23.03.2013 Views

ESEDUL%20ISLAM%20%28%20%25C3%2585%25C2%259EEYH%20USAME%20HAKKINDA%20HER%25C3%2585%25C2%259EEY%20%29

ESEDUL%20ISLAM%20%28%20%25C3%2585%25C2%259EEYH%20USAME%20HAKKINDA%20HER%25C3%2585%25C2%259EEY%20%29

ESEDUL%20ISLAM%20%28%20%25C3%2585%25C2%259EEYH%20USAME%20HAKKINDA%20HER%25C3%2585%25C2%259EEY%20%29

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

NOT :<br />

KĠTAP “ĠSLAMIN KAHRAMANI “<br />

KĠTABINDAN DERLENMĠġTĠR<br />

Kaynak<br />

Belgeler.com<br />

2


ĠÇĠNDEKĠLER<br />

1- Usame Bin Laden , ismi , yaĢamı , Ailesi<br />

2- Bazı Arap Ġslami düsünürlerin , ve Silah ArkadaĢlarının<br />

Usame Bin Laden Hakkındaki Sözleri :<br />

Dr.Abdullah Azzam.<br />

Şeyh Hmud Bin Ukala El-Şuaibi<br />

Afganistan‟ın devrik lideri Molla Muhammad Ömer..<br />

Ebu Muhammed El Makdisi<br />

Ebu Kutade Al- Filistini<br />

Dr. Said Bin Zair<br />

Süleyman Ebu Gays<br />

Dr. Saad El-Fakih<br />

Nasır Fahd<br />

Abdulaziz El-Jerbu<br />

Dr. Mohammed Al- Mesari<br />

Şeyh Ahmet Yasin<br />

Keşmir Cephesi Mücahitleri<br />

Ünlü Arap asıllı Çeçen lideri Hattab<br />

Hamid Bin Abdullah Al- Ali<br />

Ebu Abbas Abdulaziz El-Zehrani<br />

Ömer Abdulhakim (Ebu Musab El-Suri)<br />

Afgan lider Hikmetyar<br />

Şeyh Ömer Adurrahman<br />

Prof.Dr.Salih El-Sadlan<br />

3


3- Usame Bin Laden Hakkında MeĢhur KiĢilerin ve Ente llektüel<br />

Kesimin Söyledikleri:<br />

Dr .Muhammed Abbas<br />

Abdulbari Etwan<br />

Avukat Muntasır Ziyat<br />

Roman yazarı Cemal Gaytani<br />

Necla Bedir<br />

Mısır Muhalefet Gazetesi Vefd<br />

Dünyaca ünlü İranlı şair Rıza Beraheni<br />

Şii Lideri Muhammed Hüseyin Fadlallah<br />

Eski Al-Jazeera mubabiri Ahmet Muwafak Zidan.<br />

Pakistandaki bazı muhalefet partileri<br />

Al-Jazeera TV‟nın ünlü sunucusu Faysal El-Kasım<br />

Ali Esedi , Edmun Saab , Jozef Farah gibi ünlü Arap düşünürleri<br />

Al-Jazeera TV Kanalı muhabiri Cemal İsmail<br />

..<br />

4-Bazı Dünya Liderleri ve DüĢünürleri Usame Bin Laden<br />

Hakkındaki Sözleri :<br />

G.W.Bush, Tony Blair, A.Şaron<br />

C.Powell, Hindistan Başbakanı Vajpayee, İtalya Başbakanı<br />

Prof.Dr. Francis Fukuyama, İskoç istihbaratçı terör uzmanı<br />

Jonjunarta<br />

James Woolsey<br />

Usame‟nin İngilizce Öğretmeni Bryan Shayler<br />

Daniel Ellsberg<br />

Thomas Friedman<br />

Ilich Ramirez Sanchez ( Çakal Carlos)<br />

Gazeteci Robert Fisk........<br />

Ünlü Şarkı yazarı Halid Faysal<br />

5-Bazı Arap liderlerinin Usame Hakkındaki sözleri :<br />

Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek<br />

Suudi Kralı Abdullah, Ürdün Kralı 2.Abdullah<br />

Yaser Arafat, Yemen Cumhurbaşkanı, Fas Kralı<br />

Suudi Arabistan‟ın eski istihbarat başkanı Türki Faysal<br />

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud El-Faysal<br />

Suudi Arabistan İçişleri Bakanı<br />

Libya Lideri Kaddafi<br />

4


6-Usame Bin Laden Hakkında Halk Oyla maları ve Bazı ilginç<br />

Haberler !<br />

Bazı halk oylamaları<br />

Bin Laden Oyuncakları Bush Oyuncaklarından Daha Çok Satı yor<br />

Belçikalılar, Bin Laden‟in kişiliğini canlandırmaya çalışıyorlar<br />

Meksika‟da Usame gömlekleri ve maskelerine büyük ilgi var!<br />

Californiya‟da bir kişi göğsüne Ben Laden dövmesi yaptırdığı için<br />

tutuklandı<br />

Bin Laden‟i temsil eden ürünler, ticari alanda milyonlarca kişinin<br />

dikkatini çekiyor..<br />

Tacikistan‟da üzerinde Usame Bin Laden resimleri bulunan tişörtler<br />

büyük ilgigörüyor<br />

Arap Yarımadası‟nda ise halk arasında Usame‟ye olan destek giderek<br />

artıyor<br />

Hollywood, Ben Laden hakkında film çıkarmaya hazırlanıyor<br />

Al-Jazeera muhabiri Cemal İsmail, Afgan halkının Bin Laden<br />

hakkındaki görüşünü belirtiyor<br />

100 Bin Meksikalı Futbol Seyircisi „Usame , Usame‟ Diye Tezahürat<br />

Yaptılar !<br />

Tsunami Felaket Bölgesinde Usame Tişörtlü Endonezyalı B ir Genç !<br />

Endonezyalı Genç Mahkemeye Usame Tişörtüyle Çıktı.<br />

7-El-Kaide Fikrini Savunan Ünlü Arap DüĢünürlerinin<br />

Yazılarına Objektif Bir BakıĢ:<br />

Usame Bin Laden Hakkındaki Suçlamalar ve Söylentiler (El-Zahrani)<br />

Usame Bin Laden‟in Mücadelesi, komutanlığı ve olayların şimdisi ve<br />

geleceği...(El-Zahrani)<br />

5


Amerika‟nın Görüntüsü ve Bin Laden‟in Görüntüsü , Olayların<br />

Geçiş Mantığı (Islah yayınları)<br />

Bin Laden ve Amerika.. Kim Kazanacak? (Usame Bin Laden‟in<br />

Yemini ve<br />

Amerika‟nın Rüyası) Islah yayınları<br />

El-Kaide ve Savaş Sanatı (Ebu Ubeyde El-Karaşi)<br />

Bin Laden ve Tarih Arasındaki Komplolar ! (Lewis Atiyyatollah)<br />

Olağanüstü Cihat ve İlham..El-Kaide Örneği (Lewis Atiyyatollah).<br />

8-CIA‟de Usame Bin Laden‟i Yakalamaktan Sorumlu Özel<br />

Birimin, Eski BaĢkanı‟nın Al-Jazeera Televizyon Kanalına<br />

Yaptığı Çarpıcı Açıklamalar.<br />

9- Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan Katar Eski Adalet<br />

Bakanı Dr.Najib El-Nuaimi : Ben El-Kaide‟nin Siyasi<br />

kanadıyım!<br />

10-Bazı Ünlü Arap Uzmanların Usame Bin Laden Hakkındaki<br />

Analizleri :<br />

Usame Bin Laden‟in bir senedir görünmemesi ardında soru işaretleri<br />

bırakıyor<br />

Gerçekten hasta mı...güvenlik nedeniyle mi...yoksa öldü<br />

mü!!(Halid Avis, Alarabiya.net)<br />

Usame Bin Laden‟in Amerikan Halkına Sesleniş Konuşmasına bir<br />

Bakış (Dr.Hani Sibai)..<br />

Afganistan Dağları‟nda Dünya‟nın En Tehlikeli Adamıyla<br />

Görüşmenin Öyküsü:<br />

(Abdulbari Etwan)<br />

11-Usame Bin Laden‟in yaptığı Röportajlar :<br />

Usame Bin Laden‟in Al-Jazeera Televizyon Kanalı Muhabiri<br />

Teysir Alloni İle Görüşmesi<br />

6


Usame Bin Laden‟in CNN muhabiri Peter Arnett ile yaptığı<br />

ropörtaj (1997)<br />

Usame Bin Laden‟in 1998 Yılı Al-Jazeera TV Kanalı İle Röportajı<br />

12-Usame Bin Laden‟in Bazı Beyanatları :<br />

Usame‟nin Harameyn (Mekke-Medine) İşgalcisi Amerika‟ya savaş<br />

İlanı<br />

New York ve Washington Ataklarından Sonraki İlk Açıklama<br />

New York ve Washington (11 Eylül) Ataklarından Sonraki İk inci<br />

Açıklama<br />

Amerikan Halkına Mesajı<br />

Amerikan Müttefiği Devletlere Mesaj<br />

Usame Bin Laden‟in Avrupa‟ya Barış teklifi<br />

Usame Bin Laden‟in Genel Olarak Ümmete, Özel Olarak da I rak<br />

Halkı‟na Sesleniş Konuşması<br />

Usame Bin Laden‟in Amerika Başkanlık Seçimlerinden Önce<br />

Amerikan Halkı‟na Konuşması.<br />

13- Usame Bin Laden‟i Etkileyen Olaylar:<br />

1.Olay<br />

2.Olay<br />

HUTBETÜ’L-HÂCE<br />

7


-<br />

Kuşkusuz ki hamd, Allah‟a mahsustur. O‟na hamdeder, O‟ndan yardım ve<br />

mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrin-den, amellerimizin kötülüğünden O‟na<br />

sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa<br />

onu hidayete erdirecek yoktur.<br />

Allah‟tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O tek-tir ve ortağı yoktur.<br />

Ve yine şehadet ederim ki, Muham-med O‟nun kulu ve rasûlüdür.<br />

“ Ey iman edenler! Allah‟tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak<br />

müslümanlar olarak ölün.”[1]<br />

“ Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan, ondan da eĢini yaratan ve<br />

ikisinden birçok erkekler ve ka-dınlar üretip yayan Rabbinizden sakının.<br />

Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah‟tan ve<br />

akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. ġüp-hesiz ki Allah<br />

üzerinizde gözetleyicidir.”[2]<br />

“ Ey iman edenler! Allah‟tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah<br />

iĢlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağıĢlasın. Kim Allah ve Rasûlü‟ne itaat<br />

ederse büyük bir kurtuluĢa ermiĢ olur.”[3]<br />

Sözlerin en doğrusu Allah‟ın Kitabı, yolların en hayırlısı Muhammed<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) in yoludur. İşlerin en şerlileri sonradan<br />

uydurulanlardır. Sonradan uydurulan her şey bid‟attir, her bid‟at dalâlettir, her<br />

dalâlet ateştedir.[4]<br />

[1] Âl-i İmrân 102<br />

[2] Nisâ 1<br />

[3] Ahzâb 70-71<br />

[4] Hutbetü‟l-Hâce adıyla meşhur olan bu duanın yapılmak istenen her işten önce söylenmesi meşru kılınmıştır.<br />

Bu hutbe kısmen ve tamamen Müslim 867-868, Ebu Dâvud 2118, Tirmizî 1111, Nesâî 3263, İbni Mace 1892<br />

ve başka hadis kitaplarında sahih olarak rivayet edilmiştir. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu duayı<br />

Cuma ve nikah hutbeleri ile dinî meselelerde konuşacağı zamanlarda yapar ve ashâbına da böyle yapmalarını<br />

öğretirdi.<br />

8


Önsöz<br />

Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki soğuk savaşı 3.Dünya<br />

Savaşı kabul edersek 11 Eylül Olayları, 4.Dünya Savaşı‟nın ilanı<br />

oldu. Bu savaşın niteliği, öncekilere benzemiyor. Bu sefer bir<br />

tarafta ABD ve müttefiki tüm hükümetler, diğer tarafta da tek kişi;<br />

Usame Bin Laden yer alıyor. Burada Usame Bin Laden‟den<br />

kastımız, Usame Bin Laden gibi düşünen binlerce insan. Savaşın<br />

bu cephesinde yer alanlar, Tora Bora Dağları‟nda El -Kaide‟nin<br />

ana merkezinde, Irak‟ta silahlı direnişçilerin arasında ya da<br />

Riyad‟da, Şam‟da, Londra‟da, Madrid‟de hatta Amerika‟da gizli<br />

hücreler şeklinde varlıklarını sürdürüyorlar.<br />

Bu kitapta, Usame‟nin kendi ağızdan hayatını, Afganistan<br />

macerasını , kendisini nasıl tanımladığını bulabileceksiniz . El -<br />

Kaidenin düşüncelerini, planlarını , gerekçelerini, hedeflerini de<br />

onların kendi bakış açılarından görebileceksiniz.<br />

Bu kitapta, batı yanlısı medyanın yansıtmadığı yada sadece<br />

kendi bakış açısından yansıttığı Bin Laden gerçeğini tümüyle,<br />

taraf tutmadan ortaya koyduk. Ve bu kitap, sadece yaşadığımız<br />

devrin insanları için değil aynı zamanda Bin Laden -Amerika<br />

savaşı tarih olduktan sonra, bu olayları tarih sayfalarından<br />

okuyacak nesiller için de hazırlanmıştır.<br />

Bu kitapta Bin Laden‟in hayatı, mücadelesi, CNN ve Al -Jazeera<br />

Tv Kanalları gibi dünyaca ünlü medya kuruluşlarıyla yaptığı<br />

ropörtajları, 11 Eylül Saldırılarının düşünces inin aklına nasıl<br />

geldiği, Al-Jazeera Tv Kanalı‟yla ya da internet aracılığıyla<br />

yayınladığı beyanları bulabilirsiniz. Kitabın içinde ayrıca, El -<br />

Kaide fikrini savunan Arap yazarların internette yayınlanan bazı<br />

yazıları, Bin Laden hakkındaki bazı halk oylama ları, ilginç<br />

9


yorumlar ve haberler, ünlü kişilerin onun hakkında söyledikleri<br />

sözleri yer alıyor.<br />

Hiç bir kitapta bulamayacağınız, CIA‟in Bin Laden‟i<br />

Yakalamaktan Sorumlu Ünitesi‟nin Eski Başkanı Michael<br />

Scheuer‟in Al-Jazeera Tv Kanalı‟na yaptığı çarpıcı a çıklamaları,<br />

şu anda Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan Katar Eski Adalet<br />

Bakanı‟nın Al-Arabiya Tv Kanalı‟na yaptığı çok cesur<br />

açıklamaları okuma şansınız olacak.<br />

Kitapta yer alan bilgilerin kaynaklarını mümkün olduğu kadar<br />

göstermeye çalışarak kitabın belge niteliği taşımasına özen<br />

gösterdik.<br />

Bu kitabı okuyarak sadece Usame Bin Laden hakkında değil, geniş<br />

olarak Arap Dünyası‟nda ünlü birçok yazar, Londra‟da yaşayan<br />

Suudi Arabistan Rejimi‟ne Muhalefet eden Örgütlerin Liderleri ve<br />

yine orada siyasi mülteci olarak yaşayan bir çok Arap düşünürler,<br />

genel olarak son yüzyılın Arap tarihine damgasını vuran olaylar<br />

hakkında da bilgiler edinebileceksiniz.<br />

USAME BĠN LADEN<br />

Ġsmi, YaĢayıĢı ve Ailesi 1<br />

Usame‟nin ismi, dünyadaki ünlülerin hepsinin isimlerinden<br />

daha ünlü oldu. Küçük büyük, dost düşman herkes tüm uydu<br />

1 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen, Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />

10


kanallarında, radyolarda, gazetelerde, dergilerde 100‟lerce defa<br />

onun adıyla karşılaşır oldu. Usame Bin Ladin, Al-Jazeera TV<br />

Kanalı ile yaptığı görüĢmede ismi sorulduğunda Ģöyle cevap<br />

vermiĢti: Arap Yarımadası‟nda Riyad‟daki Melez Mahallesi‟nde<br />

1957 yılında Allah‟ın müslüman ana ve babadan doğmayı ihsan<br />

ettiği Usame Bin Muhammed Bin Avd Bin Laden. Ve yine<br />

Allah‟ın lütfuyla doğumumdan 6 ay sonra Medine‟ye gittik. Kalan<br />

ömrümü Mekke, Medine ve Cedde arasındaki Hicaz‟da geçirdim.<br />

Usame Bin Ladin‟in babası meşhur müteahhit Muhammed<br />

Bin Laden, 1930 yılında sınırdaki Hadarmevt‟ten Cedde‟ye geçti.<br />

Kendisi sebatkarlığı, güvenilirliği ve saygınlığıyla insanlar<br />

arasında ün yapmıştı. Bu vasıflarıyla da çok kısa sürede Cedde<br />

Limanı‟nda basit bir hamaldan ülkede büyük bir müteahhide<br />

dönüşmüştü. Sebatkarlığının yanında girişken olması nedeniyle,<br />

dönemin Kralı Suud‟u zor projeleri kabul etmeye ikna etti. O<br />

zamanın prenslerinden Faysal ve Kral ailesinden daha<br />

birçoklarıyla iyi ilişkiler kurdu. Öyle ki Kral Suud ile Prens<br />

Faysal arasında anlaşmazlıklar çıkınca kral Suud‟u görevini<br />

Faysal‟a devretmesi için ikna etti.<br />

Muhammed Bin Laden‟in Faysal‟a sağladığı fayda, Suud‟un<br />

görevine geçmesini sağlamakla bitmedi. Tüm devlet memurlarının<br />

maaşlarını güvence altına aldı. Öyle ki hazine Suud‟un görevden<br />

ayrıldığı 6 aydır boştu. Faysal ise, tüm bunlara karşılık olarak,<br />

inşaat antlaşmalarını Muhammed Bin Laden‟e yönlendirerek onu<br />

imar işleriyle ilgili bakanlıkta görevlendirdi.<br />

1969 yılında Muhammed Bin Laden, yanan Mescid -i Aksa‟nın<br />

tamirinde, ardından da harameynin ilk defa genişletilmesinde<br />

görev aldı. Bu nedenle Bin Laden Ailesi 3 Mes cid‟in bina edilmesi<br />

çalışmalarına katılmakla şereflendi denilmektedir.<br />

Muhammed Bin Laden, zenginliğine ve bulunduğu konuma<br />

karşın, dindar, cömert, mütevazi bir insandı.<br />

Büyük bir müteahhit olmadan önce basit bir hamalken kullandığı<br />

küfesini bir poşet içinde, sebatkarlığıyla övünmek, eskiden basit<br />

11


ir işçi olduğunu hatırlamak ve oğullarına hatırlatmak için, evinin<br />

oturma odasına asmıştı.<br />

Muhammed Bin Laden, 1970 yılında, Taif‟teki meşhur Huda Yolu<br />

projesi için inceleme yapan uçağın düşmesi sonucunda haya tını<br />

kaybetti. Güçlü bir kişiliğe sahip olan Muhammed Bin Laden‟in<br />

tüm oğulları tek bir evde kaldı. Muhammed bin Laden, oğullarını<br />

dini ve ahlaki açılardan yüksek yetiştirmek için büyük özen<br />

gösterdi.<br />

Muhammed Bin Laden vefat ettiğinde oğlu Usame sadece 9<br />

buçuk yaşındaydı. Baba Laden‟den sonra aile içinde en güçlü<br />

kişiliğe sahip olan, en büyük oğlu Salim idi. Öyle ki Kral Fahd‟in<br />

Salim ölene kadar aileyi, hisselerine ortak olmaya mecbur<br />

edemediği, uçağın düşmesi meselesine karışamadığı<br />

söylenmektedir. Bekir bin Laden, kardeşi Salim‟in yerini<br />

dolduramamıştır.<br />

Usame Bin Laden, Al-Jazeera TV Kanalı‟yla yaptığı görüşmede;<br />

„Hadarmevt‟te doğan babam Şeyh Muhammed bin Avd bin<br />

Laden,70 yıl kadar önce iş için Hicaz‟a gitti ve Allah onu,<br />

kimseye lütfetmediği bir şerefle, içerisinde Kabe bulunan Mescid<br />

El-Haram‟ın, ardından da Medine‟de bulunan Mescid El -<br />

Nebevi‟nin inşasıyla şereflendirdi. Daha sonra Ürdün<br />

Hükümeti‟nin Kubbet El-Sahra‟yı restore ettireceğini işitince,<br />

mühendisleri topladı ve kazançsız teklif sunmalarını istedi.<br />

Mühendisler kendisine, kazançlarının ücretin içerisinde olduğunu<br />

söyleyince, Allah ona rahmet eylesin, ihale kendisinde kalana<br />

kadar fiyatı düşürdü.<br />

Nitekim ihaleyi o kazandı. Allah‟ın kendisine bir lütfu olarak<br />

genellikle bir gün içinde, 3 camide birden namaz kılardı. Eskiden<br />

Suudi Arabistan‟da alt tabaka bir inşaat işçisi olduğunu kimseden<br />

saklamazdı. Daha sonra Hicaz‟da ve Cedde Üniversitesi‟nde, ya da<br />

bir diğer ismiyle Melik Abdulaziz Üniversitesi‟nde iktisat okudu.<br />

„Babam ben on yaşımdayken vefat etmesine karşın, onun<br />

şirketinde çalıştım.‟ dedi.<br />

12


Usame Bin Laden‟in annesine gelince, kendisi Suriye‟nin<br />

baĢkenti ġam‟dan idi. Eşi vefat edince ikinci bir evlilik yaptı.<br />

Usame‟nin anne tarafından sadece kız kardeşleri bulunuyor.<br />

Usame Bin Laden, daha küçüklüğünden dindar bir hayat<br />

yaşadı. İlkokulda, ortaokulda, lisede ve Cedde‟de üniversitede<br />

Genel İdare ilimleri bölümünde hep dindardı.<br />

Üniversite yıllarında, meşhur İslami akımlardan haberdar<br />

oldu ve birçok önemli İslami şahsiyetle tanışma fırsatı b uldu.<br />

Okul yıllarında ortaya çıkan bu hal, planlanmış değildi.<br />

Ayrıca Usame Bin Laden, bazı arap ve batı gazetelerinin<br />

dediği gibi Arap Yarımadası ülkeleri, Pakistan, Afganistan,<br />

Suriye, Sudan dışında İsviçre, Londra, Filipin gibi ülkelere hiç<br />

gitmedi. Usame‟nin belli bir sapkınlık döneminden sonra dindar<br />

olduğu yönündeki haberlerin de diğerleri gibi aslı astarı yoktur.<br />

Usame, kendisiyle yapılan görüşmelerden birinde şöyle dedi:<br />

„Erken yaşta babamın yanında işe başladım. Hicaz‟da okurken,<br />

üniversitede ekonomi bölümünde okuma hakkı kazandım. İş<br />

konusuna gelince, dağları yarıp yol açmaya yönelik inşaat ve imar<br />

işlerinde çalıştım.‟ Usame‟nin dindar bir hayat sürmesinin yanı<br />

sıra, babası Muhammed bin Laden de her sene, hacca gelenlerden<br />

bazılarını evinde ağırlardı. Bunların aralarında önemli ve tanınmış<br />

İslami şahsiyetler de yer alıyordu. Bu adet, babası öldükten sonra<br />

da kardeşleri tarafından sürdürüldü ve Usame, bu önemli<br />

şahsiyetlerin görüşlerinden faydalanma fırsatı buldu.<br />

Usame‟nin hayatında en önemli rolü oynayan iki şahıs ise,<br />

Üstad Muhammed Kutub ve Şeyh Abdullah Azzam oldu. O<br />

dönemde İslam kültürü dersi üniversite öğrencilerinin zorunlu<br />

olarak gördükleri bir ders idi.<br />

Usame‟nin bir çok kız ve erkek kardeĢi vardı. Kendisi<br />

21.sırada gelmesine rağmen, özellikle Afganistan‟da yıldızı<br />

parladıktan sonra, evin iç sorunlarında karar mercii olmuĢtu .<br />

Kendisine evin reisi gözüyle bakılıyordu.80‟li yıllarda, savaş<br />

sırasında, her ne zaman evine dönse, erkek kardeşleri, kız<br />

kardeşleri ve diğer akrabaları, onu evlerinde ağırlamak için yarışa<br />

13


giriyorlardı. Memlekete döndüğü zaman, onu ağırlamak için<br />

seçilen evler, hep en genişleri olurdu. Erkek ve kız kardeşleri tek<br />

tek gelir ona çocuklarını tanıtırlardı. Hatta bazı kız kardeşleri<br />

bereketli olması için çocuklarını onun isimlendirmesini isterlerdi.<br />

Ailesinin kendisiyle ilişkileri imkanlar dahilinde sürüp gitti.<br />

Sudan‟a daha sonra da Afganistan‟a geçen Usame‟nin ailesinin<br />

kendisini aileden soyutladıkları yönünde verilen haberlerin ise hiç<br />

birinin aslı bulunmamaktadır. Aksine tümü, yalan beyanlardır.<br />

Ailesine yakın olanlar bilirler ki, verdikleri beyanların yalan<br />

olduğuna dair bir işaret vermeleri ihtimaline karşı tehdit edildiler.<br />

Usame ile ailesi arasında daima bir bağ kaldı. Bu durum, devletin<br />

gözünden kaçmamıştı. Şu anda ise Usame‟nin ailesinin kendisiyle<br />

bir iletişim kurması oldukça zor.<br />

Usame ilk evliliğini yaptığında 17 yaşındaydı. Eşi de<br />

akrabalarından birinin kızıydı. Diğer eşleri de Mekkeli ailelerin<br />

kızlarındandı. Bir tanesi de yüksek düzey bir ailenin kızıydı.<br />

Hanımlarından en az 3 tanesi onun zimmetinde iken yüksek<br />

diploma sahibi olma imkanına eriĢtiler. Usame bin Laden‟in<br />

hanımlarından bir tanesi dışında -o da söylenenlere göre iradesi<br />

dışında yanında bulunmuştu- hiçbir eşi Afganistan ve Sudan‟da<br />

savaşlarda yanında bulunmadı. Usame‟nin kızlarına ve oğullarına<br />

gelince maşallah belki sayıları 20‟yi bulmaktadır. Usame‟nin<br />

çocuk terbiyesi tavizsizdir. Hepsinin Farsça konuşması ve yüzme<br />

bilmesi, hayatın zorluklarını yaşamaları zorunludur. Kızlara<br />

gelince, onlar da Kur‟an, dini ilim ve onlara uygun diğer alanlarda<br />

donatılmış olmalıdırlar. Bu sebeple Usame, Suudi Arabistan‟da<br />

oğulları, amcaoğullarına yakın oturdukları zamanlarda oldukça<br />

yoruluyordu. Sertliği, akrabalarıyla ilişkileri kesmesi anlamı<br />

taşımıyordu tabi ki. Ancak oğullarından bir tanesinin her hangi bir<br />

başarısında Usame‟nin kardeşleri kendisine olan sevgilerini ifade<br />

edebilmek için, örneğin araba hediye ediyorlardı. Bu ise,<br />

Usame‟nin sözlüğünün tamamen dışında idi. Ancak, Amerikan<br />

markalar hariç, nezaketen kardeşlerinin hediyelerini kabul etmek<br />

zorunda kalıyordu.<br />

14


Usame, işi dolayısıyla ailesi küçük olduğu dönemde de büyük<br />

olduğunda da onlara ancak belli bir vakit ayırıyordu. Suudi<br />

Arabistan‟da iken, annesi ve kız kardeşleriyle ailesine tam bir gün<br />

ayırıyordu. Bu günü de genellikle Cedde‟nin dışında kendisine ait<br />

bahçede geçiriyorlardı.<br />

Usame, 3 büyük, iki küçük oğlunun hepsini de yanına alma<br />

imkanına sahip oldu. Büyük oğlu, Suudi Arabistan‟a evlenmeye<br />

gidince, kendisine yurtdışına çıkış yasağı konuldu. Diğ er iki<br />

oğluna da gelince, daha ilkokul yıllarından yurtdışına çıkış yasağı<br />

konanlar listesine alındılar. Bu, belki Usame‟yi yenmek belki de<br />

iki oğlunu ülkede rehin bırakarak, Kral‟ın ailesini Usame‟nin<br />

gazabından korumak amacı taşıyordu. Usame‟nin Molla Ömer‟in<br />

kızlarından bir tanesiyle de evlendiği yönündeki söylentilerin<br />

ise hiçbir aslı yoktur.<br />

Usame, ümmetin, fikirler, şiirler, resimler içinde kaybolduğu<br />

bir dönemde doğdu. Bu alışkanlıklar, Usame‟ye göre, cahiliye<br />

hükmündeydi. Çünkü İslam‟dan kaynaklanmı yordu. Ahlaki ve<br />

diğer değerler batınınkilerle değiştiriliyor, Allah‟ın kitabına ve<br />

Resulallah‟ın sünnetine sırt çevriliyordu . Bunu ise, gelişmişlik,<br />

gerçek uygarlık olarak görme gafletine düşüyorlardı. Evet, Usame<br />

ümmetin arka arkaya felaketler yaşadığı bir dönemden sonra<br />

doğdu. Geçen yüzyıllar İslam Alemi‟ni, ulaştıracağı yere ulaştırdı.<br />

Bunların en büyük ve Müslümanların üzerinde en etkilisi, İslami<br />

halifeliğin düşmesi, İslam Alemi‟nin Allah‟ın emirleriyle<br />

hükmetmeyen devletler halinde parçalanması oldu . 2 Böylece İslam<br />

dünyası, santranç tahtasına dönüştü. İslam ülkelerinin başına<br />

gelen bu yönetimler, hıristiyanlar ve Siyonistler tarafından<br />

istedikleri gibi idare edilir oldu. Bu durum uzun yüzyıllar devam<br />

etti. Öyle ki Müslümanlar, Endülüs‟ten kovuldular. Endülüs‟te en<br />

son İslam devleti 1492 miladi yılında devrildi. Ardından gelen<br />

yönetimler de Müslümanları ortadan kaldırmak onlar lekelemek<br />

için ellerinden geleni yaptılar. Daha sonra da Papa,<br />

Endülüs‟ün(İspanya) dışındaki Müslümanların gözetilmesi için<br />

emir verdi. Ve hıristiyanlara, hıristiyanlık davetini kabul etmeyen<br />

2 Bu sözler , Faris El- Zahrani‟ye aittir.<br />

15


Müslümanlara karşı kılıç kullanmayı farz kıldı. Vasco Da Gama ve<br />

Magellan‟ın İslam alemini parçalayabilmek için çıktıkları ilk keşif<br />

gezileri, o zaman doğuda gözlerini korkutan Osmanlı<br />

İmparatorluğu‟nun varlığı nedeniyle başarısız kaldı. İkinci deneme<br />

ise Afrika‟yı hedef alıyordu. İslam aleminin kalbini vurmadan<br />

önce etrafta savaşmayı deniyorlardı. Özellikle Kudüs‟ü hedef alan<br />

ilk haçlı seferleri başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak sonraki sefer<br />

de Kudüs, sadece hıristiyanların değil, aynı zamanda Yahudilerin<br />

de hedefi oldu. Ancak Yahudiler, kendi özel hesapları için bu<br />

savaşa girişiyorlardı!<br />

18. ve 19. yüzyıllar, Haçlı Seferleri‟nin en yoğun<br />

gözlemlendiği yüzyıllar oldu. Müslümanlar ve haçlılar a rasında<br />

geçen şiddetli savaşlardan sonra, İslam ülkelerinin büyük kısmının<br />

istilası ile sonuçlandı. Müslümanlar hezimete uğradı ve haçlılara<br />

boyun eğmek zorunda kaldılar.<br />

16


BAZI ARAP ĠSLAMĠ DÜġÜNÜRLERĠN<br />

VE<br />

SĠLAH ARKADAġLARININ USAME BĠN LADEN<br />

HAKKINDAKĠ SÖZLERĠ :<br />

1- Dr. Abdullah Azzam, 3 vasiyetinde hizmetler<br />

bürosundan bahsederken şöyle dedi :<br />

Her kim bu büroya özel malıyla kefil olursa ona çok dua<br />

ediyorum ki o kardeşim, Ebu Abdullah (Abdullah‟ın babası)<br />

Usame Bin Muhammed Bin Laden‟dir. Allah‟tan ona da ehline de,<br />

malına da bereket vermesini istiyor ve onun gibilerin sayılarını<br />

artırmasını niyaz ediyorum. Vallahi, İslam Dünyası‟nda onun bir<br />

eşini görmedim ve Allah‟a onun dinini, malını ve hayatını<br />

bereketlendirmesi için dua ediyorum.<br />

Ayrıca şöyle dedi: Malını Allah yolunda harcadı, Allah‟tan bu<br />

amelini mizanında hayır tarafa koymasını istiyorum.<br />

Şöyle de dedi 4 : Ey kardeşlerim onların hikayelerini, Musab‟la,<br />

Kağkağ ile, Asım‟la, Hamza‟yla anıyoruz. Ben ne diyorum?<br />

Babası bakan, vallahi bizimle bakan çocuğu niceleri var ki,<br />

3 Şeriat Doktoru olan Abdullah Azzam, 1941 yılında Filistin‟in Cenin Kenti‟nde doğdu. Afgan Arapların ruhsal<br />

lideri sayılan Azzam, Ürdün‟deki Müslüman Kardeşler Cemaati‟nin aktif bir üyesiydi. 1967-1970 yılları<br />

arasında Filistin‟de Yahudiler‟e karşı yürütülen vur-kaç savaşına katıldı. 24 Kasım 1989 yılında Peşaver<br />

Kenti‟nde iki oğluyla suikast sonucu öldü.<br />

4 „ Cihadi Terbiye‟ kitabından .<br />

17


dağlara geliyorlar, ekmekle, şekersiz çayla yaşıyorlar. Sanki hepsi<br />

tek dili konuşuyor ve Rableri‟ne sesleniyorlar.<br />

Usame Bin Laden, sadece Haram El-Medine‟nin<br />

genişletilmesinden 8000 bin milyon riyale yüz çevirerek, her an<br />

ölme ihtimaliyle karşı karşıya, dağlarda yaşamayı tercih etti.<br />

Kardeşlerinin Bin Laden Şirketi, İslam dünyasındaki en büyük<br />

şirket. Dünyayı olduğu gibi terk etti. Bedeni zayıf, tansiyonu<br />

düşük, kalp çarpıntısı var. Bir cebinde biraz tuz, diğer cebinde ise<br />

su matarasını taşıyor. Tuz yiyor ve su içiyor. Bu sayede tansiyonu<br />

yükseliyor biraz. Ve halkla beraber savaşa katılıyor.<br />

Şöyle de dedi: Onlar dünyaya bakmazlar, dünya gelmişse<br />

onların ellerindedir, kalplerinde değil, dünya amaca ulaşmak için<br />

bir gayedir, amaç değil. Yaşamak için yerler, yemek için<br />

yaşamazlar, sadece hayatta kalabilmek için yeterli olduğu kadar<br />

yerler. Bu münasebetle, Aziz ve Celil Allah‟tan kardeşimiz<br />

Abdullah‟ın babası Usame Bin Laden‟i korumasını niyaz ediyoruz.<br />

Ve bu adam ki, gözlerim bu dünyada onun gibisini asla görmedi.<br />

Evinde fakir hayatı yaşıyor. Hacca gitmek için Cedde‟de evine<br />

uğrardım. Evinde ne bir sandalye ne de bir masa vardı. Tüm evi<br />

dört duvardan oluşuyordu. Ne sandalyesi ne de masası vardı.<br />

Hangi Ürdünlü‟nün ya da Mısırlı‟nın evi, içindeki eşyalarla onun<br />

evinden daha güzel olabilir? Ancak bu aynı adam, ondan<br />

mücahitler için 1 milyon riyallik çek yazmasını isteseniz hemen<br />

yazar.<br />

Bir gün kız kardeşlerinden bir tanesinin yanına bir adam<br />

gider ve ona İbn Teymiye‟nin malıyla nasıl da cihat ettiği<br />

hikayesini anlatır. O da hemen bir çek çıkarır ve üzerine 8 mily on<br />

riyal yazar. Müslüman kadınlar ve erkekler (kocasına), onu bir<br />

kerede böyle bir meblağın verilmeyeceğine ikna etmek için<br />

gelirler. Ona delirdin mi derler. Hatta sonunda kendisini aptal,<br />

acayip olarak görürler ve ondan yüz çevirirler… Bir zaman sonra<br />

kendisine gelerek, kirada oturduğunu ve en azından 1 milyonunu<br />

kendisine ev yapmak için kullanmasını söylerler. Usame<br />

geldiğinde kardeşi bu durumu kendisine açar ve şöyle der: „Ey<br />

kardeşim, ey Usame, sadece 1 milyon kendime ev yapmak için<br />

harcayayım.‟ Usame ise şöyle cevap verir: „Vallah i 1 riyal bile<br />

18


yok, çünkü sen rahat bir evde oturuyorsun, insanlar ölüyor da bir<br />

çadır bile bulamıyorlar.‟.. Seninle oturduğunda onu edebinden,<br />

erkekliğinden, hizmetçilerden bir tanesi sanırsın. Ve ona<br />

Kılıçların Şeyhi diyorum. Yerinden kıpırdamaması kararı çıktı. O<br />

ise daima bir taraflara yönelmek istiyor. Tansiyonu düşük, bir cebi<br />

tuzla dolu, diğer taraftan su matarasını taşıyor, yürüyemiyor. Tuz<br />

yiyor, su içiyor ve böylece tansiyonu yükseliyor. Bana inanın,<br />

evime girdiğinde telefon çalınca, ben yerimden kalkmadan<br />

gidiyor, telefonu getiriyor.<br />

Edep, haya, erkeklik.. Allah‟tan onu korumasını diliyoruz<br />

inşallah.<br />

Temel olarak ihtiyaç duyduğun şey bir grup insandır.<br />

Cennete kuruşla mı yoksa riyalle mi gireceğini sanıyorsun?<br />

Cennete riyalle giremezsin. İhtiyacın olan şey kendini feda<br />

etmendir.<br />

Beni ilk davet ettiğinde ramazan ayındaydık. Ezan okunduğunda<br />

içinde, üzerleri az miktarda etle kaplı birkaç kemik parçası<br />

bulunan et suyuyla, iki üç tane kebap geldi. Bu yemeği, bir çok<br />

kişi beraberce yedik.<br />

Ve Dr. Abdullah Azzam şöyle de demişti: „Savaşta dalmak<br />

güvenliktir‟ sözünü, hocamız şu şekilde açıklamıştı: „Dalgınlık,<br />

namazda hoş karşılanmayan, savaşta ise övülen bir haldir.‟ Ve<br />

nasıl olur da insanlar, bombaların, füzelerin, uçakların, tankların<br />

sesleri altında uyuyabilirler? Bu hal Afganistan‟da defalarca zuhur<br />

etti. Allah‟ın lütfuyla savaşta uyuyup daha büyük bir azimle<br />

enerjiyle uyandığını birçokları bana anlattılar.<br />

Kardeşim Usame Bin Laden, Caci Harbi‟nde, elinde telsizi tutar<br />

vaziyette uyumuştu. Savaş esnasında bu telsiz elinden düştü.<br />

Uyuduğunda, savaş son hızıyla devam ediyor, füzelerin düştüğü ve<br />

komandoların bulunduğu yerler kendisinden sadece 200-300 metre<br />

uzaklıkta bulunuyordu.<br />

Gazeteci Cemal İsmail‟e Usame Bin Laden hakkında görüşü<br />

sorulduğunda şöyle cevap vermişti: Şeyh Usame Bin Laden<br />

hakkında gerçek görüşüm, benden ilimde de amelde de daha<br />

faziletlidir ve onu şehit olarak görüyoruz. Bazıları Şeyh Abdullah<br />

Azam ile Usame Bin Laden arasında anlaşmazlıklar çıktığını<br />

19


söylemeye kalkıştılar. -Usame, Peşaver ve Afganistan‟da Arap<br />

liderliğini ele geçirmek istiyor, Usame‟nin falan hükümetle ilgisi<br />

var, gibi.-<br />

Oysa Dr. Abdullah Azzam şöyle demişti: „Vallahi Usame,<br />

yeryüzünde yürüyen Allah velilerinden bir tanesidir. Vallahi, bu<br />

dünyanın velisi Allah olmasaydı da dünyadan bir insan olsaydı,<br />

onun Usame olduğunu sanırdım. Onu, biri<br />

danışmaya gelmeden daha önceden tanıyorum ve sizde n birinin<br />

bildiğinden çok daha iyi biliyorum, onda islamiyetten başka hiçbir<br />

şey görmedim. Allah‟tan onun bir parçası kadar olabilmeyi niyaz<br />

ediyorum.<br />

2- ġeyh Hmud Bin Ukala El-ġuaibi 5 ,<br />

Onun hakkında şöyle demişti: O, Allah‟ın kitabı ve sünnet<br />

üzere her şeyiyle savaşan bir mücahittir.<br />

3- Afganistan‟ın devrik lideri Molla Muhammad Ömer ,<br />

Onun hakkında şöyle demiştir: O sadık bir imana sahip, onun<br />

durumunu bizlerle veya diğer Müslüman kardeşleriyle<br />

kıyaslayamayız.<br />

Ayrıca şöyle de dedi 6 : Bir gün Usame‟ye ve Araplar‟a komşu<br />

kimse kalmasa, kanımı ortaya koyarım yine de onları teslim<br />

etmem.<br />

4- Ebu Muhammed El Makdisi 7 ,<br />

Usame hakkında şöyle dedi: Münkere karşı, taguta karşı<br />

mücadele eden bir mücahittir ve Beyaz Saray‟dakilerin<br />

siyasetlerinin aksine gidiyor ki bu yöneliş, birçoklarının çekindiği<br />

bir yöneliştir.<br />

5 Suudi Arabistan‟ın gelmiş geçmiş en önemli din bilim adamlarındandır. Birçok üniversitede profösörlük yapan<br />

El-Şuaibi, siyasi görüşleri yüzünden birçok kere hapiste yattı.19.01.2002 tarihinde, Suudi Arabistan‟ın Bureyde<br />

Kenti‟nde öldü.<br />

6 „Afganistandaki müslümanlara yardım vacibi‟ yazısından.<br />

7 Asıl adı Asım Al-barkavi olan El-Makdisi , Ürdünlü olup Irakta El-kaide Örgütü‟nün liderliğini yapan Ebu<br />

Musab El Zerkavi‟nin hocası sayılmaktadır .Selefi-cihadi akımın görüş önderlerinden olan El-Madisi , şuanda<br />

Ürdün hapishanelerinden birinde yatmaktadır .<br />

„Afganistandaki müslümanlara yardım vacibi‟ yazısından.<br />

20


Ancak Allah (c.c.), onu kerem ve lütfuyla faziletlendirdi.<br />

Allah‟ın Resulu Muhammed (sallallahu aleyhi ve selem)‟e „zikrini<br />

yükselttik‟ dediği gibi, O‟nu zenginleştirdi, insanlardan ayırdı ve<br />

onlar arasından yüceltti. Bazı selefler şöyle dediler: Bu din, bu<br />

ayetler üzerine kurulmadıkça, zaferden söz etmek mümkün<br />

olmayacak. Bundan hoşlanmayanın nasibi de Allah‟ın şu ayeti<br />

üzerine olacak: „Doğrusu hayırsız, nesli kesik olan, asıl sana dil<br />

uzatandır.<br />

(evlatsız, nesli kesik deyip)….<br />

Ben bu cevabı, Amerika‟yı direk sarsan olayların ardından,<br />

bana bu konuda gelen sorulara ve<br />

hükümetlerin korkutmalarına cevaben yazmıştım. Allah<br />

düşmanları hiç gecikmediler ve bu olayların ardından gerçekleşen<br />

tutuklamalar tamamlanmadan beni de tutukladılar. Beni fotoğraf<br />

çektiler ve benden, haber ajanslarıyla yaymak üzere Amerika‟ya<br />

yönelik saldırıları kınayan beyanat yazmamı istediler. Ve ben de<br />

Amerika‟nın başına gelenlerin, Müslüman ülkelerde Müslümanları<br />

öldürmesinin, ülkelerini yerle bir etmesinin, helak etmesinin<br />

cezası olarak Allah‟tan geldiğini ortaya koyan beyanlar<br />

hazırladım. Amerika, Müslümanlara her yerde zulmediyor. Halk<br />

veya diğerleri arasında hiçbir fark gözetmiyor. Buna delil ise<br />

Amiriye Sığınağı‟nda veya her gün Amerika‟dan destek bulan<br />

İsrail tarafından Filistin‟de yapılanlardır. Mücahit, Ömer<br />

Abdurrahman‟ın ve diğer mücahitlerle İslam davetçilerinin<br />

tutuklanması ise olayın ayrı yönü…Bu onların hoşuna gitmedi ve<br />

bunun daha da teşvik olduğunu söylediler. Ardından da halka karşı<br />

düzenlenen saldırılardan tasa duyduğumu belirtmemi istediler.<br />

Ben de; „Eğer yazdıklarım hoşunuza gitmemişse siz, istediğinizi<br />

kendiniz yazın, ancak ben inandığımın dışında hiçbir şeyi<br />

yazmam.‟ dedim. Teşvik olarak nitelendirdiklerini bir kenara<br />

atmakta ısrar ettiler…Sonra bununla ilgili, orada bulunduğum<br />

müddetçe başka tahkikatlerde bulundular. Ardından bu konuyla<br />

ilgilenmekten vazgeçtiler. Ancak, beni salmadan önce, bu olaylar<br />

hakkında kesinlikle konuşmamamı tembih ettiler, evimde de<br />

gözetim altında bulunacağımı, kimseye bir açıklama yapmamam,<br />

21


konuşmamam gerektiğini söylediler. Allah‟ım eğer halkın<br />

öldürülmesi hakkında konuşacaksam, diyeceğim söz, bu onlar için<br />

serbest olan ve sevilen bir hal!!..<br />

Bu esnada ben, dünyayla ilgisi kopuk, yalnız kaldığım bir<br />

hücredeydim. Hatta bana yalan atarak, sevinçli tavırlarla şöyle<br />

dediler: „Amerika, saldırılara karşılık olarak nükleer bombalarla<br />

Afganistan‟ı vurdu. Ölü sayısı 5 milyon. Ve beni Allah‟tan<br />

başkasının bilemeyeceği bir hüzün kapladı. O ge ce rüyamda büyük<br />

ve çok tesirli bir kılıcın, büyük bir dağı ikiye yardığını, ardından<br />

da derinliklerde kaybolduğunu gördüm… Sabah olup uyandığımda<br />

ise, Allah‟ın düşmanlarını rüyamla müjdeledim, rüyamın tefsirini<br />

ise şöyle yaptım: „ Öncelikle etkili kılıç, cihadında<br />

peygamberimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)‟in<br />

yolunda giden Usame‟nin kılıcıydı. Ve bu cihad Amerika‟yı<br />

parçalayıp darmadağın edecek ve O (Usame), kendisine kötülüğün<br />

ulaşamayacağı, dağların derinliklerinde güven içinde olacak.<br />

Ayrıca şöyle dedi : Tagutların veya diğer kafirlerin,<br />

diğerleriyle yaptıkları antlaşmalar, riayetleri altındaki<br />

Müslümanları, bu kahredici siyasetlerine veya seçim hakkı<br />

olmaksızın kahreden ve milliyetçilik olarak isimlendirilen hallere<br />

uymaya, zorlayamaz. Öyle ki artık Müslümanlar, kendilerini,<br />

mallarını, dinlerini ve kanlarını koruyamaz hale geldiler. Aksine<br />

evlerinin hürmeti ortadan kaldırılıyor, evleri yağmalanıyor,<br />

kendileri korkutuluyor, tutuklanıyorlar, hapse atılıyorlar, uydurma<br />

suçlamalarla gecenin bir yarısında veya gündüz idam ediliyorlar.<br />

Dini dostluk meselesine gelince, islamla zıt olan bir durum varsa<br />

o da, müslümanın, kafirlerin din velayetini seçmesidir…<br />

Allahu Teala Şöyle Buyurdu: ‘Müminler, müminlerden ayrılıp,<br />

kafirleri dost edinmesin. Bunu her kim yaparsa artık Allah’tan<br />

ilişiği kesilmiş olur. (Al-i İmran Suresi, 28.Ayet)<br />

Bir diğer ayette de Allahu Teala Şöyle Buyurdu: ‘Allah<br />

elbette o günde, kafirler için müminler aleyhine bir yol (imkan ve<br />

delil) verecek değildir.’ (Nisa Suresi, 141. Ayet)<br />

Kafirlerin antlaşmalarına uymayı kabul etmeyen,<br />

ülkelerimizde tagut hükümlerden kurtulmayı başarabilenler,<br />

22


öncelikle bu ülkelerin vatandaşlıklarından çıktılar, ardından da<br />

savaş ilan ettiler. Kafirler de onlara ve tüm cihat yolunda<br />

bulunanlara üstün gelmeye çalıştılar. Mücahitleri de Yahudilerden<br />

ve hıristiyanlardan kafir kardeşlerinin yaptığı gibi „Terörist‟ diye<br />

isimlendirdiler.<br />

5- Ebu Kutade Al- Filistini 8 ,<br />

Usame Bin Laden hakkında şöyle dedi:<br />

Şu anda Usame Bin Laden‟den bahsetmek kaldı, bu adam ki<br />

kendisine, olayların çözümü hususunda büyük bir sorumluluk<br />

yükledi. İsmi, konuşan herkesin dilinde dolanır oldu. Onun<br />

yaptığı, heder eden uçaklardan daha derinlere isabet etti.<br />

Taliban hükümeti düştükten 1 sene sonra da, 1423 H icri<br />

yılının Şaban ayında şöyle dedi:..Bu büyük adama, Ebu Abdullah<br />

Usame Bin Laden‟e tüm kalbimle selam gönderiyorum. Bu adam,<br />

ümmetin başını kaldırdı.- Allah şahittir- Ümmetin başını<br />

yükseklere kaldıran onunla ve onun gibilerle iftihar ediyoruz.<br />

İfadeleri imanla, gerçekle, zühtle dolu, sesini duyan herkesi<br />

ağlatan bu kişiyi onlara verirsek, islamı bugün, yalvarsak da kim<br />

temsil edecek?<br />

Onlara Ebu Abdullah örneğini verdik, selam ve sevgi ona olsun ki<br />

az konuşup, çok iş yaptığı sabittir…<br />

6- Suudi Arabistan hapishanelerinde sekiz yıl yatmıĢ olan din<br />

bilim adamı Dr. Said Bin Zair 9 ,<br />

siyasi konumlar hakkında kendisine sorulan sorulara, bir<br />

internet Sitesi‟nde şöyle cevap verdi :<br />

Gerçekten konumları belirlemek ehillerinin işidir. Biz,<br />

tarihte okuduklarımız gibi buna ehil deği liz, yakınından da<br />

geçmiyoruz. Şahsen ben hiçbir şey yapmadım. Bunu vallahi<br />

tevazudan söylemiyorum. Çünkü kendimi biliyorum, ben odamda<br />

8 Asıl adı Ömer Mahmut Osman olan Ebu Kutada , 1994 yılından beri Londra‟da siyasi mülteci olarak yaşıyor.7<br />

Temmuz 2005‟te meydana gelen Londra patlamalarından sonra teröre teşvik suçlamalarıyla tutuklandı. Hala<br />

hapishanede.<br />

„11 Eylül olaylarına şer‟i bakış‟ yazısından.<br />

9 İmam Muhammad Bin Suud Üniversitesi‟nde Basın ve Yayın fakültesinde profösörlük yapan ve önemli sosyal<br />

reformculardan sayılan Bin Zuair ,Suudi Arabistan‟ın en ünlü siyasi görüş mahkumlarındandır .<br />

23


oturdum ve başıma gelene sabrettim. Bunun tavır veya ona benzer<br />

bir anlama geldiğini söylemek mümkün olmaz. Bu ümmetin p asif<br />

yönüdür ve benim gibi pasifler ümmeti yüceltemez, ancak Usame<br />

gibi, Allah düşmanlarına karşı meydan okuyanlar bunu<br />

başarabilirler. Hangi kahraman, hapishane köşelerinde<br />

susmamızdan mutlu olur? Aksine onlar, varlığı endişe veren,<br />

korku saçan Allah‟ın yolundaki mücahitlerin sesinden mutlu<br />

olurlar. Öyle ki, onlar gitti, geride ümmet için sadece içinde<br />

bulundukları durumu değiştirme arzusu kaldı.<br />

6- Süleyman Ebu Gays 10 ,<br />

Güvenlik Meclisi‟nden Usame Bin Laden‟in teslimi yönünde<br />

karar çıktığında şöyle dedi: İşte Haç‟ın koruyucusu Amerika! Ve<br />

büyük küfür devleti. O ve arkasından giden diğer batılı küfür<br />

devletleri Müslümanlarla, çocuğun topla oynadığı gibi oynuyorlar.<br />

Kime isterse vurur, kime isterse ona nasip verir, kime isterse<br />

düşmanca davranır, kimi isterse soyar, istediğini kuşatır,<br />

istediğinin teslim olmasını talep eder!!.<br />

Bunların arasında da Amerika‟nın, Güvenlik Meclisi‟ni<br />

kahraman Usame Bin Laden‟in teslimini talep eden kararı ilan<br />

etmeye çağıran beyanatları yayınlamaya zorlaması yer alıyor.<br />

Evet O bir kahraman, bir aslan, o asil bir dağ, saygın bir kale.<br />

Ve bu adam malıyla, zamanıyla, sıhhatiyle, bedeniyle kendisini<br />

feda etmiş. Ve malını sizi savunmak için kullanıyor, evet sizi<br />

korumak için. Müslümanları, akidelerini, kanlarını, topraklarını ve<br />

mallarını korumak için.<br />

Bu adamın bizlerde yüce bir yeri olması gerekir. Ve<br />

göğüslerimize taktığımız şeref madalyası,<br />

başlarımızın üzerinde keramet tacı, oğullarımızın futbolcular,<br />

şarkıcılar veya artistler yerine örnek aldığı kişi olmalı O.<br />

Bugün ufak bir çocuğa hangi şarkıcının adını sorarsanız<br />

hemen cevap verir!!.<br />

10 Usame Bin Laden‟in en yakın arkadaşlarından olup, El-Kaide‟nin bir dönem basın sözcülüğünü yaptı. 2001<br />

yılında Kuveyt Hükümeti, Amerika‟nın baskılarıyla vatandaşlığını elinden aldı. Hala firardadır.<br />

24


Aynı şekilde çocuğa hangi futbolcunun ismini sorsanız onu da<br />

hemen cevaplandırır!!.<br />

Ancak Usame‟yi veya Enver Şaban‟ı, Adil Ganem‟i, Mutab El -<br />

Atibi‟yi sorduğunuzda, asla hiçbirini bilemezler çünkü on lar<br />

ümmetin kıymeti bilinmeyen şahıslarıdırlar. Oysa Allah‟ın izniyle,<br />

Allah‟ın katında yücelerin yüceleridir onlar.<br />

Amerika ve ardından giden Yahudiler, Hıristiyanlar gerçeğin<br />

ilmini biliyorlar, yani cihat ruhunun ümmetin evlatlarında nasıl<br />

tekrar dirileceğini çok iyi biliyorlar. Bunun için de Amerika, direk<br />

Usame‟nin kendisini vurmak istiyor. Ümmeti uyandıran Usame‟yi,<br />

nefisleri vurmak istiyor ve lakin Amerika nerede bunu başarmak<br />

nerede!<br />

Cihat ruhu, Amerika ve diğerleri ne kadar söndürmek<br />

isteseler de benliklerimizde yerleşti bir kere.<br />

Allah‟tan başka İlah yoktur ki ben sürekli şuna dua<br />

ediyorum; „Usame‟yi kafir devletlere teslim edeceklerse bunu<br />

yapmadan önce beni öldürsünler‟<br />

Çünkü bunu yaparsak, aramızdaki tüm erkeklerin başlarını toprağa<br />

gömmesi ve asla da çıkarmaması gerekir. Öyle ki, kahramanların<br />

teslim edilmesi, ümmetin değersizliğini gösterir. Kahramanlar<br />

konusunda taviz vermek, alçaklığın bir göstergesidir. İşte Sırplar<br />

ortada; Müslümanlara görülmemiş şeyler yapan savaş suçlusu<br />

Silobodan Milosoviç‟in Amerika‟ya teslim edilmesini reddederek,<br />

şöyle demişlerdi: „Amerika‟dan gücü yeten asker varsa gelsin<br />

O‟nu alsın.‟ Arap dünyasından bazı yetkililer ise maalesef, Usame<br />

için, „O sorumsuz, bu tarza layık!! Ümmette fitneye sebep oldu!!‟<br />

Ancak ben bu minberden, içimdeki yangın ve acıyla diyorum ki,<br />

ona rüzgar aracılığıyla bir parça ulaşsa, ona söylediğimi dinle!<br />

Ona Resulallah (Sallallahu Aleyhi ve Selem)‟in sözünü<br />

söylüyorum: (Bil ki tüm ümmet, bir şeyle sana zarar vermek için<br />

bir araya toplansalar, sana ulaşan Allah‟ın yazdığından başka bir<br />

şey değildir.)<br />

Ayrıca şöyle dedi 11 : Elhamdulillahi rabbilalemin vessalatu<br />

vesselamu ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi<br />

11 12.07.2001 tarihinde Al-Jazeera TV Kanalı‟nda yayınlanan Farklı Bakışlar Programı‟nda söylediği sözlerden.<br />

ve evleri yıkmak, bombalamak, karanlıkta suçsuzları azletmek işte bu onların siyasetidir. Ve nasıl ümmetimize<br />

zafer kazanmak yerine yerinde oturmak yakışabilir?!<br />

25


ecmain. Öncelikle, böylesine önemli bir konuyu açıklama fırsatını<br />

bana verdiğiniz için teşekkür ederim. 6 noktayı özetlemek<br />

istiyorum.<br />

Birincisi: Ümmetin bu asırda en önemli sorunları güç krizi<br />

ve örnek sorunudur. Usame Bin Laden, ümmetin içinde bulunduğu<br />

durumdan kurtulabilmesi için alınması gereken en iyi örnektir.<br />

Ġkincisi: Mücahit Usame Bin Laden‟i desteklememiz,<br />

duygusallıktan falan kaynaklanmıyor. Aksine onun davet ettiği<br />

yol, İslami akidenin, şeriat hükümlerinin uygulanabileceği bir<br />

yoldur. Ve onun bu yolda gerekenleri yapabilmesi için kendisine<br />

cevap vermeyi geciktirmemiz doğru olmaz.<br />

Üçüncüsü: Biz kesin olarak inanıyoruz ki, Yahudiler ve<br />

hıristiyanlar, küfür alemini temsil ediyorlar…Başlarında ise<br />

Amerika geliyor. İnanıyoruz ki onlar, Müslüman ülkelerinin<br />

gerçek işgalcileridir. En iyi imkanlarımızı yağmalayan,<br />

oğullarımızı uzaklaştıran, nüfuz sahibi olmak ve kontrolü ele<br />

geçirebilmek için, gayri meşru her şeyi yapan Yahudiler‟in<br />

Filistin‟deki halkımıza yaptıkları bunun çok açık bir örneği.<br />

Öldürmek, ayırmak, topraklara tecavüz etmek<br />

Dördüncüsü: Sevgili kardeşim, bu konuya karşımaktaki<br />

amacım: Amerika bugün, en yakınından en uzak noktasına kadar<br />

Arap Yarımadası‟nı işgal ediyor. Ve bu da Yahudiler‟in<br />

Hıristiyanlar‟ın Arap Yarımadası‟ndan çıkarılmasını emreden<br />

şeriat şartlarıyla çakışıyor.<br />

İbn Abbas‟ın aktardığı sahih hadiste Peygamberimiz Muhammed<br />

(Sallallahu Aleyhi ve sellem)‟in dediği gibi: Müşrikleri Arap<br />

Yarımadası‟ndan çıkarın.<br />

BeĢincisi: Ve bu bentlere dayanarak, Amerikalılar‟la, onlarla<br />

birlik olan Yahudilerle ve onlara uyan her kim varsa, hepsini<br />

öldürmek, Müslümanların üzerine farz ayn‟dır. Evet Farz ayn<br />

diyorum. Arap Yarımadası‟nda işgal ettikleri her noktadan çıkıp<br />

gidene kadar müsahamasız onlarla savaşmak vaciptir. Toplanın, ey<br />

kardeşim, bu konuya hiçbir selef veya halef uleması karşı gelmedi.<br />

Müslümanların 3 hale maruz kaldıklarında savaşmaları gerekir,<br />

26


unlardan ilki: düşman güçleri Müslüman ülkelere girerse. Ve<br />

nasıl oluyor da Yahudiler, hıristiyanlar, en kutsal topraklarda<br />

fesat yayıp bozgunculuk yapıp bu toprakları kirletiyorlar?<br />

Harameyn toprakları; vahi, peygamberlik toprakları, ilk iki kıble<br />

ve 3 caminin toprakları: beyt El-mukaddes toprakları!<br />

Altıncısı ve sonuncusu değerli kardeĢim: Davet ve yönelim<br />

hareketlerimizin esnasında bizler farkına varıyoruz ki, Müslüman<br />

halk, Arap Yarımadası‟nda Amerikan varlığına şi ddetle karşı<br />

çıkıyor ve ikna olmadan kabul etmekten, İsrail‟in isteklerine<br />

boyun eğmekten aşırı derecede rahatsız oluyor. Kendi aralarında<br />

düşmanları bu topraklardan nasıl çıkarabileceklerini<br />

fısıldaşıyorlar. Durumun çözümü, istişhadi operasyonlar olarak<br />

ortaya çıkıyor. Ve bu operasyonlar hiç şüphesiz ki en büyük itaat<br />

ve en efdal yakınlığın bir göstergesidir. Müslüman halk bugün,<br />

Siyonist-Amerikan ittifaka ve Müslüman ümmetine karşıt<br />

yönetimlere boyun eğiyorlar. Artık, savaş ve savunma dışında<br />

hiçbir yolla ortadan kalkmayacak bir hal zuhur etti. Allahu Teala<br />

bu hususta şöyle buyurmuştur: ‘Fitne ortadan kalkıp, din tamamen<br />

Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın’.<br />

Değerli kardeşim, biliyorlar ki Usame, ümmetin kendisinden<br />

bahsedilen temsilcisi. Taşıdığı fikir yayıldı. Onun ölmesiyle<br />

zannetmesinler ki cihat veya direniş duracak. Mesele bir kişinin<br />

ölmesi ya da yaşaması meselesi değil. Mesele, akide meselesidir.<br />

Son olarak, ümmetin bugün ilk ihtiyacı olan şey, dinin zafer<br />

kazanması için savaşacak 12 bin mücahit. Öyle ki Peygamberimiz<br />

Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Selem doğru bir hadiste şöyle<br />

buyurmuştur: 12 bin kişi azlık sebebiyle yenilmez.<br />

İkincisi: bazı Müslüman tüccarlar, zekat mallarını Yahudi ve<br />

hrstiyan karşıtı kutsal savaş için veriyorlar. İnşaallahu Teala,<br />

sıdkla, sabırla ve bütün bir inançla zafer kazanılacaktır. Değerli<br />

kardeşim, konuşmak için yarım dakika varsa şunu demek<br />

istiyorum, Usame Bin Laden asla günlerden bir gün Amerika‟nın<br />

ortağı olmamıştır. Aksine, Amerikan eşyalarının tümüyle ilgisini<br />

kesmiş, bunu da Suudi Arabistan‟da 1987 yılında yayınlanan<br />

kasette ilan etmiştir. Sonra da Amerika‟yı vurmak için davete<br />

koyulmuştur. Kim Ruslar‟a karşı aynı dine tabi olduğu için<br />

27


Afganistan‟la bir olup savaştı? Menfaatlerini bir kenara bıraktı?<br />

Ve bu bizim yapmadığımız şeydir. Peygamberimiz Muhammed<br />

Sallallahu Aleyhi ve Selem şöyle buyurmuştur: Fars‟ın savaşması<br />

Rum‟un çıkarlarına dokundu. Ve Rum savaştı Fars‟ın çıkarlarına<br />

zarar verdi. Mesele dini akide meselesidir. Taraflardan birinin<br />

diğerine yakın olması söz konusu olamaz. Bana verdiğiniz bu<br />

fırsat için teşekkür ediyorum. Esselamu aleykum ve rahmetullahi<br />

ve berekatuh.<br />

7- Al-Jazeera TV Kanalında yayınlanan Farklı Bakışlar isimli<br />

programda Doktor Saad El-Fakih 12<br />

şöyle demişti: Bismillahirrahmanirrahim, Elh amdulillahi<br />

rabbilalemin, vessalatu vesselamu ala Resulallah…önc e<br />

açıklama..Kardeşimiz Süleyman Ebu Gays‟ın açıklamasını<br />

doğruluyorum.<br />

“Bin Laden, Amerika ile yardımlaşmadı. Bu konuda söylenen<br />

her şey yalandır, bunların aslı astarı yoktur. Gerçek ve tek<br />

olan, kendisine tabi olanları zaman konusunda uyarıyor ve<br />

gelecekte Amerika düşmanlığı ile onları müjdeliyordu.<br />

Ġkincisi: Usame‟nin batıda yaşadığı, İsviçre‟ye veya başka<br />

mekanlara gittiği, Suudi Arabistan Hükümeti‟nden Faysal Türki,<br />

Suudi Büyükelçiliği ile ilişkisi olduğu yönündeki tüm söylenenler<br />

de asılsızdır. Var olan, özellikle Afgan Savaşı‟nın son<br />

dönemlerinde, büyük oranda casusluk, şüphe ve kuşkunun hat<br />

safhalara ulaştığı gerçeğidir.<br />

Konuya dönersek, sorun Usame‟nin doğru kişi olup olmadığı<br />

değil, Usame‟nin sıradan bir insan mı yoksa büyük kahraman veya<br />

kamil bir insan olduğudur. Konu, tamamıyla ortadadır. Usame de<br />

bu görünenin bir tarafındadır. Bin Laden, büyük fedakarlığına,<br />

çekici kişiliğine, kudretine karşın, ortaya çıkan diğer unsurlar<br />

olmasaydı, bu azim hal ortaya çıkmayacaktı. Ortaya çıkan bu<br />

12 1957 doğumlu ,genel cerrahi doçenti olan Saad Raşid El-Fakih , Suudi Arabistan rejimine muhalefet eden<br />

„Arap Yarımadasında İslami Islah Hareketi‟nin kurucusu ve basın sözcüsüdür. 1993ten beri Londra‟da siyasi<br />

mülteci olarak yaşamaktadır.<br />

28


unsurların başında Amerika geliyor ki, Filistin‟de ve tüm Arap<br />

Yarımadası‟nda, Irak‟ta ve dünya üzerinde birçok yerde<br />

Müslümanlara eziyet etti. Bundan daha önemlisi, eziyet ettiği<br />

bölgelerin hükümetleriyle de bölgenin gelirlerini yemek ve halka<br />

işkence yapmak hususunda anlaştı. Ve Amerika‟ya duyulan öfke,<br />

normal sınırları aştı. İnsanları gerçekten çok büyük bir öfke<br />

kapladı. Bu, ilk unsurdur.<br />

Ġkinci unsura gelince: Müslümanlar, özellikle de<br />

yönetimler, hainlikte, zillette ve zayıflıkta gerçekten görülmemiş<br />

bir örnek sergilediler. Kutsal topraklardaki yönetimler bile<br />

Amerika‟ya boyun eğdi. Yani, Amerika‟ya sadece, siyasi,<br />

ekonomik anlamda tabi olup, ülkenin servetlerini Amerika‟nın<br />

yağmalamasına izin vermekle kalmadı. Dahası topraklarda, siyasi,<br />

güvenlik ve dini olarak Amerika‟nın tasarruf etmesine imkan<br />

vererek, Amerikan ordusunun Müslüman topraklarında kalmasına<br />

sebep oldular. Arap Yarımadası‟nda askeri bir güç olarak<br />

Amerika‟nın silahlı kuvvet olarak var olması insanları çok<br />

kızdırdı ve kalplerde Amerika‟ya, Müslümanların başlarındaki<br />

yönetimlere karşı şiddetli öfke yarattı.<br />

Üçüncü unsur: İslam Ümmeti, Müslümanlara ve islamiyete<br />

savaş açan Amerika‟ya, sadece söz ve şiirle değil, uzun yıllar<br />

süren bu ihanete son verecek operasyonlarla karşı koyacak kişilere<br />

hasret kaldı. İşte bu noktada Usame Bin Laden, ümmetin istediği,<br />

tamamlayıcı kişi -Müslümanlara zulmeden, mallarını yağmalayan<br />

Müslüman düşmanı Amerika ve yandaşı idarelere karşı duracak<br />

münasip kişi- olarak ortaya çıkıyor.<br />

Tabiî ki Amerika‟nın elinde Bin Laden gibi bir kişi veya<br />

kişiler yok. Bin Laden de normal sıradan bir insan. Diyebilirsin<br />

ki, ağırlığı, sayısı az, nüfuzu sınırlı. Ancak ben inanıyorum ki,<br />

Bin Laden, tek başına Amerika‟yı yıkamayacağın ı biliyor. Ancak<br />

bunu başarabilmek için, Amerika‟yı Amerika‟nın silahıyla<br />

vurabilir, onun tarzıyla oynayıp, ümmeti Amerikan karşıtı olarak<br />

örgütleyebilir. Evet, Amerika güçlü bir ülke, elinde hem silah,<br />

hem mal, hem yayın organları hem de istediğini yapabi lecek güce<br />

29


sahip araştırma merkezleri bulunuyor. Ancak Amerika‟nın<br />

kibirlenmesi, O‟nu İslam Alemi‟ni ve Müslümanların fikirlerini<br />

anlamaktan aciz kılıyor. Amerika ve İslam dünyası arasında büyük<br />

bir uygarlık barikatı bulunuyor. Bu durum ise Bin Laden‟e hiz met<br />

ediyor. Allahu Subhanehu ve Teala, bu hali, Bin Laden‟in<br />

hizmetine sundu. Bin Laden‟in elinde sayı da güç de sınırlı bir<br />

oranda olmasına rağmen Amerika, insanları kendisine,<br />

Amerika‟ya, İsrail‟e ve Amerika ile işbirliği yapan yönetimlere<br />

karşı örgütlemeyi başardı. Bu nasıl oldu? Kenya ve Tanzanya<br />

örneklerinde olduğu gibi, daha patlamaların üzerinden günler<br />

geçmedi ki Amerika hemen Bin Laden‟i suçlamaya başladı. Oysa<br />

Amerika‟nın, zavallı masumların öldürülmesinden, Suudi<br />

Arabistan‟daki dini müesseselere yapılan baskılardan, çıkan<br />

fesattan, Hobar ve Riyad patlamalarından hiç bahsedilmiyor.<br />

Amerika, Suudi Arabistan ve diğer yönetimlerle, dini kurumlara<br />

baskı yapmak için yardımlaşıyor. Bu müesseselerin yaptıkları için<br />

suçtur.. bu masumları öldürmektir denili yor..Yani Usame, kana<br />

susamış bir insan gibi gösteriliyor.<br />

Ancak Amerika, Afganistan‟a, Sudan‟a onlarca füze göndererek<br />

Bin Laden‟e cevap verdi. Clinton bile, Bin Laden‟in ismini en az<br />

3-4 kere tekrar etmiş, onun kendisine eziyet eden kişi olduğunu,<br />

bu nedenle ona cevap vermek istediğini söylemiştir.<br />

Peki ümmet ne istiyor? İslam ve Arap ümmeti bu büyük<br />

ihanetleri gördü. Buna ek olarak onlarcasının hiçbir şey<br />

yapmadığını da gördü.<br />

Birkaç defa Bin Laden‟in kendisine eziyet ettiğini söyleyen<br />

Clinton‟a benim cevabım şu olacak: Amerika bununla yetinmeyip,<br />

Bin Laden‟in projesine hizmet etmeye hep devam edecek. Bu<br />

Allahu Subhanehu ve Teala‟nın onlara emri. Ona hizmet etmeye<br />

devam edecekler ve O‟nun daima kendilerini tehdit eden bir varlık<br />

olarak kalmasına sebep olacaklar. Onlar, Usame‟yi<br />

yakalayamazlar, ona saldıramazlar, onu öldüremezler. Ve onun,<br />

kendileri için daima bir tehlike olarak kalmasına sebep olacaklar.<br />

Öyle ki artık insanların büyük bir kısmı bu adamın safına geçiyor.<br />

Ve bazıları ise ondan korkuyor. Amerika ve İsrail‟e karşı<br />

savaşmak için, Afganistan‟da alıştırma yapıyorlar.<br />

30


İşte gerçek, görünen Bin Laden budur. Ancak yine de asıl olan,<br />

Müslümanların maneviyatları, kötü durumları ve İslam Alemi‟nin<br />

kötü yönetimlere maruz kalmasıdır.<br />

Ayrıca Usame Bin Laden‟in Arap Yarımadası‟ndan<br />

çıkarılması hakkındaki beyanıyla ilgili olarak şöyle dedi 13 : Usame<br />

Bin Laden‟in şahsi, millet, şehrinin halkı, milletinin halkı, dini<br />

mesajına dikkatlice bakanlar bu beyanın çıkmasını<br />

garipsemeyeceklerdir. Usame bin Laden‟in 200 -300 milyon dolar<br />

değerindeki mal varlığı, Suudi Arabistan yönetimi tarafından<br />

dondurulmuş durumdadır. Sadece bu örnek bile bizlere yeterlidir.<br />

Usame Bin Laden‟in başına gelenler, yüksek ve şerefli kişiliğini<br />

sarsmamış, onu kuşatmamıştır. Kendisiyle beraber olan arkadaşları<br />

O‟nun aslında ne kadar yumuşak, mütevazi ve barışçı bir insan<br />

olduğunu iyi bilirler. Usame, malıyla ve canıyla mücadelenin<br />

simgesidir. Afganistan‟da verdiği mücadeleden kimsenin şüphesi<br />

yoktur ve kimse bu hususta tartışamaz. Körfez Krizi‟ nde askeri<br />

gücüne ve elinde çok sayıda eğitimli eleman bulunmasına karşın,<br />

Arap yönetimleri değil, Amerika‟yı kendisine hedef almıştır.<br />

Sonra Afganistan‟da giriştiği savaşta Usame, kendisini tehlikede<br />

hissedince, Sudan‟a geçti. Burada ticari faaliyetler, s özleşmelerle<br />

yetindi. Ve Mısır ya da Amerika gibi herhangi bir taraf onun<br />

askeri operasyonlar düzenlediğini ispatlayamadı. Suudi Arabistan,<br />

bu yönde bir talep gelmediği halde, Usame‟nin yayılan kötü ismi<br />

ve korkutuculuğu nedeniyle vatandaşlığını kaldırdı. Sudan, Bin<br />

Laden‟in varlığı nedeniyle tamamen kuşatıldı. Arap ve Amerikan<br />

basınında O‟ndan „dünyadaki en büyük terör temsilcisi ve yıkıcı‟<br />

diye bahsedilmeye başlandı!!.<br />

Milletine ve kendi ülkesinin halkına nisbeten Usame, o<br />

senelerde zayıf yaşadı. Vücudunun onlardan farklı olmasına<br />

rağmen, kalben ve hissen onlarla yaşadı. Reform isteyenlerin,<br />

içinde bulundukları tehlikeyi hissetti. Öyle ki, marufu emredip,<br />

münkeri men eden projelerini edepli ve yumuşak bir üslupla<br />

yönetimlere sunduklarında, yönetimler tarafından kendilerine<br />

şiddetli savaşlar açıldı. Ve reform isteyenlerin hepsi hapisle,<br />

13 02.09.1996 tarihli Islah Bülteni.<br />

31


işkenceyle, teşhir ve kötülükle karşılaştı. Ve devlet tüm<br />

organlarını, islamla, sakin ve barışçı yöntemlerine karşın<br />

reformcularla savaş için kullanmaya başladı. Böylece yöne tim,<br />

reformculara, halka şu mesajı vermiş oluyordu: Barışçı hiçbir<br />

faaliyete, nasihate, görüş bildirmeye yer yoktur, size kalan tek<br />

seçenek silahtır.<br />

Usame‟nin taşıdığı proje, İslam risaleti ve cihat rivayetini<br />

taşımaktadır. Aynı şekilde Usame, islamın Ame rika ile savaş içine<br />

girdiğinin farkındadır. Bu savaşın en açık belirtisi ise Amerika ve<br />

Suudi Arabistan‟ın, Afganistan cihadını düşürmek için, mücahitler<br />

arasında yaymaya çalıştığı fitnedir. O Amerika ki komünizm<br />

karşıtıyken, Tacikistan‟daki komünist rejimi Müslümanlara,<br />

Rusya‟yı Çeçenistan‟a karşı destekliyor. Müslümanların Bosna‟da<br />

silahlanmasını engelliyor.<br />

Tüm bunlar, İsrail‟i koruması ve Lübnan‟ı, Filistin‟i vurması<br />

için desteklemesinin, ayaklananları öldürme emri vermesinin<br />

dışında kalanlardır. Amerika, Arap Yarımadası‟nda, Körfez‟de,<br />

Şam Ülkeleri‟nde, Kuzey Afrika‟da davetçileri, reformcuları ve<br />

İslami hareketleri vurmakta aynı zamanda da İslamiyete,<br />

Müslüman halka ve davetine alçakça savaş açmak amacıyla uluslar<br />

arası örgütlenme hamlesini sürdürmektedir.<br />

Usame gibileri ise tüm bunları dünyada, ülkesinde son olarak da<br />

kendi nefsinde görüyor. Övülmeye değer cihadi sicili, dindarlığı,<br />

zühdü bilindiğinde zaten ondan içinde bulunduğu durumdan başka<br />

hal beklenemez. Hatta O‟nun bu duruma yıllar önce gelme si<br />

gerektiği bile düşünülebilir.<br />

Ayrıca şöyle dedi 14 : Vallahi, o ne acı bir duygudur, Amerika‟nın<br />

büyüklenmesine karşı hissedilen. Dininin ticaretinin<br />

yapılmasından, yönetimlerin hainliğinden duyulan bu his insanı<br />

kuşatır da öfkeyle patlamak isteyiverir. Öfkesini boşaltıp, sinirini<br />

atması mümkün değil midir? Bin Laden‟e şimdi içinde<br />

konuştuğundan daha farklı bir şey yapmak yaraşır mı?<br />

Kendisinden, kahraman, efsane, muhlis, Amerikan öcüsünün tek<br />

terbiye edicisi, hain yönetimleri ezen bir kişi kötülenebilir m i?<br />

14 Irak dosyasıyla ilgili, 332 sayılı Islah Bülteni.<br />

32


Bin Laden bir şeyi söyleyip yapıyor ve her defasında darbesi<br />

artıyor hatta sonunda Pentagon‟u harabeye çevirme imkanını<br />

yakaladı. İnsanlara, Amerika‟nın Irak‟ta yaptıklarından sonra,<br />

Amerika‟ya Müslümanlara nasıl saygı göstermesi gerektiğini,<br />

onlardan korkması gerektiğini ve onları hesaba katmasının<br />

gerektiğini öğretecek ikinci bir darbeyi hiç insanlar kötü<br />

görebilirler mi?<br />

9- Nasır Fahd 15 şöyle dedi:<br />

Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in<br />

sözü): Düşmanların kalplerine Allah tarafından atılan korkuyla<br />

zafere ulaştım. Amerika ki, Afganistan mağaralarının üzerinde,<br />

7000 savaş uçağıyla korkuyu yayan bir ülkedir. Terörist<br />

saldırılardan korktuğunu ilan ederek, Petriot ve Stencerleri<br />

kullanıyor!! Nüfusunun 4‟te biri her darbeden sonra, psikol ojik<br />

hastalığa yakalanıyor. Korku sürüyor ancak Lider, saklandığı<br />

mağaradan çıkmıyor, sadece başka bir mağaraya geçiyor.<br />

İnanıyoruz ki, tüm bunlar, Allahu Subanehu ve Teala‟nın,<br />

Amerika‟ya güvenlik açısından güven vermeyen mücahitlerin<br />

Şeyhi Ebu Abdullah‟ın, yeminine karşılık sözüdür. Ve Allah‟ın<br />

kullarından öyleleri vardır ki, Allah‟a yemin etseler onu tutarlar!.<br />

Ve Resulallah (Sallallahu aleyhi ve sellem‟in; „bil ki ümmet sana<br />

zarar vermek için toplansa, sana Allah‟ın yazdığından başka hiçbir<br />

şeyle zarar veremezler‟ anlamındaki hadisiyle, böyle bir delille<br />

kim mücadele edebilir?<br />

Usame Bin Laden‟in, tüm ümmetler –farklı dinlerden, farklı<br />

renklerden, hıristiyan, Yahudi, hindus, Budist, münafık, hain ve<br />

diğerleri-, her taraftan; güneyden kuzeyden, ellerinde olan her<br />

şeyle, sahip oldukları tüm ilimlerle, silahlarla, uçaklarla, parlak<br />

sanayileri, casusluk ve gözetleme imkanları ile etrafını sardılar.<br />

Fotoğrafları, ateş, her köşeye yayıldı. Büyük -küçük, yakın-uzak,<br />

Müslüman-kafir, kadın-erkek herkes onu bilir oldu. Buna karşılık<br />

hiçbir izine rastlanamadı. Kendisiyle ilgili hiçbir haber<br />

15<br />

Suudi Arabistan‟da çok tanınmış bir din bilim adamıdır. Siyasi görüşleri nedeniyle hala hapishanede<br />

yatmaktadır.<br />

„Eylül Ataklarındaki Rahman‟ın ayetleri‟ isimli yazısından.<br />

33


alamadılar. Onun hangi gökler altında olduğunu bilemediler.<br />

Allah‟tan O‟nu korumasını ve O‟na zafer nasip etmesini,<br />

gözlerimizin Amerika ve yandaşlarının hezimetiyle<br />

müjdelenmesini niyaz ediyoruz!.<br />

10- Abdulaziz El-Jerbu 16 , şöyle dedi:<br />

Amerika, Usame karşıtı, toplayabildiği tüm güçleri topluyor.<br />

Nitekim 60 devlet topladı ve Usame bin Laden karşıtı hamleyi<br />

finanse etmek, devletler arasında yaptığını doğru göstermek için<br />

de faaliyetlerini Nato Antlaşması‟na dayandırarak konuştu.<br />

Allahu Teala yüce kitabında bu durumu şöyle açıkladı: ‘Onlar<br />

toplu bir halde sizinle savaşamazlar, ancak tahkim edilmiş<br />

(çevrilmiş) yerlerde ya da duvarlar arkasından savaşırlar.<br />

Aralarında çarpışmaları ise şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın,<br />

halbuki kalpleri dağınıktır. Bu; onların akılları ermez bir kavim<br />

olmalarındandır. (Haşr Suresi,14.Ayet)…<br />

Ve hangi müjde bundan daha büyük olabilir..!! Olaylardan<br />

sonra, ortaya atılan sözde gerçekler, sizlere, Kur‟ an-ı Kerim‟de<br />

müminleri müjdeleyen ayetleri unutturdu…!!!<br />

Öyleyse büyük soru: Usame‟yle birlikte bir kişi daha olsaydı<br />

Amerika ne yapacaktı? Ve kaç devleti kendisiyle bir olmak için<br />

toplayacaktı? Ne kadar uzun zamandır propaganda edip,<br />

yazıyorlar, ne kadar bakıyorlar, planlar çiziyorlar ancak bunların<br />

hiçbirinin de müminlere izzet kazandırdığını görmüyoruz…!!<br />

Bin Laden, gerçekten çok az konuşur…Ancak ameli çok<br />

fazladır…Öyle ki, Amerika‟ya ve Arap yönetimlerine, kafir<br />

devletlerin yapmaya niyetlenip yapamadıklarını yaptı.<br />

Bin Laden‟in yaptıkları, doğudan batıya her yerde müminlere<br />

izzet kazandırdı. Meksika‟da bile, bir şirket, üzerinde Bin Laden<br />

resimleri bulunan tişörtler üretti. Al-jazeera.net‟in bahsettiği gibi,<br />

bu ücretsiz bir yardım. Ve sonra şirket kaybetmek yerine<br />

16 11 Eylül ataklarını en çok savunan Suudi din bilim adamlarındandır.Teröre teşvik ettiği suçlamalarıyla ,Aralık<br />

2001‟den beri Suudi Arabistan hapishanelerinin birinde yatmaktadır.<br />

„Beklenen Bin Laden ve Müminlerin İzzeti‟ isimli yazısından.<br />

34


kazanıyor. Meksikalılar Usame‟yi kahramanları olarak<br />

tanıtıyorlar.<br />

Bu durum, Müslüman ümmetinin, batıya uymasının<br />

sonucunda, dağın zirvesinden en alçak noktaya düştüğü, alçaldığı,<br />

elbiselerinin üzerlerine kendilerinin ve çocuklarının resimle rini<br />

koydukları bir vakitte zuhur etti.<br />

Gerçekten beşeriyet tarihinde görülmemiş acayip bir durum. Kim<br />

hayal ederdi, kafirler üzerinde Usame Bin Laden resmi olan<br />

tişörtler yaptıracak, onunla alemin devi diye övünüp giyinecek,<br />

Batının eline geçirmeye çalıştığı kişinin resmi! Bizi böyle bir<br />

elbise giymekten veya bunun gibi şeyler yapmaktan alıkoyuyorlar.<br />

Hollanda ise, Usame Bin Laden‟in Beyaz Sarayı ve Amerikan<br />

Başkanı‟nı bombalamayı planladığı bir filmi hikaye edip<br />

yayınlıyor. Hikayeyi de 2 yıl önce bir İngiliz yazmış. Kitabın<br />

yazarı Landy Maknab, Amerika‟ya düzenlenen saldırıların,<br />

tahminlerden çok daha güçlü olduğunu ifade ediyor. Ve olan<br />

hadiseleri yazmayı daha önceden hiç düşünmediğini açıklıyor.<br />

Maknab, hikayenin ilk defa 1999 yılında yayınlandığını,<br />

aylar süren müzakereler sonucunda da film olarak gösterime girme<br />

kararı çıktığını belirtti.<br />

Sinemanın, oyunculuğun haram ya da caiz olmasından veya başka<br />

bir şeyden bahsetmiyorum. Konu zaten o değil. Ben, Usame Bin<br />

Laden‟in müminler için oluşturduğu izzetten bahsediyorum.<br />

Kafirler buna sevindiler hatta doğusu da batısı da uçtu. Usame‟yi<br />

ayıplayan, arkasından çekiştirenler hatta bazı meşhur kişilerden<br />

maalesef bunu yapanlar ise hiç eksik olmadı. Büyük bir esefle<br />

söylüyorum ki bu tür insanlar ortaya çıkıyor…!!! (Sizden aklı<br />

başında bir adam yok mudur? )<br />

Usame tek başına dünyaya yeter, Amerika‟ya<br />

„HAYIR….HAYIR‟ dedi.<br />

Yeter ki onun elleri kötülüklerle kirlenmiyor.<br />

Yeter ki Müslümanları öldürmüyor. Ben aklımı,<br />

„Masumların, bazı Müslümanların, kadınların, çocuklar ın, halkın<br />

öldürülmesi‟ ibareleriyle yayın yapan basın organlarına<br />

satmıyorum. Sabah akşam Allah‟a savaş açan yayınlar,<br />

masumların öldürülmesini soruyorlar. Bu zalimlerin kaçış ve Irak<br />

35


halkını korkutma yoludur. Yahudiler‟in müftüler yerine,<br />

nefislerimizi işgal ederek yaptığı yayınlar…ey ümmet, ümmetin<br />

genel cehaletine gülüyorum!!!<br />

Ve yeter ki O, dünyanın zenginlerinden birisi ve bu<br />

zenginliği Alemlerin Rabbi Allah (c.c) için istemedi.<br />

Yeter ki O‟nu toplumdan dışladılar ve O, hamdolsun sayıları hiç<br />

de az olmayan müminlerle beraberdir.<br />

Ona da bize de yeter ki, tüm güzelliğiyle varlığı içinde<br />

bulunduğumuz dünyada yer alıyor. Onun zühdü bizleri<br />

utandırmaya yeter de artar bile. Onu hüzünlü bulursam eyvahlar<br />

olsun eyvah!<br />

Son olarak, Usame Bin Laden için şunu diyorum: Resulallah<br />

Sallallahu Aleyhi ve sellem Osman Bin Affan‟a şöyle söyledi:<br />

„Allah kesinlikle seni cennet elbisesi ile giydirecek, onu senden<br />

çıkarmak isteyecekler, sakın buna izin verme.‟ Başka bir rivayette<br />

de „onu çıkarmanı isteyecekler, sakın çıkarma‟ denilmektedir.<br />

Tirmizi ve Hakim sahih hadis demişlerdir.<br />

Ve Allah kiminleyse…vallahi tüm cinler, insanlar bir araya<br />

gelseler ve ona tuzak kurmak isteseler, ona zarar vermeyi<br />

başaramazlar. (sana zarar vermek için bir araya gelseler Allah‟ın<br />

sana yazdığı dışında hiçbir şey sana ulaşmaz.) Rivayet: Müslim<br />

11-Doktor Muhammed Al- Mesari 17 şöyle dedi:<br />

Usame ve döndürülmüş zaman, Usame Bin Laden‟in<br />

vatandaşlığının kaldırılması, ülkeye girişinin yasaklanması, onu<br />

öldürme planları, beni büyük hayrete düşürdü.<br />

Bunda şer‟i bir senet bulamadım. Bu, tehlikeli bir durumu<br />

ortaya çıkarıyor. Usame, kendisi hakkında savaş kanunu<br />

çıkarılacak, yeryüzünde fesat çıkaranlardan değildi. (Allah‟a ve<br />

rasulüne savaş açıp, yeryüzünde fesat çıkaranların cezası,<br />

17 1946 doğumlu Dr. Muhammad Abdullah Al-Mesari , Fizik doktoru olup Suudi Arabistan rejimine<br />

muhalefet eden , merkezi Londra‟da bulunan „Tajdid (yenileme) Örgütü‟nün kurucusudur. Hala Londra‟da<br />

siyasi mülteci olarak yaşamaktadır.<br />

07.09.1994 tarihli Şer‟i Hukukların Savunma Komisyonu‟nun Bülteni.<br />

36


öldürülmek veya asılmak veya ayakları ve elleri ters yönlerden<br />

kesilmek veya da sürgündür….) Ayet.<br />

Ve Ömer‟in (Radiyallahu anh) Nasir Bin Hicac‟ı Basra‟ya<br />

sürgün etmesiyle Usame‟nin durumunu kıyaslayacak olursak;<br />

Ömer (radiyallahu anh), Nasir Bin Hicac‟i sürmüştür ama<br />

vatandaşlıktan çıkarma gibi bir durum söz kunusu olmamıştır.<br />

Zaten hangi kanun insanın sonradan edinme olmayan bir hakkını,<br />

hangi hakla elinden alabilir ki? Hiçbir insanın vatandaşlık hakkı<br />

asla elinden alınamaz. Bir insanın soyu nereliyse, toprağı da<br />

vatanı da orasıdır.<br />

Usame Bin Laden‟in durumu gerçekten büyük önem taşıyor.<br />

Çünkü onun karşılaştığı durum daha önce hiç kimsenin başına<br />

gelmedi. Ve biz de bu duruma şer‟i hatta medeni hukuk dalında bir<br />

dayanak bulamıyoruz. Bunu yapanların, nereden geldiklerini, bir<br />

kişinin vatandaşlığını kaldırmak için nasıl da sahtekarlıklar<br />

yaptıklarını anlamak çok zor.<br />

Bir devletin vatandaşını gözetmesi gerekirken bu durumun<br />

ahlaki hiçbir tarafı olmadığını görüyoruz. Eğer Usame başka bir<br />

dinden olsaydı, kesinlikle yaptıklarını süsl erler, yazarlardı. O‟nun<br />

yaptıklarını Suud Ailesi‟nden bir kişi yapmış olsaydı, ismini,<br />

Raşitlerin isimlerinin altına yazarlar ve onu kahraman olarak<br />

nitelendirirlerdi. Ancak O, acayip bir asırda, garip bir zamanda<br />

gelen bir adam oldu.<br />

Ayrıca şöyle dedi 18 : Suudi Arabistan Yönetimi‟ne meydan<br />

okudu. Öyle ki Suudi Arabistan Rejimi, Savunma Komisyonu‟nu<br />

ve Resmi konuşmacısı Doktor Muhammed El -Mesari‟yi suçlu<br />

saydığı gibi, Usame Bin Laden‟i ve İslami Düşünür Ebu<br />

Muhammed Makdisi‟yi de suçlu saydı. Yakaladıkları kimseler,<br />

ağır işkencelere maruz kaldıkları gibi, her türlü iğrençliklerler<br />

yapıldı. Bunun yanısıra büyük basın hamlelerine karşın,<br />

suçladıkları kişileri daha fazla itirafa zorlayamadılar.<br />

Çünkü onların görüşlerinin etkisi altında kalmışlardır. Ve<br />

garip olan şu ki; ne oluyor da onlara, Suudi Alimler‟in ve<br />

diğerlerinin yazarak, bedavaya, içeride ve dışarıda 100 binlerce<br />

dağıttıklarından etkilenilmediğini görmüyorlar? Yönetim, fikren<br />

18 01.05.1996 tarihli Şer‟i Hukukların Savunma Komisyonu‟nun Bülteni.<br />

37


iflas ettikten sonra, sözüne, insanların saygı duymayacağını<br />

anlayamıyorlar mı?<br />

Yoksa bu, insanları korkutmak, onları şeriata uygun İslami<br />

fikirlerden men etmek, insanları tagut Suud Ailesi‟ne hizmet,<br />

gerici fikirlerin gölgesinde bırakmak için atılmış bir adım mıdır?<br />

Ve şöyle dedi 19 : Londra Independent Gazetesi, Usame bin<br />

Laden‟le Afganistan‟daki merkezinde görüştü. Özellikle Amerika<br />

olmak üzere, batının Afganistan‟da varlığının hangi halde olursa<br />

olsun kabul edilemez olduğunu, bunun gayri meşru bir durum<br />

olduğunu açıklayarak, bu güçlerin Müslümanlara savaş açtıklarını<br />

söyledi. Öyle ki Filistin‟de, Irak‟ta Müslüman çocukları<br />

öldürüyor… düşmanlık ve savaş batı halkına karşı değil, genel<br />

sömürüye ve bölgede musallat olan siyonizme karşıdır.<br />

Nairobi ve Dar El-Selam patlamaları ardından Al-Mesari şöyle<br />

dedi (2) : Tedirginlik ve korku, işgalci Amerikan kuvvetlerini<br />

etkisi altına aldı. Özellikle Nairobi olayları ve Dar El -Selam‟dan<br />

sonra, Amerikan güçleri, Riyad‟ın çevresindeki bölgelerden<br />

10‟larca filonun inşasının tamamlandığı, yüzlerce katın bulunduğu<br />

Harac Hasineh Üssü‟ne, 100‟lerce Amerikan askerini nakletti. Şu<br />

soruyu sormak istiyorum: Harac Hasine Üssü‟ndeki güvence<br />

nedir? Diğer taraftan Müslüman halkı da Usame Bin Laden‟i Velid<br />

Bin Halid‟in yerine koymaya başladı. İnşallah kendisi O‟nun<br />

ehlindendir. Allah‟tan Afganistan ve Pakistan‟da dolup taşan,<br />

zulüm altındaki, isimleri bilinmeyen liderleri korumasını niyaz<br />

ediyoruz. Düşmanlara gelince, onların işi Allah‟ın izniyle kolay.<br />

12-ġeyh Ahmet Yasin 20 ,<br />

Usame hakkında şöyle dedi: O, iman etmiş, hür bir mücahit.<br />

19 08.07.1996 tarihli Şer‟i Hukukların Savunma Komisyonu‟nun Bülteni.<br />

20 Filistin‟de faaliyet gösteren Hamas Örgütü‟nün kurucusudur. İntifadan‟nın şeyhi sayılıyordu. 22.03.2004<br />

tarihinde Gazze‟de İsrail helikopterlerinden açılan ateş sonucu öldürüldü.<br />

Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yenileyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından.<br />

38


13- KeĢmir Cephesi Mücahitleri ,<br />

O‟nun hakkında şöyle dediler 21 : Allah‟tan sonra yardımcımız<br />

O‟dur. Ve Hinduslar‟ın işgaline karşı cihadın kıvılcımı kalmışsa<br />

yine sebebi O‟dur.<br />

14-Çeçenistan‟daki Araplar‟ın Lideri Hattab 22<br />

Usame hakkında şöyle dedi: O bizim islamda kardeşimizdir.<br />

O‟nun bilgisi geniştir. Servetini, kendisini Allah yolunda feda<br />

eden mücahit, muhlis bir kişidir. O‟nun hakkında özellikle de<br />

Amerikalılar tarafından söylenenlerin hiçbir aslı yoktur.<br />

Bizler, Afganistan‟da savaşan tüm mücahitler O‟nun<br />

mücahitlerin nazarındaki yerini çok iyi biliriz. Tüm<br />

Müslümanların, İslam dinini yüceltmek için birbirlerine yardımcı<br />

olmaları vaciptir. Usame Bin Laden, cihad liderlerinden bir<br />

tanesidir. Aynı zamanda dünyanın bir çok yerinde mücadele eden<br />

mücahitlerin gerçek öğretmenidir. Afganistan‟da yıllar boyunca<br />

Komünistlere karşı savaş verdiği gibi bugün de Amerikan<br />

emperyalizmi karşısında Müslüman halkı, birlik olmaya<br />

çağırmaktadır.<br />

15- Hamid Bin Abdullah Al- Ali şöyle dedi 23 :<br />

Her kim ki mızrağın ucuyla Amerika ve İsrail‟e karşı<br />

direnirse, onun ismi şeref levhasına yazılıdır. Langley‟deki<br />

Amerikan istihbarat Bürosu‟nda, özel olarak hazırlanan Bin Laden<br />

Salonu‟nda, kendisiyle ilgili tüm bilgiler, büyük bir özenle<br />

toplanmaktadır.<br />

Arap istihbarat salonları da, cihada karşı yapılan<br />

operasyonların tamamlanması için toplanan bilgileri, cihada karşı<br />

kullanmak için sanki Langley‟nin bir dalı gibi, İmparator Bush‟a,<br />

21 Önceki kaynaktan<br />

22 1970 yılında Suudi Arabistan'ın kuzeyinde Arar Şehri‟nde doğan Hattab, Türk asıllı bir annenin oğlu. Asıl adı<br />

Samir es-Sevilem olan Hattab, Nisan 2002‟de işbirlikçi Çeçenler tarafından yemeğine zehir konularak öldürüldü.<br />

23 El-Kaide sempatisiyle ünlenen Kuveytli Hamid Al–Ali , birçok kere Kuveytli emniyet güçleri tarafından<br />

tutuklandı.Kuveyt‟te faaliyet gösteren Selefi Hareketin eski genel başkanıdır. Çok sayıda kitap ve yazısı<br />

bulunmaktadır.<br />

„Bin Laden Salonu ve El-Kaide‟ yazısından .<br />

39


elleri arasındaki Yahudi Hahamları‟na hizmet etmek için<br />

çalışıyorlar.<br />

Ancak, Bush İmparatorluğu‟nun başarıya ula şabilme<br />

ihtimalinin, hazırladıkları projelerinin karşısında, 3 sorun<br />

bulunuyor;<br />

Bunlardan ilki: Amerikan ihtilali Irak‟ta başarısızlığa<br />

uğradı. Şu ana kadar hep, Irak‟ta sürekli artan silahlı direniş<br />

sebebiyle düşüşe doğru gidiyor. Ve ülkenin idaresini el inde<br />

tutamıyor.<br />

Ġkincisi: Yol Haritası fikrinde de başarısızlığa uğradılar.<br />

(Ebu Mazin)‟i destekleme projeleri de başarısız kaldı. Bu zaten<br />

aslen baştan ölü bir tasarıydı. Onun da cesedi çok yakında Filistin<br />

cihat ateşi ortasında yanacak.<br />

Üçüncüsü: Taliban Hareketi, Afganistan‟da ajansların<br />

verdikleri haberlere ve yolcuların müjdelerine göre, cihadi bir güç<br />

olarak geri döndü.<br />

İslam Ümmeti‟nin karşı karşıya kaldığı en tehlikeli proje bugün,<br />

şüphesiz ki Amerika‟nın büyük yol haritası projesidir.<br />

Bize göre bu proje kesinlikle başarısızdır. İnşallah<br />

Langley‟deki tüm Bin Laden dosyaları da çok yakında oradan<br />

kalkacak ve yerine, hızla gelen başarısızlık, Bush dosyası ve yeni<br />

gelecek liderlerin ders çıkarabilmesi için Bush‟un idare biçimi<br />

koyulacak. Kapının dışında ise şöyle yazacak: „İslamı mahvetme<br />

hayallerinizden vazgeçin. Çünkü hayalleriniz, İslami Cihat taşı<br />

üzerinde kırılacak.‟<br />

İslam nurunu, cehennem ateşleriyle söndüremeyecekler.<br />

Allah’tan korkar gibi – hatta daha da şiddetli bir korkuyla -<br />

korkuya kapılıyorlar. Nisa Suresi, 77.Ayet.<br />

Eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın; benden<br />

korkun. Al-i İmran Suresi, 175. Ayet.<br />

Sakın zalimlere güvenmeyin. Yoksa cehennem ateşi sizi<br />

yakalar. Hud Suresi, 113. Ayet.<br />

Onlar senin kendilerine yaranmanı arzu ettiler ; o zaman<br />

onlar da sana yaranacaklardı. Kalem Suresi, 9.Ayet<br />

40


Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine<br />

aldırma. Allah’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah<br />

yeter. Ahzab Suresi, 48. Ayet.<br />

Basiret sahiplerinin ilk dayandıkları, düşman ın hilelerini<br />

boşa çıkartmaktaki ilk dayanakları Kur‟an -ı Kerim‟deki şu ayettir:<br />

‘Eğer inananlarsanız, mutlaka siz üstün gelirsiniz. Al -i İmran<br />

Suresi, 139. Ayet.<br />

16- Ebu Abbas Abdulaziz El-Zehrani 24 ,<br />

Al-Jazeera TV Kanalı‟nda yayınlanan vasiyetinde şöyle dedi:<br />

„Allah beni bu yolda eğiten herkesten razı olsun. Bu büyük işe<br />

sebep olarak özellikle mücahitlerin lideri Usame Bin Laden‟i<br />

sayıyorum. –Allah O‟nu kafirlerin tuzaklarından, kıskançların<br />

kıskançlığından, kincilerin kininden korusun. Bu yaptıklarını<br />

Allah‟tan O‟nun iyilikler mizanına koyacağını ve O‟nu bizlerden<br />

daha fazla hayırla hayırlandıracağını umuyorum .<br />

17- Ömer Abdulhakim (Ebu Musab El-Suri) 25 ,<br />

(bu sözleri bazı Afgan liderlerine söylemiştir): Usame Bin<br />

Laden, gelip, Yunus Halis‟e konuk oldu, T aliban Celal Abad‟a<br />

girdiğinde Usame de oradaydı. Kendim oturdukları meclisi<br />

gördüm, ben de Şeyh Ebu Abdullah‟ı (Bin Laden) görmeye gelmiş<br />

bir ziyaretçiydim. Taliban‟dan bazı üst düzey yetkililer geldi.<br />

Aralarında bakan da vardı. Onu dinlediler, oturan A raplar da<br />

dinlediler, gözler onun konuşmasının tesirinden yaşlarla doldu.<br />

„Siz mühacirlersiniz, bizler ise ensar‟ diyen Peygamber ashabı‟nın<br />

sözüne istinaden, bakan oturumun sonunda şöyle dedi: „Sizlere<br />

bizim<br />

misafirimizsiniz demiyoruz. Size hizmet edenler iz de demiyoruz.<br />

Bizler ancak sizlerin üzerinde yürüdüğünüz toprağa hizmet<br />

ediyoruz.‟<br />

24 11 Eylül ataklarını gerçekleştirenlerdendir.<br />

25 Suriyeli bir makina mühendisi , Müslüman Kardeşler cemaatı içinde Suriye rejimine karşı savaştı. El-Kaide<br />

Örgütü‟nün önde gelen üyelerinden olup Bin Laden ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Kellesine 5 milyon dolar<br />

ödül konulan Ebu Musab , Madrid ve Londra patlamalarını planladığı söyleniyor. 05.11.2005‟te Pakistan‟da<br />

yakalanmış olabileceği düşünüldüğü halde, bu bilgiler hala kesinlik kazanamadı.<br />

„Afganistan ve Taliban , İslam‟ın Bugünkü Savaşı‟ kitabından<br />

41


Şeyh Yunus Halis‟ten duydum ki iyi derecedeki, yabancı<br />

arapçasıyla bir oturumda Şeyh Usame Bin Laden‟e Ģöyle<br />

diyordu: Ben kendi canım dışında hiçbir şeye sahip değilim ve<br />

canım benim için gerçekten değerlidir. Ancak canımın senin canın<br />

olmadan, boynum senin boynun olmadan olmaz. Sen bizim<br />

misafirimizsin. Sana kimse ulaşamaz ve Taliban‟dan bir şey hasıl<br />

olursa bana haber ver, onlardan kısa bir süre sonra ulaşma<br />

imkanım olur. Ancak kurban ederim ve kötü söz söylerim.<br />

Kabil‟e gittiğimizde, Şeyh İhsanallah İhsan‟ı ziyaret ettik.<br />

Kendisi, Taliban‟ın konuşmacısı, Hazine Dairesi sorumlusu ve<br />

Molla Ömer‟den sonra - Büyük bir alim sayılır, Afganistan‟da<br />

Amerika‟nın, Suudi Arabistan‟ın ilk Taliban düşmanı olarak<br />

gösterilirdi - Taliban‟ın 3. önemli kişisi sayılırdı. Amerika‟ya<br />

karşı bir defasında şiddetle yüz çevirmişti. Suudi Arabistan Elçisi<br />

Selman El-Omri, O‟na şöyle demişti: Amerika‟yı bu devirde kim<br />

normal karşılamazsa, yeryüzünde yaşayamaz. İhsanallah, elçiye<br />

şöyle karşılık verdi: „Suudi Elçi Hazretleri, Kur‟an -ı Kerim‟i,<br />

Hadis-i Şerifleri defalarca okudum ve yaratanın tüm etkilerini<br />

gördüm. Rızık veren, yaşatan, öldüren, zarar veren, fayda veren<br />

O‟dur, tüm yetkiler O‟nun elindedir, Amerika‟nın değil. Ve biz,<br />

Allah‟tan başka hiç kimseden korkmuyoruz.‟ O‟na şiddetli<br />

düşmanlık duyuyorlardı. Cumhuriyet Kasrı‟ndaki bürosunda bir<br />

kere iftar yapıyorduk. Dini ilim, tefsir, sünnet ve usul kitapları<br />

arasında yerde oturuyordu. Usame Bin Lad en‟e bir hadis anlattı ve<br />

defalarca ağladı. Orada bulunan herkesi de ağlattı. Allah rahmet<br />

eylesin O‟nu<br />

hatırlıyorum. Özbek ve Şii militanlarının eliyle, meşhur Mezar<br />

Şerif katliamında<br />

öldürülmüştü. Müminlerin annesi Hatice‟nin (radiyallahu anha),<br />

Resulallah (sallallahu aleyhi<br />

ve selem)‟e dediği şu sözü örnek vermişti: „Vallahi Allah seni<br />

hiçbir zaman zor duruma düşürmeyecek, çünkü sen, mazlumlara<br />

yardım ediyor, fakirleri yediriyor, zamanın çilelerine<br />

katlanıyorsun.‟<br />

Ve ardından Şeyh Usame Bin Laden‟e şö yle dedi: „Vallahi,<br />

bunun gibi Allah seni de asla zor duruma düşürmeyecek, çünkü<br />

42


sen, mazlumlara yardım ettin, zayıflarla bir arada cihat ettin.‟<br />

Sonra elini elinin üstüne koydu. Gözyaşları dökülmeye başladı<br />

ardından öyle şiddetle ağladı ki sesi yükseldi. Sonra Şeyh<br />

İhsanallah, Şeyh Usame Bin Laden‟e şöyle dedi: Varaka Bin<br />

Novel‟in Resulallah‟a (sallallahu aleyhi ve sellem), söylediğini<br />

sana söylüyorum: „Yazık bana, keşke kavmin seni çıkarırken<br />

gövde ya da onları çıkaran olsaydım. Senin getirdiğinle gelen<br />

herkese düşmanlık yaptılar…<br />

Sonra O‟nu Cumhuriyet Kasr‟ndaki bürosunda, Amerika<br />

hakkında konuşmak üzere ziyaret ettim. Orada ben, Ebu Halid<br />

Sahbi, bazı yetkililer ve büroda görevli bazı memurlar yere<br />

oturmuş bir vaziyetteydik. Bu adet, Taliban reislerinin v e<br />

bakanların adetiydi. Küfür ve zulüm koltuğuna oturmayı<br />

reddetmeyi simgeliyordu. Büyük bürolara da sırt çeviriyorlardı…<br />

Taliban hakkında ilk raporum için bilgi topluyordum ve bana<br />

büronun ardındaki büyük tahtadan ve eski koltuğu gösterdi. Bu<br />

koltuğa kimse oturmuyordu ve bana şöyle dedi: Bu koltuğa bak,<br />

üzerine Melik Zahir Şah oturdu. Sonra Allah onu, emirlerine<br />

uymayınca, alçaltarak düşürdü. Ardından Davut oturdu. Ardından<br />

Allah onu da öldürüp aldı. Ardından Hafızallah, sonra<br />

Babrak…(teker teker koltuğa oturanları, başlarına gelenleri ve<br />

sonlarını anlattı ve şöyle ekledi: Ve işte bu odaya bizler girdik ve<br />

oturduk, vallahi Allah‟ın hükümleriyle hükmetmezsek belki<br />

öldürerek belki de zillete düşürüp bizleri de bu koltuktan mahrum<br />

bırakacak….Sonra Allah O‟na rahmet eylesin, şiddetli bir şekilde<br />

ağladı.. Bir zaman sonra da Mezar Şerif‟te Şiiler ve komünistler<br />

tarafından öldürüldüğü haberini aldık. O‟nu esir ettikten sonra<br />

idam ettikleri söylendiği gibi çatışma esnasında öldürüldüğü de<br />

söylendi. Allah‟tan kendisine geniş rahmet, mağfiret ve şehadet<br />

mertebesi vermesini diliyoruz.<br />

18- Afgan lideri Gülbeddin Hikmetyar 26 :<br />

26 Peştun asıllı ve 1947 Kunduz doğumlu. İslâmi faaliyetlere lise çağlarında başladı. 1969'da 12 arkadaşıyla<br />

birlikte Hizbi İslâmi'yi kurdu. Rusya‟nın Afganistan‟dan çekilmesinden sonra , başbakanlığa kadar ulaşan<br />

Hikmetyar , 21.11.2004 tarihinde ABD‟ye karşı cihat ilan ederek Taliban‟ın müttefiği oldu.<br />

„Why Islam‟(neden İslam) sitesinden.<br />

43


Usame Bin Laden, Allah‟ın Afgan cihadına bir hediyesidir, o<br />

gerçekten mücahitlerin emiridir....<br />

19- ġeyh Ömer Abdurrahman 27 :<br />

Allah Usame‟ye hayır versin, o gerçekten Allah‟ın kitabı ve<br />

peygamberin sünnetine göre cihat ediyor...<br />

Usame Bin Laden Hakkında MeĢhur KiĢilerin ve<br />

Entellektüel Kesimin Söyledikleri<br />

1- Doktor Muhammed Abbas 28 :<br />

Usame Bin Laden, imanı ve küfrü birbirinden ayırt eden<br />

olarak belirdi. Belki 11 Eylül‟den önce İslam Alemi‟ndeki<br />

yönetimler için bazı özürler bulunabiliyordu..ancak ayırıcı geldi<br />

ve gizli olan, keşfedilmeyen her şeyi ortaya koydu. İslam,<br />

kesinlikle tam kapsamlı bir dindir. Onda imparator yoktur. Tam<br />

kapsamlı bir dindir. Ulemanın yaptığı en büyük hatalar, ibadet<br />

fıkhı ile muamele fıkhındadır. Asrın ayırt edicisi geldi ve ibadet,<br />

muamele hususunda her şeyi olması gereken yere geri koydu. Bir<br />

müslümanın, Tek ve Kahhar olan Allah‟ın ibadet çerçevesinden<br />

çıkması doğru olmaz…. Cihat da bir ibadettir…Uygarlığın<br />

ilerletilmesi ibadettir…Nükleer silaha sahip olmak, asalet<br />

göstergesi niteliklerin yayılması hepsi birer ibadettir. Televizyon<br />

programlarının da arsızlıkla değil ibadetle dolu olması gerekir.<br />

Gazetelerin, dergilerin necis değil temiz olması gerekir… Evet…<br />

ve sadakat, şeref, adalet, mutluluk, Allah düşmanlarına karşı<br />

durma hep ibadettir….bunun için batıyı bir düşün, sonuç olarak<br />

helak olmaya mahkum….Evet, ahlaki düzen sorununu çözmezse<br />

27 Mısır'da 70'li yıllarda kurulan ve özellikle turistlere yönelik saldırıları ile tanınan İslami Cemaat Örgütü‟nün<br />

manevi lideri. „Kör İmam‟ lakaplı Şeyh Abdurrahman, Dünya Ticaret Merkezi'ne 1993'de düzenlenen ve altı<br />

kişinin öldüğü, 1.000'den fazla kişinin de yaralandığı saldırıdan sorumlu tutularak yargılanmış ve 1996'da<br />

müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.<br />

„Why Islam‟(neden İslam) sitesinden<br />

28 Mısırlı bir düşünür ve yazar olup cerrahi ve radiyoloji uzmanlığı bulunmaktadır . Çok sayıda yayınlanmış<br />

yazısı v kitabı vardır. Kendi internet websitesinde yeni yazılarını yayınlıyor. (www.mohamadabbas.net).<br />

„Ey Usame Bin Laden , seni yalnız bırakan Ümmete yazıklar olsun‟ yazısından.<br />

44


helak olmaya mahkum.. Ve onu, tüm hayatı ibadet sayılan bir<br />

ümmete mi değişeceğiz?<br />

2- Abdulbari Etwan 29 :<br />

Bin Laden, gösterici değil, kültürlü bir insandır.<br />

(Al-Jazeera Net’in Sorusu: Bin Laden hakkında soruya geliyoruz,<br />

O‟nunla görüşmen esnasında kaygılı olduğunu hissettin mi? Arap -<br />

İslam dünyasını ayaklandırmayı tasarlayan Usame‟nin, tüm<br />

dünyada olmasa da Arap Alemi‟nde kültür haritasını<br />

değiştirebileceğini düşünüyor musun?<br />

Abdulbari Etwan:<br />

Şeyh Usame Bin Laden, Tora Bora mağaralarında kendisiyle<br />

yaşayıp gördüğüm kadarıyla, gerçekten ilim a çısından çok büyük<br />

dereceye ulaşmış bir insan. Şeriat, fıkıh ve tefsir alanlarında son<br />

derece bilgili. Gerçekten bu adam, İslam kültürü üzerine yaşıyor.<br />

Bilgiyi inanılmaz derecede seviyor. Çok iyi bir okuyucu olmasıyla<br />

birlikte gündemi, kültürü gazetelerden takip ediyor. İslam kültürü<br />

konusuna gelince, değindiğimiz gibi, Tora Bora‟daki mağarasında<br />

bile, kültür kitapları yer alıyor.<br />

Usame Bin Laden, derin bir kültüre sahip, ilginç, mütevazi<br />

ve doğal bir insan. Ve kültürünü sergilemeye çalışmıyor. Soğuk<br />

mağaralarda onunla yürüdüğümüz 2 saat boyunca sürdürdüğü<br />

normal konuşmasından bile, onun ne kadar kültürlü olduğunu<br />

anlamak mümkündü.<br />

Ve şöyle dedi: Öncelikle, mütevazilikte gerçekten çok üst<br />

düzeyde bir kişi; yani mütevaziliği doğasından geliyor. Her<br />

sözüyle iman etmiş, yalan söylemiyor, abartmıyor veya yalakalık<br />

yapmıyor. Hatta hiçbir şeyi saklamayı denemiyor. Kalbinde ne<br />

varsa dili de onu söylüyor, konuşması büyüleyici, sesi alçak,<br />

yumuşak huylu, ahlaklı. Onunla bir gün kalsanız, O‟ndaki<br />

yumuşaklığı, güzel ahlakı, iyiliği, abartı ve yapmacık olmayan<br />

gerçek tevazuyu görürsünüz.<br />

29 Filistin asıllı , Arap dünyasında çok ünlü Abdulbari Etwan, Londra‟da yayınlanan El-Quds El-Arabi<br />

Gazetesi‟nin genel yayın yönetmenidir. Amerika düşmanlığı ve El-Kaide‟ye yakınlığı ile bilinen milliyetçi bir<br />

düşünür-yazardır. Al-Jazeera.net .<br />

45


O ahrete inanan ve gerçekten gereğinden fazla yaşadığını düşünen<br />

bir insan. Bunu söylemese de içinde bu hasretle yanıyor.<br />

Sovyetlerle veya komünistlerle veya da kafirlerle savaştığında<br />

şehit düşmedi…. Ve sanki sana soruyor neden yaşıyorum?<br />

Ayrıca Ģöyle dedi: Görüş sahibi bir insan; özel bir stratejiye<br />

dayalı görüş. Onun görüşüne göre Amerika idaresi ve Amerikan<br />

güçleri, Körfez‟i ve Arap Yarımadası‟nı işgal ederek İsrail‟in<br />

kontrolü altında toplamak, servetlerini yağmalamak ve<br />

müslümaları zelil etmek istiyor. Bu stratejiyi temel alan Usame,<br />

bölgeyi Amerikan Kuvvetleri‟nden kurtarmak, düzenlerde yenilik<br />

yapmak ya da başkasıyla değiştirmek istiyor. Reformu kabul<br />

etmeyenin değiştirilmesi gerekir. İslam ülkeleri ile Arap<br />

ülkelerinde şeriat hükümlerinin geçerlilik kazanması, adil İslam<br />

düzeninin kurulması gerekir.<br />

İşte bu Usame Bin Laden‟in stratejisi ve bana dediği gibi<br />

şimdi rejimlerle savaşmak istemiyor. Ancak bu rejimleri<br />

destekleyen Amerika‟yla savaşmayı tercih ediyor.<br />

Al-Jazeera TV Kanalı‟nda yayınlanan „Diğer Görüşler‟ isimli<br />

programda şöyle dedi: Bu zillet, Filistin ve Irak halklarının<br />

aşağılanması devam ederse, Bin Laden‟in, işgal altındaki<br />

Filistin‟in içinde üslerinin olmasını hiç garipsemem, inşallah olur<br />

Ya Rab.<br />

Ve Ģöyle dedi: Bin Laden bana şöyle dedi: Allah‟a yemin<br />

ederim ki ben o insanım ki; gereğinden fazla yaşıyorum.<br />

Temennim şehit olmak ve Rabbimle buluşmaktı….10 sene önce<br />

bunu düşünüyordum. Yani ben gereğinden fazla yaşadım ve ..ölmek<br />

istiyorum yalnızca bana verin… bana bir cephe verin orada<br />

öleyim. Çevresindekiler de sana aynı şeyi söylüyorlar: Şehit<br />

olmak istiyoruz…Dünyayı ve dünya malını istemiyoruz. Biz<br />

Rabbimizle buluşmak istiyoruz. İyi de onlara fırsat verilmiyor,<br />

yardım edilmiyor, dönmeleri için imkan sağlanmıyor o zaman bu<br />

zulüm değil midir? Bu kişiler, cami vaizlerinin nazarında,<br />

kahraman olarak görülüyorlardı, „Afganistan‟daki kardeşlerinize,<br />

Arap mücahitlere yardım edin‟ diyordu bu hocalar. Körfez<br />

gazeteleri de onları manşetlere koyuyorlar ve kahraman olarak<br />

bahsediyorlardı. Neden şimdi bu gazetelerde, teröriste dönüştüler?<br />

46


Neden Arap gazeteleri onlardan teröristler diye bahseder oldu?<br />

Bizim de bu soruları sormamız gerekmez mi?<br />

Ebu Abbas El-Cenubi Abdul Aziz Zehrani‟nin (11 Eylül<br />

eylemcilerinden biri), kasetiyle bağlantılı olarak şöyle de dedi:<br />

O‟nun onlardan bahsettiğini fark ettim, onlardan islamiyetin fetih<br />

günlerindeki cihat birlikleri gibi bahsediyordu. Yani…yani öne<br />

çıkışları güzel gerçekten ve çok etkileyici, h edefleri yenilik, onlar<br />

dans edenler ya da festivalde eğlenenler gibi değiller. Yani demek<br />

istediğim, benim taktirim, Şeyh Usame Bin Laden, Amerika, batılı<br />

ülkeler ve Arap rejimleri için şunu söylemek istiyor: Ben<br />

güçlüyüm, yaşıyorum, Arap ve İslam dünyası nda sokaktaki insana<br />

hitap etmeye kadirim, özellikle de böyle bir vakitte… bu öyle bir<br />

vakit ki İslam ve Arap dünyası, Amerika tarafından iğrenç<br />

saldırılara maruz kalıyor.<br />

3- Birçok konuda mücahitlere karĢı çıkan Mısırlı<br />

Avukat Muntasır Ziyat 30 şöyle dedi:<br />

Mısır meselesinde Usame ortadan kaybolunca İslami<br />

cemaatler de kaybolmadı mı?<br />

Usame‟nin kükreyen sesini duyuyoruz…uyarıyor ve ümmet e<br />

sıcak etki yapıyor.. Bizlerse onun sözlerini dinliyor ve<br />

söyledikleri hakkında anlaşamıyorduk. Arap ve İslam ümmetinden<br />

halkın büyük kesimi, kovulmuş, hedef tahtasına konmuş dahi olsa<br />

ona arka çıkıyordu. Doğuya batıya her yere yayılmış bu insanlar<br />

O‟nun sözleriyle tatmin oluyor, rahatlıyorlardı. Meydan okuyan<br />

bir dille zaferden bahsediyordu. Huzur O‟nun, tagutları tehdit edip<br />

vaatlerde doldurduğu birkaç sözünde bulunuyordu.<br />

Ona karşı çıkanlar, iki kısma ayrılıyorlardı. Bunlardan ilki,<br />

mercii dolayısıyla kendisinden nefret edenler, diğeri ise izlediği<br />

yol ve metodu dolayısıyla karşı çıkanlar. Ancak Amerika‟nın<br />

Irak‟a açtığı savaşta sesinin kaybolmasıyla hepimiz O‟nu aradık.<br />

Ey insanlar: Usame bizlerin hepimizden uzak bir görüşe<br />

sahipti…Amerika‟nın ülkelerimizdeki tasarıları dolayısıyla<br />

hepimizi uyarıyor, Müslümanların petrolünde gözü olduğunu<br />

açıklıyordu.<br />

30 bir avukat olup Geleceğin araştırmaları merkezi müdürüdür.Mısır‟da terör ile suçlanan birçok islami cemaatin<br />

avukatlığını üstlenmiştir<br />

47


Usame şöyle diyordu: Amerika, burada kalıcı olmak için geldi.<br />

Ve Arap topraklarından ancak zorla, cihat yoluyla çıkarılması<br />

mümkündür. Onun sözlerine ekliyoruz, 11 Eylül olmasa da<br />

Amerika bize savaş açacaktı.<br />

Ey Müslümanlar…Amerika‟nın Irak‟a karşı başlattığı zalim<br />

savaşa ve işgal etme rağbetine dikkat edin.<br />

Usame, Mısır mevzuunda ortadan kayboldu ancak… İslami<br />

cemaatler de kaybolmadılar mı? İslami hareketler de kaybolmadı<br />

mı? Ancak bazı donuk, etkisiz tezahüratlar ve örgütler kaldı!!<br />

Burada veya orada,<br />

Şehit olmak isteyenler nerede?<br />

Mücahitler nerede?...<br />

4- Ünlü Mısırlı roman yazarı Cemal Gaytani şöyle<br />

dedi 31 :<br />

Usame Bin Laden, kendisi için Arap aleminde Arjantinli<br />

İsyancı, Kuba Devrimi‟nin kahramanı Che Guevara gibi bir<br />

görüntü çizdi ve Amerikan Emperyalizmi‟ne karşı direnişin<br />

simgesi oldu.<br />

Gaytani Ģöyle ekledi: bu öyle bir görüntü ki bir adam, serveti,<br />

varlığı bir kenara bırakıyor, savaş uğruna dağlara çıkıyor. Buna ek<br />

olarak Arap dünyasında bir çok kişi Che Guevara ve Usame Bin<br />

Laden arasında yakınlık kuruyor. Che Guevara de, Us ame gibi<br />

silah taşımak için varlığı, rahat bir yaşantıyı kenara atmıştı.<br />

Gaytani Ģöyle ekledi 32 : Usame, özellikle fakirliği artan orta<br />

tabakanın gözünde kahraman oldu. Çünkü onlar, bir geleceklerinin<br />

olmadığını, zulüm ve diktatörlüğe maruz kaldıklarını<br />

hissediyorlar….Arap halkı için bir geleceğin olmadığını<br />

düşünüyorlar.<br />

Gaytani: Ben, teröre tamamen karşıyım. Usame Bin Laden‟i de<br />

büyük bir tehlike olarak görüyorum, özellikle de hıristiyanları<br />

31 Mısır‟da Ehbar El-Edeb Gazetesi‟nin genel yayın yönetmeni<br />

32 Al-Jazeera.net‟ten.11.10.2001<br />

48


kafir saydığı için. Oysa Amerika her ne kadar Bin Laden‟i<br />

öldürürse de halktan yeni Bin Laden‟ler çıkacak.<br />

6- Mısır‟da Sabah El-Hayr Dergisi‟nden Necla Bedir 33 ,<br />

Usame Bin Laden‟in gerçek bir erkek ve gerçek bir<br />

direnişçi olduğunu, hak üzere yürüdüğünü, Bu adamın,<br />

Amerikalılar‟a Filistinliler kendilerini güvende<br />

hissetmedikçe asla güven yaşatmayacağını, bu hisle<br />

yaşadığını söyledi.<br />

Bedir, „12 aydır, Filistinlilere sözlü destek veriyoruz ancak<br />

onlara gerçek fayda veren sadece Usame Bin Laden‟dir‟ dedi.<br />

7- Mısır Muhalefet Gazetesi Vefd,<br />

Usame Bin Laden hakkında şöyle yazdı: Bin Laden‟in elinde bir<br />

çok genç, milyonlarca dolarlar vardı. Saraylara, özel uçaklara<br />

sahip olup, güzel kızları elde edebilirdi. Ancak O, Afganistan‟a<br />

gitmeyi bunların hepsine tercih etti.<br />

8- Kanada‟da yaĢayan Ġranlı Ģair Rıza Beraheni 34<br />

Usame Bin Laden örneği, uzun yıllardır Arap, Fars, Urdu ve<br />

Türk edebiyatlarının mağaralarında saklanıyordu. Ve ortaya<br />

gerçekten çıkışından yıllar önce, bölgedeki yazarlar, O‟nun<br />

hakkında hikayeler yazdılar.<br />

Rıza Beraheni, Orta Doğu edebiyatının, dünyanın kalan<br />

kesimlerine çok kapalı olduğunu söyleyerek, „Arapça eserler<br />

İngilizceye çevrilebilseydi, 11 Eylül öncesinde bir çok ülkeyi<br />

uyandırabilirdi‟ dedi.<br />

Harper‟s dergisi , Rıza Beraheni‟yi 1977 yılında, asrın en iyi<br />

İranlı Şairi seçmişti. (Bölgedeki bir çok yazar, Bi n Laden‟in kim<br />

olduğunu, durumların ruhi, fikri, sosyal, siyasi yapılarını çok iyi<br />

biliyorlardı.)<br />

Kanada‟da İran edebiyatı üzerine faaliyetlerde bulunan,<br />

Devlet Kalem Birliği Temsilciliği Başkanı da olan İranlı Şair,<br />

33 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından.<br />

34 Al-Jazeera.net, 27.06.2002 (Reuters Haber Ajansı‟ndan naklen).<br />

49


„Yabancıyı öldüren Kurt‟ hikayesinden b ahsetti. Bu hikaye, Bin<br />

Laden‟in ortaya çıkacağını haber veriyordu. Ve şöyle dedi:<br />

Bölgedeki yazarlar, uzun yıllar önce, Bin Laden şahsiyetini<br />

sahnelere dökmüşlerdi. 30 yıl önce İranlı yazar tarafından yazılan<br />

Kurt Hikayesi‟nde Kurt, geçtiğimiz yüzyılın il k yıllarında önce<br />

İngiliz bir askerle, ardından Rus ve sonunda da bir Amerikan<br />

askerle savaşmıştı.<br />

Çoğunluğu Farsça, 50‟den fazla kitap yazan Beraheni, edebiyatın,<br />

olaylar hakkında, casus şebekelerden bile daha iyi bilgi vereceğini<br />

söyledi ve şöyle ekledi: Bir yazarın 3. gözü, bir çok zaman,<br />

kendisine olayları daha yaşanmadan görme olanağı verir.<br />

8- ġii Liderlerden Muhammed Hüseyin Fadlallah 35<br />

şöyle dedi: Usame Bin Laden‟in kişiliği birçok ilginçliğe<br />

işaret ediyor. Fedakarlığı, elindeki onca varlığına karşın<br />

zühdü ve şiddeti ki bu şiddetin Amerika gibi büyük bir gücü<br />

düşürebileceği hayal ediliyor, hepsi sıcak temennilere sebep<br />

oldu.<br />

Bu şekilde de İslam aleminde Usame, onaylanmaya ve ilgi<br />

görmeye başlayan isim oldu. İntikam alma duygusu taşıdıklarını<br />

düşünürsek, Usame‟nin eğitimlilerden oluşan bir cemaat<br />

kurması mümkün olabilir.<br />

9- Pakistan‟da Al-Jazeera TV Kanalı Muhabirliği<br />

yapan Ahmet Muwafak Zidan 36 ,<br />

20. yüzyılın sonları ile içinde bulunduğumuz yüzyılın<br />

başlarında, Usame Bin Laden‟inkinden daha çok hiçbir<br />

kimsenin kişiliği dünyayı etkilemedi. Bir vakit Carlos‟un<br />

varlığından söz edilmişse de kendi devrinde dünyanın gözü<br />

önünde eşi bulunmaz bir terörist kabul edildi. Usame Bin<br />

Laden ise, başka bir tad. Dünyanın tek bir kutup olduğu bir<br />

dönemde, düşmanların gözünde terör sayılan operasyonları,<br />

taraftarlarının gözünde direniş olarak görülüyor. Carlos‟un<br />

35 „ kutsal ve alçak ...Amerika ve terör bayrağı‟ kitabından.<br />

36 „ maskesiz Bin Laden‟ kitabından.<br />

50


yönetimi altında hareketlerini kolaylaştıran onlarca ülke ve<br />

örgüt vardı. Usame, birçokları için esrarengiz bir kişi olarak<br />

kalacak. Usame‟nin birçoklarının gözünd e esrarengiz bir kişi<br />

olarak kalmasının sebepleri ise ağırbaşlı, sıcak kişiliğinden<br />

ziyade, hareketlerinin yapısı ve ellerinde devasa insani ve<br />

mali kaynak bulunan uluslar arası istihbarat ajanslarının o<br />

kadar sıkı bir işbirliği içinde çalışmalarına rağmen onları<br />

aldatmayı başaran yöntemleridir.<br />

10- Londra‟da uluslar arası stratejik araĢtırmalar<br />

enstitülerinden bir tanesi,<br />

raporlarından birinde şöyle dedi: El-Kaide‟nin Taliban<br />

rejimi devrilmeden önce 8000 elemanını eğitim için, 2001<br />

yılında Afganistan‟a gönderdiği sanılmaktadır.<br />

Rapor El-Kaide‟yi şu şekilde vasıflandırdı: El -Kaide 11 Eylül<br />

2001 olaylarından çok daha kurnaz ve tehlikeli hareket ediyor.<br />

Ayrıca El-Kaide‟nin gözetlenmesi mümkün olamayan ve kaynağı<br />

dünya Müslümanlarının bağışları olan seller kadar mal varlığı<br />

bulunuyor.<br />

11- Pakistandaki bazı muhalefet partileri ise O‟nu Ģu<br />

sözlerle tanımlıyor: Müslüman bir Kahraman 37<br />

12- Al-Jazeera TV Kanalı‟nda meĢhur Diğer GörüĢler<br />

Programı‟nın Sunucusu Faysal El-Kasım şöyle dedi:<br />

Şeyh Usame Bin Laden‟in ağırlığının ne kadar geldiğini<br />

biliyor musunuz? -En son düzenlenen Amman Zirvesi‟nde<br />

liderlerden bir tanesi soruyor bu soruyu.- Usame‟nin kilosu<br />

50 kg.‟yi geçmez. Oysa Arap liderlerinin kilosu ortalama<br />

olarak en az 80 kilo. Hele büyük ordu komutanlarına<br />

bakılınca Bin Laden yanlarında çöp gibi kalır. Oysa tarihe,<br />

ismi duyulduğunda her yeri titreten kişi olarak geçmekte<br />

Usame. Kilo sahiplerine gelince onlar da, Amerika‟nın<br />

gözünde ancak acıma belki de<br />

37 BBC radyosundan.<br />

51


dalga geçme duygusu yaratabilirler. İşte onların karşılaştırılması<br />

böyle yapılır!!.<br />

Usame Bin Laden, Amerika‟yı korkutan bir rakip olmadı mı?<br />

Amerika sırf onun uğruna deniz birliklerini harekete geçirip,<br />

seferberlik ilan etmedi mi?<br />

Normalde hayali masallarda ortaya çıkan hal gerçek oldu;<br />

Usame‟yi destekleyenlerden bir tanesi soruyor: Sıkıca korudukları<br />

kışlaları yerle bir olmadı mı? Uzak yerlerde saklanır olmadılar<br />

mı?<br />

Kim denizin ortasında nükleer donanımlı harp gemisini yerle bir<br />

etti?<br />

Kim onunla Somali‟de savaşıp ordusunu tavşanlar gibi<br />

kaçırdı?<br />

Kim hafif bir rüzgar esintisinden korkar hale gelip de, elçiliklerini<br />

ve dünyadaki merkezlerini sığınak ve kalelere dönüştürdü?<br />

Kim Amerika‟yı acıdan binlerce kere ah diye bağırttı?<br />

Son zamanlarda Arap ve İslam dünyasında kim kahraman oldu?<br />

Amerika O‟ndan menfaatlerini tehdit ed en bir terörist olarak mı<br />

yoksa Arap ve İslam dünyasının damarlarında dolaştığı için mi<br />

korkuyor?<br />

Usame‟yi destekleyen bir başkası soruyor: Arap dünyasının<br />

alçak görüntüsünü Amerika ve İsrail karşısında düzeltmek için<br />

Usame modelinde 1000 tane mücahide ihtiyacımız yok mu?<br />

13- Ali Esedi 38 şöyle dedi:<br />

Usame Bin Laden Afganistan‟da komünistlere karşı<br />

verilen mücadeleden bu yana Orta Doğu ve Dünya‟da Arap<br />

Efsanesi oldu.<br />

14- Edmun Saab 39 Şöyle dedi:<br />

hiç de az bir şey değil ki bir adam tek başına dünyayı<br />

meşgul etti ve yine hiç de azımsanamaz ki bir adam tek<br />

başına tarihin yeni sayfalarına en büyük devlet olarak geçen,<br />

38 Ünlü bir Arap Yazarı 29.05.2003 tarihli „Ben Amerikayı tanıyorum‟ yazısından<br />

39 Lübnanlı El-Nahar Gazetesi‟nin genel yayın yönetmeni.14.09.2001 tarihli „ABD ,hem Cellat hem Kurban‟<br />

yazısından<br />

52


kendisini tehlikelere karşı korunan olarak nitelendiren bir<br />

devlete acı yaşatıyor.<br />

15- Jozef Farah 40 şöyle dedi: „<br />

Yusuf Budanski‟nin yazdığı Bin Laden: Amerika‟ya<br />

Savaş Açan Adam‟ isimli kitabı okuduktan sonra, üslerimiz<br />

tehlike altında diye korkmaya başladım.‟<br />

Ve ekledi: hiç şüphesiz Usame, çok usta ve güçlü bir terörist.<br />

Ve gücü bu kadarıyla sınırlı da değil.<br />

Ayrıca şöyle dedi: dünyanın dört bir yanında milyonlarca<br />

radikal müslümanın gönlünde taht kurdu. Bizim yapabileceğimiz<br />

en büyük hata O‟nu ve grubunun büyüklüğünü hafife almak olur.<br />

16- Al-Jazeera‟da çalıĢan Hıristiyan bir<br />

kameramanının hikayesini Al-Jazeera TV Kanalı<br />

muhabiri Cemal Ġsmail Ģöyle anlatıyor 41 :<br />

Akşam namazını bekledik, iftar vakti gelince hemen<br />

ezanın ardından birkaç hurma ve suyla oruçlarımızı açtık.<br />

Usame Bin Laden çevik bir hareketle çadırımıza girdi. Bu<br />

an, kameraman için çok ani, inanması güç bir an olmuştu.<br />

Taliban‟ın Lideri Molla Muhammed Ömer‟i karşımızda<br />

bulacağımızı sandı. Ona daha önce görüşeceğimiz kişinin<br />

kimliğini açıklamamıştım. Ancak gözleri Usame‟yi<br />

görünce kendisi bağırdı: Bu Şeyh Usame Ey Cemal.. ayağa<br />

kalktı ve kendisini, hala tanışma fırsatı bulduğuna<br />

inanamaz bir edayla selamladı!!!<br />

17- Pakistan‟da eski Al-Jazeera TV Kanalı<br />

Muhabiri ve „Bin Laden ve Al-Jazeera ve Ben‟<br />

kitabının yazarı Cemal Ġsmail şöyle dedi:<br />

Şeyh Usame Bin Laden ve Doktor Aymen El -Zavahiri‟yi<br />

hepimiz Peşaver‟deyken tanıdım. Doktor, Peşaver‟de<br />

doktorluk yapıyor ve konferans veriyordu. Usame Bin Laden<br />

ise, Peşaver‟e arada gelip gidiyordu. İnsanlardan ikisi<br />

hakkında da hayır sözden başka bir şey duymadım. Allah ve<br />

40 Arap asıllı bir Amerikan yazarı „Gerçek Bin Laden‟ yazısından<br />

41 „Bin Laden ve El-Cezira ve Ben‟ kitabından.<br />

53


peygamber (sallallahu aleyhi ve selem) sevgisi, Allah‟a<br />

ibadet kavramları onları tanıtmak için k ullanılıyordu. İkisi<br />

de her girdikleri mekanda Allah kelimesini yüceltmek için<br />

çalışıyorlar, her kaset çekiminin başında da sonunda da<br />

selam sözlerini kullanıyolardı.<br />

BAZI DÜNYA LĠDERLERĠ VE DÜġÜNÜRLERĠ<br />

USAME BĠN LADEN HAKKINDAKĠ SÖZLERĠ :<br />

Ünlü Amerikan düşünür-yazar Powell Smith ( İslam gelecekteki<br />

dünya gücü kitabından) şöyle dedi : „Hiç şüphem yok ki, tüm<br />

cüzleriyle birbirine bağlanmış ve etrafından da sımsıkı<br />

tutuşturulmuş, ve içeriğinde de İslam akidesi gibi akide taşıyan<br />

bir uygarlığı çok büyük bir gelecek bekliyor. Sadece bu değil, bu<br />

uygarlık düşmanları için de çok büyük bir tehlike oluşturacaktır.‟<br />

1- Amerika BaĢkanı George W. Bush:<br />

O, liberal hıristiyan uygarlığımız için bir şerdir ve ilk<br />

düşmanımızdır. Başka bir yerde de şöyle dedi : O şeytani<br />

bir adam, şeytan onu yönetiyor..(28.09.2001, El-Watan<br />

Gazetesi)<br />

2- Ġngiltere BaĢbakanı Tony Blair:<br />

Çeçenistan‟da, Keşmir‟de ve Filipin‟de terör hareketini ilk<br />

destekleyen O oldu.(Reuters, 2001 Ekim)<br />

3- Ġsrail BaĢbakanı Ariel ġaron:<br />

O, Müslüman bir teröristtir, bizleri öldürmek ve<br />

Amerika‟yı menfaatlerinden alıkoymak istemektedir. (<br />

Yedioth Ahronoth Gazetesi)<br />

4- Amerika (Eski) DıĢiĢleri Bakanı Colin Powell : O,<br />

bizim körfezdeki çıkarlarımızı yıkmak ve müttefiğimiz<br />

hükümetleri çökertmek istiyor.<br />

54


5- Hindistan BaĢbakanı Vajpayee şöyle dedi: O, bizim<br />

dinimize düşman ve bölücü Müslümanların<br />

yardımcısıdır.<br />

6- Komünist Çin BaĢbakanı: O‟nun Kuzey Çin‟deki<br />

Müslümanları mali açıdan desteklediğinden korkuyoruz.<br />

7- Ġtalyan BaĢbakanı Berluesconi : O, Avrupa<br />

Uygarlığı‟nın, Sovyetler Birliği parçalandığından bu<br />

yana düşmanıdır.<br />

8- Tarih‟in Sonu isimli kitabın yazarı ,Amerikan Johns<br />

Hopkins üniversitesinde Siyasi İktisat bölümünde<br />

profösörlük yapan Francis Fukuyama, Usame‟nin<br />

metodu hakkında şöyle dedi (Newsweek dergisinde<br />

yayınlanan „amaçları çağdaş dünya‟ yazısından) :<br />

Amerika, küçük bir terörist grubuyla savaşmaktan çok<br />

daha büyük bir zorlukla karşı karşıyadır. Ve İslam faşizm<br />

denizinde yüzen ideolojilere bağlı tehditlerle dolu teröristler,<br />

Amerika için eski komünist rejimden çok daha büyük bir<br />

tehlike oluşturmaktadır. Tarih nasıl ilerleyecek, neler<br />

gösterecek? Radikal İslamcılar, daha fazla destekçi bulup,<br />

batıya saldırabilmek için daha güçlü silahlar elde<br />

edebilecekler mi? Açıkçası bunu bilemeyiz ama bazı<br />

operasyonlar, geleceğin anahtarları olacaklar.<br />

9- Ġskoç istihbaratçı terör uzmanı Jonjunarta :<br />

Amerika‟nın uydu sanayisi Usame‟yi gözetlemeyi<br />

başaramayacak. Amerika ya da başka hiçbir ülke,<br />

Usame‟nin yerini saptayıp hareketlerini kontrol<br />

edemeyecek. Çünkü O, daima yardımcıları eski<br />

istihbarat uzmanları ile dolaşıyor ve de tesbitini<br />

kolaylaştırıcı hiçbir iletişim cihazı taşımıyor. Sürekli<br />

küçük gruplarla geziyor ve aramaları da kendisi yapmak<br />

yerine yanındaki yardımcılarına yaptırıyor.<br />

55


10- CIA‟de Clinton döneminde başkanlık yapan James<br />

Woolsey California Üniversitesi öğrencileri önünde<br />

şöyle dedi: Bu savaş 4. dünya savaşıdır. 1. ve 2. dünya<br />

savaşlarından daha uzun sürecektir. Ancak, Irak ve<br />

Suriye‟deki faşistleri, Usame Bin Laden‟in Örgütü gibi<br />

radikal İslamcıları, dini yönetimleri hedef alan bu<br />

savaşın 40 seneden fazla süren soğuk savaş kadar uzun<br />

sürmemesini umut ediyorum.<br />

11- Usame Bin Laden‟e İngilizceyi Suudi Arabistan‟da<br />

özel bir okulda öğreten 69 yaşındaki Bryan Fayfield<br />

Shayler şöyle dedi: Usame Bin Laden, sakin ve utangaç<br />

bir öğrenciydi.<br />

Shayler, İngiliz Gazetesi Sun‟a şu açıklamalarda bulundu:<br />

Bu genç, iyi hareketler sergiliyor, her işini münasip vakitte<br />

yapıyordu, şimdi dünyada yakalanması istenen en önemli isim<br />

oldu.<br />

Sun Gazetesi şöyle yazdı: Usame, Arap Yarımadası‟nda<br />

doğmuş, 30 kişinin bulunduğu Fayfield Shayler‟in sınıfında 1968 -<br />

1969 yılları arasında Cedde‟de Sagr okulunda ders görmüştü. Ve<br />

şu anda Amerika‟da meydana gelen 11 Eylül saldırılarının baş<br />

sorumlusu olarak suçlanıyor.<br />

Shayler Ģöyle ekledi: Usame, öğrenciler arasında meşhurdu.<br />

Çünkü O, hem en uzun boyluları hem de en şık, en<br />

nezaketlileriydi. Ayrıca edepli, terbiyeli, kendisine güvenen bir<br />

öğrenciydi.<br />

1 - Eskiden Marines Deniz kuvvetleri‟nde subaylık yapmıĢ<br />

Daniel Ellsberg 42 Usame Bin Laden hakkında şöyle dedi:<br />

‘ El-Kaide‟nin gücünü azaltamıyoruz artık ,Usame Bin Laden,<br />

gelecek 1000 yıl için İslam Ümmeti’nin kahramanı olacak.’<br />

42 Pek çok Amerikalı için 'Vietnam Savaşı' tek bir ismi akla getirir: Daniel Ellsberg… Irak'a savaş açılmasın diye<br />

çaba gösterenler arasında bulunan, şimdilerde savaş-karşıtı konuşmalarıyla yeniden öne çıkan Ellsberg, Vietnam<br />

Savaşı'nın talihini değiştiren kişiydi. Vietnam'da batağa saplandıklarını, Amerikalılar, onun sızdırdığı gizli<br />

belgeler sayesinde öğrenebildiler. Ellsberg, çıkardığı 'Secrets: A Memoir of Vietnam and Pentagon Papers'<br />

(Sırlar: Vietnam anıları ve Pentagon belgeleri) adlı kitabında, gencecik Amerikalıların ölümüyle sonuçlanan<br />

savaşı askerlerin körü körüne sürdürdüklerini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Common Dreams News<br />

center, Reuters Haber Ajansı‟nın 25.11.2002 tarihli haberinden.<br />

56


13-Yahudi Yazar Thomas Friedman 43 ,<br />

„Amerika‟nın Hayatta Kalabilmek İçin Kullandığı Donanımlar‟<br />

isimli makalesinde, Amerikalılara olanları ve endi şelerini, sarı ile<br />

portakal arasında değişen renklerini tasavvur ediyor ve şöyle<br />

diyor: geçtiğimiz birkaç hafta zarfında, aklıma bir fikir geldi, bu<br />

fikri bidat olarak tefsir etmek mümkün olabilir: 11 Eylül<br />

karşısında yaptıklarımız acaba çok mu abartılı? Çılgınca<br />

hedeflerimize Usame‟nin bize yönelik hedeferine ulaşmasından<br />

önce ulaşabilecek miyiz?.... ancak soruyorum, sınırları geçip, daha<br />

çok endişe verici olsa da daha fazla tatmin edici icraatlarda<br />

bulunmak yerine içinde bulunduğumuz tehlikeye alışırsak<br />

üzerimize düşeni yapmış olur muyuz? Havaalanlarında alınan<br />

yoğun güvenlik önlemlerini gördüğümde, bu sesi duyuyordum<br />

içimden. bu güvenlik önlemleri çantanı, içini gösteren, madeni<br />

eşyaları keşfeden cihazlardan geçirmekten öteye geçmiyordu.<br />

Sahip olduğun bilgisayara bakılır, ardından çantandaki şahsi<br />

eşyalar çıkartılır, ayakkabını çıkartman istenir, hızla ayakkabını<br />

ardından da kemerini çıkarırsın.<br />

Bazı zamanlarda havaalanında etrafıma baktığımda kendime<br />

soruyorum, yoksa yönümü şaşırıp da pijama gösterisine mi<br />

geldim?<br />

14 ay önce yazdığım satırları, yoksa çok mu abarttım diye<br />

soruyorum. Adını da „Çıplak Uçuşlar‟ koymuştum. Bu yazımda,<br />

içinde bulunduğumuz sıkıntıdan kendimizi kurtarmak için topluca<br />

çıplak uçmaktan bahsetmiştim. Korkarım ki yaşadığım süre<br />

zarfında bir gün bu da başımıza gelecek.<br />

Sonra tehlikenin derecesi portakal rengine dönüşüyor. Tekrar<br />

söylüyorum, ben bu uyarılardan rahatsız olmuyorum. Ancak CNN<br />

ve MSNBC‟nin, korkuyu artıracak şekilde, tehlike haberlerini<br />

daima borsa raporlarının üzerine koyması zorunlu muydu? Sanki<br />

şöyle diyorlar: „Terör arttı, Amerikan borsası düştü. Size iyi<br />

günler dileriz.‟ Bu kanallar ne zannediyorlar? Bu kanallar<br />

izlendiğinde endişe dışında hiçbir şeyi artırmıyorlar.<br />

43 New York Gazetesi, Dış Haberler sayfası.<br />

57


…….ve Ģöyle dedi: bir arkadaşım bana, Washington saldı rıya<br />

uğrarsa acil önlem planı nedir? diye sorduğunda, belli hiçbir<br />

planımızın olmadığını söyledim. Ancak ardından içimde babacan<br />

bir vicdan acısı hissettim. O ise hızla ardından yeni bir soru<br />

yöneltti: Peki bir insanın bu şehirden korku yaşayarak çıkması<br />

nasıl mümkün olabilir, öyle ki sıradan günlerde bile<br />

sokaklar tıka basa dolu. Başka bir arkadaşım, insanların ter örle<br />

mücadele adına yaptıklarına istinaden şaka ile karışık şöyle sordu:<br />

Senin evine geliyordum ve şöyle bir anons duydum,<br />

„havaya samyeli fırlatılmış‟, bu esnada karın evdeymiş, anonsu<br />

duyunca evin bir odasına kendisini kilitlemiş ve yapışkanlı plastik<br />

bantlarla odayı tamamen güvenceye almış. Sana bir şey sormak<br />

istiyorum, sen eve ulaştığında eşin içeri girmen için kapıyı açıyor<br />

mu yoksa buna çekiniyor mu? Ben de ona bu soruyu Mis Monroz‟a<br />

veya Aile danışmanına sormasını önererek, bu konuda verebilecek<br />

bir cevabım olmadığını söyledim.<br />

Bunun ardından, sahte güvenlik önlemlerinin başka bir kısmı<br />

ortaya çıkıyor: Washington‟da basketbol karşılaşması izlemeye<br />

gittiğin zaman, senden çantanı veya cüzdanını açmanı istiyorlar.<br />

Sanki gerçek bir teröristin bombasını veya silahını hemen<br />

ceketinin altında kolay ulaşabileceği bir yerde saklayacağını<br />

bilmiyorlar! Bu tür operasyonları ayıplamıyorum, gerçekten bu<br />

icraatlar, halkın güven duygusu hissetmesini sağlıyor. Ancak<br />

sorun, ters tesir yapıyor olması. Çünkü insanlar, kendilerinin<br />

gerçekten güvenden yoksun bir ülkede, polis devletinde<br />

yaşadıklarını düşünüyorlar.<br />

Halk, birçok tehlikeye açık ve birçok karşı oper asyon<br />

ihtimaliyle karşı karşıyadır. Halkın tümünü boğup ruhlarını<br />

çıkarmadan da bu tehlikelerin hepsinden kurtulmanın imkanı<br />

yoktur. Ve bu nedenle, durumlar istenmeyen noktaya ulaştığında,<br />

emniyet önlemlerini artırmak değil, aksine endişe dolu duygularla<br />

doğru orantılı olarak yapılana karşılık vermek doğrudur. Mesele,<br />

başka saldırılar olursa ne olacağı değildir. Bu tür saldırılar, hiç<br />

şüphesiz olacaktır zaten. Ancak mesele, bu saldırılara tahammül<br />

edip toplumu devam ettirebilecek miyiz?<br />

58


Ve sormamız gerekir: Usame Bin Laden‟i tünellerde<br />

saklanmaya zorlamamızın ne faydası var? Al-Jazeera TV<br />

Kanalı‟ndan yayılan fısıltılar, bizleri kapıların ardına gizlenip,<br />

kapılara kilit vurmaya itmiyor mu? Bu gerçekten de anormal bir<br />

durum.<br />

1 - Gerçek adı Ilich Ramirez Sanchez olan ve Ģu anda<br />

Fransa‟da tutuklu dünyaca ünlü Çakal Carlos 44 : İslam ,<br />

Devrimcidir. Amerika‟nın himayesine son vermek için mücadele<br />

etmek gerekir... Daha sonra, Usame Bin Laden‟i överek, 11 Eylül<br />

saldırılarının Amerika‟nın emperyalizmine verilen cevap olduğunu<br />

söyledi.<br />

Carlos, hapishanedeyken, „Devrimci İslam‟ isimli bir kitap<br />

yazdı. Fransız Roşer Yayınevi‟nde basılan kitap, 274 sayfa.<br />

Carlos, bu kitabında Usame‟yi överek onu „Işık Saçan‟ sözleriyle<br />

vasfetti.<br />

11 Eylül‟de Dünya Ticaret Merkezi‟ni ve Amer ika Savunma<br />

Bakanlığı‟nı hedef alan saldırıları Amerika emperyalizmine karşı<br />

düzenlenen en yüksek düzeyli silahlı operasyon olarak<br />

değerlendirdi. Carlos, bu cevabın Amerika‟ya tüm dünyayı kontrol<br />

altına almak istemesi nedeniyle, aralarında Kudüs‟ün de yer aldığı<br />

kutsal toprakları işgal etmesi gerekçesiyle verildiğini söyledi.<br />

Carlos ayrıca, Usame‟nin çok cezp edici, tarihimizde eşsiz<br />

bir kişiliğe sahip olduğuna dikkat çekti.<br />

"Şeyh Usame bin Ladin'in izlediği yoldan gurur duyuyorum" diyen<br />

Carlos, 11 Eylül saldırılarına ilişkin olarak da "O müthiş<br />

rahatlama hissini tarif edemem" dedi . 45<br />

1 - Daha önce Bin Laden ile görüĢmüĢ olan Büyük<br />

Gazeteci Robert Fisk 46 :<br />

Afganistan‟ın doğusu‟nda dağların zirvesinde, -Amerika‟nın<br />

nazarında en tehlikeli Müslüman- Şeyh Usame Bin Laden,<br />

Amerika‟ya yeni saldırı tehditleri savuruyor.<br />

44 İslamonline.net , Hadi Yahmad, Paris,26.06.2003 tarihinde.<br />

45 Independent Gazetesi, Mart 1997.<br />

46 El-Hayat Gazetesi<br />

59


16-Suudi Arabistan‟ın çok ünlü ġarkı yazarı Halid Faysal :<br />

Bizler, Suudi Hükümeti olarak O‟nu, Araplar‟ın Şaron‟u<br />

görüyoruz!<br />

BAZI ARAP LĠDERLERĠNĠN USAME HAKKINDAKĠ<br />

SÖZLERĠ :<br />

1- Mısır CumhurbaĢkanı Hüsnü Mübarek: Amerika‟daki<br />

müttefiklerimizi, O ve teröristler hususunda uyardık ancak bizi<br />

dinlemediler.<br />

2- Suudi Kralı, o zamanın veli ahtı Abdullah Bin Abdulaziz : O,<br />

sadece mal ve mevki<br />

60


peşinde koşuyor ve uyuşturucu tüccarlığını yapıyor !<br />

3-Ürdün Kralı 2. Abdullah: O bizim düşmanımızdır. İnşa<br />

ettiğimiz düzeni yıkmak istiyor.<br />

Dostlarımızın ve müttefiklerimizin de düşmanıdır.<br />

4- Filistin eski devlet baĢkanı Yaser Arafat: O, benim<br />

durumumu kullanıyor ve yönetimi elimizden almak i stiyor.<br />

5- Yemen cumhurbaĢkanı Ali Abdullah Salih: O, bizim de<br />

Amerika‟nın da menfaatlerimizin düşmanıdır. Ve Amerikan Coll<br />

Harp Gemisi‟nin patlatıcısı da O‟dur.<br />

6- Fas kralı 6.Muhammed: O, bizim ve müttefiklerimizin<br />

düşmanı ve terörün teşvikçisidir.<br />

7- Rusya‟dan ayrılan Cumhuriyetlerin bazı baĢkanları : O,<br />

ülkelerimizde laikliği yıkıp islamiyeti kurmak istiyor.<br />

8- Suud Ailesi‟nin Usame Bin Laden‟i yakalamayı<br />

baĢaramayan eski istihbarat baĢkanı Türki Faysal: O, bizim<br />

düşmanımız ve aranan teröristtir.<br />

9- Suudi Arabistan DıĢiĢleri Bakanı Suud El -Faysal: O bir<br />

teröristtir, aramızda ona yer yoktur.<br />

10- Suudi Arabistan ĠçiĢleri Bakanı Nayif Bin Abdülaziz : Bir<br />

çok defa söyledim. Usame Bin Laden, bizi ilgilendirmiyor. Bizi<br />

ancak Suudi vatandaşları ilgilendirir ve O, Suudi vatandaşı değil.<br />

11- Libya Lideri Kaddafi‟nin Bin Laden hakkında söyledikleri<br />

47 :<br />

Libya Lideri Muammer Kaddafi, Al-Jazeera Tv Kanalı ile<br />

yaptığı özel görüşmede, Amerika‟nın kendisini vuranın kim<br />

olduğunu öğrendiğinde hemen vurma hakkına sahi p olduğunu<br />

47 24.10.2001 Aljazeera.net‟ten<br />

61


söyleyerek, buna istinaden İngiltere‟nin başkenti Londra‟nın<br />

Kabul‟den daha fazla terörist barındırması sebebiyle Amerika<br />

tarafından cezalandırılmasının gerekliliğine işaret etti.<br />

Libya Lideri Amerika‟nın, kendisini vuranı bildiği taktirde,<br />

Uluslararası Güvenlik Meclisi‟ne başvurmadan herkesi vurduğunu,<br />

böyle bir durumda Muritanya ya da başka hangi devlet olursa<br />

olsun hiç birini ciddiye almadığını söyledi.<br />

Muammer Kaddafi, Bin Laden hususunda aldığı konum<br />

kendisine sorulduğunda şöyle cevap verdi: „Amerika, istediğini<br />

suçlamakta özgür. Ancak biz, onu şu ana kadar operasyonlara<br />

kalkıştı şeklinde, kınayamayız. Çünkü o böyle birşey itiraf<br />

etmedi.‟ Amerika‟yı bakış ve olgun siyasi liderlik vasıflarını<br />

kaybettiği yönünde eleştirerek Amerika‟nın Usame‟de n bir öcü<br />

yarattığını söyleyen Kaddafi buna ek olarak şöyle dedi: Usame,<br />

Amerika için bir tehlike unsurudur. Çünkü tehlikeli füzelere<br />

sahip.‟ (11 Eylülde kullanılan sivil uçaklarını demek istedi)....<br />

„eğer gerçekten 11 Eylül‟ü Bin Laden gerçekleştirmişse‟ diyerek<br />

sözünü tamamladı.<br />

Usame Bin Laden Hakkında Halk Oylamaları ve Bazı ilginç<br />

Haberler !<br />

Usame Bin Laden, dünyanın dört bir yanında, müslümanı,<br />

kafiriyle insanların büyük kısmından ilgi görüyor. Bunu, şimdi<br />

vereceğimiz rakamlarla daha iyi anlamak mü mkün olacak.<br />

1- Ġnternet Sitesi Eyne‟nin sorusu:<br />

Usame bin Laden hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />

KAHRAMAN %88.78 (10034)<br />

SUÇLU %11.22 (1268)<br />

Toplam oy sayısı 11302<br />

2- Al-Jazeera TV Kanalı, Faysal El-Kasım:<br />

Oylamaya katılan toplam kişi sayısı : 3942<br />

%82.7 MÜCAHĠT %8.8 TERÖRĠST %8.4 BĠLMĠYORUM<br />

62


Farklı Görüşler adlı programın sunucusu Faysal Kasım şöyle<br />

dedi : İşte bunlar sınırdan körfeze kadar Araplar‟ı temsil eden<br />

gerçek sonuçlar: %82 mücahit. Üzerinde, Arap s eçimlerindeki gibi<br />

toz bulunmayan, nezih oylamalar.<br />

Programın konuğu, oylama sonuçlarına istinaden şöyle dedi:<br />

tabi bu belli bir kesimin verdiği oylar. Bu nedenle gerçek<br />

sonuçları temsil etmiyor.<br />

Faysal Kasım ise şu sözlerle yanıtlar: Hangi kesimden<br />

bahsediyorsun? Sana sormak istiyorum, oylamaya katılanlar,<br />

eğitimli, kültürlü ve çağdaş tabakayı mı oluşturuyor demek<br />

istiyorsun? O zaman fakirler, mahrumlar, mazlumlar arasında bu<br />

oylama yapılsa demek ki sonuç %99.99 filan çıkacak!<br />

3-Kuveyt‟te „Al Ra‟e Al A‟m (Genel GörüĢ)‟ isimli gazetenin<br />

yaptığı ankette, 15 binden daha fazla kişi, Usame, Arap bir<br />

kahraman, Müslüman bir mücahittir, dedi. Kuveyt‟te yaşayan<br />

Filistin, Lübnan, Suriye, Mısır ve Kuveytlilerin %69‟u<br />

üzerinde yapılan bu anket 25 ila 44 arası Usame‟yi mücahit<br />

görüyorlar….%65‟i Amerikan mevkilerinin hedef alınmasını<br />

doğru görüyor. (Göze göz, dişe diş). Amerika‟nın düşüncesini<br />

biliyorsun: Güç, haktan üstündür. Ankete katılanların %76‟sı,<br />

Usame Bin Laden yakalanırsa üzülür.<br />

5- On yedi gün boyunca süren, dünya genelinde<br />

düzenlenen ankete,<br />

Filistin topraklarındaki halka ek olarak 20 ülkeden 16 bin kişi<br />

katıldı. Ve bu ankette Usame, halk arasında Bush‟tan daha fazla<br />

oy topladı 48 . Bu anketin sonucu, George Bush‟un, Şerm El -Şeyh<br />

ve Akabe‟de Filistin-İsrail Barışı girişimleriyle aynı zamanda<br />

açıklandı. Amerika‟nın görüntüsü, geçen<br />

birkaç ay içinde, 20 ülkede en alçak seviyelere düşmüştü. Bu<br />

ülkelerin başında da Arap ve İslam ülkeleri, ardından da Avrupa<br />

ve Rusya geliyor.<br />

48 ) Mufekkirat El-İslam haber sitesi.(www.islammemo.cc)<br />

63


Bu ankette, El-Kaide Lideri Usame Bin Laden, Bush‟un büyük<br />

farkla önüne geçti. Siyasi Araştırmalar Merkezi‟nin düzenlediği<br />

bu ankette bazı ülkelerde Amerika sadece %1 oranında onay<br />

bulabildi.<br />

Bu anketin sonucu gösteriyor ki El-Kaide Lideri Usame Bin<br />

Laden, birçok ülkede, özellikle de Arap ve İsl am ülkelerinde<br />

büyük bir kitle tarafından onay görüyor. Aynı zamanda yoğun ve<br />

pahalı reklam hamleleri sürdüren Bush‟un da halini görüyoruz. 11<br />

Eylül saldırıları sonrası Afganistan‟a açtığı savaştan bu yana hala<br />

hiç kimse Usame‟nin yerini bilmiyor.<br />

Araştırma Merkezi‟nin Başkanı Biyo Andro Kohort,<br />

Amerika‟nın Irak‟a karşı başlattığı savaştan bu yana Amerikan<br />

karşıtlığının arttığına işaret etti. „Kötüydük, en kötü olduk‟.<br />

Ayrıca şöyle ekledi: İslam dünyasını, Bin Laden karşıtı görüşe<br />

ikna etme çabamızda başarısız kaldık. Çünkü, onlar Amerika‟yı<br />

kendileri için asıl tehdit unsuru olarak görüyorlar.<br />

Bu anket sonucunda Amerika‟nın, daha önceki yıllarda olmadığı<br />

kadar Arap ve İslam dünyasında imaj kaybettiği ortaya çıkmış<br />

oldu.<br />

Filistin topraklarında halkın %71‟i Laden‟e güvenoyu verirken<br />

Bush ise sadece %1 destek gördü. Ürdün‟de %55 Laden, Fas‟ta<br />

%49, karşılığında Bush ise sadece %2, Endonezya‟da %58 Laden,<br />

%8 Bush, Türkiye‟de %15 Laden, %8 Bush. Arap ülkelerinden<br />

sadece ikisinde, Lübnan ve Kuveyt‟te Bush, Bin Lad en‟den daha<br />

yüksek oranda onay buldu. Lübnan‟da Bush %17, Laden %14,<br />

Kuveyt‟te ise, %62 Bush, %19 Laden. Amerika‟nın bir numaralı<br />

müttefiği İngiltere‟de bir önceki yıl halkın %75‟i Bush‟u<br />

desteklerken aradan sadece bir yıl geçmesiyle bu oran %70‟e<br />

düştü. Aynı şekilde Kanada‟da %72‟den %63‟e, Rusya‟da da<br />

%71‟den %36‟ya kadar indi. Endonezya‟da %61‟den %15‟e,<br />

Ürdün‟de de %25‟ten %1‟e indi.<br />

Biyo, Amerika‟nın, 11 Eylül‟den sonra giriştiği tüm reklam<br />

çabalarına,özellikle de Arap gençlerine hitapen kurduğu radyo<br />

kanalı Saw‟a ve Amerika Dışişleri Bakanlığı‟nın ülkedeki<br />

Müslümanlara hitaben 15 milyar dolarlık televizyon aracılığıyla<br />

64


giriştiği hamlelere karşın Amerika‟nın anketlerde çok kötü sonuç<br />

aldığına dikkat çekti.<br />

Bunun dışında Amerikalı yetkililer de, Amerika ‟nın imajının<br />

60‟lardan bu yana sarsıldığını itiraf ettiler. Bu nedenle de<br />

Amerika, Arap ve İslam dünyasına yağdırdığı suçlamalarla bu kötü<br />

imajı değiştirmeye çalışıyor.<br />

Ġlginç Haberler!<br />

1- Bir haberin baĢlığında Ģöyle diyor 49 : Bin Laden<br />

Oyuncakları Bush Oyuncaklarından Daha Çok<br />

Satıyor!...Amerikalılar‟ın yaptıkları bu oyuncaklardan Bush‟u<br />

temsil edenler silahlarını Usame‟ye yöneltmiş durumda. Laden<br />

ise ona meydan okuyor!!.<br />

İsimleri 11 Eylül saldırılarıyla ilişkili tanınmış kişilerin<br />

hareketli oyuncakları, Amerika‟da en çok satan oyuncaklar<br />

listesinin başında yer alıyor.<br />

Bush, Tony Blair, ve New York‟un Eski Belediye Başkanı<br />

Radolf Golyani ve Usame şeklinde oyuncaklar yapıp satan<br />

Amerikan Oyuncak Şirketi Hero Builder‟in başkanı Email Feckle,<br />

Ben Laden‟i temsil eden oyuncakların, Bush‟u temsil eden<br />

oyuncaklardan en az 30 kat fazla satıldığını, özellikle de 11 Eylül<br />

saldırılarını temsil eden hareketli oyuncakların büyük rağbet<br />

gördüğünü söyledi.<br />

Feckle, aslında başta Usame oyuncakları yapmadığını, ancak<br />

müşterlerin aşırı baskısı sonucunda buna mecbur kaldığını ayrıca<br />

Bush, Blair ve Eski belediye başkanı oyuncaklarının<br />

başta istediği ilgiyi görmediklerini hatta Blair oyuncağı hiç<br />

satmadığını belirtti. Bir oyuncağın<br />

fiyatı ise 27 dolar.<br />

6- Muhacir hikayesinin anlatıldığı film 50 : Belçikalılar,<br />

Bin Laden‟in kiĢiliğini canlandırmaya<br />

49 Al-Jazeera.net‟ten.Ayrıca Guardian Gazetesi‟nın 16.04.2002 tarihli „Bin Laden oyuncakları ,Tony Blair<br />

oyuncaklarından daha çok satıyor‟ haberine bakınız.<br />

50 www.aljazeera.net‟ ten<br />

65


çalıĢıyorlar…. Bu filmle ilgisi olan Belçikalı<br />

oyuncular, dünya 11 Eylül‟ü anarken, El -Kaide Lideri<br />

Usame Bin Laden‟i temsil ettikleri filmin galasını<br />

yapmaya koyuldular.<br />

Filmin yönetmeni Fan Eik ve oyuncu arkadaşlarından kimisi<br />

sarık takmış, kimisi aba giymiş, kameraların karşısında poz<br />

veriyorlardı. Belçika‟da hayal-kurgu filmleriyle ün kazanan Fan<br />

Eik, bu filmin tanıtımlarının, Amerikalılar‟ın böyle kötü bir<br />

vaktine denk getirilmesi hakkında soru sorulması üzerine ise:<br />

insanlar saldırılarda her gün ölüyorlar, cevabını verdi.<br />

63 yaşındaki Eik, filminin kara mizah olacağını, insanları bazen<br />

eğlendireceğini, ancak Amerikalılar‟ın kendi hallerine<br />

gülmeyeceklerini söyledi.<br />

2012 yılında olayların gerçekleştiği tasarlanan filmin ismi<br />

„Afterman 2‟. Filmde Ben Laden isimli bir kahraman, Belçika‟ya<br />

sığınma talebinde bulunan bir kişi gibi gösteriliyor ve sonra<br />

Avrupa Birliği‟nde yüksek mertebelere ulaşıyor.<br />

Fan Eik, Ben Laden‟in kendisini cezp et mesini ise şöyle<br />

açıklıyor: „ Amerika, Afganistan‟a karşı açtığı savaştan bu yana,<br />

O‟nu yakalamak ya da öldürmek adına giriştiği tüm hamlelerinde<br />

başarısız kaldı. Gerçekten Usame, etrafı şerle kuşatılmaya<br />

çalışılan bir kahramandır.<br />

Ben Laden‟in kişiliğini canlandırmaya çalışan tek sanatçı Fan<br />

değil, Amerikalı Manga Rab da ajansıyla aralarında sorun<br />

çıkarmasına karşın „Bensiz‟ isimli klipte Usame‟nin giydiklerine<br />

benzer elbise giyerek oynadı.<br />

7- Meksika‟da Usame gömlekleri ve maskelerine<br />

büyük ilgi var 51 .<br />

Belki bazıları bu tür olaylardan hoşlanmayabilirler ancak,<br />

Başkent Meksiko sokaklarındaki bayiler, büyük kazanç<br />

sağlıyorlar. Özellikle üzerlerinde „Kahramanımız Usame Bin<br />

Laden‟ yazılı tişörtler, yine Usame‟nin yüzü üzerinde çizili<br />

maskeler aşırı rağbet görüyor. Yine Bush maskeleri de aynı<br />

şekilde revaçta.<br />

51 Aynı kaynaktan<br />

66


Maskeleri yapan şirketin müdürü Rikardo İsbonda, yaptıkları bu<br />

işle hiç kimsenin duygularını rencide etmek istemediklerini,<br />

sadece ticari amaç güttüklerini ifade etti.<br />

Bunun dışında bazı çocuklar, Laden ve Bush maskeleri takıp<br />

gösteri yaparak, dikkat çekmeye, yoldan geçenlerden para<br />

toplamaya çalışıyorlar. Gösterinin sonunda ise Bush ve Laden<br />

tokalaşıyorlar. Bazı dükkan satıcıları da dükkanlarının önünden<br />

geçen arabaların sürücülerinin dikkatlerini mallarına çekebilmek<br />

için, Ben Laden gömlekleri giyiyorlar.<br />

4- Californiya‟da bir kiĢi göğsüne Ben Laden dövmesi<br />

yaptırdığı için tutuklandı 52 .<br />

Güney Californiya polisi, yakalanan kişinin göğsünde Ben<br />

Laden dövmesi olduğunu ve sahte kimlik taşıdığını ilan etti.<br />

Tutuklama olayı, Washington ve New York‟ta bazı saldırılardan<br />

sonra gerçekleşti.<br />

Orange Bölgesi Polis Müdürü sözcüsü, tutuklanan kimliği<br />

belirsiz kişi hakkında kesinlikle bilgi vermesinin yasak olduğunu,<br />

ancak 11 Eylül Washington ve New York saldırılarıyla<br />

( 1 ) www.aljazeera.net‟ ten.<br />

( 2 ) Aynı kaynaktan.<br />

( 3 ) Aynı kaynaktan.<br />

ilgisinin olduğundan şüphelenildiğini, bu olayların hemen<br />

ardından Los Angles‟ta yakalandığını söyledi.<br />

8- Başka bir yerde 53 : „Usame Bin Laden…. Bin Laden‟i<br />

temsil eden ürünler, ticari alanda milyonlarca<br />

kiĢinin dikkatini çekiyor.<br />

Bugün Fransa‟da Usame Ben Laden‟i tanımayan bir kişinin<br />

varlığından söz edebilir miyiz? Asla. Aksine 11 Eylül saldırıları<br />

Usame‟yi batıda gerçek bir yıldız yaptı. Ticaret firmalar ı,<br />

Usame‟yi temsil eden ürünler üzerinden büyük kazançlar elde<br />

52 Aynı kaynaktan<br />

53 Al-Quds Al-Arabi Gazetesi - Paris, Adil Qastal ,10.02.2002.<br />

67


ettiler. Kanal Artı TV Kanalı, „Damatlar‟ ismiyle yayınladığı<br />

güldürü programında Usame Bin Laden‟i canlandırdı. Gösteri<br />

esnasında CIA‟e yönelik eleştirilere cevap veren Amerikalı yetkili<br />

şöyle cevap verir: neden CIA‟i eleştiriyorsunuz ki, kimsenin bilgi<br />

edinemediği Bin Laden‟i onlar nasıl bulsunlar?<br />

Fransa‟da yayılan bir espri, doğudan batıya, güneyden kuzeye<br />

herkesi gülüp geçirdi:<br />

Bin Laden, Oğul Bush‟a telefon eder, „Azizim, hayırlı seneler v e<br />

uzun ömürler dilerim sana. Bush sorar, „neden beni arıyorsun?<br />

Laden cevap verir: „sana iki haberim var, ilki sevindirici, ikincisi<br />

ise can sıkıcı bir haber. Bush ne oldu der ve Laden ilan eder:<br />

teslim olmaya karar verdim. Bush sevinir ve hemen can sıkıcı<br />

haberin ne olduğunu sorar. Laden kahkaha atarak cevap verir:<br />

Amerika‟ya uçakla geliyorum.<br />

Binlerce Amerikalıyı öldürdüğü gerekçesiyle kendisinden<br />

nefret etmelerine rağmen Amerikalıların arasında da Usame‟nin<br />

şöhreti tartışılmaz bir konu. Yine başka bir es pride de, adam<br />

mağarasına girer, rahat koltuğuna uzanır ve karısına sorar: bugün<br />

beni soran oldu mu?<br />

Görülüyor ki Usame Bin Laden, Amerikan halkına kadar herkesi<br />

meşgul eden isim oldu.<br />

9- Müslüman Özbekistan Sitesi‟nde, 22 Ağustos 2002<br />

tarihinde yayınlanan haberde şöyle deniyor 54 :<br />

Tacikistan‟da üzerinde Usame Bin Laden resimleri<br />

bulunan tiĢörtler büyük ilgi görüyor.<br />

Tacikistan‟ın başkenti Duşenbe‟de 11 Eylül saldırılarının<br />

ardından büyük ilgi gören bu tişörtleri, şimdi bulabilmek ise biraz<br />

zor. Artık bu tişörtleri satan tüccarlar hemen polis tarafından<br />

yakalanıyorlar. Tacikistan yönetimi, bu tür faaliyetlerin ülkede<br />

Usame sempatizanlığını artıracağından korkuyor. Polis<br />

kaynaklarından edinilen bilgiye göre, üzerinde Usame resmi<br />

bulunan fanila giyen 3 vatandaş, polis tarafından tutuklandı. Aynı<br />

şekilde bu tür tişört satan tüccarlar da hemen yakalanıyorlar.<br />

Usame tişörtü satan tüccarlardan bir tanesi şöyle diyor: Başka<br />

ülkelerde, hatta Amerika‟da bu tür tişörtler satmak serbest.<br />

54 www.muslimuzbekistan.net<br />

68


Halbuki asıl orada yasak olması gerekirdi. Bir başkası da şöyle<br />

diyor: Tacikistan demokratik bir ülke. Herkes de istediği gömleği,<br />

istediği tişörtü üzerinde Usame ya da başkasının resmi olsun<br />

giyebilme hakkına sahip olmalı…<br />

Tacikistan İslami Kalkınma Partisi Lideri Abdullah Nuri, bu tür<br />

tişörtleri satanları da alanları da kınayarak şöyle dedi: bu<br />

tişörtleri satın alanlar genç ve pek tecrübeli olmayan insanlar olsa<br />

gerek. Çünkü Tacikistan Müslümanları Bin Laden‟i de onun<br />

gayesini de desteklemiyor!!,<br />

Çünkü O, teröre karıştı ve dünya Müslüman larının<br />

karşıtlığını kazandı!!!... Oysa gözlemciler, Tacikistan<br />

Müslümanlarının kesinlikle Usame‟yi desteklediklerini, O‟nu<br />

terörist değil, aksine Amerika‟ya karşı savaşan bir kahraman,<br />

dünyaca meşhur bir kişi olarak gördüklerini ortaya koyuyorlar.<br />

İşte bu sebeple Usame tişörtleri her ne kadar gizli de olsa başkent<br />

Duşenbe‟de Pazar buldu…<br />

Arap Yarımadası‟nda ise halk arasında Usame‟ye olan destek<br />

giderek artıyor. Bazı Analistler şöyle diyorlar 55 : Usame Bin<br />

Laden, Amerika‟yı hedef alan 11 Eylül saldırıları ndan bu yana,<br />

Körfez ülkelerinde büyük ilgi görmeye başladı. Amerika Başkanı<br />

George Bush‟un „Haçlı Seferleri‟ tabirini kullanması da<br />

Usame‟ye basında zafer kazandıran olay oldu. Ayrıca Suudi<br />

Arabistanlılar ile Körfez ülkeleri halkları,Amerika‟nın 11 Eylül<br />

sonrası, Usame karşıtı suçlamalarının en önemli sebebinin acziyet<br />

olduğunu ifade ediyorlar.<br />

Suudi Arabistan Sosyal Araştırmacısı May Yemani 56 :<br />

„Usame Bin Laden‟in Suudi Arabistan‟da destekçisi çok fazla<br />

ancak, yakalanma korkusuyla bunu saklıyorlar. Suudi Arabistan<br />

halkı, Usame‟yi Amerika Emperyalizmine yalnız başına meydan<br />

okuyan bir kişi olarak görüyor ve onu övüyorlar. Ayrıca Amerikan<br />

siyasetinin İsrail‟e hizmet ettiğini, Filistin halkının kurban<br />

olduğunu, İsrail‟in ise baş zalim olduğunu düşünüyorlar.‟ Dedi.<br />

55 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />

56 Suudi Arabistan‟da eski petrol bakanı‟nın kızı olup liberal bir suudi yazarıdır.Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı<br />

yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />

69


Yemani ayrıca Ģöyle ekledi : Bin Laden, Suudi<br />

Arabistan‟daki İslami cemaatlerden de büyük onay görüyor.<br />

Özellikle de doğduğu Hicaz Bölgesi‟nden. 11 Eylül saldırılarında<br />

ismi geçen bir çok kişi de Usame gibi Hicaz kimliği taşıyor.<br />

Ancak Suudi Arabistan Yönetimi bu kişilerin sahte kimlik<br />

kullandıklarını savunuyor. Kendisi de Hicazlı olan Yemani,<br />

Usame‟nin Hicaz‟da terör bağlantısı bulunmadığını, ancak<br />

kendisine katılanların sayısının giderek arttığını söylemenin<br />

mümkün olduğunu belirtti.<br />

ġu anda Suudi Arabistan‟da tutuklu bulunan Faris El -<br />

Zahrani, bu konuda Ģöyle diyor 57 :<br />

„Washington her ne kadar O‟nu terörün kaynağı olarak<br />

vasıflandırıp, kendisine odaklansa da, kendi ülkesinde ve Körfez<br />

ülkelerinde halkın büyük çoğunluğu O‟nu kahraman olarak<br />

görüyorlar.<br />

Güvenlik Görevlilerinin Suudi Arabistan İçişleri<br />

Bakanlığı‟na yazdığı mektupta şöyle diyordu: her ne kadar bizler<br />

Usame Bin Laden‟in tehlikeli olduğunu gösterip, onun yanında yer<br />

almanın yanlış olduğunu göstermeye çalışsak da halkın büyük<br />

çoğunluğu, bu asırda Bin Laden‟i İslami bir kahraman, cihat lideri<br />

olarak görüyor. Ve kendisini onaylayanların oranı hiç abartısız<br />

ülkede %87‟ye ulaşmış durumda. Ve insanlara baskı yapılmadan<br />

bir anket yapılsa bu oranın gerçeği yeterince yansıtmadığı görülür.<br />

Bu da bir savaş çıkması halinde halkın, Usame‟nin yanında yer<br />

alacağına ya da en kötüsü devlet korkusundan ötürü tarafsız<br />

kalacağına ancak, Amerika yanında yer almayacağına işarettir.<br />

Ayrıca Usame‟nin, tarihteki zahitler gibi, dünya nimetlerini<br />

bırakıp İslam uğrunda savaşması bazı Müslümanların hoşuna<br />

gidiyor.<br />

Körfezliler, Usame‟yi Amerika Askeri Birimlerince<br />

hazırlanıp, batılı televizyonlar aracılığıyla dünyada gelmiş geçmiş<br />

en büyük şeytan olarak gösteren yayınlardan da oldukça<br />

rahatsızlar. Batılı siyasilerin görüşlerini yansıtan bu yayınların<br />

aksine onlar, Usame‟yi dindar bir devrimci olarak görüyorlar.<br />

57 önceki kaynaktan<br />

70


Analizciler, Amerikalı siyasilerin böbürlendikleri savaşın,<br />

Körfez‟de Washington desteğini yerle bir ettiğini söylüyorlar.<br />

Amerika‟nın Suudi Arabistan‟daki Eski Büyükelçisi Charles W.<br />

Freeman şöyle diyor: Batı, Bin Laden‟e, zenginlerden çalıp<br />

fakirlere dağıtan İngiliz Halk Kahramanı Robin Hood itibarı<br />

kazandırdı. Ayrıca O‟nun bazı kaynaklardan maddi yardm aldığını<br />

düşünüyorum.<br />

Arap ve batılı analizciler, Amerika Başkanı George Bush‟un,<br />

Orta Çağ‟da hıristiyanların, Müslümanlara yönelik düzenledikleri<br />

Haçlı Seferleri‟ni tekrar başlattıklarını ilan etmesinin, Bin<br />

Laden‟e olan ilgiyi daha da artırdığını söylüyorlar. Bush‟un<br />

verdiği açıktan sonra Beyaz Saray‟ın „Bush, bu açıklamayla geniş<br />

çaplı operasyon kastediyor‟ açıklamaları ise hiç de tatmin edici<br />

olmadı.<br />

Körfez Yardım Meclisi Eski Genel Sekreter Yardımcısı<br />

Ummanlı Muhammed Meskeri:<br />

Körfez televizyon kanallarından bir tanesinde izlediği<br />

programı arayan herkesin Usame‟yi tuttuğunu ve New York‟ta<br />

meydana gelen olayda ölenlerin de masum insanlar olduklarını<br />

kabul etmediklerini söyleyerek, Amerika basınının O‟nu yeni<br />

„Selahattin‟ yaptığını vurguladı. İnsanlarda oluşan bu görüşte en<br />

önemli sebeplerden bir tanesi de, Amerika‟nın Mutlak adalet<br />

kavramını kendisinin uygulayacağı iddiasında bulunması. Oysa<br />

Müslümanlara göre mutlak adalet ancak Allah‟ın adaletidir.<br />

Batılı diplomatlar, 11 Eylül saldırıları sonrası, Körfez<br />

Ülkeleri‟nin bazılarında Usame yanlısı gösterilerin<br />

düzenlenmesine istinaden şöyle dediler: Usame‟nin tarafının<br />

tutulması başka, bu olaylara karışmak bambaşka bir olaydır.<br />

Analizciler, Amerika ve İsrail‟in her gün televizyonda<br />

Müslümanları öldüren görüntülerinin yayınlanması karşısında<br />

Müslüman veya Arap bir ailenin, Usame‟ye yakınlık duymasından<br />

daha doğal bir şey olamayacağı kanaatini taşıyorlar.‟<br />

10- Hollywood, Ben Laden hakkında film çıkarmaya<br />

hazırlanıyor 58 :<br />

58 Al-jazeera.net<br />

71


Filme göre, Usame Bin Laden, Beyaz Saray‟ı bombalayıp,<br />

Amerika Başkanı‟nı öldürmeye çalışıyor. Filmin hikayesini ise 2<br />

sene önce bir İngiliz yazmış. Hikayenin yazarı Landy Maknap,<br />

Amerika‟yı vuran 11 Eylül saldırılarının hayal edilenden çok daha<br />

güçlü olduğunu, meydana gelen olayı yazmayı o zamanlar hiç<br />

hayaline bile getiremediğini ifade etti.<br />

Maknap, hikayenin ilk defa 1999 yılında sinema yapım şirketi<br />

Miramaks‟la aylarca süren görüşmelerin ardından anlaşılarak<br />

sinema sahnesine girdiğini belirtti. Daha önceden İngiliz Özel<br />

Kuvvetleri‟nde asker olan ve yazarlığa başlayan Maknap, New<br />

York‟ta olanlara bir türlü inanamadığını, o sıralarda „4. Kriz‟<br />

adını verdiği hikayesinin tanıtımlarıyla uğraştığını, hatta sinema<br />

şirketiyle anlaşma sağladığını söyledi.<br />

Mankap, İkinci Körfez Savaşı esnasında asker olarak<br />

görevliyken gördüklerini yazdığında ünü her tarafa yayı ldı.<br />

4.Kriz isimli kitabının hikayesi ise şöyle: Usame Bin Laden,<br />

İngiliz Greenwood‟u, Beyaz Saray‟a kolayca ulaşabilmek için<br />

kendisine zorunlu asker kılar.<br />

Ancak yapım şirketi her ne kadar yayın için söz verse de felaket<br />

filimlerinin halk üzerinde yarattığı endişe gerekçesiyle, kendisine<br />

kesin bir tarih sözü vermemiştir.<br />

Afganistan Halkı‟na gelince, 59 Cemal Ġsmail‟e Afganistan<br />

halkının Usame hakkındaki görüĢü soruldu ve cevap<br />

Ģuydu :<br />

Geçtiğimiz 3 ay boyunca Kandahar, Kabul veya diğer şehirlerde<br />

kalıp Afganistan‟dan dönen Arap gazetecilerden duydum,<br />

Afganistan halkı genel olarak, hatta Afganistan‟daki Araplar hepsi<br />

Usame‟ye karşı sevgi besliyorlar. Televizyon kanallarında<br />

gördüklerini boĢ ver. Bunlar taş gibi olanlardır. Taşa gelince,<br />

serttir ancak insanlara bir fayda vermez, olduğu yerde kalır.<br />

Bunların dışında Usame Bin Laden, örgütü El -Kaide ve onlara<br />

tabi olanlar hakkında sayılamayacak kadar çok özel programlar<br />

düzenlenmiş, böylelikle güçleri, etkinlikleri ortaya konmuştur.<br />

59 Al-Sakifah forumu‟nda yaptığı sohbetten.<br />

72


11- 100 Bin Meksikalı Futbol Seyircisi „Usame , Usame‟ Diye<br />

Tezahürat Yaptılar ! 60<br />

Amerikalı futbolcular , Meksikalı taraftarların düşmanca<br />

tezahüratlarına hazırlanıyorlar...<br />

Amerika Milli futbol takımı , Meksika Milli futbol takımıyla<br />

yapacağı 50.milli karşılaşmada, geçen yıl yaş ananların tekrar<br />

yaşanmasından korkuyor !<br />

Geçtiğimiz yıl oynanan maçta 100 bin Meksikalı seyirci<br />

„Usame,Usame‟ diyerek Meksika‟nın Ulusal stadını<br />

inletmişlerdi.<br />

Amerikan Milli Takımı oyuncusu Landon Donavan, geçtiğimiz<br />

yıl 100 bin Meksikalı seyircinin „Usame‟ tezahuratlarının hala<br />

kulaklarında çınladığını söyledi.<br />

12- Tsunami Felaket Bölgesinde Usame TiĢörtlü Endonezyalı<br />

Bir Genç ! 61<br />

Endonezya Hükümeti, Tsunami felaket bölgesine gelen<br />

yardımları, havaalanında uçaklardan indirmek üzere bir grup<br />

görevlendirdi.<br />

Endonezya Hükümeti‟nin biletlerinin bedelini de ödediği bu<br />

grupta şiddet olaylarına karıştığı iddia edilen, merkezi Açe<br />

Bölgesi‟nde bulunan İslami Savunma Cephesi üyeleri de yer<br />

alıyordu.<br />

Bir Amerikan uçağındaki yardımları indiren İslami<br />

Savunma Cephesi Üyesi bir gencin, gururla Usame Tişörtü<br />

giydiği görüldü.<br />

13- Endonezyalı Genç Mahkemeye Usame TiĢörtüyle Çıktı 62<br />

Endonezya‟da İslami Hareket üyesi tutuklu bir genç<br />

duruşmaya, üzerinde Usame Tişörtü ile geldi. Polislerin şaşkın<br />

bakışları arasında salona giren genç, yüksek sesle Allahu Ekber<br />

tekbirleri getirdi.<br />

60 Associated Press, Writer Will Weissert, 26.03.2005.<br />

61 The Sunday Morning Gazetesi, 06.06.2005.<br />

62 www.tajdeed.net‟ten.<br />

73


El-Kaide Fikrini Savunan Ünlü Arap DüĢünürlerinin<br />

Yazılarına Objektif Bir BakıĢ<br />

El-Kaide yanlısı yazarlar , Usame Bin Laden hakkında<br />

birçok makale yazdılar. Biz de, okurlar için en kapsamlı<br />

olanlarını seçmeye çalıştık.Bu makaleleri yazan yazarlar, El -<br />

Kaide‟nin en önemli kalemlerinden sayılıyorlar. Bu makaleler<br />

sayesinde, El-Kaide‟nin felsefesine,yöntemlerine, hedeflerine<br />

onların bakış açısından bakma imkanı bulabileceksiniz. FBI,<br />

CIA ve Scotland Yard bu tür makaleleri inceleyerek El-<br />

Kaide‟nin denklemini çözmeye çalışıyorlar.<br />

Bunun en güzel örneği, Amerika‟nın Güvenlik bürosu<br />

müdürü John Negroponte‟nin,09.07.2005 tarihinde Zavahiri‟nin<br />

Zerkavi‟ye gönderdiği mektubunun tam metnini yayınlayarak<br />

El-Kaide‟nin Irak‟taki ve dünyadaki stratejisini göstermeye<br />

çalışmasıdır.Negroponte bürosu , resmi sitesi olan<br />

www.dni.org‟de şöyle yazdı: „yayınladığımız bu belge, El -<br />

Kaide‟nin Irak‟taki ve dünyadaki stratejisini kapsamlı bir<br />

şekilde gösteriyor.Biz bu uzun belgeyi hiç bir değişiklik<br />

yapmadan hem Arapça hem de İnglizce olarak yayınlıyoruz‟.<br />

Biz de aynı mantığa dayanarak bazı makalelere yer vermekte<br />

fayda buluyoruz.<br />

1- Usame Bin Laden Hakkındaki Suçlamalar ve Söylentiler 63<br />

Onlardan, çok azı bu büyük dinin doğru yolunu ve<br />

sorumluluklarını biliyor. Allah Subhanehu ve Teala cennet ve<br />

ateşi yarattığında Cibril Aleyhisselam‟ı ikisine de bakması için<br />

gönderir. Cibril Aleyhisselam cenneti ve içindeki nimetleri görür<br />

görmez hemen şöyle der: Vallahi Ya rab, bunu gören kesinlikle<br />

girmek ister. Ardından cehennemi ve içindeki oyunları görünce<br />

şöyle ekler: Vallahi korkarım ki kimse cennete giremez.<br />

63 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından.<br />

Müstear ismi Ebu Jandal El Azd‟i olan Faris El-Zahrani , Suudi Arabistan‟da en çok aranan 26 kişi listesinin<br />

içinde yer alıyordu, 06.08.2004 tarihinde tutuklandı. El-Kaide ile bağlantısı olduğu düşünülüyor.<br />

74


Allah celle celaluhu, cennet yolunun güller ve kolaylıklarla<br />

dolu olmasını istemedi…aksine cennet yolu, oyunlarla, ezalarla,<br />

kanla, imtihanlarla dolu.<br />

Eğer insanlardan bu yollardan geçmeden cennete girecek<br />

insan olsaydı bunların başında hiç şüphesiz Muhammed<br />

(Sallallahu aleyhi ve selem) ve Allah‟ın seçtiği diğer<br />

peygamberler gelirdi. (Aleyhimisselam).<br />

Ancak eziyet gördüler, kötülendiler, iftiraya uğradılar…ve<br />

Allah‟tan kendilerine yardım gelene kadar iftiralara sabrettiler,<br />

Allah‟ın kelimelerini değiştirmediler..<br />

Ve bu gerçeği, davet tarihini, peygamberlerin yolunu anlatan<br />

eserleri okuyan her akıl sahibi bilir….Öyle ki bu yolun mirasçısı<br />

olduklarını zanneden ve bu yolu gerçekte hiç anlayamamış olanlar,<br />

ya insanların ya da hükümetlerin rızasını kazanmaya çalışıyorlar.<br />

Peygamberler, baştan sona bozulmuş kavimlerinin içine<br />

düştükleri durumları değiştirmeye gelmişlerdi. Onların<br />

durumlarına karışmaya veya reform adı altındaki yamalarla tamir<br />

etmeye değil. Nitekim şirki, köklü bir değişimden başka hiçbir şey<br />

ortadan kaldıramaz…Bunun için de peygamberlere düşmanlık<br />

edildi, onlara da kendilerine tabi olanlara da işkenceler yapıldı…<br />

Usame de suçlamalardan, iftiralardan, kötü sözlerden,<br />

söylentilerden büyük bir pay aldı…O, bunun Allah‟ın sünneti<br />

olduğunu çok iyi biliyor. Küfür ile iman arasındaki savaş daha<br />

Allah Azze ve Celle, ilk insan Adem‟i yarattığından beri var.<br />

Öyle ki Adem aleyhisselam‟ı yarattığında meleklere, secde<br />

etmeleri için emretmiş. Tüm melekler Allah‟ın bu emrine uyarak<br />

Adem Aleyhisselam‟a secde etmişler, ancak şeytan, büyüklenip<br />

kibir yapmış, topraktan yaratılan insana secde etmeyi reddetmişti.<br />

Bu fiiliyle kafir olmuş, Allah Azze ve Celle‟nin rahmetinden de<br />

kovulmuştu. Ardından şeytan, Allah‟tan kendisine kıyamet gününe<br />

kadar süre tanımasını istedi. O vakit talebi kabul edilen şeytan, o<br />

günden sonra Allah‟ın evliyalarına ve onların amaçlarına savaş<br />

açtı. İlk düşman Adem Aleyhisselam, ardından da diğer<br />

peygamberlerdi. (Aleyhimesselam). Şeytan, Allah‟ın gönderdiği<br />

tüm din büyüklerinin ve davetlerinin önünü kesmek için elinden<br />

75


gelen tüm çabayı sarfetmiş, tüm imkanlarını kullanmıştır. Savaş<br />

sahasında, asırların geçmesiyle iki farklı grup ortaya çıktı.<br />

Bunlardan ilki, Allah‟a gerçekten kulluk eden, O‟nun<br />

tekliğine inanıp, hiçbir ortağı olmadığını kabul eden, gönderdiği<br />

peygamberine tabi olup, gösterdiği yolda gidenler ki bunlar,<br />

Rahman‟ın gerçek evliyalarıdırlar. Diğer grup ise, kafirlerdir ki;<br />

peygamberi üzerine iftira atıp, O‟nun yolundan saptırmaya<br />

çalışırlar, O‟na karşı savaş açarlar. Bunu bazıları, babalarının ve<br />

dedelerinin dinlerine kızgın oldukları için bazıları ise, mal, mevki<br />

veya başka çıkarlar için yaparlar. İşte bunl ar, şeytanın<br />

ordusudurlar. Ancak Allah‟ın(Celle Celaluhu) hikmetidir ki, hakkı<br />

ortaya koymuş ve bazılarını bu hak üzere sabit kılmış ve onlara<br />

inandıkları hak yolda sabretme gücü vermiştir. Bu kısmı<br />

insanların bildiği kısımdır. Ancak vallahi Allah (Azze ve Celle),<br />

gökten isterse melekler indirmeye de kadirdir.<br />

Allah‟ın (Celle Celaluhu) insanları imtihan etmesi, tekrar<br />

tekrar denemesi, hep müminlerle münafıkları, sabırlılarla zayıfları<br />

bilip, ayırt etmek istemesindendir. Hiç şüphe yok ki Allah Azze<br />

Celle, ne olduğunu da ne olacağını da çok iyi bilmektedir. Küçük -<br />

büyük, mümin-kafir, iyi-kötü her şey indindeki kitapta yazılıdır.<br />

(Levh Elmahfuz). Ancak Allahu Teala, insanlara zerre kadar<br />

zulmetmez. Herkesin yaptığı işleri hesap eder. Ve onların hallerini<br />

de kendisinden daha iyi bilen yoktur.<br />

Allahu Teala yüce kitabı Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyuruyor:<br />

„Biz peygamber göndermediklerimize asla azap ediciler değildik.‟<br />

Başka bir ayette de şöyle buyuruyor: „her kim zerre kadar hayır<br />

yaparsa karşılığını görür. Ve kim zerre kadar kötülük yaparsa<br />

karşılığını görür.‟<br />

Allah Azze ve Celle, insanları Allah‟a ibadet etmeye,<br />

birliğini kabul etmeye, emirlerini yerine getirmeye, yasakladığı<br />

şeylerden uzaklaştırmaya davet etmek için peygamberlerini<br />

göndermiştir. Sonra Allah Azze ve Celle, insanları çeşitli<br />

imtihanlara tabi tutar. Ve bu imtihanlara sabredip<br />

sabretmediklerini, yoldan dönüp dönmediklerini, vaatlerinden<br />

76


cayıp caymayacaklarını gözetler. Bu nedenle Allah Subhanehu ve<br />

Teala, insanların hesaplarını bu dünyada kendilerinde n sadır olan<br />

amellerine göre yapar. İnsanların sevap ve günahları bu amellerine<br />

dayandırılır. Bu nedenle dünya imtihanı, nehir misalidir. Nehrin<br />

bir ucundan diğer ucuna ancak yüzmeyi bilenler ve yolculuğun<br />

zorluklarına katlananlar ulaşabilirler. Bu durumda insanların hali<br />

iki kısma ayrılır. İlk kısım, nehrin diğer ucuna ulaşabilmek için<br />

yüzmeye başlarlar, ancak yolculuğun meşakkatlerine katlanmaya<br />

gelemezler, bunun yerine rahatı tercih ederler ve yolun yarısından<br />

geri dönerler. İkinci kesim ise, nehrin diğer ucuna varabilmek için<br />

karşılarına çıkan her türlü zorluklara katlanırlar, ellerinden<br />

geldiğince çaba sarfederler. İşte bunlar, iman edip, başlarına gelen<br />

her türlü belaya sabreden, sonunda da istediğine ulaşanlara<br />

örnektirler. İnsanlardan kimi vardır ki, „Allah‟a inandık‟ der;<br />

fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların<br />

işkencesini Allah‟ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir<br />

yardım gelecek olsa, mutlaka, „Doğrusu biz de sizinle beraberdik‟<br />

derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil<br />

midir? Allah, elbette iman edenleri de ikiyüzlüleri de çok iyi bilir.<br />

Enbiya Suresi‟ne bir bakarsak, Nuh Aleyhisselam‟dan<br />

başlayıp, bizim peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />

Sellem‟de bittiğini görürüz. Ve sonuç olarak hepsinin<br />

aleyhimisselam, zorunlu olarak çeşitli imtihanlarda geçtiklerini,<br />

zulme uğradıklarını görüyoruz.<br />

Nuh Aleyhisselam, gönderildiği kavmi arasında tam 950<br />

sene kaldı. Ve kendisine ancak çok az kişi iman etti. O ise<br />

sabretti. Davetinde latif bir yol tuttu. Her ş eyi davetine araç<br />

kıldı…gece ve gündüz…gizli ve açık. Ancak kavmi haddi aştı,<br />

zorbalığa başvurdu, küfürleri arttı ve şöyle dediler: „Ey Nuh,<br />

bizimle çekişip durdun, bu çekişmede ileri de gittin.‟ Bir kavimde<br />

bu kadar uzun bir süre kalmak ve sonuçta ancak ç ok az bir<br />

kesiminin iman etmesi gerçekten ağır bir deneme, zor bir sınavdı.<br />

Kavminin kendisine tuzak kurmaya çalıştıklarını gördüğünde ise<br />

Rabbine şöyle dua etti: „De ki, „Rabbim Kavmim beni yalanladı.<br />

Benimle onların arasını aç; beni ve beraberimdeki ina nanları<br />

kurtar.‟ Allah Azze ve Celle, O‟nu ve yanındakileri kurtardı.<br />

77


Kafirleri ise batırdı. Nuh Aleyhisselam ve kendisine iman eden<br />

mümin topluluğuna uygun bir mekan taktir etti.<br />

Musa Aleyhisselam, Firavun ve kavmini iman etmeye<br />

çağırıyor, onlara Allah‟ın ayetlerini gösteriyordu. Ve onlar da<br />

kendisi için „çok iyi bir sihirbaz‟ diyorlardı. Firavun tüm<br />

sihirbazları toplayarak, Musa Aleyhisselamı yendikleri taktirde<br />

ödüllendirilip, kendisine yakınlaştırılanlardan olacaklarını<br />

söylemişti. Sihirbazların sihirleri, Allah Azze ve Celle‟nin yüce<br />

kudretinin Musa Aleyhisselam‟ın sopasında tecelli etmesiyle,<br />

hemen hezimete uğradı. „Bunun üzerine sihirbazlar secdeye<br />

kapandılar; „Harun‟un ve Musa‟nın Rabbine iman ettik‟ dediler.<br />

Musa Aleyhisselam ve O‟na iman edenlerin sınavı, hemen<br />

Firavun‟un, ellerini ayaklarını çaprazlamasına kesip hurma<br />

ağacının gövdesine asacağı tehditleriyle geldi. O‟nlar ise şu<br />

cevabı verdiler: „ Yapacağını yap, sen ancak bu dünyada hüküm<br />

verebilirsin.‟ Ve Firavun, onları öldürttü. Musa Aleyhisse lam ile<br />

kendisine inanan bir grup kurtulmayı başarabildiler. Bu grup, gece<br />

yola çıktı. Denize ulaştıklarında, Musa‟nın kavmi „yakalandık ey<br />

Musa‟ diye yakınmaya başladılar. Bunun üzerine Allah Azze ve<br />

Celle, Musa Aleyhisselam‟a elindeki sopasıyla denize vu rmayı<br />

vahyetti. Deniz hemen parçalara ayrıldı. Her bir parçası yüksek<br />

bir dağ gibiydi. Musa aleyhisselam ve kendisine iman edenler bu<br />

yoldan geçtiler. Bu olay, Musa Aleyhisselam‟ın mucizelerinden<br />

bir mucizeydi. Firavun ve ordusu da arkalarından gelerek ayn ı<br />

yola girdiler ancak Allah Allah Azze ve Celle Firavun ve ordusunu<br />

boğdu. Firavun‟un cesedini de ardından gidenlere ibret olsun diye<br />

denizden çıkardı. Böylelikle savaş sona ermiş oldu.<br />

Salih kullarını imtihan eden Allah Celle Celaluhu, insanlar<br />

arasında fitne çıkaran kullarını da cezalandırmaya kadirdir. Ancak<br />

Allahu Teala insanları azaplandırmakta acele etmemiştir. „Belki<br />

bir şey hoşunuza gitmez ama Allah onda çok hayır kılar.‟<br />

Her şey Allahu Teala‟nın elindedir. İstediğine istediği zaman ve<br />

istediği şekilde zafer verir. Hak ve davet yolunda yürüyüp de her<br />

kim, hiçbir bedel ödemeden bir savaşa girip çıkacağını<br />

78


zannediyorsa, o kimse bu yolu hiç anlamamış demektir. Bu yola<br />

giren herkesin bilmesi gerekir ki, başından sonuna kadar<br />

imtihanlarla karşı karşıya gelecektir. Nitekim, tüm peygamberler<br />

(aleyhimisselam), ardından Salihler, nice çetin imtihanlara tabi<br />

tutuldular. Doğru bir hadiste şöyle buyuruluyor: „En büyük<br />

imtihana tutulanlar peygamberlerdir, ardından Salihler, onların<br />

ardından kendilerini izleyenler, onların ardından da kendilerinin<br />

yolunda gidenler.‟ Bir adam dini üzerine denenir. Eğer imtihana<br />

dayanabilirse, ona daha büyük bir imtihan verilir. Öyleyse bu,<br />

imanla küfür savaşının ilk çıktığı günden beri süre gelen bir<br />

yoldur. Burada Peygamberimiz Muhammed Sallallahu aleyhi ve<br />

sellem‟in Mekke müşrikleri tarafından maruz kaldığı bazı<br />

eziyetleri ve kötülükleri hatırlamak istiyoruz:<br />

Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine ilk vahi<br />

indiği zaman, hanımı Hatice bin Huveyled (radiyallahu anha)‟nın<br />

evine döndü. Titreyerek şöyle diyordu: sarın beni, sarın<br />

beni!...üzerindeki korku gittikten sonra, Hatice Radiyallahu<br />

anha‟ya Hira Mağarası‟nda başına gelen durumu anlatır. Hanımı<br />

Hatice (r.a), duydukları üzere kendisini amcası Varaka Bin<br />

Nevfel‟in evine götürür. Ve kendisine olayı anlatırlar. Varaka bin<br />

Nevfel şöyle der: „Keşke onlardan biri olabilseydim, keşke kavmin<br />

seni Mekke‟den çıkardığı zamanda yaşayıp da sana büyük bir<br />

destekle yardımı dokunanlardan olabilseydim. Bunun üzerine<br />

peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve sellem şöyle der:<br />

Onlar beni Mekke‟den çıkaracaklar mı?<br />

Varaka şöyle cevap verir: Evet, senin getirdiğin gibi bir davayı<br />

getiren her kişiye, kavmi tarafından mutlaka aynı düşmanlık<br />

yapılmıştır.<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, b u noktada içinde<br />

bulunduğu durumun zorluğunu, önüne çeşitli engeller, zorluklar<br />

çıkacağını anlar, ancak yine de Allah‟a güvenir.<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş müşriklerinden,<br />

gerçekten de çok fazla eziyet gördü. Rabbi‟ne secde ederken, bir<br />

tanesi üzerine sepet fırlatıyordu , başka biri alaylı sözler<br />

söylüyor, bir diğeri de yakasından çekiştiriyordu. Tüm bunlar,<br />

79


Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kureyş‟in efendilerinden<br />

amcası Ebu Talib‟in koruması altında olduğu halde gerçekleşti.<br />

Kendisi ile beraber ashabı da sadece Rabbimiz Allah‟tır dedikleri<br />

için birçok işkenceye maruz kalmışlar, aşağılanmışlardır.<br />

Ashabından Musab bin Umeyr radiyallahu anh, insanların en<br />

bolluk içinde yaşayanlarından bir tanesiydi. Annesi, islamiyete<br />

girdiğini duyduğunda onu tüm bu varlıktan menetti. Ancak Musab<br />

bin Umeyr, dininden dönmedi.<br />

Umeyye Bin Halef‟in kölesi olan Bilal Habeşi, Müslüman<br />

olduğunu ilan ettiğinde Umeyye, kendisine olmadık işkenceler<br />

yapıyor. Vücudu üzerine koca bir taş koydurtuyor. Ancak bu<br />

işkenceler, Bilal‟in sadece imanını artırmaya yarıyor. Ve tüm<br />

zorlamalara karşın Ahad! Ahad! Demekten vazgeçmiyordu.<br />

Diğer sahabeler de bir çok imtihanla karşı karşıya kaldılar.<br />

Ancak başlarına gelenlere sabrettiler. Allah Celle ve Celaluhu, bu<br />

kişileri, Resulu Muhammed Sallallahu aleyhi ve selleme dost<br />

olarak seçmişti. Kesinlikle imtihan olmaları ve yetişmeleri<br />

gerekiyordu. Çünkü günü gelecek, bu büyük emaneti<br />

taşıyacaktılar. Onlar ilk süvarilerdi ve savaş çarkı, ilk onların<br />

devrinde dönecekti.<br />

Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem, müminlere davetin<br />

başında ahiretteki kazançtan bahsediyordu. Onlara Kureyş‟i yenip<br />

bu ezalardan kurtulacaksınız vaatlerinde bulunmuyordu. Bu<br />

Kur‟an-ı Kerim‟de de açıkça; bu ezalara ancak ahreti isteyen,<br />

dünyada gözü olmayanların katlanabilecekleri ifade ediliyordu.<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabı birçok savaşlara<br />

katıldılar ve sonunda Allahu Teala, onlara İslam devleti<br />

kurmalarını ve Mekke‟nin fethini ihsan eyledi.<br />

Bu devirde meydana gelen olaylara dikkat edersek , Allah‟ın<br />

evliyalarının da aynı tarzda savaşlara girdiklerini, zulme<br />

uğradıklarını görürüz. Peygamberlere uyanlar da peygamberler<br />

gibi işkence gördüler, öldürüldüler. Bugün de islamın evlatları, en<br />

kötü işkencelere maruz kalıyor, hapishanelere atılıyor, dinlerine<br />

fitne sokuluyor, toprakları işgal ediliyor. Suçları ise sadece<br />

„Rabbimiz Allah‟tır‟ demek!.<br />

80


Öyleyse Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi: „Böylece,<br />

onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun<br />

hakkında da mutlaka: „Bir sihirbazdır veya bir delidir‟ dediler.<br />

Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir<br />

kavimdir.‟<br />

Şeyh Hmud El-Ukala, şöyle diyor: Bugün ümmetin başına<br />

gelenleri resulallah sallallahu aleyhi ve sellem bizlere hep<br />

önceden bildirmişti. İşleri ehli olmayanl ar yürütüyorlar.<br />

Okuduğumuz, işittiğimiz basın organlarımız, bilmediğimiz bir<br />

istikamete doğru gidiyor, kavmin sefilleri tarafından yıpratılıyor.<br />

Onların çoğuna bakarsanız reformla da ilgilerinin olmadığını<br />

görürsünüz. Hatta yine büyük çoğunluğu, ne yaptı ğını kendisi bile<br />

anlamadan, kafir batının yaptıklarını taklit ediyorlar.<br />

Şehvetlerine, heveslerine uymuş, yenilmiş bir kavme tabi<br />

oluyorlar. La havle ve la kuvvete illa billah. Bu kişiler, İslam<br />

alimlerine karşı da büyük bir hırs içindedirler. Çünkü İslam<br />

alimleri, batı taklitçiliğini men etmektedir.<br />

Usame Bin Laden ve batı basınının onun hakkında ortaya<br />

attığı iddialara ve İslam-Arap dünyasındaki etkilerine gelince,<br />

muhakkak ki batı, Usame‟yle ilgili halkta büyük bir cehalet<br />

yarattı. Ve onlara cevap verilemez, zor bir hal ortaya çıktı. Onun<br />

hakkında hikayeler uydurarak bunları yaydılar. Suçladılar,<br />

hakkında kötü sözler savurdular. Bu şekilde dünyada Usame<br />

hakkında zihinleri kötü görüşle doldurmayı hedeflediler. Ve<br />

tarihte ilk defa, toplu imha silahlarına, en yeni teknolojilere sahip<br />

ülkeler biraraya gelip, bir adam ve zayıf cemaatine karı savaş açtı.<br />

Cemal İsmail, Usame‟nin yayın organlarıyla görüşmesinin<br />

zorluğundan bahsederek şöyle diyor: „Pek fazla vakit geçmedi ki,<br />

bir otobüs bizi görüşmenin yapılacağı yere götürmek üzere geldi.<br />

Otobüste bazı Arap kökenli şahıslar vardı. Bunların başında da<br />

Usame Bin Laden‟in sağ kolu olarak bilinen Ebu Hıfs El -Mısri ve<br />

Mısır‟daki Cihat Cemaati‟nin Lideri Aymen El -Zevahiri geliyordu.<br />

(Uzun zamandır ilk defa bizimle görüşmeye gelen ilk gazeteciye<br />

merhaba) bu, otobüsten indiğimde Ebu Hıfs‟tan duyduğum ilk<br />

ibareydi. Beni büyük bir sıcaklıkla karşıladı. Bu benim de 1992‟de<br />

81


Peşaver‟den Sudan‟a gittiklerinden bu yana kendileriyle yaptığım<br />

ilk görüşmeydi. Aradan tam 6 buçuk sene geçmişti.<br />

Ebu Hıfs ile kısa bir süre, Al-Jazeera‟nın iki kere<br />

kendileriyle konuşma çabasında bulunmasına karşın başaramadığı<br />

hususunda konuştuk. Görüşme için sınıra kadar korunarak<br />

geldiklerini ifade etti.<br />

Ebu Hıfs, görüşme için ayarladıkları mekan ın sadece bir<br />

saatte tüm hazırlıklarının tamamlandığını söyledi. Bekleyişimiz<br />

pek uzun sürmedi ki, içinde Afgan Araplar bulunan bir otobüs<br />

geldi. Onlar da bizi büyük bir sıcaklıkla, güler yüzle, büyük bir<br />

edeple selamladılar. Oradan Kandahar‟ın dışında ya klaşık 3 saat<br />

uzaklıkta, kumluk bir bölgeye gittik. Otobüsün camları karartılmış<br />

değildi aslında ve gündüzdü de ancak, tekerlerin altından çıkan<br />

tozlar sebebiyle gerçekten ne yöne doğru gittiğimizi tam olarak<br />

seçemiyorduk. Hatta bu tozdan yüzlerimiz ve elbiselerimizin de<br />

renkleri değişmişti. Görüşme için seçilen yere yolculuğumuza,<br />

koruma ile görevlendirilmiş arabalar da eşlik ediyordu.<br />

Birkaç defa ihtiyaç molası verdikten sonra Allah‟ın izniyle<br />

görüşme mekanına ulaştık.<br />

Kartal Yuvası: yüksek bir tepe, bulunduğumuz yere<br />

çekirgeler teşrif ediyorlar. Dağ sıralarına yakın, toprak kuruluktan<br />

çatlamış. İşte burası, Şeyh Usame Bin Laden ve arkadaşlarının<br />

görüşme için seçtikleri mekandı. 3 tane çadır kuruluydu. Birisinde<br />

namaz kıldım. Diğer ikisi ise Şeyh ve arkad aşlarının üssüydü. 30<br />

tane eğitilmiş bedevi genç, silahlarla donatılmış, Usame ve<br />

arkadaşlarının koruma görevini üstleniyorlardı. Ve güneş<br />

batmadan önce, Amerikan uçak ve Stenger Füzeleri‟ni düşüren<br />

uçaksavarlarıyla yakındaki dağların tepelerine tırmandıkl arını<br />

gördük. Aralarında radyo cihazı aracılığıyla irtibat kuruyorlardı.<br />

Korumalardan iki tanesi bize doğru yaklaştılar. Terbiyeli bir<br />

şekilde, eşyalarımızı teftiş etmeleri gerektiğini söylediler. Bu<br />

sadece güvenlik amaçlı bir uygulamaydı, başka hiçbir ama cı<br />

yoktu. Ve onlara, güvenlikleri için münasip ne görüyorlarsa onu<br />

yapmalarını söyledim. Ve şöyle ekledim: Biz görüşme yapmak<br />

istiyoruz, eğer bizim görüntü için getirdiğimiz malzemelerimizden<br />

82


ahatsızsanız ve sizde başkaları varsa, onlarla görüntü<br />

çekmemizde bizim için de hiçbir sakınca yok!!.<br />

Kameram, Pakistan‟dandı ve hıristiyan malıydı. Yanımda<br />

getirdiğim kameramanın da hıristiyan olduğunu ve oruçlu<br />

olmadığını ekledim. Kendisine, hemen yemek hazırladılar.<br />

Kameraman, ramazan ayı olduğu halde kendisine sun ulan bu<br />

ikramı garipsedi. Öyle ki Afganistan Hükümeti ile yapılan<br />

görüşmede, kendisini anlamayacaklar korkusuyla yemek<br />

istemekten çekinmişti. Kameraman yemeğini yerken ben de bir<br />

yandan koruma görevlileriyle konuşmaya başlamıştım. Onlar beni<br />

Peşaver‟de görmüşlerdi. Ayrıca orada çıkan Arabiyye<br />

Dergisi‟ndeki işimden de beni biliyorlardı.‟<br />

Şimdi Usame Bin Laden hakkındaki suçlamalara ve söylenen<br />

kötü sözlere gelmek istiyorum.<br />

Evet kötü sözlere, suçlamalara maruz kaldı çünkü,<br />

hükümetleri yok sayıyor ve İslam ülkelerinde savaşı teşvik<br />

ediyordu!!.<br />

Biz dünyanın dört bir yanındaki Müslümanları, bu<br />

suçlamalar, ve kötü sözler karşısında İslam uslubuyla hareket<br />

etmeye davet ediyoruz.<br />

Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: „İftirayı işittiğiniz<br />

zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendilerinden<br />

hüsn-i zanda bulunup da; „Bu apaçık bir iftiradır‟ demeleri<br />

gerekmez miydi?‟<br />

Ve başka bir ayette de şöyle buyuruyor: „Ey iman edenler, size bir<br />

fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir<br />

topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.‟<br />

Öyleyse Yahudilerden, hristiyanlardan, dinden dönmüşlerden<br />

gelen haberlere nasıl güven olur?!!!.<br />

Ġlk Suçlama: Usame Bin Laden Amerika‟nın Ürünü ve CIA<br />

Adına ÇalıĢıyor<br />

Bu suçlama, yayın organlarında uzun bir süre dolaştı. Ve<br />

birçok insan da hemen inandı. Usame‟ye bu soru Al -Jazeera TV<br />

Kanalı ile yaptığı görüşmede soruldu:<br />

83


Amerika‟nın, Sovyetlere karşı sürdürülen Afgan Cihadı‟nı<br />

desteklediği bilinmektedir. Sizin de katıldığınız bu savaşta, dünya<br />

basını, Amerikan istihbaratı ile ilginiz olduğu, operasyonlarınızı<br />

onların finanse ettiği ve sizi desteklediği haberlerini her tarafa<br />

yaymıştı. Bu haberlerin doğruluğu nedir? Gerçekten Amerika ile<br />

ilişkiniz olduğu doğru mudur?.<br />

Usame: Bu, Amerika‟nın karalama girişimidi r. Allah‟a<br />

hamdolsun ki onların oyunlarını boşa çıkardı. Tüm<br />

Müslümanların, bunu iyi ayırt etmesi gerekir. Başta Amerika<br />

olmak üzere, bazı Yahudi ve hıristiyanlar dinimize karşı savaş<br />

açmış durumdadırlar. Bu başımıza gelen de aslında bizim<br />

dinimizin, akidetimizin bir parçasıdır. Ben aslında, Amerika<br />

karşıtı olduğum için bu tür saldırılara maruz kalıyorum. Cihadı,<br />

savaşı desteklemelerine gelince, Arap ülkelerinin, özellikle de<br />

Körfez ülkelerinin Pakistan‟ı desteklemelerindeki en önemli<br />

sebep, koltuk davasıydı. Rusya‟nın kendilerini koltuklarından<br />

edeceği korkusu hepsini sarmıştı. Yoksa bu desteğin Allah<br />

rızasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Amerika‟ya gelince, Carter, olaydan<br />

20 günden fazla zaman geçtikten sonra, 1980 yılının Ağustos<br />

ayında, konuşabildi. Ve şöyle dedi: Rusya‟nın Körfez‟e girmesi<br />

durumunda Amerika, Rusya‟yı düşman sayacak. Bu işgalin sebebi<br />

ancak petrol kaynaklarını ele geçirmektir. Ve biz de, Rusya<br />

gerçekten girmeyi başarırsa askeri güç kullanacağız. Amerikalılar<br />

günlerden bir gün bizimle yardımlaştıklarını iddia ediyorlarsa<br />

yalan söylüyorlar ve onları buna delil getirmeye zorluyoruz.<br />

Onlar, Afganistan‟da bize ve mücahitlere tahammül edemiyorlardı.<br />

Aramızda hiçbir ittifak kurulmadı. Biz islamın, Afganistan‟da<br />

zafer kazanması için savaşıyorduk. Ameri ka‟nın çıkarları ise<br />

bizim amaçlarımızla örtüşmüyordu. Müslümanlar, Rumlarla<br />

savaştıkları zaman, bilindiği gibi Rumlarla Farslar arasında<br />

şiddetli savaşlar aralıksız olarak sürüyordu. Müslümanların<br />

Rumlarla Mute Savaşı‟na girişmesini akıl sahibi bir insanı n<br />

Müslümanlar, Farslarla işbirliği yapıyordu diye yorumlaması akıl<br />

dışıdır. Nitekim Rumlarla savaşlar sona erince, Farslarla da<br />

savaşlara başladılar. Önce Farsların menfaatine gibi görünen<br />

Müslümanların savaşları sonradan da Rumların menfaatine gibi bir<br />

84


hal aldı. Bizler, 12 seneden fazla bir süredir Amerika‟nın<br />

bölgedeki menfaatlerini, Amerikan eşyalarını boykot ediyor,<br />

Amerikan kuvvetlerini vurmanın gerekliliğini savunuyoruz.<br />

Usame Bin Laden, Ebu Rigal‟e 64 (Kral Fahd), gönderdiği<br />

mektupta, Amerika ile olan işbirliklerini, gerçek kafirleri ve<br />

dinden dönenleri nasıl desteklediklerini ortaya koyuyordu:<br />

„Akideti koruduğu ve harameyne hizmet ettiğini söyleyerek<br />

övündüğünüz hükümetiniz, Afganistan‟daki Müslümanların<br />

kanlarıyla elleri boyalı Eski Sovyetler Birliği‟ne, 4 milyar dolar<br />

yardımda bulunduğunu ilan etti. Bu olay olduğunda sene<br />

1991‟di.!! Hükümetiniz bundan önce de, 1982 yılında on binlerce<br />

müslümanı katleden Hıristiyan Suriye rejimine, binlerce milyon<br />

dolar yardımda bulunmuştu. Hama Şehri‟nde, on binlerce<br />

müslümanı öldürmesine istinaden kendilerine hediye olarak<br />

sunulmuştu bu paralar. Yardım yaptıkları bu rejim, aynı zamanda<br />

Lübnan‟da Müslümanlara karşı hamleler sürdüren „Tugaylar<br />

Partisi‟ni‟ destekliyordu.<br />

Ve size soruyorum; yönetiminiz doğru yolda mı?<br />

Hükümetiniz ki Cezayir‟de, Müslümanları, islamiyeti ezip geçen,<br />

haddi aşmış bir rejime destek için milyarlarca dolar verdi. Aynı<br />

hükümet, Sudan‟ın güneyindeki isyancı hıristiyanları desteklemek<br />

için hem silah hem mal yardımında bulundu.<br />

Tüm bunların yanında hükümetiniz, bazı insanları bu<br />

gerçekler konusunda saptırıp<br />

aldatmaktan da geri kalmadı. Ancak Allahu Teala, en son Yemen<br />

olaylarında sizin gerçek yüzünüzü ortaya koydu. Bazı insanların<br />

yüzüne gülüp, arkalarından ortalığı karıştırıyordunuz. Yemen‟de<br />

komünistleri siyasi ve askeri olarak desteklemeniz, islamiyete ne<br />

kadar da bağlı<br />

olduğunuzu ortaya koyan son darbe oldu. Yemen olayları, sizin<br />

korkunç aykırılığınızı ortaya koydu. Afganistan‟daki<br />

64 Ebu Rigal : Şöhreti bir nevi zemzem kuyusuna bevletmekten geliyor. Ebrehe‟nin Kabe‟ye yönelik<br />

saldırısındaki kılavuzu veya bugünkü deyimle yerli işbirlikçisi. Ebu Rigal adındaki bu işbirlikçi Kabe‟yi yıkmak<br />

için gelen Habeşli Ebrehe‟nin kılavuzu olmayı kabul etmiş bir bahtsızdır ve bundan dolayı ebed müddet<br />

Arapların lanetini haketmiştir. El‟an lanet üzerinden eksik olmamaktadır. Hâlâ Araplar mezarının başında onu<br />

lanetle anarlar ve kabrini gelip geçtikçe taşlarlar.Bin Laden dahil, El-kaide‟nin tüm edebiyatçıları Kral Fahd için<br />

Ebu Rigal demektedir.<br />

85


Müslümanları desteğinizin islamı sevmenizden kaynaklanmadığı<br />

ortaya çıktı. Sizler sadece, bölgede Rus çıkarlarını tehdit eden,<br />

Batı menfaatlerini destekliyordunuz. Neticede Afganistan‟daki<br />

komünist ile Yemen‟deki komünist veya Afganistan‟daki<br />

müslümanla Yemen‟deki Müslüman arasında ne fark olabilir ki?<br />

Öyleyse sizin Afganistan‟da Müslümanları komünistlere karşı<br />

desteklerken Yemen‟de komünistleri Müslümanlara karşı<br />

desteklemeniz nasıl açıklanabilir?<br />

Bunu ancak, sizin hıristiyan batı tarafından belirlenen ve<br />

sadece batının menfaatlerine hizmet eden siyasetinizi çok iyi<br />

bilenler anlayabilir. Yani ara sıra Müslümanların destekleniyor<br />

gibi görünmesindeki asıl gaye, Müslümanları savunmak,<br />

Müslüman halkın zafer kazanmasına çalışmak değil, kafir batı<br />

devletlerinin menfaatlerini korumaktır. Aynen Afganistan‟da<br />

olduğu gibi. Buna delil ise, İslamiyete hizmet, batının çıkarlarıyla<br />

çakışmaktadır. Ve siz, Müslümanlara destek kisvesi altında, batı<br />

çıkarlarına hizmet etmektesiniz. İşte Somali Müslüman halkı<br />

ortada; Amerika‟nın çıkarları için siz orada, o iğrenç adamlarla<br />

bir olup ümmetin malını gasp ettiniz. Ondan öncesi de var sonrası<br />

da. İşte Filistin meselesi; islamiyetin ana sorunu. Bilinen, barış ve<br />

teslim olma dizinizde, işbirliği yaptınız, diz çöktünüz ve<br />

kaybettiniz. Ülkedeki büyük ekonomik güçlüğe karşın, yüklü<br />

miktarda ödeme yapmayı kabul ettiniz. Sırf Laik Yaser Arafat<br />

yönetimini desteklemek için, işgalci Yahudilerin yapamadığı<br />

baskıyı Filistin halkına yapması, başta Hamas olmak üzere cihadi<br />

hareketlere savaş açması için 100 milyon dolar verdiniz. Yaser<br />

Arafat‟ın Körfez Savaşı‟nda Saddam Hüseyin‟in yanında yer<br />

alarak size karşı durup, ihanet etmesi bile sizi kendisine yardım<br />

etmekten alıkoymadı. Çünkü siz bunu riyakarca Amerika‟nın barış<br />

iddialarına hizmet için yapıyordunuz!!<br />

Bunda hiçbir yalan yok. Hatta, bu barış iddialarına şa hsi<br />

kanaat olmasa bile, elinde veli emrin Amerika‟ya karşı<br />

verilebilecek başka bir cevabın var mı? Amerika Başkanı Clinton<br />

değil miydi ki Suudi Arabistan‟a ziyarete geldi de, seni Riyad‟da<br />

ziyaret etmeyi kabul etmeyerek ısrarla zelil, küçülmüş bir şekilde<br />

Hafer El-Batın‟daki Amerikan üssüne gitmeni sağladı?!<br />

86


Amerika Başkanı bu hareketiyle iki şeyi ortaya koymak<br />

istedi!!<br />

Bunlardan ilki: Ziyaretinin aslında kendilerine ait olan askeri üsse<br />

olduğu!!.<br />

Diğeri ise: Sana alçaklık ve hor görme dersi vermek ki, Suud i<br />

Arabistan sınırları içinde bile senin gerçek veli emrinin o<br />

olduğunu bilesin. Mesele sadece Amerika kanunlarının geçtiği,<br />

manda bir devlet olmaktan çok daha öte!!‟<br />

Coll Patlamaları‟nın kasetinde de şöyle dedi: „Ebu Rigal ve<br />

torunları ortaya çıktığından bu yana, harameyn(Mekke-Medine)<br />

toprakları, Amerikan tanklarının, Yahudi ve hıristiyanlardan<br />

oluşan Amerikan ordusunun serbestçe dolaştıkları yerler oldu.<br />

Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem‟in doğduğu, Cibril<br />

Aleyhisselam‟ın kendisine gökten Kur‟an -ı Kerim ayetlerini<br />

indirdiği kutsal topraklarda, şimdi Amerikan askerleri, eğlenip<br />

gösteriler düzenliyorlar.<br />

Bu topraklar, Allahu Teala‟nın katında en değerli<br />

topraklardır. Bunu Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve<br />

sellem de bir hadisi şerifinde açıklamı ştır. Ancak bugün,<br />

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve sellem‟in kutsal topraklarda<br />

yaşadığı günlerden beri nefreti geçmeyen Kureyş tekrar geldi.<br />

Müslümanlar Ha‟er‟de ve diğerlerinde hapishanelerde, Amerikan<br />

askerleri ise, bu kutsal topraklar üzerinde eğleniyorl ar. Allah‟ım<br />

ben, Ebu R<br />

igal ve kardeşlerinin, yardımcılarının yaptıklarından uzağım.‟<br />

Amerika ile savaştan bahsettiği bir vakitte şöyle dedi:<br />

„Ülkeler, işgal edilmiş, Siyonist Amerikan nüfuzu ve kontrolü<br />

altına girmiştir. Vahi inen, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />

Sellem‟in torunlarının ve ashabının yaşadığı topraklar, şimdi<br />

Yahudi ve hıristiyanlardan oluşan arsız Rum ordusunun nüfuzu<br />

altındadır.<br />

Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Amerikalılarla<br />

savaşmak, imanın, tevhid inancının samimiyetinden<br />

kaynaklanmaktadır.‟<br />

Ve şöyle diyor: „Amerika bizi susmaya zorluyor. Amerika ve<br />

işbirlikçileri onlarca defa, bölgede bizleri, küçümseyen tavırlarla<br />

87


susturmaya çalıştı. Susma karşılığında sana tekrar pasaportunu,<br />

mallarını, kimlik kartını vereceğiz, dediler. Oysa bunlar,<br />

insanların sadece dünya için yaşadıklarını zannediyorlar. Allah<br />

Subhanehu ve Teala‟nın rızasını kazanmak için çaba sarfetmezsek<br />

bu dünyadaki varlığımızın hiçbir değerinin olmadığını<br />

unutuyorlar.<br />

ġeyh Süleyman Ebu Gays şöyle dedi: Bin Laden, hiçbir gün<br />

Amerika‟nın müttefiki olmadı. Aksine 87 yılında Suudi<br />

Arabistan‟da dağıtılan bir kasette halkı, Amerikan mallarını<br />

boykot etmeye davet ediyordu. Görevli gençler, bu kaseti Arap<br />

ülkelerinin her birinde dağıttılar. Halkı, Amerika‟nın başına<br />

vurmaya davet etti. Afganistan‟da Ruslara karşı savaşta<br />

Amerika‟nın Müslümanları desteklemesi tamamen çıkarlarına<br />

yönelikti. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Farslarla<br />

savaştığında bu Rumların işine geldi. Rumlarla savaştığında da<br />

Farsların işine geldi. Mesele dini akide meselesidir. Herhangi bir<br />

tarafa yakınlık gibi bir halden bahsetmek söz konusu olamaz.<br />

Doktor Saad El Fakih şöyle dedi: Kardeşim Şeyh Süleyman<br />

Ebu Gays‟ın Bin Laden hakkındaki sözlerini doğruluyorum.<br />

Usame Bin Laden, kesinlikle Amerika ile işbirliğ i yapmadı. Onun<br />

hakkında bu yönde söylenen sözlerin hepsi de yalandır. Hiçbir<br />

hükmü yoktur. Olayın gerçeği, kendisine tabi olanları çok<br />

öncelerden uyarıyor, onları gelecekte Amerikan düşmanlığı ile<br />

müjdeliyordu. İşte tek doğru budur.<br />

İkinci olarak, Bin Laden‟in batıda yaşadığı, İsviçre‟ye<br />

veya başka batı ülkelere yolculuk yaptığı gibi söylentilerin de<br />

aslı yoktur. Hatta bazıları Usame‟nin Suudi Hükümeti‟yle<br />

(Türki Faysal ile) ve Suudi elçiliği ile ilgisi olduğunu iddia<br />

etseler de bu sözler hep boş sözlerdir. Bunun aksine, özellikle<br />

Afgan Savaşı‟nın sonlarında Suudi Hükümeti‟ne büyük şüpheler<br />

içinde bakılmaya başlanmıştır.<br />

Tarihi Araştırmalar Merkezi Makrizi‟nin Müdürü Doktor<br />

Hani Sibai, katıldığı bir programda kendisine yöneltilen soruyu<br />

şu şekilde cevaplandırıyor: Kim bunu dedi? Bu adamın Amerika<br />

ile yakından uzaktan hiçbir ilgisi yoktur. Bu adam Harameyn<br />

topraklarında yetişti. Ekonomi Fakültesi‟nden mezun oldu.<br />

88


İşadamlarından ve çok ünlü bir aileden geliyor. Sonra sadece<br />

cihada davet için yolculuğa çıktı. Eğer CIA ile işbirliği<br />

yapıyorsa, neden saklanıyor? Neden bu yolu seçip, kendisini ve<br />

mallarını feda ediyor? Neden dünyadaki her şeyden vazgeçiyor?<br />

Hayır..hayır…hayır…senin kendini geri çekmen gerekir.<br />

Bu ancak bir suçlamadır. Bu adam şu an mevcuttur ve sen bu<br />

tehlikeli suçlamadan vazgeçmek zorundasın, Üstaz Selim! (<br />

Soruyu yönelten Ali Selim, Al-Jazeera Tv‟de „Diğer Görüşler‟<br />

programı sunucusu.)<br />

Ġkinci Suçlama: Usame Bin Laden‟in Saddam Hüseyin ile<br />

ĠliĢkisinin Olduğu Ġddiaları<br />

Amerika‟nın Irak‟a savaş açmasından önce de sonra da bu<br />

yönde suçlamalar, birçok kere tekrar edildi. Amerika, bu<br />

şekilde hem kendi halkı hem de dünya halkı gözünde işlediği<br />

suçu haklı göstermeye çalışıyordu. Amerika, Usame ve Saddam<br />

Hüseyin arasında ilişkilerin 1995 yılında başladığ ını iddia etti.<br />

Oysa Usame Bin Laden, Dr. Abdullah Azzam ve daha bir çok<br />

mücahit, Saddam Hüseyin‟in haddi aşmış bir Arap Rejim lideri<br />

olduğunu, küfrünün Kuveyt ve İran Savaşları‟ndan daha önce<br />

ortaya çıktığını çok iyi bildiklerini, defalarca açıklamışlardı .<br />

Hatta Usame bin Laden‟in, Amerika‟yı Arap topraklarından<br />

çıkarmaya güç yetirebilmesi halinde, Saddam gibileri de<br />

yerlerinde bırakmayacağı bilinen bir durumdu. Tüm rejimler,<br />

bunun farkındalar ancak Usame, yılanın başını ezmeden onlarla<br />

uğraşmayı tercih etmiyor!!.<br />

Usame Bin Laden Ebu Rigal‟e (Kral Fahd) yazdığı<br />

mektupta şöyle diyor: „Sen çok iyi biliyorsun ki; Batıya<br />

kesinlikle tabi olmanızdan ötürü, eski dostunuz Saddam<br />

Hüseyin‟e tam 25 milyar dolar destekte bulundunuz, bununla da<br />

kalmayarak, İran Savaşı‟ndaki zararını kapatabilmesi için<br />

üretimi artırarak fiyatları düşürdünüz. Bunun da şimdiki batılı<br />

tüketicilere uygulanan petrol fiyatlarının düşmesine çok büyük<br />

katkısı oldu. Ve batılılar, kesinlikle kendilerine altın<br />

yumurtlayan Suudi tavuğunu kesmemeye ve bu yumurtanın<br />

89


fiyatını en düşük değerde tutmaya çok ciddi şekilde<br />

kararlıydılar.<br />

Irak halkına mektubunda ise Usame şöyle diyor: „Bu gibi<br />

durumlarda, Müslümanların menfaatlerinin, hıristiyanlara karşı<br />

savaşan işbirlikçilerin menfaatleriyle örtüşmesi bir z arar<br />

vermez. İnanışlarımıza dayanarak onların küfürlerini<br />

açıklamıştık. İşbirlikçiler ve bu nizamların velayeti uzun zaman<br />

önce düşmüştür. İşbirlikçiler kafirdirler, Bağdat‟ta ve Aden‟de<br />

olan savaşlar, eskilerdeki Müslümanların savaşlarına aşırı<br />

benzemektedir.<br />

Menfaatlerin örtüşmesi hiçbir sorun teşkil etmez. Müslümanlar,<br />

Rumlara karşı savaştılar ve bu durumda çıkarları Farslarla<br />

örtüşüyordu. Sahabeyi kiram Radiyallahu anhum, bu durumdan<br />

hiçbir zarar görmediler.‟<br />

Usame Irak‟ın kuşatılması hakkında konuşma yaptığı<br />

kasette şöyle diyor: „Çünkü onların liderleri, Allah‟a ve<br />

Resulune küfretti, Baas‟ı kendisine Allah‟tan başka ilah<br />

edindi.‟<br />

Üçüncü Suçlama: Usame Bin Laden Filistin Sorununu<br />

Kullanıyor<br />

Usame Bin Laden, bu tür suçlamalarla da karşılaştı. Hatta<br />

onun, Müslümanlara karşı şefkat beslemediği aksine kazanç<br />

uğruna bunu yaptığını iddia ettiler. Bunlardan Filistin‟in eski<br />

lideri Yaser Arafat kendisi için şöyle iddia etti : O, bizim<br />

durumumuzdan istifade ederek, sultanlığımızı elimizden almak<br />

istiyor.<br />

Usame Bin Laden ise, Al-Jazeera TV Kanalı Muhabiri<br />

Teysir Alluni ile görüşmesinde şöyle demişti: „Hiç şüphesiz,<br />

Aksa‟nın özgürleştirilmesi ve Filistin‟deki mağdurları<br />

kurtarmak için cihat, tüm Müslümanların üzerine farzulayn‟dır.<br />

Aynı şekilde Lübnan‟da, Irak‟ta, tüm İslam ülkelerinde<br />

Müslüman mağdurları, Arap Yarımadası‟nı müşriklerden<br />

kurtarmak için savaş farzulayndır.‟ Ancak bazıları Usame Bin<br />

90


Laden‟in, Filistin meselesini kendi çıkarları için kullandığını<br />

iddia ediyorlar. Bu doğru değildir.<br />

1407 Hicri yılında Abd El-Fakir, düzenlediği<br />

konferanslarda, Amerikan eşyalarının boykot edilmesini<br />

istiyordu. Ve ben de mallarımızı Amerika‟nın bizden alıp,<br />

Filistin‟de kız kardeşlerimizi öldüren Yahudilere verdiğini<br />

söylüyordum. Bu durumda cihat farzulayndır. Ve Keşmir‟ de,<br />

daha birçok yerde cihat Müslümanların üzerine farzulayndır.<br />

Birkaç sene önce Yahudi ve hristiyan karşıtı cephe kuruldu. İki<br />

olayı veya iki sorunu önem açısından inceledik. Bu sorunlardan<br />

birinde, direniş olağanüstü sürüyor. Ve bu yönde ilerleme<br />

diğerini de ihmal etmeden devam ediyor.<br />

Usame, Washington ve New York patlamaları öncesi yayınlanan<br />

kasette şöyle demişti: „Filistin‟deki kardeşlerimize diyoruz ki;<br />

sizin oğullarınızın kanları, bizim oğullarımızın kanları, sizin<br />

kanlarınız da bizim kanlarımızdır. Kana kan, yıkıma yıkım.<br />

Allah‟ı şahit tutuyoruz ki, sizi zafer tamamlanana kadar yalnız<br />

bırakmayacağız. Veya Hamza bin Abdulmuttalip (radiyallahu<br />

anh) neyi tatmışsa biz de onu tadacağız.<br />

Sadece La İlahe İllallah uğruna savaşın; ve Filistin‟deki<br />

kardeşleriniz sizlere heyecanla, ümitle bakıyorlar. Ve de<br />

Amerika‟yı, İsrail‟i alt ettiğiniz günü bekliyorlar. Allah‟ın yeri<br />

geniştir ve menfaatler de yayılmıştır. Öyleyse, Allah kelimesini<br />

en üstün kılabilmek için elinizden gelenin en üstününü yapın.‟<br />

Öyleyse Filistin sorunu, Usame Bin Laden‟in siyaset<br />

görüşü içerisinde yer almaktadır. Ancak bu söz, Müslüman<br />

Afganistan‟daki gerginlikte doğmamıştır. Aksine Usame, bu<br />

görüşünü Afganistan savaşından 4 sene önce Afganistan‟da da<br />

açıklamıştır. Ona göre Amerika, İngiltere, İsrail veya diğer<br />

ortakları arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü bu kanseri,<br />

Müslüman ümmetinin kalbinde ilk yayan İngiltere ve<br />

müttefikleridir. Amerika da baskılarla, vetoyla, işbirlikçi<br />

rejimleri harekete geçirerek bu kanseri daha da yaymıştır…<br />

Bin Laden, Amerika ile Siyonistler ve dinden dönmüş<br />

rejimler arasındaki siyasi, askeri, mali, güvenlik alanlarında<br />

sıkı bir işbirliği olduğunun çok iyi farkındadır. Ve bu<br />

91


taraflardan her hangi birisinin yıkılmasının, Müslümanların<br />

meselesinin gerçek anlamda çözülmesine büyük yardımda<br />

bulunacağına inanmaktadır. Amerikalılarla savaşı da en ön<br />

planda tutuyor. Allahu Teala‟nın şu ayetini de kendisine<br />

dayanak ediniyor: Ey İman edenler, kafirlerden yakınınızda<br />

olanlarla çarpışın ki, onlar sizde çetin bir kuvvet olduğun u<br />

anlasınlar. (Tevbe Suresi, 123.Ayet)<br />

Amerika ile savaşmak, Filistin sorununun çözümüne<br />

yardımcı olmak demektir. Çünkü İsrail, Amerika‟nın İslam<br />

ülkelerinin arasında bir eyaletidir. Ve de Amerika ile<br />

Siyonistler arasında hiçbir fark yoktur.<br />

Dr. Abdullah Azzam bir defasında şöyle diyor: Neden<br />

Filistin‟de cihat etmiyorlar? Cevabını ben de biliyorum, siz de<br />

biliyorsunuz. Sınırlar kapalı ve yularlar da başkalarının elinde.<br />

Araplar ise bizi Yahudilerden daha önce öldürüyorlar. Ben 69 -<br />

70 yıllarında Filistin‟de savaştım. Filistin‟deki mücahitlerle<br />

beraberdim. Ürdün‟de sahibini de alıp götüren fedai eylemler<br />

ortaya çıkana kadar orada kaldım. Durumu baştan sona kontrol<br />

altına alan bu sistem karşısında, bizlerde cihat farzını yerine<br />

getirmek için yeni bir mekan aramaya koyulduk. Cihat, bizlere,<br />

namaz gibi oruç gibi farz kılınmıştır. Nasıl ki bir insan oruç<br />

tutmalıdır, öyle de Allah yolunda savaşması gerekir. Gücü<br />

yettiğince, yapabildiğince, ama o mekanda ama bu mekanda<br />

müslümanın cihat etmesi gerekir.<br />

Abdulbari Etwan bu noktada Ģöyle dedi (Mercek altında<br />

programı, 18.04.2002, Al-Jazeera.net) : Son zamanlarda,<br />

birçokları Şeyh Usame ve El-Kaide hakkında sert sözler sarf<br />

ediyorlar. Bu kişiler, İslam dünyası ve en önemli meseleleri<br />

üzerinde odaklandıklarını iddia ederken Filistin‟den hiç<br />

bahsetmiyorlar. 1994, 95, 96, 97, bu yıllarda Arap rejimleri<br />

Filistin‟e hiç kimsenin girmesine izin vermiyordu. Hatta kuş<br />

uçurtmuyorlardı.<br />

Al-Jazeera TV Sunucusu Muhammed KreĢan: Amerika‟dan<br />

daha büyük engel koymuşlardı.<br />

Abdulbari Etwan: Filistin Özgürlük Hareketi hatta Yaser<br />

Arafat kendisi, El-Kaide üyesi ya da El-Kaide sempatizanı kimi<br />

92


ulsa tutuklardı. Aynen diğer Arap rejimlerinin yaptığı gibi. Ve<br />

şöyle de demişti: Bin ladencilerin varlığına izin<br />

vermeyeceğiz…. Bin Laden taraftarı herkesi terörist olarak<br />

tanımladı. Başka bir nokta.. Eğer onun plan yapma ve New<br />

York‟a uçak gönderme kudreti vardıysa o zaman bunu neden<br />

İsrail‟de yapmadı? Ben sadece bir şey demek istiyorum; bu<br />

sözleri söyleyenler İsrail‟i bilmiyorlar. 1971 yılında Beni<br />

Gazi‟den hareket eden Libya uçağı..<br />

Muhammed El-Avadi: Sina‟ya doğru gidiyordu.<br />

Abdulbari Etwan: Kahire‟ye doğru gidiyordu. Tüm dikkatler<br />

bir anda kum fırtınasının biraz bozduğu Sina‟ya yöneldi.<br />

Uçakların düşürüldüğü bu büyük çöle… Ezer Weizmann, o<br />

zamanın İsrail Savunma Bakanı‟ydı. Ve İsrail bu tür<br />

operasyonlara izin vermediği halde, bu emri vermişti.<br />

Ve Suud Ailesi‟ni desteklemesiyle bilinen Arap News‟in<br />

Araştırma Kısmı Başkan Vekili ve bir süre önce El-Vatan<br />

Gazetesi Başkanlığı yapan Cemal Haşıkçı‟ya Al -Jazeera<br />

Sunucusu Muhammed Kreşan şöyle sormuştu: Filistin‟de<br />

olanların, yaralıların, İsrail‟in yaptıklarının gösterildiği kasete<br />

işaret ederek, tartışma konusu olan bu konuları, bu şekilde<br />

sunmamız Filistin sorununa gerçekten faydalı mı yoksa zarar mı<br />

veriyor?<br />

Cemal HaĢıkcı: Hayır; İsrail‟in gerçeklerini, bu şekilde ortaya<br />

çıkarmakla zarar etmiyoruz. Yani ben, şu anda Filistin‟de<br />

bulunan ve 85 yılında kaydedilmiş, Usame Bin Laden‟in Filistin<br />

meselesinden bahsettiği bir kaset olduğunu biliyorum. Yani,<br />

kendisinin Filistin sorununa önem vermediği yönündeki<br />

söylentilerin hiçbir aslı yoktur.<br />

Nitekim Kenya‟da düzenlenen İsraillilerin kaldığı oteli hedef<br />

alan Yahudi karşıtı Mombasa operasyonu, İsrailli yolcuların yer<br />

aldığı uçağa, Sam füzesiyle düzenlenen saldırıyl a aynı zamanda<br />

gerçekleşti.<br />

Abdulbari Etwan: Şeyh Bin Laden, son kasetinde şöyle<br />

demişti: „Siz nasıl bizim Filistin‟deki kardeşlerimizi<br />

öldürüyorsanız, biz de vaadimizi yerine getiriyoruz.‟ Ve<br />

İsrailliler, hiç kimsenin aklına gelmeyecek yerlerde hedef<br />

93


alındı. Belki de bu şekilde, neden sadece Amerika‟ya<br />

saldırıyor, neden füzeleri, uçakları Filistin topraklarını işgal<br />

eden İsrail‟e de yönelmiyor şeklinde kendisini eleştirenlere<br />

cevap vermek istedi. Usame, Afrika‟nın ortasında bu dakik<br />

operasyonla, çok güzel bir cevap vermişti. İsrailliler arasında<br />

büyük bir korku yaratarak, bazılarının güvenlik arayışıyla<br />

Kenya‟ya kaçmalarına sebep oldu. Sonra istişhadi operasyonlar<br />

nedeniyle, ölümün kendilerini yerde ve gökte kovaladığını<br />

anladılar. Amerika Başkanı George Bush, batılı liderler<br />

arasında bu endişeyi en çok yaşayan olacak. Çünkü O, dünya<br />

çapında teröre karşı savaş başlattı. Bu uğurda milyarlarca dolar<br />

topladı. Yeryüzündeki hükümetlerin yarısını kendi yanına çekti.<br />

Gelişmiş emniyet sistemlerini sırf Şeyh Usame B in Laden‟i<br />

öldürebilmek ve El-Kaide Örgütü‟nü ortadan kaldırabilmek için<br />

seferber etti. Ancak en son düzenlenen (Fransa Petrol Nakliye<br />

gemilerine yönelik saldırı, Bali, Feyleka ve Mombasa )<br />

saldırıları El-Kaide Örgütü‟nün aksine daha da kuvvetlenerek<br />

ve tehlikeli bir şekilde geri geldiğini ortaya koymaktadır.<br />

Amerikan işbirlikçisi rejim liderleri de, uydukları<br />

Amerikan siyaseti sayesinde El-Kaide kabusuyla gecelerini<br />

geçiriyorlar. Artık hiç rahat uyku uyuyamıyorlar. Pentagon ve<br />

Beyaz Sarayı‟nda bir avuç yetkili, dünyayı ancak İsrail<br />

penceresinden görebiliyorlar. Yani radikal sağcı İsrail bakış<br />

açısı! Bu nedenle de ülkeleri de dünya da sonunu Allah‟tan<br />

başkasının bilmediği bir felakete doğru sürükleniyor.<br />

Amerika İdaresi, tüm dünyanın, İsrail‟in Filistin halk ına<br />

karşı işlediği suçlara, her çeşit ve şekilde toplu imha silahlarına<br />

sahip olmasına gözlerini yummasını ve sadece Irak‟ın sahip<br />

olduğu silahlara, İslami teröre odaklanılmasını istiyor. Bu<br />

siyasetin kısa gelecekte sonucu ise, şiddet yanlısı radikal<br />

grupların işine yarayıp, ekonomik çöküşü getirecektir.<br />

Amerika‟nın Afganistan‟a girmesine kadar El -Kaide<br />

Amerikan askeri ve ekonomik güçlerine yönelik sadece senede<br />

bir veya iki senede bir büyük bir operasyon düzenliyordu.<br />

Ancak artık 3 ayda en az 6 operasyon düzenler oldu. Bunlardan<br />

büyük çoğunluğu da Washington‟da Tel Aviv‟de, hem El -<br />

94


Kaide‟den hem de Amerika‟dan korkan bazı Arap<br />

başkentlerinde hedeflerini buluyor.<br />

Amerikan Yönetimi, askeri çözüm yoluna başvurdu ancak<br />

El-Kaide Örgütü‟nü ortadan kaldırmayı baş aramadı. İsrail<br />

Hükümeti de aynı yönde kendisini geçti. Buna ek olarak<br />

cemaatleri cezalandırdılar, masum insanları öldürdüler, evleri<br />

insanların başlarına yıktılar. Sonuç ne oldu? Fedai operasyonlar<br />

arttı, El-Kaide‟nin operasyonları arttı.<br />

El-Kaide‟nin Kenya‟da Yahudilere karşı düzenlenen<br />

Mombasa Operasyonu sonrası yayınlanan beyanında şöyle<br />

deniliyor: „Bu hayırlı ayın hayırlı son on gününde, öncelikle<br />

Filistin‟deki halkımıza, ikinci olarak İslam ümmetimize,<br />

Mombasa-Kenya, Yahudi çıkarları karşıtı operasyo numuz<br />

mübarek olsun diyor, bunu kutluyoruz.‟ Burada kutlamadan<br />

maksat da, Yahudilerin ve hristiyanların elinde Müslüman<br />

ümmetinin işkence görüyor olmasıdır.<br />

Ve Yahudilerle hıristiyanların vurulmasından tam 4 sene<br />

önce, Nairobi ve Amerikan elçiliği karşıtı operasyonlar da yine<br />

El-Kaide Mücahitleri tarafından, Yahudilere mesaj iletiyordu;<br />

„yeryüzünde fesat çıkarıp, kutsal mekanlarımızı işgal eder,<br />

Filistin‟deki halkımıza işkence yapar, çocuklarımızı,<br />

kadınlarımızı öldürür, evlerimizi yıkar, ağaçları söker, ge lir<br />

kaynaklarımızı kuşatırsanız, karşılık olarak ancak<br />

yaptıklarınızın aynısını bulacaksınız. Ve bunun etkisi de<br />

Allah‟ın izniyle çok büyük olacak. Çocuklarımıza karşılık<br />

çocuklarınız, kadınlarımıza karşı kadınlarınız, şeyhlerimize<br />

karşı şeyhleriniz, evlerimize karşı yüksek binalarınız,<br />

meskenleriniz, lokmalarımızı, yaşantımızı kuşatmanıza karşılık<br />

korku, ürperti yerde gökte, denizde her nerede olursanız olun<br />

Allah‟ın izniyle sizi saracak.‟<br />

Dördüncü Suçlama : Hükümetleri Kafir Ġlan Etmesi<br />

Bu tür suçlamalar, suçlamayı yapanların arkasına<br />

sığındıkları bir kurtuluş yolu gibidir. Bu nedenle şunu<br />

söylemek mümkündür; hükümetler bu asırda gerçekten küfür<br />

içine düşmüşlerdir ve cihat alimleri bunu açıkça söylemiş,<br />

95


gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koymuşlardır. Es ki zamanlarda<br />

şairin dediği gibi:<br />

„Eğer işaret ettiklerim suç sayılıyorsa bana söyleyin nasıl özür<br />

dileyeceğim?!‟<br />

Ve bu cihat alimlerinin görüşlerini kabul etmeyen herkes<br />

için şunu söylüyoruz, eğer Arap hükümetlerin kafir olmadığını<br />

ispatlamaya deliliniz varsa buyurun getirin, bizleri ikna edin.<br />

Ve, bunlar ancak eskilerin masallarıdır, diyen müşriklere sakın<br />

benzemeyin!!.<br />

Usame, bidat bir söz söylememiştir. Aks ine Allah‟ın<br />

kitabında yazanı, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in<br />

sünnetinde olanı desteklemiştir. Başka kimsenin ortaya<br />

koyamadığı gerçekleri ortaya koymuştur.<br />

Usame Bin Laden geçtiğimiz kurban bayramında yaptığı<br />

konuşmasında şöyle dedi: „Rejimlere gelince, insanlar onların<br />

aciz ve hain oldukları konusunda fikir birliğine varmışlardır.<br />

Ve insanlardan, bu halde bile onların elleri üzerine ellerimizi<br />

koymamızı isteyenlere cevabımız ise şu olacaktır: Ne zaman<br />

halk ellerini bu hükümetlerden çekti ki kendilerinden tekrar<br />

hükümetlere destek vermeleri istensin? Bu hiçbir zaman olmadı.<br />

Sonuç da gördüğünüz gibi. Kafirler bizleri kontrol altına almış<br />

durumdalar.<br />

Ve bizim bu hükümetlerle sorunumuz, alt düzeyli bir sorun<br />

değildir. İslamın başa gelmesinden, la İlahe İllallah ve enne<br />

Muhammeden Resulallah şehadetinin yerini bulmasından<br />

bahsediyoruz. Bu hükümetler, kafirleri destekleyerek,<br />

koydukları kanunlarla onların kurallarını yaşantıya geçirerek,<br />

İslam esaslarına aykırı düştüler. Kararları, yönetimleri hep<br />

yoldan sapmış Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda.<br />

Oysa onların hükümdarlığı kanunen çok uzun zaman önce<br />

düşmüştü. Bu nedenle de onların kanunları altında kalmanın da<br />

bu kalışı açıklamanın da hiçbir yolu yoktur. Yani Nasihat ve<br />

Reform Kurulu’nun 17 no’lu beyanında ilim ehlinin (Allah<br />

onlara rahmet eylesin) sözlerini hatırlayarak şunu soruyoruz:<br />

Bir müslüman, kalkıp da Müslümanlara, islamiyetin kurulması<br />

ve zulmün ortadan kalkması, Amerika’nın gitmesi için ellerinizi<br />

96


Karzai ile yardımlaşmaya uzatın, onun eli üzerine koyun<br />

diyebilir mi? Bu mümkün müdür, bunu akıl alır mı? Çünkü<br />

Karzai Amerika’nın kuklasıdır ve kendisini Afganistan’ın<br />

başına zaten Amerika getirmiştir. Burada şunu sormamız<br />

gerekmektedir: Arap Karzai ile acem Karzai arasındaki fark<br />

nedir? Körfez Devletleri’nin hükümetlerini başa getiren<br />

kimdir? O hıristiyanlar ki, Kabul’e bir Karzai, Pakistan’a bir<br />

Karzai, Kuveyt’e, Bahreyn’e, Katar’a, Riyad’a tüm İslam<br />

devletlerinin başlarına birer Karzai getirdiler. Geçtiğimiz<br />

yüzyılda, Osmanlı Devleti’ne ve valisi İbn Reşid’e karşı<br />

savaşmak üzere Kuveyt’te sürgünde bulunan Riyad Karzaisi’ni<br />

hıristiyanlardan başka kim getirdi?.. Ve bu sırrı bugünlere<br />

kadar saklamayı başardılar. Kuveyt’teki, Riyad’daki veya<br />

Kabul’deki Karzai’ler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.<br />

(Ey basiret sahipleri ibret alınız). Allahu Teala kitabında şöyle<br />

buyuruyor: ‘Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır?<br />

Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?<br />

Arap Rejimleri, bizim meselemizi özellikle de Filistin<br />

meselesini, Birleşmiş Milletler yoluyla ya da Amerika’nın<br />

emirleriyle çözmek istiyorlar. Abdullah bin Abdulaziz’in<br />

Beyrut’taki girişimine tüm Arap rejimler de onay verdiler. Bu<br />

girişimle, şehitlerin kanlarını, Filistin topraklarını sattılar,<br />

Yahudi ve Amerikanların Müslümanlar üzerine zafer<br />

kazanmasına razı oldular. Bu hükümetler, Allah’a ve resulu<br />

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ihanet ettiler.<br />

Milletten çıktılar. Ümmete ihanet ettiler. Ve tekrar diyorum: Bu<br />

aciz ve hain hükümetler, kendilerini de ümmeti de aldattılar.<br />

Zalimlere boyun eğerek büyük bir dalalet batağına düştüler.<br />

Onları uyaramıyorsanız, onlardan kaçınız. Ve tüm<br />

Müslümanların, bu haddi aşmış hükümetlerden uzak olmaları<br />

gerekmektedir. En iyi hallerinde bile acizler ve fasıklar. Bu<br />

hükümetleri onaylamamak, nafile bir iş gibi değildir. Aksine,<br />

tevhid inancının rükünlerinden bir tanesidir. Ve bunu<br />

yapmadan iman kuvvetlenmez. Allahu Teala kitabında şöyle<br />

buyuruyor: ‘Artık kim tağutu tanımayıp da Allah’a (O’nun<br />

kanunlarına) iman ederse, muhakkak ki kopması (mümkün)<br />

97


olmayan en sağlam kulpa sarılmıştır. Allah işitendir ve<br />

bilendir.’ (Bakara Suresi, 256.Ayet ).’<br />

Al-Jazeera Muhabiri Cemal İsmail de kendisine bu<br />

suçlama hakkında sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Şeyh<br />

Usame ve Dr. Aymen Zavahiri‟nin fikirlerinde kesinlikle yanlış<br />

bir şey görmüyorum. Yani küfürden kasıtları, Allah Azze ve<br />

Celle‟nin dininden çıkmaktır. Ümmetimizde bir çokları Usame<br />

hakkında bu suçlamalardan ötürü yanılgı içine düşmektedirler.<br />

Oysa, doğru yol gerçekten, şeriat hükümlerinin uygulanması<br />

yoludur.<br />

Bu suçlamaları yapanların İbn Kesir‟in bugünkülere çok<br />

benzer Cengiz Han ve Timurlenk anayasaları hakkında<br />

yazdıklarını okumalarını ondan sonra karar vermelerini ve<br />

Allah‟ın sözüyle hükmeden hakkında yorum yapmadan önce de<br />

akide kitaplarını okumalarını tavsiye ediyoruz. Bizlerden<br />

Müslüman olarak istenen, dinimizi çiğnemek değil, aksine<br />

doğru söylemek, Allah Azze ve Celle‟nin dininden çıkanları<br />

herkese göstermektir. Dinin ismini, kanunsuz işlerine alet<br />

ediyorlar. Dini kullanarak insanları öldürüyorlar. Aynen Seyyid<br />

Kutub‟un meselesinde olduğu gibi. Seyyid Kutub‟u alıp infaz<br />

etmeye götürdüklerinde kendisine rejimin şeyhlerinden bir<br />

tanesini getirdiler. Şeyh kendisine kelime -i şehadet getirmesini<br />

söyledi. Seyyid Kutub (Allah rahmet eylesin) gülümseyerek şu<br />

cevabı verdi: Biz La ilahe illallah Muhammedun resulullah<br />

uğruna ölüyoruz, siz ise bunu söylediğimiz için kanlarımızı<br />

akıtıyorsunuz!!!<br />

Alimlerimizin değindiği gibi, islam ülkelerinin başında bulunan<br />

günahkar hükümetler ve yönetim tarzlarının küfre dalalet<br />

ettiğinde hiçbir şüphe yoktur. Allah onların basiretlerini yok<br />

etmiş, kendilerini vahi nurunu görebilmekten mahrum etmiştir.<br />

Ve bu hükümetlerin küfürlerinin çeşitleri bulunmaktadır.<br />

Bunları şöylece sıralamak mümkündür:<br />

1- Allah‟ın izin vermediği şeylere izin veren kanunlarıyla<br />

Allah‟a küfrettiler. Yerel kanunları, devlet kanunları,<br />

98


yoldan çıkmış Birleşmiş Milletler Kurulu‟nun ya da<br />

Arap Birliği‟nin yasalarını temel alıyor. Bu nedenle<br />

aslında onlara hak vermemiz lazım. Kanunlarının<br />

temelini oluşturan yasa mercileri, Arap Birliği,<br />

Birleşmiş Milletler ve diğer dayandıkları kurullar zaten<br />

Allah‟ın ayetleriyle mücadele ediyor, Allah‟a<br />

küfrediyor ki bu mercilerin yasalarını kendisine temel<br />

alanlar başka ne yapabilirler? Ya bu kanunların amacını<br />

anlamayacak kadar cahiller ya da anlamazdan<br />

geliyorlar. Durum bundan ibaret. Ancak Allahu Teala<br />

kitabında şöyle buyuruyor: „Birbirinden ayrı (Bir sürü)<br />

rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar olan bir tek<br />

Allah mı?‟ Yusuf Suresi 39. ayet.<br />

2- Kendi içlerindeki ve uluslar arası kanun koyuculara tabi<br />

oluyorlar ki, bu kişilerin koydukları kanunlar küfre<br />

girmektedir. „Yoksa onların birtakım ortakları mı var<br />

ki, Allah‟ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine<br />

teşri‟ ettiler (bir şeriat kıldılar)?‟ Şura Suresi, 21.<br />

Ayet. Allahu Teala ayrıca şöyle buyuruyor: „Şüphesiz<br />

ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra,<br />

arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine<br />

ümit vermiştir. Bunun sebebi; onların, Allah‟ın<br />

indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size<br />

itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların<br />

gizlediklerini biliyor.‟ Muhammed Suresi 25-26.<br />

Ayetler. Ve bazı işlerde size uyacağız, diyenler için<br />

böyle ise, ya tüm emirleri, yönetimi, kanunları,<br />

projeleri kafirlerin ellerine bırakanların, onlara teslim<br />

olanların, size birçok konuda veya her konuda uyacağız<br />

diyenlerin durumu nasıldır?<br />

3- Hıristiyan, müşrik, dinden dönmüşlerle, güvenlik,<br />

yardım, ordu, silah, mal, ekonomi alanlarında antlaşma<br />

yapmaları. Mücahitlere karşı işbirliği yapma konusunda<br />

ortak sözleşmeler, antlaşmalar düzenlemeleri. Allahu<br />

Teala şöyle buyuruyor: „Sizden kim onlara uyarsa,<br />

onlardandır.‟ Maide Suresi 51. Ayet.<br />

99


4- Batılı ve doğulu kafirleri kendilerine kardeş edinerek,<br />

onlarla dostluk kurmak yoluyla küfrediyorlar. Allahu<br />

Teala Şöyle buyuruyor: „Allah ve ahiret gününe iman<br />

eden hiçbir kavim bulamazsın ki onlar, Allah‟a ve<br />

resulüne karşı başkaldıran kimselerle bir sevgi ve<br />

dostluk bağı kurmuş olsunlar; bunlar ister babaları,<br />

ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri<br />

(soyları) olsa dahi! Onlar öyle kimselerdir ki (Allah)<br />

onların kalplerine iman yazmış ve onları kendinden bir<br />

ruh ile desteklemiştir.‟ Mücadele Suresi, 22.Ayet.<br />

Bunlar bizlerin, yapılan işlerden yaptığımız bir çıkarım<br />

değildir. Onlar kendileri, her fırsatta, her toplantıda<br />

basın araçları vesilesiyle bunu açıkça ortaya<br />

koymaktadırlar.<br />

5- Allah‟ın evliyalarıyla savaşıp, müşriklerin zafer<br />

kazanması için uğraşarak küfretmiş oluyorlar. Allahu<br />

Teala şöyle buyuruyor: „Münafıklık yapanları görmedin<br />

mi? Kitap ehlinden küfreden kardeşlerine „yemin ederiz<br />

ki eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız mutlaka biz de<br />

sizinle beraber çıkarız. Ve sizin aleyhinizde ebedi<br />

olarak kimseye itaat etmeyiz. Size savaş açılırsa<br />

mutlaka size yardım ederiz diyorlar.‟ Haşr Suresi, 11.<br />

ayet.<br />

Ve Allah‟ın, Müslümanlara karşı yalan bir vaat bile olsa<br />

müşriklere yardım etmeye atfen indirdiği ayeti bir<br />

incelersek, müşriklerin gerçekten zafer kazanması için<br />

onlarla antlaşmalar yapıp, birlik çağrısında bulunan,<br />

güvenlik, silah, katl, hapis, mahkeme, teslim, mal ve eğitim<br />

alanlarında işbirliği yapanların hali nedir acaba?<br />

Allah‟ın indirdikleriyle hükmetmekten çek inip, farzların<br />

uygulanmasını durdurmaları, şer‟an gerekli olan şeyleri -<br />

kafirlere karşı cihat gibi- yasaklamaları, Allah‟ın haram<br />

kıldıklarını helal kılmaları, bunları koruyup bu uğurda<br />

yenilikler yapmaları. Faiz, zina, erkeğin kadınsı tavırlar<br />

100


içine girip kadına benzemesi, bu hususta verilebilecek sadece<br />

birkaç örnek. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „O (Haram<br />

Ayını) bir yıl helal sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki,<br />

Allah‟ın haram kıldığının sayısını çiğneyip, Allah‟ın haram<br />

kıldığını helal yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine<br />

süslü gösterildi. Allah kafirler toplumuna yol göstermez.‟<br />

Tevbe Suresi 37. ayet.<br />

6- Allah‟ın diniyle dalga geçenlere fırsat vermek ve onları<br />

korumak, onları korumak için kanunlar çıkarmak<br />

yoluyla küfrediyorlar. Ve onlara, dalga geçebilmeleri<br />

için yazılı, sözlü ve görsel basın aracılığıyla fırsat<br />

veriyorlar. Allahu Teala Şöyle buyuruyor: „De ki Allah<br />

ile ve Onun ayetleriyle ve onun peygamberleriyle mi<br />

alay ediyordunuz? Özür dilemeyin, iman ettikten sonra<br />

kesinlikle küfrünüzü açığa vurdunuz.‟ (Tevbe Suresi,<br />

65. Ayet)<br />

Bunların dışında da küfürlerini ortaya koyan, yüzlerce<br />

hatta binlerce delil ortaya koyabiliriz.<br />

Ancak Allah‟ın kitabı ve resulünün sünnetinden getirdiğimiz<br />

deliller, onların küfürlerini en açık şekilde ortaya koyma mıza<br />

vesile olmaktadır. Bununla da mücadele edemezler. Burada<br />

hedefimiz, aklı olan bir insanın haddi aşmış hükümetlerin nasıl<br />

da Allahu Teala‟nın dininden başka kural koyuculara boyun<br />

eğdiklerini anlamalarını sağlamaktır.<br />

Öyleyse bu hükümetlerin kafir olduklarına karar verdikten<br />

sonra, Müslümanlara hükmetmeleri, Müslümanların şer‟an veli<br />

emirleri olmaları doğru olmaz. Onların Müslümanlara yönelik<br />

uygulamaları, baskıcı, batıldır. Bu hükümetler, Müslümanları<br />

temsil edemezler. Onların ahtleri de düzenleri de<br />

Müslümanlarınkinden farklıdır.<br />

Buna ek olarak, onların hükümleri hiyanet üzere kuruludur.<br />

Sadece, koltuklarını, midelerini ve kuruşları düşünürler.<br />

Müslümanların ve ülkenin çıkarları onların umurlarında<br />

değildir. Gerçekten bunlar, kafir, müşrik, haddi aşmış<br />

101


hükümetlerdir ve her müslümanın, bu hükümetlerin karşılarında<br />

durup, onları düşürmek için elinden geleni yapması gerekir. Her<br />

müslümanın bu hükümetlerin yaptıklarını onaylamaması, onları<br />

yıkmak için çaba harcaması tevhid inancına sahip olup, İbrahim<br />

Aleyhisselam‟ın milletine tabi olmanın bir gereğidir..<br />

Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Biz sizden ve sizin Allah‟tan<br />

başka taptıklarınızdan uzağız.‟ Yani sizden ve putlarınızdan,<br />

metotlarınızdan, İslam dinine aykırı batıl kanunlarınızdan<br />

uzağız…İbrahim Milleti‟ne tabi olup da müşriklerden uzak<br />

olmak sadece cismen onlardan uzak olmak anlamıyla sınırlı<br />

kalmıyor. Aynı zamanda onların dininden, kafir kanunlarından,<br />

antlaşmalarından, Müslümanlarla kafirleri kardeş yapan çirkin<br />

tekliflerinden, cihadı ortadan kaldırıp , mücahitleri suçlu,<br />

terörist ilan eden yasalarından da uzak durmayı zorunlu<br />

kılıyor… (De ki: Ey kafirler, ben sizin taptıklarınıza<br />

tapmıyorum. Ve Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. Ve ben<br />

sizin ibadet ettiklerinize ibadet eden değilim. Ve Siz de benim<br />

ibadet ettiğime ibadet edenler değillersiniz. Sizin dininiz sizin<br />

içindir. Ve benim dinim benim içindir. (Kafirun Suresi).<br />

Ve biz bu tağut rejimleri kafir saymakla kalmıyoruz, onlara<br />

düşmanlık ederek, onlara karşı cihat ederek, onlardan nefret<br />

ederek Allah‟ın rızasını kazanmaya çalışıyoruz. Bunun için de<br />

onların şirk koşan, İslam şeraitine aykırı düşen, cihadı<br />

yasaklayan, kafirleri kardeş ilan edip, onlarla işbirliğini<br />

öngören, kafirlere taviz veren hükümlerle dolu, Müslümanlara<br />

ve islama savaş açan dinlerinden, kanunlarından, batıl<br />

antlaşmalarından uzak duruyoruz. Bunlar tağut hükümetlerdir<br />

ve kanunları da Allah‟ın şeriatına karşıdır. Birbirlerini kardeş<br />

ilan etmeleri, desteklemeleri, işbirliği yapmaları ve cücelerin<br />

seyitlerinin buyruğu altında toplanması ihanetlerinin en açık<br />

göstergesidir…<br />

Suud Ailesi Devleti‟ne gelince (Suudi Arabistan), bunlarınki<br />

gerçekten öyle iğrenç bir devlet rejimidir ki, insanların<br />

dinlerini bozdu. Diğer Körfez Ülkeleri‟nde olduğu gibi, haddi<br />

aşmış, dini olmayan bir düzen getirdil er. Öyle ki bazen Suud<br />

Ailesi‟nin şeyhleri dahi bu kanunlara saldırmışlardır. Her kim<br />

102


u dinden dönmüş kafir rejimin gerçeklerini öğrenmek<br />

istiyorsa, „Suudi Arabistan Devleti‟nin Küfre Düşmesinde<br />

Etken Soyun Kefşedilmesi‟, „Arap Yarımadası‟nda Şeriatin<br />

Eksiklikleri‟ ve „İslam Mizanında Suudi Rejimi‟ isimli kitapları<br />

okusun. Bunların dışında da her halde bu devletin, hava, kara,<br />

deniz yollarını, Amerika‟nın askeri güçlerine açtığı, üs olarak<br />

ona kullandırttığı, Afganistan‟dan Irak‟a kadar her mekandaki<br />

Müslümanları vurdurttuğu yönündeki gerçekleri bilmeyen<br />

yoktur.<br />

Bu gerçeklere itiraz etmeyen ancak iki tür insan olabilir….<br />

Bunlardan ilki gerçekten cahildir. Düzeni, siyasetlerini<br />

hükümetin özelliklerini bilmez, bilmediği konuda da abarta<br />

abarta konuşur. Konuştuğuyla da insanları haktan ayırıp<br />

dalalete düşürdüğünü fark etmez.<br />

İkincisi ise, gerçekten pis bir münafıktır. Bu hükümetleri<br />

gerçekten savunur, destekler, gece gündüz onların adını<br />

zikrederek pislik yayarlar. Boyun eğdirene kadar emzirirler,<br />

bozana kadar önlerine yem atarlar, susturana kadar yedirirler…<br />

Ancak ikinci sınıf, düşmüş, helak yolundaki, çoğunluğu bu<br />

pis devletin gölgesi altındaki gruba gelince, onlar için<br />

kendimizi yormuyoruz bile. Ve kesinlikle Allah kimi saptırırsa,<br />

artık onun için doğru yol gösterici yoktur. „Allah bir kimseyi<br />

şaşkınlığa (Fitneye) düşürmek isterse, sen Allah‟a karşı, onun<br />

lehine hiçbir şey yapamazsın.‟<br />

Şeyh El-İslam Muhammed Bin Abdul Vehhab, tağutları<br />

savunup, onları insanlara iyi göstermeye çalışan, onların<br />

emirlerini uygulatmaya çalışanlar için şöyle demişti: Şirki<br />

insanlara güzel göstererek küfre düşüyoruz. Bunu yaparak da<br />

batıl şüphesini kamuya yaymış oluyoruz.<br />

Aynı şekilde, bu devirdeki müşrik, haddi aşmış rejimleri<br />

destekleyerek, onları savunmak, kafirlerin kanunlar ına uygun<br />

yasalarını kabul etmek, bunları süslü göstermek, emirlerin<br />

uygulanmasında da geçerliliğinde de batıl şüphesini ortaya<br />

koydu.<br />

103


BeĢinci Suçlama: Usame Haricilerdendir ve Alimleri Kafir<br />

Saymaktadır!!.<br />

Haricilerin çok iyi bilinen özellikleri vardır ki, değerli<br />

okuyucuların bunları bilmesi gerekir. Hariciler, Müslümanları<br />

küfür ve şirk içinde olmadıkları halde büyük günah işlemiş gibi<br />

gösterip, sonsuza kadar ateştedir, derler.<br />

Mesela onlar Müslümanları şüpheler üzerine kafir sayarlar.<br />

Hüküm koymada olduğu gibi!<br />

Sonra, kılıçlarını azgın kafirlerle savaşmak yerine kıble ehline<br />

çevirirler. İslam ehlini öldürüp, put ehlini terk ederler!<br />

Müslümanların önde gelenlerine ve onların hükümlerine,<br />

olmayacak yerde karşı gelirler. Aynen Ali bin Ebu Talib<br />

meselesinde olduğu gibi. Bu duruma daha bir çok örnek<br />

gösterilebilir!<br />

Batılı savunurken hakkın üzerine gitmekte çok<br />

cüretkardırlar. Daha önce mahlukatın seyidi Muhammed<br />

Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟e yaptıkları gibi…şöyle<br />

demişlerdi: Allah‟tan kork ey Muhammed…Adil o l! Muhammed<br />

Sallallahu Aleyhi ve sellem ise şöyle cevap vermişti: eğer ben<br />

Allah‟a isyan edersem, kim itaat edecek? Eğer itaat etmesem<br />

Allah beni yeryüzü halkına güvenilir kişi olarak seçer miydi<br />

seçmez miydi?<br />

Ayrıca cehaletleri de meşhurdur; kafirlerin i çinde yayılan<br />

sözleri müminlere taşırlar!<br />

Onların isimlerde, sıfatlarda farklı, bozuk bir tarzları<br />

vardır….rüya ve diğerleri…genelde insanlardan uzak yaşarlar,<br />

aşırı derece asık suratlıdırlar, bunu marifet sayarlar. Bugün<br />

Umman‟da yaygın bu fırka, haricilerdir!<br />

Bütün bu sıfatlara sahip ya da en azından bazılarına sahip<br />

olan kişilerin hariciler oldukları söylenmektedir.<br />

Ancak Allah ve resulu sallallahu aleyhi ve sellem yolunda,<br />

kafirlere karşı savaşan bir kimseye harici demek sadece<br />

yanlışlığıyla kalmaz, dini karalamak olur, sözün sahibini<br />

farkında olmadan küfre taşır, dinden de çıkarır.<br />

104


İşte haricilerin tarzı ortada, Usame Bin Laden‟in büyük<br />

günahlara bulaşan Müslümanlardan bir tanesini sakladı mı?<br />

Suçsuz gördü mü? Gerçekten islamla hükmeden bir rejime kar şı<br />

çıktı mı? Şirk ve put ehlini bırakıp da Müslümanları öldürdü<br />

mü? Kıble ehlinden bir kişi için sonsuza kadar cehennemdedir,<br />

dedi mi? Hadi elinizde deliliniz varsa ve doğru<br />

söyleyenlerseniz buyurun getirin delillerinizi!<br />

Nasıl olur bu?! Öyle ki Usame, Teysir Alluni ile<br />

görüşmesinde, Suudi İçişleri Bakanı Nayif‟in suçlaması<br />

hakkında soruyor:<br />

İçişleri Bakanı‟nın sizin hakkınızda, Müslümanları kafir<br />

sayıyor dediğini işittim, ne diyorsunuz bu duruma?<br />

Usame Bin Laden cevap verir: Allah‟a sığınırım böyle bir<br />

şeyden. Biz Müslümanların Müslüman oldukları inancındayız.<br />

İslama kesinlikle aykırı olan suçları işlemedikten sonra da kafir<br />

saymıyoruz. Kesinlikle yaptıkları islama aykırı olmalı ki bunlar<br />

için kafir diyelim.<br />

Öyleyse mücahitler, Müslümanları kafir saymıyo rlar,<br />

aksine onları, topraklarını, mallarını savunmak için<br />

savaşıyorlar. Afganistan‟da, Tacikistan‟da, Dağistan‟da,<br />

Çeçenistan‟da, Bosna ve Hersek‟te, Keşmir‟de, dünyanın her<br />

yerinde Müslümanları savunmak uğruna savaşıp şehit olan bu<br />

mücahitlere Müslümanları kafir sayıyorlar demek yakışır mı<br />

bizlere? Onlar öyle mücahitler ki bir çocuğun gözündeki yaş<br />

onları yaralar ve her mekandaki mazlum Müslümanların<br />

durumları onları etkiler.<br />

Ancak Usame‟nin alimleri kafir saydığı yönünde yapılan<br />

suçlamalara gelince, bu apaçık bir iftiradır. Bu tür bir<br />

suçlamayı hiçbir beyanatına hiçbir hutbesine<br />

dayandıramazsınız.<br />

Evet, Usame bazı resmi Alimlerin, Hıristiyan<br />

kuvvetlerinin Arap Yarımadası‟na girmelerine izin veren,<br />

Filistin‟de büyük tavizler vermeyi öngören, Filistin Laik<br />

Rejimi‟ni şer‟i gösterip, mücahitlere boyun eğmelerini<br />

emreden, Yemen‟in güneyinin komünistlere özel bir bölüm<br />

olarak ayrılmasını destekleyen, kabul edilemez fetvalarını inkar<br />

105


etti. Ancak bu fetvaların sahibi alimleri, Arap yarımadasındaki<br />

bazı alimler gibi inkar etmedi. Bu iddiada bulunanların,<br />

Usame‟nin gönderdiği mesajlarla bu alimleri kafir mi saydığına<br />

yoksa tövbe etmeye davet mi ettiğine iyi dikkat etmeleri<br />

gerekir!<br />

Usame‟nin Müslüman alimleri daima savunduğu ve esir<br />

konumundaki alimlerin salınması için de çağrıların<br />

sürdürülmesinde ısrar ettiği çok iyi bilinmektedir. Yıllar önce,<br />

bazı alimler, hapishaneye atıldıklarında, o zor günlerinde<br />

kendilerine Usame yardımcı olmuştu. Öyle ki o zor günlerde,<br />

alimlere sırt çevrilmişti. Herkes Ömer Abdurrahman ve Şeyh<br />

Said Bin Zair‟in mahkumiyetliklerini hatırlar. Usame Bin<br />

Laden‟in Fahd‟a yazdığı mektup, Suud Ailesi Hükümeti‟ni zora<br />

sokmuş, kayıtsız şartsız bu alimleri serbest bırakmalarına vesile<br />

olmuştu. „Kalemi koymadan önce senden 100 kere düşünmeni<br />

istiyoruz. Ve bu gerçek karşısında, reddetmekte ısrar etmeden<br />

önce birçok kere kendine müracaat etmen gerekir. Kararını sana<br />

bu mektupta yazılı tüm mesajlar ulaştıktan sonra almalısın.<br />

Bundan önce sana gelen en meşhur ve en önemli nasihat,<br />

davetçilerin yenilik talepleriydi. Onlar ki gerçek tedavi<br />

yöntemini sunmuşlardı. Terbiyeli bir tavırla ve büyük bir<br />

ağırbaşlılıkla tavsiyelerde bulunmuşlardı. Ancak sen, tüm<br />

bunları görmezden geldin, nasihatlere kulak asmadın ve sana<br />

gelen ümmetin alimlerini, davetçilerini, yenili kçilerini açıkça<br />

cezalandırdın. Onları rejiminin korumaları, zebanilerin<br />

vasıtasıyla ayağına kadar getirttin. Bu saf alimler hakkında<br />

iftiralarla dolu fetvalar hazırlatıp, kendilerini de zindanlara,<br />

demir parmaklıkların arkasına attın. Onlar ise senin bu<br />

yaptıklarına sabrettiler. Allah‟tan onları kurtarmasını, işlerini<br />

kolaylaştırmasını ve onlarla beraber bizleri de dini üzere İslam<br />

daveti üzerine sabit kılmasını niyaz ediyoruz. (Fitne ortadan<br />

kalkıp da tüm din Allah‟ın olana kadar).<br />

Ve bizlere söz verdiğimiz gibi, dinine, evliyalarına<br />

kötülük edenlerden intikam almayı nasip eylesin. Öyle ki<br />

106


Allah‟ın evliyaları sizin hapishanelerinizde cellatlarınız<br />

tarafından bin bir çeşit işkencelere maruz kalmaktadırlar.‟<br />

Altıncı Suçlama: Usame Bin Laden Halkı, Suçsuzları,<br />

Kendileri Ġle AntlaĢma Yapılanları ve Ġslam Ülkelerinde<br />

yaĢayan Koruma Altındaki Müslümanları (Zimmiler)<br />

Öldürüyor!!<br />

Bu suçlama ile ilgili açıklama yapmadan önce, halk,<br />

masumlar gibi kavramların anlamlarını söylemek gerekir. İbn<br />

Kayyum‟un dediği gibi: Kafirler iki kısma ayrılır. İlki<br />

kendileriyle savaşılacak kesim, diğeri ise, antlaşma ehli.<br />

Antlaşma ehli de kendi içinde 3 kısma ayrılır. Zimmet ehli,<br />

kendileriyle ateşkes yapılan kesim ve güven ehlidir. Fıkıh<br />

alimlerine göre zimmet ehli, İslam devletine cizye verip,<br />

kendilerine ölene kadar koruma vaadi verilenlerdir.<br />

Müslümanlarla, Allah ve resulünün kendileri hakkında<br />

buyurduklarının uygulanması konusunda antlaşmaya varırlar.<br />

Allah‟ın ve resulünün hükümlerinin geçtiği evlerde otururlar.<br />

Ateşkes yapılan kesime gelince, zimmet ehlinden farklı<br />

olarak, kendileri için İslam hükümleri uygulanmaz, ancak<br />

kendileriyle savaşılmaz da. Bunlar, barış ehli antlaşma ehli<br />

olarak isimlendirilirler.<br />

Güven Ehli ise: Müslüman ülkeye yerleşme amacı<br />

taşımaksızın gelirler ve 4 kısma ayrılırlar:<br />

1- Elçiler 2- Tüccarlar 3- Memurlar: kendilerine islamiyet<br />

ve Kur‟an-ı Kerim arz edilir. Aralarından isteyenler<br />

islamiyete girerler, istemeyenler ise ülkelerine geri<br />

dönerler. 4- Ziyaret veya başka bir amaçla gelenler.<br />

Bunların hükmüne gelince; kendileriyle kesinlikle<br />

savaşılmaz, onlardan cizye alınmaz, hatta memur olarak<br />

gelenlere, İslamiyet tanıtılır, Kur‟an -ı Kerim takdim<br />

edilir. Aralarından isteyenler islamiyete girerler.<br />

İstemeyenler de geldiklerinde nasıllarsa öylece geri<br />

dönerler.<br />

107


Usame Bin Laden, 1998 yılında Al-Jazeera TV Kanalı ile<br />

yaptığı görüşmede şöyle demişti:<br />

Elimizde kafirlerin bizleri çağırdıkları bölünme fetvası<br />

bulunuyor. Ve onlar bu davetin ardında koşuyorlar. Bizlere<br />

göre, erkek, kadın, çocuk ve şeyh arasında hürmet açısından<br />

farklılık bulunur. Erkek, savaşır, silah taşır veya vergi<br />

ödeyerek savaşımızı destekler, bilgi toplar ve o savaşmaktadır.<br />

Usame Bin Laden, halkı öldürüyor sözleriyle Müslümanlar<br />

arasında yaygara yapanlara gelince; onlar kimleri öldürüyorlar?<br />

Filistin‟de sadece halkı değil, çocukları öldürüyorlar. Evet,<br />

çocukları öldürüyorlar. Amerika, basın aracılığıyla insanlara<br />

tesir etmeyi başardı. Büyük bir basın gücüne sahip oldu.<br />

Terazinin kefelerinde dengesizlik bulunmaktadır. Allah,<br />

Müslümanlara, kendilerine düşmanlık yapıp kendileriyle<br />

savaşan tüm Amerikalıları öldürme imkanı verdi. Hatta bu<br />

düşmanlık yapanlar, savaşanlar cizye veriyor olsalar bile. Belki<br />

son zamanlarda Clinton‟ı destekleyenler duymuşlardır.<br />

Amerikan halkının 4‟te 3‟ü ile Irak‟ı vuracaklarmış!<br />

Başkanları, masumları vuracağı zaman, en büyük alçaklıkları<br />

yapıp en büyük kebairleri işlediğinde, halkın desteği artıyor.<br />

Halk gerçekten çok düşük seviyeli, kıymetli sayılması gereken<br />

unsurları asla bilmiyorlar.<br />

Teysir Alluni kendisine halkın ve masumların öldürülmesi<br />

hususunu sorar:<br />

Şeyh Usame Bin Laden: halkın ve masumların<br />

öldürülmesi, Amerika‟nın ve bazılarının iddia ettikleri gibi,<br />

gerçekten çok garip bir sözdür. Yani kim bizim halkımızın,<br />

çocuklarımızın bizim nazarımızda masum olmadıklarını ve<br />

onların kanlarının mubah olduğunu düşündüğümüzü söylemeye<br />

kalkıyor? Ve hangi sıfatla bunu söyleyebiliyorlar? Yani onların<br />

halkı öldürülürse dünyayı, doğusundan batısına her yerini ayağa<br />

kaldıracaklar. Tüm Amerika, alimleriyle, müttefikleriyle,<br />

toplaşacak, bizim halkımıza gelince öldürmeleri serbest olacak.<br />

Kim demiş onların kanı kan da bizim kanlarımız kan değil diye?<br />

Kim bu fetvayı vermiş? Kim onlarca seneden beri bizim<br />

ülkelerimizde halkı öldürüyor? 1 milyondan fazla çocuğu<br />

108


öldürdüler. 1 milyondan fazla çocuk Irak‟ta öldü ve hala da<br />

ölüyor. Buna karşın hiçbir kınama hiçbir başsağlığı dileyen ses<br />

çıkmıyor! Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />

Sellem, doğru nakledilen hadislerinden bir tanesinde şöyle<br />

buyuruyor: Bir kadın, sadece bağladığı kedi yüzünden ateşe<br />

girdi. Onu ne yedirdi, ne de yerdeki kırıntılardan yemesi için<br />

bıraktı. Bu sadece bir kedi, ya milyonlarca müslümanı<br />

öldürenlerin cezası nasıl olacak? Nerede enteller? Nerede<br />

yazarlar? Nerede alimler? Nerede araştırmacılar? Nerede<br />

kalbinde zerre iman bulunanlar?<br />

Biz her gün öldürülürken, her gün çocuklarımız Filistin‟de<br />

ölürken, Amerikan halkını öldürdük diye, bu insanlar nasıl<br />

hareket ediyorlar? İnsanlar gerçekten büyük bir boşluk<br />

içindeler. Durup her şeyi açıkça hesap etmeleri gerekmektedir.<br />

Ancak insan tabiatı, farkında olmaksızın güçlüye meylediyor.<br />

Onlar bizimle konuşmaya kalktıklarında, kendilerini<br />

istemediğimizi anlarlar. Hükümetlerin ve Amerika‟nın yanında<br />

yer aldıklarında ise, başka bir şeyler hissederler. Eski<br />

zamanlarda, Kralın biri bir Arap‟ı öldürür. Bu insanların aşina<br />

olduğu bir durumdur. Kral, halkı öldürebilir. Öldürülen Arap‟ın<br />

kardeşi Kral‟ı kollamaya başlar ve günlerden bir gün fırsatını<br />

bularak Kral‟ı öldürür. İnsanlar kendisini azarlamaya<br />

kalkışırlar, „kardeşin için kralı mı öldürüyorsun?‟ diye sorarlar.<br />

Kim Kral‟a öncelik verdi? Onunki cansa diğeri de can. Tüm<br />

canlar eşittir. Eski zamanlarda, Kralın biri bir Arap‟ı öldürür.<br />

Bu insanların aşina olduğu bir durumdur. Kral, halkı<br />

öldürebilir. Öldürülen Arap‟ın kardeşi Kral‟ı ko llamaya başlar<br />

ve günlerden bir gün fırsatını bularak Kral‟ı öldürür. İnsanlar<br />

kendisini azarlamaya kalkışırlar, „kardeşin için kralı mı<br />

öldürüyorsun?‟ diye sorarlar. Kim Kral‟a öncelik verdi? Onunki<br />

cansa diğeri de can. Tüm canlar eşittir. Müslümanların k anları<br />

da birdir. Bu asırda da Müslümanların kanları eşittir. Ve o<br />

adam, kardeşinin intikamını alan halim bir adamdı, insanların<br />

kınamaları üzerine şöyle cevap verdi: Benim kralım<br />

kardeşimdir. -İşte siz de benim kralımın kim olduğunu<br />

görmektesiniz. Filistin‟deki tüm çocuklarımız bizim<br />

109


kralımızdır. Kafir kralları, hıristiyan kralları, kafir halkı bizim<br />

oğullarımızdan öldürdüklerine karşılık öldürürüz. Bu dinen de<br />

caizdir, aklen de.<br />

Teysir Alluni: Öyleyse sizin demek istediğiniz, siz<br />

misilleme yapıyorsunuz. Bizim masumlarımızı öldürüyorlarsa,<br />

biz de onların masumlarını öldürürüz?<br />

Şeyh Usame Bin Laden: Onların masumlarını öldürmemiz<br />

dinen de aklen de caizdir. Çünkü bu hususta konuşanların<br />

bazılarının şer‟i dayanakları bulunmaktadır.<br />

Teysir Alluni: delilleri nedir?<br />

Şeyh Usame Bin Laden: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />

Sellem‟in, çocukları ve kadınları öldürmeyi yasaklayan hadisini<br />

delil olarak karşımıza koymaları doğru olmaz. Evet, bu hadis<br />

kesinlikle sahih hadislerden bir tanesidir. Ancak bu hadisin<br />

kadın ve çocukları öldürmeyi men etmesi her koşul için geçerli<br />

değildir. Bunun istisnai durumu da bulunmaktadır. Allahu Teala<br />

kitabında şöyle buyurmaktadır: „Eğer ceza verecekseniz, size<br />

verilen cezanın misliyle ceza verin.‟ Nahl Suresi, 126. Ayet.<br />

İlim ehli, seçme yetkisi olanlar ve olmayan tüm alimler; İbn El -<br />

Kayyum, El-Şevkani ve daha birçokları, El-Kurtubi (Allah<br />

rahmet eylesin), tefsirinde şöyle diyor: Kafirler, çocuklarımızı<br />

ve kadınlarımızı öldürmeye azmederlerse, aynı şekilde karşılık<br />

vermemizde, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürmelerini<br />

engellemeye azmetmekte hiçbir sakınca yoktur. Bu, olayın dini<br />

boyutudur. Ancak bunu dini ilme dayandırmadan söyleyen, bu<br />

çocuğun ölmemesi gerekir diyenlere gelince… Bunlar da<br />

Allah‟ın kalplerini açtığı kullarıdır.<br />

Çocukları öldürmemeliydiler. Dünyadaki en büyük askeri<br />

merkezi Pentagon vurulduğunda içinde 64 bin görevli<br />

bulunuyordu. Askeri güç ve araştırma merkezi Pentagon!<br />

Teysir Alluni: İkiz kuleler, dünya ticaret merkezi için ne<br />

diyorsunuz?<br />

Şeyh Usame Bin Laden: İkiz kuleler, çocukların okulu<br />

veya bazılarının evleri değildi. O merkezlerin içinde yer alan<br />

adamlar, yeryüzünde bozgunculuğu asıl destekleyen en büyük<br />

maddi güç temsilcileriydiler. Onların hesaplarının aynı şekilde<br />

110


karşılık bulması gerekmektedir. Nasıl ki bizim kadı nlarımızı,<br />

masum insanlarımızı öldürüyorlar, biz de onlar bundan<br />

vazgeçene kadar, onların kadınlarını, masumlarını öldüreceğiz.<br />

Başka bir konuşmasında Usame şöyle diyor: Amerika‟da<br />

masumlardan bahsedenler, çocuklarını kaybetmenin acısını<br />

kesinlikle yaşamamışlardır, Filistin‟de ve diğer Müslüman<br />

ülkelerde olduğu gibi çocukları sakat kalmamıştır muhakkak.<br />

Hangi hakla Filistin‟deki halkımızı güvenlik hakkından<br />

mahrum bırakırlar? Her gün bazılarını öldürüp bazılarını da<br />

sakat bırakıyorlar. Sonra bu akılsızlar gelip Amerika‟nın<br />

ölülerine ağlaşıyorlar da bizim çocuklarımız için ağlaşmıyorlar.<br />

Bir gün aynı şekilde cezalandırılmaktan korkmuyorlar mı?<br />

Ve Amerikanlarla diğer kafirlerin antlaşma yapılanları, koruma<br />

altında olanları sözlerine gelince, bunlar gerçekten de çok<br />

acayip ve garip sözler. Bunlar, zaten kurdukları<br />

hükümetlerle, uygulamalarıyla, Müslümanlarla yaptıkları<br />

antlaşmalarını bozdular. Yahudilerin Filistin‟de, Amerika‟nın<br />

ve diğer kafirlerin Afganistan ve Irak‟ta yaptıkları gibi.<br />

Amerika, önce Afganistan‟a sonra Irak‟a karşı başlattığı açık<br />

savaşlarla ve işgal etmesiyle beraber islama ve Müslümanlara<br />

karşı savaşan bir ülke haline geldi. Sonra, tüm Amerikalılar da<br />

savaşçı oldular. Kanları da malları da dünyanın her tarafında<br />

Müslümanlara mubahtır. Buna delil ise, resulallah sallallahu<br />

aleyhi ve sellem, Kureyş ile aralarında bilinen Hudeybiye<br />

antlaşmasını yaptığında şu şartı koymuştu: İsteyenler<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in himayesine, isteyenler<br />

de Kureyş‟in himayesine gireceklerdi. Bunun üzerine, Benu<br />

Bekir (Bekiroğulları) Kabilesi Kureyş‟in, Huzaa Kabilesi de<br />

Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem), himayesi altına<br />

girdiler. ve hicretin 8. yılı Şaban ayında Benu Bekir Kabilesi,<br />

Nuvfel İbn Muaviye El-Dili önderliğinde, Huzaa Kabilesi‟ne<br />

saldırdı. Giriştikleri çatışmada birçoklarını öldürdüler.<br />

Kureyşliler de Benu Bekir‟e bu saldırıda gizlice yardım etmişti.<br />

Bunun üzerine Huzaa Kabilesi‟nden Ömer Bin Salim El -Huzai,<br />

Medine‟de ashabı arasında oturmakta olan resulallah sallallahu<br />

aleyhi ve sellem‟e gelerek, durumu bir kaside ile anlatır. Ve<br />

111


kendilerine yardım etmesini ister. Resulallah Sallallahu aleyhi<br />

ve sellem de yardım edeceğim ey Ömer İbn Salim, cevabını<br />

verir.<br />

Bu olay üzerine Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem,<br />

Kureyş‟e savaş açar ve büyük fetih, Mekke‟nin Fethi, bu savaş<br />

sonrasında gerçekleşir.<br />

Kureyş, sözünü tutmadı ve Benu Bekir‟e Huzaa Kabilesi‟nin<br />

adamlarını öldürmesi için silah yardımında bulundu. Hatta bazı<br />

rivayetlere göre, Huzaa Kabilesi müslümandı.<br />

Bizler bu antlaşmayı bir düşünüp bir de günümüzdeki Arap<br />

ya da Arap olmayan hükümetlerin, Amerika ile yaptıkları<br />

antlaşmalara bakalım. Amerika‟nın Müslümanlarla yaptığı bu<br />

antlaşmalar açıkça Filistin‟deki Müslüman kardeşlerimize karşı,<br />

Yahudileri, ekonomik, siyasi, askeri yönlerden destekliyor.<br />

Öyleyse bizler, bu antlaşmaların şer‟i olduğuna nasıl inanabilir,<br />

onların bu uygulamalarına katılabiliriz? Onların istedikleri gibi<br />

hüküm vermeleri, tağuta hizmet etmelerini doğurmuştur ki bu<br />

da islama ters düşen aykırılıklardan bir tanesid ir. Eğer bu<br />

hükümetler, gerçekten islamı korumaya niyet etmiş olsalardı,<br />

tağutlarla antlaşmalar yapmazlardı. Benu Bekir‟e silah<br />

yardımında bulunan Kureyş‟e resullallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem, aralarında hiçbir fark gözetmeksizin savaş açmıştı.<br />

Direk savaşa girmekle, silahla yardım etmek ya da saldıranın<br />

yaptıklarına susmak razı gelmek arasında hiçbir fark yoktur.<br />

Hepsinin de hükmü aynıdır. Aynen bu şekilde Amerika<br />

Hükümeti ve Amerikan halkı arasında da hiçbir fark yoktur.<br />

Hepsi de savaş açtıkları için öldürülmeyi hak ediyorlar.<br />

Hükümet, Filistin‟deki Müslüman halkın topraklarını işgal eden<br />

gaspçı Yahudileri her türlü destekle müjdeliyor. Halkı da bu<br />

hükümeti destekliyor. Büyük çoğunluğu aynı görüşü paylaşıyor.<br />

Amerika‟nın önce Afganistan‟a sonra da Ira k‟a açtığı savaşı<br />

halkın büyük kesiminin desteklemesi buna çok açık bir örnektir.<br />

Amerikan halkı da hükümetiyle beraber savaşçı olmuştur ve<br />

kanları da malları da her zaman ve her mekanda mubahtır.<br />

Amerika‟nın Irak‟a açtığı son savaş, hiçbir uluslar arası<br />

antlaşmayla bağdaşmıyor. Ve bu savaş, kafirlerin kendi ölçü<br />

112


değerlerine göre dahi çok zalim bir savaştır. Uluslar arası<br />

devlet kanunlarıyla asla örtüşmemektedir. Yapılan antlaşma da<br />

sözleşme de aslen şeriate aykırıdır. Bunu kim şeraitle<br />

hükmediyorsa ona söylüyoruz. Kanun olarak da aykırıdır. Bunu<br />

tüm dünyaya, münafıklara, dinden dönmüşlere, harameynin<br />

minberlerinden hutbe verenlere ve diğerlerine, uluslar arası<br />

kanunları kutsal görüp de Müslümanların sorunlarını bu<br />

kanunlar çerçevesinden çözmeye çalışan herk ese söylüyoruz.<br />

Ve bize yardım edecek ancak Allah‟tır.<br />

Buradan onlarla şer‟i esaslar üzerine yapılmış bir antlaşma<br />

olmadığı, şer‟i kurallar çerçevesinde koruma altına<br />

alınmadıkları ortaya çıkmaktadır. Hiçbir kanuni dayanakları<br />

yoktur ve böylece bu konu üzerindeki tüm şüpheler de ortadan<br />

kalkmaktadır.<br />

İbn El-Kayyum (Allah rahmet eylesin) şöyle demişti:<br />

(Mekke Fethi‟nden bahsederken) Sözlerini hep beraber<br />

bozdular. Saldırıyı destekleyerek, buna razı gelerek, inkar<br />

etmek yerine buna karar vererek, Benu Bekir‟e yardım etmiş<br />

oldular. Kureyş‟in hepsi de onlarla bir olup savaşmadılar ancak<br />

resulallah sallallahu aleyhi ve sellem bu yaptıklarına karşılık<br />

olarak hepsiyle savaştı. Bu aynen barış antlaşması yapmaları<br />

gibidir. Nasıl ki antlaşma tek tek her biriyle yapılmamış ancak<br />

hepsini kapsamışsa antlaşmayı bozmalarının hükmü de aynı<br />

olmuştur. Her biri katılmamasına karşın peygamberimiz<br />

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem hepsine karşı savaş<br />

açmıştır. Bu resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in bizlere<br />

gösterdiği yoldur. Ve bu yolda gördüğünüz gibi hiçbir şüphe<br />

yoktur.<br />

Zimmet ehli de eğer cemaatleri, antlaşmayı bozmuşsa<br />

korumadan çıkarılırlar. Her birinin tek tek antlaşmayı<br />

bozmasına gerek yoktur. Öyle ki Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem, Hendek Savaşı‟nda kendileriyle antlaşma yapılan<br />

Yahudiler de antlaşmayı bozup müşriklere yardıma koşunca,<br />

yapılan koruma antlaşmasını hükümsüz sayarak, Hendek Savaşı<br />

sonrası onlara da savaş açmıştır. Tek tek kimlerin antlaşmayı<br />

bozduğunu da sormamıştır. Aynı şekilde Beni Nadir k abilesi de<br />

113


peygamberle (Sallallahu aleyhi ve sellem) düşman saldırılarına<br />

karşı birlik olma antlaşması yapan Beni Kureyza Kabilesi‟ni<br />

yoldan çıkarma görevini üstlendiği için, -Beni Kureyza gibi-<br />

kendilerine peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), tarafın dan<br />

savaş açıldı. İşte bu peygamberimiz sallallahu aleyhi ve<br />

sellemin hayat hikayesi ve bizlere gösterdiği yoludur. Ve bunda<br />

zerre kadar şüphe yoktur. Ve tüm Müslümanlar, cihadı<br />

desteklemek de birleşmelidirler.<br />

İbn El-Kayyum (Allah ona rahmet eylesin), Ben i Kariza<br />

Kabilesi hakkında şöyle söylemiştir:<br />

Antlaşmalarını bozup da resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem kendilerini kuşattığında, Evs Kabilesi‟nden olanlar<br />

resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin emirlerine boyun<br />

eğmişlerdi. Ve gelip kendisine şöyle demişlerdi: Ya resulallah<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem), Kaynuka Kabilesi‟nde ne<br />

biliyorsan onu yaptın ve onlar bizim müttefik<br />

kardeşlerimizdiler. Ve onlar bizim dostlarımızdır, onlara iyi<br />

davran. Resulallah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap<br />

verir: Sizden bir adamın onlar hakkında hüküm vermesine razı<br />

gelmez misiniz? Cevap verirler: Evet razı geliriz. Bunun<br />

üzerine olayı Said Bin Muaz‟a havale eder. Said Bin Muaz,<br />

yaralı olduğu için kendileriyle beraber gelmemiş, Medine‟de<br />

kalmıştır. Ancak hakem seçilmesi üzerine eşeğinin üzerine<br />

binerek, resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟e gelir. Ve Evs<br />

Kabilesinden olanlar, Said‟e şöyle seslenirler: Onlar hakkında<br />

iyi hüküm ver ey Said, resulallah salallahu aleyhi ve sellem<br />

seni, onlar hakkında iyi yönde hüküm veresin diye seçti. Said<br />

Bin Muaz, hiç konuşmaz ve onlara yönelmez. Ancak sözü<br />

uzattıklarında onlara şöyle der: Allah yolunda Said‟i hiçbir<br />

azarlayıcının azarlaması etkilemez. Bu sözün üzerine bazıları<br />

Medine‟ye dönerler. Kavimleri döndüklerinde kendiler ini<br />

ayıplarlar.<br />

Said Bin Muaz geldiğinde resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem, orada bulunanlara, seyidiniz için ayağa kalkın der.<br />

Onlar da ayağa kalkarlar ve Said Bin Muaz‟ı indirirler. Said<br />

oturduğu zaman, resulallah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle<br />

114


der: Ey Said, -beni kureyze‟yi göstererek- şu adamlar senin<br />

hakemliğini kabul ettiler. Onlar hakkında istediğin hükmü<br />

verebilirsin. Said bunun üzerine sorar: Benim onlar hakkında<br />

vereceğim karar geçerli midir? Aldığı evet cevabına karşılık,<br />

peki şu çadırda olanları da kapsıyor mu diye sorar, yine evet<br />

cevabı alır. Bu sefer de peygamberimiz sallallahu aleyhi ve<br />

sellemin olduğu tarafı göstererek ve peygamberimize (sallallahu<br />

aleyhi ve sellem), sevgi ve saygı ile bakarak, bunları da içine<br />

alıyor mu? Diye sorar. Yine evet cevabı alınca Said bin Muaz<br />

(Radiyallahu Anh) kararını açıklar:<br />

Erkeklerin öldürülmesi, kadınların ve çocukların esir<br />

alınması, mallarına da el konulması. Bunun üzerine resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: Kesinlikle 7 göğün<br />

üzerindeki Allah‟ın hükmüyle hükmettin…<br />

Her kim bu konuda hala şüphe duyuyorsa „Allah‟ın<br />

Birliğini Kabul Edenlerin Haddi Aşan ve Dinden Dönenlerle<br />

Antlaşma Yapmaktan Uzak Durmaları‟, „ Arap Yarımadası‟na<br />

Özel Durumlar‟, „Toplu İmha Silahları Kullanmanın H ükmü‟,<br />

„Yeni Haçlı Seferleri Savaşı‟nın Gerçekleri‟ isimli mektupları<br />

okusun. Bu kaynaklarda gerçekten çok aydınlatıcı bilgiler<br />

bulunmaktadır. Allah, kesinlikle doğru yolu gösterendir.<br />

Yedinci Suçlama: Usame Bin Laden, Dr.Abdullah Azam<br />

Suikastının Ardındaki Ġsimdi!.<br />

Dr. Abdullah Azzam‟ın öldürülmesi, tüm mücahitlerde<br />

olduğu gibi, Usame Bin Laden‟de de şok etkisi yarattı. Dr.<br />

Abdullah Azzam, 1989 yılı Kasım Ayı‟nın 14‟ünde<br />

Peşaver‟deki 7 Gece Camii‟nde Cuma hutbesini vermek üzere<br />

evinden çıkmıştı. Ve işte o vakit, karşısına 20 kilogramdan<br />

daha fazla TNT patlayıcısı taşıyan araba patlayarak Muhammed<br />

ve İbrahim isimlerinde iki çocuğuyla beraber hayatlarını<br />

kaybetmelerine sebep oldu.<br />

Bu hususta birçok tarafın suçlu olabileceği tahminleri<br />

yürütüldü. Başta Mosad olmak üzere, Sovyet istihbaratının da<br />

kendisinden intikam almak istemiş olabileceği ya da<br />

Amerika‟nın bu işi yapmış olabileceği söylendi. Ya da<br />

115


kendisiyle aralarında gerginlik bulunan başka gruplardan<br />

şüphelenildi.<br />

Bununla beraber, Usame‟nin bu suikastın ardındaki isim<br />

olduğuna işaret edenler de çıktı. Bunu yapanlar, Usame‟nin<br />

mücahitler arasındaki görüntüsünü kötüleştirmek, aralarında<br />

fitne çıkarmak istediler. Usame‟nin bunu mücahitlerin<br />

liderliğini kapmak istediği için yaptığını iddia ettiler. 1998<br />

yılında Al-Jazeera TV Kanalı ile yaptığı görüşme esnasında<br />

Usame Bin Laden‟e bu konu hakkında soru şu şekilde geldi:<br />

Yalnız bir de Muhammed Sadık Huveyda, sizin, Peşaver‟de,<br />

1989 yılında, Dr. Abdullah Azzam‟ın öldürülmesi emrini<br />

verdiğinizi ve o sırada Arap lider, Afgan lider, Arap mücahit,<br />

Afgan mücahit tartışmaları olduğunu iddia ediyor, bu iddiaların<br />

doğruluk payı nedir? Sizin bu hususta konumunuz nedir?<br />

Öldürüldüğü dönemde Dr. Abdullah Azzam‟la ilişkiniz nasıl<br />

nitelendirilebilir?<br />

Usame: Allah rahmet eylesin Şeyh Abdullah, ümmete mal<br />

olmuş bir insandı. Açıkça ortaya çıktı ki, o öldürüldükten<br />

sonra, kadınlar onun gibi adamlar dünyaya getiremediler. Ve<br />

Afganistan‟da ondan sonra da mücahitler geldi geçti, ancak<br />

Afgan direnişi onun dönemindeki kadar parlak olmadı . En uzak<br />

doğudan en uzak batıya kadar ümmeti cihada teşvik eden, O<br />

olmuştur. Bu mübarek cihatta onun olduğu dönemde mücahit<br />

kardeşlerimizle beraber faaliyetleri artmıştır. Özellikle de<br />

Filistin‟de, Hamaslı kardeşlerimizle. Filistin‟de cihadı teşvik<br />

etmek için, kitap yazmaya başladı. Bunlardan en önemlisi de<br />

Kur‟an ayetlerinin yazılı olduğu kitaptı. Müslümanları<br />

kabuklarından çıkarıp, özgürlük için savaşan mücahitlere<br />

dönüşmelerine vesile oldu. Ve biz de bu esnada onunla aynı yol<br />

üzerinde yürüyorduk. Ve ben suikast emri nasıl verebilirim?!<br />

Kaldı ki özellikle 7 gece Camii‟nde kendisine suikast<br />

düzenlenmeden 1 ya da 2 hafta kadar önce bomba<br />

bulunmasından sonra, ben ve birçoklarımız Şeyh‟ten<br />

Peşaver‟den uzak durmasını istemiştik. O‟nun Peşaver‟deki<br />

hareketlerinden en çok zarar gören ise Yahudilerdi. Bu suikastı<br />

İsrail‟in bazı işbirlikçi Araplarla beraber işlediğine inanıyorum.<br />

116


Bizleri suçlamak isteyenler de kendi suçlarını gizlemek isteyen<br />

Yahudiler, işbirlikçiler ve Amerikalılardır. Hiç akıl alır mı ki<br />

bir insan başını kessin? Öyle ki Şeyh Abdullah Azzam ile<br />

aramızda ne kadar kuvvetli bir bağ olduğu herkes tarafından<br />

bilinmekteydi. Bu tür sözlerin hiçbir aslı astarı yoktur. Ve<br />

aramızda bir yarış olmasının da imkanı yoktur. Allah rahmet<br />

eylesin, Şeyh Abdullah Azzam, davet ve teşvik kapısındandı,<br />

biz ise dağlarda cihat ediyorduk. O bize gençler gönderiyordu.<br />

Ve onun görüşlerini alıyorduk, bize emirler veriyordu. Allah<br />

O‟na rahmet eylesin ve Allahu Teala‟dan O‟nu ve iki oğlu<br />

Muhammed ve İbrahim‟i şehit olarak yazmas ını niyaz ediyoruz.<br />

Ayrıca ümmetimizdeki herkesi de üzerine düşenleri yapmaya<br />

davet ediyoruz.<br />

Abdullah Bin Azzam‟ın oğlu Huzeyfe, babası ile Usame<br />

Bin Laden‟in aralarındaki ilişkinin, babası şehit olana kadar<br />

büyük bir kardeş sıcaklığı içinde sürdüğünü ve Usame Bin<br />

Laden‟in Afgan Mücahitlere karşı da babasından sonra hiç<br />

değişmediğini, Afgan sorununa da hep aynı gözle baktığını<br />

söyledi.<br />

Ebu Bekir (Muhammed Havaca), şöyle dedi: Onlar tek<br />

bir hedefe hizmet etmekteydiler. Aralarında anlaşmazlık<br />

olduğunu söyleyenler oldu. Ancak onların ikisi arasında bizim<br />

aramızda olan anlaşmazlıklar türünden hiçbir anlaşmazlık<br />

olmadı. Aksine Şeyh Usame (Allah onu korusun), Şeyh<br />

Abdullah‟ı babası gibi görürdü. Şeyh Abdullah, onun<br />

gölgesinde durduğu şemsiyesi idi. Yani Şeyh Ab dullah<br />

öldüğünde, Şeyh Usame babası ölmüş kadar üzüldü.<br />

Ancak Allah düşmanlarının Şeyh Abdullah‟ı öldürmek için<br />

birçok sebepleri vardı.<br />

Bu sebepleri başlıca şöyle sıralayabiliriz:<br />

Öncelikle ġeyh Abdullah, cihadi okul sahibiydi .<br />

1982 yılında Şeyh, Afgan sahasına mücahitler gönderdi.<br />

Müminleri cihada teşvik etti. Gençleri ayaklandırdı. Alimlerin<br />

hassasiyetlerini uyandırıyordu. Allah Azze ve Celle‟nin dininin<br />

önüne muhakkak dikenler çıkacaktı ve bu dinin yeryüzünde<br />

ayakta durabilmesi için kesinlikle cihat şarttı. Filistin‟de,<br />

117


Afganistan‟da ve Müslümanların haklarının kafirler tarafından<br />

çiğnendiği tüm kara parçalarında, Müslümanlara cihadın<br />

mallarıyla, canlarıyla farz ulayn olduğu fetvası ilk defa<br />

mücahitlerin şeyhinden gelmiştir. Ve özür sahipleri dışında<br />

kimsenin bu cihatta geri kalması doğru değildir.<br />

Afgan Cihat Ģeyhlerinden bir tanesi Ģöyle demiĢti : Şeyhimiz,<br />

düşmanlar ismini duyduğu zaman içlerinde endişe ve korku<br />

yaratan bir kişiydi. Onu bizden daha iyi tanıyorlardı. Kendisi<br />

Komünistlere de, Siyonistlere de, zorbalara da düşmandı.<br />

2.si; Afganistan‟da cihada öncülük ediyordu :<br />

İslam Ümmeti‟nin düşmanları, bu devirde onun gibi bir alim<br />

görmedi. Silah taşıyor, kafirlere ve dinden dönmüşlere karşı<br />

savaşıyor, Allah‟ın dinini yeryüzünde hakim kılmak için ne<br />

gerekiyorsa yapıyordu. Doktor Abdullah Azzam, cihada öncülük<br />

ediyor, kalemiyle cihat ediyordu. Dünyada cihadın<br />

sözcüsüyken, hakkın savunucusuyken, cihat düşmanları onu<br />

susturmak istediler. Ruslar Afganistan‟da yenilip de çekilmek<br />

zorunda kaldıktan sonra, Rusya yerine islamiyetin yeni bir güç<br />

olarak ortaya çıkmasından yana endişeler duyulmaya başlandı.<br />

Bunu engellemek için birçok konferanslar düzenlendi. Allah<br />

rahmet eylesin Şeyh Azzam, ne zaman Allah düşmanları<br />

tarafından karşı koymayla karşılaşsa, onlara b eyanlarla,<br />

delillerle cevap verir, hepsini sıkıştırırdı. Bu nedenle herkes<br />

gerek cihat sahasında gerekse beyanatları ve sözleri yoluyla<br />

onunla yüz yüze gelmekten aciz kalmıştır.<br />

3.sü; cihadı Afganistan dıĢına yayması:<br />

Şeyh, Afganistan‟dan, kafirlerin ayak bastığı tüm topraklara<br />

mücahit gönderiyordu. Bu nedenle Allah düşmanları cihattan<br />

korkmaya başladılar. Özellikle Afganistan‟da savaş için 1000<br />

kere hesap yapar oldular. Cihat artık, kafirlerin bulundukları<br />

her bölgeye yayılmaya başlayınca, onlar da cihadi şahsiyeti<br />

olan, işgal altındaki Müslüman topraklarında halkı cihada<br />

teşvik eden, cihat sembolü Şeyh‟ten kurtulmaya karar verdiler.<br />

4.sü; ġeyh Afgan Cihadını, Ġslam cihadına dönüĢtürdü:<br />

Şeyh, „cihat ilmi‟ adı altında İslam ümmetinin birliğini teşvik<br />

ediyordu. Bu uğurda çalışmalarını son nefesine kadar da<br />

118


sürdürmüştür. Öyle ki, hayatının son esnalarında şu sözleri<br />

söylemiştir: Tüm evlatlarımın ölmesi, benim için cihat<br />

anlayışının değişip bozulmasından daha iyidir.<br />

Şeyh Azzam, tüm ümmete çağrıda bulunmuş, tü m Arap ve<br />

İslam ülkelerindeki tüccarları, mallarını Allah yolunda<br />

harcamaya davet etmiş, İslam alimlerini cihat sahalarına<br />

gruplar halinde katılmaya çağırmış ve tüm Müslümanların,<br />

güçleri, ilimleri ve nefislerinin elverdiğince bu mübarek cihada<br />

ortak olmalarını istemiştir. Bu davet sonucunda, bir çok<br />

diyarlardan gençler toplu olarak cihada katılmaya gelmişlerdir.<br />

Şeyhin bu mücadelesi, ümmet düşmanlarının kendisini<br />

öldürmeye azmetmelerine sebep olmuştur. Ve dinden çıkmış<br />

Devlet İdarelerinin de bu suikastta büyük rolü olmuştur.<br />

Dr.Abdullah Azzam, 20. yüzyılda, islamiyete öncülük etmiştir.<br />

Sekizinci suçlama: Ġslam Devleti Olan Taliban‟ın DüĢmesine<br />

Sebep OlmuĢtur!!<br />

Bu dinin ve din düşmanları kafirlerin tabiatını anlamaktan<br />

yoksun bazı gafiller, Usame Bin Laden‟in, New York ve<br />

Washington saldırılarıyla, Amerika‟nın İslam Devleti Taliban‟ı<br />

yıkmasına vize çıkardığını söylüyorlar. Hiç bilmiyorlar ki daha<br />

New York ve Washington ataklarından önce Amerika, sadece<br />

Allah hükümlerini uygulayıp, Allah‟ın şeriatıyla karar verdiği<br />

için Taliban Rejimi‟ni yıkmaya çalışıyor, bunun için<br />

uğraşıyordu. „Onlardan intikam almalarının tek sebebi Aziz ve<br />

Hamit olan Allah‟a iman etmeleri idi‟ Buruc Suresi, 8. ayet.<br />

Usame Bin Laden, Al-Jazeera TV Kanalı Muhabiri Teysir<br />

Alluni ile görüşmesinde şöyle demişti: „Amerika‟nın herhangi<br />

bir İslam devleti kurulmasına karşı olduğu açıkça<br />

bilinmektedir. Müminlerin Emiri de, Taliban‟ın büyükleri de<br />

birçok defalar bunu ortaya koydular; onlar, İslam dinine<br />

saldırıyorlar. Mesele sadece Usame Bin Laden‟i n orada olması<br />

değil.‟ Kendisinin de dediği gibi, İngilizler daha o<br />

Afganistan‟da yokken ülkeye saldırdı. Ardından Rusya, şimdi<br />

de Amerika.<br />

119


Pakistan Eski DıĢiĢleri Bakanı Niaz Nazik, Pakistan‟da<br />

yayınlanan „Darb mümin‟ isimli İslami gazeteye yaptığı bir<br />

açıklamada: Amerika Hükümeti‟nde büyük yetkililerin, 2001<br />

yılı Temmuz ayının ortasında, kendisine, Amerika‟nın 2001 yılı<br />

Ekim ayında Afganistan karşıtı operasyonlar başlatacağını<br />

haber verdiklerini söylemişti. Amerikalı yetkililer, Pakistan<br />

Dışişleri Bakanı‟na bu haberi, Berlin‟de düzenlenen konferans<br />

esnasında haber vermişti.<br />

Niaz, Amerikalı yetkililerin kendisine söylediklerini şöyle<br />

özetledi: Usame Bin Laden teslim edilmezse, Amerika onu ve<br />

Taliban Hareketi Lideri Molla Ömer‟i yakalamak ya da<br />

öldürmek için, askeri operasyona başlayacak. Niaz, burada<br />

amacın daha geniş olduğuna dikkat çekerek, gerçekte Taliban<br />

Rejimi‟nin devrilip yerine Afganistan‟da ılımlı, geçici bir<br />

hükümet kurulmak istendiğini söylüyor. Ve bu geçici hükümete<br />

de Afganistan eski kralı Zahir Şah‟ın getirilme ihtimali<br />

değerlendiriliyor.<br />

Pakistan Eski Dışişleri Bakanı, Amerika‟nın bu<br />

operasyonları, Amerikalı müsteşarların mevcut olduğu<br />

Tacikistan‟dan başlatmak istediğini, Özbekistan‟ın da bu<br />

operasyonlara katılacağını, 17 bin Rus Askerinin d e hazırlık<br />

halinde olduklarını belirtti. Operasyonların başlaması<br />

tasarlanan tarih ise, çok büyük ihtimalle, Afganistan‟a kar<br />

yağmaya başlamadan önce, yani Kasım Ayı olarak<br />

kararlaştırılmıştı.<br />

Eski Pakistan Yetkilisi, Amerika‟nın Usame Bin Laden‟in<br />

ani bir kararla teslim edilmesi durumu söz konusu olursa saldırı<br />

kararından vazgeçebilir diye düşünmüştü ancak, BBC verdiği<br />

haberde, Pakistan Diplomatik Raporunda, Amerika‟nın henüz<br />

New York ve Washington saldırıları düzenlenmeden, Usame Bin<br />

Laden ve Taliban karşıtı askeri operasyon başlatmaya<br />

hazırlandığına dikkatleri çekti.<br />

Öyleyse, bu düşmanlığın gerçek sebebi, Taliban‟ın İslam<br />

değerlerini yükseltmesi, sadakatle İslam şeriatını uygulaması<br />

idi. Bu da uzun zamandır süre gelen hak ve batılın arasındaki<br />

çatışmayı göstermektedir. Yani sebep Amerika‟nın ve etrafında<br />

120


dolananların iddia ettikleri gibi, Usame Bin Laden‟in ya da<br />

askeri kamplarının Afganistan‟da bulunuyor olması değildi.<br />

Gerçek sorun, Taliban Rejimi‟nin İslam şeriati‟ni uygulaması<br />

ve bunda başarıya ulaşması idi. Taliban‟ın siyaseti,<br />

Müslümanlar arasında Allah‟ın şeriatıyla hükmettiği için<br />

yayılmaya başladı. Amerika ve başta Suudi Arabistan olmak<br />

üzere, ona tabi olan devletlerin hedefi, Usame Bin Laden‟i<br />

yakalamaktan önce Taliban Hükümeti‟ni devirmekti.<br />

Şunu diyebiliriz ki Bin Laden‟in ya da Afganistan‟ın hedef<br />

gösterilmesi, kurbanlık koyun seçmek gibi bir durumdu. Daha<br />

önce de işaret ettiğimiz gibi Pakistan Dışişleri Bakanı,<br />

Amerika‟nın Afganistan‟ı vurmaya zaten hazırlandığını<br />

açıklamıştı. Yani Amerikan Yönetimi zaten Usame Bin<br />

Laden‟in varlığı bahanesiyle, İslam topraklarını vuracaktı. Bu<br />

saldırıların başlıca hedefinin Usame Bin Laden‟i yakalamak<br />

olmadığını, Amerika Eski Dış İşleri Bakanı Colin Powell hicri<br />

takvime göre 06.07.1422‟de, Amerika‟nın Afganista n‟a yönelik<br />

askeri hamlesini, Usame Bin Laden‟in yakalanmasının<br />

durdurmayacağını açıkça şu sözleriyle ortaya koymuştu:<br />

“Amerika, kendisine serbestçe dolaşabilmek için hazırladığı<br />

teklifi geçirmeye çalışıyor. Aynı zamanda binlerce şahsın tabi<br />

olduğu Bin Laden Şebekesi‟ni de dağıtmak istiyor. Amerika‟nın<br />

öncelik verdiği; Usame Bin Laden, örgütü El-Kaide ve<br />

kendisini Afganistan‟da koruyan Taliban Hareketi‟ni<br />

yakalamaktır”. Powell, açıkça, Usame‟nin Amerika‟ya teslim<br />

edilmesinin de bu işin sonu olmayacağını ifa de ederek,<br />

şebekenin köküne inmek gerekir dedi. Usame Bin Laden‟in<br />

tutuklanması halinde 25 milyar dolar ödül koydu.<br />

Amerika, Usame Bin Laden‟i bahane ederek Sudan‟a ambargo<br />

koymuştu.Ancak Usame Bin Laden Sudan‟dan çıktığı halde,<br />

Amerika bu ambargoyu kaldırmadı ve Beşir Hükümeti‟ni<br />

düşürebilmek için, Güney Sudan‟daki hıristiyanları<br />

desteklemeye devam etti. Afganistan‟a düzenlenen hava<br />

saldırıları ise, hedefin sadece belli şahıslar değil, tüm İslam<br />

olduğunu açıkça ortaya koymuştur.<br />

121


Öyleyse, onların istedikleri gibi Usame Bin Laden‟i<br />

ülkelerinden çıkarmalarının da hiçbir anlamı yoktur. Bu<br />

husustan Molla Muhammed Ömer şöyle konuşmuştu: “Arap<br />

mücahitlerin ülkeden çıkarılması, Güvenlik Konseyi‟nin kendi<br />

menfaatleri yönündeki isteklerine cevap vermek anlamı<br />

taşımaktadır. Onlarla aramızdaki çatışmalar da son<br />

bulmayacaktır. Ve iddia ettikleri gibi hedefleri de şahıslar<br />

değildir. Aksine onlar, İslam ülkelerindeki İslami rejimleri<br />

hedef almaktadırlar. Eğer onların isteklerine cevap verir,<br />

istedikleri insanları ülkemizden çıkarırsak, istekleri bu kadarla<br />

sınırlı kalmayacaktır. Bu sefer de bizden, şeriat düzenimizi<br />

bozmamızı, kadın hakları gibi konularda bize ters düşen yasalar<br />

koymamızı isteyeceklerdir.”<br />

“Böylece Şeriat hükümlerinin geçmediği hükümetler<br />

kuracağız. Aynen Sudan‟da olduğu gibi; mücahitleri çıkarma<br />

isteklerini kabul ettiler, bu nedenle bugüne kadar istekler<br />

bitmek bilmedi”.<br />

Dokuzuncu Suçlama: Cihadı Ġslam Ülkeleri‟ne TaĢıyor 65<br />

Bu suçlamada bulunanlar, özellikle de Suudi Arabistan<br />

Rejimi, Filistin‟de, Afganistan‟da, Çeçenistan‟da cihat etmek<br />

caizdir diyor, ardından sıra kendilerine gelince de hemen cihadı<br />

haram kılıyorlar. Onlarda bu yasaklama hastalığı nereden<br />

geliyor onu da bilemiyorum. Öyleyse onlara şu soruyu<br />

soruyoruz: Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, nerede<br />

savaştı? Sahabe ve tabiinin fetihleri nerede gerçekleşti?<br />

Şüphesiz ki İslam ümmeti, geçmiş tarihinde de şimdiki<br />

tarihinde de, başarısızlıkla sonuçlanan birçok değişim girişimi<br />

gördü. Bu girişimde bulunanlar da sıdk ve ihlas yoktu<br />

denilemez ancak belki de eksikleri, bizi alıp giden dünyada<br />

gerçek güç ve ölçüyü taktir etme yetisine sahip değildiler.<br />

Yaşadığımız asırda da önümüze ağır faturalar getiren,<br />

birçok tecrübeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bize adım<br />

atmadan önce iyice düşünmemiz gerektiğini öğretti. Ancak,<br />

65 Yazar, Suudi Arabistan Hükümeti‟nin Rusya‟ya karşı Afganistan‟da cihada çağrı yaparken Arap-<br />

Afganlar‟ın namlusu Amerika‟ya dönünce yüzde yüz yön değiştirdiğini vurguluyor.<br />

122


İslam ülkelerinde, sırf başarısızlık korkusuzla, bizlere cihadın<br />

yasaklanması, durumun bu hadde ulaşması da caiz midir?!.<br />

Selefler (radiyallahu anhum) bugünden daha fazla<br />

tecrübeler yaşadılar. Hüseyin radiyallahu anh ve ashabı,<br />

Yezid‟in üzerine yürüdüler, Kuran okurları, Abdurrahman Bin<br />

Eşas önderliğinde , Zalim El- Haccac‟ın üzerine yürüdü. Ve<br />

bunların hepsi de, çoğu insanın görüşüne göre kötü sonla bitti.<br />

Ancak bu hal, alimleri hiçbir zaman, İslam dininde yer alan<br />

cihadı yasaklama yoluna itmedi.<br />

Günümüzde bazı bozguncuların tertibi olan bu yasaklama<br />

netice de Allahu Teala‟nın cihat emrinin önüne geçmek<br />

demektir. Gerek sahabe, gerek selefler (radiyallahu anhum),<br />

İslam ülkelerinde dinden dönenlerle, haricilerle ve zalimlerle<br />

savaşmışlar, dinden dönen devlet liderlerini de ülkeden<br />

çıkarmak için tüm imkanlarını sarf etmişlerdir. Bu, ancak İslam<br />

ülkesinde mümkün olabilir.<br />

Evet, herhangi bir direnişe girmeden önce dini ve maddi<br />

kazançları ya da kayıpları çok iyi hesap etmek gerekir. Bunu da<br />

yapacak olanlar, bu konudaki ilim sahipleri ve uzmanlardır. Bu<br />

tür kararları ancak, ümmetin liderleri verebilirler.<br />

Usame Bin Laden‟in bu husustaki konumu herkesçe<br />

bilinmektedir. Müslümanları, en tehlikeli ve en şiddetli düşman<br />

olan Amerika ve İsrail‟e karşı cihada teşvik etmektedir. Ki bu<br />

düşman Amerika ve İsrail önderliğinde, hıristiyan -siyonist<br />

birliktir.<br />

Birçok mücahit, rejimlere karşı savaş sahasından<br />

ayrılarak, Amerika ve İsrail‟e karşı savaş sahasına geçmeyi<br />

daha uygun bulmuşlardır. Usame Bin Laden, özellikle Arap<br />

yarımadasında, gençleri bu aşamada rejimlere karşı<br />

savaşmaktan vazgeçirtmek için büyük çaba sarf etmiş ve bu<br />

rejimleri daha kötü bulup, diğer faktörlerin hepsini arka plana<br />

atarak onlarla savaşı ön planda tutanlardan yana dert yanmıştır.<br />

Bu durum da tabi ki, safların bütünlüğünü açıkça etkilemiştir.<br />

Ona düşmanlık edenler, neden acaba kendisini suçlarlarken<br />

bunu da iyiliği olarak hesap etmiyorlar?<br />

123


Son olarak… Usame‟nin Hasta Olduğu Söylentileri<br />

Bu konudaki söylentilere en güzel cevabı verebilecek olan,<br />

şahsın kendisidir. Usame‟ye Al-Jazeera TV Kanalı ile yaptığı<br />

görüşme esnasında sorulan soru: Amerika-Pentagon, sağlığınız<br />

hakkında raporlar yayınladı. Raporların Pakistan ve istihbarat<br />

kaynaklarından edinilen bilgilere göre hazırlandığı belirtiliyor<br />

ve bu raporlara göre sizin amansız bir hastalığa yakalandığınız,<br />

sadece 5 ya da 6 ay yaşayabileceğiniz söyleniyor. Öncelikle bu<br />

raporların doğruluk payı nedir? İkinci olarak, sizin<br />

operasyonlarda bulunacağınız tehditlerinden sonra, bu tür<br />

yayınların amacı nedir?<br />

Usame Bin Laden: Öncelikle sağlık konusunda; Allah‟a<br />

hamdolsun, verdiği nimetlere daima şükürler olsun, sizin de<br />

gördüğünüz gibi sağlığım gayet iyi. Biz dağlarda çetin<br />

soğuklara, yaz günlerinde de yakıcı sıcaklara katlanıyoruz. Ben<br />

ata binerek, Allah‟ın izniyle, hiç durmadan 70 kilometre mesafe<br />

alabiliyorum. Ve bu sözleri yayanlar, Müslümanlar arasında<br />

bizlere sevgi duyanların maneviyatını bozmak, diğer taraftan da<br />

Amerikalılar da meydana gelen Usame korkusunu ba stırmak<br />

istiyorlar. Ancak onlar, hiçbir şey yapamazlar. Ayrıca mesele<br />

sadece Usame meselesi de değil. Bu ümmet, 1milyar 200 milyon<br />

müslümandan oluşuyor. Bu Yahudi ve hıristiyan mücrimlerin,<br />

Allah‟ın evini yıkmaya asla güçleri yetemeyecek. Ümmet,<br />

Allah‟ın izniyle devam etmektedir ve cihadı da Amerika ve<br />

diğer düşmanlara karşı sürdürmektedir.<br />

2-USAME BĠN LADEN‟ĠN MÜCADELESĠ,<br />

KOMUTANLIĞI VE OLAYLARIN ġĠMDĠSĠ VE<br />

GELECEĞĠ... 66<br />

İnsanlar Allah yolunda cihattan bahsediyorlar ve bu kelime<br />

gerçekten çok ama çok güzel; „Allahu Teala yolunda Cihat‟.<br />

Ancak cihat, her yönüyle güzel bir olay değildir. Sadece hoş bir<br />

66 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />

124


söz ya da güzel kelimelerden oluşmuyor. Cihadın tüm anlamı,<br />

ganimetler ve esir almak, zafer kazanmak, kuşatmak ya da<br />

ateşlerin konuşması da değildir. Onda sevilen ölüm, gerçekten<br />

yaralanmak, malların kaybedilmesi, hayatın felç olması vardır.<br />

Bu zorluklardan daha büyük olanı ise, askerlerin kargaşaya<br />

düşmesi, insanlar arasında husumetin yayılması; bu bunu vurdu,<br />

bu buna düşmanlık etti, bu buna karşı haddi aştı …bu insanlar<br />

için olağan bir haldir. Cihatta hatalar, girişimler, bazıları<br />

yenilir yutulur cinsten bazıları da öyle olmayan yorumlar<br />

vardır. Fikrin güzelliği, üstünlüğü ile hayata geçirilebilirliği<br />

arasını çizen sınır vardır.<br />

İnsanların, İslam devleti ile ilgili zihinlerinde tasarladıkları<br />

düşüncelere bir bakarsak rüyalar alemindekinden farklı<br />

olmadığını görürüz. Yani hayalleri, güzel resimlerle, uçan<br />

halılarla,gösterişli renklerle süslüdür.<br />

Gökten rahmet yağmurları devamlı olarak iner, her an<br />

niyaz etmek vardır ve düşmanlar, meleklerin bizim yanımıza<br />

savaşmaya geldiklerini bildikleri için bize karşı savaşmaktan<br />

korkarlar. İslam devletinde fakir bir insan yaşamadığını<br />

tasavvur ederler. İslam devletinde kimse hasta da olmaz ve<br />

istenen her şey insanın elleri arasındadır. Oysa resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem‟in İslam devleti cennetine bakarsak,<br />

sahabeyi kiramın en şiddetli günlerinin Mekke‟de değil<br />

Medine‟de olduğunu görürüz.<br />

Sahabeyi Kiram‟ın başına Hendek Savaşı‟nda gelenler gibisi,<br />

Mekke‟de gelmiş miydi? (O zaman hem üstünüzden gelmişlerdi,<br />

hem aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler<br />

gırtlaklara dayanmıştı. Allah‟a türlü türlü zanlarda<br />

bulunuyordunuz. İşte burada müminler imtihan edilmiş ve<br />

şiddetli bir surette sarsılmışlardı da sarsılmışlardı. Ahzab<br />

Suresi, 10 ve 11. Ayetler.<br />

İslam devletinde gözler kayıyor, yürekler ağza geliyor ve<br />

depremle imtihan olunuyor, ancak bu imtihan nefsi depremle<br />

oluyor.<br />

O zamanın tablosu ile şimdinin şeyhlerinin çizdikleri<br />

İslam devleti tablosunu bir karşılaştırırsak; şimdiki şeyhler,<br />

125


insanlara İslam devletinde zorluk, korku yoktur, herkesin karnı<br />

toktur, insanlar sadece bize ve devletimize bakarak dinimize<br />

giriyorlar, şeklinde tarifte bulunuyorlar. Bu nedenle de<br />

insanlar, onlara başkalarının vaat ettikleri d ünya nimetlerinden<br />

daha fazlasını temin edeceğiz, zihniyetiyle bize geliyorlar.<br />

Oysa onlara şunu söylemek istiyorum: 3 büyük halife<br />

insanların elinde, fazla bir plana da gereksinim duyulmadan<br />

öldürüldü.<br />

Ömer Bin Hattab‟ı (radiyallahu anh), Mecus (ateşe t apan)<br />

Ebu Lu‟lue sabah namazını kılarken, Müslüman şeyhlerin,<br />

alimlerin, komutanların arasında öldürdü.<br />

Bazı geri kafalılar, önce Medine‟yi kontrol altına aldılar,<br />

ardından da oruçlu olan halife Osman Bin Affan‟ın evini<br />

basarak Medine‟nin ortasında, insanların arasında kendisini<br />

kestiler.<br />

Ali Bin Ebi Talib (radiyallahu anh), caminin ortasında, bir<br />

grubun arasında insanları sabah namazına çağırırken, İbn<br />

Mulcem El-Harici‟nin kılıçla saldırısı sonucu şehit oldu. İbn<br />

Mulcem, birisi İbn As‟ı, diğeri de Muaviye‟yi öldürmek üzere<br />

iki kişi ile kurdukları plan sonucunda bu suikasta girişmişti.<br />

İşte bu büyük halifeler devri, sonrasına hiç girmiyoruz,<br />

ancak kesinlikle şunu söylememiz gerekir: İslam dünyasında<br />

insanın yaşantısını kurgulayanlar; sizin bu kurgularınız ın<br />

gerçek hayatla hiçbir ilgisi yoktur. Bu ancak hayal ürünüdür ve<br />

gerçekle tamamen çakışmaktadır. Bunu kurgulayanların da<br />

hayatlarına bir bakarsanız, bu tür hayattan aslında ne kadar<br />

uzak olduklarını da görürsünüz.<br />

Kitaplarla, kitaplar arasında, fikirlerle, kalemle, kağıtla<br />

yaşamak İslam demek değildir. İslam, hayat tarzıdır.<br />

Doğrularıyla yanlışlarıyla insan yaşayışıdır. Uygulamalı İslam<br />

dünyasında doğru şekilde davranmak da vardır zulüm de, doğru<br />

sözlülük de vardır yalan da. Ve her birinin de islamiyett e belli<br />

bir konumu vardır.<br />

İslamiyet yanlışın varlığını kabul etmektedir. Onu yok<br />

saymama gibi bir durum söz konusu değildir. Bunun için de<br />

126


Allahu Teala belli sınırlar, cezalar, hükümler koymuştur. Ve bu<br />

hükümlerde hitap edilenler, Müslümanlardır, başkalar ı değil.<br />

Ali (radiyallahu anh)‟ın Ayşe (radiyallahu anha) ile Muaviye<br />

(radiyallahu anh)‟la karşı karşıya geldiği fitne asrı, ashap için<br />

bir ibret dönemiydi. Ve bu hususta Resulallah (sallallahu aleyhi<br />

ve sellem‟den bugüne ulaşan dışında hiçbir şey söylemi yoruz;<br />

Ammar‟a şöyle demişti: seni azgın bir topluluk öldürecek. Ve<br />

bunun dışında daha başka olaylar.. Bu olay, hayır yüzyıllarına<br />

yakın bir dönemde olmuştu. Hatta yine o yıllardan biriydi. Oysa<br />

çocukların bile korkudan saçlarını ağartacak olaylar biliyoru z,<br />

buyurun görün:<br />

1- Hariciler (4 bin savaşçı, Ali Radiyallahu anh ile savaşa<br />

ve Küfe‟de bulunan 3 bin kişi ise onunla savaşmamaya<br />

karar verdiler. Ali Radiyallahu anh, onlara ortak<br />

düşman Muaviye‟ye karşı savaşma teklifi sundu. Ancak<br />

onlar, bu teklifi reddettiler hatta kendisini küfre<br />

düştüğünü söyleyip tövbe etmesini istediler. Ali<br />

Radiyallahu anh, Abdullah bin Habbab bin Eret ve<br />

hamile eşini öldürmeleri üzerine onlara karşı savaşa<br />

girişti ve içlerinden 400‟ü yaralanıp geri kalanı<br />

öldürülene kadar bu cenge devam etti.<br />

2- Amr Bin Şubbah‟in rivayetine göre, Cemel Vakası,<br />

Basra yakınında geçekleşmişti. Bu savaş, Müslümanlar<br />

arasında meydana gelmişti. Tek din kardeşi hatta aynı<br />

nesep. (her iki taraf da Mudar, Rabi‟ah ve Yemen<br />

aşiretlerindendi.) Ve bu savaşta, cennetle müjdelenen<br />

10 sahabe arasında yer alan Talha ve Zübeyr de şehit<br />

düştüler.<br />

3- Siffin savaşı; Ali ve Muaviye (Radiyallahu anhuma)<br />

arasında geçmişti. Bu savaşta bazıları barış için teşvik<br />

de bulunuyor, şöyle diyorlardı: Şam ülkeleri, Şam<br />

ehlinden sonra kime diyar olacak? Irak halkı helak<br />

olursa Irak kime kalacak? Kadınlara, soylarınıza kim<br />

kalacak? Hiç akrabalarınızı düşünmez misiniz? Zayıf<br />

rivayetlere göre, savaşmaktan yana korku yayıldı ancak<br />

gerçekten büyük bir savaştı.<br />

127


4- Önce hıristiyanlıktan islamiyete giren, ardından da<br />

tekrar hristiyanlığa geçenlerden bazıları şöyle<br />

demişlerdi: Vallahi bizim çıktığımız din, bunların<br />

dininden daha hayırlıdır. Onların dini kendilerini kan<br />

akıtmaktan, yol kesip malları yağmalamaktan<br />

alıkoymuyordu. Ve Ali radiyallahu anh, bunlarla<br />

savaştı.<br />

Sonra Abdullah Bin Zübeyr‟in savaşı….sonra….sonra…<br />

İnsanın şunu bilmesi gerekir; müslümanın hayatı, gecesi namaz,<br />

gündüzü oruç, defalarca affetmek, defalarca vermek, sürekli<br />

hayırda bulunarak veliler sınıfına girmekle geçmiyor.<br />

Neticede veli de bir insandır…insan….beşer<br />

Mücahit de insandır..insan…beşer.<br />

İslam dünyası, Müslümanlar ya da melekler, cinler<br />

hakkında kurgulanan filmler islamiyeti olduğundan çok daha<br />

basit göstermektedir.<br />

Bunu da durumun azimetini küçük gören, büyük amaçları<br />

sırf küçük amaçlar için arka plana atan, hayrın, nimetin ve ilahi<br />

faziletin nerede olduğunu görmemek için gözlerini siyah<br />

örtülerle kapatanlar için söylüyoruz.<br />

Allahu Teala yolunda cihat, beşeri bir durumdur. Yönetimi ve<br />

mülkü ele geçirerek Allah hükümlerini g eçerli kılmak için<br />

yapılır. Her kim ki cihadı teşvik eder veya cihada çağırırsa o<br />

kimsenin artık insanlarla tartışmaya girmesine, kendisine savaş<br />

açılmasını beklemesine gerek yoktur, kendisini kılıcın<br />

sıcaklığını tatmaya hazırlaması gerekir. Bu Allahu Teal a‟nın<br />

sünnetindendir. 3 büyük halifeyi hatırlarsak, kafirlerin elinden<br />

değil, aksine fasık ve dinden dönmüşlerin elinden ölmüşlerdir.<br />

Ve Ebu Lu‟lua El-Farisi, şirk ehlinden değildi. Onun Mecusi<br />

olduğunu ispatlamak için ise ne çaba gösterilse boşa gider.<br />

Haricilerden Ebu Mulcem de, kendisinden önce gelenleri inkar<br />

etmemiş ancak daha sonra gelenlerle ihtilafa düşmüştü. Osman<br />

Bin Affan‟ı öldürenlerin bazı liderleri ise, daha sonradan Hz.<br />

Ali radiyallahu anh‟ın ordusuna katılmışlardır.<br />

Bu nedenle her kim bu yola, cihat yoluna, Allahu<br />

Teala‟nın sultanlığını yeryüzünde tekrar hakim kılmak için<br />

128


elini, ayağını koyup, tağutlara karşı teşvikte bulunur,<br />

zulümlerini ortadan kaldırmaya, arşlarını yıkmaya azmederse,<br />

bu insanın sonu bellidir. Akıllı hiçbir kimse, böyle bir insan<br />

için şov yapıyor diyemez. Çünkü sonuçta ya adalet gelir ya da<br />

kılıcın sıcaklığı hissedilir.<br />

Evet sen bir dergi çıkarıyorsun ya da muhalefet olmak için<br />

bir parti kuruyorsun. Reform talep eden, hapishanedekilerin<br />

çıkarılmasını isteyen ya da belki yenisi gelir de daha hayırlı<br />

olur diye kralın ölmesini bekleyen göstermelik bir parti. Bu<br />

durumda senin işin oldukça kolay oluyor. Siyasi bir adamsın ve<br />

seni siyasi bir muhalefet olarak görürler, ona göre saygı<br />

gösterirler.<br />

Dediğim gibi: Cihat ve savaş hususunda, sen sadece bir<br />

gözeticisin, senden önceki seçilmişlerden daha iyi değilsin,<br />

kendi devrindekilerden de daha iyi değilsin. Abdullah Azzam<br />

senden çok önce yaşamadı. Şeyh Ömer Abdurrahman da öyle.<br />

Ebu Talal El-Kasimi, Şeyh Enver Şaban, Ebu Abdullah<br />

Ahmet…hiç biri senden çok uzak değildi…liste uzun ey<br />

Allah‟ın kulu ve bu kadarı sana yeter ey Allah‟ın kulu.<br />

İşte bu durum gençleri yaşlandırır. Ve bu yolda ancak<br />

erkekler yürür. Ve aniden hareket etmeden iyice düşün. Sakın<br />

şunu söyleme: beni çıkmaza soktular. Seni hiç kimse çıkmaza<br />

sokmadı. Biz sana bakanlık ya da iş güvencesi vermiyoruz. Hata<br />

yapmaz melekler gelip seninle savaşacak diye garanti de<br />

etmiyoruz. Gökten silah inecek, mümin ve kafir, sünnet<br />

bid‟attan ayırt edilecek ya da ilahi vahiyle bir nebi gelece k de<br />

demiyoruz. Ancak sana sadece şunu söylüyoruz: bu bizim<br />

görüşümüz değil. Bildiğimizden başka bir şey görmedik, gaybı<br />

da bilmiyoruz. En uygun oksijeni bulmak istiyorsan aya çık;<br />

insanların birçoğu, selamet yoluna uzanmayı başardılar ve<br />

oğullarıyla beraber, kuşlar gibi dallarının üzerine oturdular.<br />

Yiyor, içiyor ve evlerinin camlarının ardından hayatı<br />

gözetliyorlar. Ve savunma devrinde oturursan, üzerimize<br />

gelirler ve büyük vaazlarını verirler, aynen şöyle derler: bunu<br />

bekliyorduk…daha önceden uyarmıştık….ve….ve…dil çok uzun<br />

Allah‟tan kısaltmasını niyaz ediyoruz.<br />

129


(korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi<br />

keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar.) Ahzap Suresi<br />

19.ayet.<br />

Usame Bin Laden cihat fikri hakkında Ģöyle demiĢti :<br />

Doğduğum zaman, tüm dünya kafirler tarafından yönetiliyordu.<br />

Başta Sovyetler Birliği, ardından da Amerika.. İslam alemimiz<br />

yaklaşık 50 sene önce, hezimete uğradı. Osmanlı Devleti‟nin<br />

göçüşünden etkilendi…İngilizler, Yahudiler‟in yerine ilk iki<br />

kıblenin Mescid-i Aksa‟nın bulunduğu Filistin‟i işgal ettiler.<br />

Ardından ikinci dünya savaşını kazananlar, kağıt üzerinde İslam<br />

ve Arap Devletleri kurdular. İslam dünyası, batı tarafından<br />

işgal edildikten sonra, bir de her mekana askeri üsler kuruldu.<br />

Bölgedeki hükümetler de onlara boyun eğmektedirler. En küçük<br />

bir şüphe içine düşmeden getirdikleri nizamı kabul etmekteler.<br />

Bu devletler ve varlıklar, Müslümanların etrafında dönen fesat,<br />

Müslümanların zayıflığı ve zelil duruma düşmesi sebebiyle<br />

ortaya çıkmıştır. Bu hükümetlerin asıl amacı, İslam ülkelerinin<br />

özgürlüklerini kazanmalarını engellemektir. Ve bu devletlerin<br />

başlarında bulunanlar da batı eğitimi, terbiyesi ve kültürünü<br />

alarak dışlarında rahmet görüntüsüyle oysa içleri azap dolu<br />

olarak ülkelerine döndüler.<br />

Ben doğduğumda İslam ülkelerinin hali bu idi. Büyüyüp<br />

genç olduğumda ise, İslam ümmetini saran yıkımı, zilleti, bu<br />

güçlere boyun eğişi gördüm. Bunun kötülüğünü, insanlarda<br />

yaptığı değişikliği, kalplerin nasıl da bu yönde yumuşadığını<br />

gördüm. Bu kafirlerin küfründen daha şiddetli küfürdür. Zillete<br />

düşen, boyun eğen, yenilgi çukurunda yozlaşan nice kişileri<br />

gördüm.<br />

Her ne kadar sabah akşam „üstün olan rabbinin adıyla oku‟<br />

ayetini okusalar da, gerçekte küfrün daha üstün, batının daha<br />

yüce olduğuna inanıyorlar. Halbuki tüm izzetin Allah‟a ait<br />

olduğunu unuttular…<br />

Bu arada kendime sordum; bir Müslüman olarak değişiklik<br />

yapmamın imkanı olabilir mi? 1 milyar Müslüman arasından<br />

benim bunu başarmam söz konusu olabilir mi?<br />

130


Kur‟an-ı Kerim bana bir grup yaratarak, önce kendim<br />

değişerek etrafındakileri de değiştirebileceğimi haber veriyor.<br />

Allahu Teala Şöyle buyuruyor: Bir kavim kendi gidişini<br />

değiştirmedikçe, Allah onların hallerini değiştirmez. (Ra‟d<br />

Suresi, 11.ayet). Aynı zamanda, Kur‟an -ı kerim ve sünnet,<br />

şeriat ile hükmetmemi emrediyor ve kendi nefsimde yapmam<br />

gerekenleri yerine getirip çevremi de değiştirebilirsem Allahu<br />

Teala‟nın bana bu değişiklik yönünde başarı vereceğini<br />

müjdeliyor. Ve bana Allah‟ın ordusu içinde yer alırsam,<br />

Allah‟ın ordusuna kimsenin galip gelemeyeceğini bildiriyor.<br />

Aynı zamanda da batıl her ne kadar yüksekte de olsa zorba da,<br />

büyük de olsa, Allah‟ın ipinden tuttuğum taktirde beni ondan<br />

kurtarıp ona karşı zafer ihsan edeceğini açıklıyor…Ve Kur‟an -ı<br />

Kerim‟de Allahu Teala‟nın: „ve Allah yolunda savaş, kendin<br />

dışında kimseden sorumlu değilsin! Müminleri de teşvik et.<br />

Umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını def<br />

eder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da<br />

daha şiddetlidir. (Nisa Suresi, 84. Ayet).<br />

Bu ayet bana, Allah yolunda nasıl s avaşmam gerektiğinin<br />

yolunu gösteriyor. Yalnız bile olsam, ben demek ki, kafirlerin<br />

bize verdiği zarara karşı koymak yolunda başkalarından<br />

sorumlu değilim. Ve bizler ümmetimize kafirler tarafından<br />

isabet eden beladan, bizim ülkelerimizi kuşatmasından daha<br />

fazla bir şeyden şikayet ediyor muyuz? Dinimizden başlayarak,<br />

ekonomik çıkarlarımıza kadar her alanımıza fesat soktular!<br />

Kur‟an-ı Kerim‟de ve sünnette cihat ve kafirlere karşı<br />

savaşma hususlarına birçok yerde dikkat çekilmektedir.<br />

Özellikle Kur‟an-ı Kerim‟de cihat, cihatla ilgili hususlar ve<br />

hükümlerini kapsayan yaklaşık 500 ayet bulunuyor. Resulallah<br />

(Sallallahu aleyhi ve sellem), hayatı boyunca, özellikle de<br />

giriştiği gazveler esnasında cihat hakkında şer‟i hükümlerden<br />

birçok kere bahsetmiştir. Ayrıca Medine‟de çoğu kafirlerle<br />

olmak üzere, savaşlara katılmıştır.<br />

Bununla beraber, bazı davetçiler ve ilim ehlinin cihadın<br />

değerini azalttığı, vaktin cihat zamanı olmadığı yönünde sözler<br />

sarf ettikleri de dikkatimden kaçmadı. Bunun sebebi ise,<br />

131


çevrelerini saran batıl ehlinin, cihat kavramını sözlüklerinden<br />

kaldırmaları, onlara kendilerinin kötü gidişatı<br />

değiştirebileceklerine inandırmalarıdır.<br />

Öyleyse şunu sorgulamak istiyorum: Neden cihat bu kadar<br />

geniş bir alana yayıldı? Farklı farklı dillere sahip insanlar,<br />

kafirlere karşı savaştan açıkça bahseder oldu, cihat hükümleri<br />

açıklanıp, direnişçiler övülmeye başlandı? Allah yolunda<br />

savaşanlar cennetle müjdeleniyor hatta namazın ikinci en<br />

önemli rüknü olan namaz için bile savaş halinde özel uygulama<br />

getirilmiş. Sonra, ehli sünnetin en büyük İslam alimlerinden<br />

Şeyh El-İslam İbn Teymiye‟nin bu konuda getirdiği<br />

açıklamaları buldum: İslam dininde en önemli iki unsur namaz<br />

ve cihattır. Bu nedenle de bu iki konuda şer‟i bentler ve<br />

ayrıntılı açıklamalar birçok yerde geçmiştir. Hatta cihadın<br />

hükümleri ve ayrıntıları, namazdan daha açık bir şekilde<br />

Kur‟an-ı Kerim‟de geçmiştir. Allahu Azze ve Celle, savaş<br />

esnasında namazı vasıflandırmıştır. Sünnet de bizlere normal<br />

namazın kurallarını açıklamıştır! Savaş sırasında kılınması<br />

gereken namazda Allahu Teala bize dikkatli olmayı emrediyor<br />

ve namaz kılmamız dolayısıyla kafirlerin bizim silahlarımızdan<br />

gafil olduğumuzu sanarak, namazda olmamızı fırsat bilerek bir<br />

hamlede üzerimize gelebileceğini bildiriyor!!<br />

Buradan da cihadın, bir müslümanın hayatında en önemli<br />

mesele olduğuna karar verdim. Ve bu cihadın, Allah‟ın istediği<br />

gibi olabilmesi için de davetle, kanunlarla yani her şekilde<br />

sürdürülmesi gerekir. Cihat, Müslümanların içinde bulundukları<br />

durumu değiştirmenin anahtarıdır. Hatta cihat yoluyla sadece<br />

İslam ülkelerinden değil yeryüzünün tamamından fesadı<br />

defetmemiz mümkün olabilir.<br />

Kendilerine kafirlerin korumalık ettiği İslam alimlerine<br />

gelince, kafirlere Müslüman kanını mübah kıldılar. Öyleyse<br />

kafirleri de öldürmekten başka bir yol ka lmıyor!<br />

Bu benim taşıdığım fikirdi ancak açıkçası işler nasıl olacak,<br />

cihada nasıl başlayacağım diye hiç düşünmedim. Ve uygulama<br />

ile sadece bakış arasında çok büyük bir fark olduğunu<br />

biliyordum. Dışarıdan çok muntazam, akla, mantığa yatkın<br />

132


görünen hallerin içine girdiğinizde durumun ne kadar farklı<br />

olduğunu görürsünüz. Ve bazı davet ve ilim adamları, kafirlere<br />

karşı cihadı imkansız görüyorlar. Ben ise, bunu en azından<br />

denemeye karar verdim. Çünkü Allahu Teala bizlere kafirlerle<br />

savaşmayı emretti, bu yerine getirilmesi gereken bir emirdir.<br />

Allah beni yarattı, beni de çevremde akılları yanlışlarla dolu<br />

insanları da bilen odur. Allahu Teala, üzerimize savaşın<br />

yazıldığını açık bir şekilde bildirdi. Ve savaşın istenilmeyen bir<br />

hal olduğunu da biliyor. Ve bana hoşlanmadığım bir şeyin<br />

benim için hayır olabileceğini bildiriyor. Tefsir alimleri, bu<br />

ayetteki belki kelimesinin aslında belki anlamı değil, Yaratan<br />

Allah‟tan indirildiği için kesinlik anlamı taşıdığını<br />

söylemektedirler. Bu sebeple cihat yoluna girdim ve Al lah‟ın ve<br />

resulunun sallallahu aleyhi ve sellemin benim için razı olduğu<br />

yolun bu olduğuna kanaat getirdim. Neticede Allah‟ın ve<br />

resulunun beni uyardığı; bölücülük, çekişme, hilafet, halis niyet<br />

taşımamak gibi, cihada ters düşen konulara dikkat edersem,<br />

hakkımda vereceği son karar da tecelli edecektir. Ve Allah‟ın<br />

vaadi ya düşmanlara karşı zafer ya da şehadet ve cennettir.‟<br />

Usame Bin Laden‟in Afganistan ile ilgisi daha Rusya‟nın<br />

bu ülkeye savaş açtığı ilk haftalarda başlamıştı. Bir İslam<br />

ülkesinin işgal edilmesi, komünistler tarafından halkının<br />

parçalanması kendisini sarsmıştı. Usame, olaya hemen el atmak<br />

istemiş İslami Cemaatle beraber Pakistan‟a gitmişti.<br />

Karatşi‟den Peşaver‟e kadar cemaati yanında götürdü. Peşaver‟e<br />

varınca, Seyyaf, Rabbani gibi isimleri hiç de Usame‟ye yabancı<br />

olmayan Cihat Liderleri kendisini karşıladılar. Aralarında,<br />

hacca gittikleri vakitlerde Usame‟nin babasının evinde<br />

ağırladığı liderler de yer alıyordu.<br />

Usame bu gezinin başlangıçta gizli kalmasını istedi.<br />

Çünkü Suudi Arabistan‟ın bu hususta nasıl bir tavır alacağını<br />

bilmiyordu. Bir ay boyunca süren bu gezinin sonunda, konuya<br />

gereken özenin gösterilmesi kararına varıldı.<br />

Suudi Arabistan‟a döndükten ve yolculuk yapabilme<br />

imkanına sahip olabileceğini öğrendikten sonra, kardeşleri,<br />

akrabaları, sınıf arkadaşları ile durum hakkında konuşmaya<br />

133


aşladı. Mücahitlerin faydasına, genel ilişkiler kurmayı bu<br />

yönde hamle başlatmayı başardı. Bu hamle sonucunda<br />

mücahitler için yüksek oranda maddi yardım toplandı. Usame,<br />

bu yardımları alarak yanında Bin Ladin Kurum‟unda çalışan<br />

birçok Afganlı ve Pakistanlıyı da alarak Pakistan‟a tekrar gitti.<br />

Ve orada yine 1 ay kaldı. 1982 yılına kadar Usame, bu şekilde<br />

yanına farklı ülkelerden birçoklarını da alarak hem maddi<br />

yardımları ulaştırmış oldu hem de götürdüğü kişileri<br />

Afganistan‟a girmeden askeri bölgelere, çadırlara yerleştirdi.<br />

1982 yılında ise Usame, sınırı geçerek Afganistan‟a girme,<br />

orada savaşa katılma kararı aldı. Afganistan‟daki dağlık<br />

arazilerin mücahitlere yarattığı zorlukları gördüğü için,<br />

müteahhitlik dönemindeki tecrübelerinden istifade ederek,<br />

dağlar arasında yol açmak üzere techizat, kazı makineları,<br />

çekiciler getirtti, askeri merkezler kurdurdu. Usame,<br />

Afganistan‟ı daha birçok kere ziyaret etti. Mal, silah, alet<br />

taşıma işlemlerine öncülük etti. Ve bazı sıralarda düzensiz<br />

şekilde savaşa katıldı. Arap yarımadasından bazıları Usame‟nin<br />

bu ziyaretlerinden çok etkilendiler ve Afganistan‟a süzülmeye<br />

başladılar. Ancak ilk etapta Afganistan‟a gidenlerin sayıları az<br />

idi. Çünkü henüz, askeri üsler tam olarak kurulmamış, tam<br />

anlamıyla halk hareketi başlamamış, kurumlar örgütlenmemişti.<br />

Ruslarla savaĢ sırasında, Celal Abad günlerinde Usame Ģöyle<br />

demiĢti: Allahu Teala‟nın lütfuyla 1399 Hicri yılında Rusların<br />

Afganistan‟a girdiklerini duyduk, bu dönemde A fganistan‟daki<br />

kardeşlerime yardım edebilmek için Pakistan‟a gittim. Oradan<br />

da Afganistan‟a girdim. Mücahitlerin hali sayıca da araç gereç<br />

cinsinden de zayıftı. Özellikle de savaş için gerekli olan<br />

araçları çok azdı. İşte o zaman, Afganistan‟daki kardeşler imizin<br />

hakkından kestiğimizi, üzerimize düşenleri gerektiği gibi<br />

yapmadığımızı düşündüm. Bu taksirattan kurtulmanın tek yolu<br />

ise, bir kimsenin Allah yolunda savaşmasıdır.<br />

ġeyh Abdullah Azzam‟ın oğlu Huzeyfe Ģöyle diyor (Mercek<br />

altında programı , Al Jazeera.net, 24.02.2003):1984 yılının yaz<br />

aylarıydı. İki şeyh buluştular. Dr. Azzam, sadakaları toplamak,<br />

Afganistan‟da cihat uğruna davet ve basın aracılığıyla seslerini<br />

134


duyurabilme işlerini yürütmek için gittiği tatilden dönmüştü.<br />

Usame Bin Laden, Ürdün‟e geldi. Orada savaşa katılan bir<br />

kişinin olduğunu duydu. Bu kişi tabi ki Doktor Abdullah<br />

Azzam‟dı. Ve bu zat gerçekten Afganistan‟daki cihadı<br />

destekliyordu. İkisi arasında görüşme 3 -4 saat sürdü. Usame<br />

Bin Laden kafasında dolaşan tüm soruları babasına sordu ve<br />

tüm sorularına cevap aldı. Aralarında, Azzam‟ın 1984 yılında<br />

hacca gitmesi hususunda antlaşmaya vardılar. Usame Bin Laden<br />

ise işlerini bitirdikten sonra, önce Pakistan‟a oradan da<br />

Afganistan‟a geçecekti. Ve babası onu sürekli geçiyordu,<br />

Usame de nakledilmesi gereken yardımı toplayarak, sonunda<br />

kendisine yetişti.<br />

1984 yılında Afganistan‟da ilk Arap cihat kurumu<br />

kurulması projesi ortaya çıktı. Bu Peşaver‟deki Ensar evi idi.<br />

Bu ev, cihada gelenlerin, alıştırma alanına ardından da cihat<br />

sahasına inmeden önce ilk olarak geldikleri, karşılandıkları ev<br />

idi…Ensar Evi kurulmasına karşın, Usame‟nin kendisine ait<br />

özel bir cihazı veya yer altında askeri bir sığınağı yani özel<br />

mekanı bulunmuyordu. Savaştığı özel bir cephe de yoktu. Gelen<br />

gençleri, Hikmetyar, Seyyaf, Rabbani‟nin savaştıkları cephelere<br />

gönderiyordu.<br />

Ensar Evi ile Hizmetler Bürosu, Şeyh Abdullah Azzam<br />

tarafından kuruldu-, aynı zamanda tesis edildiler. Bu büro,<br />

Ensar Evi‟nin tamamlayıcısı görevi üstleniyordu. Basın işlerini<br />

yürütüyor, yardım topluyor, Müslümanları, özellikle de<br />

Arapları canlarıyla, mallarıyla cihada teşvik ediyordu. Ensar<br />

Evi de cihada gelenleri karşılama ve Afganistan hususunu<br />

inceleme görevini üstleniyordu. Bu dönemde Şeyh Azzam ile<br />

Usame‟nin ilişkisi iyice sağlamlaştı.<br />

ġeyh Abdullah Azzam‟ın oğlu Huzeyfe: Şeyh Usame Bin<br />

Laden, savaş sahasını tanıdıktan sonra cihat etti ve Afganistan<br />

meselesi, Afgan cihadı hakkında tecrübe edinmiş oldu. Şeyh<br />

Usame, tamamen Afganistan‟ın içinde askeri olarak odaklanma<br />

kararı aldı. Ve Peşaver meydanında verdiği yüksek nafakaların<br />

birçok insanı ihtiyaçtan kurtarabileceğini, bu hali de<br />

mücahitlerin faydasına döndürebileceğini gördü. Çünkü<br />

135


Komünist rejimin düşmesi, İslam Devleti‟nin yerine getirmesi<br />

gereken başka bir konuyu doğuracaktı…Bu dönemi, El -<br />

Kaide‟nin doğuş dönemi olarak nitelendirebiliriz. Tabi bu fikrin<br />

sahibi de Usame Bin Laden idi. Ancak bu konuda Şeyh Doktor<br />

Abdullah Azzam (Allah rahmet eylesin) ve Şeyh Usame Bin<br />

Laden arasında iki noktada anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunlardan<br />

ilki; Afganistan‟a gelen Arap gençleri tek bir noktada<br />

toplamak; bu bölgeyi El-Kaide‟nin çıkış noktası olan Celal-<br />

Abad ile sınırlı tutmak.<br />

İkinci nokta ise sadece askeri kanada odaklanılması, bunun<br />

yanında diğer hesapların yapılmaması idi. Bu iki noktada baba<br />

ve oğlu Usame Bin Laden anlaşamadılar.<br />

Usame Bin Laden, Afganistan‟ın içine girerek El -Kaide<br />

Örgütü‟nü kurmaya başladı. Ve orada askeri kanada ağırlık<br />

verdi. Çoğunluğu Arap olan gençleri Celal Abad‟da toplamaya<br />

koyuldu.<br />

1986 yılında Usame, cihadi operasyonlar örgütünü,<br />

kendisine ait üsler ve alanlar olacak şekilde genişletme<br />

kararı aldı. Gerçekten de Usame, 6 tane üs kurmayı başardı. Bu<br />

esnada da inşaat tecrübesinden istifade etti, bu tecrübesini<br />

savaş sahasına taşıdı. Mücahitlerin Afganistan‟a varışlarından<br />

eğitimlerine, ardından da savaş alanına geçmelerine kadar tüm<br />

haberleri yayılmaya başlayınca, bu haberler özellikle Araplar<br />

arasında büyük çekicilik yarattı. Bu dönemde Ensar Evi‟ne ve<br />

askeri kamplara, yığınlarla Arap mücahit geldi. Bunların<br />

arasında lise, üniversite öğrencileri, belki okuma yazma<br />

bilmeyenler, bazı büyük günahlardan tövbe edenler,<br />

mühendisler, doktorlar, hatta subaylar yer alıyordu.<br />

Arap mücahitler, başlangıçta sayılı çatışmalara giriştiler.<br />

Aynı senenin sonunda en meşhurları Caci Savaşı olarak<br />

isimlendirilen, ezici savaşlara giriştiler. Arap mücahitler,<br />

Rusların en eğitimli, en iyi silahlılarını öldürmeyi başardılar.<br />

Ve bu savaş esnasında üst düzey Rus Kumandanlarından<br />

bazıları da öldürüldü.<br />

136


1986 yılından 1989 yılına kadar, Arap mücahitler,<br />

Ruslarla 5 büyük savaşa giriştiler. Ayrıca, 100‟lerce defa karşı<br />

karşıya geldiler, küçük çatışmalarda bulundular. Bu dönemler,<br />

mücahitler için en güzel dönemlerdi. Çünkü gerek Suudi<br />

Krallığı gerek Pakistan Hükümeti, mücahitlere hiçbir baskı<br />

uygulamıyorlardı. Ve bu dönemde, Usame, Suudi Arabistan‟a<br />

çok az dönüyordu. Senenin çoğu günlerini Afganistan‟da cihat<br />

ederek, mücahitleri eğiterek, onlara öncülük ederek<br />

geçiriyordu.<br />

Usame, Afganistan‟daki cihadından bir kesit anlatırken<br />

Ģöyle diyor: Bana göre Müslümanlar, kardeşlerini Komünist<br />

Ruslar‟a karşı korumamakla bir eksiklik içindeydiler. Rus<br />

Komünistler, Afganistan‟daki komünistlere yardım ediyorlardı.<br />

Ve Afganlıların da aralarında Arapların bulunmasından<br />

duydukları mutluluk dikkatimden kaçmadı. Arapların<br />

Afganistan‟daki varlığı, Afganlara hem güç katıyor hem<br />

imanlarını artırıyor hem de maneviyatlarını iyice<br />

yükseltiyordu…Afganlar, Araplara duydukları sevgiden,<br />

misafirlermiş gibi davranıyorlar, onları hiçbir askeri<br />

operasyonla sorumlu tutmuyorlardı. Oysa Arap gençler bu<br />

durumdan ötürü çok üzülüyorlardı. Onlar mücahit olmak<br />

istiyorlardı… Bu sebeple de Arap kardeşlerin savaşa<br />

hazırlanması için, karşılama mekanı kurulması kararı alındı.<br />

Afganistan Mücahitleri İslami Birliği Amirinden, 1984<br />

yılında, sınıra yakın bir bölgede cihada gelen kardeşlerin<br />

eğitilmesi için bir üs kurulması izni alındı. O sırada eğitim<br />

bekleyen 100 Arap kardeş vardı. Ancak bu rakam, İslami<br />

ülkelerin içinde bulundukları izzetten uzak yaşantıya bakılınca<br />

gerçekten de azdı. Ve o dönemde gençlerin çoğu cihad ı nafile<br />

olarak nitelendirip, üzücü bir hal olarak görüyorlardı.<br />

Yaz döneminde bizlerle beraber savaşan bir çok arkadaş,<br />

okul dönemi geldiğinde savaşı bırakarak vatanlarına, okullarına<br />

döndüler. Geride 10‟dan daha az kişi kaldı. Ancak Allah bizi<br />

nimetlendirdi ve Caci‟de Askeri bir kamp bulduk. Burada<br />

elimizdeki imkanlarla kendimizi eğitiyorduk. Hal böylece<br />

devam etti. Yaklaşık 50 kişiydik. Tabi daha önce olanlar tekrar<br />

137


etti ve kış gelince aramızdan birçoğu ayrıldı. Bu dinin<br />

kurtuluşu adına, kafirlerle savaşın dinin tümü Allah‟ın olana<br />

kadar zorunlu olduğuna dair, tam bir uyanış yoktu.<br />

Bundan sonra Allah bize lütufta bulundu ve 1985 yılının sonları<br />

ile 1986 yılının başlarında, az sayıda bile olsak Afganistan‟ın<br />

içindeki Caci Bölgesi‟nde kalmaya karar verdik . O sıra 11<br />

kişiydik ve çoğunluğumuz Medine-i Münevvere‟dendi.<br />

(Allah‟ın resulu sallallahu aleyhi ve sellemin şehri)…Biz 11<br />

kardeştik ve kendimize dağları yararak yol açıyor, dağların<br />

içinde tüneller yapıyorduk. Tabi buralarda saklanıyorduk da.<br />

Burası Afgan mücahitlerin de sığındıkları yer olmuştu. Allah<br />

ona rahmet eylesin Şefik ile Usame Haydar‟ı bölgedeki askeri<br />

işleri takip etmek üzere görevlendirmiştik. Burada şunu da<br />

belirtmek gerekir ki yanımızdaki arkadaşların hepsinin yaşları<br />

20 sınırındaydı. Allah onların ihsanını artırsın, derslerini<br />

bırakıp Allah yolunda cihada geldiler… Şefik ve Usame<br />

Haydar, bizlere Müşerref Dağı‟nın düşman bölgesi olduğunu ve<br />

orada hiç mücahit bulunmadığını haber verdiler. Bu bölgeyi<br />

ziyaret ettim ve gerçekten de çok tehlikeli ve hassas bir bölge<br />

olduğunu gördüm…Ve çok önemli bir bölge olmasına karşın<br />

neden bu bölgede mücahit bulunmadığını sordum. Ve bana şu<br />

cevap verildi: kış ve kar yolları kesiyor…Bölgeyle bağlantı<br />

kesiliyor ve bunu fırsat bilen düşman güçleri, bölgeyi<br />

bombardımana tutuyor.<br />

Niyetimiz, merkezler arasında Araplar için özel bir üs<br />

kurmaktı. Ve üssün, bu bölgede olmasına karar vererek inşasına<br />

başladık.<br />

Başlangıçta sadece 3 kişiydik; kardeşilerimiz Şefik, Usame<br />

Molla Haydar ve ben..Diğer kardeşlerimiz ise ya tatil deydiler<br />

ya da başka işlerle meşguldüler. O sıra gerçekten de bizimle<br />

gelerek bölgenin vahşiliğine acilen bakacak arkadaşlara<br />

ihtiyacımız vardı. Düşmanların yakınlığı..İnsanın çalışırken<br />

aynı anda kendisini koruyabilmesi imkansızdı.<br />

Bizi ziyarete gelen arkadaşlarımızdan bir tanesi, bizi bu işten<br />

alıkoymak istemişse de Allahu Teala bizlere ihsanda bulundu ve<br />

aslında Afganistan‟ın içine doğru giden iki arkadaşımız bizim<br />

138


çalışmalarımıza katıldı..Birinin ismi Ebu Zeheb‟ti. Sudan asıllı,<br />

Mısırlı..Gitmeden önce bana geldi ve şöyle dedi: Biz, sizinle<br />

kalmak istiyoruz…Bu sözleri işitince gerçekten çok sevindim.<br />

Bölgede çalıştığımız alanın yolu açıktı ve düşman tarafından<br />

biliniyordu. Bize sürekli bomba fırlatıyorlardı…Bizler,<br />

arabadan iniyor, bölgede yayılıyor, sonra işe yeniden<br />

başlıyorduk. Daha sonra bölgeye Ensar Aslanları geldiler.<br />

O günler gerçekten çok güzeldi. Düşmana yakın bir yerde<br />

bulunuyorduk. Yol açıyor, hendekler kazıyorduk. Hepimiz tek<br />

bir çadırda yaşıyorduk…Aramıza Taif ehlinden kardeşimiz<br />

Zubeyh de katıldı. -Gerçek ismi Muhammed Bin El-Mubarek-<br />

…Kararlarımız da namazlarımız da beraberdi. Aynı yerde<br />

yemek yiyorduk. Sırayla nöbet tutuyorduk. Burada çok şiddetli<br />

yabancılık hissediyorduk. Çünkü bu mekan gerçekten de hem<br />

bizim hem de düşman için korkunç bir yerdi. Aramızdan bir kişi<br />

çadır merkezinden çok uzaklara gidemezdi. Çünkü bölge vahşi<br />

ormanlarla kaplıydı…Düşmana yakın olması yorgunluk<br />

veriyordu. Bu hal, uzun zaman böyle sürdü. Bir arkadaş daha<br />

istememiz üzerine kardeşimiz Salih Gamidi aramıza katıldı ve<br />

böylece sayımız 7‟ye yükseldi. Duruma iyimser bakıyorduk ve<br />

2 ay içinde sayımız 40 kardeşe yükseldi. Daha sonra aramıza<br />

Ebu Hanife ve Hüseyin Acib, Muhammed Sahri gibi içlerinde<br />

hiç tereddüt bulunmayan arkadaşlar da katıldılar. Ebu Hanife‟yi<br />

Mescid Ennebevi‟de sabah namazından sonra gördüm. Sefere<br />

hazırlanıyordum. Ve bana, bir kardeşin Afganistan‟a gitmek<br />

istediğini haber verdi. Bu kardeş, kışın eğitimine devam edip,<br />

yazın bizim yanımıza gelmek istiyordu..<br />

Sahri ile buluştum..Onunla birkaç dakika konuşt uk ve göğsü<br />

genişledi, ertesi günü bizimle beraber gitmeye karar<br />

verdi…Üzerine düşeni anladı ve okulu, diplomayı, dünyayı bir<br />

yana bırakarak bize katıldı. Aramızda 4 sene -Allahu Celle<br />

Celaluhu kendisine Celal Abad‟da şehitliği nasip edene - kadar<br />

kaldı.<br />

Bulunduğumuz bölgeye ne isim vereceğimiz hususunda istişare<br />

ettik ve göğüsler açıldı. Resulallah Sallallahu Aleyhi Sellem‟in<br />

139


övdüğü sahabelerden bir tanesinden esinlenerek, mekanımızın<br />

adını „Aslan Yürekliler‟ (Ma‟sada) koyduk.<br />

Dinin yardımcılarından kardeşimiz Ebu Hanife gençleri<br />

teşvik etmek için döndü..Ve bizden 23 gün uzak kaldı.<br />

Ardından da yanında 23 gençle beraber döndü.<br />

Sayımızdaki artış devam etti, bizler de bu topluluğun<br />

önemini çok iyi anlıyorduk. Kardeşlerden bir tanesi bana neden<br />

ayrı bir bölge oluşturduğumuzu sordu; ayrı bir bölge<br />

oluşturmamızdaki en büyük etkenler farklı dil, farklı hava,<br />

engebeli yeryüzü koşulları idi. Ve insanın kendi dilini konuşan<br />

bir kardeşinin yanında bulunması sabrını artırır.‟<br />

Lewis Atiyatollah yazdığı „Usame Bin Laden ‟in kalemiyle<br />

yeni dünya düzeni‟ adlı makalesinde Usame Bin Laden‟in Ģu<br />

sözlerine yer veriliyor :<br />

Afganistan‟da cihat ateşi parladığında, erken davranan<br />

arkadaşlarla beraber silahlarımızı taşıyıp Afganlı kardeşlerimizi<br />

İlk Büyük Devlet olan Rusya‟ya karşı korumaya koyulduk. Ve<br />

orada ne düşünüyorsak onu bulduk. Cihattan kaçıyordu<br />

kardeşlerimiz, bu yolla bir şey değiştiremeyeceklerini<br />

zannediyorlardı. „İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını<br />

korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer müminlerseniz benden<br />

korkun.‟ (Ali İmran Suresi, 175.Ayet.) İçinde bulundukları<br />

durumu değiştiremeyeceklerini, düşmanı Müslüman<br />

topraklarında kovmayı başaramayacaklarını zannediyorlardı. Ve<br />

bizler şunu keşfettik, Müslümanlar olarak kendimizi küçük<br />

görmemeliyiz. Batıyı bizden yukarıda, kendimizi geri kalmış<br />

düşünerek, elimizde bir şey yapma gücü bulunmadığına karar<br />

kılmamalıyız. Ve kesinlikle şunu sınadık ki; Allah‟a iman,<br />

mucizeler yaratır, en güçlü toprakla müminin izzeti karşısında<br />

herşey havada uçuşur. Ve keşfettik ki, Müslüman s abrederse,<br />

Allah‟ın yardımı ve muvafakiyeti ile tüm dünyayı değiştirebilir.<br />

Arap Mücahitler ilk askeri operasyonu yapmadan önce<br />

Usame Bin Laden Ģöyle demiĢti:<br />

Büyük bir aşamaya gelmeye başladık. Öncelikle „Aslan<br />

Yürekliler‟ binasını inşa ettik. 1986 yılının ramazan ayında,<br />

düşman güçlerinin hareketlenmeye başladığını işittik…Elimize<br />

140


yeterli derecede bilgi ulaşmadı. Afganların Komutanı Kalbeddin<br />

Hikmet Yar bölgedeydi. Şeyh Seyyaf da aramıza katıldı ve<br />

ramazanın 26‟sında saldırıya geçtik…Bizden daha alçakta<br />

bulunan bölgeleri vurmaya başladık. Uzak bölgelerden onlar da<br />

bize BM 21 füzeleriyle karşılık veriyorlardı. Savaşın başlangıcı<br />

uzundu, 3 hafta sürdü. Düşman güçleri kendilerine cepheler<br />

oluşturdular. Biz ise sadece bir gün cephe kurduk. Hedefimiz<br />

ise, onların kurdukları bu cepheleri yıkmaktı…Caci Yolu<br />

kapandı. Bu yol Afganistan‟ın içine uzanan yollardan bir<br />

tanesiydi.<br />

Ramazanın 29. günü savaşın en şiddetli olduğu günlerden bir<br />

tanesi idi. Bize doğru gelen düşman güçlerinin sayısının<br />

yaklaşık 10 bin olduğunu öğrendik. Aralarında 3 bin Rus tugayı<br />

ve Rus komando güçleri yer alıyordu.<br />

Ebu Muhammed El-Suri, Ensar Aslanlarının kalkıştığı<br />

askeri operasyonu –kendisi de bu operasyona katılmış ve<br />

yaralanmıştı- şöyle anlatmıştır: …Aslan yürekliler merkezi‟nin<br />

kurulması işinde tarihi bir başlangıçtı. (Öncelikle Arapların<br />

Huvest‟te, 1986 yılının Şaban ayında toplu olarak katıldığı ilk<br />

savaşı hatırlayalım..Araplar Iraklı Ebu Hacer‟in de tavsiyesi<br />

üzerine kurdukları tugayı „Dilsiz‟ ya da „Alımlılar‟ olarak<br />

isimlendirdiler. Bu tugay Huvest‟te çok şiddetli savaşlara<br />

girişti. Bu savaşlarda Araplar‟dan çok yaralanan oldu. Bir kısmı<br />

da şehit düştü. Bu savaşlar, Aslan Yürekliler Merkezi‟nin<br />

kurulması tamamlanmadan gerçekleşti.<br />

Usame Bin Laden, yollar açıp, tüneller, hendekler<br />

kazmaya başlayınca, Şefik, Usame ve Ebu Kuteybe‟yi keşif için<br />

bölgeye gönderdi. Keşif tamamlandıktan sonra, Ebu Abdullah‟a<br />

bu yüksek ve düşmana yakın dağı haber verdiler. Ayrıca<br />

komünistlerin kontrol altında tuttukları, kuşattıkları bölgeleri,<br />

hükmettikleri Pakistan sınırındaki vadiyi de haber verdiler.<br />

Usame Bin Laden (Ebu Abdullah), bu dağa gitti ve bu<br />

bölgeyi, Araplar için kararlaştırdıkları özel bölge olarak seçti.<br />

Kış kapıdaydı ve gerçekten çok çetin geçiyordu. Karlar,<br />

hareketi tamamen engelliyordu. Usame Bin Laden, bölge<br />

komutanıyla bir olmak istedi ve bölgenin düşmana yakın bir<br />

141


yerde menzil aldığı bilinen komutanı Abdussemi‟yi arayarak<br />

kendisine kış geldiğinde geri çekilmemeyi, yerinde kalmasını<br />

teklif etti. Karlardan korunabilmesi için de kendisine sığ ınaklar<br />

yapılacağını söyledi. Ancak komutan bu teklifi reddetti, çünkü<br />

karlar hayatı, irtibatı engelliyordu. Usame Bin Laden, kendisine<br />

bu sefer de kış gelince bölgeyi terk etmemesi için su ve diğer<br />

gereksinimlerini karşılama teklifinde bulundu.. Ensar<br />

Aslanlarının ilk çadırı 24 Ekim 1986 tarihinde kuruldu. Bu tarih<br />

aynı zamanda Pakistan pazarlarından da ilk silah satın alma<br />

tarihiydi.<br />

Şeyh Abdullah Azam ile Aslan Yürekliler Merkezi‟nin<br />

yapılması planından yaklaşık 1 ay sonra oraya ulaştık.<br />

Sadye‟deki eğitim alanlarına gittiğimizde sayılarının gerçekten<br />

de 14 olduğunu gördük. Ancak Afganistan topraklarında hemen<br />

eğitime başlamamız için, direk Aslan Yürekliler Merkezi‟ne<br />

gitmemizi kararlaştırdı.<br />

Gittiğimizde, orada bulunan bazı misafirler, Usame Bin<br />

Laden ve gençleri caydırmak için şöyle dediler: Düşman gelip<br />

orada sizin canınızı alır, ancak Ma‟sada‟da (aslan yürekliler<br />

merkezi) kalırsanız, Allah, Usame kardeşimizi de diğer mücahit<br />

kardeşlerimizi de sabit kılar.<br />

Sadye‟ye hiçbir silah eğitimi almadan gelenl erden bir grup,<br />

eğitimlerini tamamlamak üzere geri dönme kararı aldılar. Ben<br />

de onlardan bir tanesiydim. Hiçbir askeri tecrübemiz yoktu. En<br />

kısa zamanda Sadye‟deki eğitimimizi tamamlayıp, Ma‟sada‟ya<br />

katılmalıydık. Sadye Eğitim merkezi Sadye Bölgesi‟nde yer<br />

alıyordu. Ve bu bölge, Afganistan‟ın Pakistan sınırına çok<br />

yakın bir yerdedir.<br />

Usame bin Laden‟e Sadye‟ye dönmek değil kendisiyle<br />

kalmak istediğimi söyledim o da kabul etti. Kış kapıdaydı ve<br />

kar iri taneleriyle yere düşüyordu. Kısıtlı zamanda bitmesi<br />

gereken korunma mekanı inşaatı da başlamıştı. 5 ay içinde<br />

inşaatın 7-8 odası tamamlandı. Orada şehit olmaya kendisini<br />

feda etmeye hazır 70 Arap mücahit bulunuyordu. Bu esnada<br />

bazı gençler, askeri operasyonlar girişmek için acele ve ısrar<br />

ediyorlardı. Usame Bin Laden ise, onları sakinleştirerek,<br />

142


öncelikli olarak inşaatı bitirme konusunda ikna etmeye<br />

çalışıyordu.<br />

Gerçekten bu dönem saflık dönemiydi. Ruhi bağlantılar<br />

derindi....Kar yağmaya başlayınca, kardeşlerimiz de tekrar<br />

Vadi‟de düşmanla karşılaşmak ister old ular. Burada asıl amaç,<br />

savaş tecrübesi kazanmaktı. Bu operasyon, Arap gençlerinin<br />

düzenli ve hazırlıklı olarak giriştikleri<br />

İlk operasyondu. Tarih ise 17 Nisan 1987 idi. Bu operasyona<br />

120 Arap genç katıldı. Ben de aralarındaydım. Ve gençler<br />

gruplara ayrıldılar, bunlardan ilki öncü ikincisi destek grubu<br />

idi. Amaç, Vadi‟de yer alan düşmana ait iki önemli merkezi ele<br />

geçirmekti. Bu iki merkez de Aslan Yürekliler Merkezi‟ne en<br />

yakın merkezlerdi.<br />

İki grup düzenli olarak yerlerini aldığında bir yandan da<br />

düşman füzeleri Ebu Burhan El-Suri önderliğindeki grubun<br />

bulunduğu yeri bombalıyordu. İkinci grubun önderliğini Ebu<br />

Halid El-Mısri yapıyordu ve bu grup ani saldırıyla görevliydi.<br />

Savaş akşam saat 6‟da başladı. Saldırının planı ise, birkaç<br />

gün önceden belirlenmişti. Şeyh Seyyaf da bu operasyona<br />

katılmak üzere hususi gelmişti. Araplar için bu, yeni bir<br />

tecrübeydi. Allah rahmet eylesin, Şeyh Abdullah Azzam ve<br />

Şeyh Temim El-Adnan da mevcutlardı. Tabi ki Usame Bin<br />

Laden de operasyonun başlangıcından önce oradaydı. Kar deşler<br />

arasında çok etkileyici veda sahneleri yaşandı. Her biri şehit<br />

olmaya özlem duyuyordu.<br />

Saat tam 6‟yı 10 dakika geçerken operasyon başladı.<br />

Ancak belli sebepler dolayısıyla hedeflerini tam olarak<br />

bulamadı. Öncelikli olarak, operasyona karar verilip vakti<br />

belirlendiğinde, henüz gerekli stoklar tamamlanmamıştı.<br />

Tecrübesizlik nedeniyle, gruplara gerekli donanım<br />

ulaştırılamayınca da örneğin korumayla görevli yardımcı grup,<br />

kendisinden istenen vakitte harekete geçemedi.<br />

Ben baskın grubu arasında yer alıyordum. İlerledik ve<br />

kararımız, hedeflediğimiz merkezi basmak, oradakilerin<br />

üzerlerine ateş açmaktı. Mayın tarlalarının olduğu yere kadar<br />

geldik. Düşmandan sadece 30 veya 40 metre kadar uzaktaydık.<br />

143


Ve düşman güçleri tetikteydi. Yanlarımızda bomba sesleri<br />

gürlüyordu. Bizim hedef aldığımız iki merkez dışında düşman<br />

güçleri tam 16 yere daha menzillenmişlerdi. Bu nedenle de<br />

onları direk vurmamız gerekiyordu.<br />

Örneğin mekanın koruma görevlisi uyanıktı ve onu<br />

gördük. Hatta o da, kendisine yakında bir karaltı gördü ve<br />

hemen üzerimize birkaç el ateş etti. Gerçekten de düşmana iyice<br />

yaklaşmamızla beraber bizi kurşun yağmuruna tutmaya<br />

başladılar. Karanlık çökünceye kadar da kafalarımızı dahi<br />

kaldıramadık. Bu bölgenin Cerinov tüfeklerinin kullanıldığı<br />

bölge olduğunu bilmiyorduk. Tecrübesizliğimizden ötürü ani ve<br />

güçlük getiren bir sürpriz olmuştu. bu bizim için. Düşman ateşi<br />

kesildikten birkaç dakika sonra bana, en yakın merkeze çekilme<br />

emri verildi. Bölge sarılı olduğu için iyice karanlık çökmeden<br />

oradan ayrılamadık. Ebu Abdullah Usame Bin Laden, bu kararı<br />

saldırının ortaya çıkması üzerine, kardeşlerin hayatından<br />

korktuğu için almıştı. Gittiğimiz merkez, Usame Bin Laden‟in<br />

merkeziydi. Kardeşler beni Aslan Yürekliler Merkezi‟ne<br />

taşıdılar.<br />

Orada 5 tane ortak çalışan grup vardı. Bu gruplardan 4‟ü<br />

geldiler ancak bir tanesi gece yarısına kadar kayıp kaldı. Ahmet<br />

Zahrani kardeşimiz, bu operasyonda şehit düştü…Ağır makineli<br />

tüfek kullanıyordu ve havan topu kendisine isabet etti. Allah<br />

rahmet eylesin, çok iyi bir gençti ve Aslanl arın arasında ilk<br />

şehit olan o, oldu. 20 yaşındaydı ve Taif ehlindendi. Aynı<br />

operasyonda İdris kardeş ve ben de yaralandık.<br />

Sonuç olarak, Şaban Operasyonu, Aslan Yürekliler<br />

tarihinde çok mühim bir yere sahiptir. Kardeşler bu<br />

operasyondan birçok dersler çıkardılar ve bu dersleri daha<br />

sonraki operasyonlarda tecrübeye döktüler.<br />

Bu operasyondan sonra kardeşler, yeni operasyonlara<br />

girişmeye başladılar…Düşmanla direk karşı karşıya gelindi. Bu,<br />

bir taraftan da uygulamalı eğitim anlamı taşıyordu. Bu<br />

operasyonlar esnasında, 3 gözcü arkadaşın arasına havan topu<br />

düşünce, kardeşimiz Ebu Zeheb hemen şehit oldu. Ezmari<br />

kardeşimiz de yaralandı. Çatışmalar, Ebu Ubeyde El -Mısri<br />

144


kumandasında tam bir ay sürdü….Sonra Ramazan 17<br />

operasyonu başladı. Bu çatışmalar için yeni başt an hazırlıklar<br />

yapıldı. Ancak bu operasyonda herhangi bir merkezi fethetmek<br />

mümkün olmadı. Çünkü operasyonun komutanı Ebu Halid El -<br />

Mısri, daha operasyonun başında kendisine RPJ isabet etmesi<br />

nedeniyle yaralandı. Aynı şekilde Ebu Sehl El -Mısri de<br />

yaralandı. Bu yaralanmalar da operasyonun gidişatına büyük<br />

etki etti. Düşmana en yakın olan grup Şefik‟in<br />

grubuydu…Yanında bulunan 8 mücahitten 4‟ü yaralı döndü.<br />

Operasyonun genel komutanı ve sorumlusu Ebu Ubeyde El -<br />

Mısri idi… Usame Bin Laden Peşaver‟deydi. Ben de o nunla<br />

beraberdim. 17 Ramazan‟da başlayan operasyonu haber alınca<br />

hızla cepheye yöneldik. Operasyon mevkiine akşam<br />

ulaştık…Arin Mevkii‟nde oturarak gelecek haberleri bekledik.<br />

O gün ayrıca Arapların Afganistan‟daki en meşhur<br />

operasyonlarından birini de Aslan Yürekliler Merkezi‟nde<br />

yaşadık. Bu operasyonda 45 asker ve subay, Afgan mücahitlere<br />

teslim oldular…Bulundukları menzillerin aşırı bombardımana<br />

tutulmasına dayanamadılar ve Hikmet Yar‟a tabi olan İslami<br />

Partililere kendilerini teslim ettiler.<br />

Usame Bin Laden, ramazan operasyonunu Ģöyle anlatmıĢtı :<br />

Ramazanın 29‟uydu. Rus güçlerinin Afgan hükümetiyle<br />

ortak saldırısı başladı. Tanklar hareket ediyordu. Biz<br />

bekliyorduk ve tanklar yaklaşıp mücahitlere ateş açmaya<br />

başladı. İyice yaklaştıklarında Allah‟ın ismiyl e Allahu Ekber<br />

diyerek harekete geçtik. Tüm Afgan ve Arap topçulara da<br />

telsizle işaret verdik. Bir anda üzerlerine top saldırısı<br />

başladı….Gözetleme alanından bombardımanı izliyordum.<br />

Allah‟ın lütfu ile atılan bombaların hedeflerini bulduğunu ve<br />

düşmanı parçaladığını görüyordum. Bombardıman aralıksız<br />

sürüyordu, hatta dağlar bombardımanın etkisinden sallanıyordu.<br />

Ve kardeşlerimizden hiçbiri yaralanmadı…Bu hal akşama kadar<br />

sürdü…Gözetlemeden döndüm ve kardeşim Ebu Ubeyde El -<br />

Mısri ile buluştum. Rusların bu darb e ile düşmediklerini gördük<br />

ve ertesi günü daha şiddetli saldırı düzenleme kararı aldık.<br />

Yaklaşık 70 mücahittik ve 30 Arap Kardeşimizi arkamızda<br />

145


kalan alana yerleştirdik. Ertesi günü, kararlaştırdığımız gibi<br />

güneşin doğuşu ile beraber daha şiddetli saldırı ya başladık.<br />

Aslan Yürekliler Mevkiindeki kardeşlerin sayısı 40 oldu…Ve<br />

ben öndeki mağarada bulunan 9 kişiden biriydim. Bu mağara<br />

bombardımana dayanamayacak kadar küçüktü. Düşman<br />

mağarayı 1000 ratl ağırlığında bombalarla<br />

bombalıyordu..Dağlar bombardımanın etkisiyle sallanıyordu.<br />

Belli bir işaret üzerine anlaşmıştık. Eğer kuşatıldığımızı<br />

hissedersek 3 el ateş edecektik. Sağ taraftaki gözetleme<br />

mevkii‟nden kardeşimiz Seyyafullah El-Magribi‟den telefon<br />

aldık…Özel Kuvvet elbiseleri giymiş 200 Rus askerinin<br />

yaklaşmakta olduğunu, kışlaya doğru yön aldıklarını haber<br />

verdi ve tehlike sinyali olarak da 3 kere ateş etti. Mücahitlerin<br />

merkez komutanına haber vermek için kalktım. Çünkü düşman<br />

kışlayı kuşatmaya geliyordu. Kardeşlerden silahlarını<br />

taşımalarını ve gelmelerini istedim. Benimle beraber 10<br />

kişiydik. 200 kişiye karşı çarpışacaktık, bizler çok iyi askerler<br />

değildik hatta normal vatandaşlardık ama buna rağmen<br />

aramızdan kimse vazgeçmedi, Allah onlara ihsanda bulunsun<br />

hepsi geldiler ve ilerledik…Kafirlerle aramızd a yüksek bir<br />

tepeyi ele geçirmek istiyorduk, hareketimiz sırasında ben,<br />

kuşatılmamak için, kardeşleri dağıtıyordum. Zebih ve Ebu Sehil<br />

El-Mısri (Allah Rahmet eylesin) kardeşleri, yanlarında telsizle<br />

beraber öndeki merkezde bıraktım. Ebu Hanefiye ile<br />

kardeşlerden bazılarını da sağ yöne gönderdim…Sonra ilerledik<br />

ve zirveye vardık..3 kişi dışında kimse kalmadı. Kardeşlerimiz<br />

Haydar ve Muhtar doğu bölgedendiler. Ben de onlarla<br />

beraberdim ve aramıza Halid Kürdi de katıldı. Kendisinden bize<br />

su, hurma ve RPJ ve daha başka silahlar getirmesini istedim. O<br />

gitti ve biz 2 kişi geride kaldık. 2 kişi 200 komandonun önünde<br />

ne yapabilirdi?..Ancak Allah bizleri sabit kıldı ve en ufak bir<br />

korku ya da endişe duymadık…Subhanallah. Bu kuvvetlerin,<br />

şahsen beni esir almak istediklerini daha önceden bilsem de<br />

tepenin zirvesine çıktık ve orada herkesin birbirini görebileceği<br />

şekilde yayıldık. Her birimizin arasındaki mesafe 10‟ar metre<br />

146


idi…Ve kardeşlerimize buradan ulaşmak için yaklaşık 1 buçuk<br />

saatlik yol kat etmemiz gerekiyordu.<br />

Haydar geldi ve Muhtar‟ın kendisine Rusların gelmekte<br />

olduklarını hatta tepenin altında, ağaçların arasından konuşma<br />

seslerinin duyulduğunu söylediğini bildirdi. Bizler yardım<br />

bekliyorduk. Ancak beklediğimiz yardım bize ulaşmadan Ruslar<br />

geldiler…Arkadaşlardan bir araya toplanmamızı ve zirvede<br />

olmamızı talep ettim. Bu esnada Halid ve Ebu Ubeyde bize<br />

katıldılar. Ebu Ubeyde ayrıca Bedr tarafından öncü birliğine<br />

katılmak üzere gelen bir grup hazırlamıştı. Sol tarafa doğru<br />

ilerledik. Onlar ise sağdan geliyorlardı . Sağ tarafımızdan onları<br />

en alçakta -Zehrani Tepesi‟nde- gördük… Bize doğru<br />

ilerlediklerini gördüğümüzde el bombalarını çıkardık. Onlara<br />

fırlatmak üzere ilk el bombasını çıkarıp hazırlanan bendim. Biz<br />

onlardan yüksekteydik. Ebu Ubeyde Kardeşimiz, hepsinin atış<br />

menzilimize girmeleri için uzaklaşmamızı teklif etti…Bu sırada<br />

aniden aramıza 4 kardeş katıldı. Ancak hiçbiri de durumun ne<br />

olduğunu bilmiyorlardı. Kadeşler bize yaklaşırken, Ruslar da<br />

onların ağaçlar arasında yürürken, otların çıkardığı seslerden<br />

gelişlerini duydular..Bu sefer ilerlemeyi durdurdular ve dikkat<br />

kesildiler..Aslında burada mücahit olacağını akıllarından<br />

geçirmiyorlardı. Onlara göre, tüm mücahitler, Aslan Yürekliler<br />

Merkezi‟ne yapılan şiddetli saldırı sonucu yaralanmış<br />

olmalıydılar. Sesi duyduklarında, bize fark ettirmeyecek kadar<br />

yavaş hareketlerle geri çekildiler…Bizim orada bulunmamız<br />

onları gerçekten şoka soktu. Buna inanamadılar. Telsizle<br />

konuştuklarını duyduk. (Daha sonradan bu telsizlerini de<br />

ganimet olarak ele geçirdik). Topçuların a bizim orada<br />

olduğumuzu haber verdiler. Elimde el bombasıyla hazır<br />

bekliyordum. Onlar ise, 200 metre kadar aşağıya<br />

çekildiler…Tam o esnada üzerimize havan topu yağmuru<br />

başladı. Bombardımanın şiddetinden bir kelime söylemek ya da<br />

bir cümle kurmak bizim için imkansız olmuştu…ve yine<br />

bombardımanın şiddetinden hareket edemiyorduk, ancak Allah<br />

bize 1 dakika kadar bir süre lütfetti ve bombardımanın kesildiği<br />

bu kısacık arada hemen ilk noktamıza döndük ve orada pusuya<br />

147


yattık…bombardımanın şiddetinden ve yoğunluğu ndan<br />

kesinlikle tepede çok az sayıda kişinin kaldığına ya da yaralı<br />

olduğumuza inandılar ve güven içinde yukarı tırmandılar.<br />

Tepeye çıktıklarında onları vurmaya başladık. Bazılarını<br />

öldürdük kalanları ise geri döndüler. Hal böyle sürünce uçak<br />

yardımı istediler. Uçak geldi ve üzerimize yoğun ve şiddetle<br />

füze fırlatmaya başladı. Uçakların attığı bombalardan çıkan<br />

dumanları görünce bunun zehirleyici gaz olduğundan korktuk.<br />

Bombardıman şiddetle sürdü ve çok sıkıştık. Ve arka mevkiye<br />

geçmeye karar verdik. Gece vakti oradan uzaklaştık. Aslan<br />

Yürekliler Merkezi‟nde Arap ve Afgan kardeşlerden kalanlar<br />

oldu. Oradaki Afgan Mücahit kardeşler, düşman üzerine 35 RPJ<br />

fırlattılar. Kumando Kuvvetleri kışlamızda, yaralı dışında<br />

kimsenin kalmamış olduğuna inanıyordu. RPJ bomb ardımanı<br />

ise, onlarda hala mücahitlerden büyük bir grubun mevcut<br />

olduğu izlenimi bıraktı. Böylece ateşi durdurdular. Gece<br />

boyunca mekanlarında kaldılar ve kışlayı bombalamaktan<br />

çekindiler..Fazla kişi değildik ancak bu Allah‟ın bize lütfu<br />

idi…Sabah olunca kardeşler iki gruba ayrıldık. Bunlardan ilki<br />

gerçekten Aslan Yürekliler Merkezi‟ne ulaştı. Bizler yolları ve<br />

mevkileri inceliyorduk..İkinci grup ise, yolun ortasında<br />

duruyordu. Onlardan ilerlemelerini istedik. Bu bölge diğer<br />

bölgelerin de anahtarı sayılıyordu. Ebu Ubeyde, 8 kardeşle<br />

gidip, Rusları arkadan kuşatmayı teklif etti. Sol taraf boştu ve<br />

o ada kim kalacaktı?..O sıralarda ben de hastaydım, kısa bir<br />

mesafeyi yürümek bile benim için çok zordu. Ebu Ubeyde,<br />

benim sol tarafa gitmemi isteyince çok şaşırdı m. Yanımda da<br />

sadece 3 arkadaş vardı; Muhammed El -Atibi (Allah rahmet<br />

eylesin), Ebu Velid, Yasin Kürdi. Düşmana baktım…<br />

O sıra bize, kardeşimiz Ebu Hasan El -Medeni misafir<br />

oldu. 5 kişi sol cepheye gittik…Düşmanlarla çevriliydik…Sola<br />

doğru hareket ettik. Ateş devam ediyordu ve her birimiz<br />

tüfeklerimiz ellerimizde tetikteydik. Soldaki ön cepheye<br />

ulaşana kadar yürüdük…Arkadaşları sağa sola yaydım, zaten 5<br />

kişiydiler…Ebu Ubeyde sağda duruyordu ve kendisinde RPJ<br />

vardı. Sol tarafta Esedallah kardeş elinde de orta makinelı<br />

148


cerinov tüfeği vardı. Ortada ben ve Ebu Hasan El -Medeni<br />

bulunuyorduk ve Yasin Kurdi gözcümüzdü…Arkadaşları tam<br />

dağıtmıştım ki, Rus kuvvetleri kışla tarafından bize 70 metre<br />

uzaklığa kadar yaklaştılar…Aniden öndeki bölümle düşman<br />

arasında hafif silahlı çatışma başladı. Biz arka bölümdeydik.<br />

Bize Kulakovla ateş etmeye başladıklarını gördüğümde Yasin<br />

Kurdi ve Ebu Velid‟den sol tarafa doğru ilerlemelerini ve<br />

düşmanı oradan vurmalarını istedim. Klakovun sesi,<br />

klaşnikofun sesinden daha iyi seçiliyordu. Klakovun, Rus özel<br />

kuvvetlerinin kullandığı silah türü olduğu biliniyordu.<br />

Klaşnikof ise komünist Afgan askerlerin kullandıkları<br />

silahlardı. Bayramın ilk günlerinde komandoların direnişiyle<br />

karşı karşıya kaldık. Ve Allah onları alçaltsın, geriye çekilmeye<br />

başladılar. Ben de Yasin ve Ebu Velid kardeşlerden, 150 metre<br />

gerilerine ateş açmasını istedim. Biz o noktaya ateş açtığımızda<br />

onlar da oraya ulaşmış olacaklardı. Saldırının sol taraftan<br />

geldiğini zannediyordum. Ancak telsizle konuşmak için tepenin<br />

zirvesine çıktığımda, düşman yönünden ani bir RPJ atışı<br />

gerçekleşti. Ve bu saldırı ortalardan gelmişti…Çok yakınımda<br />

patlayan bu RPJ, Allahu Subhanehu ve Teala‟nın ihsanıyla bana<br />

isabet etmedi, üzerimden bir avuç toprak temizledim o kadar.<br />

Sakince aşağıya indim ve kardeşlere düşmanın sadece solda<br />

değil, ortalarda da olduğunu haber verdim. Bu esnada da<br />

Rusları kuşatmakla görevli grubun komutanı Ebu Ubeyde‟ye<br />

ulaşmaya çalışıyordum. Birkaç defa aradım ve hiç cevap<br />

alamayınca içime büyük bir endişe düştü. Aramayı kest im,<br />

ancak cihazı açık bıraktım. Düşman yeniden bölgeyi havan<br />

topları ve füzelerle taramaya başladı. Bir yandan da uçak<br />

bombardımanı..Biz ise hepimiz sığınağa girdik ancak içimizden<br />

bir tanesini Ruslar gelir korkusundan dışarıda bıraktık. Top ve<br />

havan atışlarını takip ediyorduk, eğer direk bizi hedeflediğini<br />

anlarsak, sığınağın içine iniyorduk. Bizden biraz uzağı hedef<br />

almışsa yukarı tırmanıyorduk…Bu bizim için yeni bir tecrübe<br />

olmuştu…Düşman bombardıman altında bile gelebilirdi, bunu<br />

öğrenmiştik. Çünkü, toplarla, havanlarla darbeleri 200 metre<br />

önüne düşürebilme imkanı vardı.<br />

149


Rusları kuşatmaya giden kardeşlerimiz hakkında çok şiddetli<br />

endişe içinde idim. Ve cihazın sesi o anda bana soğuk su gibi<br />

geldi. Bu, Ebu Ubeyde‟nin çağrısıydı ve bana şöyle dediğini<br />

işittim: Beni duyuyor musun? Hemen cihazın olduğu yöne<br />

koştum ve iyi duyuyorum, dedim. Ebu Ubeyde: Allahu Ekber,<br />

Allahu Ekber, müjdeler olsun, Rus Komandalarını öldürdük ve<br />

şu an ayaklarımızın altında sürünüyorlar, Allahu Ekber.<br />

Tekbir aramızda yayıldı, haber tüm kardeşlerimiz tarafından<br />

duyuldu. Hepimiz çok sevindik. Kardeşler Rusları arkadan, yani<br />

kimsenin hayal bile edemeyeceği bir noktadan kuşatmışlar.<br />

Muhtar ismiyle bilinen Muhammed El -Azman kardeşimiz bir<br />

hamle de tam 6 tanesini öldürmeyi başarmış…Kurşun larla, el<br />

bombalarıyla çatışmalar başlamış, bu durum Rus komandoların<br />

maneviyatını bozmuş. Kardeşlerin sayısı, 200 kişiye karşı<br />

sadece 9 olmasına rağmen, kafirlerin içine düşen korku onların<br />

konsantre olmalarını engellemiş. Ağaçlar ve orman dolayısıyla<br />

kendilerine saldıranların sayısını taktir edememişler. Bu ani<br />

saldırı karşısında içlerine korkunç bir korku düşmüş ve<br />

aralarında askerlerin, subayların bulunduğu yaklaşık 35<br />

komando orada ölmüşler. Geri kalanlar ise, 3 kilometre kadar<br />

uzağa kaçmışlar…Bu hücum sonrası sadece bölgede değil tüm<br />

Afganistan‟da kardeşlerimizin maneviyatları yükseldi. Bu<br />

Allah‟tan kardeşlerimize bir lütuftu…‟<br />

Usame ayrıca Ģöyle anlatıyor:<br />

Celal Abad Çatışmaları, Arapların katıldığı ilk ve en<br />

büyük çatışmaydı…Celal Abad ve diğer Afgan çatışmaları<br />

arasında fark vardı. Önceki çatışmalar düşman kale ve<br />

merkezlerinde geçiyordu. Celal Abad ise, Afganistan‟ın en<br />

büyük şehirlerinden bir tanesi ve başkent Kabul‟e en yakın<br />

olanı idi…Celal Abad çatışmasında seçim hakkı yoktu. Şehrin<br />

etrafındaki birkaç merkez ve sığınakları düşüp, Celal Havaalanı<br />

da mücahitlerin eline düştükten sonra düşman, her şeyi göze<br />

alarak şehri savunmaya koyuldu. Eğer bu durumda geri dönsen<br />

tüm savaşı kaybedeceksin…İşte bu nedenle birkaç ay süren<br />

şiddetli çatışmalara girişildi. Kardeşler bu çatışmalar esnasında<br />

daha önceki hiçbir çatışmada edinmedikleri tecrübeyi edindiler.<br />

150


Celal Abad‟da Araplara ait 18 merkez bulunuyordu. (Aslan<br />

Yürekliler Merkezi). Çatışmaların birkaç ay sürmesi ağır<br />

olmuştu. Kuvvet de, şiddet esnasında sürmeliydi. Bir yandan<br />

sürekli desteğe ihtiyaç duyuyorsun…Stoklar eline vaktinde<br />

geçmeli..Füzesavarların elinin altında bulunmalı..Yaralıları<br />

kaldıracak ve şehitleri taşıyacak ekipman da geldiler. Allah‟tan<br />

kardeşlerimizin şehitliklerini kabul etmesini dil iyoruz.<br />

Gözetleme mekanında da düşmanın tüm hareketlerini sürekli<br />

olarak gözetleyen arkadaş bulunuyordu…ateşi onların<br />

üzerlerine doğrultmak için..Kardeşlerimiz, füze, havan, top<br />

kullanımında bu çatışmalar esnasında büyük tecrübe kazandılar.<br />

Düşmanı bombalarken hedefi, mesafeyi doğru belirleyebilmek<br />

için harita kullandılar. Bu tecrübe neticesinde Arap kardeşlerde<br />

sabır ve sebat cevheri zuhur etti. İçinde bulundukları durum<br />

gerçekten kolay bir hal değildi..Aylar boyunca çatışmalar<br />

devam edecek ve bu ayların gerginliğini yaşayacaksın.<br />

Allahu Teala‟nın ihsanıyla kardeşler, gruplar halinde hızla<br />

hareket edebiliyorlardı. Bunu stokları, silahları, ve nakil<br />

araçlarını artırmak için yapıyorlardı. Arabaları komandolar<br />

arasında dağıttık. Aynı şekilde grupları da ayırdı k. Bu grupların<br />

arasında bir grup vardı ki, Afganlar‟ın Celal Abad‟daki en<br />

meşhur kumandanı Halid ile beraber saldırmıştı…Bu<br />

kumandanın eliyle birçok cephe ele geçirildi. Arap kardeşlerin<br />

grubu da en meşhur gruplardan bir tanesiydi. Bazı<br />

operasyonları sadece Araplar düzenliyorlardı ve kumandan<br />

aralarındaki tek Afgan‟dı. Çünkü Halid Kumandan‟a tabi olan<br />

mücahitlerin birçoğu daha önceki çatışmalarda şehit<br />

düşmüşlerdi. Aynı şekilde Arap Mücahitlerden bir grup Saznur<br />

kumandan‟a (Afgan lideri ) katılmışlardı. Bu gruptaki<br />

kardeşler, Allah‟ın izniyle bazı merkezleri ele geçirdiler. Arap<br />

Kardeşler, uzak mesafeye atış yapma gücü olan ağır toplar<br />

(D.C), tanklar ve zırhlı araçlar ele geçirdiler. Kardeşler, tüm bu<br />

silahlar ve tanklar üzerine eğitim aldılar..Arap kardeşl er bu<br />

tankları, en son komünistlerin Araplar üzerine açtığı saldırı<br />

esnasında kullandılar. Ve bu çatışma sonrası da yeni tanklar ele<br />

geçirdiler.<br />

151


Usame, Arap mevkileri hedef alan komünist hükümet<br />

kuvvetlerinin saldırısını Ģöyle hikaye etmiĢti:<br />

„1989 yılı Temmuz Ayı‟nın 3‟üydü. Düşman güçleri,<br />

bulunduğumuz mekanlara büyük bir saldırı düzenledi. Bu<br />

saldırının amacı ise, Arap kardeşlerin mevkilerini yerle bir<br />

etmek, onları kuşatmak ve canlı olarak esir almaktı…Çünkü<br />

Arap kardeşler, Pakistan Pazarları‟ndan bir çok stok malzeme<br />

kazandırmışlardı. Öyle ki, Pakistan silah pazarından, saklamak<br />

üzere 30 kamyon satın almıştık…Bu nedenle, şiddetli bomba<br />

saldırısı ve Celal Abad‟da Afgan askerlerinden oluşan gruplara<br />

kolayca karşı durabildik. O günlerde düşman güçlerinden<br />

oluşan grupların varlığını haber aldık. Ve 3 gün içinde bu<br />

grupları bombardımana tutma kararı aldık. Gerçekten de<br />

aralarından 70 Hintliyi öldürdük. Kabul Hükümeti, Rus<br />

Ordusu‟nun ülkeden çıkmasından sonra, Afgan Hükümet<br />

ordusundaki asker eksiğini gidermek için, Hint Kuvvetlerinden<br />

destek almıştı. Bununla beraber, Rusların çekildikten sonra<br />

dahi Afganistan‟da 20 bin askeri kalmıştı.<br />

Afgan mücahitlerin elinde stok eksiği vardı…Bu bizler için<br />

büyük bir fırsat oldu ve 3 hafta boyunca düşman güçlerinin en<br />

hassas noktalarını sürekli olarak vurduk…Ta ki hükümet<br />

kuvvetleri Arap mevzilerin kendileri için şiddetli sorun kaynağı<br />

olduğunu hissettirene kadar onları vurduk. Uçaklar top<br />

meydanlarının(D.C) olduğu mekanları vurmaya başladı.<br />

Elimizdeki uçaksavarları da vurdular. Elimizde 2 uçaksavar<br />

bulunuyordu. Toplarımızı uçak ve füzeleriyle vuramadıkları<br />

yerde Scud füzeleriyle vurmaya başladılar…Bilindiği gibi Scud<br />

Füzeleri, orta menzilli şehirlerin üzerine atılan<br />

füzelerdir..Ancak onlar, bu füzeleri bize karşı, füze<br />

savarlarımızın olduğu mevkilere karşı kullandılar…Bu<br />

operasyonda başarısız kalınca düşman güçleri, üzerimize daha<br />

kuvvetli saldırı düzenleme kararı aldılar. Yeni operasyonun<br />

liderliğine Rahimi isimli bir komutan getirdiler, vekili de<br />

İsmail komutan oldu. Saldırılarını Turham Bölgesine ulaştırmak<br />

hususunda antlaştılar. (Burası, Afganistan ve Pakistan sınırı<br />

arasında bir noktadır. Celal Abad‟dan uzaklığı ise yaklaşık 90<br />

152


kilometredir. Kabul ve Celal Abad‟ı ve Pakistan -Peşaver‟i<br />

birbirine bağlayan karayolu üzerinde bulunuyordu.)..3 Temmuz<br />

günü saldırı başladı. Bu saldırı, Arap gençlerin 1986<br />

Ramazanı‟nda katıldıkları Caci çatışmalarından sonra<br />

giriştikleri en tehlikeli ve en şiddetli çatışmaydı. Ancak<br />

bununla beraber, Celal Abad‟da arazi düzlük olduğu için savaş<br />

daha zordu. Bu bölgelerde zırhlılar rahatça dolaşabiliyordu.<br />

Oysa dağlık bölgelerde zırhlılarla savaşmak pek söz konusu<br />

değildi.<br />

Düşman güçlerinin sol tarafımıza ateş açmasıyla<br />

çatışmalar başladı. Sol kuvvetleri gün doğduğunda bizi aradılar<br />

ve bize saldırmak üzere tankların gelmekte olduğunu haber<br />

verdiler. Bize ek kuvvet gönderdiler. Biz de onlara içinde<br />

silahlar ve adamlar olan iki araba gönderdik. Ardından<br />

sağımızdaki kuvvetler de aradılar ve sağdan da bize doğru<br />

gelmekte olan ayrı bir tank grubunun olduğ unu haber verdiler.<br />

Sağ taraftaki kuvvetler Celal Abad Havaalanı yakınındaydı.<br />

Merkez ve sağ arasında 5 kilometre uzaklık bulunuyordu. Ve<br />

bizden yardım; gelen düşman güçlerini vurmamızı istediler.<br />

Biz de füzesavarlarımızı, sağa ve sola her iki yöne doğru<br />

çevirdik. Sağ ve sol arasında bazı noktalar bulunuyordu. Bizi<br />

arayıp silah yardımı da istediler. Onlara bazı silahlarla beraber,<br />

ana merkezde bulunan kuvvetlerden ihtiyat olarak gönderdik.<br />

Tüm bunlar, düşmanın merkez üssüne saldırmasını sağlamak,<br />

onları tuzağa düşürmek için yapılan oyundu.<br />

Bize doğru yaklaşık 27 zırhlı tank geldi. Aynı esnada<br />

uçaklarda bölgeyi şiddetli bombardımana tutuyordu…Sabah<br />

namazından sonra 7 Scud füzesi fırlattılar. Saldırıyı başlatmak<br />

için seçtikleri tarihte çok zekiceydi. Kurban B ayramının ilk<br />

günü. Öyle ki tüm yıl boyunca ailesinden uzak kalan<br />

mücahitler, bayram geldiğinde aileleriyle bayramlaşmak için<br />

evlerine gitmeye niyetleniyorlardı!.<br />

Düşman yakınımıza kadar geldi. Kışlada 30 kadar<br />

kardeştik. Ve en az 27 tank bize saldırdı. Sa ğdan ve soldan<br />

yardımcı güçler göndermiş olmamıza rağmen durum gerçekten<br />

çok zordu. Garip olansa elimizdeki tankın birini düşman ana<br />

153


yoldan gelir korkusuyla o yöne diğerini ise en uzak sola<br />

göndermiştik. Düşman güçleri bize yaklaştı, kardeşlerin elinde<br />

RPJ de yoktu. Sadece 75 milimetre menzilli tanksavara<br />

sahiptiler…Allah‟tan şehitliğini kabul etmesini niyaz ediyoruz,<br />

Şefik kardeşimiz tanksavarı tek başına aldı (normalde savaş<br />

esnasındaki tanksavar takımı 5 kişiden oluşur) ve düşmana ateş<br />

etmeye başladı. Tanksavarı kullanmak diğer silahları<br />

kullanmaktan daha zordur. Öncelikle bombayı yerleştirmek<br />

sonra da ateş etmek gerekir. Ardından da bombanın<br />

yerleştirildiği ateşleme kısmı tekrar boşaltılır, yeni bomba<br />

yerleştirilir…İş böyle devam eder.<br />

Ancak düşman açıkça bölgeyi kuşatmak, Arap mücahitleri<br />

esir alma yönündeki isteklerini gerçekleştirebilmek için ısrar<br />

ediyorlardı. Orada tankları savmak için RPJ‟lerle direniş<br />

olmadı. RPJ‟lerin ulaşabildikleri en uzak mesafe 300 metre<br />

olduğu için yetersizdi. Mücahit kardeş ler, ancak düşman 300<br />

metre kadar yaklaştıktan sonra bu silahları kullanabildiler.<br />

Buna karşın kardeşlerin bombalarının, 27 tank önünde pek tesiri<br />

olmadı. RPJ kullanıcılarından bir tanesi, daha önce ekili<br />

mayının patlaması sonucu yaralandı…Tanklar bize doğ ru<br />

gelmeye devam ediyorlardı…Ve gerçekten de tanklardan bir<br />

tanesi, ana merkezlerin bulunduğu tepelerden birisi ve bizim<br />

düşmana karşı ilk karargahımız olan taşlık tepeye ulaştı.<br />

Allah ona rahmet eylesin Refik, düşmana 75 milimetre<br />

menzilli silahla ateş etmeye başladı. Tanklar bizden sadece 400<br />

metre uzaklıktaydılar ve bizi silahların yanında tankın<br />

kendisinde bulunan makineli tüfekle de vuruyorlardı. Bölgeyi<br />

çok şiddetli bir şekilde tarıyorlardı. Bazı zırhlılar, mekanımızın<br />

bulunduğu iki tepenin arasındaki vadiye geldiklerinde, Arap<br />

kardeşler yayılmaya başladılar. Düşman askerleri de<br />

zırhlılardan inerek tepeye doğru tırmanmaya başladılar. Klanof<br />

ağır makineli tüfekle onlara ateş açmaya başladık…Bu durum 4<br />

saat kadar sürdü. Ve bu süre gerçekten 27 tank kar şsında ancak<br />

hayali bir süre olabilirdi. Bizim elimizde sadece bir tane top<br />

bulunuyordu. Onu da bir kişi kullanıyordu…Buna karşın Allah<br />

onların kalplerine korku saldı…Biz de savaşın yönünü<br />

154


değiştirmek istedik ve bulunduğumuz mekandan arka taraftaki<br />

ağaçların ve tepelerin bulunduğu yere inmeye karar verdik.<br />

Buraya tankların girme ihtimali çok zayıftı. Ve tüm güçlerden<br />

bu noktada toplanmalarını talep ettik. Bu nokta „Semer Hayl‟<br />

bölgesi tarafındaydı. Tüm Afgan mücahitlere durum<br />

bildirildi…Düşman, önceki bulunduğumuz yeri işgale<br />

geldiğinde Allah‟ın lütfuyla hiç kimseyi bulamadılar. Ancak<br />

Şefik, elinde silahı, şehit oldu. Şefik, Allah‟ın Aslan Yürekliler<br />

Merkezi‟ni kurmakla şereflendirdiği 3 kişiden biriydi. Onun<br />

şehit olması beni çok etkiledi...<br />

Düşmanın cesaretle geldiği yeni bir bölgeye<br />

yöneldik..Saldırılara karşı direnişimiz günlerce sürdü. Aynı<br />

şekilde anayolda bulunan kardeşler de direndiler. Aşure<br />

günüydü ve hava aşırı sıcaktı. Celal Abad‟da sıcaklık derecesi<br />

54‟e ulaşmıştı. Bize doğru geldiklerinde, akşam olmadan bir<br />

saat önce karşılık verdik. Yakub Kardeş, 82 milim menzilli<br />

tankı parçalamayı başardı. Bir diğer mücahit kardeşin, Milan<br />

Füzesiyle ateş açması sonucu, bir tank daha parçalandı.<br />

Çatışmalar gece yarısına kadar sürdü. Gün doğduktan sonra,<br />

kardeşler düşman bölgeyi incelemeye koyuldular. Orada 8 tane<br />

sağlam tank buldular. Düşmanlar, bu tankları bırakıp<br />

kaçmışlardı. Tanklara Hamza adıyla aramızda bilinen kardeş<br />

Salih El-Gamidi ve Mısırlı Emir El-Fetih bindiler. İkisi de daha<br />

önceden tanklar hakkında eğitimliydiler. Ve düşmanla karşılıklı<br />

ateş etmeye başladılar. Bu çatışmada kardeşler, bir tank daha<br />

ele geçirme fırsatı buldular. Bu tankı Hamza kardeş Zehrani<br />

bölgesine götürdü..Düşmanın bu çatışmada hasarı gerçekten<br />

büyüktü. 42 tanklarından oldular. Bunl arın 20‟sinden fazlası<br />

ganimet olarak ele geçirildi, geri kalan ise parçalandı. Araplar<br />

olarak bu tankların 5‟i bizim payımıza düştü. Aralarında 62T de<br />

vardı. Bu çatışma, Celal Abad Çatışmalar zincirinin son<br />

halkasıydı. Ve Celal Abad çatışmalarında, uzun yıllardır<br />

Afganistan‟da şehit düşen Afganların sayılarından daha fazla<br />

Arap, şehit düştü. Allah‟tan şehitliklerini kabul etmesini niyaz<br />

ediyoruz.‟<br />

155


80‟lerin sonunda özellikle de 1988 yılında Usame Bin<br />

Laden, Arap mücahitlerdeki hareketliliğe, gelip gittikle rine,<br />

cephelere ulaştıklarına, birçoğunun yaralanıp, birçoğunun da<br />

şehit olduğuna, bu durumda giderek artış olduğuna ancak bu<br />

kadar önemli bir hususun hiçbir şekilde kaydedilmediğine,<br />

bunun büyük bir eksik olduğuna, ne zaman ki aileler oğullarının<br />

durumlarını öğrenmek için telefon etmeye başladılar, işte o<br />

vakit dikkat etti. Ve bu idari eksiklikten biraz da utanarak,<br />

Arap mücahit kardeşlerin kaydedilmesini emretti.<br />

Kardeşlerin bilgilerinin tüm ayrıntılarıyla kaydedilmesi<br />

fikri, tüm Afganistan‟da yayıldı. Bu kayıtlarda, gelen şahsın<br />

geliş tarihi, oradan Ensar Evi‟ne gidiş tarihi, ardından kışlaya<br />

ve son olarak da cepheye gidişine ilişkin ayrıntılar yer<br />

alıyordu. Kayıtlar, bağımsız bir idare tarafından yapılıyor gibi<br />

oldu. Gelen kişinin başlangıçta ismi yazıl ıyordu. Ve Usame iki<br />

yardımcısıyla beraber bu kayda, El-Kaide Kaydı ismini<br />

verdiler. El-Kaide, esasen tüm Ensar Evindeki, eğitim<br />

kışlalarında ve cephelerdeki düzeni kapsıyordu. Öyleyse El -<br />

Kaide, Amerika‟nın tasavvur ettiği gibi, Hollywood<br />

filmlerindekine benzer anlaşılmayan sözlerden meydana<br />

gelmiyordu. Her ne kadar El-Kaide örgütünün ismi düzeni,<br />

prensip ve kuralı temsil etse de Amerika ve bazı cahiller, El -<br />

Kaide‟nin ismini terörle özdeşleştirdiler.<br />

Usame, Teysir Alluni ile görüĢmesinde Ģöyle diyor: „Bu<br />

isim gerçekten çok eski bir isimdir ve bizi kastetmeden<br />

kurulmuştu. Allah ona rahmet eylesin Ebu Ubeyde kardeş,<br />

gençleri azgın, zalim, gerçekten yoldan çıkmış terörist<br />

Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşa hazırlamak üzere, kışla<br />

kurmuştu. İşte biz bu mekanı El-Kaide olarak isimlendirmiştik.<br />

Ve burası eğitim üssüydü. Bu isim, bizimle özdeşleşti. Ancak<br />

bizler, ümmetten ayrı değiliz. Aksine bu ümmetin çocuklarıyız<br />

ve ayrılmak söz konusu olamaz.‟<br />

1989 yılında Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟dan<br />

çekilmesinden sonra, bazı işleri halletmek üzere Usame Bin<br />

Laden, Suudi Arabistan‟a döndü. Ancak bu sefer, öncekiler gibi<br />

olmadı. Usame, ülkeye girdikten bir süre sonra, kendisine<br />

156


yurtdışı çıkış yasağı konduğunu öğrendi ve bu yasağın<br />

sebebinin, Rusya‟nın Afganistan‟dan çekil mesi ve Suudi<br />

Arabistan‟la aralarında büyük bir sorun çıkma ihtimali<br />

olduğunu zannetti. Ancak, bu yasağın konmasındaki, aklına hiç<br />

gelmeyen gerçek sebebi öğrendiğinde şok oldu.<br />

Usame, Suudi Arabistan ve Kuzey Yemen‟de Güney<br />

Yemen karşıtı hareket başlattı. Suudi Arabistan hükümeti, bu<br />

kısıtlamayla sadece diplomatik bir gereği yerine getirmiyordu.<br />

Usame‟nin bu hareketleri, onun cihada yakınlığının ispatı<br />

oluyordu ve cihadın da sadece hükümetlerle menfaat<br />

uyuşmazlığı ve büyük güçlere karşı direniş anlamı taşımadığını<br />

gösteriyordu. İşte bu sefer ona yurtdışı yasağını getiren asıl<br />

sebep buydu. Allah doğrusunu bilir.<br />

O dönemde Usame‟nin yaptıkları, yetkili bir kişi olduğuna<br />

işaret ediyordu. Rejimlere açık bir şekilde baskı yapıyordu.<br />

Irak Rejimi‟nin tehlikeli olduğundan bahsetmiş, bu rejimin<br />

Suudi Arabistan‟ın en güçlü dostu olduğu dönemde bile Körfez<br />

ülkelerine savaş açacağını bildirmişti. Usame bu açıklamaları<br />

yaptığında, Suudi Arabistan Kralı Fahd ise Irak ziyaretinden<br />

döneli sadece çok kısa bir zaman geçmişti.<br />

İçişleri Bakanlığı Usame‟ye yurtdışına çıkma yasağı<br />

koymakla yetinmeyip, açık bir faaliyette bulunma yasağı da<br />

getirdi. Herhangi bir girişimde bulunması durumunda da<br />

tutuklayacağını, zor kullanacağını ilan etti. Usame Bin Laden,<br />

devlet tarafından kendisine yönelik bu düşmanca tavırlara<br />

aldırış etmeden, kardeşlerinden birinin aracılığıyla Prens<br />

Ahmed Bin Abdulaziz‟e mektup gönderdi. Bu mektup genel ve<br />

özel nasihatlerle doluydu. Genel nasihatler arasında, genel<br />

reform talebi yer alıyordu. Özel nasihat ise, bölgede Saddam<br />

Hüseyin‟in varlığından endişe duymaya devam etmesi ve<br />

hazırlıklı olması idi. Prens Nayif, Saddam Hüseyin tehlikesi ile<br />

ilgili eline geçen rapor üzerine Usame Bin Laden ile görüşmek<br />

istedi.<br />

Usame Bin Laden, Saddam‟ın Kuveyt‟e savaş açtığını<br />

haber aldığında, üzerinde daha büyük bir sorumluluk hissetti.<br />

Hemen devlete kendi görüşlerinin yer aldığı ikinci bir mektup<br />

157


yazdı. Bu mektupta ülkeyi Saddam tehlikesinden korumanın<br />

yollarını gösteriyor, ümmetin bu tehlikeden kurtulabilmesi için<br />

teklifler sunuyordu. Ayrıca tüm Arap mücahitlerin, bu tehlikeye<br />

karşı savunmaya hazır olduklarını ilan ediyordu. Bu mektup da<br />

birinci mektupla aynı şekilde yetkililere ulaştırıldı. Devletten<br />

gelen cevap ise, duruma göre davranılacağı vaadi oldu.<br />

Usame, rejimin dini ve vatani yönlerden aldığı konum<br />

itibariyle her ne kadar endişe duysa da, şer‟i olarak aralarında<br />

karşıtlık bulunsa da, devletin korunması gerekliliğinde,<br />

ortaklığı kabul edeceklerini düşünmüştü. Suudi Krallığı‟nın<br />

Usame ve mücahitlerle yardımlaşma yerine, Amerika<br />

Kuvvetlerinden yardım istemesi ise, Usame‟nin hayatında en<br />

büyük değişikliğin sebebi oldu. Bu hayatında yaşadığı en büyük<br />

şoktu. Öyle ki Peygamber Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />

sellem‟in döneminden bu yana ilk defa kafirler, askeri<br />

kuvvetleriyle Arap yarımadasını kontrol altına alıyorlardı.<br />

İkinci şok, Amerikan Kuvvetleri Yarımada‟ya işgalsiz,<br />

rejimlerin hiçbir itirazı olmaksızın aksine onların acele<br />

istekleri üzerine giriyordu. Bu noktada Usame, bu çok tehlikeli<br />

gelişme karşısında adeta yıkıldı ve Yarımadanın geleceğine dair<br />

endişe yaşamaya başladı. Ve bununla birlikte, hitap ettiği<br />

yetkililerle konuşma tarzını da değiştirmeye karar verdi.<br />

Usame iki yönden harekete geçti. Öncelikle hemen bir<br />

fetva çıkararak, tüm Müslümanları, özellikle de Arap<br />

yarımadasındaki gençleri, Afganistan‟a cihat eğitimi almaya<br />

gitmeye teşvik etti. Bu fetvası gerçekten gençlerden büyük ilgi<br />

gördü ve çok sayıda genç, Afganistan‟a savaşa gitti. İkinci<br />

planı ise, alimlerden bir çoğunu bağımsız şeriat kurumunda<br />

toplamak ve buradan insanların birçoğunu etkilemekti. Ancak<br />

özellikle devletin Amerikan kuvvetlerini çağırmasından sonra<br />

bu kurum görüşünü değiştirdi.<br />

Usame Bin Laden, bu hareketin ilk bölümünden, yani<br />

gençlere yönelik fetvasıyla cihada davetten istediği sonucu alsa<br />

da, ikinci hareketinden istediği sonucu pek alamadı. Çünkü ilk<br />

olarak tam bir kontrol söz konusu değildi. İkincisi alimler,<br />

158


ağımsız kurum kurulduktan sonra aynı çizgi üzerinde<br />

kalmadılar.<br />

Usame Bin Laden Rejim Tarafından Baskı Görüyor!...<br />

Usame Bin Laden, her ne kadar konferanslar verip alimler,<br />

davetçilerle davet hususunda görüşmeler yapmışsa da bu<br />

yaptıkları rejim tarafından kabul görmedi. Bu nedenle de birçok<br />

kere çağırıldı, faaliyetlerini durdurması için şiddetli uyarılarla<br />

karşı karşıya kaldı. Ve kendisini korkutmak için Suudi<br />

Yönetimi, Cedde‟deki bahçesini talan etmek üzere Vatan<br />

Korumalarından bir grup gönderdi. Usame, bu olay esnasında<br />

orada yoktu. Korumalar bahçede görevli işçilerden bazılarını<br />

tutukladılar (daha sonra serbest bıraktılar), bahçenin o halde<br />

görüntülerini kameraya aldılar, orada buldukları her şeyi<br />

yazdılar. Usame ise bu olayı duyduğunda aşırı derecede<br />

sinirlendi ve o dönemde Prens olan Abdullah‟a kınama mektubu<br />

yazdı. Ancak Abdullah‟tan gelen cevap mektubu Usame‟yi daha<br />

büyük bir şaşkınlığa itti. Abdullah, olaydan haberi olmadığını,<br />

bunu yapanları cezalandıracağını söylüyordu.<br />

Bu olaylar üzerine Usame, ülkeden ayrılmayı ciddi olarak<br />

düşünmeye başladı. Ancak yurtdışı çıkış yasağı vardı ve tüm<br />

hareketleri gözetim altındaydı. (Usame, buna karşın bir zaman<br />

sonra rahat ve apaçık bir şekilde ülkeden çıktı. )<br />

Günler geçti ancak Usame bu duruma tahammül<br />

edemiyordu. Eski faaliyetlerine, cihada dönüyordu ancak,<br />

kendisine ters gelen bir şey zuhur etmişti. Arap Yarımadası‟nda<br />

düşmanlar bulunurken, Afganistan‟daki kafirlere karşı<br />

savaşmaya gitmesinin ne kadar doğru olduğunu tartıyordu.<br />

Ülkesinin toprakları, neticede diğer tüm ülkelerinden daha<br />

hürmete değerdi.<br />

Ancak bir süre sonra Suudi Arabistan‟da daha fazla<br />

kalamayacağı kanaatine vardı. Tabi ki k açışı kolay olmayacaktı.<br />

Tanınan bir şahıstı ve evi daima gözetim altındaydı. Çıkmak<br />

159


için normal olana en yakın uslubu düşündü ve uyguladı,<br />

neticede de başarıya ulaştı.<br />

Usame‟nin kardeşlerinden bir tanesi, İçişleri Bakanı<br />

Vekili Prens Ahmet bin Abdulaziz‟e yakın idi. Usame,<br />

kardeşine Pakistan‟da ve başka bölgelerde gerçekten çok önemli<br />

mali işleri olduğunu, ve hukuken hak sahiplerine haklarını<br />

ödemesinin gerektiğini, bu işlerden bazılarının belgelere bağlı<br />

olması sebebiyle de kendisinden başkasının çözmesi nin<br />

mümkün olmadığını söyledi.<br />

Kardeşi Usame‟nin bu söylediklerine ikna oldu ve Prens<br />

Ahmet‟e durumu açıklayacağını vaat etti. Prens Nayif izne<br />

ayrılmak üzereydi. Usame‟nin kardeşi onun izne ayrılmasını<br />

bekledi ve Prens Ahmet vekaleten yerine geçince konu şarak<br />

kendisini, Usame‟nin pasaportunun geri verilmesine ve yurtdışı<br />

çıkış yasağının kaldırılmasına ikna etmeyi başardı. Prens<br />

Ahmet, bir kereliğine ve emniyet birimlerinin gözetimi altında<br />

olmak kaydıyla Usame‟nin ülkeden ayrılmasına izin verdi.<br />

Böylece Usame, hiç sorunsuz çıkmış oldu.<br />

Usame Pakistan‟a ulaştığında ilk yaptığı iş, kardeşine özür<br />

mektubu yazmak oldu. Bu mektupta, Suudi Arabistan‟a dönmeyi<br />

planlamadığını, kardeşine karşı böyle bir uslup kullanmak<br />

zorunda kaldığı ve Prens Nayif karşısında kend isini zor duruma<br />

düşüreceği için özür dileyerek, böyle bir yöntem kullanmaya<br />

mecbur olduğunu açıkladı.<br />

Daha sonra Usame, Pakistan ve Suudi Arabistan arasında<br />

güvenlik işbirliği olduğu için, Pakistan‟da kalmasının da<br />

kendisi için çok da güven verici olmadığını anladı ve<br />

Afganistan‟a girmekte acele etti. Usame Afganistan‟da iken<br />

Sovyetler Birliği parçalandı ve Kabul düştü. Afgan gruplar<br />

arasında savaşlar başladı.<br />

Usame‟nin bu hususta yaptığı ilk iş, hemen Arap gençleri,<br />

bu gruplardan herhangi biriyle çatışma ya girmekten, kan<br />

dökmekten alıkoymak oldu. Bu durum, Taliban Kabul‟e girene<br />

kadar sürdü. Taliban Kabul‟e girince Usame de Taliban‟ın<br />

yanında durma kararı aldı.<br />

160


İkinci yaptığı iş, gruplar arasındaki çatışmayı sona<br />

erdirmeye çalışmak olduysa da, bu konuda kayda değer hiçbir<br />

netice alamadı.<br />

Afganistan‟da kaldığı dönemde, Suudi Arabistan, Türki Faysal<br />

önderliğinde Pakistan Emniyeti ile yardımlaşarak kendisini<br />

öldürmeye ya da yakalamaya çalışıyordu. Ancak Pakistan<br />

Emniyet Birimi‟nde kendisini sevenler çok old uğu için, hemen<br />

durumu bildiriyorlardı ve Usame de ona göre tedbirini alıyordu.<br />

Usame‟yi yakalama girişimleri, Afganistan‟da bulunduğu<br />

esnada aylarca sürdü. Usame bu girişimler her ne kadar<br />

başarısızlıkla sonuçlansa da, Afganistan‟da kalmasının bir<br />

fayda getirmediğine karar verdi. Kendisine yakın birkaç kişiyle<br />

konuyu masaya yatırdıktan sonra, Afganistan yerine başka bir<br />

Müslüman ülkeye gitme kararı aldı.<br />

Usame Bin Laden‟in Kalemiyle Yeni Dünya Düzeni isimli<br />

makalede Usame‟nin Ģu sözlerine yer veriliyor :<br />

Yaklaşık 10 sene sonra Sovyetler Birliği alçak ve<br />

küçülmüş bir şekilde, devletlere ayrılmış, komünist rejim<br />

yıkılmış olarak çıktı. Bu hal, Amerika‟nın tabiriyle; şer<br />

imparatorluğuna batının zaferi olarak ifade edildi. Ancak biz,<br />

bunu mücahitlerin zaferi olarak vasıflandırdık. Müslümanlar<br />

arasında yeni bir nesil yetişmiş oldu, bu nesil mücahitler<br />

nesliydi. Bu asırda Müslümanlara isabet eden tüm<br />

hastalıklardan kurtulmuştuk. (dünya sevgisi, ölümden nefret<br />

etme). Ve Afganistan‟da savaşırken ölümü gözlerimiz le gördük.<br />

Öyle ki ona alıştık. Üzerinde fazla düşünmez olduk. Neticede<br />

mücahit öldüğünde, şehit olacak, hiçbir soru ile<br />

karşılaşmayacak ve direk cennete girecekti…(Allah yolunda<br />

öldürülenleri ölüler sanmayın, aksine onlar yaşıyorlar ve<br />

Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar.)<br />

Sovyetler Birliği‟nin hezimeti, mücahitler için gerçek bir<br />

tecrübe oldu. Görüş ve düşünme ufkumuzu genişletti. Bunun<br />

gibi imparatorluklar, kuru yaprak gibidirler. Allah‟a tevekkül<br />

161


ve itimat ile ilahi emirleri yerine getirerek, cihadı teşvik ederek<br />

kolayca ufalanıverirler. Başta korku yaratsalar bile, bu korku<br />

sabırla, gücünün yettiğini yaparak başarıya dönüşür. Çünkü<br />

Allahu Teala, bizlere gücümüzün yettiğinden fazlasını<br />

yüklememiştir. Ve gücümüzün yettiğini yaptığımızda da bizlere<br />

başarıyı vaat etmiştir.<br />

Sovyetler Birliği‟nin parçalanması, bizlere diğer<br />

Müslüman ülkeleri kaplayan zulüm ve düşmanlardan nasıl<br />

kurtarabileceğimizi düşünme fırsatı verdi. Sovyetler Birliği<br />

tecrübesi, bizler için İslam dünyasındaki değişim olaylarının<br />

anahtarıydı. Bu esnada, daha önce acele ettiğimiz işlerimizi<br />

sakin bir şekilde düşünüyor, buna istinaden planlar kuruyorduk.<br />

Ve ilk etapta, Saddam‟ın Kuveyt‟e girmesiyle Harameyn<br />

topraklarına giren Amerikan Ordusu sorununu çözmeye karar<br />

verdik.<br />

Biz sakin bir şekilde düşünüp plan kurarken, Resulallah<br />

Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam nüfuzunu tamamen hakim<br />

kıldığından bu yana, Arap Yarımadası‟nda İslam tarihinin en<br />

büyük suçu baştaki rejimler tarafından işlendi. Bu ihanet,<br />

sadece yarımadadaki Müslümanların yenilg isi ya da onları<br />

bağlayan bir ihanet özelliği taşımıyordu. Bu sadece<br />

baştakilerin, belli bir ücret karşılığında koltuklarını satın<br />

almaları demek de değildi. Bu apaçık Arap Yarımadası‟nı<br />

altından bir tabak gibi dansöz Amerikan kuvvetlerine teslim<br />

etmek, sonra da bunu keskin bir dini fetva ile mübarek<br />

kılmaktı. Şöyle ki fetvada, Amerika‟nın islamı korumak için<br />

geldiği, bu kuvvetlere her kim sıkıntı verirse Allah düşmanı,<br />

yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimseler sayılacağı,<br />

öldürüleceği ya da asılacağı, elleri nin ve ayaklarının tersten<br />

kesilip asılacağı açıklanıyordu. Bu andan itibaren, devlete bağlı<br />

dini, siyasi, basın ve emniyet birimlerinin hepsi bu kuvvetlerin<br />

güvenliği ve selameti için koşar oldular. Harameyn toprakları,<br />

tarihinin en aşağılık ihanetini yaşıyordu. Kafirler, bu kutsal<br />

mekanları, hain rejimler ve alimlerin ortaklığıyla kontrol altına<br />

alıyorlardı.<br />

162


Başımıza gelen bu hal, garip bir hal değildi. Bunu<br />

reddediyor ya da inkar için bir yol arıyor da değildik. Ancak bu<br />

rejimleri ve alimleri verdikleri fetvanın batıl olduğu konusunda<br />

uyarmak istiyorduk. Onlara bunu ve Amerika‟nın yaptığının<br />

yardım değil, eskiden bu yana var olan planını harekete<br />

geçirmek olduğunu –Harameyni işgal etmek- kendilerine<br />

bildirecek elçiler gönderdik. Ancak sözümüze kulak asma dılar.<br />

Allah‟a tevekkül ettik. Harameyn‟deki rejimin işlediği suçtan<br />

uzak olmak için buradan çıktık…Böyle bir musibet, İslam<br />

tarihinde görülmemişti. Hıristiyanlar, Arap Yarımadası‟nda<br />

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in ayak bastığı<br />

topraklarda var olmayı hayal bile edemezlerdi. Osmanlı<br />

Dönemi‟nde, Portekizliler Mekke‟ye girmeyi denediklerinde<br />

Kızıl Haç da girmek istemişti. Osmanlı ise, bunu kesinlikle<br />

yasaklamıştı…‟<br />

Bu sırada Usame Bin Laden, Sudan‟a yöneldi. Orada yeni<br />

bir üs kurma amacı taşımıyordu. Ancak bu yeni devlette<br />

Müslümanların islamiyeti coşkuyla yaşadıklarını, islamın<br />

kurallarını uygulamak için büyük gayret gösterdiklerini<br />

duymuştu. Usame, ticari ve inşaat alanındaki gücü, Suudi<br />

Arabistan ve Körfez ülkelerindeki bağlantıları vesilesiyle bu<br />

ülkeye bir şeyler sunabileceğine ve Afganistan yerine bu ülkeye<br />

sığınabileceğine inanıyordu.<br />

Usame, gerçekten de özel bir uçakla, 1991 yılının sonunda<br />

gizli bir şekilde Sudan‟a yöneldi. Bu yolculuktan bazı<br />

arkadaşları da kendisine eşlik ettiler. Diğer arka daşları da<br />

başka yollarla Sudan‟a girdiler.<br />

Usame Sudan‟da hiçbir askeri operasyona katılmadı. Onun<br />

yerine yol, inşaat, tarım ve diğer alanlara ağırlık verdi. Hayata<br />

geçirdiği en önemli proje ise Hartum‟dan Sudan Bur‟a uzanan<br />

demiryolunu yapmak oldu.<br />

Usame, Suudi Arabistan‟dan hatırladığımız yöntemle<br />

çıkmış, yakalanma, öldürülme tehditlerine maruz kalmış olsa da<br />

Suudi Arabistan‟daki davetçi şahsiyetlerle, ticaret adamları ve<br />

nüfuz sahibi kişilerle ilişkisini kesmemişti. Bu gerçekten de<br />

verimli bir siyasetti. Öyle ki Usame, bu kişilerden birçoğunu<br />

163


Sudan‟a destek verme ve yatırım yapma hususunda harekete<br />

geçmeye ikna etmişti. Bu esnada kendisine bir çok defa Suudi<br />

Arabistan‟a geri dönmesi teklif edilip, güvence verilmesine<br />

karşın bu fikri asla onaylamadı.<br />

1992 yılında kendisine verilen önem arttı. Malvarlığı<br />

donduruldu ve Usame meselesi Amerikan İstihbaratında önemli<br />

bir konu olmaya başladı. Amerika ve Suudi Arabistan yönetimi<br />

arasında düzenli işbirliği söz konusu oldu. Suudi Arabistan‟ın,<br />

dönmesi için Usame‟ye baskısı arttı. Hatta ailesine baskı<br />

uygulayarak bunu başarmak istemişlerse de netice alamadılar.<br />

Usame Bin Laden‟in Kalemiyle Yeni Dünya Düzeni isimli<br />

makaleden Usame‟nin sözleri:<br />

„2.Körfez Savaşı bittikten sonra, Amerikalıların bölgedeki<br />

işleri, baba Bush‟un ilan ettiği „yeni dünya düzenine‟ uygun<br />

olarak aynen devam etti…<br />

Daha genişi Amerika dünyanın efendisi idi. Bu durum<br />

mücahit kardeşler arasında bazı farklılıklara yol açtı. Bazıları,<br />

cihat fikrini yaymanın vakti olduğunu ve yarım yüzyıl önce,<br />

batının getirdiği rejimleri ortadan kaldırmanın gerektiğini<br />

söyleyerek Mısır, Cezayir gibi rejimlere yönelirken, bizler<br />

İslam ülkelerini öncelikle Amerikan varlığından kurtarmanın<br />

gerekliliğine inanıyorduk. Nitekim yaşananlar da bizim<br />

dediğimiz gibi şerrin merkezinde Amerika‟nın bulunduğunu<br />

kanıtladı. Amerika, Filistin‟deki Yahudilerin kurtuluş ipiydi ve<br />

Arap rejimlerden daha büyük önem taşıyordu.<br />

İslam dünyası, bölgesel düzeniyle, Amerika‟nın hükmettiği<br />

dünya düzeninin bir parçası haline gelmişti. Bu rejiml er,<br />

birbirlerini koruyor, Amerika‟ya aşırı güven duyuyorlardı.<br />

Amerika, bölgedeki her şey için güvence veriyordu. Şimdiki hal<br />

de zaten bunu ispatlamaktadır.<br />

164


En son olarak şunu söyleyebiliriz ki, Amerika bölgede var<br />

olduğu müddetçe, İslam ülkelerini batı himayesinden<br />

kurtarmamız mümkün olamaz. Bu düzenin asıl gözeticisi ve<br />

atardamarının, düzenden önce ortadan kaldırılması<br />

gerekmektedir.<br />

Ancak Amerika rejimi, devirdiğimiz Rusya rejiminden<br />

farklı idi ve Amerika ile herhangi bir savaşa girmeden önce<br />

durumu masaya yatırıp, düşman hakkında iyice bilgi<br />

edinmeliydik.<br />

Amerika ile klasik yollardan savaşmamız doğru olmazdı. Bu<br />

durumda Amerika, İslam dünyasından herhangi bir devleti ezer<br />

ve bu devletin yerine yeni bir devletin kurulması, aynı şekilde<br />

kurulacak devlete Amerika‟nın hükmetmesi anlamı<br />

taşımaktadır. Sudan tecrübesi, bu duruma güzel bir örnek teşkil<br />

etmektedir. Ancak şu gerçek göz ardı edilmemelidir ki Amerika<br />

gerçekten nüfuz sahibi olduğu hiçbir Orta Doğu ülkesinde<br />

sembolik olarak da olsa islamın varlığına izin vermemektedir.<br />

Ġslam ülkelerinin durumuna iliĢkin Ģu iki çıkarıma<br />

varmamız mümkün:<br />

1- İslam dünyasında gerçek bir değişimin söz konusu<br />

olabilmesi için Amerika‟nın bölgeden uzaklaştırılması<br />

şarttır.<br />

2- Amerika‟yı sıradan savaş yöntemleriyle veya sıradan<br />

orduyla yenmenin imkanı yoktur.<br />

Bu sorun, mücahitler arasında gerçekten ciddi tartışmalara<br />

neden oldu, çözümü için çareler arandı. Sonuç olarak, İslam<br />

dünyasındaki düzeni değiştirmek için, Amerika‟nın nüfuzuna<br />

son verme kararı aldık. Bu da Amerika ile savaşmak anlamı<br />

taşıyordu. Ancak bilinen klasik yollarla değil, askerler arasında<br />

bilindiği gibi „denk olmayan‟ yöntemlerle savaşmak gerekti.<br />

Amerika ile çatışma yolunda kapıyı açacak anahtarı<br />

bulmakta hiç de zorlanmadık. Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem‟in hadisi şerifi, bize en iyi anahtar oldu; „müşrikleri<br />

Arap yarımadasından çıkarın‟.<br />

165


Tüm dünyayı bu savaş için meydan kabul ettik…İlk<br />

tecrübe olarak, Somali‟yi tercih ettik. Orada çıkan savaşta 200<br />

Amerikan askerini öldürmeyi ve 2 Amerikan helikopterini<br />

parçalamayı başardık.<br />

Başarılı bir operasyondu ve bize Amerikan askerleri,<br />

askeri stilleri hakkında bilgi vermişlerdi. Yöntemlerimizi<br />

geliştirdik ve Amerika‟ya yeni saldırılar düzenledik..<br />

Her operasyondan sonra, Amerika‟nın nasıl karşılık<br />

verdiğini masaya yatırıp, Amerika‟nın nasıl düşündüğünü<br />

kavramaya çalışıyorduk…<br />

Allah‟ın bize yardım edeceğine güveniyorduk. Çünkü bunu<br />

vaat etmişti. Kim Allah‟a yardım ederse, Allah da ona yardım<br />

ederdi. Bu nedenle de Amerika‟nın sahip olduğu güce,<br />

sinirlenmesine, zarar vermesine fazla önem vermedik…:Her<br />

seferinde planlarımızı geliştirdik ve önceki derslerden istifade<br />

ettik. Sonuçta da, onların devasa güçlerini kendi menfaatimize<br />

çevirmeye karar verdik. Ve savaşın sadece cesaret olmadığına<br />

inanıyorduk. Savaş aynı zamanda oynamaktı da. Mücahidin<br />

bilinen en iyi sıfatı ise, Allah kelimesini yeryüzünde yüceltmek<br />

için, elindeki tüm imkanları kullandığıdır. Bu bizim, Hendek<br />

Savaşı‟nda Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟den<br />

öğrendiğimizdi. Savaş, sadece çok silah kullanmak, dü şmandan<br />

çok kişi öldürmek anlamına gelmez. Savaşta en önemli şey,<br />

büyük stratejik hedefleri yerine getirmeye çalışmaktır. Bu<br />

hedeflerin en büyüğü ise, Amerika‟nın Arap Yarımadası‟ndan<br />

çıkmasını sağlamak ve İslam Dünyası‟na hükmetmesine son<br />

vermektir..<br />

Stratejimizin çerçevesinde, Amerika‟yı cihadı yaymak<br />

yolunda kullanmaya azmettik. Ve Clinton‟a Amerika‟nın en<br />

büyük düşmanı olduğumuzu, kendi basın araçlarıyla ilan<br />

ettirmeyi başardık. Böylece Amerika, İslami cihada hizmet<br />

etmiş oldu.<br />

Aynı şekilde, Amerika‟nın araçlarını da kendisi ile çatışma<br />

yolunda kullanmaya karar verdik. Amerika‟yı, kuvvetlerini<br />

bizim aleyhimizde kullanmaya yönelttik. Ve bu girişimimizde<br />

de sıradan yolları kullanmadık..‟<br />

166


Usame bu faaliyetlerde bulunurken, Suudi Arabistan Kralı Fahd<br />

da, 1994 yılının başından itibaren Usame Bin Laden‟in<br />

vatandaşlığını elinden aldı. Bunu yapmadan önce de Usame‟yi<br />

ülkeye geri dönmeye ikna etmek için bazı kişiler gönderdi.<br />

Usame, gelenlerden birinin koynuna bir not iliştirerek geri<br />

gönderdi. Notta şöyle yazılıydı: „Benimle size tabiymişim gibi<br />

muhatap olmayın, kaldığı taktirde bir işime yarayacaksa da<br />

vatandaşlığımı elimden alın…‟ Bir taraftan bu gelişmeler<br />

yaşanırken, diğer taraftan da Şeriat Hukuku Savunma<br />

Komisyonu‟nun kurucuları ve bu kuruma yakınlığı biline nlerle,<br />

Suudi Arabistan‟ın içinde reform isteyen, Usame‟nin<br />

kendilerine yakınlığı bilinen İslami akıma tabi olanlar<br />

tutuklanmaya başladı. Daha sonra Komisyon, çalışmalarını<br />

Londra‟dan sürdürdü. İşte bu andan sonra Usame, ilk defa<br />

Suudi Arabistan Hükümeti‟ne karşı olduğunu ilan etti.<br />

Vatandaşlığının elinden alındığı, bir beyanla ortaya<br />

konduğunda 1994 yılının başlarıydı. Usame, bu beyandan sonra<br />

artık açıkça hareket etmeye, başkalarıyla da yardımlaşmaya<br />

karar verdi. Bu hal, Nasihat ve Islah Kurulu‟nun ortay a<br />

çıkmasına kadar devam etti.<br />

Usame ve kendisiyle yardımlaşan bazı kişiler, Suudi<br />

Arabistan Hükümeti‟nin, Şeriat Hukuku Savunma Komisyonu<br />

karşıtı hamle başlatıp, kurucularından ve bu kurumla ilgisi<br />

olanlardan bazı kişileri tutukladığını gördüler. Ancak Us ame,<br />

komisyonun yeni bir isimle (Nasihat ve Şeriat Hukuku Savunma<br />

Kurulu) tekrar kurulacağını, işlerine kaldığı yerden devam<br />

edeceğini hiç bilmiyordu.<br />

Gerçekten de Kurul, Londra‟da tekrar kuruldu ve orada<br />

faaliyetlerine başladı. Ancak kurulun isminin önce ki ile hiç<br />

ilişkisinin bulunmaması gerektiğinden dolayı, sonundaki<br />

kelimeler kaldırıldı ve „Nasihat ve Reform Kurulu‟ olarak<br />

belirlendi. Ve Kurul, beyanlar yayınlamaya başladı, bu<br />

beyanlarda Usame‟nin ismi geçmedi. Kurul‟un Londra‟da açtığı<br />

bürosuna sorumlu olarak, Halid Fevaz atandı.<br />

Sudan meselesine geri dönersek, Sudan‟da olduğu<br />

müddetçe Usame, dünyanın dört bir yanındaki İslami<br />

167


hareketlere tabi olanların, gazetecilerin yaklaşmak için can<br />

attıkları, aynı zamanda da Amerika ile işbirliği yapanların,<br />

istihbarat ajanslarının hatta bazı Arap ülkelerinin aradığı<br />

isimdi. O sıralarda Usame‟nin Suudi Arabistan‟daki bazı<br />

alimler, tüccarlar ve davet adamları ile bağları vardı. Usame,<br />

cihattan döndükten sonra Pakistan‟da, Afganistan‟da kalan ya<br />

da Arap ülkelerine dönen birçok arkadaşıyla da ilişkisini<br />

kesmemişti.<br />

Sudan‟da bulunduğu süre zarfında kendisi ile iliĢkili çok<br />

önemli iki geliĢme yaĢandı:<br />

Birincisi; Somali ve Yemen olayları.<br />

Ġkincisi ise, Riyad patlamaları.<br />

Somali olayları, çok meşhurdur ve herkesçe bilin ir.<br />

Afganistan‟da cihadi eğitim görmüş küçük bir grup<br />

Somali‟dekilerin önderliğini yapıyordu. Amerikan karşıtı bir<br />

operasyon düzenlemekle görevlendirilmişlerdi. Yemen‟in<br />

başkenti Aden‟de bir otelde çıkan olaylarda Amerikalılar‟dan<br />

öldürülenler oldu. Ancak Yemen ve Amerika bu olayı<br />

sakladılar. Usame, bu olaylarla iftihar etmesine karşın<br />

kendisiyle direk bağlantısı olduğunu açıkça söylemedi. Ancak<br />

kendi genel çevresinden birilerinin bu olayları düzenlediğini<br />

ifade etti.<br />

Somali olayları ve Riyad patlamalarından sonra,<br />

Usame‟nin Sudan‟da varlığı, Sudan Hükümeti için büyük<br />

sıkıntıya yol açmaya başladı. 1994 yılıydı ve Sudan Hükümeti,<br />

Amerika ve diğer Arap ülkeler tarafından Usame‟yi<br />

topraklarından çıkartması veya teslime etmesi yönünde şiddetli<br />

baskılara maruz kalıyordu. Sudanlılar bu baskılara tahammül<br />

ediyorlardı ancak aralarında sabır gösteremeyenler vardı ve<br />

bunlar, Sudan‟daki Araplara, Afganlılara ülkeden çıkmaları için<br />

baskı uygulamaya başladılar. Usame, Sudan‟ın kendi<br />

varlığından ötürü baskılara maruz kaldığını Sudanlılardan haber<br />

alıyordu. Hatta bir defasında kendisine, Sudan‟dan çıkmayı<br />

düşünmesini söyleyenler de oldu.<br />

Usame, Sudanlıların kendisinin ülkede kalışını daha fazla<br />

kaldıramayacaklarını ancak bunu açıkça söylemekten<br />

168


utandıklarını hissettiğinde, hemen Sudan‟dan ayrılmak için<br />

hazırlıklara başladı. Çıkış için Usame, Afgan mücahitlerden<br />

Sudan‟a gelen arkadaşlarından bazılarını aradı. Aralarından<br />

Şeyh Yunus Halis ve Şeyh Celaleddin Hakkani‟yi seçti. İkisi de<br />

Celal Abad‟da nüfuz sahibiydiler. O sırad a Taliban‟ın nüfuzu<br />

henüz Kandahar‟ın dışına kadar uzanmamıştı. Afganistan‟daki<br />

bölgeler, Afgan grupların ellerindeydi.<br />

Usame, Celal Abad‟da kendisine bir yer belirledikten<br />

sonra, Sudan‟dan ayrılmak için uygun zamanı bekledi.<br />

Sudan‟dan ayrılışı gizli oldu. Özel bir uçakla yanına birkaç<br />

arkadaşını da alarak Afganistan‟a geçti. Orada kendisini, Yunus<br />

Halis ve Hakkani Şeyhler karşıladılar. Usame Afganlı gruplara<br />

birer mektup göndererek, kendileriyle çatışmayacağını, işlerine<br />

karışmayacağını haber verdi. Bu olay, Taliban‟ın Celal Abad ve<br />

Kabul‟ü ele geçirmesinden önce olmuştu.<br />

Usame Afganistan‟a vardıktan sonra da Hobar<br />

Patlaması‟ndan, Taliban‟ın Celal Abad‟ı ele geçirmesine,<br />

Usame Bin Laden‟i yakalama girişimlerinden 1996 yılında<br />

Amerika karşıtı cihada çağrı beyanın yayınlanmasına kadar bir<br />

dizi olaylar birbirini izledi.<br />

1996 yılının Ağustos ayında Hobar Şehri, 20 Amerikan<br />

askerinin ölümü ve 100‟lercesinin de yaralanmasıyla<br />

sonuçlanan patlamalarla sarsıldı.<br />

Usame Bin Laden, Hobar Patlamalarından sorumlu olduğun a<br />

dair herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ancak Riyad<br />

patlamaları konusunda yaptığı açıklamalarda şüpheli bir uslup<br />

kullanarak, bu patlamaları desteklediğini ancak<br />

düzenlemediğini ima etti. Suudi Arabistan Yönetimi de, Usame<br />

Bin Laden‟e olan sempatinin daha fazla artmasını engellemek<br />

için sorumluluğu İran destekli Şiilere atmaya kalkıştı.<br />

Suudi Arabistan, patlamalarla Bin Laden‟in alakası<br />

olmadığını iddia etmeye devam ediyordu ki, Suudi bir yetkili<br />

Fransız Haber Ajansı‟na yaptığı açıklamada, Hobar<br />

Patlamaları‟ndan sorumlu Usame Bin Laden‟in arkadaşlarını<br />

sakladığı gerekçesiyle Taliban‟la olan bağların kesildiğini<br />

ağzından kaçırması, gerçekleri ortaya koymuştu. Bu açıklama<br />

169


ir daha tekrarlanmadı aksine Suudi Arabistan, olayı kendi<br />

iddia ettiği yönde daha da büyütme yoluna gitti.<br />

Hobar Patlamaları‟ndan sonra Usame Bin Laden, ilk<br />

bildirisini „Kafirleri Arap Yarımadasından Çıkartmak İçin İlan‟<br />

ismiyle yayınladı. Bildiri, bu sefer Nasihat ve Reform<br />

Kurulu‟nun ismiyle değil, direk Usame Bin Laden‟in kendi<br />

ismiyle yayınlandı. 12 sayfalık bildiride, Arap Yarımadası‟nda,<br />

Resulallah (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminden bu yana<br />

yaşanmayan bir durumun zuhur ettiği, kafir güçlerin<br />

Yarımadayı ele geçirdikleri ifade ediliyordu. Bu bildiri, faks<br />

yoluyla bürolara dağıtıldı. Ve bazı gazete ve haber ajansları<br />

aracılığıyla haber olarak yayınlandı.<br />

Bu sefer Suudi Arabistan‟ın İslam Abad‟daki büyükelçisi,<br />

Yunus Halis ve Hakkani‟ye Usame‟yi teslim etmeleri için baskı<br />

yapmaya, onları manevi yönden kandırmaya çalıştı. Ancak<br />

Yunus Halis‟in cevabı çok keskindi: Bize bir ceylan veya<br />

hayvan gelip de sığınmak istese onu hiç düşünmeden koruruz. O<br />

halde nasıl olurda canını ve malını Allah yolunda satmış,<br />

Afganistan uğruna savaşan bir adamı teslim etmemiz<br />

beklenebilir?!<br />

Daha sonra Taliban, Usame Bin Laden‟in bulunduğu<br />

bölgeyi ele geçirdi. Usame, Yunus Halis ve Hakkani‟nin de<br />

Taliban Ordusu‟na katıldıklarını öğrendi. Ancak bölgenin<br />

Taliban‟ın kontrolü altına girdikten sonra neler olacağını<br />

bilmiyordu. Usame‟nin bekleyişi çok uzun sürmedi ki Taliban<br />

Lideri Molla Ömer, Usame Bin Laden ile görüşmek üzere bir<br />

elçi göndererek halinden tatmin olmak istedi. Molla Ömer,<br />

gönderdiği elçisi aracılığıyla kendisini koruyacağı ahdini verdi<br />

ve ona misafir gibi itibar göstertti. Bununla beraber Molla<br />

Ömer, rica şeklinde Usame‟den herhangi bir yayın kuruluşuyla<br />

görüşmeyi durdurmasını talep etti. O sıralarda Usame, CNN ve<br />

İlgiltere 4.Kanalı ile görüşmeyi kabul etmişti.<br />

Bundan sonra meydana gelen gelişmeler ise Usame Bin<br />

Laden‟i Kandahar‟a geçmeye mecbur bıraktı. Kendisini<br />

yakalamak için kurulan planı haber alan Usame, daha erken<br />

hareket ederek, yakalanma gerçekleşmeden kaçmayı başardı.<br />

170


Pakistan sınırındaki Afganlı kabileler, süratle Usame‟yi<br />

yakalamaları için organize edildiler, bu operasyona Pakistan<br />

Devleti ve başka devletler de katıldılar. Ancak hızla ulaştırılan<br />

haber üzerine Usame, Taliban‟ın kalesi, Kandahar‟a geçti. Orası<br />

çok daha güvenliydi.<br />

Usame henüz Celal Abad‟da iken önemli bir gelişme oldu;<br />

Taliban, savaşmadan Kabul‟ü ele geçirdi. Taliban, Kabul‟ e<br />

girmeden önce her ne kadar sınırlı olarak kabul görse de,<br />

Kabul‟u ele geçirince, Afganistan‟daki en büyük güç haline<br />

geldi. Bu gelişme, ele geçirilmek istenen Usame Bin Laden‟in<br />

işini kolaylaştırmıştı. Daha güvende olabilmek için Kandahar‟a<br />

gitmek için yola çıkan Usame, Kabul‟e araba ile gitti. Oradan<br />

da uçakla Kandahar‟a geçti. Kandahar‟a gittiğinde Usame,<br />

Taliban Lideri Molla Ömer‟le görüşmeye azmetti. Çünkü<br />

aralarında o güne kadar bir çok haberleşme olsa da tanışma<br />

imkanına sahip olmamışlardı. Görüşmeleri gerçekten de çok<br />

içten sevgi dolu geçti. Görüşme esnasında Molla Ömer, Usame<br />

Bin Laden‟e kendisini misafir etmekten büyük mutluluk<br />

duyduğunu söyledi ve önce asil bir Arap misafir, sonra da<br />

Afganistan Savaşı‟nda savaşan bir mücahit olarak, Taliban‟ın<br />

kendisini korumaktan şeref duyacağını açıkladı. Aynı<br />

görüşmede, Molla Ömer, Taliban‟ın Kabul‟e girmesiyle beraber<br />

karşı karşıya kaldığı tehlikeli zorluklardan bahsetti. Özellikle<br />

de Dostum‟un birlikleri, Taliban için tehlike arz ediyordu.<br />

Bunun için Molla Ömer, Usame‟den basın açıklamalarını<br />

azaltmasını istedi ve bunun istekten öte, emir veya gereklilikten<br />

dolayı söylenen bir söz olmadığına dikkat çekti. Usame de<br />

kendisinin, aslında Molla Ömer‟in talebinden önce basın<br />

açıklamalarını azaltma ya da tamamen dondurma kararı aldığını<br />

açıklayınca Molla Ömer rahatladı.<br />

Bu arada Suudi Arabistan yönetimi, Usame konusunda<br />

kendileriyle yardımlaşacağı gayesiyle Taliban üyelerini ve<br />

şahsen, resmi davetliler olarak Molla Ömer‟i Hac ve umreye<br />

davet etti. Taliban Hükümeti‟nden Başbakan Muhammed<br />

Rabbani gerçekten de hac ibadetini eda etmek için Suudi<br />

Arabistan‟a gitti. Ancak bunu, konumunda herhangi bir<br />

171


değişiklik olduğu sebebiyle değil sadece davete icabet amacıyla<br />

yaptı. Taliban Hükümeti‟nin de Usame hususunda aldığı<br />

pozisyonda hiçbir değişiklik yoktu. Taliban, Suudi Arabistan‟ın<br />

gönderdiği ve aralarında, diplomatların, iş adamlarının,<br />

Usame‟nin bazı akrabalarının ve istihbarat adamlarının<br />

bulunduğu heyeti edepli bir şekilde geri gönderdi.<br />

Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Usame, Taliban‟la bir<br />

olarak, Afganlı gruplarla çatışmama kararını değiştirdiğini<br />

açıkladı. Dostum ve güçlerine karşı Taliban‟ın yanında savaştı.<br />

Şah Mesut da savaşa katılmakta ısrar edince Usame bir fetva<br />

yayınlayarak, Şah Mesut‟a karşı savaşmanın şer‟i ci hat<br />

olduğunu ilan etti. Bu karar, Taliban‟ın bir düzene girmesinde,<br />

çok önemli bir rol oynadı.<br />

Taliban‟ın başlangıçta elde ettiği zaferlerin birçoğu<br />

savaşsız oldu. Çünkü insanlar kendilerine yakınlık<br />

duyuyorlardı. Ancak Raşit Dostum, Mesut ve kuvvetleri en çok<br />

direniş gösterenler oldular. Kendilerine tabi olanları, savaşın<br />

din savaşı değil ırk savaşı olduğuna ikna ettiler. Dostum,<br />

Özbekistan‟ı, Mesut da, Tacikistan‟ı arkasına alarak kendilerine<br />

tabi olanları, Taliban‟ın sadece üzerlerinde otorite sahibi olm ak<br />

istediği yönünde ikna ettiler. Buna ek olarak batı dünyası,<br />

Taliban‟ı bir tehlike unsuru olarak görmüyorlardı, ta ki Kabul<br />

düşüp de Taliban Usame‟yi koruyacağını ilan edene kadar. Batı,<br />

hal böyle olunca Dostum ve Mesut‟u Rusya, Amerika, İran,<br />

Türkiye ve daha başka ülkelerden destek almaya çağırdı.<br />

Taliban, bu ortak ve birbirlerini sıkı sıkı destekleyen güçlerin<br />

saldırıları sonucunda iki kere parçalanma tehlikesiyle karşı<br />

karşıya kaldı. Ancak Usame ve Usame‟ye bağlı birlikler, bu<br />

kuvvetleri Kabul‟den çıkardılar. Ardından da Usame‟nin bazı<br />

uzman gençleri, plan yapma, idare ve devlet kurmada tecrübesiz<br />

Taliban‟a yardımcı olarak göndermesi, Taliban‟daki değerini<br />

iyice yükseltti. Usame ile beraber olan cemaat, tevazu<br />

göstermelerine karşın, Taliban‟ın yanında Üniversite profösörü<br />

konumundaydılar.<br />

Amerika ve müttefikleri, Usame‟yi yakalamaktan ümidi<br />

kesmediler. Ancak bu işi yapmak için Taliban‟ı ikna<br />

172


etmelerinin de imkansız olduğunu anladılar. Bunun için de<br />

Usame‟yi Pakistan‟dan yola çıkarak, Komando hareketiyle<br />

yakalamaya karar verdiler.<br />

1997 yılı baharının sonu, yazın başında operasyon için<br />

hazırlıklar tamamlandı. Operasyonun gizli kalması gerekiyordu<br />

ancak Pakistan‟ın operasyona katılan taraflardan bir tanesi<br />

olması tüm planları bozuyordu. Çünkü Pakistan aske ri<br />

istihbaratında Usame‟ye sempati duyan büyük bir kitle<br />

bulunuyordu. Haber, Usame‟ye ve başka Arap cephelere ulaştı.<br />

Hatta gazetelerde yayınlandı. Böylece Amerika, alçak duruma<br />

düşürülmüş oldu ve plan uygulanamadı. Amerika, gerçekten<br />

böyle bir plan kurduğunu başta itiraf etmedi ancak daha sonra,<br />

bu plandan Amerikan saflarında ölüm olacağı korkusuyla<br />

vazgeçtiklerini söylediler.1997 yılı sonu ve 1998 yılı<br />

başlangıcında Usame, daha önceki faaliyetlerine tekrar başlama<br />

kararı aldı. Bu işe Taliban ve Pakistan alimlerinden başladı.<br />

Afganistan ve Pakistan alimlerinden yaklaşık 40 tanesinin bir<br />

araya gelerek, kafirlerin Arap Yarımadası‟ndan çıkarılması<br />

gerekliliği hususunda fetva çıkarmalarını sağladı. Bu fetva<br />

Pakistan ve Afganistan‟da çok geniş alanlara dağıtıldı . Bu<br />

fetvanın bir kısmı da Kuds El-Arabi Gazetesi‟nde yayınlandı.<br />

Usame, bu beyanla iki şeyi hedefliyordu. İlki; İslam<br />

Alimleri‟ni Amerika‟nın Arap yarımadasındaki varlığının<br />

karşısında toplamak ki bu beyan sadece alimleri değil başka<br />

cepheleri ve başka ülkeleri de toplayacaktı. İkincisi;<br />

Afganistan‟ın içinde edebi ve şer‟i örtü olarak bu beyandan<br />

faydalanmak. Çünkü tekrar yayın faaliyetlerine başlamak<br />

istiyor ancak, Molla Ömer‟le ilişkilerini zayıflatmak<br />

istemiyordu.<br />

Dünyadaki Ġslami Cephelerin Konumu<br />

Bu beyan, İslami cemaat liderlerinden özellikle de<br />

Afganistan‟daki Mısır Cihat Cemaati‟nden büyük bir kitleyi<br />

çekmeyi başardı. Pakistan ve Keşmir‟den birçokları Usame‟ye<br />

katıldılar. Liderlerden bir tanesi, Usame‟yi Amerika‟ya karşı<br />

173


her yerde savaş kavramını daha fazla genişletmesi için ikna<br />

etmeyi başardı. Amerika ile savaş yerine savaş çağına gelmiş<br />

tüm Amerikalıların ve Yahudilerin, her yerde ve her zamanda<br />

öldürülebileceği yönünde kanaat yayılmaya başladı. Bu fikir,<br />

şer‟i ve siyasi yönden de haklı çıkarıl dı.<br />

Şeriat yönünden bakacak olursak; Amerika, Harameyn<br />

topraklarını işgal ediyor. Bu da demektir ki tüm Amerikalılar,<br />

ülkelerinin Arap Yarımadası‟nı işgal etmesini onaylıyorlar.<br />

Ayrıca Amerikalılar ve Yahudiler her zaman ve her yerde<br />

Müslümanlarla savaşıyorlar, Müslüman halkın kanını<br />

akıtıyorlar. Bu nedenle de Amerikalıların da Yahudilerin de her<br />

zaman ve her yerde öldürülmesi şer‟idir.<br />

Siyasi yöne gelince; Amerika, İslamiyetin bir numaralı<br />

düşmanı oldu. Müslümanları ve İslami cemaatleri alt etmek için<br />

sürekli gözetler oldu. Ve bu hususta da kendisiyle hiçbir güç<br />

yarış etmiyor. Müslümanların, Amerika‟nın düşman olduğunu<br />

hissetmeleri zorunludur. Çünkü mesele her şeyden önce<br />

islamiyetin sorunudur, dünyanın dört bir yanındaki<br />

Müslümanları ilgilendirir.<br />

Bu kanaat, faaliyete dönüştü. 1998 yılının Şubat ayında,<br />

Uluslar arası İslami Cephe, yayınladığı beyanla Müslümanları,<br />

her zaman ve her mekanda Yahudiler ve Amerikanlar‟ı<br />

öldürmeye davet etti. Bu beyan, Usame Bin Laden ile Mısır<br />

Cihat Cemiyeti Lideri Aymen El-Zavahiri (şimdi Usame Bin<br />

Laden‟in sağ kolu), Mısır İslami Cemmat yetkililerinden bir<br />

tanesi olan Refai Taha, Keşmirli grupların liderlerinden biri ve<br />

Pakistan liderlerinden meşhur bir tanesince hazırlandı.<br />

Beyan geniş kitlelere dağıtıldı ve gazetede yayın landı. Ve<br />

bu beyan, bazı değişikliklere işaret ediyordu; öncelikle<br />

Amerikan kuvvetleri ile savaş meselesinde Arap yarımadası ile<br />

kısıtlı kalınmıyor ve teklif her yere sıçrıyordu. İkincisi; bu tür<br />

bir beyan, Usame‟nin kafir kanını mübah gösterdiği alanların<br />

genişletilmesi hususunda uyarıda bulunan bazı çevrelerin<br />

susmasına vesile oluyordu. Üçüncüsü de; Usame, ilk defa<br />

cihadi cemaatlerin müttefiği oluyordu. Daha önce sadece kendi<br />

174


cemaatiyle çalışıyor, başka gruplarla yardımlaşsa, işbirliği<br />

yapsa da alenen ittifaktan bahsetmeyi reddediyordu.<br />

„Usame‟nin Kalemiyle Yeni Dünya Düzeni‟ isimli makalede<br />

Usame Ģöyle diyor:<br />

Bazı başarılar elde ettikten sonra, hıristiyan ve Yahudilere<br />

karşı cihat etmek için, Uluslar arası İslami Cihat Cephesi‟ni<br />

açtık. ..Ve Amerika‟ya karşı savaşı, ümmetin genel olarak<br />

yapması gerektiğini ilan ettik…Müslümanlar bizimle,<br />

kafirlerden önce dalga geçtiler ve Amerika‟yı hezimete<br />

uğratmanız imkansız, dediler! Bunun sebebi ise, İslam<br />

davetçileri ve reform çağrısında bulunanlarin, o güne kadar<br />

hayatlarında hiç cihada katılmamış olmalar ıydı ve maalesef,<br />

Müslümanların çoğu gibi onlar da daha fikirde yenilmişlerdi.<br />

Oysa mücahitler, bu yenilgiyi çoktan aşmışlardı. Onlar için<br />

Amerika‟yı hezimete uğratmak fikri, çok sıradan bir fikir haline<br />

gelmişti ve Allah‟a tevekkülle, ellerinden gelen tüm çabayı sarf<br />

ederek bunu kesinlikle başarabileceklerine inanıyorlardı.<br />

Nairobi ve Dar El-Selam operasyonları Amerika ile<br />

aramızda karşılıklı ateşi yaktı. Amerika hemen karşılık vermeye<br />

kalktı. Amerikan basını tam da bizim planladığımız gibi hareket<br />

etti. Başkan Clinton, mücahitlerin Amerika düşmanı olduklarını<br />

ilan ederek Usame‟nin de Amerikan ümmetine zarar verdiğine<br />

işaret etti.<br />

Aslında bu durum, Amerika‟nın istediği bir durumdu.<br />

Amerikalı araştırmacılar, uzun zamandır kendilerine hayat<br />

verecek düşmanı arıyorlardı. Öyle ki bir düşünürleri şöyle<br />

demişti: Düşmanlık yapacağımız bir Sovyetler Birliği<br />

bulunmazsa Amerika ne fayda elde edecek?! Bizler, Amerika‟ya<br />

istediğini sunduk ve onların istediği düşman olduk. Anca k<br />

acıklı olan nokta, biz onların istediği gibi klasik bir düşman<br />

değildik. Bunun için de Allah‟ın lütfuyla hayatlarını cehenneme<br />

çevirmeyi başardık. Onlara cehennemin kapılarını açtık. Ve<br />

şöyle dedik: Harameyn‟den ve diğer İslam ülkelerinden olan<br />

Müslümanlarla savaştığınız zaman, Vietnam‟ın acısını<br />

unutacaksınız…<br />

175


Ġlk aĢamayı atlatmayı başardık. Bu da basın<br />

aşamasıydı…Yani Amerika kendi basın organları aracılığıyla<br />

bizi dünyaya sunacak, bizim kendilerinin ilk düşmanı<br />

olduğumuzu ilan edecekti.<br />

Ve ikinci aĢamaya girdik. Bu aşama, karşı karşıya gelme<br />

aşamasıydı.. Bu noktada Amerika‟nın içinde büyük<br />

operasyonlar yapma kararı aldık. Bu operasyonlar, farklı<br />

türlerde, farklı yerlerde ve kimsenin aklının ucuna bile<br />

getiremeyeceği saldırılar olacaktı.<br />

Bu aşamadaki ilk hedefimiz, Amerika önderliğinde batı ile<br />

İslam dünyası arasında istediğimiz teması kurmaktı. İslam<br />

dünyasının mucizevi güçlerle dolu olduğunu çok iyi biliyorduk.<br />

Ve yine çok iyi biliyorduk ki eğer İslam alemine çatışmanın<br />

gerçek sebebini gösterebilir, İslam ülkelerinin işgal altında<br />

olduğunu fark ettirebilirsek, devrime gidecekler, işgalcilerden<br />

intikam almak isteyeceklerdi. Ve bu intikam gerçekten çok<br />

korkunç olacaktı. Bunun için, Amerika‟yı, mükemmel<br />

operasyonlarla, kendi evinde vurmayı planladık. Amer ika‟nın<br />

bu operasyonlardan sonra mücahitler tarafından çiğnenen<br />

onurunu kurtarmak için kapsamlı bir savaşa girişeceğinin de<br />

bilincindeydik. Bunu başta herhangi bir pakete sarıp yapacaktı<br />

ancak kesinlikle emindik ki batı, kindar haçlı dünyasıydı ve bu<br />

yüzü hemen ortaya çıkacaktı. Böylece İslam Dünyası da batının,<br />

Amerika‟nın gerçeğini görecekti. Sahte uygarlığının aslında<br />

zulüm, düşmanlık ve hükmetme üzerine kurulu olduğunu<br />

kavrayacaktı.<br />

Aynı zamanda önemi hiç azımsanmayacak bir hedefimizi<br />

de gerçekleştirmek; müslüman halklara, hükümetlerinin aslında<br />

kendilerine değil, direk batıya hizmet eden birer kürsü<br />

olduğunu göstermek istedik…<br />

Ve nihayetinde 11 Eylül Olayları gerçekleşti. Sonuç<br />

Allah‟ın ihsanıyla tam istediğimiz gibiydi. İşler kontrolden<br />

çıkmadı.. Aksine inanamayacağımız büyük kazançlar elde<br />

ettik..<br />

176


Amerika‟yı tam kararlaştırdığımız vakitte ayaklandırmayı<br />

başardık. Onu, daha iyi hareket edebileceğimiz savaş<br />

meydanına çektik. Bu savaşla Amerikan ordusunu<br />

tüketebilirdik. Bir taraftan, klasik gruplarla klas ik savaşı<br />

sürdürürken, diğer taraftan da klasik olmayan; meydanı tüm<br />

dünya, özellikle de Amerika olan, her türlü çıkarlarını hedef<br />

alan savaşımızla onları göçertmeye başladık. Nefes almalarına<br />

bile fırsat vermedik. Böylece bu savunmadır, yönünde<br />

homurdanmalar başlattılar ve düşmana karşı sürekli savunma<br />

haline geçtiler. İşte bu durumun getireceği sonuç da<br />

parçalanmadır. Amerika bir süre savunma çukurunda kaldıktan<br />

sonra sonu gelecektir.<br />

11 Eylül‟de Amerika‟yı vurduğumuzda inanıyorduk ki<br />

Amerika, kovboy aklıyla hareket edecek ve elinden gelen zulmü<br />

yapacaktı. Bu nedenle biz de matadorun boğaya takındığı tavrı<br />

takındık. Boğa güreşçisi, boğanın başına vurur ve hafif bir<br />

hareketle kıpırdar. Böylece boğanın azgın hareketinin tesirini<br />

azaltır.<br />

11 Eylül Saldırıları‟ndan sonra Amerika, tüm Arap<br />

rejimlerini bize karşı işbirliğine rağbet ettirdi. Bunu tüm<br />

Müslüman halkın önünde apaçık bir şekilde yaptı. Müslüman<br />

alemi de Arap rejimlerin hainliğinin derecesini, aslında sadece<br />

batıya hizmet etmek için var olduklarını öğr enme fırsatı bulmuş<br />

oldu.<br />

Allah ve Resul (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmanı<br />

rejimler, kurdukları ittifakla kendi bölgelerindeki halkı sözde<br />

Amerikan Öcüsünden kurtarmış oluyorlardı!<br />

Mücahitler de bu arada, Amerika karşıtı, Amerikanın<br />

düzeninden nefret eden cemaatlerle işbirliği yapmaya devam<br />

ettiler. El-Kaide, düzenini Amerika‟nın asla kendisiyle iyi bir<br />

ilişki kuramayacağı şekilde gizli olarak sürdürdü..<br />

Amerika karşıtı cesaretle giriştiğimiz cihadın bereketini<br />

görmeye başladık. Bölgede Amerika tarafınd an güçlük altında<br />

bırakılırken, bir anda Amerika‟ya güçlük yaşatan olmayı<br />

başardık.<br />

177


Onların elinde olmayan hareket sahasına sahip olduk ve<br />

manevralar yapabilmek için güç bulduk. Amerika‟nın açıkça<br />

ortaya koyduğu stratejik hedefleri, bize devasa boyutlarda<br />

kazançlar elde etme olanağı verdi. Öyle ki Amerika‟nın sürekli<br />

vurması demek, hem askeri hem de ekonomik olarak çökmesi<br />

demekti.<br />

Olayların bu boyuta taşınabilmesi mücahitlerin deha<br />

olmalarından kaynaklanmıyordu. Bu başarının iki sebebi<br />

vardı:<br />

İlk olarak; İslam dininin tabiatı, uygarlık anlayışı,<br />

akidelerine bağlılığı, sosyal yapısı itibariyle sadece maddi güce<br />

dayalı Amerikan uygarlığıyla zıtlaşmaktadır.<br />

İkincisi; mücahitler, İslamdaki evrenselliği çok iyi idrak<br />

ettiler. Ve böylece bölgesel anlayıştan sıyrıldılar, birçok İslami<br />

cemaatin içine düştüğü kötürümden kurtuldular. Bu cemaatler,<br />

görünüşte evrenselliği savunuyorlardı oysa uygulamada bunu<br />

başaramadılar. Ürün elde etmek için bölgeleriyle kısıtlı<br />

kaldılar, mesajlarını İslam dünyasına yaymak için kar ınca<br />

hızıyla yürüyebildiler.<br />

Şunu söyleyebiliriz ki; mücahitlerin projesi ve gidişat,<br />

mücahitlerin ümmeti savaşa soktuğunu ancak tarafların denk<br />

olmadığını, ümmetin böyle bir savaşa hazır olmadığını,<br />

Amerika ile savaş halinin söz konusu olmadığını öne sür enlere<br />

güzel bir cevap niteliği taşıyor. Gerçek, hiç de onların<br />

zannettiği gibi değil. Savaşta denk olmak, Amerika‟nın elindeki<br />

silahlara sahip olmak demek değildir. Savaşta denklik,<br />

düşmanın gücünü kırabilmek, herhangi bir askeri yolla onları<br />

hezimete uğratmak anlamı taşır.. Her kim savaşta denklik için<br />

aynı silahlara sahip olmamız gerektiğinde ısrar ediyorsa,<br />

kendilerine mesajımız; maalesef böyle bir anlayışla savaşa<br />

girişmenin imkanı yoktur. Amerika‟nın sahip olduğu silahlara<br />

bizim sahip olabilmemiz için en az 500 yıl gerekir. Ve buna<br />

178


ulaşabilmemiz de olanaksızdır. İslam ülkelerinin güç kapasitesi<br />

dahi Amerika tarafından işgal altında bulunmaktadır.<br />

Öyleyse denklikten anlamamız gereken, bugün yaşanan<br />

haldir. Amerika devasa kuvvete sahip olmasına karşın, A llah‟ın<br />

lütfuyla mücahitlere hiçbir şey yapamamaktadır. Aksine<br />

mücahitler, Amerikan kuvvetlerini caydırmakta,<br />

bezdirmektedir. Amerika‟nın sonu ise, bizim gelecek<br />

operasyonlarımızda göstereceğimiz başarılara bağlı. Yoksa<br />

onların elinde bu klasik yöntemlerle savaşı sürdürerek,<br />

mücahitleri yenilgiye uğratma kudreti yok. Bunu daha önce de<br />

denediler, yok etmeye çalıştılar ancak Allah‟ın izniyle hiçbir<br />

şey yapamadılar. Bu savaşta da günden güne kaybediyorlar ve<br />

içine düştükleri zararın haddi hesabı yok…<br />

Amerika‟yla karşı karşıya gelme aşamasında, Amerika‟yı<br />

istediğimiz gibi hareket etmeye, iki kutuplu dünya yaratmada<br />

öncülük etmeye yönelttik. Amerika bizim umduğumuzdan çok<br />

daha ahmakça davrandı. İnanıyoruz ki, bu bize ve<br />

Müslümanlara Allah‟ın nimetiydi. Batı Uygar lığı, bizler için<br />

Bush gibi, Rumsfeld gibi gerikafalı düşmanlar icat etti. Bu<br />

zatlar, firavun tarzı bir yol izlediler.<br />

Çift kutuplu dünya anlayışından bizim kazancımız,<br />

Amerikan yönetimini bizimle direk ilişki kurmaya itmek oldu.<br />

Bu şekilde listedeki karton devletler aradan çekilmiş oluyordu.<br />

Amerika, İslam ülkelerinin işlerine direk karışıyor ve rejimlerin<br />

tasarruf etme, savunma güçlerine kendi kurallarına göre zincir<br />

vuruyor. Onların güçlerini tamamen ortadan kaldırıyor. Bu da<br />

bizim uzun zamandan beri istediğimiz durum zaten. Karşı<br />

karşıya gelinecek olan sadece Amerika olunca, Arap ve İslam<br />

ülkelerindeki rejimlerin önemi direk ortadan kalkmış oluyor.<br />

Bu durum, rejimlerin avretlerini örttükleri dut yapraklarını<br />

ortadan kaldırdı. Gerçek sorun ortaya çıktı. Ve İslam halkı,<br />

başlarındaki hükümetlerin vatan millet yalanlarını, uzun yıllar<br />

oynadıkları oyunları çok iyi gördü. Amerikalılar, kardeşimiz<br />

Ebu Ali El-Harisi‟nin (Allah rahmet eylesin) arabasını alenen<br />

bombaladılar. Bu olay karşısında insanlar sormaya baş ladılar;<br />

Madem Amerika bu kadar kolay haklarımızı tecavüz edebiliyor<br />

179


öyleyse Ali Abdullah Salih İdaresi‟nin (Yemen Cumhurbaşkanı)<br />

bize ne faydası var?.. Ama Yemen Rejimi, Amerika ile işbirliği<br />

içindedir, bu nedenle Amerika bu kadar kolay kardeşimizin<br />

arabasını bombaladı derseniz, durum daha vahim, daha şiddetli,<br />

daha çok sinir bozucudur demek ki. Öyleyse Yemen rejimi<br />

direk, hiçbir tartışmaya girmeden ümmet düşmanı hanesine<br />

girer.<br />

Amerika, Kuveyt‟in 3‟te birini boşalttırıyor. Öyleyse<br />

vatandaş sormaz mı bu hükümetin görevi nedir?<br />

Amerika Hükümeti‟nin direk olarak İslami ülkelerin<br />

işlerine karışmasından öte, öncelikle açıklanması gereken, son<br />

senelerde İslami ülkelerde ağır basan hava, gerçeği<br />

yansıtmamaktadır. Amerika, aracıları yani hükümetler<br />

vasıtasıyla islam ülkelerini yönetmekteydi. Ancak şimdi,<br />

Amerika‟yı gerçekleri ortaya koymaya ittik. İslam ülkelerini<br />

asıl yöneten tereddütsüz Amerika‟nın kendisidir!<br />

Bu yöntemle muhlis olan herkes, Müslümanlar üzerindeki<br />

zulmün, siyasi güçle ortadan kaldırılması söyleml erinin kuru<br />

gürültüden, delilerin çıkardığı sesten başka bir şey olmadığını<br />

anlamaktadır. Müslüman halk, Arap rejimleri aciz oldukları için<br />

zillet yaşıyor değildir. Arap rejimleri, Amerika‟ya tabidir ve<br />

onunla işbirliği yapmaktadır. Bu nedenle de Müslümanl arın<br />

sorununun barışçı veya siyasi bir yolla çözülebilmesinin imkanı<br />

yoktur. İslam ülkelerinin başlarındaki rejimler aracılığıyla<br />

hiçbir şey halledilemez. Yani bir tek çözüm yolu vardır; o da<br />

Cihat..<br />

İnanıyoruz ki, Arap rejimleri ve hükümetleri, Müslüman<br />

halktan soyutlamayı başardık. Ve Amerika‟yı bizimle direk<br />

muhatap olmak zorunda bıraktık.<br />

Ve 3. aşamaya geldik. Bu aşamada da Amerikan idaresini<br />

alt etmeden önce, kendi halkından, müttefiklerinden ve<br />

dünyadan soyutlamayı hedefledik. İtiraf etmek gerekirse, bize<br />

karşı açılan çirkin savaşın ortasında bu aşamaya nasıl<br />

ulaşacağımızı bilmiyorduk. Bu sorumuzun cevabını bizlere,<br />

Amerika‟nın aptallıkla dolu siyaseti verdi; Amerika Irak‟a<br />

savaş açmak için dünyayı arkasında topladı..<br />

180


Ve şöyle dedik; Bush, Firavun‟un dahi gitmekten<br />

utanacağı bir yolda ilerliyor. Yani bu adam, kendisini dünyanın<br />

ve içinde ne varsa her şeyin sahibi sanmaya başladı. Bizden<br />

daha kuvvetli kim olabilir sözüyle, „Ben sizin en büyük<br />

rabbinizim‟ diyen Firavun‟dan daha iğrenç konuma düştü.<br />

11 Eylül saldırılarından sonra Amerika‟nın ne kadar<br />

kibirli olduğu ortaya çıktı. Birine kızdığı zaman eziyet edeceği,<br />

ondan intikam alacağı, kontrolü altından çıkmak isteyenleri<br />

kuşatacağı, öldüreceği, hapse atacağı tescillendi. Irak krizi ise,<br />

Amerika‟nın dünyayı sadece ekonomik veya askeri yönden<br />

değil, siyasi açıdan da kontrol altında tutmayı amaçladığını,<br />

uluslar arası devlet kanunu kalıbını tekrar yürürlüğe sokmak<br />

istediğini ispatladı. Öyle ki bu kanuna göre Amerika‟ya karşı<br />

çıkanlar, dünyaya savaş açmış sayılıyorlar. Bu siyasi şekil,<br />

Amerika‟nın çizdiği son şekildi. Ve 2. Körfez Savaşı‟ndan bu<br />

yana gizlenen gerçekleri ortaya koyuyordu. Güvenlik<br />

Konseyi‟nin görevi Amerikan siyasetine hizmet etmekten başka<br />

bir şey değildir. Güvenlik Konseyi‟nin çıkardığı kara r, özellikle<br />

Irakla ilgili kesiminde, kesinlikle Irak‟ta Iraklıların efendiliğini<br />

reddediyor, kararı çıkaranı söz sahibi ilan ediyordu. Bu karara<br />

muhalefet edenlere askeri operasyonla karşılık vermek de<br />

böylece suç kabul edilmiyor aksine geçerlilik kazanıyordu.<br />

Aynen Irak Savaşı‟nda olduğu gibi; Amerika tarihi bir kazanç<br />

elde etmişçesine dünyadan övgüler alıyor…Oysa böyle bir<br />

kararın alınması, yapısı, alınma koşulları, Amerika, kalan<br />

dünya devletlerinin efendisi olmasaydı nasıl haklı<br />

çıkarılabilirdi?!..<br />

Amerika‟nın bu kararı çıkartması, gerçekten dünyaya<br />

hükmetme gücüne sahip olduğuna inandığını gösteriyor.<br />

Amerika açısından olaya baktığımızda, kibir ve gururun nasıl<br />

da arttığını görüyoruz; Kim bizden daha güçlü olabilir? Bu<br />

sözlerle Amerika, diğer güçleri tamamen alçak gördüğünü<br />

anlatıyor. Ve mücahitlerle olan sorununun sadece vakit sorunu<br />

olduğunu, güç açısından bir sorun yaşamadığını ima etmeye<br />

çalışıyor..<br />

181


Olaya bir de dünya ülkeleri açısından bakarsak, Amerika‟nın<br />

azameti kutsanıyor, ne isterse onun olacağı, neyi de istemezse<br />

onun gerçekleşmeyeceği mesajı veriliyor.<br />

Hangi aşamaya girişirsek, Amerika‟yı prensiplerinden<br />

uzaklaştırıyorduk veya en azından gelecekte bunun olacağının<br />

işaretlerini veriyorduk. Amerikan halkına, olanları daha iyi<br />

anlamaları için mesaj gönderme kararı aldık. Başlarındaki<br />

idarenin yaptıklarının cezasına katlanacaklarını ima ettik. Sonra<br />

Amerika‟nın Bush liderliğinde aleyhimize başlattığı hamlenin<br />

başarısız kaldığını, amacına ulaşamadığı gibi öfkeye de sebep<br />

olduğu mesajını ilettik. İkinci mesajımızla Amerika‟yı<br />

müttefiklerinin, müttefiklerini de halklarının ve temel taşlarının<br />

desteğinden mahrum bırakmak istedik..<br />

Bu mesajlarda iletmek istediklerimizi iki başlık altında<br />

toplamak mümkündür. İlki; Müslüman halka, batının<br />

mahmuzunu kıracak tek gücün mücahitler olduğunu anlatmak.<br />

İkincisi; Batıya, mücahitlerin intikamının çok korkunç<br />

olacağını, Bush ve ona tabi olan hükümetlerin helak<br />

olacaklarını, mücahitlere karşı başlatılan savaşın kendilerine,<br />

yıkımdan başka bir şey getirmeyeceğini , İslami yeni gücü, asla<br />

kökünden yok edemeyeceklerini, Amerika‟nın yanında oldukları<br />

müddetçe Amerika‟nın başına gelenlerin onların da başına<br />

geleceğini onlara göstermek.<br />

Bu mesajların, gerçeklerin anlaşılmasına, uyanışa yol<br />

açmasını umuyoruz. Onlara gelince, kendilerini kara bir gelecek<br />

bekliyor, İslam süvarileriyle savaş! Ancak aynı zamanda şunun<br />

da idrakindeyiz; Allahu Teala, zalimleri uzun zaman<br />

nasiplendirir, öyle ki sonunda bir kaçış yolu bulamasın. Subhan<br />

Allah, onun azgınlığını devam ettirir ki sonunda kudret<br />

sahibinin aziz alışıyla alınsın. Ve onlara diyoruz ki Allah‟ın<br />

izniyle gerçekten İslam gençleri çocukların saçlarını ağartacak<br />

güçle dönüyor. Ve pişman olacakları saate az kaldı.<br />

Ancak 3. aşama, izole etme ve temizleme aşaması olan 4.<br />

aşamanın girmesiyle son bulmuyor. Bu aşamada inşallah<br />

mücahitler, Amerika‟yı tüm gücüyle yere atacak.. Amerikan<br />

gücünü ortadan kaldırıp, dünyayı onun şerrinden, pisliğinden<br />

182


temizleyecekler. İşte o vakit anlayacak ki Hak olan ancak<br />

Allah‟tır. (celle celaluhu)<br />

Diyebiliriz ki, azletme aşamasının başarısı, alçak<br />

Avustralya‟nın Afganistan‟dan çekilmesiyle ortaya çıktı. Daha<br />

önce bu mesajı verdiğimiz halde anlamamışlarsa da sonradan<br />

kendi akıllarıyla çok iyi anladılar ve inanıyoruz ki, diğer<br />

müttefikler de Allah‟ın izniyle mesajımızı kavrayacaklar.<br />

4. aşamanın işaretlerini de aldık. Mücahitlerin sesini<br />

duyduklarında, Amerikalıların gözlerindeki korkuyu gördük.<br />

Allah‟ın bize ölüm yazdığını sanmışlardı. Oysa Allah onları<br />

tasa içinde bıraktı.. Allah‟tan bizlere zafer yazma sını ve<br />

cennette yüzünü görmeyi nasip etmesini niyaz ediyoruz.<br />

Allah, onların kalplerine korku verdi, mücahitleri ise<br />

çatışmalara sabır göstermekle lütuflandırdı. Bu da gösteriyor ki<br />

dünya iki kutba ayrılmış durumdadır. Mücahitler ve Amerika.<br />

Geleceğe yönelik planladığımız operasyonlarımızı<br />

gerçekleştirdiğimiz zaman, dünyanın yüzü aynen, 11 Eylül‟de<br />

olduğu gibi değişecek. Ve bu operasyonların ardından inşallah<br />

mücahitler, dünyanın merkezini oluşturacaklar. Ve dünya,<br />

Amerika‟nın kontrol ettiği, istediğini yaptığı, herkesin onu razı<br />

etmek için koştuğu, kendisine karşı gelenleri cezalandırdığı,<br />

onlara savaş açtığı –Irak‟ta olduğu gibi-, durumdan çıkarak<br />

İslam aslanlarının parçaladığı Amerika‟nın bir kenara itildiği,<br />

değersizleştiği, tüm devletlerin kendisinden uzaklaşmak için<br />

yarıştığı bir hale geçecek.<br />

İşte bu, yeni dünya düzenini kurmak için yaptığımız<br />

devrimdir. Bu düzenle İslam ümmeti, iki yüzyıl önceki haline<br />

dönecek.<br />

Aynı şekilde Amerika‟nın hezimete uğraması, büyük<br />

İslami gücün inşa edilmesi anlamı taşıyacak. Savaşlardan ve<br />

büyük çatışmalardan sonra ortaya çıkan güçler, aynen İkinci<br />

Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi azamet sahibi oluyorlar.<br />

Mücahitler de Allah‟ın izniyle İslam ülkelerinde söz sahibi<br />

olacaklar. Böylece Batı‟nın talimatı olmadan kendi ken dimizi<br />

yönetebileceğiz. Allah‟ın izniyle Amerika‟yı kendi evinde<br />

vurup hezimete uğrattığımızda, uluslar arası sahadan<br />

183


çıkardığımızda, tüm batı uygarlığını hezimete uğratmış<br />

olacağız. Amerika, sadece büyük bir devlet değil, aynı zamanda<br />

batı uygarlığının merkezi konumunda, bu nedenle Amerika‟nın<br />

başının kırılması, yenilgiye uğratılması, dünyanın merkezinin<br />

İslam ülkelerine dönmesi anlamına gelir. Bu da olması gereken<br />

normal bir durumdur. Bizim elimizde, topraklarımızda her<br />

türlü güç imkanı vardır. İslam dünyası, dünyanın gerçek<br />

merkezidir ve dünyanın batı işgalinden kurtulduktan sonra,<br />

direk İslami merkeze ayak uydurması gerekir.<br />

Bu şekilde dünyayı kula kul olmaktan çıkarıp, kulların<br />

Rabbi olan Allah‟a kul olmaya sevk etmiş oluyoruz. Bu,<br />

peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in<br />

getirdiği mesajdı ve biz de bu mesajı kendimize çıkış noktası<br />

alıyor ve Allah‟ın izniyle tahkiki için elimizden geleni<br />

yapıyoruz..<br />

4. aşamaya geldiğimizde kurduğumuz planlarla asıl<br />

hedeflediğimiz, İslam ümmetini uyandırmak tı. Müslüman<br />

gençleri, Allah‟ın dininin zafer kazanması için ellerinden<br />

gelecek tüm çabayı sarf etmeye, İslam alimlerini düşünürlerini<br />

İslam ülkelerinin batı işgalinden kurtarılabilmesi için tüm<br />

hizmetleri sunmaya yöneltmeye çalıştık. Tüm Müslümanların,<br />

Allah‟ın ismini yüceltmek, İslam dinine zafer kazandırmak için<br />

birleşecekleri günü büyük bir şevkle bekliyoruz. O gün ki, ilim<br />

ve cihat bir bayrak altında toplanır. İşte o gün zafer gerçekten<br />

de İslam‟ındır.<br />

O güne ulaşabilmek içinse cihada ağırlık vermeliyiz.<br />

Düşmanı kılıçla, kalemle, sözle yaralamalıyız ki ellerini<br />

üzerimizden çekip, İslam ülkelerinden çıksınlar, Filistin‟de<br />

Yahudi Devleti‟ni desteklemekten vazgeçsinler..<br />

Şunu diyebiliriz ki Avrupa‟da kilise ile laiklerin, Osmanlı<br />

İmparatorluğu‟nu yıkmak için nasıl bir araya geldiklerini çok<br />

iyi anlıyoruz. En nihayetinde amaçlarına da ulaştılar.<br />

Ancak bir türlü anlayamadığımız, gerçekten çok<br />

garipsediğimiz bir şey var ki o da; biz tam aksini yapıyoruz,<br />

Amerika‟yı yıkmak için uğraşıyoruz ve bazı Müslümanlar bunu<br />

184


doğru bulmuyorlar, daha da garibi İslamcılar, bizim tasarımıza<br />

karşı çıkıyorlar!<br />

Ya da en azından cihadın, mücahitlerin varlığını<br />

bilmezden geliyorlar. Sanki bu dünyaya bu 19 kahraman<br />

gelmemiş ve onlardan öncekiler, dünya tarihinin akışını<br />

değiştirmemişler, Allah‟ın ismini ufuklara yazmak için savaş<br />

meydanlarında at üzerinde kılıç sallamamışlar gibi<br />

davrandıkları için de Müslüman toprakları, zulmün,<br />

haksızlıkların yaşandığı yerler oldu.<br />

Hiçbir an şüphe duymuyoruz ki, Amerika‟yı yıkma, İslam<br />

ülkelerinden çıkarma, dünyaya hükmeden elini ortadan kaldırma<br />

hedefi uğruna tüm Müslümanlar çaba göstermek zorundadır. Ve<br />

biz öyle bir ümmetiz ki Allahu Teala bizim yeryüzüne gelen en<br />

hayırlı ümmet olduğumuzu söylüyor. Mücahit kardeşleriniz, en<br />

az on sene önce, nefislerini Allah yolunda batıla karşı kontrol<br />

altına almayı başardıklarında, nefsin yenilgisinden, batıya<br />

boyun eğmek mecburiyetinden kurtuldular. İmanın ve dinin<br />

kıymetini çok iyi kavradılar. Allah‟ın izniyle dünyayı, hatta<br />

tüm coğrafi düzeni değiştirebileceklerini anladılar. Bu gençler,<br />

diğer Müslümanlardan ilim ya da zeka olarak bir üstünlükleri<br />

olduğu için değil, sadece Allah yolunda sabır gösterdikleri,<br />

Allah‟ın vaadinden emin oldukları için doğruyu görebildiler.<br />

İzledikleri yoldan emin olduklarında, bu uğurda kanlarını<br />

döktüler, Allah‟ın dinini zafer kazanması için en büyük<br />

kahramanlık destanlarını yazdırdılar ve bu yaptıklarıyla da bir<br />

çok batılı görüş sahibi, fikir adamlarını şaşkınlık içinde<br />

bıraktılar. Batıyı yenebileceğimizi Allah bize vaat etti. Öy le ki<br />

daha çok değil, sadece 10 sene önce, zorba imparatorluklar,<br />

sadece 2000 kişinin kendilerine meydan okumasıyla yıkıldılar.<br />

Ve şimdi bu kişiler, imparatorluk kalıntılarını ortadan kaldırma<br />

yolunda ilerliyorlar.. İslam ümmetinin kalan kısmının da felaha<br />

ermek için aynı gemiye binmeleri gerekmektedir..<br />

Bu gençler, zorluklara aşıktırlar ve cesurların yürüdüğü<br />

yolda çekinmeden yürürler, bir aslanın çekineceği ne varsa<br />

ancak ondan çekinirler, ümmetin yapması gereken de bu<br />

185


aslanların arkasından hiç tereddüt etmeden, korkuya kapılmadan<br />

yürümektir.<br />

İnanıyoruz ki bu şekilde dünya, daha adil ve daha güzel,<br />

Amerika olmadan daha temiz olacak. Biz de Amerika denen<br />

şeyi bu dünyadan kaldırmak için çalışıyoruz. Bu güne ulaşmak<br />

için Allah yolunda sabretmek şarttır. „All ah emrinde galip<br />

olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.‟ (Yusuf Suresi, 21.<br />

Ayet).<br />

Usame Bin Muhammed Bin Laden ve Komutanlığı<br />

İnsaflı araştırmacılar, İslam ümmetinde, sadıkları<br />

diğerlerinden hangi özelliğin ayırdığını görmek isteseler, hepsi<br />

tek bir görüşte birleşeceklerdir. Bu da imtihandır. Ve bu husus<br />

resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin hadisiyle de<br />

onaylanmıştır: „İnsanların en şiddetli sınava tabi tutulanları<br />

peygamberlerdir, sonra onları örnek alanlar, sonra da örnek<br />

alanları örnek alanlardır.‟ Ve bir adam, dininin derecesine göre<br />

imtihana tabi tutulur. Ancak bir kişinin şuna dikkat etmesi<br />

gerekir ki, bu zamanda yönetime geçmenin, İslami hareketlerin<br />

başkanlık koltuklarına oturma yolu, imtihan yoluyla, zorluk<br />

çekmekle yakından uzaktan ilgisi olmayan bir yoldur. Aksine<br />

bir kişinin imtihanı, kişinin sıdkına ve bu dine bağlılığına<br />

göredir.<br />

Bu açıklamalar ışığında, bazı zorunlu sunuşlarla beraber bazı<br />

masum sorular sormamız yerinde olacaktır.<br />

1- Selefin mirasçıları oldukları, selefin bayrağını<br />

kaldırdıkları sebebiyle, ümmetin alimlerine saygı<br />

gösterilmesini talep ediyorlar. Öyleyse onlara şunu<br />

sormak istiyoruz: Neden seleflerin sonu, İslam<br />

devletinin gölgesinde yaşadıkları halde hep hapse<br />

girmek, ölmek ya da sürgün olmakken şimdi dinden<br />

dönmüş kafir devletlerde bakanlıklara, devlette önemli<br />

liderliklere ulaşmak oldu? Gittikleri yol mu değişti?<br />

Yoksa cevap, selef bayrağını taşıyanların bu bayrağı<br />

göstermelik taşıdıklarını mı ortaya koyuyor?<br />

186


2- Müslümanları münafıklardan ayırt etmek isteyenler,<br />

neden ilimlerini, düşmanın keşfettiklerini keşfetmek<br />

için kullanmıyorlar? Onların ortaya çıkarmadıklarını<br />

halkları için ortaya çıkarmıyorlar?<br />

3- Düşman hakkında yayılan çocuksu söylentileri<br />

çıkaranlara gelince, bunlar ancak cahil ve aptal<br />

olanlardır. Çünkü o öyle bir silah ki , ancak aptal ve<br />

cahil bir ümmette yankı uyandırıyor. Öyleyse bir kişiye<br />

ithamda bulunulursa , insanlar hemen buna inanmaya<br />

hazır olurlar.<br />

Neden herhangi bir delil göstermeden bu söylentileri<br />

yayıyorlar !<br />

Bu durum olumluluktan çok olumsuzlukları beraberinde<br />

getiriyor. Çünkü iktidar şeytanın ve ona uyanların elindedir.Bu<br />

da toplumların hatalar yapmalarına yol açıyor. Bu duruma<br />

karşın daha güvenilir olan nedir? Tabi ki<br />

insanlar hakkında yalansız gerçekleri öğrenmek ve okların<br />

gerçeğinden saklanmak için kaçmamak.<br />

Bu soruların cevabını bulmak için geçmişteki şahısları,<br />

durumlarını ve kıymetlerini bilmeye ihtiyaç duyuyoruz.<br />

Sahabelerin içinde alimler vardı. Ve bunların yanı sıra<br />

Zehebi‟nin dediği gibi, bedeviler de vardı.<br />

Sahabenin arasında çok zenginler olduğu gibi , fakirlikten<br />

ve açlıktan namaz sırasında ayakta duramayanlar de vardı.<br />

Sahabenin arasında bilinen şairler de, seyyahlar da,<br />

müzakereciler de vardı. Büyük tecrübe sahibi olanları da vardı,<br />

giriştikleri ticarette her şeylerini kaybedenler de .<br />

Sahabenin görüntüsü çok çeşitliydi. Güçleri de, yöntemleri<br />

de farklı farklıydı. Ancak onların hepsini istisnasız bir noktada<br />

buluşturan, birbirine bağlayan bir hal vardı ki o da Allah<br />

yolunda cihattı.<br />

Burada daha fazla örnek veremem. Ancak ilim<br />

öğrencilerini ve diğerlerini, açıp gerçek Buhari kaynaklarını<br />

okumaya çağırıyorum. Bu, onlar için en iyi örneği teşkil<br />

edecektir. Tam manasıyla okuyup, düşünmelerini istiyorum. Ve<br />

187


herkes bu hadislerin söylendiği vaktin koşullarını, nerede<br />

söylendiğini öğrensin. İslam Fıkhında en çok gelen sorular<br />

cihat hakkındadır. İşte sadece birkaçı:<br />

Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Cabir Radiyallahu<br />

Anh‟ı erken evlenmeye teşvik için şöyle demişti: Bugün de<br />

yarın da sana da ona da oyun oynayacak. Bunu söylediğinde bir<br />

savaş kafilesindeydi.<br />

Cenabetten teyemmüm etmenin fıkhı, cihattan alındı.<br />

Mücahitlerin savaşlarda elde ettikleri ganimetlerden şirketlerle<br />

ilgili kararlar alındı.<br />

Örnekler saydığımızdan çok daha fazla. Ve bu deliller<br />

işaret etmektedir ki tüm ümmetin bir olup Allahu Teala yolunda<br />

cihat etmesi gerekir.<br />

Ümmet, eskiden Allah yolunda cihat uğruna istisnasız bir<br />

olurdu. En iyileri en başta bulunurdu. Büyük çoğunluğu da<br />

cesurca girişirdi. İşte ümmetin, halifeleriyle, önderleriyle<br />

durumu buydu. Tarihimizde hiçbir halife bulunmaz ki savaşçı,<br />

mücahit olmamış olsun.<br />

Harun Reşit; bu büyük şahsı, yalancılar sahte haberlerle<br />

doldurdular. Gerçeği bilselerdi utanırlardı kendilerinden ancak<br />

onlar utanmaz kişilerdi.<br />

Harun Reşit, bir sene savaşır, bir sene hacca giderdi. Cihatta<br />

olduğu zaman atının üzerinde uyurdu. Hatta bu sebeple ayakları<br />

kavislenmişti. Doğu Cephesi‟nde Saif (kılıç) Gazvesi‟nde<br />

Allahu Teala‟nın yolunda savaşırken şehit oldu. Bir kişi gelip<br />

de bize dese ki, ama onun tonlarca cevheri, kilolarca altını,<br />

elleri arasında sayılamayacak kadar çok malı vardı, ona şu<br />

cevabı veririz: Evet, doğru söyledin, ümmetin hali böyleydi<br />

eskiden; bir kişi ümmeti bir lokma ekmek bulamazken şimdiki<br />

kibirli ve zalimlerin yaptığı gibi zenginlik ve ferah içinde<br />

yaşayamazdı. Onun zenginliği de öncelikle Allah‟ın, kendisine<br />

lütfundan sonra da Allah yolunda çıktığı cihattandır. Öyle ki<br />

Harun Reşit‟in servetinin kaynağı, cihat yoluyla zalimlerden<br />

elde ettiği ganimetlerdir. Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />

188


sellem şöyle buyurmuştur: „Allah, rızkımı mızrağımın<br />

gölgesinde kılmıştır.‟<br />

Bu sözleri, İslam camiasında gerçek liderlik elde etmek<br />

isteyenlere söylüyoruz. Gerçek liderlik, Allah yolunda cihat<br />

esnasında ortaya çıkar. Cihat ederken, komutan belirir ve<br />

çevresinde kendisiyle birlikte şiddete, zorluklara göğüs geren<br />

insanlar toplanır. Bu, sabır isteyen, tahammül edilmesi gereken<br />

çetin bir haldir. Ve madenin hakikati, bu sahada keşfedilir. Bu<br />

sırada komutanın madeninde kusur, keder bulunmaz. O gerçek<br />

komutandır ve bu görevi hak edendir. Öyle ki komu tanlık<br />

görevi onun varlığıyla şereflenir. Ancak yumuşaklık ve<br />

uyuşukluğun hakim olması, alçaklık ve rezilliğin yaşanması<br />

demektir. Ve bu durumda bayağılık ve arsızlık yüz gösterir.<br />

Diyelim ki sarıklı bir adam, kusursuz uslubuyla düzgün, şevk<br />

uyandırıcı sözler söyleyerek, dinleyenleri etkiliyor. Böylece<br />

herkes onun önderliğini istiyor. Emirlerine uyuyor. Doğru<br />

komutanlığın yolunu bize gösteren o mudur yoksa dergi,<br />

yayınevi, gazete kurma gücü bulunan, bu gücüyle insanlara<br />

yöneticilik yapabilen, herkesin kendisini mühim bir yazar ya da<br />

araştırmacı ya da siyasi olarak bildiği kişi midir? Bunlardan<br />

hangisinin gittiği yol doğrudur? Hangisi gerçek komutanlıktır?<br />

Örnekler ortada ve kıyas yapmak size kalmış. Ancak şunu<br />

bilmelisiniz ki, gerçek komutan, bu zor ve şiddetli dönemde<br />

cihat ilmiyle hareket edendir.<br />

Ve şunu da belirtmek gerekir ki, burada bahsettiğimiz<br />

gerçek komutanlıktır yolu da sebat etmekten geçer. Her yolun<br />

kendisine has durumu, yapılması gereken başka başka vazifeleri<br />

vardır. Bu, daima hatırlanmalıdır ve Tevfik, inşallah<br />

Allah‟tandır.<br />

Cihat, erkeklerin gerçek yüzlerini, güçlerini ortaya<br />

koymak için en açık ve güçlü yoldur. Bu yolda nefisler<br />

temizlenir ve hakikat ortaya çıkar. Kim cihada koşar kim de<br />

cihattan geri kalır belli olur.<br />

İslami hareketin, gerçekten birçok hastalığı<br />

bulunmaktadır. Bunların arasında en büyüğü ise, yarım<br />

189


erkekler, çeyrek erkekler hatta onda bir erkeklerin, kolaylıkla<br />

liderliklere gelmiş olmalarıdır.<br />

Kur‟an-ı Kerim, bizlere sunduğu çok güzel örnekle,<br />

karışık yığınların arasından bal peteğini bulma imkanı veriyor.<br />

Ümmetin nasıl saflaştırılıp, temizleneceğini gösteren canlı<br />

örneği sunuyor. Safları nasıl ayırt edeceğimizi, erkeklerin<br />

miktarını, kadroların hazırlanmasında çıkış noktası ve<br />

denkliklerin sağlanmasını tarihte olduğu gibi Kur‟an-ı<br />

Kerim‟den apaçık öğreniyoruz. Ve birçok hatalı fikir sahibi<br />

insan, günümüzde kendilerince çıkış noktasını açıklıyorlar ve<br />

bu açıklamaları onların, Müslüman gençlerin gerçek çıkış<br />

güçlerini nasıl da küçümsediklerini ortaya koyuyor.<br />

Terbiyeciler olduklarını savunan bir takım insanlar, her<br />

yerde ümmetin, Müslüman gençlerin, savaşla imtihan olmadan<br />

önce terbiyeye, hazırlanmaya ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar.<br />

Bu bidat ehli akımların en belirgin özellikleri Talut Aleyhi<br />

Esselam hadisesini ileri sürmeleridir. Ve onlara olayı aynen<br />

Kur‟an-ı Kerim‟de geçtiği gibi kendilerine sunuyoruz. Bu olay<br />

onların lehine değil aksine tamamen aleyhlerinedir. Cihadın<br />

temel direklerinden birini oluşturur. Ve cihat hareketi, ümmetin<br />

gerçek terbiye yoludur. Gerçek liderler ortaya çıkar, erkeklerin<br />

miktarını öğreniriz.<br />

Bakara Suresi‟nde Beni İsrail‟den uzunca bahsedilmiştir.<br />

Musa Aleyhisselam‟dan sonraki dönemlerinden Kur‟an -ı<br />

Kerim‟de şöyle denmiştir: „Musa‟dan sonra İsrailoğulları‟nın<br />

ileri gelenlerini görmez misin, hani peygamberlerinden birine;<br />

bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaşalım, dediler.‟<br />

Bakara Suresi, 246. Ayet. Bu ayette görüldüğü gibi, talepte<br />

bulunanlar ileri gelenler. Ve Kur‟an -ı Kerim‟de ileri gelenler<br />

tabiri, insana huzur vermeyen bir kavram olarak ifade ediliyor.<br />

Bu sıfatın bir kavme atfedilmesi ise, korku ile karışık kaygıya<br />

yol açıyor. Saflarda kötülük ve çirkinlikler yüz gösteriyor. Ve<br />

ileri gelenlerin, hayır isteme gibi bir adetleri yoktur. Eğer hayır<br />

istiyor gibi görünüyorlarsa da, bu içlerind e sakladıkları<br />

çıkarları içindir. Benim burada anlayamadığım neden önde<br />

gelenler, peygamber ve savaşçı hükümdar arasında ayırım<br />

190


yaptılar. Allah‟ın sünnetinde, gerek İsrail oğullarına gerek<br />

diğer kavimlere gelen peygamberler hem yönetici, hem komutan<br />

hem de yargıçtılar. Bu durum özellikle İsrail oğullarında daha<br />

sık ve açık olarak görülmüştür. Buna Muhammed Salllallahu<br />

Aleyhi ve sellem‟in şu hadisi de şahitlik etmektedir: „İsrail<br />

oğullarını peygamberler yönetirlerdi.‟ Peygamberlerine bu şartı<br />

koyan İsrail oğullarının ileri gelenlerinin bizlere bildirilen<br />

vasıftan çıkmadıklarını, insanlara gerçekten güven verici kişiler<br />

olmadıklarını, yine aynı Kur‟an ayetinin sonundan anlıyoruz:<br />

„Bunun üzerine savaş, kendilerine farz kılındığı zaman, pek azı<br />

dışındakiler dönüverdiler. Allah, o zalimleri bilir.<br />

Sonra gelen ayet de bizlere, durumu açıklığıyla ortaya koymuş,<br />

savaşın nasıl farz kılındığını, olayların nasıl geliştiğini<br />

göstermiştir;<br />

„Peygamberleri onlara: İşte Allah, size hükümdar olarak<br />

Talut‟u gönderdi, demişti. Onlar: O, bize nasıl hükümdar<br />

olabilir ki? Halbuki biz hükümdarlığa ondan daha layığız. Ve o,<br />

malca bolluk verilmiş biri değil.‟<br />

Bu rabbani söz, bizlere, önde gelenlerin mal varlığı içinde<br />

olduklarını, bu durumun kendilerine bir imtihan olduğunu<br />

ispatlamaktadır. Önde gelenler hükümdar istediler. Ve Allah<br />

zalimleri bilendir. Allahu Subhanehu ve Teala, bu kavmin<br />

sadece savaşçı bir hükümdar istediğini biliyordu. Ve bu<br />

hükümdarı kabul etmeleri için de malvarlığına sahip olması<br />

gerekiyordu. Bu ileri gelenleri tasavvur etmeyi denediğimizde,<br />

birçok şeyin açıklığa kavuşacağını görürüz. Öncelikle şunu<br />

talep ettiler: Allah yolunda savaşmak için bir hükümdar.<br />

Peygamberleri onlara, nefislerinin zayıflığını hatırlatarak şöyle<br />

demişti: Ya üzerinize savaş yazılır da savaşmamazlık<br />

ederseniz? Onlar ise peygamberlerine şu cevabı verdiler: Neden<br />

Allah yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan çıkarıldık,<br />

çocuklarımızdan ayrı bırakıldık.<br />

Bu hadise, ileri gelenlerin gerçek yüzlerini ortaya<br />

koymakta ve ardından gelecekleri haber vermek tedir.<br />

„Talut askerlerle ayrıldığı zaman…‟ Bu ayet, içeriğinde<br />

ileri gelenler tabirinden farklı bir anlam taşıyor. Burada ileri<br />

191


gelenlerin, ellerine düştüğüne, bunlardan kafileye yetişenlerin<br />

artık asker olduklarına, bunu yapmayıp da muhalefet<br />

edenlerinse ileri gelenler sıfatı altında kalacaklarına işaret<br />

edilmektedir. Kim ayrılıp giderse yeni vasfa bürünür, asker<br />

sayılır.<br />

Talut askerlerle ayrıldı ve askerlerin de ileri gelenlerin de<br />

karışmadığı bir hükümle, ilahi gönderilmeyle hükümdar seçildi.<br />

„İşte Allah size hükümdar olarak Talut‟u gönderdi‟. Geçerli<br />

sebep: „ İlim ve Fiziki olarak onu artırmıştır.‟ Yani kuvvetli ve<br />

güvenilir kılmıştı. İnsanın karışmadığı Allah‟ın şer‟i imtihanı<br />

geldiğinde Talut şöyle dedi: „Allah sizi, kesinlikle bir ırmakla<br />

deneyecek, kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan<br />

tatmazsa işte o, bendendir, ancak eliyle bir avuç alanlara izin<br />

var.‟ Bu kural Allah tarafından konulan ilahi bir kuraldı. Yoksa<br />

arıtıcı, terbiye edici olduklarını iddia edenlerin koyduğu bir<br />

şart değildi. Ve nasıl olur da insanlar kendi kafalarından cihat<br />

hakkında hükümler uydururlar? Bu şartların çıkış noktası,<br />

delilleri nedir? Bir hoca, ümmetten cihat etmemelerini istiyor,<br />

herkesin hiç itiraz etmeden gece namazına kalkması gerektiğini<br />

söylüyor, bir başkası 40 hadis ezberletmeye çalışıyor, cihadı<br />

caiz görmüyor, diğeri cihat için siyasi denklik ve uluslar arası<br />

oyuncuları anlama şartı koşuyor ve daha birçok hoca, Allah<br />

kendilerine bir yetki indirmediği halde muhalif şartlar<br />

koyuyorlar. Burada bir nokta da var ki etrafında araştırmalar<br />

sürmektedir; Talut Aleyhisselam, cihat ilan etmeden önce şart<br />

koymuş muydu yoksa şartı, askerleriyle beraber ayrıldıktan<br />

sonra mıydı? Bu gerçekten, bir komutanın askerlerini ve ne<br />

kadar güçlü olduklarını görmek için önemli bir imtiha ndı.<br />

Cihadın ağırlığına, zorluklarına ne kadar katlanabileceklerdi?<br />

Rahat yataklardan kalkıp, gerçek sınavların ortasına<br />

düşüyorlardı. İdrakten uzak, başlarını bilinçsizce papağan gibi<br />

teslim ederlerken şimdi gerçek liderlik, yakınlaşma, başarı ne<br />

demek onu öğreniyorlardı.<br />

Talut, Allah yolunda cihada yürüdüğünde, askerlerinin gerçek<br />

yüzlerini bildi. Bunu söylüyoruz ve insanları da Allah‟ın lütfu<br />

192


ve rahmetiyle bu yola çağırıyoruz. Allah‟a çok şükür ediyoruz<br />

ki başkalarına isabet eden hastalıklar bize ulaşmad ı.<br />

Talut ve askerleri nehir ve nehrin suyundan içme<br />

imtihanından geçtikten sonra Calut ile karşılaştılar. Sonra daha<br />

birçok sınavlar; Kur‟an-ı Kerim‟in bizlere zikretmediği birçok<br />

güçlü kavimler yıkıldı. Talut‟un askerleri, düşman askerilerinin<br />

çokluğunu görmeden önce nehirle imtihan edildiler. Ve onları<br />

öven Kur‟an-ı Kerim ayetinde şöyle denmiştir: „O ve iman<br />

edenler nehri geçtiklerinde..‟ burada Talut‟un askerleri iman<br />

vasfıyla övülmektedir. Ancak tabi ki imanın da dereceleri<br />

vardır, herkesin imanı bir değildir.<br />

Allahu Teala Şöyle buyuruyor: Sonunda Allah‟ın izniyle<br />

onları yendiler Davut da Calut‟u öldürdü. Allah O‟na (Davut‟a)<br />

hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti.<br />

(Bakara Suresi, 251.Ayet.)<br />

İlahi kader tecelli etti ve müminlerin za feriyle Allah‟ın vaadi<br />

gerçekleşmiş oldu. „Nice az topluluklar vardır ki, Allah‟ın<br />

izniyle nice çok sayıdaki topluluklara galip gelmişlerdir. Allah<br />

sabredenlerle beraberdir.‟ Savaşın, cihadın ortasında insanlar<br />

Davut aleyhisselam‟ı bildiler. Ve bizler Müsl ümanlar olarak<br />

biliyoruz ki peygamberler seçilmiş, saflaştırılmış insanlardır.<br />

Doğruluğuyla bilinen İbn Heban El-Besti, peygamberlik ilim ve<br />

ameldir, dediği zaman (Allah rahmet eylesin) selef kendisini<br />

ayıplamışlardı. Onun, ilahi seçim ve saflaştırmayı ort adan<br />

kaldırdığını düşünmüşlerdi. Oysa biz İbn Heban El -Besti‟nin<br />

bunu kasdetmediğini, Kur‟an-ı Kerim‟in Davut Aleyhisselam ile<br />

ilgili ayetlerinden öğreniyoruz. „Davut da Calut‟u öldürdü‟ ve<br />

Allahu Teala, bu hadiseden önce ayırt ettiği hükümdarlık ve<br />

peygamberliğin ikisini de Davut Alayhisselam‟a verdi. „ ve<br />

Allah O‟na hem hükümdarlık hem de hikmet (peygamberlik)<br />

verdi. Evet! Davut aleyhisselamın kafir Calut‟u öldürmesi<br />

seçimin başlangıcıydı. Öldürmek; bunu Allahu Teala seçti.<br />

Şeyhlerimiz bunu hiç düşünmezler mi? Yazık onlara ki, bizlere<br />

öldürmek kelimesini tefsir etmeye kalkışıyorlar. Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Kafir ve katili<br />

ateşte bir araya gelmezler. (rivayet eden: Müslim)<br />

193


İslam ümmetinin şunu anlaması gerekir; öldürmek, ra bbani<br />

bir yöntemdir. Bu, en güvenilir, en isabetli olan yoldur. Allahu<br />

Subhanehu ve Teala‟nın şu yüce sözlerine dikkat edin: ‘Eğer<br />

Allah, insanların bazılarını diğer bazılarıyla savmasaydı<br />

yeryüzünün düzeni bozulurdu. Ancak Allah, alemler üzerinde<br />

lütuf sahibidir.‟ (Bakara Suresi, 251.Ayet). Davut Calut‟u<br />

öldürmeseydi, Calut ve ordusu saldırmaya, insanların tarlalarını<br />

talan etmeye, nesillerini tüketmeye devam edeceklerdi. Ancak<br />

Allahu Teala, ümmete tağutu öldürmeyi öğretti ve böylece<br />

ondan kurtuldular. Bunun için de Allah şükretmeleri gerekir.<br />

Allah, alemlerin üzerinde lütuf sahibidir. Evet, Allahu Teala<br />

ayeti kerimede de geçtiği gibi alemler üzerinde lütuf sahibidir,<br />

bazıları bu lütfe razı gelip şükretmeyi bildikleri gibi bazıları da<br />

büyüklenip, bu emri reddetmektedirler. Bu kişiler, karanlıkların<br />

içinde yenmek, öldürmek kelimeleri yerine yeni kelimeler<br />

arıyorlar.<br />

‘İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; onları sana bir hak<br />

olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.’ (Bakara<br />

Suresi, 252.Ayet).<br />

Bu tarihi kıssayı bize Kur‟an-ı Kerim anlattı ve cihadın işin<br />

başı ve sonu olduğunu öğretti. Ve bu, Allahu Teala‟nın,<br />

insanları sınamak için kullandığı metodudur, böylelikle<br />

ümmetin gerçeği ortaya çıkar.<br />

Usame Bin Laden de aynı şekilde, ancak Tanzanya ve Kenya‟da<br />

Amerikan güçlerini vurmadan, Aden‟de Amerikan Savaş Gemisi<br />

Coll‟u patlatmadan, New York ve Washington‟da binlercesini<br />

öldürmeden önce tanınmıyordu. Ancak bu operasyonlarla<br />

Usame‟nin ismi mücahitlerin komutanı, milyonlarca<br />

müslümanın, hatta bazı kafirlerin kendisine saygı gösterdiği<br />

isim olarak dünyanın dört bir tarafında duyuldu.<br />

Komutanlığın takdiri, duyulması gereken saygı yine<br />

komutanlıkla belirlenir. Komutanlığın gidişatı, hedefleri ve<br />

zaferi bunu ortaya çıkarır.<br />

İmam Ahmet Bin Hanbel (Allah ona rahmet eylesin), yankı<br />

uyandıracak konuşmalar yapmamıştı, insanların kendisine saygı<br />

duymalarını isteyen uzun bildiriler de yayınlamamıştı. Ancak<br />

194


onun konumu ve katılığı hak idi. Allah‟ın dini ve sünneti üzere<br />

yürümesi, onu insanlara imam yaptı ve ismi ehli sünneti n<br />

arasında büyük bir yer aldı.<br />

Şeyh El-İslam İbn Teymiye (Allah rahmet eylesin),<br />

amelleri ve cihadıyla öğrencilerinden önce, düşmanları<br />

tarafından faziletli, yüksek bir insan olarak değer gördü. Çünkü<br />

insanlar onun boş konuşmadığını, meseleye vakıf olduğun u<br />

gördüler.<br />

Oysa bazı gençler biliyorum ki, düşünürlerden, isimleri<br />

meşhur bazılarını görebilmeyi arzu ediyorlar, bu şeyhin veya<br />

komutanın ya da düşünürün yanında oturup verdiği konferansı<br />

dinlemeyi Allah‟a yakınlaşmanın en kuvvetli yolu olduğuna<br />

inanıyorlardı. Ancak daha ilk oturumun ardından, bu liderlerin<br />

öldürülmesi gerektiğine, bu şekilde Allah‟a daha yakın<br />

olacaklarına kanaat getirdiler.<br />

Peki neden?<br />

Cevap çok açık; çünkü katıldıkları konferansta hemen bu<br />

adamların sadece kelam tüccarları, laf kalabal ığı yapan kişiler<br />

olduklarını anladılar. Öyle ki savaş söz konusu olunca zaten,<br />

gerçek yüzleri ve konumları ortaya çıkmış oldu.<br />

Son olarak Arap Yarımadası‟nda, Mısır‟da, Şam‟da ve<br />

diğer ülkelerde olan hadiseler, bu şeyhlerin, liderlerin,<br />

araştırmacıların ve davetçilerin vs. bugüne kadar örtülü kalan<br />

tüm niyetlerini ve düşüncelerini ortaya koydu.<br />

Cihat ki bize erkeklerin kimler olduğunu öğretiyor, insanlar<br />

arasında gerçek kısımlandırmayı yapıyor. Safları düzenliyor,<br />

iman sahiplerini, kafirleri, münafıkları birbirinden ayırıyor.<br />

Bilindiği gibi fitne ve imtihan, insanların içinde olanı keşfeder.<br />

Öyleyse şu sözü söyleyen çok doğru söylemiş: Savaş,<br />

münafıkların biçildiği meydandır. Ve şehadet kapısı öyle yüce<br />

bir kapıdır ki Allahu Teala, bu kapıyı ancak evliya, kendisine<br />

yakınlaştırılmış kullarına açar.<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in hayat hikayesini<br />

her kim inceleyerek okursa, bizim dediklerimizi orada<br />

bulacaktır. Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin girdiği<br />

savaşlarda evliya ve yakınlaştırılmış mertebesine ulaşanlar da<br />

195


ziyana uğrayanlar, münafık makamında olanlar da ortaya çıktı.<br />

Cihat, sahtekarları da düzenbazları da açığa çıkarır. İnsanların<br />

bu din uğruna kolaylıkla harcadıkları gayret, dine olan gerçek<br />

bağlarını gösterir. Allahu Teala, Kur‟an -ı Kerim‟de sadıkları<br />

şöyle övmektedir: ‘Çünkü biz onları temiz bir hasletle, halis<br />

ahiret yurdu düşüncesine ermiş has kullarımızdan kılmışızdır.’<br />

Allahu Teala kitabında Davut, Süleyman, Eyyüb, İbrahim,<br />

İshak, Yakup aleyhimisselam‟dan bahsederek, onlara lüt funu<br />

saydıktan sonra Sad Suresi‟nde geçen bu övgü gelmiştir:<br />

„Allah‟ın bu kullarına bol bol ihsanda bulunmasının sebebi,<br />

kendilerini ahiret için sevgi ve amelle arındırmaları,<br />

hazırlamalarıydı.‟ Malik bin Dinar bu ayet hakkında şöyle dedi:<br />

(Kalplerinden dünya sevgisini ve onu hatırlatan şeyleri söküp<br />

çıkardık sonra da onları ahiret sevgisi ve zikriyle meşgul olan<br />

ihlaslı kimseler kıldık. ) Öyleyse bu dinde Allahu Teala, bir<br />

insan gerçek imanla iman etmemiş, kendisine isabet eden<br />

zorluklara ve fitnelere sabır göstermemişse, onu yükseltmez.<br />

Allahu Teala‟nın şüphe olmayan vaadine kesinlikle inanmak,<br />

imanın gereğidir. Allahu Teala şöyle buyuruyor : ‘Onları<br />

buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler<br />

kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, na maz kılmayı, zekat<br />

vermeyi vahiy ettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdir.’<br />

(Enbiya Suresi, 73.Ayet.) İbn Teymiye (Allah rahmet eylesin),<br />

bu ayeti şöyle tefsir etmişti: Sabır ve emin olmak imamlığa,<br />

önderliğe ulaştırır.<br />

Ahzap Savaşı‟nda, insanlar tek vücut olup resulallah‟ın<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) ve kendisiyle beraber hicret<br />

edenlerin yurdu Medine‟de düşmana karşı durduklarında,<br />

içlerinde adeta deprem oluyordu, korku doluydular. Ölüm,<br />

gözlerinin önündeydi. Ahzap Suresi‟nde Allahu Teala bu hal<br />

üzerine şöyle buyurmuştur: ‘Ey iman edenler, Allah’ın<br />

üzerinizdeki nimetini anın. O zaman ki, size ordular gelmişti de<br />

üzerlerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular<br />

salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.’ 9.Ayet.<br />

Orduya gelince, bu ordu meleklerd en oluşuyordu. O gün<br />

melekler savaşmadı. Ve Allah kafirlere rüzgarla azap etti. İbn<br />

196


Abbas (Radiyallahu Anhuma), Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem‟den şöyle nakletmiştir: Biz, sabah rüzgarıyla zafer elde<br />

ettik, Ad Kavmi ise akşam vakti helak oldu. İbn Ebi Hatim, İbn<br />

Abbas‟a dayandırdığı sahih senediyle şöyle rivayet etmektedir;<br />

güney rüzgarı, kuzey rüzgarına Ahzap Gecesi şöyle der: Haydi,<br />

gidip resulallah‟a (Sallallahu aleyhi ve sellem), yardım edelim.<br />

Kuzey rüzgarı şöyle cevap verir: Sıcak rüzgar gece vakti<br />

gezmez. Üzerlerine gönderilen rüzgar gerçekten sabaydı.<br />

Sonra Allahu Teala savaşta cereyan eden durum hakkında<br />

şöyle buyurdu: ‘O zaman hem üstünüzden gelmişlerdi, hem<br />

aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlağa<br />

dayanmıştı. Allah’a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.’<br />

Ahzap Suresi, 10.Ayet.<br />

Bu bir fitne, bir imtihan bir yoklamaydı. Kalplerde olan<br />

baskıdan, gözler kaymış yani korkudan yerlerinden şiddetle<br />

oynamış, yürekler gırtlağa dayanmıştı, yani kalpler de gözler<br />

gibi korkudan, titremekten yerinden hoplamıştı. Gözler, kalbe<br />

göre hareket ediyordu. Açıkça, net olarak göremiyor, kalpler<br />

selamet ve sebatla düşünemiyordu. Bunların hepsi korkunun<br />

şiddetinden kaynaklanıyordu. Bu korkudan hiç biri kaçamadılar.<br />

Küfe ehlinden bir genç, Huzeyfe radiyallahu anh‟a ashabın bu<br />

acayip durumu hakkında sorar: Ey Ebu Abdullah, resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve selemi görüp sohbetinde bulundunuz mu?<br />

Huzeyfe: Evet ey kardeşimin oğlu gördük. Tekrar sorar: Nasıl<br />

yapardınız? Cevap: Vallahi, ona arkadaşlık edebilmek için çok<br />

çaba sarf ediyor, yoruluyorduk. Çünkü Peygamber sallallahu<br />

aleyhi ve sellem, yüksek himmet sahibi, sebatkar bir insandı.<br />

Hiç yorulmak bilmezdi. Ashab-ı Kiram, resulallah sallallahu<br />

aleyhi ve selleme yetişebilmek için uğraşırlar, amellerin i<br />

benzetmeye çalışırlardı. Bu gayretli girişimleri sonucunda da<br />

yorulurlardı. İşte gerçek komutan böyle, adamlarının gayretsiz<br />

olmasından razı gelmez. Riayeti altındakilerin gayretli ve iş<br />

yapan insanlar olmasını kabul eder. Kendilerine kavimlerinden<br />

borozancı başı seçip de onu taklit edenlere gelince, kötü ve zor<br />

günleri gelince, bu seçimlerinden hiçbir fayda görmeyecekler.<br />

Huzeyfe‟nin (radiyallahu anh) sözünden başka bir anlam da<br />

197


çıkmaktadır: Hak, gerçekten güçlüdür ancak batıl sadece<br />

görünüşte güçlüdür. Hak, günlerden hiçbir gün, resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellemin ahdinden bu yana görünüşte güçlü<br />

olmamıştır. Küfür o devirde de çirkin suratını apaçık<br />

gösteriyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin<br />

ashabı, gayret sarf ediyor, yoruluyorlardı. Hu zeyfe(r.a) şöyle<br />

dedi: Ey kardeşimin oğlu, vallahi Ahzab Gecesi resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: „Aranızdan hanginiz<br />

kalkar da bu kavim hakkında haber getirirse Allah, onu cennete<br />

sokar.‟ Aramızdan kimse kalkmadı. Sonra resulallah sallall ahu<br />

aleyhi ve sellem, sözünü tekrar etti yine kimseden ses<br />

çıkmayınca şöyle dedi: her kim kalkıp gider, kavmin ne<br />

yaptığına bakarsa cennette benim arkadaşım olur. Ancak<br />

korkunun, açlığın ve soğuğun şiddetinden yine kimse kalkmadı.<br />

‘Allah’a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.’ (Ahzab<br />

Suresi, 10. Ayet.) Münafıklar, rablerinin Müslümanlar için şer<br />

istediğini zannettiler ve şöyle dediler: ‘O vakit, münafıklar ve<br />

kalplerinde bir hastalık bulunanlar: Allah ve resulü bize bir<br />

aldanıştan başka bir vaat yapmamış, diyorlardı.’ Ve şöyle de<br />

diyorlardı: „Muhammed, bizlere Şam kusurlarını, Fars‟ı<br />

fethetmeyi vaat ediyor. Ve biz yalnız başımıza yola çıkamayız,<br />

vallahi bu ancak bir aldanıştır.‟ Ve işte bugün konuşanlar ne<br />

diyor: Böylesine zayıfken, çözüm yollarımız çok azke n, nasıl<br />

olur da insanlara İslam devletini kurmayı basit gösterebiliriz?<br />

Peki nasıl bizler Allahu Teala‟ya daha güven içinde ibadet<br />

edemezken, dünyanın doğusundan batısına her yerde kafirleri,<br />

şirk ehlini kendimizden korkar hale getirebiliriz?.. Ancak biz<br />

diyoruz ki Allah‟ın vaadi haktır, o yolda yürüyenleri günler,<br />

aylar zayıflatmaz, aksine sebatını ve güvenini artırır.<br />

Zorlukların şiddeti, yolun doğruluğuna işarettir. Cihat yolu<br />

nasıl kan, tutuklanma, hapsedilme yoluysa aynı zamanda da<br />

izzet ve başarı yoludur. Diğer kolay yollar, mevkilerin sonu ise<br />

ancak zillet, kınanma ve alçaklıktır. ‘O vakit bunlardan bir<br />

grup: Ey Yesrib (Medine) Halkı sizin için duracak yer yok,<br />

hemen dönün, diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da<br />

peygamberlerden izin istiyor, evlerimiz gerçekten açıktır,<br />

198


diyorlardı.’ Burada, evlerimize girişi engelleyemeyiz demek<br />

istiyorlardı. Ancak Allahu Teala onların yalanını açığa çıkardı:<br />

‘Halbuki açık değildi, sırf kaçmak istiyorlardı.’ Hasta nefisler,<br />

imandan yoksun kalpler işte böyledir. Karşı karşıya gelmekten<br />

kurtulabilmek için, zayıf bahaneler uyduruyorlardı. Şimdikilere<br />

bir bakarsak, sahte reform çağrılarıyla üzerlerinden cihat<br />

farzını düşürmek istiyorlar. Olayın gerçeği, bunlar cihadı<br />

istemiyorlar, sonuçlarından korkuyorlar. Alahu Teala Şö yle<br />

dedi: ‘Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra<br />

fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama<br />

onunla da pek az duracaklardı. *Halbuki bundan önce Allah’a<br />

ahit vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah’a verilen<br />

ahit ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur. *De ki: ‘Eğer ölümden<br />

veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda<br />

vermez. Vereceğini var saydığınız taktirde de ancak pek az<br />

faydalanırsınız.’ *De ki: Eğer Allah size bir felaket diler veya<br />

bir rahmet murat ederse, sizi Allah’tan saklamak kimin<br />

haddine?’ Hem onlar kendilerine Allah’tan başka bir veli de<br />

bulamazlar, bir yardımcı da.‟ (Ahzab Suresi, 14-15-16 ve<br />

17.Ayetler)<br />

O milletlere gelince, üstünlükleri öncelikle Allahu<br />

Teala‟nın ölçülerine göre değil, işlerine geldiği gibi belirlerler.<br />

Karınlarından homurdanırlar. Yaptıkları işler hep boştur. Buna<br />

delil de, eğer Ahzab orduları şehirlerine girip de kendilerinden<br />

Allah‟a şirk koşmalarını isteseler, hiç direnmez aksine hemen<br />

kabul ederler. Çünkü kalpleri, zaten şirkle doludur. İstedikleri,<br />

yüksek mevkiler ve maldır. Yöneticiye tamamen bağlıdırlar.<br />

Onun hareketlerini gözetlerler, liderlerini kendilerine örnek<br />

alırlar ve hiçbir seçim hakları yoktur. Liderleri teslim olursa,<br />

teslim, kafir olursa kafir olurlar, islamiyete torbalarla altın ve<br />

hazine, yüksek ve şerefli mevki vaatleri olmadan yönelmezler.<br />

Bu nedenle de şöyle demişlerdir: ‘Allah ve resulu bize bir<br />

aldanıştan başka bir şey vaat etmemişlerdir.’ İslamiyeti kabul<br />

etmelerinin sebebi dünyevi çıkarlardır. Bu da, insanları islama<br />

davet ederken yollarına güller, reyhanlar sermeyi vaat<br />

etmediğimizi ispatlamaz mı? Sonra, bizi seçin size yağ ve bal<br />

199


verelim, size kocaman evler inşa edelim, hayatınızı<br />

kolaylaştıralım diyen cemaatlerin yanlış yolda olduklarını<br />

göstermez mi? Öyle ki bir tepkiyle karşılaştıklarında hemen<br />

televizyon kanallarına çıkarak, müslümanların önünde<br />

kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar, başkalarının gittikleri<br />

yola düşerler. İş uğruna, mevki uğruna islamiyeti seçen, mutsuz<br />

bir insan değil midir?<br />

Ey Kavim! Ahdiniz nerede? Allah‟la bey‟atiniz nerede?<br />

Zor günde geri dönmemeye, sadıkça sebat etmeye yemin<br />

etmemiş miydiniz?<br />

Sonra şunu unutmayın; cihat eceli yakınlaştırmaz. Evlerinizde<br />

bile olsanız ölüm, kesinlikle karşınıza çıkacak. Kaçışınız hiçbir<br />

fayda getirmeyecek. Dünya malı az ve geçicidir. Cihadın<br />

düşmanın daha çok vahşileşmesine, masum, zayıf insanları<br />

öldürmesine daha fazla fırsat verdiğini düşünenler, vahim bir<br />

yanılgı içindedirler. Çünkü silah taşıyıp dininize, şerefinize<br />

savaş açsanız ya da silahı terk edip her gün sabah akşam<br />

şiddete, ölüme karşıyız biz diye haykırsanız, gerçeği hiç<br />

değiştiremeyeceksiniz.<br />

Gerçek erkeklerin konumu bellidir. Herkes kendi<br />

konumuna bir bakmalıdır. İman, hapishanede de, rahat yatakta<br />

da, fakirlik halinde de hiç istenmeyen durumlar başa geldiğinde<br />

de kendisini belli eder. Hapishanede köşeye çekilmek, savaşta<br />

şehadet imanın göstergesidir. Nifak ise, iş, mal, mevki, itibar<br />

kaybetme korkusu olarak insanlarda zuhur eder. Çünkü o,<br />

ikiyüzlülüktür!! ‘Allah, içinizden (savaştan) alıkoyanları ve<br />

yandaşlarına: "Bize katılın" diyenleri gerçekten biliyor. Zaten<br />

bunların pek azı savaşa gelir. (Gelseler de) size karşı pek<br />

hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı<br />

çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku<br />

gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile<br />

incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah<br />

onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah'a göre kolaydır<br />

. ’ Ahzab suresi(18,19)<br />

200


Gördün mü ey kardeşim; onlar..onlar, zorluk anında,<br />

sıkıntı anında engellerler, savaşmak için çok azı gelir, gelenler<br />

de göstermelik, kendisi hakkında geldi densin diye gelirler.<br />

Aralarından bir tanesi savaştan döndüğü zaman, binlerce hutbe<br />

verir. Savaşta binlerce dinar toplarlar ve gizlice insanlara<br />

savaşmamalarını öğüt ederler, en kötü sözleri söylerler. Gözleri<br />

çok açıktır. hayırlı ve basiret sahibi insanları görmeyi hiç<br />

sevmezler. Ancak kendi ceplerine hizmet etmeyi düşünürler.<br />

Sonsuza kadar var olacaklarmış gibi mal toplamaya bak arlar.<br />

Öyle ki ülkelerinin en zengin kişilerinden olsunlar, bankalar<br />

kursunlar, sırf verdikleri ucuz fetvalar, çirkin hutbeler için,<br />

kendilerine milyonlarca riyallik çekler hediye edilsin.<br />

Allahu Teala‟nın ayetleri bizlere sanki genel olarak tarifte<br />

bulunuyor. Allah kelamı, Ahzap olayında müşriklerden<br />

bahsederken, „size askerler geldi‟.. „Üstünüzden gelmişlerdi‟<br />

„Siz Allah‟a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.‟ Allahu<br />

Teala, bizlere kafirlerin ne düşündükleri hakkında bir şey<br />

söylemedi. Aksine onlardan askerler diye bahsetmekle yetindi.<br />

Onların görünen hareketleri dışında hiçbir şey anlatmadı; „O<br />

zaman hem üstünüzden gelmişlerdi hem aşağı tarafınızdan‟.<br />

Sonra Kur‟an, müminlerin durumundan bahsetmeye başlıyor.<br />

„İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetl i bir surette<br />

sarsılmışlar da sarsılmışlardı.‟ Bu ayetin ardından, müminler<br />

hakkında detaylı bilgiler geleceğini zannederken Allahu<br />

Teala‟nın direk münafıklar hakkında ayetlerinin geldiğini<br />

görüyoruz. Onlardan öyle bahsediliyor ki sanki savaşta apayrı<br />

bir yerleri vardı, duyguları, sözleri bambaşka, cisimleri<br />

yabancıydı. Savaştaki konumları; savaş öncesi özellikleri,<br />

kendileriyle ilgili olayları nasıl çözdükleri, analizleri bize<br />

hususi anlatılıyor. Bu olay onların hareketlerindeki hastalığı<br />

ortaya koyuyor. Ve öyle ki bu hadise, sanki sadece<br />

münafıkların gerçek yüzlerini, gizlediklerini açığa çıkartmak<br />

için oldu.<br />

Tam bu hadiselerin ortasında Allahu Teala‟nın şu ayeti<br />

geliyor: ‘Muhahhak ki size, Allah’a ve son güne ümit besleyip<br />

de Allah’ı çokça ananlar için, Allah’ın Resulünde pek güzel<br />

201


örnek vardır.’ Evet bu ayet, Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem, müminler için her alanda en güzel örnek olduğu halde<br />

geldi. O zaman bu ayetin inme sebebini çok iyi anlamamız<br />

gerekir. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem, giyimiyle,<br />

namazıyla, yeme tarzıyla, kısacası her haliyle müminler için en<br />

güzel örnekti. Ancak Allahu Teala, savaş esnasında bu konudan<br />

bahsederek, -Ahzap fitnesi zuhur etmişken, savaş toprakları<br />

savrulurken, müsamahasız kararlar alınması gerekirken -<br />

Resulallah‟ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) nasıl hareket ettiğini<br />

göstermek istemiştir. Hani beyaz giymeyi sevmekten<br />

bahsedenler, hani çok iyi olmayı öğütleyenler, hani bol bol<br />

kurban kesmemizi, hayır dağıtmamızı söyleyenler, hani<br />

diğerleri neredeler?<br />

Kesinlikle bilmeliler ki Kur‟an-ı Kerim, Ahzab Savaşı<br />

örneğiyle bizlere şunu açıklamak istemiştir:<br />

O, bir peygamberdir ve yalan söylemez.<br />

Usame‟ye gelince, biz onu Caci ile, Celal Abad‟la,<br />

Tanzanya, Kenya, Aden, New York, Washington ve diğerleri ile<br />

bildik. Öyleyse O, otellerden değil, hendeklerden mezun<br />

olmuştur.<br />

Usame Bin Laden ve Denk Olmayan SavaĢ...<br />

Değişim veya geçiş hareketleri, hedeflerine ulaşabilmek<br />

için bazı faktörlere ihtiyaç duymaktadır. Harekete öncülük<br />

eden, bu faktörleri toplamış ise, hedeflere d aha kolay ve daha<br />

hızlı ulaşır. Aynı şekilde tersi de doğrudur. İslami selefi cihat<br />

hareketi, Allah‟ın lütfu ile bu faktörlerin kıymetini idrak<br />

etmekte büyük bir yol kat etti.<br />

Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve sellem) sünneti,<br />

değiştirme ve olaylara karşı davranış tarzını belirleme<br />

hususlarında örneklerle doludur.<br />

Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem), döneminde,<br />

içeriği çatışma olan Bedir ve Uhud gibi savaşlar, Ka‟b Bin<br />

Eşraf ve diğerlerinin öldürülmesi ya da tasfiye edilmeleri gibi<br />

olaylar, Tebuk Savaşı sonrası yapılan Hudeybiye antlaşması<br />

202


gibi antlaşmalar, Yemen‟de Feyruz El -Delimi ve El-Esed El-<br />

Ansi olaylarında olduğu gibi, liderlerin tamamen değiştirilmesi<br />

girişimleri, kurulu düzenlerin yerlerine yenilerinin getirilmesi,<br />

başkalarının tecrübelerinden faydalanma –Selman El-Farisi,<br />

Ahzab Savaşında düşmanın hendek kazdığını görmüştü - gibi ve<br />

daha birçok olaylar görüldü.<br />

İşte böyle; peygamberin hayatı (sallallahu aleyhi ve<br />

sellem), her çeşit örnekle doluydu, savaşlar, yöntemleri.. Bir<br />

müslümanın kendisini geliştirmek, hayatını düzenlemek için her<br />

türlü örnekle doluydu. Ancak maalesef siret kitapları artık, ilim<br />

ve bilgi edinme kitapları olmaktan çıkıp, mübarek kitaplar<br />

olarak kaldılar. Hasbinallahu ve ni‟melvekil.<br />

Savaşın, yöntemlerinin ve vasıtalarının öğrenilmesi<br />

yaygın, insani bir ilimdir. Ve şunu bilmeliyiz ki bu ilim,<br />

tecrübe, bilgi edinme, gerçekten istekli olmakla elde edilebilir.<br />

İslam ümmetinin bu yoldan yüz çevirdiklerine bakarak<br />

ağlamamız gerekir.<br />

Fasığın güç bulduğu, takva sahibinin zayıf kal dığı hususta,<br />

Ömer Bin Hattab‟ın şikayetçi olduğu gibi şikayet ediyoruz. „<br />

Allah‟ım takva sahibinin aciz düşüp de günahkarın güçlü<br />

olmasından sana sığınırım‟<br />

Ben bu sanatın ehli değilim, sadece İslam ehlinin, savaş<br />

ilmi ve kurallarını, peygamber sallallahu aleyhi ve sellem‟in<br />

hayatından öğrenmelerini istiyorum. Savaş hakkında yazılmış<br />

birçok kitapla karşılaştım ancak hiçbiri de peygamberin<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) hayatına bakılarak<br />

yazılmamışlardı. Ve bu araştırmaları yapıp kitaplarını yazanlar,<br />

İslam ehlini de Muhammed‟in (sallallahu aleyhi ve sellem)<br />

hayatının kaynak alındığı kitapları okumaktan men ederler.<br />

Ümmetin kalbinde nefsi yenilgi batağının içine<br />

saplanmışlık durumunun zuhur etmesi, insanı şaşırtıyor. Hele<br />

bu hastalığa ilk kapılanlar, hakkı getirip, batılı yok etmek gibi<br />

bir görevi üstlenen ilim ehli olunca şaşkınlık daha da artıyor.<br />

İşte bu alimlerden bir tanesi, uydu kanallarından bir tanesinde<br />

çıktığı programda, Amerika‟ya yönelik düzenlenen saldırılardan<br />

konu açılması üzerine, hemen kendisini savunmaya geçerek, bu<br />

203


olayı onaylamadığını söylemeye koyuldu. Mücahitlerin<br />

yaptıklarıyla ters düştüğünü, bunun bir zafer sayılamayacağını<br />

ifade etti. Orada bir sözü dikkatimi çekti; „Mücahitler ile<br />

Amerika ve müttefiklerinin güçleri kesinlikle denk değildir,<br />

cihat ve zaferden söz edilemez, olay kesinlikle Amerika‟nın<br />

çıkarına yöneliktir.‟ Bu sözler, söz sahibinin öncelikle, İslam<br />

şeraiti, ardından da tarihi açıdan cehaletini ortaya koymaktadır.<br />

Uzun yıllardır, ellerindeki taşları ya da kırık camları<br />

Siyonistlerin son teknoloji ile üretilmiş askeri araçlarına<br />

fırlatan Filistinli çocukları hepimiz biliyor ve izliyoruz. Filistin<br />

saflarında görülen kayıplar, bu kahramanların azmini asla<br />

kırmadı. Aksine, cihadi operasyonlara daha fazla ağırlık<br />

vermeye başladılar. Zamanla, daha da cesaret örneği<br />

sergilediler, güçleri arttı. 1989 yılında bazı Amerikalı ordu<br />

uzmanları, yaptıkları incelemede Filistin‟deki savaş durumunun<br />

ve idaresinin değiştiğine, 21. yüzyıl savaşlarına galip geldiğine<br />

işaret ettiler. Ve bu savaşa „4.Nesil Savaşları‟ ya da „Denk<br />

Olmayan Savaş‟ ismini verdiler.<br />

Bilindiği gibi askeri tarihçiler, sanayi devriminden sonra 3<br />

temel savaş nesli saymışlardı. Bunlardan ilki, askerlerin<br />

çokluğuna, saf doldurmalarına, hepsinin silah sahibi olmasına<br />

dayanıyordu. İkincisi, 1861-1865 tarihleri arasında Amerika‟da<br />

çıkan iç savaş ve 1.Dünya Savaşı neslidir. Savaş, düşmanın<br />

ekonomisini tamamen tüketmeye, en büyük ordulara sahip<br />

olmaya, silahlarla ve silah mekanizmalarıyla daha yoğun ateş<br />

etmeye dayanıyordu. 3. Nesil savaşta ise, tamamen taktik<br />

değişimi söz konusudur. Bunu 2. Dünya Savaşı‟nda Alman<br />

Ordusu başarmıştır. Bu taktikte, düşman ordusu uçaklarla ve<br />

tanklarla sarılır. Savaşın sonunda da, 1.Dünya Dünya<br />

Savaşı‟nın Hendek Savaşları esnasında olduğu gibi başl angıçta<br />

çatışma yerine, sonunda saldırı söz konusudur.<br />

4.Nesle gelince, uzmanlar bunun yeni bir savaş tarzı<br />

olduğunu ifade ediyorlar. Savaş dağınık alanlarda gruplar<br />

tarafından gerçekleşir. Ancak askeri hedeflerde bir azalma<br />

görülmez. Aksine halk arasında düşman desteğini yok etmek<br />

için düzenli ordulara da saldırılır. Uzmanlar, şu sözleriyle çok<br />

204


önemli bir noktaya değinmişlerdi: „Haber Programları, bazı<br />

zırhlı araçlardan daha etkin bir silah halini alacak.‟ „Savaş ve<br />

barış arasında belirgin bir fark kalmayacak. Çünkü savaş<br />

meydanları, cepheler ortadan kalkacak.‟<br />

Batılı strateji uzmanları da yeni savaş tarzının, direk<br />

düşmanın aklını ve kendisini etki altına almayı hedeflediğini<br />

söylüyorlar. Bunu yaparken de sadece askeri güç<br />

kullanılmadığını, aksine tüm yayı n ve bilgi organlarının araç<br />

olarak kullanıldığını, genel görüşe tesir edilerek, seçimlere de<br />

bu etkinin yansımasının sağlanmaya çalışıldığını tüm bunların<br />

belli bir taktik izlenerek gerçekleştirildiğini ifade ediyorlar. Ve<br />

bu savaşın, farklı bölgelerde, bir görünüp bir saklanarak<br />

düşmana karşı küçük hacimli saldırılar şeklinde olacağına<br />

dikkat çekiyorlar. Bu savaşta, eski taktikler ve eski teknikler de<br />

kullanılsa, odaklanılan nokta, devlet ve vatan kesiminin, kabile<br />

cephesinin hatta örgütlerin dahil olduğu siyasi, toplumsal,<br />

ekonomik ve askeri alanların hepsi de yokuşa doğru<br />

sürüklenecek.<br />

Bu savaş, beraberinde askeri alanda zorluklar da getirecek.<br />

Batı, belki de ordu sistemini tamamen değiştirmek zorunda<br />

kalacak. Ancak yine de bu değişiklik boşluğu doldura mayacak.<br />

Yaygaracılar; ah bunu bir bilseydiniz! 4.Nesil savaşları fiilen<br />

oldu ve güçlü devletler, devleti dahi olmayan kavimler önünde<br />

yenilgiye uğradı.<br />

Burada gerçekten önemli noktalara dikkat etmek gerekir.<br />

İslam ümmeti, Osmanlı İmparatorluğu‟nun çöküş d öneminden<br />

beri elde edemediği zaferlere ulaştı. Bu zaferler geçtiğimiz 20<br />

yıldır, en iyi silahlı, en iyi eğitimli Sovyetler Birliği Ordusu‟na<br />

karşı Afganistan‟da, Amerika‟ya karşı Somali‟de, Rus<br />

Ordusu‟na karşı Çeçenistan‟da, Lübnan‟ın güneyinde Siyonist<br />

varlığa karşı ve değişik doğa koşullarında –dağlarda, çöllerde,<br />

tepelerde, şehirlerde- kazanıldı. Mücahitler, Afganistan‟da, o<br />

dönemin dünyada en büyük 2. gücü olarak bilinen Sovyet<br />

ordusunu yendi ve 1988 yılında askerlerini geri çekmeye<br />

mecbur bıraktı. Sonraki 3 senede de yönetim şekli bozuldu.<br />

Aynı şekilde Somali aşireti de Amerika‟yı horlayarak,<br />

205


kuvvetlerini ülkeden çekmeye zorladı. Bundan kısa bir süre<br />

sonra da Çeçenistan‟daki mücahitler, Rusları hezimete<br />

uğratarak kovdular. Ardından da Siyonist ordu, Lü bnan‟dan<br />

kovuldu.<br />

Evet doğru, bu zaferlerin ardından mücahitlerin lehine<br />

sabit bir kazanç söz konusu olmadı. Ancak bizim bahsettiğimiz<br />

nokta bu değil. Bizim niyetimiz, şüphe unsuru olan, Amerika ve<br />

mücahitlerin güçleri arasındaki Askeri dengesizlik hususu na<br />

değinmektir. Cihadi direnişi ve zaferi yok sayanlara göre,<br />

Amerika ve mücahitlerin güçleri denk değildir.<br />

Geçmişte, ileri teknoloji sahibi, ellerindeki, biyolojik,<br />

kimyasal, nükleer güçlerle yeryüzünü 100 kere parçalamaya<br />

kadir ordular, 4.Nesil olarak adlandırılan mücahitlerin ellerinde<br />

bulunan hafif silahlara karşı etkisiz kaldılar. Bu kişiler, halktan<br />

parçalar ve topluluğun içinde saklanıyorlar. Bu strateji,<br />

gelişmiş silah sanayiini, gökten gözetleme sistemlerini<br />

tamamen saf dışı bırakmaktadır. Ünlü CIA Eski Generali<br />

Michael Vickers , bu konuda şöyle demişti: „Elimizdeki bir çok<br />

teknolojik imkan, bu tür bir savaşa cevap veremeyecek<br />

durumdadır.‟<br />

Olaya sayı açısından baktığımızda da düşman güçlerinin<br />

hayli fazla sayıda olduklarına, bu yönden de hiçbir sık ıntı<br />

çekmediklerine şahit oluyoruz. 1979 yılının sonlarında, Kızıl<br />

Ordu, 100.000 askerle mücahitlere karşı savaşıyordu. 1985<br />

yılında her ne kadar mücahitlerin sayısında bir yükselme<br />

görülmüşse de yine de durum, Sovyetler Birliği‟nin lehineydi. 5<br />

Sovyet askerine karşı ancak 2 mücahit düşüyordu. Somali‟de ise<br />

durum daha kolaydı. Mücahitler, en fazla 2000 kişilik<br />

güçleriyle, 40.000 kişilik Amerikan askerlerini hiçbir sıkıntı<br />

çekmeden ülkeden çıkarmayı başardılar. Yani bu savaşta da<br />

sayılar Amerika ve müttefiklerinin lehine idi. Onların 20<br />

askerine ancak 1 mücahit düşüyordu. (1994-1996) İlk Çeçen<br />

Savaşı‟nda, Rusya, Çeçen topraklarını, 100.000 kişilik bir<br />

orduyla istila etmişti. Çeçen direnişçilerin sayısı ise, sadece<br />

13.000 idi. Burada da bir denklik söz konusu değildi. 7.7 Rus<br />

askerine karşılık ancak 1 direnişçi bulunuyordu. Bir dönem,<br />

206


Rus Ordusu, Grozni‟yi 50 bin askerle kuşatmıştı ve<br />

mücahitlerin sayısı sadece 3.000 idi. 1995 yılında gerçekleşen<br />

bu kuşatmayı, mücahitler savmakla kalmamış, daha da ötesi,<br />

saldırıya geçmiş, cesurca Rus Ordusu‟nu büyük bir hasara<br />

uğratarak geri çekilmeye zorlamıştır. 1. Çeçen Savaşı,<br />

askerlerin cesaretlerini ve nasıl bir tutum izlediklerini ortaya<br />

koydu. Rus Ordusu‟nun askeri açıdan, basın ve bilgi açılarından<br />

Çeçenler‟den çok daha üstün olması, mücahitler için durumu<br />

nasıl da zorlaştırıyordu. Ancak buna karşın, en güzel<br />

kahramanlık örneğini sergileyen mücahitler, Rusları<br />

yenmişlerdi.<br />

Geçmiş 20 yıl içinde yaşananlar, azamet sahibi devletlerin<br />

nasıl da arada devasa güç farkı olmasın a karşın, bir grup<br />

mücahit tarafından hezimete uğratıldıklarını ortaya<br />

koymaktadır.<br />

Bazıları, geçmişteki savaşların, saldıran ordularla,<br />

birbirine bağlı gruplar arasında geçtiğine itiraz ediyorlar.<br />

Önceki savaşlardaki durumu örnek alarak, dışarıda, düşman ca<br />

bir ortamda savaşan El-Kaide‟ye uyarlamak hiç de doğru olmaz.<br />

Bu itiraza cevabımız; ilk olarak, El-Kaide, Taliban‟ın yanında<br />

savaşıyor ve Taliban, ülke halkıdır. İkinci olarak, El -Kaide<br />

Mücahitleri, sabitleştiler ve tutucu sınırları çoktan aştılar. Bunu<br />

kendisi isteyen Amerika ise, kurallarını kendisinin koyduğu<br />

savaştan kaçar oldu. El-Kaide‟ye övünmek için 11 Eylül<br />

atakları yeter ki, daha önce ne Rusya ne de başka büyük bir<br />

devletin başaramadığını başardı, Amerika‟da en önemli<br />

merkezleri yerle bir etti. Bu saldırı, Amerikan savunmasının<br />

bazı temellerini yerle bir etmeye dayanıyordu. Bunlar; erken<br />

uyarı, koruma saldırısı ve engellemek.<br />

Özellikle erken uyarı sistemini etkisiz hale getirmek<br />

hususuna değinirsek, El-Kaide, dünya tarihindeki sayılı,<br />

başarıya ulaşmış saldırılar arasında yerini aldı. Japonya 1941<br />

yılında Amerika‟nın Pearl Harbor kentini vurması, yine 1941<br />

yılında Naziler‟in Sovyetler Birliği‟ne saldırısı, 1968 yılında<br />

Sovyetler Birliği‟nin Çekoslovakya‟yı silip süpürmesi ve buna<br />

207


ek olarak 1973 yılında Siyonist Barlif Hattı‟nın geçilmesi, bu<br />

ani hücumların başlıcalarıdır.<br />

Amerikalılar‟a yönelik düzenlenen saldırıların<br />

Amerikalılara verdiği acı, saydığımız tüm bu saldırılardan daha<br />

ağırdır. Amerika, 1861-1865 yıllarında çıkan iç savaştan bu<br />

yana bu tür saldırılara hiç maruz kalmamıştı. Toplum, hem<br />

kişisel bazda hem de ekonomik bazda hiç ummadığı büyük bir<br />

yıkımla karşı karşıya kaldı. Amerikan ordusu, kendisini tam<br />

techizatlı hazır sayıyorsa, işte Coll patlaması ortada; Aden<br />

Körfezi‟nde demir atmış Amerikan savaş gemisi yerle bir oldu.<br />

Öyleyse, daha ordusu hazır olmayan bir toplumun kendisinin<br />

böyle saldırılara karşı hazırlıklı olduğunu düşünmek bile çok<br />

yersiz olacaktır.<br />

Savunma saldırısını engellemeye gelince, aynı şekilde,<br />

Amerika‟nın stratejik savunması da sallantıya uğradı. Bu ikinci<br />

noktayı başarmak, birinciyi yani erken uyarı sistemini yerle bir<br />

etmeye dayanıyordu. Eğer erken uyarı sistemleri vaktinde<br />

çalışmayı başarabilseydi, bizim istediğimiz sonuca ulaşmamız<br />

çok zor olacaktı. Yani belli hedefler seçmeden, çok hızlı<br />

hareket etmemiz gerekecekti.<br />

Engelleme aşaması ki, bu aşama, yaşamayı değil şehitliği<br />

arzu eden insanlar karşısında direk ortadan kalkmaktadır.<br />

Burada iki taraf bulunuyor; ilki dünya hayatında kalmayı ve<br />

istikrarı isteyen kesim diğer tarafta ise istedikleri şeyin ismi<br />

„ölüm‟ olan insanlar. Amerika‟nın belki bir devlete karşı<br />

koyması mümkün olabilir ancak, belli bir merkezi bulunmayan<br />

El-Kaide‟ye karşı bu mümkün değildir.<br />

El-Kaide‟nin Amerika‟da yarattığı bu yıkımların yanı sıra,<br />

halkını da tarihlerinde, en büyük psikolojik yenilgiye uğrattığı<br />

açıktır. Batılı Strateji uzmanlarına göre psikolojik yıkımı<br />

sağlamanın en iyi yolu, düşmanın en büyük güven ve rahat<br />

hissettiği mekanları vurmaktır. El-Kaide bunu New York‟ta tam<br />

anlamıyla başarmıştır.<br />

Öyleyse sansasyon yaratmak isteyerek, Amerika ve<br />

mücahitler arasında denklik yoktur, diyenler, batının, özellikle<br />

208


de Amerika‟nın askeri gücüyle kıyaslanamayacak kadar az<br />

imkanla 4.Kuşak Savaşçılarının nasıl da Amerika‟yı alt ettiğine<br />

şaşkınlıkla bakmaktadırlar. İslam halkı kendisini yenilemiştir<br />

ve artık zillete, alçaklığa karşı zayıf durmayacaktır.<br />

Amerika ve batı, karşı karşıya kaldıkları meydan<br />

okumanın çok iyi farkındadırlar ve bu tehdide karşılık vermek<br />

için, tüm savaş tekniklerini, silahlarını, aynı şekilde emniyet<br />

sistemlerini de değiştirmeleri gerekmektedir. Bununla beraber,<br />

İslami hareket de batının genel ve şiddetli saldırıları ile karşı<br />

karşıyadır. 4.Kuşak savaşçıları, bu tehlike karşısında davete<br />

önem vermekte, halkın desteğini bulmaya çalışmakta, bu hususa<br />

önem vermektedir. Bu, dini bir vacip olmakla beraber, 4.<br />

kuşağın, kazanmasında en önemli etkenlerden birisidir. Önde<br />

gelen stratejistler bu hususun önemine dikkat çekmiş, Siyonist<br />

güçlere karşı Filistin intifadasının direnişini de ör nek<br />

göstermişlerdir.<br />

İslami hareketler, hedefe ulaşmak için davette basın<br />

yolunu da önemli bir vesile olarak kullanmaktadırlar. Bu<br />

yöntemle Amerika ve müttefikleri, muhalefet seslerin<br />

kesilmesinden sonra, büyük kazançlar elde etmişlerdi.<br />

Amerika‟nın isteği, askeri alanda mücahitler karşısında aldığı<br />

darbeleri, basın aracılığıyla örtmek; İslam aleminde bu<br />

kahramanlara karşı yakınlık duyulmasını ve olumlu düşünceler<br />

sahibi edinilmesini engellemektir.<br />

Allahu Teala‟dan, sansasyon yaratan kesimlerin seslerini<br />

kesmesini ve İslam ümmeti için 4. Kuşağın seviyesinde, alimler<br />

ve davetçileri bizlere göndermesini niyaz ediyoruz.<br />

1423 Hicri yılında Usame Bin Laden, büyük güçlere karĢı<br />

savaĢmaktan bahsediyor:<br />

„2.Körfez Savaşı‟ndan sonra Amerika, ordusuyla<br />

Somali‟ye girdi ve orada 13 bin müslümanı öldürdü. Ve la havle<br />

ve la kuvvete illa billah. Arap, Afgan; İslam aslanları, patlayıp<br />

da harekete geçtiklerinde, onların büyüklerini yerlerde<br />

yuvarlayıp, çamura buladılar, bazılarını öldürdüler, tanklarını<br />

parçaladılar, uçaklarını düşürdüler. Amerika ve müttefikleri,<br />

209


zifiri karanlık, göz gözü görmeyecek bir gecede kaçtılar. Hamd<br />

ve minnet Allah‟a olsun.<br />

Bu sırada Aden‟de de mücahit kardeşler, Amerika‟ya karşı<br />

saldırılar düzenlediler. Korkak Amerikanlar 24 saat içinde<br />

hemen kaçtılar. 1415 Hicri senesinde Riyad‟da meydana gelen<br />

patlamada 4 Amerikan askeri öldü. Bu saldırı, bölge halkının<br />

Amerikan siyasetine, Yahudilerin desteklenmesine ve<br />

harameynin kuşatılmasına karşı apaçık mesaj niteliği taşıyordu.<br />

Ertesi sene de Hobar‟da meydana gelen patlamada 19 kişi öldü,<br />

400‟den fazlası da yaralandı. Bu olaylar, Amerika‟yı, üstlerini<br />

şehir merkezlerinden çöllere taşımaya zorladı. Yine 1418 Hicri<br />

yılında mücahitler, Amerika‟yı, Yahudileri desteklemekten<br />

vazgeçmesi ve Harameyn‟den çekilmesi yönünde uyardı. Ancak<br />

Amerika bu uyarılara kulak asmayınca, Afrika‟nın doğusunda<br />

iki güzel, büyük tokat yedi. (Kenya ve Tanzanya Saldırıları).<br />

Ardından mücahitler Amerika‟yı tekrar uyardılar, Amerika yine<br />

cevap vermeyince, Allah‟ın izniyle mücahitler, büyük bir<br />

istişhadi operasyonla Amerikan Askeri Gemisi Coll‟u Aden<br />

Körfezi‟nde yerle bir ettiler. Mücahitlerin bu operasyonu<br />

Amerikan Askeriyesi‟nin yüzüne atılan okkalı bir tokattı. Ve<br />

büyük yankı uyandırdı. Ve bu operasyonla Yemen Hükümeti de<br />

bölgedeki işbirlikçi devletler arasında, önemi azalanlar<br />

listesine girdi. Daha sonra mücahitler, Beyaz Saray‟ın<br />

başındaki ahmak liderlerin, olayı olduğundan çok daha farklı<br />

yorumladıklarını, mücahitlerin, kendi yaşantılarına<br />

özendiklerini ifade ettiklerine şahit oldular. Olayın gerçeği<br />

Firavun Devri‟nde saklıdır. Biz onları, İslam alemine özellikle<br />

de Irak ve Filistin‟deki Müslümanlara yaptıkları zulümlerden,<br />

Harameyn‟i kuşatmalarından ötürü vuruyoruz. Mücahitler,<br />

İslam alemindeki bu işkencelere, bu zulme şahit olduktan so nra,<br />

bir plan hazırlayarak düşmanı kendi evinin ortasında vurmayı<br />

kararlaştırdılar. Siyo-Amerikan ittifakı, Aksa topraklarında<br />

evlatlarımızı Amerikan uçak ve tanklarıyla biçiyorken,<br />

Yahudilerin elinden oğullarımız öldürülürken, Irak‟ta Amerikan<br />

ve işbirlikçilerinin ambargosu nedeniyle çocuklar ölürken,<br />

bunların yanında da diğer İslam ülkelerinde Müslümanlar<br />

210


dinlerini hakkıyla yaşayamazken, Müslümanlar arasında,<br />

ümitsizlik, işleri erteleme hali alıp başını gitmişken, Siyo -<br />

Amerikan ittifakı, kibirle, gururla yeryüzünde varlığını<br />

sürdürüyor, kimsenin sırtını yere getiremeyeceğine, her şeye<br />

kendisinin karar verebileceğine inanıyordu ki mübarek gün<br />

geldi çattı.<br />

2001 yılının 11 Eylül‟ü idi, Salı günü; mücahitler aniden<br />

ortaya çıktılar; Bir grup Allah‟a iman etti ler ve Allah da<br />

onların imanlarını artırdı. Akidelerini sağlamlaştırdı ve<br />

kalplerini imanla doldurdu. Allah yolunda azarlayanların<br />

azarlamalarına hiç aldırış etmeyen bu gençler, ancak Allah‟ın<br />

katındakini istiyorlardı. Haksızlıklara karşı suskun kalmayı<br />

kabul etmediler. Ve düşman uçaklarıyla, Amerikan putlarını<br />

yıktılar. İnsanlığın gördüğü en cesur operasyonları<br />

gerçekleştirdiler. Tam ortasından Amerika Savunma<br />

Bakanlığı‟nı, Amerikanın ekonomisini vurdular. Ve o kibirli<br />

burnunu çamurun içine batırıp yuvarladılar. New York‟un koca<br />

kuleleri ve büyük egemenliği, demokrasi egemenliği yıkıldı.<br />

İnsanların nazarında Amerika, sefiller arasında yerini aldı.<br />

Hürriyet ve güven egemenliği sona erdi. CIA‟in de gücü<br />

ortadan kalktı. Hamd ve minnet Allahu Teala‟ya olsun.<br />

New York ve Washington ataklarının en olumlu sonucu,<br />

hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki çatışmanın gerçeğini<br />

ortaya koyması idi. Bu iki atak, Amerikan kurdunun postunu<br />

yüzdü ve gerçek, çirkin yüzünü gözler önüne serdi. Tüm alem<br />

uykudan uyandı. Müslümanlar, Allah yolunda akideti devam<br />

ettirmenin önemini çok iyi kavradılar. İmanları arttı, kardeşlik<br />

duyguları kuvvetlendi. Allah‟ın izniyle tevhid anlayışının<br />

hakim olduğu, İslam devletini kurmak için bir yolda birleşmeye<br />

başladılar. Ve insanlar anladılar ki Amerika, zalim bir ülke,<br />

vurabilir, zillete düşürebilir, alçaltabilir, kahredebilir.<br />

Amerikan halkının büyük çoğunluğu, ilk defa Filistin<br />

sorununun gerçeğini öğrendiler. Anladılar ki başlarına gelenler,<br />

zalim hükümetlerinin siyasetinden kaynaklanıyordu.<br />

211


Nihayetinde Amerika, çok büyük askeri ve ekonomik güce<br />

sahip bir ülkedir. Ancak tüm bu gücün temeli çok zayıftır. Bu<br />

nedenle de, hedef alınması, en güçsüz noktalarının vurulması<br />

mümkündür. Ve bu noktaların sadece onda birini vurduğunuz<br />

zaman, Allah‟ın izniyle, düşmanı şaşkına çevirip, sıkıştırabilir,<br />

onun dünyaya hükmetmesine, zulmüne son verebilirsiniz. Ve bir<br />

grup direnişçi, savaşçı, kendilerine karşı devletlerin birlik<br />

oluşturmasına karşın, 50 küsür İslam devletinin<br />

hükümetlerinden ve halklarından daha fa zla, ümmete faydalı<br />

olmayı, dinlerini savunmayı başardılar. Onlar, İslam dininin<br />

zafer kazanması için cihat yolunu seçtiler.‟<br />

Usame Bin Laden ve Amerika arasındaki savaĢ hakkındaki<br />

bazı sorular:<br />

Amerika‟nın Bin Laden ve Taliban‟a yönelik tehditleri ve<br />

hazırlıkları, siyasi, basın ve emniyet alanlarındaki girişimleri,<br />

Amerika hükümeti tarafından daha önceden belirlenmiş hedefler<br />

miydi yoksa Amerika ile Bin Laden arasındaki savaşın<br />

gerçeğini mi yansıtıyordu? Amerika‟nın savaş doğasını nasıl<br />

anlayabiliriz?<br />

Birçokları, Amerika ve Bin Laden arasındaki savaşı askeri<br />

olanakları tartıya koyarak ölçüyorlar. Bu nedenle de<br />

Amerika‟nın askeri, siyasi, ekonomik, güvenlik yönlerinden bir<br />

dev, direnişçilerin de Afganistan dağlarında gezinen birkaç kişi<br />

olduğu yönünde çok basit bir sonuca ulaşıyorlar. Amerikalılar<br />

kendilerini savaşta böyle görüyorlar. Amerika kendisini dev<br />

gördüğü için de buna göre askeri, siyasi, ekonomik ve güvenlik<br />

donanımlarını hazırlayarak, büyük bir askeri operasyona<br />

kalkıştı. Eğer bu kıyaslama sağlıklı bir yöntem olsaydı,<br />

Amerika, Kenya ve Tanzanya‟da elçiliklerinin bombalanmasının<br />

akabinde Usame sorununu çözerdi. Ve herkes çok iyi biliyor ki<br />

Amerika, tüm askeri, siyasi, güvenlik donanımlarını bir yandan<br />

Bin Laden sorununu çözmek bir yandan da kendis ini<br />

koruyabilmek için kullansa da bunu başaramadı. Amerika‟nın<br />

bu çabalarının karşılığında elde ettiği sonuç ise korkunçtu;<br />

212


Kendi evinde hem de Kenya ve Tanzanya saldırılarıyla<br />

kıyaslanamayacak güçte bir darbeyle vuruldu.<br />

Strateji uzmanları bu savaĢı „denk olmayan savaĢ‟<br />

olarak değil, „benzeri olmayan‟ savaĢ olarak<br />

nitelendiriyorlar. Yani düşmanın kullandığı hiçbir donanım,<br />

kendisini korumasına imkan vermiyor. Nitekim Clinton‟un,<br />

Beyaz Saray‟dan ayrılmadan önce hazırlanan stratejik<br />

raporda bu noktaya dikkat etmesi iĢaret edilmiĢti.<br />

Raporda Ģu ifadeler kullanılmıĢtı: Amerika, siyasi,<br />

ekonomik, askeri, haber alma alanlarında dünyayı kontrol altına<br />

almıştır ve hiçbir gücün Amerika‟yı devirmesi mümkün<br />

değildir. Ancak, bir nokta var ki Amerika‟nın zarar görmes ine<br />

sebep olabilir, o da düşmanın benzeri görülmemiş yöntem<br />

kullanması ihtimalidir. Her kim bu benzeri olmayan yöntemi<br />

kullanırsa Amerika korkunç bir tehlike altında kalacaktır. Eğer<br />

bu güçle iyi ilişki kurulmazsa, Amerika‟nın içine kadar<br />

uzanması söz konusu olacaktır. Ve Amerika‟ya saldırması<br />

durumunda düşman, Amerika‟yı karşılık vermekten aciz bırakır,<br />

birden fazla yeri vurursa işte o zaman Amerika‟nın hezimeti<br />

başlamış, demektir. -Bin Laden örneğinde olduğu gibi.- Bin<br />

Laden ve El-Kaide Örgütü orduya, uçaklara, denizaltılara, zırhlı<br />

araçlara sahip bir devleti temsil etmiyorlar, aynı zamanda bir<br />

parti ya da -Komünistlerin Hindistan‟da, Güney Amerika‟da<br />

yaptıkları gibi büyük gücün püskürtmesinden faydalanan -<br />

dünyanın siyasi ölçütlerine göre klasik yöntemlerl e savaşan<br />

silahlı bir örgüt de değiller. Bin Laden‟in Örgütü bu ölçütlerde<br />

olsaydı, Amerika‟nın devasa gücü ve nüfuzu, dünya ülkelerinin<br />

de bu devasa güce müttefik olmalarının karşısında çoktan tarih<br />

sayfalarına karışırdı.<br />

El-Kaide‟nin bazı üstünlükleri ve sıfatları onu,<br />

Amerika ile benzersiz savaĢın savaĢçısı yapıyor. Bu durumda<br />

El-Kaide‟nin diğerlerinden farklı özelliklerini saymamız<br />

gerekir:<br />

Ġlk olarak; El-Kaide, ahenkten uzak, siyasi çıkar<br />

çevrelerince kurulmuş, yapmacık bir örgüt değildir. Aksine,<br />

213


tabiat olarak böyle bir toplanmadan uzaktır. Kontrolü ele<br />

geçirmeye çağırmakta, İslam dinini savunmaktadır. El -<br />

Kaide‟nin çıkar örgütü olduğunu, bu nedenle de dış siyasi<br />

güçler tarafından desteklendiğini savunan bir kişi ancak cahil<br />

ya da aciz olabilir.<br />

Ġkincisi; El-Kaide, azledilmiş ya da yasaklanmış bir<br />

cemaat değildir. Aksine Bin Laden‟in tasarısı, El -Kaide‟nin<br />

yaptıkları toplumsal alanda büyük bir sevinçle, gururla,<br />

övgüyle karşılanmakta ve daha da yapacakları büyük bir ilgiyle<br />

beklenmektedir. Bu toplumsal kürsü,<br />

El-Kaide için doğal bir kucak oldu ve onu bu kucaklamadan<br />

yoksun taktikler, yöntemler aramaktan kurtardı.<br />

Üçüncüsü; El-Kaide, dünyada başarıya ulaşmış diğer<br />

örgütler gibi, klasik gelişmiş bölüklerden, subaylardan<br />

oluşmamaktadır. Binlerce müminin anlayabileceği cihat fikrini<br />

taşımakta, toplum arasında üyelerini yaymakta, Müslüman<br />

kesimin faydalanabileceği münasip yolu seçmektedir. Aynı<br />

şekilde batıya karşı da gayet net bir uslüp kullanmaktadır;<br />

„sosyal ve güvenlik açısından toplumumuzu koruyoruz‟.<br />

Dördüncüsü; El-Kaide, yapılan planın, stratejik esaslar<br />

üzerine dayanması gerektiğine inanıyor. Çevrenin, düşmanın,<br />

hedefin çok iyi anlaşılması gerekiyor. El -Kaide‟nin Amerika‟yı,<br />

yıkmak, zayıflatmak ya da parçalamak amacını taşıdığı hiçbir<br />

zaman sır olmadı. Ve hiçbir zaman Amerika‟nın devasa güce<br />

sahip olmasına karşın El-Kaide, bu hedefe ulaşmanın imkansız<br />

olduğunu düşünmedi ve bu nedenle de sürekli olarak<br />

operasyonlar düzenlemeye devam etmektedir.<br />

BeĢincisi; El-Kaide, Amerika‟nın yapılanmasındaki<br />

boşluktan yararlanmaktadır. Bünyesinde birçok milletten insan<br />

barındırması, bu ülkeye saldırmak isteyen herkese Amerika‟yı<br />

açık bir hedef kılmaktadır. Ülkedeki bu gediklerin<br />

kapatılabilmesi imkansızdır. Amerika‟nın, kendisini<br />

savunabilmesi için, kapalı askeri, tek bir dine, tek bir ırka tabi<br />

sahip bir güce dönüşmesi gerekir ki bu kesinlikle mümkün<br />

değildir.<br />

214


CIA BaĢkanı, Kongre‟ye verdiği cevapta Ģöyle demiĢti;<br />

medeni özgülükler kısıtlanarak, toplumsal güvenlik güvencesi<br />

verilemez. Bunu sağlamanın tek yolu, toplumu n savunma<br />

hakkının ortadan kaldırılmasıdır.<br />

Altıncısı; El-Kaide, Amerika‟nın psikolojik durumundan<br />

da istifade etmektedir. Kendi içinde kendisini tedirgin etmeyi<br />

başarmakta, intikam alırken aşamalı ve konuyu masaya<br />

yatırarak ele almak yerine Amerikan tarzı olan Kovboy<br />

yöntemini kullanmaktadır. El-Kaide, Kenya ve Tanzanya<br />

darbeleriyle devasa Amerika makinesini halkla ilişkiler şirketi<br />

gibi kullanmayı başardı. 11 Eylül saldırılarından sonra da<br />

Amerika‟nın islama karşı savaştığını ortaya çıkararak, İslam<br />

dünyasını, Amerika‟ya karşı örgütlemeyi başardı.<br />

Yedincisi: El-Kaide, İslami cihat terbiyesine<br />

dayanmaktadır. Bu sebeple de belli bir disiplin sahibidir.<br />

Lidere itaat ve güven Allah‟ın muvaffakiyetiyle mutlaktır.<br />

Allah yolunda ölüm için hazırlık tamdır. Sabırlı ve uzun<br />

solukludurlar. El-Kaide‟nin her bir ferdinin bu özelliklere sahip<br />

olmasına karşın Amerika‟nın, benzeri görülmemiş savaşta bir<br />

numaralı düşmanı haline gelen bu örgütün temel rüknünü<br />

oluşturan bu hali idrak edebilmesi mümkün değildir.<br />

Sekizinci olarak; El-Kaide Örgütü, bir saldırıya karşılık<br />

vermek için hareket etmek yerine, ilk hamleyi yapmayı tercih<br />

ediyor. Ve daha ilk plan bitmeden ikinci plan da hazırlanıyor.<br />

Şaşırtıcı saldırı planı yerine, düşmanın atağına karşılık vermeyi<br />

kabul etmiyor. Bu nedenle de El-Kaide, Kenya ve Tanzanya<br />

olaylarının ardından Afganistan‟da maruz kaldıkları saldırılara<br />

karşılık vermeye pek özen göstermedi. Çünkü yolda ikinci plan<br />

vardı ve bu planın vaktinde gerçekleşmesi büyük önem<br />

taşıyordu.<br />

Dokuzuncusu: El-Kaide gerek güvenlik gerek siyasi<br />

açıdan olsun her türlü çatışmadan, uluslar arası sorunlardan<br />

faydalanmayı fırsat biliyor. Bunu dini gereklilik olarak görüyor<br />

ve bu konuda gevşek davranmamaya gayret göstererek<br />

ganimetler elde ediyor. El-Kaide‟nin Sovyetler Birliği‟nin<br />

dağılmasından önce çıkan anarşiden faydalanarak, Sovyetler<br />

215


Birliği‟nin birçok gelişmiş askeri teçhizatını, silahlarını ele<br />

geçirdiği söylenmektedir.<br />

Onuncusu: El-Kaide, Müslüman ülkelerdeki rejimlere<br />

saldırmayı arka plana atıyor. Çünkü bu rejimlere yönelik<br />

saldırıların, iç savaş başlatmak istedikleri yönünde suçlamalara<br />

yol açacağından çekiniyor. Aynı zamanda çok iyi biliyor ki, bu<br />

rejimlerin hepsi Amerika‟nın kuklası ve Amerika yenilgiye<br />

uğradığı zaman, bunlar otomatik olarak ortadan kalkacaklar. Bu<br />

nedenle onlara uygun zamanda yönelmek daha doğru olacaktır.<br />

şimdiki duruma bir bakacak olursak.. Benzersiz bir savaşın<br />

zuhur ettiğini ve El-Kaide‟nin ayrıcalıklarını bir yana bırakacak<br />

olursak, kendimizi Taliban Rejimi‟ne karşı görkemli bir zafer<br />

kazanmış, El-Kaide‟den öldürebildiğini öldürmüş,<br />

öldüremediklerini Guantanamo‟da hapse atmış, dünyaya<br />

hükmeden güç olduğunu ispatlamış, başta Çin, Rusya olmak<br />

üzere tüm dünya devletlerini, kendisini razı için hizmet etmeye<br />

mecbur kılmış, Pakistan, Suudi Arabistan gibiler inin<br />

olanaklarını da kendi tasarrufu altına almış Amerika‟nın önünde<br />

buluruz. Amerika ve müttefikleri, öyle bir siyasi ve güvenlik<br />

ağı kurdular ki, onların bu şebekesinden her hangi bir El -<br />

Kaidelinin kaçması mümkün değil, denilir. Oysa Usame Bin<br />

Laden ve El-Kaideli diğer liderler saklanmayı başardılar.<br />

Amerika ve müttefikleri, onların ne yaşadıklarına ne de<br />

öldüklerine dair bilgi edinebildiler.<br />

Amerika, şüpheli gördüğü herkesi tutuklayarak, gerekli<br />

tüm emniyet önlemlerini alarak, gerekli kanunları koyarak,<br />

herhangi bir operasyon hazırlığında olan herkesin önünü<br />

kesmeye çalıştı. Amerika‟nın başlattığı „teröre karşı savaş‟ını<br />

Şaron, büyük coşkuyla karşıladı. Amerika bu savaşını,<br />

hükümetler, yönetime seçilenler aracılığıyla sürdürmektedir. Bu<br />

rejimler de Amerika‟yı yüceltmekte yarışmaktadırlar, Özellikle<br />

de Suudi Arabistan Rejimi.<br />

ġimdiki Durum..<br />

216


Bu benzersiz savaşın ortasında bazı gerçekleri gözlerin<br />

görmezden geldiğini, bazı varsayımlar yürütüldüğü ve bazı<br />

analizler yapıldığını görmekteyiz. Bunlardan ilki;<br />

Usame Bin Laden, Aymen El-Zevahiri ve Molla Ömer‟in<br />

hayatta olmaları hususudur. El-Kaide‟nin en büyük ve en<br />

önemli kesimi, selim durumdadır. Amerika da bunu çok iyi<br />

bilmekte ancak, girişimlerinin faydasız olduğu yorumları<br />

yapılmaması için ilan etmek isteme mektedir. Guantanamo‟daki<br />

tutuklulara gelince, onların büyük çoğunluğu, yardımla görevli<br />

memurlar, Afganistan‟da veya Pakistan‟daki Araplardır. Yani<br />

bu kişilerin hiçbirinin El-Kaide ya da 11 Eylül‟den sonra cihadi<br />

akımlara girenlerle ilgisi yoktur.<br />

Ġkincisi; Amerikalılar, kesinlikle kendilerini korkunç bir<br />

veya birden fazla darbenin beklediğine inanmaktadırlar. Hatta<br />

bu konuda kesin bilgiye sahiptirler. Ancak bu saldırıların,<br />

nerede, ne zaman ve nasıl olacağı hakkında bir bilgileri<br />

bulunmamaktadır. Aynı zamanda Amerikalılar çok iyi biliyorlar<br />

ki, siyasi, güvenlik, askeri alanlardaki çabaları, bu saldırıları<br />

engellemeye güç yetiremeyecek. Nerede, ne zaman ve nasıl<br />

olacağı belli olmamakla beraber, Bin Laden‟in Filistinliler<br />

rahat yüzü görmedikçe Amerika‟nın da rahat edemeyeceğine<br />

dair yemin etmesi, bu saldırının kesinlikle olacağını ilan etmiş<br />

oldu.<br />

Üçüncü olarak; Amerika, Afganistan‟da başlattığı<br />

hamlesinden sonra, El-Kaide ve Taliban sırrını bilgisayar,<br />

belgeler, kağıtlar aracılığıyla elde ettiği devasa bilgi lere,<br />

Pakistan‟la, Afganistan‟la ve Suudi Arabistan‟la işbirliği<br />

yapmasına rağmen çözemedi. El-Kaide‟nin düşünce tarzını,<br />

izlediği yolu, düzenini asla anlayamadı. Amerika, ellerindeki<br />

yığınla bilginin yol göstermek yerine kendilerini büyük bir<br />

şaşkınlık içinde bıraktığını itiraf ediyor.<br />

Dördüncü olarak: Amerika‟nın güvenlik ve kanuni<br />

çerçevede gerçekleştirdiği hamleler neticesinde binlerce<br />

Müslüman tutuklandı. Ancak bu tutuklananlar, El -Kaide ile<br />

ilgileri olmamasına karşın suçlandılar, gerçek olmadığı hald e<br />

El-Kaide ile ilişkilendirildiler.<br />

217


BeĢincisi: Amerika‟nın Afganistan‟a saldırması, Filistin‟e<br />

karşı apaçık bir şekilde Şaron‟u desteklemesi, İslam aleminde<br />

büyük tepkiye yol açtı. Müslümanların büyük kesimi,<br />

Amerika‟ya karşı Usame Bin Laden‟e ilgi, yakın lık duymaya<br />

başladı. Öyle ki 11 Eylül‟ü unutamayan bazı çevreler, bunun<br />

gibi yeni saldırılar bekler oldular.<br />

.<br />

Geleceğe Yönelik Veriler…<br />

Bir kişi gerçekleri incelediğinde, gelecek darbenin<br />

Amerika‟nın sonunu getireceği yönünde yorum yapmakta<br />

güçlük çekmez. Ancak önemli olan soru; bu saldırının nerede<br />

ve nasıl olacağıdır. El-Kaide, Amerika ile giriştiği bu sıcak<br />

savaşta sadece Amerika‟yı mı vuracak yoksa kendisine<br />

Amerika dışında hedefler de mi belirleyecek? El -Kaide‟yi 11<br />

Eylül öncesinden bu yana gözlemle yen bazı çevreler, El-<br />

Kaide ve Taliban‟ın, Taliban Rejimi‟ni daha önceden<br />

düşürmeye hazırlandıklarını, yine Taliban ve El -Kaide‟den<br />

önemli bir kesimin kalması için icraatlar düzenlediklerini, bu<br />

kesimle önümüzdeki darbeleri gerçekleştirmeyi<br />

hedeflediklerini söylüyorlardı. Ve bu çevreler, El-Kaide‟nin<br />

Amerika‟yı vurmak için çok uzun zaman öncesinden<br />

hazırlandığını iddia ediyorlar. Bu darbe, Amerikalılar<br />

kendilerini tam bir zafere ulaşmış zannedene kadar<br />

geciktirildi ki, siyasi ve psikolojik açılardan en büyü k<br />

yıkıma uğratılabilsinler. Bu çevrelere göre El -Kaide, başka<br />

mekanlarda, başka operasyonlar da düzenledi. Örneğin<br />

Pakistan Ordusu‟nun Hint Ordusu‟nun bir kolu olmaya<br />

zorlanması, ardından Afganistan cephesinin ortaya çıkışı ki<br />

bu cephe ortaya çıktıktan sonra Amerika, Taliban ve El-<br />

Kaide ile karşı karşıya gelmekten vazgeçti…<br />

3- Amerika‟nın Görüntüsü ve Bin Laden‟in<br />

Görüntüsü ,<br />

Olayların GeçiĢ Mantığı 67 :<br />

67 Islah Yayınları, 17.09.2001 Sayı:282<br />

218


Usame Bin Laden, bu operasyonların arkasında mıdır değil<br />

midir iddiaları, „arkasındadır‟ şeklinde sonuca b ağlandı. Bu<br />

söylemlerin hacmi öylesine büyüktü ki, insan onun zorlayıcı<br />

şiddeti karşısında, aklı, mantığı, gerçekleri bir tarafa bırakarak,<br />

kendisini adeta Amerika ile işbirliği yapmak zorunda<br />

hissediyordu. Ve sorumlu Usame Bin Laden olduğu, olayların<br />

bizim ülkelerimizle ilgisi olduğu için gerçekten yana olmak<br />

yerine, Amerika ile bir olmak zorunlu oldu.<br />

Salı gününden (11 Eylül) önce ve sonra istihbarat efsanesi:<br />

Salı gününden önce Amerikan İstihbaratı‟nın, bilgi<br />

toplama birimlerinin, düşmanı gözetleme c ihazlarının Amazon<br />

Ormanları‟nda bir karıncayı, büyük çöllerde adamların<br />

fısıltılarını dahi tespit ettiğini sanırdık. Hatta bazıları bu<br />

birimlerin güçlerini –Allah‟a sığınırım- Alemlerin Rabbi<br />

Allah‟ın gücüne yakın görüyorlardı.<br />

Salı günü gerçekleri öğrendik. Amerika, elinde uydu<br />

araçları, en gelişmiş hesap etme araçları bulunan dinazordan<br />

başka bir şey değilmiş meğer. Bu olaydan sonra Amerika‟nın<br />

vakte ve kendisini hazırlamaya ihtiyacı olacak. Doğrusu içine<br />

düştüğü durum çok utanılacak, rezil bir durum. Am erika‟daki<br />

tüm istihbarat, tespit birimleri Usame Bin Laden ve ona tabi<br />

olanları yakalamak için çalışıyorlardı ancak Usame Bin Laden<br />

geldi ve onları kendi evlerinde vurdu. İstihbarat birimlerinin<br />

ise bu konuda en ufak bir bilgileri, hazırlıkları yoktu. Hiç bir<br />

uyarı da olmadı. Ve nihayetinde Usame, büyük kazancını elde<br />

etti; Pentagon‟u, Ticaret Merkezi‟ni vurdu. Amerika‟nın<br />

istihbarat birimleri‟ni sıfıra döndürdü.<br />

Salı‟dan önce ve sonra güvenilir ülke masalları:<br />

Uzun yıllar, Amerika‟nın elinde, tüm toprakl arını gökten<br />

gelen meteorlara karşı koruyacak gücü imkanı var, diye<br />

düşünürdük. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra,<br />

219


insanlarda bu görüş daha da baskınlaştı. Hatta Amerika‟nın dış<br />

saldırılara karşı en güvenilir ülke olduğu imajı yayıldı. Bir gün<br />

dünyanın en güçlü kalesi Pentagon‟un başarılı bir saldırıya<br />

hedef olacağı kimsenin aklının ucuna dahi gelmezdi. Salı günü,<br />

tam bir skandal yaşandı. Neden? Mesele sadece Pentagon‟u<br />

korumaktan aciz kalınması değil. Amerikan özel birimlerinin,<br />

daha önceden Pentagon‟u, Ticaret Merkezi‟ni korumak için<br />

önlemler almamış olması. Eğer bu zorba birim, Pentagon‟u<br />

korumaktan acizse, Amerika‟yı ya da Amerika‟nın dünyanın<br />

başka yerlerindeki çıkarlarını nasıl koruyacak?<br />

Salı‟dan önce ve sonra Strateji masalı:<br />

Yıllarca Amerika, batının incisi olarak görülürdü. Siyasi<br />

kararların alındığı, stratejik planların yapıldığı lider ülke<br />

konumunda idi. Tarihi, sosyal, kültürel alanlarda diğerlerine<br />

büyük etkisi söz konusuydu. Amerika kurumlarının ve<br />

birimlerinin bilgi toplamakta devasa gücü olduğunu, bu<br />

bilgileri de iyi yönde kullandığını sanırdık. Bu korkunç bilgiler<br />

sayesinde gelecekte tüm bakışları üzerine çekeceğini<br />

düşünürdük. Arap düşünürler, Amerika‟nın elindeki bilgileri ve<br />

gücü en iyi kararları almak, millet için en iyi şeyleri üretmek<br />

amacıyla kullanacağına inanıyorlardı. Salı gününden sonra,<br />

Amerika, akıllarda yer eden tüm bu görüşlere cevap vermiş,<br />

hepsini yıkmış, kovboy kimliğinde küçülüp kalmış oldu. Öyle<br />

ki başına gelenlere verebildiği tek cevap bir el ateş etmek oldu.<br />

Öyleyse, inkar etmesi güç bir gerçeğin karşısındayız.<br />

Anlamamız gereken mesele, Amerika‟nın başarısızlığının,<br />

olayları anlamada ve olaylara karşı hareket etmede kullandığı<br />

uslübun çıkış noktasından kaynaklanmasıdır. Yani Amerika<br />

ayrıntılardan sonra başarısız kalmış değildir.<br />

Büyük sorun, Amerikalıların bunu itiraf etmek<br />

istememeleridir. Kendilerini sorgulamıyorlar ve soruna sadece<br />

askeri çözümün geciktirilmesinden kaynaklanıyor, gözüyle<br />

bakıyorlar. Dün söylediğimiz gibi, eğer Tanzanya ve Kenya<br />

220


operasyonlarının ardında gerçekten Usame Bin Laden varsa,<br />

zorba Amerika birimlerini, kendisi için halklailişkiler şirketi<br />

gibi kullanmayı başardı. Usame, Amerika‟nın kendisini bir<br />

numaralı düşman olarak görmesini ve kendisine karşılık<br />

verdirtmeyi de başardı. Bu birimler, uzun yıllar boyunca<br />

Usame‟nin menfaatleri için çalıştılar. Ta ki Amerika‟nın<br />

çabasının sonucunu ortaya koymak için Salı günü geldi,<br />

Amerika‟nın içine giren Usame‟nin gücü, hem askeri hem de<br />

ekonomik merkezlerini mükemmel bir şekilde yerle bir etti.<br />

Sonuç Amerika için tam bir felaketti.<br />

Şimdi ve Salı gününden sonra Amerika, Bin Laden<br />

stratejisinin son cüzünü hazırlıyor ki o da Müslümanlarla tam<br />

bir savaşa girmek ve Müslümanları kendisine karşı<br />

ordulaştırmak. Amerikan aklının çıkış noktasındaki hatası ne<br />

idi ki iki kere Bin Laden stratejisi uygulamasında başarısız<br />

düştü? Amerika‟nın iki hatası vardı. Bunlardan ilki; Amerika,<br />

durumu olduğu gibi anlamaktan aciz düştü. İkincisi, Amerika,<br />

gurur ve kibir batağında saplandı kaldı. Büyüklenerek, gerçek<br />

gelişmeleri göremedi. Hakikati anlayamadı. Bizim bakışımıza<br />

göre Bin Laden‟in görünürdeki anlayışı, nasıl da Amerika‟yı,<br />

tüm zorbalığına rağmen büyük bir halkla ilişkiler şirketine<br />

dönüştürerek kendi hizmetine koştuğunu ortaya koyuyor.<br />

Birinci Rükün: Bin Laden‟in GörünüĢü..Anlamaya<br />

ÇalıĢmak:<br />

Evet doğrusu Usame Bin Laden iyi bir savaşçı, ihlaslı.<br />

Çıkış noktasındaki sağlamlık, düşmanına yönelik saldırılarında<br />

kendisini başarılı kılıyor. Usame Bin Laden‟in bu hali, cahilliği<br />

söküp atmak olarak tarif ediliyor. Öyle ki medeni, toplumsal,<br />

tarihi alanlarda bütünlüğün olmadığına işaret ediyor.<br />

Gerçekten, olaylara ve tarihi, sosyal, siyasi verilere bakarsak,<br />

Usame Bin Laden‟in temel taşlarına sahip özel bir cihaz gibi<br />

olduğunu ve bu verileri otomatik olarak kamil bir tasarıya<br />

dönüştürdüğünü görürüz.<br />

Ġlk esas: Nefret edilen Amerika<br />

Ayırt etmek gerekir ki Suudi Arabistan halkı, Amerika‟ya en<br />

büyük düşmanlığı besleyen halktır. Hatta düşmanlıkları Filistin<br />

221


halkından daha fazladır. Öyle ki, Salı günü meydana gelen<br />

olayların ardından Suudi Arabistan sokaklarında ilk tepki, cep<br />

telefonları aracılığıyla tebrikleşmeler oldu. Amerika, Suudi<br />

Arabistan ve Filistin‟deki düşmanın sayısını olduğundan çok<br />

daha az biliyor. Bu insanlar, Amerika‟dan nefret etme<br />

meselesini, büyük ve hatalı bir devletten nefret etmek, olarak<br />

görüyorlar ve doğal bir akış olarak kabul ediyorlar.<br />

Avrupalılar‟a ya da Latin Amerika halkına duyulan nefreti<br />

açıklamak mümkün olabilir ancak Amerika‟ya karşı<br />

müslümanların, özellikle de Arapların duydukları derin nefret<br />

açıklanamaz. Çünkü Müslümanlar, Amerika‟ya farklı açılardan<br />

bakıyorlar ve baktıkları her açıda da stratejik düşmanlık için<br />

yeterli bir gerekçeye sahipler. Gördükleri, yaşadıkları bu<br />

sorunlar, nefreti, kızgınlığı, intikam alma duygularını<br />

doğuruyor.<br />

Ġlk Mesele: İnsanlarımız Amerika‟yı, tüm siyasi, askeri,<br />

mali kuvvetiyle, İsrail‟in elinde bir oyuncak olarak görüyorlar.<br />

Bunun aksi ise doğru değil. Ve intifadanın başlamasıyla, bu<br />

mesele daha da büyüdü. Meseleyi duyanların, görenlerin sayısı<br />

arttı ve böylelikle bu konu da birçoğunun öncelik verdiği sorun<br />

halini aldı.<br />

Ġkinci Mesele: Irak ambargosunun ısrarla devam etmesi,<br />

halkın aç kalması, çocukların öldürülmesi, bu yaptıklarının<br />

kesin bir dille haklı gösterilmesi. Madalen Allbrigth‟in<br />

söylediği gibi çocukların öldürülmesinin ahlaken doğru kabul<br />

edilmesi.<br />

Üçüncü Mesele: Müslümanlar için kutsal kabul edilen<br />

mekanların bulunduğu, gayri-müslimlerin bulundurulmaması<br />

hakkında hususi hükümler bulunan Arap Yarımadası‟nda,<br />

ısrarla Amerikan Askerlerinin bulundurulması. Ve bu<br />

askerlerin, Irak‟ı vurmak için konuşlandıklarının söylenmesi.<br />

Müslümanlar, bu duruma alçaklık ve dinlerinin, ibadetlerinin<br />

direk kısıtlanması gözüyle bakıyorlar.<br />

Dördüncü mesele: Özellikle Suudi Arabistan halkı,<br />

Amerika‟nın hükümetlerle işbirliği yaparak, müslümanların<br />

servetlerini kaçırdığına, yeraltı zenginliklerine sahip olarak<br />

222


Amerikan, batı bankalarına gelirlerini akıttığına inanmaktadır.<br />

Bu, olmuş bitmiş bir mesele değildir. Aksine bu kaynakların,<br />

gelirlerin aktarımı artarak devam etmekte, Amerik a‟yı<br />

beslemektedir. Ve bunu gören insanlarda da Amerikan karşıtlığı<br />

artmaktadır.<br />

Ġkinci Rükün: Dini Duyguların Kimlik Gibi Pozisyon<br />

Kazanması:<br />

Geçtiğimiz 20 yıl boyunca, İslamiyete yöneliş, İslami<br />

kimlik kazanma ve hayata İslami açıdan bakma hırsında büyü k<br />

bir artış gözlendi. Buna da bazı durumlar, büyük olaylar, siyasi<br />

yönelişler sebep oldu. Bunların en başında ise Afganistan<br />

Savaşı ve Sovyetler Birliği‟nin Afgan topraklarından<br />

kovulması, son intifada ayaklanması, Çeçenistan‟da cihadın<br />

zuhur ve devam etmesi yer alıyor. Ardından da daha birçok<br />

sosyal, kültürel, fikri gelişmeler geliyor.<br />

Üçüncü Rükün: Siyasi Liderlerin Ġhanetleri:<br />

Amerikan zorbasının karşısında Müslümanlar, bölgedeki siyasi<br />

liderlerden yakınıyorlar. Onları, vatan, din, ümmet haini ilan<br />

ediyor, Amerika‟nın kucağına kendisini bırakmış, Amerikan<br />

feleğinden kurtulamayan aciz yöneticiler olarak görüyorlar. Bu<br />

ihanetler, -halkın gördüğü gibi- Amerika‟ya nefreti artırdı. Ve<br />

insanlar, siyasi birimlerin, sonlarını belirlemede, bir işe<br />

başlamada ne kadar başarısız olduklarını gördüler. Hükümetler,<br />

halka göre kuralcılığı, hainliği ve teslim olmuşluğu temsil<br />

etmektedir. Bu, hükümetlerden ümidi kesmek demektir. Hatta<br />

hükümetlerin Amerika ile işbirliği yapması, müslümanların<br />

zihinlerinde çok sıradan bir durum hanesinde yer alır oldu. Ve<br />

bunun neticesinde de Hamas, İslami Cihat ve diğer cepheler<br />

ortaya çıktı. Siyasi liderlerin ihanetine karşılık, bazı toplumsal,<br />

dini akımlar, partiler Amerika ve batı karşıtı söylemler<br />

atıyorlar. Ancak bu akımların da tarihleri pek parlak değil. Ya<br />

sadece söylem ortaya atmakla yetiniyorlar ya da bir şeyi<br />

yapmaya azmetse de yapmaktan aciz kalıyorlar.<br />

Dördüncü Rükün: Bin Laden‟in ġahsiyeti<br />

Amerika‟ya duyulan şiddetli öfke, nefret ve düşmanlık<br />

duyguları ile beraber sıradan olmayan, savaşçı, temiz bir<br />

223


dosyaya sahip, çıkış noktasında azimli ve hareket porgramı,<br />

Amerika‟ya düşmanlıkla dolu, kendisini bu yola adamış bir<br />

şahsiyete ihtiyaç doğuyor. Arap dünyasında hiçbir insan, Usame<br />

Bin Laden dışında, bu özellikleri kendisinde taşıyan bir insan<br />

daha tanımıyor. Afganistan‟da üstlendiği büyük rol, onun tüm<br />

sadakatini ortaya koydu. İnsanların gözünde Bin Laden, Suudi<br />

Arabistan‟da hoş bir yaşantıyı terk etti, kendisini, malını,<br />

inançları uğruna feda etti. Kendi iradesiyle Afganistan‟da<br />

savaşmaya gitti. Sonra Amerika‟ya karşı savaş açmakta ısrar<br />

etti. Dayandığı temelin sağlamlığı nedeniyle de hayatını farklı<br />

farklı ülkelerde geçirmek zorunda kaldı.<br />

BeĢinci Rükün: Amerika‟nın Rolü<br />

Tüm bu saydığımız rükünler, Amerika‟nın kendisinden de<br />

bahsetmezsek tamamlanmış sayılmazlar. Bir kişi ki, Amerika‟yı<br />

düşman olarak görüyor, ona belirli operasyonlarla yöneliyor.<br />

Bu kişi, Amerika‟ya karşı kinle dolu müslümanların ateşini<br />

söndüremese de, Amerika bu kişinin, kendisine zarar verdiğini<br />

ispatlıyor. Bu ispat belgesi belki de eksikti ve 1998 yılının<br />

Eylül ayında Clinton‟un kürsüden defalarca, Bin Laden‟in<br />

ismini tekrar ederek, kendilerinin Afganistan‟da Bin Laden‟in<br />

üslerine füzeler gönderdiklerini iddia etmesiyle tamamlandı.<br />

Amerika tarafından Bin Laden‟e yönelik bu darbe, Amerika<br />

Başkanı‟nın apaçık bir itirafı, Bin Laden‟i Amerika‟ya zarar<br />

veren bir unsur olarak gördüğünün ilk resmi belgesi özelliği<br />

taşıyordu. Ve Amerika‟nın en üst makamı, Amerika‟dan nefret<br />

eden onca müslümanın önünde, Usame Bin Laden‟in bek lenen<br />

muhlis insan olduğunu ortaya koyuyordu. Bunun ardından<br />

Amerika‟nın siyasi, ekonomik ve basın araçlarının hepsi de<br />

Usame Bin Laden‟i Amerika‟nın ik düşmanı olarak göstermeye<br />

devam ettiler. Ve böylelikle Amerika, Usame Bin Laden‟in<br />

menfaatine çalışan, en iyi halkla ilişkiler şirketine dönüştü.<br />

Müslümanları Bin Laden‟in arkasında Amerika karşıtı olarak<br />

birleştirdi, donattı. Nairobi ve Dar El -Selam patlamalarını<br />

bilenler, nasıl da Amerika‟nın Sudan ve Afganistan‟ı<br />

vurmasından sonra sokaklarda Araplar‟ın B in Laden‟den yana<br />

tavır aldıklarını çok iyi hatırlarlar. O zamandan sonra Bin<br />

224


Laden olgusu devam ettiği gibi, stratejiyi belirleyen de O<br />

olduğu için büyük kazanç elde etti. Amerika ise stratejinin<br />

sadece bir tabakasını oluşturduğu için başarısız kaldı.<br />

Amerika Rotasını Bir Kez Daha Usame Bin Laden‟den Yana<br />

Çeviriyor....<br />

Eğer Amerika‟nın Usame Bin Laden hakkındaki<br />

suçlamaları doğruysa, son olayların akabinde Amerikalı<br />

liderlerin sergilediği tavırlar, tamamen Usame bin Laden‟in<br />

istediği gibi. Bin Laden son hedefin, Amerika ile tam kapsamlı<br />

şekilde karşı karşıya gelmek, olduğuna inanıyor. Ancak biliyor<br />

ki, bu büyük karşılaşma sadece davetle, konuşmayla, islam<br />

devletleri tarafından ilan edilerek gerçekleşemez. Ve Bin Laden<br />

şunu da biliyor ki, Amerika‟yı aşama aşama da olsa aynen<br />

Nairobi ve Dar El-Selam‟da olduğu gibi karşılık vermek için<br />

harekete geçirtebilir. Lakin bu sefer daha büyük ve daha<br />

kapsamlı yani, meydana gelen olayın büyüklüğüyle paralel bir<br />

tepki istiyordu. Amerika‟yı karşılık vermek, askeri donanı mını<br />

bu tepkiye hazırlamak, ittifaklar kurmak zorunda bırakmak ve<br />

olayın büyütülmesi Bin Laden için imaj kazanmak,<br />

kuvvetlenmek, Amerika ve işbirlikçi hükümetler karşısında<br />

insanların kendisiyle birlik olması anlamı taşıyordu. Askeri<br />

darbe olması durumunda ise, Bin Ladin kazançlı çıkar, Amerika<br />

ise bir şey elde edemez, bu şekilde belki de Afganistan<br />

tamamen yerle bir olur ki bu da bölge halkında büyük bir<br />

şaşkınlık yaratır, belki de rejimlerin, özellikle de bizim<br />

başımızdaki rejimin yıkılmasına sebep olur. Ya da toprakları<br />

istila edilir ki bu Bin Laden‟in örgütünün, Taliban‟ın ve<br />

Afganlıların en çok istediği şey. Amerika‟dan çok daha güçlü<br />

ve şiddetli, yasaklanmış silahları kullanmaya daha hazır<br />

Ruslarla tecrübe ettikten sonra Amerika kendilerine çok daha<br />

kolay bir düşman gözükmektedir.<br />

Ülkelerimizdeki durum ve Bin Suud:<br />

225


Olaydan sonra kınama ve üzüntüleri dile getiren resmi<br />

açıklamalar yapıldıktan sonra, müftü ve Suudi Arabistan‟ın<br />

dışındaki alimler bildiriler yayınladılar. Ancak sokaklarda<br />

durum bu kadar basit değildi. Basın, Salı Günü (11 Eylül)<br />

meydana gelen saldırılardan sonra, Filistin‟deki sevinç<br />

gösterilerinin haberini verdi. Suudi Arabistan‟daki halkın<br />

sevinç gösterilerine ise, basına kapalı bir ülke olması sebebiyle<br />

ancak vasıflandırılarak yer verildi. Buna karşın anlaşılan o ki,<br />

sokaklarda Bin Laden‟e destek, Amerika‟ya da tepki korkunç<br />

düzeyde artmıştı. Bunun yanında hem Suudi Arabistan‟ın içinde<br />

hem de dışında bağımsız şeriat cepheleri, Amerika ile<br />

yardımlaşmanın, islamiyete, müslümanlara ihanet olduğuna dair<br />

beyanlar yayınlıyorlar, bu tür bir hareketi „münker‟ olarak<br />

nitelendiriyorlar, Amerika ile dostluğun, islama aykırı<br />

olduğunu açıklıyorlardı. Bu durumlar, Suudi Arabistan Rejimi<br />

için büyük sıkıntı kaynağı olmuştu. İslami duyguların<br />

kabarmmasına karşılık, Amerika da operasyonlarını hiç<br />

hafifletmemiş, aksine özellikle Filistin‟de ve Bin Laden‟in<br />

Örgütü tarafından gerçekleştirilen operasyonların artması<br />

nedeniyle, kendi zulmünü haklı gösterme yoluna gitmiştir.<br />

Suudi rejiminin yaşadığı bir diğer sık ıntı ise Usame Bin Laden<br />

hayranı birçok kişinin ülkede yaşamasına karşın, kendilerinin<br />

bu kişiler, eğitimleri, hazırlıkları hakkında bilgisi olmaması.<br />

Suudi Arabistan‟ın Önündeki Seçenekler:<br />

Bu zor durumlar içinde iken Suudi Arabistan, bir taraftan da<br />

Amerika‟nın „kim bizimle yardımlaşmazsa bizim<br />

düşmanımızdır‟ yöntemini kullandığı baskısıyla karşı karşıya<br />

kalıyor. Ve bu durumda ne yapabilirim telaşına kapılıyor. Suudi<br />

Arabistan‟dan yardımlaşmanın istendiği 3 nokta:<br />

Ġlki: Cihadi Örgütler hakkında, istihbarat birimlerinde<br />

bulunan tüm bilgilerin Amerika‟ya teslim edilmesi.<br />

Ġkincisi: Amerika‟nın talep ettiği bazı kişilerin,<br />

Amerika‟ya teslim edilmesi.<br />

Üçüncüsü: Taliban ve diğerlerine girişilecek her hangi bir<br />

savaşta ortak hareket edilmesi.<br />

226


Dördüncüsü: Amerikan Ordusu için bölgede her türlü<br />

gizli bilgi aktarımı kolaylığının sağlanması.<br />

Birinci ve ikinci şartları, Suud Ailesi, Amerika‟nın baskısı<br />

olsa da yapmaz. Bunu yapmama sebeplerinden ilki ülkedeki<br />

hakimiyetin kendisine ait olduğu bahanesi değil, Amerika‟n ın<br />

bu ülkedeki örgütlerin gerçeğini, büyük ölçüde yayıldıklarını<br />

görmesi, anlaması ve Suud Ailesi‟ne güvenini kaybetmesi<br />

korkusudur. İkincisi ise, Suudi Arabistan‟ın tüm içişleri<br />

defterlerinin de Amerika‟ya açılmasını zorunlu kılacak<br />

olmasıdır. İlk sayfanın açılması, son sayfanın da açılması<br />

demektir. Suud Ailesi‟nin üçüncü şartı da aynı şekilde kabul<br />

etmesi imkansızdır. Neticede Suudi Arabistan Rejimi nereden<br />

gelmektedir ki sırf Amerika‟nın hatrı için askerleriyle,<br />

subaylarıyla Afganistan‟a ve Bin Laden‟e karşı savaşa katılsın?<br />

Dördüncü şarta gelince, bu şartın gizli bir şekilde ve<br />

sınırlı sayıda Suudi ve yetkililer tarafından gerçekleştirilmesi<br />

mümkündür. Ancak bu büyük tehlike arz etmektedir ve her an<br />

Amerika‟nın aleyhine bir tuzağa dönüşmesi söz konusu olabilir.<br />

Şimdi herşeyi nasıl yerleştireceğiz?<br />

Evet, Panorama Programı‟nda da ifade edildiği gibi Salı<br />

günü meydana gelen olaylardaki hedefler sembolikti. Sadece<br />

uçaklar binaları yıkmadı. Ticaret Merkezi ve Pentagon hedef<br />

alındı çünkü birisi Amerika‟nın, iktisadi, diğeri de askeri<br />

merkezi idi. Beyaz Saray veya Kongre‟nin hedef alınmasının<br />

sebebi de belki siyasi merkezi temsil ediyor olması idi. Basın<br />

organlarının doğal işlevleri gereği, kulelerin yıkıldığını<br />

defalarca, korkunç bir stille göstermesi ve aynı yayını yüzlerce<br />

defa göstermesi, insanların içlerine işledi ve Amerika‟nın<br />

heybetini kaybettiği inancının yayılmasına sebep oldu.<br />

Efendinin heybetinin kaybolması ise aynı şekilde kölelerin de<br />

yani Amerika‟ya dayanan Arap rejimlerinin de heybetinin<br />

kaybolması anlamı taşımaktadır.<br />

4- Bin Laden ve Amerika.. Kim Kazanacak?<br />

227


(Usame Bin Laden‟in Yemini ve Amerika‟nın<br />

Rüyası) 68<br />

( Gökleri direksiz kaldıran Allah’ın adıyla yemin ederim ki<br />

Amerika ve Amerika’da yaşayanlar, Filistin’de yaşayanlar<br />

rahat yüzü görmedikçe, Kafir orduları Muhammed Sallallahu<br />

Aleyhi ve Sellem’in topraklarından çıkmadıkça rahat<br />

edemeyecek. ).<br />

Dünyada bu ibarenin tercüme edilmediği hiçbir meşhur<br />

dil kalmadı. Aynı şekilde bu dilleri konuşan insanlardan da bu<br />

ibareyi duymayan kimse kalmadı. Bu ifadenin, iki kesime büyük<br />

tesiri oldu. Bu kesimlerden ilki Amerikalılar ki Bin Laden<br />

yemin etmeden başlarına gelenleri gördüler. Ya Yüce olan<br />

Allah‟ın adıyla yemin ederse halleri ne olacaktı?<br />

Amerikalılar‟ın hayatta başarılı olmayı temsil eden rüyas ı;<br />

temiz ev, konforlu araba, rahat bir hayat ve iyi bir görev.<br />

Ülkesi ile ilgili rüyası ise; istikrar ve güvenin varolmasıdır.<br />

Amerikalılar biliyorlar ki, tarihte Amerika şahsiyeti, kimliği<br />

yeni ve henüz uzun vadeli rüyalarını gerçekleştiremedi. Ve<br />

Amerikan halkı bu hayallerine ulaşabilmek için uğraşmaktadır.<br />

Buna Amerikan rüyası da vatani istek de demek mümkün ve<br />

Amerikalısı, göçmeni hepsi için geçerli. Ve bu hayaller dünyevi<br />

veriler üzerine kuruludur. Yani ruhaniyetle, sevapla, ecirle ve<br />

dünyadan sonra cennete kavuşma arzusuyla ilgisi yoktur. Peki<br />

Amerika bu rüyasını, ölümü arayan kişi veya örgüt karşısında<br />

nasıl yaşayabilir? Bu ibare, tüm Amerikalılar‟ın üzerine<br />

yıldırım gibi düştü. Ve gündüzlerinde gecelerinde onları<br />

korkutan, kuşatan kabusları olacak. Birçokları bu yeminin,<br />

gerçekten korku duymaları gerektiğini ifade ettiğini idrak<br />

ettiler.<br />

Bin Laden‟in yemini ve müslümanların rüyası<br />

İkinci kesimi ise müslümanlar oluşturuyor. Özellikle de<br />

uzun yıllar boyunca alçaklıkta, hainlikte, işbirlikçilikte yarışan<br />

rejimlerin gölgesinde yaşayan müslümanlar ve Araplar bu gruba<br />

68 08.10.2001 tarihli Islah Yayınları , 285.Sayı.<br />

228


dahil oluyorlar. Bu insanlar, Usame Bin Laden‟in nasıl da<br />

şerefiyle, insana güven verir şekilde, kendisinin güçlü taraf<br />

olduğunu hissettirircesine yemin ettiğini gördüler.<br />

Müslümanlar, özellikle de Arap Yarımadası‟nda yaşayanlar,<br />

başlarındaki hükümetlerin, kutsal, temiz toprakları, kafirlere<br />

açtığını, ümmetin kaynaklarını yağmalamak için Amerika ile<br />

işbirliği yaptıklarını görüyorlar. Filistin‟i satmak için işbirliği<br />

yapıyorlar. Aksa‟yı alçaltıyor, cihattan Yahudileri koruyorlar.<br />

Müslüman ülkelere ambargo koymakta Amerika ile işbirliği<br />

yapıyorlar ve halkın açlıktan, hastalıktan ölmesine sebep<br />

oluyorlar. Bu nedenle Müslüman halk arasında Usame Bin<br />

Laden‟in yemini büyük yer etti. Öyle ki bazıları il k defa bu<br />

yeminden sonra müslümanlıklarıyla gurur duyduklarını<br />

söylediler. İlk defa kendilerine güvenleri geldi, zafer<br />

kazanabileceklerine kanaat getirdiler. İslamın üstünlüğünü,<br />

Amerika‟nın önemsizliğini anladılar. Bazıları bu yeminin,<br />

halifeliğin yıkılmasından bu yana müslümanların kimliklerine<br />

sahip çıkmalarını sağlayacak, şuurlarını uyandıracak en büyük<br />

sarsıntı olduğunu belirttiler. Usame Bin Laden‟in sözlerinin<br />

yayınlanma vakti ve yayınlanma tarzı anlaşılan o ki en büyük<br />

tesiri yaratmak için tasarlanmıştı. Nitekim istenen sonucu da<br />

aldı.<br />

Usame bin Laden‟in sözleri beklenenden çok daha büyük<br />

tesir yarattı. Cep telefon mesajlarında sürekli aynı ibare dolaşır<br />

oldu. İslam dünyasına ilaç gibi geldi. Hatta neredeyse kutsal bir<br />

ifadeymiş gibi değer buldu.<br />

Bin Laden kazanıyor:<br />

Olayların hemen ardından yayınlanan yazımızda, Amerika‟nın<br />

Usame Bin Laden‟le ilgili stratejisinin aslında Usame Bin<br />

Laden‟in stratejisinin sadece bir parçası olduğunu belirtmiştik.<br />

Bin Laden‟i en çok üzecek şey, Amerika‟nın olayları ask eri<br />

yönle değil, siyasi ve diplomatik yollarla çözmeye kalkması<br />

olurdu. Ancak Usame‟nin isteği harfi harfine gerçekleşti.<br />

Amerika, olayı askeri yolla çözmeye karar verdiğini gür sesiyle<br />

duyurdu ve bu yolda binlerce kişi topladı. Ve Amerika, sadece<br />

bir insana karşı açılan bu savaşı tüm dünyaya, teröre karşı<br />

229


açılan savaş olarak göstermek istedi. İslam dünyası, özellikle<br />

de Arap dünyası ve Pakistan görecekler ki tüm bu küfür ve<br />

nifak (ikiyüzlü) ülkeleri aslında sadece bir adama karşı ittifak<br />

kurmuşlar. Amerikalılar, Amerika‟nın, Nato Ülkeleri‟nin,<br />

Rusya, Çin, Avusturalya, Arap Devletleri ve yardımlaşan diğer<br />

devletlerin sadece bir adama karşı yani Usame Bin Laden‟e<br />

karşı savaştığını unutturmak istiyor. Eğer dünyanın en güçlü<br />

devleti, tüm bu orduları, dünyanın güçlerini bir adama karşı<br />

savaşmak için topluyorsa acaba tüm dünyaya karşı tek başına<br />

savaşan bu adamın sırrı nedir? Amerika‟ya ve müttefiklerine<br />

karşı savaşan bu adamın mesajı nedir? Ne istiyor? Amerika‟nın<br />

tüm siyasi, askeri, istihbari ve mali gücüyle bir tek adamla<br />

savaşamaması bu adamın Amerika‟dan daha güçlü olduğunun<br />

delili değil midir? Amerika‟nın savaş için dünyanın tüm büyük<br />

devletlerinin yardımına ihtiyacı olduğu ortaya çıkmaz mı?<br />

Aralarında kahramanların eksikliğinden yakınan müslümanlar<br />

için bu adamın neyi sembol ettiğini idrak eden Amerika,<br />

dünyayı yanında toplamakta neden ısrar ediyor? Yani Amerika,<br />

bu müttefikleri toplasa da karşısındaki adamın kendisinden<br />

daha güçlü olduğunu itiraf etmek zorundadır. Buraya kadar Bin<br />

Laden‟in kazanmakta olduğuna dair bir şüphe var mı?<br />

TeĢebbüs Eden Oldu:<br />

Bin Laden, olaydan önce çekilen ve teşebbüs eden taraf<br />

olduğunu ispat eden ve düşmana karşılık verme şansını bırakan<br />

video kasetinin, olay gerçekleşmeden yayınlanmasına izin<br />

vermedi. Nairobi ve Dar El-Selam patlamalarının girişimcisi de<br />

gerçekten Bin Laden ise 11 Eylül de dahil şu ortaya çıkıyor ki<br />

Bin Laden daima girişimde bulunmayı ve düşmana sadece<br />

karşılık verme hakkını bırakmayı tercih ediyor. Ve Amerikalılar<br />

bu benzeri olmayan video kasetindeki yeminle Usame Bin<br />

Laden‟in ne yapmak istediğini kara kara düşünüyorlar. Bu kaset<br />

ne Bush‟un ne de hükümet üyelerinin yaptığı basın<br />

açıklamalarına benzer. Ancak bundan daha da tehlikelisi, Bin<br />

Laden‟in teşebbüs etme, basın aracılığıyla amaçlarına hizmet<br />

etme ve askeri güçlerinin bulunmasıdır. Acaba Bin Laden‟in<br />

Amerika için bundan sonraki planı ne?<br />

230


Amerika‟nın hesapları..Güç ve Nüfuz<br />

Amerika gibi güçlü, gücüne ve olanaklarına güvenen, dünyayı<br />

kontrolü altında tutan, gururlu bir devletin vuracağından hiçbir<br />

şüphe yoktu. Tüm denizaltıları, orduları, partileri, harekete<br />

geçirdi. Tüm kıtaları kışkırttı. Tüm bunları da sadece<br />

korkutmak ve gösteri için yaptı.<br />

El-Kaide gibi Amerika‟nın da darbesi hafif hava saldırıları<br />

şeklinde olmayacaktı. En azından El -Kaide ve Usame Bin<br />

Laden‟in parçalanması, Taliban‟ın düşürülmesi yönünde bir<br />

hedef seçilecekti. Amerika bu hesabı yaparken, daha önceki<br />

tecrübelerine, askeri gücüne, hazırlığına, yaptığı bazı<br />

antlaşmalara, teknolojisine, bilgilerine, maddi varlığına,<br />

hakimiyetine, siyasi ve basın alanlarındaki nüfuzuna ve<br />

olanağına güvenmişti. Amerikalı, batı hatta Arap aklıyla<br />

hareket edilerek ve bu kıyaslar ölçüt alınarak bakıldığında<br />

kesinlikle Amerika‟nın kazanacağı, Taliban ve El -Kaide‟nin<br />

yerlebir edileceği sonucu çıkmaktadır.<br />

Amerika‟nın elinde Bin Laden ve Taliban Liderleri‟nin<br />

hareketlerini gözetlemeye yarayan cihazlar, olanaklar<br />

bulunmaktadır. Ayrıca uçaklar, füzeler, zeki bombalar ki<br />

dağları delerek mağaralara, geçitlere gider, birey olarak<br />

savaşmak durumunda kaldığında kullanacağı gelişmiş silahlar,<br />

savaş için hususi hazırlanmış birimler, bu birimlerde tek<br />

birinin, bir gruba yeteceği belirtilen savaşçılar vardır. Sonra<br />

Amerika yalnız da değil. Avrupa, Nato, Kanada, Avusturalya,<br />

Güvenlik Konseyi, Rusya, Çin, Afganistan‟ı çevreleyen<br />

aralarında Pakistan‟ın da bulunduğu tüm devletler, Bin Laden‟e<br />

sempati duyan herkese baskı uygulayan Arap devletleri; bu<br />

büyük ittifak, Bin Laden‟e karşı durmaktadır. Son olarak<br />

Afganistan‟ın içinde de Kuzey İttifakı Amerika‟nın yanında yer<br />

almaktadır. Ben Laden‟in karşısında duran bu güce bakarak<br />

Amerikalısı, Arap‟ı, Acemi hepsi şu soruyu soruyorlar: Hangi<br />

deli Bin Laden ve Taliban‟ın direnebileceğine inanır? Bunu<br />

söyleyenler, Afganistan‟da Sovyetler Birliği‟ni hezimete<br />

uğratanların gücünü hafife alıyorlar. Afganistan‟ın bu savaşı<br />

kazanmasında Amerika‟nın, Suudi Arabistan‟ın, Pakistan‟ın<br />

231


desteği olduğunu iddia ediyorlar. Ve şimdi Amerika, Pakistan,<br />

Araplar, Suudi Arabistan hepsi Taliban ve Bin Laden‟in<br />

karşısında yer alıyorlar. Onları bu kuşatmadan kim kurtaracak?<br />

Hesaba katılması gereken noktalar.. Coğrafi konum:<br />

Karşılaşacak tarafların dikkat etmesi gereken hususlardan bir<br />

tanesi, Afganistan‟ın coğrafi konumudur. Bir tarafın doğası<br />

savaşa uygun iken, bir diğer tarafta da Amerika‟yı şaşırtacak<br />

savaş çağrıları yapılmaktadır. Ve ilahi desteğe kesinlikle<br />

inanılmaktadır. Taliban ve Bin Laden‟in ilk iddiaları,<br />

Amerika‟nın savaşta, dağlık bölgeler nedeniyle karşısına<br />

zorluklar çıkacağıdır. Bu açıkça Afganistan‟da görülen bir<br />

durumdur. Atom bombasının kullanılarak toplu imhanın<br />

gerçekleştirilmesi ihtimalinin dışında, vadi ve dağlık alanlarla<br />

dolu Afganistan‟da Amerika, Taliban ve El -Kaide‟yi<br />

parçalamak istiyorsa kara yoluyla savaşmak zorundadır.<br />

Bilindiği gibi Afganistan, dünyanın en engebeli arazilere sahip<br />

ülkesidir. Doğal mağaralarının yanında, Sovyetler Birliği ile<br />

savaş esnasında binlerce mağara ve tüneller kazıldı.<br />

Dikkate alınması gereken ikinci nokta: Kaybedecek bir Ģey<br />

yok.<br />

Amerika harp araçlarını ve askeri projelerini hemen<br />

harekete geçirdi. Yollara, köprülere, yeraltı binalarına, yönetim<br />

merkezlerine, erzak hatlarına, medeni ve askeri terkiplerin en<br />

düşüğüne, fabrikalara, rafinerilere, basın organlarına, askeri<br />

kışlalara, hava alanlarına, askeri kamplara dayanan<br />

hazırlıklarını yaptı. Afganistan‟da ise sağlam bir yol, sağlam<br />

bir köprü, ulaşım ağı, askeri kışla bulamazsınız. Sayıları ancak<br />

birkaç tane olan hava alanları kullanılmıyor hatta buna niyet<br />

bile edilmiyor. Diğer taraftan Taliban, me rkezi bir şekilde<br />

savaşmıyor, duruma göre farklı bölgelerde özgür birimler<br />

olarak savaşıyor. Bir mesele de Taliban ve El -Kaideliler çetin<br />

bir hayat sürmektedirler, az yemek yiyorlar, az gıda maddeleri<br />

bulunuyor, hayatları zor koşullarda geçiyor. Yani bir b atılı<br />

askerin bu koşullara katlanması oldukça zordur. Katlanabilirse<br />

de ancak kısıtlı bir süre katlanabilirler. Öyleyse havadan<br />

bombalamanın etkisi çok sınırlı olacağı için basın ve siyaset<br />

232


aracılığıyla savaşın sürdürülmesi gerekecektir. Amerikalıların<br />

hedeflerini tamamen gerçekleştirebilmek içinse kara savaşından<br />

başka çareleri yoktur.<br />

Dikkat edilecek bir diğer nokta.. Savaş protestoları<br />

Taliban ve Usame Bin Laden‟e göre, Müslüman ümmetinin<br />

sessiz kalması imkansızdır ve İslam dünyasının herhangi bir<br />

kesiminden; burası Pakistan, Suudi Arabistan ya da herhangi bir<br />

körfez ülkesi olabilir, harekete geçilmesi gerekir. Usame Bin<br />

Laden ve Taliban, Afganistan‟a savaş açılmasının ve basının<br />

buna alet edilmesinin Müslüman halkı büyük ölçüde ayağa<br />

kaldıracağına, hükümetlere karşı şiddet olaylarının meydana<br />

geleceğine inanıyorlar. Belki de bundan daha tehlikelisi,<br />

halktan gelecek tepki yerine El-Kaide de daha büyük<br />

operasyonlara girişebilir.<br />

Her halukarda El-Kaide‟nin elinde aynen 11 Eylül‟de<br />

olduğu gibi, dünyanın en güçlü istihbarat birimlerine hiçbir şey<br />

sezdirmeden operasyonlar yapmak için yeterince güç ve gerekli<br />

tüm tafsilat bulunuyor. Ve El-Kaide‟nin yine şok etkisi<br />

yaratacak, güçlü ve tesirli başka bir operasyon daha<br />

gerçekleştirmesi hiç de garipsenemez. Belki d e Bin Laden,<br />

başka bir ülkede başka bir krizin daha çıkmasının Amerikalıları<br />

tehlikeli bir şekilde şaşırtacağına inanıyor, Amerikalılar‟a<br />

böylece aynı zamanda birden çok krizle uğraşamayacaklarını<br />

göstermek isteyecek.<br />

Dikkat edilmesi gereken baĢka bir nokta: Cesaret ve Ölüme<br />

Hazırlık<br />

Taliban ve El-Kaide‟nin ölümle ilgili hiçbir sorunu<br />

bulunmamaktadır. Tam aksine kendilerini hep beraber savaş<br />

sahasında ölüme hazırlıyorlar. El-Kaide ve Taliban‟ı bilenler,<br />

Amerika‟yı Afganistan‟da yüzyüze karşılamak istedikler ini çok<br />

iyi bilirler. Amerikalılarla savaşı, onları öldürmenin zevkini<br />

tatmak istiyorlar. El-Kaide ve Amerikan Komandolarının<br />

eğitimleri arasında bir yakınlık kurmak imkansızdır. Ruhi<br />

bakımdan olayı ele alırsak sanırız kimse inkar edemez ki El -<br />

Kaide ve Taliban, ölüme hazırlıklı olma hususunda daha üstün<br />

olduklarını kanıtlamaktadırlar.<br />

233


Gençlerin ölüme böylesine hazırlıklı olmaları, Amerika‟ya<br />

karşı Allah yolunda savaştıkları ve ölüm kendilerine isabet<br />

ettiği taktirde de şehit olacakları inancından<br />

kaynaklanmaktadır. Bu cemaatler, Amerika ile savaş esnasında<br />

ölümün kendilerine ne kadar huzur verdiğini kanıtlamaktadırlar.<br />

Bir diğer nokta..Ġlahi Destek:<br />

Burada Amerika‟nın ve müttefiklerinin islama<br />

girmedikleri sürece anlayıp, kıyas edemeyecekleri bir durum<br />

söz konusudur. Taliban ve El-Kaide, zaferin de yenilginin de<br />

ancak Allah‟tan geleceğini söylüyorlar; aynen ayeti kerimede<br />

Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi: ‘Eğer Allah size yardım<br />

ederse, hiç kimse sizi yenemez’. Karşılarında grupların<br />

toplanması, ittifakların kurulması ise ancak zaferin<br />

müjdecisidir. Buna delil olarak da yine Allahu Teala‟nın ayetini<br />

sunmaktadırlar: ‘ Müminler, düşman hizipleri gördüklerinde<br />

şöyle demişlerdir: ‘Allah’ın ve resulünün bize vaat ettiği işte<br />

budur. ve Allah da resulü de doğru sözlüdür.’ Bu onların<br />

sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.‟Ahzap Suresi 22.Ayet.<br />

Taliban ve El-Kaide şöyle diyorlar: Bir insan tüm gücüyle, tüm<br />

imkanlarıyla cihat ederse Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi<br />

zafer ardından gelir: ‘Allah’a (Allah adına, islama ve<br />

Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve<br />

sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. Muhammed Suresi, 7. Ayet.<br />

Ve şöyle ekliyorlar: düşmanı korkutma ve ürkütme, Allah‟ın<br />

desteğine delildir. Allahu Teala Şöyle buyurmaktadır: Onlar ki,<br />

bazı kimseler kendilerine: ‘İnsanlar size karşı toplandılar,<br />

onlardan korkun’ dediklerinde bu onların imanlarını artırdı ve<br />

‘Allah bize yeter ve o ne güzel vekildir’ dediler. Al-i İmran<br />

suresi 173.Ayet. Ve buna ek olarak onlara kötülük dokunmaz.<br />

Bu grup, Allah‟ın karşılarındaki gruplara kendi katından<br />

kimsenin anlayamayacağı, idrak edemeyeceği ordular<br />

göndereceğine inanıyorlar. Yine buna delilleri de şu ayeti<br />

kerimedir: ‘Fakat Allah onları hesap etmedikleri bir yönden<br />

bastırdı.’ El-Kaide ve Taliban, meleklerin kendileriyle beraber<br />

savaşacaklarına da yine bir ayeti delil gösteriyorlar: ‘Rabbin<br />

meleklere vahyetmişti ki: Şüphesiz ben sizinleyim, iman<br />

234


edenlere sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız<br />

bir korku salacağım…Enfal Suresi, 12.Ayet. İlginç olan nokta,<br />

bu insanlar kendilerine verilen bu vaatlere sanki geleceği<br />

görüyormuş gibi bir güven duygusuyla inanıyorlar ve Bin Laden<br />

ölse, El-Kaide parçalansa bile müslümanların kazanacağını<br />

söylüyorlar. Bazıları, açıkça Amerika‟nın bu savaş sonucunda<br />

Sovyetler Birliği gibi parçalanacağı hususunda ısrar ediyorlar.<br />

Davut Calut’u öldürdü:<br />

Bazı Amerikalı düşünürler, Amerika ve Müslümanlar arasındaki<br />

bu savaşı, Talut ve Calut arasında geçen savaşa benzetiyorlar.<br />

Calut‟un ordusu, silahla donanmış, büyük cisimli savaşçılard an<br />

oluşuyordu. En büyük gövdeye sahip olanları da Calut idi.<br />

Talut‟un ordusuna gelince, sayıları azdı, pek hazırlıklı da<br />

değildiler, çölden gelmişlerdi, gövdeleri küçüktü. Ancak<br />

Talut‟un attığı taş Calut‟un alnına gelmiş ve onu düşürmüştü.<br />

Ve bunun üzerine askerlerinin de maneviyatı göçmüştü. Ve<br />

zayıf, hazırlıksız bir ordu karşısında parçalandılar. 11 Eylül<br />

hadisesine çok basit bir gözle bakarsak, 19 gencin ceplerinde<br />

plastik bıçakları, neşterleriyle Amerika‟yı kalbinden<br />

vurduğunu, büyük bir devletin mali v e askeri gücün timsallerini<br />

nasıl da parçaladıklarını, aynı zamanda bu sayılı gençlerin<br />

Amerika‟yı parmaklarının uçlarında döndürdüklerini,<br />

ekonomisini durdurduklarını, Amerika halkının 4‟te birini<br />

hayattan ümidi kesmiş, kederli insanlara çevirdiklerini gö rürüz.<br />

Sonra Amerika‟yı, ordularını, müttefiklerini tepki vermek için<br />

harekete geçirmek zorunda bıraktılar. İşte bu savaş, Amerikalı<br />

düşünürlere göre Davut‟un Calut‟la savaşı ve onu yenerek<br />

öldürmesinin bir örneği. Bu savaşta Davut‟u temsil eden Bin<br />

Laden ve kendisine tabi olanlar, Calut‟u temsil edenler de<br />

Amerika ve müttefikleridir. Eğer bu söz tekrar edilirse ki tekrar<br />

edilmeye başlandı bile, bu olay, Amerika‟nın gücünü şiddetle<br />

kıracaktır.<br />

235


5- El-Kaide ve SavaĢ Sanatı 69<br />

Bilindiği gibi Çin Kültürü, parıltılı uzun yıllar yaşadı ve<br />

insanlığa büyük katkılarda bulunan, şekil veren uygarlıklar<br />

arasında sayıldı. Çin Uygarlığı, Sun Tzu‟nun yazdığı „Savaş<br />

Sanatı‟, Klasik Savaşta 7 Durum, Geleneksel Olmayan Strateji<br />

gibi savaşla ilgili bazı kitaplara da imza att ı. Tüm bu kitaplar,<br />

eski Çinler‟in savaş sanatlarını anlatmaktadır. Bu kitaplar her<br />

ne kadar, eski dönemlerde yazılmış, üzerine teknolojik<br />

gelişmeler yaşanmış, savaşın yönü radikal bir şekilde<br />

değişmişse de bazı ibareler değişmemiş, eskimemiştir.<br />

Amerikan ordusu, daha öncekilerin tecrübelerinden<br />

faydalanmayan orduların arasında yer aldı. Özellikle de ikinci<br />

dünya savaşından sonra zafer sarhoşluğu içine düştü.<br />

Vietnam‟da ise tüm kibiri, gururu toz toprak oldu. Yeniden<br />

hesaplar yapmak zorunda kaldı, savaşla ilgili sabit kanunları<br />

değiştirdi. Analizcileri, tarih kitaplarını tekrardan, ayrıntılı<br />

olarak incelemeye koyuldular. Bu inceleme esnasında Amerikalı<br />

analistlerin en tutkulu şekilde ele aldıkları, en büyük ihtimamı<br />

gösterdikleri kitap, Çinliler‟in Sun Tzu‟nun yazdığı Savaş<br />

Sanatı isimli kitabıydı. Amerika‟nın askeri analistleri bu kitabı<br />

kaynak alarak, onlarca araştırma ortaya koydular. Ancak 2.<br />

Körfez Savaşı‟ndaki zaferinden sonra Amerika, tekrar eski<br />

savaşlardan beri uzanıp gelen ifadeleri terk etmiş, bun un yerine<br />

düşmanı yok etmek için, kendisine göre benzeri olmayan yeni<br />

teknolojiyi kullanmaya koyulmuştur.<br />

Amerikalıların bu gururu, kendilerini tekrar külfet altına<br />

sokacaktı. Amerika, Afganistan‟da İslam ümmetine karşı yeni<br />

bir haçlı seferi başlattı. Oradaki mücahit kardeşlerimiz, eski<br />

araştırmaları düşmandan daha kapsamlı biliyorlardı. Buna dair<br />

güneş gibi açık onlarca delil getirebilmek mümkündür.<br />

Biz ise burada Eski Çin Savaş Kültürü ışığında<br />

Amerika‟nın başarısız kalmasının sadece iki sebebini sayac ağız.<br />

69 )Ebu Ubeyde El-Karaşi, Dr.Saad El-Fakih liderliğindeki İslami Islah Hareketi‟nin en önemli<br />

düşünürlerindendir<br />

236


Bunlardan ilki; bu kitapları çok iyi okuduğunu zannetmesi,<br />

ikincisi de adı geçen kitapları küçümseyerek, esrarını çözmeye<br />

çalışmadan okumasıdır.<br />

Mücahitlerin ise, eskilerin savaş taktiklerini Afganistan<br />

topraklarında uyguladıkları görülmektedir. Örneğin Sun Tzu<br />

Kitabında şöyle demektedir: „Savaşta en efdal şey, düşmanın<br />

planını alt üst etmektir. Daha sonra kazanabilirsin.‟<br />

Mücahitlerin, bu altın kuralı çok güzel bir şekilde<br />

uyguladıklarını görüyoruz. Düşmana saldırı, stratejik<br />

düzenleme tam olarak gerçekleştikten sonra uygulamaya<br />

konuldu.<br />

Amerikalılar, mücahitlerin şehirleri koruyacaklarını ve<br />

böylelikle onları havadan bombardımana tutabileceklerini hesap<br />

etmişlerdi. Ancak mücahitlerin geri çekilmesi, bu planlarını alt<br />

üst etti.<br />

Aynı şekilde kardeşlerimizin „Geleneksel Olmayan<br />

Stratejiler‟ kitabından da bir kuralı uyguladıklarını görüyoruz:<br />

„Eğer karşındaki düşman sayı olarak çok daha üstün ve daha iyi<br />

hazırlanmış ise, engebeli arazilerin seçilmesi gerekir. Bu da<br />

dağlık bölgelerde, engebeli yollarda yayılmak demektir.‟ Bu<br />

kural, uçak savarlar ve tanklar çıktıktan sonra bile<br />

değişmemiştir. Kardeşlerimiz bu kuralı gerçekten öyle<br />

muntazam bir şekilde uygulamışlardır ki, güçlerinden,<br />

olanaklarından hiçbir şey kaybetmemişlerdir. Sadece bu değil,<br />

kardeşlerimizin dağlık, engebeli bölgeleri kuşatması, savaş<br />

tarihçilerinin onayladığı başka bir şeye de işaret etmektedir; iyi<br />

bir şekilde hazırlanmış, morali yüksek düşmandan uzak durmak.<br />

Ve iki ordunun karşılaşmasına kadar olan kuşatma süresinin<br />

uzun tutulması, düşmanın moralini yıkar. Düşmanla karşılaşma<br />

anına kadar saklanmak gerekir, bu durumda zafer çok büyük<br />

olur.<br />

Kardeşlerimizin şehirlerden çekilerek dağlarda yayılması<br />

aynı zamanda başka bir hedefe de hizmet ediyordu. Bu şekilde<br />

yayılmak, düşman güçlerini bütün olarak savaşmak yerine,<br />

kuvvetlerini dağıtmaya mecbur bırakıyordu. Bu hedefe dair Sun<br />

Tzu, Savaş Sanatı isimli kitabında şöyle demektedir: Sayısı çok<br />

237


olan düşmanı, ordusunu sınırlı şekilde düzenlemeye, sana daha<br />

fazla yarayacak şekle getirmeye it. Bu a rada da kendi ordunu<br />

her türlü düzene hazırla. Böylece düşman, kuvvetini bölmek<br />

zorunda kalır. Bu da saldırmasını, tek bir noktaya<br />

odaklanmasını sağlayan gücünü zayıflatır. Neticede de yenilir.<br />

Viyetman direnişçileri bu taktiği 1954 yılında Fransızlarla<br />

giriştikleri Dien Bien Phu Savaşı‟nda uygulamışlar ve<br />

Fransızlara tarihlerinde hiç tatmadıkları bir yenilgiyi<br />

tattırmışlardı. Vietnamlılar bu taktiği, 1964 yılında<br />

Amerikalılar‟a karşı Nam Dong Savaşı‟nda da kullanmış ve<br />

Amerikalılara büyük kayıplar verdirmiştir. Mücahitler de aynı<br />

taktiği 2001 yılında Tora Bora‟da uyguladılar.<br />

Hareket stilinden Amerikalılar, mücahitleri aptal sandılar.<br />

Ve onları hafife alarak, temel kışlalarını Kandahar‟ın dışında,<br />

yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta açık bir yere kurdular.<br />

Amerikalılar‟ı öldürmeye susamış mücahitler için bulunmaz bir<br />

fırsattı bu. Ancak mücahit liderlerinin bunu yapması ne kadar<br />

da yanlış olurdu. Sun Tzu‟nun Savaş Sanatı isimli kitabında<br />

belirttiği gibi: „Dağ gibi ağır ol‟ ve „Düşmanı kışkırt ancak<br />

kışkırtmasına aldanma‟. İşte bu şekilde mücahit liderler,<br />

düşmanın kışkırtmalarına kanmadılar. Aksine coğrafi ve diğer<br />

şartlar uygun olana kadar oyalandılar.<br />

Açıklamalardan, Amerika‟nın içinde olduğu kriz ve<br />

mücahitlerin ilk savaşta onlara üstünlük sağladıkları ortaya<br />

çıkıyor. Amerika, yolunda birçok harcamada bulunsa da<br />

düşmanı hakkında yeterince bilgi sahibi olamadı. Böyle bir<br />

düşmanla tarihinde hiç karşılaşmamıştı. Ve şu ana kadar da hala<br />

düşmanının sayısını, konuşlandıkları bölgeleri, hangi tür<br />

silahlara sahip olduklarını hatta karşısında ne tür bir düşman<br />

olduğunu dahi bilmemektedir.<br />

Gerçekten de mücahitler, çok özel bir türü<br />

oluşturmaktalar. Vaatlerine en sadık düşmanı temsil ediyorlar.<br />

Bu yüce kahramanlar, maddi bir karşılık beklemeden<br />

savaşıyorlar. Bunun için birbirleriyle yarşıyorlar, zor hayat<br />

koşullarına çok ilginç bir şekilde katlanıyorlar. Amerikan<br />

askerleri ise tam aksi; yüksek ücretler karşılığında, yiyecek<br />

238


erzağı abartarak, hareketlerini engelleyecek kadar rahat ettirici<br />

cihazlarla yaşıyorlar. Buna karşın her şeyden şikayetçi olurlar,<br />

daima homurdanırlar. Amerikan ordu komutanlarının, daha 3 ay<br />

geçmeden, Marinz Piyadelerini hava yolu ile taşınabilir 101<br />

sancağıyla değiştireceklerini açıklamaları buna delil teşkil<br />

etmektedir. Ve eğer Amerikan ordusunun övünerek bahsettiği<br />

Marinz Askerlerinin durumu bu ise diğerlerinin hali nedir?<br />

Ve Amerika, mücahitlerin, komutanları ile bağlarını<br />

bilmemektedir. Mücahitler, derin imanları, Allah‟a ve<br />

vaatlerine sonsuz güvenleri yanında, savaşın her anını<br />

yanlarında yaşayan komutanlarına da derin güven<br />

duymaktadırlar. „6 Sırri Talimat‟ isimli kitap, bu durumun<br />

önemine işaret etmektedir. Kitabın yazarı şöyle söylemektedir:<br />

Eğer subaylar ve askerler hiçbir pişmanlık ve korku duymadan<br />

çetin bir savaşa girişiyorlarsa bil ki onlar ı buna iten güvendir.<br />

Burada yazarın kasdettiği, askerin komutanına duyduğu<br />

güvendir. Bu güven, ancak bir komutanın askeriyle, güven<br />

verici, sadık, sıcak, karşılıklı ve vefalı bir ilişki kurması ile<br />

sağlanabilir. Sun Tzu da bu noktaya şöyle değinmiştir:<br />

Komutanın askerine bakması bir babanım oğluna bakması<br />

gibidir. Öyle ki asker, komutanıyla ölüme gitmeye rağbet<br />

etmektedir. Görüldüğü gibi Amerikalı liderler, askerleriyle<br />

olabildiğince meydanlardan uzak, sınırlar ötesinden ilişki<br />

kurmaktadır. Bu da askerlerde güven duygusunun en aza<br />

inmesine, durumun daha da kötüye gitmesine, inkara, ordunun<br />

saflarında hasarın artmasına yol açmaktadır. Bu durum<br />

Amerikan askerinin maneviyatını da göçertmektedir. Çünkü,<br />

hayatlarının beş para etmediğini, komutanları tarafından h içbir<br />

şekilde dinlenmediklerini görmektedirler.<br />

Mücahitlerin sayısı konusuna gelince, Amerika‟nın baştan<br />

beri ortaya attığı iddiaların yalan olduğu ortadadır. Amerika,<br />

Kunduz‟da mücahitlerin sayısının 20 bine yaklaştığını iddia<br />

etmişti. Aradan pek fazla bir süre geçmedi ki yaklaşık 2000<br />

mücahit başka bir mekana geçtiler ve 700‟e yakını esir düştü.<br />

Bu da açıkça ortaya koydu ki 20 bin mücahit yoktu. Aynı<br />

senaryo Tora Bora‟da da tekrar etti. Amerika idaresi, orada da<br />

239


mücahitlerin sayısı hakkında abartılı bir şekilde ancak<br />

aklındaki rakamı söylemişti.<br />

Bilindiği gibi savaş durumunda düşmanın sayısını<br />

bilmemek, hezimetten kaçış olmadığına delalet eder. Bu<br />

nedenle de zeki ordular daima sayılarını gizlemeyi tercih<br />

ederler. Bu duruma Lu Şi, „Geleneksel olmayan stra tejiler‟<br />

isimli kitabında işaret etmiş, şöyle demiştir: „Eğer düşmanın<br />

sayısı senden fazla ve savaş da kapıda ise, düşmanı kandırman<br />

gerekir, ordunun gerçek sayısını bilmemelidir. Böylece açıkça<br />

saldırmaya cesaret edemez.‟ Mücahitler, bu taktiği evrakların ı<br />

iyi bir şekilde düzenlemek amacıyla kullandılar. Sonra etkili bir<br />

şekilde yayıldılar. Başvurulan bu taktik bize her ne kadar garip<br />

gelse de Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de<br />

uygulanmasını uygun görmüş ve „Savaş aldatmadır‟<br />

buyurmuştur. Bu taktikle mücahitler kendilerini zayıf<br />

göstererek düşmanın helak etmek üzere kendilerine yanaşmasını<br />

sağlıyorlar. Sun Tzu bu konuya şöyle değiniyor: „Kuvvetli<br />

olmaya karşın zayıf görünmek‟.<br />

Mücahitler, „biz dağları korumak için şehirlerden<br />

çekilmeyeceğiz‟ yönünde haberler sızdırmışlardı. Amerikalılar,<br />

bu haberle mücahitlerin Tora Bora‟dan çekilmeye<br />

hazırlandıklarını anlamışlardı.<br />

Ve mücahitlerin bölgede operasyonları azaltması da hemen<br />

ilk anda Amerikalıların bu haberin doğruluğuna inancını artırdı.<br />

Ve Ebu Hamza El-Gamidi‟nin eline düşmek için ilerlediler. Ebu<br />

Hamza‟nın tugayları, Amerikalı bir ekibin işini tamamiyle<br />

bitirmekle kalmayıp 4 tane de Amerikan uçağı düşürdü.<br />

Bu taktiklerin kullanılması askeri alanlarla da sınırlı<br />

kalmıyor. Aynı şekilde istihbari ve siyasi alanlarda da<br />

kullanılması mümkün. El-Kaide‟nin genel lideri Usame Bin<br />

Laden‟in yayınlanan son kaseti de bu imkana göz kırpmaktadır.<br />

Usame, bu kasette çeşitli kesimlere seslenmektedir. Bunlardan<br />

ilki, tamamen mücahit safındadırlar ki onlara maneviyatla rını<br />

yükseltecek ve operasyona yöneltecek bir şekilde hitap<br />

etmektedir. İkinci kesim, dinden döndüğünden şüphe<br />

duyduklarıdır. Üçüncü kesim de direk düşman yani<br />

240


Amerika‟dır. Ve Usame, bu konuşmasında kendisine bitkin bir<br />

hava vermiştir. Bu hareketinin tefsi rini de Savaş Sanatı<br />

kitabında buluyoruz. Öyle ki kitabın yazarı, eğer düşmanın<br />

sayısı çok, savaşın sonu belli değilse düşmanı gurura düşürmek<br />

için tevazu göstermek gerekir, demektedir. Çünkü böylece<br />

düşman, düşüncesizce ve acele hareket etmeye itilmiş, hi ç<br />

hesaba katmadığı bir şekilde tuzağa düşürülmüş olacaktır.<br />

Savaş sanatının Afganistan hasnesinde bazı taktiklerinin<br />

uygulanması, Eski Çin Savaş Uygarlığı‟nı övmek amacı<br />

taşımamaktadır. Ancak, sadece kardeşlerimizin, doğudan batıya<br />

tüm dünyada, en az 2000 yılönce yaşamış eski uygarlıkların<br />

tecrübelerinden nasıl faydalandıklarını ortaya koyan belgeler<br />

olarak sunmaktayız. Bugün onların, savaş sanatını ortaya<br />

koyduklarına güveniyoruz. Ve bir gün El -Kaide‟nin, askeri<br />

sözlüklere Savaş Sanatı‟nı yazması hiç de uz ak bir ihtimal<br />

değil. Allah‟tan kardeşlerimize daha fazla sebat vermesini ve<br />

zafer ihsan etmesini niyaz ediyoruz.<br />

6 -Bin Laden ve Tarih arasındaki komplolar ! 70<br />

Bu makaleyi, Usame‟yi Irak halkına seslendiği<br />

konuşmasının ardından hazırlamıştım. Ve makale internet<br />

sitesinde henüz yayınlanmadan Usame‟nin ümmete seslendiği<br />

ikinci konuşması da yayınlandı. Bu konuşması, bayram<br />

konuşması olarak tabir edildi ve ben de makalemi Usame‟nin bu<br />

konuşmasını da ele alarak mı yayınlasam yoksa ne yapsam diye<br />

düşünürken, olduğu gibi, herhangi bir ekleme yapmadan<br />

yayınlamaya karar verdim. Çünkü gecikirsem, makale amacına<br />

ulaşamayacaktı. Daha sonra Usame‟nin yeni mesajını da tekrar<br />

okuyacak ve onun içeriğine uygun bir makale yazacağım…<br />

Bu makalemde Usame‟yi övdüm ve onu övmen in vaktinin<br />

geçtiğini de biliyorum. Bu aşamayı atlattık evet. Şimdi<br />

70 Lewis Atiyatollah , Arap forumlarında yazan takma bir isim, hiçkimse onun gerçek kimliğini bilemiyor..<br />

Yazıları tüm Arap sohbet forumlarında yayılıyor ,tartışılıyor.Birçok ünlü Suudi gazeteci onun makelelerine<br />

yanıt verdi .23.07.2002 tarihinde,merkezi Londra‟da bulunan Al-Quds Al-Arabi Gazetesi, onun hakkında<br />

geniş bir araştırma yayınlamıştır.<br />

241


yaptığımız, Usame‟nin her defasında bahsettiği, büyük<br />

avantajları dikkatle izlemek.<br />

Her defasında kendimizi Usame‟ye ve mücahitlere,<br />

izledikleri her yolda Allah‟tan Tevfik niyaz eder, bul uyoruz. Ve<br />

şunu çok iyi idrak ediyoruz ki bu yüce mücahitten<br />

bahsetmezsek, dahiliğe, azimet kelimesine, yeniliğe karşı<br />

kendimizi suç ilemiş kabul edeceğiz.<br />

Bu adamla ilgili kelimelere her daldığımda, mücahitleri<br />

Allahu Subhanehu ve Teala‟nın kendisi için ürettiğini, onları<br />

üzerinde bulundukları hallerde muvafık eylediğini, bizlere de<br />

bazı acayip hallerini gösterdiğini fark ediyor, kendimi daha<br />

önce hiç karşılaşmadığımız olayların içinde buluyorum.<br />

Şimdi dahice planlanan 11 Eylül darbesine dönmeye lüzum<br />

görmüyorum…<br />

Aynı şekilde bu adamın sebatından, programının<br />

açıklığından da bahsedecek değilim…<br />

Bu adamın ve El-Kaide‟nin şoklar yaratma gücünden de<br />

bahsetmeyeceğim…<br />

Şu anda, iyimser, geleceği gören düşünürlerimizin<br />

akıllarına dahi getiremedikleri tarihi bir inklapla karşı<br />

karşıyayız. Öyle bir devrim ki bu, sözde batı uygarlığının<br />

gerçeğini ortaya çıkarıyor ve yavaş yavaş yıkılmasına sebep<br />

oluyor.<br />

Her keşifte bu büyük adamın dokunuşunu görüyorsun…<br />

Belli mi olur belki de kanunları ve hukuku saygı gören, eski<br />

devlet İngiltere, kendi seçimiyle, parlamentosunun seçimiyle,<br />

yargı hakkını hakimin elinden alacak!<br />

Kimin aklına uluslar arası düzenin, Amerika‟nın<br />

önderliğinde parçalanacağı ve ülkelerin Amerika‟ya karşı<br />

ayaklanacakları, ilkinin ikincisini izleyeceği, son ra Kuzey<br />

Kore‟nin Amerika‟yı hakir görerek tüm şehirlerini vurmakla<br />

tehdit edeceği gelir!…<br />

Öylesine köklü Nato‟nun üyelerinin ihtilafa düşecekleri, -<br />

Arap rejimlerinde olduğu gibi-çocuklar gibi birbirlerine<br />

girecekleri kimin aklına gelir!<br />

242


Kim aklına getirir ki batı dağılacak, üzerinden kötülük<br />

kalkacak, hepsinin açığı meydana çıkacak, galeta parçaları gibi<br />

parçalanacaklar.<br />

Hiç de doğal görünmeyen, tabiat kanunları çerçevesinde<br />

olmasına imkan vermediğimiz bu kesitleri, gelecek yarım<br />

yüzyıl, iki yıl içinde yaşamak mümkün. Benim hiçbir şüphem<br />

yok ki<br />

Usame Bin Laden, bunların hepsini yapmaya<br />

hazır…Usame hakkında beni azarlıyor musunuz?<br />

Ey fazilet sahipleri, Allah çok büyük..<br />

Bir imparatorluğun parçalanması, bir ordunun tamamen<br />

yenilgiye uğratılması, senelerce süren tabiat olaylarından daha<br />

kolaydır…<br />

Tarihe dönüp bakarsak, sahabeyi kiram döneminde 10<br />

seneden daha kısa sürede, 2 imparatorluğun yıkıldığını görürüz.<br />

Söylediklerimi garipseyenler, kendinize sorun; bizim fikrimiz,<br />

tertibimiz, metodumuz, dikkatli, disipl inli, düzenli, hazırlıklı<br />

ve iyi komplo kurmaya dayanmıyor mu? Bu da İslam<br />

düşmanlarının, özellikle de batının nasibi değil midir? Durum<br />

bunu göster miyor mu? Batı Usame Bin Laden‟e tasarımın,<br />

düzenin, dikkatin, komplo kurmada gücün zirv esinde gözüyle<br />

bakıyor ve her mekana nüfuz ettiğine inanıyor. Hatta öyle ki<br />

Amerikalılar, ne yapsalar 11 Eylül‟e denk bir karşılık<br />

veremeyecekleini itiraf ettiler…<br />

Önceden herşeyin arkasında batı var, gözüyle bakmıyor<br />

muyduk olaylara? Ve dünyada olan tüm hadiseleri batının,<br />

İsrail‟in, Mosad‟ın, CIA‟in planladığına inanıyorduk.<br />

Bu durum tamamen değişti…Şimdi batı, bizim hakkımızda<br />

düşünür oldu. El-Kaide‟nin her şeyden sorumlu olduğuna<br />

inanıyor. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir olay<br />

hakkında hemen Usame Bin Laden‟in planladığı yönünde<br />

açıklamalar hazır bekliyor. Basın organları da aynı şekilde, bir<br />

yerde patlama olursa hemen El-Kaide‟nin yapmış olma<br />

ihtimalini öne sürüyor!!!!<br />

Aynen bir zamanlar bizim yazdığımız gibi; her olayın<br />

ardında Amerika‟nın, İsrail‟in olduğunu söylüyorduk. Bizden<br />

243


„Gizli El‟, „Dünya İsrail‟in Oyuncağı‟ gibi tabirler kullanan bir<br />

kuşak tozların arasına karıştı gitti. Ve bu sefer sadece bir sene<br />

içinde tüm batı alemi „Dünya Bin Laden‟in Oyuncağı‟ yazmaya<br />

başladı!!..<br />

Ey efendiler, neslimiz, bizden öncekiler, onlardan<br />

öncekiler, 6 nesil öncekiler ve ya daha da öncekiler, batının<br />

egemenliğine denk olmadılar. Aksine daima uygarlık olarak;<br />

bakış açısı, anlayış, millet olarak toplumumuzdan, bizden üstün<br />

oldular. Batının nasıl da ekonomik, siyasi, aske ri, teknik<br />

yönlerden hep kontrolü elinde tuttuğunu, bizde de egemenliğin<br />

zirvesinde oldukları imajı yarattığını biliyorken işte o anda<br />

Usame Bin Laden‟in darbesi geldi ve batının uygarlığını<br />

gözlerimizin önünde havaya uçurdu. Ve batının tüm<br />

akıllarımızdaki, vicdanlarımızdaki, idrakimizdeki görkemini,<br />

parıltısını yerle bir etti!!<br />

Tarihi büyük girişimlerin benzersizliğinin ortaya çıktığı<br />

hususlar hakkında Lenin şöyle diyor: 10‟larca yıl milletin<br />

üzerinden gelip geçiyor ve hiçbir şey kazanılmıyor. Sonra<br />

günler içinde 10‟larca yıl kazanılıyor.<br />

Geçtiğimiz çok az günler içerisinde ya da aylarda<br />

gerçekten de 10‟larca hatta yüzyıllarca gerçekleşmesi imkansız<br />

sandığımız olaylar meydana geldi.<br />

Tüm bunlar, uygarlıklar adına devrim yaşandığına işaret<br />

etmektedir. Ve hiçbir kesim bu devrimde Usame Bin Laden‟in<br />

etkisini inkar edemez… ve bu makalede Usame‟nin uygarlık<br />

meselesiyle ilgili bizim ve onların arasındaki gerginliğe<br />

etkisini ele almaya çalıştım..<br />

Makale…<br />

Gerçekten garip değil mi..şaşırtıcı, mücahitlerin liderini n<br />

efsanevi, olağan dışı bir görünümü var. acele etmeyin,<br />

bahsetmek istediğim bir nokta var ve onu açıklayacağım…<br />

244


Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Belki bazı aptallar Lois,<br />

Bin Laden‟in peygamber olduğuna inanıyor diyebilir. Sözü<br />

doğru anlamayıp tartışmaya kalkan bu tiplerden sıkıldım…<br />

Lakin şunu belirtmek istiyorum; ilahi hikmet, hak ve batıl<br />

arasında geçen bu çatışmalar, eğer gözlerimizin önünde<br />

meydana gelmeseydi, inanmaz, eskilerde olduğu gibi<br />

kahramanlık efsaneleri derdik…<br />

Bildiğim kadarıyla Allah‟ın Adem Aleyhisselamı<br />

yarattığından bu yana tüm dünyanın bir mümin adam karşısında<br />

toplandığı görülmemiştir…Şimdi olduğu gibi..Evet küfür<br />

milletleri Allah‟ın peygamberlerine düşmanlık yaptılar ancak<br />

dünyadaki tüm kafir hükümetlerin, iman etmiş bir adama karşı<br />

birleştiği hiç görülmemişti…Dünyanın asrımızda, bir köye<br />

dönüştüğünü söylediler ve bu köydeki tüm büyükler daha<br />

önceden hiç olmadığı gibi bir adama karşı birleştiler…<br />

Dünyada kutuplaşmanın yaşandığı son iki seneden beri, batı bir<br />

adamı öldürmek ya da tutuklamak için uğraşıyor. Sonra bunu<br />

yeni fanteziler izliyor, son olarak da Usame‟nin Tora Bora<br />

savaşı hikayesi ve daha başka neler olduysa kesitler… Tüm<br />

bunlar sana yanılgısız orada bir şeyler dokunduğunu<br />

gösteriyor.. Bir taraf hile yapıyor, bir taraf da ölümü ne gidiyor.<br />

Şimdiki durum bu… Allah düzen yapanların en iyisidir..<br />

Şunu da belirtmek istiyorum ki Batı, Amerika, Bush teröre<br />

karşı giriştikleri hamlelerinde Usame‟nin sonunu<br />

getireceklerini sanıyorlardı!!..<br />

Bu Manzara Sizin İçin Ne İfade Ediyor?<br />

Kur‟an-ı Kerim, peygamber kıssaları ve tüm dünyanın bir kişiye<br />

düşman olması, bu kişinin ilk talep edilen, kendisine karşı<br />

cephe alınan, ordulaşılan bir sembol olması, ona tabi olanlara,<br />

çatışmalar sırasında daha başkalarına da işkenceler yapılması<br />

arasında bir uyum, bir benzerlik olduğuna dikkat etmiyor<br />

musunuz? Bu durumu Musa Aleyhisselam‟ın Firavun‟a<br />

yöneldiğinde görüyoruz.<br />

Bu garip, şaşırtıcı benzerlik ve olayların seyri, Usame‟nin<br />

batının meselesi haline gelmesi, Usame‟yi öldürdükleri ya da<br />

yakaladıkları zaman, El-Kaide ile ilgili güvenlik sorunlarının<br />

çözüleceğine inanmaları, beni tüm bu görüntülerin ardındaki<br />

sırrı, şiddetli bir şevkle araştırmaya itti.<br />

Bu yüzleşme, Müslüman cemaatlerin, orduların,<br />

kuvvetlerin eliyle sadır olan, sorunun bir şahıs olmadığı, tak tiri<br />

245


ilahi olamaz mı?..Yani bu ümmetin özüne dayanan bir savunma<br />

olamaz mı..?<br />

Ancak Allah, görüntüyü bu şekilde taktir etmedi..Aksine bizlere<br />

hayallerde saklı bir görüntü sundu. Garip olan nokta ise,<br />

hikayenin başlamasıyla beraber, tüm entrikacı bakışlar s ona<br />

erdi ve kayboldular. Kendilerini savunamaz oldular, olanlar<br />

karşısında adeta boğuldular. Eğer olaylar, gözlerimizin önünde<br />

meydana gelmeseydi, kesinlikle reddeder; „mantık dışı‟ ya da<br />

„tasavvur etmesi mümkün değil‟ derdik…<br />

Günümüzde hak ve batıl arasında çatışma var..Az bir<br />

topluluk karşısında, asrın göz kamaştırıcı görüntüye sahip,<br />

sayıca çok üstün bir topluluk bulunuyor…Sanki Allah, bizlere<br />

bu kadar kısa bir sürede, efsanevi bir örnek vermek istedi.<br />

Ümmet, belki de üzerine düşenleri bu şekilde anlaya caktı, bu<br />

tür bir vesileye ihtiyacı vardı, tarihi sıçrama belki de bu şekilde<br />

gerçekleştirilecekti…<br />

Ey efendi tarihi bir ilerleme yaşanıyor..tarihte keskin<br />

bir geçiş..Bu kadar kısa sürede olanların, doğal akış süreci<br />

içerisindeki hallerden herhangi biriyl e ifade edilmesi mümkün<br />

değil…<br />

Sanki bu güçler, Müslüman ümmetinin aklında köklü<br />

bir değişiklik yapmak, ümmetin doğasını, düşünme yolunu,<br />

batıya bakış tarzını farklılaştırmak için olaylara girişmişti…<br />

Sanki, ümmete Kur‟an-ı Kerim‟de okuduğumuz hadiselerden<br />

canlı ve yapıcı örnek vermek istemişlerdi…<br />

Usame, Irak halkına Amerika‟nın haftalarca attığı kilometre<br />

taşını anlatıyor ve kendisi de orada olduğu halde hiçbir şekilde<br />

yaralanmadığını belirterek, ölümün de hayatın da sadece<br />

Allah‟ın elinde olduğuna dikkat çekiyordu.<br />

Usame‟nin ümmet için giriştiği değişikliği, uygarlık devrimini,<br />

herhangi sıradan bir olayla benzetmek çok yanlış olur.<br />

Bu nedenle ben olayı tarihi bir sıçrama olarak<br />

vasıflandırıyorum. Bu sıçrama, inanıyorum ki toplumlarda,<br />

ruhlardaki ilahi hislerden kaynaklanmamıştır. Aksine bu ilahi<br />

yolu uygulamak için ani bir sonuç olarak zuhur etmiştir. Son iki<br />

seneyle sınırlı tutarsak olayı, şu ayeti kerimeleri örnek<br />

gösterebiliriz: „Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi<br />

davranışlar)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimeti<br />

değiştirmez.‟<br />

İkinci olarak: „İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz<br />

köyler‟.<br />

246


Bu sıçrama, değişimin hızı ile ilgilidir..Sanki bu yolun<br />

şartlarının gerçekleşmesi için zamanın hiçbir kıymeti yoktu.<br />

Hatta sıçrama olayına odaklanmayı elden bırakmadan şu güzel<br />

düşünceyi besleyebiliyorum: Bin Laden‟in yarattığı değişiklik,<br />

güvenilir bir bağla bağlıdır. Belki kimsenin dikkat veya fark<br />

etmediği eski sebeplere dayanmaktadır. Allahu Teala‟nın şu<br />

ayeti olayı toparlamaktadır: „ Ve Allah amelleri nizi boşa<br />

çıkarmayacak‟..<br />

Afganistan‟da ilk savaşa katılmaya, Afganistan‟ı<br />

savunmak için Allah yolunda cihada giden arkadaşlarım,<br />

kardeşlerim, akrabalarım vardı. Ve onlar orada Allah yolunda<br />

öldüler.. Gruplar arasında ayrılıklar görülmeye başlandığında<br />

birçok insan pişman oldu ve „evlatlarımızın kanı yönetim<br />

uğruna aktı, heder oldu‟ dediler.. Ancak Allahu teala Şöyle<br />

Buyurdu: „Ve Allah amellerinizi boşa çıkarmayacak‟..Bugün<br />

mücahit İslam süvarilerinin izzet ve büyüklüğünü görüyoruz.<br />

Burada, orada, heryerde batıya vurdukları darbeler, bu temiz<br />

kanlara atfediliyor..Çünkü o gençler kanlarını döktüler, öldüler<br />

ve ümmete eski şerefini geri getirebileceklerine, zulmü<br />

kaldırabileceklerine inandılar. Ölümlerinin üzerinden seneler<br />

geçti ve bugün bizlere Allah‟ın, onların zanlarını boşa<br />

çıkarmadığı göründü.. ve Allah kesinlikle amellerini boşa<br />

çıkarmayacak…<br />

Tüm bunlar bizi bu kağıtların arasında bahsetmek<br />

istediğim konuya götürüyor. Olayların akışında tecelli eden<br />

ilahi ve garip taktirden çok faydalanacaksın. Ve dikkat et, bu<br />

büyük bir taktir, bu asırda müminler için müjdedir. Bir an<br />

gelecek, meydana gelen olaylar onları Allah‟a şükretmek için<br />

secde ettirecek ve olacaklara da sevinecekler. Bunların hepsi<br />

müjdelerin arasında yer almaktadır…<br />

Size açıklıkla söylüyorum..Irak meselesi, Irak‟ın<br />

görüntüsü, Irak‟ın akidesinin görüntüsü, Amerika‟nın Irak‟a<br />

karşı büyüklenmesi; benim nazarımda anlaşılmaz bir<br />

haldir..yani başka bir tabirle, eğer sen kendini, aralarında<br />

çatışma yaşanan iki kuvveti seyrediyor olarak hayal ediyorsan,<br />

bir tarafta sadece elinde tüfekli bir adam bulunuyor..diğer bir<br />

tabirle zırhlı araçlardan oluşan bir ordu, elinde tüfek taşıyan<br />

kahramana karşı savaştı ve savaş uzun sürdü, kahraman ölmedi,<br />

zırhlılar da hezimete uğramadı…Sonra aniden bir sürpriz ortaya<br />

çıktı…Garip bir olay oldu ve zırhlı araçlar uzakta başka<br />

süvarilerden oluşan, kendileriyle savaşan bir cemaatle<br />

247


karşılaştılar. Tüfek sahibi kahramanı bıraktılar! Sonra bu<br />

kahraman bir kenara oturdu, süvarileri savaşa, direnmeye teşvik<br />

etmeye, onları cesaretlendirmeye başladı…<br />

Bu manzara karşısında ne diyeceksin? Süvarilerin<br />

stratejik bir vakitte ve savaşın şiddetli olduğu bir dönemde<br />

ortaya çıkmasının iki anlamı vardır, diyeceksin..zırhlı ordulara<br />

gelince onlar aptallar veya görüntü yönetmeni zırhlı orduların<br />

hezimete uğramasını ve kahramanın yenilmemesini istedi ve<br />

bunun için de suvarileri ortaya çıkararak, zırhlı araçlar<br />

ordusunun dikkatini kahramandah uzaklaştırarak başka yöne<br />

çekti. Sonra bu orduyu, suvarilerle giriştiği savaşta da açmaza<br />

soktu. Yönetmen sana orada hikaye için bir son da kurguluyor;<br />

zırhlılar ordusu, süvarilerle savaşırken, tüfek sahibi kahraman<br />

da orduya arkadan saldırıyor ve tek kurşunla komutanlarını<br />

öldürüyor. Sonra zırhlı ordusu, iki taraf arasında kuvvet<br />

denkliği bulunmamasına rağmen yenilmek üzere bölünmeye<br />

başlar. Yönetmenin her halukarda zırhlılar ordusunu hezimete<br />

uğratmak istediğini söyleyeceksin. Ve sana diyorum ki evet,<br />

bunun için de daima zırhlılar ordusunu aptal şekilde hareket<br />

eden, derin düşünmeyen, süvarileri de zırhlılarla savaşmakta<br />

hiçbir sorunu olmayan, zorunlu kaldıklarında hiç şüphe<br />

duymadan savaşabilecek taraf yapmıştır…Yönetmen, zırhlılar<br />

ordusunu, kendisine karşı düşman toplamakta başarı gösteren<br />

kahramanla sorununu bitirmek yerine, bu yönde tasarruf<br />

ettirmişti. Bu nedenle de kahraman, süvarilere şöyle sesleniyor:<br />

Zırhlı araçlar ordusundan korkmayın, onlar korkaklardır ve beni<br />

öldürmeyi başaramadılar, kaldı ki ben yalnızım. Siz de benim<br />

yaptığım gibi onlara karşı direnin…<br />

Burada bilmecenin hakikati iyice ortaya çıkıyo r.<br />

Usame‟nin Irak Halkı‟ına neden mesaj gönderdiğini<br />

anlıyoruz…Sanki onlara; „Ey Irak halkı sizden sadece direniş<br />

istiyorum‟ diyor…Sizin direnişiniz benim için çok şey ifade<br />

ediyor. Çünkü fırsatını bulduğumda darbem, öldürücü olacak,<br />

zırhlı birlikler ordusunu sırtından, komutanlarını da gözünden<br />

vuracağım…<br />

Öyleyse dönerek şöyle diyoruz..11 Eylül‟den sonra zuhur<br />

eden siyasi tablo tamamen doğal ve anlaşılırdı…Bin Laden<br />

Amerika‟yı vurdu ve Amerika da ona saldırdı ancak<br />

yenemedi…Savaş hala sürüyor..Amerika‟nın şu an Bin Laden‟e<br />

karşı sürdürdüğü savaş mantığını tekrar gözden geçirmesi,<br />

farklı bir idare yöntemi bulması gerekmektedir… Çünkü o,<br />

248


Amerika için gerçek bir tehlikedir…Ancak aniden Irak hikayesi<br />

türedi!<br />

Senaryo dışı bir durum..Peki ne oluyor..<br />

Olan şu ki, ilahi kudret tecelli etti ve bu güç Amerika‟yı<br />

garip bir şekilde Irak batağının içine sürükledi…<br />

Savaşın yönü El-Kaide‟ye çevriliydi. Sonra değişti ve Irak<br />

meselesi gündeme geldi. Bin Laden ve El-Kaide ile ilgisi<br />

olduğu bahanesiyle Saddam‟a savaş açıldı!!<br />

Tamam, öyleyse soru: Irak nasıl oldu da aniden gündeme geldi,<br />

hem de bu saldırının El-Kaide‟den daha öncesinde hazır olduğu<br />

açıklamalarıyla temize çıkarılmak istenerek? Ve daha şiddetli,<br />

neden şimdi ortaya çıktı bu saldırı?<br />

Batının entrakası deme. Burada kesinlikle gerçek tuzağı ve<br />

gerçek düzeni görüyoruz… „Doğrusu onlar bir tuzak kuruyorlar.<br />

Ben de bir tuzak kuruyorum. Sen inkarcılara biraz mühlet ver,<br />

onlara biraz süre tanı.‟ ..„Onlar düzen kurarken, Allah da<br />

düzenlerini bozuyordu. Allah, düzen yapanların en<br />

iyisidir.‟..Evet, Amerika düzen kuruyor ve Allah da boşa<br />

çıkartıyor ve onu bu savaşa sürüklüyor. Ve Amerika<br />

idaresindeki bir grup insanın, stratejik, askeri hesaplarına göre<br />

Irak‟ı vurmanın zorunlu olduğunu, bunun bölge haritasını<br />

değiştirmede çıkarlarını koruyacağını düşünmelerindeki<br />

garipliği göreceksin. Amerika, Allah‟ın düzeninden gaflet<br />

içindedir. Tüm dünyayı savaş için toplarken, aslında kendisine<br />

savaş açtığının, bunun bir felaketle sonuçlanacağının farkında<br />

değildir. Amerika kendi düzenini yıkma ya gayret etmektedir.<br />

Nitekim kendi içinde parçalanmalar, kutuplar arasında<br />

çatışmalar başlamıştır.<br />

Evet, bu gayet basit bir meseledir; bu Allah‟ın iradesi,<br />

Allah‟ın tuzağı, Allah‟ın düzenidir.<br />

Allah bizim için, Bush gibi ahmak, sabırsız bir başkan ve<br />

Irak gibi bütün bir mesele seçti ki bu sorun içinde Amerika<br />

batsın. Eğer Irak meselesi ortaya çıkmadan El -Kaide‟nin şu an<br />

üzerine olduğu durumu devam ettirmesi gerekseydi belki de<br />

İslami cihat ve Amerika‟nın küfrü büyük lokma için karşı<br />

karşıya gelmeyecek, El-Kaide ve Bin Laden amaçlarına ulaşmak<br />

için onlarca yıl cihatlarını sürdürmek zorunda kalacaklardı.<br />

Ancak olayların akışının bu yönde gitmesi, Irak Sorununun<br />

ortaya çıkması Allah‟ın tedbiri ve emridir!!! „Yeni Dünya<br />

Düzeni‟ isimli makalemde, Bin Laden‟in Amerika‟yı dünya<br />

devletlerinden uzaklaştırmaya gayret edeceğini, diğer<br />

249


devletlerin de buna istinaden Amerika‟dan uzak durmaya<br />

çalışacaklarını yazmıştım. Bu makaleyi Amerika‟nın<br />

azledilmesinin gerçekte nasıl olacağını tasavvur etmeden<br />

yazmıştım, Irak sorununun Amerika‟yı azletmede ilk sırayı<br />

alacağına, Bin Laden‟in tek bir kuruş ödemeden bunu<br />

başaracağına hiç dikkat etmemiştim. Öyleyse şöyle söyleyin:<br />

„Bütün kuvvet Allah‟ındır.‟<br />

Amerika‟nın dışlanması ile ilgili gelişmeler öyle bir<br />

noktaya ulaştı ki, Amerikan halkı, Irak savaşına karşı durmaya<br />

başladı, Amerika İdaresi şiddetli bir şekilde dışlanmakta..Ve<br />

dünya, tümüyle bu savaşın karşısında duruyor. Sadece Beyaz<br />

Saray‟da bir topluluk ve ardından da köpek ismiyle İngiltere bu<br />

savaşı istiyor..<br />

Genel olarak baktığında Irak Savaşı‟nın, makalenin<br />

başında da belirttiğim gibi, mücahitlere ilahi bir hediye<br />

olduğunu görürsün. Yani Amerika‟nın yeryüzünde kibirlenip<br />

böbürlenmesi, Irak topraklarında tamamen ortaya çıktı ve<br />

neredeyse tüm dünya Amerika‟nın bu savaştaki garip ısrarına<br />

şaşkınlıkla bakar oldu.. Dünya halkının büyük çoğunluğu, bu<br />

savaşın hiçbir geçerli açıklaması olmadığına, zorbalıktan,<br />

büyüklenmekten öte gitmediğine inanır oldular..ve petrol..<br />

Buna ek olarak Beyaz Saray‟da önemli bir mesele; savaşı<br />

isteyen grup, kesinlikle Irak‟ta zafere ulaşacakları gözüyle<br />

bakarak gururlanıyorlar, Rumsfeld, savaşın bitiş tarihini bile<br />

belirledi…Bunlar, kesinlikle kazanacaklarına inanıyorlar. Bu<br />

savaşı adeta, kendilerinin düşmanı öldürdüğü, düşmanın da<br />

sadece seyrettiği bilgisayar oyunu gibi görmeye başladılar..<br />

Aynen bu şekilde Firavun da Musa Aleyhisselam‟a karşı kesin<br />

zafer kazanacağını sanmıştı..<br />

Amerika, savaşı kazanacağından bu kadar emin bir tavır<br />

içindeyken, dünya ülkeleri, bu savaşın bir felaketle<br />

sonuçlanacağına ve etkilerinin dünyaya yansıyacağına<br />

inanıyorlar. Bunun için akıllı Avrupa, şiddetle bu savaşın<br />

karşısında durdu…Avrupalılar, daha akıllı ve Orta Doğu<br />

hususunda tarihi olarak Amerikalılar‟dan daha tecrübeliler. Bu<br />

savaşın kontrolden çıkacağına inanıyorlar…Orta Do ğu‟yu<br />

kendilerine karşı, kin ve nefretle dolu ateş ocağı olarak<br />

görüyorlar. Bunun, bölgeyi patlatan, tüm batıyı felakete sokan<br />

bir savaş olacağını biliyorlardı. Çünkü neredeyse tüm dünyanın<br />

petrolü bu bölgede toplanmaktadır..<br />

250


Avrupalılar‟a göre, Irak meselesi savaşa girişmeden,<br />

barışçı bir yolla çözülmeli, Batılılar, kendilerini elde etmek<br />

için şartlandırdıkları şeyler elde etmelidirler. Bunun için<br />

Almanya ve Fransa‟nın batıya, servetlerimiz üzerinde batıya<br />

karar verme hakkı veren çıkışları gündeme geldi…Bi r başka<br />

değişle Avrupalıların savaşa karşı durmalarının sebebi ahlaki<br />

değerler değil. Bu karşı çıkılarının ikisebebi bulunuyor. İlki:<br />

Avrupalılar, kontrolün elden çıkacağından çok korkuyorlar ve<br />

Amerikalı kovboyların çok aptal olduklarının da gayet iyi<br />

farkındalar. Ve işlerin nasıl gideceğini bilmiyorlar..<br />

Müslümanlarla ilgili meselede tamamen başarısız kaldıklarına<br />

inanıyorlar öyle ki Yushka Fesher Amerikalıları kınayarak<br />

onlara şöyle sesleniyor: „Siz daha Bin Laden‟le olan savaşınızı<br />

sonuçlandıramadınız da böyle bir savaşta mı sizi desteklememi<br />

istiyorsunuz?‟ Korkuları çok doğal ve geçerli sebeplere<br />

dayanıyor. Arap bölgesinde toplanılması, onlara göre kötü bir<br />

durumun habercisi. Ve savaşın kızışmasından bu yana, yüzyıllar<br />

boyunca kurmaya uğraştıkları düzenlerinin parçalanma tehdidi<br />

ortaya çıktı..en büyük korkuları ise, Amerika‟nın bu savaşı<br />

aniden bitiremeyecek olması. Sonra belki de halk<br />

ayaklanmalarıyla Arap Rejimleri düşmeye başlayacak veya<br />

anarşi neticesinde savaşın alanı genişleyecek, belki Irak‟tan<br />

dışarı çıkacak ve savaş hiç hesap edilmeyen bir şekilde<br />

kızışacak veya en azından onlara göre… ve onları en çok<br />

endişeye düşüren nokta, mücahitlerin hareketleri..<br />

Tabi ki ikinci sebep: Amerika‟nın tüm Irak petrolünü eline<br />

geçirmesi sonucunda, ekonomik durumlarının çöküntüye<br />

uğraması ihitmali. Özellikle bu hususta Almanya ve Fransa<br />

çıkışta bulundular..<br />

Amerika ve Avrupa arasındaki bu aykırılıklar,<br />

geleceklerini büyük bir tehlikeye atıyor…Öncelikle ganimet<br />

hırsızları arasında çatışma çıkacak..en komik olan is e, daha<br />

çalamadıkları ganimet başında kavgaya tutuşmaları..<br />

Avrupa ve Amerika arasındaki tüm bu aykırılıklar<br />

Amerika‟nın bu savaşta mazi olacağına ve Avrupa‟nın da oturup<br />

seyredeceğine işaret ediyor…Avrupalılar, Amerika‟nın herhangi<br />

bir kuvvetin elinde eğitim görmüş olması temennisi aşamasına<br />

gelecekler..Belki de bu mesele temenniyi aşacak ve temenni<br />

fiile dökülecek, Amerika‟da bozgunculuk, hırsızlık<br />

girişimlerinde bulunacaklar. İşte bu da benim temennim..<br />

251


Hırsızlar arasında meydana gelecek çatışmanın<br />

neticesinde, uygarlıklar arasında net bir şekilde sorun<br />

yaşanacak..bunu düşündükçe büyük bir coşku yaşıyorum ve<br />

buna Usame Bin Laden‟in vesile olması için dua<br />

ediyorum…Daha önce de birçok batılı askeri analistin ve<br />

diğerlerinin savaşa tek bir açıdan baktıkların a işaret etmek<br />

istemiştim. Başka olayların gidişatına hiç bakmıyorlar. Bunun<br />

sebebi ise sahip oldukları güçlerine aldanışları, kendilerine<br />

kesin kazanacak, hiçbir direnişle karşılaşmayacakları gözüyle<br />

bakmalarıdır..<br />

Amerika, hiç sorun gözüyle bakmadığı mes elelerden gaflet<br />

içindedir…Peki ya Bin Laden, Amerika‟nın içinde ikinci bir<br />

darbeyi de vurursa, ozaman ne yapacaklar?<br />

Sonuncusu ve hiç düşünmek bile istemedikleri,,Ya darbe,<br />

Irak Savaşı‟nın ortasında oldukları bir anda gelirse ne<br />

yapacaklar?..<br />

Amerikalılar‟ın bu meseleleri düşünmek istememelerinin<br />

sebebi, gerçekleşmeyeceğinden ya da imkansız olduğundan<br />

değil, bu düşüncenin dahi kendileri için bir kabus olacağından<br />

kaynaklanmaktadır. Bu sebeple bundan bahsetmekten<br />

kaçıyorlar..Düşünmeyi ise asla istemiyorlar. Akılları bu noktayı<br />

geçiştirmek, hatırları tamamen mahvetmek istiyor. Kendileriyle<br />

iyimser bir tavır sergiliyorlar, başlarına gelebilecekleri<br />

hatırlarına getirmiyorlar. Bunların başında da El -Kaide ve<br />

ikinci darbesi geliyor..<br />

Bizlerin ise Müslümanlar olarak El-Kaide‟nin ikinci,<br />

üçüncü, dördüncü darbelerini yapacağına dair ikna olmamıza<br />

ihtiyaç yok. Çünkü bu mesele, olağan bir meseledir ve tugaylar,<br />

Amerika‟ya ikinci darbeyi de vurmak için<br />

görevlendirilmişlerdir. Operasyoları düzenleyecek tüm<br />

tugayların da büyük darbe ile bağları vardır. Yapılacak tek şey,<br />

planları hazır operasyonların gerçekleştirilmesidir.<br />

Müslümanlara düşen de dua etmektir..<br />

Batı bu etkenle anlaşılmaz bir şekilde muamele ediyor.<br />

Örneğin Blair: „El-Kaide‟nin İngiltere‟yi vurması, kaçınılma z<br />

bir durum‟ diyor. Blair‟in bu açıklamayla kastını görmezden<br />

gelirsek, hareketleri gösteriyor ki, ne dediğinin farkında değil<br />

ve başlarına gelecek tehlikeyi de.. uygarlıklarının sonunun ne<br />

olacağını da idrak edemiyor. Amerikalılar ise, 11 Eylül‟den<br />

daha kuvvetli bir saldırıya da maruz kalacaklarını çok iyi idrak<br />

etmişler. Ancak bununla beraber, haddi aştıklarını hiç<br />

252


umursamadan savaşlarını Irak‟a yöneltiyorlar..Bu, açıkça sana<br />

gösteriyor ki batı Irak‟ta giriştiği savaşta çıkarlarını koruyacak,<br />

odaklanma ve mantıklı düşünme yetilerini kaybetmiştir.<br />

Batılılar, Irak, El-Kaide sebepleriyle karşı karşıya oldukları<br />

tehlikeyi iyice düşünememekteler..<br />

Batı gerçekten aklıyla hareket etme, iyi odaklanma gücünü<br />

kaybetmiş hatta çıkarlarını bilme hususunda dağılmıştır. Tüm<br />

bunlar Usame Bin Laden‟in 11 Eylül hücumunun<br />

bereketindendir. Her ne kadar Irak karşıtı savaşı haklı<br />

göstermek için uğraşılmışsa da Amerika, her hangi bir konuda<br />

mantıklı düşünme kabiliyetini tamamen kaybetmiştir. Amerika,<br />

her ne sebeple olursa olsun Irak‟ı vurmak istiyor. Ve hangi<br />

mazeret, Saddam‟ı ortadan kaldırma konusuna takılıp kalan<br />

Kovboy aklını haklı çıkarabilir?<br />

Bölgede onlara tam bir üstünlükle kalmayı temin edecek<br />

yoğunlaşmanın kaybolması, size bahsetmek istediğim ilk<br />

meselelerden bir tanesi idi. Ve şimdi bu bahsin sırası geldi..Bu<br />

noktayı, standardın yükselmesi ve uygarlığın çöküşünün ölçütü<br />

olması dolayısıyla ele alacağım. Eğer Rumsfeld ve diğer<br />

Avrupalıların katıldığı Nato toplantılarında bulunup<br />

konuşulanları dinleseydiniz, Amerikalılar ve Avrupalılar<br />

arasında uzun zamandır var olan birçok siyasi ayrılıkları<br />

keşfederdiniz.<br />

Resimi iyice yakınlaştır…sonra küçült ve olanlarla<br />

bağlantısını kur ve kapsamlı bir şekilde bak..Ve bana şöyle<br />

söyle: Nasıl olurda batı, diplomatik yakayı, siyasi edebi bu<br />

ölçüde elden kaçırır ve konuşmaları, televizyon kameralarının<br />

önünde bu seviyeye ulaşır…sona ittifak saatin üçte biri kadar<br />

bir süre toplanıyor ve ardından hiçbir sonuç alamadan<br />

dağılıyor…!hello!Merhaba, acaba Arap zirvelerinden bir<br />

tanesinde miyiz? Yoksa Arap Dış İşleri Bakanları<br />

Toplantılarından birinde mi?<br />

Ve bu tavırları, Arap dış işleri bakanlarından çok iyi<br />

biliyoruz. Ancak bu sefer, uydu kanallarında, kendilerini<br />

uygarlık olarak üstün zannedenler gözlerimizin önünde bu<br />

tavırları sergiliyorlar! Peki neden? Sorun ne? Sorun, henüz<br />

ellerine dahi geçiremedikleri ganimetleri paylaşamama<br />

kavgası!!<br />

Bu durum beni Usame‟nin, Amerika‟yı vurup alçaltmakla<br />

kalmadığı, daha da ötesi, batı uygarlığının parçalanmasında<br />

katkısı olduğu fikrini taşımaya itiyor..Ve biz şu anda<br />

253


Avrupalılar‟ın yaşlı aristokrat, saldırgan ve kendisini hikmet<br />

sahibi sanan tavırlar sergiler şekilde görüyoruz. Bu arada<br />

Rumsfeld ve ayak takımından oluşan Beyaz Saray ise alçak bir<br />

sokak kadını gibi davanıyor. Sonra bu iki kadın karşılaşıyor ve<br />

sokak ağzıyla atışmaya başlıyorlar. Aristokrat hanım<br />

çizgisinden çıkıyor, Amerika da tabiatı gereği davranıyor ve<br />

tüm dünyanın gözleri önünde ve duyabileceği şekilde saç çekme<br />

kavgası başlıyor..Ben de tabi ki bu seyircilerden bir<br />

tanesiydim…<br />

Sonuç olarak uygarlık ölçütlerine göre birbirine zıt, savaş<br />

halinde iki uygarlıkla karşı karşıyayız. Biz de Müslümanlar<br />

olarak olaylara sakin bir tavırda yaklaşıyoruz –bunu sonra<br />

büyük bir gürültü izleyecek-. Yeni dünya düzeninde<br />

mücahitlerin önderliğinde bütünleşmeye yöneliyoruz.. Batı<br />

uygarlığı, gruplaşmaya, ayrılıklara, fırkalaşmaya, bölünmeye<br />

doğru gidiyor…Derin ayrılıklara doğru gidiyorlar ve bu da<br />

mücahitlerin, batı gücünü ezmesini kolaylaştıracak…Aralarında<br />

meydana gelen durumlar, Bin Laden‟in Amerika ile ilgili<br />

görevini yerine getirmesine büyük yardımda bulunacak.<br />

Özellikle de Amerika‟nın Irak Savaşı‟nda, bir sonuca<br />

ulaşamaması, çıkmaza düşmesi bunda büyük rol oynayacak..<br />

Bin Laden‟in darbeleri başarılı olur, Amerika da Irak‟ta<br />

hezimete uğrarsa, Amerika, dünyanın gözünde değerini<br />

kaybeder ve Avrupa da bize cephe alamaz. Hatta sadece batı<br />

değil, bunu hiçbir dünya ülkesi yapamaz. Bu, batının ortaya<br />

koyduğu stratejinin ne kadar yanlış, Amerika‟nın, Baba<br />

Bush‟tan bu yana ne kadar aptal olduğunun göstergesidir.<br />

Gelecek yıllarda Amerika topraklarımızdan çıktıktan sonra,<br />

Avrupa‟nın önünde bizimle ateşkes imzalamaktan,<br />

çıkarlarımızın korunmasını gözetmekten başka bir alternatif<br />

kalmayacaktır..ve benim şahsi görüşüm, gelecekteki<br />

düşmanımız, büyük tehlike, Çin ve müttefikleri olacak…Genel<br />

olarak makaleden kastımız bu değil ama yeri gelmişken şimdiki<br />

olayların sonucu olarak meydana gelecek ihtimalleri de saymayı<br />

uygun bulduk..<br />

Bu durum, bizleri bir kere daha ellerimizi kaldırıp, Usame<br />

Bin Laden‟e Amerika ile savaşmayı, sonra da tarihi 11 Eylül<br />

saldırısını seçtiği için dua etmeye sevk ediyor. Öyle ki 11 Eylül<br />

gerçekten dünyanın yüzünü, uygarlıkların gidişatını değiştirdi..<br />

254


Daha önce ‟11 Eylül‟ün Uygarlıklar Arasındaki Çatışmaya<br />

Tesiri‟ isimli bir makale yazmıştım ancak maalesef<br />

yayınlanmadı. Bu makalenin içinde koymak için aradım ve yine<br />

maalesef bulamadım. Makaleden hatırımda kalanlar..11 Eylül,<br />

darbesini ejderhanın gözlerine sapladı ve gücünü kaybetmesine<br />

sebep oldu. Ejderha ateşini her yöne savururken, mümin çocuk<br />

da okuyla ejderhayı her yerinden vurmaya devam ediyordu.<br />

savaş sona ermeye yakın çocuk, okunu ejderhanın kalbine<br />

saplar, ejderha düşer..ve çocuk Allah‟ın yardımıyla kazandığını<br />

müjdelemek için ejderhanın sırtına çıkar…Ejderhanın<br />

düşmesiyle birlikte, insanlara isabet eden tüm korku da<br />

düşer..Ejderhayla birlikte, ejderhanın gücü aracılığıyla<br />

insanlara baskı yapanların silahları da düşer…İnsanların<br />

yakasından Allah yerine Ejderhayı rab edindirmeye çalışanların<br />

elleri de düşer ve çocuk köyün farklı yerlerinde ezn okumaya<br />

başlar…ve çocuk arap sarığını takmaktadır.. Bu görüntü,<br />

uygarlıklar arasındaki çatşmanın şairsel bir yansımasıydı.<br />

Ejderha uygarlığının sona ermesi ve ezan uygarlığının ve arap<br />

sarığının ve parlak sakalın yükselmesi..<br />

Bu, bizim şu anda gurur duyduğumuz uygarlık<br />

oldu..kendinize bir sorun..11 Eylül‟den önce Usame‟in<br />

televizyona çıkması sizin için ne ifade ediyordu?..ve 11 Eylül<br />

sonrasında Usame Bin Laden‟in, Ebu Gays‟ın, Zavahiri‟nin,<br />

Ebu Hıfs‟ın televizyona çıkmaları ne ifade ediyor?..<br />

Mücahitlerin sergiledikleri tavırlar, görünüşleri, özellikle<br />

de Selefi İslam fikri, şu anda uygarlıklar arasında çıkan<br />

çatışmalarda en büyük etken rolünü oynadılar..Selef fikrinde<br />

oyun yoktur, orta yollu bir çözüm de yoktur. Çünkü bu fikir,<br />

kitaba ve sünnete dayanmaktadır. Ve çıkış noktasından taviz<br />

vermeye hiç de hazır değildir. Selefiler, Allah yolunda yanarak<br />

ölmenin zaferin zirvesi olduğuna inanıyorlar. Bu fikir, eski<br />

imparatorlukları ortadan kaldırdı. Bugün de geri döndü ve<br />

çatışmaları yönetmekte, İslam ümmetinin menfaatler ine hizmet<br />

etmektedir..<br />

Bu cihadi fikir, çatışmalarda, saldıran ne kadar büyük<br />

olursa olsun, başarılı olmayı mümkün kılan tek İslami fikirdir.<br />

Savaşın aleyhlerinde şiddetlenmesi, selefilerin ancak ruhlarını<br />

cilalar, ta ki ümmete, kaybedilmiş parlaklığını, hain<br />

hükümetler, sultanların alimleri tarafından çalınmış azametli<br />

ateşini geri kazandırsınlar..<br />

255


Bunun için mücahitler, sundukları büyük tasarıyla ümmete<br />

gerçek değerini verdiler, islamiyeti yücelttiler..bu mücahitler,<br />

ümmete yüzyıllar boyunca kaybettiği değerleri geri verdi.<br />

İslamiyetle övünmeyi yaşattı..<br />

Uygarlığın zafere ulaşması, uygarlığınla gurur duymaya,<br />

onu yüceltmene bağlıdır. Sahip olduğun maneviyat, inanış ve<br />

manevi değerler, seni saran cicili bicili, parlak, sahte güçlerden<br />

daha üstün olmalıdır..<br />

Bunun için sahabeler, islamla, tevhit inancıyla gurur<br />

duymuşlar, kendilerini bu dini yaymaya adamışlar, parlak, sahte<br />

değerlerden uzak durmuşlardır. Farsların içinde yaşadıkları eski<br />

uygarlığa özenmemiş, aksine bu uygarlığı yıkarak yerine yeni,<br />

adil bir düzen kurmuşlardır..<br />

İşte bu hali, asrımızda bize, mücahitler sunmaktadır.<br />

Amerika‟ya, sahip olduğu şeylere rağmen, yoksun gözüyle<br />

bakmamızı sağladılar. Ve mücahitlere de övülmeye en değer, en<br />

yüce kişiler gözüyle bakar olduk. Usame Bin Laden ve<br />

adamlarından, operasyonlarından bahsetmek, oturumlarımızın<br />

en değerli konuşmaları oldu..bu bizim gerçekten nasıl şimdi<br />

kazanmakta isek, bir süre kaybetmekte olduğumuz değerdi.<br />

Uygarlığın kazanması için ise ilk olarak nefsiyyen hazır<br />

olmamız gerekir…Eğer hazır olmazsak, daima zelil, hezimete<br />

uğramış kalacağız. Dünya petrolünün yarısını elinde<br />

bulunduruyor olmamız sebebiyle -40 sene boyunca petrol<br />

mülkiyetini nasıl elimizde bulundurduğumuz gibi -, her ne kadar<br />

uygarlık olarak hezimete uğramış olsak da bizi zelil etmek,<br />

yaptıklarını da mübah kılmak için uğraştılar.<br />

Uygarlığın bu zelilliği, mücahitler ortaya çıkana kadar<br />

tavırlarımıza, hareketlerimize hatta fikirlerimize yansıdı..Bu<br />

alçak durum sebebiyle erkekler, sakallarını kestirir, kot<br />

pantolon giyer oldular, böyle yaparak, güçlü uygarlıkları örnek<br />

aldıklarını, kendilerinin de yükseldiklerini zannettiler..<br />

Ancak 11 Eylül‟den sonra…Sizlere ümmetin, mücahitlerin<br />

eliyle nasıl da gerçek kimliğine dönmek istediğini hatırlatmaya,<br />

işten, okuldan arkadaşlarınızın nasıl da sakal bırakmaya<br />

başladıklarına dikkatinizi çekmeye de gerek yok.<br />

Burada Usame Bin Laden‟i televizyonda, Allah‟tan ve<br />

peygamberinden bahsederken, kafirlere karşı cihadı emrederken<br />

insanların neler hissettiklerini de söylemeye gerek yok..<br />

Aynı şekilde Şeyh Abdul Aziz El-Omri (Allah rahmet<br />

eylesin), televizyona çıktığında, vaaz verdiğinde, hükümete<br />

256


hamdetmekle vaazlarına başlayan, sizden de onlara dua<br />

etmenizi isteyen muamma haline gelmiş hocaları izlerken<br />

hissettiğinizden çok daha farklı erdürluı yaşadığınızı da<br />

hatılatmaya gerek yok.<br />

Zehran Kabilesi‟ne oğluyla ne kadar övündüğü ya da diğer<br />

kabilelerin kendilerinde böyle gurur duyulacak bir evlat<br />

bulunmadığı için ne kadar kıskandıklarını sormak da gerekmez.<br />

Usame Bin Laden‟e benzemeye, onu taklit etmeye<br />

çalışanlardan, fotoğraflarını kullandıkları bilgisayarlarda<br />

görüntü koruyucusu olarak koyanlardan hatta espri yapanlardan<br />

-bu esprileri yapanlar, esprilerinde mücahitlere gösterdikleri<br />

saygıyı ortaya koyarken düşmanlarıyla dalga geçerler -, yine<br />

bahsetme zorunluluğumuz yok..Amerikalıların bile 11 Eylül<br />

sonrası yaptıkları espriler, mücahitlere ihtiramın bir<br />

göstergesidir. Örneğin: „müslüman bir kimse Allah‟la<br />

buluşmaya gitmeyi sever ancak sorun, giderken kendisiyle<br />

beraber bir grup insanı da götürmesi!!!.<br />

Tekrar sözüme dönerek özetle şunu söylemek istiyorum:<br />

Usame Bin Laden ve şimdiki mücahitlerin, İslam ümmetine<br />

hüviyetini tekrar kazanmada, korkudan, zayıflık duygularından,<br />

zilletten kurtulmada büyük fayda sağladıklarını inkar edemeyiz.<br />

Usame bin Laden, ümmetin başındaki rejimlerde ve onlara tabi<br />

olanlarda bulunan bu duyguları kuşatıp, müminlerde izzet ve<br />

dine güven duygusu aşılamayı başardı. Ümmetin yaşadığı krize<br />

sebep ise korkak hükümetlerdir. Ümmetin göğsüne öylesine<br />

çullandılar ki, görevlerini, islamiyetin şerefli oğullarına<br />

bırakmayı dahi kabul etmemekteler. Bir yanda Usame‟nin diğer<br />

tarafta da Katar Dışişleri Bakanı‟nın „Amerika‟dan sadaka<br />

dilenmeliyiz‟ sözlerini dinleyen, ümmeti asıl krize sokanların<br />

kimler olduğunu daha iyi anlar...Ve gerçek seçiminin, ismi<br />

Arap Rejimleri olan yol kesicilerden, hırsızlardan yana değil<br />

mücahitlerden yana olması gerektiğini kavrar..<br />

Uygarlığımızın çöküşünde, toplumsal hastalıklar, boş<br />

vaatler, nefsi çıkarlar büyük rol oynadı. Ancak çıkış noktası<br />

sağlam Usame Bin Laden gibi bir adam ve adamları, tüm bu<br />

hastalıkları ortadan kaldırmaya, batı ile çatışmaya girerek<br />

ümmeti tedavi etmeye geldiler. Öyleki batı ile çatışmanın<br />

sonucu, ümmetin içindeki hastalığı söküp atmakta direk rol<br />

oynayacaktır..Usame‟nin ilaç tedavisinde en son bahsettiği<br />

nokta ise, ümmetin hezimetine öncülük eden, ısrarla<br />

koltuklarını kaptırmak istemeyen, kendilerinden başka bir şey<br />

257


düşünmeyen, eğer çıkarlarını koruyacaksa ümmeti ateşe atmaya<br />

hazır rejimlerdir..<br />

Ve bu çatışmalar sırasında, her kesimin gerçek yüzü,<br />

alçakların alçaklığı ortaya çıktı. Sultanların alimleri düştü,<br />

Selefi cihat mücahitlerine bilgelik taslayanların karargahları<br />

yıkıldı, tüm gerçekler ortaya serildi.<br />

Meselenin tüccarlığını yapan herkesin gerçeği ortaya<br />

çıktı. Örneğin çağdaşlar, akıllı geçinenle r, liberallerle aptalca<br />

ittifaklar yaptılar. Bu da gösteriyor ki, konuları gerektiği gibi<br />

okumuyorlar, olayların libaristlerle yaptıkları antlaşmalar<br />

yönünde gitmesini istiyorlar. Amerika‟nın gelip bölgeye<br />

hükmetmesi durumunda, bir şeyler kazanacaklarını<br />

zannediyorlar..<br />

Tabiî ki büyük çoğunluğu hatalı ve büyük kısmı da<br />

aptaldır. Bunlar, hükümetle antlaşma yapıyorlar ve alçakça işler<br />

yapmak için bazı krediler elde etmeye çalışıyorlar. Sonuç<br />

olarak, mücahitleri toplumdan soyutlamaya çalışıyorlar..Bu<br />

gafiller, en azından farelerin ne yaptığını bilselerdi!…Fareler<br />

batan gemiden göç ederler..Bunlarsa batan geminin kaptanıyla<br />

antlaşma yapmaya çalışıyorlar!..<br />

Açıkların keşfedilmesi zinciri bu kadarla kalmıyor,<br />

aksine devam ediyor; herkesin dinarı, dirhemi ortaya<br />

çıkıyor…Son olarak Irak Savaşı da temel gerçekleri ortaya<br />

çıkarmak için önümüze çıktı:<br />

Ġlk olarak: demokrasi çağrıları tamamen buhar olup uçtu ve<br />

batının demokrasi gerçeği anlaşıldı..Kimsenin, dünyanın dört<br />

bir yanında 15 milyon insanın katıldığı savaş ka rşıtı<br />

gösterilerin farkında olmadığını zannetmiyorum. Eğer gerçekten<br />

demokrasi getiriyor olsalardı, en başta İngiltere bu fiile cevap<br />

verirdi. Ancak, halkın %70‟i savaşa karşı çıktı. Bununla<br />

beraber, „savaş bu gösterilerle durmayacak, olacak.‟ sözlerini<br />

de Rice sarfetti..<br />

Ġkinci olarak: Almanya, Fransa gibi Batı<br />

hükümetlerinin savaşa karşı çıkmaları, pek de yüce temellere<br />

dayanmıyor. Onların karşı çıkma sebepleri, bu savaşı<br />

istenmeyen doğum gibi görmelerinden kaynaklanıyor..Evet,<br />

bunun için karşı çıktılar başka bir sebeple değil. Getirdikleri<br />

alternatif teklif de buna delildir…<br />

258


Batının demokrasi gerçeğinin bayalığını, alçaklığını,<br />

petrol gibi maddi çıkarlara, kontrolü elde tutmaya dayalı<br />

baskıcı yapısını açıklamaya gerek bile yok. Onların nazarındaki<br />

beşer kavramı bizdekinden daha farklıdır. Karşılarında<br />

Müslümanlar olunca ne kadar değer verdiklerini, Madelin<br />

Allbright‟in, sorunlarının Irakla olduğu, bu uğruda yarım<br />

milyon Iraklı çocuk ölse de bir önem arz etmediği yönünde<br />

arsızca sarfettiği sözlerinden anlıyoruz…Sonra Bush, Rumsfeld,<br />

Powell, sorunlarının çözülmesi, petrol uğrunda milyonlarca<br />

Iraklı‟nın ölümü hak ettiğini söylemek için geldiler..veya toplu<br />

imha silahlarının bırakılması için…<br />

Ancak ben açıkça batı demokrasisinin, halkı itiraz eder ve<br />

idaresi de bu savaşın çıkarına olacağını savunursa tüm gücüyle<br />

duvara vurmaya hazırlandığını kasdediyorum…Savaşta<br />

milyonlarca kişi ölse sorun değil…Önemli olan, başkalarının<br />

kafatasları üzerine kurulu bile olsa hayatlarını refah içinde<br />

sürdürmeleri..<br />

Dünyanın farklı ülkelerinde 500‟den fazla şehirde<br />

gerçekleşen gösterilerle ortaya çıkan karşıt manzarayı görmeyi<br />

bir dene ve Amerika ile İngiltere‟nin savaşa girmekte ısrar<br />

ettikten sonra yenildiklerini bir düşün. Bu durum batı<br />

uygarlığına ne ölçüde ve nasıl aksedecek??<br />

Neticede şunu demek istiyorum ki Irak savaşı bizlere her ne<br />

kadar şer olarak görünse de hayra yormamız gerekir. Ve<br />

bilmeliyiz ki hayır, şerrin dağılmasıyla gelir. Ölüm bizim için<br />

hayır olabilir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.<br />

Bu savaş, bizden üstün görünseler de batının düşüşünün<br />

başlangıcı olacak..Ayrıca daha şimdiden ayrılıklara<br />

düşmüşlerse, batıda şiddetli bölünmeler başlamışsa, yenik<br />

çıktıklarında halleri ne olacak? Kaybetmedikleri bir şeyleri<br />

kalacağına inanıyor musunuz?.<br />

Bazıları bunun iyimserlik olduğunu, Amerika‟nın Birinci ve<br />

İkinci Dünya Savaşları‟nda da, çıkarları uğruna milyonlarca<br />

vatandaşını kaybettiğini söyleyebilirler. Batının,<br />

ülkelerimizdeki çıkarlarından kolay kolay vazgeçeceğini mi<br />

sanıyorsun? Bu itiraz, Üstaz Temimi ve diğerlerinin ılımlı<br />

forum sitelerinde yazdıkları itirazlardır..<br />

Eğer batı bizim ülkelerimizdeki menfaatlerini<br />

savunacaksa, biz de ümmetimizi, ümmetin çıkarlarını savunacak<br />

Usame‟ye, faziletli cihat şeyhlerine sahibiz…Maalesef Usame<br />

259


ve bu şeyhler dışında sayacak kimse bulamıyorum..batı<br />

silahlara, denizaltılara sahipse biz de Usame‟ye sahibiz…<br />

Usame, bizlere, dünyanın bir milkarede kendisine karşı<br />

birlik oluşturacağını haber vermişti ancak onu yenemediler…Bu<br />

da bize kesin delil sunuyor ki, mücahitleri destek lediğimizde<br />

batıyı kolayca yenebiliriz…Eğer sahip oldukları tüm güç, 1<br />

milkarede 300 mücahidi alt etmeye yetemiyorsa, bu demek<br />

oluyor ki, Allah‟ın ipine sarılan mücahitlerin yenilmesi<br />

mümkün değil…Bu da bizlere uzayan savaşın sonunda<br />

mücahitlerin yeneceğini gösteriyor.. „Nice küçük topluluklar<br />

var ki, Allah‟ın izniyle büyük topluluklara galip gelmiştir..‟<br />

Son olarak..iki rüyayı süratle karşılaştırmayı münasip<br />

görüyorum…İlki: Dağılma yolunda olan bir rüya ve ikincisi:<br />

gerçekleşme yolunda bir rüya..İlki, Amer ika‟nın rüyası, ikincisi<br />

ise müslümanların rüyası..<br />

Amerika‟nın rüyası, 11 Eylül ve Bin Laden‟in yemininden<br />

sonra tamemen parçalandı. Bu yeminin tesiriyle dün<br />

Amerika‟da 21 kişi korkudan öldü ve ayaklar altında ezildi.<br />

Kesinlikle inanın, eğer bir ümmet korku içinde yaşarsa, rüyadan<br />

uyanır, battıkça batar ve sonunda da parçalanır…<br />

Müslümanların rüyasına gelince; gerçekleşmesi iyice yaklaşmış<br />

bir rüyadır. Usame Bin Laden‟in son hutbeleri, gerçekten<br />

ümmet için çok önemli, kargaşalar denizinde boğulduğu bir<br />

zamanda geldi. Bugün ise, ümmetin önünde her şey açıktır. Ve<br />

Allah ona hayır versin, Usame, ümmet için yapması gerekeni<br />

fazlasıyla yapmıştır ve senin de üzerine düşen o hatta<br />

gitmektir..<br />

İstek ve rüya içinde yaşar olduk..Bu rüya, korkumuzu<br />

gideriyor ve baskıcı, hayatımızı, geçmişimizi, uygarlığımızı<br />

bozan baskıcıları yok ediyor..İstek ise, ümmetin tüm<br />

liderliklerinin, gerçek sahiplerine teslim edilmesidir. Onlar ki,<br />

kanlarını ümmeti yüeltme uğrunda harcamaya hazırdırlar.<br />

Ümmete, bu adamların gövdelerini ümmeti n güvenliği için yere<br />

serip yol yapacakları hususunda daha fazla ispata gerek yok. Bu<br />

adamlar, uzun zamandır bu yoldalar ve 11 Eylül de son<br />

planlarını ortaya koydular..yakında ikinci büyük planları da<br />

gelecek ve tüm dünya Usame ve mücahitleri dinlemek için<br />

değil, onlara işittik ve itaat ettik demek için uydu kanallarının<br />

karşısına geçecekler… „Bu, Allah‟a hiç de güç gelmez.‟<br />

260


7- Olağanüstü Cihat ve Ġlham..El-Kaide Örneği 71<br />

Düşürülmüş Prens Barğuş Bin Tvale, Ene Elmuslim forum<br />

sitesinde, hoş bir makale yazmış. Makalesinin başlığını da „El-<br />

Kaide‟nin Reddettikleri…Acaba uyanık görünenleri de kapsıyor<br />

mu?‟koymuş. Sonra da prens şu noktayı soruşturuyor: Şu ana<br />

kadar onlar, El-Kaide‟nin ne istediğini anladılar mı? Bu soruya<br />

bir ekleme de ben yapmak istiyorum..Pren s Barğuş‟un sorusu,<br />

vaktinden önce sorulmuş bir sorudur. Aslında onlar daha El -<br />

Kaide‟nin ne istediğini düşünme aşamasına gelmediler. Çünkü<br />

daha El-Kaide‟nin ne yaptığını anlamadılar..El -Kaide‟nin ne<br />

istediğine ek olarak..Eğer El-Kaide batılı fikir ve felsefe<br />

kurumlarını şaşırtıp, onları ne olduğunu, olayların bu aşamaya<br />

nasıl geldiğini düşünme yolunda saçlarını yolmaya itmişse,<br />

bizim de hiçbir şekilde yeterli bilgiye sahip olmayan, ne olduğu<br />

hususunda analiz kabiliyeti bulunmayan uyanık görünüşlüler<br />

sınıfının özrünü kabul etmemiz gerekir. Onların bu konumda<br />

oldukları, sözlerle kararlaştırılmadı, aksine geçen olaylar<br />

konumlarını sabitleştirdi. Kim istediyse istedi, kim de<br />

büyüklendiyse büyüklendi..! Batının, Soğuk Savaş‟tan sonra<br />

konuştuğu iki görüş vardı. Bunlardan ilki Fransis Fokoyama‟nın<br />

„tarihin sonu‟ görüşü, diğeri ise, Somwell Henteconton‟un<br />

„Uygarlıkların Çatışması‟ görüşüydü. El -Kaide‟nin 11 Eylül<br />

operasyonu, Fokoyama‟nın „Tarihin Sonu‟ görüşünü ortadan<br />

kaldırdı ve Henteconton‟un görüşünü doğruladı.. Ancak<br />

sonunda yanıldı ve batının zafer kazanan taraf olamayacağını,<br />

zamanın yeni uygarlığı göndereceğini söyledi… Usame Bin<br />

Laden ve onunla beraber tüm mücahitler, islamı zirveye<br />

ulaştırmak anlamını taşıyan bu rüknü gerçekleştirmek için<br />

büyük bir hırsla azmettiler. 20 yıldan fazla süre sabrettiler.<br />

Allah, onlara fazilet ve yüce ikram kapılarını açtı. Öyle ki<br />

bugün müslümanlık zihniyetini, genel İslamiyet anlayışını<br />

şekillendirir oldular..Bu adamların seçtikleri, uzun yıllardır<br />

sabit yürüdükleri yol, onlara üstünlük ve zafer getirdi. Ve<br />

devletlere karşı boyun eğmemelerini sağladı….Yeni Romen<br />

İmparatorluğu…Cihat, kendisi dahiliğin ilham kaynağıdır ki<br />

sahabelerden bir topluluk yaptı…sahabeden bir tanesi, binden<br />

daha yüksek bir rakam olduğunu bilmiyormuş. Bir gü n ganimet<br />

71 Lewis Atiyatollah.<br />

261


olarak elde ettiği bir kadını satmış. Sonra kendisine ne kadara<br />

sattığı sorulduğunda bin, demiş. Ve ona sadece bine mi? Diye<br />

sormuşlar. O da binden daha büyüğü var mı? demiş.<br />

Cihadın kendisinin esin kaynağı olduğunu söylüyorum.<br />

Ebu Bekr, döneminde dinden dönenlere savaş açtı. Medine ve<br />

Bahreyn dışında kimse onunla olmadı. Sonra aynı anda, iki<br />

imparatorluğa; Fars ve Romalılar‟a karşı savaşa girişti…Daha<br />

sonra Ömer, bitirici bir darbeyle Farsı düşürdü. Sonra<br />

müslümanların kendilerini kovması içn Şam‟dan başka bir<br />

imparatorluk daha çıktı. Ardından savaşlar birbirini<br />

izledi…Anlayışın kaynağı ise; „Fitne ortadan kalkıncaya ve din<br />

tamamen Allah‟ın oluncaya kadar onlarla savaşın.‟..Cihat öyle<br />

bir ilham kaynağıdır ki, mücahitlerin Afganistan‟da Sovyetler<br />

İmparatorluğu‟nu devirmesini sağladı. Sonra da Usame ve<br />

beraberindeki mücahitlerin, Amerika İmparatorluğu‟na<br />

yönelmesini ve on yıldan az bir süre içinde şerefini toz topak<br />

içinde yuvarlanır hale sokacaklar…ve şu anda bu<br />

imparatorluğu, Allah‟ın izniyle tamamen yıkma<br />

yolundalar..Ancak ortada bir sorun var, bazıları durumu kolayca<br />

kavrayamıyorlar ya da hiç anlamıyorlar..Bunun içinde acıma<br />

duygusu uyandırıcı şekilde sorular soruyorlar..Nasıl cihat<br />

edeceğiz?..Veya onlara, mücahitlerden yana tavrınızı ortaya<br />

koyun dediğimizde: Neden gidip onlarla savaşa<br />

katılmıyorsunuz?..Fikri terör, cihada manevi destek verme<br />

sorumluluğundan dahi kaçmak için bahaneleri olmuş. Sizden bu<br />

büyük cihat tasarısını onaylamanızdan ya da en azından bu<br />

tasarıya rahatsızlık verecek konumu al maktan, tasarı sahiplerine<br />

tedbirsizler suçlamalaıyla leke sürmekten vazgeçmenizden<br />

başka bir şey talep etmedik. Onlara göre, mücahitler ümmeti<br />

labirentlere soktu. Sanki ümmet, önceden imkanlar, azamet<br />

sahibi idi de, Bin Laden gelerek tüm işleri bozdu,<br />

Hıristiyanların işgaline imkan verdi…veya Bin Laden<br />

Afganistan‟da binlercesini öldürdü de ölülerine ağlaşıyorlar!<br />

Sanki Irak‟ta 1 milyon çocuk öldürülmedi, sanki Filistin‟de<br />

yüzlercesi Yahudiler tarafından öldürülmiyor?..Usame Bin<br />

Laden geldi ve ölümlerine sebep oldu! Oysa Usamen Bin Laden,<br />

onlara hak ettikleri bazı borçları ödemek dışında bir şey<br />

yapmadı. „Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size<br />

yapılan cezanın misli ile cezalandırınız.‟.. Bu makale, cihat<br />

anlayışına karşı saçma bahaneler bulanlara verilen bir cevap<br />

mahiyetinde değildir. Onlara verilebilecek en güzel cevap,<br />

262


mücahitlerin, El-Kaide‟nin yaptıklarından bir şey<br />

anlamadıklarını çok iyi anlıyoruz. El-Kaide‟nin üstünlüğü ve bu<br />

örgütteki stratejik plancıların üstünlüğü ortaya çıktığında,<br />

onlara hiçbir fayda getirmeyecek bahanelerini tekrar<br />

etmemelerini rica ediyoruz. Öyle ki dinleri hiçbir geciktirme<br />

olmadan cihadı emretmektedir..Geleneksel bir hareketin<br />

liderlerinden bir tanesi, röportajda şöyle demişti: 11 Eylül<br />

darbesi, tehlikeli bir olaydır, davet bu darbeden çok olumsuz<br />

etkilenmiştir. Ve tüm dünya bize karşı birleşti. Şöyle dedim:<br />

peki, öyleyse neden bunu engellemiyoruz? Şöyle cevap verdi:<br />

Nasıl engelleyeceğiz? Ben: Siz geniş bir cemaatsiniz ve<br />

alimleriniz, kültür ve hareket önderleriniz, üniversite<br />

profösörleriniz, Arap ülkelerinin birçoğunda etkili şahıslarınız<br />

var ve nasıl Bin Laden‟in tarih yazdığını, insanların kalplerini<br />

aldığını, batıyı karşısına aldığını unutursun? Nasıl unutursun ki<br />

batıyı açıkça karşısına almışken Müslümanlar a karşı o kadar<br />

sıcaktır? Bu sırada da sizler kötürüm bir haldesiniz ki, haberleri<br />

bile basın organlarından başka bir kaynaktan<br />

öğrenemiyorsunuz. Şöyle dedi: Düşüncesiz bir grup insan<br />

karşısında ne yapabiliriz ki? Ben: Subhanallah, sen mi bunu<br />

söylüyorsun? Kendinize hiç sormuyor musunuz, düşüncesiz bir<br />

insan nasıl da tarih yapabilir, herkesin altından halıyı<br />

çekebilir? Sonra bu düşüncesiz dediğiniz grup, nasıl olur da<br />

islamın ismiyle hareket ederek, dünyadaki kutuplaşmayı<br />

yaratabilir? Nasıl olur da düşüncesiz, sorumsuz bir grup insan,<br />

dünyanın en büyük istihbarat birimini yakar? Ve bu operasyonu,<br />

dünyanın gözetimi, bakışları altında, hatta günlük erzağını elde<br />

edemeyecek kadar kuşatılmış bir haldeyken düzenliyor. Neden<br />

bu adamı anlamak istemiyorlar?..Dünyada da ahrette de<br />

kendisini kurtaracak olan Allah‟ın ipine sarılıyor. Hayatını<br />

Allah yolunda harcayıp, Allah‟ın emirlerini işlerinde kendisine<br />

çıkış noktası edinip, Allah‟ı isteyen, Allah‟ın kendisini muvafık<br />

kılmasını amaç edinenlerin önünde felah yolu açılı r..<br />

Anlayamadıkları nokta, cihat, Usame ve El -Kaide‟nin dahice<br />

girişimiyle baş düşmanlara karşı üstün gelmesiyle<br />

canlandı..Müslüman bir kimse cihadın görüntüsüyle nurlanır,<br />

gözleri genişler, daha dikkatli olur. Cihada katılan bir<br />

müslüman, birçoklarının belirleyemediği birçok hususlar<br />

hakkında söz sahibi olur. Diğerleri ise olayları ancak, içinde<br />

kaldıkları santimetrelerle ölçülebilen daracık alanlarına göre<br />

yetersiz çözümler getirebilirler. Cihadi akıl, özgür akıl<br />

263


demektir. Herşeye yüksekten ve özgür bir bakış açısından<br />

bakar. Çünkü o, kendisine zarar verecek bağlantılara sahip<br />

değildir. Olaylara sadece yüksekten bakmakta değil aynı<br />

zamanda da hür ve geniş bir akılla çözmektedir. Bu nedenle de<br />

El-Kaide, kimliğini, konumunu, çevresini, meydandaki amelini,<br />

düşmanını, programını ve stratejisini tanımlamakta büyük<br />

başarı gösterdi ve dünyanın gerçeğini ortaya koydu. Bin<br />

Laden‟in şahsiyetini bir düşün; modern ulusalcılık anlayışını<br />

çökertti.<br />

Bin Laden, islam dünyasında hatta tüm dünyada benzeri<br />

bulunmayan parlak bir şahsiyettir. Bir de El-Kaide‟yi düşün;<br />

siyasi mekandan öteye geçmiş, sıradan kalıpları aşmış efsane<br />

bir varlık. Bu bir abartı değil, sadece idrak eden bir bakışın<br />

tasviridir. Öyle ki El-Kaide düşmanları bile bugün bu gerçeği<br />

kabul etmekte, El-Kaide için uluslararası örgüt tabiri değil<br />

uluslarötesi örgüt tabirini kullanmakta ve El -Kaide‟nin siyasi<br />

sınırların üstünde, toplumları aşmış bir mekana sahip olduğunu<br />

söylemektedirler!!..El-Kaide, bunu gerçekten başarabilir çünkü<br />

siyasi ve sosyal alanlarda kullandığı kanunlar, uluslararası ve<br />

yerel kanunlardan tamamen farklıdır. Hizbullah, Fetih ve Güney<br />

Amerika‟daki gibi bazı örgütler her ne kadar ülkeleri<br />

bezdirmişlerse de, devlet kanunlarının sınırlarında kalmışlardır.<br />

Her yapılan, belli sınırlar, belli bie öl çü çerçevesinde kalır.<br />

Ayrıca uluslararası ittifaklardan da faydalanmaktadırlar. Oysa<br />

El-Kaide, kendisine has rolü, planları, ilişkilerini yürütmekte<br />

kullandığı özel bir dili vardır. Giriştiği savaşında tüm<br />

ülkelerin, istihbarat birimlerinin, koruma örgütl erinin önünde<br />

adeta sihirli sözler kullanır. Onlara ve bazı bilinçlilere<br />

başkaldırmıştır..!<br />

El-Kaide iki temel üzerine odaklanmıştır:<br />

İlki: El-Kaide, islami örgütlerin arasında tapınak gibi belli<br />

bir merkeze dayanmayan tek örgüttür. Bunun yerine bir külliy e<br />

ve ya üniversite gibi hareket ederek, hedefi, uslubu ve siyaseti<br />

bilen bir nesil yetiştirmektedir. Sonra El -Kaide bu öğrencileri<br />

bırakmakta, gerektiğinde El-Kaide‟nin tüm olanaklarını, gücünü<br />

talep olduğu taktirde kullandırmaktadır. Merkez, sadece birlik ,<br />

lojistik destek, genel yönelme yeri olarak kalmaktadır. Bu<br />

çözüm yoluyla El-Kaide, istisnasız tüm islami örgütlerin<br />

şikayetçi oldukları çok kişinin üye olması ve bürokrasi<br />

işlerinden kurtulmayı başarmıştır.<br />

264


İkincisi: El-Kaide, halka yönelik garip, bununla beraber<br />

münasip bir tarz kullanmaktadır.<br />

Böylece toplum da operasyonlarının doğal bir parçası<br />

olmaktadır. Bu uğurda her türlü güçlerini, donanımlarını<br />

kullanmaktadırlar. İnternetteki birçok kitap, bu doğal hizmete<br />

birer örnektir. Lois Atiyyetullah da bu yola hizmet edenler<br />

arasından sadece bir tanesidir. İnterneti dold uran flaşlara bir<br />

bak ve hangi Örgüt bunu yapabilir, bana söyle. İnternette güç<br />

sahibi yüzlerce genç, güçlerini El-Kaide menfaatine ve hiç bir<br />

talimat beklemeksizin kullanır oldular. Bu noktada şu soru<br />

aklımıza geliyor: Neden cihadi akımların içinde sadece El -<br />

Kaide muvaffak oldu ve bereketlendi? İki kelimeyle özetlersek:<br />

İhlas ve ilim sahibi oldukları için. İhlas, yani Allah‟a bağlılık<br />

ve şeriatın belirlediği cihadın yönünü değiştirmekten ba hseden<br />

seslerden kurtulmak. El-Kaide, içlerinde intikam, öfke ve belli<br />

durumlarla çevrili sebepleri barındıran ve hedefleri de farklı<br />

olan cihadi akımlardan ayrılmayı başardı. El -Kaide‟nin ihlasını<br />

ortaya koymak için istişhadi operasyonlardan daha uygun ör nek<br />

bulamayız...Her an ölüme hazırdırlar..Birçokları, Usame Bin<br />

Laden‟in elinde istişhadi operasyonlar için hazır bulunan<br />

gençlerden oluşan bir liste bulunduğunu bilmezden gelmekteler.<br />

Bundan sadece bir buçuk yıl önce bu listede 900‟den fazla<br />

gencin ismi yazılıydı. Ruhlarını Allah yolunda sunmaya hazır<br />

gençler..İlimden kasıt ise hem şer‟i ilme sahip olup onun<br />

gerektirdiği gibi hareket etmek hem de güç kazanmayı<br />

sağlayacak dünyevi ilmi de bilmektir. Şer‟i ilim açısından El -<br />

Kaide, kendilerine Muhammed sallall ahu aleyhi ve sellemi<br />

örnek almakta ve şeriat hükümlerine uyarak selefi cihadı tam<br />

manasıyla sürdürmektedirler. Yani cihada davet etmekteler, aile<br />

fertlerini aynen sahabelerin yaptıkları gibi cihat merkezli islam<br />

terbiyesi üzerine yetiştirmekteler. Dünyevi ilme gelince,<br />

öncelikle çıkış noktası olarak şu ayeti almaktalar: Onlara<br />

(düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvetle hazırlanın.<br />

El-Kaide, güce ulaşabilmek için tüm çabayı sarfetmiştir. Öyle<br />

ki artık uranyum ve atom bombası elde etmenin yollarına<br />

koyulmuştur. Afganistan‟da savaşanlardan bir tanesi, yaptıkları<br />

oturum esnasında şöyle söyler: Ey gençler, bu oturum bildirim<br />

oturumu olacak ve herkes kendisine sıra geldiğinde kendi<br />

uzmanlık alanında bir bildiğini söyleyecek. Herkes, bu konuda<br />

antlaştı. Açıklamalar birbirini izledi, herkes birbirinin<br />

tecrübesinden şaşkınlık içinde kaldı ve sonunda çok özel<br />

265


güçlerden oluşan bir birlik oldukları ortaya çıktı. Aralarında<br />

dağlar hususunda taktik, elektronik, topoğrafya, zehirler,<br />

şehirlerde savaş taktikleri uzmanı, zırhlı nişancısı, tank avcısı<br />

bulunuyordu..Tüm bunların sonucunda El -Kaide‟de cihat<br />

dehalığı ortaya çıktı. Ve El-Kaide batının en şeytani akıllarına<br />

gelemeyecek fikirlerle ilerlemeye başladı. El -Kaide‟nin izlediği<br />

stratejinin, ileri görüşlülerin tüm gö rüşlerinden şu hususlarda<br />

daha açık ve şaşırtıcı olduğu ortaya çıktı:<br />

İlki: İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılda islam dünyasında<br />

ilk defa El-Kaide dizginleri eline aldı. Öyle ki El -Kaide<br />

eylemleri gerçekleştiren, diğerleri ise cevap veren konumunda<br />

bulunmaktalar.. Tüm islami hareketlerle beraber Arap<br />

hükümetler de karşılık veren tarafında yer almaktadırlar. Her<br />

kim El-Kaide ve Amerika savaş tarihini okursa bunu açıklıkla<br />

görebilir. El-Kaide Amerika‟nın daha sonra kendisine cevap<br />

vereceği fiillerini gerçekleştireceği mekanı ve zamanı El-Kaide<br />

uzmanlarının muvaffakiyetleri üzere seçen taraf oldu..Bunun<br />

için Usame, Abdulbari Etwan‟a Amerika‟nın Afganistan‟a<br />

gelerek tek tek mağaralarda kendisini arayacağını<br />

söylemişti..El-Kaide, 11 Eylül sebebiyle müslümanların<br />

gelecekleri konumları da çok iyi tasavvur<br />

edebiliyordu..Hatırlıyorum, Afganistan‟dan dönenlerden bir<br />

tanesi, operasyondan iki hafta önce Şeh Usame‟nin kendilerini<br />

topladığını ve onlara harfi harfine şöyle dediğini haber<br />

verdi..Önümüzde büyük bir operasyon bulunmaktadır ve bu<br />

operasyonla birçoklarının konumları ortaya çıkacak. Sizinle<br />

zannettiğiniz birçoklarını karşınızda bulacaksınız..Sonra genç<br />

şöyle dedi: Şeyh Usame bizleri uyardı ve meydana gelecek<br />

olayların gerçekten zor olacağını, zayıf kişilerin sabır<br />

gösteremeyeceklerini söyledi.<br />

İkincisi: El-Kaide‟nin gerçekleşecek sürpriz<br />

operasyonlarını, Amerika‟nın aklından geçirmesi dahi mümkün<br />

değildir. Mesela Amerika, gemisinin denizde vurulacağını hiç<br />

düşünmüyordu. Tarihte, Amerikan Coll Savaş gemisinin<br />

parçalanması gibi bir hadise hatırlamaya çalışıyorum ancak<br />

bunu başaramıyorum. Eğer bir örnek getirebilecek varsa<br />

getirsin..Sonra 11 Eylül, Amerikalıların, nasıl başarılı<br />

olabileceğini akıllarının alamayacağı hadiseler zincirinin<br />

zirvesi oldu. Bununla beraber, Allah‟ın fadlıyla başarılı oldu..<br />

El-Kaide‟nin tasarrufatları, Amerikanın fikrinin dışında<br />

gerçekleşmeye başlayınca Dick Cheni ve Bush, kendilerini yeni<br />

266


ir operasyon tehlikesinin karşısında bulmaktan başka birşey<br />

yapamadılar. Ancak bu saldırının mahiyetini ve şeklini yine de<br />

tasavvur edemediler. El-Kaide, müslümanlara üstün olduğunu<br />

ve Amerika‟nın düşünce tarzının dışında fikirler icat edip,<br />

düzenlemelerde bulunabileceğini isbat etti.<br />

Üçüncüsü: Düşmanın birimlerinin, cihazlarının<br />

kullanılması; küçük çapta uçakların kullanılması, patlamalar<br />

gerçekleştirilmesi. Büyük çapta ise davet, basın, siyaset, halkla<br />

ilişkilerde kullanılması. Bugünlerde CNN‟in El -Kaide‟nin<br />

kimyevi silahlar kullanmadaki gücü hakkında hazırladığı<br />

derlemeleri izliyorum. Ve Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />

Sellem‟in hadisiyle doğruluğu kanıtlanan, hizmetine sunulan bu<br />

olaydan şaşkınlığa mı düşüyorsun: „Korkuyla zafer kazandım‟<br />

ve Amerika‟nın görüntüsünü hayal ediyorum. Ölen bir köpeği<br />

korku ve endişe içinde izliyorlar. Bu olayı izzetli görüntü müzle<br />

bağlarsak, Usame ve çevresindeki en şiddetli adamlardan oluşan<br />

korumaların görüntüleri, Amerikalılar‟da ne kadar da büyük<br />

korku yaratmaktadır.. El-Kaide‟ye verilen bu ilginç imkan<br />

Amerikalıların korkularına korku katmıştır. El -Kaide‟nin sahip<br />

olduğu tecrübeleri gören müslümanlarda da büyük sevince<br />

boğulmuşlardır.<br />

Dördüncüsü: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in<br />

„Yahudi ve Hıristiyanları Arap Yarımadası‟ndan çıkarın.‟<br />

Hadisinde buyurduğu gibi, bu olayın herhangi bir insaf<br />

gerektirecek, pragmatikleştirilecek yanı yoktur. Öyleyse<br />

çıkarılmaları lazım..Savaşın tüm yüzleri ortaya çıktıkça savaş,<br />

El-Kaide‟nin şiddeti artan şartlarının karşısında aciz kaldı.<br />

Aynı şekilde hedef de sadece Arap Yarımadası‟ndan çıkarma<br />

meselesi olmaktan çıkarak Amerika‟yı yıkma meselesine<br />

dönüştü..<br />

Beşincisi: El-Kaide‟nin ve üyelerinin hedefi açıkça<br />

Amerika‟dır. Bunun dışında yapılan her iş –başka cepheleri<br />

vurmak bile olsa-, bu amaca hizmet etmek için yapılmaktadır.<br />

Altıncısı: İslami örgütlerle ittifak kurmaktan, fıkıh, ke lam<br />

alanlarında tartışmalardan uzak durması, söylenenlere<br />

tahammül etmeye hazır olması ve cevap vermemesi. El -Kaide<br />

ve Usame, hiç bir mazeret gösterilemeyecek yaralamalara,<br />

saldırılara maruz kalmışlardır.<br />

Son olarak: El-Kaide‟nin Amerika karşıtı giriştiği savaş<br />

bir eğlence değildir. Projesi El-Kaide stratejistleri tarafından<br />

belirlenmiş tam bir savaştır. El-Kaide‟nin kullandığı yöntem,<br />

267


müslümanların uyandırılmasını, kendi vücutlarında tehdit<br />

içinde olduklarını anlamalarını ve kendilerini dünyada hiç bir<br />

gücün durduramayacağını hissetmelerini sağlamayı<br />

hedeflenmektedir..Bizler de tarihten ders almalıyız...Ancak bu<br />

savaş, birçoklarını külfet altında bırakacak, uzun ve zor bir<br />

savaş. Ancak getireceği külfet, sonuçlarının yanında hiç bir<br />

önem arzetmeyecektir. En önemli sonucu da islam ülkelerinden<br />

işgalin kaldırılması olacaktır. Bunların başında da Suudi<br />

Arabistan ve Kudüs gelmektedir..Bizler, Allah‟ın lütfuyla El -<br />

Kaide‟nin çok etkileyici bir şekilde Amerika‟dan gelecek<br />

darbenin üstesinden gelmeyi başardı. Ameri kalılar<br />

Afganistan‟da gerçekten çok kötü duruma düştüler ve bu alçak<br />

durumu ortadan kaldırmayı başaramayınca da kurtulabilmek<br />

için hemen Irak‟a saldırdılar. Mücahitleri elimizden geldiğince<br />

desteklemeliyiz ki Amerikalılar‟a karşılık verebilmeleri,<br />

Allah‟ın izniyle Amerika‟yı yerle bir etmeleri<br />

kolaylaşsın..Evet, Amerika‟yı yerle bir etmek..Bu seneler önce<br />

gerçekleşmesi imkansız bir rüya idi..Ancak 11 Eylül‟ü ve<br />

neticelerini gördükten sonra, bu rüyanın Allah‟ın izniyle<br />

gerçekleşebileceğini gördük..El-Kaide‟nin Amerika‟yı yerle bir<br />

etmesi gerçekleştiği taktirde dünyada inşa olacak yeni ve büyük<br />

gücü bir tasavvur edin..o güç ki Allah‟ın kitabı ve Resulallah‟ın<br />

kılıcıyla yürüyecek. (Kıyamet gününe yakın kılıçla<br />

gönderildim.)..Biz biliyoruz ki, El-Kaide‟nin anlayış tarzını ve<br />

dehasını kavrayamayanlar bizim analizlerimizi de anlamakta<br />

zorluk çekeceklerdir. Bunun sebebi ise kullanılan dilin zor<br />

olması değil anlamayan kesimin örgüt olarak başarısız, fikir<br />

olarak kapalı ve kendi kısır döngüleri içinde yaşamayı başarı<br />

zannetmelerindendir. Onların, El-Kaide Örgütü‟nün uluslararası<br />

oyun kurallarının dışına çıktığını ve toplumsal akımları<br />

etkilemek için nasıl bir yol izlediğini idrak edebileceklerini<br />

zannetmiyoruz. Ve aynı şekilde El-Kaidelilerin soyutluk<br />

sıfatını kazanarak bunu cihadi betleri bir kenara atmadan Şer‟i<br />

ilimle birleştirdiklerini tasavvur edebileceklerini de<br />

zannetmiyoruz. El-Kaide‟nin girişimde, sürprizde, düşmanın<br />

kendi techizatını aleyhine kullanmakta, hedefi büyük incelikle<br />

belirlemekte, tüm kışkırtmalara, eleştirilere hatta maruz kaldığı<br />

küfürlere rağmen islami cemaatlerle ittifak kurmaktan uzak<br />

durmakta sahip olduğu kudreti görebileceklerini de<br />

zannetmiyoruz. Son olarak bazı ileri görüşlülere bir nasihatta<br />

bulunmak istiyorum: Kültürlülerin beyanı adı altı nda İbn<br />

268


Teymiye‟nin Kıbrıs Meliki‟ne yazdığı mektupta yumuşak<br />

ifadelerle hitap ettiğini bize delil olarak getiriyorlar. Ve şu<br />

cevabı veriyorum onlara: İbn Teymiye, Kıbrıs Meliki‟ni<br />

müslümanların birer fedai oldukları yönünde tehdit etti. İbn<br />

Teymiye, ailesini değil kralları öldürenlerdendi. Sanki O,<br />

bugün El-Kaide‟nin konuştuğu dilden konuşuyordu..Kıbrıs<br />

Kralını, müslüman fedailerle korkutuyor, kendisine<br />

ulaşabilecekleri uyarısında bulunuyordu. Hani nerede, neden<br />

İbn Teymiye ile övünen modernleri bu devirde de onun<br />

yaptıklarını yapan El-Kaide ile övünür vaziyette bulamıyoruz?<br />

Gerçekten El-Kaide, heryerde müslümanların övünç<br />

kaynağıdır..Allah‟ım ayaklarımızı sabit kıl, onlara düşmanını<br />

ve düşmanlarını yenmeyi nasip eyle. Bizleri de onlara yetiştir.<br />

Bizleri de onları da cennette birleştir. Rahmetini diliyoruz ey<br />

rahmetliler rahmetlisi..Amin..Amin..Amin..<br />

CIA‟de Usame Bin Laden‟i Yakalamaktan Sorumlu<br />

Özel Birimin Eski BaĢkanı‟nın Al-Jazeera Televizyon<br />

Kanalına Yaptığı Çarpıcı Açıklamalar<br />

Programın ismi : Çok Gizli<br />

Programın Sunucusu: Yusri Fuda<br />

Programın Konuğu: Michael Scheuer- CIA‟de Usame Bin<br />

Laden‟in Yakalamaktan Sorumlu İstihbarat Birimi‟nin Eski<br />

Başkanı<br />

Programın Tarihi: 11.09.2005<br />

TartıĢma konuları :<br />

A- Amerika’nın Bin Laden’e ve Teröre Karşı Açtı ğı Savaş<br />

B- Usame Bin Laden Birimi ve Yakalama Fırsatının elden<br />

Kaçması<br />

C- 11 Eylül Komisyonu ve Görevi<br />

D- Amerika ve 11 Eylül Saldırıları’nın Özel Hedefler İçin<br />

Kötüye Kullanılması<br />

269


Yusri Fuda: Esselamu aleykum ve rahmetullah. Programımızın<br />

bugünkü bölümünü Washington‟da sunuyoruz. Konuğumuz ise<br />

CIA İstihbarat Ajansı‟nın Usame Bin Laden‟i Yakalamaktan<br />

Sorumlu Özel Birimi‟nin kurucusu ve Eski Başkanı Michael<br />

Scheuer. Michael Scheuer, kendisinin kurduğu bu birime<br />

oğlunun ismini vermiş; „Alak‟. Ve istihbarat analizcilerinden,<br />

meydanlarda görevli kontrol görevlilerinden kadrosunu kurmuş.<br />

Kendisi bugün bizlere, esrarengiz, çok çarpıcı açıklamalarda<br />

bulunacak.<br />

Soru: Batının teröre karşı savaşta kaybettiğine inanıyorsun,<br />

bunda dayanağın nedir?<br />

A- Amerika’nın Bin Laden ve Teröre Karşı Başlattığı Savaş<br />

Michael Scheuer: inanıyorum ki biz açık bir şekilde, teröre<br />

karşı savaşta kaybetmekteyiz.<br />

Belki bu savaşın ismi en baştan „Teröre Karşı Savaş‟ değil<br />

de „İslam İsyancılarına Karşı Savaş‟ olarak konmalıydı .<br />

Kitabımda ısrarla, düşmanın ne söylediğini dinlemediğimize ve<br />

İslam Dünyası‟nın hürriyetlerden, toplumsal eşitliklerden nefret<br />

ettiğine inanmaya devam ettiğimize işaret ettim. Savaşı<br />

kaybediyoruz çünkü, dünyanın dört bir yanında yaşayan<br />

müslümanların, Amerika‟nın siyasetine tepkileri giderek<br />

artıyor.<br />

Yusri Fuda: Sizin söylediklerinizden şu anda, Usame Bin<br />

Laden ve El-Kaide‟yi terörist görmediğiniz sonucunu<br />

çıkarabilir miyiz?<br />

Michael Scheuer: Ben bunu, 1996 yılında Usame Bin Laden‟in<br />

Amerika‟ya açtığı savaş olarak vasıflandırıyorum. Ortada suç<br />

işleyen gruplar varmış gibi bir hava yaratılıyor. Oysa durum<br />

bundan çok öte, çok daha ciddi ve çok daha tehlikeli. Eğer<br />

Usame Bin Laden ve Örgütü, sadece suç işlemeyi temsil<br />

ediyorsa, gelecekte tehdit unsuru olacak lar ancak gerçek terör<br />

anlamında değil. İnanıyorum ki bu tabir, Amerika’nın<br />

savaştığı düşmanı tasavvur etmedeki gücünün zayıflığını<br />

ortaya koyuyor.<br />

Yusri Fuda: Dünyanın en büyük istihbarat merkezinde<br />

oğlunun ismiyle, Bin Laden Birimi kurdun. Bu fikir ner eden<br />

geldi? Bu birimi kurmaktaki hedeflerin nelerdi? Amaçlarına bu<br />

yolla ulaşabildin mi? Neler başarabildin bu birimde?<br />

270


B- Bin Laden Birimi ve Elden Kaçan Yakalama Fırsatı<br />

Michael Scheuer: Birimin kurulması, İslami isyancıları,<br />

direniş hareketlerini gördüğümüzde kuruldu. Ve Usame ismi, bu<br />

gruplar içinde en başta yer alıyordu. olarak Çünkü bu<br />

hareketleri ve grupları gerek savaşçılarıyla gerek silahlarla<br />

genişletiyor, destekliyordu. Ya da sadece onlara ilham kaynağı<br />

oluyordu… Amerikan Hükümeti, Usame Bin Laden‟in malını<br />

müsrifçe harcayan bir Suudi Arabistanlı mı, Amerika için<br />

gerçekten bir tehdit unsuru mu olduğunu anlamak için, senenin<br />

son ayında özel bir birim oluşturdu. Bu birim aracılığıyla,<br />

Usame Bin Laden ve örgütünün, Amerika için daha önce terörist<br />

isimlendirdiğimiz büyük cemaatlere sahip örgütlere hiç de<br />

benzemeyen bir şekilde tehdit unsuru olduğunu keşfettik. Aynı<br />

şekilde Afganistan‟da Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşan<br />

örgütlerin örneğine benzer ancak daha dikkatli, daha büyük, her<br />

yerde uzantısı bulunan, toplu imha silahlarına ulaşmaya çalışan,<br />

nükleer silahlara özel bir ihtimam gösteren bir örgüt vardı<br />

karşımızda. Bu nedenle de CIA‟in üzerine düşen iki görev<br />

bulunuyordu. Bunlardan ilki: Karşı karşıya bulunulan tehdit<br />

unsuru hakkında bilgiler toplamak ve tabiatı hakkında<br />

açıklamalara ulaşmak. İkincisi: Bin Laden ve yardımcıları<br />

hakkında suç tasarısı oluşturmak için Eski Sovyet tahkikat<br />

birimlerinden yardım almak. Hedefimiz, istihbarat gücümüzle<br />

Bin Laden‟i öldürebilmek ya da en azından ona ulaşabil mekti.<br />

Tüm bu çalışmalar 1998 yılının baharında yapıldı.<br />

Yusri Fuda: Bin Laden, o dönemde, Amerika‟nın bir numaralı<br />

düşmanı olarak biliniyordu. Aynı sene Usame Birimi kuruldu.<br />

Bu birimin kurulduğu sene, Sudan Hükümeti aracılığıyla,<br />

Usame Bin Laden‟in ele geçirilme fırsatı vardı. Yani biliyoruz<br />

ki Sudan Hükümeti, bu hususta her türlü yardımlaşmaya açıktı<br />

ve Sudan‟dan gelen yetkililer, Virjinya‟da bazı toplantılara<br />

katıldılar ve kendilerine sorulan tüm soruları yanıtladılar. Siz,<br />

İstihbarat Merkezi‟ndeki görevinize dayanarak, o dönemde<br />

Amerika‟nın durum şimdiki hale gelmeden, Usame Bin<br />

Laden‟den bir an önce kurtulması gerektiğine inanıyor<br />

muydunuz?<br />

271


Michael Scheuer: Evet doğru, birimimiz Usame Bin Laden‟in<br />

gerçek bir tehdit unsuru olup olmadığını araştırmak için<br />

kuruldu. Ve benim dediğim gibi, bu tehdit, daha öncekilere hiç<br />

benzemiyordu. Sanki terör örgütünden çok bölgesel bir devlet<br />

gibiydi.. Burada ilk defa açıklıyorum. Bize Sudan Hükümeti<br />

tarafından hiçbir şekilde Usame Bin Laden‟i teslim etme teklifi<br />

gelmedi. Bunlar hurafeden başka bir şey değildir. Özellikle<br />

Usame Birimi‟nden sorumlu kişi olarak ben, bu yönde hiçbir<br />

bilgi almadım. Bu doğrultuda ciddi hiçbir girişim olmamıştır.<br />

Ancak şunu da söyleyebilirim, Usame Bin Laden‟e ulaşma<br />

fırsatınız var mıydı derseniz, evet vardı. Ancak kimse bize<br />

kulak asmadı. O zaman biz, 11 Eylül Kurulu kurmuştuk ve belki<br />

8-10 kere Usame‟yi yakalama fırsatı bulduk. Ancak CIA olarak,<br />

ona suikast düzenleme yetkimiz yoktu. Bunu askeri kurumlar<br />

yapabilirdi.<br />

Yusri Fuda: Bilindiği gibi Amerikan Ordusu, başta merkezi<br />

istihbarat ajansı olmak üzere, diğer ajanslardan da aldığı<br />

bilgiler üzerine hareket ediyor. Örneğin 1996 yılında Usame,<br />

Sudan‟dan çıktığında, uçağı Birleşmiş Arap Emirlikleri‟nden<br />

yakıt almıştı. Ve Birleşmiş Arap Emirlik leri, Amerika‟nın çok<br />

yakın dostu olarak biliniyor. Neden o yolculuk esnasında iki<br />

ülke arasında sıkı işbirliği yapılmadı?<br />

Michael Scheuer: Usame Bin Laden Sudan‟dan ayrıldığı<br />

zaman, onun hareketini yakından takip edemedik. Evet<br />

Sudan‟dan ayrıldığını haber aldık ama bu seferin ne zaman<br />

gerçekleştiğini, Afganistan‟a mı yoksa başka yöne doğru mu<br />

olduğunu bilemedik. Yakıt almak için uçağının durduğunu da<br />

olaydan sonra öğrendik. Bunu daha önceden örenmiş olsaydık,<br />

muhakkak körfezdeki arkadaşlarımızı arar, Usame‟yi<br />

durdurmaya ya da yakalamaya çalışırdık.<br />

Yusri Fuda: Biraz önce Usame Bin Laden‟i yakalamak için<br />

elinize 8-10 fırsat geçtiğini ifade ettiniz. Size göre,<br />

Amerika‟nın Usame Bin Laden‟le karşı karşıya geldiği en<br />

önemli iki, üç fırsat hangileriydi?<br />

Michael Scheuer: Elimize en iyi fırsat 1999 yılının baharında,<br />

Körfez ülkelerinden bir tanesi…Körfez Ülkelerinden bir<br />

tanesinde yaşayan Emirler‟den bir tanesinin, Afganistan‟ın<br />

Kandahar Bölgesi‟nde nişan çadırı olduğunu ve Bin Laden‟in de<br />

272


u çadırı ziyaret edeceğini öğrendik. Hatta ziyaret saatini de<br />

takriben haber almıştık.<br />

Yusri Fuda: O dönemde Usame Bin Laden, resmedildi mi?<br />

Michael Scheuer: Anladığım kadarıyla evet. Edindiğimiz<br />

bilgileri tabiî ki, Amerika Millet Güvenlik Konseyi‟ne de<br />

sunduk. Ve nasihatlarını dile getirdiler. Biz de, bu bölgeden<br />

Usame‟ye ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledik. Çünkü bu<br />

bölge uzak bir yerdeydi ve genelde masum insanların<br />

bulunmadığı ve yakınında da kimsenin bulunmaması nedeniyle,<br />

saldırının başkalarına zarar vermeden gerçekleşebileceğini<br />

belirttik.<br />

Yusri Fuda: Afedersiniz, sözünüzü kesmek istiyorum bu<br />

noktada, siz bu olayda, tetiği çekmeye çok sıcak olduğunuzu<br />

ancak başkalarının bu kadar sıcak bakmadıklarını<br />

söylüyorsunuz. Ayrıntılı olarak neler olduğunu öğrenmek<br />

istiyorum. Usame Bin Laden‟i yakalamak veya öldürmek için<br />

elinize altın fırsat geçtiğinden bahsediyorsunuz. Peki ne oldu?<br />

Beyaz Saray ve CIA arasında gizli bir şeyler dönüyordu, neydi<br />

işin gerçeği?<br />

Michael Scheuer: Beyaz Saray ve Millet Güvenlik<br />

Meclisi‟nden Sendy Borger ve Retchard Clark‟ın ellerinde bilgi<br />

vardı. İşin gerçeği, Usame Bin Laden‟i öldüreceğimize emindik.<br />

Ancak, onun yerine kendisini ağırlayan, çadırın sahibi Arap<br />

Prensi‟ni de öldürme ihtimalimiz vardı. Bu nedenle Bin Laden<br />

meselesinin çözülmesi yerine, çöldeki Çadırın sahibi Prensin<br />

hükümetinin uyarılması kararı alındı. Bir dahaki sefere çadırı<br />

görme fırsatımız olacaktı. Ancak, bir daha ki sefere, çadırın<br />

ortadan kaldırılmış olduğunu gördük. ve böylece Usame Bin<br />

Laden‟i yakalama fırsatını kaçırmış olduk. Gerek Bush‟un<br />

gerek Senatör Keri‟nin partileri, gerek de onlardan önce<br />

Clinton olsun, -Amerika Liderleri- belli ki, dünyaya vermek<br />

istedikleri imajda olduğu gibi Amerikan vatandaşlarının<br />

hayatını korumaktan çok, Arap Prensi’nin tabi olduğu<br />

hükümeti korumaya hırs etmişler. Onları korusunlar ki bu<br />

vesileyle milyarlarca dolarlık uçaklar elde etsinler. Anlaşılan<br />

o ki, onlar bu fırsatı kaçırmak istemiyorlardı. Bir Amerikalı<br />

273


olarak bana da sizin izleyicilerinize de inanması zor bir durum<br />

gibi gelse de gerçek budur.<br />

Yusri Fuda: Evet bu doğru ve bu konuyu gelen birçok mektup<br />

ve e-mail ile bağlamak istiyorum. Programın bu bölümünü<br />

yayınlayacağımızı ilan ettiğimizden beri, birçokları Usame Bin<br />

Laden‟in, Afganistan‟da Sovyetler Birliği ile savaşın yapıldığı<br />

dönemde, Amerika İstihbaratı ile özel bir ilişki içinde<br />

bulunduğuna, hatta bu ilişkilerin bugün de bir şekilde devam<br />

ediyor olabileceğine, ya da gerginlikler yaşanıyor olabileceğine<br />

inanıyorlar. İşin aslı nedir?<br />

Michael Scheuer: Şunu söyleyebilirim ki, Sovyetler‟e karşı<br />

girişilen savaşta Usame Bin Laden ile hiçbir şekilde<br />

iletişimimiz söz konusu olmadı. Bin Laden, Amerika ile<br />

müttefik olmaya yanaşmıyordu. Onun finans ve silah<br />

kaynakları, askerleri bizimkilerden farklıydı. Amerika‟da<br />

basında çalışan birçok kişi de CIA‟in Usame Bin Laden‟i<br />

kendisine asker edindiğine inanıyorlar ancak benim bilgim ve<br />

görüşüm çerçevesinde bu bilgilerin aslı yoktur.<br />

Yusri Fuda: Sovyetler Birliği ortak düşmandı ve bu devlet<br />

dağıldıktan sonra Amerika, Afganistan‟da şekillenen İsl ami<br />

kaburgayı unutarak kendisine yeni bir düşman aramaya mı<br />

koyuldu?<br />

Michael Scheuer: Ben durumun bu şekilde olduğundan açıkçası<br />

emin değilim. Çıkarlarımız Afganistan‟da birdi. Ve inanıyorum<br />

ki onlar bu kadar kötü bir şekilde engellemezlerdi..1981 -1982<br />

yılları arasında kurulan Hükümet, Sovyetler Birliği‟ni deviren<br />

adamları temsil etmiyordu. Biz dönmeyi istedik, hatta<br />

Neciballah‟ın Hükümet‟in bir parçası olmasını da istemiştik.<br />

Gerçekten inanıyorum ki, Afganistan halkına, kendi sorunlarını<br />

çözmeleri için fırsat vermemekle büyük ve alçakça bir hata<br />

işledik. Sovyetler Birliği‟ni hezimete uğratan adamlara bu<br />

fırsat verilmiş olsaydı belki bizim de durumumuz şu andan çok<br />

daha iyi olacaktı.<br />

Yusri Fuda: Amerika‟nın özellikle Khost Kışlası‟nda Usame<br />

Bin Laden‟i vurma fırsatı, bunun dışında yine başka fırsatlar da<br />

274


yakaladığı yönündeki bilgilerin doğruluğu nedir? Yoksa bu<br />

yönde bir karar alınmadı mı?<br />

Michael Scheuer: Khost örneğini ele alırsak; Amerika<br />

gerçekten 1998 yılının Ağustos ayında saldırı düzenledi.<br />

İstihbarat bilgilerine göre Bin Laden, orada, büyük çoğunluğu<br />

Afgan asıllı Taliban destekçisi liderlerle bir toplantı<br />

düzenleyecekti. Bu mağarayı basmaya kalktık. Ancak ıskaladık.<br />

Şunu belirtmek gerekir ki istihbarat bilgileri tamdı. Ve bu<br />

saldırı, 1998, 1999 yıllarında Afrika‟nın doğusunda Amerikan<br />

büyükelçiliklerinin bombalanmasının akabinde gerçekleşmişti.<br />

Bu olayların meydana gelmesi bize Bin Laden‟e saldırabilmek<br />

için iyi bir fırsat olmuştu. Bildiğimiz kadarıyla askeri kurum,<br />

Bin Laden‟i vurmak için o mekanda belirlenen vakitte hazır<br />

olacaktı. Ancak Clinton Hükümeti, tüm bu hallere karşın,<br />

operasyonu tamamlamama kararı aldı. Usame Bin Laden, aynı<br />

mekanda 5 gece kaldı ve bizim hükümetimiz, onu öldürme<br />

fırsatından yararlanmama kararı aldı. Tüm bu olanlar, insan lar<br />

arasında, istihbarat servisinin, Bin Laden‟i yakalamak için<br />

gerekli donanıma sahip olmadığı yönünde yayıldı. Oysa<br />

istihbarat biriminin hiçbir eksiği bulunmuyordu. Vurmama<br />

kararı, Amerika‟nın dünya nazarındaki görüntüsünün<br />

kötüleşmesi ve Amerikalı siyasilerin korkusundan alındı.<br />

Yusri Fuda: Belki İslam ve Arap dünyasının, Amerika‟nın<br />

sunduğu bu gerekçeyi kabul etmesi biraz zor olur. Yani<br />

İstihbarat Birimi, Usame Bin Laden‟e ulaştığı halde,<br />

Amerika‟nın çekinmesinin sebebini ahlaki değerler olarak<br />

göstermek pek de inandırıcı olmaz. Belki orada, başka<br />

bahaneler de vardı. Neden Usame Bin Laden‟in başardığını<br />

kabul etmiyoruz da Amerika‟nın başarmamayı seçtiğini kabul<br />

ediyoruz?<br />

Michael Scheuer: Böyle söyleyebilirsin ancak bu doğru değil.<br />

Ateş açılmamasının, ahlaki değerlerle ya da saygınlıkla hiçbir<br />

alakası yoktu. Aksine korkaklıkla ilgisi vardı. Ve Amerika<br />

başkanı da müttefikleri de çok iyi biliyorlardı ki, Avrupa bize<br />

Amerikan halkını korumak için Usame‟yi öldüren bir devlet<br />

yerine kovboy gözüyle bakacaktı. Muhakkak ki şu anda Usame<br />

Bin Laden‟in izine rastlamak mümkün değil. 1998 -1999<br />

275


yıllarında Usame radyo, telsiz gibi cihazlar taşıyordu ve<br />

Hindikuş‟ta değil, şehirde yaşıyordu.<br />

C- 11 Eylül Komisyonu Görevini Yerine Getiriyor<br />

Yusri Fuda: 11 Eylül Komisyonu‟nun raporuna işaret ettin. 2<br />

yıl süren raporun hazırlanma döneminde 10 nöbetçinin yanı sıra<br />

ordudan araştırmacılar, soruşturmacılar da görev almışlardı. Bu<br />

rapor hakkında öncelikle bir Amerikalı ardından da bir uzman,<br />

işlerin içyüzünü bilen bir kişi olarak ne düşündüğünüzü<br />

öğrenebilir miyiz?<br />

Michael Scheuer: 11 Eylül komisyonu, tam bir fiyaskoydu ve<br />

büyük bir başarısızlığa imza attı. Bu kişiler seçilmiş kişilerdi<br />

aslında ancak, aranan kişilerden hiçbirinin izine dahi rastlamayı<br />

başaramadılar. Bu nedenle de istihbarat servisinin adını da<br />

kötüye çıkardılar. Sonuç olarak Amerika, 11 Eylül‟den sonra,<br />

öncekine nazaran daha a güven duyulan bir ülke oldu.<br />

Yusri Fuda: 11 Eylül Komisyonu, kendilerine Halit Şeyh<br />

Muhammed ve Remzi bin El-Şeybeh‟ten herhangi biriyle<br />

görüşme yapmak için kendilerine izin verilmediğini itiraf<br />

etmişlerdi. Ve biliniyor ki, bu iki isim, 11 Eylül<br />

operasyonlarının baş plancılarındandılar. Ancak 11 Eylül<br />

Komisyonu‟na bu iki adamla görüşme izni verilmedi.. Senden<br />

ikisiyle ya da en azından Halid Şeyh Muhammed‟i soruşturmaya<br />

çekmen talep edildi. Yani kısaca bahsettiğimiz gibi, bu olayın<br />

Amerika‟nın o gün neler olduğu ve Halid Şeyh Muhammed<br />

hakkında bilgi edinmek istediğine tesiri nedir? Amerika bu<br />

girişimlerinde ne kadar sadıktı?<br />

Michael Scheuer: 11 Eylül Komisyonu‟nun Halid şeyh<br />

Muhammed veya Remzi Bin Şeybeh ile görüşmesi gerçekten<br />

çok faydalı olacaktı. Ancak sorun, komisyon üyeleri, Amerika<br />

İstihbaratı‟nın yetkili isimlerini dinlemek istemediler. Oysa bu<br />

kişiler, kendilerine sorunları nasıl çö zebilecekleri hususunda<br />

yol göstermek istediler, istihbarat merkezindeki çözülmesi<br />

gereken büyük sorunları haber verdiler. Ancak Komisyon<br />

üyeleri bu sorunların çözümünü reddettiler…Başka bir sefer de<br />

olaya eğilim gösteriyorum ve Amerika liderini koruma ama çlı<br />

gizleme operasyonuyla karşılaşıyorum. Bahsettiğimiz Amerikalı<br />

276


liderlerde yola çıkarak konuşacak olursak, teröre karşı savaş<br />

bizim özgürlüğümüz için değil, Amerika‟nın İslam dünyasında<br />

istediğini yapabilmesi için başlatıldı, diyebiliriz. Ancak<br />

Amerika‟yı azarlama kapısı bu değil. Amerika hata etti. Yani<br />

basit olarak, düşmanımız bizi hatalı olarak görüyor ve bizim<br />

durdurulmamız gerektiğine inanıyor. 11 Eylül komisyonu, aynı<br />

şekilde biz de, Remzi Bin Şeybeh ve Halid Şeyh Muhammed ile<br />

görüşselerdi çok daha büyük kazanç elde edeceklerdi. Ancak<br />

istihbarat merkezi yetkililerini dinlemediler. Belki de düşmana<br />

istediğimizi daha iyi duyurabilecektik.<br />

Yusri Fuda : Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin Şeybeh‟in<br />

Soruşturmaya Çekilmeleri<br />

Senden Halide Şeyh Muhammed ile görüşmen istendiğinde, onu<br />

nasıl buldun ve ona neler sordun? Ve yanlış hatırlamıyorsam az<br />

önce bahsettiğimiz gibi yanında bazı arkadaşların da<br />

bulunuyordu ve onlar da sorgulamaya katılıyorlar mıydı?<br />

Michael Scheuer: Evet bu doğru. Alınan karara göre onları ben<br />

sorgulayacaktım, ancak gazetelere bilgi sızdırmamdan<br />

çekindikleri için arkadaşlarımın da yanımda bulunmasını uygun<br />

buldular. Ancak bu, CIA‟in içinde alışılmamış bir durum<br />

değildi. Halid Şeyh Muhammed, çok ciddi, geniş görüşlü,<br />

düzenli ve yaptığına inancı tam bir adamdı. Söylediği ilk şey,<br />

yaptığının şahsi bir şey olmadığı oldu ve şöyle ekledi: „Biz,<br />

size Amerikalı olduğunuz için saldırmıyoruz. Ancak, İslam<br />

ülkelerinde yaptıklarınızdan ötürü saldırıyoruz.‟ Bu mesaj bize,<br />

açıkça El-Kaide‟nin tutukladığımız birçok adamından geldi. Ve<br />

maalesef bizim siyasilerimiz, istihbarat biriminin<br />

söylediklerine hiç kulak asmadılar.<br />

Yusri Fuda: Şu an Kuveyt Üniversitesi Siyasi İlimler<br />

Profösörü Kuveytli Doktor Abdullah El-Nefisi hattımızda.<br />

Bildiğiniz gibi Halid şeyh Muhammed de Kuveytli. Bizi<br />

duyuyor musunuz Doktor Nefisi?<br />

Abdullah El-Nefisi: Evet duyuyorum, Yusri .<br />

Yusri Fuda: Karşında Usame Bin Laden‟i yakalamaktan<br />

sorumlu birimin başkanlığını yapmış bir adam bulunuyor. Sen<br />

de genel olarak, bu konuyla ilgilisin. El-Kaide ve 11 Eylül‟le<br />

277


ilgili hususi makalelerin var. senden istediğim, şu ana kadar<br />

Michael Scheuer‟in dedikleri hakkında görüşün ve varsa<br />

sorularını almak.<br />

Abdullah El-Nefisi: Teşekkür ederim kardeşim. Gerçekten bu<br />

adamın yüzüne bakınca, bir korku görüyorum, onu Usame Bin<br />

Laden‟i parçalamak isteyen bir vahşi olarak algılıyorum…<br />

Şeyh Usame Bin Laden. Ben kendisine daha geniş sorular<br />

sormak istiyorum. Çünkü, istihbarat adamları, düşmanına<br />

saldırmak için dünyanın dört bir yanında kol gezen polisler<br />

demektir. Amerika‟nın, seninde içlerinde bulunduğun askeri ve<br />

polis kanadına gereğinden fazla güvendiğini, oysa dünya<br />

ülkeleri ile ilişkileri sağlıklı olarak kuracak siyasi kanada daha<br />

çok ihtiyacı olduğunu görmüyor musun Scheuer? Bu durum, bu<br />

sorununuz, sizin içinizdeki bazı strateji uzmanlarını bile,<br />

Amerika‟nın kendisini dünya ülkelerinden azlettiğini<br />

söyleyecek kadar ileri götürttü. Şeyh Usame Bin Laden‟e, onu<br />

tutuklamaya ya da öldürmeye odaklanmanız dünyada gerilime<br />

yol açtı. Yani siz, Onu veya başkasını öldürdüğünüz zaman<br />

Amerikan milletinin sorununun biteceğine mi inanıyorsunuz?<br />

Usame Bin Laden‟i yakaladığınız takdirde, güvenliğinizin daha<br />

büyük tehlike altına gireceğini idrak edemiyor musunuz? Siz<br />

Amerikalılar kaba ve aptalsınız. Bugüne kadar size veri len<br />

mesajı bir türlü alamadınız. Size verilmek istenen; milletinizin<br />

güvenliğini tehdit eden Şeyh Usame Bin Laden değil, asıl İslam<br />

aleminde, özellikle de Kudüs‟te, Filistin‟de uyguladığınız<br />

saçma siyasetinizdir. Görmüyor musun, Irak‟ta olduğu gibi<br />

nasıl da hemen toplara tüfeklere dönüşüp her yeri yakıp<br />

yıkmaya kalkıyorsunuz? Çünkü sizin Irak‟ta yeni bir nizam<br />

kuracak siyasileriniz, mühendisleriniz yok. Görmüyor musun,<br />

teröre karşı savaş diye başlattığınız hamlenizi nasıl da islama<br />

karşı savaşa dönüştürdünüz? Amerikalı CNN muhabiri,<br />

Peşaver‟de bir Kur‟an-ı Kerim ezberleme kursu önünde durmuş,<br />

hiç utanmadan; işte burası terörist yetiştirme atölyeniz, siz<br />

bunu yayıyorsunuz..<br />

Yusri Fuda: Doktor Nefisi…<br />

Abdullah El-Nefisi: Evet<br />

278


Yusri Fuda: Doktor Nefisi, bana müsaade ederseniz, Michael<br />

Scheuer‟e söz hakkı vermek istiyorum. Mesajınız açık. Michael,<br />

Doktor Nefisi‟nin ağır eleştirilerine nasıl cevap veriyorsunuz?<br />

Michael Scheuer: Doktor Nefisi‟ye tüm saygımla söylüyorum;<br />

benim vazifem, Amerika‟yı korumaktı. Ve Usame Bin Laden<br />

Amerika‟ya savaş ilan ettikten sonra, onu öldürmek<br />

istememizin bir sorun teşkil etmemesi gerektiğine inanıyorum.<br />

Bu savaşın doğasında vardır. Benim görevim, Amerikan halkını<br />

korumaktı ve bunu başarabilmek için o zaman en uygun yol<br />

Usame Bin Laden‟i öldürme girişiminde bulunmaktı. Ancak iki<br />

yazar olarak aramızda ayrılık bulunmayan bazı noktalar var.<br />

Biz inanıyoruz ki, savaşa sebep Amerika‟nın dış siyaseti değil.<br />

Bunu kitabımda da basın aracılığıyla yaptığım açıklamalarda da<br />

defalarca belirttim. Ancak bu siyasetin değişmesi ya da<br />

değişmemesi Amerikan halkının insyatifinde olan bir hal<br />

değildir. Bu tasarruf hakkı yetkililerin elindedir. Ve<br />

yetkililerin, bu savaşın esasını, dayandığı asıl amaçları ve Bin<br />

Laden‟in hareketlerindeki niyeti anlayacaklarını hiç<br />

sanmıyorum.<br />

Yusri Fuda: Burada ipler koptu, müsaade eder misiniz? Yani<br />

siz şöyle demek istiyorsunuz; sen istihbarat biriminde çalışan<br />

bir yetkili olarak, Amerika‟nın dış siyasetini belirleyen<br />

kişilerden farklı konumdasın. Amerika‟nın teröre karşı açtığı<br />

savaşta, sence görüntüsü ne kadar çirkinleşti?<br />

Michael Scheuer: Evet, istihbarat hizmetleri veya askeri<br />

istihbarat ajansları ve diğerleri, sadece birer işçi<br />

statüsündedirler, önder, başkan gibi bir konumları yoktur.<br />

Sadece kendilerine verilen emirleri yerine getirirler. Bizler, 15<br />

yıldır Amerika‟da çalışıyoruz, bazı yöneticilerimiz vardı ki;<br />

benim işim konusunda, Usame Bin Laden ve başka insanlar,<br />

bizim siyasetimizi kabul etmeyen Müslüman sesler hakkında en<br />

ufak bir mazeret kabul etmiyorlar, onları asla haklı<br />

görmüyorlardı. İnanıyorum ki bu anlayış, milletin güvenliğini<br />

daha büyük tehlikeye sokmakta, giriştiğimiz bu savaşta<br />

yenilmemize daha çok fırsat vermektedir. Bizim üzerimize<br />

düşen, Usame bin Laden ve yardımcılarının söylediklerine<br />

kulak vermektir. Doktor Nefisi‟ye katılıyorum, düşmanı, kesin<br />

279


haklı olduğu için olmasa da dinlememiz gerekir ve bunu<br />

yapabiliriz…<br />

Yusri Fuda: Teşekkürler Michael, şu an bir bağlantımız daha<br />

var. Arapça News Week Gazetesi‟nin Araştırma Kısmı Müdürü<br />

Prof.Dr. Mahmut Şemam bizimle.<br />

Prof.Dr. Mahmut ġemam: Benim birkaç sorum olacak. İlki:<br />

Anlattıklarınız sizin şahsi görüşleriniz mi yoksa genel olarak<br />

CIA Kurumu‟nu mu temsil ediyor? İkincisi: Söyledikleriniz,<br />

CIA‟de çalışanların büyük çoğunluğunun, Amerika‟yı yönete n<br />

baskı cemaatlerinin CIA gibi resmi kurumlardan daha etkili ve<br />

güçlü olduklarını bildikleri anlamı mı taşıyor? Daha açıkçasını<br />

isterseniz, yani İsrail Lobisi veya İBAK veya da İsrail<br />

tarafından desteklenen başka cemaatler, Amerika‟da asıl karar<br />

merkezini mi oluşturuyorlar? İkinci sorum; bilindiği gibi<br />

siyasette dinin kullanılması, John Foster Dallas döneminde<br />

başladı. O zamanlar, Bazı bölgelerde yaşayan Müslüman<br />

cemaatler, komünistlere karşı savaşta Amerika‟ya katılmışlardı.<br />

Yoksa bu, CIA‟in düşünce tarzını anlamaya yarayan karenin<br />

köşe taşını mı oluşturuyor? Amerika‟nın çıkarları için dinin<br />

kullanılması büyük önem taşıyor. Hatta bu cemaatlerle bir<br />

zamanlar yardımlaşsa da Amerika değişebilir. Sorularım bunlar.<br />

Yusri Fuda: Çok teşekkürler Üstaz Mahmut Şema m, gerçekten<br />

çok önemli noktalara değindiniz. Ben de daha fazla<br />

faydalanabilmemiz için bazı eklemelerde bulunmak istiyorum. –<br />

Michael‟e hitaben- bir istihbarat görevlisi olarak, menfaatler,<br />

baskı grupları, dinin siyasette kullanılmasının, görevinde<br />

verdiğin önceliklere ne kadar etkisi oldu? Bazı cemaatlerin<br />

varlığının tesiri ne derecedeydi? Aslında daha açık olalım,<br />

Amerika, İsrail ile stratejik ilişkilerinin olduğunu itiraf ediyor.<br />

Bu ilişkinin, büyük gelişmelerde oynadığı rol ne oldu?<br />

Birçokları Amerika‟nın, bir dönem düşman arayışı içinde<br />

olduğuna inanıyor. Belki de Amerika‟ya yönelik bu hacimdeki<br />

saldırılar, bu ihtiyacını direk karşılamaktadır.<br />

Michael Scheuer: Öncelikle şunu belirtmek isterim, ben<br />

kendim dışında kimseyi temsil etmiyorum. Ben burada CIA<br />

adına da konuşmuyorum. Ancak şunu söylemem mümkün;<br />

İstihbarat Ajansları‟nda çalışanlar, İslam Dünyası‟nın şikayetçi<br />

280


olduğu sorunların, bizim siyasetimizden ve siyasetimizin<br />

sonuçlarından kaynaklandığını idrak ediyorlar. Bunda hiçbir<br />

şüphe yok. Zaten istihbarat biriminde çalışan bir insanın<br />

İsrail‟i, Çeçenistan‟da Putin‟i desteklediğimizi veya Irak‟taki<br />

varlığımızın direnişi artırdığını anlamaması aptallık olur.<br />

Maalesef Amerika, İsrail‟i desteklemekte ve İsrail baskısı<br />

altında kalmaktadır. Sadece bu da değ il. Suudi Arabistanlıların<br />

da çok güçlü lobileri var. Suudi Arabistan‟ın dini ve eğitim<br />

düzeni olmasaydı, Usame bin Laden olmazdı. Ve o,<br />

düzenlerinin yıldızı. Buna karşın, Suudi Arabistanlılar, 11<br />

Eylül Komisyonu tarafından hiçbir eleştiriye maruz kalmadıl ar.<br />

Biz aynı şekilde Meksika Hükümeti‟nden de korkuyoruz ve<br />

ülkemize göç sorunu karşısında hiçbir şey yapamıyoruz.<br />

Amerika‟nın içinde sadece İsrailli güçler var ve bu güçler<br />

ülkeyi yönetiyor demek yanlış olur. Bizim yönetimimiz de<br />

üzerine düşen görevleri gerektiği gibi yerine getirmemektedir.<br />

Hükümetimiz, yabancı devletlerin baskılarına boyun eğmeye<br />

çok meyilli. Ancak tartışma konusu olmayan bir mesele varsa o<br />

da İsraille olan ilişkimizdir.<br />

Yusri Fuda: Şu an Kahire‟den İslami Cemaatler Uzmanı<br />

Doktor Raşvan Dıya bizimle. Doktor Dıya; sen bu konuya ve<br />

ayrıntılarına bildiğimiz kadarıyla bir Arap olarak<br />

birçoklarından daha fazla önem vermektesin. Karşında da aynı<br />

hususa yani Usame Bin Laden ve Teröre karşı savaşa<br />

ayrıntılarıyla önem veren bir Amerikalı bulunu yor. Özetle ne<br />

sormak istiyorsun?<br />

Dıya RaĢvan: Sizin de ifade ettiğiniz gibi Usame Bin Laden‟i<br />

yakalamak için özel bir birim kuran bu şahsa tabiî ki<br />

sorulabilecek sorular var. Bunlardan en önemlisi; El -Kaide<br />

Örgütü‟nün tam olarak hangi tarihte kurulduğu ki bu konuda<br />

belli bir vesika bulunmamakla beraber, bazı kesimler El -<br />

Kaide‟nin 2001 yılının Ekim ayından önce Usame bin Laden‟e<br />

yakın çevreler tarafından kurulduğunu ileri sürdüler. Aynı<br />

zamanda Uluslar arası İslami Cephe‟nin Yahudilere ve<br />

hıristiyanlara karşı kullandığı bazı isimler bulunmaktadır.<br />

Birçok tartışmalalara sebep olmuşsa da El -Kaide‟nin gerçek<br />

kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi edinilememiştir. Bazıları<br />

1989, bazıları 11 Eylül öncesi, bazıları Kenya ve Tanzanya‟daki<br />

Amerikan Büyükelçilikleri‟nin bombalanması öncesi dediler.<br />

281


Usame Bin Laden‟den bir dönem sorumlu bu kişiye soruyorum;<br />

günlerden bir gün hiç eline El-Kaide‟nin ne zaman kurulduğuna<br />

dair açık bir belge geçti mi?<br />

Michael Scheuer: Evet, elimdeki ve Amerika‟nın elindeki<br />

veriler, El-Kaide‟nin 1988 veya 1987 yılında kurulduğuna<br />

işaret ediyor. Ondan önce de Abdullah Azzam ve başkaları<br />

vardı. Ancak bizim meselemiz bu değil. Ben, Usame Bin<br />

Laden‟in boşluktan ortaya çıktığına inanmıyorum. O, hassas ve<br />

İslam tarihinde önemli bir kişi. En azından benim kanaatime<br />

göre, muhlis, dinini savunma hususunda üzerine düşeni yapan<br />

imanı bütün bir insan. Onun bu inancı, bizimle ters düşmesine<br />

yol açıyor ya da Amerika‟ya savaş ilan ettiği için onu öldürme<br />

gereksinimi duyuyoruz. Bizim hatamız ise, onun s öylediklerine<br />

gereken değeri vermememiz ve dininin hayatında, savunmasında<br />

oynadığı rolü inkar etmemizdir.<br />

Yusri Fuda: Al-Jazeera Televizyonu‟nun seyircilerinden<br />

birçoğu, Amerikalıların, başkalarının kendilerini, dinlerini,<br />

şereflerini savunma hakkını elinden alan anlayış tarzını aşırı<br />

garipsiyorlar. Sonuç olarak Amerika böyle bir dış siyaset<br />

güderken, sen Usame Bin Laden‟in büyük bir adam olduğunu<br />

düşünüyor musun?<br />

Michael Scheuer: Dediğinin doğru olduğuna inanıyorum.<br />

Amerika Dış Siyaseti‟nin Usame Bin Laden‟in hürriyet<br />

anlayışından büyük fark bulunmaktadır. Biz, aynen Mısır ve<br />

Suudi Arabistan‟da olduğu gibi İslam Dünyasındaki birçok<br />

diktatör, baskıcı rejimi destekliyoruz. Bu da Amerika‟ya<br />

ikiyüzlü, sahtekar bir görüntü veriyor. Artık, Usame Bin Laden<br />

ve onun gibi, Suudi Arabistan’daki diktatör rejimi yıkmak için<br />

hayatını vermeye hazır insanları özgürlük karşıtı olarak<br />

vasıflandırmakta güçlük çekiyorum. İnanıyorum ki onların<br />

özgürlük anlayışı bizimkinden farklı. Ancak ne şekilde olursa<br />

olsun, bir adam diktatör bir rejimin karşısında duruyorsa<br />

özgürlük talep ediyordur.<br />

Yusri Fuda: Seyircilerden gelen önemli sorulardan bir tanesi<br />

de, en büyük olay, yani 11 Eylül‟ün gerçekleri hakkında. Ne<br />

kadar doğru olduğunu bilmediğimiz söylentilere göre uçakların<br />

kara kutuları yoktu, nereye gittiler? Yine birçokları o gün<br />

282


Yahudilerin Dünya Ticaret Merkezi yönüne gitmediklerini<br />

söylüyorlar. Bu söylentilerin gerçeklik payı nedir?<br />

Michael Scheuer: 11 Eylül hakkında cevaplanmamış birçok<br />

soru var. Ancak benim inandığım o gün olanlar gördüğümüz<br />

gibiydi. O gün ustaca planlanmış bir operasyonla karşılaştık.<br />

Bizler de bu saldırının olacağını keşfetmekten aciz kaldık.<br />

Amerika ciddi ve tehlikeli bir şekilde yenilgiye uğradı. O gün<br />

olanlara katılacak bir şey yok. El-Kaide tarafından kabiliyetli<br />

operasyonlar gerçekleştirildi, biz ise başarısızlığımızı<br />

sergiledik. Ve neden insanlar ısrarla bunu kabul etmiyorlar?<br />

Bazen insanlar, Arap veya Müslüman bir kişinin, böyle<br />

operasyonlar düzenleyebileceğine inanmıyorlar. İnanıyorum ki<br />

bu, çok iyi bir operasyondu ve bizim bunu bir entrika girişimi<br />

olarak algılamamız çok yanlış olur.<br />

Yusri Fuda: Yani siz, batıda Arapların ve müslümanların bu<br />

tür operasyonlar düzenlemeye güçlerinin olmadığına inanılıyor<br />

mu demek istiyorsunuz?<br />

Michael Scheuer: Bana göre, Amerikalılar‟da böyle bir eğilim<br />

var. Yani Arapların ve müslümanların bunu yapabilecek güçleri<br />

olduğuna inanmıyorlar. Hatta bu görüş, sadece Amerikalılar<br />

arasında değil, İslam dünyasında da yaygın. Bir yanda Amerika<br />

bir yanda da üstün bir adam bulunduğuna inanıyorum. Ve<br />

yüzlerce yıl hıristiyanlar, ta ki bir adam çıkıp da kendisinin<br />

Rab uğruna savaştığını ilan edene kadar, kendilerinin bunu<br />

yaptıklarını ilan ediyorlardı. Benim inancıma göre, dini inanış<br />

ve savaş arasında, her ne kadar din saldırıyı d eğil savunmayı<br />

desteklese de bir bağ var.<br />

Yusri Fuda: Suudi Arabistan‟dan bir katılımcımız var.<br />

Riyad‟dan HaĢim: İyi akşamlar, gördüğüm kadarıyla<br />

misafiriniz tüm soruları cevaplandırmamaya gayret gösteriyor.<br />

Bazı sorulardan kaçıyor. Ancak ben inanıyoru m ki Usame Bin<br />

Laden, şu an Amerika İstihbarat Merkezi‟nin 7 kat alt<br />

tabakasında bulunuyor!<br />

Yusri Fuda: Michael?<br />

283


Michael Scheuer: Kendi görüşünüzü sunabilirsiniz tabiî ki<br />

ancak görüşünüzde tamamen hatalısınız. Eğer, Usame Bin<br />

Laden bizimle işbirliği yapsaydı şu ankinden çok daha ileri<br />

konumda olurduk. Ve açıkçası o bizim işbirlikçimiz değil.<br />

Belki benim sözüme inanmıyorsun, senin önünde taahhüt<br />

ediyorum, Usame CIA işbirlikçisi değil.<br />

Yusri Fuda: Michael, ben de eklemek istiyorum, Haşim Bey‟in<br />

dediği gibi, Amerika tüm gücüyle, servetiyle, istihbarat<br />

kaynaklarıyla, Allah‟a imanı ve dini olan ve belki şimdi<br />

mağaralarda yaşayan bir adamın karşısında. Amerika‟nın casus<br />

uyduları, küçük büyük anlayabildiğimiz kadarıyla her şeyi<br />

gösteriyor. İnsanların içinde bu sebeple bir kuşku var, nasıl<br />

oluyor bu iş?<br />

Michael Scheuer: Burada tekrar belirtmek istiyorum, insanlar<br />

Amerika‟nın gücünü abartıyorlar ve Usame Bin Laden‟in<br />

gücünü de azımsıyorlar. Usame Bin Laden, daha çok dağlık<br />

bölgelerde, kabileler arasında yaşıyor. Bu kabileler, konuklarını<br />

büyük bir özenle koruyorlar, hayatını da koruma altına<br />

alıyorlar. Kaldı ki Usame Bin Laden, Sovyet Savaşı‟ndan bu<br />

yana, ülkelerinin yanında yer alıyor. İnanıyorum ki o<br />

bulunduğu yerde çok rahat. Ayrıca Hindikuş Dağları‟nda tek bi r<br />

adamı aramak, saman yığını arasında iğne aramaya benzer.<br />

Ayrıca Amerika, sınırsız kaynaklara da sahip değil. Ve<br />

kaynaklarımızın birçoğunu Afganistan‟ın yanı sıra Irak‟ta<br />

tükettik. Ve bir adamı ve yardımcılarını, öyle bir yerden bulup<br />

da çıkarmak hiç de sanıldığı gibi kolay değil.<br />

Yusri Fuda: İngiltere‟den bir konuğumuz var.<br />

BoluĢi Bey: Michael Bey‟e sorum; Sudan‟da, Libya‟da,<br />

Afganistan‟da dinlerini, akidetlerini savunan Müslümanlara<br />

karşı ilk savaş açan siz değil miydiniz? Sonra size karşılık<br />

vermek isteyenleri en pis şekilde vasıflandırdınız.<br />

Demokrasiyle, kanunla övünmeleriniz nereye gitti? Bu<br />

birincisi. İkinci olarak; o Müslümanları isyancılar olarak<br />

adlandırdınız. Peki hapishanelerinizdeki 70 bin müslümanın<br />

hepsi de mi sözlerinize karşı geldikleri için tutuklandılar?<br />

Öyleyse maalesef siz kendinizi ve dünyayı kandırıyorsunuz. Siz<br />

terör paketi içinde islamiyete karşı savaşıyorsunuz. İkinci<br />

284


olarak, kalbine bir bak. Kalbine bak ve ona saygı duy. Sen<br />

düşmanın Şeyh Usame Bin Laden ve onun gibileri övüyor sun,<br />

peki kendi başkanın Bush‟a karşı kalbinde saygı bulabiliyor<br />

musun? Senden kesinlikle bu hususta bir cevap istemiyorum.<br />

Çünkü Bush‟tan defalarca yalanlar duydun. Ya onlara karşı<br />

savaşanlardan hiçbir yalan kelime duydun mu? İte sizin savaş<br />

açtığınız din bu!. Ve Biz seni bu yüce dine davet ediyoruz.<br />

Usame ve diğerleri bu dinin birer ferdi. Allah‟ın dinine karşı<br />

savaşmıyor onlar. Yetmez mi, 3 sene sonra onu yakalamaya güç<br />

yetiremeyecekler. Bu, onu koruyan bir Rabbin olduğunu<br />

göstermez mi?<br />

Yusri Fuda: Teşekkürler gerçekten Boluşi Bey, mesaj gayet<br />

açık. Şu an Suudi Arabistan‟dan bir katılımcımız daha var<br />

Muhammed Bey buyrun.<br />

Muhammed Bey: Michael‟in belki bildiği belki de bilmezden<br />

geldiği bir noktayı açıklamak istiyorum. Amerika ve Michael<br />

Bey, siz Usame Bin Laden‟i yakalar ya da öldürürseniz, terör<br />

ismi verilen şeyin biteceğini mi sanıyorsunuz? Vallahi asıl siz<br />

islamiyete savaş açarak Usame Bin Laden‟ler yaratıyorsunuz.<br />

Irak‟ta ve daha birçok yerde, birçok Usame‟ler yarattınız.<br />

İslamiyete ve Müslümanlara karşı barbarca savaşınız sürdükçe<br />

de Usame Bin Laden‟den daha tehlikelilerini yaratacaklar.<br />

Michael ve hükümeti bunu iyi kavrayabiliyorlar mı?<br />

D- Amerika ve 11 Eylül Saldırıları’nın Özel Hedefler İçin<br />

Kötüye Kullanılması<br />

Michael Scheuer: Fuda Bey, unutmamamız gerekir ki, Usame<br />

Bin Laden Amerika‟ya savaş ilan etti. Biz ona savaş ilan<br />

etmedik, bizim yaptığımız ona karşılık vermek. Ve El -Kaide‟ye<br />

karşı yönelmemiz zorunlu ve doğru. Bunu daha büyük hasara<br />

uğramamak için yapıyoruz. Ama Irak konusuna gelince,<br />

kesinlikle Irak‟a savaşın tasavvur edilemeyecek bir hata olduğu<br />

konusunda muvafığım. Eğer Usame Bin Laden Hıristiyan<br />

olsaydı, Irak‟a savaş, ona anne babasının bile veremeyeceği bir<br />

doğum günü hediyesi olacaktı. Kesinlikle Irak‟a karşı savaşımız<br />

konusunda kendimi suçlamalardan, tehditlerden soyutluyorum.<br />

Ve gerek Usame‟nin gerek diğerlerinin Amerika‟ya İsrail‟e<br />

yönelik, müslümanların servetlerini ele geçirmek için<br />

285


savaştıkları yönünde sözlerinden, tehditlerinden kendimi uzak<br />

tutuyorum. Çünkü Irak‟a savaş açmak korkunç bir hataydı.<br />

Usame Bin Laden kesinlikle Saddam‟a göre bizim için çok daha<br />

büyük bir tehdit unsurudur.<br />

Yusri Fuda: Önce Usame Bin Laden‟in size savaş açtığından<br />

bahsettiniz. Bazı gözlemcilerin ve El -Kaidelilerin bu konuda<br />

daha farklı görüşleri var. Onun savunma amaçlı cihada<br />

giriştiğini ifade ediyorlar ve sen de Amerikalıların onu<br />

dinlemesi gerektiğine inanan ve buna davet eden bir kişisin. Biz<br />

biliyoruz ki Usame Bin Laden, bu savaşa girişmekteki<br />

gerekçelerini de sundu, sen ne diyeceksin bu husu sta?<br />

Michael Scheuer: Evet dediğim gibi, düşmanı dinlemeliyiz.<br />

Ancak bu bizim düşmana sempati duymamız ya da onu düşman<br />

olarak görmememiz anlamına gelmez. Benim görevim,<br />

Amerika‟yı korumak. Benim konumumun cevheri bu ve her ne<br />

sebeple olursa olsun bize savaş ilan edildi. Sen tamamen<br />

haklısın, Usame Bin Laden, Amerika’ya karşı cihadın<br />

zorunluluğunun gerekçelerini çok güzel açıkladı. Ancak bizim<br />

bunu kabul etmemiz gerekmez. Bu açıklamalar, aynı zamanda<br />

onun haklı olduğunu da göstermez. Ben şahsi görüşüm olar ak,<br />

ona ve yapmaya çalıştıklarına saygı duyuyorum.<br />

Yusri Fuda: 11 Eylül‟e dönersek, bildiğimiz gibi o gece<br />

Amerikan Başkanı, Beyaz Saray‟da Terörle Savaş‟tan sorumlu<br />

Rithchard Clark‟a giderek kendisine „bunun ortasında bana<br />

Saddam Hüseyin‟i bul‟ der. O da kendisine „Ama bu El-Kaide<br />

deyince, biliyorum cevabını verir. Yani Araplar, Müslümanlar<br />

Amerika‟nın özel hedefleri, özel çıkarları için değil de sadece<br />

teröre karşı savaştığı söylemine nasıl inanabilir? Bildiğimiz<br />

gibi, Amerikan İdaresi‟nde aşırı sağcıl ar da yer almakta.<br />

Michael Scheuer: Amerika‟da muhafazakarlar ve yeni<br />

muhafazakarlar arasında fark bulunmaktadır. Rumsfeld,<br />

Wolfowets, Breel bunlar yeni muhafazakarlardır. Bunlar tüm<br />

önemi Saddam Hüseyin‟e veriyor, baştan beri ondan kurtulmak<br />

istiyorlardı. Teröre karşı savaşı, onu yakalamak için<br />

kullandılar. Oysa açıkça biliniyor ki El -Kaide ve Saddam<br />

arasında hiçbir alaka yoktur. CIA kayıtarı da bunu bize<br />

kanıtlamıştır. Powell bize, Saddam ve El -Kaide arasında bir<br />

ilişki olduğunu söylediğinde doğrusu şok olduk. Çünkü<br />

286


iliyorduk ki öyle bir ilişki yok. Ve El -Kaide‟ye Saddam<br />

aracılığıyla saldırmamıza anlam veremeyen tek ben de<br />

değildim. Çünkü onun, El-Kaide ile bir yakınlığı bulunmuyordu<br />

ve Amerika için bir tehdit unsuru değildi.<br />

Yusri Fuda: Basit ve tecrübene dayalı bir soru, sence Usame<br />

Bin Laden şu anda nerededir?<br />

Michael Scheuer: Onun, uzun yıllardır olduğu gibi, Pakistan ve<br />

Afganistan sınırı arasında bir bölgede olduğuna ve orada<br />

kendisinin İran‟da olduğunu söyleyen yeni muhafazakarlardan<br />

yana rahat olduğuna inanıyorum. Böyle söylüyorlar çünkü<br />

İran‟ıda vurmak istiyorlar. Ancak bu çok uzak bir olasılık, onun<br />

fazla hareket etmeyi gerektirmeyecek bir yerde olduğunu ve<br />

Amerika için büyük tehlike arz eden örgütünü oradan<br />

yönettiğini sanıyorum.<br />

Yusri Fuda: Biliyorum sen siyasi kimliğe sahip bir adam<br />

değilsin ama Amerika, nasıl da Saddam‟ın kötü bir adam<br />

olduğuna karar verdi ve ülkeye girdi, savaşarak bu adamı<br />

düşürdü. Peki neden aynı yöntemi Usame Bin Laden‟e de<br />

uygulamıyor?<br />

Michael Scheuer: İlk nokta, Usame‟yi bulamıyorlar. İkincisi,<br />

gerçeğe dönersek, Usame Bin Laden ve yardımcılarının yaşadığı<br />

bölgeler, ulaşılması neredeyse imkansız mekanlar. Öyle ki<br />

Amerika için orada bırakın Usame‟yi herhangi kimseyi bulmak<br />

bile çok zordur.<br />

Amerika‟dan katılımcı Said Bey: Arap hapishanelerine ilişkin<br />

CIA ile Arap istihbarat ajansları arasında yardımlaşmanın<br />

boyutu nedir? İkincisi: 1995 yılında Irak‟ta olduğum sırada,<br />

Kültür ve Basın Bakanı Hamid Hamadi ile bir toplantı yaptık.<br />

Bana Amerika Hükümeti‟nin Eski Ürdün Kralı Hüseyin<br />

aracılığıyla iki defa mesaj gönderdiğini ve bu mesajlarda<br />

Saddam Hüseyin‟e İsrail‟i destekler, İsrail‟le iyi ilişkiler<br />

kurarsa kuşatmanın ortadan kalkacağını haber verdiğini söyledi.<br />

Bu konuda bir bilgisi var mı? Üçüncü soru: Savaştan önce<br />

Irak‟ta olduğum sırada, o zamanın Uluslar arası ilişkiler<br />

sorumlusu ve Amerika Dosyası‟ndan sorumlu zat, beni<br />

defalarca Bağdat‟tan kovmayı, hapse atmayı denedi. Ve bu<br />

287


kişinin Amerikan İstihbaratı tarafından görmezden gelindiğini<br />

ve şu anda Danimarka‟da yaşadığını biliyorum. Bu konuda da<br />

bir açıklama istiyorum.<br />

Michael Scheuer: Tüm istihbarat birimleri arasında<br />

yardımlaşma muhakkak vardır. Biz de bazı hususlarda, bazı<br />

İslam ülkelerinin istihbarat birimleriyle yardımlaşıyorduk.<br />

Ancak bu her konu için geçerli değil tabiî ki. Örneğin Suudi<br />

Arabistan İstihbaratı 11 Eylül öncesi kesinlikle bizimle hiçbir<br />

şekilde yardımlaşmadı. Hatta Usame Bin Laden‟in anlayışı<br />

hususunda bile. Diğer taraftan Orta Doğu‟da başka istihbarat<br />

birimlerinden bazılarıyla gerçekten çok iyi ilişk ilerimiz vardı.<br />

Bu ilişkilerin iyiliği zamana ve durumlara göre değişmektedir.<br />

Belki Amerika‟nın bir zamanlar iyi işbirliği içinde olduğu bazı<br />

ajanslarla bugün ilişkileri zayıf olabilir, tersi de mümkün.<br />

Yusa Fuda: 2001 yılında Cenova‟da Büyük Sanayi Devl etleri<br />

toplantısı vardı. Yani 11 Eylül‟den yaklaşık 2 ay kadar önce.<br />

Ve hem Mısır hem de Rus İstihbaratı Amerika istihbaratını<br />

uyardılar. Ve bu sebeple Amerika Başkanı‟nın bulunduğu<br />

bölgede yetkililer güvenlik önlemleri aldılar ve bölgeyi savaş<br />

uçaklarıyla kuşattılar. Peki neden 11 Eylül‟den sonra Amerika<br />

Başkanı şok olduklarını, böyle bir saldırı beklemediklerini<br />

açıkladı? Sanki orada kullandığı dil bile bir oyuncu havası<br />

veriyordu kendisine. Bu konuda söyleyecekleriniz nelerdir?<br />

Michael Scheuer: Sanırım Başkan Bush, konu ile ilgili bilgileri<br />

yeterince iyi öğrenmedi. Bizim elimizde 1995 yılından beri, El -<br />

Kaide ile irtibatı olan bazı kişilerin, büyük şehirlere giden<br />

uçaklarla Amerika‟ya saldırmak için hazırlıklarda<br />

bulunduklarına dair bilgi vardı. Bir tanes inin Jambo 747 Uçağı<br />

pilotluğu için alıştırmalar yapan Remzi Ahmet Yusuf ile<br />

ilişkisinin olduğunu saptadık. Ancak Bush hatalıydı ve olaylar<br />

hakkında tasarufatı çok kötüydü. Biz uçakla Amerika‟ya saldırı<br />

olacağına dair bir inanmama, şok içinde filan değildi k. Ancak<br />

Amerikalıları, Amerika‟nın içinde böyle saldırılar olacağına<br />

ikna etmek çok güçtü. Bu tür bir saldırı, 1941 yılından bu yana<br />

gerçekleşmemişti. Belki olayın günü ya da saati bizim için şok<br />

etkisi yaratabilirdi ancak kesinlikle 6 senedir Usame Bin<br />

Laden‟in konuşmalarını dinleyen bir insan, onun Amerika‟ya<br />

saldırma niyetinden ötürü şaşkınlığa düşemezdi.<br />

288


Yusri Fuda: Al-Jazeera ve ya başka br televizyon kanalı,<br />

Usame Bin Laden veya arkadaşlarının konuşmalarını<br />

yayınladığı zaman ne oluyor?<br />

Michael Scheuer: Öncelikle, bu yayınlar Washington‟da birçok<br />

insanın sinirlenmesine yol açıyor. İkinci olarak: Birçok insan,<br />

bu kasetlere film izler gibi bakıyor. Onlara göre Usame Bin<br />

Laden, bazılarına göz kırpıyor, bazılarına işaretler veriyor.<br />

Ancak doğrusu, son senelerde ne dediğini dinlememiz,<br />

sözlerini, hareketlerini takip ederek düşüncelerini anlamamız<br />

gerekir. Ne söylediğini ve ne düşündüğünü anlamamız çok<br />

önemli. Amerika‟nın tehlikeli düşmanları neler yapıyor<br />

bilmeliyiz. Benim görşüme göre Al-Jazeera Televizyon Kanalı,<br />

bu açıdan önemli bir hizmet sunuyor. Yayınladığı, kasetlerle,<br />

görüşmelerle bizlere düşman hakkında tahminlerde bulunmak<br />

yerine bilgiler veriyor.<br />

Yusri Fuda: Filistin‟den katılımcımız var.<br />

Urub Bey: Bismillahirrahmanirrahim ‘Allah’a ve peygamberine<br />

düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. Allah:<br />

Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır.<br />

Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.’ Sadakallahulazim. Suudi<br />

Arabistan‟dan arayarak, Usame Bin Laden‟in CIA ile ilişkisi<br />

olduğunu söyleyen kardeşe seslenmek istiyorum. Kesinlikle<br />

kendisi hatalıdır. Müslüman bir kardeşimizin Müslümanları<br />

gözetmesi gerekir. „iyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey<br />

olabilir mi? İşte Usame Bin Laden, dini uğruna, Müslümanları<br />

yüceltmek uğruna malıyla, ruhuyla kendisini feda etmektedir.<br />

İkinci nokta, bir müjdeyi haber vermek istiyorum. Allah‟ın<br />

izniyle Amerika iç sorunlarıyla, doğal afetlerle, parçalanma<br />

yoluyla yerle bir olacak. Son bir kelime söylemek istiyorum. Bu<br />

söylediklerimden kim şüphe içine düşerse Rum Suresi‟nin 43.<br />

Ayeti‟ne baksın. Bu ayeti tefsir eden kardeş çok doğru tefsir<br />

etmiş. „O gün parçalanırlar‟ Amerika, 43. başkanı Bush<br />

döneminde parçalanacak. Bu Kur‟an gerçeğinde vardır.<br />

Rakamın aynı olması tesadüf değildir. Bu Amerika‟nın yok<br />

olacağının müjdesidir.<br />

289


Yusri Fuda: Scheuer,Urub kardeş gerçekten önemli bir<br />

noktaya değindi. Sence Amerika nereye gidiyor?<br />

Michael Scheuer: Amerika’daki iki parti de düşman hakkında<br />

yalan söylüyor. Düşmanımız İslam ve giriştiğimiz bu savaşı<br />

kaybetmekteyiz. Sadece kendimizi kandırmaya devam ediyor,<br />

Müslümanlar hürriyetten, bizim yapmak istediklerimizden<br />

nefret ediyor, diyoruz. Bizim bu tavrımız muhakkak ki daha<br />

birçok Usame Bin Ladenlerin türemesine ve zafer<br />

kazanmasına yol açacak.<br />

Yusri Fuda: programımız burada sona erdi, yayında emeği<br />

geçen ve yayına katılan hekese teşekkürler. Esselamu aleykum<br />

ve rahmetullahi ve berekatuh.<br />

Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan Katar Eski<br />

Adalet Bakanı Dr.Najib El-Nuaimi : Ben El-Kaide‟nin<br />

Siyasi kanadıyım!<br />

Tarih: 05.10.2005<br />

Kanal : Al-Arabiya Arap Tv kanalı<br />

Programın ismi : İda‟at (Işıklar)<br />

Program Sunucucu: Türki El-Dahil<br />

Konuk : Şu anda Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan, Katar<br />

Eski Adalet bakanı Dr.Najib El-Nuaimi 72<br />

Kaynak : www.alarabiya.net<br />

Konular: (Ropörtajın sadece kitabımızn konusuyla ilgili kısımları<br />

tercüme edildi)<br />

1- Arap Hükümetleri Halklarına KarĢı Dürüst Değiller<br />

2- Guantanamo Mahkumlarının Avukatlığını Yapmak!<br />

3- El-Kaide Örgütü‟nün Ġslam Ümmeti‟ne Yaptığı<br />

Hizmetler!<br />

72 P rof.Dr.Najib B in Muha mmed Ahmet El -N uaimi, 1 9 5 4 yılınd a Katar‟ı n b aşkent i<br />

Doha‟d a d o ğd u.1987 yı lınd a İngiltere D u nd ee Üni versi te si‟nd e n Ulus lararası Kanun lar<br />

alanı nd a d o ktora d iplo ması almıştır.Katar Üniversitesi ‟nd e Şeriat ve Kanu nlar<br />

fakülte si nd e p rofö sörlük yapan El -N uaimi, 1 1 .09.199 5 -0 4 .06 .19 9 7 tarihleri arasınd a<br />

Katar Ad alet b a kanlığı yap mıştır.Irak‟ı n d evrik b aşka nı Saddam H ü se yi n ‟in d avası nı n<br />

us ülsüz o ld uğ u nu ve b ir ti yatro sahnesine d ö nü şt üğ ü nü d üş ü nd ü ğü için , Saddam‟ı n<br />

avu katlı ğı nı üstle nd i.<br />

290


4- El-Kaide Fikrine Ġnancı<br />

1- Arap Hükümetleri Halklarına Karşı Dürüst Değiller!<br />

Türki El-Dahil : Dr. Najib, siz bunu sık sık tekrarlıyorsunuz;<br />

Arap Hükümetleri‟nin hepsinin çürük (yolsuzluğa bulaşmış)<br />

olduklarını söylüyorsunuz?!<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Öncelikle başarısız olduklarını<br />

söylüyorum.<br />

Türki El-Dahil: Ama siz çürük dediniz?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, çürüklük de (yolsuzluk) tabi ki,<br />

başarısızlığa yol açar.<br />

Türki El-Dahil: Bazen yolsuzluk oluyor ama bu başarısızlığa<br />

sebep olmuyor. Yoksa siz, başarısızlığın, yolsuzluğun mantıksal<br />

akibeti olduğuna mı inanıyorsunuz?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Vallahi bence çok yolsuzluk var..<br />

Türki El-Dahil: Şimdi yumurta mı tavuktan çıktı tavuk mu<br />

yumurtadan çıktı tartışmasına mı gireceğiz? Başarısızlığın sebebi<br />

nedir?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Sebebini sana söyleyeyim, ilk önce; Arap<br />

Hükümetleri, halklarına karşı dürüst değiller. Yani kim, Hüsnü<br />

Mübarek‟in seçimlerde kaybedebileceğine inanıyordu, sen mi ben<br />

mi?<br />

Türki El-Dahil: Ama şöyle düşünebilirsin; Hüsnü Mübarek kad ar<br />

elverişli kimse yoktur.<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Yok kardeşim, Mısır Halkı büyük bir<br />

halktır, aralarında birçok siyasetçi birçok düşünür var. İş bir tek<br />

başkana mı kaldı?<br />

Türki El-Dahil: Yok Doktor, bir kimsenin liderlikte uzun süre<br />

kalması, insanların öbür alternatifleri onun kadar tanımamaları,<br />

291


önemli bir etkendir. Resmi medya, cumhurbaşkanından başka<br />

kimseyi tanıtmadı. Sizce bozukluk orada mıdır?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, hayır. Onlar, herşeyin kontrolünü<br />

ellerinde bulunduruyorlar. Hile ve yolsuzluk seçimlere<br />

karışmasaydı, adayların kendilerini tanıtma fırsatı bulunsaydı,<br />

güçlü cumhurbaşkanı adayları ortaya çıkacaktı. Ama fesat rejim,<br />

koltukta bulunandan başka kimsenin, iktidara yaklaşmasına<br />

müsaade etmez.<br />

Türki El-Dahil: Bunun için mi Katar Hükümeti‟nden istifa ettin?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Ben devlet başkanı olmak istemedim ki<br />

istifa edeyim?Ü<br />

Türki El-Dahil: Ama siz, hükümette bir bakandınız. Yani<br />

hükümetin bir üyesiydiniz.<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Dahası üst düzey bir bakandım.<br />

Türki El-Dahil: Yolsuzluk yapan bir bakan mıydın?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır.<br />

Türki El-Dahil: Ama siz tüm hükümetlerin yolsuzluk yaptıklarını<br />

söylemediniz mi?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Benim içinde bulunduğum dönemde<br />

hükümet, yolsuzluktan kurtulmaya çalışan bir hükümetti.<br />

Türki El-Dahil: Ve siz istifa ettikten sonra şey mi (yolsuz)<br />

oldular?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Vallahi ben bilmiyorum, bozulmuşlar.<br />

Türki El-Dahil: Siz seçimlere sadece seçimde devlet<br />

müesseselerini denetlemek için girdiğinizi söyluyorsunuz, ama<br />

seçimi kaybettiniz, seçime girme gerekçeniz öyle miydi?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, ben normal bir vatandaş gibi seçimi<br />

denetledim...sen şimdi hangi seçim deneyiminden bahsetmek<br />

292


istiyorsun; Suudi Arabistan‟dakinden mi, başka bir Arap<br />

ülkesindekinden mi ya da Katar‟dakinden mi?<br />

Türki El-Dahil: Siz Suudi Arabistan‟da değil Katar‟da bakanlık<br />

yaptığınız için Katar hakkında soruyorum.<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Ama ben bir Arap vatandaşıyım, bunun için<br />

genel olarak Arap hükümetlerinden bahsediyorum. Arapların,<br />

müslümanların durumları beni ilgilendiriyor, bu nedenle genel<br />

görüşümü söyledim.<br />

Türki El-Dahil: Doğrudur ama sizin görüşünüz daha çok<br />

yaşadığınız kişisel deneyimden kaynaklanıyor.<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Ben nasıl bu deneyimi yaşamışsam, Suudi<br />

Arabistan‟dakiler, Bahreyn‟dekiler de aynı deneyimi<br />

yaşamışlardır. Körfez halkları birbirlerini çok iyi tanıyorlar ve<br />

hepimiz birçok bakan gördük.<br />

Türki El-Dahil: Tüm hükümetler yolsuz ancak bir tek sizin<br />

katıldığınız hükümet yolsuz değildi çünkü yolsuzluktan kurtulmak<br />

istiyordu?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Yolsuzluktan kurtulmaya çalışıyorduk.<br />

Türki El-Dahil: Ama çevrenizdeki herkes yolsuz ve başarısızdı?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, mesela şunu diyebilirim; Kuveyt<br />

yolsuzluktan kurtulmaya çalışıyor. Bahreyn de aynı şekilde<br />

kendisini geliştirdi. Uman‟ın da parlamentosu var artık, her ne<br />

kadar sorunlar olsa da kendisini geliştirmeye çalışıyor. Ancak<br />

Arap ülkelerine yönelik bir genelleme yaparsak; başarısız<br />

olduklarını söyleyebilirim. Mesela; Guantanamo‟da evlatları<br />

tutuklu olarak bulunuyor ve onlar hiçbir şey yapamıyorlar. Körfez<br />

Yardımlaşma Konseyi‟nin ya da Arap Birliği‟nin Guantanamo‟da<br />

tutuklu bulunan Araplar‟ın tutuklanmalarını kınayan bir açıklama<br />

yaptığını hiç duydun mu? Amerika‟ya yalakalık yapan bu<br />

kurumların, hiç Amerika‟ya „sen tutukladın‟, „hata yaptın‟,<br />

dediğini gördün mü? Avrupa Ülkeleri, Avrupa Konseyi,<br />

Amerika‟nın ilk müttefiği İngiltere, halklar, mahkemeler bunu<br />

dediler.<br />

293


Türki El-Dahil: Sence Guantanamo kriterleri, bir hükümetin<br />

çürük olup olmadığını belirlemek için yeterli mi?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Evet , bu bir kısmı...<br />

2- Guantanamo Mahkumlarının Avukatlığını<br />

Yapmak!<br />

Türki El-Dahil: Biraz önce, Guantanamo meselesini hükümetlerin<br />

çürüklüğünün bir kriteri olarak gösterdiniz...Guantanamo‟da<br />

tutuklu bulunanların bir avukatı olarak size sormak istiyorum,<br />

neden bu davayı üstlendiniz ?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Özetle, sıradan bir vatandaş olarak Ocak<br />

Ayı‟nda televizyon seyrederken, Guantanamo‟daki tutukluların,<br />

kelepçeli manzaraları, birisinin sedye ile taşınmasını gördüm,<br />

onlara yapılan tüm alçak muameleleri hatta bunları saklamak için,<br />

oraya giden gazetecileri X-ray cihazından geçirttiklerini, bunun<br />

için de gazetecilerin bir dağın arkasına saklanarak bu görüntüleri<br />

kaydedebildiklerini duydum. Avukatlıkla ilgilenen 7 ya da 10<br />

uluslar arası örgütün üyesi olduğum için, insan hakları<br />

örgütlerinin büyük kısmını telefonla aradım ve sordum;<br />

Guantanamo‟da bulunan tutukluların avukatı var mı?<br />

Türki El-Dahil: Sana hayır mı dediler?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, bildikleri kadarıyla bana hayır<br />

dediler. Ben de onlara biz , NGO (hükümetlerden bağımsız<br />

organizasyonlar) olarak neden o insanları savunmak için bir<br />

savuma komitesi kurmayalım? dedim ...Onlar da bana , üye<br />

olduğum uluslararası avukatlık kurumlarına başvurmamın<br />

gerektiğini söylediler.Ben de bundan anladım ki , uluslararası<br />

örgütlerin çürüklüğü, Arap hükümetlerin çürüklüğünden beter.<br />

Türki El-Dahil: Tüm dünya mı çürük ?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: tabii ki , çünkü ABD dünyayı yönetiyor..<br />

Türki El-Dahil: Tamam , daha sonra ne yaptın?<br />

294


Dr. Najib El-Nuaimi: Onları aradım ve bir savunma komitesi<br />

kurmamızın gerektiğini söyledim .<br />

Türki El-Dahil: O örgütler size ne dediler ? hayır mı?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Benden özür diyerek hayır dediler,<br />

sebebini de açıkladılar.Bana bağışların yar ısının Amerikan<br />

örgütlerden geldiğini söylediler.Bir tek Uluslararası Af örgütü ,<br />

bana olumlu yaklaştı ve yardımlaşmayı kabul etmesine rağmen<br />

uzun süre bu konuyla ilgilenmedi. Ancak Amerika Adalet<br />

Bakanlığı‟na bir itiraz dilekçesi gönderdiler. Tabi biliyo rsun<br />

itiraz, savunma için yeterli değildir. ve bu sebeple ben girişimde<br />

bulundum.<br />

Türki El-Dahil: Ne zamandır bu konuyla ilgileniyorsun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Ocak 2002.<br />

Türki El-Dahil: Yani tam 3 sene geçti?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, 3 sene.<br />

Türki El-Dahil: Şimdiye kadar ne elde edebildin?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Ne elde ettim? Sana şunu diyeyim; birkaç<br />

kere Pentagon‟a girip, Guantanamo‟dakilerin akibetinden sorumlu<br />

kişilerin önünde durarak onları, tutukluların suçsuz olduklarına<br />

ikna ettim ve.........<br />

Türki El-Dahil: Kimi ikna ettin? Adalet Bakanlığı‟ndakileri mi,<br />

Guantanamoda‟ki mahkumların suçsuz olduklarına ikna ettin?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, Adalet Bakanlığı değil.<br />

Guantanamo‟dakiler direk Pentagon‟a bağlı idiler.<br />

Türki El-Dahil: Ben Pentagon‟u kasdettim, onları mı ikna ettin?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Artık mahkumların durumlarını tekrar<br />

gözden geçiriyorlar.<br />

Türki El-Dahil: Tamam ama salmadılar?<br />

295


Dr. Najib El-Nuaimi: Saldılar, kim sana salmadılar dedi?<br />

Türki El-Dahil: Kimi saldılar?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: 300-400‟den fazla kişi saldılar. İlk başta<br />

5, sonra da 4 Suudi‟yi çıkardılar. 3 ay önce de bir Kuveytli ve bir<br />

İsveçli‟yi saldılar. Şunu da söyleyeyim İsveç hükümeti, tüm Arap<br />

hükümetlerinden daha erkek çıktı. Çok güçlü şekilde olaylar la<br />

karşı karşıya geldi.<br />

Türki El-Dahil: Aldığın tüm davalar Amerika‟ya karşı ve bu işi<br />

gönüllü olarak, ücretsiz yapıyorsun. Yoksa Amerika‟ya karşı<br />

ideolojik düşmanlığın mı var?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Tabi ki. Tüm dünyayla kavga eden tek<br />

Amerika var. Başka bir ülke onun yaptıklarını yapsaydı biz, yine<br />

aynı tavrı alırdık. Ama bu bir ideolojik yaklaşım değil. Amerikan<br />

halkıyla hiçbir sorunum yok. Bence şimdiki hükümet çok büyük<br />

hatalar yaptı.<br />

Türki El-Dahil: Washington Hükümeti mi?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Bush ve cumhuriyetçilerin hükümeti. Biz<br />

de hükümete hesap soruyoruz. Amerikan halkına hesap soramayız.<br />

Hatta Amerikan halkı bizim yanımızda yer alıyor. Ve biz Paris‟te<br />

kongre düzenlerken 150 bin kişi Washington‟da savaş karşıtı<br />

gösteriler yapıyordu.<br />

3- El-Kaide Örgütü’nün İslam Ümmeti’ne Yaptığı<br />

Hizmetler!<br />

Türki El-Dahil: Şimdi sen, El-Kaide ve Taliban hakkında ne<br />

düşünüyorsun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Bence El-Kaide kendisine büyük ihtiyaç<br />

olduğu bir zamanda ortaya çıktı.<br />

Türki El-Dahil: El-Kaide‟yi destekliyor musun?<br />

296


Dr. Najib El-Nuaimi: Ben, İslama hizmet yolunda, peşinde<br />

koştuğu hedefleri destekliyorum.<br />

Türki El-Dahil: Sence El-Kaide, Arap ümmetine hizmet ediyor<br />

mu?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Elbette. Kim için savaşıyorlar? Kim için<br />

savaştıklarına inanıyorsun?<br />

Türki El-Dahil: Bu sözlerini tehlikeli bulmuyor musun doktor?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, asla. Eğer benim düşünme ve ifade<br />

etme hakkım varsa tehlikeli bulmuyorum. Bu sözleri ben, Alman<br />

Televizyonu‟nda da Fransız Televizyonu‟nda da söyledim.<br />

Türki El-Dahil:Ve şimdi bana söylüyorsun<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, sana söylüyorum.Ayrıca<br />

Amerikanların yüzüne , bir gün onlarla (El -Kaide) pazalık<br />

masasına oturacaksınız, belki şimdi istemezsiniz ama bir gün<br />

oturmak zornda kalacaksınız, dedim.<br />

Türki El-Dahil: Usame Bin Laden‟i muhlis bir kimse olarak<br />

görüyor musun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Neden görmeyeyim? Bu adamın çıkarı ne?<br />

Türki El-Dahil: Ben sana soruyorum.<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Tüm malvarlığından vazgeçip bir dağın<br />

tepesinde yaşıyor. Sence ne çıkarı olabilir? İki şeyi birbirinden<br />

ayırmamız gerekir; bir adamın hedefini, amaçlarını kabullenmek<br />

ya da kullandığı yöntemi kabul etmek. O ayrı bir mesele. Hepimiz<br />

müslüman birleşmesini, Filistin‟in kurtulmasını, Felluje‟de<br />

katliamlar yapan Amerika‟nın emperyalizminin sona ermesini<br />

istiyoruz.<br />

4-El-Kaide Fikrine İnancı:<br />

297


Türki El-Dahil: Doktor, sen biraz önce Usame‟nin muhlis<br />

olduğunu söyledin, El-Kaide‟nin Arap ve İslam Dünyası‟nın<br />

Davaları‟nı üstlendiğini söylüyorsun. El -Kaide fikrinden çok mu<br />

etkileniyorsun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hedefleri açısından evet.<br />

Türki El-Dahil: O zaman beklentilerini yükseltip neden onlara<br />

katılarak savaşmadın?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Ben dedim sana hedef ortak olsa bile<br />

seçtiğimiz yöntemler farklı, onların kendi yöntemleri var benim de<br />

kendi yöntemlerim var. Ben sözlerle, bu hata, bu olmaz diyerek<br />

mücadele veriyorum.<br />

Türki El-Dahil: Yani birbirinizi mi tamamlıyorsunuz?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Sen bunu mu istiyorsun? Evet, keşke<br />

birbirimizi tamamlayabilsek. İnşaallah Arap Yarıma dası‟nda<br />

bulunan şeyhlerimiz, benden daha çok tamamlarlar.<br />

Türki El-Dahil: Yani, birilerinin tamamlamasını istiyorsun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: İnşaallah tüm insanlar, bu görevi<br />

tamamlarlar.<br />

Türki El-Dahil: Usame bin Laden‟in başlattığı yolculuğu mu<br />

tamamlamak?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Hedefe yolculuk tamamlanmalı, evet<br />

doğru, keşke. Usame Bin Laden‟in Şeyh Zavahiri‟nin çıkışları bir<br />

hak savunmak içindi.<br />

Türki El-Dahil: Evet ama sen, onlarla aynı fikre mi inanıyorsun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Tabi, inançlıyım, nasıl inançlı olmayayım?<br />

Türki El-Dahil: Amerika‟yla savaşırken, Arap Dünyası‟nda<br />

meydana gelen patlamalarla hiç mi sorunun yok?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Bir soru işareti koymaya başlıyoruz. Ben<br />

sana ne dedim? Hedeflerimiz ortak. Hedefimiz nedir? Tüm Arap<br />

298


Dünyası‟nı özgürleştirmek, Arap Birliği‟ni sağlamak, diğer<br />

ülkelerle barışçı (Savaşçı olması şart değil) bir şekilde<br />

yarışabilecek güçlü, müslüman-Arap bir toplum yaratmak. Şeriate<br />

dayanan, bir dönemler islam uygarlığında yaşanan adaletin tekrar<br />

yaşanacağı bir devlet kurmak.<br />

Türki El-Dahil: Neden patlayıcı bir kemer takıp kendini bir<br />

Amerikan büyükelçiliğinde ya da Amerikan üssünde<br />

patlatmıyorsun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Beni dinle, saveşın iki yüzü var. Askeri<br />

ve siyasi. Askeri yönü, meydandakidir. Bazı insanlar, siyasi<br />

savaşta başarılı olup askeri savaşta başarısız kalıyorlar. Bazıları<br />

da tam tersi.<br />

Türki El-Dahil: Seni de El-Kaide‟nin siyasi yüzü mü kabul<br />

edelim?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Sence siyasi yüzü ne demek...Neden<br />

olmasın? Sana tarihten bir örnek vereyim; İrlandalı<br />

Cumhuriyetçiler, sorarsan biz cumhuriyetçi değiliz derlerdi.<br />

Şimdi tek soru sorulmalı; bu korku neden? Neden korkuyoruz?<br />

Milyonlarca insan benim düşündüğüm gibi düşünüyor ve bunu<br />

söylemeye korkuyorlar. Ve ben şunu isterdim ki herkes<br />

korkmadan konuşsun.<br />

Türki El-Dahil: Peki, sana ikinci bir soru doktor; Guantanamo,<br />

Felluje davalarını üstlendin, neden Katar‟da iki yıl hapse<br />

çarptırılan Şeyh Abdurrahman Bin Umeyr El -Noaymi‟nin davasını<br />

üstlenmedin?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Üstlenmediğimi kim söyledi?<br />

Türki El-Dahil: Gazetelerde ilan etmedin, medyayı kullanmadın.<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Medyaya ilan vermemize gerek yok.<br />

Türki El-Dahil: Neden?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Çünkü bir iç sorundu.<br />

299


Türki El-Dahil: Hmmm.. Sadece dış sorunlarda ilan ediyorsunuz<br />

yani?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Biz çabalarımızı iç çerçevede<br />

sarfediyoruz. Mesela ben bir Amerikalı olsaydım ve Amerika‟da<br />

bir başka Amerikalı ile bir sorun yaşasaydım basına ihtiyacım<br />

olmazdı.<br />

Türki El-Dahil: Maşaallah sen çok cesurca konuşuyorsun.<br />

Korkmuyor musun?<br />

Dr. Najib El-Nuaimi: Bir kişi, bunu başka bir Körfez ülkesinde<br />

söylese, başına gelecekleri görürsün. Ertesi günü istihbarat<br />

ajanları onu süründürerek, El-Kaide ile Usame Bin Laden‟le ilişki<br />

ne diye sorguya çekerler. Bu sözlerimi başka bir komşu ülkede<br />

söylemeye kalkışsaydım, beni Londra‟da bulurdunuz . 73<br />

Türki El-Dahil:Sana çok teşekkür ediyoruz.<br />

Bazı Ünlü Arap Uzmanların Usame Bin Laden<br />

Hakkındaki Analizleri :<br />

1- Usame Bin Laden‟in bir senedir görünmemesi ardında soru<br />

iĢaretleri bırakıyor<br />

Gerçekten hasta mı...güvenlik nedeniyle mi...yoksa öldü mü!!<br />

(Halid Avis www.alarabiya.net 23.10.2005)<br />

El-Kaide Örgütü Lideri Usame Bin Laden‟in televizyonda en<br />

son, seçimlere doğru giden Amerikan halkına yö nelik yaptığı<br />

konuşmasının üzerinden tam bir yıl geçti. Bu konuşmasında<br />

Usame, öncekiler gibi yanında silah bulundurmuyordu, her<br />

zamanki gibi yere de oturmuyordu, aksine bir masanın ardında<br />

oturuyordu. 2004 yılının ekim ayından 2005 yılının ekim ayının<br />

sonuna kadar bir daha hiç görünmedi. Onun yerine konuşmaları<br />

El-Kaide‟nin ikinci adamı olarak vasıflandırılan Aymen El -<br />

Zavahiri yapmaya başladı.<br />

73 Sözü ,tüm mu hale fet ö rgütleri Lo nd ra‟d a b u luna n S u ud i Arabista n rejimine<br />

getiriyo r.<br />

300


Televizyon görüntülerinin ardından 16 Aralık‟ta Usame‟nin<br />

Suudi Arabistan‟da meydana gelen olayları tebrik eden se sli<br />

mesajı yayınlandı.<br />

Bin Laden‟in ortadan kaybolması hususunda İslami cemaat<br />

uzmanlarının arasında büyük görüş farklılıkları oluşmaya başladı.<br />

Bazıları, kendisinin şiddetli bir hastalıktan şikayetçi olduğunu<br />

söylüyorlar, bazıları bunun, El-Kaide‟nin tedbir yöntemerinden<br />

biri olduğunu, Usame‟nin kendisini arayan istihbarat birimleri<br />

tarafından yakalanmasına olanak vermemek<br />

için bunu yaptıkları gçrüşünü savunuyorlar, hatta Bin Laden ve<br />

El-Zavahiri‟nin aynı zamanda aynı mekanda bulunmadıklarını ileri<br />

sürüyorlar.<br />

Depremde Öldüğü Söylentileri<br />

Pakistan Bulvar Gazeteleri‟nden bir tanesi, en son Pakistan<br />

depreminde öldüğü haberlerini yaydı. Pakistanlılar daima, onun<br />

mekanını bilmenin hatta en azından tahmin etmenin imkansız<br />

olduğundan bahsediyorlar. Usame‟nin kab ileler arasında yer alıyor<br />

olabileceği söyleniyor. Bu bögle, Pakistan ile Afganistan sınırı<br />

arasında çok uzak bir bölgedir. El-Arabiya Pakistan Muhabiri<br />

Abdurrahman Matar, 2000 kilometre uzunluğunda ve 50 kilometre<br />

genişliğindeki bu alanı, dağlık, mağarala rla, dipsiz kuyularla ve<br />

ormanlarla dolu olarak vasıflandırdı. Ve bazı dağların topraksı<br />

bazılarının da çorak yapıya sahip olduğunu belirtti.<br />

Ayrıca bölgedeki kabileler, gerçekten adetlerine çok bağlılar,<br />

çok muhafazakarlar. Pakistan, bir yetkilisinin söz üne göre,<br />

Afganistan ile sınırına 75 bin asker yerleştiriyor. Mısır Cihat<br />

Cemaati‟nde eski bir komutan olan Dr. Kemal Habib, Bin<br />

Laden‟in El-Kaide‟nin ilk adamı olduğunu, istihbarat birimlerince<br />

arandığını, bu nedenle de El-Kaide‟nin, liderini korumak için daha<br />

çok çaba gösterdiğini, yerinin bilinmesinin en imkansız<br />

olabileceği yerlerde onu sakladıklarını söylüyor. Bin Laden‟in<br />

hasta olabileceği ihtimalinden uzak duruyor. Konunun El -<br />

Kaide‟nin, artan güvenlik önlemlerine karşı aldığı bir tedbir<br />

olduğuna işaret ediyor.<br />

Habib, El-Zavahiri‟nin dış dünya ve basın ile ilişkileri<br />

sürdürmesinin sebebinin, El-Kaide‟nin bir başkan esasına göre<br />

hareket etmediğine, aksine birden çok kişinin yönetimde görev<br />

aldığına işaret olduğunu belirtiyor ve Usame‟nin El -Kaide için<br />

büyük stratejik ve değerli bir sembol olarak her zaman kalacağını<br />

söylüyor.<br />

301


Usame Bin Laden’in Olaylar Sahnesinden Kayboluşu!<br />

Bunun aksine El-Arabiya kanalı İslami Hareketlerin<br />

Durumları Müsteşarı Abdurrahim Ali, bin Laden‟in kaybolmasının<br />

ardında 3 ihtimal olduğundan bahsediyor. İlki; ölmüş olabilir ki<br />

bu uzak bir ihtimal. Çünkü bu, büyük bir olay demektir. Ve El -<br />

Kaide büyük sempati toplayacağı için bunu ilan eder.<br />

Ayrıca, Bin Laden‟in vefaati, El-Kaide‟de yeni liderlik<br />

düzenlemesini zorunlu kılacak ve El-Kaide‟ye etik ve manevi<br />

açılardan, ömrünü Amerika‟ya karşı ayaklanarak geçirmiş bir<br />

insan olması nedeniyle yeni bir ruh kazandıracak.<br />

Abdurrahim Ali‟ye göre ikinci ihtimale gelince; Bin Laden hasta.<br />

Özellikle de 1996 yılının Ağustos ayında, Sudan‟dan Afg anistan‟a<br />

geçtiğinden beri, omurilik ve böbrek rahatsızlığı yaşıyor. Hatta<br />

tedavi için Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ülkelere gitmiş ve<br />

bazı insanların da hastalığını duymaya başlamışlar. Daha da ötesi<br />

bazı tıbbi gruplar, kendisini tedavi için Afgan istan‟a yönelmişler.<br />

Usame Bin Laden‟in büyük ihtimalle saklandığı bölgeye herhangi<br />

bir tıbbi ekibin gelmesi için şartlar müsait değil. Ancak çok azı<br />

Pakistan‟dan kaçak olarak gelebiliyorlar. Abdurrahman Ali‟nin<br />

dediği gibi Usame‟nin Pakistan‟dan kaçarak v eya başka bir şekilde<br />

geçmesi ihtimali ise çok zor. Ve Usame, muhakkak kendisini<br />

korumaya yemin eden ve sağlık durumunu düzeltmek için çalışan<br />

kabileler arasında.<br />

Abdurrahim Ali‟ye göre, Usame‟nin, El -Kaide komutanlık<br />

sahnesinden kaybolmasının ve yerine El -Zavahiri‟nin komutan<br />

sıfatıyla çıkmasının ardında ilk olarak büyük bir plan yatıyor;<br />

gençler ve her mekanda yayılmış El-Kaide kadroları için ilham<br />

kaynağı oluyor. İkinci olarak ise; Zavahiri‟nin görevi meydan<br />

komutanı gibi Ürdün, İalt ve Akabe Operasyonla rını düzenleyen<br />

Zarkavi‟ye naklolmaya başladı. Sonra Ürdün‟de 10 üyeleri<br />

yakalandı. İngiltere de operasyonlar düzenleme hususunda<br />

bilgileri olan 10 kişi yakaladı. Ve bu Avrupa‟ya bir tehdit<br />

mesajıydı.<br />

Abdurrahim Ali, El-Kaide‟nin liderlik koltuklarında<br />

değişimler ya da transferler olduğunu düşünüyor. Ve şöyle<br />

soruyor: El-Kaide‟nin Irak‟taki lideri Zerkavi; nasıl olurda<br />

Zavahiri‟nin yetkisini almadan Avrupa‟da operasyonlar yapmaya<br />

kalkar? Zerkavi‟nin şu anda Irak‟ta kolay hareket ediyor<br />

olabilmesi, bu rolü üstlenmesini kolaylaştırıyor. Buna ek olarak,<br />

302


Almanlar, İngilizler dahil elinde büyük kadro bulunması da<br />

Zerkavi‟nin Avrupa‟ya elemanlarını göndermesini kolaylaştırıyor.<br />

Bunların hepsi, Bin Laden‟in karar alma konumundan<br />

uzaklaştığını gösteriyor.<br />

Bin Laden Afganistan’ın Dışında Tedavi Görüyor mu?<br />

Ali‟ye göre üçüncü ihtimal de ,Usame Bin Laden<br />

Afganistan‟ın dışında tedavi görüyor. „Aslında o da çok küçük bir<br />

ihtimal.Çünkü onun hastalığının ölümcül olduğu tahmin ediliyor<br />

.Belki de Pakistan yoluyla başka bir komşu ülkeye geçip hastane<br />

gibi donatılmış özel bir evde kalıyordur.<br />

Bin Laden‟in , daha önce bunun gibi uzun süreli gözlerden<br />

kaybolduğu olmuştu. Ama bazı uzmanlar bu geçen süre zarfında<br />

görünmesini gerektirecek sebepler olduğunu söylüyorlar.<br />

Abdurrahim Ali şöyle devam ediyor : „El-Kaide kadrolarının,<br />

manevi destek açısından onun görünmesine ihtiyacı var. Daima<br />

onun görünmeme sebebini soruşturuyor, bunun endişesini<br />

yaşıyorlar. Her defasında da durumunun iyi olduğu yönünde<br />

tatmin ediliyorlar. Ancak son yayınlanan kasette yüzü hiç normal<br />

değildi, aksine çok solgundu.<br />

Bunun yanında İslami Cemaatler hususunda uzman Dr. Dıya<br />

Rışvan, Bin Laden‟in hastalığına ihtimal vermekle beraber,<br />

güvenlik sebebine de ihtimal veriyor. Sadece hastalık değil,<br />

güvenlik korkusu nedeniyle kaybolduğunu söylüyor.<br />

Rışvan, sözlerin hiç bir delile dayanmayan analizler olarak<br />

kalacağını söyleyerek, Usame‟nin bundan önce de bu şekilde uzun<br />

süre görünmediğini, ardından da El -Zavahiri ile dağlarda dolaşan<br />

görüntülerinin yayınlandığını ekledi.<br />

Rışvan, Bin Laden‟in saklanmasının ardında güvenlik<br />

sebeplerinin olduğu yönünde de eğilim gösteriyor. Ve Usame Bin<br />

Laden‟in El-Zavahiri ile aynı mekanda olmadığına ancak<br />

aralarında görüşmelerin var olduğuna değiniyor. Rışvan‟a göre El -<br />

Zavahiri, Bin Laden‟den daha çok cephenin başına geliyor. El -<br />

Zavahiri, meydan komutanlığı yapıyor, El -Kaide‟nin Pakistan<br />

Ordusu‟na karşı giriştiği savaşın ayrıntılarından bahsediyor. Dr.<br />

Dıya Rışvan, Usame‟nin görünmesinin geçtiğimiz yılda artış<br />

göstermeye başlamasının, Usame‟nin savaş alanından uzak,<br />

güvenilir bir yerde yerleştiğine, hastalığının veya ölümünün çok<br />

303


uzak ihtimaller olduğuna çünkü böyle tehlikeli durumların, öyle<br />

yada böyle muhakkak bir şekilde sızacağına işaret etti.<br />

2- Usame Bin Laden‟in Amerikan Halkına SesleniĢ<br />

KonuĢmasına bir BakıĢ: 74<br />

Şüphesiz, Usame‟nin konuşması, dünyada kendisini seven,<br />

kendisine sempati duyan ve<br />

kendisine tabi olanlarda bayram sevinci yarattı. Ramazan<br />

oruçlarını tutan müslümanlar, onun<br />

konuşmasıyla en tatlı ve en iştah açıcı iftar yemeklerini yediler.<br />

(Usame‟nin konuşması).<br />

El-Kaide Örgütü Lideri Usame Bin Laden‟in konuşmasına<br />

değinmek istersek, bu konuşmayı bazı kısımlara ayırmamız<br />

gerekir.<br />

İlki: Şekil açısından:<br />

1- A) Şeyh Usame Bin Laden, altın rengi abası üzerinde,<br />

Arap stili giyinmiş olarak, masanın ardında oturduğu<br />

koltuğundan, dünyada Amerikan seçimlerinin<br />

yapılacağına dair sansasyonlarını yapanlarla aynı vakti<br />

özellikle seçmiş, beyanını okuyordu. Şeyh Usame‟nin<br />

mesajında hem ferah hem de hüzün vardı. Onu sevenler<br />

ve dünyadaki tüm zayıflar için sevinç, Amerikan<br />

Hükümeti‟ne ve dünyadaki tüm onun gibilere ise, uyarı<br />

ve hüzün anlamı taşıyordu.<br />

B) Onun, daha önceki konuşmalarında yaptığı<br />

gibi askeri elbise giymediği dikkatimizi<br />

çekiyor. Bu da onun istikrarına ve Amerikan<br />

istihbaratı ve onunla yardımlaşan herkesin;<br />

O, Afganistan‟da mı, Pakistan‟da yoksa<br />

Afgan ya da Pakistanlı Kabilelerin arasında<br />

74 Dr. Hani Sibai, El - Makrizi T arihi Araştır malar Mer kezi Ge nel Müd ür ü ,<br />

Lo nd ra , www.almaqreze.com<br />

304


mı, Çin sınırında mı ya da başka bir devlette<br />

mi yönündeki görüşlerini parçaladığı hissini,<br />

emin bir şekilde taşıdığına işaret<br />

etmektedir!! Ayrıca bu, apaçık Amerikan<br />

Hükümeti ve müttefiklerinin ümidi<br />

kesmelerini, kızdırmayı amaçlayan, kendi<br />

halinden verdiği bir mesajdı ki sanki şöyle<br />

diyordu: Beni aramak için kendinizi<br />

yormayın. Ben burada, Allah‟ın himayesinde,<br />

rahat bir hayat yaşıyorum. Amerikan<br />

Halkı‟na da hükümetinin kendisini<br />

yakalamak iin milyar dolarlar harcadığı halde<br />

başarısız kaldığı yönünde güçlü bir mesaj<br />

veriyordu.. ve sanki onlara şer‟i dille şöyle<br />

diyordu: „Mallarınızı aklı ermezlere<br />

vermeyin‟. Ayrıca Amerikan halkına,<br />

kendisini mağaralarda saklanan kötü bir<br />

insan olarak gösteren basın organlarına karşı<br />

da bir mesaj taşıyordu.. Onlara, büyük,<br />

küçük tüm Amerikalılar‟a, başkanlık<br />

seçimlerinde bile kendilerini izlediğini, bu<br />

çetin seçimlerde basın organlarının da<br />

merkez hükümetleri gibi kendilerini yanlış<br />

yola sevkettiği mesajını veriyordu.<br />

2- Konu Açısından:<br />

A) Mesaj, Amerikan halkına yönelik, Amerika<br />

Hükümeti‟ne değil. Daha önce Avrupa<br />

Hükümeti‟ne değil de Avrupa Halkı‟na seslendiği gibi bu sefer<br />

de Amerikan halkına seslenmişti. Çünkü biliyordu ki Amerika<br />

Hükümeti neticede Amerikan İdaresi‟nin ipoteği altındaydı. Ve<br />

halka, batılı hükümetlerin halkın menfaatleri için çalışmadığını<br />

göstermek istiyordu.<br />

B) Ey Amerika halkı, sen dış siyaseti ve İsrail Devleti diye<br />

isimlendirilen halkı korumak için sürdürdüğü zalim<br />

savaşlarla, korku ve ürperti yaratan ve buna<br />

cumhuriyet, demokrasi adını veren, buna Amerikan<br />

halkının güvenliğine ve çıkarlarına verdiği önemden<br />

305


daha fazla önem veren Amerikan Hükümeti‟ni seçmenin<br />

sonuçlarına katlanırsın.<br />

C) İkiz kuleleri yıkma fikri hiç aklına gelmiyordu. Ta ki,<br />

1982 yılında, İsrail, Amerikan 6. Filosu‟ndan aldığı<br />

izinle Lübnan‟ı ortadan kaldırma saldırıları esnasında,<br />

Lübnan‟daki kuleleri yıkana kadar. Ondan sonra,<br />

Amerika‟nın islam dünyasının her yerinde yaptığı<br />

zulmün aynısıyla karşılık verme fikri oluştu. Öyle ki<br />

misilleme yapılarak, Amerika‟nın Arap Yarımadası‟nda<br />

İkinci Körfez Savaşı‟ndan sonra, askeri üsler<br />

aracılığıyla kurduğu istikrarı bozulsun, düşman evinde<br />

vurulsun ve böylelikle islam dünyasının 2 yüzyıl dır<br />

şikayetçi olduğu, aynı korkuyu Amerikan halkı da<br />

yaşasın. Sizler güvenlik içindeydiniz ve kimse bundan<br />

önce sizi hedef almıyordu. Ancak hükümetlerinizin,<br />

ümmetimize Lübnan‟da, ondan önce Filistin‟de, şşimdi<br />

Afganistan ve Irak‟ta yaptığı zulümlerle ölç üyü<br />

kaçırdınız.<br />

D) Mesaj, Amerika‟nın eyaletlerinin ayrılmasını içeriyor,<br />

devrime teşvik ediyor, Amerika‟nın servetlerini<br />

tekeline alan, bu serveti sürdürdüğü zalim savaşlarda<br />

harcayan, Amerikan halkına ancak oğulları öldürüldüğü<br />

zaman bu servetten faydalanma imkanı veren, kendi<br />

oğullarını savaş meydanlarına göndermeyen, Pentagon<br />

ve Hükümet adamlarına, hayırlarını silah tüccarları ve<br />

dev petrol şirketlerinin menfaatleri doğrultusunda<br />

kullanan Amerikan Ordusu‟na karşı ayaklanmaya çağrı<br />

niteliği taşıyordu.<br />

E) Amerikan halkı‟na Amerika hükümeti ile hiç bir<br />

destekleşmenin söz konusu olmadığı, aksine<br />

Amerika‟dan yaptıkları nedeniyle nefret ettiği, onu<br />

hakir gördüğü mesajını veriyordu.<br />

3- Neden Daha Önce Yaptığı KonuĢmalarda Olduğu gibi<br />

Kur‟an-ı Kerim Ayetleri ve Hadis-i ġerifler‟e yer<br />

vermedi?<br />

A) İlk olarak, Al-Jazeera TV Kanalı, bizim Kur‟an<br />

ayetleri, hadisi şerifler ya da her zaman kasetin<br />

306


aşında, ortasında ya da sonunda yaptığı aşağılayıcı<br />

sözlerin olup olmadığını anlamamız için kasetin<br />

tamamını yayınlamadı.<br />

B) Bu kaset, bazı analistlerin zannettikleri gibi Usame‟nin<br />

siyasi konulardan bahsettiği ilk kaset değildir. Aksine<br />

Şeyh, gerek görüntülü, gerek sesli gerekse yazılı<br />

beyanatlarında daima siyasi konuları ele alıyor ve<br />

büyük bilgiler elde etme gücüne sahip. Bu da El -<br />

Kaide‟nin dünyadaki olayları çok iyi izlediğine işaret<br />

ediyor. Öyle ki Irak Savaşı‟ndan önce de Usame,<br />

Amerika‟nın savaş hedeflerinden bahsetmiş, Halibrton<br />

Şirketi‟nin rezaletini ortaya koymuştu. Şunu söylersek<br />

pek de abartmış olmayız: Usame‟nin o şekilde<br />

görünmesi, siyaseti onun belirlediğine, hükümetlerin ve<br />

devletlerin sonunun El-Kaide ve liderleri Şeyh Usame<br />

ile Doktor Aymen El-Zavahiri‟ye bağlı olduğuna işaret<br />

ediyordu.<br />

Eğer Kur‟an ayetlerine karşı kalpleri netrefle dolu bazı<br />

analistler, bu kasette Kur‟an ayetlerini anmadığı gerekçesiyle bu<br />

konuşmayı sırf siyasi konuşma olarak sınıflandırıyorlarsa, onlara<br />

siyasetten ne kasdettiklerini sormamız gerekmektedir: onlar<br />

siyasetten kareler, yuvarlaklar, çizgiler yani başka bir değişle,<br />

sahtekarlık ve dolandırıcılık mı anlıyorlar? Öyleyse Usame Bin<br />

Laden ve tüm cihadi gruplar bu siyasi anlayışı kabul etmezler ve<br />

anlamazlar.<br />

C) O analizciler, Usame‟nin önceki konuşmalarını ve<br />

ropörtajlarını kaçırdılar; Amerikan hakına CNN<br />

aracılığıyla seslenmedi mi? Amerikan toplumuna yazılı<br />

ve diğer şekillerdeki basın aracılığıyla seslenmedi mi?!<br />

Ondan önce de İngiltere İndependent Gazetesi ile<br />

ropörtaj yapmadı mı?<br />

D) Avrupa Halkı‟na hitap ettiği meşhur konuşmasında<br />

başladığı davasının doğruluğu ortaya çıkmıştı. Kurduğu<br />

denklem çok basitti; Amerika ve müttefiği kuvvetler,<br />

islam ülkelerinden çıkacaklar ve böylece güvenlik<br />

içinde yaşayacaklar!<br />

307


E) Her sözün bir makamı vardır. Şeyh Usame de, Amerikan<br />

halkına onların anlayabileceği, maddi bir matığı<br />

seçerek hitap etti; güvenlik ve huzur ist iyorsanız, Nato<br />

Antlaşması‟nın arkasında durun ve ülkelerimize<br />

saldırılarda bulunmayın. Ve siz de biz de huzur içinde<br />

yaşayalım. Konuşmasında her ne kadar bazı Kur‟an<br />

ayetleri bulunmasa da şer‟i hava hemen seziliyordu.<br />

(İnsanlara akıllarının yettiği ölçüde hitap edin, Allah‟a<br />

ve resulüne yalan söylemeyi ister misiniz).<br />

F) Usame, daha da ileri giderek, Amerika‟nın evlatlarını,<br />

ülkelerimize savaş için göndermezse sadece huzur<br />

içinde yaşayacağı değil, aynı zamanda El -Kaide<br />

Örgütü‟nün saldırılarına da maruz kalmayacağını ifade<br />

ediyordu. Bu, korkutucu ve ürpertici bir mesajdı! Bu<br />

siyasetin terimlerinden biri değil mi? Veya sadece<br />

büyüklenen gücün tekeline aldığı siyaset değil mi?<br />

Kendi kendisinden güç alıp, karşıtlarının sinirlerine<br />

hükmetmeyi öngörmüyor mu? Bu, İngilizler‟in<br />

düşmanlarına karşı kullandığı siyaset değil mi? Öyleyse<br />

Usame, Amerikan eyaletleri ve merkez hükümetini<br />

birbirinden ayırıyor ki; merkez hükümetin dünyadaki<br />

güvenlik ve huzurun uygulanmasını engelleyen duvar<br />

olduğu fikrini yerine oturtsun.<br />

G) Usame, dünyadaki en büyük lider gibi konuşuyordu ve<br />

bu konuşmasını Amerikan halkının duyacağını,<br />

Amerikan İdaresi‟nin seçimler dolayısıyla yayınını<br />

engellemeyeceğini biliyordu ve bu da bir siyasi<br />

belirlemedir..<br />

H) Kasetin zamanı, „Düşmanını Bil‟ hissinin ardından<br />

götürüyor insanı. O ki düşmanı hakkında herşeyi<br />

biliyor. Ve çok kültürlü, dünyada güven ve huzuru<br />

sağlamak müslümanların izzet ve kerametini korumak<br />

için ciddi bir proje sahibi olduğuna işaret ediyor.<br />

Amerikan halkına, tüm bu küçümsemeyle, yüksekten<br />

bakışıyla ve ağır başlı tabirleriyle, batılın yalanını<br />

bombalıyor ve onuyok ediyordu.<br />

İ) Usame kendisi ve örgütü, 11 Eylül 2001 olaylarını<br />

muhakkak ki biliyordu. Hatta planını bile genel sekreter<br />

Muhammed Ata ile beraber kendisi çizmiş,<br />

operasyonların, 20 dakika içinde olmasına karar<br />

vermişti..Bu nedenle bu konuşma, komplölerin kuruntu<br />

308


ve zannı içinde coşan ve sahtekar akımların içinde<br />

yüzen ve 11 Eylül hadiselerini El-Kaide‟nin<br />

düzenlediği gerçeğini itiraf etmek istemeyen yazarlara<br />

cevap niteliği de taşıyordu.<br />

J) Usame Bin Laden ve El-Kaide Örgütü, Bush veya<br />

Kery‟nin kazanmasına önem vermiyorlardı. El -Kaide<br />

mantığına göre, ikisi de bir bayrak altındaki iki çirkin<br />

surattan başka birşey değillerdi. El-Kaide, Bush‟un<br />

başkanlığı döneminde,<br />

K) Amerika karşıtı düşmanlık ve nefret hislerini<br />

uyandırdığını ve islam ümmetini bu şuur üzerine<br />

birleştirdiği kanısını taşıyor. Bu da El -Kaide‟nin<br />

taktikleri gereği istenmektedir. Bush‟un seçimleri<br />

kazanması, durgun suları harekete geçirecek. Ruhlarda<br />

Amerikan karşıtlığı artacak. Ve yaban cı, islam<br />

ülkelerini işgal eden güçlere karşı direniş fikrini inşa<br />

edecek hatta Amerika‟yı, üslerini koruyan, planlarını<br />

uygulayan rejimlere karşı direnişi de teşvik edecektir.<br />

Usame‟nin konuşması, Beyaz Saray‟da epliktik şeklinde<br />

bir masada oturan tüm başkanlara, El-Kaide‟nin<br />

isteklerini kabul etme yönünde baskı anlamı taşıyordu.<br />

O ki 1 milyar 300 milyon müslümanın elindeki mızrağın<br />

ucu ve her nesil zayıfladığında yeni bir nesil, aynı<br />

mızrakla, şer‟i dayanaklarıyla aynı isteklerde<br />

bulunuyor.<br />

4- Ümmet, 2 Yüzyıldan Fazla Süredir Savunma<br />

Cihadı İçindedir:<br />

Muhakkak Usame, kuvvetli bir noktadan çıkış almaktadır, zayıf<br />

bir noktadan değil..El-Kaide, hidayet yoluna ve tavizsiz, sert<br />

kılıca bağlıdır. .( Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet<br />

ve insanlar için faydalar vardır.).. demirden kılıçlar, toplar,<br />

tanklar yapıldığı gibi, yemek malzemeleri de insanların<br />

yaşamlarına fayda sağlayacak başka malzemeler de yapılıyor.<br />

Çatışmanın devamlılığına da açıkça işaret etti. (11 Eylül<br />

olaylarının meydana gelmesine neden olan sebepler hala<br />

mevcuttur.)..(Güvenliğimizi bozduğunuz gibi, güvenliğinizi<br />

bozarız.)..Bu söz, şeriatteki sözle aynıdır. (Cana can, göze<br />

309


göz..)..(Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.)..(Kim<br />

size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kad ar saldırın.).<br />

Tüm bunlar Usame‟yi desteklemektedir; öyle ki müslümanların 2<br />

yüzyıldan beri sürdürdükleri cihat; islam ülkelerine karşı<br />

defalarca düzenlenen haçlı seferleri nedeniyledir. Hatta 11 Elül ve<br />

Menhaten operasyonları da talep cihadı değil, bu savunma<br />

savaşının bir babındandı. Talep cihadı, yüzyıllardır; yani Osmanlı<br />

İmparatorluğu‟nun çöktüğü yaklaşık 2 buçuk yüzyıldan beri, islam<br />

ümmetinden uzak bir kavramdır.<br />

5- Bush Ailesi ve Kabuney Ailesi:<br />

* Bush, kızının keçisiyle meşgul olduğu, El -Kaide‟nin adamları<br />

Washington ve New York ve Pensilvanya semalarında dolaşırken<br />

yardımcısı Dick Chany ile binlerce Amerikan vatandaşı ölene<br />

kadar tünellerden çıkmadığı için, aptal ve ihmalkar, bir devlet<br />

adamı değil, iş adamıdır..<br />

Hiç şüphesiz bu hitap, Bush ve çevresindekilere karşıtlığı direk<br />

teşvik edecek, duyguları harekete geçirecektir.<br />

* Bush ailesi karşıtlığı, suçlar dünyasından Kabuni Ailelerini<br />

hatırlatıyor. Çünkü bu iki suçlu aile birbirine benziyorlar. Ancak<br />

Kabuni Ailesi sadece organize suçlar işlemişti. Oysa Bush ailesi,<br />

yalan ve sahtekarlığın, siyaset dünyası adıyla baskı yapmanın<br />

ustası olmuş...Hisleri hususunda yalan söylüyorlar. Demokrasi ve<br />

bu süslü duygular uğruna savaşa girmek yerine, baba Bush,<br />

hükümde kaldığı tüm süre boyunca, 3.Dünya Düzeni adıy la,<br />

baskıyı, sahtekarlığı ekti.<br />

6- Çünkü o, hür ve onlara karşı savaşıyor:<br />

Kendisinin değer ve hidayet sahibi olduğunu gösteriyor. Çünkü<br />

hür ve iki tarafı arasındaki canıyla onların zulüm ve<br />

haksızlıklarına karşı savaşıyor..Ancak neden onlara karşı<br />

savaşıyor da başkalarına karşı savaşmıyor?..Mesela neden İsveç‟e<br />

saldırmıyor? Cevap biliniyor; çünkü Amerikan hükümeti, Filistin<br />

gaspçısı varlıkla bağı bulunan bazı sözleşme sahiplerinin ve özel<br />

şirketlerin çıkarları için savaşa giriyor..Yani dikkat edin; Amerika<br />

yönetimi ülkenizi, apaçık oğullarınızı öldüren ve servetlerini<br />

tüketen bir devletin çıkarları için gaspediyor..<br />

310


7- Neden Lübnan’dan Bahsettiği Halde Afganistan yerine<br />

Oraya Gitmeyi Tercih Etmedi? :<br />

Usame Bin Laden neden o dönemde Afganistan yerine Lübnan‟a<br />

yönelerek İsrailliler‟le savaşmayı tercih etmedi?<br />

Bu şüpheyi bazı noktalara değinerek cevaplandıracağız:<br />

a- Usame Bin Laden konuşurken, kendisini etkileyen bir olaydan<br />

değil olaylardan bahsediyor. Bunların arasında da 1982 yılında<br />

İsraillilerin, Amerikan 6. filosunun izniyle, Lübnan‟a saldırmasını<br />

sayıyor. Konuşurken, Lübnan‟ın da yüce ümmetin bir parçası<br />

olduğunu, acısının acıya, sevincinin sevince sebep olduğunu,<br />

bölünmesinin söz konusu olamayacağını ima<br />

etmektedir..(Müslümanlar, tek bir ümmettir, en düşü klerini<br />

korurlar ve düşmanlarına karşı tek eldirler.) ve onlar, tek bir ceset<br />

gibidirler. (Eğer onun bir uzvu şikayet etse, vücudun kalan kısmı<br />

da savunmaya geçer ve geceyi uykusuz geçirir.)..<br />

b- Usame, o sırada Afganistan‟da komünistlerle savaşmakla<br />

meşguldü. Aynı şekilde o dönemde düzenli askeri güce sahip<br />

değildi. Cihat farzını yerine getirmek için, gelen çağrıya kulak<br />

vermiş, canıyla, malıyla Afganistan‟da, 1979 yılında ülkeye giren<br />

Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşıyordu. Buna karşın o da diğer<br />

mücahitler gibi, Filistin‟e, esir düşen mukaddeslerine, Lübnan‟a<br />

karşı kalbinde derin üzüntü taşıyordu.<br />

c- Usame, İsrail‟in Lübnan‟a saldırması konusundan 80‟li yılların<br />

ortasında Cedde‟de verdiği konferanslarda bahsetmişti. Bir<br />

keresinde cami tıklım tıklım doluydu ve Afganistan‟daki savaş<br />

siretini anlatıyordu. 90‟ların sonunda konuşmalarından birinde,<br />

Filistin gaspçısının Lübnan‟a saldırısını kınamıştı. Kana‟da<br />

masum Lübnanlılar‟ın sığındıkları Birleşmiş Milletler<br />

Merkezi‟nin, Filistin gaspçısının ardarda gelen uçak<br />

bombardımanıyla nasıl da yerle bir olduğundan bahsetmişti. Ancak<br />

ne yazık ki, basın organları, onun bu konuşmalarına yer vermedi,<br />

çünkü o dönemlerde konuşmalarına pek önem vermiyorlardı.<br />

Bazı hezimete uğramış analistler, Usame‟nin ve cihadi<br />

hareketlerin, Lübnan ve Filistin davalarını kullandıklarını iddia<br />

ediyorlar. Onların liderleri ise daima, düşmanın karşısında yüzü<br />

koyun yere yatıyor, onların liderleri kavimlerini helaka<br />

sürüklüyorlar. Filistin‟i, Lübnan‟ı, Irak‟ı kullanıyorlar. İpleri<br />

311


çekicinin elinde oldu...Ve Usame ile örgütünü iktidardaki rejimin<br />

çamurundan zannediyorlar..<br />

d- Usame ve Doktor Zavahiri ve diğer cihat liderleri, hiç bir<br />

zaman ümmetin Filistin gibi büyük davalarını ya da diğerlerini<br />

kullanmadılar...Aksine onlar, müslümları ve müsl üman ülkelerini,<br />

gaspçılara karşı savunmak için canlarını ve mallarını harcadılar.<br />

e- Onların Filistin‟e yöneldikleri ya da Lübnan‟ın önlerinde<br />

olduğu hikayesi ise hurafeden başka birşey değildir..1988 yılında,<br />

Lübnan‟a bilgi edinmeleri ve askeri üsler ku rmaları için düzenli<br />

bazı gruplar gönderildi ancak, Lübnan‟daki askeri örgütlerin,<br />

komünistlerden, islamcılardan, marksistlerden oluşan doğası<br />

gereği bu girişim başarısız kaldı. Aynı şekilde Filistin‟deki<br />

örgütler de çok farklı ekollere sahipti. Birçoğu da Arap<br />

hükümetlerine bağlıydı..Ayrıca bazı örgütlerin görüşleri de açık<br />

değildi. Lübnan‟daki bazı islami hareketler, fikri beğeniyor ancak,<br />

arap rejimleri tarafından gelecek baskı korkusuyla yardımlaşmayı<br />

kabul etmiyordu. Buna karşılık bu gençler ümitlerini kesmeyerek,<br />

özel operasyonlara kalkışmışsalar da maalesef, birçoğu<br />

yakalanarak bilinen son başlarına geldi; ülkelerine<br />

gönderildiler..Kalanlar, farklı yerlere gönderildiler, bir tanesi<br />

meçhul kişilerce öldürüldü, bir tanesine bilinmeyen bir sebeple<br />

bomba geldi..<br />

Gençlerde, Lübnan‟a gidip düşmana karşı savaşma isteği çok<br />

büyüktü. Birçoğu da Lübnan‟da gruplara karşı savaşmak için<br />

eğitimliydiler. Afganistan kışlalarında eğitim gördükten sonra<br />

şehirlerde savaşa katılmışlardı..Bunun için, o analistler,<br />

„bilmiyorsalar işi ehline sorsunlar‟ görüşünü taşısalar da asıl<br />

kayıpları, bilenin kendileri olduğunu zannetmeleridir.<br />

Filistin’ e gelince:<br />

İçlerinde El-Kaide Örgütü de olmak üzere, tüm cihadi hareketler,<br />

Filistin‟e girmeye çalıştılar. Ancak Filistin‟deki reji min ülkeyi<br />

karadan, havadan, denizden, kuşatmış olması ve sınırlarda<br />

gaspçıları koruma vazifesini üzerine almış olması nedeniyle bu<br />

girişimlerinde başarılı olamadılar..<br />

Afganistan‟da savaşan bir çok Filistinli genç, hatta Şehit Dr.<br />

Abdullah Azzam, islam dünyasındaki gençleri Afganistan‟a<br />

312


gitmeye, komünistlere karşı savaşa teşvik etti. Ancak gözü<br />

Filistin‟deydi. Ancak biliyordu ki, Afganistan, büyük oranda<br />

gencin eğitimi ve savaş tecrübesi kazanması için en iyi meskendi.<br />

Bu tecrübe neticesinde, gaspçı düşman a karşı savaşa girişilip,<br />

Filistin özgürleştirilebilirdi..<br />

Bu, Dr. Aymen El-Zavahiri‟nin, Afganistan‟da, Bedr ve<br />

Kadisiye‟dekiler gibi kışlalar kurduğundaki planıydı..O sırada<br />

gözü Filistin‟deydi. Cihat Örgütü‟nün çıkardığı Mücahitler<br />

Dergisi‟nde ve Hak Söz bültenlerinde birçok makaleleri çıkıyordu.<br />

Ve Filistin‟in özgürleştirilmesi yolunun Kahire‟den geçtiğine<br />

inanıyordu. Yani, iktidardaki rejim, Filistin gaspçısının<br />

korumasını üstleniyor ve varlığı da bu korumaya bağlı idi. Bu<br />

nedenle El-Zavahiri, Filistin‟in, ancak çevresini saran<br />

başkentlerin istila edilip, rejimlerin düşürülmesine bağlı olduğu<br />

görüşünü taşıyordu..<br />

Öyleyse Filistin eskiden de şimdi de Usame Bin Laden‟in de,<br />

örgütünün de hatta tüm müslümanların kalplerinde bir melankoli<br />

olarak bulunmaktadır..<br />

Eğer o (Filistin), İslam dünyasının kalplerinden uzaksa da,<br />

ümmetin cesedinin etrafında (Afganistan ve çevresi), ve tüm birlik<br />

olmuş cesetlerde hareket etmektedir.<br />

3- Afganistan Dağları‟nda Dünya‟nın En Tehlikeli<br />

Adamıyla GörüĢmenin Öyküsü:<br />

Abdulbari Etwan, El-Quds El-Arabi, 2004<br />

1996 yılının kasım ayında Bin Laden ile görüşme fırsatımız<br />

olmuştu. Afganistan‟daki ezici iç savaş nedeniyle başta tereddüde<br />

düştüm. Ama sonra, görüşme yapmaya karar verdim. İlk başta<br />

yolcuğumuzun New Delhi‟den geçip Celal Abad yoluyla olacağını<br />

söylemişlerdi. Son hazırlıklarımı yaptıktan sonra, durumun çok<br />

vahim olduğunu ve Taliban güçlerinin, Celal Abad yolundan<br />

Kabul‟e yürüdüğünü bildirdiler.<br />

313


Pek kızmadım da üzülmedim de. Çünkü Usame Bin Laden,<br />

Suudi Arabistan‟da El-Hobar Kenti‟nde meydana gelen ve 19<br />

Amerikan askerinin ölümüne sebep olan patlamalardan sorumlu<br />

tutulsa da o günlerde çok ünlü değildi.<br />

İki hafta sonra, Bin Laden tarafından bir kişi bana geldi.<br />

Yolculuğun Peşaver Kenti‟nden geçeceğini söyledi. Aslında ünlü<br />

gazeteci Robert Fisk‟in Bin Laden‟le daha önce görüşmüş olması,<br />

beni cesaretlendirdi ve bu durumun beni, Arap ve Arap olmayan<br />

resmi cephelerinden gelebilecek her türlü suçlamadan uzak<br />

koyacağını düşündüm.<br />

Bugün, Bin Laden‟le görüşmemizi, Afganistan yolculuğunda<br />

yaşadıklarımızı tekrar ele alacağız ve daha önce söylemediğimiz<br />

bazı ilginç notlar, yeni bilgiler de vereceğiz. O yazıyı tekrar<br />

yayınlamamızın sebebi, Arap-Afgan gerçeğini ve özellikle de<br />

lideri olan Bin Laden‟in gerçeğini ve Amerika‟ya bakış açısını<br />

ortaya koymak, insanlara göstermek istememizdir. Çünkü ilk<br />

yayınladığımızda El-Quds El-Arabi çok ünlü değildi. Usame Bin<br />

Laden de Amerika‟nın kendisine karşı uçaklar, füzeler<br />

kullanacağı, küçük büyük ülkelerle ortaklık yapacağı kadar dikkat<br />

çekmiyordu.<br />

Olayın başlangıcı Londra‟daydı. Dindar, sakallı bir kimse<br />

gelerek kulağıma, artık Afganistan‟a gidip, Arap -Afganlar‟ın<br />

lideri Usame Bin Laden ile görüşmenin mümkün olduğunu<br />

fısıldadı. Amerikalılar‟ın en çok korktuğu bu adamla görüşmeye<br />

gitmek derin düşünmek gerektiriyordu. Ayrıca Afganistan,<br />

güvenilir de değildi. Taliban hareketi çok aktifti, ülkede anarşi<br />

vardı. Sonra ben de parlamak için uğraşan, gazeteciliğinin başında<br />

ya da genel müdürden terfi kazanabilmeye ve bununla beraber<br />

maaşını yükseltmeye çalışan bir kimse de değildim.<br />

Bunu istiyordum çünkü hayata sadece gazetecilik gözüyle değil<br />

büyük bir macera gözüyle bakıyordum. Bir Arap Gazetecisi‟nin<br />

yabancı bir gazeteciden savaşın ön sıralarına gitmekte, tehlike<br />

bölgelerinden haber göndermekte daha aciz olmadığına<br />

inanıyordum.<br />

Yolculuğun planı, Peşaver‟e gitmekti. Oradan bir kişi gelerek<br />

beni alacak, Usame ve yardımcılarıyla görüşmeye götürecekti. 19<br />

Kasım‟ın gecesi geç vakitte; saat 03.00‟da Dubai ve Karatşi<br />

314


yoluyla Peşaver‟e ulaştım. Tüm işlemlerimi tam bir gizlilik içinde<br />

yürüttüm. Otelin resepsiyonunda bir tanesi, beni kucaklayarak,<br />

öpücüklerle karşılayınca şok oldum. Bu, eskibir arkadaşımdı. Bir<br />

Suudi heyet içinde, gerçekleri araştırmak için Afganistan‟a<br />

gelmişti. O, bana Peşaver‟e neden geldi ğimi sorunca, ben de aynı<br />

cevabı verdim; gerçekleri araştırmak.<br />

Odamda iki saat kaldıtan sonra, Faysal isimli bir kişi beni<br />

arayarak, telefonda ayrıntıları konuşmanın güvenilir olmadığını,<br />

sabah 10‟da hazır olmamı, yüz yüze görüşeceğimizi söyledi.<br />

Celal Abad‟a Kadar Sınırı Geçmek<br />

Sabah saat 10‟da, Faysal, odamın kapısını çalıyordu. Orta<br />

boylu, esmer, Pakistan elbiseleri giymiş, sakallı, sözlerinde aşırı<br />

dikkatli bir kişiydi. Konuştuğu birkaç kelimeden Cedde‟den ya da<br />

Mekke‟den olduğunu tahmin ettim. Hatalı da olabilirim. Faysal,<br />

bana Afgan giysileri getirmişti; şalvar, geniş gömlek ve sarık.<br />

Herşeyimi otelde bırakıp, bunları giymemi istedi. Bana, iki<br />

Taliban üyesi rehberliğinde, sınırlardan kaçak geçerek Celal<br />

Abad‟a gideceğimi, orada da o Taliban üyelerin in görevlerinin<br />

bitip, başkalarının görevlerinin başlayacağını söyledi. Faysal,<br />

kendi elbiselerimi değiştirtmesinin sebebini, Pakistan güçlerinin,<br />

Araplar‟ın Afganistan‟a gitmesini engellemesi, onları tutuklaması<br />

olarak açıkladı. O durumda beni görseydiniz asla tanıyamaz,<br />

Pestun Lideri sanardınız.<br />

Yeni elbiselerimle otelden çıktım. Faysal‟ı bırakarak, iki<br />

Taliban üyesiyle, içinde 15 yolcunun bulunduğu, küçük toyota<br />

kamyonete bindik.<br />

Şoför gençti, eski arabasıyla, rüzgarlarla yarışıyordu. Tüm<br />

güvenlik noktalarından sorunsuz geçtik ve sınır noktasına geldik.<br />

İki Taliban üyesinin yaşları 20‟lerdeydi. Mütevazi ve Afgan dili<br />

dışında hiç bir dil bilmiyorlardı. Suskunluk ve Pakistan güvenlik<br />

noktalarını geçtiğimzde karşılıklı rahatlama ve mutluluk dolu<br />

gülümsemeler aramızdaki tek ortak dildi.<br />

Sınır noktası, iki dağ arasında, 10 metre genişliğinde bir<br />

geçitti. Geçen yolcuları, dikkatli bakışlarla inceliyorlardı. Sadece<br />

poşeti ya da çantası olanı, arama yapmak için durduruyorlardı. O<br />

sıralarda Pakistan, Taliban Hareketi‟ni desteklediği için, bu iki<br />

taliban üyesi, bana bir pasaporttan çok daha faydalıydılar. Bende<br />

sadece küçük kamera ve teyip vardı.<br />

Pakistan sınır noktasını geçtikten sonra, yarım kilometre<br />

kadar yürüdük. Afganistan Sınırı‟nda sıradan bir sopanın üz erine<br />

315


çekilmiş, kirli, beyaz bir bayrak ve sakallı bir adam bulunuyordu.<br />

Görevli, sanki onu hiç ilgilendirmezmiş gibi, sorunsuzca<br />

geçmemize izin verdi. En yakın kasabada bir lokantada öğle<br />

yemeğini yedikten sonra otele yerleştik.<br />

Cuma sabahı, Usame Bin Laden‟in Celal Abad elçisi geldi.<br />

Bin Laden‟in benimle o gün görüşemeyeceğiniz söyledi. Ben de<br />

acelemin olduğunu ve pazartesiye kadar Londra‟da olmam<br />

gerektiğini söyledim. Bana anlayış göstererek, „hayırdır‟ dedi. O<br />

elçi, Bin Laden‟in en güvendiği askeri yar dımcılarından Ebu<br />

Hafs‟dı. Esmer, uzun boylu, sarıklı, genç ve çok kibardı. Hiç<br />

kendisinden bahsetmedi. Ben de onun önemini, Afganistan‟ı<br />

terkettikten sonra anladım.<br />

Şunu itiraf edeyim ki; ona karşı sonsuz saygı hisstettim. Ve<br />

onunla en son görüşmemiz, Amerika, Afganistan‟ı vurduğunda El-<br />

Quds El-Arabi Gazetesi‟ni, telefonla arayarak, bombardımandan<br />

Usame Bin Laden‟in sağ kurtulduğu, 5 Arap -Afgan‟ın öldüğü<br />

haberini özel olarak verdiği ve Usame‟nin Clinton‟a tehdit<br />

gönderdiği zamanki görüşmeydi.<br />

Öğleden sonra saat 3‟te otele kırmızı bir araba geldi. Şahıs<br />

da yeniydi. Bir sürücü ve iki silahlı da vardı. Artık Usame‟ye<br />

gideceğimizi söylediler. Şeytandan Allah‟a sığındım ve işlerimi<br />

yaratana teslim ettim.<br />

Bin Laden‟e giden yol, gerçekten zor bir yoldu. Yarısı<br />

dağların, vadilerin olduğu bir köyden, diğer yarısı tam anlamıyla<br />

korkunç, dolambaçlı, kayalıkların arasından geçiyordu. Meçhule<br />

doğru gidiyorduk. Şöför ölüme gitmeye acelesi varmış gibiydi.<br />

Arabayı, sanki Almanya‟nın sokaklarından bir tanesinde gibi<br />

süratle sürüyordu.<br />

Yolun ortasında bir kayanın önünde durduk. Şöför, emin<br />

sözlerle, bu kayanın az önce dağın tepesinden düştüğünü söyledi.<br />

Orada yüreğim ağzıma geldi. Bu durumun her zaman meydana<br />

gelip gelmediğini sordum. Şöför de bu sefer kendisinden daha<br />

emin sözlerle; kış olması sebebiyle başka taşların da düşeceğinden<br />

emin olmamızı söyledi. Ayrıca bana, „Abdulhalık isimli bir<br />

arkadaşım, bir kaç ay önce bu şekilde rabbine kavuştu‟ dedi. Ben<br />

de küçük dilimi yutup, Fatiha Suresini okudum.<br />

7 saat sonra, telsiz cihazlar sinyal almaya başladı. Ve<br />

arkadaşlarına, çok yakın olduğumuzu bildirdiler. Kısa bir süre<br />

sonra, silahlı kişilerle dolu bir araba geldi.<br />

316


‘Kartal Yuvası’ Bin Laden Kampı<br />

Kartal Yuvası ya da Arap-Afganlar‟ın yaklaşık 3 bin metre<br />

yüksekliğindeki üslerine ulaştık. Dağların üst bölümlerindeki<br />

mağaralar ve karlar arasında silahlı koruma grupları dolaşıyordu.<br />

Arabadan iner inmez, dondurucu rüzgar, az kaldı sarığımı<br />

başımdan atıyordu. Hızla, dağın dibindeki ışık kaynağına<br />

yöneldik. Orada da bir mağaranın ağzında beni, sadece<br />

fotoğraflardan tanıdığım Usame Bin Laden bekliyordu. Bir kere<br />

daha itiraf ediyorum ki, dünyanın bir numaralı adamı olduğu,<br />

CIA‟in bile kendisini aradığı kimse olmasına rağmen, beni hiç<br />

aramadılar. Mağara, 6 metre uzunluğunda, 4 metre<br />

genişliğindeydi. İçinde kitapla dolu kütüphanesi bulunuyordu. El -<br />

Celaleyn Tefsiri, Siret Bin Hişam, İbn Teymiye fetvaları<br />

kütüphanesinin kitapları arasındaydı. Pazarlarda kullanılan<br />

tezgahlara benzeyen sert tahtadan yapılmış 5 yatak bulunuyordu.<br />

Duvarlara da çok sayıda klaşnikof asılıydı. Bin Laden beni,<br />

gülümseyerek karşıladı. Londra‟dan gelmiş, şalvarlı, sarıklı ve<br />

geniş gömlekli halimi görünce gülmemek için kendisini zor tuttu.<br />

Yanında da Körfez gazetelerine mücahitlerin haberlerini aktarmak<br />

için gelmiş, sonra da gazeteciliği bırakıp mücahitlere katılan ve<br />

20 yıldır Afganistan dağlarında yaşayan yaşlı bir gazeteci<br />

bulunuyordu. Odada, arasıra sohbete katılan, geniş bilgili üçüncü<br />

bir kişi de bulunuyordu. usame Bin Laden, uzun boylu, zayıf<br />

denemeyecek kadar ince, uzun sakallıydı. Üzerinde Afgan<br />

giysileri bulunuyordu. Soğuktan korunmak için üzerine asker<br />

ceketi giymişti. Karşısındaki insana güven verici şekilde<br />

gülümsüyordu. Aşırı kibar, alçak sesli, aşırı mütevazi bir kişiydi.<br />

Sohbet etmeye başladık, yolun zorluğundan şikayet ettim;<br />

çektiğim sırt ağrılarından, mide ağrılarından bahsettim. Bana,<br />

bunlara aldırmamamı, benimle yolun ortasında görüşmeye karar<br />

verdiğini, aslında daha yüksek dağlarda bulunan üslere gittiğini<br />

söyledi. Sohbetin ortasında, bağrışmalar, ateş ve füze sesleri<br />

duydum. Usame Bin Laden‟in de beni yalnız bırakarak odanın<br />

dışına çıktığını görünce; „tamam işte bu son‟ diyerek Ayet el -<br />

kürsiyi okudum. Çünkü beni ağırlayan adam, Amerika, Rusya ve<br />

Arap istihbaratlarınca aranan en önemli kişiydi..Kı sa bir süre<br />

sonra Usame Bin Laden odaya döndü ve benden özür dileyerek,<br />

bunun, hazırlıkları üst düzeyde tutmak için arada yapılan<br />

antremanlardan biri olduğunu söyledi. Biraz rahatladım. Ama<br />

şanssızlığımdan yakındım.<br />

317


Mütevazi akşam yemeği:<br />

Konuşmayı bitirdikten sonra akşam yemeğinin hazır<br />

olduğunu söylediler. Yemeğin,kızartılmış geyik ya da dağlarda<br />

bulunan yağsız dağ keçisi olabileceğine kanaat getirdim.<br />

Tahminimde biraz daha tevazu göstererek en azından bir kuş türü<br />

hatta yerli tavuk olabileceğini zannettim. Akşam yemeğinin, Arap<br />

usulü kızartılmış, sıvı yağın içinde yüzen patates, sadece<br />

içlerinden birine yetecek bir tabak yumurta ve artık Mısır‟ın<br />

köylerinde bile yenmeyeceğine inandığım tuzlu peynir olduğunu<br />

görünce çok şok oldum. Hamurunun topraktan yoğrulduğunu<br />

zannettiğim ekmekler vardı. İnsan o ekmekleri yerken snki ağzının<br />

içinde taşlar gıcırdıyordu. Bu nedenle insan bir daha yemeye<br />

cesaret edemezdi.<br />

Birkaç lokma yedikten sonra, sağlık sorunlarım olduğu<br />

gerekçesiyle daha fazla yiyemeyeceğimi söyleyere k izin istedim.<br />

Özrümü kabul ettiler. Onlar yerken ben de düşüncelere daldım,<br />

kendi kendime soruyordum; bu adam milyarlarca servevte sahip,<br />

meşhur ve yüksek bir aileye mensup. Rahat bir hayat sürmek<br />

yerine, tehlikeli dağların arasında açlık içinde yaşamayı tercih<br />

ediyor. Her türlü tehlikeyle karşı karşıya kalıyor, her an ölümü<br />

bekliyor ve bazı çevrelerce avlanmaya çalışılıyor. Bu adam neyi<br />

savunuyor?<br />

Mısır‟dan, Sudan‟dan, Yemen‟den, Afganistan‟dan,<br />

Cezayir‟den ve diğerlerinden bahsettiğimiz çok hoş bir sohb etin<br />

ardından vakit gece yarısını geçerken, uyku vakti gelmişti. Bana<br />

bir yatağı gösterdiler, orada uyuyacağımı söylediler. Usame de<br />

ona benzer bir yatak üzerinde uyuyordu.<br />

Yatağım sert ve tüm ölçülere göre kabaydı. Görüntüsünden<br />

20 gündür değiştirilmediği anlaşılıyordu. Battaniyeler de öylesine.<br />

Çarşaf da öylesine düzeltilmişti. Çok kullanılmaktan ve az<br />

temizlenmekten üzeri rengarenkti. Aynı şeyleri yastık için de<br />

söylemek mümkün. Isınma sistemleri de çok ilkeldi; içi su dolu<br />

bir şohben ve altına odun sürüyorsunuz. Tavana kadar yüksekliği<br />

var. Bu ısıtma sistemi, Afganistan‟ın her tarafında yaygın bir<br />

sistem ve Avrupa‟nın tüm yeni ısıtma sistemlerinden daha güzel<br />

ısıtıyordu.<br />

İtiraf ediyorum, o gece uyuyamadım,çünkü yatağın altında<br />

bomba dolu sandıklar bulunuyordu.Duvarlarda , yerlerde hep<br />

tüfekler vardı.Dışarıdaki rüzgar sesi alarm zilini andırıyordu.Şaşı<br />

horozları da sabah saat 1‟de öttü ! Kamp arabalarını arada<br />

318


çalıştırarak depodaki benzinin donmasını , böylece de arabaların<br />

elektriklerinin bozulmasını engelliyorlardı.<br />

Sabah Doğasının Sihri<br />

Sabah saat 4‟te üste hareketlilik başladı. Sabah ezanı<br />

okundu. Allah‟ım ne kadar da güzel; Afganistan topraklarında,<br />

yüksek dağların arasında ezanın yankısı duyuluyor. Ebu Müslim<br />

El-Harasani‟nin kışlasında olduğumu hayal ettim; mücahitleri<br />

kafirlerle karşı savaşa hazırlanıyorlar. Hepsini isimlendiriyordum;<br />

bu Ebu Ubeyde, bu Ebu Muaz, üçüncüsü Ebu Sahib, dördüncüsü<br />

Ebu Zer, beşincisi Ebu Velid, dediğim gibi uyumadım. Ancak<br />

sorun abdest almaktaydı. Neyse ki kardeşlerden abdest için ılık su<br />

temin edebildik. Onlara, tuvaletin yerini sordum, bana gülerek<br />

„sen kendini Sharoton‟da mı sanıyorsun, git boş bir yere ihtiyacını<br />

gör‟ dediler. Sıcaklık derecesi sıfırın altında 20‟den daha fazla<br />

idi. Ayağım bile dondu, aldığım abdes tin ne kadar şer‟i olup<br />

olmadığını da Allah biliyor, ben çaba gösterdim.<br />

Füzeler, Tanklar ve Doğa<br />

Işığın yavaş yavaş yükselmesiyle üssün şekli de ortaya<br />

çıkıyordu. 30 yıldır doğa güzelliğine hasret kaldıktan sonra,<br />

dağların; üzerindeki karlı çam ağaçlarıyl a güzel manzarasına tanık<br />

oldum. Temiz doğa havası akciğerlerimi ferahlatıyordu. Güneş de<br />

yavaş yavaş, sanki bizden utanıyormuş gibi, uzak ufukta<br />

görünmeye başladı.. Kamp, gerçekten çok sıkı korunuyordu.<br />

Tanklar, uçaksavarlar, zırhlı araçlar, füze savarlar , hava<br />

saldırılarına karşı da Stinger tipi füzelerinin bulunduğunu<br />

söylediler. Ben de şüphe uayndırmamak için yerlerini hiç<br />

sormadım.<br />

Kahvaltı vakti geldi; aynı peynir, kara pancar balı ve sütlü<br />

çay. Kahvaltıyı Kur‟an-ı Kerim ayetleri izledi. Usame Bin<br />

Laden‟in çok az yediği ve sudan başka birşey içmediği dikkatimi<br />

çekti. Bunlara çay ve kahve de dahildi. Allah biliyor.<br />

Çağdaş bir kamp ve eğitimli insanlar<br />

Söylemeyi unuttum; üs küçük bir jenaratörle<br />

aydınlatılıyordu. Bilgisayarlar, telsizler, büyük miktarda bilgi<br />

içere cd‟ler, Bin Laden‟e bilgi veren çok sayıda günlük Arap ve<br />

yabancı gazete parçaları bulunuyordu.<br />

Bin Laden‟in etrafında toplanan mücahitler, tüm Arap<br />

ülkelerinden ve çeşitli yaşlardaydılar. Ama gençler çoğunluktaydı.<br />

319


Doktorlar, mühendisler, öğretmenler gibi üst düzey eğitim almış<br />

insanlardılar. Onlar, ailelerini, işlerini bırakıp, gönüllü olarak<br />

Afganistan‟a cihada gelmişlerdi. Her cephede savaşmaya<br />

hazırdılar. Onlara en yakın cephe de kafir saydıkları, Kuzey‟deki<br />

Dostum Cephesi‟ydi.<br />

Arap mücahitler, liderlerine büyük saygı ve sevgi<br />

duyuyorlardı. Hepsi de Bin Laden için ölmeye hazır olduklarını<br />

söylüyorlar ve onun intikamını almaya her zaman hazırlar.<br />

Gençler tüm Arap ülkelerinden gelmişlerse de çoğunluğu<br />

Mısır ve Arap Yarımadası‟ndandı. Mekke, Medine, Kasim ve<br />

diğer Körfez ülkelerinden gelenlerin oranı büyüktü. Hepsi de<br />

kendilerini, sahabelerin, cennetle müjdelenenlerin, fatihlerin<br />

isimleriyle isimlendiriyorlardı.<br />

Bin Laden ya da arkadaşlarının dediği gibi Ebu Abdullah‟la<br />

kamp çevresindeki dağları gezdik. Yanında çok sevdiği bir<br />

klaşnikof vardı. O klaşnikofun, Afgan -Rus Savaşı‟nda ölen büyük<br />

bir Rus generale ait olduğunu söyledi. Sohbetimiz, geçmiş,<br />

şimdiki zaman ve gelecek hakkındaydı. Araplar‟ın fesat<br />

rejimlerini, Amerika‟nın müslümanlara yaptıkları zulümleri,<br />

Sudan ve Somali günlerini, onu öldürme girişimlerini, büyük para<br />

tekliflerini konuştuk. bir gün inşaallah bu detayları sizinle<br />

paylaşacağım.<br />

Sonunda da Bin Laden ve arkadaşlarıyla vedalaşarak, aynı<br />

araba, aynı yol ve aynı sırt ağrılarıyla geldiğimiz yere döndük.<br />

Eşimin, ailemin bile bu yolculuktan haberi yoktu. Çünkü ölüm<br />

ihtimali yaşam ihtimalinden daha çoktu. Afganistan‟da<br />

anarjinin, yol kesicilerin bulunması, trafik kazaları; her biri<br />

ölüm için bir sebepti. bu, benim iş hayatımdaki en önemli<br />

şeydi. Pişmanmıyım diye sorarsanız; bin kere hayır!<br />

Usame Bin Laden‟in yaptığı Röportajlar<br />

1- Usame Bin Laden‟in Al-Jazeera Televizyon Kanalı<br />

Muhabiri Teysir Alloni Ġle GörüĢmesi :<br />

320


21 Ekim 2001 tarihinde Al-Jazeera TV Kanalı Muhabiri Teysir<br />

Alloni tarafından Şeyh Usame Bin Laden ile gerçekleştirilen<br />

ancak yayınlanmayan ropörtajın tam metni:<br />

Teysir Alloni: Dünyanın her tarafında, her kesimden insanın<br />

ağzında dolaşan soru New York ve Washington olaylarına<br />

karışıp karışmadığınız, diğer taraftan Amerika da bu olaylara<br />

karıştığınıza dair çok ikna edici kanıtları olduğunu iddia<br />

ediyor. Bu iddialara, sorulara ne şekilde cevap veriyorsunuz?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillahi Rabbilalemin ve<br />

Essalatu ve Esselamu ala Muhammed ve ala alihi ve sa hbihi<br />

ecmain. Öncelikle bu operasyonların, terörist saldırı olarak<br />

nitelendirilmesi, batıl bir nitelendirmedir. Allah‟ın kendilerine<br />

başarı ihsan ettiği bu gençler, savaşı Amerika‟nın kalbine<br />

taşımayı başardılar. Ve Amerika‟nın en meşhur hatlarını yerle<br />

bir ettiler; ekonomik, askeri sembollerini yıktılar. Bu Allahu<br />

Subhanehu ve Teala‟nın lütfudur. Onların bu girişimleri, -bizim<br />

anlayışımız ve koruya geldiğimiz değerler çerçevesinde -<br />

kendilerini savunmaktır. Filistin‟deki kardeşlerimizi,<br />

oğullarımızı korumak, kutsal değerlerimizi özgürleştirmektir.<br />

Düşmanlar ise bunun adını terör olarak çıkartmak istiyorlar.<br />

Bizim oğullarımızı öldürenlerin teröristçe öldürüldüklerini<br />

söylüyorlarsa da tarih şahitlik etsin bizler teröristiz.<br />

Teysir Alloni: Peki Şeyh, son beyan ve açıklamalarınızda<br />

aynen şöyle yemin ettiniz: Gökyüzünü direksiz olarak<br />

yükselten Yüce Allah‟ın adıyla yemin ederim ki, bizler<br />

Filistin‟de rahat yüzü görmedikten sonra, Amerika da rahat<br />

etmeyecek. Sizin bu yemininiz ve New York, Washington<br />

olayları arasında bağlantı kuruluyor. Bu çıkarım hakkındaki<br />

görüşünüz nedir?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bağ kurmak çok basit. Bizler bunu<br />

senelerdir teşvik ediyoruz. Bu hususta bildiriler, fetvalar<br />

çıkardık. Aynı şekilde görüşmelerde ve yayınlarda da bunu<br />

teşvik ettik. Eğer bizim bu teşviklerimizle bir bağ olduğunu<br />

kasdediyorlar veya kasdediyorsanız, evet bu doğru. Bunu teşvik<br />

ediyoruz ve teşvik de bellidir. Allahu Subhanehu ve Teala,<br />

bununla en hayırlı insanı mesul tutmuştur ki ayeti kerime de<br />

321


şöyle buyurulur: Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden<br />

başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik<br />

et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar (güçleriyle size<br />

zarar vermelerini önler). Allah‟ın gücü daha çetin ve cezası<br />

daha şiddetlidir...Ve kafirlerin gücünü kırmanın yolu savaş ve<br />

özgürlüktür. Bu bağlantı doğru; biz Amerika ve Yahudilere<br />

karşı savaşı teşvik ettik.<br />

Teysir Alloni: Şeyh Usame Bin Laden! El-Kaide şu anda,<br />

dünyanın askeri, siyasi, teknolojik alanlarda en güçlü devletine<br />

karşı hareket ediyor. Amerika‟nın sahip olduğu maddi<br />

imkanlara sahip olmayan El-Kaide hangi mantıkla böyle bir<br />

girişimde bulunuyor? Hangi mantığa dayanarak El -Kaide,<br />

Amerika‟yı askeri olarak hezimete uğratmayı düşünüyor?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillah, şunu söyleyeyim,<br />

savaş El-Kaide ve dünya haçlıları arasında değildir. Savaş,<br />

islamiyet, islam dünyası ve dünya haçlıları arasındadır. Ve bu<br />

örgüt, Allahu Subhanehu ve Teala‟nın lütfuyla, Afganistan‟da<br />

mücahit kardeşlerimizle beraberdi. İnsanlar, bunun gibi hatta<br />

daha şiddetli laflar ediyorlardı. Sovyetler Birliği‟ni nasıl<br />

yenerler, sorusunu soruyorlardı ki o dönemde Sovyetler Birliği<br />

gerçekten çok büyük bir güçtü. Tüm dünya ondan korkuyor,<br />

Nato O‟nun korkusundan titriyordu. Bizim ve mücahit<br />

kardeşlerimize Allah tarafından bahşedilen lütufla, Sovyetler<br />

Birliği ortadan kalktı ve sadece izleri kaldı. Bir bütün olarak<br />

devamlılık gösteremedi, çok sayıda devletlere ayrıldı, Rusya<br />

kaldı. Allahu Teala bizleri katından güçle destekledi ve<br />

Sovyetler Birliği‟ni yenmemizi sağladı. Aynı şekild e, yine<br />

katından yardımcı güçler göndererek, aynı topraklarda aynı<br />

insanlarla Amerika‟yı da yenmemizi sağlamaya gücü yeter. Bu,<br />

Allah‟ın lütfudur ve bizler Amerika‟nın yenilmesinin Allah‟ın<br />

izniyle mümkün olduğuna inanıyoruz. O, bizlere öncesinde<br />

izniyle, Sovyetler Birliği‟ni yenmeyi kolaylaştırdı.<br />

Teysir Alloni: Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Neden Allah<br />

kolaylaştırıyor?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Amerika ile savaşı, Somali‟de<br />

kardeşlerimizle tecrübe ettik. Orada hatrı sayılır bir kuvvet<br />

bulamadık. İnsanlar Amerika‟dan çok korkuyorlardı.<br />

322


Afganistan‟da savaşa katılan bazı kardeşlerimiz, Somali‟deki<br />

mücahit kardeşlerimizle denediler ve Allah‟ın kendilerine<br />

ihsanda bulunmasıyla Amerika‟yı Somali‟den çıkartmayı<br />

başardılar. Amerika umduğunu bulamadan, yenilmiş, hüsrana<br />

uğramış kuvvetlerini en kısa süre zarfında çekmek zorunda<br />

kaldı. Yeni dünya düzeninden bahseden koca basın yayınları ve<br />

Amerika‟nın kendisini bu yeni düzenin efendisi, her istediğini<br />

yapan konumunda göstermesi, tüm bu yalanlar boşa çıktı ve<br />

Allah‟ın lütfuyla, ordularını yenik bir şekilde toplayarak<br />

gittiler. Ve 79‟dan 89‟a kadar 10 yıl, Ruslarla savaşı tecrübe<br />

ettik. Sonra Afganistan‟daki komunistlere karşı savaştık ve<br />

şimdi aralarında büyük bir fark bulunan savaş ve gruplarla<br />

harbin ikinci haftasındayız. Allahu Teala‟dan bizleri katından<br />

güçlerle desteklemesini ve Amerika‟nın kibirli burnunu<br />

kırmasını niyaz ediyoruz. O, buna velidir ve kadirdir.<br />

Teysir Alloni: Peki Şeyh, toprakları sınırlayarak: Bu<br />

topraklarda yeneceğiz, dediniz. El-Kaide‟nin Afganistan‟da<br />

varlığının halkı büyük bir bedel ödemekle sorumlu tuttuğunu<br />

düşünmüyor musunuz?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bu bütün olmayan kısmi bir bakış<br />

açısı, yani sadece bir köşeden bakmak. 1979 yılında Rusya<br />

Afganistan‟a girdiğinde, bizler Afganistan‟daki mücahitle re<br />

yardım etmek için geldik. Oysa Suudi Arabistan rejimi resmi<br />

olarak bizden Afganistan‟a girmememizi ve Peşaver‟de<br />

göçmenlerle kalmamızı istedi. Çünkü benim Afganistan‟a<br />

girerek orada yakalanmam ya da esir düşmem, Suudi Rejimi‟ne<br />

yakın bir ailenin orada bulunması demekti. Bu da Suudi<br />

Rejiminin Afganistan‟da mücahitleri desteklediği anlamını<br />

doğuracaktı ki o dönemde tüm dünya Sovyetler Birliği‟nden<br />

korkuyor hatta korkusundan titriyordu. Bu yasağı<br />

önemsemedim. Bu da onların bakış açılarına göre kendilerine<br />

zarar verdi. Afganistan‟a ilk geldiğimizde, müslüman ruhunu<br />

yaşatabilmek, çocukları koruyabilmek, dinin zafer<br />

kazanabilmesini sağlayabilmek, müslümanların zararını<br />

azaltabilmek için katlanabileceğimiz herşeye katlandık. Zaten<br />

bu tüm müslümanların üzerine vaciptir. Bunun sadece<br />

Afganlar‟ın üzerine vacip olduğunu söylemiyoruz. Bu cihat için<br />

ben veya diğer kardeşlerim kalkıp gelmişsek de Filistin‟deki<br />

kardeşlerimize Allah yolunda yardım etmek ümmetin tamamının<br />

323


üzerine vaciptir. Sadece Usame katlanacak değildir. Cihat<br />

bugün, bizim de Afganistanlılar‟ın da diğerlerinin de üzerimize<br />

yazılmıştır. Evet doğru, onlar katlanıyorlar ancak bu şer‟i bir<br />

vaciptir. Onların da diğerlerinin de Allah yolunda buna<br />

tahammül etmeleri gerekir. Buna ek olarak, sırf bizim<br />

varlığımızdan ötürü Afganistan‟a darbe hafiflemektedir.<br />

Amerika ile şahsi bir sorunum yoktur. Başlangıçta benim<br />

paramı da almadı, bana eziyet de etmedi. Sebep, islam<br />

ümmetini Amerika ve Yahudilere karşı savaşa teşvik<br />

etmemizdir. Bunu kendileri ifade ettiler. Ve bili ndiği gibi<br />

Amerika, herhangi bir islam devletinin kurulmasına karşıdır.<br />

Molla Ömer ve Taliban‟ın büyük liderleri, bir çok münasebet<br />

esnasında yaptıkları açıklamalarda, dinlerini korumayı amaç<br />

edindiklerini, sebebin sadece Usame Bin Laden olmadığını<br />

belirttiler. Yine Molla Ömer‟in dediği gibi, Usame Bin<br />

Laden‟in varlığından önce İngilizler gelip Afganistan‟a<br />

saldırdılar. Onlar başarılı olamadan Ruslar geldiler, ardından da<br />

Amerikalılar. Allah‟tan daha önce müttefiklerini hezimete<br />

uğrattığı gibi Amerikalılar‟I da hezimete uğratmasını diliyoruz.<br />

Teysir Alloni: New York ve Washington‟da olanlara dönersek,<br />

bu konudaki değerlendirmeniz nedir? Amerika‟ya ve islam<br />

dünyasına tesiri nedir? Müsadenizle iki seçenekli bir soru.<br />

ġeyh Usame Bin Laden: 11 Eylül Salı Günü New York ve<br />

Washington‟da meydana gelen olaylar, tüm kesimlerin<br />

ölçülerine göre gerçekten çok büyük operasyonlardı. Etkileri<br />

hala sürmektedir. Kulelerin yıkılması, başta da ikiz kulelerin<br />

yıkılması çok büyük bir olaydı. Onu da başka olaylar izledi.<br />

Ekonomik etkilerden de bahsedeceğiz, bu etki de sürmektedir.<br />

Onların itiraf ettikleri, Wall Street Borsası‟nda zarar %16‟ya<br />

ulaştı. Söylenenlere göre bu derece hasar, Wall Street‟in<br />

açıldığı 230 seneden bu yana kesinlikle görülmedi. Büyük bir<br />

parçalanma gerçekleşti. Bu pazarda dolaşan malın değeri 4<br />

trilyon dolardır. Bu rakamı %16 ile çarparsak, hasarın miktarını<br />

öğreniriz ki bu da Allah‟ın lütfuyla 640 milyar dolardır. Bu<br />

rakam, 640 yıllık Sudan bütçesine denk gelmektedir. Ve sadece<br />

bir saat içinde Allah‟ın izniyle kaybettiler. Amerika‟nın günlük<br />

milli geliri 20 milyar dolardır. Ve bu operasyonlardan sonra<br />

girdikleri şok etkisiyle insanlar 1 hafta boyunca işe gitmediler.<br />

20 milyar doları bir haftayla çarparsak 140 milyar dolar eder.<br />

324


640 milyar doları da eklersek kaça ulaşırız? Yaklaşık 800<br />

milyar dolar. Binaların, yapıların zararı 30 milyar dolar. İki<br />

gün önce gerek yolcu gerek nakil uçak şirketleri 170.000<br />

çalışanını işten ayırdı. Allah‟ın lütfuyla Amerikalılarca yapılan<br />

araştırmalar ve analizler, Amerikan halkının %70‟inin kuleler<br />

ve savunma bakanlığı -Pentagon- darbelerinden sonra psikolojik<br />

sorunlar yaşamaya başladıklarını ortaya koydu. Ünlü otel<br />

şirketlerinden bir tanesi olan Intercontenental, Allah‟ın<br />

ihsanıyla 20 bin çalışanını işten ayırdı. Bu operasyonları n<br />

etkilerinin büyüklüğünü ve çokluğunun sınırlarını kimse<br />

çizemez. Ve Allah‟ın izniyle bu etkiler, artarak devam<br />

etmektedir. Görünen zarar en azından 1 trilyon dolara<br />

ulaşmıştır. Allahu Subhanehu ve Teala‟dan kardeşlerimizin<br />

şehitliğini kabul etmesini ve onları Firdevs El-A‟la<br />

Cennetlerinde rızıklandırmasını diliyoruz. Ancak bunların<br />

dışında kulelerin yıkılmasının, Amerika‟nın başını çektiği Batı<br />

uygarlığına daha büyük ve daha tehlikeli başka etkileri de oldu.<br />

Kulelerle beraber, özgürlük, insan hakları, ins anlık dedikleri<br />

manevi değerlerinde de korkunç göçme yaşandı. Böyle bir nesil<br />

ortaya çıkınca Amerikan Hükümeti de basın organlarını, birkaç<br />

dakikayı geçmeyen kelimelerimizden oluşan yayınları<br />

yasaklamaya başladı. Çünkü gerçeklerin Amerika halkına<br />

gözükmeye başladığını hissettiler. Bizler gerçekte, onların<br />

istedikleri manada terörist değiliz. Ancak bizlere Filistin‟de,<br />

Irak‟ta, Lübnan‟da, Sudan‟da, Somali‟de, Keşmir‟de, Filipin‟de<br />

ve her yerde zulüm edildi. İşte bu İslam Ümmeti‟nin İngiltere<br />

(Belki de dili sürçtü ve Amerika‟yı kasdediyordu)<br />

Hükümeti‟nin yaptıklarına verdiği cevaptır. Bu nedenle, bu<br />

yönde açıklamalar yaptılar, bu emri verdiler ve farklı görüş<br />

sahiplerinin söyledikleri bir kenara bıraktılar, işte böyle durum.<br />

Özgürlük ve Amerika‟daki özgürlükler, insan hakları bir şekilde<br />

giyotinin önüne getirildi. Bundan tek dönüş yolu ise hızlı bir<br />

şekilde önlemini almaktır. Hükümet, Amerikan halkını ve genel<br />

olarak batıyı, boğucu bir hayatın, tahammül edilemez ateşin<br />

içine sokacak. Çünkü hükümet liderlerine büyük güven<br />

duyuluyor. Bu hükümetler ise, sırf hüküm sahibi olmak için<br />

oğullarımızı, çocuklarımızı haksızca öldüren İsrail‟in<br />

hizmetindeki Siyonist Lobisi‟ne hizmet ediyorlar.<br />

Teysir Alloni: Operasyonların ardından (11 Eylül) İslam<br />

Dünyası‟nda sözler birbirleriyle çatışır oldu. Bir yanda islam<br />

325


dünyasında büyük bir sevinç gözlenirken, diğer taraftan da<br />

bazıları, sürekli bunlar terörist saldırılar, masumlar öldürüldü,<br />

biz bunu kabul etmiyoruz, hanef islam din anlayışında böyle bir<br />

şeyin yeri yoktur, demeye başladılar. İslam dünyasında<br />

meydana gelen bu ikilem hakkında sahipp olduğunuz örgütün<br />

açısından sizin konuya bakış açınız, değerlendirmeniz nedir?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Meydana gelen olaylar, Amerika‟nın<br />

öncülüğünü ettiği terör kavramının gerçeğini açıkç a ortaya<br />

koymuştur. Bush, insanları iki kısma ayırdığını açıkladı.<br />

Bunlardan ilki Bush ve yanında yer alanlar, diğeri de Bush<br />

hükümeti ile bir olup, başlattığı Haçlı Seferleri‟ne dahil<br />

olmayan yani zorunlu olarak teröristlerin yanında yer alan<br />

ülkeler. Bundan daha açık terör var mıdır? Bir güç sahibi<br />

olmayan birçok devlet, bu şiddetli dünya terörünün yanında yer<br />

almak, ona kibar davranmak, „senin yanındayız‟ demek zorunda<br />

kaldı. Oysa, bizim kardeşlerimizi, kutsal değerlerimizi<br />

savunduğumuzu çok iyi biliyorlardı. Bunun için gerek batılı<br />

gerek doğulu, bölgede açıklama yapan liderler, sorunların<br />

çözülmesi, terörün kökten sonlandırılması gerektiğini<br />

söylediler. Bu sorunlar nelerdir? Filistin sorunu dediler. Bizler<br />

adil bir şekilde bu davayı sürdürüyoruz. Ancak Amerika‟nın<br />

korkusundan bizim adil çözümcü olduğumuzu söyleyemiyorlar,<br />

bizim hakkımızda terörist diyorlar. Öyleyse Filistin sorununu<br />

çözün. Bu darbelerin ve protestoların üzerine Bush ve Blair „Şu<br />

an bağımsız bir Filistin Devleti‟nin kurulma vaktidir‟ diyer ek<br />

harekete başladılar. –Subhanallah- 10‟larca yıldır vakti değildi<br />

de bu saldırıdan sonra mı vakti oldu? Onlar darbe, öldürme<br />

dilinin dışında bir dilden anlamıyorlar. Ve bizi öldürdükleri<br />

gibi onları öldürmeliyiz ki ürkmede iki taraf arasında –<br />

Müslümanlar ve Amerikalılar- içinde bulunduğumuz bu yeni<br />

asırda denge olsun. Amerikan yöneticileri bize karşı ne<br />

isterlerse yapıyorlardı. Kurbanlarını bağırmaktan ya da<br />

vahlamaktan men ediyordu. Sonra kalkıp Clinton bizlere, Kana<br />

(96 senesi) katliamından sonra, İsrail‟in kendisini savunma<br />

hakkının olduğunu söylüyor. Hatta İsraillileri sadece kınamaya<br />

bile izin vermiyorlar. Yeni başkan Bush ve Dışişleri Bakanı<br />

Colin Powell iktidarlıklarının ilk aylarında gerçekleştirdikleri<br />

ziyaretlerinde, Amerikan Büyükelçiliği‟ni Kudüs‟e<br />

taşıyacaklarını ve Kudüs‟ün sonsuza dek İsrail‟in başkenti<br />

kalacağını, bunu Kongrenin de meclisin de destekleyeceğini<br />

326


söylemişlerdi. Bundan daha büyük nifak olamaz. Bu apaçık bir<br />

zulümdür. Ve onlar, kafalarına vurulmadan anlamazlar. Allah‟ın<br />

lütfuyla savaş, Amerika‟nın içine taşındı. Bunun devam etmesi<br />

için de Allah‟ın izniyle çabalayacağız. Allahu Subhanehu ve<br />

Teala‟ya zafer tam kazanıldıktan sonra kavuşmayı niyaz<br />

ediyoruz.<br />

Teysir Alloni: Peki Şeyh, Filistin ve Filistin sorunu nedeniyle<br />

bu cevapları verdiğinizi belirtiyorsunuz, izninizle sormak<br />

istiyorum, son beyanatlarınızda veya senelerdir yaptığınız<br />

açıklamalarda yahudi ve hıristiyanlarla savaşa davet<br />

ediyordunuz. İki parantez arasında, hadis -i şeriften alıntı olan<br />

başlığı da hatırlıyoruz; (Müşrikleri Arap yarımadasından<br />

çıkarın). Amerika‟nın Arap Yarımadası‟ndan çıkarılmasına<br />

odaklanıyordunuz. Son zamanlarda önceliklerinizin değiştiğini<br />

görüyoruz. Filistin davası ya da sizin isimlendirdiğiniz şekliyle<br />

„Aksa Davası‟nı ilk sıraya, Harameyn (Mekke -Medine) davasını<br />

da ikinci sıraya koydunuz. Bu konuyu nasıl açıklıyorsunuz?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Şüphesiz Aksa‟nın özgürleştirilmesi,<br />

Filistin‟deki, Irak‟taki, Lübnan‟daki ve tüm islam ülkelerindeki<br />

güçsüzleri kurtarmak için cihat farz-ulayn‟dır. Aynı şekilde<br />

Arap Yarımadası‟nı da müşriklerden kurtarmak farz -ulayn‟dır.<br />

Ancak Usame Bin Laden, Filistin davasını ön plana koydu<br />

yönündeki sözler yersizdir. Hicri 1407 yılında Fakir Kul<br />

konferanslar düzenleyerek, müslümanları Amerikan eşyalarını<br />

boykota teşvik ediyordu. Ve Amerika‟nın mallarımızı<br />

Yahudilere vermek için aldığını söylüyordum. Ve o Yahudiler<br />

Filistin‟de kardeşlerimizi öldürdüler. Farz -ul Ayn‟dır. Cihatta<br />

Keşmir ve diğerlerinde olduğu gibi Farz -ul ayn‟lar çok fazla.<br />

Birkaç yıl önce kurduğum cephenin adı da „Yahudi ve Haçlılar<br />

karşıtı İslami Cephe‟ idi.<br />

Bu iki olayı ya da meseleyi önem bakımından hatırladık. Ve<br />

bazı zamanlarda sizi iki meseleden birine daha çok iten<br />

belirleyici sebepler olabilir. Birine daha fazla yönelebilirsiniz.<br />

Ancak biz bir tarafa yönelirken diğerini ihmal etmiyoruz.<br />

Teysir Alloni: Sizi Filistin Sorununa iten unsurlar nelerdi?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Mübarek son intifadanın son aşaması<br />

–Recep intifadası- bizi bu yöne iten en önemli etken oldu.<br />

327


Bunun için veya bir başka sebeple olsun biz, vacipleri yerine<br />

getirmeye çabalıyoruz. Bir vacibi yerine getirmek için<br />

bazılarını bazısıyla kullanmakta şer‟an hiçbir sakınca yoktur.<br />

Amerika‟nın Filistin meselesi için vurulması Suudi Arabistan<br />

meselesine yardım eder. Bunun aksi de doğrudur. Onlar , Tebuk<br />

ve Doğu Mıntıkası‟nda Yahudileri savunmak için<br />

bulunduklarını söylüyorlar. İkisinin arasında hiç bir fark<br />

yoktur.<br />

Teysir Alloni: Şeyh, şimdi yahudi ve haçlılar veya sizin<br />

dediğiniz gibi haçlılar ve yahudilere karşı cihadın vacip<br />

olduğuna dair fetvalar yayınladınız. Diğer taraftan da başka<br />

alimlerin başka fetvalarını görüyoruz. Bazıları sizi destekliyor<br />

olabilirler ancak sizin fetvalarınıza karşı olanların olduğu da<br />

kesin. Bazıları şöyle diyorlar: Hangi esasa dayanarak sırf dini<br />

için, sırf Yahudi olduğu için Yahudileri veya Haçlı veya<br />

hıristiyanı sırf Hıristiyan olduğu için, nasıl öldürebiliriz?<br />

fetvalarınız ve diğer fetvalar arasında bir birlik yok. Bunun<br />

sebebi nedir?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillah, bu konularda birçok<br />

fetvalar yayınlandı. Pakistan‟da da birçok alimler fetvalar<br />

yayınladılar. Bu fetvaları yayınlayan en meşhur müftü ise, Arap<br />

ülkelerindeki Müftü Nizameddin idi. Özellikle Suudi<br />

Arabistan‟da birçok fetvalar, defalarca yayınlandı. Suudi<br />

Arabistan‟da fetva verenlerin en meşhuru ise Hmud Bin<br />

Abdullah Bin Ukala El-Şuaibi idi. Allah‟tan ömrünü mübarek<br />

kılmasını niyaz ediyoruz. (1422 hicri yılında vefaat etti).<br />

Kendisi ülkenin en büyük alimlerinden bir tanesiydi.<br />

Amerikalıların ve Filistin‟deki İsraillilerin öldürülmesinin<br />

vacip olduğunu onaylıyor, kanlarını ve mallarını mübah<br />

kılıyordu. Aynı şekilde Şeyh Süleyman El -Ulvan da bu yönde<br />

fetva ve „Yeni haçlılar Savaşı‟nın Gerçekleri‟ isimli bir de<br />

kitap çıkarmıştır. Bu savaşın doğru ve Şer‟an caiz olmadığını<br />

iddia edenlere aksini ispatlamış, düzenbazlıkların döndüğünü de<br />

ortaya koymuştur. Ona bir baktım da gerçekten iyi bir başarı<br />

göstererek insanları topladı.<br />

Teysir Alloni: Masum halkın öldürülmesi hakkında ne<br />

diyorsunuz?<br />

328


ġeyh Usame Bin Laden: Masum halk, Amerika‟nın ve bazı<br />

entellektüel çevrelerin iddialarına göre öldürüldü. Gerçekten<br />

çok garip bir söz. Kim dedi, bizim oğullarımız ve halkımız<br />

masum değil ve kanları da mübah? Dedilerse hangi ölçüye göre<br />

bunu söylediler? Onların halkını öldürdüğümüzde dünya<br />

doğusundan batısına bize bağırdı ve Amerika tüm<br />

müttefiklerini, işbirlikçilerini ve küçük işbirlikçilerini topladı.<br />

Kim demiş bizim kanlarımız kan değil de onlarınki kandır diye?<br />

Kim bu fetvayı verdi? Onlarca senedir bizim ülkelerimizde<br />

öldüren kim? Irak‟ta 1 milyondan fazla çocuk öldü ve hala da<br />

ölmekteler. Niye hiç bir kınama, yanlış olduğunu söyleyen, vefa<br />

ya da tazşye sesi, sözü işitmedik? Resulallah Sallallahu Aleyhi<br />

ve Sellem sahih bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor: Bir kadın,<br />

bir kediyi bağladığı için ateşe girdi. Ne onu doyurdu n e de<br />

yerdeki kırıntılardan yemesi için serbest bıraktı. Bu sadece bir<br />

kedi. Ya milyonlarca müslümanı öldürenlerin durumu nasıldır?<br />

Nerede entellektüeller? Nerede yazarlar? Nerede alimler?<br />

Nerede araştırmacılar? Nerede kalbinde zerre iman olanlar?biz<br />

hergün öldürülürken Amerikan halkını öldürdüğümüzde nasıl<br />

hareket ediyorlar? Hergün Filistin‟de çocuklar öldürülmüyor<br />

mu? İnsanlar gerçekten büyük bir boşluk içindedir. Hesaplar iyi<br />

yapılarak, konumlar açıkça belirtilmelidir ve aldığımız<br />

konumumuzda güçlü olmalıyız. Ancak insanlar, doğalarının<br />

gereği, farkında olmadan güçl,den yana meylediyorlar. Bize<br />

karşı konuştuklarında onlara cevap vermeyeceğimizi de<br />

biliyorlar. Hükümetlerin ve Amerika‟nın yanında yer aldıkları<br />

zaman, hiç hissetmedikleri duygular hissediyorla r. Eski<br />

zamanlarda Arap Krallarından bir tanesi Araplardan bir adamı<br />

öldürtür. İnsanlara göre kralların insanları öldürtmesi<br />

alışılagelmiş bir durumdur. Öldürülen adamın kardeşi kralı<br />

gözetlemeye başlar ve fırsatını bulunca onu öldürür. Kardeşinin<br />

kanının intikamını alan adam, halktan azarlayıcı sözler işitir.<br />

„Kardeşin için kralı mı öldürüyorsun?‟ derler. Kim krala<br />

öncelik verdi? O da can diğeri de can. Canlar da müslümanların<br />

kanları da birbirine eşittir. O asırda kanlar eşitti ve halim bir<br />

kişi olan adam şu cevabı verdi: Kardeşim benim kralımdır. –<br />

Onu ise siz benim kralım olarak görüyorsunuz- ve Filistin‟deki<br />

evlatlarımız bizim kralımızdır. Küfür kralını, haçlı kralını,<br />

kafirlerin halkını bizim oğullarımızı öldürmelerine karşılık<br />

öldürürüz. Bu şer‟an de aklen de caizdir.<br />

329


Teysir Alloni: Öyleyse bunun misilleme olduğunu<br />

söylüyorsunuz. Siz bizim masumlarımızı öldürüyorsunuz, biz de<br />

sizinkileri?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Onların masumlarını öldürmemiz<br />

şer‟an ve aklen caizdir. Bu konuda konuşanların bazıları Şer‟ i<br />

delillere dayanarak konuşmaktadırlar.<br />

Teysir Alloni: Delilleri nedir?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />

sellem‟in çocukların ve kadınların öldürülmesini men eden<br />

hadisinin delil olarak getirilmesi uygun değildir. Evet<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in bu hadisi sabittir.<br />

Teysir Alloni: Bu bizim tam olarak sorduğumuz değil<br />

soruşturduğumuz.<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Ancak çocukların ve kadınların<br />

öldürülmesi hususundaki men etme kesin değildir. Bunun<br />

istisnai durumu da bulunmaktadır. Allahu Teala kitabında şöyle<br />

buyurmaktadır: „Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın<br />

misliyle ceza verin.‟ Nahl Suresi, 126. Ayet.<br />

İlim ehli, seçme yetkisi olanlar ve olmayan tüm alimler; İbn El -<br />

Kıyam, El-Şevkani ve daha birçokları, El-Kurtubi (Allah rahmet<br />

eylesin), tefsirinde şöyle diyor: Kafirler, çocuklarımızı ve<br />

kadınlarımızı öldürmeye azmederlerse, aynı şekilde karşılık<br />

vermemizde, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürmelerini<br />

engellemeye azmetmekte hiçbir sakınca yoktur. Bu, olayın dini<br />

boyutudur. Ancak bunu dini ilme dayandırmadan söyleyen, bu<br />

çocuğun ölmemesi gerekir diyenlere gelince… Bunlar da<br />

Allah‟ın kalplerini açtığı kullarıdır.<br />

Çocukları öldürmemeliydiler. Dünyadaki en büyük askeri<br />

merkezi Pentagon vurulduğunda içinde 64 bin görevli<br />

bulunuyordu. Askeri güç ve araştırma merkezi Pentagon!<br />

Teysir Alloni: İkiz kuleler, dünya ticaret merkezi için ne<br />

diyorsunuz?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: İkiz kuleler, çocukların okulu veya<br />

bazılarının evleri değildi. O merkezlerin içinde yer alan<br />

adamlar, yeryüzünde bozgunculuğu asıl destekleyen en büyük<br />

maddi güç temsilcileriydiler. Onların hesaplarının aynı şekilde<br />

330


karşılık bulması gerekmektedir. Nasıl ki bizim kadınlarımızı,<br />

masum insanlarımızı öldürüyorlar, biz de onlar bundan<br />

vazgeçene kadar, onların kadınlarını, masumlarını öldüreceğiz.<br />

Teysir Alloni: Şeyh Usame, şu anda tüm basın ve istihbarat<br />

birimleri, sizin çok geniş bir ağa sahip olduğunuzdan<br />

bahsediyorlar. Bazıları, sizin 40-50 devlete yayıldığınızı, çok<br />

büyük maddi imkanlara sahip olduğunuzu söylüyor lar. Ve siz<br />

bu imkanları düzenlediğiniz operasyonlarda kullanıyorsunuz.<br />

İslami hareketi veya diğer kesimlerde isimlendirildiği gibi<br />

terörizmi destekliyorsunuz. Sizin yüzünüze karşı bir soru, El -<br />

Kaide Örgütü, Usame Bin Laden‟in şahsına ne kadar bağlıdır?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillah, söylediklerinize<br />

karşılık daha önceki sözlerimi tekrar edeceğim. Durum fakir<br />

kul‟a ve El-Kaide Örgütü‟ne has bir durum değildir. Bizler<br />

Muhamed Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in liderliğini yaptığı<br />

islam ümmetinin oğullarıyız. Rabbimiz Subhanehu ve Teala<br />

tektir. Peygamberimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) tektir.<br />

Kıblemiz de ümmetimiz de tektir. Yüce kitabımız ve<br />

peygamberimizden gelen temiz sünnetimiz bizleri dinen iman<br />

kardeşi yaptı. Ve tüm müminler kardeştirler. Mesele , batının<br />

kurguladığı gibi, belli bir isme sahip örgüt bulunması meselesi<br />

değildir. bu isim gerçekten çok eski bir isimdir ve bizi<br />

kastetmeden kurulmuştu. Allah ona rahmet eylesin Ebu Ubeyde<br />

kardeş, gençleri azgın, zalim, gerçekten yoldan çıkmış terörist<br />

Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşa hazırlamak üzere, kışla<br />

kurmuştu. İşte biz bu mekanı El-Kaide olarak isimlendirmiştik.<br />

Ve burası eğitim üssüydü. Bu isim, bizimle özdeşleşti. Ancak<br />

bizler, ümmetten ayrı değiliz. Aksine bu ümmetin çocuklarıyız<br />

ve ayrılmak söz konusu olamaz. Ve en uzak doğudan,<br />

Filipin‟den Malezya‟ya, Endonezya‟ya, Hindistan‟a, Pakistan‟a<br />

ve Muritanya‟ya; biz ümmetin vicdanından bahsediyoruz.<br />

Kendilerini New York ve Washıngton‟da kurban eden o<br />

gençlerin şehadetlerini Allah‟tan kabul etmesini diliyoruz.<br />

Onlar gerçekten ümmetin vicdanını temsil ediyorlar. Zalimden,<br />

azgın suçludan intikam almak gerektiğini görüyorlar. Gerçek<br />

terörist, güvenlik içinde olan insanları korkutandır. Ve tüm<br />

terörler kötü değildir. aynı zamanda iyi terör de vardır.<br />

Örneğin, suçlu hırsız, polisten terör gördüğünü hisseder.<br />

Öyleyse polis için hırsızaterör uyguladı diyebilir miyiz? Hayır,<br />

331


polisin hırsıza uyguladığı terçr iyi terördür. Suç unsuru olan,<br />

güvendekileri korkutan kötü terördür. Amerika ve İsrail kötü<br />

terörün öncülüğünü ediyorlar. Biz ise onları Filistin ve diğer<br />

mekanlarda çocuklarımızı öldürmekten men eden iyi teröre<br />

öncülük ediyoruz.<br />

Teysit Alloni: Peki Şeyh :Usame, El-Kaide‟nin Arap ülkelerine<br />

yönelik stratejisi nedir? Bazı Arap Ülkeleri, New York ve<br />

Washington hadiselerinin ardında sizin durduğunuz yönünde<br />

Amerika‟nın suçlamalarına destek verdi. Bazıları da daha da<br />

ileri gitti. Bunlardan Suudi Arabistan İçişleri Bakanı, insanları<br />

sizlere, metodunuza ve size tabi olanlara karşı uyardı. Sizin<br />

Arap ülkelerine yönelik özel bir stratejiniz var mı? Suudi<br />

Arabistan İçişleri Bakanı‟nın bu son açıklamalarına vereceğiniz<br />

cevap nedir?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bizler, şüphesiz bu ümmetin bir<br />

parçasıyız. Hedefimiz, ümmetimizin zafer kazanmasını, zulmün,<br />

zilletin, değersizliğin, boyun eğmişliğin ümmet üzerinden<br />

kaldırılmasını sağlamak, Amerika‟nın işbirlikçiliğini yapan<br />

rejimlerin ortadan kaldırılmasını, ümmete Yaratan Rabbinin<br />

hükümleriyle hükmedilmesini sağlamaktır. İçişleri Bakanı‟nın<br />

bizi direk suçlayan sözlerini işittim. Bizim müslümanları kafir<br />

saydığımızı söylüyor. Böyle birşeyden Allah‟a sığınırız. Bizler<br />

müslümanları müslüman olarak görüyoruz. İslam dininde<br />

zorunlu olarak aykırı bilinen aykırılıklardan bir suçu<br />

işlemedikçe kimseyi kafir saymayız. Yine de bizim isteğimiz ,<br />

Rabbimizin (Subhanehu ve Teala) kitabı ve resulallahın sünneti<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) altında, tek bir kelime üzerine<br />

ümmetimizin toplanmasıdır. Ayrıca resulallah sallallahu aleyhi<br />

ve sellemin bizleri sahih bir hadisinde „reşit halifeliğin‟ Allahu<br />

Teala‟nın izniyle döneceği yönünde müjdelediği gibi ümmetin<br />

bunun için hareket etmesini diliyoruz. Ümmetten istenen, bu<br />

Haçlı seferleri karşısında birleşerek çaba göstermesidir. Şu anki<br />

Haçlı seferleri müslüman dünyasına karşı, islamın doğuşundan<br />

bu yana düzenlenen en şiddetli, en vahşi haçlı seferleridir.<br />

Daha önceden de Haçlı Seferleri düzenlenmişti. Ancak bunun<br />

gibisi görülmedi. Bush, kendi ağzıyla Haçlı Seferleri<br />

düzenlediklerini söyledi. Bizler söylemediğimiz sözleri asılsız<br />

sayıyoruz. Bazı insanlar, içişleri bakanının söylediği gibi bizim<br />

müslümanları kafir saydığımıza inanıyorlar. Bundan Allah‟a<br />

332


sığınırız. Bush, kendisinin sarfettiği sözlerden dolayı özür<br />

dilemesi istendiğinde, Haçlı Seferlerini kasdetmedik, dedi. O,<br />

Haçlı Seferleri, dedi ve dünyayı iki kısma ayırdı. Bush, ya<br />

bizden ya da terörden yanasınız, dediğinde aslında ya<br />

haçlılardan ya da islamdan yanasınız, demiş oluyordu. Bush‟un<br />

bugünkü görüntüsü, kocaman haç taşıyan önde giden tabur<br />

şeklindedir.. Eşhedu Billahilazim, Bush‟un yolunun ardınd an<br />

giden herkes, kesinlikle Muhammed Sallalahu Aleyhi ve<br />

Sellem‟in milletinin dininden dönmüştür. Bu hüküm, Allah‟ın<br />

kitabı ve resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetindeki<br />

en açık hükümlerden bir tanesidir. Daha önce başka şeyhlerin<br />

de verdikleri gibi fetva veriyorum. Buna delil de Allahu<br />

Teala‟nın müminleri muhatap alarak buyurduğu şu ayettir: Ey<br />

iman edenler, yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar<br />

ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost<br />

edinirse o da onlardandır. Allah zalimler kavmini doğru yola<br />

eriştirmez. İlim ehli, kafirleri dost edinenlerin kesinlikle kafir<br />

olduklarını söylediler. Ve en büyük yardımcı dostluk, sözle,<br />

gittiği yolla, bildirilerle oluyor. Bush‟un ve müslümanlara karşı<br />

başlattığı hamlesinin peşinde koşanlar, kesinlikle Allah‟a<br />

(Subhanehu ve Teala) ve resulune küfür etmişlerdir. Subhanehu<br />

Teala bir ayetinde de şöyle buyuruyor: „Kalplerinde hastalık<br />

olanların, Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz.‟<br />

Diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Ola bilir ki, Allah<br />

bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar,<br />

benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.<br />

İman edenler derler ki, „Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle<br />

beraber olduklarına yemin edenler?‟ Bütün amelleri b oşa<br />

çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir. İbn Kesir<br />

(Allah rahmet etsin) ve diğerleri tefsirlerinde şöyle demişlerdir:<br />

Sahabeden birçokları münafıların başı Abdullah bin Ubeyy bin<br />

Ebu Selul‟u münafık ve kafir olarak bilmiyorlardı. Müslümanlar<br />

ve yahudiler arasında ne ayrılık olduysa oldu ve Resulallah<br />

sallallahu aleyhı ve sellem Yahudileri cezalandırmak istedi.<br />

Münafıkların reisi hemen harekete geçti ve yahudilerin yanında<br />

yer aldı. Böylece resulallah sallallahu aleyhı ve sellem ile<br />

yahudilerin arası ayrılmış oldu. Bu ayetler, bu adam ve<br />

benzerleri için indi.<br />

Kafirleri dost edinenler, kesinlikle Allahu Teala‟ya ve resulune<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) küfretmişlerdir. Konuya ilişkin<br />

ayetlerin sayısını artırmak mümkündür. Kafirleri dost<br />

333


edinenler, dinden dönmüşlerdir. Bir ayette şöyle diyor: Ey iman<br />

edenler, sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah onların<br />

yerine, kendisinin onları, onların da kendisini sevdiği,<br />

müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise güçlü ve<br />

şerefli olan, Allah yolunda cihat eden ve kınayanın<br />

kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu Allah‟ın bir<br />

lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir.<br />

Herşeyi çok iyi bilendir. Ve müslümanlara, yahudi ve<br />

hıristiyanları dost edinmekten şiddetle sakınmalarını<br />

söylüyorum. Her kim ayağı bir kelime sebebiyle kayarsa,<br />

Allah‟tan korkarak imanını tazelemeli ve yaptığından tövbe<br />

etmelidir.<br />

Teysir Alloni: Hatta kelime?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Evet, hatta kelime ile bile onlara<br />

yardımcı olan, dinden dönmüş olur. Azgın dönüş, ve la havle ve<br />

la kuvvete illa billah.<br />

Teysir Alloni: Bu ümmet için gerçekten büyük bir ayırım değil<br />

mi?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bu büyük bir ayırım değil. Allahu<br />

Teala‟nın bize, yüce kitabında açıkça bildirdiği br hükümdür.<br />

En açık hükümlerden bir tanesidir.<br />

Teysir Alloni: Arap ve İslam Ülkelerindeki Rejimler?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Onların hiçbiri bize zarar veremez.<br />

Ömer ya da Zeyd diyebilirsin. Ben hakkı biliyorum. Ehlini<br />

biliyorsun. Hakkı adamlarla bilemezsin. Bu, Allahu Teala‟nın<br />

kitabıdır. Dünyanın hepsi değişse bize zarar veremezler,<br />

kanaatimizi de değiştiremezler. Hak haktır, batıl da batıl. İslam<br />

da küfür de ortadadır.<br />

Teysir Alloni: İzin verirseniz, kendilerini yenilmiş kabul eden<br />

bazı ülkelerin özür sahibi olduklarını düşünmek gerekmez mi,<br />

bunu açıklayabilir misiniz? Mesela Katar Devleti‟ni ele alalım.<br />

Katar, küçük bir devlet. Dışişleri bakanı, bir konuşmasında;<br />

büyük bir devlette çevriliyim. Ve isterse kolaylıkla bizi<br />

haritadan silebilir. Bunun için de Amerika ve diğerleriyle<br />

334


itttifak kurmaya mecburuz. Katar‟ın bu sebeple mazarete<br />

geçerli sayılmaz mı? Aynı şekilde Kuveyt‟in, Bahreyn‟in<br />

mazeretleri geçerli değil mi?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bu insanlar, müminleri, müslümanları<br />

öldürüyorlar. Ve buna zorunlu olduklarını bahane ediyorlar.<br />

Şer‟an bu zorunluluğun tanımı yoktur. Mesela Katar Prensi<br />

gelip, bir adamına senin oğlunu öldürmeyi emretse, sonra bu<br />

askere gitsek ve neden kardeşimiz Teysir‟in oğlunu öldürdün<br />

diye sorsak, o da: bendeki değerini biliyorsun Teysir, ancak ben<br />

buna mecburdum, diyecek. Bu olur mu? İnsanların kanlarını bu<br />

bahaneyle döküyorlar. Böyle bir bahanenin şeriatte yeri yoktur.<br />

Askerin canı senin oğlunun canından daha kıymetli değil. O,<br />

öldürüyor. Mazlum öldürülüyor. Zalimin senin kardeşini<br />

öldürme hakkı yoktur. Ve şer‟an böyle bir zorunluluğun tanımı<br />

yoktur.<br />

Teysir Alloni: Samuel Hanctenton ve onun gibilerin,<br />

uygarlıkların çatışmasının zorunlu olduğuna dair sözlerine ne<br />

diyorsunuz? Haçlı ve Haçlılardan bahseden sözleriniz<br />

gösteriyor ki siz de bu çatışmanın kesin va rlığını<br />

onaylıyorsunuz.<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bunda hiç şüphe yok, diyorum. Bu<br />

durum, kitapta da sünnette de sabittir. Bir müminin bu<br />

gerçekleri yalanlamasının imkanı yoktur. Ömer, bu hususta,<br />

bunu söylemedim mi?, dedi. Biz, ancak Allah‟ın kitabı ve<br />

resulallah‟ın sünnetindeki tabirlerle hareket ederiz. Ancak<br />

yahudi ve hıristiyanlar, saf, masum müslüman halkına batılı<br />

getirerek onları kandırmaktadır. Ve maalesef bölgedeki rejimler<br />

de onlara tabi olmaktadır. Aynı şekilde entel çevreler de barış,<br />

dünyada barış çağrılarıyla aynı yolu izlemektedirler. Oysa, bu<br />

kesinlikle hurafeden başka birşey değildir.<br />

Teysir Alloni: Barış?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Onların çağırdıkları barış anlayışı,<br />

müslüman halkını öyle bir uyuştursunlar ki kesecek kıvama<br />

getirsinler. Sonra da kesme aralıksız devam etsin. Eğer<br />

kendimizi savunmaya kalkarsak, bize terörist desinler ki,<br />

kesmeye devam etsinler. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve<br />

335


sellem), sahih bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Kıyamet<br />

kopmadan müslümanlarla yahudiler savaşacaklar. Yahudiler<br />

ağaçların ve taşların arkasına saklanacaklar. Sonra ağaç ve taş<br />

şöyle diyecek: Ey müslüman, Ey Allah‟ın kulu, arkamda bir<br />

Yahudi duruyor, gel ve onu öldür. Bunu sadece zakkum ağacı<br />

söylemeyecek, çünkü o, yahudi ağacıdır. Her kim, Yahudilerle<br />

sürekli bir barışın olduğunu iddia ederse, Muhammed Sallallahu<br />

aleyhi ve selleme indirileni inkar etmiş olur. İslam düşmanları<br />

ile savaşımız şu anda vardır ve kıyamete kadar da sürecektir.<br />

Onların bahsettikleri barış hurafedir ve barış ödülleri de en<br />

büyük katillere verilir. 10.04.1948 Der Yasin Katliamı‟nı yapan<br />

Begen‟e, toprakları, ülkeyi, davayı, şehitlerin kanlarını satan<br />

Hain Enver Sedat‟a barış ödülü verildi.Ve biz resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem‟in sahih bir hadisinde belirttiği gibi<br />

bir zamanda yaşıyoruz: „insanların aldanacağı seneler gelecek.<br />

O devirde yalancılara inanılacak, doğru söyleyenler<br />

yalanlanacak. Haine güvenilecek, güvenilir insana ihanet<br />

edilecek. Önemsiz kişiler genel konularda konuşacak.‟<br />

Maalesef, islam dünyasının yüksek makamlar ında ve bilinen<br />

liderliklerinde bugünkü durum budur. İşte bu aldanıştır.<br />

İnsanları kandıracaklar, üzerlerine iftira atacaklar. Ancak<br />

Allah‟ın izniyle Allah‟ın ferahlığı ve zaferin vakti yakındır.<br />

Teysir Alloni: Öyleyse, Şeyh Usame Bin Laden‟in sözlerinden ,<br />

bugün Afganistan‟da süren, Amerika ve müttefiklerinin<br />

başlattığı savaşın sizin dediğiniz gibi Haçlılar ve islam<br />

arasındaki çatışma halkasının bir parça olduğu çıkarımını<br />

yapabiliriz. Peki, bugünkü krizden çıkmanın sizce yolu nedir?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Bizler, güçlü ve keskin bir savaşın<br />

içindeyiz. Bugün de söylediğim gibi, bu savaş başta İsrail<br />

olmak üzere Yahudilerle, onları destekleyen tüm siyonist ve<br />

hıristiyanlarla bizim aramızdadır. Bizler, peygamberimizin<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) İsra gecesinde gittiği toprakları<br />

işgal eden, çocuklarımızı, kadınlarımızı, kardeşlerimizi gece<br />

gündüz öldüren İsraillileri öldürmekten çekinmeyeceğiz. Her<br />

kim de onların kuyusunda yer alırsa kendisinden başkasını<br />

suçlamasın. Bu handikaptan çıkmanın yolu ise başkalar ının<br />

elindedir. Biz sadece vacibimizi yerine getiriyoruz. Öncelikle,<br />

Yahudilerin bize yaptığı zulmü ortadan kaldıracağız.<br />

Resulumuz sallallahu aleyhi ve sellem, bizlere, bu topraklarda<br />

336


onları bu isimle (Yahudi) yeneceğimizi bildirdi ve bizi<br />

müjdeledi. Amerika da 35 seneden fazla süredir, kendisini,<br />

halkını yahudilerle aynı safa koydu. İsrail‟i destekledi. 1973<br />

yılında, hava köprüsü kurarak İsrail‟e silah, adam ve cihazlar<br />

gönderdi. Ve bu, savaşın gidişatına etki etti. Nasıl onları<br />

öldürmeyiz? Kurtuluş isteniyorsa tüm müslümanların onları<br />

öldürmesi vaciptir. Bizler basit sözler söyledik. Ancak<br />

Amerika, bu kelimelerin anlamını bozarak, kıymetini yok etti.<br />

Çok komik iddialarda bulundu. Usame, teröristlere şifreli<br />

mesajlar gönderdi dedi. Sanki güvercinle haber u çurma çağında<br />

yaşıyoruz. Televizyonlar, yolcular, internet, normal, hızlı ve<br />

elektronik posta yok. Yani gerçekten çok komik şeyler.<br />

İnsanların akıllarını hafife alıyorlar. Filistin halkı rahat yüzü<br />

görmeden, Amerika rüya görmeyecek, diye yemin ettik.<br />

Amerikan hükümeti, İsrail‟in işbirlikçisi olduğunu, İsrail‟in ve<br />

halkının çıkarları için çalıştığını ortaya koydu. Mesele basit.<br />

Amerika, bu handikaptan, Arap Yarımadası‟ndan çıkıp, İsrail‟i<br />

desteklemekten vazgeçmedikçe, İslam Dünyası‟nın işlerine<br />

karışmaktan vazgeçmedikçe kurtulamayacak. Bu denklemi,<br />

Amerikan okullarında herhangi bir öğrenciye verseydik hemen<br />

çözerdi. Ancak Bush ve onun yanında yer alanlar, Allah‟ın<br />

izniyle kılıç kafalarına gelmedikçe olayı çözemiyorlar.<br />

Teysir Alloni: Şeyh Usame, İzleyicilerinize vermek istediğiniz<br />

bir mesaj var mı?<br />

ġeyh Usame Bin Laden: Haçlılar ve müslümanlar arasındaki<br />

savaş, çatışma ve krize istinaden şunu söylüyorum: Allahu<br />

Teala‟nın izniyle cihadı ısrarla sürdüreceğiz. Ümmeti de buna<br />

teşvik edeceğiz ki Allahu Teala ile buluşmamızda bizden razı<br />

olsun. Bugün Yahudilerle savaşımız belli esaslar üzerine<br />

dayalıdır. Hangi devlet yahudi çukuruna girerse de sadece<br />

kendisini suçlasın. Şeyh Süleyman Ebu Gays, geçmişte bazı<br />

açıklamalarda bulundu. Özellikle Amerika ve İngiltere<br />

hesaplarını tekrar gözden geçirmelidir. Ancak olay ikisiyle de<br />

kısıtlı değildir. Japonya‟nın meselesi nedir? Bizim durumumuz<br />

nedir? Kim Japonya‟yı bu güçlü, zor ve kötü savaşın içine<br />

sokabilir? Filistin‟de oğullarımıza zulmediliyor. Japonya<br />

bizimle savaşmaya tahammül edemez. Öyleyse O da tekrar<br />

hesap yapmalıdır. En uzak güneydeki Avusturalya‟nın meselesi<br />

nedir? Afganistan‟dakiler, Filistin‟dekiler zayıf duruma<br />

düşmediler mi? Almanya‟nın geçmişte yaptığı ancak, küfür ve<br />

337


Haçlı savaşına girmek değil miydi? Bugün d e Bush, Haçı<br />

kaldırdı ve Haçlı ülkelerinin savunuculuğunu yapıyor. Arap<br />

ülkelerinin bu savaştaki konumu Haçlılarla alenen işbirliği<br />

yapmaktan, ortalığı kızıştırmaktan başka nedir? Onlar,<br />

kesinlikle Haçlı hükmüne razı oldular. Bush‟u sözle, kolaylık<br />

sağlayarak destekleyen ki bu kolaylık sağlama büyük bir<br />

ihanettir, onlar isimleri değiştiriyorlar, oğullarımızın<br />

öldürülmesinde onlarla yardımlaşanların ki buna da askeri<br />

ardımlaşma diyorlar, nasıl olur da Afganistan‟daki masumlar<br />

için sadaka topladıklarına inanabiliriz? Bu, Suudi Arabistan‟ın,<br />

Amerika ve müttefiklerine açılmasının başlıca sebebidir. Ve<br />

onlara nasl inanabiliriz ki bir milyondan fazla çocuğun<br />

öldürülmesine sebep oldular. Diyoruz ki, bu rejimlerin ardından<br />

yürüyenlerde, koşanlarda akıl yok mu? Kalpl eri yok mu?<br />

İmanları yok mu? Nasıl imanları tam olur da o kafirlere,<br />

azgınlara islamın oğullarının karşısına geçerek yardım ederler?<br />

Onlara, Filistin‟deki, Irak‟taki oğullarımıza karşı yardım<br />

ediyorlar. Tüm inancımla söylüyorum: Amerika‟daki<br />

masumlardan bahsedenler, oğullarını kaybetmenin ateşini<br />

hissetmeyenlerdir. Filistin‟de ve diğer ülkelerde olduğu gibi<br />

çocuklarının kötürüm olmasını izlemediler. Hangi hakla<br />

Filistin‟deki halkımızın güvenlik hakkını elinden alıyorlar?<br />

Helikopterler, çocukların ve kadınların içlerinde bulundukları<br />

evleri yıkıyor. Her gün yaralanıp, her gün öldürülürken bu<br />

aptallar kalkıp Amerika‟nın ölülerine ağlaşıyorlar da kendi<br />

ölülerimize ağlamıyorlar. Bunun gibi bir cezaya<br />

çarptırılacaklarını hiç düşünmüyorlar mı? Resulallah Sallallah u<br />

Aleyhi ve Sellem sahih bir hadisinde şöyle buyurmuştur: „Kim<br />

ehli için savaşmaz ya da hayır aramaktan geri kalırsa Allah,<br />

kıyamet gününden önce onun başına bir felaket getirir.‟<br />

Allah‟tan korkun, tövbe edin ve bu masum çocukları<br />

kuşatmaktan vazgeçin. Batılılar özgürler; Avrupa savaşa girmek<br />

istedi, bu onun meselesi. Ancak biz, her kim Yahudi çukurunda<br />

yer alırsa onunla savaşırız. Amerika ve Amerikan halkı çukura<br />

girdiler. Bunun karşılığını görecekler. Bize gelince, biz<br />

ibadetteyiz, cihattayız. Peygamberimiz sahih bir hadisinde<br />

şöyle buyurmuştur: „Safta bir saat geçirmek, 60 sene ibadetten<br />

daha hayırlıdır.‟ Hangi lütuf bundan daha hayırlı olabilir?<br />

Allah‟ın rızasını kazanmak için, dini uğrunda cihat ediyoruz.<br />

Allah‟tan bizim de sizin de ibadetimizi kabul et mesini<br />

diliyoruz. Müslümanlar ise, Allahu Teala‟nın emirlerine<br />

338


uydukları taktirde Allah‟ın yardım edeceğine inanmalı, buna<br />

güvenmeliler. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem, dünyadaki<br />

kafirlere karşı savaşı emretti.<br />

Bugün şehit olana ne mutlu. Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellemin bayrağı altında toplananlara ne mutlu. Ne mutlu ki<br />

onlara, islam bayrağı altında Haçlılarla savaş için toplanırlar.<br />

Onların her biri, Yahudi ve Amerikalıları öldürmek için<br />

ilerlerler. Onları öldürmek en önemli vaciplerden , en büyük<br />

yakınlaşma sebeplerinden bir tanesidir. Peygamberimizin<br />

sallallahu aleyhi ve sellemin talimatlarını hatırlamalılar. Öyle<br />

ki bir hadisi şerifinde İbn Abbas‟a (radiyallahu anh) hitaben<br />

şöyle buyurmuştur: „Ey çocuk, sana kelimeler öğreteceğim.<br />

Onları ezberle, Allah seni korusun, ezberle ki Allah‟ı yanında<br />

bulasın. Sorduğunda Allah‟a sor, sığındığında Allah‟a sığın. Ve<br />

bil ki, tüm ümmet sana fayda vermek için toplansa Allah‟ın<br />

senin için yazdığından öte bir fayda veremezler. Ve sana zarar<br />

vermek için toplansalar, aynı şekilde Allah‟ın sana yazdığından<br />

başka bir zarar veremezler. Kalemler kaldırıldı, sayfalar<br />

kurudu.‟ Sahih Elcami-ulsagir. Amerikalıları öldürmek için<br />

kimseye danışma. Allah‟ın bereketiyle kararlı ol. Allahu<br />

Subhanehu ve Teala‟nın katındaki vaadedilen buluşmayı,<br />

peygamberlerin en hayırlısı Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />

sellem‟in sohbetine kavuşmayı hatırına getir.<br />

Son olarak, Pakistan‟daki kardeşlerimize seslenmek istiyorum.<br />

Maalesef, Pakistan Hükümeti ve Pakistan, bu hayırsız ittifakın,<br />

haçlı ittifakının bir rüknü olmuş vaziyettedir. Pakistan‟daki<br />

kardeşlerimizin Allahu Teala‟nın izniyle hareket etmesi, bu<br />

hayırsız Haçlı ittifakına güçlü bir darbe vuracaktır. Kim<br />

Amerika‟nın yanında yer alırsa –gerek güç kolaylığı sağlayarak<br />

gerek başka kolaylıklar sağlayarak- bu en büyük küfürdür,<br />

milletten çıkmaktır. Ve Pakistan‟daki kardeşlerimizin, Allahu<br />

Teala‟nın dininin ve resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin<br />

zafer kazanması için ciddi bir şekilde hareket etmeleri<br />

gerekmektedir. Ve islam, bugün size sesleniyor:<br />

Ah İslam!<br />

Ah İslam!<br />

Ah İslam!<br />

Tebliğ etmedim mi? Allahım şahit ol!<br />

Tebliğ etmedim mi? Allahım şahit ol!<br />

Tebliğ etmedim mi? Allahım şahit ol!<br />

Esselamu aleykum ve rahmetullah.<br />

339


2- ġeyh Usame Bin Laden‟in CNN muhabiri Peter<br />

Arnett ile yaptığı ropörtaj (1997) :<br />

Arnett : Sayın Bin Laden , Suudi Arabistan rejiminin başlıca<br />

hangi yönlerini eleştiriyorsunuz?<br />

Bin Laden : Suudi Arabistan rejimine ve Arap yarımadasındaki<br />

diğer rejimlere olan eleştirilerimizin ilki, ABD‟nın siyasetine<br />

boyun eğmeleridir. Temel problemimiz Amerika ile olduğu halde<br />

, Suudi rejimi Amerika‟nın bölgedeki bir şubesi veya ajansı gibi<br />

fonksiyon görüyor. Suudi Arabistan rejimi, Amerika‟ya dostluk<br />

ederek İslam karşıtı bir eylemde bulunmuş sayılır. Bu, şeriat<br />

kurallarına göre, Suudi Arabistan rejimini müslüman toplumların<br />

dışında bırakır .Buna ek olarak, Suudi rejimi ülkeyi Allah‟ın (c.c)<br />

emirlerine göre yönetmeyi durdurdu. İslama aykırı diğer<br />

uygulamalarından da burada bahsetmeye gerek yok. Şeriat ihlal<br />

edilince fesat hükümet‟in sosyal ve ekonomik tüm birimlerinde<br />

görülmeye başlandı.<br />

Muhabir : Sayın Bin Laden, (sizin önderlik ettiğiniz ) İslami<br />

hareket , Suudi Arabistan‟da iktidara gelirse, orada nasıl bir<br />

toplum yaratmaya çalışacak? Örneğin, Peygamber zamanındaki<br />

Ku‟ran kurallarını uyguluyacak mı ?<br />

Bin Laden : Biz eminiz ki , Allah‟ın (c.c) izniyle, zafer<br />

müslümanların olacak ve Allah‟ın dini Arap yarımadasında hakim<br />

olacak. Muhammed‟e (sallallahu aleyhi ve sellem) indirilen vahyi<br />

(şeriatı) uygulamak bizim için çok büyü k bir gurur ve ümit olacak<br />

.Allah‟ın şeriatını uyguladığımız zamanlarda, Allah‟ın ihsanıyla<br />

çok büyük saadet ve saygı içinde yaşamıştık.<br />

Muhabir : Sayın Bin Laden, (sizin önderlik ettiğiniz ) İslami<br />

hareket , Suudi Arabistanda iktidara gelirse, batıya ba kış açısı<br />

nasıl olacak , petrol fiyatları artacak mı?<br />

Bin Laden : İslam ümmeti, Allah‟ın bereketi ve ihsanıyla uzun bir<br />

tarih sahibidir. Biz şu an bu büyük dinin 15‟inci yüzyılında<br />

yaşıyoruz. Bu noksansız ve kapsamlı şeriat, bir kişinin başka<br />

340


kişiye nasıl davranması gerektiğini, bir mümin‟in Allaha karşı<br />

görevlerini, savaş ve barış durumlarında müslüman bir devletin<br />

müslüman olmayan devletlerle nasıl ilişki kuracağını belirtmiştir.<br />

Geçmiş tarihimize bir göz atarsak, müslüman ümmeti‟nin savaş ve<br />

barış zamanında, müslüman olmayan milletlerle ticaret ve anlaşma<br />

gibi birçok ilişki kurduğunu görürüz. Bunun için, bu durum bizim<br />

için yeni sayılmaz. Petrol aslında bir ticaret malıdır. Fiyatı<br />

piyasadaki arz ve talebe göre değişir. Biz şu anki fiyatını mantıklı<br />

bulmuyoruz. Bu fiyat, Suudi rejimi‟nin Amerika‟nın ajansı gibi<br />

rol alması ve Amerika‟nın Suudi rejimine petrol üretimini<br />

artırarak, piyasayı batırması ve fiyatını düşürmesi yönünde<br />

yaptığı baskılar sebebiyledir.<br />

Muhabir : Sayın Bin Laden , Amerika‟ya karşı cihat ilan ettiniz,<br />

bize sebebini anlatabilir misiniz? Bu cihat ABD‟nin hükümetine<br />

mi yoksa Arap Yarımdası‟ndaki Amerikan askerlerine mi<br />

karşıdır? Amerikan halkı‟nın ve Suudi Arabistan‟daki ABD<br />

sivilleri‟nin konumu ne olacak?<br />

Bin Laden : ABD hükümeti adaletsiz, suçlu ve azgın olduğu için<br />

ona karşı cihat ilan ettik. Amerika, gerek direk gerekse İsrail‟ın<br />

isra ve mirac ülkesini (Filistin) işgalini destekleyerek,<br />

müslümanlara karşı aşırı zalim davranmış ve iğrenç suçlar<br />

işlemiştir. Biz Amerika‟nın Filistin, Lübnan ve Irak‟ta<br />

öldürülenlerden direk sorumlu olduğuna inanıyoruz. Amerika ismi,<br />

bize herşeyden önce, en son meydana gelen Kana (Lübnan)<br />

patlamalarında 75 , vücutları parçalanan, elleri ve kafaları kopan<br />

masum çocukları hatırlatıyor. Amerikan hükümetinin, işlediği bu<br />

iğrenç suçlarla, en basit insani değerleri bile kaybettiğini<br />

görüyorüz. O hükümet , bilinen tüm anlaşmaları ihlal ederek ,daha<br />

önceki hiç bir emperyalist ülke‟nın yapmadığını yapmıştır.Onlar<br />

Şöyle düşünmeliydiler ki, müslümanların kıblesi (Mekk e), tüm<br />

İslam dünyasının duygularını uyandırıyor<br />

Amerika‟nın sayıları bir milyarı aşkın müslümanların kıblesi<br />

Mekke‟nin Yahudiler tarafından işgal edilmesinde Yahudilerin<br />

75 Kana Katlia mı, İsrail o rdusu‟nu n ,18.04.1 9 9 6 tarihind e, BM‟ı n kurd uğ u Ka na<br />

Mülteci Ka mp ı 'nın ha v adan bomb ala ması sonucu çoğu çocuk ve kadın yüzden fazla<br />

insa n ha yatı nı ka yb ett i. BM incele me he yeti Kana katl ia mını n bili nçli olarak<br />

gerçekle ştirildiğini açıkladı.<br />

341


peşinden gitmesiyle kibir ve inadı ortaya çıktı. Buna Amerika‟nın<br />

zulüm ve düşmanlıkları da eklenince kendisine karşı savaş ilan<br />

ettik. Çünkü dinimizde, Allah‟ın sözünü üstün kılmak,<br />

Amerikalılar‟ı islam ülkelerinden kovmak için savaşmamız<br />

vaciptir. Cihadımızın Amerikan kuvvetlerine mi, Amerikan<br />

halkına mı yoksa Suudi Arabistan‟daki masum Amerikanlara mı<br />

yönelik olduğu yönündeki sorunuza dönecek olursak, bizler, Suudi<br />

Arabistan‟daki Amerikan askerlerine odaklanıyoruz. Dinimizde,<br />

Suudi Arabistan topraklarının diğer müslüman ülkeleri<br />

topraklarından ayrı, özel bir yeri bulunmaktadır. Hiçbir gayri<br />

mülümin o topraklarda ikamet etmesi caiz değildir. bunun için, her<br />

ne kadar Amerikan halkı hedefimiz olmasa da, Suudi Arabistan<br />

topraklarını terketmeleri<br />

gerekir. Onların güvenliğinin garantisini vermiyoruz. Sayıları bir<br />

milyarı aşan müslüman toplumu, Irak‟ta 600‟den fazla çocuğu<br />

yemek ve ilaç ulaşımını engelleyerek idam ettiği, müslüman<br />

halkını vurduğu için Amerikan Hükümeti‟ne karşılık veriyor. Bu<br />

nedenle Amerika, kendisine verilen karşılıktan kendisi<br />

sorumludur. Çünkü savaşında müslüman halkını hed ef aldı. Bu da<br />

özellikle sorunda değindiğin Amerikan halkının, olanlardan<br />

sorumsuz olduğunu söylememizi engelledi. Çünkü hükümete onlar<br />

oy verdi. Filistin‟de, Lübnan‟da, Irak‟ta işlediği suçları, işbirlikçi<br />

rejimlerin hapishanelerinin, en hayırlı evlatları mızla,<br />

alimlerimizle dolu olduğunu bile bile onu seçtiler. Allah‟tan<br />

mahkumiyetlerini sona erdirmesini niyaz ediyoruz.<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, Amerika‟nın Suudi Arabistan‟daki<br />

varlığının sona ermesi, yani oradan çekilmesi, Amerikan karşıtı<br />

cihat çağrını sona erdirecek mi?<br />

Bin Laden: Allah‟ın lütfuyla, Afganistan‟daki mücahitlere, cihat<br />

ilan edilmeden yardım etme imkanını bulduk. Buna sebep,<br />

Sovyetler Birliği‟nin müslüman bir ülkeyi işgal ettiğini, radyo<br />

aracılığıyla duymamız oldu. Bu, beni Afganistan‟da ki<br />

kardeşlerimize yardıma teşvik etmek için yeterli bir sebepti.<br />

Allah‟ın hamdı ve lütfuyla, Afganistan‟daki cihattan, başka bir<br />

mekanda 10 seneden fazla bir sürede faydalanamayacağım kadar<br />

istifade ettim. Allah‟ın lütfuyla, Suudi Arabistan‟dan,<br />

buldozerlerden, kamyonlardan, çukur kazıcılardan oluşan onlarca<br />

ton ağırlığında eşya taşıdık. Rusların, mücahitlerin bulundukları<br />

bölgeleri vahşice bombaladıklarını gördüğümüzde, hendekler<br />

kazdık. Bazılarını depo yaptık, bir tanesini hastane. Aynı şekilde<br />

342


yollar da açtık. Afganistan‟da elde ettiğimiz cihat tecrübesi<br />

gerçekten büyüktü. Elde ettiğimiz en büyük fayda ise, sadece<br />

benim aklımdaki değil, tüm mislümanların akıllarında yer etmiş<br />

büyük güç efsanesini parçalamamız oldu. Öyle ki yorgunluk ve<br />

uyuşukluk ortadan kayboldu. Aynı şekilde basın aracılığıyla<br />

kendisini büyük güç gösteren Amerikan terörü de -bugün<br />

Sovyetler Birliği‟nin kendisini göstermeye çalıştığı gibi - sona<br />

erdi. Tüm müslümanlar, güçleriyle beraber mümin ruh taşımaya,<br />

Amerika‟nın, batının ülkelerimize tesirini sona erdirebilmek için<br />

etkin bir şekilde çalışmaya başladılar.<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, İslami Hareket açısından Afganistan<br />

savaşının önemi nedir? Afganistan Savaşı‟ndan dönenler,<br />

Çeçenistan, Bosna, Cezayir gibi ülkelerde savaşır oldular. Bize b u<br />

durumu açıklayabilir misiniz?<br />

Bin Laden: Daha önceki sorunda sana söylediğim gibi, cihadın<br />

etkisi, İslami hareketle sınırlı kalmadı. Aksine, İslam<br />

Dünyası‟ndaki tüm seviyelere ulaştı. Oğullarımızda ve<br />

kardeşlerimizde Allah‟ın lütfuyla güç, yücelik ruhu oluştu,<br />

Allah‟ın dinine güven duydular. Bu dine, Allah‟ın kitabına,<br />

resulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine ve salih<br />

seleflerin yoluna dönüşten başka bir yolun olmadığı açıkça ortaya<br />

çıktı. Cihat, islamiyetin zirveye ulaşmasıdır. Ümmet, izzetinin<br />

geri döndürülebilmesi için cihattan başka bir yol olmadığını<br />

görmüştür. Afgan Cihadı‟nın ümmete etkisi çok büyük olmuştur.<br />

Ayrılıkları bir tarafa bırakarak, düşmana karşı savaşta birlik<br />

olmanın gerekliliğini kavramışlardır.Ümmet, İsrail Hükümeti ile<br />

müslümanların mukaddes değerlerine karşı giriştiği hamlede<br />

yardımlaşan<br />

Amerika‟ya karşı cihatta birlik olmuştur. Elhamdulillah, cihada<br />

gelen gençlerin sayısı çok fazla ve kafirler tarafından<br />

müslümanların zulüm gördükleri heryerde yayılmış durumdalar.<br />

Vaciplerini yerine getirmek için Bosna‟ya, Çeçenistan‟a,<br />

Tacikistan‟a ve diğer ülkelere yöneliyorlar. Çünkü biz, bu<br />

eyaletlerin, İslam dünyasının bir parçası olduklarına inanıyoruz.<br />

Bu nedenle de hangi karış toprakta müslümanlara zulmediliyorsa,<br />

ümmetten, o ülkeyi savunmak üzere yeterli sayıda evladın<br />

gönderilmesi gerekir.<br />

343


Muhabir: Bize, Suudi Arabistan‟dan ayrılarak Sudan‟a oradan da<br />

Afganistan‟a geçtiğin dönemdeki yolculuğunu anlatır mısın?<br />

Bin Laden: Allah‟ın lütfu ile ben mübarek topraklardaydım;<br />

Hicaz‟da, Allah‟ın evinin olduğu yerde. Ancak Suudi Rejimi,<br />

insanlara öyle bir hayat yolu sundular ki, özgür bir müminle<br />

örtüşmez. İnsanların yemelerini, içmelerini, tesbih etmelerini<br />

istedi. Ancak doğruyu emredip, yanlıştan alıkoymak mümkün<br />

değildi. Aksine bu yolda ısrar edenler işlerinden kovuluyorlar,<br />

hapishanelere konuluyorlardı. Bu zelil hayatı yaşamayı<br />

reddettim.Ve Suudi Arabistan‟ı terketmek için fırsat kolladım.<br />

Allah‟tan bir gün, Allahu Teala‟nın şeriati uygulanmaya başlanmış<br />

bir şekilde Suudi Arabistan‟a dönmeyi niyaz ediyorum. Sudan‟a<br />

gittim. Orada birkaç sene kaldım. O esnada Komünist Hükümetin<br />

aleyhinde faaliyetlerde bulunmak için Pakistan ve Afganistan‟ı<br />

ziyaret ettim. Suudi Arabistan Rejimi marufu emredip, münkerden<br />

nehyeden alimlerin seslerini kesmeye b aşlayınca, özellikle de<br />

Şeyh Selman El-Avde, Sefer El-Havali ve diğerlerini tutuklayınca,<br />

kendimi, marufu emredip, münkerden nehy etmek zorunda<br />

hissettim. Bunun için bazı kardeşlerle yardımlaştım. Nasihat<br />

vermek için bir komisyon kurduk. Bazı beyanlar yayı nladık. (Vaaz<br />

ve Islah Komisyonu). Suudi Arabistan Rejimi, bundan daraldı ve<br />

Suudi Hükümeti‟ne, beni kovması yönünde baskılar yapmaya<br />

başladı. Bu baskılar sürdü. Suudi Arabistan, Sudan ile ilişkileri<br />

kesti. İlişkilerin normale dönmesi içinse benim Sudan‟da n<br />

kovulmamı şart koştu. Aynı şekilde Amerika da, diplomatlarını<br />

Sudan‟dan çekerek, ilişkilerin eski haline dönmesi için Sudan‟dan<br />

ayrılmamı şart koştu. Maalesef, Sudan Hükümeti zorluklar içinde<br />

olduğundan yakınıyordu. Ve hükümette baskılara boyun eğme<br />

yönünde meyil vardı. Sonunda benden ağzımı kapatmamı<br />

istediler...Ve bunun üzerine nefes alıp, marufu emredip,<br />

münkerden nehyedebileceğim toprakları aramaya başladım.<br />

Allah‟tan bu ülkeleri korumasını niyaz ediyorum, bu vacibi yerine<br />

getirebilmek için Afganistan‟a gittik. Allah‟tan bizlerin de tüm<br />

müslümanların da çabalarını kabul etmesini diliyoruz.<br />

Muhabir: Şimdi, Amerika, senin Afganistan‟daki eğitim<br />

kışlalarını ,islami savaşçılar için finanse ettiğini ve dünya<br />

terörünü desteklediğini söylüyor. Bazıları ise s enin Arap-İslam<br />

Dünyası‟nın yeni kahramanı olduğunu söylüyorlar. Bu suçlamalar<br />

doğru mu? Kendini nasıl vasıflandırıyorsun?<br />

344


Bin Laden: Amerika‟nın kayda değer hiçbir rol oynamadığı<br />

Sovyetler Birliği‟nin önce Allah‟ın lutfü sonra da mücahitlerin<br />

cihadıyla parçalanması hadisesinden sonra, Amerika‟nın<br />

büyüklenmesi arttı. kendisini dünyanın efendisi görmeye başladı.<br />

Yeni Dünya Düzeni ismini verdiği düzeni kurdu. Tüm dünyanın<br />

kendisine boyun eğmesini ve ne isterse yapabileceği kaygısına<br />

düşmelerini istedi. Ancak Amerika, bunu yapamaz. Amerika‟nın<br />

bana veya bir başkasına yönelik istediği gibi suçlamalarda<br />

bulunmasının sebebi büyüklenmesidir. Kendi zulmü karşısında<br />

duran herkesi terörist olarak tanımlıyor. Amerika, ülkelerimizi<br />

işgal etmek ve servetlerimizi çalmakü bizleri de kendisinin, islam<br />

hükümlerinden uzak hükümlerini uygulayacak işbirlikçileri<br />

yapmak istiyor. Sonunda bunu kabul etmez, reddedersek<br />

hakkımızda teröristler, diyecek. Amerika‟nın hareketlerine basit<br />

bir gözle bakacak olursak, Filistinli çocukları, İsrailli askerlere<br />

taş fırlattıkları için terörist sayarken, Kana‟da kadın ve çocuklarla<br />

dolu binayı uçaklarla bombalayan İsrail‟e yönelik en ufak bir<br />

kınamaya dahi izin vermediğini görürüz. O Amerika ki en ufak bir<br />

hakkını arayan müslümanı hemen kınarken Beyaz Saray‟da İrlanda<br />

Ordusu‟ndan görevlileri, siyasi lider adı altında ağırlar. Hakları<br />

için ağlaşan müslümanlara yazık ki hem de ne yazık. Nereye<br />

bakarsak, Amerika‟nın terör yaptığını, suç işlediğini görürüz.<br />

Amerika, binlerce mil uzaklığa ulaşabilen At om Bombası<br />

kullanmayı terör saymıyor. Bunun gibi bombalar, sadece askerlere<br />

değil, içlerinde kadınların, çocukların, yaşlıların yer aldığı tüm<br />

ümmete etki ediyor. Nitekim Japonya‟ya fırlatılan iki bombanın<br />

etkilerini hala görüyoruz.<br />

Amerika, Irak‟ta yüzbinlerce evladımızı, kardeşimizi yiyecek, ilaç<br />

noksanlığı nedeniyle öldürmeyi terör saymıyor. Bu nedenle<br />

Amerika‟nın ortaya attığı iddiaların aslı yoktur. Ve bu iddialar<br />

bize etki etmez. Çünkü biz, Allah‟ın izniyle, Allahu Teala‟ya<br />

tevekkül ediyor ve Amerika‟ya karşı ondan yardım istiyoruz.<br />

Son soruna değinirsek, bizler Allah‟a hamdolsun, Allah‟ın bize<br />

emrettiği vacibi yerine getiriyoruz. Riyad‟da Hobar‟da Amerikan<br />

işgalcilerini öldüren o adamları da kahramanlar olarak<br />

nitelendiriyoruz. Onlar gerçek erkekler..zilleti ve boyun eğmeyi<br />

ümmetin alnından kaldırdılar. Allah‟tan onları şehit kabul<br />

etmesini niyaz ediyoruz.<br />

345


Muhabir: Hobar ve Riyad‟da Amerikan askerlerine yönelik<br />

patlamalardan bahsedelim, neden gerçekleştirildi? Siz veya<br />

adamlarınızdan bu operasyonlara katılanlar oldu mu?<br />

Bin Laden: Bizler bu patlamaların sebebini soruyoruz. Bu<br />

patlamalar, Amerika‟nın müslümanlara yaptıklarının karşılığı<br />

olarak gerçekleşti. Öyle ki düşmanlığı müslümanların dünyadaki<br />

kıblelerine kadar ulaştı. Bu sebeple, bu patlamalar ın hedefi,<br />

Amerikan işgalcilerini Arap Yarımadası‟ndan çıkartmaktı. Eğer<br />

Amerika, evlatlarının ölmesini istemiyorsa oradan çıkması<br />

gerekiyor..<br />

Muhabir: Amerikan kuvvetlerinin Suudi Arabistan‟da varlığının<br />

devam etmesi, Amerikan kuvvetlerine yönelik saldır ıların<br />

artmasına mı sebep olacak yoksa saldırılar Suudi Arabistan‟daki<br />

Amerikalı sivilleri mi hedef alacak ya da Suudi Arabistan iktidar<br />

ailesine yönelik suikastler mi düzenlenecek?<br />

Bin Laden: Daha önceki soruda geçtiği gibi, özellike Riyad ve<br />

Hobar patlamaları sır değildir. Bu patlamaları gerçekleştirenlere<br />

büyük saygı gösteriyorum. Daha önce de söylediğim gibi onlar<br />

kahramanlardır ve „La İlahe İllallah‟ bayrağını yükseklere<br />

çıkartmak, Amerika‟nın bölgeye getirdiği xulüm devletini<br />

bitirmek istiyorlar. Tekrar söylüyorum; onlar yüce ve aşırı büyük<br />

bir operasyona giriştiler. Onlara katılmayı isterdim..<br />

Muhabir: Amerikan kuvvetlerine yönelik saldırıların artacağına<br />

inanıyor musun? Sizce Suudi Arabistan‟daki sivil Amerikalılara<br />

yönelik saldırılar olacak mı? Ya da Suudi Arabistan iktidarındaki<br />

aileye yönelik suikastler mi düzenlenecek?<br />

Bin Laden: Herkes biliyor ki yapılanların tümü karşılık<br />

mahiyetindedir. Asıl fiil ise Amerikan işgalidir. Bu işgal ettiği<br />

müddetçe doğal olarak Amerika‟nın varlığına karşı faaliyet ler de<br />

sürecektir. Başka bir ifadeyle; patlamalar ve Amerikan<br />

askerlerinin öldürülmesi sürecek..O askerler ki ailelerini bırakarak<br />

tüm büyüklenmeleriyle, petrolümüzü çalmak, bizi alçak duruma<br />

düşürmek ve dinimize zulmetmek için ülkemize geldiler. İktidar<br />

ailesi ile ilgili soruna gelince, sana söylüyorum, onlar, olanlardan<br />

tamamen sorumludurlar. Onlar, Amerikanın varlığının<br />

gölgesindedirler. Ancak müslüman halkı, saldırılarını çobana<br />

(Amerika) karşı sürdürecektir, güdülene (Suudi Arabistan) karşı<br />

değil. Şu anki hedefimiz, işgalci Amerika‟dır.<br />

346


Muhabir: Şeyh Ömer Abdurrahman hakkında görüşün nedir? Onu<br />

bundan önce gördün mü? Onu tanıyor musun?<br />

Bin Laden: Şeyh Ömer Abdurrahman, islam dünyasında tanınmış<br />

bir müslüman alimdir. O, Amerika‟nın uyguladığı zulmün bi r<br />

örneğini temsil etmektedir. Mahkemesi hiçbir esasa dayanmadan<br />

yapıldı. Amerika‟nın ona karşı yapmış olduklarına karşın, o büyük<br />

ve görme özürlü bir adamdır. Amerika onu, işbirlikçi Mısır<br />

rejimini razı etmek için 100 sene hapse mahkum etti. Ona,<br />

müslüman bir alime, orta yaşlı bir adama hiç de layık olmayan,<br />

çok kötü şekilde muamele ediyorlar.<br />

Muhabir: Amerika Dış İşleri Bakanı, Pakistanlı yetkililere<br />

istinaden, Remzi Yusuf‟un, New York‟taki Dünya Ticaret Merkezi<br />

patlamasından sorumlu olduğunu söylüyor. Afganistan<br />

çatışmalarının olduğu sırada, Pakistan‟ın Peşaver Kenti‟nde,<br />

eğitim görenlerle beraber senin masraflarını karşıladığın bir evde<br />

kalıyordu. Bu söylenenler doğru mu? Remzi Yusuf, senin evinde<br />

kaldı mı?<br />

Bin Laden: Ben Remzi Yusuf‟u tanımıyorum. Amerikan Hükümeti<br />

ve Pakistan İstihbaratı‟nın söyledikleri doğru değil. Yalnız şunu<br />

söyleyeceğim, Amerika gerçekten rağbetinde ciddi ise, içindeki<br />

patlamalardan uzak dursun. 1 milyon 250 bin müslümanı<br />

korkutmayı durdursun. Irak‟ta, Filistin‟de, Lübnan‟da yüz binlerce<br />

insan öldü ya da göç etmek zorunda kaldı. Onların da kardeşleri,<br />

akrabaları vardı. Remzi Yusuf‟tan bir sembol yaptılar. Onların,<br />

savaşı Amerika‟nın içine taşımalarına sebep Amerika‟nın<br />

kendisidir. Müslümanların heryerde kanı akıtılırken Amerika<br />

halkını korumak için herşey mümkün oldu..Bu şekilde bir<br />

muamele ile Amerika, hem kendisine, hem müslümanlara hem de<br />

Amerikan Halkı‟na zarar veriyor.<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, New York‟taki Dünya Ticaret<br />

Merkezi patlamalarını finanse ettiniz mi?<br />

Bin Laden: Bu patlamalarla herhangi bir ilişkim yok..<br />

.<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, Arap gazetelerinden yaptığınız<br />

görüşmelerden bir tanesinde, Araplar‟ın Afganistan‟da cihat<br />

347


ettiklerini, Somali‟de Amerikan askerlerini öldürdüklerini<br />

söylediniz. Bunu bize anlatır mısınız?<br />

Bin Laden: Amerika oraya büyük bir gurur içinde gitti. Bir süre,<br />

insanları korkutmak ve yeryüzündeki en büyük güç olduğunu<br />

sabitleştirmek için, güçlü basın desteğiyle Somali‟de kaldı. 128<br />

bin askerle fakir ve gururdan çok uzak Somali halkına giderek t üm<br />

dünyayı, islam dünyasını korkutmayı, insanlara her istediğini<br />

yapabileceğini göstermeyi hedeflemiştir.<br />

Mogadişu sahiline vardığında çocuktan başka bir şey<br />

bulamadı.CNN kameraları ve diğer basın organları Amerikan<br />

askerlerini, her türlü gerekli savaş malzemesiyle donatılmış<br />

şekilde, askeri törende yavaş yavaş gelirken görüntülüyorlardı ki,<br />

tüm dünya onların çok büyük bir güç olduklarını bilsin.<br />

Amerika‟nın baskını karşısında direniş başladı. Çünkü kalbinde<br />

insani duygular taşıyan müslümanları, Somali Ha lkını korumak<br />

için geldikleri iddialarına inandıramadılar. Filistin‟de, Irak‟ta,<br />

Lübnan‟da, Bosna‟da çocukların öldürülmesi arasında bir fark<br />

görmek mümkün değildir. Bu nedenle nasıl olur da Somali‟de<br />

çocuklarımızı korumak için geldiğinize inanabiliriz?<br />

Allah‟ın lütfuyla, oradaki müslümanlar, daha önce Afganistan‟da<br />

bulunan mücahitlerle yardımlaştılar. Amerika işgaline karşı bir<br />

olup svaştılar. Çok sayıda Amerikan askerini öldürdüler. Ancak<br />

Amerikan İdaresi durumu kavradı ve fazla direnmeden ve hiçbir<br />

şey yapamadan oradan ayrıldı. Yeryüzündeki en büyük güç<br />

olduğunu iddia eden Amerika, oradaki fakir, Allah Azze ve<br />

Celle‟ye imanlarından başka silahları olmayan zayıf ancak<br />

Amerika‟nın basın aracılığıyla yaydığı yalanlardan korkmayan<br />

insanların direnişiyle oradan ayrıldı.<br />

Orada savaşanlardan, Amerikalı savaşçıların maneviyatlarının,<br />

Rus askerleri ile yaşadıkları tecrübeye benzer şekilde düşük<br />

olduğunu öğrendik. Amerikalılar, kendileri ile svaşan, kendilerini<br />

öldürenlerden kaçtılar, mücahitler ise orada kaldılar. Eğer<br />

Amerika, tüm Vietnam, Beyrut, Aden ve Somali hezimetlerinden<br />

sonra hala yeterli güce sahip ise, geri dönmesi gerekir. Orada<br />

beklenmektedir.<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, ailen Suudi Arabistan‟da güçlü ve<br />

zengin bir aile. Aileniz ve Suudi Arabistan Hüküme ti tarafından<br />

faaliyetlerinizi durdurmanız yönünde talep geldi mi?<br />

348


Bin Laden: Bunu gerçekten çok yaptılar, bize çok baskı yaptılar.<br />

Özellikle bir çok malımız, Suudi Hükümeti Ailesi fertleri<br />

tarafından onların eline geçti. Aynı şekilde Büyük Bin Laden<br />

İnşaat Şirketi‟ne de el koydular...Annemi, amcamı ve kardeşlerimi<br />

birkaç defa faaliyetlerimi durdurarak Suudi Arabistan‟a dönmemi<br />

ve Kral Fahd‟den özür dilememi istemeleri için Hartum‟a (Sudan)<br />

gönderdiler. Ailemin gelip benimle konuşmaya zorlandıklarını<br />

bildiğim için onlardan edepli bir şekilde özür diledim..Bu rejim,<br />

aileme karşı bazı operasyonlar düzenlemek için ailemle aramda<br />

sorun yaratmak istiyordu. Ancak elhamdulillah, onların istediği<br />

olmadı. Dönmeyi reddettim. Ailem bana Suudi Arabistan<br />

rejiminden mesaj getirdi. Mesajda, Suudi Arabistan‟a dönmezsem,<br />

mal varlığımı donduracakları, vatandaşlık ve kimlik hakkımı<br />

elimden alacakları, Suudi Arabistan‟ın her yerinde beni<br />

kötüleyecekleri belirtiliyordu.<br />

Onlar, müslüman bir kimsenin dini hususunda pazarlık yapac ağına<br />

inanıyorlar. Allah‟ın lütfuyla dönmeyi reddettim..Bizler, Allah‟a<br />

hamdolsun izzeti ve kerameti yaşıyoruz. Bizler için burada,<br />

dağlardaki bir ağacın gölgesinde yaşamak, Allah‟ın kutsal<br />

topraklarında, ibadetlerimizi yerine getiremeden saraylarda<br />

yaşamaktan daha iyidir. Öyle ki o topraklarda zulüm yayıldı. Ve la<br />

havle ve la kuvvete illa billah..<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, Suudi işbirlikçiler size suikast<br />

düzenlemeyi denediler mi? Amerika Hükümeti tarafından hedef<br />

alınmış durumda mısın? Hayatın için korku yor musun?<br />

Bin Laden: Amerika‟nın baskıları sizin bilmediğiniz bir şey<br />

değildir. Suudi Arabistan da aynı şekilde Amerika baskılarına<br />

cevap vermektedir. Birkaç kere beni yakalamayı da bana suikast<br />

düzenlemeyi de denediler. Bu girişimler, 7 yıldan fazla sü redir<br />

devam etmektedir. Ancak Allah‟a hamdolsun hiçbiri başarılı<br />

olamadı.<br />

Bu da, Amerika‟nın insanların akıllarında çizmeye çalıştığından<br />

çok daha zayıf ve aciz olduğunun kanıtıdır. Mümin bir insanın,<br />

hayatın da onun korumasının da Allah Azze ve Celle‟nin elinde<br />

olduğunu bilmesi gerekir.<br />

İnsanın hayatı için korkması hususuna gelince, bunu sana<br />

açıklamam kamil bir imana sahip olmadığın taktirde çok zor.<br />

Bizler inanıyoruz ki, hiç kimse senin ecelini, Allah‟ın senin için<br />

yazdığından daha öne getiremez. Bizler Allah yolunda ölümü<br />

349


esulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in hadisi şerifinde temenni<br />

ettiği gibi şeref olarak görüyoruz: „Ruhum elinde olan Allah‟a<br />

emin olsun ki savaşıp ölmek, sonra yine savaşıp ölmek istedim.‟<br />

Allah‟ın yolunda ölüm, büyük bir şerefti r ve müslüman ümmetinin<br />

seçilmişlerinden başka kimse bu şerefe erişemez..<br />

Bizler, sizin hayatı sevdiğiniz gibi Allah yolunda ölümü<br />

seviyoruz. Ondan korkmuyoruz, aksine onu temenni ediyoruz..<br />

.<br />

Muhabir: Geleceğe yönelik planın nedir?<br />

Bin Laden: Yavaş yavaş görecek ve basın organlarından<br />

işiteceksiniz inşaallah.<br />

Muhabir: Sayın Bin Laden, sana Amerikan Lideri Clinton‟a bir<br />

mektup gönderme fırsatı verilse ne yazarsın?<br />

Bin Laden: Clinton veya Amerika Hükümeti ismi, bir ürperti ve<br />

tiksinti hissi oluşturuyor. Çünkü gerek Amerika Hükümeti gerek<br />

Bush ve gerekse Clinton isimleri bize, daha yaşları 6‟ya<br />

ulaşmamış başları koparılan, Irak‟ta elleri koparılan ve öldürülen<br />

çocukların görüntülerini hatırlatıyor.<br />

Ellerinde silah taşıyan ve çocuklarımızı parçalayan Siyonis tleri<br />

anımsatıyor. Müslümanların kalpleri Amerika v Amerika<br />

Başkanı‟na karşı kinle dolu.<br />

Amerikan Başkanı, hiçbir kelimenin anlatamayacağı bir kalp<br />

taşıyor..öyle bir kalp ki yüzlerce çocuğu öldürüyor. Hiçbir kelime<br />

anlatamaz..<br />

Arap Yarımadası halkı, Amerika başkanına hiç bir kelimenin<br />

yazılı olmadığı bir mektup gönderecek, çünkü o hiçbir kelimeden<br />

anlamaz.<br />

Sizin aracılığınızla bir mesaj gönderme imkanım varsa,<br />

alimlerimiz hapishanelere atılırken asker elbiselerini giyip<br />

topraklarımıza kibirle gelen Amerikan askerlerinin annelerine<br />

seslenmek istiyorum.<br />

Bu durum 1 milyar 250 milyon müslümanı ürpertiyor. Bu<br />

askerlerin annelerine diyorum ki; eğer oğullarının selametini<br />

istiyorlarsa oğullarının Amerikan Hükümeti ve başkanının<br />

siyasetini reddettirmelidirler. Amerikan askerlerinin cesetlerinin<br />

önünde duran ve Suudi Arabistan‟daki özgürlük savaşçılarını<br />

terörist sayan Amerikan başkanına inanmamalılar. O, kendisi<br />

terörist ki, İsrail‟in çıkarlarına hizmet etmek için kendi oğullarını<br />

350


savaşa sürükledi. Bizler inanıyoruz ki Amerika Ordusu, Suudi<br />

Arabistan‟a müslümanlar ve rejimin arasını Allah‟ın indirdiğiyle<br />

ayırmaya vesile olmak için geldiler. Onlar, kesinlikle İsra ve<br />

Miraç topraklarında, Filistin‟de İsrail kuvvetlerini desteklemek<br />

için geldiler..<br />

3-Usame Bin Laden‟in 1998 Yılı Al-Jazeera TV<br />

Kanalı Ġle Röportajı<br />

Al-Jazeera Muhabiri Cemal Ġsmail: Afganistan‟ın güneyinde<br />

Helmond Eyaleti‟nde misafirimiz Şeyh Usame Bin Laden‟i<br />

selamlıyoruz, hoşgeldi ve kendisine merhaba.<br />

Soru: Öncelikle Usame Bin Laden kimdir ve ne istiyor?<br />

Usame: Elhamdulillah, Usame Bin Muhammed Bin Avd Bin<br />

Laden, Allah‟ın lütfuyla, Arap Yarımadası‟nda, Riyad‟ın Melez<br />

Mahallesi‟nde, 1377 Hicri Senesi‟nde, müslüman ana -babadan<br />

doğdu. Doğumumdan 6 ay sonra, Allah‟ın nimetiyle Medine<br />

Şehri‟ne gittik. Sonraki ömrümü, Mekke-Medine ve Cedde<br />

arasındaki Hicaz‟da geçirdim. Babam Şeyh Muhammed Bin Avd<br />

Bin Laden, Hadarmevt‟te doğmuş. 70 seneden fazla bir süre önce<br />

iş için Hicaz‟a geldi. Sonra Allah onu, kimseyi şereflendirmediği<br />

bir şerefle şereflendirerek, içerisinde Kabe‟nin bulunduğu Mescid<br />

El-Haram‟ın ve Medine‟deki Mescid El -Nebevi‟nin inşaatlarında<br />

görev almasını nasip etmiştir. Ardından Ürdün Hükümeti‟nin<br />

Kubbet El-Sahra‟nın restorasyon işlemleri için ihale açtığını<br />

duyunca, mühendisleri toplayarak onlard an kazançsız fiyat<br />

koymalarını istemiştir. Onlar da kazanç koyduklarını söyleyince,<br />

Allah rahmet eylesin, ihale kendisinde kalana kadar fiyatı<br />

düşürmüştür. Ve böylece ihale kendisine kaldı. Allah‟ın kendisine<br />

ihsanı ile bazı günler 3 camide namaz kılardı. Açıkçası, Suudi<br />

Arabistan‟ın alt yapısını kuruculardan bir tanesiydi. Hicaz‟da<br />

okudum, Cedde Üniversitesi‟nde ya da bir diğer ismiyle Melik<br />

Abdulaziz Üniversitesi‟nde Ekonomi Bölümü‟nü bitirdim. Genç<br />

yaşta Allah ona rahmet etsin, babamın yol şirketinde çal ıştım.<br />

Babam öldüğünde yaşım ancak 10‟du. İşte özetle Usame Bin<br />

Laden.<br />

Ne istediğine gelince; istediğimiz, canlı bir varlığın istediği<br />

hakkıdır. Bizler, topraklarımızın düşmandan, Amerika‟dan<br />

351


kurtulup özgürleşmesini istiyoruz. Bu, Allahu Teala‟nın fıtreten<br />

bize verdiği özsaygıdan kaynaklanmaktadır. Bu fıtrat, başkalarının<br />

karışmalarını reddeder. Bu fıtratı Allah, kümes hayvanlarına bile<br />

koymuştur. Bir tavuğun kümesine, silahlı bir asker girse, evine<br />

saldırsa tavuk, sadece bir tavuk olduğu halde onunla savaş ır. Biz<br />

bütün canlı varlıkların haklarının verilmesini istiyoruz. Bunların<br />

içinden de özellikle insanların ve müslümanların haklarının<br />

verilmesini istiyoruz. Müslüman ülkelerine saldırı, özellikle de<br />

Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin ilk kıblesi Mes cid El-<br />

Aksa‟nın mukaddeslerine, sonra da Siyonist -Hıristiyan ittifakıyla<br />

Amerika ve İsrail‟in önderliğinde, Suudi Arabistan‟a kadar ulaştı,<br />

ve la havle ve la kuvvete illa billah. Bizler, topraklarımızın<br />

özgürleştirilmesi, Allahu Teala‟nın yolunda cihat ve Allah‟ın<br />

sözünün üstün olması için ümmeti hareket etmeye teşvik ediyoruz.<br />

Soru: Son olarak Amerika ve İngiltere‟nin Irak‟a ortak saldırısı<br />

meydana geldi. Öncelikle böyle bir saldırıyı nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz? İkincisi İslam ve Arap Dünyası‟nın bugüne<br />

kadar verdikleri karşılıklar veya Irak halkının bu saldırıya verdiği<br />

karşılık hiç bir zaman bu seviyede olmadı. Sizin bu hususta<br />

konumunuz nedir??<br />

Usame: Elhamdulillah, birkaç gün önce Irak‟a yönelik Amerika ve<br />

İngiltere‟nin düzenledikleri saldırı durumu n çok tehlikeli ve<br />

önemli olduğunu ortaya koydu. Biz burada maddi ve insani<br />

kayıptan, Irak‟ta ölen müslüman kardeşlerimizden<br />

bahsetmeyeceğiz. Bu saldırıda ortaya çıkan gerçeklerden<br />

bahsedeceğiz. Amerika, Irak‟ı halkına ve kürtlere karşı zehirli<br />

gaz, İran‟a karşı da imha silahları kullanmakla suçluyor. Ancak<br />

insanların bakışlarının bu noktada durması gerekir. Amerika, daha<br />

önceden böyle konuşmuyordu. Aksine onu arabulucuları ve<br />

bölgedeki işbirlikçileriyle destekliyor, onaylıyordu. Ancak ne<br />

zaman ki Irak, bölgede hesaba katılır bir güç, İsrail‟i, Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellemin İsra Gecesi götürüldüğü Filistin<br />

topraklarını işgal eden İsraillileri tehdit eden büyük bir Arap gücü<br />

oldu, işte o zaman bu faaliyetler ortaya çıktı. Ve kendisinin tetikte<br />

olduğu iddiasında bulunarak şöyle söylüyor: Evet doğru, İsrail‟in<br />

elinde toplu imha silahları bulunuyor ancak İsrail bu silahları<br />

kullanmıyor. Oysa Irak kullanıyor! Bu sözler söylendi. Amerika<br />

bu silahlara sahip ve en uzak doğuyu, Hiroşima ve Nakazaki<br />

halkını bu silahlarla vurdu. Japonya‟nın teslim olmasıyla 2.Dünya<br />

352


Savaşı sona ermeye başladı. Buna karşın Amerika, çocuğuyla,<br />

kadınıyla, yaşlısıyla, şeyhiyle herkesi vurmakta ısrar etti.<br />

Gerçekten, İslam dünyasında hangi devlete olursa olsun herhangi<br />

bir saldırının asıl failinin İsrail olduğunun farkına varmalıyız.<br />

Ancak, korkulan bir durum var ki o da insanların uyanması, büyük<br />

islami hareketinin başlaması ve islamın, müslümanların zaferi<br />

yerine koltukları için antlaşma yapan işbirlikçi rejimlerin<br />

düşmesi. Amerika‟ya göre, bu halklar ibadetlerini kestiler. Bunun<br />

için de Yahudiler Amerikan ve İngiliz Hıristiyanları Irak‟ı<br />

vurmaya yöneltebildi. Amerika her ne kadar, Irakla hesaplaştığını<br />

ve ona hükmettiğini iddia ediyor olsa da doğru olan, İsrail<br />

yönetimi, Yahudi yönetimi, Beyaz Saray‟ın içine kadar nüfuz<br />

etmiş durumdadır. Herkesin açıkça bildiği gibi Savunma Bakanı<br />

Yahudi‟dir. Amerika dışişleri bakanı Yahudi, CIA ve Milli<br />

Güvenlik Birimlerinin yetkilileri yahudi. İslam Dünyası‟nı<br />

budamak içinse Hıristiyanları öne sürüyorlar.<br />

Gerçek hedef de, Saddam Hüseyin değil. Hedefleri, Arap ve İslam<br />

dünyasında var olan güç. Irak Halkı‟nı vurdukları gibi, önceden de<br />

Libya‟yı kuşattılar, Sudan‟daki ilaç Fabrikasını vurdular. Bununla<br />

beraber açıkçası hiçbir müslümanın ve hiçbir akı l sahibinin<br />

Birleşmiş Milletler‟e gitmemesi gerekir. Müslümanların zaten,<br />

küfür örgütü konumunda bir makama gidip mahkemeleşmesi şer‟an<br />

caiz değildir. müslümanlar dışındaki akıl sahiplerine de<br />

gitmemelerini söylüyoruz. İşte Kuzey Kore; hiç akıl sahibi, kaf ir<br />

bile olsa böyle bir toplumun yargıcına gider mi?! Eğer bizim<br />

aleyhimizde hüküm verilirse, uluslararası kanun yalanı adı altında,<br />

iftirayla bizi şiddetli, can yakıcı bir darbeyle vururlar. Ama karar<br />

lehimize çıkarsa Amerika hemen kararı veto hakkını kull anır. Akıl<br />

sahibi olan, kafir bile olsa oraya gitmez. Birleşmiş Milletler ve<br />

kararları hakkında sürekli konuşanlar belki de dinlerini<br />

anlamıyorlar. Belki de emellerini ve hayallerini<br />

gerçekleştirebilmek için ümmeti uyuşturmak, güçsüzleştirmek<br />

istiyorlar. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />

Soru: Amerika ve İngiltere‟nin Irak‟a yönelik düzenlediği<br />

saldırıda,sizce Amerika‟ya halk ve düşman cemaatlerden de destek<br />

gelecek mi? Irak, Amerika ve çıkarları karşıtı herhangi bir askeri<br />

operasyonda bulunacak mı yoksa bundan korkacak mı?<br />

Usame: Elhamdulillah .Müslüman halkının bu saldırılarla<br />

anlaması gerekir ki, bölgedeki devletler egemenlik sahibi değiller.<br />

353


Düşmanımız topraklarımızda ve göklerimizde rahatça dolaşıp<br />

canının istediğini yapıyor. Hiç kimseden izin is temeden vuruyor,<br />

özellikle bu son seferde olduğu gibi. Amerika ve İngiltere bu<br />

alçak komployu uygulamak için yanlarında açıkça kimseyi<br />

toplayamadılar. Kayda değer bir güç de elde edemediler. Hali<br />

hazırdaki rejimler, antlaşmalı entrikacılar. Bu nedenle de işgalci<br />

kuvvetlere karşı en ufak bir operasyon yapma gücünden yoksunlar.<br />

Bu nedenle müslümanların özellikle de çözüm ve akide ehlinin,<br />

alimlerden sadık görüş sahiplerinin, muhlis tüccarların, kabile<br />

şeyhlerinin, Allah yolunda cihat bayrağını yükseltebilece kleri<br />

mekanlara hicret etmeleri gerekir. Ümmeti, hem dinlerini hem de<br />

dünyalarını muhafaza için hazırlamalılar. Bunu yapmazlarsa<br />

ellerindeki herşeyi kaybedecekler. Filistin‟deki kardeşlerimizin<br />

başlarına gelenlere itibar etmemişlerse, Filistinliler ziraati yle,<br />

turunçgilleriyle, sabun sanayisi ve dokuması ile meşhurdu. Bu<br />

halk, kardeşlerimiz, birbirlerinden ayrı düştüler, her yerden<br />

kovulur oldular. Yahudiler‟in sömürgesi oldular. Yahudiler de<br />

istediklerini soktular, istediklerini de piyasadan uzaklaştırdıla r.<br />

Bu, tehlikeli bir durumdur. Eğer hareket etmezsek, Kabe‟ye de, 1<br />

milyar 200 milyon müslümanın kıblesine de saldıracaklar. Öyleyse<br />

ne zaman hareket edeceğiz?! Bu, gayret sarfedilmesi gereken garip<br />

bir durumdur. Bu darbenin islami hareketi toz duman edece ğini<br />

sananlara gelince, onlar hayal görüyorlar. Biz inanıyoruz ki,<br />

herkesin eceli belirlidir. Daha annelerimizin karnında iken<br />

belirlenen ecel vakti, ne yakınlaştırılabilir ne de geciktirilebilir.<br />

Rızka gelince, o da Allahu Subhanehu ve Teala‟nın elindedir . Bu<br />

canları Allahu Teala yarattı. Mallarla O rızıklandırdı. Sonra onları<br />

cennet karşılığında satın aldı. Herşeyi çok iyi bilen, insanları dine<br />

yardımdan alıkoyar mı?<br />

Soru: Amerika ve İngiltere‟nin Irak‟a saldırısından sonra, bunun<br />

gibi saldırıların Afganistan‟a da düzenleneceğine inanıyor<br />

musunuz? Özellikle Amerika Savunma Bakanı William Cohen,<br />

Afganistan‟a geçtiğimiz yaz düzenlenen saldırıdan sonra, kendi<br />

isimlendirdikleri şekliyle, bunun teröre karşı savaş halkasında son<br />

olmadığını, Washington‟un Afganistan‟da terörist olarak<br />

nitelendirdikleri gruplara yönelik yeni füze saldırıları da<br />

düzenleyeceklerini açıkladıktan sonra ne diyorsunuz?<br />

Usame: Olayın aslına bakarsak, sürekli olmak üzere islama<br />

yönelik Hıristiyan-Siyonist savaşının varlığını görürüz. Ve<br />

354


inanıyoruz ki islam bayrağını yüükselten her mekana yeni<br />

saldırılar düzenlenecek. İslam bayrağını yükselten ancak şeriati<br />

uygulamakta kusur işleyen ya da bunda aciz kalan ülkeleri,<br />

Amerika ve Yahudiler vurmak için çaba sarfedecekler. Şeriati<br />

uygulamaya gayret etmek bile, bombardımanı ve saldırıları<br />

celbetmek için yeterli. Sudan, en büyük ilaç fabrikası<br />

vurulduğu halde ne yaptı? Doğrusu o fabrika, büyük ölçüde<br />

sıtma ilacı üretiyordu ki sıtma Sudan‟da yaygın bir hastalıktır.<br />

Senede onbinlercesinin ölmesine sebep olur. Sudan sadece<br />

şeriat hükümlerini uygulamak istediğini ilan etmişti. Bu<br />

bombardımanın ardından niyetini gerçekleştirmedi. Taliban‟a<br />

gelince -Allah onları doğru yola iletsin-, Allahu Teala‟nın<br />

lütfuyla, az kaldı Necip Hükümeti ve diğerlerinin<br />

desteklenmesiyle Amerika‟nın ortadan kaldırmak üzere olduğu<br />

ümmetin cihadını kurtardılar. İnanıyoruz ki Amerika, islamı<br />

savunan tüm varlıkları vurur. Ve yine inanıyoruz ki Amerika<br />

Başkanı clinton, bir ahlaki suç daha işlerse, Taliban, bu darbeyi<br />

çabuklaştırır. Çabuklaştırır da belki İslam dünyası, müslüman<br />

ülkeleri, bu suçluların alçakça işledikleri suçları örtecek<br />

peştemalleri olur.<br />

Soru: Geçtiğimiz yaz, Amerika‟nın Afganistan‟a ilk<br />

saldırısından sonra, haber ajanslarında veya sizin ve<br />

adamlarınızın açıklamalarınız, bu saldırının karşılığının<br />

verileceği yönündeydi. Ancak şu ana kadar, böyle bir karşılık<br />

verilmedi, bu yönde bir şey duymadık. Belki de Amerika,<br />

Afganistan‟a yeni bir saldırı daha düzenleyecek, karşılık<br />

operasyonu düzenlenecek mi? Böyle birşey duyaca k mıyız ve bu<br />

karşılık nasıl olacak??<br />

Usame: Bizim üzerimize düşen vacip, islam ümmetini Allah<br />

yolunda cihada teşvik etmektir ve Amerika‟ya, İsrail‟e karşı,<br />

Allah düşmanlarına karşı bunu yapıyoruz. Bu çizgide insanları<br />

teşvik etmeyi sürdürüyoruz. Geçtiğimiz son aylarda, Allahu<br />

Teala‟nın lütfuyla halkta Amerika‟nın müslüman ülkelerinden<br />

çıkarılmasına yönelik hareketlenme görülmeye başlandı. Bizler,<br />

içinde bulunduğumuz durum gereği, operasyonlarımızı<br />

sürdürmek için Afganistan‟ın dışına çıkamasak da,<br />

kardeşlerimizden, Yahudi ve Hıristiyan karşıtı büyük bir<br />

uluslararası islam cephesi oluşturmayı başardık. İnanıyoruz ki<br />

bunların işleri gayet iyi gidiyor. Geniş hareket etme imkanları<br />

355


var. Allah‟tan onlara gelecekte dinin zaferini, Yahudi,<br />

Hıristiyan ve Amerikalılar‟dan intikam almayı nasip etmesini<br />

niyaz ediyoruz.<br />

Soru: Bahsettiğiniz Uluslararası İslami Cephe kurulalı, 7 -8 ay<br />

oldu ancak bu cephe tarafından, işaret ettiğiniz birkaç<br />

bildiriden başka bir şey yayınlanmadı ve sadece geçtiğimiz yaz<br />

Hoset‟te bir basın toplantısı düzenlendi. Bu cephenin<br />

operasyonları askıya mı alınmış durumda?<br />

Usame: Dondurulmuş durumda değil. Ancak cepheyi oluşturan<br />

bireyler, gerçekten çok farklı ırklardan oluşuyor. Geniş hareket<br />

imkanları var. Aynı zamanda giriştikleri operasyonları il an<br />

etme zorunlulukları da yok. Ve şu bir kaç ay, ümmetin<br />

ayaklanması ve dünyadaki en büyük düşmana karşı ayaklanmak<br />

için fazla uzun bir süre sayılmaz.<br />

Soru: Amerika, Körfez Ülkeleri‟ndeki ve genel olarak<br />

bölgedeki gözetimcilerini sizin ve yardımcılarınızı n özellikle<br />

şimdiki ramazan ayında kalkışacağınız operasyonlar konusunda<br />

uyardı. İlk olarak, Amerikalı gözeticilere yapılan bu uyarıların<br />

ciddiyeti nedir? Genel olarak Amerikalı gözetmenleri mi yoksa<br />

Körfez ülkelerinde ve başka Müslüman Bölgelerdeki Amerik an<br />

güçlerini mi hedef alıyorsunuz??<br />

Usame: Bu haberi birkaç gün önce radyodan duydum. Ve bu,<br />

Allahu Subhanehu ve Teala‟nın lütfuyla, ümmetin ayaklandığı<br />

müjdesidir. Ancak bu tehditler ne kadar ciddidir? Eğer tehdit<br />

edeni bilsem ciddiyetini de söyleyebilirdim. Ancak şu ana kadar<br />

bu mübarek çabayı harcayanın kim olduğunu bilmiyorum. Lakin<br />

Allah‟tan onları muvafık eylemesini ve onlara kolaylık<br />

vermesini, onlara Amerikalıların ve diğerlerinin boyunlarını<br />

ihsan etmesini niyaz ediyoruz.<br />

Daha önceki fetvamıza gelince, biz kafirlerin iddia<br />

ettiklerinden farklı ayırımlarda bulunuyoruz. Biz; erkekle<br />

kadın, çocuk ve hürmetli şeyh arasında ayırım yapıyoruz. Erkek<br />

silah taşıyan, savaşçıdır veya savaşımıza vergi ödeyerek, bilgi<br />

toplayarak yardım eden de savaşçıdır. Usa me‟nin halkı<br />

öldürmekle tehdit ettiğini müslümanlar arasında yayanlara<br />

gelince, onlar ne öldürüyorlar? Filistin‟de sadece halkı değil,<br />

çocukları da öldürüyorlar. Amerika, tekeline aldığı büyük basın<br />

356


gücünü farklı vakitlerde, münasip bulduğu şekilde kullanı yor.<br />

Allah‟ın kolaylaştırdığı ölçüde tüm Amerikalı adamlar,<br />

müslümanların hedefidir, düşmanıdır. Bunlar ister direk<br />

savaşsınlar, ister bu savaş için vergi ödesinler ikisi de aynıdır.<br />

Belki son günlerde çıkan haberleri duymuşsunuzdur, Amerikan<br />

halkının yaklaşık 4‟te 3‟ü Clinton‟un Irak‟ı vurmasını<br />

destekliyor! Öyleyse halk, başkanlarının masumları<br />

öldürmesine ortak oluyor. O halk ki, başkanları kebira (büyük<br />

günah) işlediğinde ona sempatileri arttı. değerlerden haberi<br />

olmayan, gerçekten çok düşük seviyeli bi r halk.<br />

Soru: Pentagon sıhhatinize dair raporlar yayınladı ve bu<br />

raporların Bakistan ve istihbarat birimlerinden alınan bilgiler<br />

çerçevesinde yayınlandığı ifade edildi. Bu raporlarda sizin<br />

amansız bir hastalığa yakalandığınız ve 5-6 aydan fazla<br />

yaşayamayacağınız belirtildi. Öncelikle bu raporların doğruluk<br />

payı nedir? İkincisi, Amerikan gözetmenlerin, siz ve<br />

yardımcılarınız tarafından düzenlenebilecek operasyona karşı<br />

uyarılmasından sonra bu tür durumların haber verilmesinde<br />

taşınan hedef nedir??<br />

Usame: Sağlığım açısından Allah‟a hamd ve minnet olsun,<br />

daima şükrediyoruz. Allah‟ın lütfuyla sıhhatim çok iyi. Sizin<br />

gördüğünüz gibi.Ve biz, dağlarda sert soğuklara, yazın bölgenin<br />

sıcaklığına tahammül ediyoruz. Ve ata binerek, Allah‟ın<br />

izniyle, hiç durmadan 70 kilometre mesafe alabiliyorum. Ve bu<br />

sözleri yayanlar, Müslümanlar arasında bizlere sevgi duyanların<br />

maneviyatını bozmak, diğer taraftan da Amerikalılar da<br />

meydana gelen Usame korkusunu bastırmak istiyorlar. Ancak<br />

onlar, hiçbir şey yapamazlar. Ayrıca mesele sadece Usame<br />

meselesi de değil. Bu ümmet, 1milyar 200 milyon müslümandan<br />

oluşuyor. Bu Yahudi ve hıristiyan mücrimlerin, Allah‟ın evini<br />

yıkmaya asla güçleri yetemeyecek. Ümmet, Allah‟ın izniyle<br />

devam etmektedir ve cihadı da Amerika ve diğer düşmanlara<br />

karşı sürdürmektedir.<br />

Soru: Geçtiğimiz Ağustos Ayı‟nın 20‟sinde Amerika<br />

Afganistan‟ı bombaladığında sizin Amerikan füzelerinin<br />

bombardımanına maruz kalan Huset Bölgesinde bir toplantı<br />

düzenlediğiniz söylendi. Bu bombanın saati toplantıya göre<br />

ayarlandı. İlk olarak, siz de bu toplantıda yer alıyor muydunuz,<br />

357


gerçekten böyle bir toplantı var mıydı?.İkinci bir mesele, size<br />

komşu bir ülkeden (Pakistan kastediliyor) bir mesaj ulaştı ve bu<br />

mesajda bulunduğunuz bölgeden bomba ihtimali sebebiyle<br />

hemen çıkmanız talep ediliyordu. Pakistan ile ilginizin boyuru<br />

nedir? Ve size yönelik konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Pakistan‟ın sizi vurması için Amerika ile işbirliği<br />

yapabileceğini düşünüyor musunuz??<br />

Usame: Elhamdulillah. Amerika‟nın elindeki bilgiler, Allah‟ın<br />

ihsanıyla yanlıştı. Hoset‟te değildim. Aslında hiç bir vilayette<br />

değildim. O mekandan birkaç yüz kilometre uzakta bir mekanda<br />

idim. Bize ulaştığı söylenen bilgilere gelince, Allah‟ın lütfuyla<br />

Pakistanlı ve bize sempatisi hesabımızdan çok daha fazla olan<br />

bir genç bulduk. Allah‟tan onun yaptığını kabul buyurmasını<br />

niyaz ediyoruz. Haberler, bize Allah yolunda Amerika‟ya karşı<br />

cihat eden<br />

Sevgililerimizden geliyor. Pakistan‟daki halk ve insanlar,<br />

Amerika‟nın islam dünyasında büyüklenmesine karşı, nefret ve<br />

tiksinti duygularını belli ederek tavırlarını açıkça ortaya<br />

koymuşlardır. Pakistan‟da islama, Allah yolunda cihada karşı<br />

sempati duyan çevreler olduğu gibi Allah‟ın lütfuyla az oranda<br />

ve maalesef aralarında Amerika olmak üzere, ümmetin<br />

düşmanlarıyla, işbirliği yapanlar da bulunuyor.<br />

Soru: Yüksek Resmi Birimleri mi kasdediyorsunuz?<br />

Usame: Hükümeti kastediyorum, evet hükümetin içindeki<br />

kanatları .<br />

Soru: Biraz önce, aynı günde Sudan‟daki ilaç fabrikasının da<br />

Amerikan bombardımanına maruz kaldığını söylediniz. Amerik a<br />

da sizin bu fabrikayla ilginiz olduğunu, sizin bu fabrikayı,<br />

kimyevi ve biyolojik silah üretimi yaparak Amerika‟nın<br />

çıkarları ve gözcülerine karşı kullanmak üzere finanse ettiğiniz<br />

suçlamalarında bulunuyor. Sizin bu fabrikayı direk ya da<br />

dolaylı olarak finanse ettiğiniz doğru mu??<br />

Usame: Son olarak bahsettiğimiz Afganistan‟ın, Sudan‟ın,<br />

Irak‟ın bombalanması ya da Libya‟nın bombalanma yönünde<br />

tehdit edilmesi gösteriyor ki dünyada orman kanunları geçerli.<br />

Kroz Füzelerinin, sonra da o korkakların bombaların ın kanunu.<br />

358


Azıcık bilgisi ve bir o kadar da aklı olan herkes biliyor ki<br />

Sudan‟daki o fabrika ilaç fabrikası idi. Binlerce Sudanlı‟nın<br />

toplandığı fabrikanın sahibi İdris‟i tanımıyorum. Önceden bir<br />

tanışıklığımız yok. Ancak kesin olan bir şey var ki; Amerika ne<br />

isterse onu yapar ve insanları bu zorbalığına ikna etmek ister.<br />

Soru: Bazı Arap gazeteleri ve yabancı gazeteler, sizin özellikle<br />

Orta Asyalı tüccarlar ve Eski Sovyetler Birliği devletleri<br />

aracılığıyla nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar elde etme ye<br />

çalıştığınıza dair haberler yayınladılar. Amerikan İdaresi de<br />

yaklaşık 235 hususta suçlayarak bu suçlamaları kaydetti.<br />

Gerçekten bu tür silahlar elde etmeye çalışıyor musunuz?<br />

Usame: Daha önce de belirttiğim gibi biz, hakkımızı arıyoruz.<br />

Amerikalıları islam dünyasından çıkartmak ve islam dünyası<br />

üzerindeki kontrolünü yok etmek istiyoruz. İnanıyoruz ki bu<br />

kendimizi savunma hakkımızdır ve bu, tüm insanların hakkıdır.<br />

Ve içinde bulunduğumuz zamanda İsrail, yüzlerce nükleer<br />

başlık ve nükleer bombaya sahip, bu mülkiyetiyle batı<br />

hıristiyan dünyasını kontrol altında tutuyor. Bu söylediklerim<br />

suçlama değil, aksine gerçekler. Hiç kimsenin de bize<br />

suçlamada bulunmasını kabul etmiyoruz. Bu, atlı, cesur bir<br />

savaşçıya „sen neden böylesin?‟ demek gibidir! Bunu ancak a klı<br />

olmayan kibirli bir insan söyleyebilir. Bu bir haktır ve Pakistan<br />

halkı, Allah‟ın kendilerine kolaylık sağlaması neticesinde<br />

nükleer silah sahibi olduklarında onları destekledik ve kutladık.<br />

Bu silahlara sahip olmayı, hakkımız, müslümanların hakkı<br />

olarak tanımlıyoruz. Amerika tarafından yapılan türdeki hiç bir<br />

suçlamaya da önem vermiyoruz.<br />

Soru: Yani siz, suçlamalarda bahsedildiği gibi, bu tip silahlara<br />

ulaşmaya çalışıyor musunuz?<br />

Usame: Bu bir suç değil. Aksine tüm müslümanların bu tip<br />

silahlara sahip olmaya çalışması vaciptir. Amerika bugün,<br />

Allah‟ın ihsanıyla müslümanların bu silahlara sahip olduklarını<br />

biliyor.<br />

Soru: Amerika İdaresi, sizi terörü, terörist cemaatleri ve<br />

diğerlerini desteklemekle suçluyor. Bu tür suçlamalara<br />

359


istinaden başka devletlerin mahkemelerinde ya da bağımsız bir<br />

mahkemede dava açmayı düşünüyor musunuz?<br />

Usame: Ortada çatışan iki taraf bulunuyor. Amerika, İngiltere<br />

ve İsrail‟in önderliğini yaptığı Yahudi Siyaonistlerle müttefik<br />

dünya haçlıları ve diğer tarafta islam dünyası. Bu tür çatışma<br />

kabul edilemez. Topraklarıma girip varlıklarıma,<br />

mukaddeslerime saldıracakalr, müslümanların petrolünü<br />

yağmalayacaklar sonra da müslümanlardan en ufak bir direniş<br />

görünce, „bunlar terörist‟ diyecekler! Bu, ancak ahmaklıktır ya<br />

da başkalarını ahmak yerine koymaktır. Şer‟an bu işgale karşı<br />

tüm gücümüzle direnmemiz ve onları, kendi kullandıkları yolla<br />

cezalandırmamız uymamız gereken bir vaciptir.<br />

Soru: Ancak Taliban Hükümeti, sizin hakkınızda herhangi bir<br />

devletin öne sürdüğü suçlamaların doğrul uğunun kesin olarak<br />

ispatlanması halinde sizi yargılamaya hazır olduğunu ilan etti.<br />

Taliban‟ın uyguladığı ve islam şeriati kurallarına uygun olarak<br />

yargılanmayı kabul ediyor musunuz??<br />

Usame: Biz, ülkemizden Allahu Subhanehu ve Teala‟nın<br />

yolunda cihat için çıktık. Allahu Teala, bizleri bu mübarek<br />

göçle nimetlendirdi. İslam Şeriati‟ni uygulamak ve İslam<br />

şeriatine uygun olarak muhakeme etmek bizim talebimiz. Biz<br />

bunun için çıktık. Hedefimiz, kafasına göre hareket edenlerin<br />

yaptıkları baskılardan uzak, islam şeriatinin uygulandığı şeriat<br />

mahkemesidir. Ve her an, şeriat mahkemesince yargılanmaya<br />

hazırız. Şer‟i mahkemede davalı ve davacı bulunur. Eğer<br />

Amerika davacı ise, biz de Amerika‟yı birçok şeyden, islam<br />

ülkelerinde işlediği suçlardan ötürü dava ediyoruz. An cak,<br />

Allah onları kahretsin, Amerikalılar, beni istediklerinde,<br />

Allah‟ın şeriatinin uygulanacağı mahkemeyi reddettiler. Ve Biz<br />

sadece Usame Bin Laden‟e teslim etmenizi istiyoruz dediler.<br />

İnsanlara, sanki köleymişler ya da uşaklarıymış gibi muamele<br />

ediyorlar. Allah‟tan onları zelil etmesini niyaz ediyoruz.<br />

Soru: Afrika‟nın doğusunda Nairobi ve Dar El -Selam‟da<br />

geçtiğimiz yaz gerçekleşen patlamaların ardından olaya ilişkin<br />

ilanınız gecikti. Bu olayla ilginiz olduğuna dair suçlamalar söz<br />

konusu. Özellikle bazı Pakistan ve dünya gazeteleri yoluyla<br />

Pakistan‟da yakalanarak Amerika‟ya teslim edilen Muhammed<br />

Sadık Huveyde‟nin yayınlanan itirafları ve Kenya hükümetinin<br />

360


suçlamaları, patlamaları gerçekleştirmesi için emirleri sizin<br />

verdiğiniz yönünde. Bu patlamalarda g erçek konumunuz ve<br />

Muhammed Sadık Huveyde ile ilginiz nedir??<br />

Usame: Uzun bir soru. Afrika‟nın doğusunda gerçekleşen<br />

patlamalar, Allahu Teala‟nın lütfuyla islam dünyasındaki<br />

müslümanların içlerini sevinçle doldurdu. Dünya basınında,<br />

islam dünyasında Amerika‟nın vurulmasına ne kadar sempatiyle<br />

bakıldığına yer verildi. Patlama neticesinde bazı masumların<br />

ölmesinden her ne kadar üzüntü duyulmuşsa da islam dünyasını<br />

büyük sevinç ve ferah kapladı. Çünkü onlar inanıyorlardı ki<br />

Amerika ve Yahudiler, müslümanları hakir görmekte ve<br />

zulümde ileri gittiler. Halklar, islam devletlerini harekete<br />

geçirtmekten ya da savunmaktan ya da dinlerinin intikamını<br />

almaktan aciz bırakıldı. Bu nedenler, gençlerin gerçekleştirdiği<br />

bu operasyonlar, karşılık vermedir. Bu gençler, baş larını<br />

ellerine almışlar, Allahu Subhanehu ve Teala‟nın rızasını<br />

aramaya koyulmuşlardır. Ben bu adamlara büyük saygıyla<br />

bakıyorum ve onları üstün görüyorum. Çünkü o yüce insanlar,<br />

ümmetimizin alnından alçaklık karasını kaldırdılar. Riyad<br />

patlamalarını da, Hobar ve Afrika‟nın doğusundaki patlamaları<br />

ve onların benzerlerini gerçekleştirenler de hepsi aynı<br />

konumdalar. Veya Filistin‟de aslan yavrusu kardeşlerimiz,<br />

Yahudilere iman nasıl olurmuş, müminin izzeti nasıl olurmuş,<br />

iyi bir ders veriyorlar. Ancak maales ef, Filistin‟de meydana<br />

gelen bu olaylardan sonra, küfür alemi toplandı. Üzücü olan,<br />

Mısır‟da Kenan topraklarında toplandılar. Ümmetle yarım<br />

yüzyıldan fazla alay ettikten sonra, bölgedeki hükümetlere,<br />

Arap rejimlerine işbirlikçilerini getirdiler. Kral başk anla her<br />

toplandığında, Filistin meselesi için toplanın dediler. Aradan<br />

yarım yüzyıl geçtikten sonra, bu hükümetlerin, mücahitlere<br />

yardım etmek için değil, babaları, kardeşleri öldürülmüş,<br />

hapishanelere atılmış, işkence edilmiş, baskılara maruz kalmış,<br />

dinlerini savunan, kafirleri çıkartmak isteyen bu aslan<br />

yavrularını alçaltmak için geldikleri ortaya çıktı. Açıkça<br />

problemi ve Arap hükümetlerinin Yahudi ve Amerikan çıkarları<br />

için halkı korkuttuğunu gördükten sonra, insanların daha ne<br />

beklediklerini bilmiyorum!.<br />

Soru: Ancak Amerika, bu işe bulaştığınız yönünde kanaate<br />

sahip hatta elinde buna dair deliller olduğunu savunuyor. Bu<br />

361


yönde henüz birşey ortaya konmamışsa da soruşturma sırasında<br />

örgütünüzden veya yardımcılarınızdan bir kişinin, Amerikan<br />

istihbaratına örgütünüz ve New York Uluslararası Ticaret<br />

Merkezi‟ne yönelik patlamayla ilginiz olduğu şeklinde<br />

itiraflarda bulunduğu belirtiliyor. Bu iddialar doğru mu?<br />

Usame: Amerika‟nın iddiaları çok fazla. Ancak hiç bir sıhhate<br />

sahip değil. Bu adamlar, savaşıyorlar ve uluslararası küfre karşı<br />

direniyorlar. Ve Amerika, insanlara saldırıyor da neden<br />

direnişle karşılaşınca kızıyor? Aynı şekilde iddiaları, benim o<br />

kişileri teşvik ettiğim –bu açıktır- dışında batıldır. Bunu her an<br />

ve her yerde itiraf ederim. Birçok in san geldi ve Allah‟ın<br />

lütfuyla onları şehit sayıyoruz. Kardeş Abdulaziz El -Muassem,<br />

Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Kardeş Muslih Şemrani,<br />

Halid Said ve Riyad El-Haciri Riyad‟da öldürüldüler. Allahu<br />

Teala‟dan hepsini şehit olarak kabul etmesini niya z ediyoruz.<br />

Bu kardeşler, soruşturma esnasında bizim yayınladığımız bazı<br />

yayınlardan, insanlara hatırlatmalarda bulunduğumuz ve ilim<br />

ehlinin, işgalci Amerika‟ya karşı cihadın vacip olduğunu<br />

belirttikleri fetvalarını koyduğumuz beyanlardan<br />

etkilendiklerini söylediler. Daha önce de söylediğim gibi, sana<br />

saldırana karşı direnmenin neresi hata?! İşte Budistler, Kuzey<br />

Koreliler, Vietnamlılar hepsi de Amerika ile savaştılar. Bu en<br />

öeşru haktır. Ve hangi hakla Arap ve İslam Basını, resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellemi kendilerine örnek alan mücahitleri<br />

kovuyorlar? Öyle ki sahih hadisi şerifinde peygamberimiz<br />

sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: „Muhammed‟in<br />

nefsi elinde bulunana yemin olsun ki, kesinlikle savaşıp ölmeyi,<br />

sonra tekrar savaşıp ölmeyi istedim.‟ Ve bu bizim Allah‟ın<br />

yolundaki savaşımızda güvencemiz. Bundan önce bazı batılı<br />

basın organlarıyla yaptığım görüşmelerde de bunun bir şeref<br />

olduğunu ifade ettim. Amerikalılar‟ın Riyad‟da öldürülmeleri<br />

hususunda bize yöneltilen suçlamalar ise batıld ır. Bizim onları<br />

teşvik ettiğimiz kastediliyorsa başka. Evet, ben ümmeti cihada<br />

teşvik ediyorum. Ve birçok kardeşlerimiz ve müslüman alimleri<br />

de cihada teşvik ediyor.<br />

Soru: Muhammed Sadık Huveyde, sizin kışlalarınızda eğitim<br />

gördüğünü ve sizinle şahsi ilişkisinin olduğunu iddia etti. Bu<br />

iddialarının ve bazı basın organlarında çıkan konuşmalarının<br />

sıhhati nedir?<br />

362


Usame: Afganistan‟daki cihat kışlalarının açılmasına, Allah‟ın<br />

lütfuyla, Sovyetler Birliği‟ne karşı girişilen cihat esnasında<br />

ortak olmuştuk. Bu kışlalarda Allahu Teala‟nın lütfuyla 15<br />

binden fazla genç eğitim gördü. Büyük kısmı Arap<br />

ülkelerinden, bir kısmı da diğer islam ülkelerindendi. Bu<br />

patlamalarla, benim kendisini görevlendirdiğime gelince, bu<br />

kesinlikle Amerikan Hükümeti‟nin hazırladığı bir t ertiptir ve<br />

elinde de hiçbir delil yoktur. Huveyde kardeş bu sözleri,<br />

muhakkak işkence altında söylemiştir. Ve itiraflar ondan güç<br />

zoruyla alılnmıştır. Aynı şekilde Afrika‟nın doğusunda ya da<br />

Amerika istihbaratlarında yapılan işkenceler de gizli değildir.<br />

Soru: Ancak Muhammed Sadık Huveyde, aynı zamanda 1989<br />

yılında Peşaver‟de, Abdullah Azzam Suikastinin emrini de sizin<br />

verdiğinizi iddia etti. O sırada Arap liderliği veya Afgan Arap<br />

Liderliği çatışması vardı. Sizin isimlendirdiğiniz şekliyle<br />

Afganistan‟daki Arap mücahitler. Bu iddiaların geçerliliği<br />

nedir? Bu konuda konumunuz nedir? Öldürülmesine kadar Şeyh<br />

Abdullah Azzam‟la ilişkinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Usame: Allah rahmet eylesin Şeyh Abdullah, ümmete malolmuş<br />

bir adamdı. Allah rahmet eylesin O öldürüldükten sonra,<br />

müslüman kadınlarda, onun gibi adamlar doğuramama kısırlığı<br />

ortaya çıktı. O dönemde Afganistan‟a cihada gelip orada<br />

yaşayanlar, Afganistan‟daki cihadın, Şeyh Abdullah Azzam‟dan<br />

faydalandığı gibi kimseden faydalanmadığını bilirler. Öyle ki<br />

O, ümmeti en uzak doğusundan en uzak batısına kadar cihada<br />

teşvik etti. Şeyh Abdullah Azzam‟ın mübarek cihadında bir<br />

dönem, Filistin‟deki mücahit kardeşlerimizle en çok da<br />

Hamas‟la çalışmaları arttı. Şeyh‟in özellikle içinde ayetlerin<br />

yer aldığı kitapları, ümmeti cihada teşvik için Filistin‟e<br />

girmeye başladı. Şeyh, islamcıların yazdıkları cami havasından<br />

dar kabuktan, ülkesinin içindeki bölgesellikten çıkmaya başladı<br />

ve ümmeti özgürlüğe kavuşturmak için islam dünyasına açıldı.<br />

Biz o sırada kendisiyle aynı gemide yer alıyorduk. O sıralar,<br />

herkese yönelik suikast komploları yapılıyordu. Birbirimizle<br />

dışarı çıkmamaya özen gösteriyorduk. Komplolar artmaya<br />

başlamıştı ve özellikle de Şeyh‟in öldürülmesinden 2 ya da 1<br />

hafta önce 7 Gece Camii‟nde bomba bulduk. Bu nedenle Allah<br />

rahmet eylesin Şeyh‟e daima, Peşaver‟den uzak durmasını<br />

363


söylüyordum. Şeyh Abdullah Azzam‟ın hareketlerinden en çok<br />

Yahudiler rahatsız oluyorlardı. Ve Şeyh Abdullah Azzam<br />

Suikastini İsrail‟in bazı Arap işbirlikçileri ile ortak<br />

düzenlediğine inanılmaktadır. Suçlamalara gelince,<br />

Yahudilerin, Amerikalıların ve bazı işbirlikçilerinin<br />

dedikodularından başka birşey değildir. verilebilecek en ufak<br />

cevap, bir insan hiç başını keser mi? O sahada yaşayan herkes<br />

Şeyh Abdulazzam ile aramızdaki bağın ne kadar kuvvetli<br />

olduğunu bilir. Bazı insanların ortaya attığı bu batıl sözler, hiç<br />

bir temele dayanmamaktadır. Aramızda bir yarış da söz konusu<br />

değildir. Allah ona rahmet eylesin Şeyh Abdullah Azzam, davet<br />

ve teşvik babından cihat ediyordu. Bizler ise dağlar da idik. O,<br />

bize gençleri gönderiyordu. Onun görüşlerini alıyor, bize<br />

verdği emirleri yerine getiriyorduk. Allah‟tan onu ve iki oğlu<br />

Muhammed ve İbrahim‟i şehit olarak kabul etmesini istiyoruz.<br />

İnşaallah, onun yaptığı görevi yapacak bir kişi gelir yerine.<br />

Soru: Amerika, Afganistan‟a füze ile saldırdıktan sonra<br />

Amerikan Başkanı Bill Clinton, size, sizin yönettiğiniz veya<br />

beraber çalıştığınız mali ve ticari kurumlarınıza karşı ekonomik<br />

veya mali savaş başlatılması emri verdi. Sizin mali<br />

kaynaklarınızın kurutulma aşamasının başlatıldığı söylendi. Bu<br />

emirle, mali kaynaklarınızın sınırlandırılmış olmayacak mı?<br />

Belki de yardımcılarınız gelecek aşamada bu nedenle<br />

ayaklanacaklar, bu mümkün mü?<br />

Usame: Savaşta bir gün bize bir gün onlaradır. Amerika,<br />

geröekten çok erken zamanlardan bizim faaliyetlerimize yönelik<br />

şiddetli baskı yapmaya başladı. Bu bizi etkiledi. Mal<br />

varlığımızın bulunduğu bazı ülkeler, bizden Amerika‟ya<br />

düşmanlık yapmayı kesmemizi istediler. Ancak bunun üzerimize<br />

düşen bir vacip olduğuna inandığımız i çin ümmeti teşvik<br />

etmeye devam ettik. Allah‟ın lütfuyla bugünlere ulaştık.<br />

Amerika‟nın bize baskısı, son bombalama ile başlamadı. İşin<br />

doğrusu Amerika uzun yıllardır baskı yapıyor. Bazı Arap<br />

ülkeleri de bize ekonomik baskı uyguladı. Bizi haklarımızdan<br />

men etti. Bize öylesine baskı yaptılar ki, ailelerimiz bile bizleri<br />

mallarımızdan menettiler. Onlar, bu tavırlarıyla münafıkların<br />

başı Abdullah Bin Ubeyy Bin Selul‟u taklit ediyorlar. Onlar,<br />

Allahu Teala‟nın haklarında „Onlar öyle kimselerdir ki:<br />

„Allah‟ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp<br />

364


gitsinler.‟ Diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri<br />

Allah‟ındır, fakat münafıklar anlamazlar.‟ Ayetini indirdiği<br />

münafıkların yolunu izliyorlar. Allahu Subhanehu ve Teala<br />

onları cezalandırdı ve şimdi bizi sıktıklarından daha sıkıntılı<br />

bir hayat yaşıyorlar. Ancak biz resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellemin sahih hadisinde buyurduğu gibiyiz: „Kim ki grubunda<br />

emin, bedeni sağlıklı, ve bir günlük yemeği yanında ise tüm<br />

dünya onun yanında toplanmıştır.‟ O All ah ki ondan başka ilah<br />

yoktur. Dünyanın herşeyiyle bizim yanımızda olduğunu<br />

hissediyoruz. Mal, geçici bir gölgedir. Ancak biz,<br />

müslümanlara, mallarını cihat yolunda harcamalarını, cihadi<br />

hareketlerle beraber hareket etmelerini özellikle de yahudi ve<br />

haçlılara karşı savaşa kendilerini vermelerini söylüyoruz.<br />

Soru: 1998 yılının şubat ayında, Yahudi ve Amerika karşıtı<br />

cihat ilan ettiniz. Ancak bu ilanınızla aynı zamanda bazı islami<br />

hareket akımları da silahlı operasyonlardan vazgeçerek –<br />

Cezayir‟de şu sıralar duyduğumuz ve birçok Arap ülkelerinde<br />

izlediğimiz gibi-, parlamentolar ve demokrasi oyunu adı verilen<br />

şeye yaklaşmaya başladılar. Siz cihat davetinizle aynı zamanda<br />

bu islami akımların da karşısında yer aldığınızı düşünmüyor<br />

musunuz?<br />

Usame: Elhamdulillah. İnanıyoruz ki bugün cihat, ümmetin<br />

üzerine farzulayn‟dır. Ancak görüş belirtmek ve sahip olunan güç<br />

arasındaki ayrımı yapmak gerekir. Ve hangi ülkede olursa olsun<br />

sayı ve techizat açılarından yeterli direniş gücü ve cihadın<br />

rükünleri sağlandığında müslümanların, kendisine esir eden en<br />

büyük küfre karşı cihadı yaymaları vaciptir. Ancak bazı ülkelerde<br />

bazı insanlar, unsurların kesinlikle tamamlandığını, bir dönem<br />

tecrübe edindikten sonra da gerekli unsurların henüz<br />

tamamlanmadığının açıkça ortaya çıktığını söylüyorlar. Burada<br />

anlaşılıyor ki onlar, affetmekle görevlendirilmiş kişilerdir. Ancak<br />

bu öğeleri kim belirliyor? Onlar dünyaya mı güveniyorlar yoksa<br />

şeriat ilminden hiç nasip almamışlar mı? Eğer onlar askeri ilimden<br />

paylarını almış olsalardı da cihat her ne kadar farzulayn olsa da<br />

aciz düşüldüğü zamanlar olabilir. Ancak hiç bir zaman sayı ve<br />

techizat bakımından hazırlığın tamamlanması yönündeki gereklilik<br />

düşmez. Şu anda cihadın sırası değil, yönünde müslümanlar<br />

arasında yayılan sözlere gelince, bu, doğru değildir. Birçok ilim<br />

öğrencisi bugün cihadın sırası değil, diyor. Doğrusu, bu büyük bir<br />

365


yanılgıdır. Ancak diğer taraftan bu bir farzulayndır deniliyorsa da,<br />

tüm gücümüzle sayı ve techizat bakımından gereksinimimizi<br />

tamamlamak için çabalamamız gerekir. Bu sözün yerinde olduğunu<br />

göreceksiniz. Şeyh El-İslam İbn Teymiye (Allah rahmet eylesin),<br />

bellidir ki bu bölgede dini şeriat, cihat ilmi ve usulleri hakkında<br />

ilim sahibi olan ve cihat hususunda fetva veren bir kimse idi. Ne<br />

zaman ki ümmetten cihat uzun zaman kayboldu, işte o vakit, cihat<br />

sahalarında bulunmamış ve Amerika‟nın basın savaşından -bu<br />

şekilde islam ülkeleriyle savaşmaktadır-etkilenmiş ilim<br />

öğrencileri ortaya çıktı. Ve onlar, böylece askeri savaşa<br />

girişmeden psikolojik hezimete uğramışlardır. Sana şö yle derler:<br />

„Evet doğru, cihat lazım ancak biz yapamıyoruz.‟ Oysa işin<br />

doğrusu, Allah‟ın ihsanda bulundukları, Afganistan‟da, Bosna‟da,<br />

Çeçenistan‟da savaşa katılmışlardır. Ve Allah, bizlere de bu<br />

ihsanda bulundu. Bizler, Allahu Teala‟nın izniyle bugün ümm etin<br />

islam düşmanlarına, özellikle de büyük harici hıristiyan -yahudi<br />

ittifakına karşı cihat edebileceğini görüyoruz.<br />

Burada bazı gençlere işaret etmek istiyorum. (Allah onları korusun<br />

ve bereketlendirsin). Bazı büyüklerin oturuşlarından<br />

etkileniyorlar. Onların parmakla gösterilen kişiler olduklarını,<br />

çıkarları bilenlerin de sadece onlar olduklarını zannediyorlar.<br />

Durumu incelediğimizde ise aslının kesinlikle böyle olmadığını<br />

görürüz. Ve parmakla gösterilen, geride kalanlar, çıkarları bilen<br />

kişiler olmak zorunda da değiller. Allah‟ın kitabı akıl edildiğinde,<br />

en seçilmişlerin (Allah onlardan razı olsun) Allahu Teala<br />

tarafından geri kalmaları sebebiyle azarlandıkları görülür. Eğer<br />

seçilmiş, temiz kişiler (Allah onlardan razı olsun), bu hastalığa,<br />

cihaddan geri kalma hastalığına yakalanmışlarsa bugün<br />

büyüklerimiz nasıl da menfaatimiz için geri kaldıklarını<br />

söyleyebiliyorlar? Allahu Teala, Enfal Suresi‟nde Resulüne<br />

(Sallallahu aleyhi ve sellem) hitaben ki o insanların en<br />

hayırlısıydı, şöyle buyurmuştur: „(Onların bu hali,) müminlerden<br />

bir grup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak<br />

uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibidir. Hak ortaya çıtıktan<br />

sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad<br />

hususunda) seninle tartışıyorlardı.‟ Bu vasıf, Allah onlardan razı<br />

olsun, en seçkin insanlar için, Bedir Ehli içindi. Ve o hastalık bizi<br />

buldu. Kaab Bin Malik (Allah ondan razı olsun) Buhari ve<br />

Müslim‟den rivayet ettiği uzun hadisesinde şöyle diyor: Tebük<br />

günü, geri kaldım, o gün daha önce hiç olmadığım kadar iyiydim.<br />

Hatta ilk defa bu savaşta binebileceğim iki bineğim vardı. Kendi<br />

366


kendime, bugün hazırlanırım, dedim ancak o gün geçtiği halde<br />

hazırlanmadım. Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin cihad<br />

çağrısı geldiğinde meyveler olgunlaşmıştı. Ve ben de bu yöne<br />

meylediyordum. Sahabe bile olsa dünyanın nimetleri onu çekmez<br />

mi? İslam Devleti‟nin Medine‟den çıkış bulmasına sebep, büyük<br />

ve mübarek Akabe Bey‟atinde öne geçenlerden olmasına karşın<br />

geri kaldı. Sonra, Allah‟ın kitabında geçtiği gibi, u zun<br />

anlatımında 3 kişi olduklarını söyledi. Siret rivayetlerinde, Tebük<br />

Savaşı için çıkanların sayısının 30 bin olduğu belirtilmektedir. 30<br />

binin yanında 3 hiç de kayda değer bir rakam değildir. bir askere<br />

veya komutana 30 bin kişilik grubundan 3‟ü geride kaldı desen hiç<br />

önemsemez. Ancak Allahu Teala, bu günahın büyüklüğünü<br />

göstermek için 7 kat semadan, kıyamet gününe kadar okunacak<br />

ayetler indirdi. Kaab Bin Malik (Radiyallahu anh) şöyle söylüyor:<br />

kaygısızlığımdan ötürü yer bana dar gelmeye başlayınca en<br />

sevdiğim insanlardan amcamın oğlunu sıkıştırarak şöyle dedim: Ey<br />

Ebu Katade, Allah için söyle, Allah ve resulune sevgili miyim,<br />

bunu biliyor musun? Durum gerçekten çok tehlikeliydi. En büyük<br />

şeyle, Allah ve resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin sevgisinin<br />

varlığıyla, imanından emin olmak istiyordu. Öyle ki onların<br />

sevgilerinin varlığı olmadan bizim varlığımızın bir anlamı yoktur.<br />

Ebu Katade: Bu bana düşmez. Kaab Bin Malik: İkinci kere onu<br />

zorladım ve bana düşmez, dedi. Üçüncü kere zorladım, bana<br />

düşmez, dedi. Ebu Katade (radiyallahu anh), ona Allah ve<br />

resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in sevgisini ispat edemedi.<br />

Bunu nasıl yapabilirdi ki o, kadınlarla beraber geride kalmıştı.<br />

Rumlar‟ın Tebük‟te, Allah‟ın dinine saldırmak istedikleri<br />

haberleri gelmişti. Ve Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, o<br />

sıcakta Dinin kazanması için çıkmıştı da sen oturuyordun. Nasıl<br />

sana Allah‟ın ve resulünün (Sallallahu aleyhi ve sellem) sevgsini<br />

ispat edebilir? Bunu yapamadı. Ancak şöyle dedi: Allah ve resulü<br />

bilir. Kaab Bin Malik şöyle diyor: Yüz çevirdim ve gözlerim<br />

dolup taştı. Kendisine en sevgili insan ona bu büyük meseleyi<br />

ispat edemedi. Bu söylediklerimizi delil alarak, cihadın, aciz<br />

kalınsa da ümmetin üzerine belirlenmiş bir yazı olduğunu<br />

anlıyoruz. Bizler inanıyoruz ki Afganistan‟da savaşa girenler,<br />

üzerlerine düşenden daha fazlasını yaptılar. Çünkü RPJ‟lerin, tank<br />

mayınlarının sayısı eksikti. O halde, askeri bir efsaneyi<br />

parçaladılar. Beşeriyet, en büyük askeri mekanizmanın<br />

parçalandığını ve köklü dedikleri devletlerin nasıldan ortadan<br />

kaybolduğunu bildi. Biz inanıyoruz ki Amerika, Rusya‟dan çok<br />

367


daha zayıf. Bunu Somali‟de cihat eden kardeşlerimizden, -<br />

Amerikan askerlerinin çok zayıf ve çok korkak olduklarını<br />

söylüyorlardı- edindiğimiz haberlerden biliyoruz. Aralarında n<br />

sadece 80 kişi ölünce hemen gecenin karanlığında, dünyayı „yeni<br />

dünya düzeni‟ propogandalarıyla ayağa kaldırdıktan sonra, hiç<br />

birşeye aldırış etmeden kaçtılar. Ve inanıyoruz ki bunu duyan<br />

insanlar eğer Allah‟tan korkuyorlarsa, cihat edebileceğini bilir.<br />

Çünkü şu an, gücünün kullanılmaya ihtiyacı olduğunu ve unsurları<br />

kullanması gerektiğini biliyor. Allah bilendir.<br />

Soru: Amerika Yönetimi, sizin üzerinize belli bir para koydu.<br />

Yani, sizim yakalanmanız için faydalı bilgi verene 5 milyon dolar<br />

vereceğini açıkladı. Bazı kişiler, bu miktarın sizin<br />

yardımcılarınızdan bazılarını teşvik edeceğini zannediyorlar.<br />

Çevrenizdeki bazı kişilerin veya yanınızda yer alan<br />

arkadaşlarınızın bilgi vereceğini iddia ediyorlar. Her hangi bir<br />

taraftan ihanete uğrayacağınızdan kork muyor musunuz??<br />

Usame: Elhamdulillah. Yani sen geldin ve bizde olanı gördün. Bu<br />

gençler ki Allah‟tan onları korumasını ve cihatlarını,<br />

öldürülenlerin de şehitliklerini kabul etmesini niyaz ediyoruz,<br />

dünyayı terkederek buraya, dağlara geldiler. Ailelerini , babalarını,<br />

annelerini ve üniversitelerini terkederek geldiler. Bombaların,<br />

Kruz füzelerinin, Amerikan bombardımanının altına geldiler.<br />

Bazıları öldürüldü. Bildiğiniz gibi 6‟sı Arap, biri Türk idi.<br />

Allah‟tan hepsini şehit olarak kabul etmesini niyaz ediy oruz.<br />

Sadık ve Hamdi isimli kardeşlerimiz Mısır‟dan, Yemen‟den Beşir,<br />

Ebu Cihad ve ismini hatırlayamadığım bir kardeş daha ve Salah<br />

Matbukani kardeşimiz de Medine‟dendi. Bunlar, dünyayı<br />

terkederek cihada geldiler. Amerika mala taptığı için, buradaki<br />

insanları da aynı şekilde zannediyor. Vallahi, bu iddialar, hiç bir<br />

adamı yerinden oynatamaz. Biz kardeşlerimizi hayır üzerinde<br />

görüyoruz. Ve onlar gerçekten öyleler. Allah, hesaplarını<br />

yapandır.<br />

Soru: Şu an Fgan topraklarına yöneliyor ve Afgan Hükümeti‟ne<br />

(Taliban Hareketi) tabi bölgelerde yerleşiyorsunuz. Afganistan<br />

Hükümeti ve Taliban Hareketi ile olan ilişkiniz nedir? Siz onlara<br />

tabi misiniz yoksa bağımsız olarak ancak Afganistan‟ın içinde mi<br />

faaliyetlerinizi sürdürüyorsunuz?<br />

368


Usame: Bahsettiğim gibi, Afganlı gruplar ve mücahitler arasında<br />

ayrılıklar çıktığında çok üzülmüştük. Ancak Allahu Teala, ümmete<br />

Taliban Hareketi‟ni ihsan eyledi ve cihadı, Amerika‟nın Necip‟in<br />

arkasında kurduğu plandan kurtardı. Mücahitlere Pakistan<br />

aracılığıyla yarısı eski komünistlerden oluşan, bazıları batıda ders<br />

görmüş, kalanı da 7 Afgan Cihadı Partilerinden oluşan laik bir<br />

hükümet kurulması yönünde baskı yapılıyordu. Elhamdulillah, bu<br />

hareket, durum tahammül edilmez bir hal aldığı, insanlarda<br />

abartılı bir şekilde yorgunluğun yüz gösterdiği bir vakitte ortaya<br />

çıktı. Maalesef, yol kesicilerin sayısı arttı. Amerika ve<br />

müttefikleri, Afganistan‟ı 5 devlete bölmeyi başardı. Siz de<br />

şüphesiz Pakistan‟da bunlardan birine tabi oluyorsunuz. Orada<br />

doğuda bir devlet vardı. Veya diğer ismiyle Do ğu Bölgesi(Celal<br />

Abad); Haci Kadir önderliğindeki eyaletlerinin isimleri ise Nencer<br />

Har, Kunar Logman idi. Batıda da Muhammed İsmail Han<br />

önderliğinde Batı Bölgesi Devleti bulunuyordu. Eyaletlerinin<br />

isimleri ise Heyrat, Nemruz, Ferah, Badgis idi. Ayrıca<br />

Afganistan‟dan gerçekten bağımsız bir hükümet de bulunuyordu.<br />

Kuzeyde komünistlerin desteklediği Dostum‟un devleti<br />

bulunuyordu. Onun da kuzeyde bazı eyaletleri bulunuyordu.<br />

Ayrıca Ahmet Şah Mesut‟un, Necip ve Seyyaf‟ın da devletleri<br />

bulunuyordu. Garip olan ise, müslümanlar her defasında onlarla<br />

alay ediyorlar. Nasıl olur da bu hükümete inanırız ki Komünist<br />

Necip Kabul‟de, bu mahallede 70 bin müslümanı öldürdü. Onun<br />

yanında da Ahmet Şah Mesud ve kelimenin tam manasıyla ortak<br />

bir hükümet. Necip tartıya koyulursa, eski komünist başkan! Sonra<br />

bize, biz komünist değiliz, komünistlerle beraber değiliz<br />

deniliyor. İşin hakikati, ortak hükümet, dış güçler tarafından<br />

destekleniyor. Güneyde, Kandahar, Zabal ve Helmend<br />

Eyaletleri‟nde ise Taliban devleti bulunuyordu. Bu küç ük devletin<br />

içinde de, devletin içinde devletçik sayılan yol kesicilere ilaveten<br />

5 tane devletçik bulunuyordu. Allah, müslümanlara ihsanda<br />

bulundu ve Taliban hükümeti geldi. Batı hıristiyan basınının<br />

tasavvur ettiği gibi orada, dışarıdan baskı yapan bir gü ç söz<br />

konusu değildi. Aksine iç çekişme vardı. İnsanlar yol kesicilerden,<br />

haraç ve vergi alanlardan bıktılar. Ve hangi kabilede Taliban<br />

öğrencisi birinin olduğunu öğrenseler, oraya gidiyorlar ve o<br />

öğrenciden o veya bu eyalete gelmesini istiyorlardı. Bu ned enle<br />

Kabul sınırında 4 sene kalan Mühendis Hikmet Yar, Pakistan‟ın<br />

desteğiyle Kabul‟ü ele geçirmek için metrelerce ilerledi ancak<br />

bunu başaramadı. Bilindiği gibi Hikmet Yar Başkanlığı‟ndaki<br />

369


İslami Parti, Afgan Partileri arasında en iyisiydi. Öyleki güç,<br />

tertip ve düzen sahibiydi ve Afganistan‟ın her tarafına yayılmıştı.<br />

Talebelere gelince, bilindiği üzere yaşları küçük olduğu için<br />

savaşa katılmamışlardı. Ancak iç çekişme nedeniyle daha önceki<br />

işlerden ümitsizlik doğdu ve Allah onlara yardım etti. Bizler,<br />

gerek Afganistan‟ın içindeki gerekse dışındaki müslümanlarabu<br />

talebelere yardım etmelerini nasihat ediyoruz. Dışarıdaki<br />

müslümanlara, daha fazla gayret göstermelerini nasihat ediyoruz.<br />

Bugün islam devletinin varlığından bahsetmek uzak görünse de bu<br />

çabanın umulan meyvesi büyük olacak. İşte peygamberimiz<br />

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, 13 sene Mekke‟de<br />

kalarak davet etti. Hasılat ancak birkaç yüz muhacirdi.<br />

(radiyallahu anhum). Oysa küçüklüğüne karşın Medine‟de kurulan<br />

devlet, Fars Devleti‟ni de Rum Devl eti‟ni de, Abs‟ı, Zeban‟ı<br />

Gatafan‟ı da, bu devletçiği dişlerinin arasına alan komşu Arap<br />

kabileleri de içine aldı. Bununla beraber hayır da değer buldu.<br />

Bizler müslümanları, ellerindeki tüm kuvvetle, tüm imkanlarıyla,<br />

zekatlarıyla, fikirleriyle, mallarıyla bu devlete yardım etmeye<br />

çağırıyoruz. Allah‟ın izniyle bugün, bu devlet, islam bayrağını<br />

temsil ediyor. Amerika‟nın bugün Afganistan‟a saldırması bizzat<br />

Afganistan‟ı hedef almamaktadır. Saldırıyor çünkü Afganistan<br />

İslam dünyası içinde, islam bayrağını kal dıran, gerçek islamı,<br />

Allah yolunda cihadı temsil eden oldu. Onlarla ilişkimiz ise<br />

gerçekten çok güçlü ve sağlamdır. İlişkimiz akide ilişkisidir.<br />

İnanışa dayanmaktadır. İlişkilerimiz ticari veya siyasi konuma<br />

dayanmamaktadır. Birçok devlet Taliban‟ı döndürmek için baskı<br />

yaptı ve onları korkutmaya çalıştı ancak Allahu Teala onları sabit<br />

kıldı.<br />

Soru: Ancak Taliban Hükümeti‟nin delil getirdikleri taktirde<br />

suçlamada bulunan herhangi bir devlete sizi teslim edeceği<br />

yönündeki haberlerin sıhhati nedir?<br />

Usame: Duyduğum kadarıyla Taliban öğrencileri bu tür sözleri<br />

reddediyorlar. Bildiğimiz kadarıyla bu tür sözler doğru değil.<br />

Allah bilir.<br />

Soru: Biraz önce Afganistan‟daki cihada katıldığınızdan<br />

bahsettiniz. Bazı devletler, özellikle Körfez Ülkeleri de<br />

mücahitleri bu savaş için cesaretlendirdi hatta onları destekledi ve<br />

ilerletti. Bu sırada başka ülkeler de Sovyetler Birliği‟ne karşı<br />

370


Amerika‟ya desteklerini sundular. Batı ve dünya basını, sizin<br />

Sovyetler Birliği‟ne karşı sürdürülen savaş esnasında Amerika<br />

idaresi ve Amerikan istihbaratı ile bağınız olduğundan bahsetti.<br />

Eğer böyle bir alaka söz konusu ise bu alakanın hakikati ve bu<br />

alakada sizin konumunuz nedir? O sırada onların sizin Sovyetler<br />

Birliği‟ne karşı faaliyetlerinizi artırmak yönünde gayret<br />

gösterdikleri doğru mu?<br />

Usame: Bu sorunuza cevap vermek için önceki sorunuza<br />

dönüyorum. Biz burada bağımsız olarak hareket etmiyoruz. Aksine<br />

bizler, emir-ulmüminin‟nin bulunduğu islam devletinde yaşıyoruz.<br />

Gücünü Allah‟a muhalefet için değil, aksine O‟nun şeriatini<br />

uygulamak için tüm gücünü harcayan bir devletteyiz. Bizler, bu<br />

devletle bu sorumluluğu üstleniyoruz ve insanları yardımına<br />

çağırıyoruz. Amerika‟nın oluşturduğu karışıklığı takdir<br />

edebiliyoruz. Amerika, Afganistan‟daki İslam Devleti‟ni vurmak<br />

istiyor ancak Usame Bin Laden ismini kullanıyor. Buna karşın<br />

yaptığı bu iş kendisine fayda vermeyecek. Bizler Allah‟ın izniyle<br />

bu yola çıktık ve bu yolu başından beri biliyoruz. Allah‟ın izniyle<br />

Amerika‟nın füzeleri bizi korkutmuyor.ancak biz, onları bu halka<br />

vuracakları en ufak bir darbe konusunda uyarıyoruz. Çünkü bu,<br />

İslam Devleti‟ne saldırmak demektir. Afganistan‟da birçok durum<br />

söz konusu idi. Taliban‟ın görüşü, Afganistan toprakları içinden<br />

herhangi başka bir devlete karşı hareket etmememiz yönündeydi.<br />

Bu, bilindiği gibi, emir el-müminin‟in emriydi. Ancak Allah‟ın<br />

lütfuyla buna teşvik ettik ve şu aşamada cihadımızı<br />

sınırlandırmadan operasyonlarımızı sürdürüyoruz. Ve ümmetin<br />

teşvk çizgisi üzerinde Amerika karşıtı girdiği cihadi operasyon<br />

yolundan gayet memnunuz.<br />

Soru: Dünya Basını, Amerika‟nın Sovyetler Birliği karşıtı Afgan<br />

Cihadını desteklediği söyledi. Siz de bu cihada malınızla,<br />

canınızla katıldınız. Aynı şekilde dünya basını, sizin Amerikan<br />

istihbaratı ile bağlantınız olduğundan, sizin faaliyetlerinizi<br />

finanse ettiğinden, sizi desteklediğinden de bahsetti. Bu iddiaların<br />

hakikati nedir? Amerika ile o dönemdeki ilişkinizin gerçeği nedir?<br />

Usame: Bu, Amerika‟nın karalama girişimidir. Elhamdulillah,<br />

Allah onların oyunlarını boşa çıkardı. Her müslüman rüşt yaşına<br />

geldiğinden itibaren Amerika‟dan, Yahudiler‟den, Hıristiyanlardan<br />

nefret eder. Bu, bizim inanışımızın, dinimizin bir parçasıdır. Ben<br />

371


üşdüme erdiğimden beri, Amerika‟ya karşı savaşın içindeyim ve<br />

ondan nefret ediyorum. Savaşı desteklediği söylenen ülkelere<br />

gelince evet bu doğru ancak savaşı destekleyen Arap ülkeleri,<br />

özellikle Körfez ülkeleri ve Pakistan, bunu Allahu Teala için<br />

yapmadılar. Onlar, Rus Ordusu yüzünden, koltuklarını kaybetme<br />

korkusundan bunu yaptılar. Amerika‟ya gelince Carter, konu<br />

hakkında 20 küsür gün geçene kadar tek bir kelime edemedi. Tam<br />

1980 yılının 20 Ocak ayı idi ve şöyle dedi: „Rusya tarafından<br />

Körfez Bölgesi‟ne en küçük bir müdahele olursa Amerika bunu,<br />

kendisine saldırı sayacaktır.‟ Çünkü kendisi bu bölgeyi petrol için<br />

işgal etmişti. Ve şöyle ekledi: „Böyle bir girişim söz konusu<br />

olursa askeri güç kullanacağız.‟ Ve Amerikalılar, eğer günlerden<br />

bir gün onlarla yardımlaştığımızı iddia ediyorlarsa yalan<br />

söylüyorlar. Bu yönde bir delilleri varsa ortaya koysunlar, onlara<br />

meydan okuyoruz. Onların bize ve Afganistan‟daki mücahitlere<br />

karşı hiç tahammülleri yoktu. Hiçbir ittifak olmadı. Bizler,<br />

Afganistan‟da islamiyetin zafer kazanması için üzerimize düşen<br />

vacibi yerine getiriyorken isteğimiz dışında Amerika ile<br />

menfaatlerimiz çakışıyordu. Müslümanlar Rumlarla<br />

savaştıklarında, bilindiği gibi Rumlar ve Farslar arasında şiddetli<br />

ve süreklü savaşlar meydana geliyordu. Akıl sahibi hiç bir kimse,<br />

müslümanlar Rumlarla Mute Savaşı‟na giriştiğinde, çıkarları<br />

kesiştiği için Farslar‟ın işbirlikçileri oldukların ı söyleyemez. Yani<br />

Rum‟u öldürmek senin üzerine vacip iken Fars seviniyordu. Ancak<br />

Rumlarla savaş bitip de aradan birkaç savaş geçtikten sonra, bu<br />

sefer de Farslarla savaşa başladılar. Çıkarların kesişmesi işbirliği<br />

anlamına gelmez. Aksine biz, o günlerden bu yana onları düşman<br />

olarak görüyoruz. Allah‟ın lütfuyla o günlerden kalma Hicaz‟da<br />

düzenlenen konferanslarımız var. 12 seneden fazla süre önce<br />

verilen bu konferanslarda, Amerikan mallarının boykot<br />

edilmesinin, Amerika‟nın, ekonomisinin vurulmasının vac ip<br />

olduğunu söylediğimiz ortadadır.<br />

Soru: Bazı Dünya ve Arap basın organları, size tabi olan bazı<br />

kişilerle bazı yardımcılarınızın bazı Arap ülkelerinde; örneğin<br />

Yemen‟de faaliyetlerde bulundukları yönünde raporlar<br />

yayınladılar. Bu raporların doğruluk oranı nedir?<br />

Usame: Bizim, İslam dünyası ile her mekanda bağımız vardır.<br />

Yemen ya da Pakistan ya da başka bir ülke, hepsi birdir. Biz bir<br />

ümmetin parçalarıyız. Allah‟ın lütfuyla cihada katılmaya ikna<br />

372


olan, teşvik olanların sayıları ve techizatlarını hazırl amaları<br />

hergün artıyor. Yemen ve Yemen‟in dışında yardımcılarımız var.<br />

Yemen‟deki bağlantılarımızla ilişkilerimiz çok güçlü ve köklü.<br />

Buna ek olarak, Allahu Teala‟nın lütfuyla babamın kökleri<br />

Yemen‟e dayanır.<br />

Soru: Yaklaşık iki ay önce Almanya Yönetimi, sizin mali işler<br />

müdürünüz olduğu iddia edilen Memduh Mahmud Salim isimli bir<br />

şahsı yakaladı ve birkaç gün önce de Amerika‟ya teslim etti. Bu<br />

şahsın, sizin ticari işlerinizi yürüttüğü öne sürülüyor. Bu şahısla<br />

ilişkinizin boyutu nedir? Yakalanıp Amerika‟ya teslim edilmesinin<br />

sizin faaliyetlerinize ve finansmanınıza etkisi nedir?<br />

Usame: Gençler arasında Ebu Hacer ismiyle bilinen Memduh<br />

kardeşimiz, bildiğimiz en hayırlı adamlardan bir tanesidir. Allahu<br />

Teala‟nın kitabını ezberlemişti. Allah ona güzel bir ses vermişti<br />

ve Peşaver‟de imamlığımızı yapıyordu. O dönemde Peşaver‟de<br />

bazı islami kurullarla yardımlaştığı gizli değildir. Yine bilindiği<br />

gibi, onunla bağ o günlerden kalma ve eskidir. Ancak dünya<br />

basınında yayınlanan haberlerde Amerika‟nın Ebu Ubeyde, H alid<br />

Fevaz, Memduh ve diğerlerini yakaladığı yönündeki haberleri<br />

izliyoruz. İşin gerçeği bu, Amerika‟nın Nairobi ve Dar El -Selam<br />

olaylarından sonra, başarısızlığını örtmek için giriştiği bir<br />

hamledir. Özellikle Dünya İstihbaratı‟nın yayınlanan raporlarına<br />

göre bu darbeler, onlar için gerçekten çok acı verici oldu.<br />

Lübnan‟da Marinz Üssü‟nün vurulmasından o güne dek benzeri bir<br />

darbe görülmemişti. Amerika‟nın Nairobi‟deki büyükelçiliği 6<br />

elçilikten oluşuyordu. Buradan, Amerika‟nın Somali‟ye savaşı<br />

başlatılmıştı. Ve 13 bin kardeşimiz, kadınımız, oğlumuz<br />

Somali‟de, Birleşmiş Milletler Bayrağı altında öldürüldü.<br />

Haberlerde Somalili kardeşlerimizin nasıl da koyunlar gibi<br />

kızartıldıkları gösteriliyordu, ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />

Vahşet, saldırı ve bunun dışındakiler hakkında konuşmadılar. Tüm<br />

azarlamalar, sadece kendilerini savunmaya kalkan müslümanlara<br />

yönelik oluyordu. Ve Amerika‟nın Sudan‟ı parçalamasına yönelik<br />

komplolerle bazı antlaşmalar yapılıyor. Bunun kaynağı da<br />

bilindiği gibi Nairabi‟deki Amerika Büyükelçiliği‟dir.<br />

Amerika‟nın Doğu Afrika‟daki en büyük elçiliği, bu elçilikti.<br />

Allah‟ın lütfuyla darbe gerçekten çok isabetliydi. Bunu hakettiler,<br />

öyle ki bizim Sabra ve Şatilla‟da, Dir Yasin‟de, Kana‟da, Halil‟de<br />

ve diğerlerinde tattıklarımızı tatsınlar. Kardeşimiz Memduh, yüce<br />

373


ve fazilet sahibi bir kardeştir. Ancak doğrusu, onun suçlandığı<br />

şeylerle hiçbir alakası yoktur. Onunla ilişkimiz, maalesef<br />

çıktığımızdan beri kesiktir. Giriştiği diğer sivil olaylarla da bizim<br />

hiçbir ilgimiz yoktur. Bu apaçık bir zulümdür. Yaşlı, gözlerini<br />

kaybetmiş, İslam alimlerinin büyüklerinden biri olan Şeyh Ömer<br />

Abdurrahman‟ı da aynı şekilde suçladılar. Bu suçlamalar, CIA‟in<br />

başarısızlığının örtülmeye çalışılması girişimleriydi.<br />

Soru: Arap Ülkeleri‟ndeki bazı islami örgütlerle ilişkinizin şu<br />

anki boyutu nedir? Mısır‟daki İslami Cemmat‟in uluslararası<br />

islami cephedeki konumu nedir? Bu cemaat uluslararası arenadan<br />

çekildi mi?<br />

Usame: Allah‟ın lütfuyla tüm islami cemaatlerle ilişkilerimiz iyi<br />

durumdadır. Bu dinin zaferi için Allah‟ın kolaylık sağladığı tüm<br />

alanlarda iyilik ve takvada yardımlaşıyoruz. Müslümanları,<br />

özellikle de islam için çalışanları bölgesel sorunları ortadan<br />

kaldırmaya çağırıyoruz. Maalesef, insan ve cin kılıklı şeytanlar,<br />

özellikle de hıristiyanlar, devletleri ve küçük cemaatleri bölgesel<br />

sorunlara sokmayı başardılar. Mısır‟ın Libya, Suudi Arabistan ve<br />

Yemen‟le sorunu var. Aynı şekilde cemaatlerden de Allah‟ın<br />

merhamet ettikleri dışındakiler sıkıcı sorunlar yaşıyorlar. Bu<br />

esnada da en büyük küfür, Amerikan haçlı birliği, islam dünyasını<br />

parçalamak için yaklaşıyor. Ve müslümanların servetlerini bundan<br />

önce görülmemiş bir şekilde yağmalıyor. Sorunun ikinci kısmına,<br />

Mısır‟daki İslami Cemaat‟in Dünya İslami Cephesi‟nden çekildiği<br />

konusuna gelirsek; islami Cemaat‟teki kardeşlerimizle<br />

ilişkilerimiz Allah‟ın ihsanıyla çok güçlüdür, cihat günlerine<br />

dayanır. Bizler, Sovyetler Birliği‟ne karşı tek hendekte beraber<br />

savaşıyorduk. Onların şerefli bir konumları vardı. Amerikalı ve<br />

Yahudilerin kanlarının helal olduğu yönündeki fetvanın altında<br />

imza atmayı onaylıyorlardı. Fetvayı imzaladılar da ancak<br />

yayınlanması hususunda idari sorun yaşandı. Fetvanın<br />

yayınlanması, cephenin kurulması ile de tarihi uyumluluk<br />

gösteriyordu. Ancak bu fetva ile insanlar, İslami Cemaat‟in<br />

Uluslararası İslami Cephe‟nin bir parçası olup olmadığını<br />

soruşturmaya başlayınca İslami Cemaat, konumunu açıklamak<br />

zorunda kaldı; fetvaya imza attıklarını ancak Uluslararası İslami<br />

Cephe‟nin bir parçası olmadıklarını söylediler.<br />

374


Soru: Son olarak hedeflerinizi neler olarak görüyorsunuz?<br />

Hedefleriniz ile beraber Arap-İslam Dünyası‟na genel olarak<br />

vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?<br />

Usame: Elhamdulillah. Bizler, senin de ifade ettiğin gibi kesin bir<br />

inanışa sahibiz. Şiddetle vurguluyorum ki rejimlerin ve basın<br />

organlarının bize yönelik girişimleri açıkça erkekliğimizi bizden<br />

soymak istiyorlar. Ancak inanıyoruz ki bizler erkekleriz,<br />

müslüman erkekleriz. En büyük evi, Allah‟ın evi olan Kabe‟yi<br />

korumamız gerekir. Ou korumakla şerefleniriz. Saad‟ın,<br />

Müsenna‟nın, Ebu Bekir ve Ömer‟in torunlarını, gelip de<br />

Yahudiler‟den Hıristiyanlar‟dan oluşan Amerikan ordusu<br />

savunacak değildir. Vallahi, eğer Allah, bizleri soyumuzdan<br />

islamla şereflendirmemiş olsaydı, bu kızılderililer, çocukları hiçe<br />

sayan anlayışlarıyla bu davet bahanesiyle yine gelirlerdi.<br />

Bölgedeki rejimler, Amerika‟nın birkaç aylığına geldiğini<br />

söylemişlerdi. Başta da sonda da yalan söylediler. Peygamberimiz<br />

Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem‟in hadisinde buyurduğu<br />

gibi, 3 kişi ki Allah, kıyamet günü onun yüzüne b akmaz;<br />

bunlardan bir tanesi yalancı kraldır. Aylar geçti, ilk sene, ikinci<br />

sene derken şu an 9. senenin içindeyiz. Amerika da aynı şekilde<br />

herkese yalan söylüyor. Bölgede çıkarlarının olduğunu ve bu<br />

çıkarları hususunda tatmin olmadıkça gitmeyeceklerini bel irtiyor.<br />

Yani düşman girip sana ait olanı çalıyor. Ona çalıyorsun,<br />

dediğinde de „hayır o benim menfaatim‟<br />

diyor. Kelime oyunlarıyla bizi kandırıyorlar. Bölgedeki rejimlere<br />

gelince kendilerini erkek zannedip diğer insanları da kadın yerine<br />

koyuyorlar. Müslüman kadınları savunmayı reddettiler de gidip<br />

Yahudi ve Amerikan hayat kadınlarını savunuyorlar. Bizim<br />

amacımız, Allah‟ın şeriati ile çalışarak, Kabe‟yi korumak ki o<br />

büyük Kabe, Eski Ev‟dir. Allahu Teala, yeryüzünde insanları,<br />

tevhid inancıyla kendisine ibadet etmeleri için var etti. En büyük<br />

ibadet, daha doğrusu imandan sonra en büyük ibadetler, namaz ve<br />

cihattır. Namaz dinin direği cihat da hörgücünün en yüksek<br />

noktasıdır. Allahu Subhanehu ve Teala, eğer Eski Ev‟e (Kabe)<br />

yönelmezsek bizim namazımızı kabul etmez. Allah,<br />

peygamberimiz Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellemden sonra<br />

en hayırlı insanları, peygamberlerin babası İbrahim aleyhisselam<br />

ve oğlu İsmail aleyhisselam‟ı, bu ev için seçti. Hedefimiz, islam<br />

ülkelerini kafirlerden kurtarıp Allah‟ın şeriat‟i ni uygulamak ki<br />

bizden razı olsun. Müslümanlarına mesajıma gelince, eğer Allahu<br />

375


Teala‟nın emirlerini uygulamazsak, elimizde ne din kalır ne de<br />

dünya, ve la havle ve la kuvvete illa billah. Dini açıdan islam<br />

ülkelerinde en büyük küfrü görüyoruz. Kafirler ül kelerimize el<br />

koydular.<br />

Bir meselede şeriat dışında, rüşvet alarak, istediği gibi<br />

hüküm veren, ya da vereceği şer‟i kararın sultanın akrabalarından<br />

biri aleyhinde olmasından korkan hakim, küfre girmiştir. Çünkü<br />

Allahu Teala, bunu küfür olarak isimlendirmiş tir. Ancak ayette<br />

milletten çıkmış sayıldığı söylenmemiştir. „Kim Allah‟ın<br />

indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafirlerdir.‟Şeyh Muhammed<br />

Bin İbrahim, Allah‟ın şeriati yerine kanun koyup, insanları<br />

mahkeme edenlerin en büyük küfre düştüklerini ve dinden<br />

çıktıklarını söylemiştir. Ve maalesef bu durum, islam aleminde<br />

çok yayılmıştır.<br />

Dünya bakımından bakarsak, Amerika, petrolü çok düşük<br />

fiyat karşılığında alıyor. Körfez Ülkeleri‟nde ve Suudi<br />

Arabistan‟daki Aramko Şirketi, Kral Faysal döneminden beri<br />

petrolü çok düşük fiyata alıyordu. Bir fıçı petrol için ödediği fiyat<br />

sadece 70 küsür sent yani 1 dolardan bile az. Sonra Allahu Teala,<br />

1973 yılında yahudilere karşı savaşın başlamasını istedi. Ve<br />

Araplar, petrolü keserek dünyalarında da kazandılar. Bir fıçı<br />

petrolün fiyatı neredeyse 40 doları buldu. 80‟lerde bu fiyat 36<br />

dolara ulaştı. Sonra Amerika, Körfez ülkelerini işgal ederek baskı<br />

yapmaya başladı. Daha fazla petrol üretimine zorlayarak fiyatları<br />

düşürttü. Ve biz, insanlık tarihinin bildiği en büyük hırsızlıkta n<br />

konuşuyoruz. Bunu çizelge aracılığıyla açıklamamız mümkündür.<br />

(Şeyh Usame, beraberinde bulunan, en büyük hırsızlığı<br />

gösterildiği çizelgeyi açtı):<br />

Şu anda olması gereken petrol fiyatı: 36 x 4 =144 dolar<br />

Şu anki petrol fiyatı: 9 dolar.<br />

Her fıçıda Amerika‟nın çaldığı petrol hacmi: 144-9 = 135 dolar<br />

İslam ülkelerinin günlük petro üretimi: 30.000.000 fıçı.<br />

Günlük hırsızlık hacmi: 30.000.000 x 135= 4050 milyon dolar<br />

(günlük)<br />

Senelik hırsızlık Hacmi: 4050 x 365 = 1.478.250 milyon dolar.<br />

25 senelik hırsızlık hacmi: 1.478.250 x = 36 trilyon dolar.<br />

Amerika‟nın her müslümandan çaldığı petrolün hacmi: 36 Trilyon<br />

: 1 milyar 200 milyon müslüman = 30.000 dolar. (her müslüman<br />

için)<br />

Petrolün fiyatı 40 dolara ulaştı. Ortalama bir fiyat alsak, her fıçı<br />

için 36 dolar. Ve bilindiği gibi bugün, petrolün fıçısı 9 dolar. Ve<br />

376


u fiyat çeyrek yüzyıldır uygulanan en düşük petrol fiyatıdır. Ve<br />

bilindiği gibi petrol, temel ticaret malıdır. Ve diğer sanayi<br />

ürünleri petrolün yanında ikinci derece önem taşıyan ürünlerdir.<br />

Konforlu arabaların, ya da o hacimdeki diğer sanayi ürünlerinin<br />

çokça üretilmesinin, petrol olmadıktan sonra hiçbir anlamları<br />

yoktur. Sanayi ülkeleri, sanayi ürünlerinin fiyatlarını 4 kat<br />

artırırken maalesef petrolün fiyatı 3, 4 kez düşürüldü. Bu nedenle<br />

petrolün fiyatının en az 4-5 kat artırılması gerekir. Şu an petrolün<br />

belirlenmiş fiyatı 36 dolardır. Bunu 4 ile çarparsak bir fıçı<br />

petrolün fiyatı 144 dolar eder. Oysa bizim ülkelerimizde şu anda<br />

petrolün fiyatı sadece 9 dolardır. Amerika‟nın her fıçıdan çaldığı<br />

ve uğrattığı hasarın değeri günlük 144-9= 135 dolar. Opek bir<br />

günde 25 milyon fıçı petrol üretiyor. Opek dışı islam ülkeleri de<br />

günlük 5 milyon fıçı perol üretiyorlar. Demek ki günlük toplam<br />

üretim 30 milyon dolar fıçı. Bu rakamı, günlük çalınan petrolün<br />

fiyatı ile çarparsak, günlük çalıntı hacmi 4 buçuk milyon dolar<br />

olarak karşımıza çıkar.<br />

Bu derecede hırsızlığı beşeriyet hiç görmedi. Bu miktar,<br />

Sudan‟daki 30 milyon kişiyi 4 yıl geçindirmeye yeter. Kuzeyi ve<br />

güneyiyle Yemen‟deki halkın iki sene geçinmesini sağla r.<br />

Yemen‟in yıllık bütçesi 1 milyar dolar. Suudi Arabistan‟ın bütçesi<br />

ise bu rakamın 5 veya 4 katıdır. Ve çok az kısmı Suudi bütçesine<br />

debnk gelir. Eğer size senelik hırsızlığın hacmini hesaplayacak<br />

olursak, 478 milyar dolar çıkar. Öeyrek yüzyıldaki çalınt ı hacmini<br />

hesap edecek olursak, karşımıza 36 trilyon dolar çıkar.<br />

Müslümanlardan petrolün dışında başka madenler de çalındı.<br />

Amerika ve müttefiklerinin zimmetlerine geçirdikleri tutarın<br />

hepsini dünyadaki 1 milyar 200 milyon müslüman sayısına bölsek,<br />

her bir çocuğa veya şeyhe 30 bin dolar düşer. Ve la havle ve la<br />

kuvvete illa billah. Bu esnada da müslüman halkı fakirlik sınırının<br />

altında yaşıyor, hastalıklarla ve açlıkla boğuşuyor. Bir günlük<br />

çalıntı hacmi, Bengladeş‟teki gibi her sene sellerle, taşkınlarl a<br />

boğuşan kardeşlerimize neler yapabilirdi hayal bile edemeyiz.<br />

İslam halkının büyük kesiminde hastalıklar yayılmış durumda. Bu<br />

nedenle Amerika, kendisi hakkında doğruyu söyleyenleri istemez.<br />

Aksine yaptığı büyük hırsızlık karşısında sessiz kalmasını ister .<br />

Maalesef Amerika, işgali neticesinde Körfez ülkelerini, sürekli<br />

borç altına sokmayı başardı. Fiyatların düşürülmesine rağmen,<br />

onları daha önce görülmemiş bir şekilde ihtiyaçları olmayan yeni,<br />

eski silahları satın almaya zorlamıştır. Körfez ülkeleri,<br />

Amerika‟nın hurdalarını almak zorunda kaldı. İhtiyati düzenleme<br />

377


adı altında, borçla satın aldılar. Arap Yarımadası‟ndaki araştırma<br />

merkezlerinin hazırladıkları güvenilir raporlarda ve Doktor<br />

Abdulaziz El-Dahil‟in (Ekonomik Araştırmalar Merkezlerinden bir<br />

tanesinin başkanı), ülke amirlerine yazdığı mektupta iç ve dış<br />

borçların yaklaşık 200 milyar dolar olduğu belirtilmektedir. Ana<br />

borca ek olarak, faiz oranını soracak olursak, en az faiz oranı %10<br />

olduğuna göre 20 milyar dolardır. Kuveyt gibi Körfez ülkeleri bu<br />

sorunun içine girmişlerdir. Örneğin, Suudi Arabistan, kar elde<br />

etmek, iyi durumunu sürdürmek için normalde 16 milyar<br />

dolarlıklık petrol üretmelidir. Oysa borcunun sadece faizini<br />

ödemek için 20 milyar dolara ihtiyacı vardır. Amerika, bölge<br />

ülkelerini sürekli borç altına sokmuştur. Ve bu durumdan ancak<br />

Allahu Teala‟ya dönerek ve onları doyuran, korkudan emin kılan,<br />

bu evin Rabbi‟ne ibadet ederek kurtulabilirler. O‟na hakkıyla<br />

ibadet ederlerse, O da onların korkularını giderir. O ki Subhanehu<br />

ve Teala, insanların açlığını gideriyor.<br />

Başka bir mesele de, kardeşlerimize diyorum ki; korkuya da<br />

dayanıp da çatışmadan kaçanlar, fırtınanın geçmesini bekliyorlar.<br />

Haçlı seferleri başlayalı seneler hatta on seneler geçti ancak<br />

bitmiyor. Amerika, bu zamanda bizimle susmamız için pazarlık<br />

yapıyor. Amerika ve bölgedeki bazı işbirlikçileri, 10‟dan fazla<br />

kere benimle susmam için pazarlık yaptılar. Bana, sus ve sana<br />

pasaportunu iade edelim, sus da mallarını, kimlik kartını sana geri<br />

verelim, dediler. Onlar, insanların bu dünya da dünya için<br />

yaşadıklarını sanıyorlar. Onlar unuttular ki eğer Allah‟ın rızasını<br />

kazanmak için çaba sarfetmezsek bu hayatta varlığımızın hiçbir<br />

manası yoktur.<br />

Bu resimler, evlerin imarındaki felaketi ortaya koymaktadır:<br />

(Şeyh Usame Bin Laden, burada beyan niteliğinde resimler açtı.)<br />

İnsanlar, doğduklarından itibaren, hatta 10 yaşına kadar olan grup<br />

sağlıklı toplumun en büyük kesimini oluşturuyorlar. Sonra diğer<br />

grup, ardından diğerleri, sonra 60‟a kadar olanlar sonra 70‟e kadar<br />

olan grup geliyor. Şimdiki zamanda dine hizmet verenler,<br />

özellikle de cihat alanında oldukça kısıtlanmıştır. Ve bilindiği<br />

gibi 15 yaşına kadar insan sorumlu değildir. büyük olayları<br />

anlayamaz. 25 ve sonrasında insan, ailevi sorumluluklar altına<br />

girer. Üniversiteden, görev zorunluluğuna, eş ve çocuklara kadar<br />

çeşitli tecrübeler edinir. Aklı daha olgunlaşır. Ancak üretkenliği,<br />

vericiliği çok zayıftır: Çocuklarımı kime bırakacağım? Kim onlara<br />

bakacak?<br />

378


Doğrusu 15 ile 25 yaş arasındakiler,üretken, verici ve cihada<br />

katılma kudretine en çok sahip olan kesimdir. Afganistan<br />

Savaşı‟nda buna dikkat ettik. Mücahitlerin büyük çoğunluğu bu<br />

yaşlardaydı. Amerika, 1411 hicri yılı Muharrem ayının 11‟inde<br />

girdiğinde bu küçükler, olayı kavrayamıyorlardı. Ve maalesef<br />

Suudi Arabistan‟da, Körfez Ülkeleri‟nd e alimlere baskılar<br />

yapılarak fetvalar yayınlatıldı. Bunun geçici olduğunu zannettiler.<br />

Bu alimlerden güvenilir olan Şeyh Muhammed Bin Salih El -<br />

Asimin ile evinde ve meclisinde konuştuk. Bize fetva<br />

çıkartmadıklarını söyledi. Amerikanlar toplumumuzun içini<br />

kapladıktan sonra, fetva çıkartmanız lazım ki gençler Amerikan<br />

güçlerine karşı savaşsın, dediler. Onunla uzunca konuştum ve<br />

Büyük Alimler Kurulu‟ndan fetva çıkartmalarının vacibiyetini<br />

anlattım. Bana, Allah şahidimdir, la ilahe illallah, açıkça şöyle<br />

dedi: Ey Usame, Büyük Alimler Kurulu olarak bizim kendi<br />

kendimize fetva çıkartma hakkımız yok. Bize üstün bir çare<br />

üretebilirsen, yayınlarız. Ve maalesef, bizim durumumuz işte bu.<br />

15-25‟lik kesim, insanlar sustuğunda olayın hakikatini<br />

bilmiyorlardı. Ve biz şimdi, 9 senedir savaştayız. Ve bu kesim de<br />

öyle. Yaşları 16 olanlar 34‟e ulaştılar. Artık olgun akıllı kesime<br />

girdiler. Şu an genç, verici ve durumu açıklayabilecek kesim<br />

durmuş durumdadır. Bugün eğer susarsak halimiz Endülüs gibi<br />

olur. 10 sene geçer ve hisler yavaş yavaş körelir.<br />

Tehlikeli bir durum. İnsanların, ümmeti tüm güçleriyle,<br />

kalemleriyle, ruhlarıyla teşvik etmeleri gerekir. bizler, Allah‟ın<br />

lütfuyla, inanarak üzerimize düşen vacibi yerine getirmek için<br />

harekete geçtik. Allahu Teala ile kavuşana kad ar da devam<br />

edeceğiz. Son olarak tüm müslümanlara nasihatim, Allahu<br />

Teala‟nın kitabını iyice tefekkür etsinler ki O bizi, karanlık<br />

asırlardan, korkunç cahiliyetten çıkarttı. İlacımız da kitap ve<br />

sünnettedir. İnsan Kur‟an‟ı okuduğu zaman, insanların birçoğu nun<br />

oturuyor olmasına onlar, Kur‟an‟ı okumuyorlar mı yoksa okuyup<br />

da düşünmüyorlar mı? diyerek şaşar. Subhanehu ve Teala şöyle<br />

buyuruyor:<br />

„Ey iman edenler! Yahudilerle Hıristiyanları dost edinmeyin.<br />

Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onla rı dost<br />

edinirse o da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.‟<br />

Onlar: Yani, kim küfür içinde ise kafir olur.<br />

Başka bir ayette Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Kalplerinde<br />

hastalık bulunanların: Başımıza bir felaketin gelmesinden<br />

korkuyoruz‟ diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün.<br />

379


Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de<br />

onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.‟<br />

Müslüman kardeşlerimden Kur‟an‟ı ve bu ayetlerin tefsirini<br />

okumalarını rica ediyorum. Bunlar, Allahu Tealan‟nın kitabında<br />

çok fazladır. Allahu Teala, bizleri kafirleri dost etmememiz<br />

hususunda uyardı. İbn Kesir‟in Şeyh Muhammed Nasib Rifai<br />

tarafından özetlenen tefsirini okusunlar. Haçlı dünyası, İslam<br />

dünyasına karşı toplandı. Tüm dünya<br />

Bize meydan okudu. Bizlere Allahu Teala ile dünyanın<br />

nimetlerinin kendilerini alıkoymadığı gençlerden başka birşey<br />

kalmadı. Cihadı geciktirmek için bahaneler bulanlara nasıl cevap<br />

vereceğimizi bildik: „Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden<br />

bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku<br />

ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize<br />

niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir<br />

müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki:<br />

"Dünya menfaati nemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha<br />

hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.‟ Belli bir vakte<br />

kadar süre verilse de aynı şey bize isabet edecek.<br />

Dünya meta‟ının az ve ahiretin daha hayırlı, kalıcı olduğunu<br />

anlayanlar, Allah‟ın emirlerine icabet ederler. Allahu Teala‟nın<br />

ayetlerinde buyuruyor: „Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları<br />

dost edinmeyin‟ İbn Kesir, müslümanların münafıkları, Benu<br />

Kaynuka Kabilesi‟nin Yahudiler‟i dost edinip savundukları gün<br />

keşfettiklerini söylüyor. Bugün de Arap rejimler, açık açık Yahudi<br />

ve hıristiyanları dost ediniyorlar. İnsanlar, islam ve müslüman<br />

düşmanlarını över oldular. Ve la havle ve la kuvvete illa<br />

billahilaliyyiazim. Ciddi ve gerçek bir nokta var ki; o da Allahu<br />

Teala‟nın rızasını istediğimizdir. Bu hayat ancak aldanış<br />

dünyasıdır. Her müslüman kaçabilir ve kaçması gerekir. Allah‟a<br />

cihat vatanlarını ve yolunda hazırlığı sonunda da bizlerden razı<br />

olarak kendisine kavuşmayı niyaz ediyoruz. Kendimi ve<br />

müminleri teşvik ediyorum.<br />

Allahu Teala‟nın müslümanları yüce dinine dönmekle<br />

nimetlendirmesini ve yolunda cihat için çıkıp rızasını arayan<br />

gençlere zafer nasip etmesini niyaz ediyoruz. Allah‟ım bizlere<br />

sabir ver ve ayaklarımızı sabitleştir, kafirler kavmine karşı bizlere<br />

yardım et. Kitabı indiren, bulutları yürüten, hizipleri hezimete<br />

uğratan Allahım, onları hezimete uğrat ve bizlere zafer nasip eyle.<br />

Allahım bizlere dünyada da ahirette de iyilik ver ve ateş<br />

azabından koru. Allahım Amerika‟ya, İsrail‟e ve onları dost<br />

380


edinenlere karşı bize zafer nasip eyle. Sen herşeye kadirdir. En<br />

son duamız Elhamdulillahi rabbilalemin ve sallallahu ala seyidina<br />

Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellem.<br />

Usame Bin Laden‟in Bazı Beyanatları<br />

1- Usame‟nin Harameyn (Mekke-Medine) ĠĢgalcisi<br />

Amerika‟ya savaĢ Ġlanı:<br />

(23.08.1996)<br />

Bismillahirrahmanirrahim<br />

Müşrikleri Arap Yarımadası‟ndan Çıkarın<br />

Usame Bin Muhammed Bin Laden‟den Dünyanın Heryerindeki<br />

Müslüman Kardeşlerine Genel ve Arap Yarımadası‟ndakilere Özel<br />

Mesajı..<br />

Hamd Allah‟adır. O‟na hamdediyor, O‟nda n istiyor ve O‟na<br />

istiğfar ediyoruz. nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin<br />

kötülüğünden O‟na sığınıyoruz. Allah kime hidayet verirse onu<br />

sapıttıracak yoktur. Kimi de saptırırsa onu doğru yola iletecek<br />

yoktur. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden<br />

abduhu resuluh.<br />

„Ey iman edenler, Allah‟tan hakkıyla korkun ve ancak<br />

müslümanlar olarak ölün.‟ „Ey insanlar, sizi tek bir candan<br />

yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden de birçok erkek ve<br />

kadın türetip yeryüzüne yayan Rabbinizden korkun.Y ine<br />

kendisinin adını öne sürerek birbirinizden dilekte bulunduğunuz<br />

Allah‟tan ve hısımlarınızla akrabalık bağlarını koparmaktan<br />

sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde sürekli gözeticidir.‟<br />

„Ey iman edenler! Allah‟tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle<br />

davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar.<br />

Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş<br />

olur.‟ „Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum.<br />

Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na<br />

dayandım ve yalnız O'na döneceğim.‟ „Siz, insanların iyiliği için<br />

ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder,<br />

kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız.‟<br />

Resulallah Sallallahu Aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:<br />

İnsanlar, zalimi görüp de birşey yapmazsa Allah, kendisinden bir<br />

381


ceza olarak onları kör etmiştir. (Rivayet: Ebu Davut, Tirmizi ve<br />

Nisai).<br />

Yahudi, hıristiyan ittifakı ve yardımcılarının elinden<br />

müslümanlara isabet eden zulüm, haksızlık ve düşmanlık saklı<br />

değildir. öyle ki müslümanların kanı en ucuz kan oldu. Malları,<br />

servetleri düşman tarafından yağmalandı. Filistin‟de, Irak‟ta<br />

kanları akıtıldı. Kana ve Lübnan Katliamlarının iğrenç görüntüleri<br />

akıllarda kaldı. Aynı şekilde Tacikistan, Burma, Keşmir, Asam,<br />

Filipin, Fatan, Evcedan, Somali, İritriya, Çeçen, Bosna ve Hersek<br />

katlimaları da unutulmadı. Buralardaki Müslüman kıyımından<br />

bedenler ürperir. Vicdanlar sarsılır. Ve tüm bu olanlar, dünya<br />

tarafından duyulup, görüldü. Daha da ötesi, Birleşmiş Milletler<br />

komplöleri altında, zayıf halkın silahlanması da yasaklandı. Ve<br />

islam ümmeti, yahudi-hristiyan ittifakının hedefi olduğunu<br />

farketti. Her yerde insan hakları yalanları altında müslümanlar<br />

katledildi.<br />

Ve müslümanlara en son isabet eden saldırı, Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellemin vefatından beri en büyük musibet;<br />

Haremeyn‟in (Mekke-Medine) işgal edilmesi oldu. İslamın evi.<br />

Vahinin indiği, mesajın kaynağı, içinde tüm müslümanların kıblesi<br />

Kabe olan harameyn, Amerikan Hıristiyan Ordusu ve müttefikleri<br />

tarafından işgal edildi. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />

Amerika‟nın başını çektiği zalim haçlı seferleri, ümmeti kendisine<br />

karşı teşvik edecek korkusuyla İslami selef alimlerine karşı da<br />

sürmektedir. Yahudi-Hıristiyan ittifakı, sadık ilim sembollerini ve<br />

davetçilerini suikastle öldürdü. Mücahitlerin şeyhi Abdullah<br />

Azzam‟ı Peşaver‟de, Şeyh Mücahit Ahmet Yasin‟i İsra ülkesinde,<br />

Şeyh Mücahit Ömer Abdurrahman‟ı Amerika‟da suikastle<br />

öldürdüler. Suudi Arabistan‟da Amerika tarafından tutuklanan<br />

alimlerin, davetçilerin, halkın sayısı gerçekten çok yüksek.<br />

Bunların en meşhurları ise, Şeyh Selman Avde ve Şeyh Sefer<br />

Havali ve kardeşleridir. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />

Bundan sonra bize zulüm isabet etti ve müslümanlarla<br />

konuşmaktan men edildik. Pakistan‟dan, Sudan‟dan,<br />

Afganistan‟dan kovulduk. Ancak Allah‟ın lütfuyla Kaide,<br />

Horasan‟da emin durumdadır. Hindukuş‟un zirvesinde. O zirve ki<br />

üzerinde yeryüzündeki en büyük inançsız kuvvet, Allah‟ın izniyle<br />

parçalandı. Mücahitlerin „Allahu Ekber‟ sesleri karşısında büyük<br />

güç efsanesi ortadan kalktı. Bugün Afganistan‟da yine aynı<br />

zirveden, Yahudi-Hıristiyan İttifakı tarafından ümmete isabet eden<br />

zulmü kaldırmak için çalışıyoruz. Özellikle Filistin‟in işgali ve<br />

382


Suudi Arabistan‟ın gasp edilmesinin ardından Allah‟tan bizlere<br />

zafer ihsan etmesini niyaz ediyoruz. O, buna hüküm veren kadir<br />

olandır.<br />

Biz bugün, tüm bu hatırlatmaları genel olarak islam<br />

dünyasında özel olarak da Suudi Arabistan‟da ümmetin başına<br />

gelen reform arayışlarını ele almak için yapıyoruz. İnsanlara<br />

isabet eden büyük kötülükten, halkın tümünün, askerinin, emniyet<br />

görevlilerinin, memurlarının, tüccarlarının, küçük büyük hepsinin<br />

din ve dünyalarına isabet eden kocaman zarardan sonra, işlerin<br />

yola girmesine, hak sahiplerinin haklarını alabilmelerine vesile<br />

olabilecek yolları ele almak istiyoruz.<br />

Bu kötülük, okul öğrencilerine de, üniversitelerden mezun işsiz,<br />

toplumun geniş bir kesimini oluşturan yüzbinlercesine de<br />

dokundu.<br />

Sanayi kesimine, ziraat kesimine, şehirlisine, müdürüne,<br />

çölcüsüne, köylüsüne isabet eden bu kötü halden sonra hepsi<br />

neredeyse her halinden şikayet eder oldu. Suudi Arabistan‟daki<br />

durum, kaynağı ne olursa olsun fesadı, küfrü yok etmek için<br />

patlamak üzere olan devasa bir volkana benzedi. Riyad ve Hobar<br />

Patlamaları bu gidişata, kahra, zulme, zillete, fakirliğe,<br />

haksızlığa, yaşanan zorluklara dur demek için, uyarıdan başka bir<br />

şey değildi.<br />

İnsanları geçim derdi aldı gitti. Ekonomi kötüleşti. Fiyatlar<br />

yükseldi, borçlar arttı, hapishaneler doldu. Bu hiç tartışmasız<br />

heryerde oldu. Sınırlı bütçeye sahip memurlar sana onlar,<br />

yüzbinlerce dolar borçlarından bahseder oldular. Korkunç<br />

borçlardan yakınıyorlar. Riyalin değeri, ana para brimleri<br />

karşısında sürekli düşüyor. Büyük tüccarlar, müteahhitler,<br />

devletin kendilerine yüzler, binlerce milyon dolar borcundan<br />

bahsediyorlar ki devletin vatandaşa borcu, 340 bin doları aştı ve<br />

hergün de dış borcun faizi nedeniyle artmakta. İnsanlar<br />

soruşturuyorlar, gerçekten biz dünyanın en büyük petrol kaynağına<br />

sahip ülkesi miyiz? Ve bunun, rejimin zulmüne, şeriat dışı<br />

uygulamalarına, Allah‟ın hükmettiği ile hükmetmemelerine,<br />

Mekke ve Medine‟yi işgalci Amerika‟ya açmasına, peygamber<br />

mirasçısı doğru sözlü alimleri zalimce, düşmanca hapishanelere<br />

atmasına göz yummaları sonucu Allah tarafından kendilerine<br />

verilen bir ceza olduğunu hissediyorlar. Bu musib etin olacağı<br />

hususunda, alim ve davetçilerden fazilet sahibi, din işlerinde<br />

uzman hayırlı kişiler, aynı zamanda dünya işlerinde uzman<br />

tüccarlar, iktisatçılar, görüş sahipleri daha önceden uyarıda<br />

383


ulunmuşlardı. Bu nedenle de hızla önlemlerini aldılar. Ve h erkes,<br />

ülkenin derinliğini Allah‟tan başka kimsenin bilmediği bir çukura<br />

girdiği görüşünde birleştiler. Büyük tüccarların tabiriyle „Kral,<br />

ülkeyi 60 felakete sürüklüyor.‟ Ve la havle ve la kuvvete illa<br />

billah. Aynı şekilde bazı prensler de halkın sıkıntısı na katılıyor ve<br />

özel oturumlarında ülkede terör, baskı ve fesad adına olan herşeye<br />

itiraz ediyorlar. Prensler de şahsi çıkarları peşinde yarışa<br />

girselerdi, ülke yıkılmıştı. Rejim, yaptığı birçok şey sebebiyle<br />

şeriatini elleriyle parçaladı, bunlardan bazıla rı:<br />

1- Doğru sözlü alimler ve salih gençlerin kanlarını<br />

dökerek İslam Şeriati Hükümleri‟ni uygulamayı<br />

durdurmuş, insanların koyduğu kanunları getirmiş oldu.<br />

2- Ülkeyi korumaktan aciz kaldı ve uzun yıllar boyunca<br />

ümmetin Amerikan haçlılarından oluşan düşmanına<br />

mübah kıldı. Bu durum bizim her yönden felaketimize<br />

sebep oldu. Ekonomi, haksız harcamalar yüzünden,<br />

ükede uygulanan siyaset, özellikle de uygulanmak<br />

zorunda bırakılan petrol siyaseti yüzünden ülke<br />

çıkarları bir kenara itilerek onların çıkarlarına gö re<br />

petrol üretimi yapılmaya onların istedikleri şekilde<br />

fiyat belirlenmeye başladı. Rejimin üzerine ağır<br />

mükellefiyet getiren silah antlaşmaları akabinde<br />

insanlar sormaya başladılar: Öyleyse bu rejimin bize ne<br />

faydası var?.<br />

Ve her grup, tehlikeyi aşmak için hızla tedbirini almaya, gizliaçık,<br />

düzyazıyla-şiirle, tek tek-gruplar halinde nasihatlarda<br />

bulunmaya başladılar. Mesajları mesajlar izledi. Hiç bir adam<br />

bırakmadılar ki onlardan etkilenmemiş, onların ıslah yoluna<br />

girmemiş olsun. Yazılarında kesinlikle dostça, yumuşak,<br />

hikmetli bir uslüp kullanıyorlar, ıslaha, büyük kötülüklerden,<br />

dini kat‟i hükümler ve vatandaşların şer‟i haklarına kadar<br />

ulaşan fesattan tövbe etmeye çağırıyorlardı.<br />

Ancak maalesef, rejimden bu girişimlere yüz çevirme ve itiraz<br />

etme dışında bir cevap gelmedi. Daha da ötesi alay ettiler,<br />

küçümsediler. Durum sadece aptallıklarıyla kalmadı. Geçmişte<br />

kurduklar ittifakları daha da büyülttüler, çoğalttılar. Tüm<br />

bunlar Suudi Arabistan‟da oldu!! Buna karşı susmanın hoş bir<br />

yanı olmadığı gibi, göz yummak da kabul edilemez.<br />

Olaylar öyle bir safhaya ulaştı ki, açıkça islamın büyük sınırları<br />

hiçe sayılıp, büyük günahlar işlendi de alimlerden ve<br />

davetçilerden bir grup, bu olanlara sağır kaldı. Bu yaptıkları<br />

384


ölçüsünde de göğüsleri daraldı. Zulmün büyükl üğüne karşın<br />

gözlerini kapattılar. Fesat kokusu, burunlarına lezzetli geldi.<br />

Red uyarıları yayıldı. Tedbir alınmasını, durumun<br />

iyileştirilmesini isteyen ıslah sesleri yükselmeye başladı. Bu<br />

gruba yüzlerce entellektüel, tanınmış kişiler, tüccarlar, eski<br />

yetkililer katıldı. Krala itirazlarını, reform isteyen mesajlarını<br />

ilettiler. 1411 Hicri senesi, Körfez Savaşı sırasında, yaklaşık<br />

400 kişilik geniş bir kesim, Krala çıktılar ve kendisini ülkede<br />

reform yapmaya, zulmü kaldırmaya çağırdılar. Ancak o<br />

nasihatleri duymazdan geldi hatta nasihat edenlerle alay etti.<br />

Ve durum kötüleştikçe kötüleşti.<br />

Sonra nasihatçiler, mesajlarını, itirazlarını yenilediler ve tekrar<br />

krala gittiler. Bu nasihatlerin en önemlilerinden bir tanesi ise,<br />

Krala 1413 Hicri yılı Muharrem ayında teslim edileni idi.<br />

Hastalık teşhis edildi. Ve şeriatten, sağlıklı ilimden temelini<br />

alan ilaç tanımlandı. Bu nedenle rejimin felsefesinde büyük<br />

yarıklar oluştu. Rejimin desteklenmesinde belirgin kayıplar<br />

görüldü. Toplumun sembollerinin, liderlerinin, -alimler,<br />

davetçiler, kabile reisleri, tüccarlar, tanınmış kişiler, üniversite<br />

profösörleri- ıslah davetçilerinin şikayet ettikleri durumlar<br />

ortaya çıktı. Köşeye itildiler, kendilerine meydan okundu<br />

dahası yakalandılar, baskılara maruz kaldılar.<br />

Ülkedeki rejimin giriştiği antlaşmaların, Allah‟ın şeriatine,<br />

helal ve haramlarına aykırı olduğu açıkça ortaya çıktı.<br />

Ülkedeki basın organları, şahıslarını kutsallaştırmak, gerçekleri<br />

gizlemek, olayları çarpıtmak ve hak ehlini teşhir etmek için<br />

kullanılan araçlara dönüştüler. Bununla da kalmayarak, ciddi<br />

bir iş yapmadan insanları kandırmak için ümmete ağlaştılar,<br />

insanları fesada düşürmek, dinlerinden uzaklaştırmak için<br />

planlar kurdular, iman edenlerin arasında iğrenç şeyleri yaymak<br />

için uğraştılar. Allahu Teala şöyle buyurdu: „İnananlar arasında<br />

çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da<br />

ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.‟<br />

Nur Suresi, 19.Ayet.<br />

Kulların şer‟i haklarını heder ettiler, haciz koydular.<br />

İdari durum ve ona hükmedenler acz içinde kaldı. Tüm<br />

birimlerinde bozukluk yayıldı.<br />

Ülkenin ekonomik ve mali durumu gösteriyor ki; sırtına<br />

yüklenen faizli borçların gölgesinde beklenen son, ürpertici ve<br />

korkunç. Ümmetin mallarının israf edilmesi, özel şahsi<br />

patlamalara sebep oluyor!! Sonra halkın üzerine vergiler,<br />

385


harçlar, resimler yükleniyor. Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem şöyle buyurdu: Kadının biri zina etti ve sonra tövbe etti.<br />

Kendisine had cezası uygulandı. Onun tövbe ettiği gibi vergi<br />

(alan) sahibi tövbe etseydi kesinlikle affedilmişti. (rivayet<br />

eden:Ahmet). Buradan anlaşılıyor ki vergi, büyük bir günahtır.<br />

Bu sırada bazı insanlar da minberlere çıkarak, faizi<br />

yasallaştıran, vergi toplayıcıları için dua ediyorlar. Bu<br />

küfürdür. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />

Ülkede sosyal küçümsemenin yanında özellikle mesajdan sonra,<br />

ciddi kötüleşmeler oldu. En önemli sorun da, hayati önemi olan<br />

su hizmetlerinde görüldü.<br />

Körfez Savaşı sonrası, ordunun durumu ortaya çıktı. Orduya,<br />

akıl almaz harcamalar yapılmasına karşın, aske rlerin<br />

güçsüzlüğü, hazırlıksızlık, komutanların komutanlıktaki<br />

acziyeti keşfedildi!! Korkmuyor musunuz?.<br />

Mesaj ayrıca, yargı, mahkeme birimlerinde, şeriat<br />

hükümlerinden bazılarının uygulanması durdurularak yerlerine<br />

sonradan konan kanunlar getirildiğine de işaret etti.<br />

Ülkenin dış siyasetine gelince mesaj, ülkenin müslümanların<br />

sorunlarını nasıl da görmezden gelerek, önemsemediğini ortaya<br />

koydu. Dahası düşmana yardım ettiler, gücüne güç kattılar.<br />

(Gazze-Eriha). Ve Güney Yemen‟deki komünistler, daha<br />

birçokları bizden pek de uzak değiller.<br />

Bilindiği gibi, kendi koydukları kanunlarla hükmetmek,<br />

müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek, ilim ehlinin<br />

aldıkları karar üzerine, islama aykırı sayılan 10 halden birini<br />

teşkil etmektedir. Allahu Teala şöyle buyurdu: „K im Allah‟ın<br />

indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.‟ Maide Suresi<br />

44.Ayet. Allahu Teala bir başka ayette şöyle buyurdu: „ Hayır,<br />

Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda<br />

seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir<br />

sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman<br />

etmiş olmazlar.‟ Nisa Suresi, 65.Ayet.<br />

Herşeye rağmen, mesaj, yumuşak ifadeler, hoş işaretler<br />

içeriyordu. Allah için iyilikle vaaz ediyordu. İslamda nasihatin<br />

önemine ve zorunluluğuna rağmen ins anlara emredenlere karşı<br />

yumuşak bir uslüp, dostça bir içerik taşıyordu. Bu mesaja imza<br />

atanların ve sıcak bakanların sayısının çokluğu ve mevkileri<br />

hiiç bir fayda getirmedi. Ancak yüz çevrildi, reddedildi. Mesaja<br />

imza atanlar, sempatiyle bakanlar da alçak görüldü,<br />

cezalandırıldı ve hapislere atıldılar.<br />

386


Reform isteyenlerin, bu olumlu isteklerinde, ülkenin<br />

bütünlüğünü sağlamak, kulların kanlarını bağışlamak için ne<br />

kadar hırslı oldukları ortadadır. Öyleyse rejim neden tüm ıslah<br />

isteyenlerin yolunu keserek onları silahlı eylemlere itiyor?!!!<br />

İnsanların zulmü kaldırıp, hakkı ve adaleti getirebilmek için<br />

önlerinde kalan tek yol budur. Prens Sultan ve Prens Nayif<br />

ülkeyi kimin çıkarı için iç savaşa sürüklüyorlar? Aynı vatanın<br />

evlatlarından bir kısmı, reform isteyenleri bastırmak için<br />

ordulaştırılıyorlar. Bazısı bazısını vuruyor. Bu sırada da baş<br />

düşman; Yahudi-Amerikan ittifakı bölgede güvenlik içinde<br />

varlığını sürdürüyor. Bu hainler, ümmetin beşeri ve mali enerji<br />

kaynaklarını da uyguladıkları siyasetle tüketiyorla r.<br />

O ki, kendi şehrindeki halk onun pisliğine, haddi aşan<br />

tavırlarına dayanamadı da oradaki görevinden istifa ederek,<br />

rahat bir bölüm bulmak için Prens Nayif‟e geldi!!! Günah ve<br />

düşmanlıkta yardımlaşmak, hapishaneleri ümmetin en hayırlı<br />

evlatlarıyla doldurmak, göz yaşlarını akıtmak için geldi. O<br />

anneler ki evlatları, haksızca, zalimce, iftira ve zor yoluyla<br />

hapishanelere atıldı. Bu rejim, acaba halkla askeri birbirine<br />

katmak, bazı komuşularda olduğu gibi birbirlerini vurdurtmak<br />

mı istiyor?!!! Hiç şüphesiz bu siyaset düşman İsrail-Amerika<br />

ittifakının siyasetidir. Ve bu durumdan öncelikli istifade eden<br />

de onlardır. Ancak Allah‟ın lütfuyla halktan ve askeri kesimden<br />

birçoğu bu kötü plana karşı uyanık davranarak, onların aleti<br />

olmadılar, birbirlerini vurmadılar. Bu girişim, Amerikan-İsrail<br />

düşman ittifakının Suudi Rejimi‟ndeki vekilleri aracılığıyla<br />

giriştikleri bir operasyondu.<br />

Bu nedenle herkes, ümmeti devlet ve devletçiklere ayırdıktan<br />

sonra, onlarca yıldır kanlı savaşlara sokan baş düşmanın<br />

vurulması hususunda odaklandı. Öyle ki her ne zaman bir islam<br />

ülkesinde reform hareketleri meydana gelse, bu Yahudi -<br />

Hıristiyan İttifakı, bölgedeki rejimler aracılığıyla, parçalayıcı<br />

ve her münasip gördüğü yöntemle hareketleri bastırmaya,<br />

tüketmeye çalışıyor. Ve bazen bu bastırma girişimleri, belli<br />

zaman ve belli mekanlarda silahlı çatışmalara dönüşüyor ve onu<br />

yerinde sonlarndırıyorlar.<br />

Bazen de şeriat fakültelerinden mezun olmuş, dahiliye<br />

bakanlığında çalışan adamlarını hareketin üzerine salıyorlar,<br />

halkı bu yoldan caydırmaya çalışıyorlar. Bazı zamanlar da salih<br />

kimseleri ortalığı karıştırmak için alimler ve ıslahat hareketinin<br />

önderleriyle kelime savaşına sokuyorlar ki, herkesin gücü<br />

387


tükensin, en büyük küfür, ümmeti kontrol altına almış vaziyette<br />

gölge gibi kalsın. Tartışmalar her kesimde sürerken, tevhid<br />

inancı ve şeriat hükümleri ile hükmetme ortadan kaybolmuş<br />

durumdadır. Bu tatışmaların gölgesinde hak batılla örtülmüş,<br />

çoğu şahsi düşmanlıklar içine düşmüş, partilere bölünmüş,<br />

ümmet daha fazla parçalanmış ve daha fazla zayıflamış, işlerde<br />

islamiyetin önceliği ortadan kalkmıştır. İçişleri bakanlığının<br />

hazırladığı bu ve bunun gibi şeytani hilelere dikkat etmek<br />

gerekir.<br />

İçinde bulunduğumuz bu durumda doğru olan, ilim ehlinin<br />

kararlaştırdığı gibi yaşamamızdır. Bunlardan Şeyh E l-İslam İbn<br />

Teymiye (Allah rahmet eylesin), ki tüm islam ehli onu<br />

desteklemiştir, islam dünyasını kontrol altına alan en büyük<br />

küfrün defedilmesi için çalışılmasını, küçük bir zararla büyük<br />

zararın kovulacağını söylemiştir. Ve vacipler öncelik sırasına<br />

konulursa, işgalci düşman Amerika‟yı kovmak, imandan sonra<br />

en önemli vaciptir. İlim ehlinin kararlaştırdığı gibi hiçbir şey<br />

bunun önüne geçemez. Bu hususta Şeyh İbn Teymiye şöyle<br />

demiştir: Savunma Savaşı, saldırgan düşmanı din ve saygı<br />

duyulan değerleri savunmak için yapılan en önemli savaştır ve<br />

herkesin üzerine vaciptir. Saldırgan düşman hem dünyayı hem<br />

de dini bozmaktadır. İmandan sonra bu savaştan daha vacip bir<br />

şey yoktur. Belli şartların oluşmasını beklemeye gerek yoktur.<br />

İmkan dahilinde savaşılır. Saldırgan düşmanı kovmak<br />

imkansızlaşmışsa, tüm müslümanların, güçlüsüyle güçsüzüyle,<br />

değerlisiyle değersiziyle toplanmaları, aralarındaki bazı<br />

anlaşmazlıklara göz yumma hakları vardır. Buna<br />

anlaşmazlıklara göz yummanın zararı, islam ülkelerinin üzerine<br />

çullanmış büyük küfre göz yummaktan daha azdır. Bu nedenle<br />

Şeyh El-İslam, bu meseleye istinaden, müslümanların en az<br />

zararla düşmanı savmasının gerektiğini, birçokları fasık bile<br />

olsalar bu hallerinin onları saldırgan düşmana karşı cihattan<br />

muaf kılmayacağını söyledi.<br />

Allah ona rahmet eylesin, Allah‟ın şeriatinin yerine kanunlar<br />

koyan Tatarlar‟ın hallerinden bir hal hatırladıktan sonra şöyle<br />

dedi: (Eğer onlara karşı savaşanlar, Allah‟ın rızasını kazanıp,<br />

sözünü yüceltmek, dinini kurmak ve resulallah sallallahu ale yhi<br />

ve sellem‟e itaati kendilerine hedef edinseler de aralarında kötü<br />

niyetli fasıklar bulunup başkanlık için ya da başka gerekçelerle<br />

onlara saldırsalar da bu savaşı terk etmeleri, kendi<br />

gerekçeleriyle savaşmalarından daha kötüdür. Bu en büyük iki<br />

388


fesadı defetmek için gereklidir. İslamın temelindendir. Bu<br />

noktanın göze alınması gerekir. sünnet ehli ve savaş cemaatinin<br />

temelleri hem masumlardan hem de kötü işler iişleyenlerden<br />

oluışuyordu. Allah, bu dini, resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem‟in hadisinde buyurduğu gibi; kötü adamlarla, hiç ahlakı<br />

olmayan kavimlerle desteklemektedir. Çünkü eğer savaşta, kötü<br />

liderler veya içlerinde kötü işler işleyenlerin çok olduğu<br />

askerlerle ittifak kurulmazsa iki seçenek ortaya çıkar. Ya<br />

onlarla savaş terkedilip diğerleri istila edilir ki bunlar hem<br />

dünya hem de din açısından daha büyük zarar vericidirler ya da<br />

kötü liderle savaşarak aralarındaki kötülerin birçoğu defedilir,<br />

hepsi mümkün değilse de islam kanunlarının birçoğu<br />

uygulamaya konur. Bu şekilde, böyle hareket etmek vaciptir. 4<br />

büyük halifeden sonra meydana gelen savaşların birçoğu bu<br />

yönde olmuştur.<br />

Yayılmış byük ayıpları, haddi aşmış iğrençliklerin varlığını<br />

inkar edenler görme özürlüler ya ad işitme engelliler değil<br />

aksine gören ve işitenlerdir. Durum öyle bir vaziyet almıştır ki<br />

büyük zulüm sayılan Allah‟a şirk koşmak bile insanların<br />

arasında yayıldı. Allahu Teala şöyle buyurdu: „Lokman, oğluna<br />

öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah‟a ortak koşma! Doğrusu şirk<br />

büyük bir zulümdür, demiştir.‟ Lokman Suresi, 13.Ayet. Ve<br />

koyulan kanunlar, Allah‟ın faiz gibi haram kıldığı şeyleri<br />

Mekke ve Medine‟de, Mescid El-Haram‟da yaydılar. Mekke ve<br />

Medine‟yi doldura faiz bankaları, açıkça Allah‟a savaş açtılar,<br />

Allah‟ın emirleriyle inatlaştılar. „Allah, alım-satımı helal, faizi<br />

haram kılmıştır.‟ Bakara Suresi, 275. Ayet. Allahu Teala, yüce<br />

kitabında faiz ashabını, müslümanlardan diğer günahları<br />

işleyenlerden hiç birini tehdit etmediği gibi tehdit etmiştir. „Ey<br />

iman edenler! Allah‟tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız<br />

mevcut faiz alacaklarınızı terkedin. Şayet (faiz hakkında<br />

söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve resulü tarafından<br />

(faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe<br />

edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne<br />

de haksızlığa uğramış olursunuz.‟ Bakara Suresi, 278-279.<br />

Ayetler. Faizi alıp veren müslümanın durumu bu ise ya<br />

kendisini Allah‟a ortak yapan, haram kıldığını helal kılanın hali<br />

nedir? Ülkenin bazı alimlerden, davetçilerden salih kimselerin<br />

ayaklarını kaydırdığını, onları en büyük küfürler i, en büyük<br />

münkerleri inkar etmekten uzaklaştırdığını görüyoruz. Ve la<br />

havle ve la kuvvete illa billah.<br />

389


Böyle bir durumda, herkesin, en büyük küfür olan, islam<br />

ülkeleri üzerine çullanmış, din ve dünyalarını bozan saldırgan<br />

düşmana karşı ümmeti teşvik etmesi, bunun için çaba sarfetmesi<br />

gerekir. İmandan sonra bu, en önemli vaciptir. Bu düşman,<br />

İsrail-Amerika ittifakıdır. Onlar ki Mekke ve Medine ülkesi<br />

Suudi Arabistan‟ı, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin isra<br />

gecesi götürüldüğü Filistin‟i işgal ettile r. Müslümanların,<br />

müslüman ümmeti arasında, iç savaştan, kardeş savaşından uzak<br />

durmaları gerekir. Yoksa bunun sonuçları vahim olur.<br />

Bunlardan en önemlileri:<br />

1- Beşeri enerjinin tüketilmesi ki bunun neticesinde en<br />

büyük zararı görecek olan müslüman halkıdır.<br />

2- Mali Gücün tüketilmesi<br />

3- Devletin altyapısının çökmesi<br />

4- Toplumun parçalanması<br />

5- Petrol Sanayiinin çökmesi. Amerika ve Hıristiyan<br />

askeri güçleri, Müslüman Körfez Ülkeleri‟nin kara,<br />

deniz ve hava sahasında dolaşıyor. Bu da dünyanın en<br />

büyük petrol rezerveleri için en büyük tehlike, en<br />

büyük zarar anlamı taşıyor. Öyle ki bu varlık, halkı<br />

ürkütüyor, onların dinlerine, ibadetlerine, şereflerine<br />

saldırarak kendilerini silahlı cihada itti. İşgalcilere<br />

karşı başlayan bu savaş, bu bölgelerde yayıldı. Petrol<br />

rezerveleri yanma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu<br />

da ekonomik açıdan sadece körfez ülkelerinin, Suudi<br />

Arabistan‟ın değil, tüm dünyanın zarar görmesi<br />

demektir. Bu noktada duruyor ve müslüman<br />

kardeşlerimizi, bu serveti korumaya, savaşa sokmamaya<br />

çağırıyoruz. Çünkü bu, islamiyetin büyük bir serveti,<br />

Allah‟ın izniyle gelecekteki en büyük islam devletinin<br />

n önemli, en büyük ekonomik gücüdür. Ve Amerika‟yı<br />

da bu serveti, savaşın sonunda elinden çıkarak, kanuni<br />

hak sahibinin eline geçecek korkusuyla ve Uzak<br />

Doğu‟daki –özellikle kendisini bölgedeki en büyük<br />

tüketici olarak tanımlayan Japonya karşısında -,<br />

Avrupa‟daki rakipleri karşısında zarara uğrayacak<br />

endişesiyle yakmaya kalkışması hususunda uyarıyoruz.<br />

6- Suudi Arabistan‟ın parçalanması ve İsrail‟in kuzeyden<br />

bir parçayı istila etmesi. Suudi Arabistan‟ın<br />

parçalanması, Yahudi-Hıristiyan ittifakı tarafından,<br />

ısrarla isteniyor. Çünkü bu hacimde bu güçte bir islam<br />

390


devletinin varlığı, -doğru Allah‟ın izniyle bu da olacak-<br />

Filistin‟deki Yahudi varlığı için büyük bir tehlike<br />

oluşturmaktadır. Suudi Arabistan‟da müslümanların<br />

kıblesi Kabe‟nin bulunması nedeniyle bu ülke,<br />

müslüman aleminin birliğini temsil eden tek yerdir.<br />

Aynı şekilde, en büyük petrol rezervelerini kapsaması<br />

nedeniyle, islam dünyasında önemli ekonomik gücün de<br />

temsilcisidir. Ve Suudi Arabistan‟ın evlatları, sahabe<br />

dedelerinin (radiyallahu anhum) siretleriyle bağlantı<br />

kurmakta, ümmeti yenilemek, Allah ismini tekrar<br />

yüceltmek için onları örnek almak gerektiğini ifade<br />

etmekteler.<br />

7- Amerikan işgalinin varlığı esnasında çıkacak bir iç<br />

savaş, büyük bir hata demektir. Öyleki bu işgalci, iç<br />

savaşı dünyanın en büyük küfrünün çıkarları<br />

doğrultusunda çözmeye çalışacaktır.<br />

Silahlı kuvvetlerde, vatan koruması ve emniyette görevli<br />

kardeşlerimizi islamiyet ve müslümanlara hizmet yolunda korusun.<br />

Ey tevhid ve akide koruyucuları, ey selefilerin ardında yer alıp<br />

hiadyet nurunu taşıyan, onu dünyaya yayanlar, ey Saad Bin Ebi<br />

Vakkas‟ın, Müsenna Bin Harise El-Şibani‟nin, El-Kağkağ bin<br />

Ömer El-Temimi‟nin nesli ve onlarla savaşmış seçilmiş sahabeler;<br />

orduya katılıp, Allah yolunda, Allah kelimesini yüceltmek,<br />

islamın kutsal bölgelerini savaşlara, işgale karşı korumak için<br />

cihada rağbette bizi geçtiniz. İşte bu, dinin zirvesidir. Maalesef<br />

rejim, tartıları değiştirdi, anlayışların aksini yaptı . Ümmeti, ilk<br />

kıblesinin değişmesinden sonra dönmeyi istemeyeceği kadar<br />

zelillik içine düşürdü, milleti isyan ettirdi. Yeni gelen nesil, yarım<br />

yüzyıllık antlaşmaları değiştirerek Kutsal Aksa topraklarını<br />

Yahudilerin ellerine teslim etti. Yarım yüzyıldan fa zla süredir<br />

meydana gelen bu hal neticesinde, ümmetin yarası kanamaktadır.<br />

Tüm bunlara rağmen, Mekke‟deki mukaddesleri, Mescid El -<br />

Nebevi‟si ile ümmete daha çok acı vermektedir. Çünkü bu kutsal<br />

değerleri korumak için hıristiyan ordusunu ithal etti. Mekke -<br />

Medine topraklarını haçlılara mübah kıldı. –Aslında kral, boynuna<br />

haç taktıktan sonra bunu pek de garipsemeye gerek yok - .baş<br />

makamlarını, itibarını onlara sundu. Böylece komutanlıklar,<br />

Amerikan askerleri ve müttefikleri le doldu. Çünkü onların<br />

yardımı olmadan duramaz oldular. Ve sizler bu insanların, varlık<br />

sebeplerini, hacmini, hedeflerini ve tehlikesini biliyorsunuz. Bu<br />

nedenle ümmete ihanet ettiler. Kafirleri dost edindiler, onlara<br />

391


yardım ettiler ve müslümanlara karşı destek oldular. Bilindiği gibi<br />

bu islama aykırı 10 halden bir tanesidir. Resulallah Sallallahu<br />

Aleyhi ve sellem‟in ölüm döşeğindeki vasiyetine „müşrikleri Arap<br />

Yarımadası‟ndan çıkarın‟ (rivayet eden: Buhari) karşılık onlar,<br />

Arap Yarımadası‟nı, hıristiyanlara mübah kıldılar. Ayrıca şöyle<br />

buyurdu: İnşaallah eğer yaşarsam, Yahudileri ve Hristiyanları<br />

Arap Yarımadası‟ndan kesinlikle çıkartacağım..<br />

Hıristiyan güçlerinin Suudi Arabistan‟da olmasının zorunlu ve<br />

geçici bir durum olduğu iddiaları ise yersizdir. Özellikle Irak‟ın<br />

askeri ve sivil kanadıyla yerle bir edilmesinden, hıristiyan ordusu<br />

yerine müslüman ordunun getirilmesinin ısrarla istenmemesinden<br />

sonra hıristiyanlarla yahudilerin müslümanlara ve çocuklarına<br />

karşı besledikleri kinin gerçeği ortaya çıktı. Ayrıca küfür ehlinin<br />

önde gelenlerinden Amerika Savunma Bakanı William Perry‟nin<br />

Hobar patlamalarından hemen sonra Amerika‟nın Suudi<br />

Arabistan‟daki varlığının sebebinin Amerika‟nun menfaatleri<br />

olduğunu açıklaması da koruma iddialarının tümünü yerle bir etti.<br />

Şeyh Sefer El-Havali, 70 sayfalık kitabında, Amerika‟nın Arap<br />

Yarımadası‟nda bulunmasının, daha önceden planı hazırlanmış<br />

askeri işgal olduğunu, deliller getirerek açıklamaktadır. Ortaya<br />

atılan iddialar ise sadece aldatmacadır. Sadece rejim, daha önce<br />

Filistinli mücahitlere yaptığı gibi halkı oyuna getirmek istiyor.<br />

Öyle ki, daha önceki oyunları, Mescid El -Aksa‟nın elden<br />

çıkmasına sebep oldu. 1936 yılında Filistin Halkı, İngiltere<br />

işgaline karşı büyük bir cihada kalkışınca İngiltere, mücahitlerin<br />

önünde durmaktan ve cihadı durdurmaktan aciz k aldı. Sonra<br />

şeytan onlara, Filistin‟deki silahlı cihadı durdurmanın ancak Kral<br />

Abdulaziz aracılığıyla mümkün olabileceğini vahi etti. Çünkü o,<br />

mücahitleri kandırabilirdi. Kral Abdulaziz, görevini yerine<br />

getirmek için iki oğlunu, -cihadı durdururlarsa İngiltere‟nin<br />

hemen çıkacağı, isteklerinin yerine getirileceği vaatleri ile -<br />

mücahitlerin liderleri ile görüşmek üzere Filistin‟e gönderdi. Kral<br />

Abdulaziz, müslümanların ilk kıblesinin elden gitmesine işte<br />

böyle sebep oldu. Müslümanların karşısına geçerek hıris tiyanları<br />

dost edindi. Mescid El-Aksa meselesini çözmek, Allah yolunda<br />

Aksa‟yı özgürleştirmek için savaşan mücahitlere yardım etmek<br />

yerine, onları terketti. Bugün de aynı şekilde oğlu Kral Fahd,<br />

elimizde kalan mukaddeslerimizi de kaybetmemiz için<br />

müslümanları ikinci kez aldatmaya çalışıyor. Amerika‟nın Suudi<br />

Arabistan‟a girişiyle fetva yayınlayan alimlere, tüm büyük<br />

alimlere, islam dünyasının liderlerine, tüm islam dünyasının<br />

392


Amerika‟nın ülkeye girişini kınaması üzerine Mekke‟de<br />

düzenlediği toplantıda yalan söyledi. Onlara şöyle dedi: „Durum<br />

basit, Amerika ve mittefikleri bir kaç ay sonra ülkeden<br />

çıkacaklar.‟ Bugün Amerika‟nın ülkeye girişinin 7. senesine<br />

giriyoruz. Rejim, onları çıkartmaktan aciz. Halkına bu acziyetini<br />

itiraf etmek de istemiyor. Ve insanlara yalan söylemeye devam<br />

etti. Amerikalıların çıkacağını iddia ediyor. Mümin, bir yılan<br />

oyuğundan iki kere sokulmaz. Mutlu kimse, başkasından öğüt<br />

alandır.<br />

Rejim, orduyu, korumaları, emniyet görevlilerini işgalcilere<br />

karşı harekete geçireceğine, onların kor uması yaptı. Zillet,<br />

alçaklıkta abartı, ihaneti tercih etti. Ve la havle ve la kuvvete illa<br />

billah. Askerlerden, polisten, korumalardan, emniyet<br />

görevlilerinden oluşan küçük topluluğu hatırlıyoruz. Rejim, onları<br />

kullandı, müslümanların haklarına, kanlarına asldırmaları için<br />

baskı yaptı. Allahu Teala hadisi kudside şöyle buyurmaktadır:<br />

„Kim benim dostuma düşmanlık ederse ona savaş açtığımdan<br />

haberi olsun.‟ (Rivayet eden: Buhari). Resulallah Sallallahu aleyhi<br />

ve sellem şöyle buyuruyor: Adamın biri elinde bir adamla gelir ve<br />

şöyle der: Ey Rabbim, bu beni öldürdü. Allahu Teala ona şöyle<br />

der: Onu neden öldürdün? Ve şöyle cevaplar: izzetin sana ait<br />

olması için öldürdüm. Allahu Teala şöyle der: O (izzet) bana<br />

aittir. Başka bir adam elinde bir adamla gelir ve şöyle der: Bu<br />

beni öldürdü. Allahu Teala şöyle der: Neden onu öldürdün? Ve<br />

Şöyle der: İzzetin filan isimli kişiye ait olması için öldürdüm.<br />

Allahu Teala şöyle der: İzzet ona ait değildir. Öyleyse günahla<br />

geldin. (rivayet eden: sahih senetle Nisai) .<br />

Bugün, kardeşleriniz ve Haremeyn‟in evlatları, düşmanı Suudi<br />

Arabistan‟dan çıkarmak için Allah yolunda cihada çıktılar. Ve hiç<br />

şüphesiz siz de ümmetin izzetinin geri döndürülmesi ve işgal<br />

altındaki kutsal mekanlarının özgürleştirilmesini istiyorsunuz.<br />

Bilindiği gibi uygun bir gözle bakıldığında bizim düzenli silahlı<br />

kuvvetlerimizle düşman kuvvetleri arasında denge olmadığı<br />

görülür. Daha basit bir ifadeyle, hızlı hareket eden hafif<br />

kuvvetler, tam bir gizlilik içinde çalışıyor. Başka bir ifadeyle ise,<br />

silahlı kuvvetler dışında halkın evlatları da savaşa katıldı. Ve<br />

Allah‟ın hikmetidir ki bu aşamada, silahlı ordu, düşman haçlı<br />

ordusuyla klasik savaşa girmekten uzak durdu. Silahlı güçler,<br />

kuvvetli ve ferdi operasyonlara giriyorlar. Yani klasik, düzenli bir<br />

şekilde teşkilatlana söz konusu değil. Bu nedenle de ordu üzerine<br />

güçlü bir karşılık verme saldırısı düzenlenmiyor. Çok büyük, ağır<br />

393


iş gerekmiyor. Böylece düşmanın rükünleri parçalanıyor, gövdesi<br />

sarsılıyor ve müslümanların kanları akıtması hususunda şiddetli<br />

şekilde uyarılarak yenilmiş, büyük bir zarara uğramış, kahrolmuş,<br />

kovulmuş olarak çıkarılıyor.<br />

Bu aşamada, mücahit kardeşleriniz, evlatlarınız sizlerden tüm<br />

imkanlarınızla; bilgiyle, maddi olarak, operasyonlarında<br />

kullanacakları gerekli silahları temin ederek yardım et menizi<br />

istiyorlar. Özellikle de emniyette çalışanlardan onları<br />

saklamalarını, düşmanı onlar hakkında yalnız bırakmalarını ve<br />

saflarını sarsmalarını rica ediyorlar. Bunların her biri, işgalci<br />

düşmana karşı mücahitlere yardım etmek demektir.<br />

Ve size rejim hakkında tenbih ediyorum, silahlı kuvvetler, koruma<br />

görevlileri veya emniyet görevlilerine yönelik operasyon yaparak,<br />

mücahitlerin üzerine atmaya hazırlanıyor. Onlara bu fırsatı<br />

vermemeniz gerekir.<br />

Bu sırada biliyoruz ki, ülkenin başına gelenlerden, kullar ın<br />

çektikleri zorluklardan tamamen sorumludur. Buna rağmen<br />

hastalığın başı, işgalci düşman Amerika‟dır. Bu nedenle de onlarla<br />

savaşa, onları öldürmeye, yerle bir etmeye, kovmaya odaklanmak,<br />

Allah‟ın izniyle yenilene kadar gözetlemek gerekir. ve böylece<br />

Allah‟ın izniyle, Allah kelimesini yüceltmek, kafirlerin sözlerini<br />

en alçak yapmak için, sizin sıranızı kullanacağınız aşama gelecek.<br />

İslami vaciplerinizi doğru olarak yerine getirdiğiniz taktirde<br />

düşmana demirden elle vurma, işlerin normale döndürüleceği,<br />

hakların sahiplerine iade edileceği aşama gelecek. Sonra Allah‟ın<br />

izniyle, davamız hususunda, bağımsız olarak konuşma hakkımız<br />

olacak.<br />

Tüm mekanlardaki müslüman kardeşlerim, özellikle de Arap<br />

Yarımadası‟ndakiler:<br />

Amerikan eşyalarını satın almak için ödediğin iz paralar,<br />

Filistin‟deki kardeşlerimizin göğüslerine asplanan kurşunlar<br />

olarak geri dönüyor. Yarın da Suudi Arabistan‟ın evlatlarının<br />

göğüslerine saplanacak.<br />

Onların eşyalarını satın alarak, ekonomilerini güçlendirirken,<br />

biz de fakirlik ve sıkıntı içinde yaşıyoruz.<br />

Haremeyn‟deki müslüman kardeşlerim:<br />

Ülkemizin, Amerika‟nın dünyadaki en büyük silah müşterisi,<br />

bölgede de Amerika‟nın en büyük ticaret ortağı olmasını, silahla,<br />

malla, adamlarıyla, Filistin işgalcisi Yahudi kardeşlerine destek<br />

olan Amerika‟yı destekleyerek müslümanların öldürülmesine,<br />

birbirlerinden ayırılmasına sebep olması akıllara sığar mı?!!!<br />

394


Bu işgalcilerin mallarını geri çevirmek, ticaretlerine büyük darbe<br />

vurmak, onlara karşı yürütülen cihada çok önemli yardım sunmak<br />

anlamı taşır. Bu tavrımız, aynı zamanda manevi açıdan da büyük<br />

önem taşıyacak, onlara olan kızgınlığımızı ve nefretimizi ortaya<br />

koyacaktır. Bununla beraber de kutsal mekanlarımızı<br />

yahudilerden, hıristiyanlardan temizleme girişimlerine ortak<br />

olmuş, onları topraklarımızdan yenilmiş, kovulmuş olarak<br />

ayrılmaya, Allah‟ın izniyle topraklarımızı terketmeye zorlamış<br />

oluruz.<br />

Suudi Arabistan‟daki diğer müslüman ülkelerdeki<br />

kadınlardan da görevlerini yerine getirmelerini ve Amerikan<br />

mallarını boykot etmelerini istiyoruz.<br />

Eğer mücahitlerin askeri darbeleri, ekonomik boykotlarla<br />

birleşirse, düşmanın yenilmesi inşaallah çok yakında<br />

gerçekleşecektir. Bunun tam aksi de doğrudur. Müslümanlar,<br />

mücahit kardeşleriyle yardımlaşmaz, ekonomik boykotlarla<br />

güçlerine güç katmazlarsa, mallarla, düşman Ame rika‟nın savaş<br />

gereksinimlerini, askerlerinin geçimlerini sağlamış olurlar. Bu<br />

nedenle de savaş uzar, müslümanların üzerindeki baskılar artar.<br />

Dünyadaki hiç bir güvenlik ya da istihbarat birimi, hiç bir<br />

vatandaşı düşmanın mallarını almaya zorlayamaz.<br />

Düşman Amerikan mallarının boykot edilmesi, düşmanı<br />

zayıflatmak ve zarara sokmak adına çok etkili bir silahtır. Öyle<br />

bir silahtır ki hiç bir baskıcı güç ona hükmedemez.<br />

Sona gelmeden gerçekten müslüman gençleri ilgilendiren çok<br />

önemli bir meseleye değineceğim. Onlar ki Muhammed sallallahu<br />

aleyhi ve sellemin ümmetinin geleceğinin ışıklarıdırlar.<br />

Ümmetimizin geçirdiği en kritik aşamada, bu gençlerin üzerine<br />

çok önemli görevler düşüyor. Bu aşamada vaciplerini yerine<br />

getirmek için tüm kesimler bir tarafa gençler ön plana çıkıyor.<br />

Allah onları korusun; bazı parmakla gösterilenler islamı savunma,<br />

canlarını ve mallarını zulümden, baskıdan, kötülükten, devletin<br />

yürüttüğü terörden kurtarma yolunda tereddüt ederken, basının da<br />

ümmeti uyandırmama yolunda kullanıldığı sırad a gençler, (Allah<br />

onları korusun), cihat bayrağını yükseltmek, müslümanların kutsal<br />

mekanlarını işgal eden Amerikan-Yahudi ittifakına karşı savaşmak<br />

için öne çıktılar. Bu esnada başkaları da; devletin kendilerine<br />

uyguladığı terörden, ayaklarının fani dünya ya kaymasından<br />

korktuklarından ötürü, bu büyük ihanetin, büyük musibetin Suudi<br />

Arabistan‟ı işgalini sona erdirmek, yerine şeriati getirmek için<br />

öne çıktılar. Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Bu öne çıkışın<br />

395


garipsenecek, şaşılacak bir yanı yok. Muhammed Sallallahu<br />

Aleyhi ve Sellem‟in ashabı gençlerden oluşmuyor muydu? Ve bu<br />

gençler, selefilerin ardından gelen hayırlı gençlerdir. Bu ümmetin<br />

firavunu Ebu Cehil‟i öldüren genç değildi de neydi?.<br />

Abdurrahman Bin Afv (radiyallahu anh) şöyle dedi: Bedir günü,<br />

ilk saflarda yer alıyordum. Sağımdan solumdan yaşları çok küçük<br />

iki genç geldiler, ben onların orada bulunmalarına inanamadım.<br />

Bir tanesi arkadaşından gizli olarak bana şöyle dedi: ey amca,<br />

bana Ebu Cehl‟i göster. Ona şöyle dedim: Ona ne yapacaksın?<br />

Şöyle cevap verdi: Onun resulallah sallallahu aleyhi ve selleme<br />

sövdüğü haberini aldım. Ruhum elinde olan Allah‟a yemin olsun<br />

ki, onu gördüğümde, ikimizden biri ölene kadar onu<br />

bırakmayacağım. Abdurrahman Bin Afv: Buna şaşırdım. Sonra<br />

diğeri bana göz kırparak diğerinin dediği gibi dedi. O sırada<br />

gözlerim insanların arasında dolaşan Ebu Cehl‟e takıldı. Ve onlara<br />

şöyle dedim: Görmüyor musunuz? İşte sorduğunuz arkadaşınız.<br />

İkisi de kılıçlarını çıkardılar ve onu öldürene kadar vurdular.<br />

Allahu Ekber..Bu durum, iki gencin tasası idi. Ve babalarımızın<br />

tasaları işte böyleydi. Bu iki genç, yaşları küçük ancak<br />

himmetleri, cesaretleri, akılları ve dinleri için gayretleri büyük<br />

kişilerdi. Herkes onlara düşmandan öldürdükleri en önemli kişiyi<br />

soruyorlar; onların öldürdükleri, bu ümmetin firavunu, müşriklerin<br />

komutanı Ebu Cehl değil miydi? Ve Abdurrahman bin Afv, onlara<br />

Ebu Cehl‟in yerini gösterdi. Bu vasıf, bilgi ehlinden, tecrübe<br />

ehlinden düşmanla savaşmak, oğullarına ve kardeşlerine doğru<br />

yolu göstermeleri için istenen vasıftır. Bununla beraber, gençler<br />

de selefleri gibi söylüyorlar: „canım elinde olana yemin olsun ki;<br />

„Onu görürsem, ikimizden biri ölene kadar onu bırakmayacağım.‟<br />

Abdurrahman Bin Afv‟ın Ümeyye Bin Halef ile kıssasında da<br />

Bilal‟in (Radiyallahu anh) kafirlerin başını öldürmekteki ısrarı<br />

ortaya çıkıyor: (Kafirlerin başı Umeyye Bin Halef..O kurtulursa<br />

ben kurtulmam.<br />

Birkaç gün önce, haber ajansları, İşgalci Haçlı Amerika‟nın<br />

savunma bakanının açıklamalarını yayınladı. Şöyle diyordu: Riyad<br />

ve Hobar Patlamaları, bir ders verdi, bu ders, korkak teröristler<br />

karşısında çekilmememiz gerekiyor.<br />

Biz, savunma bakanına şu cevabı veriyoruz: bu söz, biricik oğlunu<br />

kaybetmiş yasta bir kadını bile güldürür. Buradan, onları saran<br />

korkunun büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Hani nered e o sahte<br />

cesaretiniz? 1983 yılında Beyrut‟ta meydane gelen patlamalarda<br />

çoğu Marenz, 241 askeriniz öldü. Paramparça oldunuz, dört bir<br />

396


yana ayrıldınız, kötürüm oldunuz. Hani nerede o sahte cesaretiniz<br />

ki, Aden patlamalarından 24 saat geçmeden hiçbir şeyi<br />

önemsemeden çıktınız.<br />

Ancak en rezil düştüğünüz yer Somali‟ydi. Aylarca süren<br />

basın gürültüsünden, şiddetle Amerika‟yı öven yayınlarınızdan,<br />

Yeni dünya düzeni iddialarınızdan, sürdürdüğünüz soğuk savaş<br />

döneminden sonra, 10 binlerce uluslararası kuvvetlerden , 28 bin<br />

Amerikan askerlerini Somali‟ye göndermenizden sonra küçük<br />

düştünüz. Giriştiğiniz küçük bir savaşta, onlarca askeriniz ölünce<br />

hemen Amerikan uçakları Makdişu sahillerinden birine geldi ve<br />

yenilmiş, kovulmuş, umduğunu elde edememiş, hüsrana uğramış,<br />

alçak duruma düşmüş, ellerinizde ölüleriniz olduğu halde gitmek<br />

zorunda kaldınız. Bir yandan geri çekilme gerçekleşirken bir<br />

yandan da Clinton, dünyanın önünde bunun intikamını alacaklarını<br />

söyleyip tehditler savuruyordu. Allah sizi alçalttı ve çekildiniz .<br />

Acziyetiniz ve zayıflığınız ortaya çıktı. Bu üç islam ülkesindeki<br />

(Lübnan-Beyrut, Yemen-Aden, Somali-Makdişu) görüntünüz;<br />

hezimete uğradığınızı gösteriyordu. Bu her müslümanın kalbini<br />

sevinçle doldurdu. Ve mümin kavmin göğüslerine şifa oldu.<br />

Ve diyorum ki, Suudi Arabistan‟ın evlatlarında şuur ve her<br />

yerdeki kafirlere karşı cihada iman olsaydı, Afganistan‟da<br />

Ruslar‟a, Bosna ve Hersek‟te Sırplar‟a karşı savaşan, bugün de<br />

Tacikistan‟da, Çeçenistan‟da savaşan mücahitlere katılsalardı, ki<br />

Allah o mücahitlere Ruslar‟a karşı yardım etti, bugün mücahitlerin<br />

sayısı daha fazla olurdu, daha güçlü olurlardı. Üzerinde<br />

doğdukları, en büyük mukaddeslerin bulunduğu, tüm<br />

müslümanların kıblesi Kabe-i Müşerrefe‟yi içinde bulunduran<br />

toprakları korumak için daha sıcak, daha istekli olsalardı, herkes<br />

onlara yardım ederdi, güçlerine güç katardı. Kutsal mekanları<br />

özgürlüğe kavuşturmak, tüm müslümanların davasıdır. Ve tüm<br />

müslümanların üzerine vaciptir.<br />

Sana sesleniyorum Ey William: Bu gençler, sizin hayatı<br />

sevdiğiniz gibi ölümü seviyorlar. Bu izzet, büyüklük, kerem,<br />

cesaret, sıdk, öne çıkma, fedakarlık onlara mirass kaldı ve<br />

büyüdükçe büyüdü. Ve onlar bu savaşta sadık bir buluşma için<br />

sabrediyorlar. Bu sıfat onlara cahiliyet devrindeki dedelerinden<br />

kaldı. İslam geldi, bu ahlak devam etti ve tamamlandı. Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem‟in buyurduğu gibi: ral Ömer Bin Hind,<br />

Ömer Bin Külsüm‟ü zelil etmek istediğinde Ömer Bin Külsüm,<br />

zillete, alçaklığa, haksızlığa kılıcını çekerek kralın kafasını<br />

kopardı.<br />

397


Bu gençler, ölümden sonra cennete inanıyorlar. Savaşın,<br />

ölümlerini öne alamayacağı gibi, geciktiremeyeceğini de<br />

biliyorlar. Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi: „Allah‟ın izni<br />

olmadan ölemez. Ölümün belirlenmiş bir süresi var.‟ Al -i İmran<br />

Suresi, 145. Ayet. Ve Resulallah sallallahu al eyhi ve sellemin<br />

hadisine inanıyorlar: „Ey çocuk, sana kelimeler öğreteceğim.<br />

Onları ezberle, Allah seni korusun, ezberle ki Allah‟ı yanında<br />

bulasın. Sorduğunda Allah‟a sor, sığındığında Allah‟a sığın. Ve<br />

bil ki, tüm ümmet sana fayda vermek için toplansa A llah‟ın senin<br />

için yazdığından öte bir fayda veremezler. Ve sana zarar vermek<br />

için toplansalar, aynı şekilde Allah‟ın sana yazdığından başka bir<br />

zarar veremezler. Kalemler kaldırıldı, sayfalar kurudu.‟ Sahih,<br />

cami-ulsagir.<br />

Bu gençler, Allah‟un ve resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellemin mücahitler ve şehitlerin ecirlerinin çok büyük olduğuna<br />

dair kendilerine bildirdiklerine iman ediyorlar. Allahu teala şöyle<br />

buyuruyor: „ Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların<br />

yaptıklarını boşa çıkarmaz. Allah on ları hidayete erdirecek ve<br />

durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. Ve onları kendilerine tarif<br />

edip tanıttığı cennete sokacaktır.‟ Muhammed Suresi, 4 -5-6.<br />

Ayetler. „Allah yolunda öldürülenler için „ölüler‟ demeyin. Tam<br />

aksine, onlar diridirler, ama siz farkı nda olmazsınız.‟ Bakara<br />

Suresi, 154.Ayet. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle<br />

buyuruyor: „Cennette Allah‟ın şehitlere hazırladığı 100 derece<br />

bulunur. İki derece arasında yer ile gök arasındaki mesafe kadar<br />

mesafe vardır.‟ Sahih El-Cami‟ulsagir Bir başka hadisi şerifte<br />

şöyle buyuruluyor: „En üstün şehitler, saflar karşı karşıya<br />

geldiğinde, öldürülene kadar yüzleri geri dönmezler. Onlar,<br />

cennette yüksek odalar isterler. Rabbin onlara güler, ve rabbin<br />

dünyada bir kula gülerse, ona hesap yoktur.‟ Sahih senetle rivayet<br />

eden: Ahmet. Bir başka hadis: „Şehit, ölürken birinizin böcek<br />

ısırması kadar hissettiğiniz acıdan daha fazlasını hissetmez.‟<br />

Sahih, El-Cami-ulsagir. Bir diğer hadis: „Allah katında şehidin<br />

özellikleri vardır: Kanının ilk fışkırdığı andan i tibaren , tüm<br />

günahları mağfiret eylenir, cennetteki koltuğu gösterilir, iman<br />

süsüyle süslenir, hurilerle evlendirilir, kabir azabından kurtulur,<br />

en büyük korkudan emin olur, başına, dünyadan ve içindeki<br />

herşeyden daha hayırlı yakut taç konur. 72 huri ile evlendirilir.<br />

Akrabalarından 70 kişiye şefaat eder. Rivayet eden: Ahmet ve<br />

Tirmizi, sahih senetle.<br />

398


Bu gençler biliyorlar ki, sizinle savaşta kazanacakları ecir, kitap<br />

ehli olmayan başkalarına karşı savaşta kazanacakları ecirden daha<br />

fazladır. Onların, sizi öldürerek cennete girmekten başka<br />

önemsedikleri birşey yoktur. Kafir ve katili, ateşte bir araya<br />

gelmez.<br />

Ve onlar, Allahu Teala‟nın şu ayetini tekrar tekrar okuyorlar:<br />

„Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın;<br />

onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun<br />

kalplerini ferahlatsın.‟ Tevbe Suresi, 14. Ayet. Resulallah<br />

Sallallahu aleyhi ve sellem, Bedir Savaşı‟nda müslümanları teşvik<br />

ederken şöyle diyordu: „Muhammed‟in canı elinde olana yemin<br />

olsun ki; Bugün onlara karşı sabırla, hesap ederek, arkasına<br />

dönmeden savaşmış bir adamı Allah illa cennete sokar.‟ Sonra<br />

onlara şöyle der: „Alanı gökler ve yer olan cennet için kalkın.‟<br />

Onlar ayrıca Allahu Teala‟nın şu ayetini de okuyorlar: (Savaşta)<br />

Kafirlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun...‟Muhammed<br />

Suresi, 4. Ayet.<br />

Bu gençler, sana, deden Nakfur, Harun Reşit‟e müslümanları<br />

tehdit eden, gözünü korkutmak isteyen mektubu gönderdiğinde,<br />

dedeleri, müminlerin emiri Harun reşit‟in verdiği cevabı<br />

veriyorlar: „Müminlerin emiri Harun Reşit‟ten, Rum Köpeği<br />

Nakfur‟a, hiç görmediğin ve işitmediğin cevap.‟<br />

Sonra islam ordusuyla karşı karşıya geldiler ve Allah, Nakfur‟u<br />

çok kötü bir şekilde hezimete uğrattı.<br />

Ve bu gençler, onlar hakkında; korkaklar diyorlar ve hiç<br />

görmedikleri, hiç işitmedikleri şekilde cevap veriyorlar. Onlarla<br />

savaşmak, onları öldürmek için, aynen Evs ve Huzruc‟un,<br />

müşrikleri öldürmek uğruna yarıştıkları gibi birbirleriyle<br />

yarışıyorlar.<br />

Onlar, 10 sene Afganistan‟da omuzlarında tüfek taşıdılar ve<br />

Allah‟a sizi yenilmiş, istediğini elde edememiş, kovulmuş olarak<br />

çıkarana kadar, Allah‟ın izniyle size karşı savaşmayı<br />

sürdüreceklerine dair söz verdiler.<br />

Sahabeyi kiramın torunlarına korkaklar diye küfrederek Suudi<br />

Arabistan‟dan çıkmayacağına dair meydan okumanın karşılığın ı<br />

sana İslamın gençleri verecek.<br />

Topraklarımızda silah taşıyorsunuz ve sizi tehdit etmemiz şer‟an<br />

vacip ve aklen de talep edilendir. Bu, tüm beşeriyette en doğal<br />

haktır. Hatta canlı kainatta. Sizinle halimiz, bir adamın evine<br />

giren yılan ve evine giren o yılanı öldüren adam gibidir. Asıl<br />

399


korkak, sizin kendi topraklarında, silahlarınızla, güvenli ve<br />

istediğiniz şekilde dolaşmanıza izin verendir.<br />

Bu gençler, sizin askerlerinizden farklıdırlar. Sizin sorununuz,<br />

askerlerinizi savaşa sokmaya ikna etmekte, bizim sorunumuz ise,<br />

gençlerimizi, operasyonlar ve savaş için sıralarını beklemeye ikna<br />

etmekte. Maşaallah onlara! Bu gençler, övülecek, yüceltilecek<br />

kişiler. Onlar, dinin zafer kazanması için konumlarını alırken,<br />

devlet, büyük kişilerin ayaklarını kaydırdı, onlara, Allah‟ın<br />

kitabında da resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetinde de<br />

bir dayanağı olmayan fetvalar çıkarttırdı. Böylece Mescid El -<br />

Aksa‟yı Yahudiler‟e teslim ettiler, Suudi Arabistan‟ı da hristiuam<br />

ordularına serbest kıldılar. Onların yazdıkla rı, bu gerçeği<br />

değiştiremeyecek.<br />

Bu gençler, sizleri Filistin‟de Yahudi kardeşlerinizin<br />

yaptıklarından, Lübnan‟da müslümanların öldürülmesinden,<br />

ayrılmasından, mahremlerinin ırzlarına geçilmesinden sorumlu<br />

tutuyorlar. Siz, malla, silahla, cihazla onları de stekliyorsunuz.<br />

Irak‟ta, 600 binden fazla çocuk, gıda ve deva noksanlığı<br />

sebebiyle, Irak‟a koyduğunuz zalim ambargo sebebiyle öldü.<br />

Sizler, Suudi rejimiyle beraber bu masumların kanından<br />

sorumlusunuz. Tüm bunlar, sizin yaptığınız bütün anlaşmaların<br />

bozulduğunu gösteriyor. Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem,<br />

Kureyş, Beni Bekir‟e, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin<br />

himayesine giren Huzaa Kabilesi‟ne yaptığı baskında yardım etti.<br />

Bunun üzerine Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş‟ten<br />

Beni Bekir‟i korumasından vazeçmesini istemişse de onlar kulak<br />

asmadılar ve Hudeybiye Antlaşması geçersiz sayılarak, Mekke<br />

fethedildi. Kaynuka Oğulları ile yapılan antlaşma onlardan bir<br />

yahudi, çarşıda bir kadına eziyet ettiği için geçersiz sayıldı.<br />

Öyleyse 100 binlerce müslümanı öldürmeniz, onların kutsal<br />

yerlerini kendinize mübah kılmanız nasıl değerlendirilmelidir?<br />

Müslüman ülkeleri işgal eden düşman Amerikan askerlerinin<br />

kanlarının masum olduğunu iddia edenler, rejimin kendilerini<br />

tutuklamasından korkuyorlar. Arap Yarımadası‟ndaki herkesin<br />

Allah yolunda cihat etmesi, topraklarını bu işgalcilerden<br />

temizlemesi üzerine vaciptir. Allah, o işgalcilerin kanlarını helal<br />

kıldı mallarını da ganimet saydı. Ve kim birini öldürürse, onun<br />

malını alır. Allahu Teala, Tevbe Suresi‟nde şöyle buyurmuştur:<br />

„Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları<br />

yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup<br />

bekleyin...) Tevbe Suresi, 5.Ayet. bu gençler biliyorlar ki,<br />

400


müslümanların başına gelen bu alçaklık ancak cihatla, ancak<br />

patlamalarla ortadan kaldırılabilecek.<br />

Afganistan‟da, Bosna Hersek‟te, mallarıyla, canlarıyla, dilleriyle<br />

ve kalemleriyle cihat eden islam dünyasının gençlerine diyorum ki<br />

savaş henüz bitmedi. Ve onlara, Cibril Aleyhisselam‟ın Re sulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem ile, Ahzab Gazvesi sonrası<br />

konuşmasını hatırlatıyorum: „Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem, Medine‟ye yönelip henüz silahını koymuştu ki Cibril<br />

Aleyhisselam geldi ve şöyle dedi: „Silahını koyuyor musun?<br />

Vallahi melekler silahlarını daha koymadılar. Seninle kim varsa<br />

Beni Kariza‟ya saldır. Ben önünden yürüyeceğim. Onların atlarını<br />

sarsacağım, kalplerine korku atacağım.‟ Cibril aleyhisselam ve<br />

meleklerden oluşan alayı önde, Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellem ile muhacirlerden, ensardan oluşan alayı arkada yürüdüler.<br />

(rivayet eden:Buhari).<br />

Bu gençler biliyorlar ki, öldürülmeyen de ölecek. Ve en<br />

şerefli ölüm, Allah yolunda olan ölümdür.<br />

Annelerimize, kız kardeşlerimize, kadınlarımıza, kızlarımıza<br />

gelince, resulallah sallallahu aleyhi ve sellemden sonra,<br />

kendilerine, üstün sahabe hanımları (radiyallahu anhunne) örnek<br />

alsınlar. Onların yaşantılarından fedakarlığı, cesareti, Allah<br />

yolunda harcamayı öğrensinler. Hattab‟ın (radiyallahu anh) kızı<br />

Fatıma‟nın (radiyallahu anha) kardeşi Ömer Bin Hattab‟ın<br />

islamiyete girmesinden önce „Ey Ömer, hak senin dininden başkası<br />

ise ne dersin‟ sözleriyle ona meydan okuyuşunu, cesaretini,<br />

sertliğini hatırlasınlar. Hicret günü, Ebu Bekir‟in kızı Esma‟yı<br />

hatırlasınlar. Kuşağını ikiye bölüp, bir parçası ile, Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebu Bekir‟in yanlarına aldıkları<br />

sofrayı bineklerine astı. Bu nedenle de kendisine iki kuşak sahibi<br />

dendi. Nesibe Bin Kaab‟ı hatırlasınlar; Uhud günü Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem‟i savunuyordu. Bu sırada omzundan 12<br />

darbe aldı. Sahabe hanımların müslümanları, Allah yolunda cihada<br />

nasıl hazırladıklarını hatırlasınlar; oğullarını, kardeşlerini,<br />

kocalarını nasıl da teşvik ediyorlardı. Bugün de kadınlar,<br />

gerçekten çok güzel örnek sergilediler; Afganistan‟da, Bosna ve<br />

Hersek‟te, Çeçenistan‟da...ve diğerlerinde. Allah‟tan, onlardan<br />

çabalarını kabul etmesini, oğullarını, kocalarını, erkek<br />

kardeşlerini esaretten kurtarmasını, imanlarını artırmasını, bu<br />

yolda sabit kılmasını –Allah kelimesini yüceltmek için girilen<br />

fedakarlık yolu- niyaz ediyoruz.<br />

401


Tüm dünyadaki müslüman kardeşlerimiz: Suudi<br />

Arabistan‟daki, Filistin‟deki kardeşleriniz, size yardım edecekler.<br />

Ve sizden düşmanınıza karşı, İsrailliler‟den Amerikalılar‟dan<br />

oluşan düşmanınıza karşı, onları her yönden zarara uğramış,<br />

yenilmiş, islamın kutsal topraklarından kovulmuş olarak çıkarmak<br />

için gücünüz yettiği kadar cihada katılmanızı istiyorlar. Allahu<br />

teala şöyle buyuruyor: „Eğer onlar din hususunda sizden yardım<br />

isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine<br />

olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur.‟<br />

Enfal Suresi, 72. Ayet.<br />

Haydi Allah‟ın atları...Şimdi şiddet zamanı şiddetlenin. Bilin<br />

ki islamiyetin kutsal mekanlarını özgürleştirmek için toplanmanız,<br />

yardımlaşmanız doğru yoldasınız demektir. Bu, tevhid kelimesi<br />

altında, ümmetin tevhid yoludur. Bizi küçük düşürmek isteyenlere<br />

karşı Allahu Azze ve Celle‟ye yalvaran ellerimizi açıyoruz ve<br />

bizlere her işimizde muvafakiyet, uygunluk vermesini niyaz<br />

ediyoruz.<br />

Allah‟ın, sadık islam alimleri, ümmetin salih gençleri esir<br />

düştüler, onları esirlikten kurtar, Allah‟ım onlara kararlılık ver,<br />

zürriyetlerini hayırlı kimseler kıl.<br />

Allah‟ım, hıristiyan ehli, atlarıyla, adamlarıyla geldiler,<br />

Mekke‟nin, medine‟nin ülkesini gaspettiler. Yahudiler, Resulallah<br />

sallallahu aleyhi ve sellem‟in gece yolculuğa çıkarıldığı Mescid<br />

El-Aksa topraklarında fesat yayıyorlar. Allah‟ım birliklerini boz,<br />

topluluklarını ayır. Allah‟ım yeri ayaklarının altından salla.<br />

Allah‟ım onları öldürmeyi bizlere nasip eyle. Ve onların<br />

şerlerinden sana sığınıyoruz.<br />

Allah‟ım onların kötü günlerini bize göster. Allah‟ım bizlere onlar<br />

üzerinde kudretinin olağanüstülüğünü göster.<br />

Kitabı indiren, bulutları yürüten, ahzaplara hezimete uğratan<br />

Allah‟ım, onları hezimete uğrat ve bizlere zafer nasip eyle.<br />

Allah‟ım sen bizim yardımcımızsın. Sen bizi zafere taşıyansın.<br />

Seninle dolaşıyoruz, senin yolunda savaşıyoruz. Hasbinallahu ve<br />

ni‟mel vekil.<br />

Allah‟ım bu gençler, dininin zaferi ve bayrağını yükseltmek<br />

için toplandılar. Onları katından destekle ve kalpleriyle bağ kur.<br />

Allah‟ım islam gençlerini sabit kıl. Oklarını hedeflerine ulaştır.<br />

Allah‟ım müslümanların kalplerini birbirlerine karşı şefkatle<br />

doldur. Saflarını birleştir. Allah‟ım bizlere sabır ver, ayaklarımızı<br />

sabitleştir, kafirler kavmine karşı zafer ihsan eyle. Ey Rabbimiz!<br />

Bizden ncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey<br />

402


Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi<br />

affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kafirler<br />

topluluğuna karşı bize yardım et!<br />

Allah‟ım bu ümmeti, itaat ehlinin yüceldiği, asilerin alçaldığı rüşt<br />

üzerinde sağlamlaştır. Bizleri marufu emredip, münkerden<br />

alıkoyanlardan eyle.<br />

Allahümme salli ala resulike Muhammedin ve ala alihi ve<br />

sahbihi ve selleme teslimen kesira.<br />

Ve son duamız Elhamdulillahi rabbilalemin.<br />

2-New York ve Washington Ataklarından Sonraki<br />

Ġlk Açıklama :<br />

Hamd Allah‟adır. O‟na hamdediyoruz, O‟ndan yardım<br />

istiyoruz, O‟na istiğfar ediyoruz ve nefislerimizin şerrinden,<br />

işlerimizin kötülüğünden O‟na sığınıyoruz..ve Eşhedu En La ilahe<br />

İllallah vahdehu la şerike leh. Ve eşhedu enne Muhammeden<br />

abduhu ve resuluh.<br />

Sonra..<br />

İşte Amerika, Allah onları tam can alici noktalarından vurdu ve en<br />

büyük binalarını yıktı. Hamd ve minnet Allah‟adır. İşte Amerika;<br />

kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar korku ile doldu.<br />

Hamd ve minnet Allah‟adır. Amerika‟nın bugün tattığı, bizim<br />

onlarca senedir tattığımız şeylerdendir. Ümmetimiz 80 küsürlü<br />

yıllardan beri bu zilleti ve alçak görülmeyi yaşıyor. Çocuklarımız<br />

öldürülüp kanları akıtılıyor. Kutsal değerlerimize saldırılıyor.<br />

Allah‟ın indirdiğinin dışındaki hükümlerle öldürülüyor. Ne duyan<br />

var ne cevap veren. Allahu Teala, islam yıldızlarından bir<br />

topluluğu, önde gelenlerini muvafık eyleyip onlara yardım<br />

ettiğinde, Amerika‟yı yerle bir ettiler. Allahu Teala‟dan güçlerini<br />

artırmasını ve onları Firdevs cennetleriyle rızıklandırmasını niyaz<br />

ediyoruz...onlar, zayıf oğullarının, Filistin‟deki kız ve erkek<br />

kardeşlerinin ve birçok islam ülkesindekilerin yerine karşılık<br />

verdiklerinde tüm dünya ayağa kalktı. Küfür ve nifak bağırmaya<br />

başladı...Bu esnada da Irak‟ta hiç bir günahı olmayan 1 milyon<br />

masum çocuk öldürülüyor ve hiçbir kınama sesi işitilmiyor.<br />

Yönetimlerin alimleri tarafından yayınlanan hiç bir fetva da<br />

duymuyoruz. Bugünlerde İsrail tankları ve katliamcıları Filistin‟e<br />

giriyorlar. Cenin‟de, Ramallah‟da, Refah‟ta, Beyt Cala‟da ve diğer<br />

403


islam topraklarında bozgun çıkarmaya çalışıyor. Ne bir ses<br />

duyuyoruz ne de bir kışkırtma sesi. 80 yıl sonra Amerika‟ya<br />

vurulan kılıç, münafıları başıyla beraber ortaya çıkardı. Onlar ki,<br />

Müslümanların kanlarıyla, şerefleriyle, kutsal değerleriyle alay<br />

eden ölüler için hayıflanmaya, hassaslaşmaya başladılar. Onlar,<br />

kendileri için denilen „fasık‟tan daha aşağıdırlar. Batıla uydular.<br />

Kurbana karşı katile, masum çocuğa karşı zalime yardım ettiler.<br />

Allahu Teala, onların hesabını verendir. Allahu Teala, bizlere<br />

onların ne hakkettiklerini gösterdi. Durum çok açık ve nettir. Her<br />

müslümanın, bu olaydan ve Amerika‟daki büyük yetkililerin; Bush<br />

ve ona tabi olanların, dünya küfrünün başını çekmeye<br />

başlamasından sonra atlarıyla, adamlarıyla karşı çıkmaları gerekir.<br />

Öyle ki bazı islam devletleri bile diğer devletlerle bir olarak bize<br />

karşı, Allahu Teala‟nın dini için çıkmış, dininde alçaklığı kabul<br />

etmeyen bir gruba karşı toplandı. İslama karşı savaşmak<br />

istedikleri için, terör adı altında insanlarla savaşmak için çıktılar.<br />

En uzak doğuda Japonya‟daki insanlardan küçüğü ve büyüğüyle<br />

yüzbinlercesi öldürüldü. Bu, savaş suçu değil. Bu mesele, ele<br />

alınması gereken bir meseledir. Bugün de Irak‟ta aynısı oluyor.<br />

Ancak onlardan Nairobi‟de, Dar El -Selam‟da sadece onlarcası<br />

ölmüş diye Afganistan‟ı, Irak‟ı bombaladılar. Ve tüm münafıklar<br />

da Uluslararası Küfrün ardında durdular. Yüzyılın aptalının<br />

arkasında; Amerika ve her kim ardındaysa. Bu olaylar, dünyayı iki<br />

kutuba ayırdı. İmanında hiç bir nifak bulunmayan kutup ve Allah<br />

bizleri de sizleri de korusun; küfür kutbu. Tüm müslümanların<br />

dinin zafer kazanması için harekete geçmeleri gerekir. Öyle ki<br />

iman rüzgarları harekete geçti bile. Rüzgar, batılı Muhammed<br />

Sallalahu Aleyhi ve Sellem‟in Yarımadası‟ndan yok etmek için<br />

harekete geçti.<br />

Amerika‟ya gelince; ona ve halkına şu sözleri söylüyorum:<br />

Göğü direksiz olarak yükselten Yüce Allah‟ın adıyla yemin ederim<br />

ki; Amerika ve Amerika‟dan yaşayanlar, biz Filistin‟de rahat yüzü<br />

görmedikçe, tüm kafir orduları Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />

Sellem‟in topraklarından çıkmadıkça rüya göremeyecekler. Allahu<br />

Ekber ve izzet islamındır.<br />

(Esselamu Aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh)<br />

3- New York ve Washington (11 Eylül)<br />

Ataklarından Sonraki Ġkinci Açıklama:<br />

404


Hamd Allah‟adır. O‟na hamdediyor, O‟ndan yardım istiyor,<br />

nefislerimizin şerrinden ve işlerimizin kötülüklerinden O‟na<br />

sığınıyoruz. Allah kime hidayet verirse kimse onu sapıttıramaz.<br />

Kimi de sapıttırırsa, ona doğru yol gösterecek yoktur. Eşhedu en<br />

la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Sonra, korkunç olayların<br />

ortasında, ve Amerika‟yı New York ve Washington‟da can<br />

damarından vuran darbeler, basında daha önce benzeri görülmemiş<br />

şekilde yankı uyandırdı. İnsanların görüşlerine yer verildi.<br />

İnsanlar, bu olaylar hususunda iki kısma ayrıldılar. Bir kısım,<br />

Amerikan zorbasına karşı bu darbeleri savunurken diğer kısım ise<br />

kınıyordu. Bu darbelerden kısa bir süre sonra Amerika,<br />

Afganistan‟a karşı savaş başlatınca da insanlar iki kısma ayrıldı.<br />

Bir kısım bu zalim hamleleri savunurken, diğer kısım da kınayarak<br />

reddetti.<br />

Bu büyük olaylar insanları iki kısma ayırdı. Müslümanları büyük<br />

ölçüde ilgilendiren bu olaylar sonucunda İslamla ve islama aykırı<br />

durumlarla ilgili de birçok hüküm ortaya çıkmıştır. Bunun için de<br />

müslümanların, hangi tarafta yer alacaklarını belirlemek için, bu<br />

çekişmenin tabiatını ve çatışmanın hakikatini iyice anlamaları<br />

gerekir. İslam dünyasının en uzak doğusundan en uzak batısına<br />

kadar, Endonezya‟dan, Filipin‟e, Bangledeş‟ten Hindistan‟a,<br />

Pakistan‟dan Arap Ülkelerine, Nijerya‟dan Muritanya‟ya kadar her<br />

yerde çok büyük gösteriler yapıldı. Bu durum, savaşın doğasına,<br />

temelde dini bir savaş olduğuna delildir. Doğu ehli, müslümanlar,<br />

müslümanlarla uyum gösterdiler, onlara yakınlık duydular ve<br />

Hıristiyan olan Batı ehline karşı birleştiler. Onlarsa, bu savaşın<br />

dini bri savaş olduğunu saklamaya çalışıyor, ümmeti aldatıyorlar.<br />

Allahu Teala‟nın kitabında yazılı ve resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

sellemin sünnetinde varolan çatışmanın gerçeğini ortaya<br />

koymuyorlar. Kafirlerle aramızdaki düşmanlığın gerçeğini<br />

unutturmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Aramızdaki<br />

düşmanlığın sebebi akidedir. Bu nedenle de müminlerle, la ilahe<br />

illallah ehli ile dost olmak, küfür, şirk ehli ve dinden<br />

dönmüşlerden uzak durmak gerekir. (Hepsinin hesabı Allah‟adır).<br />

Allahu Teala şöyle buyurdu: „Dinlerine uymadıkça yahudiler de<br />

hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.‟ Mesele din<br />

meselesidir, akide meselesidir. Bush veya Blair‟in gösterdikleri<br />

gibi terör değildir. bu ümmete tabi birçok kişi hırsızlar tarafından<br />

tutuklandı. Hiçkimse de hareket etmedi. Ancak doğudan batıya<br />

hareket eden bu topluluk Usame için hareket etmiyorlar.<br />

Onlar,dinleri için hareket ediyorlar. Çünkü, biliyorlar ki doğru<br />

405


olan bu. Biliyorlar ki islamiyet Muhammed Sallallahu aleyhi ve<br />

sellem gönderildiğinden bu yana en şiddetli, en kötü, en tehlikeli<br />

ve en sert Haçlı Hamlesiyle karşı karşıyadır.bu durum açıkça<br />

ortaya konduktan sonra, her müslümanın bu savaşta nerede<br />

durduğunu bilmesi, öğrenmesi gerekir.<br />

İşte Bush, Amerikalılar‟ın siyaseti ve Amerikan gazeteleri ve<br />

televizyon kanalları; hepsinin de kin dolu haçlılar oldukları açıkça<br />

ortaya çıktı.<br />

Bush, İslam Dünyası‟na ve ehline yönelik bu hamlenin Haçl ı<br />

seferleri olduğu hususundaki zanları ve gazetelerin yazdıklarını<br />

boşa çıkartmadı ve tüm dünyanın önünde bu gerçeği açıkça kendi<br />

ağzından onayladı. Ve teröre karşı savaşın öncülüğünü yapanlar,<br />

nereye gidiyorlar? Ümmet onlarca yıldır içten kemirilirken han gi<br />

terörden bahsediyorlar? Kurbanların, Filistin‟deki çocukların,<br />

masumların, Irak‟takilerin, Güney Sudan‟dakilerin,<br />

Somali‟dekilerin, Keşmir‟de, Filipin‟dekilerin intikamını almak<br />

için hiç kimse hareket etmiyor. Hiçbir ses duymuyoruz.<br />

Yönetimlerin alimleri ve münafıklar hep bir olup açıkça Kafirleri<br />

savunmaya koyuldular.(hepsi hesaplarını Allah‟a verecekler).<br />

Öyleki halk meselenin aslını anladığı halde onlar, kafirlere kibar<br />

davranıp onlarla, ümmeti, Allah kelimesini yüceltmek için cihat<br />

vaciplerini yerine getirmelerini engellemek, onları uyarmak<br />

hususunda antlaştılar. Gerçek ve üzerinde hiç bir örtü olmayan bir<br />

şey var ki Bush; haçı taşıyıp bayrağını yükseğe çıkartmakta, en ön<br />

taburda yer almaktadır. Kim de bu hamlede Bush‟un arkasında yer<br />

alırsa, ilim ehlinin 10 başlık altında topladığı islama aykırı<br />

hallerden birini işlemiş olur. Kafirleri dost edinmek, müminlere<br />

karşı kafirlerin zafer kazanması yolunda çalışmak islama aykırı<br />

hallerin büyüklerindendir. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />

Birkaç gün önce Afganistan‟a karşı başlatılan savaşa bakalım.<br />

Acaba bu savaş bağımsız, nadir bir savaş mı yoksa haçlıların islam<br />

dünyasına karşı 1. Dünya Savaşı‟nın sona erip de İslam<br />

Dünyası‟nın İngiltere, Fransa, İtalya hükümetlerinin boyunduruğu<br />

altına girmesinden bu yana<br />

Süren savaşın bir halkası mı? Filistin İngilizler‟in boyunduruğu<br />

altına girdi, 83 yıldan daha uzun bir süredir Filistin‟deki<br />

kardeşlerimiz, evlatlarımız en kötü işkencelere maruz kalıyorlar.<br />

100 binlercesi öldürüldü. 100 binlercesine mani olundu. S onra<br />

yakın olaylara, Çeçenistan‟a bakalım; Hıristiyan -Ortodoks Akide<br />

sahibi Ruslar, müslüman ümmetin başına geldi ve halkı tamamen<br />

yok etti. Dağlara çıkmalarına sebep oldu. Onların yemekleri kar<br />

406


oldu. Ve hastalıklarla boğuşuyorlar. Ve hiç kimse hareket etm iyor.<br />

Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Sonra Bosna‟da yok edici<br />

savaş. Tüm dünyanın gözleri önünde, tüm dünyaya duyurarak,<br />

Avrupa‟nın ortasında senelerce kardeşlerimizi öldürdüler,<br />

kadınlarımızın ırzlarına geçtiler, çocuklarımızı kestiler. Tüm<br />

bunları Birleşmiş Milletler‟in güvenlik sığınağı altında, Birleşmiş<br />

Milletlerin bilgisiyle, Birleşmiş Milletler‟in yardımıyla yaptılar.<br />

Onlar, bizim sorunlarımızı Birleşmiş Milletler‟de çözmemizi<br />

istiyorlar. Bunu isteyenler münafıklar, Allah ve resulünü,<br />

müminleri aldatmaya çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler dışında<br />

derdimiz var mı ki? 1947 yılında Filistin‟in parçalanmasına İslam<br />

Ülkeleri‟nin Yahudiler‟e mübah olmasına kim karar verdi?<br />

Birleşmiş Milletler. Ve onlar, Araplar‟ın liderleri olduklarını<br />

sanıyorlar. Birleşmiş Milletler‟dekiler, Muhammed Sallallahu<br />

Aleyhi ve Sellem‟e indirilene küfür ettiler. Onlar meseleleri,<br />

uluslararası devlet kanunlarına göre çözümlüyorlar. Yüce kitabın<br />

şeriatine, Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine küfür<br />

ettiler. Yakındığımız Birleşmiş Milletler‟e bir müslüman hiç bir<br />

halde gitmez. Aynı şekilde akıl sahibi bir insan da gitmez. Çünkü<br />

o, suç birimlerinden bir tanesi. Hergün kesiyor ve hiç kimse<br />

hareket etmiyor. Keşmir‟deki kardeşlerimiz, 50 yıldan fazladır en<br />

kötü işkencelere maruz kalıyorlar. Kesiliyorlar, öldürülüyorlar,<br />

ırzlarına, kanlarına, evlerine saldırılıyor ve Birleşmiş Milletler<br />

hiç kıpırdamıyor. Bugün Birleşmiş Milletler, hiçbir delil<br />

getirmeden, Amerika‟nın, Sovyetler Birliği‟yle şiddetli savaştan<br />

çıkmış, bu zayıflara yönelik zalim, zorba uygulamalarını<br />

onaylıyor. Bugüne kadar süren İkinci Çeçen Savaşı‟na bakalım;<br />

tüm halk bir kez daha Rus Ayısı ile svaşa giriyordu. Tüm insan<br />

hakları örgütleri, hatta Amerika‟dakiler harekete geçerek Başkan<br />

Clinton‟un Rusya‟ya desteğini kesmesini istediler. Ancak Clinton,<br />

Rusya‟ya desteğin kesilmesinin, Amerika‟nın çıkarlarına hizmet<br />

etmeyeceğini söylüyor. Bir sene önce Putin, hıristiyanlardan ve<br />

Yahudilerden yanında durmalarını isteyerek onlara şöyle dedi:<br />

„Bizimle aynı tarafta durmanız ve bize teşekkür etmeniz gerekir.<br />

Çünkü biz, islam kökenlilere karşı savaşıyoruz. Düşman, tüm<br />

açıklıkla böyle konuşuyor, bölge liderleri kıvırıyorlar,<br />

kardeşlerine yardım etmekten utanıyorlar, bundan daha da ötesi,<br />

müslümanları kardeşlerine yardım et mekten men ediyorlar.<br />

Endonezya olaylarında, batının ve Birleşmiş Milletler‟in<br />

konumuna bakalım. İslam Dünyası‟nın nüfus açısından en büyük<br />

devletini parçalamak için harekete geçtiklerinde mücrim Kofi<br />

407


Anan, Endonezya Hükümeti‟ne baskı yapıyor, açık açık şö yle<br />

diyordu; Doğu Timur‟u Endonezya‟dan ayırmak için önünde 24<br />

saat var. Eğer yapmazsan askeri kuvvetler girip güç kullanarak<br />

bunu yapmak zorunda kalacaklar. Avusturalya Hristiyan<br />

Kuvvetleri, Endonezya Sahili‟ndeydiler ve gerçekten de Doğu<br />

Timur‟u İslam Dünyası‟ndan ayırmak için girdiler.<br />

Olaylara bakarken, bağızsız halka olmadığını aksine uzun<br />

savaş komplolerinin bir halkası olduğunu, kelimenin tam<br />

anlamıyla yok etme savaşı olduğunu görürüz. Somali‟de üretimin<br />

iadesi bahanesi altında 13 bin kardeşimiz öldürüldü. Güney<br />

Sudan‟da 100 binlercesi öldürüldü. Oradan Filistin‟e, Irak‟a<br />

geliyoruz ve hiçbir itiraza yer olmayan olaylarla karşılaşıyoruz;<br />

Irak‟ta 1 milyondan fazla çocuk öldürüldü ve hala da<br />

öldürülmekteler. Filistin‟de meydana gelince, Hasbiyellahu ve<br />

ni‟mel vekil. Orada olanlara hiç bir ümmet tahammül edemez.<br />

Sadece beşeriyeti kastetmiyorum, kainatta var olan hiç bir varlık<br />

hayvanlar dahi buna dayanamaz. Güvendiğim bir kişi bana<br />

gördüğü bir olayı anlattı; kasap bir deveyi, kardeşinin önünde<br />

kesiyordu, kardeşinden akan kanı gören diğer deve titredi ve<br />

heyecanlanarak yürümeye başladı. Bu adam deveyi yakalayarak<br />

elinden çekti ve elini kırdı.<br />

Ya Filistin‟deki zayıf kadınların hali nasıldır? Oğulları<br />

gözlerinin önünde Amerikan uçakları ve tanklarıyla destekl enen<br />

yahudiler tarafından öldürülüyor. Amerika ve İsrail arasında fark<br />

görenler ise gerçek düşmanlardır. Onlar hainlerdir. Allah‟a,<br />

resulüne, ümmete, emanetlerine ihanet ettiler. Ümmeti<br />

uyuşturdular. Hangi halde olursa olsun, bu savaşa bağımsız bir<br />

savaş gözüyle bakmamak gerekir. aksine bu savaş, şiddetli, vahşi,<br />

iğrenç ve büyük haçlı seferlerinin bir halkasıdır.<br />

Ve tüm müslümanların, „la ilahe illallah ve enne<br />

Muhammeden resulallah‟ bayrağı altında konumunu alması<br />

gerekir. Size, resulallah sallallahu aleyh i ve sellemin, İbn Abbas‟a<br />

hitap ettiği hadisini hatırlatıyorum; „Ey çocuk, sana kelimeler<br />

öğreteceğim, ezberle ki Allah seni korusun, ezberle ki O‟nu<br />

yanında bulasın; sorduğunda Allah‟a sor, istediğinde Allah‟tan<br />

iste ve bil ki ümmet sana fayda vermek için toplansa sana Allah‟ın<br />

yazdığından başka fayda veremezler. Ve sana zarar vermek için<br />

toplansalar Allah‟ın sana yazdığının dışında zarar veremezler.<br />

Kalemler kaldırıldı ve sayfalar kurutuldu.‟ Sahih, Elcami -ulsagir.<br />

Son haftalarda yapabildikleri her şeyi yapan müslümanlara<br />

diyorum ki; gidişatlarına devam etmeleri gerekir. Onların bizimle<br />

408


aynı konumu paylaşmaları gücümüzü, Afganistan‟daki<br />

kardeşlerinizin gücünü artırır. Ve benzeri görülmemiş bu<br />

uluslararası suça karşı daha fazla çaba harcamak gerekmektedir.<br />

Nerede İslam..Ey müslümanlar, dininizin zafer kazanması için<br />

ayaklanın, islam sizleri çağırıyor. Nerede İslam..Nerede<br />

islam...Nerede İslam. Tebliğ etmedim mi? Allah‟ım şahit ol.<br />

Tebliğ etmedim mi? Allah‟ım şahit ol. Tebliğ etmedim mi?<br />

Allah‟ım şahit ol..<br />

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve berekatuh.<br />

4- Amerikan Halkına Mesaj:<br />

Selam hidayete tabi olanlara olsun..<br />

Ondan sonra..<br />

Sizlere güvenilir bir nasihatçiyim...Sizleri dünya ve ahirette<br />

saadete, maddi, kuru, ruhtan yoksun hayatlarınızdan kurtulmaya<br />

çağırıyorum. Sizleri Allah‟ın metotlarının geçerli olduğu islama,<br />

adalete, zulmü ve suçları terketmeye , New York ve Washington<br />

gazvelerinden size verilmek istenen mesajı anlamaya davet<br />

ediyorum. Bu darbeler, sizin daha önceden işlediğiniz suçlara,<br />

zulmünize cevaben geldi. Beyaz Saray‟da yahudi işbirlikçisi,<br />

islam dünyasına saldırmaya, islam dünyasını parçalamaya<br />

hazırlanan bir grup var ki, sizin bu iki gazvede verilmek istenen<br />

mesajı anlamadığınızı düşünüyorlar.<br />

Bunun için size diyorum ki –Allah söylediğime vekildir- ;<br />

Amerika bu çatışmanın büyüklüğünü ister artırsın, ister azaltsın,<br />

Allahu Teala‟nın izniyle onlara aynı büyüklükte operasyonlarla<br />

karşılık vereceğiz.<br />

Allah şahidim olsun ki bu müslüman gençler, size<br />

kalplerinizi korkuyla dolduracak, ekonominizi par çalayacak<br />

operasyonlar hazırlıyorlar; ta ki zulmünüzü, düşmanlığınızı sona<br />

erdiresiniz.<br />

Allahu Azze ve Celle‟den, bizleri katından desteklemesini<br />

niyaz ediyoruz. O, buna hükmeden ve kadir olandır. ( Resûlüm!<br />

De ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda mü<br />

: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş<br />

tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi<br />

ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman:<br />

Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.)<br />

409


Usame Bin Muhammed Bin Laden.<br />

5-Amerikan Müttefiği Devletlere Mesaj:<br />

(13.11.2002 Ramazan Ayı’nın 8.Günü)<br />

(Allah‟ın kulu Usame Bin Laden‟den Zalim Amerikan<br />

Hükümeti İle İttifak Kuranlara)<br />

Hidayete uyanlara selam olsun..ve sonra..<br />

İman yolu, düşmanlığı kaldırmak ve size yapılan muameleye<br />

misliyle karşılık vermekten geçer. New York ve Washington<br />

Gazveleri‟nden bu yana; Tunus‟ta Almanlar‟ın, Fransızlar‟ın<br />

Karatşi‟de öldürülmesi, Yemen‟de Fransa‟nın dev nakil aracının<br />

patlatılması, İngilizler‟in Avusturalya‟da ve Bali Adası‟n da hedef<br />

alınmaları, en son Moskova operasyonları, Filka‟da Marenz‟lerin<br />

öldürülmesi, oradaki, diğer taraftaki tüm bu olaylar, sadece<br />

dinlerini savunma şevki taşıyan islamın evlatlarının, kendilerine<br />

yapılanlara karşı verdikleri, Rablerinin ve peygamberler inin<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) emirlerine uyduklarını gösteren<br />

cevap niteliğindeydi.<br />

Bu, yüzyılın Firavun‟u Bush‟un Irak‟taki çocukları<br />

öldürmesinin, İsrail‟in Amerika ittifakıyla, Amerikan uçaklarıyla<br />

Filistin‟nde çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden evl eri başlarına<br />

yıkmasına verilen cevaptır. Hükümetlerinizin bu suç<br />

topluluğundan uzak durmaları yeterliydi. Filistin‟de ehlimiz<br />

neredeyse bir asırdır öldürülüyorlar, en kötü işkencelere maruz<br />

kalıyorlar.<br />

Filistin‟deki ehlimizi savunmaya kalktığımızda, tüm dünya<br />

titreyerek ayaklandı ve yalanla, haksızca „teröre karşı savaş‟<br />

ismiyle müslümanlara karşı savaş başlattı. Hükümetleriniz<br />

Beyaz Saray‟daki bu suç işleme grubuyla işi nedir? Bu yüzyılda en<br />

çok kan akıtan onların olduğunu bilmiyorlar mı?<br />

İşte Rumsfeld; Wietnam‟da, yaralıların yanında iki milyon<br />

insanı öldürdü. Ve işte Teşini ve Powell; Bağdat‟ta Holako‟dan<br />

daha fazla kan akıttılar...Afganistan‟a saldırıda hükümetlerinizin<br />

Amerika ile işbirliği yapmakta davaları nedir? Özellikle İngiltere,<br />

Fransa, İtalya, Almanya ve Avusturalya‟yı hatırlatıyorum.<br />

Avusturalya; Afganistan‟da savaşa girmesinden önce de<br />

Doğu Timur‟da da onları uyardık. Ama uyarılarımıza kulak<br />

asmayınca, Bali‟deki patlama sesleriyle uyandı. Sonra da<br />

hükümeti kalkıp, kendilerinin hedef olmadıkl arı yalanlarını attı.<br />

410


Eğer Tunus‟taki, Filka‟daki, Bali‟deki, Karatşi‟deki ölülerinize ve<br />

müttefiklerinizin ölülerine üzüntüyle bakıyorsanız, bizim<br />

Filistin‟de, Irak‟ta her gün ölen çocuklarımızı hatırlayın.<br />

Afganistan‟daki halkımızı hatırlayın.<br />

Moskova‟daki ölülerinize üzüntüyle bakmak istiyorsanız,<br />

bizim Çeçenistan‟daki ölülerimizi hatırlayın. Ne zamana kadar<br />

korku, ölüm, yıkım, ayrılık, yetim, dul kalma bizim, güvenlik,<br />

istikrark, mutluluk sizin olacak?<br />

Öyleyse bu, haksız bir bölüşüm. Ve artık, öldürdüğü nüz gibi<br />

öldürülürsünüz, bombaladığınız gibi bombalanırsınız.<br />

Üzüldüğünüzden bize müjdeler olsun..<br />

İslam ümmeti, Allah‟ın ihsanıyla, sizin ciğer parelerinizi<br />

vurmaya başladı. Onlar ki Allah‟la bu cihadı şlene kadar, gerek<br />

beyanla, gerek dille hak hak, batıl da batıl kabul edilene kadar<br />

sürdürecekleri hususunda ahitleştiler.<br />

Son olarak, Allah‟tan bizleri katından dininin zaferi için<br />

desteklemesini, yolunda cihadın sürdürülmesini ve O‟na bizden<br />

razı olmuş şekilde kavuşmayı niyaz ediyoruz. O, buna karar veren<br />

ve kadir olandır.<br />

Son davetimiz elhamdulillahi rabbilalemin.<br />

6- Usame Bin Laden‟in Avrupa‟ya BarıĢ<br />

teklifi<br />

(15.04.2004, Al-Jazeera TV Kanalı’na gönderdiği kasetten)<br />

İşte bu , gösterdikleri olumlu değişimlere yanıt olarak ,<br />

Akdeniz‟in kuzeyinde bulunan Avrupalı komşularımıza barış<br />

teklifi içeren mesjamızdır.<br />

Elhamdulillah sonra Elhamdulillah<br />

Dünyayı ve gökleri adaletle inşa edene, mazlumun hakkını<br />

zalimden aynı şekilde almasına izin verene hamdolsun.<br />

Bundan sonra;<br />

Selam, hidayete uyanlara olsun.<br />

Başta vurgulamak istediğim; adaletin sevmediğine de sevdiğin<br />

gibi uygulanması vaciptir. hak, düşmanın ağzından dahi çıksa<br />

haktır. Güvenliğin ilk kuralı, zulmün ve saldırıların<br />

durdurulmasıdır. Eskilerde şöyle demişler (şiir) :<br />

Haddi aşan , kendi ehlini batırır zulme başvurmanın sonu<br />

felakettir.<br />

411


Filistin‟deki olaylar size ibret olsun, 11 Eylül , 11 Mart<br />

ancak sermayenizin size geri dönmesidir (ektiğinizi biçiyorsunuz).<br />

Güvenlik , tüm insanlar için gereklidir , sadece size ait bir hakmış<br />

gibi davranmınızı kabul etmeyeceğiz.Bilinçli halklar da<br />

siyasetçilerinin, bu haklarıyla oynamalarına izin vermeyecekler.<br />

Bu söylediklerimizden sonra , bilginiz olsun ki , bizi terörist<br />

saymanız , kendinizi de terörist saymanızı gerektiriyor.Çünkü<br />

etki ve tepki aynı doğadan gelir.Bizim yaptıklarımız, sizin<br />

Filistin‟de, Irak‟ta ve Afganistan‟da ehlimize yönelik yaptığınız<br />

katliamlara ve yıkımlara yanıttır.Dünyayı şoka sokan , Filistin‟de<br />

yaşlı, felçli Şeyh Ahmet Yasin (Allah rahmet eylesin) suikasti de<br />

yaptıklarınızın en çirkin göstergesidir.Biz de Allah‟a söz<br />

veriyoruz ki Amerikadan onun intikamını alacağız. Hangi mantıkla<br />

bizim ölülerimiz değersiz , sizinkiler masum oluyor? Hangi<br />

mezhebe göre sizin kanlarınız kandır , bizim kanlarımız sudur?<br />

Misilleme yapmak adaletin gereğidir ve zulme kim başlamışsa o,<br />

daha zalimdir..<br />

Siyasetçileriniz ve onlar gibi düşünenler , Filistin‟in tümüyle<br />

işgali olan gerçek sorunu görmezden geliyorlar ve yalanla ,<br />

sahtekarlıkla bizim direniş ve savunma hakkımızı elimizden almak<br />

istiyorlar .Bu siyasetçilerin , kendilerine saygıları yok ,<br />

halklarının kanlarını da akıllarını da hafife alıyorlar.Siyasetçiler,<br />

bu yanlış düşünceleriyle , halklarının kanlarını korumak yerine<br />

daha fazla akıtıyorlar.Ülkelerimizde ve ülkelerinizde meydana<br />

gelen olaylara ve her iki tarafın ölülerine bakarsak<br />

,Siyasetçilerinizin hem size hem bize zulmettiklerini görürüz.<br />

Onlar ki oğullarınızı itirazlarınıza rağmen, ölmek ve öldürülmek<br />

üzere ülkelerimize gönderiyorlar. Şahsi menfaatleri uğruna<br />

halkların menfaatlerini hiçe sayan, k an akıtan , Beyaz Saray‟a<br />

bağlı bu siyasetçilerin ellerinden, bu fırsatların alınması gerekir.<br />

Bu savaş, Halliburton ve benzeri büyük imar ve silah şirketlerine<br />

milyarlar kazandırıyor. İşte bu savaştan, kan akmasından karlı<br />

çıkanların kimler oldukları belli oluyor ki onlar savaş tüccarları<br />

ve halkların kanlarından beslenen vampirlerdir.Onlar , perde<br />

arkasından dünyayı yönetiyorlar. Bush ve çevresinde dönenler,<br />

dev medya kurumları, veto efendileri ve diğer köle ülkelerle<br />

ilişkileri düzenleyen Birleşmiş Milletler; hepsi dünyadaki asıl<br />

tehlikedirler. Siyonist lobisi de bunların en tehlikelisidir.Biz de<br />

onlarla savaşmakta ısrarcıyız.<br />

Burada söylediklerimize ve batılı halkların barıştan yana<br />

olduklarını gösteren anket sonuçlarına istinaden, sadık müslüman<br />

412


alimlere, davetçilere ve tüccarlara çağrımız : Batılı halklara,<br />

başta Filistin olmak üzere, tüm davalarımızda haklı olduğumuzu<br />

gösterecek kalıcı bir komite kurmalarıdır.Onlara , medyanın üstün<br />

olanaklarından faydalanmalarını tavsiye ediyoruz.Ben de, burad a,<br />

onlara (Avrupalı ülkere) bir barış tezkeresini teklif ediyorum :<br />

Biz , müslümanlara karĢı saldırılarını durduran, müslüman<br />

ülkelerin iç iĢlerine karıĢmayı kesen, Amerika‟nın Ġslam<br />

dünyasına yönelik komplolarına ve oyunlarına gelmeyen<br />

ülkelere yönelik operasyonlarımızı durduracağız. Bu sulh ,<br />

hükümetler değiştiği takdir, karşılıklı anlaşmayla<br />

sürdürülebilir.Barış süreci de, son askerlerinin ülkelerimizden<br />

çekilmesiyle başlar.Barış kapısı, bu konuşmamın üzerinden 3 ay<br />

geçene kadar açık kalacak. Barışı reddedip savaşı istiyorlarsa da ,<br />

biz savaşın oğullarıyız. Eğer barışı istiyorlarsa biz de<br />

hazırız.Bizim kanlarımızı koruyun ki biz de sizin kanlarınızı<br />

koruyalım.İşte bu hem kolay hem zor olan denklemın çözümü sizin<br />

elinizde.Ne kadar gecikirseniz , o kadar zarar edersiniz, o<br />

zamanda bizi yermeyiniz, kendinizi yeriniz. Akıllı olan,<br />

güvenliğini, malını, evladını beyaz Saray‟ın yalancılarının israf<br />

etmelerine fırsat vermez. Bush yalancı olmasaydı, Sabra ve<br />

Şatilla‟da hamile kadınların karınlarını deşen , şimdiki<br />

Filistinliler‟in teslim olma (Ortadoğu barışı) sürecini yürüten<br />

Şaron için barış adamı , bizim için de öldürmüş olmak için<br />

öldüren özgürlük düşmanları demezdi. Ortadaki durum da , bizim<br />

doğruluğumuzu, onların yalancılığını gösteriyor.Biz Rusları,<br />

Afganistan ve Çeçenistan‟a saldırmalarından , Avrupalıları,<br />

Afganistan ve Irak‟ın işgaline katılmalarından, Somali‟ye ümit<br />

operasyonuyla gidip ümitsiz gönderdiğimiz Amerikalıları da<br />

Filistindeki yahudileri desteklemelerinden ve Arap yarımadasını<br />

işgal etmelerinden sonra öldürdük.<br />

Eskilerde şöyle demişler :<br />

Önlem için harcadığınız bir kuruş , sizi ilaç için harcayacağınız<br />

bir liradan kurtarır.<br />

Mutlu kimse, başkasının başına gelenden ibret alandır. Bir an<br />

önce hakka dönmek, batıl içinde ilerlemekten daha hayırlıdır.<br />

Selam, hidayete tabi olanlara olsun.<br />

7- Usame Bin Laden‟in Genel Olarak Ümmete, Özel Olarak da<br />

Irak Halkı‟na SesleniĢ KonuĢması:<br />

(Mayıs başı, 2004)<br />

413


Ey Irak Halkı!<br />

Elhamdulillahi rabbilalemin, vessalatu vesselamu ala<br />

nebiyyina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.<br />

Ve sonra:<br />

Bu mesaj genel olarak islam ümmetine, özel olarak da Irak<br />

halkınadır.<br />

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh.<br />

Irak‟ta, kahramanların topraklarındaki sağlam ehlimizi, orada<br />

Allah yolunda savaşan mücahitlerimize selam olsun . Onlara<br />

diyorum ki; sizler Arapların bayrağı, islamın savunucularısınız.<br />

Müslümanlar, size teşekkür etmekten, sizin kadrinizi bilmekten<br />

aciz kaldılar. Savaşın başlangıcının üzerinden bir sene geçti ve<br />

Allah‟ın lütfuyla, savaşı başlatanlar, sizin ve size y ardım<br />

edenlerin cihadınız sayesinde, savaşın planladıkları gibi gitmesini<br />

sağlayamadılar. Allah sizlere hayır versin.<br />

Düşman, direnişin gücüyle şok oldu. Ve rüzgar istemediği yönde<br />

esmeye başladı. Sonuçta direniş, dahili ve harici olarak büyük<br />

kazançlar elde etti. Allah‟ın izniyle, düşman gerek beşeri gerek<br />

mali olarak korkunç kayıplar verdi. Ve böylece hasar, daha büyük<br />

hasar getirdi. Hamd ve minnet Allah‟a olsun.<br />

Burada önemli bazı noktalara değinmek istiyorum:<br />

İlki :<br />

Bu korkunç ve tehlikeli olay, işlerin gerçeklerini ortaya koydu.<br />

İşgalci Bremer, islamın tüm kanunların kaynağı olmasına razı<br />

gelmeyeceğini söyledi. Yani Irak‟ın dininin islam olmasına razı<br />

gelmeyecek. Ve böylece, anayasa onun iradesine uygun şekilde<br />

geldi. Bu durum, açıkça ortaya koyuyor ki; hükümet meclisi<br />

oyuncaktan, halka yönelik planlarını geçirtmek için ellerinde<br />

bulunan bir aletten başka birşey değildir. Diğer taraftan, dine olan<br />

kinleri, dini ve uygarlık çatışmaları, tüm islami ülkelerde islami<br />

kimliği eritmeye çalıştıkları da su yüzün e çıkıyor. Bu, onların<br />

bize karşı gerçek konumlarıdır. Müslüman olmayan ülkelerin<br />

halklarına yönelik metotlarına gelince bizden farklıdır. Onlara<br />

yönelik metotlarında birçok hileler, değişiklikler yapabilirler.<br />

Ama onlar için asıl zorluk islam dünyasındadı r. Temel zorluk da<br />

dini akide sorunudur. Yani ekonomik ve askeri zorluklar birinci<br />

sırada gelmemektedir. Herşeyden önce yapmak istedikleri, islamı<br />

ortadan kaldırmaktır. Ülkemize yönelik, askeri, fikri, ekonomik ve<br />

güvenlik projelerini, eğer bölgede islam h akimse hayata<br />

414


geçirebilmeleri imkansızdır. Müslümanlar, akide, irade ve onların<br />

planlarına karşı direniş, zulümlerini defetme gücü sahibidirler ve<br />

bire bir‟le cevap verirler.<br />

Herkes açıkça gördü ki; Amerika‟nın hamlesinin, toplu imha<br />

silahlarıyla ve Irak halkının maneviyatını yükseltmek istemesiyle<br />

ilgisi yoktur. Bu, kelimenin tam manasıyla „işgaldir‟. Ve Irak‟ın<br />

güneyinde, kuzeyinde, ortasında tüm müslümanların cihada<br />

katılmaları gerekir.<br />

Geçici Hükümet Meclisi‟nde yer alan dini liderler özür<br />

diliyorlar. Bu meclis Kafir Bremer‟in anayasasını geçirdikten<br />

sonra onlara özür yetmez. Bilindiği gibi, İslam Şeriati‟nden başka<br />

bir kaynak, kanun olarak kabul edilirse bu en büyü şirktir,<br />

milletten çıkmaktır. Yani hükümet meclisinde yer alanların, bu<br />

anayasanın geçmesinde gösterdikleri kararlılık, küfürlerine küfür<br />

katmalarına yol açtı. Dini liderler, geçici şirk meclisinde yer<br />

aldıktan sonra siyasi liderler; Fahd, hüsnü, Cabir, Saddam ve<br />

diğer rejim liderleriyle aralarında ne fark kalmış oluyor? Bu<br />

rejimleri kafir saymamızın en büyük sebebi, Amerika dostu<br />

olmaları nedeniyle işlerimizde Allahu Teala‟nın kanunlarıyla<br />

hükmetmiyor olmalarıdır. Ve kendilerine baskı yapıldığı<br />

mazeretlerini öne sürüyorlar. Şirk meclisinin üyelerinin durumu<br />

da aynen budur. Onlar için de aynı hükümler geçerlidir. 17.<br />

beyanda, rejimlerin milletten çıkmalarına yol açan halleri saydık<br />

ve onların „la ilahe illallah‟ ın gereklerini yerine getirmediklerini<br />

açıkladık. Geçici hükümet meclisinde yer alan dini liderlere de<br />

aynı hükümler uygulanır. Ve hangi kanun Allahu Teala‟nın ilahi<br />

kanunlarından daha önemli olabilir? Her kim bu meclise ve bilerek<br />

kanuna razı gelirse, Allahu Teala‟ya küfretmiştir.<br />

İman etmiş kimse, Allahu Teala‟ya ve resulüne (sallallahu aleyhi<br />

ve sellem) itaat etmekle yükümlüdür. All ahu Teala şöyle<br />

buyuruyor: „(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana<br />

uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.‟ Ve<br />

şöyle buyuruyor: „Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle ancak<br />

kendisine itaat edilmesi için gönderdik.‟ Her kim peyg ambere itaat<br />

ederse mümindir. Her kim de Allah‟ın haram kıldığını helal, helal<br />

kıldığını da haram kılan hükümdara ya da alime uyarsa şirk<br />

koşmuş demektir. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Yoksa onların,<br />

Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı v ar?‟<br />

Öyleyse sadık kimselerin, bu dinden dönmüş liderleri aşmaları<br />

gerekir.<br />

415


Öyle ki reform ve özgürlük terimlerinin reşit bir vasıtası,<br />

doğru bir metotu olmalıdır. Yani, Allah‟ın ihsanıyla temiz bir<br />

metot ve bahsettiğimiz gibi önderlik. Bu durumda genel o larak<br />

ümmet, özel olarak da Irak halkının sadıkları dinden dönmüş<br />

siyasi ve dini liderlerden aynı derecede uzak durmalıdırlar;<br />

cihattan uzak duran ve zalimlere rükneden tüm liderlerden uzak<br />

durulmalı, dizginler elde haktan çıkış noktası bularak, dinden<br />

dönmüşlere, haçlılara karşı cihat bayrağını açmalıdır.<br />

Müslümanlara karşı kafirlere–gerek geçici gerek sürekli hükümet<br />

ismiyle- ; işgalde, işgalin getirdiklerini uygulamakta yardım<br />

ediyorlar. Böylece islama aykırı hallerden birini işlemiş oluyorlar.<br />

Malını, kanını kafire mübah kılıyor, karısını o kanunlara göre<br />

boşuyorlar.<br />

Irak ehlinin cihat etmesi gerekmektedir. Sadece haçlılara<br />

karşı değil, dinden çıkmış hükümete ve o hükümete yardım eden<br />

herkese karşı da savaşmalıdırlar. Aynı şekilde tüm dünya<br />

müslümanları da gerek canlarıyla gerek de mallarıyla, kafi gelene<br />

kadar bu cihadı desteklemeliler.<br />

İkincisi:<br />

Yönetimin Iraklılar‟a verilmesi sözleri aldatmacadan, Irak<br />

Halkı‟nı uyuşturmaktan, silahlı direnişi bastırmaya çalışmaktan<br />

başka birşey değildir. Bunlarla, Irak halkının sadıklarını,<br />

mücahitlerini kandıramazlar. Haçlı askerleri Irak topraklarında<br />

kaldıkça da, tüm işlerinde islam ile hüküm verilmedikçe de, Irak<br />

halkının egemenliği diye bir şeyden söz edilemez.<br />

Üçüncüsü:<br />

Yüzyılın müseylemesi Bush, Irak‟ın teröre karşı savaşın öncü<br />

cephesi olduğunu söylüyor. Yani daha açıkçası, bugün Irak‟ta<br />

süren savaş, islama karşı açılan savaşın ilk cephesidir. Bu nedenle<br />

de tüm müslümanların, bu cepheyi savunmak için gayretlerini<br />

yoğunlaştırmaları gerekir.<br />

Tüm gençleri, tüccarları, sadık kimseleri, büyük vacibi<br />

yerine getirmek, dini savunup ümmeti kurtarmak için bu sıcak<br />

fırsatı kaçırmamaya, cihadı malla, canla, teşvikle desteklemeye<br />

çağırıyorum. Özellikle de Irak ve Filistin‟de.<br />

Bu, gerçekten kelimenin tam anlamıyla nadir ve de ğerli bir<br />

fırsattır. Sizlerden özür dileyenlere dikkat edin. Onlar büyük bir<br />

boşluk içindedirler. Ülkeleri haçlılara ve dinden çıkmışlara<br />

serbest kıldılar. Onlardan önce müslümanlar gelmişti. Şimdi, o<br />

müslümanların kardeşlerinin durumları düzeltmek için ha rekete<br />

geçmeleri gerekir.<br />

416


Aynı şekilde basına da dikkat etmek gerekir. olayları ve<br />

musibetleri izlememeliyiz. Bizim şu anki görevimiz, düşmana<br />

karşı savaşmak, olayları yaratmaktır. Bu savaşın sonunda ya izzet<br />

ve yğceliğe kavuşuruz ya da zillet ve batak içinde kalırız. Bizler<br />

farklı yollara sahibiz. Bu büyük dava, tüm ümmetin davasıdır.<br />

Amerika‟nın ortaya sürdüğü en büyük aldatmacası da islam<br />

dünyasında büyük reform girişimidir. Bu, Bremer‟in Irak‟ta dini<br />

ortadan kaldırmak, servetleri de yağmalamak, adamlar ı öldürmek,<br />

korkutmak, mahremlerine; hatta gecenin bir vaktinde kadınlarına<br />

saldırmak için giriştiği projenin tekrarından,başka bir şey<br />

değildir. ve la havle ve la kuvvete illa billah. Görmüyor musunuz?<br />

Dininizi ve kardeşlerinizi savunmuyor musunuz? Irak‟t a olanlarla<br />

aranızda az ya da çok pek bir şey kalmadı. Aynı şeyler sizin<br />

başınıza da gelecek. Akıl etmeyenler gibi olmayın.<br />

Şunu bilin ki; islam ülkelerini özellikle de Harameyn‟i (Mekke -<br />

Medine) savunmanın yolu Irak‟ta savaştan geçer. Ey müslümanlar!<br />

Tehlikenin hacmini ve olayların sür‟atini görün ve cihat sahasına<br />

inin. Şeyh El-İslam (Allah ona rahmet eylesin), imandan sonra en<br />

önemli vacibin, saldırgan düşmanı kovmanın olduğunu nakletti.<br />

Ve Allah biliyor ki, ben sizlerin aranızda bir öğrenci olsaydım,<br />

okulu terkeder, Allah‟ın emrettiği gibi cihada giderdim: „ (Ey<br />

müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın,<br />

mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer<br />

bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.‟ Tüccar olsaydım, ticareti<br />

bırakır, Allahu Teala‟nın sözüne icabet ederek, mücahitlere<br />

yetişirdim:<br />

(Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size<br />

göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve<br />

canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu<br />

sizin için daha hayırlıdır.)<br />

Size konuşma fırsatımız olsa, defalarca aynı şeyi söylerdim;<br />

işin başı, kelimenin tam manasıyla „la ilahe illallah‟tır,<br />

gereklerini yerine getirmelidir, Allah yolunda çıkacağınız cihat,<br />

islamın en yüceldiği noktadır. Şu anki çıkmaz, ilim ya da yazarlık<br />

değildir. Allah‟ın lütfuyla ilim zaten yayılmış durumdadır. Şu<br />

andaki sorunumuz, oturmaktır. Din, mallarımızı ve vaktimizi boşa<br />

harcayarak ayakta duramaz. Dinin ayakta durabilmesi için,<br />

kılıçların gölgesinde bulunmak gerekir. ve Tuba Cen netleri,<br />

sorunu kavrayıp, rahmet ehlini, Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />

417


sellem‟in savaşlarını kendisine örnek alanlarındır. Allah‟tan<br />

şehadetlerini kabul etmesini niyaz ediyoruz.<br />

Bedir Ayı‟nda Irak Halkı‟nın haberleri, müslümanların<br />

kalplerine ferahlık veriyor. Nasıriyye‟de işgalci askerlerinden<br />

onlarcası öldü ve yaralandı, Bağdat‟ta, Felluje‟de, Ramadi‟de,<br />

Musul‟da, Tekrit‟te düşman güçleri, maddi manevi hasara<br />

sürüklendi; uçakları düşürülerek, öldürülerek, yaralanarak,<br />

müslümanlara Filistin‟de, Irak‟ta, Afganistan‟da tattırdıkları<br />

onlara da tattırıldı. Samarra ehli, Bakube ve diğerleri cihat<br />

bayrağını tüm yüceliğiyle yükselttiler. Size diyorum ki; sabredin,<br />

sabırda yarışın, Bush‟a karşı bir saat daha fazla sabredin ve<br />

Allah‟ın izniyle isteğinize kavuşun. Zafer, bir saat sabırdadır.<br />

Son sözden önce;<br />

Sizlere siret ehlinin bir hadisesini hatırlatmak istiyorum;<br />

Müslümanlar Afrika‟nın kuzeyini açtıklarında, müşriklerin<br />

komutanı, müslümanların komutanını öldürene ödül verecceğini<br />

vaatetti. Müslümanların komutanı Abdullah Bin Zübeyr<br />

(radiyallahu anh) de aynı şekilde davranarak, müşriklerin<br />

komutanını öldürene ödül vaatetti ve müslümanlardan bir adam,<br />

müşriklerin komutanını öldürerek, ödülünü tam olarak aldı.<br />

Biliyorsunuz ki Amerika, mücahitleri öldürenlere büyük<br />

ödüller vaat etti. Ve bizler, El-Kaide olarak, Allah‟ın izniyle,<br />

işgalci Bremer‟i veya vekilini veya Amerikan Kuvvetleri<br />

Komutanını veya da Irak‟taki vekilini öldürene 10 bin gram altın<br />

vaat ediyoruz. Birleşmiş Milletler‟e gelince, Hıristiyan -Siyonist<br />

birliğin elinde bir aletten başka bir şey değildir.Filistin‟i<br />

Yahudiler‟in eline teslim eden Birleşmiş Milletler‟den başka<br />

kimdir? Doğu timur‟u ayıran Birleşmiş Milletler‟den başka<br />

kimdir? Birleşmiş Milletler‟in, Irak Ambargosu‟na, ambargo<br />

nedeniyle bir milyondan fazla çocuğun ölmesine göz yummakta<br />

bahanesi nedir? Ve bugün, pisliğini ümmete ulaştırdı. Bu nedenle<br />

de kim Coffi Anan‟ı veya Irak‟taki temsilci heyetinin başkanını,<br />

ya da Afgan temsilcisi Ahdar El-İbrahimi‟yi öldürürse onlara da<br />

aynı ödül. Amerikan askeri veya Veto sahibi ülkelerin<br />

vatandaşlarını-Amerikalılar ya da İngilizler gibi-. öldürene 1000<br />

gram ödül. Kim Irak‟taki Birleşmiş Milletler‟e bağlı Genel<br />

Cemiyet‟in kölesi Japon, İtalyan gibi askerleri öldürürse 500 gram<br />

altın. Ve ödüller, güvenlik durumları gözönünde bulundurularak<br />

Allah‟ın izniyle en yakın vakitte verilecektir. Ama kim de<br />

öldürdükten sonra işgalci askerler tarafından öldürülürse, hem<br />

418


onlara hem bize büyük ödül; Allah yolunda şehadet. Küçük<br />

servetine gelince, Allah‟ın izniyle varisleri ne verilecek.<br />

Son olarak:<br />

İslam gençlerine yöneliyor ve onlara şöyle sesleniyorum;<br />

haydi Haçlı ve yahudilerle savaşa kalkın, Allah‟ı çokca anın.<br />

Vallahi, ya zafer ya şehadet. Olay şu kadar basit ki, birimiz<br />

Allah‟ın yazdığı eceli geldiğinde ruhu peygamberi mizin<br />

(sallallahu aleyhi ve sellem) söylediği gibi, kuşların kesesinde,<br />

istediği yere uçacak, ta ki sonunda da Rahman‟ın arşına asılı<br />

şamdan gibi mekanına ulaşacak. Ne kadar da farklılar; bir tarafta<br />

ehline komşu olmak diğer tarafta da Rabbine komşu olmak.<br />

Her mekandaki islam gençleri! Özellikle komşu ülkelerdekiler;<br />

Arap Yarımadası‟ndakiler, Kenan Topraklar‟ında ve Şam‟dakiler,<br />

ey Salahaddin‟in torunları, ey Fatih Sultan Mehmet‟in atlıları, Ey<br />

Ummu El-Feda ve Yüce Halep fedaileri, Ey Maan ve Zarka<br />

kahramanları...iki nehrin ülkesindeki kardeşlerinize yardım etmek<br />

üzerinize kesin vaciptir. Çünkü orada savaş kaynıyor ve ateşi her<br />

yere saçılıyor. Haçlıların atlıları, onlardan binlercesini öldürdü,<br />

binlercesini de esir aldı. Onları temelli yok etmek, ülkesini<br />

mahvetmek istiyorlar. Irak ehli, Allah‟ın ihsanıyla, hain Rumlar‟a<br />

karşı savaşıyor, dinlerini savunmak için kendilerini feda<br />

ediyorlar.<br />

Allah‟ım rabbimiz, şehitlerimizin şehadetlerini kabul et,<br />

yaralılarımıza şifa ver, mahkumlarımızı kurtar, kahramanlarımız ı<br />

sabit kıl ve onların eliyle katından zafer ihsan eyle. Bizlere<br />

senden başka yardımcı yoktur.<br />

Kitabı indiren, bulutları yürüten, ahzapları hezimete uğratan<br />

Allah‟ım bizlere onlara karşı zafer nasip et.<br />

Rabbimiz, bizlere dünyada da ahirette de iyilik ver v e ateş<br />

azabından koru.<br />

Allah‟ım mücahitlere Filistin‟de, Irak‟ta, Afganistan‟da,<br />

Keşmir‟de, Filipin‟de, Çeçenistan‟da, Pakistan‟da ve her yerde<br />

kafirlere karşı yardım et. Sen, kesinlikle işiten cevap verensin.<br />

Son duamız, Elhamdulillahi rabbilalemin.<br />

8- Usame Bin Laden’in Amerika Başkanlık<br />

Seçimlerinden Önce Amerikan Halkı’na Konuşması<br />

(Usame’nin Yayınlanan En Son Konuşması, Ekim<br />

2004 Ramazan Ayı)<br />

419


Ey Amerikan Halkı...Bir daha Menhaten‟da ve diğerlerinde<br />

yaşananların başınıza tekrar gelmemesi için size s avaştan,<br />

sebeplerinden ve sonuçlarından konuşacağım...Güvenlik, insan<br />

hayatının önemli rükünlerinden bir tanesidir ve Bush‟un bizim<br />

hakkımızdaki „özgürlükten nefret ediyorlar‟ iddialarının aksine,<br />

özgür kimseler güvenlikleri hususunda asla ödün vermezler. V e<br />

kesinlikle bizi biliyorlar ki, onların vurduğu gbi vuruyoruz.<br />

Bilindiği gibi hürriyeti sevmeyen insanlar, o 19 kişinin (Allah<br />

onlara rahmet eylesin) taşıdığı gibi bir ruh taşımazlar. Sizi<br />

öldürüyoruz çünkü biz özgürüz. Haksızlık altında uyumuyoruz.<br />

Ümmetimize özgürlüğünü geri döndürmek istiyoruz ve bizim<br />

güvenliğimizi yok ettiğiniz gibi biz de sizin güvenliğinizi yok<br />

ediyoruz.<br />

Ancak ben sizlere şaşkınlık içinde bakıyorum, 11 Eylül<br />

olaylarının üzerinden tam 4 yıl geçmesine karşın Bush, sizin<br />

hayatınızı karıştırmaya, sizleri yanlış yola sürüklemeye ve gerçek<br />

sebepleri sizden saklamaya devam ediyor. Ve o olayların meydana<br />

gelmesine sebep olan durumlar hala vardır.<br />

Sizlere o olayların ardındaki sebeplerden bahsedeceğim, bu<br />

kararın alındığı anlardan size bahsedeceğim ki,<br />

düşünesiniz..Sizlere diyorum ki; ikiz kuleleri vurmak Allah<br />

biliyor, hiç aklımıza gelmiyordu. Ta ki, ölçü taştı, zulmü,<br />

Amerikan-İsrail ittifakının Filistin‟de, Lübnan‟da ehlimize yaptığı<br />

haksızlıkları gördük zihnimde bu olay şekillenmeye başla dı. 1982<br />

yılında Lübnan‟da meydana gelen olaylar ise, bende büyük tesir<br />

yarattı. Amerikan 6. Filosu, İsrailliler‟e Lübnan‟ı vurma izni<br />

vermişti. Amerikan 3. filosunun da yardımıyla bombardıman<br />

başladı, birçok kişi öldürüldü, birçokları yaralandı, kalanları<br />

birbirlerinden ayrı düştüler. Bu etkileyici görüntüleri hala<br />

hatırlıyorum. Kanlar, kötürüm olanlar, çocukların, kadınların<br />

cesetleri her tarafa yayılmıştı. Evler içlerindekilerle yerle bir<br />

olmuş, kuleler toprağa dönüşmüştü. Bombalar yağmur gibi,<br />

rahmetsizce evlerimize dökülüyordu. Manzara bir çocuğu yiyen<br />

timsah manzarası gibiydi. Çığlıktan başka bir ses yoktu. Ve la<br />

havle ve la kuvvete illa billah. Timsah silahtan başka bir diyalog<br />

şeklinden anlar mı? Tüm dünya bu olanları, görüyor, işitiyor<br />

ancak ötesinde birşey yapmıyordu. O sıralarad içimde tarif<br />

edemeyeceğim duygular oluştu. Ancak bu olay bende, zulmü,<br />

şiddetle reddetme ve kuvvetli şekilde zalimlere karşı onları<br />

cezalandırma şuuru uyandırdı.<br />

420


Lübnan‟daki yıkık kulelere baktığımda zihnimde zalimi, bize<br />

yaptığının aynısıyla karşılık verme ve Amerika‟daki kuleleri<br />

yıkarak, bize tattırdıklarının aynısını onlara tattırma ve böylece<br />

onları çocuklarımızla kadınlarımızı katletmekten alıkoyma fikri<br />

alevlendi.<br />

Ve o günler, Amerika‟nın kanunlarının, demokrasi ve<br />

hürriyet adı altında masum çocukları ve kadınları öldürmeye<br />

dayandığını, bizlere kanıtladı. Baba Bush‟un yaptığı gibi, insanlık<br />

tarihinin (Irak‟ta ambargo sebebiyle milyonlarca insan ve çocuk<br />

öldü) gördüğü en büyük toplu çocuk katliamından şikayetçi<br />

olacaksın, oğul Bush‟un yaptığı gibi, milyonlarca çocuğun üzerine<br />

Irak‟ta eski işbirlikçisini azledip yerine yenisini getirmek için<br />

bomba yağdırmasından, Irak‟ın petrolüne el koymasından ve diğer<br />

rezilliklerinden şikayetçi olacaksın, buna karşı direneceksin ve<br />

adın terörist, adın gerici olacak.<br />

Bu ve bunun gibi manzaraların neticesinde, bu korkunç<br />

zulme karşılık olarak, 11 Eylül olayları meydana geldi. Bir adamı<br />

hanımını koruduğu için azarlayabilir misiniz? Bir insanın<br />

kendisini savunmasını, zalime aynı şekilde karşılık vermesini<br />

terör olarak, ayıplanacak bir hal olarak görebilir misiniz? Eğer<br />

gerçek böyle ise, bundan kaçış yolumuz yoktur.<br />

İşte bu, size sözle ve amelle bildirmek istediğimiz mesajdır. 11<br />

Eylül‟den seneler önce, Time Dergisi‟nden Skot ile 1996 yılı nda,<br />

1997 yılında CNN‟den Peter Arnett ile, sonra 1998 yılında John<br />

Vetr ile ardından Nairobi‟de, Tanzanya‟da, Aden‟de AbdulBari<br />

Etwan ile, sizin milletinizden son olarak da tarafsız olarak<br />

nitelendirdiğiniz Robert Fesk ile görüşmelerimi dikkatle inceleyin<br />

isterseniz. Hürriyet iddiacısı Beyaz Saray ve ona boyun eğmiş<br />

kanallar, gidipte Bush‟la, size karşı savaşımızın sebeplerinden ne<br />

anladığı hususunda görüşme yapabilirler mi?<br />

Bu sebeplerden sakınırsanız, doğru yoldasınız demektir ve<br />

Amerika, 11 Eylül‟den önceki güvenliğine kavuşur.<br />

Sonuçları Açısından;<br />

Allahu Teala‟nın lütfuyla, çok olumlu ve büyük sonuçları<br />

oldu. Tüm ölçüleri ve umulanı aştı. Bunun ise sebepleri çok<br />

fazladır. En önemlileri;<br />

Bizler, Bush ve İdaresi ile nasıl muamele edeceğimiz hususunda<br />

fazla zorluk çekmiyoruz. Çünkü, ülkelerimize hükmeden, yarısı<br />

asker, diğer yarısı kral ailesinden, başkanlardan oluşan rejimlerle<br />

aralarında benzerlik bulunuyor. Onlarla uzun bir tecrübe<br />

geçmişimiz bulunuyor. İki sınıfta da kibir, büyüklenme, baskı,<br />

421


malları haksız yere alma vasıfları bulunuyor. Bu benzerlik, baba<br />

Bush‟un, bölgeyi ziyaret ettiğinden bu yana ortaya çıkmıştır. Ve<br />

bu ziyaretler esnasında, bizim kavmimizden bazıları, Amerika‟ya<br />

hayranlıkla bakıyor, krallık ve askeri düzenin ülkelermizde<br />

onlarca sene kalmasına etki etmesini arzuluyorlardı. Öyle ki<br />

ümmetin mallarını hesapsız ve gözetlenmeden bu görevleri<br />

sırasında kullansınlar...ve hürriyetlerin kısıtlanması, baskıcı<br />

anlayış, „Teröre Karşı Savaş‟ adı altında, vatan kanunu ismini<br />

verdikleri kanunlarla oğluna geçti. Baba Bush, oğluna sahtekarlık<br />

tecrübelerini geçirmeyi de bu sahtekarlık tecrübelerini sıkıştığı<br />

durumlarda kullanmak üzere Florida‟ya götürmeyi de unutmadı.<br />

Geçmişte tüm hatırlattıklarımız; bu yönetimi kışkırtmamız ve ikna<br />

etmek için iki mücahidi „El-Kaide‟ yazılı bir bez parçasını<br />

yükeltmek için en uzak doğuya göndermemiz yeterlidir.<br />

Generalleri, kayda değer bir şey yapmadan, Amerika‟yı beşeri,<br />

mali, siyasi açılardan hasara uğratacak şekilde –bazı özel<br />

şirketleri hariç- süratle oraya çekebiliriz.<br />

Buna ek olarak gerilla savaşlarında, vur -kaç savaşlarında,<br />

büyük , zalim ordulara karşı tecrübeliyiz. Mücahitlerle beraber,<br />

Rusya‟ya karşı 10 sene vur-kaç savaşı sürdürdük. Allah‟ın<br />

izniyle sonunda da başarısız kalarak, yenilmiş vaziyette geri<br />

çekilmek zorunda kaldılar. Allah‟a hamd ve minnet olsun. Biz bu<br />

siyaseti, Allah‟ın izniyle, Amerika‟yı yenilgiye uğratana kadar da<br />

uygulayacağız. „Bu, Allah‟a zor gelmez‟.<br />

Her kim, El-Kaide‟nin Beyaz Saray‟a karşı zafer kazandığını<br />

ya da Beyaz Saray‟ın bu savaşı kaybettiğini söylüyorsa, bu söz<br />

tam bir dikkatle söylenmiş söz değildir. çünkü sonuçlara<br />

bakarsak, El-Kaide‟nin bu kazançların kazanılmasında tek sebep<br />

olmadığını görürüz. Beyaz Saray, kendisi silah, petrol, yapı<br />

şirketlerini çalıştırmak için savaş cephelerini açmıştır. Tüm<br />

bunlar, El-Kaide‟nin bu devasa sonuçları elde etmesini sağladı.<br />

Aynı şekilde bazı analistler ve diplomatlar, bizim ve Beyaz<br />

Saray‟ın aynı takımda oynayan ve Amerika‟nın ekonomisini<br />

vurmayı hedefleyen oyuncular olduğumuzu söylüyorla r. İngiliz bir<br />

diplomatın, Meliki Enstitüsü‟nde Uluslararası Durumlar<br />

hususunda verdiği konferansında bahsettiği gibi niyetler farklı<br />

bile olsa aynı hedefi vuruyoruz.<br />

Örnek: El-Kaide olayda 500 bin dolar harcadı. Bu esnada<br />

Amerika‟ya olayda ve propogandalarında 500 milyar dolar zarar<br />

verdi. Bu da El-Kaide‟nin harcadığı her bir doların, Allahu<br />

422


Teala‟nın izniyle 1 milyon dolar zararlarına sebep olduğunu<br />

gösteriyor.<br />

Buna ek olarak korkunç sayıda çalışanını kaybetti. Mali<br />

bütçe açığı ise, feleki, kıyasi rakamlara göre 1 trilyon doları aştı.<br />

Amerika İçin En Tehlikeli ve En Acı Olan Şey:<br />

Mücahitler sonunda Bush‟u, Irak‟ta ve Afganistan‟daki Amerikan<br />

askerlerinin ölü sayısını saklamaya zorladılar. Bu da Allah‟ın<br />

izniyle istinzaf planının ne kadar başarıya ulaştı ğını, Amerika‟yı<br />

iflasa sürüklediğini göstermektedir.<br />

Evet, bu El-kaide‟nin kazandığını açıklıyor. Ancak Bush<br />

idaresinin de kazandığını başta belirtmek gerekir. Çünkü<br />

Halliburton gibi Bush ve idaresi ile bağlantısı olan büyük<br />

şirketler, bu sayede büyük antlaşmalar yaptılar. Gerçek<br />

kaybedenler ise sizlersiniz; Amerikan halkı ve ekonomisi.<br />

Biz, (Allah rahmet eylesin) Genel Sekreter Muhammed Ata ile<br />

olayların, Bush ve yönetiminin ilgisini çekmeden önce, 20 dakika<br />

içerisinde gerçekleşmesi hususunda anlaştık. Ve Amerikan Silahlı<br />

Kuvvetleri‟nin 50 bin vatandaşını, ikiz kulelerde, en çok yardıma<br />

ihtiyaç duyduları bir vakitte, bu büyük olay başlarına gelirken<br />

yalnız bırakacağı hiç aklımıza gelmedi. Çünkü o esnada Bush,<br />

kızının keçisi ile meşguldü. Çünkü kızının keçi sinin süsmesi,<br />

uçakların çarpmasından daha önemliydi. Bu da bize operasyonları<br />

gerçekleştirmek için istediğimizin 3 katı zaman kazandırdı.<br />

Allah‟a hamd olsun.<br />

Ve bildiğiniz gibi, Amerikalı düşünürler ve akıl sahipleri, Bush‟u<br />

daha önceden uyararak ona şöyle dediler: toplu imha silahlarının<br />

bulunup bulunmadığı hususunda girişeceğin teftişte tüm dünya<br />

ülkeleri senin yanında ancak Amerika‟nın çıkarları bu savaşa<br />

girmemen yönündedir. Bu savaşın bir mazereti de yoktur, sonu da<br />

belli değildir.‟ Ancak Bush sonuçta basiretini kaybetti, özel<br />

çıkarlarını, Amerika‟nın çıkarlarının önüne koydu. Sonuç; savaş<br />

ve yığınla ölü. Amerika‟nın ekonomisi sarsıldı.<br />

Size şunu söylüyorum: bizim ehlimizden 15 binden fazlası<br />

öldü, onbinlercesi yaralandı. Sizden de binden fazlası öldü ve<br />

onbinlercesi yaralandı. İki taraftan hasıl olan, Bush‟un ellerini<br />

yıkadığı tüm bu ölüler, Bush‟un petrol çıkarına, özel şirketlerini<br />

çalıştırma çıkarına hizmet ediyor.<br />

Sizden İsteğim Basit;<br />

Her yapılanın karşılığının görüleceğini hatırlayın.<br />

Ve son olarak;<br />

423


Bilin ki, hakka dönmek, batıl içinde sürüklenip gitmekten daha<br />

hayırlıdır. Akıllı olan, güvenliğini, malını, evladını beyaz<br />

Saray‟ın yalancılarının israf etmelerine fırsat vermez.<br />

Güvenliğiniz, Bush, Kery ya da El-Kaide‟nin elinde<br />

değildir..Güvenliğiniz, sizin elinizdedir. Bizim güvenliğimize<br />

dokunmayan, güvendedir.<br />

Allah bizim velimizdir oysa sizin veliniz yoktur.<br />

Ve Selam hidayete uyanlara olsun.<br />

Usame Bin Laden‟i Etkileyen Olaylar:<br />

1. Olay 76 :<br />

Amerika, Afganistan‟ı vurmaya karar verdiğinde, Usame Bin<br />

Laden, „Filistin halkı rahat yüzü görmedikçe Amerikan Halkı da<br />

rahat yüzü görmeyecek‟ yeminini ettiği meşhur konuşmasını<br />

yayınlamıştı. Bu konuşma ile tüm Filistinliler harekete geçti,<br />

Usame‟nin resimleri, tüm Filistinli evlerin kapılarına asıldı, okul<br />

öğrencileri, sporcuların fotoğraflarını, kızlar da şarkıcıların<br />

fotoğraflarını göğüslerinden söküp yerine Usame‟nin<br />

fotoğraflarını astılar. Amerika kuvvetleri Kabul‟ü vurmaya<br />

76 Faris El -Za hrani ‟nin „ Za ma nı yi nele ye n , Amerika yı ka hreden B i n Laden‟<br />

kitabınd a n<br />

424


aşladığında Usame, Kandahar‟da idi. Planlarını hazırladıkları,<br />

durumu masaya yatırdıkları günlerden bir gün, elinde laptop ile<br />

bir genç geldi. Ve Usame‟ye bir şey göstermek istediğini söyledi.<br />

Toplantıdaki herkes sustu, Usame‟ye bakmaya, ne yapacağını<br />

beklemeye başladılar. Usame kendisinden göstermesini istedi.<br />

Ancak Usame‟de her zamankinden farklı bir his oluştu. Yeni bir<br />

şeyle karşılaşacağını anlamıştı ve yüzü değişmeye başladı. Bu<br />

genç yerinden kalkarak bilgisayarı çalıştırdı. Laptop çalışırken,<br />

Usame‟nin yüzü daha da değişiyordu. Genç bilgisayar hazır olunca<br />

videonun tuşuna bastı ve sesini yükseltti. Ekrana, görüntüsü tüm<br />

müminleri etkileyecek, çocuk masumluğu yüzünde görünen, küçük<br />

bir çocuk geldi. Bu çocuk Filistinli kufiye giyiyordu. Usame‟nin<br />

parmağını kaldırdığı fotoğrafını elinde kaldırıyordu. Çocuk<br />

kalpleri parçalayacak şekilde, yüksek bir sesle ağlayarak<br />

konuşmaya başladı: Nerede sözün ey Usame? Nerede sözün ey<br />

Usame? Usame‟den sadece ağlama sesi geliyordu, öyle hıçkırarak<br />

ağlıyordu ki, sanki en çok sevdiği insanlardan birini kaybetmişti.<br />

Ve şöyle dedi: Usame‟den ne yapmasını istiyorsun ki tüm dünya<br />

ona karşı birleşmiş. Bu sözleri ağlayarak öyle tekrarladı ki tüm<br />

sakalı gözyaşlarıyla ıslandı. Bu ağlama bizleri de tesiri altına aldı<br />

ve meclisimiz, biricik oğlunu kaybetmiş bir annenin ağlayışı gibi<br />

ağlama sesleriyle dolmuştu. Hepimiz bu video kasetini getiren<br />

kardeşe karşı sinirle dolduk ve onu Usame‟ye yaptığından ötürü<br />

bakışlarımızla azarladık. Daha fazla bir süre geçmedi ki yere<br />

düştü. Ve ağlamaktan bitkin düşen Usame, evine taşındı. Ağlamak<br />

onu ne hale sokmuşsa sokmuştu ki üzüntüsünden 3 gün hasta yattı.<br />

Her uyandığında o çocuğun ağlayışını hatırlıyor ve yine hıçkırıkla<br />

ağlıyordu.<br />

2. Olay 77 :<br />

Suudi Arabistan rejimi, Usame Bin Laden‟i teslim etmesi için<br />

Taliban‟ı, özellikle de Türki Faysal‟ın bilinen ziyaretine k arşın<br />

ikna edememişti. Ancak Suudi rejimi, yine de ümidini kesmedi ve<br />

Taliban‟la alakası olmayan başka vesile kullanmaya karar verdi.<br />

Usame bin Laden‟in annesinin yurtdışına çıkış izni kaldırılmıştı.<br />

Sudan‟da olduğu zamanda da onu ziyaret etmesine izin<br />

verilmemişti. Suudi hükümeti çok iyi biliyordu ki Usame, annesini<br />

77 Önceki ka yna kta n.<br />

425


şiddetle özlemişti. Annesinin Kandahar‟a gidip kendisine baskı<br />

yapması için özel uçakla, özel bir sefer düzenlediler. Etas<br />

Ailesi‟nden olan Usame‟nin annesi, tanınmış Hadramiyye<br />

Ailesi‟nden eşiyle gerçekten Usame‟yi ziyarete gitti. Seneler<br />

sonra gerçekleşen bu buluşma, çok duygusal geçti. Ancak Usame,<br />

davasının kesinlikle tartışmaya açık olmadığını ortaya koydu.<br />

Usame‟nin gözleri hasretten kararmış annesi, hükümetin<br />

istediklerini yerine getiremeden ülkeye geri döndü.<br />

Şüphesiz hamd Allah a dır.<br />

Allah subhanehu ve teala Şeyh Usame Bın Laden ın şahadetini<br />

kabul etsin..<br />

426


427


428

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!