01.05.2013 Views

TESLA Anlaşılamamış Dahi Margaret CHENEY Türkçesi: Okhan ...

TESLA Anlaşılamamış Dahi Margaret CHENEY Türkçesi: Okhan ...

TESLA Anlaşılamamış Dahi Margaret CHENEY Türkçesi: Okhan ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>TESLA</strong><br />

<strong>Anlaşılamamış</strong> <strong>Dahi</strong><br />

<strong>Margaret</strong> <strong>CHENEY</strong><br />

<strong>Türkçesi</strong>: <strong>Okhan</strong> Gündüz<br />

İstanbul, 2002<br />

Aykırı Yayıncılık<br />

Biyografi Dizisi - 7<br />

Özgün adı:<br />

"Tesla - Man Out Of Time"<br />

ISBN: 975-8337-40-8<br />

Sınıf: Amerikan Edebiyatı, Biyografi, Fizik<br />

Dewey: 828.3<br />

İÇİNDEKİLER<br />

GİRİŞ<br />

1. MODERN PROMETE<br />

2. BİR KUMARBAZ<br />

3. UZAKLARDAN GÖÇÜP GELENLER<br />

4. EDİSON'UN HUZURUNDA<br />

5. AKIMLAR SAVAŞI BAŞLIYOR<br />

6. ALEV KILICI<br />

7. RADYO<br />

8. YÜKSEK SOSYETE<br />

9. ALT YOL, ÜST YOL<br />

10. YANLIŞ BİR KARAR<br />

11. MARS'A DOĞRU<br />

12. ROBOTLAR<br />

13. YILDIRIMLAR YARATAN<br />

14. COLORADO'DA KARARTMA<br />

15. MUHTEŞEM VE BEDBAHT<br />

16. AŞAĞILANMIŞ, HORGÖRÜLMÜŞ, SALDIRIYA UĞRAMIŞ<br />

17. PUSUDAKİ TEHLİKELER<br />

18. NOBEL SORUNU<br />

19. UÇAN SOBA<br />

20. RADAR


21. ONUR KONUĞU<br />

22. GÜVERCİNLER<br />

23. GEÇİŞLER<br />

24. DOĞUM GÜNÜ PARTİLERİ<br />

25. SUDAKİ MANTARLAR<br />

26. KOZMİK KOMÜNYON<br />

27. ÖLÜM VE DÖNÜŞÜM<br />

28. KAYIP KAĞITLAR<br />

29. MİRAS<br />

GİRİŞ<br />

Nikola Tesla eşsiz bir bilim insanıydı. Meslek hayatının zirvesindeyken yoğun<br />

bir ilgiyle izleniyordu ancak özel hayatı hakkında kimse bir şey bilmiyordu. Tek<br />

başına çalışmayı ve yalnızlığı seven müzmin bir bekardı. Arkadaş ortamları<br />

dışında pek ortalıkta görünmezdi. Özel hayatı yabancılara kapalıydı.<br />

Alanında bu kadar iyi olan birinin bu derece münzevi bir yaşam seçmiş olması,<br />

biyografisini yazacak kişinin işini bayağı zorlaştırıyor. Tesla'nın 1943 yılında<br />

seksen altı yaşındayken ölmesinin ardından New York Herald Tribune'ün bilim<br />

editörü John J. O'Neill'in yazdığı Prodigal Genius (Anlaşılamayan Deha) adlı<br />

biyografi piyasaya çıktı. Uzun yıllar boyunca bu kitap Tesla üzerine yazılmış tek<br />

biyografi olarak kaldı. Bunun başlıca nedenlerinden biri de diğer biyografi<br />

yazarlarının bu kitaptakilerden daha önemli bilgilere ulaşamamış olmasıydı.<br />

İkinci Dünya Savaşından sonra Tesla'nın kütüphanesini oluşturan tonlarca<br />

materyal, gemilerle, doğduğu yer olan ve adına bir müze inşa edilen Belgrad'a<br />

gönderildi. (Tesla, ABD vatandaşıydı.)<br />

Peki O'Neill'ın kitabından sonra bütünsel bir Tesla biyografisi daha yazmaya<br />

gerek var mıydı? Bu kitap en kapsamlı biyografı çalışması olarak görülüyordu<br />

ve muhtemelen de o dönemde yayınlanmış -bir bilim yazarı olan ve Tesla'nın<br />

hayatının son yirmi yılında ona en yakın kişi olan Kenneth Sweezey'in<br />

çalışması göz ardı edilirse- en iyi kitaptı. Ancak, bugün ileri bir noktadan<br />

bakılınca bu kitap Tesla gibi bir insanı araştırması bakımından oldukça yetersiz<br />

kalıyor. Ayrıca kişisel ilişkilerini ve arkadaşları ile olan etkileşimlerini ortaya<br />

koyamıyor. Tesla ile O'Neill arasında dostane bir ilişki olmasına karşın, Tesla<br />

O'Neill ile arasındaki mesafeyi muhafaza etmeye her zaman özen göstermişti ve<br />

O'Neill Tesla'nın özel yaşamıyla ilgili kısıtlı bir bilgiye bile güçbela ulaşabilmişti.<br />

Elindekiler ise bir biyografi yazarının ulaşmak istediği ideal noktanın çok<br />

uzağındaydı.<br />

O'Neill'ın yazdığı biyografiden sonra yeni şeyler ortaya çıktı. Bu da Tesla<br />

hakkında bilinenlere yeni bir boyut kazandırdı. Hayatını araştıranların üzerinde<br />

durduğu pek çok soru açıklığa kavuştu, bu da pek çok gizemli noktanın ortaya<br />

çıkmasına neden oldu.


The Freedom of Information Acts (Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası) federal<br />

hükümetin Tesla'nın çalışmalarına özel bir ilgi gösterdiğini açığa çıkardı. Bu<br />

çok doğaldı. İkinci Dünya Savaşı'nın ortasında düzenlenen basın<br />

toplantılarında Tesla, uçakları eritebilecek ışınlar yayan silahlardan,<br />

telejoedinamiklerden ve diğer gelişmiş kavramlardan bahsediyor ve<br />

gazetecileri hayrete düşürüyordu. Spekülatif olsun gerçek olsun, federal<br />

hükümet işi şansa bırakamazdı. Federal birimlerin yürüttüğü araştırmalar başlı<br />

başına ayrı bir hikaye konusu.<br />

Tesla hakkında ilgi duyduğum konuyu özetlemem gerekirse; üniversite<br />

yıllarımdan beri Tesla'yı dünyaya tanıtan, frekans ve yüksek voltaj üzerine<br />

yürüttüğü çalışmalar beni büyülüyordu. Ancak, onun teknik yazılarına<br />

ulaşmanın ve aynı zamanda, diğerlerinin Tesla'nın çalışmalarına yaptıkları<br />

göndermeleri ayırt etmenin zorluğu beni rahatsız ediyordu. Bu beni uzun<br />

yıllarımı alacak bir çalışmaya sevk etti. Elektrik mühendisliği alanında devam<br />

eden çalışmalarım, diğer yandan Tesla'nın frekans ve yüksek voltaj üzerine<br />

yürüttüğü araştırmalarına duyduğum büyüyen ilgi onun sekreterliklerini yapmış<br />

olan Dorothy Skerritt ve Muriel Arbus ile Walter Wilhelm gibi laboratuvar<br />

teknisyenleri ile tanışmamı sağladı. Bu süreçte Tesla'nın arkadaşları ve onunla<br />

birebir ilişkiye girmiş diğer insanlarla tanışma fırsatını da yakaladım.<br />

Son zamanlarda açıkça görülmeye başladı ki ülkenin önde gelen bilim ve<br />

mühendislik kuruluşlarından hiçbiri bu olayı duyuracak önemli bir çalışma<br />

başlatmamışlardı. Bu nedenle, Skerritt, Arbus, Wilhelm ve diğer birkaç ilgili<br />

insanla birlikte, Tesla Derneği'nin kurulmasına ön ayak olduk. Bu dernek<br />

yüzüncü yıl nedeniyle yapılacak araştırmaları destekleyecek ve düzenleyecekti.<br />

Ertesi yıl dernek doğal ömrünü tamamlamıştı ama mucidin toplum üzerindeki,<br />

ölümünden beri solmaya yüz tutan etkisi yeniden canlanmıştı. Birçok buluşu<br />

vardı. Bunları zamanında duyurup sergilemişti. Ancak zaman geçtikçe<br />

kullanılan teknolojinin eskiliği nedeniyle çağın gerisinde kalmıştı. İşte bu<br />

keşiflere duyulan ilgi dirilmişti.<br />

Çalışma ile dolu hayatı diğer mucitlere ilham vermişti, bugün de ilham vermeye<br />

devam ediyor. Tesla'nın yetmişinci doğum yılı (1931) dolayısıyla düzenlenen bir<br />

toplantıda, çağdaşları, Tesla'nın derslerinin hala, kırk yıl önce ilk<br />

yayınlandıklarında olduğu gibi, bir yaratıcılık ve ilham kaynağı olduğunu<br />

belirtmişlerdi.<br />

1. MODERN PROMETE<br />

Saat tam sekizde asil görünüşlü, otuzlarında bir bey Waldorf-Astoria otelinin<br />

Palmiye Odası'nda, her zamanki masasında yerini almıştı. Uzun boylu ve<br />

narindi, zarif bir giyimi vardı ve tüm dikkatleri anında üzerine çekiyordu; yine<br />

de çevresinde yemeklerini yemekte olan diğer insanlar, mahremiyetine<br />

fazlasıyla düşkün olduğunu bildikleri bu mucidi görmemiş gibi davranıyorlardı.<br />

Masasının üzerinde her zaman olduğu gibi, üst üste dizilmiş on sekiz temiz<br />

keten peçete vardı. Nikola Tesla neden üçe bölünebilen rakamları özellikle<br />

tercih ettiğini, mikroplardan neden bu denli tiksintiyle karışık bir korku


duyduğunu, ya da hayatına musallat olan diğer pek çok takıntıdan neden bu<br />

denli mustarip olduğunu kendisine bile açıklayamıyordu.<br />

Dalgın bir halde, zaten parıltılar saçmakta olan kristalleri, camları parlatıyor,<br />

keten peçetelerden birini alıyor diğerini bırakıyordu ve sonuçta da servis<br />

masasının üzerinde kendi çapında bir peçete tepeciği oluşuyordu. Neden<br />

sonra, yemekler birbiri ardına gelmeye başlayınca, tabağındaki yemekten bir<br />

parçayı ağzına götürmeden önce saplantılı bir şekilde lokmanın tüm kübik<br />

özelliklerini hesap ediyordu. Başka türlü de yemekten zevk alınmazdı ki!<br />

Palmiye Odasına bu mucidi izlemek amacıyla gelenler siparişini mönüden<br />

vermediğini fark ediyorlardı. Adet olduğu üzere, yemekleri daha önceden<br />

telefonla verdiği direktifler doğrultusunda hazırlanıyordu ve daha sonra da<br />

masasına, yine kendi arzusu doğrultusunda bizzat şef garson tarafından<br />

getiriliyordu.<br />

Tesla yemeğini küçük parçalar halinde yemeye devam ederken William K.<br />

Vanderbilt de onu operadaki Vanderbilt locasını pek sık kullanmamasından<br />

dolayı azarlıyordu. O masadan ayrıldıktan kısa bir süre sonra da<br />

akademisyenleri andıran görünüşü, Van Dyke stilinde sakalı ve çerçevesiz<br />

gözlüğü ile Robert Underwood Johnson masaya yaklaştı ve Tesla'yı coşkulu bir<br />

şekilde selamladı. Bu adamın bir dergi editörü ve ayrıca bir şair olmasının yanı<br />

sıra, hırslı olması ve gösterişli bir hayat sürmesi gibi özellikleri de vardı.<br />

Johnson sırıtarak Tesla'ya doğru eğildi ve kulağına hakkında ortalıkta dolaşan<br />

en son söylentiyi fısıldadı: Anne Morgan adında akıllı uslu ama abayı<br />

mucidimize yakmış bir kız hakkındaydı ve babasının başının etini bu mucitle<br />

tanıştırılmak arzusu ile yiyip duruyordu.<br />

Tesla her zamanki ağırbaşlılığı ile tebessüm etti ve Johnson'in karısı<br />

Katharine'in hatırını sordu.<br />

"Kate cumartesi günü seni öğle yemeğine getirmemi tembihledi" dedi<br />

Johnson.<br />

Bir süre Tesla'nın -platonik duygularla- hoşlandığı bir başka hanımefendi<br />

üzerine konuştular; genç bir piyanist olan Marguerite Merington. Onun da<br />

davetli olduğunu duyduktan sonra daveti kabul etti.<br />

Editör yoluna devam etti, Tesla da tatlısının kübik parçacıklarını incelemeye<br />

koyuldu. Hesaplamalarını henüz tamamlamıştı ki masasına bir ulak geldi ve bir<br />

not getirdi. Arkadaşı Mark Twain'in keskin hatlı kargacık burgacık yazısını ilk<br />

bakışta tanıdı.<br />

Twain her zamanki esprili tarzıyla notta, "Eğer bu akşam için daha ilginç<br />

planların yoksa belki Oyuncular Kulübü'nde bana katılırsın" diye yazmıştı.<br />

Tesla aceleyle önündeki kağıda şunları karaladı: "Maalesef, çalışmam gerek.<br />

Ama eğer sen gece yarısı laboratuvarımda bana katılırsan sana güzel bir<br />

gösteri sergileyebilirim."


Her zaman olduğu gibi Tesla masasından saat tam onda kalktı ve Manhattan'ın<br />

ışıklı caddelerine kendini bıraktı.<br />

Laboratuvarına giderken bir parka saptı ve yavaş yavaş ıslık çalmaya başladı.<br />

Yakınlardaki bir binanın duvarlarından bir çift kanat sesi duyuldu. Az sonra<br />

omzunda tanıdık beyaz bir görüntü belirdi. Tesla cebinden bir avuç buğday<br />

çıkardı ve güvercini eliyle beslemeye başladı, sonra onu geceye karşı kaldırdı<br />

ve gagasına bir öpücük kondurdu.<br />

Artık bir sonraki adımını düşünmesi gerekiyordu. Bloğun çevresinde yürümeye<br />

devam etmesi halinde kendisini üç tur atmaya mecbur hissedecekti. Derin bir iç<br />

geçirdi ve Blecker sokağının yanındaki (daha sonra Batı Broadway olan)<br />

Beşinci Cadde, 33-35 numaradaki laboratuvarına doğru yollandı.<br />

Tavan arasındaki tanıdık dairesine girdi ve bir düğmeyi çevirdi. Duvardaki boru<br />

şeklindeki lamba şaşalı bir ışıltıyla parıldadı ve karanlık odadaki tuhaf<br />

görünüşlü makineleri aydınlattı. Bu tüp lambanın ilginç yanı tavandaki elektrik<br />

kabloları ile hiçbir bağlantısının olmamasıydı. Gerçekten de hiçbir bağlantısı<br />

yoktu ve tüm enerjisini çevreyi sarmalayan bir güç alanından alıyordu.<br />

Bağlantısız ışık kaynağını eline alabilir ve atölyesinin içerisinde istediği yere<br />

taşıyabilirdi.<br />

Bir köşede duran tuhaf aletlerden biri sessiz sessiz titremeye başladı.<br />

Tesla'nın gözleri mutlulukla ışıldadı. Dünyanın en küçük osilatörü bir çeşit<br />

platformun üstünde çalışmaya başlamıştı. Onun dehşetli gücünün farkında<br />

olan tek kişi kendisiydi.<br />

Düşünceli bir halde pencereden aşağıdaki fakirhaneleri seyre koyuldu.<br />

Çalışkan göçmen komşuları çoktan uyumuş olmalıydı. Polis daha önce<br />

kendisini gecenin bir yarısı odasından karanlık sokaklara yayılan mavi ışık ve<br />

çatırdayan elektrik hakkındaki şikayetler konusunda uyarmıştı.<br />

Omuzlarını silkti ve işinin başına döndü, bir makineye bir dizi mikroskobik<br />

uyarlamalar yapmaktaydı. Kendisinden geçmiş bir şekilde çalışırken zamanın<br />

nasıl geçtiğini fark edememişti ki aşağıdaki sokak kapısından gelen sesle<br />

irkildi.<br />

Tesla, Pearson's Magazine'de çalışan İngiliz gazeteci Chauncey McGovern'ı<br />

içeri buyur etmek için aceleyle merdivenleri indi.<br />

"Gelmeniz beni öyle sevindirdi ki Bay McGovern..."<br />

"Bunu okuyucularıma borçlu olduğumu düşündüm, beyefendi. Londra'da<br />

herkes Batı'nın Yeni Büyücüsü hakkında konuşuyor -ve bununla kastettikleri<br />

de Edison değil."<br />

"Lütfen benimle yukarıya kadar gelin. Bakalım ünümü hak ediyor muyum."


Merdivenleri henüz çıkmaya başlamışlardı ki sokakta bir kahkaha tufanı koptu,<br />

Tesla bu sesi hemen tanıdı.<br />

"Ah, bu Mark."<br />

Mark Twain'i ve aktör Joseph Jefferson'ı içeri buyur etmek için tekrar kapıya<br />

yöneldi. Her ikisi de Oyuncular Kulübü'nden geliyordu. Mark Twain'in gözleri<br />

bir beklentiyle parıldıyordu.<br />

"Haydi artık gösteri başlasın Tesla. Her zaman ne derim bilirsin."<br />

"Yoo, bilmiyorum. Ne dersin?" diye sordu mucit gülümseyerek.<br />

"Hep şöyle söylemişimdir ve şunu bil ki bundan uzun yıllar sonra hep benim<br />

bu sözümü anacaklar: Gök gürültüsü iyidir, etkileyicidir ama asıl iş gören<br />

şimşektir."<br />

"O zaman bu gece fırtınalar kopacak dostum, haydi benimle gel."<br />

McGovern sonradan şu sözlerle anacaktı o geceyi: "İnsanın Nikola Tesla'nın<br />

laboratuvarı karşısında afallamaması için sıra dışı bir zihin yapısına sahip<br />

olması gerekirdi."<br />

"Kendinizi geniş, iyi aydınlatılmış bir odada, çevrenizde makinelerin meydana<br />

getirdiği sıradağlar arasında otururken hayal edin. Uzun boylu, zayıf bir genç<br />

adam size doğru yürüyor, parmağını bir kere şıklatmasıyla aniden parlayan<br />

kırmızı bir alev topu yaratıyor ve bunu korkusuzca avuçlarının içerisinde<br />

tutuyor. Bunu seyrederken ellerinin de nasıl olup da alev almadığına hayret<br />

ediyorsunuz. Alevi elbiselerinin üzerinde, saçlarında dolaştırıyor, kucağınıza ve<br />

en sonunda da tahta bir kutunun içerisine koyuyor. Bu alev topunun hiçbir<br />

yerde en ufak bir iz dahi bırakmaması insanı şaşkına çeviriyor ve insan rüya<br />

görmediğinden emin olmak için gözlerini ovuşturuyor."<br />

McGovern, Tesla'nın ateş topu karşısında hayrete düşen tek kişi değildi.<br />

Çağdaşlarından hiçbiri Tesla'nın bu etkiyi tekrar tekrar nasıl yaratabildiğim<br />

açıklayamıyorlardı ve bugün de tam olarak açıklanamıyor bu olay.<br />

Alev topu ortaya çıkışı kadar gizemli bir şekilde yok olup gidecekti, Tesla<br />

odanın ışıklarını söndürdüğü anda oda zifiri karanlık olacaktı.<br />

"Şimdi dostlarım sizler için biraz gün ışığı yaratacağım."<br />

Birdenbire odanın içi şaşırtıcı bir güzellikteki ışık ile dolacaktı. McGovern.<br />

Twain ve Jefferson gözleriyle odanın her yanını tarayacaklar ancak bu<br />

aydınlığın kaynağını bulamayacaklardı. McGovern, bu ürkütücü etkinin<br />

Tesla'nın Paris'te düzenlediği, ortada belirli bir ışık kaynağı olmaksızın iki geniş<br />

plaka arasında aydınlanma sağladığı gösteri ile bir bağlantısı olup<br />

olamayacağını düşünmekteydi.


Ama bu ışık gösterisi Tesla'nın konukları için sadece bir ısınma turuydu. Yüz<br />

hatlarındaki gerginlik, bir sonraki deneye atfettiği ciddiyeti yansıtmaktaydı.<br />

Bir kafesten küçük bir hayvan çıkartıldı, bir platforma bağlandı ve aniden<br />

elektrik verilerek öldürüldü. İbre bin voltu göstermekteydi. Kavrulmuş bedeni<br />

platformdan kaldırıldı. Şimdi Tesla, bir eli cebinde olduğu halde, yavaşça<br />

platformun üstüne sıçrayacaktı. İbre yavaş yavaş yükselmeye başladı. En<br />

sonunda, tek bir adalesini bile kıpırdatmayan uzun boylu genç adamın<br />

bedeninin "içinden" iki milyon voltluk bir elektrik akımı geçmeye başladı.<br />

Silueti, bedeninin her noktasından fırlayan binlerce alevin yaladığı bir elektrik<br />

halesi olarak görünüyordu.<br />

McGovern'in yüzündeki şok ifadesini göre göre bir elini ona doğru uzattı.<br />

İngiliz gazeteci o garip hissi şu kelimelerle anlatacaktı: "Elini sıktığımda güçlü<br />

elektrik pillerinin dile değdirildiğinde hissedilen o duyguyu hissettim. O tam<br />

anlamıyla 'açık bir elektrik teli' gibiydi."<br />

Mucit platformdan geri sıçradı, akımı kesti ve hızla açıklamaya girişerek diken<br />

üstünde bekleyen gergin seyircilerini sanki tüm yaptıkları bir oyunun<br />

parçasıymışçasına rahatlattı. "Puff! Bunların hepsi çocuk oyuncağı. Hiçbirinin<br />

önemi yok. Bilimin büyük evrenine nazaran bunlar hiçbir şey. Buraya gelin de<br />

size çalışır hale getirilir getirilmez tüm hastanelerde ve evlerde devrim<br />

yaratacak makineyi göstereyim."<br />

Misafirlerini kauçuk bir şiltenin üzerine yerleştirilmiş bir platformun olduğu<br />

köşeye doğru götürdü. Bir düğmeyi çevirdi, makine seri bir şekilde ve sessizce<br />

titremeye başladı.<br />

Twain istekle öne doğru atıldı. "Şunu bir deneyeyim, Tesla. Lütfen."<br />

"Yo, yo üzerinde çalışılması gerekli."<br />

"Allah aşkına!"<br />

Tesla bıyık altından güldü. "Tamam Mark ama üzerinde çok fazla kalma. Sana<br />

söylediğim zaman aşağı inmen gerek." Yardımcılarından birine düğmeye<br />

basmasını söyledi.<br />

Twain, her zamanki gibi, beyaz giysileri içerisinde ve uzun siyah boyunbağı ile<br />

platformun üzerinde dev bir arı gibi vızıldamaya ve titremeye başladı. Bu çok<br />

hoşuna gitmişti. Neşeyle bağırıyor kollarını sallıyordu. Odadakiler de onu<br />

seyrederek oldukça eğleniyorlardı.<br />

Bir süre sonra mucit arkadaşına seslendi: "Tamam Mark. Yeterince kaldın,<br />

artık aşağı inmen gerekiyor."<br />

"Hayatta olmaz" diye cevap verdi ünlü mizahçı. "Bu iş çok hoşuma gitti."<br />

"Ama ben ciddiyim, aşağı inmen gerek artık" diye ısrar etti Tesla. "İnan bana,<br />

inmen senin için daha iyi olur."


Gülerek karşılık verdi Twain. "Vinç gelse beni aşağı alamaz."<br />

Kelimeler ağzından henüz dökülmüştü ki ifadesi yüzünde dondu kaldı.<br />

Platformun kenarına doğru yalpalaya yalpalaya ilerledi, eliyle makineyi<br />

durdurması için Tesla'ya işaretler yapıyordu.<br />

"Çabuk Tesla, nerede bu?"<br />

Tesla bir gülümsemeyle platformdan aşağı inmesine yardım etti ve tuvalete<br />

kadar koluna girdi. Vibratörün müshil etkisi yaptığını Tesla ve asistanları çok iyi<br />

biliyorlardı.<br />

Tesla'nın yüksek voltaj platformunda sergilediği deneyi tekrarlamaya hiç<br />

kimse gönüllü olmadı ama Tesla'yı neden elektrik çarpmadığının bir<br />

açıklamasını duyabilmek için yanıp tutuşuyorlardı.<br />

"Frekans yüksek olduğu müddetçe" diye açıkladı, "yüksek voltajlardaki<br />

alternatif akımlar derinin yüzeyinde, herhangi bir yaralanmaya neden olmadan<br />

salınırlar. Ama bu amatörlerin becerebileceği bir şey değildir. Sinir dokularına<br />

nüfuz edebilecek miliamperler öldürücü bir etki yaratabilir ama derinin<br />

üzerindeki amperler kısa süreler için zarar vermez. Derinin altına sızabilecek<br />

düşük akımlarsa, ister alternatif ister doğru akım olsunlar, ölüme yol açabilir."<br />

Tesla sonunda misafirlerine iyi geceler dilediğinde şafak sokmuştu bile. Ama<br />

odasındaki ışıklar, otele kısa bir dinlenme için gitmek üzere kapılarını kilitleyip<br />

dışarı çıkana değin bir saat daha parıldayacaktı.<br />

2. BİR KUMARBAZ<br />

Nikola Tesla tam olarak, 1856 yılının 9 Temmuz gününü 10 Temmuza bağlayan<br />

gece yarısında, Yugoslavya'nın Velebit Dağları ile Adriyatik Denizi arasındaki<br />

Hırvatistan'ın Lika bölgesinin Smiljan köyünde doğmuştu. Evleri, babası Papaz<br />

Milutin Tesla'nın yönetimindeki Sırp Ortodoks Kilisesi'nin hemen bitişiğindeydi.<br />

Babası zaman zaman "Adil İnsan" takma adıyla makaleler yayınlardı.<br />

Etnik gelenekler, genellikle, baskı gören azınlıklar tarafından en sıkı şekliyle<br />

devam ettirilirler. Tesla ailesi de bu duruma bir örnek teşkil ediyordu. Sırp<br />

marşları, şiirleri, dansları ve masalları, aziz günlerinin yaşatılması ve<br />

kutlanması ile birlikte hayatlarında önemli bir yer tutuyordu.<br />

Okuma yazma bilmeyenlerin oranı oldukça fazla olmasına karşın, insanlar<br />

hafızalarını olağanüstü bir ustalıkla kullanıyor ve bu sayede de geleneklerini<br />

canlı tutuyorlardı.<br />

Tesla'nın çocukluğunda Hırvatistan'daki iş olanakları üç aşağı beş yukarı<br />

belirlenmişti: Çiftçilik, askerlik ya da din adamlığı. Milutin Tesla'nın ve karısı<br />

Duka Mandiç'in aslen Batı Sırbistanlı olan aileleri kuşaklar boyunca erkek


çocuklarını kilisenin ya da ordunun hizmetine göndermişler, kızlarını da<br />

papazlara ya da subaylara vermişlerdi.<br />

Milutin aslında subay okuluna gönderilmişti ama o bu karara sonradan karşı<br />

gelmiş ve okuldan ayrılarak kiliseye yönelmişti. Oğulları Dane (ya da Daniel) ve<br />

Nikola için de bunu gelecekteki tek seçenek olarak görüyordu. Kızları Milka,<br />

Angelina ve Marica için esirgeyen yüce Tanrı'dan dilediği tek şey de kendisi<br />

gibi dini görevlerle iştigal eden birer kocaya varmalarıydı.<br />

Kendisinden yalnızca çiftliğin ağır işlerini yüklenmesi değil, bunun yanında<br />

çocukların, evin, tüm ailenin bütün sorumluluklarını üstlenmesi beklenen<br />

Yugoslav kadını için hayat hiç de güllük gülistanlık değildi. Tesla her zaman,<br />

fotoğrafik hafızasının ve yaratıcı dehasının kendisine annesinden miras<br />

kaldığını söylerdi. Ayrıca annesinin, kadınların yeteneklerinin adil bir şekilde<br />

değerlendirilen bir ülkede ve zamanda yaşamış olmamasından dolayı hep<br />

üzüntü duyardı. Annesi yedi çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı ve annesi<br />

görme yeteneğini yitirdiğinde ailenin tüm sorumluluğunu üstlenmek zorunda<br />

kalmıştı. Bu nedenle okula asla gidememişti. Ama buna karşın, belki tam da bu<br />

nedenle inanılmaz bir hafızaya sahipti, ciltler dolusu yerli ve klasik Avrupa şiiri<br />

külliyatını ezbere okuyabiliyordu.<br />

Evlendikten pek kısa bir süre sonra beş çocuk doğurdu. En büyükleri<br />

Daniel'di. Nikola ise dördüncü çocuktu.<br />

Papaz Milutin Tesla da boş zamanlarında şiir yazmaya meraklı olduğundan<br />

çocuklar İncil'den ve şiirlerden pasajlar okumanın közde mısır patlatmak kadar<br />

doğal olduğu bir ev ortamında büyüdüler.<br />

Nikola da gençliğinde şiir yazmaya başladı ve bunların bir kısmını yanında<br />

Amerika'ya da taşıdı. Ancak bu şiirlerin çok özel olduklarını düşünüyordu, bu<br />

nedenle de yayınlanmalarına asla izin vermedi. Arkadaş toplantılarında yeni<br />

tanıştığı insanları, kendi dillerinde (ister İngilizce, ister Fransızca, Almanca,<br />

isterse İtalyanca) yazılmış şiirler okuyarak hayrete düşürmekten büyük bir zevk<br />

alıyordu. Hayatı boyunca da arada sırada şiir yazmaya devam etti.<br />

Daha çocukken, beş yaşında, icatlarına başlamıştı bile. Beş yaşındayken,<br />

köyde gördüklerinden çok farklı bir su çarkı icat etmişti. Sarsıntısızdı, kısa<br />

çarkların kullanılmasına gerek kalmıyordu ve akıntıda tıkır tıkır işliyordu. Yıllar<br />

sonra bunları dahiyane pervanesiz türbini yaratırken de hatırlayacaktı.<br />

Yine de diğer bazı deneylerinde ufak tefek başarısızlıklar yaşadığı da oluyordu.<br />

Bir keresinde ahırın çatısına tünemiş ve evden yürüttüğü şemsiyeyi taze dağ<br />

havasına karşı, kendisini hafiflemiş hissedene, kafası dumanlanana ve<br />

uçabildiğine ikna olana dek hızla açıp kapamaya başlamıştı. Yere çakıldığında<br />

bilincini yitirmişti ve annesi onu yatağına kadar taşımak zorunda kalmıştı.<br />

Ürettiği on altı böcek gücündeki motorun da pek başarılı olduğu söylenemezdi.<br />

Bu hafif tasarım kürdanlardan oluşan bir yel değirmeniydi. Bir dingilin ve<br />

kasnağın ucuna canlı haziran böcekleri koşulmuştu. Yere zamkla sabitlenmiş<br />

böcekler kanatlarını çırpmaya başladıklarında ki bunu er geç umutsuzca


yapacaklardı, böcek gücüyle çalışan motor hazır demekti. Gel gör ki ortaya<br />

haziran böceklerinin tadından fazlasıyla hoşlanan bir arkadaş çıkınca deney<br />

sonsuza dek kızağa alınmak zorunda kalacaktı. Arkadaşı bir kavanoz dolusu<br />

haziran böceğini mideye indirmeye başlamıştı bile. Genç mucidin midesi ise bu<br />

sahneyi kaldıramayacak kadar hassastı.<br />

Bir sonraki teşebbüsü büyükbabasının saatlerini parçalara ayırmak ve yeniden<br />

toplamak olacaktı. Ancak bundan da bir süre sonra vazgeçmek zorunda<br />

kalacaktı: "İlk aşamada oldukça başarılı oluyordum da, ikinci kısma gelince hep<br />

tökezliyordum." Bir saati yeniden birleştirebilmesi için otuz yıl geçmesi<br />

gerekecekti.<br />

Tabii gençliğinde uğradığı tüm hayal kırıklıkları bilimle ilgili değildi. "Kasabada<br />

varlıklı bir hanımefendi yaşıyordu" diye anlatır kısa bir otobiyografisinde, "iyi<br />

fakat fazlaca kendini beğenmiş birisiydi, kiliseye hep aşırı süslenip, giyinip<br />

kuşanıp gelirdi; kendisine bir hizmetçi ordusu eşlik ederdi. Bir gün çan<br />

kulesindeki çanı çalmayı henüz bitirmiştim ve hızla merdivenleri inmeye<br />

başlamıştım, tam o sırada bu hanımefendi kapıda belirdi ve ben de kadıncağızın<br />

üstüne atlayıverdim. Elbisesinin o uzun kuyruğu orta yerinden öyle bir<br />

patırtıyla yırtıldı ki, bir dizi asker yaylım ateşi açtı sanırdınız."<br />

Babası öfkeden mosmor olmuştu ama yine de yanağına hafif bir şamar<br />

indirmekle yetindi. "Bu bana verdiği tek fiziki cezaydı ama acısını neredeyse<br />

şimdi bile yanağımda hissedebiliyorum." Tesla duyduğu utancın ve allak bullak<br />

oluşunun tasvir edilemeyecek kadar ağır olduğunu söyler. Tam anlamıyla<br />

aforoz edilmiştir.<br />

Fakat, talihi ona tekrar gülecek ve köy ahalisinin gözündeki yerine yeniden<br />

kavuşacaktır. İtfaiye teşkilatı için yeni üniformalarla birlikte yeni bir yangın<br />

söndürme makinesi de alınmıştı ve bunun için bir de kutlama düzenlenecekti.<br />

Bir geçit töreni düzenlenmiş, nutuklar çekilmiş ve artık sıra su pompasından<br />

suların fışkırtılmasına gelmişti. Ama bırakın fışkırmayı, hortumun ucundan tek<br />

bir damlanın sesi bile gelmiyordu. Tam köyün ileri gelenleri mücadeleden<br />

vazgeçmek üzereyken genç adam nehrin sularına atlayacak ve tahmin ettiği<br />

gibi hortumun dirsek yaptığını keşfedecekti. Sorunu kısa bir sürede halledecek<br />

ve köyün mesut ileri gelenlerini bir anda iliklerine kadar sırılsıklam edecekti.<br />

Sonraları bu olayı şöyle anacaktı: "Siraküs'ün sokaklarında çırılçıplak<br />

koşuşturan Arşimet dahi benim o an olduğum kadar etkileyici olamamıştır.<br />

Omuzlarda taşınıyordum, tam anlamıyla bir kahraman olmuştum."<br />

Hayatının ilk yıllarını geçirdiği Smiljan'ın pastoral ortamında bu ateşli, solgun<br />

ve uzun yüzlü, kapkara saçlı çocuk sihirli bir hayat yaşamaktaydı. Tıpkı yıllar<br />

sonra yüksek voltajlı elektrikli ortamlarda çalıştığında olduğu gibi, sıra dışı<br />

tehlikeli durumlardan kendisini büyük bir beceriyle sıyırıp kurtarıyordu.<br />

Teleskopik bir hafızası vardı. Üç kez doktorların artık iflah olmaz dedikleri<br />

durumlardan sağ kurtulduğunu anımsıyordu. Pek çok kereler boğulmaktan son<br />

anda kurtulmuştu, bir keresinde kaynayan süt dolu bir fıçıda neredeyse canlı<br />

canlı haşlanıyordu, bir yangında kavrulmaktan paçayı zor sıyırmıştı, bir<br />

keresinde de diri diri gömülmüştü (aniden eski bir mezarın içine düşüvermişti).


Köpeklerle gırtlak gırtlağa gelmiş, karga sürülerinin hışmına uğramış ve keskin<br />

dişli bir yabandomuzu neredeyse felaketi olmuştu.<br />

Yine de baba ocağı ona doğayla kucak kucağa bir hayat bahsetmişti. Küçük bir<br />

çocuğun hayallerini süsleyen kuzuların, tavukların, güvercinlerin hepsi<br />

bahçelerinde yaşıyordu. Yaban kazlarının bulutlar arasında yitip gitmelerini<br />

büyülenerek izliyordu; günbatımında hepsi "bugünün en düzenli ordularını bile<br />

geride bırakacak bir düzen içerisinde" geri dönüyordu.<br />

Tüm bu görünüşteki güzelliğe karşın çocuğun zihninde, ailenin yaşadığı bir<br />

trajedinin süregelen travmaları olan karabasanlar yer edecekti. Nikola'dan yedi<br />

yaş büyük olan Daniel, on iki yaşında geçirdiği bir kaza sonucunda ölecekti.<br />

Bu beklenmedik trajediye sevilen bir ahbapları tarafından kendilerine hediye<br />

edilen bir Arap atının neden olduğu sanılıyor. Aslında çok iyi eğitilmiş,<br />

neredeyse insan zekasına sahip güzel bir attı bu. Hatta bir keresinde ailenin<br />

reisini dağlarda ölümden kurtarmıştı. Ancak Tesla'nın otobiyografisine göre<br />

Daniel bu atın sebep olduğu yaralar nedeniyle ölmüştü. Kazanın ayrıntılarına<br />

dair elimizde olan bilgilerin tümü de ne yazık ki bundan ibaret.<br />

Anlattığına bakılırsa ölen ağabeyinin hatırası yanında Nikola'nın tüm yaptıkları<br />

sönük kalıyordu. Başarıları anne babasının kayıplarını daha derinden<br />

hissetmelerine yol açıyordu. "Bu nedenle kendime karşı güvensiz olan bir<br />

çocuk olarak büyüdüm. Ama aptal bir çocuk değildim kesinlikle..."<br />

Psikolojik açıdan işi daha da karmaşıklaştıran ikinci bir iddiaya göre Daniel<br />

evin kilerine düşmüş ve bu nedenle ölmüştü. Kendisinden geçmiş bir halde<br />

yatarken yarı bilinçsiz bir şekilde Nikola'yı kendisini merdivenlerden aşağı<br />

itmekle suçlamıştı. Elimizde iki iddiayı da doğrulayacak yeterlilikte veri yok.<br />

Tesla hayatının çok daha sonraki dönemlerinde bile ağabeyinin ölümünün<br />

neden olduğu kabuslar ve halisünasyonlar görecekti. Yaşadığı deneyimin<br />

ayrıntıları hiçbir zaman tam olarak aydınlığa kavuşmadı ama denilebilir ki beş<br />

yaşındaki bir çocuğun yaşadığı bu suçluluk duygusu kaldırabileceğinden daha<br />

ağır gelmişti. Bu olay zihninin derinliklerinde tekrar tekrar değişik şekillerde<br />

canlanmaktaydı.<br />

Sadece şu kadarını varsayabiliriz ki ağabeyi Daniel'ın ölümü Nikola'da daha<br />

sonraları ortaya çıkan fobilerin ve takıntıların gelişiminde etkili olmuştur.<br />

Kesinlikle söyleyebileceğimiz tek şey ise egzantrik yönünün çok erken yaşlarda<br />

kendini belli etmeye başladığıdır.<br />

Örneğin, kristal ya da pırlanta gibi mücevherlerin ışıltılarından mest olmasına<br />

karşın kadınların taktığı küpelerden, özellikle de incilerden aşırı derecede nefret<br />

ediyordu. Evin herhangi bir yerinde en ufak kafur kokusu alsa şiddetli bir<br />

rahatsızlık yaşıyordu. Araştırma yaparken su dolu bir lavaboya bir sayfa kağıt<br />

düşse ağzında dayanılmaz bir tat oluşuyordu. Yürürken adımlarını sayıyordu,<br />

çorba kasesinin, kahve fincanının, yemeklerin kübik parçacıklarını<br />

hesaplıyordu. Bunu başaramadığı zaman iştahı kaçıveriyordu -böylece tek<br />

başına yeme şansını da yitiriyordu. Fiziksel ilişkileri açısından en ciddisi de


aşkalarının saçlarına dokunamıyor olmasıydı, "silah zoruyla belki". Fakat bu<br />

fobilerin ilk olarak ne zaman başladıklarını kesin olarak bilemiyoruz.<br />

Anlattığına göre Tesla, Daniel'ın kaybından sonra anne babası için bir teselli<br />

olur umuduyla çok erken yaşlarda kendisini katı bir disiplin altına almaya<br />

başlamıştı. Diğer çocuklara nazaran çok daha alçakgönüllü, çok daha çalışkan<br />

ve cömert, her açıdan çok daha üstün olacaktı. Ancak kendini inkar etmeye ve<br />

doğal itkilerini bastırmaya başladıktan sonra içinde garip tutkular kök salmaya<br />

başlayacaktı.<br />

Tesla'nın kişiliği o zamanlar değişmeye başlamıştı ancak Daniel'ın ölümünün<br />

üzerinden belli bir süre geçmeden bu değişiklikler tam anlamıyla kendilerini<br />

belli etmemişlerdi. "Sekiz yaşıma değin zayıf ve çekingen bir kişiliğim vardı"<br />

diye anlatıyordu. Düşlerinde hayaletler ve gulyabaniler görüyor, yaşamdan,<br />

ölümden ve tanrıdan korkuyordu. Fakat sonra bir çeşit değişiklik yaşayıp<br />

sürekli babasının hatırı sayılır büyüklükteki kütüphanesindeki kitapları<br />

hatmetmeye başladı. Babası Milutin Tesla bir süre sonra, oğlunun mum<br />

ışığında kitap okumaktan gözlerini harap edeceği korkusuyla Nikola'ya mum<br />

verilmesini yasaklayacaktı. Ama Nikola bunun da bir çaresini düşünmüştü,<br />

elindeki paçavralarla anahtar deliklerini ve kapı boşluklarındaki delikleri<br />

tıkadıktan sonra tüm gece boyunca okumaya devam ediyordu. Ta ki annesi<br />

şafakla birlikte işlerinin başına geçmek için ortalıkta dolaşmaya başlayıncaya<br />

dek.<br />

Çocuğun çekingen mizacını değiştirecek olan kitap ünlü bir Macar yazarın<br />

"Abafi ya da Aba'nın Oğlu" adlı romanıydı. "Uyumakta olan irademi uyandırmış<br />

ve beni özdenetim üzerine çalışmaya sevk etmişti." Daha sonraları bir bilim<br />

insanı olarak ulaşacağı başarıları, geliştirdiği bu katı öz disipline atfedecekti.<br />

Doğar doğmaz bir din görevlisi olacağı belirlenmişti. Her ne kadar çocuğun bir<br />

mühendis olacağı ortada olsa da babası bu konuda ısrarcı bir tutum<br />

sergiliyordu. Oğlunu bu göreve hazırlamak için Papaz Tesla her gün<br />

tekrarlanacak bir egzersiz uyguluyordu. "Bu her türlü çalışmayı kapsıyordu: bir<br />

başkasının düşüncelerini tahmin etmeye çalışmak, ifadelerdeki hataları bulmak,<br />

uzun cümleleri tekrar etmek ya da zihinden hesaplar yapmak. Bu günlük<br />

çalışmaların amacı hafızayı ve düşünme gücünü geliştirmek ve özellikle de<br />

eleştirel bir düşünce sistemine sahip olmaktı. Hiç şüphe yok ki hepsi de çok<br />

yararlı çalışmalardı." Annesi hakkında şunları yazmıştı: "O birinci sınıf bir<br />

mucitti ve inanıyorum ki, modern hayattan ve onun geniş olanaklarından bu<br />

denli uzak yaşamasaydı birçok büyük başarının altında onun da imzası<br />

bulunurdu. İhtiyaç duyduğu her türlü aleti kendisi tasarlayabiliyor,<br />

üretebiliyordu; kendi eğirdiği iplikten harika desenlerle kumaşlar<br />

dokuyabiliyordu. Tohumları ekme, büyütme ve en sonunda da bitkiyi liflerine<br />

ayırma işini bile kendi hallediyordu. Sabahtan akşama kadar hummalı bir tempo<br />

ile çalışıyordu. Ev halkının giysilerinin ve ev eşyalarının çoğu onun hünerli<br />

ellerinden çıkmaydı."<br />

Çok zeki bir çocuk olan Daniel'ın, heyecanlandığı zamanlarda, gözünde ışıklar<br />

patlıyordu. Buna benzer bir durum çocukluğundan itibaren Tesla'ya da tüm<br />

hayatı boyunca musallat olacaktı.


Bunu yıllar sonra şöyle anlatacaktı: "Düşüncelerimin ve hareketlerimin önünü<br />

kesen, gerçek nesnelerin görünümünü çarpıtan, genellikle ışık patlamalarıyla<br />

birlikte ortaya çıkan görüntülerin neden olduğu bir duygu bu. Bunlar hep daha<br />

önce görmüş olduğum şeyler, şahit olduğum sahnelerdi, kesinlikle hayal ürünü<br />

değillerdi. Bir sözcük duyduğumda bunun bana ifade ettiği nesne gözlerimin<br />

önünde bütün canlılığı ile ortaya çıkıyordu ve elimi uzattığım takdirde ona<br />

dokunup dokunamayacağımdan bir türlü emin olamıyordum. Bu bende büyük<br />

bir huzursuzluk ve kaygı yaratıyordu. Başvurduğum hiçbir psikoloji ya da<br />

fizyoloji uzmanı bu durumu tam anlamıyla açıklayamıyordu..."<br />

Bu durumu beynin, aşırı heyecanlanma anlarında retina üzerinde refleks<br />

etkileri yaratması şeklinde açıklıyordu. Bunlar halusinasyon değildi. Gecenin<br />

karanlığında bir cenaze ya da başka rahatsız edici bir görüntü, gözlerinin<br />

önünde beliriveriyordu ve elleri ile gözlerini kapatsa dahi bu görüntüden<br />

kurtulamıyordu.<br />

"Eğer yanlış anlamıyorsam" diye yazıyor Tesla, "bir insanın tasavvur ettiği bir<br />

nesnenin imgesini bir perdeye yansıtmak ve böylece de bunu görünür kılmak<br />

mümkün olabilir. Böylesi bir ilerleme tüm insan ilişkilerinde bir devrim<br />

yapacaktır. Şuna inanıyorum ki bu mucize gelecekte gerçekleştirilebilir ve<br />

gerçekleştirilecektir de; şu kadarını söyleyebilirim ki, ben düşünce gücümün<br />

büyük bir oranını bu problemin çözülmesine adamış durumdayım."<br />

Tesla'dan sonra birçok parapsikolog, banyo edilmemiş fotoğraf filmlerinin<br />

üzerine zihinsel imgelerini yansıtabildiklerini iddia eden birçok insan üzerinde<br />

çalıştılar. Düşüncenin elektronik yazıcılara doğrudan gönderilebilmesi de yeni<br />

araştırmalara konu olmakta.<br />

Genç Tesla bu yıpratıcı imgelerden kurtulabilmek ve kendisine geçici de olsa<br />

bir rahatlama sağlayabilmek için hayal ürünü dünyalar kurmaya başladı. Her<br />

gece kendisini seyahatlere çıktığına, yeni yerler, şehirler, ülkeler gördüğüne,<br />

oralarda yaşadığına, yeni insanlarla tanıştığına, arkadaşlar edindiğine<br />

inandırıyordu ve "Her ne kadar inanılmaz da olsa bunlar bana gerçek<br />

hayattakiler kadar yakındı ve gerçeklerden bir nebze bile daha az canlı değildi."<br />

Bu, zihninin ciddi bir şekilde yeni icatlarla meşgul olmaya başlayacağı on yedi<br />

yaşına kadar devam edecekti. Daha sonra, bu yeteneği sayesinde tasarımlarını<br />

bir modele, çizime ya da deneye ihtiyaç duymadan zihninde sanki gerçekmiş<br />

gibi canlandırabildiğini fark edecekti.<br />

Bu yöntemin, tamamıyla deneysel olanlara nazaran, çok daha etkili ve<br />

ilerlemeye açık olduğunu düşünüyordu. Tesla'ya göre bir model inşa etmeye<br />

çalışırken detaylar arasında boğulma ve kullanılan aletlerin azizliğine uğrama<br />

riski oldukça yüksekti. Bunların yanı sıra tasarımcı işini geliştirirken asıl<br />

üzerinde çalışmakta olduğu tasarımın temel ilkesini göz ardı etmeye<br />

başlayabilirdi.<br />

"Benim yöntemim ise farklı. Hemen işi eyleme dökmeye kalkışmam. Aklıma bir<br />

fikir geldiğinde bunu ilk önce kafamda şekillendirmeye başlarım. Yapıyı


değiştiririm, eklemeler yaparım ve aygıtı zihnimde çalıştırırım. Yaptığım bir<br />

türbini düşüncelerimde işletmem ile atölyemde test etmem arasında benim için<br />

bir fark yoktur. Eğer bir dengesizlik varsa bunu bir yerlere not bile edebilirim."<br />

Yani, bir kavramı hiçbir şeye elini dahi sürmeden mükemmelleştirebileceğini<br />

öne sürüyordu. Aygıtı ancak tüm hataları beyninin içerisinde düzelttikten sonra<br />

cisimleştiriyordu.<br />

"Makine kesinlikle düşündüğüm şekilde çalışacaktır ve deney tam anlamıyla<br />

planladığım doğrultuda yürüyecektir. Yirmi yıllık çalışma hayatım boyunca<br />

bunun tek bir istisnasıyla bile karşılaşmadım. Neden başka türlü olsun ki?<br />

Mühendislik, elektriksel ve mekanik şekillerde pozitif sonuçlar verir.<br />

Matematiksel işleme tabi olmayacak ve etkileri ya da sonuçları uygun teorik ve<br />

pratik veriler doğrultusunda hesaplanamayacak çok az konu vardır..."<br />

Bu iddialarına karşın, Tesla tasarımlarının en azından bazı parçalarının<br />

taslaklarını önceden çiziyordu. Hayatının daha ileri safhalarında çalışma<br />

yöntemi Edison'un deneysel yaklaşımına daha fazla benzemeye başlayacaktı.<br />

Tesla'nın çocukluğundaki gelişiminin ayrıntılarını öğrenmek oldukça güç.<br />

Çünkü hem böylesine yetenekli hem de kendisini zihinsel açıdan bu denli sıkı<br />

bir disiplin altına alabilen bir çocuğun, hangi becerilerinin doğuştan olduğunu,<br />

hangilerini sonradan kazandığını anlamak zor. Yine de bir insanın bir sayfa<br />

yazıyı ya da bu sayfa üzerindeki belirli ilişkileri ve sayısız örneği bir bakışta<br />

ezberleyebilmesi için -buna ister fotoğrafik hafıza, ister formal hafıza deyin-<br />

özel bir beceriye sahip olması gerekir. Bu tip bir hafıza ilk olarak kendisini<br />

ergenlik çağında belli etmeye başlar. Bu da insan vücudundaki kimyasal<br />

değişikliklerin bunda etkili olduğunu akla getirmektedir.<br />

Tesla'nın durumunda da bu olağanüstü hatırlama gücü hayatının büyük bir<br />

bölümünde ona yardımcı oldu. Belki de bunda çocukluğunda aldığı özel<br />

eğitimin ve kendisine uyguladığı sürekli disiplinin de etkisi vardı. Colorado'da<br />

araştırma gereçlerinde deneme yanılma yöntemi ile yaptığı değişiklikler bu<br />

olağanüstü gücün belirtileridir.<br />

Görsel buluşlarının tek bir kötü yanı olduğunu, bunun da kendisini zihnen<br />

ulaşılmaz bir zenginliğe karşın parasal açıdan yoksul bırakması olduğunu iddia<br />

ederdi. Aslında çok değerli olan icatları son bir düzeltme yapılmadan, yani ticari<br />

bir hale getirilmeden hayata geçiriliyordu. Edison ise buna asla izin vermezdi<br />

ve bunun için de yanında birçok asistan çalıştırırdı. Doğrusu Edison'un diğer<br />

mucitlerin fikirlerini topladığını ve bunları patent bürosuna sattığını iddia<br />

edenler de vardır. Tesla'nın durumunda bu tam tersi yönde işliyordu. Fikirler<br />

zihninden öyle hızlı geçiyordu ki bunları oldukları yerde tutamıyordu. Her<br />

saniye kendisini heyecanlandıracak yeni bir şeyler oluşmaya başlıyordu<br />

kafasının içinde.<br />

Fotoğrafik hafızası diğer mühendislerle çalışmasını güçleştiriyordu. Diğerleri<br />

elle tutulur planlar istiyorlardı, Tesla ise zihniyle çalışıyordu. Okulda neredeyse<br />

sınıfta kalıyordu çünkü matematikte harikalar yaratmasına karşın zorunlu resim<br />

derslerine girmek istemiyordu.


Korkunç görüntüleri zihninden silip atabildiği zaman on iki yaşındaydı ancak<br />

tehlikeli ya da stresli durumlarda, ya da çok mutlu olduğu zamanlarda ortaya<br />

çıkan kaçınılmaz ışık patlamalarından asla kurtulamayacaktı. Bazı bazı,<br />

çevresindeki atmosferi canlı alevlerin yaladığını görüyordu. Bu durum etkisini<br />

yavaş yavaş yitireceğine daha da artırdı ve o yirmi beş yaşına geldiğinde doruk<br />

noktasına ulaştı.<br />

Altmış yaşına geldiğinde şöyle diyecekti: "Bu ışık patlamalarını hala zaman<br />

zaman yaşıyorum. Yeni bir fikrin zihnimde parıldayıvermesi gibi durumlarda<br />

ortaya çıkıyor. Ama artık eskisi kadar heyecan verici değil bu, eskiye nazaran<br />

daha etkisiz. Gözlerimi kapattığımda, ilk önce mutlaka çok koyu ve tek tonlu bir<br />

mavi fon görüyorum. Tıpkı açık ama yıldızsız bir gecede olduğu gibi. Birkaç<br />

saniye içinde bu alan parıltılar saçan ve bana doğru ilerleyen yeşil ışıltılarla<br />

doluyor. Neden sonra sağ tarafımda birbirine paralel ve yakın ışınların<br />

oluşturduğu iki ayrı sistem görüyorum. Bu iki sistem birbirleri ile dik açı<br />

oluşturacak şekilde duruyorlar; sarı, yeşil ve altın renklerinin hakim olmasına<br />

karşın, her türlü rengi içeriyorlar. Sonra bu çizgiler daha da parlaklaşmaya<br />

başlıyor ve her yere parıltılar saçan belirgin noktalar serpiliyor. Bu resim yavaş<br />

yavaş görüntü alanımdan çıkıyor ve sola doğru kayarak yok olup gidiyor, yerini<br />

pek de hoş olmayan ölü bir griliğe bırakıyor. Burayı çabucak kabaran ve<br />

kendilerine canlı formlar vermeye çalışıyormuş gibi duran bulutlar doldurmaya<br />

başlıyor. İşin ilginç yanı şu ki, ikinci aşamaya geçilinceye değin bu griliği<br />

belirgin bir şekle benzetemiyorum. Her seferinde, uyuya kalmadan az önce,<br />

gözlerimde kimi şeylerin ya da insanların görüntüleri canlanıyor. Onları<br />

gördüğüm anda anlıyorum ki bilincimi yitirmek üzereyim. Eğer ortaya<br />

çıkmıyorlarsa ya da bunu reddediyorlarsa biliyorum ki bu uykusuz bir gece<br />

geçireceğim anlamına geliyor."<br />

Okulda yabancı dil öğreniminde üstün başarı göstermişti. Slav diyalektlerinin<br />

yanı sıra İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca'ya hakimdi. Ama asıl<br />

matematikte yıldızlaşmıştı. Öğretmen soruyu tahtaya yazarken pusuya yatan ve<br />

yazması biter bitmez yanıtı patlatan cesaret kırıcı öğrencilerden biriydi.<br />

Başlarda bunun bir kandırmaca olduğu zannedilmişti. Ama kısa bir süre sonra<br />

bunun da cisimleri görselleştiren bir yetenek olduğu anlaşılacaktı. Zihninin<br />

optik ekranında tüm logaritmik tabloları depolayabiliyor ve gerektiği zaman da<br />

bunları kullanıma açabiliyordu. Yine de bir bilim insanı olduktan sonra tek bir<br />

bilimsel problemi çözebilmek uğruna uzun süre çaba sarf edeceği zamanlar<br />

gelecekti.<br />

Birçok yaratıcı insanın yabancısı olmadığı bir durumu o da sıkça yaşıyordu. Bir<br />

türlü konsantre olamadığı, yanıtı bildiği halde somut bir hale getiremediği o<br />

anlar için, "İşin harika olan yanı" diyordu, "eğer bu şekilde hissediyorsam<br />

şundan kesinlikle emindim ki bu, problemi aslında çözmüş olduğum ve kısa bir<br />

süre sonra peşinde olduğum şeyi elde edeceğim anlamına geliyordu."<br />

Elle tutulur sonuçlar da bu sezgiyi doğruluyordu. Şu bir gerçek ki Tesla'nın<br />

hayatı boyunca yaptığı makinelerin hemen hepsi kusursuz işlemiştir. Bilimsel<br />

ilkelerde yanılabilirdi, ya da yapım sırasında kullanılan malzemenin niteliği


konusunda dahi hata yapabilirdi ancak zihninde evrim geçiren ve sonradan<br />

metale dökülen makineler tam anlamıyla istediği şekilde çalışırdı.<br />

Belki de onun çocukluğunda okul psikologları olsaydı gerçeklikle bağını<br />

koparan bu görüntüler nedeniyle ona hemen şizofreni tanısı konulacaktı; hızla<br />

terapilere ve ilaç tedavilerine başlanacaktı -belki de böylece yaratıcılığının<br />

kaynağı 'tedavi' edilecekti.<br />

Zihninde yer eden imgelerin daha önce yaşadığı sahnelerden kaynaklandığını<br />

keşfettiğinde, çok önemli bir gerçeğe parmak bastığına inanmıştı. Her zaman<br />

için dışsal kaynağı bulmaya çalışmaya karar verdi. Yani uzun lafın kısası,<br />

Freud'un yöntemleri daha yaygınlaşmaya başlamadan çok önceleri bir çeşit<br />

otoanaliz yöntemi geliştirmişti ve bunu neredeyse bir refleks haline<br />

dönüştürmüştü.<br />

"Neden ve sonuç arasında bağlantı kurmada önemli becerilere sahip oldum"<br />

diyordu. "Kısa bir süre sonra, şaşkınlıkla, aklımdan geçen tüm düşüncelerin<br />

dışsal bir izlenimden etkilendiğini fark ettim."<br />

Bu egzersizlerden çıkardığı sonuçların tümü o kadar da yüreklendirici değildi.<br />

Özgür iradesine dayandığını düşündüğü eylemlerinin aslında dış koşulların ve<br />

olayların bir sonucu olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ve eğer bu doğru ise<br />

insan bir robottan pek de farklı bir şey değildi. Ya da farklı bir deyişle, bir<br />

insanın yaptığı her şey, buna deneyimlere dayanan hükümler doğrultusunda<br />

hareket etmek de dahil, bir makineye de yaptırılabilirdi.<br />

Bu düşüncelerden yola çıkarak Tesla hayatında daha sonraları önemli bir yer<br />

tutacak -farklı açılardan da olsa- iki anlayış geliştirecekti. Birincisi insanların<br />

"etten kemikten yapılma makineler" olduğu idi. Diğeri de makinelerin, her türlü<br />

pratik amaç uğruna, insanlaştırılabileceği idi. Birincisinin sosyal hayatına pek<br />

bir değişiklik getirdiği söylenemez ama ikincisi onu "tele-otomatik" ya da robot<br />

dediği garip bir dünyaya sürükleyecekti.<br />

Tesla ailesi, Nikola altı yaşındayken, Gospiç şehrinin yakınlarına taşınmıştı.<br />

Orada okula başlayacaktı ve hayatında ilk defa mekanik modeller ve su<br />

türbinleri ile tanışacaktı. Bunlardan bir sürü yapacak ve hepsini çalışıyor<br />

görmekten büyük bir zevk almaya başlayacaktı. Niagara Çağlayanı hakkında<br />

okuduğu bir yazı da onu büyülemeye yetecekti. Hemen hayalinde çağlayan<br />

sularının döndürdüğü devasa bir tekerlek canlanmıştı. Amcasına bir gün<br />

Amerika'ya gideceğini ve bu hayalini gerçekleştireceğini anlatıyordu. Otuz yıl<br />

sonra bu fikrinin hayata geçirildiğini gördüğünde "zihnin çözülemez gizemi"<br />

üzerine uzun uzun düşünmeye fırsat bulacaktı.<br />

On yaşındayken, yeni bir kurum olan ve iyi bir fizik bölümüne sahip olan<br />

Jimnasyum'a yazıldı. Öğretmenlerinin sergilediği gösteriler onu büyülüyordu.<br />

Burada matematiğe olan yetkinliği parıldamaya başlamıştı ama babası "onu bir<br />

sınıftan diğerine geçirebilmek için hatırı sayılır bir çaba sarf ediyordu" çünkü<br />

resim derslerinde bir türlü dikiş tutturamıyordu.


İkinci yılında, saplantı derecesinde, sabit hava basıncı ve vakum olanağı ile<br />

sürekli hareket üretebilme sevdasına kapıldı. Çılgıncasına bu güçlere gem<br />

vurmaya çalışıyordu ama uzun süre ne yapacağını bilemedi. En sonunda,<br />

"Çabalarım beni, daha önce hiçbir ölümlünün başaramadığı bir icadın eşiğine<br />

getirdi." Bu en büyük düşlerinden biriydi: uçabilmek.<br />

"Her gün, kendimi havanın içinde uzak mesafelere taşıyabiliyordum ama bunu<br />

nasıl başarabildiğimi bir türlü anlayamıyordum... Şimdi elimde somut bir veri<br />

vardı: bir eksen etrafında dönen bir şaft, çırpınan kanatlar ve sınırsız bir gücün<br />

vakumundan ibaret bir uçma makinesi!"<br />

Yaptığı, iki taşıyıcı üzerinde serbestçe dönebilen bir silindir ve buna<br />

mükemmel bir şekilde oturan ve kısmen de kapatan bir dörtgendi. Gövdenin<br />

açık kısmı bir bölme ile kapatılmıştı ve silindirik parça hava geçirmez döner<br />

eklemler ile birbirinden tamamen bağımsız iki bölüme ayrılmıştı. Bu<br />

bölümlerden biri contalanmıştı ve içinde hava yoktu, diğer bölüm ise açıktı ve<br />

bu da silindiri sürekli hareket halinde tutacaktı -en azından mucidimiz böyle<br />

düşünüyordu. Ve gerçekten de, yapımı bittikten sonra şaft hafifçe dönmeye<br />

başlayacaktı.<br />

"Bundarn sonra, rahatlığı ve lüksü ile Kral Süleyman'a yaraşacak bir taşıtla her<br />

gün hava gezintilerine çıkmaya başladım... Atmosfer basıncının silindir<br />

yüzeyine dik açı ile etki ettiğini ve yavaş dönme hareketinin bir sızıntıdan<br />

kaynaklandığını fark etmem için çok zaman geçmesi gerekecekti. Bu bilgiye<br />

zamanla ulaşmış olmama rağmen bu benim için acı verici bir deneyim<br />

olacaktı."<br />

Kendisine birkaç numara küçük gelen bu okula devam ederken: "Tehlikeli bir<br />

hastalığa, daha doğrusu bir dizi hastalığa yakalandım, durumum o derece<br />

kötüleşmişti ki doktorlar beni tanrıya havale etmişlerdi." Kendisini biraz<br />

toparlayınca iyileşmesine yardımcı olur umuduyla okumaya başlamasına izin<br />

verildi. En sonunda yerel kütüphanedeki kitapların bir katalogunu hazırlaması<br />

istendi kendisinden. Bu görev sayesinde Mark Twain'in ilk eserleriyle tanışma<br />

şansını yakalayacaktı. Bu tanışmanın verdiği mutluluğun etkisiyle mucizevi bir<br />

iyileşme gösterecekti. Fakat ne yazık ki bu anekdot pek de akla yakın<br />

gözükmemektedir, zira Mark Twain o zamanlarda henüz okyanusu aşıp<br />

Hırvatistan'daki küçük bir kütüphaneye kadar ulaşacak bir kitap yazmamıştı.<br />

Hikayenin doğrusu her ne ise, Tesla bu kitaplardan çok hoşlanmış ve<br />

etkilenmişti. Bundan yirmi beş yıl sonra büyük mizah ustası ile New York'ta<br />

karşılaşacaktı ve bu hikayeyi kendisine anlattığı zaman Twain'in gözyaşlarına<br />

boğulması karşısında hayrete düşecekti.<br />

Nikola öğrenimine Hırvatistan'ın Karlstadt şehrindeki daha yüksek bir okulda<br />

devam edecekti. Burası oldukça kasvetli, bataklıklarla kaplı bir bölgeydi ve<br />

sonuç olarak çocuk birkaç kere sıtma illetinin pençesine düşecekti. Ama bu<br />

hastalık fizik profesörünün de etkisiyle elektriğe yoğun bir ilgi duymasını<br />

engelleyemeyecekti. Gördüğü her deney zihninde binlerce yankı buluyordu,<br />

onu deneylerle ve araştırmalarla dolu bir geleceğe yöneltiyordu.


Eve döndüğünde bölge kolera salgınından kırılmaktaydı ve o da bu hastalığa<br />

yakalanmakta gecikmedi. Dokuz ay yatakta kaldı. Zar zor hareket edebiliyordu<br />

ve bir kez daha kendisinden umut kesilmişti. Bir keresinde babasının onu bir<br />

nebze olsun neşelendirebilmek için yanına oturup konuşmaya çalıştığını<br />

hatırlıyordu, o da bütün gücünü toplayıp babasına şöyle diyebilmişti: "Belki<br />

mühendislik okumama izin verirseniz kendimi daha iyi hissedebilirim."<br />

Nikola'nın ne olursa olsun din adamı olması gerektiğini düşünen papaz Tesla<br />

bu defa kendi merhametinin kapanına kıstırılmıştı ve boyun eğmek zorunda<br />

kalacaktı.<br />

Bundan sonra olanlar biraz karışık. Görünen o ki Tesla'ya ordudan üç yıllık<br />

hizmet için bir celp gelmiş, bu görev ona din adamlığından daha da korkunç<br />

görünmüştü. Bu konuya sonraları fazla değinmemişti. Tek söylediği babasının<br />

sağlığına yeniden kavuşması için dağlarda bir süre kamp yapmasının iyi<br />

olacağı konusunda ısrarcı davranmış olması. Anlaşılan olay bu yönde gelişmiş<br />

ve Tesla orduya hizmet etmek zorunda kalmamıştı. Babasının ailesinde birçok<br />

yüksek rütbeli subay vardı ve anlaşılan onlar bilinen sağlık nedenlerini öne<br />

sürerek Tesla'nın ordu hizmetinden kurtulmasını sağlamışlardı.<br />

Dağlarda geçen inişli çıkışlı bir yıl doğurgan hayal gücünü dizginlemeye yeterli<br />

olmamıştı. Atlantik Okyanusu altından mektup alışverişini sağlayacak bir tüp<br />

geçit fikri musallat olmuştu bu defa da kafasına. Tüpün içinden küresel mektup<br />

kutularının ittirilmesini sağlayacak suyu pompalama ünitesinin matematiksel<br />

hesapları üzerinde çalışmıştı. Ancak tüpün, akan su ile sürtünmesinden<br />

kaynaklanacak direncini hesaplamayı başaramamıştı. Sürtünme o denli büyük<br />

çıkıyordu ki planı iptal etmek zorunda kalmıştı. Ama bundan da sonraki<br />

icatlarında kullanabileceği bir sonuç çıkarmıştı.<br />

Ivır zıvır işlere harcayacak vakti olmadığından hemen ekvatorun çevresinde<br />

dönecek devasa bir çember inşa etme projesi üzerine düşünmeye başlamıştı.<br />

Çember başta bir iskeleye bağlı duracaktı ama iskele düşürüldükten sonra<br />

Dünya'nın hızına eşit bir hızla dönmeye başlayacaktı. Bu açıdan bakılınca proje<br />

yirminci yüzyılın sonlarında ortaya çıkan senkronize uyduları getirmektedir<br />

insanın aklına. Tesla bununla daha bile fazlasını hedeflemişti. Bu aşamadan<br />

sonra çemberi dünyanın çevresinde sabit tutacak tepkisel bir güç harekete<br />

geçirilecekti. Böylece yolcular çembere tırmanabilecek ve saatte beş yüz<br />

kilometreye yakın bir hızla seyahat edebileceklerdi, ya da Dünya onların altında<br />

dönecek ve böylece dünyanın çevresini bir günde dolaşma şansını<br />

yakalayacaklardı.<br />

Bu bir yıllık, pratik olmasa da muhteşem olan düşünme ve düşleme<br />

döneminden sonra Avusturya Graz'daki Politeknik Okulu'na yazılacaktı. İlk<br />

yılında Ordu Öncü Birliği'nin bursunu kazanacaktı ve böylece parasal<br />

kaygılardan uzak bir yıl yaşayabilecekti. Buna karşılık sabah saat üçten akşam<br />

dokuza değin aralıksız çalışmak ve iki yıllık işi bir yıla sığdırmak zorunda<br />

kalacaktı. Çalıştığı temel konular fizik, matematik ve mekanikti.<br />

Bir işe başladı mı mutlaka sonunu getirme isteğinin Voltaire'in kitaplarını<br />

okumaya başlaması ile birlikte neredeyse kendi sonunu getirdiğini anımsıyor.<br />

Küçük puntolarla yazılmış yüz cilde yakın kitabı olduğunu dehşete düşerek


öğrendiğinde "bu devin yazdığı kitapları okuyabilmek için günde yetmiş iki<br />

fincan koyu kahve içerek" iç huzurunu yakalamaya gayret edecekti.<br />

Öğrenim yılının sonunda girdiği dokuz sınavdan da kolaylıkla yakasını<br />

sıyıracaktı. Ama ertesi sene okula döndüğünde ekonomik rahatlığının yerinde<br />

yeller estiğini görecekti. Ordu Öncü Bursu iptal edilmişti ve bir din görevlisinin<br />

maaşı, yüksek meblağdaki harçları karşılayabilmekten çok uzaktı. Bu nedenle<br />

okul yılı bitmeden Tesla derslerini bırakmak zorunda kalacaktı. Ama elinde<br />

kalan kısıtlı zamanı çok iyi değerlendirecek ve bu ikinci yılında alternatif bir<br />

doğru-akım elektrik aleti fikri geliştirmeye başlayacaktı.<br />

Elektrik mekanizmasını Tesla ile tanıştıran kişi teorik ve deneysel fizik<br />

derslerini veren bir Alman, Profesör Poeschl'dı. Adamın "elleri ve ayaklan bir<br />

ayının pençeleri kadar devasa" olmasına karşın Tesla için bu deneyler<br />

fazlasıyla ilham kaynağı oluyordu. Bir gün Paris'ten Gramme Makinesi denilen<br />

ve hem motor hem de dinamo işlevi görebilen bir doğru-akım aygıtı geldi. Tesla<br />

bu makineyi kendinden geçmiş bir halde incelerken tarif edilemez bir haz<br />

duymuştu. Komütatörü ve tele dolanmış bir armatürü vardı. Çalışırken<br />

kıvılcımlar saçıyordu. Bunun üzerine Tesla acemice Profesör Poeschl'e<br />

komütatörü kaldırarak ve alternatif akıma bağlayarak tasarımın<br />

geliştirilebileceğini söyleyecekti.<br />

"Bay Tesla büyük işler başaracak" diye yanıtlayacaktı Alman profesör, ağır<br />

ağır ve sert bir tavırla. "Ama bunu asla yapamayacak. Bu yerçekimi gibi sabit<br />

bir çekim kuvvetini merkezkaç kuvvetine çevirmeye çalışmakla aynı şey<br />

olurdu."<br />

Genç Sırp bu fikrin nasıl hayata geçirilebileceğini bilemiyordu ama cevabın<br />

zihninde bir yerlerde gizli olduğunu, çözümü bulana dek rahat yüzü<br />

göremeyeceğini de biliyordu.<br />

Ama Tesla'nın parası suyunu çekmişti. Borç para bulmaya çalıştı, bunu da<br />

başaramayınca kumar oynamaya başladı. Kağıt oyunlarında pek başarılı değildi<br />

ama bilardoda harikalar yaratıyordu.<br />

Ne yazık ki onu bu yeni keşfettiği becerisi de kurtaramayacaktı. Tesla'nın<br />

yeğeni Nikola Trbojeviç diğer aile üyelerine, Tesla'nın kolejden ve "kağıt<br />

oyunları oynamak ve düzensiz bir hayat sürmekten dolayı" da polis tarafından<br />

şehirden "atıldığını" öğrendiğini anlatır.<br />

Annesi gerekli parayı zar zor toparlamış ve onunla buluşmak için Prag'a<br />

gitmişti. Babası ise onunla konuşmayı dahi reddediyordu. İki yılını geçirdiği<br />

Prag'da bir üniversitedeki derslere gayri resmi bir şekilde devam etmiş olabilir<br />

ama Çekoslovak hükümetinin kayıtlarına göre Çekoslovakya'daki dört<br />

üniversiteden hiçbirine kayıtlı değilmiş. Muhtemelen Tesla kendi kendinin<br />

öğretmeni olmuştu ki bu onun değerinden hiçbir şey eksiltmez. Faraday da<br />

kendi kendinin öğretmeni olmuş bir insandı.<br />

1879 yılında Tesla, Maribor'da bir iş bulmaya çalışacak ama bunda da başarısız<br />

olacaktı. En sonunda eve dönmek zorunda kalmıştı. Aynı yıl babası da ölecekti


ve bu olaydan kısa bir süre sonra çalışmalarına devam edebilmek ümidiyle<br />

Prag'a geri dönecekti. Yirmi dört yaşına kadar orada kaldığına, dersleri<br />

izlediğine, çalışmalarına kütüphanede devam ettiğine ve bu şekilde kendisini<br />

fizik ve elektrik mühendisliği alanlarında geliştirdiğine inanılıyor.<br />

Büyük olasılıkla kendine bir gelir sağlayabilmek umuduyla kumar oynamaya<br />

yine devam etmişti. Ancak bu defa müptela olma tehlikesi yoktu. Tesla nasıl bir<br />

kumarbaz haline geldiğini ve daha sonra bundan nasıl kurtulduğunu şöyle<br />

anlatır: "Oturup kağıt oynamak benim için mükemmel bir zevk kaynağıydı.<br />

Babam örnek bir yaşam timsaliydi ve asla benim yaptığım gibi, boş yere para<br />

ve zaman harcamaya katlanamazdı... Ona şöyle derdim: 'İstediğim zaman<br />

bundan vazgeçebilirim ama cennetin nimetlerini satın almamı sağlayacak bu<br />

oyunu neden bırakmam gereksin ki?' Zaman zaman öfkeye kapılır ve beni<br />

aşağılardı. Oysa annem farklıydı. O erkeklerin karakterini iyi tanırdı ve bir<br />

insanın kurtuluşunun ancak ve ancak kendi çabaları sayesinde olabileceğine<br />

inanırdı. Bir ikindi vakti, tüm paramı kaybetmiştim ve oyuna devam edebilmek<br />

için para arıyordum, sonra o yanıma geldi. Elinde fişler olduğu halde bana<br />

şöyle dedi: 'Git keyfine bak. Pek yakında elimizdeki her şeyi kaybedeceksin ve<br />

bu çok daha iyi olacak. Bunun üstesinden gelebileceğini biliyorum.' Haklıydı. O<br />

zaman, orada arzumun üstesinden geldim...Yalnızca vazgeçmedim, küçük bir<br />

izini dahi bırakmayacak şekilde bu şehveti yüreğimden söküp attım..."<br />

Hayatının geri kalan bölümünde haddinden fazla sigara içmeye başladı, kahve<br />

de kalbini zayıf düşürüyordu. Ama irade gücü bir kez daha üstün gelecekti ve<br />

her iki kötü alışkanlıktan da kurtaracaktı onu. Çay içmeyi bile bırakmıştı. Tesla<br />

açıkça ("etten kemikten yapılma makineler" olan insanların sahip olmadığı)<br />

özgür irade ile irade gücünü ya da azmi, birbirinden ayırmaya başlamıştı.<br />

3. UZAKLARDAN GÖÇÜP GELENLER<br />

Amerika ve Avrupa'da telgraflar tıkırdamaya başlamıştı. Transatlantik kablo<br />

hattı döşenmişti. Alexander Graham Bell'in telefonları hızla tüm kıtaya<br />

yayılmaya başlamıştı ki 1881 yılında Budapeşte'de de bir santral kurulacağı<br />

haberi duyuldu. Bu şehir, Thomas Alva Edison'ın şubesi olma şerefine<br />

ulaşacak dört Avrupa şehrinden biriydi.<br />

Tesla o yıl ocak ayında Budapeşte'ye doğru yola çıktı. Amcasının sözü geçen<br />

bir arkadaşı sayesinde Macaristan Hükümeti Merkez Telgraf Ofisi'nde bir iş<br />

bulmuştu kendisine. Elbette ki oldukça düşük ücretli bir görevli olarak çalışmak<br />

genç mühendisin hayallerini süslemiyordu. Ama o bu işe de büyük bir<br />

mutlulukla sarılacaktı.<br />

Kısa bir süre sonra, doktorların başka şekilde açıklayamadıkları için sinir<br />

bozukluğu adını verdikleri bir hastalığa yakalanacaktı.<br />

Tesla'nın hisleri oldukça kuvvetliydi. Birçok kere alevler çatırdamaya başlar<br />

başlamaz uykusundan uyanarak komşularını kendi evlerinde çıkmak üzere olan<br />

yangınlardan kurtarmıştı.


Kırk yaşlarında, Colorado'da bir şimşek deneyi üzerinde çalışırken neredeyse<br />

bin kilometre ötedeki gök gürlemelerini duyduğunu iddia etmişti, asistanları ise<br />

ancak üç yüz kilometre uzaklıktakileri duyabiliyorlardı.<br />

Ama hastalığı sırasında hissettikleri Tesla'nın bile standartlarının üzerindeydi.<br />

Birkaç oda uzaklıktaki bir saatin tik tak seslerini bile duyabiliyordu. Odasında<br />

dolanan bir sineğin vızıltısı kulak zarlarını patlatacak gibi oluyordu. Birkaç<br />

kilometre öteden geçen bir at arabası neredeyse bütün vücudunu titretiyordu.<br />

Elli kilometre öteden geçen bir trenin düdüğü oturduğu sandalyeyi öylesine<br />

titretiyordu ki duyduğu acı dayanılmaz oluyordu. Ayaklarının altındaki zemin<br />

sürekli oynuyordu. Dinlenebilmek için yatağının altına kauçuk minderler<br />

koyuyordu.<br />

"Yakından ve uzaklardan gelen kükreyen sesler beni korkuya sürüklüyordu ve<br />

bunların ne olduğunu bir türlü ayırt edemiyordum. Güneş ışınlarının önü<br />

periyodik olarak kesildiğinde bu beynim üzerinde öylesine büyük bir güç alanı<br />

yaratıyordu ki kendimden geçiyordum. Bir köprü ya da bunun gibi bir yapının<br />

altından geçebilmek için tüm irademi zorlamam gerekiyordu çünkü kafatasım<br />

üzerinde dayanılmaz bir basınç hissediyordum. Karanlıkta bir yarasa kadar<br />

duyarlı olabiliyordum, metrelerce uzaklıktaki bir nesnenin varlığını alnımda<br />

hissettiğim bir ürperti sayesinde fark edebiliyordum."<br />

Bu dönemde nabız atışları normalin altından dakikada iki yüz altmışa kadar<br />

aniden inip çıkabiliyordu. Kendi bedenindeki seğirmeler ve titremeler bile<br />

neredeyse başlı başına dayanılmaz bir ıstırap kaynağı haline gelmişti.<br />

Doğal olarak Budapeşte'deki tıp uzmanları bu durum karşısında hayrete<br />

düşmüşlerdi. Adını yeni yeni duyurmaya başlamış bir doktor hem Tesla'ya<br />

yüksek dozda potasyum salık veriyor hem de hastalığının tedavisinin mümkün<br />

olmadığını söylüyordu.<br />

Tesla o zamanlar için şöyle söylüyor: "O zamanlarda fizyoloji ve psikoloji<br />

uzmanlarının incelemelerine tabi olamadığım için ölene dek kişisel bir<br />

pişmanlık duyacağım. Hayata umarsızca sarılmıştım ama iyileşebileceğimi hiç<br />

ümit etmiyordum."<br />

Buna karşın sağlığına kavuşmakla kalmadı, bir arkadaşının yardımı ile o güne<br />

kadar hiç sahip olamadığı bir güce ulaştı. Arkadaşının adı Anital Szigety idi. Bir<br />

makinist, aynı zamanda da bir atletti. Szigety Tesla'yı sürekli egzersiz yapmanın<br />

faydalarına inandırmıştı ve ikisi sık sık birlikte şehir turlarına çıkıyorlardı.<br />

Graz Politeknik'ten ayrılmasının üzerinden yıllar geçmiş olmasına karşın iyi<br />

çalışmayan doğru akım mekanizması Tesla'nın aklından bir an bile çıkmamıştı.<br />

Daha sonraları her zamanki gösterişli üslubuyla bu konu hakkında şunları<br />

yazacaktı: "Bu konuyu basit bir çözümle geçiştirmek istemiyordum. Bu konu<br />

içimde kalmıştı, bu bir ölüm kalım meselesiydi. Muvaffak olamadığım takdirde<br />

yok olup gideceğimi biliyordum."<br />

Ama, aslında savaşı kazanmış olduğunu hissediyordu. "Beynimin kıvrımları<br />

arasında bir yerde yatıyordu yanıt ama henüz bunu kelimelere dökememiştim."


Bir ikindi vakti arkadaşı Szigety ile birlikte şehir parkında günbatımına doğru<br />

yürüyorlardı ve Tesla Goethe'nin Faust'undan pasajlar okuyordu.<br />

O an, "Fikir bir şimşek gibi çaktı ve bir anda gerçek tüm çıplaklığıyla karşımda<br />

parıldamaya başladı."<br />

Tesla'nın çırpınan uzun kollan nöbet geçiriyor gibi öne doğru uzanmıştı.<br />

Szigety telaşlanmış, arkadaşını bir banka oturtmaya çalışıyordu ama Tesla bir<br />

dal parçası bulana kadar rahat edemeyecekti. Oturur oturmaz toprağın üzerine<br />

bir diyagram çizmeye başladı.<br />

"Bak işte motor burada, bak da gör nasıl da tersyüz ediyorum onu."<br />

Tozların üzerine çiziktirdiği bu diyagram altı yıl sonra Amerika Elektrik<br />

Mühendisleri Enstitüsü'ndeki söylevinde gösterilecek, dünyaya yepyeni basit<br />

ve kullanışlı bir bilimsel ilke olarak sunulacaktı. Uygulamaları teknoloji<br />

dünyasında tam anlamıyla bir çığır açacaktı.<br />

Tesla'nın aklında sadece yeni bir motor değil, tamamıyla yeni bir sistem vardı<br />

çünkü düzensiz salınım yapan iki ya da daha fazla dalgalı akımın ürettiği sabit<br />

bir eksen etrafında dönen manyetik alan ilkesini bulmuştu. Uyumlu akımların<br />

yarattığı bu kasırga sayesinde hem komütatör (bir elektrik akımının yönünü<br />

değiştirmekte kullanılan aygıt) hem de akıma yol işlevi gören armatürler devre<br />

dışı kalıyordu. Profesör Poeschl'in tezini çürütmüştü.<br />

Bunca hareketliliğe karşın Tesla'nınki ortaya çıkana değin tam anlamıyla<br />

başarılı bir AC motoru üretilememişti. Bu indüksiyon motoru yepyeni bir<br />

sistemin atar damarıydı ve bilim dünyası için çok büyük bir adımdı.<br />

Tabii büyük bir icada hayat vermekle bunu insanlara duyurmak arasında<br />

dağlar kadar fark vardır. Tesla çoktan kendisini zengin ve ünlü bir adam olarak<br />

görmeye başlamış, hayal gücünün meyvelerini verdiğini düşünmüştü; tabii<br />

bunlar aldığı çekin kendisine ne kadar süre yeteceğine bağlı idi. En sonunda<br />

buruk bir şekilde, "Ayın son yirmi dokuz günü en zor geçenleri" diye itiraf<br />

edecekti. Ama artık bu zorluklar bile ona daha katlanılabilir geliyordu çünkü en<br />

sonunda kendisine bir mucit gözüyle bakabiliyordu.<br />

"Bu olmak istediğim şeydi... Arşimet benim idealimdeki insandı. Sanatçıların<br />

eserlerine de hayranlık duyuyordum ama bunlar benim zihnim için gölgelerden<br />

ve biçimlerden ibaretti. Bir mucit ise dünyaya somut yaratılar verirdi, yaşayan<br />

ve işleyen eserler."<br />

Bunu takip eden günlerde kendini tamamıyla yeni alternatif akım aletleri<br />

geliştirmeye adadı.<br />

"Bu, hayatımda hissettiğim en eksiksiz zihinsel mutluluk haliydi... Fikirler<br />

sakin bir akışla zihnime doluyordu, çektiğim tek zorluk onları oldukları yerde<br />

tutamamamdı.


"Tasarladığım aygıtın parçaları zihnimde en ince ayrıntılarına değin bütün<br />

somutluğuyla canlanıyordu. Sürekli çalışan makineler hayal etmekten büyük bir<br />

zevk alıyordum... Doğal bir esin arzulu bir isteğe dönüştüğünde insan hedefine<br />

dev adımlarla koşmaya başlar. Ben de iki aydan daha kısa bir süre içinde bu<br />

sistem dahilinde akla hayale gelebilecek her türden değişikliği ve motoru<br />

üretebildim..."<br />

Çok fazlı indüksiyon, yarı fazlı indüksiyon ve çok fazlı sinkronus gibi kullanışlı<br />

alternatif akım motorları; ayrıca elektrik üretecek, aktaracak ve kullanacak tüm<br />

çok fazlı ve tek fazlı motorları tasarlamıştı. Ve gerçekten de zamanla dünyadaki<br />

tüm elektrik, Tesla Çok Fazlı Sistemi ile üretilmeye, aktarılmaya, dağıtılmaya ve<br />

mekanik enerjiye dönüştürülmeye başlanacaktı.<br />

Yıl 1882 idi ve fikirler hala Tesla'nın zihninin içinde patlamaya devam ediyordu.<br />

Prototip üretecek ne zamanı ne de yeterli parası olduğundan telgraf ofisindeki<br />

işinde yoğunlaşacak ve kısa bir süre sonra mühendisliğe terfi edecekti. Merkez<br />

istasyondaki aygıtlarda çeşitli değişiklikler yapmıştı. Bunların arasında<br />

patentini almayı unuttuğu bir telefon amplifikatörü de (yüksel-teç) vardı ve bu iş<br />

sayesinde değerli pratik deneyimler kazanıyordu.<br />

Aile dostları sayesinde -Puskas denilen iki kardeş- Edison'un Paris'teki telefon<br />

şubelerinden birinden bir iş teklifi alacak ve 1882 güzünde Paris'e doğru yola<br />

çıkacaktı.<br />

İlgi alanının doruk noktasında Continental Edison Şirketi'ndeki görevlilere<br />

alternatif akımın muhteşem potansiyel faydalarını tanıtmak vardı. Fakat genç<br />

Sırp, Edison'un bu konuda konuşulmasından nefret ettiğini öğrendiğinde derin<br />

bir hayal kırıklığı yaşayacaktı.<br />

Genç ve Paris'te yaşıyor olmanın sağladığı olanaklar onu kısa sürede teselli<br />

edecekti. Amerikalı ve Fransız yeni arkadaşlar ediniyor, bilardodaki üstün<br />

becerisini geliştiriyor, her gün kilometrelerce yürüyor ve Sen nehrinde<br />

yüzüyordu.<br />

İşteki görevi sorun çözücülüğü idi. Fransa ve Almanya'da kurulan Edison<br />

enerji şebekelerindeki aksaklıkları düzeltiyordu. Bir gün şirket tarafından bir iş<br />

için Alsas'a gönderilince yanına gerekli malzemeleri de alacak ve ilk defa<br />

burada alternatif akım indüksiyon motorunu inşa edecekti. "Kaba taslak<br />

kurulmuş bir aletti ama alternatif akımların komütatöre gerek olmadan rotasyon<br />

sağladığını ilk defa görmek bana tarifi mümkün olmayan bir mutluluk<br />

yaşatmıştı."<br />

1883 yılı yazında, bir asistanın da yardımıyla aynı deneyi iki kere daha<br />

tekrarladı. Kendi ürettiği AC'nin Edison'un DC'sine olan üstünlüğü o derece<br />

belirgindi ki hiç kimsenin bunu görmezden gelemeyeceğini düşünüyordu.<br />

Tesla'dan, Alman Hükümetinin devralmayı reddettiği, Strasburg'daki bir Tren<br />

İstasyonu Aydınlatma Şebekesi konusunda bir şeyler yapması istenmişti. Ve<br />

Alman Hükümeti'nin bu konudaki şikayetlerinde oldukça büyük bir haklılık payı<br />

vardı. İmparator I. Wilhelm'in de hazır bulunduğu açılış töreni sırasında koca bir


duvar kısa devre nedeniyle havaya uçmuştu. Büyük bir ekonomik kayıp<br />

tehlikesiyle karşı karşıya kalan Fransa şubesi Tesla'ya dinamoyu tamir etmesi<br />

ve Almanları yatıştırması karşılığında yüklüce miktarda bir prim vaat etmişti.<br />

İşini başarıyla tamamlayan Tesla primini almak ümidiyle Paris'e dönmüştü.<br />

Ama üzülerek görecekti ki bu vaat asla yerine getirilmeyecekti. Amiri olan üç<br />

yönetici de en sonunda Tesla'nın tepesi atana ve istifasını verene dek işi<br />

birbirlerine havale edecekti.<br />

Şebekenin yöneticisi ve Edison'un yakın arkadaşlarından biri olan Charles<br />

Batchelor genç Sırp'ın yeteneklerinin farkına varmıştı. Tesla'ya kırların da,<br />

paraların da daha yeşil olduğu Amerika'ya gitmesini tavsiye edecekti.<br />

"Sermayeyi kediye yüklemiştim, güvenli işimi bırakmıştım ve şimdi tren<br />

hareket etmek üzereyken ellerim cebimde öylece kalakalmıştım" diye anlatıyor<br />

Tesla. "Biletim ve param yoktu, ne yapacağımı şaşırmıştım. Hareket halindeki<br />

trenin yanında koşmaya başlamıştım ve beynimin içi birbirine zıt düşüncelerle<br />

doluydu. Karar verdim, elimin çabukluğu bana yardım etti ve işte son anda<br />

kompartımanın içerisindeydim..."<br />

Amerika'ya doğru yola çıkmıştı. Cebinde birkaç kuruş para, yanında çiziktirdiği<br />

birkaç şiir ve makale taslağı -fazla açıklamaya gerek duymadan- çözümsüz bir<br />

problem olarak adlandırdığı bir dizi hesap ve bir uçuş makinesinin çizimleriyle<br />

beraber... Şurası kesindi ki, henüz yirmi sekizinde olmasına karşın dünyanın en<br />

büyük mucitlerinden birisiydi. Ama bundan, kendisinden başka, Tanrının tek bir<br />

kulunun haberi yoktu.<br />

4. EDİSON'UN HUZURUNDA<br />

Neyse ki, en azından hiç kimse, başındaki şaşalı melon şapkası ve üstünde<br />

kara paltosu olduğu halde sıcak bir temmuz günü Manhattan'daki Castle Gate<br />

Göçmen Bürosu'na giren Tesla'yı Montenegrolu bir çoban ya da çevresine<br />

yüklü miktarda borç takıp ortalardan kaybolan bir hapishane kaçkını<br />

zannetmemişti. 1884 yılıydı, yani Fransa halkının Amerika'ya Özgürlük Anıtı'nı<br />

armağan ettiği yıldı. Emma Lazarus'un sözlerine yanıt verircesine on altı milyon<br />

Avrupalı ve Asyalı birkaç yıl içinde bu ülkeye akın etmişti ve gelmeye de devam<br />

ediyorlardı. Kadın erkek, hatta çocuk, herkes Amerika'da patlak veren sanayi<br />

devrimini besleyen yakıt gibiydi. Bu yıl aynı zamanda 1884 paniğinin yaşandığı<br />

yıldı.<br />

Tesla, yeni gelenlerin emek çetelerine fabrikalarda, madenlerde,<br />

demiryollarında, limanlarda günde on üç saatlik ezici bir çalışma için köle gibi<br />

pazarlandığı Göçmen İş Bulma Kurumuna adımını dahi atmayacaktı. Bunun<br />

yerine, elinde Edison'a hitaben yazılmış kapı gibi tavsiye mektubu ve cebinde<br />

bir tanıdıktan aldığı adres ile polislere yol sora sora, cansiperane, New York<br />

sokaklarına atılacaktı.


Bir dükkanın yanından geçerken dükkan sahibinin bozuk bir makineye küfürler<br />

yağdırdığını işitti. Adamın yanında durdu ve makineyi tamir etmeyi teklif etti.<br />

Yapılan işten dükkan sahibi o denli hoşnut kaldı ki hemen Tesla'ya yirmi dolar<br />

verdi.<br />

Yürürken genç Sırp'ın aklına gemide duyduğu bir fıkra geldi ve gülümsemeye<br />

başladı. Amerika'ya henüz gelmiş Montenegrolu bir çoban yolda yürürken on<br />

dolarlık bir banknot görür. Eğilip parayı aldıktan sonra kendi kendine şöyle<br />

söylenir: "Bugün Amerika'daki ilk günüm, neden çalışmak zorunda olayım ki?"<br />

Henüz otuz ikisinde olmasına rağmen saçları ağarmaya başlayan Thomas Alva<br />

Edison, Bayan Edison'un kendi kreasyonundan ve ellerinden çıkma damalı işçi<br />

gömleği içinde kaba saba, neşeli, hafif kambur duran zeki bir insandı. İlk<br />

bakışta insana yüzünde bir ifade yokmuş gibi gelirdi ama ziyaretçileri kısa süre<br />

içinde gözlerinde parlayan uçsuz bucaksız enerjinin ve zekanın farkına<br />

varırlardı.<br />

O zamanlar Edison, bir dahi için bile, fazlasıyla zayıf birisiydi. Goerck<br />

Sokağındaki Edison Machine Works'ü ve Beşinci Cadde'deki Edison Electric<br />

Light şirketini kurmuştu. 255-57 Pearl Sokağındaki elektrik üretim istasyonu<br />

tüm Wall Street'e ve East River'a hizmet veriyordu. Ve New Jersey Menlo<br />

Park'ta birçok insanın çalıştığı ve inanılmaz olayların gerçekleşebileceği bir<br />

araştırma laboratuvarı vardı.<br />

Bazen kendisi de burada boy gösterir, laboratuvarın arkasındaki jeneratörden<br />

gelen doğru akımla beslenen ve demirlerin üzerinde saatte seksen kilometre<br />

hızla ilerleyebilen "küçük demir lokomotif canavarı"nın çevresinde dans ederdi.<br />

Bu laboratuvara sesini Edison'un fonografı ile ölümsüzleştirmek için Sarah<br />

Bernhard da gelmişti. Nazikçe Edison'un I. Napolyon'la olan benzerliğinden<br />

dem vurmuştu.<br />

Pearl Sokağı jeneratörü New Yorklu birkaç yüz varlıklı insana hizmet ediyordu<br />

ama Edison şehrin her yanındaki doğru akım şebekeleriyle uzak noktalardaki<br />

imalathaneleri, fabrikaları ve tiyatroları da besliyordu. Ayrıca denizde yüzen<br />

gemileri de aydınlatacak şebekeler kurması için ardı arkası kesilmeyen teklifler<br />

alıyordu ki bu da tam bir baş ağrısıydı. Çünkü denizin ortasında çıkabilecek<br />

olası bir yangın feci bir kabusa dönüşebilirdi.<br />

Aynı zamanda özlü sözlerinden gelen ününü de korumak zorundaydı. "Ticaret<br />

ve sanayi dünyasında herkes hırsızlık yapar" diyordu vecizelerinin bir<br />

tanesinde. "Ben de çok çaldım. Ama ben nasıl çalınacağını biliyorum. Diğerleri<br />

bilmiyorlar..." Diğerleri ile kastettiği Batı Sendikası idi. Onlar için bir iş<br />

yapıyordu, aynı zamanda da rakip firmaya onlara yaptığı işle rekabet etmelerini<br />

sağlayacak başka bir icadını satıyordu.<br />

Çok ünlü bir diğer deyişi de matematikçi olmaya ihtiyaç duymadığı, ne zaman<br />

istese bir tanesini işe alabileceği yolluydu. Formal eğitim almış bilim insanları<br />

bu sözlerden alınabilirdi ama Amerika'nın teknolojik ilerlemesinin bu<br />

safhasında mühendislerin ve mucitlerin doğal hayata çağdaşları olan<br />

akademisyenlerden çok daha fazla katkıda bulunduğu da göz ardı edilemezdi.


Herkes ne demek istediğini gayet iyi anlıyordu, Edison sözlerine icatlarının<br />

değerini getirdiği para ile ölçtüğünü ve başka bir şeyin onu ilgilendirmediğini<br />

eklemeden edemezdi.<br />

Julian Hawthorne şöyle açıklıyordu: "Eğer Edison mucitliği bırakıp yazarlığa<br />

merak sarsaydı dünyanın en büyük romancılarından biri olurdu..."<br />

1884 yılının sinirleri bozan bir yaz günüydü. Amerikalı mucit Pearl Sokağı<br />

üretim istasyonundayken Beşinci Cadde'deki Vanderbiltlerin evinden bir acil<br />

durum çağrısı aldı. Evde, ince metal tellerden oluşan iki kablonun birbirine<br />

dolanması nedeniyle yangın çıkmıştı. Alevler söndürülmüştü ama ateşten<br />

gömleği bir kere sırtına geçirmiş olan Bayan Vanderbilt yatışmak bilmiyordu.<br />

Sorunun kilerdeki buhar makinesinden ve kazandan kaynaklandığını<br />

öğrenmişti. Ama aklı başından giden kadın tüm şebekenin sökülmesini<br />

istiyordu.<br />

Edison hemen bir tamir takımını işbaşına çağırdı, fincanındaki soğuk kahveden<br />

bir yudum aldı ve ne yapacağını düşünmeye başladı. Telefon çaldı. Edison<br />

alıcıyı daha iyi işiten kulağına götürdü.<br />

Gemicilik şirketinin yöneticisi alaylı bir ses tonuyla aydınlatma şebekesindeki<br />

dinamoların tamir edilmesi konusunda herhangi bir planı olup olmadığını<br />

soruyordu. Büyük yolcu gemisi S.S. Oregon günlerdir limana çakılmış<br />

bekliyordu; tabii bu arada da şirket hatırı sayılır miktarda para kaybediyordu.<br />

Edison ne diyebilirdi ki? Gönderebileceği mühendisi yoktu.<br />

Hasetle Morgan'ı düşündü. Bay J. Pierpont Morgan, sırf Murray Tepesindeki<br />

malikanesinin bahçesinin altındaki özel kazanı ve buhar makinesi için bir<br />

mühendis tutmuştu. O kadar gürültü çıkartıyordu ki komşuları dava açma<br />

tehdidinde bulunmuşlardı. Ama bu Morgan için önemli bir sorun değildi; ne<br />

zaman işler sarpa sarsa bir puro yakıp yatı Corsair'le bir tura çıkabilirdi.<br />

"Hemen öğleden sonra bir mühendis göndereceğim" diye söz verdi Edison<br />

armatöre.<br />

Morgan, Edison'un tüm New York şehrini sarmalayan, iyi çalışmadığı için atları<br />

bile ürküten doğru akım şebekesinin finansörüydü. Ortalama finansörler ve<br />

sanayiciler hala elektriğin önemini kavrayamamışlardı ama Morgan gibi az<br />

sayıda insan elektriğin Arşimet'inkinden bu yana dünyada görülen en umut<br />

verici icatlardan biri olduğunu sezebiliyordu. Herkesin enerjiye ihtiyacı vardı.<br />

Ve er ya da geç herkes Edison'un akkorunu kullanmaya başlayacaktı.<br />

Elektrik mühendisliği, bilimsel yaratıcılığa sahip yetenekli insanların girdiği,<br />

vaat ettiği parasal zenginliğin yanı sıra bilinmeyen bir dünyanın çekiciliğini ve<br />

tehlikelerini de içeren yeni bir alandı.<br />

Cornell ve Columbia Üniversiteleri, ülkede bünyelerinde elektrik mühendisliği<br />

bölümleri bulunan ve bununla haklı bir gurur duyan birkaç kurumun arasında<br />

yerlerini almıştı. Amerika'da yetişen bir avuç uzman vardı ama bunların


arasından Edison, Joseph Henry, Elihu Thomson gibi devler çıkmıştı.<br />

Sanayiciler de Tesla, Michael Pupin, Charles Proteus Steinmetz, Batchelor,<br />

Fritz Lowenstein gibi yabancı bilim insanlarına yönelmişlerdi.<br />

Ama New York ışıklarının yanıp sönmesini en başta Edison'un dehasına<br />

borçluydu. Bayan Cornelius Vanderbilt'in aile malikanelerinin devasa<br />

merdivenlerinden beyaz saten ve elmaslardan müteşekkil, pek çok kişinin<br />

aklından uzun süre çıkmayacak, "Elektrik Işığı" adlı kostümü ile indiği ve<br />

Astorlar'la Vanderbiltler arasında güdülen kinin sona erdirildiği o dillere destan<br />

balo düzenleneli henüz bir yıl olmamıştı.<br />

Edison, olmayan mühendisini gemicilik şirketine göndermeyi vaat etmiş ve<br />

telefonun alıcısını henüz yerine koymuştu ki içeriye bir görevli girdi, Ann ve<br />

Nassau Sokaklarında yeni sorunlar çıktığını bildirdi. Mucidin deneyimsiz<br />

elektrik teknisyenlerinden birinin monte ettiği bağlantı kutusunda kaçak vardı.<br />

Bir faytoncu ve atı bir anda havaya fırlamış sonra da hızla sokağın diğer ucuna<br />

doğru kaybolup gitmişti.<br />

Edison bütün hıncını adamcağızdan çıkardı "Git eğer becerebilirsen kendine<br />

adam bul, akımı kes ve kaçağı tamir et" diye bağırdı bütün gücüyle.<br />

Başını kaldırınca bürosunda beklemekte olan uzun boylu bir siluet gördü.<br />

"Yardımcı olabilir miyim bayım?"<br />

Tesla kendini tanıttı, aksanına özen gösteriyordu ve biraz da bağırıyordu,<br />

Edison'un işitme problemi olduğundan haberi vardı.<br />

"Size Mr. Batchelor'dan bu mektubu getirdim, efendim."<br />

"Batchelor ha? Paris'te ters giden bir şeyler mi var?"<br />

"Bildiğim kadarıyla hayır, efendim."<br />

"Saçmalama, Paris'te her zaman ters giden bir şeyler vardır."<br />

Edison Batchelor'un kısa tavsiye mektubunu okudu ve homurdandı. Ama<br />

Tesla'ya da insanın içini delip geçen bir bakış fırlatmaktan geri kalmadı.<br />

"'İki müthiş adam tanıyorum ve sen bunlardan birisisin; diğeri de bu genç<br />

adam!' Ne tavsiye mektubu ama! Ne yaparsın sen?"<br />

Tesla geminin güvertesindeyken bu sahneyi defalarca prova etmişti. Edison'un<br />

şöhreti onu çok etkilemişti. İşte, formal bir eğitim almamış olmasına rağmen<br />

yüzlerce yararlı ürünün icatçısı olan adamın karşısındaydı şimdi. Kendisi ise<br />

yıllarca kitapların içine gömülüp kalmıştı, hem de ne uğruna? Bunu gösterecek<br />

ne geçmişti eline? Aldığı tüm o eğitim ne işine yaramıştı ki?<br />

Hemen Continental Edison için Fransa ve Almanya'da yaptıklarını anlatmaya<br />

koyuldu. Edison'un nefes bile almasına fırsat vermeden keşfettiği döngüsel


manyetik alan ilkesi ile çalışan kendi imalatı alternatif akım indüksiyon<br />

motorunu anlatmaya koyuldu. Bu geleceğin dalgası, diyordu. Akıllı bir yatırımcı<br />

bununla bir servet edinebilirdi.<br />

"Ağır ol!" dedi Edison sinirlenerek. "Bana bu safsatalardan bahsetme. Tehlikeli<br />

bir iş bu. Şu anda Amerika'da doğru akım kullanıyoruz. Bu, insanların hoşuna<br />

gidiyor ve ben de yuvarlanıp gidiyorum bu işle. Ama belki sana da bir iş<br />

verebilirim. Bir geminin aydınlatma şebekesini tamir edebilir misin?"<br />

Tesla aynı gün S.S.Oregon'un güvertesine yanında gerekli aletlerle çıkmış ve<br />

gerekli tamirleri yapmaya başlamıştı bile. Dinamolar oldukça kötü durumdaydı,<br />

birçok kısa devre ve kopukluk vardı. Tayfaların da yardımıyla bütün gece<br />

çalıştı. Ertesi gün şafak sökerken bütün iş bitmişti.<br />

Edison'un dükkanına doğru Beşinci Cadde'de yürüyordu ki yolda dinlenmek<br />

için evlerine gitmekte olan Edison ve onun önde gelen adamlarıyla karşılaştı.<br />

"İşte gecelerini sokaklarda geçiren Parislimiz de burada" diye söylendi Edison.<br />

Tesla gemideki her iki makinenin de tamirini henüz bitirmiş olduğunu<br />

söyleyince ona sessizce baktı ve tek bir sözcük daha söylemeden yoluna<br />

devam etti. Fakat aşırı hassas bir duyma yeteneği olan Tesla, biraz<br />

uzaklaştığında şöyle dediğini işitebilecekti: "Bu herif gerçekten de esaslı biri."<br />

Edison Tesla'nın yeteneklerini kısa sürede takdir edecek, kendisine şirketin<br />

problemlerini ve tasarımlarındaki sorunları çözmede tam yetki ve özgürlük<br />

tanıyacaktı. Tesla saat 10:30'dan sabah 5:00'a kadar çalışıyordu; yeni patronu<br />

onun bu temposu karşısında şu sözleri esirgemeyecekti: "Çok çalışkan<br />

adamlarım oldu ama senin gibi yamanını görmedim."<br />

Çok geçmeden Tesla, Edison'un ilkel dinamolarını elden geçirmeye ve doğru<br />

akımın kısıtlı olanaklarına karşın, daha etkili çalıştırılma yollarını araştırmaya<br />

başlayacaktı. Hepsinin yeniden tasarlanması için bir plan sunmuştu ve bu<br />

sayede yalnızca daha iyi çalışmalarını sağlamakla kalmayacağını, parasal<br />

olarak da şirketin oldukça kazançlı çıkacağını söylüyordu.<br />

Kurnaz iş adamı özellikle ikincil fayda üzerinde duruyordu ama Tesla'nın söz<br />

ettiği yeniden yapılanmanın büyük bir iş olduğunu ve bunun uzun süreceğini<br />

biliyordu. "Bu işin ucunda elli bin dolar var sana, tabii eğer altından<br />

kalkabilirsen" dedi.<br />

Tesla aylar sürecek hummalı bir çalışmaya girişti. Yirmi dört adet dinamoyu<br />

yeni plan doğrultusunca geliştirmekle kalmadı, sisteme bir de otomatik kontrol<br />

mekanizması ekledi, bunun için patenti alınacak orijinal bir sistem geliştirmişti.<br />

İki dahi arasındaki kişilik farklılıkları ilişkilerini daha en baştan mahkum<br />

etmişti. Edison, Tesla'yı bir teorisyen ve kültürlü olduğu için sevmiyordu.<br />

Menlo Park'ın Büyücüsü, dahiliğin yüzde doksanının "işe yaramayan şeyleri<br />

bilmekten" ibaret olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden kendisi sorunları inceden<br />

inceye tartmanın önemine inanıyordu.


Tesla da bu "deney bağımlılığı" hakkında şöyle konuşacaktı alaylı alaylı:<br />

"Edison ancak bir arıda bulunabilecek bir sebat ve gayretle samanlıkta iğne<br />

aramaya bayılır, her çöpün altını tek tek araştırırdı. Bu tip çabalara pek çok kez<br />

şahit oldum. Oysa ufak bir teori ve birkaç hesaplamayla bu angaryanın yüzde<br />

doksanından kurtulabilirdi insan."<br />

Tanınmış bir editör ve mühendis olan Thomas Commerfold Martin bir<br />

keresinde Tesla'nın doğduğu köyü Hırvatistan haritasında bulamayan<br />

Edison'un Tesla'ya ciddi ciddi hayatında hiç insan eti yiyip yemediğini<br />

sorduğunu anlatır.<br />

"En başına buyruk dahinin bile bir yörüngesi vardır" diye yazar Martin, "ve bu<br />

iki adamın kendilerine has yöntemleri, tarzları ve eğitimleri vardı. Bay Tesla<br />

kendi iyiliği için bu birlikteliğe bir son vermeliydi."<br />

En temel bir hijyen anlayışında dahi iki insan ancak bu denli zıt düşebilirdi<br />

birbiriyle. Mikroplardan ölesiye korkan ve aşırı derecede müşkülpesent Tesla,<br />

Edison için şöyle düşünüyordu: "Ne bir hobisi var ne de herhangi bir spor<br />

dalıyla ya da başka bir uğraşla ilgileniyor. En basit hijyen kurallarını dahi<br />

kesinlikle umursamıyor... Eğer kendisini koruyacak, gözetecek sıra dışı bir<br />

zekaya sahip eşi olmasaydı çok önceleri bu katıksız ihmalkarlığı yüzünden ölür<br />

giderdi..."<br />

Edison'un dinamolarını baştan tasarlamak Tesla'nın yılının büyük bir<br />

bölümünü almıştı. En sonunda iş büyük bir başarıyla tamamlanınca elli bin<br />

dolarını ne zaman alabileceğini sormak için Edison'a gidecekti.<br />

Edison masasının üzerine koyduğu bacaklarını yana devirecek, ağzı bir karış<br />

açık Tesla'ya şu yanıtı verecekti:<br />

"Tesla, senin biz Amerikalıların espri anlayışından haberin yok anlaşılan."<br />

Öyle görülüyordu ki Tesla bir kez daha Edison şirketinden kazık yemişti.<br />

Sinirlenerek istifa edeceğini bildirdi. Edison ise buna karşılık "müthiş" bir<br />

teklifte bulunacaktı. Aylık 18 dolar olan maaşına 10 dolarlık bir zam yapmak.<br />

Tesla melon şapkasını aldığı gibi dışarı çıkacaktı.<br />

Edison'a göre Tesla bir "bilim şairi" idi. Düşünceleri "harika ama<br />

kullanışsız"dı. Genç mühendisi bir hata yapmakta olduğu konusunda<br />

uyarıyordu -gerçekten de bir süre için bu uyarıda haklılık payı vardı. Ülke hala<br />

iş bulmanın çok zor olduğu derin bir ekonomik kriz içindeydi.<br />

84 krizi o denli büyük bir güvensizlik ortamı yaratmıştı ki Amerika'nın dört bir<br />

yanında binlerce küçük ölçekli yatırımcı iflas bayrağını çekmişti. İşadamları<br />

kurtuluş için hükümete değil Morgan'a başvuruyorlardı. Bu para babası da<br />

gücü tek bir merkezde toplamaya yönelik ince planlarının işçi sorunları ve<br />

demiryollarındaki paylaşım savaşı nedeniyle tehlikede olduğunu düşünüyordu.


Herkes hayali amaçlara hizmet eden çok fazla demiryolu döşendiğinin<br />

farkındaydı ve bunun sonu da iflas olacağa benziyordu. Şirketler birleşmeliydi.<br />

Ama Morgan oldubittiye gelecek ya da ihtiyatsız davranacak tipte bir adam<br />

değildi. Rakipleri biraz terleseler ne olurdu sanki? O da bu arada Avrupa'nın<br />

kaplıcalarını dolaşır ve sanat eserleri toplardı.<br />

Tesla bir yaz ortasında Amerika'ya ayak bastığında Morgan sakin<br />

seyahatlerinden birinde, İngiltere'deydi. Ama oradan "demiryolu fiyaskosu" ve<br />

dalga dalga yayılan panik haberleri aldı. En sonunda ülkesine dönmeye ve<br />

eşsiz aklını ulusunun hizmetine sunmaya karar verdi.<br />

Morgan'ın çözümü çatışan tüm şirketleri Corsair' in güvertesinde yapılacak bir<br />

toplantıda bir araya getirmekti. Tüm bir gün boyunca diğer sanayi devleri ile<br />

birlikte körfezde ve East River'da bir aşağı bir yukarı salınacaklardı. Bu savaş<br />

insanlar arasında patlak vermemişti, bu oligarşik çatışmada kilitlenen petrol,<br />

çelik ve demiryolları çıkarları arasındaki savaştı. Gece bastırmadan Morgan<br />

hepsini öyle iyi "örgütlemişti" ki, akıllıca kurulan birleşik şirketler sayesinde<br />

"zararlı rekabet" en alt seviyeye çekilmişti. Bu Morgan'ın yönteminin özüydü ve<br />

bu yöntem pek kısa bir zaman içerisinde gelecek vadeden yeni elektrik<br />

kurumlarında da kendisini hissettirecekti.<br />

Bu sırada mühendislikte kazandığı ün iyiden iyiye yayılmaya başlayan<br />

Tesla'nın çevresinde de bir grup yatırımcı toplanmış ve kendi adına şirket<br />

kurma teklifi getirmişlerdi. Bu teklifin üzerine atlayacaktı. En sonunda müthiş<br />

alternatif akım buluşunu dünyaya tanıtılabilecekti. Ve böylece, kendine has<br />

görüşüne göre, insanlık sıkıntılarından kurtulacaktı. Fakat, ne yazık ki<br />

destekleyicilerinin aklındaki daha basit ve pratik bir fikirdi. Sokaklardaki ve<br />

fabrikalardaki ark aydınlatmalarının geliştirilmesi sahası oldukça büyük bir<br />

pazardı ve öncelikle bu konu üzerinde durulması gerekiyordu.<br />

Böylece merkezi Ne w Jersey Rathway'de ve bir şubesi de New York'ta olan<br />

Tesla Electric Light Şirketi kuruldu. Şirket çalışanları arasında, yirmi yıl<br />

boyunca hep Tesla'nın perde arkasındaki müttefiki olacak James D. Carmen de<br />

vardı. Joseph H. Hoadley le birlikte Tesla'nın şirketlerinin bazılarında<br />

çalışacaklardı.<br />

Grand Street'teki ilk laboratuvarında işe koyulan Tesla, kullanılmakta<br />

olanlardan çok daha güvenli, dayanıklı, basit ve ekonomik olan Tesla ark<br />

lambasını üretecekti. Sistemin patenti alınacak ve ilk olarak Rathway<br />

sokaklarında kullanılacaktı.<br />

Tesla'nın buna karşılık alacağı ödül ise şirketin birkaç hissesinden ibaret<br />

olacaktı. Acıyla karışık bir şaşkınlıkla Amerikan ticaret sisteminin cilveleriyle<br />

şirketten nasıl rahatça uzaklaştırıldığını görecekti. Elinde bol miktarda hisse<br />

senediyle açıkta kalakalmıştı. Şirket henüz çok genç olduğu ve halen ekonomik<br />

bir kriz dönemi yaşandığı için de bu hisselerin hiçbir kıymeti yoktu.<br />

Tesla üçüncü kez sahneyi terk ediyordu.


Kötüye gidiş çöküşe dönüşmüştü, mühendis olarak çalışabileceği bir iş<br />

bulamıyordu. 1886 güzünden ertesi yıla uzanan süre boyunca hayatının en zor<br />

dönemlerinden birini yaşadı. New York sokaklarında işçi gruplarıyla birlikte<br />

ölesiye çalışıyor, hayatını güç bela devam ettirebiliyordu. Tesla daha sonraları<br />

bu acı dolu anılarından pek fazla söz etmeyecektir.<br />

Yine de bu arada bazı ilerlemeler olmuştu. Ark aydınlatmada yaptığı yenilikler<br />

sayesinde yedi patent hakkı, ayrıca yine aydınlatma ile ilgili başka patentler<br />

almıştı ki bunlardan ikisi özellikle ilgi çekiciydi. Bu sistemde demirin 750<br />

santigrat derece üzerindeki ısılarda manyetik özelliğini kaybetmesi ve bu<br />

sayede ısının doğrudan mekanik ya da elektrik enerjisine dönüştürülmesi<br />

prensibi uygulanıyordu. Tesla'nın diğer pek çok buluşu gibi bunlar da hemen<br />

kullanım alanı bulamayacaklar ve unutulmaya terk edileceklerdi. Fakat yirminci<br />

yüzyılda yeni yeni bu sisteme benzer bir uygulama, her ne kadar bunun<br />

Tesla'nın önceki buluşlarının bir devamı olduğu pek hatırlanmasa da dikkat<br />

çekmeye başlamıştır.<br />

Döngüsel manyetik alanı keşfetmesinin ve Strassburg'da ilk alternatif akım<br />

motorunu çalıştırmasının üzerinden dört yıl geçmişti. Amerika'nın yeşil çayırları<br />

ve banknotları kendisinden daha ne kadar kaçabileceklerdi acaba? Yaşadığı<br />

hayal kırıklıklarından gururu incinmiş, yine kara kara kaybedilen yıllar diye<br />

kabul ettiği eğitimine harcadığı zaman üzerinde düşünmeye başlamıştı.<br />

Fakat talihi yeniden umulmadık bir şekilde yön değiştirecekti. Çalıştığı ve<br />

dayanılmaz acılar çektiği işyerindeki ustabaşı, indüksiyon motorunun bahsini<br />

duymuş, mucidi, Western Union Telgraf Şirketi'nin yöneticisi A. K. Brown ile<br />

tanıştırmaya götürmüştü. Bu adam alternatif akım hakkında bilgi sahibi<br />

olmasının yanı sıra yeni fikirlere de oldukça açık bir kişiydi.<br />

Edison'un önündeki devrimi görmeyi başaramadığı, ya da daha doğrusu doğru<br />

akım elektrik sisteminin sonunun geldiği yerde Brown geleceğin kokusunu<br />

almıştı. Tesla adına bir şirket kuruldu. En sonunda bu şirket ile 1882 yılında<br />

Budapeşte'deki bir parkta tasarladığı alternatif akım motoru üzerinde<br />

çalışabilecekti.<br />

5. AKIMLAR SAVAŞI BAŞLIYOR<br />

Tesla'nın yeni şirketi için hevesle kurduğu atölyeler 33-35 Güney Beşinci<br />

Caddede, Edison'un atölyelerinden yalnızca birkaç blok ötedeydi. Yarım milyon<br />

dolar sermayeyle kurulan Tesla Elektrik Şirketi 1887 yılının nisan ayında<br />

hizmete açıldı. Bu anı çok uzun zamandır beklemekte olan Tesla için bu bir<br />

düşün gerçek olması anlamına geliyordu. Kendi ürettiği dinamolar gibi gece<br />

gündüz, aralıksız çalışmaya başlayacaktı.<br />

Her şey zihninde gizli olduğundan çok fazlı AC motoru için doldurması<br />

gereken patent formları üzerinde birkaç ay daha çalışması gerekiyordu. Bu,<br />

gerçekte, tek fazlı, çift fazlı ve üç fazlı alternatif akımlardan müteşekkil tam bir<br />

sistemdi. Diğer tipler üzerinde de deneyler yapmıştı. Ve her tip için uygun<br />

dinamolar, motorlar, trafolar ve otomatik kontrol mekanizmaları geliştirmişti.


Amerika'da halen farklı devre ve donanım kullanmakta olan yüzlerce santral<br />

vardı. Bunlar genellikle bir ya da bir grup buluş üzerinde odaklanmışlardı. Buna<br />

göre, Elihu Thomson Massachussets Lynn'deki Thomson-Hous'ton şirketinin<br />

fabrikasındaki küçük alternatörleri ve trafoyu 1886 yılında kurmuştu, bu sistem<br />

diğer bir fabrikanın akkor lambalarını da besliyordu. Fakat elektrik tertibatı için<br />

güvenli bir sistem geliştirebilmek için bir yıla daha ihtiyacı vardı. Demiryolları<br />

hava freni sistemleri yatırımcısı George Westinghouse da Gaulard ve Gibbs'in<br />

AC dağıtım sistemi patent haklarını satın almış ve mühendisi William Stanley'i<br />

bir trafo sistemi inşa etmekle görevlendirmişti. 1886 yılında sistemin başarılı bir<br />

testi yapılmıştı. Westinghouse aynı yıl kasım ayında Buffalo'da Amerika'daki ilk<br />

ticari AC sistemini işletmişti, aynı zamanda otuzun üzerinde şebeke de inşa<br />

halindeydi. Buna ilaveten, tabii ki, bir de bu sahadaki yarışmaya ilk<br />

katılanlardan biri olan Edison Elektrik Şirketi'nin doğru akım sistemi vardı.<br />

Ancak hala tatminkar bir alternatif akım motoru üretilememişti. Atölyelerini<br />

açmasının üzerinden altı ay geçtikten sonra Tesla patent ofisine test edilmesi<br />

ve dosyalanması için iki motorunu gönderecekti. 1892 yılı boyunca kırk patent<br />

için başvuracak ve bunları alacaktı. Tüm icatları o denli orijinal ve üstündüler ki<br />

hiçbir beklemeyle karşılaşmıyordu.<br />

En sonunda hak ettiği üne gecikmeli de olsa kavuşmaya başlamıştı. Cornell<br />

Üniversitesi bünyesinde Elektrik Mühendisliği dersleri açan A. Anthony,<br />

Tesla'nın sisteminin önemini ilk bakışta kavramış ve onun lehine bir konuşma<br />

yapmıştı. Bu sistem sadece yeni bir motor olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni<br />

bir teknolojiyi müjdeliyordu. Sistemin belkemiği, Anthony'nin deyişiyle aksaklık<br />

yapacak tek bir parçası bile olmayan basit indüksiyon motoruydu.<br />

Birleşik Devletler Patent Bürosundan sızmaya başlayan bu gizli hareketliliğin<br />

haberleri kısa süre içerisinde endüstriyel ve akademik çevreleri olduğu kadar<br />

Wall Street'i de sallamaya başlamıştı. Profesör Anthony'nin önerisi<br />

doğrultusunda bu meçhul genç Sırp, Amerika Elektrik Mühendisleri<br />

Enstitüsü'nden 16 Mayıs 1888'de bir seminer düzenleme daveti alacaktı.<br />

Tesla şaşkınlıkla kendisinin doğuştan yetenekli bir hatip olduğunu fark<br />

edecekti; söylevi de klasikler arasındaki yerini alacaktı. Seminer konusu "Yeni<br />

bir Alternatif Akım Motoru ve Trafo Sistemi" idi.<br />

Semineri değerlendiren Dr. B. A. Behrend, "Faraday'ın Elektrikte Deneysel<br />

Araştırmalarının ortaya çıkmasından bu yana ilk defa bu derece önemli bir<br />

deneysel gerçek bu denli basit ve açık bir şekilde açıklanıyor" diyecekti.<br />

Arkasından gelenlere yapılacak bir iş bırakmamıştı. Hazırladığı rapor,<br />

matematiksel teorinin iskeletini dahi içermekteydi.<br />

Tesla'nın zamanlaması bundan daha iyi olamazdı. Aldığı patentler<br />

Westinghouse'un peşinde koştuğu çözümleri içeriyordu. Pittsburglu kodaman,<br />

mors bıyıkları ile tıknaz, kaba saba, hareketli, iyi giyinmeyi ve macerayı seven<br />

bir adamdı. Pek yakında o da Morgan gibi raylar üzerinde giden özel vagonu ile<br />

seyahat etmeye başlayacaktı, önceleri Pittsburg New York arasında, daha<br />

sonraları Niagara Şelalesine kadar uzanacaktı. Girişkenliği ile ün yapan


Westinghouse az çok Edison'u andırıyordu. Ve Edison gibi o da mücadeleci bir<br />

insandı. Bu iki adam pek kısa bir süre içerisinde aynı ringde mücadele<br />

edeceklerdi.<br />

Westinghouse da esaslı işadamlarındandı ama o 'soyguncu baron' gibi<br />

politikacıları satın almaya çalışmaz, insanları yolunacak kazlar gibi görmezdi.<br />

Onun birincil olarak görüş alanını kaplayan konu Amerika'nın her yanına dalga<br />

dalga yüksek voltajlı akım gönderilebilmesini sağlayabilecek potansiyel bir<br />

enerji sistemiydi. Tesla gibi o da bir zamanlar büyük Niagara'nın hidroelektrik<br />

potansiyelini değerlendirme hayalleri kurmuştu.<br />

Tesla onu laboratuvarına davet etti. Yeni enerji kaynaklan hakkında düşler<br />

gören iki züppe adamın frekansları hemen tutmuştu. Tesla'nın laboratuvarı ve<br />

atölyesi ilgi çekici aletlerle doluydu. Westinghouse bir makineden diğerine<br />

koşuyor, bazen öne kaykılıyor, ellerini dizlerine koyuyor, her şeyi dikkatle<br />

inceliyordu; bazen başını hafifçe yana eğiyor alternatif akım motorlarından<br />

gelen mırıltıları dinlerken başını zevkle sallıyordu. Birkaç açıklamaya ihtiyacı<br />

vardı.<br />

Ne yazık ki belgelenememiş bir hikayeye göre o an Tesla'ya tüm AC<br />

motorlarının patenti karşılığında 1 milyon dolar ve ayrıca telif haklarını teklif<br />

etmiştir. Böyle bir teklif yapılmış olsa bile muhtemelen sonradan geri çekilmiş<br />

olmalı; nitekim Tesla Westinghouse'dan daha sonra kırk patenti karşılığında 60<br />

bin dolar almıştı; bunun 5 bin doları nakit para geri kalan kısmı da 150 hisse<br />

senediydi. Westinghouse'un arşiv kayıtlarına göre ise satılan her beygirgücü<br />

enerji karşılığında iki buçuk dolar almaktaydı. Birkaç yıl içerisinde bu telif<br />

haklarının karşılığı öyle devasa boyutlara ulaşmaya başlayacaktı ki, bu konuda<br />

sorunlar baş gösterecekti.<br />

O an için ise Tesla ödemeleri Brown ve şirketin diğer yatırımcıları ile<br />

paylaşmak zorunda olduğundan henüz süper zenginler arasına girememişti.<br />

Yine de sırtından yırtık pırtık esvabını atmış, Manhattan'in sosyal çevrelerine<br />

katılmış olması hoş bir durumdu ve onun için oldukça da baş döndürücüydü.<br />

Westinghouse'un şirketinde tek fazlı sistemini güncellemek için ayda 2 bin<br />

dolar karşılığında çalışmayı kabul etmişti. Ek bir gelir kazanacak olması çok<br />

iyiydi ama bunun yanı sıra bir de Pittsburg'a taşınması gerekiyordu ki bu da<br />

tam New York "400"ün üyelerinden heyecan verici davetler almaya başladığı<br />

zamana denk geliyordu. New York'tan ayrıldı ama gözü arkada kalmıştı.<br />

Her yeni sistemde karşılaşılan birçok zorluk onu bekliyordu. Westinghouse'un<br />

o zamanlar kullanmakta olduğu 133 devirli akım 60 devir için üretilmiş<br />

indüksiyon motoruna uygun değildi. Mühendisleri bu konuda uyarmıştı ama<br />

sözünü dinlemeleri için aylar boyunca beyhude ve pahalı deneyler yapmak<br />

zorunda kalacaklardı. Bir kere gerektiği gibi çalıştırılınca motor tam da<br />

tasarlandığı şekilde işlemeye başlamıştı. O günden beri 60 devir, indüksiyon<br />

motorlarında bir standart halini almıştır.<br />

Tesla kısa bir süre içinde kendisi için icatları kadar önemli olan başka bir<br />

başarıya daha imzasını atacaktı. 1891 yılının 30 Temmuz günü Amerikan


vatandaşlığına kabul edilecekti. Bunun kendisi için bilimsel çalışmalarından<br />

daha onur verici olduğunu anlatıyordu arkadaşlarına. Şeref belgeleri<br />

çekmecelerinin derinliklerine gömülmeye mahkum olacaktı ama vatandaşlık<br />

belgesi her zaman için ofisinin baş köşesindeki yerinde güvende olacaktı.<br />

Birkaç ay sonra Pittsburg'daki işlerini tamamlayacak, fiziksel ve zihinsel bir<br />

bitkinlik içinde New York'a dönecekti. Bir şekilde bu birkaç ayının heba<br />

olduğunu düşünüyordu çünkü yeni araştırmalar yapıp ilerleyecek zamanı<br />

ayıramamıştı kendisine.<br />

Eylül'de Paris'teki Uluslararası Sergi'ye katılmak için yola çıkacak, oradan da<br />

amcası Petar Mandiç ile birlikte Hırvatistan'a geçecekti. Petar bir zamanlar<br />

Ogulin yakınlarındaki Gomirje manastırında papazlık yapmıştı. Bitkin mucit<br />

burada biraz dinlenip sağlığına kavuşacaktı.<br />

Oradan da annesinin ve kız kardeşlerinin ziyaretine gidecekti. Ne yazık ki dul<br />

annesinin o zamanlar nasıl şartlarda yaşadığına, ya da Amerika'da para<br />

kazanmaya başladıktan sonra Tesla'nın ailesine yardımcı olup olmadığına dair<br />

her hangi bir kayıt günümüze ulaşmamıştır.<br />

Edison, Tesla'nın Westinghouse ile birlikte alternatif akım konusunda bir<br />

anlaşma yaptığını ilk duyduğunda öfkeden mosmor kesilmişti. En sonunda<br />

saflar belirginleşmeye başlamıştı. Pek yakında Edison'un adaları alternatif<br />

akımın sözde tehlikelerini çevreye anlatmaya koyulacaklardı. Edison'a göre<br />

AC'nin neden olduğu kazalar mutlaka ortaya çıkartılmalı, yoksa ortaya çıkması<br />

sağlanmalı ve toplum ivedilikle bu tehlikeye karşı uyarılmalıydı. Akımlar<br />

Savaşında söz konusu olan sadece parasal çıkarlar değildi, işin içine fazlasıyla<br />

benmerkezci bir dahinin gururu da giriyordu.<br />

Ülke kendisini tamamıyla gelişime kaptırmıştı. Pittsburg'da çelik işleri,<br />

Brooklyn'de yeni bir köprü, Manhattan'ın semalarında kuleler vardı.<br />

Demiryolları, toprak ve altın doğru zamanda doğru yerde olanlara ve akıllıca<br />

yatırımlar yapanlara servetler getiriyordu. Fabrikalarında yaklaşık 3 bin işçi<br />

çalıştıran Edison da o zamanlar Amerikalı sanayiciler arasında başı çeken<br />

simalar arasındaydı.<br />

Sonradan Edison ve Marconi'ye katılarak Sırp arkadaşına karşı üçlü ittifak<br />

oluşturacak olan Michael Pupin de Tesla'ın AC sisteminin üstünlüğünü ilk<br />

bakışta fark edenler arasındaydı. Anlattığına bakılırsa, aslında bu yeni<br />

teknolojiye sürekli "methiyeler" düzmesinden dolayı Columbia Üniversitesi<br />

elektrik mühendisliği fakültesinden atılmasına ramak kalmıştı.<br />

Bir çiftlikte, Sırbistan'ın askeri sınırlarında büyüyen Pupin, Amerika'ya on beş<br />

yaşında, cebinde bir nikelle (beş sent) çıkagelmişti (serveti Tesla'dan bir sent<br />

daha fazlaydı), ton başına elli sentten kömür çıkartmaya başlamış, sonradan<br />

Columbia Üniversitesi ve Cambridge'in burslarını kazanmıştı. Tesla gibi o da<br />

Amerika'nın en büyük fizikçilerinden ve elektrik mühendislerinden biri haline<br />

gelmişti.


Fakat Pupin elektrik endüstrisinin komutanlarının iyi eğitimli uzmanlara pek<br />

ilgi göstermemesinden şikayetçiydi. Tek ilgilendikleri şey, kendi deyişiyle,<br />

alternatif akımın kendi doğru akımlarının yerini almamasıydı.<br />

"Tam anlamıyla Amerikan bir düşünce tarzı" diyordu buna taze Amerikalı.<br />

"Tüm tarafsız ve zeki uzmanlar biliyorlardı ki her iki sistem birbirini en iyi<br />

şekilde tamamlamaktadır."<br />

Westinghouse'un elindeki patentler hakkında, özellikle de kendi mucitlerinin<br />

Tesla'dan daha önce davrandıklarını iddia eden rakip şirketler tarafından<br />

davalar açılmaya başlanmıştı.<br />

Oturumlar Walter Baily, Marcel Deprez ve Charles S. Bradley adlı mucitler<br />

lehine kapanıyordu. General Electric de Tesla'nın patentlerini saf dışı<br />

bırakabilmek amacıyla, parlak matematikçileri Charles Steinmetz'in<br />

"monosiklik" denilen sistemini resmi işleme tabi tutmuşlardı. Oysa<br />

Steinmetz'in kendisi hiçbir zaman Tesla'nın AC sahasındaki üstünlüğünü<br />

sorgulamıyordu bile.<br />

Bu tip hareketler insanların kafasını karıştırıyordu, hatta mühendislik dalının<br />

kimi uzmanları dahi, neredeyse evrensel bir geçerlilik bulan bu sistemin<br />

tamamıyla Tesla'nın eseri olduğundan emin olamıyordu. Bu karmaşıklık,<br />

Connecticut Çevre Mahkemesi Hakimi Towsend'in Tesla lehine 1900 yılında<br />

verdiği genel ve inandırıcı karara karşın, halen etkisini sürdürmektedir. Hakim<br />

Towsend'in sözleri, sırf bu nedenle bile olsa, burada tekrarlanmaya değer:<br />

"Doğa ve bilim sahalarının dizginlenemeyen, sınır tanımayan ve bugüne değin<br />

denetim altına alınamamış unsurlarına egemen olmak ve bunlara insanın<br />

kullanacağı makineler haline dönüştürecek surette gem vurmak Tesla nın<br />

dehasına nasip olmuştur. Arago'nun oyuncağımın bir enerji makinesine;<br />

Baily'nin 'laboratuvar deneyinin pratik anlamda başarılı bir motora<br />

dönüştürülebileceği fikrini ilk olarak o sunmuştur.<br />

"Başkalarının yıkılmaz duvarlar, aşılmaz akımlar, çelişik güçler olarak<br />

algıladıklarını o avcuna almış ve Niagara'nın gücünü uzak şehirlerde kullanışlı<br />

motorlar şeklinde değerlendirmiştir."<br />

Bunu mahkemeye intikal eden tüm davaların düştüğüne karar veren bir hüküm<br />

olarak kabul edebilirsiniz.<br />

West Orange, New Jersey'de, Edison'un devasa laboratuvarı ile aynı mahallede<br />

oturan insanlar evcil hayvanlarının ortadan kaybolmaya başladıklarını fark<br />

ettiler. Kısa zamanda bunun nedeni de anlaşılacaktı. Edison çocuklara<br />

getirdikleri her bir kedi ve köpek karşılığında yirmi beş sent ödüyordu ve bu<br />

hayvanları acımasız deneylerde kasten alternatif akım vererek öldürüyordu.<br />

Daha sona bunları üzerlerinde kırmızı harflerle "DİKKAT!" yazılmış broşürlerle<br />

halka gösteriyordu. İşin ana fikri şuydu: Eğer insanlar tehlikenin farkına<br />

varmazlarsa, Westinghouse tarafından katledileceklerdi.


Edison iki yıl boyunca bu kan davasının zeminini hazırlamıştı. E. H. Johnson'a<br />

şöyle yazmıştı: "Ölüm kadar kesin olan bir şey var ki, Westinghouse herhangi<br />

bir büyüklükteki sistemini kurduktan sonra altı ay içerisinde bir müşterisi<br />

ölecek. Elindeki güç büyük ve bu pratiğe geçirilmeden önce yüzlerce deneye<br />

tabi tutulmalı. Ve tehlike hiçbir zaman tam anlamıyla geçmiş olmayacak..."<br />

Şimdi de Westinghouse'u suçluyordu: "Planlarından hiçbiri beni zerre kadar<br />

korkutmuyor. Beni asıl endişelendiren, W. tüm ülkeyi propaganda ajanlarına<br />

boğabilecek denli büyük bir adam. Her yere eli uzanacaktır ve biz daha ne olup<br />

bittiğini anlayamadan bir sürü şirket kuracaktır..."<br />

Gözlerini bu meydan okumaya çeviren Westinghouse başta Edison'un<br />

sıkıştırmalarına pek aldırmadı ama en sonunda mücadele için eğitimsel bir<br />

kampanya hazırladı. Konuşmalar yapacak, makaleler yazacak, insanların<br />

gerçekleri öğrenebilmesi için elinden geleni ardına koymayacaktı.<br />

Westinghouse'un önem verdiği diğer bir olay 1893 yılında yapılacak olan<br />

Chicago ve Columbia fuarlarıydı. Tasarımcılar çoktan gözlerini bu olaya<br />

çevirmişlerdi. Amerika'nın keşfedilişinin 400. yıldönümünde, Geleceğin<br />

Dünyası ve Beyaz Şehir ülkeyi aydınlığa boğacaktı. Bundan daha iyi bir gösteri<br />

olanağı zor bulunurdu.<br />

Fakat talihsiz bir şekilde, en iyi kullanım olanaklarını araştırmakla görevli<br />

Uluslararası Niagara Komisyonu'nun başkanlığına ünlü bir İngiliz bilim insanı<br />

olan Lort Kelvin getirilmişti. O da kendi eski kafalılığı ile doğru akımın tarafını<br />

tutmaktaydı.<br />

Komisyon uygulanabilirliğe en yakın proje için 3 bin dolarlık bir değer biçti ve<br />

yirmiye yakın öneri aldı. Ancak üç büyük şirketin, Westinghouse, Edison,<br />

General Electric ve Thomson-Houston'un iştirakine oy birliğiyle izin<br />

verilmemişti. Komisyon, başkanlığını Edward Dean Adams'ın yaptığı New<br />

Yorklu, Cataract İnşaat Şirketi adlı bir grup tarafından bir araya getirilmişti.<br />

Westinghouse'a göre şirket, "üç bin dolar için yüz bin dolar değerindeki bilgiye<br />

ulaşmaya çalışıyordu." İş konuşmaya hazır olduklarında o da önerisini<br />

sunacaktı.<br />

Hızlı büyüme dönemlerinde sıklıkla rastlandığı üzere, Wes-tinghouse'un<br />

parasal sorunları vardı. Şebekelerini Tesla'nın çok fazlı sistemine uyumlu hale<br />

getirmek için tahmin ettiğinden daha büyük meblağlarda para harcamıştı. Ve<br />

şimdi, tam da büyüme için sermayeye susamış olduğu bir dönemde, bankerler<br />

fazlasıyla eli sıkı davranıyorlardı.<br />

Tek tesellisi Edison'un da başının dertte olmasıydı. Wall Street'te yayılan<br />

söylentilere bakılırsa, destek bulamadığı takdirde Edison'un sorunları<br />

büyüyecekti. Dertlerini savuşturmak için gittikçe daha da sertleşiyordu.<br />

Westinghouse'un hava frenleriyle uğraşmasını çünkü elektrik işinden hiçbir<br />

şey anlamadığını söylüyordu.<br />

Edison'un akımlar savaşındaki ilk saldırısı Albany'de parlamenterlerle kulis<br />

yaparak elektrik aktarımının 800 voltla sınırlanmasına dair bir yasa


çıkartılmasını tasarlamak oldu. Bu şekilde AC'nin durdurulabileceğini<br />

düşünüyordu. Ama parlamenterler bu işe pek de sıcak bakmadılar çünkü<br />

Westinghouse, Edison'un şirketi ve diğerleri hakkında, New York yasaları<br />

uyarınca, komplo tezgahlamaktan dolayı dava açacağını söyleyerek saldırıyı<br />

göğüslemişti.<br />

Edison Pittsburg yenilgisini ağız kalabalığı ile savuşturmaya çalışıyordu: "Bu<br />

adam delirmiş, eninde sonunda çamura saplanacağı bir uçurtma ile uçmaya<br />

çalışıyor."<br />

Gazetelerle, broşürlerle ve kendi sözleriyle nefret dolu bir kampanya başlatan<br />

Edison, bununla da yetinmiyor, mideleri kaldırabilen gazetecilere cumartesi<br />

gösterileri düzenliyordu. Bunlara, sokaklardan çocuklara para karşılığı<br />

toplattığı ürkmüş kedi ve köpeklerin, bir AC jeneratöründen bin voltluk elektrik<br />

akımı alan tellere bağlanan metal levha üzerine çıkartılmalarını seyrettiriyordu.<br />

Batchelor da zaman zaman alternatif akımın tehlikelerini sergileyen bu<br />

gösterilerin düzenlenmesine yardımcı oluyordu. Bir keresinde titreyen bir<br />

hayvancağızı tutmaya çalışırken kendisi de esaslı bir şoka maruz kalmıştı.<br />

"Ruhun ve bedenin korkunç bir şekilde ayrılması anının berbat hatırasını...<br />

bedenin titreyen liflerine dalan uçsuz bucaksız, aman vermeyen törpünün<br />

yarattığı hissi" anlatacaktı. Ama hayvanların kurban edilmesi devam edecekti.<br />

Edison bu savaşa ölümüne, bu kendi ölümü olmasa dahi, girmişti. Kendisi,<br />

Samuel Insull ve bir laboratuvar asistanı, birinin ölümü ile Westinghouse'un<br />

sırtını yere getirmeyi tasarlamışlardı, bunun öldürücü bir darbe olacağını<br />

düşünüyorlardı.<br />

Brown bir dalavereyle, Tesla'nın AC patentlerinden üçünü, Westinghouse'un<br />

haberinin olmadığı bir amaçla kullanmak için satın almayı başarmıştı. Brown<br />

bundan sonra Sing Sing Cezaevini ziyaret edecekti. Kısa bir süre sonra cezaevi<br />

yönetimi artık idam cezalarının asma şeklinde değil elektrik verme şeklinde<br />

infaz edileceğini, bunun için de Westinghouse'un telif haklarına dahil olan<br />

alternatif akımı kullanacaklarını açıklayacaktı.<br />

İlk infaz gerçekleştirilmeden "profesör" Brown, Edison'un seyyar gösterileri<br />

için yollara düşecekti. Sahnede buzağılara ve büyük köpeklere AC elektrik<br />

verecekti. Onları "Westinghouse Tarzı" ile öldürdüğünü açıklayacaktı. Etkili bir<br />

şekilde Amerikalılara "eşinizin yemekleri bu icatla mı pişirmesini<br />

istiyorsunuz?" diye soruyordu.<br />

New York Eyalet Hapishanesi yönetiminin cinayetten hükümlü bir mahkumun<br />

elektrik verilerek idam edildiğini açıklaması toplumun endişelerini<br />

tetikleyecekti. William Kemmler 6 Ağustos 1890 günü idam edilmişti -<br />

Westinghouse Tarzıyla.<br />

Kemmler elektrikli sandalyeye oturtulmuş, şalter indirilmişti. Ama deneylerinde<br />

hep zayıf hayvanları kullanmış olan Edison'un mühendisleri yanılmışlardı.<br />

Elektrik yükü yeterli değildi ve hükümlü ancak yarı yarıya öldürülebilmişti.


Korkunç işlem bir kere daha tekrarlanacaktı. Gözlemcilerden biri bunun<br />

"korkunç bir manzara, asmaktan daha beter" olduğunu anlatacaktı.<br />

Westinghouse bu uzun ve kirli kampanya süresince halka, deliller ve tanıklar<br />

göstererek AC hakkındaki gerçekleri anlatmaya çalışmıştı. Talihi Cornell<br />

Üniversitesinden Profesör Anthony'yi, Columbia'dan Profesör Pupin'i ve diğer<br />

pek çok saygıdeğer bilim insanını onun tarafına çekmişti.<br />

Edison'un ortakları işin renginin değişmeye başladığını fark etmişler ve büyük<br />

mucidi kendi endüstriyel geleceği açısından büyük bir hata yapmakta olduğu<br />

konusunda ikna etmeye çalışmaya başlamışlardı. Ama inatçılık onun zayıf<br />

yönlerinden biriydi ve o bunu görmeyi reddediyordu. Ancak yirmi yıl sonra<br />

bunun yaptığı en büyük hata olduğunu kabul edecekti. Eninde sonunda en<br />

büyük vecizelerinden biri şuydu: "Büyük bir servet edinmek umurumda değil...<br />

birisini alt etmek benim için daha önemli..."<br />

Fakat Edison bilimsel hatasını kabul etmeye hazır olmadan uzun süre önce,<br />

önceliklerinde değişiklik yapması gerektiğini fark etmişti. Parasal sorunları dağ<br />

gibi büyümüştü, ortak bir şirket bulunması artık kaçınılmaz olmuştu.<br />

Diğer yandan Morgan ise, Amerika'nın gelecekteki elektrik endüstrisini, hem<br />

AC hem de DC, "zararlı rekabet"i saf dışı bırakarak kontrolüne alma hayali<br />

gerçek olmaktan çok da uzak değildi. Demiryollarını, petrolü, kömürü ve çeliği<br />

nasıl tek elde topladıysa, aynı taktiği elektrik için de kullanacağı anlamına<br />

geliyordu bu. Açıkçası, en çok gelecek vadeden yatırımlar tüm elektrikli<br />

aletlerin ve uygulamaların üretimini de kontrol edecekti, daha sonraları "kamu<br />

hizmetleri" olarak anılmaya başlanacak ilgili hizmetleri de sağlayacaktı. Tabii<br />

bunun için önce Tesla'nın patentlerine sahip olmak gerekiyordu.<br />

Frenzied Finance'dan Thomas Lawson, "State, Broad caddeleri ve Wall<br />

Street'teki hisse senedi piyasalarının fare deliklerinden, mahzenlerinden,<br />

aşağılık dedikodular yılanlar, solucanlar gibi sürüne sürüne yayılmaya başladı'"<br />

diye yazıyordu. "George Westinghouse şirketlerini yanlış yönlendiriyor...<br />

George 'Westinghouse General Electric'le birleşmedikçe içinde bulunduğu zor<br />

durumdan kurtulamayacak..." Westinghouse'un hisseleri baş aşağı gitmeye<br />

başlamıştı."<br />

Lawson kendisinin de bir "hisse senedi piyasaları uzmanı" olarak<br />

Westinghouse'a destek olmak üzere çağırıldığını anlatır. Öncelikle bir şekilde<br />

birleşme sağlanmalıydı. Westinghouse gerçekten de alternatif akım sistemini<br />

bütün ülkeye yayma arzusunu fazla ileri götürmüştü.<br />

Finansal danışmanları birkaç küçük boyutlu şirketle bir birleşme ayarladılar.<br />

Bu şirketler arasında U.S. Electric Company ve birleşik bir şirket olan Electric<br />

Light Company de vardı. Yeni şirket artık Westinghouse Electric and<br />

Manufacturing Company adıyla anılacaktı.<br />

Buna da şükürdü ama bir sorun vardı: Yatırımcı bankerlerle yapılan cömert<br />

anlaşma uyarınca Nikola Tesla'nın patent hakları alınacaktı. Bir kaynağa göre<br />

Westinghouse Tesla'ya haklan karşılığında avans olarak bir milyon dolar


ödemişti. Kontrat imzalandıktan dört yıl sonra patent haklarının 12 milyon dolar<br />

değerinde olduğuna yönelik söylentiler yayılmaya başlamıştı. Tesla'nın kendisi<br />

başta olmak üzere, gerçek değeri hakkında hiç kimsenin kesin bir fikri yoktu.<br />

Uygulamaları çoğaldıkça, alternatif akım sistemi ile çalışan tüm enerji<br />

ekipmanları ve motorlarının da patent hakları elde edilecekti. Tesla dünyanın en<br />

zengin adamlarından biri olabilirdi.<br />

Yatırımcı banker Westighouse'a telif hakları anlaşmasından kurtulmasını<br />

tavsiye etmişti. Aksi takdirde bu yeni yapılanmanın geleceği tehlikeye<br />

düşecekti.<br />

Westinghouse bu konuda ayak sürüyordu. Kendisi de bir mucitti ve telif<br />

haklarına inanıyordu. Bunun yanı sıra, telif haklarının müşterilerce ödendiğini<br />

ve üretim giderlerine dahil edildiğini öne sürüyordu. Ama bankerler ona başka<br />

şans tanımamışlardı.<br />

İsteksizce Tesla'yı hayatının en utanç verici görüşmesini yapmak üzere yanına<br />

çağıracaktı. (Resmi biyografisinde George Westinghouse bu anekdota hiç yer<br />

vermeyecektir.) Tesla ve Westinghouse arasındaki anlaşma her iki adamın da<br />

iyi niyetine dayanarak yapılacaktı. Tesla, hiç şüphe yok ki, mahkemeye<br />

başvurabilir ve olumlu bir sonuç alabilirdi. Ama bunu Westingho-use'un<br />

şirketini kaybetmesi pahasına yapması kime ne kazandırırdı?<br />

Her zaman olduğu gibi Westinghouse hemen sadede gelmişti. Sorunu şöyle<br />

açıklayacaktı Tesla'ya: "Kararın Westinghouse şirketinin geleceğini<br />

belirleyecektir."<br />

Tesla'nın tüm hayatını çalıştığı yeni alanda yaptığı araştırmalar kaplıyordu.<br />

Para, eline geçtikçe kullandığı bir araçtan fazla bir şey ifade etmiyordu onun<br />

için. Ama eline ne kadar geçtiğini de pek bilmiyordu. Onun için para yaradığı iş<br />

kadar değerliydi, kendi başına bir değeri yoktu.<br />

"Peki, tut ki seninle yaptığım anlaşmadan feragat etmeyi reddettim, o zaman<br />

ne yaparsın?" diye sordu Tesla.<br />

Westinghouse ellerini açtı ve şöyle cevap verdi: "Bu durumda bankerlerle<br />

görüşmen gerekir çünkü benim hiçbir etkim kalmayacaktır."<br />

"Ve eğer anlaşmadan vazgeçersem, şirketini kurtaracak ve kontrolü elinde<br />

tutacaksın. Tüm dünyaya benim çok fazlı sistemimi yayma planlarını<br />

uygulamaya devam edeceksin, öyle mi?"<br />

"Senin çok fazlı sisteminin elektrik alanında dünyanın gelmiş geçmiş en<br />

önemli buluşu olduğuna inanıyorum" dedi Westinghouse. "Şu anki zor duruma<br />

neden olan da benim bu sistemi tüm dünyaya yaymak istememdir. Ama her ne<br />

olursa olsun, ülkeyi alternatif akımın temelleri üzerinde yükseltmek planımdan<br />

vazgeçmeyeceğim."<br />

Bir iş adamı olmayan Tesla, Westinghouse'un ekonomik durumu hakkındaki<br />

değerlendirmelerine itiraz edemezdi ama ona güveni tamdı. "Bay


Westinghouse, siz hep benim dostum oldunuz, diğerleri beni önemsemezken<br />

siz bana inandınız, yolunuza devam edebilecek kadar cesursunuz. Diğerlerinin<br />

cesareti yoktu, oysa siz, kendi mühendisleriniz dahi geleceği sezebilecek<br />

kabiliyetten yoksun iken, benimle birlikte ileriyi görebildiniz; hep benim<br />

yanımda oldunuz... Şirketinizi kurtaracaksınız. Böylece benim icatlarımı<br />

geliştirebilirsiniz. İşte sizin kontratınız ve işte benimki; şimdi her ikisini de yırtıp<br />

atacağım ve sizin de başınız benim telif haklarım yüzünden daha fazla<br />

ağrımayacak. Bu yeterli mi?"<br />

Westinghouse Şirketi'nin 1897 yılı yıllık kayıtlarına göre Tesla'ya telif haklarının<br />

satışı ve daha sonraki ödemelerden vazgeçmesi karşılığında 216.600 dolar<br />

ödenmiştir.<br />

Kontratı kırarak Tesla yalnızca halihazırda kazanılan haklarından vazgeçmekle<br />

kalmıyor, gelecektekilerden de feragat ediyordu. Gelmiş geçmiş tüm sanayi<br />

tarihi süresince, eğer enayilik değilse bile, eşi emsali bulunamayacak türden bir<br />

cömertlikti bu. Bir on yıl daha rahat yaşayabilecekti ama neden sonra araştırma<br />

geliştirme çalışmaları için gereken para kısılmaya başlanacaktı. Bu şekilde<br />

toplum kim bilir ne denli büyük keşiflerden mahrum kalacaktı.<br />

Westinghouse birleşmelerin ve ekonomik yeniden yapılanmanın gerçekleştiği<br />

Pittsburg'a döndü. Şirketi dev adımlarla ilerliyordu ve o da Tesla'ya verdiği<br />

sözü tutuyordu. Tesla, yıllar sonra Westighouse adına düzenlenen liyakat<br />

belgesine şunları yazacaktı: "George Westinghouse, kanaatimce, bu dünyada,<br />

o zamanki şartlar altında benim alternatif akım sistemimi alıp önyargıya ve<br />

paranın gücüne karşı verdiği savaşı kazanabilecek tek insandı. O görkemli bir<br />

karakterin öncüsüydü; Amerika'nın gurur duyması ve tüm insanlığın<br />

müteşekkir olması gereken gerçek bir asildi."<br />

Tesla aylar sonra, Westinghouse'un mühendisleri ile yaşadığı fikir ayrılıklarının<br />

yanında, alternatif akım buluşları hakkında açılan davalar nedeniyle çöküntü<br />

içine girecekti.<br />

Yüzlerce elektrik üreticisi Tesla'nın patentlerini kanunsuzca kullanıyordu ve ne<br />

zaman ki Westinghouse hepsini mahkemelerde alt etti, üreticiler Tesla'ya karşı<br />

hınç beslemeye başladılar."<br />

Bazı saldırılar basit korsanlıkların da ötesine geçmişti. İddialar Turin<br />

Üniversitesi'nden Profesör Galileo Ferraris'in döngü-sel manyetik alanı ilk<br />

bulan kişi olduğu yolunda gelişiyordu. Gerçekten de 1885 yılında sorunun<br />

çözümü konusunda bazı fikirler vermişti, ama hiçbir ilerleme kaydedememişti.<br />

Buna karşılık Tesla döngüsel manyetik alan buluşunu 1882 yılında yapmıştı ve<br />

bunu takip eden iki ay içerisinde, daha sonra patentini alacağı aygıtları da<br />

içeren, tüm sistemi geliştirmişti. İlk indüksi-yon motorunu da yapmıştı. Ferraris<br />

ise bu sisteme uygun çalışabilecek pratik bir motor üretilemeyeceği sonucuna<br />

varmıştı.<br />

Buna karşın Londra'da The Electrician dergisi tarafından halka, Ferraris'in yeni<br />

bir icatta bulunmak üzere olduğu duyurulmuştu. Editörler Tesla'nın icadını<br />

duyduklarında ise, yanlış bir şekilde, Ferraris'ten ilham aldığını yazmışlardı.


Westinghouse ile Edison arasında sürmekte olan amansız mücadele<br />

nedeniyle, Edison cephesi Tesla'yı karalamak için ayağına gelen bu fırsatı<br />

değerlendirmek üzere elinden geleni yapacaktı. Ferraris konusunda çıkan ama<br />

doğru ama yanlış söylentiler de herhangi bir fırsat gibi, değerlendirilmeye<br />

değerdi.<br />

İki seçkin göçmen (her ne kadar sonradan Edison'un tarafında güç birliği<br />

edeceklerse de) hemen Tesla'yı savunmaya koyulmuşlardı. Steinmetz, Elektrik<br />

Mühendisleri Enstitüsü için hazırladığı bir raporda şöyle diyordu: "Ferraris<br />

sadece küçük bir oyuncak yapmıştı, neticede manyetik devreleri demir değil<br />

hava olmuşlardı, gerçi ikisi arasında pek fark da yok..."<br />

Profesör Michael Pupin de Tesla'ya şunları yazacaktı: "Ferraris balonu<br />

rakiplerin tarafından fazlasıyla şişirildi. Ben olayı şöyle görüyorum, Ferraris'in<br />

dönen havuzu ile Tesla'nın dönen manyetik sahası arasında dağlar kadar fark<br />

var. Bu ikisi arasındaki fark bana göz ardı edilemeyecek kadar büyük<br />

görünüyor ve bu konuya parmak basılmalı, işin gerçeği duyurulmalı..."<br />

Araştırmalarına gömülen Tesla'nınsa icatları çevresinde toplanan düşmanca<br />

dalgalardan pek haberi yoktu. O şimdi, yepyeni bir elektrik dünyasının içinde<br />

yaşıyordu.<br />

Westinghouse ise tanıklık etmekten ve demeçler vermekten arta kalan<br />

zamanlarında endüstriyel çevresini önüne geçilmez bir hırsla büyütüyordu.<br />

Colorado'da küçük bir madencilik kasabası olan Telluride'de Tesla'nın ilk ticari<br />

amaçlı motorları ve jeneratörleri Westinghouse tarafından inşa edilmekteydi.<br />

1891 yılında maden kamplarına elektrik sağlamak amacıyla kurulacaklardı.<br />

6. ALEV KILICI<br />

Dünya, yakasını bıraktığı ve Manhattan'daki laboratuvarında en büyük aşkı<br />

elektrik ile ilgilendiği sürece Tesla dünyanın en mutlu insanıydı. 1880'lerin<br />

sonunda ve 1890'ların başında kısa da olsa böyle bir dönemin tadını<br />

çıkarabilmişti. Ama Amerika ve Avrupa'da tıka basa dolu salonlarda dört<br />

konferans verdikten sonra dünyanın en ünlü bilim insanlarından biri haline<br />

gelmişti ve özel hayatı bir daha asla eskisi gibi olamayacaktı.<br />

Konferans kürsüsünde, tehlikeli gösteriler için giydiği yüksek mantar<br />

tabanlıklarıyla iki metreye ulaşan boyuyla, beyaz giysisi ve kravatıyla garip<br />

görünüşlü bir leyleğe benziyordu. Yaptıklarına ısınmaya başladıkça yüksek<br />

oktavlı sesi heyecanla daha da yüksek perdeden çıkmaya başlıyordu.<br />

Kendilerini akan sözcüklerin ritmine, ışıkların oyununa ve büyüye kaptıran<br />

dinleyiciler de transa geçmiş gibi onu izliyorlardı.<br />

Bilimin dili yetersiz kaldığından Tesla görsel efektleri, alevlerin ve ışığın<br />

dansına aşık bir ozan gibi anlatıyordu. Gerçekten de Tesla buna, enerjiyi içine<br />

emmek kadar önem veriyordu. Bununla beraber teknik detaylar konusunda da<br />

eline su dökebilecek nitelikte bir bilim insanı daha bulunamazdı.


Ateş oyunları en azından yirmi kere tekrar ettiği deneylere dayanmaktaydı.<br />

Ekipmanların hepsi yeniydi, bizzat kendisi tarafından tasarlanmış ve genellikle<br />

kendi atölyesinde üretilmişti. Aynı gösterinin iki kez tekrarlandığına nadiren<br />

rastlanırdı.<br />

O günlerin bilimsel terminolojisi yetersiz kaldığı için onun fırça adını verdiği<br />

vakumlu bir tüpte hafifçe boşalan ve ışık saçan elektrik yükü aslında elektron<br />

ve iyonize olmuş gaz moleküllerinin yaydığı ışınlardı. "Şimdi sizlere siklotronu<br />

açıklayacağım" diyemiyordu çünkü böyle bir sözcük henüz yoktu ama<br />

açıkladığı ve sergilediği şeyin atom parçalanmasının ilk örneklerinden biri<br />

olduğu düşünülüyordu bilgi sahibi kişiler tarafından.<br />

"Şimdi elektron mikroskobunu; kozmik ışınları; radyo vakum tüpünü; X<br />

ışınlarını anlatacağım" da diyemiyordu. Audi-on'un müjdecisi olan vakum<br />

ampuldü, radyoyu anlatmak için de telsiz deniliyordu, telsizin ortaya çıkmasına<br />

ise daha zaman vardı. O laboratuvarında saydam olmayan fotoğraf klişelerinin,<br />

görülebilen ve görülemeyen ışıkların tanımını yaparken Röntgen bile X<br />

ışınlarının hangi amaçlarla kullanılabileceğinden habersizdi. Ve Tesla "herhangi<br />

bir madde yakmadan, hatta kimyasal bir reaksiyona girmeden yanan" alevden<br />

bahsederken, muhtemelen, plazma fiziğinin alanına girmiş bulunuyordu.<br />

Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada şöyle<br />

söyleyecekti: "Açıklanamayan şaşılacak olaylar olarak gördüğümüz<br />

fenomenlere artık farklı bir gözle bakıyoruz. İndüksiyon bobininin kıvılcımı,<br />

akkor lambanın ışıldaması, akımların ve mıknatısların mekanik güçleri artık<br />

kavrayışımız ötesinde değiller; eskiden olduğu gibi anlaşılamaz değiller. Tam<br />

tersine araştırmalar basit bir mekanizmanın zihnimizde canlanmasını sağlıyor.<br />

Halen gerçek doğaları hakkında ancak varsayımlara dayanarak konuşabiliyor<br />

olsak da gerçeğin çok da uzaklarda bir yerlerde gizlenmediğini biliyoruz. İçten<br />

içe, tam anlamıyla bir kavrayışa vakıf olacağımızı sezinliyoruz. Hala bu güzel<br />

olgulara, garip güçlere hayranlık duyuyoruz ama artık biçare değiliz..."<br />

Elektriğin ve manyetizmanın gizemli etkileyiciliğinin, "doğadaki güçler<br />

arasında eşi bulunmayan, görünürde dual karakteri; çekimi, itici gücü ve<br />

rotasyonuyla, gizemli etmenlerin ilginç hareketliliğiyle" insan zihnini<br />

etkilediğini ve harekete geçirdiğini söylüyordu.<br />

Ama tüm bunlar nasıl açıklanabilirdi?<br />

"Göksel nesneler gibi eksenlerinde hareket eden ve fırıl fırıl dönen, gözle<br />

görünmeyen bir dünyaya ait olan atomlar, moleküller dönerken muhtemelen<br />

beraberlerinde statik eter de, bir başka deyişle statik yük de taşımaktadırlar. Bu<br />

bana göre en akla yakın açıklamadır ve araştırmaların çoğundan da bu sonuç<br />

çıkmaktadır. Moleküllerin ve eterlerinin dönüşü eter gerilimini ya da<br />

elektrostatik gerilimi, ortaya çıkartmaktadır; eter gerilimlerinin eşitlenmesi<br />

diğer hareketleri ya da elektrik akımlarını ve yörüngesel hareketler de elektro ve<br />

sürekli manyetizma etkilerini yaratmaktadır."


Aynı uzman grup önünde, endüstride devrim yaratan ve çok uzaklardaki<br />

evlerin bile aydınlatılabilmesini sağlayan enerji sistemini tanıtmasının<br />

üzerinden üç yıl geçmişti. Şimdi de hayretler içindeki aynı topluluğa ışık ve<br />

elektriğin doğası üzerine yürüttüğü araştırmalarını anlatıyordu.<br />

Konuştuğu kürsü, içi gaz dolu tüplerden yayılan ışıkla çok çekici bir tarzda<br />

aydınlatılmıştı, bazılarının parlaması için fosfor, bazılarında da uranyum<br />

kullanmıştı. Bunlar bugünkü floresan lambaların öncüleriydiler. Tesla bunların<br />

patentini almayı ya da piyasaya sürmeyi hiç düşünmemişti; gerçekten de<br />

pazara ancak elli yıl sonra çıkacaklardı. Söylev için tüplere, tipik bir şekilde,<br />

isimler takmıştı. Bunlar arasında yalnızca ünlü bilim insanlarının adları yoktu,<br />

bazıları ünlü Sırp şairlerin adlarını almıştı.<br />

Bir masaya dönerek eline narin bir parça aldı. "İşte içindeki hava kısmen<br />

boşaltılmış bir cam tüp. Onu elime alıyorum, bedenimin bir parçası yüksek<br />

gerilim taşıyan tellerden biriyle temas halinde ve elimdeki tüp de harika bir<br />

şekilde yanıyor. Hangi durumda bırakırsam bırakayım, nereye taşırsam<br />

taşıyayım, tutabildiğim sürece, yumuşak, hoş ışığı tükenmeyen bir ışıltıyla<br />

parıl-damaya devam edecektir."<br />

Elinde tuttuğu tüp parıldamaya başlayınca -diğer gösterilerin yanı sıra bu<br />

alternatif akımın güvenirliği hakkında politik bir mesaj da içermekteydi-<br />

"Profesör" Brown, Edison'un ajanı, izlemekten vazgeçecek ve hızla salonu terk<br />

edecekti. Patronu bu inanılmaz olayı duyunca tırnaklarını yemeye başlayacaktı.<br />

Ama Pittsburg'dan sırf bu konferansı dinlemek için gelmiş olan Geor-ge<br />

Westinghouse öne eğilmiş, başını bir o yana bir bu yana sallıyor,<br />

gülümsüyordu.<br />

Bir sonraki gösterisi, gazların basıncı düşürülmüş ortamlarda yüksek iletkenlik<br />

sergilediklerini keşfettikten sonra icat ettiği, yüksek frekanslı bir enerji<br />

kaynağına bağlanmış telsiz, ya da elektrotsuz, deşarj lambalardı. Bunları,<br />

gösterdiği gibi, odada istediğiniz yere götürebilirdiniz ama onlar ürkütücü bir<br />

şekilde yanmaya devam edeceklerdi. Bunlar hiçbir zaman pratik amaçlarda<br />

kullanılmak üzere piyasaya sürülemeyeceklerdi ama yeni alınmaya başlanan<br />

patentlerin de gösterdiği gibi, seksen yıl sonra bile bu konudaki araştırmalar<br />

hep devam edecekti.<br />

Sylvania GTE International'ın başmühendisi Roland J. Morin sonraları şunları<br />

ifade edecekti: "Şundan eminim ki, bu ışık kaynaklarının Chicago Dünya<br />

Fuarı'nda (1893) Tesla tarafından sergilenmesi, daha sonraları D. McFarlan<br />

Moore'un floresan lambayı geliştirmesini ve bunları ticari amaçlı kullanıma<br />

açmasını teşvik etmiştir...", Uzun parmaklı, marifetli elleri bir başka parçayı<br />

kavradı.<br />

"İşte tek bir tele bağlı havası alınmış bir ampul... Onu avucu-ma alıyorum ve<br />

içindeki platin tel güçlü bir akkor halini alıyor.<br />

"İşte ana tele bağlanmış bir diğer ampul. Metalik soketine dokunduğum anda<br />

içi fosforik ışıklı muhteşem renklerle doluyor.


"Ve işte, bu platformun üzerinde durduğum sürece yalıtılmış bir durumdayım;<br />

bu indüksiyon bobininin ikincil terminallerinden birisine dokunuyorum... ve<br />

gördüğünüz gibi hızla titreyen diğer ucundan ışık huzmeleri yayılmaya başlıyor.<br />

"Bu tel örgüden yapılmış iki levhayı bobinin terminallerine takıyorum. Yükün<br />

boşaldığı geçit... ışık seli formunu alıyor."<br />

Dinleyiciler zaman zaman görsel heyecanın onun için işe yarar sonuçlar kadar<br />

önemli olduğunu düşünmeye başlıyorlardı ama hemen sonra Tesla ardı ardına<br />

"işe yarar olguları" da sunmaya başlıyordu gözler önüne.<br />

Örneğin, tek tele bağlı çalışan bir motor sergiliyordu, dönüş devresi telsizdi.<br />

Ve sağduyu sahibi olmakla, lafı güzafa pabuç bırakmamakla övünen adamları,<br />

tamamen telsiz çalışabilecek motorlardan bahsederek büyülüyordu. Boşlukta<br />

kullanılmayı bekleyen enerjiden söz ediyordu.<br />

"Bu mümkün" diyordu, "bu tip 'telsiz' diyebileceğimiz motorlar, yoğun<br />

olmayan havada oldukça uzak mesafelerden iletim ile çalıştırılabilirler.<br />

Alternatif akımlar, özellikle de yüksek frekanslı olanlar, yoğunluğu çok da az<br />

olmayan gazlar içinden dahi inanılmaz bir rahatlıkla geçmektedirler. Havanın<br />

yüksek katmanlarındaki yoğunluk azdır. Boşlukta birkaç kilometre yüksekliğe<br />

çıkabilmenin önünde yalnızca doğasında mekanik olan engeller var. Şuna hiç<br />

şüphe yok ki, yüksek frekans ve yağ yalıtımının kullanılması ile elde<br />

edilebilecek devasa potansiyelle parlak deşarjlar kilometrelerce az yoğunluklu<br />

hava içinden aktarılabilir ve böylece yüz binlerce beygirgücündeki enerjinin<br />

yönlendirilmesi ile merkezi kaynaklardan çok uzak mesafelerde olan motorlar<br />

ya da lambalar işletilebilir... Ancak bu projeden henüz bir olasılık olarak<br />

bahsediyoruz. Enerjiyi bu şekilde nakletmemize de gerek kalmayacaktır. Enerji<br />

nakletmemize gerek kalmayacaktır. Kuşaklar sonra makinelerimiz uzayın<br />

herhangi bir noktasından alacağı bir enerji ile işlemeye başlayabilecektir. Bu<br />

duyulmamış bir fikir değil... Bunu topraktan enerji alan Ant-heus söyleminden<br />

biliyoruz; muhteşem matematikçilerimizden birisinin düşüncelerinde<br />

buluyoruz... Uzayda enerji var. Bu enerji statik midir, yoksa kinetik midir? Eğer<br />

statikse umutlarımız boşa çıkar; eğer kinetikse -ki bunun böyle olduğundan<br />

eminiz- o zaman insanın makinelerini doğal değirmenler gibi çalış-tırabilmesi<br />

yalnızca bir zaman meselesidir..."<br />

Tesla'nın şovunun yıldızı ise (daha sonraları İngiltere ve Fransa'daki<br />

seminerlerinde de yer alacak olan) onun karbon lambası dediği, neredeyse<br />

tamamı boş olan, altı inçlik vakumlu bir tüptü. Araştırmaları ile bilimsel keşifler<br />

dünyasında yepyeni bölgelere seyahat ediyordu.<br />

Bu, yüksek frekanslı akım kaynağına bağlı tek bir telin ucunda katı bir metal<br />

monte edilmiş cam bir küreydi. Merkezi "düğme" elektrostatik bir şekilde<br />

çevredeki gaz moleküllerini cam küreye doğru harekete geçiriyordu. Daha<br />

sonra gerisin geri düğmeye doğru çekiliyorlar, çarpıyor ve onu ısıtıyorlardı. Ve<br />

her saniyede milyonlarca kere tekrarlanan bu işlem sonucunda düğmenin<br />

akkor haline gelmesine yol açıyorlardı.


Kaynağın gücüne bağlı olarak, birçok maddeyi anında buhar-laştırabilen ya da<br />

eritebilen sıcaklıklar ortaya çıkabiliyordu. Tesla deneyi elmaslar, yakutlar<br />

kullanarak tekrarlamıştı. En sonunda karborundumun (karbon ve silikon<br />

karışımı) diğerleri kadar çabuk buharlaşmadığını ve kürenin içinde tortu<br />

bırakmadığını keşfetmişti. Böylece icadının adı karbon lambası olarak kalacaktı.<br />

Akkor halindeki maddeden yayılan sıcaklık tüpün içindeki küçük miktarlardaki<br />

gaz moleküllerine aktarılıyordu, bu sayede de Edison'un akkor lambası için<br />

harcanan aynı oranda enerji ile yirmi kat daha fazla parlaklık elde ediliyordu.<br />

Vücudunda dalgalanan yüz binlerce voltluk yüksek frekanslı akımlarla birlikte,<br />

elinde akkor halindeki güneşin bir minyatürünü tutarak ayakta duruyordu.<br />

Kozmik ışınlar olduğuna inandığı şeyi sergilemekteydi. Güneşin yüksek elektrik<br />

yükü taşıyan ve her biri yüksek hız nedeniyle enerji yüklenmiş küçük<br />

parçacıklar yayan akkor halinde bir kütle olduğunu düşünüyordu. Ama bir küre<br />

içine kapatılmadığı için güneş, ışınları uzayın derinliklerine yayılmaları için<br />

bırakıyordu.<br />

Tesla tüm uzayın bu parçacıklarla dolu olduğunu düşünüyordu, dünya ya da<br />

diğer maddeler sürekli bu bombardımana maruz kalıyordu; tıpkı karbon<br />

lambasında olduğu gibi en katı maddeler dahi atomik toz haline<br />

dönüşüyorlardı.<br />

Bu tip bir bombardımanın ortaya çıkışlarından biri şafak ışıl-damasıydı.<br />

Yöntemleri üzerine bir kayıt olmamasına karşın, bu tip kozmik ışınları tespit<br />

ettiğini, enerjilerini hesapladığını ve yüzlerce milyon voltluk bir hızla hareket<br />

ettiklerini bulduğunu duyurmuştu.<br />

Duydukları bu olağanüstü iddialarla gözleri iyice açılan seyirciler arasındaki<br />

fizikçiler ve mühendisler dikkat kesilmişlerdi. Peki ama kanıtlar neredeydi?<br />

Bugün güneşteki termonükleer reaksiyonların radyo dalgalarının ve<br />

partiküllerinin yanı sıra, X ışınlarının, ultraviyole, görülebilir ve kızılötesi<br />

ışınların, güneşin yüzeyinde metrekarede 64 milyon wattlık (ya da volt-amper)<br />

bir oranda yayılmasına yol açtığı biliniyor.<br />

Elde edilen yeni bilgilere göre, kozmik ışınların çok çeşitli şekil ve formda<br />

ortaya çıktıkları biliniyor. Partiküller yüksek enerji üreten çarpışmalar<br />

yaptığında kozmik ışınlar oluşuyor. Bunlar yalnızca güneşten değil, diğer<br />

yıldızlardan, novalardan ve patlayan yıldızlardan yayılıyor.<br />

Dünyanın çevresinden geçmekte olan ve manyetik sahasının etkisine giren<br />

solar elektron ve protonlar Van Ailen radyasyon kuşaklarını oluşturuyorlar.<br />

Görülebilen ve görülemeyen solar radyasyon gezegenlerin yüzey sıcaklıklarını<br />

tayin ediyor. Tan yeri kızarıklığı (aurora) da yıldızlardan yayılan partiküllerin<br />

atmosferimizin üst tabakalarındaki atomlarla çarpışmalarından kaynaklanıyor.<br />

Tesla'nın konferansından beş yıl sonra, Fransız fizikçi Hen-ri Becquerel<br />

uranyum tarafından yayılan gizemli ışınları keşfedecekti. Marie ve Pierre Curie<br />

de uranyum atomları ve sürekli patlama halinde olan radyum üzerine yaptıkları


çalışmalarla onun keşfini doğrulayacaklardı. Tesla, yanlış bir şekilde, kozmik<br />

ışınların basitçe radyum, toryum ve uranyumun radyoaktivitelerinden<br />

kaynaklandığını düşünmüştü. Ama, "kozmik ışın" yani yüksek enerjili subatomik<br />

partiküller (atomaltı parçacıkları), bombardımanının diğer maddeleri<br />

radyoaktif bir hale getirebileceği konusundaki fikri, daha sonraları Irene Curie<br />

ve kocası Frederic Joliot'un da 1934 yılında ortaya koyacakları üzere,<br />

tamamıyla doğruydu.<br />

Tesla'nın yaşadığı zamanlarda kozmik ışınlar hakkındaki bu teori kabul<br />

edilemez görüldüyse de, bu alandaki çalışmalarıyla ünlenecek iki bilim insanı<br />

Tesla'dan ilham aldıklarını belirteceklerdi. Dr. Robert A. Millikan'ın kozmik<br />

ışınları yeniden keşfetmesi için otuz yıl daha geçmesi gerekecekti. Bunların ışık<br />

gibi titreşimden kaynaklandığını yani yüklü parçacıklar değil fotonlar olduğunu<br />

düşünüyordu. Bu, 1940'larda iki Nobel ödüllü bilim insanı arasında, Millikan ile<br />

kozmik ışınların, Tesla gibi, maddenin yüksek hızlı parçacıklarından oluştuğunu<br />

düşünen ve bunu ispatladığını iddia eden Arthur H. Compton arasında bir söz<br />

düellosunun başlamasına neden olacaktı.<br />

Her ikisi de Victoria döneminin bilim insanlarının kendilerine bıraktığı mirasa<br />

saygı duyuyordu. Fakat bilimin gidişatı kozmik ışınların her ikisinin de<br />

düşündüğünden çok daha karmaşık ve çeşitli olduğunu ortaya koyacaktı.<br />

Tesla'nın Columbia College'da 1891 yılında yaptığı gösteride izleyicilerini<br />

büyülediği karbon lambası aynı zamanda elektron mikroskobunun da<br />

çekirdeğini oluşturuyordu. Yüksek gerilime sahip, telin aktif olan bir<br />

noktasından düzgün doğrular şeklinde yayılan elektrikli parçacıklar üretiyordu.<br />

Bu parçacıklar kürenin çeperlerinde, kaynaklandıkları mikroskobik bölgenin<br />

modelini oluşturan fosforlu imgeler oluşturuyordu.<br />

Karbon lambasının ürettiği etkilerden biri de rezonanstı. Rezonans ilkesini<br />

açıklarken Tesla sık sık şarap bardağı ve salıncak analojilerine başvururdu. Bir<br />

şarap bardağının keman sesi nedeniyle kırılmasına, kemanın havada yarattığı<br />

titreşimlerin bardağın titreşimleri ile aynı frekansta olması neden oluyordu.<br />

Örneğin salıncakta sallanmakta olan yüz kiloluk bir adam ve onu ancak yarım<br />

kiloluk bir güçle itmeye çalışan yirmi beş kiloluk bir çocuk düşünün. Bununla<br />

birlikte çocuk salıncağa her seferinde yarım kiloluk bir güç katabilmeyi<br />

başarabildiği takdirde, en sonunda sallanan adamın fırlayıp gitmesini önlemek<br />

için durmak zorunda kalacaktır.<br />

"İlke şaşmaz" diyordu Tesla, "tek yapılması gereken doğru zamanda küçük bir<br />

miktarda güç ilave etmeyi sürdürmekte başarılı olabilmek."<br />

Bu nedenle Tesla'nın karbon lambasının atom parçalayıcısının öncüsü olduğu<br />

da düşünülebilir. Havası kısmen alınmış bir kürenin içerisine katı karbonudrum<br />

yerleştirerek, içeride kalan hava moleküllerinin yüklenmesini ve böylece de<br />

telden kürenin çeperlerine doğru hızla yayılmalarını, daha sonra da tele geri<br />

dönmelerini sağlıyordu; sonuçta karbon kürecikleri telde atomik tozlar haline<br />

dönüşüyor ve salınmakta olan hava molekülleri ile birleştiklerinde bu daha da<br />

büyük bir kırılmaya yol açıyordu.


"Frekans gerektiği kadar artırılabilse, camın mükemmel olmayan elastikiyeti<br />

nedeniyle ortaya çıkan kayıp da sözünü etme-\ ye değmeyecek seviyelere<br />

çekilebilecektir..." diyordu.<br />

1939 yılında California Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Ernest Orlando<br />

Lawrence siklotron icadı ile Nobel ödülüne layık görülecekti. Açıklama<br />

şöyleydi: "1929 yılında Orlando Lawrence... bir Alman fizikçi tarafından<br />

yazılmış olan ve vakumlu bir tüpteki potasyum atomlarına bir yerine iki<br />

elektrostatik itme verildiğinde verilen voltaj uyarınca yükleneceklerinin iki katı<br />

enerji ile yüklendiklerini anlatan yazısını okumuştu. Lawrence şöyle<br />

düşünmüştü: İtme iki katına çıkartılabildiğine göre, üç, ya da daha fazlasına da<br />

çıkartılamaz mı? Sorun parçacıklara her seferinde, salıncağı sallayan çocuğun<br />

yaptığı gibi momentum fazlasıyla yükselene kadar, biraz daha güçlü bir itme<br />

vermekte idi."<br />

Lawrence, mumdan ve camdan oluşan bir partikül hareketlendirme makinesi<br />

yaptı. Diske benzeyen yapısı ile vakumlu hücrecik sadece beş santimetre<br />

genişliğindeydi. İçinde yarım kek kutularına benzeyen ve D tabakaları denilen,<br />

iki elektrot bulunuyordu. Vakumlu hücreciğin dışında ise bir elektro mıknatıs<br />

vardı. Elektriklenen parçacıklar ya da protonlar çok yüksek hızlara erişene<br />

değin manyetik bir saha içerisinde dönüyorlar, daha sonra da dar bir akıntı<br />

halinde atomik kurşunlar gibi hücreciğin dışına fırlatılıyorlardı. Lawrence'ın<br />

ürettiği ilk modele siklotron adı verilmişti çünkü protonları bir çember halinde<br />

döndürüyordu. Lawrence kısa bir süre içerisinde protonları 1.2 milyon elektron<br />

voltluk bir enerji ile ateşleyen daha büyük bir modelini de üretecekti.<br />

Tesla'nın aslında karbonun atomik yapısını parçalaması pek söz konusu değil.<br />

Kendisi dahi içeride kalan gazların karbon teli şiddetli bir şekilde etkilediğini ve<br />

akkor haline ya da katının plastiğe yakın bir evresine dönüştürdüğünü<br />

düşünüyordu.<br />

Lawrence, Tesla'nın moleküler bombardıman lambasından habersiz olabilirdi.<br />

Fakat şuna hiç şüphe yok ki Washington'da-ki Carnegie Enstitüsü'nde Gregory<br />

Breit ve ekibi tarafından<br />

1929 yılında yapılan atom parçalayıcı üretme çalışmalarından haberi vardı<br />

çünkü bu grup gerekli enerjiyi sağlamak için 5 milyon voltluk Tesla bobini<br />

kullanıyordu. Bu tip bir ekipman olmadan atomu parçalamak asla mümkün<br />

olamazdı.<br />

Tesla'nın karbon lambasının, ya da moleküler bombardıman lambasının<br />

açıklamaları beş ayrı bilim topluluğunun kayıtlarında bulunabilir. Ne yazık ki<br />

hiçbir topluluk 1890'ların başlarında Atom Çağı'nın bu öncü modelinin nasıl<br />

kullanılabileceği hakkında bir fikir sahibi değildi.<br />

Frederik ve Irene Juliot-Curie, Henri Becquerel, Robert A. Millikan, Arthur H.<br />

Compton ve Lawrence; hepsi de Nobel ödülü aldılar. Victor F. Hess 1936 yılında<br />

kozmik radyasyonu keşfettiği için Nobel ödülüne layık görüldü. Bilim<br />

çevrelerinde adı geçen tüm bilim insanlarının çalıştığı alanlarda Tesla'nın


öncülük ettiği en azından hatırlansa, adalet hiç olmazsa bir nebze yerini bulmuş<br />

olacaktı.<br />

Çağdaşlarının çoğu -belki de hepsi- Tesla'nın çalışmalarını tam olarak<br />

anlamakta güçlük çekiyordu ama Tesla en azından birkaçının görüş alanlarını<br />

genişletebilmeyi başarmıştı. Ve bugün olduğu gibi, o zamanlarda da onu ilk<br />

defa keşfedenler geçici bir çılgınlığa kapılıyorlardı. "Başarılı bir öğretmen<br />

olmakla kalmıyordu" diyor daha sonraları radyoya yaptığı eklemelerle ünlenen<br />

Edwin H. Armstrong, "aynı zamanda diğerlerinin aşılması güç sorunlar olarak<br />

gördüklerini, o geçici olarak görebilecek bir hayal gücüne sahipti ve bu güç de<br />

büyük bir ilham kaynağı oluyordu. Onun düşündüğü hedeflerden bazıları şu an<br />

bile hayal dünyasının bir parçası olarak kalmıştır."<br />

İngiliz bilim insanı J. A. Fleming, Tesla'ya şöyle yazmıştı: "Büyük başarınız<br />

nedeniyle sizi bütün kalbimle kutlamak isterim... Bundan böyle hiç kimse sizin<br />

birinci sınıf bir büyücü olduğunuzdan: Alevli Kılıcın Hakimi olduğunuzdan<br />

şüphe etmeyecektir."<br />

Bu dönemde ardı ardına ürünler veren Tesla'nın verimliliğine ulaşmak<br />

mümkün değildi. Çalıştığı bir düzine alanda, baktığı her yerde bir şeyler<br />

buluyordu (ama her zaman araştırmalarının kalbindeki elektrik ile, bu gizemli<br />

nesne ile ilgili). Ona göre belirli fizik yasalarını hiçe sayan transandantal<br />

güçlerin akımı söz konusu idi, modern teoride olduğu gibi, belirli partikül<br />

yasalarına uyan ayrı parçacıklar ya da dalgalar değil.<br />

Bununla birlikte, elektronun kendisi ancak 1897 yılında İngiliz fizikçi Joseph J.<br />

Thomson tarafından keşfedilecek olmasına karşın, beş yıl boyunca<br />

çalışmalarını modern elektroniğin yolunu çizecek bir doğrultuda<br />

yoğunlaştıracaktı.<br />

1831 yılında, Faraday mekanik enerjinin elektrik akımına dönüştürülebileceğini<br />

göstermişti. Daha sonra, Tesla'nın doğum yılında İngiliz Lort Kelvin, Amerikalı<br />

Sırp'a mekanik yollardan üretilebilenden daha yüksek seviyelerde yüksekfrekanslı<br />

akım üretilebilecek yeni bir kaynak bulma çalışmalarında ilham<br />

kaynağı olacak bir keşifte bulunacaktı.<br />

Bir kondansatörün yükü boşalırken elektriğin bir levhadan bir diğerine su gibi<br />

aktığına inanılırdı. Kelvin bu sürecin daha karmaşık olduğunu ortaya koymuştu.<br />

Yani elektriğin bir levhadan diğerine daha sonra da gerisin geri hücum ettiğini<br />

bulmuştu. Bu, elektrik yükü tamamıyla boşalana değin sürüyordu ve saniyede<br />

yüz milyonlarca defaya ulaşan yüksek bir frekansta dalgalanıyordu.<br />

Tesla Budapeşte'de döngüsel manyetik alanı kafasında canlandırdığında,<br />

evreni, geniş bir oktav yelpazesinde yayılan bir alternatif akım senfonisi olarak<br />

hayal etmişti. Saniyede 60 devirli, düşük oktavlardaki bir notaydı. Daha yüksek<br />

oktavlardan birinde, saniyede milyarlara ulaşan devir sayısı görülebilen ışık<br />

demekti. Düşük frekanslı alternatif akım ve ışık dalgalan arasındaki geniş<br />

sahadaki elektrik titreşimlerini keşfetmesinin kozmik senfoniyi anlamasını<br />

kolaylaştıracağını düşünüyordu.


James Clerk Maxwell'in 1873 yılında gerçekleştirdiği çalışma, görülebilen<br />

ışığın altında ve üstünde geniş bir elektromanyetik titreşim sahası -daha kısa<br />

ve daha uzun dalga boylarındaki titreşimler- olduğunu ortaya koyuyordu. Bu<br />

teori ışık ya da ısıdan daha uzun dalgalar üzerine çalışan ve ilk insan yapısı<br />

elektromanyetik radyasyonu Bonn'da, 1888 yılında üreten Alman profesör<br />

Heinrich Hertz tarafından test edilecekti. Hertz indüksiyon bobini ile yaptığı<br />

deneylerle bir manyetik sahanın varlığını ispat etmişti. Aynı anda İngiltere'de<br />

Sir Oliver Lodge telefon devrele-rindeki küçük elektrik dalgalarını hesaplamaya<br />

çalışıyordu.<br />

Hertz'in ekipmanı yetersizdi ve bobini hem kullanışsız hem de tehlikeliydi.<br />

Tesla ise daha farklı ve üstün bir şeyle ortaya çıkmak üzereydi: Saniyede 33 bin<br />

devire (33 bin Hz.) kadar frekanslar üretebilen bir dizi yüksek frekans<br />

alternatörü. Bu tip bir makine aslında uzak gelecekte sürekli radyo dalgaları<br />

iletişiminin geliştirilmesinde kullanılacak alternatörlerin öncüsüydü ama<br />

Tesla'nın kendi amaçlan için hala yetersizdi. Bu nedenle, Tesla bobini olarak<br />

anılacak hava özlü transformatörü yapmaya başlayacaktı. Bu transformatör,<br />

görece düşük voltajlı yüksek akımı, yüksek frekanslı, yüksek voltajlı düşük<br />

akıma dönüştürecekti.<br />

Bugün her türlü radyo ve televizyon setinde şu veya bu şekilde yüksek voltaj<br />

kullanılıyor. Yüksek voltaj üretmekte kullanılan bu aygıt kısa sürede tüm<br />

üniversitelerin bilim laboratuvarla-rında araştırma donanımı olarak kullanılmaya<br />

başlayacaktı. Bu aygıt, orijinal Hertz devresinin zayıf, şiddeti çok düşük<br />

titreşimlerini dönüştürebiliyor ve istenilen büyüklükte devre elde edilmesini<br />

sağlıyordu. Bu çalışma ile Tesla, Marconi'nin ilk deneyleri için birkaç yıl<br />

önceden zemin oluşturmuş oluyordu.<br />

Bu yüksek voltajlı cihazın tam anlamıyla havadan yalıtılması gerekiyordu,<br />

bunun için de yağ kullanılıyordu. Daha sonraki tüm yüksek gerilimli ve ticari<br />

amaçlı ekipmanlarda da bu yöntem kullanılacaktı. Tesla bobinlerdeki direnci<br />

azaltmak için her biri ayrıca yalıtılmış tellerden oluşan şerit halinde iletkenler<br />

kullanacaktı. Genellikle araştırmalarından başını kaldırıp buluşlan-nın patentini<br />

alacak zaman bulamadığı için bu da kamuya mal olan bilgiler arasına<br />

karışacaktı. Daha sonraları bu buluşu Lit-zendraht "(şerit tel") teriminden<br />

kısaltılmış "litz tel" adı altında piyasaya sürülecekti.<br />

Daha sonra yüksek frekanslı akımlarda ihtiyaç duyduğu özellikleri karşılayacak<br />

yeni bir dinamo geliştirecekti (bu sıkıştırılmış hava. ya da buhar ile<br />

çalıştırılabilen valfsiz, tek silindirli bir motordu). Ulaştığı hızda etkileyici bir<br />

şekilde sabit kalabiliyordu, bu sayede Tesla bu motoru 60 devirli çokfazlı<br />

sistemine adapte ederek, eşzamanlı motorlar kullanarak ve dişlilerini uygun<br />

şekilde küçülterek dünyanın alternatif akım kullanılan herhangi bir yerinde<br />

zamanı belirtmesi amacıyla kullanılabileceğini düşündü. Bu, modern elektrikli<br />

saatin öncüsü olacaktı. Keşiften keşfe dur durak bilmeden koşan Tesla bu icadı<br />

için de patent almayacaktı.<br />

Bununla da kalmayacak, yüz binlerce voltluk yüksek frekanslı elektrik<br />

kullandığı tehlikeli deneylerinden edindiği tecrübe ile dünya için çok önemli<br />

olan bir şeyi daha keşfedecekti. 1890 yılında, yüksek frekanslı akımların insan


edeni üzerinde sağaltıcı bir değeri olduğunu duyuracaktı. Bu işlem diatermi<br />

adı ile anılmaya başlanacaktı. Bu keşif ile birlikte, Avrupa ve Amerika'da<br />

bundan öykünen pek çok ilk örneğin türeyeceği, çok geniş bir tıbbi teknoloji<br />

sahası doğacaktı.<br />

7. RADYO<br />

Westinghouse'daki danışmanlık görevinin ardından, kendini telsiz-radyo<br />

çalışmalarına adayan Tesla yorgun düşmüş, kısmi hafıza kaybı problemi<br />

yaşamaya başlamıştı. "İlaç verilmiş" gibi uykuda geçen dönem sona erdiğinde<br />

çocukluğunun ilk günleri dışında geçmişiyle ilgili hiçbir şey hatırlayamadığını<br />

fark etti. Doktorların dikkate almaması üzerine sorunu kendi zekasıyla çözmeye<br />

karar verdi.<br />

Geceler boyunca çocukluğu hakkındaki anıları üzerinde yoğunlaşıyor, yavaş<br />

yavaş hayatını büyüteç altına almaya çabalıyordu. Bu açığa çıkarma işlemi<br />

sırasında annesi hatıralarında her zaman temel figür olarak beliriyordu. Onun<br />

yanına gitmek için karşı koyulmaz bir istek duymaya başlamıştı.<br />

"Bu arzu o denli karşı konulmaz bir hale gelmişti ki tüm işlerimi bırakıp<br />

özlemimi gidermekte buldum çözümü. Ama labo-ratuvardan uzaklaşmak bana<br />

çok güç geliyordu ve geçmiş hayatımın tüm hatıralarını geri çağırmayı<br />

başarana kadar birkaç ay geçmişti."<br />

1892 yılı başlarında, Avrupa'da bir dizi seminer teklifini kabul etmekte<br />

zorlandığı sıralarda, bir gece bir hayal gördü. Bu hayalde Paris'teki Hotel De La<br />

Paix'deydi ve annesinin ölmek üzere olduğunu haber veren bir not alıyordu.<br />

Tesla'nın yaşadığı bu kısmi hafıza kaybı dönemi ile ilgili ilginç bir olay da<br />

araştırmaları sırasında temas ettiği her şeyin canlanmaya ve hızla ileri atılmaya<br />

başlamasıydı. "Deneylerim-deki en önemsiz noktaları dahi en küçük ayrıntısına<br />

dek hatırlayabiliyordum. Hatta sayfalarca yazı ve formüller çıkartabiliyordum bu<br />

ayrıntılardan."<br />

Annesinin sağlığı konusunda endişelenmesinin boşuna olmadığı ortaya çıktı:<br />

Gospiç'ten annesinin sağlığının gerçekten de kötüye gittiğini belirten<br />

mektuplar gelmeye başlamıştı. Bu arada da dünyanın dört bir yanından<br />

davetler, ödüller ve ziyarette bulunması veya konferans vermesi için mektuplar<br />

alıyordu. En sonunda Paris ve Londra'dan gelen teklifleri, sonrasında doğrudan<br />

evine gitmeyi tasarlayarak kabul etti.<br />

Londra'daki Elektrik Mühendisleri Kurumu'nda verdiği konferans bilim dünyası<br />

için büyük bir olay olarak kabul edilecek ve İngilizler onun Londra'da kalmasını<br />

isteyecektiler.<br />

"Sir James Dewar, Kraliyet Topluluğuna bir konferans vermem konusunda<br />

ısrar ediyordu. Kararlı bir insan olmama karşın bu büyük İskoçyalının ısrarları<br />

karşısında kolayca boyun eğmiştim. Beni bir iskemleye sürüklemiş, önüme bir


ardak koymuş ve içini yanardöner renklerin tümünü içeren ve nektar tadında<br />

kahverengi bir içecekle doldurmuştu."<br />

Dewar, onu hayrete düşürecek şekilde şunları söylemişti: "İşte şimdi<br />

Faraday'in iskemlesinde oturuyorsun ve onun içtiği içkiyi yudumluyorsun." Bu<br />

şerefe ondan başka hiç kimsenin nail olmadığı konusunda ısrar etmiş ve bu<br />

şekilde tartışmadan üstün çıkan taraf olmuştu. Fransızlar bir gün daha<br />

bekleyebilirlerdi.<br />

Bilim dünyasının üst tabakasının hazır bulunduğu, İngiltere Kraliyet Topluluğu<br />

önünde verdiği seminer genç mucide daha da fazla övgü yağmasına yol açtı. O<br />

zamanlar Kraliyet Toplulu-ğu'nun başkanı olan seçkin fizikçi Lort Rayleigh,<br />

temel keşifleri gün ışığına çıkarma yeteneğinden dolayı genç mucidi kendi<br />

çalışma yöntemini gözden geçirmesi konusunda sıkıştırmaya başlayacaktı.<br />

Tesla'ya gelecekte tek bir araştırma konusu üzerinde yoğunlaşmasını tavsiye<br />

ediyordu. Bu, tüm cevapları bir kerede bulmak isteyen bir bilim insanı için sıra<br />

dışı bir fikirdi.<br />

Tesla'nın çalışmalarını hayranlıkla izlediği Sir William Cro-okes da, seminerden<br />

sonra oteline yolladığı mesajla, kendi bedenini garip elektrik efektlerinde<br />

kullanmasının büyük bir ilham kaynağı olduğunu belirtiyordu.<br />

"Sevgili Tesla" diye yazıyordu notta, "Siz tam anlamıyla bir peygambersiniz.<br />

Yeni bobinimi henüz bitirdim ancak sizin bana verdiğiniz küçük model kadar iyi<br />

işlemediğini gördüm. Korkarım ki fazla büyük oldu... Bir kutbundan tuttuğumda<br />

bedenime yayılan fosfor, küçük olanın sağladığının yanında sönük kalıyor..."<br />

Gözlemci Crookes mucidin bitkinliğini fark etmişti, onu fiziksel ve sinirsel bir<br />

çöküntünün eşiğinde olduğu konusunda uyarmaktaydı. "Umarım en kısa<br />

zamanda yurdunuzun dağlarında alırsınız soluğu" diye yazıyordu. "Çok fazla<br />

çalışıyorsunuz ve eğer kendinize özen göstermezseniz çökeceksiniz. Bu<br />

mektuba cevap verme ya da bir kişiyi daha görme zahmetine katlanmayınız ve<br />

ilk trenle yola çıkınız."<br />

Sir William haklıydı ama tavsiyesinin yerine getirilmesi Tesla için imkansızdı.<br />

Genç mucit hemen Yüksek Potansiyel ve Yüksek Frekanstaki Alternatif<br />

Akımlar Üzerine Deneyler konulu semineri düzenlemek üzere Paris'e doğru<br />

yola çıktı ve orada da duyarlı elektronik tüpleri ile gösteriler düzenleyecekti. Bu<br />

defa izleyicileri So-ciete Internationale des Electriciens ve Societe Française de<br />

Physique üyeleriydi.<br />

Aynı ay içerisinde, Şubat 1892'de, Sir William Crookes, Tesla'nın sezilerini<br />

doğruladı. Elektromanyetik dalgaların uzayda telsiz iletişimi için<br />

kullanılabileceğini varsayan bir makale yayınladı.<br />

Son konferansını da kendisini ezen bir bitkinlik içinde tamamlayan Tesla<br />

kendisini ivedilikle Hotel de la Paix'deki odasına atacaktı. Bir haberci annesinin


ölmek üzere olduğunu bildiren bir telgraf mesajını kendisine ilettiğinde baş<br />

aşağı yere çakılacaktı neredeyse.<br />

Hızla istasyona gitti ve Hırvatistan'a doğru yola çıkmakta olan bir trene atladı.<br />

Yolculuğun sonunda bir fayton buldu ve ölüm döşeğindeki annesinin yanına<br />

tam zamanında vardı. Yıkılmak üzereydi ki istirahat etmesi için evine yakın bir<br />

binaya götürüldü.<br />

"Orada çaresizlik içinde yatarken" diye anlatır güncesinde, "eğer annem<br />

öldüğünde ben onun yanında olamasaydım bana mutlaka bir işaret gönderirdi<br />

diye düşündüm... Londra'da yeni dostum Sir William Crookes ile birlikte bir<br />

arkadaş grubunda spiritüalizm üzerine tartışırken de bu düşüncelerin etkisi<br />

altındaydım... İleriyi görebilmenin son kerte mümkün olduğunu düşünüyordum<br />

çünkü annem bu dehaya ve özellikle de üstün sezgi gücüne sahip bir kadındı."<br />

Tüm gece boyunca zihni beklentiler içerisinde kıvrandı ancak sabah erken<br />

saatlere kadar hiçbir gelişme olmadı. Hafif düşleri ya da "kendinden geçmeleri"<br />

sırasında "meleklere benzeyen bulutlar" görmüştü. "Onlardan bir tanesi bana<br />

sevgi dolu gözlerle bakıyor ve yavaş yavaş annemin görünümünü almaya<br />

başlıyordu. Bu görüntü yavaşça odanın içinden kaydı gitti ve kayboldu. Tam o<br />

anda anlatılamayacak kadar hoş ve birçok sesin oluşturduğu bir şarkı ile<br />

uyandım. Tam bu anda artık emindim, bunu herhangi bir sözcükle açıklamak<br />

imkansız ama annemin öldüğü bana malum olmuştu. Ve bu doğruydu..."<br />

Bu görünürde transandantal izlenimlerinin dışsal nedenlerini bulmak onun için<br />

önemliydi çünkü hala insanların "etten makineler" olduğunu iddia eden<br />

teorisine inanmaktaydı. Aşağıdaki "açıklama" onun güncesinden alınmıştır:<br />

"Kendimi toparladıktan sonra uzun süre bu garip olayın dışsal nedenlerini<br />

araştırdım ve neyse ki sonuçsuz çabalarımın üzerinden aylar geçtikten sonra<br />

buna ulaşabildim. Ünlü bir ressamın bir mevsimi tasvir etmek için havada<br />

süzülen bir bulutu ve bunun üzerinde de melekleri resmettiğini keşfettim ve bu<br />

beni derinden etkiledi. Bu benim rüyamdaki ile aynıydı, tek fark annemin<br />

benzerinin burada olmamasıydı. Müzik, yakınlardaki bir kilisenin korosunun<br />

Paskalya yortusu için söylediği eski bir ayin sarkışıydı; bu da her şeyi bilimsel<br />

bir gerçeklikle açıklıyordu.<br />

"Bunlar uzun zaman önce oldu ve ben kesinlikle hiçbir temele oturmayan<br />

psişik ve spiritüel fenomenler hakkındaki düşüncelerimi değiştirmek için en<br />

ufak bir neden bulamadım. Tüm bunlara inanmak entelektüel gelişimin bir<br />

parçası. Dinsel dogmalar artık kabul görmüyor. Ama her birey bir çeşit üstün<br />

bir güç inancına bağlanıyor. Hepimizin hareketlerimizi yönetecek ve<br />

doygunluğa ulaşmamızı sağlayacak bir ideali olmalı, ancak bu ideal maddesel<br />

bir şey değildir; maddeselliği aşmamızı sağladığı müddetçe bu, inanç, sanat ya<br />

da bilim olabilir. İnsanlığın huzurlu bir şekilde varlığını idame ettirebilmesi için<br />

ortak bir kavramın egemenliğini sürdürmesi esastır.<br />

"Ruhbilimcilerin ya da spiritüalistlerin iddialarını destekleyecek herhangi bir<br />

delil bulmakta başarısız olurken, sadece bireysel eylemlerin gözlemlenmesi ile<br />

değil, aynı zamanda -daha da sağlam bir kesinlikle- genellemeler yolu ile,


hayatın otoma-tizma okluğunu gönül rahatlığı ile kabul edebileceğimi<br />

ispatladım."<br />

Ne zaman arkadaşlarından, ya da akrabalarından biri bir başkası tarafından<br />

incitilse, o bunu bir "kozmik" acı olarak nitelendiriyordu. Bu, tepkilerinin benzer<br />

olmasına neden olacak bir şekilde insan bedenlerinin benzer bir yapıda<br />

olmasından, aynı dışsal etkilere açık olmasından kaynaklanıyordu. "Çok<br />

gelişmiş bütünsel bir mekanizmaya sahip, çok duyarlı, dikkatli ve çevrenin<br />

değişen şartlarına uygun tepkiler veren bir varlığa" diyordu, "güçlü bir mekanik<br />

duyu bağışlanmıştır ve bu duyu onun doğrudan algılanabilmesi çok güç olan<br />

tehlikeleri savuşturabilmesini sağlamaktadır. Ve o kişi denetim organları aşırı<br />

derecede bozuk olan diğerleri ile karşı karşıya kaldığında, bu duyu kendisini<br />

ortaya koyar ve o da "kozmik" acıyı hisseder..."<br />

Aslında mucidin yazılarında bu teorilerinden hiçbir zaman tam anlamıyla<br />

tatmin olamadığı açıkça görülüyor.<br />

Bu Tesla'nın hayatındaki tek önsezi örneği değildi. Ama o bunlara her zaman<br />

mekanik bir açıklama getirmeye, sezgiyle dışsal olaylar arasında bağlantı<br />

kurmaya çalışıyordu. Kız kardeşi Angelina da ölümcül bir hastalıktan mustarip<br />

iken Tesla New York'tan, kız kardeşine işlerin iyi gitmediğini düşündüğünü<br />

anlatan bir telgraf çekmişti. (Rüyasında Angelina'nın yükselip kaybolduğunu<br />

görmüştü.) Tesla'nın kuzeni Sava Kosanoviç de Tesla'nın bu geleceği<br />

görebilme gücüne birçok kez şahit olduğunu ama onun bu olaylar üzerinde<br />

durmak istemediğini anlatır. "O duyarlı bir insandı, bir şeylerin yolunda<br />

gitmediğini hissederdi ama bunun mistik bir yanı yok."<br />

"Herkesin dış etkilere tepki veren otomatonlar (robotsu insanlar) gibi olduğunu<br />

söylerdi" diye anlatıyor. "Ama onda sahip olduğu önseziyi olanaklı kılan dışsal<br />

faktörlerin kaynağından asla söz etmezdi."<br />

Kosanoviç'e, 1890'lı yıllarda Manhattan'da bir parti verdikten sonra başından<br />

geçenleri anlatmıştı. Konuklardan bazıları Philedelphia'ya giden trene binmek<br />

için hazırlık yapıyordu. Tesla kapıldığı "kuvvetli bir dürtü"nün etkisiyle<br />

konuklarının treni kaçırmalarını sağlamıştı. Ve tren kaza yapacak, yolculardan<br />

pek çoğu ağır bir şekilde yaralanacaktı.<br />

Ona göre, annesi ölüm döşeğindeyken yanına zamanında gidebilmesi tuhaf<br />

bulunabilecek özellikleri sayesinde gerçekleşmişti. Başının, aslında diken gibi<br />

ve kapkara olan sağ yanındaki saçların arasında bir tutam ak belirmişti. Oysa<br />

yalnızca birkaç ay sonra eski haline dönecekti hepsi.<br />

Annesinin ölümünü takip eden birkaç hafta boyunca kendisi de hasta yatmıştı.<br />

En sonunda ayağa kalkabildiğinde, akraba ziyareti için Belgrat'a gitti. Dünya<br />

çapında kazandığı ün sayesinde hoş karşılandı; buradan da Zagreb'e ve<br />

Budapeşte'ye geçti.<br />

Daha çocukken Tesla, yağmur ile yıldırım arasındaki ilişkiye hayran kalmıştı.<br />

Anavatanının dağlarında seyahat ederken de, bir bilim insanı olarak onu<br />

derinden etkileyen bir deneyim yaşayacaktı.


"Yaklaşan bir fırtınadan korunacak bir yer arayışındaydım" diye anlatıyor<br />

sonradan. "Kara bulutlar gökyüzünde asılı kalmışlardı ama nedense yağmur<br />

düşmek bilmiyordu; neden sonra birdenbire bir şimşek çaktı ve sağanak<br />

boşaldı. Bu gözlem beni düşünmeye sevk etti. Bu iki fenomenin, neden<br />

etkileşim içinde ve birbirleri ile yakından bağlantılı oldukları açıktı.<br />

Düşüncelerim beni şu sonuca götürdü: Yağmurun düşmesini hızlandıran bir<br />

sebep olarak elektrik enerjisisin çevresel etkisi o denli büyük değildi. Yıldırımın<br />

işlevi daha çok hassas bir tetiğinki gibiydi.<br />

"Bunun arkasında muazzam bir başarı gizleniyordu. Gereken özelliklerde<br />

elektrik fırtınaları üretebildiğimiz takdirde, tüm gezegenin ve üzerindeki iklimin<br />

şartlan dönüştürülebilirdi. Güneş okyanuslardaki suyu yükseltiyor ve rüzgar<br />

bunu mükemmel bir denge kurulacak şekilde uzak bölgelere taşıyordu. Bunu<br />

istediğimiz yer ve zamana göre düzenleyebilecek yeteneğe sahip olduğumuz<br />

takdirde, bu muhteşem hayat verici şartları kontrol edebilirdik. Kurak çölleri<br />

sulayabilir, göller ve nehirler yaratabilir, sınırsız miktarlarda devinim enerjisi<br />

elde edebilirdik."<br />

Yıldırımları kontrol etmek, ona göre güneşin gücünden yararlanmanın en<br />

uygun yoluydu.<br />

"İşin tamamlanması doğadakilerin yapısına uygun elektrik enerjisi yaratmaya<br />

bağlı" şeklinde düşünüyordu. "Bu olanaksız-mış gibi görünüyordu ama ben<br />

denemeye kararlıydım.<br />

31 Ağustos 1892'de The Electrical Engineer seçkin elektrikçi Mr. Nikola<br />

Tesla'nın Hamburg'dan, Augusta Victoria adlı buharlı bir gemi ile döndüğünü<br />

duyurdu. Annesinin vefatına ve kendisinin rahatsızlığına yer verdikten sonra<br />

şöyle denilmişti: "Tesla'nın çalışmaları öteki Avrupalı elektrik mühendislerinin<br />

araştırma ve incelemeleri gibi, elektrik tarihindeki yerini aldı; kendisine<br />

gösterilen saygı tüm Amerikalıların, böyle bir insanın anavatanı olarak kendi<br />

ülkelerini seçtiği için gururlandığını gösteriyor."<br />

Bilim tarihine, 1893 sonbaharında Philedelphia Franklin Enstitüsü'nde ve St.<br />

Louis National Electric Light Associati-on'da radyo yayınlarının ilkeleri üzerine<br />

verdiği konferanslarla yeni bir ivme kazandıracaktı.<br />

Bunun ilk kez Marconi tarafından 1895'de başarıldığı iddia edilse de, kamuoyu<br />

önünde gerçekleştirilen ilk radyo iletişim gösterisini Tesla, St. Louis'de<br />

düzenleyecekti.<br />

St. Louis'deki seminerde Tesla'nın asistanlığını o zamanlar yirmi sekiz yaşında<br />

olan H. P. Broughton yapıyordu. Oğlu Wil-liam G. Broughton ilerde, tarihi<br />

amatör radyo istasyonu W21R'yi işletecekti ve radyonun 1976 yılında yapılan<br />

anma programında babasının kendisine anlattığı kişisel anılardan yola çıkarak,<br />

Tesla'nın St. Louis'deki tarihi gösterisine atıfta bulunacaktı.<br />

"Seksen üç yıl önce, St. Louis'de, Ulusal Elektrik Işığı Birliği yüksek voltaj,<br />

yüksek frekans üzerine düzenlenen bir seminere sponsorluk yapmıştı" diyordu


genç Broughton. "Kürsüde iki ayrı grup ekipmanın kullanıldığı bir gösteri<br />

düzenleniyordu.<br />

"Verici grubunda, sahnenin bir yanında, kutup tipi, 5-kva, yüksek voltaj, yağ<br />

doldurulmuş dağıtım transformatörü, Leyden kavanozlarından (Leyden jar:<br />

Elektrik depolamak için kullanılan, ince kalay folyo ile içten ve dıştan sarılmış,<br />

içinde metal bir çubuk bulunan cam kavanozdan oluşan bir aygıt. Hollanda Leiden'de<br />

icat edildiği için bu adı almıştır. Ç.N.) duplike bir kondansatöre, bir<br />

elektrik kutusuna, bobine ve tavana doğru yükselen bir tele bağlanmıştı.<br />

"Sahnenin diğer yanındaki alıcı grubunda da benzer şekilde tavandan sarkan<br />

bir tel, Leyden kavanozlarından duplike bir kondansatör ve bobin vardı ama<br />

elektrik kutusunun yerini voltaj uygulandığında çağdaş floresan lambalar gibi<br />

ışıldayan Geissler tüpü almıştı. Alıcı ve verici arasında ise bağlantı sağlayan<br />

herhangi bir tel yoktu.<br />

"Verici grubundaki transformatör çift ağızlı açık bir şalterden gelen elektrik<br />

enerjisinden besleniyordu. Şalter kapandığında transformatör vızıldamaya,<br />

inlemeye başlıyor, Leyden kavanozlarının levhalarının kenarlarında haleler<br />

beliriyor, elektrik kutusu gürültülü bir yük boşalması ile çatırdıyor ve vericinin<br />

anten telinden görünmeyen bir elektromanyetik saha enerjisi uzaya yayılmaya<br />

başlıyordu.<br />

"Aynı anda, alıcı grubunda, alıcı anten telinin topladığı radyo frekansları ile<br />

Geissler tüpü ışıldamaya başlıyordu.<br />

"Böylece telsiz doğmuş oldu. Beş kilowattlık bir vericiden bir telsiz mesajı<br />

gönderilmiş ve bu mesaj dokuz metre ötedeki Geissler tüp alıcısı tarafından<br />

alınmıştı...<br />

"Bu seminer gösterisini icat eden, yöneten ve açıklayan kişi, dünyaca ünlü<br />

dahi Nikola Tesla idi."<br />

St. Louis'deki gösteri, Tesla'nın tabiatıyla tercih edeceği "dünya çapında bir<br />

mesaj" içermemesine karşın çağdaş radyonun tüm temel prensiplerini<br />

içeriyordu: 1. Bir anten; 2. Bir hat bağlantısı; 3. İndüktör ve kapasiteyi içeren bir<br />

anten-hat bağlantısı; 4. Ayarlanabilir kapasite ve indüktör (ayarlama için) 5.<br />

Birbirleri ile rezonans içinde olan alıcı ve verici setleri; ve 6. Elektronik tüp<br />

detektörleri.<br />

İlk yayınlarda, sürekli dalgaların alıcıya ses verebilmesi için titreşimli<br />

bağlantılar kullanılmıştı. Birkaç yıl içinde elektrik kutusu vericilerinin<br />

sinyallerini algılamak üzere kristal dedektörler ortaya çıkacaktı. Bu, Edwin H.<br />

Armstrong, radyoyu amplifika-törlü -gücü artırılmış- ses çağına sokana ve<br />

rejeneratif ya da geri besleme devrelerini icat edene dek ticari radyonun<br />

öncüsü olarak kabul edilecekti. Armstrong daha sonra tüm modern radyo ve<br />

radar alıcılarının temeli olan Superheterodyne Beat-note (değişik frekanslar<br />

üretebilmek için, gelen radyo sinyallerini vericinin kendisindeki sinyallerle<br />

birleştirebilen bir alet. Ç.N.) devresini ortaya çıkaracaktı. Columbia<br />

Üniversitesi'nde lisans okurken Prof. Michael Pupin'in öğrencisi olan


Armstrong, Tesla'nın seminerlerinden ilham almıştı. Ama sonradan, Pupin'den<br />

etkilendiği için midir bilinmez, uzun süre radyo patent hakları için Tesla ile<br />

amansız bir savaşa giren Marconi'nin tarafını tutacaktı.<br />

Radyo'nun dünyaya kazandırılmasında, Tesla'nın yanı sıra, büyük emeği geçen<br />

bir diğer bilim insanı da Sir Oliver Lodge idi. 1894 yılında telgraf sinyallerinin<br />

telsiz bir şekilde, Hetzyan dalgaları ile 150 metre uzağa gönderilebildiğini<br />

göstermişti.<br />

İki yıl sonra genç Marchese Guglielmo Marconi, Lodge'un-ki ile aynı yapıda bir<br />

telsiz seti ile Londra'da boy gösterecekti. Doğal olarak yarışta başı çekenler<br />

arasında pek esamisi okunmadı. Ancak Bologna'da Tesla'nın 1893 yılı<br />

derslerinde geniş bir şekilde söz ettiği ve birçok dile çevrilen kitabında tanıttığı<br />

hat bağlantısı ve anteni kullanarak baştan savma birkaç deney<br />

gerçekleştirecekti.<br />

Ocak ayında Tesla, Westinghouse'dan bir telefon aldı. Şirket, Columbian<br />

Exposition adıyla da anılan, Chicago Dünya Fu-arı'nın enerji ve aydınlatma<br />

ekipmanını kurma işini almıştı. Tüm şebekede Tesla'nın alay konusu edilen ve<br />

yerden yere vurulan AC'si kullanılacaktı.<br />

Bu haber hem iyiydi, hem de kötü. İyiydi çünkü uluslararası büyük bir olayı bir<br />

vitrin olarak kullanabileceklerdi; kötüydü çünkü bu dünyada onun için en<br />

önemli şey olan işini bırakması anlamına geliyordu. Radyo araştırmaları tam da<br />

en önemli ve heyecanlı safhasındaydı.<br />

"Fuar ne zaman açılıyor?" diye sordu büyük bir korkuyla.<br />

"1 Mayıs'ta. Yapacaklarımız için hayli kısıtlı bir vaktimiz var."<br />

"Pekala, Bay Westinghouse" diye yanıtladı mucit.<br />

Sevgili bobinlerine sırt çevirerek büyük şov için çalışmaya yollandı. Bilim<br />

camiasını hayrete düşürecek ve halkı büyüleyecek fikirler daha yolda zihnine<br />

akın etmeye başlamıştı. Bu teklifi geri çevirmesi de pek mümkün değildi zaten.<br />

Birleşik Devletler böyle bir gösterinin düzenlenmesini hem istiyordu, hem de<br />

buna ihtiyacı vardı. Başkan Grover Cleveland, Beyaz Saray için ikinci kez<br />

seçildikten kısa bir süre sonra ülke batık bankaların, işsizliğin ve iflasların<br />

çamuruna saplanmıştı. 1893 paniği yoksul ile zengine aynı sertlikte indirmişti<br />

şamarını. İnsanları, pek yakında ekmek kuyruklarında beklemeye başlayacakları<br />

endişesinden uzaklaştıracak bir şeyler gerekiyordu.<br />

Columbian Exposition (Kolombiya Sergisi) aynı zamanda Amerika'nın<br />

keşfedilişinin -bir yıl gecikmeli olmakla beraber-400. yılı için bir kutlama işlevi<br />

de görecekti. Başkan Cleveland diğer Avrupa soyluları ile birlikte İspanya ve<br />

Portekiz kraliyet ailesini de davet etmişti. Aynı zamanda Geleceğin Şehri'ni<br />

ışığa boğacak, fıskiyeleri ve makineleri çalıştıracak, bayrakları ve flamaları<br />

gönderlere çekecek ve böylece muhteşem gösterinin başladığını duyuracak<br />

elektriği serbest bırakan altın anahtarı çevirmeyi de kabul etmişti. Doğrusu bu


ana şalteri indirmek de cesaret isteyen bir işti. Beyaz Saray elektriğe 1891<br />

yılında kavuşmuştu ama başkanın elektrik düğmelerine dokunmasına hiç izin<br />

verilmemişti. İhtiyatlı davranılarak bu görev odacılara verilmişti; ne de olsa<br />

toplum Edison tarafından olası büyük tehlikelere karşı sürekli uyarılmaktaydı.<br />

Fuar günü geldiğinde, şehir nefes kesici bir görünümdeydi. Başkan<br />

Cleveland'ın fildişi ve altından yapılma şaltere dokunu-şuyla Işık Kulesi<br />

muhteşem bir parıltıyla ışıldadı. Işıklar uzayıp gitmeye devam ettikçe aşığadaki<br />

insanlardan çığlıklar yükseliyordu. Artık her yerden geleceğin nabız atışı,<br />

alternatif akımın sesi işitiliyordu. Aydınlatma anlaşmasında General Electric'e<br />

nal toplatan Westinghouse bu kesin zaferin tadını çıkarıyordu.<br />

Mayıs ile ekim ayları arasında yirmi beş milyon Amerikalı, bilim, endüstri, sanat<br />

ve mimarinin en son harikalarını görmek için Chicago'yu ziyaret etti. Bu o<br />

zamanki nüfusun üçte birine eşitti.<br />

Ziyaretçiler ünlü Nikola Tesla yönetimindeki sergi salonlarına hücum<br />

ediyorlardı. Yine beyaz boyunbağı ve kostümüne bürünmüş, yüksek frekans<br />

donanımı arasında, birbiri ardına elektrikli mucizeler yaratan bir sihirbaza<br />

benziyordu. Karanlık bir köşede floresan tüpleri ve lambalarının aydınlattığı bir<br />

masa duruyordu. Uzun tüplerden birisinin üzerinde Tesla'nın büyük bir<br />

maharetle dökme cam kullanarak harf harf işlediği "Elektrikçiler, Hoş geldiniz"<br />

yazısı ışıldıyordu. Diğer ışıklar Helmholtz, Faraday, Maxwell, Henry, Franklin<br />

gibi büyük bilim insanlarını onurlandırıyordu. Ve tabii bilim dünyasından<br />

insanların adlarının yanına, Yugoslavya'nın yaşayan en büyük şairinin adını da<br />

koymayı unutmamıştı: Zmaj Jovan.<br />

Alternatif akımın nasıl işlediğini sergileyen gösterilerinin topladığı ilgi her gün<br />

giderek artıyordu. Kadife kaplı bir masanın üzerinde küçük metalik nesneler -<br />

bakır toplar, metal yumurtalar- vardı ve bunlar aralarındaki uzaklık sabit kalmak<br />

üzere yüksek hızlarda dönüyorlardı.<br />

Bir osilatöre bağlanmış ilk senkronize elektrikli saati ve dağıtıcı deşarj bobinini<br />

sergiliyordu. İzleyiciler kullanılan teknolojiden pek bir şey anlamıyorlardı ama<br />

dikkat kesiliyorlardı. Ve kendisini alev topuna çevirdiğinde insanlar korku ve<br />

merak içinde haykırıyorlardı.<br />

Tesla'nın arkadaşı olan bir grup kadın New York'tan şirketin konuğu olarak<br />

fuara getirilmişlerdi. Tesla'ya kur yapıyorlar, dönme dolaba biniyorlar ve Bayan<br />

Potter Palmer'ın (Chicagolu Bayan Astor -Nancy "Langhorne" ASTOR, Vikontes<br />

(1879-1964); İngiltere parlamentosunun ilk kadın üyesi. Ç.N.) yeni elektrikli<br />

fırını, fanı ve hatta elektrikli bulaşık yıkama makinesi ile donatılmış -kadınların<br />

özgürlüğünü müjdeleyen- model mutfağın bulunduğu Kadınlar Binası'nı ziyaret<br />

ediyorlardı.<br />

Fakat muhtemelen kendilerini, yeğeni İspanya Kralı Alfon-so'yu temsil eden<br />

Prenses Eulalia'nın toplum içinde küstahça (!) sigara içtiğini gördüklerinde<br />

daha özgür hissedeceklerdi.


Bu arada ilk fermuarı ve Edison'un "sesleri kulaklara olduğu kadar görüntüleri<br />

de gözlere kavuşturan" Kinetoskop'unu (ilk hareketli film kamerasını)<br />

görmüşlerdi; aynı zamanda Manhattan'da verilen bir konserin telefondan<br />

duyulan cılız sesini de dinlemişlerdi.<br />

Kalabalığın arasına karışan gazetecilerden biri Tesla'nın sergisini izlemiş ve<br />

gazetesine şöyle bir yazı göndermişti:<br />

"Bay Tesla'nın, elleri ile 200 bin volttan fazla akımlarda, saniyede milyonlarca<br />

kez titreyen ve insanın gözlerini kamaştıran ışıklara dönüşen elektrik aldığı<br />

görülüyor... Kimsenin tekrarlamaya gönüllü olamadığı bu etkileyici test bittikten<br />

sonra Bay Tesla'nın bedeninde ve giysilerinde ışıltılar bir süre varlığını devam<br />

ettiriyor. Aslında, elektrostatik yük taşıyan moleküllerin harekete geçirilmesi ile<br />

alevler ortaya çıkıyor ve indüksiyon bobininin uçlarından taşan ve hiç bir şeyi<br />

yakmayan bu güçlü, beyaz, uçuk alevler gösteriyi cennet çayırlarında<br />

gerçekleşen bir mucizeye dönüştürüyor."<br />

Mucidin bir gün kendisini tamamıyla bu zararsız alevlerle kaplamayı planladığı<br />

yazılıyordu. Bu tip akımların kuzey kutbunda çıplak bir insanı ısıtabileceğim ve<br />

tedavi edici etkilerinin de uygulama olanakları içinde yer aldığını iddia<br />

ediyordu.<br />

Daha sonraları şunları söyleyecekti: "(Tıbbi diatermi) konusundaki ilk<br />

yayınlarım sel gibi yayılmış, çeşitli ülkelerde çok sayıda uzman bu konuda<br />

deneyler yapmaya başlamışlardı. Ünlü bir Fransız hekim, Dr. d'Arsonval de aynı<br />

keşifte bulunduğunu söyleyecek ve tartışmalar eskisine nazaran daha da fazla<br />

alevle-necekti. Yurttaşlarını onurlandırmaya fazlasıyla meraklı olan Fransızlar<br />

benim önceki yayınlarımı hiçe sayıp kendisini Akademi üyesi ilan etmişlerdi.<br />

Tezlerimi savunmak için Paris'e gittim ve Dr. d'Arsonval ile görüştüm. Bana<br />

gösterdiği hayranlık elimi kolumu bağladığı için maksadımdan vazgeçtim.<br />

Davranışları da kesinlikle ispatlıyordu ki açıklamalarım ona yol göstermişti ve<br />

gösterilerinde de tamamıyla benim aletlerimi kullanmıştı..."<br />

Tesla, yüksek frekanslı alternatif akım bombardımanının dokularda yarattığı<br />

ısının, kireçlenme gibi birçok rahatsızlığı iyileştirdiğini bulan ilk kişi olarak<br />

(1891 yılında) tarihe geçtiyse de, yöntemin adı "D'Arsonval Tedavisi" olarak<br />

geçecekti tıp literatürüne. Radyasyonun tıbbi tedavilerde kullanılması hızla<br />

yaygınlaştı ve -başlarda diatermi, şimdilerde ise hipertermia adı ile anılan- bu<br />

tedavi X ışınlarının, mikro dalgaların ve radyo dalgalarının kullanılması ile<br />

kanserin tedavisinde de uygulanmaya başlandı. Kemik ve doku tedavilerinde<br />

de bu yönteme başvurulacaktı.<br />

Tesla hayatı boyunca -kendi deyimi ile- "soğuk alev"in hem zihni rahatlatan<br />

hem de cildi tazeleyen terapötik bir değeri olduğuna inandı. Gerçekte düşük<br />

güçlü terapötik bir aygıtın sağladığı deşarjın ya da koronanın adalelerdeki<br />

hareketliliği artırdığı, kan dolaşımını hızlandırdığı ve aynı zamanda düşük<br />

yoğunlukta solunduğunda hafif bir uyarıcı etki yaratan ozon gazı salgıladığı<br />

gözlemlenebiliyor. Doktor Maurice Stahl "psikosomatik bir etkinin olduğuna ve<br />

salt mekanik bir etkinin ötesinde bir şeylerin ortaya çıktığına" inandığını<br />

söylüyor.


Mucit elektrikli anestezinin de mümkün olduğunu düşünüyordu. Dersleri<br />

anlamada güçlük çeken öğrencileri etkilemesi için sınıfların altından yüksek<br />

voltaj kablolarının geçirilmesini de önerecekti. New York sahnesinde<br />

oyuncuların sahneye çıkmadan önce duygularını kamçılamak için yüksek<br />

gerilimli soyunma odaları hazırlayacaktı.<br />

Columbian Exposition'da, aynı zamanda özel tasarımlı yüksek frekans<br />

bobinleri kullanılarak demir kalıpların ısıtılması ve kurşun ile kalayın eritilmesi<br />

tekniğini de açıklamıştı. Bu yıllar sonra çok büyük bir ticari önem kazanacaktı.<br />

New York'taki laboratuvannı gönülsüzce terk etmişti ama Chicago'daki fuar da<br />

onun için çok keyifli bir deneyim olmuştu. Aynı durum George Westinghouse<br />

için de geçerliydi. Wes-tinghouse, Makine Salonu'nda AC sistemi ile çalışan<br />

çeşitli ticari motorların ve aydınlatma-enerji üretimi amaçlı özel çift fazlı<br />

jeneratörlerin sergilenmesi ile meşguldü. Sistemin uygulanabilirlik sahasının<br />

genişliğini açıklayabilmek için dönel bir kon-vertörün çokfazlı bir AC'yi bir<br />

lokomotif motorunu çalıştırabilecek şekilde nasıl DC'ye dönüştürüldüğünü<br />

gösteriyordu.<br />

Belki de Tesla hayatının en büyük gününü mekanik ve elektrikli osilatörlerini<br />

25 Ağustos'ta Elektrik Kongresi'nde sergilediğinde yaşamıştı. Tanınmış bir<br />

editör ve elektrik mühendisi olan Thomas Commerfold Martin artık bilim<br />

insanlarının alternatif akım üzerine yürütecekleri araştırmalarını eksiksiz bir<br />

donanımla sürdürebileceklerini yazmıştı. Aynı zamanda, böyle bir ekipmanın<br />

"armonik ve senkronize telgraf sahasında ve "açılan geniş alandaki<br />

olanaklarda" kullanılabileceğini de sözlerine eklemişti.<br />

Ünlü Alman fizikçi, Hermann Helmholtz, Elektrik Kongre-si'ne Alman<br />

İmparatorluğu'nun resmi delegesi olarak katılmış ve kongrenin başkanlığına<br />

seçilmişti. Tesla'nın yurttaşı Micha-el Pupin de kongreye katılanlar arasındaydı<br />

ve sonradan şunları yazacaktı: "...ve bu konuda tartışan insanlar elektrik<br />

biliminin emekleme evresini aştığını ve elektrikli aletlerin bilim dışı yöntemlere<br />

uygun olmadığını gösterdiler." Bu sözleri ile Edison'un, alternatif akımın<br />

güvenle kullanılamayacağı görüşünü reddetmiş oluyordu.<br />

Tesla New York'a kazandığı zaferlerle bahtiyar döndü. Kazandığı büyük şöhret<br />

sayesinde eskiden muhatap olduğu genel suçlamaların önünü daha rahat bir<br />

şekilde alabilecekti. Ticari taleplerden kurtulmayı istiyordu ama radyo ve diğer<br />

konularda yürüttüğü çalışmaları finanse edebilmek için bunlara boyun eğmek<br />

zorunda kalacaktı.<br />

8. YÜKSEK SOSYETE<br />

Wall Street'e, aralarında Morgan, J.D. Rockefeller, Vander-biltler, E. H.<br />

Harriman, Jay Gould, Thomas Fortune Ryan gibi efsanevi ve diğer daha geçici<br />

ama aynı derecede renkli isimlerin bulunduğu maceracı tipler hakimdi. Bazıları<br />

bir gün içinde serpiliyorlar, neden sonra baş aşağı oluyor, unutulup


gidiyorlardı. Çoğu, yasallığı oldukça şüpheli yollardan ticaret yapan bu kişilerin<br />

başı derde girdiğinde suçlu iadesi anlaşması bulunmayan başka eyaletlere<br />

kaçması gerekirdi. Kömür, demiryolları, çelik, tütün ve yeni bir saha olan<br />

elektrik üzerine ticaret yapanlar yüksek fiyattan senetler pazarlıyor, sivriliyor,<br />

köşe oluyorlardı.<br />

Twain'e göre, sanayi devriminin hakimleri olan soyguncu baronların vaazları<br />

şöyleydi: "Para kazan. En kısa yoldan kazan. Kazanabildiğin kadar kazan. Eğer<br />

becerebiliyorsan namussuzlukla kazan; eğer mecbursan namusunla kazan."<br />

Borsanın kapanışıyla birlikte bütün para tacirleri soluğu Walfdorf-Astoria<br />

otelinde alırdı. "Walfdorf Cemiyeti"ne kabul edilmek için "başarılı" olmak<br />

gerekirdi. Tesla da para babalarına yakın olmak için akşam yemeklerini düzenli<br />

bir şekilde burada yemeye başlamıştı. Elbette onlar kadar zengin değildi ama<br />

yakışıklılığı, parlak geleceği ve zekası ile büyük bir hazineye sahipmiş gibi<br />

yaşamak onun da hakkıydı.<br />

Tesla da artık McAllister'ın, varlık ve toplumsal mevki sıralamasını belirleyen<br />

New York "400" listesinin bir üyesiydi. Ef-saneleştirildiği şekliyle o "soğuk<br />

bakışlı, zor gülümseyen dev adamlar"la kendi oyun sahalarında karşılaşıyordu.<br />

Bilgisi takdir görüyordu, o da bunun tadını çıkarmasını biliyordu. Acaba o da<br />

Edison gibi kendisinin "Morgan'laştırılmasına" izin verecek miydi? "Astor",<br />

"Insull", "Mellon" ya da "Ryan'laştırılacak" mıydı? İcatlarını kim finanse ederse<br />

etsin işine burunlarını sokmalarından, kendisini kesin tahakküm altında<br />

bulundurmalarından yakayı sıyıramayacaktı. Sistem böyle işliyordu, bu da<br />

mucidin ödemesi gereken bedeldi.<br />

Bazı aydın insanlar Tesla'nın tarihteki en büyük mucit olduğundan, Edison'dan<br />

dahi büyük olduğundan dem vurmaya başlamışlardı. Doğrusu bunun en büyük<br />

kanıtlarında biri de New York'ta ona karşı alınan cephenin genişlemeye<br />

başlamasıydı. Bu cephede sadece Edison ve çevresi yoktu, basının ilgisini<br />

onun kadar çekemeyenler ve laboratuvarındaki heyecanlı gösterilere davet<br />

edilmeyenler de saflara katılmaya başlamışlardı.<br />

Tesla hayatı boyunca birçok gazeteci, editör, yayıncı ve edebiyatçı arkadaş<br />

edinecekti. Seminerleri ona dünya çapında bir ün kazandırmış ve daha o<br />

zamandan pek çok bilim kurumunun arşivinde kendisine yer bulmuştu ama<br />

buna karşın hiçbir zaman akademik bir yayın ekibine dahil olmamıştı. Doğrusu,<br />

Amerika'ya ilk ayak bastığında zaten böyle bir yayın da yoktu. Büyük üçlünün,<br />

yani hükümet, sanayi ve üniversitelerin kesiştiği nokta henüz bir bilim insanına<br />

ün kazandıracak denli önemli değildi. Ama işin rengi değişmeye başlamıştı.<br />

Yalnız çalışanların devri geçmeye başlamıştı ama o yine de yalnız olmayı tercih<br />

ediyordu. "Bağımsızlar"ın son temsilcilerinden Edison, modern bilime örnek<br />

olan büyük endüstriyel araştırma laboratuvarları ile bir geçiş tipi teşkil<br />

ediyordu.<br />

Tesla'nın hayatı boyunca birlikte çalışmaktan hoşlanmamasının iki nedeni<br />

vardı: Birincisi diğer mühendislerin çoğunun sabırsız davranması onu çileden<br />

çıkarıyordu, ikincisi de her türlü kontrol mekanizmasından nefret ediyordu.


Eğer işbirliği yapabileceği bir kişi varsa o da ancak yönetim kurulu başkanı<br />

olabilirdi.<br />

Waldorf'taki kodamanlar ne politikayla ne de sanatla ilgililerdi. Onlar için<br />

önemli olan faizler, vergilerin durumu, ekonomik krizler ya da işçi<br />

ayaklanmalarıydı. Diğer yandan, gazeteciler ve entelektüel hanımlar Tesla'nın<br />

zevklerine daha çok uyuyorlardı. Çevresindeki bu yeni dostlar Tesla ile zaman<br />

geçirmekten hoşnutlardı. Onun karizmatik ve güçlü yapısının çekim alanına<br />

girip farklı bir evrende seyahat ediyormuş hissine kapılıyorlardı.<br />

Bir güz akşamı gösterişli faytonu Tesla'yı Robert Underwo-od Johnson'ların<br />

327 Lexington Bulvan'ndakı meşhur evlerine bıraktı. Faytonlar ve diğer<br />

gösterişli arabalar birbiri ardına eve misafir taşırken ark lambaları dondurucu<br />

havayı aydınlatıyordu. Kapının her açılışında Mozart'ın piyano konçertosundan<br />

birkaç ezgi yayılıyordu sokağa. Johnsonlar o kadar varlıklı bir aile değildi ama<br />

şehrin tüm milyonerlerini, milyarderlerini, fakir sanatçılarını ve entelektüellerini<br />

açık gönüllülükle bir araya toplamışlardı. Ne Robert, ne de Kathrine bilimden<br />

anlıyordu ama her ikisi de Tesla'nın büyülü gösterilerine bayılıyordu.<br />

Oldukça etkileyici bir çifttiler. Robert dilbilimine ilgili, şiire düşkün ve hazır<br />

cevaptı. Kathrine de minyon, tatlı bir kadındı ve annelik-ev hanımlığı rolü ile<br />

tatmin olamayacak kadar zeki bir kadındı.<br />

Sanatçı dostlar edinmişlerdi ve sanata da canı gönülden bir ilgi duyuyorlardı.<br />

Johnson Century dergisinde yardımcı editörlük yapıyordu ve kısa süre içinde<br />

baş editörlüğe de terfi edecekti. Evleri, eski dünya şehirlerinin kültür ritüellerini<br />

özleyen medeni Tesla için doğal bir cennetti. Yugoslavya'nın yoksul<br />

dünyasından Amerika'nın acımasız dünyasına düşen Tesla ve Mic-hael Pupin<br />

için bu ev sığınılacak bir liman olmuştu. Johnson-lar'ın evinde Tesla, Amerikan<br />

toplumunun kaymak tabakasının yanı sıra Avrupa'nın ressamları, yazarları ve<br />

politik şahsiyetleri ile de görüşme şansını yakalıyordu.<br />

1893 yılında, Thomas Commerfold Martin tarafından John-sonlar'a davet<br />

edilmiş ve hemen kanı kaynayıvermişti. Kısa zamanda bu üçlü arasında yakın<br />

dostluk bağları kurulacaktı. Robert ve Katharine sayesinde Tesla resmi<br />

tavırlardan sıyrılabil-meyi, ön isimlerle hitap edebilmeyi, hatta ve hatta o<br />

zamanların dedikodularından zevk alabilmeyi öğrenecekti. Tesla'nın<br />

çalışmalarını finanse edecek bir milyoner bulma çabaları üçlünün favori<br />

şakalarından biri haline gelecekti.<br />

Beraber olmadıkları zaman birbirlerine -bazen günde iki üç kere- notlar<br />

yolluyorlardı ulaklarla. Yıllar süren bu yazışmaların sonunda Tesla ile Robert'in<br />

birbirlerine gönderdiği binlerce mektupluk bir arşiv oluşacaktı. Katharine'den -<br />

ona karşı hissettiği en derin duygularını açıkça yazdığı mektuplarda bile hiç<br />

şaşmadan vurguladığı gibi- "Mr. Tesla"ya giden mektupların sayısı da bundan<br />

aşağı kalmıyordu. Kısa bir süre içinde Tesla muhataplarına takma isimler<br />

verecek kadar yakınlaşmıştı. John-son'a, hayran olduğu efsanevi bir Sırp<br />

kahramanın, "Luka Fili-pov"un adı ile hitap ediyordu. Mrs. Johnson da<br />

"Madame Fili-pov" olmuştu. Buna mukabil, Johnson da Sırpça çalışmaya<br />

başlamıştı.


Johnsonlar'dan Tesla'ya gelen davetler, mucidin o dönemlerde deli dolu bir<br />

hayat yaşadığı izlenimini uyandırıyor. "Hemen Van Allenler'den çıkıp<br />

Leggetler'e atla gel, gelebiliyor-san..." "Gel de Kipling'le tanış", "Çabuk gel<br />

Paderewski'yi gör", "Baron Kaneko ile tanışmak istiyorsan hemen çıkıp<br />

gelmelisin..." Tesla Filipovlar'a verdiği cevaplarda arada sırada I. Nikola, G.I.<br />

(büyük mucit) gibi imzalar kullanıyordu. Bu tip şakalar yapabileceği pek fazla<br />

arkadaşı yoktu.<br />

Johnsonlar sayesinde Tesla da zengin avarelerin zaman geçirmek için kabaca<br />

değerlendirdikleri ayrıcalıklardan nasibini alma şansını yakalamıştı. Robert ona<br />

Karun gibi zengin Delmo-nicolar'ın düzenledikleri ziyafetlerden söz etmişti. Bu<br />

ziyafetlere, kadın misafirleri sevindirmek için peçetelerin içine gizlenen<br />

mücevherlerin cinsine göre, altın, gümüş ya da elmas yemekler adı veriliyordu.<br />

Bazen sadece heyecan yaşamak için yüz dolarlık banknotlara sarılan sigaralar<br />

elden ele dolaştırılıyor, tüttürülüyordu.<br />

Bunlara katılmamışsa da büyük mucit sosyete sayfalarında "Yoksulluk<br />

Toplantıları" denilen tuhaf akşam partileri hakkında birkaç satır okumuştu. Bu<br />

toplantılar zenginlerden birinin konağında düzenleniyordu. Konukların partiye<br />

kirli paçavralar içinde gelmeleri gerekiyordu. Pis bir yerde oturuyorlar,<br />

üniformalar giyinmiş uşakların getirdiği konserve kutuları içindeki biralardan<br />

içiyor, tahta kaplarda yemek yiyorlardı. Duyarlılık, Cilalı Taş Devri insanlarının<br />

sahip olduğu meziyetlerden değildi.<br />

Ama tercihler bir yana, zenginlik yine de insana oldukça çekici geliyordu.<br />

"Cebimde bir sent olabilmesi için önce pencereden dışarı avuç dolusu para<br />

atabilecek kadar zengin olmam gerekiyor" diyordu Tesla.<br />

O sıralarda tabelasında "yangına kesinlikle dayanıklı aile oteli" yazan<br />

Gerlach'da kalıyordu. Bu göz alıcı olmaktan hayli uzak yere fitil oluyor, Fifth<br />

Avenue'daki altın kaplamalı Wal-dorf'da kalacağı günlerin hayalini kuruyordu.<br />

Johnson'un malikanesinde Robert'in ve kendisinin çağlarının en büyük şairi<br />

olarak gördükleri Rudyard Kipling'in yanı sıra, yazar John Muir ve Helen Hunt<br />

Jackson, besteci Ignace Paderewski ve Anton Dvorak, prima donna Nellie<br />

Melba ve aralarında Senatör George Hearst'ın da bulunduğu bir dizi siyasi ve<br />

toplumsal kişilikle tanışma şansını yakalamıştı. Bu tanınmış simaların yanı sıra<br />

ABD Donanma Akademisi'nden henüz mezun olmuş yakışıklı bir genç olan<br />

Richmond Pearson Hobson ile de tanışmıştı.<br />

Tesla çoktan otuz yedi yaşına girmiş kozmopolit bir adamdı ve yeni tanıştığı<br />

kişiler onu o kadar da etkilemiyordu. Ama bu, oğlansı tavırları ve kara bıyığı ile<br />

oldukça zıt kaçan genç subaydan çok etkilenmişti. Zekasını kültürünün gücü ile<br />

birleştiren yağız bir eylem adamı olarak Tesla'nın hayallerindeki Sırp kahramanı<br />

ile Hobson pek örtüşüyordu doğrusu.<br />

Hakkında dolaşan söylentiler arasında Tesla'nın bir homoseksüel olduğu<br />

fısıltısı da yayılmaya başlamıştı. Başka bir zamanda ya da ülkede bunun<br />

kariyerine pek etkisi olmazdı ama Viktorya döneminin Amerika'sında bunun


ortaya çıkması onu alaşağı edebilecek bir felaket haline dönüşebilirdi.<br />

Dedikodulara metelik vermemesine karşın neden evlenmediği sorulduğu zaman<br />

yoğun çalışma temposunu mazeret olarak göstermek zorunda hissediyordu<br />

kendisini. Gel gör ki, bu o dönemin toplumu için kabul edilemeyecek bir<br />

lakırdıydı ve evlenmesi gerektiği yollu baskılar iyiden iyiye artıyordu.<br />

Bununla birlikte Tesla'nın fobileri yakın ilişkiler kurabilmekten uzak bir insan<br />

olmasına neden oluyordu. Yine de bir ara, başka bir otelde sürekli ikamet<br />

etmesine karşın Hotel Margu-ery'nin lüks odalarından birini tutmuş ve bir<br />

keresinde de Ken-neth Sweezey'e bu odayı "özel arkadaşlarını" ağırlamak<br />

amacıyla kullandığını anlatmıştı. Her şeye karşın bu değişik yorumlara açık bir<br />

ifadeydi.<br />

Johnsonlar onu birçok kadınla tanıştırıyordu. Bunların kimi güzel, kimi varlıklı,<br />

kimi de yetenekli hanımlardı. Bazıları bu üç özelliği de taşıyordu. Bu hanımların<br />

birçoğu da ona tutuluyordu.<br />

Ama o bütün teklifleri nazikçe geri çeviriyordu. Tabii bu arada gururunun bir<br />

hayli okşandığını da göz ardı etmemek gerekir.<br />

Johnsonlar'a geldiğinde kapıdan dışarı süzülen Mozart tınılarının uzun bir<br />

süredir akşam yemeklerinin favori partneri Mar-guerite Merington'ın çaldığı<br />

piyanodan yayıldığını fark etti. Ona duyduğu hayranlık ve düşkünlük diğer tüm<br />

kadınlara karşı hissettiklerinin önüne geçmişti.<br />

Johnson hemen yanına gelip, kendisini Fransız tarzı pahalı bir tuvalet giymiş,<br />

uzun boylu, ciddi görünüşlü, takı olarak boynuna çiçek iliştirilmiş genç bir<br />

hanımla tanıştırmaya götürdü. Kız dönüp Tesla'yı ela gözleriyle süzdü. Tesla<br />

onu daha önce görmediğinden emindi ama bu gözleri tanıyordu. Bir aktris<br />

olabilir miydi? Kim bilir?<br />

"Miss Anne Morgan" diye takdim etti Johnson. "Mr. Tesla." Ve onları baş başa<br />

bıraktı.<br />

Mucidi başıyla selamladı ve dikkatini tekrar müziğe yöneltti. Tabii ya. Gözleri<br />

ve gözü pek zekası babasınınkilerle aynıydı. Onu neredeyse siyah bir puro<br />

içerken hayal edebiliyordu. Johnson kızcağızın ona abayı yakmış olduğunu<br />

söylemişti. Eğer bu doğruysa, kız açık etmemek için oldukça kararlı<br />

davranıyordu. Kız okullarında olgunlaşan duruşu Tesla'yı etkilemişti. Çok<br />

zengin ve buna rağmen tatlıydı da.<br />

Ama ne yazık ki inci küpeler takıyordu; Tesla neredeyse dişlerini gıcırdatmaya<br />

başlayacaktı. Onunla konuşmak için can atıyordu ama inciler bunu olanaksız<br />

kılıyordu. Belki Robert ona gelecekte bir ipucu verme nezaketinde bulunurdu.<br />

Elisabeth Malbury'ye sorarsanız Anne o kadar el bebek, gül bebek<br />

büyütülmüştü ki hep bir çocuk olarak kalmıştı. Ama Tesla'nın da bu konuda<br />

söyleyecek bir şeyleri vardı. Ona göre genç kız pek yakında kozasını yırtacak<br />

gibi duruyordu. Dönüşümünü izlemek gerçekten de ilginç bir şey olurdu.


Anladığı kadarıyla, J. Pierpont Morgan'ın kızı ile evlenmek için hemen bir<br />

atılımda bulunmazsa Johnsonlar kendisine rahat yüzü göstermeyeceklerdi.<br />

Paraya ihtiyacı olan bir mucit olarak durumun hassasiyetinin farkındaydı.<br />

Kendisine sırılsıklam aşık olan bu genç kadına cesaret verecek bir harekette<br />

bulunmamalıydı, bununla birlikte duygularını incitmemek için son derece<br />

diplomatik davranması gerektiğinin de farkındaydı.<br />

Müzik biter bitmez hemen dikkatleri üzerine topladı. Son zamanlarda partilerde<br />

çevresi kuşatılıveriyordu. Tann vergisi bir hitabet yeteneğine sahip bu dahi ile<br />

konuşmak insanlar için oldukça cazip bir olaydı. Zengin insanların bilimsel<br />

eleştiriler getirmek gibi bir niyetleri yoktu, Tesla da buna karşılık onların<br />

sıkıntılarını dağıtıyor ve bu arada fantezilerinin uçuşmasının tadını çıkarıyordu.<br />

O akşam çevresindekilerden izin istedi ve açık kalpliliğine hayran olduğu<br />

Marguerite'in yanına gitti. Performansı nedeniyle onu tebrik ettikten sonra<br />

patavatsızca, "Söyler misiniz bayan, neden siz de diğer hanımlar gibi elmaslar<br />

ya da başka mücevherler takmıyorsunuz?" diye sordu.<br />

"Bunun pek de bir tercih meselesi olduğunu söyleyemeyeceğim" diye karşılık<br />

verdi Margueritte, "ama doğrusu elmas alacak kadar param olsaydı da onu<br />

başka şeyler için harcamayı tercih ederdim yine de."<br />

İlgiyle, "Peki paranız olsa nasıl harcardınız?" diye sordu Tesla.<br />

"Kırlarda bir ev almayı isterdim, gerçi banliyölerden işe gidip gelmek pek de<br />

işime gelmezdi ama..."<br />

Tesla samimiyetle gülümsüyordu. Mücevher istemeyen bu yetenekli ve<br />

büyüleyici kadına bayılıyordu. Kendisi de hiçbir zaman tek bir kravat iğnesi ya<br />

da köstekli saat takmış değildi.<br />

"Ah, Bayan Merrington, milyonlarımı almaya başladığım zaman bu sorunu<br />

kökünden halledeceğim. Burada New York'ta büyük bir arsa alacağım, orada<br />

sizin için bir villa inşa ettireceğim ve çevresine ağaçlar diktireceğim. Bu sayede<br />

hem bir kır evinde oturuyor olacaksınız, hem de şehri terk etmek zorunda<br />

kalmayacaksınız."<br />

Margueritte gülüyor ve içten içe bunun bir teklif olup olmadığını düşünüyordu.<br />

Ama Tesla bunları sadece laklak etmek için de söylemiş olabilirdi.<br />

Mucidin yakın arkadaşlarından birinin söylediklerine bakılırsa, Margueritte<br />

sonradan Tesla'ya dokunabilmiş olan tek kadın olduğunu iddia edecekti.<br />

Arkadaşı buna pek de canı gönülden inanamamıştı. Tesla'nın Marguerite ya da<br />

herhangi bir kadınla yakın bir ilişkiye girdiğini gösteren hiçbir kayda<br />

rastlanmamıştır. Aynı sırdaş Anne Morgan'ın da kendisini Tesla'nın "kollarına<br />

attığını" söylüyordu. Ama ikisinin arasında da arkadaşlıktan öte bir ilişki<br />

olduğunu gösteren herhangi bir kanıt bulunamamıştır. Her ikisi de paralel<br />

yaşam tarzları seçmişlerdi. Anne kendi payına hayat dolu ve önemli bir kadın<br />

olmuştu. Adı birkaç ünlü erkekle beraber anıldıysa da, asla evlenmedi.


Toplumsal borçlarını ödemek için Tesla da New York "400"üne ve diğer daha<br />

önemsiz ölümlülere ziyafetler veriyordu. Hazırlanması ile bizzat ilgilendiği<br />

masalarda sadece kuş sütü eksik oluyordu. Hiçbir harcamadan kaçınılmıyordu<br />

ve avamdan tek bir kişi dahi davet edilmiyordu.<br />

Böyle günlerin sonunda misafirlere tatlı olarak laboratuva-rında düzenlediği<br />

özel cambazlıklarını sunuyordu. Ertesi gün de gazetelerde en yeni kerametleri<br />

ile boy gösteriyordu. Bu gösterilere davet edilmeyen meslektaşlarını sinir<br />

etmek için bundan iyi bir oyun da düşünülemezdi hani.<br />

Yine de hala kadınlara karşı ilgisizliği ağızdan ağıza yayılmaya devam<br />

ediyordu. Bir gün Fransız bir meslektaşı ile Paris'teki Cafe de la Paix'de<br />

otururken efsanevi Sarah Bernhart'ın da üyesi olduğu bir tiyatro topluluğu<br />

yakınlarında belirmişti. Aktris cilveli bir şekilde mendilini düşürüvermişti. Ani<br />

bir hareketle öne atılacak, yerdeki mendili sahibesine iade ettikten sonra<br />

Fransız bilim insanının hayret dolu bakışları arasında elektrik üzerine giriştikleri<br />

tartışmaya kaldıkları yerden devam edecekti.<br />

İngiltere'de yayımlanmakta olan bir bilim dergisi Electrical Review'de dahi<br />

kendisini paylayan uzun bir yazı yayınlanacaktı: "Mr. Tesla, Venüs'ün oğlu<br />

şehvet tanrısı Cupid'in oklarından kendisini kurtarabilir ama bizim kuşkularımız<br />

devam edecektir. Biz kendisine hayranız ve bir gün onun da doğru yolu<br />

bulacağından eminiz. Kadınlara duyduğumuz güven bir gün onun da karşısına<br />

talihini döndürecek bir hanımefendinin çıkacağına inanmamızı sağlıyor; onun<br />

her açıdan hassas duygularına olduğu kadar dehasına da uygun bu<br />

hanımefendinin karşısında bir gece vakti saat ikide nerede olduğunu<br />

açıklamaya çalışırken düşünebiliriz Tesla'yı... Bu sıra dişiliğin nedeni her ne<br />

olursa olsun, bu durumun ortadan kalkacağını ve genel olarak bilimin, özelde<br />

de Mr. Tesla'nın, böyle bir evliliğin sonucunda daha da zenginleşeceğini<br />

umuyoruz."<br />

Abesle iştigal eden bu yazıyı kaleme alan işgüzar elbette ki kehanetinin<br />

gerçekleştiğini hiçbir zaman göremeyecekti. Ama Tesla'nın bilim ve teknoloji<br />

hayatının zenginleşmesi dileği sonuçta onu hayal kırıklığına da uğratmayacaktı<br />

çünkü Tesla zaten baştan aşağı sıra dışı olan kariyerinin en sıra dışı<br />

dönemlerinden birisine girmek üzereydi.<br />

Tesla'nın talihini açacak bu olayın ilk belirtisi George Wes-tinghouse ile bir<br />

telefon görüşmesi yapacak olmasıydı. Şaşırtıcı olduğu kadar harika haberleri<br />

vardı Westinghouse'un. Tesla bavullarını apar topar hazırlayıp Niagara<br />

Çağlayanı'na giden ilk trene atlayacaktı.<br />

9. ALT YOL, ÜST YOL<br />

Kısa bir döneme neredeyse 'bu kadarı da fazla' dedirtecek kadar çok başarı<br />

sığmıştı. Yıllardan beri Edison ve Lort Kel-vin'in alternatif akımın tehlikeleri<br />

hakkındaki korkunç iddiaları ile sarsılan Niagara Komisyonu en sonunda, Ekim<br />

1893'de Ni-agara'ya ilk iki jeneratörü kurma şerefinin -kendisinin de tahmin<br />

ettiği gibi- Westinghouse firmasına verildiğini duyurmuştu.


Amerikan endüstrisini çok uzun bir süredir ikiye bölen şiddetli akımlar savaşı<br />

en sonunda Tesla'nın AC sisteminin ve Westinghouse'un azminin zaferi ile<br />

sonuçlanmıştı. Bu sonuca varılmasında hiç şüphesiz ki Chicago Fuarı'ndaki<br />

eşsiz görsel şölenlerinin katkısı büyüktü.<br />

Gazeteler ve mühendislik dergileri Tesla'yı selamlıyorlardı. New York Times<br />

onun Niagara Şelalesi girişimini olanaklı kılmak gibi "asla unutulmayacak" bir<br />

şerefe ulaştığını yazıyordu. Bu başarı dünya basınında da geniş yer kaplıyordu.<br />

Montenegro Prensi onu 'Kartal Nişanı' ile onurlandırıyordu. AIEE ise onu Elliott-<br />

Cresson madalyasına layık görmüştü. Ve yüce gönüllülüğü tutan Lort Kelvin<br />

onun "elektrik bilimine herkesten daha çok katkıda bulunduğunu" söylüyordu.<br />

Pek yakında alternatif akım New York'ta da tramvayların çalıştırılmasında,<br />

buharlı trenlerin elektrikle çalışır hale getirilmesinde, hatta Edison'un alt<br />

istasyonlarında kullanılmaya başlanacaktı.<br />

Buna karşın Tesla ve Westinghouse mağlupların saldırılarına maruz kalmaya<br />

devam ediyorlardı. Şirket açılan yirmi dava ile uğraşmak zorunda kalmıştı -ki<br />

bunların arasında yüksek mahkemenin daha önce karara bağladığı bir dava da<br />

vardı. Hepsinden de Westinghouse kesin bir zaferle ayrılacaktı. Onlar da<br />

General Electric ve diğerleri hakkında zabıt tutturmuş ve bunda da başarılı<br />

olmuşlardı. Ama bunca dava kamuoyunun aklını karıştırmaya ve geride mutsuz<br />

insanlar bırakmaya başlıyordu. Bir zamanlar Tesla'yı övmekle bitiremeyenler<br />

şimdi onu yerden yere vuruyorlardı.<br />

Sonradan AIEE'nin genel başkanı olan ve o dönemi yakından takip eden B. A.<br />

Bahrend sahneyi şöyle tanımlıyordu: "Bilgisiz insanlar daima bir uçtan bir<br />

diğer uca sürüklenir dururlar. Tesla'yı, aşırı övgü ile halk kahramanı ve kurbanı<br />

yaratacak şekilde kutsayan bu adamlar, şimdi de onu en acımasızca alaya<br />

alanlar arasına katıldılar."<br />

Bahrend bunda melankolik bir derinlik buluyordu:<br />

"Nikola Tesla'nın mühendislik mesleği ile iştigal edenlerden ve halktan<br />

gördüğü bu nankörlük ve adaletsizlikten sonra içinde bulunabileceği durumu<br />

tasavvur dahi edemiyorum."<br />

Sırtından bıçaklanmaktan ve boş atışmalardan usanan Tesla, New York'a<br />

dönecekti. Artık her zamankinden de fazla kararlıydı, zamanını iyi<br />

değerlendirecek ve kendini tümüyle beklemekte olan yarım düzine kadar<br />

araştırmaya verecekti.<br />

Yüksek voltaj ekipmanları ile sınırsız olanaklar sunan etkiler elde edebilmeyi<br />

başarmıştı. Yapay şimşeği yaratarak yalnızca hava durumunu kontrol<br />

edebilmekle kalmayacak, telsiz enerji naklini de olanaklı kılacaktı. Ve bu da<br />

dünya çapında bir yayın ağı kurma çalışması ile çakışan bir sonuç olacaktı.<br />

Konik bir bobin sayesinde bir milyon volta yakın bir gerilim elde etmeyi<br />

başardığında sevindirici sonuçlar birbiri ardına gelmeye başlamıştı. Yüksek


voltaj elde edebilmek için her seferinde daha büyük bir ekipman kurmak<br />

zorunda olmadığını, iyi bir tasarımla nispeten küçük ve yoğun bir<br />

transformatörle de aynı sonucu elde edebileceğini hissediyordu içten içe. Bu<br />

onda bir saplantı halini almıştı ama tek problem de bu değildi.<br />

Olağandışı bir deney bilimin en temel yasalarını hiçe saydığında Tesla keyifli<br />

bir şekilde deneyi sonuna kadar götürüyordu. Bazen de oldukça sıra dışı<br />

sonuçlar doğuyordu bundan.<br />

Akımın vakumdan iletilmesini sağlayan radyo tüpünün ilk elektronik aygıt<br />

olduğu söylenebilir. Bunun ilk örneği Edison tarafından 1883 yılında icat edilen<br />

vakum lambadır. Edison Efekti adı ile anılan bu icadı Edison, Sir William<br />

Preece, J. A. Fleming, Tesla, Elihu Thomson ve J. J. Thomson gibi bilim<br />

insanlarına devretmiştir. J. J. Thomson bu fenomenin negatif elektriğin, ya da<br />

elektronların sıcak elementten soğuk elektroda geçmesi sureti ile oluşan<br />

emisyon ile ortaya çıktığını düşünmüştü.<br />

Yayınlanan radyo sinyallerini algılamaya çok elverişli olduğunu düşünen<br />

Tesla, vakum tüplerini geliştirmeye 1890'ların ilk yıllarında başlamıştı. Daha<br />

sonra yanında tam zamanlı olarak bir cam üfleyicisi çalıştırmaya başlayacak ve<br />

radyo araştırmalarında ve ışık üretiminde kullanacağı binlerce versiyon<br />

geliştirecekti.<br />

Edison'un ve Preece'in çalışmalarını takip eden Fleeming, kullandığı<br />

hassasiyeti artırılmış kristal dedektörler ile Edison Efekti'ni radyo sinyallerini<br />

algılamaya başarılı bir şekilde uygulayabilmişti. 1907 yılında da Lee De Forest<br />

Fleeming'in diyodu-na bir elektrik şebekesi, ya da kontrol elementi ekleyerek -<br />

kendi deyimi ile- Audion'u icat edecek ve böylece modern elektronik bilimi yol<br />

almaya başlayacaktı.<br />

Tesla da tüm bunlardan uzun bir süre önce elektrik yükünün gazlar içinde<br />

istenilen frekansta iletilebildiğini keşfetmişti.<br />

"Frekans yeteri kadar artırılabildiği takdirde değişik bir dağıtım sistemi ortaya<br />

çıkacaktır ki bu gaz şirketlerini yakından ilgilendiren bir konudur. Metal<br />

borunun yalıtıcı, içine doldurulmuş gazın da iletken işlevi gördüğü bu sistem<br />

fosforlu ampulleri, belki de henüz icat edilmemiş aygıtları besleyebilir.<br />

Aslında Tesla'nın tanımını yaptığı, mikrodalga transmisyonunun bir öncüsü idi.<br />

Tesla, keşiflerinin çizdiği yolda en görkemli kavramlarından birini ortaya<br />

atacaktı; "dünyevi gece ışığı" yani tüm dünyayı ve onu sarmalayan atmosferi<br />

tek bir ışıklandırma gibi aydınlatmanın bir yolu. Teorisine göre, deniz<br />

seviyesinin çok üstlerinde bulunan gazlar, havası kısmen tahliye edilmiş tüpler<br />

içerisindeki gazlarla benzer özellikler sergiliyordu. Bu sayede de mükemmel bir<br />

yüksek-frekans akım iletkeni işlevi görebilirlerdi. Bu fikir yıllar boyu kafasının<br />

içinde dönüp dolaşacaktı. Bunun, dar deniz geçitlerinin ve hava alanlarının<br />

geceleri daha güvenli olmasının sağlanmasında kullanılabileceğini<br />

düşünüyordu. Ya da sokak lambalarına gerek, kalmadan şehirler<br />

aydınlatılabilirdi. Tek yapılması gereken doğru bir şekilde atmosferin yüksek


tabakalarına, on bin kilometre, belki de daha az bir yüksekliğe yüksek-fre-kanslı<br />

akım aktarılması idi. Bu yüksekliğe akımı nasıl verebileceği sorulduğunda<br />

bunun aslında pratik açıdan zor olan bir işlem olmadığını söylüyordu. Asla<br />

pratikte test etmeden yöntemlerini ifşa etmezdi ve bu projesi de finansman<br />

yokluğu nedeni ile rafa kaldırılacaktı.<br />

Gazeteciler de onu sorgulamaktan ve spekülasyonlar yaratmaktan geri<br />

kalmıyorlardı. Bazıları moleküler bombardıman tüplerini uzaya ultraviyole ışın<br />

demetleri göndermek için kullanacağını, havayı uzak mesafelerde iyonize<br />

edeceğini ve onu her türlü yüksek voltajı iletebilecek bir hale getirmeyi<br />

planladığını öne sürüyorlardı. Bu sayede istediği yüksekliğe kadar uzanan bir<br />

yüksek frekanslı akım gönderebileceği iletken bir yol elde edebileceğini<br />

savunuyorlardı. Sonradan büyük (ve kötü talihli) dünya-yayın kulesi Long<br />

Island'da inşa edildiğinde, üst platformunun bir dizi ultraviyole lamba<br />

alabilecek şekilde tasarlandığı görülecekti. Ama bunun amacı hiçbir zaman<br />

öğrenilemeyecekti.<br />

Tesla daha sonra hem dünyayı, hem de atmosferin üst tabakalarını elektrik<br />

iletkeni, aradaki hava tabakasını da yalıtkan olarak kullanmayı tasarladığı<br />

projesinden söz etmeye başlayacaktı. Bu kombinasyon devasa bir kondansatör<br />

meydana getirecekti, yani elektriği depolayan ve boşaltan bir araç elde edilmiş<br />

olacaktı. Dünya yüzeyi elektriklendiği zaman yüksek hava tabakası da<br />

indüksiyon yolu ile şarj olacaktı. Yerküre dolan ve boşalan bir Leyden Jar'a<br />

dönüşecekti. Hem yerkürede, hem de yüksek hava tabakasında akım dolaşması<br />

atmosferi aydınlatacaktı. Ama Tesla akımlarını yüksek hava tabakasına nasıl<br />

göndermeyi tasarlıyordu, bunu bilemiyoruz.<br />

1892'de Londra'da verdiği seminerlerde sevecenlikle, henüz yeni icat etmiş<br />

olduğu çok duyarlı ve tipik bir vakum tüpü açıklamaktaydı. Yüksek frekanslı<br />

akımın etkisi ile bu tüpten elektrostatik ve manyetik etkilere garip bir şekilde<br />

hassasiyet gösteren bir ışın yayılacaktı. Bu tüp ile ilginç deneyler yapma<br />

fırsatını yakalamıştı.<br />

Ampul doğrudan tek bir tele bağlı bulunduğunda ve çevresinde kendisine<br />

yakın hiçbir nesne bulunmadığında, Tesla ampule yaklaşarak ışının ampulün zıt<br />

yanına gitmesini sağlayabiliyordu. Ampulün çevresinde dolaşmaya<br />

başladığında da ışının hep zıt yöne doğru kaçtığını görüyordu. Bazen de ışın<br />

ampulün çevresinde çılgınca dönmeye başlıyordu. Küçük bir mıknatıs<br />

sayesinde, mıknatısın konumu ile dönüşün hızını azaltıp çoğaltabiliyordu. Ama<br />

mıknatısa en duyarlı olduğu noktada elektrostatiğe daha az duyarlılık<br />

gösteriyordu. Işında görülebilir bir tepki yaratmadan elinin tek bir kasını dahi<br />

oynatamadığını fark etmişti.<br />

Tesla bunun, ışının her yöne eşit şekilde yayılmasını engelleyen camdaki bir<br />

eğrilikten meydana geldiğine inanıyordu. Heyecanla bu aracın güç sahalarının<br />

doğasını araştırmada çok büyük faydalar sağlayabileceğine inanıyordu.<br />

"Eğer uzayda ölçülebilir bir hareket meydana geliyorsa, bu araç sayesinde<br />

tespit edilebilir. Bu, atalet ve sürtünmeden bağımsız bir ışık demetidir" diye<br />

düşünüyordu.


"Bunun telgrafta da faydalı uygulamaları olabileceğini zannediyorum. Böyle bir<br />

araç sayesinde Atlantik'in ötesine istenilen süratte mesaj gönderilebilir çünkü<br />

duyarlılığı o derece yüksek bir seviyede ki, en ufak bir değişiklikten dahi<br />

etkilenecektir. Akıntıyı daha yoğun ve dar bir hale getirebildiğimiz takdirde<br />

sapmaları fotoğrafa dahi kaydedilebilecektir."<br />

Seminere şöyle bir yorumla nokta koyacaktı; "Bunun mucizevi yanı şudur ki,<br />

mevcut bilgi ve deneyim çerçevesinde dünyanın elektrostatik ve manyetik<br />

durumunu etkileyebilecek ve hiçbir şey değilse bile, zekayı tespit edebilecek bir<br />

deneme daha önce hiç yapılmamıştı..."<br />

Buna karşılık küçük tüpü, uzak mesafelerde meydana gelen elektriksel<br />

değişiklikleri, ya da radyo sinyallerini tespit edebilecek bir yapıda değildi. Bu<br />

bir merak konusu olarak kalacaktı. Tesla bunu bir dedektör olarak kullanmayı<br />

denediğinde, labora-tuvar çalışması dışında kullanışlı olmadığını görecekti.<br />

Ama bugün pek az şey bilinen biyolojik olaylarla bilimin ilgilenmeye başlaması<br />

ile birlikte Tesla'nın ilginç vakumu yeni bir ilgi odağı haline gelebilir. Örneğin,<br />

bedendeki otonomik fonksiyonların kontrolünde bio-geribesleme tekniklerinde<br />

uygulanabileceği düşünülebilir. Ya da belki de, gizemli Kirlian etkisinin<br />

anlaşılmasında kullanılabilir. Tesla bobininin yüksek-fre-kans voltajlarıyla<br />

eşgüdümlü kullanılan Kirlian fotoğrafçılığı tekniği ile insan aurası üzerindeki<br />

bilimsel ilgi de yoğunlaşmıştır. Tesla'nın 1890 yılındaki araştırması göstermiştir<br />

ki, yüksek frekanslı akımlar, süper iletkenlik fenomenine benzer bir şekilde,<br />

iletken maddelerin üzerlerinde ya da yüzeye çok yakın bölgelerinde hareket<br />

etmektedir. Kirlian fotoğrafçılığı ile elde edilen halelerin de, yaşam formlarını<br />

çevreleyen bir çeşit "taşıyıcı alan"ın modülasyonu sonucunda ortaya çıktığı<br />

öne sürülmektedir. (Akupunktur noktalarının da bu tip enerji alanları ile bağıntılı<br />

olduğu düşünülebilir.)<br />

New York'a döndükten sonra Tesla neredeyse bir münzevi hayatı yaşamaya<br />

başlamıştı. Ancak en yakın dostları onu labo-ratuvardan alıp çıkarabilecek bir<br />

toplumsal bağ işlevi görebiliyordu. Gece yarısı eğlenceleri ve şovları sona<br />

ermişti. Robert ve Katharine Johnson onun için endişelenmeye ve sürekli<br />

çalışmanın ve eğlenceden bu denli uzak durmanın çöküntüye yol açabileceği<br />

konusunda onu uyarmaya başlamışlardı.<br />

Katharine için de 1893 kışı, bu çok alıştığı yoldaşı olmadan geçmek bilmiyordu.<br />

Buz gibi bir ocak günü, bir jestine cevap olarak Tesla bir demet çiçek<br />

yollamıştı. Tesla Profesör Crookes tarafından kaleme alınmış bir makaleyi<br />

gönderebilecek kadar kendisine zaman ayırabilmişti. Yazı Crookes<br />

radyometresi üzerineydi. Bu, içindeki hava tahliye edilmiş, bir ampul içinde<br />

dönen ve ısı ile çalışan bir değirmendi ve Tesla'ya göre "dünyanın en güzel<br />

icadı"ydı.<br />

Bilim ilgilendiği konuların başını çekmese de Katharine bundan çok etkilenmiş<br />

ve memnun olmuştu. Fırtınalı bir şubat gecesi Robert'le birlikte şöminenin<br />

karşısında oturuyorlar ve sıkılıyorlardı. O an Katharine eline kalemi kağıdı<br />

alarak Tesla'ya bir not yazdı ve ulağı ile yolladı: "Bu fırtınalı günlerde neler


yapıyorsun Allah aşkına? Biz bu akşam, mesela saat 9'da ya da akşam yemeği<br />

için saat yedide bir Allah'ın kulu gelip, bizi neşelendirme lütfunda bulunur mu<br />

acaba diye düşünmekteyiz. Ateşin karşısında oturup duruyoruz, gerçi çok<br />

rahatız ama iki bizim için çok küçük bir sayı. Kafa dengi olması için sayının<br />

mutlaka üçe çıkması gerekiyor, hele hele 'yurdumda' kar yağıyorken. O harika<br />

makine hazır durumda mı ve sen de yarın o fotoğrafçıların, flaşların, Juno'nun<br />

ve tüm o diğer tanrı ve tanrıçaların curcunası için hazır mısın bakalım? Gel de<br />

anlat bize biraz. Seni 7'de ya da 9'da bekliyoruz." Ama ne yazık ki makine hazır<br />

durumda değildi ve Johnsonlar, en az Katharine kadar Robert da, hayal<br />

kırıklığına uğrayacaklardı.<br />

Daha sonraları, 1894 baharında ise, Tesla'nın deneyleri Johnsonlar'ı, Joseph<br />

Jefferson'u, Marion Crawford'u ve Twa-in'i laboratuvarına davet edip,<br />

"bedenlerinin içinden yüksek-voltaj kıvılcımları geçirecek" ve gazlı tüp<br />

lambaları ile çekilecek ilk fotoğraflara poz verdirecek denli ilerlemişti.<br />

Bütün hayatını bilime adamış olmasına karşın, Johnson'un Century dergisine<br />

ünlü Sırp şair Zmaj Jovanoviç üzerine bir makale yazabilecek vakit de<br />

bulabilmişti. Ertesi bahar da, yine aynı derginin sayfalarında, kendisinin gözde<br />

kahramanı Luka Fili-pov hakkında yazdığı bir makalesi yayımlanacaktı.<br />

Aynı yıl daha ileri bir tarihte (30 Eylül 1894), New York 77-mes'dan John<br />

Foord'a kendi elektrik teorisini açıklayan ve bununla birlikte elektrik<br />

lambalarında enerjinin yüzde doksanının boşa harcandığı, gelecekte ne telli, ne<br />

de telsiz enerji nakline gerek kalacağı fikrini savunan bir makale verdi. "Bu<br />

odanın ortasında bir makine yapabilecek kadar" diyordu, "ve bu makinenin<br />

başka bir şeyle değil, çevremizde hareket halindeki enerji ile çalıştığını<br />

görebilecek kadar uzun yaşamak istiyorum."<br />

Hayatının bu en verimli döneminin aynı zamanda en mutlu dönemi olduğunu<br />

tahmin edebilmek için müneccim olmaya gerek yok. Yaklaşan felaketin izleri<br />

henüz hayatını alt üst edemiyordu.<br />

Hala aynı tabelada, aynı duyurunun yazılı olduğu eski püskü Gerlach otelinde<br />

kalıyordu; antetli bir kağıda, alacalı bulacalı hitap şekliyle Katharine'in yemek<br />

davetini en sonunda kabul ettiğini, şöyle yazmıştı:<br />

"Delmonicolar'daki yemek dahi benim için fazla hızlı bir hayat tarzını ifade<br />

ediyor ve öyle sanıyorum ki, basit alışkanlıklarımdan vazgeçmek durumunda<br />

kalırsam şiddetli bir azap içinde kalacağım. Bunun tek çıkar yolunun davetleri<br />

geri çevirmek olduğunun farkındaydım ama öyle sanıyorum ki, -East<br />

Hampton'a yapmayı planladığınız kamp gezisine de katılamayacağımı göz<br />

önüne alırsak- pek yakında, sizlerin yarenliğinden aldığım büyük zevk benim<br />

için bir hayal dahi olamayacaktır. İşte bu nedenledir ki, her türlü muhtemel<br />

tehlikeye göğüs gererek ve bunun bilincinde olarak, bu akşamki yemek<br />

davetinizi kabul etmek yönünde karşı konulamaz bir arzu duyduğumu sizlere<br />

bildirmek isterdim. Her türlü neşenin ve bunları takip edebilecek her nevi<br />

hüznün farkında olarak, her zaman..."


1894 Temmuzunda East Hampton'daki Katharine'den kendisini "umutla<br />

bekleyen nazik arkadaşlarına böylesi düş kırıklıkları yaratıcı, soğukkanlı<br />

telgraflar" gönderdiği için azarlayan cilveli bir mesaj alacaktı. Ayrıca şunları da<br />

eklemişti sözlerine: "Benim 'yurdumda' hiç kimse, kendilerini kazandığı<br />

onurları ile mutlu etmesini bekleyen arkadaşlarına karşı bu kadar acımasız<br />

davranmaz. Ama bunca nazik ve mutlu bir kişi bir arkadaşı reddedemez, ancak<br />

onun da kendisi kadar bahtiyar olmasını dileyebilir. Bu kişi'ye benim<br />

'yurdumda' dost denilir." İma ettiği onurlar Columbia Üniversitesi'nden aldığı<br />

'doktor' unvanı ve Sırp Kralı'nın kendisine bahşettiği St. Sava Nişanı idi.<br />

Kısa bir süre sonra Katharine her zamanki taktiğini değiştirecek ve Tesla'yı,<br />

beyefendi arkadaşlarından birinin daha davetli olduğu bir yemeğe davet<br />

edecekti. Ama Tesla'nın kesin (ve belki de ihtiyatlı) yanıtı değişmeyecek,<br />

davetlinin herkesin seveceği bir bayan, örneğin Miss Merington, olması halinde<br />

fikrini değiştirebileceğini bildirecekti.<br />

Bir yaz ve arkadaşlarını hemen hiç görmediği bir kış daha geçmek üzereydi.<br />

Yoğun bir tempo ile ve kararlılıkla çalışmaya devam ediyordu, zaman zaman<br />

deneyleri hiç umulmadık yönlere sapıyordu ama böyle zamanlarda da<br />

gülümseyerek, Lort Ray-leigh'ın uzmanlaşma hakkında verdiği açık tavsiyesini<br />

hatırlıyordu.<br />

Sonra birdenbire felaket kamçısını şaklattı. 13 Mart 1895 sabahı saat 2:30'da,<br />

33-35 South Fifth Avenue'daki laboratuvarın-da yangın çıkmıştı. İçinde<br />

bulunduğu altı katlı bina yerle bir olmuştu, hasar ölçülemeyecek denli büyüktü.<br />

Kendisinin ve asistanı Kolman Czito'nun büyük emek sarf ederek yaptıkları<br />

deney aletleri bulundukları dördüncü kattan ikinci kata inmişler, erimiş hurda<br />

metal yığınına dönmüşlerdi.<br />

Hiçbir şey sigortalı değildi. Olsa bile kayıpları telafi edilemezdi. Bir milyon<br />

doların bile deneylerinin sonuçlarını geri getiremeyeceğini söylüyordu.<br />

Omuzları çökmüş, bitap ve üzgün bir halde sabahın ilk ışıklan ile birlikte<br />

laboratuvarından artakalanların yanından ayrılacak ve nereye gittiğini, zamanın<br />

nasıl geçtiğini fark etmeden, düşünmeden soğuk New York sokaklarını<br />

arşınlamaya başlayacaktı. Johnsonlar telaşla onu sık sık gittiği yerlerde<br />

aramaya koyulmuşlardı.<br />

Dünyanın dört bir yanından gazeteler trajediyi duyuruyorlar-dı: "Bir yaşam<br />

boyu süren çalışmanın meyveleri kül oldu." "<strong>Dahi</strong>nin alın teri silindi gitti."<br />

Londra'da yayınlanmakta olan Elect-rical World en büyük kaybın mucidin<br />

bedensel çöküşü olduğunu yazıyordu. New York Sun'dan Charles A. Dana ise<br />

en büyük takdiri dile getiriyordu: "Nikola Tesla'nm laboratuvarının içindeki<br />

harikalarla birlikte meydana gelen yıkımı, kişisel bir felaket olmaktan çok<br />

uzaktır. Bu, bütün dünyanın talihsizliğidir. Şu kadarını söylemekle kesinlikle<br />

abartmış olmayacağız: Bu dünya üzerinde yaşayanlar arasında bu genç<br />

beyefendi kadar insanlık için önemli olan kişilerin sayısı bir elin parmakları,<br />

belki de tek bir parmağı kadar azdır."<br />

Radyo, telsiz enerji nakli ve güdümlü taşıtlar ya da sonradan X ışınları olarak<br />

anılacak efektler konusunda ve endüstri için büyük önem taşıyacak sıvı oksijen


konusundaki çalışmalarında geldiği noktayı, ancak yakın asistanları<br />

bilebiliyorlardı. Muhtemelen ilk kattaki benzin nedeniyle çıkan yangın sırasında<br />

bütün binanın patlamasına yol açan da bu maddeydi.<br />

En sonunda, yangının ertesi günü Katharine tarafından kaleme alınan<br />

duygusal bir mektup Tesla'ya kadar ulaşabilecekti. Onu her yerde aradıklarını<br />

ve bu "telafi edilemeyecek kaybı" yaşarken ona destek olabilmeyi umduklarını<br />

yazıyordu.<br />

"Sanki yer yarıldı da içine girdin... Lütfen seni görmemize izin ver ki bu<br />

korkunç düşünce zihinlerimizden şilinsin" diye yalvarıyordu. "Bugün bu<br />

felaketin boyutlarını daha içten idrak ettim ve gittikçe artan endişem nedeniyle,<br />

sana mektuplarla ile-temeyeceğim gözyaşlarımı dökmekten bitap düştüm,<br />

sevgili dostum. Neden hemen bize gelmiyorsun -belki sana yardım edebilirdik,<br />

sana destek olamayacak kadar şefkatten yoksun olduğumuzu düşünme..."<br />

Davetlerini yanıtsız bırakan bu garip adamın hayatını ve mutluluğunu bu kadar<br />

çok etkilemesi onun için sorun değildi.<br />

10. YANLIŞ BİR KARAR<br />

Tesla ününe rağmen iflasın eşiğine gelmişti. Sahip olduğu tüm birikimini<br />

yanan laboratuvardaki araştırma gereçlerine yatırmıştı. Amerika'daki alternatif<br />

akım patentlerinden hiç telif hakkı alamıyordu. Westinghouse'dan aldığı maaş<br />

da kesilmişti. Tek gelir kaynağı çok fazlı motor ve dinamolar için Almanya'dan<br />

gelen telif hakkı ücretiydi, bu da laboratuvarını yeniden kurmasına yetmiyordu.<br />

İçine düştüğü duruma rağmen yılmayacaktı. Araştırmalarının detayları zihninde<br />

kayıtlı olduğuna göre bu felaket her şeyin sonu değil, ancak bir gerileme<br />

olabilirdi.<br />

Yardımına Uluslararası Niagara Komisyonu finansörü Ed-ward Dean Adams<br />

yetişti. Adams mucidi daha önceden tanıyor ve dehasına hayranlık duyuyordu.<br />

Adams Tesla'ya, araştırmalarına devam edebilmesi için 500 bin dolar sermayeli<br />

bir şirket kurmayı ve 100 bin dolarlık hisse hibe etmeyi teklif etti. Başlangıç için<br />

mucit 40 bin dolar alacaktı.<br />

Tesla labotuvar için uygun yeri bulmakta gecikmedi. East Houston Sokağı 46<br />

numarada bulduğu yere hemen telefon bağlattırdı ve kaybettiği makineleri<br />

sağlamak için Westinghouse ile görüşmeye başladı.<br />

Westinghouse'un Pittsburg merkezinin yöneticisi Albert Schmid'e şunları<br />

yazmıştı: "Eğer olanaklarınız ölçüsünde mümkün olan en kısa zamanda gerekli<br />

olanları gemiye yüklerseniz büyük lütufta bulunursunuz... Lütfen hemen<br />

elinizdeki en küçük döngüsel çift fazlı transformatörün boyutlarını bildiriniz..."<br />

Ertesi gün, araştırmalarına, özellikle de uluslararası çekişmenin çoktan<br />

başladığı telsiz, ya da radyo araştırmalarına devam edememenin verdiği


ıstırapla kargonun normal nakliye ile değil en pahalı ekspresle gönderilmesini<br />

isteyecekti.<br />

Genel başkan ve genel müdürden ekipmanların gemiye yüklendiğine dair ve<br />

ücretlerin elden geldiğince düşük tutulacağına dair güvence almıştı. Ayrıca<br />

Tesla, arada sırada, makinelerini gösterilerinde kullanmasının onlar için iyi bir<br />

reklam olacağını da hatırlatıyordu.<br />

Bu hassas dönemde Tesla'nın hayatına önemli bir kişi girecekti. Bilim<br />

Akademisi'ndeki semineri için hazırlanırken kendisine fener slaytları ve katot<br />

tüpleri sağlayan George Scherff adında hevesli ve yeni bir asistanla tanışmıştı.<br />

Başta sekreterliğini yapmakta olan Scherff zamanla finansman ve hukuk<br />

danışmanlığı, muhasebecilik, büro yöneticiliği, hissedarlık, yoldaşlık, dostluk<br />

ve sıkışık dönemlerde genelde güvenilir bir borç kaynağı olma gibi<br />

sorumluluklar yüklenecekti. İyi ve kötü zamanlarda hep amade olan Scherff,<br />

Tesla'nın en sadık ve en vazgeçilmez elamanı olmuştu.<br />

Scherff fazla mesaiden, cimri ödüllerden ve patronunun düşüncesiz<br />

davranışlarından hiçbir zaman şikayet etmiyordu. Scherff den Tesla'yı zor<br />

durumdan kurtarabilmek uğruna kendi ailesine yüz çevirmesi istense buna bile<br />

katlanabilirdi. Kendisinin her zaman için sadık görevli Mr. Scherff olarak<br />

kalacağı ve hiçbir zaman sosyal bir eş muamelesi görmeyeceği gerçeğini<br />

sorgulamaya yeltenmiyordu. Tesla'ya tam anlamıyla tapıyordu, onun hakkında<br />

herkesten daha çok şey biliyordu ve söz konusu olan onun kişisel sırları ise<br />

mühürlenmiş dudaklarla mezara gitmeyi tercih ederdi. Eğer büyük bir adamın<br />

arkasında sadık bir dost aranacaksa, akla ilk gelecek isim George Scherff'dir.<br />

Bu arada pek çok kişi neden bu başarılı erkeğin de arkasında bir kadının<br />

olmadığını düşünüp hayıflanmaya devam ediyordu. Önemli kişilerin ülkenin<br />

selameti için üremeleri gerektiği düşünülüyordu. Tesla'yı evlenmeye<br />

zorlayanlar arasında sadece bulvar gazetelerinin yazarları yoktu. Bilimsel<br />

içerikli dergiler de bu kervana katılmışlardı.<br />

Tesla bu konudaki röportajlarında gazetecileri atlatmada uzmanlaşmıştı.<br />

Konuyu sürekli bu yana çekmeye çalışan bir muhabir saatler sonra bitkin<br />

düşerek pes etmek zorunda kalıyordu. Ama zaman zaman laboratuvarındaki<br />

yangını hatırlaması ile do-nuklaşan gözlerine hüzün veren başka bir sorunu<br />

olduğu da anlaşılıyordu.<br />

"Korkarım" diye söze başlayacaktı Tesla bu tür sohbetlerin birinde, "bu akşam<br />

size pek neşeli bir konuk olamayacağım. Çünkü bugün az kalsın ölüyordum."<br />

Makinelerinden birinden neredeyse 3.5 milyon voltluk bir şok yemişti.<br />

"Kıvılcım bir metre öteden atladı ve beni sağ omzumdan çarptı. Bu beni allak<br />

bullak etti. Asistanım akımı anında kesme-seydi bu benim sonum olabilirdi. Sol<br />

göğsümde elektriğin çarptığı yerdeki acayip yarayı gösterebilirim size. Sağ<br />

ayağımdaki çorap da elektriğin akıp gittiği yerde yandı, kül oldu. Elbette akımın<br />

hacmi çok küçüktü, aksi takdirde bunun sonu kesin bir ölüm olurdu."


Edison'un AC'nin tehlikelerini anlatan kampanyası nedeniyle kazanın etkilerini<br />

küçümsüyor olması da ihtimal dahilinde.<br />

Muhabir kıvılcımların ne kadar uzaklığa atlayabileceğini sormuştu.<br />

"Makinelerimden laboratuvanmm bir ucundan diğer ucuna sıçrayan kıvılcımlar<br />

çıktığını gördüm, yani sözgelimi on-on beş metre. Aslında bu mesafe<br />

sınırsızdır, yalnız bir metreden sonrasını takip edemezsiniz, çok hızlı akıp<br />

gider... Evet otuz kilometrelik bir şimşek yaratabileceğimden eminim ve bu da<br />

bana pek pahalıya patlamayacaktır."<br />

Kendisine laboratuvarında çalışırken sık sık kazalar meydana gelip gelmediği<br />

sorulduğunda, "Hayır, çok nadiren. Yılda ortalama bir kere falan. Ve hiç kimse<br />

makinelerim yüzünden ölmedi. Ekipmanımı yaparken hiç kimseyi öldürmeyecek<br />

olmasına dikkat ederim. Laboratuvarımın iki yıl önce yanması başıma gelen en<br />

büyük kazaydı. Kimse bunun benim için ne kadar büyük bir kayıp olduğunu<br />

tahmin edemez" cevabını verecekti.<br />

Bir an düşündü. Ve üçüncü bir kişiyi anlatır gibi verimli bir mucidin asıl üzüntü<br />

kaynağının ne olduğunu anlatmaya başladı.<br />

"Birçok fikir birbirini kovalar zihninde, o ancak bunların pek azını uçup<br />

gitmeden yakalayabilir ve bunların arasından da daha azını<br />

mükemmelleştirebilecek zamanı ve gücü bulabilir hayatında. Bu o kadar sık<br />

olur ki başka bir mucit onun çıkaramadığı fikirleri ondan önce doğuruverir. Ah,<br />

size söyleyeyim, işte bu durum dostumuzun kalbini gerçekten sızlatır."<br />

Laboratuvarı yandığında havayı yeni bir yöntemle sıvılaştırmak için geliştirdiği<br />

aletinin de onunla birlikte kül olduğunu söylüyordu. "Başarının eşiğindeydim<br />

ve aylarca süren gecikmenin sonunda Alman bir bilim insanı problemi çözmüş<br />

olacaktı..."<br />

Onu ticari açıdan büyük önem taşıyan sıvı oksijen konusunda geride bırakan<br />

Linde idi. Tesla elektrik kablolarının yapay yoldan yalıtılmasında kullanılacak<br />

bir soğutma yöntemi üzerinde çalışıyordu.<br />

"O günlerde o denli kederli ve umutsuzdum ki kendi kendime uyguladığım ve<br />

beni yeniden hayata döndüren elektrik tedavisi olmasaydı ayağa asla bir daha<br />

kalkabilecek olduğuma inanmıyorum. Gördüğünüz gibi elektrik yorgun bir<br />

bedene tam da ihtiyaç duyduğu şeyi veriyor; yaşama gücü, dayanma gücü. O<br />

büyük bir hekim, belki de hekimlerin en büyüğü."<br />

Sık sık keyifsiz olup olmadığı sorulduğunda ise, "Pek sık denemez herhalde...<br />

Sanata eğilimli insanların şevkleri onları çoğunlukla, bir gökyüzüne fırlatır, bir<br />

yerin dibine geçirir. Ama özünde, diyebilirim ki, çok mutlu bir hayatım var,<br />

tasavvur edebildiğim hayatların en mutlusu" karşılığını verecekti.<br />

Araştırmaları sırasında yaşadığı muazzam heyecanı şu sözlerle anlatıyordu:<br />

"Bir mucidin, beynindeki bir varlığın bir başarıyı ortaya çıkarmak üzere olduğu


sırada hissettiklerini gölgede bırakabilecek boyutlarda bir esrimenin daha<br />

olabileceğine inanmıyorum insanın yüreğinde... Böylesi bir duygu insana,<br />

yemeyi, içmeyi, uyumayı, dostları, aşkı her şeyi ama her şeyi unutturur."<br />

Bu şekilde muhabiri, adeta planlı bir şekilde, bir sonraki soruya çekmişti: Peki,<br />

"sanatçı yaradılışına sahip insanlar için" evliliğin uygun olduğuna inanıyor<br />

muydu?<br />

Tesla etraflıca düşündü.<br />

"Bir ressam için, evet; bir müzisyen için, evet; bir yazar için, evet; ama bir<br />

mucit için, hayır. Çünkü bu ilk üçünün ancak bir kadının verebileceği ilhama<br />

ihtiyaçları var, aşkları onları daha büyük eserlere yöneltmeli; ama bir mucidin<br />

vahşi, arzulu nitelikteki doğası çok yoğundur ve aşkını bir kadına yönelttiği<br />

takdirde bilime verebileceği hiçbir şeyi kalmaz. Sanmıyorum ki, anabileceğimiz<br />

çok sayıda evli barklı mucit olsun."<br />

Bunun iki kere evlenmiş olan Edison'a bir gönderme olup olmadığı konusunda<br />

ise yorum yapmaktan kaçınıyordu.<br />

Biraz duraksadıktan sonra da bekarlığı konusunda neler hissettiğini açıklamak<br />

için, sonradan muhabirin çok dokunaklı diye niteleyeceği şu sözleri sarf<br />

edecekti: "Bir yandan da üzücü bir durum bu çünkü zaman zaman kendimizi<br />

çok yalnız hissederiz."<br />

11. MARS'A DOĞRU<br />

Katharine'den gelen mektuplar hem karmaşık duygularını, hem de Tesla'ya<br />

duyduğu bitmeyen ilgiyi ele veriyordu. Bugün içerdikleri mesajları tam olarak<br />

anlamak güç. Coşkulu bir üslupla kaleme alınmış bu yazılar bazen tam bir aşk<br />

mektubuna dönüşmek üzereyken yarıda kesiliyor. Ancak Tesla'nın onu<br />

cesaretlendirecek bir davranışta bulunmadığını tahmin etmek pek de zor değil.<br />

3 Nisan 1896 tarihinde, Tesla'yı evlerine davet edecek ve bir gün önce<br />

karşılaştıklarında gözüne pek de sağlıklı görünmemiş olmasına rağmen yine de<br />

kendisini eğlendirebileceğine inandığını "ve çocukluk günlerine dönmek"<br />

istediğini anlatan bir not gönderecekti. Paskalya yortusunun gelip çattığını<br />

söylüyordu. "Hep büyük değişiklikler gerçekleşeceği zaman bunu bilip<br />

bilemediğini merak ederdim" diyordu. "Baharın yaklaştığını biliyor musun?<br />

Eskiden bu bana neşe verirdi, şimdi ise hüzünlendiriyor. Kaçmaktan yorgun<br />

düştüğüm pek çok şeyi ifade ediyor bu bana... kopmalar, ayrılıklar. Ben de<br />

senin gibi hep aynı doğrultuda gidebilmeyi, hep söylediğin gibi, ara vermeden<br />

kendi hayatımı yaşayabilmeyi isterdim. Bu yaşadığım hayat kime ait bilmiyorum<br />

ama benim hayatım olmadığından eminim. Görüyorsun ya, yarın akşam<br />

gelmelisin."<br />

Johnsonlar o yazı Maine'de geçirmişlerdi ama Tesla'dan ayrı kalmak<br />

Katharine'in kederini perçinlemiş, onun sağlığı için duyduğu endişeyi artırmıştı.


"Bir hata yapıyorsunuz sevgili dostum, hem de ölümcül bir hata" diye<br />

yazıyordu. "Değişikliğe ve dinlenmeye ihtiyacınız olmadığını düşünüyorsunuz.<br />

O kadar yorgunsun ki neye ihtiyacın olduğunu dahi bilemiyorsun..."<br />

Bu sıcak mektuplara karşılık Tesla ona muzip mektuplar yazıyor ya da aklına<br />

geldikçe çiçek yolluyordu. Belki de tehlikeli sularda seyrettiğini hissediyordu.<br />

Robert da onun arkadaşıydı ve Katharine'i seviyordu da. Ama en azından kendi<br />

hisleri için endişelenmesine gerek yoktu. Zayıf düştüğü tek bir anı dahi<br />

hatırlamıyordu.<br />

Johnson'la genellikle din, şiir konularında yazışıyorlardı. Acaba Tesla<br />

Century'nin Mayıs sayısı için ünlü bir ressama poz vermeyi kabul eder miydi?<br />

Tesla zaman zaman "Sevgili Lu-ka"ya, hala kendisini sevdiği için duyduğu<br />

minneti anlatan coşkulu mektuplar da yazardı.<br />

Kendisi ateşli bir mümin olmasa da, Tesla dinin insanlar için biçilmiş kaftan<br />

olduğunu düşünürdü. Kaygılarının dayanılmaz bir hal aldığı ve sermayeyi<br />

kediye yüklediği bir dönemde Budiz-me merak sarmıştı. Budizmin ve<br />

Hıristiyanlığın geleceğin en önemli dinleri olacağına inanıyordu. Bu nedenle<br />

Johnson'a Budizm hakkında bir kitap göndermiş ve şu yanıtı almıştı: "Bay<br />

Şövalye: Bu taraklarda beziniz olduğundan hiç haberim yoktu ama şimdi bu<br />

kitabı okuduktan sonra sizin hakkınızda her zaman olduğundan daha sık<br />

düşünmeye başlayacağım; sizi temin ederim bu kırk yılda bir anlamına<br />

gelmiyor."<br />

Birkaç gün sonra Johnsonlar onu yine yemeğe davet ettiklerinde onlara,<br />

şakayla karışık, seçkin insanlara olan zafiyetini dile getiren şu cevabı<br />

yollayacaktı: "Eğer misafirleriniz (sıradan ölümlüler) varsa gelmeyeceğim. Eğer<br />

Padewski, Röntgen ya da Mr. Anthony varsa geleceğim. Lütfen cevaplayınız."<br />

O yıl Noel, ailesindeki neşeye karşın, belki de bu sebeple, Katharine için pek<br />

de mutlu geçmemişti. Kendisini kapana kısılmış hissediyordu. Kocası ve<br />

çocukları kendisini seviyorlardı ve içinde bulunduğu sosyal çevreyi seviyordu<br />

ama ona hayatının önemli bir bölümü elden gidiyormuş gibi geliyordu. Yavaş<br />

yavaş yok oluşunu izlemek için yaşamaya değer miydi?<br />

Noel'in ertesi günü Tesla'ya şunları yazmıştı:<br />

"Sana güller için defalarca teşekkür etmeyi denedim. Karşımda o kadar<br />

harikalar, o kadar güzel kokuyorlar ki... Sana yazarken hep atılımlar yapmam ve<br />

hep kendimi zorlamam gerekiyor çünkü söylemek istediklerimi bir türlü ifade<br />

edemiyorum. Geçen akşam kaba davranmak istemedim. Sadece hayal kırıklığı<br />

içindeydim. Seni çok özlüyorum ve bunun böyle devam edip edemeyeceğini<br />

düşünüyorum. Senden daha ne kadar ayrı kalabilirim? Yine de seni iyi, mutlu<br />

ve başarılı görmek beni memnun ediyor. Yeni yıl için tüm dileklerim seninle."<br />

Tesla da tipik bir şekilde cevap verirken tansiyonu esprilerle düşürmeye<br />

çalışıyordu. Ama bunu yaparken de fazlasıyla acımasız olmayı başarabiliyordu.<br />

"Bir gün önce senden çok daha tatlı ve etkileyici olan kız kardeşini gördüm"


gibi uygun olmayan sözler sarf edebiliyordu. Sonra da çok sevdiği işinin başına<br />

dönüyordu umursamadan.<br />

1893 yılında radyo alıcı ve vericileri üzerine verdiği ve gerekli altı temel<br />

ekipmanı açıkladığı seminerlerinden sonra, laboratu-varı ve New York'un belirli<br />

yerlerindeki istasyonlar arasında işletilebilecek düzeneği kuracaktı. Adams'tan<br />

aldığı para ve Westing-house'dan gelen destek sayesinde bayağı ilerleme<br />

kaydetmişti.<br />

Gerekli patentleri almadan önce Electrical Review'a başarılı denemeler<br />

yapıldığını bildirecekti. Ama yayınlanan raporda genel ve sakınımlı bir dil tercih<br />

edilmişti: "Bir verici ve uzak noktalarda, akım ve menzil göz önüne alınmadan,<br />

bu vericiden yayınlanan sinyallere duyarlı elektrikli alıcılar kurulmuş bulunuyor.<br />

Ve bu işlem şaşırtıcı derecede az enerji ile uygulanmıştır."<br />

Tesla, Houdson Nehri üzerinde bir teknedeki alıcı ile labora-tuvarından<br />

gönderilen sinyalleri yakaladığı bir deney yapmıştı. Tekne Houdson<br />

sokağındaki yeni laboratuvarından yaklaşık kırk kilometre uzaklıktaydı ve bu<br />

Tesla'nın aletlerinin kapasitesinin bir bölümüydü sadece.<br />

Gerekli patent başvurularını 2 Eylül 1897 tarihinde yaptı ve bunlar da 1900<br />

yılında onaylandı. Sonradan patentler hakkında Marconi ile mahkemede uzun<br />

bir çekişmeye giriştiler. Ama yasal haklarının çiğnendiğine ilişkin dava açan<br />

taraf bu defa Tes-la'ydı.<br />

1898 yılında güdümlü taşıtların radyo dalgalarıyla uzaktan kumanda edilmesi<br />

üzerine patent bürosuna başvuracak ve onay alacaktı. Bu konu telsiz iletisinin<br />

potansiyel ve mükemmel bir uygulamasını da barındırıyordu bünyesinde. Tesla<br />

radyo ya da otomasyondaki bu büyük ilerlemeyi kamuoyuna ayrı ayrı değil, bir<br />

arada duyurabilmek için sabırsızlanıyordu.<br />

Bir yıl önce, Niagara Şelalesi enerji şebekesinin devreye sokulması ve GE'nin<br />

enerji nakil hatlarının inşasını tamamlaması dolayısıyla yaptığı konuşmada,<br />

artık sıranın en büyük düşü olan "istasyondan istasyona tel kullanılmadan<br />

enerji nakledilebilme-si" projesine geldiğini söylemişti. Davetli kodamanlar -<br />

mühendisler, sanayiciler ve iş adamları- bu konuşmayı karışık duygular içinde<br />

dinlemişlerdi. Bu deli dahi, daha hatların yapımı yeni bitmişken ve tam da kar<br />

edilmeye başlanacağı sırada bunların tarihe gömüleceğini söylüyordu. Ama<br />

pek yakında gazeteler dünyanın dört bir yanında, Tesla'nın kırk kilometre<br />

uzaklığa enerji ve sinyal gönderebilmekle kalmadığım, aynı zamanda bunu<br />

telsiz yapabildiğini duyurmaya başlayacaklardı.<br />

Ve Tesla kendinden o kadar emindi ki, kısa bir süre içerisinde Mars'la iletişimin<br />

sağlanabileceğini iddia ediyordu.<br />

Electrical Review'da da Mr. Tesla'nın, bugüne kadar ulaşılabilen mesafelerden<br />

daha büyük bir alanda elektrik akımı iletebi-len bir alet geliştirdiği ve bu sayede<br />

akımın, atmosferin yoğun olmadığı ve üretilen belirli akımı rahatça iletebildiği<br />

rakımlarda belirlenecek bir terminale iletilebileceği duyuruluyordu. "Uzak bir<br />

noktada ve yaklaşık olarak aynı seviyede kurulacak ikinci bir terminal akımı


çekecek, alacak, bu akımı dağıtım ve kullanım için geliştirilecek aygıtlarla<br />

yeryüzüne nakledecektir."<br />

Önceden yapılmış tüm tasarımları gölgede bırakacak bir ekipman kurmuştu.<br />

Çeşitli boyut ve türlerde bobinler, ya da yüksek frekans transformatörleri<br />

üretmişti. Bunların arasında harika bir tasarım örneği olan ve milyonlarca<br />

voltluk elektromo-tiv enerjisi üretebilecek düz-spiral bir rezonant transformatör<br />

de vardı.<br />

Bu tip bir ekipmanın sınırsız olanaklar sağladığını düşünmekteydi: Mars'a<br />

Chicago'ya gönderir gibi bir mesaj yollanabi-lecekti. "Mümkün olan gerilimin<br />

önünde pratikte hiçbir engel olmadığını düşünüyorum" diye yazıyordu<br />

Electrical Review'da, "Bu alandaki çalışmalarım sonunda elde ettiğim<br />

sonuçların en önemlilerine ulaşmıştım. Bunlardan bir tanesi, normal koşullar<br />

altında mükemmel bir yalıtkan olan atmosferik havanın, bu tip bobinlerle<br />

üretilebilen yoğun elektromotiv enerji akımları söz konusu olduğunda iyi bir<br />

iletken olabildiği idi... Hava o derece iletken oluyordu ki tek bir terminalden<br />

kaynaklanan deşarj yoğunlaşmış atmosferdeymişçesine serbest<br />

yayılabiliyordu. Bir başka olgu da, hava yoğunlaştırıldığında ve elektriğin<br />

gerilimi artırıldığında iletkenlik kalitesinin çok hızlı yükseliş göstermesi idi.<br />

Sıradan akımların aktarılmasına olanak vermeyen barometrik basınç<br />

oranlarında dahi bu bobin tarafından üretilen akımlar bakır bir teldeymişçesine<br />

rahat akabiliyorlardı."<br />

Böylece atmosferin yüksek seviyelerinde yüksek miktarlarda elektrik<br />

enerjisinin istenilen uzaklığa gönderilebileceğini ispatladığını söylüyordu. Bu<br />

arada en az bunun kadar önemli bir gerçek üzerinde durduğunu da fark etmişti:<br />

birkaç milyon voltluk enerji deşarjları atmosferik nitrojende güçlü çekimler<br />

ortaya çıkmasına, oksijen ve diğer elementlerle birleşmesine neden oluyordu.<br />

"Bu enerji o kadar güçlü ve bunun gibi güçlü deşarjlar o kadar ilginç<br />

davranıyor ki, zaman zaman atmosferin alev alabileceği -dehşet verici bir<br />

olasılık- korkusuna kapıldığım da oldu. Bunu üstün bir zeka gücüne sahip olan<br />

Sir William Crookes da daha önce fark etmişti. Böyle bir felaketin gerçekleşip<br />

gerçekleşmeyeceğini kim bilebilir ki?"<br />

Elektrik rezonansı Tesla'nın orijinal fikri değildi. Lort Kel-vin de daha önceden<br />

kondansatör deşarjının matematiksel potansiyellerini hesaplamıştı ama Tesla<br />

bu eşitliğe yeniden hayat vermiş ve uygulamaya koymuştu.<br />

Electrical Review'da 1889 yılında yayımlanan ve Tesla'nın gökyüzünde yangın<br />

çıkarmaktan korktuğunu açıkladığı makalede mucidin üzerinde çalıştığı aletle<br />

birlikte çekilmiş fotoğrafları da yayımlanmıştı. Birisinde yaklaşık sekiz milyon<br />

voltluk bir gerilim ile uzak mesafelere havadan elektrik enerjisi gönderme<br />

deneyleri sırasında elde edilen olağanüstü bir şimşek görülebiliyordu. Bir<br />

diğerinde ise mucit elinde 1.500 mumluk bağlantısız bir ampul olduğu halde<br />

poz vermişti, fotoğraf da bu ışık kaynağı ile çekilmişti. Frekansın saniyede<br />

milyonlara ulaştığı hesaplanıyordu.<br />

Bir üçüncüsünde ise Tesla'nın elinde gururla tuttuğu, uzaktaki bir osilatörden<br />

yayılan dalgalarla beslenen ve kendi bedeninin kapasitesine ayarladığı bir


obin vardı. Elektrik çarpmasından korunmak için bobini yoğun titreşimin çok<br />

az hissedildiği birleşim noktasından tutuyordu. Güçlü parıltılarla aydınlanan<br />

bobinin taşıdığı gerilim yarım milyon volta ulaşıyordu.<br />

Bu olağanüstü ve ürkütücü serinin en sonuncusu şu manşetle yayımlanmıştı:<br />

"Bu deneyde operatörün osilatöre doğrudan bağlantılı olan bedeni yüksek bir<br />

gerilimle yüklenmiştir. Fotoğrafta belirli bir büyüklükteki kalay levhanın uç<br />

noktasında elle tutulan iletken çubuk görülebiliyor. Operatör durağan elektrik<br />

dalgasının üzerinde ve çubuk ile levha çevrelerinde olağanüstü bir hareket<br />

halindeki hava sayesinde parıldıyor. Laboratuvarı aydınlatmakta olan bir vakum<br />

tüp, tavanda oldukça yüksekte olmasına karşın, operatörün bedeninden yayılan<br />

dalgalardan etkilenerek ışıldıyor."<br />

Tesla böyle sihirbazlıklara bayılıyordu ama kendisini şov yapmakla ve yararlı<br />

bir aygıt geliştirememekle suçlayanlara verilecek bir cevabı da vardı. Elbette ki<br />

bu sihirler daha sıradan meyveler de verecekti. Elektrikli rezonans ve kusursuz<br />

eşzamanlı devreler sayesinde nitrojen havadan ayrıştırılabilecekti. Bu yolla<br />

büyük değere sahip suni azotlu gübre üretilebilecekti. Ayrıca güneşte olduğu<br />

gibi yayılım gösterecek ışık çok daha ekonomik yollardan üretilebilecek ve asla<br />

patlamayan lambalara hapsedilebilecekti.<br />

Düşleri ütopikti: İnsanlar açlıktan ve ölesiye çalışmaktan kurtulacaklardı,<br />

dünya çapında iletişim kolaylaşacaktı; ve sonuncu olarak da o diğer<br />

gezegenlerde de insanlara benzer yaşam formlarının varolduğuna inanıyordu.<br />

Marslılar'ın "istatistiki bir gerçeklik" olduğunu düşünüyordu.<br />

Bu arada, fazla karmaşık şeyler düşünmeyi sevmeyen arkadaşlarının hayatı da<br />

doğal akışında ilerlemekteydi. Katharine dokunaklı ve iğneli bir mektup<br />

göndermişti; arkadaşlarını sürekli reddetmekten vazgeçmesini tembihleyip bir<br />

partiye davet ediyordu Tesla'yı. Johnsonlar'ın çocukları serpiliyordu ve<br />

Katharine onların kendisine ihtiyaç duymadığı bir günün geleceğini<br />

sezinleyebiliyordu. Zaman hızla akıp gidiyordu ve yaklaşan ölümün ayak sesleri<br />

onu ürkütüyordu: "Milyonları, cafcaflı unvanları, Waldorf'u ve Fifth Aveneu'yü<br />

bir yana bırak" diyordu, "bu tek unvanı olan sıradan ve basit insan için büyük<br />

bir zayıflık."<br />

Tesla labaratuvarından çıkacak ve partiye gelecekti. Düzenlenen parti eski<br />

günleri geri getirir gibi olmuştu. Ama laboratu-varın çağrısı onu yine çekecekti.<br />

Tesla uzun bir süredir, Mark Twain'in de eğlence ve sağlık için düzenlenmiş bir<br />

deneyde üzerine çıkmasına izin verdiği mekanik vibratörler üzerine<br />

çalışmaktaydı. Bir keresinde neredeyse umulmadık etkiler yaratmanın<br />

eşiğinden dönmüştü.<br />

1898 yılında bir gün küçük bir elektromekanik osilatör üzerine çalışırken bunu,<br />

tüm iyi niyetiyle, laboratuvarının tam merkezinden bodrumun tabanına dek<br />

uzanan demir bir sütuna bağlamıştı.<br />

Düğmeyi çevirip iskemlesine kurulmuş ve ortaya çıkacak tüm etkileri not<br />

etmek üzere eline bir defter almıştı. Bu makinelere hayrandı çünkü titreşim her<br />

seferinde biraz daha arttıkça atölyesindeki eşyalarda bir rezonans etkisi


elirmeye başlıyordu. Örneğin mobilyalardan biri titremeye, sarsılmaya<br />

başlıyor, daha sonra diğerleri de bu dansa birer birer katılıyorlardı. Frekans<br />

arttırılınca her şey bir an için duruluyor ama neden sonra dans kaldığı yerden,<br />

bu defa çok daha çılgınca olmak kaydıyla, devam ediyordu.<br />

Tesla'nın farkında olmadığı şey tabana doğru giden demir sütun boyunca<br />

güçlenerek ilerleyen rezonansın Manhattan'ın altyapısını dört bir yandan<br />

titretmeye başladığıydı. (Normalde depremler merkez üslerinden biraz uzaklıkta<br />

daha şiddetli hissedilirler.) Binalar kıpırdanmaya başlamıştı, camlar sarsılıyor<br />

ve yakınlardaki İtalyan ve Çin mahallelerindeki insanlar sokaklara akın<br />

ediyorlardı.<br />

Tesla'yı zaten mimlemiş olan Mulberry Street'teki Emniyet Müdürlüğü kısa bir<br />

süre içinde şehrin başka hiçbir yerinin depremden etkilenmediğini öğrenecekti.<br />

Derhal deli mucidi kontrol etmek üzere iki polis memuru görevlendirilecekti. Bu<br />

arada Tes-la binayı titretmeye başlayan sarsıntının henüz farkına varmamıştı.<br />

Ama kısa bir süre içinde o da duvarlarının ve yerin titremeye başladığının<br />

farkına varacaktı. Buna hemen bir son vermesi gerektiğini bildiğinden eline<br />

geçirdiği ilk balyozu osilatö-rün tam tepesine indirecekti.<br />

Mükemmel bir zamanlamayla, iki polis memuru tam da o anda içeri dalmıştı.<br />

Tesla da onları başıyla nazikçe selamlayacak ve şunları söyleyecekti:<br />

"Üzgünüm beyler. Hemen ve pek de alışık olmadığım bir şekilde yarıda kesmek<br />

zorunda kaldığım deneyimi izleyebilmekten sadece birkaç saniye ile mahrum<br />

kaldınız... Fakat eğer akşama doğru uğrayabilirseniz üzerinde durabileceğiniz<br />

bu platforma yeni bir osilator bağlayacağım. Bu deneyimi çok ilginç ve heyecan<br />

verici bulacağınıza eminim. Fakat ne yazık ki şimdi sizi geçirmem gerekiyor<br />

çünkü yapacak çok işim var. İyi günler beyler."<br />

Muhabirler laboratuvarına akın ettiklerinde ise onlara istese Brooklyn<br />

Köprüsü'nü bile yerle bir edebileceğini söyleyecekti.<br />

Yıllar sonra bir çalar saatten daha büyük olmayan bir osila-törle<br />

gerçekleştirdiği deneylerden söz edecekti Alan L. Ben-son'a. Vibratörü altmış<br />

santim boyunda, beş santim kalınlığında bir çelik halkaya takmıştı. "Uzun bir<br />

süre hiçbir şey olmadı... Ama nihayet... koca çelik halka titremeye, bir kalp gibi<br />

açılıp kapanmaya başladı ve en sonunda koptu!"<br />

"Bunu bir balyozla başaramazsınız" diye açıklayacaktı muhabire. Ama bir<br />

bebeğe bile zarar vermeyecek sürekli tıklamalar yapabilmişti.<br />

Bu başlangıçla şevklenen Tesla koltuğunun altına sıkıştırdığı osilatör ile<br />

yapımı henüz tamamlanmamış çelik bir bina bulmak üzere dolaşmaya<br />

başlayacaktı! Wall Street bölgesinde on katlı çelik konstrüksiyonlu bir inşaat<br />

görecek ve vibratörü kirişlerden birine iliştirecekti.<br />

"Birkaç dakika içerisinde kirişin titremeye başladığını hissedecektim. Yavaş<br />

yavaş titremenin yoğunluğu arttı ve tüm inşaatı kaplamaya başladı. En sonunda<br />

yapı gıcırdamaya ve bükül-meye başlamıştı. İşçiler deprem olduğunu sanmış ve


iskelelerden aşağı atlamıştı. Binanın yıkılacağı söylentileri yayılmaya başlamış<br />

polis birlikleri yola çıkmışlardı. Ciddi bir sonuç doğmasına mahal vermeden<br />

vibratörü cebime attığım gibi uzaklaştım oradan. Eğer on dakika daha fazla işler<br />

halde bıraksaydım tüm yapı yerle bir olacaktı. Aynı vibratörle Brooklyn<br />

Köprüsünü bir saatten kısa bir süre içerisinde yerle bir edebilirdim."<br />

Hepsi bu kadarla da kalmıyordu. Dünyayı da aynı şekilde ikiye bölebileceğini<br />

söyleyerek Benson'ı dehşete düşürecekti. Onu "bir elma gibi ikiye bölebilir,<br />

insan ırkının sonunu hazırlayabilirdi. Dünyanın titreşimlerinin bir saat kırk<br />

dokuz dakikalık bir periyot ile seyrettiğini söylüyordu. "Yani, dünyaya şu anda<br />

vurduğum takdirde küçülen bir dalga, genişleme formunda, bu kadarlık bir süre<br />

sonunda aynı yere geri gelecektir. Aslında dünya da tüm cisimler gibi sürekli<br />

titreşim halindedir. Sürekli daralan ve genişleyen.<br />

"Şimdi tam küçülmeye başladığı anda bir ton dinamit patlattığımı düşünün. Bu<br />

küçülmeyi hızlandıracak ve bir saat kırk dokuz dakika sonunda eşdeğerde<br />

hızlanmış bir genişleme meydana gelecektir. Genişleyen dalga geri çekilmeye<br />

başladığı anda bir ton dinamit daha patlattığımı düşünün, bu da küçülme<br />

dalgasını biraz daha hızlandıracaktır. Ve bu işlemin art arda tekrar edildiğini<br />

düşünün. Bunun doğuracağı sonuçlardan kuşku duyabilir misiniz? Aklınızda<br />

şüpheye hiç yer olmasın. Dünya ikiye ayrılacaktır. İnsan, tarihi boyunca ilk defa<br />

olarak kozmik gidişata müdahale edebilmenin bir yolunu bulmuş oluyor!"<br />

Benson, dünyayı parçalamak için ne kadar zamana ihtiyaç duyacağını<br />

sorduğunda ise alçakgönüllülükle şu yanıtı verecekti: "Aylar sürer. Bir ya da iki<br />

yıl geçmesi gerekebilir. Ama birkaç hafta içerisinde dünya öyle büyük bir<br />

titreme ile sarsılmaya başlayacaktır ki nehirler yataklarından fırlayacak, binalar<br />

yerle bir olacak, yeryüzü yüzlerce metre yüksekliğe çıkıp düşecek, bu da<br />

uygarlıkları ortadan kaldırmaya yetecektir. Vatandaşları rahatlatacak şekilde<br />

iddiasını sonradan değiştirecekti. İlkenin şaşmaz olduğunu söylüyordu ama<br />

dünyada mükemmel bir rezonans yaratmak da olanaklı değildi.<br />

Çoğunlukla olduğu gibi Tesla'nın basına yaptığı açıklamalar basit gösteriş<br />

düşkünlüğü olarak değerlendirilecekti. Ama yine çoğunlukla olduğu gibi<br />

araştırması kusursuzdu. "Telejeodina-mik" adını verdiği yeni bir bilim dalı<br />

üzerine çalışmaya başlamıştı ve önemli sonuçlar elde edecekti. Aynı titreşim<br />

ilkesinin, denizaltı ve gemi gibi uzaklardaki nesneleri saptamak için<br />

kullanılabileceğini fark etmişti. Mekanik titreşimler ile dünyanın titreşiminin<br />

birlikte kullanılarak maden ve petrol rezervlerinin nasıl ortaya çıkarılabileceğini<br />

bulmaya çalışıyordu. Modern yeraltı araştırma tekniklerinin temeli de böylece<br />

atılmış oluyordu.<br />

Tesla, O'Neill'in, daha önce şiddetli bir deprem meydana gelmiş bir bölgeye<br />

yerleştirilecek ciroskop bataryalarının yeryüzünün içinde düşük seviyelerde<br />

rezonans yaratacak şekilde eşit aralıklarla vuruşlar yapması ile katmanlar<br />

üzerindeki baskının azaltılabileceği ve bu sayede ciddi depremler yaşanmasının<br />

engellenebileceği teorisini destekliyordu. Bugün sismologlar bu varsayımları<br />

yenilenen bir ilgi ile gözden geçirmeye başladılar.


12. ROBOTLAR<br />

1898 yılında Edison ve Tesla kendilerini, sıradan insanları en sıradışı buluşlarla<br />

etkilemeye çalıştıkları kıyasıya bir çekişmenin içinde bulmuşlardı. Haberler San<br />

Francisco'ya kadar yayılmıştı. "Edison düşüncenin fotoğrafını çekebildiğini<br />

duyurdu. Tesla da güneş ışınlarını kullanarak çalışan bir makine yaptığını. Bu<br />

icadın halen deney aşamasında olduğu söyleniyor ancak mucit başarısızlık<br />

olasılığının sıfır olduğunu da sözlerine ekliyor. Güneş ışınlarından enerji elde<br />

ettiğini öne sürüyor. Bu enerji de elektrik üreten bir buharlı makineyi<br />

çalıştırıyor."<br />

Tesla'nın güneş enerjisi istasyonu olarak kullandığı odanın tavanı camla<br />

kaplıydı. Asbest ve taştan bir yatağın üzerinde kalın camdan devasa bir çubuk<br />

vardı. Çevresinde de güneşin ışığını yansıtacak şekilde asbestle kaplı aynalar<br />

vardı. Söylediğine göre sistemin tek karmaşık yanı, daima gizli bir kimyasal<br />

işlemden geçirilmiş su ile dolu olan silindirin içiydi.<br />

Özel kimyasal işlem sayesinde bütün gün boyunca güneşin ışınları ile kolayca<br />

ısınan su buhar makinesini işletmeye başlayacaktı. Bu da evlere ve fabrikalara -<br />

bulutlu günler için depolamaya yetecek kadar- elektirik üretecekti.<br />

Bu kadar basit bir sistem geliştirdiği için yine kendisiyle alay edileceğini<br />

zannettiğini söylüyordu. Daha sonraki deneyler tersini gösterdi ama Tesla bu<br />

enerjinin üretim maliyetinin en alt seviyeye çekileceğini ve olası jeneratör<br />

kazalarına karşı bataryalarda bir yıllık enerji ihtiyacının depolanabileceğim iddia<br />

ediyordu. Bu sistem sayesinde "insanlar, hayatları pahasına yerin altına<br />

girerek, buharlı makineleri ancak kısa bir süre için çalıştırabilecek kömürü<br />

çıkarma zahmetinden kurtulacaklardı. Gerçekten de güneş enerjisi ile çalışan<br />

motorun, hem kömür, hem de diğer yakıtlarla çalışan motorun yerini alacağına<br />

inanıyordu. İcatlarını çalışan makineler haline getirmek, çoğunlukla yalnız<br />

çalışmayı tercih eden ve yeni fikirlerin istilasına kapılıp giden Tesla için gittikçe<br />

daha büyük bir sorun oluşturmaya başlıyordu. Bu durum yeni vakum tüp<br />

fotoğrafçılık ışıklarında da yaşanıyordu.<br />

Robert Johnson'a şunları yazmıştı: "Fotoğrafçılık için güneşten daha iyi bir<br />

ışık kaynağına sahip olduğuma inanıyorum ama bunun üzerinde çalışacak<br />

vaktim yok..." Gizemli yeni ışığının maharetlerini göstermek amacıyla aktör<br />

John Jefferson'un birkaç fotoğrafını çekmişti. (Fosforlu ışıkla ilk fotoğrafları<br />

çekmesinden beş yıl önce.) Bu, New York Times'da şu sözlerle duyurulacaktı:<br />

"Eğer Nikola Tesla'nın vakum-tüpler üzerine fikirleri sağlam temeller üzerine<br />

oturuyorsa, fotoğrafçılık bundan sonra güneş ışığına muhtaç kalmayacak<br />

demektir." Electrical Revi-ew'da bunun vakum tüpler konusunda daha önce hiç<br />

araştırılmamış bir gelişme olduğunu bildiriyordu. Tüpün desteğinde çekilen<br />

fotoğraflar gazetelerde boy boy yayınlanmışlardı. Ama daha sonra uzun bir<br />

süre bu konuda pek ses çıkmayacaktı.<br />

Başka pratik icatlar aklını çeliyor, onu üzerinde çalışmak istediği temel<br />

araştırma konusuna eğilmekten alıkoyuyordu. Ge-orge Westinghouse hararetle<br />

kendisinden "alternatif akımı basit ve ekonomik bir yoldan sürekli DC akıma<br />

çevirecek bir aygıt" geliştirmesini istiyordu. Pittsburglu sanayicinin akımların


dönüştürülmesini istemesinin temel nedenlerinden biri de elektrikli tren<br />

sahasına atılmak istemesiydi. Tesla cevaben bu konu üzerine kafasını fazlasıyla<br />

yorduğunu ve elinde bu amaca hizmet edebilecek bir değil birden çok aygıt<br />

olduğunu ve hepsi için de büyük bir talep olduğunu yazacaktı.<br />

İkna olmuştu ve AC/DC ile çalışan trenlerle güvenli bir şekilde saatte iki yüz<br />

mile varan hızlarda seyahat edilebileceğini duyuracaktı. Her zaman olduğu gibi,<br />

bu iddiası da tüm halkın olduğu kadar meslektaşlarının da dikkatini hemen bu<br />

konu üzerinde toplayacaktı. Westinghouse, Tesla ile konvertörlerinden biri için<br />

kontrat imzalamıştı. Bu arada Tesla'ya icadının daha gelişmiş modelleri için de<br />

peşinen 6 bin dolar vermişti. Bu sıralarda Tesla'nın eline pek fazla para<br />

geçmiyordu. Ama en azından borcu da yoktu.<br />

Mayıs ayında Belçika Prensi Albert, ABD'yi ziyarete geldiğinde programına<br />

Tesla'nın laboratuvarını da dahil etmişti. La-boratuvarın kendisini "derinden<br />

etkilediğini" belirten Prens, mucidin de, görüştüğü Amerikalılar arasında<br />

üzerinde en çok etki bırakan kişi olduğunu sözlerine ekliyordu.<br />

Asaletin erdemlerini asla göz ardı edemeyen Tesla da Wes-tinghouse'a bir<br />

telgraf çekerek prensi Pittsburg'daki evine davet etmesini önerecekti.<br />

Westinghouse da bunun harika bir fikir olduğunu düşünerek bu tavsiyeye<br />

uyacaktı. Daha sonra da birlikte Niagara Şelalesi'ndeki enerji şebekesini ziyaret<br />

edeceklerdi. Bu arada yayıncı William Randolph ulusu İspanya'ya karşı<br />

girilecek bir savaşa doğru ustaca kışkırtıyordu. İspanyollar'a, "nazik Küba<br />

halkına" acımasız davranışlarından dolayı medya-tik bir yaylım ateşi açmıştı.<br />

Maine savaş gemisinin Havana limanına doğru seyrederken esrarengiz bir<br />

biçimde batması da tüm ülkeyi intikam hırsına sürüklemek için bulunmaz bir<br />

fırsattı. Basının yaygarasına kapılan ABD Kongresi de İspanya'ya savaş ilan<br />

etmekte gecikmeyecekti.<br />

Bu ulusal feveranın ortasında bir bahar akşamı, Tesla, John-sonlar ve<br />

kardeşleri Agnes ile yakışıklı deniz subayı Teğmen Richmond Pearson Hobson,<br />

Waldorf otelinde yemekteydiler. Bu, Johnson'ın kardeşi Agnes'in toplum içine<br />

ilk esaslı çıkışı ve Teğmen Hobson'ın Tesla'ya laboratuvarında son defa veda<br />

etmesi için bir fırsattı. Bu arada bir donanma sırrı hakkında konuşmaktaydılar.<br />

Tam o sırada içeriye, sunduğu kartvizitinde Philedelphia Press adına çalıştığı<br />

yazılı olan bir muhabir dalacaktı.<br />

"Savaş gemileri ile yüz mil uzaklıktan haberleşmeyi olanaklı kılan bir telsiz<br />

geliştirdiğinizi duyduk Dr. Tesla."<br />

"Bu doğru" diye cevapladı mucit, "ama size bunu ayrıntılarıyla açıklayamam.<br />

Şu kadarını söyleyebilirim ki eğer bu cihazlar gemilerimize avantaj sağlayacak<br />

bir şekilde kullanılabilirler-se ülkeme hizmet etmiş olmaktan gurur duyacağım."<br />

"O halde kendinizi iyi bir Amerikalı olarak mı görüyorsunuz?" diye<br />

kurcalamaya devam etti muhabir.


"Ben mi, iyi bir Amerikalı mı? Ben daha bu ülkeyi görmeden iyi bir Amerikalı<br />

olmuştum. Hükümeti üzerine çalıştım, bazı vatandaşları ile tanıştım, Amerika'ya<br />

hayrandım. Buraya yaşamak için gelip yerleşmeden çok önce kalben bir<br />

Amerikalı idim ben."<br />

Muhabir not almaya devam ettikçe Tesla da coşuyordu.<br />

"Bu ülkenin bir insana sunduğu fırsatlara bir bakın! Halkı dünyanın herhangi<br />

bir yerindeki insanlardan bin yıl daha ileride yaşıyor. Büyük bir halk, açık fikirli,<br />

cömert. Bu ülkede ulaştığım başarıları başka hiçbir ülkede elde edemezdim."<br />

Sözleri samimiydi. Bunların hepsi doğruydu. Amerikalı iş adamları tarafından<br />

atlatıldığı, kandırıldığı, akademisyenleri tarafından küçümsendiği,<br />

varsayımlarına gülünüp geçildiği zamanlar tamamen aklından çıkmış, silinmişti.<br />

Bu, eskidendi. Ama Madison Square'deki gösteriye hükümetin ilgisini çekmeye<br />

çalıştığı da doğruydu.<br />

"Amerikan halkı yardım elini uzatmak ve kabul etmek için hiç tereddüt etmez"<br />

diye devam etti sözlerine. "Evet, ben olabilecek en iyi Amerikan<br />

vatandaşlarından birisiyim. Benim Birleşik Devletler Hükümeti'ne satılacak<br />

hiçbir icadım yok çünkü benim gözümde ihtiyaç duyacakları zaman istediklerini<br />

almakta ve kullanmakta özgürdürler."<br />

Gerçi o sıralar esmer tenli ve yabancı aksanlı insanların Amerikalı olarak<br />

kolayca toplumsal kabul görebildiği günlerden değildi. Polis sokak ortasında<br />

dayak yiyen bir İspanyol asıllı Amerikalı görse olaya tersinden bakmayı tercih<br />

ederdi. Bazen "casuslar" yakalanıyor ve sınırdışı edilmek üzere içeri<br />

tıkılıyorlardı.<br />

Mucit Tesla tüm bu karmaşanın ortasında çalışmaya ve sergi gününün<br />

gelmesini beklemeye devam ediyordu. Madison Squ-are Garden'daki gösteri<br />

ileri bir tarihe ertelenmişti. Demiryolları askeri donanımın nakliyesi için<br />

kullanılmaktaydı ve bilimsel malzemelerin gelmesi de bu nedenle<br />

gecikmekteydi. Daha büyük olayların gölgesinde kalan gösteri de gazetelerde<br />

çok küçük bir yer bulabiliyordu kendisine. Her şeyin üzerine havanın yağmurlu<br />

olması da tuz biber ekiyordu. Tüm bunlara karşın şovu izlemeye elli bin kişi<br />

gelecekti.<br />

Radyo dalgaları ile kumanda edilen dünyanın ilk robot teknesi kendisinden<br />

beklenen çıkışı yapamamıştı. Bunun tek nedeni şovun üstüne askeri olayların<br />

gölgesinin düşmesi değildi. Tesla yanlış bir hesaplama yapmış, kamuoyuna bir<br />

kerede sindirebileceğinden fazlasını ikram etmişti. Telsizin gelişiminde ulaştığı<br />

nokta, modern radyonun ilk örneği yeterli bir malzemeydi. Ama aynı anda<br />

otomasyonun da sahnede belirmesi insanlık için biraz fazlaca büyük bir adımdı.<br />

1898 yılında sergilediği modern güdümlü taşıtların ve silahların öncüleri,<br />

otomasyon teknolojisi ve robotlar dünyanın daha uzun yıllar boyunca kendini<br />

hazır hissedemeyeceği bir ilerlemeydi.<br />

İcadın tüm kapasitesi gözler önüne serilmemişti çünkü Tesla donanmanın<br />

bunu bir savaş tekniği olarak kullanabileceğini ümit ediyordu.


"Ortaya konulmayan özelliklerden bir tanesi de" sonradan bilim yazarı Kenneth<br />

M. Sweezey'in keşfettiği gibi, "tamamıyla farklı frekanslardan oluşan çeşitli<br />

radyo dalgalarının bir kombinasyonuna tepki veren koordine bir ayar aygıtı<br />

sayesinde diğer araçların müdahalesini önleyen bir sistemdi. Bir diğeri ise<br />

geminin bakır güvertesi içine yerleştirilebilen antendi. Böylece anten görünmez<br />

olacak ve taşıt da tamamıyla su altına girebilecekti."<br />

Mucit patentindeki temel fikirlerin dışındakileri açık etmemişti, keşiflerini<br />

korumak için başvurduğu bir yöntemdi bu.<br />

Patentinin içeriğinde olup da Madison Square'dekilerin göremediği bir diğer<br />

özellik ise, mürettebata ihtiyaç duymayan bir torpido gemisinin ayrıntılarıydı.<br />

Pervaneyi döndüren bataryalı bir motor, dümen çarkını hareket ettiren daha<br />

küçük motorlar, piller ve elektrikli sinyalizasyon lambalarını çalıştıran ve<br />

geminin suda aşağılara inmesini ya da yukarılara çıkmasını sağlayan diğer<br />

motorlar ve piller. Altı adet 4 metrelik torpido yatay durumda iki sıra halinde<br />

dizilmişti, böylece bir tanesi ateşlendiğinde bir diğeri boşluğu anında<br />

dolduracaktı. Tesla böyle bir geminin 50 bin dolar civarında bir maliyetle inşa<br />

edilebileceğini bildirmişti donanmaya.<br />

Bu tip bir gemi "tüm bir filoyu, düşman daha saldıranın kim ya da ne olduğunu<br />

anlayamadan bir saat içinde tahrip edebilirdi."<br />

O sırada Avusturya'da bulunan Mark Twain, bu sözleri duyduğunda mucit<br />

dostuna şunları yazacaktı: "Şu söz ettiğin korkunç makinenin İngiltere ve<br />

Avusturya patent haklarını da satın aldın mı? Eğer aldıysan, İngiltere ve<br />

Avusturya hükümetlerinde tanıdığım önemli insanlar var, hemen onlarla bir<br />

pazarlığa oturabilirim. Almanya'da da tanıdıklarım var. Mesela II. Wilhelm."<br />

"Avrupa'da bir yıl kadar kalmayı düşünüyorum.<br />

"Burada, otelde, geçen gece bazı ilginç tipler Çar'a karşı ulusların birleşmesi<br />

ve silahlarını bırakmaya zorlaması gerektiğinden bahsediyordu. Ben de onlara<br />

bunun yırtılıp atılabilecek bir kağıt üzerindeki ateşkesten daha etkili bir yolu<br />

olduğundan bahsettim. Filoların ve orduların karşısında çaresiz kalacağı icatlar<br />

geliştirmek üzere bilim insanlarını harekete geçirin, onlar da savaşamayacak<br />

bir duruma düşsünler. Senin bu tip konu üzerinde, kalıcı bir ateşkesi pratik ve<br />

zorunlu kılacak icatlar üzerinde çalıştığını biliyordum.<br />

"Çok meşgul bir adam olduğunu biliyorum ama beni arayabilecek kadar zaman<br />

ayırabilir misin acaba?"<br />

Ama bu yaklaşım fazlasıyla ileri bir teknolojiye işaret ediyordu ve Amerikan<br />

savunma birimlerindeki görevliler bunun gerçekleştirilmesinin imkansız<br />

olduğunu belirtiyorlardı. Bir tank içindeki milimetrik denizcilik manevralarını<br />

izleyen subaylar dahi çalışmanın gerçek savaş alanlarında kullanılamayacağını,<br />

henüz "laboratuvar deneyi" safhasında olduğunu ileri sürüyorlardı.


Tesla'nın Square Garden'daki gösterisi gelecek için çok şey vaat ediyordu.<br />

Ama diğer gösteriler de halkı oldukça etkilemişti. Marconi farkında olmadan bir<br />

Tesla osilatörü kullanarak, maden ocaklarının Marconi'nin telsiz telgraf sistemi<br />

ve "Küba dinamiti" ile nasıl havaya uçurulabileceğini sergilemişti. Edison da,<br />

baş belası haline gelecek, 'Manyetik Maden Cevheri Ayırt Edici'sini<br />

sergiliyordu.<br />

New York Elektrik Cemiyeti'nin başkanı Pupin, Edison ve Marconi güçlü bir<br />

beyin üçlüsü oluşturuyorlardı. Ve telsiz telgrafın vaat ettiği ticari gelecek<br />

çerçevesinde, en az Tesla kadar hırslı bir şekilde bir araya gelmişlerdi. Diğer bir<br />

ortak özellikleri de üçünün birden Tesla'ya hınç besliyor olmalarıydı.<br />

Bu arada Tesla kendisini uyaran muhasebecisi George Scherff sayesinde<br />

gerçek dünyaya dönecek ve paranın suyunu çekmek üzere olduğunu, hiçbir<br />

icadının henüz tam olarak tamamlanamadığını fark edecekti. Söylediğine<br />

bakılırsa insanların ihtiyaç duyacağı türden malzemeler vardı elinde aslında.<br />

Örneğin bir çeşit ısı işlemcisi olan Tesla Pedi doktorların ve hastabakıcıların<br />

işine yarıyordu ama bunun üzerinde de çalışması ve piyasaya sürülecek bir<br />

hale getirmesi gerekiyordu.<br />

Ama bu tip şeyler üzerinde çalışacak zamanı nereden bulabilirdi ki?<br />

1898 kışında yeniden Johnsonlar'la beraber sosyalleşmenin tadını çıkartıyordu<br />

ve katıldığı davetlerin sayısı da gitgide artıyordu.<br />

3 Kasım tarihinde "Sevgili Kate"e yazdığı davet mektubunda şu sözler yer<br />

alacaktı: "Tüm o avam.tabakasına -davulcular, satıcılar ve Yahudiler- ve diğer<br />

kuyruklulara rağmen güzel bir gece geçireceğimizi umuyorum."<br />

Kısa bir süre sonra Katharine'den bir davet alacak ve bir eş için önerisi olup<br />

olmadığı sorulduğunda da, tahmin edilebileceği gibi yine Marguerite'in adını<br />

verecekti.<br />

Tesla'nın robot taşıtlar ile ilgili iddiaları kısa bir süre içerisinde bilim<br />

insanlarının saldırısına uğramaya başlayacaktı. Electrical Review'da "Tesla'nın<br />

Elektrikle Kontrol Edilen Gemileri Üzerine Bir Araştırma" başlıklı yazısında N.<br />

G. Worth kontrol mekanizmasının düşmanın kumandası altına da girebileceğine<br />

dikkat çekiyordu.<br />

Tesla Century'nin editörü olan Johnson'dan bu tip yazılara tepki vermemesini<br />

istiyordu:<br />

"Biliyorum ki, soylu bir insan, vefalı bir dostsun ve bunun gibi duyulmamış<br />

saldırılara karşı sen de bir şeyler söylemek isteyeceksin. Senden -hiçbir<br />

koşulda- böyle bir şey yapmamanı rica ediyorum, yoksa beni incitirsin. Bırak<br />

'dostlarımız' ellerinden geleni ardlarına koymasınlar. Ben böyle olmasını tercih<br />

ederim. Bırak ileri geri konuşsunlar, büyük şeyler görebilenlerin gözlerine kum<br />

atsınlar, zaman eninde sonunda onları hak ettikleri şekilde ödüllendirecektir...


"Bu tip iddiaları benim emeklerimin meyvelerini toplayan Lort Kelvin, Sir<br />

William Crookes, Lort Rayleigh, Röntgen gibi insanların sözlerini kaynak<br />

göstererek kolayca çürütebilirim. Ama buna gerek görmüyorum çünkü saldırı<br />

muhatap alınamayacak kadar seviyesiz..."<br />

1919 yılında, o zamanların ilk robotlarının teleotomatiğin gelişiminin<br />

başlangıcında önemli bir aşama oluşturduğuna inandığını yazıyordu. "Bir<br />

sonraki adım bunların kumanda merkezine çok uzak, görülemeyen otomatik<br />

mekanizmalarla kullanılmasıy-dı, o zamandan beri bu sistemin savaş<br />

teknolojisinde kullanılabileceğini savunuyordum... Şu an sahip olunan eksik<br />

donanımlı şebekelerle dahi bir uçağın telsizle kumanda edilebilmesi ve çok<br />

uzak mesafelerde operasyonlar düzenlenmesi mümkündür."<br />

Kolej yıllarında düşündüğü uçak modellerinin mevcut olanlara hiç<br />

benzemediğini hatırlıyordu.<br />

"Temel prensip doğruydu ama pratiğe geçirilemiyordu çünkü yüksek aktiviteji<br />

bir harekete geçiriciyi gerekli kılıyordu. Son zamanlarda bu sorunun üstesinden<br />

de gelmiş bulunuyorum, bu uçakların bugünkülerin yerini alacağına ve<br />

gelecekte barışın korunmasında çok önemli roller oynayacağına inanıyorum."<br />

Gelecek için tasarladığı uçak mekanik olarak ya da telsiz yolu ile kumanda<br />

edilebiliyordu.<br />

"Uygun düzeneğin kurulması ile bu tip bir füzenin fırlatılması ve tam<br />

hedeflenen bölgeye, bu binlerce kilometre ötesi de olabilir, düşürülmesi<br />

mümkün olabilecektir. Ama bu noktada da durmayacağız ve tamamen kendi<br />

zekası varmışçasına hareket edebilen ve bu özelliği ile bir devrim yaratacak<br />

teleotomatı da yapacağız."<br />

Daha 1898 yılında sanayicilere "kendi başına karar verme yeteneğine sahipmiş<br />

gibi hareket edebilen" otomobiller üretme teklifini götürecekti. Ama teklifi<br />

"komik bulunmuş" ve sonuç vermemişti.<br />

Robotların savaştan çok öte alanlarda, insanlığın yararına hizmet<br />

edebileceğine inanmaktaydı. Prude Üniversitesi profesörü B. F. Meissner'a o<br />

zamanki çalışmalarını şöyle anlatacaktı: "Tüm sahayı geniş bir açı ile idrak<br />

etmeye çalışıyor, kendimi uzaktan kumanda edilebilen mekanizmalarla<br />

sınırlamıyor, kendi zekasına sahip olacak makineler üzerinde de çalışıyordum.<br />

Çalışmalarımda ulaştığım noktaya baktığımda kendi zekasına sahip ve uzaktaki<br />

hiçbir iradeye tabi olmayan robotlar geliştirebileceğim zamanların uzak<br />

olmadığını düşünüyordum. Bu çalışmanın sonuçları ne tür pratik olanaklar<br />

sağlarsa sağlasın, mekanikte yeni bir çağın açılacağına inanıyordum."<br />

Şöyle devam ediyordu: "Yukarıda bahsettiğim alanda üzerine eğildiğim<br />

noktanın basit düzenekli bir devre, bireyselleşmiş kumanda olduğuna<br />

dikkatinizi çekerim; yani bu sistem 1903 Mart'ında patentini aldığım değişik<br />

titreşim periyotlarından oluşan birden çok devrenin ortaklaşa çalışması<br />

mantığına dayanıyordu. Patent İnceleme Kurulu Başmüfettişi Seeley huzurunda<br />

sergilediğim makine de, Mekanizmaları Uzaktan Kumanda Etmenin Yöntem ve


Aygıtları patentimin onaylanmasından önce, bu sistem uyarınca çalışmaktaydı.<br />

Swezey'nin 'yalnızca tamamen değişik frekanslarda radyo dalgalarına tepki<br />

veren birlikte çalışmaya uyumlu cihazlar' sözleri ile ima ettiği de buydu."<br />

Yüzyılımızın son yarısında bilgisayar teknolojisi üzerine çalışmalar yapan<br />

mühendislerin patent alma arayışına girdiklerinde dosyalarda Tesla'nın adının<br />

çoktan yer aldığını görerek hayrete düşmeleri bu koşullar altında şaşırtıcı<br />

olmamalı. Leland An-derson da bir araştırma geliştirme çalışmasının<br />

nihayetinde elde ettiği sonuçlan bir bilgisayar şirketine patentleri alınmak üzere<br />

sunduğunda kendisine Tesla'nın uzun yıllar öncesinde bu alanı parsellediği<br />

gösterilen uzmanlardan birisiydi. Anderson şunları söylüyordu: "Messr'e layık<br />

görülen övgüleri Tesla'nın çok öncesinden hak ettiğini gördüğümde hayrete<br />

düşmüştüm. O, bilgisayarı olanaklı kılan transistörün ortaya çıkarılmasında<br />

Bratta-in'den de, Bardeen'den de, Shockley'den de önce geliyordu."<br />

Onların patentlerinin de, Tesla'nın patentlerinin de iletişim alanındaki<br />

uygulamaları içerdiğine dikkat çekiyor. Patentlerde, VE'nin fiziksel bir varlığa<br />

bürünmesini sağlayan sistemler tanımlanıyordu. Bilgisayar sistemleri, VE'ler ve<br />

VEYA'lar denilen binlerce mantıksal döngü içerirler. Bilgisayarda<br />

gerçekleştirilen her işlem bu mantıksal birimlerin kullanılması yolu ile<br />

gerçekleştirilir.<br />

Anderson, Tesla'nın 1903 yılında aldığı patentlerin mantıksal VE devre<br />

biriminin temel ilkelerini içerdiğini anlatıyor. "Komut olarak gönderilen iki ya da<br />

daha çok sinyalin eşzamanlı olarak aygıt birimine girdi yapması, aygıt biriminde<br />

üretilen bir çıktının elde edilmesini sağlıyordu."<br />

Tesla'nın patentlerinde AC sisteminin, bugünkü bilgisayar teknolojisinde ise<br />

DC sisteminin kullanılıyor olmasına karşın, birlikte hareket eden sinyallerin<br />

komutlu kombinezonunun bir çıktı üretmesi ilkesi burada temel olarak<br />

açıklanıyordu.<br />

"Bu nedenle" diye sözlerine devam ediyor Anderson, "Tesla'nın o dönemde<br />

uzaktan radyo dalgaları ile kumanda edilebilen silahları dış etkileşimlerden<br />

koruma sistemi için aldığı patentler bugün, modern bilgisayar çağında, temel<br />

mantıksal VE devre birimi üzerinde çalışanların herhangi bir patent almasını<br />

engellemektedir."<br />

1956 Nobel Ödülü, birçok uygulamada elektronik tüplerin yerini alan transistör<br />

üzerine yürüttükleri çalışmalar nedeniyle John Bardeen, Walter H. Brattain ve<br />

William B. Shockley'ye layık görülmüştü. Tesla'nın bu alanda çok öncelerden<br />

beri öncülük yapmakta olduğu ise henüz yeni fark edilmekte olan bir konu.<br />

Bugün askeri amaçlı RPV'ler -uzaktan kumanda edilen taşıtlar- olarak bilinen<br />

yeni teknolojide Tesla'ya borçlu olduklarımız konusunda Times dergisinde şu<br />

sözlere yer verilmişti:


"Aygıtların radyo ile kumanda edilmesi kavramının geçmişi bir zamanlar buna<br />

'telsiz' adı verilen günlere kadar dayanıyor. Bu şehirde kırk yıl önce ilk defa<br />

düzenlenen elektrik fuannda Nikola Tesla bir tankın içindeki torpidoya<br />

manevralar yaptırmış ve onu infilak ettirmişti. Bunu pek kısa bir süre içerisinde,<br />

güvertesinde tek bir insanın dahi bulunmadığı gemileri, torpidoları ve diğer<br />

motorlu taşıtları radyo dalgalan ile kumanda edebilen bir dizi uluslararası<br />

mucidin çalışmaları izledi..."<br />

Ama otomasyon çağını dünyaya takdim eden Tesla, insanlığın henüz hazır<br />

olmadığı bu alandaki çalışmalarını devam ettirebilecek kadar zamanı olmadığını<br />

hissedecekti. Fakat gözlerini daha büyük hedeflere dikmişti. New York'taki<br />

laboratuvarının da deneyleri için yeteri kadar güvenli bir yer olmadığını, ya da<br />

başka bir deyişle deneylerinin bu kalabalık şehir için fazla tekin olmadığını fark<br />

etmişti.<br />

Akımlar Savaşı sırasında Tesla'nın ve Westinghouse'un haklarını savunan<br />

avukat Leonard Curtis'e şunları yazmıştı: "Bobinlerim 4 milyon volt üretiyor,<br />

duvarlardan tavana sıçrayan kıvılcımlar büyük bir tehlike teşkil ediyor. Bu gizli<br />

bir test. Elektrik enerjisine, suya ve kendime ait bir laboratuvara ihtiyacım var.<br />

Söylediklerimi yapacak iyi bir marangoz bulmam gerekiyor. Bu çalışmamı<br />

Astor, Crawford ve Simpson finanse ediyor. Çalışmalarımı yüklenmenin en az<br />

olacağı gece saatlerinde devam ettireceğim."<br />

Colorado Springs Elektrik Şirketi ile bağlantıları olan avukat, mucidin bu<br />

sorununu çözmek için derhal harekete geçecekti. Bulduğu çözümün de etkisi<br />

uzun vadede görülecek sonuçları olacaktı.<br />

13. YILDIRIMLAR YARATAN<br />

Leonard Curtis'in Colorado Springs'den gönderdiği cevap dahi iyi haberler<br />

veremezdi: "Her şey ayarlandı, araziyi ücretsiz temin edebileceğiz. Alta Vista<br />

Oteli'nde kalacaksın. Şehir Enerji Şebekesi ile olan ilişkilerim sayesinde<br />

elektriği de bedava kullanabileceksin."<br />

Tesla zevkten dört köşe olmuş, kendisini hazırlıkların ayrıntılarına, özellikle de<br />

gemiye yüklenecek ekipmanın düzenlenmesine kaptırmıştı. Bu arada Scherff ve<br />

asistanı da laboratuvar malzemelerinin taşınmasında kendisine neredeyse<br />

yirmi dört saat boyunca yardımcı oluyorlardı.<br />

İşin en önemli kısmı mali kaynaklarının yeniden organize edilmesiydi.<br />

Adams'ın hisse karşılığında Tesla'ya verdiği 40 bin dolar çoktan harcanmış<br />

bulunuyordu. Ünlü maden mühendisi John Hays Hammond'dan aldığı on bin<br />

dolarlık destek fonu Elektrik Fuarı için hazırladığı telsiz ve robotlar için<br />

harcanmıştı. Ama tekstil firması işleticileri Simpson ve Crawford'dan devam<br />

eden araştırmaları için aldığı 10 bin dolar ve Waldorf-As-toria Oteli'nin sahibi<br />

Albay John Jacop Astor'un Colorado<br />

Springs'deki yeni laboratuvan için kendisine hibe ettiği 30 bin dolar hala bir<br />

köşede duruyordu.


Colorado'ya yerleşir yerleşmez Tesla tüm enerjisini çift he-defli bir çalışmaya<br />

vakfedecekti: Marconi'den önce dünya çapında bir telsiz sistemi kurmak,<br />

dünyanın dört bucağına bol ve ucuz enerji nakledebilmenin yollarını bulmak.<br />

Dünyada hiç kimse, bugüne kadar geliştirdiği kendi bilgileri dışında, bu konuda<br />

ona yol gösterecek bilgiye sahip değildi.<br />

Çalışmalarının yoğun olduğu bu dönemde, yine arkadaşlarına zaman ayırıyor,<br />

yeni dostlar edinmeye bile vakit bulabiliyordu. Katharine'nin kıskançlıkları ve<br />

Marguerite adının bir piyon olarak kullanılması devam ediyordu. Artık Waldorf-<br />

Astoria oteline taşınmıştı ve Wall Street beyefendilerinin akın ettiği bu şık<br />

ortamda bulunmaktan gayet memnundu.<br />

18 Mayıs'ta Colorado Springs'e vardı. Alta Vista Oteli'nin 207 No.lu odasına<br />

yerleşti (oda numarası üçe bölünebiliyordu). Kendisine tahsis edilen arazi<br />

Colorado Springs'in doğusunda, Pike Tepesi'nin gölgesindeydi. Burası aslında<br />

kasabanın ço-banınca otlak olarak kullanılmaktaydı. En yakın komşusu bir<br />

sağır ve dilsizler okuluydu ki bu da oldukça sağduyulu bir seçime işaret<br />

etmekteydi. Rakım 2 metre, hava temiz, kuru ve statik elektrik yüklü idi.<br />

Şehre vardığında çevresini saran muhabirlere 1900 yılı sergisinde Pike<br />

Tepesi'nden Paris'e bir telsiz mesajı göndermeyi planladığını bildirecekti.<br />

Muhabirler bununla mesajları tepeden tepeye nakledeceğini mi kastettiğini<br />

sorduklarında, kibirli bir şekilde Colorado'ya akrobatlık yapmak için<br />

gelmediğini söyleyecekti.<br />

Son on yıl içerisinde telsiz enerji ve mesaj iletileri konusunda yüksek frekans<br />

ve voltaj üreten temel ekipmanlar başta olmak üzere tüm gerekli aygıtların<br />

patentlerini almıştı. 4 milyon voltluk bir bobin yapmıştı bile ve bunu küresel<br />

iletiler gönderebilecek bir seviyeye kadar geliştirmek istiyordu. Testler büyük<br />

bir gizlilik içinde -ya da en azından bu dağlık bölgede esrarlı aletlerle deneyler<br />

yapan ünlü bir mucidin sağlayabileceği maksimum gizlilik içinde-<br />

yürütülüyordu.<br />

Tesla'ya yerel bir marangoz olan Joseph Dozler tavsiye edilmişti, deney<br />

istasyonunun planlarını alan marangoz da hemen işine koyulmuştu. Bunun<br />

üzerine Tesla, New York'taki Scherff'e ardı arkası kesilmeyecek telgraf<br />

mesajlarından ilkini gönderecekti. Fritz Lowenstein'ın, genç bir mühendis olan<br />

asistanının Batı'ya doğru yola çıkmasını istiyordu: "Yapının gidiş hattını takip<br />

etmek ve ekipmanın yerleştirilmesini sağlamak üzere burada olması gerekiyor."<br />

Bozkırın ortasında yükselmeye başlayan tuhaf yapının çevresi çitle çevrilmişti<br />

ve yer yer üzerinde "Dikkat! Ölüm tehlikesi, yaklaşmayın" yazılı uyarı tabelaları<br />

yerleştirilmişti. Yapı tamamlandıktan sonra kapıya Dante'nin Inferno'sundan,<br />

öncekinden daha da meşum bir alıntı iliştirilmişti: "Her kim ki buraya girer,<br />

umudu ardında bırakır." Tesla'nın aletlerinin tek bir şimşekle yüz kişiyi birden<br />

öldürebileceği haberi çevreye yayılmakta gecikmemişti.<br />

Başlangıçta kare şeklinde bir ahıra benzeyen deney istasyonu yapımı<br />

tamamlandıktan sonra uzun merteği ile bir gemiyi andırır olmuştu. Çatının açık


ir bölmesinden çıkan kule yerden üç metre kadar yükseğe tırmanıyordu.<br />

Bundan da dört metre daha yukarıya bir diğer metal direk uzanıyordu. En<br />

tepede uçta ise doksan santimetre çapında bir bakır top duruyordu.<br />

Makineler gelir gelmez monte edilmeye başlanmıştı. Çeşitli boyutlarda ve<br />

güçlerde bobinler ya da yüksek frekans transformatörleri kurulmuştu. New<br />

York'tan Houston Street'teki labo-ratuvarında özel olarak ürettiği çift devirli bir<br />

ana devre de getirtilmişti. Bu alet açıp kapayıcıları ile manyetik vericiyi devreye<br />

sokacaktı.<br />

Colorado'da geliştirdiği bu vericinin en büyük icadı olduğunu iddia edecekti<br />

sonradan. Gerçekten de Tesla'nın bu icadı modern meslektaşlarının had<br />

safhada hayranlığını kazandığı bir çalışmasıdır. Ne zaman ve nerede olursa<br />

olsun çok düşük frekans-lardaki radyo sinyallerinin neden olduğu bir fenomen<br />

tespit edilse bunun Tesla etkisi olduğundan bahsedilir. Bir ara Ruslar'ın dev bir<br />

Tesla manyetik vericisi kullanarak hava durumunu etkilediğinden, devasa<br />

buzullar ve büyük kuraklıklar yarattıklarından bile söz edilmişti. Kanada ve<br />

ABD'de radyo iletişimi ile beyin dalgalarının sık sık kesiştiği ve bunun<br />

anlaşılamayan psikolojik rahatsızlıklar yarattığı üzerinde durulmuştu.<br />

Gerçekten de yıldırım topu ile nükleer füzyon çalışmalarını birleştiren Robert<br />

Golka bu konuda başarılı adımlar atmıştır.<br />

Peki bu etki tam olarak neydi? Tesla bunu Electrical Experi-menter'daki<br />

yazısında genç okuyucuların da anlayabileceği bir şekilde açıklamaya<br />

çalışmıştı. Karmakarışık anlatımı da muhtemelen okuyucularının kafasını iyiden<br />

iyiye karıştırmıştı. "Evvela bunun, içinde yüksek voltaj yüklü bölgelerin hayli<br />

yer tuttuğu ve uygun yarı çap eğrisine sahip ideal sarmal yüzeylerdeki<br />

alanlarda düzenlenmiş, belirli espaslarda yer eden ve bu sayede de kondüktör<br />

çıplak olsa dahi kaçak olmasını engelleyecek şekilde her alanda az yoğunluklu<br />

bir elektrik yüzeyi teşekkül eden karbon molekülleri muhteva eden rezonant bir<br />

transformatör olduğunu vurgulamak gerekir. Bu, çok yüksek frekanslardan en<br />

düşüklerine kadar uyum sağlayabilen bir sistemdir, devasa hacimlerde ve<br />

ortalama gerilimlerde akımlar ya da daha düşük am-perli ve çok büyük elektromotiv<br />

enerji üretebilir. Maksimum elektrik gerilimi, elektrik yüklü elementlerin<br />

bulunduğu yüzeylerin eğrilik derecelerine bağlıdır."<br />

Yüz milyon voltluk bir akımın mümkün olabileceğini söylüyordu. Böylesi bir<br />

devre her türlü itmeye, düşük frekanslara dahi duyarlı olacak ve alternatörlerde<br />

olduğu gibi sürekli sinüs eğrisi titreşimleri yaratabilecekti.<br />

"Eğer terimi en temel özelliği ile açıklamak gerekirse" diyerek sözlerine devam<br />

ediyordu, "bu rezonant transformatör tüm sayılan niteliklerinin yanı sıra, tamı<br />

tamına küreye uygun oranlara sahiptir, elektriksel sabitleri ve özellikleri<br />

tasarımı sayesinde telsiz enerji naklinde en etkili sistemi oluşturmaktadır.<br />

Uzaklık bu şekilde tamamıyla bir engel olmaktan çıkarılmakta, nakledilen<br />

gerilimlerin yoğunluğunda bir kayıp meydana gelmemektedir. Hatta belirli bir<br />

matematik kanununa dayanılarak hareketliliğin mesafe arttıkça çoğaltılması<br />

mümkün olabilmektedir."


Bu güçlü cihaz kurulduktan ve denemeler yapılmaya başlandıktan sonra mucit<br />

en sert dağ fırtınalarını bile gölgede bırakacak elektrikli havai fişekler<br />

yaratabilmeye başlamıştı. Verici çalışırken kırk kilometre uzaklıktaki<br />

paratonerler dahi doğal yıldırımdan çok daha güçlü ve sürekli ateşli arkların<br />

etki alanına giriyorlardı.<br />

Tesla, hayatında ilk defa araştırmalarının ayrıntıları üzerine eksiksiz bir günlük<br />

tutuyordu. Görsel efektlerin yarattığı dehşetin yanı sıra çok daha yararlı yönleri<br />

olduğuna inandığından fo-toğrafik deneyler de yürütmekteydi.<br />

Tesla üzerinde çalıştığı aygıtın ticari amaçlı olarak kullanılabileceğini<br />

umuyordu. Ama öncelikle binlerce deney ve uyarlama yapılmalıydı. Bu kadar<br />

geniş bir bilgiyi emanet edebilecek denli güvenmiyordu hafızasına. Günlük<br />

notları sürekli beklendiği şekilde gelişmeyen deneylere atıfta bulunuyor ve<br />

kendi kendine "neden?" diye soruyordu. Bu işlemin hayatı boyunca<br />

uyguladığına taban tabana zıt olduğunun farkındaydı. Şimdi orta yaşlı bir<br />

adamdı ve hafızasının kendisine yavaş yavaş ihanet etmeye başladığını fark<br />

ediyordu. Hiç şüphesiz kendisine tanıdığı sürenin baskısını hissediyordu<br />

omuzlarında.<br />

Colorado gazetesinde mucidin hayatı boyunca görsel efektlere hayranlık<br />

duyduğunun altı çizilmişti. Dramatik bir şekilde hayatı boyunca şahit olduğu<br />

zihinsel parlak ışıklardan bahsediliyor ve matematik formülleri arasından<br />

sivrilen renkleri ve görkemli Colorado fırtınalarını, ayrıntılı, sevgi dolu,<br />

neredeyse erotik bir tarzda tanımlaması vurgulanıyordu.<br />

Manyetik verici ile deneylerin yapıldığı gecelerde gökyüzü bir ışık ve ses<br />

tufanına kapılıyordu. Toprak bile canlı bir çehreye bürünüyor, elektrik<br />

atlamalarının sesleri kilometrelerce uzaktan duyulabiliyordu. Kelebekler, verici<br />

bobininin çapı neredeyse iki metreyi bulan girdabına kapılıyordu. Meraklı<br />

seyirciler şaşkınlıkla samanlar arasında ve yürürken de ayakları ile yer arasında<br />

kıvılcımlar uçuştuğunu gördüklerini anlatıyordu. Yüz metre ötedeki metal<br />

nesnelerden uzunluğu bir metreyi bulan kıvılcımların yayıldığını görebildiklerini<br />

söylüyorlardı. Daha bir iki kilometre ötede uysallıkla otlayan atlar bölgeye<br />

girdiklerinde metal nallarında hissettikleri şokla şaha kalkıyor, dört nala<br />

kaçışıyorlardı.<br />

Gök gürültüleri ve yıldırımlar arasında gecenin bir yarısı işlerinin başında<br />

bulunan mucit ve asistanları kulaklarını pamukla tıkıyor, ayakkabılarının altına<br />

kalın mantar ya da kauçuk tabanlıklar giyiyorlardı. Tesla kulaklarındaki<br />

dokunuşları hissedebildiğini ve kulak zarlarının zarar görmesinden korktuğunu<br />

söylüyordu. Genellikle bir acı ve vınlama deneylerden saatlerce sonra bile<br />

kulaklarını ağrıtıyordu.<br />

Hertz'in 1888 yılındaki, Maxwell'in dinamik elektromanyetik saha teorisini<br />

doğrular nitelikteki araştırması bilim insanlarını elektromanyetik dalgaların, ışık<br />

dalgaları gibi düz çizgiler halinde yayıldığı konusunda ikna etmişti. Buna göre<br />

dünyanın yüzeyinin radyo dalgalarının iletilmesini engelleyeceği<br />

düşünülüyordu. Bildiğimiz gibi Tesla, sadece dünyanın iyi bir iletken olduğuna<br />

inanmakla kalmayıp "atmosferin, deniz seviyesinin çok da yukarılarında


olmayan, ulaşılabilir üst tabakalarının, tüm deneylerin de işaret ettiği gibi,<br />

mükemmel bir iletken olduğunu" düşünüyordu.<br />

İlerleme raporları ve yeni yükleme talimatları Scherff ile Tesla arasındaki<br />

telgraf tellerini sürekli titretiyordu. Normal kargo mucit için fazla yavaştı, bu<br />

nedenle ekipmanların daha pahalı olan tren ile gönderilmesini istiyordu.<br />

Kolman Czito'nun varlığı tam bir nimetti. Tesla, Scherff'e Czito'nun maaşının<br />

yüzde on beş oranında artırılması ve farkın karısına ödenmesi talimatını<br />

vermişti. Kısa bir süre sonra şu mesajı yollayacaktı: "Czito sonunda geldi ve<br />

tanıdık bir yüzü yeniden görmek beni çok mutlu etti. Ama bu iş için de biraz<br />

fazla şişmanlamış."<br />

Bu arada Tesla'nın ısmarladığı iki yüz adet şişe ve Mr. Myers'in rüzgarlı,<br />

havalarda beklenen yüksekliğe çıkamayacak olmasından endişe ettiği balonlar<br />

hakkında da bir tartışma sürüp gidiyordu iki adam arasında. Balonlar<br />

yükseklerdeki ince havaya istasyon antenleri yerleştirmek için ısmarlanmıştı.<br />

Bu balonlar elli dolar karşılığında uzman bir tasarımcıya yaptırılmıştı ve ağır<br />

yüklerle patlamaması için ancak üçte iki oranında doldurulması (muhtemelen<br />

hidrojen ile) gerekiyordu.<br />

Tesla'nın dört gözle yeni haberler beklediğini bilen Scherff onu her türlü<br />

gelişmeye ilişkin, özellikle de mali destekçisi Albay Astor ile ilgili olanlar<br />

hakkında bilgilendiriyordu. Marconi ve Tesla'nın Avrupa patentleri hakkında<br />

haberler ulaştırmayı da ihmal etmiyordu.<br />

Bu oldukça meşgul iki adam arada sırada dedikodu yapma zevkinden de<br />

mahrum etmiyorlardı birbirlerini. "Mr. L dükkanı bayağı sarhoş bir şekilde açtı,<br />

bu arada her şeyi de eline yüzüne bulaştırdı." "Lütfen Mr. Uhlman mektuplarını<br />

'Her zaman sizin olan' diye değil, 'Tüm içtenliğimle' diyerek imzalasın" diyordu<br />

Tesla ve kendisi de Scherff'e gönderdiği mektubu bu şekilde imzalıyordu.<br />

"Dostum JJA (Astor) neler yapıyor?" diye sormayı da hiçbir zaman ihmal<br />

etmiyordu.<br />

Genişlettiği güvenlik önlemlerinden ve ulaşacağı kesin zaferden dem<br />

vuruyordu: "Çıkarlarımı gözeterek her adımını büyük bir akıllılıkla atmalısın ve<br />

gazetecilere söylediğim sözlerin hiçbirini, benim onayladıklarım dışında<br />

aktarmamalısın. Sanırım döndüğüm zaman söyleyecek çok sözüm olacak... Her<br />

zaman kendimden bir parça gibi görüyorum seni ve o zaman seni de kendimle<br />

birlikte başarının doruğuna çıkartacağım."<br />

16 Ağustos'ta "Sevgili Luka'm"a şiiri için teşekkür efraek üzere bir mektup<br />

gönderecekti. "Senin de Colorado Springs teki kar tanelerini ve buzdağlarını<br />

görebilmeni isterdim! Havada uçuşanları kastediyorum. Senin şiirlerinle birlikte<br />

her şey harika Luka, dünyanın en güzel şeyleri!"<br />

Ama kısa bir süre sonra Johnson'a daha az sanatsal bir mektup daha<br />

gönderecekti. "Telsiz torpido sahneye çıkmakta sadece bir an gecikti ve Dewey<br />

tarihe büyük fatih olarak geçti. Ama neredeyse on ikiden vuruyordum. Luka,<br />

her seferinde zamanımızın bizim için çok geri olduğunu hissediyorum. Benim<br />

telsiz telgraf sistemim bilim cemiyetlerinin hasırlarının altına süpürül-dü ve


senin şiirlerin de kurban edildi; düşmanlarım başkalarının fikirlerini<br />

kullandığımı iddia ediyorlar, tıpkı kahramanının senin kurbanın olduğunu<br />

söyledikleri gibi!<br />

Ama asil çabalarımızdan vazgeçmemeliyiz, dostum... Gün gelecek ben<br />

sistemimi Arşimet'e anlatıyor, sen de şiirini Home-ros'a okuyor olacaksın."<br />

Scherrf, New York Herald'ın Marconi'yi şişirmeye devam ettiğini yazıyordu.<br />

Tüm bu amansız yarışa karşın Tesla, Colorado'daki havadan büyük bir zevk<br />

alıyordu. Her zaman için akut olan görme ve işitme duyulan da temiz havaya<br />

olağanüstü olumlu tepki veriyorlardı. İklim, çalışmaları için son derece<br />

uygundu. Güneş ışınları yoğun, hava kuru ve devam eden yıldırımlar da<br />

gürültülüydü.<br />

Haziranın ortasında ekipmanını ve deneyler için yarattığı ortamı yeryüzünün<br />

elektrik potansiyelini ölçmek için kullanmaya karar verdi. Titizlikle hazırlanmış<br />

bir plan doğrultusunda periyodik ve tesadüfi iniş-çıkışlarını saptamak istiyordu.<br />

"Yeryüzünün" diye yazacaktı Tesla sonradan hazırladığı raporunda "elektrik<br />

titreşimleri ile tam anlamıyla canlı olduğu saptandı; kısa süre içinde bu ilginç<br />

incelemenin içine çekilmiş hissettim kendimi. Bu tip bir araştırma için bu kadar<br />

uygun bir ortamın başka bir yerde daha bulunabileceğini zannetmiyorum."<br />

Colorado'nun bu bölgesindeki yıldırım boşalmaları çok sık meydana geliyordu<br />

ve bu bazen çok şiddetli oluyor, bazen iki saat içinde yirmi bin deşarj<br />

gerçekleşiyordu ve hepsi de Tes-la'nın laboratuvarının yakın bir çevresinden<br />

gözlenebiliyordu. Birçoğu dallan tersyüz olmuş devasa ağaçları andırıyordu.<br />

Haziran ayının sonlarına doğru Tesla ilginç bir olayın farkına varacaktı: Aletleri<br />

uzaklarda meydana gelen deşarjlardan, yakınlarda olanlara nazaran daha çok<br />

etkileniyordu. "Bu kafamı iyiden iyiye karıştırdı" diye yazıyordu, "bunun nedeni<br />

ne olabilir?"<br />

Bir gün gökyüzünde soğuk yıldızlar parlarken yürüyüşe çıktığı sırada aklına bir<br />

açıklama geldi. Aynı fikirler yıllar önce bazı konferanslar için hazırlanırken de<br />

aklına gelmişti ama o zaman bunları saçma bulmuş, bir kenara itmişti. "Yeniden<br />

aklımı kurcalamaya başladı" diye yazıyordu "Bir şekilde içgüdülerim harekete<br />

geçmişti ve büyük bir buluşun eşiğinde olduğumu hissetmiştim."<br />

14. COLORADO'DA KARARTMA<br />

"Tarih 3 Temmuz 1899'du. Bugünü asla unutmayacağım; bu, insanlık tarihi için<br />

büyük bir ilerleme anlamına gelen gerçeğin ilk deneysel kanıtı idi."<br />

O akşam Tesla batıda toplanmaya başlayan elektrik yüklü bulutları izliyordu.<br />

Pek kısa bir süre içinde "hiddetinin büyük bir kısmını dağlara kustuktan sonra<br />

ovaya doğru ilerleyen" bir fırtına kopacaktı.


Güçlü ve sürekli yıldırım arklarının neredeyse düzenli zaman aralıklarıyla<br />

boşaldığını fark etmişti. Bir kayıt cihazını hazırlamış, elektrik aktivitesinin fırtına<br />

uzaklaştıkça azaldığını, en sonunda da kaybolup gittiğini tespit etmişti.<br />

"Büyük bir heves ve beklenti içinde izlemeye devam ediyordum" diye yazmıştı<br />

günlüğüne. "Neden sonra pek kısa bir süre içinde belirtiler tekrar görünmeye<br />

başladılar, gittikçe daha çok güçlendiler ve doruk noktasına ulaştıktan sonra<br />

tekrar peyderpey etkilerini yitirerek yok oldular. Birçok kez aynı olay tekrar<br />

tekrar meydana geldi, ta ki belirli ölçümlerin de ortaya koyduğu gibi neredeyse<br />

sabit bir hızla ilerleyerek 300 kilometre uzaklığa çekilene kadar. Ama bu garip<br />

hareketlilik o zaman da bitmedi, azalmayan bir kudretle devam etti."<br />

Kısa bir süre içinde bir konuda emin olacaktı: "Bu harika bir olaydı. Artık hiç<br />

şüphem yok: Durağan dalgaları gözlemlemekteydim."<br />

Bu keşiflerin sonuçlarını şöyle özetleyecekti: "Ne kadar imkansız görünürse<br />

görünsün, bu gezegen, kocaman kütlesine karşın, sınırlı boyutları olan bir<br />

iletken gibi davranıyordu. Bu, sistemimle enerji nakletmenin ne büyük bir<br />

önemi olduğu konusunda beni tamamıyla ikna etmişti.<br />

"Dünyanın dört bir yanına telsiz telgraf mesajları göndermek, daha önce de<br />

üzerinde durduğum gibi mümkündü ama iş bu kadarla da kalmıyordu,<br />

mesafeler ne olursa olsun sesi ve dahası enerjiyi de hiçbir kayıp söz konusu<br />

olmadan, telsiz iletebilmek olanak dahilindeydi."<br />

Şimdi gerekli testlere girişmeden önce ekipmanını mükem-melleştirmesi<br />

gerekiyordu. Dünyanın herhangi bir noktasına enerji ve anlaşılabilir mesajların<br />

nakledilebilmesinin ancak iki yolla mümkün olabileceğini biliyordu; ya yüksek<br />

oranda transformasyonla, ya da rezonansın artırılması ile. Elektrik osilatör-leri<br />

ile yaptığı deneylerin sonunda şu sonuca varmıştı: Enerji naklinin en uygun<br />

yöntemi birincisi idi ancak radyoda olduğu gibi düşük oranlarda enerji nakli<br />

söz konusu olduğunda ikinci yöntem hiç şüphesiz en iyi yoldu. Olacaklar<br />

konusunda kendisine yol gösterebilecek bir tecrübe yaşanmamıştı daha önce.<br />

La-boratuvarı bu insan yapısı yıldırım ile havaya da uçabilirdi ama bu da göze<br />

alınabilecek risklerden biriydi sadece.<br />

Kararlaştırılan gece gayet düzgün bir şekilde Prens Albert stili takımını<br />

giymişti, beyefendi eldivenleri ve siyah melon şapkası bütünü tamamlıyordu.<br />

İstasyona geldiğinde cesur Czito'yu kendisini bekliyor bulacaktı. Czito şalteri<br />

indirecekti, bu sayede Tesla da koridordan laboratuvarın içinde olup bitenleri<br />

izleyebilecekti. Odanın ortasında devasa bobini ve direğin ucundaki bakır topu<br />

takip etmek onun için son derece önemliydi.<br />

Her şey tastamam olduğunda "Şimdi!" diye bağıracaktı.<br />

İlk denemede şalterin sadece bir saniye için kapalı kalması kararlaştırılmıştı.<br />

Bunun üzerine Czito şalteri indirdi, gözü kol saatindeydi ve neredeyse aynı<br />

anda şalteri kaldırdı. İlk sonuçlar umut vericiydi: Elektrik lifleri bobini<br />

taçlandırmış ve yukarıya doğru elektrik akımı fırlamıştı.


Bunun üzerine Tesla direğe ve bakır topa o anda olanları izleyebilmek için<br />

dışarı çıkacaktı.<br />

"Sana işaret ettiğimde şalteri indirmeni ve ben sana söyleyene dek de<br />

kaldırmamanı istiyorum" diyecekti Czito'ya.<br />

Hemen ardından "Şimdi şalteri indir" diye bağırdı.<br />

Czito kendine söyleneni yapmış ve tekrar komut verildiğinde şalteri kaldırmak<br />

üzere beklemeye başlamıştı. Ana bobinden çıkan güçlü akımın titreşimleri yeri<br />

canlandırmaya başlamıştı. O anda bir şaklama ile istasyonun tepesinden bir<br />

yıldırım fırladı. Ambara benzeyen büyük yapının içini garip bir mavi ışık<br />

doldurmuştu.<br />

Czito bobinden alev toplarının dalga dalga kıvranarak fışkırdığını<br />

görebiliyordu. Havayı elektrik kıvılcımları doldurmuştu ve keskin ozon kokusu<br />

genzini yakmaya başlamıştı. Yıldırım tekrar tekrar patladı, yapı bir kreşendo<br />

halini almaya başlamıştı ve Czito hala kendisine devreyi kapatması komutunun<br />

verilmesini bekliyordu. Bulunduğu yerden Tesla'yı görebilmesi mümkün<br />

olmadığı için mucidin bir elektrik çarpması sonucunda yaralanmış ya da ölmüş<br />

olabileceğinden endişelenmeye başlamıştı. Ama çılgınlık devam edeceğe<br />

benziyordu. Çatının ve yapının alev alacağı korkusu da tüm benliğini sarmıştı.<br />

Tesla ise yaralanmış ya da ölmüş değildi. Yalnız büyülenmiş bir şekilde<br />

donmuş kalmıştı. Durduğu yerden yıldırımın direğin dört beş metre yukarılarına<br />

sıçradığını görebiliyordu. Daha sonra gümbürtülerin 30 kilometre öteden bile<br />

duyulabildiğini öğrenecekti. Yıldırım tekrar tekrar çatırdıyor, yükseliyordu.<br />

İnsan kendisini daha önce bu denli tanrıların dağında oturuyor gibi hissetmiş<br />

miydi acaba? Orada öylece ne kadar beklediğini bilemiyordu. Herhalde bir<br />

dakika kadar sürmüş olmalıydı.<br />

Ama birdenbire her şey karanlığa gömülecekti. Czito'ya "Ne yaptığını<br />

sanıyorsun, ben sana şalteri kaldır dedim mi? Haydi indir şunu tekrar" diye<br />

bağırıyordu.<br />

Oysa Czito şaltere dokunmamıştı bile. Enerji kesilmişti. Tanrı merhamet etmiş,<br />

ecelini sonraya saklamıştı.<br />

Tesla hemen telefonun yanına koştu ve Colorado Springs Elektrik Şirketini<br />

aradı. Yakınıyor, söyleniyordu. Onları enerjisini kesmekle suçluyor, hemen bu<br />

durumun sona ermesini istiyordu.<br />

Şirketin verdiği cevap ise kısa ve netti.<br />

"Jeneratörümüzü devre dışı bıraktınız ve şu anda da yanıyor zaten!"<br />

Tesla dinamoya fazla yüklenmişti. Colorado Springs kasabası karanlığa<br />

gömülmüştü. Yangın söndürülür söndürülmez yedek jeneratör devreye<br />

sokulmuştu. Ama Tesla'nın bundan yararlanma talebi kabaca reddedilmişti.


Deneyine devam etme konusunda kararlı olan Tesla şebekeyi kendi temin<br />

edeceği uzman bir ekip tarafından tamir ettirmeyi ve tüm giderleri karşılamayı<br />

teklif etmişti. Bu öneri kabul edildi. Bir hafta içinde tamirat tamamlanmıştı ve<br />

Tesla deneylerine yeniden başlayabilecekti.<br />

Ne yazık ki Tesla'nın o dönemde ulaştığı nokta konusunda bugün o kadar da<br />

çok bilgi sahibi değiliz. Araştırmalarının temel amacı tabii ki ortadaydı. Güçlü<br />

osilatörlerle deneyler yapıyor, telsiz enerji nakli ve mesaj iletilip alınması<br />

konularında çalışıyor ve yüksek frekans üzerine incelemeler yapıyordu.<br />

Sonuçlan ne olursa olsun, yaptığı deneylerin fazlasıyla ilgi çekici olduğunu<br />

itiraf etmek lazım. Çitlere koyduğu uyan levhalarına karşın komşu çocukları<br />

burunlarını laboratuvarın camlarına dayamaktan kendilerini alamıyorlardı. Tesla<br />

da camı çivilemek zorunda kalmıştı. Bu nedenle de, tehlikelerle kucak kucağa<br />

yaşadığı hayatı boyunca hiç olmadığı kadar ölümle burun buruna gelecekti.<br />

Laboratuvarın içi tıklım tıklımdı. Enerjinin geçtiği ana şalterin indirilmesinin<br />

biraz zor olduğu da tecrübe ile sabitti. Bu işlemi kolaylaştırmak için Tesla<br />

şaltere en ufak bir dokunuşta kapanmasını sağlayacak bir tel monte etmişti.<br />

Daha sonra bu yaptığının kullanışlı olduğu kadar güvenli olmadığını<br />

öğrenecekti. Bir gün Czito, Tesla tarafından şehre gönderilmişti ve mucit<br />

deneylerini tek başına yürütüyordu. "Şalteri kaldırmış ve bir şeyleri incelemek<br />

üzere bobinin yanına gitmiştim. Ben oradayken şalter kapandı ve oda bir anda<br />

kıvılcımlarla doldu. Dışarı çıkabileceğim bir yol yoktu. Pencereden atlamayı<br />

düşündüm ama elimin altında kepenkleri kırabileceğim bir alet yoktu. Son çare<br />

olarak kendimi midemin üzerine attım ve sürünmeye başladım. "Bobinde elli<br />

bin voltluk enerji vardı ve ben kıvılcımların altında dar bir geçitten sürünerek<br />

geçmek zorundaydım. Havadaki asit, azotun oksitlenmesi nedeniyle o denli<br />

yoğunlaşmıştı ki, nefes almakta zorlanıyordum. İstediğim yere ulaştığımda her<br />

şeyin sonu gelmek üzereydi ama bina tamamıyla alev almadan şalteri<br />

kaldırabilmeyi başarabilecektim. Elime geçirdiğim bir yangın söndürücü ile alev<br />

alan yerleri de söndürmüştüm..."<br />

Daha sonradan bu olayın kuduz bir kediyi azdırmaya ve en sonunda acı pençe<br />

darbelerine maruz kalmaya benzediğini anlatacaktı sevgili Luka'ya.<br />

"Ama bu darbelerde bir düşünce saklı. Bir DÜŞÜNCE. Fazla konuşmak<br />

istemiyorum ama...<br />

"Bazı noktalarda harika bir ilerleme kaydettim ama bana telsiz telgraf<br />

konusunda danışan insanların sahte zaferler kutlamaları beni çileden çıkarıyor!<br />

Tartışmalarının özünde doğru olan tek bir söz dahi yok ve benim sistemim<br />

Luka, -açık ve seçik olarak- tek bir aksama dahi olmadan kullanılabilecektir..."<br />

Peki Tesla bu dönem boyunca yeni bilgi diyebileceğimiz nitelikte keşiflerde<br />

bulunmuş muydu? Bu sorunun cevabı kesinlikle olumludur. Bilim insanları<br />

onun keşiflerinin ulaştığı noktayı bilemiyorlar ve belki de asla bilemeyecekler.<br />

Şurası da bir gerçek ki, Tesla'nın kendisi de belirli kuralları ve prensipleri<br />

izleyerek öncü niteliğindeki deneylerini doğrulama noktasına taşı-yamamıştır.


Ama kuşkusuz, bilimsel takipçilerinin çeşitli alanlardaki keşifleri<br />

göstermektedir ki bilime çok önemli, temel nitelikte katkılarda bulunmuştur.<br />

Eninde sonunda şu kadarı söylenebilir ki Tesla'nın düşünceleri çağdaş<br />

hipotezlerce doğrulanmaktadır. Tesla, Colorado Springs'teki hassas ve çok<br />

güçlü radyo alıcısı ile çalışmaları sonucunda bir diğer keşifte daha<br />

bulunduğunu iddia ediyordu. Sadece yaşlı marangoz Mr Elderly işinin başında<br />

iken Tesla radyo alıcısında ilginç ritmik sesler tespit etmişti. Bu düzenli<br />

sinyallerin diğer gezegenlerde yaşayan canlıların gönderdiği mesajlar olması<br />

dışında bir açıklama gelmiyordu aklına. Venüs ya da Mars'ın bu sinyallerin<br />

kaynağı olabileceğini düşünüyordu. O zamana kadar hiç kimse uzaydan gelen<br />

düzenli sinyallere tanık olmamıştı.<br />

Korku ve şaşkınlık içinde yapabildiği tek şey oturup sinyalleri dinlemekti. Daha<br />

sonraları bu sinyallere karşılık verme düşüncesi onda bir fikri sabit halini<br />

alacaktı: Bunun bir yolu olmalıydı mutlaka.<br />

Bu olayın olası açıklamalarından biri, radyoda duyduğu seslerin yıldızlardan<br />

yayılan dalgalar olmasıdır. Bu tip düzenli sinyaller astronomlar tarafından<br />

tekrar ancak 1920'lerde tespit edilebilecekti (ve resmen onaylanacaktı);<br />

1930'larda bu sinyaller dijital bir kayıt cihazına kodlanmış numaralar olarak<br />

kaydedilmeye başlanacaktı. Son günlerde "yıldızlan dinlemek" neredeyse<br />

sıradanlaştı.<br />

Tesla, son kertede, Colorado'daki başarıları ile tatmin olmuşa benziyordu.<br />

Emirleri ile yıldırımları dans ettirmişti, tüm dünyayı bir laboratuvar malzemesi<br />

gibi kullanmıştı ve yıldızlardan mesaj almıştı. Şimdi de geleceğe doğru atılmak<br />

için karşı konulamaz bir istek duyuyordu.<br />

15. MUHTEŞEM VE BEDBAHT<br />

New York'a 1900 yılının Ocak ayı ortalarında ayak bastığında bir gazeteci<br />

ordusunun hücumuna uğrayacaktı.<br />

Büyük bir olasılıkla bunun nedeni de Doğu bilim dünyası adına Profesör<br />

Holden'in Tesla'yı, dış gezegenlerden sinyal aldığını açıklaması ya da en<br />

azından bunu nasıl yaptığını kendilerine bildirmediği için alenen kınamasıydı.<br />

Tesla bu açıklamayı "Philedelphia North American" dergisine Colorado'yu terk<br />

etmeden hemen önce yapmıştı. Bu sinyallerin "komşu gezegenlerde canlı<br />

yaratıklar" bulunduğunu düşündürttüğünü söylemişti. Bu canlıların bilimsel<br />

açıdan insandan daha ileri olduğuna inanıyordu ki bu iddia da bilim<br />

insanlarının yiyip yutacağı cinsten değildi.<br />

Tesla uzaydan gelen bu "mesajları" yanıtlamak için yanıp tutuşuyordu. Bu<br />

arada geniş ve devrimci bir teknolojinin eşiğinde olduğu da bir gerçekti.<br />

Colorado Springs'deki radyo ve enerji nakli çalışmalarının ürünü olan patentler<br />

için hiç zaman kaybetmeden gerekli başvuruları yapmaya başlayacaktı.


İlk adım olarak, dünya çapında bir radyo istasyonu kurmak istiyordu; bu radyo<br />

yayınında her türlü program olacaktı, borsa haberleri, birbirine bağlı radyotelefon<br />

hatları, eşzamanlı sinyaller, radyo haber servisi... Buna dünya bilgi<br />

aktarımı sistemi adını veriyordu.<br />

Bu arada Georfe Scherff kendisine, Colorado'da harcanan 100 bin doların<br />

önemli bir mali sorun teşkil ettiğini hatırlatıyordu. Kimden yardım isteyebilirdi?<br />

Basın onu yerden yere vursa da para babaları arasındaki ünü hala olumluydu.<br />

Bir kez daha Waldorf-Astor'un Oyuncular Kulübüne yöneldi. Projelerine destek<br />

bulabilmek amacıyla yazdığı "İnsan Enerjisini Arttırma Sorunu" başlıklı<br />

makalesi Johnson'un editörlğünü yaptığı Cen-tury dergisinde yayımlandı.<br />

Makalesi beklendiği gibi Colorado'daki çalışmalarına açıklama getirmese de<br />

sansasyon yaratmayı başarmıştı.<br />

Bu sansasyonun nedenlerinden biri Tesla'nın makale ile birlikte basılan<br />

fotoğraflarıydı. Bu fotoğraflarda aynı kareyi çift pozlama gibi ufak bir<br />

fotoğrafçılık hilesine başvurulmuştu. Bir tanesinde sandalyesinde sakin sakin<br />

oturmuş, notlarına dalmış görünüyordu. Bu arada başının çevresinde de bir<br />

oda dolusu insanı öldürebilecek yıldırımlar oynaşıyordu. Günlüğünde fotoğraf<br />

çekimlerini şöyle anlatıyordu: "Elbette ki, tahmin edilebileceği gibi, deneycinin<br />

fotoğrafı çekilirken bu yıldırımlar da çevresinde cirit atıyor değildi. Kıvılcımlar<br />

önce karanlık bir ortamda levhanın üzerine kaydediliyordu, daha sonra da ben<br />

sandalyeye oturup aynı levha için poz veriyordum, etkiyi tamamlamak ve<br />

detayları da saptamak için az miktarda flaş tozu patlatılıyordu." Bu sayede de<br />

sonraki pozlamalar nedeniyle garip bir X-ışı-nı fotoğrafı gibi sandalyenin<br />

Tesla'nın bedeninin içinden görünebilir olması engelleniyordu.<br />

Umduğu gibi, sonuçlar oldukça ses getirecekti. Fotoğrafları gören herkes<br />

şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi oluyordu. Tesla, Almanya'da radyo<br />

çalışmalarının öncülüğünü yapan Profesör A. Salby'ye fotoğrafların bir<br />

kopyasını gönderdiğinde, hayatında hiç böyle şey görmemiş olan bilim<br />

insanından her halde çok ilginç bir şey icat ettiği cevabını alacaktı.<br />

Colorado'da yürüttüğü çalışmalarını kaydettiği günlüğü Tesla'nın bu fotoğraflı<br />

deneylere neden sık sık başvurduğunu kısmen açıklamaktadır. Bunun<br />

nedenlerinden biri de yaşadığı hayal kırıklığı idi. Yıldırımlar üzerine yaptığı<br />

deneylerin fotoğraflan-ması beklediği etkiyi yaratmamıştı. Bu deneyler için çok<br />

daha duyarlı levhalar hazırlanmıştı ve fotoğrafların renklendirilmesi-nin de çok<br />

önemli araştırma verileri sağlayacağını düşünmüştü. Ayrıca güçlü bir devinime<br />

sahip vakum tüplerinin de fotoğrafçılığın geleceği için büyük önem taşıdığına<br />

inanmaktaydı. Doğru malzemelerin uygun bir şekilde kullanılması ile<br />

fotoğrafçının güneşin hükümranlığından kurtarılabileceğine inanıyordu. "Bu tip<br />

ışıklar onun koşulları ayarlayabilmesini ve istediği ışık etkilerini yaratabilmesini<br />

sağlayacak"tı...<br />

Century'de yayımlanan fotoğrafları kendisini daha da büyük bir tartışmanın<br />

içine çekmişti. Meslektaşları saldırılarını sürdürüyordu ama basın genelde<br />

Tesla'ya sahip çıkıyordu.


"Basın, Nikola Tesla ve onun gelecekte elektrikle yapılabilecekleri üzerine<br />

öngörüleriyle iyi bir eğlence buldu kendisine" diye yazıyordu Pittsburg<br />

Dispatch'de, Westinghouse'un memleketinde. "Mars'a sinyal gönderilmesi gibi<br />

iyimser tahminleri insana Tesla'nın daha az öngörüde bulunup, kendi<br />

çizgisinde daha çok çalışması gerektiğini düşündürtüyor."<br />

Eleştiriler lehine veya aleyhine, ama kamuoyu Tesla'nın istediği doğrultuda<br />

tepki veriyordu çünkü sonuçta para babalarının dikkatini çekmeye çalışıyordu.<br />

En önemlisi değilse de bu doğrultudaki ilk adımlarından biri de ünlü mimar<br />

Standford White ile bir görüşme ayarlamasıydı. İki adam Oyuncular Kulübü'nde<br />

karşılaşmışlar ve Tesla'nın yoğun çekimine bir anda kapılan Standford ne<br />

olduğunu anlayamadan kendisini Tesla ile koyu bir sohbetin içinde bulmuştu.<br />

White, Century'de okuduğu şekliyle Tes-la'nın öngörülerinden ve vaatlerinden<br />

büyük bir heyecana kapılıyordu. Mucit, dünya çapında yayın yapacak bir<br />

şebekeden söz açınca mimar hemen bir ortaklık teklifinde bulunacaktı.<br />

Bu büyük plan bir düşten ibaret değildi. Daha Tesla Colorado'da iken Scherff<br />

in direktörlüğünde uygun osilatörler ve diğer ekipmanlar laboratuvarda gerekli<br />

şekilde düzenlenmeye başlanmıştı. Güvenlik her zaman olduğu gibi sıkıydı.<br />

Döner dönmez ihtiyaç duyduğu makineler için mühendislerine güvendiği Westinghouse<br />

ile bağlantı kuracaktı.<br />

Westinghouse'a "mükemmelleştireceği cihaz" ile dünyanın herhangi bir<br />

noktasına telgraf mesajı gönderebilmesinin uygulanabilirliğini Colorado'daki<br />

deneyleri sayesinde görebildiğini anlatacaktı. Atlantik'in her iki yakasında da<br />

en azından üç yüz beygir gücünde bir motora ve doğru akım dinamosuna<br />

ihtiyacı vardı ve bunlar oldukça pahalıydı.<br />

"Elbette böyle bir haberleşme sistemi kurmamın daha büyük bir projenin,<br />

enerji naklinin ilk adımı olduğunu biliyorsun. Ama bu daha da pahalıya<br />

patlayacak büyük bir çalışma ile olabilir ancak. Bu nedenle böyle bir<br />

finansmanı elde edebilmek için ilk önce böyle bir gösteri yapmam gerekiyor."<br />

Westinghouse onu "kral vagonunda" bir yolculuğa davet etmiş ve konuyu<br />

etraflıca görüşmek istemişti. Tesla planını anlattıktan sonra, Westinghouse<br />

böyle bir yatırıma gidemeyeceği cevabını vermiş ve hızla büyümek isteyen<br />

yatırımcılarla görüşmesini önermişti. Ancak Tesla bu tip birkaç yatırımcı ile<br />

görüşse de istediği sonucu alamamıştı.<br />

Tesla'nın Century'deki yazısını okuyan ve ileri görüşlülüğünden içtenlikle<br />

etkilenen insanlar arasında mucidin ihtiyaçlarını en ileri düzeyde<br />

karşılayabilecek birisi de vardı: J. Pierpoint Morgan.<br />

Tesla ve Morgan küresel sistem üzerine görüşmek için buluşacaklardı. Tesla<br />

bu sefer daha ihtiyatlı davranıyor, bu para babasını Westinghouse'a yaptığı gibi<br />

fazlaca teknik ayrıntıya boğ-mamaya özen gösteriyordu. Bunun yerine para ve<br />

güç konuları üzerinde duruyordu. Radyo yayınlarının tek bir kanaldan<br />

yapılacağını anlatıyordu. Böylece Morgan da bu sistemin tek sahibi olacaktı.<br />

Diğerleri gemiden sahile gibi sınırlı noktadan-noktaya sistemleri ile zaman


kaybederken Tesla dünya çapında bir haberleşme ağından bahsediyordu.<br />

Elinde tüm gerekli patentler vardı ve anlaşmalar yapmak konusunda serbestti.<br />

Oluşturulacak ortaklığa kendi adının verilmesi ve Atlantik ötesi bir şebekenin<br />

kurulması için 100 bin dolar, Pasifik şebekesinin kurulması için de 250 bin<br />

dolar sağlanmasını öneriyordu. İlkinin yapımı için altı ila sekiz aya, ikincisi için<br />

de yaklaşık olarak bir yıla ihtiyacı vardı.<br />

Morgan'a telsiz enerji nakli projesinden bahsetmiyordu ama bundan<br />

vazgeçmemişti, bu projenin şimdiki yatırımlardan bazılarını gereksiz kılacağını<br />

biliyor ve Morgan'ın parasının bir kısmını çekmesinden endişe ettiği için böyle<br />

davranıyordu. Ne de olsa Morgan'dan Zulular'a ya da Pigmeler'e elektrik<br />

sağlama konusunda kendisi kadar hevesli davranması beklenemezdi.<br />

Morgan bu işe 150 bin dolar yatıracağını ve de bu kadarla kalacağını<br />

açıklayacaktı. Ülkeye egemen olan yüksek enflasyon Tesla'yı da iflasın eşiğine<br />

sürüklediği dikkat alındığında Morgan'ın önerisi müthişti.<br />

Morgan'ın alışık olduğu üzere aralarındaki ilişki kısa bir süre içerisinde bir<br />

"kral ile nedim" şekline bürünecekti. Morgan "harika ve cömert" bir adamdı.<br />

Tesla'nın çalışmaları "adını tarihe altın harflerle yazdıracak"tı. "Göreceksiniz,<br />

sadece bu yüce gönüllü davranışınızı takdir etmekle kalmayacak, servetinizden<br />

insaniyet namına bahşettiğiniz parayı değerinin yüz misline çıkararak minnet<br />

borcumu ödemeye çalışacağım..."<br />

Morgan'ın insanlık sevgisi ile pek bir alışverişi yoktu, hele de iş<br />

anlaşmalarında! Tesla'nın bu methiyesine cevaben yaptıkları anlaşmanın bir<br />

taslağını gönderecek ve yatıracağı paranın güvencesi olarak patentlerinin<br />

yüzde elli bir hakkını talep edecekti.<br />

1901 Mayısında Tesla, Westinghouse ile ısmarlayacağı jeneratör ve<br />

transformatörleri görüşmek üzere Pittsburg'a gitti. Bu arada ajanları da<br />

İngiltere sahillerinde uygun bir yapı alanı bulmak için okyanusun öte yakasında<br />

bulunuyorlardı. Artık Paris fuarını düşünemeyecek kadar meşgul bir adamdı.<br />

Kısa bir süre içinde White'ın ortaklarından olan ünlü mimar Crow ile birlikte bir<br />

kule tasarımı üzerinde çalışmaya başladılar. En sonunda tepesinde 3 metre<br />

çapında devasa top bulunacak bir kule yapmayı kararlaştırdılar. Daha sonradan<br />

bu topun mantarı andırır bir şapka biçiminde olmasına karar vermişlerdi. Ama<br />

bu devasa kulenin kütlesi rüzgarın göstereceği direnç nedeniyle önemli bir<br />

sorun teşkil etmekteydi.<br />

En sonunda Tesla bir kule yerine daha küçük birkaç kule yapılabileceğini<br />

belirten bir mektup gönderecekti Crow'a. Ama kulenin büyük bir bölümünün<br />

yapımı tamamlanmıştı bile. Ayrıca kulenin içinden toprağın dört metre<br />

derinliğine inen bir şaft geçiyordu. Her şey muhteşemdi, Amerika'nın elektrik<br />

tarihinde oynayacağı başrolün tüm dekoru buradaydı. Ama talihsizdiler.<br />

Muhteşem ama talihsiz.


16. AŞAĞILANMIŞ, HORGÖRÜLMÜŞ, SALDIRIYA UĞRAMIŞ<br />

Kulesi göklere doğru yükselirken Tesla kendisine daha da acımasızca<br />

yüklenmeye başlamıştı. Almanya'ya mühendis Fritz Lowenstein'ın da<br />

kendilerine katılmasını sağlamak için para göndermişti. Daha önceleri Edison'la<br />

da çalışmış ünlü bir mühendis olan H. Otis Pond da onunla birlikte<br />

Wardenclyffe ekibine katılmıştı.<br />

Yıllar sonra, tarihin bu iki büyük mucidi değerlendirişine katılmadığını<br />

söyleyecekti. "Edison gerçekten de bu ülkenin yetiştirdiği en büyük araştırmacı<br />

ve deneycidir... Ancak Tesla gelmiş geçmiş en büyük mucittir."<br />

Pond sık sık Tesla'ya uzun yürüyüşlerinde eşlik ediyordu. Aralık 1901'de<br />

Marconi ilk Atlantik ötesi sinyali gönderdiğinde de beraberdiler. "Marconi sizi<br />

atlatmışa benziyor" demişti.<br />

"Marconi iyi bir adam" diye cevap vermişti Tesla. "Bırakalım devam etsin.<br />

Bana ait on yedi adet patent kullanıyor."<br />

Pond, Tesla'nın geliştirmekte olduğu savaş araçları konusunda endişelendiğini<br />

de hatırlıyor. "Otis" demişti kendisine, "bazen bu tip şeyler yapmaya hakkım<br />

olmadığını düşünüyorum."<br />

Mucidin hareketli programı insana sanki birden fazla kişiliği benliğinde<br />

barındırdığı izlenimini veriyordu. New York'taki la-boratuvarı dünyanın dört bir<br />

yanından gelen bilim insanlarının buluşma yeri olmuştu. Geceleri ise sosyal<br />

aktiviteler, yorucu deneyler, patent başvurularının, gazete makalelerinin ve<br />

editörlere gönderilecek mektupların yazılması ile geçiyordu.<br />

Hem gece, hem de gündüz insanı olarak yaşaması nedeniyle bazı geceler<br />

gözünü kırpmamış olduğu halde yeni günü karşılamaya hazırlanıyordu. Bu<br />

yaşayış tarzının sonucunda da arkadaşlarını, birbirlerinden habersiz değişik<br />

kompartımanlara ayırmak zorunda kalmıştı. Johnsonlar gibi yakın dostlarının<br />

bu yeni sırdaşların kimliğinden dahi haberleri olmuyordu ama bu aralarındaki<br />

ilişkinin yoğunluğunun azaldığı anlamına da gelmiyordu.<br />

Gün ışığı, patronu Morgan'la buluşmak ve onu para akışını hızlandırması,<br />

enflasyonun gemiyi batırmak üzere olduğu konusunda ikna etmesi açısından<br />

büyük bir önem taşıyordu. Diğer potansiyel mucitlerle de bağlantılar kurmaya<br />

çalışıyordu. Makinelerin yapımını hızlandırmak ve kredi sağlamak için<br />

üreticilerle görüşüyordu. Ve New York'ta kaldığı süre boyunca Scherff e günlük<br />

talimatlar yazıyordu.<br />

1902 yılının önemli olaylarından biri de İngiltere'nin ünlü Lort Kelvin'inin<br />

ABD'yi ziyaret edecek olmasıydı. Kelvin, iki tartışmalı konuda Tesla'nın<br />

tarafında olduğunu bildirmişti: 1. Mars, Amerika'ya sinyaller gönderiyordu; ve<br />

2. Yenilenemeyen kaynakların korunması dünya için büyük bir önem taşıyordu.<br />

Kelvin de Tesla gibi, güneş ve rüzgar enerjilerinin kömürün, petrolün ve<br />

odunun tüketimini azaltmakta kullanılması gerektiğine inanıyordu. Çatıların


üstüne konulacak rüzgar değirmenlerinin ilk etapta asansörleri çalıştırmak, su<br />

pompalamak ve evleri soğutmak-ısıtmak için kullanılabileceğini söylüyordu.<br />

Kelvin, Amerika'nın "bilimsel peygamberleri"nden söz ederken Tesla'ya<br />

duyduğu hayranlığını kastediyordu ve bu da mucidin ruhuna merhem gibi<br />

gelmişti. Delmonicolar'da onuruna verilen davetten sonra İngiliz bilim insanı<br />

New York'un dünyanın en iyi aydınlatılan şehri olduğunu ve muhtemelen dünya<br />

üzerinde Marslılar tarafından tespit edilebilecek tek nokta olduğunu iddia<br />

etmişti.<br />

Haziranda Tesla, Manhattan'daki laboratuvarını War-denclyffe'deki yeni binaya<br />

taşımıştı. Burada, projenin gerektirdiği şeyler dışında, kendisine daha çok<br />

zaman ayırabiliyordu. Bölgeye yalnızca işçilerin girmesine izin veriliyordu.<br />

Yalıtıl-mışlık ve sessizlik en çok ihtiyaç duyduğu şeylerdi.<br />

Bu arada New York'taki bir mahkemede jüri üyesi olarak görevlendirildiğini<br />

bildiren bir belge gönderilmişti kendisine. O da belgeyi okuduktan sonra bir<br />

kenara kaldırmış ve bir daha da aklına gelmemişti. Neden sonra gazete<br />

başlıkları bu vatandaşlık görevini kendisine hatırlatacaktı: "Nikola Tesla 100<br />

Dolar Ceza Ödeyecek-Jüri Toplantısına Katılmadı-Üzüntülerini Bildirdi."<br />

Gerçekten de üzülmüştü. Daha sonra ölüm cezasına karşı olduğunu<br />

açıklamasının ardından bu görevinden muaf tutuldu. Tesla idam cezasının<br />

"barbarca, insanlık dışı ve gereksiz" olduğunu savunuyordu.<br />

Marconi ise Amerika'nın her yerinde kahraman muamelesi görmeye devam<br />

ediyordu. Tesla'nın yaptıkları onunkilere kıyasla biraz esrarlı kaçıyordu. Şubat<br />

1903'te Electrical Age'de, Nikola Tesla Çalışmaları ve Boş Vaatleri adlı eleştirel<br />

bir makale yayımlanmıştı. "On yıl önce Tesla elektrik üzerine çalışanlar<br />

arasında büyük vaatleri ile sivrilmişti. Bugün adı, yerine getirilmemiş sözlerin<br />

yarattığı bir pişmanlık hissi uyandırıyor duyanlarda." Büyük zaferlerinin<br />

üzerinden uzun bir zaman geçmişti ve ölümlülerin hafızalarının ne kadar zayıf<br />

olduğunu öğrenmeye başlamıştı.<br />

Sonbaharda mali sorunlar yeniden ortaya çıkmaya başlamış, o da yeni fonlar<br />

bulmak amacıyla New York'a dönmek zorunda kalmıştı. Buna karşın bilimsel<br />

kaygılarını da tamamıyla bir köşeye itmiş değildi. Scherff e yazdığı yüzlerce<br />

nottan birinde Pennsylvenia Üniversitesi'nden Profesör Barker'a bir elin<br />

kemiklerinin telsiz sistemle çekilmiş röntgen filminin gönderilmesini istemişti.<br />

Morgan'a da 8 Nisan tarihinde şunları yazacaktı: "Endüstri dünyasında<br />

yarattığın büyük dalgalanmalar benim küçük gemimi de savurdu. Fiyatlar en<br />

son hareketlenmeden sonra iki katına çıktı..."<br />

Ama sermayesinin büyük kısmını tren yollarının yapımına adamış olan Morgan,<br />

Tesla'ya daha fazla kredi açmak istemiyordu. İki hafta sonra Tesla bir mektup<br />

daha gönderecekti: "Edison, Marconi, Pupin ve Fleming benim buluşlarımı<br />

aşağılarken siz bana destek olarak beni onurlandırdınız..."


Ama Morgan hala bir tepki göstermiyordu ve umutsuzluğa kapılan Tesla<br />

elindeki son kartı da oynamaya hazırlanıyordu. En sonunda Morgan'a gerçek<br />

amacından bahsedecekti -sadece radyo sinyalleri değil, telsiz enerji nakli.<br />

"Eğer bunu size daha önceden haber vermiş olsaydım beni ofisinizden<br />

kovardınız... Bana yardım edecek misiniz, yoksa bırakacak mısınız, neredeyse<br />

tamamlanmak üzere olan çalışmalarım heba mı olsun?"<br />

Cevap on bir gün sonra gelecekti Morgan'dan: "Mektubunuzu aldım... yanıtım<br />

şu an size daha fazla avans verme konusunda pek de hevesli olmadığımdır."<br />

Tesla da bu yanıta, aynı gece kulesine giderek ve daha önce hiç kimsenin şahit<br />

olmadığı yıldırımlar yaratarak kendine has bir tepki verecekti. O gece ve birkaç<br />

gece daha çeşitli denemeler gerçekleştirecekti. Çevre sakinleri hayretler içinde<br />

kulenin küresel çatısından yayılan ve zaman zaman yüzlerce kilometre ötelere<br />

savrulan kör edici şimşekleri seyrediyorlardı. Şunu bir seyret Pierpoint Morgan,<br />

der gibiydiler.<br />

Muhabirler bölgeye akın ettiklerinde geri çevrileceklerdi.<br />

"Tesla'nın Şimşekleri Yayılıyor ama Kendisi Wardenclyffe'de Ne Üzerine<br />

Çalıştığını Açıklamaktan Kaçınıyor" diye yazıyordu New York Sun'da. "Tesla<br />

şunları söyledi: 'Buradaki insanlar gördükleri karşısında uykularından kalkıp<br />

uyanık kalmayı tercih ediyorlar. Ama şu kadarını söyleyeyim ki daha da garip<br />

şeyler görecekler. Bir gün ama şu anda değil, hayalini bile kurmadığım bir şeyi<br />

duyuracağım sizlere."<br />

Daha da garip şeyler? Bu, tipik bir gazetecilik abartması mıydı?<br />

Colorado'da manyetik ileticisinin anten sahası ile on-on iki bin voltluk<br />

gerilimler elde edebilmişti ama o yüz bin voltun da mümkün olabileceğini<br />

düşünüyordu. New York'a döner dönmez aralarında en önemlisi "Elektrik<br />

Enerjisi Nakli Aygıtı" olan çeşitli aletlerin ancak 1914 yılında alabileceği<br />

patentleri için hemen başvuruda bulunacaktı. Aslında Marconi'nin transatlantik<br />

telsiz başarısından sadece birkaç hafta sonra olmuştu bütün bunlar.<br />

Tamamlanmamış Wardenclyffe projesi için sürdürdüğü finansman arayışı yeni<br />

bir kriz dalgası ile ağır bir darbe daha alacaktı. Artık Morgan'dan yardım<br />

alabilmek her zamankinden daha uzak bir ihtimal olarak görünüyordu.<br />

Yakın dostlarının da yardımıyla para bulma çalışmalarını daha da hızlandırmıştı<br />

Tesla. Teğmen Hobson donanmadaki bağlantılarını kullanarak bu çalışmaya<br />

destek olmaya çalışıyordu. Tesla'nın radyo kontrollü gemilerini, torpidolarını<br />

görmüş ve Buffalo'da bir gösteri düzenlemesini sağlamıştı. Alışılagelen<br />

aksaklıkların yeniden yaşanmaması için elinden geleni yapıyordu. Ama nafile.<br />

Kahraman asker, Tesla'ya konuyla ilgili olarak donanmada, aslında iki<br />

komutan arasındaki çekememezlikten kaynaklandığını söylediği bir tartışma<br />

doğduğunu bildirmişti; sonuçta da Tesla'nın projesi reddedilmişti. Belki de<br />

Hobson bu hikayeyi sadece Tesla'yı incitmemek için uydurmuştu.


Tesla bu arada biraz para bulabilmeyi başarmıştı ama bu para da projeye<br />

ulaşamadan eski borçların ödenmesi için harcanmıştı. Sherff e yazdığı bir<br />

mektupta şunları söylüyordu: "Düşmanlarım beni bir hayalperest ve şair olarak<br />

lanse etmekte o denli başarılı oldular ki en kısa zamanda ticari bir şeyler üretemezsem<br />

silinip gideceğim."<br />

Bunları izleyen yıllar boyunca borç bataklığından kurtulmak için ticari icatlar<br />

üzerinde çalışmalar yapmaya başlayacaktı ama belki de şanssızlığından,<br />

kendisi gibi bağımsız çalışan Edison kadar başarılı olamayacaktı.<br />

Bu arada tıp çevrelerinden Tesla'nın osilatörüne yönelik talep giderek artmaya<br />

başlamıştı. Sherff bu konuda çalıştıkları takdirde Morgan'ın Wardenclyffe için<br />

yatırdığı paradan daha fazlasını kazanabileceklerine inanıyordu. Tesla<br />

kendisine bu konuda tam yetki vermişti ama konu ile ilgilenmiyordu.<br />

Morgan'ın desteğini çekmesinin ardından diğer yatırımcılar da Tesla'nın<br />

vaatlerinin sabun köpüğü olduğuna inanmaya başlamışlardı. Yayılan<br />

dedikodular Tesla'yı can evinden vuruyordu. Şanssızlığı sınır tanımıyordu.<br />

Colorado Springs Elektrik Şirketinin gönderdiği fatura Tesla'yı alaşağı etmeye<br />

yeterdi. İşin garibi, şirket Tesla'ya elektriğin kendisine ücretsiz sağlanacağını<br />

bildirmişti. Su şirketi de Tesla'yı dava etmeye hazırlanıyordu. Laboratuvarın<br />

bekçisi de ödenmeyen maaşlarını tahsil edebilmek için avukat aramaya<br />

başlamıştı bile.<br />

Tesla'nın tüm bunlara yanıtı da tam Tesla tarzı olacaktı. Ne de olsa şehir<br />

Tesla'nın laboratuvarını barındırma şerefine ulaşmıştı.<br />

Yine de tüm bunlardan sonra şansı dönmeye başlayacaktı. Tıbbi osilatörlerin<br />

satımından para gelmeye başlamıştı. Bu arada yeni bir türbin üretmişti ve<br />

bundan bir servet kazanacağını düşünmeye başlamıştı.<br />

Tesla, Waldorf'taki bohem hayatını finanse edebilmek için Wardenclyffe'i otelin<br />

mal sahibine yirmi bin dolar tutarındaki faturalar karşılığında ipotek etmişti.<br />

Fakat Tesla mali itibarının zarar görmemesi için bu ipoteğin kayıtlara<br />

geçirilmemesini rica etmişti. 1915 yılına gelindiğinde Tesla içtiği suyun bile<br />

parasını ödeyemeyecek duruma düşmüştü. Otel yönetimi elindeki ipoteği<br />

paraya dönüştürmeye çalışıyordu fakat o sıralar kimsenin dünya iletişim<br />

sistemi istasyonu ile pek ilgilendiği yoktu. New York çelik şirketi istasyonun<br />

parçalanması işini üstlenmişti ama yapı düşünüldüğünden de sağlam inşa<br />

edilmişti. En sonunda, 1917 yılının Eylül ayının ilk Pazartesi günü Wardenclyffe<br />

dinamitle havaya uçuruldu. Şirket satıştan bin yedi yüz elli dolarlık bir gelir elde<br />

etti. Bir dilenci yolda Tesla'nın yazdığı bir notun uçuştuğunu fark edecekti.<br />

"Tüm emeklerimizin parçalanıp gittiğini gördüğümde ağlamadım" diye<br />

yazıyordu Scherff'e, "ama kendimi zor tuttum".<br />

Marconi, Alman bilim insanı Carl F. Braun ile birlikte, "telsiz telgrafın<br />

geliştirilmesindeki birbirinden ayrı ama paralel katkılarından dolayı" 1909 Nobel<br />

Fizik Ödülü'ne layık görülmüşlerdi.


Tesla hayatının sonuna kadar enerji nakli ve iletişim konusundaki fikirlerinden<br />

vazgeçmeyecekti. Bunun bir rüya olmadığını söylüyordu, "sadece kör,<br />

inançsız, şüpheci dünyaya pahalı gelen bilimsel bir kavram"dı.<br />

İnsanlığın "kaşifin araştırma şevki"nin açtığı yolda ilerleyecek kadar<br />

gelişmemiş olduğunu söylüyordu. "Belki de içinde yaşadığımız dünyanın bu<br />

devrimci fikirleri desteklemesindense ticari kaygılarla, bencillikle ve ahmaklıkla<br />

aşağılaması, hor görmesi, saldırması daha iyidir. Bu sayede aydınlanıyoruz.<br />

Geçmiş zaferlerin bastırılması, ezilmesi ve alaya alınması bunların daha<br />

kuvvetli bir şekilde yeniden uyanmalarına yol açar."<br />

17. PUSUDAKİ TEHLİKELER<br />

Elli yaşında olan ve bilim insanlığı ünü ciddi saldırılara maruz kalan Tesla<br />

vakarını her zamankinden daha fazla koruyordu.-Hala ağırbaşlı, yakışıklı ve<br />

genç görünüşlüydü; saçı her zamanki gibi simsiyahtı. Ve nezaketinden hiçbir<br />

şey yitirmemişti<br />

"Colombia College'da transformatörü, radyo ve enerji transmisyonu üzerine<br />

seminer verirken Mr Pupin ve arkadaşları dersimi ıslıklayarak bölmüşlerdi ve<br />

sessizliği tekrar sağlayabilene değin epey uğraşmak zorunda kalmıştım.<br />

"Ama bu en kötüsü değildi. Mr Marconi'ye karşı benim patentli aletlerimi ve<br />

çizimlerimi kullanmasından dolayı açtığım davada Mr Pupin benim lehime<br />

tanıklık yapacağını söyleyerek öne çıkmış ve bir manevrayla Mr. Marconi'nin<br />

tarafına geçmişti. Uzak mesafelere enerji naklinin benim icadım olduğu kabul<br />

edilene değin üç uzun yıl geçmesi gerekmişti.<br />

"Bırakın gerçekleri gelecek ortaya koysun ve bu ikisini kendi çalışmaları ve<br />

başarıları ile değerlendirsin. Şu an onların zamanı ama gelecek, gerçekte<br />

gelecek için çalışmış olanın, benim olacaktır."<br />

Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı ama gülümsemeye devam ediyordu.<br />

Kendisine "Mr Marconi hakkında bir şey söyleyebilir misiniz?" diye<br />

sorulduğunda nezaketini kaybettiği nadir anlardan birine tanık olacaktı onunla<br />

birlikte olanlar.<br />

"Mr. Marconi" demişti, "bir eşektir."<br />

Şık giyiminden, çevresini saran kalabalık arkadaş topluluğundan ve Waldorf-<br />

Astoria'daki pek sevdiği mekanından da asla vazgeçmemişti.<br />

Gerçekten de bu otelle olan ilişkisi Tesla'nın hayatında evlilik deneyiminin<br />

yerini tutacak nitelikteydi. Krallara layık bir hayat sürmek ona yaşamaya değer<br />

tek hayat tarzı olarak görünüyordu. Her zaman ağır hayal kırıklıkları yaşıyor<br />

olmasına karşın tüm bunların arasından başı dik ve asaletle yürüyüp geçebilme<br />

yeteneğine sahipti. Bu durum borçlarını düşünmüyor olduğu anlamına<br />

gelmiyordu ama zihnini her zaman meşgul eden fikirler bunları perdeliyordu.


Böylece ekonomik zorlukların tasası da Scherff ve Johnson gibi sadık<br />

arkadaşlarına kalıyordu. Ama bu arada paraya duyduğu ihtiyaç da, ona verdiği<br />

öneme zıt bir şekilde gittikçe fazlalaşıyordu.<br />

Tesla, görünüşte hep aynı Tesla olmasına ve hayat tarzını hiç değiştirmemiş<br />

olmasına karşın içten içe değişmeye başlamıştı. Yüzyılın başında yaşadığı acı<br />

hayal kırıklıkları kişiliğinden çok şeyler alıp götürmüştü. George<br />

Westinghouse'a yazdığı bir mektupta "bir adamın gücünü sıkıntılı zamanlar<br />

gösterir" diyordu ama ne yazık ki bu sıkıntılar zayıflıkları da ortaya çıkartıyordu.<br />

Tesla gazetelere yazılar yollamayı bir alışkanlık haline getirmişti. Mutlu<br />

zamanlarında hem kendi öncülerinin, hem de çağdaşlarının başarılarını<br />

övmekte oldukça cömert davranıyordu ama son zamanlarda bu yazılar<br />

savunma dilekçesi formuna bürünmüşlerdi. Rakiplerini güçlü güçsüz, haklı<br />

haksız demeden küçük görmeye başlamıştı. Geçmiş aldatılmaları nedeniyle<br />

patentleri hakkında daha da fazla ser verir, sır vermez bir tutum takınmaya<br />

başlamıştı. Gördüğü ruhsal zarar derin ve hakikiydi.<br />

Tesla yüzyılın başında sonradan kişisel kariyerlerinde de hayli başarılı olacak<br />

iki zeki kadını talihinin yardımıyla sekreterleri olarak çalışmaya ikna<br />

edebilecekti. Tabii aslında söylemeye bile gerek yok ki bu iki kadın da sağlam<br />

ve güvenilir karakterlerdi.<br />

Muriel Arbus, Tesla'ya patent hakları konusunda yardımcı olan etkileyici bir<br />

sarışındı. Tesla'nın ölümünden sonra kariyerini New York'ta Arbus Makine ve<br />

Aletler Şirketi'nin başına geçerek devam ettirecekti. Amerika'da bu denli büyük<br />

bir makine şirketinin kurucusu ve sahibi olabilen ilk kadındı. Olağanüstü<br />

başarılar sergiliyordu.<br />

Dorothy Skeritt, Tesla ile çalışmaya 1912 yılında başlamıştı. Laboratuvardaki<br />

gösterilere ve New York kütüphanesindeki çalışmalara da katılıyordu. Skeritt<br />

"insanları harekete geçiren motivasyonların ve değişik koşulların anlamlarının<br />

farkında olan ama az konuşan bir kadındı. Arbus ise her şeyi göründüğü gibi<br />

kabul etmeyi ve bunlar üzerinde de bolca çene çalmayı çok severdi."<br />

Her ikisinin de işvereni olan Tesla yıllar geçtikçe bilimsel tezlerini daha gözü<br />

kara bir şekilde savunmaya başlayacak, icatlarını daha ilham halindeyken,<br />

hiçbir veriye ve deneye dayanmazken gazetecilere ballandıra ballandıra<br />

anlatmaya başlayacaktı. Zaman zaman megalo manyaklığın yamaçlarında<br />

dolaşacaktı. Gazeteciler genellikle söylediklerini doğrudan manşetlere ve<br />

yazılara yansıtmayı tercih ediyorlardı ama O'Neill ve Swe-ezey gibi dostları<br />

gerekli gördüklerinde onu kendi demeçlerinden korumaya çalışıyorlardı.<br />

Edison, Tesla'dan iğneleyici bir şekilde bahsederken aslında profesörlerin de<br />

duygularına tercüman oluyordu: "Tesla her zaman için bir şeyler yapacak olan<br />

adam olarak kalacaktır." Ama aynı saldın somut başarıları göz ardı edilerek ve<br />

boşa çıkan vaatleri dikkate alındığında Edison'a da yöneltilebilirdi aslında. O da<br />

gazetecilere yapabileceğinin çok ötesindeki hayallerinden dem vurmaya<br />

başlamıştı.


Akademinin klasik saldırıları da devam ediyordu. Tesla Bo-bini'nin Henry'nin<br />

enstrümanlarının geliştirilmiş hali olduğu iddia ediliyor, Tesla'nın kendi adını<br />

vermeyi hak ettiği hiçbir keşifte bulunmadığı öne sürülüyordu. Bu saldırılar<br />

tamamıyla haksız ve sağduyudan uzaktı. 1920'lerin sonlarına doğru Tesla'nın<br />

on dokuzuncu yüzyıl icatlarına milyonlarca dolarlık yatırımlar yapılmaya<br />

başlanacaktı. Radyonun ve otomasyonun babası olarak kabul görecekti.<br />

Üniversitelerin laboratuvarları, bunların arasında Johns Hopkins'inki de vardı,<br />

araştırma laboratuvarla-rında Tesla Bobini'ni kullanmaya başlamışlardı. Birçok<br />

icadına kendi adına keşifte bulunmadığını iddia eden Profesör Ames'in ta<br />

kendisi tarafından 1900 yılından önce patent verilmişti.<br />

Fakat şu kadarı da doğrudur ki, Tesla somut yenilikler sunmaktan çok, yeni<br />

fikirlerin ve kavramların doğmasına öncülük etmiştir. Seminerleri yeni fikirler<br />

yaymış, diğerleri bunların ışığında pratik icatlarda bulunmuş ve bunların<br />

patentlerini almıştır. Tam da bu nedenle Tesla daha fazla risk alarak oyuna<br />

devam etmek zorunda kalmıştı.<br />

Yeni projelerini ve teorilerini sansasyonel bir şekilde duyurmasının ana nedeni<br />

kendisini finanse edecek bir sermayedar aramakta oluşuydu.<br />

Laboratuvarlarında düzenlediği gösterilere fikirlerini çalabilecek yetenekten<br />

yoksun olduğuna inandığı varlıklı iş adamlarını çağırıyordu. Tabii Meslektaşları<br />

da bu durumdan hiç hazzetmiyorlardı.<br />

Yeni fikirler her zaman olduğu gibi zihninde yeni fırtınalar yaratmaya devam<br />

ediyordu ama artık ölümü de yadsıyamayaca-ğı bir yaşa gelmişti. Dostlar ve<br />

tanıdıklar yavaş yavaş sahneden çekilmeye başlamışlardı. 1910'da Mark Twain<br />

göç etmişti ve bu kayıp Tesla'yı derinden etkilemişti. Üç yıl sonra da Morgan<br />

ölecekti ki ticari ilişkilerde olduğu kadar Tesla'nın kişiliği üzerinde de etkisi<br />

olan birisiydi.<br />

Tesla'nın psişik yapısı zaten her zaman için bir nevrozlar panayırı gibiydi ama<br />

yıllar geçtikçe daha da garipleşiyordu. Mucidin yaralı ve hasta güvercinleri<br />

koruması altına alıp evine götürdüğünden kimsenin haberi yoktu. Ama o bunu<br />

günün ilerleyen saatleri için bir görev olarak benimsemişti.<br />

Bir gece kuşu ve asilzade gibi yaşıyordu. Ofisine ancak öğle vakti gelebiliyor<br />

ve Miss Arbus ile Skeritt'in daima kendisini ayakta karşılayıp şapkasını, asasını<br />

ve eldivenlerini almasını arzu ediyordu. Pencerelerdeki perdeler her zaman<br />

kapalı olmalıydı ki rahat ettiği karanlıkta verimli çalışabilsin. Perdeler ancak bir<br />

fırtınanın şimşekleri çatıları yaladığında açılabiliyordu. O zaman divanına uzanır<br />

kuzey ya da batı semalarını seyre dalardı. Yanında çalışanlar kendi kendine<br />

konuşma huyunun farkındaydılar ama özellikle yalnız kalmayı yeğlediği bu<br />

seyirler sırasında bunun bir hitabete dönüştüğünü görürlerdi kapı aralığından.<br />

Fakat tüm bu gerilime ve anormal belirtilere karşın Tesla'nın yaratıcı dehası<br />

parıldamaya devam ediyordu. 1906 yılında ellinci yaşını kutlarken ve bir sürü<br />

dava ile boğuşurken muhteşem türbininin ilk modelini yapmıştı. Muhtemelen<br />

bu fikir bir vakum motoru icat etmeye çalıştığı çocukluk yıllarının, dağlarda<br />

geçirdiği ve okyanus içerisindeki vakumlu bir tüp yolu ile mektup yollamayı<br />

tasarladığı yılların verdiği ilhamın bir hediyesiydi kendisine. Pervanesiz türbin


fikri muhtemelen çok öncelerden kaynaklanmakta, çocukluğunda icat ettiği<br />

pervanesiz su türbinine kadar uzanmaktaydı.<br />

Kaynağı her ne olursa olsun, bu türbin üç kilodan daha hafifti ve otuz<br />

beygirgücü enerji üretiyordu. Daha sonraları iki yüz beygirgücü ile işleyen daha<br />

büyük modeller de inşa edecekti. "Yaptığım, buharın önünde sağlam bir duvar<br />

olması gerektiği fikrini çürütmek ve fizikçilerin her zaman bildikleri ama faydalanamadıkları<br />

iki ilkenin pratik bir uygulamasını gerçekleştirmektir. Bunlar<br />

yapışma ve akışmazlık ilkeleridir."<br />

Julius C. Czito, Tesla'nın uzun süredir makine işçiliğini yapan Kolman<br />

Czito'nun oğlu, Long Island Astoria'daki atölyesinde bu türbinin değişik<br />

versiyonlarını yapacaktı. Melon Şapka Güç İstasyonu denilen makinenin rotoru<br />

(OZ1) Alman gümüşünden yapılmış çok ince disklerden oluşmaktaydı ve bir<br />

şaftın merkezine yerleştirilmişti. Küçük silindirler içinde yerleştirilerek<br />

kaplanmıştı. "Herhangi bir sıvıdan enerji elde ederken" diye açıklıyordu Tesla,<br />

"çevreye yayılır ve merkezden çekilir ama sıvıya enerji verilirken tam tersine<br />

merkeze yönelir ve çevreden çekilir. Her iki durumda da diskler arasından<br />

spiral bir yol izleyerek geçer ve tamamıyla moleküler bir devinim ile enerji verir<br />

ya da yüklenir. Bu yeni yöntemle buharın ısı enerjisi ya da patlayıcı karışımlar<br />

çok ucuza elde edilebilir..."<br />

Kullanım alanlarında sınır göremiyordu. Benzin ile otomobilleri ve uçakları<br />

çalıştırmakta kullanılabilirdi. Transatlantik gemileri üç gün içinde Atlantik'in<br />

diğer yakasına ulaştırabilirdi. Trenlerde, kamyonlarda, soğutmada, tarımda,<br />

sulamada ve madencilikte kullanılabilirdi ve benzinle olduğu gibi buharla da<br />

çalışabilirdi. Bu türbinle çalışan geleceğin otomobilini bile tasarlamaya<br />

başlamıştı. Tüm bunların yanı sıra türbinin geleneksel modellere kıyasla<br />

oldukça ekonomik olacağına da inanıyordu.<br />

Tesla türbini teoride onaylanmaya başlanınca ruhunun okşandığını<br />

hissedecekti. Savaş Dairesi subayları bile bunu "dünya için yeni bir şey" olarak<br />

lanse etmişlerdi ve "derinden etkilendiklerini" bildirmişlerdi.<br />

Tesla en sonunda sonsuz aşağılanmalardan ve borçlardan kurtulacak gibi<br />

görünüyordu. Ağabeyi Daniel'in çok uzun zaman önceki ölümü ile annesinin<br />

ölümünün ve Wardenclyffe'in parçalanmasının birbirine geçtiği karabasanlar<br />

azalmaya başlamıştı. Şu anda tek ihtiyaç duyduğu şey sermayeydi ve böylece<br />

türbin onu tekrar zirvedeki yerine yerleştirecekti. Kafasında olası yatırımcıların<br />

isimlerini tartmaya başlamıştı bile.<br />

18. NOBEL SORUNU<br />

J. Pierpoint Morgan'ın St. George kilisesindeki cenaze törenine katılan insanlar<br />

bir dönemin kapanışına da tanık oluyorlardı. Tesla'ya da galerideki yerini<br />

belirten bilet, daha iyi bir yer ayarlanamadığı için özür dilenerek ulaştırılmıştı.<br />

Törenden bir ay sonra Tesla, Morgan Ailesi'nin varisi J. P. Morgan ile bir<br />

görüşme ayarlayacaktı. Genç banker ve yatırımcı Tesla ile yeni türbininin ticari


olanakları üzerine konuşacaktı daha çok. Altı gün sonra şirketten Tesla'nın<br />

türbini için dokuz ay için yüzde altı faizle 15 bin dolarlık bir kredi açılacaktı.<br />

Tesla görüşmelerinden sonra genç işadamına en son icadının özelliğini ve<br />

gücünü etkileyici sözcüklerle anlatan bir mektup yazmıştı: "Bir uzman olarak<br />

değil ama bir kahin olarak bunun gücünü, dünyanın geleceği için ne kadar<br />

önemli olduğunu biliyorum. Beni sizin gibi güvenilir ve güçlü adamlara<br />

bağlamasından büyük bir heyecan duyuyorum..."<br />

Ne var ki bu kadarıyla kalmayı beceremeyecekti. Genç Mor-gan'a babasının,<br />

kendisini herkesin yüzüstü bıraktığı War-denclyffe projesi için de 150 bin<br />

dolarlık bir kredi açmış olduğunu anlatacaktı. Hemen arkasından da bir tanesi<br />

radyo yayını diğeri de türbin üretimi için iki şirket kurmayı önerecekti.<br />

Genç Morgan ise buna karşılık iki firmanın kurulmasında kendisinin ortak<br />

olamayacağını ama Tesla'nın bir an önce bu iki şirketi kurup kar etmeye<br />

başlaması halinde 150 bin doların geri ödenmesine başlamasını beklediğini<br />

bildiren bir mektup gönderecekti mucide. Aralarındaki diyalog bununla nihayet<br />

bulmayacaktı ama konuşulan sözcüklerin zenginliği de bir hayli azalacaktı.<br />

Bu arada Tesla da türbinin Avrupa lisans haklarını almaya başlamıştı. Prens<br />

Albert'in araya girmesi ile Belçika hakları için 10 bin dolar alabilmeyi<br />

başarabilmişti. İtalya'daki imtiyaz haklarından da 20 bin dolar gelir elde etmeyi<br />

bekliyordu. Amerika'da otomobil ve trenlerin aydınlatılması için birkaç kontrat<br />

imzalamıştı ve birkaç pratik düzenleme üzerine çalışmaktaydı. Bununla birlikte<br />

ihtiyaç duyduğu sermayeye ulaşmaktan uzaktı.<br />

Hayal kırıklıklarını felsefi bir yaklaşımla savuşturmaya çalışıyordu ve kendi<br />

zamanı için -belki de kendi zamanının da ötesinde- eksiksiz bir fikir<br />

geliştirmişti.<br />

"Evrenin ortasındaki dişlilerden başka bir şey değiliz" diye yazıyordu Morgan'a<br />

"ve şu kaçınılmaz bir sonuçtur ki kendi zamanının ötesinde olan yol gösterici<br />

anlaşılamayacak ve hayal kırıklığına uğrayacak, acı çekecektir; gelecek<br />

nesillerin daha yüksek takdiri ile memnun olacaktır."<br />

Morgan Noel'den hemen önce Amerika'ya döndüğünde yine Tesla'nın önerileri<br />

ile karşılaşacaktı. Yine çaresiz kalmıştı. "Bu gidişat neredeyse tüm ümidimi<br />

yitirmeme yol açacak. Paraya çok ihtiyacım var ve bu hayati anda bir türlü para<br />

bulamıyorum. Siz yardım için başvurabileceğim neredeyse yegane<br />

insansınız..." Mektubuna milyarder işadamına mutlu Noeller dileyerek son<br />

veriyordu. Morgan ise buna zaten verilmiş olan kredilerin faizini içeren bir<br />

fatura ve yine yeni yıl için iyi dileklerle mukabele edecekti.<br />

1914 yılının Ocak ayında Tesla, Dünya Savaşı tehlikesine karşın Alman<br />

hükümetine teslim edilmek üzere yollanacak bir türbin için Morgan'dan 5 bin<br />

dolar isteyecekti. Yurduna sadakat konusunda vicdanı rahattı çünkü Birleşik<br />

Devletler hükümetine de bir teklif götürmüş ama Savaş Dairesi'nin icadı<br />

hakkındaki olumlu değerlendirmelerine karşın bir yanıt alamamıştı. Bu sefer<br />

Morgan yumuşayacak ve Tesla'ya biraz daha kredi açacaktı. İki ay sonra Tesla,


Morgan'a bir otomobil hızölçerini finanse etmesini ve yeni bir şirketin<br />

hisselerinin üçte ikisini almayı önerecekti. Acı bir şekilde yeni türbinle ilgili bazı<br />

sorunlar yaşadığı ortaya çıkıyordu; uzun süre yüksek hıza dayanabilecek bir<br />

metal henüz üretilmemişti ve bu da en azından geliştirilmesinin ilk safhalarında<br />

hiç de ucuza getirilebilecek bir iş değildi. Daha çok zamana ihtiyacı vardı ve bu<br />

da daha uzun süreli mali desteğe ihtiyaç duyacağı anlamına geliyordu.<br />

Ama Morgan'ın sekreteri bu defa tüm yolları kapayacak ve genç işadamının<br />

artık yeni icatlarla ilgilenmediğini söyleyecekti. Kış boyunca Tesla tekrar tekrar<br />

arayacaktı Morgan'ı. "Lütfen bunu bir diğer yardım çağrısı olarak kabul<br />

etmeyin" diyordu ama aslında umarsız bir çağrıydı bu. Bu arada ofisini de<br />

ihtişamlı Manhattan kulelerinden daha mütevazı Woolworfh binasına taşımıştı.<br />

Kasım ayında Morgan kredilerin süresini uzatacağını ama buna yeni bir miktar<br />

eklemeyeceğini bildirdi Tesla'ya.<br />

Herkes katılaşmaya başlamış gibiydi. Scherff patronuna ödenmemiş maaşların<br />

karşılığında maddi teminat işlevi görecek belgelerin imzalanması için bir not<br />

göndermişti ve en azından bir miktar ödeme yapılacağını umduğunu bildirmişti.<br />

Ama Tesla belgeleri imzalamış ve cevap olarak da yeni türbini hakkındaki<br />

projelerini anlatan bir not yollamıştı.<br />

Kişisel sorunlarının arasında arkadaşlarına yardım edecek zaman<br />

bulabiliyordu yine de. Dört yıl önce Century'nin editörlüğüne terfi ettirilen<br />

Johnson mevkisini tehdit eden bir skandal konusunda Tesla'nın sırdaşlığına<br />

sığınıyordu. Mr Anthony'den gelen, "Ofisin yeni durumu hakkında hiçbir bilgi<br />

sahibi olunmadan yazılmış bir yazı. Acaba kendisine yeni durumdan<br />

bahsettiğimde ne söyleyecek, Tanrı bilir..." diyen bir mektuptan söz ediyordu.<br />

Bu gizemli meselede araya giren Tesla, sorunu halletmek için elinden geleni<br />

yaptığını bildiriyor ve "Ama o denli yoğun bir direnme ve korku ile karşılaştım<br />

ki dişe dokunur bir sonuç elde edemedim... Bu işin peşini bırakmayacağım. Bu<br />

küçük utancın zihninde büyük bir yük oluşturmayacağını umuyorum..." diye<br />

cevaplıyordu Johnson'u. (Çok önceleri, John-son'dan önce, Century'nin<br />

editörlüğünü yapan R. Watson Güder Tesla ile yakın dosttular ancak Mrs Gilder<br />

bir süre sonra kocasının Tesla ile olan yakın ilişkisinden rahatsız olmaya<br />

başlamıştı.)<br />

Fakat bu küçük utanç -bu utancın kaynağı ve içeriği çok sıkı korunan bir sırdı-<br />

Johson'un istifa etmesine yol açacaktı. Le-xington Aveneu'daki meşhur evleri<br />

bir daha asla eskisi gibi huzurlu olamayacaktı bu olaydan sonra. Gerçi Robert<br />

bir süre sonra Akademi Sekreterliği işini bulacaktı ama ekonomik durumu<br />

nedeniyle belini bir türlü doğrultamayacaktı. Johnsonlar hala alıştıkları o<br />

partilerle, hizmetçilerle ve Avrupa tatilleriyle süslü hayat tarzından<br />

vazgeçemiyorlardı ama borç bataklığına da gittikçe daha fazla gömülüyorlardı.<br />

İki dost sürekli lükslerini karşılayabilmek için birbirlerinden borç para almaya<br />

başlamışlardı. Diğerinin kefaletini ödeyen kişi, ne kadar şaşırtıcı olsa da,<br />

genellikle Tesla oluyordu.<br />

Birleşik Devletler için Almanya'ya karşı savaşa girmek kaçınılmaz olmaya<br />

başlamıştı. Tesla ve genç John Hays Hammond, genellikle Hammond'un etkisi


ile, geliştirdikleri robot teknolojisi ile bu durumdan çıkar sağlamayı<br />

planlıyorlardı. Hammond, Tesla'nın prensiplerini uygulayarak nereye giderse<br />

gitsin kendisini takip eden, motoru gözlerinin arkasına yerleştirilen ışık<br />

dalgalarına bağımlı çalışan robot bir köpek geliştirmişti. Robot köpek fikri<br />

amiralleri ve generalleri pek cezp edeceğe benzemiyordu ama Hammond,<br />

Boston limanında mürettebatsız bir yatı yö-netebilmeyi de başarmıştı ve iki<br />

mucit ortaklaşa bir tele-otoma-tik şirketi kurmayı tasarlıyorlardı. Hammond<br />

otomatik bir seçici sistem geliştirmeye çalışıyordu ve Tesla da birkaç yıl önce<br />

geliştirdiği yönlendirilebilir torpidonun Savaş Dairesi'nin ilgisini çekeceğini<br />

düşünüyordu. Fakat birlikte hareket etme planlarını uygulayamayacaklardı.<br />

Kariyerinde ulaştığı yere karşın Tesla hala vatandaşlığı ile ilgili olarak<br />

kamuoyunun kafasında oluşan soru işaretlerinin yükünü hissediyordu<br />

omuzlarında. Washington Post'ta yayınlanan bir yazıda, sık tekrarlanan bir<br />

yanlışlık yapılıyor, kendisinden Balkanlar'in ünlü bilim insanı olarak söz<br />

ediliyordu. Washing-ton'daki bürokratlar arasında hayli yaygın olan sözlerle<br />

"Burada icat edilmemiş" durumuyla da sık sık karşılaşıyordu. Yaptığı işin<br />

kalitesi ne olursa olsun ve toplumun bu çalışmalardan elde edeceği kazanç ne<br />

olursa olsun, bu etmen belirleyici olabiliyordu.<br />

Ama hiçbir şey Tesla'ya yeniliklere direnen geleneksel düşmanları -atalet ve<br />

çıkar ilişkileri- kadar zarar vermiyordu. Bir gazeteci donanma mensuplarından<br />

birine Tesla türbinine destek fonu açmayı düşünüp düşünmediklerini<br />

sormuştu. Donanma Araştırma Bürosu'nun temsilcisi kendisine şu cevabı<br />

verecekti: "Sık sık bu yönde telkinler alıyoruz. Ama samimi olmak gerekirse, şu<br />

anda endüstri Parson türbinine uyumlu olarak inşa edilmiş durumda, bu<br />

durumu değiştirmenin maliyeti ve takvimi hiç de azımsanacak gibi değil..."<br />

Bazen Tesla'nın icatları yurtdışında Amerika'da olduğundan daha çok ses<br />

getiriyordu. 1915 yılında telsiz patentlerini kullanma lisansına sahip bir Alman<br />

şirketi Birleşik Devletler Donanma Radyo İletişim Servisi için bir radyo<br />

istasyonu kurmuştu. İstasyonda kullanılan ekipmanın telif haklarından da Tesla<br />

bin dolara yakın bir gelir sağlamıştı.<br />

İstasyonun baş mühendisi 20 bin kilometre uzaklıktan gönderilen mesajları<br />

algılayabildiğim söylediğinde bunu sakinlikle karşılamıştı çünkü o bunun<br />

olanaklı olduğunu çok önceden biliyordu. "Böylece benim 1899 ile 1900 yılları<br />

arasında gerçekleştirdiğim deneylerin geçerliliğini ispatlamış oluyorsunuz"<br />

diye cevap verecekti. Ne yazık ki patlak veren savaş nedeniyle telif haklarından<br />

elde ettiği gelir de kesilecekti; istasyon da Amerika'nın savaşa girdiği 1917<br />

yılında kapatılacaktı.<br />

New York Times, 6 Kasım 1915 tarihinde, Londra Reuters haber ajansına<br />

dayanarak birinci sayfadan verdiği bir haberle Tesla ve Edison'un Nobel fizik<br />

ödülünü paylaşacaklarını duyuruyordu. Ertesi gün Times'dan gelen bir<br />

muhabire kendisine bu konuda hiçbir resmi bilgi ulaştırılmadığını anlatacaktı<br />

Tesla. Ama, ödülün kendisine veriliş sebebinin telsiz enerji nakli konusundaki<br />

çalışmaları olabileceği konusunda fikir yürütüyordu. Bunun sadece dünyevi<br />

değil "yarattığı kozmik çaptaki etkilerle" evrensel bir değeri olduğunu<br />

söylüyordu.


Muhabire daha sonra patlayıcıların değil elektrik dalgalarının silah olarak<br />

kullanılacağı bir geleceğin savaşlarını anlatmaya başlayacaktı. Daha sonra ise<br />

yapıcı bir yaklaşımla, "Göklerin aydınlatılabileceği, okyanusların<br />

evcilleştirileceği; denizlerin sulama için, toprağın gübreleme için, güneşin de<br />

enerji elde etmek için kullanılacağı" bir gelecekten de bahsedecekti.<br />

Edison'un hangi sebeple Nobel ödülüne layık görüldüğü kendisine<br />

sorulduğunda da incelikle bu beyefendinin bir düzine Nobel ödülünü hak<br />

ettiğini söyleyecekti. Edison ise, kendisine bu konuda fikri sorulduğunda,<br />

resmi bir tebligat almadığını söyleyecek ve bu konuda daha fazla yorum<br />

yapmaktan kaçınacaktı.<br />

Robert ve Katharine bu habere şaşılmamış, çok sevinmişlerdi. Hemen<br />

kendisine bir tebrik mesajı yollayacaklardı. Her zamankinden ağırbaşlı bir tavır<br />

takınmaya başlayan Tesla da, "Aslında birçok kişi bu ödüle layık. Ama teknik<br />

literatüre benim adımla geçen en az dört düzine buluşla ben de bu onura daha<br />

az layık değilim. Bu, hata yapmaya eğilimli bir grup insanın değil, pek nadiren<br />

hata yapan tüm insanlığın bahşettiği gerçek ve kalıcı bir şereftir. Bana kalsa<br />

buluşlarımın herhangi birine gelecek bin yılın Nobel ödüllerini verirdim."<br />

Bundan sonraki gelişmeler biraz daha karmaşıktı. Batı basını bu haberi almış<br />

ve gerçekliğini kontrol etmeden tüm ülkeye yaymıştı. Times'da bir kere daha<br />

Tesla ile Nobel ödülünün sahibi sıfatıyla yapılan bir röportaj yayımlanacaktı.<br />

Muhabire anlattığı hikayeler tipik Tesla tarzıydı. Dünyanın ses nakli<br />

konusundaki fikirlerini hala anlayamayışına hayret ettiğini söylüyor, New<br />

York'tan telefon eden her hangi birinin, hiçbir ara teçhizata gerek duymadan<br />

dünyanın istediği yeri ile konuşabileceği, Avrupa'daki savaş manzaralarının<br />

beş dakika içerisinde Amerika'dan seyredilebileceği bir teknolojinin<br />

geliştirileceğinden söz ediyordu.<br />

Dünyadan geçecek olan akım, verici istasyonundan sonsuz bir hızla yayılacak,<br />

12 bin kilometre gibi bir mesafe sonrasında ışık hızına doğru yavaşlamaya<br />

başlayacak, daha sonra bu bölgede tekrar hızlanarak alıcı istasyonuna sonsuz<br />

bir hızla ulaşacaktı. "Bu mucizevi bir olay. Telsiz insanlık tarihine bir kasırga<br />

gibi girmek üzere. Bir gün dünya çapında kurulacak, sözgelimi, altı istasyon<br />

sayesinde tüm dünya insanları birbirleri ile salt ses yolu ile değil, görüntü<br />

aracılığı ile de haberleşebilecekler."<br />

Fizik bilgisindeki eksikliğe karşın (Tesla ışıktan daha hızlı seyahat edecek bir<br />

varlık olamayacağı fikrine karşı çıkıyordu) kehaneti kusursuzdu. Elbette ki<br />

bugünün eşzamanlı-mikrodalga yayan televizyon uydularını öngörebilecek bir<br />

zamanda yaşamıyordu ama buna yakın bir şeyler zihnini meşgul ediyordu; ne<br />

de olsa daha gençken ekvatorun çevresinde dünya ile eşzamanlı dönecek bir<br />

çember kurma projesi hayallerini süslüyordu.<br />

Televizyonu icat edemedi ama hayal edebiliyordu. Dört yıl sonra Johnson,<br />

Tesla'ya, futbol maçlarını evden seyredilebilecek bir şekilde ekrana


yansıtabilecek bir icat olup olamayacağını soracaktı. Tesla, "Şov dünyasına<br />

girmeden de zengin olabileceğimi düşünüyorum" diye cevap verecekti.<br />

Literary Digest ve The Electrical World of New York 14 Kasım baskılarına<br />

Edison ve Tesla'nın Nobel ödülünü paylaşmaları üzerine bir haberle girmeye<br />

hazırlanıyorlardı ki Reuters'in bu defa Stockholm'den geçtiği bir haber bomba<br />

etkisi yaratacaktı. Nobel Komitesi, ödülün, X ışınlarını kristalin yapısını anlamak<br />

amacıyla kullandıkları çalışmaları vesilesiyle İngiliz bilim insanı Profesör W. H.<br />

Bragg ve oğluna layık görüldüğünü duyurmuştu.<br />

Ne olmuştu? Nobel Ödülü Vakfı bir açıklama yapmaktan kaçınıyordu. Bir<br />

biyografi yazarı yıllar sonra Tesla'nın, önemli keşiflerde bulunan bir bilim insanı<br />

olarak ödülü basit bir mucit olan Edison'la paylaşmayı reddettiğini öne<br />

sürecekti. Bir diğer biyografi yazarı bu teoriyi daha da ileri götürecek,<br />

Edison'un sadistçe ve şeytanca bir tavırla paraya acilen ihtiyaç duyduğunu<br />

bildiği Tesla'yı 20 bin dolardan mahrum etmek için ödülü almayı reddettiğini<br />

yazacaktı.<br />

Ama ne Tesla'nın, ne de Edison'un ödülü reddettiğine dair somut herhangi bir<br />

delil vardır. Nobel Vakfı, "Bir kimsenin ödülü almayı reddetme eğiliminde<br />

olduğuna dair bir söylenti nedeniyle ödülün verilmekten vazgeçilmesi fikri akla<br />

yakın bir açıklama olamaz" yorumunda bulunacaktı basitçe. Ama vakıf Edison<br />

ve Tesla'nın ilk tercihleri olduğu görüşünü de reddetmiyordu.<br />

Edison yeterince üne ve servete sahipti, böyle bir onura da ihtiyaç<br />

duymuyordu belki de. Ama Tesla'nın hayal kırıklıklarına bir yenisi daha<br />

eklenmişti. Ve şurası muhakkak ki bu olay hiç de iyi bir reklam olmamıştı onun<br />

için.<br />

19. UÇAN SOBA<br />

Yeni türbinin geliştirilmesinde karşılaşılan zorluklar hiç de yabana atılır cinsten<br />

değildi. İlk yaptığı modelin başarısı ile umutlanan Tesla, buharla çalışacak daha<br />

büyük bir tasarımın yapımı için New York yakınlarındaki Waterside<br />

İstasyonu'nda çalışmalarına başladı. Burası Edison'un kasabasıydı ve halkın<br />

çoğunluğunu da Edison Şirketi'nde çalışan mühendisler oluşturmaktaydı. Daha<br />

işin başından sorun çıkacağı belli olmuştu. Mühendisler Tesla'nın işe öğleden<br />

sonraları saat beş gibi gelmesinden, parasal olanaksızlıklar yüzünden türbinin<br />

yeterli test edilememesinden şikayet ediyorlardı. Sonunda üç türbinin<br />

üretilmesi için Milwaukee'deki başka bir şirkete başvurdu. Ancak<br />

mühendislerle arasındaki gerginlik değişmeyince testleri terk etti.<br />

Türbin üretiminde bir başka önemli sorun daha vardı. Saniyede 35 bin gibi<br />

yüksek devirlerde, merkezkaç kuvveti metalin dönen diskler arasında<br />

sıkışmasına sebep oluyordu. Gerekli metalin geliştirilebilmesi için teknoloji<br />

henüz yetersiz kalıyordu.<br />

Westinghouse'un tren yolları ve aydınlatma şirketinin yöneticisi kendisinden<br />

yeni türbin hakkında bilgi istediğinde Tesla türbininin hafifliği ve yüksek


performansı ile diğer tüm modellerden daha üstün olduğunu bildirecekti.<br />

Aslında türbini küçük bir uçak modelinde denemek istediğini söylüyordu.<br />

"Bu sizi şaşırtmasın" diye yazıyordu, "beni bir gün New York'tan Colorado'ya<br />

küçük gaz sobalarına benzer bir uçakla seyahat ederken görebilirsiniz." (Uçak<br />

ancak otuz kiloya yakın bir ağırlıkta olacaktı ve gerektiğinde bir pencereden<br />

kalkış ya da iniş yapabilecekti.)<br />

Bu hayal çok etkileyici olmakla beraber Westinghouse'un sipariş vermesini<br />

sağlayacak kadar gerçekçi görünmüyordu. Bunun üzerine türbin geliştirme<br />

çalışmalarını devam ettirebilmek amacıyla iki şirket için aynı anda çalışmaya<br />

başlayacaktı. Bu, Tesla için yeni bir şeydi.<br />

Türbinin, yanıcı gazlarla da çalıştırılabilmesini sağlayacak bir şekilde, valflı<br />

silindirini geliştirmişti. Bu mekanizma, Fle-ming'in vakum-diyotu ile birlikte,<br />

geleceğin modern akışkan tekniklerinin temelini oluşturacaktı. Ama<br />

diğerlerinde olduğu gibi bu keşfinden de kar etmeyi başaramayacaktı.<br />

Bugün Tesla'nın türbini çok önceden hak ettiği ilgiyi yeniden çekmeye<br />

başlamıştır. Birçok şirket Tesla türbinine dayandırdıkları teknolojileri<br />

yenileyerek ve uyarlayarak birçok kullanım alanında faaliyet göstermektedir.<br />

Ancak geleceğin başarıları ile günün faturaları ödenemiyor-du. Tesla günlük<br />

çalışmalarının ve Delmonicolar'daki eğlencenin giderlerini karşılayabilmek için<br />

hayli çaba harcıyordu. Aidatlarını ikinci kez ödemediği için Oyuncular Kulübü<br />

üyeliğinin düşürülmesi tam bir sosyal çöküşü ifade ediyordu. Mark Twa-in'in ve<br />

Stanford White'ın yokluğunda zaten eski uğrak yerlerinin de tadı tuzu<br />

kalmamıştı.<br />

Gazetelerde adına hala sık rastlanıyordu, eşsiz hayal gücü hala manşetleri<br />

süslüyordu. Gerçeğe dönüşmese bile fikirleri büyük bir haber değeri taşıyordu<br />

zaten. English Mechanic and Science dergisinde "Tesla Med-Ceziri Savaşı<br />

İmkansız Kılacak" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Patlayıcılar kullanılarak<br />

okyanusta istendiği zaman devasa dalgalar yaratılabileceğinden söz ediyordu.<br />

Zihninin çocuksu yanının bunun gibr iddialar ortaya attığına daha önce de<br />

rastlanmıştı.<br />

Times'a yazdığı bir mektupta icatlarına hiçbir zaman hak ettikleri değerin<br />

verilmediğinden yakınıyordu. Mektubun yayınlandığı sayfanın yarısında da<br />

üzüntüsünü ve hayal kırıklığını ikiye katlayan bir kişiden, zamanın yeni<br />

kahramanından, Orville Wright'tan söz edilmekteydi.<br />

Wright'la yapılan röportaj başkent Washington'daki düz bir çayırlıkta<br />

gerçekleştirilmişti. Daha önceleri pek çok kereler ha-valandırabilmeyi başardığı<br />

uçağı ile bir deneme uçuşu daha yapmak üzereydi. Ancak bu uçuş her<br />

zamankinden daha önemli ve özel bir deneme olacaktı, zira başkan. Tedy<br />

Roosevelt, Beyazsa-ray'dan Wright'a Birleşik Devletler'in ilk uçan başkanı olma<br />

sıfatına nail olabilmek için kendisinden davet beklediğini söylemişti.


Wright'ın o an içinde bulunduğu gayet sinirli ruh hali bu şartlar altında hoş<br />

görülebilir bir durumdu. Nitekim işin tek tehlikeli yanı haşmetli başkanın bütün<br />

o uzun botları, koruyucu gözlükleri ve kaskı giyerek hayli gülünç bir duruma<br />

düşecek olması değildi. Denemenin ne kadar tehlikeli sonuçlar<br />

doğurabileceğinin farkında olan Wright, Amerika Birleşik Devletleri başkanının<br />

hayati sorumluluğunu kendi üzerine almak istemiyordu haklı olarak. Ama<br />

başkana hayır demek de daha az riskli bir iş değildi.<br />

Binlerce kişilik bir izleyici topluluğu deneme uçuşunun yapılacağı meydanda<br />

toplanmış, Wright'ın karar vermesini bekliyordu. Wright, motoru tekrar söküp<br />

takarak son denetlemeleri yaparken düşünmeye de fırsat bulmuştu. En<br />

sonunda rüzgar ölçerini kaldırdı ve sonuçlarını incelemeye başladı. Topluluk<br />

nefesini tutmuş bekliyordu. Hafif bir meltem aletin kanatlarını şi-şiriyordu. En<br />

sonunda rüzgar ölçerini indirecek ve yiğitçe "Uçuş gerçekleştirilemez"<br />

diyecekti.<br />

Aynı sayfada, bir sütun ötede Tesla'nın havacılık üzerine fikirlerine yer<br />

verilmişti dergide. Bütün hayatı boyunca yüksek süratli gelişmiş uçak motorları<br />

tasarımı üzerinde çalışmıştı ama tek bir patent dahi almamıştı. Bu arada<br />

rekabetin nelere mal olabileceği üzerine de hiç düşünmüyordu:<br />

"Sonradan üretilen diğer tüm uçakları, prototipleri olan Langley'in yanına<br />

koyarsanız göreceksiniz ki tam anlamıyla kaydedilebilmiş tek bir somut<br />

ilerleme dahi yoktur. Aynı pervaneler, aynı motorlar, aynı dümenler, kayda<br />

değer tek bir gelişme yoktur... buna karşın yarım düzine havacı göklerin hakimi,<br />

imparatoru ilan edilmiştir. J. D. Rockfeller'a bu unvanı layık görmek çok daha<br />

uygun olacaktı. Ama yüksek kalitede yanıcı akaryakıtın sağlanmasına kadar<br />

kendi ağırlıklarının birkaç mislini yerçekimine karşı kaldırabilen motorlar<br />

üretilemeyecektir."<br />

Langley uçağının hava boşluğuna maruz kaldığı takdirde çakılacağını,<br />

helikopterin, diğer dezavantajları bir yana bırakılırsa, bu açıdan çok daha<br />

güvenli olduğunu söylüyordu.<br />

Havadan daha ağır bir hava taşıtının ise tamamen yeni ilkeler doğrultusunda<br />

inşa edileceğini, bunun da gerçekleşmesinin pek yakın olduğunu öngörüyordu.<br />

"Bunun gerçekleşmesi sanayi ve ticaret dünyasında yepyeni bir çığır açacaktır.<br />

Yeter ki hükümetler telsiz enerji naklinde olduğu gibi İspanyol Engizisyon<br />

Mahkemesi tavrı takınmasınlar. Bu, insanlığı göklerin gerçek hakimi kılmaya<br />

yetecektir."<br />

Elbette bu öngörüler her zamanki gibi acılarının deşilmesine ve diğerlerinin<br />

ona karşı duyduğu hıncın artmasına neden oluyordu ama yine her zaman<br />

olduğu gibi kehanetleri gerçek olacaktı. Waldorf'ta bir amiralle yemek yeme<br />

şerefine eriştiğinde "havacılık gemilerinden" bahsedecek ve yine telsiz telefon<br />

görüşmelerinin bir gün tüm dünyaya yayılacağından dem vuracaktı.<br />

Hafif uçağının, ya da uçan sobasının -günümüz terminolojisinde bu hava<br />

taşıtlarına (basit helikopterlerle karıştırılmaması gerekir) VTOL, dikey kalkış ve<br />

iniş yapabilen uçaklar denilmektedir- patentleri için ancak 1921 ve 1927


yıllarında başvurabilecekti ve patent haklarını 1928 yılında alabilecekti. Aynı<br />

zamanda bu, muhtemelen finansman eksikliğinden, bir prototip üretmeden<br />

patentini aldığı tek icadıydı. Patentleri belgelendiğinde mucit yetmiş iki<br />

yaşındaydı.<br />

Küçük uçak ki Tesla uçağının bin dolardan daha az bir fiyatla satılması<br />

gerektiğini düşünüyordu, helikopteri andıran pervanesi sayesinde dikey kalkış<br />

yapabiliyordu. Kalkıştan sonra pilot bir mekanizma ile pervanenin normal<br />

uçaklarda olduğu gibi burna yerleşmesini sağlıyor ve böylece uçan soba yola<br />

koyuluyordu. Pilot koltuğu, kanatlar yatay pozisyondayken yukarı bakacak<br />

şekilde kendi etrafında dönebiliyordu. Tesla'nın güçlü ama çok hafif türbini<br />

sayesinde uçak büyük bir hızla öne doğru atıla-biliyordu. Aynı işlem tersi<br />

yönde tekrarlanarak uçağın -garaj çatısı, oturma odası, ya da küçük bir geminin<br />

güvertesi gibi dar alanlara- iniş yapması sağlanabiliyordu.<br />

Tesla'nın dikey kalkış fikri ölümünün üzerinden on yıl geçtikten sonra işlerlik<br />

kazanabilecekti ancak. 1950'lerin ilk yıllarında Convair ve Lockheed, daha<br />

sofistike mühendislik teknikleri kullansalar da, özünde Tesla'nın prensibine<br />

sadık kalan yeni modeller üretmeye başlayacaklardı. Bu taşıtların en başarılısı<br />

Convair'in ürettiği XFY-1 idi. "Pogo" yaklaşık dört ton ağırlığında 5.850 beygir<br />

gücünde Allison T-40 turbo motora sahip bir savaş uçağıydı. Karada iken<br />

kuyruğu yerde, burnu göklere bakar bir şekilde duruyordu. Harekete geçtiğinde<br />

dikey kalkış yapıyor, sonra doksan derecelik bir rotasyonla yatay pozisyon<br />

alıyordu. 4.500 metre yükseklikte, saatte 965 kilometre hıza çıkabilecek şekilde<br />

dizayn edilmişti.<br />

"Pogo" testlerde genellikle başarılı olmasına karşın donanma üretime<br />

geçmekten vazgeçmişti. Allison motorun gerektiği kadar güçlü olmadığına ve<br />

pilotun döner koltuğunun ani değişiklikler için yetersiz olduğuna karar<br />

vermişlerdi.<br />

Buna karşın dikey iniş ve kalkış yapabilen tam teçhizatlı bir hava taşıtının ticari<br />

ve askeri avantajları da göz ardı edilemeyecek kadar çoktu. Başarılı testler<br />

üzerinden birçok yeni deneme gerçekleştirildi. Ancak 1980'lere kadar bu<br />

sistemde istenilen noktaya ulaşılamadı. En sonunda uçağın gövdesinin değil,<br />

motorlarının doksan derecelik bir rotasyonu gerçekleştirebildiği, bu şekilde<br />

dikey iniş ve kalkışın mümkün olabildiği bir sistem geliştirilecekti. Bu sistemle<br />

üretilen Amerikan modellere "Harrier" Sovyet modellere ise Yak-36 adı<br />

verilmiştir.<br />

Tabii ki bugünün VTOL'leri yanında Tesla'nın ufak-uçan sobası bir hayli ilkel<br />

kalmaktadır. Ama jet motor teknolojisinin geliştirilmesinden onlarca yıl önce<br />

bunun başka türlü olması da düşünülemez. 1950'lerde Convair ve Lockheed'in<br />

gerçekleştirdiği testler Tesla'nın modelinin VTOL araştırma geliştirme<br />

çalışmalarında kaçınılmaz bir ilk basamak teşkil ettiğini gözler önüne<br />

sermektedir. Yugoslav Review dergisi Tesla'nın çalışmalarının güçlendirilmiş<br />

uçuşun gelişmesinde ilk adımı teşkil ettiğini öne sürmüştü bir sayısında. Bu<br />

saygın dergi, Tesla'nın Belgrat'taki kağıtları arasında bir roket motoru<br />

geliştirme çalışmalarının 1895 yılındaki laboratuvar yangını ile birlikte sona<br />

erdiğini gösteren belgelere rastlanıldığını öne sürüyordu.


Belgrat'taki Nikola Tesla Müzesi'nde ayrıca jet-itişli, dört tekerlekli ve hem<br />

havada, hem karada gidecek tarzda bir "aeromo-bil"in tasarımlarına da<br />

rastlanılabilir. Müze yetkililerine göre bunlara ilaveten "Tesla'nın ölümü ile<br />

değerlerini yitiren yakıt, beygir gücü ve başka bazı şeylerin hesaplamalarını<br />

içeren" çalışmalar da müzede koruma altına alınmıştır. Bunun yanı sıra<br />

gezegenler arası seyahat edebilecek bir gemi de tasarlamıştı. Tabii bu<br />

bilgilerden Batılı meslektaşları asla haberdar edilmemişti.<br />

Ayakları "dünyaya" bastığı zamanlarda Tesla, özel tasarım aydınlatma tüpleri<br />

ve havalandırma sistemleri üzerinde çalışıyordu. Bu arada yatırımcılara,<br />

üreticilere türbininin çelik imalathaneleri ve fabrikalardan yayılan atık gazla da<br />

çalıştırılabileceğini anlatan mektuplar yazıyordu. Bu sayede bacalardan duman<br />

çıkmayacak, tükenebilir yakıt kaynakları için de endişelenmeye gerek<br />

kalmayacaktı.<br />

Hayal gücü geleceğin dünyasında seyahat ederken mali durumu ise gayet<br />

berbat olan günün koşullarına saplanmış kalmıştı. Mucit ile Scherff arasında<br />

parasal konular ile ilgili olarak sert bir tartışma yaşanmış ama bu durum kısa<br />

süre içinde savuşturul-muştu. Sherff, tefecilerin kendisini sıkıştırdığını,<br />

karısının hastalığı nedeniyle de borca girdiğini anlatıyor, Tesla'nın kendisine bir<br />

miktar ödeme yapmasını umuyordu.<br />

Tesla ise yükseklerden atarak borçlu olduğu Scherff e şu cevabı verecekti:<br />

"Rica ederim üzülmeyin. Biliyorsunuz ki, yaşadığınız deneyimler sıra dışıydı ve<br />

bunlar size maddi kazanç sağ-lamadıysa da içsel yeteneklerinizin gelişmesinde<br />

önemli rol oynamışlardır..." Scherff her zamankinden daha ısrarcı davranınca<br />

bir miktar para göndermek zorunda kalacak ama birkaç şaşaalı laf etmekten de<br />

geri kalmayacaktı: "Üzülerek söylemek zorundayım ki, soğukkanlılığını ve<br />

özgüvenini yitirmeye başlamışsın... Kendini toparlamalı ve kötü ruhları sürgün<br />

edebilmelisin..."<br />

Eski çalışanı ve sadık dostunun ahlaki yanını kuvvetlendirmek için de buhar ve<br />

gaz türbinlerinin ve bir besleme ünitesinin tamamlanmak üzere olduğunu,<br />

bunların devrim niteliğinde olduklarını da sözlerine ekleyecekti. "Şu an bu<br />

icatlarım ile çalışacak yeni lokomotif, otomobil ve torna tasarımları üzerinde<br />

çalışmaktayım. Sonucun muazzam bir başarı olacağından eminim. Tek sorun<br />

nereden ve ne zaman nakit bulabileceğimdir. Ama pek yakında para sel gibi<br />

akmaya başlayacak ve o zaman beni her istediğin an arayabileceksin."<br />

Daha sonra Scherff, Tesla'ya terapötik nitelikli aygıtlarından bir tanesinin<br />

piyasaya sürülmek üzere olduğunu bildirmekten mutluluk duyduğu bir mektup<br />

yazacaktı. Çünkü kendisinin de muhtemelen bunlardan birine ihtiyaç<br />

duyacağını da ekliyordu.<br />

Para hiçbir zaman "sel gibi" akmadıysa da Tesla birkaç büyük finansör<br />

bulabilmeyi başarmıştı. Bu sayede 1910 yılında 400 bin dolar sermaye ile,<br />

başkalarıyla birlikte soğutma gibi ticari kullanım alanlarına hizmet vermeyi de<br />

hedefleyen, Tesla Ozon Şirketi kurulacaktı. Daha sonra da Hoadley ve Knight'ın


mali desteği ile büyük gemilere ve Alabama Kömür ve Çelik Şirketi'ne türbin<br />

üretmek amacıyla bir milyon dolar sermaye ile Tesla Motor Sanayi kurulacaktı.<br />

Bu dönemde Tesla diğer sorunların yanı sıra eski çalışanlarından Fritz<br />

Lowenstein ile de bazı sıkıntılar yaşamaktaydı. Colorado'daki çalışma<br />

günlerinden beri Tesla, Lowenstein'ın sadakatinden şüphe etmekteydi. Alman<br />

mühendisle Wardenclyffe projesinde tekrar birlikte çalıştıklarında güvenini<br />

yeniden kazanacaktı ama birkaç yıl içerisinde parasal konularda aralarında yine<br />

bir anlaşmazlık baş gösterecekti. Lowenstein sonradan radyo aygıtları<br />

konusunda başarılı bir mucit olacaktı.<br />

1916 yılında Marconi Telsiz Telgraf Şirketi ile Marconi'nin patentlerinin<br />

Tesla'nınkilerden etkilendiğini savunan Kilbourne & Clark arasındaki davada<br />

düğümü çözecek kişi olarak tanıklık edecekti. Son anda Lowenstein taraf<br />

değiştirecek ve Marconi'yi destekleyecekti. Yalancı şahitlik ettiği öne<br />

sürülecekti ama hiçbir şey ispat edilemeyecekti. Fakat Tesla'nın dostluğunu da<br />

sonsuza kadar kaybedecekti. 1910 ile 1915 yılları arasında Tesla Alman<br />

mühendise oldukça yüklü miktarlarda borç vermişti. Üç yıl sonra Tesla,<br />

Lowenstein'a protesto çekecek ama kendisini mahkemeye vermeyecekti.<br />

Kendi hesabına hatırı sayılır bir üne kavuşan Anne Morgan da babasının<br />

ölümünden sonra kendi hayat tarzını sürdürüyordu. Tesla'nın türbini gibi Anne<br />

da bir güç istasyonu gibi çalışmaktaydı; hayatı, eğitim, çocuk haklan, kadınların<br />

çalışma koşulları ve göçmen sorunları gibi insani konular çevresinde<br />

dönmekteydi. Zenginlerin moda ve hizmetçi sorunlarına kafasını yormayı hiç mi<br />

hiç düşünmüyordu. Zevkli Avrupa turundan döner dönmez Manhattan'daki<br />

kadın hakları oturumlarına katılabilecek kadar çok yönlü bir insan olmuştu.<br />

Sosyoloji diploması almadan tüm Amerika'yı dolaşmış, kadın derneklerinde<br />

konuşmalar yapmıştı. Hukuk adamlarıyla, evsizler ve sömürülen kadınlar<br />

üzerine toplantılar düzenliyordu.<br />

Tesla'ya gençliğinde duyduğu aşkı unutmuş olmasına karşın onunla olan<br />

ilişkisini de tam anlamıyla bitirmemişti. "Seninle bu kış görüşebilmeyi umut<br />

ediyorum" diyordu, "ve son görüşmemizin üzerinden koca bir yıl geçmiş<br />

olmasından dolayı ne kadar üzgün olduğumu da bilmeni isterim. Geçen tüm bu<br />

aylar çalışmalarına istediklerini kattı mı, arzuladığın ilerlemeyi kaydedebildin<br />

mi...?"<br />

Eski dostunu yeniden kazanmanın mutluluğunu yaşayan Tesla övünmeyi de<br />

ihmal etmeyecekti: "Seninle son görüşmemizden beri kaydettiğim ilerleme<br />

oldukça büyük ve tatmin edici oldu. Fikirler kafamda daha önce hiç olmadığı<br />

gibi hızla uçuşuyorlar. Bunların büyüdüğünü ve geliştiğini görüyor, mutlu<br />

oluyorum, dünyevi anlamda başarılı olduğumu söyleyebilirim." 25 Mart 1911<br />

tarihinde meydana gelen Triangle Fabrikası yangınında, kötü koşullarda ve<br />

düşük ücretlerle çalıştırılan, aynı zamanda çoğunluğunu genç göçmen<br />

kadınların oluşturduğu işçilerden bir çoğu kavrulmamak için camlardan atlamış<br />

ve hayatlarını kaybetmişti. Bu olayın yarattığı öfke dalgası işçilerin<br />

sendikalaşması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi sürecine de bir ivme<br />

kazandırmıştı. Yaralanan birçok işçi güvenlik önlemlerinin ne derece ihmal


edildiğini gözler önüne sermişti. Bu felaket Anne Morgan'ın genç bir kadın<br />

olarak üzerinde durduğu konuların hayata geçmesine katkıda bulundu.<br />

Grevdeki işçilerle birlikte yürüyüşlere katılıyor, davaları için dört bir yana çetin<br />

mektuplar yazıyordu. Giyinişi, art arda sigara içişi, ateşli konuşmalarıyla,<br />

gazetecilerin de kendisini tanımladığı gibi, esaslı bir tipti. Enerjik yaratılışının<br />

"bulunduğu yerin atmosferini elektriklendirdiği" söyleniyordu.<br />

Bir biyografi yazarı Anne Morgan'ın androjen tavırları ile Tesla'nın sözde<br />

aseksüel yaradılışının dostluklarının temelini oluşturduğunu düşünüyordu. Hiç<br />

şüphesiz para ve toplumsal statü daha büyük bir çekim alanı yaratıyordu.<br />

Tesla, yıllar yılı süren amansız para arayışları sırasında, Anne Morgan'ın<br />

babasının ve ağabeyinin kapısını da aşındırmıştı ama Anne bu konuda<br />

kendisine pek de fazla destek çıkmamış, esprili bir şekilde sırtını sıvazlayarak<br />

snop hayat tarzını 'ti'ye almıştı. Yine bir kadın fonu için para toplamaya çalıştığı<br />

sıralarda 'Yoksul Evleri' ve 'Yurttaşlık' başlıkları altında yazılar yazmış ve<br />

Tesla'ya yollamıştı. Yoksul evlerinin barbarların ve kötülerin yuvalan olarak<br />

görüldüğünden dem vuruyordu. Hükümetin bu evlerin durumunun<br />

iyileştirilmesinde etkin bir rol oynaması gerektiğine inanıyordu. Sözlerini şöyle<br />

tamamlamıştı: "Sen de bu fona 100 dolar ile katılan otuz kişiden biri olmak ister<br />

misin?" Tesla'nın bu mektuba bir cevap verdiğini gösteren hiçbir belge<br />

bulunmuyor. Zaten otel kirasını bile ödemekte hayli zorlandığı bir dönem<br />

yaşamaktaydı.<br />

Masasının üzerinde Katharine Johnson'dan gelen yanıtlanmamış bir mektup<br />

daha duruyordu: "Bazen düşünce transferi hakkında bildiklerimi sana da<br />

anlatacağım bir gün gelecektir diye umut ediyorum. Son üç yıl içinde harika<br />

deneyimler yaşadım; bunların çoğu şimdiden flulaştı ve bu nedenle sizin için<br />

bilimsel açıdan oldukça önem taşıdığına inandığım bu tecrübelerin<br />

aktarılamadan silinip gitmesinden korkuyorum. Daha iyi bir tanımlama<br />

bulamadığımdan ben buna 'düşünce transferi' diyorum. Belki hepsi bundan<br />

ibaret de değildir. Seninle birlikte olduğumda bunlardan söz etmek istiyorum<br />

ama bu anlarda konuşmak istediğim esas konulardan başka her şeyden<br />

bahsediyor buluyorum kendimi. Yarın Cumartesi, mutlaka gel."<br />

20. RADAR<br />

Tesla'nın Wardenclyffe yıkımının hemen ertesinde yaşadığı parasal sorunlar,<br />

1916 yılının Mart ayında 935 dolar tutarındaki kişisel vergilerini ödemediği<br />

gerekçesiyle New York'ta mahkemeye çağırılması ile iyiden iyiye yıpratıcı bir<br />

hal almıştı. Zaten eski işvereninin vergileri ile ilgili endişeleri nedeniyle geceleri<br />

uykuları kaçan Scherff'in korktuğu başına gelmişti. Bütün yerel gazeteler<br />

öykünün üzerine atlamıştı. Edison, Washington'da savunma sahasında bir ihale<br />

kapmışken, Westinghouse, General Electric, Marconi ve diğer daha küçük<br />

çaptaki yüzlerce firma Tesla'nın patentleri ile servetlerine servet katarken, talihi<br />

Tes-la'ya hiç de merhametli davranmıyordu.


Mahkemede yıllardan beri Waldorf-Astoria'nın açtığı kredilerle yaşamını devam<br />

ettirebildiğini, tek kuruşu olmadığını ve borç içinde yüzdüğünü itiraf etmek<br />

zorunda kalmıştı. War-denclyffe'in inşa edildiği arazi elinden alınmış ve New<br />

Yorklu bir avukata satılmıştı, her yerde vergi borcu nedeniyle hapse<br />

girebileceği konuşuluyordu.<br />

Yine de tüm bu felaketler zinciri ile eli kolu bağlanmışken, neredeyse otuz yıl<br />

sonra radar adı ile anılacak aygıtın temel prensiplerini keşfedip<br />

yayınlatabilmişti.<br />

Amerika 1 Nisan 1917 tarihinde Birinci Dünya Savaşı'na girdiğinde, Almanlar<br />

müttefiklerin neredeyse bir milyon tonluk gemilerini suların altına yollamıştı.<br />

Herkes denizaltıların tespit edilebilmesini sağlayacak bir yol arayışına girmişti.<br />

Almanlar, Fransa'ya ve İngiltere'ye uçaklar ve zeplinlerle hava saldırılan<br />

düzenliyordu ama bu saldırıların önceden fark edilebilmesini sağlayacak bir<br />

sistem geliştirilememişti. Hava saldırılarının bir gün gelip çok etkili olacağı<br />

tahmin ediliyordu ama hava kuvvetleri o günlerde henüz romantik bir birim<br />

olmanın ötesine geçememişti.<br />

Alman uçakları Paris üzerine ilk defa bomba yağdırdığında Parisliler<br />

sokaklarda toplanıp olayı seyre dalmışlardı. Londralılar şehirlerinin maruz<br />

kaldığı ilk hava saldırısına tanık olabilmek için bahçelerdeki çuha çiçeklerini ve<br />

çimleri ezmeyi bile göze almışlardı. Bir uçağın alevler içinde yere çakılması bir<br />

gazetede "Londralıların hayatları boyunca seyrettikleri en etkileyici bedava<br />

gösteri" olarak anlatılmıştı.<br />

Bombaların kurbanları dahi, The Lancet'te yazılanlara bakılırsa, yaşadıkları bu<br />

olağanüstü ve eşsiz deneyimin etkisiyle fazla bir öfke göstermiyorlardı. Bu olay<br />

halkın savaşın başlangıcından beri yaşadığı duyguları harekete geçiren<br />

deneylerin en şaşa-alısıydı. Savaş İngilizlerin kendilerini daha bir İngiliz gibi<br />

hissetmelerini sağlamıştı.<br />

Bu açıdan bakılınca Tesla'nın radar geliştirme çabalarının da hava<br />

kuvvetlerinden ziyade deniz kuvvetlerine yönelik olması daha anlaşılabilir bir<br />

hale geliyor. "Durağan dalgalar telsiz telgrafın ifade ettiğinin ötesinde bir anlam<br />

taşımaktadır. Örneğin bunların uygun kullanımı sayesinde, verici<br />

istasyonundan yayınlanan dalgalar aracılığı ile dünyanın herhangi bir yerindeki<br />

bir nesnenin, örneğin bir geminin, görece konumunu ya da seyrini, uzaklığını,<br />

ya da hızını tespit edebilmek mümkün olacaktır."<br />

Tanımını yaptığı aygıt II. Dünya Savaşı'na birkaç yıl kala yoğunlaştırılmış bir<br />

program ile geliştirilen atmosferik atışlı radarın özelliklerini taşımaktaydı. Tesla<br />

bunu bir sualtı radarı olarak tasarlamıştı ancak bu elektromanyetik dalgaların<br />

sualtında çok fazla atonasyona maruz kalması nedeniyle mümkün<br />

olamayacaktı. Son yıllarda yapılan araştırmalara karşın halen okyanusların<br />

altından radar, yüksek frekanslı radyo sinyalleri, ya da ışık dalgalarının<br />

istenilen şekilde yayılması sağlanamamıştır. Ancak Tesla'nın çok düşük<br />

frekanslı dalgaları suların içine yayılabilecek ve komünikasyon alanında bir<br />

çığır açacaktı.


Tesla'nın radarı su altındaki nesneleri saptayamıyordu ama o günlerde bu<br />

aygıtın başka bir amaçla kullanılabileceği de düşünülmüyordu. Edison da<br />

donanma ile birlikte bu konuya eğilmeye başlamıştı. Alman U-botlarının bir<br />

şekilde tespit edilebilmesi için yoğun bir çalışmaya girişmişti. Ama en<br />

sonunda, işin içinde Edison'un da olmasına karşın, bunun bir rüya olduğu<br />

düşünülmeye başlanacaktı.<br />

Edison da bu arada gırtlağına kadar donanma bürokrasisinin içine gömülmüş,<br />

araştırma departmanındaki kıyasıya çekişmeden bir hayli bunalmıştı.<br />

Düşünceleri donanma mensupları tarafından küstahça baltalanıyor, bu arada<br />

kendisi de harap oluyordu.<br />

Pasaklı ama varlıklı Edison, Washington'daki dalgalarla boğuşurken, fakir ama<br />

züppe Tesla da New York'ta mücadele veriyordu. Her iki mucit de kendi<br />

aralarındaki uçurum kadar, yeni çağın atom fizikçileri ile kendi aralarındaki<br />

uçurumun da derinleşmeye başladığının farkındaydılar. Artık Einstein'ın<br />

konuşulacağı çağ açılıyordu. Yeni insanlar, branşlaşma henüz altın çağına<br />

girmiş olmasa da, kendi dallarında uzmanlaşıyorlardı. Amerikalı Fizikçiler<br />

Derneği'ne üye oluyorlar ve dergilerinde yayımlananlar dışındaki görüşlere<br />

prim vermiyorlardı. Pratisyenler (mühendisler) ile teorisyenler (fizikçiler)<br />

arasındaki ayrım keskinleşmeye başlamıştı. Artık Tesla, Pupin gibi mucitlerin,<br />

bilim insanlarının, mühendislerin, ya da Edison gibi kimyagerlerin ve mucitlerin<br />

dönemi kapanmıştı.<br />

Yeni fizik dalgalara karşı partiküler tartışmaları öne çıkıyor, Tesla'nın kendine<br />

has kozmik teorisine dayanarak reddettiği Einstein'ın özel izafiyet teorisi<br />

fizikçilerin zihnini meşgul ediyordu. Teorik olarak savunulan dinamik evren<br />

fikrini tam anlamıyla içine sindiremese de Einstein'ın genel izafiyet teorisi bir<br />

bütün olarak 1916 yılında yayımlanacaktı. Einstein bu belirsizlikten rahatsızlık<br />

duyduğu için sonradan evrenin durağan ve değişmez olabileceğini de tam<br />

olarak reddetmiş olmamak için teorisine bir "yumuşatıcı etmen" ekleyecekti. Bu<br />

durum Tesla'ya göre izafiyet teorisyenlerinin neden bahsettiklerini kendilerinin<br />

bile anlamadığının kanıtıydı. Kendisi de bir evren teorisi üzerine çalışmaktaydı<br />

ve uzun süredir üzerinde durduğu (ama yayımlanmayan) dinamik çekim teorisi<br />

üzerine bir bildiri hazırlamaktaydı.<br />

Atom enerjisinin birincisinin işe yaramaz, ikincisinin ise kontrol edilmesini<br />

olanaksız kılacak derecede tehlikeli olduğuna inanıyor ve bunu da sık sık dile<br />

getiriyordu. Einstein'ın da bu konuda ciddi kuşkuları vardı aslında. 1928 yılında<br />

bile Dr. Mil-likan, insanoğlunun atomun enerjisinden faydalanabileceği bir yol<br />

olduğuna inanmadığını belirtiyordu. "Kömürümüz bittiğinde atom enerjisi<br />

kullanabileceğimiz fikri tamamıyla bilim dışı bir ütopyadır..." 1933 yılında Lort<br />

Rutherford "Atomun parçalanması ile elde edilebilecek olan enerji zayıf<br />

olacaktır. Atomun transform edilmesinin ortaya çıkaracağı enerjiden söz<br />

edenler güneşi ay ışığı ile bir tutuyorlar" diyebiliyordu.<br />

'Yeni fiziğe' dair bu nüktelerin bir tanesinin Tesla'nın Nobel ödülünü elinden<br />

aldığını düşündüğü Sir William Bragg'e atfedilmesi belki de acılarını<br />

depreştirmişti. Bragg şöyle diyordu: "Elektromanyetiği Tanrı pazartesi,


çarşamba ve cumaları dalga teorisi ile açıklıyor, Şeytan ise salı, perşembe,<br />

cumartesi günleri quantum teorisi ile."<br />

Tesla daha sonraki yıllarda daha bütünsel bir fizik teorisine bağlanacaktı. Tüm<br />

maddelerin ilksel bir tözden, tüm uzayı kaplayan ışıksal eterden türediğine<br />

inanıyordu ve cüretle kozmik ışınların ve radyo dalgalarının zaman zaman<br />

ışıktan daha hızlı hareket edebildiğini iddia ediyordu.<br />

Üniversitelerde görevli genç bilim insanları devlet destekli araştırma<br />

programlarının ne büyük bir nimet olduğunu yeni yeni fark etmeye<br />

başlamışlardı. İşin ilginç yanı umutlarını kıran kişi, modern araştırma<br />

laboratuvarlarınm kurucusu Edison'un ta kendisi olacaktı.<br />

Donanma Danışma Kurulu'nda görev yaparken "büyük gelişmeler için bilimsel<br />

araştırma elzemdir" diyerek ilk çıkışını yapmıştı. Daha sonraları donanmanın<br />

gerçeklere büyük oranda vakıf olduğunu söyleyecek ve asıl ihtiyaç duyulanın<br />

teorisyen-ler değil mühendisler olduğunu öne sürecekti. Ordu, daha çok sivil<br />

uzman barındırmak istese de Edison fizikçiye ihtiyaç olmadığı konusunda ısrar<br />

edecekti (tabii bir ya da iki matematikçi işe yarayabilirdi).<br />

Bilimsel konularda oldukça hırslı olan komutanların, en az üniversiteliler kadar<br />

huzuru kaçmıştı bu açıklamalardan dolayı. Peki ya denizaltı tarayıcıları ne<br />

olacaktı? Bilmek istiyorlardı. Bunun için yoğun bir araştırma programı<br />

uygulamak gerekmiyor muydu?<br />

Edison hiç canını sıkmıyordu, Donanma Araştırma Labora-tuvarı fikrini<br />

temelden hayalperestlik olarak yorumluyordu. Ama donanma ısrar ederse<br />

laboratuvarında işlerin nasıl yürüdüğünü herkesin bilmesini isteyecekti:<br />

"Sistemimiz yoktur, kurallar yoktur ama bir yığın zamazingo bulabilirsiniz. Ve<br />

bu zama-zingoların çevresinde yeteri kadar dolaşan mucitler eninde sonunda<br />

bir icatla çıkar ortaya." Ekibinin laboratuvara gübre bahçesi dediğinden<br />

bahsetmiyordu.<br />

Bu kadarı da üniversiteli bilim insanlarını harekete geçirmek için yeterli<br />

olmuştu. Donanmayı atlatıp doğrudan en üstle bağlantı kurmaya çalışacaklardı.<br />

Ulusal Bilim Akademisi aracılığı ile başkan Wilson'a başvuracaklardı.<br />

Akademinin ülke için bilimsel bir cephanelik gibi işlev göreceğini öne<br />

sürüyorlardı.<br />

Kısa bir süre sonra tüm bilimsel araştırma kurumlarına öncülük edecek Ulusal<br />

Araştırma Konseyi (NRC) kurulacaktı. NRC bünyesinde, üniversitelerin,<br />

hükümetin ve sanayi dünyasının önde gelen bilim insanlarını, mühendislerini<br />

barındırıyordu ve hem temel, hem de uygulamalı araştırmaları destekliyordu.<br />

Profesörlerin akıllıca bir hareketi de Washington'da Beyaz Saray'a ve<br />

Kongre'ye oldukça yakın bir bölgede bir karargah kurmaktı.<br />

Ulusal Araştırma Konseyi'nin Amerika'ya katkısı tartışılmaz nitelikteydi. Grup,<br />

iş ve sanayi dünyasının da desteğini almıştı arkasına. Geleceğin süper<br />

gücünün bir taslağı belirmişti bile: Devlet, endüstri ve akademi üçgeni yirminci<br />

yüz yılda Amerikan hayatına şeklini verecekti.


Hükümet NRC'ye, Edison'un halen donanma hesabına üzerinde çalışmakta<br />

olduğu, Alman U-botlarını tespit edebilecek bir aygıt geliştirilmesi görevini<br />

verecekti. Fransız ve Amerikalı bilim insanlarının ortaklaşa yürüttükleri bir<br />

denizaltı dinleme cihazı üzerine çalışmalar da sürüyordu.<br />

Geleceğin radarı üzerine fikirleri dikkate alınmayan Tesla ise dinleme cihazı<br />

geliştirmek gibi küçük işlerle ilgilenmiyordu. Güdümlü füzeler ve kıyamet<br />

makineleri onun ilgisini daha çok çekiyordu. New York Times'a. en son<br />

icadından kışkırtıcı bir tarzla bahsetmişti. "Thor'un yıldırımları gibi" çarpacak<br />

olan bu silah bırakın orduları, deniz filolarını dahi yok edebilecek güçteydi.<br />

Times "Doktor Tesla bunun sansasyonel bir haber olmadığında diretiyor"<br />

şeklinde not düşüyordu yazıya, "bu, yılları alan bir araştırma ve çalışmanın<br />

sonucudur."<br />

Bu füze, havada saniyede 480 kilometrelik bir süratle gidecek, pilota ihtiyaç<br />

duymayan ve ne motoru, ne de kanatları olan bir taşıttı, dünyanın herhangi bir<br />

yerini bombalamak için elektrikle yönlendirilecekti. Bunun gerçekleşmesini<br />

sağlayacak telsiz bir verici sistemini çoktan geliştirmiş olduğunu ama güdümlü<br />

füzesinin ayrıntılarından söz etmek için henüz erken olduğunu da sözlerine<br />

ekleyecekti.<br />

Robot savaş gemilerinden oluşan filo hayalinden de vazgeçmemişti. Daha bir<br />

yıl önce hükümete "kıyılar boyunca stratejik noktalara uzaktan telsizle<br />

kumanda edilecek ve güçlü teleskoplarla izlenebilecek denizaltı, üstü ve hava<br />

taşıtları kontrol şebekeleri" yerleştirmeyi önermişti.<br />

Washington bundan daha tepkisiz davranamazdı bu çağrıya. Tek ilgilendikleri<br />

NRC'nin geliştirdiği ilkel dinleme cihazlarıydı. Bunlar da bir dereceye kadar işe<br />

yarıyorlardı. Çok sonraları sonar geliştirildiğinde bunun Tesla'nın adı<br />

konmamış radarının prensiplerine benzer nitelikler taşıdığı görülecekti.<br />

Savaş bittiğinde Edison da, en az Tesla kadar, savunma birimlerindeki<br />

bürokrasinin hayal gücü eksikliğinden dolayı hayal kırıklığı içinde ayrılacaktı<br />

görevinden. Önerdiği projelerinin bir tanesi bile donanma tarafından yürürlüğe<br />

konulmamıştı.<br />

Savaşın bitmesinden çok sonraları ve Tesla'nın kendi radarının ilkelerini<br />

yayımlamasından on beş yıl sonra, yine Amerikalı ve Fransız bilim<br />

insanlarından oluşan bir ekip Tesla'nın ilkelerine dayanarak yeni bir sistem<br />

geliştirmeye çalışacaklardı. Donanma araştırma biriminde görevli olan iki bilim<br />

insanı, Law-rence H. Hyland ve Leo Young, düşük enerji sekteli yüksek frekans<br />

sinyallerinin hem hava, hem de su üstü taşıtlarını tespit etmedeki işlerliğini<br />

yeniden keşfedecekti.<br />

Amerika'da ilk radar testleri 1937 yılında yapılacaktı. Atlantik'teki bir destroyer<br />

filosu tespit edilebilmişti ve bu başarı üzerine XAF modeli geliştirilecekti. Daha<br />

ileri bir model daha sonraları 19 savaş gemisinde denenecek ve savaş<br />

sırasında çok iyi sonuçlar alınacaktı.


Bu arada II. Dünya Savaşı'nda Hitler'in işgal tehdidiyle karşı karşıya kalan<br />

İngilizler de bu konuda harıl harıl çalışıyorlardı. İngiltere ilk mikro dalga radar<br />

istasyonunu kuracaktı ve bu az gelişmiş bir model olmasına karşın hava<br />

savaşlarında üstünlük sağlamalarına yarayacaktı.<br />

Alman mühendisler de bu arada bir radar modeli geliştirmişlerdi. Asında tüm<br />

dünyaya bu konuda ilham veren isim Tesla idi ama genellikle İngiliz bilim insanı<br />

Robert A. Watson-Watt'ın adı anılacaktı radar teknolojisi ile birlikte.<br />

II. Dünya Savaşı'nda radar Nazi bombardımanlarına karşı tam zamanında<br />

yardımına yetişmişti İngilizlerin. Radar tüm dünya ülkelerinin temel savunma<br />

aracı olacaktı kısa süre içerisinde. Savaştan hemen sonra da ticari havacılık ve<br />

denizcilik sahalarında boy gösterecek, uzayın keşfedilmesinde önemli bir görev<br />

üstlenecekti.<br />

Dr. Girardeau, Tesla'nın radarın prensiplerini yayımladığı zamanlar için şunları<br />

söylemektedir: "İçinde bulunduğu dönemin teknolojisi göz önüne alındığında<br />

Tesla'nın kehanette bulunduğu ya da rüya gördüğü anlaşılıyor. Ancak şunu da<br />

eklemek gerekiyor ki rüya görüyorduysa o da bir gün gerçek olacaktı."<br />

1917 yılında bu icadının temel ilkelerini yayımladığında Tesla Chicago'da<br />

bulunmaktaydı. Kaybetmişti ama yenilme-mişti ve tekrar daha pratik icatları<br />

üzerinde çalışmaya başlayacaktı. Chicago'da hem mühendislerle fazlasıyla<br />

muhatap olmak zorunda kalması, hem de dostlarında uzak düşmüş olması<br />

nedeniyle sancılı günler geçirmişti. Ama bu arada kendisine hayranlık duyan<br />

dostlarından biri -B. A. Behrend- Tesla'ya Amerika'daki her mühendisin layık<br />

görülmekten büyük onur duyacağı Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü<br />

Edison Madalyası'nı önerecekti.<br />

21. ONUR KONUĞU<br />

B. A. Behrend o dönemin başarılı mühendislerinden birisiydi ve kendisi de<br />

Edison Madalyası'na aday isimler arasında gösteriliyordu. Ama dostu Tesla'ya<br />

yapılan haksızlıklar nedeniyle de derin bir üzüntü duymaktaydı.<br />

İnsanlığa, dünyaya modern elektrik çağını açarak paha biçilmez bir hediye<br />

sunduğuna inandığı mucidin şimdi başını sokabilecek bir otel odası için<br />

mücadele vermek zorunda kalmış olması katlanılamayacak bir durumdu.<br />

Başkaları ticari olarak fazlasıyla faydalanırken Tesla'nın radyo alanındaki<br />

icatları için tek bir ödüle dahi layık görülmemiş olması inanılmaz bir durumdu.<br />

Yıldırımlarla yapılan deneyleri o başlatmıştı ama meyvelerini başkaları<br />

topluyordu, yüksek frekans aletinin geliştirilmesi ile üretilen elektroterapötik<br />

aygıtlar mucit dışında herkese para kazandırıyordu. Daha bir yıl önce Dr. Edwin<br />

Northup yüksek frekans fırınını geliştirmek için Tesla'nın yıllar önce icat ettiği<br />

devrelerini ve üzerinde durduğu fikirleri kullanmak zorunda kalmıştı. Ama<br />

Tesla'nın başarılarına karşın içinde bulunduğu kötü koşullardan Behrend<br />

dışında hiç kimse hayıflanıyor gibi görünmüyordu.


AIEE'yi Edison madalyasının Tesla'ya verilmesi konusunda ikna etmek, bu<br />

madalyayı Tesla'ya kabul ettirmekten çok daha kolay olacaktı. Edison<br />

Madalyası'nı istemiyordu. Asla bunu kabul etmeyecekti.<br />

"Bu meseleyi unutalım Mr Behrend" diyordu. "Sizin dostluğunuz ve iyi<br />

niyetiniz beni fazlasıyla memnun etti ama lütfen komiteye gidip bir başkasını<br />

seçmelerini söyleyin kendilerine... Enstitünün önünde döngüsel manyetik<br />

sahayı ve alternatif akım sistemini anlatmamın üzerinden otuz yıl geçti ve artık<br />

ödüllerini istemiyorum, belki bir başkasının işine yarayabilir."<br />

Eski yaralar açılmış, acıyla kanamaya başlamıştı. AIEE bugüne kadar bu denli<br />

vurdumduymaz olmayı nasıl başarabilmişti gerçekten de? Enstitünün<br />

üyelerinin dörtte üçü muhtemelen işlerini Tesla'nın icatlarına borçluydular.<br />

Edison'la Tesla arasındaki çekememezlik çok iyi bilindiğinden Tesla'nın<br />

madalyanın isminden rahatsızlık duyacağı tahmin ediliyordu zaten ama mucidin<br />

bu dönemde buna ihtiyacı olduğunu ve hem de gerçekten madalyayı fazlasıyla<br />

hak ettiğini düşündüğünden ısrar ediyordu.<br />

"Bana ceketime iliştirilecek bir madalya ile enstitünün üyelerinin önünde bir<br />

saat boşu boşuna kibirle dikilip durmamı öne-riyorsunuz" diyordu Behrend'e,<br />

"beni onurlandırdığınızı düşünerek görünümüme bir değişiklik katmış<br />

olacaksınız ama enstitünüzün büyük bir kısmını besleyen yaratıcılığımı hayata<br />

geçirebilmek için ihtiyaç duyduğum desteği bulabilmek için çabala-maya,<br />

sürünmeye eskisi gibi devam edeceğim."<br />

Tesla'nın Edison hakkında kişisel duygularını açığa vuracak bir tek kelime dahi<br />

ettiği görülmemişti ama artık dizginlerinden boşanmıştı: "Ve bu madalyayı bana<br />

vermekle Nikola Tesla'yı onurlandırmış olmayacaksınız, bilakis kendisine ait<br />

olmayan zaferler üzerinde yükselen Thomas Edison'u onurlandırmış<br />

olacaksınız."<br />

Behrend ise konunun burada kapanmasına izin vermiyordu. Tesla'yı sık sık<br />

ofisinde ziyaret ediyor ve madalyayı kabul etmesini rica ediyordu.<br />

Tesla neredeyse her gün Mühendisler Kulübü'nün önünden geçiyor ama artık<br />

içeri adımını atmıyordu. Bugün de olduğu gibi bina, halk kütüphanesinin<br />

arkasındaki Bryant Parkı'nın karşısındaydı, Tesla her gün güvercinleri<br />

beslemek için buraya gelirdi. Mühendisler bu uzun boylu, eskisi kadar şık<br />

giyinemeyen ama hala gururla başını yükselten ve çevresi cıvıldayan kuşlarla<br />

sarılı bu adamı seyrederlerdi. O günlerde güvercinler toplum içinde pek<br />

sevilmezdi. Açlıkları, genellikle kendisi de aç olan insanların ilgisini çekerdi<br />

ancak. Onlar aç, fakir, yalnız insanları çağrıştıran zavallı kuşlardandı ve önemli<br />

işlerle meşgul olan mühendislere göre bir iş değildi şehir parkında pis kuşları<br />

beslemek.<br />

Tesla'nın kuşlarla olan dostluğu gazetecilerin de gözünden kaçmamıştı.<br />

Gecenin bir yarısı evine dönmekte olan bir muhabir karanlık parkta sessiz ve<br />

düşüncelere dalmış bu yalnız adamın elinden ya da dudaklarından yem<br />

didikleyen güvercinleri fark edebilirdi, oysa kuşların çoğunun geceleri


körleştikleri ve yuvalarında kalmayı tercih ettikleri bilinirdi. Böyle zamanlarda<br />

Tesla gazetecilerle konuşmak istemediğini açıkça belli ederdi. Sonradan iki<br />

gazeteci bunun nedenini öğreneceklerdi.<br />

Bir başka gazeteci, Tesla ile Merkez İstasyonu'nda buluşmak üzere<br />

sözleşmişti. Kendisine bir treni mi beklediğini sorduğunda "Hayır, burası<br />

düşünebilmek için seçtiğim bir yer" cevabını alacaktı.<br />

Edison Madalyası'nın sahibine verileceği gün Mühendisler Kulübü'nde bir<br />

ziyafet düzenlenmişti. Daha sonra davetliler ve üyeler 39. Sokak'taki Mühendis<br />

Odaları Birliği Binası'na geçeceklerdi.<br />

Görkemli bir davetti bu. Onur konuğu gençliğinde olduğu gibi parıltılar saçan<br />

kişiliği ile çevresinde bir çekim alanı oluşturuyordu. Bütün gözler bu uzun<br />

boylu karizmatik adamın üzerindeydi. Gel gör ki davetin ortasında dinleyicilerin<br />

arasından ayrılıp gidecekti bir süre sonra.<br />

Bu sırık gibi adamın nasıl olup da kayboluverdiğini hayatı boyunca<br />

anlayamayacaktı Behrend. Komite telaşlanmaya başlamıştı, seremoniye<br />

başlayabilmek için onur konuğunun ortaya çıkarılması gerekiyordu. Garsonlar<br />

tuvaletleri dahi araştırmışlardı. Tesla'nın hastalanmış olabileceğinden<br />

endişelenen Behrend sokağa fırlayıp bir taksi tutacak ve Tesla'nın oteline<br />

doğru yola çıkacaktı. Ama içinden gelen bir ses aslında Byrant Parkı'na doğru<br />

gitmesi gerektiğini söylüyordu.<br />

Akşam karanlığı çökmek üzereyken Behrend parkın kapısına kadar<br />

gelebilmişti. Kapının önünde işsiz güçsüz bir grup toplanmış gölgeler içindeki<br />

bir şeyi seyrediyordu. Behrend içeri doğru kendine yol açtığında parkın içinde<br />

Tesla'yı başından topuklarına kadar güvercinlerle kaplanmış bir halde<br />

bulacaktı. Avucun-dan yem yiyen güvercinler siyah giysisinin her tarafını<br />

kaplamışlar, üstüne tüyden bir battaniye gibi sarılmışlardı. Tesla, Behrend'i fark<br />

etmiş ve beslenmekte olan dostlarını rahatsız etmemesi için parmağını<br />

dudaklarına götürerek uyarmıştı onu.<br />

Sinirli bir bekleyişin sonunda Behrend, üzerindeki tüyleri silkeleyip Tesla'yı<br />

törene geri götürebilmeyi başarmıştı.<br />

Behrend'in dostunu resmi takdimi içten ve etkileyiciydi.<br />

"Eğer sanayiden Tesla'nın icatlarını söküp çıkarsaydık" diye hatırlatıyordu<br />

meslektaşlarına, "çarklar dönmez olur, elektrikli trenler ve tramvaylar durur,<br />

şehirlerimiz karanlığa gömülür, atölyelerimiz işsiz kalırdı. Evet, çalışmaları<br />

endüstrinin kolu bacağı olmuştur... Adı elektrik biliminin gelişiminde bir çağa<br />

damgasını vurmuştur. Çalışmaları devrimler yaratmıştır..."<br />

Sözlerine Papa'nın Newton için söyledikleriyle son veriyordu:<br />

"Tabiat ve kanunları gecenin karanlığında gizlenir,<br />

Ve Tanrı'nın buyruğuyla aydınlatan Tesla'nın ışığı seslenir."


Onur konuğu da yavaş yavaş toplantıya ısınmaya başlamıştı, eninde sonunda<br />

o da bir adem oğluydu ve kendisine atfedilen bu övgüler hiç de yersiz değildi.<br />

AIEE'nin başkanı W. W. Rice, Tesla'nın titreşen akımlar üzerine çalışmalarının<br />

bilimsel bir çığır açtığını dinleyicilere hatırlatmasıyla memnuniyeti iyiden iyiye<br />

artmıştı.<br />

"Bu çalışması X ışınlarını keşfeden Roentgen'e ışık olmuştur" diyordu Rice,<br />

"ve J. J. Thomson'a ve diğerlerine, modern fizikte söz sahibi olan herkese...<br />

Çalışmaları Marconi'ye yol göstermiş ve telsiz telgrafın müjdecisi olmuştur... ve<br />

bilimin ve mühendisliğin hemen tüm alanlarında Tesla'nın önemli katkılarının<br />

izlerini buluruz..."<br />

Onur konuğu en sonunda kulaklarını çınlatan bir alkış eşliğinde doğrulacak ve<br />

içinde Edison hakkında birkaç söz söyleyebilecek gücü de bulacaktı. İlk<br />

karşılaşmalarını şu sözlerle anlatıyordu: "Hiçbir teorik eğitimi ve birikimi<br />

olmayan bu harika adam tamamıyla kendi çalışmaları ve araştırmalarıyla<br />

muhteşem işler başarmıştır..."<br />

Konuşması mühendislerin tahmin ettiğinden de uzun sürecekti,<br />

çocukluğundan başlayarak tüm hayatından bahsediyordu. Arada nükteli<br />

anektodlar sıkıştırıyor ve neden "kendi çalışmasını dünyevi nimetlere tercih<br />

ettiğini" anlatıyordu. Kelimenin Ortodoks anlamıyla olmamakla birlikte koyu bir<br />

dindar olduğunu söylüyordu: "Varlığımızın gizemlerinin büyük bir kısmının hala<br />

ortaya çıkarılmayı beklediğini düşünmek bana büyük bir heyecan veriyor; tüm<br />

pozitif ve deneysel bilimlerin bize bildirdiğinin aksine, ölümün yaşadığımız<br />

olağanüstü dönüşümlerin sona ermesi anlamına geldiğine inanmıyorum.<br />

"Acılara bağışıklık kazandığım ruhsal bir huzura kavuşabildim ve hayatın<br />

karanlık yanlarından, dertlerden ve varoluşun kaygılarından dahi tatmin vesilesi<br />

bulabilecek bir doygunluğa ve mutluluğa ulaşabilmeyi başardım. Üne kavuştum<br />

ve bunların ötesinde bir servete sahibim ama buna karşın sayısını<br />

hatırlamadığım kadar çok ufku sınırlı yazar tarafından hayalperest olmakla<br />

suçlandım; başarısız, pratik olmayan bir adam olarak lanse edildim. İşte bunlar<br />

da dünyanın cahilliğinden ve ileri görüşlü olmamasından kaynaklanıyor..."<br />

Birkaç yıl sonra Yugoslavya'dan Amerika'yı ziyarete gelen Dragislav Petkoviç,<br />

Tesla'ya parka düzenlediği günlük merhamet turlarından birinde eşlik edecek<br />

ve kendisinden aydınlatıcı bir yorum dinleyecekti.<br />

"Mr Tesla, başını kaldırıp bazı güvercinlerin içinden çıkamadıkları için donarak<br />

öldüğü kütüphanenin demir parmaklıklarla kafeslenmiş pencerelerine baktı; bir<br />

tanesinde yarı donmuş halde bir güvercin olduğunu fark etti. Bana orada<br />

kalmamı ve kendisi diğerlerine bakarken kedilerin gelip onu kapmasına izin<br />

vermememi söyledi. Orada beklerken güvercine ulaşmaya çalıştım ama<br />

parmaklıkların aralıkları çok sık olduğu için başaramadım. Mr Tesla geri<br />

döndüğünde çabucak tırmanıverdi çubuklara ve güvercini dışarı çıkarttı.<br />

"Çocukluğumdan bana kalanlar hala yaşıyor" demişti Petko-viç'e elindeki<br />

güvercini okşarken.


"Sonra elimdeki paketi aldı ve yemi kütüphanenin önüne serpmeye başladı. İşi<br />

bittikten sonra bana dönüp 'Bunlar benim en yakın arkadaşlanmdır' dedi."<br />

Edison Madalyası hikayesi de sona erdikten sonra Tesla, Chicago'dan<br />

ayrılacak ve yılın geri kalan bölümünü -yalnızca Amerika'da değil, Kanada ve<br />

Meksika'da da- çeşitli icatlar üzerinde çalışarak geçirecekti. Savaşta<br />

kaybettiklerini Avrupa'dan gelecek telif hakki ödemeleriyle telafi etmeyi<br />

tasarlıyordu.<br />

Otomobil hızölçerini Wlatham Watch Şirketi'ne satmıştı. Ama savaş süresince<br />

otomobil sektörü büyük bir duraklama dönemi yaşamıştı. Buna karşın hızölçer<br />

ve lokomotif farlarından 17 bin dolarlık bir gelir elde edebilmişti.<br />

Ulusal Havacılık Komitesi'ne o zamanlar kullanılmakta olan Liberty motorunun<br />

beşte bir ağırlığında olan küçük bir uçak motorunu kabul ettirmeye çalışıyordu.<br />

NACA (NASA'nın öncüsü) ile kontrat imzalama çabaları sonuçsuz kalacaktı.<br />

Scherff'e, tüm bu koşuşturmalarından zaman bulabildiği takdirde, gizli<br />

mesajlar gönderebilen ve "Amerika'ya barışta olduğu kadar savaşta da faydalı<br />

olabilecek" yeni bir telsiz sisteminden söz ediyordu. Bu arada Tesla Nitrat,<br />

Tesla Elektro Terapö-tik ve Tesla Motor şirketlerinin de işlerine koşturuyordu.<br />

Century dergisinde 1900 yılında yayımlanan bir makalesinde söz ettiği gibi,<br />

havadan azot elde etmek için kurulan nitrat şirketinin kar getiren bir kuruluş<br />

olmadığı anlaşılacaktı.<br />

Borçlarından kurtulmaya kararlı olduğundan Connecticut'ta bir türbin<br />

laboratuvarı kuracak, American&British Manufactu-ring Company ile iki telsiz<br />

istasyonu kurma konusunda anlaşmaya varacaktı. Ama bu projeler de yeterli<br />

sermaye bulunama-masından dolayı Wardenclyffe ile aynı kaderi paylaşacaktı.<br />

Artık Tesla'nın ticari bir kazanç sağlayamadığını hiç kimse iddia edemezdi.<br />

Nitekim bu girişimlerinin çoğundan para kazanmaya başlamıştı, belki<br />

akmıyordu ama borçlarını ödeyebilecek ve emrinde bir ekip çalıştırabilecek<br />

kadar damlıyordu.<br />

Tefecilerin ağına düşen Johnson'a gönderdiği mektupta "Şiirlerini iç huzuru ile<br />

yazmaya devam et, ben senin dertlerine bir çare bulacağım. Yeteneğin bu<br />

ülkenin insanlarının körlüklerinden dolayı kazançlı bir uğraşı olamıyor ama<br />

benimki külçelerle altın kazandırabilecek nitelikte. Ben de şu anda testimi<br />

doldurmaya bakıyorum" diyordu.<br />

Johnson hastalanmıştı. Tesla'dan eski bir borcunu hatırlatarak 2 bin dolar<br />

istemişti, mucit de kendisine 500 dolarlık bir çek göndermişti. İki hafta içinde<br />

vergilerini ödeyemediğini bildirip tekrar paraya ihtiyacı olduğunu anlatacaktı ve<br />

Tesla bir kere daha 500 dolar gönderecekti kendisine. Yılın sonuna doğru<br />

bankada bulunan yirmi dolarına karşılık piyasaya 1.500 dolar borcu olan Robert<br />

bir kez daha dostundan yardım isteyecekti ve Tesla da bir kez daha çek<br />

defterine uzanacaktı.


New York'taki masasında Katharine Johnson tarafından, belki de birkaç yıl<br />

önce gönderilmiş bir mektup duruyordu. Mektup "daima sessiz kalan dost"a<br />

hitaben yazılmıştı. Yanında çocukları ya da kocası olmadığı halde yazın bir<br />

bölümünü geçirmek üzere Maine'e gitmişti.<br />

"Birkaç ay önce geldim bu kalabalık ama benim için bomboş olan otele" diye<br />

yazıyordu mektubunda, "hayat ne kadar da garip. Burada hatıralarımdan başka<br />

hiçbir şeyim yokmuş gibi yaşıyorum. Bazen derin bir keder kaplıyor içimi ve<br />

genç kızlığımda yaptığım gibi deniz kıyısına gidip hala benim için anlaşılmaz ve<br />

etkileyici olan dalgaların seslerini dinliyorum o zaman. Peki ya sen? Neler<br />

yapıyorsun? Umarım bana verebilecek yeni haberlerin, iyi ya da kötü, vardır<br />

benim sadık ve sessiz dostum. Ama eğer bana mektup yollamayacaksan,<br />

düşüncelerini yolla ve emin ol ki gayet iyi ayarlanmış bulunan bu alet hemen<br />

algılayacaktır mesajını.<br />

"Neden bu denli üzgün olduğumu bilemiyorum ama sanki hayat ellerimin<br />

arasından kayıp gidiyormuş gibi geliyor bana. Belki de çok fazla yalnızım ve bir<br />

yoldaşa ihtiyacım var. Senden bir haber alabilseydim sanırım daha mutlu<br />

olabilirdim. Sen ki işin dışında hiçbir şeyin bilincinde değilsin ve insani<br />

ihtiyaçlardan bihabersin. Söylemek istediğim aslında bu değildi; Sadakatle<br />

senin olan, KJ."<br />

Mektubunun sonuna bir de not eklemişti: "Robert ile senin aranda gidip gelen<br />

altın doları hatırlıyor musun? Onu şimdi hepimiz için bir tılsım olarak ben<br />

takıyorum."<br />

Para için mi, yoksa iyi talih için mi? Eski mutlu ve heyecanlı günlere<br />

dönebilmek için mi? Bu tılsım gerçekten de bu üçlüye iyi şans getirecek miydi<br />

acaba?<br />

22. GÜVERCİNLER<br />

İnsanlar onlarca yılın akıp gitmesinden, bunlar sanki doğal sonlarmış gibi söz<br />

eder, oysa on yılın sonunda işlerin gerçek anlamda bir sonuca bağlandığı pek<br />

nadir rastlanan bir durumdur. Hayatta kalanlar aslında uyumdan yoksun ve can<br />

sıkıcı değişikliklerin hakim olduğu yeni bir zaman dilimine geçmişlerdir sadece.<br />

'Kükreyen' yirmili yıllar da Tesla için farklı bir şey ifade etmeyecekti.<br />

1920'ler ikiyüzlü yasakların yılları olacaktı. İnsanlar artık iş çıkışlarında her<br />

zamanki barlarına gidip içkilerini içemiyorlar bunun yerine yeraltı<br />

batakhanelerine sığınmak zorunda kalıyorlardı. Gizli içki salonları ve<br />

gangsterler türemişti her yerde. Çarliston gecelere elveda demişti. Borsa da<br />

spekülatörlerin etkisiyle göklerde süzülürken bir anda yerin dibine<br />

çakılabiliyordu. Servetlerini yitirenlerin yanı sıra yeni çağa kolayca ayak<br />

uyduran zenginler de türemişti. Yapısı itibariyle tam bir Viktoryan olan Tesla ise<br />

bu çağa asla uyum sağlayamayacaktı. Dünyaya her zaman olduğundan daha<br />

fazla yabancılaşmıştı.


İspanya-Amerika savaşının kahramanı, eski kongre üyesi ve onur madalyası<br />

sahibi Hobson, Senato'ya girmeyi bu defa başaramamıştı ama içkiye karşı<br />

verdiği savaşı, Tesla her ne kadar bu başarısından diğerleri kadar memnun<br />

olamadıysa da, kazanmıştı. Tesla, yasağın kişisel özgülüklerin önüne zebani<br />

gibi dikildiğini düşünüyordu. Bu durumun insan hayatını, özellikle de kendisininkini,<br />

kısaltacağından dem vuruyordu. Artık 140 yaşına kadar<br />

yaşayabilmek gibi bir umut besleyemeyecek miydi yani? Zaten ilahi amberden<br />

az ama düzenli aralıklarla tatmayan bir insan neden böyle bir umut beslesindi<br />

ki?<br />

Hobson ailesi ile birlikte Manhattan'a taşındığında, Tesla eski dostu sabık<br />

kahramanla yeniden yakın olabildikleri için sevinecekti. Hobson, her ne kadar<br />

narkotik konularla ilgili diğer kampanyalardan başını kaşıyacak vakit<br />

bulamıyorduysa da eski dostuna zaman ayırabiliyordu. Her ay Tesla'yı otelin<br />

lobisinde yakalayıp sinemaya götürmek gibi bir alışkanlık edinmişti. Doğrusu<br />

bu da iki seçkin adam için de hayli sulu bir eğlence tarzıydı. Karanlık salondan<br />

çıkıp Times meydanının ışıl ışıl ortamına dalıyor ve favori parklarındaki bir<br />

bankta oturup, sohbet ediyorlardı. Ya dünya siyasetinden ve bilimden<br />

konuşuyorlar ya da eski zamanları yad ediyorlardı.<br />

Artık yetmişine merdiven dayamış olan Tesla paraya eskisinden de fazla<br />

ihtiyaç duyuyordu. Zaman zaman garip bir rahatsızlığın yokladığı oluyordu.<br />

Chicago'da büyük emekler vererek kurduğu işi bozulmak üzereydi.<br />

Wardenclyffe artık eski buruk bir anı olmaktan öteye gidemiyordu ama o hala<br />

dünya telsiz sistemini inatla savunuyordu. 1920'de Westinghouse'un<br />

temsilcilerine bir telsiz istasyonu kurma teklifi daha götürecekti. Alternatif akım<br />

haklarından vazgeçtiğinde olduğu gibi yine reddedildiğinde Westinghouse'un<br />

müdürünün o sözlerini hatırlayacaktı acı bir şekilde: "Çalışmak istediğiniz her<br />

konuda bizi arkanızda bulacaksınız." O zamanlar "önemli şahsiyetler<br />

kendilerine başarı yollarını açan bir öncüye verdikleri söze daima sadık kalırlar<br />

diyerek" bu güvenceye inanmıştı.<br />

Şirketin tutumunun üzücü olan bir diğer yanı da Tesla'nın Westinghouse'un bir<br />

telsiz istasyonu ve dünya yayın sistemi kurmayı planladığını öğrenmesi<br />

olacaktı. "Mühendislerinizin bu konuda çalışmaya başlayacaklarını<br />

öğrendiğimde derin bir keder ve hayal kırıklığı hissettiğimi bilmenizi isterim"<br />

diye yazacaktı. Westinghouse'un temsilcilerine, "emin olunuz ki onlara en<br />

küçük ayrıntılarına kadar incelenmiş bir çalışma dışında başka hiçbir şey<br />

sunamazdım." Karşılık olarak şirket kendisine geçici bir danışmanlık statüsü<br />

teklif edecekti.<br />

Ertesi yıl Westinghouse'dan tüm dünyaya çeşitli yayınlar yapacak<br />

istasyonlarının açılışında Tesla'nın görünmez dinleyicilere bir konuşma<br />

yapması için iyi niyetli bir teklif gelecekti. Ancak Tesla kendisinin de uzun<br />

süredir bir yayın sistemi üzerinde çalışmakta olduğunu hatırlatacak ve ilk<br />

olarak kendi görünmez dinleyicilerine hitap etmek istediğinden kendisini mazur<br />

görmelerini rica edecekti.<br />

Ancak bu sefer de Westinghouse'a "ticari açıdan üstün türbini" ile<br />

başvuracaktı. Bunun şirkete milyonlarca dolar kazandıracağı konusunda


güvence veriyordu. Ama hiçbir önkoşulu kabul etmeyeceğini de sözlerine<br />

ekliyordu. Kendisi türbinleri üretecek ve deney safhasına kesinlikle<br />

karışmayacaktı. Tabii alacağı yanıt da öncekilerden pek farklı olmayacaktı.<br />

Kendisine böyle bir anlaşmaya giremeyecekleri, mühendislerinin bu konuda<br />

olumsuz görüş bildirdiği ve tabii ki mühendislerin fikirlerinin kendilerine yol<br />

gösterici olduğu belirtiliyordu.<br />

Bu dönemde iki yeni arkadaş, bir heykeltıraş ve bir yazar girecekti Tesla'nın<br />

hayatına. Bu iki görece yetenekli sanatçının dostluğu adının çevresindeki<br />

başarı ve ün ne olursa olsun, kamuoyu tarafından unutulmamasını<br />

sağlayacaktı. On dokuz yaşındaki yazarın adı Kenneth M. Sweezey idi ve<br />

Tesla'nın her zaman birlikte olduğu arkadaş grubuna yeni katılmıştı. Yugoslav<br />

heykeltıraş İvan Mestroviç ise orta yaşlı ve Avrupa'da o sıralarda ün yapmış bir<br />

adamdı. Eserlerini tanıtmak üzere gelmişti Amerika'ya.<br />

Tesla ve heykeltıraş, Yugoslavya'nın dağlarında geçirdikleri çocukluk<br />

günlerinin hatırasını yaşatıyorlardı birlikte. Her iki adam da gönülden şairdi. Şu<br />

ya da bu konuda muhabbet etmek amacıyla sık sık bir araya geliyorlardı New<br />

York'ta. Her ikisi de sabahlara kadar çalışan ve aynı dertten mustarip olan<br />

insanlardandı. Mestroviç koca koca mermer blokları stüdyosu olmadığından bir<br />

otelden diğerine taşınmak zorunda kalıyordu, Tesla'nın da bir laboratuvarı<br />

finanse edebilecek gücü yoktu eskisi gibi. Böylece beraberce yürüyüşlere<br />

çıkıyor, Balkanların durumundan ve kendi çalışmalarından bahsediyor, Sırp<br />

şiirinin tadını çıkarıyorlardı. Bu yürüyüşlerde Mestroviç, Manhattan'ın<br />

güvercinlerini besleme misyonundan da haberdar olmuştu.<br />

Split'e döndükten çok sonra Tesla, Robert Johnson'un da teşvikiyle,<br />

heykeltıraştan kendisinin bir büstünü yapması ricasını bildirecekti bir<br />

mektupla. Ama Avrupa'ya gitme olanağı yoktu, Mestroviç de bir daha<br />

Amerika'ya dönemeyecekti. Buna karşın Tesla'yı hayalinde gayet iyi<br />

canlandırabildiği ve bir fotoğrafını gönderdiği takdirde bu işin altından<br />

başarıyla kalkabileceği cevabını verecekti heykeltıraş. Tesla bu iş için<br />

kendisine ödeme yapabilecek kadar parası olmadığını yazmıştı ama Mestroviç'ten<br />

buna gerek olmadığı yanıtını almıştı. Daha sonra Tes-la'ya, güçlü bir<br />

ifade ile şaşılacak derecede benzeyen bronzdan bir büstünü yapacaktı. Bu büst<br />

bugün hala Belgrat'taki müzede, yine Mestroviç tarafından yapılan ve Tesla'nın<br />

kuzeni tarafından açılışı yapılan bir kopyası da Viyana Müzesi'nde<br />

sergilenmektedir.<br />

Genç Sweezey mucit ile ilk karşılaşmalarını şu sözlerle dökecekti satırlara:<br />

"Uzun boylu ve dik duruşlu bir beyefendi idi. Şaşılacak şekilde uzun saatler<br />

boyunca işine konsantre olup çalışmasını devam ettirebiliyordu. Bu arada<br />

dostlarına ve diğer tüm canlılara çok içten ve sıcak duygular beslediği de<br />

anlaşıla-biliyordu."<br />

Kendisi de Brooklyn'de köhne bir dairede oturan Swe-ezey'nin az sayıda yakın<br />

arkadaşı ve akrabası vardı. Gazetecilikte Tesla'ya en yakın kişi olmasının yanı<br />

sıra bilim insanına gerçek bir hayranlık da besliyordu. Biri genç, diğeri bir hayli<br />

yaşlı olan bu iki adam sık sık birlikte oluyorlardı. İnsanların uyuduğu saatleri<br />

çalışarak geçirse de şehirde çıktığı uzun gezintilerle kendisini tazelemeyi gayet


iyi başarabiliyordu. Sweezey de bu gece yürüyüşlerinde sık sık eşlik ediyordu<br />

mucide.<br />

O da güvercinlerle tanışmıştı. Bir gece vakti Broadway'de yürürlerken ve Tesla<br />

ateşli bir şekilde dünyanın her hangi bir yerine telsiz enerji nakledilebilmesini<br />

sağlayacak sisteminden söz ederken, aniden sesinin tonunu alçaltmıştı. "Yine<br />

beni şu anda asıl endişelendiren şey odamda bıraktığım hasta kuştur.<br />

Dünyanın tüm telsiz sistemleri bir araya gelseler beni daha fazla düşündüremezler."<br />

İki gün önce kütüphanenin önünde bulduğu kuşun dilinde tümöre benzer bir<br />

oluşum vardı ve bu durum yemek yemesini engelliyordu. Tesla onu yavaş<br />

yavaş ölmekten kurtarmış ve sabırlı bir tedaviyle yine o eski güçlü ve mutlu<br />

günlerine döneceği garantisini vermişti kendisine.<br />

Ama bulduğu hasta kuşların tümünü odasına alabilmek gibi bir şansı yoktu,<br />

nitekim otel görevlileri pislikten şikayet etmeye başlamışlardı bile. "Bir kuşçu<br />

dükkanında bir düzineye yakın hasta güvercin birikmişti. Bunlardan kimi bir<br />

hastalığa yakalanmıştı, kiminin de bacağında falan bir yarası vardı. Tesla en<br />

sonunda veterinerlerin tedavi edilemez dediği güvercinlerden birini kangrenden<br />

kurtarmıştı. Eğer bir güvercinin Tesla'nın halledemeyeceği bir rahatsızlığı varsa<br />

çok iyi bir doktorun gözetimine teslim edilirdi."<br />

Tesla ve Sweezey yürüyüşleri sırasında Einstein'dan, diyetlerden,<br />

çalışmalardan, modadan ve evlilikten konuşuyorlardı. "Tesla'nın tek evliliği işi<br />

ve dünya ile olan bağı idi" diye yazıyor genç yazar, "Newton ya da<br />

Michelengelo gibi evrensel bir düşünce ile evliydi o. S ir Francis Bacon gibi o<br />

da en başarılı çalışmaların çocuksuz erkekler tarafından ortaya konulduğuna<br />

inanıyordu..."<br />

Genç yazara önüne çıkan ticari, hukuki ve akademik engellerden bahsediyor<br />

ama tüm bunlara karşın yine de göklerin en yüksek noktasına ulaşabileceğine<br />

inandığını anlatıyordu. Söylediğine bakılırsa, hayatı boyunca 2 milyon doların<br />

üzerinde para kazanmıştı. Bunun 1 milyonu da aslında Westinghouse'dan<br />

alternatif akım patentleri karşılığında alması gereken paraydı.<br />

Tesla'nın güvercinlere duyduğu sevgi konusunda bazı tuhaf yorumlar<br />

yapıldığından Yugoslavya'nın ABD Büyükelçisi Konstantin Fotiç'in kızı Pola<br />

Fotiç'e bu çocukluk aşkını anlattığı bir mektuba burada da yer vermek uygun<br />

olacaktır. "Bir Yaşlının Ağzından Gençlik Hikayesi" adını taşıyan yazısında kışın<br />

dünyayla bağlantısı kesilen doğduğu evini ve o sıralarda sahip olduğu özel bir<br />

arkadaşını, "Maçak, dünyadaki kedilerin en kahramanı" diye anlatıyordu.<br />

Daha üç yaşındayken karlı bir gecede, hayatında önemli bir rol oynayacak<br />

elektrikle Maçak sayesinde tanışacaktı. "Karda yürüyen insanlar arkalarında<br />

ışıltılı izler bırakıyorlardı. Ve duvara fırlatılan kartopları tıpkı bir kesme şeker<br />

bıçakla parçalandığında olduğu gibi titrek ışıklar saçıyordu..." Daha o yaşlarda<br />

ışığa karşı aşırı bir duyarlılık gösteriyordu. Kardaki ayak izleri ona, başkalarına<br />

olduğu gibi, kara, mor gölgeler halinde görülmüyordu.


"İçimden bir şey beni Maçak'ın sırtına vurmam için dürtüyordu. Sonunda beni<br />

nefessiz bırakacak bir mucizeye şahit olacaktım... Maçak'ın sırtı ışıltılar<br />

saçıyordu ve elimin üstü çatırtıları her yerden duyulabilen kıvılcımlarla<br />

kaplanmıştı."<br />

Babası bunun elektrikten kaynaklandığını anlatmıştı. Annesi de zavallı kediyi<br />

kendi haline bırakmasını, yoksa hayvancağızın az sonra ateş alacağını<br />

söylüyordu. Ama çocuk daha soyut düşünmeyi tercih ediyordu.<br />

"Doğa da dev bir kedi miydi? Eğer öyle ise onun sırtına vuran kimdi? Sonunda<br />

bunu ancak Tanrı'nın yapabileceğine hükmetmiştim."<br />

Az sonra odanın içi daha da karardığında küçük çocuk kedinin sanki ıslak bir<br />

zeminde yürüyormuş gibi adımlarını sakınarak attığını ve kürklü bedeninin<br />

azizlerde olduğu gibi bir ışık halesi ile çevrili olduğunu görecekti. Günlerini<br />

elektriğin ne olabileceğini düşünerek geçiriyordu. Ama bir cevap da<br />

bulamıyordu. Bu mektubu yazarken Tesla seksen yaşına basmış bulunuyordu<br />

ve hala da bunun yanıtını bulamadığını söylüyordu.<br />

Kediye duyduğu sevginin tam zıttı bir hissi de ailenin kazına karşı besliyordu.<br />

"Canavara benzeyen çirkin bir hayvandı, devekuşu gibi bir gagası vardı, gagası<br />

timsah ağzını, zeka kıvılcımları saçan gözleri ise insan gözlerini andırıyordu."<br />

Yaşlılığında Tesla bu kazın neden olduğunu öne sürdüğü bir yaradan<br />

bahsediyordu hala. Ama çiftlikteki diğer kuşların hepsini seviyordu.<br />

"Güvercinlerimizi, tavuklarımızı beslemekten büyük bir zevk duyardım; onları<br />

kolumun altına sıkıştırıp sarılmak, okşamak bana dünyanın en güzel şeyi gibi<br />

gelirdi." Hatta o kazın bile eve "bir kuğu edasıyla" sürüsüyle birlikte dönmesi<br />

"benim için eşsiz bir neşe ve ilham kaynağı olurdu." Şimdi New York'ta<br />

hareketli yılları geride bırakıp, pek uyum sağlayamadığı insanlardan da yavaş<br />

yavaş elini eteğini çektikçe, bu güvercinlerin sıcaklığına daha çok sarılıyordu.<br />

Bir gün ofisinde ağır bir hastalığa yakalanmış olarak yatıyor ve yine her zaman<br />

olduğu gibi bir doktora görünmeyi reddediyordu. En sonunda St. Regis<br />

Oteli'ndeki odasına dönemeyecek kadar halsiz düştüğünü anlayınca<br />

sekreterine otel resepsiyonunu aramasını fısıldayacak ve onlara odasındaki<br />

"kanatlarında gri benekler olan beyaz güvercine" yem vermelerini söylemesini<br />

isteyecekti. Sekretere bu notu aynen iletmesi konusunda ısrar edecekti. Oda<br />

görevlisi ikinci bir habere kadar güvercini beslemeye devam etmeliydi. Odada<br />

yeteri kadar yem bulabilecekti.<br />

Eskiden Bryant'a yürüyüşe çıkamadığı günlerde, yokluğunda güvercinlerle<br />

ilgilenecek ve onlara yem verecek birisini görevlendirirdi. Sekreterleri<br />

delirmeye başladığını düşünüyorlardı.<br />

İyileştikten kısa bir süre sonra bu olay unutulup gitti. Ama mucit bir gün ofisini<br />

arayarak otelden ayrılamadığını zira güvercinin çok hasta olduğunu<br />

bildirecekti. Daha sonra Miss Skeritt, Tesla'nın birkaç gününü güvercinle<br />

birlikte otelde geçirdiğini bildirecekti. Güvercin iyileştikten sonra Tesla da<br />

günlük olağan çalışma, yürüme ve güvercinlerini besleme ritüellerine devam


edebilecekti. Yaklaşık bir yıl sonra Tesla avucunda küçük ve ölü beden<br />

bulunduğu halde sarsılmış ve üzüntülü bir halde girecekti bürodan içeriye.<br />

Lulious Czito'dan yaşadığı banliyöde güvercini için bakımlı bir kabir yeri<br />

bulmasını rica edecekti. Neden sonra fikrini değiştirecek henüz yola çıkmış<br />

olan Czito'dan hayvanın ölüsünü geri getirmesini isteyecekti. Kendisi "daha<br />

özel" bir şey ayarlamıştı. Kimse ölü güvercinle ne yaptığını öğrenemeyecekti.<br />

Üç yıl sonra Tesla tam anlamıyla iflas etmişti. Otele olan borcunu uzun süredir<br />

ödeyemiyordu. Bir akşam icra memurları ofisine gelmişler ve eşyalara<br />

mahkeme kararıyla tedbir koydurmuşlardı. Tesla memurları bir erteleme için<br />

ikna etmeye uğraşıyordu. Diğer bir yanda da iki haftadır maaşlarını alamayan<br />

sekreterleri vardı. Bir tek Edison Madalyası kalmıştı yadigar. Onun da ancak<br />

yüz dolar edeceğini söylemişti mahcup kadınlara. Bunu ikiye bölecek ve<br />

yarısını birine, yarısını da diğerine verecekti.<br />

Dorothy Skeritt ve Muriel Arbus hemen buna itiraz ettiler, tam tersine<br />

yanlarındaki parayı onunla paylaşmak istiyorlardı.<br />

Birkaç hafta içinde Tesla parayı toparlayabilecek ve sekreterlerine olan<br />

borcunu birer zarf içinde gönderecekti. Aslında Edison madalyasını ikiye<br />

bölmeyi teklif ettiğinde ofisinde beş dolar kadar bir bozukluğu da vardı. Ama<br />

hemen bunu kuşlara yem almak için kullanacağını belirtecekti, öyle ya hiç kuş<br />

yemi kalmamıştı ve sekreterlerden birini kuş yemi almaya yollayacaktı.<br />

Hayli borçlandığı Czito'nun yardımıyla ofisini yeni bir binaya taşıdı. Kısa bir<br />

süre sonra St. Regis otelinden Tesla'ya bir çağrı gelecekti. Gelip güvercinlerine<br />

bakmasını rica ediyorlardı. Aslında Tesla beyaz dostlarını, Connecticut'ın<br />

havasının kendilerine iyi geleceğini düşünerek Sherff'in yanına göndermişti bir<br />

kafes içerisinde. Gel gör ki, vefalı arkadaşları bir süre sonra eski dostlarının<br />

sıcaklığını özlemiş ta oralardan bir akşam vakti otel odasının balkonuna geri<br />

gelmişlerdi. Üzgün bir halde eşyalannı toplayıp Hotel Pennsylvenia'ya<br />

taşınacaktı kısa bir süre sonra. Tabii güvercinleri de onunla beraber. Bir süre<br />

sonra göç yolları Hotel Governor Clinton'a atacaktı onu. Hayatının son on yılını<br />

ise güvercinleri ile birlikte Hotel New Yorker'da geçirecekti.<br />

Beyaz güvercinin ilginç hikayesini de Tesla, O'Neill'a ve New York Times'ın<br />

bilim yazarı William L. Lawrence'a Hotel New Yorker'ın lobisinde oturdukları bir<br />

akşam anlatmıştı. Bir psikoloji derneğinin üyesi olan John O'Neill Tesla'nın<br />

beyaz güvercin masalında mistik semboller bulmuştu. O'Neill ve diğer<br />

ruhbilimciler Tesla'nın güvercinine kumru diyorlardı. Teknik olarak güvercinler<br />

de kaya kumruları olsalar dahi bu ayrımı ancak kuş gözlemcileri yapardı ve<br />

Tesla da kendi güvercinine güvercinden başka bir şey demek istemiyordu.<br />

Ancak mucidin yaşam öyküsünü ilk kaleme alanlardan olan O'Neill, Tesla'nın<br />

otelin lobisinde güvercinle ilgili anlattıklarını kumrularla olan aşk hikayesi<br />

olarak değerlendiriyordu.<br />

"Yıllardır güvercinleri besliyorum. Binlercesini besledim, kim bilir ne için...


"Ama aralarında bir tanesi vardı ki... Çok güzel bir güvercindi. Bembeyazdı,<br />

yalnız kanatlarında gri benekçikler vardı. O farklıydı. Bir dişiydi. Onu her yerde<br />

ayırt edebilirdim.<br />

"Nerede olursam olayım bu güvercin beni bulurdu. Ne zaman onu yanımda<br />

istesem umutla seslenirdim, uçarak çıkar gelirdi. O beni anlardı, ben de onu...<br />

"O güvercine aşıktım."<br />

"Evet bir erkeğin bir kadını sevdiği gibi severdim onu ve o da beni. Hasta<br />

olduğu zaman hemen haberim olurdu; odama gelirdi ve ben de günlerce onunla<br />

kalırdım. Onu iyileştirirdim. O güvercin hayatımın neşe kaynağıydı. Bana<br />

ihtiyacı olduğunda başka hiçbir şey umurumda olmazdı. Benimle olduğu<br />

sürece hayatımın bir anlamı, amacı olurdu.<br />

"Bir gece karanlıkta yatağıma uzanmıştım, zihnim problemler çözmekle<br />

meşguldü, sık sık yaptığı gibi uçarak penceremden içeri süzüldü ve masamın<br />

üstüne kondu. Beni istediğini biliyordum, bana önemli bir şeyler anlatmak<br />

istiyordu.<br />

"Yanına gittiğimde anladım ki bana ölmek üzere olduğunu söylemek istiyordu.<br />

Mesajını aldığımda gözleri ışıldadı, güçlü ışık demetleri yayılıyordu<br />

gözlerinden."<br />

Tesla duraksadı ve sanki kendisine sorulan bir soruyu yanıt-lıyormuş gibi<br />

açıklamaya girişti.<br />

"Evet bu, gerçek bir ışıktı. Güçlü, göz kamaştırıcı, kör edici bir ışıktı.<br />

Laboratuvarımda lambalarımla elde edebildiğim tüm ışıklardan daha güçlüydü.<br />

"O güvercin ölünce hayatımdan da bir şeyler eksildi. O zamana dek, ne kadar<br />

yoğun çalışmam gerekirse gereksin işimi tamamlamam gerektiğini<br />

düşünürdüm, bunu yapabileceğimden emindim her zaman için. Ama o<br />

hayatımdan çıkıp gittikten sonra artık yaşamım boyunca süren çalışmanın da<br />

sonunun geldiğini anlamıştım.<br />

"Evet, yıllar boyunca güvercinleri besledim. Binlercesini... ve beslemeye de<br />

devam edeceğim, kim bilir ne diye?"<br />

Yazarlar onu sessiz bir şekilde bırakıp dışarı çıkacaklar ve uzun bir süre tek bir<br />

kelime bile etmeden yürümeye devam edeceklerdi.<br />

Sonradan O'Neill şunları söyleyecekti: "Güvercini kendisini terk edip odasının<br />

penceresinden uçup gittiğinde Tesla'nın gördüğü göz kamaştırıcı ışık,<br />

Budapeşte'de parkta dolaşırken gördüğü güneşin ışığı ile aynı anlama<br />

geliyordu; Tesla mistik iç dünyasını bu derece baskı altında tutmasaydı Kumru<br />

sembolizmini o da anlayabilirdi."<br />

Dr. Jule Eisenbud Amerika Psişik Araştırmalar Dergisi'nde yayımlanan bir<br />

yazısında kuş sembolünü Tesla'nın nevrozları ve çocukluğunda annesi ile


arasındaki ilişki ile bağdaştıracaktı. Kuşun eski çağlardan beri anneyi ve onun<br />

besleyici memesini simgelediğini belirtiyordu ruhbilimci. Ve Tesla'nın tek bir<br />

dileği ile kuşun istediği zaman, istediği yerde yanında belirdiğini söylediğini<br />

hatırlatıyordu. "Bu fantezinin anlamı ancak biyografik veriler ayrıntılı bir şekilde<br />

incelendiğinde ortaya çıkabilir. Görülüyor ki, Tesla'nın hayatında baskın bir<br />

figür olan annenin 'kaybolması' sonucunda bilinçsiz bir ihtiyaç ve kontrol<br />

edilme gereksinimi bu fantezi ile ilişkilendirilebilir. Bu kanıyı hayatı boyunca<br />

sergilediği tuhaf klinik alışkanlıkları, özellikle de insanlarla ve nesnelerle olan<br />

sıra dışı ilişkileri de güçlendirmektedir. Bilinç altında tüm hayatını, evrene<br />

egemen olan mitolojik bir sembolü zaptetmeye adaması dahi tek başına bu<br />

görüşün geçerliliğini açıklayabilmektedir."<br />

Tesla'nın yazılarının hiçbirinde bu 'kaybolan' annenin yerine koyduğu doğal<br />

sembolden söz ettiğine rastlanamamıştır. Ama Dr. Eisenbud hayatının tüm<br />

aşamalarında bu memeden duygusal ve fiziksel olarak mahrum kalmış bebeğin<br />

izlerini görebiliyordu. Eisenbud, Tesla'nın annesini idealize ettiği konusunda<br />

ısrarlıydı: "Ve tüm hayatı boyunca annesinin ölümüne, tam anlamıyla<br />

kaybolmasına dair tamamlanmamış önseziler hissedecekti. Bu tip çelişkilere<br />

Tesla gibi takınaklı nevrotiklerde sık sık rastlanır, tüm ilişkilerine ve tavırlarına<br />

anne simgeleri ve anneyi temsil eden semboller hakimdir."<br />

Eisenbud'a göre, mükemmel küresel şekillere, kadınların bo-yunlarındaki<br />

incilere tahammül edememesinin nedeni de buydu. Hastalarından birinin de<br />

henüz iki haftalıkken memeden kesilmesinin etkisiyle hayatının ileri<br />

safhalarında ölümcül bir depresyona girdiğinden ve dünyanın yuvarlak<br />

olmasına bile tahammül edemediğinden bahsediyordu.<br />

Dr. Eisenbud, Tesla'nın paraya karşı olan tavrının da temelde yatan bu anne<br />

sembolünün etkisiyle güçlenen evrene hakim olma fantezisinin belirtisi<br />

olduğuna inanıyordu:<br />

"Milyonları büyük ve çoğu zaman da garip bir cömertlikle savuruyordu ve<br />

sonuçta da iflası kaçınılmaz oluyordu. Ancak, açıkça görülüyor ki varolmak için<br />

kaderine veya başka insanlara ihtiyacı olmadığına dair ferahlatıcı bir inancın<br />

etkisi altındaydı ve parayı da hayatın mekanik ve sıkıcı işleyişinin küçük ve<br />

önemsiz bir parçası olarak görüyordu, ne zaman istese aYzu ettiği kadar<br />

kazanabilirdi... Tesla'nın anne kontrolü ile ilgili olarak oynadığı bu sonu<br />

gelmeyen oyunun en acayip bölümü ise yemek üzerine idi. Ve ne olursa olsun<br />

en sonunda annesini temsil eden sembol galip gelecekti..."<br />

Bu, o akşam yemeği seremonilerini de açıklıyordu; özel kıyafetlerle kendine<br />

ayrılmış masada belirlenen saatte ve annenin pahalı bir temsilcisi olan<br />

garsonun hizmetinde yenen yemek "kendisine kırıntılar için yalvarmak zorunda<br />

kalmadığı annenin sembolik kontrolü idi."<br />

Tesla'nın en sevdiği yemeğin de bir tür kumru olduğuna dikkat çekiyordu:<br />

"Kendisini beslemeyen memeyi ısırmanın güzel bir klinik örneği vardı.<br />

(Madalyonun öbür yüzünde ise saplantılı bir şekilde güvercinleri beslemesi.)<br />

Sadece göğüs eti yiyebilirdi."


"Hayatının sonlarına doğru" diye devam ediyordu Dr. Eisen-bud, "alacağı tek<br />

besin ılık süt olacaktı. En sonunda da güvercinin gözlerinden kör edici bir ışık<br />

yayılacaktı. Memeden gelen sütü temsil eden bir simge..." Tesla'nın hayatı<br />

boyunca süren telafi etme çabası, simgesi çökmüştü. Hayatından önemli bir<br />

parça sökülüp alınmıştı, işinin bittiğini biliyordu.<br />

Davranışçı teorisyenler bu tip FreudçuMungçu açıklamalara karşı çıkacak,<br />

Tesla'nın saplantılı nevrozunun temelinde çocukluğunda yaşadığı travmaların<br />

olduğunu savunacaklardı.<br />

Ancak konuyla ilgili yeterli verilerin olmayışı spekülasyondan ileri gitmemizi<br />

engelliyor.<br />

23. GEÇİŞLER<br />

Katharine Johnson hasta düşmüştü. Tesla özel bir diyet tavsiye ederek<br />

endişesini göstermişti. Ama Katharine'in içine düştüğü daha derin bir durum,<br />

kendisi için değerli olan her şeyin hayatının ortasında ellerinin arasından kayıp<br />

gittiği hissi, iyileşme iradesini de yok ediyordu. Perdeleri çekilmiş odasında<br />

hasta yatarken gözlerinin önünde eski zamanlar, evlerinin partilerle, şölenlerle<br />

şenlendiği, kapılarının önünden gösterişli kalabalıkların, faytonların,<br />

otomobillerin eksik olmadığı, Tesla ile Wal-dorf-Astoria otelinde ziyafetler<br />

düzenledikleri ve çalışmaları için uygun bir para babası bulmaya çalıştıkları o<br />

dönemler gözlerinin önünde yeniden canlanıyordu. Laboratuvarındaki tüm o<br />

gösteriler, heyecanlı geziler gittikçe silikleşen benliği ile birlikte çözülüp yok<br />

olmuştu sanki. Yaşadığı hayat kendisine ait değildi ve kimin hayatını<br />

yaşamakta olduğunu da bilmiyordu. Hayatı, yalnızca başkalarının hayatlarının,<br />

eylemlerinin ve zaferlerinin bir yansıması olarak kalmıştı. Şimdi kendi kendine<br />

yaban-cılaştığını hissediyor, öfke ve umut arasında ikiye bölünüyordu.<br />

Aldatılmış, kandırılmış olduğunu hissediyor, kendini ölesiye yalnız ve zayıf<br />

görüyordu.<br />

O böyle eriyip giderken, Tesla da kendisini garip kehanetlerinden birinin<br />

yazılmasına kaptırmıştı: Kadınların geleceği... Bu, sürekli kendi ekseninde<br />

dönüp duran ve kafasını allak bullak eden bir konuydu ama düşünmekten de<br />

alıkoyamıyordu kendisini. Katharine hastalanmadan bir yıl önce Detroit Özgür<br />

Basın gazetesine kadınların "sorunları" üzerine bir demeç vermişti. Herhangi<br />

bir erkeğin tatlı dilli üslubu içinde ve kederli bir şekilde kadınların nasıl da<br />

erkeklerin onlar için inşa ettiği kaidede kıstırılıp kaldığından dem vuruyordu.<br />

Kadınlara bütün hayatı boyunca uzaktan uzağa özel bir saygı ile taptığını<br />

anlatıyordu. Ancak şimdi kendi zekalarını erkeklerinkine denk koşmaya<br />

çalışarak, Tanrı'nın doğal atamalarına karşı gelmekten de öte, "medeniyeti<br />

tehlikeye atmıyorlar mıydı?" Bu soruya karşılık "Kimin medeniyetini?" sorusu<br />

1920'lere kadar sorulmayacaktı.<br />

Şimdi Katharine'in hastalığı nedeniyle zihni tekrar bu konu etrafında dönüp<br />

durmaya başlamıştı. En sonunda Colliers'e bir yazı gönderecekti. Makalenin<br />

başlığı tehditkar bir şekilde "Kadınlar Patron Olduğunda" diye atılmıştı. Yazıda<br />

kadınların entelektüel açıdan daha üstün olduğu bir cinsel düzen anlatılıyordu.


Bir yandan bu düzeni savunuyor gözüküyor, diğer yandan da kaygılarını dile<br />

getiriyordu. Katharine'in hayatının nasıl heba olup gittiğini mi fark etmişti?<br />

Kendisini harekete geçiren neden her neyse, kararsız bir şekilde de olsa, en<br />

sonunda kadın ve erkeklerin gelecekte mekanik "rasyonel" toplum ütopyasına<br />

uygun yaşayacaklarını müjdeliyordu.<br />

Tesla, Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce aniden ortaya çıkan cinsel<br />

eşitlik eğiliminin hiçbir titiz gözlemcinin gözünden kaçmış olamayacağını<br />

sözlerine ekliyordu. Tabii İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde üreme<br />

baskısıyla kadınların bu toplumsal ve ekonomik kazanımlarından feragat etmek<br />

zorunda bırakılacaklarını öngöremiyordu.<br />

Bazı feministler Tesla'nın dayanak noktasının ilk kısmını eleştiriyorlardı:<br />

"Kadınların cinsel eşitlik savaşımları yeni bir cinsel düzen doğuracaktır ve bu<br />

düzende kadınlar üstün taraf olacaktır. Modern kadının yüzeysel cinsel eşitlik<br />

taleplerinin altında çok daha etkili bir iktidar arayışının belirtileri<br />

mayalanmaktadır.<br />

"Kadınların kuşaklar boyunca itaat etmek zorunda bırakılmaları onlarda bir<br />

atropi ya da en azından zihinsel kabiliyetlerin zayıflaması sonucunu<br />

doğurmuştur ki içinde bulunduğumuz dönemde artık bu durum ortadan<br />

kalkmaya başlamış ve kadınların ussal olarak erkeklerden hiç de aşağı<br />

olmadıkları fark edilmeye başlanmıştır.<br />

"Kadınlar, erkeklerin zihinsel kazanımları, başarıları ile boy ölçüşebilmeye<br />

başlamıştır ve nesiller boyunca devam edecek bu gelişme süresince<br />

kapasiteleri de gelişecektir. Ortalama bir kadın en az ortalama bir erkek kadar<br />

iyi eğitim almış olacak, bu eğitimde yıllar boyu süren dinginliğin yarattığı yoğun<br />

ve güçlü istek ile erkekleri de geride bırakacaktır. Kadınlar bugünkü durumu<br />

yadsıyacak ve ilerlemeleriyle güçlenen bir medeniyet kuracaktır."<br />

Ama Tesla'nın tanımladığı bu, "kovandaki arılar gibi cinsel kimliklerinden<br />

soyutlanmış bir şekilde hayatlarının amacını çalışmak haline getirmiş olan<br />

kadın ve erkeklerin meydana getirdiği ideal toplum" fikri erkekleri olduğu kadar<br />

düşünen kadınları da fazlasıyla ürkütecekti.<br />

"Kadınların çabaları yeni alanları da kapsadıkça liderliği yavaş yavaş ele<br />

geçirmeleri sonucunda kadınsı hassasiyetleri silinmeye başlayacak, sonunda<br />

tamamen ortadan kalkacak, annelik içgüdüleri körelecek, sonuçta annelik ve<br />

evlilikten soğuyacaklar ve insan medeniyeti de gittikçe arıların mükemmel<br />

medeniyetine daha çok benzeyecektir..."<br />

Arıların mükemmel komün hayatından esinlenerek "toplumsal ortaklaşa<br />

hayatta, çocuklar da dahil her şeyin, herkesin mülkiyetinde ve sorumluluğunda<br />

olacağı"nı vaat eden bu fikir o zamanlar için fazla radikal kaçan bir hayaldi.<br />

Aynı ileri görüşlü yazıda Tesla teknolojik ilerlemelere dair öngörülerde de<br />

bulunuyordu. "Ailenin günlük gazetesinin 'telsiz' yolu ile yollanması imkan<br />

dahilinde olacaktır. Park ve ticari yollar ile özel yolların birbirlerinden ayrılması<br />

sorunları çözümlenmiş olacaktır. Şehirlerimizde asansörlü park yerleri


yükselecek, tercihli yollar ihtiyaca göre düzenlenecek, belki de insanoğlunun<br />

tekerleklerin yerine kanatları koyması ile bunlar tamamen ortadan kalkacaktır.<br />

"Yerkürenin ısı kaynaklan endüstrinin kullanımına sunulacaktır. Güneş enerjisi<br />

evimizdeki enerji ihtiyacının büyük bir kısmını temin edecek, geri kalanı telsiz<br />

enerji nakli ile sağlanacaktır. Bugün kullanmakta olduğumuz telefonların yerini<br />

ceplere girebilecek kadar küçük aletler alacaktır. Herhangi bir habere, bir<br />

ülkenin devlet başkanının devrilmesine, dünya kupası final maçına, ya da bir<br />

depremin ya da terörün yarattığı felaketlere sanki olay yerindeymiş gibi şahit<br />

olabileceğiz."<br />

Katharine 1925 yılında ölecekti. Son nefesini verirken dahi Tesla'yı<br />

unutmayacak Robert'i her zaman ona destek olmakla görevlendirecekti.<br />

Johnson ve kızı Agnes (geleceğin Agnes Holden'i) ailenin yaz tatili geleneğini<br />

yaşatmaya devam edeceklerdi. Tesla her zaman bu seyahatlere davet<br />

edilecekti. Katharine'in doğum günlerine de çağınlıyordu. Robert davet<br />

mektubuna şu sözleri yazmıştı: "Müzik de olacak, her şey onun istediği gibi<br />

olacak. Senin dostluğun ona mutluluk verirdi. Seni gözden yitirmememi emretti<br />

bana. Eğer gelmezsen onun isteği gibi bir kutlama olamayacaktır bu."<br />

Ama kısa bir süre sonra Robert tekrar parasal yardım arayışına girecekti.<br />

Vergilerini ve bir bankadan aldığı kredi borcunu ödeyemiyordu. Tesla, telif<br />

haklarından ve danışmanlık görevinden kazandığı parayla çok fazla bir<br />

yardımda bulunamıyordu. Tekrar rahatsızlanmış olmasına karşın gönderdiği<br />

çekin yanına şakacı bir not düşmekten de geri kalmayacaktı: "Bu ufak<br />

sorunların neşeni kaçırmasına izin verme. Biraz daha dayan ve göreceksin ki<br />

sen de Pegasus'unun sırtına binmiş göklerde süzülmeye başlamışsın."<br />

Johnson teşekkürlerini iletecek ve kızı ile birlikte iki aylık bir Avrupa gezisine<br />

çıkmayı planladıklarını bildirecekti. Gezisi sırasında kendisini hayatının son<br />

birkaç yılında mutlu edecek genç bir aktrisle tanışacaktı.<br />

Ertesi yıl Nisan ayında Tesla, böyle bir istekte bulunmamış olmasına karşın<br />

beş yüz dolarlık bir çek gönderdi. "Lütfen bu sana vahşi tefecileri hatırlatmasın,<br />

bunu küçük bir kutlama vesilesi olarak kabul et." Johnson bu paranın yarısıyla<br />

Kate'in mezarına duvar ördüreceğini bildirecekti yanıt olarak. "Tatlı Mar-guarite<br />

(Churchill)'in" kendisini gençleştirdiğinden ve mucidin de onunla tanışmasını<br />

çok istediğinden bahsediyordu.<br />

Kısa bir süre sonra Johnson hastaneye kaldırılacaktı. Hasta yatağından<br />

Tesla'ya şu mektubu göndermişti: "Mutlaka, ben buradan çıktıktan sonra, gelip<br />

Miss Churchill ve Marguerite'le bir akşam yemeği yemelisin." Genç aktrisle ilgili<br />

hayaller sayıklıyor, onunla bir Avrupa turnesine çıkmayı planladığından dem<br />

vuruyordu. "Tabii annesi de bulunacaktı" yanlarında. Onlarla birlikte<br />

Shakespear'in, Keats'in, Wordsworth'ün mezarlarını ziyaret edecekti. Buna<br />

karşın Avrupa'da ancak ertesi yıl ve 1928'de yanında sadece kızı olduğu halde<br />

bulunabilecekti. Bu gezilerin parası ise kendisi de kıt kanaat geçinen Tesla'nın<br />

gönderdiği çeklerden çıkıyordu.


Niagara Şelalesi elektrik şebekesinin kurulduğu yıllarda, Ni-agara<br />

Komisyonu'nun bir üyesi ve o zamanlardan beri Tesla'nın da yakın bir dostu<br />

olan Francis A. Fitzgerald, 1927 yılında mucidin o sıralarda en çok ilgi çeken<br />

projelerinden birinde kendisine yardımcı olmaya çalışıyordu. Telsiz enerji nakli<br />

projesini finanse etmesi için Kanada Enerji Komisyonu'nu ikna etmeye uğraştı.<br />

Bu çaba o sıralarda sonuçsuz kaldı ama hidroelektrik enerjisinin telsiz<br />

nakledilebileceği fikri Kanadalıların zihnine yerleşecekti.<br />

Uzun yıllar boyunca Tesla'nın çok kuvvetli bir ışık, bir ölüm ışını icat ettiğine<br />

ilişkin bir dedikodu yayılacaktı kulaktan kulağa ama Tesla anlaşılamaz bir<br />

tavırla bu konuda herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınıyordu. 1924 yılında<br />

Avrupa'da da bazı bilim insanları, önce bir İngiliz, daha sonra bir Alman ve bir<br />

Rus, ölüm ışınını keşfettiklerini iddia etmişlerdi. Bir keresinde Amerikalı bir<br />

bilim insanı, Dr. T. F. Wall, uçakları ve arabaları durdurabilen bir ışının patentini<br />

almak için neredeyse bir başvuruda bulunacaktı. Daha sonra bir Colorado<br />

gazetesi Tesla'nın 1899 yılında şehirlerinde deneyler yapmak üzere bulunduğu<br />

sırada ölüm ışınlarının en güçlüsünü icat ettiğini gururla duyuracaktı. Tesla, hiç<br />

de alışık olmadık bir şekilde, bu konuda sesini çıkarmaktan kaçınıyordu.<br />

1929 yılında Scherff, Nikola Tesla Şirketi'nin alacağı vergi iadeleri konusunda<br />

mucide gönderdiği bir notta "ne yazık ki, zaten şirket hiç vergi ödeyememişti"<br />

diye yazacaktı. En azından bu defa durum zamana uygunluk gösteriyordu, zira<br />

Büyük Bunalım yılları yaşanmaya başlamıştı.<br />

Tesla eski dostu Johnson'u neşelendirmek için esprilerle dolu bir mektup daha<br />

göndermişti; "ekonomik durumunun bir miktar kötülediğinden" de dem vuruyor<br />

ve şunları yazıyordu: "Elbette diğer arkadaşlarla muhabbeti pek fazla<br />

koyulaştırmıyo-rum. Dikkatimi diğer önemli ve değerli icatlar üzerinde yoğunlaştırıyorum.<br />

Gerçi ben de yeni mucitler gibi basında kendime ajanlar<br />

kiralasaydım tüm dünya şimdi benden konuşuyor olurdu ya, haydi neyse!"<br />

Aslında artık hemen hemen hiç bir yeni patent için başvuruda bulunmuyordu.<br />

1922 yılında akışkan mekaniği alanında bazı patentler için başvurmuştu ama<br />

işlemleri tamamlanamamıştı. Böylece bunlar da ortak dağarcığa eklenmişlerdi.<br />

Bunlar arasında çok önemli olduğuna inanılan bir başvuru da vardı: "Yüksek<br />

Vakum Üretiminde Kullanılan Araç ve Yöntemlerde Yenilikler". Yıllar sonra ABD<br />

ve Sovyet Rusya ışın kitle imha silahlarının geliştirilmesinde yarışa<br />

girdiklerinde bu fikirler üzerinde dikkatle durulacaktı.<br />

Bunlar 1916 yılında aldığı bir grup patentin devamı niteliğindeydi. Ama herkes<br />

Tesla'nın yaratıcılığının solmakta olduğuna inanıyordu artık. Fakat bu konuda<br />

bir hayli yanıldıklarını fark edeceklerdi.<br />

24. DOĞUM GÜNÜ PARTİLERİ<br />

Tam gece yarısı doğduğundan hangi günü doğum günü olarak kutlayacağı<br />

konusunda zaten kararsız kalan Tesla aslında doğum günü ile pek de<br />

ilgilenmezdi. Geçer giderlerdi ve kendini iyi hissettiği sürece nasıl<br />

yaşandıklarına aldırmazdı.


Ama bu arada kolej yıllarından beri kilosunun hemen hiç değişmemiş<br />

olmasıyla bir hayli övünürdü. Kedi gibi çevik olduğuna dair söylentiler dolaşırdı<br />

ağızdan ağza. Soğuk bir kış günü buzlu bir yolda yürürken ayağı kayıp<br />

dengesini kaybedince, uçarak bir takla atıp tekrar iki ayağı üzerine konduğuna<br />

ve yoluna devam ettiğine şahit olduklarını iddia edenler vardı ortalıkta. Yoldan<br />

geçmekte olanlar gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde böyle bir olayı, sirkler<br />

bir yana, ne gördüklerini, ne de duyduklarını söylüyorlardı.<br />

Ama yaş kemale erince kaçırdığı doğum günlerini telafi etme telaşına<br />

kapılmıştı. Her yıldönümü muhabirlerin ve fotoğrafçıların da hazır oldukları bir<br />

kutlama haline dönüşüyordu. Bu partilerde yeni icatları konusunda nutuklar<br />

atıyor, gönlü diledi-ğince kehanetlerde bulunuyordu ki bu durum genç<br />

arkadaşlarını bir hayli memnun ediyordu. Sadece temsil ettiği Times'ın<br />

saygınlığına uygun düşecek şekilde ayık kalan Mr Kaempffert bu sahneleri can<br />

sıkıcı bulabiliyordu. Gurularının her kelimesini, bunca anlamsızlığına karşın,<br />

nasıl olup da ağızları açık bir şekilde dinleyebiliyorlar, anlamıyordu. Dahası<br />

bunları anlıyor gibi davranıyorlardı.<br />

Tesla'nın yetmiş beş yaşına basması dolayısıyla Sweezey tarafından çok özel<br />

bir doğum günü partisi düzenlenmişti. Genç ve çekingen bir bilim yazarı olan<br />

Sweezey'nin sohbet dağarcığı birkaç kelimeyi pek geçmezdi. Bazıları<br />

adamcağızın neredeyse işaretlerle konuşmaya çalışacağından yakınıyordu.<br />

Buna karşın bilimin anlaşılmaz dilini geniş kitlelere anlaşılabilir kılacak şekilde<br />

grafik imgelere dönüştürme yeteneği dolayısıyla yazı işinde kimse eline su<br />

dökemezdi. Bilimi parti oyunlarına dönüştürüyor, çocukların gönlünü<br />

kazanacak şekilde mutfak masası üzerinde bilimsel deneyler sergileyebiliyordu.<br />

Yemekten Sonra Bilim adında bir kitabı yayımlanmış ve özellikle okul çağında<br />

çocukları olan anne-babalar tarafından kapışılmıştı. Bilim dergilerine daha<br />

karmaşık makaleler gönderdiği de oluyordu.<br />

Tesla da onun kahramanıydı. Sweezey doğal olarak Tesla'nın dehasını ve bilim<br />

tarihine olan katkılarını ortalama bir insandan daha fazla takdir edebiliyordu ve<br />

Behrend gibi o da kamuoyunun dar görüşlülüğüne bir hayli içerliyordu. Bu<br />

konuda bir şeyler yapmaya kararlıydı.<br />

Böylece mucidin 1931 yılına denk gelen yetmiş beşinci doğum günü için<br />

dünyanın dört bir yanındaki mühendis ve bilim insanlarına Tesla'ya dair övgü<br />

ve tebriklerini bildirecek birer mektup yazma çağrısını örgütleme işine verecekti<br />

kendisini. Aldığı cevaplar arasında Nobel ödülüne layık görülmüş ve Tesla'nın<br />

kendi kariyerlerindeki olumlu etkisinin bilincinde olan ünlü bilim insanları da<br />

yer alacaktı.<br />

Robert Millikan, yirmi beş yaşındayken, 'Tesla Bobini'nin<br />

Tesla tarafından tanıtıldığı bir seminere katıldığını anlatıyordu: "O günden beri,<br />

şunu hiç çekinmeden söyleyebilirim ki çalışmalarımda ve araştırmalarımda o<br />

gece öğrendiğim prensiplere pek fazla bir şey ekleme ihtiyacı duymadım. Bu<br />

nedenle sadece tebriklerimin değil sonsuz minnettarlığımın ve saygımın da<br />

kendilerine iletilmesini canı gönülden rica ederim."


Arthur H. Compton, "Doğanın sırlarını sizin gibi birinci elden öğrenen ve onun<br />

kanunlarının nasıl gündelik hayatımızın sorunlarının çözümünde<br />

kullanılabileceğini gösteren bilim insanlarına biz genç kuşaklar ödenemeyecek<br />

kadar çok şey borçluyuz..." diye sesleniyordu.<br />

Amerika Elektrik Enstitüsü'nün gelmiş geçmiş tüm başkanları radyo alanındaki<br />

öncü çalışmalarından dolayı kendisine övgü ve minnet dolu mesajlar<br />

göndermişlerdi. Ve daha niceleri Tesla'nın hayal gücünün kendilerine verdiği<br />

güç ile yürüdükleri yollarda ulaştıkları başarılar nedeniyle Tesla'ya methiyeler<br />

düzüyorlardı.<br />

Dr. Behrend "kendisini geliştirenlere karşı dünyanın ne denli vefasız<br />

olabildiğinden" dem vuruyordu.<br />

"Biz, alternatif akım enerji naklinin geliştirilmesi üzerinde çalışanlar için hiç<br />

şüphe yok ki Tesla adı, elektrik alanındaki çalışmalarıyla Faraday neyi ifade<br />

ediyorsa aynı şeyi ifade etmektedir."<br />

Tesla'nın geniş bir başarı grafiği çizdiğinden habersiz olan Einstein da<br />

kutlamasının yanında Tesla'yı yüksek frekanslı akımlar üzerine çalışmalarından<br />

dolayı tebrik ediyordu.<br />

Bu kutlamaya önayak olan Sweezey de kendi tebriklerini en hararetli bir dille<br />

ifade ediyordu. Tesla'nın dehasının Roentgen ve J. J. Thompson'un ve elektron<br />

konusunda çalışan diğer bilim insanlarının çabalarına öncülük ettiğini<br />

anlatıyordu. "Tek başına bilinmezler diyarına adım atmaya cesaret edebilmişti.<br />

O, kabullenilmiş doğrulara karşı gelebilen büyük bir devrimcidir" diyordu.<br />

Tüm bu övgüler bilim editörü Hugo Gernsback'in sözleri ile gerçek anlamda<br />

tamamlanmış oluyordu: "Eğer bir mucitten, yani sadece kurulu düzeni<br />

geliştiren bir kimseden değil de, bir yaratıcıdan ve bir kaşiften söz etmek<br />

gerekirse şuna hiç şüphe yok ki sadece içinde bulunduğumuz zamanın değil,<br />

tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm dönemlerin en büyük mucidi eşsiz dehası ile<br />

Nikola Tesla'dır... Onun devrimci olduğu kadar temel nitelikteki keşiflerinin<br />

entelektüel dünyada bir eşine daha rastlanamaz."<br />

Sweezey tarafından harekete geçirilen Amerika ve dünya basınında da bir<br />

zamanların yıldırımlar yaratan, bedeninden ışıltılar saçan bu deha üzerine<br />

yazılar yayınlanmaya başlamıştı. Time dergisinde çıkan bir yazıda<br />

muhabirlerinin çevresindeki hale ile kolayca ayırt edilebilen bu "uzun boylu<br />

kartal başlı adamı" bulmakta zorlandığından bahsediliyordu.<br />

Buldukları adam bir deri bir kemik kalmış ve saçlarına aklar düşmüş haliyle<br />

daha çok yıldırımlar yaratanın bir hayaletini andırıyordu ama hala dinç<br />

duruyordu. Mavi gözlerinde ışıldayan bakışlar ve çınlayan sesi hala ruhunun<br />

gücünü ifade ediyordu.<br />

Sweezey, hazırladığı onur defterini hediye ettiğinde şaşırdığını ama kendisini<br />

fazla kaptırmadığını fark edecekti. Hayatı boyunca kendisi ile zıtlaşan insanların


övgüleri ile ilgilenmediğini söylese de Sweezey içten içe bunun kendisini<br />

memnun ettiğini fark edebiliyordu. Gerçekten de Sweezey bir kısmını kısa bir<br />

süreliğine ödünç istediğinde bir hayli ayak sürüyecekti.<br />

Röportajlarında o sıralarda zihnini meşgul eden konulardan bahsediyordu. İki<br />

şey üzerine çalışmaktaydı: Birincisi, Einste-in'ın Genel Rölativite Teorisi'ni<br />

çürütecek tezlerdi. Tesla, kendi tezlerinin Einstein'ın tezlerinden daha<br />

anlaşılabilir olduğunu ve bunları duyurduğunda doğru sonuçlara varmış<br />

olduğunun görüleceğini söylüyordu.<br />

İkincisi, yeni bir enerji kaynağı üzerinde çalışmaktaydı. "Ye-ni-bir kaynak<br />

derken, bildiğim kadarıyla daha önce hiçbir bilim insanının enerji kaynağı<br />

olarak görmediği bir şey üzerinde çalışmaktayım demek istiyorum. Bu fikir ilk<br />

aklıma geldiğinde tam anlamıyla şok olmuştum."<br />

Bu yeni enerji kaynağının kozmostaki bir çok karanlık noktayı da<br />

aydınlatacağını öne sürüyordu. Tesla'nın öğrencilerinin halen kafasını<br />

karıştırmakta olan bir diğer ifadesi de, bu enerji kaynağının endüstri sahasında,<br />

özellikle de çelik üretiminde yepyeni ve neredeyse sınırsız bir pazar açacağı<br />

yolundaydı.<br />

Kendisinden daha fazla açıklama beklendiğinde bunun tamamıyla yeni bir<br />

enerji kaynağı olduğunu ve gece-gündüz yılın her anında bundan<br />

faydalanılabileceğini söylemekle yetiniyordu. Bu enerjinin üretiminde<br />

kullanılacak donanım da mekanik ve elektrik aksam açısından son derece basit<br />

olacaktı.<br />

Tesla, ilk kuruluşunun başlangıçta pahalıya gelebileceğini ama bunun kısa bir<br />

süre içerisinde aşılacağını çünkü işleyişinin sürekli ve duraksamasız olacağını<br />

öne sürüyordu. "Bunun atom enerjisi denilen şeyle bir ilişkisi olmadığını<br />

hemen belirteyim" diyordu. Aslında bu terimle anlatılmak istenen türde bir<br />

enerjiden de söz edilemez. 15 milyon volta kadar çıkan gerilimlerde-ki akımlarla<br />

atomu ben de parçaladım ama ortaya enerji çıkmadı..."<br />

Yeni enerji kaynağını açıklaması yolundaki ısrarları nazikçe geri çeviriyor ama<br />

"birkaç ay ya da yıl sonra" herkese açıklayacağını belirtiyordu.<br />

Işıltılar saçan gözlerle gezegenler arasında enerji nakledile-bilmesini<br />

sağlayacak bir plan üzerinde de çalışmaya başladığını anlatıyordu. "Gezegenler<br />

arası iletişimin son derece önemli bir konu olduğuna inanıyorum, zira kesinlikle<br />

bir gün gelecek ki evrenin her yerinde dünyada olduğu gibi çalışan, acı çeken,<br />

insanlar olduğu ve bunların evrende insan ırkı varoldukça sürecek bir<br />

kardeşliğin temelini attıkları görülecektir."<br />

Ne zaman? Bu konuda emin değildi.<br />

"Derin meditasyon ve yoğun düşünceler içinde geçen bir hayatım var" diye<br />

yanıtlıyordu. "Doğal olarak da birçok fikir çıkarıyorum ortaya. Sorun, fiziksel<br />

güçlerimin de bunlar üzerinde çalışabilecek ve bunları dünyaya<br />

kazandırabilecek kadar yeterli olup olmadığında."


Bu arada yine yetmiş beş yaşında Everyday Science & Mec-hanics adlı dergide<br />

Tesla'nın yeni ve daha güncel çalışmalarına da yer verilecekti. Bunlar deniz<br />

suyundan ve jeotermal enerjiden elektrik enerjisi elde etme projeleriydi.<br />

Tesla sağlığında bu projelerinin hayata geçirilebildiğini göremeyecekti. Ama<br />

1980'lerde ABD hükümeti 'Okyanus Termal Enerji Dönüşüm Programı' adı<br />

altında bir araştırma başlatacaktı. Halen küçük bir bilim insanı ve teknisyen<br />

ordusu okyanus katmanlarındaki ısı farklarının uygun olduğu bölgelerde bu<br />

konudaki çalışmalarına devam etmekteler.<br />

Yaşlılığının son yıllarında Tesla tıbbi terapide kullanılan elektrikli osilatör<br />

aygıtının büyük övgüler almaya başladığına da tanık olacaktı. Amerika'nın dört<br />

bir yanındaki tıp profesörleri, elektrikli osilatörlerle uygulanan tedaviler<br />

sonucunda kanser vakalarında ameliyattan çok daha olumlu sonuçlar elde<br />

edildiğini duyuruyorlardı.<br />

Modern kanser tedavi çalışmaları elbette çok daha ileri bir aşamada devam<br />

etmekte ve Tesla'nın icatlarının tam kapasitesi de hala keşfedilmeye çalışılıyor.<br />

Tesla'nın bir çok çalışmasında olduğu gibi, bu alanda da icatlarının olası<br />

uygulama alanlarının, bazı durumlarda da teorik yaklaşımlarının genişliği<br />

öğrencilerini hayrete düşürmeye yetiyor.<br />

25. SUDAKİ MANTARLAR<br />

Genç bir Alman göçmen olan George Sylvester Viereck, Ho-henzollern<br />

ailesinin gayri meşru çocuğu idi. Amerika'ya genç yaşlarında gelmiş ve şiirleri<br />

ile öncü sanatçılar arasında yerini almış, siyaset ve gazetecilik alanlarında da<br />

adını duyurmuştu. Ancak kısa bir süre içerisinde faşizmin yükselen yıldızları<br />

Hit-ler ve Mussolini ile yaptığı röportajlar ile tarafını sergileyecek, Ezra<br />

Pound'un da başına geldiği gibi, ünü ağır bir yara alacaktı. II. Dünya Savaşı<br />

sırasında, daha önceleri Nazi propagandası yaptığı gerekçesi ile hapse girmesi<br />

ile bu konu gündemin üst sıralarına yerleşecekti.<br />

Politik konulardaki tarafsızlığıyla bilinen Tesla ile arkadaşlığı savaş öncesi<br />

dönemde başlamıştı. New York'ta sık sık haber-leşiyor, buluşuyorlardı. Viereck,<br />

Tesla hakkında olumlu makaleler yazıyor, ikisi arasında sürekli bir şiir alışverişi<br />

yaşanıyordu. Telif haklarına önem vermeyişi ve şiire olan yeteneği Tes-la'ya da<br />

yansımış ve bu yeni sırdaşı ile birçok şeyini paylaşır olmuştu.<br />

31 Aralık 1934'te kendi eliyle yazdığı ve "Dostuma ve Eşsiz Şaire" diyerek genç<br />

Alman'a adadığı bir şiir günümüze değin ulaşabilmiştir. Tesla, o zamanlar<br />

yetmiş sekiz yaşındaydı. Şiir "Kozmik telefonumdan bana / Olimpus'tan kopup<br />

gelen sesler ulaşıyor" mısralarıyla başlıyordu ve bu da edebi ilhamını hangi<br />

konulardan aldığını hemen belli ediveriyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse<br />

biraz kafa ütüleyici bir tarzı vardı ama şiirinin mizah duygusundan ve güzel<br />

deyişlerden de tamamen yoksun olduğu söylenemez.


7 Nisan 1934 tarihinde yazdığı bir mektupta Viereck'ten aldığı afyon tentür<br />

"zehrinden" vazgeçmesini rica ediyor, aksi takdirde beyninin çürüyüp<br />

gideceğini belirterek, uyarıyordu kendisini. Viereck parasal konularda da bir<br />

hayli sıkıntılı olmalıydı ki Tesla sözlerine "Amerika'nın en büyük şairinin<br />

didinen bir mucitten daha iyi bir durumda olmaması çok kötü. Neden ruhbilim<br />

üzerine bir makale yazıp, benim sana mektubumda anlattığım deneyimimden<br />

söz etmiyorsun? Psişikler o kadar çılgındırlar ki benim mesajı aldığımı ama<br />

fazla önyargılı olduğum için anlayamadığımı öne süreceklerdir" diye devam<br />

ediyordu.<br />

Viereck'e duyduğu hayranlığı her geçen gün arttıkça kendi el yazısının da genç<br />

şairinkine benzemeye başladığını söyleyen bir not da eklemişti mektubuna.<br />

Aralık ayında Viereck'e kardeşi Daniel'in ve annesinin ölümlerinden bahseden<br />

uzun bir mektup göndermişti. Öngörüde bulunmadığını ispatlamaya çalışıyor,<br />

tüm hayallerinin sebebini kısmi hafıza kaybı ile bağlantılandırmaya çalışıyordu.<br />

Mektupta değişik zaman dilimlerinden yazılıyormuş havasını uyandıran ifadeler<br />

bulunmaktaydı, kardeşinin ve annesinin ölüm tarihlerini de yanlış vermişti.<br />

Tesla gerçeklerden çok rüyalarını anlatır gibiydi.<br />

Konsantrasyonunu tamamıyla kaybettiği, zihnine baskı yapan hatıraların ve<br />

imgelerin "suyun üstüne fırlayan mantarlar gibi" ortaya çıktığı dönemlerden<br />

bahsediyordu. "Ama haftalarıma mal olan bir çabadan sonra zihnimi tamamen<br />

yeni bir konu üzerinde odaklamayı başarabildim ve bu durumda kaldığım<br />

sürece başarıya çok uzak olmayacağımı tahmin ediyorum. Fikirlerim her zaman<br />

için akılcıdır, zira algılarım oldukça güçlüdür, yani bir tür kahin denilebilir bana.<br />

Ama bu halden uzak durabildiğim sürece gayet memnum oluyorum, zira<br />

böylesi bir artı yük beyni harap etmekten başka bir işe yaramıyor."<br />

Viereck'in yazıları da bize Tesla'nın o sıralarda hangi konular üzerinde<br />

durmakta olduğu hakkında ilginç ipuçları veriyor. Bir dergide yayınlanan<br />

"Savaşı Bitirecek Bir Makine" adlı yazısında Tesla'nın 2035 ve 2100 yıllarını ne<br />

şekilde hayal ettiğini anlatıyordu.<br />

"İnsan genel anlamıyla bir gücün harekete geçirdiği bir kitledir. Bu nedenle<br />

mekaniğe hükmeden kanunlar insan için de geçerlidir."<br />

İnsan ilerleyişini kontrol eden enerjinin arttırılabilmesinin üç şekilde mümkün<br />

olabileceğini düşünüyordu. Birincisi, yaşam şartlarının, sağlık koşullarının ve<br />

insan genetiğinin iyileştirilmesi; ikincisi, cehalet, delilik ve dinsel köktencilik<br />

gibi ilerlemeye ket vuran düşünsel etkilerin ortadan kaldırılması; üçüncüsü,<br />

güneş, okyanus, rüzgar ve gelgit gibi doğal ve yenilenebilir enerji kaynaklarının<br />

kullanılmaya başlanması.<br />

Hayata dair kendi mekanik görüşlerini "Buda ve Dağdaki Vaiz'"in<br />

düşüncelerine benzetiyordu. Evrenin "ezeli ve ebedi bir makine olduğuna,<br />

insanın da doğal düzenden bağımsız düşünülemeyeceğine" inanıyordu. "İnsan<br />

da bir makinedir. Zihinlerimizi ya da eylemlerimizi etkileyen hiçbir şey yoktur ki<br />

öncelikle duyu organlarımıza çarpan dış etkenlerden biri olmasın. Çevremizle<br />

olan benzerliğimiz nedeniyle çevremizdeki etkenlere benzer tepkiler veririz ve


undan da kavrayış kaynaklanır. Çağlardan beri sonsuz karmaşıklıktaki<br />

mekanizmalar gelişmiştir, ancak ruh ya da tin dediğimiz şeyler bedeninin<br />

işleyişinin parçalarından başka bir şey değildir. Bu işleyiş yok olduğunda ruh<br />

da yok olur."<br />

Tesla bu fikirleri davranışçılardan, Rus Pavlov'dan ve Amerikalı Watson'dan,<br />

çok önceleri dile getirdiğini öne sürüyordu ve bu tip bir mekanik dünya<br />

görüşünün dini ya da ahlaki konularla zıt düşmediğini belirtiyordu. 2100 yılında<br />

insanlığa egemen olacak iki dinin Budizm ve Hıristiyanlık olacağını iddia<br />

ediyordu.<br />

Genetik iyileştirme çalışmalarının da yerine oturacağına inanıyordu. İnsan<br />

ırkının kısırlaştırma çalışmaları ile mükemmelle-şeceğine inanıyor ve<br />

Avrupa'nın bazı ülkelerinde delilerin ve suçluların kısırlaştırılmaya<br />

başlandığından söz ediyordu.<br />

Bu talihsiz düşüncelerin ne kadar Tesla'ya ya da Viereck'e ait olduğu tam<br />

olarak bilinemeyen bir konu. Hangisinin olursa olsun fikirler bu kadarıyla da<br />

kalmıyordu. Tesla "genetikçilerin evlenmenin zorlaştırılması gerektiğine<br />

inandıklarını" savunuyordu. "Muhakkak ki iyi ebeveyn olamayacak insanların<br />

çocuk sahibi olmalarına da izin verilmemelidir. Normal bir insanın genetik<br />

olarak suçlu özellikler taşıyan birisiyle evlenmesine izin verilmeyeceği bir çağ<br />

gelecektir." Anlaşılan 2035 yılında Genetik Büro, CIA'den daha etkin bir kuruluş<br />

olacaktı.<br />

Sonraları daha çok bir çevreci gibi konuşmaya başlayan Tesla denizlerin<br />

kirlenmeyeceği, doğal besinlerin tüm dünya uluslarını besleyebileceği, doğal<br />

kaynakların daima bilimsel bir koruma ve denetim altında bulundurulacağı,<br />

afetlerin, orman yangınlarının ve sellerin engelleneceği bir gelecekten dem<br />

vurmaya başlayacaktı. Ve tabii ki hidrolik santrallerden elde edilen elektriğin<br />

telsiz nakil istasyonları aracılığıyla aktarılması katı ve akar yakıt tüketimini sıfıra<br />

indirecekti.<br />

21. yüzyılda uygarlaşan uluslar bütçelerinin büyük kısmını savaşa değil<br />

eğitime harcayacaklardı. Bir zamanlar, ne kadar yok edici olursa savaşların o<br />

kadar caydırıcı olacağını ve azalacağını savunmaktaydı. "Ama hata ettiğimi<br />

anladım. İnsanın saldırganlık içgüdüsünü hafife almıştım, bunun zayıflaması<br />

için bir asırdan daha uzun bir süreye gerek vardır... Savaşlar bitebilir, ancak bu,<br />

güçlünün zayıflatılması ile değil her ulusun, zayıf ya da güçlü, kendini<br />

savunabilecek bir düzeye erişmesi ile mümkün olabilir."<br />

Burada "her ülkenin, küçük ya da büyük, kendisini saldırılardan<br />

koruyabilmesini sağlayacak yeni bir keşiften" söz etmekteydi. Bunun için<br />

büyük bir santralin inşa edilmesi gerekliydi ama bir kere inşa edildi mi 200<br />

millik bir çevreye yaklaşan her türlü canlı ve taşıtı yok edebilecek güçte<br />

olacaktı. "Yani her türlü saldırganlığı caydıracak güçlü bir engel" oluşturacaktı.<br />

Ama bu icadının ölüm ışını olmadığının da altını çiziyordu. Işınlar mesafe ile<br />

bağıntılı olarak yayılma eğilimi sergiliyorlardı. Oysa kendi aygıtı ile binlerce<br />

kilometre öteden mikroskobik bir alanın dahi etkilenebilmesi mümkündü.


Bu, radyasyon değil, yüklü parçacık ışını olacaktı. Yaklaşık yarım yüzyıl<br />

içerisinde dünyanın iki güçlü ulusu gerçekten de bu tip bir silahın<br />

geliştirilmesinde birbirleriyle yarış etmeye başlayacaklardı.<br />

1930'larda Avrupa'da kaynamaya başlayan siyaset kazanının içerisinde<br />

Yugoslavya da yerini alacaktı. Hırvat ayrılıkçı hareketlerinin hemen ertesinde<br />

Yugoslavya'da diktatörlüğünü ilan eden kral Alexander, 1934 yılında<br />

Marsilya'da Hırvat bir teröristin düzenlediği suikast sonucunda ölecekti.<br />

Tesla, hemen New York Times'a "şehit edilen" hükümdarı savunan bir yazı<br />

gönderdi. Hırvatları ve Sırpları birleştirmeye çalışan Alexander'ı<br />

"Yugoslavya'nın Washington'u ve Lin-coln'ü olarak tanımlıyordu. Alexander'ın<br />

birleştirdiği uluslar kopmuşlardı ve tekrar bir araya gelmek için güçlü bir lidere,<br />

Ti-to'ya, ihtiyaç duyacaklardı.<br />

Bu arada Franklin Delano Roosevelt ABD başkanlığına seçilmişti, programını<br />

uygulamaya koymak üzere hemen Kong-re'yi toplantıya çağıracak, "100 Gün"<br />

oturumları diye bilinen çalışmalarla kısa süre içerisinde Amerika'nın gelmiş<br />

geçmiş en kapsamlı ve uzun ömürlü sosyal programını yürürlüğe sokacaktı. Bu<br />

hareketi ile siyasi rakiplerinin şimşeklerini üzerinde toplayacak ve konunun<br />

Yüce Divan'a gönderilmesi gündeme gelecekti. Tesla da Roosevelt'e oy<br />

verenler arasındaydı ama o da bu "sosyalistçe" esen rüzgarların tehlikeli<br />

olduğunu fikrine kapılacaktı kısa bir süre içerisinde.<br />

Bu arada gizli silahı konusunda her zamankinden daha saplantılı bir tavır<br />

sergilemeye başlamıştı. J. P. Morgan'a finansman desteği talebini dile getirdiği<br />

mektubunda şunları da yazıyordu: "Paris'i ve Londra'yı bombalayan uçaklar<br />

tüm insanlığı dehşete düşürmüş durumda. Oysa benim elimde tüm hava<br />

saldırılarını etkisiz kılabilecek bir silah var; sadece geliştirilmesi gerekiyor...<br />

"O yakada da beni takdir eden pek çok kişi var. Lenin, alternatif akım<br />

çalışmalarımı Rusya'da sürdürmem için iki kere davet etti beni. Ama<br />

çalışmalarımı terk etmek istemedim."<br />

Tesla'nın yeni bir laboratuvara duyduğu ihtiyaç kelimelerle ifade edemeyeceği<br />

ölçüdeydi ve bunun için Morgan'ın desteği de çok gerekliydi. "Artık bir hayal<br />

adamı değilim, acı deneyimlerim pratik bir insan olmaya yöneltti beni.<br />

Çalışmalarımı destekleyecek 25 bin dolarım olsaydı kısa bir süre içerisinde<br />

büyük bir servetin sahibi olurdum. Bu icatlarımı size verecek olsam bana bu<br />

parayı temin eder miydiniz?"<br />

Mektubunu Roosevelt'in programını yerden yere vuran tümcelerle bitirirken<br />

bunun Morgan'ı yumuşatacağından hiç şüphesi yoktu. Ama ekonomik<br />

bunalımdan kendisi de bir hayli etkilenmiş olan Morgan yeme gelmeyecekti.<br />

Zaten bir bilim insanı da olmadığından Tesla'nın ne zaman makul şeylerden söz<br />

edip, ne zaman saçmaladığını da ayırt edemiyordu.<br />

O yıl sonbaharda Westinghouse'a da "parçacık ışını" ile ilgili bir teklifte<br />

bulunacaktı. Ama şirket genel müdürü konuyu araştırma bölümü uzmanları ile


tartıştığını ve uzmanların konuya şüpheci yaklaştıklarını bildiren bir cevap<br />

gönderecekti.<br />

Zaman zaman bulduğu danışmanlık işleri sayesinde Tesla bunalımdan<br />

yakasını sıyırabilmeyi başaracaktı, hatta çok ihtiyacı olan arkadaşlarına az da<br />

olsa borç vermeye bile devam ediyordu. Westinghouse "eski günlerin hatırına"<br />

kendisine ayda 125 dolar gelir getiren bir danışmanlık görevi önermişti. Çok<br />

sıkıştığı bir ara dostu Robert Johnson'dan yardım istemiş ve kendisinden,<br />

"Bankamda 178 dolarım var, bunun yüzünü sana gönderiyorum, umarım<br />

yardımı dokunur" diyen bir not almıştı.<br />

Bir süre sonra Johnson hastalandı. Yaşlı elleriyle Tesla'ya şu mektubu kaleme<br />

alacaktı:<br />

"Kalbim hala seninledir, uzun yıllar süren ve her geçen gün daha da içtenleşen<br />

dostluğumuz ile...<br />

"Düzeleceğim söyleniyor ama tekrar ayağa kalkabilmem için uzun zamana<br />

ihtiyacım var; herhalde büstünün 83'te yayımlanan "Efsanelere Övgü" adlı<br />

kitabımda yerini aldığını görebilecek kadar uzun yaşayamayacağım..."<br />

Gerçekten de iyileşecekti ama sadece geçici bir süre için. Eski günleri aklına<br />

gelmiş Tesla'ya yine coşkulu bir davet mektubu göndermişti:<br />

"Hanımefendilerimiz en nefis tuvaletlerini, beyefendilerimiz en şık takımlarını<br />

giyecekler, sana da en yakışıklı giysilerini giyip yarın akşam tüm bayanları<br />

büyülemeni tavsiye ederim! Seni en çekici halinle görmelerini istiyorum...<br />

"Her zaman en mutlu günlerimizde seni hatırlayacak olan dostun, Luka J.<br />

Filipov."<br />

Sonra hastalanma sırası Tesla'ya geldi. İyice zayıflamıştı. Otel odasından dışarı<br />

pek çıkmıyor, süt ve krakerle besleniyordu. Odasındaki raflarda çift ve tek<br />

sayıları ifade eden kaplar içinde krakerler dizilmişti. Sweezey bu saplantısını<br />

uzun süre<br />

önce keşfetmişti ama şimdi sağlık durumunun gittikçe kötüledi-ğini görerek<br />

iyice endişeye kapılıyordu.<br />

"Umarım en kısa zamanda iyileşir kendine gelirsin Tesla. Biz de seni en kısa<br />

zamanda ziyaret etmek istiyoruz. Agnes ne zaman istersen yanında olacaktır.<br />

Bir telefon etmen yeter. Bunu Mrs Johnson'un hatırı için yapmalısın..." Ama bu<br />

arada kendi hastalığı da nüksetmişti ve sonunun geldiğini hissediyordu. "İkimiz<br />

de daha uzun yıllar yaşayacak değiliz" diye yazıyordu.<br />

1937 Tesla için acı kayıplar yaşadığı bir yıl olacaktı. Uzun yıllardır en<br />

yakınlarından biri olan, sevgili dostu Hobson 16 Martta 66 yaşındayken aniden<br />

hayata veda edecekti.<br />

Ekim'in 14'ünde ise Robert Johnson'un hastalığı ağırlaşacak ve ölecekti.<br />

Bundan bir süre sonra yine güvercinlerini beslemek üzere soğuk bir kış


gecesinde otelinden çıkmış ve en fazla iki blok gidebilmişti ki yoldan geçen bir<br />

taksi Tesla'ya çarptı ve yaşlı adamcağızı yola fırlattı. Ayağa kalkabildiğinde<br />

tıbbi yardımı reddedecek ve kendisini oteline götürmelerini isteyecekti.<br />

Şokta olmasına karşın William Kerrigan'a telefon ederek güvercinleri besleme<br />

işine devam etmesini rica edecekti. Bunu takip eden altı ay boyunca Kerrigan,<br />

Bryant parkındaki ve St. Pat-rick Katedrali'nin bahçesindeki güvercinleri<br />

beslemeye devam edecekti.<br />

Tesla'nın üç kaburga kemiği kırılmış ve sırtı da fena şekilde incinmişti.<br />

Ardından zatürreeye yakalandı ve ilkbahara kadar kendine gelemedi. Ayağa<br />

kalkmış olmasına karşın sağlığı eskisinden de kötü bir duruma gelecek ve sık<br />

sık mantığını yitirdiği görülmeye başlanacaktı.<br />

Westinghouse şirketindeki eski arkadaşları iki yıl önce Yugoslavya'da,<br />

Belgrat'ta kurulan Tesla Enstitüsü'nün ilk icatlarını araştırdığı haberini<br />

ulaştırdılar kendisine. Tesla da onuruna inşa edilen enstitü laboratuvarı için<br />

çok fazlı alternatif akım makinesinin yanında bir fotoğrafının çekilmesine izin<br />

verecekti.<br />

Yugoslav hükümetinin desteği ve vatandaşlarının bağışlarıy-la Tesla'ya yılda<br />

7.200 dolarlık bir maaş bağlanacaktı. Soydaşları sayesinde "bütün zamanların<br />

en büyük dahisi" en azından hayatının son yıllarını sefalet içerisinde<br />

geçirmeyecekti.<br />

26. KOZMİK KOMÜNYON<br />

"Hakkında bir sürü garip söylenti dolaşmaya başladı" diyordu Agnes J. Holden<br />

(Robert ve Katharine Johnson'ın kızı). "Yaşlı bir insanı sekseninden sonra<br />

yaptıklarıyla yargılamak büyük haksızlık. Onu otuz yaşlarındayken de tanırdım.<br />

O zamanlar genç, neşeli ve esprili bir insandı."<br />

Aslında seksenlerindeki mucit hayatın tadını çıkartmaya ve evren hakkındaki<br />

önermelerini geliştirmeye devam ediyordu. Doğum günlerini iple çekiyor, aylar<br />

öncesinden makaleler hazırlıyor, arkadaşlarına ve basına bunları şaşalı<br />

başlıklar altında sunuyordu. Doğum günü partileri Einstein'ı reddettiği, Newton'u<br />

göklere çıkardığı ve kendi kozmik teorisini anlattığı toplantılara<br />

dönüşüyordu.<br />

Sekseninci doğum günü için hazırladığı makale hiçbir zaman bir bütün halinde<br />

yayımlanmayacaktı. Makalede ve New York Times'a gönderdiği mektuplarda,<br />

günün fizikçileri ile kozmik ışınların doğası hakkındaki atışmasını<br />

sürdürüyordu.<br />

Kendi dinamik yer çekimi teorisinin maddelerin gerçek doğasını açıkladığını ve<br />

Einstein'ın uzay teorisinin spekülasyonlarına bir son verdiğini iddia ediyordu.<br />

Astrofizik ve uzay mekaniği yazılarında ise yer çekimi teorisinden hiç söz<br />

etmiyordu.


Uzayda eğrilikler olmasının imkansız olduğunu çünkü etki ve tepkinin bir arada<br />

varolduğunu öne sürüyordu. Bir eğrinin tepkisi düzelmek olabilirdi. Ayrıca<br />

uzay, eterin varlığı ve onun kaçınılmaz işlevi olmadan açıklanamazdı.<br />

Einstein'ın devrimi dalga dalga yayılıyor olmasına karşın o "maddenin<br />

kendisinde enerji olamayacağını, bunu ancak çevreden edinebileceğini"<br />

savunuyordu. Ve bunun moleküller ve atomlar için de en büyük cisimler için<br />

olduğu kadar geçerli olduğunu savunuyordu. Kısacası yerden göğe kadar<br />

yanılıyordu. Sekseninci yaş gününde yıldızlar arası iletişimden ve enerji<br />

naklinden de söz edecekti:<br />

"Fransız Enstitüsü'ne diğer gezegenler ile haberleşebilmeyi sağlayacak<br />

aygıtlarımın açıklamasını ve hesaplamalarını göndereceğim. Hiç şüphem yok<br />

100 bin Frank ödül mutlaka bana layık görülecektir. Para elbette önemsiz bir<br />

konu ama bu mucizeyi ilk defa başaracak olmanın vereceği onuru yaşamak için<br />

tüm hayatımı feda etmeye razıyım." Yıllar sonra Fransız Enstitüsü Tesla<br />

tarafından kendilerine buna benzer bir belgenin gönderilmediğini açıklayacaktı.<br />

"Kendi pratik bakış açımdan en önemli icadım olarak" diye sözlerine devam<br />

ediyordu Tesla, "1896 yılında 4 milyon volta kadar yüksek gerilimlerde<br />

işletmeyi başarabildiğini tüpü görüyorum... Daha sonraki yıllarda bu tüpü 18<br />

milyon volt gibi yüksek bir gerilimde işletmeyi denediysem de karşılaştığım<br />

zorluklar yeni ve daha gelişmiş bir model üretmem konusunda beni ikna<br />

etmeye yetmişti. Bu iş ise yapım aşamasında değil ama işletme aşamasında<br />

daha büyük güçlükler çıkaracaktı karşıma. Yıllar boyunca işin içinden<br />

çıkamayacaktım... Buna karşın yavaş da olsa düzenli bir ilerleme<br />

kaydediyordum... En sonunda tam anlamıyla bir başarı elde edecektim. Daha<br />

fazla geliştirilmesi pek de mümkün olmayan bir tüp geliştirebilmeyi<br />

başarmıştım. Tüp, en basit ilkelere uygun bir şekilde, aşınmayacak tarzda ve<br />

istenildiği kadar yüksek gerilimde çalışabilecek biçimde üretilmişti... Büyük<br />

akımlar taşıyacak, uygun sınırlar dahilinde istenildiği kadar enerji<br />

nakledilebilmesini sağlayacak ve kontrolü de aynı derecede kolay olacaktı. Elde<br />

ettiğim sonuçların daha önceden hayal bile edilemediğini düşünüyordum.<br />

Ayrıca bu teknoloji ucuz radyum üretilmesinde de kullanılabilecek, atomların<br />

parçalanmasından ve maddelerin transmutasyona uğramasından daha verimli<br />

ve ucuz olacaktı." Ama bunun atom enerjisinden faydalanılmasında<br />

kullanılamayacağını çünkü araştırmaları sonucunda böyle bir şeyin<br />

varolmadığını gördüğünü belirtecekti.<br />

İtirafları belli bir can sıkıntısı yarattı çünkü bazı gazeteler Tesla'nın tüpün<br />

yapısını açıklamaya hazırlandığını duyurmuşlardı. Ama bu olanaksızdı.<br />

"Tüpün bazı önemli amaçlarda kullanılacağını göz önüne alarak şu anda tam<br />

bir açıklama yapmamak gibi bir sorumluluk hissetmekteyim omuzlarımda. Ama<br />

bu sorumluluk yükü üzerimden kalktığı anda bilimsel enstitülere aygıtın ve<br />

kullanılan tüm teçhizatın ayrıntılı bir teknik açıklamasını vereceğim."<br />

Ne tek bir patente başvuracak, ne de bir prototip üretecekti. Partide<br />

açıklayacağı ikinci deneyi "bugüne kadar yapılmış olanlardan kat kat daha<br />

üstün bir vakum"du. "Bununla bir mikronun milyarda birine ulaşılabileceğine


inanıyorum. Bu tip bir vakumla elektron tüpleri ile elde edilenlerden çok daha<br />

güçlü etkiler yaratmak mümkün olabilecektir."<br />

Misafirlere şarap dağıtıldığında ve kadehler kaldırıldığında bir sessizlik<br />

kaplayacaktı salonu. Yaşlı adam o sıralarda elektronlar üzerine öne sürülen<br />

fikirlere inanmadığını açıklayacaktı. Yüksek bir gerilim ile ve büyük bir vakum<br />

etkisi altında diğerlerinden ayrılan bir elektronun normalinden çok daha fazla<br />

elektrostatik yük taşıdığına inanmaktaydı.<br />

"Bu, parçacığın tüpte de, dış havada da aynı yükü taşıdığına inananları<br />

şaşırtacaktır. Ama çok öğretici bir deneyde tüpten kurtulan parçacığın aşırı<br />

yükten kurtulması nedeniyle parlak bir yıldıza dönüştüğünü gözlemledim."<br />

Tesla bir şeyler bulmuş olabilirdi. Uzun yıllar süren araştırmalarda subatomik<br />

ve daha büyük parçacıkların elektrik yükleri hesaplanmaya çalışılacaktı. En<br />

sonunda 1977 yılında Amerikalı üç fizikçi "çok küçük yüklerin varolabileceğine<br />

dair veriler" elde ettiklerini rapor edeceklerdi.<br />

Seksen birinci yaş günü bir yıl önceki icatlar gösterisinin bir tekrarı olacaktı<br />

ama uluslararası basında daha çok ses getirecekti.<br />

Partide Yugoslav hanedanını temsilen soylular da hazır bulundu. Çekoslovak<br />

bir kabine üyesi de başkanları Eduard Be-nes'i temsilen Tesla'ya Prag<br />

Üniversitesi'nin sunduğu bir onur derecesini takdim etti.<br />

Bu partide de muhabirler kendisini gezegenler arası iletişim konusundaki icadı<br />

hakkında sıkıştıracaklardı. Tesla da bu icadı ile Guzman Ödülü'ne layık<br />

görülmeyi umut ettiğini tekrar edecekti.<br />

İcadın "tam anlamıyla geliştirildiğini" belirtiyordu.<br />

"100 milden enerji nakledilebileceğinden emin olduğum kadar 1 milyon mil<br />

uzaklıktan enerji nakledilmesini sağlayabileceğim konusunda da eminim"<br />

diyordu. Geçmişte olduğu gibi şimdi de "değişik bir enerji türü"nden<br />

bahsettiğini söylüyordu.<br />

Diğer gezegenlerde hayat olduğu "kesin"di. Kendisini endişelendiren tek konu<br />

"iğne ucu kadar bir noktada toplanan devasa" enerjinin yoluna çıkan<br />

gezegenlere çarpabileceği idi ama astronomların bu konuda kendisine yardımcı<br />

olacaklarını umuyordu.<br />

Bu enerji aya gönderildiği takdirde dünyalılar "maddenin gaza dönüşmesi ve<br />

dağılması" adlı bir gösteriye şahit olabileceklerdi! Diğer gezegenlerdeki<br />

düşünürlerin bu sinyali kozmik ışın bile zannedebileceklerini de sözlerine<br />

ekliyordu.<br />

Bir kez daha ucuz radyum üretecek atom-parçalayıcı elektronik tüpünden<br />

bahsetmeye başlamıştı. "Bunu ürettim ve denedim. Yalnız dünyaya hediye<br />

etmeden önce az bir zaman daha geçmesi gerekiyor."


Bunlar, sadece gençlik düşlerine saplanıp kalan yaşlı bir adamın sayıklamaları<br />

mıydı? Profesörler ya sabır çekiyorlar ama bilim yazarları her zaman olduğu<br />

gibi onu ciddiye alıyorlardı. Dünya küresel bir savaşın eşiğindeydi. 1940 yılında<br />

bir gazeteci Tesla'nın ABD'nin çevresine "telegüç"ten bir Çin Duvarı örme<br />

projesini hatırlatacaktı. Bu duvar uçakları 250 metre uzaklıkta<br />

karşılayabilecekti. Bir santralin kurulması için gereken 2 milyon dolar<br />

sağlandığı takdirde (belki de Tesla'nın sözünü ettiği sınırsız çelik pazarı buydu,<br />

kim bilir?) 3 ay içinde projeyi hayata geçirebileceğini iddia ediyordu. Tabii ki<br />

Savunma Bakanlığı bu konuda hiç renk vermeyecekti.<br />

Telegücün ikisi test edilmiş dört yeni icada dayandığını iddia ediyordu Tesla:<br />

1. Havada vakumsuz ışın elde edilebilmesini sağlayan bir yöntem; 2. "Çok<br />

büyük elektrik gücü" üretilebilmesini sağlayan bir yöntem; 3. Bu gücün<br />

arttırılmasını sağlayacak bir yöntem; ve 4. "Devasa itici elektrik gücü" sağlayan<br />

yeni bir yöntem.<br />

Uzun yıllar boyunca Tesla'nın yaşam öyküsü üzerinde çalışanlar bu icatların<br />

üzerinde çalışıldığını kanıtlayan müsvedde kağıtlarına rastlayamadılar. ABD<br />

güvenlik birimleri de bu kağıtların varlığını sonuna kadar inkar ettiler. O'Neill<br />

federal ajanların Tesla'nın evindeki her türlü kağıda el koyduğunu<br />

açıklayacaktı.<br />

O'Neill ve en sonunda Sweezey de Tesla'nın sözde gizli silahlarının<br />

"anlamsızlığını kabul edeceklerdi. O'Neill "Varabildiğim tek sonuç haklarında<br />

bir hükme varılabilecek kadar açıklama içermeyen teorilerinin temelde<br />

uygulanamaz olduğu idi" diyordu. Bununla beraber Tesla'nın yayımlanmamış<br />

makalelerine ulaşamadığını, bunları okumak için gösterdiği her türlü çabanın<br />

Tesla tarafından aynı kararlılıkla savuşturulduğunu da sözlerine ekliyordu.<br />

İlgi çekici bir diğer nokta da Tesla'nın türbin ve hava taşıtı tekliflerinin federal<br />

arşivlerden uçup gitmiş olmalarıydı.<br />

Mucide layık görülen en son onur derecelerinden biri Tes-la'nın kabul törenine<br />

kişisel olarak katılamayacağı kadar hastalandığı bir döneme denk geldi.<br />

Göçmen Enstitüsü Biltmore Otel'de onuruna bir tören düzenleyecekti. "George<br />

Westingho-use'un insanlığa olan paha biçilemez katkılarını" öven konuşması<br />

kendisini temsilen Rado tarafından okunacaktı. Bu arada Tesla kozmik iletişim<br />

çalışmaları ile Guzman Ödülü'ne layık görüleceğini tahmin ettiğini bildirmeyi de<br />

ihmal etmiyordu.<br />

Son yıllarını eskisi gibi uzaya adayamayacaktı. Mantığının da eskisi gibi<br />

işlediği söylenemezdi. Bilim camiasındaki dostları çekingen, iriyarı ve kırık<br />

burunlu bir boksörün dostluğundan büyük bir zevk aldığına şahit olduklarında<br />

bir hayli şaşırmışlar, hatta utanmışlardı. Dövüşçülere ve boksa duymaya<br />

başladığı bu sonradan oluşma hayranlık O'Neill ve Sweezey'nin de kafalarını<br />

karıştırmıştı.<br />

"Beyin, Kasla Akşam Yemeğinde." Bunlar gazetede yayımlanan bir fotoğrafın<br />

altına atılan başlıktı. Tesla, Zivic kardeşlerle bir akşam yemeğinde mutlu bir<br />

şekilde gülümsüyordu: "Dr. Tesla ağır sıklet şampiyonu Fritzie Zivic ile birlikte


18 Aralık akşamı Hotel New Yorker'da toplum içine çıkarak beş yıllık sürgününe<br />

son verdi... Ateşli bir spor tutkunu olan Dr. Tesla, Zi-vic'in yapacakları özel<br />

karşılaşmada Lew Jenkins'i mutlaka yeneceğine inandığını belirtti..."<br />

Hayatının son yıllarında tüm dünyadan olduğu gibi Avrupa'dan da kopan Tesla<br />

savaşta yaşanan trajedilere duyarsız kalmadı. Kendisine Yugoslavya ve<br />

Çekoslovakya tarafından verilen unvanlar bu ülkelerin son özgür entelektüel<br />

eylemlerinden biri oldu. Kısa bir süre sonra Hitler, Avusturya'yı işgal edecek ve<br />

Sudetenland'de yaşayan Alman halkına özerklik verilmesi talebi Çekoslovak<br />

hükümetinde krize neden olacaktı. Fikrine başvurmaya bile gerek görülmeden<br />

bu talebin ingiltere, Fransa ve İtalya tarafından kabul edilmesi sonucunda<br />

Eduard Benes başkanlık görevinden istifa edecekti.<br />

Ardından ise Yugoslavya Kral Naibi Paul, Slavlar'ın Nazi güçlerine katılmasını<br />

kabul ederek vatandaşlarının nefretini kazanacaktı. Yugoslavya'nın düşman<br />

kardeşleri -ordu, kilise ve köylüler- birdenbire cüretkar bir birlik oluşturdular.<br />

Sırplar, Hırvatlar ve Slovenler tek yumruk olacaklardı. Bundan hemen sonra da<br />

Sırp ordusu Paul'ü devirecek ve tahta on yedi yaşındaki II. Peter'i oturtacaktı.<br />

Büyük bir saygı beslediği Kral Alexander'ın oğlunun tahta oturduğunu duyan<br />

Tesla çok sevindi. Olayların akışı inanılmaz bir hız almaya başlamıştı. Yugoslav<br />

halkları arasında artmaya başlayan gerilimin ve anlaşmazlığın farkına varan<br />

Tesla yaşayan en büyük Slav kahraman -Hırvatistan doğumlu bir Sırp- olarak<br />

Doğu ile Batı arasında ideolojik bir piyon haline gelmeye başlamıştı.<br />

27. ÖLÜM VE DÖNÜŞÜM<br />

Halkın desteğini büyük ölçüde arkasına alan Kral Peter hükümeti Almanlara<br />

karşı koyacak ve Hitler ile Prens Paul arasında imzalanan anlaşmayı<br />

tanımadığını ilan edecekti. Hemen ardından da Almanların misillemesi<br />

gelecekti.<br />

Oysa bu, Yugoslavlar için savaşın henüz başlangıcıydı. Yüzyıllar boyunca<br />

sayısız işgale tanık olan halklar kendilerini çabucak toparlayabilmeyi<br />

öğrenmişlerdi. Ordunun bir kısmı ve komünist birlikler dağlara çekilmiş ve işgal<br />

birliklerine gerilla saldırıları düzenlemek üzere hazırlıklara girişmişlerdi. Bu<br />

silahlı güçler savunmasız köylerde kalan yaşlıların ve çocukların kendilerine<br />

sağladıkları erzak ile varlıklarını devam ettirebiliyorlardı.<br />

Bir Hırvat olan Tito'nun monarşiye sempati beslemesi için tek bir neden bile<br />

yoktu, zira Yugoslavya'ya döner dönmez cezaevine yollanacaktı. Tahliye<br />

edildikten sonra metal işçileri sendikasının örgütlenmesinde aktif bir rol<br />

oynayacak ve Yugoslav işçi hareketinin oluşumunda etkili bir isim olacaktı. II.<br />

Dünya Savaşı sırasında savaşçılara ilham kaynağı olacak ve katı disiplini ile<br />

birliklerini yönetecekti. Ne monarşinin, ne de yabancı güçlerin baskısı altında<br />

olacak geleceğin Yugoslavya'sının kuruluşunu iple çekiyordu.<br />

Tito'nun fikri Rus modelini izleyerek halk kurtuluş komitelerinin kurulması idi.<br />

Mihailoviç ve Çetnikler ise monarşiye sadık yerel yönetim otoriteleri


oluşturmaya çalışıyorlardı. İki fraksiyon da Alman ve İtalyan'lara önemli<br />

kayıplar verdiriyorlardı ama birbirlerini de kırmaya devam ediyorlardı.<br />

1941'de Yugoslavya yıkıldıktan sonra işler daha karmaşık bir hal almaya<br />

başlamıştı. Sırp ve Hırvat soylulardan oluşan bir ekip Amerika Birleşik<br />

Devletleri'ne gelmişlerdi. Bir süre sonra yeğeni Sava Kosanoviç aracılığıyla<br />

Tesla ile bağlantı kurdular ve kendisinden Sırpların ve Hırvatların birliği<br />

yönünde çağrılarda bulunmasını rica ettiler. Zaten Tesla da eskiden beri<br />

"Anavatanı Hırvatistan olan bir Sırp" olduğunu söylerdi.<br />

Yugoslavya'nın Washington Büyükelçiliği haber alma servisi şefi Raditsa,<br />

"Tesla, Hırvatlar ile Sırplar arasındaki çatışmanın farkında değildi ve seksenini<br />

geçkin bir bilim insanı olarak politika konusunda hayli iyimserdi" diyordu.<br />

Tesla New York'ta bir akrabasının bulunması nedeniyle bir hayli mutlu olmuş<br />

ve Kosanoviç'in her sözüne tam bir güven beslemeye başlamıştı. Bu dönemde<br />

mucit kraliyet hükümetinden ayda 500 dolarlık bir liyakat maaşı alıyordu.<br />

Yurdu hakkında kendi imzasını taşıyan fikirlerinin çoğunun Kosanoviç<br />

tarafından kaleme alındığını belirtiyordu Raditsa.<br />

Mihailoviç ile Tito arasındaki çatışmalar su yüzüne çıktığında Washigton'daki<br />

Yugoslav haber alma servisinde de bir kriz baş gösterecekti.<br />

Kosanoviç, Tito taraftarı idi ve Yugoslavya Ulusal Kurtuluş Hareketi lehinde<br />

propaganda yapmaya başlamıştı. Tesla'yı eski monarşinin çökmüş ve yeni bir<br />

Yugoslavya'nın kurulmakta olduğu konusunda ikna etmekte bir hayli<br />

zorlanacaktı. Hırvatistan'daki Sırpların birçoğu Tito'nun saflarına katılmaya<br />

başlamıştı. Kosanoviç, Tesla'yı da Tito'yu desteklemek konusunda ikna<br />

edebilecekti en sonunda. Böylece Tesla'nın ağzından Hırvat ve Sırplara yönelik<br />

bir çağrı Kosanoviç tarafından kağıda dökülecekti.<br />

Belgrat'taki müzenin duvarında hala bir kopyası asılı olan bu çağrıda Tesla,<br />

ölümünden sadece birkaç hafta önce, anavatanın-daki yurttaşlarına şöyle<br />

sesleniyordu: "Bu savaştan yeni bir dünya, insanlığın fedakarlıklarına layık<br />

olan bir dünya doğmalıdır. Bu dünyada hiçbir zayıf güçlüler tarafından, hiçbir<br />

iyi kötüler tarafından sömürülmemelidir; fakirlerin gururu zenginler tarafından<br />

kırılamamalıdır; düşüncenin, sanatın ve bilimin ürünleri insan hayatının<br />

iyileştirilmesi ve güzelleştirilmesi için kullanılmalıdır, yoksa bireylere parasal<br />

zenginlik sağlamak için değil. Bu yeni dünya ezilmişlerin ve sömürülmüşlerin<br />

değil, özgür insanların ve ulusların eşit saygı gördüğü bir dünya olmalıdır."<br />

Tito'yu destekleyenlerin sayısı her geçen gün artarken Kral Peter de Roosevelt<br />

ve Churchill'in desteğini kazanmaya çalışıyordu. Ancak, başlarda krala karşı<br />

sempatik davranan İngiltere gittikçe güçlenen Partizanları desteklemenin kendi<br />

çıkarlarına daha uygun olacağını düşünmeye başlamıştı. Sırp pilotların Tenesee'de<br />

eğitildiği ABD'yi ziyaret eden Peter, hasta olduğu için huzuruna<br />

gelemeyen Tesla'nın ayağına gidecekti.


Günlüğünde (Bir Kralın Mirası) Kral II. Peter bu ziyareti şöyle anlatacaktı:<br />

"Dünyaca ünlü Yugoslav-Amerikan bilim insanı Dr. Nikola Tesla'yı New Yorker<br />

otelindeki odasında ziyaret ettim. Kendisini selamladıktan sonra yaşlı mucit<br />

şunları söyledi: 'Bu benim için en büyük onurdur. Gençliğiniz beni de mutlu<br />

kılıyor ve büyük bir hükümdar olacağınıza inanıyorum. Özgür Yugoslavya'ya<br />

geri döneceğinizi görene dek yaşayabileceğime inanıyorum. Babanızın son<br />

arzusunu biliyorsunuz: 'Yugoslavya'yı Savun." Bir Sırp ve bir Yugoslavyalı<br />

olmaktan gurur duyuyorum. Halkımız asla yok olmayacaktır. Tüm Yugoslavların,<br />

Sırpların, Hırvatların ve Slovenlerin birliğini muhafaza ediniz."<br />

Kral bu sözlerin kendisini derinden etkilediğini ve kendisinin de, Tesla'nın da<br />

gözyaşlarına boğulduğunu ekliyordu. Kral daha sonra bir diğer yurttaşı, Pupin<br />

ile buluşmak üzere Columbia Üniversitesi'ni ziyaret edecekti.<br />

Savaştan sonra Mihailoviç "Halk Mahkemesi" tarafından düşmanla işbirliği<br />

yapmaktan suçlu bulunacak ve idam edilecekti. Yugoslavya Cumhuriyeti'nin<br />

kurulduğu tüm dünyaya duyurulmuş ve başa geçirilen Komünist Parti önderi<br />

Tito ömür boyu başkan ilan edilmişti.<br />

II. Dünya Savaşı sonunda iki milyon Yugoslav vatandaşının hayatını kaybettiği<br />

ve trajik bir şekilde binlercesinin de bizzat yurttaşları tarafından öldürüldüğü<br />

açıklanacaktı.<br />

Komünist sistemi bütünüyle benimseyen Kosanoviç bakan olarak hükümette<br />

görev aldı ve daha sonra da Washington büyükelçiliğine atandı.<br />

Yugoslavya en sonunda özgürlüğüne kavuşmuştu ama Tesla bunu görebilecek<br />

kadar yaşayamamıştı. Savaş sonrası Amerikan toplumunun belleksizliği,<br />

gittikçe silikleşen bilimsel saygınlığı ve ortaya çıkan Soğuk Savaş sendromu<br />

nedeniyle Tesla'nın çalışmaları demir perdenin ardında kalacak ve unutulup<br />

gidecekti. 1948 yılında Yugoslavya, Sovyet Rusya'nın "Sınırlı Hükümranlık"<br />

doktrininden bağımsızlığını ilan edecek ve bir demir perde ülkesi olmaktan<br />

çıkacaktı. Amerika savaş sırasında Slavlara insani yardımda bulunmuştu ama<br />

askeri yardım konusunda Churchill kadar çevik davranamamıştı. Savaş sonrası<br />

yıllarda da Tesla'nın takipçilerinin Belgrat'taki bilimsel belgelere ulaşması bir<br />

hayli zorlaşacaktı.<br />

Mucit 1942 kışında iyiden iyiye güçten düşmüştü. Mikroplara karşı titizliği o<br />

derece saplantılı bir hal almıştı ki en yakın arkadaşlarından bile kendisinden bir<br />

hayli uzakta durmalarını istiyordu. (Güvercinlerdeki mikroplar ise kendisini hiç<br />

mi hiç rahatsız etmiyordu.) Kalbi tekliyordu ve ardı ardına nükseden hastalıklar<br />

elini ayağını bağlıyordu. Artık sevgili güvercinlerini beslemeye de<br />

yetişemiyordu. Bu konuda Charles Hausler adında, yarışçı güvercinler<br />

besleyen bir gence güveniyordu.<br />

Hausler 1928'den beri Tesla için çalışıyordu. Görevi halk kütüphanesinin<br />

bahçesine buğdayla gitmek, güvercinleri beslemek ve yaralı olanlarını mucide<br />

getirmekti. Odasındaki usta marangoz elinden çıkma kafesleri hatırlıyordu, ne<br />

de olsa "Mr. Tesla her işin tam anlamıyla kotarılmış olmasını arzu ederdi."<br />

Güvercinlerin duş alabileceği perdeli bir küvet de ihmal edilmemişti.


Hausler ve Tesla birçok saatlerini birlikte, genellikle güvercinler üzerine<br />

konuşarak geçirirlerdi. Genç adam mucidin "çok nazik ve düşünceli bir adam"<br />

olduğunu hatırlıyordu. Uzun süre unutamayacağı bir olaya şahit olmuştu:<br />

"Güvercin kafeslerinin yanında büyük ve kapalı bir kutu gibi bir şey duruyordu.<br />

Buna dokunmamam konusunda beni özellikle uyarmıştı. İçindeki şeyin bir<br />

uçağı havaya uçurabilecek güçte bir makine olduğunu söylüyor, bir gün bunu<br />

bir gösteride tanıtabilmeyi umduğunu anlatıyordu." Daha sonra bu kutunun<br />

otelin tavan arasına kaldırıldığına inanıyordu.<br />

1943 yılı Ocak ayının soğuk bir günü Tesla postacı Kerri-gan'ı Mr. Samuel<br />

Clemens'a mühürlü bir zarf götürmekle görevlendirmişti. Kerrigan, insanın<br />

iliklerine işleyen soğuk rüzgarda sokakları arşınlayacak ve sonuçsuz kalacak<br />

bir çabayla verilen adresi bulmaya çalışacaktı. Sonradan verilen adresin<br />

Tesla'nın eski laboratuvarının bulunduğu bina olduğu anlaşılacaktı ama burada<br />

Clemens adında birisi yoktu.<br />

Kerrigan bitap bir halde Hotel New Yorker'a geri dönecek ve durumu yaşlı ve<br />

hasta mucide bildirdi. Tesla, Clemens'ın Mark Twain'in ta kendisi olduğunu ve<br />

bunu da herkesin bildiğini söyledi. Kerrigan'ı gerisin geri göndererek ve bu<br />

defa güvercinlere de bir göz atıvermesini istedi. Kafası karışan postacı<br />

güvercinleri besledikten sonra durumu şefine bildirdi ve Mark Twain'in yirmi<br />

beş yıl önce dünya değiştirmiş olduğunu öğrendi. Kerrigan akşamın ayazında<br />

durumu açıklayabileceğini umarak tekrar Tesla'nın oteline yollandı.<br />

Bu işe bir hayli içerleyen yaşlı mucit Twain'in ölmüş olduğu haberini duymak<br />

bile istemiyordu. "Daha dün gece beraberdik" diyordu. "İşte şuradaki<br />

sandalyede oturuyordu, bir saat boyunca sohbet ettik. Maddi sorunları varmış<br />

ve benim yardımıma ihtiyaç duyuyormuş. Bu yüzden elindeki zarfı yerine<br />

ulaştırmadan bir daha buraya dönme." Postacı bir kez daha şefine başvurmak<br />

zorunda kaldı. Birlikte zarfı açtıklarında boş bir kağıda iliştirilmiş yirmi beş<br />

dolarlık bir banknot -bu kadarı başı sıkışmış bir eski dosta yardım etmek için<br />

yeterliydi- olduğunu göreceklerdi içinde.<br />

4 Ocak günü yaşlı mucit kendisini çok güçsüz hissetmesine karşın Scherff'in<br />

ilgilendiği bir deneyi gerçekleştirmek üzere ofisine gitti. Scherff hazırlıklar<br />

konusunda kendisine yardımcı oluyordu. Fakat Tesla sırtında dayanılmaz<br />

ağrılar hissetmeye başlayınca işlem yarıda kaldı.<br />

Tıbbi yardımı yine reddetti ve otel odasına döndü. Ertesi gün odasına temizlik<br />

yapmak üzere bir hizmetli geldi. Tesla kendisinden rahatsız etmeyin yazısını<br />

kapısına iliştirmesini rica ederek temizlik için de zahmet etmemesini söyledi.<br />

Yazı iki gün boyunca kapıda asılı kalacaktı.<br />

8 Ocak günü Alice Monaghan adında bir temizlikçi yazıya aldırmayıp odaya<br />

girdiğinde yatağına uzanmış haldeki mucidin çökmüş, zayıf ama sakinleşmiş<br />

yüzünü gördü ve ölmüş olduğunu fark etti. Ölü bedeni inceleyen tıp uzmanı<br />

ölümün 7 Ocak günü saat 22.30'da, kalpte kan pıhtılaşması nedeni ile meydana<br />

geldiği raporunu düzenledi. Tesla uykusunda iken ölmüştü, uzman raporuna


"şüphe uyandıracak bir durumla karşılaşılmadı" notunu da düşecekti. Mucit<br />

öldüğünde 86 yaşındaydı.<br />

Kenneth Sweezey hemen durumdan haberdar edilmişti. O da ertesi gün Dr.<br />

Rado'ya haber verecekti. Kral Peter'ın 745 Beşinci Caddedeki karargahına da<br />

profesör tarafından verilecekti haber. Tesla'nın kuzeni Kosanoviç'e de hemen<br />

bildirilmişti.<br />

Sıra FBI'ın bilgilendirilmesine gelmişti. Sweezey ve Kosa-noviç bir çilingir<br />

bulmuşlar ve Tesla'nın kilit altındaki eşyaları açtırılmıştı. Frank E. Campbell de<br />

mucidin ölüm maskını çıkartmak üzere bir heykeltıraş görevlendirmişti.<br />

Tesla'nın ölümünden hemen önce Eleanor Roosevelt, Başkan Roosevelt'le<br />

ünlü mucidin durumunu konuşmuştu; belki de kendisine bir onur ödülü<br />

verilmesini öneriyordu. New York valisi bir taziye mesajı yayımlamıştı. Bu arada<br />

Sırp ve Hırvat fraksiyonların cenazeyi sabote etmek istedikleri haberleri<br />

yayılıyordu kulaktan kulağa. O'Neill yayımlanmamış bir mektubunda Tesla'nın<br />

naşını ancak on iki kişinin ziyarete geldiğini, bunların arasında da fotoğrafını<br />

çekmek isteyen birkaç gazeteci olduğunu anlatıyordu.<br />

12 Ocak günü saat dörtte, St. John katedralinde düzenlenen cenaze törenine<br />

ise iki bin kişi gelecekti. Sırplar ve Hırvatlar koridorun iki ayrı yanındaki<br />

sıralarda oturuyorlardı. Psikopos Wil-liam T. Manning her iki gruptan da politik<br />

konuşmalar yapmama sözü almıştı. Ayin, Psikopos Manning tarafından<br />

İngilizce olarak başlatılacak ve Başrahip Sukletoviç tarafından Sırpça olarak<br />

sürdürülecekti.<br />

Tesla'nın ölüm haberi telgraflarla Avrupa'ya yayılmaya başladığında dünyanın<br />

dört bir yanındaki bilim ve siyaset adamlarından taziye mesajları yağmaya<br />

başladı. Devlet başkanlarından bilim insanlarına herkes ünlü mucit hakkında<br />

övgü dolu mesajlar yayınlıyordu.<br />

Louis Adamiç, Tesla'nın parayı önemsemediğinden dem vururken yanılıyordu<br />

ama Tesla'nın ölümsüz olduğu konusundaki sözlerinde gayet haklıydı: "Tesla,<br />

medeniyetimize armağan ettiği başarıları ile evlerimizden sokaklarımıza<br />

hayatımızın her parçasında yaşamaya devam edecektir... O'nun hayatı bir<br />

zaferdir..."<br />

Tesla, sağlığında Amerikan ve yabancı üniversitelerden pek çok akademik<br />

unvan ve çeşitli Avrupa hükümetlerinden sayısız ödül almıştı; Nikola Tesla adı<br />

verilen Liberty gemisi 1943 yılında denize indirilecekti. Ama ismi 1975 yılına<br />

kadar Ulusal Mucitler Onur Salonu'nda yer almayacaktı.<br />

Ölümünden sekiz ay sonra ABD Yüksek Mahkemesi kendisinin emin olduğu<br />

üzere, Radyo'nun mucidinin Tesla olduğu yönünde bir kararı onayacaktı.<br />

Tesla'nın cesedi soğuk bir kış akşamı Ferncliffe Mezarlığı'na götürülerek<br />

yakıldı ve külleri de daha sonra doğduğu topraklara gönderildi.


Bu arada dünyanın neredeyse tüm uluslarının parçası olduğu bir kıyım<br />

yaşanmaya devam ediyordu...<br />

28. KAYIP KAĞITLAR<br />

Tesla ardında bilinen çalışmalarının yanı sıra birkaç da bilmece gibi miras<br />

bırakmıştı. Bunlar arasından en önemli üç tanesini saymak gerekirse: Dünya<br />

çapında telsiz enerji nakli sağlanabileceği fikri bilimsel bir temele dayanıyor<br />

muydu? Öldürücü/parçalayıcı ışık huzmesi silahı deneyleri ile ulaşmak istediği<br />

nokta neydi? Ve ölümünün hemen ardından ortadan kaybolan bilimsel<br />

yazılarına ve diğer hassas belgelere ne olmuştu?<br />

Bunları takip eden sorular arasında ABD haber alma örgütlerinin neden 1940' lı<br />

yıllarda mucidin çalışmalarını titizlikle takip ettiği sorusu da vardı.<br />

Einstein gibi o da bir yabancıydı ve Edison gibi çalışmaları geniş kapsamlı<br />

sonuçlar yaratmıştı. Kendisinin de dediği gibi onda "cahil cesareti" vardı.<br />

Diğerlerinin ileri gidemeyeceklerini hissettikleri ve geri döndükleri yolu inatla<br />

takip ederdi. Modern bilim cemiyetleri Tesla gibi çok yönlü ve bağımsız<br />

insanların ortaya çıkmasını engelliyor. Günümüz koşullarında Tesla, ya da<br />

Edison aynı başarıları sergileyebilir miydi? Çok şüpheli...<br />

Tesla örneği her zaman, yoluna yalnız devam edenler için bir ilham kaynağı<br />

olmuştu. Bununla birlikte araştırmaları, çoğu zaman az sayıda kişi tarafından<br />

anlaşılır olsa da, bilim çevrelerini derinden etkileyecekti. Hayatı ise toplumsal<br />

yaşayışın dönüştürülmesinde bir ilham kaynağı idi. Katkılarının değeri zamanla<br />

daha da arttı. Türbininin başarısız olmasının tek sebebi endüstrinin henüz<br />

böyle bir ilerlemeye hazır olmamasıydı. Alternatif akım ise tüm endüstri<br />

dünyasındaki direnci kırabildikten sonra zafere ulaşabilmişti.<br />

Ancak Tesla'nın yerleşik bilim ve endüstri çevreleri ile verdiği bu savaş talihsiz<br />

sonuçlar da doğuracaktı. Herhangi bir gruba ya da enstitüye üye olmadığı için<br />

gelişime açık çalışmaları üzerine tartışabileceği bir meslektaşı bulunmuyordu,<br />

çalışmalarının ve yazılarının toplandığı bir kütüphane oluşturulamaya-caktı.<br />

Kendi başına çalışıyor ve zaman zaman basına yaptığı ateşli açıklamalar<br />

dışında, çalışmalarını sır gibi saklıyordu. Ölümünden sonra yazılı çalışmaları<br />

düzenlenemediği için kimi buluşları hakkında hiçbir zaman tam bir bilgi<br />

edinilemeyecekti.<br />

Bu, kendisinden sonra gelen bilim insanları için yıldırıcıydı ama aynı zamanda<br />

teşvik de edici bir durumdu. Bir süre devam eden belirsizliklerden sonra<br />

doğumunun yüzüncü yılında, Temmuz 1956'da, mucidin hayatının ve dehasının<br />

önemi yeniden keşfedilecekti. Çevresindeki gizemin çekiciliğinin de etkisiyle<br />

çalışmalarına duyulan ilgi çığ gibi büyüyecekti.<br />

Amerika ve Avrupa'daki yüzüncü yıl kutlamaları ile onurlandırılıyordu. Amerika<br />

Elektrik Mühendisleri Enstitüsü, Chicago'da düzenleyeceği toplantıyı hayatının<br />

ve çalışmalarının değerlendirilmesine ayırmıştı. Çeşitli kurumlar da anma<br />

toplantıları düzenliyorlardı. Burs ve madalyalar şeklinde kalıcı hatıralar


oluşturulması öneriliyor, müzelerde çalışmaları sergileniyordu. Niagara<br />

Şelalesi'nde de bir kutlama töreni düzenlenmiş ve Go-at adasına Yugoslav<br />

halkının armağanı olan bir heykeli dikilmişti. Avukat/yazar Elmer Gertz'in<br />

yazıları ile Chicago şehri<br />

1893 Columbian Fuarı sırasında düzenlediği "dünya harikası" gösterisi<br />

dolayısıyla mucide çok şey borçlu olduğunu hatırlayacak ve anısına bir okul<br />

inşa ettirilecekti. Münih'teki Uluslararası Elektroteknik Komisyonu Tesla'yı<br />

resmen uluslararası bilimsel bir birim olarak ilan edecek ve adının farad, volt,<br />

amper, ohm gibi tarihi simgelerin yanına kazıyacaktı.<br />

Uzayın keşfi hızlandıkça, özellikle ışın silahları ve mikrodal-ga konularında,<br />

Tesla'ya duyulan ilgi de gittikçe artacaktı. Özellikle iklim kontrolü ve nükleer<br />

füzyon alanlarında Tesla adına başlatılan projeler bilimsel tartışmalara konu<br />

oluyordu. Bu araştırmalardan bazıları kendisi gibi yalnız çalışan bilim<br />

insanlarının çalışmaları, bazıları ise devasa bütçelerle yürütülen çok gizli<br />

projelerdi.<br />

Özellikle Colorado'da 1899 yılında gerçekleştirdiği gizli deneyler bu tip<br />

çalışmaların ilham kaynağı oluyordu. Belgrat'taki Tesla Müzesi tarafından 1978<br />

yılında İngilizce olarak yayınlanan Colorado Springs Notları uzun süreden beri<br />

beklenmekte olan bir kitaptı ama burada da yanıtlanmamış pek çok soru vardı.<br />

Yazılarının Amerika'da bulunamıyor olması hırsızlık, ajanlık gibi komplo<br />

teorilerinin daha çok üretilmesine neden oluyordu. Bilim insanları,<br />

Yugoslavya'da basılan Colorado Notla-rı'nda çevrede bulunabilen belgelerden<br />

söz edilmemesini şaşırtıcı buluyorlardı. Deneylerinin önemi ancak bölük<br />

pörçük yazıların bir araya getirilmesi ile anlaşılacaktı.<br />

1928 yılında O'Neill, tamamıyla şans eseri olarak, gazetede bir depo tarafından<br />

ödenmemiş faturaları karşılığında Nikola Tesla'ya ait altı kutunun satışa<br />

çıkarılacağı ilanını okuyacaktı. Bu parçaların korunması gerektiğini düşünerek<br />

mucide gidecek ve kutular üzerinde hak iddia edebilmek için izin isteyecekti.<br />

"Tesla yerinden zıplamıştı" diye anlatıyordu sonradan, "kendi işlerini<br />

halledebileceği konusunda güvence vermişti... Ve bunları satın almaktan ya da<br />

herhangi bir şey yapmaktan men etmişti beni."<br />

Mucit öldükten kısa bir süre sonra O'Neill, Sava Kosano-viç'le bağlantı<br />

kurmuş, kutulardan söz etmiş, korunmaları gerektiğini anlatmıştı. Ancak<br />

Kosanoviç'in kutuları alması ve içinde neler olduğunu incelemesi konusunda<br />

sonradan hiç bir şey öğrenemeyecekti. "Kutular konusunda endişelenmemem<br />

gerektiği yönünde sürekli temin ediyordu beni."<br />

Yazılarıyla ilgilenen başkaları da vardı. Genç bir Amerikalı savaş mühendisi<br />

çözemediği bazı balistik problemler konusunda Tesla'ya danışıyordu. Daha<br />

sonradan mucitle ilişkileri daha yakınlaşacak ve Tesla'nın yazılarını evine<br />

götürüp üzerinde çalışma ve daha sonra geri getirme izni alabilecekti. Bu iş<br />

Tesla'nın ölümünden iki hafta öncesine kadar sürecekti.


Tesla, Almanya ve Rusya'dan da çalışma teklifleri almıştı. Mucit öldükten<br />

sonra bu mühendis Tesla'nın çalışmalarının düşman eline geçebileceği<br />

endişesiyle haber alma servislerini ve hükümet görevlilerini uyaracaktı.<br />

Haber Alma Özgürlüğü Yasası'nın bana sağladığı olanaklarla federal<br />

ajanlardan benim aldığım bilgilerde de Tesla'nın malvarlığına ne olduğu<br />

konusunda bir hayli çelişkili ifadelere rastlanıyor. Tesla arkasında binlerce<br />

sayfa yazı bırakmıştı. Ama bunlarla ne yapılacağı konusunda bir vasiyet<br />

bırakmamıştı. Bunlar o sırada ikisi Amerika'da bulunan kuzenleri ve yeğenleri<br />

tarafından alınmışlardı.<br />

Tuhaf bir şekilde FBI bunları mühürleyerek Yabancı Mülkleri Bürosu'na teslim<br />

edecekti. Ancak Tesla bir ABD vatandaşı olduğu için bu durum biraz garip ve<br />

çelişkiliydi. Bir mahkeme bildirisinden sonra bunlar yeğeni Büyükelçi<br />

Kosanoviç'e teslim edilecekti.<br />

Tesla'nın yaşam öyküsünü yazmayı planlayan Sweezey'e de 1963 yılında<br />

Kosanoviç'in eski yardımcılarından birinden şu mektubu alacaktı:<br />

"1943 yılında... Tesla öldükten sonra Mr. K. hemen Yabancı Mülkleri<br />

Bürosu'ndan Tesla'nın mülküne, yazılı çalışmalarına el koyma yetkisi alacaktı...<br />

bunların hepsini toplatacak, paketlettirecek ve 1952 yılında Yugoslavya'ya<br />

gönderilene dek saklanacağı depoya koydurtacaktı. Tüm masraflar Mr. K.<br />

tarafından ödenmişti... Bu zaman zarfında Yabancı Mülkleri Bürosu'ndan<br />

verilen kağıdı (lazım olur düşüncesiyle) hep muhafaza ettim...<br />

"Mr. K.'nin depodaki görevlinin kendisine hükümet tarafından gönderilen kimi<br />

görevlilerin bu yazıların mikrofilmlerini çekmek üzere depoya geldiğini<br />

anlattığını belki siz de hatırlarsınız... Yugoslavya'daki müzede açtığımızda<br />

kasaları birbirine bağlayan bir dizi kilidin, ki Mr. K. bunların düzenlenmesini en<br />

sona bırakmıştı, yerlerinin değiştiğini görecektik. Bu arada Mr. K., Tesla'nın<br />

yazılarının başına gelenler konusunda endişeleniyordu ve benim de tavsiyemle<br />

Washington'da Mr Edgar Ho-over'la bu konuda görüşecekti. Mr Hoveer FBI'ın<br />

bu yazılarla ilgilendiğini kesinlikle reddedecekti..."<br />

Kosanoviç'in yardımcısı Tesla'nın tüm varını yoğunu anavatanına bağışlamak<br />

istediğini yeğenine söylediğini iddia ediyordu. Tesla'nın ölümünden hemen<br />

sonra FBI ajanı Foxfort ile FBI'ın New York bürosu arasında bir telgraf trafiği<br />

başlamıştı. Ölünün bulunmasından bir gün sonra ajan Foxfort şu raporu<br />

hazırlayacaktı:<br />

"Merhum Nikola Tesla'nın araştırma ve deneyleri. Casusluk-Elektrik alanında<br />

dünyanın önde gelen bilim insanlarından M. Nikola Tesla, 7 Ocak 1943 tarihinde<br />

Hotel New Yorker'da ölmüştür. Hayatı süresince telsiz enerji nakli ve ölüm ışını<br />

olarak bilinen konular üzerinde araştırmalar ve deneyler yürütmüştür. X'ten<br />

(isim silinmiş) alınan bilgilere dayanarak Tesla'nın deneylerini ve formüllerini<br />

içeren yazıların saklanması ya da yabancıların eline geçmesinin engellenmesi<br />

için hiçbir önlem alınmamış... ki bu Birleşmiş Milletler'in çalışmaları açısından<br />

istenmeyen durumlar yaratabilir..." (Buna karşın FBI'ya Başkan


Yardımcısı Henry Wallace tarafından hükümetin bu konu ile "ivedilikle<br />

ilgilendiği" bildirilecekti.)<br />

"Sağlığında Tesla'ya yakın olan elektrik mühendislerinden Bloyce Fitzgerald"<br />

diye sözlerine devam ediyordu Foxfort, "Sava Kosanoviç, Kenneth Sweezey ve<br />

RCA müzesi ve laboratuva-rı sorumlularından George Clark'a 7 Ocak 1943'te<br />

otele gidilmesi ve bir çilingir tarafından kasalarının açılarak değerli belgelerin<br />

alınması tavsiyesinde bulunmuş... Son bir ay içerisinde Tesla, Fitzgerald'a<br />

telsiz elektrik nakli konusundaki çalışmalarının tamamlandığını ve<br />

mükemmelleştirildiğini bildirmiş.<br />

"Fitzgerald ayrıca tarafımıza Tesla'nın şu ana kadar hiçbir ülkenin üretemediği<br />

bir torpido türü geliştirdiğini de belirtmiştir. Fitzgerald tasarımın hiçbir ülkeye<br />

sunulmadığına inanmaktadır. Tesla, Fitzgerald'a bu tasarımların teori, çalışma,<br />

formüller ve deneyler halinde belirli bir yerde saklandığını anlatmış. Fitzgerald<br />

ayrıca Tesla'nın kendisine Governor Clinton Oteli'ndeki bir kasada saklanan ve<br />

yapımı için on bin dolar harcadığı bir modelin bulunduğundan söz ettiğini ve<br />

bunun ölüm ışını ya da telsiz elektrik nakli ile ilgili bir tasarım olduğuna<br />

inandığını da bildirmiştir.<br />

"Tesla, eski konuşmalarında Fitzgerald'a çeşitli yerlerde deneylerine dair<br />

açıklamaların bulunduğu seksene yakın sandığının olduğunu da anlatmış.<br />

Büro, New York'taki görevlilerin bu konuda acilen harekete geçmesini<br />

önermektedir."<br />

Yabancı Mülkleri Ofisi'ne ölümünden sonra Tesla'nın odasına vasiyetini<br />

bulmak için girdiklerini söyleyen Kosanoviç, Sweezey'nin, kasa açıldıktan<br />

sonra yetmiş beşinci yaşdönümü için kendisine gönderilen tebrikleri içeren bir<br />

kitabı, kendisinin de üç fotoğrafını aldığını bildirecekti. Hotel New Yorker'ın<br />

yöneticisine ve Kosanoviç'e göre başka hiçbir şeye dokunulmamıştı. Daha<br />

sonra da kasa yeni bir kilitle güvence altına alınmış ve anahtarı da Kosanoviç<br />

tarafından alıkonmuştu. Büro'nun buna nasıl izin verebildiği bile ayrı bir merak<br />

konusu. Kosanoviç daha sonradan Edison Madalyası'nın bulunamadığını<br />

bildirecekti. Tesla'nın önem verdiği bazı belgeler şu anda Belgrat'taki müzede<br />

koruma altındadır, ancak bunların ne kadar eksiksiz olduğu bilinememektedir.<br />

FBI New York Bürosu Kosanoviç'in gözaltına alınmasına ve kaybolduğu iddia<br />

edilen kağıtlar konusunda sorguya çekilmesini önermeye kadar işi vardıracaktı.<br />

Mirasa bakan mahkemeden bir FBI ajanı eşlik etmeksizin hiç kimsenin odaya<br />

girmemesi kararı çıkacaktı.<br />

Yugoslav büyükelçisini sorguya çekme fikrinden hemen vazgeçildi. Kısa bir<br />

süre sonra da Washington'dan ilginç bir karar gelecek ve konunun Yabancı<br />

Mülkleri Bürosu tarafından takip edildiği kabul edilerek FBI işten çekilecekti.<br />

Daha sonra Savuna Bakanlığı Araştırma Geliştirme Bölü-mü'nde görevli<br />

mühendislerden Dr. John Trump, Tesla'nın bilimsel yazılarının niteliğini<br />

saptamak üzere görevlendirilecekti. Dr. Trump mucidin sadece son on yılı<br />

kapsayan çalışmalarının incelendiğini duyuracaktı. Hatırlanacağı gibi, Tesla'nın<br />

bilimsel şöhreti bu süre içerisinde bir hayli yıpranmıştı ve radyo, robot,<br />

alternatif akım alanlarındaki iddiaları da yalanlanmak isteniyordu. Dr. Trump


meşgul bir kimseydi ve FBI gibi o da bu casusluk işleri ile vakit kaybetmek<br />

istemiyordu.<br />

"İncelemelerimin sonunda vardığım sonuç" başlığı altında verdiği raporunda<br />

Dr. Trump şöyle diyordu: "Tesla'nın notları arasında ülkenin güvenliğini<br />

ilgilendirebilecek nitelikte bilimsel çalışmalara rastlanmamıştır. Bu nedenle<br />

mülkünün askeri ya da teknik sebeplerle nezaret altına alınmasının gerekli<br />

olmadığını düşünmekteyim.<br />

"Kayıtlara geçirmeniz için son dönemini kapsayan çalışmalarından bazı<br />

örnekleri tarafınıza göndermekteyim. Ancak bu, yüzyılın dönümünde ülkemize<br />

yeni bir çığır açan bu bilim insanı ve mucidin küçümsendiği anlamına<br />

gelmemelidir. Yalnız hayatının son on beş yılında daha spekülatif konulara<br />

eğilmeye başlamış, zaman zaman telsiz enerji nakli konusunda fikir bildirmiş<br />

ancak bu konuda da somut çalışmalar yürütmemiştir."<br />

Çok sonraları meslektaşlarından birine yazdığı bir mektupta Tesla'nın<br />

Governor Clinton Oteli'ndeki kutunun içindeki "aygıtla" -muhtemelen bu<br />

Tesla'nın mektuplarını taşıyan postacının hatırladığı kutunun aynısıydı- ilgili<br />

şunları anlatacaktı:<br />

"Tesla kutunun içinde gizli bir silah olduğunu ve yetkisi olmayan bir kişi<br />

tarafından açıldığı takdirde infilak edeceğini söylemiş otel yönetimine. Kutunun<br />

açılacağını duyunca hemen orayı terk ettiler. Bana açma yetkisini veren FBI<br />

ajanları da pek yakınlarda bulunmak istemiyorlardı.<br />

İçindeki şey kahverengi bir kağıda sarılmış ve bir telle tutturulmuştu. Biraz<br />

tereddüt etmedim değil. Dışarıda güzel bir hava vardı ve ben de neden sanki<br />

dışarıda değilim diye düşünüyordum."<br />

Paketi eline alacak ve cesaretini toplayıp çakısıyla teli kesecekti. Paketin içinde<br />

pirinç kaplı iyice cilalanmış bir sandık vardı. Bir menteşeyi daha sökebilecek<br />

kadar cesaret toplaması gerekiyordu şimdi.<br />

Sandığın içinde yüzyılın başından beri laboratuvarlarda kullanılmakta olan bir<br />

direnç kutusu vardı!<br />

Acaba Tesla'nın otel personelini ve yönetimini bu şekilde korkutmak için ne<br />

gibi bir nedeni vardı? Belki de otel faturalarının arkasından ödenmesine o<br />

derece alışmıştı ki (otellerin kendisini konuk etmekten onur duyduklarına ve bu<br />

nedenle fatura göndermediklerine inanıyordu) Governor Clinton yönetimi<br />

kendisinden 400 dolar talep edince kendisini hakarete uğramış hissetmişti.<br />

FBI Tesla dosyasını 1943'de kapatmıştı ama dosya sonsuza dek kapalı<br />

kalacağa hiç benzemiyordu. Nitekim 1957 yılında bir araştırmacı, gazetelerde<br />

"uçan tabaklar ve gezegenler arası şeyler" gördüklerini iddia ettiklerinden ve<br />

mucidin adını ve ününü sömürdüklerinden yakınacaktı. Bazıları Tesla'nın<br />

mühendislerinin mucidin ölümünden sonra bir 'Tesla seti'ni tamamladıklarını<br />

ve 1950'den beri gezegenler arası iletişime geçtiklerini, uzay gemileriyle yakın


ilişkiler içinde olduklarını iddia ediyorlardı. FBI bir kez daha yapılabilecek bir<br />

şey olmadığına karar verecek ve dosyayı kapatacaktı.<br />

Sweezey zaten baştan beri bu "gizli silah" masallarına inanmıyordu. Bir<br />

röportajda şunları söylemişti: "Tesla bir münzevi idi ve hayatının son yıllarında<br />

gizemli konular üzerinde konuşmaktan çok zevk alıyordu. Onun fikirleri<br />

üzerinden onlarca efsane yaratıldığına ama olaya günün şartları ışığında hiç<br />

bakılmadığına inanıyorum."<br />

Hayatının son yirmi yılında mucide oldukça yakın olduğunu anlatıyordu:<br />

"Tesla'nın dehası yüzyılın dönümünden on iki yıl kadar önce parlamaya<br />

başlamış ama kendisi geleceği müjdeleyen fikirlerini pratiğe geçirecek imkana<br />

hiçbir zaman kavuşamamıştı."<br />

Belki de ama 1945 ile 1947 yılları arasında Ohio'daki Havacılık Servisi ile<br />

Washington'daki Askeri Servis ve Nikola Tesla'nın dosyalarının saklandığı<br />

Yabancı Mülkleri Bürosu arasında ilgi çekici bir mektup ve bilgi alışverişinin<br />

yaşandığı da bir gerçekti.<br />

21 Ağustos 1945 tarihinde Havacılık Servisi Washington'da-ki Askeri Servisten<br />

er Bloyce Fitzgerald'ın Yabancı Mülkleri Bürosu'na giderek "düşmanın eline<br />

geçmesi tehlikeli olabilecek belgeleri ayıklaması" için izin istemişti.<br />

5 Eylül 1945 tarihinde Ekipman Laboratuvarı sorumlusu Albay Holliday,<br />

Fitzgerald'dan "Ulusal savunma projeleri ile eşgüdümlü kullanılmak" amacıyla<br />

Dr. Trump'ın örnek olarak gönderdiği araştırmaların tüm kopyalarını<br />

isteyecekti. Bunlar makul bir zaman içerisinde geri gönderileceklerdi.<br />

Bu askeri servislerin ve FBI'ın Tesla'nın çalışmaları için Bü-ro'ya son<br />

başvurulan olacaktı. Albay Holliday'e kopyaların gerekli yerlere ulaştırıldığı ve<br />

istenildiği şekilde değerlendirildiği bildirilecek ve geri gönderilmesi istenecekti.<br />

Ama dosyalar hiçbir zaman geri gönderilmeyecekti.<br />

Bunlar asıl kopyalardı. Ne Yabancı Mülkleri Bürosu'nda, ne askeri servislerde,<br />

ne de federal arşivlerde bu dosyaların sayısı ve içerikleri konusunda tek bir<br />

bilgiye dahi rastlanamayacaktı daha sonra.<br />

Yıllar boyunca Tesla'nın patentleri alınmamış bu icat ya da fikirlerinin, sadece<br />

ABD Hava Kuvvetleri'nin değil, Rusya'nın ve özel silah şirketlerinin de eline<br />

geçtiğine dair dedikodular üzerinde konuşuldu. En sonunda ışın silahları ile<br />

ilgilenen üniversite laboratuvarları da işin içine gireceklerdi.<br />

Yabancı Mülkleri Bürosu Tesla'nın çalışmaları ile olan ilişkilerini açıklamakta<br />

yıllar yılı büyük zorluklar yaşayacaktı. 1948 ile 1978 yılları arasında<br />

araştırmacılara çeşitli yanıtlar verilecekti bu konuda:<br />

"Nikola Tesla'ya ait eşyaların araştırılması sonucunda dışarı verilen ya da<br />

halen büronun yetkisi altında olan bir parçaya da-ir hiçbir kayıta<br />

rastlanmamıştır...


"Bu büro...Nikola Tesla'ya ait hiçbir eşyayı...nezareti altına almamıştır...<br />

"Tesla'ya ait yazılar gözetimimiz altındayken...<br />

"1943 yılında Tesla'ya ait belgeler büromuzca mühürlenmiştir...<br />

"Belgelerin foto statik kopyaları mühür altında alınmıştır..." vs.<br />

Tesla'nın birçok çalışmasını içeren yazıları 1952 yılında Amerika'dan<br />

Yugoslavya'ya doğru yola çıkacaktı. Ve arşiv görevlisinin de belirttiği gibi,<br />

önemsiz olanları dışında, Tesla'nın tüm çalışmaları Sırpça ve Hırvatça'ya<br />

çevrilecekti.<br />

29. MİRAS<br />

Tesla'nın araştırma notlarına ve yazılarına ulaşmak Batılı bilim insanları için<br />

güçleştiyse de bu durum, tabii ki Tesla tarzı araştırmaların bittiği anlamına<br />

gelmiyordu. Tam tersine bu belirsizliğin yarattığı gizemli hava pek çok<br />

araştırmacıyı mucidin deneylerini tekrarlamaya yöneltiyordu. Ve tutkularının<br />

çerçevesinin genişliği eninde sonunda başarılı bir sonuca ulaşılmasını olanaklı<br />

kılıyordu. Ama Tesla'nın izinden yürüyenlere verdiği en büyük ilham yine kendi<br />

hayatı olmuştu. Mucide hayranlık besleyen Alman bir yazarın da belirttiği gibi:<br />

"Tesla, geleceğe dair kehanetlerde bulunabilmek için bilimin sınırlarını hiçe<br />

sayan...yıldızlara uzanmaya çalışan modern bir Prometheus" idi.<br />

Tesla'dan ilham alan çalışmaların bir özetini vermek bu kitabın sınırlarını<br />

fazlasıyla aşar. Ama yine de bunlara değinmeden hayatının anlatılmasının eksik<br />

kalacağını düşündük. Kayıtlar, tahmin edileceği üzere, karmaşık ve<br />

tamamlanmamış olacaktır; buna karşın etkileyicili olmaktan kesinlikle uzak<br />

değildir.<br />

Tesla'nın küresel yıldırım ile ilgili deneylerinden başlayalım: Colorado<br />

Springs'deki araştırmalarında yıldırım topuna ilk şahit oluşunda bunun ne işe<br />

yarayabileceğini tahmin edememişti; onun için bu baş belasından başka bir şey<br />

değildi ama bir açıklamayı da hak ediyordu. Böylece yıldırım toplarının<br />

yapılarını incelemeye başlayacak ve yapay küresel yıldırımlar üretebilmeyi<br />

başaracaktı. İlginç olanı modern laboratuvarlarda onun ürettiği yıldırım topları<br />

kadar mükemmel küreselliğe sahip olanları bir daha üretilemeyecekti. Peki bu<br />

sorunu ilgi çekici kılan şey nedir? Tabii ki en başta bilinemez oluşu. Ama ikinci<br />

neden uluslar arası nükleer füzyon -muhtemelen tarihteki en güçlü enerji<br />

kaynağı- elde etme yarışında önemli ipuçları içermesidir. Bu konuda çalışan<br />

bilim insanlarından bazıları ünlü Rus fizikçi Peter Kapitza, SRI International<br />

radyo fizik laboratuvarından Lambert Dolphin, Brigham Young<br />

Üniversitesi'nden Robert Bass ve Robert Golka'dır.<br />

Wendover Utah'daki ABD Hava Kuvvetleri Araştırma Sahası'nın en büyük<br />

hangarından zaman zaman Golka elektriği olarak anılan çok parlak ışıklar<br />

yayılır çevreye. Burada çok sıkı güvenlik önlemleri altında Hiroşima'ya atılan


atom bombasını taşıyacak olan Enola Gay adlı uçağın donanımı<br />

tamamlanacaktı.<br />

Golka, Yugoslavya'daki Tesla müzesini yayınlanmamış notlarını incelemek<br />

amacıyla iki kez ziyaret edecek ve hangarında Tesla'nın manyetik vericisi<br />

üzerine yoğun bir araştırma yürütecekti.<br />

"Tesla o zamanlar kurduğu donanımla bizim bugün olduğumuzdan daha ileri<br />

bir noktadaydı" diyor Golka. "Veriler kaybolmuş. Bunu nasıl başarabildiğini<br />

bilemiyoruz. Bazılarını günlüklerinde not almış ama çoğunu kafasının içinde<br />

saklamış."<br />

Golka "Tesla Projesi" kapsamında 22 milyon volta kadar enerji boşaltabilen bir<br />

manyetik verici üretebilecekti; bu, ustanın Colorado Springs'te ürettiğinin iki<br />

misliydi.<br />

Yıldırım topunun füzyon araştırmaları ile kesiştiği nokta sıkıştırılmış plazma<br />

problemiydi. Deneysel füzyon çalışmalarının çoğunda izotopik hidrojen gazları<br />

helyum çekirdeği oluşana kadar hızlandırılıyor ve ısıtılıyor, serbest kalıyor ve<br />

bu süreçte de yüksek miktarda enerji açığa çıkıyordu. Bu işlem sırasında<br />

hidrojen yüksek oranda kinetik ve termal enerji ile yüklenirken tam anlamıyla<br />

plazma görünümünü alan maddesel bir hale dönüşüyordu. Füzyon oluşmadan<br />

önce ise plazmanın kontrol altında tutulmasına, bir çeşit elektromanyetik "şişe"<br />

içine alınmasına çalışılıyordu.<br />

En güçlü geometrik şekil küre olduğundan, Golka, hareketli kitlenin zapt<br />

edilmesi için en uygun ortamın küresel yıldırım olduğunu düşünüyordu.<br />

Yıldırım topunu "bir greyfurt büyüklüğünde çeşitli renklerle parıldayan ve iç içe<br />

geçmiş pozitif ve negatif alternatif yüklü tabakalarıyla bir soğanı andıran bir<br />

oluşum" olarak tanımlıyordu. Binaların içinden zıplayarak geçebilir, suyun içine<br />

girip onu kaynatabilirdi. Ve bazen de, Utah'da olduğu gibi, en gelişmiş<br />

elektronik ekipmanları havaya uçurabilirdi. 1978 yazında, CO-2 lazer ışınlarının<br />

kullanılması ile en sonunda küresel yıldırımın bir türevi olduğuna inandığı<br />

"boncuk" yıldırımı yaratabilmeyi başarmış ve ard arda fotoğraflarını çekmişti.<br />

Daha sonra ABD Enerji Departmanı'ndan, beş lazer ışını ile üreteceği<br />

termonükleer füzyonun uygulamaya konmasında kullanacağı pirosfer adını<br />

verdiği bir aygıt için proje desteği talep edecekti. "Ateştopu Füzyon<br />

Reaktörü"nde sadece radyoaktif olmayan helyum üretilecek ve bir milyar<br />

derecenin üzerinde ısılara ulaşılabilecekti.<br />

Ayrıca Hava Kuvvetleri'ne yine Tesla'nın fikirlerinden biri ile -bir tür yüklü<br />

parçacık ışını- başvuracaktı. Bu model de lazer teknolojisi kullanılacak şekilde<br />

tasarlanmıştı. Bu ışınların menzilinin 6 bin mile ulaşabileceğine ve ICBM-tipi<br />

füzeleri havada yok edebileceğine inanıyordu. Kendi birleşik bobinlerinin üç<br />

katı büyüklüğünde bir Tesla bobini ile 200 milyon volt elektrik enerjisi elde<br />

edilebileceğini düşünüyordu.<br />

Ama o da Tesla gibi yalnız çalışmanın sorunlarını yaşamaya başlayacaktı.<br />

"Kuruluşlar için çalışmaya başladığımda çevreme duvarlar örülüyor" diyordu.


Çalışması gelişmiş donanımla ulaşabileceği noktanın sınırına dayanmıştı ve<br />

yüksek miktarlarda yatırıma ihtiyaç duyuyordu. Nükleer füzyon yarışındaki<br />

rakipleri yüksek bütçeli özel kuruluşlar ve devlet destekli üniversitelerdi, ki bu<br />

sonuncuların bütçelerinde kısıtlanmaya gidildiği dahi oluyordu. Onlar da lazer<br />

teknolojisi ile haşır neşir olmuşlardı. Gerçi Golka kendi kullandığı teknolojinin<br />

özel ve eşsiz olduğunu öne sürüyordu. Tesla'nın küresel yıldırım çalışmaları<br />

üzerine eğilen tek bilim insanı Golka değildi ama bu konuya kendisini en çok<br />

adayanlar arasında şüphesiz ilk onun adını anmak gerekir.<br />

Manyetizma ve maddenin çok düşük ısılarda davranışı konularındaki<br />

çalışmaları ile 1978 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülenlerden biri olmaya hak<br />

kazanan Rus Kapitza da çalışmalarında Tesla'nın katkısını yadsımayanlardan.<br />

"Çok yüksek frekanslarda titreşimlerin yaratılması ve bunların doğru akım<br />

elektrik enerjisine dönüştürülmesi elektrik enerjisi naklinde karşılaşılan<br />

problemlere olası çözümler sunuyor" diyordu. "Bu nakil elbette halen<br />

kullanılmakta olanlarla benzerlikler sergileyecektir, ancak bu defa dalga<br />

yolunun kullanılması yerine ancak çok düşük dalga boylarında sapma yaptığı<br />

bilinen yüksek yönelimli ışınlar kullanılacaktır. Bu tip bir mekanizma kurulması<br />

fikri ilk olarak yıllar önce N. Tesla'nın aklına gelmişti. Ancak prensipte olanaklı<br />

olsa da, gerekli tertibatın kurulması için yüksek mühendislik bilgisine ve bu<br />

bilginin uygulamalarına gerek vardı. Bu ise ancak diğer enerji nakil<br />

sistemlerinin bugünkü uygulamasıyla mümkün olabilecekti. Bu sayede enerji<br />

naklinde yeni ihtiyaçlara, örneğin uydulara enerji nakledilebilmesine cevap<br />

verecek yeni bir sistem kurulabilecektir."<br />

Uzay çağına önde girme yarışı sürerken telsiz enerji nakli konusunda ABD de<br />

geri kalmak istemeyecekti elbette. California'nın Barstow Çölü yakınlarındaki<br />

jet motor laboratuvarların-da mikro dalga enerji nakli konusunda çalışmakta<br />

olan Richaıd Dickinson da Tesla'nın çalışma ve kehanetlerinden ilham<br />

alanlardan birisiydi. Gerçekten de uydularda güneş enerjisi ile elde edilen<br />

elektrik enerjisinin mikro dalga transfer yolu ile dünyaya nakledilmesi fikri<br />

ancak büyük ustaya ithaf edilebilecek bir romantizm, cesaret ve mali yük<br />

içeriyor.<br />

Raytheon Company'den William C. Brown da mikro dalga teknolojisinde<br />

kullanılan rektenayı geliştirirken Tesla'nın öncülüğünü yaptığı radyo yayınları<br />

ve telsiz enerji naklinde radyo dalgalarıyla elektrik gönderme fikrinden<br />

yararlanmıştı.<br />

Teorik olarak New York büyüklüğünde bir şehir, dünyanın çevresinde dünya ile<br />

eşzamanlı olarak dönen bir uydunun 22.300 mil yükseklikten sağlayacağı beş<br />

milyon wattlık elektrik enerjisi ile bir kış gününü geçirebilir. Ancak pratik olarak<br />

bu uyduların inşası milyarlarca dolara mal olacak ve savaş zamanlarında<br />

düşman uydularının saldırılarına açık olacaktır.<br />

Tesla'nın Wardenclyffe'deki laboratuvarına oldukça yakın bir bölgede kurulan<br />

Brookhaven Ulusal Laboratuvarı da yüksek enerji çalışmaları ile mucidin<br />

atölyesinde gerçekleştirilen çalışmalar arasında yakınlık görmektedir. 1976<br />

yılında düzenlenen bir törenle Tesla anılmış, Yugoslavya hükümeti de<br />

Wardenclyf-fe laboratuvarına yerleştirilmek üzere bir plaket göndermişti.


Hidroelektrik enerjisi üretimi konusunda bir hayli zengin olan Kanada da<br />

Tesla'nın çalışma ve fikirleri ile yakından ilgilenen ülkelerden biriydi. Tesla'nın<br />

enerji nakli projesi -hayata geçirebildiği takdirde- elektrik ulaştırılamayan<br />

bölgeler için tam anlamıyla bir nimet olacaktı.<br />

Ama gerçekten işe yarayacak mıydı bu proje? Kanada'da Minesota'da ve yakın<br />

bir tarihte Güney Kaliforniya'da topraktan telsiz enerji nakledilen birkaç projeye<br />

işlerlik kazandırılmış ve Tesla'nın sistemi uygulanarak gerekli bölgelere enerji<br />

nakledilebilmesi sağlanmıştır. ABD Enerji Departmanı'na Tes-la'nın sistemine<br />

dayalı projelere ödenek ayrılması için sık sık başvurularda bulunulmaktadır.<br />

Ancak sistemin Tesla tarafından hayata geçirilip geçirileme-iğine dair hiçbir<br />

kanıt bulunmamaktadır elimizde. Tesla'ya göre, toprak, değerleri özenle<br />

belirlenmiş dalga boyları ile sabit bir dalga konumu yaratmak üzere<br />

yüklenmeliydi. Tesla, yayıl-ma yolunun bir çemberin çapına uygun ilerlediğine<br />

inanmaktay-dı. Ama 1899 yılından beri kaydedilen gelişmeler gösteriyor ki<br />

yayılma yolu bir çap boyunca değil çap ile küresel yüzey arasındaki eliptik bir<br />

yolu takip ederek yayılmaktadır.<br />

Dalga yayılımının ana özelliklerinden biri de dalga sabit kaldığı sürece<br />

herhangi bir enerji nakli olmadığıdır; enerji yalnızca hareket halinde olan bir<br />

bileşkenle birlikte nakledilebilmektedir. Sınır tabaka yayılımı, yani iki farklı<br />

kitlenin (toprak ile gök gibi) sınırında kayıpsız dalga yayılım biçimi, fikri<br />

uygulanabilirliğini korumaktadır. Bununla birlikte sınır düzleminin düzgün ve<br />

dalgaların da düzgün bir şekilde harekete geçirilmiş olması gerekmektedir.<br />

Tesla'nın uyguladığı frekanslarda yayıcı ekipmanın devasa bir yapıda olması<br />

gerekiyordu. Colorado Springs'de çekilmiş fotoğraflardan anlaşılmaktadır ki<br />

kullanmakta olduğu cihazlar bu tip dalgaların yayılması için uygun yapıda<br />

değillerdi.<br />

Tesla, muhtemelen Colorado Springs'de doğuya doğru kendisinden uzaklaşan<br />

ve göstergelerinde uç etkiler yaratan yıldırım fırtınası hakkında da yanılmıştı.<br />

Bu durumu hareket halindeki yıldırım fırtınasının toprakta durağan<br />

dalgalanmalar yaratması olarak yorumlamıştı. Bugün istasyonunun doğusunda<br />

yer alan dağların yüzeyinin yarattığı yeniden yayılma etkisi ile bu duruma şahit<br />

olduğuna inanılmaktadır. Bu olayın göstergeleri üzerindeki etkisi aynı şekilde<br />

olacaktı.<br />

Tesla'nın çalışmaları hakkında dolaşan söylentiler arasında en ilgi çekici<br />

olanlarından biri de Rusya'nın mucidin hava durumu kontrolü fikrini<br />

uygulayarak istediği hava şartlarını yaratabilmesi, jetlerin hava boşluklarına<br />

düşmesine neden olması vs. vardı. Gerçekten de Tesla hava durumunun<br />

kontrolü hakkında pek çok teori atmıştı ortaya ama hiçbir deney<br />

gerçekleştirememişti.<br />

Örneğin radyo kontrollü özel yapım füzelerin kasırgalar yaratmak ve "özel bir<br />

tip yıldırım" kullanılması ile yağmurların tetiklenebileceğinden bahsetmişti. Bu<br />

konuda uzun matematiksel formüller geliştirmekten de geri kalmamıştı.


Mucidin fikirlerinin modern bilim üzerinde yarattığı etki ise daha çok hava<br />

durumunun değiştirilmesinden öte kavramlarda yoğunlaşıyor. Stanford<br />

Üniversitesi Radyo Bilimi Laboratuvar'ından Dr. Robert Helliwell ve John<br />

Katsufrakis Antartika'da kurulan 20 km'lik bir anten ve 5 kHz'lik bir verici ile<br />

dünyanın manyetosferinin yüksek enerji yüklü parçacıkların atmosfere taşması<br />

sağlanacak şekilde modüle edilebileceğini ve sinyallerin kesilerek ya da<br />

etkinleştirilerek enerji akışının kontrol edilebileceğini bulmuşlardı.<br />

Peki, Tesla'nın öldürücü/parçalayıcı ışınları hakkında neler söylenebilir? Bu<br />

fikir bir gerçeklik payı taşıyor muydu? Eğer söylentilere kulak asar ve ABD<br />

Hava Kuvvetleri araştırma ekibinin bu fikirleri üzerinde durmaya değer<br />

bulduğuna ve "Proje Nick" adında 'top-secret' bir çalışma yürüttüklerine<br />

inanırsak, Tesla'nın bu konudaki yazılarının yok olup gitmediğine ve özenle<br />

korunduklarına da inanmamız gerekecek.<br />

Yirmi yıl boyunca Tesla'nın çalışmaları ve yıldırım topu araştırmaları üzerine<br />

çalışmış ve şimdi SRİ International Radyo Fizik Laboratuvarı asistan direktörü<br />

olan Lambert Dolphin de bu konuda Dr. Trump'ın ve Sweezey'nin<br />

değerlendirmelerine katılmakta. Hem fizik, hem de elektrik mühendisliği<br />

alanındaki bilgi dağarcığının 1930'lardan bu yana inanılmaz bir şekilde<br />

geliştiğine işaret ediyor.<br />

"Kütüphanelerde Tesla'nın zamanından beri teorilerin ve deneylerin ne şekilde<br />

geliştiğini görebilirsiniz. Elektrik, manyetizma, elektromanyetik teori ve radyo<br />

iletişimi konularındaki matematiksel ve pratik anlayışımız 1950'lerden beri,<br />

hatta belki de 1970'lerden beri demeliyim, çok büyük bir değişim geçirdi.<br />

Tesla'nın lazerler ya da yüksek enerji yüklü parçacıklar ile ult-ra-yüksek voltaj<br />

fenomeni konusunda geleceği gördüğünü kabul edebiliriz. Bugün ancak bilim<br />

geliştikçe hayatının son dönemlerindeki sıra dışı iddialarını<br />

değerlendirebiliyoruz."<br />

Gerçekten de elimizde Tesla'nın lazeri öngörebildiğine dair yeterli kanıt yok.<br />

"Tele-güç ışınları" kavramının yüksek enerji yüklü parçacıklarla ilgili<br />

çağrışımlar içerdiğini söyleyebiliriz. Dolphin'e göre Tesla'nın bunu nasıl<br />

uygulamaya geçirdiğini bilemiyoruz, ancak görünen o ki Tesla'nın kendisi de<br />

bunların havadaki atomlar ve moleküller tarafından ne derece emilebil-diğinin<br />

ya da yayılabildiğinin farkında değildi. "Ne olursa olsun, Tesla'nın niyetini tam<br />

olarak anlayabilseydik bile, günümüz bilimi çerçevesinde bunları uygulamaya<br />

geçiremezdik, zira çalışmaları büyük bir gizlilik içinde korunuyor" diyor<br />

Dolphin.<br />

Bununla birlikte Tesla'nın yüklü parçacıkları hızlandırmak için yüksek voltajlar<br />

kullanması bugün de fizikçilerin temel araştırma konularından birini<br />

oluşturuyor. "Bu alanda" diye ekliyor Dolphin, "modern doğrusal ve dairesel<br />

nükleer hızlandırıcıları öngörebildiğim söyleyebiliriz. Bu tip makineler bugün<br />

Tesla'nın elde edebildiği en yüksek voltajların bin katı büyüklükte elektron volt<br />

ile çalıştırılmaktadır.<br />

"Manyetik vericilerinin olağanüstü olduğundan eminim... Muhtemelen bizim<br />

bugün plazmalar dediğimiz ilginç arklar ve kıvılcımlar üretebilmekteydi.


Plazmaların muhafaza edilmesi konusu modern fiziğin geniş bir alanını<br />

oluşturuyor. Örneğin... küçük bir kütlenin büyük bir titizlikle kontrol edilen<br />

plazmalar ile uçsuz bucaksız elektrik enerjilerine dönüştürülmesi konusunda<br />

birçok araştırma yapılmakta." Ve sözlerini Tesla'nın keşiflerinin ve icatlarının<br />

dahiyane ve zamanının ötesinde olduğunu söyleyerek bitiriyor.<br />

Bu kitap baskıya girerken Pentagon "uzay gemileri" tarafından ateşlenecek<br />

lazer ve parçacık-ışını toplan üzerinde yeni bir silahlı kuvvetler teknolojisi<br />

geliştirme çalışmalarına başlamaktaydı. Tesla'nınkilere benzer bir bilimkurgu<br />

dili ile Savunma Bakanlığı'na sunulan bir raporda, böyle bir silahın geliştirildiği<br />

açıkça belirtilmese de, parçacık ışınları "yönlendirilmiş yıldırımlar" ile<br />

karşılaştırılıyor.<br />

Işın silahları teknolojisinde bugün varılmış olan nokta konusunda fikir<br />

yürütmek bir hayli zor, zira araştırma çalışmaları büyük bir gizlilik içinde<br />

yürütülüyor. Bu arada diğer ülkelerin bu konuda yürüttüğü çalışmalar da<br />

federal ajanlar tarafından dikkatle izleniyor. 1947'de Askeri İstihbarat Servisi'nin<br />

Tesla'nın çalışmaları üzerinde yürüttüğü fikir gibi, bu konunun "hayati<br />

bir önem taşıdığı" düşünülüyor.<br />

Hayatının son yıllarında bir laboratuvara sahip olma şansından mahrum kaldığı<br />

için Tesla fikirlerini uygulayabilecek bir ortam da yaratamamıştı kendisine. Ama<br />

kabul etmek gerekir ki, bizim bugün Uzay Çağı silahları ve teknolojisi adını<br />

verdiğimiz konuyu o yarım yüzyıl önce tanımlamaya başlamıştı. Ve bir pasifist<br />

olan Tesla, bu teknolojinin gezegenler arası savaşlarda değil, varlıklarından<br />

emin olduğu uzaydaki komşularımızla iletişim kurmak için kullanılacağını umut<br />

ediyordu.<br />

-.-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!