30.10.2014 Views

Sanat Cephesi No

Sanat Cephesi No

Sanat Cephesi No

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>Sanat</strong><br />

Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi<br />

www.sanatcephesi.org • sanatcephesi@gmail.com<br />

4. Say› A¤ustos 2010<br />

Süresi: Üç Ayda Bir Yay›mlan›r<br />

Fiyat›: 7 TL<br />

Sahibi: S›rr› Öztürk<br />

Yaz› ‹flleri Müdürü: ‹smail Nur Kaan<br />

Yönetim Yeri ve ‹letiflim:<br />

Akb›y›k De¤irmeni Sokak <strong>No</strong>:33/B 34122 Sultanahmet –Eminönü / ‹stanbul<br />

Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72<br />

Posta Çeki <strong>No</strong>: 98213<br />

Banka Hesap <strong>No</strong>: ‹fl Bankas› Ca¤alo¤lu fiubesi (1095) 325 835<br />

IBAN : TR 46 000 64 000 00 110 950 325 835<br />

Abone:<br />

Yurt içi y›ll›k: 4 say› 28 TL Yurt d›fl›: Üç kat›<br />

Yay›n ilkelerimizle ba¤daflmayan ilanlar kabul edilmez.Gönderilen yaz›lar<br />

iade edilmez. Yaz›l› metinler kaynak gösterilerek kullan›labilir<br />

Teknik Büro: Sorun Teknik Büro<br />

Bask›: Mutlu Bas›m<br />

Güven Sanayi Sitesi C Blok <strong>No</strong>: 264 Topkap› / ‹stanbul<br />

Tel: (0212) 577 72 08<br />

Yay›n Türü: Yerel Süreli<br />

ISSN 1309-260X<br />

<strong>Cephesi</strong><br />

Kapak Resmi: Panos Terlemezyan (mill in vilage bjni)-1917.<br />

TEMS‹LC‹LER‹M‹Z<br />

‹STANBUL: Avrupa Yakas›: ‹smail Hardal, Asya Yakas›: Kemâl Kök,<br />

‹ZM‹R: ‹rfan Ünal, Selçuk: Hüseyin Gül, ESK‹fiEH‹R: Tuncay fiur,<br />

MAN‹SA: Rag›p Özcan, MERS‹N: A. Ziya Çamur, BURSA: Abdullah<br />

Top, ANKARA: Babür P›nar, MU⁄LA-Milas: Zeki Öztürk, KARABÜK:<br />

Can Dolgun, FRANSA: Yaflar Do¤an, ALMANYA: Kaan Kangal.<br />

S. C. F/1<br />

1


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

‹Ç‹NDEK‹LER<br />

Okurlarla Birlikte 3<br />

Turgay Ulu, Devinim (fiiir) 8<br />

As›m Gönen, <strong>Sanat</strong>ta Devrim Devrimde <strong>Sanat</strong> 9<br />

Turgay Ulu, Edebiyatta Durum 16<br />

Hüseyin Ali Selvi, Ant (fiiir) 22<br />

Babür P›nar, Tart›flma Yöntemi Üzerine -I- 23<br />

Sabri Erdem, Her fieyin Hiç Bir Sonu Yoktur (fiiir) 30<br />

‹rfan Ünal, Âfl›k Ruhsatî (1835-1911) 31<br />

Refik U¤ur, Bana Sorma (fiiir) 36<br />

Hasan Koç, Öz Be Öz (fiiir) 38<br />

Mehmet Karakufl, Bilim-<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika-Etik Bütünselli¤i 39<br />

Yolunda <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

As›m Gönen, Ölüler Yas Tutmaz (fiiir) 46<br />

Tuncay fiur, Yoz, Kozmopolit Kültür, <strong>Sanat</strong> ve Gençlik 48<br />

Mehmet Ercan, Irak Üstüne (fiiir) 52<br />

Gonca Akyar, Halk Türküleri Nas›l Bir Mesaj Veriyor? (Röportaj) 54<br />

‹rfan Ünal, Tekel- Kriz ve Devrimci <strong>Sanat</strong> 61<br />

Hüseyin Gül, Zorla Güzellik (fiiir) 63<br />

Sabahattin Ali Tay›r, A¤r›lar Yadigar› 64<br />

Rag›p Özcan, Sipilin Karlar› (fiiir) 68<br />

‹smail Hardal, “Show Ticareti”<br />

Kültür Endüstrisi ve Tekelci Hegemonya 70<br />

‹rfan Ünal, Sana Bir Türkü Ö¤reteyim (fiiir) 76<br />

Kemâl Kök, Cumhuriyet Dönemi Romanlar›nda Resmî ‹deoloji 79<br />

S›rr› Öztürk, <strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i Ba¤lam›nda 85<br />

Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi<br />

Ali Murat Çelik, Ya¤mur (fiiir) 95<br />

Hasan Öztürk, ‹sa’n›n Elleri (Öykü) 96<br />

Zeki Öztürk-Öncü, Toplu Mezar (fiiir) 100<br />

Hüseyin Gül, Do¤arken Suçlu Bir Çocuk (Öykü) 101<br />

Derya Ulu, Yumuflak fiekerleme (Öykü) 105<br />

Yaser Günday, Bir 12 Eylül Filmi: Eve Dönüfl 115<br />

Özgür Y›ld›z, Efendim, Merhaba 120<br />

Bu Say›da Bize Gelen Kitaplar 123<br />

‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu Belgeseli’<br />

Sonbaharda Gösterime Giriyor 124<br />

2


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Okurlarla Birlikte<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi olarak 4. say›m›z›<br />

yay›ml›yoruz. Böylelikle Dergi olarak birinci y›l›m›z› tamamlam›fl olduk.<br />

Dergi’mizin 1.say›s›n› ürettikten sonra <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ad›yla bir siyasî<br />

çevrenin kültür-sanat yay›n organ› olarak taklit baflka bir dergi daha yay›mland›<br />

ve bu nedenle uzun bir süre “siz hangi sanat cephesi’siniz?” türünden<br />

tats›z sorulara cevap vermek durumunda kalm›flt›k. Bilim-kültürsanat-estetik-politika-etik<br />

bütünselli¤i ile uzak yak›n bir iliflkisi bulunmayan,<br />

fakat isim h›rs›zl›¤›nda yetenekli olan, daha çok magazinsel ve bülten<br />

mant›¤› ile öne ç›kan o dergi art›k ç›km›yor, k›sa bir süre önce yay›n›-<br />

n› durdurdu. “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› birbirini yer” halk özdeyiflinde<br />

oldu¤u gibi “alan kapatmak” ifliyle ifltigal eden bu siyasî ak›m “piyasada”<br />

gördü¤ü ilgisizlik iflleminden sonra kendi deyimleriyle “dükkanlar›n›”<br />

kapatmak zorunda kalm›flt›r. Görünen o ki kendili¤inden kurduklar›<br />

siyasî örgütlerini de ayn› ak›bet beklemektedir.<br />

Türkiye’de sanat dergileri tekelci sermayenin bir iki dergisi ve örgütlü<br />

çevrelerin say›l› dergileri hariç genelde uzun ömürlü olmuyor. Bunda<br />

kapitalist yay›n tekelinin etkisi bir yana derginin kapsay›c› ve belirli ideolojik<br />

hat üzerinde duramamas› etken. <strong>Sanat</strong> anlay›fl› olarak tart›flmaya ve<br />

okumaya de¤er bir özelli¤i olmayan sanat-kültür dergilerinin ifllevsiz duruma<br />

düflmesi kaç›n›lmazd›r. Kimi dergi iliflkileri ise yakalad›klar› baz›<br />

olanak-bulanaklarla ve genelde ahbap çavufl iliflkileri içinde kotar›lmaya<br />

çal›fl›l›yor; örgütlü, ilkeli ve kendi gücü üzerine de¤il. Kimi dergilerin izledi¤i<br />

burjuva resmî tarihi ve ideolojisi çizgisinin sayesinde devlet taraf›ndan<br />

finansman› yap›lmakta ve de sistemin kütüphanelerine girebilmektedir.<br />

Türkiye’de genelde baz› sanatsal “iddialar” küçükburjuvaca birer heves-merak-tatmin<br />

anlay›fllar›n›n ötesine geçmemifltir. Dergi çevresindeki<br />

kitle de¤ifltikçe ucuz piyasa mant›¤›yla ömrünü uzatabilmek için de¤iflebilmektedir.<br />

Ya da “bir karton sigara al fliirini yay›nlayay›m” faydac›l›¤›,<br />

yozlaflm›fll›¤› ve hatta cinsel istismar üzerinden dergi ç›karanlara dahi rastlan›lmaktad›r.<br />

<strong>Sanat</strong>a-edebiyata merakl› kimi genç heveskârlar ise “yaz›m-fliirim<br />

ç›ks›nda nerede ç›karsa ç›ks›n” ilkesizli¤i ile çizgisi tart›flmal›<br />

3


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

dergilerin kap›s›n› afl›nd›rmaktad›r. Bu türden ilkesiz iliflkiler çark›nda birileri<br />

de ak›nt›ya kap›larak sürüklenip gitmektedir.<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi daha yay›n faaliyetine<br />

bafllamadan bilim-sanat-kültür-estetik-politika-etik bütünselli¤i hakk›ndaki<br />

ilkesel duruflunu dost-düflman herkese duyurmufltur. Elimizdeki<br />

Dergi kolektif çabalar›n ürünüdür. ‹lkesel duruflumuz nitelikli insanlar›-<br />

m›z taraf›ndan da destek bulmufltur.<br />

Bilim-sanat-estetik-politika-etik bütünselli¤i içinde kayda de¤er bir<br />

sanat anlay›fl› ile iddias› olan sanat-kültür dergilerine büyük bir ihtiyaç oldu¤u<br />

görülmektedir. Yaflad›¤›m›z çok yönlü sorunlara karfl›n, <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist<br />

Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi çal›flanlar› olarak bu ihtiyac› bir<br />

nebzede olsa karfl›laman›n çabas› içindeyiz. Eksikliklerimizi kolektif çabalarla,<br />

ifl ve üretim faaliyeti içinde giderece¤imiz aç›kt›r.<br />

Kendi duruflunu sözde “devrimci-sosyalist-marksist” olarak tan›mlayan<br />

baz› çevreler, sanat-estetik alan›na gelince bir türlü “sosyalist gerçekçiyiz”<br />

diyememektedir. Üstelik bizim cenahta birçok kifli hâlâ “sosyalist<br />

gerçekçilik Sovyetlerdeydi, o da çöktü” türünden burjuvazinin a¤z›na sak›z<br />

etti¤i cümleleri bilinçsizce kurabilmektedir. Bu türden bir Marksizm<br />

d›fl› sanat-estetik alg›s›; “sol cenah›n” ortalama sanat kültürünün burjuva<br />

sanat anlay›fl›n›n etkisinde bulundu¤unu bariz biçimde göstermektedir.<br />

Dergi’mizin ilk üç say›s›nda Sosyalist Gerçekçilik’in kavramsal aç›l›-<br />

m› baz›nda pek çok yaz›ya yer verdik. Yeri geldikçe ve tekrara gerek duydukça<br />

elbette bu konuyu daha çok yaz›p iflleyece¤iz, tart›flaca¤›z; ö¤renece¤iz,<br />

ö¤retece¤iz. Ancak burada temel kavramlar›n aç›klanmas› ötesine<br />

ç›kmak için yeteri kadar birikim varken, hâlâ “sol cenah›m›zda” temel<br />

kavramlar› yerli yerine koyamayan düzeyde çok kifli bulunmaktad›r. Üstelik<br />

böyleleri devrimci mücadelenin önemli noktalar›ndaki kiflilerdir.<br />

F Tipi zindanlar›nda 15 y›ld›r tutuklu bulunan Arkadafl›m›z Turgay<br />

Ulu, bu anlay›fltaki kadrolarla yapt›¤› tart›flmalar›ndan birinde; “Sosyalist<br />

Gerçekçilik afl›ld›, onun yerine devrimci gerçekçilik kavram›n› kullanal›m”<br />

diyenler oldu¤unu ifade ediyor. Ayr›ca “sosyalist gerçekçilik” kavram›na<br />

karfl› Sol’un önemli bir kesiminde önyarg› olufltu¤unu söylüyor yerinde<br />

bir tespitle.<br />

Bu türden önyarg›lar s›n›f mücadelesinin çetin yolunda mutlaka afl›lacakt›r.<br />

“Sol cenah” üzerindeki bu türden önyarg›lar›n yayg›nl›¤› kültür-sanat<br />

alan›nda burjuva ideolojisinin ne derece hâkim oldu¤unu da bariz bir<br />

flekilde göstermektedir.<br />

Sosyalist Gerçekçilik konusunu salt 1934’de Sovyetler Birli¤i’nde yap›lan<br />

I. Bütün Sovyet Yazarlar› Kongresi’ne ve sonras› yap›lan tart›flmala-<br />

4


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ra indirgemek burjuva sollar›n s›kl›kla baflvurdu¤u bir taktik. Sovyetler<br />

Birli¤i’nde yap›lan sanat tart›flmalar›n› s›n›fs›z bir toplum kurma mücadelesinden,<br />

bu mücadelenin sorunlar›ndan, zaman ve mekândan soyutlayarak<br />

bu günkü düflünce mant›¤›yla kabaca yarg›lamaya yeltenmek ve orada<br />

yap›lan kimi yanl›fl veya taktikler içinde s›n›rland›rmak sosyalist gerçekçili¤i<br />

ya hiç anlamamak ya da kasten çarp›tmakt›r.<br />

Sosyalist Gerçekçilik sanatta bir yöntem olarak, sosyalizmin tüm dünyadaki,<br />

150 y›ll›k tarihindeki bütün birikimlerin sonucudur. 1917 Ekim<br />

Devrimi sayesinde ise sosyalist gerçekçilik sanat ak›m› bir basamak daha<br />

ileri ç›km›flt›r. Bu birikimler s›n›f mücadelesinin her alan›nda, Latin Amerikada,<br />

Uzak Do¤uda, Avrupada vard›r.<br />

Meselâ resim alan›nda, 1886 do¤umlu Meksikal› D. Rivera, 1881 do-<br />

¤umlu ‹spanyol P. Picasso, 1865 do¤umlu Ermeni Panos Terlemazyan,<br />

1924 do¤umlu Dersim kökenli Avni Memedo¤lu vb. gibi sanatç›lar da bu<br />

birikimin içinde de¤erlendirileceklerdir. Örneklerde de görülece¤i gibi<br />

sosyalist gerçekçilik salt Sovyetlerle de¤il proletaryan›n dünyan›n her yerindeki<br />

kazan›m› ve mücadelesiyle ilgili.<br />

Zihnindeki sosyalizm düflmanl›¤›n› -dolay›s›yla Sovyet düflmanl›¤›n›-<br />

aç›kça ifade edemeyen kimilerinin, insan›n ve insanl›¤›n sosyal kurtuluflunda<br />

bir flafak olan Sovyetlerdeki sosyalist gerçekçilik anlam›ndaki kimi<br />

uygulamalar› parma¤›na dolayarak sinsice sald›rmas› pek bilindik bir yöntem.<br />

En çokda bu yöntemi kimi “eski solcular” (siz yeni sa¤c› diye okuyun)<br />

yap›yor. Onlar›n teorik cephaneli¤i, burjuvazinin de manipülasyonuyla<br />

troçkizm ile nihilist bir anarflizmden olufluyor.<br />

Sovyetler Birli¤i deneyimi, kapitalist üretim ve mülkiyet iliflkilerine<br />

son vermifltir. Önemli bir deneyim olarak uygulamalar›yla tarihteki yerini<br />

alm›flt›r. Bu deneyimin 73 y›l aradan sonra çözülmesi geçici bir durumdur.<br />

Dünyan›n sonu de¤ildir. S›n›f mücadelesi de bitmemifl aksine daha da keskinleflmifltir.<br />

Emperyalist-kapitalizmin “hakl›” oldu¤u iddias› dünyan›n<br />

her yerindeki sald›rgan uygulamalar›yla çok k›sa sürede deflifre olmufltur.<br />

‹flçi s›n›f› ve emekçi halklar›n sosyal / evrensel kurtuluflu “Marksizmin<br />

yorumu ve pratikte yeniden üretimi” sayesinde gerçekleflecektir. “Yeniden<br />

üretim” denildi¤inde Marksizm d›fl› s›n›fs›z sanat, s›n›fs›z estetik,<br />

s›n›fs›z kültür anlay›fllar›n› kökünden y›kacak olan Sosyalist Gerçekçilik<br />

ak›m›n› da kapsamaktad›r. Devrimci-Sosyalist-Marksist sanatç›lar, dün<br />

oldu¤u gibi bugün de dünyan›n her yerinde eme¤in kurtuluflu mücadelesindeki<br />

yerlerini alm›fl, bilim-sanat-kültür-estetik-politika-etik bütünselli-<br />

¤inde kavgas›n› vermektedir. Sosyalist Gerçekçilik sanat ak›m› s›n›f mücadelesinin<br />

tarihsel-sosyal-kültürel tüm birikimleri üzerine her geçen gün<br />

daha da zenginleflerek flekilleniyor. 1934 Yazarlar Kongresi de bu birikimin<br />

önemli bir halkas›d›r o kadar.<br />

5


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Sovyetler Birli¤i deneyiminde s›n›flar ve s›n›f mücadelesinin ortadan<br />

kalkt›¤›n› varsayan ve ilk deneyim olmas› nedeniyle sosyalist kuruculukta<br />

yap›lan hata, yanl›fl ve yan›lg›lar› sosyalizmin “kötü”lü¤üne mal eden<br />

mant›k, sosyalist gerçekçili¤in de belirli sorunlar› olabilece¤ini ve bir geliflim<br />

-devrimci de¤iflim-dönüflüm- içerisinde oldu¤unu görmezden gelir.<br />

Böyleleri bilimsel yöntemi kullanamaz; tarihsel, sosyal, kültürel olay, olgu,<br />

süreç ve verileri yerli yerine koyamaz. Akl›nca 1934 Yazarlar Kongresi<br />

ve Jdanov’dan yap›lan eklektik al›nt›larla sosyalist gerçekçili¤i dondurur!<br />

Bu ölü diyalektik “yöntem” üzerinden sosyalist gerçekçili¤e tariz oku<br />

at›l›r! Ama bu ç›rp›n›fllar boflunad›r. S›n›f mücadelesinin vazgeçilmez bir<br />

bilefleni olan Marksist sanat-estetikçileri bu türden çabalara çoktan gerekli<br />

cevaplar› vermifltir. Buna karfl›n iflçi s›n›f› hareketiyle sosyalist hareketin<br />

buluflup bütünleflemedi¤i ve böylelikle Proleter Devrimci Kurum ve<br />

Araç’lar›m›z›n üretilemedi¤i dönemlerde baz› mevzilerimizi kaybetti¤imiz<br />

bir gerçekliktir. Fakat bu geçici bir durumdur; birleflik, güçlü, güvenilir<br />

ve donan›ml› Kurum ve Araç’lar›m›z iflbafl› yapt›¤›nda mutlaka afl›lacakt›r.<br />

Her türden devrimci disiplin d›fl›, “moda” sanat ak›mlar›n›n Sol ad›-<br />

na(!) piyasaland›¤› ve kol gezdi¤i bir ülkede “devrimci-sosyalist-marksist”<br />

iddialar›m›z›n sosyal pratikte yeniden s›nand›¤›n› görüyoruz. Bilimler<br />

Akademisi, Enstitü, Bilim Kurulu ve Bilim ‹flçilerinin henüz iflbafl›<br />

yapamad›¤› koflullarda Sosyalist Gerçekçilik sanat ak›m›n›n pek çok düflman›n›n<br />

olmas› do¤ald›r. Ayn› zamanda sosyalist gerçekçilik ad›na pek<br />

çok hatalar›n yap›lmas›n› da do¤al karfl›l›yoruz. Burjuvazinin çok yönlü<br />

kuflatmas› alt›nda aya¤›n› sa¤lamca yere basmayan bir s›n›f hareketi nas›l<br />

yenilgiye aday ise, gerçekçi olmayan bir sosyalist sanat anlay›fl› da geliflme<br />

gösteremeyecek, burjuva ve küçükburjuvazinin kulvarlar›nda tökezlenip<br />

kalacakt›r.<br />

Gericili¤in geçici egemenli¤i dönemlerinde sosyalist gerçekçili¤e,<br />

sosyalizme sövmeyi ifl edinenler tarla faresi gibi sakland›klar› delikten her<br />

f›rsatta tekrar ç›karlar. Hayat ve mücadele gecikmeden karfl›t› yarat›r. Yaratmaktad›r.<br />

Gün gelir; egemenlerin diktatörlü¤ü de, kendini sömürücülerin<br />

sevici kollar›na atanlar›n da saltanat› y›k›l›r…<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>-Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi; burjuva ve küçükburjuva<br />

solcu sanat ak›mlar›n›n yapt›¤› tahribat› gidermek için uzun erimli,<br />

soluklu, gerekli bir mevziiyi tutmaktad›r. Bu yoldaki çabalara hem mütevaz›<br />

bir katk› getirmeyi amaçlamakta hem de eskimifl-afl›nm›fl-afl›lm›fl<br />

olan› y›k›c› ve yeniden üretimi özendirici-yap›c› çabalar›n güçlenmesi için<br />

yay›mlanmaktad›r.<br />

✩<br />

6


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bu say›m›zda yer alan ve yukar›daki anlat›m› farkl› bir bak›fl aç›s›yla<br />

tart›flan “meflhur” Toplumcu Gerçekçili¤in Kaynaklar› kitab›n›n yazar›<br />

Ahmet Oktay üzerine S›rr› Öztürk’ün kaleme ald›¤› “<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika<br />

Bütünselli¤i Ba¤lam›nda Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi”<br />

yaz›s›n›n söylediklerimizi tamamlayaca¤›n› hat›rlatmak isteriz.<br />

Dergi’mizin her say›s›nda ön kapa¤a bir resim koyuyoruz. Bu say›m›zda<br />

da 1907 y›l›nda Van belediye baflkan›, 1915 Van Ermeni direniflinin önderlerinden<br />

ve 1935 y›l›nda sosyalist Ermenistan’da halk sanatç›s› seçilen<br />

ressam Panos Terlemezyan’›n 1917’de yapt›¤› de¤irmencileri anlatan bir<br />

resmini seçtik. De¤irmenciler kaliteli bir un üretmek için ne yapaca¤›n› biliyor,<br />

hassas bir ölçüyle bu¤day koyuyor de¤irmen tafl›na, ayn› titizlikle<br />

bu¤day ve su ayar›n› yap›yor… De¤irmenci, deneyimlerinden ç›kard›¤›<br />

derslerle biliyor ki “Un ö¤ütmeyen de¤irmen tafllar› birbirini yer.”<br />

Ve son olarak Dergi’mizin bir de¤irmen misali hayat› kucaklamas› -<br />

yani un ö¤ütmesi- siz okuyucular›m›z›n kar›nca karar›nca iflli¤imize bu¤day<br />

tafl›mas›yla daha da güçlü olacakt›r.<br />

5. Say›m›zda buluflmak üzere…<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi<br />

7


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

DEV‹N‹M<br />

her fley bitti dedikleri yerde<br />

biz vurduk topra¤a çapay› h›rsla<br />

al›nterimizle sulad›k derindeki kökleri<br />

dikenler kanatt› yal›n ayaklar›m›z›<br />

bast›¤›m›z nadasl› arazi k›z›l bir floseye döndü<br />

karfl›dan esen amans›z f›rt›na<br />

y›kt› içimizden donan›ms›z birço¤unu<br />

hat›ralar›n› kufland›k dökülenlerin<br />

çald›k k›l›çlar›m›z› rüzgâra karfl›<br />

gö¤sümüzde aç›lan her yaradan<br />

all› turnalar süzüldü günefle do¤ru<br />

soluk solu¤a t›rman›rken tarih yokuflunu<br />

sa¤ kalanlar›m›z eflitsiz muharebeden<br />

çevrildik beton ve demirden hücrelerle<br />

flimdi sab›r örüp s›n›r eritmekteyiz<br />

irade kazan›nda<br />

eriflmek için ateflten nehirlere<br />

Turgay Ulu<br />

29 Haziran 2010<br />

8


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

As›m Gönen<br />

<strong>Sanat</strong>ta Devrim Devrimde <strong>Sanat</strong><br />

Toplumda yap›sal köklü de¤iflim ortam›n›n bir maddî yönü, bir de bunun<br />

manevî yans›mas› vard›r. Anlafl›laca¤› üzere manevî yans›ma teorik<br />

de¤erler toplam›n›n yan› s›ra, sanatsal ve kültürel alanlar› da içine al›r.<br />

Maddî yön pratikle ilgili olarak de¤iflimin kendisi, yaflam›n iflleyiflidir.<br />

Üretimin ve paylafl›m›n, ona yön veren s›n›f›n istek ve ihtiyaçlar› do¤rultusunda<br />

ald›¤› son biçimdir. Biri zihinsel alanla, di¤eri do¤rudan yaflam ve<br />

yaflam mücadelesiyle ilgilidir. ‹kisi bir bedenin iki aya¤›d›r ve birbirlerini<br />

tamamlayarak o bedenin ayakta durmas›n› sa¤larlar. Karfl›l›kl› birbirlerine<br />

katk› sa¤larlar. Biri ötekini, öteki berikini gelifltirir.<br />

Bu noktada ifl hayat› ve ekonomik yaflam yeni bir yap›ya bürünür.<br />

Devrim öncesi tasarlananlar, devrim sonras› pratik olarak uygulanmaya<br />

konur. Eski üretim biçimi ve iliflkileri can çekiflir duruma gelip, toplum<br />

ihtiyaçlar›na cevap veremez olunca, toplumun bu durumuna toplumsal<br />

muhalif gücü, iflçi s›n›f› ve emekçi kitleler, yeniyi kurma mücadelesine girer.<br />

Eskinin yerine yeni yaflayacak duruma gelince de, eskiyi y›k›p yerine<br />

yeniyi geçirirler. Yaflamdaki bu köklü devrimci de¤iflim ve dönüflüm gerçekleflmeden,<br />

ama yeninin gelmekte oldu¤u ufukta görününce, bunun manevî<br />

yans›mas› maddî yaflamla birlikte kendini hissettirmeye bafllar. Siyasal,<br />

sanatsal, kültürel üstyap› altyap›n›n yeni biçiminin nas›l olmas› gerekti¤ini<br />

çözmeye bafllay›nca, kendini ondan önce gelifltirir, üstyap›da yerini<br />

almaya bafllar. Dikkat edilirse devrimci sanat her zaman devrimden önce<br />

toplum bünyesinde yerini alm›flt›r. Elbette devrimci ideoloji, devrimci siyaset,<br />

ilerici kültür buna dâhildir. Hemen de¤inelim. S›n›f mücadelesi<br />

ekonomik yaflamda kendini ne kadar hissettirirse, bu üstyap›da, yani düflünsel<br />

alanda da kendini o kadar hissettirir. Tekelci kapitalist egemen kesimin<br />

oluflturdu¤u üretim, mülkiyet ve paylafl›m biçimine karfl› mücadele,<br />

ideolojik, sanatsal, kültürel alanda da yerini al›r. Eskinin yerine yeni orada<br />

da karfl›t›n› saf d›fl› etmek için sahneye ç›kar.<br />

‹flte bu ortamda devrim sanat›, sanat da devrimi güçlü bir biçimde etkiler,<br />

birbirine katk› sunar, birbirini tamamlar. Toplumun dinamik üretici<br />

güçler kesimi yüzlerce y›ll›k karanl›k, bask›, zulüm ortam›ndan kurtulman›n<br />

heyecan ve coflkusu ile çalkalanmaya bafllar. Yaflam›n iflleyifl biçiminden<br />

insanl›k ad›na rahats›zl›k duyan bilim insanlar›, sanatç›lar, ayd›nlar ifl-<br />

9


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

çi s›n›f› hareketi ve devrimci hareket ile birleflip, bütünleflirler. <strong>Sanat</strong>ç›lar<br />

eskinin ve yeni bir yaflama geçiflin yaln›zca aynas› de¤il, sorunlar›n, çözümün<br />

ve çözücü gücün de estetik aç›dan ifade edicisi olurlar. Yaflamdaki<br />

küçük ilerleme ve de¤iflimler, sanattaki küçük ilerleme ve de¤iflimlere, yaflamdaki<br />

köklü de¤iflimler, sanattaki köklü de¤iflim ve büyük ilerlemelere<br />

neden olur. Görüldü¤ü üzere sanat ve yaflam›n birbirini etkilemesinde<br />

hangisinin daha birincil oldu¤u sorusuna verilecek cevap, yaflamsal ilerleme<br />

ve s›çramalar›n daha önde oldu¤udur. Ama sanat›n yaflamdaki geliflmelerin,<br />

de¤iflim ve dönüflümlerin en büyük destekçisi oldu¤unu gözden<br />

kaç›rmamak kofluluyla. <strong>Sanat</strong>› yaflam mücadelesinden kopararak yenilik<br />

ve yeni ak›m pefline takanlar, asla sanattaki yenili¤in öncüsü olamazlar.<br />

Gerçek sanatç› gelmekte olan yeni yaflam›n heyecan ve coflkusu içinde oldu¤u<br />

için, ayn› ruh hali ve somut görüntü, sanat›n›n hem özünü hem biçimini<br />

oluflturur. ‹flte bu yeni yaflam›n yeni sanat›d›r. Buna dayal› olmayan<br />

yenilikler, uydurma yeniliklerdir. Baflta iflçi s›n›f› olmak üzere toplumun<br />

de¤iflimden yana bütün dinamik güçlerinin ruhunu bu de¤iflime ayak uyduran<br />

sanat belirler, ya da belirleyicilerin en önemlilerinden biri olur. Ruhu<br />

bu lezzetle yo¤rulan insan›n, bu lezzetin gösterdi¤i hedeften etkilenmemesi<br />

mümkün de¤ildir. T›pk› karanl›kta yolunu flafl›ran insan›n eline verilen<br />

bir günefltir o. Karanl›kta günefle ihtiyac› olana günefl yol arkadafl›,<br />

onun yol göstericisi olacakt›r.<br />

‹ster yaflam› de¤ifltirme, dönüfltürme mücadelesi olsun, ister siyaset,<br />

sanat, bilim alan› olsun; bunlardan birini u¤rafl alan› olarak seçen kifli, seçti¤i<br />

alan üzerinde di¤erlerinin etkisinden kendini soyutlarsa baflar›l› olamaz.<br />

Tam baflar›n›n yan›nda yar›m baflar›n›n hükmü yoktur. Yani bir alan<br />

ile di¤er alanlar›n ba¤lant›lar›n› kuran ile kurmayan›n kendi çal›flma alanlar›nda<br />

ayn› baflar›y› göstermesi mümkün de¤ildir. <strong>Sanat</strong>ç›n›n devrimci<br />

ideoloji ile yo¤rulmas›, duygu yo¤unlu¤unu nas›l en verimli duruma getiriyorsa,<br />

ayn› ruh yo¤unlu¤uyla yap›lan sanat da devrimin dinamik güçlerine<br />

önemli katk›lar sunar. Toplumun bilinçlenmesini h›zland›rd›¤› gibi,<br />

insan›n baflka insana ac› çektirmeyecek ruhsal yap› ve kiflili¤e bürünmesini<br />

sa¤lar. ‹nsan› ve giderek toplumu olumlu yönde de¤ifltirip dönüfltürür.<br />

T›pk› yaflam›n olumlu yönde de¤iflip dönüflmesi gibi. Gerçekçi sanat insandaki<br />

ve toplumdaki kabal›¤›, barbarl›¤› yontar. Onun için gerçekçi sanat<br />

faflizmin bafl düflmanlar›ndan biridir. Karfl›t olarak faflizm de gerçekçi<br />

sanat›n bafl düflmanlar›ndan biridir. Gerçekçi sanatla yo¤rulan insan, sanattaki<br />

güzelliklerle ve ideoloji ile yo¤rulan insand›r. Gerçekçi sanattaki<br />

güzellik ve düflüncelerle yo¤rulan insan genel olarak ne topluma, ne do¤aya,<br />

ne insana, ne de baflka canl›lara zarar verir. S›n›fl› toplumun uzlaflmaz<br />

çeliflkilerinin üretti¤i bütün çirkinliklerin insana verdi¤i zarara da ilgisiz<br />

ve duyars›z kalamaz. Gerçekçi sanat toplumsal geliflme ve ilerlemenin,<br />

toplumsal e¤itimin baflö¤retmenlerinden biridir. Yani Yunus Emre’yi,<br />

Shakespeare’i, Goethe’yi, Gorki’yi, Nâz›m’›, Tolstoy’u okuyan, insan ola-<br />

10


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

rak onlar›n tümü olur. De¤iflir, dönüflür, incelir, güzellik duygular›yla donan›r<br />

ve çirkinlikle yan yana yaflayamaz, onunla mücadele etmek zorunda<br />

kal›r.<br />

Gerçekçi sanat birinci derecede e¤lendirici, oyalay›c›, tat verici de¤il,<br />

e¤itici, de¤ifltirici ve dönüfltürücüdür. <strong>Sanat</strong> yeni yaflama geçiflin, yeni yaflam›n<br />

ve yeni insan›n oluflumunun olmazsa olmaz›d›r.<br />

<strong>Sanat</strong>ta devrim denince, sanattaki köklü de¤iflim ve sanat›n d›fl›nda,<br />

yaflamda gerçekleflen devrim ve devrimci durumlar›n sanatlaflt›r›lmas›, sanatç›n›n<br />

kendine özgü sanat›yla onu flekillendirmesi, özlendirmesi akla gelir.<br />

Bu durum sanat›n ald›¤› yeni bir biçimdir. Yaflam nas›l eski yaflamdan<br />

farkl›ysa, gerçekçi sanat da eski sanattan farkl›d›r. Feodal yaflam›n statikleflmifl<br />

sanat biçimiyle, meselâ aruz ve hece ölçüsü s›n›rlanm›fll›¤›yla insan›n<br />

ve toplumun bütün alanlar›n› sarmalayan sosyalist devrim, sosyalist<br />

yaflam ve o duyarl›k tam ifade edilemez. Ayr›ca sömüren ve ezen s›n›fa<br />

hizmet eden sömüren ve ezen s›n›f sanat›n›n yerini, sömürüyü ve bütün ezme<br />

ezilme iliflkilerini ortadan kald›racak olan devrimci proletaryan›n tüm<br />

insanl›¤a ve insanl›¤›n kurtulufluna hizmet eden gerçekçi sanat› al›r. Yani<br />

eski biçimle yeni öz ifade edilemez. Yeni durum ve geliflme eski kal›plara,<br />

eski biçime s›¤maz. O müthifl duygu yo¤unlu¤u ve o gerçeklik için, yeni<br />

öz için, yeni bir biçim flartt›r. Yaflamdaki her türlü geliflme ve de¤iflim,<br />

sanattaki geliflme ve de¤iflimi paraleline al›r. Kendine denk düflen biçim<br />

ve içeri¤i yarat›r. Toplumdaki geliflme ayn› zamanda insan duygu ve düflüncelerindeki<br />

geliflme demektir. Toplumdaki geliflme, sanatta, duygu ve<br />

düflüncedeki geliflme iç içe oldu¤u için, birindeki geliflme ve de¤iflim di-<br />

¤erlerini de kendi bünyesine uygun hale getirmek zorundad›r ya da onlar<br />

da bu geliflmeye ayak uydurmak zorundad›rlar. Yani yaflamda devrim, sanatta<br />

devrimin, sanatta devrim de yaflamda devrimin infla edicisi olur.<br />

Devrimci durumu daha önce yaflam›fl toplumlar›n sanat ve kültürü<br />

devrimci duruma sonradan giren toplumlar›n mücadelesine katk› ve deneyim<br />

sunar. Hatalar› azalt›r. Devrimde sanat›n yerini yeteri kadar önemsemeyen<br />

ve sanattan birazc›k bile kopuk olan kadrolar ve kifliler, asla devrimin<br />

önderi olamazlar. Yanl›fl kararlar›n ve buna ba¤l› olarak da büyük felaketlerin<br />

sebebi olurlar. Burada flu noktay› açmakda yarar var. Devrimci<br />

durumu daha önce yaflam›fl toplumlar›n bu devrime denk düflen sanat›n›, o<br />

dönemindeki yaflam mücadelesinden kopararak, ayn› zamanda kendi sanat›n›<br />

da kendi toplumundaki yaflam mücadelesinden kopararak o sanata öykünenlerin<br />

sanat› asla kal›c› olmaz. Bin sekiz yüzlü, bin dokuz yüzlü y›llar›n<br />

Fransa sanat›na öykünen “ikinci yeni” ve di¤erleri buna aç›k örnektir.<br />

Toplumda ne Tanp›nar’›n esamisi var ne Ahmet Haflim’in ne de “ikinci<br />

yeni”cilerin. Onlar genel olarak insanl›k kültür ve sanat›yla yo¤rularak<br />

yüzlerini kendi toplamlar›n›n yaflam mücadelesine dönecekleri yerde,<br />

Fransa fliirine öykündüler. fiiiri bir aya¤› üzerinde infla etmeye çal›flt›lar,<br />

fliiri özünden, fliiri ruhundan kopard›lar.<br />

11


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Her toplumsal yap›n›n ve yaflamsal düzeyin kendine göreli¤i vard›r.<br />

<strong>Sanat</strong> toplumun bu düzeyiyle uygunluk içindedir. Devrim sürecini yaflam›fl<br />

toplumlarda devrimci durumun aynas› olan sanat ürünleri, devrimci<br />

duruma giren toplumlar›n mücadelesine katk› sunar. Devrimci durumu yaflam›fl<br />

toplumlar›n devrimci sanat ürünleri, devrimci duruma yeni giren<br />

toplumlarda, devrimin hangi aflamada oldu¤unun anlafl›lmas›n› ve kendi<br />

toplumsal durumlar›yla k›yaslama yap›lmas›n› sa¤larlar. Bu k›yaslamadan<br />

yoksun olan bir kolektif önderlik do¤ru pratikler koyamaz. Bu durumda<br />

her devrimci kendi toplumundan bafllayarak tüm zamanlar›n sanatsal ve<br />

kültürel birikimi ile yo¤rulmal›d›r. Bu olanaktan kendini yoksun b›rakmak,<br />

ya da bu alana yar›m yamalak ilgi göstermek, yar›m hekim olmakt›r.<br />

Unutulmamal› ki yar›m imam dinden yar›m hekim candan edermifl.<br />

<strong>Sanat</strong> eserlerinin ayr›nt›lar› kaç›rmadan belle¤e kaz›y›c›l›k özelli¤i,<br />

bilim eserlerine göre daha etkilidir. Bilim eserlerini incelerken kifli ayr›nt›lar›<br />

kaç›rabilir. <strong>Sanat</strong> eserleri kifliyi öylesine dikkatli duruma getirir, öylesine<br />

kendine ba¤lar ki, okuyucuya hiçbir ayr›nt›y› kaç›rma f›rsat› vermez.<br />

Bin dokuz yüz yetmiflli y›llard›. Gençlik önderlerinden biri bir sohbet<br />

s›ras›nda: “Teoride okuyoruz, araflt›r›yoruz, inceliyoruz, prati¤e indirgeyince<br />

tutmuyor,” demiflti. Tutmayan, onlar›n öncülü¤ündeki devrimci mücadeleye<br />

iflçi s›n›f›n›n ve emekçi halk›n yeteri düzeyde kat›lmamas› ve<br />

devrimin gerçekleflmemesiydi. Elbette yo¤un bir çaba vard›. Gazete ç›karma,<br />

dergi, broflür, bildiri, toplant›, yürüyüfller, sokak eylemleri vs. yo¤un<br />

biçimde devam ediyordu. Ama iflçi s›n›f› ve emekçi halk devrim yapma<br />

mücadelesine beklenilen biçimde girmiyor, sonuca ulafl›lam›yordu. O<br />

gence göre demek ki önderlik teorik olarak hata yap›yor, emekçi halk›<br />

devrim yapmaya götürecek olan fley bulunam›yordu. Önderlik teoriyi s›-<br />

n›flar savafl›m›n›n ihtiyaçlar›ndan ve içerisinden do¤ru olufltursa ve uygulasa,<br />

prati¤in ihtiyaçlar›na cevap verebilecek, prati¤in önünü açabilecek<br />

bir k›lavuz olarak üretilirse, pratik olarak sonuca ulafl›l›rd›/pratikte karfl›-<br />

l›¤›n› bulurdu. Bir musibet bin dokuz yüz seksenlerde bu döngünün anlafl›lmas›n›<br />

sa¤lad›. Eksiklik ve de¤erlendirme yanl›fl› daha iyi anlafl›ld›.<br />

Kendi toplumundan bafllayarak bütün toplumlar›n ve bütün zamanlar›n<br />

sanat eserleriyle yo¤rulmayan önderlik, yaflam› de¤ifltirme mücadelesinde<br />

ve verdi¤i kararlarda ustalaflamaz, baflar›l› olamaz. <strong>Sanat</strong>›n katk›s›ndan<br />

yoksun olan toplum, kifli ve önderlikler, sanat›n katk›s›ndan yoksun<br />

olmayan toplum, kifli ve önderlikler karfl›s›nda geri düflmekten kurtulamazlar.<br />

Zola ve Germinal, Tolstoy ve Dirilifl örneklemeye uygun iki eser<br />

ve sanatç›lar. Bu iki eser de devrim öncesi yoksul köylülü¤ün ve iflçilerin<br />

içinde bulunduklar› durumu, karfl›t güçlerdeki çürümüfllü¤ü gerçekçi aç›-<br />

dan sergileyen eserler. Daha da önemlisi s›n›flar aras› çeliflkinin derecesini<br />

veren eserler. S›n›flar aras› çeliflkinin derecesini ölçme konusunda insan›<br />

ustalaflt›ran eserler yani. Kendi toplumundaki devrimci koflullarla, o<br />

12


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

eserlerin geçti¤i toplamdaki koflullar› k›yaslayarak, do¤ru pratikler uygulama<br />

konusunda insan›n ufkunu geniflleten eserler ayn› zamanda. Çeliflkinin<br />

hangi derecesinde emekçiler hangi tavr› koyarlar? Bunu belirleme aç›-<br />

s›ndan iflçi s›n›f›na ve ayn› zamanda iflçi s›n›f›n›n önderli¤ine deneyim kazand›ran,<br />

geçmifl mücadele yaflant›lar›n›n günümüze ›fl›k tutan aynalar›.<br />

Silahlar iflçi eylemlerinde iflçilerin üzerine çevrilmifl. Öndekiler vurulup<br />

düflüyor. Arkadan gelenler arkadafllar›n›n cesetleri üzerinden aflarak, silahlar›n<br />

üzerine yürüyorlar. Hapishaneler dolup tafl›yor, ya da insanlar oralarda<br />

k›r›l›yorlar. Yaflam urbas› öylesine s›k›yor ki bedeni, o urbay› ç›kar›p<br />

atmak, bütün bask› ve fliddete ra¤men zorunluluk haline gelmifl. ‹nsanl›k<br />

bir yerden bir yere do¤ru gidiyor ve siz o eseri okurken bu yaflam mümkün<br />

de¤il böyle gitmez diyorsunuz. ‹flte o anda dönüp kendi toplum yaflam›n›za<br />

bak›yorsunuz. Yoksul köylülü¤ün ayaklar›, çar›klar› içerisinde rahat.<br />

‹flçi pazara gidebiliyor, yumurtas›n›, so¤an›n› patatesini, ›spana¤›n›,<br />

bulgurunu, patatesini alabiliyor. Böyle yaflamaya devam m›, yoksa bu yaflam›<br />

riske atarak daha iyi bir yaflam için yaflam› köklü bir biçimde de¤ifltirme<br />

mücadelesi mi? Anl›yorsunuz. O flimdilik var olan yaflam› tercih<br />

edecek, elindeki yaflam› riske atmayacak. O zaman usta önderlik o koflullarda<br />

ne yap›lmas› gerekirse onun mücadelesini getiriyor önlerine. O koflullarda<br />

baflar›lmayacak, o mücadeleye girilmeyecek olan› de¤il. ‹flte bu<br />

ustal›¤› sanat eseri kazand›r›yor okuyucuya.<br />

Bugün iflçilerin sendikal örgütlenme mücadelesinde bile, sendikac›y›<br />

görünce ondan ürkmelerinin nedenleri aras›nda, benim asgari ücretimi<br />

tehlikeye atma anlay›fl›n›n pay› yok diyebilir miyiz? O iflçinin ruhuna inememenin<br />

pay› yok diyebilir miyiz?<br />

Çeliflkinin insan etindeki ve ruhundaki keskinlik derecesi, ihtiyaç haline<br />

gelenin de mücadeleye girme aç›s›ndan belirleyicisi oluyor. Bir havuz<br />

düflünelim. Havuzun d›fl›nda y›lanlar, ç›yanlar, kaplanlar var. Havuzdaki<br />

su durmadan ›s›n›yor ve siz o havuzda o suyun içinde yafl›yorsunuz. Havuzdaki<br />

suyun s›cakl›k derecesi otuz iken d›flar› ç›kmay› göze alam›yorsunuz,<br />

alm›yorsunuz. Havuzdan ç›kmak için önderlik ne yaparsa yaps›n, havuzda<br />

yaflayan, bu yaflam› riske atm›yor. Tercihini havuzda yaflamaktan<br />

yana kullan›yor ama su ›s›nmaya devam ediyor. Önderlik de suyun ›s›nd›-<br />

¤› dereceye göre mücadele yöntemleri uyguluyor. Varsa havuza bir parça<br />

buz koyulmas›n›, ateflin odununun k›s›lmas›n› sa¤l›yor vs. Tüm çabalara<br />

karfl›n suyun s›cakl›k derecesi süreç, mücadele ve mücadele deneyimleri<br />

içinde elli dereceye ç›k›yor. Art›k bu s›cakl›kta havuzda yaflamak mümkün<br />

de¤ildir. Havuzda yaflayanlar güçlerini birlefltirerek d›flar›daki riski<br />

göze al›p, havuzdan ç›kmak zorundad›rlar. Bu riski göze almak zorunluluk<br />

haline gelmifltir. Okudu¤unuz eserden bafl›n›z› kald›r›p bin dokuz yüz<br />

yetmifllerin Türkiye toplumuna bir bak›n. O toplum o havuzdan ç›k›p d›-<br />

flar›daki tehlikeyi göze al›r m›yd›? O zaman o üniversite gencinin teoride<br />

tutmuyor dedi¤i fleyi yeteri kadar sanat ürünleriyle içli d›fll› olsayd›, ken-<br />

13


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

disi de anlard› ve geçmiflteki yanl›fllar ve sebep oldu¤u ac›lar o boyutlarda<br />

olmazd›.<br />

Yaflam› de¤ifltirme ve dönüfltürme mücadelesi için bilim eserlerini<br />

okumak, araflt›rmak ne kadar önemli ise, mücadelenin öbür aya¤› olarak<br />

gerçekçi sanat eserlerini okumak da bu yüzden o kadar önemlidir. Yani sanat<br />

eseri çeliflkinin derecesini ölçme aç›s›ndan okuyucuya ustal›k kazand›-<br />

r›r. Çünkü bu çeliflkiyi ölçmenin aleti yoktur. Suyun kaynama ve donma<br />

noktas›nda bir derece ne kadar önemliyse, çeliflkinin derecesini bilmek de<br />

toplumsal mücadele aç›s›ndan o derece önemlidir. Gerçekçi sanat ve bilim<br />

ikilisiyle yo¤rulan beyin, usta beyindir. Ne zaman neyin yap›l›p, neyin yap›lmayaca¤›<br />

ve buna uygun pratikler konusunda yan›lmayan beyindir. O<br />

beyin o anda yap›lamayacak fleyin, o anda yap›lacak yan›lg›s›na düflmeyen<br />

beyindir. Çünkü yüz derece içinde, derecenin nerede oldu¤unu bir derece<br />

bile yan›lmadan görme ustal›¤›na ulaflm›flt›r. Toplumun hangi derecede<br />

hangi eylem riskini göze ald›¤›n› bilir ve o koflullara uygun düflen pratiklere<br />

önderlik eder. “Dün erkendi, yar›n geç, ille bugün,” dedirten zaman›<br />

ve çeliflkinin durumunu böylesine ustal›kla ölçebilmenin alt›nda Tolstoy,<br />

Çerniflevski, Gorki gibi yazarlar›n eserlerinin oldu¤unu kimse görmezden<br />

gelemez.<br />

‹nsanl›k nice kültür birikiminin üzerinde yücelmektedir. O kültür birikiminin<br />

üzerinde duran, üzerinde durdu¤u birikimi yeterince kavramazsa,<br />

o birikimin üzerine yeni tu¤lalar koyamaz. fiimdi iki sanat eserinin baflka<br />

aç›dan katk›lar› geldi akl›ma. Naz›m Hikmet’in ‹van ‹vanoviç Var m›yd›?<br />

Yok muydu? adl› eseri kas›tl› olarak yanl›fl yorumlan›yor. Gerçek flu ki,<br />

ömrünü insan›n insan› sömürmedi¤i ve ezmedi¤i bir yaflama adam›fl bir<br />

flairin, böyle bir yaflam elde edildikten sonra, toplum içinde geriye dönüflün<br />

ad›mlar›n› gördükçe, yazar› olarak üzülen ve bu duruma ›fl›k tutan bir<br />

eser bu. Yeni bir yaflam kuran iflçi s›n›f›na bu ortam içerisinde geriye dönüflün<br />

sinsi biçimde geliflmesini göstermeye çal›flan eseri Nâz›m ellili y›llar›n<br />

ortalar›nda tamamlam›fl. Sosyalist Sovyetler Birli¤i’nde geriye dönüflü<br />

gören, sosyalist devrimi gerçeklefltirecek olan toplumlara da tehlike<br />

karfl›s›nda afl› görevi görecek olan bir eser yani. ‹van ‹vanoviç göreve bafllad›¤›nda<br />

dürüst bir bürokrat. Bürokratl›¤›n verdi¤i toplumsal olanaklar›<br />

giderek kendi olanaklar›na çevirme hastal›¤› demek daha do¤ru. Sosyalizm<br />

için olumlu bir insan›n bile, masa bafl›n›n hem maddî hem manevî<br />

olanaklar› karfl›s›nda o yeni yaflam› çürütmenin nas›l önemli bir mikrobu<br />

olabilece¤inin ipuçlar›n› yaflamdan alarak veriyor Nâz›m. Devrimi gerçeklefltiren,<br />

sosyalizmi kuran ve infla etmeye çal›flan s›n›f›n siyasal uyan›kl›¤›<br />

ve e¤itici özelli¤i o masa bafl›na ulaflmazsa, oradan bafllayan çürümenin,<br />

toplumu da nas›l çürütmeye bafllayaca¤›n›n aynas›. Bir vücudun bir hastal›¤a<br />

karfl› uyan›k olmas›n›n etkileyici uyaran›. Küçümsenir bir katk› m›?<br />

‹van ‹vanoviç asl›nda bir hastal›k. Toplumsal denetimin kiflilere bulaflacak<br />

böyle bir mikroba karfl› önemini gözler önüne seriyor. Sosyalist yaflamda<br />

14


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

sorunlar›n çözümünde yukar›dan verilen emirlerin ve çaban›n yan›nda, tabandaki<br />

insan› etkili, becerili ve geliflkin k›lman›n gereklerini hissettiriyor<br />

okuyana.<br />

Ayn› olgu Gladkov’un Fabrika adl› eserinde de ciddî biçimde ifllenmifl.<br />

Bin dokuz yüz yirmili y›llardaki Badin’in bin dokuz yüz altm›fllarda<br />

nas›l ‹van ‹vanoviç’e dönüfltü¤ünü anlamam›z› sa¤l›yor. Anlamam›zdan<br />

öte, sosyalist yaflam›n tarlas›nda, tarlan›n nas›l asalak otlarla bozulmaya<br />

bafllad›¤›n› sergiliyor. Devrimin en ateflli an›nda bile, devrim a¤as› olma<br />

hastal›¤›n›n, ç›karc›l›¤› bünyesinde hastal›k haline yeniden getirecek olanlar›n<br />

bu hastal›¤a yakalanmalar›, haz›rl›ks›z yakal›yor sosyalizmi. Seçilenin,<br />

seçildikten sonra içine düflen kurt karfl›s›nda, hem kendisinin, hem de<br />

toplumun önlemsiz olmamas› gerekti¤ini koyuyor önümüze.<br />

Evet, bunca kültür birikimine sahip insanl›k-iflçi s›n›f› ve emekçiler<br />

elbette bu mirastan yararlanarak yeryüzünden sömürüyü, bütün ezme ezilme<br />

iliflkilerini, gerici üretim, ç›karc› paylafl›m düzenini kald›racakt›r. Bunca<br />

gerçekçi sanat eseri, bilimsel çal›flmalar, kültür birikimi bofluna olmam›fl<br />

olacakt›r. Yeter ki ne zaman, hangi araçlarla, ne yap›laca¤›n›n ustal›-<br />

¤›na eriflilmifl olunsun.<br />

Elbette yeni bir yaflam için gerçekçi sanat, gerçekçi sanat için yeni bir<br />

yaflam›n kapsam› bu de¤indiklerimle s›n›rl› de¤il. Gerçekçi sanat›n önemini<br />

ivedilikle önemli buldu¤um bu kesitiyle irdelemeye çal›flt›m. Kendisini<br />

ilerici diye de¤erlendiren ve bu u¤urda çaba gösteren pek çok insan›n sanata<br />

ilgisiz bakt›¤›n›, önemini kavramad›¤›n›, en az›ndan izledi¤im etkinliklerden<br />

biliyorum. Gerçekçi sanattan kopuk insan›n ve insanl›¤›n kabal›ktan,<br />

barbarl›ktan kurtulamayaca¤› aç›k, görünen bir gerçeklik. Ayr›ca<br />

devrimde gerçekçi sanat›n önemi ve devrime katk›s› yine bunlarla s›n›rl›<br />

de¤il. ‹nsan›, giderek toplumu de¤ifltirme, dönüfltürme, etkin k›lma, bilinçlendirme,<br />

örgütlenmesine, s›n›f›yla bütünleflmesine katk›, kendine güven,<br />

yard›mlaflma, dayan›flma, ça¤›n insan› olma, gerçekçi sanat olmadan olmayacak<br />

de¤erler toplam›.<br />

15


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Turgay Ulu<br />

Edebiyatta Durum<br />

Edebiyat, her dönem toplumun flekillendirilmesinde ya da dönüfltürülmesinde<br />

önemli bir rol oynam›flt›r. Edebiyat, toplumsal de¤iflimlerde; gelece¤in<br />

toplumunda ortaya ç›kacak olan insan tiplemelerinin ipucunu önceden<br />

haber verir. Ayn› zamanda, yeni üretim tarz› ve üretim iliflkilerine<br />

uygun olarak geliflecek olan insan tiplerini edebiyat önceden oluflturmaya<br />

bafllar. De¤iflen üretim iliflkileri ve toplumsal biçimler de kendilerine uygun<br />

edebiyat türünün oluflmas›na yol açar.<br />

Hâkim s›n›f iktidar›n›n tahlili ve elefltirisi üzerinden kendisini var eder<br />

edebiyat. Sömürücü iktidarlara methiye dizen bir edebiyat›n kal›c›l›¤›<br />

yoktur, etik ve estetik nitelikleri yoktur. Geçici bir süre için yükselen de-<br />

¤er haline getirilse bile, çürümeyi estetize eden edebiyat›n, uzun vade içinde<br />

muteber olma flans› yoktur.<br />

Sorunsal› olmayan edebiyat, bofllukta sallanan bir balondan öteye anlam<br />

tafl›maz. Baflka insanlara mesaj iletmek gibi bir ifllevi olan sanatsal faaliyetin<br />

toplumdan ba¤›ms›z olmas› mümkün de¤ildir. ‹flin içine toplum<br />

girdi¤i zaman da edebiyat›n bir sorunsal› olmas› zorunlulu¤u kendili¤inden<br />

ortaya ç›kar.<br />

Kapitalizmin geliflmesi ayn› zamanda pazar›n ortaya ç›kmas› ve ba¤lant›l›<br />

olarak, uluslaflman›n oluflmas›yla birlikte olmufltur. Edebiyatta da<br />

bireyin ortaya ç›kmas›, kapitalizmin geliflmesiyle ilgili bir durumdur. Kapitalizm<br />

öncesi edebiyat ikliminde topluluklar vard›r. Kapitalizmle birlikte<br />

birey karakterler oluflmaya bafllam›flt›r. Edebiyatta roman türünün oluflmas›n›n<br />

da kapitalizmle bafllad›¤› kabul edilir. Bu ba¤lamda, Don Kiflot<br />

roman›, bir geçifl döneminin roman›d›r. Kapitalizmin flafa¤›d›r. Don Kiflot’taki<br />

karakterler, hem feodalizmin son evrelerinin insan karakterini,<br />

hem de kapitalizmin oluflturaca¤› insan karakterlerini anlat›r. Don Kiflot’ta,<br />

gerçeklikle ütopya iç içe geçmifltir.<br />

Kapitalizm öncesi edebiyat, topluluklar›n do¤ayla mücadelesi, topluluklar›n<br />

birbirleriyle çeliflkileri veya var olmak için; soyunu devam ettirmek<br />

için toplulukta belli bir yaflam anlay›fl› oluflturma, toplulu¤u e¤itme<br />

ihtiyac›ndan ç›k›yordu. Bireylileflme henüz gerçekleflmemiflti. Bireyler ve<br />

tipler kapitalizm döneminde ve romanda ortaya ç›kmaya bafllad›. Kapitalizm<br />

öncesi edebiyat daha çok totem, din, töre vb. ile ilgiliydi. Bu inan›fl-<br />

16


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar için gerekli olan kurallar ve ahlak anlay›fllar›n› içeren bir edebiyatt›. Bireylerin<br />

bu topluluk kurallar›na uygun olarak flekillendirilmesi söz konusuydu.<br />

Edebiyat yaz›n›nda roman dedi¤imizde, hem kapitalizm hem de gerçekçilik<br />

gündeme gelir. Ayn› zamanda birey tiplemeleri gündeme gelir.<br />

Bireyin iç dünyas› gündeme gelir. Tolstoy ve Dostoyevski, gerçekçi edebiyatç›lard›.<br />

Tip oluflturma ve tiplerin iç dünyalar›n› çözümleme noktas›nda<br />

bu edebiyatç›lar çok güçlü eserler vermifllerdir.<br />

Kapitalizmin körükledi¤i proletarya devrimleri gündeme geldi¤inde,<br />

bu devrimi gerçeklefltirecek olan insan tipleri de edebiyatta yerlerini almaya<br />

bafllad›lar. Çerniflevski’nin Nas›l Yapmal› adl› roman›nda, sosyalist<br />

devrimleri gerçeklefltirecek olan insan tipine en çarp›c› prototip olan Rahmetov<br />

vard›r. Çerniflevski, Rahmetov’un baz› özelliklerini abartm›fl olsa<br />

da, devrimi gerçeklefltirebilecek olan insan tipinin nas›l olmas› gerekti¤inin<br />

resmini baflar›l› bir flekilde çizmifltir.<br />

Do¤al gerçekçiler ve gerçekçi edebiyatç›lar, olgular› oldu¤u gibi yans›t›yorlard›.<br />

Sosyalist gerçekçiler ise Rahmetov tiplemesinden de anlafl›ld›¤›<br />

gibi, yaln›zca mevcut gerçekli¤i yans›tmakla yetinmediler; ayn› zamanda<br />

mevcut gerçekçili¤in nas›l afl›lmas› gerekti¤ini ya da ideale uyan<br />

insan tipinin hangi özelliklere sahip olmas› gerekti¤ini anlatt›lar.<br />

Sosyalist gerçekçi edebiyatç›lar›n üretti¤i karakterler, sistemle çat›flan<br />

ve ayn› zamanda baflka bir sistemi infla etmeye çal›flan; kurulmak istenen<br />

sosyalist sistemin oluflturmak istedikleri tipleri kendi varl›klar›nda yans›-<br />

tan karakterlerdi.<br />

Edebiyatta Boflluk Dönemi Yaflan›yor<br />

Sosyalizm denemelerinin geçici geriye düflmesi sonras›nda, yaflam›n<br />

tüm alanlar›nda oldu¤u gibi edebiyatta da bir boflluk, hatta bir geriye düflme<br />

yaflanm›flt›r diyebiliriz. Bu durumu dile getiren yaln›zca sosyalistler<br />

de¤ildir. Nedenlerini farkl› olarak ifadelendirseler de, edebiyatta bir yüzeyselleflmenin<br />

yafland›¤›n› birçok ayd›n ve sanatç› dile getirmektedir.<br />

Tütün, Ve Çeli¤e Su Verildi, Ana vb. sosyalist gerçekçi edebiyat›n<br />

üretti¤i romanlarda; yaflam›n tüm iliflkileri ve tüm çeliflkileri ifllenmeye çal›fl›lm›flt›.<br />

Bu romanlarda, içinde bulunulan tarihsel dönemin iktisadî, sosyal,<br />

siyasal yap›s› göz önüne seriliyordu. Tüm bu maddî yaflam koflullar›-<br />

n›n ortaya ç›kard›¤› insan iliflkileri ve insan tipleri de göz önüne seriliyordu.<br />

Di¤er yandan bu koflullar›n içinde yaflayan, ama ayn› zamanda bu koflullar›<br />

de¤ifltirmek için mücadele içinde olan gelece¤in yeni insan›n›n da<br />

prototipi göz önüne seriliyordu. Bu romanlar› okuyan her devrim sempatizan›<br />

romanlardaki olumlu karakterleri kendisine model tip olarak seçiyor<br />

ve o romanlardaki kahramanlar gibi olmaya çal›fl›yordu. Hepimiz bu duygular›<br />

kendi yaflam›m›zdan biliyoruz. Bu eserleri okudu¤umuzda Rahme-<br />

S. C. F/2<br />

17


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

tov gibi olmay›, Pavel gibi olmay› istiyorduk. Yaflam›m›zda o karakterlerin<br />

yap›p ettiklerini uygulamaya çal›fl›rd›k. Tüm bu olgulardan hareket etti¤imizde,<br />

edebiyat›n toplumu flekillendirmede ne kadar etkili oldu¤unu<br />

görebiliyoruz.<br />

Geriye düflüfl sonras› üretilen edebiyat ürünlerini inceledi¤imizde ne<br />

görüyoruz? Sosyalist gerçekçi edebiyat›n ortaya koydu¤u tarz›n tam tersi<br />

ögeler görüyoruz. Düflüfl edebiyat›nda tüm yönleriyle gerçeklikten kopufl<br />

söz konusudur. Düflüfl edebiyat›nda her fley bofllukta durmaktad›r. Düflüfl<br />

edebiyat›nda karakterler belli bir toplumsal maddî koflullardan yal›t›kt›r.<br />

Bu karakterler bir zaman diliminin d›fl›nda varl›k bulmaktad›r. Karakterlerin<br />

içinde var oldu¤u bir mekân da yoktur.<br />

Düflüfl edebiyat›n›n karakterleri yazar›n; zaman, mekân, maddî koflullardan<br />

kopuk olarak tahayyülünde hareket etmektedir. Yazar›n hayal dünyas›nda<br />

oluflturdu¤u karakter, bir bofllu¤un içine b›rak›lmaktad›r. Boflluk<br />

içinde hareket eden karakterin davran›fllar›n›n nedenlerini anlamland›rmak<br />

olana¤› bulunmuyor.<br />

‹deolojik düflünmenin, s›n›f eksenli düflünmenin edebiyat› zay›flatt›¤›<br />

söylemi epeyce bir taraftar buldu. Ancak düflüfl edebiyat›nda sorunsal› olmayan<br />

karakterlerin hiçbir kal›c›l›¤› olmad›. Toplumlar›n belle¤inde yer<br />

eden bir karakter oluflmad›. Gündelik tüketim malzemeleri gibi, düflüfl<br />

edebiyat›n›n karakterleri de tüketildikten sonra toplumun belle¤inden k›sa<br />

sürede silinip gitmektedir. Rahmetov gibi ya da ‹nce Memed gibi toplumlar›n<br />

belle¤inde bir kal›c›l›k oluflturmamaktad›r.<br />

Düflüfl edebiyat›n›n boflluk içinde sallanmas›n›n di¤er bir nedeni de<br />

teknolojik ayg›tlar›n geliflmifl halinin insan›n yarar›na kullan›lm›yor olmas›d›r.<br />

Teknolojik ayg›tlar›n bir ideal do¤rultusunda kullan›lmamas›, insanlar›<br />

do¤adan ve toplumsal gerçeklikten kopar›p sanal bir alemin içine hapsetmektedir.<br />

Teknolojik ayg›tlar›n h›zla geliflti¤i dönem, ayn› zamanda düflüfl dönemine<br />

denk geldi. Görüntüler öne ç›kt›. Magazin kültürü olufltu. Basitlik<br />

ve s›radanl›k, insanlar›n birbirlerini gözetlemeleri, birbirleri hakk›nda<br />

yapt›klar› dedikodular birer u¤rafl halini ald›. ‹nsan alg›lar› basit ve s›radan<br />

bir alana hapsoldu. Görüntü çeflitlili¤i ve bilgi fazlal›¤› insanlar›n yetkinleflmesine<br />

de¤il, tam tersine insanlar›n kendi içine yönelmesine, psikolojik<br />

ar›zalar içinde ç›rp›nmas›na yol açt›.<br />

Büyük idealler, büyük fedakârl›klar yerini s›radanl›¤a b›rakt›. Edebiyat›n<br />

etik olmak gibi bir sorunu kalmad›. ‹dealleri do¤rultusunda büyük<br />

bedelleri göze alarak direnifl sergileyen insanlar›n bu davran›fllar› ile alay<br />

edildi. Düflüfl edebiyat›, günümüzün Rahmetovlar›n› birer ahmak ya da birer<br />

ruh hastas› olarak anlatt›lar. ‹nsanlara s›radanl›¤›, amaçs›zl›¤›, köfle<br />

dönmecili¤i önerdiler.<br />

18


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Sosyalizm denemelerinde yaflanan geriye düflüfl edebiyatta yans›s›n›<br />

buldu. 12 Eylül yenilgisi de bu co¤rafyadaki edebiyatta yans›s›n› buldu.<br />

Bir bak›ma düflüfl edebiyat›n›n maddî zemini de var asl›nda. Gerek sosyalizm<br />

denemelerinde yaflanan geriye düflüfllere, gerekse de 12 Eylül yenilgisine<br />

karfl› ciddî direnifller olmad›. Yenilgi kitlesel yafland›. Direnifl ise<br />

bireysel düzeyde kald›. Dolay›s›yla düflüfl edebiyat› yenilgiyi öne ç›kard›.<br />

Yenilgiye teslim oldu. Yenilgiyi estetize etmeye çal›flt›.<br />

Düflüfl edebiyat›n›n karakterleri yenilginin yaratt›¤› bunal›ml› ruh halini<br />

kal›c› k›ld›lar. Karakterler toplumdan, toplumun sorunlar›ndan kopup<br />

kendi iç bunal›mlar›n› öne ç›kard›lar. Yenilgilerine ve çözülüfllerine k›l›flar<br />

uydurmaya bafllad›lar. Bu durumu da “insanilik” olarak ola¤anlaflt›rmaya<br />

u¤raflt›lar.<br />

Yenilgi döneminin tekil direnifl gösteren karakterleri ise marjinal unsurlar<br />

olarak yans›t›ld›. Direnen insanlar, bofl ve gerçekleflmeyecek hayaller<br />

peflinde kendilerini telef eden unsurlar olarak yans›t›ld›.<br />

Yapay Geçifl Yapay Edebiyat<br />

Türkiye’de iktisadî ve toplumsal geliflmeler do¤al bir geliflim seyri izlemedi.<br />

Osmanl› döneminde toplumun kültürel yap›s›n› belirleyen fley ümmetçilikti.<br />

Müslümanl›k ortak paydas›nda de¤iflik halklar ve de¤iflik kültürler<br />

birleflmiflti. 19. yüzy›l Osmanl› edebiyatç›lar› bir toplumsal düzen<br />

flekillendirme amac›yla eserler verdiler. fiemsettin Sami, Ahmet Mithat<br />

Efendi gibi edebiyatç›lar ö¤üt, nasihat içeren kitaplar›yla bir toplumsal<br />

kültür oluflturmaya çal›flt›lar. Her bir edebiyatç› etkilenmifl oldu¤u kültürleri<br />

taklit etmeye çal›flt›. Baz›lar› Frans›z kültürünü, baz›lar› Alman kültürünü,<br />

baz›lar› da Do¤u ve ‹slâm kültürünü afl›lamaya u¤raflt›.<br />

Ayn› fley iradi olarak uluslaflma yaratma sürecinde de oldu. Kemalizm<br />

denilen ulusal ideoloji çok parçal› bir ideolojiydi. Hitlercilik, Mussolinicilik,<br />

“Bolflevikçilik”, ‹slâmc›l›k gibi de¤iflen dünya dengelerine göre edinilen<br />

kimliklerin pragmatist bir yöntemle bazen biri öne ç›kar›l›p di¤eri geri<br />

çekilmek suretiyle savunuldu.<br />

Buradaki burjuva uluslaflmas› do¤al bir iktisadî geliflmenin üzerine<br />

oturan bir uluslaflma de¤ildi. Önce bir devlet kurulup, sonra buna uygun bir<br />

uluslaflma oluflturma ifline giriflildi. Ulus devletin oluflturulmas›nda gösterilen<br />

afl›r› iradi zorlama edebiyat alan›nda da kendisini gösteriyordu. Kemalist<br />

ideolojinin topluma kabul ettirilmesi amac›yla kaleme al›nan roman ve<br />

di¤er edebiyat eserlerinde Türk ve Sünni olan›n yüceltilmesi ve di¤er halklar›n,<br />

mezheplerin afla¤›lanmas› çok bariz bir biçimde görülüyordu.<br />

Zorlama bir ulus ideolojisi oluflturmak amac›yla oluflturulan kurumlardan<br />

yetiflen edebiyatç›lar ve kültür insanlar› ucube görüfller savunmaya<br />

bafllad›lar. Meselâ Kemal Tahir. Ayd›nlanmac›l›k ve ilerlemecilik bak›fl<br />

aç›s›yla hayata bakmas›ndan dolay› Kemal Tahir, fieyh Bedreddin isyan›-<br />

19


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

n› “gerici” olarak de¤erlendirmifltir. Kendisine Marksist olma payesi biçen<br />

Kemal Tahir gibi düflün insanlar› burjuva ulus devletini kutsallaflt›r›c› bir<br />

flekilde savunmufllard›r.<br />

Gayrimüslimlerin mülklerine zorla el koymak suretiyle oluflturulmaya<br />

çal›fl›lan burjuvazinin ideolojisi de yamal› bohça gibi oradan buradan<br />

devflirilme suretiyle oluflturulmaya çal›fl›ld›. Toplum henüz oturmufl bir<br />

yaz›l› kültür edinmemiflken dünyada görselli¤i öne ç›karan teknolojik ayg›tlar<br />

geliflmeye bafllam›flt›. Bu karmafla içinde yetiflen kuflaklar garip bir<br />

kültür karmaflas› içinde kald›lar.<br />

S›n›f mücadelesi içinde oluflan Marksist damar her ne kadar belli bir<br />

kültürel iklim oluflturmaya çal›flt›ysa da, burada da taklitçilik yöntemi belirleyici<br />

olmufltu. Marksist cephede yer alan kadrolar, üzerinde yaflad›klar›<br />

co¤rafyan›n tarihini, kültürünü, isyan hareketlerini ö¤renmemifllerdi.<br />

Ama Rusya’daki, Almanya’daki, Fransa’daki tüm kapitalizm öncesi isyan<br />

hareketlerini ya da burjuva devrimlerini gerçeklefltiren isyanc›lar›, gene<br />

proletarya devrimini gerçeklefltirenlerin tarihlerini ezbere biliyorlard›.<br />

Baflka co¤rafyada oluflmufl olan karakterleri yapay bir flekilde bu co¤rafyaya<br />

uydurmaya çal›fl›yorlard›. Baflka koflullara göre biçilmifl k›yafetler bu<br />

koflullara giydirilmeye zorlan›yor, fakat bir türlü uymuyordu.<br />

Kemalizm, o güne kadar oluflmufl olan de¤iflik kültür ve inan›fllar› b›-<br />

çak gibi kesmeye çal›flt›. Bu durum bir kültürel k›s›rlaflmaya yol açt›. Dilde<br />

de bir daralma yafland›. Zengin Anadolu kültürü ve zengin Anadolu dili<br />

k›s›r bir daralmaya u¤rat›ld›. Irkç›l›k ve milliyetçilikle kuflat›lm›fl kuflaklar,<br />

1980’den sonra daha da kültürsüzleflmenin içine itildiler.<br />

fiimdiki kufla¤›n düflünce da¤arc›¤›n› inceledi¤imizde ortaya magazin<br />

bilgisi ç›k›yor. Felsefeyi, edebiyat›, sanat›, esteti¤i küçümseyen bir magazin<br />

kiflili¤i olufltu. Görsel medya taraf›ndan öne ç›kar›lm›fl olan oyuncular›n,<br />

futbolcular›n, flark›c›lar›n özel yaflamlar›, kulland›ktan k›yafetler ya da<br />

araba markalar›, makyaj malzemeleri flimdiki kufla¤›n kültürel haf›zas›n›<br />

oluflturmaktad›r.<br />

Aflk› Memnu, Han›m›n Çiftli¤i gibi edebiyat eserleri birer magazin flölenine<br />

çevrildi. Gençlik bu dizi karakterlerini taklit etmeye bafllad›. Onlar›n<br />

be¤eni ölçülerini esas almaya bafllad›lar. Saçlar›n›, k›yafetlerini dizi<br />

karakterleri gibi flekillendirmeye bafllad›lar.<br />

Ortam bu. Marksist hareketin bu ortamda yeni bir kültürel zemin oluflturmak<br />

için hangi araçlarla nas›l bir mücadele yürütmesi gerekir?<br />

2010 Haziran’›nda gerçekleflen Grup Yorum konserine 55 bin insan›n<br />

kat›lm›fl olmas›, toplumun yozlaflm›fl kültürel ortam içinde belli bir b›kk›nl›k<br />

yaflad›¤›n›, iyi organize olunursa alternatiflere aç›k oldu¤unu gösterdi.<br />

Kitleler iyi kültüre, iyi edebiyat ve sanata susam›fl durumdad›r.<br />

Sosyalist gerçekçi edebiyat, mevcut koflullar içinde gelece¤in toplumunu<br />

kuracak olan insan karakterlerini ifllemek zorundad›r. Bunu yapar-<br />

20


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ken, içinde bulunulan koflullar görmezden gelinemez. Eski dönemin araçlar›yla,<br />

yeni dönemin ihtiyaç duydu¤u karakterleri üretmek pek olanakl›<br />

görünmüyor.<br />

Öncelikle mevcut olan sanallaflm›fl, bofllu¤a düflmüfl olan sanat edebiyat<br />

ortam›n› k›r›p y›kmak gerekmektedir. Elefltiri diye piyasaya sürülen yay›nlar›n<br />

bir elefltiri de¤il, reklam ve tan›t›m faaliyeti oldu¤unu görüyoruz.<br />

Güçlü bir elefltirmen olan Belinski, Gogol’un son dönem eserlerini<br />

elefltirince Rusya’da yer yerinden oynam›flt›. Dostoyevski bu elefltirileri<br />

okudu¤u gerekçesiyle hapse bile girmiflti. Gogol son dönem eserlerinde<br />

Çarl›¤› savunan eserler yazm›flt›. ‹lk dönem eserlerinde sistem karfl›t› görüflleri<br />

güçlü bir dille anlatan Gogol, son dönem eserlerinde Çarl›k rejimine<br />

övgüler düzünce Belinski’nin flimfleklerini üzerine çekmiflti. Çünkü Belinski<br />

gerçe¤in bilgisi ve belli bir idealin ölçüleriyle bak›yordu yaflama.<br />

fiimdiki elefltirmenlerin ço¤u belli bir sermaye gurubunun ücretli reklam<br />

ve tan›t›mc›l›¤›n› yapmaktad›rlar.<br />

Teknolojik geliflmelerin; kitap, dergi gibi yaz›nsal araçlar› ortadan<br />

kald›raca¤› tart›fl›lmaktad›r. Fakat bir iki uygulama hariç henüz yayg›nl›k<br />

kazand›¤›ndan söz edilemez. Bu olas›l›klar› da dikkate alarak, y›kma ve<br />

kurma ifllerini yapacak olan yeni insan›n oluflturulmas› mücadelesini her<br />

türlü arac› kullanarak gerçeklefltirmemiz gerekir.<br />

Proletarya Partisi’ni oluflturma mücadelesinde edebiyat ve sanatda<br />

önemli araçlardan biridir. Proletarya Partisi’ni oluflturacak olan kadrolar›n,<br />

önceden edebiyat eserlerinde birer karakter olarak yarat›lmas› gerekir.<br />

Ki bu konuda az›msanmayacak seviyede bir pratik devrimcilik deneyimimiz,<br />

yengi ve yenilgi deneyimlerimiz vard›r. fiimdi kafa kafaya verip bu<br />

deneyimleri, yürünecek bir hatta dönüfltürmek gerekmektedir.<br />

2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevi Kand›ra-Kocaeli<br />

1 Temmuz 2010<br />

21


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ANT<br />

Kederimden donuklaflt›kça uzlaflarak<br />

aç›ktan ve gizli<br />

usulden ve h›zl›<br />

çürüyece¤imi umuyorlar<br />

dolar kiri ellerini ovuflturarak<br />

uydulu, vizyonlu, bas›nl›, renkli<br />

Daha yaflarken çürüyece¤imi!<br />

Filistin fiairi Mahmut Dervifl’e ithaf…<br />

Gök açm›fl›m duyargalar›m› o günden beri<br />

s›km›fl›m yumru¤umu bütün kalbimce<br />

yene – yenile ama dürüstçe geçerken<br />

tatl› zehirlerinden<br />

yalan havuzlar›ndan<br />

atefl köprülerinden<br />

Sevgiden, dostluktan kavgadan yana<br />

›fl›klar›n ›s›tan alevleriyle<br />

buluflturmas›ndan<br />

usta elleri<br />

sevindi¤im az, hepimiz gibi:<br />

Ama yine de görece¤iz yolum biterken<br />

Keder mi çürütmüfl beni<br />

Ben mi kederi…<br />

Hüseyin Ali Selvi<br />

22


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Babür P›nar<br />

Tart›flma Yöntemi Üzerine -I-<br />

1.<br />

Burjuva bas›n organlar›nda köfle kapm›fl birçok yazar birbiriyle didifliyor.<br />

Birçok televizyon kanal›nda, tart›flma program› ad› alt›nda, çok kafadan<br />

ç›kan tek sesle, zapt-› rap yöneticilerin idaresinde içler ac›s› didiflmeleri<br />

izleyenler, “tart›flmadan” uzaklafl›yor. Baba ve anne çocukla; ö¤retmen<br />

ö¤renciyle; komflu komfluyla; kad›n erkekle; sanatç› sanatç›yla ve<br />

siyasetçi siyasetçiyle didifliyor. Didiflmek, tart›flmak demek de¤ildir. Düflüncesini<br />

ifade etme olanaklar› elinden al›nan bir toplulu¤un, düflünsel yetileri<br />

körelir ve bu toplumda, bireylerin, düflünsel vars›ll›k gerektiren tart›flma<br />

eylemini sürdürebilmesi olanaks›zlafl›r. Bireyin, kendini düflünsel<br />

olarak ifade etmesinin yasakland›¤›, dolay›s›yla tart›flman›n olmad›¤› bir<br />

toplumsal zeminde, özgün felsefeciler de var olamaz. Ülkemizde düflünsel<br />

kurgulamada teorik aktarmac›l›¤›n egemen olmas›nda, uzun bir yasaklar<br />

tarihine sahip olmam›z›n rolü büyük oldu. Do¤ru bir tart›flma, insan› y›pratmak<br />

ve yok etmek için de¤il; kendini ve ötekini gelifltirmek, onarmak<br />

için yap›lmal›d›r; ya yoksa insan›n yok etmeye kesin karar verdi¤i bir insanla,<br />

grupla tart›flmas› anlams›z bir çabad›r. ‹nsan, yok etmek istemedi¤i,<br />

birlikte yaflamak istedi¤i insanla ve grupla tart›flarak, bilgi edinmenin bereketiyle<br />

bilincini gelifltirir.<br />

Bir tart›flmada, tart›flma eyleminin amac›na iliflkin yarar sa¤lay›c›, gelifltirici<br />

sonuçlara ulaflmak; öncelikle, tart›flman›n, somut olgular zemininde<br />

yürütülmesine ba¤l›d›r. Bir sorunun kavranmas› için gerekli ilk koflul<br />

budur. Somut olgular›n kavranmas›nda izlenilen yolu ve yöntemi de hesaba<br />

katmak kayd›yla; yaflan›lan sorunu kavramak ve sürecin verimli olmas›n›<br />

sa¤lamak; fikirlerin somut olgulardan kopar›lmaks›z›n, tart›flman›n<br />

unsuru olmas›n› sa¤lamaya s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Düflünsel olarak “mutlak<br />

do¤rular” ön kabulü üzerinden yap›lan at›flman›n sonucunda, bireylerin<br />

sav› ‘kendisi için do¤ru’ olarak kalacakt›r. Örne¤in, meleklerin varl›¤› ön<br />

kabulüyle, meleklerin kanatlar›n›n olup olmad›¤› üzerine yap›lan bir at›flma<br />

sonucunda, bireylerin kendi savlar›n›n, kendi “do¤rular›n›n” aktarmas›<br />

olarak kalmas› kaç›n›lmazd›r. Kuflkusuz bu at›flma, sonucu itibar›yla,<br />

gelifltirici olamaz ve at›flma eylemi, insan›n kendi bilincine karfl› oynad›¤›<br />

bir oyun olarak, bilgi edinme sürecinde yerini korur. Gerçek anlamda bi-<br />

23


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

reyleri ve toplumlar› gelifltirici tart›flma için; öncelikle, salt düflünsel eylem<br />

sonucunda edinilmifl, “mutlak” kabulü yads›mak gerekir. Mutlak<br />

do¤rular ön kabulü, tart›flma eyleminde bilimsel yöntemi d›fllar. Dolay›-<br />

s›yla tart›flma sonucunda nesnel gerçe¤e ulaflman›n önü t›kan›r. Di¤er yandan,<br />

sanal olan bilginin soyutlanmas› ile ulafl›lm›fl önermelere iliflkin bir<br />

tart›flman›n da verimsiz olmas› kaç›n›lmazd›r. Sanal olan›n varl›¤› ve yoklu¤unun<br />

bilimsel ispat› olanaks›z oldu¤u anlamda, yaln›zca adsal olarak<br />

var olan bir fleyin varl›¤› ve yoklu¤u üzerine sürdürülen at›flma; farkl› dil<br />

kullanan iki insan›n karfl›l›kl› sohbet etmesine benzer ve bu at›flman›n verimli<br />

olmas›n› beklemek bofltur. Kuramlar›n toplumsal kökleri, ortaya ç›-<br />

k›fl koflullar›, topluluklar› etkileme nedenleri irdelenmeli, aç›klanmal› ve<br />

bu siyasî, iktisadî ve sanatsal kuramlar›n, ideolojik unsurlar olarak, egemen<br />

s›n›flarla iliflkisi somut verilerle ortaya konulmal›d›r. Bilgi aktar›m<br />

eylemi, söz konusu kuramlar›n savunucular› ile tart›flmaya girilmeksizin<br />

yap›labilir. Ancak, sanal olana iliflkin fikrin yeniden soyutlanmas› ile ulafl›lan<br />

savlar› reddetmek, bu savlar›n sahipleri ile tart›flman›n bofl oldu¤unu<br />

kabul etmek; bizi, onlar›n savundu¤u fikirlerin yasaklanmas›na onay vermek<br />

sonucuna götürmemelidir. Gerçe¤in sert yüzüyle karfl›laflmas›yla, bu<br />

savlar›n sahiplerinin, savlar›ndan vazgeçme noktas›na ulaflacaklar›n› bilmek<br />

gereklidir.<br />

2.<br />

Toplumsal yaflamdan kopar›lm›fl kavramlarla sürdürülen bir at›flmada;<br />

her iki taraf›nda “kendi hakl›l›¤›n›” iddia edebilmesi mümkün oldu. Bu<br />

nedenledir ki, sürdürülen at›flma; taraflar›n s›rt›n› yaslad›¤›, felsefî önermeler,<br />

fetifl yarg›lar, dinsel yorumlar ve ideolojik kavramlar›n, toplumsal<br />

yaflam›n izledi¤i geliflme seyrinden uzakta, beyin jimnasti¤ine dayal›, dokunulmaz<br />

ideolojik yap›lar olarak varl›¤›n› sürdürmesine katk› sa¤lad›.<br />

Teorik tart›flma somut veriler üzerinden yürütülmelidir. Ya da Marksistler<br />

bir tart›flmay› böyle yürütmelidir. Diyalektik materyalist yöntem,<br />

toplumsal iliflkilerin getirip önümüze koydu¤u sorunlar›n çözümünde, somut,<br />

toplumsal iliflkiler ve veriler zeminine basarak tart›flmay› öngörür.<br />

Elefltiri, somut bir olgunun karfl›s›na, somut olgularla ç›karak karfl› tez ileri<br />

sürmek eylemidir. Toplumsal iliflkiler ve maddî olgular›n de¤iflimi ve<br />

sonuçlar› hakk›nda ileri sürülen görüfllerin do¤rulu¤unun test edilece¤i<br />

yer; denetleyen ve yarg›layan toplumsal yaflam ve maddî olgular ortam›-<br />

d›r. Bu bilimsel test yöntemidir. Toplumsal yaflam iliflkilerinden kopar›lm›fl,<br />

sanal öngörülerin ifadesi olan kavramlarla sürdürülen bir at›flmada,<br />

iki taraf›nda “kendi hakl›l›¤›n›” iddia edebilmesi, kendi “soyut tasar›mlar”<br />

sistemine dayanarak, mümkün olur. Soyut kavramlar ve teorik flemalarla<br />

sürdürülen bir at›flmada, bazen yüzy›llar geçse de didiflen taraflardan hangisinin<br />

do¤ru söyledi¤i, toplumsal bellek taraf›ndan belirlenemez. ‹ki ta-<br />

24


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

rafça da kabul gören “tek”, “ortak” denetleyici ve yarg›lay›c› yoktur. ‹flin<br />

bafl›nda gerçekleflen ideolojik kopufl, sonuca iliflkin teoride de kopuflun habercisidir.<br />

Taraflar›n ulaflt›¤› sonuçlar›, test edecek toplumsal akl›n tekil<br />

olmamas› nedeniyle, herkesin, “kendine özel” teorisini kabul ettirme eylemi<br />

olan bu at›flma uzar gider. Bu nedenledir ki, insanl›k tarihi boyunca,<br />

kavramlarla ve soyut flemalarla sürdürülen didiflme bitmedi; bir dönem<br />

için uykuya dald› ve toplumsal yaflam iliflkilerinin izledi¤i geliflme seyrinden<br />

uzakta, beyin jimnasti¤ine dayal›, felsefî önermeler, dinsel yorumlar,<br />

“dokunulmaz” ideolojik yap›lar olarak varl›¤›n› sürdürdükçe, bu at›flma<br />

her “yeni dönemde” yeniden bafllad›. At›flma eylemi, her defas›nda, taraflara<br />

geçici bir haz, basit bir doygunluk, rahatl›k, teselli verdi; ama o kadar.<br />

Gerçek bir toplumsal altüst oluflun, bir devrim selinin önünde tüm bu kavram<br />

ve sistemler yerle bir oldu; felsefe çöplü¤ündeki yerini ald›.<br />

Kapitalist bir toplumda, toplumsal yaflam›n sonucu gerçekleflen, s›n›flar<br />

mücadelesinin, getirip önümüze koydu¤u zenginli¤in ifadesinden baflka<br />

bir fley olmayan maddî ve entelektüel olgular›; kulaktan dolma bilgiyle,<br />

önsel flemalarla, teorik laf›zlarla aç›klayan ve bu yolla kurgulanan önermelerle<br />

yönünü bulmaya çal›flan insan, yaflam›n zenginli¤ini, çeperlerini<br />

zorlayarak normatif formüller içerisine s›¤d›rd›. Bu eylemini, bilimsel<br />

teori yapmak sanan bireyin, yöntem aç›s›ndan, idealizm cephesinde k›l›ç<br />

sallayan bir softadan fark› kalmad›.<br />

3.<br />

Bir sorunu, eylemine iliflkin bir veri, yaflam›n›n içsellefltirilmifl bir durumu<br />

olarak alg›lamayanlar›n, dolay›s›yla sorunu gerçek anlamda kavramayanlar›n,<br />

o sorun üzerine tart›flmas› iki biçimde sonuçlan›r. Bir dile tam<br />

anlam›yla vak›f olmayan birey, o dili kullanarak meram›n› ifadede güçlük<br />

çekece¤i için s›¤lafl›r. Tart›flmak istedi¤i/tart›flt›¤› soruna tam egemen olamayan<br />

birey, kaç›n›lmaz olarak teorik laf›zlara, flemalara, sloganlara, genel<br />

geçer kavramlara s›¤›n›r. Bu d›fla vurum tarz›, tart›flman›n karfl› taraf›-<br />

na oldu¤u kadar, tart›flmay› izleyenlere de zarar verir. Ço¤unlukla, okuyucu/dinleyici<br />

bu anlat›m biçiminin etkisine girerek flematikli¤e kayar. Ya<br />

da birey, anlat›c›n›n söylediklerine karfl› ç›kar ve kendi tezlerini ileri sürerek<br />

tart›flman›n bir taraf› olur. Böyle bir durumda karfl› tez ileri süren birey<br />

için tehlike; onun da anlat›c›n›n tart›flma yönteminin etkisi alt›na girerek,<br />

kavramlar sisteminin içerisinde hapsolmas›d›r. Bu durumda tart›flman›n<br />

“kavramlar› çat›flt›rma” biçiminde sürdürülmesi kaç›n›lmaz gerçekleflir.<br />

Tart›flmac›, konuya egemen de¤ilse; yani tart›flmac› sorunu kavramam›fl<br />

ise ve yöntemi bilimsel de¤ilse, bu tart›flman›n sa¤›rlar diyalogu biçiminde<br />

olmas› kaç›n›lmazd›r. Taraflar›n, “kendi -ya da dâhil oldu¤u grubun-<br />

özel kavramlar›yla” ve bu kavramlarla gölgelenen eksik bilgiyle at›flmay›<br />

sürdürmeleri, birbirlerini anlamamalar›na neden olur. Böylesi bir di-<br />

25


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yalogu bafllatan sanatç›, felsefeci ya da siyasetçi, at›flma süreci sonunda,<br />

“siz beni anlam›yorsunuz” diyerek platformu terk eder. Kuflkusuz, düflünsel<br />

dünyas›nda, sorunlar›n analizini kurgusal flemalarla yapan bir bireyin;<br />

yaflam›n karmafl›kl›¤›n›n, bu flemalar, önsel bilgi ve laf›zlarla aç›klanabildi¤ine,<br />

konuyu basite indirgeyerek kavran›labilirli¤ini sa¤lad›¤›na inanc›<br />

o kadar tamd›r ki; karfl›s›ndaki birey, ileri sürdü¤ü savlara hâlâ itiraz ediyorsa,<br />

ona, ötekinin anlama yetene¤inden kuflku duymaktan baflka yol kalmaz.<br />

‹flin ilginç yan›, bu sa¤›rlar diyalogunu sürdüren “karfl›” taraf da ayn›<br />

kan›y› tafl›r. Taraflardan hiçbiri, kendisinin sorunu kavramas› için gereken<br />

bilgi ve bilinç donan›m›na sahip olmad›¤›ndan, nesnel dünyay› anlama/alg›lama<br />

yönteminin ve bu yöntemi benimsemesinde etkin rolü olan<br />

ideolojik unsurlar›n yanl›fll›¤›ndan söz etmez, kendi entelektüel niteli¤inden<br />

kuflku duymaz. Ya da ötekinin sorunu kavramamas›nda ve aktard›klar›n›<br />

anlamamas›nda ve at›flman›n ç›kmaza girmesinde, kendi kulland›¤›<br />

“dil”in olumsuz rolünü irdelemez/irdeleyemez.<br />

At›flman›n, önsel kavramlara ve teorik flemalara dayand›r›larak sürdürülmesi<br />

gevezeliktir. Gevezelik; bilgi edinme ve kavrama sürecine giren<br />

bireyi, etkisi alt›na alabilecek en büyük handikaptan biridir. Kulaktan dolma<br />

bilgiyle, beyin jimnasti¤i yaparak ulafl›lan öngörünün, bireyin ve bireyin<br />

dâhil oldu¤u grubun entelektüel geliflmesine katk›s› olamaz. Aksine bu<br />

yöntemle ulafl›lan sonuçlar, içerisine girmemiz gereken pratik sorunlar›<br />

ele almam›z› ve çözümlememizi erteledi¤i oranda zararl›d›r da. Teorik çözümlemelerin<br />

prati¤i ayd›nlatmas› ve bireylerin eylemini vars›l k›larak<br />

ilerletmesi; ancak, tart›flman›n somut veriler, gerçek fenomenler üzerinden<br />

yürütülmesi ile sa¤lanabilir. Bu ise somut olgular›n tam ve gerçekçi elefltirel<br />

araflt›r›lmas›na, incelenmesine dayal› bir ön eyleme ba¤l›d›r. Bu faaliyet<br />

olmazsa, tart›flman›n yüzeysel sürdürülmesi ve k›s›rlaflmas› kaç›n›lmazd›r.<br />

Tart›flmay›, somut verilerden kopararak, siyasî, kültürel, felsefî ve<br />

dinsel argümanla yürüten bireyler, giderek idealizme kayar. Unutmamak<br />

gerekir ki insan, her dönemde, zor sorunlar›n çözümünde acze düfltü¤ü<br />

noktada, kendisine sanal dayanaklar aram›fl, basit formüllere ve kolayc›l›-<br />

¤a kaç›fl› seçmifltir ve o zaman daha önce oluflturulmufl kavramlara ve flemalara<br />

s›¤›nm›flt›r. Soyutlama eyleminde her basite indirgeme, ayn› zamanda,<br />

sorunun gerçekli¤inden/özünden uzaklaflman›n da zeminini yarat›r.<br />

Teorik kurgularla sorunlara yaklaflmak; toplumdaki tüm geliflmelerin<br />

kayna¤› olan maddî iliflkilerden, (üretim iliflkilerinden) dolay›s›yla toplumsal<br />

iliflkilerin ve çat›flmalar›n o anki durumuna denk düflen pratikten de<br />

kopmak anlam›na gelir.<br />

4.<br />

Bir sorunu gerçek anlamda kavramayanlar›n, sorun üzerine tart›flmalar›n›n<br />

ikinci bir gerçekli¤i var. Sorunu tart›flmaya açan birey, sorunu tam<br />

26


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

kavramad›¤›n› bilir. Ancak sorunu kavramak için tart›flman›n da gerekirli-<br />

¤inin fark›ndad›r. Bu nedenle o sorunu konu edinen tart›flmay› açar. Bu<br />

durumda birey, kendisiyle hesaplaflmak, soyut olarak biçimlendiremedi¤i<br />

durumu “d›fl” etmeni de katarak, çözümlemek, dolay›s›yla düflünsel varl›-<br />

¤›n› gelifltirmek ister. Burada birey yaln›zca bildiklerini aktaran de¤il, ayn›<br />

zamanda aktar›lan ve ö¤renendir. Bu durumda, ötekinin, soruna tam<br />

egemen olmas› gereklidir. Aksi halde tart›flman›n, yine k›s›r döngüye varmas›<br />

kaç›n›lmazd›r. Tart›flmay› bafllatan taraf, tart›flmaya, gelifltirici “d›fl”<br />

etmen olarak ötekinin kat›lmas›n› da istiyorsa; onun da, soruna vak›f olacak<br />

kadar bilgi sahibi olmas›na dikkat etmelidir. Aksi halde, tart›flman›n;<br />

önyarg›l›, flemac› birey ve gruplarla sürdürülmesi durumunda, tart›flmadan<br />

umulan, istenilen verimin al›nmas› olanaks›zlafl›r. Birey, karfl›s›ndaki birey<br />

ve grubun soruna iliflkin entelektüel yeterlili¤i konusunda titiz davranmam›flsa,<br />

sonuçta, gerçekleflen konuflma eylemi, zaman ve enerji kayb›na<br />

yol açar. Genellikle bir soruna iliflkin sav›n›, tart›flarak gelifltirmek isteyen<br />

bireyin, “sav›n›n gelifltirilme¤e muhtaç oldu¤una inanc›”, ötekine taviz<br />

vermesini beraberinde getirir. Öteki de, entelektüel zay›fl›¤› nedeniyle, bu<br />

zaaf› kendi lehine kullan›r. Bu durumda, tart›flman›n, at›flmaya dönüflerek<br />

bo¤ucu bir hal almas› gerçekleflir.<br />

Bireyin ya da gruplar›n önsel flemalarla ve genel kavramlarla at›flmay›<br />

sürdürmesinin bireyi gelifltiremedi¤i iflin bir yan›. Ancak bireyin bu önsel<br />

flemalara ve genel kavramlara neden sar›ld›¤›n›n aç›klanmas› önem kazan›yor.<br />

Bireyin entelektüel düzeyi, onun toplumsal sorunlara yaklafl›m›nda,<br />

çok yönlü davran›p davranamayaca¤›n› belirler. ‹nsanlar, genellikle,<br />

aç›klamaya güçlerinin yetmedi¤i konularda, flemalara dayanma gereksinimi<br />

duyarlar ve bu gereksinim, onlar›; sanal zemine oturan kavramlarla yaflam›<br />

aç›klayan idealizm âlemine iter. Bu durumu aflmak bilimsel cesareti<br />

gerektirir. Bilimsel cesaret, kör cesaretten farkl›d›r. Bilimsel cesaret sahibi<br />

olmak, bir ifli çözmeye nereden bafllayaca¤›n› da bilmek demektir. Bilimsel<br />

cesaret, önümüze ç›kan sorunu, tüm yönleriyle alg›lamak, anlamak,<br />

kavramak, dolay›s›yla da somut durumdan kopmaks›z›n çözümleme eyleminin<br />

zorluklar›n› aflabilmek gücüdür. Kör cesaret ise, somut durumdan<br />

uzak, ezber edilmifl fikir ve d›flsal yaklafl›mlarla, sorunu nedenleri ile birlikte<br />

kavramadan çözülebilece¤ine ‘imanla’ yürüyenlerin sahip oldu¤u cesarettir.<br />

Kör cesaretin baflar›s› tesadüfîdir ve bu anlamda geçicidir. Kör cesaret<br />

sahibi bireylerin, de¤iflen koflullar› göz önüne alarak, taktik de¤ifltirmesi<br />

mümkün de¤ildir. Onlar›n bildikleri ve ›srarla üzerinde yürüdükleri<br />

“bir” yol vard›r ve tüm sorunlar›n çözümü için o “tek” yolu kullan›rlar.<br />

Kör cesaret; insan bilincinin, kendili¤indenci edinimle sahip oldu¤u<br />

bir vas›ft›r. Bilimsel cesaret ise; insan›n iradi eylemine do¤rudan ba¤l›<br />

vars›llaflan bilincine iliflkin bir vas›ft›r. Denilebilir ki, diyalektik materyalist<br />

yöntemi içsellefltirmek ve uygulamada kullanmak, bilimsel cesarete<br />

sahip olmay› gerektirir. Bilimsel cesarete sahip olmayan birey ve grupla-<br />

27


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

r›n, yaflam savafl›m›nda, s›n›rlar› belli bir dönem içerisinde etkin rol almalar›<br />

gerçekleflse de; siyasî, ideolojik sonlar› aç›kt›r; boyun e¤me ve sefalet.<br />

5.<br />

Her yeni dönem, o döneme özgü koflullar›n dayatt›¤› ve dönemin niteli¤inin<br />

as›l belirleyicisi olan koflullara uygun faaliyet ve iliflki biçiminin<br />

sürdürülmesiyle ifadelendirildi. Sürecin gerisinde kalmak, tam da bu noktada,<br />

yeni koflullara uygun faaliyet ve iliflki biçimine ulaflamamak demektir.<br />

Burada faaliyet ve iliflki biçimi yaln›zca pratik de¤il ayn› zamanda teoriktir.<br />

Genellikle de, toplumsal yaflam›n tüm alanlar›nda gerçekleflen, yeni<br />

döneme iliflkin sorunlar›n teorik platformda ortaya konulmas› s›ras›nda,<br />

çeliflkilere ve açmazlara düflülmesi, faaliyet ve iliflki biçiminin teorik düzlemde<br />

hallinin önem kazanmas›na yol açar. Küçükburjuva radikal sosyalist<br />

bireylerin bilincinde hayat bulan; teoriyi önemsememe ve politika d›-<br />

fl› toplumsal disiplinleri (sanat, edebiyat, felsefe, etik) küçümseme tavr›;<br />

devrimci sosyalistler aras›nda da yayg›n bir önyarg›ya dönüfltü ve bunun<br />

ac›s› da çok üst boyutta ve sürekli bir sanc›yla çekildi. ‹pin ucunu kaç›rmadan,<br />

teorik öngörülerin; nesnel durumun izah› ve toplumsal geliflme<br />

seyrinin kavranmas›n›n arac› oldu¤u gerçe¤inden uzaklaflma tehlikesine<br />

karfl› da gö¤üs gererek, teorinin önemsenmesi zorunludur. “Bir kumafl›<br />

kesmeden önce yedi kere ölçmek gerekir” (‹ngiliz atasözü). Siyasal ve sanatsal<br />

yarat› eyleminde, hatalar›n en aza indirilmesi için, olabildi¤ince fazla<br />

ölçüde toplumsal koflullar› alg›lama, kavrama ve denetleme eylemlerini<br />

içeren ön pratik, u¤ranmas› gerekli bir aflamad›r. Bu ön pratik teorik faaliyettir.<br />

Teorik faaliyet, kolektif yarat›c›l›¤a dayal› ve gelifltirici biçimde yap›lmal›d›r.<br />

Kolektif faaliyetin biçimi ise, iflçi s›n›f›n›n kölelik zincirlerini<br />

parçalamas› süreci içerisinde, (toplumsal iliflkinin, iktisadî siyasî, sanatsal,<br />

felsefî vb. her alan›nda) yer alan bireyler aras›nda gerçekleflecek, bilgi<br />

edinme, bilgi aktarma ve tart›flma ile tan›mlanabilir.<br />

Bilgi aktarma eyleminde bulunan bireyler aras›nda tart›flman›n gerçekleflmesi,<br />

kaç›n›lmazd›r. Kuflkusuz, tart›flman›n bilgi aktar›m sürecinde<br />

verimli k›l›nmas›, do¤rudan tart›flman›n nas›l yap›laca¤›na ba¤l›d›r. Bu<br />

nedenle tart›flmada izlenecek yöntemin belirlenmesi de ön kofluldur.<br />

6.<br />

Tart›flma; toplumsal bir varl›k olarak bireylerin, bir sorun hakk›ndaki<br />

düflüncesini d›fla vurma, dolay›s›yla kendi zihinsel ve maddî var oluflunu<br />

ifade edifl sürecinde, öteki ile karfl› karfl›ya gelme prati¤idir. Denilebilir ki,<br />

tart›flma; bireylerin birbirlerini düflünsel yoklama, irdeleme eylemidir. Bireyin,<br />

bir sorun hakk›nda düflünsel olarak kendisini ifade etmesinin kaç›-<br />

n›lmaz olmas› kadar, bireylerin d›flavurumlar›n›n farkl›l›¤› nedeniyle, aralar›nda<br />

bir tart›flman›n gerçekleflmesi de normaldir. Bireyin düflünsel d›fla-<br />

28


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

vurum farkl›l›¤›, kendisinin yaflam biçimine ve ideolojik yüklenimine<br />

do¤rudan ba¤l›d›r. Bir sorunun var oldu¤u yerde, olmas› kaç›n›lmaz tart›flman›n<br />

engellemesi, bireyin, kendini düflünsel alanda ifade etmesini de<br />

engeller. ‹nsan›n toplumsal bir varl›k olmas› itibar›yla; ayn› eylem alan›<br />

içerisinde konufllanman›n zorunlu sonucu, öteki insana iliflkin her prati¤i,<br />

flu ve ya bu flekilde ama mutlaka, kendi varl›¤›na karfl› bir pratik olarak da<br />

gerçekleflti. Ötekinin, d›flavurum eylemini gerçeklefltirmesine ket vurarak,<br />

daha e¤ilim aflamas›nda iken, onun fiziki ve düflünsel dünyas›na hapsolmas›na<br />

neden olan bireyin prati¤i, kendi bilincinde de tahribat›n gerçekleflmesinin<br />

önünü açt›.<br />

Her maddî ve düflünsel olgu kendi karfl›t›yla birlikte var olur. Genel<br />

olarak da ço¤u fikir, ötekine ait fikrin yads›nmas› ile oluflturuldu. ‹nsanl›k<br />

tarihi boyunca, her “tanr›” fikri ve figürü, fleytan fikri ve figürüyle birlikte,<br />

ona atfedilen eylemleri yads›mak üzerinden tasarland›. ‹yi olan, kötü<br />

olanla birlikte tan›mland›. Felsefî, politik, etik, estetik önerme; genellikle<br />

daha önce oluflturulmufl bir baflka ideolojik önermeyi eksen alarak ortaya<br />

konuldu ve biçimlendirildi. E¤er bir düflünür, yaln›zca kendi fikir ve önermelerini<br />

sunmakla kalsayd›, s›¤lafl›rd›. Bir düflünürün, öteki düflünür taraf›ndan<br />

elefltirisi; düflünürün konuyu yeniden irdelemesine neden oldu. Düflünürün<br />

ele almad›¤› bir taraf› ile de sorunu tart›flmak, soruna iliflkin verilerin<br />

ve dolay›s›yla ideolojik önermenin zenginleflmesinin yolunu açt›.<br />

Kuflkusuz her düflünür, teorik önermesini üzerine oturttu¤u verilerin s›n›rlay›c›l›¤›yla<br />

bafl bafla kald› ve teori kurgulama sürecinde k›s›tl› verilere dayanarak<br />

sorunu ele ald›. Dolay›s›yla denilebilir ki, baflka bir düflünürün<br />

konuya iliflkin farkl› somut verilere dayanarak yapt›¤› elefltiri; düflünürün,<br />

öteki taraf›ndan ileri sürülen veriler ve varg›lar› da konu ederek; baflka bir<br />

bak›fl› da hesaba katarak, yani soruna iliflkin verileri daha da zengin k›larak;<br />

tezlerini daha kapsaml› hale getirmesine yol açt›. Bireyin, düflünür<br />

olarak var oluflu önemli ölçüde; kendisiyle tart›flan öteki bireylerin düflünür<br />

olarak varolufluna ba¤l› kald›. Bir düflünürün maddî ve toplumsal duruma,<br />

yaflam iliflkilerine iliflkin önermelerinin ortaya ç›k›fl›, elbette öncelikle<br />

kendi zihinsel çabas›na ba¤l›d›r. Ancak düflünürün ele ald›¤› sorunlar›n<br />

zengin içerik kazanmas›; kendinden önceki düflünürlerin, sorunu ele<br />

al›fl› esnas›nda dikkate ald›klar› verileri ve düflünsel varg›lar›, elefltirel<br />

yaklafl›mla irdelemesiyle do¤rudan iliflkilidir. Kuflkusuz di¤er yandan, bir<br />

düflünürün öngörülerini ve felsefî, politik, estetik önermelerini ele alarak<br />

tart›flan düflünürlerin karfl›t saptamalar›; konuyu gündeme getiren düflünürün<br />

özenli yaklafl›m›n› ve ilgisini üzerine çeker. Somut veriler üzerine oturan<br />

karfl›t öngörüleri de göz önünde bulundurarak, sorunu yeniden irdelemenin,<br />

teorik öngörüleri zenginlefltirmenin yolunu açt›¤›n› saptamak gereklidir.<br />

‹deolojik, politik karfl›tlar› ile bir tart›flmaya giriflmeseydi; entelektüel<br />

geliflmenin köfle tafllar›n› koyan düflünürlerin, büyük olas›l›kla sorunu<br />

farkl› yönüyle de ele almas› ve teorik önermesini zengin k›lmas› ger-<br />

29


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

çekleflmeyecekti. Bu durum, tüm düflünürler için geçerlidir. Teorik (felsefî,<br />

estetik, ideolojik) ve pratik (politik) öncül sayd›¤›m›z düflünürlerin, siyasîlerin,<br />

teorik önermelerini incelerken, karfl›t fikre sahip düflünürlerin de<br />

ne söyledi¤ini ve öngörülerini hangi veriler üzerine oturttu¤unu irdelemek<br />

bizi vars›l k›lacakt›r.<br />

Diyebiliriz ki, tart›flma, bireyi; k›s›tl› verilerle sorunu ele almaktan<br />

uzaklaflt›ran bir eylemdir. Öngörülerini vars›l k›lmak isteyen düflünür, tart›flman›n<br />

kendine sa¤layaca¤› olana¤› bu do¤rultuda kullan›r. Bu anlamda<br />

kendi fikrine ve önermesine karfl› teorik savlar sunan öteki bireye tahammül<br />

edemeyen ve karfl›t fikirlerin yasaklanmas›n›, kendi ideolojik erkinin<br />

bekas› için mubah sayan bireyin öngörüsünün s›¤laflmas› ve yoksullaflmas›<br />

da gerçekleflir. Dolay›s›yla, fikrin ifade edilmesi eyleminin yasaklanmas›na<br />

onay veren ve bu yasa¤› meflru sayan toplumlar›n kültürü de tahrip<br />

olur, o toplumun düflünsel üretim süreci de zarar görür.<br />

(Devam Edecek)<br />

HER fiEY‹N H‹Ç B‹R SONU YOKTUR<br />

Her fleyin hiç bir sonu yoktur,<br />

Bölmelerinde yaflars›n her fleyin;<br />

Bak; tam son diyeceksin, öyle bir an gelir,<br />

Bir çocu¤un olur, belki yoldan bir tafl kald›r›rs›n,<br />

Belki bir devrime kar›fl›rs›n, ölüm senden gitmifltir…<br />

Biten bir fley yoktur hayatta…<br />

‹nsan ömrü, kocaman yaflamlar›n hayat›d›r asl›nda…<br />

Sabri Erdem<br />

25 Temmuz 2008<br />

30


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

‹rfan Ünal<br />

Âfl›k Ruhsatî<br />

Türküler, halk türküleri, yüzy›llar boyu<br />

Anadolu’da ve dünyan›n birçok co¤rafyas›nda<br />

hakl›l›¤›n; zulme karfl› direniflin, baflkald›r›n›n; ezilmiflli¤in,<br />

ezene karfl› ezilenin feryad›n›n, sevdan›n<br />

ve kolektif yaflam›n ads›z kahramanlar› olmufltur.<br />

Ozan›n›n dilinden, saz›n›n yüre¤inden, bir anan›n<br />

yürek s›z›s› gibi pak, bir çocu¤un parlayan gözleri<br />

gibi c›v›l c›v›l dökülen ›rmaklard›r türküler. Gün<br />

gelir yoldafl olurlar bize, gün gelir s›rdafl; gün gelir<br />

kavgada silah ve gün gelir hay›n bir kurflunun delip geçti¤i yürekte bin<br />

ah…<br />

Yüz y›llar ötesinden hayk›ran tarihtir türküler, gerçek birer tarih;<br />

insanl›k ad›na söylenmifl/yaz›lm›fl en temiz sayfalar, en masum sevdalar.<br />

As›rlarca hor görülmüfl, d›fllanm›fl, yoksul halklar gibi itilmifl, bast›r›lm›fl;<br />

fakat hiçbir zaman direncini yitirmemifl, her zaman yeni bir nefesle kavgada<br />

yerini almay› baflarm›fl birer silah arkadafl›, birer yârendir türküler.<br />

Ne var ki onlar› ozanlar›yla, öyküleriyle tan›mak ve anlamak, gerçek<br />

felsefelerini kavrayarak dinlemek burjuvazinin inkâr-imha-asimilasyoncu<br />

politikalar›nda ve kültür yaflam›nda neredeyse imkâns›z hâle gelmifl ve<br />

hatta bunu söylemeye dilim varmasa da üzülerek söylüyorum ki bu bugün<br />

aynen de böyledir, kavgada saf de¤ifltirerek zalimin silah› hâlini alm›flt›r.<br />

Unutmayal›m ki, burjuvazi her ne kadar aksini iddia etse de, kapitalist sistemin<br />

oldu¤u her yerde sömüren-sömürülen veya ezen-ezilen olmak üzere<br />

iki sosyal s›n›f vard›r; türküler de sömürülen-ezilen s›n›flar›n binlerce<br />

y›ll›k öykülerini flifahi yer yer de yaz›l› olarak günümüze tafl›yan birer<br />

ulak, gerçek birer tarihçidirler.<br />

Onlar› bazen bir ozan yakar, söyleyeni bellidir ama halka mal<br />

olmufllard›r; bazen kimin yakt›¤›n› bilemeyiz, ortak (kolektif) bir yaflam›n<br />

(anonim) ürünleridirler. Burada bizlere, yani türkülerin gerçek sahibi olan<br />

halklara düflen görev onlar› burjuvazinin iflgalci kültüründen kurtar›p<br />

gelece¤in gerçek sahiplerine ço¤altarak iletmek ve sonsuza kadar<br />

yaflatmakt›r.<br />

‹flte bu düflünce ve duygular›m›zla türkülerimizin bir gün as›l sahiplerini<br />

bulacaklar›na ve içlerinden yükselen 盤l›klar›n duyularak, anlafl›larak<br />

yaflam›m›zdaki hakl› yerlerini alacaklar›na olan sonsuz inanc›m›z›n da etkisiyle<br />

19. yüzy›l›n ikinci yar›s›yla 20. yüzy›l›n bafllar›nda yaflam›fl olan Si-<br />

31


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

vasl› ozan›m›z Âfl›k Ruhsâtî’yi sizlere tan›tmaya çal›flaca¤›z. Birço¤unuz<br />

onu bestelenen türkülerinden de tan›yacaks›n›z. Yaz›m›z›n ilerleyen k›s›mlar›nda<br />

bestelenen bu fliirlerine de k›saca de¤inece¤iz.<br />

Her fleyden önce flunu hat›rlatmakta fayda var ki Ruhsâtî badeli bir<br />

âfl›k olmas›na ra¤men ba¤lama ya da baflka herhangi bir enstrüman çalmamaktad›r.<br />

Badeli âfl›klarda herhangi bir müzik aleti çalma koflulu yoktur.<br />

Rivayet olur ki onlar bir gece rüyalar›nda pirlerinin elinden bir kadeh içerisinde<br />

sunulan badeyi içtikleri, bölgelerinde yaflayan pir meclisine kan›tlad›klar›<br />

anda âfl›k olurlar ve birden dillerinden fliirler dökülmeye bafllar.<br />

Ço¤u, fliirlerini saz eflli¤inde söyler; ama arada saz çalmay› bilmeyenler de<br />

vard›r; Ruhsatî de onlardan biridir.<br />

Ruhsâtî, 1835-1911 y›llar› aras›nda Sivas’›n Deliktafl buca¤›nda yaflam›fl<br />

bir köy flairidir. As›l ad› Mehmet’tir. Babas›n›n ad› da Mehmet’tir. Eflatun<br />

Cem Güney’e göre annesinin ad› Safiye’dir.<br />

12 yafl›nda öksüz ve yetim kalan Ruhsâtî, iyi bir e¤itim görememifltir.<br />

Dört kez evlendi¤i ve bu evliliklerinden 23 çocu¤u oldu¤u söylenmektedir.<br />

Ruhsâtî, uzun müddet Ali A¤a’n›n yan›nda azap olarak rençberlik, çobanl›k<br />

ifllerinde çal›flm›flt›r. Zaman zaman gurbete de ç›kan Ruhsâtî, ömrünün<br />

son y›llar›n› köyünde imaml›k yaparak geçirmifltir. Baz› deyiflleri<br />

nedeniyle yarg›lanm›fl ve tutuklanm›flt›r.<br />

Ruhsâtî, saz çalmay› bilmese de zaman zaman baflka âfl›klarla at›flmalara<br />

girmifltir.<br />

fiiirlerini daha çok halk edebiyat› gelene¤ine ba¤l› kalarak hece ölçüsüyle<br />

yazm›flt›r; ama zaman zaman aruz vezniyle yazd›¤› da olmufltur. fiiirlerinde<br />

biçim bak›m›ndan titiz davranan Ruhsâtî, konu bütünlü¤üne de<br />

önem vermifltir. Mahallî söyleyifllere de s›kça rastlan›r.<br />

Birçok konuda fliir yazm›fl olan Ruhsâtî’yi biz bu yaz›m›zda tafllamalar›yla<br />

ele alaca¤›z.<br />

fiu türküyü hepiniz dinlemiflsinizdir; ben Grup K›z›l›rmak’dan ilk dinledi¤imde<br />

kim yazm›fl, fliir kimin diye araflt›rma gere¤i duymufltum; çünkü<br />

bu kadar do¤ru ve güncel olan sözlerin flairini merak etmemek elde de-<br />

¤ildi:<br />

32<br />

Hele bir düflün ki gözümün nuru<br />

Bu kadar paray› sana kim verdi<br />

Baz› fukaraya bulma kusuru<br />

Mesti kunduray› sana kim verdi<br />

Anadan do¤unca kürkün var m›yd›<br />

Üryan gelmedin mi börkün var m›yd›<br />

Torba torba mecidiyen var m›yd›<br />

Tükenmez paray› sana kim verdi<br />

Kufl tüyü döflekte yatt›n uzand›n<br />

Haftada bir çeflit geydin özendin<br />

Aferin akl›na sen mi kazand›n<br />

fiu tompu tarlay› sana kim verdi


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Dinle Ruhsâtî ‘yi ne diyom sana<br />

‹yi bir ö¤üttür sanma ki çene<br />

Çal›flmayla verse verirdi bana<br />

Bu köflkü saray› sana kim verdi<br />

S›n›f çat›flmas›n› ne kadar etkili ve do¤ru bir flekilde dile getirmifl.<br />

San›r›m yorum yazmama gerek yok. fiiir oldukça aç›k ve anlafl›l›r. Sadece<br />

bir iki sözcü¤ün anlam›n› aç›klayaca¤›m: Üryan: Ç›plak / Börk: Deriden<br />

yap›lm›fl bafll›k. / Tomp: Küçük tepe, tümsek.<br />

Bir baflka fliirinde Ruhsâtî efendisine flöyle seslenmektedir:<br />

Efendim nazar k›l arzuhalime<br />

Açl›ktan madde bir diyece¤im yok<br />

‹ane buyurmufl devletli beyim<br />

Akflamdan sabaha yiyece¤im yok<br />

(…)<br />

Kimini ne güzel sevmifl kay›rm›fl<br />

Kimini ne güzel vermifl doyurmufl<br />

Kimini ne güzel vermifl buyurmufl<br />

‹man›m muhkemdir sayaca¤›m yok<br />

Murat kapusunda bir tül-i emel<br />

Yaz›lmaz mahfuza bozulmaz ezel<br />

Günde nida eder cellad-› ecel<br />

Kapanm›fl kula¤›m duyaca¤›m yok<br />

Biraz ahvalimden yazd›m varaka<br />

Verirsen Ruhsâtî atmaz ›ra¤a<br />

Bir top bez isterim biraz nafaka<br />

Ölürsem mezarda giyece¤im yok<br />

‹ane: Yard›m. / Muhkem: Sa¤lam. / Murat kapusu: ‹stek kap›s›. / tüli<br />

emel, öznel bir söyleyifl, istek tülü anlam›nda kullan›lm›fl; Ruhsâtî isteklerini<br />

büyük istekler kap›s›nda incecik bir tüle benzetmifl. / Mahfuz: Sakl›<br />

mallar. / Günde nida eder cellad-› ecel: Böyle günde (açl›¤›n ortas›nda)<br />

ecel cellad› seslenir. / Varak: Yaprak, k⤛t.<br />

Bir baflka fliirinde Ruhsâtî, fiathiye gelene¤inde oldu¤u gibi Tanr›’ya<br />

sataflmaktad›r:<br />

Ya ilah› görünmezden bir devlet<br />

Zekat›n› vermez isem geri al<br />

Helalinden dört öküz ver yarabbi<br />

Koflup çifte süremezsem geri al<br />

(…)<br />

Çok verirsin beynamaza hay›na<br />

Sald›n beni zü¤ürtlü¤ün yay›na<br />

Köprüler yapt›ram Tecer suyuna<br />

Kâgir bina kuramazsam geri al<br />

E¤er f›rsat verilirse neler yapabilece¤ini, toplumsal üretime ne derecede<br />

kat›labilece¤ini mübala¤a sanat›na baflvurarak dile getiriyor Ruhsâtî.<br />

S. C. F/3<br />

33


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Bundan daha do¤al daha etkili bir söyleyifl olabilir mi?<br />

Onun feryad› sömürü sisteminin yok etti¤i en büyük de¤erlerden sadece<br />

küçücük birinin feryad›d›r; ama bir o kadar da temsili bir hayk›r›flt›r<br />

o hayk›r›fl. Yine de günümüz flair-yazar tak›m›yla k›yasland›¤›nda, olanaklar›n›n<br />

k›s›tl› olmas›na ra¤men ayd›nlanm›fl ve ›fl›¤›n› gelecek kuflaklara<br />

aktarmay› baflarm›fl bir flairdir Ruhsâtî. Burada günümüz flair-yazar tak›-<br />

m›ndan kas›t bafl›n› devekuflu gibi kuma gömmüfl, idealizmin kuca¤›nda<br />

m›fl›l m›fl›l uyuyan ya da uyku numaras› yaparak de¤iflik yay›n organlar›nda<br />

köfle kapmaya çal›flan, bir türlü ayd›nlanmak istemeyen, aksine halk›n<br />

kafas›n› buland›ran oportünist-kariyerist burjuva sanat 盤›rtkanlar›-uflaklar›d›r;<br />

ayd›nlanmay› kendine yol edinmifl ve bunun bedellerini ödemekten<br />

korkmayan, ezilen s›n›f›n yan›nda yer alan, halka ›fl›k tutan gerçek<br />

anlamda ilerici flair-yazar diyebilece¤imiz beyin ve yürek emektar›<br />

ayd›nlar›m›z›-sanatç›lar›m›z› tenzih ediyoruz.<br />

Halk fliirindeki “dedim dedi”li fliir gelene¤ine de ça¤dafl örnekler<br />

veren Ruhsâtî kendisinden sonra gelen onlarca halk flairini etkilemifl, etkilemeye<br />

devam etmektedir:<br />

Dedim Dilber Gel Bir Pazar Edelim<br />

Dedim dilber gel bir pazar edelim<br />

Dedi ben al›fl› verifli bilmem<br />

Dedim muhabbetten kural›m çarfl›<br />

Dedi ben tenhada görüflü bilmem<br />

Dedim iflittin mi Ferhat-fiirin’i<br />

Dedi aflk yoluna vermifl var›n›<br />

Dedim Ferhat vermedi mi serini<br />

Dedi düflman›m çok, fler ifli bilmem<br />

Dedim Kerem yanm›fl Asl› yoluna<br />

Dedi Asl› düflmüfl elin diline<br />

Dedim Kamber ölmüfl Arzu yoluna<br />

Dedi ben inkisar, karg›fl› bilmem<br />

Dedim Ruhsat sana olmufl mülâzim<br />

Dedi bir ruhsat da olsun ne lâz›m<br />

Dedim e¤er kabul olsa niyaz›m<br />

Dedi ben oraya var›fl› bilmem<br />

‹çinde bulundu¤u ekonomik ve sosyal koflullardan bunalan ve bir<br />

ç›k›fl yolu, bir kurtulufl yolu aray›fl›nda olan flair mistisizme de yönelmifl,<br />

elde edemedi¤i fleyleri öteleyerek gerçek mutlulu¤u bulmaya, anlamaya<br />

alg›lamaya çal›flm›flt›r. Böyle bir ruh hâliyle yazm›fl oldu¤u flu fliiri bugün<br />

en çok sevilen türküler aras›nda yerini alm›flt›r:<br />

34<br />

Daha senden gayr› âfl›k m› yoktur<br />

Nedir bu telafl›n ey deli gönül<br />

Hele düflün devr-i Âdem’den beri<br />

Neler gelmifl geçmifl say deli gönül


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bakt›m iki kifli mezar efliyor<br />

Gam kasavet dalgalan›p afl›yor<br />

Çok yaflayan yüze kadar yafl›yor<br />

Topraklar bafl›na; vay deli gönül.<br />

1835-1911 tarihlerin aras›nda yaflam›fl olan Ruhsâtî’nin fliirlerinde<br />

“mistik” konulara yer vermesini, günümüzde “diyalektik tarihsel materyalizm”<br />

diye söze bafllay›p da idealist-metafizik kulvarlardan bir türlü ç›kamayan<br />

ve de ilerici-devrimci geçinen flair-yazar-sanatç›larla k›yaslad›¤›-<br />

m›zda gayet ola¤an karfl›lamam›z gerekiyor, hatta onlar›n yan›nda Ruhsâtî’ninki<br />

çok önemsiz kal›yor. Böylelerine göre Ruhsâtî’nin daha ileride oldu¤unu<br />

söyleyebiliriz. O, yaflad›¤› koflullarda kendisinden daha geride<br />

olan düflünce-davran›fl çizgileriyle hesaplaflmaya girmifltir. Ruhsâtî’nin<br />

yaflad›¤› dönemlere damgas›n› vuran ‹slâmî kültür ve de¤er yarg›lar› onun<br />

fliirlerinde yer yer ilksel materyalist ögelerle karfl›ya al›nm›fl ve hicvedilmifltir.<br />

Dönemin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, dinsel, insanî vb. iliflki,<br />

çeliflki ve çat›flk›lar› ak›l-mant›k ve bilgi birikimiyle a盤a vurulmaya<br />

çal›fl›lm›flt›r. Ruhsâtî günümüzün ilerici-devrimci geçinip de idealizme<br />

kaym›fl flair ve sanatç›lar›ndan çok daha ilerici, çok daha “sevimli” bir konumdad›r.<br />

Burjuva sanat 盤›rtkanlar› t›pk› Yunus Emre’ye, Mahzunî’ye yapt›klar›<br />

gibi Ruhsâtî’nin gerçek yönünü görmezlikten gelip mistik fliirlerini<br />

onun en önemli fliirleriymifl, onun gerçek dünya görüflüymüfl gibi göstererek<br />

bedel ödedi¤i direnifl ve baflkald›r› fliirlerini-türkülerini unutturmakla<br />

meflguldür.<br />

Dilinin durulu¤u, ak›c›l›¤› ve öz bak›mdan dolu fliirleriyle etkisini devam<br />

ettiren Ruhsâtî, egemen güçlerce içi boflalt›lmaya çal›fl›lsa da Yunuslar,<br />

Mahzunîler gibi tüm sald›r›lara ra¤men gerçek fliirleriyle yaflama tutunmufl,<br />

yaflamaya devam etmektedir. fiu dizeleriyle âdeta içinde bulundu-<br />

¤umuz koflullar›n tan›¤› ve bugün aram›zda yaflamakta oldu¤unu kan›tlar<br />

gibidir.<br />

Çarh bozulmufl dünya ›slah olmuyor<br />

Ehl-i fukaran›n yüzü gülmüyor<br />

Ruhsati de dedi¤ini bilmiyor<br />

Yaz› belli de¤il hat belli de¤il<br />

Her ne kadar “Ruhsâtî de dedi¤ini bilmiyor” dese de bizler büyük ozan›n<br />

ne dedi¤ini gayet iyi anl›yoruz ve anlatmak istiyoruz. Onun yarg›lanmalar›<br />

bofluna de¤ildi, mahkûmiyetleri bofluna de¤ildi; bedeller ödemiflse<br />

e¤er bunlar›n bir nedeni vard›. ‹flte o nedenler bu fliirlerinde apaç›k ortadad›r.<br />

Tüm türkü ve Ruhsâtî sevenlerin onu mistik yönüyle de¤il de daha çok<br />

bedel ödemek zorunda oldu¤u sosyal ve insanî yönüyle anlamaya, anlatmaya<br />

çal›flmalar›n›n bir sorumluluk-görev oldu¤unu belirtmek istiyorum.<br />

Yüre¤inizde türkülerle kal›n.<br />

35


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

BANA SORMA<br />

bana sorma<br />

rengi uçurulmufl mevsimleri<br />

kuflu göçürülmüfl kufllu¤u<br />

tezek soluyan bacalar›n konu¤u<br />

leyleklere sor<br />

hayk›rs›n zaman<br />

çirkin hedeflere saplanm›fl<br />

dik duran türkülerimizi<br />

telin dilinden<br />

yelesi savrulan yeni yetmenin<br />

devrim kula¤›na<br />

bana sorma<br />

düflürülmüfl kaleleri<br />

yitirilmifl y›ld›zlar›<br />

kocalm›fl bulutlar aln›na dikilmifl<br />

iki namlu gözlerime sor<br />

hayk›rs›n zaman<br />

dar geçitlerde s›nananlar›<br />

sülün dilinden<br />

candan berilerimin çin’den ötelerine<br />

çin’den ötelerimin candan berilerine<br />

bana sorma<br />

yontulan karanl›¤›n<br />

esirgenmifl flafaklar›n›<br />

36


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

hünerli ellerin ›fl›kl› parmaklar›na sor<br />

sor ki ç›ks›n gayr›<br />

‘’kader’’ denen balyozlar›n saplad›¤›<br />

keder çivileri<br />

reçinesi ak›t›lan iflçilerin<br />

umut kütü¤ünden<br />

hayk›rs›n zaman<br />

vars›l kap›s›na boyun e¤meyeni<br />

gülün birinden<br />

dalgalar› h›fl›rdayan denizlerin<br />

dalgak›ran aflklar›yla<br />

bana sorma<br />

keklik alacas› gönülleri<br />

bal› süzülmüfl gözleri<br />

ordu kuran yaln›zlar›n<br />

çapraz bak›fllar›na sor<br />

sor ki ç›ks›n gayr› batt›¤› kinden<br />

madencinin keleplenmifl saçlar›<br />

Refik U¤ur<br />

37


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ÖZ BE ÖZ<br />

miletli bir filozofun ›rma¤›nday›m…<br />

miletli bir filozofun ›rma¤›nda akan benim…<br />

bilincimin beni savurdu¤u kapsam:<br />

evren!..<br />

aynada<br />

kendime bak›yorum<br />

flu<br />

garip<br />

kütleye…<br />

flu<br />

garip<br />

kütle<br />

benim<br />

arkas›nda ›fl›k tozu b›rakan flahap<br />

flu flekilsiz yo¤unluk<br />

flu renk halay›…<br />

hepsi…<br />

hepsi benim<br />

ben<br />

bu<br />

kozmik<br />

hamurun<br />

öz<br />

be<br />

öz<br />

çocu¤uyum!..<br />

Hasan Koç<br />

F Tipi Cezaevi-Bolu<br />

38


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Mehmet Karakufl<br />

Bilim-<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika-Etik Bütünselli¤i<br />

Yolunda <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>*<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergi’mizin (S.C) tüm say›lar›n› incelediniz. Sizde<br />

edebiyatla hafl›r neflir olan birisiniz. Genel olarak Dergimizi nas›l buldunuz?<br />

Mehmet Karakufl** (M.K): <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong>, henüz yeni bir dergi. Her<br />

say›da daha nitelikli bir düzeyde ç›k›yor. Sosyalist gerçekçilik çizgisinde<br />

ç›kan dergiler dikkate al›nd›¤›nda, belli bir gelecek vaat ediyor. E¤er sosyalist<br />

gerçekçili¤i gelenekselli¤in d›fl›na tafl›y›p, flimdiye kadar ortaya ç›-<br />

kan birikimle harmanlayabilirse, benimsedi¤i sanat anlay›fl› aç›s›ndan<br />

önemli bir rol üstlenebilir.<br />

S.C: Dergimizin ilk say›s›nda a¤›rl›kl› olarak sosyalist gerçekçili¤in<br />

ne oldu¤u ve bizim neden kendimizi sosyalist gerçekçi olarak tan›mlad›¤›-<br />

m›z üzerinde durduk. Biliyoruz ki, sosyalist gerçekçi ak›ma olan ilgi azalm›flt›r.<br />

Dünyadaki mevcut ortam göz önünde bulunduruldu¤unda, sosyalist<br />

gerçekçili¤in zay›flamas›n› neye ba¤l›yorsunuz?<br />

M.K: Sosyalist gerçekçili¤e ilginin azalmas›n›n en temel nedeni, dünya<br />

konjonktüründe, bir yandan reel sosyalist sistemin çöküflü ve bir yandan<br />

da sosyalist mücadelenin ivme kaybetmesiyle direkt ilgilidir. En az<br />

bunun kadar etkili bir neden de, konjonktüre ba¤l› olarak, kendini sosyalist<br />

olarak tan›mlayan bireylerin bu mücadeleden koptuktan sonra edebiyat<br />

alan›na geçtiklerinde, tutunmak için piyasaya hâkim olan edebiyat anlay›fllar›yla<br />

kendilerini var etme durumudur. Özellikle âdeta sosyalist mücadelenin<br />

antitezi olarak edebiyat alan›n›n görülmesi önemli bir etkendir.<br />

Piyasada soldan gelenlerin edebiyat camias›nda etkin ve belirli bir rol oynamalar›<br />

ancak bununla aç›klanabilir. Bir yandan da hâkim sistemin kendini<br />

her alanda örgütlemek ve edebiyat alan›nda kendi anlay›fl ve de¤er<br />

yarg›lar›n› hâkim k›lmak için yapt›klar› yay›nc›l›k çal›flmalar›n›nda bunda<br />

önemli bir pay› vard›r. Bunun bir sonucu olarak, ortaya ç›kan edebiyat<br />

ürünlerinin yaflanan temel sorunlardan kopuk ve daha çok sabun köpü¤ü<br />

kabilinden ürünler olmas›n› da ancak bununla aç›klayabiliriz. ‹flte böyle<br />

bir konjonktürde sosyalist gerçekçili¤e önemli bir rol düflmektedir. Bir<br />

39


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yandan politik olarak sosyalist mücadele sürdürülürken di¤er yandan da<br />

ayn› bak›fl aç›s›yla, ülkemizdeki temel sorunlar› sanat ve edebiyat alan›nda<br />

ifllemek bu mevcut egemen sanat ve edebiyat ak›m›n› etkisizlefltirmekte<br />

önemli bir rol üstlenecektir. fiimdiye kadar sanat ve edebiyat alan›na politika<br />

alan› kadar bir rol verilemedi. San›ld› ki, politik mücadele yükseldi-<br />

¤inde kendili¤inden buna ba¤l› olarak her alanda da bir yükselifl olacakt›r.<br />

Oysaki sosyalizm mücadelesinin en yo¤un oldu¤u y›llarda bile politik mücadele<br />

ile at bafl› giden bir sanat cephesi yarat›lamad›. Bundan da ders alarak,<br />

her iki cepheyi bir arada götürmek ve her cephedeki kazan›mlar› di-<br />

¤er cepheye aktararak, gerek kitleselleflmede ve gerekse de karfl› ak›m› geriletmede<br />

önemli sonuçlara yol açaca¤› kaç›n›lmazd›r.<br />

S.C: Hem dünyada hem yaflad›¤›m›z co¤rafyada, mevcut sanat ortam›na<br />

hâkim olan anlay›fl daha çok banka ve holdinglerin finanse etti¤i<br />

ak›mlar ya da sanatç›lard›r. Dolay›s›yla bir sanat aristokrasisinin oluflmufl<br />

oldu¤unu görüyoruz. <strong>Sanat</strong> aristokrasisi tüm ölçüleri belirlemek istiyor<br />

ve bu anlamda epeyce de etkili oldu¤u söylenebilir. <strong>Sanat</strong> aristokratlar›n›n<br />

yaratm›fl oldu¤u bu hâkimiyeti hangi araçlarla nas›l k›rabiliriz?<br />

M.K: Hiç kuflkusuz, bir sanat aristokrasisinden söz edilebilir. Bu güruhun<br />

en temel ifllevi hâkim paradigmay›, sanki her türden paradigmalara<br />

karfl›ym›fllar gibi çok ince bir tarzda sanat ve edebiyat arac›l›¤›yla topluma<br />

zerk etmektir. Bunlara karfl› mücadele etmek tek bir cepheden mümkün<br />

de¤ildir. Hayat›n her alan›nda örgütlü ve örgütlü oldu¤u kadar var<br />

olan örgütlülü¤ü çeflitli kurum ve kurulufllara dönüfltürerek geriletilebilinir.<br />

Bunun için de esas olarak, politik mücadelenin pozitif anlamda ivme<br />

kazanmas› gerekir. Çünkü karfl› taraf›n etkin oldu¤u dönemlere bak›ld›-<br />

¤›nda hep darbe sonras› süreçlere denk geliyor. Ki böyle süreçlerde sosyalist<br />

mücadele zay›flat›ld›¤›ndan sanat aristokrasisinin etkinli¤i aç›s›ndan<br />

önemli bir zemin olufluyor. Böylesi dönemlerde devrime umudunu yitiren<br />

kitleleri manipüle etmek ve temel sorunlar›ndan dikkatleri baflka konulara<br />

çekmek daha kolayd›r. Bu nedenle, içinde bulundu¤umuz koflullar dikkate<br />

al›nd›¤›nda hem politik ve hem de sanat aç›s›ndan var olan kurumlar›<br />

gelifltirmekle birlikte, özellikle sanat aç›s›ndan oldukça genifl bir yelpazede<br />

-sinema, TV dahil- etkin bir kurumlaflmaya ihtiyaç vard›r. Ama bunun<br />

a¤›rl›k noktas›n› politik mücadele oluflturacakt›r. Politik mücadele kitlelerin<br />

gündemine girdi¤i oranda, sosyalist gerçekçili¤i temel alan sanat ve<br />

edebiyat cephesi de bir çekim merkezi oluflturacakt›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat<br />

cephesi aç›s›ndan sosyalist bak›fl aç›s› korunarak, özellikle biçim konusunda<br />

daha yarat›c› tarzlar›n denenmesine ihtiyaç vard›r. Söz konusu toplumu<br />

kucaklayan kurumlaflmalar oldu¤u zaman sanat aristokrasisi geriletilebilinecek.<br />

40


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

S.C: Bilindi¤i üzere Türkiye’de ciddî yaz›l› kültür oluflmadan, medya<br />

araçlar› gündeme girdi. Kuflaklar›n kültürel birikimleri yamal› bohça misali<br />

paramparça oldu. Cumhuriyet döneminde ise önce devleti kurup ard›ndan<br />

bir uluslaflma bilinci oluflturulma yöntemine gidildi. Oluflturulan<br />

tüm kültürel kurumlaflmalarda bir milliyetçi bak›fl aç›s› kitlelere verilmek<br />

istendi. Sonuçlar›na bakt›¤›m›zda; kendisini solcu olarak tarif eden kimi<br />

ayd›n ve sanatç›lar›n da Kemalist ideolojiyle hareket etti¤ini görüyoruz.<br />

Bir tarafta Kemalist ideolojiyle “toplumcu gerçekçilik” yapt›¤›n› iddia<br />

eden kesim, di¤er tarafta da liberal ve postmodern ak›m piyasay› kaplam›fl<br />

durumdad›r. Sosyalist gerçekçilik iddias›nda olan gruplar ise darmada¤›n›kt›r.<br />

Di¤er yay›nlar›m›zda da s›k s›k bu konuyu ifllemeye çal›fl›yoruz.<br />

Marksist hareketin parçalanm›fll›¤›na son vermeden sanat edebiyat<br />

alan›n›n da etkisiz kalaca¤› bellidir. Birbirinden ay›rmad›¤›m›z sanat ve<br />

politik mücadele ortam›nda parçalanm›fll›¤› nas›l aflabiliriz?<br />

M.K: Bu topraklarda, parçal›l›k veya tepeden inmecilik bir olgu. Sorun<br />

bu olguyu görüp, buna göre hareket etmektir. Bu aç›dan düflünüldü-<br />

¤ünde, biz iç dinamikleriyle geliflen bir burjuva kültürünü edinmeden daha<br />

çok feodal kültür ve de¤er yarg›lar›n›n hâkim oldu¤u bir zihniyetle sosyalizme<br />

yöneliyoruz. Bu nedenle sosyalist kavray›fl›m›z veya sosyalizme<br />

yükledi¤imiz baz› de¤erlere bu zihniyetimiz yans›maktad›r. Bir yandan da<br />

resmî ideolojinin kurumlar›ndan etkilenmifl olmam›z durumu daha da<br />

içinden ç›k›lamaz bir hale sokuyor. Burada öncelikle yapmam›z gereken,<br />

resmî ideolojiyle ve bu ideolojinin yönlendirdi¤i tüm de¤er yarg›lar›yla bir<br />

hesaplaflma içinde olmam›zd›r. Bu hesaplaflmayla, her türden milliyetçilikten<br />

uzak tamamen enternasyonalist ve toplumun ana çeliflkilerini yans›-<br />

tan ve bu ana çeliflkilerine karfl› sosyalist duruflu sergileyen bir tav›r içinde<br />

olmak gerekir. Bu kadar yaflan›lan fleylerden sonra art›k hem milliyetçi<br />

hem sosyalist, hem Kemalist hem sosyalist olunmayaca¤› aç›kt›r. Zaten<br />

bu eflyan›n do¤as›na ayk›r›d›r. Ülkede yaflanan bu çarp›kl›¤›n yan› s›ra,<br />

Marksizm’i nas›l anlad›¤›m›z veya yorumlad›¤›m›z da önemlidir. Tüm deneyimler<br />

dikkate al›nd›¤›nda ve bu deneyimler ›fl›¤›nda Marksizm’e daha<br />

genifl bir pencereden bakmaya ihtiyaç vard›r. E¤er Marx’›n belirlemelerine<br />

dinsel dogma bab›nda yaklaflm›yorsak, yaflad›¤› ça¤›n özgünlü¤üyle ele<br />

al›rsak, evrensel olanla özgül olan›n ayr›m›n› do¤ru yapabilirsek, söz konusu<br />

kuflatmay› aflabiliriz. E¤er felsefeye ve paradigmalara bir yönüyle<br />

yön verenin bilimsel geliflmeler oldu¤unun bilincindeysek, söz konusu bilimsel<br />

geliflmeler temelinde yeniden Marksizm’i yorumlamaya ihtiyaç<br />

vard›r. Günümüzdeki liberal vb. e¤ilimler, t›kanan sisteme nefes ald›rma<br />

çabalar›d›r. Fakat sistemin yap›sal krizi varl›¤›n› sürdürdükçe bu türlü çabalar›n<br />

kal›c› çözümler getirmeyece¤i aç›kt›r. Bu gün sistemi yönlendiren<br />

güçler bile bunun fark›ndalar ve kendi krizlerini aflmak için bile Mark-<br />

41


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

sizm’den yararlanma çabas›ndalar. Karfl› güç nas›l ki Marksizm’den ders<br />

ç›kar›yor ve kendi ç›karlar› için yararlanmaya çal›fl›yorlarsa bizler de mevcut<br />

sistemin tüm deneyimlerinden kendi ç›karlar›m›z temelinde dersler ç›-<br />

karmal›y›z. Önemli olan emek sermaye, ezen ezilen cins, ulus, yöneten ve<br />

yönetilen gibi topluma yön veren temel eksenlerde sosyalist duruflu koruyabilmektir.<br />

Bunu sa¤larken at bafl› olarak, bu kavray›fl›m›z› sanat ve edebiyata<br />

uygulad›¤›m›z zaman birbirini etkileyen ve birbirlerinden etkilenen<br />

bu alanlar daha iyi bir geliflme çizgisine yol açacaklar› kaç›n›lmazd›r. Paradigmada<br />

ar›l›k olmadan prati¤in karmafl›k sorunlar›na yan›t bulabilmek<br />

ve ya olabilmek mümkün de¤ildir. Ar› olmayan bir paradigma hem yönlendirmeye<br />

aç›k ve hem de hedeflenen amaçla, çeliflir ve onu yads›yan bir<br />

noktaya varmas› kaç›n›lmazd›r.<br />

S.C: Co¤rafyam›zdaki devrimci gruplar genel olarak sanat edebiyat<br />

alan›na küçümseyen bir bak›fl aç›s› içinde oldu. Devrimci gruplar›n en geliflkin<br />

oldu¤u dönemlerde bile süreklili¤ini sa¤lam›fl ve toplum üzerinde<br />

etkili olabilen bir sanat dergisi üretilemedi. Örne¤in Sabahattin Alilerin<br />

üretmifl oldu¤u Marko Pafla ya da Nâz›mlar›n üretti¤i Resimli Ay vb. dergilerin<br />

toplumdaki etkinli¤i seviyesine ulaflm›fl bir dergi bir daha üretilemedi.<br />

Bunu neye ba¤l›yorsunuz?<br />

M.K: Nâz›mlar›n döneminde sosyalizmin prestijinin en yüksek oldu-<br />

¤u dönemdi. Bu nedenle, sosyalist gerçekçilik ad›na ç›kar›lan dergiler hiç<br />

sorgulanmaks›z›n benimsenebiliyordu. En az bu neden kadar etkili ikinci<br />

bir nedense, ç›kar›lan ürünlerin kalitesiydi. Birço¤umuzun devrimcileflme<br />

sürecine bakt›¤›m›zda, Marksist literatürü okumadan önce Nâz›m’›n fliirleriyle<br />

bir tan›flma söz konusudur. Yani edebiyat literatüründen politik literatüre<br />

do¤ru bir yönelim vard›r. Ne ki, pratikte bu yaflanmas›na ra¤men,<br />

duygudan bilince do¤ru bir yönelim olmas›na karfl›n ve üstelik yap›lan<br />

sevk ve idare edenlerin de böyle bir geliflim çizgisinden gelmesine ra¤men,<br />

tam tersi bir yaklafl›m sergilemeleri ancak s›¤l›kla aç›klanabilinir.<br />

Daha çok, temel mücadele yöntemini öne ç›kararak di¤er mücadele yöntemlerini<br />

ikinci planda ele alma ad›na hiç ele almama durumu vard›r. Sanki<br />

devrim oldu¤unda ikinci alan olarak görülenler hemencecik kendili¤inden<br />

infla olacakm›fl gibi bir yaklafl›m vard›r. Oysa politik kurumlar da dâhil<br />

tüm kurumlar mücadele içinde flekillenip devrimle birlikte yeni toplumun<br />

kurumlan haline gelirler. Tabii ki, hepsi politik kurumlarla ayn› düzeyde<br />

bir geliflmeye yol açmayabilir. Ama burada bir ret vard›r. ‹flin kolayc›l›¤›na<br />

kaç›larak ve mücadeleye esas yön veren temel biçim gerekçe<br />

gösterilerek di¤er alanlar› karfl› tarafa b›rakman›n ne tür sonuçlara yol açt›¤›<br />

söze gerek b›rakmayacak kadar aç›kt›r.<br />

42


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

S.C: Devrimci gruplar içinde sanat edebiyat alan›na yönelen kadrolar<br />

genellikle gruptan kopuyor. Ayn› flekilde gruplar, sanat edebiyata yönelen<br />

kadrolar› içinde tutam›yor. Kopan kadrolar›n hepsi de¤il ama a¤›rl›kl›<br />

bir k›sm› bir düflünsel de¤iflime u¤ruyor. Bunlar ço¤unlukla sanat<br />

aristokrasisine dâhil olman›n çabas› içinde oluyor. De¤er yarg›lar› genellikle<br />

piyasan›n belirleyicili¤i alt›na giriyor. Yaflanan sosyalizm denemelerini<br />

de dikkate alarak sanat-politika-estetik bütünlü¤ü ya da partili-partisiz<br />

sanat konular›yla ilgili ne düflünüyorsunuz?<br />

M.K: Söz konusu sonuca yol açan, yap›lar›n sanat ve edebiyata s›¤<br />

yaklafl›m› kadar bireylerin de tersinden ayn› nitelikteki yaklafl›m› göstermesinden<br />

kaynaklanmaktad›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat› d›fllay›c› bir yaklafl›m,<br />

tersinden politikay› d›fllay›c› bir yaklafl›ma yol açmaktad›r. Oysa her iki<br />

alan da birbirleriyle uyumlu bir biçimde götürülebilinir. Sosyalist gerçekçili¤e<br />

alan aç›lmas› aç›s›ndan politik mücadele baflat oldu¤undan, her ne<br />

kadar sanat kendi içinde ba¤›ms›z olsa da politik mücadeleye ba¤›ml› geliflmek<br />

durumundad›r. Bireylerin yeteneklerine ba¤l› olarak, bu alanlarda<br />

görevlendirmeler olabilir. Ancak bu görevlendirmeler veya bireylerin tercihleriyle<br />

yap›lan çal›flmalar di¤er alanlar gibi ele al›nmamal›. Yani bir sanat<br />

kolunda çal›flanla bir sendika kolunda çal›flanlara yaklafl›m ve alanlar›n<br />

ele al›nmas›nda bir farkl›l›k olmak zorundad›r. <strong>Sanat</strong> ve edebiyat kendi<br />

do¤as›nda muhalif olmay› tafl›d›¤›ndan partilerin sanat edebiyat kollar›<br />

göreceli olarak ba¤›ms›z olmal›. Geçmiflten beri yap›la gelen parti sanatç›s›<br />

veya parti d›fl› sanatç› tart›flmas›n›n pek sa¤l›kl› bir tart›flma olmad›¤›-<br />

n› söyleyebilirim. Bir anlamda yumurta tavuk tart›flmas›n› and›rmaktad›r.<br />

Partili iyi sanatç›lar ç›kabilece¤i gibi, partili olmayan ama sosyalist gerçekçili¤i<br />

esas alan iyi sanatç›lar da ç›kabilir. Sosyalist sanatç›, yeri geldi-<br />

¤inde içinde bulundu¤u yap›n›n eksikliklerini de sorgulamal›. Ve sanat<br />

arac›l›¤›yla bunlara sosyalist çözümler aramal›. Reel sosyalizm prati¤inde<br />

görülen sloganc›l›ktan ve icazetli eserlere yönelmekten uzak durulmal›.<br />

Bireyde sosyalist kavray›fl ve bak›fl aç›s› derinlefltikçe bireyin iradesine<br />

ra¤men eserlerine de yans›yacakt›r.<br />

Bireyler aç›s›ndan sorun ele al›nd›¤›nda; gerek hapishanelerde gerekse<br />

de d›flar›da, sanat ve edebiyata yönelim yanl›fl bir zeminden bafllanmaktad›r.<br />

Yani politik arenay› terk ettikten sonra sanat ve edebiyat alan›na yönelinmektedir.<br />

Bafllang›ç böyle olunca hiç kuflkusuz, konjonktürel durum<br />

da dikkate al›nd›¤›nda ister istemez bu alana hâkim olan gücün istemleri<br />

do¤rultusunda bir üretime yönelinmektedir. Bu da beraberinde hem bak›fl<br />

aç›s›nda ve hem de de¤er yarg›lar›nda bir erozyona yol açmaktad›r. Âdeta<br />

böylesi bireyler kendilerini egemen sanat baronlar›na kabul ettirmek<br />

için mevcut olandan daha uç noktalara savrulduklar› gerçe¤i say›lmayacak<br />

kadar örneklerle doludur. Özcesi, bu yaklafl›mlar›n yap›lar›n s›¤ yaklafl›-<br />

m›na tepki olarak görülse de asl›nda alt›nda yatan bireysel gelecek kayg›-<br />

43


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

s› kadar ütopyadan kopmay› ifade etmektedir. Yap›lar›n do¤ru yaklafl›m›<br />

gelifltirdi¤i zamanlarda bile bu tür bireysel yaklafl›mlar olacakt›r, ama en<br />

az›ndan do¤ru yaklafl›mla birlikte hem sanat alan›nda bir kurumlaflma yaflanacak<br />

hem de ütopyas›n› koruyanlar›n yap› içinde tutmay› sa¤layacakt›r.<br />

Yaflama yön veren yap› oldu¤undan dolay› yap›lar›n do¤ru yaklafl›ma<br />

gelmesi bireylerinkinden daha fazla önem kazanmaktad›r. Çünkü do¤ru<br />

sanat ve edebiyat yaklafl›m›n› esas alm›fl bir yap› bireyleri de buna göre flekillendirece¤inden,<br />

geçmifle oranla bu yönlü sorunlar daha azalabilece¤i<br />

gibi daha iyi ürünler de ç›kacakt›r. Sosyalistler, kendi yaflamlar›n› sanat ve<br />

edebiyata aktarmad›klar› için, ün yapma ve para kazanma peflinde olan birey<br />

ve sanat baronlar›; kanlar ve canlar pahas›na yarat›lan bir gelene¤i<br />

kendi ç›karlar› aç›s›ndan metalaflt›rmaktad›rlar. Hatta bununla da yetinmeyip,<br />

yaflamlardan çarp›tarak, egemen sistemin nas›l afl›lamaz oldu¤unu ve<br />

ebedi oldu¤unu bir biçimde okuyucular›n bilinçlerine kaz›maktalar.<br />

S.C: Engels, Frans›z toplumunun yap›s›n› istatistiklerden daha çok<br />

Balzac’›n eserlerinden ö¤rendik diyordu. Benzer bir biçimde Lenin, Dostoyevski<br />

ve Tolstoy gibi gerçekçi edebiyatç›lar›; sosyalist gerçekçili¤in ve<br />

ba¤lant›l› olarak Bolflevik hareketin öncelleri olarak de¤erlendirmifltir.<br />

19. ve 20. Yüzy›lda gerçekçi ve sosyalist gerçekçi zeminde eser veren edebiyatç›lar›n<br />

yaratm›fl olduklar› karakterler ve tiplemeler insanlar›n belleklerinde<br />

yerlerini kal›c›laflt›rd›lar. Sosyalizm denemelerinden geriye düflüfl<br />

sonras›nda ve günümüz emperyalist küreselleflme döneminde güçlü ve<br />

kal›c› eserler ç›km›yor. Üstelik mevcut koflullarda, bilgiye ulaflmak daha<br />

h›zl› ve kolay hale gelmifltir. Bilgi ve teknoloji h›zla geliflti¤i halde kültür,<br />

edebiyat ve sanatta bir gerileme oldu¤u gözleniyor. Bu tezat durumu nas›l<br />

aç›klayabilirsiniz?<br />

M.K: Asl›nda, söz konusu durum bafll› bafl›na bir araflt›rma ve inceleme<br />

konusudur. Röportaj ba¤lam›nda ele ald›¤›m›zda öncelikle kat›lal›m<br />

veya kat›lmayal›m, söz konusu dönemlerde yazarlar›n belli bir paradigmas›<br />

vard›. Eserlerini ele al›rken, toplumu ve toplum içinde yaflayan bireyleri<br />

toplumsal iliflkilerin bütünü ba¤lam›nda de¤erlendiriyorlard›. Âdeta, yaratt›klar›<br />

karakterler özgülünde toplumu oldu¤u kadar, toplumun içerisinden<br />

geçti¤i ça¤› da analiz ediyorlard›. Karakterler flahs›nda bu analizler<br />

yap›l›rken geçmifl, bugün ve gelecek göz önüne al›narak analizler gerçeklefltiriliyordu.<br />

Oysa günümüzün yazarlar›nda her ne kadar ça¤dan kaynakl›<br />

bir yönü olsa da, sa¤lam bir paradigma söz konusu de¤il. Daha çok, pazar<br />

iliflkileri ba¤lam›nda, neyin daha iyi pazarlanaca¤›na bak›larak eserler<br />

ortaya ç›kar›lmaktad›r. Örtük veya aç›k, istenilen siparifllere yan›t olunmaya<br />

çal›fl›lmaktad›r. Böyle bir yaklafl›m, ister istemez karakterleri yarat›rken<br />

toplumsal iliflkiler ba¤lam›n› koparmaya yönlendiriyor. Hiç kuflkusuz,<br />

bireyin iç dünyas›n› eksen alan ve yaflad›¤› çat›flmalar› irdeleyen eserler<br />

44


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

yaz›labilir. Ama bu eserler, arka planda güçlü bir toplumsal iliflki ba¤lam›na<br />

dayand›¤› noktada bir anlam ifade edebilir. Yoksa Amerikan toplumunda,<br />

toplum d›fl›na itilmifl milyonlarca insan›n flahs›nda topluma empoze<br />

edilmek istenen bireylerin içinde bulundu¤u durumlar› sadece bireylerin<br />

baflar›s›zl›¤›na ba¤layan yaklafl›ma götürür ki, niyetimiz ne olursa olsun<br />

egemen sistemi meflrulaflt›rmaya ve hakl› ç›karmaya yol açar. Bireylerin<br />

içinde bulundu¤u temel çeliflki ve çat›flk›lardan ar›nd›r›ld›¤›nda, geriye<br />

söz konusu çarp›k bir yaklafl›m kal›r. Oysa bireyin yaflam›na yön veren<br />

ve hatta bireyin tercihlerini bile yönlendiren, toplumsal iliflkilerin bütünüdür.<br />

Bu iliflkiler ele al›narak ve bireyin bu iliflkiler karfl›s›ndaki durufl<br />

ve yaklafl›m›n› sorgulayarak üretilen bir karakter olmad›¤› için günümüz<br />

edebiyat›, fliirden romana kadar tüm alanlarda kal›c› olmayan veya k›sa<br />

sürede unutulan eserler ortaya ç›kart›yor. Bugün haf›zam› yoklad›¤›mda,<br />

hiçbir fliir son yirmi y›lda yaz›lm›fl fliirler de¤ildir. Bunun da söz konusu<br />

durumla yak›ndan ilgisi vard›r. Özcesi, günümüzde yaflanan sorunlar›n temelinde<br />

birey ve toplum iliflkisinin tek yanl› kurulmas›ndan kaynaklanmaktad›r.<br />

Ya toplum flahs›nda toplumsal iliflkiler bütünü yads›n›yor, ya da<br />

birey göz ard› ediliyor. Fakat birey ve toplum iliflkisi iyi kuruldu¤unda ve<br />

bu iliflki ba¤lam›nda toplumsal iliflkiler analizini esas alarak karakterler<br />

yarat›ld›¤›nda, bilimsel araflt›rmalar için de önemli bir veri olabilece¤i gibi<br />

böylesi çal›flmalar› yönlendiren bir iflleve de sahip olabilir. Bu olmad›-<br />

¤›ndan, sanat ve edebiyat günümüz egemen sisteminin ezilenlere dönük<br />

âdeta bir afyonu olarak kullan›lmaktad›r. Özellikle romanda bu çok aç›k<br />

ve belirgindir. Biraz gerçek, fazlas›yla cinsellik harmanlanarak ve toplumsal<br />

ba¤lam›ndan kopararak, özellikle de belli bir gelir seviyesinde olanlar›n<br />

yaflam› eksene al›narak âdeta mevcut sistem yeryüzünün cenneti olarak<br />

sunulmaktad›r. Bu tespite en iyi örne¤i TV dizileri oluflturmaktad›r.<br />

Buradan hareketle yoksul kesimlere belli bir yaflam tarz› empoze edilip o<br />

tarza ulaflman›n ancak ve ancak sisteme entegre olmaktan ve sistem içinde<br />

bu yaflam tarz›n› yakalamak için çal›flmaktan baflka bir yol almad›¤› düflüncesi<br />

afl›lan›yor. Gerçek yaflamda karfl›l›¤› olmayan ve daha çok masallar›<br />

and›ran bu sanal yaflamlar arac›l›¤›yla egemen sistem kendini süreklilefltiriyor.<br />

8 Temmuz 2010<br />

* Bu röportaj› <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergimiz ad›na Kand›ra-Kocaeli 2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevinde<br />

müebbet hapis cezas› alm›fl olan “tutuklu” Arkadafl›m›z Turgay Ulu gerçeklefltirmifltir.<br />

** Mehmet Karakufl: Halen Kand›ra-Kocaeli 2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevinde PKK davas› nedeniyle<br />

müebbet hapis cezas› alm›fl siyasî hükümlüdür.<br />

45


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ÖLÜLER YAS TUTMAZ<br />

yine duman çökmüfl da¤lar›na<br />

gam eline ç›km›fl ad›n<br />

nerede arad›msa en çok orada yoktun göz nurum<br />

nerede arad›msa<br />

gö¤süne kuzgunlar konmufl<br />

orada ceylanlar buldum<br />

görmek midir flimdi bu<br />

duymak<br />

kör olmak<br />

sa¤›r olmak m›<br />

uzatmak m› boynunu sat›r›na cellad›n<br />

düflüp ard›na kay›p evlatlar›n<br />

mezarlar›n› ba¤r›ma kaz›d›¤›n<br />

u¤unmak m› üzerinde bofl tabutlar›n<br />

karaya vurmufl bal›klar›n a¤z› de¤il bu<br />

mezat›na pey sürülmüfl kebapl›k koyun de¤il<br />

bir yoksulluk dedikçe bir ayr›l›k bir ölüm<br />

al dediler gö¤sünden lokmalar koparan iflsizlik<br />

al dediler zam<br />

al dediler feryad› açlar›n<br />

46


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

onlar ki postunun üzerinde ba¤dafl kurmaya geldiler<br />

s›¤mad› kitaplara içtikleri kan›n hesab›<br />

k›yd›klar›n›n ah› gök kubbeye s›¤mad›<br />

bir kiflinin gülmesi için<br />

binlerce kiflinin gözyafllar›yla beslendi ruhlar›<br />

vicdanlar› flak›rt›s›yla beslendi k›rbaçlar›n<br />

mutlulu¤u hep beraber fethetmek kadar gerçek<br />

tek bafl›na yaflamak kadar yalan<br />

iflin birlefltirdikçe paran›n ay›rd›¤›<br />

her biri bir diyarda gebermek kadar sefil<br />

ey eme¤ini vitrinlerde padalyalar * gibi seyreden<br />

görmek midir flimdi bu<br />

duymak<br />

yaflamak m›<br />

yeryüzünü cennetin yüzüne çevirmek<br />

bakmak m› ard›ndan bedeninden yitik o¤ullar gibi gidenin<br />

As›m Gönen<br />

* padalya: ‹çine ot doldurulmufl kufl ölüsü.<br />

47


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Tuncay fiur<br />

Yoz, Kozmopolit Kültür, <strong>Sanat</strong> ve Gençlik<br />

S›n›fl› toplumlarda kültür ve sanat kavramlar› üstyap›n›n bir ögesini<br />

oluflturmakta, insanl›¤›n maddî üretim etkinlikleri üzerinde yer al›p, geliflip,<br />

flekillenmektedir. Neolitik dönemde Mezopotamya’da, insanl›¤›n ilk<br />

yerleflkesinde insanlar›n topluluklar halinde yaflamalar›yla bafllayan ve günümüze<br />

uzanan kültür, sanat serüveni tarihsel sürecin çeflitli evrelerinden<br />

geçerek kümülatif bir biçimde günümüze ulaflm›flt›r. Bu tarihsel süreç içerisinde,<br />

kimi toplumlarla, kavimler insanl›¤›n kültür sanat hazinesine yenilerini<br />

eklerken, kimileri de olanlar› yok etmeye teflebbüs etmifl, yok etmifltir.<br />

Amac›m, bu yaz›da insanl›¤›n tarihi ile ilgili olarak ansiklopedik<br />

bilgiler vermek de¤il elbette; fakat, insanl›¤›n yaratt›¤› bu kültür ve sanat<br />

hazinesine kastetmeye çal›flanlar, kast edenler tarihsel süreç içerisinde, s›-<br />

n›fl› toplumlar›n ortaya ç›k›fl›yla bafllam›fl ve yine bu süreç içerisinden günümüze<br />

kendilerine bu misyonu biçen hakim gerici tabakalar hiç eksik olmam›flt›r.<br />

Olacak gibi de görünmüyor s›n›fl› toplumlar var oldu¤u sürece.<br />

Bahsedilen gerici hakim s›n›flar›n bu u¤ursuz misyonunu günümüzde de<br />

yerine getirmek için canla baflla çal›flanlar›n say›s› maalesef bir elin parmaklar›n›<br />

geçmektedir. 18.yy’dan itibaren h›zla geliflen sanayi ve yeni sömürü<br />

sisteminin ad› olacak kapitalizm insanlar›n kol güçlerinin sömürülmesini<br />

yetersiz bulmufl(!) ve insan› insan yapan di¤er tüm de¤erlerin de<br />

sistematik ve aflamal› olarak sömürülmesine karar vermifltir. Günümüzde<br />

bu misyonu fazlas›yla ve lay›k›yla(!) yerine getirmektedir.<br />

Peki kapitalizm’in de bir sanat› ve kültürü yok mudur? Ad›na kültürsanat<br />

diyecekseniz elbette ki vard›r, hem de mide buland›racak ölçüde att›¤›m›z<br />

her ad›mda, yedi¤imiz, giydi¤imiz, yapt›¤›m›z her fleyde, bakt›¤›-<br />

m›z her yerde. Soral›m o vakit tüm varl›¤› insan eme¤inin sömürüsü üzerine<br />

kurulu olan bu sistem neden kültür sanat gibi alengirli ifllerle u¤raflma<br />

gere¤i duysun? Birileri “olur mu can›m kapitalizmin de sanata ve kültüre<br />

ihtiyac› var; o da insanl›¤›n kültür sanat levhas›na bir fleyler yazmak istiyor”<br />

diyedursun… Biz aslen kendi devaml›l›¤›n›n bir baflka versiyonu olarak<br />

bu tarz ifllere soyundu¤unun bilincindeyiz; e¤er b›rakt›¤› miraslara bakacak<br />

olursak sicili pek de temiz görünmüyor. Günümüzde kapitalizm art›k<br />

ülkeleri topla tüfekle iflgal edebilme cüretini çok fazla gösterememekte<br />

(tabii haks›zl›k etmeyelim bundan da geri durmamaktad›r. Son örne¤i-<br />

48


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ni Irak’ta gördük, görmekteyiz.), daha çok kültür emperyalizmi ve dejenerasyonuyla<br />

bu kadim görevini sürdürmektedir; çünkü bu çok daha kolay,<br />

topa ve tüfe¤e göre de çok daha ucuz ve en önemlisi de çok daha etkilidir.<br />

Kapitalizm insan›n en de¤erli varl›¤› olan eme¤inin sömürüsünde<br />

gösterdi¤i pervas›zl›¤› sözümona sanat›nda ve kültüründe de lay›k›yla<br />

yapmaktad›r; çünkü kapitalizm sanat› ve kültürü hiçbir sanatsal ve etik<br />

kayg› tafl›madan metay› ve metalaflt›rd›¤› insan› tüketime dayanan, hazc›,<br />

bireyci, bin bir çeflit idealizasyon ve mistifikasyonlarla donatm›fl bir çehrededir.<br />

Sosyalist deneyimlerde, Sovyetlerde ve Çin’de baflar›l› örneklerini<br />

gördü¤ümüz sosyalist gerçekçi kültür ve sanat hamlelerine karfl› kapitalizm<br />

de bofl durmam›fl, özellikle “so¤uk savafl” y›llar›nda bizzat toplumun<br />

sosyalizasyonunu engellemek için çok ciddî bütçeler ay›rarak toplumsal<br />

gerçeklikten uzak hazza ve tüketime dayal› bir sanat ve kültür propagandas›na<br />

giriflmifltir. Hollywood bu görevi Lenin’in “<strong>Sanat</strong>lar içinde<br />

sinema bizim için en önemlisidir” dedi¤i sinema alan›nda baflar›l›(!) bir biçimde<br />

yerine getirmifltir, getirmektedir. Sosyalist blo¤un geçici olarak çözülmesiyle<br />

birlikte Kapitalizmin sanatsal, estetik, etik, toplumsal hiçbir<br />

de¤er tafl›mayan sanat ve kültür anlay›fl› tüm dünyada at koflturmaya bafllam›fl,<br />

sözümona sanatta daha özgürlükçü, yenilikçi bir dönemin kap›lar›<br />

aralanm›flt›.<br />

1989’da Berlin Duvar› y›k›l›nca Bat› Berlin’e giden insanlara sanatsal<br />

özgürlük ve yenilik ad›na sunduklar› ilk fley pornografiydi; birilerinin sanat›n<br />

özgürlü¤ünden ve yenili¤inden anlad›¤› fley de san›r›m kad›n bedeninin<br />

piyasaya sunulmas›yd›. Evet, Kapitalizmin sanat anlay›fl› budur; meta<br />

haline getirip satabilece¤i her fleyi cilalayarak al›c›ya sunmak ve art›-de-<br />

¤er haline getirmek. Hal böyleyken ülkemize bu Kapitalist ya¤ma düzeninin<br />

sanat› ve kültürü ne kadar nüfuz etmifltir; toplumumuz, özellikle gençli¤imiz<br />

bunu ne ölçüde alm›flt›r? Bu sorunun cevab› maalesef flu: Alabildi¤ine<br />

bu ya¤ma düzeninin kültürü ve sanat›n› alm›fl vaziyetteyiz. Zaten<br />

Pir Sultan’›n deyimiyle, “bozuk düzende sa¤lam çark olur mu?” Olmuyor<br />

ve olacakm›fl gibi de gözükmüyor. Tarih-toplum, toplum-s›n›f iliflkilerinden<br />

kopuk, bunlar›n diyalektik birli¤inden yoksun, tamamen ihraç ve devflirme<br />

yöntemlerle oluflturulan ve önemli ölçüde de baflar›l› olunan bir kültür-sanat<br />

girdab› içindeyiz. Özellikle ‘80’den sonra Türkiye’nin kap›lar›n›<br />

tamamen açt›¤› ve h›zla kapitalistleflmeye / tekelleflmeye bafllad›¤› dönemden<br />

bu yana egemen yoz kültür ve sanat›n etkileri daha da belirginleflmeye<br />

bafllad›. ‘60 ve ‘70’lerin toplumsal hareketlenmelerinin tüm dünya genelinde<br />

oldu¤u gibi Türkiye’de de yenilgiye u¤rat›lmas›yla, ad›na birilerinin<br />

“yeni dünya düzeni” dedikleri ya¤ma ve talan, her alanda oldu¤u gibi<br />

sanat ve kültürel alanda da yerleflmekte gecikmedi. Bu talan düzeninin<br />

kültür ve sanat›n›n etkileri “12’li darbeler” den sonra Türkiye’de özellikle<br />

gençlik üzerinde etkili oldu, olduruldu; geldi¤imiz gün itibariyle de<br />

oluflturulan bu yoz, kozmopolit kültürün etkisi kendini s›n›r tan›maz bir<br />

S. C. F/4<br />

49


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

biçimde hissettirmektedir. Çünkü ‘80’den sonra ekonomik alanda esen neoliberal<br />

rüzgar, kültür ve sanat alan›nda da “globalleflen, s›n›rlar› kalkan<br />

dünyan›n kozmopolit kültürü” gibi güzellemelerle kendisini al›c›ya sundu<br />

ve kabul görmek noktas›nda da çok gecikmedi. Ülkemiz de ‘80’den sonra<br />

24 Ocak vari kararlarla kapitalizmin anarfli düzenine tüm kap›lar›n› açmakta<br />

hiç gecikmemifl, onun kozmopolit, global(!) kültürünü de ba¤r›na<br />

basm›flt›r. Bu u¤urda hakk›n› vererek hizmet etmek için de memleketteki<br />

baflta üniversiteler olmak üzere tüm kurum ve araçlar› harekete geçirmifltir;<br />

günümüzde de toplum, s›n›f, tarih olgular›ndan ba¤›ms›z, bunlar›n diyalektik<br />

birlikteli¤inden kopuk, yar›m ayd›n yazar-çizer, edebiyatç›lar›n<br />

bini bir parad›r.<br />

Resimde, edebiyatta yenilik ad›na olmad›k mistifikasyonlar ve soyutlamalarla<br />

“ne kadar anlafl›lmazsa o kadar yarat›c›d›r, yenilikçidir” gibi<br />

yaklafl›mlarla kapitalist sanat anlay›fl› s›çt›¤› boku duvara f›rlat›p oluflan<br />

silueti satma hesab›na, yar›fl›na girmifltir; ve burjuvazinin midesinin de baya¤›<br />

genifl oldu¤unu düflünürsek yarat›c›l›klar›n› ve üretkenliklerini durdurabilene<br />

aflk olsun!!<br />

Toplumdan yabanc›laflan, insan› insandan ve toplumdan yabanc›laflt›-<br />

ran bu bilinemezci, hazc›, anl›k tüketime dayanan yoz sanat anlay›fl› karfl›s›nda<br />

“sol cenah›m›z” ne yap›yor, yapabiliyor? Somut durumun somut<br />

tahlilinden hareket edeceksek kal›pç›l›¤›n, sloganc›l›¤›n d›fl›na ç›kt›klar›<br />

söylenemez.<br />

Sol, sosyalist, komünist iddial› -ki bunlara dergimizin ad›n› çal›p kendi<br />

dar gurup amaçlar›na alet edenler de dâhildir (sip tekapesinden bahsediyoruz)-<br />

birçok grup, örgüt, parti “sosyalist gerçekçi sanat, edebiyat dergisi”<br />

gibi iddial› isimler kullanarak yay›n faaliyetleri yapmaktad›rlar; peki,<br />

düzenin bu yoz - kozmopolit kültürü karfl›s›nda gerçekten bir alternatif<br />

olarak durduklar›n› söyleyebilir miyiz? Bu soruya “evet” cevab› vermek<br />

isterdik; fakat, kendi sorumlulu¤umuzuda yeterince yerine getirememenin<br />

eksikli¤iyle ve bilinciyle hay›r demek durumunday›z.<br />

Peki bu yoz kültür kuflatmas›na Sosyalist Gerçekçi bir sanat anlay›fl›<br />

ile karfl›l›k verilebilir mi? Ve yaz›m›z›n bafll›¤›nda kulland›¤›m›z bu kuflatma<br />

içinde ne oldum delisi, sa¤a sola savrulan bilinemezci, haz›ra konmac›,<br />

hazc›, kimliksizleflmifl gençlik ne kadar etkili olabilir? Bu türden sorulara<br />

da gönül rahatl›¤›yla olumlu cevap verilebilir ve yine gençlik de bu<br />

konuda üzerine düfleni rahatl›kla yapabilir. Yeter ki hayat›n ve mücadelenin<br />

d›fl›na ç›km›fl veya itilmifl, kimliksizlefltirilmifl gençli¤imiz ile tutarl›,<br />

ilkeli Marksist-Leninist bir disiplin ve bunun teori ve prati¤ini kendi toplumuna,<br />

kendi sanat›na, kültürüne sentezleyebilen bu u¤urda emek harcayan<br />

kurum, araç ve ilkeli birliktelikler oluflturulabilsin. Gençlik kültür ve<br />

sanat ad›na ne biliyorsa televizyonlardan ve onun hamaset, milliyetçilik,<br />

tarikatç›l›k düzleminde yapt›¤› dizi, film ve programlar›ndan ö¤renmekte,<br />

gördüklerini taklit etmektedir.<br />

50


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Kapitalizmin gençli¤e sundu¤u kültür ortam›, bar, pavyon (yeni ad›yla<br />

club), birahane, kahvehane… gibi mekânlar›n d›fl›na ç›kmamaktad›r. Bu<br />

gibi yerlerde vaktinin önemli bir bölümünü geçiren geçli¤imiz kendisine<br />

sunulan› pervas›zca tüketmekte, insan›n ve ona ait de¤erlerin en i¤difl edilmifl<br />

halini fark etmeseler de kendi hayatlar›nda da sürdürmekte, sürdürmeye<br />

çal›flmaktad›r. Kapitalizm bunu yaparken tabii yoksul ve emekçi gençlerimizi<br />

de düflünmüyor de¤il!! Gençli¤in, her sosyal s›n›ftan gencimizin,<br />

insan›m›z›n tüketebilece¤i (paras›n›n yetti¤i ölçüde) alanlar açmaktan da<br />

geri durmuyor. 50 binden fazla üniversite ö¤rencisinin bulundu¤u bir ilimizde,<br />

Eskiflehir’de art›k bar, pavyon aç›lacak yer kalmazken gençli¤in<br />

bir kitap sat›n alabilece¤i (burjuvazinin kodaman yay›n ve kitapç› tekellerinden<br />

bahsetmiyoruz) bir kitapç› bulunmamaktad›r. Bu ortamda yetiflen<br />

üniversite ö¤rencisi okuldan da tamamen bilimsellik, toplumsall›k, s›n›fsall›k<br />

iliflkilerinden soyutlanm›fl ne oldu¤u, ne ifle yarayaca¤› belli olmayan<br />

bir bilim, sanat ve kültür al›nca ortaya böyle bir gençli¤in ç›kmas› kaç›n›lmazd›r.<br />

Elefltirilerimizi daha da dalland›r›p budakland›rabilece¤imiz kapitalizmin<br />

bu yoz-kozmopolit kültür-sanat istilas›n›n k›r›l›p afl›lmas› yine komünistlerin,<br />

sosyalistlerin, devrimcilerin elindedir. Bu anlamda gençli¤imizin<br />

kendi kültüründen, köklerinden, ilerici tüm de¤erlerinden olabildi-<br />

¤ince fazla yararlanmas›, kendi s›n›f›na düflman, s›n›f atlama özentisi<br />

içinde, kültürüne, etnisitesine, kimli¤ine, inanc›na yabanc›, yabanc›laflt›-<br />

r›lm›fl bir gençlik görünümünden ç›k›p sanat ve kültürde burjuvazinin ve<br />

onun paral› teorisyenlerinin ortaya att›klar› içi bofl, “hayat›n ve mücadelenin”<br />

do¤rulamad›¤› teori ve pratiklerden s›yr›lm›fl, kendi toplumunu, kültürünü,<br />

s›n›f›n› bilen ve kendi somut flartlar›n›n somut tahlili yoluyla, somuttan<br />

al›p soyutla biçimlendiren ve yine somuta döken bir sanat, sosyalist<br />

gerçekçi sanat anlay›fl› yaratabilen bir gençli¤in oluflmas›, oluflturulmas›<br />

bir temenninin yaz›ya dökülmesi de¤il, somut ve olmas› gereken ve<br />

de olacak oland›r.<br />

Bahsetti¤imiz bu kültür ve sanat›n s›n›fl› toplumlarda, kapitalizm<br />

mengenesinde s›k›lan toplumlarda zor oldu¤unun ve kendili¤indenci, belli<br />

bir disiplin ve kolektif üretimden kopuk bir flekilde olmayaca¤›n›n da bilincindeyiz;<br />

fakat olmas› gerekti¤inin ve olaca¤›n›n da bir o kadar bilincindeyiz.<br />

Yeter ki “dar grupçu, alan kapmac›”, s›n›ftan ve sosyolojik halk<br />

gerçekli¤inden kopuk olmayan Marksist-Leninist teori ve pratikle kuflat›lm›fl<br />

birleflik güçlü bir s›n›f partisi, ‹fiÇ‹ SINIFI PART‹S‹ veya KP’nin<br />

öncülü¤ünde her kesimden halklar›m›z, gençlerimiz ortak bir amaç için,<br />

insanl›¤›n ulusal, sosyal ve enternasyonal kurtuluflu için bir araya gelsin,<br />

gelebilsin…<br />

18 Temmuz 2010<br />

51


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

IRAK ÜSTÜNE<br />

1<br />

kaç iflgal edilmifl kent<br />

sa¤›ltabilir sizce<br />

flarapnellerle kör olmufl<br />

bir k›z›n yeflil gözlerini<br />

kaç petrol kuyusu<br />

geri getirir san›rs›n›z<br />

emperyal salyas›yla kirlenmifl<br />

bir halk›n örselenmifl gururunu<br />

kaç bomba anlar acaba<br />

korkuyla a¤larken s›¤›nakta<br />

bir daha büyümeyecek olan<br />

bir yavrunun çocuklu¤unu<br />

hangi tank duyabilir<br />

sessizce boy vermifl gelinci¤in<br />

çi¤nenirken yarasa yüreklilerce<br />

çöle sald›¤› 盤l›¤›n›<br />

2<br />

a¤lama, a¤lama ›rak<br />

vars›n tenine üflüflsünler timsahlar<br />

not düfl insanl›k kitab›na<br />

hesab›n› tarihe b›rak<br />

52


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

"bu yüzy›l yüzy›l›m›z olacak"<br />

dese de pentagonun dartanyan'›<br />

asur'u, roma'y›, unutmufl herhal<br />

unutmufl üç k›tadan baç alan<br />

devr-î osmaniyenin saltanat›n›<br />

ne kadar kendinden eminse zalim<br />

o kadar yak›n olur y›k›m›<br />

iyi oku tarih-î insaniyeyi<br />

unutma hitler'i, mussolini'yi<br />

a¤›z dolusu sesleniflim bundand›r<br />

berhava nutuklar atmaktan vazgeç<br />

bafl›m uzat beyaz saraydan<br />

uzat daltonlar›n sonuncusu<br />

"dön geri bak"<br />

ma¤rurca sil gözlerini<br />

bafl› gö¤e ermez k›yan›n<br />

gün gelir çöp gibi k›r›l›r<br />

ne dal kal›r tekeller a¤ac›ndan<br />

ne yaprak<br />

kelebe¤in ömrü kadar yaflam›<br />

yak›nd›r, de¤il ›rak<br />

toprak dolar gözlerime<br />

gözlerine toprak dolar<br />

görmeyiz belki o günü<br />

çok fleylerin tan›¤›d›r inan<br />

susufluna aldanma sen<br />

akt› m› bent dinlemez<br />

insanl›k denen ›rmak<br />

a¤lama, a¤lama ›rak<br />

Mehmet Ercan<br />

53


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Gonca Akyar<br />

Halk Türküleri Nas›l Bir Mesaj Veriyor?*<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> - Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Dergisi olarak halk türkülerine<br />

icra tekni¤iyle yeni bir ses getiren Gonca Akyar ile 15 Temmuz<br />

2010 tarihinde bir söylefli gerçeklefltirdik. Önce, Gonca Akyar kimdir?<br />

Kendisinden dinleyelim:<br />

1985’te Hollanda da dünyaya geldim.<br />

Dünyal› olmam›z›n yan› s›ra, aslen Sivas’l›y›z.<br />

Babam Kangal’›n Topard›ç, annem<br />

de Zara’n›n Culhali köyünden. Ailemizden ilk<br />

olarak dedem, 1970’lerin iflçi göçüyle Hollanda’ya<br />

gelmifl. Daha sonra eflini ve çocuklar›n›<br />

yan›na alm›fl. Derken, üçüncü kuflak olarak<br />

bizler do¤mufluz.<br />

18 yafl›mda Utrecht Üniversitesi’nin Dil ve<br />

Kültür Bilimleri bölümüne bafllad›m. Ayn› y›l<br />

Rotterdam Üniversitesi’nin Kamu Yönetimi<br />

bölümüne geçifl yapt›m ve kendimi 22 yafl›mda<br />

yüksek lisans tezimi savunurken buldum. Do¤rusu,<br />

tüm çabam bir an önce okulu bitirip, daha yarat›c› u¤rafl›larla, ezbersiz<br />

ve s›navs›z bir flekilde kendimi gelifltirebilmekti.<br />

Bu iste¤imin oluflmas›nda, müzi¤in ve halk türkülerinin etkisi büyüktü.<br />

Babam›n 13 yafl›ndan itibaren saz çal›yor olmas›, bizim saz t›n›lar›yla<br />

dolu bir ortamda büyüme flans›na sahip olmam›z› sa¤lad›. Daha sonra küçük<br />

yaflta ilk müzik derslerimi keman ve ard›ndan flüt ile yan flüt üzerine<br />

ald›m. Aile toplant›lar›nda da s›cac›k çay ve sohbetler eflli¤inde söylenen<br />

türkülerin ve deyifllerin ahengi içinde yo¤ruldum. ‹lk flan derslerimi 17 yafl›mda<br />

ald›m ve derslere üniversite y›llar›mda devam ettim.<br />

Üniversite ö¤renimimi bitirdikten sonra, Hollanda ‹flçi Sendikalar›<br />

Federasyonu’nda çal›flmaya bafllad›m.<br />

Halk Türkülerine getirdi¤iniz yorum Ruhi Su, Sümeyra Çak›r gelene-<br />

¤i ile Azeri sanatç› Rashid Beybutov’u an›msat›yor. Türkülere bu türden<br />

bir yorumu seçerken gerekçeniz nelerdir?<br />

Yürekten kulak verdi¤imizde, türkülerin her birinin bize birfleyler anlatmak<br />

istedi¤ini duyar›z. Okuma-yazma olanaklar› olmayan insanlar›m›z,<br />

54


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

yaflamlar›n›, özlemlerini ve umutlar›n› dilden dile, nesilden nesile, as›rlar›<br />

aflarak, bir araç görevi yükledikleri türkülerle anlat›p aktarm›fllard›r. Bundan<br />

dolay› halk türkülerimizi yorumlarken bize düflen en önemli görev,<br />

anlat›lmak istenen duygular› bilinçli ve içeri¤e yarafl›r bir biçimde dinleyicilere<br />

aktarmakt›r kan›mca.<br />

De¤erli Ruhi Su gibi öncü sanatç›lar›m›z binbir emek ve mücadeleler<br />

vererek bize bu ba¤lamda önemli bir birikim ve örnekler b›rakm›fllard›r.<br />

Bilimsel temellere oturtulmufl bat› flan tekni¤inden yararlanarak sesimize<br />

bilinçli bir flekilde hâkim olabilece¤imizi göstermifllerdir. Yetenek ile insan<br />

sevgisinin gereklili¤i ve halk türkülerinin olufltu¤u koflullar› ö¤renip<br />

özümsemenin yan› s›ra, müzik gelene¤imizi ilerletebilmek için iyi bir ses<br />

e¤itimi görmenin de kaç›n›lmaz oldu¤unu anlatmaya çal›flm›fllard›r. Biz<br />

bu do¤ru ve ilerletici birikimlere nas›l s›rt çevirebiliriz? T›pk› ba¤lama,<br />

keman ya da baflka bir enstrüman çalan bir icrac›n›n yapmas› gerekti¤i gibi,<br />

biz de enstrüman›m›z olan sesimizi ve kendimizi gelifltirmek zorunday›z.<br />

Çünkü sesimizin bize tan›d›¤› olanaklar› tam olarak kullanamad›¤›-<br />

m›zda, türküleri olmas› gerekti¤i gibi yorumlayamay›z ve sanatsal de¤erlerimizi<br />

gelifltiremeyiz.<br />

Bundan dolay› ben de halk türkülerimizi yorumlarken, türkülerin kendi<br />

özüne, içeri¤ine ve aktarmak istedikleri duygulara uygun düflecek flekilde,<br />

klasik bat› flan tekni¤inden faydalan›yorum. Bu seçimimin arkas›nda<br />

yatan temel neden de, türkülerin anlatmak istediklerini dinleyicilere daha<br />

net ve güçlü bir flekilde aktarabilme iste¤imdir. Çünkü halk türkülerinde<br />

bizi ilerletebilecek nice önemli bilgi, ö¤reti ve özlemler sakl›.<br />

Tabii, henüz yolun bafl›nday›m ve irdeleyip ö¤renmem gereken konular<br />

çok. Ama elimizde, gelifltirildi¤i takdirde insanlara yararl› olabilecek<br />

bir sanatsal arac›n var oldu¤unu biliyorsak ve bu yolda samimiyetle devam<br />

etmeyi seçtiysek, o arac› ileri bir teknikle ve yaflad›¤›m›z dönemdeki<br />

yeni bilgi ve olanaklarla gelifltirmeyi, hem bu konuda ufkumuzu geniflletmifl<br />

olan de¤erli emektarlara, hem dinleyicilerimize, hem de gelecekteki<br />

nesillere borçlu oldu¤umuzu düflünüyorum.<br />

Halk Türkülerinin içinde emekçi halklar›n›n binlerce y›ld›r birikmifl<br />

özlemleri, umutlar› ve sorunlar› var. Bu aç›dan günümüzdeki emekçi halk›n<br />

ve iflçi s›n›f›n›n kendisini müzikal olarak ifade etmesi, geleneksel birikimin<br />

üzerine yeniyi infla etmesiyle mümkün olaca¤› kanaatindeyiz. Sizin<br />

bu konudaki düflünceleriniz nelerdir?<br />

Halk türkülerimiz insanlar taraf›ndan oluflturulmufl, gelifltirilmifl ve<br />

bundan sonra da yine insanlar›m›z sayesinde ilerleyebilecektir. Sizin de<br />

belirtti¤iniz gibi, emekçi halk, türkülerde kendi ac›lar›n› ve özlemlerini dile<br />

getiriyor. Bu ac›lar ve özlemler toplumsal koflullardan ayr› görülemez,<br />

çünkü a¤›r hayat flartlar›n›n yaratt›¤› sonuçlard›r her biri.<br />

55


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Ve ayn› flekilde icra biçimi de toplumsal geliflmelere s›k› s›k›ya ba¤l›d›r.<br />

Emekçi halk›m›z bilinçlenip ayd›nland›kça, baflka alanlarda olaca¤›<br />

gibi, sanat da bundan olumlu flekilde etkilenecektir. Yeni aray›fllara girebilecektir<br />

insanlar›m›z ve flu an için uzak olabileni rahatl›kla anlay›p, ondan<br />

yararlanabilecektir. Ancak, okuma-yazmas› dahi engellenen halk›m›zdan<br />

bu alanda k›sa zamanda ve köklü bir de¤iflim yapmas›n› beklemek,<br />

gerçe¤i inkâr etmek gibi büyük bir yan›lg› olur.<br />

Ama flu da bir gerçek ki, toplumsal geliflmeler sanat› etkileyece¤i gibi,<br />

sanat da toplumsal geliflmelere ve insanlar›n duyarl›laflmas›na önemli<br />

katk›larda bulunabilir. ‹crac›lar olarak biz de halk›n bir parças›y›z. Ve halk›n<br />

ilerlemesine katk›da bulunmak istiyorsak, sesimizin olanaklar› da buna<br />

elveriyorsa, anca sesimizi ve kendimizi e¤itti¤imiz takdirde halk müzi-<br />

¤ine ve topluma kal›c› bir faydam›z dokunabilir.<br />

Halk türkülerinin okunuflunda geçmiflin s›radan bir taklitçisi olan sanatç›lar<br />

ile sizin yorumunuz aras›ndaki önemli farklar› anlat›r m›s›n›z?<br />

Kendi sanatsal dilinizi olufltururken nelere dikkat ettiniz?<br />

Önceden yap›lm›fl olan› taklit etmek kimseyi ilerletmeyece¤i gibi, samimi<br />

duygularla türkülerin özüne inmemizi de engeller. Oysa türkülerin<br />

özünde kendi yorumumuzu verebilmemiz için önemli ipuçlar› sakl›.<br />

Yaln›z, türkülerin özüne inmemiz son derece önemli bir ad›m olsa da,<br />

bunu yapt›¤›m›zda baflar›l› bir yorumcu oldu¤umuz anlam›n› da ç›kartamay›z.<br />

Baflta kendimizi ve müzik birikimimizi elefltirmemiz, ilerleyebilmemiz<br />

için kaç›n›lmazd›r. Nas›l her insan keman çalmak için gerekli özellikleri<br />

tafl›yamazsa, her insan da sesiyle türküleri icra etmeye yatk›n olmayabilir.<br />

Yetene¤i olsa dahi, icras›n› bilinçli bir flekilde ve tüm olanaklar›yla<br />

gerçeklefltirebilmesi için, ses e¤itimi görüp, sesinde sakl› olan olanaklar›<br />

kullanmay› ö¤renmesi ve gelifltirmesi gerekir. Türküleri yürekten sevmesi,<br />

yaflad›¤› toplumu ac›lar›yla ve güzellikleriyle tan›mas›, hissetmesi,<br />

duymas› ve icras›na gönüllü olarak yans›tabilmesi gerekir. Böylece, müzik<br />

gelene¤imize önemli katk›larda bulunabilir.<br />

Benim de gayretim bu yöndedir, çünkü inan›yorum ki ancak bu yolda<br />

emek vererek icrac› kendisiyle birlikte dinleyenlerin bilinçlenmesine katk›da<br />

bulunup, insanl›¤› bulunulan noktadan bir ad›m ileriye götürebilir.<br />

Bir yetene¤iniz olabilir, ama bilinçli bir flekilde onun üzerine düflüp onu<br />

gelifltirmedi¤iniz ve insanc›l görüfl ve duygularla harmanlamad›¤›n›z sürece,<br />

bilinenin ötesine gidebilmeniz, yorumunuzu zenginlefltirip, insanlara<br />

yararl› çal›flmalar sunabilmeniz güç.<br />

Taklitçilik en nihayetinde icrac›y› kapitalist müzik piyasas›n›n basit<br />

bir piyonuna düflürüyor ve zamanla sanatç›lar› yozlaflman›n bir aktörü<br />

haline getiriyor. Halk türküleri ve yozlaflmay› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?<br />

56


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Halk türkülerinin özü bu denli do¤ru ve sa¤lam olmasayd›, yüzy›llard›r<br />

söylenip bize ulaflamazlard›. Do¤rular, karmafl›kl›¤a yer b›rakmadan<br />

gerçekleri bizlere aktard›¤›ndan, bizi yalanlardan ar›nd›r›p bilinçlendirdi-<br />

¤inden, yalanlarla hükmünü sürdürmek isteyenleri daima korkutmufltur.<br />

Bildi¤imiz gibi de¤erli ozanlar›m›z as›lm›flt›r, nice icrac›lar›m›z zulüm<br />

görmüfl, binbir türlü engellerle karfl›laflm›flt›r ve türkülerimiz küçümsenip<br />

de¤ersizlefltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Buna karfl› en önemli tutum (öz)elefltiriyi<br />

elden b›rakmadan türküleri güçlü içeriklerine göre yorumlamaktan vazgeçmemektir.<br />

Bu noktada icrac›n›n kiflili¤i, amaçlar› ve sanat anlay›fl› önemlidir. Sonuçta,<br />

üretti¤iniz çal›flmalarla insanlara örnek oluyorsunuz. Onlar› iyi ya<br />

da kötü bir flekilde etkileyebiliyor, belli duygular hissettirebiliyorsunuz.<br />

Bu ciddî bir sorumluluktur.<br />

Geliflimi engelleme çabalar› oldu¤u gibi, de¤iflimin gerekli ve hatta<br />

kaç›n›lmaz oldu¤u bilinciyle hareket etmek de mümkündür. Bu ba¤lamda<br />

müzikle insanlara yaklaflabiliriz. Ortakl›klar› görüp, bilinçlenebiliriz. Zaman<br />

ve ülke s›n›rlar›n› aflan yap›c› paylafl›mlar›n mümkün oldu¤unu anlayabiliriz.<br />

Ve yaln›z olmad›¤›m›z› görüp, ço¤alarak ilerleyebiliriz.<br />

San›r›m dayat›lan yozlaflma çemberini k›rmak, halk türkülerinin özünü<br />

tahrip edenlerle mücadele ettikçe ve yerelden evrensele ulaflt›kça mümkün<br />

olacak… Sizce müzikte yerelden evrensele nas›l geçilebilir?<br />

‹sterseniz burada kendi deneyimlerimden bir örnek vereyim. Hollanda’da<br />

yaflamakta oldu¤umdan dolay›, ilk dinletilerimden biri de, büyük<br />

ço¤unlu¤u Hollandal› olan dinleyicilere verdi¤im bir dinletiydi. Güzelim<br />

türkülerimizi söyledikten sonra, bir ara verildi ve o s›rada dinleyicilerimizden<br />

bir bayan yan›ma geldi. Gözleri dolmufl, yutkunarak duygular›n›<br />

dile getirip, onu bir süre önce ziyaret etmifl oldu¤u Anadolu’ya ve insanlar›na<br />

yeniden götürdü¤üm için bana teflekkür etti¤ini hat›rl›yorum.<br />

Bu an, unutamad›¤›m anlardan biridir, çünkü bana halk türkülerimizin<br />

evrensel gücünü çok net bir flekilde anlatm›flt›r. Dinletiden önceki girifl<br />

konuflmamda söyleyece¤im türkülerin içeri¤ini ve anlam›n› k›saca<br />

özetlemifltim. Sonras›nda ise dinleyiciler, sözleri tam olarak anlamasalar<br />

da, içeri¤i ses ve saz›n t›n›lar›ndan alg›lay›p o denli duygulanabilmifllerdi.<br />

‹çeri¤in, biçimin ve icrada esteti¤in birbiriyle uyum içinde olmas›n›n evrensellik<br />

için de ne denli önemli oldu¤unu, o an bir daha kavram›flt›m. Ki,<br />

bu sonuca sadece bir ses ve bir saz ile ulafl›labilmiflti. Düflünsenize, çeflitli<br />

enstrümanlar›n olanaklar› o an türkülerimize destek olabilseydi...<br />

Özetlemek gerekirse, ancak halk türkülerimizin özünü tahrip etmeden<br />

evrensele geçilebilece¤i kan›s›nday›m. Öze, yani içeri¤e uygun ve yarafl›r<br />

bir biçimde, halk türkülerimizi hem bilinçle hem de yürekten icra etti¤imizde,<br />

müzik insanlar aras›nda evrensel bir dile ve güce dönüflebilir.<br />

57


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Burada çok sesli müzik ve halk müzi¤ine dair bir fleyler söylemek konuyu<br />

daha anlafl›r k›lacak, neler söyleyebilirsiniz?<br />

Çok sesli müzik denildi¤inde akl›ma gelen ilk sözcüklerden biri<br />

‘güç’tür. Yar›flmaks›z›n, birbirinden farkl› sesler üreten icrac›lar›n, içeri¤i<br />

destekler biçimde birbirine omuz vermesi, halk türkülerimizde sakl› olan<br />

mesajlar› dinleyicilerin yüre¤ine ve bilincine güçlü bir flekilde iletme olana¤›<br />

sa¤lar bize.<br />

Tabii, çok seslilik halk müzi¤imizde yeni bir dönemi simgeliyor ve bu<br />

döneme henüz ulaflm›fl de¤iliz. Zorlayarak da olacak bir fley de¤il bu; ancak<br />

toplumdaki koflullar›n geliflmesiyle olabilir. <strong>Sanat</strong> toplumdaki geliflmelerle<br />

do¤rudan etkileflim içinde oldu¤undan, toplumun içinde bulundu-<br />

¤u koflullar de¤ifltikçe, de¤iflim sanata ve toplumdaki bireylerin sanat anlay›fl›na<br />

da yans›yacakt›r. S›ras›yla sanat da, toplumun içinde bulundu¤u<br />

koflullar› etkileyebilecektir.<br />

Burada önemli bir noktada yanl›fl anlafl›lmak istemem. Derdim bat›l›-<br />

laflmak ya da yenilikçi bir çabayla çok seslili¤in reklâm›n› yapmak de¤il.<br />

Önemsedi¤im, afla¤›l›k kompleksine veya özentiye yer b›rakmayacak kadar<br />

zengin olan kültürel birikimimizi ve bunun bir parças› olan halk türkülerimizi,<br />

özlerine sad›k kalarak gelifltirebilmek ve güçlü bir flekilde, dile<br />

getirilen duygular› duyurabilmek.<br />

Biliyorsunuz Türkiye’de halk müzi¤i alan›nda hayli farkl› ve kar›fl›k<br />

bir literatür gelifltirildi, özgün müzik, ça¤dafl halk müzi¤i, kent ozan›, türkücü,<br />

devrimci müzik vb. gibi; siz yapt›¤›n›z müzi¤i nas›l tan›ml›yorsunuz?<br />

Halk türkülerimizi bat› flan tekni¤i yard›m›yla icra ediyorum. Halk<br />

müzi¤i yeni bir müzik türü olmad›¤›ndan, bu tan›mlama da çok ayr›cal›kl›<br />

olmad› belki, ama kan›mca buna gerek de yok. Ad›n› ne koyarsak koyal›m,<br />

önemli olan yapt›¤›m›z ifli anlafl›l›r, samimi, bilinçli ve halk›m›za yarafl›r<br />

bir biçimde yapmam›zd›r. Benim de gayretim bu yöndedir.<br />

K›z›lbafl/Alevi gelene¤i halk türküleriyle bugüne tafl›nm›fl durumda bu<br />

konuda neler söylersiniz?<br />

‹nsan› ve dünyadaki geliflimini temel alan Alevîlik’te de müzi¤in güçlü<br />

bir araç yeri vard›r ve bu da bir tesadüf de¤ildir. As›rlar boyu a¤›r dinsel<br />

bask›larla karfl› karfl›ya kalm›fl, sistematik bir flekilde asimile edilmeye<br />

çal›fl›lm›fl olan Alevîler, ayn› zamanda bir direnifl simgesi olan semahlar›,<br />

deyiflleri, tevhitleri yoluyla umutlar›n› ve ö¤ütlerini dile getirmifllerdir.<br />

Belli gerçekleri özgürce dile getirmenin mümkün olmad›¤› koflullardan<br />

kaynakl›, türkülerde mecazi bir anlam yüklenilen sembollere de s›kl›kla<br />

baflvurulmufltur. Böylece felsefelerinde savunduklar› birli¤i, beraberli¤i,<br />

eflitli¤i, kardeflli¤i nesilden nesile türküler arac›l›¤›yla aktarm›fllard›r. Yü-<br />

58


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

reklerinde, bir gün insan›n insana uygulad›¤› bu utanç verici bask›lar›n son<br />

bulmas› inanc›yla...<br />

Sosyalist Gerçekçilik ve müzik konusunda neler söyleyebilirsiniz?<br />

Sosyalist gerçekçilik dünyaya bilimsel ve insani bir flekilde bakma<br />

olana¤› sunuyor insanl›¤a. Dünyam›zdaki temel emek-sermaye çeliflkisinin<br />

ne anlama geldi¤ini özümsememizi, toplumsal koflullara elefltirel yaklaflman›n<br />

ve araflt›rman›n önemini ö¤retiyor bize. Bununla birlikte, bize<br />

de¤iflmezmifl gibi kabullendirilmeye çal›fl›lan çeliflkilerin, ne büyük ac› ve<br />

haks›zl›klara yol açt›¤›n›, ne tür onursuzluklar› ayakta tuttu¤unu bariz bir<br />

flekilde görmemizi sa¤l›yor. Ve de de¤iflimin de¤iflmezli¤ini anlamam›z›...<br />

Müzik de bu noktada insanlar›m›z›n sesi olmaya devam ediyor. Özellikle<br />

halk müzi¤inin de gösterdi¤i gibi, insanlar›m›z, yaflam koflullar›ndan<br />

soyutlanamayacak olan duygular›n›, tepkilerini, özlemlerini türküleri arac›-<br />

l›¤›yla dile getirmifl ve getirmeye devam ediyor. Çözüme ve de¤iflime el<br />

uzat›rcas›na...<br />

Bundan dolay›, icrac›lar olarak bize, bu içeri¤i duyurmak ve çarelere<br />

destek olmak düfler. Net bir flekilde içeri¤i duyurabilmek için, icran›n türkülerin<br />

içeri¤ine ve aktarmak istedikleri duygulara uymas›, onu desteklemesi<br />

gerekir. Uyup destekleyebilmesi için de bu konuda bilgilenme koflulu<br />

kaç›n›lmazd›r. Bu da yine halk›m›zla birlikte kendimizi ve geliflmifl bir<br />

müzik tekni¤ini tan›mak ve anlamakla mümkün.<br />

<strong>Sanat</strong> ve müzikte kapitalist piyasa iliflkilerini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?<br />

Yaflad›¤›n›z sorunlar ve ç›k›fl için önerileriniz nelerdir?<br />

“Bir of çeksem karfl›ki da¤lar y›k›l›r” diyerek cevap versem, çok da<br />

abartm›fl olmam san›yorum. Sonuçta sanat da toplumun ve toplumdaki koflullar›n<br />

bir parças›. Ve toplumdaki çeliflkilerden sanat›n da etkilendi¤i bir<br />

gerçek. Kapitalist toplumlarda her fley h›zl› tüketim ve daha fazla para kazanmaya<br />

yönelik yap›land›r›ld›¤› için, icrac› da buna elefltirisiz ayak uydurdu¤u<br />

sürece bireyselce ve tavizler vererek ayakta kalabilir genellikle.<br />

Ancak bunun sonucunda bir süre sonra üretimleri tüketilip yitecek, unutulup<br />

gidecektir. Belki kendi gemisini kurtarm›fl, ama hepimize ait olan denizleri<br />

sorumsuzca zehirlemifl olacakt›r.<br />

Ve yine bu çeliflkiler sonucunda, bir icrac› olarak paran oldu¤u kadar<br />

‘sanat›n›’ gerçeklefltirebiliyorsun, paran oldu¤u kadar ‘eserlerini’ insanlara<br />

ulaflt›rabiliyorsun. Ancak, maddî imkânlar›n k›s›tl›ysa e¤er, sanat çal›flmalar›n›n<br />

yan› s›ra ekmek kavgas› da vermen gerekti¤i için üretimlerin engellenebiliyor;<br />

albüm çal›flman› hemen gerçeklefltiremedi¤in için insanlar›<br />

bekletme durumunda kal›p flafl›rtabiliyorsun; iletiflim araçlar›n›n bu denli<br />

yayg›n oldu¤u bir zamanda, çal›flmalar›n› dinleyicilere ulaflt›ramayabiliyorsun.<br />

Sonra bir dönüp bak›yorsun ki, “yalanla besliyorlar” insanlar›m›-<br />

z› ve aldat›lm›fl o güzelim ellerden “neden” sorusunu sormayan alk›fllar<br />

59


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yükselebiliyor. Böyle tezat ve k›s›r bir döngü iflte... Ve elele verip sa¤lam<br />

temellere dayanan örgütlü, duyarl› ve tepkili bir karfl›t güç oluflturamad›-<br />

¤›m›z sürece, ç›rp›n›p durulacak böyle bireysel çaresizlikler içerisinde.<br />

Kitlelerle çok h›zl› ba¤ kurmada müzik önemli bir ifllev görüyor, o<br />

aç›dan sanat-müzik bir eylem olarak sanatç›n›n davran›fl› oluyor. Siz sanatsal<br />

hayat›n›z› nas›l bir eylem içersinde geçirmeyi planl›yorsunuz?<br />

‹lk klibimizi de noktalad›¤›m›z gibi, Hatayi’nin sözleriyle özetleyecek<br />

olursak: “fiu öten garip bülbülün, derdi figan› güldür gül, derdi figan› güldür<br />

gül...” Hofl, bülbül olmaya daha uzun yolum var, ama nefesimin yetti-<br />

¤i yere kadar halk türkülerimize ve onlar arac›l›¤›yla hayat›m›zdaki gerçeklere<br />

ses olmaya devam edece¤im. Paylafl›lacak mutlu günlere, halk›n<br />

dürüst türküleriyle omuz verebilmek bir eylem oldu¤u kadar, büyük bir<br />

onurdur benim için...<br />

Gelecekte müzik üzerine projeleriniz var m›, bize biraz bahsedebilir<br />

misiniz?<br />

Babamla birlikte ses ve repertuar çal›flmalar›m›z› kararl›l›kla sürdürüyoruz.<br />

Bir ön çal›flma olan Güldür Gül klibimizden sonra yeni bir klibin<br />

haz›rl›klar› içerisindeyiz. Ayn› zamanda, maddî olanaklar›n da elverdi¤i<br />

bir süreç içerisinde, dinleyicilerimizle bir albüm arac›l›¤›yla buluflmak<br />

için çaba gösteriyoruz. Bunlar›n yan› s›ra dinletilerle dinleyicilerimizle<br />

buluflmaya devam edece¤iz.<br />

‹leride yapaca¤›n›z albümler (Mesela Ruhi Su’nun yapt›¤› Yunus Emre,<br />

Zeybekler gibi) belirli temalar ve derlemeler üzerinde mi olacak yoksa daha<br />

farkl› m›?<br />

Anadolumuz’daki türkü hazinemiz, ömrümüzün yorumlamaya yetemeyece¤i<br />

kadar zengin. Bundan dolay› da derleyip duyurmak istedi¤imiz<br />

türküler de bir hayli fazla. Ayn› zamanda heybemizde paylaflmak istedi¤imiz<br />

kendi çal›flmalar›m›z da var. Zaman› geldi¤inde onlar› da iflleyip dinleyicilerimizle<br />

paylaflabilmeyi umuyoruz. Temelde ise öncelik, türkülerimizi<br />

içeriklerine yarafl›r, sade ve duygular›m›zla dolu bir yorumla duyurabilmekte.<br />

Bizimle böylesine keyifli sohbet etti¤iniz ve zaman ay›rd›¤›n›z için teflekkür<br />

eder, çal›flmalar›n›zda baflar›lar dileriz.<br />

Ben teflekkür ederim ve Dergi’nize baflar›lar dilerim.<br />

* <strong>Sanat</strong>ç› Gonca Akyar ile Yap›lan Röportaj. Yaz› bafll›¤› taraf›m›zca konuldu.<br />

60


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

‹rfan Ünal<br />

Tekel-Kriz ve Devrimci <strong>Sanat</strong>*<br />

De¤erli konuklar,<br />

<strong>Sanat</strong> gerçek yaflamdan kopuk olamaz. Bir yerde ac› çeken bir insan<br />

varsa sanat ya da sanatç› ona s›rt›n› dönemez. Gerçek sanat ya da sanatç›<br />

içinde yaflad›¤› toplumun sözcüsü, sesi ve yol göstericisi, öncüsü olan sanat<br />

ya da sanatç›d›r.<br />

<strong>Sanat</strong>ç› en baflta ayd›n olmak ve taraf olmak zorundad›r. Sosyalist<br />

gerçekçi Aragon, “fiair, saz›n› al, ama sabah gazetelerini okuduktan sonra!”<br />

diye seslenir flairim diyenlere.<br />

<strong>Sanat</strong>ç›, içinde yaflad›¤› toplumun ac›lar›n›, kederlerini, sorunlar›n›<br />

kendi sorunlar› gibi bilmeli ve çözüm yollar›n›, gelece¤in ayd›nl›k yollar›na<br />

nas›l yürünmesi gerekti¤ini onlara göstermelidir. Bunu yapabilmesi<br />

için de sanatç›n›n olan bitenden haberdar olmas›; ekonomik, politik, siyasi<br />

gündemi yak›ndan takip etmesi ve tespit etti¤i çarp›kl›klar›, haks›zl›klar›<br />

halk›n anlayaca¤› bir dille en etkili biçimde dile getirmesi gereklidir.<br />

Unutmamak laz›md›r ki sanat, sömüren, ezen burjuva s›n›f›n›n karfl›-<br />

s›nda savunmas›z halk kitlelerinin en önemli silah›, hakl›l›klar›n› dile getirmenin<br />

en etkili yoludur. Onun için de¤il midir ki bu u¤urda Pir Sultanlar,<br />

Yunus Emreler, Mahzuniler, ‹hsaniler ve daha nice ozanlar, ayd›nlar<br />

susturulmufl, yok say›lm›fl ya da y›prat›lm›fllard›r. Bak›n›z halk türkülerine,<br />

onlar halklar›n as›rlarca çekti¤i ac›lar›n, yaflad›klar› sevinçlerin sözcüleri<br />

de¤il midirler. Dünyan›n neresine giderseniz gidin bu böyledir. Onun<br />

için yüzy›llarca yok say›lm›fllard›r.<br />

Burada bir ayr›nt›ya dikkat çekmek gerekiyor: “<strong>Sanat</strong>, hiçbir kurumun<br />

ya da partinin sözcüsü, arac› olamaz.” gibi bir bahaneyle sanat›n içini boflalt›p<br />

onu burjuvazinin sömürüsüne hizmet eden bir kurum hâline getirenler<br />

veya getirmeye çal›flanlar, sanat› idealize ederek ulafl›lmaz bir anlay›fl<br />

olarak gösterenler flunu anlamal›lard›r ki onlar burjuva sömürücülerinin<br />

gerçek sözcülü¤ünden baflka bir fley yapmamaktad›rlar.<br />

Bugün bak›yoruz, tekel iflçileri, son yirmi otuz y›l›n en so¤uk k›fl günlerinde,<br />

aylarca Ankara’n›n göbe¤inde en kötü koflullarda, ellerinden al›-<br />

nan ekmeklerinin hakl› savunuculu¤unu yaparken bile, kendisini sanatç›<br />

ya da ayd›n addeden bir tak›m kifliler TV ekranlar›na ç›k›p ahkâm kesiyorlar;<br />

fakat birinden biri de ortaya ç›k›p gerçek anlamda bir gelecek önerisi<br />

sunmuyor. Yuvarlak laflarla gündemi doldurup, doland›r›p her fleyi do¤al-<br />

61


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

m›fl gibi göstererek burjuva sömürü sisteminden hiçbiri dem vurmuyor;<br />

aksine sömürü sisteminin devam› için gerekli yerlere gerekli mesajlar› ustaca<br />

ve hokkabazl›kla en iyi flekilde göndermeyi baflar›yorlar.<br />

Duygular›n› halk›n›n yaflam›yla yo¤urmayan, halk›n›n çekti¤i s›k›nt›-<br />

lara s›rt›n› dönen, “Ben sanat yap›yorum, bunlar benim sorunlar›m de¤il.”<br />

diyen bir sanatç›, gerçek hayatta taraft›r; fakat ezilen, sömürülen s›n›f›n taraf›<br />

de¤il; aksine ezen, sömüren s›n›f›n taraf›nda olan, halk›n›n ezilmesine<br />

göz yuman ve hatta destek veren bir kifliden baflka bir fley de¤ildir.<br />

Burada siz okurlara, sanatseverlere düflen görev ise s›n›f sanat›n›n bitti¤ini<br />

söyleyenlere kulak asmamak, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen<br />

s›n›flar› göz önünde bulundurarak gerçek sanat yapan sanatç›lar›n›z› tan›-<br />

mak ve onlara destek vermek, geri kalan›na da hak etti¤i dersi vermektir.<br />

Hasan Hüseyin’in dedi¤i gibi:<br />

“biliyorum<br />

fliirle flark›yla olacak ifl de¤il bu<br />

dalda nar›<br />

tarlada ekini k›zartmaz güvercin gürültüsü<br />

ama yine de<br />

diller aras›nda b›çak gibi parlar kavgada<br />

fliirin do¤rultusu”<br />

Kavgada b›çak gibi parlar fliirin, sanat›n do¤rultusu! Onun için onun<br />

hakk›n› vermek, hak olan›n sözcülü¤ünü etmek bir sanatç›n›n bugün en birincil<br />

görevi, en önemli sorunudur.<br />

Sizleri sosyalist flair Pablo Neruda’n›n ‘Bu¤day›n Türküsü’ isimli bir<br />

fliiriyle selamlamak istiyorum:<br />

Halk›m ben, parmakla say›lmayan<br />

Sesimde p›r›l p›r›l bir güç var<br />

Karanl›kta boy atmaya<br />

Sessizli¤i aflmaya yarayan<br />

Ölü, yi¤it, gölge ve buz, ne varsa<br />

Tohuma dururlar yeniden<br />

Ve halk, topra¤a gömülü<br />

Tohuma durur bir yerde<br />

Bu¤day nas›l filizini sürer de<br />

Ç›karsa topra¤›n üstüne<br />

Güzelim k›rm›z› elleriyle<br />

Sessizli¤i burgu gibi deler de<br />

Biz halk›z, yeniden do¤ar›z ölümlerde.<br />

Yoldaflça selamlar…<br />

* 17-25 Nisan 2010 tarihinde gerçeklefltirilen 15. ‹zmir Kitap Fuar›’nda, Sorun Yay›nlar› Kolektifi’nin<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergisi için düzenledi¤i ve 17 Nisan 2010 günü yap›lan “Tekel- Kriz<br />

ve Devrimci <strong>Sanat</strong>” konulu Panel-Söylefli etkinli¤imizde ‹rfan Ünal’›n yapt›¤› konuflma metnidir.<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergisi.<br />

62


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

ZORLA GÜZELL‹K<br />

Laf›n içinden ç›kt›<br />

<strong>No</strong>ktas› virgülü yoktu<br />

Zorla güzellik<br />

Para paraya<br />

Üç ka¤›t açt›<br />

Zorla güzellik<br />

Gülüp a¤latt›<br />

Çal›p oynatt›<br />

Para paray›<br />

Yakas›na ast›<br />

Çarfl› Pazar<br />

Estirip gitti<br />

Bir lokmayla<br />

Sevday› kat›k etti<br />

Kafl›na rast›k<br />

Gözüne sürme<br />

Yüzüne göre astar›<br />

Bir oyun iflte<br />

Zorla güzellik<br />

Hüseyin Gül<br />

63


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

S. Ali Tay›r<br />

A¤r›lar Yadigâr›*<br />

“U¤runa çekilen Derttir mihnettir<br />

Senden yan›t oldu¤umuz sebeptir<br />

Kolektif hayat”<br />

On y›ldan fazla olmufl bu dizeleri bir grev defterine özenle iflleyip,<br />

yüksek sesle iflçi, iflçi-köylü ve ö¤renci toplulu¤una okuyal›... “Türkiye<br />

yaflanmaz oldu / Her gün bir baflka zehir” diye bafllayan bu fliir, yaflanmazl›¤›n<br />

nedenini yal›n, özlü ve çarp›c› olarak vermekle yetinmiyor; sorunlar›n<br />

çözümüne iliflkin bir bak›fl da sunuyordu. Bir parças› oldu¤um iflçiemekçi<br />

insanlar›n aras›nda, ço¤u kez ezberden, kaç kez okudumsa, insanlar›n<br />

yüzlerinde o de¤erbilir, o önemseyen ciddî tavr› gördüm. Dolays›z<br />

bir ba¤ kuruluverdi fliirle aralar›nda.<br />

Onun ad›n› çocukluk y›llar›mda, çok seyrek görebildi¤im a¤abeyimin<br />

a¤z›ndan duymufltum ilk kez. “GÖRÜfi GÜNÜ” adl› fliirini, elimde gördü-<br />

¤ü P‹R SULTAN ABDAL Hayat› ve fiiirleri adl› kitab›n iç kapa¤›na ezberden<br />

yazm›flt›... Sonralar› Hasan Hüseyin, A. Kadir gibi, insanl›¤›na insan,<br />

ozanl›¤›na ozan baflka soy-sanatç›larla birlikte hep ayr› bir yeri oldu kavray›fl›mda.<br />

Düflününce, ondaki bilinç-duyarl›l›k ve yaflant›n›n nas›l bütünleflti¤inin,<br />

sürekli birbirini gelifltirdi¤inin örneklerini buluyordum: 1940’l› y›llarda<br />

edebiyat ortam›nda meyhane sohbetleri moda, hatta bir çeflit “zorunluluk”<br />

halindeyken, bu yerlere karfl› tav›r almas›, “arkadafllar›n› da bundan<br />

men etmesi”; Afl›k Veysel, Afl›k Ali ‹zzet gibi “temiz flairlerle” tan›fl›p söyleflmesi-dostluklar<br />

kurmas›; bir yandan, döneme egemen olan küçükburjuva<br />

sanat anlay›fl› GAR‹P ak›m›na karfl› ANT dergisi çevresinde devrimci<br />

edebiyat üretiminin, öte yandan siyasal etkinliklerin örgütleyicilerinden olmas›...<br />

<strong>Sanat</strong>sal etkinli¤inin temellerini halk türkülerine, Dede Korkut’a,<br />

halk hikâyelerine; toplumun, gelece¤i kuracak olan en diri kesimlerinin (iflçi<br />

ve yoksul köylü kesimin) duyufl ve ifade biçimlerinin araflt›r›lmas›na,<br />

Türkçe çerçevesindeki lehçelerin incelenmesine yaslamas›. “Memleketinin<br />

flark›lar› kadar ac›” çekmesi. Bu dize üzerinde biraz düflünmeli... Memleketin<br />

bütün a¤r›lar›, özlemleri, umutlar›, duyarl›¤›, akl›-yüre¤i, dil lezzeti, yaflayan<br />

Türkçe’nin yaflam›n bin bir rengi içinde ald›¤› haller; hepsi, hepsi söz<br />

konusudur memleket türkülerinde, flark›lar›nda.<br />

O ac›lar› çözebilmek için Yunus’ça bilge ve sevecen, Bedreddin’ce<br />

kararl› ve savaflkan, Pir Sultan’ca, Dadal’ca bafl e¤mez, özünü inkâr etmez<br />

olabilmek, hem de bunu en güzel dille, sanatla yapabilmek... ‹flte, gü-<br />

64


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

zellik ve esteti¤in erdemden ve mücadeleden do¤ufludur bu. Ve “Ma¤ripli”nin<br />

dedi¤i gibi, mutluluk, mücadelenin kendisidir…**<br />

M. Suphi Demirci’nin 1973’te onunla yapt›¤› söylefliden bir yan›t›n›<br />

ibretle okuyal›m;<br />

- “fiiirlerinizin yeniden yay›nlanmas› edebiyat çevrelerinde oldu¤u<br />

kadar, okur aras›nda da büyük bir ilgi uyand›rd›. Bu arada Soyut ve Yans›ma<br />

dergilerinde fliirlerinizi ve kiflili¤inizi yücelten yaz›lar yay›nland›.<br />

Bunlar iyi, hofl fleyler tabii... Ama zihnimi kurcalayan bir fley var: Bu yaz›lar›n<br />

yazarlar›, yaz›lar›ndan anlad›¤›mca sizi yak›ndan tan›yan ve bundan<br />

da büyük k›vanç duyan kifliler. Yani, yafl› henüz çile doldurdu¤unuz<br />

y›llara bile de¤memifl bizim kuflak gibi sizinle daha yeni yeni yüz yüze<br />

gelmifl de¤iller. fiiirlerinizi biliyorlar. Dahas›, 1969 y›l›nda yay›mlanan kitab›ndaki<br />

fliirlerinin büyük ço¤unlu¤unu zihnimize kaydetti¤imiz Ahmed<br />

Arif’e ustal›k yapt›¤›n›z› bile biliyorlar. Öyleyken, özel bir konuflmam›zda<br />

da belirtti¤iniz gibi, hakk›n›zda ‹zmir’de ç›kan bir gazetede yay›nlanm›fl<br />

yaz›dan baflka tek bir yaz› yay›mlanmam›fl bugüne kadar. (Necatigil’in<br />

sözlü¤ünde de ad›n›z›n bulunmad›¤›n› belirtelim bu arada.) Kimseyi<br />

suçlamak istemem, ama ad›n›z etraf›nda afla¤› yukar› 30 küsur y›l süren<br />

suskunlu¤un bugün birdenbire aç›k bir ilgiye dönüflmesini nas›l aç›klars›-<br />

n›z?”<br />

- “Bu soruyu ad› geçen yazarlara sorsayd›n›z elbette daha iyi ederdiniz.<br />

Bugün böyle konufltuklar›na göre herhal dünya daha iyiye dönmüfltür.<br />

Ben de hangi da¤da kurt öldü diye soruyorum kendi kendime. Ben hayatta<br />

kimseye hocal›k, ak›ldanelik etmedim. Ustal›k satmad›m. Ahmed Arif<br />

bugünkü yerine bilinen yetenekleriyle oturmufltur. Hiç bir fley bu gerçe¤i<br />

örtbas edemez. Yaln›z, «kendi göbe¤imi kendim kestim, kasaba minnet etmedim»<br />

dedi¤ine göre, kendini afliret töresine bu kadar ba¤l› sayan ve bunu<br />

balland›ra balland›ra, bir marifetmifl gibi söyleyen Ahmed Arif’e, kendi<br />

yi¤itlik zagonu ad›na sorar›m: Aç zulan›, göster restini. Gökten zembille<br />

mi indin? He can›m sen getir üstünü” 1<br />

Menderes döneminde gördü¤ü iflkenceler, uzun hapislik ve sürgün<br />

y›llar› onu fiziksel olarak oldukça y›pratm›flt›. Ama yaln›z bask›larla çevrelendi¤i<br />

de¤il, uzun y›llar pek çok ‘dost’u taraf›ndan yaln›zl›¤a terk edildi¤i,<br />

hatta son günlerini bir huzurevi odas›nda geçirdi¤i halde bilinç ve kararl›l›¤›ndan,<br />

insani de¤erlerinden sapmam›flt›r. Ayr›ca dostlu¤a inanan,<br />

birtak›m olumsuzluklar›, insanl›¤›n çocukluk hastal›¤›n›n, emeklemesinin<br />

ürünü olarak gören biri olarak; sonuna kadar özgecil... T›pk›, yirmili yafllar›nda<br />

sosyalist düflünceleri u¤runa yar› aç, bin bir bask› alt›nda mücadele<br />

veren, devrimci yay›nlar›n “hamall›¤›n›” gönüllü üstlenen, aç da olsa<br />

ça¤r›lmadan sofraya gelmeyen, yaflam›m›z›n kimi dönemlerine sessizce<br />

giren, flikayetsizce ç›kan o “sak›ncal›” gençlerin soyundand›... Can’d› ve<br />

sonuna kadar dost... Ahmed Arif’in, Yaflar Kemal’in, Gülten Ak›n’›n ve<br />

daha baflka edebiyatç›lar›n öncelikle inceleyip tan›tmas› gereken’di. Otuz<br />

S. C. F/5<br />

65


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

y›ll›k bir yok sayman›n 2<br />

ard›ndan nihayet bir dönem ilgi görmüfl, ama<br />

özellikle de yaflam›n›n son y›llar›nda gerçek bir dayan›flmadan, dost ellerinden<br />

yoksun kalm›flt›r; yine de yak›nmas›z yaflam›flt›r. Onun çektiklerini<br />

bile bile görmezlikten gelen baz› “dost”lar›na ne demeli? E¤er ortak de-<br />

¤er ve duyarl›l›klar›m›za onun kadar ba¤l› olabilseydik, böylesine birbirinden<br />

habersiz, at iziyle it izini, sapla saman› ay›ramayan bir edebiyat ortam›nda<br />

olur muyduk? Avni Memedo¤lu, Hasan Hüseyin ve erdemine namuslu<br />

kalm›fl baflka sanatç›lara yap›lanlar yap›labilir miydi?<br />

‹nsan›n has›yd›; yaflam›n›n en civan y›llar›n› gözünü k›rpmadan “gülgülistan<br />

içinde bir memleket” u¤runa harcad›... Düflünce ve duyarl›l›klar›-<br />

n›n pratik önderlerindendi bir yandan da. Kendi dilinden okursak: “Orhan<br />

Veli ve arkadafllar› o zaman devrimci fliirleri yok sayan ve yozlaflt›ran bir<br />

çal›flma içindeydi. Ve bu sebeple biz, ANT çevresinde küçük bir topluluk<br />

da olsak, devrimci sanat sorumlulu¤unu üstlenmifltik. (...) Anti-faflist ve<br />

devrimci bir gençlik ve onun devrimci sanat› etraf›nda yeni bir ak›m›n mümessili<br />

toplumcu bir sanat› ortaya ç›karmay› amaçlayan gençlerdik denebilir.”<br />

3<br />

Sosyalist sanat›n ancak sosyalist bir etkinlik içinde üretilebilece¤ini<br />

bilenlerdendi... Boratav, Boran, Azra Erhat vb. ilerici ö¤retmenlerin ö¤rencilerinden;<br />

Nâz›m, Sabahattin Ali, Muvaffak fieref, Niyazi A¤›rnasl› ve<br />

Ruhi Su’nun yoldafllar›ndand›... R›fat Ilgaz, A. Kadir, Niyazi Ak›nc›o¤lu,<br />

Ö. Faruk Toprak... k›saca “ac›l› kuflak” diye an›lanlardand›...<br />

Gökçe’yi yak›ndan tan›yanlardan ‹smail Gençtürk, bir gün ifl bulma<br />

konusunda Hasan Hüseyin’e dan›flt›¤›nda, O, “Aman’› bilir misin ‹smail!”<br />

diyor... Bir dönem Enver Gökçe’yle de çal›flan bu insana verdi¤i ö¤ütler,<br />

o sanatç›lar›n ne kadar zorlu bir geçim savafl› içine t›k›ld›klar›n› gösteriyor<br />

(ve Orhan Kemal’in o ac› gülümsemesini an›msat›yor). Ama 1981’in üç<br />

y›l sonras›nda önemli bir duyarl›l›k ve dayan›flma gösterildi¤inde art›k<br />

dizleri Hasan Hüseyin’i çekmiyordu...<br />

Kendi kufla¤› içerisinde, Nâz›m’›n açt›¤› 盤›rdan etkilendi¤i halde,<br />

kendine özgü bir fliirsel yap›y› do¤rudan do¤ruya bu co¤rafyan›n tarihten<br />

süzülen de¤erlerine yaslanarak, bu de¤erleri belli belirsiz bir faflizm karfl›tl›¤›<br />

ve halkç›l›kla de¤il de iflçi s›n›f›na sosyalist bak›flla yönelerek kurmas›<br />

bak›m›ndan benzersizdir Enver Gökçe... Bu yönüyle bak›ld›¤›nda<br />

kendisinin ifllemesine f›rsat verilmeyen fliirsel miras›, halen birçok devrimci<br />

olana¤› ba¤r›nda tafl›maktad›r.<br />

Nâz›m Hikmet, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Ruhi Su, Y›lmaz Güney<br />

gibi sanatç›lar› anlay›p özümsemeden sanatç›l›k taslayanlar, K›z Kulesi’ndeki<br />

k›z kurusu gibi, kendilerini zehirleyecek y›lan›, günümüzün o<br />

‘global’, o küresel y›lan›n› bekleyedursunlar...<br />

Enver Gökçe k›rm›z›yla karan›n, dostlukla yabanc›laflman›n, dayan›flmayla<br />

bireycili¤in, sanatsal duyarl›kla, özgürlük eylemiyle bask› ve ya-<br />

66


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

saklar›n, düflünen insanla onun düflmanlar›n›n k›yas›ya savaflt›¤› bir dünyada<br />

dostlu¤a, aflka hasret, özgürlü¤e ve “gül-gülistan içinde” memleketlere<br />

hasret doldurdu çilesini, ast› avaz›n› bafl›m›z›n üstündeki mavi kubbeye...<br />

Yeteneklerini yeterince kullanma f›rsat› bile bulamadan, üretmeye<br />

hasret gitti...<br />

Hey gidi “türküler yadigâr›”, “a¤r›lar yadigâr›” Dost...<br />

<strong>No</strong>tlar:<br />

1 M. Turan / Ö.Seçkin, Enver Gökçe Üzerine, Damar Yay., s. 24/25<br />

2 Bu yok sayman›n tarihini As›m Bezirci’den okuyal›m: “Bütün bu olumlu özellikleri<br />

dolay›s›yla E. Gökçe burjuval›k edebiyat tarihlerine, sözlüklere, antolojilere sokulmam›flt›r.<br />

1940 kufla¤›n›n öteki flairleri (H. ‹. Dinamo, R›fat Ilgaz. A. Kadir, N. Ak›nc›-<br />

o¤lu, Fethi Giray, Ö. F. Toprak v.b.) gibi o da gölgelenmek, afla¤›lanmak, unutturulmak<br />

istenmifltir.<br />

Yaz›k ki bu “beyin y›kama” iste¤i genellikle baflar›ya ulaflm›flt›r. Nitekim, ad› geçen<br />

antolojimi 1969 Varl›k Y›ll›¤›’nda elefltiren Do¤an H›zlan flunlar› yazm›flt›r: “Nice<br />

Gençler bu antolojide yer alan ‹lhami Bekir Tez, Niyazi Ak›nc›o¤lu, Hasan Basri Alp,<br />

Enver Gökçe, Fethi Giray adlar›n› ilk olarak duyduklar›n› söylediler...”<br />

Bu üzücü sonuç yaln›zca tutucular›n eseri de¤ildir. Bunda kimi ilericilerin de pay› vard›r.<br />

Örne¤in toplumcu bilinen Memet Fuat bir kez olsun Enver Gökçe’nin fliirlerini<br />

y›ll›klar›na almam›flt›r. Öte yandan halka s›rt çeviren ‹kinci Yenicilere, hatta Sezai<br />

Karakoç gibi gericilere her y›l bol sayfa ay›rm›flt›r. Fakat ilerici Enver Gökçe’nin bir<br />

dizesine bile yer vermemifltir. Ad›n› bile anmam›flt›r onun...<br />

Öyleyken, Enver Gökçe hiç yak›nmam›flt›r bundan, sessizce direnmifltir. Bir gün olsun<br />

kendini öne sürdü¤ünü öbür flairleri k›skanarak yerdi¤ini görmedim. Kimseyi çekifltirdi¤ini<br />

de duymad›m. O kadar sab›rl›, sayg›l› ve alçakgönüllüdür.” (a.b.ç.-S.A.Tay›r.)<br />

(Türkiye Yaz›lar› Dergisi, Kas›m 1979)<br />

3 M. Turan/Ö. Seçkin, Enver Gökçe Üzerine, Damar Yay., s. 87/88.<br />

* Bu yaz›, yazar›n dokuz y›l kadar önce, mahlasla ve eksik yay›nlanm›fl bir yaz›s› üzerinde<br />

tekrar çal›flmas› sonucu oluflmufltur.<br />

** “Ma¤ripli”: Dostlar›n›n K. Marx’a takt›klar› bir lakap. (Kaynak: Marx Biyografi, Sorun<br />

Yay.)<br />

67


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

S‹P‹L‹N KARLARI<br />

Dilleri olsa mevsimlerin<br />

Aylar›<br />

Y›llar›<br />

Günleri<br />

Saatleri konuflsa<br />

Yaln›z geçen karanl›k<br />

gecelerimin<br />

Dolunay›<br />

Saman yolu<br />

Kutup y›ld›z›<br />

Çoban y›ld›z›<br />

Bir anda yok olup giden<br />

y›ld›zlar›<br />

Uçsuz bucaks›z gökyüzü<br />

Beyaz bulutlar› konuflsa<br />

Görkemli görünümleriyle<br />

korku veren gizemli<br />

a¤aç denizlerinin<br />

Kurtlar›<br />

Çakallar›<br />

Y›lanlar›<br />

Ç›yanlar›<br />

S›rtlanlar›<br />

Köstebekleri<br />

Yarasalar› konuflsa<br />

68


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bafl› dumanl› spilin<br />

Karlar›<br />

Laleleri<br />

Anemonlar›<br />

Kardelenleri<br />

K›rm›z› gelincikleri<br />

Sert esen rüzgarlar› konuflsa<br />

Manisa suçlu evinde yatan<br />

mahpuslar›n<br />

Öfkeleri<br />

‹syanlar›<br />

Umutlar›<br />

Özlemleri<br />

Demli çaylar›<br />

Umars›zl›klar›<br />

Suskun bak›fllar› konuflsa<br />

Odunu<br />

Kömürü<br />

Elektri¤i<br />

Yiyecek ekme¤i<br />

Umudu olmayan varofllar›n<br />

Emekçileri<br />

Devrimcileri<br />

Yeter art›k diyenleri<br />

Açl›¤a baflkald›ranlar›<br />

A¤layan bebekleri konuflsa<br />

Umut<br />

Gelip yuva yapard› yüre¤imin<br />

sol yan›na<br />

Rag›p Özcan<br />

fiubat 2009<br />

69


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

‹smail Hardal<br />

“Show Ticareti”<br />

Kültür Endüstrisi ve Tekelci Hegemonya<br />

“Show ticareti” hem emperyalizmin (metropol-merkez sömürgeci ülkelerin)<br />

kültür ve sanat alan›ndaki pazar›n›n üretimini hem de bu yöndeki<br />

ideolojik-ticarî alan›n› oluflturur. Bu Pazar’da üretilen kültürel-sanatsal<br />

ürünler, dünya kapitalist sistemine entegre olan merkez ve çevre ülkelerin<br />

kültürel-sanatsal pazar›na sunulur. Her alanda oldu¤u gibi kültür ve sanat<br />

alanlar›nda da emperyalist-kapitalizm dünyay› tek bir kapitalist pazara dönüfltürmüfltür.<br />

Ve bu pazara entegrasyon süreci farkl› etkileflimler içinde<br />

h›zla devam etmekte, üst sistem ve alt sistemler olarak bir bütünlük oluflturmaktad›r.<br />

Pazar›n üst sistemine entegrasyonu bölgesel alt sistemlerce<br />

(alt-emperyalist ülkeler) gerçeklefltirilmektedir. Türkiye tekelci sermayesi/devletinin<br />

iktisadî, siyasî, askerî, diplomatik, kültürel, sanatsal alanlardaki<br />

bölgesel faaliyetleri analiz edildi¤inde bölgesel alt-sistem iliflkileri<br />

üzerinden entegrasyon sürecinin nas›l iflletildi¤ini rahatl›kla görebiliriz.<br />

Son 30 y›la (bu 30 y›l 12 Eylül faflizmiyle iflçi s›n›f› hareketi ve sosyalist<br />

hareketin yenilgisini de temsil eder) “diziler ve filmler” üzerinden<br />

bakt›¤›m›zda “Show ticareti”, kültür endüstrisi alan›ndan co¤rafyam›zda;<br />

“Amerikan dizileri ve filmleri”, “Brezilya dizileri ve filmleri”, pembe diziler,<br />

beyaz diziler… furyas›n›n insanlar›m›z› nas›l etkilediklerini hat›rlayal›m.<br />

‹thal Dallaslardan, Yalan Rüzgarlar›ndan yerli Yalan Rüzgarlar›na<br />

gelen toplumun zihinsel evrimini ve buna tekabül eden ekonomik de¤iflimleri.<br />

Ve sonra yerli Yalan Rüzgarlar›n›n ihracat sürecini. Hatta dizi ihraç<br />

edilen ülkelerden dizilerin çekildi¤i mekânlara turistik turlar›.<br />

“Türk(iye) dizileri ve filmleri” Ortado¤u’yu, Yak›ndo¤u’yu, Mezopotamya’y›,<br />

Balkanlar›, Do¤u Avrupa’y›, Kafkasya’y›, Türkî cumhuriyetleri,<br />

Arap-Fars co¤rafyalar›n›, Kuzey Afrika’y› kas›p kavurmakta, kültürel-sanatsal<br />

alanda da Türkiye tekelci sermayesi pazar alan›n› buralarda geniflletmektedir.<br />

Bu alan› geniflletme süreci emperyalist-kapitalizmin hegemonya<br />

çat›flmas›n›n ve bölgesel alt-sistemlerin bölgesel düzeyde çat›flmalar›n›n<br />

üzerinden flekillenmektedir.<br />

“Show ticareti”, kapitalist kültür endüstrisine do¤rudan ba¤l› olan bir<br />

aland›r ve ‘Starlar’, ‘‹doller’ yarat›larak kültür endüstrisinin meta-üretimini<br />

sa¤lar. Starlar ve idoller arac›l›¤›yla “Show ticareti” ürünleri, seri bir biçimde<br />

“kitle kültürü” olarak iflçi ve emekçilere pazarlan›r. Psikoloji, sos-<br />

70


yoloji, psikiyatri, sosyal psikoloji gibi disiplinlerin verileri üzerinden pazarlama<br />

teknikleri gelifltirilir.<br />

“Show ticareti” alan›, bas›n-yay›n, edebiyat, sinema, Tv, radyo, internet,<br />

tiyatro, müzik… alanlar›n› a¤›rl›kl› olarak kapsar ve kültürel-sanatsal<br />

alanda burjuva ideolojisinin yeniden üretilmesini sa¤lar; burjuva ideolojisinin<br />

hegemonyas›n›n sürekli hale gelmesini amaç edinir.<br />

“Show ticareti”, öncelikle gençli¤i etkilemek üzere, toplumun tüm s›-<br />

n›flar›na ve tabakalar›na hitap eder, kitleleri etkileme, oyalama, deflarj etme,<br />

doyuma ulaflt›rma, e¤lendirme, starlar›n-idollerin yaflant›s›na özendirme,<br />

kitleleri günlük yaflant›lar›n streslerinden uzaklaflt›rma vb. gibi yollarla<br />

burjuva ideolojisini yayarak ifllevsel olmaktad›r.<br />

“Show ticareti” sayesinde her yafl ve her meslek grubuna yönelik olarak<br />

starlar-idoller üretilir. Bu starlar-idoller sayesinde de kitlelerin yönlendirilmesi<br />

sa¤lan›r.<br />

“Show ticareti”nde hazza dayal› e¤lenceye biraz daha fazla a¤›rl›k verilir.<br />

Burjuvazi, kitlelerin e¤lenceyi bir ihtiyaç olarak görmesini manipüle<br />

eder, sömürür. Bilindi¤i üzere sanat›n e¤itme oldu¤u gibi “e¤lendirme”<br />

yönü de vard›r. <strong>Sanat</strong>›n e¤lendirme yönü estetiksel duyuflun gelifltirilmesine,<br />

estetiksel kültürün artt›r›lmas›na hizmet ediyorsa, sanatsal kültürün<br />

geliflmesine katk›da bulunuyorsa anlaml›d›r. <strong>Sanat</strong>›n e¤lendirme yönü,<br />

“Show ticareti”nde flaklabanl›¤a, zevzekli¤e, temel içgüdülerin sömürüsüne,<br />

kaba e¤lenceye, düzeysiz “Show”lara dönüfltürülerek, kültür endüstrisinin<br />

kâr alan›n› geniflletmeye, kâr oran›n› art›rmaya katk›da bulunuyorsa<br />

‘anlams›zd›r’. Çünkü bu zevzeklikten “Show ticareti”ne yat›r›m yapan kapitalistler<br />

ve star-idoller kârl› ç›kmakta, kitleler zarar görmekte; al›klaflt›-<br />

r›lmaktad›rlar.<br />

Kültür Endüstrisi<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Show ticareti” ve kültür endüstrisi iç içe geçmifl olgulard›r. Bu, kapitalist<br />

toplumun emperyalist evreye geçifl döneminin bir olgusudur; ve bu<br />

kavram merkez-metropol-emperyalist ülkelerde ilk kez kullan›lmaya bafllanm›fl,<br />

Frankfurt Okulu taraf›ndan farkl› aç›lardan analiz edilmifltir.<br />

Frankfurt Okulu, “kültür endüstrisi” elefltirisi üzerinden kapitalizmi k›yas›ya<br />

elefltiriye tabi tutmufltur. ancak kapitalizmin k›yas›ya elefltirisi kapitalizmin<br />

alternatifine-afl›lmas›na dönüfltürül(e)memifltir. Kültür endüstrisinin<br />

insan›/özneyi yok edici yan› vurgulanm›fl, insan›n/öznenin kapitalizmi<br />

nas›l, hangi yöntemle, hangi toplumsal dinamiklerle yok edece¤i es geçilmifltir.<br />

Frankfurt Okulu’nun “Marksizmin sorunlar›na” çözüm yöntemi niyetiyle<br />

gelifltirdikleri ‘Elefltirel Teori’ süreç içerisinde sinsice Marksizmin<br />

elefltirisine dönüfltürülmüfl; Sovyet deneyimine iliflkin tespitleri ise daha<br />

çok anti-komünizme malzeme olmufltur.<br />

71


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Kültür endüstrisi, tekelci kapitalist kâr kayg›s›na yönelik emperyalist<br />

kültürel üretimin oluflmas›na yak›ndan ba¤l› olarak geliflmifl; kültür ürünlerinin<br />

seri üretimi ve da¤›t›m›n›n maddî ön koflullar›n› haz›rlayan bilimsel-teknik<br />

baflar›lar›n üzerinde emperyalizme geçifl döneminde yürürlü¤e<br />

girmifltir.” (Ansiklopedik Kültür Sözlü¤ü, Çeviren ve düzenleyen: Aziz<br />

Çal›fllar, Alt›n Kitaplar Yay›nevi, 1983, s. 282) Kültür endüstrisi, sadece<br />

emperyalist metropol devletlerde de¤il, bölgesel alt-emperyalist devletlerde<br />

de oluflmufltur. T.C.de de kültür endüstrisinin olufltu¤unu rahatl›kla<br />

söylenebilir ve tekelci sermayenin kültür endüstrisi alan›na önemli yat›-<br />

r›mlar› bulunmaktad›r. Kültür endüstrisi alan›n›n büyüklü¤ünü görmek<br />

aç›s›ndan starlar›n-idollerin vergi listesindeki s›ralamalar›na ve verdikleri<br />

vergi miktarlar›na bakmak yeterlidir. E¤er bu yeterli görülmüyorsa, idollerin-starlar›n<br />

yurtiçi-yurtd›fl› yat›r›mlar› daha nesnel bir veri sunar. Örne-<br />

¤in, ‹brahim Tatl›ses’in yurtd›fl›na, Irak Kürdistan› Federe Bölgesi’ne sadece<br />

inflaat alan›nda yapt›¤› yat›r›m, yaklafl›k olarak 1 milyar Amerikan<br />

Dolar›n› bulmaktad›r.<br />

T.C.de de kültür endüstrisinin oluflumuyla birlikte, tekelci sermaye<br />

kültür endüstrisi alan›nda kap›lar›n› bir dönem “devrimci, gerçekçi, toplumcu<br />

gerçekçi ve sosyalist sanat” anlay›fl›yla ifade eden ve bu iddialar›ndan<br />

vazgeçen ya da resmî ideoloji karfl›s›nda belkemiksizleflen “sanatç›lara”<br />

da açm›flt›r. Burjuva ve küçükburjuva ideolojisinin s›n›rlar›n› aflamayan<br />

bu türden “sanatç›lar”, burjuvazinin hegemonyas›na ve kültür endüstrisi<br />

alan›na girmekte bir sak›nca görmemifl, “sol” literatürle gerici burjuva<br />

sanat›n› kitlelere tafl›m›fllard›r. Çünkü kültür endüstrisi alan›nda böylelerine<br />

sunulan imkânlar, olanaklar, bulanaklar, teflvikler, ödüller, telif ücretleri<br />

vb. oldukça yüksektir. Bu türden sanatç›lar geçmiflte hangi sanatsal<br />

ak›mdan/gelenekten gelirlerse gelsinler kültür endüstrisi için estetiksel<br />

üretimde bulunduklar› andan itibaren emperyalist-kapitalizmin yoz, gerici,<br />

çürütücü, yozlaflt›r›c› kültürünün üretimine ve yeniden üretimine gönüllü/bilinçli<br />

olarak katk›da bulunmakta, kültür endüstrisi içerisinde homojenize<br />

olmakta, s›radanlaflmakta ve baya¤›laflmaktad›r. Böyleleri sisteme<br />

yapt›klar› gönüllü/bilinçli katk›lar›n karfl›l›¤›n› fazlas›yla almakta, emperyalist-kapitalizmin<br />

kültür endüstrisi pazar›ndan ald›klar› yüksek orandaki<br />

rantlarla konformist yaflam olanaklar› elde etmektedir. Hatta çok ‘beceriklileri’,<br />

emperyalist-kapitalizmin kültür endüstrisinin yat›r›mc›s› (kapitalist)<br />

olma f›rsat›n› bile yakalayabilmektedir. Yeter ki emperyalist-kapitalizmin<br />

kültür endüstrisi yat›r›mc›s› tekelci kapitalistler, baz› seçilmifllere<br />

‘yürü ya kulum’ desin; gerisi pazar iliflkileri içinde flekillenecektir.<br />

Tekelci kapitalistler, “Show ticareti” alan›na ne kadar farkl› gelenekten/görenekten/sanat<br />

ak›mlar›ndan sanatç› çekebilirse o kadar çok staridol<br />

yaratma olana¤› bulmaktad›r. Alana çekilen zengin sanatç› farkl›l›¤›<br />

pazar›n alan›n› geniflletmek için kullan›lmakta; “ne kadar çok çeflitlilik<br />

varsa, o kadar müflteri oluflturma potansiyeli vard›r” ‘ilkesi’ üzerinden ha-<br />

72


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

reket etmektedirler. Sözünü etti¤imiz kâr ‘ilke’sinden dolay› tekelci kapitalistler<br />

sanatç›n›n geçmiflini sorun etmemekte, sanatç›n›n geçmiflteki izleyicilerini<br />

kültür endüstrisi alan›n›n yeni müflterilerine dönüfltürmektedir.<br />

Sistemin ‘devflirdi¤i’ sanatç›lardan isteklerinin bafl›nda flunlar gelmektedir:<br />

<strong>Sanat</strong>ç›n›n üretti¤i ürünler/eserler pazara sunuldu¤unda, dolafl›m<br />

sürecinde h›zl› dolaflan, çabuk tüketilen, tüketimi kolay ve sürekli<br />

olan, moda tüketimi ve al›flkanl›¤› yaratan, etik-estetik kayg›ya girmeden<br />

tüketim de¤eri yüksek olan, ruhî tembelli¤e çeken, düflündürmeyen ancak<br />

insanlar› flartland›rarak etkileyip yönlendiren ve sürekli pazara ba¤›ml› hale<br />

getiren sanatsal ürünler/eserler olmal›d›r. Bu alana gönüllü/iradi/bilinçli<br />

giren sanatç›lar art›k nesnel gerçekli¤e gerçekçilik yöntemlerinden birisiyle<br />

bakmak ve de¤erlendirmek yerine, kültür endüstrisinin ihtiyaç duydu¤u<br />

“kâr” gerçekli¤i üzerinden hareket etmektedir; tekelci kapitalistlere<br />

ba¤›ml› hale gelmektedir. Art›k bu türden sanatç›lar›n ürünlerinin/eserlerinin<br />

içeri¤ini belirleyen kültür endüstrisi pazar›n›n ihtiyaçlar› ve tekelci<br />

kapitalistlerin yat›r›m-kâr stratejileridir.<br />

Kültür Endüstrisi Ürünlerinde Temalar<br />

Emperyalist kapitalizmin kültür endüstrisi ürünlerinde temalar, en<br />

bafltan beri hep belirli/ayn› konular etraf›nda flekillenmekte ve kapal› bir<br />

daire içerisinde dönüp durmaktad›r. Bu konular› geçmiflten günümüze kadar<br />

k›saca flöyle s›ralayabiliriz: Nesnel gerçeklikle iliflkiye girmemeye özen<br />

gösterme, girilme zorunda kal›nd›¤›nda da k›y›s›ndan köflesinden geçme;<br />

ça¤›n, dönemin temel çeliflkilerine girmeme; geçmifle özlem duyma (nostalji);<br />

gerçek dünyan›n yerine kurgusal dünyay› koyma; mitolojiye ve dinlere<br />

yönelme; mitoloji ve dinlerden hareketle yeni mitoslar yaratma; nesnel<br />

gerçekli¤i “karanl›k ve ürkütücü” gösterme; nesnel gerçeklik karfl›s›nda<br />

bireyi/insan› zay›f ve biçarelik içinde estetize ederek gösterme; gangsterlik,<br />

western, action, polisiye, militarizm, fliddet, erotizm, sex, pornografi,<br />

bilim-kurguyu yaflam›n bütünselli¤inden kopararak merkeze koyma;<br />

özneyi ve nesnel gerçekli¤i yaflam›n d›fl›na iteleme; nesnel gerçekli¤i tart›flmak,<br />

yans›tmak, de¤erlendirmek durumunda olan, nesnel gerçekli¤i estetize<br />

eden anlat›mlara yer vermeme, bu anlat›lar› imkâns›z hale getirme;<br />

nesnel gerçekli¤i yans›tman›n, de¤erlendirmenin, bir üst boyutta yeniden<br />

üretmenin/yaratman›n yerini, tasvirle, gereksiz bo¤ucu-s›k›c› ayr›nt›larla,<br />

kurgusal-fantastik oyunlarla doldurma; sanat›n merkezinde bulunan özne-birey-insan›<br />

merkezin d›fl›na at›nca, özneden boflalan yeri ilgisiz her<br />

fleyle, ‘›v›r z›v›rla’ doldurma; abart›l› süsleme ve semboller kullan›larak,<br />

ilgili ilgisiz absürd kolajlamalarla nesnel gerçeklikle ba¤lar› kesme, nesnel<br />

gerçeklik üzerine düflündürmeme; nesnel gerçekli¤i içerisinde gerçeklikten<br />

eser, k›r›nt› bile kalmayan kendi gerçekli¤ine/simülasyona dönüfltürme;<br />

mitoslar›, simülasyonlar› popüler kitle kültürü ile iliflkilendirip<br />

73


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

egemen burjuva ideolojisinin yeniden üretilmesine katk›da bulunma; zaman›<br />

mekândan, mekân› zamandan kopararak, zaman› geliflimsel olmayan<br />

dairesel rutin bir harekete dönüfltürme, zaman›n tarihsel ak›fl sürecini<br />

bozma, tarihsel geliflim düflüncesini yok etme, özneyi/insan› tarihsizlefltirme;<br />

insan›n/öznenin kendi yaflam›n› ve gelece¤ini ilgilendiren ekonomik,<br />

siyasal ve toplumsal sorunlardan uzaklaflmas›n› sa¤lama; öznenin/insan›n<br />

kendi gelece¤ini belirlemesi için zorunlu olan öznenin iradi<br />

müdahalesini engelleme; özneyi-bireyi-insan›/toplumu geleceksizlefltirme;<br />

gelece¤e iliflkin bilim-kurgusal eserlerde tarihsel geliflimin mant›¤›na uygun<br />

olmayan “negatif ütopya” oluflturma…<br />

Yukar›da belirtmeye çal›flt›¤›m›z konularla ilgili olarak sinema, çizgi<br />

roman, roman-senaryo alan›nda yaz›lan Postmodern ‘Kurtar›c›lar, (Derleyen:<br />

Veysel Atayman, Donkiflot, Güncel Yay›nlar, ‹stanbul, 2006 ) inceleme<br />

kitab›nda oldukça bol malzeme bulunmaktad›r.<br />

Günümüzde Yap›salc›l›¤›n, Varoluflçulu¤un, Rus Biçimcili¤inin, Viyana<br />

Okulu’nun, Prag Okulu’nun, Kopenhag Okulu’nun, Frankfurt Okulu’nun…<br />

co¤rafyam›zdaki ideolojik-felsefî-kültürel-estetiksel-sanatsal<br />

üretimlerde/yarat›mlarda yo¤un etkileri oldu¤unu söyleyebiliriz. Son kertede<br />

burjuva ideolojisinin rasyonalizasyonunu ve yeniden üretimini sa¤layan<br />

bu okullar›n etkileri anlafl›labilir. Ancak bir bütün olarak Sol’u, sosyalist<br />

sanatç›lar› ve ilerici ayd›nlar› “negatif etkilemeleri” bizi düflündürmelidir.<br />

Bu durum bir soruna m› iflaret etmektedir? E¤er bir soruna iflaret<br />

ediyorsa, bu sorunun kayna¤› ve çerçevesi nedir? Sorunun kayna¤›n› ve<br />

çerçevesini araflt›rmak gerekmez mi? Kayna¤› ve çerçevesi belirlenen sorunun<br />

afl›lmas› konusunda ne gibi çözüm üretilmelidir? Çözümün yöntemi<br />

ve iradi müdahale prati¤i hangi araçla/araçlarla yap›lmal›d›r?<br />

12 Eylül 1980 faflizmi karfl›s›nda sosyalist sanat hareketinin ald›¤› yenilginin<br />

yol açt›¤› tahribat çok a¤›r olmufltur. Bu a¤›r tahribat›n üzerine<br />

Sovyet deneyiminin ve dünya sosyalist sisteminin geçici yenilgisinin yol<br />

açt›¤› tahribat da eklenince, Türkiye tekelci sermayesi bütün alanlar› kendi<br />

s›n›f ç›kar› do¤rultusunda stabilize etmifltir. Bu stabil ortama, emperyalist<br />

bat›n›n burjuva felsefî, sanat, kültür, bilim, ideolojik ak›mlar›n›n tafl›nmas›<br />

da h›zland›r›l›nca tahribat›n boyutlar› artm›flt›r. Dönemin Marksist<br />

estetik politikalar›n›n zay›fl›¤› ve donat›ms›zl›¤›, ithal edilen burjuva<br />

ak›mlar›n gelifltirmifl olduklar› tekniklerin Marksist yöntemle de¤erlendirilmesinin<br />

önünü de kesmifltir. Tekelci kapitalistlerin bu çok boyutlu bütünsel<br />

sald›r›lar› karfl›s›nda, çok boyutlu ve bütünsel bir karfl› koyufltan/direniflten<br />

söz etmemiz mümkün de¤ildir.<br />

12 Eylül 1980’den günümüze kadar 30 y›l geçti. Gelinen noktan›n<br />

özel ve öznel bir yorumu olamaz. “Sol cenah›m›z” bu durumu gerekli ayr›flma<br />

ve bütünleflmeleri sa¤layarak mutlaka aflacak ileri ve anlaml› bir<br />

ad›m atmak zorundad›r. Çünkü emperyalist bat›dan ithal edilen burjuva<br />

ideolojik-felsefî-kültürel-estetiksel-sanatsal okullar›n/ak›mlar›n bak›fl aç›-<br />

74


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar› ve yöntemleri, devrimci ve sosyalist hareketin kültürel, sanatsal, estetik,<br />

ideolojik üretimlerinde gittikçe içsellefltirilmifl bir hal almaktad›r. Bu<br />

olumsuz durumu devrimci yol ve yöntemlerle dönüfltürecek, yaflam›n bütün<br />

alanlar›na belirli önceliklerden hareketle müdahale edecek kolektif bir<br />

iradenin/öznenin varl›¤›ndan söz edemiyoruz. Bir gerçeklik olarak var<br />

olan tekil/parçal›/grupsal durufllar› ve örgütlülükleri kolektif s›n›f öznesinin<br />

yerine ikâme etmemiz do¤ru de¤ildir.<br />

Sosyalist Gerçekçi sanat ak›m›n›n ifllevselli¤i, iflçi s›n›f› hareketi-devrimci<br />

hareket-sosyalist hareketin ifllevselli¤i ile do¤ru orant›l›d›r. Sosyalist<br />

gerçekçi sanat hareketi, sosyalist sanat› iflçi s›n›f› hareketi ve emekçi halk<br />

hareketi ile buluflturup kaynaflt›rd›¤›nda görevini yerine getirir ve ifllevsel<br />

olabilir. Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada iflçi s›n›f› hareketi ile devrimci<br />

ve sosyalist hareket ayr› ayr› kanallarda akmaktad›r. Bu ayr› kanallar›n<br />

gerekli ayr›flmalardan sonra tek bir kanalda birlefltirilmesi, bütünlefltirilmesi<br />

ve dönüfltürülmesi gerekmektedir.<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Hareketi, bilim-politika-sanat-estetik-etik bütünlü¤ünü<br />

gerekli ve zorunlu gördü¤ünden dolay› kültürel, sanatsal üretimlerini ve<br />

prati¤ini bu bütünlü¤ün oluflturulmas›na yönelik olarak belirlemekte; tekelci<br />

sermayenin “Show ticareti” ve kültür endüstrisi kanal›yla kültür ve<br />

sanat alan›nda oluflturdu¤u hegemonyay›/tekeli k›rmak, geriletmek ve aflmak<br />

bilinciyle hareket etmektedir. Bu aç›dan sorumlu kadrolar› kolektif<br />

hareket etmeye davet etmektedir.<br />

75


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

SANA B‹R TÜRKÜ Ö⁄RETEY‹M<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

içinde ben olay›m<br />

dillerine dolanay›m<br />

yüre¤ine dolanay›m<br />

ç›kal›m yollara<br />

varal›m gurbet ellere<br />

mansur gibi sallanal›m dara¤ac›nda<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

baba ishaklarla baba ilyaslarla birlik olup<br />

yürüyelim halk›n önünde<br />

abdal musa’n›n dergâh›na girelim<br />

bar›fl› 盤›ral›m insanlara<br />

açal›m kap›lar›m›z› sonuna kadar<br />

açal›m ç›k›n›m›z›n a¤z›n›<br />

dökelim az›¤›m›z› ortaya<br />

paylaflal›m ne var ne yoksa<br />

yedi düvelle<br />

evrenle<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

varal›m bedreddin’e<br />

müridli¤e dural›m<br />

geçelim ayd›nellerinden<br />

karaburun’a<br />

börklücelerle<br />

torlaklarla<br />

tutuflup el ele<br />

flafakta do¤al›m yeniden,<br />

nemrut’ta bir günefl gibi<br />

anadolu’ya<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

76


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

köro¤lu gibi vurup m›zrab›n beline<br />

ç›kal›m yal›n k›l›ç<br />

bolu beylerinin karfl›s›na<br />

indirelim zalimleri tahtlar›ndan<br />

halk›n hakk›n› al›p ellerinden<br />

verelim sahiplerine<br />

hak için gerelim dadalo¤lu’m<br />

saz›m›z›n tellerini<br />

sözler f›rlatal›m düflmana<br />

c›da gibi ok gibi<br />

gümüfl temrenli sözler<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

pir sultan’la dile gelip<br />

dost dost diye seslenelim yoldafllar›m›za<br />

yunus olup düflelim yollara<br />

gök ekinler derelim gariplerin dillerinden<br />

muhyî olup erenlerle<br />

ç›kal›m taflram›zdan<br />

saraylar basal›m<br />

meclisler y›kal›m<br />

sakiler çeksin aya¤›<br />

dökülsün meyler<br />

k›r›ls›n camlar<br />

zihnî dert elinden a¤lamas›n gayr›<br />

olmas›n viraneler<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

akarsular dirilsin sivaslarda<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

77


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

karacao¤lan’dan güzeller derelim<br />

turunç sineli güzeller<br />

gidelim yaylalara<br />

çukurovalara<br />

çiçekler derelim<br />

öbek öbek çiçekler<br />

k›rm›z› karanfiller derelim<br />

uzatal›m insanlara<br />

uzatal›m mahzunîlere<br />

son bulsun hüzünleri<br />

dolsun çiçeklerle gönülleri<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

içelim flarab›m›z› testisinden<br />

coflal›m<br />

aflk sarhofllu¤uyla<br />

ç›kal›m yollara<br />

sürelim zahitleri<br />

topraklar›m›zdan<br />

indirelim zalimleri<br />

göklerden<br />

son verelim zulümlerine<br />

doyural›m gözlerini<br />

topraklarla<br />

alt›n renkli topraklarla<br />

sana bir türkü ö¤reteyim<br />

‹rfan Ünal<br />

78


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Kemâl Kök<br />

Cumhuriyet Dönemi<br />

Romanlar›nda Resmî ‹deoloji<br />

“Her ideoloji, bir kere teessüs ettikten sonra,<br />

verili tasavvur temas› temeli üzerinde geliflir ve bu temay› zenginlefltirir”<br />

F. Engels<br />

(Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefenin Sonu, Sosyal Yn., s.58)<br />

Osmanl› döneminden miras kalan vakanüvîs gelene¤i T.C.nin resmî<br />

ideolojisinin oluflumunda önemli bir yer tutar. Bilindi¤i gibi vakanüvîsler<br />

(tarih yaz›c›lar›) devlet görevlisi olarak dönemin siyasal iktidar›n›n beklentileri<br />

do¤rultusunda tarihsel olaylar› kaydetmeyi ve anlatmay› esas al›rlard›.<br />

Daha sonra bu anlat›lanlar tarih olarak bir sonraki nesile kal›rd›.<br />

T.C.nin tarihi de vakanüvîslere benzer kiflilerce siyasal iktidar›n konumu<br />

ve istekleri do¤rultusunda belirli yönelim, inkâr, dayatma ve dokunulmazl›klar<br />

üzerinde biçimlendirilmifltir. Güncel sorunlara karfl› gelifltirilen taktikler<br />

daha sonra ilke olarak kutsanm›fl, tarih bu kutsanm›fll›k üzerinden<br />

kurgulanm›flt›r. ‹ktisadî, felsefî, siyasî beklentilerin kavramsal olarak aç›-<br />

l›m› kendi literatürlerinde cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkç›l›k, laiklik,<br />

devletçilik, ink›lâpç›l›k olarak ifade edilirken, tarih bu kavramlar üzerinden<br />

aç›klanmaya/s›n›rland›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Oysaki bahsedilen ilkelere<br />

sahiplenifl süreci dikkatli irdelendi¤inde, kimisinin konjonktürün<br />

zorunlu mitlefltirmesiyle, kimisin de o konjonktürde yaflananlar› bast›rma,<br />

gizleme, farkl› gösterme ihtiyac›yla dönemin öne ç›kan kavramlar›n›n i¤difl<br />

edilmesiyle oluflturuldu¤u görülür. Despot bir zaman diliminde duyulan<br />

bu ihtiyaçlar esas olarak Komünist, Kürt ve K›z›lbafl düflmanl›¤› üzerine<br />

biçimlenen resmî ideolojin çelik z›rhlar›n› k›sa sürede örmüfltür. Z›rhlar›n<br />

ana ekseni s›n›f olgusunu kabaca inkâr etmeye dayal› ise, di¤er tüm<br />

tali yollar› da Anadolu’daki Türk/Sünni ‹slâm d›fl›ndaki halk ve kültürlerin<br />

inkâr›na ç›kar. Bu z›rh, resmî ideolojide Osmanl› dönemi üretim biçimi<br />

ve ba¤r›nda geliflen kapitalist nüveyi, bu nüvenin emperyalist sermayenin<br />

de yönlendirmesiyle kapitalist iliflkileri esas al›fl›n› ve oradan da burjuva<br />

ulus-devlete eviriliflini gizlemeyi de ihmal etmez. Resmî ideolojide<br />

milliyetçilik misak-› millî (emperyalizmin izin verdi¤i ölçüde) ile s›n›rland›r›lm›fl<br />

Türkçülükken; devletçilik ile ink›lâpç›l›k ise kapitalistleflerek, kapitalist-emperyalizmle<br />

bütünleflme arzusunun/çabas›n›n ad›d›r. Halkç›l›k<br />

ve laikli¤in Anadolu halklar›n› afsunlamaya yarayan koca bir hamasiler<br />

bütünü oldu¤u su götürmez. Resmî ideolojinin oluflmas› kapitalizm ve<br />

Türklük d›fl›ndaki olgular›n yaflama flans›n›n cebren engellenmeye çal›fl›l-<br />

79


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

mas›yla eflde¤erdir. Bu süreçte elbette tek bafl›na zor yetmemifl ve kitlerin<br />

bilincinde ortak aidiyet duygusu ile istenilen insan tipi di¤er ideolojik mekanizmalarla<br />

birlikte üretilmek istenmifltir. E¤itim, kültür-sanat faaliyetleri<br />

bu aidiyet duygusunun oluflturulmas›nda ve asimilasyona dayal› r›zan›n<br />

inflas›nda önemli bir harçt›r.<br />

Cumhuriyet dönemi kültür-sanat faaliyetlerinin hemen dikkat çeken<br />

özelli¤i bu harc›n çimentosu olma gayreti ve kurucu kadrolar›n›n üretti¤i<br />

“Ulu önder” mitini bütün söylemlerinde özünde bar›nd›rmas›d›r. Dönemin<br />

vakanüvîsleri gibi çal›flan hâkim s›n›f edebiyatç›lar› da eserlerinde resmî<br />

söylemi harfiyen ifllemifltir. Zaten edebiyat, özellikle roman ve fliir, oluflturulmaya<br />

çal›fl›lan ulusun inflas›nda ikili bir görev görür. Edebiyat, bir taraftan<br />

ortak resmî yaz›l› dili üretirken di¤er taraftan gerekli ideolojik malzemeyi<br />

içinde kitlelere tafl›r, resmî ideolojiye zihinlerde meflruluk zemini<br />

üretir. Cumhuriyet dönemi romanlar›nda resmî ideolojinin nas›l tafl›nd›¤›-<br />

n› örneklerle görece¤iz, ama önce romana dair bir iki k›sa tespit yapal›m.<br />

Edebiyat eserleri yaz›ld›¤› dönemin kavramlar›yla düflünür ve o dönemin<br />

birçok özelli¤ini yap›s›nda ister istemez tafl›r. Edebiyatç›n›n s›n›f<br />

kimli¤i, ideolojik tercihinin izdüflümü ve siyasî çat›flmalar› eserine nüfuz<br />

eder. Bu özellik di¤er tüm sanat dallar› gibi roman›nda siyasetten s›yr›lamayaca¤›n›n<br />

bariz göstergesidir. “Cumhuriyet dönemi” sanat› ya da roman›<br />

da böylesi bir çerçeve içinde incelendi¤inde resmî ideolojinin söylemlerinin<br />

etkisi birçok eserde rahatl›kla görülebilir. Dönemin hâkim s›n›f<br />

yanl›s› romanc›lar› resmî ideolojinin söylemlerini sahiplenerek roman<br />

kurgusuyla yaflam içinde üretmifltir.<br />

Resmî ideolojinin kültür-sanat politikas› Büyük Millet Meclisi’nin<br />

ilk ‹cra Vekilleri Heyeti’nin 9 May›s 1920 tarihli program›ndaki “Milletin<br />

h›fz› ve mevcudiyeti” (Nilüfer Öndin, Cumhuriyet’in Kültür Politikas› ve<br />

<strong>Sanat</strong> 1923-1950, ‹nsanc›l Yay›nlar›, s.56.) ilkesi ile yekpare ve saf millî<br />

kültürü hedeflemifltir. Bu hedef için Anadolu’daki emekçi halk›n toplumsal<br />

haf›zas›n› sistematik olarak silmek gerekmektedir. ‹flte resmî kültür-sanat<br />

dolay›s›yla dil-alfabe politikas› bu toplumsal haf›zay› silme üzerine infla<br />

edilmifltir. Edebiyatta da resmî yazarlar diyebilece¤imiz ço¤u bir dönem<br />

milletvekili/bürokrat olan F. Nafiz Çaml›bel, Behçet Kemal Ça¤lar,<br />

Halide Edip Ad›var, Reflat Nuri Gültekin, Memduh fievket Esendal, Ahmet<br />

Hamdi Tanp›nar, Yunus Nadi Abal›o¤lu, Yakup Kadri Karaosmano¤lu<br />

gibi onlarca entelektüel memur (modern vakanüvîs) burjuva resmî ideolojisinin<br />

üretiminde rol alm›flt›r.<br />

Cumhuriyetin kurucu kadrolar› içinde de yer alan Yakup Kadri Karaosmano¤lu<br />

yeni nesilde istedi¤i nitelikleri Ankara roman›nda flöyle ifade<br />

ediyor; “Yeni yetiflen Türk gencinde tarih bilgisi bir kuru malûmat de¤il,<br />

bir milli fluur ve iktisat f›trat› (Yarad›l›fltan gelen özelli¤i) gibi bir tabiî<br />

kabiliyettir” (Y.K.Karaosmano¤lu, Ankara, ‹letiflim Yay›nlar›, 2006,<br />

s.180.).<br />

80


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Milliyetçilik egemenlerin elinde ortak pazar ve hâkimiyet alan› üretmek<br />

için olmazsa olmaz bir mevzudur. Bu aç›dan milliyetçilik onlar›n<br />

edebiyat eserlerinde her seferinde derinden derine yay›l›r, resmî ideolojinin<br />

temel ideolojik yaklafl›mlar› zihinlere edebiyat arac›l›¤›yla ifllenir. ‹fl<br />

öyle abart›l› ki “milli edebiyat”, “milli tarih” derken “milli fizik” bile<br />

olur…<br />

Halide Edip Ad›var’›n 1922’de ilk kez ‹kdam gazetesinde tefrika edilen<br />

ve “Sakarya Ordusu’na…” diye bir takdimle bafllayan Ateflten Gömlek<br />

roman› resmî ideolojinin olufltu¤u dönemde edebiyat eseri olarak<br />

önemli bir ifllev görmüfltür. “Millî Mücadele”ye dair hâkim s›n›f taraf›ndan<br />

üretilen birçok iddiay› muhtevas›nda tafl›yan roman, ‹stanbul’dan<br />

Anadolu’ya geçifller ile ‹zmir’den Yunanistan ordusunun çekilmesine kadarki<br />

süreç içinde ‹stanbul’dan Anadolu’ya geçen bir grup ayd›n›n iliflkilerini<br />

anlat›r. Romanda Türk milliyetçili¤i eksenli bir zihniyet hâkimdir.<br />

Karakterlerin s›n›fsal iliflkileri ve de¤iflimlerine girilmemifl, günlük format›yla<br />

olaylar anlat›lm›flt›r. H. Edip Ad›var roman›ndaki baflkarakterin a¤z›ndan<br />

Mehmet Çavufl isimli tiplemeden flöyle bahseder; “Çok harikulâde<br />

fleyler söylerdi. Bazen bilmem hangi para ile Hayber Geçidi’nden Hindistan’a<br />

indi¤ini tahayyül eder, bazen Mustafa Kemal Pafla ile Atina’y› zapta<br />

gidece¤i günkü muhayyel icraat›n› anlat›rd›.” (Halide Edip Ad›var,<br />

Ateflten Gömlek, Can Yay›nlar›, Mart 2008, s. 103.).<br />

Yine Y. Kadri de Halide Edip’ten on y›l sonra ve art›k siyasî iktidar›n<br />

kimin elinde oldu¤u netleflti¤i, resmî ideolojinin oluflturuldu¤u bir dönemde<br />

1932 tarihinde yazd›¤› “Sakarya Savafl›” y›llar›nda geçen Yaban adl›<br />

roman›nda köye s›¤›nm›fl bir ‹stanbul ayd›n› a¤z›ndan; “‹flittiniz mi? Mustafa<br />

Kemal isminde bir büyük adam, bir büyük kumandan, ‹stanbul’dan<br />

yola ç›kt›, Anadolu’ya geçti. Erzurum’da, Sivas’ta, milleti bafl›na toplad›…<br />

fiimdi onun adamlar› taraf taraf Yunanlarla, Frans›zlarla dö¤üflüyor.”<br />

. (Y.K.Karaosmano¤lu, Yaban, ‹letiflim Yn., 2001, s.27.) cümlesini<br />

kurar. Roman›n ilerleyen sayfalar›nda ayn› karakter; “Askeri hayat›nda<br />

hiçbir bozgun görmemifl olan büyük Türk Serdar›n›n cephede ifli ne? Gidip<br />

yak›ndan görmek için delice arzuyla tutufluyorum. Bir Kâbe gibi cepheye<br />

gitmek ve onun çad›r› etraf›nda tavaf etmek istiyorum.” (Yaban,<br />

s.141.) der. Böylece Y. Kadri resmî ideolojinin tarih kurgusu ile “Ulu önder”<br />

mitine nas›l yaklaflt›¤›n› romanda iffla ifller.<br />

Yine Yakup Kadri Karaosmano¤lu 1934’te yazd›¤› Ankara roman›nda<br />

“Ulu önder”i anlat›rken; “Bütün bir ›rk›n asaletini tafl›yan uzun parmakl›,<br />

güzel elleri bir kehribar tespihle oynuyordu.” (Ankara, s.86.) cümlesini<br />

kuracak ve ayn› roman›n 172. sayfas›nda; “Türk nam›n› tafl›yan bu<br />

“mucize adam”›n sesini dinliyordu” (Ankara, s.172.) diyerek Türkçülük<br />

ve “Ulu önder” yaklafl›m›n› edebiyat arac›l›¤›yla net olarak ifade ederek<br />

resmî ideolojiye olan ba¤l›l›¤›n› gösterecektir. Zamanla edebiyatta “Ulu<br />

önder” mitine dair say›s›z örnekler olacakt›r.<br />

S. C. F/6<br />

81


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Din ve devlet ifllerini ay›rma” olarak anlat›lan laiklik ad› alt›nda yap›lan<br />

tevatürlerin yans›mas›n› resmî ideoloji içinde düflünen yazarlar›n<br />

eserlerinde de görmek mümkündür. Asl›nda T.C.nin dini anlay›fl›-laiklik<br />

yorumu 1921’de kabul edilen ‹stiklal Marfl›’n›n sekizinci k›tas›ndaki flu<br />

dizelerde; “Bu ezanlar -ki flahadetleri dinin temeli, / Ebedi yurdumun üstünde<br />

benim inlemeli” net olarak ifade edilmifltir. Bu dizenin belirtti¤i çerçeve<br />

haricinde “dinin devlet ifllerinden ayr›lmas›” söylemiyle yap›lan tart›flmalar<br />

özünde laf-› güzaftan baflka bir fley de¤ildir.<br />

Halide Edip Ad›var’›n Türkçe ilk bask›s› 1936’da yap›lan ve 1942’de<br />

CHP roman arma¤an›n› kazanan Sinekli Bakkal adl› eserinde, haf›zl›k yapan<br />

Rabia ad›nda bir k›z çocu¤unun etraf›nda saray, Osmanl› paflalar› ve<br />

Sinekli Bakkal soka¤›ndaki iliflkiler anlat›l›r. Romanda Mevlevi fieyhi<br />

Vehbi Dede kitap boyunca örnek kiflilik, bilge, ayd›n ve hoflgörü timsali<br />

gösterilir. Mevlevilik okuyucunun kafas›nda ö¤renilmesi ve mutluluk için<br />

benimsenmesi gerekli yol olarak biçimlendirilir. Mevlevili¤e olan bu<br />

olumlu yaklafl›m Alevi-Bektafli-K›z›lbafl dendi¤inde Cumhuriyet ayd›n›nda<br />

tam tersine döner. 1922’de kitap olarak ç›kan Nur Baba adl› eserinde<br />

Yakup Kadri Karaosmano¤lu Bektaflili¤i çürümüfl bir kurum gibi göstererek<br />

tiksinti içinde Alevi-Bektaflileri afla¤›lar. Onlar› haflhafl, afyon, içki ve<br />

cinsel arzu peflinde koflan insanlar olarak gösterir, dinsel törenlerinde cinsel<br />

iliflkiye girdiklerini ima eder. Alevi-Bektaflili¤in felsefî/batinî özelli¤ine<br />

hiç girmeden d›flar›dan bir gözlemle ve gördüklerini de yanl›fl yorumlayarak<br />

anlat›r. Alevi-K›z›lbafl topluma karfl› uydurulmufl adi iftiralar› bölüm<br />

bafll›klar›nda çakt›rmadan ifade eder. “Bir Bektafli Tekkesinde Mumlar<br />

Nas›l Söner” bafll›¤›n› att›¤› ilk bölümde Bektafli dergâh›nda ayin-i cem<br />

sonras› afl›r› içkiden sarhofl bir grup kad›n ve erkek ars›nda yaflanan sözlü<br />

bir münakafla üzerine bir kad›n ve erkek aras›nda geliflen diyalog flöyledir;<br />

“Herkesin kavgas›ndan bize ne, cicim. Fena m›, onlar didiflirken biz sevifliriz.”<br />

(Y.K.Karaosmano¤lu, Nur Baba, ‹letiflim Yn., 2005, s.25.). Nur<br />

Baba roman› yay›nland›¤›nda Halide Edip Ad›var ‹kdam gazetesinde övücü<br />

bir makale ile bahseder. Ayr›ca burada Nur Baba roman›n› Muhsin Ertu¤rul’un<br />

Bo¤aziçi Esrar› ad›yla 1923’te sinemaya uyarland›¤›n› özellikle<br />

hat›rlatmak da gerekiyor. “Laik” Türkiye’de 1924 y›l›nda Diyanet ‹flleri<br />

Baflkanl›¤› kurulmufl, din iflleri devlet tekelinde Sünni-‹slâm olarak benimsenmifl<br />

ve 30 Kas›m 1925 tarihinde yürürlü¤e giren bir kanun ile tekke,<br />

zaviye ve türbelerin kapat›lmas› kabul edilmifltir. Tekkelerinin kapat›ld›¤›<br />

süreye kadar bir iki bask› daha yapan Nur Baba roman›nda Alevi-<br />

Bektafli tekkelerine karfl› yarat›lan tiksintinin muhakkak ki etkisi olmufltur.<br />

Resmî ideoloji devletin ekonomik program›yla da romanlara girer.<br />

Faruk Nafiz Çaml›bel’le Behçet Kemal Ça¤lar’›n 1932’de birlikte yazd›-<br />

¤›; “Türküz bütün bafllardan üstün olan bafllar›z / Tarihten önce vard›k tarihten<br />

sonra var›z… Örnektir milletlere açt›¤›m›z yeni iz / ‹mtiyazs›z, s›-<br />

n›fs›z kaynaflm›fl bir kütleyiz…” dizeleriyle resmî ideolojiyi özetleyen 10.<br />

82


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Y›l Marfl›’n›n izdüflümü romanlara da k›sa sürede yans›r. Zaten devletçilik<br />

program›n›n oluflumundaki bürokratlardan biri olan Y. Kadri Karaosmano¤lu’nun<br />

1934’te yay›nlanan Ankara roman›nda 1935 sonras› için gelecek<br />

tasar›m› söyle yap›l›yor: “Türk iflçileri, Türk mühendisleri, Avrupa’daki<br />

gibi bedbaht da de¤ildir. Eski Roma’n›n esir sürüleri gibi bin bir<br />

mihnet ve cefa alt›nda, bin türlü mahrumiyete ruhlar› ve suratlar› ekflimifl,<br />

açl›ktan bütün insanî faziletlerini kaybetmifl Avrupa proletaryas›n›n sefalet<br />

ve felaketinden Türkiye’de eser görülmüyordu. Türkiye’de iflçiler birer<br />

devlet memuru idi ve yüreklerinde bir devlet memurunun haysiyetini, vekar›n›,<br />

mesuliyetini tafl›yorlard›. Bafllar›nda patron diye bir belâ yoktur.”<br />

(Ankara, s.183.) Devletçilik ilkesinin ne manaya geldi¤inin ipuçlar›n› ve<br />

Osmanl›n›n tebaa iliflkisinin iflçi s›n›f› için devam ettirilmek istendi¤ini bu<br />

cümlede rahatl›kla görmek mümkün. Proletaryan›n bafl›nda patron yok deniliyor;<br />

peki patron yokda kim var? Osmanl› bürokrasisinden süzülerek<br />

gelen paflalar›n askeri bürokrasisi, savafl vurguncusu eflraf ve mütegallibe,<br />

toprak a¤alar› ve hepsinin bir gün olmak istedi¤i devletin kollar›nda yeni<br />

palazlanan burjuvazi. Her türlü grev ve sendikal hakk›n yasakland›¤›, sefalet<br />

içinde demokratik hiç sözü olmayan diline, dinine, kültürüne, zorla<br />

yabanc›laflt›r›lm›fl emekçi halk bir devlet memuru hassasiyetini, vakar›n›,<br />

mesuliyetini tafl›yormufl! Günümüzde bile maden ocaklar›ndaki ifl cinayetleri<br />

s›kl›kla iflleniyorken; “Kömür ve odun iflini en modern tekni¤e göre<br />

eline alm›fl olan Devlet, art›k bu tarihöncesi, bu tafldevri sar›¤› nas›l kald›rm›flsa<br />

öyle kald›rm›flt›.” (Ankara, s.225.) deniliyor.<br />

Bir taraftan da Y. Kadri, Türk ayd›n›na seslenerek Yaban roman›nda<br />

flöyle serzeniflte bulunuyor; “Anadolu halk›n›n bir ruhu vard›, nüfuz edemedin.<br />

Bir kafas› vard›; ayd›nlatamad›n. Bir vücudu vard›; besleyemedin.<br />

Üstünde yaflad›¤› topra¤› vard›! ‹flletemedin.” (Yaban, s.111.). Bu serzeniflten<br />

kendisinin Anadolu halk›n› tan›d›¤› san›lmas›; aksine Y. Kadri Karaosmano¤lu<br />

ve dönemin iktidar yanl›s› ayd›nlar› Anadolu halk›n› kendi<br />

r›zas› d›fl›nda yasak, inkâr, imha ve asimilasyon politikalar›yla tek tiplefltirmeye<br />

ve “devletçilik” ilkesiyle s›n›fsal çeliflkinin üstünü örtmeye çal›flm›flt›r.<br />

Tek parti CHP kendisinin fikrî hayat› d›fl›ndaki tüm oluflumlara<br />

düflman olmufltur. Sendika, dernek, parti kurmak engellenmifl; farkl› dil,<br />

din, mezhepten olmak suç say›lm›fl; karfl› koyanlar 1937-38 Dersim katliam›nda<br />

oldu¤u gibi toplu k›y›mlardan geçirilmifltir.<br />

1941’de CHP Genel Sekreterli¤ine gelen Memduh fievket Esendal’›n<br />

bir banka memuru a¤z›ndan anlat›lan ve 1934 y›l›nda yay›mlanan Ayafll›<br />

ve Kirac›lar› roman›nda Dersimlilere dair resmî söylemin ipuçlar›n› görmek,<br />

1937-38 katliam›n› yapanlar›n zihniyetini çözmek mümkün; “Hüseyin<br />

Beyin asl› Dersim’in Kürtleflmifl Türklerinden imifl. Kendisi Alevi.<br />

Bunlar kendilerinin Türk olduklar›n›, yak›n zamanlara kadar da aralar›nda<br />

Türkçe konufltuklar›n› biliyorlar. Hüseyin Beyin konufluflu, surat› ora<br />

83


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Türklerine benziyor.” (Memduh fievket Esendal, Ayafll› ve Kirac›lar›, Bilgi<br />

Yn., 2008, s.76).<br />

Cumhuriyet Dönemi romanlar›nda resmî ideoloji d›fl›na ç›kan ve<br />

olaylara gerçekçi bakan yazarlarda olmufltur. Meselâ Sabahattin Ali,<br />

1937’de yay›mlanan Kuyucakl› Yusuf roman›nda taflraya gerçekçi bir bak›flla<br />

eflraf ve mütegallibenin baflar›l› bir portresini kaymakam›n evlatl›¤›<br />

Yusuf’un yaflam› üzerinden baflar› ile çizer. Sabahattin Ali, Yakup Kadri<br />

ve Halide Edip’in aksine Alevili¤e-K›z›lbafll›¤a dair resmî ideolojinin ve<br />

genel yarg›n›n d›fl›nda flöyle bakar; “Bu Alevi köylerinin daha genifl mezhepli,<br />

daha samimi ve daha temiz oldu¤unu uzun memuriyet seneleri ö¤retmiflti<br />

ona. Nahiye ve köyleri dolaflmaya ç›kt›¤› zamanlarda buralarda<br />

kalmay› tercih ederdi.” (Sabahattin Ali, Kuyucakl› Yusuf, Y.K.Yay›nlar›,<br />

2002, s.146-147.)<br />

<strong>Sanat</strong> ve ideoloji konusunda en çok burjuva sanatç›lar› “sanata siyaseti<br />

katmay›n” diyerek özellikle sosyalist sanatç›lara sald›rm›fllard›r. Ancak<br />

Cumhuriyet Dönemi romanlar›nda oldu¤u gibi bu idealar› en vulger<br />

flekilde kendileri yapm›fllard›r. Romanda hayat› gerçekçi bir bak›flla iflleyerek<br />

hayat içindeki s›n›f mücadelesinden kaynakl› çeliflki ve çat›flk›lar›<br />

resmeden sanatç›lara sald›r›l›rken resmî ideolojinin dayatmalar›n›n roman<br />

içinde ifllenmesi “mili edebiyat” diye kutsanmaktad›r.<br />

Dönemin iktidar yanl›s› yazarlar›n›n eserlerine sinmifl vakanüvis tavr›<br />

hiçbir elefltirel süzgeçten geçirilmeden hâlâ ö¤rencilere okutulmakta, s›-<br />

navlarda sorulmaktad›r. Bu da aç›k olarak ilk günden beri resmî ideolojinin<br />

inkâr-imha ve asimilasyon politikalar›n›n nas›l devam etti¤inin edebiyat<br />

alan›nda bir göstergesidir.<br />

84


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

S›rr› Öztürk<br />

<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i Ba¤lam›nda<br />

Ahmet Oktay’›n ‹deolojik-S›n›fsal Çeliflkisi<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> Dergi’mizde Ahmet Oktay (A. O.)’›n “<strong>Sanat</strong>-Estetik-<br />

Politika Bütünselli¤i” hakk›nda yazmak istemezdim. Bunun iki nedeni<br />

vard›. Birincisi: A. O. hastayd›, tedave görüyordu. Hastal›k ile bo¤uflan bir<br />

insan› yaz›m›zla üzmeyi düflünmüyordum. ‹kincisi: A. O. “Sosyalizmden<br />

haberli” biriydi. Edebiyat-sanat-kültür-estetik-elefltiri vb. konularda entelektüel<br />

birikimi vard›. Birikim ve deneyimleriyle kendisinin devrimci harekete<br />

kazan›lmas› ve katk› getirmesi beklenmeliydi. Fakat o Proletarya<br />

Devrimcilerinin bu türden incelik ve sorumluluk anlay›fl›na, kendisiyle<br />

kurmak istedi¤imizi iliflki ve diyalog aray›fllar›m›za hiçbir zaman duyarl›-<br />

l›k göstermedi. Gösteremezdi. Çünkü o ‘Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Ak›m›-<br />

na’ burjuvaziden önce düflmanca cephe alanlardan biriydi. * Ayr›ca A. O.,<br />

I. T‹P üyesiyken SSCB’ye ve Dünya Sosyalist Sistemine ba¤l› biriydi. Fakat<br />

neden sonra troçkizm iksirini içince ne Ekim Devrimi, ne SSCB, ne<br />

Sosyalist Sistem ve ne de Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> Ak›m› bay›m›z› mandallamayacakt›!?<br />

A. O.›n “sosyalizmden haberli olmas›” elbette tek bafl›na bir fley ifade<br />

etmiyordu. Tekelci sermayenin patronlar›ndan ‹zak Alaton da “sosyalizmden<br />

haberlidir.” Hatta Bilimsel Sosyalizm-Komünizmin yeminli düflman›<br />

“Frankfurt Okulu”nun bu memleketteki temsilcisi konumundaki kimi<br />

marksologlar, akademik marksistler gibi o da Marksizm üzerine söz söyleme<br />

hakk›n› kendinde görüyordu. Özel yaflam›na, ifline, üretim-mülkiyetpaylafl›m<br />

iliflkilerine zarar vermeyecek biçimde Marksizmi akl›nca yorumlamaya<br />

dahi yelteniyordu. Marksizmin devrimci özüne ve ruhuna de-<br />

¤inmeden o da bu konuda söz söyleme hakk›n› kendinde görüyordu. Emperyalist-kapitalist<br />

sisteme, devlete, kapitalist üretim-mülkiyet iliflkileri<br />

ile paylafl›m iliflkilerine asla dokunmayan “Marksizm Tart›flmalar›” memlekette<br />

çok revaçtayd›. 1<br />

Daha nas›l olacakt› ki? Devrimci tarihi, gelenekleri, birikimi çeflitli niyetlerle<br />

çarp›t›lm›fl, kapan›n elinde çarçur edilmifl Tarihî TKP’mizden günümüze<br />

ne kalm›flt›? Burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n kuflatmas›nda<br />

Devrimci ve Marksist Sol kadrolar bir türlü ayr›flamam›fllard›. Yeniden<br />

harmanlan›p bütünleflerek devrimci hareketi olmas› gereken yerde örgütleyememifllerdi.<br />

Ciddiye al›nacak donan›ml› bir SINIF PART‹S‹ gelene¤i,<br />

Bilim Kurulu, Akademisi, Enstitüsü olmayan bir gelenek üniversite<br />

85


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

okumufl ayd›n geçinenlerin çok yönlü kuflatmas›nda elbette çarçur edilmek<br />

istenecekti. Marksizm üzerine yap›lmak istenen ve asla ilerletici olmayan<br />

bu türden tart›flmalar›n bu düzeyde olufluna asla flafl›rm›yoruz.<br />

“Sol Cenah›m›zda” yaln›zca bu türden sorunlar yaflanm›yordu. Devrimci<br />

ahlak, devrimci siyasî terbiye, devrimci diplomasi bahsinde de çok<br />

büyük çamlar devriliyordu.<br />

Sosyalist kültürel birikimi, tart›flmaya de¤er tahlil ve tezlere sahip olmayan,<br />

Marksizmi yeniden yorumlayamayan, okumayan, okudu¤unu anlamayan,<br />

sorgulamayan, kendisini kapitalizmin hay›rl› ellerine teslim etmifl,<br />

belgelenmifl kimlik ve kiflili¤iyle, özel ve öznel konumlar›yla a盤a<br />

vurulmufl “solcu” tak›m› ile kimse hesaplaflm›yordu.<br />

Böyleleriyle konuflmak ya da tart›flmak da taraflara s›k›c› geliyordu.<br />

S›rt›n› devlete-sisteme dayam›fl, kendisine rahatça sunulmufl kimi olanak-bulanaklarla<br />

ahkâm kesen o kadar çok “ayd›n”a sahibiz ki… ‹deolojik-politik-örgütsel<br />

uzlaflmaz çeliflkiler içinde bo¤ulmufl düzeydeki bu türden<br />

bir insan malzemesiyle “<strong>Sanat</strong>-Estetik-Politika Bütünselli¤i” gibi ciddî<br />

bir konuyu nas›l tart›flaca¤›z? Ama birileri haddini bilmiyor, kafl›n›p duruyor<br />

ve ille “gel tart›flal›m” diyor!?<br />

Böyleleriyle neyi, nas›l, nerede, hangi amaç ve çerçevede tart›flaca¤›z?<br />

A. O.›n da “sosyalizmden haberli oldu¤unu” özel yaflam›, ifli, üretimi<br />

ve eylemiyle de somutta kan›tlamas› gerekir ve kendisinden beklenirdi.<br />

Bilimsel Sosyalizm-Komünizm üzerine yaln›zca “teorik” laf üretmekle<br />

yetinenlerin sosyal prati¤i yoktu. Teori pratik bütünselli¤i olmayanlar›n<br />

“dil üstünde kayd›rmaca” yapmas›, onlar aç›s›ndan do¤ald›. Sovyet ve<br />

Stalin düflmanl›¤›na endeksli bir “solculuk” anlay›fl›nda karar k›lanlar gibi<br />

o da nehrin karfl› yakas›ndaki yerini alm›flt›.<br />

A. O.dan ve ayn› yöntemi benimseyen “ayd›n”lardan daha ileride bir<br />

ad›m atmalar›n› elbette beklemiyoruz.<br />

Günümüzdeki s›n›flar mücadelesinde ideolojik-teorik-politik ve örgütsel<br />

seçimini do¤ru yapan hakikî ayd›nlara büyük bir ihtiyaç oldu¤unu<br />

biliyoruz. An›lan ayd›nlar ise, ideolojik ve s›n›fsal konumlar›na göre,<br />

özellikle de devrimci hareketin büyük darbeler ald›¤› yenilgi dönemlerinde<br />

“saat›n rakkas› misali” bir sa¤a bir sola gidiyorlard›. Bu da do¤ald›r.<br />

Devrimci hareketimizin burjuvaziyi köfleye s›k›flt›rd›¤›, ideolojik-politik<br />

ve örgütsel donan›m›yla sistemi silkeledi¤i ve de iktidara aday oldu-<br />

¤u dönemlerde kimi “ayd›n”lar›n sa¤ kavisler çizme yerine sola meyilli oldu¤unu<br />

tarihsel örnekleriyle, deneyimlerimizle biliyor ve görüyoruz.<br />

Özetle an›lan yenilgi dönemlerinde “sosyalizmden haberli olan” kimi<br />

ayd›n geçinenlerin her ne hikmetse “sol cenah” ile kurduklar› iliflkilerinden<br />

bir türlü kopmad›klar›n›, sosyalizm karfl›t› moda ak›mlara kap›ld›klar›n›,<br />

emperyalist-kapitalizmin koruyuculu¤undaki troçkist ve anarflist<br />

kamplarda yer ald›klar›n› görüyoruz. 2<br />

86


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Troçkist ve anarflist ak›mlar›n dünyada ve yaflad›¤›m›z co¤rafyada<br />

hiçbir zaman iktidar perspektifli, tutarl› bir parti oluflturmad›klar›n›, siyasal-sosyal<br />

devrim yolunda kayda de¤er bir “vukuat”lar›n›n olmad›¤›n› da<br />

biliyor ve görüyoruz.<br />

Yine an›lan Marksizm d›fl› bu türden ak›mlar›n dünyada ve yaflad›¤›-<br />

m›z co¤rafyada iflçi s›n›f› hareketi ile sosyalist hareketin buluflup bütünleflerek<br />

birleflik, ciddî, güvenilir ve donan›ml› bir ‹flçi S›n›f› Partisi’n›n<br />

(‹SP) oluflturulmas› davas›na asla duyarl› olmad›klar›n› da biliyor ve görüyoruz.<br />

Ayn› zamanda troçkist ve anarflist ak›mlar›n yaln›zca “Sovyetler Birli¤i<br />

ile Stalin düflmanl›¤›na” endeksli de¤erlendirmelerinin de “Marksizmin<br />

yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemine olumlu hiçbir katk›<br />

getirmedi¤ini biliyor ve görüyoruz.<br />

Sovyetler Birli¤i’nin, Ekim Devrimi’nin ve uygulanan di¤er sosyalizm<br />

deneyimlerinin daha görkemlisini, daha donan›ml›s›n› yapmaya aday<br />

olanlar›n, bu deneyimleri Marksist bak›fl aç›s›yla tekrar elefltirmeleri ve<br />

teori pratikte aflmalar› gerekmektedir. Bu yoldaki teori pratikler anlaml›-<br />

d›r. Siyasal-sosyal devrimlerin gerçekleflebilmesine katk›d›r. Fakat, ideolojik-teorik-politik<br />

ve örgütsel aç›lardan hiçbir “say›-suyu” olmayanlar›n<br />

sözüm ona elefltirileri yaln›zca emperyalist uluslarötesi tekelci sermaye<br />

düzeninin devam›na hizmet etmektedir.<br />

Bu türden elefltirilerin ne Bilimsel Sosyalizm-Komünizm ile ne de siyasal-sosyal<br />

devrimlerin kanuniyetleri ve zorunlulu¤u ile bir iliflkisi söz<br />

konusudur.<br />

“Marksizmin yorumu ve pratikte yeniden üretimi” yöntemini kavrayanlar›n,<br />

“somut durumun somut tahlilini” yapmay› ideolojik süzgeçlerinden<br />

geçirmifl olan ayd›nlar›n, Marx-Engels-Lenin süreci ile Marksizm-Leninizm’i,<br />

tarihsel-sosyal-nesnel gerçekli¤i içinde de¤erlendirip de¤erlendiremedi¤i<br />

nas›l anlafl›l›r?<br />

Bu ilkeselli¤in uzant›s›nda “tutarl›-amaçl›-somut bir demokrasi mücadelesi”<br />

ile yine “tutarl›-amaçl›-somut bir iktidar (siyasal-sosyal devrim)<br />

mücadelesini” atbafl› -koordineli- götürmekten yana olanlar›n samimiyeti<br />

nas›l de¤erlendirilir ya da test edilir?<br />

Sosyalizm’den-Marksizm’den haberli oldu¤unu lafzen ifade edenlerin<br />

samimiyeti Parti, Partileflme Sorunu, ‹ktidar ve Program Anlay›fl›,<br />

Devlet ve Devrim Kavray›fl› gibi hayatî ve can al›c› sorunlara bak›fl aç›lar›ndan<br />

ve de bu bak›fl aç›s›n›n uzant›s›ndaki teori pratiklerinden anlafl›l›r.<br />

Bu türden hat›rlatmay› yapmaktaki amac›m›z, A. O.›n ideolojik-s›n›fsal<br />

çeliflkisini ortaya koymakt›r.<br />

A. O., “Edebiyat-sanat-kültür-estetik ve politika bütünselli¤inin” de<br />

fark›ndad›r. Yaflad›¤›m›z co¤rafyada s›n›fs›z sendika, s›n›fs›z parti, s›n›fs›z<br />

edebiyat-sanat-kültür-estetik anlay›fllar› da oldukça yayg›nd›r. “Sol<br />

87


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Cenah›m›z›n” anlaml› ve ileri bir ad›m atamay›fl›n›n nedenlerinden biri de<br />

bu türden hastal›klar›n› aflamay›fl›d›r.<br />

Edebiyat-sanat-kültür-estetik ve politika bütünselli¤inin fark›nda olmayanlar›n<br />

yapmaya çal›flt›klar› sözde politik çal›flmalar›n ne kadar yavan<br />

ve ifllevsiz kald›¤› gün gibi ortadad›r.<br />

A. O.›n, uzunca bir süre önce (tam bir tarih veremiyorum, galiba 2002<br />

y›l›ndayd›), Radikal gazetesinde 1970 15/16 Haziran Direnifli ile ilgili bir<br />

yaz›s›n› okumufltum. 15/16 Haziran Direnifli’nin yaln›zca tan›¤›, san›¤›<br />

de¤ildik. ‹stanbul-Kocaeli-Sakarya Bölgesindeki eylemlerimiz yüzünden<br />

hakk›m›zda aç›lan davalar›n da bir numaral› san›¤›yd›k. Ayr›ca Devrimci<br />

geleneklerimizdeki Proleter Devrimci tavr›m›z› yaln›zca söz ve eylemlerle<br />

s›n›rl› tutmam›fl, kitaplaflt›rm›flt›k. 3 Dileyen bu kitaplar›m›zdaki malzemeleri<br />

ayr›nt›l› inceleyebilir. Yapmaya çal›flt›klar›m›z belgelidir.<br />

O tarihlerde de üniversite okumufl ayd›n geçinenler, günümüzdeki gibi<br />

yine ithal mal› “k›r-kent-öncü parti” teorileri ile s›n›fs›z sendika, s›n›fs›z<br />

parti, s›n›fs›z kültür-sanat vb. konular› ilkesizce tart›fl›yorlard›. A. O.›n<br />

Radikal gazetesinde sosyal s›n›f tahlili yaparak ba¤›ms›z s›n›f tavr› konusunda<br />

tarihsel deneyimimizi hat›rlatmas›na bir yan›yla sevinmifltik. S›n›fsall›¤›n<br />

göz ard› edildi¤i bir süreçte onun yapt›¤› saptama neye alametti?<br />

S›n›flar›n mevzileniflinde proletarya yerine küçükburjuva ö¤renci gençli¤i<br />

ikâme etmeye yeltenenler dahi A. O.›n bu yaz›s›ndan sonra lafzen “s›n›f”<br />

vurgusu yapmaya bafllam›fllard›. O günkü AP iktidar›n›n 274-275 say›l›<br />

yasalar› geriye do¤ru de¤ifltirmesi ve “D‹SK’in çan›na ot t›kayaca¤›z!”<br />

tehdidi nas›l siyasî bir tav›r idiyse, bu sald›r›lara karfl› 15/16 Haziran Direnifli<br />

de siyasî bir hareketti. ‹flçi s›n›f›n›n talepleri de ekonomik de¤il, siyasiydi.<br />

En sonunda görüfllerine kat›lmasak da proletaryay›, 15/16 Haziran<br />

Direnifli’nin tarihsel-siyasal-sosyal-s›n›fsal özünü hat›rlatan bir ayd›n<br />

ç›kt› diye de sevinmek istemifltik. A. O. yaz›s›n›n sonunda nedense sözü<br />

dolaflt›r›p troçki bahsine getirmeye çal›fl›yordu. 15/16 Haziran Direnifli’ni<br />

örnek gösterip s›n›fsal bir vurguyu hat›rlatan A. O.›n troçkistlervari laf›<br />

Sovyetler Birli¤i’ndeki sosyalist uygulamalara ve Stalin düflmanl›¤›na endeksli<br />

bir mecraya getirifline ve bunu 15/16 Haziran Direnifli ile iliflkilendirmeye<br />

kalk›flmas›na ise sevinememifl, bu türden bir yaklafl›m› bilimsel<br />

ve do¤ru bulmam›flt›k.<br />

A. O.›n ad› geçen yaz›s›nda gerçekten de 15/16 Haziran Direnifli bahsini<br />

gündeme getirmesini, hiçbir inand›r›c›l›¤› ve ilgisi yokken Sovyetler<br />

Birli¤i deneyimini tart›flmaya getirmesini, ard› s›ra troçkizme göndermeler<br />

yap›p onu savunup gündeme tafl›mas›n› anlamaya çal›fl›yorduk. A. O.<br />

neden bu konular› birbirine kar›flt›r›yor ve ne yapmak istiyordu? Garipsenecek<br />

bir durum söz konusu de¤ildi. O da birileri gibi ideolojik-s›n›fsal<br />

kimli¤ine uygun düflen görevini yap›yordu.<br />

Kendisini telefonla arad›k. Yaz›s›ndan ötürü kutlamak istedik ve görüflmek-tart›flmak<br />

talebinde bulunduk. Ev adresini ald›k, “‹flçi S›n›f› Sen-<br />

88


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

dikalar ve 15/16 Haziran” isimli kitab›m›z baflta olmak üzere okumas›n›<br />

diledi¤imiz baz› telif çal›flmalar›m›z› ve SORUN Polemik Dergi’mizin o<br />

tarihlerde ç›km›fl bulunan tüm say›lar›n› bir arkadafl›m›z arac›l›¤›yla kendisine<br />

bizzat elden götürerek arma¤an ettik. O da ayr›ca yay›nlar›m›z aras›nda<br />

bulunan, Kolektifimiz ad›na haz›rlam›fl oldu¤umuz a¤abeyim Avni<br />

Memedo¤lu’nun sanatsal ve siyasal evrimini, sanat anlay›fl›n›, resimlerini,<br />

yaz› ve fliirlerini, yaflam öyküsünü, kavgalar›n› / kavgalar›m›z›, Yeni Dal<br />

Grubu (YDG)’nun oluflumunu, resimlerinden ötürü yarg›lan›fl›n›, iflkence<br />

görüflünü, hapisli¤ini, çekti¤i açl›¤› ve maddî-moral s›k›nt›lar›n›, “Sol Cenah›m›z›n”<br />

bu konular üzerindeki eksikli¤ini ve duyars›zl›¤›n›, “Sosyal<br />

Realizm” sanat ak›m› hakk›ndaki görüfllerini ve çeflitli an› ve tart›flmalar›-<br />

n› konu alan “Politika-<strong>Sanat</strong>-Estetik Yolunda ‘Eme¤in Ressam›’ Avni Memedo¤lu”<br />

isimli kitab›m›z› talep etmiflti. Bu kitab› da kendisine bizzat elden<br />

ilettik-arma¤an ettik. Böylelikle kendisiyle karfl›laflt›¤›m›zda ve tart›-<br />

flaca¤›m›z konularda hangi türden bir ideolojik-politik hatt› tuttu¤umuzu<br />

bilgi edinmesi için önceden bildirmifl ve kendisini haberli k›lmay› uygun<br />

bulmufltuk. Ayr›ca kendisinden bir röportaj yapma talebinde bulunduk. Bu<br />

talebimizi Kolektifimizin konumunu “çok politik” buldu¤unu söyleyerek<br />

reddetmiflti.<br />

A. O.›n sanat-politika vb. anlay›fl›n› eserlerinden tan›yor ve izliyorduk.<br />

Kendisiyle Kitap Fuarlar›nda karfl›lafl›yorduk. O da tan›fl›kl›¤›m›za<br />

ra¤men stand›m›za u¤ram›yordu. Herhalde virüs de¤il, “mikropla” karfl›-<br />

laflmak istemiyordu. Stand›m›z›n önünden “yengeç yürüyüflü” ile geçen o<br />

kadar çok yazar vard› ki… Böylelerinin de telif eserlerine ve çabalar›na<br />

daima sahip ç›km›flt›k. Kendileriyle an›lan ve an›lmayan iliflkilerimiz de<br />

olmufltu. Bu arkadafllar›n baz› eserlerini sahiplenirken tecimsel iliflki yerine<br />

kolektif ve devrimci iliflkileri tercih ediyorduk. Yani s›n›fl› bir toplumda<br />

kolektif üretim-da¤›t›m-paylaflma ilkeselli¤ini bilince tafl›maya çal›fl›-<br />

yorduk. Büyük bedeller de ödüyorduk. Kolektif üretimde rol alanlara -ihtiyac›<br />

olanlara- katk› sunulmas› gibi son derece zor bir ifle giriflmifltik.<br />

Böyleleri sonradan tecimsel a¤›rl›kl› ve kariyerizme kap› aralayan iliflkileri<br />

tercih etmiflti. Aralar›nda sistemin Kolektifimize açt›¤› cezaî-hukukî-icraî<br />

davalar›n ceremesini de üzerimize y›kanlar ç›km›flt›. 4 Onlar da stand›-<br />

m›z›n önünden geçerken “yengeç yürüyüflü”nü tercih ediyordu!..<br />

Sonradan A. O.›n Avni Memedo¤lu’ndan da söz eden baz› kitap ve<br />

makaleleri yay›mland› (“Hayat, Edebiyat, Siyaset -Ahmet Oktay ile Dünden<br />

Bugüne” Söylefli: Metin Cengiz, birinci bask›, 2004, Everest Yay›nlar›,<br />

s. 84, 85, 86). Bu kitapta A. O.›n kansere yakalan›fl›, bu söyleflide giderayak<br />

geçmifliyle ilgili an›lar›n› de¤erlendirdi¤i anlafl›l›yordu. I. T‹P hakk›ndaki<br />

görüfllerini s›ral›yordu. I. T‹P’in “<strong>Sanat</strong> Bürosu” (asl›nda “Kültür-<br />

<strong>Sanat</strong> Bürosu”ydu. Günümüzde ise ne T‹P misali bir siyasî parti ne de kültür-sanat<br />

bürosuna sahip örgütlerimiz söz konusu.) Selahattin Hilav, Leyla<br />

Erbil, Edip Cansever, Ahmet Oktay ve Avni Memedo¤lu’ndan oluflu-<br />

89


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yordu. A. O, yaz›s›nda “Mehmeto¤lu” demeyi uygun buluyor. ‹ki isim<br />

aras›ndaki anlam fark›n› yok say›yordu. Söylefliyi yapan (Metin Cengiz<br />

(M. C.) TCK’n›n 142. maddesi gere¤ince 2 y›l hapis yatm›fl, kitab›n›n önsözünde<br />

söylefliyi yapan olarak özgeçmiflini yazm›fl, Hürriyet Gösteri dergisinde<br />

yaz›yor.) kiflinin Avni Memedo¤lu’nun ad› geçti¤inde “-Evet, flu<br />

bizim iflçi resimleri yapan komünist ressam…” demesiyle A. O. flöyle diyor:<br />

“Evet, iflçi resimleri yapan Mehmeto¤lu. Kan›mca, Leger’den farkl›-<br />

laflmay› baflaramam›fl kübist resimler yapard›. Ama kötü ressamd›…” Baflka<br />

bir yerde de “Mehmeto¤lu, görevci bir resimden yanayd›. Stalinizme<br />

ba¤l›yd›.” dedikten sonra söylefliyi yapan M. C. de “-Sonuna kadar hep<br />

ba¤l› kald›.” yorumunu yap›yor.<br />

A. O.›n I. T‹P’te M. Ali Aybar’› “hakl›” bulup “biraz da yumuflak olabilirmifl”<br />

demesi, Memedo¤lu’na “Stalinistti” deyip sonra da lütfedip takdir<br />

etmeye yeltenmesi “onu da anlamak gerekiyor” türünden laflar› gevelemesi<br />

kültür-sanat-politika bahsindeki ideolojik-s›n›fsal konumunu a盤a<br />

vurmaktad›r.<br />

Kitab›nda Stalin’in, Jdanov’un ve Memedo¤lu’nun isimleri birkaç<br />

yerde geçmesine ra¤men isim dizinine nedense al›nmam›fllard›r. Yazar›n<br />

ve yay›na haz›rlayan flah›slar›n, o kadar isim aras›ndan yapt›klar› bu türden<br />

bir tasarruf, yak›n tarihimizdeki olay, olgu, süreç ve verileri nesnel<br />

gerçekli¤i d›fl›nda, pafla gönüllerine göre tahrif etmenin tipik bir örne¤idir.<br />

A. O. ile M. C.nin edebiyat-sanat-kültür-estetik-politika bütünlü¤üne<br />

bak›fl› tipik bir ayd›n elvedas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Avni Memedo¤lu<br />

Marksist Elefltirel katk›ya aç›k ve muhtaç bir ressamd›. Memlekette ise,<br />

Marksist Elefltirel katk› getirecek ne SINIF PART‹S‹’ne de Bilim Kurulu,<br />

Akademi ve Enstitü vard›. Kendilerini Marksist sanan üniversite okumufl<br />

ayd›n geçinenler ise, troçkizm iksiri ile kendilerinden geçip, âdeta<br />

sarhofl olmufllard›. Söze “troçki dediki” diye bafllayanlar; olmayan “burjuva<br />

demokrasisinde” ödüllendiriliyor, yaz›lar›, kitaplar› tekelci bas›n-yay›n<br />

kurulufllar›nda, hatta banka sermayesinin yay›nlar› aras›ndaki yerini rahatl›kla<br />

almalar›na yetiyor ve art›yordu. Dahas› çeflitli tv kanallar›nda ahkâm<br />

kesmelerine de yaramaktayd›. K›sacas› gün onlar›n günüydü!..<br />

A. O. ile M. C.nin Memedo¤lu’na “kötü ressam” deyifli okuyanlara<br />

hiçbir fley anlatm›yordu. Seçimini “troçki cenah›nda” yapanlar›n geçim<br />

kayna¤›d›r bu türden kritikler ya da öznel an›lar. A. O.a “I. T‹P döneminde,<br />

Aybar’›n sanat-estetik-politika bahsindeki despotik tav›rlar› karfl›s›nda<br />

sen ne yap›yordun ve neciydin?” diye sormak lâz›m… Memedo¤lu Tarihî<br />

TKP’nin kadrosu olarak Sovyetler Birli¤i’ne, Dünya Sosyalist Sistemi’ne<br />

ba¤l› ve sayg›l›yd›. Son nefesine kadar da ba¤l› kalm›flt›. T‹P merkez kli-<br />

¤inin sa¤ teslimiyetçi oportünist çizgisine karfl› tav›r alm›flt›. Aybar-Aren-<br />

Boran-Sarg›n yönetiminin Devrimci ve Marksist kadrolara karfl› açt›¤› savaflta,<br />

Proleter Devrimci kanad›n yan›ndaki yerini alm›flt›. I. T‹P’e<br />

TKP’nin yönlendirmesiyle girmiflti. Bizim de siyasî seçimimiz bu türden<br />

90


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

yönlendirmelerle olmufltu. “Örgütler Anarflisi” hastal›¤›na yakalanm›fl kimi<br />

“sol” örgütlerin “Gel bize biat et!” önerilerine ise daima flu anlaml› cevab›<br />

veriyordu: “Önce gidin vitrininizi onar›n. Komünistlerin birli¤ini<br />

sa¤lay›n. Ondan sonra gelip benim kap›m› çal›n!..”<br />

M. Ali Aybar’›n Abidin Dino, Nuri ‹yem, Bedri Rahmi Eyübo¤lu türünden<br />

ressamlar›n “Bat› öykünmeci”, taklit, popülist, soyut ve abstre resim<br />

anlay›fllar›n› memlekete tafl›mas› karfl›s›nda Avni Memedo¤lu Yukar›<br />

Mezopotamya, Dersim ve Erzurum emekçi halklar›n›n yaflam›n› Devlet<br />

Güzel <strong>Sanat</strong>lar Akademisi’ne tafl›m›flt›. Komünizm tüccar› Akademi ö¤retim<br />

üyesi bilirkiflilerin marifetiyle TCK’n›n 141 ve 142. maddelerine göre<br />

yarg›lanm›fl, iflkence görmüfl ve hapis yatm›flt›.<br />

Neflet Günal ise Orta Anadolu’nun “ter insanlar›n›” Akademi’ye tafl›-<br />

m›flt›. Yeni Dal Grubu (YDG) ressamlar›ndan ressam Marta Tözge, ‹hsan<br />

‹ncesu, Kemal ‹ncesi, Hikmet Paksüt, ‹brahim Balaban’lar›n, heykelt›rafl<br />

Vahi ‹ncesu’lar›n sanat anlay›fllar› hiçbir ansiklopediye girmemifltir. YDG<br />

zinhar hiçbir yerde an›lmamaktad›r.<br />

Neflet Günal devlet taraf›ndan Fransa’ya e¤itime gönderilmifl,<br />

YDG’den ayr›lm›fl, dönüflünde DGSA’ya ö¤retim üyesi yap›lm›flt›r. Neflet<br />

Günal bundan sonraki eserlerinde art›k “ter insanlar›n›” de¤il, metafizik<br />

fetiflleri, korkuluklar› resmetmeyi ye¤lemifl ve çizgisini de¤ifltirmifltir. Buna<br />

ra¤men pentürü kuvvetli yetenekli bir ressam oldu¤unu kan›tlam›flt›r.<br />

‹brahim Balaban’a hapisteyken ilk resim derslerini ald›¤› Naz›m Hikmet<br />

ustas›ndan, onun yönlendirmesinden geriye hiç bir fley kalmam›flt›r.<br />

Burjuvalar Balaban’› sahiplenmifl, eserlerini sat›n alm›flt›r. O da “Ben<br />

öküz ressam›y›m.” diyerek hem çizgisini de¤ifltirmifl hem de YDG’den<br />

ayr›lm›flt›r. 27 May›s 1960 tarihinden dört gün sonra YDG’nin ‹stanbul’-<br />

da açt›¤› ilk resim sergisi nedeniyle YDG’nin sanatç›lar› tutuklan›p Balmumcu<br />

Askeri Hapishanesine konulmufl ve haklar›nda “Resimleriyle komünizm<br />

propagandas› yapmak, 27 May›s’a karfl› gelmek, ink›lap düflmanl›¤›<br />

yapmak” gibi suçlamalarla yarg›lanm›fllard›r. 5<br />

Tarihî TKP’nin kadrolar›ndan Nejat Tözge’nin efli Marta Tözge Alman<br />

Temerküz (Toplama) kamplar›nda bir y›l kalm›fl, 1945 y›l›nda K›z›l<br />

Ordu sayesinde özgürlü¤üne kavuflturulmufltu. Almanya’da ve Türkiye’de<br />

gördü¤ü iflkenceler sonucunda ruh sa¤l›¤›n› kaybetmifltir. Fakat eserleriyle<br />

(soyut resim anlay›fl›na ra¤men) faflizmin çirkin yüzünü resmetmekten<br />

asla uzak durmam›flt›r.<br />

Bu süreçte YDG da¤›lm›fl, fakat Memedo¤lu tek bafl›na “Sosyal Realizm<br />

<strong>Sanat</strong> Ak›m›” çal›flmalar›n› sürdürmüfltür. Ö¤renci yetifltirmifltir. Sistemin<br />

çok yönlü bask›s›na, art›-de¤er sömürüsüne, inkâr-imha-asimilasyon<br />

politikalar›na, çekti¤i açl›¤a, yoksullu¤a, “Sol Cenah›m›z›n” duyars›zl›¤›na<br />

ve kuflatmas›na karfl› iddias›n›n arkas›nda durmas›n› bilmifltir.<br />

“Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan.” diyerek yolunu seçmifltir. Me-<br />

91


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

medo¤lu’nun yaflam›na, sanat anlay›fl›na en büyük katk›y› Aile Kolektifimiz<br />

yapm›fl ve onu mücadelesinde asla yaln›z b›rakmam›flt›r. Bu sat›rlar›<br />

kaleme alan kifli ile, yani benimle, aram›zda yapt›¤›m›z Marksist Elefltiri’ler<br />

-tart›flmalar- yüzünden tam 9 y›l konuflmam›fl, kavgal› olmufluzdur.<br />

Kardefllik gibi insiyaki ba¤larla asla hareket etmedi¤imizi, hat›ras›na haz›rlad›¤›m›z<br />

kitab›m›zda da aynen yans›tm›fl›zd›r. Dileyen Memedo¤lu’na<br />

yapt›¤›m›z elefltirilerimizi ayr›nt›l› inceleyebilir. Belgelidir.<br />

Hakl›-haks›z tart›flmas› bir yana Picasso’yu “büyük ressam” yapan<br />

onun kiflili¤i ve eserleri de¤il, Frans›z Komünist Partisi(FKP)’nin Alman<br />

Nazizmi’ne -iflgale- karfl› örgütledi¤i yeralt› mücadelesinde partili ressam›n›<br />

ve eserlerini sahiplenmesidir.<br />

Bu memlekette de ad›na ve devrimci geleneklerine ba¤l› bir ‹SP oluflturulabilinmifl<br />

olsayd›, Memedo¤lu’nun resim anlay›fl›na yapmaya çal›flt›-<br />

¤›m›z elefltirel katk›y› bu türden bir kurum gerçeklefltirmifl olurdu. Ayn›<br />

zamanda Memedo¤lu’na karfl› burjuva ve küçükburjuva “sol” ak›mlar›n<br />

çok yönlü “sinsi kuflatmas›”, sömürüsü k›r›l›p afl›l›r, onun sanat anlay›fl› ve<br />

eserleri de yerli yerine konulurdu.<br />

A. O.›n “kötü ressamd›”, “kaba saba resimler yapard›”, “el ve ayaklar›<br />

abart›l› çizerdi” türünden yak›flt›rmalar›n› elefltiri yerine koyamay›z. ‹yi<br />

ile kötü’nün neyi anlatt›¤›n› bilmiyoruz. Memedo¤lu resim anlay›fl›n› belirleyen<br />

etmenleri yaz›lar›nda da belirtmifltir. Ö¤rencili¤inde Afrika, M›-<br />

s›r, Latin-Amerika, Maya, Aztek, ‹nka uygarl›klar›n›n resim ve heykel anlay›fllar›ndan<br />

çok etkilendi¤ini ve esinlendi¤ini kendisi de söylemektedir.<br />

Resimlerinde titizlikle çizdi¤i iflçi ve emekçi halklar›m›z›n yüzleri son derece<br />

temiz ve düzgündür. Birileri gibi “hain bak›fll› iflçi” ya da “lumpen”<br />

portrelerini “proletarya” diye resmetmeye yeltenmemifltir. ‹flçi ve emekçilerin<br />

el ve ayak çizimlerindeki abart› ise bilinçli bir seçimle yap›lm›flt›r.<br />

El’in, Ayak’›n ifl ve üretim faaliyetindeki rolünü öne ç›karm›flt›r. Ayr›ca<br />

ve böylelikle insan›n beyninin geliflimi ile el-üretim aras›ndaki diyalektik<br />

bütünlü¤ü vurgulamay› amaçlamaktad›r. Memedo¤lu A. O.›n iddia etti¤i<br />

gibi “kübist” bir resim anlay›fl›na sahip de¤ildi. Akademi hocalar› ö¤rencilerine<br />

evrensel sanat ak›mlar›n› ö¤retirken kübizm türü eskizleri çizmelerini<br />

de ö¤ütlüyorlard›. Memedo¤lu’nun ö¤rencilik y›llar›nda yapt›¤› kara<br />

kalem bir iki kübist çal›flmas› da vard›r. Fakat o “kübist” bir ressam de-<br />

¤il, “Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong> Ak›m›”n›n yaflad›¤›m›z co¤rafyadaki bir uzant›s›yd›.<br />

“Koyu Stalinistti” benzetmesi ise burjuvaziye hulus çalmak manas›n›<br />

tafl›r. Çünkü burjuvazi de Memedo¤lu’nun resimlerini ayn› mant›kla yarg›-<br />

lam›flt›r. Manifesto adl› tablosundaki bay-bayan kompozisyonundaki emekçi<br />

bay “Stalin’e benziyor” suçlamas›na maruz kalm›fl ve yarg›lanm›flt›r!<br />

Memedo¤lu ‹stanbul Emniyet Müdürlü¤ünde, Sansaryan Han’daki iflkenceli<br />

sorgusunda, Karadenizli iflkenceci polisin, “Ula pezevengun ogli<br />

guvercun resmu yapayusun da, niçun karga resmu yapmayusun?” diye<br />

92


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

demir bir tava ile canavarca dövülürken, a¤z› burnu k›r›l›rken A. O. “vars›l”<br />

bir aile gelene¤inin yumuflak yataklar›nda yat›yordu. Prati¤i olmayan<br />

“solcu” kimli¤i ile sosyalist geçiniyordu. Siyasî seçiminde giderayak troçkizm<br />

ile tan›flan A. O., o tarihlerde ne yap›yordu?<br />

A. O. YDG’nin oluflumundan, bu süreçteki sanat ak›mlar›ndan, kavgalar›ndan,<br />

bildirisinden, “Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong> Ak›m›” anlay›fl›ndan,<br />

YDG ressamlar›n›n iflkence görüp tutuklan›fl›ndan, yarg›lan›fl›ndan, iddialar›n›n<br />

arkas›nda durup bedel ödenmesinden niçin söz etmiyor?<br />

A. O.›n kendisi hariç, I. T‹P “Kültür-<strong>Sanat</strong> Bürosu”nu oluflturan sanatç›lar›n<br />

hiçbiri art›k yaflamamaktad›r. fiimdiki “elefltirilerini” onlar yafl›-<br />

yorken niye yapmam›flt›r? Birileri ona göre “Koyu Stalinistti” T‹P üyesi<br />

iken kendisi nas›l bir sol anlay›fla sahipti, neciydi? I. T‹P içindeki siyasî<br />

ayr›flmalarda Memedo¤lu’nun tavr› aç›kt›. K›v›lc›ml›’n›n tabiriyle ABA-<br />

CI’lar›n (Aybar-Boran-Aren-Sarg›n) yan›nda de¤il, Proleter Devrimci<br />

kadrolar›n yan›ndayd›. 28-29 Ekim 1971 tarihinde Ankara’da gerçeklefltirilen<br />

Proleter Devrimci Kurultay’a kat›lm›fl ve anlaml› bir konuflma yapm›flt›.<br />

6 A. O. ise âdeta “c›zd›m oynamiram” diyerek I. T‹P’den ayr›lmay›<br />

(ayd›nlar›n kaç›fl tarz›n›) tercih etmiflti. A. O.›n günümüzdeki konumu nedir?<br />

Memedo¤lu, I. T‹P ‹stanbul Eminönü ‹lçesi’nde partinin verdi¤i tüm<br />

görevlerini yerine getiriyor, aidat›n› ödüyor, hatta tulumunu giyip boya<br />

badana ifllerini de yap›yordu. F›rças›yla sokak ve duvar yaz›lar› yaz›yordu.<br />

Ayn› ilçe üyesi Nabi Ya¤c›’lar, Veysi Sar›sözen’ler ise gizli diplomasi<br />

yürütüyor, “partizan” isimli dergileriyle örgütçülük -komünistçilik- oynuyorlard›.<br />

Sendika bürokrasisi ile iflçi aristokrasisinin, ABACI’lar›n birer<br />

“hay›rl› evlad›” olarak korunuyordu.<br />

Ahmet Oktay arkadafl sen ne yap›yordun o tarihlerde? fiimdi ne yap›-<br />

yorsun? Yaz›lar›nla kime hizmet ediyorsun?<br />

* Ahmet Oktay’›n gerici ideolojik-s›n›fsal konumunu Devrimci ve Marksist entelektüel<br />

kimlik ve kiflili¤i ile tan›nan ayd›nlardan Aziz Çal›fllar, Gerçekçilik Esteti¤i isimli eserinde,<br />

sayfa: 170-298’de hak etti¤i ölçülerde a盤a vurdu¤u için bu aç›lardan bize bir ifl b›-<br />

rakmam›flt›r.<br />

93


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Dipnot Aç›klamalar›:<br />

1 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: “Marksizm Tart›flmalar›na” Marksist Bak›fl, Kolektif, Sorun<br />

Yay›nlar›, Aral›k 2009.<br />

2 Sosyalist-Komünist hareketimizde kendilerini troçkist, anarflist olarak niteleyen ak›mlar<br />

daha önceleri yoktu. 1950 Komünist Tevkifat› döneminde ortaya ç›kt›lar. Orhan<br />

Suda ile bafllayan troçkist ak›m daha sonralar› “ayd›n” geçinenler aras›nda yayg›nlaflt›r›ld›.<br />

Günümüzde Fikret Baflkaya, Masis Kürkçügil, Sungur Savran, fiadi Özansu vb.<br />

troçkist, Gün Zileli, Demir Küçükayd›n vb. de önceleri troçkist, sonradan anarflist<br />

ak›mlar›n bölge temsilcileri olarak an›lmaktad›rlar. Bu isimleri “yeni” troçkist sektler<br />

takip etmektedir. “Sosyalizmden haberli” birer “iyi insan” olmalar›na ra¤men (ki, hepsini<br />

yak›nen tan›maktay›z. Baz›lar›yla hapishane arkadafll›¤›m›z da olmufltur.), “Marksizmin<br />

yorumu ve pratikte yeniden üretimi” temel bahsinde, Parti, Partileflme Sorunu,<br />

Komünistlerin Birli¤i, Devlet, ‹ktidar, Devrim, Strateji ve Taktik vb. ilkesel konularda<br />

hiçbir zaman kolektif ad›mlar atmaya, birikimlerini nihai amac›-hedefi bir Devrimci<br />

ve Marksist kadrolarla Program Tart›flmalar›na ve de olmas› gereken yerde örgütlenmesine<br />

aday ve taraf olmad›klar›n› teori pratikleriyle göstermifllerdir.<br />

3 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., ‹flçi S›n›f› Sendikalar ve 15/16 Haziran -Olaylar-Nedenleri-Davalar-Belgeler-An›lar-Yorumlar-<br />

Sorun Yay›nlar›, Birinci Bask›: fiubat<br />

1976, ‹kinci Bask›: Ekim 2001.<br />

4 Fikret Baflkaya, Haluk Gerger, Talat Turhan, Orhan Gökdemir, Ertu¤rul Kürkçü, Zeki<br />

Tombak, Haluk Yurtsever, Suat Parlar, ‹lker Belek, Turgan Ar›n›r, Hüseyin Aykol<br />

vb.<br />

5 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: Çetin Yetkin, Siyasî ‹ktidar <strong>Sanat</strong>a Karfl›, Bilgi Yay›nevi,<br />

1970, s. 234-260. Ayr›ca, Memedo¤lu’nun kitab›na bak›n›z.<br />

6 Ayr›nt›l› bilgi için bak›n›z: S. Ö., Partileflme Sorunu III, Sorun Yay›nlar›, Ekim 1988.<br />

94


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

YA⁄MUR<br />

1.<br />

Gönüller mahfuz tenhada<br />

Gece zifiri karanl›k<br />

Yürekler tutsak<br />

Kendi topra¤›nda menfa*<br />

Bulutlu bir sonbahar günü<br />

Hüzün açar mapushane<br />

Kaflla göz aras›nda<br />

Ya¤mur ya¤ar gözlerde<br />

Amed’e ürperti düfler<br />

24 eylül …96 günü<br />

On özge can vurulur<br />

2.<br />

Nafiz gözler buluflur<br />

Ifl›k huzmesinin içinde<br />

Direniflin senfonisi bestelenir<br />

Melodi k›vam›nda an›lar akar<br />

Nadide notalar›n ezgisinde<br />

Turnalar, gökyüzünde uçar<br />

Gecenin büyüsü bozulur<br />

Esmer tenlerin dilinde<br />

Ay ›fl›¤› konuflur…<br />

3.<br />

Bir kent sessiz a¤lar<br />

Yan›k bu¤daylar›n teninde<br />

Görünenin ötesi dile gelir<br />

Iss›zl›¤›n orta yerinde<br />

Karanl›k ç›kar gelir<br />

K›l›ç yaras› gibi keser<br />

Filizlenmifl fidan dallar›n›<br />

O an gündüz vurulur<br />

Günün belirsizli¤i içinde<br />

On turna daha göçer<br />

Men ü Zin’in kona¤›na…<br />

1998<br />

* Sürgün yeri<br />

Ali Murat Çelik<br />

2 <strong>No</strong>lu F Tipi Cezaevi-Sincan/Ankara<br />

95


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Hasan Öztürk<br />

‹sa’n›n Elleri<br />

Bir akflam önce oyununu oynad›¤› sahnedeydi yine. Dün akflamki olay›n<br />

etkisinden kurtulamam›flt›. Oyunda, ne zaman Ayasulu¤’dan ya da<br />

Börklüce’den söz etse, karfl›s›nda, bir deve üstünde, Kara Beyaz›t Pafla taraf›ndan<br />

çarm›ha gerdirilmifl olarak onu görmüfltü. Çarm›ha gerdirilip öldürülmemiflti<br />

sanki, yafl›yordu. Bir fleyler söylemek istercesine bakm›flt›<br />

Tuncel’e.<br />

Sabah erkenden kalk›p Selçuk ve çevresini dolaflt›. Bir akflam önce<br />

oyunda gördü¤ü Börklüce’yi yeniden görmek istiyordu. Karaburun’dan<br />

getirilip kapat›ld›¤› yer olan kaleye gitmifl, daha sonra da binlerce kiflinin<br />

öldürüldü¤ü yer diye söylenen ‹sa Bey Camisi’nin avlusunda oturmufltu.<br />

Börklüce Ayasulu¤ sokaklar›nda bir deve üstünde dolaflt›r›lmadan bu caminin<br />

önünde çarm›ha gerilmifl olmal›yd›. Caminin avlusunda otururken,<br />

bafllar› vurulan: “‹rifl ya Dede Sultan,” diye ba¤›ran adamlar›n seslerini<br />

duymufl, fakat, Börklüce’yi görememiflti. Oysa bir akflam önce Tuncel’in<br />

gözlerinin içine bakm›fl, kendisiyle konuflmak istedi¤ini bak›fllar›yla anlatm›flt›<br />

ona...<br />

Belki yeniden buraya gelir diye, dün akflam onu karfl›s›nda gördü¤ü,<br />

tarihi Odeon’un sahne olarak kullan›lan bölümünde duruyordu. Durup<br />

beklemekle olmayaca¤›n› düflünüp k›sa bir nefes ve diyafram çal›flmas›<br />

yapt›. Gözlerini kapat›p bir süre bekledi. Do¤al bir bekleyifl de¤ildi bu.<br />

Tinlerle buluflacak bir flaman›n bekleyifliydi. Bir süre sonra da flaman kaz›n›n<br />

üstüne oturup uçmaya bafllad› Tuncel. Sesi iki bin y›ll›k tarihi yap›-<br />

n›n afl›nm›fl tafllar›na vurup yank›lan›yordu. Bir ayinin parças›yd› flimdi o.<br />

Duas›yla bütünleflmifl; a¤z›ndan ç›kan sözlerle ilmik ilmik örüyordu ayinini:<br />

Karanl›k ›slan›rken perde perde<br />

belirdim onlar›n oldu¤u yerde<br />

sözü ben ald›m dedim:<br />

“-Ayasulu¤ flehrinin kap›s› nerde?<br />

Göster geçeyim;<br />

Kalesi var m› söyle y›kay›m.<br />

Bafl al›rlar m›?<br />

De ki vereyim.<br />

Tuncel bir flaman olmufl, uçuyordu. Fakat bir türlü göremiyordu arad›¤›n›.<br />

Durup bir soluk ald›. ‹ki bin y›ll›k tafl duvarlar› delercesine bak›-<br />

yordu gözleri. Sonra yine oynamaya bafllad›. Yeniden bafllad› ayinine. Bazen<br />

bir Kibele rahibi, bazen de Artemis rahibi oluyordu:<br />

96


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Ayasulu¤ flehrinin kap›s› dard›r,<br />

girip ç›k›lmaz.<br />

Kalesi vard›r<br />

kolay y›k›lmaz.<br />

..............<br />

Gelmiyordu bekledi¤i. Dün akflam niye gelmiflti pekiyi?. Y›lmamal›-<br />

y›m diye düflündü Tuncel ve ayinini sürdürdü:<br />

S›cakt›.<br />

S›cak.<br />

Sap› kanl› demiri kör bir b›çakt›<br />

s›cak.<br />

............<br />

O, k›m›ldamadan bakt›,<br />

kayalardan<br />

‹ki gözü iki kartal gibi indi ovaya.<br />

Tam bunlar› söylerken görünmüfltü kendisine bir akflam önce Börklüce.<br />

Haça çak›l› kanl› ellerinin ac›s›na ald›rmadan en üst s›radan kartal gibi<br />

bak›yordu sahneye...Yine bir flaman olup sürdürdü ayinini Tuncel:<br />

............<br />

Ayd›n›n Türk köylüleri<br />

Sak›zl› Rum gemiciler<br />

Yahudi esnaflar›,<br />

Onbin mülhid Yoldafl› Börklüce Mustafa’n›n.<br />

Gelse art›k diyordu Tuncel. Gelse de ne söyleyecekse söylese... Gelmiyordu;<br />

bir akflam önce gelip gözlerinin içine bakan, heyecandan yüre¤ini<br />

hoplatan Börklüce gelmiyordu. Odeon’un bofl havuzuna atlay›p orada<br />

sürdürdü ayinini:<br />

.............................<br />

Hep bir a¤›zdan türkü söyleyip<br />

hep beraber sulardan çekmek a¤›.<br />

..............<br />

On binler verdi sekiz binini.<br />

......................<br />

Olmuyordu. Ne yapsa olmuyordu. Bir aç›p bir kapat›yor gözlerini, göremiyordu<br />

Börklüce’yi.<br />

.....................<br />

geçer ç›plak ayaklar›yla yüre¤ime basarak<br />

geçer Ayd›n ellerinden Karaburun ma¤luplar›.<br />

Son dizeyi okuduktan sonra, umudunu keser gibi oldu. Sahneye çömelip<br />

bir sigara yakt›. Y›lmamal›y›m dedi... Bu arada bir grup Frans›z, bir<br />

grup da Japon turist gelmiflti rehberleriyle. Turistler Odeon’u gezip gittikten<br />

sonra, Tuncel oyunun tamam›n› bafltan sona bir kez daha oynad›... Gelmiyordu<br />

Börklüce Mustafa, yani Dede Sultan. Ne yapsa gelmeyecekti anlafl›lan.<br />

Umudunu kesti Tuncel...<br />

S. C. F/7<br />

97


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Meryem Ana yolundan Selçuk’a do¤ru inmeye bafllad›. Yolun iki yan›nda<br />

mandalina ve fleftali bahçeleri vard›. Ayd›n yoluna ç›k›p Selçuk yönüne<br />

sapt›. Çok dalg›n yürüyordu. Yan›ndan geçen araçlar›n rüzgar›ndan<br />

sallan›yordu. Bir yandan bir akflam önce olanlar› düflünüyor, di¤er yandan<br />

da Börklüce’nin, yolunu kesip kendisiyle konuflabilece¤ini düflünüyordu...<br />

Yandafllar›n›n Dede Sultan dedikleri Börklüce, Ayd›n ilinin bu topraklar›nda<br />

savaflm›flt›. Bu topraklarda birlikte yetifltirdikleri ürünleri, üretenler<br />

kendi aralar›nda kardeflçe paylaflm›fllard›. Karfl›daki ulu ç›nar belki<br />

de o zamanlardan kalmayd›. Belki de Börklüce, gölgesinde dinlenmek için<br />

oturmufltu bu ç›nar›n. Tuncel gidip oturdu ç›nar›n alt›na; s›rt›n› ulu ç›nara<br />

dayay›p Börklüce’yi düflündü. Bir avuç toprak al›p s›kt›. Küçük Menderes<br />

nehrinin getirdi¤i alüvyonlu toprak, parmaklar›n›n aras›ndan alt›n renkli<br />

›fl›lt›lar ç›kararak ak›p gitti...<br />

Ayasulu¤ kalesine bakt› Tuncel. Birbirlerine ba¤l› Bedreddiniler’in<br />

cami avlusuna do¤ru idama götürülüflünü izledi. Yüre¤ini burkan bu görünüflten<br />

kurtulmak için bafl›n› fiirince tepelerine do¤ru çevirdi. Tuncel susam›fl,<br />

a¤z› kurumufltu. Susuzlu¤unu gidermek ve iyice ac›kan karn›n›n<br />

doyurmak için kalk›p Selçuk’a do¤ru yürümeye bafllad›...<br />

Yolun sa¤›nda solunda turunç a¤açlar› vard›. Bir önceki y›l›n meyvelerini<br />

tafl›yan a¤açlar, bir yandan da yeni meyvelerini büyütmeye çal›fl›-<br />

yorlard›. ‹lçeye vard›¤›nda Pazar yerinin oldu¤u yöne do¤ru yürüdü. Günlerden<br />

cumartesi oldu¤u için ilçede pazar kurulmufltu. Pazar ilgisini çekmiflti<br />

Tuncel’in. Biraz dolafl›p ondan sonra yemek yemeye karar verdi.<br />

Mars›k tenli köylü kad›nlar› kendi yetifltirdikleri ürünleri sat›yorlard›.<br />

Börklüce’nin köylüleri diye geçirdi içinden. “Bad›lcan, bad›lcan,” diye<br />

avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›ran kad›na bakt›. Dede Sultan da bad›lcan m› derdi<br />

acaba patl›cana diye düflünmekten kendini alamad› Tuncel. Biraz ötede<br />

de baflka bir kad›n: “Domat, domat,” diye ba¤›r›p kendi yetifltirdi¤i domatesleri<br />

sat›yordu.<br />

Kafas›nda bir akflam önce gördü¤ü Börklüce’yi tafl›yarak ilerledi Tuncel.<br />

Çeflitli sebzeler satan bir kad›n›n bafl›nda epeyce bir kalabal›k birikmiflti.<br />

Merak edip kalabal›¤a do¤ru yürüdü. Herkesin bakt›¤› yöne do¤ru<br />

bakt›¤›nda iliklerine dek titredi. Gördü¤ü fleyin etkisiyle bafl› döndü ve<br />

düflmemek için yak›n›ndaki karabiber a¤ac›na tutundu. Gözlerine inanam›yordu.<br />

Kalabal›¤› yar›p biraz daha yaklaflt› tezgaha do¤ru. Kad›n›n yan›nda<br />

dikilen adam, elini kolunu da sallayarak heyecanl› heyecanl› anlat›-<br />

yordu kalabal›¤a: “Dün akflam domat toplamaya gitti¤inde bulmufl bunu<br />

fiükrüye Han›m. Define aray›c›lar› tarlay› kazd›klar›nda ç›km›fl.” Kalabal›ktan<br />

biri adam›n anlatt›klar›na inanmad›¤› için soruyordu: Nerden biliyorsunuz<br />

‹sa Peygamber’e ait oldu¤unu? Adam›n sorusu pazarc› kad›n›n<br />

onuruna dokundu¤u için, eliyle havada bir yar›m daire çizip söze girdi:<br />

Köylüyüz diye, o kadarc›k fleyi de bilmecez mi gari? Senin annenin evi<br />

nerde, de bakal›m?<br />

98


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Selçuk’ta, ne olmufl yani?<br />

“Senin evin nerde?<br />

“Benimki de Selçuk’ta ne ç›kar bundan?<br />

“Meryem Ana’n›n evi burda oldu¤una göre?” Kad›n›n yerine yan›ndaki<br />

adam vermiflti yan›t›: Ta oralardan yaln›z bafl›na m› gönderecekti annesi<br />

‹sa Peygamber gibi bi adam›? Birbirlerine bak›p büyük bir utku kazanm›flças›na<br />

gülümsediler yan›ndaki adamla kad›n. Bu kez de inanmayan<br />

adam sald›r›ya geçti:<br />

“‹sa peygamber burda gerilmedi ki çarm›ha?<br />

“Nerden biliyormuflsun sen?” dedi kad›n.<br />

“Kitaplar öyle yaz›yor.”<br />

“Kitaplar›n her yazd›¤›na inanma,” deyip sat›c›l›k ifline döndü kad›n:<br />

“Domat, domat. Mübarek bahçan›n domatlar› bunlaa...”<br />

Tuncel tezgaha biraz daha yaklafl›p dikkatlice bakmaya bafllad› haça.<br />

Pasl› çivinin tuttu¤u ellerin kemikleri halen sa¤lamd›. Haç›n a¤ac› iyice<br />

çürümüfltü. Bir çift elin çivilendi¤i yatay a¤ac›n kurt giren yerleri çürütmüfltü.<br />

Tuncel’in haç› bu denli dikkatle incelemesi pazarc› kad›n›n hofluna<br />

gitmiflti. Kad›n ona aç›klama yapma gere¤ini duydu: “Sebzeleri bitirince<br />

candarmaya götürcem. Onlar da müzeye verirler herhalde.”<br />

Oturdu¤u duvar›n üstünde Börklüce’yi düflünüyordu Tuncel. Gerildi-<br />

¤i çarm›htan kan içinde elleriyle kendisine bakm›flt› dün akflam. Ne söylemek<br />

istemiflti? Bir gün önceden karfl›laflaca¤› bu olay› m› anlatmak istiyordu<br />

kendisine?..<br />

Ertesi gün, Galata’n›n dar ve dik sokaklar›ndan birine park etti arabas›n›<br />

Tuncel. ‹nip bagaj› açt›, sat›c› kad›n›n buldu¤u, üzerinde iki el çivili<br />

haç› dikkatlice ç›kard›. S›rt›na yükledi¤i haçla evine do¤ru yokufl yukar›<br />

yürümeye bafllad›. Evinin yak›n›ndaki kilisenin papaz›, onu s›rt›nda haçla<br />

görünce heyecanlan›p eliyle kalbini tuttu. Fenal›k geçiriyordu papaz.<br />

Zorla haç ç›kart›p yüksek sesle dua etmeye bafllad›. ‹ki çocuk oyunlar›n›<br />

b›rakm›fl, flaflk›n gözlerle Tuncel’e bak›yorlard›. Yan sokakta bir kaç çocuk<br />

Tuncel’den habersiz birbirleriyle tart›fl›p ba¤›r›yorlard›. ‹çlerinde en<br />

c›rtlak sesli olan› okkal› bir küfür savurdu. Tuncel çocu¤un söylediklerini<br />

duyunca gülümsedi: “Kara Beyaz›t Pafla’ya sövüyor,” diye m›r›ldand›.<br />

Söven çocuk h›z›n› alamam›fl olacak ki yeniden bir sövgü salvosuna bafllad›.<br />

Sövdü¤ü kiflinin kalays›z yerini b›rakmam›flt›. Tuncel: “Bu kadar<br />

küfrü Beyaz›t Pafla’dan baflka kimse hak etmemifltir, diye söylenip, avaz›<br />

ç›kt›¤› kadar yan soka¤a do¤ru ba¤›rd›: “Bendeee...”<br />

Tuncel’in ba¤›r›fl›ndan korkan Papaz, bir kez daha haç ç›kart›p koflar<br />

ad›mlarla kilisesine girdi...<br />

99


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

TOPLU MEZAR<br />

Örtbas edilen on binlerce<br />

“faili meçhul” cinayetler kol geziyor<br />

Faflizmin i¤renç eylemleri<br />

Katliamlar› vahfleti sürüp gidiyor<br />

Nice mezralar köyler yerle bir ediliyor<br />

Silinip yok ediliyor yerleri<br />

Yurtlar›<br />

Diyarbak›r’›n Kulp ilçesine ba¤l›<br />

Alaca köyünün Kepir bölgesinde<br />

Nice ocaklar sönmüfl<br />

Tütmüyor bacalar›<br />

Ne gökyüzü ne bulut ne ekmek kokusu<br />

Ne de al gelincikler baharla açan yok<br />

Gözalt›na al›nan ONB‹R köylü sürüklenerek<br />

Al›n›p götürülmüfl yakapaça uluorta<br />

1993’ün temmuzunda bir vaktinde gecenin<br />

Ço¤u yafll› güngörmüfl çoluk çocuklu<br />

Torun sahibi kimi<br />

Periflan yoksul y›rt›k çar›kl›<br />

Nice canlar kay›p nice canlar ölü<br />

Bu katliamda kimin kimden haberi var ki<br />

K›tl›¤› da açl›¤› da<br />

S›tmay›-uyuzu-tifoyu-tifüsü da<br />

Hiç kal›r bunlar›n yan›nda bir deri bir kemik kald› bu halk<br />

Onbirinde bir çocuk otlat›rken o¤laklar›n›<br />

Bulmufl bir tütün tabakas›n› ifllemeli<br />

Çürümüfl urbalar savruk kemikler y›¤›n-y›¤›n<br />

Mermi kovanlar› ve ONB‹R kafatas›<br />

2004’ün bahar›nda ayan oldu kay›plar toplu mezarda<br />

Örtbas edilen binlerce katliamlardan biri daha<br />

ÖNCÜ-Zeki Öztürk<br />

2004<br />

100


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Hüseyin Gül<br />

Do¤arken Suçlu Bir Çocuk<br />

Arkadafllar›yla iliflkileri oldukça bozuktu. Devaml› afla¤›lay›p eziyorlard›<br />

onu. Çelimsiz, güçsüz ve ayk›r› oldu¤undan durmadan dayak yiyor,<br />

en çok da “Piç” demelerine bozuluyordu.<br />

Sövülüp dövülse de vazgeçmiyordu inad›ndan. Küfürse küfür diyor<br />

ve dayak yiyece¤ini bile bile ayk›r› olup ç›k›yordu.<br />

Do¤arken mi suçluydu ne?<br />

Çocuklar iflte, böyle, küfürle emzirilip büyüyor ve dökülüyorlar sokaklara.<br />

Kavga dövüfl derken sevmeyi, sevilmeyi ve kendilerini de terk edip<br />

gidiyorlard› baflka dünyalara.<br />

On yafllar›ndayd› Ali. Çelimsiz bir çocuk ama diriydi. Saçlar› uzun ve<br />

kirliydi. Sol kafl›n›n üstündeki yara izi ve as›k surat›, kavgac› bir çocuk izlenimi<br />

veriyordu. Asl›nda öyle de¤ildi. Her zaman itilip kak›ld›¤›ndan, savunmaya<br />

haz›r ve tetikte olmak zorundayd›.<br />

Masallardaki Kafda¤›, Beyaz Atl› Prens, padiflah›n küçük k›z› falan en<br />

çok da Kelo¤lan’› seviyordu.<br />

Çocukça duygular›yla bir gün “Kelo¤lan›m ben, Kelo¤lan…” diye<br />

oyun oynar gibi dolan›p gezerken. “Git be.. Piç O¤lan” deyivermiflti çocu-<br />

¤un biri. Yan›ndakiler de güle güle kat›lm›fllard›.<br />

Ad› yokmufl gibi “Piç O¤lan” diyorlard› flimdi ona.<br />

Her seferinde;<br />

“Sensin Piç O¤lan” diyerek, aynen iade ediyordu.<br />

Mahalledeki çocuklardan hofllanm›yordu. En çok da annesinin “Ne<br />

olacak, piç kurusu” diye ba¤›r›p 盤›rmas› çok zoruna gidiyordu.<br />

Kafda¤›’na gitmeyi bile akl›ndan geçiriyordu. Yoksul olmas›na diyecek<br />

yok, akl›n› da be¤eniyor ama nas›l güçlü olaca¤›n› bilemiyordu. “Herhalde<br />

büyümeliyim” diye düflündü. Günü geldi¤inde, Kafda¤›’na padiflah›n<br />

küçük k›z›n› istemeye gidecekti.<br />

Yaflad›klar›na bak›nca, akl›yla duygular› z›tlafl›yor, çocuk olmaktan<br />

ç›k›yordu.<br />

Bir gün efkârlanm›fl da neyin ne oldu¤unu anlamaya bafllam›flt›.<br />

“Çocuk olmay› b›rakmal›y›m” dedi.<br />

Akflama kadar hayalleriyle dolup dolup boflald›. ‹fle gidiyorum demifl-<br />

101


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

ti annesi. Akflam oldu hâlâ yoktu. Koca bir gece evde tek bafl›na ve korkmamaya<br />

çal›fl›rken korktu¤unu anlayamam›flt›. Sabahleyin kalkt›¤›nda annesine<br />

bak›nd›, evde yoktu. “Olsun” dedi ve iflte o gün büyüdü¤ünü gördü<br />

Ali.<br />

Ve o gün, yüre¤ine dolan ve onu büyüten ac›lar›yla birlikte yola ç›kt›.<br />

Kaç›yordu ama nas›l bir yaflam›n peflinden gitti¤inin fark›nda de¤ildi.<br />

Yolun nereye gidece¤ini sormad›. Ne kadar sürdüyse yolculuk; geldi-<br />

¤i yeri de sormad›.<br />

‹ndi¤i garaj›n içinde ve etraf›nda saatlerce dolan›p durdu. Kaybolma<br />

korkusuyla garajdan uzaklaflam›yordu. Belki de bu nedenle, koskoca bir<br />

gün ac›k›p susad›¤›n› bile anlayamad›.<br />

Korkmuyorum” diye düflündü. Kendi korkular›na ve açl›¤›na, toklu-<br />

¤una meydan okudu.<br />

Büyük kentin ilçe garajlar›ndan biriydi buras›. Akflam olunca ortal›k<br />

iyice sakinleflmifl ve etrafta kimse kalmam›flt›. Gece karanl›k duygular<br />

içinde ak›yor ve yaflam› kör yerinden çekip götürüyordu.<br />

✩<br />

Ertesi günün sabah›nda, yafll› bir adam garaj kahvesine oturmufl çay›n›<br />

yudumluyordu. Barda¤›n› boflalt›p, masaya koyarken kalkt›. Aya¤›<br />

sakatt›, aksayarak kahveden ç›kt› ve tezgâh›n› kurmak için lokantan›n arka<br />

taraf›na do¤ru yürüdü. Eflyalar›n›n bulundu¤u yere geldi. Örtülü tenteyi<br />

bir ucundan çekip kald›r›nca, flafl›r›p kald›. Dokuz-on yafllar›nda bir çocuk,<br />

tezgah, tabure ve birkaç araç gereç aras›nda, battaniyeye sar›lm›fl halde,<br />

minderin üstünde k›vr›lm›fl yat›yordu.<br />

Seslendi ve kolunu dürttü uyanmas› için ama k›p›rdam›yordu. Açl›k<br />

ve uykusuna dolan yorgunluk iyice bast›rm›flt›. Biraz daha yakas›ndan, kolundan<br />

çekifltirince uyand› ve gözlerini ovuflturarak do¤rulmaya çal›flt›.<br />

“Neredeyim ben?” diye soruyordu.<br />

“Kalk bakal›m” dedi yafll› adam. “Burada ne ar›yorsun anlat bana.”<br />

Sonra da ilave etti; “Evden mi kaçt›n yoksa?”<br />

Çocuk, toparlad› kendini ve niçin burada oldu¤unu hemen hat›rlad›.<br />

Bana k›zmad›n›z de¤il mi?”<br />

“Ad›n ne senin?” Çocuk önce bir duraklad› “Piç O¤lan” diyecekti<br />

neredeyse.<br />

“Ali” dedi.<br />

✩<br />

Yafll› Adam, garaj›n girifl kap›s›nda, çiçekçilik yap›yor; çiçekleri,<br />

üçer, befler desteleyerek tezgâha s›ral›yor ve satmaya çal›fl›yordu. Adam›n<br />

ilginç bir yöntemi vard›. Arada bir kaval›n› al›r -Kara Koyun- türküsünü<br />

çalmaya bafllard›. Hani tuz yedirmifller koyunlara… Sürüyü suya götürüp,<br />

içirmeden geri getiren çoban›n hikâyesi… Belki de kendi -Kara Koyunoluyor<br />

kaval›n› çalarken. Su içmeden, içirmeden sürüye, dönüyorlard› ›rma¤›n<br />

kenar›ndan.<br />

102


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Kaval›n sesine tak›l›p gelenler oluyordu. Düzeni böyleydi Yafll›<br />

Adam’›n ve yaflam›ndan flikâyetçi de¤ildi.<br />

Akflam olunca çocu¤u evine götürdü.<br />

Evde üç çocuk daha vard›. Uzun zamand›r birlikte yaflay›p gidiyorlar<br />

ve onlar amcalar›na Âdem Baba diyorlard›.<br />

Üç befl gün sonra, bir akflam, Âdem Baba Ali’yi karfl›s›na ald›;<br />

“Seni evinden merak ederler, piflman olmadan seni geldi¤in yere göndereyim”<br />

diye ›srar ettiyse de olmad›. Çocuk, k›r›k duygular›n› önüne<br />

döktü. Yafl›ndan beklenmeyen bir olgunlukla;<br />

“Geldi¤im yerde ‘Piç O¤lan’ diyorlar bana. Annem bile ‘Piç Kurusu’<br />

diyerek durmadan dövüyor, küfür ediyor. Kimsem yok benim. ‹stemiyorsan›z<br />

yan›n›zdan giderim.” deyince üzüldüler ve bu konuyu bir daha açmad›lar.<br />

Büyük bir ciddiyetle oyun oynar gibiydi Ali. Tükenmez kalem, not<br />

defteri ve ka¤›t mendillerle birlikte, küçük bir el tezgah›nda, yaflam›n› ve<br />

umutlar›n› pazarlamaya çal›fl›yordu.<br />

Annesinin daya¤›ndan, küfürlerinden de kurtulmufl ama sa¤l›¤› iyi<br />

gitmiyordu. S›k s›k hastalan›yor ve öksürükten kendini alam›yordu.<br />

Akflam oldu¤unda herkes evde olacak. Âdem Baba öyle istiyordu.<br />

“Sak›n ha… Kapkaçç›lara ve tinercilere kap›lmay›n” diyordu.<br />

✩<br />

Geç vakit olmufltu bir akflam;<br />

Kap› g›c›rdayarak aç›l›r gibi oldu ve sonra gürültüyle duvara çarpt›.<br />

Koflarak gidip bakt›klar›nda, Ali’yi, kap›n›n efli¤inde, ›slak ve çamurlu haliyle<br />

y›¤›lm›fl olarak gördüler. S›r›ls›klam olmufl ya¤murdan. Kollar›ndan<br />

tutup içeriye ald›lar. Giysilerini de¤ifltirip kanepenin üzerine yat›rd›lar ve<br />

üstünü iyice örttüler.<br />

Çelimsiz ve küçük bedenini atefl basm›fl yan›p tutufluyor, gözlerini<br />

açam›yordu.<br />

Afla¤›lanm›fl duygular›yla bafl›n› iki yana sallayarak say›kl›yor “Sensin<br />

piç.. Piç de¤ilim ben” diye sesi dü¤ümlenerek k›s›k k›s›k a¤l›yordu.<br />

Âdem Baba, ateflini düflürmek için havluyu ›slat›p, aln›na, yüzüne ve<br />

kollar›na sürüyordu. Islak havlunun serinli¤ine dayat›yor, yan›yordu<br />

Ali’nin taze bedeni.<br />

Gece yar›s›na do¤ru, atefliyle birlikte say›klamas› da gitmifl, yüzüne<br />

duru bir ayd›nl›k çökmüfltü.<br />

Di¤erlerine yatmalar›n› söyledi Âdem Baba. Kendisi de kanepeye<br />

yasland› ve öylece oturdu¤u yerde uyuyup kald›.<br />

K›sa bir süre sonra uyand› ve endifleli bir telaflla, elini çocu¤un aln›na<br />

koydu, umutla yüzünü okflad›.<br />

“Ali, aç gözlerini…”<br />

So¤uktu yüzü ve üflüdü sand›. Yorgan› kenarlar›ndan iyice k›st›rd›.<br />

Omzundan tuttu ve sak›narak hafifçe sarst›;<br />

103


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Ali, aç gözlerini”<br />

Odan›n ç›plak duvarlar›nda aç, aç diye yank›lan›yordu Yafll› Adam’›n<br />

sesi; di¤er çocuklar da uyanm›fl, uykulu gözlerle bak›yorlard›.<br />

Sabah oldu¤unda, Âdem Baba mahalle muhtar›na gidip durumu anlatt›.<br />

Hastaneye telefon ettiler. Hemen ambulans geldi ve çocu¤u al›p götürdüler.<br />

Doktorlar da gördükten sonra morga kald›rd›lar.<br />

✩<br />

Savc›l›k “Acaba” dedi, “Toplumsal düzene, suya ve sabuna dokunmadan<br />

suçluyu nas›l ortaya ç›karabilirim?” diye düflündü ve Adem Baba’dan<br />

soruflturmaya bafllad›.<br />

Yafll› Adam, önce yutkundu ama ne söyleyece¤ini sak›nmad› sonunda.<br />

“O yafllardayken, bende yaln›z bafl›nayd›m. Bunun ne demek oldu¤unu<br />

çok iyi bilirim. fiimdi, daha da fazlas›yla ve sürüyle sahipsiz çocuk sokaklarda<br />

Savc› Bey. Devlet Baba aray›p sormak için onlar›n ölmelerini mi<br />

bekliyor?”<br />

Sanki savc›y› sorguluyordu. A¤›r a¤›r kelimelerin üstüne basa basa:<br />

“Ali’nin babas› kim savc› bey?<br />

Annesinin ›rz›na geçen…<br />

Çocu¤a piç diyenler kim?.. Savc› bey, suçlu kim?.. Kim?..”<br />

Sorgudan sonra annesini bulup getirmifllerdi. O¤lunu tan›m›flt› kad›n.<br />

✩<br />

Devlet Baba nesiydi onun, çocuk yaflta mezar›n› kim kazd› Ali’nin?<br />

Yafll› Adam düflünürken, bir yandan toprak at›yordu çocu¤un mezar›na.<br />

‹flini bitiren gitmiflti mezarl›ktan. Yaln›z kald›¤›nda bir selvi a¤ac›n›n<br />

dibine oturup yasland›. Kaval›n› ç›kard› ve usul usul ac›lar›n› üfledi Fele-<br />

¤in kula¤›na. Yo¤un duygular› ve kaval›ndan ç›kan ezgiyle birlikte, eski<br />

yaflanm›fl ac›lar›na götürdü kendini. Tuz yedirmifller koyunlara da, suya<br />

götürüp, içirmeden geri getiren bir çobanla, sürünün öyküsüydü bu. Kara<br />

Koyun, çoban ve sürüyle birlikte su içmeden dönüyorlard› ›rma¤›n kenar›ndan.<br />

Çocuklar da gelip durmufllard› Yafll› Adam’›n bafl›na. Kaval›n yan›k<br />

sesiyle birlikte, d›flland›klar› bu ac›mas›z yaflamdan ve dünyadan, garip<br />

duygular içinde, karanl›k bir yolculu¤a ç›k›yorlarm›fl gibi, kendilerini<br />

u¤urluyorlard›.<br />

Sustu Yafll› Adam ve yavafl yavafl duda¤›ndan indirdi kaval›n›.<br />

Ali’nin üstüne y›¤›lan kara topra¤a bakarken dal›p gitmifl ve gözleri dolmufltu.<br />

Kalkt› ve mezar›n yan›na gidip diz çöktü. A¤l›yordu Âdem Baba.<br />

Ve kaval›n›, do¤arken suçlu çocu¤un baflucuna dikti.<br />

“Belki de yaz›l› bir tafl› olmayacak bu mezar›n” dedi.<br />

104<br />

15 Haziran 2010-‹zmir-Selçuk


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Derya Ulu<br />

Yumuflak fiekerleme<br />

“Geldim, geldim”<br />

-Ooo! Geldin mi?<br />

“Geldim. Ç›kt›n›z m›?”<br />

-Evet ç›kt›k.<br />

“Nereden ç›kt›n›z?”<br />

- ‹çerden.<br />

“Ne yapt›n›z orada<br />

-Görüfltük. Görüfle girdik. Bitti görüflümüz ç›kt›k içerden.<br />

“Araba m› bekliyorsunuz?”<br />

-Evet. Otobüs bekliyoruz.<br />

“ Ya gelirse?”<br />

-Gelsin.<br />

“Gelince ne yapacaks›n?”<br />

-Gelince otobüsü durdurup binece¤im, sonrada ‹stanbul’a gidece¤im.<br />

“Binince ne olacak?”<br />

-Binince otobüs hareket edecek iflte!<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

-Açar, açar.<br />

“Açmazsa k›zar m›s›n?”<br />

-K›zar›m tabi…<br />

“Açarsa ne olur.”<br />

-Açarsa… H› Bir düflüneyim. Buldum, binerim otobüse.<br />

“Oradaki ne der? Oradaki niye gelmedi?”<br />

-O tutuklu. Hapsettiler onu. Bak askerler de var. Ǜkamaz oradan. Yasak!<br />

“Ne dediler?”<br />

-Kim ne dedi?<br />

“Asker. Asker orada onu mu tutuyor?”<br />

-A, a, evet tutuyor. Asker onu b›rakm›yor.<br />

“Asker döver mi?”<br />

- Döver.<br />

“Beni?”<br />

105


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

-Seni dövmezler herhalde mazeretin var. Ama bak sende tutuklan›rsan<br />

döverler.<br />

“Yok, yok dövmez. Onlar beni dövmez”<br />

Çocuksu bir tebessümle soruyor sorular›n›. Karn› yumuflakça gibi fliflkin<br />

ve yumuflak. Boynu omuzlar›n›n içinde kaybolmufl. Üstü temiz ama<br />

oldukça eski. Ayakkab›lar› rengini kaybetmifl ve y›rt›k. Güneflten teni, tarlalarda<br />

kavrulan ›rgatlar gibi kararm›fl. A¤z› bir kar›fl aç›k, s›r›tarak sordu-<br />

¤u sorular›ndan da anlafl›laca¤› gibi kafas› flekerli biraz. Orta fleker. Tatl›<br />

flekerlemelerden.<br />

Hapishane ziyaretlerimizin saatler alan bekleme safhalar›nda, hiç<br />

usanmadan ayn› sorular› sorup, konuflarak yoldafl›m›z olur flekerlememiz.<br />

Gülerken çocuklu¤undan gelen safl›k, kat›ks›z sevgisi yans›r yüzüne. Ö¤le<br />

candan gülüflü vard›r ki ilk gördü¤ünüzde ürküp geri dursan›z da bir süre<br />

sonra onunla en koyu sohbette bulursunuz kendinizi.<br />

Saatlerce konuflur konuflmas›na da, bu amans›z ve pefli s›ra s›ralad›¤›<br />

sorular› b›kt›r›r insan› bazen. Sorarken de, konuflup gülerken de gözlerine<br />

bakmaz insan›n. Gözbebekleri, bafl edilmez bir korkuya kap›lm›fl gibi titreflip<br />

dururlar. Yere bakarken bile topraktan utan›rcas›na kaç›r›r gözlerini.<br />

Birde kofluflunu görmelisiniz. Gözlerini yerden kaç›r›nca bütün marifet<br />

ayaklar›na kal›r. Ellerini bilekten endaml› bir genç k›z gibi k›r›p, sallana,<br />

sallana yamuk yumuk koflturur her gitti¤i yere. Koflarken midesi, ayran<br />

dolu bir tuluk gibi sa¤a sola sallan›r. Bu ö¤le bir sallan›flt›r ki, çalkalana,<br />

çalkalana gelen tosunun yan›n›za varmadan da¤›laca¤›n› san›rs›n›z.<br />

Balonun içine su doldurup top oynars›n›z ya. Sanki patlay›p sular üzerinize<br />

boflalacak gibidir hani. Aynen ö¤le patlamaya haz›r su dolu bir baloncuktur<br />

karfl›n›zdaki.<br />

Yine bir görüfl sonras›. Hüzünlü ve yorgun… Geride isyans›z b›rakt›-<br />

¤›m›z sevdiklerimiz, önümüzde sürüp giden günlük yaflam kavgas›… Yaflam›n<br />

h›zl› ak›fl›, dört duvar içinde, kan›ksayarak b›rakt›¤›m›z, yüre¤imizin<br />

inci parçalar›na üzülmemize bile müsaade etmiyor. S›rt›m› dayad›¤›m<br />

insan yap›m› beton hapishane duvarlar›na bak›yorum. Yolun karfl›s›nda<br />

ise insan yap›m› evlerin içine hapsolmufl yaflamlar diziliyor karfl›mda. Karamsarl›¤›n<br />

etraf›m› sard›¤›, kölelerin var olma savafl›m›nda bo¤uldu¤u<br />

yaflam› düflünürken tak›l›yor gözüm yumuflakçaya. Karanl›k sular›n girdab›ndan<br />

söküp al›yor beni. Elimde olmadan gülüyorum. Hem de keyifli bir<br />

gülümseyifl gelip sar›yor her yan›m›, yüre¤imi.<br />

Bizim yumuflakça yolun karfl›s›nda, arabas›n› park etmifl ziyaretçilerin<br />

yan›nda henüz. E, e, oda biliyor, para olsa, olsa onlarda olur. Yanlar›-<br />

na koflarak, çalkant›l› esintiler saçarak var›yor. Sanki herkes onu bekliyormufl<br />

gibi:<br />

“Geldim, geldim.” Demeyi de ihmal etmiyor. Ziyaretçiler bu buz gibi<br />

betonlar›n, hayatlar› hayatlardan koparan, insan öfkesiyle yap›lm›fl duvar-<br />

106


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar›n içinde, yine insan yap›m› bu hatal› flekeri görmekten memnun olmufl<br />

gözüküyorlar. ‹stisnas›z yumuflakçay› gören herkesin yüzüne gülümseme<br />

yay›l›yor.<br />

Bu memnuniyetlerini ifade etmek için sözlerine birazda flaka katarak<br />

tak›l›yorlar yumuflakçaya:<br />

“Yaaa! Yav sen hofl gelmiflsin!”<br />

Yumuflakça, gözleri her zamanki gibi yerde üstten beyazlar› ç›km›fl,<br />

elleri kar›n hizas›nda bilekten k›r›k, s›r›tarak bafll›yor sorular›na:<br />

“Paran var m›?”<br />

“Var. Al bakal›m”<br />

Ayn› anda di¤er bir ziyaretçi de elini cebine atm›fl para ç›kar›yorsa, bizimki<br />

paray› kendisi istememifl gibi, gevrek, gevrek gülerek:<br />

“Sende mi vereceksin yaa!” demesin mi? Öyle memnundur ki durumdan,<br />

daha bir estirir vücudunu, gülümsemesine hafif bir “he he”ler bile<br />

konmufltur art›k.<br />

Gayet memnun kikirdemeler aras›nda toplar paras›n›. Araba hareket<br />

edinceye kadar bekler yanlar›nda. Ald›¤› paran›n karfl›l›¤›n› da, araba hareket<br />

edince, arabaya eliyle bir tane flaplatarak öder. Gülerek, flaplakla yolcular<br />

velinimetlerini.<br />

E,e biz otobüs bekleyenler her hafta yirmi dakikam›z› beklemeye ay›-<br />

r›r›z. Bizim yumuflakçada ö¤renmifl bunu. Bu yüzdende pek aceleye getirmez<br />

yan›m›za geliflini. Önce has›lat›n› toplar, en son bizi u¤urlamaya gelir.<br />

Bu ilk karfl›laflmam›z olmad›¤›ndan benden para alamayaca¤›n› bilir.<br />

Bu eksik zekas›yla bunu kavram›fl. Para yerine ben onunla bol, bol sohbet<br />

ederim. Arada ondan çok soru sorup s›k›flt›r›r›m onu. Bu sohbetten oda keyif<br />

al›yor olmal› ki konuflmaya bafllay›nca hemen tan›yor beni. ‹stekle bafll›yor<br />

sorular›na. Bende bekleme arkadafl› edinmifl oluyorum böylece.<br />

Karfl›dan çalkalanarak geliflini izliyorum. Bana do¤ru yönelerek gelifline<br />

bak›yorum. Yan›ma var›nca bir ad›m geride durup soruyor:<br />

“Paran var m›?”<br />

Konuflmad›kça tan›m›yor beni. Gözleri iyi görmüyor maalesef. Bir iki<br />

dakika susuyorum ›srarl› sormaya devam ediyor. Dayanamay›p konuflmaya<br />

bafll›yorum.<br />

-Yok, sende var m›?<br />

Sesimi tan›y›nca gülüflü de¤ifliyor flekerlemenin. Kendini tutamay›p<br />

elimden bile tutuyor.<br />

“Sen misin? Bende para var. Adamdan istedim verdi.”<br />

- Bana da versene parandan biraz.<br />

“Ben çal›fl›yorum flimdi, sonra bakkala gidiyorum ver diyorum veriyor”<br />

-Ne veriyor?<br />

107


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

“Ekmek aras› veriyor”<br />

-E,e bana!<br />

“Sana da al›rsam param biter!”<br />

-Ad›n ne senin?<br />

“………..” sessizlik.<br />

-Söylesene ad›n›. ‹yi tamam söyleme ad›n› nerede oturuyorsun onu<br />

söyle bari.<br />

“………”<br />

Kendisiyle ilgili konularda pek konuflmuyor yumuflakça. Ad›n› evini<br />

sorunca ya susuyor ya da konuyu de¤ifltiriveriyor sorular›yla.<br />

Birde paras›yla ilgili konuflmuyor pek. Çok s›k›flt›r›rsan›z s›v›fl›veriyor<br />

yan›m›zdan. Ya da sen yokmuflsun gibi baflka bir olaya kilitliyor kendini.<br />

Yavaflça uzaklafl›yor yan›m›zdan.<br />

‹flte otobüs de geliyor. Bir daha ki görüfle kadar sessizce vedalafl›yorum<br />

yumuflakçayla.<br />

‹flte, kendini tekrar eden zamanlardan bir baflkas›. Hapishanenin yüksek<br />

kuleleri gözüküyor otobüs köfleyi dönünce. Hapishaneye yaklaflt›kça<br />

ziyaretçi kuyru¤u belirginlefliyor. Yumuflakça ziyaretçilerin karfl›s›ndaki<br />

çay›rl›kta oynuyor arkadafllar›yla.<br />

Bu defa yaln›z gelmemifl. Erzurumlu, A¤r›l› Kürt çocuklar› var yan›nda.<br />

Hapishanenin etraf›na yap›lm›fl gecekondular›n çocuklar› bunlar. Bir<br />

k›z ikisi erkek ellerine ald›klar› kola flifleleriyle su getiriyorlar. Ellerindeki<br />

suyla ziyaretçilere yanafl›p;<br />

“Geçmifl olsun abla!” diyerek bafll›yorlar sat›fla. Bu geçmifl olsunla<br />

geçmifl olmayaca¤›n› anlarda biliyorlar. Onlar›n geçmifl olsunu “su ister<br />

misiniz?” demek. Su almasan›z da belki “küçük bir harçl›kt›r” istedikleri.<br />

Bugün siyasî tutsak yak›nlar› var görüflte. Bu yüzdende bu çocuklar›n paylar›na<br />

bol soru düflüyor tabi. Bir süre sonra onlarda sat›fl› b›rak›p “bizden”<br />

olduklar›n› anlat›p duruyorlar. Bu bol sorulu sohbetler sonunda biz bizi tan›m›fl›z<br />

art›k.<br />

Bu türden sohbetlerin birinde elimdeki çubuk krakeri A¤r›l› küçük k›-<br />

za verdim. Yumuflakça bu görüflte gecikmiflti yoktu ortal›kta. Birden ç›k›-<br />

verdi ortaya. Önce A¤r›l› k›z›n yan›na att› kendini. Bense onu izliyorum.<br />

Ne konufltuklar›n› duymad›m; ama çocu¤un eline bak›fl›ndan çubuk<br />

krakerin adresini merak etti¤ini anlad›m. Oda biliyordu A¤r›l› k›z›n bunu<br />

alacak kendi paras› yoktu. O halde “kim verdi?” diye düflünerek bana do¤ru<br />

gelmeye bafllad›. Yak›n›mda durup;<br />

“Gene var m›?”<br />

- Ne var m›?<br />

“O’na m› verdin?”<br />

Anl›yorum neyi sordu¤unu, onu da çok u¤raflt›rmadan cevapl›yorum<br />

-E,e ne yapay›m, sen gelmedin, ben de ona verdim!<br />

108


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Ben gelmedim mi?”<br />

-Yok gelmedin.<br />

“Sen ne yapt›n?”<br />

-Bende O’na verdim. Hem yaz›k ona da. Bütün paralar› sen al›yorsun.<br />

Birazda ona verelim.<br />

-K›zd›n m›?<br />

“Ne zaman alacaks›n?”<br />

-Neyi?<br />

“Sen mi yedin?”<br />

-K›t›r, k›t›r yedim iflte.<br />

“Nereden ald›n?”<br />

-Bakkaldan!<br />

“Ne dedin bakkala?”<br />

-Al paray›, ver bana çubuk kraker dedim!<br />

Keyifleniyor böyle konuflmama.<br />

“Öyle mi dedin?”<br />

-Evet. Ç›kard›m paray›, çakt›m masaya. Ver lan bana çubuk kraker<br />

dedim.<br />

“Ha, haha! Ver !”<br />

Gülümsemesi keyiften gevrekleflmifl iyice yay›lm›fl yumuflakça. O çubuk<br />

krakeri çoktan unutmufl asl›nda. Benim meydan okuyan anlat›m›ma<br />

tak›lm›fl sadece. Bakkal onun için güç demek. ‹stediklerini hapseden bir<br />

güç. Çikolatan›n, tostun, midesine inecek lezzetlerin gardiyan›… Ben bu<br />

güce meydan okuyorum ya keyfine diyecek yok. Keyfini bozmadan sürdürüyorum:<br />

-Seninde paran var. Sen de alacak m›s›n?<br />

“Al›yorum. Yine param kal›yor.”<br />

-Ad›n ne senin?”<br />

“…..”<br />

-Peki! Nerede oturuyorsun?<br />

Yak›n›m›za yanaflm›fl A¤r›l› k›z ve arkadafllar› bizi dinliyorlar. Dayanamay›p<br />

onlarda lafa giriyor:<br />

“Abla Kars’l› o! Abisi de var. Biz kar›fl›rsak abisi dövüyor bizi” diye<br />

cevapl›yorlar beni.<br />

Coflkun bir keyif sar›yor içimi. Yumuflakçayla ilgili, ilk defa bilgi al›-<br />

yorum. Üstelik sevdi¤imin memleketlisi. Bir ortakl›¤›m›z›n olmas› benim<br />

için büyük bir keyif nedeni. Çocuklardan ad›n›n Muhammet oldu¤unu da<br />

ö¤reniyorum. Görüfl s›ras› bize gelince bu keyifli ayr›nt›y› içerdeki tutsaklara<br />

anlatmay› düflünüyorum. Bu düflüncelerle girifle do¤ru yöneliyorum.<br />

Muhammet d›flar›da kal›p ard›m›z s›ra bak›yor. Bizse b›kt›r›c› arama ve<br />

kay›tlar silsilesini geçip görüflebilme telafl›nday›z.<br />

109


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

K›sa ve keyifli geçen görüfl sonras› d›flar› ç›kt›¤›m›zda Muhammet’in,<br />

b›rakt›¤›m›z gibi d›flar›da bizi bekledi¤ini görüyoruz. Biz gördüysek tabi<br />

ki oda bizi görüyor. Bir eliyle pijamas›n› tutarak o muhteflem koflufluyla<br />

yan›m›za geliyor. Bir dirhem kemi¤i olmayan lop etin çalkant›s›yla var›-<br />

yor yan›m›za.<br />

“Geldim, geldim.”<br />

Araban›n gelmesine daha yirmi dakika oldu¤unu düflününce Muhammet<br />

iyi bir seçim diyorum kendi kendime.<br />

“Ne bekliyorsun?” diye bafll›yor sorular›na.<br />

- Otobüsü.<br />

“Gelince ne yapacaks›n?”<br />

- Binece¤im.<br />

“Bekle o gelir flimdi. Gelir…”<br />

- Tamam, gelsin bakal›m. Sen ne yap›yorsun?<br />

“Adama dedim paran var m›? Verdi…”<br />

- Çok paran var m›?<br />

“Adam ka¤›t para verdi almad›m. Benim param çok”<br />

- Neden almad›n ki? Ka¤›t para daha büyük. Bir dahakine ka¤›t para<br />

verirse al tamam m›?<br />

“Alay›m m›?” diyerek keyifle gülmeye bafll›yor.<br />

- Al tabi.<br />

“Al›p ne yapay›m. Al›rsam ne olur?” gülmesi iyice gevrekleflmifl. Bu<br />

defada o benimle e¤leniyor galiba. Bilerek cevab›n› bildi¤i sorular› sorup<br />

duruyor. Bense keyfini bozmadan sordu¤u her soruyu cevapl›yorum.<br />

- Bir sürü fley al›rs›n kendine.<br />

“Ne al›r›m?”<br />

- Dur bir düflüneyim. H›››! Paran› biriktirirsen bisiklet al›rs›n, akülü<br />

araba al›rs›n, çikolata al›rs›n…<br />

“O zaman para üstü kalmaaaz!! Hepsi biter.<br />

- Bitmez, para üstü verir bakkal sana.<br />

“Ne derim bakkala?”<br />

- Al sana para, ben araba istiyorum, çabuk bana araba ver dersin<br />

“Adam ne der?”<br />

- Adam: “ tabi efendim” der.<br />

“Ben ne yapar›m?”<br />

- Sen de arabana binersin. Beni de bindirirsin. Herkesi gezdirirsin. Sevinirler<br />

severler seni o zaman.<br />

“Ya ya¤mur ya¤arsa?<br />

- Ya¤mur ya¤arsa böyle ev gibi küçük bir garaj yapars›n arabana. Koyars›n<br />

içine.<br />

“Nerede?”<br />

110


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

- Evinin önünde.<br />

“Ya evdeki k›zarsa?”<br />

‹flte. ‹lk defa evdeki birinden bahsediyor ismini söylemese de. Kurcalamaya<br />

karar veriyorum. Nöbetçi asker de mazgala yanaflm›fl bizi dinliyor.<br />

Herhalde benim gibi genç bir bayan›n Muhammet gibi zekas› geri biriyle<br />

sohbet edebilmesine flafl›r›yor olmal› kim bilir. Muhammet ise sohbette<br />

hofluna giden yerleri ›srarl› sorular›yla tekrarlatt›kça, asker sabr›ma gülüyor.<br />

Ayn› soruyu dönüp dolaflt›r›p tekrar soruyor. “Arabam› al›r›m?”, “Ne<br />

derim bakkala?” gibi. Israrl› sorular›n› de¤ifltirmesi için u¤rafl›yorum.<br />

- Sen garaj› en iyisi evin d›fl›nda yap.<br />

“Burada yapsam?”<br />

- Burada asker b›rakmaz. Yolun karfl›s›na yap o zaman.<br />

“Yok, ben yapar›m. Yaparsam ne olur?”<br />

- Araban› koyars›n içine.<br />

“Arabam olursa ne olur?”<br />

‹yice araba sevdas›yla beni ç›ld›rtm›flken yolun bafl›ndaki taksiciler<br />

kurtar›yor beni. Taksici yokufltan bize bak›p Muhammet’e sesleniyor:<br />

“Memoliii! Memolii! Gel buraya. Gel o¤lum gel.”<br />

Muhammet sinirleniyor bu duruma. Hiç duymam›fl gibi yap›p o yöne<br />

bakm›yor bile.<br />

- Adam seni ça¤›r›yor bak. Diyorum<br />

“Ben de bakmam. Adam ça¤›r›nca ben önümü afla¤› dönerim.” Deyip<br />

taksiciden yana s›rt›n› dönüyor. Surat› as›lm›fl biraz önceki nefleli kikirdemelerden<br />

eser yok. Bir yandan da m›r›lt›yla söyleniyor:<br />

“Bana ne ya. Ben gitmem ki. Beni ça¤›r›nca ben gitmem. Arkam› çeviririm”<br />

diye.<br />

Anl›yorum bu araba sevdas› epey bir sarm›fl Muhammet’i.<br />

- Seni niye ça¤›r›yorlar? Diyerek yat›flt›rmaya çal›fl›yorum.<br />

“Diyor ki oradan arabalar gidiyor. Ben orada çal›fl›yordum eskiden.<br />

Oras› bofl kal›yormufl. Kals›n. Bana ne? Ben art›k çal›flmam. Burada çal›-<br />

fl›yorum art›k. Gitmem!”<br />

Onlar› derken yine gözleri afla¤›, yere flafl› ve titrek bak›yor. Onlar› hiç<br />

duymam›fl o kadar söylenen o de¤ilmifl gibi kald›¤› noktay› bafla al›yor baflar›yla;<br />

“Arabam› bekliyorsun?”<br />

- Evet otobüs bekliyorum.<br />

“Ya gelirse?”<br />

- Gelsin.<br />

“Gelirse ne olur?”<br />

- Gelirse binip evime giderim.<br />

“Ya durmazsa?”<br />

111


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

- Sen durdurursun.<br />

Bu sözüm üzerine yere e¤di¤i kafas› diklefliyor biraz. Biraz önceki<br />

tats›zl›¤› bile unutup gururla gülüyor:<br />

“Ya o durur hehe!”<br />

- Durur tabi.<br />

“Durursa ne olur?<br />

- Durursa binerim.<br />

“Ya kap›y› açmazsa”<br />

- Sen durdurursun. Hoop! Dersin. Durunca da “aç kap›y› ablam binecek”<br />

dersin tamam m›? Sonra ben binerim otobüse sende el sallars›n bana.<br />

“Ben floförü tan›yorum o durur ya! Ben eskiden orada çal›fl›yordum.<br />

fiimdi uza¤a gittiler. Ben gitmiyorum. Burada çal›fl›yorum flimdi.<br />

- H›, h› biliyorum. Durak uza¤a tafl›nd›. Eee! fiimdi burada ne ifl yap›-<br />

yorsun?<br />

“Adama diyorum paran var m›? Para ver diyorum. O da veriyor.”<br />

Avucuna toplad›¤› paralar› gösterip pekifltiriyor durumu.<br />

- Paran› ne yap›yorsun. Hepsini harc›yor musun yoksa annene de veriyor<br />

musun?<br />

“Evdeki bir fley isteyince ona da al›yorum.”<br />

- Aferin sana. Demek ki onlara da al›yorsun. Gerisini ne yap›yorsun?<br />

“Bakkala gidiyorum. Diyorum ver. Sonra da üstüde kal›yor.”<br />

Bu kadar sohbetten sonra flekerlemenin birazc›k ödülü hak etti¤ini düflünüp<br />

çantamdan iki yüz lira ç›kar›p uzat›yorum. Elimde kalan bozukluklara<br />

bakarak, keyifli bir kekelemeyle:<br />

“Ha, ha, ha! Sen de… Sen de mi veriyorsun yaa!”<br />

Elimde kalan paran›n hesab›n› vermeyi de ihmal etmiyorum:<br />

- Bu da bana kals›n. Ben de harcar›m tamam m›?<br />

“Kals›n. Sende kals›n sende harca. He, he, he! Bakkala gidince ne dersin?”<br />

- Ben bakkala gitmeyece¤im. Otobüs bekliyorum.<br />

“Ya gelirse?”<br />

- Binerim.<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

- Sen hop dur abi, aç kap›y› ablam binecek dersin. O da açar. Ben de<br />

binip evime giderim.<br />

“Gelir flimdi, o gelir.”<br />

Ona ablas› oldu¤umu hissettirmek onu oldukça memnun ediyor. ‹flini<br />

gere¤ince yapabilme edas›yla yola bak›n›yor. Arabay› beklemeye bafll›-<br />

yor. Arada da yan›ma gelip<br />

Yirmi dakikad›r yapt›¤›m›z sohbetten do¤an güvenle elimi tutup beni<br />

teselli ediyor.<br />

112


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

“Gelir flimdi, o gelir.”<br />

Dikkatimin onda olmad›¤›n› fark etti¤inde beni çekifltirerek:<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

Diye devam edecekken kendini tekrar eden sorular›yla, yirmi dakikad›r<br />

elimde duran poflet çantaya kilitliyor bak›fllar›n›.<br />

Ben ne oldu¤unu anlamaya çal›fl›rken sorular›n›n mevzusunu de¤ifltirmifl<br />

olarak yeniden bafll›yor sormaya. “Acaba” diyorum içimden; bekleme<br />

süresi yirmi dakika de¤il de bir saat olsayd› dayanabilir miydim bu kadar<br />

soruya. Gülüyorum. Galiba s›k›lmaya bafllad›m ayn› sorulardan.<br />

“Bu ne?” diye soruyor flekerleme elimdeki poflete bakarak.<br />

- Kirli çamafl›r.<br />

“Kim kirletmifl. Sen mi?”<br />

- Hay›r içerden verdiler k›fll›k çamafl›r”<br />

“Niye kirletmifl. Sen mi y›k›yorsun?”<br />

- Yok. Makine y›k›yor. At›yorum makine ya vuv, vuv dönüp y›k›yor<br />

makine. Y›kama bitince de tele as›yorum kurusun diye.<br />

“Ya kum girerse makineye”<br />

- Girmez. Ben de silkeleyip öyle at›yorum. Bir yandan da elimle flekerlemenin<br />

üstünü silkeleyerek gösteriyorum:<br />

- Bak senin üstünü de silkeleyince kumlar dökülüyor.<br />

Utangaçça g›d›klanan karn›n› içe çekip geri kaç›yor bir ad›m.<br />

“Nas›l kum olmufl. Çal›fl›yor mu orada?”<br />

- Evet çal›fl›yor. ‹çerde kuma girmifl.<br />

“Kuma m› girmifl?”<br />

- Evet. Senin çamafl›r›n› kim y›k›yor?<br />

“Evdeki”<br />

Tam bu esnada hapishane kap›s›ndan, içerde çal›flan bir iflçi ç›k›yor.<br />

Üstü çimento ve kum olmufl. Anl›yorum ki yumuflakça bu yüzden içerdekinin<br />

kuma girmifl oldu¤unu düflünmüfl.<br />

“Bak bu da kirlenmifl.”<br />

- Evet do¤ru.<br />

“Araba m› bekliyorsun?”<br />

- Evet.<br />

“Gelmezse?”<br />

- Gelir.<br />

“Ya kap›y› açmazsa?”<br />

- Sen dur dersin. Ablam binecek dersin, o durur.<br />

Tam bu esnada hapishanenin üst köflesinden otobüs gözüküyor.<br />

Amans›z sorulardan kurtuluflumun müjdecisi olan bu duruma epey seviniyorum.<br />

S. C. F/8<br />

113


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Otobüsle aram›zda epey mesafe varken Muhammet atl›yor yola. ‹ki<br />

elini de havaya kald›r›p fliflko göbe¤ini a盤a ç›kararak:<br />

“Dur, duur. Hop!”<br />

fioförler onu tan›d›¤›ndan gülerek duruyorlar. Muhammet’in canla<br />

baflla yola atlamas›ndan arkadafll›¤›m›z› anl›yorlar. Gülerek onlarda efllik<br />

ediyorlar.<br />

“Muhammet ç›k yoldan. Gel seni de götürelim ‹stanbul’a” diyerek tak›l›yorlar.<br />

Muhammet vücudunun yar›s› otobüse dayanm›fl. Durmas› için destek<br />

olmufl vaziyette di¤er yar›s› ile aç›lan kap›dan beni itekliyor.<br />

“Açar, açar bak. Geç bin, bin sen.”<br />

Bir yandan da floföre dönüp:<br />

“Paran var m›?” diye sormay› da unutmuyor.<br />

fioför onu duymadan bana dönüyor:<br />

“Muhammet’le mi yoldafll›k ediyorsunuz. Tatl› çocuktur. Bazen s›kar<br />

ama keyiflidir Muhammet’imiz.” Diyor. Memnuniyetini belirterek.<br />

Hareket eden otobüsten seyrediyorum ard›mda b›rakt›klar›m›. ‹nsan<br />

bak›fl›n›n bile aflamad›¤› kal›n ve yüksek duvarlar›n ard›nda b›rakt›¤›m›z<br />

sevdiklerimizle beraber gittikçe küçülüyor o dev mapushane. Muhammet<br />

ise kendine emanet edilmifl sevdalar› korur gibi ayn› yerinde uzaklafl›yor<br />

ard›mda. Safl›¤›n› bekçi yapm›fl da bu yüksek duvarlar›n ard›ndakilere<br />

oyununa dalm›fl gitmifl. En fazla bir hafta sürecek ayr›l›¤›m›zda biz günlük<br />

yaflam›n telafl›nda kaybolurken, o orda ayn› duvar›n d›fl›nda, duvar›n<br />

içindekilerin paralelinde oyunlar›na devam ediyor. Onun yetiflece¤i hiçbir<br />

telafl› yok.<br />

Bir dahaki görüflte yeniden yoldafllaflmak için vedalafl›p ard›mda kalan<br />

görüntüsüyle önüme dönüyorum. Yolculuk devam ediyor.<br />

114


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Yaser Günday<br />

Bir 12 Eylül Filmi: Eve Dönüfl<br />

“Eve Dönüfl” filminin künyesinde,<br />

türü “dram/ politik” olarak belirtiliyor;<br />

Ömer U¤ur senaryoyu yazm›fl ve yönetmifl,<br />

yönetmenin daha önce yönetti¤i<br />

filmler “Hemflo”, “Zulüm” ve “Son Urfal›”<br />

olarak geçiyor; oyuncular› Memet Ali<br />

Alabora, Sibel Kekilli, Savafl Dinçel, Altan<br />

Erkekli, Cengiz Küçükayvaz, Perihan<br />

Savafl, Civan Canova, Erdal Tosun olarak<br />

s›ralan›yor; müzi¤i ise Tamer Ç›ray taraf›ndan<br />

yap›lm›fl. Montpellier Film Festivalinde<br />

(1992) “Y›l›n En ‹yi Senaryosu”,<br />

Yunus Nadi Ödülleri’nde “En ‹yi Film<br />

Senaryosu, 43. Antalya Film Festivalinde<br />

“En ‹yi Kad›n Oyuncu” ve “En ‹yi Yard›mc›<br />

Oyuncu” ödüllerine sahip olmufl.<br />

Film, yönetmenin arkadafl› olarak bildirdi¤i, 12 Eylül döneminde idam<br />

edilen Seyid Konuk ile TAR‹fi direnifllerinde yaralanan ve daha sonra askerde<br />

iken öldürülen Semih Önkan’a adanm›fl.<br />

Filmde, Mustafa (Memet Ali Alabora) ve kar›s› Esma (Sibel Kekilli)<br />

fabrikada iflçidirler ve kendi gündelik geçim s›k›nt›s› içerisinde yaflayan, o<br />

dönemde yaflanan s›cak politik ortam›n d›fl›nda kalmaya çal›flan, hatta iflyerlerindeki<br />

sendikal etkinliklere bile uzak kalan insanlard›r. 12 Eylül günü<br />

darbe yap›ld›¤›nda, iflçi Mustafa’n›n tek yak›nmas›, o gün soka¤a ç›kamamalar›<br />

ve planlad›klar› üzere Gülhane Park›’na pikni¤e gidememeleridir;<br />

Esma’n›n iflyerinde gözalt›na al›nan sendika temsilcisi için söyledi¤i;<br />

“Bu ifllere bulaflmasayd›, bafl›na bir fley gelmezdi”… Ancak, kiras›n› ödeyemedikleri<br />

ve evini boflaltmad›klar› için ev sahibi taraf›ndan, örgüt üyesi<br />

oldu¤u gerekçesiyle ihbar edilerek gözalt›nda al›nd›¤›nda, hiç de beklemedikleri<br />

bir biçimde yaflamlar› alt-üst olur. Film, Mustafa’n›n polis sorgusunda<br />

yaflad›¤› iflkenceli günlerle dolar.<br />

Böylece yönetmen, suçsuz insanlar›n da 12 Eylül zulmünden geçti¤ini,<br />

iflkence gördüklerini ve hapiste kald›klar›n› dile getiriyor. O dönemle<br />

ilgili di¤er filmlerde “12 Eylül biraz fon olarak kullan›ld›” sav›n› getiren<br />

115


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

yönetmen “Ben daha çok bu tür dönemlerde s›radan insanlar ne yaflad›<br />

onun peflindeyim. 12 Eylül sadece solcunun ya da sa¤c›n›n üzerinden geçen<br />

bir fley de¤il, tüm ülkenin üzerinden geçti. Herkesin bir 12 Eylül ac›-<br />

s› var bu ülkede.” demektedir.<br />

Filmin galas›nda yönetmen ve oyuncular›n, 12 Eylül darbecilerinin<br />

yarg›lanmas› istemlerini dile getirmeleri, bas›nda ilgi çekti. Galada, yönetmen<br />

Ömer U¤ur, filmin “’anti-militarist, anti-fliddet ve anti-gayriinsani’<br />

tavr› oldu¤u”nu ileri sürüyor ve “…en aç›k iflkence sahnelerinin bu filmde<br />

yer ald›¤›”n› söylüyor, “iflkence sahnelerinin sertli¤i nedeniyle elefltirilebilece¤inin<br />

fark›nda oldu¤unu, ama o dönemde yaflananlar›n çok daha<br />

sert oldu¤unu” belirtiyor.<br />

Yönetmen, bas›nda geçen bir konuflmas›nda, o dönemde mücadele<br />

içerisinde oldu¤unu, 12 Eylül sürecini cezaevinde karfl›layan bir insan oldu¤unu,<br />

do¤rudan kendi yaflam deneyimlerini filme yans›tt›¤›n› belirtiyor.<br />

Yönetmenin deyimiyle film, “hariçten bir gazel okuma hikâyesi de¤il”.<br />

Bu bak›mdan, 12 Eylül faflizminin teflhir edilmesi ve darbecilerin yarg›lanmas›<br />

bak›m›ndan önemli bir ifllev üstlendi¤i ve bu sürece katk›da bulunaca¤›<br />

umuluyor. Film, bu bak›mlardan, elbette ki kutlanmaya de¤er bulunmaktad›r,<br />

ancak yine de baz› aç›lardan elefltirilebilir.<br />

Her fleyden önce, yönetmenin “12 Eylül sadece solcunun ya da sa¤c›-<br />

n›n üzerinden geçen bir fley de¤il, tüm ülkenin üzerinden geçti.” düflüncesi,<br />

baflka çevrelerde de dile getirilmekte ve tart›flma gerektirmektedir. Bu<br />

tart›flman›n özü “12 Eylül darbesinin nedeni ve niteli¤i”ni belirlemektir.<br />

Elbette biliyoruz ki, 12 Eylül’de solculara iflkence yap›ld›¤› gibi, sa¤c›lara<br />

ve filmdeki Mustafa gibi insanlara da iflkence yap›ld›. 12 Eylül döneminde<br />

solcular da idam edildi, sa¤c›lardan da idam edilenler oldu…<br />

Öyleyse, 12 Eylül cuntabafl›n›n söyledi¤i gibi, gerçektende “Sa¤a da, sola<br />

da karfl›” m›yd›? Baflka bir aç›dan yaklafl›rsak, cunta “tüm ülkenin üzerinden<br />

geçerken” , toplumsal s›n›flar ve kesimler aras›nda hiçbir ayr›m yapmad›<br />

m›? Öyle ya, cunta iflbafl›na gelir gelmez, grevleri kald›r›rken, lokavtlara<br />

da son vermemifl miydi(!?) Peki, patronlar “Art›k gülme s›ras› bize<br />

geldi..” diye bofla m› konufltular?<br />

Daha baflka bir yönden bakal›m konuya: 12 Eylül döneminde, Mustafa<br />

gözalt›na al›n›p iflkenceli sorgudan geçmeseydi, Mustafalar aç›s›ndan<br />

12 Eylül “masum” mu olacakt›? Baflka bir deyiflle, 12 Eylül iflçi Mustafa’n›n<br />

yaflam›n› yaln›zca iflkenceli gözalt›yla m› alt-üst etmifl oluyor? Örne¤in,<br />

daha 24 Ocak kararlar›yla bafllayan ve en s›k› biçimiyle cunta döneminde<br />

uygulanan iktisat politikalar›, Mustafalar›n yaflam›na nas›l yans›-<br />

m›flt›r? Ya da, Mustafalar›n sendikal haklar›n› budayan yasal düzenlemeler,<br />

sofralar›ndaki ekme¤i nas›l etkilemifltir?<br />

Bütün bu noktalarda, yönetmen tam bir yanl›fll›k içerisindedir ve yan›lt›c›<br />

olmaktad›r. 12 Eylül askeri faflist darbesi: En baflta da devrimcilere<br />

116


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

karfl›d›r; iflçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik haklar›n› savunan<br />

devrimci ve demokratik mücadeleyi k›rmak, emperyalist burjuvazi ve yerli<br />

iflbirlikçilerinin ç›karlar›n› korumak için yap›lm›flt›r. Faflist cunta, politik<br />

olarak devrimci ve demokratlara, s›n›fsal olarak iflçi s›n›f› ve emekçilere,<br />

toplumsal olarak ezilen ulusal kurtulufl hareketine, ezilen kültürel<br />

gruplara, ezilen dinlere- mezheplere … sald›rm›flt›r. Di¤er bir deyiflle,<br />

“Sa¤a da, sola da karfl›” yap›lmam›fl, “tüm ülkeyi” ezmemifltir. Burjuva<br />

sa¤›na yap›lanlar sola yap›lanlar›n yan›nda “yaya” kal›r. Faflist partinin lideri<br />

A. Türkefl “Biz cezaevindeyiz, fikrimiz iktidarda” sözünü bofl yere<br />

sarfetmemifltir.<br />

Ömer U¤ur, filmini herhangi bir politik etkinlik içerisinde bulunmayan<br />

Mustafa’n›n yaflad›klar›n›n anlat›m›na yo¤unlaflt›rm›fl, ama filmde baz›<br />

“devrimci karakterler”e de yer vermifl. Her ne kadar yönetmen, mücadele<br />

sürecinden geldi¤ini söylese de, filmde gösterdi¤i “devrimci karakterler”<br />

tart›flma gerektirmektedir. Yönetmen, “Bu bir resimleme filmi.” diyerek<br />

“..objektif bir gözle bakmaya” çal›flt›¤›n› ileri sürse de, “devrimci<br />

karakterleri” verifli, muhtemelen politik yaklafl›m›n›n bir yans›mas› gibi<br />

görünüyor.<br />

Polis sorgulamalar› s›ras›nda, cezaevinde tutuklu bir devrimcinin ad›<br />

da geçer ve “turist” diye bilinen bu kifli yeniden sorgulama için emniyete<br />

al›n›r. Turist, ilk baflta güya aç›k devrimci bir tav›r içerisinde gösterilir:<br />

Sorgudakilere direnmelerini ö¤ütler, polis flefinin yüzüne tükürür ve hakaretini<br />

iade eder, istenen ifadeyi vermeyi reddeder. Bunun üzerine elbette<br />

ki, hemen iflkenceye çekilir ve bas›nçl› so¤uk suya tutulur. ‹flkence sonucunda<br />

turist, polis flefine konuflaca¤›n› söyler ve “fiehmuz” kod adl› kiflinin<br />

Mustafa oldu¤u ifadesini verir. Filmin önemli karakterlerinden, Mustafa<br />

ile birlikte sorguda olan “Hoca”, turiste niye böyle ifade vererek “gariban›n<br />

bafl›n› yakt›¤›n›” sordu¤unda, “Biraz da onlar›n can› yans›n, anlas›nlar<br />

hanyay› konyay›; polis bununla oyalan›rken fiehmuz yoldafl çoktan<br />

yurtd›fl›na gider.” biçiminde kendisini savunmaya giriflmifltir.<br />

Turistin, gerek emniyete ilk getirildi¤indeki taflk›n hareketleri; gerekse<br />

de iflkenceden sonra Mustafa üzerine ifade verdikten sonra, sözümona<br />

fiehmuz’u kurtarma gerekçesini ileri sürmesi hiç de devrimcilere yak›flan<br />

tav›rlar olarak görünmemektedir.<br />

Yönetmen Ömer U¤ur, kendi yaflam deneyimlerinde belki de “turist”<br />

gibi olumsuz tav›r içerisinde bulunan devrimci tiplerle karfl›laflm›fl ve bunu<br />

yans›tm›fl da olabilir; öyleyse kendisine önerimiz, örne¤in Yaflar Ayafll›<br />

taraf›ndan “Adressiz Sorgular”da anlat›lan devrimci karakterleri tan›mas›<br />

olacakt›r. Yoksa, Türk sinemas›nda daha önce de karfl›laflt›¤›m›z -örne-<br />

¤in Zülfü Livaneli’nin Sis filmindeki gibi-, devrimcileri karikatürize etme<br />

giriflimlerinden yeni birisi olarak de¤erlendirilebilir.<br />

Çizilen “turist” tiplemesiyle olumsuzlama içerisine girilirken, “hoca”<br />

tiplemesinde olumlama yaklafl›m› ortaya ç›kmaktad›r. Altan Erkekli’nin<br />

117


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

canland›rd›¤› Hoca da, Mustafa’n›n sorguland›¤› olay kapsam›nda gözalt›na<br />

al›nm›flt›r; gördü¤ü tüm a¤›r iflkencelere karfl›n polisin istedi¤i ifadeyi<br />

vermemektedir. Olgun, oturakl› ve bilinçli bir tav›r içerisinde gördü¤ümüz<br />

Hoca, Mustafa’ya da destek olmaya çal›flmaktad›r. Hoca, direnifli<br />

karfl›s›nda acizleflen iflkenceciler taraf›ndan katledilir ve kamuoyuna “çat›flmada<br />

ölü ele geçirildi¤i” aç›klan›r.<br />

Bununla birlikte, filmde Hoca’yla ilgili fazla bir bilgi edinemedik;<br />

Befliktafll› oldu¤unu biliyoruz, ama fiehmuz ve arkadafllar› taraf›ndan gerçeklefltirilen<br />

bir silahl› eylem kapsam›nda sürdürülen sorgulamayla nas›l<br />

iliflkilendirildi¤ini, nas›l bir siyasî süreçten geldi¤ini ö¤renemedik. Elbette<br />

ki, toplumcu sanat›n belirli tipleri olumlama biçiminde, yaflamda olumlu<br />

de¤erleri gelifltirmesi gerekti¤i anlay›fl›n› paylafl›yoruz; ama, böyle<br />

“olumlama”n›n, gerçekli¤e dönüfltürülebilece¤i nesnel temellerin de ortaya<br />

konulmas› gerekir.<br />

Filmde geçen devrimcilerle ilgili, tart›fl›lmas› gereken baflka bir anlat›m<br />

da, fiehmuz ve arkadafllar› üzerinedir; silahl› devrimci mücadele içerisinde<br />

bulunan, “Örnektepe Halk Komitesi Baflkan›” fiehmuz ve arkadafllar›,<br />

bir gecekonduda polis taraf›ndan kuflat›l›r ve önce çat›flmaya girerler;<br />

ama polisin yo¤un biçimde evi kurflun ya¤muruna tutmas› karfl›s›nda teslim<br />

olmak isterler; ancak, yine de polisin kurflunlar›ndan kurtulamazlar ve<br />

teslim olmalar›na karfl›n öldürülürler.<br />

Elbette, o dönemde, bu biçimde polis ya da ordu taraf›ndan sa¤ ele geçirilerek<br />

öldürülen ve “çat›flmada ölü ele geçirildi¤i” aç›klanan bir çok<br />

olay gerçekleflmifltir. Buna karfl›n, göz ard› edilemeyecek baflka bir gerçek<br />

de, benzer bir çok durumda devrimcilerin teslim olmay› redderek sonuna<br />

kadar direnmeyi ve çat›flarak ölmeyi seçtikleridir.<br />

Burada Yönetmen’in devrimcilerin tavr› olarak “teslimiyet”i sergilemesi,<br />

politik bir yaklafl›m olarak görülebilir. Yine iyimserce baflka bir aç›-<br />

dan yaklafl›rsak, devrimcileri, “ma¤dur” gösterme çabas› da diyebiliriz buna.<br />

Oysa, Seyid Konuk gibi ölüme giderken bile devrimci duruflunu yitirmeyen<br />

bir devrimci iflçinin an›s›na yap›lan bir filmden, devrimci mücadeleye<br />

yönelik “ma¤duriyet“ biçiminde bir yaklafl›m›n yerine “meflruiyet”<br />

yönünde bir yaklafl›m beklenmelidir.<br />

Bir sanat eserinin, bir sinema filminin de¤erlendirilmesi elbette ki yaln›zca<br />

içeri¤iyle s›n›rl› olmamal›d›r; sanatta neyin anlat›ld›¤› kadar nas›l<br />

anlat›ld›¤› da önem tafl›r. Ömer U¤ur’un “Eve Dönüfl” filmi, bu ba¤lamda<br />

da ayr›ca de¤erlendirilmelidir; ama böyle bir de¤erlendirme için, bu alanda<br />

belirli bir birikim gerekir. Bu nedenle, bu yönden bir de¤erlendirme<br />

yapmaya kalk›flmad›k.<br />

Yine de, filmde bu bak›mdan baz› ayr›nt›lar göze çarpmaktad›r; örne-<br />

¤in, 650.000 kiflinin gözalt›na al›nd›¤› bir dönemde, Mustafa ile Hoca’n›n<br />

birlikte kelepçelenerek bekletildi¤i koridorda, neden baflka kimse bulun-<br />

118


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

mamaktad›r? Elbette, çok iyi düflünülmüfl, filme anlam katan baz› ayr›nt›-<br />

lar da bulunmaktad›r. Örne¤in, Yönetmen’in bir konuflmas›nda belirtti¤i<br />

üzere, iflkencecisinin elini öpen Mustafa’yla 12 Eylül Anayasas›n› onaylayan<br />

halk simgelenmektedir. Ayn› Mustafa’n›n, kendisini as›ls›z yere ihbar<br />

ederek zulüm görmesine neden olan ev sahibine duydu¤u öfke de, çabucak<br />

sönmekte ve tav›r göstermemektedir.<br />

Yönetmen, 12 Eylül öncesi Edirne yöresinde D‹SK içerisinde, iflçi s›-<br />

n›f› hareketinde çal›flma yapt›¤›n› söylemekte; ama nedense, darbe öncesi<br />

Mustafa’n›n iflyerinde gösterilen baz› etkinlikler bir yal›nkatl›k içerisinde<br />

verilmifl bulunuyor.<br />

Yine bu yönden yaklaflt›¤›m›zda, filmde en çok dikkat çeken karakterlerden,<br />

iflkenceci polis flefi tiplemesinin de, “kötü ve çirkin adam” olarak<br />

çizildi¤ini görüyoruz. Oysa, Yönetmen’in Radikal gazetesinden U¤ur<br />

Vardan ile yapt›¤› söyleflide, iflkencenin salt polisiye bir boyutu olmad›¤›,<br />

politik bir nitelik tafl›d›¤› ortaya konulmaktad›r. Ama, yine de oluflturdu-<br />

¤u “kötü ve çirkin adam” tiplemesi, s›radan bir yaklafl›m›n izlerini tafl›-<br />

maktad›r. Bunu özellikle belirtmek gere¤i var: Sonradan baz› iflkenceci<br />

flefler, kamuoyunun önüne “vizyon” sahibi kiflilikler olarak ç›kt›lar; yani,<br />

vizyonu düzgün(!) olan iflkenceciler oldu¤unu da gözden kaç›rmamak gerekir.<br />

Günümüzde yayg›n bir durum olarak, sinema filmleri de sponsorlar<br />

(tekelci kapitalistlerin kültür endüstrisi alan›n›n yat›r›mc›lar›) taraf›ndan<br />

finanse ediliyor ya da sponsorlar aç›s›ndan çekici olmayacak filmler de<br />

Avrupa Birli¤i fonu “Euroimage” ve hatta Kültür Bakanl›¤› eliyle devletin<br />

katk›lar›yla bütçelerini oluflturuyorlar. “Eve Dönüfl” filmi de, bu ikinci<br />

yolla yap›lm›fl. Zaten, filmin bugüne de¤in yap›lamamas›nda nedenin, gerekli<br />

finansman›n sa¤lanamamas› oldu¤u belirtiliyor. Her ne hikmetse,<br />

AB fonlar› kimsenin sütüne halel getirmiyor?.. Yönetmen Ömer U¤ur, yine<br />

bir konuflmas›nda, Y›lmaz Güney sinemas›ndan etkilendi¤ini söylüyor;<br />

ama Y›lmaz Güney sinemac›l›¤›nda pek göz önünde olmayan bir baflka<br />

yönü daha bulunmaktad›r, Nihat Behram an›lar›nda anlat›r, sözü uzatmamak<br />

için aktarmayaca¤›m, ilgilisi kitaptan okuyabilir.<br />

Aç›kças›, flimdiye de¤in izledi¤im hiçbir sinema filminin, Yönetmeniyle<br />

bu denli içiçe geçti¤ini an›msam›yorum. Filmi tart›fl›rken, Yönetmen<br />

de tart›fl›lmak zorunda kal›n›yor. Yine Yönetmenin dedi¤i gibi, 12 Eylül<br />

gibi dönemlerle yüzleflmek ve hesaplaflmak için, daha onlarca film çekilebilir,<br />

romanlar yaz›labilir, baflka baflka yap›tlar gerçeklefltirilebilir. Çekilen<br />

her yeni film, yaz›lan her yeni kitap önceden yap›lanlar›n eksikliklerini<br />

giderdi¤inde, deneyim ve birikimlerinden yararland›¤›nda daha nitelikli,<br />

yaflama katk›s› daha güçlü olacakt›r.<br />

119


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Özgür Y›ld›z<br />

Efendim, Merhaba<br />

Ben Doçent Doktor Halim Pür-Selim. Bu karanl›k yere niye mi kapat›ld›m?<br />

Vallahi anlatmas› zor, ama aç›klamaya çal›flay›m:<br />

Bunun kökleri ta çocuklu¤uma kadar gider. Efendim, ben her zaman,<br />

konuflmakta olanlar›n ne söyledi¤ine merakl› bir çocuktum. Biri dikkatimi<br />

çekecek bir fley mi söyledi; onu an›nda akl›mda evirir çevirir, bazen de¤iflik<br />

bir söyleyifl flekli bulur, bazen de söylenenin zay›f taraf›n› bulup abartarak<br />

geriye püskürtürdüm. Önceleri merak olan bu davran›fl k›sa zamanda,<br />

b›rakamad›¤›m bir al›flkanl›k olmufltu. Örne¤in, komflumuz geçerken<br />

yapmac›k bir edayla “gününüz hayrolsun” mu dedi; hemen “hayr›n›z gün<br />

olsun, bir hayr›n›z dokunsun, afiyet olsun!” diye istemeden çeviriyordum<br />

sözü. “‹stemeden” dedimse yanl›fl anlafl›lmas›n, bu zevkten kendimi alam›yordum<br />

da desem yeridir. Nedenleri hakk›nda uzmanlar, araflt›rmac›lar<br />

ne der bilemiyorum, ama ben hiç de “farkl›” bir çocukluk yaflam›yordum,<br />

okul d›fl›ndaki zaman›m›n ço¤unu, e¤er bir yere ç›rak verilmemiflsem, top<br />

peflinde koflturarak, uçurtma yaparak, türlü oyunlarla geçiren “normal” bir<br />

çocuktum.<br />

Gelgelelim aile büyüklerinin, önceleri “neler de söylermifl benim o¤lum”<br />

türünden yaklafl›mlar› k›sa zamanda önce konuflma yasaklar›na, sonra<br />

taze enseme yedi¤im flaplaklara dönüflmüfltü. 12 Eylül’ün torna tesviyesinden<br />

geçirilmifl olan ve sonradan sigorta sektöründe “yükselen” abim,<br />

“bu çocuk el kadar boyuyla bafl›m›z› belâya sokacak!” bile demiflti.<br />

Galiba ortaokula bafllad›¤›m y›ld›, televizyondan Özal’›n bir Anadolu<br />

kentindeki mitingde yapt›¤› konuflma naklen yay›nlan›yordu. Aile üyeleri<br />

dinliyor, ben de bir türlü dikkatimi veremedi¤im ödevimi yapmaya çal›fl›-<br />

yordum; di¤er oda buz gibiydi ve bu odada çal›flmak zorundayd›m. Bir ara<br />

miting kalabal›¤›n›n bir köflesinden, “Baflbakan›m, aç›z, aç!” diye sesler<br />

duyuldu. Baflbakan bunu duyunca pek k›zd›; kalemini kald›rd›, o taraf›n<br />

gözüne gözüne sallayarak:<br />

- Haay›r, sizi kand›rm›fllar! Siz asl›nda aç de¤ilsiniz... demez mi!<br />

Hemen kalemimi kald›rm›fl, onun yüzüne do¤ru sallayarak:<br />

- Sizi kand›rm›fllar, biz o kadar nutu¤u kime söylüyoruz? Bu kadar laf›<br />

yiyende açl›k kal›r m›! ... deyivermifltim. Özal hayran› babam da d›flar›-<br />

ya kadar kovalam›flt› beni.<br />

Sonra herkes gibi bana da kimileyin ö¤reterek, kimileyin parmak uç-<br />

120


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

lar›ma cetvelle vurup iyice “ö¤reterek” “hizaya girmeyi”, “huzuru bozacak<br />

hareketlerden kaç›nmay›” belletmifllerdi. Yukar›daki gibi dalg›nl›klar<br />

d›fl›nda ben de bu ak›fla uymufl, çal›flkan bir ö¤renci olaraktan okula bir<br />

çok kez And›m›z’›, Marfl›m›z’› okutmufl, 23 Nisan’larda filan kendi yazd›¤›m<br />

fliirleri seslendirmifl böyle böyle üniversiteye hoca olana kadar gelmifltim.<br />

Gelgelelim, 30 yafl›mdan sonra bu çocukluk hastal›¤›m nüksetti: Önce<br />

aile çevremde, arkadafl ortamlar›nda ani parlamalar bafllad›. Yanl›fl anlamay›n›z,<br />

bunlar k›zg›nl›k parlamalar› de¤ildi ama esprili flimflekler bazen<br />

y›ld›r›m etkisi yap›yordu insanlarda. Kendisinden gizlice yard›m istedi¤im<br />

bir psikolog arkadafl›m da ikinci “seans” sonunda bafl›ndan savm›flt›<br />

beni; neymifl, onun da dengesini bozuyormuflum!<br />

Oysa “k›ymetli bir akademisyen”, mazbut bir aile reisiydim art›k.<br />

Ama nas›l oldu, o cin nas›l kaçt› flifleden, nas›l tekrar yerleflip beynimin<br />

k›vr›mlar›na, çürük-çar›¤›, namussuzca çarp›tmay›, kederli komi¤i ve komik<br />

kederliyi ortal›¤a saçmaya bafllad› bir türlü anlayamad›m. Hâlbuki<br />

“gözlerimi kapar›m vazifemi yapar›m” demifltim y›llarca (pek hofluma gitmese<br />

de), “bülbülün çekti¤i dili belâs›” demifltim; sonralar› “dilini tut danay›<br />

güt” bile demifltim... Demek kendimi tam inand›ramam›fl›m: ‹çimdeki<br />

ukdeler birikip istila gününü beklemifl y›llarca, sab›rla...<br />

Üstelik ben hiç de kavgac› bir karakterde de¤ilimdir; herkes taraf›ndan<br />

halim-selim biri olarak bilinirim. Ama beylerin, bayanlar›n bulundu-<br />

¤u bir ortamda, diyelim gazetede rastgeldi¤im (elbette iflinin do¤as› gere-<br />

¤i) yalanlar s›ralayan bir ülke baflbakan›na “boflbakan” diye sesleniveriyorum,<br />

efendim! Hatta flu çok yayg›nlaflan, devlet terörünü anlatan “dövlet”,<br />

“da¤› tafl› satma bokanl›¤›”, “merhametten sorumlu dövlet bakmayanl›¤›”,<br />

“reklamatik aflklar›n matik çocuklar›” gibi ifadelerin de bu dalg›nl›k anlar›mdan<br />

türemifl olmas› kuvvetle muhtemeldir...<br />

Çok affedersiniz, laf› fazla uzatt›m de¤il mi? Siz de “k›sa kes, ayd›n<br />

havas› olmas›n” dediniz tabi, hakl› olarak. Bunlar, akademisyen olman›n<br />

nispeten karn› tok s›rt› pek yaflaman›n sonunda oluyor efendim; insan›n dili<br />

gevfliyor ya da sokakta nas›l denir, dili “yavfl›yor”.<br />

Önceki akflam bir özel televizyonda aç›k oturuma davetliydim. Konu,<br />

“küresel ekonomik krize karfl› ekonomik ve sosyal önlemler”. Bakt›m di-<br />

¤er üç konuk da sözü evirip çevirip “iflverenlerin desteklenmesi”, “batanlar›n<br />

kurtar›lmas›”, “borçlar›n›n ertelenmesi veya affedilmesi”; buna karfl›l›k<br />

“dengeleri koruyabilmek” için çal›flanlar›n hem say›s›n›n hem de<br />

haklar›n›n azalt›lmas›, hatta Avrupa Birli¤i’nin bilmem kaç say›l› tavsiyesine<br />

göre k›dem tazminatlar›n›n “kademeli olarak” (siz bunu al›flt›ra al›flt›ra<br />

diye anlay›n) kald›r›lmas›... gibi sözler etraf›nda ince danslar ediyorlar.<br />

Ama bunu öyle söylüyorlar ki sanki birbirlerinden farkl› düflünüyorlar:<br />

Örne¤in, “piyasaya biraz devlet müdahalesi olmal›d›r” diyen de sonuçta<br />

“çal›flana s›f›r zam”, “iflsizlik fonundan ve deprem vergilerinden ifl-<br />

121


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

verenlere de pay ayr›lmas›” vb. diyor, “piyasaya asla devlet müdahalesi<br />

olmamal›, bu ekonomik cinayettir” diye y›rt›nan da...<br />

Hay›r, bafltan ald›rmak istemedim; sonuçta bir tv. program› de¤il mi<br />

efendim, bofl-dolu konufl sonra git s›cak evinde çorban› iç; ne iflin var flimdi<br />

bu la¤›m kokulu hücrede! Ah, ah! Ama bir kez g›d›klanm›fl›m, ok f›rlam›fl<br />

yerinden:<br />

- Buradaki kat›l›mc›lar›n düflünme fleklini en uç noktas›na kadar götürece¤im.<br />

Buna göre küresel krizin bafll›ca kayna¤› çal›flanlard›r! diye söze<br />

bafllad›¤›m›, bütün gözlerin, bana biraz da aptalca görünen bir edayla bana<br />

çevrildi¤ini hat›rl›yorum bir tek... Sorgu memurunun anlatt›¤›na göre,<br />

sonras›nda iflçi kesimine özgü yeni vergiler konmas›, kararnameler yoluyla<br />

ücretsiz fazla mesai uygulanmas›, “bo¤az toklu¤una evden çal›flma modelinin”<br />

getirilmesi, nüfus art›fl›n› bir dezavantajdan avantaja çevirmek<br />

için her aileye en az befl çocuk teflvikinin getirilmesi, gelir darl›¤› yaflayan<br />

ailelere üçüncü çocuktan sonraki iki çocu¤u kundaktayken “kamuya aktarma”<br />

olana¤›n›n sa¤lanmas›; ailelerden cüzi bir miktar karfl›l›¤› al›nan bu<br />

çocuklar›n insani vas›f tafl›mayacaklar› flekilde Devlet Besleme Çiftlikleri’nde<br />

(DBÇ) semirtildikten sonra özel sa¤l›k piyasas›nda yap›lacak bir<br />

düzenlemeyle organlar›n›n sat›fl› yoluyla “ekonomiye kazand›r›lmas›”,<br />

hatta insani vas›f yüklenmeyecek bu çocuklar için Kaliforniya’dan bir fetva<br />

al›narak, dini usullere uygun flekilde “haz›r döner” vb. mamuller biçiminde<br />

“de¤iflik tatlar arayan zengin ülkelere ve kesimlere” ihraç edilmesi;<br />

ayr›ca en k›sa zamanda bu DBÇ’lerin, yap-kâr eder hale getir-devret<br />

formülü uyar›nca özellefltirilmesi... gibi bir çok somut öneriyi hararetle savunmuflum.<br />

Üstelik bunlar›n, di¤er konuflmac›lar›n o kibar “mant›k”lar›na<br />

ne kadar da uygun oldu¤unu göstermek için bir çok da kan›t getirmiflim:<br />

Nüfus ortalamas›n› belirterek bir çocu¤un devlete açt›¤› masraf›, dördüncü<br />

bir çocuk için sa¤lanacak ifl olana¤›n›n kaça patlad›¤›n›, üstüne bir de<br />

teröre bulaflmamas›, “milli birlik ve bütünlü¤ümüzü zedelememesi” için<br />

harcanacak paray› onlar›n hesab›yla ortaya koyarak; bu “masraf kap›s›n›n<br />

nas›l kâr kap›s› haline getirilece¤ini” anlatm›fl›m... Reklam aras› vererek<br />

zor susturmufllar beni.<br />

Program, tahmin edece¤iniz üzere, erken bitirildi. Bafl›m dönmüfltü,<br />

zihnimdeki karmafl›k duygu ve düflünceleri seçemiyordum. Sanki flu beton<br />

denizinden kaç›p k›rlara ç›km›fl, a¤açlar›n çiçeklerin kufllar›n sevincine<br />

varm›flt›m da, da¤ bafllar›n›n temiz havas›ndan bafl›m dönmüfltü.<br />

Lavaboya do¤ru giderken arkamdan birileri “kafay› m› yemifl bu<br />

adam öyle aç›k aç›k söylenir mi!” filan gibi bir fleyler söyledi; ama dönüp<br />

bakas›m bile gelmedi. Elime yüzüme so¤uk sular çarpt›kça kendime geldim:<br />

“Eyvahlar olsun, yar›n gazetelerde olursam okuldan da doçentlikten<br />

de gitti¤imin resmidir” dedi¤im de oldu, delisinden “devletlü” süne kadar<br />

dümdüz gitti¤im de...<br />

122


Ama “otoriteye uymak lâz›m, mazluma yard›m etmek için zalimden<br />

izin almak lâz›m” diyen Gocaefendinin üstüne etmifltim bir kez. Sorgu<br />

memurunun dedi¤ine göre, anl› flanl› bilmem kaç›nc› dövletin baz› yöneticileriyle<br />

de önce inceden, sonra kal›ndan “taflflak geçmifltim”... ‹flsiz kalmakla<br />

yakay› kurtarsam gene flükür diyecektim.<br />

Ç›k›flta tak›m elbiseli siyah gözlüklü, kulakl›kl› üç kifli geldi; içlerinden<br />

biri:<br />

- Hocam çok iyi konufltunuz, tebrik ederim; ama üstlerimizden gelen<br />

emir gere¤i bizimle merkeze kadar geleceksiniz, deyiverdi...<br />

May›s 2010<br />

* (Naz›m’›n sivri sakall› kederli fleytan›na ve J. Swift’e ithaf...)<br />

✩<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bu say›da bize gelen kitaplar:<br />

- Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Deccal Kap›m›z› Nas›l Çal›yor!, Sosyal ‹nsan<br />

Yay›nlar›, Mart 2010. Polemik-‹nceleme.<br />

- Dr. Hikmet K›v›lc›ml›, Karl Marks’›n Özel Dünyas›, Sosyal ‹nsan<br />

Yay›nlar›, Mart 2010, ‹nceleme.<br />

- TEKEL Direnifli Dersleri 2010 - Sendikalar›m›z› Geri Alaca¤›z ,<br />

Kald›raç Yay›nlar›, De¤erlendirme - Belge<br />

- Yalç›n Akatay, Erzurum’lu fiair Sadi Akatay’›n Hayat› ve Eserleri,<br />

Kendi Yay›nlar›, An›-‹nceleme.<br />

- Ahmet ‹lhan Baykent, Yolcu ve Yolboyu Düflündükleri, Sone Yay›nlar›,<br />

Deneme.<br />

- ‹. Bülbül-M. Bülbül, Kürtçe Anamnez - Anamneza bi Kurmancî ,<br />

Diyarbak›r Tabip Odas› Yay›nlar›, Sözlük.<br />

- Samyel Digrani Alihanyan, G. K. Orjonikidze ve Ermenistan’da<br />

Sovyet ‹ktidar›n›n Kuruluflu, Umut Yay›mc›l›k, ‹nceleme.<br />

- Selma Özkurt, Kâbus, Artshop Yay›nc›l›k, Roman.<br />

- M. fiehmus Güzel, Devlet-Ulustan Federasyona, Kardelen Yay›nc›l›k,<br />

‹nceleme.<br />

- A. Can Atafl, Bizi Utand›ranlar, Kardelen Yay›nc›l›k, fiiir.<br />

- Devrimin Önsözü Deniz Gezmifl, Yeni Dönem Yay›nc›l›k, May›s<br />

2010, Biyografi.<br />

123


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu Belgeseli’<br />

Sonbaharda Gösterime Giriyor<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> taraf›ndan haz›rlanan ve yaklafl›k 6 ay önce Aliye Akdo¤an<br />

yönetmenli¤inde çekimlerine bafllanan ‘Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu<br />

Belgeseli’ sonbaharda seyirciyle buluflmaya haz›rlan›yor.<br />

Eme¤in Ressam› Avni Memedo¤lu’nun hayat›n›n, politik duruflunun,<br />

‘Sosyal Realizm <strong>Sanat</strong>’ anlay›fl›n›n, maruz kald›¤› hukukî, keyfî, maddî,<br />

manevî bask›lar›n anlat›ld›¤› belgesel filmde kardeflleri ve mücadele arkadafllar›;<br />

Hilmi Öztürk, S›rr› Öztürk, Zeki Öztürk, fiahap Bak›rsan, Müflir<br />

Kaya Canpolat, Yusuf Do¤ar, Sami Gürel gibi bu ülkenin önemli komünist<br />

kadrolar›n›n Memedo¤lu ile ortak yaflanm›fll›klar› üzerinden yap›lan<br />

röportajlar da yer almaktad›r. Ayr›ca Memedo¤lu’nun bütün resimlerinin<br />

de hikâyeleriyle birlikte anlat›ld›¤› filmde, sanatç›n›n ölmeden önceki görüntüleri<br />

ve ses kay›tlar› da yer almaktad›r.<br />

Kendi sesinden sanat anlay›fl›n› ve resimlerinin hikâyelerini anlatan<br />

Memedo¤lu bir ders niteli¤indeki film boyunca, Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong><br />

anlay›fl›n›n resim sanat› özelinde gördü¤ü muameleyi, burjuva ve küçükburjuva<br />

sanat anlay›fllar›n›n sosyalistleri nas›l kuflatt›¤›n› gözler önüne seriyor.<br />

Maruz kald›¤›m›z bütün burjuva kuflatmalara karfl›n Memedo¤lu’nun<br />

›srarla-inatla ayakta tutmaya çal›flt›¤› Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> anlay›fl›<br />

filmi izleyen herkese çok fley ö¤retecektir. Bilim-sanat-estetik-politika<br />

ve etik bütünselli¤i anlay›fllar›n›n giderek yabanc›laflt›r›ld›¤› bir gericilik<br />

ortam›nda Memedo¤lu’nun “Sol Cenah›m›za” verdi¤i mesaj da son<br />

derece nettir.<br />

Bütün yaflam› boyunca komünist kimli¤inden ve Sosyalist Gerçekçi<br />

<strong>Sanat</strong> anlay›fl›ndan ödün vermeyen Memedo¤lu yoksulluk ve yoksunlukla,<br />

açl›kla, iflkencelerle bedel ödemek zorunda kalm›flt›r. Üstüne üstlük<br />

‘kaba saba resim çiziyor’ fleklinde ifadelerle kim “sol” kiflilerce sanat› ve<br />

Sosyalist Gerçekçi <strong>Sanat</strong> anlay›fl› da yok say›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Ancak o<br />

sa¤l› “sol”lu tüm kuflatmalara, yoksullu¤a-yoksunlu¤a ra¤men iflçi ve<br />

emekçilerin yaflam›n› çizmekten vazgeçmemifltir. Belgeselde de hem yap›lan<br />

röportajlarla hem de kendi anlat›m›yla, çocuklu¤undan, cezaevine,<br />

Kad›köy’deki atölyesinden ölümüne kadar yaflam›n›n her kesiti dinamik<br />

bir kurguyla yans›t›lmaya çal›fl›lm›flt›r.<br />

124


SORUN YAYINLARI KOLEKT‹F‹ YAYIN L‹STES‹<br />

<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Tercüme):<br />

TL<br />

1. KARL MARX - B‹YOGRAF‹ 2. Bask› Bilimler Akademisi<br />

608 s. B. Boy - Kufle Resimli - Bez Ciltli (fiömizli) 40<br />

2. FR‹EDR‹CH ENGELS - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi<br />

472 s. B. Boy - Kufle - Renkli Resimli - Bez Ciltli (fiömizli) 30<br />

3. V. ‹. LEN‹N - B‹YOGRAF‹ Bilimler Akademisi<br />

532 s. B. Boy+48 s. - Kufle S/B - renkli resimli- Bez Ciltli (fiömizli) 40<br />

4. MARKS‹ST - LEN‹N‹ST PART‹N‹N TEMEL E⁄‹T‹M DERSLER‹<br />

F. Engels Enstitüsü B. Boy - Renkli Grafik - Resimli 488 s. 2. Bask› 28<br />

5. SEND‹KALAR ÜZER‹NE V. ‹. Lenin 512 s. 22<br />

7. MARX’IN SOSYOLOJ‹S‹ Henri Lefebvre 176 s. 3. Bask› 9<br />

8. KADIN VE MARKS‹ZM K. Marx - F. Engeis - V. ‹. Lenin 224 s. 8. Bask› 12<br />

9. MARKS‹ZM VE PS‹KOANAL‹Z V. ‹. Dobrenkov 160 s. 4. Bask› 10<br />

10. Ailede ve Okulda ÇOCUK E⁄‹T‹M‹ Anton S. Makarenko 128 s. 5. Bask› 7<br />

11. ANA - BABALARIN K‹TABI Anton S. Makarenko 320 s. 4. Bask› 15<br />

12. MAKARENKO - E¤itbilimsel Görüflleri - Yaflam Öyküsü - An› ve <strong>No</strong>tlar›<br />

160 s. 2. Bask› 9<br />

13. E⁄‹T‹M ÜZER‹NE V. Suhomlinski 208 s. 3. Bask› 10<br />

14. LEN‹N VE E⁄‹T‹M Fyodor Korolyov 408 s. (Beraat Etti.) 20<br />

15. DEVR‹MC‹ E⁄‹T‹M DEVR‹MC‹ AHLAK M. ‹. Kalinin 232 s. 6. Bask› 11<br />

17. EMPERYAL‹ZM‹N FELSEFES‹ PRAGMAT‹ZM Harry K. Wells 256 s. 2. Bask› 13<br />

18. ‹fiOKULU - E⁄‹T‹M SORUNLARININ ÇÖZÜM YÖNET‹M‹ OLARAK MARKS‹ZM<br />

P. P. Bolonski 128 s. 2. Bask› 7<br />

19. SOSYAL‹ZM VE HÜMAN‹ZM S. ‹. Popov 208 s. 2. Bask› 10<br />

20. LAT‹N AMER‹KALI MARKS‹ST Jose Carlos Mariategui 216 s. 10<br />

21. GÜN DO⁄UMUNU GÖRMEK I. DO⁄U HALKLARI KURULTAYI, B. Boy, 304 s. 16<br />

22. LAT‹N AMER‹KADA NELER OLUYOR-VENEZUELLA KOMÜN‹ST PART‹S‹ 224 s. 11<br />

23. LEN‹N’‹N BÜTÜN DÜNYA KADINLARINA VAS‹YETLER‹ Clara Zetkin 96 s. 4. Bask› 7<br />

24. SEND‹KALAR VE SOSYAL‹ZM-SEND‹KALAR VE SINIF MÜCADELES‹ 10<br />

Henri Krasucki 160 s. 4. Bask›<br />

*Banka Hesap <strong>No</strong>: T. ‹fl Bankas› ‹stanbul - Ca¤alo¤lu fiubesi 325835<br />

*Posta Çeki Hesap <strong>No</strong>: 098213<br />

*Büro’dan Parakende sat›fl %25 indirimli<br />

*Da¤›t›ma %40 indirimli, 3 ay vadeli, Kargo, posta giderleri eklenerek gönderilir.<br />

Cezaevlerine %50 özel indirim uygulan›r.<br />

*Kitaplar›m›z: ‹nternet’te:<br />

www.kitapyurdu.com • www.ideefixe.com • www.abonet.net<br />

www.kitapnet.com adresinden sat›n al›nabilir.<br />

Fiyatlara KDV Dahildir<br />

B‹L‹MSEL B‹LG‹ VE B‹L‹NÇLENME SÜREC‹NDE SUYU KAYNA⁄INDAN ‹Ç‹N!...<br />

125


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma Dizisi (Telif):<br />

TL<br />

1. ‹fiÇ‹LER ‹Ç‹N TEMEL HUKUK B‹LG‹LER‹ Av. Zeki Öçal 264 s. 12<br />

2. ‹fiYER‹ SEND‹KA TEMS‹LC‹L‹⁄‹ ATANMASI-GÖREVLER‹-GÜVENCES‹<br />

Av. Zeki Öçal 104 s. 5<br />

3. ‹fiÇ‹ SINIFI-SEND‹KALAR VE 15-16 HAZ‹RAN<br />

Olaylar - Nedenleri - Davalar - Belgeler - An›lar - Yorumlar<br />

S›rr› Öztürk B. Boy 568 s. 2. Bask› 30<br />

4. “KOMÜNSÜZ KOMÜNARLARA” HAYAT B‹LG‹S‹ Tolga Ersoy 112 s. 6<br />

5. LOZAN - B‹R ANT‹EMPERYAL‹ZM MASALI NASIL YAZILDI?<br />

Tolga Ersoy 224 s. 2. Bask› 12<br />

6. SAVAfiIN fiA‹R‹N K‹ML‹⁄‹N SORGULANIfiI (Kolektif) 112 s. 6<br />

11. HEK‹MLER‹N SINIFSAL KÖKEN‹ Ata Soyer 152 s. 2. Bask› 8<br />

12. TAB‹P ODALARI BEYAZ EYLEMLER Ata Soyer 432 s. 20<br />

13. OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE ORDUNUN EVR‹M‹ Osman Tiftikçi 248 s. 12<br />

14. TIBB‹YE-î fiAHANE’DE 20 YIL Tolga Ersoy 288 s. 12<br />

15. RESMî TAR‹H POLEM‹KLER‹ Tolga Ersoy 208 s. 10<br />

16. MARKS‹ZM TARTIfiMALARINA MARKS‹ST BAKIfi (Kolektif) 160.s 10<br />

17. KAP‹TAL‹ZM‹N DÜ⁄ÜMLER‹ Coflkun Adal› 144 s. 7<br />

18. EMPERYAL‹ZM‹N ORTADO⁄UYA MÜDEHALES‹ Coflkun Adal› 192 s. 10<br />

19. S‹NOP’UN HANI “S‹NOP HAP‹SHANES‹N‹N TAR‹H‹ VE<br />

EDEB‹YATTAK‹ YER‹” Tolga Ersoy 112 s. 6<br />

20. ‹ATOKRAS‹ - TIP VE KÜLTÜR Tolga Ersoy 96 s. 4<br />

21. SINIF SA⁄LIK Efi‹TS‹ZL‹K ‹lker Belek 176 s. 9<br />

22. SINIFSIZ TOPLUM YOLUNDA TÜRK‹YE ‹Ç‹N SA⁄LIK TEZ‹<br />

Dr. ‹. Belek - Dr. E. Nalçac› - Dr. H. Onuro¤ular› - Dr. F. Ard›ç 144 s. 2. Bask› 8<br />

23. TÜRK‹YE TIP TAR‹H‹ ‹Ç‹N MATERYAL‹ST NOTLAR<br />

Tolga Ersoy 128 s. (Beraat Etti) 7<br />

Reprodüksiyonlar - Posterler:<br />

– Karl Marx-Friedrich Engels-V. ‹ Lenin S/B (25x35cm) (Beheri) 70 KR<br />

– Avni Memedo¤lu Da¤dakiler S/B (25x35cm) 70 KR<br />

– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 8 adet renkli (zarfl›) 6 TL<br />

– Avni Memedo¤lu (18x25 cm) 1 adet renkli (zarfl›) 70 KR<br />

Dergi ve Ciltleri:<br />

– SORUN Birlikte Sosyalist Dergi Ciltleri I-II-III (Her Cildi) 25<br />

– SORUN Polemik Marksist ‹nceleme - Araflt›rma - Elefltiri Dergisi (Her Say›s›) 4<br />

– KIRMANC‹YA BELEKÊ Kültür-Tarih-Halkbilim-<br />

Bilimsel ‹nceleme-Araflt›rma-Elefltiri Dergisi (Her Say›s›) 5<br />

– SANAT CEPHES‹-SOSYAL‹ST GERÇEKÇ‹ SANAT DERG‹S‹ 7<br />

– ‹fiÇ‹ B‹RL‹⁄‹ - ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ 1<br />

126


<strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong> ✩<br />

Halklar›n Tarih-Kültür Dizisi:<br />

TL<br />

1. GÜRCÜSTAN TAR‹H‹ N. Berdzeniflvili-fi. Canaflia 308 s. 2. Bask› 15<br />

2. TRABZON’DAN ABHAZYA’YA DO⁄U KARADEN‹Z<br />

HALKLARININ TAR‹H VE KÜLTÜRLER‹ (Kolektif) 176 s. 2. Bask› 9<br />

3. Bilim Tarih ve Metodoloji -KÜRT TAR‹H YAZIMI-Medeni Ayhan 192 s. 2. Bask› 10<br />

4. HALKLARIN MELODRAMI - ÜÇ KADIN B‹R DEN‹Z Tolga Ersoy 96 s. 5<br />

6. ÇEÇEN - ‹NGUfiYA HALKIYLA RUSYA ARASINDAK‹ ‹L‹fiK‹LER<br />

Yavus Ahmadov 152 s. 8<br />

7. B‹RL‹KTE OLDU⁄UMUZ HALKLAR KELDAN‹-ASSUR‹-SÜRYAN‹-ERMEN‹<br />

‹rfan Ifl›k (Wêlate Torî) 120 s. 3. Bask› 7<br />

8. ÜNLÜ KÜRT B‹LG‹N VE B‹R‹NC‹ KUfiAK AYDINLAR<br />

Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. (Beraat Etti) 10<br />

9. TAR‹HSELDEN GÜNCELE KÜRT GERÇE⁄‹ Mehmet Kemal Ifl›k (Torî) 192 s. 10<br />

10. KUZEY KAFKASYA M‹TOLOJ‹S‹-NARTLARDAN BER‹<br />

Nuray Gök Aksamaz 208 s. 10<br />

11. ANADOLU’YA A⁄LIYORDU N‹OBE - TÜM YÖNLER‹YLE RUM TEHC‹R‹<br />

VE TEHC‹R‹N TAR‹HSEL KAYNAKLARI Pervin Erbil 208 s. 10<br />

12. EK‹M‹N YET‹fiT‹RD‹KLER‹ ÇEÇEN EDEB‹YATI Moxhmat Sulayev 112 s. 6<br />

14. ‹SLÂM VE MODERN‹ZM Muhammed R›za fialguni 144 s. 8<br />

15. ANA D‹LDE E⁄‹T‹M VE AZINLIK HAKLARI (Kolektif) 144 s. 8<br />

17. DIM‹L‹ DERS‹M ÖYKÜLER‹ Turabi Salt›k 128 s. 7<br />

18. DERS‹M...DERS‹M... GEZ‹ NOTLARI-DERS‹M’‹N NABZI S›rr› Öztürk 200 s. 10<br />

19. PROTO DERS‹M KÜLTÜRÜ ÜZER‹NE TEZLER Turabi Salt›k 208 s. 10<br />

20. P‹R SULTAN ABDAL ESNAF-SANATKÃRIN FÜTUVVA HIRKASI<br />

Suha Bulut 160 s. 9<br />

21. ÇERKES K‹ML‹⁄‹-TÜRK‹YE’N‹N SORUNLARI 2.Bask› Yalç›n Karadafl 256 s. 16<br />

22. 100 AYKIRI SORUDA TÜRK‹YE’Y‹ ANLAMAK Yalç›n Karadafl 112 s. 7<br />

23. RESMÎL‹K, DERS‹ML‹L‹K ALEV‹L‹K VE SOLCULUK<br />

Ahmet Çakmak Deliorman 112 s. 7<br />

Emperyalizmin Gizli Örgütleri Dizisi:<br />

1. GLADIO: NATO’NUN G‹ZL‹ TERÖR ÖRGÜTÜ<br />

Jens Mecklenburg 152 s. 5. Bask› 8<br />

2. MEHMET EYMÜR Z‹VERBEY’DEN SUSURLUK’A B‹R M‹T’Ç‹N‹N PORTRES‹<br />

Talat Turhan-Orhan Gökdemir 312 s. 9. Bask› 15<br />

3. ÇARMIHTAK‹ ÜLKÜCÜ - TANIK VE BELGELER‹YLE<br />

A⁄CA ‹PEKÇ‹’Y‹ NEDEN ÖLDÜRDÜ? Tamafla F. Dural 240 s. 5. Bask› 11<br />

5. G‹ZL‹ ORDULAR - CIA Halid Özkul 376 s. 2. Bask› 17<br />

6. EMPERYAL‹ZM‹N BATAKLI⁄INDA ‹ST‹HBARAT ÖRGÜTLER‹<br />

- DORUK OPERASYONU- Talat Turhan 296 s. 3. Bask› 13<br />

7. YARGILAYANLARI YARGILIYORUM! BOMBA DAVASI -SAVUNMA -1-<br />

Talat Turhan 264 s. 3. Bask› 11<br />

8. DEVR‹MC‹ B‹R KURMAY SUBAYIN ETK‹NL‹KLER‹ 2. K‹TAP<br />

Talat Turhan 320 s. 14<br />

9. G‹ZL‹ ORDULAR - RT - CFR - BG - TC Halid Özkul, 384 s. 17<br />

127


✩ <strong>Sanat</strong> <strong>Cephesi</strong><br />

Edebiyat - <strong>Sanat</strong> - Estetik Dizisi:<br />

TL<br />

1. POL‹T‹KA-SANAT-ESTET‹K YOLUNDA ‘EME⁄‹N RESSAMI’ Avni Memedo¤lu<br />

Haz›rlayan: S›rr› Öztürk 352 s. 1. Hamur - B. Boy - Kufle Resimli 25<br />

4. KURfiUNA D‹Z‹LENLERDEN MEKTUPLAR J. Duclos Önsöz 112 s. 2. Bask› 5<br />

5. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. I S›rr› Öztürk 416 s. 6. Bask› 19<br />

6. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. II S›rr› Öztürk 288 s. 4. Bask› 13<br />

7. 12 MART 1971’DEN PORTRELER C. III S›rr› Öztürk 432 s. 2. Bask› 19<br />

8. “TERÖR‹ST”‹N GÜNLÜ⁄Ü S›rr› Öztürk 208 s. 10<br />

13. GERÇE⁄‹N SEVDA TUTANA⁄I 1. Hmr. Kemal Kök 96 s. fiiir 4<br />

15. CUMARTES‹ ARANIfiLARI 1. Hmr. ‹smail Hardal 96 s. fiiir 4<br />

17. EYLÜLNAME Kemal Urgenç B. Boy 80 s. Karikatür Albümü 8<br />

18. PAN‹K ATAK Canol Kocagöz B.Boy 80 s. Karikatür Albümü 8<br />

19. ‹ÇER‹DEK‹ DIfiARIDAK‹ HAP‹SHANEDEN B‹Z‹M fi‹‹R ANTOLOJ‹S‹<br />

‹smail Hardal - Kemâl Kök B.Boy 384 s. 20<br />

20. SU DAMLASINA SI⁄DIRILAN YAfiAM 1.Hmr. S. Oral Uyan 80 s. fiiir 5<br />

21. KUYTUDA VE KÖZ 1.Hmr. S. Ali Tay›r 80 s. fiiir 5<br />

22. BARIfi VE BAfiAK 1.Hmr. Kemâl Kök 80 s. fiiir 5<br />

23. EYLÜL FIRTINASI 1.Hmr. Ertan Tafldelen 80 s. fiiir 5<br />

24. B‹TMED‹ Kemal Urgenç B. Boy 4 renkli 80 s. Kufle, Karikatür Albümü 20<br />

25. KUfi DA⁄I 1. Hmr. Hüseyin Gül 2. Bask› 80 s. fiiir 5<br />

26. ATALARIMIZ NE DEM‹fi Hüseyin Gül 80 s. fiiir-Mizah 5<br />

27. ÜTÜLÜ PAÇA Hüseyin Gül 112 s. Öykü 6<br />

28. GÜL VE DÜfiÜN Hüseyin Gül 80 s. Karikatür Albümü-Renkli 8<br />

29. VAROfiLARIN ULAfiLARI Sabahattin Ali Tay›r 112 s. Öykü 6<br />

30. GÜNEfi‹N SOFRASINDA Bülent Gezgin 96 s. fiiir 6<br />

31. SANAT ESTET‹K POL‹T‹KA<br />

<strong>Sanat</strong>-Kültür Konferans› Tebli¤leri (Kolektif) 272 s. 16<br />

32. TOPLU OYUNLAR - I Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 10<br />

33. TOPLU OYUNLAR - II Hasan Öztürk 160 s. Tiyatro 10<br />

Sorun Broflür Dizisi:<br />

8. “‹LER‹C‹-GER‹C‹” KAVGASINDA HANG‹ “RESTORASYON”?<br />

HANG‹ “KOMÜN‹ST PART‹”? S›rr› Öztürk 80 s. 4<br />

9. HANG‹ “B‹RL‹K”? PART‹LEfiME MÜCADELES‹N‹N<br />

NERES‹NDEY‹Z? KOMÜN‹STLER‹N B‹RL‹⁄‹ S›rr› Öztürk 96 s. 4<br />

12. DEVR‹MC‹ S‹YASÎ TERB‹YE-D‹PLOMAS‹-AHLÂK S›rr› Öztürk 192 s. 9<br />

13. MARKS‹ST SOL YI⁄INA⁄I NEREYE YAPMALI? S›rr› Öztürk 128 s. 6<br />

14. ‹fiÇ‹ - K‹TLE GAZETES‹ ‹Ç‹N SINIF B‹L‹NÇL‹ ‹fiÇ‹LERE ÇA⁄RI<br />

S›rr› Öztürk 32 s. 1<br />

15. SANAT CEPHES‹ ÇA⁄RISI (Kolektif ) 40 s. 1<br />

16. 10 EYLÜL 1920 TKP ve GÜNÜMÜZ KOMÜN‹ST HAREKET‹N‹N<br />

HAYATÎ SORUNLARI FORUM’U Belgeler 268 s. 11<br />

17. ANADOLU ALEV‹ KÜLTÜ ve SOL’UN “POL‹T‹KASI” (Kolektif) 112 s. 7<br />

18. fi‹MD‹ SÖZ YAPANLARDA!..<br />

GELENEKTEN GELECE⁄E 15/16 HAZ‹RAN VE GÜNÜMÜZ S›rr› Öztürk 64 s. 3<br />

128<br />

Akb›y›k De¤irmeni Sk. <strong>No</strong>:33/B-34122 Sultanahmet-Eminönü-‹stanbul<br />

Telefon: (0212) 638 81 82 Fax: (0212) 638 81 72<br />

e posta: sorunkolektif@gmail.com<br />

www.sorunyayinlari.net<br />

Fiyatlar: Mart 2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!