹M<br />

her fley bitti dedikleri yerde<br />

biz vurduk topra¤a çapay› h›rsla<br />

al›nterimizle sulad›k derindeki kökleri<br />

dikenler kanatt› yal›n ayaklar›m›z›<br />

bast›¤›m›z nadasl› arazi k›z›l bir floseye döndü<br />

karfl›dan esen amans›z f›rt›na<br />

y›kt› içimizden donan›ms›z birço¤unu<br />

hat›ralar›n› kufland›k dökülenlerin<br />

çald›k k›l›çlar›m›z› rüzgâra karfl›<br />

gö¤sümüzde aç›lan her yaradan<br />

all› turnalar süzüldü günefle do¤ru<br />

soluk solu¤a t›rman›rken tarih yokuflunu<br />

sa¤ kalanlar›m›z eflitsiz muharebeden<br />

çevrildik beton ve demirden hücrelerle<br />

flimdi sab›r örüp s›n›r eritmekteyiz<br />

irade kazan›nda<br />

eriflmek için ateflten nehirlere<br />

Turgay Ulu<br />

29 Haziran 2010<br />

8


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

As›m Gönen<br />

<strong>Sanat</strong>ta Devrim Devrimde <strong>Sanat</strong><br />

Toplumda yap›sal köklü de¤iflim ortam›n›n bir maddî yönü, bir de bunun<br />

manevî yans›mas› vard›r. Anlafl›laca¤› üzere manevî yans›ma teorik<br />

de¤erler toplam›n›n yan› s›ra, sanatsal ve kültürel alanlar› da içine al›r.<br />

Maddî yön pratikle ilgili olarak de¤iflimin kendisi, yaflam›n iflleyiflidir.<br />

Üretimin ve paylafl›m›n, ona yön veren s›n›f›n istek ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda<br />

ald›¤› son biçimdir. Biri zihinsel alanla, di¤eri do¤rudan yaflam ve<br />

yaflam mücadelesiyle ilgilidir. ‹kisi bir bedenin iki aya¤›d›r ve birbirlerini<br />

tamamlayarak o bedenin ayakta durmas›n› sa¤larlar. Karfl›l›kl› birbirlerine<br />

katk› sa¤larlar. Biri ötekini, öteki berikini gelifltirir.<br />

Bu noktada ifl hayat› ve ekonomik yaflam yeni bir yap›ya bürünür.<br />

Devrim öncesi tasarlananlar, devrim sonras› pratik olarak uygulanmaya<br />

konur. Eski üretim biçimi ve iliflkileri can çekiflir duruma gelip, toplum<br />

ihtiyaçlar›na cevap veremez olunca, toplumun bu durumuna toplumsal<br />

muhalif gücü, iflçi s›n›f› ve emekçi kitleler, yeniyi kurma mücadelesine girer.<br />

Eskinin yerine yeni yaflayacak duruma gelince de, eskiyi y›k›p yerine<br />

yeniyi geçirirler. Yaflamdaki bu köklü devrimci de¤iflim ve dönüflüm gerçekleflmeden,<br />

ama yeninin gelmekte oldu¤u ufukta görününce, bunun manevî<br />

yans›mas› maddî yaflamla birlikte kendini hissettirmeye bafllar. Siyasal,<br />

sanatsal, kültürel üstyap› altyap›n›n yeni biçiminin nas›l olmas› gerekti¤ini<br />

çözmeye bafllay›nca, kendini ondan önce gelifltirir, üstyap›da yerini<br />

almaya bafllar. Dikkat edilirse devrimci sanat her zaman devrimden önce<br />

toplum bünyesinde yerini alm›flt›r. Elbette devrimci ideoloji, devrimci siyaset,<br />

ilerici kültür buna dâhildir. Hemen de¤inelim. S›n›f mücadelesi<br />

ekonomik yaflamda kendini ne kadar hissettirirse, bu üstyap›da, yani düflünsel<br />

alanda da kendini o kadar hissettirir. Tekelci kapitalist egemen kesimin<br />

oluflturdu¤u üretim, mülkiyet ve paylafl›m biçimine karfl› mücadele,<br />

ideolojik, sanatsal, kültürel alanda da yerini al›r. Eskinin yerine yeni orada<br />

da karfl›t›n› saf d›fl› etmek için sahneye ç›kar.<br />

‹flte bu ortamda devrim sanat›, sanat da devrimi güçlü bir biçimde etkiler,<br />

birbirine katk› sunar, birbirini tamamlar. Toplumun dinamik üretici<br />

güçler kesimi yüzlerce y›ll›k karanl›k, bask›, zulüm ortam›ndan kurtulman›n<br />

heyecan ve coflkusu ile çalkalanmaya bafllar. Yaflam›n iflleyifl biçiminden<br />

insanl›k ad›na rahats›zl›k duyan bilim insanlar›, sanatç›lar, ayd›nlar ifl-<br />

9


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

çi s›n›f› hareketi ve devrimci hareket ile birleflip, bütünleflirler. <strong>Sanat</strong>ç›lar<br />

eskinin ve yeni bir yaflama geçiflin yaln›zca aynas› de¤il, sorunlar›n, çözümün<br />

ve çözücü gücün de estetik aç›dan ifade edicisi olurlar. Yaflamdaki<br />

küçük ilerleme ve de¤iflimler, sanattaki küçük ilerleme ve de¤iflimlere, yaflamdaki<br />

köklü de¤iflimler, sanattaki köklü de¤iflim ve büyük ilerlemelere<br />

neden olur. Görüldü¤ü üzere sanat ve yaflam›n birbirini etkilemesinde<br />

hangisinin daha birincil oldu¤u sorusuna verilecek cevap, yaflamsal ilerleme<br />

ve s›çramalar›n daha önde oldu¤udur. Ama sanat›n yaflamdaki geliflmelerin,<br />

de¤iflim ve dönüflümlerin en büyük destekçisi oldu¤unu gözden<br />

kaç›rmamak kofluluyla. <strong>Sanat</strong>› yaflam mücadelesinden kopararak yenilik<br />

ve yeni ak›m pefline takanlar, asla sanattaki yenili¤in öncüsü olamazlar.<br />

Gerçek sanatç› gelmekte olan yeni yaflam›n heyecan ve coflkusu içinde oldu¤u<br />

için, ayn› ruh hali ve somut görüntü, sanat›n›n hem özünü hem biçimini<br />

oluflturur. ‹flte bu yeni yaflam›n yeni sanat›d›r. Buna dayal› olmayan<br />

yenilikler, uydurma yeniliklerdir. Baflta iflçi s›n›f› olmak üzere toplumun<br />

de¤iflimden yana bütün dinamik güçlerinin ruhunu bu de¤iflime ayak uyduran<br />

sanat belirler, ya da belirleyicilerin en önemlilerinden biri olur. Ruhu<br />

bu lezzetle yo¤rulan insan›n, bu lezzetin gösterdi¤i hedeften etkilenmemesi<br />

mümkün de¤ildir. T›pk› karanl›kta yolunu flafl›ran insan›n eline verilen<br />

bir günefltir o. Karanl›kta günefle ihtiyac› olana günefl yol arkadafl›,<br />

onun yol göstericisi olacakt›r.<br />

‹ster yaflam› de¤ifltirme, dönüfltürme mücadelesi olsun, ister siyaset,<br />

sanat, bilim alan› olsun; bunlardan birini u¤rafl alan› olarak seçen kifli, seçti¤i<br />

alan üzerinde di¤erlerinin etkisinden kendini soyutlarsa baflar›l› olamaz.<br />

Tam baflar›n›n yan›nda yar›m baflar›n›n hükmü yoktur. Yani bir alan<br />

ile di¤er alanlar›n ba¤lant›lar›n› kuran ile kurmayan›n kendi çal›flma alanlar›nda<br />

ayn› baflar›y› göstermesi mümkün de¤ildir. <strong>Sanat</strong>ç›n›n devrimci<br />

ideoloji ile yo¤rulmas›, duygu yo¤unlu¤unu nas›l en verimli duruma getiriyorsa,<br />

ayn› ruh yo¤unlu¤uyla yap›lan sanat da devrimin dinamik güçlerine<br />

önemli katk›lar sunar. Toplumun bilinçlenmesini h›zland›rd›¤› gibi,<br />

insan›n baflka insana ac› çektirmeyecek ruhsal yap› ve kiflili¤e bürünmesini<br />

sa¤lar. ‹nsan› ve giderek toplumu olumlu yönde de¤ifltirip dönüfltürür.<br />

T›pk› yaflam›n olumlu yönde de¤iflip dönüflmesi gibi. Gerçekçi sanat insandaki<br />

ve toplumdaki kabal›¤›, barbarl›¤› yontar. Onun için gerçekçi sanat<br />

faflizmin bafl düflmanlar›ndan biridir. Karfl›t olarak faflizm de gerçekçi<br />

sanat›n bafl düflmanlar›ndan biridir. Gerçekçi sanatla yo¤rulan insan, sanattaki<br />

güzelliklerle ve ideoloji ile yo¤rulan insand›r. Gerçekçi sanattaki<br />

güzellik ve düflüncelerle yo¤rulan insan genel olarak ne topluma, ne do¤aya,<br />

ne insana, ne de baflka canl›lara zarar verir. S›n›fl› toplumun uzlaflmaz<br />

çeliflkilerinin üretti¤i bütün çirkinliklerin insana verdi¤i zarara da ilgisiz<br />

ve duyars›z kalamaz. Gerçekçi sanat toplumsal geliflme ve ilerlemenin,<br />

toplumsal e¤itimin baflö¤retmenlerinden biridir. Yani Yunus Emre’yi,<br />

Shakespeare’i, Goethe’yi, Gorki’yi, Nâz›m’›, Tolstoy’u okuyan, insan ola-<br />

10


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

rak onlar›n tümü olur. De¤iflir, dönüflür, incelir, güzellik duygular›yla donan›r<br />

ve çirkinlikle yan yana yaflayamaz, onunla mücadele etmek zorunda<br />

kal›r.<br />

Gerçekçi sanat birinci derecede e¤lendirici, oyalay›c›, tat verici de¤il,<br />

e¤itici, de¤ifltirici ve dönüfltürücüdür. <strong>Sanat</strong> yeni yaflama geçiflin, yeni yaflam›n<br />

ve yeni insan›n oluflumunun olmazsa olmaz›d›r.<br />

<strong>Sanat</strong>ta devrim denince, sanattaki köklü de¤iflim ve sanat›n d›fl›nda,<br />

yaflamda gerçekleflen devrim ve devrimci durumlar›n sanatlaflt›r›lmas›, sanatç›n›n<br />

kendine özgü sanat›yla onu flekillendirmesi, özlendirmesi akla gelir.<br />

Bu durum sanat›n ald›¤› yeni bir biçimdir. Yaflam nas›l eski yaflamdan<br />

farkl›ysa, gerçekçi sanat da eski sanattan farkl›d›r. Feodal yaflam›n statikleflmifl<br />

sanat biçimiyle, meselâ aruz ve hece ölçüsü s›n›rlanm›fll›¤›yla insan›n<br />

ve toplumun bütün alanlar›n› sarmalayan sosyalist devrim, sosyalist<br />

yaflam ve o duyarl›k tam ifade edilemez. Ayr›ca sömüren ve ezen s›n›fa<br />

hizmet eden sömüren ve ezen s›n›f sanat›n›n yerini, sömürüyü ve bütün ezme<br />

ezilme iliflkilerini ortadan kald›racak olan devrimci proletaryan›n tüm<br />

insanl›¤a ve insanl›¤›n kurtulufluna hizmet eden gerçekçi sanat› al›r. Yani<br />

eski biçimle yeni öz ifade edilemez. Yeni durum ve geliflme eski kal›plara,<br />

eski biçime s›¤maz. O müthifl duygu yo¤unlu¤u ve o gerçeklik için, yeni<br />

öz için, yeni bir biçim flartt›r. Yaflamdaki her türlü geliflme ve de¤iflim,<br />

sanattaki geliflme ve de¤iflimi paraleline al›r. Kendine denk düflen biçim<br />

ve içeri¤i yarat›r. Toplumdaki geliflme ayn› zamanda insan duygu ve düflüncelerindeki<br />

geliflme demektir. Toplumdaki geliflme, sanatta, duygu ve<br />

düflüncedeki geliflme iç içe oldu¤u için, birindeki geliflme ve de¤iflim di-<br />

¤erlerini de kendi bünyesine uygun hale getirmek zorundad›r ya da onlar<br />

da bu geliflmeye ayak uydurmak zorundad›rlar. Yani yaflamda devrim, sanatta<br />

devrimin, sanatta devrim de yaflamda devrimin infla edicisi olur.<br />

Devrimci durumu daha önce yaflam›fl toplumlar›n sanat ve kültürü<br />

devrimci duruma sonradan giren toplumlar›n mücadelesine katk› ve deneyim<br />

sunar. Hatalar› azalt›r. Devrimde sanat›n yerini yeteri kadar önemsemeyen<br />

ve sanattan birazc›k bile kopuk olan kadrolar ve kifliler, asla devrimin<br />

önderi olamazlar. Yanl›fl kararlar›n ve buna ba¤l› olarak da büyük felaketlerin<br />

sebebi olurlar. Burada flu noktay› açmakda yarar var. Devrimci<br />

durumu daha önce yaflam›fl toplumlar›n bu devrime denk düflen sanat›n›, o<br />

dönemindeki yaflam mücadelesinden kopararak, ayn› zamanda kendi sanat›n›<br />

da kendi toplumundaki yaflam mücadelesinden kopararak o sanata öykünenlerin<br />

sanat› asla kal›c› olmaz. Bin sekiz yüzlü, bin dokuz yüzlü y›llar›n<br />

Fransa sanat›na öykünen “ikinci yeni” ve di¤erleri buna aç›k örnektir.<br />

Toplumda ne Tanp›nar’›n esamisi var ne Ahmet Haflim’in ne de “ikinci<br />

yeni”cilerin. Onlar genel olarak insanl›k kültür ve sanat›yla yo¤rularak<br />

yüzlerini kendi toplamlar›n›n yaflam mücadelesine dönecekleri yerde,<br />

Fransa fliirine öykündüler. fiiiri bir aya¤› üzerinde infla etmeye çal›flt›lar,<br />

fliiri özünden, fliiri ruhundan kopard›lar.<br />

11


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Her toplumsal yap›n›n ve yaflamsal düzeyin kendine göreli¤i vard›r.<br />

<strong>Sanat</strong> toplumun bu düzeyiyle uygunluk içindedir. Devrim sürecini yaflam›fl<br />

toplumlarda devrimci durumun aynas› olan sanat ürünleri, devrimci<br />

duruma giren toplumlar›n mücadelesine katk› sunar. Devrimci durumu yaflam›fl<br />

toplumlar›n devrimci sanat ürünleri, devrimci duruma yeni giren<br />

toplumlarda, devrimin hangi aflamada oldu¤unun anlafl›lmas›n› ve kendi<br />

toplumsal durumlar›yla k›yaslama yap›lmas›n› sa¤larlar. Bu k›yaslamadan<br />

yoksun olan bir kolektif önderlik do¤ru pratikler koyamaz. Bu durumda<br />

her devrimci kendi toplumundan bafllayarak tüm zamanlar›n sanatsal ve<br />

kültürel birikimi ile yo¤rulmal›d›r. Bu olanaktan kendini yoksun b›rakmak,<br />

ya da bu alana yar›m yamalak ilgi göstermek, yar›m hekim olmakt›r.<br />

Unutulmamal› ki yar›m imam dinden yar›m hekim candan edermifl.<br />

<strong>Sanat</strong> eserlerinin ayr›nt›lar› kaç›rmadan belle¤e kaz›y›c›l›k özelli¤i,<br />

bilim eserlerine göre daha etkilidir. Bilim eserlerini incelerken kifli ayr›nt›lar›<br />

kaç›rabilir. <strong>Sanat</strong> eserleri kifliyi öylesine dikkatli duruma getirir, öylesine<br />

kendine ba¤lar ki, okuyucuya hiçbir ayr›nt›y› kaç›rma f›rsat› vermez.<br />

Bin dokuz yüz yetmiflli y›llard›. Gençlik önderlerinden biri bir sohbet<br />

s›ras›nda: “Teoride okuyoruz, araflt›r›yoruz, inceliyoruz, prati¤e indirgeyince<br />

tutmuyor,” demiflti. Tutmayan, onlar›n öncülü¤ündeki devrimci mücadeleye<br />

iflçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›n yeteri düzeyde kat›lmamas› ve<br />

devrimin gerçekleflmemesiydi. Elbette yo¤un bir çaba vard›. Gazete ç›karma,<br />

dergi, broflür, bildiri, toplant›, yürüyüfller, sokak eylemleri vs. yo¤un<br />

biçimde devam ediyordu. Ama iflçi s›n›f› ve emekçi halk devrim yapma<br />

mücadelesine beklenilen biçimde girmiyor, sonuca ulafl›lam›yordu. O<br />

gence göre demek ki önderlik teorik olarak hata yap›yor, emekçi halk›<br />

devrim yapmaya götürecek olan fley bulunam›yordu. Önderlik teoriyi s›-<br />

n›flar savafl›m›n›n ihtiyaçlar›ndan ve içerisinden do¤ru olufltursa ve uygulasa,<br />

prati¤in ihtiyaçlar›na cevap verebilecek, prati¤in önünü açabilecek<br />

bir k›lavuz olarak üretilirse, pratik olarak sonuca ulafl›l›rd›/pratikte karfl›-<br />

l›¤›n› bulurdu. Bir musibet bin dokuz yüz seksenlerde bu döngünün anlafl›lmas›n›<br />

sa¤lad›. Eksiklik ve de¤erlendirme yanl›fl› daha iyi anlafl›ld›.<br />

Kendi toplumundan bafllayarak bütün toplumlar›n ve bütün zamanlar›n<br />

sanat eserleriyle yo¤rulmayan önderlik, yaflam› de¤ifltirme mücadelesinde<br />

ve verdi¤i kararlarda ustalaflamaz, baflar›l› olamaz. <strong>Sanat</strong>›n katk›s›ndan<br />

yoksun olan toplum, kifli ve önderlikler, sanat›n katk›s›ndan yoksun<br />

olmayan toplum, kifli ve önderlikler karfl›s›nda geri düflmekten kurtulamazlar.<br />

Zola ve Germinal, Tolstoy ve Dirilifl örneklemeye uygun iki eser<br />

ve sanatç›lar. Bu iki eser de devrim öncesi yoksul köylülü¤ün ve iflçilerin<br />

içinde bulunduklar› durumu, karfl›t güçlerdeki çürümüfllü¤ü gerçekçi aç›-<br />

dan sergileyen eserler. Daha da önemlisi s›n›flar aras› çeliflkinin derecesini<br />

veren eserler. S›n›flar aras› çeliflkinin derecesini ölçme konusunda insan›<br />

ustalaflt›ran eserler yani. Kendi toplumundaki devrimci koflullarla, o<br />

12


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

eserlerin geçti¤i toplamdaki koflullar› k›yaslayarak, do¤ru pratikler uygulama<br />

konusunda insan›n ufkunu geniflleten eserler ayn› zamanda. Çeliflkinin<br />

hangi derecesinde emekçiler hangi tavr› koyarlar? Bunu belirleme aç›-<br />

s›ndan iflçi s›n›f›na ve ayn› zamanda iflçi s›n›f›n›n önderli¤ine deneyim kazand›ran,<br />

geçmifl mücadele yaflant›lar›n›n günümüze ›fl›k tutan aynalar›.<br />

Silahlar iflçi eylemlerinde iflçilerin üzerine çevrilmifl. Öndekiler vurulup<br />

düflüyor. Arkadan gelenler arkadafllar›n›n cesetleri üzerinden aflarak, silahlar›n<br />

üzerine yürüyorlar. Hapishaneler dolup tafl›yor, ya da insanlar oralarda<br />

k›r›l›yorlar. Yaflam urbas› öylesine s›k›yor ki bedeni, o urbay› ç›kar›p<br />

atmak, bütün bask› ve fliddete ra¤men zorunluluk haline gelmifl. ‹nsanl›k<br />

bir yerden bir yere do¤ru gidiyor ve siz o eseri okurken bu yaflam mümkün<br />

de¤il böyle gitmez diyorsunuz. ‹flte o anda dönüp kendi toplum yaflam›n›za<br />

bak›yorsunuz. Yoksul köylülü¤ün ayaklar›, çar›klar› içerisinde rahat.<br />

‹flçi pazara gidebiliyor, yumurtas›n›, so¤an›n› patatesini, ›spana¤›n›,<br />

bulgurunu, patatesini alabiliyor. Böyle yaflamaya devam m›, yoksa bu yaflam›<br />

riske atarak daha iyi bir yaflam için yaflam› köklü bir biçimde de¤ifltirme<br />

mücadelesi mi? Anl›yorsunuz. O flimdilik var olan yaflam› tercih<br />

edecek, elindeki yaflam› riske atmayacak. O zaman usta önderlik o koflullarda<br />

ne yap›lmas› gerekirse onun mücadelesini getiriyor önlerine. O koflullarda<br />

baflar›lmayacak, o mücadeleye girilmeyecek olan› de¤il. ‹flte bu<br />

ustal›¤› sanat eseri kazand›r›yor okuyucuya.<br />

Bugün iflçilerin sendikal örgütlenme mücadelesinde bile, sendikac›y›<br />

görünce ondan ürkmelerinin nedenleri aras›nda, benim asgari ücretimi<br />

tehlikeye atma anlay›fl›n›n pay› yok diyebilir miyiz? O iflçinin ruhuna inememenin<br />

pay› yok diyebilir miyiz?<br />

Çeliflkinin insan etindeki ve ruhundaki keskinlik derecesi, ihtiyaç haline<br />

gelenin de mücadeleye girme aç›s›ndan belirleyicisi oluyor. Bir havuz<br />

düflünelim. Havuzun d›fl›nda y›lanlar, ç›yanlar, kaplanlar var. Havuzdaki<br />

su durmadan ›s›n›yor ve siz o havuzda o suyun içinde yafl›yorsunuz. Havuzdaki<br />

suyun s›cakl›k derecesi otuz iken d›flar› ç›kmay› göze alam›yorsunuz,<br />

alm›yorsunuz. Havuzdan ç›kmak için önderlik ne yaparsa yaps›n, havuzda<br />

yaflayan, bu yaflam› riske atm›yor. Tercihini havuzda yaflamaktan<br />

yana kullan›yor ama su ›s›nmaya devam ediyor. Önderlik de suyun ›s›nd›-<br />

¤› dereceye göre mücadele yöntemleri uyguluyor. Varsa havuza bir parça<br />

buz koyulmas›n›, ateflin odununun k›s›lmas›n› sa¤l›yor vs. Tüm çabalara<br />

karfl›n suyun s›cakl›k derecesi süreç, mücadele ve mücadele deneyimleri<br />

içinde elli dereceye ç›k›yor. Art›k bu s›cakl›kta havuzda yaflamak mümkün<br />

de¤ildir. Havuzda yaflayanlar güçlerini birlefltirerek d›flar›daki riski<br />

göze al›p, havuzdan ç›kmak zorundad›rlar. Bu riski göze almak zorunluluk<br />

haline gelmifltir. Okudu¤unuz eserden bafl›n›z› kald›r›p bin dokuz yüz<br />

yetmifllerin Türkiye toplumuna bir bak›n. O toplum o havuzdan ç›k›p d›-<br />

flar›daki tehlikeyi göze al›r m›yd›? O zaman o üniversite gencinin teoride<br />

tutmuyor dedi¤i fleyi yeteri kadar sanat ürünleriyle içli d›fll› olsayd›, ken-<br />

13


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

disi de anlard› ve geçmiflteki yanl›fllar ve sebep oldu¤u ac›lar o boyutlarda<br />

olmazd›.<br />

Yaflam› de¤ifltirme ve dönüfltürme mücadelesi için bilim eserlerini<br />

okumak, araflt›rmak ne kadar önemli ise, mücadelenin öbür aya¤› olarak<br />

gerçekçi sanat eserlerini okumak da bu yüzden o kadar önemlidir. Yani sanat<br />

eseri çeliflkinin derecesini ölçme aç›s›ndan okuyucuya ustal›k kazand›-<br />

r›r. Çünkü bu çeliflkiyi ölçmenin aleti yoktur. Suyun kaynama ve donma<br />

noktas›nda bir derece ne kadar önemliyse, çeliflkinin derecesini bilmek de<br />

toplumsal mücadele aç›s›ndan o derece önemlidir. Gerçekçi sanat ve bilim<br />

ikilisiyle yo¤rulan beyin, usta beyindir. Ne zaman neyin yap›l›p, neyin yap›lmayaca¤›<br />

ve buna uygun pratikler konusunda yan›lmayan beyindir. O<br />

beyin o anda yap›lamayacak fleyin, o anda yap›lacak yan›lg›s›na düflmeyen<br />

beyindir. Çünkü yüz derece içinde, derecenin nerede oldu¤unu bir derece<br />

bile yan›lmadan görme ustal›¤›na ulaflm›flt›r. Toplumun hangi derecede<br />

hangi eylem riskini göze ald›¤›n› bilir ve o koflullara uygun düflen pratiklere<br />

önderlik eder. “Dün erkendi, yar›n geç, ille bugün,” dedirten zaman›<br />

ve çeliflkinin durumunu böylesine ustal›kla ölçebilmenin alt›nda Tolstoy,<br />

Çerniflevski, Gorki gibi yazarlar›n eserlerinin oldu¤unu kimse görmezden<br />

gelemez.<br />

‹nsanl›k nice kültür birikiminin üzerinde yücelmektedir. O kültür birikiminin<br />

üzerinde duran, üzerinde durdu¤u birikimi yeterince kavramazsa,<br />

o birikimin üzerine yeni tu¤lalar koyamaz. fiimdi iki sanat eserinin baflka<br />

aç›dan katk›lar› geldi akl›ma. Naz›m Hikmet’in ‹van ‹vanoviç Var m›yd›?<br />

Yok muydu? adl› eseri kas›tl› olarak yanl›fl yorumlan›yor. Gerçek flu ki,<br />

ömrünü insan›n insan› sömürmedi¤i ve ezmedi¤i bir yaflama adam›fl bir<br />

flairin, böyle bir yaflam elde edildikten sonra, toplum içinde geriye dönüflün<br />

ad›mlar›n› gördükçe, yazar› olarak üzülen ve bu duruma ›fl›k tutan bir<br />

eser bu. Yeni bir yaflam kuran iflçi s›n›f›na bu ortam içerisinde geriye dönüflün<br />

sinsi biçimde geliflmesini göstermeye çal›flan eseri Nâz›m ellili y›llar›n<br />

ortalar›nda tamamlam›fl. Sosyalist Sovyetler Birli¤i’nde geriye dönüflü<br />

gören, sosyalist devrimi gerçeklefltirecek olan toplumlara da tehlike<br />

karfl›s›nda afl› görevi görecek olan bir eser yani. ‹van ‹vanoviç göreve bafllad›¤›nda<br />

dürüst bir bürokrat. Bürokratl›¤›n verdi¤i toplumsal olanaklar›<br />

giderek kendi olanaklar›na çevirme hastal›¤› demek daha do¤ru. Sosyalizm<br />

için olumlu bir insan›n bile, masa bafl›n›n hem maddî hem manevî<br />

olanaklar› karfl›s›nda o yeni yaflam› çürütmenin nas›l önemli bir mikrobu<br />

olabilece¤inin ipuçlar›n› yaflamdan alarak veriyor Nâz›m. Devrimi gerçeklefltiren,<br />

sosyalizmi kuran ve infla etmeye çal›flan s›n›f›n siyasal uyan›kl›¤›<br />

ve e¤itici özelli¤i o masa bafl›na ulaflmazsa, oradan bafllayan çürümenin,<br />

toplumu da nas›l çürütmeye bafllayaca¤›n›n aynas›. Bir vücudun bir hastal›¤a<br />

karfl› uyan›k olmas›n›n etkileyici uyaran›. Küçümsenir bir katk› m›?<br />

‹van ‹vanoviç asl›nda bir hastal›k. Toplumsal denetimin kiflilere bulaflacak<br />

böyle bir mikroba karfl› önemini gözler önüne seriyor. Sosyalist yaflamda<br />

14


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

sorunlar›n çözümünde yukar›dan verilen emirlerin ve çaban›n yan›nda, tabandaki<br />

insan› etkili, becerili ve geliflkin k›lman›n gereklerini hissettiriyor<br />

okuyana.<br />

Ayn› olgu Gladkov’un Fabrika adl› eserinde de ciddî biçimde ifllenmifl.<br />

Bin dokuz yüz yirmili y›llardaki Badin’in bin dokuz yüz altm›fllarda<br />

nas›l ‹van ‹vanoviç’e dönüfltü¤ünü anlamam›z› sa¤l›yor. Anlamam›zdan<br />

öte, sosyalist yaflam›n tarlas›nda, tarlan›n nas›l asalak otlarla bozulmaya<br />

bafllad›¤›n› sergiliyor. Devrimin en ateflli an›nda bile, devrim a¤as› olma<br />

hastal›¤›n›n, ç›karc›l›¤› bünyesinde hastal›k haline yeniden getirecek olanlar›n<br />

bu hastal›¤a yakalanmalar›, haz›rl›ks›z yakal›yor sosyalizmi. Seçilenin,<br />

seçildikten sonra içine düflen kurt karfl›s›nda, hem kendisinin, hem de<br />

toplumun önlemsiz olmamas› gerekti¤ini koyuyor önümüze.<br />

Evet, bunca kültür birikimine sahip insanl›k-iflçi s›n›f› ve emekçiler<br />

elbette bu mirastan yararlanarak yeryüzünden sömürüyü, bütün ezme ezilme<br />

iliflkilerini, gerici üretim, ç›karc› paylafl›m düzenini kald›racakt›r. Bunca<br />

gerçekçi sanat eseri, bilimsel çal›flmalar, kültür birikimi bofluna olmam›fl<br />

olacakt›r. Yeter ki ne zaman, hangi araçlarla, ne yap›laca¤›n›n ustal›-<br />

¤›na eriflilmifl olunsun.<br />

Elbette yeni bir yaflam için gerçekçi sanat, gerçekçi sanat için yeni bir<br />

yaflam›n kapsam› bu de¤indiklerimle s›n›rl› de¤il. Gerçekçi sanat›n önemini<br />

ivedilikle önemli buldu¤um bu kesitiyle irdelemeye çal›flt›m. Kendisini<br />

ilerici diye de¤erlendiren ve bu u¤urda çaba gösteren pek çok insan›n sanata<br />

ilgisiz bakt›¤›n›, önemini kavramad›¤›n›, en az›ndan izledi¤im etkinliklerden<br />

biliyorum. Gerçekçi sanattan kopuk insan›n ve insanl›¤›n kabal›ktan,<br />

barbarl›ktan kurtulamayaca¤› aç›k, görünen bir gerçeklik. Ayr›ca<br />

devrimde gerçekçi sanat›n önemi ve devrime katk›s› yine bunlarla s›n›rl›<br />

de¤il. ‹nsan›, giderek toplumu de¤ifltirme, dönüfltürme, etkin k›lma, bilinçlendirme,<br />

örgütlenmesine, s›n›f›yla bütünleflmesine katk›, kendine güven,<br />

yard›mlaflma, dayan›flma, ça¤›n insan› olma, gerçekçi sanat olmadan olmayacak<br />

de¤erler toplam›.<br />

15


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Turgay Ulu<br />

Edebiyatta Durum<br />

Edebiyat, her dönem toplumun flekillendirilmesinde ya da dönüfltürülmesinde<br />

önemli bir rol oynam›flt›r. Edebiyat, toplumsal de¤iflimlerde; gelece¤in<br />

toplumunda ortaya ç›kacak olan insan tiplemelerinin ipucunu önceden<br />

haber verir. Ayn› zamanda, yeni üretim tarz› ve üretim iliflkilerine<br />

uygun olarak geliflecek olan insan tiplerini edebiyat önceden oluflturmaya<br />

bafllar. De¤iflen üretim iliflkileri ve toplumsal biçimler de kendilerine uygun<br />

edebiyat türünün oluflmas›na yol açar.<br />

Hâkim s›n›f iktidar›n›n tahlili ve elefltirisi üzerinden kendisini var eder<br />

edebiyat. Sömürücü iktidarlara methiye dizen bir edebiyat›n kal›c›l›¤›<br />

yoktur, etik ve estetik nitelikleri yoktur. Geçici bir süre için yükselen de-<br />

¤er haline getirilse bile, çürümeyi estetize eden edebiyat›n, uzun vade içinde<br />

muteber olma flans› yoktur.<br />

Sorunsal› olmayan edebiyat, bofllukta sallanan bir balondan öteye anlam<br />

tafl›maz. Baflka insanlara mesaj iletmek gibi bir ifllevi olan sanatsal faaliyetin<br />

toplumdan ba¤›ms›z olmas› mümkün de¤ildir. ‹flin içine toplum<br />

girdi¤i zaman da edebiyat›n bir sorunsal› olmas› zorunlulu¤u kendili¤inden<br />

ortaya ç›kar.<br />

Kapitalizmin geliflmesi ayn› zamanda pazar›n ortaya ç›kmas› ve ba¤lant›l›<br />

olarak, uluslaflman›n oluflmas›yla birlikte olmufltur. Edebiyatta da<br />

bireyin ortaya ç›kmas›, kapitalizmin geliflmesiyle ilgili bir durumdur. Kapitalizm<br />

öncesi edebiyat ikliminde topluluklar vard›r. Kapitalizmle birlikte<br />

birey karakterler oluflmaya bafllam›flt›r. Edebiyatta roman türünün oluflmas›n›n<br />

da kapitalizmle bafllad›¤› kabul edilir. Bu ba¤lamda, Don Kiflot<br />

roman›, bir geçifl döneminin roman›d›r. Kapitalizmin flafa¤›d›r. Don Kiflot’taki<br />

karakterler, hem feodalizmin son evrelerinin insan karakterini,<br />

hem de kapitalizmin oluflturaca¤› insan karakterlerini anlat›r. Don Kiflot’ta,<br />

gerçeklikle ütopya iç içe geçmifltir.<br />

Kapitalizm öncesi edebiyat, topluluklar›n do¤ayla mücadelesi, topluluklar›n<br />

birbirleriyle çeliflkileri veya var olmak için; soyunu devam ettirmek<br />

için toplulukta belli bir yaflam anlay›fl› oluflturma, toplulu¤u e¤itme<br />

ihtiyac›ndan ç›k›yordu. Bireylileflme henüz gerçekleflmemiflti. Bireyler ve<br />

tipler kapitalizm döneminde ve romanda ortaya ç›kmaya bafllad›. Kapitalizm<br />

öncesi edebiyat daha çok totem, din, töre vb. ile ilgiliydi. Bu inan›fl-<br />

16


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar için gerekli olan kurallar ve ahlak anlay›fllar›n› içeren bir edebiyatt›. Bireylerin<br />

bu topluluk kurallar›na uygun olarak flekillendirilmesi söz konusuydu.<br />

Edebiyat yaz›n›nda roman dedi¤imizde, hem kapitalizm hem de gerçekçilik<br />

gündeme gelir. Ayn› zamanda birey tiplemeleri gündeme gelir.<br />

Bireyin iç dünyas› gündeme gelir. Tolstoy ve Dostoyevski, gerçekçi edebiyatç›lard›.<br />

Tip oluflturma ve tiplerin iç dünyalar›n› çözümleme noktas›nda<br />

bu edebiyatç›lar çok güçlü eserler vermifllerdir.<br />

Kapitalizmin körükledi¤i proletarya devrimleri gündeme geldi¤inde,<br />

bu devrimi gerçeklefltirecek olan insan tipleri de edebiyatta yerlerini almaya<br />

bafllad›lar. Çerniflevski’nin Nas›l Yapmal› adl› roman›nda, sosyalist<br />

devrimleri gerçeklefltirecek olan insan tipine en çarp›c› prototip olan Rahmetov<br />

vard›r. Çerniflevski, Rahmetov’un baz› özelliklerini abartm›fl olsa<br />

da, devrimi gerçeklefltirebilecek olan insan tipinin nas›l olmas› gerekti¤inin<br />

resmini baflar›l› bir flekilde çizmifltir.<br />

Do¤al gerçekçiler ve gerçekçi edebiyatç›lar, olgular› oldu¤u gibi yans›t›yorlard›.<br />

Sosyalist gerçekçiler ise Rahmetov tiplemesinden de anlafl›ld›¤›<br />

gibi, yaln›zca mevcut gerçekli¤i yans›tmakla yetinmediler; ayn› zamanda<br />

mevcut gerçekçili¤in nas›l afl›lmas› gerekti¤ini ya da ideale uyan<br />

insan tipinin hangi özelliklere sahip olmas› gerekti¤ini anlatt›lar.<br />

Sosyalist gerçekçi edebiyatç›lar›n üretti¤i karakterler, sistemle çat›flan<br />

ve ayn› zamanda baflka bir sistemi infla etmeye çal›flan; kurulmak istenen<br />

sosyalist sistemin oluflturmak istedikleri tipleri kendi varl›klar›nda yans›-<br />

tan karakterlerdi.<br />

Edebiyatta Boflluk Dönemi Yaflan›yor<br />

Sosyalizm denemelerinin geçici geriye düflmesi sonras›nda, yaflam›n<br />

tüm alanlar›nda oldu¤u gibi edebiyatta da bir boflluk, hatta bir geriye düflme<br />

yaflanm›flt›r diyebiliriz. Bu durumu dile getiren yaln›zca sosyalistler<br />

de¤ildir. Nedenlerini farkl› olarak ifadelendirseler de, edebiyatta bir yüzeyselleflmenin<br />

yafland›¤›n› birçok ayd›n ve sanatç› dile getirmektedir.<br />

Tütün, Ve Çeli¤e Su Verildi, Ana vb. sosyalist gerçekçi edebiyat›n<br />

üretti¤i romanlarda; yaflam›n tüm iliflkileri ve tüm çeliflkileri ifllenmeye çal›fl›lm›flt›.<br />

Bu romanlarda, içinde bulunulan tarihsel dönemin iktisadî, sosyal,<br />

siyasal yap›s› göz önüne seriliyordu. Tüm bu maddî yaflam koflullar›-<br />

n›n ortaya ç›kard›¤› insan iliflkileri ve insan tipleri de göz önüne seriliyordu.<br />

Di¤er yandan bu koflullar›n içinde yaflayan, ama ayn› zamanda bu koflullar›<br />

de¤ifltirmek için mücadele içinde olan gelece¤in yeni insan›n›n da<br />

prototipi göz önüne seriliyordu. Bu romanlar› okuyan her devrim sempatizan›<br />

romanlardaki olumlu karakterleri kendisine model tip olarak seçiyor<br />

ve o romanlardaki kahramanlar gibi olmaya çal›fl›yordu. Hepimiz bu duygular›<br />

kendi yaflam›m›zdan biliyoruz. Bu eserleri okudu¤umuzda Rahme-<br />

S. C. F/2<br />

17


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

tov gibi olmay›, Pavel gibi olmay› istiyorduk. Yaflam›m›zda o karakterlerin<br />

yap›p ettiklerini uygulamaya çal›fl›rd›k. Tüm bu olgulardan hareket etti¤imizde,<br />

edebiyat›n toplumu flekillendirmede ne kadar etkili oldu¤unu<br />

görebiliyoruz.<br />

Geriye düflüfl sonras› üretilen edebiyat ürünlerini inceledi¤imizde ne<br />

görüyoruz? Sosyalist gerçekçi edebiyat›n ortaya koydu¤u tarz›n tam tersi<br />

ögeler görüyoruz. Düflüfl edebiyat›nda tüm yönleriyle gerçeklikten kopufl<br />

söz konusudur. Düflüfl edebiyat›nda her fley bofllukta durmaktad›r. Düflüfl<br />

edebiyat›nda karakterler belli bir toplumsal maddî koflullardan yal›t›kt›r.<br />

Bu karakterler bir zaman diliminin d›fl›nda varl›k bulmaktad›r. Karakterlerin<br />

içinde var oldu¤u bir mekân da yoktur.<br />

Düflüfl edebiyat›n›n karakterleri yazar›n; zaman, mekân, maddî koflullardan<br />

kopuk olarak tahayyülünde hareket etmektedir. Yazar›n hayal dünyas›nda<br />

oluflturdu¤u karakter, bir bofllu¤un içine b›rak›lmaktad›r. Boflluk<br />

içinde hareket eden karakterin davran›fllar›n›n nedenlerini anlamland›rmak<br />

olana¤› bulunmuyor.<br />

‹deolojik düflünmenin, s›n›f eksenli düflünmenin edebiyat› zay›flatt›¤›<br />

söylemi epeyce bir taraftar buldu. Ancak düflüfl edebiyat›nda sorunsal› olmayan<br />

karakterlerin hiçbir kal›c›l›¤› olmad›. Toplumlar›n belle¤inde yer<br />

eden bir karakter oluflmad›. Gündelik tüketim malzemeleri gibi, düflüfl<br />

edebiyat›n›n karakterleri de tüketildikten sonra toplumun belle¤inden k›sa<br />

sürede silinip gitmektedir. Rahmetov gibi ya da ‹nce Memed gibi toplumlar›n<br />

belle¤inde bir kal›c›l›k oluflturmamaktad›r.<br />

Düflüfl edebiyat›n›n boflluk içinde sallanmas›n›n di¤er bir nedeni de<br />

teknolojik ayg›tlar›n geliflmifl halinin insan›n yarar›na kullan›lm›yor olmas›d›r.<br />

Teknolojik ayg›tlar›n bir ideal do¤rultusunda kullan›lmamas›, insanlar›<br />

do¤adan ve toplumsal gerçeklikten kopar›p sanal bir alemin içine hapsetmektedir.<br />

Teknolojik ayg›tlar›n h›zla geliflti¤i dönem, ayn› zamanda düflüfl dönemine<br />

denk geldi. Görüntüler öne ç›kt›. Magazin kültürü olufltu. Basitlik<br />

ve s›radanl›k, insanlar›n birbirlerini gözetlemeleri, birbirleri hakk›nda<br />

yapt›klar› dedikodular birer u¤rafl halini ald›. ‹nsan alg›lar› basit ve s›radan<br />

bir alana hapsoldu. Görüntü çeflitlili¤i ve bilgi fazlal›¤› insanlar›n yetkinleflmesine<br />

de¤il, tam tersine insanlar›n kendi içine yönelmesine, psikolojik<br />

ar›zalar içinde ç›rp›nmas›na yol açt›.<br />

Büyük idealler, büyük fedakârl›klar yerini s›radanl›¤a b›rakt›. Edebiyat›n<br />

etik olmak gibi bir sorunu kalmad›. ‹dealleri do¤rultusunda büyük<br />

bedelleri göze alarak direnifl sergileyen insanlar›n bu davran›fllar› ile alay<br />

edildi. Düflüfl edebiyat›, günümüzün Rahmetovlar›n› birer ahmak ya da birer<br />

ruh hastas› olarak anlatt›lar. ‹nsanlara s›radanl›¤›, amaçs›zl›¤›, köfle<br />

dönmecili¤i önerdiler.<br />

18


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Sosyalizm denemelerinde yaflanan geriye düflüfl edebiyatta yans›s›n›<br />

buldu. 12 Eylül yenilgisi de bu co¤rafyadaki edebiyatta yans›s›n› buldu.<br />

Bir bak›ma düflüfl edebiyat›n›n maddî zemini de var asl›nda. Gerek sosyalizm<br />

denemelerinde yaflanan geriye düflüfllere, gerekse de 12 Eylül yenilgisine<br />

karfl› ciddî direnifller olmad›. Yenilgi kitlesel yafland›. Direnifl ise<br />

bireysel düzeyde kald›. Dolay›s›yla düflüfl edebiyat› yenilgiyi öne ç›kard›.<br />

Yenilgiye teslim oldu. Yenilgiyi estetize etmeye çal›flt›.<br />

Düflüfl edebiyat›n›n karakterleri yenilginin yaratt›¤› bunal›ml› ruh halini<br />

kal›c› k›ld›lar. Karakterler toplumdan, toplumun sorunlar›ndan kopup<br />

kendi iç bunal›mlar›n› öne ç›kard›lar. Yenilgilerine ve çözülüfllerine k›l›flar<br />

uydurmaya bafllad›lar. Bu durumu da “insanilik” olarak ola¤anlaflt›rmaya<br />

u¤raflt›lar.<br />

Yenilgi döneminin tekil direnifl gösteren karakterleri ise marjinal unsurlar<br />

olarak yans›t›ld›. Direnen insanlar, bofl ve gerçekleflmeyecek hayaller<br />

peflinde kendilerini telef eden unsurlar olarak yans›t›ld›.<br />

Yapay Geçifl Yapay Edebiyat<br />

Türkiye’de iktisadî ve toplumsal geliflmeler do¤al bir geliflim seyri izlemedi.<br />

Osmanl› döneminde toplumun kültürel yap›s›n› belirleyen fley ümmetçilikti.<br />

Müslümanl›k ortak paydas›nda de¤iflik halklar ve de¤iflik kültürler<br />

birleflmiflti. 19. yüzy›l Osmanl› edebiyatç›lar› bir toplumsal düzen<br />

flekillendirme amac›yla eserler verdiler. fiemsettin Sami, Ahmet Mithat<br />

Efendi gibi edebiyatç›lar ö¤üt, nasihat içeren kitaplar›yla bir toplumsal<br />

kültür oluflturmaya çal›flt›lar. Her bir edebiyatç› etkilenmifl oldu¤u kültürleri<br />

taklit etmeye çal›flt›. Baz›lar› Frans›z kültürünü, baz›lar› Alman kültürünü,<br />

baz›lar› da Do¤u ve ‹slâm kültürünü afl›lamaya u¤raflt›.<br />

Ayn› fley iradi olarak uluslaflma yaratma sürecinde de oldu. Kemalizm<br />

denilen ulusal ideoloji çok parçal› bir ideolojiydi. Hitlercilik, Mussolinicilik,<br />

“Bolflevikçilik”, ‹slâmc›l›k gibi de¤iflen dünya dengelerine göre edinilen<br />

kimliklerin pragmatist bir yöntemle bazen biri öne ç›kar›l›p di¤eri geri<br />

çekilmek suretiyle savunuldu.<br />

Buradaki burjuva uluslaflmas› do¤al bir iktisadî geliflmenin üzerine<br />

oturan bir uluslaflma de¤ildi. Önce bir devlet kurulup, sonra buna uygun bir<br />

uluslaflma oluflturma ifline giriflildi. Ulus devletin oluflturulmas›nda gösterilen<br />

afl›r› iradi zorlama edebiyat alan›nda da kendisini gösteriyordu. Kemalist<br />

ideolojinin topluma kabul ettirilmesi amac›yla kaleme al›nan roman ve<br />

di¤er edebiyat eserlerinde Türk ve Sünni olan›n yüceltilmesi ve di¤er halklar›n,<br />

mezheplerin afla¤›lanmas› çok bariz bir biçimde görülüyordu.<br />

Zorlama bir ulus ideolojisi oluflturmak amac›yla oluflturulan kurumlardan<br />

yetiflen edebiyatç›lar ve kültür insanlar› ucube görüfller savunmaya<br />

bafllad›lar. Meselâ Kemal Tahir. Ayd›nlanmac›l›k ve ilerlemecilik bak›fl<br />

aç›s›yla hayata bakmas›ndan dolay› Kemal Tahir, fieyh Bedreddin isyan›-<br />

19


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

n› “gerici” olarak de¤erlendirmifltir. Kendisine Marksist olma payesi biçen<br />

Kemal Tahir gibi düflün insanlar› burjuva ulus devletini kutsallaflt›r›c› bir<br />

flekilde savunmufllard›r.<br />

Gayrimüslimlerin mülklerine zorla el koymak suretiyle oluflturulmaya<br />

çal›fl›lan burjuvazinin ideolojisi de yamal› bohça gibi oradan buradan<br />

devflirilme suretiyle oluflturulmaya çal›fl›ld›. Toplum henüz oturmufl bir<br />

yaz›l› kültür edinmemiflken dünyada görselli¤i öne ç›karan teknolojik ayg›tlar<br />

geliflmeye bafllam›flt›. Bu karmafla içinde yetiflen kuflaklar garip bir<br />

kültür karmaflas› içinde kald›lar.<br />

S›n›f mücadelesi içinde oluflan Marksist damar her ne kadar belli bir<br />

kültürel iklim oluflturmaya çal›flt›ysa da, burada da taklitçilik yöntemi belirleyici<br />

olmufltu. Marksist cephede yer alan kadrolar, üzerinde yaflad›klar›<br />

co¤rafyan›n tarihini, kültürünü, isyan hareketlerini ö¤renmemifllerdi.<br />

Ama Rusya’daki, Almanya’daki, Fransa’daki tüm kapitalizm öncesi isyan<br />

hareketlerini ya da burjuva devrimlerini gerçeklefltiren isyanc›lar›, gene<br />

proletarya devrimini gerçeklefltirenlerin tarihlerini ezbere biliyorlard›.<br />

Baflka co¤rafyada oluflmufl olan karakterleri yapay bir flekilde bu co¤rafyaya<br />

uydurmaya çal›fl›yorlard›. Baflka koflullara göre biçilmifl k›yafetler bu<br />

koflullara giydirilmeye zorlan›yor, fakat bir türlü uymuyordu.<br />

Kemalizm, o güne kadar oluflmufl olan de¤iflik kültür ve inan›fllar› b›-<br />

çak gibi kesmeye çal›flt›. Bu durum bir kültürel k›s›rlaflmaya yol açt›. Dilde<br />

de bir daralma yafland›. Zengin Anadolu kültürü ve zengin Anadolu dili<br />

k›s›r bir daralmaya u¤rat›ld›. Irkç›l›k ve milliyetçilikle kuflat›lm›fl kuflaklar,<br />

1980’den sonra daha da kültürsüzleflmenin içine itildiler.<br />

fiimdiki kufla¤›n düflünce da¤arc›¤›n› inceledi¤imizde ortaya magazin<br />

bilgisi ç›k›yor. Felsefeyi, edebiyat›, sanat›, esteti¤i küçümseyen bir magazin<br />

kiflili¤i olufltu. Görsel medya taraf›ndan öne ç›kar›lm›fl olan oyuncular›n,<br />

futbolcular›n, flark›c›lar›n özel yaflamlar›, kulland›ktan k›yafetler ya da<br />

araba markalar›, makyaj malzemeleri flimdiki kufla¤›n kültürel haf›zas›n›<br />

oluflturmaktad›r.<br />

Aflk› Memnu, Han›m›n Çiftli¤i gibi edebiyat eserleri birer magazin flölenine<br />

çevrildi. Gençlik bu dizi karakterlerini taklit etmeye bafllad›. Onlar›n<br />

be¤eni ölçülerini esas almaya bafllad›lar. Saçlar›n›, k›yafetlerini dizi<br />

karakterleri gibi flekillendirmeye bafllad›lar.<br />

Ortam bu. Marksist hareketin bu ortamda yeni bir kültürel zemin oluflturmak<br />

için hangi araçlarla nas›l bir mücadele yürütmesi gerekir?<br />

2010 Haziran’›nda gerçekleflen Grup Yorum konserine 55 bin insan›n<br />

kat›lm›fl olmas›, toplumun yozlaflm›fl kültürel ortam içinde belli bir b›kk›nl›k<br />

yaflad›¤›n›, iyi organize olunursa alternatiflere aç›k oldu¤unu gösterdi.<br />

Kitleler iyi kültüre, iyi edebiyat ve sanata susam›fl durumdad›r.<br />

Sosyalist gerçekçi edebiyat, mevcut koflullar içinde gelece¤in toplumunu<br />

kuracak olan insan karakterlerini ifllemek zorundad›r. Bunu yapar-<br />

20


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ken, içinde bulunulan koflullar görmezden gelinemez. Eski dönemin araçlar›yla,<br />

yeni dönemin ihtiyaç duydu¤u karakterleri üretmek pek olanakl›<br />

görünmüyor.<br />

Öncelikle mevcut olan sanallaflm›fl, bofllu¤a düflmüfl olan sanat edebiyat<br />

ortam›n› k›r›p y›kmak gerekmektedir. Elefltiri diye piyasaya sürülen yay›nlar›n<br />

bir elefltiri de¤il, reklam ve tan›t›m faaliyeti oldu¤unu görüyoruz.<br />

Güçlü bir elefltirmen olan Belinski, Gogol’un son dönem eserlerini<br />

elefltirince Rusya’da yer yerinden oynam›flt›. Dostoyevski bu elefltirileri<br />

okudu¤u gerekçesiyle hapse bile girmiflti. Gogol son dönem eserlerinde<br />

Çarl›¤› savunan eserler yazm›flt›. ‹lk dönem eserlerinde sistem karfl›t› görüflleri<br />

güçlü bir dille anlatan Gogol, son dönem eserlerinde Çarl›k rejimine<br />

övgüler düzünce Belinski’nin flimfleklerini üzerine çekmiflti. Çünkü Belinski<br />

gerçe¤in bilgisi ve belli bir idealin ölçüleriyle bak›yordu yaflama.<br />

fiimdiki elefltirmenlerin ço¤u belli bir sermaye gurubunun ücretli reklam<br />

ve tan›t›mc›l›¤›n› yapmaktad›rlar.<br />

Teknolojik geliflmelerin; kitap, dergi gibi yaz›nsal araçlar› ortadan<br />

kald›raca¤› tart›fl›lmaktad›r. Fakat bir iki uygulama hariç henüz yayg›nl›k<br />

kazand›¤›ndan söz edilemez. Bu olas›l›klar› da dikkate alarak, y›kma ve<br />

kurma ifllerini yapacak olan yeni insan›n oluflturulmas› mücadelesini her<br />

türlü arac› kullanarak gerçeklefltirmemiz gerekir.<br />

Proletarya Partisi’ni oluflturma mücadelesinde edebiyat ve sanatda<br />

önemli araçlardan biridir. Proletarya Partisi’ni oluflturacak olan kadrolar›n,<br />

önceden edebiyat eserlerinde birer karakter olarak yarat›lmas› gerekir.<br />

Ki bu konuda az›msanmayacak seviyede bir pratik devrimcilik deneyimimiz,<br />

yengi ve yenilgi deneyimlerimiz vard›r. fiimdi kafa kafaya verip bu<br />

deneyimleri, yürünecek bir hatta dönüfltürmek gerekmektedir.<br />

2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevi Kand›ra-Kocaeli<br />

1 Temmuz 2010<br />

21


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ANT<br />

Kederimden donuklaflt›kça uzlaflarak<br />

aç›ktan ve gizli<br />

usulden ve h›zl›<br />

çürüyece¤imi umuyorlar<br />

dolar kiri ellerini ovuflturarak<br />

uydulu, vizyonlu, bas›nl›, renkli<br />

Daha yaflarken çürüyece¤imi!<br />

Filistin fiairi Mahmut Dervifl’e ithaf…<br />

Gök açm›fl›m duyargalar›m› o günden beri<br />

s›km›fl›m yumru¤umu bütün kalbimce<br />

yene – yenile ama dürüstçe geçerken<br />

tatl› zehirlerinden<br />

yalan havuzlar›ndan<br />

atefl köprülerinden<br />

Sevgiden, dostluktan kavgadan yana<br />

›fl›klar›n ›s›tan alevleriyle<br />

buluflturmas›ndan<br />

usta elleri<br />

sevindi¤im az, hepimiz gibi:<br />

Ama yine de görece¤iz yolum biterken<br />

Keder mi çürütmüfl beni<br />

Ben mi kederi…<br />

Hüseyin Ali Selvi<br />

22


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Babür P›nar<br />

Tart›flma Yöntemi Üzerine -I-<br />

1.<br />

Burjuva bas›n organlar›nda köfle kapm›fl birçok yazar birbiriyle didifliyor.<br />

Birçok televizyon kanal›nda, tart›flma program› ad› alt›nda, çok kafadan<br />

ç›kan tek sesle, zapt-› rap yöneticilerin idaresinde içler ac›s› didiflmeleri<br />

izleyenler, “tart›flmadan” uzaklafl›yor. Baba ve anne çocukla; ö¤retmen<br />

ö¤renciyle; komflu komfluyla; kad›n erkekle; sanatç› sanatç›yla ve<br />

siyasetçi siyasetçiyle didifliyor. Didiflmek, tart›flmak demek de¤ildir. Düflüncesini<br />

ifade etme olanaklar› elinden al›nan bir toplulu¤un, düflünsel yetileri<br />

körelir ve bu toplumda, bireylerin, düflünsel vars›ll›k gerektiren tart›flma<br />

eylemini sürdürebilmesi olanaks›zlafl›r. Bireyin, kendini düflünsel<br />

olarak ifade etmesinin yasakland›¤›, dolay›s›yla tart›flman›n olmad›¤› bir<br />

toplumsal zeminde, özgün felsefeciler de var olamaz. Ülkemizde düflünsel<br />

kurgulamada teorik aktarmac›l›¤›n egemen olmas›nda, uzun bir yasaklar<br />

tarihine sahip olmam›z›n rolü büyük oldu. Do¤ru bir tart›flma, insan› y›pratmak<br />

ve yok etmek için de¤il; kendini ve ötekini gelifltirmek, onarmak<br />

için yap›lmal›d›r; ya yoksa insan›n yok etmeye kesin karar verdi¤i bir insanla,<br />

grupla tart›flmas› anlams›z bir çabad›r. ‹nsan, yok etmek istemedi¤i,<br />

birlikte yaflamak istedi¤i insanla ve grupla tart›flarak, bilgi edinmenin bereketiyle<br />

bilincini gelifltirir.<br />

Bir tart›flmada, tart›flma eyleminin amac›na iliflkin yarar sa¤lay›c›, gelifltirici<br />

sonuçlara ulaflmak; öncelikle, tart›flman›n, somut olgular zemininde<br />

yürütülmesine ba¤l›d›r. Bir sorunun kavranmas› için gerekli ilk koflul<br />

budur. Somut olgular›n kavranmas›nda izlenilen yolu ve yöntemi de hesaba<br />

katmak kayd›yla; yaflan›lan sorunu kavramak ve sürecin verimli olmas›n›<br />

sa¤lamak; fikirlerin somut olgulardan kopar›lmaks›z›n, tart›flman›n<br />

unsuru olmas›n› sa¤lamaya s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Düflünsel olarak “mutlak<br />

do¤rular” ön kabulü üzerinden yap›lan at›flman›n sonucunda, bireylerin<br />

sav› ‘kendisi için do¤ru’ olarak kalacakt›r. Örne¤in, meleklerin varl›¤› ön<br />

kabulüyle, meleklerin kanatlar›n›n olup olmad›¤› üzerine yap›lan bir at›flma<br />

sonucunda, bireylerin kendi savlar›n›n, kendi “do¤rular›n›n” aktarmas›<br />

olarak kalmas› kaç›n›lmazd›r. Kuflkusuz bu at›flma, sonucu itibar›yla,<br />

gelifltirici olamaz ve at›flma eylemi, insan›n kendi bilincine karfl› oynad›¤›<br />

bir oyun olarak, bilgi edinme sürecinde yerini korur. Gerçek anlamda bi-<br />

23


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

reyleri ve toplumlar› gelifltirici tart›flma için; öncelikle, salt düflünsel eylem<br />

sonucunda edinilmifl, “mutlak” kabulü yads›mak gerekir. Mutlak<br />

do¤rular ön kabulü, tart›flma eyleminde bilimsel yöntemi d›fllar. Dolay›-<br />

s›yla tart›flma sonucunda nesnel gerçe¤e ulaflman›n önü t›kan›r. Di¤er yandan,<br />

sanal olan bilginin soyutlanmas› ile ulafl›lm›fl önermelere iliflkin bir<br />

tart›flman›n da verimsiz olmas› kaç›n›lmazd›r. Sanal olan›n varl›¤› ve yoklu¤unun<br />

bilimsel ispat› olanaks›z oldu¤u anlamda, yaln›zca adsal olarak<br />

var olan bir fleyin varl›¤› ve yoklu¤u üzerine sürdürülen at›flma; farkl› dil<br />

kullanan iki insan›n karfl›l›kl› sohbet etmesine benzer ve bu at›flman›n verimli<br />

olmas›n› beklemek bofltur. Kuramlar›n toplumsal kökleri, ortaya ç›-<br />

k›fl koflullar›, topluluklar› etkileme nedenleri irdelenmeli, aç›klanmal› ve<br />

bu siyasî, iktisadî ve sanatsal kuramlar›n, ideolojik unsurlar olarak, egemen<br />

s›n›flarla iliflkisi somut verilerle ortaya konulmal›d›r. Bilgi aktar›m<br />

eylemi, söz konusu kuramlar›n savunucular› ile tart›flmaya girilmeksizin<br />

yap›labilir. Ancak, sanal olana iliflkin fikrin yeniden soyutlanmas› ile ulafl›lan<br />

savlar› reddetmek, bu savlar›n sahipleri ile tart›flman›n bofl oldu¤unu<br />

kabul etmek; bizi, onlar›n savundu¤u fikirlerin yasaklanmas›na onay vermek<br />

sonucuna götürmemelidir. Gerçe¤in sert yüzüyle karfl›laflmas›yla, bu<br />

savlar›n sahiplerinin, savlar›ndan vazgeçme noktas›na ulaflacaklar›n› bilmek<br />

gereklidir.<br />

2.<br />

Toplumsal yaflamdan kopar›lm›fl kavramlarla sürdürülen bir at›flmada;<br />

her iki taraf›nda “kendi hakl›l›¤›n›” iddia edebilmesi mümkün oldu. Bu<br />

nedenledir ki, sürdürülen at›flma; taraflar›n s›rt›n› yaslad›¤›, felsefî önermeler,<br />

fetifl yarg›lar, dinsel yorumlar ve ideolojik kavramlar›n, toplumsal<br />

yaflam›n izledi¤i geliflme seyrinden uzakta, beyin jimnasti¤ine dayal›, dokunulmaz<br />

ideolojik yap›lar olarak varl›¤›n› sürdürmesine katk› sa¤lad›.<br />

Teorik tart›flma somut veriler üzerinden yürütülmelidir. Ya da Marksistler<br />

bir tart›flmay› böyle yürütmelidir. Diyalektik materyalist yöntem,<br />

toplumsal iliflkilerin getirip önümüze koydu¤u sorunlar›n çözümünde, somut,<br />

toplumsal iliflkiler ve veriler zeminine basarak tart›flmay› öngörür.<br />

Elefltiri, somut bir olgunun karfl›s›na, somut olgularla ç›karak karfl› tez ileri<br />

sürmek eylemidir. Toplumsal iliflkiler ve maddî olgular›n de¤iflimi ve<br />

sonuçlar› hakk›nda ileri sürülen görüfllerin do¤rulu¤unun test edilece¤i<br />

yer; denetleyen ve yarg›layan toplumsal yaflam ve maddî olgular ortam›-<br />

d›r. Bu bilimsel test yöntemidir. Toplumsal yaflam iliflkilerinden kopar›lm›fl,<br />

sanal öngörülerin ifadesi olan kavramlarla sürdürülen bir at›flmada,<br />

iki taraf›nda “kendi hakl›l›¤›n›” iddia edebilmesi, kendi “soyut tasar›mlar”<br />

sistemine dayanarak, mümkün olur. Soyut kavramlar ve teorik flemalarla<br />

sürdürülen bir at›flmada, bazen yüzy›llar geçse de didiflen taraflardan hangisinin<br />

do¤ru söyledi¤i, toplumsal bellek taraf›ndan belirlenemez. ‹ki ta-<br />

24


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

rafça da kabul gören “tek”, “ortak” denetleyici ve yarg›lay›c› yoktur. ‹flin<br />

bafl›nda gerçekleflen ideolojik kopufl, sonuca iliflkin teoride de kopuflun habercisidir.<br />

Taraflar›n ulaflt›¤› sonuçlar›, test edecek toplumsal akl›n tekil<br />

olmamas› nedeniyle, herkesin, “kendine özel” teorisini kabul ettirme eylemi<br />

olan bu at›flma uzar gider. Bu nedenledir ki, insanl›k tarihi boyunca,<br />

kavramlarla ve soyut flemalarla sürdürülen didiflme bitmedi; bir dönem<br />

için uykuya dald› ve toplumsal yaflam iliflkilerinin izledi¤i geliflme seyrinden<br />

uzakta, beyin jimnasti¤ine dayal›, felsefî önermeler, dinsel yorumlar,<br />

“dokunulmaz” ideolojik yap›lar olarak varl›¤›n› sürdürdükçe, bu at›flma<br />

her “yeni dönemde” yeniden bafllad›. At›flma eylemi, her defas›nda, taraflara<br />

geçici bir haz, basit bir doygunluk, rahatl›k, teselli verdi; ama o kadar.<br />

Gerçek bir toplumsal altüst oluflun, bir devrim selinin önünde tüm bu kavram<br />

ve sistemler yerle bir oldu; felsefe çöplü¤ündeki yerini ald›.<br />

Kapitalist bir toplumda, toplumsal yaflam›n sonucu gerçekleflen, s›n›flar<br />

mücadelesinin, getirip önümüze koydu¤u zenginli¤in ifadesinden baflka<br />

bir fley olmayan maddî ve entelektüel olgular›; kulaktan dolma bilgiyle,<br />

önsel flemalarla, teorik laf›zlarla aç›klayan ve bu yolla kurgulanan önermelerle<br />

yönünü bulmaya çal›flan insan, yaflam›n zenginli¤ini, çeperlerini<br />

zorlayarak normatif formüller içerisine s›¤d›rd›. Bu eylemini, bilimsel<br />

teori yapmak sanan bireyin, yöntem aç›s›ndan, idealizm cephesinde k›l›ç<br />

sallayan bir softadan fark› kalmad›.<br />

3.<br />

Bir sorunu, eylemine iliflkin bir veri, yaflam›n›n içsellefltirilmifl bir durumu<br />

olarak alg›lamayanlar›n, dolay›s›yla sorunu gerçek anlamda kavramayanlar›n,<br />

o sorun üzerine tart›flmas› iki biçimde sonuçlan›r. Bir dile tam<br />

anlam›yla vak›f olmayan birey, o dili kullanarak meram›n› ifadede güçlük<br />

çekece¤i için s›¤lafl›r. Tart›flmak istedi¤i/tart›flt›¤› soruna tam egemen olamayan<br />

birey, kaç›n›lmaz olarak teorik laf›zlara, flemalara, sloganlara, genel<br />

geçer kavramlara s›¤›n›r. Bu d›fla vurum tarz›, tart›flman›n karfl› taraf›-<br />

na oldu¤u kadar, tart›flmay› izleyenlere de zarar verir. Ço¤unlukla, okuyucu/dinleyici<br />

bu anlat›m biçiminin etkisine girerek flematikli¤e kayar. Ya<br />

da birey, anlat›c›n›n söylediklerine karfl› ç›kar ve kendi tezlerini ileri sürerek<br />

tart›flman›n bir taraf› olur. Böyle bir durumda karfl› tez ileri süren birey<br />

için tehlike; onun da anlat›c›n›n tart›flma yönteminin etkisi alt›na girerek,<br />

kavramlar sisteminin içerisinde hapsolmas›d›r. Bu durumda tart›flman›n<br />

“kavramlar› çat›flt›rma” biçiminde sürdürülmesi kaç›n›lmaz gerçekleflir.<br />

Tart›flmac›, konuya egemen de¤ilse; yani tart›flmac› sorunu kavramam›fl<br />

ise ve yöntemi bilimsel de¤ilse, bu tart›flman›n sa¤›rlar diyalogu biçiminde<br />

olmas› kaç›n›lmazd›r. Taraflar›n, “kendi -ya da dâhil oldu¤u grubun-<br />

özel kavramlar›yla” ve bu kavramlarla gölgelenen eksik bilgiyle at›flmay›<br />

sürdürmeleri, birbirlerini anlamamalar›na neden olur. Böylesi bir di-<br />

25


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yalogu bafllatan sanatç›, felsefeci ya da siyasetçi, at›flma süreci sonunda,<br />

“siz beni anlam›yorsunuz” diyerek platformu terk eder. Kuflkusuz, düflünsel<br />

dünyas›nda, sorunlar›n analizini kurgusal flemalarla yapan bir bireyin;<br />

yaflam›n karmafl›kl›¤›n›n, bu flemalar, önsel bilgi ve laf›zlarla aç›klanabildi¤ine,<br />

konuyu basite indirgeyerek kavran›labilirli¤ini sa¤lad›¤›na inanc›<br />

o kadar tamd›r ki; karfl›s›ndaki birey, ileri sürdü¤ü savlara hâlâ itiraz ediyorsa,<br />

ona, ötekinin anlama yetene¤inden kuflku duymaktan baflka yol kalmaz.<br />

‹flin ilginç yan›, bu sa¤›rlar diyalogunu sürdüren “karfl›” taraf da ayn›<br />

kan›y› tafl›r. Taraflardan hiçbiri, kendisinin sorunu kavramas› için gereken<br />

bilgi ve bilinç donan›m›na sahip olmad›¤›ndan, nesnel dünyay› anlama/alg›lama<br />

yönteminin ve bu yöntemi benimsemesinde etkin rolü olan<br />

ideolojik unsurlar›n yanl›fll›¤›ndan söz etmez, kendi entelektüel niteli¤inden<br />

kuflku duymaz. Ya da ötekinin sorunu kavramamas›nda ve aktard›klar›n›<br />

anlamamas›nda ve at›flman›n ç›kmaza girmesinde, kendi kulland›¤›<br />

“dil”in olumsuz rolünü irdelemez/irdeleyemez.<br />

At›flman›n, önsel kavramlara ve teorik flemalara dayand›r›larak sürdürülmesi<br />

gevezeliktir. Gevezelik; bilgi edinme ve kavrama sürecine giren<br />

bireyi, etkisi alt›na alabilecek en büyük handikaptan biridir. Kulaktan dolma<br />

bilgiyle, beyin jimnasti¤i yaparak ulafl›lan öngörünün, bireyin ve bireyin<br />

dâhil oldu¤u grubun entelektüel geliflmesine katk›s› olamaz. Aksine bu<br />

yöntemle ulafl›lan sonuçlar, içerisine girmemiz gereken pratik sorunlar›<br />

ele almam›z› ve çözümlememizi erteledi¤i oranda zararl›d›r da. Teorik çözümlemelerin<br />

prati¤i ayd›nlatmas› ve bireylerin eylemini vars›l k›larak<br />

ilerletmesi; ancak, tart›flman›n somut veriler, gerçek fenomenler üzerinden<br />

yürütülmesi ile sa¤lanabilir. Bu ise somut olgular›n tam ve gerçekçi elefltirel<br />

araflt›r›lmas›na, incelenmesine dayal› bir ön eyleme ba¤l›d›r. Bu faaliyet<br />

olmazsa, tart›flman›n yüzeysel sürdürülmesi ve k›s›rlaflmas› kaç›n›lmazd›r.<br />

Tart›flmay›, somut verilerden kopararak, siyasî, kültürel, felsefî ve<br />

dinsel argümanla yürüten bireyler, giderek idealizme kayar. Unutmamak<br />

gerekir ki insan, her dönemde, zor sorunlar›n çözümünde acze düfltü¤ü<br />

noktada, kendisine sanal dayanaklar aram›fl, basit formüllere ve kolayc›l›-<br />

¤a kaç›fl› seçmifltir ve o zaman daha önce oluflturulmufl kavramlara ve flemalara<br />

s›¤›nm›flt›r. Soyutlama eyleminde her basite indirgeme, ayn› zamanda,<br />

sorunun gerçekli¤inden/özünden uzaklaflman›n da zeminini yarat›r.<br />

Teorik kurgularla sorunlara yaklaflmak; toplumdaki tüm geliflmelerin<br />

kayna¤› olan maddî iliflkilerden, (üretim iliflkilerinden) dolay›s›yla toplumsal<br />

iliflkilerin ve çat›flmalar›n o anki durumuna denk düflen pratikten de<br />

kopmak anlam›na gelir.<br />

4.<br />

Bir sorunu gerçek anlamda kavramayanlar›n, sorun üzerine tart›flmalar›n›n<br />

ikinci bir gerçekli¤i var. Sorunu tart›flmaya açan birey, sorunu tam<br />

26


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

kavramad›¤›n› bilir. Ancak sorunu kavramak için tart›flman›n da gerekirli-<br />

¤inin fark›ndad›r. Bu nedenle o sorunu konu edinen tart›flmay› açar. Bu<br />

durumda birey, kendisiyle hesaplaflmak, soyut olarak biçimlendiremedi¤i<br />

durumu “d›fl” etmeni de katarak, çözümlemek, dolay›s›yla düflünsel varl›-<br />

¤›n› gelifltirmek ister. Burada birey yaln›zca bildiklerini aktaran de¤il, ayn›<br />

zamanda aktar›lan ve ö¤renendir. Bu durumda, ötekinin, soruna tam<br />

egemen olmas› gereklidir. Aksi halde tart›flman›n, yine k›s›r döngüye varmas›<br />

kaç›n›lmazd›r. Tart›flmay› bafllatan taraf, tart›flmaya, gelifltirici “d›fl”<br />

etmen olarak ötekinin kat›lmas›n› da istiyorsa; onun da, soruna vak›f olacak<br />

kadar bilgi sahibi olmas›na dikkat etmelidir. Aksi halde, tart›flman›n;<br />

önyarg›l›, flemac› birey ve gruplarla sürdürülmesi durumunda, tart›flmadan<br />

umulan, istenilen verimin al›nmas› olanaks›zlafl›r. Birey, karfl›s›ndaki birey<br />

ve grubun soruna iliflkin entelektüel yeterlili¤i konusunda titiz davranmam›flsa,<br />

sonuçta, gerçekleflen konuflma eylemi, zaman ve enerji kayb›na<br />

yol açar. Genellikle bir soruna iliflkin sav›n›, tart›flarak gelifltirmek isteyen<br />

bireyin, “sav›n›n gelifltirilme¤e muhtaç oldu¤una inanc›”, ötekine taviz<br />

vermesini beraberinde getirir. Öteki de, entelektüel zay›fl›¤› nedeniyle, bu<br />

zaaf› kendi lehine kullan›r. Bu durumda, tart›flman›n, at›flmaya dönüflerek<br />

bo¤ucu bir hal almas› gerçekleflir.<br />

Bireyin ya da gruplar›n önsel flemalarla ve genel kavramlarla at›flmay›<br />

sürdürmesinin bireyi gelifltiremedi¤i iflin bir yan›. Ancak bireyin bu önsel<br />

flemalara ve genel kavramlara neden sar›ld›¤›n›n aç›klanmas› önem kazan›yor.<br />

Bireyin entelektüel düzeyi, onun toplumsal sorunlara yaklafl›m›nda,<br />

çok yönlü davran›p davranamayaca¤›n› belirler. ‹nsanlar, genellikle,<br />

aç›klamaya güçlerinin yetmedi¤i konularda, flemalara dayanma gereksinimi<br />

duyarlar ve bu gereksinim, onlar›; sanal zemine oturan kavramlarla yaflam›<br />

aç›klayan idealizm âlemine iter. Bu durumu aflmak bilimsel cesareti<br />

gerektirir. Bilimsel cesaret, kör cesaretten farkl›d›r. Bilimsel cesaret sahibi<br />

olmak, bir ifli çözmeye nereden bafllayaca¤›n› da bilmek demektir. Bilimsel<br />

cesaret, önümüze ç›kan sorunu, tüm yönleriyle alg›lamak, anlamak,<br />

kavramak, dolay›s›yla da somut durumdan kopmaks›z›n çözümleme eyleminin<br />

zorluklar›n› aflabilmek gücüdür. Kör cesaret ise, somut durumdan<br />

uzak, ezber edilmifl fikir ve d›flsal yaklafl›mlarla, sorunu nedenleri ile birlikte<br />

kavramadan çözülebilece¤ine ‘imanla’ yürüyenlerin sahip oldu¤u cesarettir.<br />

Kör cesaretin baflar›s› tesadüfîdir ve bu anlamda geçicidir. Kör cesaret<br />

sahibi bireylerin, de¤iflen koflullar› göz önüne alarak, taktik de¤ifltirmesi<br />

mümkün de¤ildir. Onlar›n bildikleri ve ›srarla üzerinde yürüdükleri<br />

“bir” yol vard›r ve tüm sorunlar›n çözümü için o “tek” yolu kullan›rlar.<br />

Kör cesaret; insan bilincinin, kendili¤indenci edinimle sahip oldu¤u<br />

bir vas›ft›r. Bilimsel cesaret ise; insan›n iradi eylemine do¤rudan ba¤l›<br />

vars›llaflan bilincine iliflkin bir vas›ft›r. Denilebilir ki, diyalektik materyalist<br />

yöntemi içsellefltirmek ve uygulamada kullanmak, bilimsel cesarete<br />

sahip olmay› gerektirir. Bilimsel cesarete sahip olmayan birey ve grupla-<br />

27


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

r›n, yaflam savafl›m›nda, s›n›rlar› belli bir dönem içerisinde etkin rol almalar›<br />

gerçekleflse de; siyasî, ideolojik sonlar› aç›kt›r; boyun e¤me ve sefalet.<br />

5.<br />

Her yeni dönem, o döneme özgü koflullar›n dayatt›¤› ve dönemin niteli¤inin<br />

as›l belirleyicisi olan koflullara uygun faaliyet ve iliflki biçiminin<br />

sürdürülmesiyle ifadelendirildi. Sürecin gerisinde kalmak, tam da bu noktada,<br />

yeni koflullara uygun faaliyet ve iliflki biçimine ulaflamamak demektir.<br />

Burada faaliyet ve iliflki biçimi yaln›zca pratik de¤il ayn› zamanda teoriktir.<br />

Genellikle de, toplumsal yaflam›n tüm alanlar›nda gerçekleflen, yeni<br />

döneme iliflkin sorunlar›n teorik platformda ortaya konulmas› s›ras›nda,<br />

çeliflkilere ve açmazlara düflülmesi, faaliyet ve iliflki biçiminin teorik düzlemde<br />

hallinin önem kazanmas›na yol açar. Küçükburjuva radikal sosyalist<br />

bireylerin bilincinde hayat bulan; teoriyi önemsememe ve politika d›-<br />

fl› toplumsal disiplinleri (sanat, edebiyat, felsefe, etik) küçümseme tavr›;<br />

devrimci sosyalistler aras›nda da yayg›n bir önyarg›ya dönüfltü ve bunun<br />

ac›s› da çok üst boyutta ve sürekli bir sanc›yla çekildi. ‹pin ucunu kaç›rmadan,<br />

teorik öngörülerin; nesnel durumun izah› ve toplumsal geliflme<br />

seyrinin kavranmas›n›n arac› oldu¤u gerçe¤inden uzaklaflma tehlikesine<br />

karfl› da gö¤üs gererek, teorinin önemsenmesi zorunludur. “Bir kumafl›<br />

kesmeden önce yedi kere ölçmek gerekir” (‹ngiliz atasözü). Siyasal ve sanatsal<br />

yarat› eyleminde, hatalar›n en aza indirilmesi için, olabildi¤ince fazla<br />

ölçüde toplumsal koflullar› alg›lama, kavrama ve denetleme eylemlerini<br />

içeren ön pratik, u¤ranmas› gerekli bir aflamad›r. Bu ön pratik teorik faaliyettir.<br />

Teorik faaliyet, kolektif yarat›c›l›¤a dayal› ve gelifltirici biçimde yap›lmal›d›r.<br />

Kolektif faaliyetin biçimi ise, iflçi s›n›f›n›n kölelik zincirlerini<br />

parçalamas› süreci içerisinde, (toplumsal iliflkinin, iktisadî siyasî, sanatsal,<br />

felsefî vb. her alan›nda) yer alan bireyler aras›nda gerçekleflecek, bilgi<br />

edinme, bilgi aktarma ve tart›flma ile tan›mlanabilir.<br />

Bilgi aktarma eyleminde bulunan bireyler aras›nda tart›flman›n gerçekleflmesi,<br />

kaç›n›lmazd›r. Kuflkusuz, tart›flman›n bilgi aktar›m sürecinde<br />

verimli k›l›nmas›, do¤rudan tart›flman›n nas›l yap›laca¤›na ba¤l›d›r. Bu<br />

nedenle tart›flmada izlenecek yöntemin belirlenmesi de ön kofluldur.<br />

6.<br />

Tart›flma; toplumsal bir varl›k olarak bireylerin, bir sorun hakk›ndaki<br />

düflüncesini d›fla vurma, dolay›s›yla kendi zihinsel ve maddî var oluflunu<br />

ifade edifl sürecinde, öteki ile karfl› karfl›ya gelme prati¤idir. Denilebilir ki,<br />

tart›flma; bireylerin birbirlerini düflünsel yoklama, irdeleme eylemidir. Bireyin,<br />

bir sorun hakk›nda düflünsel olarak kendisini ifade etmesinin kaç›-<br />

n›lmaz olmas› kadar, bireylerin d›flavurumlar›n›n farkl›l›¤› nedeniyle, aralar›nda<br />

bir tart›flman›n gerçekleflmesi de normaldir. Bireyin düflünsel d›fla-<br />

28


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

vurum farkl›l›¤›, kendisinin yaflam biçimine ve ideolojik yüklenimine<br />

do¤rudan ba¤l›d›r. Bir sorunun var oldu¤u yerde, olmas› kaç›n›lmaz tart›flman›n<br />

engellemesi, bireyin, kendini düflünsel alanda ifade etmesini de<br />

engeller. ‹nsan›n toplumsal bir varl›k olmas› itibar›yla; ayn› eylem alan›<br />

içerisinde konufllanman›n zorunlu sonucu, öteki insana iliflkin her prati¤i,<br />

flu ve ya bu flekilde ama mutlaka, kendi varl›¤›na karfl› bir pratik olarak da<br />

gerçekleflti. Ötekinin, d›flavurum eylemini gerçeklefltirmesine ket vurarak,<br />

daha e¤ilim aflamas›nda iken, onun fiziki ve düflünsel dünyas›na hapsolmas›na<br />

neden olan bireyin prati¤i, kendi bilincinde de tahribat›n gerçekleflmesinin<br />

önünü açt›.<br />

Her maddî ve düflünsel olgu kendi karfl›t›yla birlikte var olur. Genel<br />

olarak da ço¤u fikir, ötekine ait fikrin yads›nmas› ile oluflturuldu. ‹nsanl›k<br />

tarihi boyunca, her “tanr›” fikri ve figürü, fleytan fikri ve figürüyle birlikte,<br />

ona atfedilen eylemleri yads›mak üzerinden tasarland›. ‹yi olan, kötü<br />

olanla birlikte tan›mland›. Felsefî, politik, etik, estetik önerme; genellikle<br />

daha önce oluflturulmufl bir baflka ideolojik önermeyi eksen alarak ortaya<br />

konuldu ve biçimlendirildi. E¤er bir düflünür, yaln›zca kendi fikir ve önermelerini<br />

sunmakla kalsayd›, s›¤lafl›rd›. Bir düflünürün, öteki düflünür taraf›ndan<br />

elefltirisi; düflünürün konuyu yeniden irdelemesine neden oldu. Düflünürün<br />

ele almad›¤› bir taraf› ile de sorunu tart›flmak, soruna iliflkin verilerin<br />

ve dolay›s›yla ideolojik önermenin zenginleflmesinin yolunu açt›.<br />

Kuflkusuz her düflünür, teorik önermesini üzerine oturttu¤u verilerin s›n›rlay›c›l›¤›yla<br />

bafl bafla kald› ve teori kurgulama sürecinde k›s›tl› verilere dayanarak<br />

sorunu ele ald›. Dolay›s›yla denilebilir ki, baflka bir düflünürün<br />

konuya iliflkin farkl› somut verilere dayanarak yapt›¤› elefltiri; düflünürün,<br />

öteki taraf›ndan ileri sürülen veriler ve varg›lar› da konu ederek; baflka bir<br />

bak›fl› da hesaba katarak, yani soruna iliflkin verileri daha da zengin k›larak;<br />

tezlerini daha kapsaml› hale getirmesine yol açt›. Bireyin, düflünür<br />

olarak var oluflu önemli ölçüde; kendisiyle tart›flan öteki bireylerin düflünür<br />

olarak varolufluna ba¤l› kald›. Bir düflünürün maddî ve toplumsal duruma,<br />

yaflam iliflkilerine iliflkin önermelerinin ortaya ç›k›fl›, elbette öncelikle<br />

kendi zihinsel çabas›na ba¤l›d›r. Ancak düflünürün ele ald›¤› sorunlar›n<br />

zengin içerik kazanmas›; kendinden önceki düflünürlerin, sorunu ele<br />

al›fl› esnas›nda dikkate ald›klar› verileri ve düflünsel varg›lar›, elefltirel<br />

yaklafl›mla irdelemesiyle do¤rudan iliflkilidir. Kuflkusuz di¤er yandan, bir<br />

düflünürün öngörülerini ve felsefî, politik, estetik önermelerini ele alarak<br />

tart›flan düflünürlerin karfl›t saptamalar›; konuyu gündeme getiren düflünürün<br />

özenli yaklafl›m›n› ve ilgisini üzerine çeker. Somut veriler üzerine oturan<br />

karfl›t öngörüleri de göz önünde bulundurarak, sorunu yeniden irdelemenin,<br />

teorik öngörüleri zenginlefltirmenin yolunu açt›¤›n› saptamak gereklidir.<br />

‹deolojik, politik karfl›tlar› ile bir tart›flmaya giriflmeseydi; entelektüel<br />

geliflmenin köfle tafllar›n› koyan düflünürlerin, büyük olas›l›kla sorunu<br />

farkl› yönüyle de ele almas› ve teorik önermesini zengin k›lmas› ger-<br />

29


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

çekleflmeyecekti. Bu durum, tüm düflünürler için geçerlidir. Teorik (felsefî,<br />

estetik, ideolojik) ve pratik (politik) öncül sayd›¤›m›z düflünürlerin, siyasîlerin,<br />

teorik önermelerini incelerken, karfl›t fikre sahip düflünürlerin de<br />

ne söyledi¤ini ve öngörülerini hangi veriler üzerine oturttu¤unu irdelemek<br />

bizi vars›l k›lacakt›r.<br />

Diyebiliriz ki, tart›flma, bireyi; k›s›tl› verilerle sorunu ele almaktan<br />

uzaklaflt›ran bir eylemdir. Öngörülerini vars›l k›lmak isteyen düflünür, tart›flman›n<br />

kendine sa¤layaca¤› olana¤› bu do¤rultuda kullan›r. Bu anlamda<br />

kendi fikrine ve önermesine karfl› teorik savlar sunan öteki bireye tahammül<br />

edemeyen ve karfl›t fikirlerin yasaklanmas›n›, kendi ideolojik erkinin<br />

bekas› için mubah sayan bireyin öngörüsünün s›¤laflmas› ve yoksullaflmas›<br />

da gerçekleflir. Dolay›s›yla, fikrin ifade edilmesi eyleminin yasaklanmas›na<br />

onay veren ve bu yasa¤› meflru sayan toplumlar›n kültürü de tahrip<br />

olur, o toplumun düflünsel üretim süreci de zarar görür.<br />

(Devam Edecek)<br />

HER fiEY‹N H‹Ç B‹R SONU YOKTUR<br />

Her fleyin hiç bir sonu yoktur,<br />

Bölmelerinde yaflars›n her fleyin;<br />

Bak; tam son diyeceksin, öyle bir an gelir,<br />

Bir çocu¤un olur, belki yoldan bir tafl kald›r›rs›n,<br />

Belki bir devrime kar›fl›rs›n, ölüm senden gitmifltir…<br />

Biten bir fley yoktur hayatta…<br />

‹nsan ömrü, kocaman yaflamlar›n hayat›d›r asl›nda…<br />

Sabri Erdem<br />

25 Temmuz 2008<br />

30


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

‹rfan Ünal<br />

Âfl›k Ruhsatî<br />

Türküler, halk türküleri, yüzy›llar boyu<br />

Anadolu’da ve dünyan›n birçok co¤rafyas›nda<br />

hakl›l›¤›n; zulme karfl› direniflin, baflkald›r›n›n; ezilmiflli¤in,<br />

ezene karfl› ezilenin feryad›n›n, sevdan›n<br />

ve kolektif yaflam›n ads›z kahramanlar› olmufltur.<br />

Ozan›n›n dilinden, saz›n›n yüre¤inden, bir anan›n<br />

yürek s›z›s› gibi pak, bir çocu¤un parlayan gözleri<br />

gibi c›v›l c›v›l dökülen ›rmaklard›r türküler. Gün<br />

gelir yoldafl olurlar bize, gün gelir s›rdafl; gün gelir<br />

kavgada silah ve gün gelir hay›n bir kurflunun delip geçti¤i yürekte bin<br />

ah…<br />

Yüz y›llar ötesinden hayk›ran tarihtir türküler, gerçek birer tarih;<br />

insanl›k ad›na söylenmifl/yaz›lm›fl en temiz sayfalar, en masum sevdalar.<br />

As›rlarca hor görülmüfl, d›fllanm›fl, yoksul halklar gibi itilmifl, bast›r›lm›fl;<br />

fakat hiçbir zaman direncini yitirmemifl, her zaman yeni bir nefesle kavgada<br />

yerini almay› baflarm›fl birer silah arkadafl›, birer yârendir türküler.<br />

Ne var ki onlar› ozanlar›yla, öyküleriyle tan›mak ve anlamak, gerçek<br />

felsefelerini kavrayarak dinlemek burjuvazinin inkâr-imha-asimilasyoncu<br />

politikalar›nda ve kültür yaflam›nda neredeyse imkâns›z hâle gelmifl ve<br />

hatta bunu söylemeye dilim varmasa da üzülerek söylüyorum ki bu bugün<br />

aynen de böyledir, kavgada saf de¤ifltirerek zalimin silah› hâlini alm›flt›r.<br />

Unutmayal›m ki, burjuvazi her ne kadar aksini iddia etse de, kapitalist sistemin<br />

oldu¤u her yerde sömüren-sömürülen veya ezen-ezilen olmak üzere<br />

iki sosyal s›n›f vard›r; türküler de sömürülen-ezilen s›n›flar›n binlerce<br />

y›ll›k öykülerini flifahi yer yer de yaz›l› olarak günümüze tafl›yan birer<br />

ulak, gerçek birer tarihçidirler.<br />

Onlar› bazen bir ozan yakar, söyleyeni bellidir ama halka mal<br />

olmufllard›r; bazen kimin yakt›¤›n› bilemeyiz, ortak (kolektif) bir yaflam›n<br />

(anonim) ürünleridirler. Burada bizlere, yani türkülerin gerçek sahibi olan<br />

halklara düflen görev onlar› burjuvazinin iflgalci kültüründen kurtar›p<br />

gelece¤in gerçek sahiplerine ço¤altarak iletmek ve sonsuza kadar<br />

yaflatmakt›r.<br />

‹flte bu düflünce ve duygular›m›zla türkülerimizin bir gün as›l sahiplerini<br />

bulacaklar›na ve içlerinden yükselen 盤l›klar›n duyularak, anlafl›larak<br />

yaflam›m›zdaki hakl› yerlerini alacaklar›na olan sonsuz inanc›m›z›n da etkisiyle<br />

19. yüzy›l›n ikinci yar›s›yla 20. yüzy›l›n bafllar›nda yaflam›fl olan Si-<br />

31


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

vasl› ozan›m›z Âfl›k Ruhsâtî’yi sizlere tan›tmaya çal›flaca¤›z. Birço¤unuz<br />

onu bestelenen türkülerinden de tan›yacaks›n›z. Yaz›m›z›n ilerleyen k›s›mlar›nda<br />

bestelenen bu fliirlerine de k›saca de¤inece¤iz.<br />

Her fleyden önce flunu hat›rlatmakta fayda var ki Ruhsâtî badeli bir<br />

âfl›k olmas›na ra¤men ba¤lama ya da baflka herhangi bir enstrüman çalmamaktad›r.<br />

Badeli âfl›klarda herhangi bir müzik aleti çalma koflulu yoktur.<br />

Rivayet olur ki onlar bir gece rüyalar›nda pirlerinin elinden bir kadeh içerisinde<br />

sunulan badeyi içtikleri, bölgelerinde yaflayan pir meclisine kan›tlad›klar›<br />

anda âfl›k olurlar ve birden dillerinden fliirler dökülmeye bafllar.<br />

Ço¤u, fliirlerini saz eflli¤inde söyler; ama arada saz çalmay› bilmeyenler de<br />

vard›r; Ruhsatî de onlardan biridir.<br />

Ruhsâtî, 1835-1911 y›llar› aras›nda Sivas’›n Deliktafl buca¤›nda yaflam›fl<br />

bir köy flairidir. As›l ad› Mehmet’tir. Babas›n›n ad› da Mehmet’tir. Eflatun<br />

Cem Güney’e göre annesinin ad› Safiye’dir.<br />

12 yafl›nda öksüz ve yetim kalan Ruhsâtî, iyi bir e¤itim görememifltir.<br />

Dört kez evlendi¤i ve bu evliliklerinden 23 çocu¤u oldu¤u söylenmektedir.<br />

Ruhsâtî, uzun müddet Ali A¤a’n›n yan›nda azap olarak rençberlik, çobanl›k<br />

ifllerinde çal›flm›flt›r. Zaman zaman gurbete de ç›kan Ruhsâtî, ömrünün<br />

son y›llar›n› köyünde imaml›k yaparak geçirmifltir. Baz› deyiflleri<br />

nedeniyle yarg›lanm›fl ve tutuklanm›flt›r.<br />

Ruhsâtî, saz çalmay› bilmese de zaman zaman baflka âfl›klarla at›flmalara<br />

girmifltir.<br />

fiiirlerini daha çok halk edebiyat› gelene¤ine ba¤l› kalarak hece ölçüsüyle<br />

yazm›flt›r; ama zaman zaman aruz vezniyle yazd›¤› da olmufltur. fiiirlerinde<br />

biçim bak›m›ndan titiz davranan Ruhsâtî, konu bütünlü¤üne de<br />

önem vermifltir. Mahallî söyleyifllere de s›kça rastlan›r.<br />

Birçok konuda fliir yazm›fl olan Ruhsâtî’yi biz bu yaz›m›zda tafllamalar›yla<br />

ele alaca¤›z.<br />

fiu türküyü hepiniz dinlemiflsinizdir; ben Grup K›z›l›rmak’dan ilk dinledi¤imde<br />

kim yazm›fl, fliir kimin diye araflt›rma gere¤i duymufltum; çünkü<br />

bu kadar do¤ru ve güncel olan sözlerin flairini merak etmemek elde de-<br />

¤ildi:<br />

32<br />

Hele bir düflün ki gözümün nuru<br />

Bu kadar paray› sana kim verdi<br />

Baz› fukaraya bulma kusuru<br />

Mesti kunduray› sana kim verdi<br />

Anadan do¤unca kürkün var m›yd›<br />

Üryan gelmedin mi börkün var m›yd›<br />

Torba torba mecidiyen var m›yd›<br />

Tükenmez paray› sana kim verdi<br />

Kufl tüyü döflekte yatt›n uzand›n<br />

Haftada bir çeflit geydin özendin<br />

Aferin akl›na sen mi kazand›n<br />

fiu tompu tarlay› sana kim verdi


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Dinle Ruhsâtî ‘yi ne diyom sana<br />

‹yi bir ö¤üttür sanma ki çene<br />

Çal›flmayla verse verirdi bana<br />

Bu köflkü saray› sana kim verdi<br />

S›n›f çat›flmas›n› ne kadar etkili ve do¤ru bir flekilde dile getirmifl.<br />

San›r›m yorum yazmama gerek yok. fiiir oldukça aç›k ve anlafl›l›r. Sadece<br />

bir iki sözcü¤ün anlam›n› aç›klayaca¤›m: Üryan: Ç›plak / Börk: Deriden<br />

yap›lm›fl bafll›k. / Tomp: Küçük tepe, tümsek.<br />

Bir baflka fliirinde Ruhsâtî efendisine flöyle seslenmektedir:<br />

Efendim nazar k›l arzuhalime<br />

Açl›ktan madde bir diyece¤im yok<br />

‹ane buyurmufl devletli beyim<br />

Akflamdan sabaha yiyece¤im yok<br />

(…)<br />

Kimini ne güzel sevmifl kay›rm›fl<br />

Kimini ne güzel vermifl doyurmufl<br />

Kimini ne güzel vermifl buyurmufl<br />

‹man›m muhkemdir sayaca¤›m yok<br />

Murat kapusunda bir tül-i emel<br />

Yaz›lmaz mahfuza bozulmaz ezel<br />

Günde nida eder cellad-› ecel<br />

Kapanm›fl kula¤›m duyaca¤›m yok<br />

Biraz ahvalimden yazd›m varaka<br />

Verirsen Ruhsâtî atmaz ›ra¤a<br />

Bir top bez isterim biraz nafaka<br />

Ölürsem mezarda giyece¤im yok<br />

‹ane: Yard›m. / Muhkem: Sa¤lam. / Murat kapusu: ‹stek kap›s›. / tüli<br />

emel, öznel bir söyleyifl, istek tülü anlam›nda kullan›lm›fl; Ruhsâtî isteklerini<br />

büyük istekler kap›s›nda incecik bir tüle benzetmifl. / Mahfuz: Sakl›<br />

mallar. / Günde nida eder cellad-› ecel: Böyle günde (açl›¤›n ortas›nda)<br />

ecel cellad› seslenir. / Varak: Yaprak, k⤛t.<br />

Bir baflka fliirinde Ruhsâtî, fiathiye gelene¤inde oldu¤u gibi Tanr›’ya<br />

sataflmaktad›r:<br />

Ya ilah› görünmezden bir devlet<br />

Zekat›n› vermez isem geri al<br />

Helalinden dört öküz ver yarabbi<br />

Koflup çifte süremezsem geri al<br />

(…)<br />

Çok verirsin beynamaza hay›na<br />

Sald›n beni zü¤ürtlü¤ün yay›na<br />

Köprüler yapt›ram Tecer suyuna<br />

Kâgir bina kuramazsam geri al<br />

E¤er f›rsat verilirse neler yapabilece¤ini, toplumsal üretime ne derecede<br />

kat›labilece¤ini mübala¤a sanat›na baflvurarak dile getiriyor Ruhsâtî.<br />

S. C. F/3<br />

33


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Bundan daha do¤al daha etkili bir söyleyifl olabilir mi?<br />

Onun feryad› sömürü sisteminin yok etti¤i en büyük de¤erlerden sadece<br />

küçücük birinin feryad›d›r; ama bir o kadar da temsili bir hayk›r›flt›r<br />

o hayk›r›fl. Yine de günümüz flair-yazar tak›m›yla k›yasland›¤›nda, olanaklar›n›n<br />

k›s›tl› olmas›na ra¤men ayd›nlanm›fl ve ›fl›¤›n› gelecek kuflaklara<br />

aktarmay› baflarm›fl bir flairdir Ruhsâtî. Burada günümüz flair-yazar tak›-<br />

m›ndan kas›t bafl›n› devekuflu gibi kuma gömmüfl, idealizmin kuca¤›nda<br />

m›fl›l m›fl›l uyuyan ya da uyku numaras› yaparak de¤iflik yay›n organlar›nda<br />

köfle kapmaya çal›flan, bir türlü ayd›nlanmak istemeyen, aksine halk›n<br />

kafas›n› buland›ran oportünist-kariyerist burjuva sanat 盤›rtkanlar›-uflaklar›d›r;<br />

ayd›nlanmay› kendine yol edinmifl ve bunun bedellerini ödemekten<br />

korkmayan, ezilen s›n›f›n yan›nda yer alan, halka ›fl›k tutan gerçek<br />

anlamda ilerici flair-yazar diyebilece¤imiz beyin ve yürek emektar›<br />

ayd›nlar›m›z›-sanatç›lar›m›z› tenzih ediyoruz.<br />

Halk fliirindeki “dedim dedi”li fliir gelene¤ine de ça¤dafl örnekler<br />

veren Ruhsâtî kendisinden sonra gelen onlarca halk flairini etkilemifl, etkilemeye<br />

devam etmektedir:<br />

Dedim Dilber Gel Bir Pazar Edelim<br />

Dedim dilber gel bir pazar edelim<br />

Dedi ben al›fl› verifli bilmem<br />

Dedim muhabbetten kural›m çarfl›<br />

Dedi ben tenhada görüflü bilmem<br />

Dedim iflittin mi Ferhat-fiirin’i<br />

Dedi aflk yoluna vermifl var›n›<br />

Dedim Ferhat vermedi mi serini<br />

Dedi düflman›m çok, fler ifli bilmem<br />

Dedim Kerem yanm›fl Asl› yoluna<br />

Dedi Asl› düflmüfl elin diline<br />

Dedim Kamber ölmüfl Arzu yoluna<br />

Dedi ben inkisar, karg›fl› bilmem<br />

Dedim Ruhsat sana olmufl mülâzim<br />

Dedi bir ruhsat da olsun ne lâz›m<br />

Dedim e¤er kabul olsa niyaz›m<br />

Dedi ben oraya var›fl› bilmem<br />

‹çinde bulundu¤u ekonomik ve sosyal koflullardan bunalan ve bir<br />

ç›k›fl yolu, bir kurtulufl yolu aray›fl›nda olan flair mistisizme de yönelmifl,<br />

elde edemedi¤i fleyleri öteleyerek gerçek mutlulu¤u bulmaya, anlamaya<br />

alg›lamaya çal›flm›flt›r. Böyle bir ruh hâliyle yazm›fl oldu¤u flu fliiri bugün<br />

en çok sevilen türküler aras›nda yerini alm›flt›r:<br />

34<br />

Daha senden gayr› âfl›k m› yoktur<br />

Nedir bu telafl›n ey deli gönül<br />

Hele düflün devr-i Âdem’den beri<br />

Neler gelmifl geçmifl say deli gönül


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bakt›m iki kifli mezar efliyor<br />

Gam kasavet dalgalan›p afl›yor<br />

Çok yaflayan yüze kadar yafl›yor<br />

Topraklar bafl›na; vay deli gönül.<br />

1835-1911 tarihlerin aras›nda yaflam›fl olan Ruhsâtî’nin fliirlerinde<br />

“mistik” konulara yer vermesini, günümüzde “diyalektik tarihsel materyalizm”<br />

diye söze bafllay›p da idealist-metafizik kulvarlardan bir türlü ç›kamayan<br />

ve de ilerici-devrimci geçinen flair-yazar-sanatç›larla k›yaslad›¤›-<br />

m›zda gayet ola¤an karfl›lamam›z gerekiyor, hatta onlar›n yan›nda Ruhsâtî’ninki<br />

çok önemsiz kal›yor. Böylelerine göre Ruhsâtî’nin daha ileride oldu¤unu<br />

söyleyebiliriz. O, yaflad›¤› koflullarda kendisinden daha geride<br />

olan düflünce-davran›fl çizgileriyle hesaplaflmaya girmifltir. Ruhsâtî’nin<br />

yaflad›¤› dönemlere damgas›n› vuran ‹slâmî kültür ve de¤er yarg›lar› onun<br />

fliirlerinde yer yer ilksel materyalist ögelerle karfl›ya al›nm›fl ve hicvedilmifltir.<br />

Dönemin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, dinsel, insanî vb. iliflki,<br />

çeliflki ve çat›flk›lar› ak›l-mant›k ve bilgi birikimiyle a盤a vurulmaya<br />

çal›fl›lm›flt›r. Ruhsâtî günümüzün ilerici-devrimci geçinip de idealizme<br />

kaym›fl flair ve sanatç›lar›ndan çok daha ilerici, çok daha “sevimli” bir konumdad›r.<br />

Burjuva sanat 盤›rtkanlar› t›pk› Yunus Emre’ye, Mahzunî’ye yapt›klar›<br />

gibi Ruhsâtî’nin gerçek yönünü görmezlikten gelip mistik fliirlerini<br />

onun en önemli fliirleriymifl, onun gerçek dünya görüflüymüfl gibi göstererek<br />

bedel ödedi¤i direnifl ve baflkald›r› fliirlerini-türkülerini unutturmakla<br />

meflguldür.<br />

Dilinin durulu¤u, ak›c›l›¤› ve öz bak›mdan dolu fliirleriyle etkisini devam<br />

ettiren Ruhsâtî, egemen güçlerce içi boflalt›lmaya çal›fl›lsa da Yunuslar,<br />

Mahzunîler gibi tüm sald›r›lara ra¤men gerçek fliirleriyle yaflama tutunmufl,<br />

yaflamaya devam etmektedir. fiu dizeleriyle âdeta içinde bulundu-<br />

¤umuz koflullar›n tan›¤› ve bugün aram›zda yaflamakta oldu¤unu kan›tlar<br />

gibidir.<br />

Çarh bozulmufl dünya ›slah olmuyor<br />

Ehl-i fukaran›n yüzü gülmüyor<br />

Ruhsati de dedi¤ini bilmiyor<br />

Yaz› belli de¤il hat belli de¤il<br />

Her ne kadar “Ruhsâtî de dedi¤ini bilmiyor” dese de bizler büyük ozan›n<br />

ne dedi¤ini gayet iyi anl›yoruz ve anlatmak istiyoruz. Onun yarg›lanmalar›<br />

bofluna de¤ildi, mahkûmiyetleri bofluna de¤ildi; bedeller ödemiflse<br />

e¤er bunlar›n bir nedeni vard›. ‹flte o nedenler bu fliirlerinde apaç›k ortadad›r.<br />

Tüm türkü ve Ruhsâtî sevenlerin onu mistik yönüyle de¤il de daha çok<br />

bedel ödemek zorunda oldu¤u sosyal ve insanî yönüyle anlamaya, anlatmaya<br />

çal›flmalar›n›n bir sorumluluk-görev oldu¤unu belirtmek istiyorum.<br />

Yüre¤inizde türkülerle kal›n.<br />

35


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

BANA SORMA<br />

bana sorma<br />

rengi uçurulmufl mevsimleri<br />

kuflu göçürülmüfl kufllu¤u<br />

tezek soluyan bacalar›n konu¤u<br />

leyleklere sor<br />

hayk›rs›n zaman<br />

çirkin hedeflere saplanm›fl<br />

dik duran türkülerimizi<br />

telin dilinden<br />

yelesi savrulan yeni yetmenin<br />

devrim kula¤›na<br />

bana sorma<br />

düflürülmüfl kaleleri<br />

yitirilmifl y›ld›zlar›<br />

kocalm›fl bulutlar aln›na dikilmifl<br />

iki namlu gözlerime sor<br />

hayk›rs›n zaman<br />

dar geçitlerde s›nananlar›<br />

sülün dilinden<br />

candan berilerimin çin’den ötelerine<br />

çin’den ötelerimin candan berilerine<br />

bana sorma<br />

yontulan karanl›¤›n<br />

esirgenmifl flafaklar›n›<br />

36


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

hünerli ellerin ›fl›kl› parmaklar›na sor<br />

sor ki ç›ks›n gayr›<br />

‘’kader’’ denen balyozlar›n saplad›¤›<br />

keder çivileri<br />

reçinesi ak›t›lan iflçilerin<br />

umut kütü¤ünden<br />

hayk›rs›n zaman<br />

vars›l kap›s›na boyun e¤meyeni<br />

gülün birinden<br />

dalgalar› h›fl›rdayan denizlerin<br />

dalgak›ran aflklar›yla<br />

bana sorma<br />

keklik alacas› gönülleri<br />

bal› süzülmüfl gözleri<br />

ordu kuran yaln›zlar›n<br />

çapraz bak›fllar›na sor<br />

sor ki ç›ks›n gayr› batt›¤› kinden<br />

madencinin keleplenmifl saçlar›<br />

Refik U¤ur<br />

37


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ÖZ BE ÖZ<br />

miletli bir filozofun ›rma¤›nday›m…<br />

miletli bir filozofun ›rma¤›nda akan benim…<br />

bilincimin beni savurdu¤u kapsam:<br />

evren!..<br />

aynada<br />

kendime bak›yorum<br />

flu<br />

garip<br />

kütleye…<br />

flu<br />

garip<br />

kütle<br />

benim<br />

arkas›nda ›fl›k tozu b›rakan flahap<br />

flu flekilsiz yo¤unluk<br />

flu renk halay›…<br />

hepsi…<br />

hepsi benim<br />

ben<br />

bu<br />

kozmik<br />

hamurun<br />

öz<br />

be<br />

öz<br />

çocu¤uyum!..<br />

Hasan Koç<br />

F Tipi Cezaevi-Bolu<br />

38


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Mehmet Karakufl<br />

Bilim-<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika-Etik Bütünselli¤i<br />

Yolunda <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>*<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergi’mizin (S.C) tüm say›lar›n› incelediniz. Sizde<br />

edebiyatla hafl›r neflir olan birisiniz. Genel olarak Dergimizi nas›l buldunuz?<br />

Mehmet Karakufl** (M.K): <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>, henüz yeni bir dergi. Her<br />

say›da daha nitelikli bir düzeyde ç›k›yor. Sosyalist gerçekçilik çizgisinde<br />

ç›kan dergiler dikkate al›nd›¤›nda, belli bir gelecek vaat ediyor. E¤er sosyalist<br />

gerçekçili¤i gelenekselli¤in d›fl›na tafl›y›p, flimdiye kadar ortaya ç›-<br />

kan birikimle harmanlayabilirse, benimsedi¤i sanat anlay›fl› aç›s›ndan<br />

önemli bir rol üstlenebilir.<br />

S.C: Dergimizin ilk say›s›nda a¤›rl›kl› olarak sosyalist gerçekçili¤in<br />

ne oldu¤u ve bizim neden kendimizi sosyalist gerçekçi olarak tan›mlad›¤›-<br />

m›z üzerinde durduk. Biliyoruz ki, sosyalist gerçekçi ak›ma olan ilgi azalm›flt›r.<br />

Dünyadaki mevcut ortam göz önünde bulunduruldu¤unda, sosyalist<br />

gerçekçili¤in zay›flamas›n› neye ba¤l›yorsunuz?<br />

M.K: Sosyalist gerçekçili¤e ilginin azalmas›n›n en temel nedeni, dünya<br />

konjonktüründe, bir yandan reel sosyalist sistemin çöküflü ve bir yandan<br />

da sosyalist mücadelenin ivme kaybetmesiyle direkt ilgilidir. En az<br />

bunun kadar etkili bir neden de, konjonktüre ba¤l› olarak, kendini sosyalist<br />

olarak tan›mlayan bireylerin bu mücadeleden koptuktan sonra edebiyat<br />

alan›na geçtiklerinde, tutunmak için piyasaya hâkim olan edebiyat anlay›fllar›yla<br />

kendilerini var etme durumudur. Özellikle âdeta sosyalist mücadelenin<br />

antitezi olarak edebiyat alan›n›n görülmesi önemli bir etkendir.<br />

Piyasada soldan gelenlerin edebiyat camias›nda etkin ve belirli bir rol oynamalar›<br />

ancak bununla aç›klanabilir. Bir yandan da hâkim sistemin kendini<br />

her alanda örgütlemek ve edebiyat alan›nda kendi anlay›fl ve de¤er<br />

yarg›lar›n› hâkim k›lmak için yapt›klar› yay›nc›l›k çal›flmalar›n›nda bunda<br />

önemli bir pay› vard›r. Bunun bir sonucu olarak, ortaya ç›kan edebiyat<br />

ürünlerinin yaflanan temel sorunlardan kopuk ve daha çok sabun köpü¤ü<br />

kabilinden ürünler olmas›n› da ancak bununla aç›klayabiliriz. ‹flte böyle<br />

bir konjonktürde sosyalist gerçekçili¤e önemli bir rol düflmektedir. Bir<br />

39


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yandan politik olarak sosyalist mücadele sürdürülürken di¤er yandan da<br />

ayn› bak›fl aç›s›yla, ülkemizdeki temel sorunlar› sanat ve edebiyat alan›nda<br />

ifllemek bu mevcut egemen sanat ve edebiyat ak›m›n› etkisizlefltirmekte<br />

önemli bir rol üstlenecektir. fiimdiye kadar sanat ve edebiyat alan›na politika<br />

alan› kadar bir rol verilemedi. San›ld› ki, politik mücadele yükseldi-<br />

¤inde kendili¤inden buna ba¤l› olarak her alanda da bir yükselifl olacakt›r.<br />

Oysaki sosyalizm mücadelesinin en yo¤un oldu¤u y›llarda bile politik mücadele<br />

ile at bafl› giden bir sanat cephesi yarat›lamad›. Bundan da ders alarak,<br />

her iki cepheyi bir arada götürmek ve her cephedeki kazan›mlar› di-<br />

¤er cepheye aktararak, gerek kitleselleflmede ve gerekse de karfl› ak›m› geriletmede<br />

önemli sonuçlara yol açaca¤› kaç›n›lmazd›r.<br />

S.C: Hem dünyada hem yaflad›¤›m›z co¤rafyada, mevcut sanat ortam›na<br />

hâkim olan anlay›fl daha çok banka ve holdinglerin finanse etti¤i<br />

ak›mlar ya da sanatç›lard›r. Dolay›s›yla bir sanat aristokrasisinin oluflmufl<br />

oldu¤unu görüyoruz. <strong>Sanat</strong> aristokrasisi tüm ölçüleri belirlemek istiyor<br />

ve bu anlamda epeyce de etkili oldu¤u söylenebilir. <strong>Sanat</strong> aristokratlar›n›n<br />

yaratm›fl oldu¤u bu hâkimiyeti hangi araçlarla nas›l k›rabiliriz?<br />

M.K: Hiç kuflkusuz, bir sanat aristokrasisinden söz edilebilir. Bu güruhun<br />

en temel ifllevi hâkim paradigmay›, sanki her türden paradigmalara<br />

karfl›ym›fllar gibi çok ince bir tarzda sanat ve edebiyat arac›l›¤›yla topluma<br />

zerk etmektir. Bunlara karfl› mücadele etmek tek bir cepheden mümkün<br />

de¤ildir. Hayat›n her alan›nda örgütlü ve örgütlü oldu¤u kadar var<br />

olan örgütlülü¤ü çeflitli kurum ve kurulufllara dönüfltürerek geriletilebilinir.<br />

Bunun için de esas olarak, politik mücadelenin pozitif anlamda ivme<br />

kazanmas› gerekir. Çünkü karfl› taraf›n etkin oldu¤u dönemlere bak›ld›-<br />

¤›nda hep darbe sonras› süreçlere denk geliyor. Ki böyle süreçlerde sosyalist<br />

mücadele zay›flat›ld›¤›ndan sanat aristokrasisinin etkinli¤i aç›s›ndan<br />

önemli bir zemin olufluyor. Böylesi dönemlerde devrime umudunu yitiren<br />

kitleleri manipüle etmek ve temel sorunlar›ndan dikkatleri baflka konulara<br />

çekmek daha kolayd›r. Bu nedenle, içinde bulundu¤umuz koflullar dikkate<br />

al›nd›¤›nda hem politik ve hem de sanat aç›s›ndan var olan kurumlar›<br />

gelifltirmekle birlikte, özellikle sanat aç›s›ndan oldukça genifl bir yelpazede<br />

-sinema, TV dahil- etkin bir kurumlaflmaya ihtiyaç vard›r. Ama bunun<br />

a¤›rl›k noktas›n› politik mücadele oluflturacakt›r. Politik mücadele kitlelerin<br />

gündemine girdi¤i oranda, sosyalist gerçekçili¤i temel alan sanat ve<br />

edebiyat cephesi de bir çekim merkezi oluflturacakt›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat<br />

cephesi aç›s›ndan sosyalist bak›fl aç›s› korunarak, özellikle biçim konusunda<br />

daha yarat›c› tarzlar›n denenmesine ihtiyaç vard›r. Söz konusu toplumu<br />

kucaklayan kurumlaflmalar oldu¤u zaman sanat aristokrasisi geriletilebilinecek.<br />

40


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

S.C: Bilindi¤i üzere Türkiye’de ciddî yaz›l› kültür oluflmadan, medya<br />

araçlar› gündeme girdi. Kuflaklar›n kültürel birikimleri yamal› bohça misali<br />

paramparça oldu. Cumhuriyet döneminde ise önce devleti kurup ard›ndan<br />

bir uluslaflma bilinci oluflturulma yöntemine gidildi. Oluflturulan<br />

tüm kültürel kurumlaflmalarda bir milliyetçi bak›fl aç›s› kitlelere verilmek<br />

istendi. Sonuçlar›na bakt›¤›m›zda; kendisini solcu olarak tarif eden kimi<br />

ayd›n ve sanatç›lar›n da Kemalist ideolojiyle hareket etti¤ini görüyoruz.<br />

Bir tarafta Kemalist ideolojiyle “toplumcu gerçekçilik” yapt›¤›n› iddia<br />

eden kesim, di¤er tarafta da liberal ve postmodern ak›m piyasay› kaplam›fl<br />

durumdad›r. Sosyalist gerçekçilik iddias›nda olan gruplar ise darmada¤›n›kt›r.<br />

Di¤er yay›nlar›m›zda da s›k s›k bu konuyu ifllemeye çal›fl›yoruz.<br />

Marksist hareketin parçalanm›fll›¤›na son vermeden sanat edebiyat<br />

alan›n›n da etkisiz kalaca¤› bellidir. Birbirinden ay›rmad›¤›m›z sanat ve<br />

politik mücadele ortam›nda parçalanm›fll›¤› nas›l aflabiliriz?<br />

M.K: Bu topraklarda, parçal›l›k veya tepeden inmecilik bir olgu. Sorun<br />

bu olguyu görüp, buna göre hareket etmektir. Bu aç›dan düflünüldü-<br />

¤ünde, biz iç dinamikleriyle geliflen bir burjuva kültürünü edinmeden daha<br />

çok feodal kültür ve de¤er yarg›lar›n›n hâkim oldu¤u bir zihniyetle sosyalizme<br />

yöneliyoruz. Bu nedenle sosyalist kavray›fl›m›z veya sosyalizme<br />

yükledi¤imiz baz› de¤erlere bu zihniyetimiz yans›maktad›r. Bir yandan da<br />

resmî ideolojinin kurumlar›ndan etkilenmifl olmam›z durumu daha da<br />

içinden ç›k›lamaz bir hale sokuyor. Burada öncelikle yapmam›z gereken,<br />

resmî ideolojiyle ve bu ideolojinin yönlendirdi¤i tüm de¤er yarg›lar›yla bir<br />

hesaplaflma içinde olmam›zd›r. Bu hesaplaflmayla, her türden milliyetçilikten<br />

uzak tamamen enternasyonalist ve toplumun ana çeliflkilerini yans›-<br />

tan ve bu ana çeliflkilerine karfl› sosyalist duruflu sergileyen bir tav›r içinde<br />

olmak gerekir. Bu kadar yaflan›lan fleylerden sonra art›k hem milliyetçi<br />

hem sosyalist, hem Kemalist hem sosyalist olunmayaca¤› aç›kt›r. Zaten<br />

bu eflyan›n do¤as›na ayk›r›d›r. Ülkede yaflanan bu çarp›kl›¤›n yan› s›ra,<br />

Marksizm’i nas›l anlad›¤›m›z veya yorumlad›¤›m›z da önemlidir. Tüm deneyimler<br />

dikkate al›nd›¤›nda ve bu deneyimler ›fl›¤›nda Marksizm’e daha<br />

genifl bir pencereden bakmaya ihtiyaç vard›r. E¤er Marx’›n belirlemelerine<br />

dinsel dogma bab›nda yaklaflm›yorsak, yaflad›¤› ça¤›n özgünlü¤üyle ele<br />

al›rsak, evrensel olanla özgül olan›n ayr›m›n› do¤ru yapabilirsek, söz konusu<br />

kuflatmay› aflabiliriz. E¤er felsefeye ve paradigmalara bir yönüyle<br />

yön verenin bilimsel geliflmeler oldu¤unun bilincindeysek, söz konusu bilimsel<br />

geliflmeler temelinde yeniden Marksizm’i yorumlamaya ihtiyaç<br />

vard›r. Günümüzdeki liberal vb. e¤ilimler, t›kanan sisteme nefes ald›rma<br />

çabalar›d›r. Fakat sistemin yap›sal krizi varl›¤›n› sürdürdükçe bu türlü çabalar›n<br />

kal›c› çözümler getirmeyece¤i aç›kt›r. Bu gün sistemi yönlendiren<br />

güçler bile bunun fark›ndalar ve kendi krizlerini aflmak için bile Mark-<br />

41


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

sizm’den yararlanma çabas›ndalar. Karfl› güç nas›l ki Marksizm’den ders<br />

ç›kar›yor ve kendi ç›karlar› için yararlanmaya çal›fl›yorlarsa bizler de mevcut<br />

sistemin tüm deneyimlerinden kendi ç›karlar›m›z temelinde dersler ç›-<br />

karmal›y›z. Önemli olan emek sermaye, ezen ezilen cins, ulus, yöneten ve<br />

yönetilen gibi topluma yön veren temel eksenlerde sosyalist duruflu koruyabilmektir.<br />

Bunu sa¤larken at bafl› olarak, bu kavray›fl›m›z› sanat ve edebiyata<br />

uygulad›¤›m›z zaman birbirini etkileyen ve birbirlerinden etkilenen<br />

bu alanlar daha iyi bir geliflme çizgisine yol açacaklar› kaç›n›lmazd›r. Paradigmada<br />

ar›l›k olmadan prati¤in karmafl›k sorunlar›na yan›t bulabilmek<br />

ve ya olabilmek mümkün de¤ildir. Ar› olmayan bir paradigma hem yönlendirmeye<br />

aç›k ve hem de hedeflenen amaçla, çeliflir ve onu yads›yan bir<br />

noktaya varmas› kaç›n›lmazd›r.<br />

S.C: Co¤rafyam›zdaki devrimci gruplar genel olarak sanat edebiyat<br />

alan›na küçümseyen bir bak›fl aç›s› içinde oldu. Devrimci gruplar›n en geliflkin<br />

oldu¤u dönemlerde bile süreklili¤ini sa¤lam›fl ve toplum üzerinde<br />

etkili olabilen bir sanat dergisi üretilemedi. Örne¤in Sabahattin Alilerin<br />

üretmifl oldu¤u Marko Pafla ya da Nâz›mlar›n üretti¤i Resimli Ay vb. dergilerin<br />

toplumdaki etkinli¤i seviyesine ulaflm›fl bir dergi bir daha üretilemedi.<br />

Bunu neye ba¤l›yorsunuz?<br />

M.K: Nâz›mlar›n döneminde sosyalizmin prestijinin en yüksek oldu-<br />

¤u dönemdi. Bu nedenle, sosyalist gerçekçilik ad›na ç›kar›lan dergiler hiç<br />

sorgulanmaks›z›n benimsenebiliyordu. En az bu neden kadar etkili ikinci<br />

bir nedense, ç›kar›lan ürünlerin kalitesiydi. Birço¤umuzun devrimcileflme<br />

sürecine bakt›¤›m›zda, Marksist literatürü okumadan önce Nâz›m’›n fliirleriyle<br />

bir tan›flma söz konusudur. Yani edebiyat literatüründen politik literatüre<br />

do¤ru bir yönelim vard›r. Ne ki, pratikte bu yaflanmas›na ra¤men,<br />

duygudan bilince do¤ru bir yönelim olmas›na karfl›n ve üstelik yap›lan<br />

sevk ve idare edenlerin de böyle bir geliflim çizgisinden gelmesine ra¤men,<br />

tam tersi bir yaklafl›m sergilemeleri ancak s›¤l›kla aç›klanabilinir.<br />

Daha çok, temel mücadele yöntemini öne ç›kararak di¤er mücadele yöntemlerini<br />

ikinci planda ele alma ad›na hiç ele almama durumu vard›r. Sanki<br />

devrim oldu¤unda ikinci alan olarak görülenler hemencecik kendili¤inden<br />

infla olacakm›fl gibi bir yaklafl›m vard›r. Oysa politik kurumlar da dâhil<br />

tüm kurumlar mücadele içinde flekillenip devrimle birlikte yeni toplumun<br />

kurumlan haline gelirler. Tabii ki, hepsi politik kurumlarla ayn› düzeyde<br />

bir geliflmeye yol açmayabilir. Ama burada bir ret vard›r. ‹flin kolayc›l›¤›na<br />

kaç›larak ve mücadeleye esas yön veren temel biçim gerekçe<br />

gösterilerek di¤er alanlar› karfl› tarafa b›rakman›n ne tür sonuçlara yol açt›¤›<br />

söze gerek b›rakmayacak kadar aç›kt›r.<br />

42


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

S.C: Devrimci gruplar içinde sanat edebiyat alan›na yönelen kadrolar<br />

genellikle gruptan kopuyor. Ayn› flekilde gruplar, sanat edebiyata yönelen<br />

kadrolar› içinde tutam›yor. Kopan kadrolar›n hepsi de¤il ama a¤›rl›kl›<br />

bir k›sm› bir düflünsel de¤iflime u¤ruyor. Bunlar ço¤unlukla sanat<br />

aristokrasisine dâhil olman›n çabas› içinde oluyor. De¤er yarg›lar› genellikle<br />

piyasan›n belirleyicili¤i alt›na giriyor. Yaflanan sosyalizm denemelerini<br />

de dikkate alarak sanat-politika-estetik bütünlü¤ü ya da partili-partisiz<br />

sanat konular›yla ilgili ne düflünüyorsunuz?<br />

M.K: Söz konusu sonuca yol açan, yap›lar›n sanat ve edebiyata s›¤<br />

yaklafl›m› kadar bireylerin de tersinden ayn› nitelikteki yaklafl›m› göstermesinden<br />

kaynaklanmaktad›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat› d›fllay›c› bir yaklafl›m,<br />

tersinden politikay› d›fllay›c› bir yaklafl›ma yol açmaktad›r. Oysa her iki<br />

alan da birbirleriyle uyumlu bir biçimde götürülebilinir. Sosyalist gerçekçili¤e<br />

alan aç›lmas› aç›s›ndan politik mücadele baflat oldu¤undan, her ne<br />

kadar sanat kendi içinde ba¤›ms›z olsa da politik mücadeleye ba¤›ml› geliflmek<br />

durumundad›r. Bireylerin yeteneklerine ba¤l› olarak, bu alanlarda<br />

görevlendirmeler olabilir. Ancak bu görevlendirmeler veya bireylerin tercihleriyle<br />

yap›lan çal›flmalar di¤er alanlar gibi ele al›nmamal›. Yani bir sanat<br />

kolunda çal›flanla bir sendika kolunda çal›flanlara yaklafl›m ve alanlar›n<br />

ele al›nmas›nda bir farkl›l›k olmak zorundad›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat kendi<br />

do¤as›nda muhalif olmay› tafl›d›¤›ndan partilerin sanat edebiyat kollar›<br />

göreceli olarak ba¤›ms›z olmal›. Geçmiflten beri yap›la gelen parti sanatç›s›<br />

veya parti d›fl› sanatç› tart›flmas›n›n pek sa¤l›kl› bir tart›flma olmad›¤›-<br />

n› söyleyebilirim. Bir anlamda yumurta tavuk tart›flmas›n› and›rmaktad›r.<br />

Partili iyi sanatç›lar ç›kabilece¤i gibi, partili olmayan ama sosyalist gerçekçili¤i<br />

esas alan iyi sanatç›lar da ç›kabilir. Sosyalist sanatç›, yeri geldi-<br />

¤inde içinde bulundu¤u yap›n›n eksikliklerini de sorgulamal›. Ve sanat<br />

arac›l›¤›yla bunlara sosyalist çözümler aramal›. Reel sosyalizm prati¤inde<br />

görülen sloganc›l›ktan ve icazetli eserlere yönelmekten uzak durulmal›.<br />

Bireyde sosyalist kavray›fl ve bak›fl aç›s› derinlefltikçe bireyin iradesine<br />

ra¤men eserlerine de yans›yacakt›r.<br />

Bireyler aç›s›ndan sorun ele al›nd›¤›nda; gerek hapishanelerde gerekse<br />

de d›flar›da, sanat ve edebiyata yönelim yanl›fl bir zeminden bafllanmaktad›r.<br />

Yani politik arenay› terk ettikten sonra sanat ve edebiyat alan›na yönelinmektedir.<br />

Bafllang›ç böyle olunca hiç kuflkusuz, konjonktürel durum<br />

da dikkate al›nd›¤›nda ister istemez bu alana hâkim olan gücün istemleri<br />

do¤rultusunda bir üretime yönelinmektedir. Bu da beraberinde hem bak›fl<br />

aç›s›nda ve hem de de¤er yarg›lar›nda bir erozyona yol açmaktad›r. Âdeta<br />

böylesi bireyler kendilerini egemen sanat baronlar›na kabul ettirmek<br />

için mevcut olandan daha uç noktalara savrulduklar› gerçe¤i say›lmayacak<br />

kadar örneklerle doludur. Özcesi, bu yaklafl›mlar›n yap›lar›n s›¤ yaklafl›-<br />

m›na tepki olarak görülse de asl›nda alt›nda yatan bireysel gelecek kayg›-<br />

43


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

s› kadar ütopyadan kopmay› ifade etmektedir. Yap›lar›n do¤ru yaklafl›m›<br />

gelifltirdi¤i zamanlarda bile bu tür bireysel yaklafl›mlar olacakt›r, ama en<br />

az›ndan do¤ru yaklafl›mla birlikte hem sanat alan›nda bir kurumlaflma yaflanacak<br />

hem de ütopyas›n› koruyanlar›n yap› içinde tutmay› sa¤layacakt›r.<br />

Yaflama yön veren yap› oldu¤undan dolay› yap›lar›n do¤ru yaklafl›ma<br />

gelmesi bireylerinkinden daha fazla önem kazanmaktad›r. Çünkü do¤ru<br />

sanat ve edebiyat yaklafl›m›n› esas alm›fl bir yap› bireyleri de buna göre flekillendirece¤inden,<br />

geçmifle oranla bu yönlü sorunlar daha azalabilece¤i<br />

gibi daha iyi ürünler de ç›kacakt›r. Sosyalistler, kendi yaflamlar›n› sanat ve<br />

edebiyata aktarmad›klar› için, ün yapma ve para kazanma peflinde olan birey<br />

ve sanat baronlar›; kanlar ve canlar pahas›na yarat›lan bir gelene¤i<br />

kendi ç›karlar› aç›s›ndan metalaflt›rmaktad›rlar. Hatta bununla da yetinmeyip,<br />

yaflamlardan çarp›tarak, egemen sistemin nas›l afl›lamaz oldu¤unu ve<br />

ebedi oldu¤unu bir biçimde okuyucular›n bilinçlerine kaz›maktalar.<br />

S.C: Engels, Frans›z toplumunun yap›s›n› istatistiklerden daha çok<br />

Balzac’›n eserlerinden ö¤rendik diyordu. Benzer bir biçimde Lenin, Dostoyevski<br />

ve Tolstoy gibi gerçekçi edebiyatç›lar›; sosyalist gerçekçili¤in ve<br />

ba¤lant›l› olarak Bolflevik hareketin öncelleri olarak de¤erlendirmifltir.<br />

19. ve 20. Yüzy›lda gerçekçi ve sosyalist gerçekçi zeminde eser veren edebiyatç›lar›n<br />

yaratm›fl olduklar› karakterler ve tiplemeler insanlar›n belleklerinde<br />

yerlerini kal›c›laflt›rd›lar. Sosyalizm denemelerinden geriye düflüfl<br />

sonras›nda ve günümüz emperyalist küreselleflme döneminde güçlü ve<br />

kal›c› eserler ç›km›yor. Üstelik mevcut koflullarda, bilgiye ulaflmak daha<br />

h›zl› ve kolay hale gelmifltir. Bilgi ve teknoloji h›zla geliflti¤i halde kültür,<br />

edebiyat ve sanatta bir gerileme oldu¤u gözleniyor. Bu tezat durumu nas›l<br />

aç›klayabilirsiniz?<br />

M.K: Asl›nda, söz konusu durum bafll› bafl›na bir araflt›rma ve inceleme<br />

konusudur. Röportaj ba¤lam›nda ele ald›¤›m›zda öncelikle kat›lal›m<br />

veya kat›lmayal›m, söz konusu dönemlerde yazarlar›n belli bir paradigmas›<br />

vard›. Eserlerini ele al›rken, toplumu ve toplum içinde yaflayan bireyleri<br />

toplumsal iliflkilerin bütünü ba¤lam›nda de¤erlendiriyorlard›. Âdeta, yaratt›klar›<br />

karakterler özgülünde toplumu oldu¤u kadar, toplumun içerisinden<br />

geçti¤i ça¤› da analiz ediyorlard›. Karakterler flahs›nda bu analizler<br />

yap›l›rken geçmifl, bugün ve gelecek göz önüne al›narak analizler gerçeklefltiriliyordu.<br />

Oysa günümüzün yazarlar›nda her ne kadar ça¤dan kaynakl›<br />

bir yönü olsa da, sa¤lam bir paradigma söz konusu de¤il. Daha çok, pazar<br />

iliflkileri ba¤lam›nda, neyin daha iyi pazarlanaca¤›na bak›larak eserler<br />

ortaya ç›kar›lmaktad›r. Örtük veya aç›k, istenilen siparifllere yan›t olunmaya<br />

çal›fl›lmaktad›r. Böyle bir yaklafl›m, ister istemez karakterleri yarat›rken<br />

toplumsal iliflkiler ba¤lam›n› koparmaya yönlendiriyor. Hiç kuflkusuz,<br />

bireyin iç dünyas›n› eksen alan ve yaflad›¤› çat›flmalar› irdeleyen eserler<br />

44


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

yaz›labilir. Ama bu eserler, arka planda güçlü bir toplumsal iliflki ba¤lam›na<br />

dayand›¤› noktada bir anlam ifade edebilir. Yoksa Amerikan toplumunda,<br />

toplum d›fl›na itilmifl milyonlarca insan›n flahs›nda topluma empoze<br />

edilmek istenen bireylerin içinde bulundu¤u durumlar› sadece bireylerin<br />

baflar›s›zl›¤›na ba¤layan yaklafl›ma götürür ki, niyetimiz ne olursa olsun<br />

egemen sistemi meflrulaflt›rmaya ve hakl› ç›karmaya yol açar. Bireylerin<br />

içinde bulundu¤u temel çeliflki ve çat›flk›lardan ar›nd›r›ld›¤›nda, geriye<br />

söz konusu çarp›k bir yaklafl›m kal›r. Oysa bireyin yaflam›na yön veren<br />

ve hatta bireyin tercihlerini bile yönlendiren, toplumsal iliflkilerin bütünüdür.<br />

Bu iliflkiler ele al›narak ve bireyin bu iliflkiler karfl›s›ndaki durufl<br />

ve yaklafl›m›n› sorgulayarak üretilen bir karakter olmad›¤› için günümüz<br />

edebiyat›, fliirden romana kadar tüm alanlarda kal›c› olmayan veya k›sa<br />

sürede unutulan eserler ortaya ç›kart›yor. Bugün haf›zam› yoklad›¤›mda,<br />

hiçbir fliir son yirmi y›lda yaz›lm›fl fliirler de¤ildir. Bunun da söz konusu<br />

durumla yak›ndan ilgisi vard›r. Özcesi, günümüzde yaflanan sorunlar›n temelinde<br />

birey ve toplum iliflkisinin tek yanl› kurulmas›ndan kaynaklanmaktad›r.<br />

Ya toplum flahs›nda toplumsal iliflkiler bütünü yads›n›yor, ya da<br />

birey göz ard› ediliyor. Fakat birey ve toplum iliflkisi iyi kuruldu¤unda ve<br />

bu iliflki ba¤lam›nda toplumsal iliflkiler analizini esas alarak karakterler<br />

yarat›ld›¤›nda, bilimsel araflt›rmalar için de önemli bir veri olabilece¤i gibi<br />

böylesi çal›flmalar› yönlendiren bir iflleve de sahip olabilir. Bu olmad›-<br />

¤›ndan, sanat ve edebiyat günümüz egemen sisteminin ezilenlere dönük<br />

âdeta bir afyonu olarak kullan›lmaktad›r. Özellikle romanda bu çok aç›k<br />

ve belirgindir. Biraz gerçek, fazlas›yla cinsellik harmanlanarak ve toplumsal<br />

ba¤lam›ndan kopararak, özellikle de belli bir gelir seviyesinde olanlar›n<br />

yaflam› eksene al›narak âdeta mevcut sistem yeryüzünün cenneti olarak<br />

sunulmaktad›r. Bu tespite en iyi örne¤i TV dizileri oluflturmaktad›r.<br />

Buradan hareketle yoksul kesimlere belli bir yaflam tarz› empoze edilip o<br />

tarza ulaflman›n ancak ve ancak sisteme entegre olmaktan ve sistem içinde<br />

bu yaflam tarz›n› yakalamak için çal›flmaktan baflka bir yol almad›¤› düflüncesi<br />

afl›lan›yor. Gerçek yaflamda karfl›l›¤› olmayan ve daha çok masallar›<br />

and›ran bu sanal yaflamlar arac›l›¤›yla egemen sistem kendini süreklilefltiriyor.<br />

8 Temmuz 2010<br />

* Bu röportaj› <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergimiz ad›na Kand›ra-Kocaeli 2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevinde<br />

müebbet hapis cezas› alm›fl olan “tutuklu” Arkadafl›m›z Turgay Ulu gerçeklefltirmifltir.<br />

** Mehmet Karakufl: Halen Kand›ra-Kocaeli 2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevinde PKK davas› nedeniyle<br />

müebbet hapis cezas› alm›fl siyasî hükümlüdür.<br />

45


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ÖLÜLER YAS TUTMAZ<br />

yine duman çökmüfl da¤lar›na<br />

gam eline ç›km›fl ad›n<br />

nerede arad›msa en çok orada yoktun göz nurum<br />

nerede arad›msa<br />

gö¤süne kuzgunlar konmufl<br />

orada ceylanlar buldum<br />

görmek midir flimdi bu<br />

duymak<br />

kör olmak<br />

sa¤›r olmak m›<br />

uzatmak m› boynunu sat›r›na cellad›n<br />

düflüp ard›na kay›p evlatlar›n<br />

mezarlar›n› ba¤r›ma kaz›d›¤›n<br />

u¤unmak m› üzerinde bofl tabutlar›n<br />

karaya vurmufl bal›klar›n a¤z› de¤il bu<br />

mezat›na pey sürülmüfl kebapl›k koyun de¤il<br />

bir yoksulluk dedikçe bir ayr›l›k bir ölüm<br />

al dediler gö¤sünden lokmalar koparan iflsizlik<br />

al dediler zam<br />

al dediler feryad› açlar›n<br />

46


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

onlar ki postunun üzerinde ba¤dafl kurmaya geldiler<br />

s›¤mad› kitaplara içtikleri kan›n hesab›<br />

k›yd›klar›n›n ah› gök kubbeye s›¤mad›<br />

bir kiflinin gülmesi için<br />

binlerce kiflinin gözyafllar›yla beslendi ruhlar›<br />

vicdanlar› flak›rt›s›yla beslendi k›rbaçlar›n<br />

mutlulu¤u hep beraber fethetmek kadar gerçek<br />

tek bafl›na yaflamak kadar yalan<br />

iflin birlefltirdikçe paran›n ay›rd›¤›<br />

her biri bir diyarda gebermek kadar sefil<br />

ey eme¤ini vitrinlerde padalyalar * gibi seyreden<br />

görmek midir flimdi bu<br />

duymak<br />

yaflamak m›<br />

yeryüzünü cennetin yüzüne çevirmek<br />

bakmak m› ard›ndan bedeninden yitik o¤ullar gibi gidenin<br />

As›m Gönen<br />

* padalya: ‹çine ot doldurulmufl kufl ölüsü.<br />

47


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Tuncay fiur<br />

Yoz, Kozmopolit Kültür, <strong>Sanat</strong> ve Gençlik<br />

S›n›fl› toplumlarda kültür ve sanat kavramlar› üstyap›n›n bir ögesini<br />

oluflturmakta, insanl›¤›n maddî üretim etkinlikleri üzerinde yer al›p, geliflip,<br />

flekillenmektedir. Neolitik dönemde Mezopotamya’da, insanl›¤›n ilk<br />

yerleflkesinde insanlar›n topluluklar halinde yaflamalar›yla bafllayan ve günümüze<br />

uzanan kültür, sanat serüveni tarihsel sürecin çeflitli evrelerinden<br />

geçerek kümülatif bir biçimde günümüze ulaflm›flt›r. Bu tarihsel süreç içerisinde,<br />

kimi toplumlarla, kavimler insanl›¤›n kültür sanat hazinesine yenilerini<br />

eklerken, kimileri de olanlar› yok etmeye teflebbüs etmifl, yok etmifltir.<br />

Amac›m, bu yaz›da insanl›¤›n tarihi ile ilgili olarak ansiklopedik<br />

bilgiler vermek de¤il elbette; fakat, insanl›¤›n yaratt›¤› bu kültür ve sanat<br />

hazinesine kastetmeye çal›flanlar, kast edenler tarihsel süreç içerisinde, s›-<br />

n›fl› toplumlar›n ortaya ç›k›fl›yla bafllam›fl ve yine bu süreç içerisinden günümüze<br />

kendilerine bu misyonu biçen hakim gerici tabakalar hiç eksik olmam›flt›r.<br />

Olacak gibi de görünmüyor s›n›fl› toplumlar var oldu¤u sürece.<br />

Bahsedilen gerici hakim s›n›flar›n bu u¤ursuz misyonunu günümüzde de<br />

yerine getirmek için canla baflla çal›flanlar›n say›s› maalesef bir elin parmaklar›n›<br />

geçmektedir. 18.yy’dan itibaren h›zla geliflen sanayi ve yeni sömürü<br />

sisteminin ad› olacak kapitalizm insanlar›n kol güçlerinin sömürülmesini<br />

yetersiz bulmufl(!) ve insan› insan yapan di¤er tüm de¤erlerin de<br />

sistematik ve aflamal› olarak sömürülmesine karar vermifltir. Günümüzde<br />

bu misyonu fazlas›yla ve lay›k›yla(!) yerine getirmektedir.<br />

Peki kapitalizm’in de bir sanat› ve kültürü yok mudur? Ad›na kültürsanat<br />

diyecekseniz elbette ki vard›r, hem de mide buland›racak ölçüde att›¤›m›z<br />

her ad›mda, yedi¤imiz, giydi¤imiz, yapt›¤›m›z her fleyde, bakt›¤›-<br />

m›z her yerde. Soral›m o vakit tüm varl›¤› insan eme¤inin sömürüsü üzerine<br />

kurulu olan bu sistem neden kültür sanat gibi alengirli ifllerle u¤raflma<br />

gere¤i duysun? Birileri “olur mu can›m kapitalizmin de sanata ve kültüre<br />

ihtiyac› var; o da insanl›¤›n kültür sanat levhas›na bir fleyler yazmak istiyor”<br />

diyedursun… Biz aslen kendi devaml›l›¤›n›n bir baflka versiyonu olarak<br />

bu tarz ifllere soyundu¤unun bilincindeyiz; e¤er b›rakt›¤› miraslara bakacak<br />

olursak sicili pek de temiz görünmüyor. Günümüzde kapitalizm art›k<br />

ülkeleri topla tüfekle iflgal edebilme cüretini çok fazla gösterememekte<br />

(tabii haks›zl›k etmeyelim bundan da geri durmamaktad›r. Son örne¤i-<br />

48


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ni Irak’ta gördük, görmekteyiz.), daha çok kültür emperyalizmi ve dejenerasyonuyla<br />

bu kadim görevini sürdürmektedir; çünkü bu çok daha kolay,<br />

topa ve tüfe¤e göre de çok daha ucuz ve en önemlisi de çok daha etkilidir.<br />

Kapitalizm insan›n en de¤erli varl›¤› olan eme¤inin sömürüsünde<br />

gösterdi¤i pervas›zl›¤› sözümona sanat›nda ve kültüründe de lay›k›yla<br />

yapmaktad›r; çünkü kapitalizm sanat› ve kültürü hiçbir sanatsal ve etik<br />

kayg› tafl›madan metay› ve metalaflt›rd›¤› insan› tüketime dayanan, hazc›,<br />

bireyci, bin bir çeflit idealizasyon ve mistifikasyonlarla donatm›fl bir çehrededir.<br />

Sosyalist deneyimlerde, Sovyetlerde ve Çin’de baflar›l› örneklerini<br />

gördü¤ümüz sosyalist gerçekçi kültür ve sanat hamlelerine karfl› kapitalizm<br />

de bofl durmam›fl, özellikle “so¤uk savafl” y›llar›nda bizzat toplumun<br />

sosyalizasyonunu engellemek için çok ciddî bütçeler ay›rarak toplumsal<br />

gerçeklikten uzak hazza ve tüketime dayal› bir sanat ve kültür propagandas›na<br />

giriflmifltir. Hollywood bu görevi Lenin’in “<strong>Sanat</strong>lar içinde<br />

sinema bizim için en önemlisidir” dedi¤i sinema alan›nda baflar›l›(!) bir biçimde<br />

yerine getirmifltir, getirmektedir. Sosyalist blo¤un geçici olarak çözülmesiyle<br />

birlikte Kapitalizmin sanatsal, estetik, etik, toplumsal hiçbir<br />

de¤er tafl›mayan sanat ve kültür anlay›fl› tüm dünyada at koflturmaya bafllam›fl,<br />

sözümona sanatta daha özgürlükçü, yenilikçi bir dönemin kap›lar›<br />

aralanm›flt›.<br />

1989’da Berlin Duvar› y›k›l›nca Bat› Berlin’e giden insanlara sanatsal<br />

özgürlük ve yenilik ad›na sunduklar› ilk fley pornografiydi; birilerinin sanat›n<br />

özgürlü¤ünden ve yenili¤inden anlad›¤› fley de san›r›m kad›n bedeninin<br />

piyasaya sunulmas›yd›. Evet, Kapitalizmin sanat anlay›fl› budur; meta<br />

haline getirip satabilece¤i her fleyi cilalayarak al›c›ya sunmak ve art›-de-<br />

¤er haline getirmek. Hal böyleyken ülkemize bu Kapitalist ya¤ma düzeninin<br />

sanat› ve kültürü ne kadar nüfuz etmifltir; toplumumuz, özellikle gençli¤imiz<br />

bunu ne ölçüde alm›flt›r? Bu sorunun cevab› maalesef flu: Alabildi¤ine<br />

bu ya¤ma düzeninin kültürü ve sanat›n› alm›fl vaziyetteyiz. Zaten<br />

Pir Sultan’›n deyimiyle, “bozuk düzende sa¤lam çark olur mu?” Olmuyor<br />

ve olacakm›fl gibi de gözükmüyor. Tarih-toplum, toplum-s›n›f iliflkilerinden<br />

kopuk, bunlar›n diyalektik birli¤inden yoksun, tamamen ihraç ve devflirme<br />

yöntemlerle oluflturulan ve önemli ölçüde de baflar›l› olunan bir kültür-sanat<br />

girdab› içindeyiz. Özellikle ‘80’den sonra Türkiye’nin kap›lar›n›<br />

tamamen açt›¤› ve h›zla kapitalistleflmeye / tekelleflmeye bafllad›¤› dönemden<br />

bu yana egemen yoz kültür ve sanat›n etkileri daha da belirginleflmeye<br />

bafllad›. ‘60 ve ‘70’lerin toplumsal hareketlenmelerinin tüm dünya genelinde<br />

oldu¤u gibi Türkiye’de de yenilgiye u¤rat›lmas›yla, ad›na birilerinin<br />

“yeni dünya düzeni” dedikleri ya¤ma ve talan, her alanda oldu¤u gibi<br />

sanat ve kültürel alanda da yerleflmekte gecikmedi. Bu talan düzeninin<br />

kültür ve sanat›n›n etkileri “12’li darbeler” den sonra Türkiye’de özellikle<br />

gençlik üzerinde etkili oldu, olduruldu; geldi¤imiz gün itibariyle de<br />

oluflturulan bu yoz, kozmopolit kültürün etkisi kendini s›n›r tan›maz bir<br />

S. C. F/4<br />

49


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

biçimde hissettirmektedir. Çünkü ‘80’den sonra ekonomik alanda esen neoliberal<br />

rüzgar, kültür ve sanat alan›nda da “globalleflen, s›n›rlar› kalkan<br />

dünyan›n kozmopolit kültürü” gibi güzellemelerle kendisini al›c›ya sundu<br />

ve kabul görmek noktas›nda da çok gecikmedi. Ülkemiz de ‘80’den sonra<br />

24 Ocak vari kararlarla kapitalizmin anarfli düzenine tüm kap›lar›n› açmakta<br />

hiç gecikmemifl, onun kozmopolit, global(!) kültürünü de ba¤r›na<br />

basm›flt›r. Bu u¤urda hakk›n› vererek hizmet etmek için de memleketteki<br />

baflta üniversiteler olmak üzere tüm kurum ve araçlar› harekete geçirmifltir;<br />

günümüzde de toplum, s›n›f, tarih olgular›ndan ba¤›ms›z, bunlar›n diyalektik<br />

birlikteli¤inden kopuk, yar›m ayd›n yazar-çizer, edebiyatç›lar›n<br />

bini bir parad›r.<br />

Resimde, edebiyatta yenilik ad›na olmad›k mistifikasyonlar ve soyutlamalarla<br />

“ne kadar anlafl›lmazsa o kadar yarat›c›d›r, yenilikçidir” gibi<br />

yaklafl›mlarla kapitalist sanat anlay›fl› s›çt›¤› boku duvara f›rlat›p oluflan<br />

silueti satma hesab›na, yar›fl›na girmifltir; ve burjuvazinin midesinin de baya¤›<br />

genifl oldu¤unu düflünürsek yarat›c›l›klar›n› ve üretkenliklerini durdurabilene<br />

aflk olsun!!<br />

Toplumdan yabanc›laflan, insan› insandan ve toplumdan yabanc›laflt›-<br />

ran bu bilinemezci, hazc›, anl›k tüketime dayanan yoz sanat anlay›fl› karfl›s›nda<br />

“sol cenah›m›z” ne yap›yor, yapabiliyor? Somut durumun somut<br />

tahlilinden hareket edeceksek kal›pç›l›¤›n, sloganc›l›¤›n d›fl›na ç›kt›klar›<br />

söylenemez.<br />

Sol, sosyalist, komünist iddial› -ki bunlara dergimizin ad›n› çal›p kendi<br />

dar gurup amaçlar›na alet edenler de dâhildir (sip tekapesinden bahsediyoruz)-<br />

birçok grup, örgüt, parti “sosyalist gerçekçi sanat, edebiyat dergisi”<br />

gibi iddial› isimler kullanarak yay›n faaliyetleri yapmaktad›rlar; peki,<br />

düzenin bu yoz - kozmopolit kültürü karfl›s›nda gerçekten bir alternatif<br />

olarak durduklar›n› söyleyebilir miyiz? Bu soruya “evet” cevab› vermek<br />

isterdik; fakat, kendi sorumlulu¤umuzuda yeterince yerine getirememenin<br />

eksikli¤iyle ve bilinciyle hay›r demek durumunday›z.<br />

Peki bu yoz kültür kuflatmas›na Sosyalist Gerçekçi bir sanat anlay›fl›<br />

ile karfl›l›k verilebilir mi? Ve yaz›m›z›n bafll›¤›nda kulland›¤›m›z bu kuflatma<br />

içinde ne oldum delisi, sa¤a sola savrulan bilinemezci, haz›ra konmac›,<br />

hazc›, kimliksizleflmifl gençlik ne kadar etkili olabilir? Bu türden sorulara<br />

da gönül rahatl›¤›yla olumlu cevap verilebilir ve yine gençlik de bu<br />

konuda üzerine düfleni rahatl›kla yapabilir. Yeter ki hayat›n ve mücadelenin<br />

d›fl›na ç›km›fl veya itilmifl, kimliksizlefltirilmifl gençli¤imiz ile tutarl›,<br />

ilkeli Marksist-Leninist bir disiplin ve bunun teori ve prati¤ini kendi toplumuna,<br />

kendi sanat›na, kültürüne sentezleyebilen bu u¤urda emek harcayan<br />

kurum, araç ve ilkeli birliktelikler oluflturulabilsin. Gençlik kültür ve<br />

sanat ad›na ne biliyorsa televizyonlardan ve onun hamaset, milliyetçilik,<br />

tarikatç›l›k düzleminde yapt›¤› dizi, film ve programlar›ndan ö¤renmekte,<br />

gördüklerini taklit etmektedir.<br />

50


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Kapitalizmin gençli¤e sundu¤u kültür ortam›, bar, pavyon (yeni ad›yla<br />

club), birahane, kahvehane… gibi mekânlar›n d›fl›na ç›kmamaktad›r. Bu<br />

gibi yerlerde vaktinin önemli bir bölümünü geçiren geçli¤imiz kendisine<br />

sunulan› pervas›zca tüketmekte, insan›n ve ona ait de¤erlerin en i¤difl edilmifl<br />

halini fark etmeseler de kendi hayatlar›nda da sürdürmekte, sürdürmeye<br />

çal›flmaktad›r. Kapitalizm bunu yaparken tabii yoksul ve emekçi gençlerimizi<br />

de düflünmüyor de¤il!! Gençli¤in, her sosyal s›n›ftan gencimizin,<br />

insan›m›z›n tüketebilece¤i (paras›n›n yetti¤i ölçüde) alanlar açmaktan da<br />

geri durmuyor. 50 binden fazla üniversite ö¤rencisinin bulundu¤u bir ilimizde,<br />

Eskiflehir’de art›k bar, pavyon aç›lacak yer kalmazken gençli¤in<br />

bir kitap sat›n alabilece¤i (burjuvazinin kodaman yay›n ve kitapç› tekellerinden<br />

bahsetmiyoruz) bir kitapç› bulunmamaktad›r. Bu ortamda yetiflen<br />

üniversite ö¤rencisi okuldan da tamamen bilimsellik, toplumsall›k, s›n›fsall›k<br />

iliflkilerinden soyutlanm›fl ne oldu¤u, ne ifle yarayaca¤› belli olmayan<br />

bir bilim, sanat ve kültür al›nca ortaya böyle bir gençli¤in ç›kmas› kaç›n›lmazd›r.<br />

Elefltirilerimizi daha da dalland›r›p budakland›rabilece¤imiz kapitalizmin<br />

bu yoz-kozmopolit kültür-sanat istilas›n›n k›r›l›p afl›lmas› yine komünistlerin,<br />

sosyalistlerin, devrimcilerin elindedir. Bu anlamda gençli¤imizin<br />

kendi kültüründen, köklerinden, ilerici tüm de¤erlerinden olabildi-<br />

¤ince fazla yararlanmas›, kendi s›n›f›na düflman, s›n›f atlama özentisi<br />

içinde, kültürüne, etnisitesine, kimli¤ine, inanc›na yabanc›, yabanc›laflt›-<br />

r›lm›fl bir gençlik görünümünden ç›k›p sanat ve kültürde burjuvazinin ve<br />

onun paral› teorisyenlerinin ortaya att›klar› içi bofl, “hayat›n ve mücadelenin”<br />

do¤rulamad›¤› teori ve pratiklerden s›yr›lm›fl, kendi toplumunu, kültürünü,<br />

s›n›f›n› bilen ve kendi somut flartlar›n›n somut tahlili yoluyla, somuttan<br />

al›p soyutla biçimlendiren ve yine somuta döken bir sanat, sosyalist<br />

gerçekçi sanat anlay›fl› yaratabilen bir gençli¤in oluflmas›, oluflturulmas›<br />

bir temenninin yaz›ya dökülmesi de¤il, somut ve olmas› gereken ve<br />

de olacak oland›r.<br />

Bahsetti¤imiz bu kültür ve sanat›n s›n›fl› toplumlarda, kapitalizm<br />

mengenesinde s›k›lan toplumlarda zor oldu¤unun ve kendili¤indenci, belli<br />

bir disiplin ve kolektif üretimden kopuk bir flekilde olmayaca¤›n›n da bilincindeyiz;<br />

fakat olmas› gerekti¤inin ve olaca¤›n›n da bir o kadar bilincindeyiz.<br />

Yeter ki “dar grupçu, alan kapmac›”, s›n›ftan ve sosyolojik halk<br />

gerçekli¤inden kopuk olmayan Marksist-Leninist teori ve pratikle kuflat›lm›fl<br />

birleflik güçlü bir s›n›f partisi, ‹fiÇ‹ SINIFI PART‹S‹ veya KP’nin<br />

öncülü¤ünde her kesimden halklar›m›z, gençlerimiz ortak bir amaç için,<br />

insanl›¤›n ulusal, sosyal ve enternasyonal kurtuluflu için bir araya gelsin,<br />

gelebilsin…<br />

18 Temmuz 2010<br />

51


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

IRAK ÜSTÜNE<br />

1<br />

kaç iflgal edilmifl kent<br />

sa¤›ltabilir sizce<br />

flarapnellerle kör olmufl<br />

bir k›z›n yeflil gözlerini<br />

kaç petrol kuyusu<br />

geri getirir san›rs›n›z<br />

emperyal salyas›yla kirlenmifl<br />

bir halk›n örselenmifl gururunu<br />

kaç bomba anlar acaba<br />

korkuyla a¤larken s›¤›nakta<br />

bir daha büyümeyecek olan<br />

bir yavrunun çocuklu¤unu<br />

hangi tank duyabilir<br />

sessizce boy vermifl gelinci¤in<br />

çi¤nenirken yarasa yüreklilerce<br />

çöle sald›¤› 盤l›¤›n›<br />

2<br />

a¤lama, a¤lama ›rak<br />

vars›n tenine üflüflsünler timsahlar<br />

not düfl insanl›k kitab›na<br />

hesab›n› tarihe b›rak<br />

52


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

"bu yüzy›l yüzy›l›m›z olacak"<br />

dese de pentagonun dartanyan'›<br />

asur'u, roma'y›, unutmufl herhal<br />

unutmufl üç k›tadan baç alan<br />

devr-î osmaniyenin saltanat›n›<br />

ne kadar kendinden eminse zalim<br />

o kadar yak›n olur y›k›m›<br />

iyi oku tarih-î insaniyeyi<br />

unutma hitler'i, mussolini'yi<br />

a¤›z dolusu sesleniflim bundand›r<br />

berhava nutuklar atmaktan vazgeç<br />

bafl›m uzat beyaz saraydan<br />

uzat daltonlar›n sonuncusu<br />

"dön geri bak"<br />

ma¤rurca sil gözlerini<br />

bafl› gö¤e ermez k›yan›n<br />

gün gelir çöp gibi k›r›l›r<br />

ne dal kal›r tekeller a¤ac›ndan<br />

ne yaprak<br />

kelebe¤in ömrü kadar yaflam›<br />

yak›nd›r, de¤il ›rak<br />

toprak dolar gözlerime<br />

gözlerine toprak dolar<br />

görmeyiz belki o günü<br />

çok fleylerin tan›¤›d›r inan<br />

susufluna aldanma sen<br />

akt› m› bent dinlemez<br />

insanl›k denen ›rmak<br />

a¤lama, a¤lama ›rak<br />

Mehmet Ercan<br />

53


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Gonca Akyar<br />

Halk Türküleri Nas›l Bir Mesaj Veriyor?*<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> - Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi olarak halk türkülerine<br />

icra tekni¤iyle yeni bir ses getiren Gonca Akyar ile 15 Temmuz<br />

2010 tarihinde bir söylefli gerçeklefltirdik. Önce, Gonca Akyar kimdir?<br />

Kendisinden dinleyelim:<br />

1985’te Hollanda da dünyaya geldim.<br />

Dünyal› olmam›z›n yan› s›ra, aslen Sivas’l›y›z.<br />

Babam Kangal’›n Topard›ç, annem<br />

de Zara’n›n Culhali köyünden. Ailemizden ilk<br />

olarak dedem, 1970’lerin iflçi göçüyle Hollanda’ya<br />

gelmifl. Daha sonra eflini ve çocuklar›n›<br />

yan›na alm›fl. Derken, üçüncü kuflak olarak<br />

bizler do¤mufluz.<br />

18 yafl›mda Utrecht Üniversitesi’nin Dil ve<br />

Kültür Bilimleri bölümüne bafllad›m. Ayn› y›l<br />

Rotterdam Üniversitesi’nin Kamu Yönetimi<br />

bölümüne geçifl yapt›m ve kendimi 22 yafl›mda<br />

yüksek lisans tezimi savunurken buldum. Do¤rusu,<br />

tüm çabam bir an önce okulu bitirip, daha yarat›c› u¤rafl›larla, ezbersiz<br />

ve s›navs›z bir flekilde kendimi gelifltirebilmekti.<br />

Bu iste¤imin oluflmas›nda, müzi¤in ve halk türkülerinin etkisi büyüktü.<br />

Babam›n 13 yafl›ndan itibaren saz çal›yor olmas›, bizim saz t›n›lar›yla<br />

dolu bir ortamda büyüme flans›na sahip olmam›z› sa¤lad›. Daha sonra küçük<br />

yaflta ilk müzik derslerimi keman ve ard›ndan flüt ile yan flüt üzerine<br />

ald›m. Aile toplant›lar›nda da s›cac›k çay ve sohbetler eflli¤inde söylenen<br />

türkülerin ve deyifllerin ahengi içinde yo¤ruldum. ‹lk flan derslerimi 17 yafl›mda<br />

ald›m ve derslere üniversite y›llar›mda devam ettim.<br />

Üniversite ö¤renimimi bitirdikten sonra, Hollanda ‹flçi Sendikalar›<br />

Federasyonu’nda çal›flmaya bafllad›m.<br />

Halk Türkülerine getirdi¤iniz yorum Ruhi Su, Sümeyra Çak›r gelene-<br />

¤i ile Azeri sanatç› Rashid Beybutov’u an›msat›yor. Türkülere bu türden<br />

bir yorumu seçerken gerekçeniz nelerdir?<br />

Yürekten kulak verdi¤imizde, türkülerin her birinin bize birfleyler anlatmak<br />

istedi¤ini duyar›z. Okuma-yazma olanaklar› olmayan insanlar›m›z,<br />

54


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

yaflamlar›n›, özlemlerini ve umutlar›n› dilden dile, nesilden nesile, as›rlar›<br />

aflarak, bir araç görevi yükledikleri türkülerle anlat›p aktarm›fllard›r. Bundan<br />

dolay› halk türkülerimizi yorumlarken bize düflen en önemli görev,<br />

anlat›lmak istenen duygular› bilinçli ve içeri¤e yarafl›r bir biçimde dinleyicilere<br />

aktarmakt›r kan›mca.<br />

De¤erli Ruhi Su gibi öncü sanatç›lar›m›z binbir emek ve mücadeleler<br />

vererek bize bu ba¤lamda önemli bir birikim ve örnekler b›rakm›fllard›r.<br />

Bilimsel temellere oturtulmufl bat› flan tekni¤inden yararlanarak sesimize<br />

bilinçli bir flekilde hâkim olabilece¤imizi göstermifllerdir. Yetenek ile insan<br />

sevgisinin gereklili¤i ve halk türkülerinin olufltu¤u koflullar› ö¤renip<br />

özümsemenin yan› s›ra, müzik gelene¤imizi ilerletebilmek için iyi bir ses<br />

e¤itimi görmenin de kaç›n›lmaz oldu¤unu anlatmaya çal›flm›fllard›r. Biz<br />

bu do¤ru ve ilerletici birikimlere nas›l s›rt çevirebiliriz? T›pk› ba¤lama,<br />

keman ya da baflka bir enstrüman çalan bir icrac›n›n yapmas› gerekti¤i gibi,<br />

biz de enstrüman›m›z olan sesimizi ve kendimizi gelifltirmek zorunday›z.<br />

Çünkü sesimizin bize tan›d›¤› olanaklar› tam olarak kullanamad›¤›-<br />

m›zda, türküleri olmas› gerekti¤i gibi yorumlayamay›z ve sanatsal de¤erlerimizi<br />

gelifltiremeyiz.<br />

Bundan dolay› ben de halk türkülerimizi yorumlarken, türkülerin kendi<br />

özüne, içeri¤ine ve aktarmak istedikleri duygulara uygun düflecek flekilde,<br />

klasik bat› flan tekni¤inden faydalan›yorum. Bu seçimimin arkas›nda<br />

yatan temel neden de, türkülerin anlatmak istediklerini dinleyicilere daha<br />

net ve güçlü bir flekilde aktarabilme iste¤imdir. Çünkü halk türkülerinde<br />

bizi ilerletebilecek nice önemli bilgi, ö¤reti ve özlemler sakl›.<br />

Tabii, henüz yolun bafl›nday›m ve irdeleyip ö¤renmem gereken konular<br />

çok. Ama elimizde, gelifltirildi¤i takdirde insanlara yararl› olabilecek<br />

bir sanatsal arac›n var oldu¤unu biliyorsak ve bu yolda samimiyetle devam<br />

etmeyi seçtiysek, o arac› ileri bir teknikle ve yaflad›¤›m›z dönemdeki<br />

yeni bilgi ve olanaklarla gelifltirmeyi, hem bu konuda ufkumuzu geniflletmifl<br />

olan de¤erli emektarlara, hem dinleyicilerimize, hem de gelecekteki<br />

nesillere borçlu oldu¤umuzu düflünüyorum.<br />

Halk Türkülerinin içinde emekçi halklar›n›n binlerce y›ld›r birikmifl<br />

özlemleri, umutlar› ve sorunlar› var. Bu aç›dan günümüzdeki emekçi halk›n<br />

ve iflçi s›n›f›n›n kendisini müzikal olarak ifade etmesi, geleneksel birikimin<br />

üzerine yeniyi infla etmesiyle mümkün olaca¤› kanaatindeyiz. Sizin<br />

bu konudaki düflünceleriniz nelerdir?<br />

Halk türkülerimiz insanlar taraf›ndan oluflturulmufl, gelifltirilmifl ve<br />

bundan sonra da yine insanlar›m›z sayesinde ilerleyebilecektir. Sizin de<br />

belirtti¤iniz gibi, emekçi halk, türkülerde kendi ac›lar›n› ve özlemlerini dile<br />

getiriyor. Bu ac›lar ve özlemler toplumsal koflullardan ayr› görülemez,<br />

çünkü a¤›r hayat flartlar›n›n yaratt›¤› sonuçlard›r her biri.<br />

55


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Ve ayn› flekilde icra biçimi de toplumsal geliflmelere s›k› s›k›ya ba¤l›d›r.<br />

Emekçi halk›m›z bilinçlenip ayd›nland›kça, baflka alanlarda olaca¤›<br />

gibi, sanat da bundan olumlu flekilde etkilenecektir. Yeni aray›fllara girebilecektir<br />

insanlar›m›z ve flu an için uzak olabileni rahatl›kla anlay›p, ondan<br />

yararlanabilecektir. Ancak, okuma-yazmas› dahi engellenen halk›m›zdan<br />

bu alanda k›sa zamanda ve köklü bir de¤iflim yapmas›n› beklemek,<br />

gerçe¤i inkâr etmek gibi büyük bir yan›lg› olur.<br />

Ama flu da bir gerçek ki, toplumsal geliflmeler sanat› etkileyece¤i gibi,<br />

sanat da toplumsal geliflmelere ve insanlar›n duyarl›laflmas›na önemli<br />

katk›larda bulunabilir. ‹crac›lar olarak biz de halk›n bir parças›y›z. Ve halk›n<br />

ilerlemesine katk›da bulunmak istiyorsak, sesimizin olanaklar› da buna<br />

elveriyorsa, anca sesimizi ve kendimizi e¤itti¤imiz takdirde halk müzi-<br />

¤ine ve topluma kal›c› bir faydam›z dokunabilir.<br />

Halk türkülerinin okunuflunda geçmiflin s›radan bir taklitçisi olan sanatç›lar<br />

ile sizin yorumunuz aras›ndaki önemli farklar› anlat›r m›s›n›z?<br />

Kendi sanatsal dilinizi olufltururken nelere dikkat ettiniz?<br />

Önceden yap›lm›fl olan› taklit etmek kimseyi ilerletmeyece¤i gibi, samimi<br />

duygularla türkülerin özüne inmemizi de engeller. Oysa türkülerin<br />

özünde kendi yorumumuzu verebilmemiz için önemli ipuçlar› sakl›.<br />

Yaln›z, türkülerin özüne inmemiz son derece önemli bir ad›m olsa da,<br />

bunu yapt›¤›m›zda baflar›l› bir yorumcu oldu¤umuz anlam›n› da ç›kartamay›z.<br />

Baflta kendimizi ve müzik birikimimizi elefltirmemiz, ilerleyebilmemiz<br />

için kaç›n›lmazd›r. Nas›l her insan keman çalmak için gerekli özellikleri<br />

tafl›yamazsa, her insan da sesiyle türküleri icra etmeye yatk›n olmayabilir.<br />

Yetene¤i olsa dahi, icras›n› bilinçli bir flekilde ve tüm olanaklar›yla<br />

gerçeklefltirebilmesi için, ses e¤itimi görüp, sesinde sakl› olan olanaklar›<br />

kullanmay› ö¤renmesi ve gelifltirmesi gerekir. Türküleri yürekten sevmesi,<br />

yaflad›¤› toplumu ac›lar›yla ve güzellikleriyle tan›mas›, hissetmesi,<br />

duymas› ve icras›na gönüllü olarak yans›tabilmesi gerekir. Böylece, müzik<br />

gelene¤imize önemli katk›larda bulunabilir.<br />

Benim de gayretim bu yöndedir, çünkü inan›yorum ki ancak bu yolda<br />

emek vererek icrac› kendisiyle birlikte dinleyenlerin bilinçlenmesine katk›da<br />

bulunup, insanl›¤› bulunulan noktadan bir ad›m ileriye götürebilir.<br />

Bir yetene¤iniz olabilir, ama bilinçli bir flekilde onun üzerine düflüp onu<br />

gelifltirmedi¤iniz ve insanc›l görüfl ve duygularla harmanlamad›¤›n›z sürece,<br />

bilinenin ötesine gidebilmeniz, yorumunuzu zenginlefltirip, insanlara<br />

yararl› çal›flmalar sunabilmeniz güç.<br />

Taklitçilik en nihayetinde icrac›y› kapitalist müzik piyasas›n›n basit<br />

bir piyonuna düflürüyor ve zamanla sanatç›lar› yozlaflman›n bir aktörü<br />

haline getiriyor. Halk türküleri ve yozlaflmay› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?<br />

56


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Halk türkülerinin özü bu denli do¤ru ve sa¤lam olmasayd›, yüzy›llard›r<br />

söylenip bize ulaflamazlard›. Do¤rular, karmafl›kl›¤a yer b›rakmadan<br />

gerçekleri bizlere aktard›¤›ndan, bizi yalanlardan ar›nd›r›p bilinçlendirdi-<br />

¤inden, yalanlarla hükmünü sürdürmek isteyenleri daima korkutmufltur.<br />

Bildi¤imiz gibi de¤erli ozanlar›m›z as›lm›flt›r, nice icrac›lar›m›z zulüm<br />

görmüfl, binbir türlü engellerle karfl›laflm›flt›r ve türkülerimiz küçümsenip<br />

de¤ersizlefltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Buna karfl› en önemli tutum (öz)elefltiriyi<br />

elden b›rakmadan türküleri güçlü içeriklerine göre yorumlamaktan vazgeçmemektir.<br />

Bu noktada icrac›n›n kiflili¤i, amaçlar› ve sanat anlay›fl› önemlidir. Sonuçta,<br />

üretti¤iniz çal›flmalarla insanlara örnek oluyorsunuz. Onlar› iyi ya<br />

da kötü bir flekilde etkileyebiliyor, belli duygular hissettirebiliyorsunuz.<br />

Bu ciddî bir sorumluluktur.<br />

Geliflimi engelleme çabalar› oldu¤u gibi, de¤iflimin gerekli ve hatta<br />

kaç›n›lmaz oldu¤u bilinciyle hareket etmek de mümkündür. Bu ba¤lamda<br />

müzikle insanlara yaklaflabiliriz. Ortakl›klar› görüp, bilinçlenebiliriz. Zaman<br />

ve ülke s›n›rlar›n› aflan yap›c› paylafl›mlar›n mümkün oldu¤unu anlayabiliriz.<br />

Ve yaln›z olmad›¤›m›z› görüp, ço¤alarak ilerleyebiliriz.<br />

San›r›m dayat›lan yozlaflma çemberini k›rmak, halk türkülerinin özünü<br />

tahrip edenlerle mücadele ettikçe ve yerelden evrensele ulaflt›kça mümkün<br />

olacak… Sizce müzikte yerelden evrensele nas›l geçilebilir?<br />

‹sterseniz burada kendi deneyimlerimden bir örnek vereyim. Hollanda’da<br />

yaflamakta oldu¤umdan dolay›, ilk dinletilerimden biri de, büyük<br />

ço¤unlu¤u Hollandal› olan dinleyicilere verdi¤im bir dinletiydi. Güzelim<br />

türkülerimizi söyledikten sonra, bir ara verildi ve o s›rada dinleyicilerimizden<br />

bir bayan yan›ma geldi. Gözleri dolmufl, yutkunarak duygular›n›<br />

dile getirip, onu bir süre önce ziyaret etmifl oldu¤u Anadolu’ya ve insanlar›na<br />

yeniden götürdü¤üm için bana teflekkür etti¤ini hat›rl›yorum.<br />

Bu an, unutamad›¤›m anlardan biridir, çünkü bana halk türkülerimizin<br />

evrensel gücünü çok net bir flekilde anlatm›flt›r. Dinletiden önceki girifl<br />

konuflmamda söyleyece¤im türkülerin içeri¤ini ve anlam›n› k›saca<br />

özetlemifltim. Sonras›nda ise dinleyiciler, sözleri tam olarak anlamasalar<br />

da, içeri¤i ses ve saz›n t›n›lar›ndan alg›lay›p o denli duygulanabilmifllerdi.<br />

‹çeri¤in, biçimin ve icrada esteti¤in birbiriyle uyum içinde olmas›n›n evrensellik<br />

için de ne denli önemli oldu¤unu, o an bir daha kavram›flt›m. Ki,<br />

bu sonuca sadece bir ses ve bir saz ile ulafl›labilmiflti. Düflünsenize, çeflitli<br />

enstrümanlar›n olanaklar› o an türkülerimize destek olabilseydi...<br />

Özetlemek gerekirse, ancak halk türkülerimizin özünü tahrip etmeden<br />

evrensele geçilebilece¤i kan›s›nday›m. Öze, yani içeri¤e uygun ve yarafl›r<br />

bir biçimde, halk türkülerimizi hem bilinçle hem de yürekten icra etti¤imizde,<br />

müzik insanlar aras›nda evrensel bir dile ve güce dönüflebilir.<br />

57


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Burada çok sesli müzik ve halk müzi¤ine dair bir fleyler söylemek konuyu<br />

daha anlafl›r k›lacak, neler söyleyebilirsiniz?<br />

Çok sesli müzik denildi¤inde akl›ma gelen ilk sözcüklerden biri<br />

‘güç’tür. Yar›flmaks›z›n, birbirinden farkl› sesler üreten icrac›lar›n, içeri¤i<br />

destekler biçimde birbirine omuz vermesi, halk türkülerimizde sakl› olan<br />

mesajlar› dinleyicilerin yüre¤ine ve bilincine güçlü bir flekilde iletme olana¤›<br />

sa¤lar bize.<br />

Tabii, çok seslilik halk müzi¤imizde yeni bir dönemi simgeliyor ve bu<br />

döneme henüz ulaflm›fl de¤iliz. Zorlayarak da olacak bir fley de¤il bu; ancak<br />

toplumdaki koflullar›n geliflmesiyle olabilir. <strong>Sanat</strong> toplumdaki geliflmelerle<br />

do¤rudan etkileflim içinde oldu¤undan, toplumun içinde bulundu-<br />

¤u koflullar de¤ifltikçe, de¤iflim sanata ve toplumdaki bireylerin sanat anlay›fl›na<br />

da yans›yacakt›r. S›ras›yla sanat da, toplumun içinde bulundu¤u<br />

koflullar› etkileyebilecektir.<br />

Burada önemli bir noktada yanl›fl anlafl›lmak istemem. Derdim bat›l›-<br />

laflmak ya da yenilikçi bir çabayla çok seslili¤in reklâm›n› yapmak de¤il.<br />

Önemsedi¤im, afla¤›l›k kompleksine veya özentiye yer b›rakmayacak kadar<br />

zengin olan kültürel birikimimizi ve bunun bir parças› olan halk türkülerimizi,<br />

özlerine sad›k kalarak gelifltirebilmek ve güçlü bir flekilde, dile<br />

getirilen duygular› duyurabilmek.<br />

Biliyorsunuz Türkiye’de halk müzi¤i alan›nda hayli farkl› ve kar›fl›k<br />

bir literatür gelifltirildi, özgün müzik, ça¤dafl halk müzi¤i, kent ozan›, türkücü,<br />

devrimci müzik vb. gibi; siz yapt›¤›n›z müzi¤i nas›l tan›ml›yorsunuz?<br />

Halk türkülerimizi bat› flan tekni¤i yard›m›yla icra ediyorum. Halk<br />

müzi¤i yeni bir müzik türü olmad›¤›ndan, bu tan›mlama da çok ayr›cal›kl›<br />

olmad› belki, ama kan›mca buna gerek de yok. Ad›n› ne koyarsak koyal›m,<br />

önemli olan yapt›¤›m›z ifli anlafl›l›r, samimi, bilinçli ve halk›m›za yarafl›r<br />

bir biçimde yapmam›zd›r. Benim de gayretim bu yöndedir.<br />

K›z›lbafl/Alevi gelene¤i halk türküleriyle bugüne tafl›nm›fl durumda bu<br />

konuda neler söylersiniz?<br />

‹nsan› ve dünyadaki geliflimini temel alan Alevîlik’te de müzi¤in güçlü<br />

bir araç yeri vard›r ve bu da bir tesadüf de¤ildir. As›rlar boyu a¤›r dinsel<br />

bask›larla karfl› karfl›ya kalm›fl, sistematik bir flekilde asimile edilmeye<br />

çal›fl›lm›fl olan Alevîler, ayn› zamanda bir direnifl simgesi olan semahlar›,<br />

deyiflleri, tevhitleri yoluyla umutlar›n› ve ö¤ütlerini dile getirmifllerdir.<br />

Belli gerçekleri özgürce dile getirmenin mümkün olmad›¤› koflullardan<br />

kaynakl›, türkülerde mecazi bir anlam yüklenilen sembollere de s›kl›kla<br />

baflvurulmufltur. Böylece felsefelerinde savunduklar› birli¤i, beraberli¤i,<br />

eflitli¤i, kardeflli¤i nesilden nesile türküler arac›l›¤›yla aktarm›fllard›r. Yü-<br />

58


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

reklerinde, bir gün insan›n insana uygulad›¤› bu utanç verici bask›lar›n son<br />

bulmas› inanc›yla...<br />

Sosyalist Gerçekçilik ve müzik konusunda neler söyleyebilirsiniz?<br />

Sosyalist gerçekçilik dünyaya bilimsel ve insani bir flekilde bakma<br />

olana¤› sunuyor insanl›¤a. Dünyam›zdaki temel emek-sermaye çeliflkisinin<br />

ne anlama geldi¤ini özümsememizi, toplumsal koflullara elefltirel yaklaflman›n<br />

ve araflt›rman›n önemini ö¤retiyor bize. Bununla birlikte, bize<br />

de¤iflmezmifl gibi kabullendirilmeye çal›fl›lan çeliflkilerin, ne büyük ac› ve<br />

haks›zl›klara yol açt›¤›n›, ne tür onursuzluklar› ayakta tuttu¤unu bariz bir<br />

flekilde görmemizi sa¤l›yor. Ve de de¤iflimin de¤iflmezli¤ini anlamam›z›...<br />

Müzik de bu noktada insanlar›m›z›n sesi olmaya devam ediyor. Özellikle<br />

halk müzi¤inin de gösterdi¤i gibi, insanlar›m›z, yaflam koflullar›ndan<br />

soyutlanamayacak olan duygular›n›, tepkilerini, özlemlerini türküleri arac›-<br />

l›¤›yla dile getirmifl ve getirmeye devam ediyor. Çözüme ve de¤iflime el<br />

uzat›rcas›na...<br />

Bundan dolay›, icrac›lar olarak bize, bu içeri¤i duyurmak ve çarelere<br />

destek olmak düfler. Net bir flekilde içeri¤i duyurabilmek için, icran›n türkülerin<br />

içeri¤ine ve aktarmak istedikleri duygulara uymas›, onu desteklemesi<br />

gerekir. Uyup destekleyebilmesi için de bu konuda bilgilenme koflulu<br />

kaç›n›lmazd›r. Bu da yine halk›m›zla birlikte kendimizi ve geliflmifl bir<br />

müzik tekni¤ini tan›mak ve anlamakla mümkün.<br />

<strong>Sanat</strong> ve müzikte kapitalist piyasa iliflkilerini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?<br />

Yaflad›¤›n›z sorunlar ve ç›k›fl için önerileriniz nelerdir?<br />

“Bir of çeksem karfl›ki da¤lar y›k›l›r” diyerek cevap versem, çok da<br />

abartm›fl olmam san›yorum. Sonuçta sanat da toplumun ve toplumdaki koflullar›n<br />

bir parças›. Ve toplumdaki çeliflkilerden sanat›n da etkilendi¤i bir<br />

gerçek. Kapitalist toplumlarda her fley h›zl› tüketim ve daha fazla para kazanmaya<br />

yönelik yap›land›r›ld›¤› için, icrac› da buna elefltirisiz ayak uydurdu¤u<br />

sürece bireyselce ve tavizler vererek ayakta kalabilir genellikle.<br />

Ancak bunun sonucunda bir süre sonra üretimleri tüketilip yitecek, unutulup<br />

gidecektir. Belki kendi gemisini kurtarm›fl, ama hepimize ait olan denizleri<br />

sorumsuzca zehirlemifl olacakt›r.<br />

Ve yine bu çeliflkiler sonucunda, bir icrac› olarak paran oldu¤u kadar<br />

‘sanat›n›’ gerçeklefltirebiliyorsun, paran oldu¤u kadar ‘eserlerini’ insanlara<br />

ulaflt›rabiliyorsun. Ancak, maddî imkânlar›n k›s›tl›ysa e¤er, sanat çal›flmalar›n›n<br />

yan› s›ra ekmek kavgas› da vermen gerekti¤i için üretimlerin engellenebiliyor;<br />

albüm çal›flman› hemen gerçeklefltiremedi¤in için insanlar›<br />

bekletme durumunda kal›p flafl›rtabiliyorsun; iletiflim araçlar›n›n bu denli<br />

yayg›n oldu¤u bir zamanda, çal›flmalar›n› dinleyicilere ulaflt›ramayabiliyorsun.<br />

Sonra bir dönüp bak›yorsun ki, “yalanla besliyorlar” insanlar›m›-<br />

z› ve aldat›lm›fl o güzelim ellerden “neden” sorusunu sormayan alk›fllar<br />

59


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yükselebiliyor. Böyle tezat ve k›s›r bir döngü iflte... Ve elele verip sa¤lam<br />

temellere dayanan örgütlü, duyarl› ve tepkili bir karfl›t güç oluflturamad›-<br />

¤›m›z sürece, ç›rp›n›p durulacak böyle bireysel çaresizlikler içerisinde.<br />

Kitlelerle çok h›zl› ba¤ kurmada müzik önemli bir ifllev görüyor, o<br />

aç›dan sanat-müzik bir eylem olarak sanatç›n›n davran›fl› oluyor. Siz sanatsal<br />

hayat›n›z› nas›l bir eylem içersinde geçirmeyi planl›yorsunuz?<br />

‹lk klibimizi de noktalad›¤›m›z gibi, Hatayi’nin sözleriyle özetleyecek<br />

olursak: “fiu öten garip bülbülün, derdi figan› güldür gül, derdi figan› güldür<br />

gül...” Hofl, bülbül olmaya daha uzun yolum var, ama nefesimin yetti-<br />

¤i yere kadar halk türkülerimize ve onlar arac›l›¤›yla hayat›m›zdaki gerçeklere<br />

ses olmaya devam edece¤im. Paylafl›lacak mutlu günlere, halk›n<br />

dürüst türküleriyle omuz verebilmek bir eylem oldu¤u kadar, büyük bir<br />

onurdur benim için...<br />

Gelecekte müzik üzerine projeleriniz var m›, bize biraz bahsedebilir<br />

misiniz?<br />

Babamla birlikte ses ve repertuar çal›flmalar›m›z› kararl›l›kla sürdürüyoruz.<br />

Bir ön çal›flma olan Güldür Gül klibimizden sonra yeni bir klibin<br />

haz›rl›klar› içerisindeyiz. Ayn› zamanda, maddî olanaklar›n da elverdi¤i<br />

bir süreç içerisinde, dinleyicilerimizle bir albüm arac›l›¤›yla buluflmak<br />

için çaba gösteriyoruz. Bunlar›n yan› s›ra dinletilerle dinleyicilerimizle<br />

buluflmaya devam edece¤iz.<br />

‹leride yapaca¤›n›z albümler (Mesela Ruhi Su’nun yapt›¤› Yunus Emre,<br />

Zeybekler gibi) belirli temalar ve derlemeler üzerinde mi olacak yoksa daha<br />

farkl› m›?<br />

Anadolumuz’daki türkü hazinemiz, ömrümüzün yorumlamaya yetemeyece¤i<br />

kadar zengin. Bundan dolay› da derleyip duyurmak istedi¤imiz<br />

türküler de bir hayli fazla. Ayn› zamanda heybemizde paylaflmak istedi¤imiz<br />

kendi çal›flmalar›m›z da var. Zaman› geldi¤inde onlar› da iflleyip dinleyicilerimizle<br />

paylaflabilmeyi umuyoruz. Temelde ise öncelik, türkülerimizi<br />

içeriklerine yarafl›r, sade ve duygular›m›zla dolu bir yorumla duyurabilmekte.<br />

Bizimle böylesine keyifli sohbet etti¤iniz ve zaman ay›rd›¤›n›z için teflekkür<br />

eder, çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz.<br />

Ben teflekkür ederim ve Dergi’nize baflar›lar dilerim.<br />

* <strong>Sanat</strong>ç› Gonca Akyar ile Yap›lan Röportaj. Yaz› bafll›¤› taraf›m›zca konuldu.<br />

60


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

‹rfan Ünal<br />

Tekel-Kriz ve Devrimci <strong>Sanat</strong>*<br />

De¤erli konuklar,<br />

<strong>Sanat</strong> gerçek yaflamdan kopuk olamaz. Bir yerde ac› çeken bir insan<br />

varsa sanat ya da sanatç› ona s›rt›n› dönemez. Gerçek sanat ya da sanatç›<br />

içinde yaflad›¤› toplumun sözcüsü, sesi ve yol göstericisi, öncüsü olan sanat<br />

ya da sanatç›d›r.<br />

<strong>Sanat</strong>ç› en baflta ayd›n olmak ve taraf olmak zorundad›r. Sosyalist<br />

gerçekçi Aragon, “fiair, saz›n› al, ama sabah gazetelerini okuduktan sonra!”<br />

diye seslenir flairim diyenlere.<br />

<strong>Sanat</strong>ç›, içinde yaflad›¤› toplumun ac›lar›n›, kederlerini, sorunlar›n›<br />

kendi sorunlar› gibi bilmeli ve çözüm yollar›n›, gelece¤in ayd›nl›k yollar›na<br />

nas›l yürünmesi gerekti¤ini onlara göstermelidir. Bunu yapabilmesi<br />

için de sanatç›n›n olan bitenden haberdar olmas›; ekonomik, politik, siyasi<br />

gündemi yak›ndan takip etmesi ve tespit etti¤i çarp›kl›klar›, haks›zl›klar›<br />

halk›n anlayaca¤› bir dille en etkili biçimde dile getirmesi gereklidir.<br />

Unutmamak laz›md›r ki sanat, sömüren, ezen burjuva s›n›f›n›n karfl›-<br />

s›nda savunmas›z halk kitlelerinin en önemli silah›, hakl›l›klar›n› dile getirmenin<br />

en etkili yoludur. Onun için de¤il midir ki bu u¤urda Pir Sultanlar,<br />

Yunus Emreler, Mahzuniler, ‹hsaniler ve daha nice ozanlar, ayd›nlar<br />

susturulmufl, yok say›lm›fl ya da y›prat›lm›fllard›r. Bak›n›z halk türkülerine,<br />

onlar halklar›n as›rlarca çekti¤i ac›lar›n, yaflad›klar› sevinçlerin sözcüleri<br />

de¤il midirler. Dünyan›n neresine giderseniz gidin bu böyledir. Onun<br />

için yüzy›llarca yok say›lm›fllard›r.<br />

Burada bir ayr›nt›ya dikkat çekmek gerekiyor: “<strong>Sanat</strong>, hiçbir kurumun<br />

ya da partinin sözcüsü, arac› olamaz.” gibi bir bahaneyle sanat›n içini boflalt›p<br />

onu burjuvazinin sömürüsüne hizmet eden bir kurum hâline getirenler<br />

veya getirmeye çal›flanlar, sanat› idealize ederek ulafl›lmaz bir anlay›fl<br />

olarak gösterenler flunu anlamal›lard›r ki onlar burjuva sömürücülerinin<br />

gerçek sözcülü¤ünden baflka bir fley yapmamaktad›rlar.<br />

Bugün bak›yoruz, tekel iflçileri, son yirmi otuz y›l›n en so¤uk k›fl günlerinde,<br />

aylarca Ankara’n›n göbe¤inde en kötü koflullarda, ellerinden al›-<br />

nan ekmeklerinin hakl› savunuculu¤unu yaparken bile, kendisini sanatç›<br />

ya da ayd›n addeden bir tak›m kifliler TV ekranlar›na ç›k›p ahkâm kesiyorlar;<br />

fakat birinden biri de ortaya ç›k›p gerçek anlamda bir gelecek önerisi<br />

sunmuyor. Yuvarlak laflarla gündemi doldurup, doland›r›p her fleyi do¤al-<br />

61


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

m›fl gibi göstererek burjuva sömürü sisteminden hiçbiri dem vurmuyor;<br />

aksine sömürü sisteminin devam› için gerekli yerlere gerekli mesajlar› ustaca<br />

ve hokkabazl›kla en iyi flekilde göndermeyi baflar›yorlar.<br />

Duygular›n› halk›n›n yaflam›yla yo¤urmayan, halk›n›n çekti¤i s›k›nt›-<br />

lara s›rt›n› dönen, “Ben sanat yap›yorum, bunlar benim sorunlar›m de¤il.”<br />

diyen bir sanatç›, gerçek hayatta taraft›r; fakat ezilen, sömürülen s›n›f›n taraf›<br />

de¤il; aksine ezen, sömüren s›n›f›n taraf›nda olan, halk›n›n ezilmesine<br />

göz yuman ve hatta destek veren bir kifliden baflka bir fley de¤ildir.<br />

Burada siz okurlara, sanatseverlere düflen görev ise s›n›f sanat›n›n bitti¤ini<br />

söyleyenlere kulak asmamak, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen<br />

s›n›flar› göz önünde bulundurarak gerçek sanat yapan sanatç›lar›n›z› tan›-<br />

mak ve onlara destek vermek, geri kalan›na da hak etti¤i dersi vermektir.<br />

Hasan Hüseyin’in dedi¤i gibi:<br />

“biliyorum<br />

fliirle flark›yla olacak ifl de¤il bu<br />

dalda nar›<br />

tarlada ekini k›zartmaz güvercin gürültüsü<br />

ama yine de<br />

diller aras›nda b›çak gibi parlar kavgada<br />

fliirin do¤rultusu”<br />

Kavgada b›çak gibi parlar fliirin, sanat›n do¤rultusu! Onun için onun<br />

hakk›n› vermek, hak olan›n sözcülü¤ünü etmek bir sanatç›n›n bugün en birincil<br />

görevi, en önemli sorunudur.<br />

Sizleri sosyalist flair Pablo Neruda’n›n ‘Bu¤day›n Türküsü’ isimli bir<br />

fliiriyle selamlamak istiyorum:<br />

Halk›m ben, parmakla say›lmayan<br />

Sesimde p›r›l p›r›l bir güç var<br />

Karanl›kta boy atmaya<br />

Sessizli¤i aflmaya yarayan<br />

Ölü, yi¤it, gölge ve buz, ne varsa<br />

Tohuma dururlar yeniden<br />

Ve halk, topra¤a gömülü<br />

Tohuma durur bir yerde<br />

Bu¤day nas›l filizini sürer de<br />

Ç›karsa topra¤›n üstüne<br />

Güzelim k›rm›z› elleriyle<br />

Sessizli¤i burgu gibi deler de<br />

Biz halk›z, yeniden do¤ar›z ölümlerde.<br />

Yoldaflça selamlar…<br />

* 17-25 Nisan 2010 tarihinde gerçeklefltirilen 15. ‹zmir Kitap Fuar›’nda, Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergisi için düzenledi¤i ve 17 Nisan 2010 günü yap›lan “Tekel- Kriz<br />

ve Devrimci <strong>Sanat</strong>” konulu Panel-Söylefli etkinli¤imizde ‹rfan Ünal’›n yapt›¤› konuflma metnidir.<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergisi.<br />

62


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ZORLA GÜZELL‹K<br />

Laf›n içinden ç›kt›<br />

<strong>No</strong>ktas› virgülü yoktu<br />

Zorla güzellik<br />

Para paraya<br />

Üç ka¤›t açt›<br />

Zorla güzellik<br />

Gülüp a¤latt›<br />

Çal›p oynatt›<br />

Para paray›<br />

Yakas›na ast›<br />

Çarfl› Pazar<br />

Estirip gitti<br />

Bir lokmayla<br />

Sevday› kat›k etti<br />

Kafl›na rast›k<br />

Gözüne sürme<br />

Yüzüne göre astar›<br />

Bir oyun iflte<br />

Zorla güzellik<br />

Hüseyin Gül<br />

63


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

S. Ali Tay›r<br />

A¤r›lar Yadigâr›*<br />

“U¤runa çekilen Derttir mihnettir<br />

Senden yan›t oldu¤umuz sebeptir<br />

Kolektif hayat”<br />

On y›ldan fazla olmufl bu dizeleri bir grev defterine özenle iflleyip,<br />

yüksek sesle iflçi, iflçi-köylü ve ö¤renci toplulu¤una okuyal›... “Türkiye<br />

yaflanmaz oldu / Her gün bir baflka zehir” diye bafllayan bu fliir, yaflanmazl›¤›n<br />

nedenini yal›n, özlü ve çarp›c› olarak vermekle yetinmiyor; sorunlar›n<br />

çözümüne iliflkin bir bak›fl da sunuyordu. Bir parças› oldu¤um iflçiemekçi<br />

insanlar›n aras›nda, ço¤u kez ezberden, kaç kez okudumsa, insanlar›n<br />

yüzlerinde o de¤erbilir, o önemseyen ciddî tavr› gördüm. Dolays›z<br />

bir ba¤ kuruluverdi fliirle aralar›nda.<br />

Onun ad›n› çocukluk y›llar›mda, çok seyrek görebildi¤im a¤abeyimin<br />

a¤z›ndan duymufltum ilk kez. “GÖRÜfi GÜNÜ” adl› fliirini, elimde gördü-<br />

¤ü P‹R SULTAN ABDAL Hayat› ve fiiirleri adl› kitab›n iç kapa¤›na ezberden<br />

yazm›flt›... Sonralar› Hasan Hüseyin, A. Kadir gibi, insanl›¤›na insan,<br />

ozanl›¤›na ozan baflka soy-sanatç›larla birlikte hep ayr› bir yeri oldu kavray›fl›mda.<br />

Düflününce, ondaki bilinç-duyarl›l›k ve yaflant›n›n nas›l bütünleflti¤inin,<br />

sürekli birbirini gelifltirdi¤inin örneklerini buluyordum: 1940’l› y›llarda<br />

edebiyat ortam›nda meyhane sohbetleri moda, hatta bir çeflit “zorunluluk”<br />

halindeyken, bu yerlere karfl› tav›r almas›, “arkadafllar›n› da bundan<br />

men etmesi”; Afl›k Veysel, Afl›k Ali ‹zzet gibi “temiz flairlerle” tan›fl›p söyleflmesi-dostluklar<br />

kurmas›; bir yandan, döneme egemen olan küçükburjuva<br />

sanat anlay›fl› GAR‹P ak›m›na karfl› ANT dergisi çevresinde devrimci<br />

edebiyat üretiminin, öte yandan siyasal etkinliklerin örgütleyicilerinden olmas›...<br />

<strong>Sanat</strong>sal etkinli¤inin temellerini halk türkülerine, Dede Korkut’a,<br />

halk hikâyelerine; toplumun, gelece¤i kuracak olan en diri kesimlerinin (iflçi<br />

ve yoksul köylü kesimin) duyufl ve ifade biçimlerinin araflt›r›lmas›na,<br />

Türkçe çerçevesindeki lehçelerin incelenmesine yaslamas›. “Memleketinin<br />

flark›lar› kadar ac›” çekmesi. Bu dize üzerinde biraz düflünmeli... Memleketin<br />

bütün a¤r›lar›, özlemleri, umutlar›, duyarl›¤›, akl›-yüre¤i, dil lezzeti, yaflayan<br />

Türkçe’nin yaflam›n bin bir rengi içinde ald›¤› haller; hepsi, hepsi söz<br />

konusudur memleket türkülerinde, flark›lar›nda.<br />

O ac›lar› çözebilmek için Yunus’ça bilge ve sevecen, Bedreddin’ce<br />

kararl› ve savaflkan, Pir Sultan’ca, Dadal’ca bafl e¤mez, özünü inkâr etmez<br />

olabilmek, hem de bunu en güzel dille, sanatla yapabilmek... ‹flte, gü-<br />

64


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

zellik ve esteti¤in erdemden ve mücadeleden do¤ufludur bu. Ve “Ma¤ripli”nin<br />

dedi¤i gibi, mutluluk, mücadelenin kendisidir…**<br />

M. Suphi Demirci’nin 1973’te onunla yapt›¤› söylefliden bir yan›t›n›<br />

ibretle okuyal›m;<br />

- “fiiirlerinizin yeniden yay›nlanmas› edebiyat çevrelerinde oldu¤u<br />

kadar, okur aras›nda da büyük bir ilgi uyand›rd›. Bu arada Soyut ve Yans›ma<br />

dergilerinde fliirlerinizi ve kiflili¤inizi yücelten yaz›lar yay›nland›.<br />

Bunlar iyi, hofl fleyler tabii... Ama zihnimi kurcalayan bir fley var: Bu yaz›lar›n<br />

yazarlar›, yaz›lar›ndan anlad›¤›mca sizi yak›ndan tan›yan ve bundan<br />

da büyük k›vanç duyan kifliler. Yani, yafl› henüz çile doldurdu¤unuz<br />

y›llara bile de¤memifl bizim kuflak gibi sizinle daha yeni yeni yüz yüze<br />

gelmifl de¤iller. fiiirlerinizi biliyorlar. Dahas›, 1969 y›l›nda yay›mlanan kitab›ndaki<br />

fliirlerinin büyük ço¤unlu¤unu zihnimize kaydetti¤imiz Ahmed<br />

Arif’e ustal›k yapt›¤›n›z› bile biliyorlar. Öyleyken, özel bir konuflmam›zda<br />

da belirtti¤iniz gibi, hakk›n›zda ‹zmir’de ç›kan bir gazetede yay›nlanm›fl<br />

yaz›dan baflka tek bir yaz› yay›mlanmam›fl bugüne kadar. (Necatigil’in<br />

sözlü¤ünde de ad›n›z›n bulunmad›¤›n› belirtelim bu arada.) Kimseyi<br />

suçlamak istemem, ama ad›n›z etraf›nda afla¤› yukar› 30 küsur y›l süren<br />

suskunlu¤un bugün birdenbire aç›k bir ilgiye dönüflmesini nas›l aç›klars›-<br />

n›z?”<br />

- “Bu soruyu ad› geçen yazarlara sorsayd›n›z elbette daha iyi ederdiniz.<br />

Bugün böyle konufltuklar›na göre herhal dünya daha iyiye dönmüfltür.<br />

Ben de hangi da¤da kurt öldü diye soruyorum kendi kendime. Ben hayatta<br />

kimseye hocal›k, ak›ldanelik etmedim. Ustal›k satmad›m. Ahmed Arif<br />

bugünkü yerine bilinen yetenekleriyle oturmufltur. Hiç bir fley bu gerçe¤i<br />

örtbas edemez. Yaln›z, «kendi göbe¤imi kendim kestim, kasaba minnet etmedim»<br />

dedi¤ine göre, kendini afliret töresine bu kadar ba¤l› sayan ve bunu<br />

balland›ra balland›ra, bir marifetmifl gibi söyleyen Ahmed Arif’e, kendi<br />

yi¤itlik zagonu ad›na sorar›m: Aç zulan›, göster restini. Gökten zembille<br />

mi indin? He can›m sen getir üstünü” 1<br />

Menderes döneminde gördü¤ü iflkenceler, uzun hapislik ve sürgün<br />

y›llar› onu fiziksel olarak oldukça y›pratm›flt›. Ama yaln›z bask›larla çevrelendi¤i<br />

de¤il, uzun y›llar pek çok ‘dost’u taraf›ndan yaln›zl›¤a terk edildi¤i,<br />

hatta son günlerini bir huzurevi odas›nda geçirdi¤i halde bilinç ve kararl›l›¤›ndan,<br />

insani de¤erlerinden sapmam›flt›r. Ayr›ca dostlu¤a inanan,<br />

birtak›m olumsuzluklar›, insanl›¤›n çocukluk hastal›¤›n›n, emeklemesinin<br />

ürünü olarak gören biri olarak; sonuna kadar özgecil... T›pk›, yirmili yafllar›nda<br />

sosyalist düflünceleri u¤runa yar› aç, bin bir bask› alt›nda mücadele<br />

veren, devrimci yay›nlar›n “hamall›¤›n›” gönüllü üstlenen, aç da olsa<br />

ça¤r›lmadan sofraya gelmeyen, yaflam›m›z›n kimi dönemlerine sessizce<br />

giren, flikayetsizce ç›kan o “sak›ncal›” gençlerin soyundand›... Can’d› ve<br />

sonuna kadar dost... Ahmed Arif’in, Yaflar Kemal’in, Gülten Ak›n’›n ve<br />

daha baflka edebiyatç›lar›n öncelikle inceleyip tan›tmas› gereken’di. Otuz<br />

S. C. F/5<br />

65


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

y›ll›k bir yok sayman›n 2<br />

ard›ndan nihayet bir dönem ilgi görmüfl, ama<br />

özellikle de yaflam›n›n son y›llar›nda gerçek bir dayan›flmadan, dost ellerinden<br />

yoksun kalm›flt›r; yine de yak›nmas›z yaflam›flt›r. Onun çektiklerini<br />

bile bile görmezlikten gelen baz› “dost”lar›na ne demeli? E¤er ortak de-<br />

¤er ve duyarl›l›klar›m›za onun kadar ba¤l› olabilseydik, böylesine birbirinden<br />

habersiz, at iziyle it izini, sapla saman› ay›ramayan bir edebiyat ortam›nda<br />

olur muyduk? Avni Memedo¤lu, Hasan Hüseyin ve erdemine namuslu<br />

kalm›fl baflka sanatç›lara yap›lanlar yap›labilir miydi?<br />

‹nsan›n has›yd›; yaflam›n›n en civan y›llar›n› gözünü k›rpmadan “gülgülistan<br />

içinde bir memleket” u¤runa harcad›... Düflünce ve duyarl›l›klar›-<br />

n›n pratik önderlerindendi bir yandan da. Kendi dilinden okursak: “Orhan<br />

Veli ve arkadafllar› o zaman devrimci fliirleri yok sayan ve yozlaflt›ran bir<br />

çal›flma içindeydi. Ve bu sebeple biz, ANT çevresinde küçük bir topluluk<br />

da olsak, devrimci sanat sorumlulu¤unu üstlenmifltik. (...) Anti-faflist ve<br />

devrimci bir gençlik ve onun devrimci sanat› etraf›nda yeni bir ak›m›n mümessili<br />

toplumcu bir sanat› ortaya ç›karmay› amaçlayan gençlerdik denebilir.”<br />

3<br />

Sosyalist sanat›n ancak sosyalist bir etkinlik içinde üretilebilece¤ini<br />

bilenlerdendi... Boratav, Boran, Azra Erhat vb. ilerici ö¤retmenlerin ö¤rencilerinden;<br />

Nâz›m, Sabahattin Ali, Muvaffak fieref, Niyazi A¤›rnasl› ve<br />

Ruhi Su’nun yoldafllar›ndand›... R›fat Ilgaz, A. Kadir, Niyazi Ak›nc›o¤lu,<br />

Ö. Faruk Toprak... k›saca “ac›l› kuflak” diye an›lanlardand›...<br />

Gökçe’yi yak›ndan tan›yanlardan ‹smail Gençtürk, bir gün ifl bulma<br />

konusunda Hasan Hüseyin’e dan›flt›¤›nda, O, “Aman’› bilir misin ‹smail!”<br />

diyor... Bir dönem Enver Gökçe’yle de çal›flan bu insana verdi¤i ö¤ütler,<br />

o sanatç›lar›n ne kadar zorlu bir geçim savafl› içine t›k›ld›klar›n› gösteriyor<br />

(ve Orhan Kemal’in o ac› gülümsemesini an›msat›yor). Ama 1981’in üç<br />

y›l sonras›nda önemli bir duyarl›l›k ve dayan›flma gösterildi¤inde art›k<br />

dizleri Hasan Hüseyin’i çekmiyordu...<br />

Kendi kufla¤› içerisinde, Nâz›m’›n açt›¤› 盤›rdan etkilendi¤i halde,<br />

kendine özgü bir fliirsel yap›y› do¤rudan do¤ruya bu co¤rafyan›n tarihten<br />

süzülen de¤erlerine yaslanarak, bu de¤erleri belli belirsiz bir faflizm karfl›tl›¤›<br />

ve halkç›l›kla de¤il de iflçi s›n›f›na sosyalist bak›flla yönelerek kurmas›<br />

bak›m›ndan benzersizdir Enver Gökçe... Bu yönüyle bak›ld›¤›nda<br />

kendisinin ifllemesine f›rsat verilmeyen fliirsel miras›, halen birçok devrimci<br />

olana¤› ba¤r›nda tafl›maktad›r.<br />

Nâz›m Hikmet, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Ruhi Su, Y›lmaz Güney<br />

gibi sanatç›lar› anlay›p özümsemeden sanatç›l›k taslayanlar, K›z Kulesi’ndeki<br />

k›z kurusu gibi, kendilerini zehirleyecek y›lan›, günümüzün o<br />

‘global’, o küresel y›lan›n› bekleyedursunlar...<br />

Enver Gökçe k›rm›z›yla karan›n, dostlukla yabanc›laflman›n, dayan›flmayla<br />

bireycili¤in, sanatsal duyarl›kla, özgürlük eylemiyle bask› ve ya-<br />

66


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

saklar›n, düflünen insanla onun düflmanlar›n›n k›yas›ya savaflt›¤› bir dünyada<br />

dostlu¤a, aflka hasret, özgürlü¤e ve “gül-gülistan içinde” memleketlere<br />

hasret doldurdu çilesini, ast› avaz›n› bafl›m›z›n üstündeki mavi kubbeye...<br />

Yeteneklerini yeterince kullanma f›rsat› bile bulamadan, üretmeye<br />

hasret gitti...<br />

Hey gidi “türküler yadigâr›”, “a¤r›lar yadigâr›” Dost...<br />

<strong>No</strong>tlar:<br />

1 M. Turan / Ö.Seçkin, Enver Gökçe Üzerine, Damar Yay., s. 24/25<br />

2 Bu yok sayman›n tarihini As›m Bezirci’den okuyal›m: “Bütün bu olumlu özellikleri<br />

dolay›s›yla E. Gökçe burjuval›k edebiyat tarihlerine, sözlüklere, antolojilere sokulmam›flt›r.<br />

1940 kufla¤›n›n öteki flairleri (H. ‹. Dinamo, R›fat Ilgaz. A. Kadir, N. Ak›nc›-<br />

o¤lu, Fethi Giray, Ö. F. Toprak v.b.) gibi o da gölgelenmek, afla¤›lanmak, unutturulmak<br />

istenmifltir.<br />

Yaz›k ki bu “beyin y›kama” iste¤i genellikle baflar›ya ulaflm›flt›r. Nitekim, ad› geçen<br />

antolojimi 1969 Varl›k Y›ll›¤›’nda elefltiren Do¤an H›zlan flunlar› yazm›flt›r: “Nice<br />

Gençler bu antolojide yer alan ‹lhami Bekir Tez, Niyazi Ak›nc›o¤lu, Hasan Basri Alp,<br />

Enver Gökçe, Fethi Giray adlar›n› ilk olarak duyduklar›n› söylediler...”<br />

Bu üzücü sonuç yaln›zca tutucular›n eseri de¤ildir. Bunda kimi ilericilerin de pay› vard›r.<br />

Örne¤in toplumcu bilinen Memet Fuat bir kez olsun Enver Gökçe’nin fliirlerini<br />

y›ll›klar›na almam›flt›r. Öte yandan halka s›rt çeviren ‹kinci Yenicilere, hatta Sezai<br />

Karakoç gibi gericilere her y›l bol sayfa ay›rm›flt›r. Fakat ilerici Enver Gökçe’nin bir<br />

dizesine bile yer vermemifltir. Ad›n› bile anmam›flt›r onun...<br />

Öyleyken, Enver Gökçe hiç yak›nmam›flt›r bundan, sessizce direnmifltir. Bir gün olsun<br />

kendini öne sürdü¤ünü öbür flairleri k›skanarak yerdi¤ini görmedim. Kimseyi çekifltirdi¤ini<br />

de duymad›m. O kadar sab›rl›, sayg›l› ve alçakgönüllüdür.” (a.b.ç.-S.A.Tay›r.)<br />

(Türkiye Yaz›lar› Dergisi, Kas›m 1979)<br />

3 M. Turan/Ö. Seçkin, Enver Gökçe Üzerine, Damar Yay., s. 87/88.<br />

* Bu yaz›, yazar›n dokuz y›l kadar önce, mahlasla ve eksik yay›nlanm›fl bir yaz›s› üzerinde<br />

tekrar çal›flmas› sonucu oluflmufltur.<br />

** “Ma¤ripli”: Dostlar›n›n K. Marx’a takt›klar› bir lakap. (Kaynak: Marx Biyografi, Sorun<br />

Yay.)<br />

67


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

S‹P‹L‹N KARLARI<br />

Dilleri olsa mevsimlerin<br />

Aylar›<br />

Y›llar›<br />

Günleri<br />

Saatleri konuflsa<br />

Yaln›z geçen karanl›k<br />

gecelerimin<br />

Dolunay›<br />

Saman yolu<br />

Kutup y›ld›z›<br />

Çoban y›ld›z›<br />

Bir anda yok olup giden<br />

y›ld›zlar›<br />

Uçsuz bucaks›z gökyüzü<br />

Beyaz bulutlar› konuflsa<br />

Görkemli görünümleriyle<br />

korku veren gizemli<br />

a¤aç denizlerinin<br />

Kurtlar›<br />

Çakallar›<br />

Y›lanlar›<br />

Ç›yanlar›<br />

S›rtlanlar›<br />

Köstebekleri<br />

Yarasalar› konuflsa<br />

68


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bafl› dumanl› spilin<br />

Karlar›<br />

Laleleri<br />

Anemonlar›<br />

Kardelenleri<br />

K›rm›z› gelincikleri<br />

Sert esen rüzgarlar› konuflsa<br />

Manisa suçlu evinde yatan<br />

mahpuslar›n<br />

Öfkeleri<br />

‹syanlar›<br />

Umutlar›<br />

Özlemleri<br />

Demli çaylar›<br />

Umars›zl›klar›<br />

Suskun bak›fllar› konuflsa<br />

Odunu<br />

Kömürü<br />

Elektri¤i<br />

Yiyecek ekme¤i<br />

Umudu olmayan varofllar›n<br />

Emekçileri<br />

Devrimcileri<br />

Yeter art›k diyenleri<br />

Açl›¤a baflkald›ranlar›<br />

A¤layan bebekleri konuflsa<br />

Umut<br />

Gelip yuva yapard› yüre¤imin<br />

sol yan›na<br />

Rag›p Özcan<br />

fiubat 2009<br />

69


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

‹smail Hardal<br />

“Show Ticareti”<br />

Kültür Endüstrisi ve Tekelci Hegemonya<br />

“Show ticareti” hem emperyalizmin (metropol-merkez sömürgeci ülkelerin)<br />

kültür ve sanat alan›ndaki pazar›n›n üretimini hem de bu yöndeki<br />

ideolojik-ticarî alan›n› oluflturur. Bu Pazar’da üretilen kültürel-sanatsal<br />

ürünler, dünya kapitalist sistemine entegre olan merkez ve çevre ülkelerin<br />

kültürel-sanatsal pazar›na sunulur. Her alanda oldu¤u gibi kültür ve sanat<br />

alanlar›nda da emperyalist-kapitalizm dünyay› tek bir kapitalist pazara dönüfltürmüfltür.<br />

Ve bu pazara entegrasyon süreci farkl› etkileflimler içinde<br />

h›zla devam etmekte, üst sistem ve alt sistemler olarak bir bütünlük oluflturmaktad›r.<br />

Pazar›n üst sistemine entegrasyonu bölgesel alt sistemlerce<br />

(alt-emperyalist ülkeler) gerçeklefltirilmektedir. Türkiye tekelci sermayesi/devletinin<br />

iktisadî, siyasî, askerî, diplomatik, kültürel, sanatsal alanlardaki<br />

bölgesel faaliyetleri analiz edildi¤inde bölgesel alt-sistem iliflkileri<br />

üzerinden entegrasyon sürecinin nas›l iflletildi¤ini rahatl›kla görebiliriz.<br />

Son 30 y›la (bu 30 y›l 12 Eylül faflizmiyle iflçi s›n›f› hareketi ve sosyalist<br />

hareketin yenilgisini de temsil eder) “diziler ve filmler” üzerinden<br />

bakt›¤›m›zda “Show ticareti”, kültür endüstrisi alan›ndan co¤rafyam›zda;<br />

“Amerikan dizileri ve filmleri”, “Brezilya dizileri ve filmleri”, pembe diziler,<br />

beyaz diziler… furyas›n›n insanlar›m›z› nas›l etkilediklerini hat›rlayal›m.<br />

‹thal Dallaslardan, Yalan Rüzgarlar›ndan yerli Yalan Rüzgarlar›na<br />

gelen toplumun zihinsel evrimini ve buna tekabül eden ekonomik de¤iflimleri.<br />

Ve sonra yerli Yalan Rüzgarlar›n›n ihracat sürecini. Hatta dizi ihraç<br />

edilen ülkelerden dizilerin çekildi¤i mekânlara turistik turlar›.<br />

“Türk(iye) dizileri ve filmleri” Ortado¤u’yu, Yak›ndo¤u’yu, Mezopotamya’y›,<br />

Balkanlar›, Do¤u Avrupa’y›, Kafkasya’y›, Türkî cumhuriyetleri,<br />

Arap-Fars co¤rafyalar›n›, Kuzey Afrika’y› kas›p kavurmakta, kültürel-sanatsal<br />

alanda da Türkiye tekelci sermayesi pazar alan›n› buralarda geniflletmektedir.<br />

Bu alan› geniflletme süreci emperyalist-kapitalizmin hegemonya<br />

çat›flmas›n›n ve bölgesel alt-sistemlerin bölgesel düzeyde çat›flmalar›n›n<br />

üzerinden flekillenmektedir.<br />

“Show ticareti”, kapitalist kültür endüstrisine do¤rudan ba¤l› olan bir<br />

aland›r ve ‘Starlar’, ‘‹doller’ yarat›larak kültür endüstrisinin meta-üretimini<br />

sa¤lar. Starlar ve idoller arac›l›¤›yla “Show ticareti” ürünleri, seri bir biçimde<br />

“kitle kültürü” olarak iflçi ve emekçilere pazarlan›r. Psikoloji, sos-<br />

70


yoloji, psikiyatri, sosyal psikoloji gibi disiplinlerin verileri üzerinden pazarlama<br />

teknikleri gelifltirilir.<br />

“Show ticareti” alan›, bas›n-yay›n, edebiyat, sinema, Tv, radyo, internet,<br />

tiyatro, müzik… alanlar›n› a¤›rl›kl› olarak kapsar ve kültürel-sanatsal<br />

alanda burjuva ideolojisinin yeniden üretilmesini sa¤lar; burjuva ideolojisinin<br />

hegemonyas›n›n sürekli hale gelmesini amaç edinir.<br />

“Show ticareti”, öncelikle gençli¤i etkilemek üzere, toplumun tüm s›-<br />

n›flar›na ve tabakalar›na hitap eder, kitleleri etkileme, oyalama, deflarj etme,<br />

doyuma ulaflt›rma, e¤lendirme, starlar›n-idollerin yaflant›s›na özendirme,<br />

kitleleri günlük yaflant›lar›n streslerinden uzaklaflt›rma vb. gibi yollarla<br />

burjuva ideolojisini yayarak ifllevsel olmaktad›r.<br />

“Show ticareti” sayesinde her yafl ve her meslek grubuna yönelik olarak<br />

starlar-idoller üretilir. Bu starlar-idoller sayesinde de kitlelerin yönlendirilmesi<br />

sa¤lan›r.<br />

“Show ticareti”nde hazza dayal› e¤lenceye biraz daha fazla a¤›rl›k verilir.<br />

Burjuvazi, kitlelerin e¤lenceyi bir ihtiyaç olarak görmesini manipüle<br />

eder, sömürür. Bilindi¤i üzere sanat›n e¤itme oldu¤u gibi “e¤lendirme”<br />

yönü de vard›r. <strong>Sanat</strong>›n e¤lendirme yönü estetiksel duyuflun gelifltirilmesine,<br />

estetiksel kültürün artt›r›lmas›na hizmet ediyorsa, sanatsal kültürün<br />

geliflmesine katk›da bulunuyorsa anlaml›d›r. <strong>Sanat</strong>›n e¤lendirme yönü,<br />

“Show ticareti”nde flaklabanl›¤a, zevzekli¤e, temel içgüdülerin sömürüsüne,<br />

kaba e¤lenceye, düzeysiz “Show”lara dönüfltürülerek, kültür endüstrisinin<br />

kâr alan›n› geniflletmeye, kâr oran›n› art›rmaya katk›da bulunuyorsa<br />

‘anlams›zd›r’. Çünkü bu zevzeklikten “Show ticareti”ne yat›r›m yapan kapitalistler<br />

ve star-idoller kârl› ç›kmakta, kitleler zarar görmekte; al›klaflt›-<br />

r›lmaktad›rlar.<br />

Kültür Endüstrisi<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Show ticareti” ve kültür endüstrisi iç içe geçmifl olgulard›r. Bu, kapitalist<br />

toplumun emperyalist evreye geçifl döneminin bir olgusudur; ve bu<br />

kavram merkez-metropol-emperyalist ülkelerde ilk kez kullan›lmaya bafllanm›fl,<br />

Frankfurt Okulu taraf›ndan farkl› aç›lardan analiz edilmifltir.<br />

Frankfurt Okulu, “kültür endüstrisi” elefltirisi üzerinden kapitalizmi k›yas›ya<br />

elefltiriye tabi tutmufltur. ancak kapitalizmin k›yas›ya elefltirisi kapitalizmin<br />

alternatifine-afl›lmas›na dönüfltürül(e)memifltir. Kültür endüstrisinin<br />

insan›/özneyi yok edici yan› vurgulanm›fl, insan›n/öznenin kapitalizmi<br />

nas›l, hangi yöntemle, hangi toplumsal dinamiklerle yok edece¤i es geçilmifltir.<br />

Frankfurt Okulu’nun “Marksizmin sorunlar›na” çözüm yöntemi niyetiyle<br />

gelifltirdikleri ‘Elefltirel Teori’ süreç içerisinde sinsice Marksizmin<br />

elefltirisine dönüfltürülmüfl; Sovyet deneyimine iliflkin tespitleri ise daha<br />

çok anti-komünizme malzeme olmufltur.<br />

71


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Kültür endüstrisi, tekelci kapitalist kâr kayg›s›na yönelik emperyalist<br />

kültürel üretimin oluflmas›na yak›ndan ba¤l› olarak geliflmifl; kültür ürünlerinin<br />

seri üretimi ve da¤›t›m›n›n maddî ön koflullar›n› haz›rlayan bilimsel-teknik<br />

baflar›lar›n üzerinde emperyalizme geçifl döneminde yürürlü¤e<br />

girmifltir.” (Ansiklopedik Kültür Sözlü¤ü, Çeviren ve düzenleyen: Aziz<br />

Çal›fllar, Alt›n Kitaplar Yay›nevi, 1983, s. 282) Kültür endüstrisi, sadece<br />

emperyalist metropol devletlerde de¤il, bölgesel alt-emperyalist devletlerde<br />

de oluflmufltur. T.C.de de kültür endüstrisinin olufltu¤unu rahatl›kla<br />

söylenebilir ve tekelci sermayenin kültür endüstrisi alan›na önemli yat›-<br />

r›mlar› bulunmaktad›r. Kültür endüstrisi alan›n›n büyüklü¤ünü görmek<br />

aç›s›ndan starlar›n-idollerin vergi listesindeki s›ralamalar›na ve verdikleri<br />

vergi miktarlar›na bakmak yeterlidir. E¤er bu yeterli görülmüyorsa, idollerin-starlar›n<br />

yurtiçi-yurtd›fl› yat›r›mlar› daha nesnel bir veri sunar. Örne-<br />

¤in, ‹brahim Tatl›ses’in yurtd›fl›na, Irak Kürdistan› Federe Bölgesi’ne sadece<br />

inflaat alan›nda yapt›¤› yat›r›m, yaklafl›k olarak 1 milyar Amerikan<br />

Dolar›n› bulmaktad›r.<br />

T.C.de de kültür endüstrisinin oluflumuyla birlikte, tekelci sermaye<br />

kültür endüstrisi alan›nda kap›lar›n› bir dönem “devrimci, gerçekçi, toplumcu<br />

gerçekçi ve sosyalist sanat” anlay›fl›yla ifade eden ve bu iddialar›ndan<br />

vazgeçen ya da resmî ideoloji karfl›s›nda belkemiksizleflen “sanatç›lara”<br />

da açm›flt›r. Burjuva ve küçükburjuva ideolojisinin s›n›rlar›n› aflamayan<br />

bu türden “sanatç›lar”, burjuvazinin hegemonyas›na ve kültür endüstrisi<br />

alan›na girmekte bir sak›nca görmemifl, “sol” literatürle gerici burjuva<br />

sanat›n› kitlelere tafl›m›fllard›r. Çünkü kültür endüstrisi alan›nda böylelerine<br />

sunulan imkânlar, olanaklar, bulanaklar, teflvikler, ödüller, telif ücretleri<br />

vb. oldukça yüksektir. Bu türden sanatç›lar geçmiflte hangi sanatsal<br />

ak›mdan/gelenekten gelirlerse gelsinler kültür endüstrisi için estetiksel<br />

üretimde bulunduklar› andan itibaren emperyalist-kapitalizmin yoz, gerici,<br />

çürütücü, yozlaflt›r›c› kültürünün üretimine ve yeniden üretimine gönüllü/bilinçli<br />

olarak katk›da bulunmakta, kültür endüstrisi içerisinde homojenize<br />

olmakta, s›radanlaflmakta ve baya¤›laflmaktad›r. Böyleleri sisteme<br />

yapt›klar› gönüllü/bilinçli katk›lar›n karfl›l›¤›n› fazlas›yla almakta, emperyalist-kapitalizmin<br />

kültür endüstrisi pazar›ndan ald›klar› yüksek orandaki<br />

rantlarla konformist yaflam olanaklar› elde etmektedir. Hatta çok ‘beceriklileri’,<br />

emperyalist-kapitalizmin kültür endüstrisinin yat›r›mc›s› (kapitalist)<br />

olma f›rsat›n› bile yakalayabilmektedir. Yeter ki emperyalist-kapitalizmin<br />

kültür endüstrisi yat›r›mc›s› tekelci kapitalistler, baz› seçilmifllere<br />

‘yürü ya kulum’ desin; gerisi pazar iliflkileri içinde flekillenecektir.<br />

Tekelci kapitalistler, “Show ticareti” alan›na ne kadar farkl› gelenekten/görenekten/sanat<br />

ak›mlar›ndan sanatç› çekebilirse o kadar çok staridol<br />

yaratma olana¤› bulmaktad›r. Alana çekilen zengin sanatç› farkl›l›¤›<br />

pazar›n alan›n› geniflletmek için kullan›lmakta; “ne kadar çok çeflitlilik<br />

varsa, o kadar müflteri oluflturma potansiyeli vard›r” ‘ilkesi’ üzerinden ha-<br />

72


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

reket etmektedirler. Sözünü etti¤imiz kâr ‘ilke’sinden dolay› tekelci kapitalistler<br />

sanatç›n›n geçmiflini sorun etmemekte, sanatç›n›n geçmiflteki izleyicilerini<br />

kültür endüstrisi alan›n›n yeni müflterilerine dönüfltürmektedir.<br />

Sistemin ‘devflirdi¤i’ sanatç›lardan isteklerinin bafl›nda flunlar gelmektedir:<br />

<strong>Sanat</strong>ç›n›n üretti¤i ürünler/eserler pazara sunuldu¤unda, dolafl›m<br />

sürecinde h›zl› dolaflan, çabuk tüketilen, tüketimi kolay ve sürekli<br />

olan, moda tüketimi ve al›flkanl›¤› yaratan, etik-estetik kayg›ya girmeden<br />

tüketim de¤eri yüksek olan, ruhî tembelli¤e çeken, düflündürmeyen ancak<br />

insanlar› flartland›rarak etkileyip yönlendiren ve sürekli pazara ba¤›ml› hale<br />

getiren sanatsal ürünler/eserler olmal›d›r. Bu alana gönüllü/iradi/bilinçli<br />

giren sanatç›lar art›k nesnel gerçekli¤e gerçekçilik yöntemlerinden birisiyle<br />

bakmak ve de¤erlendirmek yerine, kültür endüstrisinin ihtiyaç duydu¤u<br />

“kâr” gerçekli¤i üzerinden hareket etmektedir; tekelci kapitalistlere<br />

ba¤›ml› hale gelmektedir. Art›k bu türden sanatç›lar›n ürünlerinin/eserlerinin<br />

içeri¤ini belirleyen kültür endüstrisi pazar›n›n ihtiyaçlar› ve tekelci<br />

kapitalistlerin yat›r›m-kâr stratejileridir.<br />

Kültür Endüstrisi Ürünlerinde Temalar<br />

Emperyalist kapitalizmin kültür endüstrisi ürünlerinde temalar, en<br />

bafltan beri hep belirli/ayn› konular etraf›nda flekillenmekte ve kapal› bir<br />

daire içerisinde dönüp durmaktad›r. Bu konular› geçmiflten günümüze kadar<br />

k›saca flöyle s›ralayabiliriz: Nesnel gerçeklikle iliflkiye girmemeye özen<br />

gösterme, girilme zorunda kal›nd›¤›nda da k›y›s›ndan köflesinden geçme;<br />

ça¤›n, dönemin temel çeliflkilerine girmeme; geçmifle özlem duyma (nostalji);<br />

gerçek dünyan›n yerine kurgusal dünyay› koyma; mitolojiye ve dinlere<br />

yönelme; mitoloji ve dinlerden hareketle yeni mitoslar yaratma; nesnel<br />

gerçekli¤i “karanl›k ve ürkütücü” gösterme; nesnel gerçeklik karfl›s›nda<br />

bireyi/insan› zay›f ve biçarelik içinde estetize ederek gösterme; gangsterlik,<br />

western, action, polisiye, militarizm, fliddet, erotizm, sex, pornografi,<br />

bilim-kurguyu yaflam›n bütünselli¤inden kopararak merkeze koyma;<br />

özneyi ve nesnel gerçekli¤i yaflam›n d›fl›na iteleme; nesnel gerçekli¤i tart›flmak,<br />

yans›tmak, de¤erlendirmek durumunda olan, nesnel gerçekli¤i estetize<br />

eden anlat›mlara yer vermeme, bu anlat›lar› imkâns›z hale getirme;<br />

nesnel gerçekli¤i yans›tman›n, de¤erlendirmenin, bir üst boyutta yeniden<br />

üretmenin/yaratman›n yerini, tasvirle, gereksiz bo¤ucu-s›k›c› ayr›nt›larla,<br />

kurgusal-fantastik oyunlarla doldurma; sanat›n merkezinde bulunan özne-birey-insan›<br />

merkezin d›fl›na at›nca, özneden boflalan yeri ilgisiz her<br />

fleyle, ‘›v›r z›v›rla’ doldurma; abart›l› süsleme ve semboller kullan›larak,<br />

ilgili ilgisiz absürd kolajlamalarla nesnel gerçeklikle ba¤lar› kesme, nesnel<br />

gerçeklik üzerine düflündürmeme; nesnel gerçekli¤i içerisinde gerçeklikten<br />

eser, k›r›nt› bile kalmayan kendi gerçekli¤ine/simülasyona dönüfltürme;<br />

mitoslar›, simülasyonlar› popüler kitle kültürü ile iliflkilendirip<br />

73


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

egemen burjuva ideolojisinin yeniden üretilmesine katk›da bulunma; zaman›<br />

mekândan, mekân› zamandan kopararak, zaman› geliflimsel olmayan<br />

dairesel rutin bir harekete dönüfltürme, zaman›n tarihsel ak›fl sürecini<br />

bozma, tarihsel geliflim düflüncesini yok etme, özneyi/insan› tarihsizlefltirme;<br />

insan›n/öznenin kendi yaflam›n› ve gelece¤ini ilgilendiren ekonomik,<br />

siyasal ve toplumsal sorunlardan uzaklaflmas›n› sa¤lama; öznenin/insan›n<br />

kendi gelece¤ini belirlemesi için zorunlu olan öznenin iradi<br />

müdahalesini engelleme; özneyi-bireyi-insan›/toplumu geleceksizlefltirme;<br />

gelece¤e iliflkin bilim-kurgusal eserlerde tarihsel geliflimin mant›¤›na uygun<br />

olmayan “negatif ütopya” oluflturma…<br />

Yukar›da belirtmeye çal›flt›¤›m›z konularla ilgili olarak sinema, çizgi<br />

roman, roman-senaryo alan›nda yaz›lan Postmodern ‘Kurtar›c›lar, (Derleyen:<br />

Veysel Atayman, Donkiflot, Güncel Yay›nlar, ‹stanbul, 2006 ) inceleme<br />

kitab›nda oldukça bol malzeme bulunmaktad›r.<br />

Günümüzde Yap›salc›l›¤›n, Varoluflçulu¤un, Rus Biçimcili¤inin, Viyana<br />

Okulu’nun, Prag Okulu’nun, Kopenhag Okulu’nun, Frankfurt Okulu’nun…<br />

co¤rafyam›zdaki ideolojik-felsefî-kültürel-estetiksel-sanatsal<br />

üretimlerde/yarat›mlarda yo¤un etkileri oldu¤unu söyleyebiliriz. Son kertede<br />

burjuva ideolojisinin rasyonalizasyonunu ve yeniden üretimini sa¤layan<br />

bu okullar›n etkileri anlafl›labilir. Ancak bir bütün olarak Sol’u, sosyalist<br />

sanatç›lar› ve ilerici ayd›nlar› “negatif etkilemeleri” bizi düflündürmelidir.<br />

Bu durum bir soruna m› iflaret etmektedir? E¤er bir soruna iflaret<br />

ediyorsa, bu sorunun kayna¤› ve çerçevesi nedir? Sorunun kayna¤›n› ve<br />

çerçevesini araflt›rmak gerekmez mi? Kayna¤› ve çerçevesi belirlenen sorunun<br />

afl›lmas› konusunda ne gibi çözüm üretilmelidir? Çözümün yöntemi<br />

ve iradi müdahale prati¤i hangi araçla/araçlarla yap›lmal›d›r?<br />

12 Eylül 1980 faflizmi karfl›s›nda sosyalist sanat hareketinin ald›¤› yenilginin<br />

yol açt›¤› tahribat çok a¤›r olmufltur. Bu a¤›r tahribat›n üzerine<br />

Sovyet deneyiminin ve dünya sosyalist sisteminin geçici yenilgisinin yol<br />

açt›¤› tahribat da eklenince, Türkiye tekelci sermayesi bütün alanlar› kendi<br />

s›n›f ç›kar› do¤rultusunda stabilize etmifltir. Bu stabil ortama, emperyalist<br />

bat›n›n burjuva felsefî, sanat, kültür, bilim, ideolojik ak›mlar›n›n tafl›nmas›<br />

da h›zland›r›l›nca tahribat›n boyutlar› artm›flt›r. Dönemin Marksist<br />

estetik politikalar›n›n zay›fl›¤› ve donat›ms›zl›¤›, ithal edilen burjuva<br />

ak›mlar›n gelifltirmifl olduklar› tekniklerin Marksist yöntemle de¤erlendirilmesinin<br />

önünü de kesmifltir. Tekelci kapitalistlerin bu çok boyutlu bütünsel<br />

sald›r›lar› karfl›s›nda, çok boyutlu ve bütünsel bir karfl› koyufltan/direniflten<br />

söz etmemiz mümkün de¤ildir.<br />

12 Eylül 1980’den günümüze kadar 30 y›l geçti. Gelinen noktan›n<br />

özel ve öznel bir yorumu olamaz. “Sol cenah›m›z” bu durumu gerekli ayr›flma<br />

ve bütünleflmeleri sa¤layarak mutlaka aflacak ileri ve anlaml› bir<br />

ad›m atmak zorundad›r. Çünkü emperyalist bat›dan ithal edilen burjuva<br />

ideolojik-felsefî-kültürel-estetiksel-sanatsal okullar›n/ak›mlar›n bak›fl aç›-<br />

74


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar› ve yöntemleri, devrimci ve sosyalist hareketin kültürel, sanatsal, estetik,<br />

ideolojik üretimlerinde gittikçe içsellefltirilmifl bir hal almaktad›r. Bu<br />

olumsuz durumu devrimci yol ve yöntemlerle dönüfltürecek, yaflam›n bütün<br />

alanlar›na belirli önceliklerden hareketle müdahale edecek kolektif bir<br />

iradenin/öznenin varl›¤›ndan söz edemiyoruz. Bir gerçeklik olarak var<br />

olan tekil/parçal›/grupsal durufllar› ve örgütlülükleri kolektif s›n›f öznesinin<br />

yerine ikâme etmemiz do¤ru de¤ildir.<br />

Sosyalist Gerçekçi sanat ak›m›n›n ifllevselli¤i, iflçi s›n›f› hareketi-devrimci<br />

hareket-sosyalist hareketin ifllevselli¤i ile do¤ru orant›l›d›r. Sosyalist<br />

gerçekçi sanat hareketi, sosyalist sanat› iflçi s›n›f› hareketi ve emekçi halk<br />

hareketi ile buluflturup kaynaflt›rd›¤›nda görevini yerine getirir ve ifllevsel<br />

olabilir. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada iflçi s›n›f› hareketi ile devrimci<br />

ve sosyalist hareket ayr› ayr› kanallarda akmaktad›r. Bu ayr› kanallar›n<br />

gerekli ayr›flmalardan sonra tek bir kanalda birlefltirilmesi, bütünlefltirilmesi<br />

ve dönüfltürülmesi gerekmektedir.<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Hareketi, bilim-politika-sanat-estetik-etik bütünlü¤ünü<br />

gerekli ve zorunlu gördü¤ünden dolay› kültürel, sanatsal üretimlerini ve<br />

prati¤ini bu bütünlü¤ün oluflturulmas›na yönelik olarak belirlemekte; tekelci<br />

sermayenin “Show ticareti” ve kültür endüstrisi kanal›yla kültür ve<br />

sanat alan›nda oluflturdu¤u hegemonyay›/tekeli k›rmak, geriletmek ve aflmak<br />

bilinciyle hareket etmektedir. Bu aç›dan sorumlu kadrolar› kolektif<br />

hareket etmeye davet etmektedir.<br />

75


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

SANA B‹R TÜRKÜ Ö⁄RETEY‹M<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

içinde ben olay›m<br />

dillerine dolanay›m<br />

yüre¤ine dolanay›m<br />

ç›kal›m yollara<br />

varal›m gurbet ellere<br />

mansur gibi sallanal›m dara¤ac›nda<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

baba ishaklarla baba ilyaslarla birlik olup<br />

yürüyelim halk›n önünde<br />

abdal musa’n›n dergâh›na girelim<br />

bar›fl› 盤›ral›m insanlara<br />

açal›m kap›lar›m›z› sonuna kadar<br />

açal›m ç›k›n›m›z›n a¤z›n›<br />

dökelim az›¤›m›z› ortaya<br />

paylaflal›m ne var ne yoksa<br />

yedi düvelle<br />

evrenle<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

varal›m bedreddin’e<br />

müridli¤e dural›m<br />

geçelim ayd›nellerinden<br />

karaburun’a<br />

börklücelerle<br />

torlaklarla<br />

tutuflup el ele<br />

flafakta do¤al›m yeniden,<br />

nemrut’ta bir günefl gibi<br />

anadolu’ya<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

76


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

köro¤lu gibi vurup m›zrab›n beline<br />

ç›kal›m yal›n k›l›ç<br />

bolu beylerinin karfl›s›na<br />

indirelim zalimleri tahtlar›ndan<br />

halk›n hakk›n› al›p ellerinden<br />

verelim sahiplerine<br />

hak için gerelim dadalo¤lu’m<br />

saz›m›z›n tellerini<br />

sözler f›rlatal›m düflmana<br />

c›da gibi ok gibi<br />

gümüfl temrenli sözler<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

pir sultan’la dile gelip<br />

dost dost diye seslenelim yoldafllar›m›za<br />

yunus olup düflelim yollara<br />

gök ekinler derelim gariplerin dillerinden<br />

muhyî olup erenlerle<br />

ç›kal›m taflram›zdan<br />

saraylar basal›m<br />

meclisler y›kal›m<br />

sakiler çeksin aya¤›<br />

dökülsün meyler<br />

k›r›ls›n camlar<br />

zihnî dert elinden a¤lamas›n gayr›<br />

olmas›n viraneler<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

akarsular dirilsin sivaslarda<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

77


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

karacao¤lan’dan güzeller derelim<br />

turunç sineli güzeller<br />

gidelim yaylalara<br />

çukurovalara<br />

çiçekler derelim<br />

öbek öbek çiçekler<br />

k›rm›z› karanfiller derelim<br />

uzatal›m insanlara<br />

uzatal›m mahzunîlere<br />

son bulsun hüzünleri<br />

dolsun çiçeklerle gönülleri<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

içelim flarab›m›z› testisinden<br />

coflal›m<br />

aflk sarhofllu¤uyla<br />

ç›kal›m yollara<br />

sürelim zahitleri<br />

topraklar›m›zdan<br />

indirelim zalimleri<br />

göklerden<br />

son verelim zulümlerine<br />

doyural›m gözlerini<br />

topraklarla<br />

alt›n renkli topraklarla<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

‹rfan Ünal<br />

78


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Kemâl Kök<br />

Cumhuriyet Dönemi<br />

Romanlar›nda Resmî ‹deoloji<br />

“Her ideoloji, bir kere teessüs ettikten sonra,<br />

verili tasavvur temas› temeli üzerinde geliflir ve bu temay› zenginlefltirir”<br />

F. Engels<br />

(Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefenin Sonu, Sosyal Yn., s.58)<br />

Osmanl› döneminden miras kalan vakanüvîs gelene¤i T.C.nin resmî<br />

ideolojisinin oluflumunda önemli bir yer tutar. Bilindi¤i gibi vakanüvîsler<br />

(tarih yaz›c›lar›) devlet görevlisi olarak dönemin siyasal iktidar›n›n beklentileri<br />

do¤rultusunda tarihsel olaylar› kaydetmeyi ve anlatmay› esas al›rlard›.<br />

Daha sonra bu anlat›lanlar tarih olarak bir sonraki nesile kal›rd›.<br />

T.C.nin tarihi de vakanüvîslere benzer kiflilerce siyasal iktidar›n konumu<br />

ve istekleri do¤rultusunda belirli yönelim, inkâr, dayatma ve dokunulmazl›klar<br />

üzerinde biçimlendirilmifltir. Güncel sorunlara karfl› gelifltirilen taktikler<br />

daha sonra ilke olarak kutsanm›fl, tarih bu kutsanm›fll›k üzerinden<br />

kurgulanm›flt›r. ‹ktisadî, felsefî, siyasî beklentilerin kavramsal olarak aç›-<br />

l›m› kendi literatürlerinde cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkç›l›k, laiklik,<br />

devletçilik, ink›lâpç›l›k olarak ifade edilirken, tarih bu kavramlar üzerinden<br />

aç›klanmaya/s›n›rland›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Oysaki bahsedilen ilkelere<br />

sahiplenifl süreci dikkatli irdelendi¤inde, kimisinin konjonktürün<br />

zorunlu mitlefltirmesiyle, kimisin de o konjonktürde yaflananlar› bast›rma,<br />

gizleme, farkl› gösterme ihtiyac›yla dönemin öne ç›kan kavramlar›n›n i¤difl<br />

edilmesiyle oluflturuldu¤u görülür. Despot bir zaman diliminde duyulan<br />

bu ihtiyaçlar esas olarak Komünist, Kürt ve K›z›lbafl düflmanl›¤› üzerine<br />

biçimlenen resmî ideolojin çelik z›rhlar›n› k›sa sürede örmüfltür. Z›rhlar›n<br />

ana ekseni s›n›f olgusunu kabaca inkâr etmeye dayal› ise, di¤er tüm<br />

tali yollar› da Anadolu’daki Türk/Sünni ‹slâm d›fl›ndaki halk ve kültürlerin<br />

inkâr›na ç›kar. Bu z›rh, resmî ideolojide Osmanl› dönemi üretim biçimi<br />

ve ba¤r›nda geliflen kapitalist nüveyi, bu nüvenin emperyalist sermayenin<br />

de yönlendirmesiyle kapitalist iliflkileri esas al›fl›n› ve oradan da burjuva<br />

ulus-devlete eviriliflini gizlemeyi de ihmal etmez. Resmî ideolojide<br />

milliyetçilik misak-› millî (emperyalizmin izin verdi¤i ölçüde) ile s›n›rland›r›lm›fl<br />

Türkçülükken; devletçilik ile ink›lâpç›l›k ise kapitalistleflerek, kapitalist-emperyalizmle<br />

bütünleflme arzusunun/çabas›n›n ad›d›r. Halkç›l›k<br />

ve laikli¤in Anadolu halklar›n› afsunlamaya yarayan koca bir hamasiler<br />

bütünü oldu¤u su götürmez. Resmî ideolojinin oluflmas› kapitalizm ve<br />

Türklük d›fl›ndaki olgular›n yaflama flans›n›n cebren engellenmeye çal›fl›l-<br />

79


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

mas›yla eflde¤erdir. Bu süreçte elbette tek bafl›na zor yetmemifl ve kitlerin<br />

bilincinde ortak aidiyet duygusu ile istenilen insan tipi di¤er ideolojik mekanizmalarla<br />

birlikte üretilmek istenmifltir. E¤itim, kültür-sanat faaliyetleri<br />

bu aidiyet duygusunun oluflturulmas›nda ve asimilasyona dayal› r›zan›n<br />

inflas›nda önemli bir harçt›r.<br />

Cumhuriyet dönemi kültür-sanat faaliyetlerinin hemen dikkat çeken<br />

özelli¤i bu harc›n çimentosu olma gayreti ve kurucu kadrolar›n›n üretti¤i<br />

“Ulu önder” mitini bütün söylemlerinde özünde bar›nd›rmas›d›r. Dönemin<br />

vakanüvîsleri gibi çal›flan hâkim s›n›f edebiyatç›lar› da eserlerinde resmî<br />

söylemi harfiyen ifllemifltir. Zaten edebiyat, özellikle roman ve fliir, oluflturulmaya<br />

çal›fl›lan ulusun inflas›nda ikili bir görev görür. Edebiyat, bir taraftan<br />

ortak resmî yaz›l› dili üretirken di¤er taraftan gerekli ideolojik malzemeyi<br />

içinde kitlelere tafl›r, resmî ideolojiye zihinlerde meflruluk zemini<br />

üretir. Cumhuriyet dönemi romanlar›nda resmî ideolojinin nas›l tafl›nd›¤›-<br />

n› örneklerle görece¤iz, ama önce romana dair bir iki k›sa tespit yapal›m.<br />

Edebiyat eserleri yaz›ld›¤› dönemin kavramlar›yla düflünür ve o dönemin<br />

birçok özelli¤ini yap›s›nda ister istemez tafl›r. Edebiyatç›n›n s›n›f<br />

kimli¤i, ideolojik tercihinin izdüflümü ve siyasî çat›flmalar› eserine nüfuz<br />

eder. Bu özellik di¤er tüm sanat dallar› gibi roman›nda siyasetten s›yr›lamayaca¤›n›n<br />

bariz göstergesidir. “Cumhuriyet dönemi” sanat› ya da roman›<br />

da böylesi bir çerçeve içinde incelendi¤inde resmî ideolojinin söylemlerinin<br />

etkisi birçok eserde rahatl›kla görülebilir. Dönemin hâkim s›n›f<br />

yanl›s› romanc›lar› resmî ideolojinin söylemlerini sahiplenerek roman<br />

kurgusuyla yaflam içinde üretmifltir.<br />

Resmî ideolojinin kültür-sanat politikas› Büyük Millet Meclisi’nin<br />

ilk ‹cra Vekilleri Heyeti’nin 9 May›s 1920 tarihli program›ndaki “Milletin<br />

h›fz› ve mevcudiyeti” (Nilüfer Öndin, Cumhuriyet’in Kültür Politikas› ve<br />

<strong>Sanat</strong> 1923-1950, ‹nsanc›l Yay›nlar›, s.56.) ilkesi ile yekpare ve saf millî<br />

kültürü hedeflemifltir. Bu hedef için Anadolu’daki emekçi halk›n toplumsal<br />

haf›zas›n› sistematik olarak silmek gerekmektedir. ‹flte resmî kültür-sanat<br />

dolay›s›yla dil-alfabe politikas› bu toplumsal haf›zay› silme üzerine infla<br />

edilmifltir. Edebiyatta da resmî yazarlar diyebilece¤imiz ço¤u bir dönem<br />

milletvekili/bürokrat olan F. Nafiz Çaml›bel, Behçet Kemal Ça¤lar,<br />

Halide Edip Ad›var, Reflat Nuri Gültekin, Memduh fievket Esendal, Ahmet<br />

Hamdi Tanp›nar, Yunus Nadi Abal›o¤lu, Yakup Kadri Karaosmano¤lu<br />

gibi onlarca entelektüel memur (modern vakanüvîs) burjuva resmî ideolojisinin<br />

üretiminde rol alm›flt›r.<br />

Cumhuriyetin kurucu kadrolar› içinde de yer alan Yakup Kadri Karaosmano¤lu<br />

yeni nesilde istedi¤i nitelikleri Ankara roman›nda flöyle ifade<br />

ediyor; “Yeni yetiflen Türk gencinde tarih bilgisi bir kuru malûmat de¤il,<br />

bir milli fluur ve iktisat f›trat› (Yarad›l›fltan gelen özelli¤i) gibi bir tabiî<br />

kabiliyettir” (Y.K.Karaosmano¤lu, Ankara, ‹letiflim Yay›nlar›, 2006,<br />

s.180.).<br />

80


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Milliyetçilik egemenlerin elinde ortak pazar ve hâkimiyet alan› üretmek<br />

için olmazsa olmaz bir mevzudur. Bu aç›dan milliyetçilik onlar›n<br />

edebiyat eserlerinde her seferinde derinden derine yay›l›r, resmî ideolojinin<br />

temel ideolojik yaklafl›mlar› zihinlere edebiyat arac›l›¤›yla ifllenir. ‹fl<br />

öyle abart›l› ki “milli edebiyat”, “milli tarih” derken “milli fizik” bile<br />

olur…<br />

Halide Edip Ad›var’›n 1922’de ilk kez ‹kdam gazetesinde tefrika edilen<br />

ve “Sakarya Ordusu’na…” diye bir takdimle bafllayan Ateflten Gömlek<br />

roman› resmî ideolojinin olufltu¤u dönemde edebiyat eseri olarak<br />

önemli bir ifllev görmüfltür. “Millî Mücadele”ye dair hâkim s›n›f taraf›ndan<br />

üretilen birçok iddiay› muhtevas›nda tafl›yan roman, ‹stanbul’dan<br />

Anadolu’ya geçifller ile ‹zmir’den Yunanistan ordusunun çekilmesine kadarki<br />

süreç içinde ‹stanbul’dan Anadolu’ya geçen bir grup ayd›n›n iliflkilerini<br />

anlat›r. Romanda Türk milliyetçili¤i eksenli bir zihniyet hâkimdir.<br />

Karakterlerin s›n›fsal iliflkileri ve de¤iflimlerine girilmemifl, günlük format›yla<br />

olaylar anlat›lm›flt›r. H. Edip Ad›var roman›ndaki baflkarakterin a¤z›ndan<br />

Mehmet Çavufl isimli tiplemeden flöyle bahseder; “Çok harikulâde<br />

fleyler söylerdi. Bazen bilmem hangi para ile Hayber Geçidi’nden Hindistan’a<br />

indi¤ini tahayyül eder, bazen Mustafa Kemal Pafla ile Atina’y› zapta<br />

gidece¤i günkü muhayyel icraat›n› anlat›rd›.” (Halide Edip Ad›var,<br />

Ateflten Gömlek, Can Yay›nlar›, Mart 2008, s. 103.).<br />

Yine Y. Kadri de Halide Edip’ten on y›l sonra ve art›k siyasî iktidar›n<br />

kimin elinde oldu¤u netleflti¤i, resmî ideolojinin oluflturuldu¤u bir dönemde<br />

1932 tarihinde yazd›¤› “Sakarya Savafl›” y›llar›nda geçen Yaban adl›<br />

roman›nda köye s›¤›nm›fl bir ‹stanbul ayd›n› a¤z›ndan; “‹flittiniz mi? Mustafa<br />

Kemal isminde bir büyük adam, bir büyük kumandan, ‹stanbul’dan<br />

yola ç›kt›, Anadolu’ya geçti. Erzurum’da, Sivas’ta, milleti bafl›na toplad›…<br />

fiimdi onun adamlar› taraf taraf Yunanlarla, Frans›zlarla dö¤üflüyor.”<br />

. (Y.K.Karaosmano¤lu, Yaban, ‹letiflim Yn., 2001, s.27.) cümlesini<br />

kurar. Roman›n ilerleyen sayfalar›nda ayn› karakter; “Askeri hayat›nda<br />

hiçbir bozgun görmemifl olan büyük Türk Serdar›n›n cephede ifli ne? Gidip<br />

yak›ndan görmek için delice arzuyla tutufluyorum. Bir Kâbe gibi cepheye<br />

gitmek ve onun çad›r› etraf›nda tavaf etmek istiyorum.” (Yaban,<br />

s.141.) der. Böylece Y. Kadri resmî ideolojinin tarih kurgusu ile “Ulu önder”<br />

mitine nas›l yaklaflt›¤›n› romanda iffla ifller.<br />

Yine Yakup Kadri Karaosmano¤lu 1934’te yazd›¤› Ankara roman›nda<br />

“Ulu önder”i anlat›rken; “Bütün bir ›rk›n asaletini tafl›yan uzun parmakl›,<br />

güzel elleri bir kehribar tespihle oynuyordu.” (Ankara, s.86.) cümlesini<br />

kuracak ve ayn› roman›n 172. sayfas›nda; “Türk nam›n› tafl›yan bu<br />

“mucize adam”›n sesini dinliyordu” (Ankara, s.172.) diyerek Türkçülük<br />

ve “Ulu önder” yaklafl›m›n› edebiyat arac›l›¤›yla net olarak ifade ederek<br />

resmî ideolojiye olan ba¤l›l›¤›n› gösterecektir. Zamanla edebiyatta “Ulu<br />

önder” mitine dair say›s›z örnekler olacakt›r.<br />

S. C. F/6<br />

81


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Din ve devlet ifllerini ay›rma” olarak anlat›lan laiklik ad› alt›nda yap›lan<br />

tevatürlerin yans›mas›n› resmî ideoloji içinde düflünen yazarlar›n<br />

eserlerinde de görmek mümkündür. Asl›nda T.C.nin dini anlay›fl›-laiklik<br />

yorumu 1921’de kabul edilen ‹stiklal Marfl›’n›n sekizinci k›tas›ndaki flu<br />

dizelerde; “Bu ezanlar -ki flahadetleri dinin temeli, / Ebedi yurdumun üstünde<br />

benim inlemeli” net olarak ifade edilmifltir. Bu dizenin belirtti¤i çerçeve<br />

haricinde “dinin devlet ifllerinden ayr›lmas›” söylemiyle yap›lan tart›flmalar<br />

özünde laf-› güzaftan baflka bir fley de¤ildir.<br />

Halide Edip Ad›var’›n Türkçe ilk bask›s› 1936’da yap›lan ve 1942’de<br />

CHP roman arma¤an›n› kazanan Sinekli Bakkal adl› eserinde, haf›zl›k yapan<br />

Rabia ad›nda bir k›z çocu¤unun etraf›nda saray, Osmanl› paflalar› ve<br />

Sinekli Bakkal soka¤›ndaki iliflkiler anlat›l›r. Romanda Mevlevi fieyhi<br />

Vehbi Dede kitap boyunca örnek kiflilik, bilge, ayd›n ve hoflgörü timsali<br />

gösterilir. Mevlevilik okuyucunun kafas›nda ö¤renilmesi ve mutluluk için<br />

benimsenmesi gerekli yol olarak biçimlendirilir. Mevlevili¤e olan bu<br />

olumlu yaklafl›m Alevi-Bektafli-K›z›lbafl dendi¤inde Cumhuriyet ayd›n›nda<br />

tam tersine döner. 1922’de kitap olarak ç›kan Nur Baba adl› eserinde<br />

Yakup Kadri Karaosmano¤lu Bektaflili¤i çürümüfl bir kurum gibi göstererek<br />

tiksinti içinde Alevi-Bektaflileri afla¤›lar. Onlar› haflhafl, afyon, içki ve<br />

cinsel arzu peflinde koflan insanlar olarak gösterir, dinsel törenlerinde cinsel<br />

iliflkiye girdiklerini ima eder. Alevi-Bektaflili¤in felsefî/batinî özelli¤ine<br />

hiç girmeden d›flar›dan bir gözlemle ve gördüklerini de yanl›fl yorumlayarak<br />

anlat›r. Alevi-K›z›lbafl topluma karfl› uydurulmufl adi iftiralar› bölüm<br />

bafll›klar›nda çakt›rmadan ifade eder. “Bir Bektafli Tekkesinde Mumlar<br />

Nas›l Söner” bafll›¤›n› att›¤› ilk bölümde Bektafli dergâh›nda ayin-i cem<br />

sonras› afl›r› içkiden sarhofl bir grup kad›n ve erkek ars›nda yaflanan sözlü<br />

bir münakafla üzerine bir kad›n ve erkek aras›nda geliflen diyalog flöyledir;<br />

“Herkesin kavgas›ndan bize ne, cicim. Fena m›, onlar didiflirken biz sevifliriz.”<br />

(Y.K.Karaosmano¤lu, Nur Baba, ‹letiflim Yn., 2005, s.25.). Nur<br />

Baba roman› yay›nland›¤›nda Halide Edip Ad›var ‹kdam gazetesinde övücü<br />

bir makale ile bahseder. Ayr›ca burada Nur Baba roman›n› Muhsin Ertu¤rul’un<br />

Bo¤aziçi Esrar› ad›yla 1923’te sinemaya uyarland›¤›n› özellikle<br />

hat›rlatmak da gerekiyor. “Laik” Türkiye’de 1924 y›l›nda Diyanet ‹flleri<br />

Baflkanl›¤› kurulmufl, din iflleri devlet tekelinde Sünni-‹slâm olarak benimsenmifl<br />

ve 30 Kas›m 1925 tarihinde yürürlü¤e giren bir kanun ile tekke,<br />

zaviye ve türbelerin kapat›lmas› kabul edilmifltir. Tekkelerinin kapat›ld›¤›<br />

süreye kadar bir iki bask› daha yapan Nur Baba roman›nda Alevi-<br />

Bektafli tekkelerine karfl› yarat›lan tiksintinin muhakkak ki etkisi olmufltur.<br />

Resmî ideoloji devletin ekonomik program›yla da romanlara girer.<br />

Faruk Nafiz Çaml›bel’le Behçet Kemal Ça¤lar’›n 1932’de birlikte yazd›-<br />

¤›; “Türküz bütün bafllardan üstün olan bafllar›z / Tarihten önce vard›k tarihten<br />

sonra var›z… Örnektir milletlere açt›¤›m›z yeni iz / ‹mtiyazs›z, s›-<br />

n›fs›z kaynaflm›fl bir kütleyiz…” dizeleriyle resmî ideolojiyi özetleyen 10.<br />

82


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Y›l Marfl›’n›n izdüflümü romanlara da k›sa sürede yans›r. Zaten devletçilik<br />

program›n›n oluflumundaki bürokratlardan biri olan Y. Kadri Karaosmano¤lu’nun<br />

1934’te yay›nlanan Ankara roman›nda 1935 sonras› için gelecek<br />

tasar›m› söyle yap›l›yor: “Türk iflçileri, Türk mühendisleri, Avrupa’daki<br />

gibi bedbaht da de¤ildir. Eski Roma’n›n esir sürüleri gibi bin bir<br />

mihnet ve cefa alt›nda, bin türlü mahrumiyete ruhlar› ve suratlar› ekflimifl,<br />

açl›ktan bütün insanî faziletlerini kaybetmifl Avrupa proletaryas›n›n sefalet<br />

ve felaketinden Türkiye’de eser görülmüyordu. Türkiye’de iflçiler birer<br />

devlet memuru idi ve yüreklerinde bir devlet memurunun haysiyetini, vekar›n›,<br />

mesuliyetini tafl›yorlard›. Bafllar›nda patron diye bir belâ yoktur.”<br />

(Ankara, s.183.) Devletçilik ilkesinin ne manaya geldi¤inin ipuçlar›n› ve<br />

Osmanl›n›n tebaa iliflkisinin iflçi s›n›f› için devam ettirilmek istendi¤ini bu<br />

cümlede rahatl›kla görmek mümkün. Proletaryan›n bafl›nda patron yok deniliyor;<br />

peki patron yokda kim var? Osmanl› bürokrasisinden süzülerek<br />

gelen paflalar›n askeri bürokrasisi, savafl vurguncusu eflraf ve mütegallibe,<br />

toprak a¤alar› ve hepsinin bir gün olmak istedi¤i devletin kollar›nda yeni<br />

palazlanan burjuvazi. Her türlü grev ve sendikal hakk›n yasakland›¤›, sefalet<br />

içinde demokratik hiç sözü olmayan diline, dinine, kültürüne, zorla<br />

yabanc›laflt›r›lm›fl emekçi halk bir devlet memuru hassasiyetini, vakar›n›,<br />

mesuliyetini tafl›yormufl! Günümüzde bile maden ocaklar›ndaki ifl cinayetleri<br />

s›kl›kla iflleniyorken; “Kömür ve odun iflini en modern tekni¤e göre<br />

eline alm›fl olan Devlet, art›k bu tarihöncesi, bu tafldevri sar›¤› nas›l kald›rm›flsa<br />

öyle kald›rm›flt›.” (Ankara, s.225.) deniliyor.<br />

Bir taraftan da Y. Kadri, Türk ayd›n›na seslenerek Yaban roman›nda<br />

flöyle serzeniflte bulunuyor; “Anadolu halk›n›n bir ruhu vard›, nüfuz edemedin.<br />

Bir kafas› vard›; ayd›nlatamad›n. Bir vücudu vard›; besleyemedin.<br />

Üstünde yaflad›¤› topra¤› vard›! ‹flletemedin.” (Yaban, s.111.). Bu serzeniflten<br />

kendisinin Anadolu halk›n› tan›d›¤› san›lmas›; aksine Y. Kadri Karaosmano¤lu<br />

ve dönemin iktidar yanl›s› ayd›nlar› Anadolu halk›n› kendi<br />

r›zas› d›fl›nda yasak, inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›yla tek tiplefltirmeye<br />

ve “devletçilik” ilkesiyle s›n›fsal çeliflkinin üstünü örtmeye çal›flm›flt›r.<br />

Tek parti CHP kendisinin fikrî hayat› d›fl›ndaki tüm oluflumlara<br />

düflman olmufltur. Sendika, dernek, parti kurmak engellenmifl; farkl› dil,<br />

din, mezhepten olmak suç say›lm›fl; karfl› koyanlar 1937-38 Dersim katliam›nda<br />

oldu¤u gibi toplu k›y›mlardan geçirilmifltir.<br />

1941’de CHP Genel Sekreterli¤ine gelen Memduh fievket Esendal’›n<br />

bir banka memuru a¤z›ndan anlat›lan ve 1934 y›l›nda yay›mlanan Ayafll›<br />

ve Kirac›lar› roman›nda Dersimlilere dair resmî söylemin ipuçlar›n› görmek,<br />

1937-38 katliam›n› yapanlar›n zihniyetini çözmek mümkün; “Hüseyin<br />

Beyin asl› Dersim’in Kürtleflmifl Türklerinden imifl. Kendisi Alevi.<br />

Bunlar kendilerinin Türk olduklar›n›, yak›n zamanlara kadar da aralar›nda<br />

Türkçe konufltuklar›n› biliyorlar. Hüseyin Beyin konufluflu, surat› ora<br />

83


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Türklerine benziyor.” (Memduh fievket Esendal, Ayafll› ve Kirac›lar›, Bilgi<br />

Yn., 2008, s.76).<br />

Cumhuriyet Dönemi romanlar›nda resmî ideoloji d›fl›na ç›kan ve<br />

olaylara gerçekçi bakan yazarlarda olmufltur. Meselâ Sabahattin Ali,<br />

1937’de yay›mlanan Kuyucakl› Yusuf roman›nda taflraya gerçekçi bir bak›flla<br />

eflraf ve mütegallibenin baflar›l› bir portresini kaymakam›n evlatl›¤›<br />

Yusuf’un yaflam› üzerinden baflar› ile çizer. Sabahattin Ali, Yakup Kadri<br />

ve Halide Edip’in aksine Alevili¤e-K›z›lbafll›¤a dair resmî ideolojinin ve<br />

genel yarg›n›n d›fl›nda flöyle bakar; “Bu Alevi köylerinin daha genifl mezhepli,<br />

daha samimi ve daha temiz oldu¤unu uzun memuriyet seneleri ö¤retmiflti<br />

ona. Nahiye ve köyleri dolaflmaya ç›kt›¤› zamanlarda buralarda<br />

kalmay› tercih ederdi.” (Sabahattin Ali, Kuyucakl› Yusuf, Y.K.Yay›nlar›,<br />

2002, s.146-147.)<br />

<strong>Sanat</strong> ve ideoloji konusunda en çok burjuva sanatç›lar› “sanata siyaseti<br />

katmay›n” diyerek özellikle sosyalist sanatç›lara sald›rm›fllard›r. Ancak<br />

Cumhuriyet Dönemi romanlar›nda oldu¤u gibi bu idealar› en vulger<br />

flekilde kendileri yapm›fllard›r. Romanda hayat› gerçekçi bir bak›flla iflleyerek<br />

hayat içindeki s›n›f mücadelesinden kaynakl› çeliflki ve çat›flk›lar›<br />

resmeden sanatç›lara sald›r›l›rken resmî ideolojinin dayatmalar›n›n roman<br />

içinde ifllenmesi “mili edebiyat” diye kutsanmaktad›r.<br />

Dönemin iktidar yanl›s› yazarlar›n›n eserlerine sinmifl vakanüvis tavr›<br />

hiçbir elefltirel süzgeçten geçirilmeden hâlâ ö¤rencilere okutulmakta, s›-<br />

navlarda sorulmaktad›r. Bu da aç›k olarak ilk günden beri resmî ideolojinin<br />

inkâr-imha ve asimilasyon politikalar›n›n nas›l devam etti¤inin edebiyat<br />

alan›nda bir göstergesidir.<br />

84


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

S›rr› Öztürk<br />

<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i Ba¤lam›nda<br />

Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergi’mizde Ahmet Oktay (A. O.)’›n “<strong>Sanat</strong>-Estetik-<br />

Politika Bütünselli¤i” hakk›nda yazmak istemezdim. Bunun iki nedeni<br />

vard›. Birincisi: A. O. hastayd›, tedave görüyordu. Hastal›k ile bo¤uflan bir<br />

insan› yaz›m›zla üzmeyi düflünmüyordum. ‹kincisi: A. O. “Sosyalizmden<br />

haberli” biriydi. Edebiyat-sanat-kültür-estetik-elefltiri vb. konularda entelektüel<br />

birikimi vard›. Birikim ve deneyimleriyle kendisinin devrimci harekete<br />

kazan›lmas› ve katk› getirmesi beklenmeliydi. Fakat o Proletarya<br />

Devrimcilerinin bu türden incelik ve sorumluluk anlay›fl›na, kendisiyle<br />

kurmak istedi¤imizi iliflki ve diyalog aray›fllar›m›za hiçbir zaman duyarl›-<br />

l›k göstermedi. Gösteremezdi. Çünkü o ‘Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Ak›m›-<br />

na’ burjuvaziden önce düflmanca cephe alanlardan biriydi. * Ayr›ca A. O.,<br />

I. T‹P üyesiyken SSCB’ye ve Dünya Sosyalist Sistemine ba¤l› biriydi. Fakat<br />

neden sonra troçkizm iksirini içince ne Ekim Devrimi, ne SSCB, ne<br />

Sosyalist Sistem ve ne de Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Ak›m› bay›m›z› mandallamayacakt›!?<br />

A. O.›n “sosyalizmden haberli olmas›” elbette tek bafl›na bir fley ifade<br />

etmiyordu. Tekelci sermayenin patronlar›ndan ‹zak Alaton da “sosyalizmden<br />

haberlidir.” Hatta Bilimsel Sosyalizm-Komünizmin yeminli düflman›<br />

“Frankfurt Okulu”nun bu memleketteki temsilcisi konumundaki kimi<br />

marksologlar, akademik marksistler gibi o da Marksizm üzerine söz söyleme<br />

hakk›n› kendinde görüyordu. Özel yaflam›na, ifline, üretim-mülkiyetpaylafl›m<br />

iliflkilerine zarar vermeyecek biçimde Marksizmi akl›nca yorumlamaya<br />

dahi yelteniyordu. Marksizmin devrimci özüne ve ruhuna de-<br />

¤inmeden o da bu konuda söz söyleme hakk›n› kendinde görüyordu. Emperyalist-kapitalist<br />

sisteme, devlete, kapitalist üretim-mülkiyet iliflkileri<br />

ile paylafl›m iliflkilerine asla dokunmayan “Marksizm Tart›flmalar›” memlekette<br />

çok revaçtayd›. 1<br />

Daha nas›l olacakt› ki? Devrimci tarihi, gelenekleri, birikimi çeflitli niyetlerle<br />

çarp›t›lm›fl, kapan›n elinde çarçur edilmifl Tarihî TKP’mizden günümüze<br />

ne kalm›flt›? Burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n kuflatmas›nda<br />

Devrimci ve Marksist Sol kadrolar bir türlü ayr›flamam›fllard›. Yeniden<br />

harmanlan›p bütünleflerek devrimci hareketi olmas› gereken yerde örgütleyememifllerdi.<br />

Ciddiye al›nacak donan›ml› bir SINIF PART‹S‹ gelene¤i,<br />

Bilim Kurulu, Akademisi, Enstitüsü olmayan bir gelenek üniversite<br />

85


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

okumufl ayd›n geçinenlerin çok yönlü kuflatmas›nda elbette çarçur edilmek<br />

istenecekti. Marksizm üzerine yap›lmak istenen ve asla ilerletici olmayan<br />

bu türden tart›flmalar›n bu düzeyde olufluna asla flafl›rm›yoruz.<br />

“Sol Cenah›m›zda” yaln›zca bu türden sorunlar yaflanm›yordu. Devrimci<br />

ahlak, devrimci siyasî terbiye, devrimci diplomasi bahsinde de çok<br />

büyük çamlar devriliyordu.<br />

Sosyalist kültürel birikimi, tart›flmaya de¤er tahlil ve tezlere sahip olmayan,<br />

Marksizmi yeniden yorumlayamayan, okumayan, okudu¤unu anlamayan,<br />

sorgulamayan, kendisini kapitalizmin hay›rl› ellerine teslim etmifl,<br />

belgelenmifl kimlik ve kiflili¤iyle, özel ve öznel konumlar›yla a盤a<br />

vurulmufl “solcu” tak›m› ile kimse hesaplaflm›yordu.<br />

Böyleleriyle konuflmak ya da tart›flmak da taraflara s›k›c› geliyordu.<br />

S›rt›n› devlete-sisteme dayam›fl, kendisine rahatça sunulmufl kimi olanak-bulanaklarla<br />

ahkâm kesen o kadar çok “ayd›n”a sahibiz ki… ‹deolojik-politik-örgütsel<br />

uzlaflmaz çeliflkiler içinde bo¤ulmufl düzeydeki bu türden<br />

bir insan malzemesiyle “<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i” gibi ciddî<br />

bir konuyu nas›l tart›flaca¤›z? Ama birileri haddini bilmiyor, kafl›n›p duruyor<br />

ve ille “gel tart›flal›m” diyor!?<br />

Böyleleriyle neyi, nas›l, nerede, hangi amaç ve çerçevede tart›flaca¤›z?<br />

A. O.›n da “sosyalizmden haberli oldu¤unu” özel yaflam›, ifli, üretimi<br />

ve eylemiyle de somutta kan›tlamas› gerekir ve kendisinden beklenirdi.<br />

Bilimsel Sosyalizm-Komünizm üzerine yaln›zca “teorik” laf üretmekle<br />

yetinenlerin sosyal prati¤i yoktu. Teori pratik bütünselli¤i olmayanlar›n<br />

“dil üstünde kayd›rmaca” yapmas›, onlar aç›s›ndan do¤ald›. Sovyet ve<br />

Stalin düflmanl›¤›na endeksli bir “solculuk” anlay›fl›nda karar k›lanlar gibi<br />

o da nehrin karfl› yakas›ndaki yerini alm›flt›.<br />

A. O.dan ve ayn› yöntemi benimseyen “ayd›n”lardan daha ileride bir<br />

ad›m atmalar›n› elbette beklemiyoruz.<br />

Günümüzdeki s›n›flar mücadelesinde ideolojik-teorik-politik ve örgütsel<br />

seçimini do¤ru yapan hakikî ayd›nlara büyük bir ihtiyaç oldu¤unu<br />

biliyoruz. An›lan ayd›nlar ise, ideolojik ve s›n›fsal konumlar›na göre,<br />

özellikle de devrimci hareketin büyük darbeler ald›¤› yenilgi dönemlerinde<br />

“saat›n rakkas› misali” bir sa¤a bir sola gidiyorlard›. Bu da do¤ald›r.<br />

Devrimci hareketimizin burjuvaziyi köfleye s›k›flt›rd›¤›, ideolojik-politik<br />

ve örgütsel donan›m›yla sistemi silkeledi¤i ve de iktidara aday oldu-<br />

¤u dönemlerde kimi “ayd›n”lar›n sa¤ kavisler çizme yerine sola meyilli oldu¤unu<br />

tarihsel örnekleriyle, deneyimlerimizle biliyor ve görüyoruz.<br />

Özetle an›lan yenilgi dönemlerinde “sosyalizmden haberli olan” kimi<br />

ayd›n geçinenlerin her ne hikmetse “sol cenah” ile kurduklar› iliflkilerinden<br />

bir türlü kopmad›klar›n›, sosyalizm karfl›t› moda ak›mlara kap›ld›klar›n›,<br />

emperyalist-kapitalizmin koruyuculu¤undaki troçkist ve anarflist<br />

kamplarda yer ald›klar›n› görüyoruz. 2<br />

86


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Troçkist ve anarflist ak›mlar›n dünyada ve yaflad›¤›m›z co¤rafyada<br />

hiçbir zaman iktidar perspektifli, tutarl› bir parti oluflturmad›klar›n›, siyasal-sosyal<br />

devrim yolunda kayda de¤er bir “vukuat”lar›n›n olmad›¤›n› da<br />

biliyor ve görüyoruz.<br />

Yine an›lan Marksizm d›fl› bu türden ak›mlar›n dünyada ve yaflad›¤›-<br />

m›z co¤rafyada iflçi s›n›f› hareketi ile sosyalist hareketin buluflup bütünleflerek<br />

birleflik, ciddî, güvenilir ve donan›ml› bir ‹flçi S›n›f› Partisi’n›n<br />

(‹SP) oluflturulmas› davas›na asla duyarl› olmad›klar›n› da biliyor ve görüyoruz.<br />

Ayn› zamanda troçkist ve anarflist ak›mlar›n yaln›zca “Sovyetler Birli¤i<br />

ile Stalin düflmanl›¤›na” endeksli de¤erlendirmelerinin de “Marksizmin<br />

yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemine olumlu hiçbir katk›<br />

getirmedi¤ini biliyor ve görüyoruz.<br />

Sovyetler Birli¤i’nin, Ekim Devrimi’nin ve uygulanan di¤er sosyalizm<br />

deneyimlerinin daha görkemlisini, daha donan›ml›s›n› yapmaya aday<br />

olanlar›n, bu deneyimleri Marksist bak›fl aç›s›yla tekrar elefltirmeleri ve<br />

teori pratikte aflmalar› gerekmektedir. Bu yoldaki teori pratikler anlaml›-<br />

d›r. Siyasal-sosyal devrimlerin gerçekleflebilmesine katk›d›r. Fakat, ideolojik-teorik-politik<br />

ve örgütsel aç›lardan hiçbir “say›-suyu” olmayanlar›n<br />

sözüm ona elefltirileri yaln›zca emperyalist uluslarötesi tekelci sermaye<br />

düzeninin devam›na hizmet etmektedir.<br />

Bu türden elefltirilerin ne Bilimsel Sosyalizm-Komünizm ile ne de siyasal-sosyal<br />

devrimlerin kanuniyetleri ve zorunlulu¤u ile bir iliflkisi söz<br />

konusudur.<br />

“Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemini kavrayanlar›n,<br />

“somut durumun somut tahlilini” yapmay› ideolojik süzgeçlerinden<br />

geçirmifl olan ayd›nlar›n, Marx-Engels-Lenin süreci ile Marksizm-Leninizm’i,<br />

tarihsel-sosyal-nesnel gerçekli¤i içinde de¤erlendirip de¤erlendiremedi¤i<br />

nas›l anlafl›l›r?<br />

Bu ilkeselli¤in uzant›s›nda “tutarl›-amaçl›-somut bir demokrasi mücadelesi”<br />

ile yine “tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar (siyasal-sosyal devrim)<br />

mücadelesini” atbafl› -koordineli- götürmekten yana olanlar›n samimiyeti<br />

nas›l de¤erlendirilir ya da test edilir?<br />

Sosyalizm’den-Marksizm’den haberli oldu¤unu lafzen ifade edenlerin<br />

samimiyeti Parti, Partileflme Sorunu, ‹ktidar ve Program Anlay›fl›,<br />

Devlet ve Devrim Kavray›fl› gibi hayatî ve can al›c› sorunlara bak›fl aç›lar›ndan<br />

ve de bu bak›fl aç›s›n›n uzant›s›ndaki teori pratiklerinden anlafl›l›r.<br />

Bu türden hat›rlatmay› yapmaktaki amac›m›z, A. O.›n ideolojik-s›n›fsal<br />

çeliflkisini ortaya koymakt›r.<br />

A. O., “Edebiyat-sanat-kültür-estetik ve politika bütünselli¤inin” de<br />

fark›ndad›r. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada s›n›fs›z sendika, s›n›fs›z parti, s›n›fs›z<br />

edebiyat-sanat-kültür-estetik anlay›fllar› da oldukça yayg›nd›r. “Sol<br />

87


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Cenah›m›z›n” anlaml› ve ileri bir ad›m atamay›fl›n›n nedenlerinden biri de<br />

bu türden hastal›klar›n› aflamay›fl›d›r.<br />

Edebiyat-sanat-kültür-estetik ve politika bütünselli¤inin fark›nda olmayanlar›n<br />

yapmaya çal›flt›klar› sözde politik çal›flmalar›n ne kadar yavan<br />

ve ifllevsiz kald›¤› gün gibi ortadad›r.<br />

A. O.›n, uzunca bir süre önce (tam bir tarih veremiyorum, galiba 2002<br />

y›l›ndayd›), Radikal gazetesinde 1970 15/16 Haziran Direnifli ile ilgili bir<br />

yaz›s›n› okumufltum. 15/16 Haziran Direnifli’nin yaln›zca tan›¤›, san›¤›<br />

de¤ildik. ‹stanbul-Kocaeli-Sakarya Bölgesindeki eylemlerimiz yüzünden<br />

hakk›m›zda aç›lan davalar›n da bir numaral› san›¤›yd›k. Ayr›ca Devrimci<br />

geleneklerimizdeki Proleter Devrimci tavr›m›z› yaln›zca söz ve eylemlerle<br />

s›n›rl› tutmam›fl, kitaplaflt›rm›flt›k. 3 Dileyen bu kitaplar›m›zdaki malzemeleri<br />

ayr›nt›l› inceleyebilir. Yapmaya çal›flt›klar›m›z belgelidir.<br />

O tarihlerde de üniversite okumufl ayd›n geçinenler, günümüzdeki gibi<br />

yine ithal mal› “k›r-kent-öncü parti” teorileri ile s›n›fs›z sendika, s›n›fs›z<br />

parti, s›n›fs›z kültür-sanat vb. konular› ilkesizce tart›fl›yorlard›. A. O.›n<br />

Radikal gazetesinde sosyal s›n›f tahlili yaparak ba¤›ms›z s›n›f tavr› konusunda<br />

tarihsel deneyimimizi hat›rlatmas›na bir yan›yla sevinmifltik. S›n›fsall›¤›n<br />

göz ard› edildi¤i bir süreçte onun yapt›¤› saptama neye alametti?<br />

S›n›flar›n mevzileniflinde proletarya yerine küçükburjuva ö¤renci gençli¤i<br />

ikâme etmeye yeltenenler dahi A. O.›n bu yaz›s›ndan sonra lafzen “s›n›f”<br />

vurgusu yapmaya bafllam›fllard›. O günkü AP iktidar›n›n 274-275 say›l›<br />

yasalar› geriye do¤ru de¤ifltirmesi ve “D‹SK’in çan›na ot t›kayaca¤›z!”<br />

tehdidi nas›l siyasî bir tav›r idiyse, bu sald›r›lara karfl› 15/16 Haziran Direnifli<br />

de siyasî bir hareketti. ‹flçi s›n›f›n›n talepleri de ekonomik de¤il, siyasiydi.<br />

En sonunda görüfllerine kat›lmasak da proletaryay›, 15/16 Haziran<br />

Direnifli’nin tarihsel-siyasal-sosyal-s›n›fsal özünü hat›rlatan bir ayd›n<br />

ç›kt› diye de sevinmek istemifltik. A. O. yaz›s›n›n sonunda nedense sözü<br />

dolaflt›r›p troçki bahsine getirmeye çal›fl›yordu. 15/16 Haziran Direnifli’ni<br />

örnek gösterip s›n›fsal bir vurguyu hat›rlatan A. O.›n troçkistlervari laf›<br />

Sovyetler Birli¤i’ndeki sosyalist uygulamalara ve Stalin düflmanl›¤›na endeksli<br />

bir mecraya getirifline ve bunu 15/16 Haziran Direnifli ile iliflkilendirmeye<br />

kalk›flmas›na ise sevinememifl, bu türden bir yaklafl›m› bilimsel<br />

ve do¤ru bulmam›flt›k.<br />

A. O.›n ad› geçen yaz›s›nda gerçekten de 15/16 Haziran Direnifli bahsini<br />

gündeme getirmesini, hiçbir inand›r›c›l›¤› ve ilgisi yokken Sovyetler<br />

Birli¤i deneyimini tart›flmaya getirmesini, ard› s›ra troçkizme göndermeler<br />

yap›p onu savunup gündeme tafl›mas›n› anlamaya çal›fl›yorduk. A. O.<br />

neden bu konular› birbirine kar›flt›r›yor ve ne yapmak istiyordu? Garipsenecek<br />

bir durum söz konusu de¤ildi. O da birileri gibi ideolojik-s›n›fsal<br />

kimli¤ine uygun düflen görevini yap›yordu.<br />

Kendisini telefonla arad›k. Yaz›s›ndan ötürü kutlamak istedik ve görüflmek-tart›flmak<br />

talebinde bulunduk. Ev adresini ald›k, “‹flçi S›n›f› Sen-<br />

88


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

dikalar ve 15/16 Haziran” isimli kitab›m›z baflta olmak üzere okumas›n›<br />

diledi¤imiz baz› telif çal›flmalar›m›z› ve SORUN Polemik Dergi’mizin o<br />

tarihlerde ç›km›fl bulunan tüm say›lar›n› bir arkadafl›m›z arac›l›¤›yla kendisine<br />

bizzat elden götürerek arma¤an ettik. O da ayr›ca yay›nlar›m›z aras›nda<br />

bulunan, Kolektifimiz ad›na haz›rlam›fl oldu¤umuz a¤abeyim Avni<br />

Memedo¤lu’nun sanatsal ve siyasal evrimini, sanat anlay›fl›n›, resimlerini,<br />

yaz› ve fliirlerini, yaflam öyküsünü, kavgalar›n› / kavgalar›m›z›, Yeni Dal<br />

Grubu (YDG)’nun oluflumunu, resimlerinden ötürü yarg›lan›fl›n›, iflkence<br />

görüflünü, hapisli¤ini, çekti¤i açl›¤› ve maddî-moral s›k›nt›lar›n›, “Sol Cenah›m›z›n”<br />

bu konular üzerindeki eksikli¤ini ve duyars›zl›¤›n›, “Sosyal<br />

Realizm” sanat ak›m› hakk›ndaki görüfllerini ve çeflitli an› ve tart›flmalar›-<br />

n› konu alan “Politika-<strong>Sanat</strong>-Estetik Yolunda ‘Eme¤in Ressam›’ Avni Memedo¤lu”<br />

isimli kitab›m›z› talep etmiflti. Bu kitab› da kendisine bizzat elden<br />

ilettik-arma¤an ettik. Böylelikle kendisiyle karfl›laflt›¤›m›zda ve tart›-<br />

flaca¤›m›z konularda hangi türden bir ideolojik-politik hatt› tuttu¤umuzu<br />

bilgi edinmesi için önceden bildirmifl ve kendisini haberli k›lmay› uygun<br />

bulmufltuk. Ayr›ca kendisinden bir röportaj yapma talebinde bulunduk. Bu<br />

talebimizi Kolektifimizin konumunu “çok politik” buldu¤unu söyleyerek<br />

reddetmiflti.<br />

A. O.›n sanat-politika vb. anlay›fl›n› eserlerinden tan›yor ve izliyorduk.<br />

Kendisiyle Kitap Fuarlar›nda karfl›lafl›yorduk. O da tan›fl›kl›¤›m›za<br />

ra¤men stand›m›za u¤ram›yordu. Herhalde virüs de¤il, “mikropla” karfl›-<br />

laflmak istemiyordu. Stand›m›z›n önünden “yengeç yürüyüflü” ile geçen o<br />

kadar çok yazar vard› ki… Böylelerinin de telif eserlerine ve çabalar›na<br />

daima sahip ç›km›flt›k. Kendileriyle an›lan ve an›lmayan iliflkilerimiz de<br />

olmufltu. Bu arkadafllar›n baz› eserlerini sahiplenirken tecimsel iliflki yerine<br />

kolektif ve devrimci iliflkileri tercih ediyorduk. Yani s›n›fl› bir toplumda<br />

kolektif üretim-da¤›t›m-paylaflma ilkeselli¤ini bilince tafl›maya çal›fl›-<br />

yorduk. Büyük bedeller de ödüyorduk. Kolektif üretimde rol alanlara -ihtiyac›<br />

olanlara- katk› sunulmas› gibi son derece zor bir ifle giriflmifltik.<br />

Böyleleri sonradan tecimsel a¤›rl›kl› ve kariyerizme kap› aralayan iliflkileri<br />

tercih etmiflti. Aralar›nda sistemin Kolektifimize açt›¤› cezaî-hukukî-icraî<br />

davalar›n ceremesini de üzerimize y›kanlar ç›km›flt›. 4 Onlar da stand›-<br />

m›z›n önünden geçerken “yengeç yürüyüflü”nü tercih ediyordu!..<br />

Sonradan A. O.›n Avni Memedo¤lu’ndan da söz eden baz› kitap ve<br />

makaleleri yay›mland› (“Hayat, Edebiyat, Siyaset -Ahmet Oktay ile Dünden<br />

Bugüne” Söylefli: Metin Cengiz, birinci bask›, 2004, Everest Yay›nlar›,<br />

s. 84, 85, 86). Bu kitapta A. O.›n kansere yakalan›fl›, bu söyleflide giderayak<br />

geçmifliyle ilgili an›lar›n› de¤erlendirdi¤i anlafl›l›yordu. I. T‹P hakk›ndaki<br />

görüfllerini s›ral›yordu. I. T‹P’in “<strong>Sanat</strong> Bürosu” (asl›nda “Kültür-<br />

<strong>Sanat</strong> Bürosu”ydu. Günümüzde ise ne T‹P misali bir siyasî parti ne de kültür-sanat<br />

bürosuna sahip örgütlerimiz söz konusu.) Selahattin Hilav, Leyla<br />

Erbil, Edip Cansever, Ahmet Oktay ve Avni Memedo¤lu’ndan oluflu-<br />

89


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yordu. A. O, yaz›s›nda “Mehmeto¤lu” demeyi uygun buluyor. ‹ki isim<br />

aras›ndaki anlam fark›n› yok say›yordu. Söylefliyi yapan (Metin Cengiz<br />

(M. C.) TCK’n›n 142. maddesi gere¤ince 2 y›l hapis yatm›fl, kitab›n›n önsözünde<br />

söylefliyi yapan olarak özgeçmiflini yazm›fl, Hürriyet Gösteri dergisinde<br />

yaz›yor.) kiflinin Avni Memedo¤lu’nun ad› geçti¤inde “-Evet, flu<br />

bizim iflçi resimleri yapan komünist ressam…” demesiyle A. O. flöyle diyor:<br />

“Evet, iflçi resimleri yapan Mehmeto¤lu. Kan›mca, Leger’den farkl›-<br />

laflmay› baflaramam›fl kübist resimler yapard›. Ama kötü ressamd›…” Baflka<br />

bir yerde de “Mehmeto¤lu, görevci bir resimden yanayd›. Stalinizme<br />

ba¤l›yd›.” dedikten sonra söylefliyi yapan M. C. de “-Sonuna kadar hep<br />

ba¤l› kald›.” yorumunu yap›yor.<br />

A. O.›n I. T‹P’te M. Ali Aybar’› “hakl›” bulup “biraz da yumuflak olabilirmifl”<br />

demesi, Memedo¤lu’na “Stalinistti” deyip sonra da lütfedip takdir<br />

etmeye yeltenmesi “onu da anlamak gerekiyor” türünden laflar› gevelemesi<br />

kültür-sanat-politika bahsindeki ideolojik-s›n›fsal konumunu a盤a<br />

vurmaktad›r.<br />

Kitab›nda Stalin’in, Jdanov’un ve Memedo¤lu’nun isimleri birkaç<br />

yerde geçmesine ra¤men isim dizinine nedense al›nmam›fllard›r. Yazar›n<br />

ve yay›na haz›rlayan flah›slar›n, o kadar isim aras›ndan yapt›klar› bu türden<br />

bir tasarruf, yak›n tarihimizdeki olay, olgu, süreç ve verileri nesnel<br />

gerçekli¤i d›fl›nda, pafla gönüllerine göre tahrif etmenin tipik bir örne¤idir.<br />

A. O. ile M. C.nin edebiyat-sanat-kültür-estetik-politika bütünlü¤üne<br />

bak›fl› tipik bir ayd›n elvedas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Avni Memedo¤lu<br />

Marksist Elefltirel katk›ya aç›k ve muhtaç bir ressamd›. Memlekette ise,<br />

Marksist Elefltirel katk› getirecek ne SINIF PART‹S‹’ne de Bilim Kurulu,<br />

Akademi ve Enstitü vard›. Kendilerini Marksist sanan üniversite okumufl<br />

ayd›n geçinenler ise, troçkizm iksiri ile kendilerinden geçip, âdeta<br />

sarhofl olmufllard›. Söze “troçki dediki” diye bafllayanlar; olmayan “burjuva<br />

demokrasisinde” ödüllendiriliyor, yaz›lar›, kitaplar› tekelci bas›n-yay›n<br />

kurulufllar›nda, hatta banka sermayesinin yay›nlar› aras›ndaki yerini rahatl›kla<br />

almalar›na yetiyor ve art›yordu. Dahas› çeflitli tv kanallar›nda ahkâm<br />

kesmelerine de yaramaktayd›. K›sacas› gün onlar›n günüydü!..<br />

A. O. ile M. C.nin Memedo¤lu’na “kötü ressam” deyifli okuyanlara<br />

hiçbir fley anlatm›yordu. Seçimini “troçki cenah›nda” yapanlar›n geçim<br />

kayna¤›d›r bu türden kritikler ya da öznel an›lar. A. O.a “I. T‹P döneminde,<br />

Aybar’›n sanat-estetik-politika bahsindeki despotik tav›rlar› karfl›s›nda<br />

sen ne yap›yordun ve neciydin?” diye sormak lâz›m… Memedo¤lu Tarihî<br />

TKP’nin kadrosu olarak Sovyetler Birli¤i’ne, Dünya Sosyalist Sistemi’ne<br />

ba¤l› ve sayg›l›yd›. Son nefesine kadar da ba¤l› kalm›flt›. T‹P merkez kli-<br />

¤inin sa¤ teslimiyetçi oportünist çizgisine karfl› tav›r alm›flt›. Aybar-Aren-<br />

Boran-Sarg›n yönetiminin Devrimci ve Marksist kadrolara karfl› açt›¤› savaflta,<br />

Proleter Devrimci kanad›n yan›ndaki yerini alm›flt›. I. T‹P’e<br />

TKP’nin yönlendirmesiyle girmiflti. Bizim de siyasî seçimimiz bu türden<br />

90


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

yönlendirmelerle olmufltu. “Örgütler Anarflisi” hastal›¤›na yakalanm›fl kimi<br />

“sol” örgütlerin “Gel bize biat et!” önerilerine ise daima flu anlaml› cevab›<br />

veriyordu: “Önce gidin vitrininizi onar›n. Komünistlerin birli¤ini<br />

sa¤lay›n. Ondan sonra gelip benim kap›m› çal›n!..”<br />

M. Ali Aybar’›n Abidin Dino, Nuri ‹yem, Bedri Rahmi Eyübo¤lu türünden<br />

ressamlar›n “Bat› öykünmeci”, taklit, popülist, soyut ve abstre resim<br />

anlay›fllar›n› memlekete tafl›mas› karfl›s›nda Avni Memedo¤lu Yukar›<br />

Mezopotamya, Dersim ve Erzurum emekçi halklar›n›n yaflam›n› Devlet<br />

Güzel <strong>Sanat</strong>lar Akademisi’ne tafl›m›flt›. Komünizm tüccar› Akademi ö¤retim<br />

üyesi bilirkiflilerin marifetiyle TCK’n›n 141 ve 142. maddelerine göre<br />

yarg›lanm›fl, iflkence görmüfl ve hapis yatm›flt›.<br />

Neflet Günal ise Orta Anadolu’nun “ter insanlar›n›” Akademi’ye tafl›-<br />

m›flt›. Yeni Dal Grubu (YDG) ressamlar›ndan ressam Marta Tözge, ‹hsan<br />

‹ncesu, Kemal ‹ncesi, Hikmet Paksüt, ‹brahim Balaban’lar›n, heykelt›rafl<br />

Vahi ‹ncesu’lar›n sanat anlay›fllar› hiçbir ansiklopediye girmemifltir. YDG<br />

zinhar hiçbir yerde an›lmamaktad›r.<br />

Neflet Günal devlet taraf›ndan Fransa’ya e¤itime gönderilmifl,<br />

YDG’den ayr›lm›fl, dönüflünde DGSA’ya ö¤retim üyesi yap›lm›flt›r. Neflet<br />

Günal bundan sonraki eserlerinde art›k “ter insanlar›n›” de¤il, metafizik<br />

fetiflleri, korkuluklar› resmetmeyi ye¤lemifl ve çizgisini de¤ifltirmifltir. Buna<br />

ra¤men pentürü kuvvetli yetenekli bir ressam oldu¤unu kan›tlam›flt›r.<br />

‹brahim Balaban’a hapisteyken ilk resim derslerini ald›¤› Naz›m Hikmet<br />

ustas›ndan, onun yönlendirmesinden geriye hiç bir fley kalmam›flt›r.<br />

Burjuvalar Balaban’› sahiplenmifl, eserlerini sat›n alm›flt›r. O da “Ben<br />

öküz ressam›y›m.” diyerek hem çizgisini de¤ifltirmifl hem de YDG’den<br />

ayr›lm›flt›r. 27 May›s 1960 tarihinden dört gün sonra YDG’nin ‹stanbul’-<br />

da açt›¤› ilk resim sergisi nedeniyle YDG’nin sanatç›lar› tutuklan›p Balmumcu<br />

Askeri Hapishanesine konulmufl ve haklar›nda “Resimleriyle komünizm<br />

propagandas› yapmak, 27 May›s’a karfl› gelmek, ink›lap düflmanl›¤›<br />

yapmak” gibi suçlamalarla yarg›lanm›fllard›r. 5<br />

Tarihî TKP’nin kadrolar›ndan Nejat Tözge’nin efli Marta Tözge Alman<br />

Temerküz (Toplama) kamplar›nda bir y›l kalm›fl, 1945 y›l›nda K›z›l<br />

Ordu sayesinde özgürlü¤üne kavuflturulmufltu. Almanya’da ve Türkiye’de<br />

gördü¤ü iflkenceler sonucunda ruh sa¤l›¤›n› kaybetmifltir. Fakat eserleriyle<br />

(soyut resim anlay›fl›na ra¤men) faflizmin çirkin yüzünü resmetmekten<br />

asla uzak durmam›flt›r.<br />

Bu süreçte YDG da¤›lm›fl, fakat Memedo¤lu tek bafl›na “Sosyal Realizm<br />

<strong>Sanat</strong> Ak›m›” çal›flmalar›n› sürdürmüfltür. Ö¤renci yetifltirmifltir. Sistemin<br />

çok yönlü bask›s›na, art›-de¤er sömürüsüne, inkâr-imha-asimilasyon<br />

politikalar›na, çekti¤i açl›¤a, yoksullu¤a, “Sol Cenah›m›z›n” duyars›zl›¤›na<br />

ve kuflatmas›na karfl› iddias›n›n arkas›nda durmas›n› bilmifltir.<br />

“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.” diyerek yolunu seçmifltir. Me-<br />

91


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

medo¤lu’nun yaflam›na, sanat anlay›fl›na en büyük katk›y› Aile Kolektifimiz<br />

yapm›fl ve onu mücadelesinde asla yaln›z b›rakmam›flt›r. Bu sat›rlar›<br />

kaleme alan kifli ile, yani benimle, aram›zda yapt›¤›m›z Marksist Elefltiri’ler<br />

-tart›flmalar- yüzünden tam 9 y›l konuflmam›fl, kavgal› olmufluzdur.<br />

Kardefllik gibi insiyaki ba¤larla asla hareket etmedi¤imizi, hat›ras›na haz›rlad›¤›m›z<br />

kitab›m›zda da aynen yans›tm›fl›zd›r. Dileyen Memedo¤lu’na<br />

yapt›¤›m›z elefltirilerimizi ayr›nt›l› inceleyebilir. Belgelidir.<br />

Hakl›-haks›z tart›flmas› bir yana Picasso’yu “büyük ressam” yapan<br />

onun kiflili¤i ve eserleri de¤il, Frans›z Komünist Partisi(FKP)’nin Alman<br />

Nazizmi’ne -iflgale- karfl› örgütledi¤i yeralt› mücadelesinde partili ressam›n›<br />

ve eserlerini sahiplenmesidir.<br />

Bu memlekette de ad›na ve devrimci geleneklerine ba¤l› bir ‹SP oluflturulabilinmifl<br />

olsayd›, Memedo¤lu’nun resim anlay›fl›na yapmaya çal›flt›-<br />

¤›m›z elefltirel katk›y› bu türden bir kurum gerçeklefltirmifl olurdu. Ayn›<br />

zamanda Memedo¤lu’na karfl› burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n<br />

çok yönlü “sinsi kuflatmas›”, sömürüsü k›r›l›p afl›l›r, onun sanat anlay›fl› ve<br />

eserleri de yerli yerine konulurdu.<br />

A. O.›n “kötü ressamd›”, “kaba saba resimler yapard›”, “el ve ayaklar›<br />

abart›l› çizerdi” türünden yak›flt›rmalar›n› elefltiri yerine koyamay›z. ‹yi<br />

ile kötü’nün neyi anlatt›¤›n› bilmiyoruz. Memedo¤lu resim anlay›fl›n› belirleyen<br />

etmenleri yaz›lar›nda da belirtmifltir. Ö¤rencili¤inde Afrika, M›-<br />

s›r, Latin-Amerika, Maya, Aztek, ‹nka uygarl›klar›n›n resim ve heykel anlay›fllar›ndan<br />

çok etkilendi¤ini ve esinlendi¤ini kendisi de söylemektedir.<br />

Resimlerinde titizlikle çizdi¤i iflçi ve emekçi halklar›m›z›n yüzleri son derece<br />

temiz ve düzgündür. Birileri gibi “hain bak›fll› iflçi” ya da “lumpen”<br />

portrelerini “proletarya” diye resmetmeye yeltenmemifltir. ‹flçi ve emekçilerin<br />

el ve ayak çizimlerindeki abart› ise bilinçli bir seçimle yap›lm›flt›r.<br />

El’in, Ayak’›n ifl ve üretim faaliyetindeki rolünü öne ç›karm›flt›r. Ayr›ca<br />

ve böylelikle insan›n beyninin geliflimi ile el-üretim aras›ndaki diyalektik<br />

bütünlü¤ü vurgulamay› amaçlamaktad›r. Memedo¤lu A. O.›n iddia etti¤i<br />

gibi “kübist” bir resim anlay›fl›na sahip de¤ildi. Akademi hocalar› ö¤rencilerine<br />

evrensel sanat ak›mlar›n› ö¤retirken kübizm türü eskizleri çizmelerini<br />

de ö¤ütlüyorlard›. Memedo¤lu’nun ö¤rencilik y›llar›nda yapt›¤› kara<br />

kalem bir iki kübist çal›flmas› da vard›r. Fakat o “kübist” bir ressam de-<br />

¤il, “Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong> Ak›m›”n›n yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki bir uzant›s›yd›.<br />

“Koyu Stalinistti” benzetmesi ise burjuvaziye hulus çalmak manas›n›<br />

tafl›r. Çünkü burjuvazi de Memedo¤lu’nun resimlerini ayn› mant›kla yarg›-<br />

lam›flt›r. Manifesto adl› tablosundaki bay-bayan kompozisyonundaki emekçi<br />

bay “Stalin’e benziyor” suçlamas›na maruz kalm›fl ve yarg›lanm›flt›r!<br />

Memedo¤lu ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ünde, Sansaryan Han’daki iflkenceli<br />

sorgusunda, Karadenizli iflkenceci polisin, “Ula pezevengun ogli<br />

guvercun resmu yapayusun da, niçun karga resmu yapmayusun?” diye<br />

92


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

demir bir tava ile canavarca dövülürken, a¤z› burnu k›r›l›rken A. O. “vars›l”<br />

bir aile gelene¤inin yumuflak yataklar›nda yat›yordu. Prati¤i olmayan<br />

“solcu” kimli¤i ile sosyalist geçiniyordu. Siyasî seçiminde giderayak troçkizm<br />

ile tan›flan A. O., o tarihlerde ne yap›yordu?<br />

A. O. YDG’nin oluflumundan, bu süreçteki sanat ak›mlar›ndan, kavgalar›ndan,<br />

bildirisinden, “Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong> Ak›m›” anlay›fl›ndan,<br />

YDG ressamlar›n›n iflkence görüp tutuklan›fl›ndan, yarg›lan›fl›ndan, iddialar›n›n<br />

arkas›nda durup bedel ödenmesinden niçin söz etmiyor?<br />

A. O.›n kendisi hariç, I. T‹P “Kültür-<strong>Sanat</strong> Bürosu”nu oluflturan sanatç›lar›n<br />

hiçbiri art›k yaflamamaktad›r. fiimdiki “elefltirilerini” onlar yafl›-<br />

yorken niye yapmam›flt›r? Birileri ona göre “Koyu Stalinistti” T‹P üyesi<br />

iken kendisi nas›l bir sol anlay›fla sahipti, neciydi? I. T‹P içindeki siyasî<br />

ayr›flmalarda Memedo¤lu’nun tavr› aç›kt›. K›v›lc›ml›’n›n tabiriyle ABA-<br />

CI’lar›n (Aybar-Boran-Aren-Sarg›n) yan›nda de¤il, Proleter Devrimci<br />

kadrolar›n yan›ndayd›. 28-29 Ekim 1971 tarihinde Ankara’da gerçeklefltirilen<br />

Proleter Devrimci Kurultay’a kat›lm›fl ve anlaml› bir konuflma yapm›flt›.<br />

6 A. O. ise âdeta “c›zd›m oynamiram” diyerek I. T‹P’den ayr›lmay›<br />

(ayd›nlar›n kaç›fl tarz›n›) tercih etmiflti. A. O.›n günümüzdeki konumu nedir?<br />

Memedo¤lu, I. T‹P ‹stanbul Eminönü ‹lçesi’nde partinin verdi¤i tüm<br />

görevlerini yerine getiriyor, aidat›n› ödüyor, hatta tulumunu giyip boya<br />

badana ifllerini de yap›yordu. F›rças›yla sokak ve duvar yaz›lar› yaz›yordu.<br />

Ayn› ilçe üyesi Nabi Ya¤c›’lar, Veysi Sar›sözen’ler ise gizli diplomasi<br />

yürütüyor, “partizan” isimli dergileriyle örgütçülük -komünistçilik- oynuyorlard›.<br />

Sendika bürokrasisi ile iflçi aristokrasisinin, ABACI’lar›n birer<br />

“hay›rl› evlad›” olarak korunuyordu.<br />

Ahmet Oktay arkadafl sen ne yap›yordun o tarihlerde? fiimdi ne yap›-<br />

yorsun? Yaz›lar›nla kime hizmet ediyorsun?<br />

* Ahmet Oktay’›n gerici ideolojik-s›n›fsal konumunu Devrimci ve Marksist entelektüel<br />

kimlik ve kiflili¤i ile tan›nan ayd›nlardan Aziz Çal›fllar, Gerçekçilik Esteti¤i isimli eserinde,<br />

sayfa: 170-298’de hak etti¤i ölçülerde a盤a vurdu¤u için bu aç›lardan bize bir ifl b›-<br />

rakmam›flt›r.<br />

93


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Dipnot Aç›klamalar›:<br />

1 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: “Marksizm Tart›flmalar›na” Marksist Bak›fl, Kolektif, Sorun<br />

Yay›nlar›, Aral›k 2009.<br />

2 Sosyalist-Komünist hareketimizde kendilerini troçkist, anarflist olarak niteleyen ak›mlar<br />

daha önceleri yoktu. 1950 Komünist Tevkifat› döneminde ortaya ç›kt›lar. Orhan<br />

Suda ile bafllayan troçkist ak›m daha sonralar› “ayd›n” geçinenler aras›nda yayg›nlaflt›r›ld›.<br />

Günümüzde Fikret Baflkaya, Masis Kürkçügil, Sungur Savran, fiadi Özansu vb.<br />

troçkist, Gün Zileli, Demir Küçükayd›n vb. de önceleri troçkist, sonradan anarflist<br />

ak›mlar›n bölge temsilcileri olarak an›lmaktad›rlar. Bu isimleri “yeni” troçkist sektler<br />

takip etmektedir. “Sosyalizmden haberli” birer “iyi insan” olmalar›na ra¤men (ki, hepsini<br />

yak›nen tan›maktay›z. Baz›lar›yla hapishane arkadafll›¤›m›z da olmufltur.), “Marksizmin<br />

yorumu ve pratikte yeniden üretimi” temel bahsinde, Parti, Partileflme Sorunu,<br />

Komünistlerin Birli¤i, Devlet, ‹ktidar, Devrim, Strateji ve Taktik vb. ilkesel konularda<br />

hiçbir zaman kolektif ad›mlar atmaya, birikimlerini nihai amac›-hedefi bir Devrimci<br />

ve Marksist kadrolarla Program Tart›flmalar›na ve de olmas› gereken yerde örgütlenmesine<br />

aday ve taraf olmad›klar›n› teori pratikleriyle göstermifllerdir.<br />

3 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., ‹flçi S›n›f› Sendikalar ve 15/16 Haziran -Olaylar-Nedenleri-Davalar-Belgeler-An›lar-Yorumlar-<br />

Sorun Yay›nlar›, Birinci Bask›: fiubat<br />

1976, ‹kinci Bask›: Ekim 2001.<br />

4 Fikret Baflkaya, Haluk Gerger, Talat Turhan, Orhan Gökdemir, Ertu¤rul Kürkçü, Zeki<br />

Tombak, Haluk Yurtsever, Suat Parlar, ‹lker Belek, Turgan Ar›n›r, Hüseyin Aykol<br />

vb.<br />

5 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: Çetin Yetkin, Siyasî ‹ktidar <strong>Sanat</strong>a Karfl›, Bilgi Yay›nevi,<br />

1970, s. 234-260. Ayr›ca, Memedo¤lu’nun kitab›na bak›n›z.<br />

6 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., Partileflme Sorunu III, Sorun Yay›nlar›, Ekim 1988.<br />

94


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

YA⁄MUR<br />

1.<br />

Gönüller mahfuz tenhada<br />

Gece zifiri karanl›k<br />

Yürekler tutsak<br />

Kendi topra¤›nda menfa*<br />

Bulutlu bir sonbahar günü<br />

Hüzün açar mapushane<br />

Kaflla göz aras›nda<br />

Ya¤mur ya¤ar gözlerde<br />

Amed’e ürperti düfler<br />

24 eylül …96 günü<br />

On özge can vurulur<br />

2.<br />

Nafiz gözler buluflur<br />

Ifl›k huzmesinin içinde<br />

Direniflin senfonisi bestelenir<br />

Melodi k›vam›nda an›lar akar<br />

Nadide notalar›n ezgisinde<br />

Turnalar, gökyüzünde uçar<br />

Gecenin büyüsü bozulur<br />

Esmer tenlerin dilinde<br />

Ay ›fl›¤› konuflur…<br />

3.<br />

Bir kent sessiz a¤lar<br />

Yan›k bu¤daylar›n teninde<br />

Görünenin ötesi dile gelir<br />

Iss›zl›¤›n orta yerinde<br />

Karanl›k ç›kar gelir<br />

K›l›ç yaras› gibi keser<br />

Filizlenmifl fidan dallar›n›<br />

O an gündüz vurulur<br />

Günün belirsizli¤i içinde<br />

On turna daha göçer<br />

Men ü Zin’in kona¤›na…<br />

1998<br />

* Sürgün yeri<br />

Ali Murat Çelik<br />

2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevi-Sincan/Ankara<br />

95


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Hasan Öztürk<br />

‹sa’n›n Elleri<br />

Bir akflam önce oyununu oynad›¤› sahnedeydi yine. Dün akflamki olay›n<br />

etkisinden kurtulamam›flt›. Oyunda, ne zaman Ayasulu¤’dan ya da<br />

Börklüce’den söz etse, karfl›s›nda, bir deve üstünde, Kara Beyaz›t Pafla taraf›ndan<br />

çarm›ha gerdirilmifl olarak onu görmüfltü. Çarm›ha gerdirilip öldürülmemiflti<br />

sanki, yafl›yordu. Bir fleyler söylemek istercesine bakm›flt›<br />

Tuncel’e.<br />

Sabah erkenden kalk›p Selçuk ve çevresini dolaflt›. Bir akflam önce<br />

oyunda gördü¤ü Börklüce’yi yeniden görmek istiyordu. Karaburun’dan<br />

getirilip kapat›ld›¤› yer olan kaleye gitmifl, daha sonra da binlerce kiflinin<br />

öldürüldü¤ü yer diye söylenen ‹sa Bey Camisi’nin avlusunda oturmufltu.<br />

Börklüce Ayasulu¤ sokaklar›nda bir deve üstünde dolaflt›r›lmadan bu caminin<br />

önünde çarm›ha gerilmifl olmal›yd›. Caminin avlusunda otururken,<br />

bafllar› vurulan: “‹rifl ya Dede Sultan,” diye ba¤›ran adamlar›n seslerini<br />

duymufl, fakat, Börklüce’yi görememiflti. Oysa bir akflam önce Tuncel’in<br />

gözlerinin içine bakm›fl, kendisiyle konuflmak istedi¤ini bak›fllar›yla anlatm›flt›<br />

ona...<br />

Belki yeniden buraya gelir diye, dün akflam onu karfl›s›nda gördü¤ü,<br />

tarihi Odeon’un sahne olarak kullan›lan bölümünde duruyordu. Durup<br />

beklemekle olmayaca¤›n› düflünüp k›sa bir nefes ve diyafram çal›flmas›<br />

yapt›. Gözlerini kapat›p bir süre bekledi. Do¤al bir bekleyifl de¤ildi bu.<br />

Tinlerle buluflacak bir flaman›n bekleyifliydi. Bir süre sonra da flaman kaz›n›n<br />

üstüne oturup uçmaya bafllad› Tuncel. Sesi iki bin y›ll›k tarihi yap›-<br />

n›n afl›nm›fl tafllar›na vurup yank›lan›yordu. Bir ayinin parças›yd› flimdi o.<br />

Duas›yla bütünleflmifl; a¤z›ndan ç›kan sözlerle ilmik ilmik örüyordu ayinini:<br />

Karanl›k ›slan›rken perde perde<br />

belirdim onlar›n oldu¤u yerde<br />

sözü ben ald›m dedim:<br />

“-Ayasulu¤ flehrinin kap›s› nerde?<br />

Göster geçeyim;<br />

Kalesi var m› söyle y›kay›m.<br />

Bafl al›rlar m›?<br />

De ki vereyim.<br />

Tuncel bir flaman olmufl, uçuyordu. Fakat bir türlü göremiyordu arad›¤›n›.<br />

Durup bir soluk ald›. ‹ki bin y›ll›k tafl duvarlar› delercesine bak›-<br />

yordu gözleri. Sonra yine oynamaya bafllad›. Yeniden bafllad› ayinine. Bazen<br />

bir Kibele rahibi, bazen de Artemis rahibi oluyordu:<br />

96


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Ayasulu¤ flehrinin kap›s› dard›r,<br />

girip ç›k›lmaz.<br />

Kalesi vard›r<br />

kolay y›k›lmaz.<br />

..............<br />

Gelmiyordu bekledi¤i. Dün akflam niye gelmiflti pekiyi?. Y›lmamal›-<br />

y›m diye düflündü Tuncel ve ayinini sürdürdü:<br />

S›cakt›.<br />

S›cak.<br />

Sap› kanl› demiri kör bir b›çakt›<br />

s›cak.<br />

............<br />

O, k›m›ldamadan bakt›,<br />

kayalardan<br />

‹ki gözü iki kartal gibi indi ovaya.<br />

Tam bunlar› söylerken görünmüfltü kendisine bir akflam önce Börklüce.<br />

Haça çak›l› kanl› ellerinin ac›s›na ald›rmadan en üst s›radan kartal gibi<br />

bak›yordu sahneye...Yine bir flaman olup sürdürdü ayinini Tuncel:<br />

............<br />

Ayd›n›n Türk köylüleri<br />

Sak›zl› Rum gemiciler<br />

Yahudi esnaflar›,<br />

Onbin mülhid Yoldafl› Börklüce Mustafa’n›n.<br />

Gelse art›k diyordu Tuncel. Gelse de ne söyleyecekse söylese... Gelmiyordu;<br />

bir akflam önce gelip gözlerinin içine bakan, heyecandan yüre¤ini<br />

hoplatan Börklüce gelmiyordu. Odeon’un bofl havuzuna atlay›p orada<br />

sürdürdü ayinini:<br />

.............................<br />

Hep bir a¤›zdan türkü söyleyip<br />

hep beraber sulardan çekmek a¤›.<br />

..............<br />

On binler verdi sekiz binini.<br />

......................<br />

Olmuyordu. Ne yapsa olmuyordu. Bir aç›p bir kapat›yor gözlerini, göremiyordu<br />

Börklüce’yi.<br />

.....................<br />

geçer ç›plak ayaklar›yla yüre¤ime basarak<br />

geçer Ayd›n ellerinden Karaburun ma¤luplar›.<br />

Son dizeyi okuduktan sonra, umudunu keser gibi oldu. Sahneye çömelip<br />

bir sigara yakt›. Y›lmamal›y›m dedi... Bu arada bir grup Frans›z, bir<br />

grup da Japon turist gelmiflti rehberleriyle. Turistler Odeon’u gezip gittikten<br />

sonra, Tuncel oyunun tamam›n› bafltan sona bir kez daha oynad›... Gelmiyordu<br />

Börklüce Mustafa, yani Dede Sultan. Ne yapsa gelmeyecekti anlafl›lan.<br />

Umudunu kesti Tuncel...<br />

S. C. F/7<br />

97


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Meryem Ana yolundan Selçuk’a do¤ru inmeye bafllad›. Yolun iki yan›nda<br />

mandalina ve fleftali bahçeleri vard›. Ayd›n yoluna ç›k›p Selçuk yönüne<br />

sapt›. Çok dalg›n yürüyordu. Yan›ndan geçen araçlar›n rüzgar›ndan<br />

sallan›yordu. Bir yandan bir akflam önce olanlar› düflünüyor, di¤er yandan<br />

da Börklüce’nin, yolunu kesip kendisiyle konuflabilece¤ini düflünüyordu...<br />

Yandafllar›n›n Dede Sultan dedikleri Börklüce, Ayd›n ilinin bu topraklar›nda<br />

savaflm›flt›. Bu topraklarda birlikte yetifltirdikleri ürünleri, üretenler<br />

kendi aralar›nda kardeflçe paylaflm›fllard›. Karfl›daki ulu ç›nar belki<br />

de o zamanlardan kalmayd›. Belki de Börklüce, gölgesinde dinlenmek için<br />

oturmufltu bu ç›nar›n. Tuncel gidip oturdu ç›nar›n alt›na; s›rt›n› ulu ç›nara<br />

dayay›p Börklüce’yi düflündü. Bir avuç toprak al›p s›kt›. Küçük Menderes<br />

nehrinin getirdi¤i alüvyonlu toprak, parmaklar›n›n aras›ndan alt›n renkli<br />

›fl›lt›lar ç›kararak ak›p gitti...<br />

Ayasulu¤ kalesine bakt› Tuncel. Birbirlerine ba¤l› Bedreddiniler’in<br />

cami avlusuna do¤ru idama götürülüflünü izledi. Yüre¤ini burkan bu görünüflten<br />

kurtulmak için bafl›n› fiirince tepelerine do¤ru çevirdi. Tuncel susam›fl,<br />

a¤z› kurumufltu. Susuzlu¤unu gidermek ve iyice ac›kan karn›n›n<br />

doyurmak için kalk›p Selçuk’a do¤ru yürümeye bafllad›...<br />

Yolun sa¤›nda solunda turunç a¤açlar› vard›. Bir önceki y›l›n meyvelerini<br />

tafl›yan a¤açlar, bir yandan da yeni meyvelerini büyütmeye çal›fl›-<br />

yorlard›. ‹lçeye vard›¤›nda Pazar yerinin oldu¤u yöne do¤ru yürüdü. Günlerden<br />

cumartesi oldu¤u için ilçede pazar kurulmufltu. Pazar ilgisini çekmiflti<br />

Tuncel’in. Biraz dolafl›p ondan sonra yemek yemeye karar verdi.<br />

Mars›k tenli köylü kad›nlar› kendi yetifltirdikleri ürünleri sat›yorlard›.<br />

Börklüce’nin köylüleri diye geçirdi içinden. “Bad›lcan, bad›lcan,” diye<br />

avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›ran kad›na bakt›. Dede Sultan da bad›lcan m› derdi<br />

acaba patl›cana diye düflünmekten kendini alamad› Tuncel. Biraz ötede<br />

de baflka bir kad›n: “Domat, domat,” diye ba¤›r›p kendi yetifltirdi¤i domatesleri<br />

sat›yordu.<br />

Kafas›nda bir akflam önce gördü¤ü Börklüce’yi tafl›yarak ilerledi Tuncel.<br />

Çeflitli sebzeler satan bir kad›n›n bafl›nda epeyce bir kalabal›k birikmiflti.<br />

Merak edip kalabal›¤a do¤ru yürüdü. Herkesin bakt›¤› yöne do¤ru<br />

bakt›¤›nda iliklerine dek titredi. Gördü¤ü fleyin etkisiyle bafl› döndü ve<br />

düflmemek için yak›n›ndaki karabiber a¤ac›na tutundu. Gözlerine inanam›yordu.<br />

Kalabal›¤› yar›p biraz daha yaklaflt› tezgaha do¤ru. Kad›n›n yan›nda<br />

dikilen adam, elini kolunu da sallayarak heyecanl› heyecanl› anlat›-<br />

yordu kalabal›¤a: “Dün akflam domat toplamaya gitti¤inde bulmufl bunu<br />

fiükrüye Han›m. Define aray›c›lar› tarlay› kazd›klar›nda ç›km›fl.” Kalabal›ktan<br />

biri adam›n anlatt›klar›na inanmad›¤› için soruyordu: Nerden biliyorsunuz<br />

‹sa Peygamber’e ait oldu¤unu? Adam›n sorusu pazarc› kad›n›n<br />

onuruna dokundu¤u için, eliyle havada bir yar›m daire çizip söze girdi:<br />

Köylüyüz diye, o kadarc›k fleyi de bilmecez mi gari? Senin annenin evi<br />

nerde, de bakal›m?<br />

98


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Selçuk’ta, ne olmufl yani?<br />

“Senin evin nerde?<br />

“Benimki de Selçuk’ta ne ç›kar bundan?<br />

“Meryem Ana’n›n evi burda oldu¤una göre?” Kad›n›n yerine yan›ndaki<br />

adam vermiflti yan›t›: Ta oralardan yaln›z bafl›na m› gönderecekti annesi<br />

‹sa Peygamber gibi bi adam›? Birbirlerine bak›p büyük bir utku kazanm›flças›na<br />

gülümsediler yan›ndaki adamla kad›n. Bu kez de inanmayan<br />

adam sald›r›ya geçti:<br />

“‹sa peygamber burda gerilmedi ki çarm›ha?<br />

“Nerden biliyormuflsun sen?” dedi kad›n.<br />

“Kitaplar öyle yaz›yor.”<br />

“Kitaplar›n her yazd›¤›na inanma,” deyip sat›c›l›k ifline döndü kad›n:<br />

“Domat, domat. Mübarek bahçan›n domatlar› bunlaa...”<br />

Tuncel tezgaha biraz daha yaklafl›p dikkatlice bakmaya bafllad› haça.<br />

Pasl› çivinin tuttu¤u ellerin kemikleri halen sa¤lamd›. Haç›n a¤ac› iyice<br />

çürümüfltü. Bir çift elin çivilendi¤i yatay a¤ac›n kurt giren yerleri çürütmüfltü.<br />

Tuncel’in haç› bu denli dikkatle incelemesi pazarc› kad›n›n hofluna<br />

gitmiflti. Kad›n ona aç›klama yapma gere¤ini duydu: “Sebzeleri bitirince<br />

candarmaya götürcem. Onlar da müzeye verirler herhalde.”<br />

Oturdu¤u duvar›n üstünde Börklüce’yi düflünüyordu Tuncel. Gerildi-<br />

¤i çarm›htan kan içinde elleriyle kendisine bakm›flt› dün akflam. Ne söylemek<br />

istemiflti? Bir gün önceden karfl›laflaca¤› bu olay› m› anlatmak istiyordu<br />

kendisine?..<br />

Ertesi gün, Galata’n›n dar ve dik sokaklar›ndan birine park etti arabas›n›<br />

Tuncel. ‹nip bagaj› açt›, sat›c› kad›n›n buldu¤u, üzerinde iki el çivili<br />

haç› dikkatlice ç›kard›. S›rt›na yükledi¤i haçla evine do¤ru yokufl yukar›<br />

yürümeye bafllad›. Evinin yak›n›ndaki kilisenin papaz›, onu s›rt›nda haçla<br />

görünce heyecanlan›p eliyle kalbini tuttu. Fenal›k geçiriyordu papaz.<br />

Zorla haç ç›kart›p yüksek sesle dua etmeye bafllad›. ‹ki çocuk oyunlar›n›<br />

b›rakm›fl, flaflk›n gözlerle Tuncel’e bak›yorlard›. Yan sokakta bir kaç çocuk<br />

Tuncel’den habersiz birbirleriyle tart›fl›p ba¤›r›yorlard›. ‹çlerinde en<br />

c›rtlak sesli olan› okkal› bir küfür savurdu. Tuncel çocu¤un söylediklerini<br />

duyunca gülümsedi: “Kara Beyaz›t Pafla’ya sövüyor,” diye m›r›ldand›.<br />

Söven çocuk h›z›n› alamam›fl olacak ki yeniden bir sövgü salvosuna bafllad›.<br />

Sövdü¤ü kiflinin kalays›z yerini b›rakmam›flt›. Tuncel: “Bu kadar<br />

küfrü Beyaz›t Pafla’dan baflka kimse hak etmemifltir, diye söylenip, avaz›<br />

ç›kt›¤› kadar yan soka¤a do¤ru ba¤›rd›: “Bendeee...”<br />

Tuncel’in ba¤›r›fl›ndan korkan Papaz, bir kez daha haç ç›kart›p koflar<br />

ad›mlarla kilisesine girdi...<br />

99


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

TOPLU MEZAR<br />

Örtbas edilen on binlerce<br />

“faili meçhul” cinayetler kol geziyor<br />

Faflizmin i¤renç eylemleri<br />

Katliamlar› vahfleti sürüp gidiyor<br />

Nice mezralar köyler yerle bir ediliyor<br />

Silinip yok ediliyor yerleri<br />

Yurtlar›<br />

Diyarbak›r’›n Kulp ilçesine ba¤l›<br />

Alaca köyünün Kepir bölgesinde<br />

Nice ocaklar sönmüfl<br />

Tütmüyor bacalar›<br />

Ne gökyüzü ne bulut ne ekmek kokusu<br />

Ne de al gelincikler baharla açan yok<br />

Gözalt›na al›nan ONB‹R köylü sürüklenerek<br />

Al›n›p götürülmüfl yakapaça uluorta<br />

1993’ün temmuzunda bir vaktinde gecenin<br />

Ço¤u yafll› güngörmüfl çoluk çocuklu<br />

Torun sahibi kimi<br />

Periflan yoksul y›rt›k çar›kl›<br />

Nice canlar kay›p nice canlar ölü<br />

Bu katliamda kimin kimden haberi var ki<br />

K›tl›¤› da açl›¤› da<br />

S›tmay›-uyuzu-tifoyu-tifüsü da<br />

Hiç kal›r bunlar›n yan›nda bir deri bir kemik kald› bu halk<br />

Onbirinde bir çocuk otlat›rken o¤laklar›n›<br />

Bulmufl bir tütün tabakas›n› ifllemeli<br />

Çürümüfl urbalar savruk kemikler y›¤›n-y›¤›n<br />

Mermi kovanlar› ve ONB‹R kafatas›<br />

2004’ün bahar›nda ayan oldu kay›plar toplu mezarda<br />

Örtbas edilen binlerce katliamlardan biri daha<br />

ÖNCÜ-Zeki Öztürk<br />

2004<br />

100


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Hüseyin Gül<br />

Do¤arken Suçlu Bir Çocuk<br />

Arkadafllar›yla iliflkileri oldukça bozuktu. Devaml› afla¤›lay›p eziyorlard›<br />

onu. Çelimsiz, güçsüz ve ayk›r› oldu¤undan durmadan dayak yiyor,<br />

en çok da “Piç” demelerine bozuluyordu.<br />

Sövülüp dövülse de vazgeçmiyordu inad›ndan. Küfürse küfür diyor<br />

ve dayak yiyece¤ini bile bile ayk›r› olup ç›k›yordu.<br />

Do¤arken mi suçluydu ne?<br />

Çocuklar iflte, böyle, küfürle emzirilip büyüyor ve dökülüyorlar sokaklara.<br />

Kavga dövüfl derken sevmeyi, sevilmeyi ve kendilerini de terk edip<br />

gidiyorlard› baflka dünyalara.<br />

On yafllar›ndayd› Ali. Çelimsiz bir çocuk ama diriydi. Saçlar› uzun ve<br />

kirliydi. Sol kafl›n›n üstündeki yara izi ve as›k surat›, kavgac› bir çocuk izlenimi<br />

veriyordu. Asl›nda öyle de¤ildi. Her zaman itilip kak›ld›¤›ndan, savunmaya<br />

haz›r ve tetikte olmak zorundayd›.<br />

Masallardaki Kafda¤›, Beyaz Atl› Prens, padiflah›n küçük k›z› falan en<br />

çok da Kelo¤lan’› seviyordu.<br />

Çocukça duygular›yla bir gün “Kelo¤lan›m ben, Kelo¤lan…” diye<br />

oyun oynar gibi dolan›p gezerken. “Git be.. Piç O¤lan” deyivermiflti çocu-<br />

¤un biri. Yan›ndakiler de güle güle kat›lm›fllard›.<br />

Ad› yokmufl gibi “Piç O¤lan” diyorlard› flimdi ona.<br />

Her seferinde;<br />

“Sensin Piç O¤lan” diyerek, aynen iade ediyordu.<br />

Mahalledeki çocuklardan hofllanm›yordu. En çok da annesinin “Ne<br />

olacak, piç kurusu” diye ba¤›r›p 盤›rmas› çok zoruna gidiyordu.<br />

Kafda¤›’na gitmeyi bile akl›ndan geçiriyordu. Yoksul olmas›na diyecek<br />

yok, akl›n› da be¤eniyor ama nas›l güçlü olaca¤›n› bilemiyordu. “Herhalde<br />

büyümeliyim” diye düflündü. Günü geldi¤inde, Kafda¤›’na padiflah›n<br />

küçük k›z›n› istemeye gidecekti.<br />

Yaflad›klar›na bak›nca, akl›yla duygular› z›tlafl›yor, çocuk olmaktan<br />

ç›k›yordu.<br />

Bir gün efkârlanm›fl da neyin ne oldu¤unu anlamaya bafllam›flt›.<br />

“Çocuk olmay› b›rakmal›y›m” dedi.<br />

Akflama kadar hayalleriyle dolup dolup boflald›. ‹fle gidiyorum demifl-<br />

101


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ti annesi. Akflam oldu hâlâ yoktu. Koca bir gece evde tek bafl›na ve korkmamaya<br />

çal›fl›rken korktu¤unu anlayamam›flt›. Sabahleyin kalkt›¤›nda annesine<br />

bak›nd›, evde yoktu. “Olsun” dedi ve iflte o gün büyüdü¤ünü gördü<br />

Ali.<br />

Ve o gün, yüre¤ine dolan ve onu büyüten ac›lar›yla birlikte yola ç›kt›.<br />

Kaç›yordu ama nas›l bir yaflam›n peflinden gitti¤inin fark›nda de¤ildi.<br />

Yolun nereye gidece¤ini sormad›. Ne kadar sürdüyse yolculuk; geldi-<br />

¤i yeri de sormad›.<br />

‹ndi¤i garaj›n içinde ve etraf›nda saatlerce dolan›p durdu. Kaybolma<br />

korkusuyla garajdan uzaklaflam›yordu. Belki de bu nedenle, koskoca bir<br />

gün ac›k›p susad›¤›n› bile anlayamad›.<br />

Korkmuyorum” diye düflündü. Kendi korkular›na ve açl›¤›na, toklu-<br />

¤una meydan okudu.<br />

Büyük kentin ilçe garajlar›ndan biriydi buras›. Akflam olunca ortal›k<br />

iyice sakinleflmifl ve etrafta kimse kalmam›flt›. Gece karanl›k duygular<br />

içinde ak›yor ve yaflam› kör yerinden çekip götürüyordu.<br />

✩<br />

Ertesi günün sabah›nda, yafll› bir adam garaj kahvesine oturmufl çay›n›<br />

yudumluyordu. Barda¤›n› boflalt›p, masaya koyarken kalkt›. Aya¤›<br />

sakatt›, aksayarak kahveden ç›kt› ve tezgâh›n› kurmak için lokantan›n arka<br />

taraf›na do¤ru yürüdü. Eflyalar›n›n bulundu¤u yere geldi. Örtülü tenteyi<br />

bir ucundan çekip kald›r›nca, flafl›r›p kald›. Dokuz-on yafllar›nda bir çocuk,<br />

tezgah, tabure ve birkaç araç gereç aras›nda, battaniyeye sar›lm›fl halde,<br />

minderin üstünde k›vr›lm›fl yat›yordu.<br />

Seslendi ve kolunu dürttü uyanmas› için ama k›p›rdam›yordu. Açl›k<br />

ve uykusuna dolan yorgunluk iyice bast›rm›flt›. Biraz daha yakas›ndan, kolundan<br />

çekifltirince uyand› ve gözlerini ovuflturarak do¤rulmaya çal›flt›.<br />

“Neredeyim ben?” diye soruyordu.<br />

“Kalk bakal›m” dedi yafll› adam. “Burada ne ar›yorsun anlat bana.”<br />

Sonra da ilave etti; “Evden mi kaçt›n yoksa?”<br />

Çocuk, toparlad› kendini ve niçin burada oldu¤unu hemen hat›rlad›.<br />

Bana k›zmad›n›z de¤il mi?”<br />

“Ad›n ne senin?” Çocuk önce bir duraklad› “Piç O¤lan” diyecekti<br />

neredeyse.<br />

“Ali” dedi.<br />

✩<br />

Yafll› Adam, garaj›n girifl kap›s›nda, çiçekçilik yap›yor; çiçekleri,<br />

üçer, befler desteleyerek tezgâha s›ral›yor ve satmaya çal›fl›yordu. Adam›n<br />

ilginç bir yöntemi vard›. Arada bir kaval›n› al›r -Kara Koyun- türküsünü<br />

çalmaya bafllard›. Hani tuz yedirmifller koyunlara… Sürüyü suya götürüp,<br />

içirmeden geri getiren çoban›n hikâyesi… Belki de kendi -Kara Koyunoluyor<br />

kaval›n› çalarken. Su içmeden, içirmeden sürüye, dönüyorlard› ›rma¤›n<br />

kenar›ndan.<br />

102


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Kaval›n sesine tak›l›p gelenler oluyordu. Düzeni böyleydi Yafll›<br />

Adam’›n ve yaflam›ndan flikâyetçi de¤ildi.<br />

Akflam olunca çocu¤u evine götürdü.<br />

Evde üç çocuk daha vard›. Uzun zamand›r birlikte yaflay›p gidiyorlar<br />

ve onlar amcalar›na Âdem Baba diyorlard›.<br />

Üç befl gün sonra, bir akflam, Âdem Baba Ali’yi karfl›s›na ald›;<br />

“Seni evinden merak ederler, piflman olmadan seni geldi¤in yere göndereyim”<br />

diye ›srar ettiyse de olmad›. Çocuk, k›r›k duygular›n› önüne<br />

döktü. Yafl›ndan beklenmeyen bir olgunlukla;<br />

“Geldi¤im yerde ‘Piç O¤lan’ diyorlar bana. Annem bile ‘Piç Kurusu’<br />

diyerek durmadan dövüyor, küfür ediyor. Kimsem yok benim. ‹stemiyorsan›z<br />

yan›n›zdan giderim.” deyince üzüldüler ve bu konuyu bir daha açmad›lar.<br />

Büyük bir ciddiyetle oyun oynar gibiydi Ali. Tükenmez kalem, not<br />

defteri ve ka¤›t mendillerle birlikte, küçük bir el tezgah›nda, yaflam›n› ve<br />

umutlar›n› pazarlamaya çal›fl›yordu.<br />

Annesinin daya¤›ndan, küfürlerinden de kurtulmufl ama sa¤l›¤› iyi<br />

gitmiyordu. S›k s›k hastalan›yor ve öksürükten kendini alam›yordu.<br />

Akflam oldu¤unda herkes evde olacak. Âdem Baba öyle istiyordu.<br />

“Sak›n ha… Kapkaçç›lara ve tinercilere kap›lmay›n” diyordu.<br />

✩<br />

Geç vakit olmufltu bir akflam;<br />

Kap› g›c›rdayarak aç›l›r gibi oldu ve sonra gürültüyle duvara çarpt›.<br />

Koflarak gidip bakt›klar›nda, Ali’yi, kap›n›n efli¤inde, ›slak ve çamurlu haliyle<br />

y›¤›lm›fl olarak gördüler. S›r›ls›klam olmufl ya¤murdan. Kollar›ndan<br />

tutup içeriye ald›lar. Giysilerini de¤ifltirip kanepenin üzerine yat›rd›lar ve<br />

üstünü iyice örttüler.<br />

Çelimsiz ve küçük bedenini atefl basm›fl yan›p tutufluyor, gözlerini<br />

açam›yordu.<br />

Afla¤›lanm›fl duygular›yla bafl›n› iki yana sallayarak say›kl›yor “Sensin<br />

piç.. Piç de¤ilim ben” diye sesi dü¤ümlenerek k›s›k k›s›k a¤l›yordu.<br />

Âdem Baba, ateflini düflürmek için havluyu ›slat›p, aln›na, yüzüne ve<br />

kollar›na sürüyordu. Islak havlunun serinli¤ine dayat›yor, yan›yordu<br />

Ali’nin taze bedeni.<br />

Gece yar›s›na do¤ru, atefliyle birlikte say›klamas› da gitmifl, yüzüne<br />

duru bir ayd›nl›k çökmüfltü.<br />

Di¤erlerine yatmalar›n› söyledi Âdem Baba. Kendisi de kanepeye<br />

yasland› ve öylece oturdu¤u yerde uyuyup kald›.<br />

K›sa bir süre sonra uyand› ve endifleli bir telaflla, elini çocu¤un aln›na<br />

koydu, umutla yüzünü okflad›.<br />

“Ali, aç gözlerini…”<br />

So¤uktu yüzü ve üflüdü sand›. Yorgan› kenarlar›ndan iyice k›st›rd›.<br />

Omzundan tuttu ve sak›narak hafifçe sarst›;<br />

103


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Ali, aç gözlerini”<br />

Odan›n ç›plak duvarlar›nda aç, aç diye yank›lan›yordu Yafll› Adam’›n<br />

sesi; di¤er çocuklar da uyanm›fl, uykulu gözlerle bak›yorlard›.<br />

Sabah oldu¤unda, Âdem Baba mahalle muhtar›na gidip durumu anlatt›.<br />

Hastaneye telefon ettiler. Hemen ambulans geldi ve çocu¤u al›p götürdüler.<br />

Doktorlar da gördükten sonra morga kald›rd›lar.<br />

✩<br />

Savc›l›k “Acaba” dedi, “Toplumsal düzene, suya ve sabuna dokunmadan<br />

suçluyu nas›l ortaya ç›karabilirim?” diye düflündü ve Adem Baba’dan<br />

soruflturmaya bafllad›.<br />

Yafll› Adam, önce yutkundu ama ne söyleyece¤ini sak›nmad› sonunda.<br />

“O yafllardayken, bende yaln›z bafl›nayd›m. Bunun ne demek oldu¤unu<br />

çok iyi bilirim. fiimdi, daha da fazlas›yla ve sürüyle sahipsiz çocuk sokaklarda<br />

Savc› Bey. Devlet Baba aray›p sormak için onlar›n ölmelerini mi<br />

bekliyor?”<br />

Sanki savc›y› sorguluyordu. A¤›r a¤›r kelimelerin üstüne basa basa:<br />

“Ali’nin babas› kim savc› bey?<br />

Annesinin ›rz›na geçen…<br />

Çocu¤a piç diyenler kim?.. Savc› bey, suçlu kim?.. Kim?..”<br />

Sorgudan sonra annesini bulup getirmifllerdi. O¤lunu tan›m›flt› kad›n.<br />

✩<br />

Devlet Baba nesiydi onun, çocuk yaflta mezar›n› kim kazd› Ali’nin?<br />

Yafll› Adam düflünürken, bir yandan toprak at›yordu çocu¤un mezar›na.<br />

‹flini bitiren gitmiflti mezarl›ktan. Yaln›z kald›¤›nda bir selvi a¤ac›n›n<br />

dibine oturup yasland›. Kaval›n› ç›kard› ve usul usul ac›lar›n› üfledi Fele-<br />

¤in kula¤›na. Yo¤un duygular› ve kaval›ndan ç›kan ezgiyle birlikte, eski<br />

yaflanm›fl ac›lar›na götürdü kendini. Tuz yedirmifller koyunlara da, suya<br />

götürüp, içirmeden geri getiren bir çobanla, sürünün öyküsüydü bu. Kara<br />

Koyun, çoban ve sürüyle birlikte su içmeden dönüyorlard› ›rma¤›n kenar›ndan.<br />

Çocuklar da gelip durmufllard› Yafll› Adam’›n bafl›na. Kaval›n yan›k<br />

sesiyle birlikte, d›flland›klar› bu ac›mas›z yaflamdan ve dünyadan, garip<br />

duygular içinde, karanl›k bir yolculu¤a ç›k›yorlarm›fl gibi, kendilerini<br />

u¤urluyorlard›.<br />

Sustu Yafll› Adam ve yavafl yavafl duda¤›ndan indirdi kaval›n›.<br />

Ali’nin üstüne y›¤›lan kara topra¤a bakarken dal›p gitmifl ve gözleri dolmufltu.<br />

Kalkt› ve mezar›n yan›na gidip diz çöktü. A¤l›yordu Âdem Baba.<br />

Ve kaval›n›, do¤arken suçlu çocu¤un baflucuna dikti.<br />

“Belki de yaz›l› bir tafl› olmayacak bu mezar›n” dedi.<br />

104<br />

15 Haziran 2010-‹zmir-Selçuk


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Derya Ulu<br />

Yumuflak fiekerleme<br />

“Geldim, geldim”<br />

-Ooo! Geldin mi?<br />

“Geldim. Ç›kt›n›z m›?”<br />

-Evet ç›kt›k.<br />

“Nereden ç›kt›n›z?”<br />

- ‹çerden.<br />

“Ne yapt›n›z orada<br />

-Görüfltük. Görüfle girdik. Bitti görüflümüz ç›kt›k içerden.<br />

“Araba m› bekliyorsunuz?”<br />

-Evet. Otobüs bekliyoruz.<br />

“ Ya gelirse?”<br />

-Gelsin.<br />

“Gelince ne yapacaks›n?”<br />

-Gelince otobüsü durdurup binece¤im, sonrada ‹stanbul’a gidece¤im.<br />

“Binince ne olacak?”<br />

-Binince otobüs hareket edecek iflte!<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

-Açar, açar.<br />

“Açmazsa k›zar m›s›n?”<br />

-K›zar›m tabi…<br />

“Açarsa ne olur.”<br />

-Açarsa… H› Bir düflüneyim. Buldum, binerim otobüse.<br />

“Oradaki ne der? Oradaki niye gelmedi?”<br />

-O tutuklu. Hapsettiler onu. Bak askerler de var. Ǜkamaz oradan. Yasak!<br />

“Ne dediler?”<br />

-Kim ne dedi?<br />

“Asker. Asker orada onu mu tutuyor?”<br />

-A, a, evet tutuyor. Asker onu b›rakm›yor.<br />

“Asker döver mi?”<br />

- Döver.<br />

“Beni?”<br />

105


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

-Seni dövmezler herhalde mazeretin var. Ama bak sende tutuklan›rsan<br />

döverler.<br />

“Yok, yok dövmez. Onlar beni dövmez”<br />

Çocuksu bir tebessümle soruyor sorular›n›. Karn› yumuflakça gibi fliflkin<br />

ve yumuflak. Boynu omuzlar›n›n içinde kaybolmufl. Üstü temiz ama<br />

oldukça eski. Ayakkab›lar› rengini kaybetmifl ve y›rt›k. Güneflten teni, tarlalarda<br />

kavrulan ›rgatlar gibi kararm›fl. A¤z› bir kar›fl aç›k, s›r›tarak sordu-<br />

¤u sorular›ndan da anlafl›laca¤› gibi kafas› flekerli biraz. Orta fleker. Tatl›<br />

flekerlemelerden.<br />

Hapishane ziyaretlerimizin saatler alan bekleme safhalar›nda, hiç<br />

usanmadan ayn› sorular› sorup, konuflarak yoldafl›m›z olur flekerlememiz.<br />

Gülerken çocuklu¤undan gelen safl›k, kat›ks›z sevgisi yans›r yüzüne. Ö¤le<br />

candan gülüflü vard›r ki ilk gördü¤ünüzde ürküp geri dursan›z da bir süre<br />

sonra onunla en koyu sohbette bulursunuz kendinizi.<br />

Saatlerce konuflur konuflmas›na da, bu amans›z ve pefli s›ra s›ralad›¤›<br />

sorular› b›kt›r›r insan› bazen. Sorarken de, konuflup gülerken de gözlerine<br />

bakmaz insan›n. Gözbebekleri, bafl edilmez bir korkuya kap›lm›fl gibi titreflip<br />

dururlar. Yere bakarken bile topraktan utan›rcas›na kaç›r›r gözlerini.<br />

Birde kofluflunu görmelisiniz. Gözlerini yerden kaç›r›nca bütün marifet<br />

ayaklar›na kal›r. Ellerini bilekten endaml› bir genç k›z gibi k›r›p, sallana,<br />

sallana yamuk yumuk koflturur her gitti¤i yere. Koflarken midesi, ayran<br />

dolu bir tuluk gibi sa¤a sola sallan›r. Bu ö¤le bir sallan›flt›r ki, çalkalana,<br />

çalkalana gelen tosunun yan›n›za varmadan da¤›laca¤›n› san›rs›n›z.<br />

Balonun içine su doldurup top oynars›n›z ya. Sanki patlay›p sular üzerinize<br />

boflalacak gibidir hani. Aynen ö¤le patlamaya haz›r su dolu bir baloncuktur<br />

karfl›n›zdaki.<br />

Yine bir görüfl sonras›. Hüzünlü ve yorgun… Geride isyans›z b›rakt›-<br />

¤›m›z sevdiklerimiz, önümüzde sürüp giden günlük yaflam kavgas›… Yaflam›n<br />

h›zl› ak›fl›, dört duvar içinde, kan›ksayarak b›rakt›¤›m›z, yüre¤imizin<br />

inci parçalar›na üzülmemize bile müsaade etmiyor. S›rt›m› dayad›¤›m<br />

insan yap›m› beton hapishane duvarlar›na bak›yorum. Yolun karfl›s›nda<br />

ise insan yap›m› evlerin içine hapsolmufl yaflamlar diziliyor karfl›mda. Karamsarl›¤›n<br />

etraf›m› sard›¤›, kölelerin var olma savafl›m›nda bo¤uldu¤u<br />

yaflam› düflünürken tak›l›yor gözüm yumuflakçaya. Karanl›k sular›n girdab›ndan<br />

söküp al›yor beni. Elimde olmadan gülüyorum. Hem de keyifli bir<br />

gülümseyifl gelip sar›yor her yan›m›, yüre¤imi.<br />

Bizim yumuflakça yolun karfl›s›nda, arabas›n› park etmifl ziyaretçilerin<br />

yan›nda henüz. E, e, oda biliyor, para olsa, olsa onlarda olur. Yanlar›-<br />

na koflarak, çalkant›l› esintiler saçarak var›yor. Sanki herkes onu bekliyormufl<br />

gibi:<br />

“Geldim, geldim.” Demeyi de ihmal etmiyor. Ziyaretçiler bu buz gibi<br />

betonlar›n, hayatlar› hayatlardan koparan, insan öfkesiyle yap›lm›fl duvar-<br />

106


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar›n içinde, yine insan yap›m› bu hatal› flekeri görmekten memnun olmufl<br />

gözüküyorlar. ‹stisnas›z yumuflakçay› gören herkesin yüzüne gülümseme<br />

yay›l›yor.<br />

Bu memnuniyetlerini ifade etmek için sözlerine birazda flaka katarak<br />

tak›l›yorlar yumuflakçaya:<br />

“Yaaa! Yav sen hofl gelmiflsin!”<br />

Yumuflakça, gözleri her zamanki gibi yerde üstten beyazlar› ç›km›fl,<br />

elleri kar›n hizas›nda bilekten k›r›k, s›r›tarak bafll›yor sorular›na:<br />

“Paran var m›?”<br />

“Var. Al bakal›m”<br />

Ayn› anda di¤er bir ziyaretçi de elini cebine atm›fl para ç›kar›yorsa, bizimki<br />

paray› kendisi istememifl gibi, gevrek, gevrek gülerek:<br />

“Sende mi vereceksin yaa!” demesin mi? Öyle memnundur ki durumdan,<br />

daha bir estirir vücudunu, gülümsemesine hafif bir “he he”ler bile<br />

konmufltur art›k.<br />

Gayet memnun kikirdemeler aras›nda toplar paras›n›. Araba hareket<br />

edinceye kadar bekler yanlar›nda. Ald›¤› paran›n karfl›l›¤›n› da, araba hareket<br />

edince, arabaya eliyle bir tane flaplatarak öder. Gülerek, flaplakla yolcular<br />

velinimetlerini.<br />

E,e biz otobüs bekleyenler her hafta yirmi dakikam›z› beklemeye ay›-<br />

r›r›z. Bizim yumuflakçada ö¤renmifl bunu. Bu yüzdende pek aceleye getirmez<br />

yan›m›za geliflini. Önce has›lat›n› toplar, en son bizi u¤urlamaya gelir.<br />

Bu ilk karfl›laflmam›z olmad›¤›ndan benden para alamayaca¤›n› bilir.<br />

Bu eksik zekas›yla bunu kavram›fl. Para yerine ben onunla bol, bol sohbet<br />

ederim. Arada ondan çok soru sorup s›k›flt›r›r›m onu. Bu sohbetten oda keyif<br />

al›yor olmal› ki konuflmaya bafllay›nca hemen tan›yor beni. ‹stekle bafll›yor<br />

sorular›na. Bende bekleme arkadafl› edinmifl oluyorum böylece.<br />

Karfl›dan çalkalanarak geliflini izliyorum. Bana do¤ru yönelerek gelifline<br />

bak›yorum. Yan›ma var›nca bir ad›m geride durup soruyor:<br />

“Paran var m›?”<br />

Konuflmad›kça tan›m›yor beni. Gözleri iyi görmüyor maalesef. Bir iki<br />

dakika susuyorum ›srarl› sormaya devam ediyor. Dayanamay›p konuflmaya<br />

bafll›yorum.<br />

-Yok, sende var m›?<br />

Sesimi tan›y›nca gülüflü de¤ifliyor flekerlemenin. Kendini tutamay›p<br />

elimden bile tutuyor.<br />

“Sen misin? Bende para var. Adamdan istedim verdi.”<br />

- Bana da versene parandan biraz.<br />

“Ben çal›fl›yorum flimdi, sonra bakkala gidiyorum ver diyorum veriyor”<br />

-Ne veriyor?<br />

107


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Ekmek aras› veriyor”<br />

-E,e bana!<br />

“Sana da al›rsam param biter!”<br />

-Ad›n ne senin?<br />

“………..” sessizlik.<br />

-Söylesene ad›n›. ‹yi tamam söyleme ad›n› nerede oturuyorsun onu<br />

söyle bari.<br />

“………”<br />

Kendisiyle ilgili konularda pek konuflmuyor yumuflakça. Ad›n› evini<br />

sorunca ya susuyor ya da konuyu de¤ifltiriveriyor sorular›yla.<br />

Birde paras›yla ilgili konuflmuyor pek. Çok s›k›flt›r›rsan›z s›v›fl›veriyor<br />

yan›m›zdan. Ya da sen yokmuflsun gibi baflka bir olaya kilitliyor kendini.<br />

Yavaflça uzaklafl›yor yan›m›zdan.<br />

‹flte otobüs de geliyor. Bir daha ki görüfle kadar sessizce vedalafl›yorum<br />

yumuflakçayla.<br />

‹flte, kendini tekrar eden zamanlardan bir baflkas›. Hapishanenin yüksek<br />

kuleleri gözüküyor otobüs köfleyi dönünce. Hapishaneye yaklaflt›kça<br />

ziyaretçi kuyru¤u belirginlefliyor. Yumuflakça ziyaretçilerin karfl›s›ndaki<br />

çay›rl›kta oynuyor arkadafllar›yla.<br />

Bu defa yaln›z gelmemifl. Erzurumlu, A¤r›l› Kürt çocuklar› var yan›nda.<br />

Hapishanenin etraf›na yap›lm›fl gecekondular›n çocuklar› bunlar. Bir<br />

k›z ikisi erkek ellerine ald›klar› kola flifleleriyle su getiriyorlar. Ellerindeki<br />

suyla ziyaretçilere yanafl›p;<br />

“Geçmifl olsun abla!” diyerek bafll›yorlar sat›fla. Bu geçmifl olsunla<br />

geçmifl olmayaca¤›n› anlarda biliyorlar. Onlar›n geçmifl olsunu “su ister<br />

misiniz?” demek. Su almasan›z da belki “küçük bir harçl›kt›r” istedikleri.<br />

Bugün siyasî tutsak yak›nlar› var görüflte. Bu yüzdende bu çocuklar›n paylar›na<br />

bol soru düflüyor tabi. Bir süre sonra onlarda sat›fl› b›rak›p “bizden”<br />

olduklar›n› anlat›p duruyorlar. Bu bol sorulu sohbetler sonunda biz bizi tan›m›fl›z<br />

art›k.<br />

Bu türden sohbetlerin birinde elimdeki çubuk krakeri A¤r›l› küçük k›-<br />

za verdim. Yumuflakça bu görüflte gecikmiflti yoktu ortal›kta. Birden ç›k›-<br />

verdi ortaya. Önce A¤r›l› k›z›n yan›na att› kendini. Bense onu izliyorum.<br />

Ne konufltuklar›n› duymad›m; ama çocu¤un eline bak›fl›ndan çubuk<br />

krakerin adresini merak etti¤ini anlad›m. Oda biliyordu A¤r›l› k›z›n bunu<br />

alacak kendi paras› yoktu. O halde “kim verdi?” diye düflünerek bana do¤ru<br />

gelmeye bafllad›. Yak›n›mda durup;<br />

“Gene var m›?”<br />

- Ne var m›?<br />

“O’na m› verdin?”<br />

Anl›yorum neyi sordu¤unu, onu da çok u¤raflt›rmadan cevapl›yorum<br />

-E,e ne yapay›m, sen gelmedin, ben de ona verdim!<br />

108


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Ben gelmedim mi?”<br />

-Yok gelmedin.<br />

“Sen ne yapt›n?”<br />

-Bende O’na verdim. Hem yaz›k ona da. Bütün paralar› sen al›yorsun.<br />

Birazda ona verelim.<br />

-K›zd›n m›?<br />

“Ne zaman alacaks›n?”<br />

-Neyi?<br />

“Sen mi yedin?”<br />

-K›t›r, k›t›r yedim iflte.<br />

“Nereden ald›n?”<br />

-Bakkaldan!<br />

“Ne dedin bakkala?”<br />

-Al paray›, ver bana çubuk kraker dedim!<br />

Keyifleniyor böyle konuflmama.<br />

“Öyle mi dedin?”<br />

-Evet. Ç›kard›m paray›, çakt›m masaya. Ver lan bana çubuk kraker<br />

dedim.<br />

“Ha, haha! Ver !”<br />

Gülümsemesi keyiften gevrekleflmifl iyice yay›lm›fl yumuflakça. O çubuk<br />

krakeri çoktan unutmufl asl›nda. Benim meydan okuyan anlat›m›ma<br />

tak›lm›fl sadece. Bakkal onun için güç demek. ‹stediklerini hapseden bir<br />

güç. Çikolatan›n, tostun, midesine inecek lezzetlerin gardiyan›… Ben bu<br />

güce meydan okuyorum ya keyfine diyecek yok. Keyfini bozmadan sürdürüyorum:<br />

-Seninde paran var. Sen de alacak m›s›n?<br />

“Al›yorum. Yine param kal›yor.”<br />

-Ad›n ne senin?”<br />

“…..”<br />

-Peki! Nerede oturuyorsun?<br />

Yak›n›m›za yanaflm›fl A¤r›l› k›z ve arkadafllar› bizi dinliyorlar. Dayanamay›p<br />

onlarda lafa giriyor:<br />

“Abla Kars’l› o! Abisi de var. Biz kar›fl›rsak abisi dövüyor bizi” diye<br />

cevapl›yorlar beni.<br />

Coflkun bir keyif sar›yor içimi. Yumuflakçayla ilgili, ilk defa bilgi al›-<br />

yorum. Üstelik sevdi¤imin memleketlisi. Bir ortakl›¤›m›z›n olmas› benim<br />

için büyük bir keyif nedeni. Çocuklardan ad›n›n Muhammet oldu¤unu da<br />

ö¤reniyorum. Görüfl s›ras› bize gelince bu keyifli ayr›nt›y› içerdeki tutsaklara<br />

anlatmay› düflünüyorum. Bu düflüncelerle girifle do¤ru yöneliyorum.<br />

Muhammet d›flar›da kal›p ard›m›z s›ra bak›yor. Bizse b›kt›r›c› arama ve<br />

kay›tlar silsilesini geçip görüflebilme telafl›nday›z.<br />

109


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

K›sa ve keyifli geçen görüfl sonras› d›flar› ç›kt›¤›m›zda Muhammet’in,<br />

b›rakt›¤›m›z gibi d›flar›da bizi bekledi¤ini görüyoruz. Biz gördüysek tabi<br />

ki oda bizi görüyor. Bir eliyle pijamas›n› tutarak o muhteflem koflufluyla<br />

yan›m›za geliyor. Bir dirhem kemi¤i olmayan lop etin çalkant›s›yla var›-<br />

yor yan›m›za.<br />

“Geldim, geldim.”<br />

Araban›n gelmesine daha yirmi dakika oldu¤unu düflününce Muhammet<br />

iyi bir seçim diyorum kendi kendime.<br />

“Ne bekliyorsun?” diye bafll›yor sorular›na.<br />

- Otobüsü.<br />

“Gelince ne yapacaks›n?”<br />

- Binece¤im.<br />

“Bekle o gelir flimdi. Gelir…”<br />

- Tamam, gelsin bakal›m. Sen ne yap›yorsun?<br />

“Adama dedim paran var m›? Verdi…”<br />

- Çok paran var m›?<br />

“Adam ka¤›t para verdi almad›m. Benim param çok”<br />

- Neden almad›n ki? Ka¤›t para daha büyük. Bir dahakine ka¤›t para<br />

verirse al tamam m›?<br />

“Alay›m m›?” diyerek keyifle gülmeye bafll›yor.<br />

- Al tabi.<br />

“Al›p ne yapay›m. Al›rsam ne olur?” gülmesi iyice gevrekleflmifl. Bu<br />

defada o benimle e¤leniyor galiba. Bilerek cevab›n› bildi¤i sorular› sorup<br />

duruyor. Bense keyfini bozmadan sordu¤u her soruyu cevapl›yorum.<br />

- Bir sürü fley al›rs›n kendine.<br />

“Ne al›r›m?”<br />

- Dur bir düflüneyim. H›››! Paran› biriktirirsen bisiklet al›rs›n, akülü<br />

araba al›rs›n, çikolata al›rs›n…<br />

“O zaman para üstü kalmaaaz!! Hepsi biter.<br />

- Bitmez, para üstü verir bakkal sana.<br />

“Ne derim bakkala?”<br />

- Al sana para, ben araba istiyorum, çabuk bana araba ver dersin<br />

“Adam ne der?”<br />

- Adam: “ tabi efendim” der.<br />

“Ben ne yapar›m?”<br />

- Sen de arabana binersin. Beni de bindirirsin. Herkesi gezdirirsin. Sevinirler<br />

severler seni o zaman.<br />

“Ya ya¤mur ya¤arsa?<br />

- Ya¤mur ya¤arsa böyle ev gibi küçük bir garaj yapars›n arabana. Koyars›n<br />

içine.<br />

“Nerede?”<br />

110


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

- Evinin önünde.<br />

“Ya evdeki k›zarsa?”<br />

‹flte. ‹lk defa evdeki birinden bahsediyor ismini söylemese de. Kurcalamaya<br />

karar veriyorum. Nöbetçi asker de mazgala yanaflm›fl bizi dinliyor.<br />

Herhalde benim gibi genç bir bayan›n Muhammet gibi zekas› geri biriyle<br />

sohbet edebilmesine flafl›r›yor olmal› kim bilir. Muhammet ise sohbette<br />

hofluna giden yerleri ›srarl› sorular›yla tekrarlatt›kça, asker sabr›ma gülüyor.<br />

Ayn› soruyu dönüp dolaflt›r›p tekrar soruyor. “Arabam› al›r›m?”, “Ne<br />

derim bakkala?” gibi. Israrl› sorular›n› de¤ifltirmesi için u¤rafl›yorum.<br />

- Sen garaj› en iyisi evin d›fl›nda yap.<br />

“Burada yapsam?”<br />

- Burada asker b›rakmaz. Yolun karfl›s›na yap o zaman.<br />

“Yok, ben yapar›m. Yaparsam ne olur?”<br />

- Araban› koyars›n içine.<br />

“Arabam olursa ne olur?”<br />

‹yice araba sevdas›yla beni ç›ld›rtm›flken yolun bafl›ndaki taksiciler<br />

kurtar›yor beni. Taksici yokufltan bize bak›p Muhammet’e sesleniyor:<br />

“Memoliii! Memolii! Gel buraya. Gel o¤lum gel.”<br />

Muhammet sinirleniyor bu duruma. Hiç duymam›fl gibi yap›p o yöne<br />

bakm›yor bile.<br />

- Adam seni ça¤›r›yor bak. Diyorum<br />

“Ben de bakmam. Adam ça¤›r›nca ben önümü afla¤› dönerim.” Deyip<br />

taksiciden yana s›rt›n› dönüyor. Surat› as›lm›fl biraz önceki nefleli kikirdemelerden<br />

eser yok. Bir yandan da m›r›lt›yla söyleniyor:<br />

“Bana ne ya. Ben gitmem ki. Beni ça¤›r›nca ben gitmem. Arkam› çeviririm”<br />

diye.<br />

Anl›yorum bu araba sevdas› epey bir sarm›fl Muhammet’i.<br />

- Seni niye ça¤›r›yorlar? Diyerek yat›flt›rmaya çal›fl›yorum.<br />

“Diyor ki oradan arabalar gidiyor. Ben orada çal›fl›yordum eskiden.<br />

Oras› bofl kal›yormufl. Kals›n. Bana ne? Ben art›k çal›flmam. Burada çal›-<br />

fl›yorum art›k. Gitmem!”<br />

Onlar› derken yine gözleri afla¤›, yere flafl› ve titrek bak›yor. Onlar› hiç<br />

duymam›fl o kadar söylenen o de¤ilmifl gibi kald›¤› noktay› bafla al›yor baflar›yla;<br />

“Arabam› bekliyorsun?”<br />

- Evet otobüs bekliyorum.<br />

“Ya gelirse?”<br />

- Gelsin.<br />

“Gelirse ne olur?”<br />

- Gelirse binip evime giderim.<br />

“Ya durmazsa?”<br />

111


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

- Sen durdurursun.<br />

Bu sözüm üzerine yere e¤di¤i kafas› diklefliyor biraz. Biraz önceki<br />

tats›zl›¤› bile unutup gururla gülüyor:<br />

“Ya o durur hehe!”<br />

- Durur tabi.<br />

“Durursa ne olur?<br />

- Durursa binerim.<br />

“Ya kap›y› açmazsa”<br />

- Sen durdurursun. Hoop! Dersin. Durunca da “aç kap›y› ablam binecek”<br />

dersin tamam m›? Sonra ben binerim otobüse sende el sallars›n bana.<br />

“Ben floförü tan›yorum o durur ya! Ben eskiden orada çal›fl›yordum.<br />

fiimdi uza¤a gittiler. Ben gitmiyorum. Burada çal›fl›yorum flimdi.<br />

- H›, h› biliyorum. Durak uza¤a tafl›nd›. Eee! fiimdi burada ne ifl yap›-<br />

yorsun?<br />

“Adama diyorum paran var m›? Para ver diyorum. O da veriyor.”<br />

Avucuna toplad›¤› paralar› gösterip pekifltiriyor durumu.<br />

- Paran› ne yap›yorsun. Hepsini harc›yor musun yoksa annene de veriyor<br />

musun?<br />

“Evdeki bir fley isteyince ona da al›yorum.”<br />

- Aferin sana. Demek ki onlara da al›yorsun. Gerisini ne yap›yorsun?<br />

“Bakkala gidiyorum. Diyorum ver. Sonra da üstüde kal›yor.”<br />

Bu kadar sohbetten sonra flekerlemenin birazc›k ödülü hak etti¤ini düflünüp<br />

çantamdan iki yüz lira ç›kar›p uzat›yorum. Elimde kalan bozukluklara<br />

bakarak, keyifli bir kekelemeyle:<br />

“Ha, ha, ha! Sen de… Sen de mi veriyorsun yaa!”<br />

Elimde kalan paran›n hesab›n› vermeyi de ihmal etmiyorum:<br />

- Bu da bana kals›n. Ben de harcar›m tamam m›?<br />

“Kals›n. Sende kals›n sende harca. He, he, he! Bakkala gidince ne dersin?”<br />

- Ben bakkala gitmeyece¤im. Otobüs bekliyorum.<br />

“Ya gelirse?”<br />

- Binerim.<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

- Sen hop dur abi, aç kap›y› ablam binecek dersin. O da açar. Ben de<br />

binip evime giderim.<br />

“Gelir flimdi, o gelir.”<br />

Ona ablas› oldu¤umu hissettirmek onu oldukça memnun ediyor. ‹flini<br />

gere¤ince yapabilme edas›yla yola bak›n›yor. Arabay› beklemeye bafll›-<br />

yor. Arada da yan›ma gelip<br />

Yirmi dakikad›r yapt›¤›m›z sohbetten do¤an güvenle elimi tutup beni<br />

teselli ediyor.<br />

112


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Gelir flimdi, o gelir.”<br />

Dikkatimin onda olmad›¤›n› fark etti¤inde beni çekifltirerek:<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

Diye devam edecekken kendini tekrar eden sorular›yla, yirmi dakikad›r<br />

elimde duran poflet çantaya kilitliyor bak›fllar›n›.<br />

Ben ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›rken sorular›n›n mevzusunu de¤ifltirmifl<br />

olarak yeniden bafll›yor sormaya. “Acaba” diyorum içimden; bekleme<br />

süresi yirmi dakika de¤il de bir saat olsayd› dayanabilir miydim bu kadar<br />

soruya. Gülüyorum. Galiba s›k›lmaya bafllad›m ayn› sorulardan.<br />

“Bu ne?” diye soruyor flekerleme elimdeki poflete bakarak.<br />

- Kirli çamafl›r.<br />

“Kim kirletmifl. Sen mi?”<br />

- Hay›r içerden verdiler k›fll›k çamafl›r”<br />

“Niye kirletmifl. Sen mi y›k›yorsun?”<br />

- Yok. Makine y›k›yor. At›yorum makine ya vuv, vuv dönüp y›k›yor<br />

makine. Y›kama bitince de tele as›yorum kurusun diye.<br />

“Ya kum girerse makineye”<br />

- Girmez. Ben de silkeleyip öyle at›yorum. Bir yandan da elimle flekerlemenin<br />

üstünü silkeleyerek gösteriyorum:<br />

- Bak senin üstünü de silkeleyince kumlar dökülüyor.<br />

Utangaçça g›d›klanan karn›n› içe çekip geri kaç›yor bir ad›m.<br />

“Nas›l kum olmufl. Çal›fl›yor mu orada?”<br />

- Evet çal›fl›yor. ‹çerde kuma girmifl.<br />

“Kuma m› girmifl?”<br />

- Evet. Senin çamafl›r›n› kim y›k›yor?<br />

“Evdeki”<br />

Tam bu esnada hapishane kap›s›ndan, içerde çal›flan bir iflçi ç›k›yor.<br />

Üstü çimento ve kum olmufl. Anl›yorum ki yumuflakça bu yüzden içerdekinin<br />

kuma girmifl oldu¤unu düflünmüfl.<br />

“Bak bu da kirlenmifl.”<br />

- Evet do¤ru.<br />

“Araba m› bekliyorsun?”<br />

- Evet.<br />

“Gelmezse?”<br />

- Gelir.<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

- Sen dur dersin. Ablam binecek dersin, o durur.<br />

Tam bu esnada hapishanenin üst köflesinden otobüs gözüküyor.<br />

Amans›z sorulardan kurtuluflumun müjdecisi olan bu duruma epey seviniyorum.<br />

S. C. F/8<br />

113


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Otobüsle aram›zda epey mesafe varken Muhammet atl›yor yola. ‹ki<br />

elini de havaya kald›r›p fliflko göbe¤ini a盤a ç›kararak:<br />

“Dur, duur. Hop!”<br />

fioförler onu tan›d›¤›ndan gülerek duruyorlar. Muhammet’in canla<br />

baflla yola atlamas›ndan arkadafll›¤›m›z› anl›yorlar. Gülerek onlarda efllik<br />

ediyorlar.<br />

“Muhammet ç›k yoldan. Gel seni de götürelim ‹stanbul’a” diyerek tak›l›yorlar.<br />

Muhammet vücudunun yar›s› otobüse dayanm›fl. Durmas› için destek<br />

olmufl vaziyette di¤er yar›s› ile aç›lan kap›dan beni itekliyor.<br />

“Açar, açar bak. Geç bin, bin sen.”<br />

Bir yandan da floföre dönüp:<br />

“Paran var m›?” diye sormay› da unutmuyor.<br />

fioför onu duymadan bana dönüyor:<br />

“Muhammet’le mi yoldafll›k ediyorsunuz. Tatl› çocuktur. Bazen s›kar<br />

ama keyiflidir Muhammet’imiz.” Diyor. Memnuniyetini belirterek.<br />

Hareket eden otobüsten seyrediyorum ard›mda b›rakt›klar›m›. ‹nsan<br />

bak›fl›n›n bile aflamad›¤› kal›n ve yüksek duvarlar›n ard›nda b›rakt›¤›m›z<br />

sevdiklerimizle beraber gittikçe küçülüyor o dev mapushane. Muhammet<br />

ise kendine emanet edilmifl sevdalar› korur gibi ayn› yerinde uzaklafl›yor<br />

ard›mda. Safl›¤›n› bekçi yapm›fl da bu yüksek duvarlar›n ard›ndakilere<br />

oyununa dalm›fl gitmifl. En fazla bir hafta sürecek ayr›l›¤›m›zda biz günlük<br />

yaflam›n telafl›nda kaybolurken, o orda ayn› duvar›n d›fl›nda, duvar›n<br />

içindekilerin paralelinde oyunlar›na devam ediyor. Onun yetiflece¤i hiçbir<br />

telafl› yok.<br />

Bir dahaki görüflte yeniden yoldafllaflmak için vedalafl›p ard›mda kalan<br />

görüntüsüyle önüme dönüyorum. Yolculuk devam ediyor.<br />

114


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Yaser Günday<br />

Bir 12 Eylül Filmi: Eve Dönüfl<br />

“Eve Dönüfl” filminin künyesinde,<br />

türü “dram/ politik” olarak belirtiliyor;<br />

Ömer U¤ur senaryoyu yazm›fl ve yönetmifl,<br />

yönetmenin daha önce yönetti¤i<br />

filmler “Hemflo”, “Zulüm” ve “Son Urfal›”<br />

olarak geçiyor; oyuncular› Memet Ali<br />

Alabora, Sibel Kekilli, Savafl Dinçel, Altan<br />

Erkekli, Cengiz Küçükayvaz, Perihan<br />

Savafl, Civan Canova, Erdal Tosun olarak<br />

s›ralan›yor; müzi¤i ise Tamer Ç›ray taraf›ndan<br />

yap›lm›fl. Montpellier Film Festivalinde<br />

(1992) “Y›l›n En ‹yi Senaryosu”,<br />

Yunus Nadi Ödülleri’nde “En ‹yi Film<br />

Senaryosu, 43. Antalya Film Festivalinde<br />

“En ‹yi Kad›n Oyuncu” ve “En ‹yi Yard›mc›<br />

Oyuncu” ödüllerine sahip olmufl.<br />

Film, yönetmenin arkadafl› olarak bildirdi¤i, 12 Eylül döneminde idam<br />

edilen Seyid Konuk ile TAR‹fi direnifllerinde yaralanan ve daha sonra askerde<br />

iken öldürülen Semih Önkan’a adanm›fl.<br />

Filmde, Mustafa (Memet Ali Alabora) ve kar›s› Esma (Sibel Kekilli)<br />

fabrikada iflçidirler ve kendi gündelik geçim s›k›nt›s› içerisinde yaflayan, o<br />

dönemde yaflanan s›cak politik ortam›n d›fl›nda kalmaya çal›flan, hatta iflyerlerindeki<br />

sendikal etkinliklere bile uzak kalan insanlard›r. 12 Eylül günü<br />

darbe yap›ld›¤›nda, iflçi Mustafa’n›n tek yak›nmas›, o gün soka¤a ç›kamamalar›<br />

ve planlad›klar› üzere Gülhane Park›’na pikni¤e gidememeleridir;<br />

Esma’n›n iflyerinde gözalt›na al›nan sendika temsilcisi için söyledi¤i;<br />

“Bu ifllere bulaflmasayd›, bafl›na bir fley gelmezdi”… Ancak, kiras›n› ödeyemedikleri<br />

ve evini boflaltmad›klar› için ev sahibi taraf›ndan, örgüt üyesi<br />

oldu¤u gerekçesiyle ihbar edilerek gözalt›nda al›nd›¤›nda, hiç de beklemedikleri<br />

bir biçimde yaflamlar› alt-üst olur. Film, Mustafa’n›n polis sorgusunda<br />

yaflad›¤› iflkenceli günlerle dolar.<br />

Böylece yönetmen, suçsuz insanlar›n da 12 Eylül zulmünden geçti¤ini,<br />

iflkence gördüklerini ve hapiste kald›klar›n› dile getiriyor. O dönemle<br />

ilgili di¤er filmlerde “12 Eylül biraz fon olarak kullan›ld›” sav›n› getiren<br />

115


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yönetmen “Ben daha çok bu tür dönemlerde s›radan insanlar ne yaflad›<br />

onun peflindeyim. 12 Eylül sadece solcunun ya da sa¤c›n›n üzerinden geçen<br />

bir fley de¤il, tüm ülkenin üzerinden geçti. Herkesin bir 12 Eylül ac›-<br />

s› var bu ülkede.” demektedir.<br />

Filmin galas›nda yönetmen ve oyuncular›n, 12 Eylül darbecilerinin<br />

yarg›lanmas› istemlerini dile getirmeleri, bas›nda ilgi çekti. Galada, yönetmen<br />

Ömer U¤ur, filmin “’anti-militarist, anti-fliddet ve anti-gayriinsani’<br />

tavr› oldu¤u”nu ileri sürüyor ve “…en aç›k iflkence sahnelerinin bu filmde<br />

yer ald›¤›”n› söylüyor, “iflkence sahnelerinin sertli¤i nedeniyle elefltirilebilece¤inin<br />

fark›nda oldu¤unu, ama o dönemde yaflananlar›n çok daha<br />

sert oldu¤unu” belirtiyor.<br />

Yönetmen, bas›nda geçen bir konuflmas›nda, o dönemde mücadele<br />

içerisinde oldu¤unu, 12 Eylül sürecini cezaevinde karfl›layan bir insan oldu¤unu,<br />

do¤rudan kendi yaflam deneyimlerini filme yans›tt›¤›n› belirtiyor.<br />

Yönetmenin deyimiyle film, “hariçten bir gazel okuma hikâyesi de¤il”.<br />

Bu bak›mdan, 12 Eylül faflizminin teflhir edilmesi ve darbecilerin yarg›lanmas›<br />

bak›m›ndan önemli bir ifllev üstlendi¤i ve bu sürece katk›da bulunaca¤›<br />

umuluyor. Film, bu bak›mlardan, elbette ki kutlanmaya de¤er bulunmaktad›r,<br />

ancak yine de baz› aç›lardan elefltirilebilir.<br />

Her fleyden önce, yönetmenin “12 Eylül sadece solcunun ya da sa¤c›-<br />

n›n üzerinden geçen bir fley de¤il, tüm ülkenin üzerinden geçti.” düflüncesi,<br />

baflka çevrelerde de dile getirilmekte ve tart›flma gerektirmektedir. Bu<br />

tart›flman›n özü “12 Eylül darbesinin nedeni ve niteli¤i”ni belirlemektir.<br />

Elbette biliyoruz ki, 12 Eylül’de solculara iflkence yap›ld›¤› gibi, sa¤c›lara<br />

ve filmdeki Mustafa gibi insanlara da iflkence yap›ld›. 12 Eylül döneminde<br />

solcular da idam edildi, sa¤c›lardan da idam edilenler oldu…<br />

Öyleyse, 12 Eylül cuntabafl›n›n söyledi¤i gibi, gerçektende “Sa¤a da, sola<br />

da karfl›” m›yd›? Baflka bir aç›dan yaklafl›rsak, cunta “tüm ülkenin üzerinden<br />

geçerken” , toplumsal s›n›flar ve kesimler aras›nda hiçbir ayr›m yapmad›<br />

m›? Öyle ya, cunta iflbafl›na gelir gelmez, grevleri kald›r›rken, lokavtlara<br />

da son vermemifl miydi(!?) Peki, patronlar “Art›k gülme s›ras› bize<br />

geldi..” diye bofla m› konufltular?<br />

Daha baflka bir yönden bakal›m konuya: 12 Eylül döneminde, Mustafa<br />

gözalt›na al›n›p iflkenceli sorgudan geçmeseydi, Mustafalar aç›s›ndan<br />

12 Eylül “masum” mu olacakt›? Baflka bir deyiflle, 12 Eylül iflçi Mustafa’n›n<br />

yaflam›n› yaln›zca iflkenceli gözalt›yla m› alt-üst etmifl oluyor? Örne¤in,<br />

daha 24 Ocak kararlar›yla bafllayan ve en s›k› biçimiyle cunta döneminde<br />

uygulanan iktisat politikalar›, Mustafalar›n yaflam›na nas›l yans›-<br />

m›flt›r? Ya da, Mustafalar›n sendikal haklar›n› budayan yasal düzenlemeler,<br />

sofralar›ndaki ekme¤i nas›l etkilemifltir?<br />

Bütün bu noktalarda, yönetmen tam bir yanl›fll›k içerisindedir ve yan›lt›c›<br />

olmaktad›r. 12 Eylül askeri faflist darbesi: En baflta da devrimcilere<br />

116


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

karfl›d›r; iflçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik haklar›n› savunan<br />

devrimci ve demokratik mücadeleyi k›rmak, emperyalist burjuvazi ve yerli<br />

iflbirlikçilerinin ç›karlar›n› korumak için yap›lm›flt›r. Faflist cunta, politik<br />

olarak devrimci ve demokratlara, s›n›fsal olarak iflçi s›n›f› ve emekçilere,<br />

toplumsal olarak ezilen ulusal kurtulufl hareketine, ezilen kültürel<br />

gruplara, ezilen dinlere- mezheplere … sald›rm›flt›r. Di¤er bir deyiflle,<br />

“Sa¤a da, sola da karfl›” yap›lmam›fl, “tüm ülkeyi” ezmemifltir. Burjuva<br />

sa¤›na yap›lanlar sola yap›lanlar›n yan›nda “yaya” kal›r. Faflist partinin lideri<br />

A. Türkefl “Biz cezaevindeyiz, fikrimiz iktidarda” sözünü bofl yere<br />

sarfetmemifltir.<br />

Ömer U¤ur, filmini herhangi bir politik etkinlik içerisinde bulunmayan<br />

Mustafa’n›n yaflad›klar›n›n anlat›m›na yo¤unlaflt›rm›fl, ama filmde baz›<br />

“devrimci karakterler”e de yer vermifl. Her ne kadar yönetmen, mücadele<br />

sürecinden geldi¤ini söylese de, filmde gösterdi¤i “devrimci karakterler”<br />

tart›flma gerektirmektedir. Yönetmen, “Bu bir resimleme filmi.” diyerek<br />

“..objektif bir gözle bakmaya” çal›flt›¤›n› ileri sürse de, “devrimci<br />

karakterleri” verifli, muhtemelen politik yaklafl›m›n›n bir yans›mas› gibi<br />

görünüyor.<br />

Polis sorgulamalar› s›ras›nda, cezaevinde tutuklu bir devrimcinin ad›<br />

da geçer ve “turist” diye bilinen bu kifli yeniden sorgulama için emniyete<br />

al›n›r. Turist, ilk baflta güya aç›k devrimci bir tav›r içerisinde gösterilir:<br />

Sorgudakilere direnmelerini ö¤ütler, polis flefinin yüzüne tükürür ve hakaretini<br />

iade eder, istenen ifadeyi vermeyi reddeder. Bunun üzerine elbette<br />

ki, hemen iflkenceye çekilir ve bas›nçl› so¤uk suya tutulur. ‹flkence sonucunda<br />

turist, polis flefine konuflaca¤›n› söyler ve “fiehmuz” kod adl› kiflinin<br />

Mustafa oldu¤u ifadesini verir. Filmin önemli karakterlerinden, Mustafa<br />

ile birlikte sorguda olan “Hoca”, turiste niye böyle ifade vererek “gariban›n<br />

bafl›n› yakt›¤›n›” sordu¤unda, “Biraz da onlar›n can› yans›n, anlas›nlar<br />

hanyay› konyay›; polis bununla oyalan›rken fiehmuz yoldafl çoktan<br />

yurtd›fl›na gider.” biçiminde kendisini savunmaya giriflmifltir.<br />

Turistin, gerek emniyete ilk getirildi¤indeki taflk›n hareketleri; gerekse<br />

de iflkenceden sonra Mustafa üzerine ifade verdikten sonra, sözümona<br />

fiehmuz’u kurtarma gerekçesini ileri sürmesi hiç de devrimcilere yak›flan<br />

tav›rlar olarak görünmemektedir.<br />

Yönetmen Ömer U¤ur, kendi yaflam deneyimlerinde belki de “turist”<br />

gibi olumsuz tav›r içerisinde bulunan devrimci tiplerle karfl›laflm›fl ve bunu<br />

yans›tm›fl da olabilir; öyleyse kendisine önerimiz, örne¤in Yaflar Ayafll›<br />

taraf›ndan “Adressiz Sorgular”da anlat›lan devrimci karakterleri tan›mas›<br />

olacakt›r. Yoksa, Türk sinemas›nda daha önce de karfl›laflt›¤›m›z -örne-<br />

¤in Zülfü Livaneli’nin Sis filmindeki gibi-, devrimcileri karikatürize etme<br />

giriflimlerinden yeni birisi olarak de¤erlendirilebilir.<br />

Çizilen “turist” tiplemesiyle olumsuzlama içerisine girilirken, “hoca”<br />

tiplemesinde olumlama yaklafl›m› ortaya ç›kmaktad›r. Altan Erkekli’nin<br />

117


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

canland›rd›¤› Hoca da, Mustafa’n›n sorguland›¤› olay kapsam›nda gözalt›na<br />

al›nm›flt›r; gördü¤ü tüm a¤›r iflkencelere karfl›n polisin istedi¤i ifadeyi<br />

vermemektedir. Olgun, oturakl› ve bilinçli bir tav›r içerisinde gördü¤ümüz<br />

Hoca, Mustafa’ya da destek olmaya çal›flmaktad›r. Hoca, direnifli<br />

karfl›s›nda acizleflen iflkenceciler taraf›ndan katledilir ve kamuoyuna “çat›flmada<br />

ölü ele geçirildi¤i” aç›klan›r.<br />

Bununla birlikte, filmde Hoca’yla ilgili fazla bir bilgi edinemedik;<br />

Befliktafll› oldu¤unu biliyoruz, ama fiehmuz ve arkadafllar› taraf›ndan gerçeklefltirilen<br />

bir silahl› eylem kapsam›nda sürdürülen sorgulamayla nas›l<br />

iliflkilendirildi¤ini, nas›l bir siyasî süreçten geldi¤ini ö¤renemedik. Elbette<br />

ki, toplumcu sanat›n belirli tipleri olumlama biçiminde, yaflamda olumlu<br />

de¤erleri gelifltirmesi gerekti¤i anlay›fl›n› paylafl›yoruz; ama, böyle<br />

“olumlama”n›n, gerçekli¤e dönüfltürülebilece¤i nesnel temellerin de ortaya<br />

konulmas› gerekir.<br />

Filmde geçen devrimcilerle ilgili, tart›fl›lmas› gereken baflka bir anlat›m<br />

da, fiehmuz ve arkadafllar› üzerinedir; silahl› devrimci mücadele içerisinde<br />

bulunan, “Örnektepe Halk Komitesi Baflkan›” fiehmuz ve arkadafllar›,<br />

bir gecekonduda polis taraf›ndan kuflat›l›r ve önce çat›flmaya girerler;<br />

ama polisin yo¤un biçimde evi kurflun ya¤muruna tutmas› karfl›s›nda teslim<br />

olmak isterler; ancak, yine de polisin kurflunlar›ndan kurtulamazlar ve<br />

teslim olmalar›na karfl›n öldürülürler.<br />

Elbette, o dönemde, bu biçimde polis ya da ordu taraf›ndan sa¤ ele geçirilerek<br />

öldürülen ve “çat›flmada ölü ele geçirildi¤i” aç›klanan bir çok<br />

olay gerçekleflmifltir. Buna karfl›n, göz ard› edilemeyecek baflka bir gerçek<br />

de, benzer bir çok durumda devrimcilerin teslim olmay› redderek sonuna<br />

kadar direnmeyi ve çat›flarak ölmeyi seçtikleridir.<br />

Burada Yönetmen’in devrimcilerin tavr› olarak “teslimiyet”i sergilemesi,<br />

politik bir yaklafl›m olarak görülebilir. Yine iyimserce baflka bir aç›-<br />

dan yaklafl›rsak, devrimcileri, “ma¤dur” gösterme çabas› da diyebiliriz buna.<br />

Oysa, Seyid Konuk gibi ölüme giderken bile devrimci duruflunu yitirmeyen<br />

bir devrimci iflçinin an›s›na yap›lan bir filmden, devrimci mücadeleye<br />

yönelik “ma¤duriyet“ biçiminde bir yaklafl›m›n yerine “meflruiyet”<br />

yönünde bir yaklafl›m beklenmelidir.<br />

Bir sanat eserinin, bir sinema filminin de¤erlendirilmesi elbette ki yaln›zca<br />

içeri¤iyle s›n›rl› olmamal›d›r; sanatta neyin anlat›ld›¤› kadar nas›l<br />

anlat›ld›¤› da önem tafl›r. Ömer U¤ur’un “Eve Dönüfl” filmi, bu ba¤lamda<br />

da ayr›ca de¤erlendirilmelidir; ama böyle bir de¤erlendirme için, bu alanda<br />

belirli bir birikim gerekir. Bu nedenle, bu yönden bir de¤erlendirme<br />

yapmaya kalk›flmad›k.<br />

Yine de, filmde bu bak›mdan baz› ayr›nt›lar göze çarpmaktad›r; örne-<br />

¤in, 650.000 kiflinin gözalt›na al›nd›¤› bir dönemde, Mustafa ile Hoca’n›n<br />

birlikte kelepçelenerek bekletildi¤i koridorda, neden baflka kimse bulun-<br />

118


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

mamaktad›r? Elbette, çok iyi düflünülmüfl, filme anlam katan baz› ayr›nt›-<br />

lar da bulunmaktad›r. Örne¤in, Yönetmen’in bir konuflmas›nda belirtti¤i<br />

üzere, iflkencecisinin elini öpen Mustafa’yla 12 Eylül Anayasas›n› onaylayan<br />

halk simgelenmektedir. Ayn› Mustafa’n›n, kendisini as›ls›z yere ihbar<br />

ederek zulüm görmesine neden olan ev sahibine duydu¤u öfke de, çabucak<br />

sönmekte ve tav›r göstermemektedir.<br />

Yönetmen, 12 Eylül öncesi Edirne yöresinde D‹SK içerisinde, iflçi s›-<br />

n›f› hareketinde çal›flma yapt›¤›n› söylemekte; ama nedense, darbe öncesi<br />

Mustafa’n›n iflyerinde gösterilen baz› etkinlikler bir yal›nkatl›k içerisinde<br />

verilmifl bulunuyor.<br />

Yine bu yönden yaklaflt›¤›m›zda, filmde en çok dikkat çeken karakterlerden,<br />

iflkenceci polis flefi tiplemesinin de, “kötü ve çirkin adam” olarak<br />

çizildi¤ini görüyoruz. Oysa, Yönetmen’in Radikal gazetesinden U¤ur<br />

Vardan ile yapt›¤› söyleflide, iflkencenin salt polisiye bir boyutu olmad›¤›,<br />

politik bir nitelik tafl›d›¤› ortaya konulmaktad›r. Ama, yine de oluflturdu-<br />

¤u “kötü ve çirkin adam” tiplemesi, s›radan bir yaklafl›m›n izlerini tafl›-<br />

maktad›r. Bunu özellikle belirtmek gere¤i var: Sonradan baz› iflkenceci<br />

flefler, kamuoyunun önüne “vizyon” sahibi kiflilikler olarak ç›kt›lar; yani,<br />

vizyonu düzgün(!) olan iflkenceciler oldu¤unu da gözden kaç›rmamak gerekir.<br />

Günümüzde yayg›n bir durum olarak, sinema filmleri de sponsorlar<br />

(tekelci kapitalistlerin kültür endüstrisi alan›n›n yat›r›mc›lar›) taraf›ndan<br />

finanse ediliyor ya da sponsorlar aç›s›ndan çekici olmayacak filmler de<br />

Avrupa Birli¤i fonu “Euroimage” ve hatta Kültür Bakanl›¤› eliyle devletin<br />

katk›lar›yla bütçelerini oluflturuyorlar. “Eve Dönüfl” filmi de, bu ikinci<br />

yolla yap›lm›fl. Zaten, filmin bugüne de¤in yap›lamamas›nda nedenin, gerekli<br />

finansman›n sa¤lanamamas› oldu¤u belirtiliyor. Her ne hikmetse,<br />

AB fonlar› kimsenin sütüne halel getirmiyor?.. Yönetmen Ömer U¤ur, yine<br />

bir konuflmas›nda, Y›lmaz Güney sinemas›ndan etkilendi¤ini söylüyor;<br />

ama Y›lmaz Güney sinemac›l›¤›nda pek göz önünde olmayan bir baflka<br />

yönü daha bulunmaktad›r, Nihat Behram an›lar›nda anlat›r, sözü uzatmamak<br />

için aktarmayaca¤›m, ilgilisi kitaptan okuyabilir.<br />

Aç›kças›, flimdiye de¤in izledi¤im hiçbir sinema filminin, Yönetmeniyle<br />

bu denli içiçe geçti¤ini an›msam›yorum. Filmi tart›fl›rken, Yönetmen<br />

de tart›fl›lmak zorunda kal›n›yor. Yine Yönetmenin dedi¤i gibi, 12 Eylül<br />

gibi dönemlerle yüzleflmek ve hesaplaflmak için, daha onlarca film çekilebilir,<br />

romanlar yaz›labilir, baflka baflka yap›tlar gerçeklefltirilebilir. Çekilen<br />

her yeni film, yaz›lan her yeni kitap önceden yap›lanlar›n eksikliklerini<br />

giderdi¤inde, deneyim ve birikimlerinden yararland›¤›nda daha nitelikli,<br />

yaflama katk›s› daha güçlü olacakt›r.<br />

119


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Özgür Y›ld›z<br />

Efendim, Merhaba<br />

Ben Doçent Doktor Halim Pür-Selim. Bu karanl›k yere niye mi kapat›ld›m?<br />

Vallahi anlatmas› zor, ama aç›klamaya çal›flay›m:<br />

Bunun kökleri ta çocuklu¤uma kadar gider. Efendim, ben her zaman,<br />

konuflmakta olanlar›n ne söyledi¤ine merakl› bir çocuktum. Biri dikkatimi<br />

çekecek bir fley mi söyledi; onu an›nda akl›mda evirir çevirir, bazen de¤iflik<br />

bir söyleyifl flekli bulur, bazen de söylenenin zay›f taraf›n› bulup abartarak<br />

geriye püskürtürdüm. Önceleri merak olan bu davran›fl k›sa zamanda,<br />

b›rakamad›¤›m bir al›flkanl›k olmufltu. Örne¤in, komflumuz geçerken<br />

yapmac›k bir edayla “gününüz hayrolsun” mu dedi; hemen “hayr›n›z gün<br />

olsun, bir hayr›n›z dokunsun, afiyet olsun!” diye istemeden çeviriyordum<br />

sözü. “‹stemeden” dedimse yanl›fl anlafl›lmas›n, bu zevkten kendimi alam›yordum<br />

da desem yeridir. Nedenleri hakk›nda uzmanlar, araflt›rmac›lar<br />

ne der bilemiyorum, ama ben hiç de “farkl›” bir çocukluk yaflam›yordum,<br />

okul d›fl›ndaki zaman›m›n ço¤unu, e¤er bir yere ç›rak verilmemiflsem, top<br />

peflinde koflturarak, uçurtma yaparak, türlü oyunlarla geçiren “normal” bir<br />

çocuktum.<br />

Gelgelelim aile büyüklerinin, önceleri “neler de söylermifl benim o¤lum”<br />

türünden yaklafl›mlar› k›sa zamanda önce konuflma yasaklar›na, sonra<br />

taze enseme yedi¤im flaplaklara dönüflmüfltü. 12 Eylül’ün torna tesviyesinden<br />

geçirilmifl olan ve sonradan sigorta sektöründe “yükselen” abim,<br />

“bu çocuk el kadar boyuyla bafl›m›z› belâya sokacak!” bile demiflti.<br />

Galiba ortaokula bafllad›¤›m y›ld›, televizyondan Özal’›n bir Anadolu<br />

kentindeki mitingde yapt›¤› konuflma naklen yay›nlan›yordu. Aile üyeleri<br />

dinliyor, ben de bir türlü dikkatimi veremedi¤im ödevimi yapmaya çal›fl›-<br />

yordum; di¤er oda buz gibiydi ve bu odada çal›flmak zorundayd›m. Bir ara<br />

miting kalabal›¤›n›n bir köflesinden, “Baflbakan›m, aç›z, aç!” diye sesler<br />

duyuldu. Baflbakan bunu duyunca pek k›zd›; kalemini kald›rd›, o taraf›n<br />

gözüne gözüne sallayarak:<br />

- Haay›r, sizi kand›rm›fllar! Siz asl›nda aç de¤ilsiniz... demez mi!<br />

Hemen kalemimi kald›rm›fl, onun yüzüne do¤ru sallayarak:<br />

- Sizi kand›rm›fllar, biz o kadar nutu¤u kime söylüyoruz? Bu kadar laf›<br />

yiyende açl›k kal›r m›! ... deyivermifltim. Özal hayran› babam da d›flar›-<br />

ya kadar kovalam›flt› beni.<br />

Sonra herkes gibi bana da kimileyin ö¤reterek, kimileyin parmak uç-<br />

120


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar›ma cetvelle vurup iyice “ö¤reterek” “hizaya girmeyi”, “huzuru bozacak<br />

hareketlerden kaç›nmay›” belletmifllerdi. Yukar›daki gibi dalg›nl›klar<br />

d›fl›nda ben de bu ak›fla uymufl, çal›flkan bir ö¤renci olaraktan okula bir<br />

çok kez And›m›z’›, Marfl›m›z’› okutmufl, 23 Nisan’larda filan kendi yazd›¤›m<br />

fliirleri seslendirmifl böyle böyle üniversiteye hoca olana kadar gelmifltim.<br />

Gelgelelim, 30 yafl›mdan sonra bu çocukluk hastal›¤›m nüksetti: Önce<br />

aile çevremde, arkadafl ortamlar›nda ani parlamalar bafllad›. Yanl›fl anlamay›n›z,<br />

bunlar k›zg›nl›k parlamalar› de¤ildi ama esprili flimflekler bazen<br />

y›ld›r›m etkisi yap›yordu insanlarda. Kendisinden gizlice yard›m istedi¤im<br />

bir psikolog arkadafl›m da ikinci “seans” sonunda bafl›ndan savm›flt›<br />

beni; neymifl, onun da dengesini bozuyormuflum!<br />

Oysa “k›ymetli bir akademisyen”, mazbut bir aile reisiydim art›k.<br />

Ama nas›l oldu, o cin nas›l kaçt› flifleden, nas›l tekrar yerleflip beynimin<br />

k›vr›mlar›na, çürük-çar›¤›, namussuzca çarp›tmay›, kederli komi¤i ve komik<br />

kederliyi ortal›¤a saçmaya bafllad› bir türlü anlayamad›m. Hâlbuki<br />

“gözlerimi kapar›m vazifemi yapar›m” demifltim y›llarca (pek hofluma gitmese<br />

de), “bülbülün çekti¤i dili belâs›” demifltim; sonralar› “dilini tut danay›<br />

güt” bile demifltim... Demek kendimi tam inand›ramam›fl›m: ‹çimdeki<br />

ukdeler birikip istila gününü beklemifl y›llarca, sab›rla...<br />

Üstelik ben hiç de kavgac› bir karakterde de¤ilimdir; herkes taraf›ndan<br />

halim-selim biri olarak bilinirim. Ama beylerin, bayanlar›n bulundu-<br />

¤u bir ortamda, diyelim gazetede rastgeldi¤im (elbette iflinin do¤as› gere-<br />

¤i) yalanlar s›ralayan bir ülke baflbakan›na “boflbakan” diye sesleniveriyorum,<br />

efendim! Hatta flu çok yayg›nlaflan, devlet terörünü anlatan “dövlet”,<br />

“da¤› tafl› satma bokanl›¤›”, “merhametten sorumlu dövlet bakmayanl›¤›”,<br />

“reklamatik aflklar›n matik çocuklar›” gibi ifadelerin de bu dalg›nl›k anlar›mdan<br />

türemifl olmas› kuvvetle muhtemeldir...<br />

Çok affedersiniz, laf› fazla uzatt›m de¤il mi? Siz de “k›sa kes, ayd›n<br />

havas› olmas›n” dediniz tabi, hakl› olarak. Bunlar, akademisyen olman›n<br />

nispeten karn› tok s›rt› pek yaflaman›n sonunda oluyor efendim; insan›n dili<br />

gevfliyor ya da sokakta nas›l denir, dili “yavfl›yor”.<br />

Önceki akflam bir özel televizyonda aç›k oturuma davetliydim. Konu,<br />

“küresel ekonomik krize karfl› ekonomik ve sosyal önlemler”. Bakt›m di-<br />

¤er üç konuk da sözü evirip çevirip “iflverenlerin desteklenmesi”, “batanlar›n<br />

kurtar›lmas›”, “borçlar›n›n ertelenmesi veya affedilmesi”; buna karfl›l›k<br />

“dengeleri koruyabilmek” için çal›flanlar›n hem say›s›n›n hem de<br />

haklar›n›n azalt›lmas›, hatta Avrupa Birli¤i’nin bilmem kaç say›l› tavsiyesine<br />

göre k›dem tazminatlar›n›n “kademeli olarak” (siz bunu al›flt›ra al›flt›ra<br />

diye anlay›n) kald›r›lmas›... gibi sözler etraf›nda ince danslar ediyorlar.<br />

Ama bunu öyle söylüyorlar ki sanki birbirlerinden farkl› düflünüyorlar:<br />

Örne¤in, “piyasaya biraz devlet müdahalesi olmal›d›r” diyen de sonuçta<br />

“çal›flana s›f›r zam”, “iflsizlik fonundan ve deprem vergilerinden ifl-<br />

121


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

verenlere de pay ayr›lmas›” vb. diyor, “piyasaya asla devlet müdahalesi<br />

olmamal›, bu ekonomik cinayettir” diye y›rt›nan da...<br />

Hay›r, bafltan ald›rmak istemedim; sonuçta bir tv. program› de¤il mi<br />

efendim, bofl-dolu konufl sonra git s›cak evinde çorban› iç; ne iflin var flimdi<br />

bu la¤›m kokulu hücrede! Ah, ah! Ama bir kez g›d›klanm›fl›m, ok f›rlam›fl<br />

yerinden:<br />

- Buradaki kat›l›mc›lar›n düflünme fleklini en uç noktas›na kadar götürece¤im.<br />

Buna göre küresel krizin bafll›ca kayna¤› çal›flanlard›r! diye söze<br />

bafllad›¤›m›, bütün gözlerin, bana biraz da aptalca görünen bir edayla bana<br />

çevrildi¤ini hat›rl›yorum bir tek... Sorgu memurunun anlatt›¤›na göre,<br />

sonras›nda iflçi kesimine özgü yeni vergiler konmas›, kararnameler yoluyla<br />

ücretsiz fazla mesai uygulanmas›, “bo¤az toklu¤una evden çal›flma modelinin”<br />

getirilmesi, nüfus art›fl›n› bir dezavantajdan avantaja çevirmek<br />

için her aileye en az befl çocuk teflvikinin getirilmesi, gelir darl›¤› yaflayan<br />

ailelere üçüncü çocuktan sonraki iki çocu¤u kundaktayken “kamuya aktarma”<br />

olana¤›n›n sa¤lanmas›; ailelerden cüzi bir miktar karfl›l›¤› al›nan bu<br />

çocuklar›n insani vas›f tafl›mayacaklar› flekilde Devlet Besleme Çiftlikleri’nde<br />

(DBÇ) semirtildikten sonra özel sa¤l›k piyasas›nda yap›lacak bir<br />

düzenlemeyle organlar›n›n sat›fl› yoluyla “ekonomiye kazand›r›lmas›”,<br />

hatta insani vas›f yüklenmeyecek bu çocuklar için Kaliforniya’dan bir fetva<br />

al›narak, dini usullere uygun flekilde “haz›r döner” vb. mamuller biçiminde<br />

“de¤iflik tatlar arayan zengin ülkelere ve kesimlere” ihraç edilmesi;<br />

ayr›ca en k›sa zamanda bu DBÇ’lerin, yap-kâr eder hale getir-devret<br />

formülü uyar›nca özellefltirilmesi... gibi bir çok somut öneriyi hararetle savunmuflum.<br />

Üstelik bunlar›n, di¤er konuflmac›lar›n o kibar “mant›k”lar›na<br />

ne kadar da uygun oldu¤unu göstermek için bir çok da kan›t getirmiflim:<br />

Nüfus ortalamas›n› belirterek bir çocu¤un devlete açt›¤› masraf›, dördüncü<br />

bir çocuk için sa¤lanacak ifl olana¤›n›n kaça patlad›¤›n›, üstüne bir de<br />

teröre bulaflmamas›, “milli birlik ve bütünlü¤ümüzü zedelememesi” için<br />

harcanacak paray› onlar›n hesab›yla ortaya koyarak; bu “masraf kap›s›n›n<br />

nas›l kâr kap›s› haline getirilece¤ini” anlatm›fl›m... Reklam aras› vererek<br />

zor susturmufllar beni.<br />

Program, tahmin edece¤iniz üzere, erken bitirildi. Bafl›m dönmüfltü,<br />

zihnimdeki karmafl›k duygu ve düflünceleri seçemiyordum. Sanki flu beton<br />

denizinden kaç›p k›rlara ç›km›fl, a¤açlar›n çiçeklerin kufllar›n sevincine<br />

varm›flt›m da, da¤ bafllar›n›n temiz havas›ndan bafl›m dönmüfltü.<br />

Lavaboya do¤ru giderken arkamdan birileri “kafay› m› yemifl bu<br />

adam öyle aç›k aç›k söylenir mi!” filan gibi bir fleyler söyledi; ama dönüp<br />

bakas›m bile gelmedi. Elime yüzüme so¤uk sular çarpt›kça kendime geldim:<br />

“Eyvahlar olsun, yar›n gazetelerde olursam okuldan da doçentlikten<br />

de gitti¤imin resmidir” dedi¤im de oldu, delisinden “devletlü” süne kadar<br />

dümdüz gitti¤im de...<br />

122


Ama “otoriteye uymak lâz›m, mazluma yard›m etmek için zalimden<br />

izin almak lâz›m” diyen Gocaefendinin üstüne etmifltim bir kez. Sorgu<br />

memurunun dedi¤ine göre, anl› flanl› bilmem kaç›nc› dövletin baz› yöneticileriyle<br />

de önce inceden, sonra kal›ndan “taflflak geçmifltim”... ‹flsiz kalmakla<br />

yakay› kurtarsam gene flükür diyecektim.<br />

Ç›k›flta tak›m elbiseli siyah gözlüklü, kulakl›kl› üç kifli geldi; içlerinden<br />

biri:<br />

- Hocam çok iyi konufltunuz, tebrik ederim; ama üstlerimizden gelen<br />

emir gere¤i bizimle merkeze kadar geleceksiniz, deyiverdi...<br />

May›s 2010<br />

* (Naz›m’›n sivri sakall› kederli fleytan›na ve J. Swift’e ithaf...)<br />

✩<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bu say›da bize gelen kitaplar:<br />

- Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Deccal Kap›m›z› Nas›l Çal›yor!, Sosyal ‹nsan<br />

Yay›nlar›, Mart 2010. Polemik-‹nceleme.<br />

- Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Karl Marks’›n Özel Dünyas›, Sosyal ‹nsan<br />

Yay›nlar›, Mart 2010, ‹nceleme.<br />

- TEKEL Direnifli Dersleri 2010 - Sendikalar›m›z› Geri Alaca¤›z ,<br />

Kald›raç Yay›nlar›, De¤erlendirme - Belge<br />

- Yalç›n Akatay, Erzurum’lu fiair Sadi Akatay’›n Hayat› ve Eserleri,<br />

Kendi Yay›nlar›, An›-‹nceleme.<br />

- Ahmet ‹lhan Baykent, Yolcu ve Yolboyu Düflündükleri, Sone Yay›nlar›,<br />

Deneme.<br />

- ‹. Bülbül-M. Bülbül, Kürtçe Anamnez - Anamneza bi Kurmancî ,<br />

Diyarbak›r Tabip Odas› Yay›nlar›, Sözlük.<br />

- Samyel Digrani Alihanyan, G. K. Orjonikidze ve Ermenistan’da<br />

Sovyet ‹ktidar›n›n Kuruluflu, Umut Yay›mc›l›k, ‹nceleme.<br />

- Selma Özkurt, Kâbus, Artshop Yay›nc›l›k, Roman.<br />

- M. fiehmus Güzel, Devlet-Ulustan Federasyona, Kardelen Yay›nc›l›k,<br />

‹nceleme.<br />

- A. Can Atafl, Bizi Utand›ranlar, Kardelen Yay›nc›l›k, fiiir.<br />

- Devrimin Önsözü Deniz Gezmifl, Yeni Dönem Yay›nc›l›k, May›s<br />

2010, Biyografi.<br />

123


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu Belgeseli’<br />

Sonbaharda Gösterime Giriyor<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> taraf›ndan haz›rlanan ve yaklafl›k 6 ay önce Aliye Akdo¤an<br />

yönetmenli¤inde çekimlerine bafllanan ‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu<br />

Belgeseli’ sonbaharda seyirciyle buluflmaya haz›rlan›yor.<br />

Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu’nun hayat›n›n, politik duruflunun,<br />

‘Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong>’ anlay›fl›n›n, maruz kald›¤› hukukî, keyfî, maddî,<br />

manevî bask›lar›n anlat›ld›¤› belgesel filmde kardeflleri ve mücadele arkadafllar›;<br />

Hilmi Öztürk, S›rr› Öztürk, Zeki Öztürk, fiahap Bak›rsan, Müflir<br />

Kaya Canpolat, Yusuf Do¤ar, Sami Gürel gibi bu ülkenin önemli komünist<br />

kadrolar›n›n Memedo¤lu ile ortak yaflanm›fll›klar› üzerinden yap›lan<br />

röportajlar da yer almaktad›r. Ayr›ca Memedo¤lu’nun bütün resimlerinin<br />

de hikâyeleriyle birlikte anlat›ld›¤› filmde, sanatç›n›n ölmeden önceki görüntüleri<br />

ve ses kay›tlar› da yer almaktad›r.<br />

Kendi sesinden sanat anlay›fl›n› ve resimlerinin hikâyelerini anlatan<br />

Memedo¤lu bir ders niteli¤indeki film boyunca, Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong><br />

anlay›fl›n›n resim sanat› özelinde gördü¤ü muameleyi, burjuva ve küçükburjuva<br />

sanat anlay›fllar›n›n sosyalistleri nas›l kuflatt›¤›n› gözler önüne seriyor.<br />

Maruz kald›¤›m›z bütün burjuva kuflatmalara karfl›n Memedo¤lu’nun<br />

›srarla-inatla ayakta tutmaya çal›flt›¤› Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> anlay›fl›<br />

filmi izleyen herkese çok fley ö¤retecektir. Bilim-sanat-estetik-politika<br />

ve etik bütünselli¤i anlay›fllar›n›n giderek yabanc›laflt›r›ld›¤› bir gericilik<br />

ortam›nda Memedo¤lu’nun “Sol Cenah›m›za” verdi¤i mesaj da son<br />

derece nettir.<br />

Bütün yaflam› boyunca komünist kimli¤inden ve Sosyalist Gerçekçi<br />

<strong>Sanat</strong> anlay›fl›ndan ödün vermeyen Memedo¤lu yoksulluk ve yoksunlukla,<br />

açl›kla, iflkencelerle bedel ödemek zorunda kalm›flt›r. Üstüne üstlük<br />

‘kaba saba resim çiziyor’ fleklinde ifadelerle kim “sol” kiflilerce sanat› ve<br />

Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> anlay›fl› da yok say›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Ancak o<br />

sa¤l› “sol”lu tüm kuflatmalara, yoksullu¤a-yoksunlu¤a ra¤men iflçi ve<br />

emekçilerin yaflam›n› çizmekten vazgeçmemifltir. Belgeselde de hem yap›lan<br />

röportajlarla hem de kendi anlat›m›yla, çocuklu¤undan, cezaevine,<br />

Kad›köy’deki atölyesinden ölümüne kadar yaflam›n›n her kesiti dinamik<br />

bir kurguyla yans›t›lmaya çal›fl›lm›flt›r.<br />

124


SORUN YAYINLARI KOLEKT‹F‹ YAYIN L‹STES‹<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Tercüme):<br />

TL<br />

1. KARL MARX - B‹YOGRAF‹ 2. Bask› Bilimler Akademisi<br />

608 s. B. Boy - Kufle Resimli - Bez Ciltli (fiömizli) 40<br />

2. FR‹EDR‹CH ENGELS - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi<br />

472 s. B. Boy - Kufle - Renkli Resimli - Bez Ciltli (fiömizli) 30<br />

3. V. ‹. LEN‹N - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi<br />

532 s. B. Boy+48 s. - Kufle S/B - renkli resimli- Bez Ciltli (fiömizli) 40<br />

4. MARKS‹ST - LEN‹N‹ST PART‹N‹N TEMEL E⁄‹T‹M DERSLER‹<br />

F. Engels Enstitüsü B. Boy - Renkli Grafik - Resimli 488 s. 2. Bask› 28<br />

5. SEND‹KALAR ÜZER‹NE V. ‹. Lenin 512 s. 22<br />

7. MARX’IN SOSYOLOJ‹S‹ Henri Lefebvre 176 s. 3. Bask› 9<br />

8. KADIN VE MARKS‹ZM K. Marx - F. Engeis - V. ‹. Lenin 224 s. 8. Bask› 12<br />

9. MARKS‹ZM VE PS‹KOANAL‹Z V. ‹. Dobrenkov 160 s. 4. Bask› 10<br />

10. Ailede ve Okulda ÇOCUK E⁄‹T‹M‹ Anton S. Makarenko 128 s. 5. Bask› 7<br />

11. ANA - BABALARIN K‹TABI Anton S. Makarenko 320 s. 4. Bask› 15<br />

12. MAKARENKO - E¤itbilimsel Görüflleri - Yaflam Öyküsü - An› ve <strong>No</strong>tlar›<br />

160 s. 2. Bask› 9<br />

13. E⁄‹T‹M ÜZER‹NE V. Suhomlinski 208 s. 3. Bask› 10<br />

14. LEN‹N VE E⁄‹T‹M Fyodor Korolyov 408 s. (Beraat Etti.) 20<br />

15. DEVR‹MC‹ E⁄‹T‹M DEVR‹MC‹ AHLAK M. ‹. Kalinin 232 s. 6. Bask› 11<br />

17. EMPERYAL‹ZM‹N FELSEFES‹ PRAGMAT‹ZM Harry K. Wells 256 s. 2. Bask› 13<br />

18. ‹fiOKULU - E⁄‹T‹M SORUNLARININ ÇÖZÜM YÖNET‹M‹ OLARAK MARKS‹ZM<br />

P. P. Bolonski 128 s. 2. Bask› 7<br />

19. SOSYAL‹ZM VE HÜMAN‹ZM S. ‹. Popov 208 s. 2. Bask› 10<br />

20. LAT‹N AMER‹KALI MARKS‹ST Jose Carlos Mariategui 216 s. 10<br />

21. GÜN DO⁄UMUNU GÖRMEK I. DO⁄U HALKLARI KURULTAYI, B. Boy, 304 s. 16<br />

22. LAT‹N AMER‹KADA NELER OLUYOR-VENEZUELLA KOMÜN‹ST PART‹S‹ 224 s. 11<br />

23. LEN‹N’‹N BÜTÜN DÜNYA KADINLARINA VAS‹YETLER‹ Clara Zetkin 96 s. 4. Bask› 7<br />

24. SEND‹KALAR VE SOSYAL‹ZM-SEND‹KALAR VE SINIF MÜCADELES‹ 10<br />

Henri Krasucki 160 s. 4. Bask›<br />

*Banka Hesap <strong>No</strong>: T. ‹fl Bankas› ‹stanbul - Ca¤alo¤lu fiubesi 325835<br />

*Posta Çeki Hesap <strong>No</strong>: 098213<br />

*Büro’dan Parakende sat›fl %25 indirimli<br />

*Da¤›t›ma %40 indirimli, 3 ay vadeli, Kargo, posta giderleri eklenerek gönderilir.<br />

Cezaevlerine %50 özel indirim uygulan›r.<br />

*Kitaplar›m›z: ‹nternet’te:<br />

www.kitapyurdu.com • www.ideefixe.com • www.abonet.net<br />

www.kitapnet.com adresinden sat›n al›nabilir.<br />

Fiyatlara KDV Dahildir<br />

B‹L‹MSEL B‹LG‹ VE B‹L‹NÇLENME SÜREC‹NDE SUYU KAYNA⁄INDAN ‹Ç‹N!...<br />

125


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Telif):<br />

TL<br />

1. ‹fiÇ‹LER ‹Ç‹N TEMEL HUKUK B‹LG‹LER‹ Av. Zeki Öçal 264 s. 12<br />

2. ‹fiYER‹ SEND‹KA TEMS‹LC‹L‹⁄‹ ATANMASI-GÖREVLER‹-GÜVENCES‹<br />

Av. Zeki Öçal 104 s. 5<br />

3. ‹fiÇ‹ SINIFI-SEND‹KALAR VE 15-16 HAZ‹RAN<br />

Olaylar - Nedenleri - Davalar - Belgeler - An›lar - Yorumlar<br />

S›rr› Öztürk B. Boy 568 s. 2. Bask› 30<br />

4. “KOMÜNSÜZ KOMÜNARLARA” HAYAT B‹LG‹S‹ Tolga Ersoy 112 s. 6<br />

5. LOZAN - B‹R ANT‹EMPERYAL‹ZM MASALI NASIL YAZILDI?<br />

Tolga Ersoy 224 s. 2. Bask› 12<br />

6. SAVAfiIN fiA‹R‹N K‹ML‹⁄‹N SORGULANIfiI (Kolektif) 112 s. 6<br />

11. HEK‹MLER‹N SINIFSAL KÖKEN‹ Ata Soyer 152 s. 2. Bask› 8<br />

12. TAB‹P ODALARI BEYAZ EYLEMLER Ata Soyer 432 s. 20<br />

13. OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE ORDUNUN EVR‹M‹ Osman Tiftikçi 248 s. 12<br />

14. TIBB‹YE-î fiAHANE’DE 20 YIL Tolga Ersoy 288 s. 12<br />

15. RESMî TAR‹H POLEM‹KLER‹ Tolga Ersoy 208 s. 10<br />

16. MARKS‹ZM TARTIfiMALARINA MARKS‹ST BAKIfi (Kolektif) 160.s 10<br />

17. KAP‹TAL‹ZM‹N DÜ⁄ÜMLER‹ Coflkun Adal› 144 s. 7<br />

18. EMPERYAL‹ZM‹N ORTADO⁄UYA MÜDEHALES‹ Coflkun Adal› 192 s. 10<br />

19. S‹NOP’UN HANI “S‹NOP HAP‹SHANES‹N‹N TAR‹H‹ VE<br />

EDEB‹YATTAK‹ YER‹” Tolga Ersoy 112 s. 6<br />

20. ‹ATOKRAS‹ - TIP VE KÜLTÜR Tolga Ersoy 96 s. 4<br />

21. SINIF SA⁄LIK Efi‹TS‹ZL‹K ‹lker Belek 176 s. 9<br />

22. SINIFSIZ TOPLUM YOLUNDA TÜRK‹YE ‹Ç‹N SA⁄LIK TEZ‹<br />

Dr. ‹. Belek - Dr. E. Nalçac› - Dr. H. Onuro¤ular› - Dr. F. Ard›ç 144 s. 2. Bask› 8<br />

23. TÜRK‹YE TIP TAR‹H‹ ‹Ç‹N MATERYAL‹ST NOTLAR<br />

Tolga Ersoy 128 s. (Beraat Etti) 7<br />

Reprodüksiyonlar - Posterler:<br />

– Karl Marx-Friedrich Engels-V. ‹ Lenin S/B (25x35cm) (Beheri) 70 KR<br />

– Avni Memedo¤lu Da¤dakiler S/B (25x35cm) 70 KR<br />

– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 8 adet renkli (zarfl›) 6 TL<br />

– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 1 adet renkli (zarfl›) 70 KR<br />

Dergi ve Ciltleri:<br />

– SORUN Birlikte Sosyalist Dergi Ciltleri I-II-III (Her Cildi) 25<br />

– SORUN Polemik Marksist ‹nceleme - Araflt›rma - Elefltiri Dergisi (Her Say›s›) 4<br />

– KIRMANC‹YA BELEKÊ Kültür-Tarih-Halkbilim-<br />

Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma-Elefltiri Dergisi (Her Say›s›) 5<br />

– SANAT CEPHES‹-SOSYAL‹ST GERÇEKÇ‹ SANAT DERG‹S‹ 7<br />

– ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ - ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ 1<br />

126


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Halklar›n Tarih-Kültür Dizisi:<br />

TL<br />

1. GÜRCÜSTAN TAR‹H‹ N. Berdzeniflvili-fi. Canaflia 308 s. 2. Bask› 15<br />

2. TRABZON’DAN ABHAZYA’YA DO⁄U KARADEN‹Z<br />

HALKLARININ TAR‹H VE KÜLTÜRLER‹ (Kolektif) 176 s. 2. Bask› 9<br />

3. Bilim Tarih ve Metodoloji -KÜRT TAR‹H YAZIMI-Medeni Ayhan 192 s. 2. Bask› 10<br />

4. HALKLARIN MELODRAMI - ÜÇ KADIN B‹R DEN‹Z Tolga Ersoy 96 s. 5<br />

6. ÇEÇEN - ‹NGUfiYA HALKIYLA RUSYA ARASINDAK‹ ‹L‹fiK‹LER<br />

Yavus Ahmadov 152 s. 8<br />

7. B‹RL‹KTE OLDU⁄UMUZ HALKLAR KELDAN‹-ASSUR‹-SÜRYAN‹-ERMEN‹<br />

‹rfan Ifl›k (Wêlate Torî) 120 s. 3. Bask› 7<br />

8. ÜNLÜ KÜRT B‹LG‹N VE B‹R‹NC‹ KUfiAK AYDINLAR<br />

Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. (Beraat Etti) 10<br />

9. TAR‹HSELDEN GÜNCELE KÜRT GERÇE⁄‹ Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. 10<br />

10. KUZEY KAFKASYA M‹TOLOJ‹S‹-NARTLARDAN BER‹<br />

Nuray Gök Aksamaz 208 s. 10<br />

11. ANADOLU’YA A⁄LIYORDU N‹OBE - TÜM YÖNLER‹YLE RUM TEHC‹R‹<br />

VE TEHC‹R‹N TAR‹HSEL KAYNAKLARI Pervin Erbil 208 s. 10<br />

12. EK‹M‹N YET‹fiT‹RD‹KLER‹ ÇEÇEN EDEB‹YATI Moxhmat Sulayev 112 s. 6<br />

14. ‹SLÂM VE MODERN‹ZM Muhammed R›za fialguni 144 s. 8<br />

15. ANA D‹LDE E⁄‹T‹M VE AZINLIK HAKLARI (Kolektif) 144 s. 8<br />

17. DIM‹L‹ DERS‹M ÖYKÜLER‹ Turabi Salt›k 128 s. 7<br />

18. DERS‹M...DERS‹M... GEZ‹ NOTLARI-DERS‹M’‹N NABZI S›rr› Öztürk 200 s. 10<br />

19. PROTO DERS‹M KÜLTÜRÜ ÜZER‹NE TEZLER Turabi Salt›k 208 s. 10<br />

20. P‹R SULTAN ABDAL ESNAF-SANATKÃRIN FÜTUVVA HIRKASI<br />

Suha Bulut 160 s. 9<br />

21. ÇERKES K‹ML‹⁄‹-TÜRK‹YE’N‹N SORUNLARI 2.Bask› Yalç›n Karadafl 256 s. 16<br />

22. 100 AYKIRI SORUDA TÜRK‹YE’Y‹ ANLAMAK Yalç›n Karadafl 112 s. 7<br />

23. RESMÎL‹K, DERS‹ML‹L‹K ALEV‹L‹K VE SOLCULUK<br />

Ahmet Çakmak Deliorman 112 s. 7<br />

Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi:<br />

1. GLADIO: NATO’NUN G‹ZL‹ TERÖR ÖRGÜTÜ<br />

Jens Mecklenburg 152 s. 5. Bask› 8<br />

2. MEHMET EYMÜR Z‹VERBEY’DEN SUSURLUK’A B‹R M‹T’Ç‹N‹N PORTRES‹<br />

Talat Turhan-Orhan Gökdemir 312 s. 9. Bask› 15<br />

3. ÇARMIHTAK‹ ÜLKÜCÜ - TANIK VE BELGELER‹YLE<br />

A⁄CA ‹PEKÇ‹’Y‹ NEDEN ÖLDÜRDÜ? Tamafla F. Dural 240 s. 5. Bask› 11<br />

5. G‹ZL‹ ORDULAR - CIA Halid Özkul 376 s. 2. Bask› 17<br />

6. EMPERYAL‹ZM‹N BATAKLI⁄INDA ‹ST‹HBARAT ÖRGÜTLER‹<br />

- DORUK OPERASYONU- Talat Turhan 296 s. 3. Bask› 13<br />

7. YARGILAYANLARI YARGILIYORUM! BOMBA DAVASI -SAVUNMA -1-<br />

Talat Turhan 264 s. 3. Bask› 11<br />

8. DEVR‹MC‹ B‹R KURMAY SUBAYIN ETK‹NL‹KLER‹ 2. K‹TAP<br />

Talat Turhan 320 s. 14<br />

9. G‹ZL‹ ORDULAR - RT - CFR - BG - TC Halid Özkul, 384 s. 17<br />

127


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Edebiyat - <strong>Sanat</strong> - Estetik Dizisi:<br />

TL<br />

1. POL‹T‹KA-SANAT-ESTET‹K YOLUNDA ‘EME⁄‹N RESSAMI’ Avni Memedo¤lu<br />

Haz›rlayan: S›rr› Öztürk 352 s. 1. Hamur - B. Boy - Kufle Resimli 25<br />

4. KURfiUNA D‹Z‹LENLERDEN MEKTUPLAR J. Duclos Önsöz 112 s. 2. Bask› 5<br />

5. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. I S›rr› Öztürk 416 s. 6. Bask› 19<br />

6. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. II S›rr› Öztürk 288 s. 4. Bask› 13<br />

7. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. III S›rr› Öztürk 432 s. 2. Bask› 19<br />

8. “TERÖR‹ST”‹N GÜNLÜ⁄Ü S›rr› Öztürk 208 s. 10<br />

13. GERÇE⁄‹N SEVDA TUTANA⁄I 1. Hmr. Kemal Kök 96 s. fiiir 4<br />

15. CUMARTES‹ ARANIfiLARI 1. Hmr. ‹smail Hardal 96 s. fiiir 4<br />

17. EYLÜLNAME Kemal Urgenç B. Boy 80 s. Karikatür Albümü 8<br />

18. PAN‹K ATAK Canol Kocagöz B.Boy 80 s. Karikatür Albümü 8<br />

19. ‹ÇER‹DEK‹ DIfiARIDAK‹ HAP‹SHANEDEN B‹Z‹M fi‹‹R ANTOLOJ‹S‹<br />

‹smail Hardal - Kemâl Kök B.Boy 384 s. 20<br />

20. SU DAMLASINA SI⁄DIRILAN YAfiAM 1.Hmr. S. Oral Uyan 80 s. fiiir 5<br />

21. KUYTUDA VE KÖZ 1.Hmr. S. Ali Tay›r 80 s. fiiir 5<br />

22. BARIfi VE BAfiAK 1.Hmr. Kemâl Kök 80 s. fiiir 5<br />

23. EYLÜL FIRTINASI 1.Hmr. Ertan Tafldelen 80 s. fiiir 5<br />

24. B‹TMED‹ Kemal Urgenç B. Boy 4 renkli 80 s. Kufle, Karikatür Albümü 20<br />

25. KUfi DA⁄I 1. Hmr. Hüseyin Gül 2. Bask› 80 s. fiiir 5<br />

26. ATALARIMIZ NE DEM‹fi Hüseyin Gül 80 s. fiiir-Mizah 5<br />

27. ÜTÜLÜ PAÇA Hüseyin Gül 112 s. Öykü 6<br />

28. GÜL VE DÜfiÜN Hüseyin Gül 80 s. Karikatür Albümü-Renkli 8<br />

29. VAROfiLARIN ULAfiLARI Sabahattin Ali Tay›r 112 s. Öykü 6<br />

30. GÜNEfi‹N SOFRASINDA Bülent Gezgin 96 s. fiiir 6<br />

31. SANAT ESTET‹K POL‹T‹KA<br />

<strong>Sanat</strong>-Kültür Konferans› Tebli¤leri (Kolektif) 272 s. 16<br />

32. TOPLU OYUNLAR - I Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 10<br />

33. TOPLU OYUNLAR - II Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 10<br />

Sorun Broflür Dizisi:<br />

8. “‹LER‹C‹-GER‹C‹” KAVGASINDA HANG‹ “RESTORASYON”?<br />

HANG‹ “KOMÜN‹ST PART‹”? S›rr› Öztürk 80 s. 4<br />

9. HANG‹ “B‹RL‹K”? PART‹LEfiME MÜCADELES‹N‹N<br />

NERES‹NDEY‹Z? KOMÜN‹STLER‹N B‹RL‹⁄‹ S›rr› Öztürk 96 s. 4<br />

12. DEVR‹MC‹ S‹YASÎ TERB‹YE-D‹PLOMAS‹-AHLÂK S›rr› Öztürk 192 s. 9<br />

13. MARKS‹ST SOL YI⁄INA⁄I NEREYE YAPMALI? S›rr› Öztürk 128 s. 6<br />

14. ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ ‹Ç‹N SINIF B‹L‹NÇL‹ ‹fiÇ‹LERE ÇA⁄RI<br />

S›rr› Öztürk 32 s. 1<br />

15. SANAT CEPHES‹ ÇA⁄RISI (Kolektif ) 40 s. 1<br />

16. 10 EYLÜL 1920 TKP ve GÜNÜMÜZ KOMÜN‹ST HAREKET‹N‹N<br />

HAYATÎ SORUNLARI FORUM’U Belgeler 268 s. 11<br />

17. ANADOLU ALEV‹ KÜLTÜ ve SOL’UN “POL‹T‹KASI” (Kolektif) 112 s. 7<br />

18. fi‹MD‹ SÖZ YAPANLARDA!..<br />

GELENEKTEN GELECE⁄E 15/16 HAZ‹RAN VE GÜNÜMÜZ S›rr› Öztürk 64 s. 3<br />

128<br />

Akb›y›k De¤irmeni Sk. <strong>No</strong>:33/B-34122 Sultanahmet-Eminönü-‹stanbul<br />

Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72<br />

e posta: sorunkolektif@gmail.com<br />

www.sorunyayinlari.net<br />

Fiyatlar: Mart 2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!