ESEDUL%20ISLAM%20%28%20%25C3%2585%25C2%259EEYH%20USAME%20HAKKINDA%20HER%25C3%2585%25C2%259EEY%20%29
ESEDUL%20ISLAM%20%28%20%25C3%2585%25C2%259EEYH%20USAME%20HAKKINDA%20HER%25C3%2585%25C2%259EEY%20%29
ESEDUL%20ISLAM%20%28%20%25C3%2585%25C2%259EEYH%20USAME%20HAKKINDA%20HER%25C3%2585%25C2%259EEY%20%29
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
NOT :<br />
KĠTAP “ĠSLAMIN KAHRAMANI “<br />
KĠTABINDAN DERLENMĠġTĠR<br />
Kaynak<br />
Belgeler.com<br />
2
ĠÇĠNDEKĠLER<br />
1- Usame Bin Laden , ismi , yaĢamı , Ailesi<br />
2- Bazı Arap Ġslami düsünürlerin , ve Silah ArkadaĢlarının<br />
Usame Bin Laden Hakkındaki Sözleri :<br />
Dr.Abdullah Azzam.<br />
Şeyh Hmud Bin Ukala El-Şuaibi<br />
Afganistan‟ın devrik lideri Molla Muhammad Ömer..<br />
Ebu Muhammed El Makdisi<br />
Ebu Kutade Al- Filistini<br />
Dr. Said Bin Zair<br />
Süleyman Ebu Gays<br />
Dr. Saad El-Fakih<br />
Nasır Fahd<br />
Abdulaziz El-Jerbu<br />
Dr. Mohammed Al- Mesari<br />
Şeyh Ahmet Yasin<br />
Keşmir Cephesi Mücahitleri<br />
Ünlü Arap asıllı Çeçen lideri Hattab<br />
Hamid Bin Abdullah Al- Ali<br />
Ebu Abbas Abdulaziz El-Zehrani<br />
Ömer Abdulhakim (Ebu Musab El-Suri)<br />
Afgan lider Hikmetyar<br />
Şeyh Ömer Adurrahman<br />
Prof.Dr.Salih El-Sadlan<br />
3
3- Usame Bin Laden Hakkında MeĢhur KiĢilerin ve Ente llektüel<br />
Kesimin Söyledikleri:<br />
Dr .Muhammed Abbas<br />
Abdulbari Etwan<br />
Avukat Muntasır Ziyat<br />
Roman yazarı Cemal Gaytani<br />
Necla Bedir<br />
Mısır Muhalefet Gazetesi Vefd<br />
Dünyaca ünlü İranlı şair Rıza Beraheni<br />
Şii Lideri Muhammed Hüseyin Fadlallah<br />
Eski Al-Jazeera mubabiri Ahmet Muwafak Zidan.<br />
Pakistandaki bazı muhalefet partileri<br />
Al-Jazeera TV‟nın ünlü sunucusu Faysal El-Kasım<br />
Ali Esedi , Edmun Saab , Jozef Farah gibi ünlü Arap düşünürleri<br />
Al-Jazeera TV Kanalı muhabiri Cemal İsmail<br />
..<br />
4-Bazı Dünya Liderleri ve DüĢünürleri Usame Bin Laden<br />
Hakkındaki Sözleri :<br />
G.W.Bush, Tony Blair, A.Şaron<br />
C.Powell, Hindistan Başbakanı Vajpayee, İtalya Başbakanı<br />
Prof.Dr. Francis Fukuyama, İskoç istihbaratçı terör uzmanı<br />
Jonjunarta<br />
James Woolsey<br />
Usame‟nin İngilizce Öğretmeni Bryan Shayler<br />
Daniel Ellsberg<br />
Thomas Friedman<br />
Ilich Ramirez Sanchez ( Çakal Carlos)<br />
Gazeteci Robert Fisk........<br />
Ünlü Şarkı yazarı Halid Faysal<br />
5-Bazı Arap liderlerinin Usame Hakkındaki sözleri :<br />
Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek<br />
Suudi Kralı Abdullah, Ürdün Kralı 2.Abdullah<br />
Yaser Arafat, Yemen Cumhurbaşkanı, Fas Kralı<br />
Suudi Arabistan‟ın eski istihbarat başkanı Türki Faysal<br />
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud El-Faysal<br />
Suudi Arabistan İçişleri Bakanı<br />
Libya Lideri Kaddafi<br />
4
6-Usame Bin Laden Hakkında Halk Oyla maları ve Bazı ilginç<br />
Haberler !<br />
Bazı halk oylamaları<br />
Bin Laden Oyuncakları Bush Oyuncaklarından Daha Çok Satı yor<br />
Belçikalılar, Bin Laden‟in kişiliğini canlandırmaya çalışıyorlar<br />
Meksika‟da Usame gömlekleri ve maskelerine büyük ilgi var!<br />
Californiya‟da bir kişi göğsüne Ben Laden dövmesi yaptırdığı için<br />
tutuklandı<br />
Bin Laden‟i temsil eden ürünler, ticari alanda milyonlarca kişinin<br />
dikkatini çekiyor..<br />
Tacikistan‟da üzerinde Usame Bin Laden resimleri bulunan tişörtler<br />
büyük ilgigörüyor<br />
Arap Yarımadası‟nda ise halk arasında Usame‟ye olan destek giderek<br />
artıyor<br />
Hollywood, Ben Laden hakkında film çıkarmaya hazırlanıyor<br />
Al-Jazeera muhabiri Cemal İsmail, Afgan halkının Bin Laden<br />
hakkındaki görüşünü belirtiyor<br />
100 Bin Meksikalı Futbol Seyircisi „Usame , Usame‟ Diye Tezahürat<br />
Yaptılar !<br />
Tsunami Felaket Bölgesinde Usame Tişörtlü Endonezyalı B ir Genç !<br />
Endonezyalı Genç Mahkemeye Usame Tişörtüyle Çıktı.<br />
7-El-Kaide Fikrini Savunan Ünlü Arap DüĢünürlerinin<br />
Yazılarına Objektif Bir BakıĢ:<br />
Usame Bin Laden Hakkındaki Suçlamalar ve Söylentiler (El-Zahrani)<br />
Usame Bin Laden‟in Mücadelesi, komutanlığı ve olayların şimdisi ve<br />
geleceği...(El-Zahrani)<br />
5
Amerika‟nın Görüntüsü ve Bin Laden‟in Görüntüsü , Olayların<br />
Geçiş Mantığı (Islah yayınları)<br />
Bin Laden ve Amerika.. Kim Kazanacak? (Usame Bin Laden‟in<br />
Yemini ve<br />
Amerika‟nın Rüyası) Islah yayınları<br />
El-Kaide ve Savaş Sanatı (Ebu Ubeyde El-Karaşi)<br />
Bin Laden ve Tarih Arasındaki Komplolar ! (Lewis Atiyyatollah)<br />
Olağanüstü Cihat ve İlham..El-Kaide Örneği (Lewis Atiyyatollah).<br />
8-CIA‟de Usame Bin Laden‟i Yakalamaktan Sorumlu Özel<br />
Birimin, Eski BaĢkanı‟nın Al-Jazeera Televizyon Kanalına<br />
Yaptığı Çarpıcı Açıklamalar.<br />
9- Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan Katar Eski Adalet<br />
Bakanı Dr.Najib El-Nuaimi : Ben El-Kaide‟nin Siyasi<br />
kanadıyım!<br />
10-Bazı Ünlü Arap Uzmanların Usame Bin Laden Hakkındaki<br />
Analizleri :<br />
Usame Bin Laden‟in bir senedir görünmemesi ardında soru işaretleri<br />
bırakıyor<br />
Gerçekten hasta mı...güvenlik nedeniyle mi...yoksa öldü<br />
mü!!(Halid Avis, Alarabiya.net)<br />
Usame Bin Laden‟in Amerikan Halkına Sesleniş Konuşmasına bir<br />
Bakış (Dr.Hani Sibai)..<br />
Afganistan Dağları‟nda Dünya‟nın En Tehlikeli Adamıyla<br />
Görüşmenin Öyküsü:<br />
(Abdulbari Etwan)<br />
11-Usame Bin Laden‟in yaptığı Röportajlar :<br />
Usame Bin Laden‟in Al-Jazeera Televizyon Kanalı Muhabiri<br />
Teysir Alloni İle Görüşmesi<br />
6
Usame Bin Laden‟in CNN muhabiri Peter Arnett ile yaptığı<br />
ropörtaj (1997)<br />
Usame Bin Laden‟in 1998 Yılı Al-Jazeera TV Kanalı İle Röportajı<br />
12-Usame Bin Laden‟in Bazı Beyanatları :<br />
Usame‟nin Harameyn (Mekke-Medine) İşgalcisi Amerika‟ya savaş<br />
İlanı<br />
New York ve Washington Ataklarından Sonraki İlk Açıklama<br />
New York ve Washington (11 Eylül) Ataklarından Sonraki İk inci<br />
Açıklama<br />
Amerikan Halkına Mesajı<br />
Amerikan Müttefiği Devletlere Mesaj<br />
Usame Bin Laden‟in Avrupa‟ya Barış teklifi<br />
Usame Bin Laden‟in Genel Olarak Ümmete, Özel Olarak da I rak<br />
Halkı‟na Sesleniş Konuşması<br />
Usame Bin Laden‟in Amerika Başkanlık Seçimlerinden Önce<br />
Amerikan Halkı‟na Konuşması.<br />
13- Usame Bin Laden‟i Etkileyen Olaylar:<br />
1.Olay<br />
2.Olay<br />
HUTBETÜ’L-HÂCE<br />
7
-<br />
Kuşkusuz ki hamd, Allah‟a mahsustur. O‟na hamdeder, O‟ndan yardım ve<br />
mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrin-den, amellerimizin kötülüğünden O‟na<br />
sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa<br />
onu hidayete erdirecek yoktur.<br />
Allah‟tan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O tek-tir ve ortağı yoktur.<br />
Ve yine şehadet ederim ki, Muham-med O‟nun kulu ve rasûlüdür.<br />
“ Ey iman edenler! Allah‟tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak<br />
müslümanlar olarak ölün.”[1]<br />
“ Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan, ondan da eĢini yaratan ve<br />
ikisinden birçok erkekler ve ka-dınlar üretip yayan Rabbinizden sakının.<br />
Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah‟tan ve<br />
akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. ġüp-hesiz ki Allah<br />
üzerinizde gözetleyicidir.”[2]<br />
“ Ey iman edenler! Allah‟tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah<br />
iĢlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağıĢlasın. Kim Allah ve Rasûlü‟ne itaat<br />
ederse büyük bir kurtuluĢa ermiĢ olur.”[3]<br />
Sözlerin en doğrusu Allah‟ın Kitabı, yolların en hayırlısı Muhammed<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) in yoludur. İşlerin en şerlileri sonradan<br />
uydurulanlardır. Sonradan uydurulan her şey bid‟attir, her bid‟at dalâlettir, her<br />
dalâlet ateştedir.[4]<br />
[1] Âl-i İmrân 102<br />
[2] Nisâ 1<br />
[3] Ahzâb 70-71<br />
[4] Hutbetü‟l-Hâce adıyla meşhur olan bu duanın yapılmak istenen her işten önce söylenmesi meşru kılınmıştır.<br />
Bu hutbe kısmen ve tamamen Müslim 867-868, Ebu Dâvud 2118, Tirmizî 1111, Nesâî 3263, İbni Mace 1892<br />
ve başka hadis kitaplarında sahih olarak rivayet edilmiştir. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu duayı<br />
Cuma ve nikah hutbeleri ile dinî meselelerde konuşacağı zamanlarda yapar ve ashâbına da böyle yapmalarını<br />
öğretirdi.<br />
8
Önsöz<br />
Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki soğuk savaşı 3.Dünya<br />
Savaşı kabul edersek 11 Eylül Olayları, 4.Dünya Savaşı‟nın ilanı<br />
oldu. Bu savaşın niteliği, öncekilere benzemiyor. Bu sefer bir<br />
tarafta ABD ve müttefiki tüm hükümetler, diğer tarafta da tek kişi;<br />
Usame Bin Laden yer alıyor. Burada Usame Bin Laden‟den<br />
kastımız, Usame Bin Laden gibi düşünen binlerce insan. Savaşın<br />
bu cephesinde yer alanlar, Tora Bora Dağları‟nda El -Kaide‟nin<br />
ana merkezinde, Irak‟ta silahlı direnişçilerin arasında ya da<br />
Riyad‟da, Şam‟da, Londra‟da, Madrid‟de hatta Amerika‟da gizli<br />
hücreler şeklinde varlıklarını sürdürüyorlar.<br />
Bu kitapta, Usame‟nin kendi ağızdan hayatını, Afganistan<br />
macerasını , kendisini nasıl tanımladığını bulabileceksiniz . El -<br />
Kaidenin düşüncelerini, planlarını , gerekçelerini, hedeflerini de<br />
onların kendi bakış açılarından görebileceksiniz.<br />
Bu kitapta, batı yanlısı medyanın yansıtmadığı yada sadece<br />
kendi bakış açısından yansıttığı Bin Laden gerçeğini tümüyle,<br />
taraf tutmadan ortaya koyduk. Ve bu kitap, sadece yaşadığımız<br />
devrin insanları için değil aynı zamanda Bin Laden -Amerika<br />
savaşı tarih olduktan sonra, bu olayları tarih sayfalarından<br />
okuyacak nesiller için de hazırlanmıştır.<br />
Bu kitapta Bin Laden‟in hayatı, mücadelesi, CNN ve Al -Jazeera<br />
Tv Kanalları gibi dünyaca ünlü medya kuruluşlarıyla yaptığı<br />
ropörtajları, 11 Eylül Saldırılarının düşünces inin aklına nasıl<br />
geldiği, Al-Jazeera Tv Kanalı‟yla ya da internet aracılığıyla<br />
yayınladığı beyanları bulabilirsiniz. Kitabın içinde ayrıca, El -<br />
Kaide fikrini savunan Arap yazarların internette yayınlanan bazı<br />
yazıları, Bin Laden hakkındaki bazı halk oylama ları, ilginç<br />
9
yorumlar ve haberler, ünlü kişilerin onun hakkında söyledikleri<br />
sözleri yer alıyor.<br />
Hiç bir kitapta bulamayacağınız, CIA‟in Bin Laden‟i<br />
Yakalamaktan Sorumlu Ünitesi‟nin Eski Başkanı Michael<br />
Scheuer‟in Al-Jazeera Tv Kanalı‟na yaptığı çarpıcı a çıklamaları,<br />
şu anda Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan Katar Eski Adalet<br />
Bakanı‟nın Al-Arabiya Tv Kanalı‟na yaptığı çok cesur<br />
açıklamaları okuma şansınız olacak.<br />
Kitapta yer alan bilgilerin kaynaklarını mümkün olduğu kadar<br />
göstermeye çalışarak kitabın belge niteliği taşımasına özen<br />
gösterdik.<br />
Bu kitabı okuyarak sadece Usame Bin Laden hakkında değil, geniş<br />
olarak Arap Dünyası‟nda ünlü birçok yazar, Londra‟da yaşayan<br />
Suudi Arabistan Rejimi‟ne Muhalefet eden Örgütlerin Liderleri ve<br />
yine orada siyasi mülteci olarak yaşayan bir çok Arap düşünürler,<br />
genel olarak son yüzyılın Arap tarihine damgasını vuran olaylar<br />
hakkında da bilgiler edinebileceksiniz.<br />
USAME BĠN LADEN<br />
Ġsmi, YaĢayıĢı ve Ailesi 1<br />
Usame‟nin ismi, dünyadaki ünlülerin hepsinin isimlerinden<br />
daha ünlü oldu. Küçük büyük, dost düşman herkes tüm uydu<br />
1 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen, Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />
10
kanallarında, radyolarda, gazetelerde, dergilerde 100‟lerce defa<br />
onun adıyla karşılaşır oldu. Usame Bin Ladin, Al-Jazeera TV<br />
Kanalı ile yaptığı görüĢmede ismi sorulduğunda Ģöyle cevap<br />
vermiĢti: Arap Yarımadası‟nda Riyad‟daki Melez Mahallesi‟nde<br />
1957 yılında Allah‟ın müslüman ana ve babadan doğmayı ihsan<br />
ettiği Usame Bin Muhammed Bin Avd Bin Laden. Ve yine<br />
Allah‟ın lütfuyla doğumumdan 6 ay sonra Medine‟ye gittik. Kalan<br />
ömrümü Mekke, Medine ve Cedde arasındaki Hicaz‟da geçirdim.<br />
Usame Bin Ladin‟in babası meşhur müteahhit Muhammed<br />
Bin Laden, 1930 yılında sınırdaki Hadarmevt‟ten Cedde‟ye geçti.<br />
Kendisi sebatkarlığı, güvenilirliği ve saygınlığıyla insanlar<br />
arasında ün yapmıştı. Bu vasıflarıyla da çok kısa sürede Cedde<br />
Limanı‟nda basit bir hamaldan ülkede büyük bir müteahhide<br />
dönüşmüştü. Sebatkarlığının yanında girişken olması nedeniyle,<br />
dönemin Kralı Suud‟u zor projeleri kabul etmeye ikna etti. O<br />
zamanın prenslerinden Faysal ve Kral ailesinden daha<br />
birçoklarıyla iyi ilişkiler kurdu. Öyle ki Kral Suud ile Prens<br />
Faysal arasında anlaşmazlıklar çıkınca kral Suud‟u görevini<br />
Faysal‟a devretmesi için ikna etti.<br />
Muhammed Bin Laden‟in Faysal‟a sağladığı fayda, Suud‟un<br />
görevine geçmesini sağlamakla bitmedi. Tüm devlet memurlarının<br />
maaşlarını güvence altına aldı. Öyle ki hazine Suud‟un görevden<br />
ayrıldığı 6 aydır boştu. Faysal ise, tüm bunlara karşılık olarak,<br />
inşaat antlaşmalarını Muhammed Bin Laden‟e yönlendirerek onu<br />
imar işleriyle ilgili bakanlıkta görevlendirdi.<br />
1969 yılında Muhammed Bin Laden, yanan Mescid -i Aksa‟nın<br />
tamirinde, ardından da harameynin ilk defa genişletilmesinde<br />
görev aldı. Bu nedenle Bin Laden Ailesi 3 Mes cid‟in bina edilmesi<br />
çalışmalarına katılmakla şereflendi denilmektedir.<br />
Muhammed Bin Laden, zenginliğine ve bulunduğu konuma<br />
karşın, dindar, cömert, mütevazi bir insandı.<br />
Büyük bir müteahhit olmadan önce basit bir hamalken kullandığı<br />
küfesini bir poşet içinde, sebatkarlığıyla övünmek, eskiden basit<br />
11
ir işçi olduğunu hatırlamak ve oğullarına hatırlatmak için, evinin<br />
oturma odasına asmıştı.<br />
Muhammed Bin Laden, 1970 yılında, Taif‟teki meşhur Huda Yolu<br />
projesi için inceleme yapan uçağın düşmesi sonucunda haya tını<br />
kaybetti. Güçlü bir kişiliğe sahip olan Muhammed Bin Laden‟in<br />
tüm oğulları tek bir evde kaldı. Muhammed bin Laden, oğullarını<br />
dini ve ahlaki açılardan yüksek yetiştirmek için büyük özen<br />
gösterdi.<br />
Muhammed Bin Laden vefat ettiğinde oğlu Usame sadece 9<br />
buçuk yaşındaydı. Baba Laden‟den sonra aile içinde en güçlü<br />
kişiliğe sahip olan, en büyük oğlu Salim idi. Öyle ki Kral Fahd‟in<br />
Salim ölene kadar aileyi, hisselerine ortak olmaya mecbur<br />
edemediği, uçağın düşmesi meselesine karışamadığı<br />
söylenmektedir. Bekir bin Laden, kardeşi Salim‟in yerini<br />
dolduramamıştır.<br />
Usame Bin Laden, Al-Jazeera TV Kanalı‟yla yaptığı görüşmede;<br />
„Hadarmevt‟te doğan babam Şeyh Muhammed bin Avd bin<br />
Laden,70 yıl kadar önce iş için Hicaz‟a gitti ve Allah onu,<br />
kimseye lütfetmediği bir şerefle, içerisinde Kabe bulunan Mescid<br />
El-Haram‟ın, ardından da Medine‟de bulunan Mescid El -<br />
Nebevi‟nin inşasıyla şereflendirdi. Daha sonra Ürdün<br />
Hükümeti‟nin Kubbet El-Sahra‟yı restore ettireceğini işitince,<br />
mühendisleri topladı ve kazançsız teklif sunmalarını istedi.<br />
Mühendisler kendisine, kazançlarının ücretin içerisinde olduğunu<br />
söyleyince, Allah ona rahmet eylesin, ihale kendisinde kalana<br />
kadar fiyatı düşürdü.<br />
Nitekim ihaleyi o kazandı. Allah‟ın kendisine bir lütfu olarak<br />
genellikle bir gün içinde, 3 camide birden namaz kılardı. Eskiden<br />
Suudi Arabistan‟da alt tabaka bir inşaat işçisi olduğunu kimseden<br />
saklamazdı. Daha sonra Hicaz‟da ve Cedde Üniversitesi‟nde, ya da<br />
bir diğer ismiyle Melik Abdulaziz Üniversitesi‟nde iktisat okudu.<br />
„Babam ben on yaşımdayken vefat etmesine karşın, onun<br />
şirketinde çalıştım.‟ dedi.<br />
12
Usame Bin Laden‟in annesine gelince, kendisi Suriye‟nin<br />
baĢkenti ġam‟dan idi. Eşi vefat edince ikinci bir evlilik yaptı.<br />
Usame‟nin anne tarafından sadece kız kardeşleri bulunuyor.<br />
Usame Bin Laden, daha küçüklüğünden dindar bir hayat<br />
yaşadı. İlkokulda, ortaokulda, lisede ve Cedde‟de üniversitede<br />
Genel İdare ilimleri bölümünde hep dindardı.<br />
Üniversite yıllarında, meşhur İslami akımlardan haberdar<br />
oldu ve birçok önemli İslami şahsiyetle tanışma fırsatı b uldu.<br />
Okul yıllarında ortaya çıkan bu hal, planlanmış değildi.<br />
Ayrıca Usame Bin Laden, bazı arap ve batı gazetelerinin<br />
dediği gibi Arap Yarımadası ülkeleri, Pakistan, Afganistan,<br />
Suriye, Sudan dışında İsviçre, Londra, Filipin gibi ülkelere hiç<br />
gitmedi. Usame‟nin belli bir sapkınlık döneminden sonra dindar<br />
olduğu yönündeki haberlerin de diğerleri gibi aslı astarı yoktur.<br />
Usame, kendisiyle yapılan görüşmelerden birinde şöyle dedi:<br />
„Erken yaşta babamın yanında işe başladım. Hicaz‟da okurken,<br />
üniversitede ekonomi bölümünde okuma hakkı kazandım. İş<br />
konusuna gelince, dağları yarıp yol açmaya yönelik inşaat ve imar<br />
işlerinde çalıştım.‟ Usame‟nin dindar bir hayat sürmesinin yanı<br />
sıra, babası Muhammed bin Laden de her sene, hacca gelenlerden<br />
bazılarını evinde ağırlardı. Bunların aralarında önemli ve tanınmış<br />
İslami şahsiyetler de yer alıyordu. Bu adet, babası öldükten sonra<br />
da kardeşleri tarafından sürdürüldü ve Usame, bu önemli<br />
şahsiyetlerin görüşlerinden faydalanma fırsatı buldu.<br />
Usame‟nin hayatında en önemli rolü oynayan iki şahıs ise,<br />
Üstad Muhammed Kutub ve Şeyh Abdullah Azzam oldu. O<br />
dönemde İslam kültürü dersi üniversite öğrencilerinin zorunlu<br />
olarak gördükleri bir ders idi.<br />
Usame‟nin bir çok kız ve erkek kardeĢi vardı. Kendisi<br />
21.sırada gelmesine rağmen, özellikle Afganistan‟da yıldızı<br />
parladıktan sonra, evin iç sorunlarında karar mercii olmuĢtu .<br />
Kendisine evin reisi gözüyle bakılıyordu.80‟li yıllarda, savaş<br />
sırasında, her ne zaman evine dönse, erkek kardeşleri, kız<br />
kardeşleri ve diğer akrabaları, onu evlerinde ağırlamak için yarışa<br />
13
giriyorlardı. Memlekete döndüğü zaman, onu ağırlamak için<br />
seçilen evler, hep en genişleri olurdu. Erkek ve kız kardeşleri tek<br />
tek gelir ona çocuklarını tanıtırlardı. Hatta bazı kız kardeşleri<br />
bereketli olması için çocuklarını onun isimlendirmesini isterlerdi.<br />
Ailesinin kendisiyle ilişkileri imkanlar dahilinde sürüp gitti.<br />
Sudan‟a daha sonra da Afganistan‟a geçen Usame‟nin ailesinin<br />
kendisini aileden soyutladıkları yönünde verilen haberlerin ise hiç<br />
birinin aslı bulunmamaktadır. Aksine tümü, yalan beyanlardır.<br />
Ailesine yakın olanlar bilirler ki, verdikleri beyanların yalan<br />
olduğuna dair bir işaret vermeleri ihtimaline karşı tehdit edildiler.<br />
Usame ile ailesi arasında daima bir bağ kaldı. Bu durum, devletin<br />
gözünden kaçmamıştı. Şu anda ise Usame‟nin ailesinin kendisiyle<br />
bir iletişim kurması oldukça zor.<br />
Usame ilk evliliğini yaptığında 17 yaşındaydı. Eşi de<br />
akrabalarından birinin kızıydı. Diğer eşleri de Mekkeli ailelerin<br />
kızlarındandı. Bir tanesi de yüksek düzey bir ailenin kızıydı.<br />
Hanımlarından en az 3 tanesi onun zimmetinde iken yüksek<br />
diploma sahibi olma imkanına eriĢtiler. Usame bin Laden‟in<br />
hanımlarından bir tanesi dışında -o da söylenenlere göre iradesi<br />
dışında yanında bulunmuştu- hiçbir eşi Afganistan ve Sudan‟da<br />
savaşlarda yanında bulunmadı. Usame‟nin kızlarına ve oğullarına<br />
gelince maşallah belki sayıları 20‟yi bulmaktadır. Usame‟nin<br />
çocuk terbiyesi tavizsizdir. Hepsinin Farsça konuşması ve yüzme<br />
bilmesi, hayatın zorluklarını yaşamaları zorunludur. Kızlara<br />
gelince, onlar da Kur‟an, dini ilim ve onlara uygun diğer alanlarda<br />
donatılmış olmalıdırlar. Bu sebeple Usame, Suudi Arabistan‟da<br />
oğulları, amcaoğullarına yakın oturdukları zamanlarda oldukça<br />
yoruluyordu. Sertliği, akrabalarıyla ilişkileri kesmesi anlamı<br />
taşımıyordu tabi ki. Ancak oğullarından bir tanesinin her hangi bir<br />
başarısında Usame‟nin kardeşleri kendisine olan sevgilerini ifade<br />
edebilmek için, örneğin araba hediye ediyorlardı. Bu ise,<br />
Usame‟nin sözlüğünün tamamen dışında idi. Ancak, Amerikan<br />
markalar hariç, nezaketen kardeşlerinin hediyelerini kabul etmek<br />
zorunda kalıyordu.<br />
14
Usame, işi dolayısıyla ailesi küçük olduğu dönemde de büyük<br />
olduğunda da onlara ancak belli bir vakit ayırıyordu. Suudi<br />
Arabistan‟da iken, annesi ve kız kardeşleriyle ailesine tam bir gün<br />
ayırıyordu. Bu günü de genellikle Cedde‟nin dışında kendisine ait<br />
bahçede geçiriyorlardı.<br />
Usame, 3 büyük, iki küçük oğlunun hepsini de yanına alma<br />
imkanına sahip oldu. Büyük oğlu, Suudi Arabistan‟a evlenmeye<br />
gidince, kendisine yurtdışına çıkış yasağı konuldu. Diğ er iki<br />
oğluna da gelince, daha ilkokul yıllarından yurtdışına çıkış yasağı<br />
konanlar listesine alındılar. Bu, belki Usame‟yi yenmek belki de<br />
iki oğlunu ülkede rehin bırakarak, Kral‟ın ailesini Usame‟nin<br />
gazabından korumak amacı taşıyordu. Usame‟nin Molla Ömer‟in<br />
kızlarından bir tanesiyle de evlendiği yönündeki söylentilerin<br />
ise hiçbir aslı yoktur.<br />
Usame, ümmetin, fikirler, şiirler, resimler içinde kaybolduğu<br />
bir dönemde doğdu. Bu alışkanlıklar, Usame‟ye göre, cahiliye<br />
hükmündeydi. Çünkü İslam‟dan kaynaklanmı yordu. Ahlaki ve<br />
diğer değerler batınınkilerle değiştiriliyor, Allah‟ın kitabına ve<br />
Resulallah‟ın sünnetine sırt çevriliyordu . Bunu ise, gelişmişlik,<br />
gerçek uygarlık olarak görme gafletine düşüyorlardı. Evet, Usame<br />
ümmetin arka arkaya felaketler yaşadığı bir dönemden sonra<br />
doğdu. Geçen yüzyıllar İslam Alemi‟ni, ulaştıracağı yere ulaştırdı.<br />
Bunların en büyük ve Müslümanların üzerinde en etkilisi, İslami<br />
halifeliğin düşmesi, İslam Alemi‟nin Allah‟ın emirleriyle<br />
hükmetmeyen devletler halinde parçalanması oldu . 2 Böylece İslam<br />
dünyası, santranç tahtasına dönüştü. İslam ülkelerinin başına<br />
gelen bu yönetimler, hıristiyanlar ve Siyonistler tarafından<br />
istedikleri gibi idare edilir oldu. Bu durum uzun yüzyıllar devam<br />
etti. Öyle ki Müslümanlar, Endülüs‟ten kovuldular. Endülüs‟te en<br />
son İslam devleti 1492 miladi yılında devrildi. Ardından gelen<br />
yönetimler de Müslümanları ortadan kaldırmak onlar lekelemek<br />
için ellerinden geleni yaptılar. Daha sonra da Papa,<br />
Endülüs‟ün(İspanya) dışındaki Müslümanların gözetilmesi için<br />
emir verdi. Ve hıristiyanlara, hıristiyanlık davetini kabul etmeyen<br />
2 Bu sözler , Faris El- Zahrani‟ye aittir.<br />
15
Müslümanlara karşı kılıç kullanmayı farz kıldı. Vasco Da Gama ve<br />
Magellan‟ın İslam alemini parçalayabilmek için çıktıkları ilk keşif<br />
gezileri, o zaman doğuda gözlerini korkutan Osmanlı<br />
İmparatorluğu‟nun varlığı nedeniyle başarısız kaldı. İkinci deneme<br />
ise Afrika‟yı hedef alıyordu. İslam aleminin kalbini vurmadan<br />
önce etrafta savaşmayı deniyorlardı. Özellikle Kudüs‟ü hedef alan<br />
ilk haçlı seferleri başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak sonraki sefer<br />
de Kudüs, sadece hıristiyanların değil, aynı zamanda Yahudilerin<br />
de hedefi oldu. Ancak Yahudiler, kendi özel hesapları için bu<br />
savaşa girişiyorlardı!<br />
18. ve 19. yüzyıllar, Haçlı Seferleri‟nin en yoğun<br />
gözlemlendiği yüzyıllar oldu. Müslümanlar ve haçlılar a rasında<br />
geçen şiddetli savaşlardan sonra, İslam ülkelerinin büyük kısmının<br />
istilası ile sonuçlandı. Müslümanlar hezimete uğradı ve haçlılara<br />
boyun eğmek zorunda kaldılar.<br />
16
BAZI ARAP ĠSLAMĠ DÜġÜNÜRLERĠN<br />
VE<br />
SĠLAH ARKADAġLARININ USAME BĠN LADEN<br />
HAKKINDAKĠ SÖZLERĠ :<br />
1- Dr. Abdullah Azzam, 3 vasiyetinde hizmetler<br />
bürosundan bahsederken şöyle dedi :<br />
Her kim bu büroya özel malıyla kefil olursa ona çok dua<br />
ediyorum ki o kardeşim, Ebu Abdullah (Abdullah‟ın babası)<br />
Usame Bin Muhammed Bin Laden‟dir. Allah‟tan ona da ehline de,<br />
malına da bereket vermesini istiyor ve onun gibilerin sayılarını<br />
artırmasını niyaz ediyorum. Vallahi, İslam Dünyası‟nda onun bir<br />
eşini görmedim ve Allah‟a onun dinini, malını ve hayatını<br />
bereketlendirmesi için dua ediyorum.<br />
Ayrıca şöyle dedi: Malını Allah yolunda harcadı, Allah‟tan bu<br />
amelini mizanında hayır tarafa koymasını istiyorum.<br />
Şöyle de dedi 4 : Ey kardeşlerim onların hikayelerini, Musab‟la,<br />
Kağkağ ile, Asım‟la, Hamza‟yla anıyoruz. Ben ne diyorum?<br />
Babası bakan, vallahi bizimle bakan çocuğu niceleri var ki,<br />
3 Şeriat Doktoru olan Abdullah Azzam, 1941 yılında Filistin‟in Cenin Kenti‟nde doğdu. Afgan Arapların ruhsal<br />
lideri sayılan Azzam, Ürdün‟deki Müslüman Kardeşler Cemaati‟nin aktif bir üyesiydi. 1967-1970 yılları<br />
arasında Filistin‟de Yahudiler‟e karşı yürütülen vur-kaç savaşına katıldı. 24 Kasım 1989 yılında Peşaver<br />
Kenti‟nde iki oğluyla suikast sonucu öldü.<br />
4 „ Cihadi Terbiye‟ kitabından .<br />
17
dağlara geliyorlar, ekmekle, şekersiz çayla yaşıyorlar. Sanki hepsi<br />
tek dili konuşuyor ve Rableri‟ne sesleniyorlar.<br />
Usame Bin Laden, sadece Haram El-Medine‟nin<br />
genişletilmesinden 8000 bin milyon riyale yüz çevirerek, her an<br />
ölme ihtimaliyle karşı karşıya, dağlarda yaşamayı tercih etti.<br />
Kardeşlerinin Bin Laden Şirketi, İslam dünyasındaki en büyük<br />
şirket. Dünyayı olduğu gibi terk etti. Bedeni zayıf, tansiyonu<br />
düşük, kalp çarpıntısı var. Bir cebinde biraz tuz, diğer cebinde ise<br />
su matarasını taşıyor. Tuz yiyor ve su içiyor. Bu sayede tansiyonu<br />
yükseliyor biraz. Ve halkla beraber savaşa katılıyor.<br />
Şöyle de dedi: Onlar dünyaya bakmazlar, dünya gelmişse<br />
onların ellerindedir, kalplerinde değil, dünya amaca ulaşmak için<br />
bir gayedir, amaç değil. Yaşamak için yerler, yemek için<br />
yaşamazlar, sadece hayatta kalabilmek için yeterli olduğu kadar<br />
yerler. Bu münasebetle, Aziz ve Celil Allah‟tan kardeşimiz<br />
Abdullah‟ın babası Usame Bin Laden‟i korumasını niyaz ediyoruz.<br />
Ve bu adam ki, gözlerim bu dünyada onun gibisini asla görmedi.<br />
Evinde fakir hayatı yaşıyor. Hacca gitmek için Cedde‟de evine<br />
uğrardım. Evinde ne bir sandalye ne de bir masa vardı. Tüm evi<br />
dört duvardan oluşuyordu. Ne sandalyesi ne de masası vardı.<br />
Hangi Ürdünlü‟nün ya da Mısırlı‟nın evi, içindeki eşyalarla onun<br />
evinden daha güzel olabilir? Ancak bu aynı adam, ondan<br />
mücahitler için 1 milyon riyallik çek yazmasını isteseniz hemen<br />
yazar.<br />
Bir gün kız kardeşlerinden bir tanesinin yanına bir adam<br />
gider ve ona İbn Teymiye‟nin malıyla nasıl da cihat ettiği<br />
hikayesini anlatır. O da hemen bir çek çıkarır ve üzerine 8 mily on<br />
riyal yazar. Müslüman kadınlar ve erkekler (kocasına), onu bir<br />
kerede böyle bir meblağın verilmeyeceğine ikna etmek için<br />
gelirler. Ona delirdin mi derler. Hatta sonunda kendisini aptal,<br />
acayip olarak görürler ve ondan yüz çevirirler… Bir zaman sonra<br />
kendisine gelerek, kirada oturduğunu ve en azından 1 milyonunu<br />
kendisine ev yapmak için kullanmasını söylerler. Usame<br />
geldiğinde kardeşi bu durumu kendisine açar ve şöyle der: „Ey<br />
kardeşim, ey Usame, sadece 1 milyon kendime ev yapmak için<br />
harcayayım.‟ Usame ise şöyle cevap verir: „Vallah i 1 riyal bile<br />
18
yok, çünkü sen rahat bir evde oturuyorsun, insanlar ölüyor da bir<br />
çadır bile bulamıyorlar.‟.. Seninle oturduğunda onu edebinden,<br />
erkekliğinden, hizmetçilerden bir tanesi sanırsın. Ve ona<br />
Kılıçların Şeyhi diyorum. Yerinden kıpırdamaması kararı çıktı. O<br />
ise daima bir taraflara yönelmek istiyor. Tansiyonu düşük, bir cebi<br />
tuzla dolu, diğer taraftan su matarasını taşıyor, yürüyemiyor. Tuz<br />
yiyor, su içiyor ve böylece tansiyonu yükseliyor. Bana inanın,<br />
evime girdiğinde telefon çalınca, ben yerimden kalkmadan<br />
gidiyor, telefonu getiriyor.<br />
Edep, haya, erkeklik.. Allah‟tan onu korumasını diliyoruz<br />
inşallah.<br />
Temel olarak ihtiyaç duyduğun şey bir grup insandır.<br />
Cennete kuruşla mı yoksa riyalle mi gireceğini sanıyorsun?<br />
Cennete riyalle giremezsin. İhtiyacın olan şey kendini feda<br />
etmendir.<br />
Beni ilk davet ettiğinde ramazan ayındaydık. Ezan okunduğunda<br />
içinde, üzerleri az miktarda etle kaplı birkaç kemik parçası<br />
bulunan et suyuyla, iki üç tane kebap geldi. Bu yemeği, bir çok<br />
kişi beraberce yedik.<br />
Ve Dr. Abdullah Azzam şöyle de demişti: „Savaşta dalmak<br />
güvenliktir‟ sözünü, hocamız şu şekilde açıklamıştı: „Dalgınlık,<br />
namazda hoş karşılanmayan, savaşta ise övülen bir haldir.‟ Ve<br />
nasıl olur da insanlar, bombaların, füzelerin, uçakların, tankların<br />
sesleri altında uyuyabilirler? Bu hal Afganistan‟da defalarca zuhur<br />
etti. Allah‟ın lütfuyla savaşta uyuyup daha büyük bir azimle<br />
enerjiyle uyandığını birçokları bana anlattılar.<br />
Kardeşim Usame Bin Laden, Caci Harbi‟nde, elinde telsizi tutar<br />
vaziyette uyumuştu. Savaş esnasında bu telsiz elinden düştü.<br />
Uyuduğunda, savaş son hızıyla devam ediyor, füzelerin düştüğü ve<br />
komandoların bulunduğu yerler kendisinden sadece 200-300 metre<br />
uzaklıkta bulunuyordu.<br />
Gazeteci Cemal İsmail‟e Usame Bin Laden hakkında görüşü<br />
sorulduğunda şöyle cevap vermişti: Şeyh Usame Bin Laden<br />
hakkında gerçek görüşüm, benden ilimde de amelde de daha<br />
faziletlidir ve onu şehit olarak görüyoruz. Bazıları Şeyh Abdullah<br />
Azam ile Usame Bin Laden arasında anlaşmazlıklar çıktığını<br />
19
söylemeye kalkıştılar. -Usame, Peşaver ve Afganistan‟da Arap<br />
liderliğini ele geçirmek istiyor, Usame‟nin falan hükümetle ilgisi<br />
var, gibi.-<br />
Oysa Dr. Abdullah Azzam şöyle demişti: „Vallahi Usame,<br />
yeryüzünde yürüyen Allah velilerinden bir tanesidir. Vallahi, bu<br />
dünyanın velisi Allah olmasaydı da dünyadan bir insan olsaydı,<br />
onun Usame olduğunu sanırdım. Onu, biri<br />
danışmaya gelmeden daha önceden tanıyorum ve sizde n birinin<br />
bildiğinden çok daha iyi biliyorum, onda islamiyetten başka hiçbir<br />
şey görmedim. Allah‟tan onun bir parçası kadar olabilmeyi niyaz<br />
ediyorum.<br />
2- ġeyh Hmud Bin Ukala El-ġuaibi 5 ,<br />
Onun hakkında şöyle demişti: O, Allah‟ın kitabı ve sünnet<br />
üzere her şeyiyle savaşan bir mücahittir.<br />
3- Afganistan‟ın devrik lideri Molla Muhammad Ömer ,<br />
Onun hakkında şöyle demiştir: O sadık bir imana sahip, onun<br />
durumunu bizlerle veya diğer Müslüman kardeşleriyle<br />
kıyaslayamayız.<br />
Ayrıca şöyle de dedi 6 : Bir gün Usame‟ye ve Araplar‟a komşu<br />
kimse kalmasa, kanımı ortaya koyarım yine de onları teslim<br />
etmem.<br />
4- Ebu Muhammed El Makdisi 7 ,<br />
Usame hakkında şöyle dedi: Münkere karşı, taguta karşı<br />
mücadele eden bir mücahittir ve Beyaz Saray‟dakilerin<br />
siyasetlerinin aksine gidiyor ki bu yöneliş, birçoklarının çekindiği<br />
bir yöneliştir.<br />
5 Suudi Arabistan‟ın gelmiş geçmiş en önemli din bilim adamlarındandır. Birçok üniversitede profösörlük yapan<br />
El-Şuaibi, siyasi görüşleri yüzünden birçok kere hapiste yattı.19.01.2002 tarihinde, Suudi Arabistan‟ın Bureyde<br />
Kenti‟nde öldü.<br />
6 „Afganistandaki müslümanlara yardım vacibi‟ yazısından.<br />
7 Asıl adı Asım Al-barkavi olan El-Makdisi , Ürdünlü olup Irakta El-kaide Örgütü‟nün liderliğini yapan Ebu<br />
Musab El Zerkavi‟nin hocası sayılmaktadır .Selefi-cihadi akımın görüş önderlerinden olan El-Madisi , şuanda<br />
Ürdün hapishanelerinden birinde yatmaktadır .<br />
„Afganistandaki müslümanlara yardım vacibi‟ yazısından.<br />
20
Ancak Allah (c.c.), onu kerem ve lütfuyla faziletlendirdi.<br />
Allah‟ın Resulu Muhammed (sallallahu aleyhi ve selem)‟e „zikrini<br />
yükselttik‟ dediği gibi, O‟nu zenginleştirdi, insanlardan ayırdı ve<br />
onlar arasından yüceltti. Bazı selefler şöyle dediler: Bu din, bu<br />
ayetler üzerine kurulmadıkça, zaferden söz etmek mümkün<br />
olmayacak. Bundan hoşlanmayanın nasibi de Allah‟ın şu ayeti<br />
üzerine olacak: „Doğrusu hayırsız, nesli kesik olan, asıl sana dil<br />
uzatandır.<br />
(evlatsız, nesli kesik deyip)….<br />
Ben bu cevabı, Amerika‟yı direk sarsan olayların ardından,<br />
bana bu konuda gelen sorulara ve<br />
hükümetlerin korkutmalarına cevaben yazmıştım. Allah<br />
düşmanları hiç gecikmediler ve bu olayların ardından gerçekleşen<br />
tutuklamalar tamamlanmadan beni de tutukladılar. Beni fotoğraf<br />
çektiler ve benden, haber ajanslarıyla yaymak üzere Amerika‟ya<br />
yönelik saldırıları kınayan beyanat yazmamı istediler. Ve ben de<br />
Amerika‟nın başına gelenlerin, Müslüman ülkelerde Müslümanları<br />
öldürmesinin, ülkelerini yerle bir etmesinin, helak etmesinin<br />
cezası olarak Allah‟tan geldiğini ortaya koyan beyanlar<br />
hazırladım. Amerika, Müslümanlara her yerde zulmediyor. Halk<br />
veya diğerleri arasında hiçbir fark gözetmiyor. Buna delil ise<br />
Amiriye Sığınağı‟nda veya her gün Amerika‟dan destek bulan<br />
İsrail tarafından Filistin‟de yapılanlardır. Mücahit, Ömer<br />
Abdurrahman‟ın ve diğer mücahitlerle İslam davetçilerinin<br />
tutuklanması ise olayın ayrı yönü…Bu onların hoşuna gitmedi ve<br />
bunun daha da teşvik olduğunu söylediler. Ardından da halka karşı<br />
düzenlenen saldırılardan tasa duyduğumu belirtmemi istediler.<br />
Ben de; „Eğer yazdıklarım hoşunuza gitmemişse siz, istediğinizi<br />
kendiniz yazın, ancak ben inandığımın dışında hiçbir şeyi<br />
yazmam.‟ dedim. Teşvik olarak nitelendirdiklerini bir kenara<br />
atmakta ısrar ettiler…Sonra bununla ilgili, orada bulunduğum<br />
müddetçe başka tahkikatlerde bulundular. Ardından bu konuyla<br />
ilgilenmekten vazgeçtiler. Ancak, beni salmadan önce, bu olaylar<br />
hakkında kesinlikle konuşmamamı tembih ettiler, evimde de<br />
gözetim altında bulunacağımı, kimseye bir açıklama yapmamam,<br />
21
konuşmamam gerektiğini söylediler. Allah‟ım eğer halkın<br />
öldürülmesi hakkında konuşacaksam, diyeceğim söz, bu onlar için<br />
serbest olan ve sevilen bir hal!!..<br />
Bu esnada ben, dünyayla ilgisi kopuk, yalnız kaldığım bir<br />
hücredeydim. Hatta bana yalan atarak, sevinçli tavırlarla şöyle<br />
dediler: „Amerika, saldırılara karşılık olarak nükleer bombalarla<br />
Afganistan‟ı vurdu. Ölü sayısı 5 milyon. Ve beni Allah‟tan<br />
başkasının bilemeyeceği bir hüzün kapladı. O ge ce rüyamda büyük<br />
ve çok tesirli bir kılıcın, büyük bir dağı ikiye yardığını, ardından<br />
da derinliklerde kaybolduğunu gördüm… Sabah olup uyandığımda<br />
ise, Allah‟ın düşmanlarını rüyamla müjdeledim, rüyamın tefsirini<br />
ise şöyle yaptım: „ Öncelikle etkili kılıç, cihadında<br />
peygamberimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)‟in<br />
yolunda giden Usame‟nin kılıcıydı. Ve bu cihad Amerika‟yı<br />
parçalayıp darmadağın edecek ve O (Usame), kendisine kötülüğün<br />
ulaşamayacağı, dağların derinliklerinde güven içinde olacak.<br />
Ayrıca şöyle dedi : Tagutların veya diğer kafirlerin,<br />
diğerleriyle yaptıkları antlaşmalar, riayetleri altındaki<br />
Müslümanları, bu kahredici siyasetlerine veya seçim hakkı<br />
olmaksızın kahreden ve milliyetçilik olarak isimlendirilen hallere<br />
uymaya, zorlayamaz. Öyle ki artık Müslümanlar, kendilerini,<br />
mallarını, dinlerini ve kanlarını koruyamaz hale geldiler. Aksine<br />
evlerinin hürmeti ortadan kaldırılıyor, evleri yağmalanıyor,<br />
kendileri korkutuluyor, tutuklanıyorlar, hapse atılıyorlar, uydurma<br />
suçlamalarla gecenin bir yarısında veya gündüz idam ediliyorlar.<br />
Dini dostluk meselesine gelince, islamla zıt olan bir durum varsa<br />
o da, müslümanın, kafirlerin din velayetini seçmesidir…<br />
Allahu Teala Şöyle Buyurdu: ‘Müminler, müminlerden ayrılıp,<br />
kafirleri dost edinmesin. Bunu her kim yaparsa artık Allah’tan<br />
ilişiği kesilmiş olur. (Al-i İmran Suresi, 28.Ayet)<br />
Bir diğer ayette de Allahu Teala Şöyle Buyurdu: ‘Allah<br />
elbette o günde, kafirler için müminler aleyhine bir yol (imkan ve<br />
delil) verecek değildir.’ (Nisa Suresi, 141. Ayet)<br />
Kafirlerin antlaşmalarına uymayı kabul etmeyen,<br />
ülkelerimizde tagut hükümlerden kurtulmayı başarabilenler,<br />
22
öncelikle bu ülkelerin vatandaşlıklarından çıktılar, ardından da<br />
savaş ilan ettiler. Kafirler de onlara ve tüm cihat yolunda<br />
bulunanlara üstün gelmeye çalıştılar. Mücahitleri de Yahudilerden<br />
ve hıristiyanlardan kafir kardeşlerinin yaptığı gibi „Terörist‟ diye<br />
isimlendirdiler.<br />
5- Ebu Kutade Al- Filistini 8 ,<br />
Usame Bin Laden hakkında şöyle dedi:<br />
Şu anda Usame Bin Laden‟den bahsetmek kaldı, bu adam ki<br />
kendisine, olayların çözümü hususunda büyük bir sorumluluk<br />
yükledi. İsmi, konuşan herkesin dilinde dolanır oldu. Onun<br />
yaptığı, heder eden uçaklardan daha derinlere isabet etti.<br />
Taliban hükümeti düştükten 1 sene sonra da, 1423 H icri<br />
yılının Şaban ayında şöyle dedi:..Bu büyük adama, Ebu Abdullah<br />
Usame Bin Laden‟e tüm kalbimle selam gönderiyorum. Bu adam,<br />
ümmetin başını kaldırdı.- Allah şahittir- Ümmetin başını<br />
yükseklere kaldıran onunla ve onun gibilerle iftihar ediyoruz.<br />
İfadeleri imanla, gerçekle, zühtle dolu, sesini duyan herkesi<br />
ağlatan bu kişiyi onlara verirsek, islamı bugün, yalvarsak da kim<br />
temsil edecek?<br />
Onlara Ebu Abdullah örneğini verdik, selam ve sevgi ona olsun ki<br />
az konuşup, çok iş yaptığı sabittir…<br />
6- Suudi Arabistan hapishanelerinde sekiz yıl yatmıĢ olan din<br />
bilim adamı Dr. Said Bin Zair 9 ,<br />
siyasi konumlar hakkında kendisine sorulan sorulara, bir<br />
internet Sitesi‟nde şöyle cevap verdi :<br />
Gerçekten konumları belirlemek ehillerinin işidir. Biz,<br />
tarihte okuduklarımız gibi buna ehil deği liz, yakınından da<br />
geçmiyoruz. Şahsen ben hiçbir şey yapmadım. Bunu vallahi<br />
tevazudan söylemiyorum. Çünkü kendimi biliyorum, ben odamda<br />
8 Asıl adı Ömer Mahmut Osman olan Ebu Kutada , 1994 yılından beri Londra‟da siyasi mülteci olarak yaşıyor.7<br />
Temmuz 2005‟te meydana gelen Londra patlamalarından sonra teröre teşvik suçlamalarıyla tutuklandı. Hala<br />
hapishanede.<br />
„11 Eylül olaylarına şer‟i bakış‟ yazısından.<br />
9 İmam Muhammad Bin Suud Üniversitesi‟nde Basın ve Yayın fakültesinde profösörlük yapan ve önemli sosyal<br />
reformculardan sayılan Bin Zuair ,Suudi Arabistan‟ın en ünlü siyasi görüş mahkumlarındandır .<br />
23
oturdum ve başıma gelene sabrettim. Bunun tavır veya ona benzer<br />
bir anlama geldiğini söylemek mümkün olmaz. Bu ümmetin p asif<br />
yönüdür ve benim gibi pasifler ümmeti yüceltemez, ancak Usame<br />
gibi, Allah düşmanlarına karşı meydan okuyanlar bunu<br />
başarabilirler. Hangi kahraman, hapishane köşelerinde<br />
susmamızdan mutlu olur? Aksine onlar, varlığı endişe veren,<br />
korku saçan Allah‟ın yolundaki mücahitlerin sesinden mutlu<br />
olurlar. Öyle ki, onlar gitti, geride ümmet için sadece içinde<br />
bulundukları durumu değiştirme arzusu kaldı.<br />
6- Süleyman Ebu Gays 10 ,<br />
Güvenlik Meclisi‟nden Usame Bin Laden‟in teslimi yönünde<br />
karar çıktığında şöyle dedi: İşte Haç‟ın koruyucusu Amerika! Ve<br />
büyük küfür devleti. O ve arkasından giden diğer batılı küfür<br />
devletleri Müslümanlarla, çocuğun topla oynadığı gibi oynuyorlar.<br />
Kime isterse vurur, kime isterse ona nasip verir, kime isterse<br />
düşmanca davranır, kimi isterse soyar, istediğini kuşatır,<br />
istediğinin teslim olmasını talep eder!!.<br />
Bunların arasında da Amerika‟nın, Güvenlik Meclisi‟ni<br />
kahraman Usame Bin Laden‟in teslimini talep eden kararı ilan<br />
etmeye çağıran beyanatları yayınlamaya zorlaması yer alıyor.<br />
Evet O bir kahraman, bir aslan, o asil bir dağ, saygın bir kale.<br />
Ve bu adam malıyla, zamanıyla, sıhhatiyle, bedeniyle kendisini<br />
feda etmiş. Ve malını sizi savunmak için kullanıyor, evet sizi<br />
korumak için. Müslümanları, akidelerini, kanlarını, topraklarını ve<br />
mallarını korumak için.<br />
Bu adamın bizlerde yüce bir yeri olması gerekir. Ve<br />
göğüslerimize taktığımız şeref madalyası,<br />
başlarımızın üzerinde keramet tacı, oğullarımızın futbolcular,<br />
şarkıcılar veya artistler yerine örnek aldığı kişi olmalı O.<br />
Bugün ufak bir çocuğa hangi şarkıcının adını sorarsanız<br />
hemen cevap verir!!.<br />
10 Usame Bin Laden‟in en yakın arkadaşlarından olup, El-Kaide‟nin bir dönem basın sözcülüğünü yaptı. 2001<br />
yılında Kuveyt Hükümeti, Amerika‟nın baskılarıyla vatandaşlığını elinden aldı. Hala firardadır.<br />
24
Aynı şekilde çocuğa hangi futbolcunun ismini sorsanız onu da<br />
hemen cevaplandırır!!.<br />
Ancak Usame‟yi veya Enver Şaban‟ı, Adil Ganem‟i, Mutab El -<br />
Atibi‟yi sorduğunuzda, asla hiçbirini bilemezler çünkü on lar<br />
ümmetin kıymeti bilinmeyen şahıslarıdırlar. Oysa Allah‟ın izniyle,<br />
Allah‟ın katında yücelerin yüceleridir onlar.<br />
Amerika ve ardından giden Yahudiler, Hıristiyanlar gerçeğin<br />
ilmini biliyorlar, yani cihat ruhunun ümmetin evlatlarında nasıl<br />
tekrar dirileceğini çok iyi biliyorlar. Bunun için de Amerika, direk<br />
Usame‟nin kendisini vurmak istiyor. Ümmeti uyandıran Usame‟yi,<br />
nefisleri vurmak istiyor ve lakin Amerika nerede bunu başarmak<br />
nerede!<br />
Cihat ruhu, Amerika ve diğerleri ne kadar söndürmek<br />
isteseler de benliklerimizde yerleşti bir kere.<br />
Allah‟tan başka İlah yoktur ki ben sürekli şuna dua<br />
ediyorum; „Usame‟yi kafir devletlere teslim edeceklerse bunu<br />
yapmadan önce beni öldürsünler‟<br />
Çünkü bunu yaparsak, aramızdaki tüm erkeklerin başlarını toprağa<br />
gömmesi ve asla da çıkarmaması gerekir. Öyle ki, kahramanların<br />
teslim edilmesi, ümmetin değersizliğini gösterir. Kahramanlar<br />
konusunda taviz vermek, alçaklığın bir göstergesidir. İşte Sırplar<br />
ortada; Müslümanlara görülmemiş şeyler yapan savaş suçlusu<br />
Silobodan Milosoviç‟in Amerika‟ya teslim edilmesini reddederek,<br />
şöyle demişlerdi: „Amerika‟dan gücü yeten asker varsa gelsin<br />
O‟nu alsın.‟ Arap dünyasından bazı yetkililer ise maalesef, Usame<br />
için, „O sorumsuz, bu tarza layık!! Ümmette fitneye sebep oldu!!‟<br />
Ancak ben bu minberden, içimdeki yangın ve acıyla diyorum ki,<br />
ona rüzgar aracılığıyla bir parça ulaşsa, ona söylediğimi dinle!<br />
Ona Resulallah (Sallallahu Aleyhi ve Selem)‟in sözünü<br />
söylüyorum: (Bil ki tüm ümmet, bir şeyle sana zarar vermek için<br />
bir araya toplansalar, sana ulaşan Allah‟ın yazdığından başka bir<br />
şey değildir.)<br />
Ayrıca şöyle dedi 11 : Elhamdulillahi rabbilalemin vessalatu<br />
vesselamu ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi<br />
11 12.07.2001 tarihinde Al-Jazeera TV Kanalı‟nda yayınlanan Farklı Bakışlar Programı‟nda söylediği sözlerden.<br />
ve evleri yıkmak, bombalamak, karanlıkta suçsuzları azletmek işte bu onların siyasetidir. Ve nasıl ümmetimize<br />
zafer kazanmak yerine yerinde oturmak yakışabilir?!<br />
25
ecmain. Öncelikle, böylesine önemli bir konuyu açıklama fırsatını<br />
bana verdiğiniz için teşekkür ederim. 6 noktayı özetlemek<br />
istiyorum.<br />
Birincisi: Ümmetin bu asırda en önemli sorunları güç krizi<br />
ve örnek sorunudur. Usame Bin Laden, ümmetin içinde bulunduğu<br />
durumdan kurtulabilmesi için alınması gereken en iyi örnektir.<br />
Ġkincisi: Mücahit Usame Bin Laden‟i desteklememiz,<br />
duygusallıktan falan kaynaklanmıyor. Aksine onun davet ettiği<br />
yol, İslami akidenin, şeriat hükümlerinin uygulanabileceği bir<br />
yoldur. Ve onun bu yolda gerekenleri yapabilmesi için kendisine<br />
cevap vermeyi geciktirmemiz doğru olmaz.<br />
Üçüncüsü: Biz kesin olarak inanıyoruz ki, Yahudiler ve<br />
hıristiyanlar, küfür alemini temsil ediyorlar…Başlarında ise<br />
Amerika geliyor. İnanıyoruz ki onlar, Müslüman ülkelerinin<br />
gerçek işgalcileridir. En iyi imkanlarımızı yağmalayan,<br />
oğullarımızı uzaklaştıran, nüfuz sahibi olmak ve kontrolü ele<br />
geçirebilmek için, gayri meşru her şeyi yapan Yahudiler‟in<br />
Filistin‟deki halkımıza yaptıkları bunun çok açık bir örneği.<br />
Öldürmek, ayırmak, topraklara tecavüz etmek<br />
Dördüncüsü: Sevgili kardeşim, bu konuya karşımaktaki<br />
amacım: Amerika bugün, en yakınından en uzak noktasına kadar<br />
Arap Yarımadası‟nı işgal ediyor. Ve bu da Yahudiler‟in<br />
Hıristiyanlar‟ın Arap Yarımadası‟ndan çıkarılmasını emreden<br />
şeriat şartlarıyla çakışıyor.<br />
İbn Abbas‟ın aktardığı sahih hadiste Peygamberimiz Muhammed<br />
(Sallallahu Aleyhi ve sellem)‟in dediği gibi: Müşrikleri Arap<br />
Yarımadası‟ndan çıkarın.<br />
BeĢincisi: Ve bu bentlere dayanarak, Amerikalılar‟la, onlarla<br />
birlik olan Yahudilerle ve onlara uyan her kim varsa, hepsini<br />
öldürmek, Müslümanların üzerine farz ayn‟dır. Evet Farz ayn<br />
diyorum. Arap Yarımadası‟nda işgal ettikleri her noktadan çıkıp<br />
gidene kadar müsahamasız onlarla savaşmak vaciptir. Toplanın, ey<br />
kardeşim, bu konuya hiçbir selef veya halef uleması karşı gelmedi.<br />
Müslümanların 3 hale maruz kaldıklarında savaşmaları gerekir,<br />
26
unlardan ilki: düşman güçleri Müslüman ülkelere girerse. Ve<br />
nasıl oluyor da Yahudiler, hıristiyanlar, en kutsal topraklarda<br />
fesat yayıp bozgunculuk yapıp bu toprakları kirletiyorlar?<br />
Harameyn toprakları; vahi, peygamberlik toprakları, ilk iki kıble<br />
ve 3 caminin toprakları: beyt El-mukaddes toprakları!<br />
Altıncısı ve sonuncusu değerli kardeĢim: Davet ve yönelim<br />
hareketlerimizin esnasında bizler farkına varıyoruz ki, Müslüman<br />
halk, Arap Yarımadası‟nda Amerikan varlığına şi ddetle karşı<br />
çıkıyor ve ikna olmadan kabul etmekten, İsrail‟in isteklerine<br />
boyun eğmekten aşırı derecede rahatsız oluyor. Kendi aralarında<br />
düşmanları bu topraklardan nasıl çıkarabileceklerini<br />
fısıldaşıyorlar. Durumun çözümü, istişhadi operasyonlar olarak<br />
ortaya çıkıyor. Ve bu operasyonlar hiç şüphesiz ki en büyük itaat<br />
ve en efdal yakınlığın bir göstergesidir. Müslüman halk bugün,<br />
Siyonist-Amerikan ittifaka ve Müslüman ümmetine karşıt<br />
yönetimlere boyun eğiyorlar. Artık, savaş ve savunma dışında<br />
hiçbir yolla ortadan kalkmayacak bir hal zuhur etti. Allahu Teala<br />
bu hususta şöyle buyurmuştur: ‘Fitne ortadan kalkıp, din tamamen<br />
Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın’.<br />
Değerli kardeşim, biliyorlar ki Usame, ümmetin kendisinden<br />
bahsedilen temsilcisi. Taşıdığı fikir yayıldı. Onun ölmesiyle<br />
zannetmesinler ki cihat veya direniş duracak. Mesele bir kişinin<br />
ölmesi ya da yaşaması meselesi değil. Mesele, akide meselesidir.<br />
Son olarak, ümmetin bugün ilk ihtiyacı olan şey, dinin zafer<br />
kazanması için savaşacak 12 bin mücahit. Öyle ki Peygamberimiz<br />
Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Selem doğru bir hadiste şöyle<br />
buyurmuştur: 12 bin kişi azlık sebebiyle yenilmez.<br />
İkincisi: bazı Müslüman tüccarlar, zekat mallarını Yahudi ve<br />
hrstiyan karşıtı kutsal savaş için veriyorlar. İnşaallahu Teala,<br />
sıdkla, sabırla ve bütün bir inançla zafer kazanılacaktır. Değerli<br />
kardeşim, konuşmak için yarım dakika varsa şunu demek<br />
istiyorum, Usame Bin Laden asla günlerden bir gün Amerika‟nın<br />
ortağı olmamıştır. Aksine, Amerikan eşyalarının tümüyle ilgisini<br />
kesmiş, bunu da Suudi Arabistan‟da 1987 yılında yayınlanan<br />
kasette ilan etmiştir. Sonra da Amerika‟yı vurmak için davete<br />
koyulmuştur. Kim Ruslar‟a karşı aynı dine tabi olduğu için<br />
27
Afganistan‟la bir olup savaştı? Menfaatlerini bir kenara bıraktı?<br />
Ve bu bizim yapmadığımız şeydir. Peygamberimiz Muhammed<br />
Sallallahu Aleyhi ve Selem şöyle buyurmuştur: Fars‟ın savaşması<br />
Rum‟un çıkarlarına dokundu. Ve Rum savaştı Fars‟ın çıkarlarına<br />
zarar verdi. Mesele dini akide meselesidir. Taraflardan birinin<br />
diğerine yakın olması söz konusu olamaz. Bana verdiğiniz bu<br />
fırsat için teşekkür ediyorum. Esselamu aleykum ve rahmetullahi<br />
ve berekatuh.<br />
7- Al-Jazeera TV Kanalında yayınlanan Farklı Bakışlar isimli<br />
programda Doktor Saad El-Fakih 12<br />
şöyle demişti: Bismillahirrahmanirrahim, Elh amdulillahi<br />
rabbilalemin, vessalatu vesselamu ala Resulallah…önc e<br />
açıklama..Kardeşimiz Süleyman Ebu Gays‟ın açıklamasını<br />
doğruluyorum.<br />
“Bin Laden, Amerika ile yardımlaşmadı. Bu konuda söylenen<br />
her şey yalandır, bunların aslı astarı yoktur. Gerçek ve tek<br />
olan, kendisine tabi olanları zaman konusunda uyarıyor ve<br />
gelecekte Amerika düşmanlığı ile onları müjdeliyordu.<br />
Ġkincisi: Usame‟nin batıda yaşadığı, İsviçre‟ye veya başka<br />
mekanlara gittiği, Suudi Arabistan Hükümeti‟nden Faysal Türki,<br />
Suudi Büyükelçiliği ile ilişkisi olduğu yönündeki tüm söylenenler<br />
de asılsızdır. Var olan, özellikle Afgan Savaşı‟nın son<br />
dönemlerinde, büyük oranda casusluk, şüphe ve kuşkunun hat<br />
safhalara ulaştığı gerçeğidir.<br />
Konuya dönersek, sorun Usame‟nin doğru kişi olup olmadığı<br />
değil, Usame‟nin sıradan bir insan mı yoksa büyük kahraman veya<br />
kamil bir insan olduğudur. Konu, tamamıyla ortadadır. Usame de<br />
bu görünenin bir tarafındadır. Bin Laden, büyük fedakarlığına,<br />
çekici kişiliğine, kudretine karşın, ortaya çıkan diğer unsurlar<br />
olmasaydı, bu azim hal ortaya çıkmayacaktı. Ortaya çıkan bu<br />
12 1957 doğumlu ,genel cerrahi doçenti olan Saad Raşid El-Fakih , Suudi Arabistan rejimine muhalefet eden<br />
„Arap Yarımadasında İslami Islah Hareketi‟nin kurucusu ve basın sözcüsüdür. 1993ten beri Londra‟da siyasi<br />
mülteci olarak yaşamaktadır.<br />
28
unsurların başında Amerika geliyor ki, Filistin‟de ve tüm Arap<br />
Yarımadası‟nda, Irak‟ta ve dünya üzerinde birçok yerde<br />
Müslümanlara eziyet etti. Bundan daha önemlisi, eziyet ettiği<br />
bölgelerin hükümetleriyle de bölgenin gelirlerini yemek ve halka<br />
işkence yapmak hususunda anlaştı. Ve Amerika‟ya duyulan öfke,<br />
normal sınırları aştı. İnsanları gerçekten çok büyük bir öfke<br />
kapladı. Bu, ilk unsurdur.<br />
Ġkinci unsura gelince: Müslümanlar, özellikle de<br />
yönetimler, hainlikte, zillette ve zayıflıkta gerçekten görülmemiş<br />
bir örnek sergilediler. Kutsal topraklardaki yönetimler bile<br />
Amerika‟ya boyun eğdi. Yani, Amerika‟ya sadece, siyasi,<br />
ekonomik anlamda tabi olup, ülkenin servetlerini Amerika‟nın<br />
yağmalamasına izin vermekle kalmadı. Dahası topraklarda, siyasi,<br />
güvenlik ve dini olarak Amerika‟nın tasarruf etmesine imkan<br />
vererek, Amerikan ordusunun Müslüman topraklarında kalmasına<br />
sebep oldular. Arap Yarımadası‟nda askeri bir güç olarak<br />
Amerika‟nın silahlı kuvvet olarak var olması insanları çok<br />
kızdırdı ve kalplerde Amerika‟ya, Müslümanların başlarındaki<br />
yönetimlere karşı şiddetli öfke yarattı.<br />
Üçüncü unsur: İslam Ümmeti, Müslümanlara ve islamiyete<br />
savaş açan Amerika‟ya, sadece söz ve şiirle değil, uzun yıllar<br />
süren bu ihanete son verecek operasyonlarla karşı koyacak kişilere<br />
hasret kaldı. İşte bu noktada Usame Bin Laden, ümmetin istediği,<br />
tamamlayıcı kişi -Müslümanlara zulmeden, mallarını yağmalayan<br />
Müslüman düşmanı Amerika ve yandaşı idarelere karşı duracak<br />
münasip kişi- olarak ortaya çıkıyor.<br />
Tabiî ki Amerika‟nın elinde Bin Laden gibi bir kişi veya<br />
kişiler yok. Bin Laden de normal sıradan bir insan. Diyebilirsin<br />
ki, ağırlığı, sayısı az, nüfuzu sınırlı. Ancak ben inanıyorum ki,<br />
Bin Laden, tek başına Amerika‟yı yıkamayacağın ı biliyor. Ancak<br />
bunu başarabilmek için, Amerika‟yı Amerika‟nın silahıyla<br />
vurabilir, onun tarzıyla oynayıp, ümmeti Amerikan karşıtı olarak<br />
örgütleyebilir. Evet, Amerika güçlü bir ülke, elinde hem silah,<br />
hem mal, hem yayın organları hem de istediğini yapabi lecek güce<br />
29
sahip araştırma merkezleri bulunuyor. Ancak Amerika‟nın<br />
kibirlenmesi, O‟nu İslam Alemi‟ni ve Müslümanların fikirlerini<br />
anlamaktan aciz kılıyor. Amerika ve İslam dünyası arasında büyük<br />
bir uygarlık barikatı bulunuyor. Bu durum ise Bin Laden‟e hiz met<br />
ediyor. Allahu Subhanehu ve Teala, bu hali, Bin Laden‟in<br />
hizmetine sundu. Bin Laden‟in elinde sayı da güç de sınırlı bir<br />
oranda olmasına rağmen Amerika, insanları kendisine,<br />
Amerika‟ya, İsrail‟e ve Amerika ile işbirliği yapan yönetimlere<br />
karşı örgütlemeyi başardı. Bu nasıl oldu? Kenya ve Tanzanya<br />
örneklerinde olduğu gibi, daha patlamaların üzerinden günler<br />
geçmedi ki Amerika hemen Bin Laden‟i suçlamaya başladı. Oysa<br />
Amerika‟nın, zavallı masumların öldürülmesinden, Suudi<br />
Arabistan‟daki dini müesseselere yapılan baskılardan, çıkan<br />
fesattan, Hobar ve Riyad patlamalarından hiç bahsedilmiyor.<br />
Amerika, Suudi Arabistan ve diğer yönetimlerle, dini kurumlara<br />
baskı yapmak için yardımlaşıyor. Bu müesseselerin yaptıkları için<br />
suçtur.. bu masumları öldürmektir denili yor..Yani Usame, kana<br />
susamış bir insan gibi gösteriliyor.<br />
Ancak Amerika, Afganistan‟a, Sudan‟a onlarca füze göndererek<br />
Bin Laden‟e cevap verdi. Clinton bile, Bin Laden‟in ismini en az<br />
3-4 kere tekrar etmiş, onun kendisine eziyet eden kişi olduğunu,<br />
bu nedenle ona cevap vermek istediğini söylemiştir.<br />
Peki ümmet ne istiyor? İslam ve Arap ümmeti bu büyük<br />
ihanetleri gördü. Buna ek olarak onlarcasının hiçbir şey<br />
yapmadığını da gördü.<br />
Birkaç defa Bin Laden‟in kendisine eziyet ettiğini söyleyen<br />
Clinton‟a benim cevabım şu olacak: Amerika bununla yetinmeyip,<br />
Bin Laden‟in projesine hizmet etmeye hep devam edecek. Bu<br />
Allahu Subhanehu ve Teala‟nın onlara emri. Ona hizmet etmeye<br />
devam edecekler ve O‟nun daima kendilerini tehdit eden bir varlık<br />
olarak kalmasına sebep olacaklar. Onlar, Usame‟yi<br />
yakalayamazlar, ona saldıramazlar, onu öldüremezler. Ve onun,<br />
kendileri için daima bir tehlike olarak kalmasına sebep olacaklar.<br />
Öyle ki artık insanların büyük bir kısmı bu adamın safına geçiyor.<br />
Ve bazıları ise ondan korkuyor. Amerika ve İsrail‟e karşı<br />
savaşmak için, Afganistan‟da alıştırma yapıyorlar.<br />
30
İşte gerçek, görünen Bin Laden budur. Ancak yine de asıl olan,<br />
Müslümanların maneviyatları, kötü durumları ve İslam Alemi‟nin<br />
kötü yönetimlere maruz kalmasıdır.<br />
Ayrıca Usame Bin Laden‟in Arap Yarımadası‟ndan<br />
çıkarılması hakkındaki beyanıyla ilgili olarak şöyle dedi 13 : Usame<br />
Bin Laden‟in şahsi, millet, şehrinin halkı, milletinin halkı, dini<br />
mesajına dikkatlice bakanlar bu beyanın çıkmasını<br />
garipsemeyeceklerdir. Usame bin Laden‟in 200 -300 milyon dolar<br />
değerindeki mal varlığı, Suudi Arabistan yönetimi tarafından<br />
dondurulmuş durumdadır. Sadece bu örnek bile bizlere yeterlidir.<br />
Usame Bin Laden‟in başına gelenler, yüksek ve şerefli kişiliğini<br />
sarsmamış, onu kuşatmamıştır. Kendisiyle beraber olan arkadaşları<br />
O‟nun aslında ne kadar yumuşak, mütevazi ve barışçı bir insan<br />
olduğunu iyi bilirler. Usame, malıyla ve canıyla mücadelenin<br />
simgesidir. Afganistan‟da verdiği mücadeleden kimsenin şüphesi<br />
yoktur ve kimse bu hususta tartışamaz. Körfez Krizi‟ nde askeri<br />
gücüne ve elinde çok sayıda eğitimli eleman bulunmasına karşın,<br />
Arap yönetimleri değil, Amerika‟yı kendisine hedef almıştır.<br />
Sonra Afganistan‟da giriştiği savaşta Usame, kendisini tehlikede<br />
hissedince, Sudan‟a geçti. Burada ticari faaliyetler, s özleşmelerle<br />
yetindi. Ve Mısır ya da Amerika gibi herhangi bir taraf onun<br />
askeri operasyonlar düzenlediğini ispatlayamadı. Suudi Arabistan,<br />
bu yönde bir talep gelmediği halde, Usame‟nin yayılan kötü ismi<br />
ve korkutuculuğu nedeniyle vatandaşlığını kaldırdı. Sudan, Bin<br />
Laden‟in varlığı nedeniyle tamamen kuşatıldı. Arap ve Amerikan<br />
basınında O‟ndan „dünyadaki en büyük terör temsilcisi ve yıkıcı‟<br />
diye bahsedilmeye başlandı!!.<br />
Milletine ve kendi ülkesinin halkına nisbeten Usame, o<br />
senelerde zayıf yaşadı. Vücudunun onlardan farklı olmasına<br />
rağmen, kalben ve hissen onlarla yaşadı. Reform isteyenlerin,<br />
içinde bulundukları tehlikeyi hissetti. Öyle ki, marufu emredip,<br />
münkeri men eden projelerini edepli ve yumuşak bir üslupla<br />
yönetimlere sunduklarında, yönetimler tarafından kendilerine<br />
şiddetli savaşlar açıldı. Ve reform isteyenlerin hepsi hapisle,<br />
13 02.09.1996 tarihli Islah Bülteni.<br />
31
işkenceyle, teşhir ve kötülükle karşılaştı. Ve devlet tüm<br />
organlarını, islamla, sakin ve barışçı yöntemlerine karşın<br />
reformcularla savaş için kullanmaya başladı. Böylece yöne tim,<br />
reformculara, halka şu mesajı vermiş oluyordu: Barışçı hiçbir<br />
faaliyete, nasihate, görüş bildirmeye yer yoktur, size kalan tek<br />
seçenek silahtır.<br />
Usame‟nin taşıdığı proje, İslam risaleti ve cihat rivayetini<br />
taşımaktadır. Aynı şekilde Usame, islamın Ame rika ile savaş içine<br />
girdiğinin farkındadır. Bu savaşın en açık belirtisi ise Amerika ve<br />
Suudi Arabistan‟ın, Afganistan cihadını düşürmek için, mücahitler<br />
arasında yaymaya çalıştığı fitnedir. O Amerika ki komünizm<br />
karşıtıyken, Tacikistan‟daki komünist rejimi Müslümanlara,<br />
Rusya‟yı Çeçenistan‟a karşı destekliyor. Müslümanların Bosna‟da<br />
silahlanmasını engelliyor.<br />
Tüm bunlar, İsrail‟i koruması ve Lübnan‟ı, Filistin‟i vurması<br />
için desteklemesinin, ayaklananları öldürme emri vermesinin<br />
dışında kalanlardır. Amerika, Arap Yarımadası‟nda, Körfez‟de,<br />
Şam Ülkeleri‟nde, Kuzey Afrika‟da davetçileri, reformcuları ve<br />
İslami hareketleri vurmakta aynı zamanda da İslamiyete,<br />
Müslüman halka ve davetine alçakça savaş açmak amacıyla uluslar<br />
arası örgütlenme hamlesini sürdürmektedir.<br />
Usame gibileri ise tüm bunları dünyada, ülkesinde son olarak da<br />
kendi nefsinde görüyor. Övülmeye değer cihadi sicili, dindarlığı,<br />
zühdü bilindiğinde zaten ondan içinde bulunduğu durumdan başka<br />
hal beklenemez. Hatta O‟nun bu duruma yıllar önce gelme si<br />
gerektiği bile düşünülebilir.<br />
Ayrıca şöyle dedi 14 : Vallahi, o ne acı bir duygudur, Amerika‟nın<br />
büyüklenmesine karşı hissedilen. Dininin ticaretinin<br />
yapılmasından, yönetimlerin hainliğinden duyulan bu his insanı<br />
kuşatır da öfkeyle patlamak isteyiverir. Öfkesini boşaltıp, sinirini<br />
atması mümkün değil midir? Bin Laden‟e şimdi içinde<br />
konuştuğundan daha farklı bir şey yapmak yaraşır mı?<br />
Kendisinden, kahraman, efsane, muhlis, Amerikan öcüsünün tek<br />
terbiye edicisi, hain yönetimleri ezen bir kişi kötülenebilir m i?<br />
14 Irak dosyasıyla ilgili, 332 sayılı Islah Bülteni.<br />
32
Bin Laden bir şeyi söyleyip yapıyor ve her defasında darbesi<br />
artıyor hatta sonunda Pentagon‟u harabeye çevirme imkanını<br />
yakaladı. İnsanlara, Amerika‟nın Irak‟ta yaptıklarından sonra,<br />
Amerika‟ya Müslümanlara nasıl saygı göstermesi gerektiğini,<br />
onlardan korkması gerektiğini ve onları hesaba katmasının<br />
gerektiğini öğretecek ikinci bir darbeyi hiç insanlar kötü<br />
görebilirler mi?<br />
9- Nasır Fahd 15 şöyle dedi:<br />
Peygamberimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in<br />
sözü): Düşmanların kalplerine Allah tarafından atılan korkuyla<br />
zafere ulaştım. Amerika ki, Afganistan mağaralarının üzerinde,<br />
7000 savaş uçağıyla korkuyu yayan bir ülkedir. Terörist<br />
saldırılardan korktuğunu ilan ederek, Petriot ve Stencerleri<br />
kullanıyor!! Nüfusunun 4‟te biri her darbeden sonra, psikol ojik<br />
hastalığa yakalanıyor. Korku sürüyor ancak Lider, saklandığı<br />
mağaradan çıkmıyor, sadece başka bir mağaraya geçiyor.<br />
İnanıyoruz ki, tüm bunlar, Allahu Subanehu ve Teala‟nın,<br />
Amerika‟ya güvenlik açısından güven vermeyen mücahitlerin<br />
Şeyhi Ebu Abdullah‟ın, yeminine karşılık sözüdür. Ve Allah‟ın<br />
kullarından öyleleri vardır ki, Allah‟a yemin etseler onu tutarlar!.<br />
Ve Resulallah (Sallallahu aleyhi ve sellem‟in; „bil ki ümmet sana<br />
zarar vermek için toplansa, sana Allah‟ın yazdığından başka hiçbir<br />
şeyle zarar veremezler‟ anlamındaki hadisiyle, böyle bir delille<br />
kim mücadele edebilir?<br />
Usame Bin Laden‟in, tüm ümmetler –farklı dinlerden, farklı<br />
renklerden, hıristiyan, Yahudi, hindus, Budist, münafık, hain ve<br />
diğerleri-, her taraftan; güneyden kuzeyden, ellerinde olan her<br />
şeyle, sahip oldukları tüm ilimlerle, silahlarla, uçaklarla, parlak<br />
sanayileri, casusluk ve gözetleme imkanları ile etrafını sardılar.<br />
Fotoğrafları, ateş, her köşeye yayıldı. Büyük -küçük, yakın-uzak,<br />
Müslüman-kafir, kadın-erkek herkes onu bilir oldu. Buna karşılık<br />
hiçbir izine rastlanamadı. Kendisiyle ilgili hiçbir haber<br />
15<br />
Suudi Arabistan‟da çok tanınmış bir din bilim adamıdır. Siyasi görüşleri nedeniyle hala hapishanede<br />
yatmaktadır.<br />
„Eylül Ataklarındaki Rahman‟ın ayetleri‟ isimli yazısından.<br />
33
alamadılar. Onun hangi gökler altında olduğunu bilemediler.<br />
Allah‟tan O‟nu korumasını ve O‟na zafer nasip etmesini,<br />
gözlerimizin Amerika ve yandaşlarının hezimetiyle<br />
müjdelenmesini niyaz ediyoruz!.<br />
10- Abdulaziz El-Jerbu 16 , şöyle dedi:<br />
Amerika, Usame karşıtı, toplayabildiği tüm güçleri topluyor.<br />
Nitekim 60 devlet topladı ve Usame bin Laden karşıtı hamleyi<br />
finanse etmek, devletler arasında yaptığını doğru göstermek için<br />
de faaliyetlerini Nato Antlaşması‟na dayandırarak konuştu.<br />
Allahu Teala yüce kitabında bu durumu şöyle açıkladı: ‘Onlar<br />
toplu bir halde sizinle savaşamazlar, ancak tahkim edilmiş<br />
(çevrilmiş) yerlerde ya da duvarlar arkasından savaşırlar.<br />
Aralarında çarpışmaları ise şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın,<br />
halbuki kalpleri dağınıktır. Bu; onların akılları ermez bir kavim<br />
olmalarındandır. (Haşr Suresi,14.Ayet)…<br />
Ve hangi müjde bundan daha büyük olabilir..!! Olaylardan<br />
sonra, ortaya atılan sözde gerçekler, sizlere, Kur‟ an-ı Kerim‟de<br />
müminleri müjdeleyen ayetleri unutturdu…!!!<br />
Öyleyse büyük soru: Usame‟yle birlikte bir kişi daha olsaydı<br />
Amerika ne yapacaktı? Ve kaç devleti kendisiyle bir olmak için<br />
toplayacaktı? Ne kadar uzun zamandır propaganda edip,<br />
yazıyorlar, ne kadar bakıyorlar, planlar çiziyorlar ancak bunların<br />
hiçbirinin de müminlere izzet kazandırdığını görmüyoruz…!!<br />
Bin Laden, gerçekten çok az konuşur…Ancak ameli çok<br />
fazladır…Öyle ki, Amerika‟ya ve Arap yönetimlerine, kafir<br />
devletlerin yapmaya niyetlenip yapamadıklarını yaptı.<br />
Bin Laden‟in yaptıkları, doğudan batıya her yerde müminlere<br />
izzet kazandırdı. Meksika‟da bile, bir şirket, üzerinde Bin Laden<br />
resimleri bulunan tişörtler üretti. Al-jazeera.net‟in bahsettiği gibi,<br />
bu ücretsiz bir yardım. Ve sonra şirket kaybetmek yerine<br />
16 11 Eylül ataklarını en çok savunan Suudi din bilim adamlarındandır.Teröre teşvik ettiği suçlamalarıyla ,Aralık<br />
2001‟den beri Suudi Arabistan hapishanelerinin birinde yatmaktadır.<br />
„Beklenen Bin Laden ve Müminlerin İzzeti‟ isimli yazısından.<br />
34
kazanıyor. Meksikalılar Usame‟yi kahramanları olarak<br />
tanıtıyorlar.<br />
Bu durum, Müslüman ümmetinin, batıya uymasının<br />
sonucunda, dağın zirvesinden en alçak noktaya düştüğü, alçaldığı,<br />
elbiselerinin üzerlerine kendilerinin ve çocuklarının resimle rini<br />
koydukları bir vakitte zuhur etti.<br />
Gerçekten beşeriyet tarihinde görülmemiş acayip bir durum. Kim<br />
hayal ederdi, kafirler üzerinde Usame Bin Laden resmi olan<br />
tişörtler yaptıracak, onunla alemin devi diye övünüp giyinecek,<br />
Batının eline geçirmeye çalıştığı kişinin resmi! Bizi böyle bir<br />
elbise giymekten veya bunun gibi şeyler yapmaktan alıkoyuyorlar.<br />
Hollanda ise, Usame Bin Laden‟in Beyaz Sarayı ve Amerikan<br />
Başkanı‟nı bombalamayı planladığı bir filmi hikaye edip<br />
yayınlıyor. Hikayeyi de 2 yıl önce bir İngiliz yazmış. Kitabın<br />
yazarı Landy Maknab, Amerika‟ya düzenlenen saldırıların,<br />
tahminlerden çok daha güçlü olduğunu ifade ediyor. Ve olan<br />
hadiseleri yazmayı daha önceden hiç düşünmediğini açıklıyor.<br />
Maknab, hikayenin ilk defa 1999 yılında yayınlandığını,<br />
aylar süren müzakereler sonucunda da film olarak gösterime girme<br />
kararı çıktığını belirtti.<br />
Sinemanın, oyunculuğun haram ya da caiz olmasından veya başka<br />
bir şeyden bahsetmiyorum. Konu zaten o değil. Ben, Usame Bin<br />
Laden‟in müminler için oluşturduğu izzetten bahsediyorum.<br />
Kafirler buna sevindiler hatta doğusu da batısı da uçtu. Usame‟yi<br />
ayıplayan, arkasından çekiştirenler hatta bazı meşhur kişilerden<br />
maalesef bunu yapanlar ise hiç eksik olmadı. Büyük bir esefle<br />
söylüyorum ki bu tür insanlar ortaya çıkıyor…!!! (Sizden aklı<br />
başında bir adam yok mudur? )<br />
Usame tek başına dünyaya yeter, Amerika‟ya<br />
„HAYIR….HAYIR‟ dedi.<br />
Yeter ki onun elleri kötülüklerle kirlenmiyor.<br />
Yeter ki Müslümanları öldürmüyor. Ben aklımı,<br />
„Masumların, bazı Müslümanların, kadınların, çocuklar ın, halkın<br />
öldürülmesi‟ ibareleriyle yayın yapan basın organlarına<br />
satmıyorum. Sabah akşam Allah‟a savaş açan yayınlar,<br />
masumların öldürülmesini soruyorlar. Bu zalimlerin kaçış ve Irak<br />
35
halkını korkutma yoludur. Yahudiler‟in müftüler yerine,<br />
nefislerimizi işgal ederek yaptığı yayınlar…ey ümmet, ümmetin<br />
genel cehaletine gülüyorum!!!<br />
Ve yeter ki O, dünyanın zenginlerinden birisi ve bu<br />
zenginliği Alemlerin Rabbi Allah (c.c) için istemedi.<br />
Yeter ki O‟nu toplumdan dışladılar ve O, hamdolsun sayıları hiç<br />
de az olmayan müminlerle beraberdir.<br />
Ona da bize de yeter ki, tüm güzelliğiyle varlığı içinde<br />
bulunduğumuz dünyada yer alıyor. Onun zühdü bizleri<br />
utandırmaya yeter de artar bile. Onu hüzünlü bulursam eyvahlar<br />
olsun eyvah!<br />
Son olarak, Usame Bin Laden için şunu diyorum: Resulallah<br />
Sallallahu Aleyhi ve sellem Osman Bin Affan‟a şöyle söyledi:<br />
„Allah kesinlikle seni cennet elbisesi ile giydirecek, onu senden<br />
çıkarmak isteyecekler, sakın buna izin verme.‟ Başka bir rivayette<br />
de „onu çıkarmanı isteyecekler, sakın çıkarma‟ denilmektedir.<br />
Tirmizi ve Hakim sahih hadis demişlerdir.<br />
Ve Allah kiminleyse…vallahi tüm cinler, insanlar bir araya<br />
gelseler ve ona tuzak kurmak isteseler, ona zarar vermeyi<br />
başaramazlar. (sana zarar vermek için bir araya gelseler Allah‟ın<br />
sana yazdığı dışında hiçbir şey sana ulaşmaz.) Rivayet: Müslim<br />
11-Doktor Muhammed Al- Mesari 17 şöyle dedi:<br />
Usame ve döndürülmüş zaman, Usame Bin Laden‟in<br />
vatandaşlığının kaldırılması, ülkeye girişinin yasaklanması, onu<br />
öldürme planları, beni büyük hayrete düşürdü.<br />
Bunda şer‟i bir senet bulamadım. Bu, tehlikeli bir durumu<br />
ortaya çıkarıyor. Usame, kendisi hakkında savaş kanunu<br />
çıkarılacak, yeryüzünde fesat çıkaranlardan değildi. (Allah‟a ve<br />
rasulüne savaş açıp, yeryüzünde fesat çıkaranların cezası,<br />
17 1946 doğumlu Dr. Muhammad Abdullah Al-Mesari , Fizik doktoru olup Suudi Arabistan rejimine<br />
muhalefet eden , merkezi Londra‟da bulunan „Tajdid (yenileme) Örgütü‟nün kurucusudur. Hala Londra‟da<br />
siyasi mülteci olarak yaşamaktadır.<br />
07.09.1994 tarihli Şer‟i Hukukların Savunma Komisyonu‟nun Bülteni.<br />
36
öldürülmek veya asılmak veya ayakları ve elleri ters yönlerden<br />
kesilmek veya da sürgündür….) Ayet.<br />
Ve Ömer‟in (Radiyallahu anh) Nasir Bin Hicac‟ı Basra‟ya<br />
sürgün etmesiyle Usame‟nin durumunu kıyaslayacak olursak;<br />
Ömer (radiyallahu anh), Nasir Bin Hicac‟i sürmüştür ama<br />
vatandaşlıktan çıkarma gibi bir durum söz kunusu olmamıştır.<br />
Zaten hangi kanun insanın sonradan edinme olmayan bir hakkını,<br />
hangi hakla elinden alabilir ki? Hiçbir insanın vatandaşlık hakkı<br />
asla elinden alınamaz. Bir insanın soyu nereliyse, toprağı da<br />
vatanı da orasıdır.<br />
Usame Bin Laden‟in durumu gerçekten büyük önem taşıyor.<br />
Çünkü onun karşılaştığı durum daha önce hiç kimsenin başına<br />
gelmedi. Ve biz de bu duruma şer‟i hatta medeni hukuk dalında bir<br />
dayanak bulamıyoruz. Bunu yapanların, nereden geldiklerini, bir<br />
kişinin vatandaşlığını kaldırmak için nasıl da sahtekarlıklar<br />
yaptıklarını anlamak çok zor.<br />
Bir devletin vatandaşını gözetmesi gerekirken bu durumun<br />
ahlaki hiçbir tarafı olmadığını görüyoruz. Eğer Usame başka bir<br />
dinden olsaydı, kesinlikle yaptıklarını süsl erler, yazarlardı. O‟nun<br />
yaptıklarını Suud Ailesi‟nden bir kişi yapmış olsaydı, ismini,<br />
Raşitlerin isimlerinin altına yazarlar ve onu kahraman olarak<br />
nitelendirirlerdi. Ancak O, acayip bir asırda, garip bir zamanda<br />
gelen bir adam oldu.<br />
Ayrıca şöyle dedi 18 : Suudi Arabistan Yönetimi‟ne meydan<br />
okudu. Öyle ki Suudi Arabistan Rejimi, Savunma Komisyonu‟nu<br />
ve Resmi konuşmacısı Doktor Muhammed El -Mesari‟yi suçlu<br />
saydığı gibi, Usame Bin Laden‟i ve İslami Düşünür Ebu<br />
Muhammed Makdisi‟yi de suçlu saydı. Yakaladıkları kimseler,<br />
ağır işkencelere maruz kaldıkları gibi, her türlü iğrençliklerler<br />
yapıldı. Bunun yanısıra büyük basın hamlelerine karşın,<br />
suçladıkları kişileri daha fazla itirafa zorlayamadılar.<br />
Çünkü onların görüşlerinin etkisi altında kalmışlardır. Ve<br />
garip olan şu ki; ne oluyor da onlara, Suudi Alimler‟in ve<br />
diğerlerinin yazarak, bedavaya, içeride ve dışarıda 100 binlerce<br />
dağıttıklarından etkilenilmediğini görmüyorlar? Yönetim, fikren<br />
18 01.05.1996 tarihli Şer‟i Hukukların Savunma Komisyonu‟nun Bülteni.<br />
37
iflas ettikten sonra, sözüne, insanların saygı duymayacağını<br />
anlayamıyorlar mı?<br />
Yoksa bu, insanları korkutmak, onları şeriata uygun İslami<br />
fikirlerden men etmek, insanları tagut Suud Ailesi‟ne hizmet,<br />
gerici fikirlerin gölgesinde bırakmak için atılmış bir adım mıdır?<br />
Ve şöyle dedi 19 : Londra Independent Gazetesi, Usame bin<br />
Laden‟le Afganistan‟daki merkezinde görüştü. Özellikle Amerika<br />
olmak üzere, batının Afganistan‟da varlığının hangi halde olursa<br />
olsun kabul edilemez olduğunu, bunun gayri meşru bir durum<br />
olduğunu açıklayarak, bu güçlerin Müslümanlara savaş açtıklarını<br />
söyledi. Öyle ki Filistin‟de, Irak‟ta Müslüman çocukları<br />
öldürüyor… düşmanlık ve savaş batı halkına karşı değil, genel<br />
sömürüye ve bölgede musallat olan siyonizme karşıdır.<br />
Nairobi ve Dar El-Selam patlamaları ardından Al-Mesari şöyle<br />
dedi (2) : Tedirginlik ve korku, işgalci Amerikan kuvvetlerini<br />
etkisi altına aldı. Özellikle Nairobi olayları ve Dar El -Selam‟dan<br />
sonra, Amerikan güçleri, Riyad‟ın çevresindeki bölgelerden<br />
10‟larca filonun inşasının tamamlandığı, yüzlerce katın bulunduğu<br />
Harac Hasineh Üssü‟ne, 100‟lerce Amerikan askerini nakletti. Şu<br />
soruyu sormak istiyorum: Harac Hasine Üssü‟ndeki güvence<br />
nedir? Diğer taraftan Müslüman halkı da Usame Bin Laden‟i Velid<br />
Bin Halid‟in yerine koymaya başladı. İnşallah kendisi O‟nun<br />
ehlindendir. Allah‟tan Afganistan ve Pakistan‟da dolup taşan,<br />
zulüm altındaki, isimleri bilinmeyen liderleri korumasını niyaz<br />
ediyoruz. Düşmanlara gelince, onların işi Allah‟ın izniyle kolay.<br />
12-ġeyh Ahmet Yasin 20 ,<br />
Usame hakkında şöyle dedi: O, iman etmiş, hür bir mücahit.<br />
19 08.07.1996 tarihli Şer‟i Hukukların Savunma Komisyonu‟nun Bülteni.<br />
20 Filistin‟de faaliyet gösteren Hamas Örgütü‟nün kurucusudur. İntifadan‟nın şeyhi sayılıyordu. 22.03.2004<br />
tarihinde Gazze‟de İsrail helikopterlerinden açılan ateş sonucu öldürüldü.<br />
Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yenileyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından.<br />
38
13- KeĢmir Cephesi Mücahitleri ,<br />
O‟nun hakkında şöyle dediler 21 : Allah‟tan sonra yardımcımız<br />
O‟dur. Ve Hinduslar‟ın işgaline karşı cihadın kıvılcımı kalmışsa<br />
yine sebebi O‟dur.<br />
14-Çeçenistan‟daki Araplar‟ın Lideri Hattab 22<br />
Usame hakkında şöyle dedi: O bizim islamda kardeşimizdir.<br />
O‟nun bilgisi geniştir. Servetini, kendisini Allah yolunda feda<br />
eden mücahit, muhlis bir kişidir. O‟nun hakkında özellikle de<br />
Amerikalılar tarafından söylenenlerin hiçbir aslı yoktur.<br />
Bizler, Afganistan‟da savaşan tüm mücahitler O‟nun<br />
mücahitlerin nazarındaki yerini çok iyi biliriz. Tüm<br />
Müslümanların, İslam dinini yüceltmek için birbirlerine yardımcı<br />
olmaları vaciptir. Usame Bin Laden, cihad liderlerinden bir<br />
tanesidir. Aynı zamanda dünyanın bir çok yerinde mücadele eden<br />
mücahitlerin gerçek öğretmenidir. Afganistan‟da yıllar boyunca<br />
Komünistlere karşı savaş verdiği gibi bugün de Amerikan<br />
emperyalizmi karşısında Müslüman halkı, birlik olmaya<br />
çağırmaktadır.<br />
15- Hamid Bin Abdullah Al- Ali şöyle dedi 23 :<br />
Her kim ki mızrağın ucuyla Amerika ve İsrail‟e karşı<br />
direnirse, onun ismi şeref levhasına yazılıdır. Langley‟deki<br />
Amerikan istihbarat Bürosu‟nda, özel olarak hazırlanan Bin Laden<br />
Salonu‟nda, kendisiyle ilgili tüm bilgiler, büyük bir özenle<br />
toplanmaktadır.<br />
Arap istihbarat salonları da, cihada karşı yapılan<br />
operasyonların tamamlanması için toplanan bilgileri, cihada karşı<br />
kullanmak için sanki Langley‟nin bir dalı gibi, İmparator Bush‟a,<br />
21 Önceki kaynaktan<br />
22 1970 yılında Suudi Arabistan'ın kuzeyinde Arar Şehri‟nde doğan Hattab, Türk asıllı bir annenin oğlu. Asıl adı<br />
Samir es-Sevilem olan Hattab, Nisan 2002‟de işbirlikçi Çeçenler tarafından yemeğine zehir konularak öldürüldü.<br />
23 El-Kaide sempatisiyle ünlenen Kuveytli Hamid Al–Ali , birçok kere Kuveytli emniyet güçleri tarafından<br />
tutuklandı.Kuveyt‟te faaliyet gösteren Selefi Hareketin eski genel başkanıdır. Çok sayıda kitap ve yazısı<br />
bulunmaktadır.<br />
„Bin Laden Salonu ve El-Kaide‟ yazısından .<br />
39
elleri arasındaki Yahudi Hahamları‟na hizmet etmek için<br />
çalışıyorlar.<br />
Ancak, Bush İmparatorluğu‟nun başarıya ula şabilme<br />
ihtimalinin, hazırladıkları projelerinin karşısında, 3 sorun<br />
bulunuyor;<br />
Bunlardan ilki: Amerikan ihtilali Irak‟ta başarısızlığa<br />
uğradı. Şu ana kadar hep, Irak‟ta sürekli artan silahlı direniş<br />
sebebiyle düşüşe doğru gidiyor. Ve ülkenin idaresini el inde<br />
tutamıyor.<br />
Ġkincisi: Yol Haritası fikrinde de başarısızlığa uğradılar.<br />
(Ebu Mazin)‟i destekleme projeleri de başarısız kaldı. Bu zaten<br />
aslen baştan ölü bir tasarıydı. Onun da cesedi çok yakında Filistin<br />
cihat ateşi ortasında yanacak.<br />
Üçüncüsü: Taliban Hareketi, Afganistan‟da ajansların<br />
verdikleri haberlere ve yolcuların müjdelerine göre, cihadi bir güç<br />
olarak geri döndü.<br />
İslam Ümmeti‟nin karşı karşıya kaldığı en tehlikeli proje bugün,<br />
şüphesiz ki Amerika‟nın büyük yol haritası projesidir.<br />
Bize göre bu proje kesinlikle başarısızdır. İnşallah<br />
Langley‟deki tüm Bin Laden dosyaları da çok yakında oradan<br />
kalkacak ve yerine, hızla gelen başarısızlık, Bush dosyası ve yeni<br />
gelecek liderlerin ders çıkarabilmesi için Bush‟un idare biçimi<br />
koyulacak. Kapının dışında ise şöyle yazacak: „İslamı mahvetme<br />
hayallerinizden vazgeçin. Çünkü hayalleriniz, İslami Cihat taşı<br />
üzerinde kırılacak.‟<br />
İslam nurunu, cehennem ateşleriyle söndüremeyecekler.<br />
Allah’tan korkar gibi – hatta daha da şiddetli bir korkuyla -<br />
korkuya kapılıyorlar. Nisa Suresi, 77.Ayet.<br />
Eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın; benden<br />
korkun. Al-i İmran Suresi, 175. Ayet.<br />
Sakın zalimlere güvenmeyin. Yoksa cehennem ateşi sizi<br />
yakalar. Hud Suresi, 113. Ayet.<br />
Onlar senin kendilerine yaranmanı arzu ettiler ; o zaman<br />
onlar da sana yaranacaklardı. Kalem Suresi, 9.Ayet<br />
40
Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine<br />
aldırma. Allah’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah<br />
yeter. Ahzab Suresi, 48. Ayet.<br />
Basiret sahiplerinin ilk dayandıkları, düşman ın hilelerini<br />
boşa çıkartmaktaki ilk dayanakları Kur‟an -ı Kerim‟deki şu ayettir:<br />
‘Eğer inananlarsanız, mutlaka siz üstün gelirsiniz. Al -i İmran<br />
Suresi, 139. Ayet.<br />
16- Ebu Abbas Abdulaziz El-Zehrani 24 ,<br />
Al-Jazeera TV Kanalı‟nda yayınlanan vasiyetinde şöyle dedi:<br />
„Allah beni bu yolda eğiten herkesten razı olsun. Bu büyük işe<br />
sebep olarak özellikle mücahitlerin lideri Usame Bin Laden‟i<br />
sayıyorum. –Allah O‟nu kafirlerin tuzaklarından, kıskançların<br />
kıskançlığından, kincilerin kininden korusun. Bu yaptıklarını<br />
Allah‟tan O‟nun iyilikler mizanına koyacağını ve O‟nu bizlerden<br />
daha fazla hayırla hayırlandıracağını umuyorum .<br />
17- Ömer Abdulhakim (Ebu Musab El-Suri) 25 ,<br />
(bu sözleri bazı Afgan liderlerine söylemiştir): Usame Bin<br />
Laden, gelip, Yunus Halis‟e konuk oldu, T aliban Celal Abad‟a<br />
girdiğinde Usame de oradaydı. Kendim oturdukları meclisi<br />
gördüm, ben de Şeyh Ebu Abdullah‟ı (Bin Laden) görmeye gelmiş<br />
bir ziyaretçiydim. Taliban‟dan bazı üst düzey yetkililer geldi.<br />
Aralarında bakan da vardı. Onu dinlediler, oturan A raplar da<br />
dinlediler, gözler onun konuşmasının tesirinden yaşlarla doldu.<br />
„Siz mühacirlersiniz, bizler ise ensar‟ diyen Peygamber ashabı‟nın<br />
sözüne istinaden, bakan oturumun sonunda şöyle dedi: „Sizlere<br />
bizim<br />
misafirimizsiniz demiyoruz. Size hizmet edenler iz de demiyoruz.<br />
Bizler ancak sizlerin üzerinde yürüdüğünüz toprağa hizmet<br />
ediyoruz.‟<br />
24 11 Eylül ataklarını gerçekleştirenlerdendir.<br />
25 Suriyeli bir makina mühendisi , Müslüman Kardeşler cemaatı içinde Suriye rejimine karşı savaştı. El-Kaide<br />
Örgütü‟nün önde gelen üyelerinden olup Bin Laden ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Kellesine 5 milyon dolar<br />
ödül konulan Ebu Musab , Madrid ve Londra patlamalarını planladığı söyleniyor. 05.11.2005‟te Pakistan‟da<br />
yakalanmış olabileceği düşünüldüğü halde, bu bilgiler hala kesinlik kazanamadı.<br />
„Afganistan ve Taliban , İslam‟ın Bugünkü Savaşı‟ kitabından<br />
41
Şeyh Yunus Halis‟ten duydum ki iyi derecedeki, yabancı<br />
arapçasıyla bir oturumda Şeyh Usame Bin Laden‟e Ģöyle<br />
diyordu: Ben kendi canım dışında hiçbir şeye sahip değilim ve<br />
canım benim için gerçekten değerlidir. Ancak canımın senin canın<br />
olmadan, boynum senin boynun olmadan olmaz. Sen bizim<br />
misafirimizsin. Sana kimse ulaşamaz ve Taliban‟dan bir şey hasıl<br />
olursa bana haber ver, onlardan kısa bir süre sonra ulaşma<br />
imkanım olur. Ancak kurban ederim ve kötü söz söylerim.<br />
Kabil‟e gittiğimizde, Şeyh İhsanallah İhsan‟ı ziyaret ettik.<br />
Kendisi, Taliban‟ın konuşmacısı, Hazine Dairesi sorumlusu ve<br />
Molla Ömer‟den sonra - Büyük bir alim sayılır, Afganistan‟da<br />
Amerika‟nın, Suudi Arabistan‟ın ilk Taliban düşmanı olarak<br />
gösterilirdi - Taliban‟ın 3. önemli kişisi sayılırdı. Amerika‟ya<br />
karşı bir defasında şiddetle yüz çevirmişti. Suudi Arabistan Elçisi<br />
Selman El-Omri, O‟na şöyle demişti: Amerika‟yı bu devirde kim<br />
normal karşılamazsa, yeryüzünde yaşayamaz. İhsanallah, elçiye<br />
şöyle karşılık verdi: „Suudi Elçi Hazretleri, Kur‟an -ı Kerim‟i,<br />
Hadis-i Şerifleri defalarca okudum ve yaratanın tüm etkilerini<br />
gördüm. Rızık veren, yaşatan, öldüren, zarar veren, fayda veren<br />
O‟dur, tüm yetkiler O‟nun elindedir, Amerika‟nın değil. Ve biz,<br />
Allah‟tan başka hiç kimseden korkmuyoruz.‟ O‟na şiddetli<br />
düşmanlık duyuyorlardı. Cumhuriyet Kasrı‟ndaki bürosunda bir<br />
kere iftar yapıyorduk. Dini ilim, tefsir, sünnet ve usul kitapları<br />
arasında yerde oturuyordu. Usame Bin Lad en‟e bir hadis anlattı ve<br />
defalarca ağladı. Orada bulunan herkesi de ağlattı. Allah rahmet<br />
eylesin O‟nu<br />
hatırlıyorum. Özbek ve Şii militanlarının eliyle, meşhur Mezar<br />
Şerif katliamında<br />
öldürülmüştü. Müminlerin annesi Hatice‟nin (radiyallahu anha),<br />
Resulallah (sallallahu aleyhi<br />
ve selem)‟e dediği şu sözü örnek vermişti: „Vallahi Allah seni<br />
hiçbir zaman zor duruma düşürmeyecek, çünkü sen, mazlumlara<br />
yardım ediyor, fakirleri yediriyor, zamanın çilelerine<br />
katlanıyorsun.‟<br />
Ve ardından Şeyh Usame Bin Laden‟e şö yle dedi: „Vallahi,<br />
bunun gibi Allah seni de asla zor duruma düşürmeyecek, çünkü<br />
42
sen, mazlumlara yardım ettin, zayıflarla bir arada cihat ettin.‟<br />
Sonra elini elinin üstüne koydu. Gözyaşları dökülmeye başladı<br />
ardından öyle şiddetle ağladı ki sesi yükseldi. Sonra Şeyh<br />
İhsanallah, Şeyh Usame Bin Laden‟e şöyle dedi: Varaka Bin<br />
Novel‟in Resulallah‟a (sallallahu aleyhi ve sellem), söylediğini<br />
sana söylüyorum: „Yazık bana, keşke kavmin seni çıkarırken<br />
gövde ya da onları çıkaran olsaydım. Senin getirdiğinle gelen<br />
herkese düşmanlık yaptılar…<br />
Sonra O‟nu Cumhuriyet Kasr‟ndaki bürosunda, Amerika<br />
hakkında konuşmak üzere ziyaret ettim. Orada ben, Ebu Halid<br />
Sahbi, bazı yetkililer ve büroda görevli bazı memurlar yere<br />
oturmuş bir vaziyetteydik. Bu adet, Taliban reislerinin v e<br />
bakanların adetiydi. Küfür ve zulüm koltuğuna oturmayı<br />
reddetmeyi simgeliyordu. Büyük bürolara da sırt çeviriyorlardı…<br />
Taliban hakkında ilk raporum için bilgi topluyordum ve bana<br />
büronun ardındaki büyük tahtadan ve eski koltuğu gösterdi. Bu<br />
koltuğa kimse oturmuyordu ve bana şöyle dedi: Bu koltuğa bak,<br />
üzerine Melik Zahir Şah oturdu. Sonra Allah onu, emirlerine<br />
uymayınca, alçaltarak düşürdü. Ardından Davut oturdu. Ardından<br />
Allah onu da öldürüp aldı. Ardından Hafızallah, sonra<br />
Babrak…(teker teker koltuğa oturanları, başlarına gelenleri ve<br />
sonlarını anlattı ve şöyle ekledi: Ve işte bu odaya bizler girdik ve<br />
oturduk, vallahi Allah‟ın hükümleriyle hükmetmezsek belki<br />
öldürerek belki de zillete düşürüp bizleri de bu koltuktan mahrum<br />
bırakacak….Sonra Allah O‟na rahmet eylesin, şiddetli bir şekilde<br />
ağladı.. Bir zaman sonra da Mezar Şerif‟te Şiiler ve komünistler<br />
tarafından öldürüldüğü haberini aldık. O‟nu esir ettikten sonra<br />
idam ettikleri söylendiği gibi çatışma esnasında öldürüldüğü de<br />
söylendi. Allah‟tan kendisine geniş rahmet, mağfiret ve şehadet<br />
mertebesi vermesini diliyoruz.<br />
18- Afgan lideri Gülbeddin Hikmetyar 26 :<br />
26 Peştun asıllı ve 1947 Kunduz doğumlu. İslâmi faaliyetlere lise çağlarında başladı. 1969'da 12 arkadaşıyla<br />
birlikte Hizbi İslâmi'yi kurdu. Rusya‟nın Afganistan‟dan çekilmesinden sonra , başbakanlığa kadar ulaşan<br />
Hikmetyar , 21.11.2004 tarihinde ABD‟ye karşı cihat ilan ederek Taliban‟ın müttefiği oldu.<br />
„Why Islam‟(neden İslam) sitesinden.<br />
43
Usame Bin Laden, Allah‟ın Afgan cihadına bir hediyesidir, o<br />
gerçekten mücahitlerin emiridir....<br />
19- ġeyh Ömer Abdurrahman 27 :<br />
Allah Usame‟ye hayır versin, o gerçekten Allah‟ın kitabı ve<br />
peygamberin sünnetine göre cihat ediyor...<br />
Usame Bin Laden Hakkında MeĢhur KiĢilerin ve<br />
Entellektüel Kesimin Söyledikleri<br />
1- Doktor Muhammed Abbas 28 :<br />
Usame Bin Laden, imanı ve küfrü birbirinden ayırt eden<br />
olarak belirdi. Belki 11 Eylül‟den önce İslam Alemi‟ndeki<br />
yönetimler için bazı özürler bulunabiliyordu..ancak ayırıcı geldi<br />
ve gizli olan, keşfedilmeyen her şeyi ortaya koydu. İslam,<br />
kesinlikle tam kapsamlı bir dindir. Onda imparator yoktur. Tam<br />
kapsamlı bir dindir. Ulemanın yaptığı en büyük hatalar, ibadet<br />
fıkhı ile muamele fıkhındadır. Asrın ayırt edicisi geldi ve ibadet,<br />
muamele hususunda her şeyi olması gereken yere geri koydu. Bir<br />
müslümanın, Tek ve Kahhar olan Allah‟ın ibadet çerçevesinden<br />
çıkması doğru olmaz…. Cihat da bir ibadettir…Uygarlığın<br />
ilerletilmesi ibadettir…Nükleer silaha sahip olmak, asalet<br />
göstergesi niteliklerin yayılması hepsi birer ibadettir. Televizyon<br />
programlarının da arsızlıkla değil ibadetle dolu olması gerekir.<br />
Gazetelerin, dergilerin necis değil temiz olması gerekir… Evet…<br />
ve sadakat, şeref, adalet, mutluluk, Allah düşmanlarına karşı<br />
durma hep ibadettir….bunun için batıyı bir düşün, sonuç olarak<br />
helak olmaya mahkum….Evet, ahlaki düzen sorununu çözmezse<br />
27 Mısır'da 70'li yıllarda kurulan ve özellikle turistlere yönelik saldırıları ile tanınan İslami Cemaat Örgütü‟nün<br />
manevi lideri. „Kör İmam‟ lakaplı Şeyh Abdurrahman, Dünya Ticaret Merkezi'ne 1993'de düzenlenen ve altı<br />
kişinin öldüğü, 1.000'den fazla kişinin de yaralandığı saldırıdan sorumlu tutularak yargılanmış ve 1996'da<br />
müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.<br />
„Why Islam‟(neden İslam) sitesinden<br />
28 Mısırlı bir düşünür ve yazar olup cerrahi ve radiyoloji uzmanlığı bulunmaktadır . Çok sayıda yayınlanmış<br />
yazısı v kitabı vardır. Kendi internet websitesinde yeni yazılarını yayınlıyor. (www.mohamadabbas.net).<br />
„Ey Usame Bin Laden , seni yalnız bırakan Ümmete yazıklar olsun‟ yazısından.<br />
44
helak olmaya mahkum.. Ve onu, tüm hayatı ibadet sayılan bir<br />
ümmete mi değişeceğiz?<br />
2- Abdulbari Etwan 29 :<br />
Bin Laden, gösterici değil, kültürlü bir insandır.<br />
(Al-Jazeera Net’in Sorusu: Bin Laden hakkında soruya geliyoruz,<br />
O‟nunla görüşmen esnasında kaygılı olduğunu hissettin mi? Arap -<br />
İslam dünyasını ayaklandırmayı tasarlayan Usame‟nin, tüm<br />
dünyada olmasa da Arap Alemi‟nde kültür haritasını<br />
değiştirebileceğini düşünüyor musun?<br />
Abdulbari Etwan:<br />
Şeyh Usame Bin Laden, Tora Bora mağaralarında kendisiyle<br />
yaşayıp gördüğüm kadarıyla, gerçekten ilim a çısından çok büyük<br />
dereceye ulaşmış bir insan. Şeriat, fıkıh ve tefsir alanlarında son<br />
derece bilgili. Gerçekten bu adam, İslam kültürü üzerine yaşıyor.<br />
Bilgiyi inanılmaz derecede seviyor. Çok iyi bir okuyucu olmasıyla<br />
birlikte gündemi, kültürü gazetelerden takip ediyor. İslam kültürü<br />
konusuna gelince, değindiğimiz gibi, Tora Bora‟daki mağarasında<br />
bile, kültür kitapları yer alıyor.<br />
Usame Bin Laden, derin bir kültüre sahip, ilginç, mütevazi<br />
ve doğal bir insan. Ve kültürünü sergilemeye çalışmıyor. Soğuk<br />
mağaralarda onunla yürüdüğümüz 2 saat boyunca sürdürdüğü<br />
normal konuşmasından bile, onun ne kadar kültürlü olduğunu<br />
anlamak mümkündü.<br />
Ve şöyle dedi: Öncelikle, mütevazilikte gerçekten çok üst<br />
düzeyde bir kişi; yani mütevaziliği doğasından geliyor. Her<br />
sözüyle iman etmiş, yalan söylemiyor, abartmıyor veya yalakalık<br />
yapmıyor. Hatta hiçbir şeyi saklamayı denemiyor. Kalbinde ne<br />
varsa dili de onu söylüyor, konuşması büyüleyici, sesi alçak,<br />
yumuşak huylu, ahlaklı. Onunla bir gün kalsanız, O‟ndaki<br />
yumuşaklığı, güzel ahlakı, iyiliği, abartı ve yapmacık olmayan<br />
gerçek tevazuyu görürsünüz.<br />
29 Filistin asıllı , Arap dünyasında çok ünlü Abdulbari Etwan, Londra‟da yayınlanan El-Quds El-Arabi<br />
Gazetesi‟nin genel yayın yönetmenidir. Amerika düşmanlığı ve El-Kaide‟ye yakınlığı ile bilinen milliyetçi bir<br />
düşünür-yazardır. Al-Jazeera.net .<br />
45
O ahrete inanan ve gerçekten gereğinden fazla yaşadığını düşünen<br />
bir insan. Bunu söylemese de içinde bu hasretle yanıyor.<br />
Sovyetlerle veya komünistlerle veya da kafirlerle savaştığında<br />
şehit düşmedi…. Ve sanki sana soruyor neden yaşıyorum?<br />
Ayrıca Ģöyle dedi: Görüş sahibi bir insan; özel bir stratejiye<br />
dayalı görüş. Onun görüşüne göre Amerika idaresi ve Amerikan<br />
güçleri, Körfez‟i ve Arap Yarımadası‟nı işgal ederek İsrail‟in<br />
kontrolü altında toplamak, servetlerini yağmalamak ve<br />
müslümaları zelil etmek istiyor. Bu stratejiyi temel alan Usame,<br />
bölgeyi Amerikan Kuvvetleri‟nden kurtarmak, düzenlerde yenilik<br />
yapmak ya da başkasıyla değiştirmek istiyor. Reformu kabul<br />
etmeyenin değiştirilmesi gerekir. İslam ülkeleri ile Arap<br />
ülkelerinde şeriat hükümlerinin geçerlilik kazanması, adil İslam<br />
düzeninin kurulması gerekir.<br />
İşte bu Usame Bin Laden‟in stratejisi ve bana dediği gibi<br />
şimdi rejimlerle savaşmak istemiyor. Ancak bu rejimleri<br />
destekleyen Amerika‟yla savaşmayı tercih ediyor.<br />
Al-Jazeera TV Kanalı‟nda yayınlanan „Diğer Görüşler‟ isimli<br />
programda şöyle dedi: Bu zillet, Filistin ve Irak halklarının<br />
aşağılanması devam ederse, Bin Laden‟in, işgal altındaki<br />
Filistin‟in içinde üslerinin olmasını hiç garipsemem, inşallah olur<br />
Ya Rab.<br />
Ve Ģöyle dedi: Bin Laden bana şöyle dedi: Allah‟a yemin<br />
ederim ki ben o insanım ki; gereğinden fazla yaşıyorum.<br />
Temennim şehit olmak ve Rabbimle buluşmaktı….10 sene önce<br />
bunu düşünüyordum. Yani ben gereğinden fazla yaşadım ve ..ölmek<br />
istiyorum yalnızca bana verin… bana bir cephe verin orada<br />
öleyim. Çevresindekiler de sana aynı şeyi söylüyorlar: Şehit<br />
olmak istiyoruz…Dünyayı ve dünya malını istemiyoruz. Biz<br />
Rabbimizle buluşmak istiyoruz. İyi de onlara fırsat verilmiyor,<br />
yardım edilmiyor, dönmeleri için imkan sağlanmıyor o zaman bu<br />
zulüm değil midir? Bu kişiler, cami vaizlerinin nazarında,<br />
kahraman olarak görülüyorlardı, „Afganistan‟daki kardeşlerinize,<br />
Arap mücahitlere yardım edin‟ diyordu bu hocalar. Körfez<br />
gazeteleri de onları manşetlere koyuyorlar ve kahraman olarak<br />
bahsediyorlardı. Neden şimdi bu gazetelerde, teröriste dönüştüler?<br />
46
Neden Arap gazeteleri onlardan teröristler diye bahseder oldu?<br />
Bizim de bu soruları sormamız gerekmez mi?<br />
Ebu Abbas El-Cenubi Abdul Aziz Zehrani‟nin (11 Eylül<br />
eylemcilerinden biri), kasetiyle bağlantılı olarak şöyle de dedi:<br />
O‟nun onlardan bahsettiğini fark ettim, onlardan islamiyetin fetih<br />
günlerindeki cihat birlikleri gibi bahsediyordu. Yani…yani öne<br />
çıkışları güzel gerçekten ve çok etkileyici, h edefleri yenilik, onlar<br />
dans edenler ya da festivalde eğlenenler gibi değiller. Yani demek<br />
istediğim, benim taktirim, Şeyh Usame Bin Laden, Amerika, batılı<br />
ülkeler ve Arap rejimleri için şunu söylemek istiyor: Ben<br />
güçlüyüm, yaşıyorum, Arap ve İslam dünyası nda sokaktaki insana<br />
hitap etmeye kadirim, özellikle de böyle bir vakitte… bu öyle bir<br />
vakit ki İslam ve Arap dünyası, Amerika tarafından iğrenç<br />
saldırılara maruz kalıyor.<br />
3- Birçok konuda mücahitlere karĢı çıkan Mısırlı<br />
Avukat Muntasır Ziyat 30 şöyle dedi:<br />
Mısır meselesinde Usame ortadan kaybolunca İslami<br />
cemaatler de kaybolmadı mı?<br />
Usame‟nin kükreyen sesini duyuyoruz…uyarıyor ve ümmet e<br />
sıcak etki yapıyor.. Bizlerse onun sözlerini dinliyor ve<br />
söyledikleri hakkında anlaşamıyorduk. Arap ve İslam ümmetinden<br />
halkın büyük kesimi, kovulmuş, hedef tahtasına konmuş dahi olsa<br />
ona arka çıkıyordu. Doğuya batıya her yere yayılmış bu insanlar<br />
O‟nun sözleriyle tatmin oluyor, rahatlıyorlardı. Meydan okuyan<br />
bir dille zaferden bahsediyordu. Huzur O‟nun, tagutları tehdit edip<br />
vaatlerde doldurduğu birkaç sözünde bulunuyordu.<br />
Ona karşı çıkanlar, iki kısma ayrılıyorlardı. Bunlardan ilki,<br />
mercii dolayısıyla kendisinden nefret edenler, diğeri ise izlediği<br />
yol ve metodu dolayısıyla karşı çıkanlar. Ancak Amerika‟nın<br />
Irak‟a açtığı savaşta sesinin kaybolmasıyla hepimiz O‟nu aradık.<br />
Ey insanlar: Usame bizlerin hepimizden uzak bir görüşe<br />
sahipti…Amerika‟nın ülkelerimizdeki tasarıları dolayısıyla<br />
hepimizi uyarıyor, Müslümanların petrolünde gözü olduğunu<br />
açıklıyordu.<br />
30 bir avukat olup Geleceğin araştırmaları merkezi müdürüdür.Mısır‟da terör ile suçlanan birçok islami cemaatin<br />
avukatlığını üstlenmiştir<br />
47
Usame şöyle diyordu: Amerika, burada kalıcı olmak için geldi.<br />
Ve Arap topraklarından ancak zorla, cihat yoluyla çıkarılması<br />
mümkündür. Onun sözlerine ekliyoruz, 11 Eylül olmasa da<br />
Amerika bize savaş açacaktı.<br />
Ey Müslümanlar…Amerika‟nın Irak‟a karşı başlattığı zalim<br />
savaşa ve işgal etme rağbetine dikkat edin.<br />
Usame, Mısır mevzuunda ortadan kayboldu ancak… İslami<br />
cemaatler de kaybolmadılar mı? İslami hareketler de kaybolmadı<br />
mı? Ancak bazı donuk, etkisiz tezahüratlar ve örgütler kaldı!!<br />
Burada veya orada,<br />
Şehit olmak isteyenler nerede?<br />
Mücahitler nerede?...<br />
4- Ünlü Mısırlı roman yazarı Cemal Gaytani şöyle<br />
dedi 31 :<br />
Usame Bin Laden, kendisi için Arap aleminde Arjantinli<br />
İsyancı, Kuba Devrimi‟nin kahramanı Che Guevara gibi bir<br />
görüntü çizdi ve Amerikan Emperyalizmi‟ne karşı direnişin<br />
simgesi oldu.<br />
Gaytani Ģöyle ekledi: bu öyle bir görüntü ki bir adam, serveti,<br />
varlığı bir kenara bırakıyor, savaş uğruna dağlara çıkıyor. Buna ek<br />
olarak Arap dünyasında bir çok kişi Che Guevara ve Usame Bin<br />
Laden arasında yakınlık kuruyor. Che Guevara de, Us ame gibi<br />
silah taşımak için varlığı, rahat bir yaşantıyı kenara atmıştı.<br />
Gaytani Ģöyle ekledi 32 : Usame, özellikle fakirliği artan orta<br />
tabakanın gözünde kahraman oldu. Çünkü onlar, bir geleceklerinin<br />
olmadığını, zulüm ve diktatörlüğe maruz kaldıklarını<br />
hissediyorlar….Arap halkı için bir geleceğin olmadığını<br />
düşünüyorlar.<br />
Gaytani: Ben, teröre tamamen karşıyım. Usame Bin Laden‟i de<br />
büyük bir tehlike olarak görüyorum, özellikle de hıristiyanları<br />
31 Mısır‟da Ehbar El-Edeb Gazetesi‟nin genel yayın yönetmeni<br />
32 Al-Jazeera.net‟ten.11.10.2001<br />
48
kafir saydığı için. Oysa Amerika her ne kadar Bin Laden‟i<br />
öldürürse de halktan yeni Bin Laden‟ler çıkacak.<br />
6- Mısır‟da Sabah El-Hayr Dergisi‟nden Necla Bedir 33 ,<br />
Usame Bin Laden‟in gerçek bir erkek ve gerçek bir<br />
direnişçi olduğunu, hak üzere yürüdüğünü, Bu adamın,<br />
Amerikalılar‟a Filistinliler kendilerini güvende<br />
hissetmedikçe asla güven yaşatmayacağını, bu hisle<br />
yaşadığını söyledi.<br />
Bedir, „12 aydır, Filistinlilere sözlü destek veriyoruz ancak<br />
onlara gerçek fayda veren sadece Usame Bin Laden‟dir‟ dedi.<br />
7- Mısır Muhalefet Gazetesi Vefd,<br />
Usame Bin Laden hakkında şöyle yazdı: Bin Laden‟in elinde bir<br />
çok genç, milyonlarca dolarlar vardı. Saraylara, özel uçaklara<br />
sahip olup, güzel kızları elde edebilirdi. Ancak O, Afganistan‟a<br />
gitmeyi bunların hepsine tercih etti.<br />
8- Kanada‟da yaĢayan Ġranlı Ģair Rıza Beraheni 34<br />
Usame Bin Laden örneği, uzun yıllardır Arap, Fars, Urdu ve<br />
Türk edebiyatlarının mağaralarında saklanıyordu. Ve ortaya<br />
gerçekten çıkışından yıllar önce, bölgedeki yazarlar, O‟nun<br />
hakkında hikayeler yazdılar.<br />
Rıza Beraheni, Orta Doğu edebiyatının, dünyanın kalan<br />
kesimlerine çok kapalı olduğunu söyleyerek, „Arapça eserler<br />
İngilizceye çevrilebilseydi, 11 Eylül öncesinde bir çok ülkeyi<br />
uyandırabilirdi‟ dedi.<br />
Harper‟s dergisi , Rıza Beraheni‟yi 1977 yılında, asrın en iyi<br />
İranlı Şairi seçmişti. (Bölgedeki bir çok yazar, Bi n Laden‟in kim<br />
olduğunu, durumların ruhi, fikri, sosyal, siyasi yapılarını çok iyi<br />
biliyorlardı.)<br />
Kanada‟da İran edebiyatı üzerine faaliyetlerde bulunan,<br />
Devlet Kalem Birliği Temsilciliği Başkanı da olan İranlı Şair,<br />
33 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından.<br />
34 Al-Jazeera.net, 27.06.2002 (Reuters Haber Ajansı‟ndan naklen).<br />
49
„Yabancıyı öldüren Kurt‟ hikayesinden b ahsetti. Bu hikaye, Bin<br />
Laden‟in ortaya çıkacağını haber veriyordu. Ve şöyle dedi:<br />
Bölgedeki yazarlar, uzun yıllar önce, Bin Laden şahsiyetini<br />
sahnelere dökmüşlerdi. 30 yıl önce İranlı yazar tarafından yazılan<br />
Kurt Hikayesi‟nde Kurt, geçtiğimiz yüzyılın il k yıllarında önce<br />
İngiliz bir askerle, ardından Rus ve sonunda da bir Amerikan<br />
askerle savaşmıştı.<br />
Çoğunluğu Farsça, 50‟den fazla kitap yazan Beraheni, edebiyatın,<br />
olaylar hakkında, casus şebekelerden bile daha iyi bilgi vereceğini<br />
söyledi ve şöyle ekledi: Bir yazarın 3. gözü, bir çok zaman,<br />
kendisine olayları daha yaşanmadan görme olanağı verir.<br />
8- ġii Liderlerden Muhammed Hüseyin Fadlallah 35<br />
şöyle dedi: Usame Bin Laden‟in kişiliği birçok ilginçliğe<br />
işaret ediyor. Fedakarlığı, elindeki onca varlığına karşın<br />
zühdü ve şiddeti ki bu şiddetin Amerika gibi büyük bir gücü<br />
düşürebileceği hayal ediliyor, hepsi sıcak temennilere sebep<br />
oldu.<br />
Bu şekilde de İslam aleminde Usame, onaylanmaya ve ilgi<br />
görmeye başlayan isim oldu. İntikam alma duygusu taşıdıklarını<br />
düşünürsek, Usame‟nin eğitimlilerden oluşan bir cemaat<br />
kurması mümkün olabilir.<br />
9- Pakistan‟da Al-Jazeera TV Kanalı Muhabirliği<br />
yapan Ahmet Muwafak Zidan 36 ,<br />
20. yüzyılın sonları ile içinde bulunduğumuz yüzyılın<br />
başlarında, Usame Bin Laden‟inkinden daha çok hiçbir<br />
kimsenin kişiliği dünyayı etkilemedi. Bir vakit Carlos‟un<br />
varlığından söz edilmişse de kendi devrinde dünyanın gözü<br />
önünde eşi bulunmaz bir terörist kabul edildi. Usame Bin<br />
Laden ise, başka bir tad. Dünyanın tek bir kutup olduğu bir<br />
dönemde, düşmanların gözünde terör sayılan operasyonları,<br />
taraftarlarının gözünde direniş olarak görülüyor. Carlos‟un<br />
35 „ kutsal ve alçak ...Amerika ve terör bayrağı‟ kitabından.<br />
36 „ maskesiz Bin Laden‟ kitabından.<br />
50
yönetimi altında hareketlerini kolaylaştıran onlarca ülke ve<br />
örgüt vardı. Usame, birçokları için esrarengiz bir kişi olarak<br />
kalacak. Usame‟nin birçoklarının gözünd e esrarengiz bir kişi<br />
olarak kalmasının sebepleri ise ağırbaşlı, sıcak kişiliğinden<br />
ziyade, hareketlerinin yapısı ve ellerinde devasa insani ve<br />
mali kaynak bulunan uluslar arası istihbarat ajanslarının o<br />
kadar sıkı bir işbirliği içinde çalışmalarına rağmen onları<br />
aldatmayı başaran yöntemleridir.<br />
10- Londra‟da uluslar arası stratejik araĢtırmalar<br />
enstitülerinden bir tanesi,<br />
raporlarından birinde şöyle dedi: El-Kaide‟nin Taliban<br />
rejimi devrilmeden önce 8000 elemanını eğitim için, 2001<br />
yılında Afganistan‟a gönderdiği sanılmaktadır.<br />
Rapor El-Kaide‟yi şu şekilde vasıflandırdı: El -Kaide 11 Eylül<br />
2001 olaylarından çok daha kurnaz ve tehlikeli hareket ediyor.<br />
Ayrıca El-Kaide‟nin gözetlenmesi mümkün olamayan ve kaynağı<br />
dünya Müslümanlarının bağışları olan seller kadar mal varlığı<br />
bulunuyor.<br />
11- Pakistandaki bazı muhalefet partileri ise O‟nu Ģu<br />
sözlerle tanımlıyor: Müslüman bir Kahraman 37<br />
12- Al-Jazeera TV Kanalı‟nda meĢhur Diğer GörüĢler<br />
Programı‟nın Sunucusu Faysal El-Kasım şöyle dedi:<br />
Şeyh Usame Bin Laden‟in ağırlığının ne kadar geldiğini<br />
biliyor musunuz? -En son düzenlenen Amman Zirvesi‟nde<br />
liderlerden bir tanesi soruyor bu soruyu.- Usame‟nin kilosu<br />
50 kg.‟yi geçmez. Oysa Arap liderlerinin kilosu ortalama<br />
olarak en az 80 kilo. Hele büyük ordu komutanlarına<br />
bakılınca Bin Laden yanlarında çöp gibi kalır. Oysa tarihe,<br />
ismi duyulduğunda her yeri titreten kişi olarak geçmekte<br />
Usame. Kilo sahiplerine gelince onlar da, Amerika‟nın<br />
gözünde ancak acıma belki de<br />
37 BBC radyosundan.<br />
51
dalga geçme duygusu yaratabilirler. İşte onların karşılaştırılması<br />
böyle yapılır!!.<br />
Usame Bin Laden, Amerika‟yı korkutan bir rakip olmadı mı?<br />
Amerika sırf onun uğruna deniz birliklerini harekete geçirip,<br />
seferberlik ilan etmedi mi?<br />
Normalde hayali masallarda ortaya çıkan hal gerçek oldu;<br />
Usame‟yi destekleyenlerden bir tanesi soruyor: Sıkıca korudukları<br />
kışlaları yerle bir olmadı mı? Uzak yerlerde saklanır olmadılar<br />
mı?<br />
Kim denizin ortasında nükleer donanımlı harp gemisini yerle bir<br />
etti?<br />
Kim onunla Somali‟de savaşıp ordusunu tavşanlar gibi<br />
kaçırdı?<br />
Kim hafif bir rüzgar esintisinden korkar hale gelip de, elçiliklerini<br />
ve dünyadaki merkezlerini sığınak ve kalelere dönüştürdü?<br />
Kim Amerika‟yı acıdan binlerce kere ah diye bağırttı?<br />
Son zamanlarda Arap ve İslam dünyasında kim kahraman oldu?<br />
Amerika O‟ndan menfaatlerini tehdit ed en bir terörist olarak mı<br />
yoksa Arap ve İslam dünyasının damarlarında dolaştığı için mi<br />
korkuyor?<br />
Usame‟yi destekleyen bir başkası soruyor: Arap dünyasının<br />
alçak görüntüsünü Amerika ve İsrail karşısında düzeltmek için<br />
Usame modelinde 1000 tane mücahide ihtiyacımız yok mu?<br />
13- Ali Esedi 38 şöyle dedi:<br />
Usame Bin Laden Afganistan‟da komünistlere karşı<br />
verilen mücadeleden bu yana Orta Doğu ve Dünya‟da Arap<br />
Efsanesi oldu.<br />
14- Edmun Saab 39 Şöyle dedi:<br />
hiç de az bir şey değil ki bir adam tek başına dünyayı<br />
meşgul etti ve yine hiç de azımsanamaz ki bir adam tek<br />
başına tarihin yeni sayfalarına en büyük devlet olarak geçen,<br />
38 Ünlü bir Arap Yazarı 29.05.2003 tarihli „Ben Amerikayı tanıyorum‟ yazısından<br />
39 Lübnanlı El-Nahar Gazetesi‟nin genel yayın yönetmeni.14.09.2001 tarihli „ABD ,hem Cellat hem Kurban‟<br />
yazısından<br />
52
kendisini tehlikelere karşı korunan olarak nitelendiren bir<br />
devlete acı yaşatıyor.<br />
15- Jozef Farah 40 şöyle dedi: „<br />
Yusuf Budanski‟nin yazdığı Bin Laden: Amerika‟ya<br />
Savaş Açan Adam‟ isimli kitabı okuduktan sonra, üslerimiz<br />
tehlike altında diye korkmaya başladım.‟<br />
Ve ekledi: hiç şüphesiz Usame, çok usta ve güçlü bir terörist.<br />
Ve gücü bu kadarıyla sınırlı da değil.<br />
Ayrıca şöyle dedi: dünyanın dört bir yanında milyonlarca<br />
radikal müslümanın gönlünde taht kurdu. Bizim yapabileceğimiz<br />
en büyük hata O‟nu ve grubunun büyüklüğünü hafife almak olur.<br />
16- Al-Jazeera‟da çalıĢan Hıristiyan bir<br />
kameramanının hikayesini Al-Jazeera TV Kanalı<br />
muhabiri Cemal Ġsmail Ģöyle anlatıyor 41 :<br />
Akşam namazını bekledik, iftar vakti gelince hemen<br />
ezanın ardından birkaç hurma ve suyla oruçlarımızı açtık.<br />
Usame Bin Laden çevik bir hareketle çadırımıza girdi. Bu<br />
an, kameraman için çok ani, inanması güç bir an olmuştu.<br />
Taliban‟ın Lideri Molla Muhammed Ömer‟i karşımızda<br />
bulacağımızı sandı. Ona daha önce görüşeceğimiz kişinin<br />
kimliğini açıklamamıştım. Ancak gözleri Usame‟yi<br />
görünce kendisi bağırdı: Bu Şeyh Usame Ey Cemal.. ayağa<br />
kalktı ve kendisini, hala tanışma fırsatı bulduğuna<br />
inanamaz bir edayla selamladı!!!<br />
17- Pakistan‟da eski Al-Jazeera TV Kanalı<br />
Muhabiri ve „Bin Laden ve Al-Jazeera ve Ben‟<br />
kitabının yazarı Cemal Ġsmail şöyle dedi:<br />
Şeyh Usame Bin Laden ve Doktor Aymen El -Zavahiri‟yi<br />
hepimiz Peşaver‟deyken tanıdım. Doktor, Peşaver‟de<br />
doktorluk yapıyor ve konferans veriyordu. Usame Bin Laden<br />
ise, Peşaver‟e arada gelip gidiyordu. İnsanlardan ikisi<br />
hakkında da hayır sözden başka bir şey duymadım. Allah ve<br />
40 Arap asıllı bir Amerikan yazarı „Gerçek Bin Laden‟ yazısından<br />
41 „Bin Laden ve El-Cezira ve Ben‟ kitabından.<br />
53
peygamber (sallallahu aleyhi ve selem) sevgisi, Allah‟a<br />
ibadet kavramları onları tanıtmak için k ullanılıyordu. İkisi<br />
de her girdikleri mekanda Allah kelimesini yüceltmek için<br />
çalışıyorlar, her kaset çekiminin başında da sonunda da<br />
selam sözlerini kullanıyolardı.<br />
BAZI DÜNYA LĠDERLERĠ VE DÜġÜNÜRLERĠ<br />
USAME BĠN LADEN HAKKINDAKĠ SÖZLERĠ :<br />
Ünlü Amerikan düşünür-yazar Powell Smith ( İslam gelecekteki<br />
dünya gücü kitabından) şöyle dedi : „Hiç şüphem yok ki, tüm<br />
cüzleriyle birbirine bağlanmış ve etrafından da sımsıkı<br />
tutuşturulmuş, ve içeriğinde de İslam akidesi gibi akide taşıyan<br />
bir uygarlığı çok büyük bir gelecek bekliyor. Sadece bu değil, bu<br />
uygarlık düşmanları için de çok büyük bir tehlike oluşturacaktır.‟<br />
1- Amerika BaĢkanı George W. Bush:<br />
O, liberal hıristiyan uygarlığımız için bir şerdir ve ilk<br />
düşmanımızdır. Başka bir yerde de şöyle dedi : O şeytani<br />
bir adam, şeytan onu yönetiyor..(28.09.2001, El-Watan<br />
Gazetesi)<br />
2- Ġngiltere BaĢbakanı Tony Blair:<br />
Çeçenistan‟da, Keşmir‟de ve Filipin‟de terör hareketini ilk<br />
destekleyen O oldu.(Reuters, 2001 Ekim)<br />
3- Ġsrail BaĢbakanı Ariel ġaron:<br />
O, Müslüman bir teröristtir, bizleri öldürmek ve<br />
Amerika‟yı menfaatlerinden alıkoymak istemektedir. (<br />
Yedioth Ahronoth Gazetesi)<br />
4- Amerika (Eski) DıĢiĢleri Bakanı Colin Powell : O,<br />
bizim körfezdeki çıkarlarımızı yıkmak ve müttefiğimiz<br />
hükümetleri çökertmek istiyor.<br />
54
5- Hindistan BaĢbakanı Vajpayee şöyle dedi: O, bizim<br />
dinimize düşman ve bölücü Müslümanların<br />
yardımcısıdır.<br />
6- Komünist Çin BaĢbakanı: O‟nun Kuzey Çin‟deki<br />
Müslümanları mali açıdan desteklediğinden korkuyoruz.<br />
7- Ġtalyan BaĢbakanı Berluesconi : O, Avrupa<br />
Uygarlığı‟nın, Sovyetler Birliği parçalandığından bu<br />
yana düşmanıdır.<br />
8- Tarih‟in Sonu isimli kitabın yazarı ,Amerikan Johns<br />
Hopkins üniversitesinde Siyasi İktisat bölümünde<br />
profösörlük yapan Francis Fukuyama, Usame‟nin<br />
metodu hakkında şöyle dedi (Newsweek dergisinde<br />
yayınlanan „amaçları çağdaş dünya‟ yazısından) :<br />
Amerika, küçük bir terörist grubuyla savaşmaktan çok<br />
daha büyük bir zorlukla karşı karşıyadır. Ve İslam faşizm<br />
denizinde yüzen ideolojilere bağlı tehditlerle dolu teröristler,<br />
Amerika için eski komünist rejimden çok daha büyük bir<br />
tehlike oluşturmaktadır. Tarih nasıl ilerleyecek, neler<br />
gösterecek? Radikal İslamcılar, daha fazla destekçi bulup,<br />
batıya saldırabilmek için daha güçlü silahlar elde<br />
edebilecekler mi? Açıkçası bunu bilemeyiz ama bazı<br />
operasyonlar, geleceğin anahtarları olacaklar.<br />
9- Ġskoç istihbaratçı terör uzmanı Jonjunarta :<br />
Amerika‟nın uydu sanayisi Usame‟yi gözetlemeyi<br />
başaramayacak. Amerika ya da başka hiçbir ülke,<br />
Usame‟nin yerini saptayıp hareketlerini kontrol<br />
edemeyecek. Çünkü O, daima yardımcıları eski<br />
istihbarat uzmanları ile dolaşıyor ve de tesbitini<br />
kolaylaştırıcı hiçbir iletişim cihazı taşımıyor. Sürekli<br />
küçük gruplarla geziyor ve aramaları da kendisi yapmak<br />
yerine yanındaki yardımcılarına yaptırıyor.<br />
55
10- CIA‟de Clinton döneminde başkanlık yapan James<br />
Woolsey California Üniversitesi öğrencileri önünde<br />
şöyle dedi: Bu savaş 4. dünya savaşıdır. 1. ve 2. dünya<br />
savaşlarından daha uzun sürecektir. Ancak, Irak ve<br />
Suriye‟deki faşistleri, Usame Bin Laden‟in Örgütü gibi<br />
radikal İslamcıları, dini yönetimleri hedef alan bu<br />
savaşın 40 seneden fazla süren soğuk savaş kadar uzun<br />
sürmemesini umut ediyorum.<br />
11- Usame Bin Laden‟e İngilizceyi Suudi Arabistan‟da<br />
özel bir okulda öğreten 69 yaşındaki Bryan Fayfield<br />
Shayler şöyle dedi: Usame Bin Laden, sakin ve utangaç<br />
bir öğrenciydi.<br />
Shayler, İngiliz Gazetesi Sun‟a şu açıklamalarda bulundu:<br />
Bu genç, iyi hareketler sergiliyor, her işini münasip vakitte<br />
yapıyordu, şimdi dünyada yakalanması istenen en önemli isim<br />
oldu.<br />
Sun Gazetesi şöyle yazdı: Usame, Arap Yarımadası‟nda<br />
doğmuş, 30 kişinin bulunduğu Fayfield Shayler‟in sınıfında 1968 -<br />
1969 yılları arasında Cedde‟de Sagr okulunda ders görmüştü. Ve<br />
şu anda Amerika‟da meydana gelen 11 Eylül saldırılarının baş<br />
sorumlusu olarak suçlanıyor.<br />
Shayler Ģöyle ekledi: Usame, öğrenciler arasında meşhurdu.<br />
Çünkü O, hem en uzun boyluları hem de en şık, en<br />
nezaketlileriydi. Ayrıca edepli, terbiyeli, kendisine güvenen bir<br />
öğrenciydi.<br />
1 - Eskiden Marines Deniz kuvvetleri‟nde subaylık yapmıĢ<br />
Daniel Ellsberg 42 Usame Bin Laden hakkında şöyle dedi:<br />
‘ El-Kaide‟nin gücünü azaltamıyoruz artık ,Usame Bin Laden,<br />
gelecek 1000 yıl için İslam Ümmeti’nin kahramanı olacak.’<br />
42 Pek çok Amerikalı için 'Vietnam Savaşı' tek bir ismi akla getirir: Daniel Ellsberg… Irak'a savaş açılmasın diye<br />
çaba gösterenler arasında bulunan, şimdilerde savaş-karşıtı konuşmalarıyla yeniden öne çıkan Ellsberg, Vietnam<br />
Savaşı'nın talihini değiştiren kişiydi. Vietnam'da batağa saplandıklarını, Amerikalılar, onun sızdırdığı gizli<br />
belgeler sayesinde öğrenebildiler. Ellsberg, çıkardığı 'Secrets: A Memoir of Vietnam and Pentagon Papers'<br />
(Sırlar: Vietnam anıları ve Pentagon belgeleri) adlı kitabında, gencecik Amerikalıların ölümüyle sonuçlanan<br />
savaşı askerlerin körü körüne sürdürdüklerini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Common Dreams News<br />
center, Reuters Haber Ajansı‟nın 25.11.2002 tarihli haberinden.<br />
56
13-Yahudi Yazar Thomas Friedman 43 ,<br />
„Amerika‟nın Hayatta Kalabilmek İçin Kullandığı Donanımlar‟<br />
isimli makalesinde, Amerikalılara olanları ve endi şelerini, sarı ile<br />
portakal arasında değişen renklerini tasavvur ediyor ve şöyle<br />
diyor: geçtiğimiz birkaç hafta zarfında, aklıma bir fikir geldi, bu<br />
fikri bidat olarak tefsir etmek mümkün olabilir: 11 Eylül<br />
karşısında yaptıklarımız acaba çok mu abartılı? Çılgınca<br />
hedeflerimize Usame‟nin bize yönelik hedeferine ulaşmasından<br />
önce ulaşabilecek miyiz?.... ancak soruyorum, sınırları geçip, daha<br />
çok endişe verici olsa da daha fazla tatmin edici icraatlarda<br />
bulunmak yerine içinde bulunduğumuz tehlikeye alışırsak<br />
üzerimize düşeni yapmış olur muyuz? Havaalanlarında alınan<br />
yoğun güvenlik önlemlerini gördüğümde, bu sesi duyuyordum<br />
içimden. bu güvenlik önlemleri çantanı, içini gösteren, madeni<br />
eşyaları keşfeden cihazlardan geçirmekten öteye geçmiyordu.<br />
Sahip olduğun bilgisayara bakılır, ardından çantandaki şahsi<br />
eşyalar çıkartılır, ayakkabını çıkartman istenir, hızla ayakkabını<br />
ardından da kemerini çıkarırsın.<br />
Bazı zamanlarda havaalanında etrafıma baktığımda kendime<br />
soruyorum, yoksa yönümü şaşırıp da pijama gösterisine mi<br />
geldim?<br />
14 ay önce yazdığım satırları, yoksa çok mu abarttım diye<br />
soruyorum. Adını da „Çıplak Uçuşlar‟ koymuştum. Bu yazımda,<br />
içinde bulunduğumuz sıkıntıdan kendimizi kurtarmak için topluca<br />
çıplak uçmaktan bahsetmiştim. Korkarım ki yaşadığım süre<br />
zarfında bir gün bu da başımıza gelecek.<br />
Sonra tehlikenin derecesi portakal rengine dönüşüyor. Tekrar<br />
söylüyorum, ben bu uyarılardan rahatsız olmuyorum. Ancak CNN<br />
ve MSNBC‟nin, korkuyu artıracak şekilde, tehlike haberlerini<br />
daima borsa raporlarının üzerine koyması zorunlu muydu? Sanki<br />
şöyle diyorlar: „Terör arttı, Amerikan borsası düştü. Size iyi<br />
günler dileriz.‟ Bu kanallar ne zannediyorlar? Bu kanallar<br />
izlendiğinde endişe dışında hiçbir şeyi artırmıyorlar.<br />
43 New York Gazetesi, Dış Haberler sayfası.<br />
57
…….ve Ģöyle dedi: bir arkadaşım bana, Washington saldı rıya<br />
uğrarsa acil önlem planı nedir? diye sorduğunda, belli hiçbir<br />
planımızın olmadığını söyledim. Ancak ardından içimde babacan<br />
bir vicdan acısı hissettim. O ise hızla ardından yeni bir soru<br />
yöneltti: Peki bir insanın bu şehirden korku yaşayarak çıkması<br />
nasıl mümkün olabilir, öyle ki sıradan günlerde bile<br />
sokaklar tıka basa dolu. Başka bir arkadaşım, insanların ter örle<br />
mücadele adına yaptıklarına istinaden şaka ile karışık şöyle sordu:<br />
Senin evine geliyordum ve şöyle bir anons duydum,<br />
„havaya samyeli fırlatılmış‟, bu esnada karın evdeymiş, anonsu<br />
duyunca evin bir odasına kendisini kilitlemiş ve yapışkanlı plastik<br />
bantlarla odayı tamamen güvenceye almış. Sana bir şey sormak<br />
istiyorum, sen eve ulaştığında eşin içeri girmen için kapıyı açıyor<br />
mu yoksa buna çekiniyor mu? Ben de ona bu soruyu Mis Monroz‟a<br />
veya Aile danışmanına sormasını önererek, bu konuda verebilecek<br />
bir cevabım olmadığını söyledim.<br />
Bunun ardından, sahte güvenlik önlemlerinin başka bir kısmı<br />
ortaya çıkıyor: Washington‟da basketbol karşılaşması izlemeye<br />
gittiğin zaman, senden çantanı veya cüzdanını açmanı istiyorlar.<br />
Sanki gerçek bir teröristin bombasını veya silahını hemen<br />
ceketinin altında kolay ulaşabileceği bir yerde saklayacağını<br />
bilmiyorlar! Bu tür operasyonları ayıplamıyorum, gerçekten bu<br />
icraatlar, halkın güven duygusu hissetmesini sağlıyor. Ancak<br />
sorun, ters tesir yapıyor olması. Çünkü insanlar, kendilerinin<br />
gerçekten güvenden yoksun bir ülkede, polis devletinde<br />
yaşadıklarını düşünüyorlar.<br />
Halk, birçok tehlikeye açık ve birçok karşı oper asyon<br />
ihtimaliyle karşı karşıyadır. Halkın tümünü boğup ruhlarını<br />
çıkarmadan da bu tehlikelerin hepsinden kurtulmanın imkanı<br />
yoktur. Ve bu nedenle, durumlar istenmeyen noktaya ulaştığında,<br />
emniyet önlemlerini artırmak değil, aksine endişe dolu duygularla<br />
doğru orantılı olarak yapılana karşılık vermek doğrudur. Mesele,<br />
başka saldırılar olursa ne olacağı değildir. Bu tür saldırılar, hiç<br />
şüphesiz olacaktır zaten. Ancak mesele, bu saldırılara tahammül<br />
edip toplumu devam ettirebilecek miyiz?<br />
58
Ve sormamız gerekir: Usame Bin Laden‟i tünellerde<br />
saklanmaya zorlamamızın ne faydası var? Al-Jazeera TV<br />
Kanalı‟ndan yayılan fısıltılar, bizleri kapıların ardına gizlenip,<br />
kapılara kilit vurmaya itmiyor mu? Bu gerçekten de anormal bir<br />
durum.<br />
1 - Gerçek adı Ilich Ramirez Sanchez olan ve Ģu anda<br />
Fransa‟da tutuklu dünyaca ünlü Çakal Carlos 44 : İslam ,<br />
Devrimcidir. Amerika‟nın himayesine son vermek için mücadele<br />
etmek gerekir... Daha sonra, Usame Bin Laden‟i överek, 11 Eylül<br />
saldırılarının Amerika‟nın emperyalizmine verilen cevap olduğunu<br />
söyledi.<br />
Carlos, hapishanedeyken, „Devrimci İslam‟ isimli bir kitap<br />
yazdı. Fransız Roşer Yayınevi‟nde basılan kitap, 274 sayfa.<br />
Carlos, bu kitabında Usame‟yi överek onu „Işık Saçan‟ sözleriyle<br />
vasfetti.<br />
11 Eylül‟de Dünya Ticaret Merkezi‟ni ve Amer ika Savunma<br />
Bakanlığı‟nı hedef alan saldırıları Amerika emperyalizmine karşı<br />
düzenlenen en yüksek düzeyli silahlı operasyon olarak<br />
değerlendirdi. Carlos, bu cevabın Amerika‟ya tüm dünyayı kontrol<br />
altına almak istemesi nedeniyle, aralarında Kudüs‟ün de yer aldığı<br />
kutsal toprakları işgal etmesi gerekçesiyle verildiğini söyledi.<br />
Carlos ayrıca, Usame‟nin çok cezp edici, tarihimizde eşsiz<br />
bir kişiliğe sahip olduğuna dikkat çekti.<br />
"Şeyh Usame bin Ladin'in izlediği yoldan gurur duyuyorum" diyen<br />
Carlos, 11 Eylül saldırılarına ilişkin olarak da "O müthiş<br />
rahatlama hissini tarif edemem" dedi . 45<br />
1 - Daha önce Bin Laden ile görüĢmüĢ olan Büyük<br />
Gazeteci Robert Fisk 46 :<br />
Afganistan‟ın doğusu‟nda dağların zirvesinde, -Amerika‟nın<br />
nazarında en tehlikeli Müslüman- Şeyh Usame Bin Laden,<br />
Amerika‟ya yeni saldırı tehditleri savuruyor.<br />
44 İslamonline.net , Hadi Yahmad, Paris,26.06.2003 tarihinde.<br />
45 Independent Gazetesi, Mart 1997.<br />
46 El-Hayat Gazetesi<br />
59
16-Suudi Arabistan‟ın çok ünlü ġarkı yazarı Halid Faysal :<br />
Bizler, Suudi Hükümeti olarak O‟nu, Araplar‟ın Şaron‟u<br />
görüyoruz!<br />
BAZI ARAP LĠDERLERĠNĠN USAME HAKKINDAKĠ<br />
SÖZLERĠ :<br />
1- Mısır CumhurbaĢkanı Hüsnü Mübarek: Amerika‟daki<br />
müttefiklerimizi, O ve teröristler hususunda uyardık ancak bizi<br />
dinlemediler.<br />
2- Suudi Kralı, o zamanın veli ahtı Abdullah Bin Abdulaziz : O,<br />
sadece mal ve mevki<br />
60
peşinde koşuyor ve uyuşturucu tüccarlığını yapıyor !<br />
3-Ürdün Kralı 2. Abdullah: O bizim düşmanımızdır. İnşa<br />
ettiğimiz düzeni yıkmak istiyor.<br />
Dostlarımızın ve müttefiklerimizin de düşmanıdır.<br />
4- Filistin eski devlet baĢkanı Yaser Arafat: O, benim<br />
durumumu kullanıyor ve yönetimi elimizden almak i stiyor.<br />
5- Yemen cumhurbaĢkanı Ali Abdullah Salih: O, bizim de<br />
Amerika‟nın da menfaatlerimizin düşmanıdır. Ve Amerikan Coll<br />
Harp Gemisi‟nin patlatıcısı da O‟dur.<br />
6- Fas kralı 6.Muhammed: O, bizim ve müttefiklerimizin<br />
düşmanı ve terörün teşvikçisidir.<br />
7- Rusya‟dan ayrılan Cumhuriyetlerin bazı baĢkanları : O,<br />
ülkelerimizde laikliği yıkıp islamiyeti kurmak istiyor.<br />
8- Suud Ailesi‟nin Usame Bin Laden‟i yakalamayı<br />
baĢaramayan eski istihbarat baĢkanı Türki Faysal: O, bizim<br />
düşmanımız ve aranan teröristtir.<br />
9- Suudi Arabistan DıĢiĢleri Bakanı Suud El -Faysal: O bir<br />
teröristtir, aramızda ona yer yoktur.<br />
10- Suudi Arabistan ĠçiĢleri Bakanı Nayif Bin Abdülaziz : Bir<br />
çok defa söyledim. Usame Bin Laden, bizi ilgilendirmiyor. Bizi<br />
ancak Suudi vatandaşları ilgilendirir ve O, Suudi vatandaşı değil.<br />
11- Libya Lideri Kaddafi‟nin Bin Laden hakkında söyledikleri<br />
47 :<br />
Libya Lideri Muammer Kaddafi, Al-Jazeera Tv Kanalı ile<br />
yaptığı özel görüşmede, Amerika‟nın kendisini vuranın kim<br />
olduğunu öğrendiğinde hemen vurma hakkına sahi p olduğunu<br />
47 24.10.2001 Aljazeera.net‟ten<br />
61
söyleyerek, buna istinaden İngiltere‟nin başkenti Londra‟nın<br />
Kabul‟den daha fazla terörist barındırması sebebiyle Amerika<br />
tarafından cezalandırılmasının gerekliliğine işaret etti.<br />
Libya Lideri Amerika‟nın, kendisini vuranı bildiği taktirde,<br />
Uluslararası Güvenlik Meclisi‟ne başvurmadan herkesi vurduğunu,<br />
böyle bir durumda Muritanya ya da başka hangi devlet olursa<br />
olsun hiç birini ciddiye almadığını söyledi.<br />
Muammer Kaddafi, Bin Laden hususunda aldığı konum<br />
kendisine sorulduğunda şöyle cevap verdi: „Amerika, istediğini<br />
suçlamakta özgür. Ancak biz, onu şu ana kadar operasyonlara<br />
kalkıştı şeklinde, kınayamayız. Çünkü o böyle birşey itiraf<br />
etmedi.‟ Amerika‟yı bakış ve olgun siyasi liderlik vasıflarını<br />
kaybettiği yönünde eleştirerek Amerika‟nın Usame‟de n bir öcü<br />
yarattığını söyleyen Kaddafi buna ek olarak şöyle dedi: Usame,<br />
Amerika için bir tehlike unsurudur. Çünkü tehlikeli füzelere<br />
sahip.‟ (11 Eylülde kullanılan sivil uçaklarını demek istedi)....<br />
„eğer gerçekten 11 Eylül‟ü Bin Laden gerçekleştirmişse‟ diyerek<br />
sözünü tamamladı.<br />
Usame Bin Laden Hakkında Halk Oylamaları ve Bazı ilginç<br />
Haberler !<br />
Usame Bin Laden, dünyanın dört bir yanında, müslümanı,<br />
kafiriyle insanların büyük kısmından ilgi görüyor. Bunu, şimdi<br />
vereceğimiz rakamlarla daha iyi anlamak mü mkün olacak.<br />
1- Ġnternet Sitesi Eyne‟nin sorusu:<br />
Usame bin Laden hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
KAHRAMAN %88.78 (10034)<br />
SUÇLU %11.22 (1268)<br />
Toplam oy sayısı 11302<br />
2- Al-Jazeera TV Kanalı, Faysal El-Kasım:<br />
Oylamaya katılan toplam kişi sayısı : 3942<br />
%82.7 MÜCAHĠT %8.8 TERÖRĠST %8.4 BĠLMĠYORUM<br />
62
Farklı Görüşler adlı programın sunucusu Faysal Kasım şöyle<br />
dedi : İşte bunlar sınırdan körfeze kadar Araplar‟ı temsil eden<br />
gerçek sonuçlar: %82 mücahit. Üzerinde, Arap s eçimlerindeki gibi<br />
toz bulunmayan, nezih oylamalar.<br />
Programın konuğu, oylama sonuçlarına istinaden şöyle dedi:<br />
tabi bu belli bir kesimin verdiği oylar. Bu nedenle gerçek<br />
sonuçları temsil etmiyor.<br />
Faysal Kasım ise şu sözlerle yanıtlar: Hangi kesimden<br />
bahsediyorsun? Sana sormak istiyorum, oylamaya katılanlar,<br />
eğitimli, kültürlü ve çağdaş tabakayı mı oluşturuyor demek<br />
istiyorsun? O zaman fakirler, mahrumlar, mazlumlar arasında bu<br />
oylama yapılsa demek ki sonuç %99.99 filan çıkacak!<br />
3-Kuveyt‟te „Al Ra‟e Al A‟m (Genel GörüĢ)‟ isimli gazetenin<br />
yaptığı ankette, 15 binden daha fazla kişi, Usame, Arap bir<br />
kahraman, Müslüman bir mücahittir, dedi. Kuveyt‟te yaşayan<br />
Filistin, Lübnan, Suriye, Mısır ve Kuveytlilerin %69‟u<br />
üzerinde yapılan bu anket 25 ila 44 arası Usame‟yi mücahit<br />
görüyorlar….%65‟i Amerikan mevkilerinin hedef alınmasını<br />
doğru görüyor. (Göze göz, dişe diş). Amerika‟nın düşüncesini<br />
biliyorsun: Güç, haktan üstündür. Ankete katılanların %76‟sı,<br />
Usame Bin Laden yakalanırsa üzülür.<br />
5- On yedi gün boyunca süren, dünya genelinde<br />
düzenlenen ankete,<br />
Filistin topraklarındaki halka ek olarak 20 ülkeden 16 bin kişi<br />
katıldı. Ve bu ankette Usame, halk arasında Bush‟tan daha fazla<br />
oy topladı 48 . Bu anketin sonucu, George Bush‟un, Şerm El -Şeyh<br />
ve Akabe‟de Filistin-İsrail Barışı girişimleriyle aynı zamanda<br />
açıklandı. Amerika‟nın görüntüsü, geçen<br />
birkaç ay içinde, 20 ülkede en alçak seviyelere düşmüştü. Bu<br />
ülkelerin başında da Arap ve İslam ülkeleri, ardından da Avrupa<br />
ve Rusya geliyor.<br />
48 ) Mufekkirat El-İslam haber sitesi.(www.islammemo.cc)<br />
63
Bu ankette, El-Kaide Lideri Usame Bin Laden, Bush‟un büyük<br />
farkla önüne geçti. Siyasi Araştırmalar Merkezi‟nin düzenlediği<br />
bu ankette bazı ülkelerde Amerika sadece %1 oranında onay<br />
bulabildi.<br />
Bu anketin sonucu gösteriyor ki El-Kaide Lideri Usame Bin<br />
Laden, birçok ülkede, özellikle de Arap ve İsl am ülkelerinde<br />
büyük bir kitle tarafından onay görüyor. Aynı zamanda yoğun ve<br />
pahalı reklam hamleleri sürdüren Bush‟un da halini görüyoruz. 11<br />
Eylül saldırıları sonrası Afganistan‟a açtığı savaştan bu yana hala<br />
hiç kimse Usame‟nin yerini bilmiyor.<br />
Araştırma Merkezi‟nin Başkanı Biyo Andro Kohort,<br />
Amerika‟nın Irak‟a karşı başlattığı savaştan bu yana Amerikan<br />
karşıtlığının arttığına işaret etti. „Kötüydük, en kötü olduk‟.<br />
Ayrıca şöyle ekledi: İslam dünyasını, Bin Laden karşıtı görüşe<br />
ikna etme çabamızda başarısız kaldık. Çünkü, onlar Amerika‟yı<br />
kendileri için asıl tehdit unsuru olarak görüyorlar.<br />
Bu anket sonucunda Amerika‟nın, daha önceki yıllarda olmadığı<br />
kadar Arap ve İslam dünyasında imaj kaybettiği ortaya çıkmış<br />
oldu.<br />
Filistin topraklarında halkın %71‟i Laden‟e güvenoyu verirken<br />
Bush ise sadece %1 destek gördü. Ürdün‟de %55 Laden, Fas‟ta<br />
%49, karşılığında Bush ise sadece %2, Endonezya‟da %58 Laden,<br />
%8 Bush, Türkiye‟de %15 Laden, %8 Bush. Arap ülkelerinden<br />
sadece ikisinde, Lübnan ve Kuveyt‟te Bush, Bin Lad en‟den daha<br />
yüksek oranda onay buldu. Lübnan‟da Bush %17, Laden %14,<br />
Kuveyt‟te ise, %62 Bush, %19 Laden. Amerika‟nın bir numaralı<br />
müttefiği İngiltere‟de bir önceki yıl halkın %75‟i Bush‟u<br />
desteklerken aradan sadece bir yıl geçmesiyle bu oran %70‟e<br />
düştü. Aynı şekilde Kanada‟da %72‟den %63‟e, Rusya‟da da<br />
%71‟den %36‟ya kadar indi. Endonezya‟da %61‟den %15‟e,<br />
Ürdün‟de de %25‟ten %1‟e indi.<br />
Biyo, Amerika‟nın, 11 Eylül‟den sonra giriştiği tüm reklam<br />
çabalarına,özellikle de Arap gençlerine hitapen kurduğu radyo<br />
kanalı Saw‟a ve Amerika Dışişleri Bakanlığı‟nın ülkedeki<br />
Müslümanlara hitaben 15 milyar dolarlık televizyon aracılığıyla<br />
64
giriştiği hamlelere karşın Amerika‟nın anketlerde çok kötü sonuç<br />
aldığına dikkat çekti.<br />
Bunun dışında Amerikalı yetkililer de, Amerika ‟nın imajının<br />
60‟lardan bu yana sarsıldığını itiraf ettiler. Bu nedenle de<br />
Amerika, Arap ve İslam dünyasına yağdırdığı suçlamalarla bu kötü<br />
imajı değiştirmeye çalışıyor.<br />
Ġlginç Haberler!<br />
1- Bir haberin baĢlığında Ģöyle diyor 49 : Bin Laden<br />
Oyuncakları Bush Oyuncaklarından Daha Çok<br />
Satıyor!...Amerikalılar‟ın yaptıkları bu oyuncaklardan Bush‟u<br />
temsil edenler silahlarını Usame‟ye yöneltmiş durumda. Laden<br />
ise ona meydan okuyor!!.<br />
İsimleri 11 Eylül saldırılarıyla ilişkili tanınmış kişilerin<br />
hareketli oyuncakları, Amerika‟da en çok satan oyuncaklar<br />
listesinin başında yer alıyor.<br />
Bush, Tony Blair, ve New York‟un Eski Belediye Başkanı<br />
Radolf Golyani ve Usame şeklinde oyuncaklar yapıp satan<br />
Amerikan Oyuncak Şirketi Hero Builder‟in başkanı Email Feckle,<br />
Ben Laden‟i temsil eden oyuncakların, Bush‟u temsil eden<br />
oyuncaklardan en az 30 kat fazla satıldığını, özellikle de 11 Eylül<br />
saldırılarını temsil eden hareketli oyuncakların büyük rağbet<br />
gördüğünü söyledi.<br />
Feckle, aslında başta Usame oyuncakları yapmadığını, ancak<br />
müşterlerin aşırı baskısı sonucunda buna mecbur kaldığını ayrıca<br />
Bush, Blair ve Eski belediye başkanı oyuncaklarının<br />
başta istediği ilgiyi görmediklerini hatta Blair oyuncağı hiç<br />
satmadığını belirtti. Bir oyuncağın<br />
fiyatı ise 27 dolar.<br />
6- Muhacir hikayesinin anlatıldığı film 50 : Belçikalılar,<br />
Bin Laden‟in kiĢiliğini canlandırmaya<br />
49 Al-Jazeera.net‟ten.Ayrıca Guardian Gazetesi‟nın 16.04.2002 tarihli „Bin Laden oyuncakları ,Tony Blair<br />
oyuncaklarından daha çok satıyor‟ haberine bakınız.<br />
50 www.aljazeera.net‟ ten<br />
65
çalıĢıyorlar…. Bu filmle ilgisi olan Belçikalı<br />
oyuncular, dünya 11 Eylül‟ü anarken, El -Kaide Lideri<br />
Usame Bin Laden‟i temsil ettikleri filmin galasını<br />
yapmaya koyuldular.<br />
Filmin yönetmeni Fan Eik ve oyuncu arkadaşlarından kimisi<br />
sarık takmış, kimisi aba giymiş, kameraların karşısında poz<br />
veriyorlardı. Belçika‟da hayal-kurgu filmleriyle ün kazanan Fan<br />
Eik, bu filmin tanıtımlarının, Amerikalılar‟ın böyle kötü bir<br />
vaktine denk getirilmesi hakkında soru sorulması üzerine ise:<br />
insanlar saldırılarda her gün ölüyorlar, cevabını verdi.<br />
63 yaşındaki Eik, filminin kara mizah olacağını, insanları bazen<br />
eğlendireceğini, ancak Amerikalılar‟ın kendi hallerine<br />
gülmeyeceklerini söyledi.<br />
2012 yılında olayların gerçekleştiği tasarlanan filmin ismi<br />
„Afterman 2‟. Filmde Ben Laden isimli bir kahraman, Belçika‟ya<br />
sığınma talebinde bulunan bir kişi gibi gösteriliyor ve sonra<br />
Avrupa Birliği‟nde yüksek mertebelere ulaşıyor.<br />
Fan Eik, Ben Laden‟in kendisini cezp et mesini ise şöyle<br />
açıklıyor: „ Amerika, Afganistan‟a karşı açtığı savaştan bu yana,<br />
O‟nu yakalamak ya da öldürmek adına giriştiği tüm hamlelerinde<br />
başarısız kaldı. Gerçekten Usame, etrafı şerle kuşatılmaya<br />
çalışılan bir kahramandır.<br />
Ben Laden‟in kişiliğini canlandırmaya çalışan tek sanatçı Fan<br />
değil, Amerikalı Manga Rab da ajansıyla aralarında sorun<br />
çıkarmasına karşın „Bensiz‟ isimli klipte Usame‟nin giydiklerine<br />
benzer elbise giyerek oynadı.<br />
7- Meksika‟da Usame gömlekleri ve maskelerine<br />
büyük ilgi var 51 .<br />
Belki bazıları bu tür olaylardan hoşlanmayabilirler ancak,<br />
Başkent Meksiko sokaklarındaki bayiler, büyük kazanç<br />
sağlıyorlar. Özellikle üzerlerinde „Kahramanımız Usame Bin<br />
Laden‟ yazılı tişörtler, yine Usame‟nin yüzü üzerinde çizili<br />
maskeler aşırı rağbet görüyor. Yine Bush maskeleri de aynı<br />
şekilde revaçta.<br />
51 Aynı kaynaktan<br />
66
Maskeleri yapan şirketin müdürü Rikardo İsbonda, yaptıkları bu<br />
işle hiç kimsenin duygularını rencide etmek istemediklerini,<br />
sadece ticari amaç güttüklerini ifade etti.<br />
Bunun dışında bazı çocuklar, Laden ve Bush maskeleri takıp<br />
gösteri yaparak, dikkat çekmeye, yoldan geçenlerden para<br />
toplamaya çalışıyorlar. Gösterinin sonunda ise Bush ve Laden<br />
tokalaşıyorlar. Bazı dükkan satıcıları da dükkanlarının önünden<br />
geçen arabaların sürücülerinin dikkatlerini mallarına çekebilmek<br />
için, Ben Laden gömlekleri giyiyorlar.<br />
4- Californiya‟da bir kiĢi göğsüne Ben Laden dövmesi<br />
yaptırdığı için tutuklandı 52 .<br />
Güney Californiya polisi, yakalanan kişinin göğsünde Ben<br />
Laden dövmesi olduğunu ve sahte kimlik taşıdığını ilan etti.<br />
Tutuklama olayı, Washington ve New York‟ta bazı saldırılardan<br />
sonra gerçekleşti.<br />
Orange Bölgesi Polis Müdürü sözcüsü, tutuklanan kimliği<br />
belirsiz kişi hakkında kesinlikle bilgi vermesinin yasak olduğunu,<br />
ancak 11 Eylül Washington ve New York saldırılarıyla<br />
( 1 ) www.aljazeera.net‟ ten.<br />
( 2 ) Aynı kaynaktan.<br />
( 3 ) Aynı kaynaktan.<br />
ilgisinin olduğundan şüphelenildiğini, bu olayların hemen<br />
ardından Los Angles‟ta yakalandığını söyledi.<br />
8- Başka bir yerde 53 : „Usame Bin Laden…. Bin Laden‟i<br />
temsil eden ürünler, ticari alanda milyonlarca<br />
kiĢinin dikkatini çekiyor.<br />
Bugün Fransa‟da Usame Ben Laden‟i tanımayan bir kişinin<br />
varlığından söz edebilir miyiz? Asla. Aksine 11 Eylül saldırıları<br />
Usame‟yi batıda gerçek bir yıldız yaptı. Ticaret firmalar ı,<br />
Usame‟yi temsil eden ürünler üzerinden büyük kazançlar elde<br />
52 Aynı kaynaktan<br />
53 Al-Quds Al-Arabi Gazetesi - Paris, Adil Qastal ,10.02.2002.<br />
67
ettiler. Kanal Artı TV Kanalı, „Damatlar‟ ismiyle yayınladığı<br />
güldürü programında Usame Bin Laden‟i canlandırdı. Gösteri<br />
esnasında CIA‟e yönelik eleştirilere cevap veren Amerikalı yetkili<br />
şöyle cevap verir: neden CIA‟i eleştiriyorsunuz ki, kimsenin bilgi<br />
edinemediği Bin Laden‟i onlar nasıl bulsunlar?<br />
Fransa‟da yayılan bir espri, doğudan batıya, güneyden kuzeye<br />
herkesi gülüp geçirdi:<br />
Bin Laden, Oğul Bush‟a telefon eder, „Azizim, hayırlı seneler v e<br />
uzun ömürler dilerim sana. Bush sorar, „neden beni arıyorsun?<br />
Laden cevap verir: „sana iki haberim var, ilki sevindirici, ikincisi<br />
ise can sıkıcı bir haber. Bush ne oldu der ve Laden ilan eder:<br />
teslim olmaya karar verdim. Bush sevinir ve hemen can sıkıcı<br />
haberin ne olduğunu sorar. Laden kahkaha atarak cevap verir:<br />
Amerika‟ya uçakla geliyorum.<br />
Binlerce Amerikalıyı öldürdüğü gerekçesiyle kendisinden<br />
nefret etmelerine rağmen Amerikalıların arasında da Usame‟nin<br />
şöhreti tartışılmaz bir konu. Yine başka bir es pride de, adam<br />
mağarasına girer, rahat koltuğuna uzanır ve karısına sorar: bugün<br />
beni soran oldu mu?<br />
Görülüyor ki Usame Bin Laden, Amerikan halkına kadar herkesi<br />
meşgul eden isim oldu.<br />
9- Müslüman Özbekistan Sitesi‟nde, 22 Ağustos 2002<br />
tarihinde yayınlanan haberde şöyle deniyor 54 :<br />
Tacikistan‟da üzerinde Usame Bin Laden resimleri<br />
bulunan tiĢörtler büyük ilgi görüyor.<br />
Tacikistan‟ın başkenti Duşenbe‟de 11 Eylül saldırılarının<br />
ardından büyük ilgi gören bu tişörtleri, şimdi bulabilmek ise biraz<br />
zor. Artık bu tişörtleri satan tüccarlar hemen polis tarafından<br />
yakalanıyorlar. Tacikistan yönetimi, bu tür faaliyetlerin ülkede<br />
Usame sempatizanlığını artıracağından korkuyor. Polis<br />
kaynaklarından edinilen bilgiye göre, üzerinde Usame resmi<br />
bulunan fanila giyen 3 vatandaş, polis tarafından tutuklandı. Aynı<br />
şekilde bu tür tişört satan tüccarlar da hemen yakalanıyorlar.<br />
Usame tişörtü satan tüccarlardan bir tanesi şöyle diyor: Başka<br />
ülkelerde, hatta Amerika‟da bu tür tişörtler satmak serbest.<br />
54 www.muslimuzbekistan.net<br />
68
Halbuki asıl orada yasak olması gerekirdi. Bir başkası da şöyle<br />
diyor: Tacikistan demokratik bir ülke. Herkes de istediği gömleği,<br />
istediği tişörtü üzerinde Usame ya da başkasının resmi olsun<br />
giyebilme hakkına sahip olmalı…<br />
Tacikistan İslami Kalkınma Partisi Lideri Abdullah Nuri, bu tür<br />
tişörtleri satanları da alanları da kınayarak şöyle dedi: bu<br />
tişörtleri satın alanlar genç ve pek tecrübeli olmayan insanlar olsa<br />
gerek. Çünkü Tacikistan Müslümanları Bin Laden‟i de onun<br />
gayesini de desteklemiyor!!,<br />
Çünkü O, teröre karıştı ve dünya Müslüman larının<br />
karşıtlığını kazandı!!!... Oysa gözlemciler, Tacikistan<br />
Müslümanlarının kesinlikle Usame‟yi desteklediklerini, O‟nu<br />
terörist değil, aksine Amerika‟ya karşı savaşan bir kahraman,<br />
dünyaca meşhur bir kişi olarak gördüklerini ortaya koyuyorlar.<br />
İşte bu sebeple Usame tişörtleri her ne kadar gizli de olsa başkent<br />
Duşenbe‟de Pazar buldu…<br />
Arap Yarımadası‟nda ise halk arasında Usame‟ye olan destek<br />
giderek artıyor. Bazı Analistler şöyle diyorlar 55 : Usame Bin<br />
Laden, Amerika‟yı hedef alan 11 Eylül saldırıları ndan bu yana,<br />
Körfez ülkelerinde büyük ilgi görmeye başladı. Amerika Başkanı<br />
George Bush‟un „Haçlı Seferleri‟ tabirini kullanması da<br />
Usame‟ye basında zafer kazandıran olay oldu. Ayrıca Suudi<br />
Arabistanlılar ile Körfez ülkeleri halkları,Amerika‟nın 11 Eylül<br />
sonrası, Usame karşıtı suçlamalarının en önemli sebebinin acziyet<br />
olduğunu ifade ediyorlar.<br />
Suudi Arabistan Sosyal Araştırmacısı May Yemani 56 :<br />
„Usame Bin Laden‟in Suudi Arabistan‟da destekçisi çok fazla<br />
ancak, yakalanma korkusuyla bunu saklıyorlar. Suudi Arabistan<br />
halkı, Usame‟yi Amerika Emperyalizmine yalnız başına meydan<br />
okuyan bir kişi olarak görüyor ve onu övüyorlar. Ayrıca Amerikan<br />
siyasetinin İsrail‟e hizmet ettiğini, Filistin halkının kurban<br />
olduğunu, İsrail‟in ise baş zalim olduğunu düşünüyorlar.‟ Dedi.<br />
55 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />
56 Suudi Arabistan‟da eski petrol bakanı‟nın kızı olup liberal bir suudi yazarıdır.Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı<br />
yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />
69
Yemani ayrıca Ģöyle ekledi : Bin Laden, Suudi<br />
Arabistan‟daki İslami cemaatlerden de büyük onay görüyor.<br />
Özellikle de doğduğu Hicaz Bölgesi‟nden. 11 Eylül saldırılarında<br />
ismi geçen bir çok kişi de Usame gibi Hicaz kimliği taşıyor.<br />
Ancak Suudi Arabistan Yönetimi bu kişilerin sahte kimlik<br />
kullandıklarını savunuyor. Kendisi de Hicazlı olan Yemani,<br />
Usame‟nin Hicaz‟da terör bağlantısı bulunmadığını, ancak<br />
kendisine katılanların sayısının giderek arttığını söylemenin<br />
mümkün olduğunu belirtti.<br />
ġu anda Suudi Arabistan‟da tutuklu bulunan Faris El -<br />
Zahrani, bu konuda Ģöyle diyor 57 :<br />
„Washington her ne kadar O‟nu terörün kaynağı olarak<br />
vasıflandırıp, kendisine odaklansa da, kendi ülkesinde ve Körfez<br />
ülkelerinde halkın büyük çoğunluğu O‟nu kahraman olarak<br />
görüyorlar.<br />
Güvenlik Görevlilerinin Suudi Arabistan İçişleri<br />
Bakanlığı‟na yazdığı mektupta şöyle diyordu: her ne kadar bizler<br />
Usame Bin Laden‟in tehlikeli olduğunu gösterip, onun yanında yer<br />
almanın yanlış olduğunu göstermeye çalışsak da halkın büyük<br />
çoğunluğu, bu asırda Bin Laden‟i İslami bir kahraman, cihat lideri<br />
olarak görüyor. Ve kendisini onaylayanların oranı hiç abartısız<br />
ülkede %87‟ye ulaşmış durumda. Ve insanlara baskı yapılmadan<br />
bir anket yapılsa bu oranın gerçeği yeterince yansıtmadığı görülür.<br />
Bu da bir savaş çıkması halinde halkın, Usame‟nin yanında yer<br />
alacağına ya da en kötüsü devlet korkusundan ötürü tarafsız<br />
kalacağına ancak, Amerika yanında yer almayacağına işarettir.<br />
Ayrıca Usame‟nin, tarihteki zahitler gibi, dünya nimetlerini<br />
bırakıp İslam uğrunda savaşması bazı Müslümanların hoşuna<br />
gidiyor.<br />
Körfezliler, Usame‟yi Amerika Askeri Birimlerince<br />
hazırlanıp, batılı televizyonlar aracılığıyla dünyada gelmiş geçmiş<br />
en büyük şeytan olarak gösteren yayınlardan da oldukça<br />
rahatsızlar. Batılı siyasilerin görüşlerini yansıtan bu yayınların<br />
aksine onlar, Usame‟yi dindar bir devrimci olarak görüyorlar.<br />
57 önceki kaynaktan<br />
70
Analizciler, Amerikalı siyasilerin böbürlendikleri savaşın,<br />
Körfez‟de Washington desteğini yerle bir ettiğini söylüyorlar.<br />
Amerika‟nın Suudi Arabistan‟daki Eski Büyükelçisi Charles W.<br />
Freeman şöyle diyor: Batı, Bin Laden‟e, zenginlerden çalıp<br />
fakirlere dağıtan İngiliz Halk Kahramanı Robin Hood itibarı<br />
kazandırdı. Ayrıca O‟nun bazı kaynaklardan maddi yardm aldığını<br />
düşünüyorum.<br />
Arap ve batılı analizciler, Amerika Başkanı George Bush‟un,<br />
Orta Çağ‟da hıristiyanların, Müslümanlara yönelik düzenledikleri<br />
Haçlı Seferleri‟ni tekrar başlattıklarını ilan etmesinin, Bin<br />
Laden‟e olan ilgiyi daha da artırdığını söylüyorlar. Bush‟un<br />
verdiği açıktan sonra Beyaz Saray‟ın „Bush, bu açıklamayla geniş<br />
çaplı operasyon kastediyor‟ açıklamaları ise hiç de tatmin edici<br />
olmadı.<br />
Körfez Yardım Meclisi Eski Genel Sekreter Yardımcısı<br />
Ummanlı Muhammed Meskeri:<br />
Körfez televizyon kanallarından bir tanesinde izlediği<br />
programı arayan herkesin Usame‟yi tuttuğunu ve New York‟ta<br />
meydana gelen olayda ölenlerin de masum insanlar olduklarını<br />
kabul etmediklerini söyleyerek, Amerika basınının O‟nu yeni<br />
„Selahattin‟ yaptığını vurguladı. İnsanlarda oluşan bu görüşte en<br />
önemli sebeplerden bir tanesi de, Amerika‟nın Mutlak adalet<br />
kavramını kendisinin uygulayacağı iddiasında bulunması. Oysa<br />
Müslümanlara göre mutlak adalet ancak Allah‟ın adaletidir.<br />
Batılı diplomatlar, 11 Eylül saldırıları sonrası, Körfez<br />
Ülkeleri‟nin bazılarında Usame yanlısı gösterilerin<br />
düzenlenmesine istinaden şöyle dediler: Usame‟nin tarafının<br />
tutulması başka, bu olaylara karışmak bambaşka bir olaydır.<br />
Analizciler, Amerika ve İsrail‟in her gün televizyonda<br />
Müslümanları öldüren görüntülerinin yayınlanması karşısında<br />
Müslüman veya Arap bir ailenin, Usame‟ye yakınlık duymasından<br />
daha doğal bir şey olamayacağı kanaatini taşıyorlar.‟<br />
10- Hollywood, Ben Laden hakkında film çıkarmaya<br />
hazırlanıyor 58 :<br />
58 Al-jazeera.net<br />
71
Filme göre, Usame Bin Laden, Beyaz Saray‟ı bombalayıp,<br />
Amerika Başkanı‟nı öldürmeye çalışıyor. Filmin hikayesini ise 2<br />
sene önce bir İngiliz yazmış. Hikayenin yazarı Landy Maknap,<br />
Amerika‟yı vuran 11 Eylül saldırılarının hayal edilenden çok daha<br />
güçlü olduğunu, meydana gelen olayı yazmayı o zamanlar hiç<br />
hayaline bile getiremediğini ifade etti.<br />
Maknap, hikayenin ilk defa 1999 yılında sinema yapım şirketi<br />
Miramaks‟la aylarca süren görüşmelerin ardından anlaşılarak<br />
sinema sahnesine girdiğini belirtti. Daha önceden İngiliz Özel<br />
Kuvvetleri‟nde asker olan ve yazarlığa başlayan Maknap, New<br />
York‟ta olanlara bir türlü inanamadığını, o sıralarda „4. Kriz‟<br />
adını verdiği hikayesinin tanıtımlarıyla uğraştığını, hatta sinema<br />
şirketiyle anlaşma sağladığını söyledi.<br />
Mankap, İkinci Körfez Savaşı esnasında asker olarak<br />
görevliyken gördüklerini yazdığında ünü her tarafa yayı ldı.<br />
4.Kriz isimli kitabının hikayesi ise şöyle: Usame Bin Laden,<br />
İngiliz Greenwood‟u, Beyaz Saray‟a kolayca ulaşabilmek için<br />
kendisine zorunlu asker kılar.<br />
Ancak yapım şirketi her ne kadar yayın için söz verse de felaket<br />
filimlerinin halk üzerinde yarattığı endişe gerekçesiyle, kendisine<br />
kesin bir tarih sözü vermemiştir.<br />
Afganistan Halkı‟na gelince, 59 Cemal Ġsmail‟e Afganistan<br />
halkının Usame hakkındaki görüĢü soruldu ve cevap<br />
Ģuydu :<br />
Geçtiğimiz 3 ay boyunca Kandahar, Kabul veya diğer şehirlerde<br />
kalıp Afganistan‟dan dönen Arap gazetecilerden duydum,<br />
Afganistan halkı genel olarak, hatta Afganistan‟daki Araplar hepsi<br />
Usame‟ye karşı sevgi besliyorlar. Televizyon kanallarında<br />
gördüklerini boĢ ver. Bunlar taş gibi olanlardır. Taşa gelince,<br />
serttir ancak insanlara bir fayda vermez, olduğu yerde kalır.<br />
Bunların dışında Usame Bin Laden, örgütü El -Kaide ve onlara<br />
tabi olanlar hakkında sayılamayacak kadar çok özel programlar<br />
düzenlenmiş, böylelikle güçleri, etkinlikleri ortaya konmuştur.<br />
59 Al-Sakifah forumu‟nda yaptığı sohbetten.<br />
72
11- 100 Bin Meksikalı Futbol Seyircisi „Usame , Usame‟ Diye<br />
Tezahürat Yaptılar ! 60<br />
Amerikalı futbolcular , Meksikalı taraftarların düşmanca<br />
tezahüratlarına hazırlanıyorlar...<br />
Amerika Milli futbol takımı , Meksika Milli futbol takımıyla<br />
yapacağı 50.milli karşılaşmada, geçen yıl yaş ananların tekrar<br />
yaşanmasından korkuyor !<br />
Geçtiğimiz yıl oynanan maçta 100 bin Meksikalı seyirci<br />
„Usame,Usame‟ diyerek Meksika‟nın Ulusal stadını<br />
inletmişlerdi.<br />
Amerikan Milli Takımı oyuncusu Landon Donavan, geçtiğimiz<br />
yıl 100 bin Meksikalı seyircinin „Usame‟ tezahuratlarının hala<br />
kulaklarında çınladığını söyledi.<br />
12- Tsunami Felaket Bölgesinde Usame TiĢörtlü Endonezyalı<br />
Bir Genç ! 61<br />
Endonezya Hükümeti, Tsunami felaket bölgesine gelen<br />
yardımları, havaalanında uçaklardan indirmek üzere bir grup<br />
görevlendirdi.<br />
Endonezya Hükümeti‟nin biletlerinin bedelini de ödediği bu<br />
grupta şiddet olaylarına karıştığı iddia edilen, merkezi Açe<br />
Bölgesi‟nde bulunan İslami Savunma Cephesi üyeleri de yer<br />
alıyordu.<br />
Bir Amerikan uçağındaki yardımları indiren İslami<br />
Savunma Cephesi Üyesi bir gencin, gururla Usame Tişörtü<br />
giydiği görüldü.<br />
13- Endonezyalı Genç Mahkemeye Usame TiĢörtüyle Çıktı 62<br />
Endonezya‟da İslami Hareket üyesi tutuklu bir genç<br />
duruşmaya, üzerinde Usame Tişörtü ile geldi. Polislerin şaşkın<br />
bakışları arasında salona giren genç, yüksek sesle Allahu Ekber<br />
tekbirleri getirdi.<br />
60 Associated Press, Writer Will Weissert, 26.03.2005.<br />
61 The Sunday Morning Gazetesi, 06.06.2005.<br />
62 www.tajdeed.net‟ten.<br />
73
El-Kaide Fikrini Savunan Ünlü Arap DüĢünürlerinin<br />
Yazılarına Objektif Bir BakıĢ<br />
El-Kaide yanlısı yazarlar , Usame Bin Laden hakkında<br />
birçok makale yazdılar. Biz de, okurlar için en kapsamlı<br />
olanlarını seçmeye çalıştık.Bu makaleleri yazan yazarlar, El -<br />
Kaide‟nin en önemli kalemlerinden sayılıyorlar. Bu makaleler<br />
sayesinde, El-Kaide‟nin felsefesine,yöntemlerine, hedeflerine<br />
onların bakış açısından bakma imkanı bulabileceksiniz. FBI,<br />
CIA ve Scotland Yard bu tür makaleleri inceleyerek El-<br />
Kaide‟nin denklemini çözmeye çalışıyorlar.<br />
Bunun en güzel örneği, Amerika‟nın Güvenlik bürosu<br />
müdürü John Negroponte‟nin,09.07.2005 tarihinde Zavahiri‟nin<br />
Zerkavi‟ye gönderdiği mektubunun tam metnini yayınlayarak<br />
El-Kaide‟nin Irak‟taki ve dünyadaki stratejisini göstermeye<br />
çalışmasıdır.Negroponte bürosu , resmi sitesi olan<br />
www.dni.org‟de şöyle yazdı: „yayınladığımız bu belge, El -<br />
Kaide‟nin Irak‟taki ve dünyadaki stratejisini kapsamlı bir<br />
şekilde gösteriyor.Biz bu uzun belgeyi hiç bir değişiklik<br />
yapmadan hem Arapça hem de İnglizce olarak yayınlıyoruz‟.<br />
Biz de aynı mantığa dayanarak bazı makalelere yer vermekte<br />
fayda buluyoruz.<br />
1- Usame Bin Laden Hakkındaki Suçlamalar ve Söylentiler 63<br />
Onlardan, çok azı bu büyük dinin doğru yolunu ve<br />
sorumluluklarını biliyor. Allah Subhanehu ve Teala cennet ve<br />
ateşi yarattığında Cibril Aleyhisselam‟ı ikisine de bakması için<br />
gönderir. Cibril Aleyhisselam cenneti ve içindeki nimetleri görür<br />
görmez hemen şöyle der: Vallahi Ya rab, bunu gören kesinlikle<br />
girmek ister. Ardından cehennemi ve içindeki oyunları görünce<br />
şöyle ekler: Vallahi korkarım ki kimse cennete giremez.<br />
63 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından.<br />
Müstear ismi Ebu Jandal El Azd‟i olan Faris El-Zahrani , Suudi Arabistan‟da en çok aranan 26 kişi listesinin<br />
içinde yer alıyordu, 06.08.2004 tarihinde tutuklandı. El-Kaide ile bağlantısı olduğu düşünülüyor.<br />
74
Allah celle celaluhu, cennet yolunun güller ve kolaylıklarla<br />
dolu olmasını istemedi…aksine cennet yolu, oyunlarla, ezalarla,<br />
kanla, imtihanlarla dolu.<br />
Eğer insanlardan bu yollardan geçmeden cennete girecek<br />
insan olsaydı bunların başında hiç şüphesiz Muhammed<br />
(Sallallahu aleyhi ve selem) ve Allah‟ın seçtiği diğer<br />
peygamberler gelirdi. (Aleyhimisselam).<br />
Ancak eziyet gördüler, kötülendiler, iftiraya uğradılar…ve<br />
Allah‟tan kendilerine yardım gelene kadar iftiralara sabrettiler,<br />
Allah‟ın kelimelerini değiştirmediler..<br />
Ve bu gerçeği, davet tarihini, peygamberlerin yolunu anlatan<br />
eserleri okuyan her akıl sahibi bilir….Öyle ki bu yolun mirasçısı<br />
olduklarını zanneden ve bu yolu gerçekte hiç anlayamamış olanlar,<br />
ya insanların ya da hükümetlerin rızasını kazanmaya çalışıyorlar.<br />
Peygamberler, baştan sona bozulmuş kavimlerinin içine<br />
düştükleri durumları değiştirmeye gelmişlerdi. Onların<br />
durumlarına karışmaya veya reform adı altındaki yamalarla tamir<br />
etmeye değil. Nitekim şirki, köklü bir değişimden başka hiçbir şey<br />
ortadan kaldıramaz…Bunun için de peygamberlere düşmanlık<br />
edildi, onlara da kendilerine tabi olanlara da işkenceler yapıldı…<br />
Usame de suçlamalardan, iftiralardan, kötü sözlerden,<br />
söylentilerden büyük bir pay aldı…O, bunun Allah‟ın sünneti<br />
olduğunu çok iyi biliyor. Küfür ile iman arasındaki savaş daha<br />
Allah Azze ve Celle, ilk insan Adem‟i yarattığından beri var.<br />
Öyle ki Adem aleyhisselam‟ı yarattığında meleklere, secde<br />
etmeleri için emretmiş. Tüm melekler Allah‟ın bu emrine uyarak<br />
Adem Aleyhisselam‟a secde etmişler, ancak şeytan, büyüklenip<br />
kibir yapmış, topraktan yaratılan insana secde etmeyi reddetmişti.<br />
Bu fiiliyle kafir olmuş, Allah Azze ve Celle‟nin rahmetinden de<br />
kovulmuştu. Ardından şeytan, Allah‟tan kendisine kıyamet gününe<br />
kadar süre tanımasını istedi. O vakit talebi kabul edilen şeytan, o<br />
günden sonra Allah‟ın evliyalarına ve onların amaçlarına savaş<br />
açtı. İlk düşman Adem Aleyhisselam, ardından da diğer<br />
peygamberlerdi. (Aleyhimesselam). Şeytan, Allah‟ın gönderdiği<br />
tüm din büyüklerinin ve davetlerinin önünü kesmek için elinden<br />
75
gelen tüm çabayı sarfetmiş, tüm imkanlarını kullanmıştır. Savaş<br />
sahasında, asırların geçmesiyle iki farklı grup ortaya çıktı.<br />
Bunlardan ilki, Allah‟a gerçekten kulluk eden, O‟nun<br />
tekliğine inanıp, hiçbir ortağı olmadığını kabul eden, gönderdiği<br />
peygamberine tabi olup, gösterdiği yolda gidenler ki bunlar,<br />
Rahman‟ın gerçek evliyalarıdırlar. Diğer grup ise, kafirlerdir ki;<br />
peygamberi üzerine iftira atıp, O‟nun yolundan saptırmaya<br />
çalışırlar, O‟na karşı savaş açarlar. Bunu bazıları, babalarının ve<br />
dedelerinin dinlerine kızgın oldukları için bazıları ise, mal, mevki<br />
veya başka çıkarlar için yaparlar. İşte bunl ar, şeytanın<br />
ordusudurlar. Ancak Allah‟ın(Celle Celaluhu) hikmetidir ki, hakkı<br />
ortaya koymuş ve bazılarını bu hak üzere sabit kılmış ve onlara<br />
inandıkları hak yolda sabretme gücü vermiştir. Bu kısmı<br />
insanların bildiği kısımdır. Ancak vallahi Allah (Azze ve Celle),<br />
gökten isterse melekler indirmeye de kadirdir.<br />
Allah‟ın (Celle Celaluhu) insanları imtihan etmesi, tekrar<br />
tekrar denemesi, hep müminlerle münafıkları, sabırlılarla zayıfları<br />
bilip, ayırt etmek istemesindendir. Hiç şüphe yok ki Allah Azze<br />
Celle, ne olduğunu da ne olacağını da çok iyi bilmektedir. Küçük -<br />
büyük, mümin-kafir, iyi-kötü her şey indindeki kitapta yazılıdır.<br />
(Levh Elmahfuz). Ancak Allahu Teala, insanlara zerre kadar<br />
zulmetmez. Herkesin yaptığı işleri hesap eder. Ve onların hallerini<br />
de kendisinden daha iyi bilen yoktur.<br />
Allahu Teala yüce kitabı Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyuruyor:<br />
„Biz peygamber göndermediklerimize asla azap ediciler değildik.‟<br />
Başka bir ayette de şöyle buyuruyor: „her kim zerre kadar hayır<br />
yaparsa karşılığını görür. Ve kim zerre kadar kötülük yaparsa<br />
karşılığını görür.‟<br />
Allah Azze ve Celle, insanları Allah‟a ibadet etmeye,<br />
birliğini kabul etmeye, emirlerini yerine getirmeye, yasakladığı<br />
şeylerden uzaklaştırmaya davet etmek için peygamberlerini<br />
göndermiştir. Sonra Allah Azze ve Celle, insanları çeşitli<br />
imtihanlara tabi tutar. Ve bu imtihanlara sabredip<br />
sabretmediklerini, yoldan dönüp dönmediklerini, vaatlerinden<br />
76
cayıp caymayacaklarını gözetler. Bu nedenle Allah Subhanehu ve<br />
Teala, insanların hesaplarını bu dünyada kendilerinde n sadır olan<br />
amellerine göre yapar. İnsanların sevap ve günahları bu amellerine<br />
dayandırılır. Bu nedenle dünya imtihanı, nehir misalidir. Nehrin<br />
bir ucundan diğer ucuna ancak yüzmeyi bilenler ve yolculuğun<br />
zorluklarına katlananlar ulaşabilirler. Bu durumda insanların hali<br />
iki kısma ayrılır. İlk kısım, nehrin diğer ucuna ulaşabilmek için<br />
yüzmeye başlarlar, ancak yolculuğun meşakkatlerine katlanmaya<br />
gelemezler, bunun yerine rahatı tercih ederler ve yolun yarısından<br />
geri dönerler. İkinci kesim ise, nehrin diğer ucuna varabilmek için<br />
karşılarına çıkan her türlü zorluklara katlanırlar, ellerinden<br />
geldiğince çaba sarfederler. İşte bunlar, iman edip, başlarına gelen<br />
her türlü belaya sabreden, sonunda da istediğine ulaşanlara<br />
örnektirler. İnsanlardan kimi vardır ki, „Allah‟a inandık‟ der;<br />
fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların<br />
işkencesini Allah‟ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir<br />
yardım gelecek olsa, mutlaka, „Doğrusu biz de sizinle beraberdik‟<br />
derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil<br />
midir? Allah, elbette iman edenleri de ikiyüzlüleri de çok iyi bilir.<br />
Enbiya Suresi‟ne bir bakarsak, Nuh Aleyhisselam‟dan<br />
başlayıp, bizim peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />
Sellem‟de bittiğini görürüz. Ve sonuç olarak hepsinin<br />
aleyhimisselam, zorunlu olarak çeşitli imtihanlarda geçtiklerini,<br />
zulme uğradıklarını görüyoruz.<br />
Nuh Aleyhisselam, gönderildiği kavmi arasında tam 950<br />
sene kaldı. Ve kendisine ancak çok az kişi iman etti. O ise<br />
sabretti. Davetinde latif bir yol tuttu. Her ş eyi davetine araç<br />
kıldı…gece ve gündüz…gizli ve açık. Ancak kavmi haddi aştı,<br />
zorbalığa başvurdu, küfürleri arttı ve şöyle dediler: „Ey Nuh,<br />
bizimle çekişip durdun, bu çekişmede ileri de gittin.‟ Bir kavimde<br />
bu kadar uzun bir süre kalmak ve sonuçta ancak ç ok az bir<br />
kesiminin iman etmesi gerçekten ağır bir deneme, zor bir sınavdı.<br />
Kavminin kendisine tuzak kurmaya çalıştıklarını gördüğünde ise<br />
Rabbine şöyle dua etti: „De ki, „Rabbim Kavmim beni yalanladı.<br />
Benimle onların arasını aç; beni ve beraberimdeki ina nanları<br />
kurtar.‟ Allah Azze ve Celle, O‟nu ve yanındakileri kurtardı.<br />
77
Kafirleri ise batırdı. Nuh Aleyhisselam ve kendisine iman eden<br />
mümin topluluğuna uygun bir mekan taktir etti.<br />
Musa Aleyhisselam, Firavun ve kavmini iman etmeye<br />
çağırıyor, onlara Allah‟ın ayetlerini gösteriyordu. Ve onlar da<br />
kendisi için „çok iyi bir sihirbaz‟ diyorlardı. Firavun tüm<br />
sihirbazları toplayarak, Musa Aleyhisselamı yendikleri taktirde<br />
ödüllendirilip, kendisine yakınlaştırılanlardan olacaklarını<br />
söylemişti. Sihirbazların sihirleri, Allah Azze ve Celle‟nin yüce<br />
kudretinin Musa Aleyhisselam‟ın sopasında tecelli etmesiyle,<br />
hemen hezimete uğradı. „Bunun üzerine sihirbazlar secdeye<br />
kapandılar; „Harun‟un ve Musa‟nın Rabbine iman ettik‟ dediler.<br />
Musa Aleyhisselam ve O‟na iman edenlerin sınavı, hemen<br />
Firavun‟un, ellerini ayaklarını çaprazlamasına kesip hurma<br />
ağacının gövdesine asacağı tehditleriyle geldi. O‟nlar ise şu<br />
cevabı verdiler: „ Yapacağını yap, sen ancak bu dünyada hüküm<br />
verebilirsin.‟ Ve Firavun, onları öldürttü. Musa Aleyhisse lam ile<br />
kendisine inanan bir grup kurtulmayı başarabildiler. Bu grup, gece<br />
yola çıktı. Denize ulaştıklarında, Musa‟nın kavmi „yakalandık ey<br />
Musa‟ diye yakınmaya başladılar. Bunun üzerine Allah Azze ve<br />
Celle, Musa Aleyhisselam‟a elindeki sopasıyla denize vu rmayı<br />
vahyetti. Deniz hemen parçalara ayrıldı. Her bir parçası yüksek<br />
bir dağ gibiydi. Musa aleyhisselam ve kendisine iman edenler bu<br />
yoldan geçtiler. Bu olay, Musa Aleyhisselam‟ın mucizelerinden<br />
bir mucizeydi. Firavun ve ordusu da arkalarından gelerek ayn ı<br />
yola girdiler ancak Allah Allah Azze ve Celle Firavun ve ordusunu<br />
boğdu. Firavun‟un cesedini de ardından gidenlere ibret olsun diye<br />
denizden çıkardı. Böylelikle savaş sona ermiş oldu.<br />
Salih kullarını imtihan eden Allah Celle Celaluhu, insanlar<br />
arasında fitne çıkaran kullarını da cezalandırmaya kadirdir. Ancak<br />
Allahu Teala insanları azaplandırmakta acele etmemiştir. „Belki<br />
bir şey hoşunuza gitmez ama Allah onda çok hayır kılar.‟<br />
Her şey Allahu Teala‟nın elindedir. İstediğine istediği zaman ve<br />
istediği şekilde zafer verir. Hak ve davet yolunda yürüyüp de her<br />
kim, hiçbir bedel ödemeden bir savaşa girip çıkacağını<br />
78
zannediyorsa, o kimse bu yolu hiç anlamamış demektir. Bu yola<br />
giren herkesin bilmesi gerekir ki, başından sonuna kadar<br />
imtihanlarla karşı karşıya gelecektir. Nitekim, tüm peygamberler<br />
(aleyhimisselam), ardından Salihler, nice çetin imtihanlara tabi<br />
tutuldular. Doğru bir hadiste şöyle buyuruluyor: „En büyük<br />
imtihana tutulanlar peygamberlerdir, ardından Salihler, onların<br />
ardından kendilerini izleyenler, onların ardından da kendilerinin<br />
yolunda gidenler.‟ Bir adam dini üzerine denenir. Eğer imtihana<br />
dayanabilirse, ona daha büyük bir imtihan verilir. Öyleyse bu,<br />
imanla küfür savaşının ilk çıktığı günden beri süre gelen bir<br />
yoldur. Burada Peygamberimiz Muhammed Sallallahu aleyhi ve<br />
sellem‟in Mekke müşrikleri tarafından maruz kaldığı bazı<br />
eziyetleri ve kötülükleri hatırlamak istiyoruz:<br />
Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine ilk vahi<br />
indiği zaman, hanımı Hatice bin Huveyled (radiyallahu anha)‟nın<br />
evine döndü. Titreyerek şöyle diyordu: sarın beni, sarın<br />
beni!...üzerindeki korku gittikten sonra, Hatice Radiyallahu<br />
anha‟ya Hira Mağarası‟nda başına gelen durumu anlatır. Hanımı<br />
Hatice (r.a), duydukları üzere kendisini amcası Varaka Bin<br />
Nevfel‟in evine götürür. Ve kendisine olayı anlatırlar. Varaka bin<br />
Nevfel şöyle der: „Keşke onlardan biri olabilseydim, keşke kavmin<br />
seni Mekke‟den çıkardığı zamanda yaşayıp da sana büyük bir<br />
destekle yardımı dokunanlardan olabilseydim. Bunun üzerine<br />
peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve sellem şöyle der:<br />
Onlar beni Mekke‟den çıkaracaklar mı?<br />
Varaka şöyle cevap verir: Evet, senin getirdiğin gibi bir davayı<br />
getiren her kişiye, kavmi tarafından mutlaka aynı düşmanlık<br />
yapılmıştır.<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, b u noktada içinde<br />
bulunduğu durumun zorluğunu, önüne çeşitli engeller, zorluklar<br />
çıkacağını anlar, ancak yine de Allah‟a güvenir.<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş müşriklerinden,<br />
gerçekten de çok fazla eziyet gördü. Rabbi‟ne secde ederken, bir<br />
tanesi üzerine sepet fırlatıyordu , başka biri alaylı sözler<br />
söylüyor, bir diğeri de yakasından çekiştiriyordu. Tüm bunlar,<br />
79
Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kureyş‟in efendilerinden<br />
amcası Ebu Talib‟in koruması altında olduğu halde gerçekleşti.<br />
Kendisi ile beraber ashabı da sadece Rabbimiz Allah‟tır dedikleri<br />
için birçok işkenceye maruz kalmışlar, aşağılanmışlardır.<br />
Ashabından Musab bin Umeyr radiyallahu anh, insanların en<br />
bolluk içinde yaşayanlarından bir tanesiydi. Annesi, islamiyete<br />
girdiğini duyduğunda onu tüm bu varlıktan menetti. Ancak Musab<br />
bin Umeyr, dininden dönmedi.<br />
Umeyye Bin Halef‟in kölesi olan Bilal Habeşi, Müslüman<br />
olduğunu ilan ettiğinde Umeyye, kendisine olmadık işkenceler<br />
yapıyor. Vücudu üzerine koca bir taş koydurtuyor. Ancak bu<br />
işkenceler, Bilal‟in sadece imanını artırmaya yarıyor. Ve tüm<br />
zorlamalara karşın Ahad! Ahad! Demekten vazgeçmiyordu.<br />
Diğer sahabeler de bir çok imtihanla karşı karşıya kaldılar.<br />
Ancak başlarına gelenlere sabrettiler. Allah Celle ve Celaluhu, bu<br />
kişileri, Resulu Muhammed Sallallahu aleyhi ve selleme dost<br />
olarak seçmişti. Kesinlikle imtihan olmaları ve yetişmeleri<br />
gerekiyordu. Çünkü günü gelecek, bu büyük emaneti<br />
taşıyacaktılar. Onlar ilk süvarilerdi ve savaş çarkı, ilk onların<br />
devrinde dönecekti.<br />
Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem, müminlere davetin<br />
başında ahiretteki kazançtan bahsediyordu. Onlara Kureyş‟i yenip<br />
bu ezalardan kurtulacaksınız vaatlerinde bulunmuyordu. Bu<br />
Kur‟an-ı Kerim‟de de açıkça; bu ezalara ancak ahreti isteyen,<br />
dünyada gözü olmayanların katlanabilecekleri ifade ediliyordu.<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabı birçok savaşlara<br />
katıldılar ve sonunda Allahu Teala, onlara İslam devleti<br />
kurmalarını ve Mekke‟nin fethini ihsan eyledi.<br />
Bu devirde meydana gelen olaylara dikkat edersek , Allah‟ın<br />
evliyalarının da aynı tarzda savaşlara girdiklerini, zulme<br />
uğradıklarını görürüz. Peygamberlere uyanlar da peygamberler<br />
gibi işkence gördüler, öldürüldüler. Bugün de islamın evlatları, en<br />
kötü işkencelere maruz kalıyor, hapishanelere atılıyor, dinlerine<br />
fitne sokuluyor, toprakları işgal ediliyor. Suçları ise sadece<br />
„Rabbimiz Allah‟tır‟ demek!.<br />
80
Öyleyse Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi: „Böylece,<br />
onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun<br />
hakkında da mutlaka: „Bir sihirbazdır veya bir delidir‟ dediler.<br />
Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir<br />
kavimdir.‟<br />
Şeyh Hmud El-Ukala, şöyle diyor: Bugün ümmetin başına<br />
gelenleri resulallah sallallahu aleyhi ve sellem bizlere hep<br />
önceden bildirmişti. İşleri ehli olmayanl ar yürütüyorlar.<br />
Okuduğumuz, işittiğimiz basın organlarımız, bilmediğimiz bir<br />
istikamete doğru gidiyor, kavmin sefilleri tarafından yıpratılıyor.<br />
Onların çoğuna bakarsanız reformla da ilgilerinin olmadığını<br />
görürsünüz. Hatta yine büyük çoğunluğu, ne yaptı ğını kendisi bile<br />
anlamadan, kafir batının yaptıklarını taklit ediyorlar.<br />
Şehvetlerine, heveslerine uymuş, yenilmiş bir kavme tabi<br />
oluyorlar. La havle ve la kuvvete illa billah. Bu kişiler, İslam<br />
alimlerine karşı da büyük bir hırs içindedirler. Çünkü İslam<br />
alimleri, batı taklitçiliğini men etmektedir.<br />
Usame Bin Laden ve batı basınının onun hakkında ortaya<br />
attığı iddialara ve İslam-Arap dünyasındaki etkilerine gelince,<br />
muhakkak ki batı, Usame‟yle ilgili halkta büyük bir cehalet<br />
yarattı. Ve onlara cevap verilemez, zor bir hal ortaya çıktı. Onun<br />
hakkında hikayeler uydurarak bunları yaydılar. Suçladılar,<br />
hakkında kötü sözler savurdular. Bu şekilde dünyada Usame<br />
hakkında zihinleri kötü görüşle doldurmayı hedeflediler. Ve<br />
tarihte ilk defa, toplu imha silahlarına, en yeni teknolojilere sahip<br />
ülkeler biraraya gelip, bir adam ve zayıf cemaatine karı savaş açtı.<br />
Cemal İsmail, Usame‟nin yayın organlarıyla görüşmesinin<br />
zorluğundan bahsederek şöyle diyor: „Pek fazla vakit geçmedi ki,<br />
bir otobüs bizi görüşmenin yapılacağı yere götürmek üzere geldi.<br />
Otobüste bazı Arap kökenli şahıslar vardı. Bunların başında da<br />
Usame Bin Laden‟in sağ kolu olarak bilinen Ebu Hıfs El -Mısri ve<br />
Mısır‟daki Cihat Cemaati‟nin Lideri Aymen El -Zevahiri geliyordu.<br />
(Uzun zamandır ilk defa bizimle görüşmeye gelen ilk gazeteciye<br />
merhaba) bu, otobüsten indiğimde Ebu Hıfs‟tan duyduğum ilk<br />
ibareydi. Beni büyük bir sıcaklıkla karşıladı. Bu benim de 1992‟de<br />
81
Peşaver‟den Sudan‟a gittiklerinden bu yana kendileriyle yaptığım<br />
ilk görüşmeydi. Aradan tam 6 buçuk sene geçmişti.<br />
Ebu Hıfs ile kısa bir süre, Al-Jazeera‟nın iki kere<br />
kendileriyle konuşma çabasında bulunmasına karşın başaramadığı<br />
hususunda konuştuk. Görüşme için sınıra kadar korunarak<br />
geldiklerini ifade etti.<br />
Ebu Hıfs, görüşme için ayarladıkları mekan ın sadece bir<br />
saatte tüm hazırlıklarının tamamlandığını söyledi. Bekleyişimiz<br />
pek uzun sürmedi ki, içinde Afgan Araplar bulunan bir otobüs<br />
geldi. Onlar da bizi büyük bir sıcaklıkla, güler yüzle, büyük bir<br />
edeple selamladılar. Oradan Kandahar‟ın dışında ya klaşık 3 saat<br />
uzaklıkta, kumluk bir bölgeye gittik. Otobüsün camları karartılmış<br />
değildi aslında ve gündüzdü de ancak, tekerlerin altından çıkan<br />
tozlar sebebiyle gerçekten ne yöne doğru gittiğimizi tam olarak<br />
seçemiyorduk. Hatta bu tozdan yüzlerimiz ve elbiselerimizin de<br />
renkleri değişmişti. Görüşme için seçilen yere yolculuğumuza,<br />
koruma ile görevlendirilmiş arabalar da eşlik ediyordu.<br />
Birkaç defa ihtiyaç molası verdikten sonra Allah‟ın izniyle<br />
görüşme mekanına ulaştık.<br />
Kartal Yuvası: yüksek bir tepe, bulunduğumuz yere<br />
çekirgeler teşrif ediyorlar. Dağ sıralarına yakın, toprak kuruluktan<br />
çatlamış. İşte burası, Şeyh Usame Bin Laden ve arkadaşlarının<br />
görüşme için seçtikleri mekandı. 3 tane çadır kuruluydu. Birisinde<br />
namaz kıldım. Diğer ikisi ise Şeyh ve arkad aşlarının üssüydü. 30<br />
tane eğitilmiş bedevi genç, silahlarla donatılmış, Usame ve<br />
arkadaşlarının koruma görevini üstleniyorlardı. Ve güneş<br />
batmadan önce, Amerikan uçak ve Stenger Füzeleri‟ni düşüren<br />
uçaksavarlarıyla yakındaki dağların tepelerine tırmandıkl arını<br />
gördük. Aralarında radyo cihazı aracılığıyla irtibat kuruyorlardı.<br />
Korumalardan iki tanesi bize doğru yaklaştılar. Terbiyeli bir<br />
şekilde, eşyalarımızı teftiş etmeleri gerektiğini söylediler. Bu<br />
sadece güvenlik amaçlı bir uygulamaydı, başka hiçbir ama cı<br />
yoktu. Ve onlara, güvenlikleri için münasip ne görüyorlarsa onu<br />
yapmalarını söyledim. Ve şöyle ekledim: Biz görüşme yapmak<br />
istiyoruz, eğer bizim görüntü için getirdiğimiz malzemelerimizden<br />
82
ahatsızsanız ve sizde başkaları varsa, onlarla görüntü<br />
çekmemizde bizim için de hiçbir sakınca yok!!.<br />
Kameram, Pakistan‟dandı ve hıristiyan malıydı. Yanımda<br />
getirdiğim kameramanın da hıristiyan olduğunu ve oruçlu<br />
olmadığını ekledim. Kendisine, hemen yemek hazırladılar.<br />
Kameraman, ramazan ayı olduğu halde kendisine sun ulan bu<br />
ikramı garipsedi. Öyle ki Afganistan Hükümeti ile yapılan<br />
görüşmede, kendisini anlamayacaklar korkusuyla yemek<br />
istemekten çekinmişti. Kameraman yemeğini yerken ben de bir<br />
yandan koruma görevlileriyle konuşmaya başlamıştım. Onlar beni<br />
Peşaver‟de görmüşlerdi. Ayrıca orada çıkan Arabiyye<br />
Dergisi‟ndeki işimden de beni biliyorlardı.‟<br />
Şimdi Usame Bin Laden hakkındaki suçlamalara ve söylenen<br />
kötü sözlere gelmek istiyorum.<br />
Evet kötü sözlere, suçlamalara maruz kaldı çünkü,<br />
hükümetleri yok sayıyor ve İslam ülkelerinde savaşı teşvik<br />
ediyordu!!.<br />
Biz dünyanın dört bir yanındaki Müslümanları, bu<br />
suçlamalar, ve kötü sözler karşısında İslam uslubuyla hareket<br />
etmeye davet ediyoruz.<br />
Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: „İftirayı işittiğiniz<br />
zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendilerinden<br />
hüsn-i zanda bulunup da; „Bu apaçık bir iftiradır‟ demeleri<br />
gerekmez miydi?‟<br />
Ve başka bir ayette de şöyle buyuruyor: „Ey iman edenler, size bir<br />
fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir<br />
topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.‟<br />
Öyleyse Yahudilerden, hristiyanlardan, dinden dönmüşlerden<br />
gelen haberlere nasıl güven olur?!!!.<br />
Ġlk Suçlama: Usame Bin Laden Amerika‟nın Ürünü ve CIA<br />
Adına ÇalıĢıyor<br />
Bu suçlama, yayın organlarında uzun bir süre dolaştı. Ve<br />
birçok insan da hemen inandı. Usame‟ye bu soru Al -Jazeera TV<br />
Kanalı ile yaptığı görüşmede soruldu:<br />
83
Amerika‟nın, Sovyetlere karşı sürdürülen Afgan Cihadı‟nı<br />
desteklediği bilinmektedir. Sizin de katıldığınız bu savaşta, dünya<br />
basını, Amerikan istihbaratı ile ilginiz olduğu, operasyonlarınızı<br />
onların finanse ettiği ve sizi desteklediği haberlerini her tarafa<br />
yaymıştı. Bu haberlerin doğruluğu nedir? Gerçekten Amerika ile<br />
ilişkiniz olduğu doğru mudur?.<br />
Usame: Bu, Amerika‟nın karalama girişimidi r. Allah‟a<br />
hamdolsun ki onların oyunlarını boşa çıkardı. Tüm<br />
Müslümanların, bunu iyi ayırt etmesi gerekir. Başta Amerika<br />
olmak üzere, bazı Yahudi ve hıristiyanlar dinimize karşı savaş<br />
açmış durumdadırlar. Bu başımıza gelen de aslında bizim<br />
dinimizin, akidetimizin bir parçasıdır. Ben aslında, Amerika<br />
karşıtı olduğum için bu tür saldırılara maruz kalıyorum. Cihadı,<br />
savaşı desteklemelerine gelince, Arap ülkelerinin, özellikle de<br />
Körfez ülkelerinin Pakistan‟ı desteklemelerindeki en önemli<br />
sebep, koltuk davasıydı. Rusya‟nın kendilerini koltuklarından<br />
edeceği korkusu hepsini sarmıştı. Yoksa bu desteğin Allah<br />
rızasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Amerika‟ya gelince, Carter, olaydan<br />
20 günden fazla zaman geçtikten sonra, 1980 yılının Ağustos<br />
ayında, konuşabildi. Ve şöyle dedi: Rusya‟nın Körfez‟e girmesi<br />
durumunda Amerika, Rusya‟yı düşman sayacak. Bu işgalin sebebi<br />
ancak petrol kaynaklarını ele geçirmektir. Ve biz de, Rusya<br />
gerçekten girmeyi başarırsa askeri güç kullanacağız. Amerikalılar<br />
günlerden bir gün bizimle yardımlaştıklarını iddia ediyorlarsa<br />
yalan söylüyorlar ve onları buna delil getirmeye zorluyoruz.<br />
Onlar, Afganistan‟da bize ve mücahitlere tahammül edemiyorlardı.<br />
Aramızda hiçbir ittifak kurulmadı. Biz islamın, Afganistan‟da<br />
zafer kazanması için savaşıyorduk. Ameri ka‟nın çıkarları ise<br />
bizim amaçlarımızla örtüşmüyordu. Müslümanlar, Rumlarla<br />
savaştıkları zaman, bilindiği gibi Rumlarla Farslar arasında<br />
şiddetli savaşlar aralıksız olarak sürüyordu. Müslümanların<br />
Rumlarla Mute Savaşı‟na girişmesini akıl sahibi bir insanı n<br />
Müslümanlar, Farslarla işbirliği yapıyordu diye yorumlaması akıl<br />
dışıdır. Nitekim Rumlarla savaşlar sona erince, Farslarla da<br />
savaşlara başladılar. Önce Farsların menfaatine gibi görünen<br />
Müslümanların savaşları sonradan da Rumların menfaatine gibi bir<br />
84
hal aldı. Bizler, 12 seneden fazla bir süredir Amerika‟nın<br />
bölgedeki menfaatlerini, Amerikan eşyalarını boykot ediyor,<br />
Amerikan kuvvetlerini vurmanın gerekliliğini savunuyoruz.<br />
Usame Bin Laden, Ebu Rigal‟e 64 (Kral Fahd), gönderdiği<br />
mektupta, Amerika ile olan işbirliklerini, gerçek kafirleri ve<br />
dinden dönenleri nasıl desteklediklerini ortaya koyuyordu:<br />
„Akideti koruduğu ve harameyne hizmet ettiğini söyleyerek<br />
övündüğünüz hükümetiniz, Afganistan‟daki Müslümanların<br />
kanlarıyla elleri boyalı Eski Sovyetler Birliği‟ne, 4 milyar dolar<br />
yardımda bulunduğunu ilan etti. Bu olay olduğunda sene<br />
1991‟di.!! Hükümetiniz bundan önce de, 1982 yılında on binlerce<br />
müslümanı katleden Hıristiyan Suriye rejimine, binlerce milyon<br />
dolar yardımda bulunmuştu. Hama Şehri‟nde, on binlerce<br />
müslümanı öldürmesine istinaden kendilerine hediye olarak<br />
sunulmuştu bu paralar. Yardım yaptıkları bu rejim, aynı zamanda<br />
Lübnan‟da Müslümanlara karşı hamleler sürdüren „Tugaylar<br />
Partisi‟ni‟ destekliyordu.<br />
Ve size soruyorum; yönetiminiz doğru yolda mı?<br />
Hükümetiniz ki Cezayir‟de, Müslümanları, islamiyeti ezip geçen,<br />
haddi aşmış bir rejime destek için milyarlarca dolar verdi. Aynı<br />
hükümet, Sudan‟ın güneyindeki isyancı hıristiyanları desteklemek<br />
için hem silah hem mal yardımında bulundu.<br />
Tüm bunların yanında hükümetiniz, bazı insanları bu<br />
gerçekler konusunda saptırıp<br />
aldatmaktan da geri kalmadı. Ancak Allahu Teala, en son Yemen<br />
olaylarında sizin gerçek yüzünüzü ortaya koydu. Bazı insanların<br />
yüzüne gülüp, arkalarından ortalığı karıştırıyordunuz. Yemen‟de<br />
komünistleri siyasi ve askeri olarak desteklemeniz, islamiyete ne<br />
kadar da bağlı<br />
olduğunuzu ortaya koyan son darbe oldu. Yemen olayları, sizin<br />
korkunç aykırılığınızı ortaya koydu. Afganistan‟daki<br />
64 Ebu Rigal : Şöhreti bir nevi zemzem kuyusuna bevletmekten geliyor. Ebrehe‟nin Kabe‟ye yönelik<br />
saldırısındaki kılavuzu veya bugünkü deyimle yerli işbirlikçisi. Ebu Rigal adındaki bu işbirlikçi Kabe‟yi yıkmak<br />
için gelen Habeşli Ebrehe‟nin kılavuzu olmayı kabul etmiş bir bahtsızdır ve bundan dolayı ebed müddet<br />
Arapların lanetini haketmiştir. El‟an lanet üzerinden eksik olmamaktadır. Hâlâ Araplar mezarının başında onu<br />
lanetle anarlar ve kabrini gelip geçtikçe taşlarlar.Bin Laden dahil, El-kaide‟nin tüm edebiyatçıları Kral Fahd için<br />
Ebu Rigal demektedir.<br />
85
Müslümanları desteğinizin islamı sevmenizden kaynaklanmadığı<br />
ortaya çıktı. Sizler sadece, bölgede Rus çıkarlarını tehdit eden,<br />
Batı menfaatlerini destekliyordunuz. Neticede Afganistan‟daki<br />
komünist ile Yemen‟deki komünist veya Afganistan‟daki<br />
müslümanla Yemen‟deki Müslüman arasında ne fark olabilir ki?<br />
Öyleyse sizin Afganistan‟da Müslümanları komünistlere karşı<br />
desteklerken Yemen‟de komünistleri Müslümanlara karşı<br />
desteklemeniz nasıl açıklanabilir?<br />
Bunu ancak, sizin hıristiyan batı tarafından belirlenen ve<br />
sadece batının menfaatlerine hizmet eden siyasetinizi çok iyi<br />
bilenler anlayabilir. Yani ara sıra Müslümanların destekleniyor<br />
gibi görünmesindeki asıl gaye, Müslümanları savunmak,<br />
Müslüman halkın zafer kazanmasına çalışmak değil, kafir batı<br />
devletlerinin menfaatlerini korumaktır. Aynen Afganistan‟da<br />
olduğu gibi. Buna delil ise, İslamiyete hizmet, batının çıkarlarıyla<br />
çakışmaktadır. Ve siz, Müslümanlara destek kisvesi altında, batı<br />
çıkarlarına hizmet etmektesiniz. İşte Somali Müslüman halkı<br />
ortada; Amerika‟nın çıkarları için siz orada, o iğrenç adamlarla<br />
bir olup ümmetin malını gasp ettiniz. Ondan öncesi de var sonrası<br />
da. İşte Filistin meselesi; islamiyetin ana sorunu. Bilinen, barış ve<br />
teslim olma dizinizde, işbirliği yaptınız, diz çöktünüz ve<br />
kaybettiniz. Ülkedeki büyük ekonomik güçlüğe karşın, yüklü<br />
miktarda ödeme yapmayı kabul ettiniz. Sırf Laik Yaser Arafat<br />
yönetimini desteklemek için, işgalci Yahudilerin yapamadığı<br />
baskıyı Filistin halkına yapması, başta Hamas olmak üzere cihadi<br />
hareketlere savaş açması için 100 milyon dolar verdiniz. Yaser<br />
Arafat‟ın Körfez Savaşı‟nda Saddam Hüseyin‟in yanında yer<br />
alarak size karşı durup, ihanet etmesi bile sizi kendisine yardım<br />
etmekten alıkoymadı. Çünkü siz bunu riyakarca Amerika‟nın barış<br />
iddialarına hizmet için yapıyordunuz!!<br />
Bunda hiçbir yalan yok. Hatta, bu barış iddialarına şa hsi<br />
kanaat olmasa bile, elinde veli emrin Amerika‟ya karşı<br />
verilebilecek başka bir cevabın var mı? Amerika Başkanı Clinton<br />
değil miydi ki Suudi Arabistan‟a ziyarete geldi de, seni Riyad‟da<br />
ziyaret etmeyi kabul etmeyerek ısrarla zelil, küçülmüş bir şekilde<br />
Hafer El-Batın‟daki Amerikan üssüne gitmeni sağladı?!<br />
86
Amerika Başkanı bu hareketiyle iki şeyi ortaya koymak<br />
istedi!!<br />
Bunlardan ilki: Ziyaretinin aslında kendilerine ait olan askeri üsse<br />
olduğu!!.<br />
Diğeri ise: Sana alçaklık ve hor görme dersi vermek ki, Suud i<br />
Arabistan sınırları içinde bile senin gerçek veli emrinin o<br />
olduğunu bilesin. Mesele sadece Amerika kanunlarının geçtiği,<br />
manda bir devlet olmaktan çok daha öte!!‟<br />
Coll Patlamaları‟nın kasetinde de şöyle dedi: „Ebu Rigal ve<br />
torunları ortaya çıktığından bu yana, harameyn(Mekke-Medine)<br />
toprakları, Amerikan tanklarının, Yahudi ve hıristiyanlardan<br />
oluşan Amerikan ordusunun serbestçe dolaştıkları yerler oldu.<br />
Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem‟in doğduğu, Cibril<br />
Aleyhisselam‟ın kendisine gökten Kur‟an -ı Kerim ayetlerini<br />
indirdiği kutsal topraklarda, şimdi Amerikan askerleri, eğlenip<br />
gösteriler düzenliyorlar.<br />
Bu topraklar, Allahu Teala‟nın katında en değerli<br />
topraklardır. Bunu Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve<br />
sellem de bir hadisi şerifinde açıklamı ştır. Ancak bugün,<br />
Muhammed Sallallahu Aleyhi ve sellem‟in kutsal topraklarda<br />
yaşadığı günlerden beri nefreti geçmeyen Kureyş tekrar geldi.<br />
Müslümanlar Ha‟er‟de ve diğerlerinde hapishanelerde, Amerikan<br />
askerleri ise, bu kutsal topraklar üzerinde eğleniyorl ar. Allah‟ım<br />
ben, Ebu R<br />
igal ve kardeşlerinin, yardımcılarının yaptıklarından uzağım.‟<br />
Amerika ile savaştan bahsettiği bir vakitte şöyle dedi:<br />
„Ülkeler, işgal edilmiş, Siyonist Amerikan nüfuzu ve kontrolü<br />
altına girmiştir. Vahi inen, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />
Sellem‟in torunlarının ve ashabının yaşadığı topraklar, şimdi<br />
Yahudi ve hıristiyanlardan oluşan arsız Rum ordusunun nüfuzu<br />
altındadır.<br />
Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Amerikalılarla<br />
savaşmak, imanın, tevhid inancının samimiyetinden<br />
kaynaklanmaktadır.‟<br />
Ve şöyle diyor: „Amerika bizi susmaya zorluyor. Amerika ve<br />
işbirlikçileri onlarca defa, bölgede bizleri, küçümseyen tavırlarla<br />
87
susturmaya çalıştı. Susma karşılığında sana tekrar pasaportunu,<br />
mallarını, kimlik kartını vereceğiz, dediler. Oysa bunlar,<br />
insanların sadece dünya için yaşadıklarını zannediyorlar. Allah<br />
Subhanehu ve Teala‟nın rızasını kazanmak için çaba sarfetmezsek<br />
bu dünyadaki varlığımızın hiçbir değerinin olmadığını<br />
unutuyorlar.<br />
ġeyh Süleyman Ebu Gays şöyle dedi: Bin Laden, hiçbir gün<br />
Amerika‟nın müttefiki olmadı. Aksine 87 yılında Suudi<br />
Arabistan‟da dağıtılan bir kasette halkı, Amerikan mallarını<br />
boykot etmeye davet ediyordu. Görevli gençler, bu kaseti Arap<br />
ülkelerinin her birinde dağıttılar. Halkı, Amerika‟nın başına<br />
vurmaya davet etti. Afganistan‟da Ruslara karşı savaşta<br />
Amerika‟nın Müslümanları desteklemesi tamamen çıkarlarına<br />
yönelikti. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Farslarla<br />
savaştığında bu Rumların işine geldi. Rumlarla savaştığında da<br />
Farsların işine geldi. Mesele dini akide meselesidir. Herhangi bir<br />
tarafa yakınlık gibi bir halden bahsetmek söz konusu olamaz.<br />
Doktor Saad El Fakih şöyle dedi: Kardeşim Şeyh Süleyman<br />
Ebu Gays‟ın Bin Laden hakkındaki sözlerini doğruluyorum.<br />
Usame Bin Laden, kesinlikle Amerika ile işbirliğ i yapmadı. Onun<br />
hakkında bu yönde söylenen sözlerin hepsi de yalandır. Hiçbir<br />
hükmü yoktur. Olayın gerçeği, kendisine tabi olanları çok<br />
öncelerden uyarıyor, onları gelecekte Amerikan düşmanlığı ile<br />
müjdeliyordu. İşte tek doğru budur.<br />
İkinci olarak, Bin Laden‟in batıda yaşadığı, İsviçre‟ye<br />
veya başka batı ülkelere yolculuk yaptığı gibi söylentilerin de<br />
aslı yoktur. Hatta bazıları Usame‟nin Suudi Hükümeti‟yle<br />
(Türki Faysal ile) ve Suudi elçiliği ile ilgisi olduğunu iddia<br />
etseler de bu sözler hep boş sözlerdir. Bunun aksine, özellikle<br />
Afgan Savaşı‟nın sonlarında Suudi Hükümeti‟ne büyük şüpheler<br />
içinde bakılmaya başlanmıştır.<br />
Tarihi Araştırmalar Merkezi Makrizi‟nin Müdürü Doktor<br />
Hani Sibai, katıldığı bir programda kendisine yöneltilen soruyu<br />
şu şekilde cevaplandırıyor: Kim bunu dedi? Bu adamın Amerika<br />
ile yakından uzaktan hiçbir ilgisi yoktur. Bu adam Harameyn<br />
topraklarında yetişti. Ekonomi Fakültesi‟nden mezun oldu.<br />
88
İşadamlarından ve çok ünlü bir aileden geliyor. Sonra sadece<br />
cihada davet için yolculuğa çıktı. Eğer CIA ile işbirliği<br />
yapıyorsa, neden saklanıyor? Neden bu yolu seçip, kendisini ve<br />
mallarını feda ediyor? Neden dünyadaki her şeyden vazgeçiyor?<br />
Hayır..hayır…hayır…senin kendini geri çekmen gerekir.<br />
Bu ancak bir suçlamadır. Bu adam şu an mevcuttur ve sen bu<br />
tehlikeli suçlamadan vazgeçmek zorundasın, Üstaz Selim! (<br />
Soruyu yönelten Ali Selim, Al-Jazeera Tv‟de „Diğer Görüşler‟<br />
programı sunucusu.)<br />
Ġkinci Suçlama: Usame Bin Laden‟in Saddam Hüseyin ile<br />
ĠliĢkisinin Olduğu Ġddiaları<br />
Amerika‟nın Irak‟a savaş açmasından önce de sonra da bu<br />
yönde suçlamalar, birçok kere tekrar edildi. Amerika, bu<br />
şekilde hem kendi halkı hem de dünya halkı gözünde işlediği<br />
suçu haklı göstermeye çalışıyordu. Amerika, Usame ve Saddam<br />
Hüseyin arasında ilişkilerin 1995 yılında başladığ ını iddia etti.<br />
Oysa Usame Bin Laden, Dr. Abdullah Azzam ve daha bir çok<br />
mücahit, Saddam Hüseyin‟in haddi aşmış bir Arap Rejim lideri<br />
olduğunu, küfrünün Kuveyt ve İran Savaşları‟ndan daha önce<br />
ortaya çıktığını çok iyi bildiklerini, defalarca açıklamışlardı .<br />
Hatta Usame bin Laden‟in, Amerika‟yı Arap topraklarından<br />
çıkarmaya güç yetirebilmesi halinde, Saddam gibileri de<br />
yerlerinde bırakmayacağı bilinen bir durumdu. Tüm rejimler,<br />
bunun farkındalar ancak Usame, yılanın başını ezmeden onlarla<br />
uğraşmayı tercih etmiyor!!.<br />
Usame Bin Laden Ebu Rigal‟e (Kral Fahd) yazdığı<br />
mektupta şöyle diyor: „Sen çok iyi biliyorsun ki; Batıya<br />
kesinlikle tabi olmanızdan ötürü, eski dostunuz Saddam<br />
Hüseyin‟e tam 25 milyar dolar destekte bulundunuz, bununla da<br />
kalmayarak, İran Savaşı‟ndaki zararını kapatabilmesi için<br />
üretimi artırarak fiyatları düşürdünüz. Bunun da şimdiki batılı<br />
tüketicilere uygulanan petrol fiyatlarının düşmesine çok büyük<br />
katkısı oldu. Ve batılılar, kesinlikle kendilerine altın<br />
yumurtlayan Suudi tavuğunu kesmemeye ve bu yumurtanın<br />
89
fiyatını en düşük değerde tutmaya çok ciddi şekilde<br />
kararlıydılar.<br />
Irak halkına mektubunda ise Usame şöyle diyor: „Bu gibi<br />
durumlarda, Müslümanların menfaatlerinin, hıristiyanlara karşı<br />
savaşan işbirlikçilerin menfaatleriyle örtüşmesi bir z arar<br />
vermez. İnanışlarımıza dayanarak onların küfürlerini<br />
açıklamıştık. İşbirlikçiler ve bu nizamların velayeti uzun zaman<br />
önce düşmüştür. İşbirlikçiler kafirdirler, Bağdat‟ta ve Aden‟de<br />
olan savaşlar, eskilerdeki Müslümanların savaşlarına aşırı<br />
benzemektedir.<br />
Menfaatlerin örtüşmesi hiçbir sorun teşkil etmez. Müslümanlar,<br />
Rumlara karşı savaştılar ve bu durumda çıkarları Farslarla<br />
örtüşüyordu. Sahabeyi kiram Radiyallahu anhum, bu durumdan<br />
hiçbir zarar görmediler.‟<br />
Usame Irak‟ın kuşatılması hakkında konuşma yaptığı<br />
kasette şöyle diyor: „Çünkü onların liderleri, Allah‟a ve<br />
Resulune küfretti, Baas‟ı kendisine Allah‟tan başka ilah<br />
edindi.‟<br />
Üçüncü Suçlama: Usame Bin Laden Filistin Sorununu<br />
Kullanıyor<br />
Usame Bin Laden, bu tür suçlamalarla da karşılaştı. Hatta<br />
onun, Müslümanlara karşı şefkat beslemediği aksine kazanç<br />
uğruna bunu yaptığını iddia ettiler. Bunlardan Filistin‟in eski<br />
lideri Yaser Arafat kendisi için şöyle iddia etti : O, bizim<br />
durumumuzdan istifade ederek, sultanlığımızı elimizden almak<br />
istiyor.<br />
Usame Bin Laden ise, Al-Jazeera TV Kanalı Muhabiri<br />
Teysir Alluni ile görüşmesinde şöyle demişti: „Hiç şüphesiz,<br />
Aksa‟nın özgürleştirilmesi ve Filistin‟deki mağdurları<br />
kurtarmak için cihat, tüm Müslümanların üzerine farzulayn‟dır.<br />
Aynı şekilde Lübnan‟da, Irak‟ta, tüm İslam ülkelerinde<br />
Müslüman mağdurları, Arap Yarımadası‟nı müşriklerden<br />
kurtarmak için savaş farzulayndır.‟ Ancak bazıları Usame Bin<br />
90
Laden‟in, Filistin meselesini kendi çıkarları için kullandığını<br />
iddia ediyorlar. Bu doğru değildir.<br />
1407 Hicri yılında Abd El-Fakir, düzenlediği<br />
konferanslarda, Amerikan eşyalarının boykot edilmesini<br />
istiyordu. Ve ben de mallarımızı Amerika‟nın bizden alıp,<br />
Filistin‟de kız kardeşlerimizi öldüren Yahudilere verdiğini<br />
söylüyordum. Bu durumda cihat farzulayndır. Ve Keşmir‟ de,<br />
daha birçok yerde cihat Müslümanların üzerine farzulayndır.<br />
Birkaç sene önce Yahudi ve hristiyan karşıtı cephe kuruldu. İki<br />
olayı veya iki sorunu önem açısından inceledik. Bu sorunlardan<br />
birinde, direniş olağanüstü sürüyor. Ve bu yönde ilerleme<br />
diğerini de ihmal etmeden devam ediyor.<br />
Usame, Washington ve New York patlamaları öncesi yayınlanan<br />
kasette şöyle demişti: „Filistin‟deki kardeşlerimize diyoruz ki;<br />
sizin oğullarınızın kanları, bizim oğullarımızın kanları, sizin<br />
kanlarınız da bizim kanlarımızdır. Kana kan, yıkıma yıkım.<br />
Allah‟ı şahit tutuyoruz ki, sizi zafer tamamlanana kadar yalnız<br />
bırakmayacağız. Veya Hamza bin Abdulmuttalip (radiyallahu<br />
anh) neyi tatmışsa biz de onu tadacağız.<br />
Sadece La İlahe İllallah uğruna savaşın; ve Filistin‟deki<br />
kardeşleriniz sizlere heyecanla, ümitle bakıyorlar. Ve de<br />
Amerika‟yı, İsrail‟i alt ettiğiniz günü bekliyorlar. Allah‟ın yeri<br />
geniştir ve menfaatler de yayılmıştır. Öyleyse, Allah kelimesini<br />
en üstün kılabilmek için elinizden gelenin en üstününü yapın.‟<br />
Öyleyse Filistin sorunu, Usame Bin Laden‟in siyaset<br />
görüşü içerisinde yer almaktadır. Ancak bu söz, Müslüman<br />
Afganistan‟daki gerginlikte doğmamıştır. Aksine Usame, bu<br />
görüşünü Afganistan savaşından 4 sene önce Afganistan‟da da<br />
açıklamıştır. Ona göre Amerika, İngiltere, İsrail veya diğer<br />
ortakları arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü bu kanseri,<br />
Müslüman ümmetinin kalbinde ilk yayan İngiltere ve<br />
müttefikleridir. Amerika da baskılarla, vetoyla, işbirlikçi<br />
rejimleri harekete geçirerek bu kanseri daha da yaymıştır…<br />
Bin Laden, Amerika ile Siyonistler ve dinden dönmüş<br />
rejimler arasındaki siyasi, askeri, mali, güvenlik alanlarında<br />
sıkı bir işbirliği olduğunun çok iyi farkındadır. Ve bu<br />
91
taraflardan her hangi birisinin yıkılmasının, Müslümanların<br />
meselesinin gerçek anlamda çözülmesine büyük yardımda<br />
bulunacağına inanmaktadır. Amerikalılarla savaşı da en ön<br />
planda tutuyor. Allahu Teala‟nın şu ayetini de kendisine<br />
dayanak ediniyor: Ey İman edenler, kafirlerden yakınınızda<br />
olanlarla çarpışın ki, onlar sizde çetin bir kuvvet olduğun u<br />
anlasınlar. (Tevbe Suresi, 123.Ayet)<br />
Amerika ile savaşmak, Filistin sorununun çözümüne<br />
yardımcı olmak demektir. Çünkü İsrail, Amerika‟nın İslam<br />
ülkelerinin arasında bir eyaletidir. Ve de Amerika ile<br />
Siyonistler arasında hiçbir fark yoktur.<br />
Dr. Abdullah Azzam bir defasında şöyle diyor: Neden<br />
Filistin‟de cihat etmiyorlar? Cevabını ben de biliyorum, siz de<br />
biliyorsunuz. Sınırlar kapalı ve yularlar da başkalarının elinde.<br />
Araplar ise bizi Yahudilerden daha önce öldürüyorlar. Ben 69 -<br />
70 yıllarında Filistin‟de savaştım. Filistin‟deki mücahitlerle<br />
beraberdim. Ürdün‟de sahibini de alıp götüren fedai eylemler<br />
ortaya çıkana kadar orada kaldım. Durumu baştan sona kontrol<br />
altına alan bu sistem karşısında, bizlerde cihat farzını yerine<br />
getirmek için yeni bir mekan aramaya koyulduk. Cihat, bizlere,<br />
namaz gibi oruç gibi farz kılınmıştır. Nasıl ki bir insan oruç<br />
tutmalıdır, öyle de Allah yolunda savaşması gerekir. Gücü<br />
yettiğince, yapabildiğince, ama o mekanda ama bu mekanda<br />
müslümanın cihat etmesi gerekir.<br />
Abdulbari Etwan bu noktada Ģöyle dedi (Mercek altında<br />
programı, 18.04.2002, Al-Jazeera.net) : Son zamanlarda,<br />
birçokları Şeyh Usame ve El-Kaide hakkında sert sözler sarf<br />
ediyorlar. Bu kişiler, İslam dünyası ve en önemli meseleleri<br />
üzerinde odaklandıklarını iddia ederken Filistin‟den hiç<br />
bahsetmiyorlar. 1994, 95, 96, 97, bu yıllarda Arap rejimleri<br />
Filistin‟e hiç kimsenin girmesine izin vermiyordu. Hatta kuş<br />
uçurtmuyorlardı.<br />
Al-Jazeera TV Sunucusu Muhammed KreĢan: Amerika‟dan<br />
daha büyük engel koymuşlardı.<br />
Abdulbari Etwan: Filistin Özgürlük Hareketi hatta Yaser<br />
Arafat kendisi, El-Kaide üyesi ya da El-Kaide sempatizanı kimi<br />
92
ulsa tutuklardı. Aynen diğer Arap rejimlerinin yaptığı gibi. Ve<br />
şöyle de demişti: Bin ladencilerin varlığına izin<br />
vermeyeceğiz…. Bin Laden taraftarı herkesi terörist olarak<br />
tanımladı. Başka bir nokta.. Eğer onun plan yapma ve New<br />
York‟a uçak gönderme kudreti vardıysa o zaman bunu neden<br />
İsrail‟de yapmadı? Ben sadece bir şey demek istiyorum; bu<br />
sözleri söyleyenler İsrail‟i bilmiyorlar. 1971 yılında Beni<br />
Gazi‟den hareket eden Libya uçağı..<br />
Muhammed El-Avadi: Sina‟ya doğru gidiyordu.<br />
Abdulbari Etwan: Kahire‟ye doğru gidiyordu. Tüm dikkatler<br />
bir anda kum fırtınasının biraz bozduğu Sina‟ya yöneldi.<br />
Uçakların düşürüldüğü bu büyük çöle… Ezer Weizmann, o<br />
zamanın İsrail Savunma Bakanı‟ydı. Ve İsrail bu tür<br />
operasyonlara izin vermediği halde, bu emri vermişti.<br />
Ve Suud Ailesi‟ni desteklemesiyle bilinen Arap News‟in<br />
Araştırma Kısmı Başkan Vekili ve bir süre önce El-Vatan<br />
Gazetesi Başkanlığı yapan Cemal Haşıkçı‟ya Al -Jazeera<br />
Sunucusu Muhammed Kreşan şöyle sormuştu: Filistin‟de<br />
olanların, yaralıların, İsrail‟in yaptıklarının gösterildiği kasete<br />
işaret ederek, tartışma konusu olan bu konuları, bu şekilde<br />
sunmamız Filistin sorununa gerçekten faydalı mı yoksa zarar mı<br />
veriyor?<br />
Cemal HaĢıkcı: Hayır; İsrail‟in gerçeklerini, bu şekilde ortaya<br />
çıkarmakla zarar etmiyoruz. Yani ben, şu anda Filistin‟de<br />
bulunan ve 85 yılında kaydedilmiş, Usame Bin Laden‟in Filistin<br />
meselesinden bahsettiği bir kaset olduğunu biliyorum. Yani,<br />
kendisinin Filistin sorununa önem vermediği yönündeki<br />
söylentilerin hiçbir aslı yoktur.<br />
Nitekim Kenya‟da düzenlenen İsraillilerin kaldığı oteli hedef<br />
alan Yahudi karşıtı Mombasa operasyonu, İsrailli yolcuların yer<br />
aldığı uçağa, Sam füzesiyle düzenlenen saldırıyl a aynı zamanda<br />
gerçekleşti.<br />
Abdulbari Etwan: Şeyh Bin Laden, son kasetinde şöyle<br />
demişti: „Siz nasıl bizim Filistin‟deki kardeşlerimizi<br />
öldürüyorsanız, biz de vaadimizi yerine getiriyoruz.‟ Ve<br />
İsrailliler, hiç kimsenin aklına gelmeyecek yerlerde hedef<br />
93
alındı. Belki de bu şekilde, neden sadece Amerika‟ya<br />
saldırıyor, neden füzeleri, uçakları Filistin topraklarını işgal<br />
eden İsrail‟e de yönelmiyor şeklinde kendisini eleştirenlere<br />
cevap vermek istedi. Usame, Afrika‟nın ortasında bu dakik<br />
operasyonla, çok güzel bir cevap vermişti. İsrailliler arasında<br />
büyük bir korku yaratarak, bazılarının güvenlik arayışıyla<br />
Kenya‟ya kaçmalarına sebep oldu. Sonra istişhadi operasyonlar<br />
nedeniyle, ölümün kendilerini yerde ve gökte kovaladığını<br />
anladılar. Amerika Başkanı George Bush, batılı liderler<br />
arasında bu endişeyi en çok yaşayan olacak. Çünkü O, dünya<br />
çapında teröre karşı savaş başlattı. Bu uğurda milyarlarca dolar<br />
topladı. Yeryüzündeki hükümetlerin yarısını kendi yanına çekti.<br />
Gelişmiş emniyet sistemlerini sırf Şeyh Usame B in Laden‟i<br />
öldürebilmek ve El-Kaide Örgütü‟nü ortadan kaldırabilmek için<br />
seferber etti. Ancak en son düzenlenen (Fransa Petrol Nakliye<br />
gemilerine yönelik saldırı, Bali, Feyleka ve Mombasa )<br />
saldırıları El-Kaide Örgütü‟nün aksine daha da kuvvetlenerek<br />
ve tehlikeli bir şekilde geri geldiğini ortaya koymaktadır.<br />
Amerikan işbirlikçisi rejim liderleri de, uydukları<br />
Amerikan siyaseti sayesinde El-Kaide kabusuyla gecelerini<br />
geçiriyorlar. Artık hiç rahat uyku uyuyamıyorlar. Pentagon ve<br />
Beyaz Sarayı‟nda bir avuç yetkili, dünyayı ancak İsrail<br />
penceresinden görebiliyorlar. Yani radikal sağcı İsrail bakış<br />
açısı! Bu nedenle de ülkeleri de dünya da sonunu Allah‟tan<br />
başkasının bilmediği bir felakete doğru sürükleniyor.<br />
Amerika İdaresi, tüm dünyanın, İsrail‟in Filistin halk ına<br />
karşı işlediği suçlara, her çeşit ve şekilde toplu imha silahlarına<br />
sahip olmasına gözlerini yummasını ve sadece Irak‟ın sahip<br />
olduğu silahlara, İslami teröre odaklanılmasını istiyor. Bu<br />
siyasetin kısa gelecekte sonucu ise, şiddet yanlısı radikal<br />
grupların işine yarayıp, ekonomik çöküşü getirecektir.<br />
Amerika‟nın Afganistan‟a girmesine kadar El -Kaide<br />
Amerikan askeri ve ekonomik güçlerine yönelik sadece senede<br />
bir veya iki senede bir büyük bir operasyon düzenliyordu.<br />
Ancak artık 3 ayda en az 6 operasyon düzenler oldu. Bunlardan<br />
büyük çoğunluğu da Washington‟da Tel Aviv‟de, hem El -<br />
94
Kaide‟den hem de Amerika‟dan korkan bazı Arap<br />
başkentlerinde hedeflerini buluyor.<br />
Amerikan Yönetimi, askeri çözüm yoluna başvurdu ancak<br />
El-Kaide Örgütü‟nü ortadan kaldırmayı baş aramadı. İsrail<br />
Hükümeti de aynı yönde kendisini geçti. Buna ek olarak<br />
cemaatleri cezalandırdılar, masum insanları öldürdüler, evleri<br />
insanların başlarına yıktılar. Sonuç ne oldu? Fedai operasyonlar<br />
arttı, El-Kaide‟nin operasyonları arttı.<br />
El-Kaide‟nin Kenya‟da Yahudilere karşı düzenlenen<br />
Mombasa Operasyonu sonrası yayınlanan beyanında şöyle<br />
deniliyor: „Bu hayırlı ayın hayırlı son on gününde, öncelikle<br />
Filistin‟deki halkımıza, ikinci olarak İslam ümmetimize,<br />
Mombasa-Kenya, Yahudi çıkarları karşıtı operasyo numuz<br />
mübarek olsun diyor, bunu kutluyoruz.‟ Burada kutlamadan<br />
maksat da, Yahudilerin ve hristiyanların elinde Müslüman<br />
ümmetinin işkence görüyor olmasıdır.<br />
Ve Yahudilerle hıristiyanların vurulmasından tam 4 sene<br />
önce, Nairobi ve Amerikan elçiliği karşıtı operasyonlar da yine<br />
El-Kaide Mücahitleri tarafından, Yahudilere mesaj iletiyordu;<br />
„yeryüzünde fesat çıkarıp, kutsal mekanlarımızı işgal eder,<br />
Filistin‟deki halkımıza işkence yapar, çocuklarımızı,<br />
kadınlarımızı öldürür, evlerimizi yıkar, ağaçları söker, ge lir<br />
kaynaklarımızı kuşatırsanız, karşılık olarak ancak<br />
yaptıklarınızın aynısını bulacaksınız. Ve bunun etkisi de<br />
Allah‟ın izniyle çok büyük olacak. Çocuklarımıza karşılık<br />
çocuklarınız, kadınlarımıza karşı kadınlarınız, şeyhlerimize<br />
karşı şeyhleriniz, evlerimize karşı yüksek binalarınız,<br />
meskenleriniz, lokmalarımızı, yaşantımızı kuşatmanıza karşılık<br />
korku, ürperti yerde gökte, denizde her nerede olursanız olun<br />
Allah‟ın izniyle sizi saracak.‟<br />
Dördüncü Suçlama : Hükümetleri Kafir Ġlan Etmesi<br />
Bu tür suçlamalar, suçlamayı yapanların arkasına<br />
sığındıkları bir kurtuluş yolu gibidir. Bu nedenle şunu<br />
söylemek mümkündür; hükümetler bu asırda gerçekten küfür<br />
içine düşmüşlerdir ve cihat alimleri bunu açıkça söylemiş,<br />
95
gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koymuşlardır. Es ki zamanlarda<br />
şairin dediği gibi:<br />
„Eğer işaret ettiklerim suç sayılıyorsa bana söyleyin nasıl özür<br />
dileyeceğim?!‟<br />
Ve bu cihat alimlerinin görüşlerini kabul etmeyen herkes<br />
için şunu söylüyoruz, eğer Arap hükümetlerin kafir olmadığını<br />
ispatlamaya deliliniz varsa buyurun getirin, bizleri ikna edin.<br />
Ve, bunlar ancak eskilerin masallarıdır, diyen müşriklere sakın<br />
benzemeyin!!.<br />
Usame, bidat bir söz söylememiştir. Aks ine Allah‟ın<br />
kitabında yazanı, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in<br />
sünnetinde olanı desteklemiştir. Başka kimsenin ortaya<br />
koyamadığı gerçekleri ortaya koymuştur.<br />
Usame Bin Laden geçtiğimiz kurban bayramında yaptığı<br />
konuşmasında şöyle dedi: „Rejimlere gelince, insanlar onların<br />
aciz ve hain oldukları konusunda fikir birliğine varmışlardır.<br />
Ve insanlardan, bu halde bile onların elleri üzerine ellerimizi<br />
koymamızı isteyenlere cevabımız ise şu olacaktır: Ne zaman<br />
halk ellerini bu hükümetlerden çekti ki kendilerinden tekrar<br />
hükümetlere destek vermeleri istensin? Bu hiçbir zaman olmadı.<br />
Sonuç da gördüğünüz gibi. Kafirler bizleri kontrol altına almış<br />
durumdalar.<br />
Ve bizim bu hükümetlerle sorunumuz, alt düzeyli bir sorun<br />
değildir. İslamın başa gelmesinden, la İlahe İllallah ve enne<br />
Muhammeden Resulallah şehadetinin yerini bulmasından<br />
bahsediyoruz. Bu hükümetler, kafirleri destekleyerek,<br />
koydukları kanunlarla onların kurallarını yaşantıya geçirerek,<br />
İslam esaslarına aykırı düştüler. Kararları, yönetimleri hep<br />
yoldan sapmış Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda.<br />
Oysa onların hükümdarlığı kanunen çok uzun zaman önce<br />
düşmüştü. Bu nedenle de onların kanunları altında kalmanın da<br />
bu kalışı açıklamanın da hiçbir yolu yoktur. Yani Nasihat ve<br />
Reform Kurulu’nun 17 no’lu beyanında ilim ehlinin (Allah<br />
onlara rahmet eylesin) sözlerini hatırlayarak şunu soruyoruz:<br />
Bir müslüman, kalkıp da Müslümanlara, islamiyetin kurulması<br />
ve zulmün ortadan kalkması, Amerika’nın gitmesi için ellerinizi<br />
96
Karzai ile yardımlaşmaya uzatın, onun eli üzerine koyun<br />
diyebilir mi? Bu mümkün müdür, bunu akıl alır mı? Çünkü<br />
Karzai Amerika’nın kuklasıdır ve kendisini Afganistan’ın<br />
başına zaten Amerika getirmiştir. Burada şunu sormamız<br />
gerekmektedir: Arap Karzai ile acem Karzai arasındaki fark<br />
nedir? Körfez Devletleri’nin hükümetlerini başa getiren<br />
kimdir? O hıristiyanlar ki, Kabul’e bir Karzai, Pakistan’a bir<br />
Karzai, Kuveyt’e, Bahreyn’e, Katar’a, Riyad’a tüm İslam<br />
devletlerinin başlarına birer Karzai getirdiler. Geçtiğimiz<br />
yüzyılda, Osmanlı Devleti’ne ve valisi İbn Reşid’e karşı<br />
savaşmak üzere Kuveyt’te sürgünde bulunan Riyad Karzaisi’ni<br />
hıristiyanlardan başka kim getirdi?.. Ve bu sırrı bugünlere<br />
kadar saklamayı başardılar. Kuveyt’teki, Riyad’daki veya<br />
Kabul’deki Karzai’ler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır.<br />
(Ey basiret sahipleri ibret alınız). Allahu Teala kitabında şöyle<br />
buyuruyor: ‘Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır?<br />
Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?<br />
Arap Rejimleri, bizim meselemizi özellikle de Filistin<br />
meselesini, Birleşmiş Milletler yoluyla ya da Amerika’nın<br />
emirleriyle çözmek istiyorlar. Abdullah bin Abdulaziz’in<br />
Beyrut’taki girişimine tüm Arap rejimler de onay verdiler. Bu<br />
girişimle, şehitlerin kanlarını, Filistin topraklarını sattılar,<br />
Yahudi ve Amerikanların Müslümanlar üzerine zafer<br />
kazanmasına razı oldular. Bu hükümetler, Allah’a ve resulu<br />
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ihanet ettiler.<br />
Milletten çıktılar. Ümmete ihanet ettiler. Ve tekrar diyorum: Bu<br />
aciz ve hain hükümetler, kendilerini de ümmeti de aldattılar.<br />
Zalimlere boyun eğerek büyük bir dalalet batağına düştüler.<br />
Onları uyaramıyorsanız, onlardan kaçınız. Ve tüm<br />
Müslümanların, bu haddi aşmış hükümetlerden uzak olmaları<br />
gerekmektedir. En iyi hallerinde bile acizler ve fasıklar. Bu<br />
hükümetleri onaylamamak, nafile bir iş gibi değildir. Aksine,<br />
tevhid inancının rükünlerinden bir tanesidir. Ve bunu<br />
yapmadan iman kuvvetlenmez. Allahu Teala kitabında şöyle<br />
buyuruyor: ‘Artık kim tağutu tanımayıp da Allah’a (O’nun<br />
kanunlarına) iman ederse, muhakkak ki kopması (mümkün)<br />
97
olmayan en sağlam kulpa sarılmıştır. Allah işitendir ve<br />
bilendir.’ (Bakara Suresi, 256.Ayet ).’<br />
Al-Jazeera Muhabiri Cemal İsmail de kendisine bu<br />
suçlama hakkında sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Şeyh<br />
Usame ve Dr. Aymen Zavahiri‟nin fikirlerinde kesinlikle yanlış<br />
bir şey görmüyorum. Yani küfürden kasıtları, Allah Azze ve<br />
Celle‟nin dininden çıkmaktır. Ümmetimizde bir çokları Usame<br />
hakkında bu suçlamalardan ötürü yanılgı içine düşmektedirler.<br />
Oysa, doğru yol gerçekten, şeriat hükümlerinin uygulanması<br />
yoludur.<br />
Bu suçlamaları yapanların İbn Kesir‟in bugünkülere çok<br />
benzer Cengiz Han ve Timurlenk anayasaları hakkında<br />
yazdıklarını okumalarını ondan sonra karar vermelerini ve<br />
Allah‟ın sözüyle hükmeden hakkında yorum yapmadan önce de<br />
akide kitaplarını okumalarını tavsiye ediyoruz. Bizlerden<br />
Müslüman olarak istenen, dinimizi çiğnemek değil, aksine<br />
doğru söylemek, Allah Azze ve Celle‟nin dininden çıkanları<br />
herkese göstermektir. Dinin ismini, kanunsuz işlerine alet<br />
ediyorlar. Dini kullanarak insanları öldürüyorlar. Aynen Seyyid<br />
Kutub‟un meselesinde olduğu gibi. Seyyid Kutub‟u alıp infaz<br />
etmeye götürdüklerinde kendisine rejimin şeyhlerinden bir<br />
tanesini getirdiler. Şeyh kendisine kelime -i şehadet getirmesini<br />
söyledi. Seyyid Kutub (Allah rahmet eylesin) gülümseyerek şu<br />
cevabı verdi: Biz La ilahe illallah Muhammedun resulullah<br />
uğruna ölüyoruz, siz ise bunu söylediğimiz için kanlarımızı<br />
akıtıyorsunuz!!!<br />
Alimlerimizin değindiği gibi, islam ülkelerinin başında bulunan<br />
günahkar hükümetler ve yönetim tarzlarının küfre dalalet<br />
ettiğinde hiçbir şüphe yoktur. Allah onların basiretlerini yok<br />
etmiş, kendilerini vahi nurunu görebilmekten mahrum etmiştir.<br />
Ve bu hükümetlerin küfürlerinin çeşitleri bulunmaktadır.<br />
Bunları şöylece sıralamak mümkündür:<br />
1- Allah‟ın izin vermediği şeylere izin veren kanunlarıyla<br />
Allah‟a küfrettiler. Yerel kanunları, devlet kanunları,<br />
98
yoldan çıkmış Birleşmiş Milletler Kurulu‟nun ya da<br />
Arap Birliği‟nin yasalarını temel alıyor. Bu nedenle<br />
aslında onlara hak vermemiz lazım. Kanunlarının<br />
temelini oluşturan yasa mercileri, Arap Birliği,<br />
Birleşmiş Milletler ve diğer dayandıkları kurullar zaten<br />
Allah‟ın ayetleriyle mücadele ediyor, Allah‟a<br />
küfrediyor ki bu mercilerin yasalarını kendisine temel<br />
alanlar başka ne yapabilirler? Ya bu kanunların amacını<br />
anlamayacak kadar cahiller ya da anlamazdan<br />
geliyorlar. Durum bundan ibaret. Ancak Allahu Teala<br />
kitabında şöyle buyuruyor: „Birbirinden ayrı (Bir sürü)<br />
rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar olan bir tek<br />
Allah mı?‟ Yusuf Suresi 39. ayet.<br />
2- Kendi içlerindeki ve uluslar arası kanun koyuculara tabi<br />
oluyorlar ki, bu kişilerin koydukları kanunlar küfre<br />
girmektedir. „Yoksa onların birtakım ortakları mı var<br />
ki, Allah‟ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine<br />
teşri‟ ettiler (bir şeriat kıldılar)?‟ Şura Suresi, 21.<br />
Ayet. Allahu Teala ayrıca şöyle buyuruyor: „Şüphesiz<br />
ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra,<br />
arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine<br />
ümit vermiştir. Bunun sebebi; onların, Allah‟ın<br />
indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size<br />
itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların<br />
gizlediklerini biliyor.‟ Muhammed Suresi 25-26.<br />
Ayetler. Ve bazı işlerde size uyacağız, diyenler için<br />
böyle ise, ya tüm emirleri, yönetimi, kanunları,<br />
projeleri kafirlerin ellerine bırakanların, onlara teslim<br />
olanların, size birçok konuda veya her konuda uyacağız<br />
diyenlerin durumu nasıldır?<br />
3- Hıristiyan, müşrik, dinden dönmüşlerle, güvenlik,<br />
yardım, ordu, silah, mal, ekonomi alanlarında antlaşma<br />
yapmaları. Mücahitlere karşı işbirliği yapma konusunda<br />
ortak sözleşmeler, antlaşmalar düzenlemeleri. Allahu<br />
Teala şöyle buyuruyor: „Sizden kim onlara uyarsa,<br />
onlardandır.‟ Maide Suresi 51. Ayet.<br />
99
4- Batılı ve doğulu kafirleri kendilerine kardeş edinerek,<br />
onlarla dostluk kurmak yoluyla küfrediyorlar. Allahu<br />
Teala Şöyle buyuruyor: „Allah ve ahiret gününe iman<br />
eden hiçbir kavim bulamazsın ki onlar, Allah‟a ve<br />
resulüne karşı başkaldıran kimselerle bir sevgi ve<br />
dostluk bağı kurmuş olsunlar; bunlar ister babaları,<br />
ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri<br />
(soyları) olsa dahi! Onlar öyle kimselerdir ki (Allah)<br />
onların kalplerine iman yazmış ve onları kendinden bir<br />
ruh ile desteklemiştir.‟ Mücadele Suresi, 22.Ayet.<br />
Bunlar bizlerin, yapılan işlerden yaptığımız bir çıkarım<br />
değildir. Onlar kendileri, her fırsatta, her toplantıda<br />
basın araçları vesilesiyle bunu açıkça ortaya<br />
koymaktadırlar.<br />
5- Allah‟ın evliyalarıyla savaşıp, müşriklerin zafer<br />
kazanması için uğraşarak küfretmiş oluyorlar. Allahu<br />
Teala şöyle buyuruyor: „Münafıklık yapanları görmedin<br />
mi? Kitap ehlinden küfreden kardeşlerine „yemin ederiz<br />
ki eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız mutlaka biz de<br />
sizinle beraber çıkarız. Ve sizin aleyhinizde ebedi<br />
olarak kimseye itaat etmeyiz. Size savaş açılırsa<br />
mutlaka size yardım ederiz diyorlar.‟ Haşr Suresi, 11.<br />
ayet.<br />
Ve Allah‟ın, Müslümanlara karşı yalan bir vaat bile olsa<br />
müşriklere yardım etmeye atfen indirdiği ayeti bir<br />
incelersek, müşriklerin gerçekten zafer kazanması için<br />
onlarla antlaşmalar yapıp, birlik çağrısında bulunan,<br />
güvenlik, silah, katl, hapis, mahkeme, teslim, mal ve eğitim<br />
alanlarında işbirliği yapanların hali nedir acaba?<br />
Allah‟ın indirdikleriyle hükmetmekten çek inip, farzların<br />
uygulanmasını durdurmaları, şer‟an gerekli olan şeyleri -<br />
kafirlere karşı cihat gibi- yasaklamaları, Allah‟ın haram<br />
kıldıklarını helal kılmaları, bunları koruyup bu uğurda<br />
yenilikler yapmaları. Faiz, zina, erkeğin kadınsı tavırlar<br />
100
içine girip kadına benzemesi, bu hususta verilebilecek sadece<br />
birkaç örnek. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „O (Haram<br />
Ayını) bir yıl helal sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki,<br />
Allah‟ın haram kıldığının sayısını çiğneyip, Allah‟ın haram<br />
kıldığını helal yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine<br />
süslü gösterildi. Allah kafirler toplumuna yol göstermez.‟<br />
Tevbe Suresi 37. ayet.<br />
6- Allah‟ın diniyle dalga geçenlere fırsat vermek ve onları<br />
korumak, onları korumak için kanunlar çıkarmak<br />
yoluyla küfrediyorlar. Ve onlara, dalga geçebilmeleri<br />
için yazılı, sözlü ve görsel basın aracılığıyla fırsat<br />
veriyorlar. Allahu Teala Şöyle buyuruyor: „De ki Allah<br />
ile ve Onun ayetleriyle ve onun peygamberleriyle mi<br />
alay ediyordunuz? Özür dilemeyin, iman ettikten sonra<br />
kesinlikle küfrünüzü açığa vurdunuz.‟ (Tevbe Suresi,<br />
65. Ayet)<br />
Bunların dışında da küfürlerini ortaya koyan, yüzlerce<br />
hatta binlerce delil ortaya koyabiliriz.<br />
Ancak Allah‟ın kitabı ve resulünün sünnetinden getirdiğimiz<br />
deliller, onların küfürlerini en açık şekilde ortaya koyma mıza<br />
vesile olmaktadır. Bununla da mücadele edemezler. Burada<br />
hedefimiz, aklı olan bir insanın haddi aşmış hükümetlerin nasıl<br />
da Allahu Teala‟nın dininden başka kural koyuculara boyun<br />
eğdiklerini anlamalarını sağlamaktır.<br />
Öyleyse bu hükümetlerin kafir olduklarına karar verdikten<br />
sonra, Müslümanlara hükmetmeleri, Müslümanların şer‟an veli<br />
emirleri olmaları doğru olmaz. Onların Müslümanlara yönelik<br />
uygulamaları, baskıcı, batıldır. Bu hükümetler, Müslümanları<br />
temsil edemezler. Onların ahtleri de düzenleri de<br />
Müslümanlarınkinden farklıdır.<br />
Buna ek olarak, onların hükümleri hiyanet üzere kuruludur.<br />
Sadece, koltuklarını, midelerini ve kuruşları düşünürler.<br />
Müslümanların ve ülkenin çıkarları onların umurlarında<br />
değildir. Gerçekten bunlar, kafir, müşrik, haddi aşmış<br />
101
hükümetlerdir ve her müslümanın, bu hükümetlerin karşılarında<br />
durup, onları düşürmek için elinden geleni yapması gerekir. Her<br />
müslümanın bu hükümetlerin yaptıklarını onaylamaması, onları<br />
yıkmak için çaba harcaması tevhid inancına sahip olup, İbrahim<br />
Aleyhisselam‟ın milletine tabi olmanın bir gereğidir..<br />
Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Biz sizden ve sizin Allah‟tan<br />
başka taptıklarınızdan uzağız.‟ Yani sizden ve putlarınızdan,<br />
metotlarınızdan, İslam dinine aykırı batıl kanunlarınızdan<br />
uzağız…İbrahim Milleti‟ne tabi olup da müşriklerden uzak<br />
olmak sadece cismen onlardan uzak olmak anlamıyla sınırlı<br />
kalmıyor. Aynı zamanda onların dininden, kafir kanunlarından,<br />
antlaşmalarından, Müslümanlarla kafirleri kardeş yapan çirkin<br />
tekliflerinden, cihadı ortadan kaldırıp , mücahitleri suçlu,<br />
terörist ilan eden yasalarından da uzak durmayı zorunlu<br />
kılıyor… (De ki: Ey kafirler, ben sizin taptıklarınıza<br />
tapmıyorum. Ve Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. Ve ben<br />
sizin ibadet ettiklerinize ibadet eden değilim. Ve Siz de benim<br />
ibadet ettiğime ibadet edenler değillersiniz. Sizin dininiz sizin<br />
içindir. Ve benim dinim benim içindir. (Kafirun Suresi).<br />
Ve biz bu tağut rejimleri kafir saymakla kalmıyoruz, onlara<br />
düşmanlık ederek, onlara karşı cihat ederek, onlardan nefret<br />
ederek Allah‟ın rızasını kazanmaya çalışıyoruz. Bunun için de<br />
onların şirk koşan, İslam şeraitine aykırı düşen, cihadı<br />
yasaklayan, kafirleri kardeş ilan edip, onlarla işbirliğini<br />
öngören, kafirlere taviz veren hükümlerle dolu, Müslümanlara<br />
ve islama savaş açan dinlerinden, kanunlarından, batıl<br />
antlaşmalarından uzak duruyoruz. Bunlar tağut hükümetlerdir<br />
ve kanunları da Allah‟ın şeriatına karşıdır. Birbirlerini kardeş<br />
ilan etmeleri, desteklemeleri, işbirliği yapmaları ve cücelerin<br />
seyitlerinin buyruğu altında toplanması ihanetlerinin en açık<br />
göstergesidir…<br />
Suud Ailesi Devleti‟ne gelince (Suudi Arabistan), bunlarınki<br />
gerçekten öyle iğrenç bir devlet rejimidir ki, insanların<br />
dinlerini bozdu. Diğer Körfez Ülkeleri‟nde olduğu gibi, haddi<br />
aşmış, dini olmayan bir düzen getirdil er. Öyle ki bazen Suud<br />
Ailesi‟nin şeyhleri dahi bu kanunlara saldırmışlardır. Her kim<br />
102
u dinden dönmüş kafir rejimin gerçeklerini öğrenmek<br />
istiyorsa, „Suudi Arabistan Devleti‟nin Küfre Düşmesinde<br />
Etken Soyun Kefşedilmesi‟, „Arap Yarımadası‟nda Şeriatin<br />
Eksiklikleri‟ ve „İslam Mizanında Suudi Rejimi‟ isimli kitapları<br />
okusun. Bunların dışında da her halde bu devletin, hava, kara,<br />
deniz yollarını, Amerika‟nın askeri güçlerine açtığı, üs olarak<br />
ona kullandırttığı, Afganistan‟dan Irak‟a kadar her mekandaki<br />
Müslümanları vurdurttuğu yönündeki gerçekleri bilmeyen<br />
yoktur.<br />
Bu gerçeklere itiraz etmeyen ancak iki tür insan olabilir….<br />
Bunlardan ilki gerçekten cahildir. Düzeni, siyasetlerini<br />
hükümetin özelliklerini bilmez, bilmediği konuda da abarta<br />
abarta konuşur. Konuştuğuyla da insanları haktan ayırıp<br />
dalalete düşürdüğünü fark etmez.<br />
İkincisi ise, gerçekten pis bir münafıktır. Bu hükümetleri<br />
gerçekten savunur, destekler, gece gündüz onların adını<br />
zikrederek pislik yayarlar. Boyun eğdirene kadar emzirirler,<br />
bozana kadar önlerine yem atarlar, susturana kadar yedirirler…<br />
Ancak ikinci sınıf, düşmüş, helak yolundaki, çoğunluğu bu<br />
pis devletin gölgesi altındaki gruba gelince, onlar için<br />
kendimizi yormuyoruz bile. Ve kesinlikle Allah kimi saptırırsa,<br />
artık onun için doğru yol gösterici yoktur. „Allah bir kimseyi<br />
şaşkınlığa (Fitneye) düşürmek isterse, sen Allah‟a karşı, onun<br />
lehine hiçbir şey yapamazsın.‟<br />
Şeyh El-İslam Muhammed Bin Abdul Vehhab, tağutları<br />
savunup, onları insanlara iyi göstermeye çalışan, onların<br />
emirlerini uygulatmaya çalışanlar için şöyle demişti: Şirki<br />
insanlara güzel göstererek küfre düşüyoruz. Bunu yaparak da<br />
batıl şüphesini kamuya yaymış oluyoruz.<br />
Aynı şekilde, bu devirdeki müşrik, haddi aşmış rejimleri<br />
destekleyerek, onları savunmak, kafirlerin kanunlar ına uygun<br />
yasalarını kabul etmek, bunları süslü göstermek, emirlerin<br />
uygulanmasında da geçerliliğinde de batıl şüphesini ortaya<br />
koydu.<br />
103
BeĢinci Suçlama: Usame Haricilerdendir ve Alimleri Kafir<br />
Saymaktadır!!.<br />
Haricilerin çok iyi bilinen özellikleri vardır ki, değerli<br />
okuyucuların bunları bilmesi gerekir. Hariciler, Müslümanları<br />
küfür ve şirk içinde olmadıkları halde büyük günah işlemiş gibi<br />
gösterip, sonsuza kadar ateştedir, derler.<br />
Mesela onlar Müslümanları şüpheler üzerine kafir sayarlar.<br />
Hüküm koymada olduğu gibi!<br />
Sonra, kılıçlarını azgın kafirlerle savaşmak yerine kıble ehline<br />
çevirirler. İslam ehlini öldürüp, put ehlini terk ederler!<br />
Müslümanların önde gelenlerine ve onların hükümlerine,<br />
olmayacak yerde karşı gelirler. Aynen Ali bin Ebu Talib<br />
meselesinde olduğu gibi. Bu duruma daha bir çok örnek<br />
gösterilebilir!<br />
Batılı savunurken hakkın üzerine gitmekte çok<br />
cüretkardırlar. Daha önce mahlukatın seyidi Muhammed<br />
Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟e yaptıkları gibi…şöyle<br />
demişlerdi: Allah‟tan kork ey Muhammed…Adil o l! Muhammed<br />
Sallallahu Aleyhi ve sellem ise şöyle cevap vermişti: eğer ben<br />
Allah‟a isyan edersem, kim itaat edecek? Eğer itaat etmesem<br />
Allah beni yeryüzü halkına güvenilir kişi olarak seçer miydi<br />
seçmez miydi?<br />
Ayrıca cehaletleri de meşhurdur; kafirlerin i çinde yayılan<br />
sözleri müminlere taşırlar!<br />
Onların isimlerde, sıfatlarda farklı, bozuk bir tarzları<br />
vardır….rüya ve diğerleri…genelde insanlardan uzak yaşarlar,<br />
aşırı derece asık suratlıdırlar, bunu marifet sayarlar. Bugün<br />
Umman‟da yaygın bu fırka, haricilerdir!<br />
Bütün bu sıfatlara sahip ya da en azından bazılarına sahip<br />
olan kişilerin hariciler oldukları söylenmektedir.<br />
Ancak Allah ve resulu sallallahu aleyhi ve sellem yolunda,<br />
kafirlere karşı savaşan bir kimseye harici demek sadece<br />
yanlışlığıyla kalmaz, dini karalamak olur, sözün sahibini<br />
farkında olmadan küfre taşır, dinden de çıkarır.<br />
104
İşte haricilerin tarzı ortada, Usame Bin Laden‟in büyük<br />
günahlara bulaşan Müslümanlardan bir tanesini sakladı mı?<br />
Suçsuz gördü mü? Gerçekten islamla hükmeden bir rejime kar şı<br />
çıktı mı? Şirk ve put ehlini bırakıp da Müslümanları öldürdü<br />
mü? Kıble ehlinden bir kişi için sonsuza kadar cehennemdedir,<br />
dedi mi? Hadi elinizde deliliniz varsa ve doğru<br />
söyleyenlerseniz buyurun getirin delillerinizi!<br />
Nasıl olur bu?! Öyle ki Usame, Teysir Alluni ile<br />
görüşmesinde, Suudi İçişleri Bakanı Nayif‟in suçlaması<br />
hakkında soruyor:<br />
İçişleri Bakanı‟nın sizin hakkınızda, Müslümanları kafir<br />
sayıyor dediğini işittim, ne diyorsunuz bu duruma?<br />
Usame Bin Laden cevap verir: Allah‟a sığınırım böyle bir<br />
şeyden. Biz Müslümanların Müslüman oldukları inancındayız.<br />
İslama kesinlikle aykırı olan suçları işlemedikten sonra da kafir<br />
saymıyoruz. Kesinlikle yaptıkları islama aykırı olmalı ki bunlar<br />
için kafir diyelim.<br />
Öyleyse mücahitler, Müslümanları kafir saymıyo rlar,<br />
aksine onları, topraklarını, mallarını savunmak için<br />
savaşıyorlar. Afganistan‟da, Tacikistan‟da, Dağistan‟da,<br />
Çeçenistan‟da, Bosna ve Hersek‟te, Keşmir‟de, dünyanın her<br />
yerinde Müslümanları savunmak uğruna savaşıp şehit olan bu<br />
mücahitlere Müslümanları kafir sayıyorlar demek yakışır mı<br />
bizlere? Onlar öyle mücahitler ki bir çocuğun gözündeki yaş<br />
onları yaralar ve her mekandaki mazlum Müslümanların<br />
durumları onları etkiler.<br />
Ancak Usame‟nin alimleri kafir saydığı yönünde yapılan<br />
suçlamalara gelince, bu apaçık bir iftiradır. Bu tür bir<br />
suçlamayı hiçbir beyanatına hiçbir hutbesine<br />
dayandıramazsınız.<br />
Evet, Usame bazı resmi Alimlerin, Hıristiyan<br />
kuvvetlerinin Arap Yarımadası‟na girmelerine izin veren,<br />
Filistin‟de büyük tavizler vermeyi öngören, Filistin Laik<br />
Rejimi‟ni şer‟i gösterip, mücahitlere boyun eğmelerini<br />
emreden, Yemen‟in güneyinin komünistlere özel bir bölüm<br />
olarak ayrılmasını destekleyen, kabul edilemez fetvalarını inkar<br />
105
etti. Ancak bu fetvaların sahibi alimleri, Arap yarımadasındaki<br />
bazı alimler gibi inkar etmedi. Bu iddiada bulunanların,<br />
Usame‟nin gönderdiği mesajlarla bu alimleri kafir mi saydığına<br />
yoksa tövbe etmeye davet mi ettiğine iyi dikkat etmeleri<br />
gerekir!<br />
Usame‟nin Müslüman alimleri daima savunduğu ve esir<br />
konumundaki alimlerin salınması için de çağrıların<br />
sürdürülmesinde ısrar ettiği çok iyi bilinmektedir. Yıllar önce,<br />
bazı alimler, hapishaneye atıldıklarında, o zor günlerinde<br />
kendilerine Usame yardımcı olmuştu. Öyle ki o zor günlerde,<br />
alimlere sırt çevrilmişti. Herkes Ömer Abdurrahman ve Şeyh<br />
Said Bin Zair‟in mahkumiyetliklerini hatırlar. Usame Bin<br />
Laden‟in Fahd‟a yazdığı mektup, Suud Ailesi Hükümeti‟ni zora<br />
sokmuş, kayıtsız şartsız bu alimleri serbest bırakmalarına vesile<br />
olmuştu. „Kalemi koymadan önce senden 100 kere düşünmeni<br />
istiyoruz. Ve bu gerçek karşısında, reddetmekte ısrar etmeden<br />
önce birçok kere kendine müracaat etmen gerekir. Kararını sana<br />
bu mektupta yazılı tüm mesajlar ulaştıktan sonra almalısın.<br />
Bundan önce sana gelen en meşhur ve en önemli nasihat,<br />
davetçilerin yenilik talepleriydi. Onlar ki gerçek tedavi<br />
yöntemini sunmuşlardı. Terbiyeli bir tavırla ve büyük bir<br />
ağırbaşlılıkla tavsiyelerde bulunmuşlardı. Ancak sen, tüm<br />
bunları görmezden geldin, nasihatlere kulak asmadın ve sana<br />
gelen ümmetin alimlerini, davetçilerini, yenili kçilerini açıkça<br />
cezalandırdın. Onları rejiminin korumaları, zebanilerin<br />
vasıtasıyla ayağına kadar getirttin. Bu saf alimler hakkında<br />
iftiralarla dolu fetvalar hazırlatıp, kendilerini de zindanlara,<br />
demir parmaklıkların arkasına attın. Onlar ise senin bu<br />
yaptıklarına sabrettiler. Allah‟tan onları kurtarmasını, işlerini<br />
kolaylaştırmasını ve onlarla beraber bizleri de dini üzere İslam<br />
daveti üzerine sabit kılmasını niyaz ediyoruz. (Fitne ortadan<br />
kalkıp da tüm din Allah‟ın olana kadar).<br />
Ve bizlere söz verdiğimiz gibi, dinine, evliyalarına<br />
kötülük edenlerden intikam almayı nasip eylesin. Öyle ki<br />
106
Allah‟ın evliyaları sizin hapishanelerinizde cellatlarınız<br />
tarafından bin bir çeşit işkencelere maruz kalmaktadırlar.‟<br />
Altıncı Suçlama: Usame Bin Laden Halkı, Suçsuzları,<br />
Kendileri Ġle AntlaĢma Yapılanları ve Ġslam Ülkelerinde<br />
yaĢayan Koruma Altındaki Müslümanları (Zimmiler)<br />
Öldürüyor!!<br />
Bu suçlama ile ilgili açıklama yapmadan önce, halk,<br />
masumlar gibi kavramların anlamlarını söylemek gerekir. İbn<br />
Kayyum‟un dediği gibi: Kafirler iki kısma ayrılır. İlki<br />
kendileriyle savaşılacak kesim, diğeri ise, antlaşma ehli.<br />
Antlaşma ehli de kendi içinde 3 kısma ayrılır. Zimmet ehli,<br />
kendileriyle ateşkes yapılan kesim ve güven ehlidir. Fıkıh<br />
alimlerine göre zimmet ehli, İslam devletine cizye verip,<br />
kendilerine ölene kadar koruma vaadi verilenlerdir.<br />
Müslümanlarla, Allah ve resulünün kendileri hakkında<br />
buyurduklarının uygulanması konusunda antlaşmaya varırlar.<br />
Allah‟ın ve resulünün hükümlerinin geçtiği evlerde otururlar.<br />
Ateşkes yapılan kesime gelince, zimmet ehlinden farklı<br />
olarak, kendileri için İslam hükümleri uygulanmaz, ancak<br />
kendileriyle savaşılmaz da. Bunlar, barış ehli antlaşma ehli<br />
olarak isimlendirilirler.<br />
Güven Ehli ise: Müslüman ülkeye yerleşme amacı<br />
taşımaksızın gelirler ve 4 kısma ayrılırlar:<br />
1- Elçiler 2- Tüccarlar 3- Memurlar: kendilerine islamiyet<br />
ve Kur‟an-ı Kerim arz edilir. Aralarından isteyenler<br />
islamiyete girerler, istemeyenler ise ülkelerine geri<br />
dönerler. 4- Ziyaret veya başka bir amaçla gelenler.<br />
Bunların hükmüne gelince; kendileriyle kesinlikle<br />
savaşılmaz, onlardan cizye alınmaz, hatta memur olarak<br />
gelenlere, İslamiyet tanıtılır, Kur‟an -ı Kerim takdim<br />
edilir. Aralarından isteyenler islamiyete girerler.<br />
İstemeyenler de geldiklerinde nasıllarsa öylece geri<br />
dönerler.<br />
107
Usame Bin Laden, 1998 yılında Al-Jazeera TV Kanalı ile<br />
yaptığı görüşmede şöyle demişti:<br />
Elimizde kafirlerin bizleri çağırdıkları bölünme fetvası<br />
bulunuyor. Ve onlar bu davetin ardında koşuyorlar. Bizlere<br />
göre, erkek, kadın, çocuk ve şeyh arasında hürmet açısından<br />
farklılık bulunur. Erkek, savaşır, silah taşır veya vergi<br />
ödeyerek savaşımızı destekler, bilgi toplar ve o savaşmaktadır.<br />
Usame Bin Laden, halkı öldürüyor sözleriyle Müslümanlar<br />
arasında yaygara yapanlara gelince; onlar kimleri öldürüyorlar?<br />
Filistin‟de sadece halkı değil, çocukları öldürüyorlar. Evet,<br />
çocukları öldürüyorlar. Amerika, basın aracılığıyla insanlara<br />
tesir etmeyi başardı. Büyük bir basın gücüne sahip oldu.<br />
Terazinin kefelerinde dengesizlik bulunmaktadır. Allah,<br />
Müslümanlara, kendilerine düşmanlık yapıp kendileriyle<br />
savaşan tüm Amerikalıları öldürme imkanı verdi. Hatta bu<br />
düşmanlık yapanlar, savaşanlar cizye veriyor olsalar bile. Belki<br />
son zamanlarda Clinton‟ı destekleyenler duymuşlardır.<br />
Amerikan halkının 4‟te 3‟ü ile Irak‟ı vuracaklarmış!<br />
Başkanları, masumları vuracağı zaman, en büyük alçaklıkları<br />
yapıp en büyük kebairleri işlediğinde, halkın desteği artıyor.<br />
Halk gerçekten çok düşük seviyeli, kıymetli sayılması gereken<br />
unsurları asla bilmiyorlar.<br />
Teysir Alluni kendisine halkın ve masumların öldürülmesi<br />
hususunu sorar:<br />
Şeyh Usame Bin Laden: halkın ve masumların<br />
öldürülmesi, Amerika‟nın ve bazılarının iddia ettikleri gibi,<br />
gerçekten çok garip bir sözdür. Yani kim bizim halkımızın,<br />
çocuklarımızın bizim nazarımızda masum olmadıklarını ve<br />
onların kanlarının mubah olduğunu düşündüğümüzü söylemeye<br />
kalkıyor? Ve hangi sıfatla bunu söyleyebiliyorlar? Yani onların<br />
halkı öldürülürse dünyayı, doğusundan batısına her yerini ayağa<br />
kaldıracaklar. Tüm Amerika, alimleriyle, müttefikleriyle,<br />
toplaşacak, bizim halkımıza gelince öldürmeleri serbest olacak.<br />
Kim demiş onların kanı kan da bizim kanlarımız kan değil diye?<br />
Kim bu fetvayı vermiş? Kim onlarca seneden beri bizim<br />
ülkelerimizde halkı öldürüyor? 1 milyondan fazla çocuğu<br />
108
öldürdüler. 1 milyondan fazla çocuk Irak‟ta öldü ve hala da<br />
ölüyor. Buna karşın hiçbir kınama hiçbir başsağlığı dileyen ses<br />
çıkmıyor! Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />
Sellem, doğru nakledilen hadislerinden bir tanesinde şöyle<br />
buyuruyor: Bir kadın, sadece bağladığı kedi yüzünden ateşe<br />
girdi. Onu ne yedirdi, ne de yerdeki kırıntılardan yemesi için<br />
bıraktı. Bu sadece bir kedi, ya milyonlarca müslümanı<br />
öldürenlerin cezası nasıl olacak? Nerede enteller? Nerede<br />
yazarlar? Nerede alimler? Nerede araştırmacılar? Nerede<br />
kalbinde zerre iman bulunanlar?<br />
Biz her gün öldürülürken, her gün çocuklarımız Filistin‟de<br />
ölürken, Amerikan halkını öldürdük diye, bu insanlar nasıl<br />
hareket ediyorlar? İnsanlar gerçekten büyük bir boşluk<br />
içindeler. Durup her şeyi açıkça hesap etmeleri gerekmektedir.<br />
Ancak insan tabiatı, farkında olmaksızın güçlüye meylediyor.<br />
Onlar bizimle konuşmaya kalktıklarında, kendilerini<br />
istemediğimizi anlarlar. Hükümetlerin ve Amerika‟nın yanında<br />
yer aldıklarında ise, başka bir şeyler hissederler. Eski<br />
zamanlarda, Kralın biri bir Arap‟ı öldürür. Bu insanların aşina<br />
olduğu bir durumdur. Kral, halkı öldürebilir. Öldürülen Arap‟ın<br />
kardeşi Kral‟ı kollamaya başlar ve günlerden bir gün fırsatını<br />
bularak Kral‟ı öldürür. İnsanlar kendisini azarlamaya<br />
kalkışırlar, „kardeşin için kralı mı öldürüyorsun?‟ diye sorarlar.<br />
Kim Kral‟a öncelik verdi? Onunki cansa diğeri de can. Tüm<br />
canlar eşittir. Eski zamanlarda, Kralın biri bir Arap‟ı öldürür.<br />
Bu insanların aşina olduğu bir durumdur. Kral, halkı<br />
öldürebilir. Öldürülen Arap‟ın kardeşi Kral‟ı ko llamaya başlar<br />
ve günlerden bir gün fırsatını bularak Kral‟ı öldürür. İnsanlar<br />
kendisini azarlamaya kalkışırlar, „kardeşin için kralı mı<br />
öldürüyorsun?‟ diye sorarlar. Kim Kral‟a öncelik verdi? Onunki<br />
cansa diğeri de can. Tüm canlar eşittir. Müslümanların k anları<br />
da birdir. Bu asırda da Müslümanların kanları eşittir. Ve o<br />
adam, kardeşinin intikamını alan halim bir adamdı, insanların<br />
kınamaları üzerine şöyle cevap verdi: Benim kralım<br />
kardeşimdir. -İşte siz de benim kralımın kim olduğunu<br />
görmektesiniz. Filistin‟deki tüm çocuklarımız bizim<br />
109
kralımızdır. Kafir kralları, hıristiyan kralları, kafir halkı bizim<br />
oğullarımızdan öldürdüklerine karşılık öldürürüz. Bu dinen de<br />
caizdir, aklen de.<br />
Teysir Alluni: Öyleyse sizin demek istediğiniz, siz<br />
misilleme yapıyorsunuz. Bizim masumlarımızı öldürüyorlarsa,<br />
biz de onların masumlarını öldürürüz?<br />
Şeyh Usame Bin Laden: Onların masumlarını öldürmemiz<br />
dinen de aklen de caizdir. Çünkü bu hususta konuşanların<br />
bazılarının şer‟i dayanakları bulunmaktadır.<br />
Teysir Alluni: delilleri nedir?<br />
Şeyh Usame Bin Laden: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />
Sellem‟in, çocukları ve kadınları öldürmeyi yasaklayan hadisini<br />
delil olarak karşımıza koymaları doğru olmaz. Evet, bu hadis<br />
kesinlikle sahih hadislerden bir tanesidir. Ancak bu hadisin<br />
kadın ve çocukları öldürmeyi men etmesi her koşul için geçerli<br />
değildir. Bunun istisnai durumu da bulunmaktadır. Allahu Teala<br />
kitabında şöyle buyurmaktadır: „Eğer ceza verecekseniz, size<br />
verilen cezanın misliyle ceza verin.‟ Nahl Suresi, 126. Ayet.<br />
İlim ehli, seçme yetkisi olanlar ve olmayan tüm alimler; İbn El -<br />
Kayyum, El-Şevkani ve daha birçokları, El-Kurtubi (Allah<br />
rahmet eylesin), tefsirinde şöyle diyor: Kafirler, çocuklarımızı<br />
ve kadınlarımızı öldürmeye azmederlerse, aynı şekilde karşılık<br />
vermemizde, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürmelerini<br />
engellemeye azmetmekte hiçbir sakınca yoktur. Bu, olayın dini<br />
boyutudur. Ancak bunu dini ilme dayandırmadan söyleyen, bu<br />
çocuğun ölmemesi gerekir diyenlere gelince… Bunlar da<br />
Allah‟ın kalplerini açtığı kullarıdır.<br />
Çocukları öldürmemeliydiler. Dünyadaki en büyük askeri<br />
merkezi Pentagon vurulduğunda içinde 64 bin görevli<br />
bulunuyordu. Askeri güç ve araştırma merkezi Pentagon!<br />
Teysir Alluni: İkiz kuleler, dünya ticaret merkezi için ne<br />
diyorsunuz?<br />
Şeyh Usame Bin Laden: İkiz kuleler, çocukların okulu<br />
veya bazılarının evleri değildi. O merkezlerin içinde yer alan<br />
adamlar, yeryüzünde bozgunculuğu asıl destekleyen en büyük<br />
maddi güç temsilcileriydiler. Onların hesaplarının aynı şekilde<br />
110
karşılık bulması gerekmektedir. Nasıl ki bizim kadı nlarımızı,<br />
masum insanlarımızı öldürüyorlar, biz de onlar bundan<br />
vazgeçene kadar, onların kadınlarını, masumlarını öldüreceğiz.<br />
Başka bir konuşmasında Usame şöyle diyor: Amerika‟da<br />
masumlardan bahsedenler, çocuklarını kaybetmenin acısını<br />
kesinlikle yaşamamışlardır, Filistin‟de ve diğer Müslüman<br />
ülkelerde olduğu gibi çocukları sakat kalmamıştır muhakkak.<br />
Hangi hakla Filistin‟deki halkımızı güvenlik hakkından<br />
mahrum bırakırlar? Her gün bazılarını öldürüp bazılarını da<br />
sakat bırakıyorlar. Sonra bu akılsızlar gelip Amerika‟nın<br />
ölülerine ağlaşıyorlar da bizim çocuklarımız için ağlaşmıyorlar.<br />
Bir gün aynı şekilde cezalandırılmaktan korkmuyorlar mı?<br />
Ve Amerikanlarla diğer kafirlerin antlaşma yapılanları, koruma<br />
altında olanları sözlerine gelince, bunlar gerçekten de çok<br />
acayip ve garip sözler. Bunlar, zaten kurdukları<br />
hükümetlerle, uygulamalarıyla, Müslümanlarla yaptıkları<br />
antlaşmalarını bozdular. Yahudilerin Filistin‟de, Amerika‟nın<br />
ve diğer kafirlerin Afganistan ve Irak‟ta yaptıkları gibi.<br />
Amerika, önce Afganistan‟a sonra Irak‟a karşı başlattığı açık<br />
savaşlarla ve işgal etmesiyle beraber islama ve Müslümanlara<br />
karşı savaşan bir ülke haline geldi. Sonra, tüm Amerikalılar da<br />
savaşçı oldular. Kanları da malları da dünyanın her tarafında<br />
Müslümanlara mubahtır. Buna delil ise, resulallah sallallahu<br />
aleyhi ve sellem, Kureyş ile aralarında bilinen Hudeybiye<br />
antlaşmasını yaptığında şu şartı koymuştu: İsteyenler<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in himayesine, isteyenler<br />
de Kureyş‟in himayesine gireceklerdi. Bunun üzerine, Benu<br />
Bekir (Bekiroğulları) Kabilesi Kureyş‟in, Huzaa Kabilesi de<br />
Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem), himayesi altına<br />
girdiler. ve hicretin 8. yılı Şaban ayında Benu Bekir Kabilesi,<br />
Nuvfel İbn Muaviye El-Dili önderliğinde, Huzaa Kabilesi‟ne<br />
saldırdı. Giriştikleri çatışmada birçoklarını öldürdüler.<br />
Kureyşliler de Benu Bekir‟e bu saldırıda gizlice yardım etmişti.<br />
Bunun üzerine Huzaa Kabilesi‟nden Ömer Bin Salim El -Huzai,<br />
Medine‟de ashabı arasında oturmakta olan resulallah sallallahu<br />
aleyhi ve sellem‟e gelerek, durumu bir kaside ile anlatır. Ve<br />
111
kendilerine yardım etmesini ister. Resulallah Sallallahu aleyhi<br />
ve sellem de yardım edeceğim ey Ömer İbn Salim, cevabını<br />
verir.<br />
Bu olay üzerine Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem,<br />
Kureyş‟e savaş açar ve büyük fetih, Mekke‟nin Fethi, bu savaş<br />
sonrasında gerçekleşir.<br />
Kureyş, sözünü tutmadı ve Benu Bekir‟e Huzaa Kabilesi‟nin<br />
adamlarını öldürmesi için silah yardımında bulundu. Hatta bazı<br />
rivayetlere göre, Huzaa Kabilesi müslümandı.<br />
Bizler bu antlaşmayı bir düşünüp bir de günümüzdeki Arap<br />
ya da Arap olmayan hükümetlerin, Amerika ile yaptıkları<br />
antlaşmalara bakalım. Amerika‟nın Müslümanlarla yaptığı bu<br />
antlaşmalar açıkça Filistin‟deki Müslüman kardeşlerimize karşı,<br />
Yahudileri, ekonomik, siyasi, askeri yönlerden destekliyor.<br />
Öyleyse bizler, bu antlaşmaların şer‟i olduğuna nasıl inanabilir,<br />
onların bu uygulamalarına katılabiliriz? Onların istedikleri gibi<br />
hüküm vermeleri, tağuta hizmet etmelerini doğurmuştur ki bu<br />
da islama ters düşen aykırılıklardan bir tanesid ir. Eğer bu<br />
hükümetler, gerçekten islamı korumaya niyet etmiş olsalardı,<br />
tağutlarla antlaşmalar yapmazlardı. Benu Bekir‟e silah<br />
yardımında bulunan Kureyş‟e resullallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem, aralarında hiçbir fark gözetmeksizin savaş açmıştı.<br />
Direk savaşa girmekle, silahla yardım etmek ya da saldıranın<br />
yaptıklarına susmak razı gelmek arasında hiçbir fark yoktur.<br />
Hepsinin de hükmü aynıdır. Aynen bu şekilde Amerika<br />
Hükümeti ve Amerikan halkı arasında da hiçbir fark yoktur.<br />
Hepsi de savaş açtıkları için öldürülmeyi hak ediyorlar.<br />
Hükümet, Filistin‟deki Müslüman halkın topraklarını işgal eden<br />
gaspçı Yahudileri her türlü destekle müjdeliyor. Halkı da bu<br />
hükümeti destekliyor. Büyük çoğunluğu aynı görüşü paylaşıyor.<br />
Amerika‟nın önce Afganistan‟a sonra da Ira k‟a açtığı savaşı<br />
halkın büyük kesiminin desteklemesi buna çok açık bir örnektir.<br />
Amerikan halkı da hükümetiyle beraber savaşçı olmuştur ve<br />
kanları da malları da her zaman ve her mekanda mubahtır.<br />
Amerika‟nın Irak‟a açtığı son savaş, hiçbir uluslar arası<br />
antlaşmayla bağdaşmıyor. Ve bu savaş, kafirlerin kendi ölçü<br />
112
değerlerine göre dahi çok zalim bir savaştır. Uluslar arası<br />
devlet kanunlarıyla asla örtüşmemektedir. Yapılan antlaşma da<br />
sözleşme de aslen şeriate aykırıdır. Bunu kim şeraitle<br />
hükmediyorsa ona söylüyoruz. Kanun olarak da aykırıdır. Bunu<br />
tüm dünyaya, münafıklara, dinden dönmüşlere, harameynin<br />
minberlerinden hutbe verenlere ve diğerlerine, uluslar arası<br />
kanunları kutsal görüp de Müslümanların sorunlarını bu<br />
kanunlar çerçevesinden çözmeye çalışan herk ese söylüyoruz.<br />
Ve bize yardım edecek ancak Allah‟tır.<br />
Buradan onlarla şer‟i esaslar üzerine yapılmış bir antlaşma<br />
olmadığı, şer‟i kurallar çerçevesinde koruma altına<br />
alınmadıkları ortaya çıkmaktadır. Hiçbir kanuni dayanakları<br />
yoktur ve böylece bu konu üzerindeki tüm şüpheler de ortadan<br />
kalkmaktadır.<br />
İbn El-Kayyum (Allah rahmet eylesin) şöyle demişti:<br />
(Mekke Fethi‟nden bahsederken) Sözlerini hep beraber<br />
bozdular. Saldırıyı destekleyerek, buna razı gelerek, inkar<br />
etmek yerine buna karar vererek, Benu Bekir‟e yardım etmiş<br />
oldular. Kureyş‟in hepsi de onlarla bir olup savaşmadılar ancak<br />
resulallah sallallahu aleyhi ve sellem bu yaptıklarına karşılık<br />
olarak hepsiyle savaştı. Bu aynen barış antlaşması yapmaları<br />
gibidir. Nasıl ki antlaşma tek tek her biriyle yapılmamış ancak<br />
hepsini kapsamışsa antlaşmayı bozmalarının hükmü de aynı<br />
olmuştur. Her biri katılmamasına karşın peygamberimiz<br />
Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem hepsine karşı savaş<br />
açmıştır. Bu resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in bizlere<br />
gösterdiği yoldur. Ve bu yolda gördüğünüz gibi hiçbir şüphe<br />
yoktur.<br />
Zimmet ehli de eğer cemaatleri, antlaşmayı bozmuşsa<br />
korumadan çıkarılırlar. Her birinin tek tek antlaşmayı<br />
bozmasına gerek yoktur. Öyle ki Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem, Hendek Savaşı‟nda kendileriyle antlaşma yapılan<br />
Yahudiler de antlaşmayı bozup müşriklere yardıma koşunca,<br />
yapılan koruma antlaşmasını hükümsüz sayarak, Hendek Savaşı<br />
sonrası onlara da savaş açmıştır. Tek tek kimlerin antlaşmayı<br />
bozduğunu da sormamıştır. Aynı şekilde Beni Nadir k abilesi de<br />
113
peygamberle (Sallallahu aleyhi ve sellem) düşman saldırılarına<br />
karşı birlik olma antlaşması yapan Beni Kureyza Kabilesi‟ni<br />
yoldan çıkarma görevini üstlendiği için, -Beni Kureyza gibi-<br />
kendilerine peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), tarafın dan<br />
savaş açıldı. İşte bu peygamberimiz sallallahu aleyhi ve<br />
sellemin hayat hikayesi ve bizlere gösterdiği yoludur. Ve bunda<br />
zerre kadar şüphe yoktur. Ve tüm Müslümanlar, cihadı<br />
desteklemek de birleşmelidirler.<br />
İbn El-Kayyum (Allah ona rahmet eylesin), Ben i Kariza<br />
Kabilesi hakkında şöyle söylemiştir:<br />
Antlaşmalarını bozup da resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem kendilerini kuşattığında, Evs Kabilesi‟nden olanlar<br />
resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin emirlerine boyun<br />
eğmişlerdi. Ve gelip kendisine şöyle demişlerdi: Ya resulallah<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem), Kaynuka Kabilesi‟nde ne<br />
biliyorsan onu yaptın ve onlar bizim müttefik<br />
kardeşlerimizdiler. Ve onlar bizim dostlarımızdır, onlara iyi<br />
davran. Resulallah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap<br />
verir: Sizden bir adamın onlar hakkında hüküm vermesine razı<br />
gelmez misiniz? Cevap verirler: Evet razı geliriz. Bunun<br />
üzerine olayı Said Bin Muaz‟a havale eder. Said Bin Muaz,<br />
yaralı olduğu için kendileriyle beraber gelmemiş, Medine‟de<br />
kalmıştır. Ancak hakem seçilmesi üzerine eşeğinin üzerine<br />
binerek, resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟e gelir. Ve Evs<br />
Kabilesinden olanlar, Said‟e şöyle seslenirler: Onlar hakkında<br />
iyi hüküm ver ey Said, resulallah salallahu aleyhi ve sellem<br />
seni, onlar hakkında iyi yönde hüküm veresin diye seçti. Said<br />
Bin Muaz, hiç konuşmaz ve onlara yönelmez. Ancak sözü<br />
uzattıklarında onlara şöyle der: Allah yolunda Said‟i hiçbir<br />
azarlayıcının azarlaması etkilemez. Bu sözün üzerine bazıları<br />
Medine‟ye dönerler. Kavimleri döndüklerinde kendiler ini<br />
ayıplarlar.<br />
Said Bin Muaz geldiğinde resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem, orada bulunanlara, seyidiniz için ayağa kalkın der.<br />
Onlar da ayağa kalkarlar ve Said Bin Muaz‟ı indirirler. Said<br />
oturduğu zaman, resulallah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle<br />
114
der: Ey Said, -beni kureyze‟yi göstererek- şu adamlar senin<br />
hakemliğini kabul ettiler. Onlar hakkında istediğin hükmü<br />
verebilirsin. Said bunun üzerine sorar: Benim onlar hakkında<br />
vereceğim karar geçerli midir? Aldığı evet cevabına karşılık,<br />
peki şu çadırda olanları da kapsıyor mu diye sorar, yine evet<br />
cevabı alır. Bu sefer de peygamberimiz sallallahu aleyhi ve<br />
sellemin olduğu tarafı göstererek ve peygamberimize (sallallahu<br />
aleyhi ve sellem), sevgi ve saygı ile bakarak, bunları da içine<br />
alıyor mu? Diye sorar. Yine evet cevabı alınca Said bin Muaz<br />
(Radiyallahu Anh) kararını açıklar:<br />
Erkeklerin öldürülmesi, kadınların ve çocukların esir<br />
alınması, mallarına da el konulması. Bunun üzerine resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: Kesinlikle 7 göğün<br />
üzerindeki Allah‟ın hükmüyle hükmettin…<br />
Her kim bu konuda hala şüphe duyuyorsa „Allah‟ın<br />
Birliğini Kabul Edenlerin Haddi Aşan ve Dinden Dönenlerle<br />
Antlaşma Yapmaktan Uzak Durmaları‟, „ Arap Yarımadası‟na<br />
Özel Durumlar‟, „Toplu İmha Silahları Kullanmanın H ükmü‟,<br />
„Yeni Haçlı Seferleri Savaşı‟nın Gerçekleri‟ isimli mektupları<br />
okusun. Bu kaynaklarda gerçekten çok aydınlatıcı bilgiler<br />
bulunmaktadır. Allah, kesinlikle doğru yolu gösterendir.<br />
Yedinci Suçlama: Usame Bin Laden, Dr.Abdullah Azam<br />
Suikastının Ardındaki Ġsimdi!.<br />
Dr. Abdullah Azzam‟ın öldürülmesi, tüm mücahitlerde<br />
olduğu gibi, Usame Bin Laden‟de de şok etkisi yarattı. Dr.<br />
Abdullah Azzam, 1989 yılı Kasım Ayı‟nın 14‟ünde<br />
Peşaver‟deki 7 Gece Camii‟nde Cuma hutbesini vermek üzere<br />
evinden çıkmıştı. Ve işte o vakit, karşısına 20 kilogramdan<br />
daha fazla TNT patlayıcısı taşıyan araba patlayarak Muhammed<br />
ve İbrahim isimlerinde iki çocuğuyla beraber hayatlarını<br />
kaybetmelerine sebep oldu.<br />
Bu hususta birçok tarafın suçlu olabileceği tahminleri<br />
yürütüldü. Başta Mosad olmak üzere, Sovyet istihbaratının da<br />
kendisinden intikam almak istemiş olabileceği ya da<br />
Amerika‟nın bu işi yapmış olabileceği söylendi. Ya da<br />
115
kendisiyle aralarında gerginlik bulunan başka gruplardan<br />
şüphelenildi.<br />
Bununla beraber, Usame‟nin bu suikastın ardındaki isim<br />
olduğuna işaret edenler de çıktı. Bunu yapanlar, Usame‟nin<br />
mücahitler arasındaki görüntüsünü kötüleştirmek, aralarında<br />
fitne çıkarmak istediler. Usame‟nin bunu mücahitlerin<br />
liderliğini kapmak istediği için yaptığını iddia ettiler. 1998<br />
yılında Al-Jazeera TV Kanalı ile yaptığı görüşme esnasında<br />
Usame Bin Laden‟e bu konu hakkında soru şu şekilde geldi:<br />
Yalnız bir de Muhammed Sadık Huveyda, sizin, Peşaver‟de,<br />
1989 yılında, Dr. Abdullah Azzam‟ın öldürülmesi emrini<br />
verdiğinizi ve o sırada Arap lider, Afgan lider, Arap mücahit,<br />
Afgan mücahit tartışmaları olduğunu iddia ediyor, bu iddiaların<br />
doğruluk payı nedir? Sizin bu hususta konumunuz nedir?<br />
Öldürüldüğü dönemde Dr. Abdullah Azzam‟la ilişkiniz nasıl<br />
nitelendirilebilir?<br />
Usame: Allah rahmet eylesin Şeyh Abdullah, ümmete mal<br />
olmuş bir insandı. Açıkça ortaya çıktı ki, o öldürüldükten<br />
sonra, kadınlar onun gibi adamlar dünyaya getiremediler. Ve<br />
Afganistan‟da ondan sonra da mücahitler geldi geçti, ancak<br />
Afgan direnişi onun dönemindeki kadar parlak olmadı . En uzak<br />
doğudan en uzak batıya kadar ümmeti cihada teşvik eden, O<br />
olmuştur. Bu mübarek cihatta onun olduğu dönemde mücahit<br />
kardeşlerimizle beraber faaliyetleri artmıştır. Özellikle de<br />
Filistin‟de, Hamaslı kardeşlerimizle. Filistin‟de cihadı teşvik<br />
etmek için, kitap yazmaya başladı. Bunlardan en önemlisi de<br />
Kur‟an ayetlerinin yazılı olduğu kitaptı. Müslümanları<br />
kabuklarından çıkarıp, özgürlük için savaşan mücahitlere<br />
dönüşmelerine vesile oldu. Ve biz de bu esnada onunla aynı yol<br />
üzerinde yürüyorduk. Ve ben suikast emri nasıl verebilirim?!<br />
Kaldı ki özellikle 7 gece Camii‟nde kendisine suikast<br />
düzenlenmeden 1 ya da 2 hafta kadar önce bomba<br />
bulunmasından sonra, ben ve birçoklarımız Şeyh‟ten<br />
Peşaver‟den uzak durmasını istemiştik. O‟nun Peşaver‟deki<br />
hareketlerinden en çok zarar gören ise Yahudilerdi. Bu suikastı<br />
İsrail‟in bazı işbirlikçi Araplarla beraber işlediğine inanıyorum.<br />
116
Bizleri suçlamak isteyenler de kendi suçlarını gizlemek isteyen<br />
Yahudiler, işbirlikçiler ve Amerikalılardır. Hiç akıl alır mı ki<br />
bir insan başını kessin? Öyle ki Şeyh Abdullah Azzam ile<br />
aramızda ne kadar kuvvetli bir bağ olduğu herkes tarafından<br />
bilinmekteydi. Bu tür sözlerin hiçbir aslı astarı yoktur. Ve<br />
aramızda bir yarış olmasının da imkanı yoktur. Allah rahmet<br />
eylesin, Şeyh Abdullah Azzam, davet ve teşvik kapısındandı,<br />
biz ise dağlarda cihat ediyorduk. O bize gençler gönderiyordu.<br />
Ve onun görüşlerini alıyorduk, bize emirler veriyordu. Allah<br />
O‟na rahmet eylesin ve Allahu Teala‟dan O‟nu ve iki oğlu<br />
Muhammed ve İbrahim‟i şehit olarak yazmas ını niyaz ediyoruz.<br />
Ayrıca ümmetimizdeki herkesi de üzerine düşenleri yapmaya<br />
davet ediyoruz.<br />
Abdullah Bin Azzam‟ın oğlu Huzeyfe, babası ile Usame<br />
Bin Laden‟in aralarındaki ilişkinin, babası şehit olana kadar<br />
büyük bir kardeş sıcaklığı içinde sürdüğünü ve Usame Bin<br />
Laden‟in Afgan Mücahitlere karşı da babasından sonra hiç<br />
değişmediğini, Afgan sorununa da hep aynı gözle baktığını<br />
söyledi.<br />
Ebu Bekir (Muhammed Havaca), şöyle dedi: Onlar tek<br />
bir hedefe hizmet etmekteydiler. Aralarında anlaşmazlık<br />
olduğunu söyleyenler oldu. Ancak onların ikisi arasında bizim<br />
aramızda olan anlaşmazlıklar türünden hiçbir anlaşmazlık<br />
olmadı. Aksine Şeyh Usame (Allah onu korusun), Şeyh<br />
Abdullah‟ı babası gibi görürdü. Şeyh Abdullah, onun<br />
gölgesinde durduğu şemsiyesi idi. Yani Şeyh Ab dullah<br />
öldüğünde, Şeyh Usame babası ölmüş kadar üzüldü.<br />
Ancak Allah düşmanlarının Şeyh Abdullah‟ı öldürmek için<br />
birçok sebepleri vardı.<br />
Bu sebepleri başlıca şöyle sıralayabiliriz:<br />
Öncelikle ġeyh Abdullah, cihadi okul sahibiydi .<br />
1982 yılında Şeyh, Afgan sahasına mücahitler gönderdi.<br />
Müminleri cihada teşvik etti. Gençleri ayaklandırdı. Alimlerin<br />
hassasiyetlerini uyandırıyordu. Allah Azze ve Celle‟nin dininin<br />
önüne muhakkak dikenler çıkacaktı ve bu dinin yeryüzünde<br />
ayakta durabilmesi için kesinlikle cihat şarttı. Filistin‟de,<br />
117
Afganistan‟da ve Müslümanların haklarının kafirler tarafından<br />
çiğnendiği tüm kara parçalarında, Müslümanlara cihadın<br />
mallarıyla, canlarıyla farz ulayn olduğu fetvası ilk defa<br />
mücahitlerin şeyhinden gelmiştir. Ve özür sahipleri dışında<br />
kimsenin bu cihatta geri kalması doğru değildir.<br />
Afgan Cihat Ģeyhlerinden bir tanesi Ģöyle demiĢti : Şeyhimiz,<br />
düşmanlar ismini duyduğu zaman içlerinde endişe ve korku<br />
yaratan bir kişiydi. Onu bizden daha iyi tanıyorlardı. Kendisi<br />
Komünistlere de, Siyonistlere de, zorbalara da düşmandı.<br />
2.si; Afganistan‟da cihada öncülük ediyordu :<br />
İslam Ümmeti‟nin düşmanları, bu devirde onun gibi bir alim<br />
görmedi. Silah taşıyor, kafirlere ve dinden dönmüşlere karşı<br />
savaşıyor, Allah‟ın dinini yeryüzünde hakim kılmak için ne<br />
gerekiyorsa yapıyordu. Doktor Abdullah Azzam, cihada öncülük<br />
ediyor, kalemiyle cihat ediyordu. Dünyada cihadın<br />
sözcüsüyken, hakkın savunucusuyken, cihat düşmanları onu<br />
susturmak istediler. Ruslar Afganistan‟da yenilip de çekilmek<br />
zorunda kaldıktan sonra, Rusya yerine islamiyetin yeni bir güç<br />
olarak ortaya çıkmasından yana endişeler duyulmaya başlandı.<br />
Bunu engellemek için birçok konferanslar düzenlendi. Allah<br />
rahmet eylesin Şeyh Azzam, ne zaman Allah düşmanları<br />
tarafından karşı koymayla karşılaşsa, onlara b eyanlarla,<br />
delillerle cevap verir, hepsini sıkıştırırdı. Bu nedenle herkes<br />
gerek cihat sahasında gerekse beyanatları ve sözleri yoluyla<br />
onunla yüz yüze gelmekten aciz kalmıştır.<br />
3.sü; cihadı Afganistan dıĢına yayması:<br />
Şeyh, Afganistan‟dan, kafirlerin ayak bastığı tüm topraklara<br />
mücahit gönderiyordu. Bu nedenle Allah düşmanları cihattan<br />
korkmaya başladılar. Özellikle Afganistan‟da savaş için 1000<br />
kere hesap yapar oldular. Cihat artık, kafirlerin bulundukları<br />
her bölgeye yayılmaya başlayınca, onlar da cihadi şahsiyeti<br />
olan, işgal altındaki Müslüman topraklarında halkı cihada<br />
teşvik eden, cihat sembolü Şeyh‟ten kurtulmaya karar verdiler.<br />
4.sü; ġeyh Afgan Cihadını, Ġslam cihadına dönüĢtürdü:<br />
Şeyh, „cihat ilmi‟ adı altında İslam ümmetinin birliğini teşvik<br />
ediyordu. Bu uğurda çalışmalarını son nefesine kadar da<br />
118
sürdürmüştür. Öyle ki, hayatının son esnalarında şu sözleri<br />
söylemiştir: Tüm evlatlarımın ölmesi, benim için cihat<br />
anlayışının değişip bozulmasından daha iyidir.<br />
Şeyh Azzam, tüm ümmete çağrıda bulunmuş, tü m Arap ve<br />
İslam ülkelerindeki tüccarları, mallarını Allah yolunda<br />
harcamaya davet etmiş, İslam alimlerini cihat sahalarına<br />
gruplar halinde katılmaya çağırmış ve tüm Müslümanların,<br />
güçleri, ilimleri ve nefislerinin elverdiğince bu mübarek cihada<br />
ortak olmalarını istemiştir. Bu davet sonucunda, bir çok<br />
diyarlardan gençler toplu olarak cihada katılmaya gelmişlerdir.<br />
Şeyhin bu mücadelesi, ümmet düşmanlarının kendisini<br />
öldürmeye azmetmelerine sebep olmuştur. Ve dinden çıkmış<br />
Devlet İdarelerinin de bu suikastta büyük rolü olmuştur.<br />
Dr.Abdullah Azzam, 20. yüzyılda, islamiyete öncülük etmiştir.<br />
Sekizinci suçlama: Ġslam Devleti Olan Taliban‟ın DüĢmesine<br />
Sebep OlmuĢtur!!<br />
Bu dinin ve din düşmanları kafirlerin tabiatını anlamaktan<br />
yoksun bazı gafiller, Usame Bin Laden‟in, New York ve<br />
Washington saldırılarıyla, Amerika‟nın İslam Devleti Taliban‟ı<br />
yıkmasına vize çıkardığını söylüyorlar. Hiç bilmiyorlar ki daha<br />
New York ve Washington ataklarından önce Amerika, sadece<br />
Allah hükümlerini uygulayıp, Allah‟ın şeriatıyla karar verdiği<br />
için Taliban Rejimi‟ni yıkmaya çalışıyor, bunun için<br />
uğraşıyordu. „Onlardan intikam almalarının tek sebebi Aziz ve<br />
Hamit olan Allah‟a iman etmeleri idi‟ Buruc Suresi, 8. ayet.<br />
Usame Bin Laden, Al-Jazeera TV Kanalı Muhabiri Teysir<br />
Alluni ile görüşmesinde şöyle demişti: „Amerika‟nın herhangi<br />
bir İslam devleti kurulmasına karşı olduğu açıkça<br />
bilinmektedir. Müminlerin Emiri de, Taliban‟ın büyükleri de<br />
birçok defalar bunu ortaya koydular; onlar, İslam dinine<br />
saldırıyorlar. Mesele sadece Usame Bin Laden‟i n orada olması<br />
değil.‟ Kendisinin de dediği gibi, İngilizler daha o<br />
Afganistan‟da yokken ülkeye saldırdı. Ardından Rusya, şimdi<br />
de Amerika.<br />
119
Pakistan Eski DıĢiĢleri Bakanı Niaz Nazik, Pakistan‟da<br />
yayınlanan „Darb mümin‟ isimli İslami gazeteye yaptığı bir<br />
açıklamada: Amerika Hükümeti‟nde büyük yetkililerin, 2001<br />
yılı Temmuz ayının ortasında, kendisine, Amerika‟nın 2001 yılı<br />
Ekim ayında Afganistan karşıtı operasyonlar başlatacağını<br />
haber verdiklerini söylemişti. Amerikalı yetkililer, Pakistan<br />
Dışişleri Bakanı‟na bu haberi, Berlin‟de düzenlenen konferans<br />
esnasında haber vermişti.<br />
Niaz, Amerikalı yetkililerin kendisine söylediklerini şöyle<br />
özetledi: Usame Bin Laden teslim edilmezse, Amerika onu ve<br />
Taliban Hareketi Lideri Molla Ömer‟i yakalamak ya da<br />
öldürmek için, askeri operasyona başlayacak. Niaz, burada<br />
amacın daha geniş olduğuna dikkat çekerek, gerçekte Taliban<br />
Rejimi‟nin devrilip yerine Afganistan‟da ılımlı, geçici bir<br />
hükümet kurulmak istendiğini söylüyor. Ve bu geçici hükümete<br />
de Afganistan eski kralı Zahir Şah‟ın getirilme ihtimali<br />
değerlendiriliyor.<br />
Pakistan Eski Dışişleri Bakanı, Amerika‟nın bu<br />
operasyonları, Amerikalı müsteşarların mevcut olduğu<br />
Tacikistan‟dan başlatmak istediğini, Özbekistan‟ın da bu<br />
operasyonlara katılacağını, 17 bin Rus Askerinin d e hazırlık<br />
halinde olduklarını belirtti. Operasyonların başlaması<br />
tasarlanan tarih ise, çok büyük ihtimalle, Afganistan‟a kar<br />
yağmaya başlamadan önce, yani Kasım Ayı olarak<br />
kararlaştırılmıştı.<br />
Eski Pakistan Yetkilisi, Amerika‟nın Usame Bin Laden‟in<br />
ani bir kararla teslim edilmesi durumu söz konusu olursa saldırı<br />
kararından vazgeçebilir diye düşünmüştü ancak, BBC verdiği<br />
haberde, Pakistan Diplomatik Raporunda, Amerika‟nın henüz<br />
New York ve Washington saldırıları düzenlenmeden, Usame Bin<br />
Laden ve Taliban karşıtı askeri operasyon başlatmaya<br />
hazırlandığına dikkatleri çekti.<br />
Öyleyse, bu düşmanlığın gerçek sebebi, Taliban‟ın İslam<br />
değerlerini yükseltmesi, sadakatle İslam şeriatını uygulaması<br />
idi. Bu da uzun zamandır süre gelen hak ve batılın arasındaki<br />
çatışmayı göstermektedir. Yani sebep Amerika‟nın ve etrafında<br />
120
dolananların iddia ettikleri gibi, Usame Bin Laden‟in ya da<br />
askeri kamplarının Afganistan‟da bulunuyor olması değildi.<br />
Gerçek sorun, Taliban Rejimi‟nin İslam şeriati‟ni uygulaması<br />
ve bunda başarıya ulaşması idi. Taliban‟ın siyaseti,<br />
Müslümanlar arasında Allah‟ın şeriatıyla hükmettiği için<br />
yayılmaya başladı. Amerika ve başta Suudi Arabistan olmak<br />
üzere, ona tabi olan devletlerin hedefi, Usame Bin Laden‟i<br />
yakalamaktan önce Taliban Hükümeti‟ni devirmekti.<br />
Şunu diyebiliriz ki Bin Laden‟in ya da Afganistan‟ın hedef<br />
gösterilmesi, kurbanlık koyun seçmek gibi bir durumdu. Daha<br />
önce de işaret ettiğimiz gibi Pakistan Dışişleri Bakanı,<br />
Amerika‟nın Afganistan‟ı vurmaya zaten hazırlandığını<br />
açıklamıştı. Yani Amerikan Yönetimi zaten Usame Bin<br />
Laden‟in varlığı bahanesiyle, İslam topraklarını vuracaktı. Bu<br />
saldırıların başlıca hedefinin Usame Bin Laden‟i yakalamak<br />
olmadığını, Amerika Eski Dış İşleri Bakanı Colin Powell hicri<br />
takvime göre 06.07.1422‟de, Amerika‟nın Afganista n‟a yönelik<br />
askeri hamlesini, Usame Bin Laden‟in yakalanmasının<br />
durdurmayacağını açıkça şu sözleriyle ortaya koymuştu:<br />
“Amerika, kendisine serbestçe dolaşabilmek için hazırladığı<br />
teklifi geçirmeye çalışıyor. Aynı zamanda binlerce şahsın tabi<br />
olduğu Bin Laden Şebekesi‟ni de dağıtmak istiyor. Amerika‟nın<br />
öncelik verdiği; Usame Bin Laden, örgütü El-Kaide ve<br />
kendisini Afganistan‟da koruyan Taliban Hareketi‟ni<br />
yakalamaktır”. Powell, açıkça, Usame‟nin Amerika‟ya teslim<br />
edilmesinin de bu işin sonu olmayacağını ifa de ederek,<br />
şebekenin köküne inmek gerekir dedi. Usame Bin Laden‟in<br />
tutuklanması halinde 25 milyar dolar ödül koydu.<br />
Amerika, Usame Bin Laden‟i bahane ederek Sudan‟a ambargo<br />
koymuştu.Ancak Usame Bin Laden Sudan‟dan çıktığı halde,<br />
Amerika bu ambargoyu kaldırmadı ve Beşir Hükümeti‟ni<br />
düşürebilmek için, Güney Sudan‟daki hıristiyanları<br />
desteklemeye devam etti. Afganistan‟a düzenlenen hava<br />
saldırıları ise, hedefin sadece belli şahıslar değil, tüm İslam<br />
olduğunu açıkça ortaya koymuştur.<br />
121
Öyleyse, onların istedikleri gibi Usame Bin Laden‟i<br />
ülkelerinden çıkarmalarının da hiçbir anlamı yoktur. Bu<br />
husustan Molla Muhammed Ömer şöyle konuşmuştu: “Arap<br />
mücahitlerin ülkeden çıkarılması, Güvenlik Konseyi‟nin kendi<br />
menfaatleri yönündeki isteklerine cevap vermek anlamı<br />
taşımaktadır. Onlarla aramızdaki çatışmalar da son<br />
bulmayacaktır. Ve iddia ettikleri gibi hedefleri de şahıslar<br />
değildir. Aksine onlar, İslam ülkelerindeki İslami rejimleri<br />
hedef almaktadırlar. Eğer onların isteklerine cevap verir,<br />
istedikleri insanları ülkemizden çıkarırsak, istekleri bu kadarla<br />
sınırlı kalmayacaktır. Bu sefer de bizden, şeriat düzenimizi<br />
bozmamızı, kadın hakları gibi konularda bize ters düşen yasalar<br />
koymamızı isteyeceklerdir.”<br />
“Böylece Şeriat hükümlerinin geçmediği hükümetler<br />
kuracağız. Aynen Sudan‟da olduğu gibi; mücahitleri çıkarma<br />
isteklerini kabul ettiler, bu nedenle bugüne kadar istekler<br />
bitmek bilmedi”.<br />
Dokuzuncu Suçlama: Cihadı Ġslam Ülkeleri‟ne TaĢıyor 65<br />
Bu suçlamada bulunanlar, özellikle de Suudi Arabistan<br />
Rejimi, Filistin‟de, Afganistan‟da, Çeçenistan‟da cihat etmek<br />
caizdir diyor, ardından sıra kendilerine gelince de hemen cihadı<br />
haram kılıyorlar. Onlarda bu yasaklama hastalığı nereden<br />
geliyor onu da bilemiyorum. Öyleyse onlara şu soruyu<br />
soruyoruz: Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, nerede<br />
savaştı? Sahabe ve tabiinin fetihleri nerede gerçekleşti?<br />
Şüphesiz ki İslam ümmeti, geçmiş tarihinde de şimdiki<br />
tarihinde de, başarısızlıkla sonuçlanan birçok değişim girişimi<br />
gördü. Bu girişimde bulunanlar da sıdk ve ihlas yoktu<br />
denilemez ancak belki de eksikleri, bizi alıp giden dünyada<br />
gerçek güç ve ölçüyü taktir etme yetisine sahip değildiler.<br />
Yaşadığımız asırda da önümüze ağır faturalar getiren,<br />
birçok tecrübeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bize adım<br />
atmadan önce iyice düşünmemiz gerektiğini öğretti. Ancak,<br />
65 Yazar, Suudi Arabistan Hükümeti‟nin Rusya‟ya karşı Afganistan‟da cihada çağrı yaparken Arap-<br />
Afganlar‟ın namlusu Amerika‟ya dönünce yüzde yüz yön değiştirdiğini vurguluyor.<br />
122
İslam ülkelerinde, sırf başarısızlık korkusuzla, bizlere cihadın<br />
yasaklanması, durumun bu hadde ulaşması da caiz midir?!.<br />
Selefler (radiyallahu anhum) bugünden daha fazla<br />
tecrübeler yaşadılar. Hüseyin radiyallahu anh ve ashabı,<br />
Yezid‟in üzerine yürüdüler, Kuran okurları, Abdurrahman Bin<br />
Eşas önderliğinde , Zalim El- Haccac‟ın üzerine yürüdü. Ve<br />
bunların hepsi de, çoğu insanın görüşüne göre kötü sonla bitti.<br />
Ancak bu hal, alimleri hiçbir zaman, İslam dininde yer alan<br />
cihadı yasaklama yoluna itmedi.<br />
Günümüzde bazı bozguncuların tertibi olan bu yasaklama<br />
netice de Allahu Teala‟nın cihat emrinin önüne geçmek<br />
demektir. Gerek sahabe, gerek selefler (radiyallahu anhum),<br />
İslam ülkelerinde dinden dönenlerle, haricilerle ve zalimlerle<br />
savaşmışlar, dinden dönen devlet liderlerini de ülkeden<br />
çıkarmak için tüm imkanlarını sarf etmişlerdir. Bu, ancak İslam<br />
ülkesinde mümkün olabilir.<br />
Evet, herhangi bir direnişe girmeden önce dini ve maddi<br />
kazançları ya da kayıpları çok iyi hesap etmek gerekir. Bunu da<br />
yapacak olanlar, bu konudaki ilim sahipleri ve uzmanlardır. Bu<br />
tür kararları ancak, ümmetin liderleri verebilirler.<br />
Usame Bin Laden‟in bu husustaki konumu herkesçe<br />
bilinmektedir. Müslümanları, en tehlikeli ve en şiddetli düşman<br />
olan Amerika ve İsrail‟e karşı cihada teşvik etmektedir. Ki bu<br />
düşman Amerika ve İsrail önderliğinde, hıristiyan -siyonist<br />
birliktir.<br />
Birçok mücahit, rejimlere karşı savaş sahasından<br />
ayrılarak, Amerika ve İsrail‟e karşı savaş sahasına geçmeyi<br />
daha uygun bulmuşlardır. Usame Bin Laden, özellikle Arap<br />
yarımadasında, gençleri bu aşamada rejimlere karşı<br />
savaşmaktan vazgeçirtmek için büyük çaba sarf etmiş ve bu<br />
rejimleri daha kötü bulup, diğer faktörlerin hepsini arka plana<br />
atarak onlarla savaşı ön planda tutanlardan yana dert yanmıştır.<br />
Bu durum da tabi ki, safların bütünlüğünü açıkça etkilemiştir.<br />
Ona düşmanlık edenler, neden acaba kendisini suçlarlarken<br />
bunu da iyiliği olarak hesap etmiyorlar?<br />
123
Son olarak… Usame‟nin Hasta Olduğu Söylentileri<br />
Bu konudaki söylentilere en güzel cevabı verebilecek olan,<br />
şahsın kendisidir. Usame‟ye Al-Jazeera TV Kanalı ile yaptığı<br />
görüşme esnasında sorulan soru: Amerika-Pentagon, sağlığınız<br />
hakkında raporlar yayınladı. Raporların Pakistan ve istihbarat<br />
kaynaklarından edinilen bilgilere göre hazırlandığı belirtiliyor<br />
ve bu raporlara göre sizin amansız bir hastalığa yakalandığınız,<br />
sadece 5 ya da 6 ay yaşayabileceğiniz söyleniyor. Öncelikle bu<br />
raporların doğruluk payı nedir? İkinci olarak, sizin<br />
operasyonlarda bulunacağınız tehditlerinden sonra, bu tür<br />
yayınların amacı nedir?<br />
Usame Bin Laden: Öncelikle sağlık konusunda; Allah‟a<br />
hamdolsun, verdiği nimetlere daima şükürler olsun, sizin de<br />
gördüğünüz gibi sağlığım gayet iyi. Biz dağlarda çetin<br />
soğuklara, yaz günlerinde de yakıcı sıcaklara katlanıyoruz. Ben<br />
ata binerek, Allah‟ın izniyle, hiç durmadan 70 kilometre mesafe<br />
alabiliyorum. Ve bu sözleri yayanlar, Müslümanlar arasında<br />
bizlere sevgi duyanların maneviyatını bozmak, diğer taraftan da<br />
Amerikalılar da meydana gelen Usame korkusunu ba stırmak<br />
istiyorlar. Ancak onlar, hiçbir şey yapamazlar. Ayrıca mesele<br />
sadece Usame meselesi de değil. Bu ümmet, 1milyar 200 milyon<br />
müslümandan oluşuyor. Bu Yahudi ve hıristiyan mücrimlerin,<br />
Allah‟ın evini yıkmaya asla güçleri yetemeyecek. Ümmet,<br />
Allah‟ın izniyle devam etmektedir ve cihadı da Amerika ve<br />
diğer düşmanlara karşı sürdürmektedir.<br />
2-USAME BĠN LADEN‟ĠN MÜCADELESĠ,<br />
KOMUTANLIĞI VE OLAYLARIN ġĠMDĠSĠ VE<br />
GELECEĞĠ... 66<br />
İnsanlar Allah yolunda cihattan bahsediyorlar ve bu kelime<br />
gerçekten çok ama çok güzel; „Allahu Teala yolunda Cihat‟.<br />
Ancak cihat, her yönüyle güzel bir olay değildir. Sadece hoş bir<br />
66 Faris El-Zahrani‟nin „ Zamanı yineleyen ,Amerikayı kahreden Bin Laden‟ kitabından<br />
124
söz ya da güzel kelimelerden oluşmuyor. Cihadın tüm anlamı,<br />
ganimetler ve esir almak, zafer kazanmak, kuşatmak ya da<br />
ateşlerin konuşması da değildir. Onda sevilen ölüm, gerçekten<br />
yaralanmak, malların kaybedilmesi, hayatın felç olması vardır.<br />
Bu zorluklardan daha büyük olanı ise, askerlerin kargaşaya<br />
düşmesi, insanlar arasında husumetin yayılması; bu bunu vurdu,<br />
bu buna düşmanlık etti, bu buna karşı haddi aştı …bu insanlar<br />
için olağan bir haldir. Cihatta hatalar, girişimler, bazıları<br />
yenilir yutulur cinsten bazıları da öyle olmayan yorumlar<br />
vardır. Fikrin güzelliği, üstünlüğü ile hayata geçirilebilirliği<br />
arasını çizen sınır vardır.<br />
İnsanların, İslam devleti ile ilgili zihinlerinde tasarladıkları<br />
düşüncelere bir bakarsak rüyalar alemindekinden farklı<br />
olmadığını görürüz. Yani hayalleri, güzel resimlerle, uçan<br />
halılarla,gösterişli renklerle süslüdür.<br />
Gökten rahmet yağmurları devamlı olarak iner, her an<br />
niyaz etmek vardır ve düşmanlar, meleklerin bizim yanımıza<br />
savaşmaya geldiklerini bildikleri için bize karşı savaşmaktan<br />
korkarlar. İslam devletinde fakir bir insan yaşamadığını<br />
tasavvur ederler. İslam devletinde kimse hasta da olmaz ve<br />
istenen her şey insanın elleri arasındadır. Oysa resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem‟in İslam devleti cennetine bakarsak,<br />
sahabeyi kiramın en şiddetli günlerinin Mekke‟de değil<br />
Medine‟de olduğunu görürüz.<br />
Sahabeyi Kiram‟ın başına Hendek Savaşı‟nda gelenler gibisi,<br />
Mekke‟de gelmiş miydi? (O zaman hem üstünüzden gelmişlerdi,<br />
hem aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler<br />
gırtlaklara dayanmıştı. Allah‟a türlü türlü zanlarda<br />
bulunuyordunuz. İşte burada müminler imtihan edilmiş ve<br />
şiddetli bir surette sarsılmışlardı da sarsılmışlardı. Ahzab<br />
Suresi, 10 ve 11. Ayetler.<br />
İslam devletinde gözler kayıyor, yürekler ağza geliyor ve<br />
depremle imtihan olunuyor, ancak bu imtihan nefsi depremle<br />
oluyor.<br />
O zamanın tablosu ile şimdinin şeyhlerinin çizdikleri<br />
İslam devleti tablosunu bir karşılaştırırsak; şimdiki şeyhler,<br />
125
insanlara İslam devletinde zorluk, korku yoktur, herkesin karnı<br />
toktur, insanlar sadece bize ve devletimize bakarak dinimize<br />
giriyorlar, şeklinde tarifte bulunuyorlar. Bu nedenle de<br />
insanlar, onlara başkalarının vaat ettikleri d ünya nimetlerinden<br />
daha fazlasını temin edeceğiz, zihniyetiyle bize geliyorlar.<br />
Oysa onlara şunu söylemek istiyorum: 3 büyük halife<br />
insanların elinde, fazla bir plana da gereksinim duyulmadan<br />
öldürüldü.<br />
Ömer Bin Hattab‟ı (radiyallahu anh), Mecus (ateşe t apan)<br />
Ebu Lu‟lue sabah namazını kılarken, Müslüman şeyhlerin,<br />
alimlerin, komutanların arasında öldürdü.<br />
Bazı geri kafalılar, önce Medine‟yi kontrol altına aldılar,<br />
ardından da oruçlu olan halife Osman Bin Affan‟ın evini<br />
basarak Medine‟nin ortasında, insanların arasında kendisini<br />
kestiler.<br />
Ali Bin Ebi Talib (radiyallahu anh), caminin ortasında, bir<br />
grubun arasında insanları sabah namazına çağırırken, İbn<br />
Mulcem El-Harici‟nin kılıçla saldırısı sonucu şehit oldu. İbn<br />
Mulcem, birisi İbn As‟ı, diğeri de Muaviye‟yi öldürmek üzere<br />
iki kişi ile kurdukları plan sonucunda bu suikasta girişmişti.<br />
İşte bu büyük halifeler devri, sonrasına hiç girmiyoruz,<br />
ancak kesinlikle şunu söylememiz gerekir: İslam dünyasında<br />
insanın yaşantısını kurgulayanlar; sizin bu kurgularınız ın<br />
gerçek hayatla hiçbir ilgisi yoktur. Bu ancak hayal ürünüdür ve<br />
gerçekle tamamen çakışmaktadır. Bunu kurgulayanların da<br />
hayatlarına bir bakarsanız, bu tür hayattan aslında ne kadar<br />
uzak olduklarını da görürsünüz.<br />
Kitaplarla, kitaplar arasında, fikirlerle, kalemle, kağıtla<br />
yaşamak İslam demek değildir. İslam, hayat tarzıdır.<br />
Doğrularıyla yanlışlarıyla insan yaşayışıdır. Uygulamalı İslam<br />
dünyasında doğru şekilde davranmak da vardır zulüm de, doğru<br />
sözlülük de vardır yalan da. Ve her birinin de islamiyett e belli<br />
bir konumu vardır.<br />
İslamiyet yanlışın varlığını kabul etmektedir. Onu yok<br />
saymama gibi bir durum söz konusu değildir. Bunun için de<br />
126
Allahu Teala belli sınırlar, cezalar, hükümler koymuştur. Ve bu<br />
hükümlerde hitap edilenler, Müslümanlardır, başkalar ı değil.<br />
Ali (radiyallahu anh)‟ın Ayşe (radiyallahu anha) ile Muaviye<br />
(radiyallahu anh)‟la karşı karşıya geldiği fitne asrı, ashap için<br />
bir ibret dönemiydi. Ve bu hususta Resulallah (sallallahu aleyhi<br />
ve sellem‟den bugüne ulaşan dışında hiçbir şey söylemi yoruz;<br />
Ammar‟a şöyle demişti: seni azgın bir topluluk öldürecek. Ve<br />
bunun dışında daha başka olaylar.. Bu olay, hayır yüzyıllarına<br />
yakın bir dönemde olmuştu. Hatta yine o yıllardan biriydi. Oysa<br />
çocukların bile korkudan saçlarını ağartacak olaylar biliyoru z,<br />
buyurun görün:<br />
1- Hariciler (4 bin savaşçı, Ali Radiyallahu anh ile savaşa<br />
ve Küfe‟de bulunan 3 bin kişi ise onunla savaşmamaya<br />
karar verdiler. Ali Radiyallahu anh, onlara ortak<br />
düşman Muaviye‟ye karşı savaşma teklifi sundu. Ancak<br />
onlar, bu teklifi reddettiler hatta kendisini küfre<br />
düştüğünü söyleyip tövbe etmesini istediler. Ali<br />
Radiyallahu anh, Abdullah bin Habbab bin Eret ve<br />
hamile eşini öldürmeleri üzerine onlara karşı savaşa<br />
girişti ve içlerinden 400‟ü yaralanıp geri kalanı<br />
öldürülene kadar bu cenge devam etti.<br />
2- Amr Bin Şubbah‟in rivayetine göre, Cemel Vakası,<br />
Basra yakınında geçekleşmişti. Bu savaş, Müslümanlar<br />
arasında meydana gelmişti. Tek din kardeşi hatta aynı<br />
nesep. (her iki taraf da Mudar, Rabi‟ah ve Yemen<br />
aşiretlerindendi.) Ve bu savaşta, cennetle müjdelenen<br />
10 sahabe arasında yer alan Talha ve Zübeyr de şehit<br />
düştüler.<br />
3- Siffin savaşı; Ali ve Muaviye (Radiyallahu anhuma)<br />
arasında geçmişti. Bu savaşta bazıları barış için teşvik<br />
de bulunuyor, şöyle diyorlardı: Şam ülkeleri, Şam<br />
ehlinden sonra kime diyar olacak? Irak halkı helak<br />
olursa Irak kime kalacak? Kadınlara, soylarınıza kim<br />
kalacak? Hiç akrabalarınızı düşünmez misiniz? Zayıf<br />
rivayetlere göre, savaşmaktan yana korku yayıldı ancak<br />
gerçekten büyük bir savaştı.<br />
127
4- Önce hıristiyanlıktan islamiyete giren, ardından da<br />
tekrar hristiyanlığa geçenlerden bazıları şöyle<br />
demişlerdi: Vallahi bizim çıktığımız din, bunların<br />
dininden daha hayırlıdır. Onların dini kendilerini kan<br />
akıtmaktan, yol kesip malları yağmalamaktan<br />
alıkoymuyordu. Ve Ali radiyallahu anh, bunlarla<br />
savaştı.<br />
Sonra Abdullah Bin Zübeyr‟in savaşı….sonra….sonra…<br />
İnsanın şunu bilmesi gerekir; müslümanın hayatı, gecesi namaz,<br />
gündüzü oruç, defalarca affetmek, defalarca vermek, sürekli<br />
hayırda bulunarak veliler sınıfına girmekle geçmiyor.<br />
Neticede veli de bir insandır…insan….beşer<br />
Mücahit de insandır..insan…beşer.<br />
İslam dünyası, Müslümanlar ya da melekler, cinler<br />
hakkında kurgulanan filmler islamiyeti olduğundan çok daha<br />
basit göstermektedir.<br />
Bunu da durumun azimetini küçük gören, büyük amaçları<br />
sırf küçük amaçlar için arka plana atan, hayrın, nimetin ve ilahi<br />
faziletin nerede olduğunu görmemek için gözlerini siyah<br />
örtülerle kapatanlar için söylüyoruz.<br />
Allahu Teala yolunda cihat, beşeri bir durumdur. Yönetimi ve<br />
mülkü ele geçirerek Allah hükümlerini g eçerli kılmak için<br />
yapılır. Her kim ki cihadı teşvik eder veya cihada çağırırsa o<br />
kimsenin artık insanlarla tartışmaya girmesine, kendisine savaş<br />
açılmasını beklemesine gerek yoktur, kendisini kılıcın<br />
sıcaklığını tatmaya hazırlaması gerekir. Bu Allahu Teal a‟nın<br />
sünnetindendir. 3 büyük halifeyi hatırlarsak, kafirlerin elinden<br />
değil, aksine fasık ve dinden dönmüşlerin elinden ölmüşlerdir.<br />
Ve Ebu Lu‟lua El-Farisi, şirk ehlinden değildi. Onun Mecusi<br />
olduğunu ispatlamak için ise ne çaba gösterilse boşa gider.<br />
Haricilerden Ebu Mulcem de, kendisinden önce gelenleri inkar<br />
etmemiş ancak daha sonra gelenlerle ihtilafa düşmüştü. Osman<br />
Bin Affan‟ı öldürenlerin bazı liderleri ise, daha sonradan Hz.<br />
Ali radiyallahu anh‟ın ordusuna katılmışlardır.<br />
Bu nedenle her kim bu yola, cihat yoluna, Allahu<br />
Teala‟nın sultanlığını yeryüzünde tekrar hakim kılmak için<br />
128
elini, ayağını koyup, tağutlara karşı teşvikte bulunur,<br />
zulümlerini ortadan kaldırmaya, arşlarını yıkmaya azmederse,<br />
bu insanın sonu bellidir. Akıllı hiçbir kimse, böyle bir insan<br />
için şov yapıyor diyemez. Çünkü sonuçta ya adalet gelir ya da<br />
kılıcın sıcaklığı hissedilir.<br />
Evet sen bir dergi çıkarıyorsun ya da muhalefet olmak için<br />
bir parti kuruyorsun. Reform talep eden, hapishanedekilerin<br />
çıkarılmasını isteyen ya da belki yenisi gelir de daha hayırlı<br />
olur diye kralın ölmesini bekleyen göstermelik bir parti. Bu<br />
durumda senin işin oldukça kolay oluyor. Siyasi bir adamsın ve<br />
seni siyasi bir muhalefet olarak görürler, ona göre saygı<br />
gösterirler.<br />
Dediğim gibi: Cihat ve savaş hususunda, sen sadece bir<br />
gözeticisin, senden önceki seçilmişlerden daha iyi değilsin,<br />
kendi devrindekilerden de daha iyi değilsin. Abdullah Azzam<br />
senden çok önce yaşamadı. Şeyh Ömer Abdurrahman da öyle.<br />
Ebu Talal El-Kasimi, Şeyh Enver Şaban, Ebu Abdullah<br />
Ahmet…hiç biri senden çok uzak değildi…liste uzun ey<br />
Allah‟ın kulu ve bu kadarı sana yeter ey Allah‟ın kulu.<br />
İşte bu durum gençleri yaşlandırır. Ve bu yolda ancak<br />
erkekler yürür. Ve aniden hareket etmeden iyice düşün. Sakın<br />
şunu söyleme: beni çıkmaza soktular. Seni hiç kimse çıkmaza<br />
sokmadı. Biz sana bakanlık ya da iş güvencesi vermiyoruz. Hata<br />
yapmaz melekler gelip seninle savaşacak diye garanti de<br />
etmiyoruz. Gökten silah inecek, mümin ve kafir, sünnet<br />
bid‟attan ayırt edilecek ya da ilahi vahiyle bir nebi gelece k de<br />
demiyoruz. Ancak sana sadece şunu söylüyoruz: bu bizim<br />
görüşümüz değil. Bildiğimizden başka bir şey görmedik, gaybı<br />
da bilmiyoruz. En uygun oksijeni bulmak istiyorsan aya çık;<br />
insanların birçoğu, selamet yoluna uzanmayı başardılar ve<br />
oğullarıyla beraber, kuşlar gibi dallarının üzerine oturdular.<br />
Yiyor, içiyor ve evlerinin camlarının ardından hayatı<br />
gözetliyorlar. Ve savunma devrinde oturursan, üzerimize<br />
gelirler ve büyük vaazlarını verirler, aynen şöyle derler: bunu<br />
bekliyorduk…daha önceden uyarmıştık….ve….ve…dil çok uzun<br />
Allah‟tan kısaltmasını niyaz ediyoruz.<br />
129
(korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi<br />
keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar.) Ahzap Suresi<br />
19.ayet.<br />
Usame Bin Laden cihat fikri hakkında Ģöyle demiĢti :<br />
Doğduğum zaman, tüm dünya kafirler tarafından yönetiliyordu.<br />
Başta Sovyetler Birliği, ardından da Amerika.. İslam alemimiz<br />
yaklaşık 50 sene önce, hezimete uğradı. Osmanlı Devleti‟nin<br />
göçüşünden etkilendi…İngilizler, Yahudiler‟in yerine ilk iki<br />
kıblenin Mescid-i Aksa‟nın bulunduğu Filistin‟i işgal ettiler.<br />
Ardından ikinci dünya savaşını kazananlar, kağıt üzerinde İslam<br />
ve Arap Devletleri kurdular. İslam dünyası, batı tarafından<br />
işgal edildikten sonra, bir de her mekana askeri üsler kuruldu.<br />
Bölgedeki hükümetler de onlara boyun eğmektedirler. En küçük<br />
bir şüphe içine düşmeden getirdikleri nizamı kabul etmekteler.<br />
Bu devletler ve varlıklar, Müslümanların etrafında dönen fesat,<br />
Müslümanların zayıflığı ve zelil duruma düşmesi sebebiyle<br />
ortaya çıkmıştır. Bu hükümetlerin asıl amacı, İslam ülkelerinin<br />
özgürlüklerini kazanmalarını engellemektir. Ve bu devletlerin<br />
başlarında bulunanlar da batı eğitimi, terbiyesi ve kültürünü<br />
alarak dışlarında rahmet görüntüsüyle oysa içleri azap dolu<br />
olarak ülkelerine döndüler.<br />
Ben doğduğumda İslam ülkelerinin hali bu idi. Büyüyüp<br />
genç olduğumda ise, İslam ümmetini saran yıkımı, zilleti, bu<br />
güçlere boyun eğişi gördüm. Bunun kötülüğünü, insanlarda<br />
yaptığı değişikliği, kalplerin nasıl da bu yönde yumuşadığını<br />
gördüm. Bu kafirlerin küfründen daha şiddetli küfürdür. Zillete<br />
düşen, boyun eğen, yenilgi çukurunda yozlaşan nice kişileri<br />
gördüm.<br />
Her ne kadar sabah akşam „üstün olan rabbinin adıyla oku‟<br />
ayetini okusalar da, gerçekte küfrün daha üstün, batının daha<br />
yüce olduğuna inanıyorlar. Halbuki tüm izzetin Allah‟a ait<br />
olduğunu unuttular…<br />
Bu arada kendime sordum; bir Müslüman olarak değişiklik<br />
yapmamın imkanı olabilir mi? 1 milyar Müslüman arasından<br />
benim bunu başarmam söz konusu olabilir mi?<br />
130
Kur‟an-ı Kerim bana bir grup yaratarak, önce kendim<br />
değişerek etrafındakileri de değiştirebileceğimi haber veriyor.<br />
Allahu Teala Şöyle buyuruyor: Bir kavim kendi gidişini<br />
değiştirmedikçe, Allah onların hallerini değiştirmez. (Ra‟d<br />
Suresi, 11.ayet). Aynı zamanda, Kur‟an -ı kerim ve sünnet,<br />
şeriat ile hükmetmemi emrediyor ve kendi nefsimde yapmam<br />
gerekenleri yerine getirip çevremi de değiştirebilirsem Allahu<br />
Teala‟nın bana bu değişiklik yönünde başarı vereceğini<br />
müjdeliyor. Ve bana Allah‟ın ordusu içinde yer alırsam,<br />
Allah‟ın ordusuna kimsenin galip gelemeyeceğini bildiriyor.<br />
Aynı zamanda da batıl her ne kadar yüksekte de olsa zorba da,<br />
büyük de olsa, Allah‟ın ipinden tuttuğum taktirde beni ondan<br />
kurtarıp ona karşı zafer ihsan edeceğini açıklıyor…Ve Kur‟an -ı<br />
Kerim‟de Allahu Teala‟nın: „ve Allah yolunda savaş, kendin<br />
dışında kimseden sorumlu değilsin! Müminleri de teşvik et.<br />
Umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını def<br />
eder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da<br />
daha şiddetlidir. (Nisa Suresi, 84. Ayet).<br />
Bu ayet bana, Allah yolunda nasıl s avaşmam gerektiğinin<br />
yolunu gösteriyor. Yalnız bile olsam, ben demek ki, kafirlerin<br />
bize verdiği zarara karşı koymak yolunda başkalarından<br />
sorumlu değilim. Ve bizler ümmetimize kafirler tarafından<br />
isabet eden beladan, bizim ülkelerimizi kuşatmasından daha<br />
fazla bir şeyden şikayet ediyor muyuz? Dinimizden başlayarak,<br />
ekonomik çıkarlarımıza kadar her alanımıza fesat soktular!<br />
Kur‟an-ı Kerim‟de ve sünnette cihat ve kafirlere karşı<br />
savaşma hususlarına birçok yerde dikkat çekilmektedir.<br />
Özellikle Kur‟an-ı Kerim‟de cihat, cihatla ilgili hususlar ve<br />
hükümlerini kapsayan yaklaşık 500 ayet bulunuyor. Resulallah<br />
(Sallallahu aleyhi ve sellem), hayatı boyunca, özellikle de<br />
giriştiği gazveler esnasında cihat hakkında şer‟i hükümlerden<br />
birçok kere bahsetmiştir. Ayrıca Medine‟de çoğu kafirlerle<br />
olmak üzere, savaşlara katılmıştır.<br />
Bununla beraber, bazı davetçiler ve ilim ehlinin cihadın<br />
değerini azalttığı, vaktin cihat zamanı olmadığı yönünde sözler<br />
sarf ettikleri de dikkatimden kaçmadı. Bunun sebebi ise,<br />
131
çevrelerini saran batıl ehlinin, cihat kavramını sözlüklerinden<br />
kaldırmaları, onlara kendilerinin kötü gidişatı<br />
değiştirebileceklerine inandırmalarıdır.<br />
Öyleyse şunu sorgulamak istiyorum: Neden cihat bu kadar<br />
geniş bir alana yayıldı? Farklı farklı dillere sahip insanlar,<br />
kafirlere karşı savaştan açıkça bahseder oldu, cihat hükümleri<br />
açıklanıp, direnişçiler övülmeye başlandı? Allah yolunda<br />
savaşanlar cennetle müjdeleniyor hatta namazın ikinci en<br />
önemli rüknü olan namaz için bile savaş halinde özel uygulama<br />
getirilmiş. Sonra, ehli sünnetin en büyük İslam alimlerinden<br />
Şeyh El-İslam İbn Teymiye‟nin bu konuda getirdiği<br />
açıklamaları buldum: İslam dininde en önemli iki unsur namaz<br />
ve cihattır. Bu nedenle de bu iki konuda şer‟i bentler ve<br />
ayrıntılı açıklamalar birçok yerde geçmiştir. Hatta cihadın<br />
hükümleri ve ayrıntıları, namazdan daha açık bir şekilde<br />
Kur‟an-ı Kerim‟de geçmiştir. Allahu Azze ve Celle, savaş<br />
esnasında namazı vasıflandırmıştır. Sünnet de bizlere normal<br />
namazın kurallarını açıklamıştır! Savaş sırasında kılınması<br />
gereken namazda Allahu Teala bize dikkatli olmayı emrediyor<br />
ve namaz kılmamız dolayısıyla kafirlerin bizim silahlarımızdan<br />
gafil olduğumuzu sanarak, namazda olmamızı fırsat bilerek bir<br />
hamlede üzerimize gelebileceğini bildiriyor!!<br />
Buradan da cihadın, bir müslümanın hayatında en önemli<br />
mesele olduğuna karar verdim. Ve bu cihadın, Allah‟ın istediği<br />
gibi olabilmesi için de davetle, kanunlarla yani her şekilde<br />
sürdürülmesi gerekir. Cihat, Müslümanların içinde bulundukları<br />
durumu değiştirmenin anahtarıdır. Hatta cihat yoluyla sadece<br />
İslam ülkelerinden değil yeryüzünün tamamından fesadı<br />
defetmemiz mümkün olabilir.<br />
Kendilerine kafirlerin korumalık ettiği İslam alimlerine<br />
gelince, kafirlere Müslüman kanını mübah kıldılar. Öyleyse<br />
kafirleri de öldürmekten başka bir yol ka lmıyor!<br />
Bu benim taşıdığım fikirdi ancak açıkçası işler nasıl olacak,<br />
cihada nasıl başlayacağım diye hiç düşünmedim. Ve uygulama<br />
ile sadece bakış arasında çok büyük bir fark olduğunu<br />
biliyordum. Dışarıdan çok muntazam, akla, mantığa yatkın<br />
132
görünen hallerin içine girdiğinizde durumun ne kadar farklı<br />
olduğunu görürsünüz. Ve bazı davet ve ilim adamları, kafirlere<br />
karşı cihadı imkansız görüyorlar. Ben ise, bunu en azından<br />
denemeye karar verdim. Çünkü Allahu Teala bizlere kafirlerle<br />
savaşmayı emretti, bu yerine getirilmesi gereken bir emirdir.<br />
Allah beni yarattı, beni de çevremde akılları yanlışlarla dolu<br />
insanları da bilen odur. Allahu Teala, üzerimize savaşın<br />
yazıldığını açık bir şekilde bildirdi. Ve savaşın istenilmeyen bir<br />
hal olduğunu da biliyor. Ve bana hoşlanmadığım bir şeyin<br />
benim için hayır olabileceğini bildiriyor. Tefsir alimleri, bu<br />
ayetteki belki kelimesinin aslında belki anlamı değil, Yaratan<br />
Allah‟tan indirildiği için kesinlik anlamı taşıdığını<br />
söylemektedirler. Bu sebeple cihat yoluna girdim ve Al lah‟ın ve<br />
resulunun sallallahu aleyhi ve sellemin benim için razı olduğu<br />
yolun bu olduğuna kanaat getirdim. Neticede Allah‟ın ve<br />
resulunun beni uyardığı; bölücülük, çekişme, hilafet, halis niyet<br />
taşımamak gibi, cihada ters düşen konulara dikkat edersem,<br />
hakkımda vereceği son karar da tecelli edecektir. Ve Allah‟ın<br />
vaadi ya düşmanlara karşı zafer ya da şehadet ve cennettir.‟<br />
Usame Bin Laden‟in Afganistan ile ilgisi daha Rusya‟nın<br />
bu ülkeye savaş açtığı ilk haftalarda başlamıştı. Bir İslam<br />
ülkesinin işgal edilmesi, komünistler tarafından halkının<br />
parçalanması kendisini sarsmıştı. Usame, olaya hemen el atmak<br />
istemiş İslami Cemaatle beraber Pakistan‟a gitmişti.<br />
Karatşi‟den Peşaver‟e kadar cemaati yanında götürdü. Peşaver‟e<br />
varınca, Seyyaf, Rabbani gibi isimleri hiç de Usame‟ye yabancı<br />
olmayan Cihat Liderleri kendisini karşıladılar. Aralarında,<br />
hacca gittikleri vakitlerde Usame‟nin babasının evinde<br />
ağırladığı liderler de yer alıyordu.<br />
Usame bu gezinin başlangıçta gizli kalmasını istedi.<br />
Çünkü Suudi Arabistan‟ın bu hususta nasıl bir tavır alacağını<br />
bilmiyordu. Bir ay boyunca süren bu gezinin sonunda, konuya<br />
gereken özenin gösterilmesi kararına varıldı.<br />
Suudi Arabistan‟a döndükten ve yolculuk yapabilme<br />
imkanına sahip olabileceğini öğrendikten sonra, kardeşleri,<br />
akrabaları, sınıf arkadaşları ile durum hakkında konuşmaya<br />
133
aşladı. Mücahitlerin faydasına, genel ilişkiler kurmayı bu<br />
yönde hamle başlatmayı başardı. Bu hamle sonucunda<br />
mücahitler için yüksek oranda maddi yardım toplandı. Usame,<br />
bu yardımları alarak yanında Bin Ladin Kurum‟unda çalışan<br />
birçok Afganlı ve Pakistanlıyı da alarak Pakistan‟a tekrar gitti.<br />
Ve orada yine 1 ay kaldı. 1982 yılına kadar Usame, bu şekilde<br />
yanına farklı ülkelerden birçoklarını da alarak hem maddi<br />
yardımları ulaştırmış oldu hem de götürdüğü kişileri<br />
Afganistan‟a girmeden askeri bölgelere, çadırlara yerleştirdi.<br />
1982 yılında ise Usame, sınırı geçerek Afganistan‟a girme,<br />
orada savaşa katılma kararı aldı. Afganistan‟daki dağlık<br />
arazilerin mücahitlere yarattığı zorlukları gördüğü için,<br />
müteahhitlik dönemindeki tecrübelerinden istifade ederek,<br />
dağlar arasında yol açmak üzere techizat, kazı makineları,<br />
çekiciler getirtti, askeri merkezler kurdurdu. Usame,<br />
Afganistan‟ı daha birçok kere ziyaret etti. Mal, silah, alet<br />
taşıma işlemlerine öncülük etti. Ve bazı sıralarda düzensiz<br />
şekilde savaşa katıldı. Arap yarımadasından bazıları Usame‟nin<br />
bu ziyaretlerinden çok etkilendiler ve Afganistan‟a süzülmeye<br />
başladılar. Ancak ilk etapta Afganistan‟a gidenlerin sayıları az<br />
idi. Çünkü henüz, askeri üsler tam olarak kurulmamış, tam<br />
anlamıyla halk hareketi başlamamış, kurumlar örgütlenmemişti.<br />
Ruslarla savaĢ sırasında, Celal Abad günlerinde Usame Ģöyle<br />
demiĢti: Allahu Teala‟nın lütfuyla 1399 Hicri yılında Rusların<br />
Afganistan‟a girdiklerini duyduk, bu dönemde A fganistan‟daki<br />
kardeşlerime yardım edebilmek için Pakistan‟a gittim. Oradan<br />
da Afganistan‟a girdim. Mücahitlerin hali sayıca da araç gereç<br />
cinsinden de zayıftı. Özellikle de savaş için gerekli olan<br />
araçları çok azdı. İşte o zaman, Afganistan‟daki kardeşler imizin<br />
hakkından kestiğimizi, üzerimize düşenleri gerektiği gibi<br />
yapmadığımızı düşündüm. Bu taksirattan kurtulmanın tek yolu<br />
ise, bir kimsenin Allah yolunda savaşmasıdır.<br />
ġeyh Abdullah Azzam‟ın oğlu Huzeyfe Ģöyle diyor (Mercek<br />
altında programı , Al Jazeera.net, 24.02.2003):1984 yılının yaz<br />
aylarıydı. İki şeyh buluştular. Dr. Azzam, sadakaları toplamak,<br />
Afganistan‟da cihat uğruna davet ve basın aracılığıyla seslerini<br />
134
duyurabilme işlerini yürütmek için gittiği tatilden dönmüştü.<br />
Usame Bin Laden, Ürdün‟e geldi. Orada savaşa katılan bir<br />
kişinin olduğunu duydu. Bu kişi tabi ki Doktor Abdullah<br />
Azzam‟dı. Ve bu zat gerçekten Afganistan‟daki cihadı<br />
destekliyordu. İkisi arasında görüşme 3 -4 saat sürdü. Usame<br />
Bin Laden kafasında dolaşan tüm soruları babasına sordu ve<br />
tüm sorularına cevap aldı. Aralarında, Azzam‟ın 1984 yılında<br />
hacca gitmesi hususunda antlaşmaya vardılar. Usame Bin Laden<br />
ise işlerini bitirdikten sonra, önce Pakistan‟a oradan da<br />
Afganistan‟a geçecekti. Ve babası onu sürekli geçiyordu,<br />
Usame de nakledilmesi gereken yardımı toplayarak, sonunda<br />
kendisine yetişti.<br />
1984 yılında Afganistan‟da ilk Arap cihat kurumu<br />
kurulması projesi ortaya çıktı. Bu Peşaver‟deki Ensar evi idi.<br />
Bu ev, cihada gelenlerin, alıştırma alanına ardından da cihat<br />
sahasına inmeden önce ilk olarak geldikleri, karşılandıkları ev<br />
idi…Ensar Evi kurulmasına karşın, Usame‟nin kendisine ait<br />
özel bir cihazı veya yer altında askeri bir sığınağı yani özel<br />
mekanı bulunmuyordu. Savaştığı özel bir cephe de yoktu. Gelen<br />
gençleri, Hikmetyar, Seyyaf, Rabbani‟nin savaştıkları cephelere<br />
gönderiyordu.<br />
Ensar Evi ile Hizmetler Bürosu, Şeyh Abdullah Azzam<br />
tarafından kuruldu-, aynı zamanda tesis edildiler. Bu büro,<br />
Ensar Evi‟nin tamamlayıcısı görevi üstleniyordu. Basın işlerini<br />
yürütüyor, yardım topluyor, Müslümanları, özellikle de<br />
Arapları canlarıyla, mallarıyla cihada teşvik ediyordu. Ensar<br />
Evi de cihada gelenleri karşılama ve Afganistan hususunu<br />
inceleme görevini üstleniyordu. Bu dönemde Şeyh Azzam ile<br />
Usame‟nin ilişkisi iyice sağlamlaştı.<br />
ġeyh Abdullah Azzam‟ın oğlu Huzeyfe: Şeyh Usame Bin<br />
Laden, savaş sahasını tanıdıktan sonra cihat etti ve Afganistan<br />
meselesi, Afgan cihadı hakkında tecrübe edinmiş oldu. Şeyh<br />
Usame, tamamen Afganistan‟ın içinde askeri olarak odaklanma<br />
kararı aldı. Ve Peşaver meydanında verdiği yüksek nafakaların<br />
birçok insanı ihtiyaçtan kurtarabileceğini, bu hali de<br />
mücahitlerin faydasına döndürebileceğini gördü. Çünkü<br />
135
Komünist rejimin düşmesi, İslam Devleti‟nin yerine getirmesi<br />
gereken başka bir konuyu doğuracaktı…Bu dönemi, El -<br />
Kaide‟nin doğuş dönemi olarak nitelendirebiliriz. Tabi bu fikrin<br />
sahibi de Usame Bin Laden idi. Ancak bu konuda Şeyh Doktor<br />
Abdullah Azzam (Allah rahmet eylesin) ve Şeyh Usame Bin<br />
Laden arasında iki noktada anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunlardan<br />
ilki; Afganistan‟a gelen Arap gençleri tek bir noktada<br />
toplamak; bu bölgeyi El-Kaide‟nin çıkış noktası olan Celal-<br />
Abad ile sınırlı tutmak.<br />
İkinci nokta ise sadece askeri kanada odaklanılması, bunun<br />
yanında diğer hesapların yapılmaması idi. Bu iki noktada baba<br />
ve oğlu Usame Bin Laden anlaşamadılar.<br />
Usame Bin Laden, Afganistan‟ın içine girerek El -Kaide<br />
Örgütü‟nü kurmaya başladı. Ve orada askeri kanada ağırlık<br />
verdi. Çoğunluğu Arap olan gençleri Celal Abad‟da toplamaya<br />
koyuldu.<br />
1986 yılında Usame, cihadi operasyonlar örgütünü,<br />
kendisine ait üsler ve alanlar olacak şekilde genişletme<br />
kararı aldı. Gerçekten de Usame, 6 tane üs kurmayı başardı. Bu<br />
esnada da inşaat tecrübesinden istifade etti, bu tecrübesini<br />
savaş sahasına taşıdı. Mücahitlerin Afganistan‟a varışlarından<br />
eğitimlerine, ardından da savaş alanına geçmelerine kadar tüm<br />
haberleri yayılmaya başlayınca, bu haberler özellikle Araplar<br />
arasında büyük çekicilik yarattı. Bu dönemde Ensar Evi‟ne ve<br />
askeri kamplara, yığınlarla Arap mücahit geldi. Bunların<br />
arasında lise, üniversite öğrencileri, belki okuma yazma<br />
bilmeyenler, bazı büyük günahlardan tövbe edenler,<br />
mühendisler, doktorlar, hatta subaylar yer alıyordu.<br />
Arap mücahitler, başlangıçta sayılı çatışmalara giriştiler.<br />
Aynı senenin sonunda en meşhurları Caci Savaşı olarak<br />
isimlendirilen, ezici savaşlara giriştiler. Arap mücahitler,<br />
Rusların en eğitimli, en iyi silahlılarını öldürmeyi başardılar.<br />
Ve bu savaş esnasında üst düzey Rus Kumandanlarından<br />
bazıları da öldürüldü.<br />
136
1986 yılından 1989 yılına kadar, Arap mücahitler,<br />
Ruslarla 5 büyük savaşa giriştiler. Ayrıca, 100‟lerce defa karşı<br />
karşıya geldiler, küçük çatışmalarda bulundular. Bu dönemler,<br />
mücahitler için en güzel dönemlerdi. Çünkü gerek Suudi<br />
Krallığı gerek Pakistan Hükümeti, mücahitlere hiçbir baskı<br />
uygulamıyorlardı. Ve bu dönemde, Usame, Suudi Arabistan‟a<br />
çok az dönüyordu. Senenin çoğu günlerini Afganistan‟da cihat<br />
ederek, mücahitleri eğiterek, onlara öncülük ederek<br />
geçiriyordu.<br />
Usame, Afganistan‟daki cihadından bir kesit anlatırken<br />
Ģöyle diyor: Bana göre Müslümanlar, kardeşlerini Komünist<br />
Ruslar‟a karşı korumamakla bir eksiklik içindeydiler. Rus<br />
Komünistler, Afganistan‟daki komünistlere yardım ediyorlardı.<br />
Ve Afganlıların da aralarında Arapların bulunmasından<br />
duydukları mutluluk dikkatimden kaçmadı. Arapların<br />
Afganistan‟daki varlığı, Afganlara hem güç katıyor hem<br />
imanlarını artırıyor hem de maneviyatlarını iyice<br />
yükseltiyordu…Afganlar, Araplara duydukları sevgiden,<br />
misafirlermiş gibi davranıyorlar, onları hiçbir askeri<br />
operasyonla sorumlu tutmuyorlardı. Oysa Arap gençler bu<br />
durumdan ötürü çok üzülüyorlardı. Onlar mücahit olmak<br />
istiyorlardı… Bu sebeple de Arap kardeşlerin savaşa<br />
hazırlanması için, karşılama mekanı kurulması kararı alındı.<br />
Afganistan Mücahitleri İslami Birliği Amirinden, 1984<br />
yılında, sınıra yakın bir bölgede cihada gelen kardeşlerin<br />
eğitilmesi için bir üs kurulması izni alındı. O sırada eğitim<br />
bekleyen 100 Arap kardeş vardı. Ancak bu rakam, İslami<br />
ülkelerin içinde bulundukları izzetten uzak yaşantıya bakılınca<br />
gerçekten de azdı. Ve o dönemde gençlerin çoğu cihad ı nafile<br />
olarak nitelendirip, üzücü bir hal olarak görüyorlardı.<br />
Yaz döneminde bizlerle beraber savaşan bir çok arkadaş,<br />
okul dönemi geldiğinde savaşı bırakarak vatanlarına, okullarına<br />
döndüler. Geride 10‟dan daha az kişi kaldı. Ancak Allah bizi<br />
nimetlendirdi ve Caci‟de Askeri bir kamp bulduk. Burada<br />
elimizdeki imkanlarla kendimizi eğitiyorduk. Hal böylece<br />
devam etti. Yaklaşık 50 kişiydik. Tabi daha önce olanlar tekrar<br />
137
etti ve kış gelince aramızdan birçoğu ayrıldı. Bu dinin<br />
kurtuluşu adına, kafirlerle savaşın dinin tümü Allah‟ın olana<br />
kadar zorunlu olduğuna dair, tam bir uyanış yoktu.<br />
Bundan sonra Allah bize lütufta bulundu ve 1985 yılının sonları<br />
ile 1986 yılının başlarında, az sayıda bile olsak Afganistan‟ın<br />
içindeki Caci Bölgesi‟nde kalmaya karar verdik . O sıra 11<br />
kişiydik ve çoğunluğumuz Medine-i Münevvere‟dendi.<br />
(Allah‟ın resulu sallallahu aleyhi ve sellemin şehri)…Biz 11<br />
kardeştik ve kendimize dağları yararak yol açıyor, dağların<br />
içinde tüneller yapıyorduk. Tabi buralarda saklanıyorduk da.<br />
Burası Afgan mücahitlerin de sığındıkları yer olmuştu. Allah<br />
ona rahmet eylesin Şefik ile Usame Haydar‟ı bölgedeki askeri<br />
işleri takip etmek üzere görevlendirmiştik. Burada şunu da<br />
belirtmek gerekir ki yanımızdaki arkadaşların hepsinin yaşları<br />
20 sınırındaydı. Allah onların ihsanını artırsın, derslerini<br />
bırakıp Allah yolunda cihada geldiler… Şefik ve Usame<br />
Haydar, bizlere Müşerref Dağı‟nın düşman bölgesi olduğunu ve<br />
orada hiç mücahit bulunmadığını haber verdiler. Bu bölgeyi<br />
ziyaret ettim ve gerçekten de çok tehlikeli ve hassas bir bölge<br />
olduğunu gördüm…Ve çok önemli bir bölge olmasına karşın<br />
neden bu bölgede mücahit bulunmadığını sordum. Ve bana şu<br />
cevap verildi: kış ve kar yolları kesiyor…Bölgeyle bağlantı<br />
kesiliyor ve bunu fırsat bilen düşman güçleri, bölgeyi<br />
bombardımana tutuyor.<br />
Niyetimiz, merkezler arasında Araplar için özel bir üs<br />
kurmaktı. Ve üssün, bu bölgede olmasına karar vererek inşasına<br />
başladık.<br />
Başlangıçta sadece 3 kişiydik; kardeşilerimiz Şefik, Usame<br />
Molla Haydar ve ben..Diğer kardeşlerimiz ise ya tatil deydiler<br />
ya da başka işlerle meşguldüler. O sıra gerçekten de bizimle<br />
gelerek bölgenin vahşiliğine acilen bakacak arkadaşlara<br />
ihtiyacımız vardı. Düşmanların yakınlığı..İnsanın çalışırken<br />
aynı anda kendisini koruyabilmesi imkansızdı.<br />
Bizi ziyarete gelen arkadaşlarımızdan bir tanesi, bizi bu işten<br />
alıkoymak istemişse de Allahu Teala bizlere ihsanda bulundu ve<br />
aslında Afganistan‟ın içine doğru giden iki arkadaşımız bizim<br />
138
çalışmalarımıza katıldı..Birinin ismi Ebu Zeheb‟ti. Sudan asıllı,<br />
Mısırlı..Gitmeden önce bana geldi ve şöyle dedi: Biz, sizinle<br />
kalmak istiyoruz…Bu sözleri işitince gerçekten çok sevindim.<br />
Bölgede çalıştığımız alanın yolu açıktı ve düşman tarafından<br />
biliniyordu. Bize sürekli bomba fırlatıyorlardı…Bizler,<br />
arabadan iniyor, bölgede yayılıyor, sonra işe yeniden<br />
başlıyorduk. Daha sonra bölgeye Ensar Aslanları geldiler.<br />
O günler gerçekten çok güzeldi. Düşmana yakın bir yerde<br />
bulunuyorduk. Yol açıyor, hendekler kazıyorduk. Hepimiz tek<br />
bir çadırda yaşıyorduk…Aramıza Taif ehlinden kardeşimiz<br />
Zubeyh de katıldı. -Gerçek ismi Muhammed Bin El-Mubarek-<br />
…Kararlarımız da namazlarımız da beraberdi. Aynı yerde<br />
yemek yiyorduk. Sırayla nöbet tutuyorduk. Burada çok şiddetli<br />
yabancılık hissediyorduk. Çünkü bu mekan gerçekten de hem<br />
bizim hem de düşman için korkunç bir yerdi. Aramızdan bir kişi<br />
çadır merkezinden çok uzaklara gidemezdi. Çünkü bölge vahşi<br />
ormanlarla kaplıydı…Düşmana yakın olması yorgunluk<br />
veriyordu. Bu hal, uzun zaman böyle sürdü. Bir arkadaş daha<br />
istememiz üzerine kardeşimiz Salih Gamidi aramıza katıldı ve<br />
böylece sayımız 7‟ye yükseldi. Duruma iyimser bakıyorduk ve<br />
2 ay içinde sayımız 40 kardeşe yükseldi. Daha sonra aramıza<br />
Ebu Hanife ve Hüseyin Acib, Muhammed Sahri gibi içlerinde<br />
hiç tereddüt bulunmayan arkadaşlar da katıldılar. Ebu Hanife‟yi<br />
Mescid Ennebevi‟de sabah namazından sonra gördüm. Sefere<br />
hazırlanıyordum. Ve bana, bir kardeşin Afganistan‟a gitmek<br />
istediğini haber verdi. Bu kardeş, kışın eğitimine devam edip,<br />
yazın bizim yanımıza gelmek istiyordu..<br />
Sahri ile buluştum..Onunla birkaç dakika konuşt uk ve göğsü<br />
genişledi, ertesi günü bizimle beraber gitmeye karar<br />
verdi…Üzerine düşeni anladı ve okulu, diplomayı, dünyayı bir<br />
yana bırakarak bize katıldı. Aramızda 4 sene -Allahu Celle<br />
Celaluhu kendisine Celal Abad‟da şehitliği nasip edene - kadar<br />
kaldı.<br />
Bulunduğumuz bölgeye ne isim vereceğimiz hususunda istişare<br />
ettik ve göğüsler açıldı. Resulallah Sallallahu Aleyhi Sellem‟in<br />
139
övdüğü sahabelerden bir tanesinden esinlenerek, mekanımızın<br />
adını „Aslan Yürekliler‟ (Ma‟sada) koyduk.<br />
Dinin yardımcılarından kardeşimiz Ebu Hanife gençleri<br />
teşvik etmek için döndü..Ve bizden 23 gün uzak kaldı.<br />
Ardından da yanında 23 gençle beraber döndü.<br />
Sayımızdaki artış devam etti, bizler de bu topluluğun<br />
önemini çok iyi anlıyorduk. Kardeşlerden bir tanesi bana neden<br />
ayrı bir bölge oluşturduğumuzu sordu; ayrı bir bölge<br />
oluşturmamızdaki en büyük etkenler farklı dil, farklı hava,<br />
engebeli yeryüzü koşulları idi. Ve insanın kendi dilini konuşan<br />
bir kardeşinin yanında bulunması sabrını artırır.‟<br />
Lewis Atiyatollah yazdığı „Usame Bin Laden ‟in kalemiyle<br />
yeni dünya düzeni‟ adlı makalesinde Usame Bin Laden‟in Ģu<br />
sözlerine yer veriliyor :<br />
Afganistan‟da cihat ateşi parladığında, erken davranan<br />
arkadaşlarla beraber silahlarımızı taşıyıp Afganlı kardeşlerimizi<br />
İlk Büyük Devlet olan Rusya‟ya karşı korumaya koyulduk. Ve<br />
orada ne düşünüyorsak onu bulduk. Cihattan kaçıyordu<br />
kardeşlerimiz, bu yolla bir şey değiştiremeyeceklerini<br />
zannediyorlardı. „İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını<br />
korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer müminlerseniz benden<br />
korkun.‟ (Ali İmran Suresi, 175.Ayet.) İçinde bulundukları<br />
durumu değiştiremeyeceklerini, düşmanı Müslüman<br />
topraklarında kovmayı başaramayacaklarını zannediyorlardı. Ve<br />
bizler şunu keşfettik, Müslümanlar olarak kendimizi küçük<br />
görmemeliyiz. Batıyı bizden yukarıda, kendimizi geri kalmış<br />
düşünerek, elimizde bir şey yapma gücü bulunmadığına karar<br />
kılmamalıyız. Ve kesinlikle şunu sınadık ki; Allah‟a iman,<br />
mucizeler yaratır, en güçlü toprakla müminin izzeti karşısında<br />
herşey havada uçuşur. Ve keşfettik ki, Müslüman s abrederse,<br />
Allah‟ın yardımı ve muvafakiyeti ile tüm dünyayı değiştirebilir.<br />
Arap Mücahitler ilk askeri operasyonu yapmadan önce<br />
Usame Bin Laden Ģöyle demiĢti:<br />
Büyük bir aşamaya gelmeye başladık. Öncelikle „Aslan<br />
Yürekliler‟ binasını inşa ettik. 1986 yılının ramazan ayında,<br />
düşman güçlerinin hareketlenmeye başladığını işittik…Elimize<br />
140
yeterli derecede bilgi ulaşmadı. Afganların Komutanı Kalbeddin<br />
Hikmet Yar bölgedeydi. Şeyh Seyyaf da aramıza katıldı ve<br />
ramazanın 26‟sında saldırıya geçtik…Bizden daha alçakta<br />
bulunan bölgeleri vurmaya başladık. Uzak bölgelerden onlar da<br />
bize BM 21 füzeleriyle karşılık veriyorlardı. Savaşın başlangıcı<br />
uzundu, 3 hafta sürdü. Düşman güçleri kendilerine cepheler<br />
oluşturdular. Biz ise sadece bir gün cephe kurduk. Hedefimiz<br />
ise, onların kurdukları bu cepheleri yıkmaktı…Caci Yolu<br />
kapandı. Bu yol Afganistan‟ın içine uzanan yollardan bir<br />
tanesiydi.<br />
Ramazanın 29. günü savaşın en şiddetli olduğu günlerden bir<br />
tanesi idi. Bize doğru gelen düşman güçlerinin sayısının<br />
yaklaşık 10 bin olduğunu öğrendik. Aralarında 3 bin Rus tugayı<br />
ve Rus komando güçleri yer alıyordu.<br />
Ebu Muhammed El-Suri, Ensar Aslanlarının kalkıştığı<br />
askeri operasyonu –kendisi de bu operasyona katılmış ve<br />
yaralanmıştı- şöyle anlatmıştır: …Aslan yürekliler merkezi‟nin<br />
kurulması işinde tarihi bir başlangıçtı. (Öncelikle Arapların<br />
Huvest‟te, 1986 yılının Şaban ayında toplu olarak katıldığı ilk<br />
savaşı hatırlayalım..Araplar Iraklı Ebu Hacer‟in de tavsiyesi<br />
üzerine kurdukları tugayı „Dilsiz‟ ya da „Alımlılar‟ olarak<br />
isimlendirdiler. Bu tugay Huvest‟te çok şiddetli savaşlara<br />
girişti. Bu savaşlarda Araplar‟dan çok yaralanan oldu. Bir kısmı<br />
da şehit düştü. Bu savaşlar, Aslan Yürekliler Merkezi‟nin<br />
kurulması tamamlanmadan gerçekleşti.<br />
Usame Bin Laden, yollar açıp, tüneller, hendekler<br />
kazmaya başlayınca, Şefik, Usame ve Ebu Kuteybe‟yi keşif için<br />
bölgeye gönderdi. Keşif tamamlandıktan sonra, Ebu Abdullah‟a<br />
bu yüksek ve düşmana yakın dağı haber verdiler. Ayrıca<br />
komünistlerin kontrol altında tuttukları, kuşattıkları bölgeleri,<br />
hükmettikleri Pakistan sınırındaki vadiyi de haber verdiler.<br />
Usame Bin Laden (Ebu Abdullah), bu dağa gitti ve bu<br />
bölgeyi, Araplar için kararlaştırdıkları özel bölge olarak seçti.<br />
Kış kapıdaydı ve gerçekten çok çetin geçiyordu. Karlar,<br />
hareketi tamamen engelliyordu. Usame Bin Laden, bölge<br />
komutanıyla bir olmak istedi ve bölgenin düşmana yakın bir<br />
141
yerde menzil aldığı bilinen komutanı Abdussemi‟yi arayarak<br />
kendisine kış geldiğinde geri çekilmemeyi, yerinde kalmasını<br />
teklif etti. Karlardan korunabilmesi için de kendisine sığ ınaklar<br />
yapılacağını söyledi. Ancak komutan bu teklifi reddetti, çünkü<br />
karlar hayatı, irtibatı engelliyordu. Usame Bin Laden, kendisine<br />
bu sefer de kış gelince bölgeyi terk etmemesi için su ve diğer<br />
gereksinimlerini karşılama teklifinde bulundu.. Ensar<br />
Aslanlarının ilk çadırı 24 Ekim 1986 tarihinde kuruldu. Bu tarih<br />
aynı zamanda Pakistan pazarlarından da ilk silah satın alma<br />
tarihiydi.<br />
Şeyh Abdullah Azam ile Aslan Yürekliler Merkezi‟nin<br />
yapılması planından yaklaşık 1 ay sonra oraya ulaştık.<br />
Sadye‟deki eğitim alanlarına gittiğimizde sayılarının gerçekten<br />
de 14 olduğunu gördük. Ancak Afganistan topraklarında hemen<br />
eğitime başlamamız için, direk Aslan Yürekliler Merkezi‟ne<br />
gitmemizi kararlaştırdı.<br />
Gittiğimizde, orada bulunan bazı misafirler, Usame Bin<br />
Laden ve gençleri caydırmak için şöyle dediler: Düşman gelip<br />
orada sizin canınızı alır, ancak Ma‟sada‟da (aslan yürekliler<br />
merkezi) kalırsanız, Allah, Usame kardeşimizi de diğer mücahit<br />
kardeşlerimizi de sabit kılar.<br />
Sadye‟ye hiçbir silah eğitimi almadan gelenl erden bir grup,<br />
eğitimlerini tamamlamak üzere geri dönme kararı aldılar. Ben<br />
de onlardan bir tanesiydim. Hiçbir askeri tecrübemiz yoktu. En<br />
kısa zamanda Sadye‟deki eğitimimizi tamamlayıp, Ma‟sada‟ya<br />
katılmalıydık. Sadye Eğitim merkezi Sadye Bölgesi‟nde yer<br />
alıyordu. Ve bu bölge, Afganistan‟ın Pakistan sınırına çok<br />
yakın bir yerdedir.<br />
Usame bin Laden‟e Sadye‟ye dönmek değil kendisiyle<br />
kalmak istediğimi söyledim o da kabul etti. Kış kapıdaydı ve<br />
kar iri taneleriyle yere düşüyordu. Kısıtlı zamanda bitmesi<br />
gereken korunma mekanı inşaatı da başlamıştı. 5 ay içinde<br />
inşaatın 7-8 odası tamamlandı. Orada şehit olmaya kendisini<br />
feda etmeye hazır 70 Arap mücahit bulunuyordu. Bu esnada<br />
bazı gençler, askeri operasyonlar girişmek için acele ve ısrar<br />
ediyorlardı. Usame Bin Laden ise, onları sakinleştirerek,<br />
142
öncelikli olarak inşaatı bitirme konusunda ikna etmeye<br />
çalışıyordu.<br />
Gerçekten bu dönem saflık dönemiydi. Ruhi bağlantılar<br />
derindi....Kar yağmaya başlayınca, kardeşlerimiz de tekrar<br />
Vadi‟de düşmanla karşılaşmak ister old ular. Burada asıl amaç,<br />
savaş tecrübesi kazanmaktı. Bu operasyon, Arap gençlerinin<br />
düzenli ve hazırlıklı olarak giriştikleri<br />
İlk operasyondu. Tarih ise 17 Nisan 1987 idi. Bu operasyona<br />
120 Arap genç katıldı. Ben de aralarındaydım. Ve gençler<br />
gruplara ayrıldılar, bunlardan ilki öncü ikincisi destek grubu<br />
idi. Amaç, Vadi‟de yer alan düşmana ait iki önemli merkezi ele<br />
geçirmekti. Bu iki merkez de Aslan Yürekliler Merkezi‟ne en<br />
yakın merkezlerdi.<br />
İki grup düzenli olarak yerlerini aldığında bir yandan da<br />
düşman füzeleri Ebu Burhan El-Suri önderliğindeki grubun<br />
bulunduğu yeri bombalıyordu. İkinci grubun önderliğini Ebu<br />
Halid El-Mısri yapıyordu ve bu grup ani saldırıyla görevliydi.<br />
Savaş akşam saat 6‟da başladı. Saldırının planı ise, birkaç<br />
gün önceden belirlenmişti. Şeyh Seyyaf da bu operasyona<br />
katılmak üzere hususi gelmişti. Araplar için bu, yeni bir<br />
tecrübeydi. Allah rahmet eylesin, Şeyh Abdullah Azzam ve<br />
Şeyh Temim El-Adnan da mevcutlardı. Tabi ki Usame Bin<br />
Laden de operasyonun başlangıcından önce oradaydı. Kar deşler<br />
arasında çok etkileyici veda sahneleri yaşandı. Her biri şehit<br />
olmaya özlem duyuyordu.<br />
Saat tam 6‟yı 10 dakika geçerken operasyon başladı.<br />
Ancak belli sebepler dolayısıyla hedeflerini tam olarak<br />
bulamadı. Öncelikli olarak, operasyona karar verilip vakti<br />
belirlendiğinde, henüz gerekli stoklar tamamlanmamıştı.<br />
Tecrübesizlik nedeniyle, gruplara gerekli donanım<br />
ulaştırılamayınca da örneğin korumayla görevli yardımcı grup,<br />
kendisinden istenen vakitte harekete geçemedi.<br />
Ben baskın grubu arasında yer alıyordum. İlerledik ve<br />
kararımız, hedeflediğimiz merkezi basmak, oradakilerin<br />
üzerlerine ateş açmaktı. Mayın tarlalarının olduğu yere kadar<br />
geldik. Düşmandan sadece 30 veya 40 metre kadar uzaktaydık.<br />
143
Ve düşman güçleri tetikteydi. Yanlarımızda bomba sesleri<br />
gürlüyordu. Bizim hedef aldığımız iki merkez dışında düşman<br />
güçleri tam 16 yere daha menzillenmişlerdi. Bu nedenle de<br />
onları direk vurmamız gerekiyordu.<br />
Örneğin mekanın koruma görevlisi uyanıktı ve onu<br />
gördük. Hatta o da, kendisine yakında bir karaltı gördü ve<br />
hemen üzerimize birkaç el ateş etti. Gerçekten de düşmana iyice<br />
yaklaşmamızla beraber bizi kurşun yağmuruna tutmaya<br />
başladılar. Karanlık çökünceye kadar da kafalarımızı dahi<br />
kaldıramadık. Bu bölgenin Cerinov tüfeklerinin kullanıldığı<br />
bölge olduğunu bilmiyorduk. Tecrübesizliğimizden ötürü ani ve<br />
güçlük getiren bir sürpriz olmuştu. bu bizim için. Düşman ateşi<br />
kesildikten birkaç dakika sonra bana, en yakın merkeze çekilme<br />
emri verildi. Bölge sarılı olduğu için iyice karanlık çökmeden<br />
oradan ayrılamadık. Ebu Abdullah Usame Bin Laden, bu kararı<br />
saldırının ortaya çıkması üzerine, kardeşlerin hayatından<br />
korktuğu için almıştı. Gittiğimiz merkez, Usame Bin Laden‟in<br />
merkeziydi. Kardeşler beni Aslan Yürekliler Merkezi‟ne<br />
taşıdılar.<br />
Orada 5 tane ortak çalışan grup vardı. Bu gruplardan 4‟ü<br />
geldiler ancak bir tanesi gece yarısına kadar kayıp kaldı. Ahmet<br />
Zahrani kardeşimiz, bu operasyonda şehit düştü…Ağır makineli<br />
tüfek kullanıyordu ve havan topu kendisine isabet etti. Allah<br />
rahmet eylesin, çok iyi bir gençti ve Aslanl arın arasında ilk<br />
şehit olan o, oldu. 20 yaşındaydı ve Taif ehlindendi. Aynı<br />
operasyonda İdris kardeş ve ben de yaralandık.<br />
Sonuç olarak, Şaban Operasyonu, Aslan Yürekliler<br />
tarihinde çok mühim bir yere sahiptir. Kardeşler bu<br />
operasyondan birçok dersler çıkardılar ve bu dersleri daha<br />
sonraki operasyonlarda tecrübeye döktüler.<br />
Bu operasyondan sonra kardeşler, yeni operasyonlara<br />
girişmeye başladılar…Düşmanla direk karşı karşıya gelindi. Bu,<br />
bir taraftan da uygulamalı eğitim anlamı taşıyordu. Bu<br />
operasyonlar esnasında, 3 gözcü arkadaşın arasına havan topu<br />
düşünce, kardeşimiz Ebu Zeheb hemen şehit oldu. Ezmari<br />
kardeşimiz de yaralandı. Çatışmalar, Ebu Ubeyde El -Mısri<br />
144
kumandasında tam bir ay sürdü….Sonra Ramazan 17<br />
operasyonu başladı. Bu çatışmalar için yeni başt an hazırlıklar<br />
yapıldı. Ancak bu operasyonda herhangi bir merkezi fethetmek<br />
mümkün olmadı. Çünkü operasyonun komutanı Ebu Halid El -<br />
Mısri, daha operasyonun başında kendisine RPJ isabet etmesi<br />
nedeniyle yaralandı. Aynı şekilde Ebu Sehl El -Mısri de<br />
yaralandı. Bu yaralanmalar da operasyonun gidişatına büyük<br />
etki etti. Düşmana en yakın olan grup Şefik‟in<br />
grubuydu…Yanında bulunan 8 mücahitten 4‟ü yaralı döndü.<br />
Operasyonun genel komutanı ve sorumlusu Ebu Ubeyde El -<br />
Mısri idi… Usame Bin Laden Peşaver‟deydi. Ben de o nunla<br />
beraberdim. 17 Ramazan‟da başlayan operasyonu haber alınca<br />
hızla cepheye yöneldik. Operasyon mevkiine akşam<br />
ulaştık…Arin Mevkii‟nde oturarak gelecek haberleri bekledik.<br />
O gün ayrıca Arapların Afganistan‟daki en meşhur<br />
operasyonlarından birini de Aslan Yürekliler Merkezi‟nde<br />
yaşadık. Bu operasyonda 45 asker ve subay, Afgan mücahitlere<br />
teslim oldular…Bulundukları menzillerin aşırı bombardımana<br />
tutulmasına dayanamadılar ve Hikmet Yar‟a tabi olan İslami<br />
Partililere kendilerini teslim ettiler.<br />
Usame Bin Laden, ramazan operasyonunu Ģöyle anlatmıĢtı :<br />
Ramazanın 29‟uydu. Rus güçlerinin Afgan hükümetiyle<br />
ortak saldırısı başladı. Tanklar hareket ediyordu. Biz<br />
bekliyorduk ve tanklar yaklaşıp mücahitlere ateş açmaya<br />
başladı. İyice yaklaştıklarında Allah‟ın ismiyl e Allahu Ekber<br />
diyerek harekete geçtik. Tüm Afgan ve Arap topçulara da<br />
telsizle işaret verdik. Bir anda üzerlerine top saldırısı<br />
başladı….Gözetleme alanından bombardımanı izliyordum.<br />
Allah‟ın lütfu ile atılan bombaların hedeflerini bulduğunu ve<br />
düşmanı parçaladığını görüyordum. Bombardıman aralıksız<br />
sürüyordu, hatta dağlar bombardımanın etkisinden sallanıyordu.<br />
Ve kardeşlerimizden hiçbiri yaralanmadı…Bu hal akşama kadar<br />
sürdü…Gözetlemeden döndüm ve kardeşim Ebu Ubeyde El -<br />
Mısri ile buluştum. Rusların bu darb e ile düşmediklerini gördük<br />
ve ertesi günü daha şiddetli saldırı düzenleme kararı aldık.<br />
Yaklaşık 70 mücahittik ve 30 Arap Kardeşimizi arkamızda<br />
145
kalan alana yerleştirdik. Ertesi günü, kararlaştırdığımız gibi<br />
güneşin doğuşu ile beraber daha şiddetli saldırı ya başladık.<br />
Aslan Yürekliler Mevkiindeki kardeşlerin sayısı 40 oldu…Ve<br />
ben öndeki mağarada bulunan 9 kişiden biriydim. Bu mağara<br />
bombardımana dayanamayacak kadar küçüktü. Düşman<br />
mağarayı 1000 ratl ağırlığında bombalarla<br />
bombalıyordu..Dağlar bombardımanın etkisiyle sallanıyordu.<br />
Belli bir işaret üzerine anlaşmıştık. Eğer kuşatıldığımızı<br />
hissedersek 3 el ateş edecektik. Sağ taraftaki gözetleme<br />
mevkii‟nden kardeşimiz Seyyafullah El-Magribi‟den telefon<br />
aldık…Özel Kuvvet elbiseleri giymiş 200 Rus askerinin<br />
yaklaşmakta olduğunu, kışlaya doğru yön aldıklarını haber<br />
verdi ve tehlike sinyali olarak da 3 kere ateş etti. Mücahitlerin<br />
merkez komutanına haber vermek için kalktım. Çünkü düşman<br />
kışlayı kuşatmaya geliyordu. Kardeşlerden silahlarını<br />
taşımalarını ve gelmelerini istedim. Benimle beraber 10<br />
kişiydik. 200 kişiye karşı çarpışacaktık, bizler çok iyi askerler<br />
değildik hatta normal vatandaşlardık ama buna rağmen<br />
aramızdan kimse vazgeçmedi, Allah onlara ihsanda bulunsun<br />
hepsi geldiler ve ilerledik…Kafirlerle aramızd a yüksek bir<br />
tepeyi ele geçirmek istiyorduk, hareketimiz sırasında ben,<br />
kuşatılmamak için, kardeşleri dağıtıyordum. Zebih ve Ebu Sehil<br />
El-Mısri (Allah Rahmet eylesin) kardeşleri, yanlarında telsizle<br />
beraber öndeki merkezde bıraktım. Ebu Hanefiye ile<br />
kardeşlerden bazılarını da sağ yöne gönderdim…Sonra ilerledik<br />
ve zirveye vardık..3 kişi dışında kimse kalmadı. Kardeşlerimiz<br />
Haydar ve Muhtar doğu bölgedendiler. Ben de onlarla<br />
beraberdim ve aramıza Halid Kürdi de katıldı. Kendisinden bize<br />
su, hurma ve RPJ ve daha başka silahlar getirmesini istedim. O<br />
gitti ve biz 2 kişi geride kaldık. 2 kişi 200 komandonun önünde<br />
ne yapabilirdi?..Ancak Allah bizleri sabit kıldı ve en ufak bir<br />
korku ya da endişe duymadık…Subhanallah. Bu kuvvetlerin,<br />
şahsen beni esir almak istediklerini daha önceden bilsem de<br />
tepenin zirvesine çıktık ve orada herkesin birbirini görebileceği<br />
şekilde yayıldık. Her birimizin arasındaki mesafe 10‟ar metre<br />
146
idi…Ve kardeşlerimize buradan ulaşmak için yaklaşık 1 buçuk<br />
saatlik yol kat etmemiz gerekiyordu.<br />
Haydar geldi ve Muhtar‟ın kendisine Rusların gelmekte<br />
olduklarını hatta tepenin altında, ağaçların arasından konuşma<br />
seslerinin duyulduğunu söylediğini bildirdi. Bizler yardım<br />
bekliyorduk. Ancak beklediğimiz yardım bize ulaşmadan Ruslar<br />
geldiler…Arkadaşlardan bir araya toplanmamızı ve zirvede<br />
olmamızı talep ettim. Bu esnada Halid ve Ebu Ubeyde bize<br />
katıldılar. Ebu Ubeyde ayrıca Bedr tarafından öncü birliğine<br />
katılmak üzere gelen bir grup hazırlamıştı. Sol tarafa doğru<br />
ilerledik. Onlar ise sağdan geliyorlardı . Sağ tarafımızdan onları<br />
en alçakta -Zehrani Tepesi‟nde- gördük… Bize doğru<br />
ilerlediklerini gördüğümüzde el bombalarını çıkardık. Onlara<br />
fırlatmak üzere ilk el bombasını çıkarıp hazırlanan bendim. Biz<br />
onlardan yüksekteydik. Ebu Ubeyde Kardeşimiz, hepsinin atış<br />
menzilimize girmeleri için uzaklaşmamızı teklif etti…Bu sırada<br />
aniden aramıza 4 kardeş katıldı. Ancak hiçbiri de durumun ne<br />
olduğunu bilmiyorlardı. Kadeşler bize yaklaşırken, Ruslar da<br />
onların ağaçlar arasında yürürken, otların çıkardığı seslerden<br />
gelişlerini duydular..Bu sefer ilerlemeyi durdurdular ve dikkat<br />
kesildiler..Aslında burada mücahit olacağını akıllarından<br />
geçirmiyorlardı. Onlara göre, tüm mücahitler, Aslan Yürekliler<br />
Merkezi‟ne yapılan şiddetli saldırı sonucu yaralanmış<br />
olmalıydılar. Sesi duyduklarında, bize fark ettirmeyecek kadar<br />
yavaş hareketlerle geri çekildiler…Bizim orada bulunmamız<br />
onları gerçekten şoka soktu. Buna inanamadılar. Telsizle<br />
konuştuklarını duyduk. (Daha sonradan bu telsizlerini de<br />
ganimet olarak ele geçirdik). Topçuların a bizim orada<br />
olduğumuzu haber verdiler. Elimde el bombasıyla hazır<br />
bekliyordum. Onlar ise, 200 metre kadar aşağıya<br />
çekildiler…Tam o esnada üzerimize havan topu yağmuru<br />
başladı. Bombardımanın şiddetinden bir kelime söylemek ya da<br />
bir cümle kurmak bizim için imkansız olmuştu…ve yine<br />
bombardımanın şiddetinden hareket edemiyorduk, ancak Allah<br />
bize 1 dakika kadar bir süre lütfetti ve bombardımanın kesildiği<br />
bu kısacık arada hemen ilk noktamıza döndük ve orada pusuya<br />
147
yattık…bombardımanın şiddetinden ve yoğunluğu ndan<br />
kesinlikle tepede çok az sayıda kişinin kaldığına ya da yaralı<br />
olduğumuza inandılar ve güven içinde yukarı tırmandılar.<br />
Tepeye çıktıklarında onları vurmaya başladık. Bazılarını<br />
öldürdük kalanları ise geri döndüler. Hal böyle sürünce uçak<br />
yardımı istediler. Uçak geldi ve üzerimize yoğun ve şiddetle<br />
füze fırlatmaya başladı. Uçakların attığı bombalardan çıkan<br />
dumanları görünce bunun zehirleyici gaz olduğundan korktuk.<br />
Bombardıman şiddetle sürdü ve çok sıkıştık. Ve arka mevkiye<br />
geçmeye karar verdik. Gece vakti oradan uzaklaştık. Aslan<br />
Yürekliler Merkezi‟nde Arap ve Afgan kardeşlerden kalanlar<br />
oldu. Oradaki Afgan Mücahit kardeşler, düşman üzerine 35 RPJ<br />
fırlattılar. Kumando Kuvvetleri kışlamızda, yaralı dışında<br />
kimsenin kalmamış olduğuna inanıyordu. RPJ bomb ardımanı<br />
ise, onlarda hala mücahitlerden büyük bir grubun mevcut<br />
olduğu izlenimi bıraktı. Böylece ateşi durdurdular. Gece<br />
boyunca mekanlarında kaldılar ve kışlayı bombalamaktan<br />
çekindiler..Fazla kişi değildik ancak bu Allah‟ın bize lütfu<br />
idi…Sabah olunca kardeşler iki gruba ayrıldık. Bunlardan ilki<br />
gerçekten Aslan Yürekliler Merkezi‟ne ulaştı. Bizler yolları ve<br />
mevkileri inceliyorduk..İkinci grup ise, yolun ortasında<br />
duruyordu. Onlardan ilerlemelerini istedik. Bu bölge diğer<br />
bölgelerin de anahtarı sayılıyordu. Ebu Ubeyde, 8 kardeşle<br />
gidip, Rusları arkadan kuşatmayı teklif etti. Sol taraf boştu ve<br />
o ada kim kalacaktı?..O sıralarda ben de hastaydım, kısa bir<br />
mesafeyi yürümek bile benim için çok zordu. Ebu Ubeyde,<br />
benim sol tarafa gitmemi isteyince çok şaşırdı m. Yanımda da<br />
sadece 3 arkadaş vardı; Muhammed El -Atibi (Allah rahmet<br />
eylesin), Ebu Velid, Yasin Kürdi. Düşmana baktım…<br />
O sıra bize, kardeşimiz Ebu Hasan El -Medeni misafir<br />
oldu. 5 kişi sol cepheye gittik…Düşmanlarla çevriliydik…Sola<br />
doğru hareket ettik. Ateş devam ediyordu ve her birimiz<br />
tüfeklerimiz ellerimizde tetikteydik. Soldaki ön cepheye<br />
ulaşana kadar yürüdük…Arkadaşları sağa sola yaydım, zaten 5<br />
kişiydiler…Ebu Ubeyde sağda duruyordu ve kendisinde RPJ<br />
vardı. Sol tarafta Esedallah kardeş elinde de orta makinelı<br />
148
cerinov tüfeği vardı. Ortada ben ve Ebu Hasan El -Medeni<br />
bulunuyorduk ve Yasin Kurdi gözcümüzdü…Arkadaşları tam<br />
dağıtmıştım ki, Rus kuvvetleri kışla tarafından bize 70 metre<br />
uzaklığa kadar yaklaştılar…Aniden öndeki bölümle düşman<br />
arasında hafif silahlı çatışma başladı. Biz arka bölümdeydik.<br />
Bize Kulakovla ateş etmeye başladıklarını gördüğümde Yasin<br />
Kurdi ve Ebu Velid‟den sol tarafa doğru ilerlemelerini ve<br />
düşmanı oradan vurmalarını istedim. Klakovun sesi,<br />
klaşnikofun sesinden daha iyi seçiliyordu. Klakovun, Rus özel<br />
kuvvetlerinin kullandığı silah türü olduğu biliniyordu.<br />
Klaşnikof ise komünist Afgan askerlerin kullandıkları<br />
silahlardı. Bayramın ilk günlerinde komandoların direnişiyle<br />
karşı karşıya kaldık. Ve Allah onları alçaltsın, geriye çekilmeye<br />
başladılar. Ben de Yasin ve Ebu Velid kardeşlerden, 150 metre<br />
gerilerine ateş açmasını istedim. Biz o noktaya ateş açtığımızda<br />
onlar da oraya ulaşmış olacaklardı. Saldırının sol taraftan<br />
geldiğini zannediyordum. Ancak telsizle konuşmak için tepenin<br />
zirvesine çıktığımda, düşman yönünden ani bir RPJ atışı<br />
gerçekleşti. Ve bu saldırı ortalardan gelmişti…Çok yakınımda<br />
patlayan bu RPJ, Allahu Subhanehu ve Teala‟nın ihsanıyla bana<br />
isabet etmedi, üzerimden bir avuç toprak temizledim o kadar.<br />
Sakince aşağıya indim ve kardeşlere düşmanın sadece solda<br />
değil, ortalarda da olduğunu haber verdim. Bu esnada da<br />
Rusları kuşatmakla görevli grubun komutanı Ebu Ubeyde‟ye<br />
ulaşmaya çalışıyordum. Birkaç defa aradım ve hiç cevap<br />
alamayınca içime büyük bir endişe düştü. Aramayı kest im,<br />
ancak cihazı açık bıraktım. Düşman yeniden bölgeyi havan<br />
topları ve füzelerle taramaya başladı. Bir yandan da uçak<br />
bombardımanı..Biz ise hepimiz sığınağa girdik ancak içimizden<br />
bir tanesini Ruslar gelir korkusundan dışarıda bıraktık. Top ve<br />
havan atışlarını takip ediyorduk, eğer direk bizi hedeflediğini<br />
anlarsak, sığınağın içine iniyorduk. Bizden biraz uzağı hedef<br />
almışsa yukarı tırmanıyorduk…Bu bizim için yeni bir tecrübe<br />
olmuştu…Düşman bombardıman altında bile gelebilirdi, bunu<br />
öğrenmiştik. Çünkü, toplarla, havanlarla darbeleri 200 metre<br />
önüne düşürebilme imkanı vardı.<br />
149
Rusları kuşatmaya giden kardeşlerimiz hakkında çok şiddetli<br />
endişe içinde idim. Ve cihazın sesi o anda bana soğuk su gibi<br />
geldi. Bu, Ebu Ubeyde‟nin çağrısıydı ve bana şöyle dediğini<br />
işittim: Beni duyuyor musun? Hemen cihazın olduğu yöne<br />
koştum ve iyi duyuyorum, dedim. Ebu Ubeyde: Allahu Ekber,<br />
Allahu Ekber, müjdeler olsun, Rus Komandalarını öldürdük ve<br />
şu an ayaklarımızın altında sürünüyorlar, Allahu Ekber.<br />
Tekbir aramızda yayıldı, haber tüm kardeşlerimiz tarafından<br />
duyuldu. Hepimiz çok sevindik. Kardeşler Rusları arkadan, yani<br />
kimsenin hayal bile edemeyeceği bir noktadan kuşatmışlar.<br />
Muhtar ismiyle bilinen Muhammed El -Azman kardeşimiz bir<br />
hamle de tam 6 tanesini öldürmeyi başarmış…Kurşun larla, el<br />
bombalarıyla çatışmalar başlamış, bu durum Rus komandoların<br />
maneviyatını bozmuş. Kardeşlerin sayısı, 200 kişiye karşı<br />
sadece 9 olmasına rağmen, kafirlerin içine düşen korku onların<br />
konsantre olmalarını engellemiş. Ağaçlar ve orman dolayısıyla<br />
kendilerine saldıranların sayısını taktir edememişler. Bu ani<br />
saldırı karşısında içlerine korkunç bir korku düşmüş ve<br />
aralarında askerlerin, subayların bulunduğu yaklaşık 35<br />
komando orada ölmüşler. Geri kalanlar ise, 3 kilometre kadar<br />
uzağa kaçmışlar…Bu hücum sonrası sadece bölgede değil tüm<br />
Afganistan‟da kardeşlerimizin maneviyatları yükseldi. Bu<br />
Allah‟tan kardeşlerimize bir lütuftu…‟<br />
Usame ayrıca Ģöyle anlatıyor:<br />
Celal Abad Çatışmaları, Arapların katıldığı ilk ve en<br />
büyük çatışmaydı…Celal Abad ve diğer Afgan çatışmaları<br />
arasında fark vardı. Önceki çatışmalar düşman kale ve<br />
merkezlerinde geçiyordu. Celal Abad ise, Afganistan‟ın en<br />
büyük şehirlerinden bir tanesi ve başkent Kabul‟e en yakın<br />
olanı idi…Celal Abad çatışmasında seçim hakkı yoktu. Şehrin<br />
etrafındaki birkaç merkez ve sığınakları düşüp, Celal Havaalanı<br />
da mücahitlerin eline düştükten sonra düşman, her şeyi göze<br />
alarak şehri savunmaya koyuldu. Eğer bu durumda geri dönsen<br />
tüm savaşı kaybedeceksin…İşte bu nedenle birkaç ay süren<br />
şiddetli çatışmalara girişildi. Kardeşler bu çatışmalar esnasında<br />
daha önceki hiçbir çatışmada edinmedikleri tecrübeyi edindiler.<br />
150
Celal Abad‟da Araplara ait 18 merkez bulunuyordu. (Aslan<br />
Yürekliler Merkezi). Çatışmaların birkaç ay sürmesi ağır<br />
olmuştu. Kuvvet de, şiddet esnasında sürmeliydi. Bir yandan<br />
sürekli desteğe ihtiyaç duyuyorsun…Stoklar eline vaktinde<br />
geçmeli..Füzesavarların elinin altında bulunmalı..Yaralıları<br />
kaldıracak ve şehitleri taşıyacak ekipman da geldiler. Allah‟tan<br />
kardeşlerimizin şehitliklerini kabul etmesini dil iyoruz.<br />
Gözetleme mekanında da düşmanın tüm hareketlerini sürekli<br />
olarak gözetleyen arkadaş bulunuyordu…ateşi onların<br />
üzerlerine doğrultmak için..Kardeşlerimiz, füze, havan, top<br />
kullanımında bu çatışmalar esnasında büyük tecrübe kazandılar.<br />
Düşmanı bombalarken hedefi, mesafeyi doğru belirleyebilmek<br />
için harita kullandılar. Bu tecrübe neticesinde Arap kardeşlerde<br />
sabır ve sebat cevheri zuhur etti. İçinde bulundukları durum<br />
gerçekten kolay bir hal değildi..Aylar boyunca çatışmalar<br />
devam edecek ve bu ayların gerginliğini yaşayacaksın.<br />
Allahu Teala‟nın ihsanıyla kardeşler, gruplar halinde hızla<br />
hareket edebiliyorlardı. Bunu stokları, silahları, ve nakil<br />
araçlarını artırmak için yapıyorlardı. Arabaları komandolar<br />
arasında dağıttık. Aynı şekilde grupları da ayırdı k. Bu grupların<br />
arasında bir grup vardı ki, Afganlar‟ın Celal Abad‟daki en<br />
meşhur kumandanı Halid ile beraber saldırmıştı…Bu<br />
kumandanın eliyle birçok cephe ele geçirildi. Arap kardeşlerin<br />
grubu da en meşhur gruplardan bir tanesiydi. Bazı<br />
operasyonları sadece Araplar düzenliyorlardı ve kumandan<br />
aralarındaki tek Afgan‟dı. Çünkü Halid Kumandan‟a tabi olan<br />
mücahitlerin birçoğu daha önceki çatışmalarda şehit<br />
düşmüşlerdi. Aynı şekilde Arap Mücahitlerden bir grup Saznur<br />
kumandan‟a (Afgan lideri ) katılmışlardı. Bu gruptaki<br />
kardeşler, Allah‟ın izniyle bazı merkezleri ele geçirdiler. Arap<br />
Kardeşler, uzak mesafeye atış yapma gücü olan ağır toplar<br />
(D.C), tanklar ve zırhlı araçlar ele geçirdiler. Kardeşler, tüm bu<br />
silahlar ve tanklar üzerine eğitim aldılar..Arap kardeşl er bu<br />
tankları, en son komünistlerin Araplar üzerine açtığı saldırı<br />
esnasında kullandılar. Ve bu çatışma sonrası da yeni tanklar ele<br />
geçirdiler.<br />
151
Usame, Arap mevkileri hedef alan komünist hükümet<br />
kuvvetlerinin saldırısını Ģöyle hikaye etmiĢti:<br />
„1989 yılı Temmuz Ayı‟nın 3‟üydü. Düşman güçleri,<br />
bulunduğumuz mekanlara büyük bir saldırı düzenledi. Bu<br />
saldırının amacı ise, Arap kardeşlerin mevkilerini yerle bir<br />
etmek, onları kuşatmak ve canlı olarak esir almaktı…Çünkü<br />
Arap kardeşler, Pakistan Pazarları‟ndan bir çok stok malzeme<br />
kazandırmışlardı. Öyle ki, Pakistan silah pazarından, saklamak<br />
üzere 30 kamyon satın almıştık…Bu nedenle, şiddetli bomba<br />
saldırısı ve Celal Abad‟da Afgan askerlerinden oluşan gruplara<br />
kolayca karşı durabildik. O günlerde düşman güçlerinden<br />
oluşan grupların varlığını haber aldık. Ve 3 gün içinde bu<br />
grupları bombardımana tutma kararı aldık. Gerçekten de<br />
aralarından 70 Hintliyi öldürdük. Kabul Hükümeti, Rus<br />
Ordusu‟nun ülkeden çıkmasından sonra, Afgan Hükümet<br />
ordusundaki asker eksiğini gidermek için, Hint Kuvvetlerinden<br />
destek almıştı. Bununla beraber, Rusların çekildikten sonra<br />
dahi Afganistan‟da 20 bin askeri kalmıştı.<br />
Afgan mücahitlerin elinde stok eksiği vardı…Bu bizler için<br />
büyük bir fırsat oldu ve 3 hafta boyunca düşman güçlerinin en<br />
hassas noktalarını sürekli olarak vurduk…Ta ki hükümet<br />
kuvvetleri Arap mevzilerin kendileri için şiddetli sorun kaynağı<br />
olduğunu hissettirene kadar onları vurduk. Uçaklar top<br />
meydanlarının(D.C) olduğu mekanları vurmaya başladı.<br />
Elimizdeki uçaksavarları da vurdular. Elimizde 2 uçaksavar<br />
bulunuyordu. Toplarımızı uçak ve füzeleriyle vuramadıkları<br />
yerde Scud füzeleriyle vurmaya başladılar…Bilindiği gibi Scud<br />
Füzeleri, orta menzilli şehirlerin üzerine atılan<br />
füzelerdir..Ancak onlar, bu füzeleri bize karşı, füze<br />
savarlarımızın olduğu mevkilere karşı kullandılar…Bu<br />
operasyonda başarısız kalınca düşman güçleri, üzerimize daha<br />
kuvvetli saldırı düzenleme kararı aldılar. Yeni operasyonun<br />
liderliğine Rahimi isimli bir komutan getirdiler, vekili de<br />
İsmail komutan oldu. Saldırılarını Turham Bölgesine ulaştırmak<br />
hususunda antlaştılar. (Burası, Afganistan ve Pakistan sınırı<br />
arasında bir noktadır. Celal Abad‟dan uzaklığı ise yaklaşık 90<br />
152
kilometredir. Kabul ve Celal Abad‟ı ve Pakistan -Peşaver‟i<br />
birbirine bağlayan karayolu üzerinde bulunuyordu.)..3 Temmuz<br />
günü saldırı başladı. Bu saldırı, Arap gençlerin 1986<br />
Ramazanı‟nda katıldıkları Caci çatışmalarından sonra<br />
giriştikleri en tehlikeli ve en şiddetli çatışmaydı. Ancak<br />
bununla beraber, Celal Abad‟da arazi düzlük olduğu için savaş<br />
daha zordu. Bu bölgelerde zırhlılar rahatça dolaşabiliyordu.<br />
Oysa dağlık bölgelerde zırhlılarla savaşmak pek söz konusu<br />
değildi.<br />
Düşman güçlerinin sol tarafımıza ateş açmasıyla<br />
çatışmalar başladı. Sol kuvvetleri gün doğduğunda bizi aradılar<br />
ve bize saldırmak üzere tankların gelmekte olduğunu haber<br />
verdiler. Bize ek kuvvet gönderdiler. Biz de onlara içinde<br />
silahlar ve adamlar olan iki araba gönderdik. Ardından<br />
sağımızdaki kuvvetler de aradılar ve sağdan da bize doğru<br />
gelmekte olan ayrı bir tank grubunun olduğ unu haber verdiler.<br />
Sağ taraftaki kuvvetler Celal Abad Havaalanı yakınındaydı.<br />
Merkez ve sağ arasında 5 kilometre uzaklık bulunuyordu. Ve<br />
bizden yardım; gelen düşman güçlerini vurmamızı istediler.<br />
Biz de füzesavarlarımızı, sağa ve sola her iki yöne doğru<br />
çevirdik. Sağ ve sol arasında bazı noktalar bulunuyordu. Bizi<br />
arayıp silah yardımı da istediler. Onlara bazı silahlarla beraber,<br />
ana merkezde bulunan kuvvetlerden ihtiyat olarak gönderdik.<br />
Tüm bunlar, düşmanın merkez üssüne saldırmasını sağlamak,<br />
onları tuzağa düşürmek için yapılan oyundu.<br />
Bize doğru yaklaşık 27 zırhlı tank geldi. Aynı esnada<br />
uçaklarda bölgeyi şiddetli bombardımana tutuyordu…Sabah<br />
namazından sonra 7 Scud füzesi fırlattılar. Saldırıyı başlatmak<br />
için seçtikleri tarihte çok zekiceydi. Kurban B ayramının ilk<br />
günü. Öyle ki tüm yıl boyunca ailesinden uzak kalan<br />
mücahitler, bayram geldiğinde aileleriyle bayramlaşmak için<br />
evlerine gitmeye niyetleniyorlardı!.<br />
Düşman yakınımıza kadar geldi. Kışlada 30 kadar<br />
kardeştik. Ve en az 27 tank bize saldırdı. Sa ğdan ve soldan<br />
yardımcı güçler göndermiş olmamıza rağmen durum gerçekten<br />
çok zordu. Garip olansa elimizdeki tankın birini düşman ana<br />
153
yoldan gelir korkusuyla o yöne diğerini ise en uzak sola<br />
göndermiştik. Düşman güçleri bize yaklaştı, kardeşlerin elinde<br />
RPJ de yoktu. Sadece 75 milimetre menzilli tanksavara<br />
sahiptiler…Allah‟tan şehitliğini kabul etmesini niyaz ediyoruz,<br />
Şefik kardeşimiz tanksavarı tek başına aldı (normalde savaş<br />
esnasındaki tanksavar takımı 5 kişiden oluşur) ve düşmana ateş<br />
etmeye başladı. Tanksavarı kullanmak diğer silahları<br />
kullanmaktan daha zordur. Öncelikle bombayı yerleştirmek<br />
sonra da ateş etmek gerekir. Ardından da bombanın<br />
yerleştirildiği ateşleme kısmı tekrar boşaltılır, yeni bomba<br />
yerleştirilir…İş böyle devam eder.<br />
Ancak düşman açıkça bölgeyi kuşatmak, Arap mücahitleri<br />
esir alma yönündeki isteklerini gerçekleştirebilmek için ısrar<br />
ediyorlardı. Orada tankları savmak için RPJ‟lerle direniş<br />
olmadı. RPJ‟lerin ulaşabildikleri en uzak mesafe 300 metre<br />
olduğu için yetersizdi. Mücahit kardeş ler, ancak düşman 300<br />
metre kadar yaklaştıktan sonra bu silahları kullanabildiler.<br />
Buna karşın kardeşlerin bombalarının, 27 tank önünde pek tesiri<br />
olmadı. RPJ kullanıcılarından bir tanesi, daha önce ekili<br />
mayının patlaması sonucu yaralandı…Tanklar bize doğ ru<br />
gelmeye devam ediyorlardı…Ve gerçekten de tanklardan bir<br />
tanesi, ana merkezlerin bulunduğu tepelerden birisi ve bizim<br />
düşmana karşı ilk karargahımız olan taşlık tepeye ulaştı.<br />
Allah ona rahmet eylesin Refik, düşmana 75 milimetre<br />
menzilli silahla ateş etmeye başladı. Tanklar bizden sadece 400<br />
metre uzaklıktaydılar ve bizi silahların yanında tankın<br />
kendisinde bulunan makineli tüfekle de vuruyorlardı. Bölgeyi<br />
çok şiddetli bir şekilde tarıyorlardı. Bazı zırhlılar, mekanımızın<br />
bulunduğu iki tepenin arasındaki vadiye geldiklerinde, Arap<br />
kardeşler yayılmaya başladılar. Düşman askerleri de<br />
zırhlılardan inerek tepeye doğru tırmanmaya başladılar. Klanof<br />
ağır makineli tüfekle onlara ateş açmaya başladık…Bu durum 4<br />
saat kadar sürdü. Ve bu süre gerçekten 27 tank kar şsında ancak<br />
hayali bir süre olabilirdi. Bizim elimizde sadece bir tane top<br />
bulunuyordu. Onu da bir kişi kullanıyordu…Buna karşın Allah<br />
onların kalplerine korku saldı…Biz de savaşın yönünü<br />
154
değiştirmek istedik ve bulunduğumuz mekandan arka taraftaki<br />
ağaçların ve tepelerin bulunduğu yere inmeye karar verdik.<br />
Buraya tankların girme ihtimali çok zayıftı. Ve tüm güçlerden<br />
bu noktada toplanmalarını talep ettik. Bu nokta „Semer Hayl‟<br />
bölgesi tarafındaydı. Tüm Afgan mücahitlere durum<br />
bildirildi…Düşman, önceki bulunduğumuz yeri işgale<br />
geldiğinde Allah‟ın lütfuyla hiç kimseyi bulamadılar. Ancak<br />
Şefik, elinde silahı, şehit oldu. Şefik, Allah‟ın Aslan Yürekliler<br />
Merkezi‟ni kurmakla şereflendirdiği 3 kişiden biriydi. Onun<br />
şehit olması beni çok etkiledi...<br />
Düşmanın cesaretle geldiği yeni bir bölgeye<br />
yöneldik..Saldırılara karşı direnişimiz günlerce sürdü. Aynı<br />
şekilde anayolda bulunan kardeşler de direndiler. Aşure<br />
günüydü ve hava aşırı sıcaktı. Celal Abad‟da sıcaklık derecesi<br />
54‟e ulaşmıştı. Bize doğru geldiklerinde, akşam olmadan bir<br />
saat önce karşılık verdik. Yakub Kardeş, 82 milim menzilli<br />
tankı parçalamayı başardı. Bir diğer mücahit kardeşin, Milan<br />
Füzesiyle ateş açması sonucu, bir tank daha parçalandı.<br />
Çatışmalar gece yarısına kadar sürdü. Gün doğduktan sonra,<br />
kardeşler düşman bölgeyi incelemeye koyuldular. Orada 8 tane<br />
sağlam tank buldular. Düşmanlar, bu tankları bırakıp<br />
kaçmışlardı. Tanklara Hamza adıyla aramızda bilinen kardeş<br />
Salih El-Gamidi ve Mısırlı Emir El-Fetih bindiler. İkisi de daha<br />
önceden tanklar hakkında eğitimliydiler. Ve düşmanla karşılıklı<br />
ateş etmeye başladılar. Bu çatışmada kardeşler, bir tank daha<br />
ele geçirme fırsatı buldular. Bu tankı Hamza kardeş Zehrani<br />
bölgesine götürdü..Düşmanın bu çatışmada hasarı gerçekten<br />
büyüktü. 42 tanklarından oldular. Bunl arın 20‟sinden fazlası<br />
ganimet olarak ele geçirildi, geri kalan ise parçalandı. Araplar<br />
olarak bu tankların 5‟i bizim payımıza düştü. Aralarında 62T de<br />
vardı. Bu çatışma, Celal Abad Çatışmalar zincirinin son<br />
halkasıydı. Ve Celal Abad çatışmalarında, uzun yıllardır<br />
Afganistan‟da şehit düşen Afganların sayılarından daha fazla<br />
Arap, şehit düştü. Allah‟tan şehitliklerini kabul etmesini niyaz<br />
ediyoruz.‟<br />
155
80‟lerin sonunda özellikle de 1988 yılında Usame Bin<br />
Laden, Arap mücahitlerdeki hareketliliğe, gelip gittikle rine,<br />
cephelere ulaştıklarına, birçoğunun yaralanıp, birçoğunun da<br />
şehit olduğuna, bu durumda giderek artış olduğuna ancak bu<br />
kadar önemli bir hususun hiçbir şekilde kaydedilmediğine,<br />
bunun büyük bir eksik olduğuna, ne zaman ki aileler oğullarının<br />
durumlarını öğrenmek için telefon etmeye başladılar, işte o<br />
vakit dikkat etti. Ve bu idari eksiklikten biraz da utanarak,<br />
Arap mücahit kardeşlerin kaydedilmesini emretti.<br />
Kardeşlerin bilgilerinin tüm ayrıntılarıyla kaydedilmesi<br />
fikri, tüm Afganistan‟da yayıldı. Bu kayıtlarda, gelen şahsın<br />
geliş tarihi, oradan Ensar Evi‟ne gidiş tarihi, ardından kışlaya<br />
ve son olarak da cepheye gidişine ilişkin ayrıntılar yer<br />
alıyordu. Kayıtlar, bağımsız bir idare tarafından yapılıyor gibi<br />
oldu. Gelen kişinin başlangıçta ismi yazıl ıyordu. Ve Usame iki<br />
yardımcısıyla beraber bu kayda, El-Kaide Kaydı ismini<br />
verdiler. El-Kaide, esasen tüm Ensar Evindeki, eğitim<br />
kışlalarında ve cephelerdeki düzeni kapsıyordu. Öyleyse El -<br />
Kaide, Amerika‟nın tasavvur ettiği gibi, Hollywood<br />
filmlerindekine benzer anlaşılmayan sözlerden meydana<br />
gelmiyordu. Her ne kadar El-Kaide örgütünün ismi düzeni,<br />
prensip ve kuralı temsil etse de Amerika ve bazı cahiller, El -<br />
Kaide‟nin ismini terörle özdeşleştirdiler.<br />
Usame, Teysir Alluni ile görüĢmesinde Ģöyle diyor: „Bu<br />
isim gerçekten çok eski bir isimdir ve bizi kastetmeden<br />
kurulmuştu. Allah ona rahmet eylesin Ebu Ubeyde kardeş,<br />
gençleri azgın, zalim, gerçekten yoldan çıkmış terörist<br />
Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşa hazırlamak üzere, kışla<br />
kurmuştu. İşte biz bu mekanı El-Kaide olarak isimlendirmiştik.<br />
Ve burası eğitim üssüydü. Bu isim, bizimle özdeşleşti. Ancak<br />
bizler, ümmetten ayrı değiliz. Aksine bu ümmetin çocuklarıyız<br />
ve ayrılmak söz konusu olamaz.‟<br />
1989 yılında Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟dan<br />
çekilmesinden sonra, bazı işleri halletmek üzere Usame Bin<br />
Laden, Suudi Arabistan‟a döndü. Ancak bu sefer, öncekiler gibi<br />
olmadı. Usame, ülkeye girdikten bir süre sonra, kendisine<br />
156
yurtdışı çıkış yasağı konduğunu öğrendi ve bu yasağın<br />
sebebinin, Rusya‟nın Afganistan‟dan çekil mesi ve Suudi<br />
Arabistan‟la aralarında büyük bir sorun çıkma ihtimali<br />
olduğunu zannetti. Ancak, bu yasağın konmasındaki, aklına hiç<br />
gelmeyen gerçek sebebi öğrendiğinde şok oldu.<br />
Usame, Suudi Arabistan ve Kuzey Yemen‟de Güney<br />
Yemen karşıtı hareket başlattı. Suudi Arabistan hükümeti, bu<br />
kısıtlamayla sadece diplomatik bir gereği yerine getirmiyordu.<br />
Usame‟nin bu hareketleri, onun cihada yakınlığının ispatı<br />
oluyordu ve cihadın da sadece hükümetlerle menfaat<br />
uyuşmazlığı ve büyük güçlere karşı direniş anlamı taşımadığını<br />
gösteriyordu. İşte bu sefer ona yurtdışı yasağını getiren asıl<br />
sebep buydu. Allah doğrusunu bilir.<br />
O dönemde Usame‟nin yaptıkları, yetkili bir kişi olduğuna<br />
işaret ediyordu. Rejimlere açık bir şekilde baskı yapıyordu.<br />
Irak Rejimi‟nin tehlikeli olduğundan bahsetmiş, bu rejimin<br />
Suudi Arabistan‟ın en güçlü dostu olduğu dönemde bile Körfez<br />
ülkelerine savaş açacağını bildirmişti. Usame bu açıklamaları<br />
yaptığında, Suudi Arabistan Kralı Fahd ise Irak ziyaretinden<br />
döneli sadece çok kısa bir zaman geçmişti.<br />
İçişleri Bakanlığı Usame‟ye yurtdışına çıkma yasağı<br />
koymakla yetinmeyip, açık bir faaliyette bulunma yasağı da<br />
getirdi. Herhangi bir girişimde bulunması durumunda da<br />
tutuklayacağını, zor kullanacağını ilan etti. Usame Bin Laden,<br />
devlet tarafından kendisine yönelik bu düşmanca tavırlara<br />
aldırış etmeden, kardeşlerinden birinin aracılığıyla Prens<br />
Ahmed Bin Abdulaziz‟e mektup gönderdi. Bu mektup genel ve<br />
özel nasihatlerle doluydu. Genel nasihatler arasında, genel<br />
reform talebi yer alıyordu. Özel nasihat ise, bölgede Saddam<br />
Hüseyin‟in varlığından endişe duymaya devam etmesi ve<br />
hazırlıklı olması idi. Prens Nayif, Saddam Hüseyin tehlikesi ile<br />
ilgili eline geçen rapor üzerine Usame Bin Laden ile görüşmek<br />
istedi.<br />
Usame Bin Laden, Saddam‟ın Kuveyt‟e savaş açtığını<br />
haber aldığında, üzerinde daha büyük bir sorumluluk hissetti.<br />
Hemen devlete kendi görüşlerinin yer aldığı ikinci bir mektup<br />
157
yazdı. Bu mektupta ülkeyi Saddam tehlikesinden korumanın<br />
yollarını gösteriyor, ümmetin bu tehlikeden kurtulabilmesi için<br />
teklifler sunuyordu. Ayrıca tüm Arap mücahitlerin, bu tehlikeye<br />
karşı savunmaya hazır olduklarını ilan ediyordu. Bu mektup da<br />
birinci mektupla aynı şekilde yetkililere ulaştırıldı. Devletten<br />
gelen cevap ise, duruma göre davranılacağı vaadi oldu.<br />
Usame, rejimin dini ve vatani yönlerden aldığı konum<br />
itibariyle her ne kadar endişe duysa da, şer‟i olarak aralarında<br />
karşıtlık bulunsa da, devletin korunması gerekliliğinde,<br />
ortaklığı kabul edeceklerini düşünmüştü. Suudi Krallığı‟nın<br />
Usame ve mücahitlerle yardımlaşma yerine, Amerika<br />
Kuvvetlerinden yardım istemesi ise, Usame‟nin hayatında en<br />
büyük değişikliğin sebebi oldu. Bu hayatında yaşadığı en büyük<br />
şoktu. Öyle ki Peygamber Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />
sellem‟in döneminden bu yana ilk defa kafirler, askeri<br />
kuvvetleriyle Arap yarımadasını kontrol altına alıyorlardı.<br />
İkinci şok, Amerikan Kuvvetleri Yarımada‟ya işgalsiz,<br />
rejimlerin hiçbir itirazı olmaksızın aksine onların acele<br />
istekleri üzerine giriyordu. Bu noktada Usame, bu çok tehlikeli<br />
gelişme karşısında adeta yıkıldı ve Yarımadanın geleceğine dair<br />
endişe yaşamaya başladı. Ve bununla birlikte, hitap ettiği<br />
yetkililerle konuşma tarzını da değiştirmeye karar verdi.<br />
Usame iki yönden harekete geçti. Öncelikle hemen bir<br />
fetva çıkararak, tüm Müslümanları, özellikle de Arap<br />
yarımadasındaki gençleri, Afganistan‟a cihat eğitimi almaya<br />
gitmeye teşvik etti. Bu fetvası gerçekten gençlerden büyük ilgi<br />
gördü ve çok sayıda genç, Afganistan‟a savaşa gitti. İkinci<br />
planı ise, alimlerden bir çoğunu bağımsız şeriat kurumunda<br />
toplamak ve buradan insanların birçoğunu etkilemekti. Ancak<br />
özellikle devletin Amerikan kuvvetlerini çağırmasından sonra<br />
bu kurum görüşünü değiştirdi.<br />
Usame Bin Laden, bu hareketin ilk bölümünden, yani<br />
gençlere yönelik fetvasıyla cihada davetten istediği sonucu alsa<br />
da, ikinci hareketinden istediği sonucu pek alamadı. Çünkü ilk<br />
olarak tam bir kontrol söz konusu değildi. İkincisi alimler,<br />
158
ağımsız kurum kurulduktan sonra aynı çizgi üzerinde<br />
kalmadılar.<br />
Usame Bin Laden Rejim Tarafından Baskı Görüyor!...<br />
Usame Bin Laden, her ne kadar konferanslar verip alimler,<br />
davetçilerle davet hususunda görüşmeler yapmışsa da bu<br />
yaptıkları rejim tarafından kabul görmedi. Bu nedenle de birçok<br />
kere çağırıldı, faaliyetlerini durdurması için şiddetli uyarılarla<br />
karşı karşıya kaldı. Ve kendisini korkutmak için Suudi<br />
Yönetimi, Cedde‟deki bahçesini talan etmek üzere Vatan<br />
Korumalarından bir grup gönderdi. Usame, bu olay esnasında<br />
orada yoktu. Korumalar bahçede görevli işçilerden bazılarını<br />
tutukladılar (daha sonra serbest bıraktılar), bahçenin o halde<br />
görüntülerini kameraya aldılar, orada buldukları her şeyi<br />
yazdılar. Usame ise bu olayı duyduğunda aşırı derecede<br />
sinirlendi ve o dönemde Prens olan Abdullah‟a kınama mektubu<br />
yazdı. Ancak Abdullah‟tan gelen cevap mektubu Usame‟yi daha<br />
büyük bir şaşkınlığa itti. Abdullah, olaydan haberi olmadığını,<br />
bunu yapanları cezalandıracağını söylüyordu.<br />
Bu olaylar üzerine Usame, ülkeden ayrılmayı ciddi olarak<br />
düşünmeye başladı. Ancak yurtdışı çıkış yasağı vardı ve tüm<br />
hareketleri gözetim altındaydı. (Usame, buna karşın bir zaman<br />
sonra rahat ve apaçık bir şekilde ülkeden çıktı. )<br />
Günler geçti ancak Usame bu duruma tahammül<br />
edemiyordu. Eski faaliyetlerine, cihada dönüyordu ancak,<br />
kendisine ters gelen bir şey zuhur etmişti. Arap Yarımadası‟nda<br />
düşmanlar bulunurken, Afganistan‟daki kafirlere karşı<br />
savaşmaya gitmesinin ne kadar doğru olduğunu tartıyordu.<br />
Ülkesinin toprakları, neticede diğer tüm ülkelerinden daha<br />
hürmete değerdi.<br />
Ancak bir süre sonra Suudi Arabistan‟da daha fazla<br />
kalamayacağı kanaatine vardı. Tabi ki k açışı kolay olmayacaktı.<br />
Tanınan bir şahıstı ve evi daima gözetim altındaydı. Çıkmak<br />
159
için normal olana en yakın uslubu düşündü ve uyguladı,<br />
neticede de başarıya ulaştı.<br />
Usame‟nin kardeşlerinden bir tanesi, İçişleri Bakanı<br />
Vekili Prens Ahmet bin Abdulaziz‟e yakın idi. Usame,<br />
kardeşine Pakistan‟da ve başka bölgelerde gerçekten çok önemli<br />
mali işleri olduğunu, ve hukuken hak sahiplerine haklarını<br />
ödemesinin gerektiğini, bu işlerden bazılarının belgelere bağlı<br />
olması sebebiyle de kendisinden başkasının çözmesi nin<br />
mümkün olmadığını söyledi.<br />
Kardeşi Usame‟nin bu söylediklerine ikna oldu ve Prens<br />
Ahmet‟e durumu açıklayacağını vaat etti. Prens Nayif izne<br />
ayrılmak üzereydi. Usame‟nin kardeşi onun izne ayrılmasını<br />
bekledi ve Prens Ahmet vekaleten yerine geçince konu şarak<br />
kendisini, Usame‟nin pasaportunun geri verilmesine ve yurtdışı<br />
çıkış yasağının kaldırılmasına ikna etmeyi başardı. Prens<br />
Ahmet, bir kereliğine ve emniyet birimlerinin gözetimi altında<br />
olmak kaydıyla Usame‟nin ülkeden ayrılmasına izin verdi.<br />
Böylece Usame, hiç sorunsuz çıkmış oldu.<br />
Usame Pakistan‟a ulaştığında ilk yaptığı iş, kardeşine özür<br />
mektubu yazmak oldu. Bu mektupta, Suudi Arabistan‟a dönmeyi<br />
planlamadığını, kardeşine karşı böyle bir uslup kullanmak<br />
zorunda kaldığı ve Prens Nayif karşısında kend isini zor duruma<br />
düşüreceği için özür dileyerek, böyle bir yöntem kullanmaya<br />
mecbur olduğunu açıkladı.<br />
Daha sonra Usame, Pakistan ve Suudi Arabistan arasında<br />
güvenlik işbirliği olduğu için, Pakistan‟da kalmasının da<br />
kendisi için çok da güven verici olmadığını anladı ve<br />
Afganistan‟a girmekte acele etti. Usame Afganistan‟da iken<br />
Sovyetler Birliği parçalandı ve Kabul düştü. Afgan gruplar<br />
arasında savaşlar başladı.<br />
Usame‟nin bu hususta yaptığı ilk iş, hemen Arap gençleri,<br />
bu gruplardan herhangi biriyle çatışma ya girmekten, kan<br />
dökmekten alıkoymak oldu. Bu durum, Taliban Kabul‟e girene<br />
kadar sürdü. Taliban Kabul‟e girince Usame de Taliban‟ın<br />
yanında durma kararı aldı.<br />
160
İkinci yaptığı iş, gruplar arasındaki çatışmayı sona<br />
erdirmeye çalışmak olduysa da, bu konuda kayda değer hiçbir<br />
netice alamadı.<br />
Afganistan‟da kaldığı dönemde, Suudi Arabistan, Türki Faysal<br />
önderliğinde Pakistan Emniyeti ile yardımlaşarak kendisini<br />
öldürmeye ya da yakalamaya çalışıyordu. Ancak Pakistan<br />
Emniyet Birimi‟nde kendisini sevenler çok old uğu için, hemen<br />
durumu bildiriyorlardı ve Usame de ona göre tedbirini alıyordu.<br />
Usame‟yi yakalama girişimleri, Afganistan‟da bulunduğu<br />
esnada aylarca sürdü. Usame bu girişimler her ne kadar<br />
başarısızlıkla sonuçlansa da, Afganistan‟da kalmasının bir<br />
fayda getirmediğine karar verdi. Kendisine yakın birkaç kişiyle<br />
konuyu masaya yatırdıktan sonra, Afganistan yerine başka bir<br />
Müslüman ülkeye gitme kararı aldı.<br />
Usame Bin Laden‟in Kalemiyle Yeni Dünya Düzeni isimli<br />
makalede Usame‟nin Ģu sözlerine yer veriliyor :<br />
Yaklaşık 10 sene sonra Sovyetler Birliği alçak ve<br />
küçülmüş bir şekilde, devletlere ayrılmış, komünist rejim<br />
yıkılmış olarak çıktı. Bu hal, Amerika‟nın tabiriyle; şer<br />
imparatorluğuna batının zaferi olarak ifade edildi. Ancak biz,<br />
bunu mücahitlerin zaferi olarak vasıflandırdık. Müslümanlar<br />
arasında yeni bir nesil yetişmiş oldu, bu nesil mücahitler<br />
nesliydi. Bu asırda Müslümanlara isabet eden tüm<br />
hastalıklardan kurtulmuştuk. (dünya sevgisi, ölümden nefret<br />
etme). Ve Afganistan‟da savaşırken ölümü gözlerimiz le gördük.<br />
Öyle ki ona alıştık. Üzerinde fazla düşünmez olduk. Neticede<br />
mücahit öldüğünde, şehit olacak, hiçbir soru ile<br />
karşılaşmayacak ve direk cennete girecekti…(Allah yolunda<br />
öldürülenleri ölüler sanmayın, aksine onlar yaşıyorlar ve<br />
Rablerinin katında rızıklandırılıyorlar.)<br />
Sovyetler Birliği‟nin hezimeti, mücahitler için gerçek bir<br />
tecrübe oldu. Görüş ve düşünme ufkumuzu genişletti. Bunun<br />
gibi imparatorluklar, kuru yaprak gibidirler. Allah‟a tevekkül<br />
161
ve itimat ile ilahi emirleri yerine getirerek, cihadı teşvik ederek<br />
kolayca ufalanıverirler. Başta korku yaratsalar bile, bu korku<br />
sabırla, gücünün yettiğini yaparak başarıya dönüşür. Çünkü<br />
Allahu Teala, bizlere gücümüzün yettiğinden fazlasını<br />
yüklememiştir. Ve gücümüzün yettiğini yaptığımızda da bizlere<br />
başarıyı vaat etmiştir.<br />
Sovyetler Birliği‟nin parçalanması, bizlere diğer<br />
Müslüman ülkeleri kaplayan zulüm ve düşmanlardan nasıl<br />
kurtarabileceğimizi düşünme fırsatı verdi. Sovyetler Birliği<br />
tecrübesi, bizler için İslam dünyasındaki değişim olaylarının<br />
anahtarıydı. Bu esnada, daha önce acele ettiğimiz işlerimizi<br />
sakin bir şekilde düşünüyor, buna istinaden planlar kuruyorduk.<br />
Ve ilk etapta, Saddam‟ın Kuveyt‟e girmesiyle Harameyn<br />
topraklarına giren Amerikan Ordusu sorununu çözmeye karar<br />
verdik.<br />
Biz sakin bir şekilde düşünüp plan kurarken, Resulallah<br />
Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam nüfuzunu tamamen hakim<br />
kıldığından bu yana, Arap Yarımadası‟nda İslam tarihinin en<br />
büyük suçu baştaki rejimler tarafından işlendi. Bu ihanet,<br />
sadece yarımadadaki Müslümanların yenilg isi ya da onları<br />
bağlayan bir ihanet özelliği taşımıyordu. Bu sadece<br />
baştakilerin, belli bir ücret karşılığında koltuklarını satın<br />
almaları demek de değildi. Bu apaçık Arap Yarımadası‟nı<br />
altından bir tabak gibi dansöz Amerikan kuvvetlerine teslim<br />
etmek, sonra da bunu keskin bir dini fetva ile mübarek<br />
kılmaktı. Şöyle ki fetvada, Amerika‟nın islamı korumak için<br />
geldiği, bu kuvvetlere her kim sıkıntı verirse Allah düşmanı,<br />
yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kimseler sayılacağı,<br />
öldürüleceği ya da asılacağı, elleri nin ve ayaklarının tersten<br />
kesilip asılacağı açıklanıyordu. Bu andan itibaren, devlete bağlı<br />
dini, siyasi, basın ve emniyet birimlerinin hepsi bu kuvvetlerin<br />
güvenliği ve selameti için koşar oldular. Harameyn toprakları,<br />
tarihinin en aşağılık ihanetini yaşıyordu. Kafirler, bu kutsal<br />
mekanları, hain rejimler ve alimlerin ortaklığıyla kontrol altına<br />
alıyorlardı.<br />
162
Başımıza gelen bu hal, garip bir hal değildi. Bunu<br />
reddediyor ya da inkar için bir yol arıyor da değildik. Ancak bu<br />
rejimleri ve alimleri verdikleri fetvanın batıl olduğu konusunda<br />
uyarmak istiyorduk. Onlara bunu ve Amerika‟nın yaptığının<br />
yardım değil, eskiden bu yana var olan planını harekete<br />
geçirmek olduğunu –Harameyni işgal etmek- kendilerine<br />
bildirecek elçiler gönderdik. Ancak sözümüze kulak asma dılar.<br />
Allah‟a tevekkül ettik. Harameyn‟deki rejimin işlediği suçtan<br />
uzak olmak için buradan çıktık…Böyle bir musibet, İslam<br />
tarihinde görülmemişti. Hıristiyanlar, Arap Yarımadası‟nda<br />
Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in ayak bastığı<br />
topraklarda var olmayı hayal bile edemezlerdi. Osmanlı<br />
Dönemi‟nde, Portekizliler Mekke‟ye girmeyi denediklerinde<br />
Kızıl Haç da girmek istemişti. Osmanlı ise, bunu kesinlikle<br />
yasaklamıştı…‟<br />
Bu sırada Usame Bin Laden, Sudan‟a yöneldi. Orada yeni<br />
bir üs kurma amacı taşımıyordu. Ancak bu yeni devlette<br />
Müslümanların islamiyeti coşkuyla yaşadıklarını, islamın<br />
kurallarını uygulamak için büyük gayret gösterdiklerini<br />
duymuştu. Usame, ticari ve inşaat alanındaki gücü, Suudi<br />
Arabistan ve Körfez ülkelerindeki bağlantıları vesilesiyle bu<br />
ülkeye bir şeyler sunabileceğine ve Afganistan yerine bu ülkeye<br />
sığınabileceğine inanıyordu.<br />
Usame, gerçekten de özel bir uçakla, 1991 yılının sonunda<br />
gizli bir şekilde Sudan‟a yöneldi. Bu yolculuktan bazı<br />
arkadaşları da kendisine eşlik ettiler. Diğer arka daşları da<br />
başka yollarla Sudan‟a girdiler.<br />
Usame Sudan‟da hiçbir askeri operasyona katılmadı. Onun<br />
yerine yol, inşaat, tarım ve diğer alanlara ağırlık verdi. Hayata<br />
geçirdiği en önemli proje ise Hartum‟dan Sudan Bur‟a uzanan<br />
demiryolunu yapmak oldu.<br />
Usame, Suudi Arabistan‟dan hatırladığımız yöntemle<br />
çıkmış, yakalanma, öldürülme tehditlerine maruz kalmış olsa da<br />
Suudi Arabistan‟daki davetçi şahsiyetlerle, ticaret adamları ve<br />
nüfuz sahibi kişilerle ilişkisini kesmemişti. Bu gerçekten de<br />
verimli bir siyasetti. Öyle ki Usame, bu kişilerden birçoğunu<br />
163
Sudan‟a destek verme ve yatırım yapma hususunda harekete<br />
geçmeye ikna etmişti. Bu esnada kendisine bir çok defa Suudi<br />
Arabistan‟a geri dönmesi teklif edilip, güvence verilmesine<br />
karşın bu fikri asla onaylamadı.<br />
1992 yılında kendisine verilen önem arttı. Malvarlığı<br />
donduruldu ve Usame meselesi Amerikan İstihbaratında önemli<br />
bir konu olmaya başladı. Amerika ve Suudi Arabistan yönetimi<br />
arasında düzenli işbirliği söz konusu oldu. Suudi Arabistan‟ın,<br />
dönmesi için Usame‟ye baskısı arttı. Hatta ailesine baskı<br />
uygulayarak bunu başarmak istemişlerse de netice alamadılar.<br />
Usame Bin Laden‟in Kalemiyle Yeni Dünya Düzeni isimli<br />
makaleden Usame‟nin sözleri:<br />
„2.Körfez Savaşı bittikten sonra, Amerikalıların bölgedeki<br />
işleri, baba Bush‟un ilan ettiği „yeni dünya düzenine‟ uygun<br />
olarak aynen devam etti…<br />
Daha genişi Amerika dünyanın efendisi idi. Bu durum<br />
mücahit kardeşler arasında bazı farklılıklara yol açtı. Bazıları,<br />
cihat fikrini yaymanın vakti olduğunu ve yarım yüzyıl önce,<br />
batının getirdiği rejimleri ortadan kaldırmanın gerektiğini<br />
söyleyerek Mısır, Cezayir gibi rejimlere yönelirken, bizler<br />
İslam ülkelerini öncelikle Amerikan varlığından kurtarmanın<br />
gerekliliğine inanıyorduk. Nitekim yaşananlar da bizim<br />
dediğimiz gibi şerrin merkezinde Amerika‟nın bulunduğunu<br />
kanıtladı. Amerika, Filistin‟deki Yahudilerin kurtuluş ipiydi ve<br />
Arap rejimlerden daha büyük önem taşıyordu.<br />
İslam dünyası, bölgesel düzeniyle, Amerika‟nın hükmettiği<br />
dünya düzeninin bir parçası haline gelmişti. Bu rejiml er,<br />
birbirlerini koruyor, Amerika‟ya aşırı güven duyuyorlardı.<br />
Amerika, bölgedeki her şey için güvence veriyordu. Şimdiki hal<br />
de zaten bunu ispatlamaktadır.<br />
164
En son olarak şunu söyleyebiliriz ki, Amerika bölgede var<br />
olduğu müddetçe, İslam ülkelerini batı himayesinden<br />
kurtarmamız mümkün olamaz. Bu düzenin asıl gözeticisi ve<br />
atardamarının, düzenden önce ortadan kaldırılması<br />
gerekmektedir.<br />
Ancak Amerika rejimi, devirdiğimiz Rusya rejiminden<br />
farklı idi ve Amerika ile herhangi bir savaşa girmeden önce<br />
durumu masaya yatırıp, düşman hakkında iyice bilgi<br />
edinmeliydik.<br />
Amerika ile klasik yollardan savaşmamız doğru olmazdı. Bu<br />
durumda Amerika, İslam dünyasından herhangi bir devleti ezer<br />
ve bu devletin yerine yeni bir devletin kurulması, aynı şekilde<br />
kurulacak devlete Amerika‟nın hükmetmesi anlamı<br />
taşımaktadır. Sudan tecrübesi, bu duruma güzel bir örnek teşkil<br />
etmektedir. Ancak şu gerçek göz ardı edilmemelidir ki Amerika<br />
gerçekten nüfuz sahibi olduğu hiçbir Orta Doğu ülkesinde<br />
sembolik olarak da olsa islamın varlığına izin vermemektedir.<br />
Ġslam ülkelerinin durumuna iliĢkin Ģu iki çıkarıma<br />
varmamız mümkün:<br />
1- İslam dünyasında gerçek bir değişimin söz konusu<br />
olabilmesi için Amerika‟nın bölgeden uzaklaştırılması<br />
şarttır.<br />
2- Amerika‟yı sıradan savaş yöntemleriyle veya sıradan<br />
orduyla yenmenin imkanı yoktur.<br />
Bu sorun, mücahitler arasında gerçekten ciddi tartışmalara<br />
neden oldu, çözümü için çareler arandı. Sonuç olarak, İslam<br />
dünyasındaki düzeni değiştirmek için, Amerika‟nın nüfuzuna<br />
son verme kararı aldık. Bu da Amerika ile savaşmak anlamı<br />
taşıyordu. Ancak bilinen klasik yollarla değil, askerler arasında<br />
bilindiği gibi „denk olmayan‟ yöntemlerle savaşmak gerekti.<br />
Amerika ile çatışma yolunda kapıyı açacak anahtarı<br />
bulmakta hiç de zorlanmadık. Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem‟in hadisi şerifi, bize en iyi anahtar oldu; „müşrikleri<br />
Arap yarımadasından çıkarın‟.<br />
165
Tüm dünyayı bu savaş için meydan kabul ettik…İlk<br />
tecrübe olarak, Somali‟yi tercih ettik. Orada çıkan savaşta 200<br />
Amerikan askerini öldürmeyi ve 2 Amerikan helikopterini<br />
parçalamayı başardık.<br />
Başarılı bir operasyondu ve bize Amerikan askerleri,<br />
askeri stilleri hakkında bilgi vermişlerdi. Yöntemlerimizi<br />
geliştirdik ve Amerika‟ya yeni saldırılar düzenledik..<br />
Her operasyondan sonra, Amerika‟nın nasıl karşılık<br />
verdiğini masaya yatırıp, Amerika‟nın nasıl düşündüğünü<br />
kavramaya çalışıyorduk…<br />
Allah‟ın bize yardım edeceğine güveniyorduk. Çünkü bunu<br />
vaat etmişti. Kim Allah‟a yardım ederse, Allah da ona yardım<br />
ederdi. Bu nedenle de Amerika‟nın sahip olduğu güce,<br />
sinirlenmesine, zarar vermesine fazla önem vermedik…:Her<br />
seferinde planlarımızı geliştirdik ve önceki derslerden istifade<br />
ettik. Sonuçta da, onların devasa güçlerini kendi menfaatimize<br />
çevirmeye karar verdik. Ve savaşın sadece cesaret olmadığına<br />
inanıyorduk. Savaş aynı zamanda oynamaktı da. Mücahidin<br />
bilinen en iyi sıfatı ise, Allah kelimesini yeryüzünde yüceltmek<br />
için, elindeki tüm imkanları kullandığıdır. Bu bizim, Hendek<br />
Savaşı‟nda Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟den<br />
öğrendiğimizdi. Savaş, sadece çok silah kullanmak, dü şmandan<br />
çok kişi öldürmek anlamına gelmez. Savaşta en önemli şey,<br />
büyük stratejik hedefleri yerine getirmeye çalışmaktır. Bu<br />
hedeflerin en büyüğü ise, Amerika‟nın Arap Yarımadası‟ndan<br />
çıkmasını sağlamak ve İslam Dünyası‟na hükmetmesine son<br />
vermektir..<br />
Stratejimizin çerçevesinde, Amerika‟yı cihadı yaymak<br />
yolunda kullanmaya azmettik. Ve Clinton‟a Amerika‟nın en<br />
büyük düşmanı olduğumuzu, kendi basın araçlarıyla ilan<br />
ettirmeyi başardık. Böylece Amerika, İslami cihada hizmet<br />
etmiş oldu.<br />
Aynı şekilde, Amerika‟nın araçlarını da kendisi ile çatışma<br />
yolunda kullanmaya karar verdik. Amerika‟yı, kuvvetlerini<br />
bizim aleyhimizde kullanmaya yönelttik. Ve bu girişimimizde<br />
de sıradan yolları kullanmadık..‟<br />
166
Usame bu faaliyetlerde bulunurken, Suudi Arabistan Kralı Fahd<br />
da, 1994 yılının başından itibaren Usame Bin Laden‟in<br />
vatandaşlığını elinden aldı. Bunu yapmadan önce de Usame‟yi<br />
ülkeye geri dönmeye ikna etmek için bazı kişiler gönderdi.<br />
Usame, gelenlerden birinin koynuna bir not iliştirerek geri<br />
gönderdi. Notta şöyle yazılıydı: „Benimle size tabiymişim gibi<br />
muhatap olmayın, kaldığı taktirde bir işime yarayacaksa da<br />
vatandaşlığımı elimden alın…‟ Bir taraftan bu gelişmeler<br />
yaşanırken, diğer taraftan da Şeriat Hukuku Savunma<br />
Komisyonu‟nun kurucuları ve bu kuruma yakınlığı biline nlerle,<br />
Suudi Arabistan‟ın içinde reform isteyen, Usame‟nin<br />
kendilerine yakınlığı bilinen İslami akıma tabi olanlar<br />
tutuklanmaya başladı. Daha sonra Komisyon, çalışmalarını<br />
Londra‟dan sürdürdü. İşte bu andan sonra Usame, ilk defa<br />
Suudi Arabistan Hükümeti‟ne karşı olduğunu ilan etti.<br />
Vatandaşlığının elinden alındığı, bir beyanla ortaya<br />
konduğunda 1994 yılının başlarıydı. Usame, bu beyandan sonra<br />
artık açıkça hareket etmeye, başkalarıyla da yardımlaşmaya<br />
karar verdi. Bu hal, Nasihat ve Islah Kurulu‟nun ortay a<br />
çıkmasına kadar devam etti.<br />
Usame ve kendisiyle yardımlaşan bazı kişiler, Suudi<br />
Arabistan Hükümeti‟nin, Şeriat Hukuku Savunma Komisyonu<br />
karşıtı hamle başlatıp, kurucularından ve bu kurumla ilgisi<br />
olanlardan bazı kişileri tutukladığını gördüler. Ancak Us ame,<br />
komisyonun yeni bir isimle (Nasihat ve Şeriat Hukuku Savunma<br />
Kurulu) tekrar kurulacağını, işlerine kaldığı yerden devam<br />
edeceğini hiç bilmiyordu.<br />
Gerçekten de Kurul, Londra‟da tekrar kuruldu ve orada<br />
faaliyetlerine başladı. Ancak kurulun isminin önce ki ile hiç<br />
ilişkisinin bulunmaması gerektiğinden dolayı, sonundaki<br />
kelimeler kaldırıldı ve „Nasihat ve Reform Kurulu‟ olarak<br />
belirlendi. Ve Kurul, beyanlar yayınlamaya başladı, bu<br />
beyanlarda Usame‟nin ismi geçmedi. Kurul‟un Londra‟da açtığı<br />
bürosuna sorumlu olarak, Halid Fevaz atandı.<br />
Sudan meselesine geri dönersek, Sudan‟da olduğu<br />
müddetçe Usame, dünyanın dört bir yanındaki İslami<br />
167
hareketlere tabi olanların, gazetecilerin yaklaşmak için can<br />
attıkları, aynı zamanda da Amerika ile işbirliği yapanların,<br />
istihbarat ajanslarının hatta bazı Arap ülkelerinin aradığı<br />
isimdi. O sıralarda Usame‟nin Suudi Arabistan‟daki bazı<br />
alimler, tüccarlar ve davet adamları ile bağları vardı. Usame,<br />
cihattan döndükten sonra Pakistan‟da, Afganistan‟da kalan ya<br />
da Arap ülkelerine dönen birçok arkadaşıyla da ilişkisini<br />
kesmemişti.<br />
Sudan‟da bulunduğu süre zarfında kendisi ile iliĢkili çok<br />
önemli iki geliĢme yaĢandı:<br />
Birincisi; Somali ve Yemen olayları.<br />
Ġkincisi ise, Riyad patlamaları.<br />
Somali olayları, çok meşhurdur ve herkesçe bilin ir.<br />
Afganistan‟da cihadi eğitim görmüş küçük bir grup<br />
Somali‟dekilerin önderliğini yapıyordu. Amerikan karşıtı bir<br />
operasyon düzenlemekle görevlendirilmişlerdi. Yemen‟in<br />
başkenti Aden‟de bir otelde çıkan olaylarda Amerikalılar‟dan<br />
öldürülenler oldu. Ancak Yemen ve Amerika bu olayı<br />
sakladılar. Usame, bu olaylarla iftihar etmesine karşın<br />
kendisiyle direk bağlantısı olduğunu açıkça söylemedi. Ancak<br />
kendi genel çevresinden birilerinin bu olayları düzenlediğini<br />
ifade etti.<br />
Somali olayları ve Riyad patlamalarından sonra,<br />
Usame‟nin Sudan‟da varlığı, Sudan Hükümeti için büyük<br />
sıkıntıya yol açmaya başladı. 1994 yılıydı ve Sudan Hükümeti,<br />
Amerika ve diğer Arap ülkeler tarafından Usame‟yi<br />
topraklarından çıkartması veya teslime etmesi yönünde şiddetli<br />
baskılara maruz kalıyordu. Sudanlılar bu baskılara tahammül<br />
ediyorlardı ancak aralarında sabır gösteremeyenler vardı ve<br />
bunlar, Sudan‟daki Araplara, Afganlılara ülkeden çıkmaları için<br />
baskı uygulamaya başladılar. Usame, Sudan‟ın kendi<br />
varlığından ötürü baskılara maruz kaldığını Sudanlılardan haber<br />
alıyordu. Hatta bir defasında kendisine, Sudan‟dan çıkmayı<br />
düşünmesini söyleyenler de oldu.<br />
Usame, Sudanlıların kendisinin ülkede kalışını daha fazla<br />
kaldıramayacaklarını ancak bunu açıkça söylemekten<br />
168
utandıklarını hissettiğinde, hemen Sudan‟dan ayrılmak için<br />
hazırlıklara başladı. Çıkış için Usame, Afgan mücahitlerden<br />
Sudan‟a gelen arkadaşlarından bazılarını aradı. Aralarından<br />
Şeyh Yunus Halis ve Şeyh Celaleddin Hakkani‟yi seçti. İkisi de<br />
Celal Abad‟da nüfuz sahibiydiler. O sırad a Taliban‟ın nüfuzu<br />
henüz Kandahar‟ın dışına kadar uzanmamıştı. Afganistan‟daki<br />
bölgeler, Afgan grupların ellerindeydi.<br />
Usame, Celal Abad‟da kendisine bir yer belirledikten<br />
sonra, Sudan‟dan ayrılmak için uygun zamanı bekledi.<br />
Sudan‟dan ayrılışı gizli oldu. Özel bir uçakla yanına birkaç<br />
arkadaşını da alarak Afganistan‟a geçti. Orada kendisini, Yunus<br />
Halis ve Hakkani Şeyhler karşıladılar. Usame Afganlı gruplara<br />
birer mektup göndererek, kendileriyle çatışmayacağını, işlerine<br />
karışmayacağını haber verdi. Bu olay, Taliban‟ın Celal Abad ve<br />
Kabul‟ü ele geçirmesinden önce olmuştu.<br />
Usame Afganistan‟a vardıktan sonra da Hobar<br />
Patlaması‟ndan, Taliban‟ın Celal Abad‟ı ele geçirmesine,<br />
Usame Bin Laden‟i yakalama girişimlerinden 1996 yılında<br />
Amerika karşıtı cihada çağrı beyanın yayınlanmasına kadar bir<br />
dizi olaylar birbirini izledi.<br />
1996 yılının Ağustos ayında Hobar Şehri, 20 Amerikan<br />
askerinin ölümü ve 100‟lercesinin de yaralanmasıyla<br />
sonuçlanan patlamalarla sarsıldı.<br />
Usame Bin Laden, Hobar Patlamalarından sorumlu olduğun a<br />
dair herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ancak Riyad<br />
patlamaları konusunda yaptığı açıklamalarda şüpheli bir uslup<br />
kullanarak, bu patlamaları desteklediğini ancak<br />
düzenlemediğini ima etti. Suudi Arabistan Yönetimi de, Usame<br />
Bin Laden‟e olan sempatinin daha fazla artmasını engellemek<br />
için sorumluluğu İran destekli Şiilere atmaya kalkıştı.<br />
Suudi Arabistan, patlamalarla Bin Laden‟in alakası<br />
olmadığını iddia etmeye devam ediyordu ki, Suudi bir yetkili<br />
Fransız Haber Ajansı‟na yaptığı açıklamada, Hobar<br />
Patlamaları‟ndan sorumlu Usame Bin Laden‟in arkadaşlarını<br />
sakladığı gerekçesiyle Taliban‟la olan bağların kesildiğini<br />
ağzından kaçırması, gerçekleri ortaya koymuştu. Bu açıklama<br />
169
ir daha tekrarlanmadı aksine Suudi Arabistan, olayı kendi<br />
iddia ettiği yönde daha da büyütme yoluna gitti.<br />
Hobar Patlamaları‟ndan sonra Usame Bin Laden, ilk<br />
bildirisini „Kafirleri Arap Yarımadasından Çıkartmak İçin İlan‟<br />
ismiyle yayınladı. Bildiri, bu sefer Nasihat ve Reform<br />
Kurulu‟nun ismiyle değil, direk Usame Bin Laden‟in kendi<br />
ismiyle yayınlandı. 12 sayfalık bildiride, Arap Yarımadası‟nda,<br />
Resulallah (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminden bu yana<br />
yaşanmayan bir durumun zuhur ettiği, kafir güçlerin<br />
Yarımadayı ele geçirdikleri ifade ediliyordu. Bu bildiri, faks<br />
yoluyla bürolara dağıtıldı. Ve bazı gazete ve haber ajansları<br />
aracılığıyla haber olarak yayınlandı.<br />
Bu sefer Suudi Arabistan‟ın İslam Abad‟daki büyükelçisi,<br />
Yunus Halis ve Hakkani‟ye Usame‟yi teslim etmeleri için baskı<br />
yapmaya, onları manevi yönden kandırmaya çalıştı. Ancak<br />
Yunus Halis‟in cevabı çok keskindi: Bize bir ceylan veya<br />
hayvan gelip de sığınmak istese onu hiç düşünmeden koruruz. O<br />
halde nasıl olurda canını ve malını Allah yolunda satmış,<br />
Afganistan uğruna savaşan bir adamı teslim etmemiz<br />
beklenebilir?!<br />
Daha sonra Taliban, Usame Bin Laden‟in bulunduğu<br />
bölgeyi ele geçirdi. Usame, Yunus Halis ve Hakkani‟nin de<br />
Taliban Ordusu‟na katıldıklarını öğrendi. Ancak bölgenin<br />
Taliban‟ın kontrolü altına girdikten sonra neler olacağını<br />
bilmiyordu. Usame‟nin bekleyişi çok uzun sürmedi ki Taliban<br />
Lideri Molla Ömer, Usame Bin Laden ile görüşmek üzere bir<br />
elçi göndererek halinden tatmin olmak istedi. Molla Ömer,<br />
gönderdiği elçisi aracılığıyla kendisini koruyacağı ahdini verdi<br />
ve ona misafir gibi itibar göstertti. Bununla beraber Molla<br />
Ömer, rica şeklinde Usame‟den herhangi bir yayın kuruluşuyla<br />
görüşmeyi durdurmasını talep etti. O sıralarda Usame, CNN ve<br />
İlgiltere 4.Kanalı ile görüşmeyi kabul etmişti.<br />
Bundan sonra meydana gelen gelişmeler ise Usame Bin<br />
Laden‟i Kandahar‟a geçmeye mecbur bıraktı. Kendisini<br />
yakalamak için kurulan planı haber alan Usame, daha erken<br />
hareket ederek, yakalanma gerçekleşmeden kaçmayı başardı.<br />
170
Pakistan sınırındaki Afganlı kabileler, süratle Usame‟yi<br />
yakalamaları için organize edildiler, bu operasyona Pakistan<br />
Devleti ve başka devletler de katıldılar. Ancak hızla ulaştırılan<br />
haber üzerine Usame, Taliban‟ın kalesi, Kandahar‟a geçti. Orası<br />
çok daha güvenliydi.<br />
Usame henüz Celal Abad‟da iken önemli bir gelişme oldu;<br />
Taliban, savaşmadan Kabul‟ü ele geçirdi. Taliban, Kabul‟ e<br />
girmeden önce her ne kadar sınırlı olarak kabul görse de,<br />
Kabul‟u ele geçirince, Afganistan‟daki en büyük güç haline<br />
geldi. Bu gelişme, ele geçirilmek istenen Usame Bin Laden‟in<br />
işini kolaylaştırmıştı. Daha güvende olabilmek için Kandahar‟a<br />
gitmek için yola çıkan Usame, Kabul‟e araba ile gitti. Oradan<br />
da uçakla Kandahar‟a geçti. Kandahar‟a gittiğinde Usame,<br />
Taliban Lideri Molla Ömer‟le görüşmeye azmetti. Çünkü<br />
aralarında o güne kadar bir çok haberleşme olsa da tanışma<br />
imkanına sahip olmamışlardı. Görüşmeleri gerçekten de çok<br />
içten sevgi dolu geçti. Görüşme esnasında Molla Ömer, Usame<br />
Bin Laden‟e kendisini misafir etmekten büyük mutluluk<br />
duyduğunu söyledi ve önce asil bir Arap misafir, sonra da<br />
Afganistan Savaşı‟nda savaşan bir mücahit olarak, Taliban‟ın<br />
kendisini korumaktan şeref duyacağını açıkladı. Aynı<br />
görüşmede, Molla Ömer, Taliban‟ın Kabul‟e girmesiyle beraber<br />
karşı karşıya kaldığı tehlikeli zorluklardan bahsetti. Özellikle<br />
de Dostum‟un birlikleri, Taliban için tehlike arz ediyordu.<br />
Bunun için Molla Ömer, Usame‟den basın açıklamalarını<br />
azaltmasını istedi ve bunun istekten öte, emir veya gereklilikten<br />
dolayı söylenen bir söz olmadığına dikkat çekti. Usame de<br />
kendisinin, aslında Molla Ömer‟in talebinden önce basın<br />
açıklamalarını azaltma ya da tamamen dondurma kararı aldığını<br />
açıklayınca Molla Ömer rahatladı.<br />
Bu arada Suudi Arabistan yönetimi, Usame konusunda<br />
kendileriyle yardımlaşacağı gayesiyle Taliban üyelerini ve<br />
şahsen, resmi davetliler olarak Molla Ömer‟i Hac ve umreye<br />
davet etti. Taliban Hükümeti‟nden Başbakan Muhammed<br />
Rabbani gerçekten de hac ibadetini eda etmek için Suudi<br />
Arabistan‟a gitti. Ancak bunu, konumunda herhangi bir<br />
171
değişiklik olduğu sebebiyle değil sadece davete icabet amacıyla<br />
yaptı. Taliban Hükümeti‟nin de Usame hususunda aldığı<br />
pozisyonda hiçbir değişiklik yoktu. Taliban, Suudi Arabistan‟ın<br />
gönderdiği ve aralarında, diplomatların, iş adamlarının,<br />
Usame‟nin bazı akrabalarının ve istihbarat adamlarının<br />
bulunduğu heyeti edepli bir şekilde geri gönderdi.<br />
Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Usame, Taliban‟la bir<br />
olarak, Afganlı gruplarla çatışmama kararını değiştirdiğini<br />
açıkladı. Dostum ve güçlerine karşı Taliban‟ın yanında savaştı.<br />
Şah Mesut da savaşa katılmakta ısrar edince Usame bir fetva<br />
yayınlayarak, Şah Mesut‟a karşı savaşmanın şer‟i ci hat<br />
olduğunu ilan etti. Bu karar, Taliban‟ın bir düzene girmesinde,<br />
çok önemli bir rol oynadı.<br />
Taliban‟ın başlangıçta elde ettiği zaferlerin birçoğu<br />
savaşsız oldu. Çünkü insanlar kendilerine yakınlık<br />
duyuyorlardı. Ancak Raşit Dostum, Mesut ve kuvvetleri en çok<br />
direniş gösterenler oldular. Kendilerine tabi olanları, savaşın<br />
din savaşı değil ırk savaşı olduğuna ikna ettiler. Dostum,<br />
Özbekistan‟ı, Mesut da, Tacikistan‟ı arkasına alarak kendilerine<br />
tabi olanları, Taliban‟ın sadece üzerlerinde otorite sahibi olm ak<br />
istediği yönünde ikna ettiler. Buna ek olarak batı dünyası,<br />
Taliban‟ı bir tehlike unsuru olarak görmüyorlardı, ta ki Kabul<br />
düşüp de Taliban Usame‟yi koruyacağını ilan edene kadar. Batı,<br />
hal böyle olunca Dostum ve Mesut‟u Rusya, Amerika, İran,<br />
Türkiye ve daha başka ülkelerden destek almaya çağırdı.<br />
Taliban, bu ortak ve birbirlerini sıkı sıkı destekleyen güçlerin<br />
saldırıları sonucunda iki kere parçalanma tehlikesiyle karşı<br />
karşıya kaldı. Ancak Usame ve Usame‟ye bağlı birlikler, bu<br />
kuvvetleri Kabul‟den çıkardılar. Ardından da Usame‟nin bazı<br />
uzman gençleri, plan yapma, idare ve devlet kurmada tecrübesiz<br />
Taliban‟a yardımcı olarak göndermesi, Taliban‟daki değerini<br />
iyice yükseltti. Usame ile beraber olan cemaat, tevazu<br />
göstermelerine karşın, Taliban‟ın yanında Üniversite profösörü<br />
konumundaydılar.<br />
Amerika ve müttefikleri, Usame‟yi yakalamaktan ümidi<br />
kesmediler. Ancak bu işi yapmak için Taliban‟ı ikna<br />
172
etmelerinin de imkansız olduğunu anladılar. Bunun için de<br />
Usame‟yi Pakistan‟dan yola çıkarak, Komando hareketiyle<br />
yakalamaya karar verdiler.<br />
1997 yılı baharının sonu, yazın başında operasyon için<br />
hazırlıklar tamamlandı. Operasyonun gizli kalması gerekiyordu<br />
ancak Pakistan‟ın operasyona katılan taraflardan bir tanesi<br />
olması tüm planları bozuyordu. Çünkü Pakistan aske ri<br />
istihbaratında Usame‟ye sempati duyan büyük bir kitle<br />
bulunuyordu. Haber, Usame‟ye ve başka Arap cephelere ulaştı.<br />
Hatta gazetelerde yayınlandı. Böylece Amerika, alçak duruma<br />
düşürülmüş oldu ve plan uygulanamadı. Amerika, gerçekten<br />
böyle bir plan kurduğunu başta itiraf etmedi ancak daha sonra,<br />
bu plandan Amerikan saflarında ölüm olacağı korkusuyla<br />
vazgeçtiklerini söylediler.1997 yılı sonu ve 1998 yılı<br />
başlangıcında Usame, daha önceki faaliyetlerine tekrar başlama<br />
kararı aldı. Bu işe Taliban ve Pakistan alimlerinden başladı.<br />
Afganistan ve Pakistan alimlerinden yaklaşık 40 tanesinin bir<br />
araya gelerek, kafirlerin Arap Yarımadası‟ndan çıkarılması<br />
gerekliliği hususunda fetva çıkarmalarını sağladı. Bu fetva<br />
Pakistan ve Afganistan‟da çok geniş alanlara dağıtıldı . Bu<br />
fetvanın bir kısmı da Kuds El-Arabi Gazetesi‟nde yayınlandı.<br />
Usame, bu beyanla iki şeyi hedefliyordu. İlki; İslam<br />
Alimleri‟ni Amerika‟nın Arap yarımadasındaki varlığının<br />
karşısında toplamak ki bu beyan sadece alimleri değil başka<br />
cepheleri ve başka ülkeleri de toplayacaktı. İkincisi;<br />
Afganistan‟ın içinde edebi ve şer‟i örtü olarak bu beyandan<br />
faydalanmak. Çünkü tekrar yayın faaliyetlerine başlamak<br />
istiyor ancak, Molla Ömer‟le ilişkilerini zayıflatmak<br />
istemiyordu.<br />
Dünyadaki Ġslami Cephelerin Konumu<br />
Bu beyan, İslami cemaat liderlerinden özellikle de<br />
Afganistan‟daki Mısır Cihat Cemaati‟nden büyük bir kitleyi<br />
çekmeyi başardı. Pakistan ve Keşmir‟den birçokları Usame‟ye<br />
katıldılar. Liderlerden bir tanesi, Usame‟yi Amerika‟ya karşı<br />
173
her yerde savaş kavramını daha fazla genişletmesi için ikna<br />
etmeyi başardı. Amerika ile savaş yerine savaş çağına gelmiş<br />
tüm Amerikalıların ve Yahudilerin, her yerde ve her zamanda<br />
öldürülebileceği yönünde kanaat yayılmaya başladı. Bu fikir,<br />
şer‟i ve siyasi yönden de haklı çıkarıl dı.<br />
Şeriat yönünden bakacak olursak; Amerika, Harameyn<br />
topraklarını işgal ediyor. Bu da demektir ki tüm Amerikalılar,<br />
ülkelerinin Arap Yarımadası‟nı işgal etmesini onaylıyorlar.<br />
Ayrıca Amerikalılar ve Yahudiler her zaman ve her yerde<br />
Müslümanlarla savaşıyorlar, Müslüman halkın kanını<br />
akıtıyorlar. Bu nedenle de Amerikalıların da Yahudilerin de her<br />
zaman ve her yerde öldürülmesi şer‟idir.<br />
Siyasi yöne gelince; Amerika, İslamiyetin bir numaralı<br />
düşmanı oldu. Müslümanları ve İslami cemaatleri alt etmek için<br />
sürekli gözetler oldu. Ve bu hususta da kendisiyle hiçbir güç<br />
yarış etmiyor. Müslümanların, Amerika‟nın düşman olduğunu<br />
hissetmeleri zorunludur. Çünkü mesele her şeyden önce<br />
islamiyetin sorunudur, dünyanın dört bir yanındaki<br />
Müslümanları ilgilendirir.<br />
Bu kanaat, faaliyete dönüştü. 1998 yılının Şubat ayında,<br />
Uluslar arası İslami Cephe, yayınladığı beyanla Müslümanları,<br />
her zaman ve her mekanda Yahudiler ve Amerikanlar‟ı<br />
öldürmeye davet etti. Bu beyan, Usame Bin Laden ile Mısır<br />
Cihat Cemiyeti Lideri Aymen El-Zavahiri (şimdi Usame Bin<br />
Laden‟in sağ kolu), Mısır İslami Cemmat yetkililerinden bir<br />
tanesi olan Refai Taha, Keşmirli grupların liderlerinden biri ve<br />
Pakistan liderlerinden meşhur bir tanesince hazırlandı.<br />
Beyan geniş kitlelere dağıtıldı ve gazetede yayın landı. Ve<br />
bu beyan, bazı değişikliklere işaret ediyordu; öncelikle<br />
Amerikan kuvvetleri ile savaş meselesinde Arap yarımadası ile<br />
kısıtlı kalınmıyor ve teklif her yere sıçrıyordu. İkincisi; bu tür<br />
bir beyan, Usame‟nin kafir kanını mübah gösterdiği alanların<br />
genişletilmesi hususunda uyarıda bulunan bazı çevrelerin<br />
susmasına vesile oluyordu. Üçüncüsü de; Usame, ilk defa<br />
cihadi cemaatlerin müttefiği oluyordu. Daha önce sadece kendi<br />
174
cemaatiyle çalışıyor, başka gruplarla yardımlaşsa, işbirliği<br />
yapsa da alenen ittifaktan bahsetmeyi reddediyordu.<br />
„Usame‟nin Kalemiyle Yeni Dünya Düzeni‟ isimli makalede<br />
Usame Ģöyle diyor:<br />
Bazı başarılar elde ettikten sonra, hıristiyan ve Yahudilere<br />
karşı cihat etmek için, Uluslar arası İslami Cihat Cephesi‟ni<br />
açtık. ..Ve Amerika‟ya karşı savaşı, ümmetin genel olarak<br />
yapması gerektiğini ilan ettik…Müslümanlar bizimle,<br />
kafirlerden önce dalga geçtiler ve Amerika‟yı hezimete<br />
uğratmanız imkansız, dediler! Bunun sebebi ise, İslam<br />
davetçileri ve reform çağrısında bulunanlarin, o güne kadar<br />
hayatlarında hiç cihada katılmamış olmalar ıydı ve maalesef,<br />
Müslümanların çoğu gibi onlar da daha fikirde yenilmişlerdi.<br />
Oysa mücahitler, bu yenilgiyi çoktan aşmışlardı. Onlar için<br />
Amerika‟yı hezimete uğratmak fikri, çok sıradan bir fikir haline<br />
gelmişti ve Allah‟a tevekkülle, ellerinden gelen tüm çabayı sarf<br />
ederek bunu kesinlikle başarabileceklerine inanıyorlardı.<br />
Nairobi ve Dar El-Selam operasyonları Amerika ile<br />
aramızda karşılıklı ateşi yaktı. Amerika hemen karşılık vermeye<br />
kalktı. Amerikan basını tam da bizim planladığımız gibi hareket<br />
etti. Başkan Clinton, mücahitlerin Amerika düşmanı olduklarını<br />
ilan ederek Usame‟nin de Amerikan ümmetine zarar verdiğine<br />
işaret etti.<br />
Aslında bu durum, Amerika‟nın istediği bir durumdu.<br />
Amerikalı araştırmacılar, uzun zamandır kendilerine hayat<br />
verecek düşmanı arıyorlardı. Öyle ki bir düşünürleri şöyle<br />
demişti: Düşmanlık yapacağımız bir Sovyetler Birliği<br />
bulunmazsa Amerika ne fayda elde edecek?! Bizler, Amerika‟ya<br />
istediğini sunduk ve onların istediği düşman olduk. Anca k<br />
acıklı olan nokta, biz onların istediği gibi klasik bir düşman<br />
değildik. Bunun için de Allah‟ın lütfuyla hayatlarını cehenneme<br />
çevirmeyi başardık. Onlara cehennemin kapılarını açtık. Ve<br />
şöyle dedik: Harameyn‟den ve diğer İslam ülkelerinden olan<br />
Müslümanlarla savaştığınız zaman, Vietnam‟ın acısını<br />
unutacaksınız…<br />
175
Ġlk aĢamayı atlatmayı başardık. Bu da basın<br />
aşamasıydı…Yani Amerika kendi basın organları aracılığıyla<br />
bizi dünyaya sunacak, bizim kendilerinin ilk düşmanı<br />
olduğumuzu ilan edecekti.<br />
Ve ikinci aĢamaya girdik. Bu aşama, karşı karşıya gelme<br />
aşamasıydı.. Bu noktada Amerika‟nın içinde büyük<br />
operasyonlar yapma kararı aldık. Bu operasyonlar, farklı<br />
türlerde, farklı yerlerde ve kimsenin aklının ucuna bile<br />
getiremeyeceği saldırılar olacaktı.<br />
Bu aşamadaki ilk hedefimiz, Amerika önderliğinde batı ile<br />
İslam dünyası arasında istediğimiz teması kurmaktı. İslam<br />
dünyasının mucizevi güçlerle dolu olduğunu çok iyi biliyorduk.<br />
Ve yine çok iyi biliyorduk ki eğer İslam alemine çatışmanın<br />
gerçek sebebini gösterebilir, İslam ülkelerinin işgal altında<br />
olduğunu fark ettirebilirsek, devrime gidecekler, işgalcilerden<br />
intikam almak isteyeceklerdi. Ve bu intikam gerçekten çok<br />
korkunç olacaktı. Bunun için, Amerika‟yı, mükemmel<br />
operasyonlarla, kendi evinde vurmayı planladık. Amer ika‟nın<br />
bu operasyonlardan sonra mücahitler tarafından çiğnenen<br />
onurunu kurtarmak için kapsamlı bir savaşa girişeceğinin de<br />
bilincindeydik. Bunu başta herhangi bir pakete sarıp yapacaktı<br />
ancak kesinlikle emindik ki batı, kindar haçlı dünyasıydı ve bu<br />
yüzü hemen ortaya çıkacaktı. Böylece İslam Dünyası da batının,<br />
Amerika‟nın gerçeğini görecekti. Sahte uygarlığının aslında<br />
zulüm, düşmanlık ve hükmetme üzerine kurulu olduğunu<br />
kavrayacaktı.<br />
Aynı zamanda önemi hiç azımsanmayacak bir hedefimizi<br />
de gerçekleştirmek; müslüman halklara, hükümetlerinin aslında<br />
kendilerine değil, direk batıya hizmet eden birer kürsü<br />
olduğunu göstermek istedik…<br />
Ve nihayetinde 11 Eylül Olayları gerçekleşti. Sonuç<br />
Allah‟ın ihsanıyla tam istediğimiz gibiydi. İşler kontrolden<br />
çıkmadı.. Aksine inanamayacağımız büyük kazançlar elde<br />
ettik..<br />
176
Amerika‟yı tam kararlaştırdığımız vakitte ayaklandırmayı<br />
başardık. Onu, daha iyi hareket edebileceğimiz savaş<br />
meydanına çektik. Bu savaşla Amerikan ordusunu<br />
tüketebilirdik. Bir taraftan, klasik gruplarla klas ik savaşı<br />
sürdürürken, diğer taraftan da klasik olmayan; meydanı tüm<br />
dünya, özellikle de Amerika olan, her türlü çıkarlarını hedef<br />
alan savaşımızla onları göçertmeye başladık. Nefes almalarına<br />
bile fırsat vermedik. Böylece bu savunmadır, yönünde<br />
homurdanmalar başlattılar ve düşmana karşı sürekli savunma<br />
haline geçtiler. İşte bu durumun getireceği sonuç da<br />
parçalanmadır. Amerika bir süre savunma çukurunda kaldıktan<br />
sonra sonu gelecektir.<br />
11 Eylül‟de Amerika‟yı vurduğumuzda inanıyorduk ki<br />
Amerika, kovboy aklıyla hareket edecek ve elinden gelen zulmü<br />
yapacaktı. Bu nedenle biz de matadorun boğaya takındığı tavrı<br />
takındık. Boğa güreşçisi, boğanın başına vurur ve hafif bir<br />
hareketle kıpırdar. Böylece boğanın azgın hareketinin tesirini<br />
azaltır.<br />
11 Eylül Saldırıları‟ndan sonra Amerika, tüm Arap<br />
rejimlerini bize karşı işbirliğine rağbet ettirdi. Bunu tüm<br />
Müslüman halkın önünde apaçık bir şekilde yaptı. Müslüman<br />
alemi de Arap rejimlerin hainliğinin derecesini, aslında sadece<br />
batıya hizmet etmek için var olduklarını öğr enme fırsatı bulmuş<br />
oldu.<br />
Allah ve Resul (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmanı<br />
rejimler, kurdukları ittifakla kendi bölgelerindeki halkı sözde<br />
Amerikan Öcüsünden kurtarmış oluyorlardı!<br />
Mücahitler de bu arada, Amerika karşıtı, Amerikanın<br />
düzeninden nefret eden cemaatlerle işbirliği yapmaya devam<br />
ettiler. El-Kaide, düzenini Amerika‟nın asla kendisiyle iyi bir<br />
ilişki kuramayacağı şekilde gizli olarak sürdürdü..<br />
Amerika karşıtı cesaretle giriştiğimiz cihadın bereketini<br />
görmeye başladık. Bölgede Amerika tarafınd an güçlük altında<br />
bırakılırken, bir anda Amerika‟ya güçlük yaşatan olmayı<br />
başardık.<br />
177
Onların elinde olmayan hareket sahasına sahip olduk ve<br />
manevralar yapabilmek için güç bulduk. Amerika‟nın açıkça<br />
ortaya koyduğu stratejik hedefleri, bize devasa boyutlarda<br />
kazançlar elde etme olanağı verdi. Öyle ki Amerika‟nın sürekli<br />
vurması demek, hem askeri hem de ekonomik olarak çökmesi<br />
demekti.<br />
Olayların bu boyuta taşınabilmesi mücahitlerin deha<br />
olmalarından kaynaklanmıyordu. Bu başarının iki sebebi<br />
vardı:<br />
İlk olarak; İslam dininin tabiatı, uygarlık anlayışı,<br />
akidelerine bağlılığı, sosyal yapısı itibariyle sadece maddi güce<br />
dayalı Amerikan uygarlığıyla zıtlaşmaktadır.<br />
İkincisi; mücahitler, İslamdaki evrenselliği çok iyi idrak<br />
ettiler. Ve böylece bölgesel anlayıştan sıyrıldılar, birçok İslami<br />
cemaatin içine düştüğü kötürümden kurtuldular. Bu cemaatler,<br />
görünüşte evrenselliği savunuyorlardı oysa uygulamada bunu<br />
başaramadılar. Ürün elde etmek için bölgeleriyle kısıtlı<br />
kaldılar, mesajlarını İslam dünyasına yaymak için kar ınca<br />
hızıyla yürüyebildiler.<br />
Şunu söyleyebiliriz ki; mücahitlerin projesi ve gidişat,<br />
mücahitlerin ümmeti savaşa soktuğunu ancak tarafların denk<br />
olmadığını, ümmetin böyle bir savaşa hazır olmadığını,<br />
Amerika ile savaş halinin söz konusu olmadığını öne sür enlere<br />
güzel bir cevap niteliği taşıyor. Gerçek, hiç de onların<br />
zannettiği gibi değil. Savaşta denk olmak, Amerika‟nın elindeki<br />
silahlara sahip olmak demek değildir. Savaşta denklik,<br />
düşmanın gücünü kırabilmek, herhangi bir askeri yolla onları<br />
hezimete uğratmak anlamı taşır.. Her kim savaşta denklik için<br />
aynı silahlara sahip olmamız gerektiğinde ısrar ediyorsa,<br />
kendilerine mesajımız; maalesef böyle bir anlayışla savaşa<br />
girişmenin imkanı yoktur. Amerika‟nın sahip olduğu silahlara<br />
bizim sahip olabilmemiz için en az 500 yıl gerekir. Ve buna<br />
178
ulaşabilmemiz de olanaksızdır. İslam ülkelerinin güç kapasitesi<br />
dahi Amerika tarafından işgal altında bulunmaktadır.<br />
Öyleyse denklikten anlamamız gereken, bugün yaşanan<br />
haldir. Amerika devasa kuvvete sahip olmasına karşın, A llah‟ın<br />
lütfuyla mücahitlere hiçbir şey yapamamaktadır. Aksine<br />
mücahitler, Amerikan kuvvetlerini caydırmakta,<br />
bezdirmektedir. Amerika‟nın sonu ise, bizim gelecek<br />
operasyonlarımızda göstereceğimiz başarılara bağlı. Yoksa<br />
onların elinde bu klasik yöntemlerle savaşı sürdürerek,<br />
mücahitleri yenilgiye uğratma kudreti yok. Bunu daha önce de<br />
denediler, yok etmeye çalıştılar ancak Allah‟ın izniyle hiçbir<br />
şey yapamadılar. Bu savaşta da günden güne kaybediyorlar ve<br />
içine düştükleri zararın haddi hesabı yok…<br />
Amerika‟yla karşı karşıya gelme aşamasında, Amerika‟yı<br />
istediğimiz gibi hareket etmeye, iki kutuplu dünya yaratmada<br />
öncülük etmeye yönelttik. Amerika bizim umduğumuzdan çok<br />
daha ahmakça davrandı. İnanıyoruz ki, bu bize ve<br />
Müslümanlara Allah‟ın nimetiydi. Batı Uygar lığı, bizler için<br />
Bush gibi, Rumsfeld gibi gerikafalı düşmanlar icat etti. Bu<br />
zatlar, firavun tarzı bir yol izlediler.<br />
Çift kutuplu dünya anlayışından bizim kazancımız,<br />
Amerikan yönetimini bizimle direk ilişki kurmaya itmek oldu.<br />
Bu şekilde listedeki karton devletler aradan çekilmiş oluyordu.<br />
Amerika, İslam ülkelerinin işlerine direk karışıyor ve rejimlerin<br />
tasarruf etme, savunma güçlerine kendi kurallarına göre zincir<br />
vuruyor. Onların güçlerini tamamen ortadan kaldırıyor. Bu da<br />
bizim uzun zamandan beri istediğimiz durum zaten. Karşı<br />
karşıya gelinecek olan sadece Amerika olunca, Arap ve İslam<br />
ülkelerindeki rejimlerin önemi direk ortadan kalkmış oluyor.<br />
Bu durum, rejimlerin avretlerini örttükleri dut yapraklarını<br />
ortadan kaldırdı. Gerçek sorun ortaya çıktı. Ve İslam halkı,<br />
başlarındaki hükümetlerin vatan millet yalanlarını, uzun yıllar<br />
oynadıkları oyunları çok iyi gördü. Amerikalılar, kardeşimiz<br />
Ebu Ali El-Harisi‟nin (Allah rahmet eylesin) arabasını alenen<br />
bombaladılar. Bu olay karşısında insanlar sormaya baş ladılar;<br />
Madem Amerika bu kadar kolay haklarımızı tecavüz edebiliyor<br />
179
öyleyse Ali Abdullah Salih İdaresi‟nin (Yemen Cumhurbaşkanı)<br />
bize ne faydası var?.. Ama Yemen Rejimi, Amerika ile işbirliği<br />
içindedir, bu nedenle Amerika bu kadar kolay kardeşimizin<br />
arabasını bombaladı derseniz, durum daha vahim, daha şiddetli,<br />
daha çok sinir bozucudur demek ki. Öyleyse Yemen rejimi<br />
direk, hiçbir tartışmaya girmeden ümmet düşmanı hanesine<br />
girer.<br />
Amerika, Kuveyt‟in 3‟te birini boşalttırıyor. Öyleyse<br />
vatandaş sormaz mı bu hükümetin görevi nedir?<br />
Amerika Hükümeti‟nin direk olarak İslami ülkelerin<br />
işlerine karışmasından öte, öncelikle açıklanması gereken, son<br />
senelerde İslami ülkelerde ağır basan hava, gerçeği<br />
yansıtmamaktadır. Amerika, aracıları yani hükümetler<br />
vasıtasıyla islam ülkelerini yönetmekteydi. Ancak şimdi,<br />
Amerika‟yı gerçekleri ortaya koymaya ittik. İslam ülkelerini<br />
asıl yöneten tereddütsüz Amerika‟nın kendisidir!<br />
Bu yöntemle muhlis olan herkes, Müslümanlar üzerindeki<br />
zulmün, siyasi güçle ortadan kaldırılması söyleml erinin kuru<br />
gürültüden, delilerin çıkardığı sesten başka bir şey olmadığını<br />
anlamaktadır. Müslüman halk, Arap rejimleri aciz oldukları için<br />
zillet yaşıyor değildir. Arap rejimleri, Amerika‟ya tabidir ve<br />
onunla işbirliği yapmaktadır. Bu nedenle de Müslümanl arın<br />
sorununun barışçı veya siyasi bir yolla çözülebilmesinin imkanı<br />
yoktur. İslam ülkelerinin başlarındaki rejimler aracılığıyla<br />
hiçbir şey halledilemez. Yani bir tek çözüm yolu vardır; o da<br />
Cihat..<br />
İnanıyoruz ki, Arap rejimleri ve hükümetleri, Müslüman<br />
halktan soyutlamayı başardık. Ve Amerika‟yı bizimle direk<br />
muhatap olmak zorunda bıraktık.<br />
Ve 3. aşamaya geldik. Bu aşamada da Amerikan idaresini<br />
alt etmeden önce, kendi halkından, müttefiklerinden ve<br />
dünyadan soyutlamayı hedefledik. İtiraf etmek gerekirse, bize<br />
karşı açılan çirkin savaşın ortasında bu aşamaya nasıl<br />
ulaşacağımızı bilmiyorduk. Bu sorumuzun cevabını bizlere,<br />
Amerika‟nın aptallıkla dolu siyaseti verdi; Amerika Irak‟a<br />
savaş açmak için dünyayı arkasında topladı..<br />
180
Ve şöyle dedik; Bush, Firavun‟un dahi gitmekten<br />
utanacağı bir yolda ilerliyor. Yani bu adam, kendisini dünyanın<br />
ve içinde ne varsa her şeyin sahibi sanmaya başladı. Bizden<br />
daha kuvvetli kim olabilir sözüyle, „Ben sizin en büyük<br />
rabbinizim‟ diyen Firavun‟dan daha iğrenç konuma düştü.<br />
11 Eylül saldırılarından sonra Amerika‟nın ne kadar<br />
kibirli olduğu ortaya çıktı. Birine kızdığı zaman eziyet edeceği,<br />
ondan intikam alacağı, kontrolü altından çıkmak isteyenleri<br />
kuşatacağı, öldüreceği, hapse atacağı tescillendi. Irak krizi ise,<br />
Amerika‟nın dünyayı sadece ekonomik veya askeri yönden<br />
değil, siyasi açıdan da kontrol altında tutmayı amaçladığını,<br />
uluslar arası devlet kanunu kalıbını tekrar yürürlüğe sokmak<br />
istediğini ispatladı. Öyle ki bu kanuna göre Amerika‟ya karşı<br />
çıkanlar, dünyaya savaş açmış sayılıyorlar. Bu siyasi şekil,<br />
Amerika‟nın çizdiği son şekildi. Ve 2. Körfez Savaşı‟ndan bu<br />
yana gizlenen gerçekleri ortaya koyuyordu. Güvenlik<br />
Konseyi‟nin görevi Amerikan siyasetine hizmet etmekten başka<br />
bir şey değildir. Güvenlik Konseyi‟nin çıkardığı kara r, özellikle<br />
Irakla ilgili kesiminde, kesinlikle Irak‟ta Iraklıların efendiliğini<br />
reddediyor, kararı çıkaranı söz sahibi ilan ediyordu. Bu karara<br />
muhalefet edenlere askeri operasyonla karşılık vermek de<br />
böylece suç kabul edilmiyor aksine geçerlilik kazanıyordu.<br />
Aynen Irak Savaşı‟nda olduğu gibi; Amerika tarihi bir kazanç<br />
elde etmişçesine dünyadan övgüler alıyor…Oysa böyle bir<br />
kararın alınması, yapısı, alınma koşulları, Amerika, kalan<br />
dünya devletlerinin efendisi olmasaydı nasıl haklı<br />
çıkarılabilirdi?!..<br />
Amerika‟nın bu kararı çıkartması, gerçekten dünyaya<br />
hükmetme gücüne sahip olduğuna inandığını gösteriyor.<br />
Amerika açısından olaya baktığımızda, kibir ve gururun nasıl<br />
da arttığını görüyoruz; Kim bizden daha güçlü olabilir? Bu<br />
sözlerle Amerika, diğer güçleri tamamen alçak gördüğünü<br />
anlatıyor. Ve mücahitlerle olan sorununun sadece vakit sorunu<br />
olduğunu, güç açısından bir sorun yaşamadığını ima etmeye<br />
çalışıyor..<br />
181
Olaya bir de dünya ülkeleri açısından bakarsak, Amerika‟nın<br />
azameti kutsanıyor, ne isterse onun olacağı, neyi de istemezse<br />
onun gerçekleşmeyeceği mesajı veriliyor.<br />
Hangi aşamaya girişirsek, Amerika‟yı prensiplerinden<br />
uzaklaştırıyorduk veya en azından gelecekte bunun olacağının<br />
işaretlerini veriyorduk. Amerikan halkına, olanları daha iyi<br />
anlamaları için mesaj gönderme kararı aldık. Başlarındaki<br />
idarenin yaptıklarının cezasına katlanacaklarını ima ettik. Sonra<br />
Amerika‟nın Bush liderliğinde aleyhimize başlattığı hamlenin<br />
başarısız kaldığını, amacına ulaşamadığı gibi öfkeye de sebep<br />
olduğu mesajını ilettik. İkinci mesajımızla Amerika‟yı<br />
müttefiklerinin, müttefiklerini de halklarının ve temel taşlarının<br />
desteğinden mahrum bırakmak istedik..<br />
Bu mesajlarda iletmek istediklerimizi iki başlık altında<br />
toplamak mümkündür. İlki; Müslüman halka, batının<br />
mahmuzunu kıracak tek gücün mücahitler olduğunu anlatmak.<br />
İkincisi; Batıya, mücahitlerin intikamının çok korkunç<br />
olacağını, Bush ve ona tabi olan hükümetlerin helak<br />
olacaklarını, mücahitlere karşı başlatılan savaşın kendilerine,<br />
yıkımdan başka bir şey getirmeyeceğini , İslami yeni gücü, asla<br />
kökünden yok edemeyeceklerini, Amerika‟nın yanında oldukları<br />
müddetçe Amerika‟nın başına gelenlerin onların da başına<br />
geleceğini onlara göstermek.<br />
Bu mesajların, gerçeklerin anlaşılmasına, uyanışa yol<br />
açmasını umuyoruz. Onlara gelince, kendilerini kara bir gelecek<br />
bekliyor, İslam süvarileriyle savaş! Ancak aynı zamanda şunun<br />
da idrakindeyiz; Allahu Teala, zalimleri uzun zaman<br />
nasiplendirir, öyle ki sonunda bir kaçış yolu bulamasın. Subhan<br />
Allah, onun azgınlığını devam ettirir ki sonunda kudret<br />
sahibinin aziz alışıyla alınsın. Ve onlara diyoruz ki Allah‟ın<br />
izniyle gerçekten İslam gençleri çocukların saçlarını ağartacak<br />
güçle dönüyor. Ve pişman olacakları saate az kaldı.<br />
Ancak 3. aşama, izole etme ve temizleme aşaması olan 4.<br />
aşamanın girmesiyle son bulmuyor. Bu aşamada inşallah<br />
mücahitler, Amerika‟yı tüm gücüyle yere atacak.. Amerikan<br />
gücünü ortadan kaldırıp, dünyayı onun şerrinden, pisliğinden<br />
182
temizleyecekler. İşte o vakit anlayacak ki Hak olan ancak<br />
Allah‟tır. (celle celaluhu)<br />
Diyebiliriz ki, azletme aşamasının başarısı, alçak<br />
Avustralya‟nın Afganistan‟dan çekilmesiyle ortaya çıktı. Daha<br />
önce bu mesajı verdiğimiz halde anlamamışlarsa da sonradan<br />
kendi akıllarıyla çok iyi anladılar ve inanıyoruz ki, diğer<br />
müttefikler de Allah‟ın izniyle mesajımızı kavrayacaklar.<br />
4. aşamanın işaretlerini de aldık. Mücahitlerin sesini<br />
duyduklarında, Amerikalıların gözlerindeki korkuyu gördük.<br />
Allah‟ın bize ölüm yazdığını sanmışlardı. Oysa Allah onları<br />
tasa içinde bıraktı.. Allah‟tan bizlere zafer yazma sını ve<br />
cennette yüzünü görmeyi nasip etmesini niyaz ediyoruz.<br />
Allah, onların kalplerine korku verdi, mücahitleri ise<br />
çatışmalara sabır göstermekle lütuflandırdı. Bu da gösteriyor ki<br />
dünya iki kutba ayrılmış durumdadır. Mücahitler ve Amerika.<br />
Geleceğe yönelik planladığımız operasyonlarımızı<br />
gerçekleştirdiğimiz zaman, dünyanın yüzü aynen, 11 Eylül‟de<br />
olduğu gibi değişecek. Ve bu operasyonların ardından inşallah<br />
mücahitler, dünyanın merkezini oluşturacaklar. Ve dünya,<br />
Amerika‟nın kontrol ettiği, istediğini yaptığı, herkesin onu razı<br />
etmek için koştuğu, kendisine karşı gelenleri cezalandırdığı,<br />
onlara savaş açtığı –Irak‟ta olduğu gibi-, durumdan çıkarak<br />
İslam aslanlarının parçaladığı Amerika‟nın bir kenara itildiği,<br />
değersizleştiği, tüm devletlerin kendisinden uzaklaşmak için<br />
yarıştığı bir hale geçecek.<br />
İşte bu, yeni dünya düzenini kurmak için yaptığımız<br />
devrimdir. Bu düzenle İslam ümmeti, iki yüzyıl önceki haline<br />
dönecek.<br />
Aynı şekilde Amerika‟nın hezimete uğraması, büyük<br />
İslami gücün inşa edilmesi anlamı taşıyacak. Savaşlardan ve<br />
büyük çatışmalardan sonra ortaya çıkan güçler, aynen İkinci<br />
Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi azamet sahibi oluyorlar.<br />
Mücahitler de Allah‟ın izniyle İslam ülkelerinde söz sahibi<br />
olacaklar. Böylece Batı‟nın talimatı olmadan kendi ken dimizi<br />
yönetebileceğiz. Allah‟ın izniyle Amerika‟yı kendi evinde<br />
vurup hezimete uğrattığımızda, uluslar arası sahadan<br />
183
çıkardığımızda, tüm batı uygarlığını hezimete uğratmış<br />
olacağız. Amerika, sadece büyük bir devlet değil, aynı zamanda<br />
batı uygarlığının merkezi konumunda, bu nedenle Amerika‟nın<br />
başının kırılması, yenilgiye uğratılması, dünyanın merkezinin<br />
İslam ülkelerine dönmesi anlamına gelir. Bu da olması gereken<br />
normal bir durumdur. Bizim elimizde, topraklarımızda her<br />
türlü güç imkanı vardır. İslam dünyası, dünyanın gerçek<br />
merkezidir ve dünyanın batı işgalinden kurtulduktan sonra,<br />
direk İslami merkeze ayak uydurması gerekir.<br />
Bu şekilde dünyayı kula kul olmaktan çıkarıp, kulların<br />
Rabbi olan Allah‟a kul olmaya sevk etmiş oluyoruz. Bu,<br />
peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in<br />
getirdiği mesajdı ve biz de bu mesajı kendimize çıkış noktası<br />
alıyor ve Allah‟ın izniyle tahkiki için elimizden geleni<br />
yapıyoruz..<br />
4. aşamaya geldiğimizde kurduğumuz planlarla asıl<br />
hedeflediğimiz, İslam ümmetini uyandırmak tı. Müslüman<br />
gençleri, Allah‟ın dininin zafer kazanması için ellerinden<br />
gelecek tüm çabayı sarf etmeye, İslam alimlerini düşünürlerini<br />
İslam ülkelerinin batı işgalinden kurtarılabilmesi için tüm<br />
hizmetleri sunmaya yöneltmeye çalıştık. Tüm Müslümanların,<br />
Allah‟ın ismini yüceltmek, İslam dinine zafer kazandırmak için<br />
birleşecekleri günü büyük bir şevkle bekliyoruz. O gün ki, ilim<br />
ve cihat bir bayrak altında toplanır. İşte o gün zafer gerçekten<br />
de İslam‟ındır.<br />
O güne ulaşabilmek içinse cihada ağırlık vermeliyiz.<br />
Düşmanı kılıçla, kalemle, sözle yaralamalıyız ki ellerini<br />
üzerimizden çekip, İslam ülkelerinden çıksınlar, Filistin‟de<br />
Yahudi Devleti‟ni desteklemekten vazgeçsinler..<br />
Şunu diyebiliriz ki Avrupa‟da kilise ile laiklerin, Osmanlı<br />
İmparatorluğu‟nu yıkmak için nasıl bir araya geldiklerini çok<br />
iyi anlıyoruz. En nihayetinde amaçlarına da ulaştılar.<br />
Ancak bir türlü anlayamadığımız, gerçekten çok<br />
garipsediğimiz bir şey var ki o da; biz tam aksini yapıyoruz,<br />
Amerika‟yı yıkmak için uğraşıyoruz ve bazı Müslümanlar bunu<br />
184
doğru bulmuyorlar, daha da garibi İslamcılar, bizim tasarımıza<br />
karşı çıkıyorlar!<br />
Ya da en azından cihadın, mücahitlerin varlığını<br />
bilmezden geliyorlar. Sanki bu dünyaya bu 19 kahraman<br />
gelmemiş ve onlardan öncekiler, dünya tarihinin akışını<br />
değiştirmemişler, Allah‟ın ismini ufuklara yazmak için savaş<br />
meydanlarında at üzerinde kılıç sallamamışlar gibi<br />
davrandıkları için de Müslüman toprakları, zulmün,<br />
haksızlıkların yaşandığı yerler oldu.<br />
Hiçbir an şüphe duymuyoruz ki, Amerika‟yı yıkma, İslam<br />
ülkelerinden çıkarma, dünyaya hükmeden elini ortadan kaldırma<br />
hedefi uğruna tüm Müslümanlar çaba göstermek zorundadır. Ve<br />
biz öyle bir ümmetiz ki Allahu Teala bizim yeryüzüne gelen en<br />
hayırlı ümmet olduğumuzu söylüyor. Mücahit kardeşleriniz, en<br />
az on sene önce, nefislerini Allah yolunda batıla karşı kontrol<br />
altına almayı başardıklarında, nefsin yenilgisinden, batıya<br />
boyun eğmek mecburiyetinden kurtuldular. İmanın ve dinin<br />
kıymetini çok iyi kavradılar. Allah‟ın izniyle dünyayı, hatta<br />
tüm coğrafi düzeni değiştirebileceklerini anladılar. Bu gençler,<br />
diğer Müslümanlardan ilim ya da zeka olarak bir üstünlükleri<br />
olduğu için değil, sadece Allah yolunda sabır gösterdikleri,<br />
Allah‟ın vaadinden emin oldukları için doğruyu görebildiler.<br />
İzledikleri yoldan emin olduklarında, bu uğurda kanlarını<br />
döktüler, Allah‟ın dinini zafer kazanması için en büyük<br />
kahramanlık destanlarını yazdırdılar ve bu yaptıklarıyla da bir<br />
çok batılı görüş sahibi, fikir adamlarını şaşkınlık içinde<br />
bıraktılar. Batıyı yenebileceğimizi Allah bize vaat etti. Öy le ki<br />
daha çok değil, sadece 10 sene önce, zorba imparatorluklar,<br />
sadece 2000 kişinin kendilerine meydan okumasıyla yıkıldılar.<br />
Ve şimdi bu kişiler, imparatorluk kalıntılarını ortadan kaldırma<br />
yolunda ilerliyorlar.. İslam ümmetinin kalan kısmının da felaha<br />
ermek için aynı gemiye binmeleri gerekmektedir..<br />
Bu gençler, zorluklara aşıktırlar ve cesurların yürüdüğü<br />
yolda çekinmeden yürürler, bir aslanın çekineceği ne varsa<br />
ancak ondan çekinirler, ümmetin yapması gereken de bu<br />
185
aslanların arkasından hiç tereddüt etmeden, korkuya kapılmadan<br />
yürümektir.<br />
İnanıyoruz ki bu şekilde dünya, daha adil ve daha güzel,<br />
Amerika olmadan daha temiz olacak. Biz de Amerika denen<br />
şeyi bu dünyadan kaldırmak için çalışıyoruz. Bu güne ulaşmak<br />
için Allah yolunda sabretmek şarttır. „All ah emrinde galip<br />
olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.‟ (Yusuf Suresi, 21.<br />
Ayet).<br />
Usame Bin Muhammed Bin Laden ve Komutanlığı<br />
İnsaflı araştırmacılar, İslam ümmetinde, sadıkları<br />
diğerlerinden hangi özelliğin ayırdığını görmek isteseler, hepsi<br />
tek bir görüşte birleşeceklerdir. Bu da imtihandır. Ve bu husus<br />
resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin hadisiyle de<br />
onaylanmıştır: „İnsanların en şiddetli sınava tabi tutulanları<br />
peygamberlerdir, sonra onları örnek alanlar, sonra da örnek<br />
alanları örnek alanlardır.‟ Ve bir adam, dininin derecesine göre<br />
imtihana tabi tutulur. Ancak bir kişinin şuna dikkat etmesi<br />
gerekir ki, bu zamanda yönetime geçmenin, İslami hareketlerin<br />
başkanlık koltuklarına oturma yolu, imtihan yoluyla, zorluk<br />
çekmekle yakından uzaktan ilgisi olmayan bir yoldur. Aksine<br />
bir kişinin imtihanı, kişinin sıdkına ve bu dine bağlılığına<br />
göredir.<br />
Bu açıklamalar ışığında, bazı zorunlu sunuşlarla beraber bazı<br />
masum sorular sormamız yerinde olacaktır.<br />
1- Selefin mirasçıları oldukları, selefin bayrağını<br />
kaldırdıkları sebebiyle, ümmetin alimlerine saygı<br />
gösterilmesini talep ediyorlar. Öyleyse onlara şunu<br />
sormak istiyoruz: Neden seleflerin sonu, İslam<br />
devletinin gölgesinde yaşadıkları halde hep hapse<br />
girmek, ölmek ya da sürgün olmakken şimdi dinden<br />
dönmüş kafir devletlerde bakanlıklara, devlette önemli<br />
liderliklere ulaşmak oldu? Gittikleri yol mu değişti?<br />
Yoksa cevap, selef bayrağını taşıyanların bu bayrağı<br />
göstermelik taşıdıklarını mı ortaya koyuyor?<br />
186
2- Müslümanları münafıklardan ayırt etmek isteyenler,<br />
neden ilimlerini, düşmanın keşfettiklerini keşfetmek<br />
için kullanmıyorlar? Onların ortaya çıkarmadıklarını<br />
halkları için ortaya çıkarmıyorlar?<br />
3- Düşman hakkında yayılan çocuksu söylentileri<br />
çıkaranlara gelince, bunlar ancak cahil ve aptal<br />
olanlardır. Çünkü o öyle bir silah ki , ancak aptal ve<br />
cahil bir ümmette yankı uyandırıyor. Öyleyse bir kişiye<br />
ithamda bulunulursa , insanlar hemen buna inanmaya<br />
hazır olurlar.<br />
Neden herhangi bir delil göstermeden bu söylentileri<br />
yayıyorlar !<br />
Bu durum olumluluktan çok olumsuzlukları beraberinde<br />
getiriyor. Çünkü iktidar şeytanın ve ona uyanların elindedir.Bu<br />
da toplumların hatalar yapmalarına yol açıyor. Bu duruma<br />
karşın daha güvenilir olan nedir? Tabi ki<br />
insanlar hakkında yalansız gerçekleri öğrenmek ve okların<br />
gerçeğinden saklanmak için kaçmamak.<br />
Bu soruların cevabını bulmak için geçmişteki şahısları,<br />
durumlarını ve kıymetlerini bilmeye ihtiyaç duyuyoruz.<br />
Sahabelerin içinde alimler vardı. Ve bunların yanı sıra<br />
Zehebi‟nin dediği gibi, bedeviler de vardı.<br />
Sahabenin arasında çok zenginler olduğu gibi , fakirlikten<br />
ve açlıktan namaz sırasında ayakta duramayanlar de vardı.<br />
Sahabenin arasında bilinen şairler de, seyyahlar da,<br />
müzakereciler de vardı. Büyük tecrübe sahibi olanları da vardı,<br />
giriştikleri ticarette her şeylerini kaybedenler de .<br />
Sahabenin görüntüsü çok çeşitliydi. Güçleri de, yöntemleri<br />
de farklı farklıydı. Ancak onların hepsini istisnasız bir noktada<br />
buluşturan, birbirine bağlayan bir hal vardı ki o da Allah<br />
yolunda cihattı.<br />
Burada daha fazla örnek veremem. Ancak ilim<br />
öğrencilerini ve diğerlerini, açıp gerçek Buhari kaynaklarını<br />
okumaya çağırıyorum. Bu, onlar için en iyi örneği teşkil<br />
edecektir. Tam manasıyla okuyup, düşünmelerini istiyorum. Ve<br />
187
herkes bu hadislerin söylendiği vaktin koşullarını, nerede<br />
söylendiğini öğrensin. İslam Fıkhında en çok gelen sorular<br />
cihat hakkındadır. İşte sadece birkaçı:<br />
Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Cabir Radiyallahu<br />
Anh‟ı erken evlenmeye teşvik için şöyle demişti: Bugün de<br />
yarın da sana da ona da oyun oynayacak. Bunu söylediğinde bir<br />
savaş kafilesindeydi.<br />
Cenabetten teyemmüm etmenin fıkhı, cihattan alındı.<br />
Mücahitlerin savaşlarda elde ettikleri ganimetlerden şirketlerle<br />
ilgili kararlar alındı.<br />
Örnekler saydığımızdan çok daha fazla. Ve bu deliller<br />
işaret etmektedir ki tüm ümmetin bir olup Allahu Teala yolunda<br />
cihat etmesi gerekir.<br />
Ümmet, eskiden Allah yolunda cihat uğruna istisnasız bir<br />
olurdu. En iyileri en başta bulunurdu. Büyük çoğunluğu da<br />
cesurca girişirdi. İşte ümmetin, halifeleriyle, önderleriyle<br />
durumu buydu. Tarihimizde hiçbir halife bulunmaz ki savaşçı,<br />
mücahit olmamış olsun.<br />
Harun Reşit; bu büyük şahsı, yalancılar sahte haberlerle<br />
doldurdular. Gerçeği bilselerdi utanırlardı kendilerinden ancak<br />
onlar utanmaz kişilerdi.<br />
Harun Reşit, bir sene savaşır, bir sene hacca giderdi. Cihatta<br />
olduğu zaman atının üzerinde uyurdu. Hatta bu sebeple ayakları<br />
kavislenmişti. Doğu Cephesi‟nde Saif (kılıç) Gazvesi‟nde<br />
Allahu Teala‟nın yolunda savaşırken şehit oldu. Bir kişi gelip<br />
de bize dese ki, ama onun tonlarca cevheri, kilolarca altını,<br />
elleri arasında sayılamayacak kadar çok malı vardı, ona şu<br />
cevabı veririz: Evet, doğru söyledin, ümmetin hali böyleydi<br />
eskiden; bir kişi ümmeti bir lokma ekmek bulamazken şimdiki<br />
kibirli ve zalimlerin yaptığı gibi zenginlik ve ferah içinde<br />
yaşayamazdı. Onun zenginliği de öncelikle Allah‟ın, kendisine<br />
lütfundan sonra da Allah yolunda çıktığı cihattandır. Öyle ki<br />
Harun Reşit‟in servetinin kaynağı, cihat yoluyla zalimlerden<br />
elde ettiği ganimetlerdir. Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />
188
sellem şöyle buyurmuştur: „Allah, rızkımı mızrağımın<br />
gölgesinde kılmıştır.‟<br />
Bu sözleri, İslam camiasında gerçek liderlik elde etmek<br />
isteyenlere söylüyoruz. Gerçek liderlik, Allah yolunda cihat<br />
esnasında ortaya çıkar. Cihat ederken, komutan belirir ve<br />
çevresinde kendisiyle birlikte şiddete, zorluklara göğüs geren<br />
insanlar toplanır. Bu, sabır isteyen, tahammül edilmesi gereken<br />
çetin bir haldir. Ve madenin hakikati, bu sahada keşfedilir. Bu<br />
sırada komutanın madeninde kusur, keder bulunmaz. O gerçek<br />
komutandır ve bu görevi hak edendir. Öyle ki komu tanlık<br />
görevi onun varlığıyla şereflenir. Ancak yumuşaklık ve<br />
uyuşukluğun hakim olması, alçaklık ve rezilliğin yaşanması<br />
demektir. Ve bu durumda bayağılık ve arsızlık yüz gösterir.<br />
Diyelim ki sarıklı bir adam, kusursuz uslubuyla düzgün, şevk<br />
uyandırıcı sözler söyleyerek, dinleyenleri etkiliyor. Böylece<br />
herkes onun önderliğini istiyor. Emirlerine uyuyor. Doğru<br />
komutanlığın yolunu bize gösteren o mudur yoksa dergi,<br />
yayınevi, gazete kurma gücü bulunan, bu gücüyle insanlara<br />
yöneticilik yapabilen, herkesin kendisini mühim bir yazar ya da<br />
araştırmacı ya da siyasi olarak bildiği kişi midir? Bunlardan<br />
hangisinin gittiği yol doğrudur? Hangisi gerçek komutanlıktır?<br />
Örnekler ortada ve kıyas yapmak size kalmış. Ancak şunu<br />
bilmelisiniz ki, gerçek komutan, bu zor ve şiddetli dönemde<br />
cihat ilmiyle hareket edendir.<br />
Ve şunu da belirtmek gerekir ki, burada bahsettiğimiz<br />
gerçek komutanlıktır yolu da sebat etmekten geçer. Her yolun<br />
kendisine has durumu, yapılması gereken başka başka vazifeleri<br />
vardır. Bu, daima hatırlanmalıdır ve Tevfik, inşallah<br />
Allah‟tandır.<br />
Cihat, erkeklerin gerçek yüzlerini, güçlerini ortaya<br />
koymak için en açık ve güçlü yoldur. Bu yolda nefisler<br />
temizlenir ve hakikat ortaya çıkar. Kim cihada koşar kim de<br />
cihattan geri kalır belli olur.<br />
İslami hareketin, gerçekten birçok hastalığı<br />
bulunmaktadır. Bunların arasında en büyüğü ise, yarım<br />
189
erkekler, çeyrek erkekler hatta onda bir erkeklerin, kolaylıkla<br />
liderliklere gelmiş olmalarıdır.<br />
Kur‟an-ı Kerim, bizlere sunduğu çok güzel örnekle,<br />
karışık yığınların arasından bal peteğini bulma imkanı veriyor.<br />
Ümmetin nasıl saflaştırılıp, temizleneceğini gösteren canlı<br />
örneği sunuyor. Safları nasıl ayırt edeceğimizi, erkeklerin<br />
miktarını, kadroların hazırlanmasında çıkış noktası ve<br />
denkliklerin sağlanmasını tarihte olduğu gibi Kur‟an-ı<br />
Kerim‟den apaçık öğreniyoruz. Ve birçok hatalı fikir sahibi<br />
insan, günümüzde kendilerince çıkış noktasını açıklıyorlar ve<br />
bu açıklamaları onların, Müslüman gençlerin gerçek çıkış<br />
güçlerini nasıl da küçümsediklerini ortaya koyuyor.<br />
Terbiyeciler olduklarını savunan bir takım insanlar, her<br />
yerde ümmetin, Müslüman gençlerin, savaşla imtihan olmadan<br />
önce terbiyeye, hazırlanmaya ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar.<br />
Bu bidat ehli akımların en belirgin özellikleri Talut Aleyhi<br />
Esselam hadisesini ileri sürmeleridir. Ve onlara olayı aynen<br />
Kur‟an-ı Kerim‟de geçtiği gibi kendilerine sunuyoruz. Bu olay<br />
onların lehine değil aksine tamamen aleyhlerinedir. Cihadın<br />
temel direklerinden birini oluşturur. Ve cihat hareketi, ümmetin<br />
gerçek terbiye yoludur. Gerçek liderler ortaya çıkar, erkeklerin<br />
miktarını öğreniriz.<br />
Bakara Suresi‟nde Beni İsrail‟den uzunca bahsedilmiştir.<br />
Musa Aleyhisselam‟dan sonraki dönemlerinden Kur‟an -ı<br />
Kerim‟de şöyle denmiştir: „Musa‟dan sonra İsrailoğulları‟nın<br />
ileri gelenlerini görmez misin, hani peygamberlerinden birine;<br />
bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaşalım, dediler.‟<br />
Bakara Suresi, 246. Ayet. Bu ayette görüldüğü gibi, talepte<br />
bulunanlar ileri gelenler. Ve Kur‟an -ı Kerim‟de ileri gelenler<br />
tabiri, insana huzur vermeyen bir kavram olarak ifade ediliyor.<br />
Bu sıfatın bir kavme atfedilmesi ise, korku ile karışık kaygıya<br />
yol açıyor. Saflarda kötülük ve çirkinlikler yüz gösteriyor. Ve<br />
ileri gelenlerin, hayır isteme gibi bir adetleri yoktur. Eğer hayır<br />
istiyor gibi görünüyorlarsa da, bu içlerind e sakladıkları<br />
çıkarları içindir. Benim burada anlayamadığım neden önde<br />
gelenler, peygamber ve savaşçı hükümdar arasında ayırım<br />
190
yaptılar. Allah‟ın sünnetinde, gerek İsrail oğullarına gerek<br />
diğer kavimlere gelen peygamberler hem yönetici, hem komutan<br />
hem de yargıçtılar. Bu durum özellikle İsrail oğullarında daha<br />
sık ve açık olarak görülmüştür. Buna Muhammed Salllallahu<br />
Aleyhi ve sellem‟in şu hadisi de şahitlik etmektedir: „İsrail<br />
oğullarını peygamberler yönetirlerdi.‟ Peygamberlerine bu şartı<br />
koyan İsrail oğullarının ileri gelenlerinin bizlere bildirilen<br />
vasıftan çıkmadıklarını, insanlara gerçekten güven verici kişiler<br />
olmadıklarını, yine aynı Kur‟an ayetinin sonundan anlıyoruz:<br />
„Bunun üzerine savaş, kendilerine farz kılındığı zaman, pek azı<br />
dışındakiler dönüverdiler. Allah, o zalimleri bilir.<br />
Sonra gelen ayet de bizlere, durumu açıklığıyla ortaya koymuş,<br />
savaşın nasıl farz kılındığını, olayların nasıl geliştiğini<br />
göstermiştir;<br />
„Peygamberleri onlara: İşte Allah, size hükümdar olarak<br />
Talut‟u gönderdi, demişti. Onlar: O, bize nasıl hükümdar<br />
olabilir ki? Halbuki biz hükümdarlığa ondan daha layığız. Ve o,<br />
malca bolluk verilmiş biri değil.‟<br />
Bu rabbani söz, bizlere, önde gelenlerin mal varlığı içinde<br />
olduklarını, bu durumun kendilerine bir imtihan olduğunu<br />
ispatlamaktadır. Önde gelenler hükümdar istediler. Ve Allah<br />
zalimleri bilendir. Allahu Subhanehu ve Teala, bu kavmin<br />
sadece savaşçı bir hükümdar istediğini biliyordu. Ve bu<br />
hükümdarı kabul etmeleri için de malvarlığına sahip olması<br />
gerekiyordu. Bu ileri gelenleri tasavvur etmeyi denediğimizde,<br />
birçok şeyin açıklığa kavuşacağını görürüz. Öncelikle şunu<br />
talep ettiler: Allah yolunda savaşmak için bir hükümdar.<br />
Peygamberleri onlara, nefislerinin zayıflığını hatırlatarak şöyle<br />
demişti: Ya üzerinize savaş yazılır da savaşmamazlık<br />
ederseniz? Onlar ise peygamberlerine şu cevabı verdiler: Neden<br />
Allah yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan çıkarıldık,<br />
çocuklarımızdan ayrı bırakıldık.<br />
Bu hadise, ileri gelenlerin gerçek yüzlerini ortaya<br />
koymakta ve ardından gelecekleri haber vermek tedir.<br />
„Talut askerlerle ayrıldığı zaman…‟ Bu ayet, içeriğinde<br />
ileri gelenler tabirinden farklı bir anlam taşıyor. Burada ileri<br />
191
gelenlerin, ellerine düştüğüne, bunlardan kafileye yetişenlerin<br />
artık asker olduklarına, bunu yapmayıp da muhalefet<br />
edenlerinse ileri gelenler sıfatı altında kalacaklarına işaret<br />
edilmektedir. Kim ayrılıp giderse yeni vasfa bürünür, asker<br />
sayılır.<br />
Talut askerlerle ayrıldı ve askerlerin de ileri gelenlerin de<br />
karışmadığı bir hükümle, ilahi gönderilmeyle hükümdar seçildi.<br />
„İşte Allah size hükümdar olarak Talut‟u gönderdi‟. Geçerli<br />
sebep: „ İlim ve Fiziki olarak onu artırmıştır.‟ Yani kuvvetli ve<br />
güvenilir kılmıştı. İnsanın karışmadığı Allah‟ın şer‟i imtihanı<br />
geldiğinde Talut şöyle dedi: „Allah sizi, kesinlikle bir ırmakla<br />
deneyecek, kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan<br />
tatmazsa işte o, bendendir, ancak eliyle bir avuç alanlara izin<br />
var.‟ Bu kural Allah tarafından konulan ilahi bir kuraldı. Yoksa<br />
arıtıcı, terbiye edici olduklarını iddia edenlerin koyduğu bir<br />
şart değildi. Ve nasıl olur da insanlar kendi kafalarından cihat<br />
hakkında hükümler uydururlar? Bu şartların çıkış noktası,<br />
delilleri nedir? Bir hoca, ümmetten cihat etmemelerini istiyor,<br />
herkesin hiç itiraz etmeden gece namazına kalkması gerektiğini<br />
söylüyor, bir başkası 40 hadis ezberletmeye çalışıyor, cihadı<br />
caiz görmüyor, diğeri cihat için siyasi denklik ve uluslar arası<br />
oyuncuları anlama şartı koşuyor ve daha birçok hoca, Allah<br />
kendilerine bir yetki indirmediği halde muhalif şartlar<br />
koyuyorlar. Burada bir nokta da var ki etrafında araştırmalar<br />
sürmektedir; Talut Aleyhisselam, cihat ilan etmeden önce şart<br />
koymuş muydu yoksa şartı, askerleriyle beraber ayrıldıktan<br />
sonra mıydı? Bu gerçekten, bir komutanın askerlerini ve ne<br />
kadar güçlü olduklarını görmek için önemli bir imtiha ndı.<br />
Cihadın ağırlığına, zorluklarına ne kadar katlanabileceklerdi?<br />
Rahat yataklardan kalkıp, gerçek sınavların ortasına<br />
düşüyorlardı. İdrakten uzak, başlarını bilinçsizce papağan gibi<br />
teslim ederlerken şimdi gerçek liderlik, yakınlaşma, başarı ne<br />
demek onu öğreniyorlardı.<br />
Talut, Allah yolunda cihada yürüdüğünde, askerlerinin gerçek<br />
yüzlerini bildi. Bunu söylüyoruz ve insanları da Allah‟ın lütfu<br />
192
ve rahmetiyle bu yola çağırıyoruz. Allah‟a çok şükür ediyoruz<br />
ki başkalarına isabet eden hastalıklar bize ulaşmad ı.<br />
Talut ve askerleri nehir ve nehrin suyundan içme<br />
imtihanından geçtikten sonra Calut ile karşılaştılar. Sonra daha<br />
birçok sınavlar; Kur‟an-ı Kerim‟in bizlere zikretmediği birçok<br />
güçlü kavimler yıkıldı. Talut‟un askerleri, düşman askerilerinin<br />
çokluğunu görmeden önce nehirle imtihan edildiler. Ve onları<br />
öven Kur‟an-ı Kerim ayetinde şöyle denmiştir: „O ve iman<br />
edenler nehri geçtiklerinde..‟ burada Talut‟un askerleri iman<br />
vasfıyla övülmektedir. Ancak tabi ki imanın da dereceleri<br />
vardır, herkesin imanı bir değildir.<br />
Allahu Teala Şöyle buyuruyor: Sonunda Allah‟ın izniyle<br />
onları yendiler Davut da Calut‟u öldürdü. Allah O‟na (Davut‟a)<br />
hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti.<br />
(Bakara Suresi, 251.Ayet.)<br />
İlahi kader tecelli etti ve müminlerin za feriyle Allah‟ın vaadi<br />
gerçekleşmiş oldu. „Nice az topluluklar vardır ki, Allah‟ın<br />
izniyle nice çok sayıdaki topluluklara galip gelmişlerdir. Allah<br />
sabredenlerle beraberdir.‟ Savaşın, cihadın ortasında insanlar<br />
Davut aleyhisselam‟ı bildiler. Ve bizler Müsl ümanlar olarak<br />
biliyoruz ki peygamberler seçilmiş, saflaştırılmış insanlardır.<br />
Doğruluğuyla bilinen İbn Heban El-Besti, peygamberlik ilim ve<br />
ameldir, dediği zaman (Allah rahmet eylesin) selef kendisini<br />
ayıplamışlardı. Onun, ilahi seçim ve saflaştırmayı ort adan<br />
kaldırdığını düşünmüşlerdi. Oysa biz İbn Heban El -Besti‟nin<br />
bunu kasdetmediğini, Kur‟an-ı Kerim‟in Davut Aleyhisselam ile<br />
ilgili ayetlerinden öğreniyoruz. „Davut da Calut‟u öldürdü‟ ve<br />
Allahu Teala, bu hadiseden önce ayırt ettiği hükümdarlık ve<br />
peygamberliğin ikisini de Davut Alayhisselam‟a verdi. „ ve<br />
Allah O‟na hem hükümdarlık hem de hikmet (peygamberlik)<br />
verdi. Evet! Davut aleyhisselamın kafir Calut‟u öldürmesi<br />
seçimin başlangıcıydı. Öldürmek; bunu Allahu Teala seçti.<br />
Şeyhlerimiz bunu hiç düşünmezler mi? Yazık onlara ki, bizlere<br />
öldürmek kelimesini tefsir etmeye kalkışıyorlar. Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Kafir ve katili<br />
ateşte bir araya gelmezler. (rivayet eden: Müslim)<br />
193
İslam ümmetinin şunu anlaması gerekir; öldürmek, ra bbani<br />
bir yöntemdir. Bu, en güvenilir, en isabetli olan yoldur. Allahu<br />
Subhanehu ve Teala‟nın şu yüce sözlerine dikkat edin: ‘Eğer<br />
Allah, insanların bazılarını diğer bazılarıyla savmasaydı<br />
yeryüzünün düzeni bozulurdu. Ancak Allah, alemler üzerinde<br />
lütuf sahibidir.‟ (Bakara Suresi, 251.Ayet). Davut Calut‟u<br />
öldürmeseydi, Calut ve ordusu saldırmaya, insanların tarlalarını<br />
talan etmeye, nesillerini tüketmeye devam edeceklerdi. Ancak<br />
Allahu Teala, ümmete tağutu öldürmeyi öğretti ve böylece<br />
ondan kurtuldular. Bunun için de Allah şükretmeleri gerekir.<br />
Allah, alemlerin üzerinde lütuf sahibidir. Evet, Allahu Teala<br />
ayeti kerimede de geçtiği gibi alemler üzerinde lütuf sahibidir,<br />
bazıları bu lütfe razı gelip şükretmeyi bildikleri gibi bazıları da<br />
büyüklenip, bu emri reddetmektedirler. Bu kişiler, karanlıkların<br />
içinde yenmek, öldürmek kelimeleri yerine yeni kelimeler<br />
arıyorlar.<br />
‘İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; onları sana bir hak<br />
olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.’ (Bakara<br />
Suresi, 252.Ayet).<br />
Bu tarihi kıssayı bize Kur‟an-ı Kerim anlattı ve cihadın işin<br />
başı ve sonu olduğunu öğretti. Ve bu, Allahu Teala‟nın,<br />
insanları sınamak için kullandığı metodudur, böylelikle<br />
ümmetin gerçeği ortaya çıkar.<br />
Usame Bin Laden de aynı şekilde, ancak Tanzanya ve Kenya‟da<br />
Amerikan güçlerini vurmadan, Aden‟de Amerikan Savaş Gemisi<br />
Coll‟u patlatmadan, New York ve Washington‟da binlercesini<br />
öldürmeden önce tanınmıyordu. Ancak bu operasyonlarla<br />
Usame‟nin ismi mücahitlerin komutanı, milyonlarca<br />
müslümanın, hatta bazı kafirlerin kendisine saygı gösterdiği<br />
isim olarak dünyanın dört bir tarafında duyuldu.<br />
Komutanlığın takdiri, duyulması gereken saygı yine<br />
komutanlıkla belirlenir. Komutanlığın gidişatı, hedefleri ve<br />
zaferi bunu ortaya çıkarır.<br />
İmam Ahmet Bin Hanbel (Allah ona rahmet eylesin), yankı<br />
uyandıracak konuşmalar yapmamıştı, insanların kendisine saygı<br />
duymalarını isteyen uzun bildiriler de yayınlamamıştı. Ancak<br />
194
onun konumu ve katılığı hak idi. Allah‟ın dini ve sünneti üzere<br />
yürümesi, onu insanlara imam yaptı ve ismi ehli sünneti n<br />
arasında büyük bir yer aldı.<br />
Şeyh El-İslam İbn Teymiye (Allah rahmet eylesin),<br />
amelleri ve cihadıyla öğrencilerinden önce, düşmanları<br />
tarafından faziletli, yüksek bir insan olarak değer gördü. Çünkü<br />
insanlar onun boş konuşmadığını, meseleye vakıf olduğun u<br />
gördüler.<br />
Oysa bazı gençler biliyorum ki, düşünürlerden, isimleri<br />
meşhur bazılarını görebilmeyi arzu ediyorlar, bu şeyhin veya<br />
komutanın ya da düşünürün yanında oturup verdiği konferansı<br />
dinlemeyi Allah‟a yakınlaşmanın en kuvvetli yolu olduğuna<br />
inanıyorlardı. Ancak daha ilk oturumun ardından, bu liderlerin<br />
öldürülmesi gerektiğine, bu şekilde Allah‟a daha yakın<br />
olacaklarına kanaat getirdiler.<br />
Peki neden?<br />
Cevap çok açık; çünkü katıldıkları konferansta hemen bu<br />
adamların sadece kelam tüccarları, laf kalabal ığı yapan kişiler<br />
olduklarını anladılar. Öyle ki savaş söz konusu olunca zaten,<br />
gerçek yüzleri ve konumları ortaya çıkmış oldu.<br />
Son olarak Arap Yarımadası‟nda, Mısır‟da, Şam‟da ve<br />
diğer ülkelerde olan hadiseler, bu şeyhlerin, liderlerin,<br />
araştırmacıların ve davetçilerin vs. bugüne kadar örtülü kalan<br />
tüm niyetlerini ve düşüncelerini ortaya koydu.<br />
Cihat ki bize erkeklerin kimler olduğunu öğretiyor, insanlar<br />
arasında gerçek kısımlandırmayı yapıyor. Safları düzenliyor,<br />
iman sahiplerini, kafirleri, münafıkları birbirinden ayırıyor.<br />
Bilindiği gibi fitne ve imtihan, insanların içinde olanı keşfeder.<br />
Öyleyse şu sözü söyleyen çok doğru söylemiş: Savaş,<br />
münafıkların biçildiği meydandır. Ve şehadet kapısı öyle yüce<br />
bir kapıdır ki Allahu Teala, bu kapıyı ancak evliya, kendisine<br />
yakınlaştırılmış kullarına açar.<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in hayat hikayesini<br />
her kim inceleyerek okursa, bizim dediklerimizi orada<br />
bulacaktır. Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin girdiği<br />
savaşlarda evliya ve yakınlaştırılmış mertebesine ulaşanlar da<br />
195
ziyana uğrayanlar, münafık makamında olanlar da ortaya çıktı.<br />
Cihat, sahtekarları da düzenbazları da açığa çıkarır. İnsanların<br />
bu din uğruna kolaylıkla harcadıkları gayret, dine olan gerçek<br />
bağlarını gösterir. Allahu Teala, Kur‟an -ı Kerim‟de sadıkları<br />
şöyle övmektedir: ‘Çünkü biz onları temiz bir hasletle, halis<br />
ahiret yurdu düşüncesine ermiş has kullarımızdan kılmışızdır.’<br />
Allahu Teala kitabında Davut, Süleyman, Eyyüb, İbrahim,<br />
İshak, Yakup aleyhimisselam‟dan bahsederek, onlara lüt funu<br />
saydıktan sonra Sad Suresi‟nde geçen bu övgü gelmiştir:<br />
„Allah‟ın bu kullarına bol bol ihsanda bulunmasının sebebi,<br />
kendilerini ahiret için sevgi ve amelle arındırmaları,<br />
hazırlamalarıydı.‟ Malik bin Dinar bu ayet hakkında şöyle dedi:<br />
(Kalplerinden dünya sevgisini ve onu hatırlatan şeyleri söküp<br />
çıkardık sonra da onları ahiret sevgisi ve zikriyle meşgul olan<br />
ihlaslı kimseler kıldık. ) Öyleyse bu dinde Allahu Teala, bir<br />
insan gerçek imanla iman etmemiş, kendisine isabet eden<br />
zorluklara ve fitnelere sabır göstermemişse, onu yükseltmez.<br />
Allahu Teala‟nın şüphe olmayan vaadine kesinlikle inanmak,<br />
imanın gereğidir. Allahu Teala şöyle buyuruyor : ‘Onları<br />
buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler<br />
kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, na maz kılmayı, zekat<br />
vermeyi vahiy ettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdir.’<br />
(Enbiya Suresi, 73.Ayet.) İbn Teymiye (Allah rahmet eylesin),<br />
bu ayeti şöyle tefsir etmişti: Sabır ve emin olmak imamlığa,<br />
önderliğe ulaştırır.<br />
Ahzap Savaşı‟nda, insanlar tek vücut olup resulallah‟ın<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) ve kendisiyle beraber hicret<br />
edenlerin yurdu Medine‟de düşmana karşı durduklarında,<br />
içlerinde adeta deprem oluyordu, korku doluydular. Ölüm,<br />
gözlerinin önündeydi. Ahzap Suresi‟nde Allahu Teala bu hal<br />
üzerine şöyle buyurmuştur: ‘Ey iman edenler, Allah’ın<br />
üzerinizdeki nimetini anın. O zaman ki, size ordular gelmişti de<br />
üzerlerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular<br />
salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.’ 9.Ayet.<br />
Orduya gelince, bu ordu meleklerd en oluşuyordu. O gün<br />
melekler savaşmadı. Ve Allah kafirlere rüzgarla azap etti. İbn<br />
196
Abbas (Radiyallahu Anhuma), Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem‟den şöyle nakletmiştir: Biz, sabah rüzgarıyla zafer elde<br />
ettik, Ad Kavmi ise akşam vakti helak oldu. İbn Ebi Hatim, İbn<br />
Abbas‟a dayandırdığı sahih senediyle şöyle rivayet etmektedir;<br />
güney rüzgarı, kuzey rüzgarına Ahzap Gecesi şöyle der: Haydi,<br />
gidip resulallah‟a (Sallallahu aleyhi ve sellem), yardım edelim.<br />
Kuzey rüzgarı şöyle cevap verir: Sıcak rüzgar gece vakti<br />
gezmez. Üzerlerine gönderilen rüzgar gerçekten sabaydı.<br />
Sonra Allahu Teala savaşta cereyan eden durum hakkında<br />
şöyle buyurdu: ‘O zaman hem üstünüzden gelmişlerdi, hem<br />
aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlağa<br />
dayanmıştı. Allah’a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.’<br />
Ahzap Suresi, 10.Ayet.<br />
Bu bir fitne, bir imtihan bir yoklamaydı. Kalplerde olan<br />
baskıdan, gözler kaymış yani korkudan yerlerinden şiddetle<br />
oynamış, yürekler gırtlağa dayanmıştı, yani kalpler de gözler<br />
gibi korkudan, titremekten yerinden hoplamıştı. Gözler, kalbe<br />
göre hareket ediyordu. Açıkça, net olarak göremiyor, kalpler<br />
selamet ve sebatla düşünemiyordu. Bunların hepsi korkunun<br />
şiddetinden kaynaklanıyordu. Bu korkudan hiç biri kaçamadılar.<br />
Küfe ehlinden bir genç, Huzeyfe radiyallahu anh‟a ashabın bu<br />
acayip durumu hakkında sorar: Ey Ebu Abdullah, resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve selemi görüp sohbetinde bulundunuz mu?<br />
Huzeyfe: Evet ey kardeşimin oğlu gördük. Tekrar sorar: Nasıl<br />
yapardınız? Cevap: Vallahi, ona arkadaşlık edebilmek için çok<br />
çaba sarf ediyor, yoruluyorduk. Çünkü Peygamber sallallahu<br />
aleyhi ve sellem, yüksek himmet sahibi, sebatkar bir insandı.<br />
Hiç yorulmak bilmezdi. Ashab-ı Kiram, resulallah sallallahu<br />
aleyhi ve selleme yetişebilmek için uğraşırlar, amellerin i<br />
benzetmeye çalışırlardı. Bu gayretli girişimleri sonucunda da<br />
yorulurlardı. İşte gerçek komutan böyle, adamlarının gayretsiz<br />
olmasından razı gelmez. Riayeti altındakilerin gayretli ve iş<br />
yapan insanlar olmasını kabul eder. Kendilerine kavimlerinden<br />
borozancı başı seçip de onu taklit edenlere gelince, kötü ve zor<br />
günleri gelince, bu seçimlerinden hiçbir fayda görmeyecekler.<br />
Huzeyfe‟nin (radiyallahu anh) sözünden başka bir anlam da<br />
197
çıkmaktadır: Hak, gerçekten güçlüdür ancak batıl sadece<br />
görünüşte güçlüdür. Hak, günlerden hiçbir gün, resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellemin ahdinden bu yana görünüşte güçlü<br />
olmamıştır. Küfür o devirde de çirkin suratını apaçık<br />
gösteriyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin<br />
ashabı, gayret sarf ediyor, yoruluyorlardı. Hu zeyfe(r.a) şöyle<br />
dedi: Ey kardeşimin oğlu, vallahi Ahzab Gecesi resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: „Aranızdan hanginiz<br />
kalkar da bu kavim hakkında haber getirirse Allah, onu cennete<br />
sokar.‟ Aramızdan kimse kalkmadı. Sonra resulallah sallall ahu<br />
aleyhi ve sellem, sözünü tekrar etti yine kimseden ses<br />
çıkmayınca şöyle dedi: her kim kalkıp gider, kavmin ne<br />
yaptığına bakarsa cennette benim arkadaşım olur. Ancak<br />
korkunun, açlığın ve soğuğun şiddetinden yine kimse kalkmadı.<br />
‘Allah’a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.’ (Ahzab<br />
Suresi, 10. Ayet.) Münafıklar, rablerinin Müslümanlar için şer<br />
istediğini zannettiler ve şöyle dediler: ‘O vakit, münafıklar ve<br />
kalplerinde bir hastalık bulunanlar: Allah ve resulü bize bir<br />
aldanıştan başka bir vaat yapmamış, diyorlardı.’ Ve şöyle de<br />
diyorlardı: „Muhammed, bizlere Şam kusurlarını, Fars‟ı<br />
fethetmeyi vaat ediyor. Ve biz yalnız başımıza yola çıkamayız,<br />
vallahi bu ancak bir aldanıştır.‟ Ve işte bugün konuşanlar ne<br />
diyor: Böylesine zayıfken, çözüm yollarımız çok azke n, nasıl<br />
olur da insanlara İslam devletini kurmayı basit gösterebiliriz?<br />
Peki nasıl bizler Allahu Teala‟ya daha güven içinde ibadet<br />
edemezken, dünyanın doğusundan batısına her yerde kafirleri,<br />
şirk ehlini kendimizden korkar hale getirebiliriz?.. Ancak biz<br />
diyoruz ki Allah‟ın vaadi haktır, o yolda yürüyenleri günler,<br />
aylar zayıflatmaz, aksine sebatını ve güvenini artırır.<br />
Zorlukların şiddeti, yolun doğruluğuna işarettir. Cihat yolu<br />
nasıl kan, tutuklanma, hapsedilme yoluysa aynı zamanda da<br />
izzet ve başarı yoludur. Diğer kolay yollar, mevkilerin sonu ise<br />
ancak zillet, kınanma ve alçaklıktır. ‘O vakit bunlardan bir<br />
grup: Ey Yesrib (Medine) Halkı sizin için duracak yer yok,<br />
hemen dönün, diyorlardı. Yine onlardan bir kısmı da<br />
peygamberlerden izin istiyor, evlerimiz gerçekten açıktır,<br />
198
diyorlardı.’ Burada, evlerimize girişi engelleyemeyiz demek<br />
istiyorlardı. Ancak Allahu Teala onların yalanını açığa çıkardı:<br />
‘Halbuki açık değildi, sırf kaçmak istiyorlardı.’ Hasta nefisler,<br />
imandan yoksun kalpler işte böyledir. Karşı karşıya gelmekten<br />
kurtulabilmek için, zayıf bahaneler uyduruyorlardı. Şimdikilere<br />
bir bakarsak, sahte reform çağrılarıyla üzerlerinden cihat<br />
farzını düşürmek istiyorlar. Olayın gerçeği, bunlar cihadı<br />
istemiyorlar, sonuçlarından korkuyorlar. Alahu Teala Şö yle<br />
dedi: ‘Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra<br />
fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama<br />
onunla da pek az duracaklardı. *Halbuki bundan önce Allah’a<br />
ahit vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah’a verilen<br />
ahit ise mesuliyetlidir, mutlaka sorulur. *De ki: ‘Eğer ölümden<br />
veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda<br />
vermez. Vereceğini var saydığınız taktirde de ancak pek az<br />
faydalanırsınız.’ *De ki: Eğer Allah size bir felaket diler veya<br />
bir rahmet murat ederse, sizi Allah’tan saklamak kimin<br />
haddine?’ Hem onlar kendilerine Allah’tan başka bir veli de<br />
bulamazlar, bir yardımcı da.‟ (Ahzab Suresi, 14-15-16 ve<br />
17.Ayetler)<br />
O milletlere gelince, üstünlükleri öncelikle Allahu<br />
Teala‟nın ölçülerine göre değil, işlerine geldiği gibi belirlerler.<br />
Karınlarından homurdanırlar. Yaptıkları işler hep boştur. Buna<br />
delil de, eğer Ahzab orduları şehirlerine girip de kendilerinden<br />
Allah‟a şirk koşmalarını isteseler, hiç direnmez aksine hemen<br />
kabul ederler. Çünkü kalpleri, zaten şirkle doludur. İstedikleri,<br />
yüksek mevkiler ve maldır. Yöneticiye tamamen bağlıdırlar.<br />
Onun hareketlerini gözetlerler, liderlerini kendilerine örnek<br />
alırlar ve hiçbir seçim hakları yoktur. Liderleri teslim olursa,<br />
teslim, kafir olursa kafir olurlar, islamiyete torbalarla altın ve<br />
hazine, yüksek ve şerefli mevki vaatleri olmadan yönelmezler.<br />
Bu nedenle de şöyle demişlerdir: ‘Allah ve resulu bize bir<br />
aldanıştan başka bir şey vaat etmemişlerdir.’ İslamiyeti kabul<br />
etmelerinin sebebi dünyevi çıkarlardır. Bu da, insanları islama<br />
davet ederken yollarına güller, reyhanlar sermeyi vaat<br />
etmediğimizi ispatlamaz mı? Sonra, bizi seçin size yağ ve bal<br />
199
verelim, size kocaman evler inşa edelim, hayatınızı<br />
kolaylaştıralım diyen cemaatlerin yanlış yolda olduklarını<br />
göstermez mi? Öyle ki bir tepkiyle karşılaştıklarında hemen<br />
televizyon kanallarına çıkarak, müslümanların önünde<br />
kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar, başkalarının gittikleri<br />
yola düşerler. İş uğruna, mevki uğruna islamiyeti seçen, mutsuz<br />
bir insan değil midir?<br />
Ey Kavim! Ahdiniz nerede? Allah‟la bey‟atiniz nerede?<br />
Zor günde geri dönmemeye, sadıkça sebat etmeye yemin<br />
etmemiş miydiniz?<br />
Sonra şunu unutmayın; cihat eceli yakınlaştırmaz. Evlerinizde<br />
bile olsanız ölüm, kesinlikle karşınıza çıkacak. Kaçışınız hiçbir<br />
fayda getirmeyecek. Dünya malı az ve geçicidir. Cihadın<br />
düşmanın daha çok vahşileşmesine, masum, zayıf insanları<br />
öldürmesine daha fazla fırsat verdiğini düşünenler, vahim bir<br />
yanılgı içindedirler. Çünkü silah taşıyıp dininize, şerefinize<br />
savaş açsanız ya da silahı terk edip her gün sabah akşam<br />
şiddete, ölüme karşıyız biz diye haykırsanız, gerçeği hiç<br />
değiştiremeyeceksiniz.<br />
Gerçek erkeklerin konumu bellidir. Herkes kendi<br />
konumuna bir bakmalıdır. İman, hapishanede de, rahat yatakta<br />
da, fakirlik halinde de hiç istenmeyen durumlar başa geldiğinde<br />
de kendisini belli eder. Hapishanede köşeye çekilmek, savaşta<br />
şehadet imanın göstergesidir. Nifak ise, iş, mal, mevki, itibar<br />
kaybetme korkusu olarak insanlarda zuhur eder. Çünkü o,<br />
ikiyüzlülüktür!! ‘Allah, içinizden (savaştan) alıkoyanları ve<br />
yandaşlarına: "Bize katılın" diyenleri gerçekten biliyor. Zaten<br />
bunların pek azı savaşa gelir. (Gelseler de) size karşı pek<br />
hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı<br />
çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku<br />
gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile<br />
incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; bunun için Allah<br />
onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah'a göre kolaydır<br />
. ’ Ahzab suresi(18,19)<br />
200
Gördün mü ey kardeşim; onlar..onlar, zorluk anında,<br />
sıkıntı anında engellerler, savaşmak için çok azı gelir, gelenler<br />
de göstermelik, kendisi hakkında geldi densin diye gelirler.<br />
Aralarından bir tanesi savaştan döndüğü zaman, binlerce hutbe<br />
verir. Savaşta binlerce dinar toplarlar ve gizlice insanlara<br />
savaşmamalarını öğüt ederler, en kötü sözleri söylerler. Gözleri<br />
çok açıktır. hayırlı ve basiret sahibi insanları görmeyi hiç<br />
sevmezler. Ancak kendi ceplerine hizmet etmeyi düşünürler.<br />
Sonsuza kadar var olacaklarmış gibi mal toplamaya bak arlar.<br />
Öyle ki ülkelerinin en zengin kişilerinden olsunlar, bankalar<br />
kursunlar, sırf verdikleri ucuz fetvalar, çirkin hutbeler için,<br />
kendilerine milyonlarca riyallik çekler hediye edilsin.<br />
Allahu Teala‟nın ayetleri bizlere sanki genel olarak tarifte<br />
bulunuyor. Allah kelamı, Ahzap olayında müşriklerden<br />
bahsederken, „size askerler geldi‟.. „Üstünüzden gelmişlerdi‟<br />
„Siz Allah‟a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.‟ Allahu<br />
Teala, bizlere kafirlerin ne düşündükleri hakkında bir şey<br />
söylemedi. Aksine onlardan askerler diye bahsetmekle yetindi.<br />
Onların görünen hareketleri dışında hiçbir şey anlatmadı; „O<br />
zaman hem üstünüzden gelmişlerdi hem aşağı tarafınızdan‟.<br />
Sonra Kur‟an, müminlerin durumundan bahsetmeye başlıyor.<br />
„İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetl i bir surette<br />
sarsılmışlar da sarsılmışlardı.‟ Bu ayetin ardından, müminler<br />
hakkında detaylı bilgiler geleceğini zannederken Allahu<br />
Teala‟nın direk münafıklar hakkında ayetlerinin geldiğini<br />
görüyoruz. Onlardan öyle bahsediliyor ki sanki savaşta apayrı<br />
bir yerleri vardı, duyguları, sözleri bambaşka, cisimleri<br />
yabancıydı. Savaştaki konumları; savaş öncesi özellikleri,<br />
kendileriyle ilgili olayları nasıl çözdükleri, analizleri bize<br />
hususi anlatılıyor. Bu olay onların hareketlerindeki hastalığı<br />
ortaya koyuyor. Ve öyle ki bu hadise, sanki sadece<br />
münafıkların gerçek yüzlerini, gizlediklerini açığa çıkartmak<br />
için oldu.<br />
Tam bu hadiselerin ortasında Allahu Teala‟nın şu ayeti<br />
geliyor: ‘Muhahhak ki size, Allah’a ve son güne ümit besleyip<br />
de Allah’ı çokça ananlar için, Allah’ın Resulünde pek güzel<br />
201
örnek vardır.’ Evet bu ayet, Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem, müminler için her alanda en güzel örnek olduğu halde<br />
geldi. O zaman bu ayetin inme sebebini çok iyi anlamamız<br />
gerekir. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem, giyimiyle,<br />
namazıyla, yeme tarzıyla, kısacası her haliyle müminler için en<br />
güzel örnekti. Ancak Allahu Teala, savaş esnasında bu konudan<br />
bahsederek, -Ahzap fitnesi zuhur etmişken, savaş toprakları<br />
savrulurken, müsamahasız kararlar alınması gerekirken -<br />
Resulallah‟ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) nasıl hareket ettiğini<br />
göstermek istemiştir. Hani beyaz giymeyi sevmekten<br />
bahsedenler, hani çok iyi olmayı öğütleyenler, hani bol bol<br />
kurban kesmemizi, hayır dağıtmamızı söyleyenler, hani<br />
diğerleri neredeler?<br />
Kesinlikle bilmeliler ki Kur‟an-ı Kerim, Ahzab Savaşı<br />
örneğiyle bizlere şunu açıklamak istemiştir:<br />
O, bir peygamberdir ve yalan söylemez.<br />
Usame‟ye gelince, biz onu Caci ile, Celal Abad‟la,<br />
Tanzanya, Kenya, Aden, New York, Washington ve diğerleri ile<br />
bildik. Öyleyse O, otellerden değil, hendeklerden mezun<br />
olmuştur.<br />
Usame Bin Laden ve Denk Olmayan SavaĢ...<br />
Değişim veya geçiş hareketleri, hedeflerine ulaşabilmek<br />
için bazı faktörlere ihtiyaç duymaktadır. Harekete öncülük<br />
eden, bu faktörleri toplamış ise, hedeflere d aha kolay ve daha<br />
hızlı ulaşır. Aynı şekilde tersi de doğrudur. İslami selefi cihat<br />
hareketi, Allah‟ın lütfu ile bu faktörlerin kıymetini idrak<br />
etmekte büyük bir yol kat etti.<br />
Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve sellem) sünneti,<br />
değiştirme ve olaylara karşı davranış tarzını belirleme<br />
hususlarında örneklerle doludur.<br />
Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem), döneminde,<br />
içeriği çatışma olan Bedir ve Uhud gibi savaşlar, Ka‟b Bin<br />
Eşraf ve diğerlerinin öldürülmesi ya da tasfiye edilmeleri gibi<br />
olaylar, Tebuk Savaşı sonrası yapılan Hudeybiye antlaşması<br />
202
gibi antlaşmalar, Yemen‟de Feyruz El -Delimi ve El-Esed El-<br />
Ansi olaylarında olduğu gibi, liderlerin tamamen değiştirilmesi<br />
girişimleri, kurulu düzenlerin yerlerine yenilerinin getirilmesi,<br />
başkalarının tecrübelerinden faydalanma –Selman El-Farisi,<br />
Ahzab Savaşında düşmanın hendek kazdığını görmüştü - gibi ve<br />
daha birçok olaylar görüldü.<br />
İşte böyle; peygamberin hayatı (sallallahu aleyhi ve<br />
sellem), her çeşit örnekle doluydu, savaşlar, yöntemleri.. Bir<br />
müslümanın kendisini geliştirmek, hayatını düzenlemek için her<br />
türlü örnekle doluydu. Ancak maalesef siret kitapları artık, ilim<br />
ve bilgi edinme kitapları olmaktan çıkıp, mübarek kitaplar<br />
olarak kaldılar. Hasbinallahu ve ni‟melvekil.<br />
Savaşın, yöntemlerinin ve vasıtalarının öğrenilmesi<br />
yaygın, insani bir ilimdir. Ve şunu bilmeliyiz ki bu ilim,<br />
tecrübe, bilgi edinme, gerçekten istekli olmakla elde edilebilir.<br />
İslam ümmetinin bu yoldan yüz çevirdiklerine bakarak<br />
ağlamamız gerekir.<br />
Fasığın güç bulduğu, takva sahibinin zayıf kal dığı hususta,<br />
Ömer Bin Hattab‟ın şikayetçi olduğu gibi şikayet ediyoruz. „<br />
Allah‟ım takva sahibinin aciz düşüp de günahkarın güçlü<br />
olmasından sana sığınırım‟<br />
Ben bu sanatın ehli değilim, sadece İslam ehlinin, savaş<br />
ilmi ve kurallarını, peygamber sallallahu aleyhi ve sellem‟in<br />
hayatından öğrenmelerini istiyorum. Savaş hakkında yazılmış<br />
birçok kitapla karşılaştım ancak hiçbiri de peygamberin<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) hayatına bakılarak<br />
yazılmamışlardı. Ve bu araştırmaları yapıp kitaplarını yazanlar,<br />
İslam ehlini de Muhammed‟in (sallallahu aleyhi ve sellem)<br />
hayatının kaynak alındığı kitapları okumaktan men ederler.<br />
Ümmetin kalbinde nefsi yenilgi batağının içine<br />
saplanmışlık durumunun zuhur etmesi, insanı şaşırtıyor. Hele<br />
bu hastalığa ilk kapılanlar, hakkı getirip, batılı yok etmek gibi<br />
bir görevi üstlenen ilim ehli olunca şaşkınlık daha da artıyor.<br />
İşte bu alimlerden bir tanesi, uydu kanallarından bir tanesinde<br />
çıktığı programda, Amerika‟ya yönelik düzenlenen saldırılardan<br />
konu açılması üzerine, hemen kendisini savunmaya geçerek, bu<br />
203
olayı onaylamadığını söylemeye koyuldu. Mücahitlerin<br />
yaptıklarıyla ters düştüğünü, bunun bir zafer sayılamayacağını<br />
ifade etti. Orada bir sözü dikkatimi çekti; „Mücahitler ile<br />
Amerika ve müttefiklerinin güçleri kesinlikle denk değildir,<br />
cihat ve zaferden söz edilemez, olay kesinlikle Amerika‟nın<br />
çıkarına yöneliktir.‟ Bu sözler, söz sahibinin öncelikle, İslam<br />
şeraiti, ardından da tarihi açıdan cehaletini ortaya koymaktadır.<br />
Uzun yıllardır, ellerindeki taşları ya da kırık camları<br />
Siyonistlerin son teknoloji ile üretilmiş askeri araçlarına<br />
fırlatan Filistinli çocukları hepimiz biliyor ve izliyoruz. Filistin<br />
saflarında görülen kayıplar, bu kahramanların azmini asla<br />
kırmadı. Aksine, cihadi operasyonlara daha fazla ağırlık<br />
vermeye başladılar. Zamanla, daha da cesaret örneği<br />
sergilediler, güçleri arttı. 1989 yılında bazı Amerikalı ordu<br />
uzmanları, yaptıkları incelemede Filistin‟deki savaş durumunun<br />
ve idaresinin değiştiğine, 21. yüzyıl savaşlarına galip geldiğine<br />
işaret ettiler. Ve bu savaşa „4.Nesil Savaşları‟ ya da „Denk<br />
Olmayan Savaş‟ ismini verdiler.<br />
Bilindiği gibi askeri tarihçiler, sanayi devriminden sonra 3<br />
temel savaş nesli saymışlardı. Bunlardan ilki, askerlerin<br />
çokluğuna, saf doldurmalarına, hepsinin silah sahibi olmasına<br />
dayanıyordu. İkincisi, 1861-1865 tarihleri arasında Amerika‟da<br />
çıkan iç savaş ve 1.Dünya Savaşı neslidir. Savaş, düşmanın<br />
ekonomisini tamamen tüketmeye, en büyük ordulara sahip<br />
olmaya, silahlarla ve silah mekanizmalarıyla daha yoğun ateş<br />
etmeye dayanıyordu. 3. Nesil savaşta ise, tamamen taktik<br />
değişimi söz konusudur. Bunu 2. Dünya Savaşı‟nda Alman<br />
Ordusu başarmıştır. Bu taktikte, düşman ordusu uçaklarla ve<br />
tanklarla sarılır. Savaşın sonunda da, 1.Dünya Dünya<br />
Savaşı‟nın Hendek Savaşları esnasında olduğu gibi başl angıçta<br />
çatışma yerine, sonunda saldırı söz konusudur.<br />
4.Nesle gelince, uzmanlar bunun yeni bir savaş tarzı<br />
olduğunu ifade ediyorlar. Savaş dağınık alanlarda gruplar<br />
tarafından gerçekleşir. Ancak askeri hedeflerde bir azalma<br />
görülmez. Aksine halk arasında düşman desteğini yok etmek<br />
için düzenli ordulara da saldırılır. Uzmanlar, şu sözleriyle çok<br />
204
önemli bir noktaya değinmişlerdi: „Haber Programları, bazı<br />
zırhlı araçlardan daha etkin bir silah halini alacak.‟ „Savaş ve<br />
barış arasında belirgin bir fark kalmayacak. Çünkü savaş<br />
meydanları, cepheler ortadan kalkacak.‟<br />
Batılı strateji uzmanları da yeni savaş tarzının, direk<br />
düşmanın aklını ve kendisini etki altına almayı hedeflediğini<br />
söylüyorlar. Bunu yaparken de sadece askeri güç<br />
kullanılmadığını, aksine tüm yayı n ve bilgi organlarının araç<br />
olarak kullanıldığını, genel görüşe tesir edilerek, seçimlere de<br />
bu etkinin yansımasının sağlanmaya çalışıldığını tüm bunların<br />
belli bir taktik izlenerek gerçekleştirildiğini ifade ediyorlar. Ve<br />
bu savaşın, farklı bölgelerde, bir görünüp bir saklanarak<br />
düşmana karşı küçük hacimli saldırılar şeklinde olacağına<br />
dikkat çekiyorlar. Bu savaşta, eski taktikler ve eski teknikler de<br />
kullanılsa, odaklanılan nokta, devlet ve vatan kesiminin, kabile<br />
cephesinin hatta örgütlerin dahil olduğu siyasi, toplumsal,<br />
ekonomik ve askeri alanların hepsi de yokuşa doğru<br />
sürüklenecek.<br />
Bu savaş, beraberinde askeri alanda zorluklar da getirecek.<br />
Batı, belki de ordu sistemini tamamen değiştirmek zorunda<br />
kalacak. Ancak yine de bu değişiklik boşluğu doldura mayacak.<br />
Yaygaracılar; ah bunu bir bilseydiniz! 4.Nesil savaşları fiilen<br />
oldu ve güçlü devletler, devleti dahi olmayan kavimler önünde<br />
yenilgiye uğradı.<br />
Burada gerçekten önemli noktalara dikkat etmek gerekir.<br />
İslam ümmeti, Osmanlı İmparatorluğu‟nun çöküş d öneminden<br />
beri elde edemediği zaferlere ulaştı. Bu zaferler geçtiğimiz 20<br />
yıldır, en iyi silahlı, en iyi eğitimli Sovyetler Birliği Ordusu‟na<br />
karşı Afganistan‟da, Amerika‟ya karşı Somali‟de, Rus<br />
Ordusu‟na karşı Çeçenistan‟da, Lübnan‟ın güneyinde Siyonist<br />
varlığa karşı ve değişik doğa koşullarında –dağlarda, çöllerde,<br />
tepelerde, şehirlerde- kazanıldı. Mücahitler, Afganistan‟da, o<br />
dönemin dünyada en büyük 2. gücü olarak bilinen Sovyet<br />
ordusunu yendi ve 1988 yılında askerlerini geri çekmeye<br />
mecbur bıraktı. Sonraki 3 senede de yönetim şekli bozuldu.<br />
Aynı şekilde Somali aşireti de Amerika‟yı horlayarak,<br />
205
kuvvetlerini ülkeden çekmeye zorladı. Bundan kısa bir süre<br />
sonra da Çeçenistan‟daki mücahitler, Rusları hezimete<br />
uğratarak kovdular. Ardından da Siyonist ordu, Lü bnan‟dan<br />
kovuldu.<br />
Evet doğru, bu zaferlerin ardından mücahitlerin lehine<br />
sabit bir kazanç söz konusu olmadı. Ancak bizim bahsettiğimiz<br />
nokta bu değil. Bizim niyetimiz, şüphe unsuru olan, Amerika ve<br />
mücahitlerin güçleri arasındaki Askeri dengesizlik hususu na<br />
değinmektir. Cihadi direnişi ve zaferi yok sayanlara göre,<br />
Amerika ve mücahitlerin güçleri denk değildir.<br />
Geçmişte, ileri teknoloji sahibi, ellerindeki, biyolojik,<br />
kimyasal, nükleer güçlerle yeryüzünü 100 kere parçalamaya<br />
kadir ordular, 4.Nesil olarak adlandırılan mücahitlerin ellerinde<br />
bulunan hafif silahlara karşı etkisiz kaldılar. Bu kişiler, halktan<br />
parçalar ve topluluğun içinde saklanıyorlar. Bu strateji,<br />
gelişmiş silah sanayiini, gökten gözetleme sistemlerini<br />
tamamen saf dışı bırakmaktadır. Ünlü CIA Eski Generali<br />
Michael Vickers , bu konuda şöyle demişti: „Elimizdeki bir çok<br />
teknolojik imkan, bu tür bir savaşa cevap veremeyecek<br />
durumdadır.‟<br />
Olaya sayı açısından baktığımızda da düşman güçlerinin<br />
hayli fazla sayıda olduklarına, bu yönden de hiçbir sık ıntı<br />
çekmediklerine şahit oluyoruz. 1979 yılının sonlarında, Kızıl<br />
Ordu, 100.000 askerle mücahitlere karşı savaşıyordu. 1985<br />
yılında her ne kadar mücahitlerin sayısında bir yükselme<br />
görülmüşse de yine de durum, Sovyetler Birliği‟nin lehineydi. 5<br />
Sovyet askerine karşı ancak 2 mücahit düşüyordu. Somali‟de ise<br />
durum daha kolaydı. Mücahitler, en fazla 2000 kişilik<br />
güçleriyle, 40.000 kişilik Amerikan askerlerini hiçbir sıkıntı<br />
çekmeden ülkeden çıkarmayı başardılar. Yani bu savaşta da<br />
sayılar Amerika ve müttefiklerinin lehine idi. Onların 20<br />
askerine ancak 1 mücahit düşüyordu. (1994-1996) İlk Çeçen<br />
Savaşı‟nda, Rusya, Çeçen topraklarını, 100.000 kişilik bir<br />
orduyla istila etmişti. Çeçen direnişçilerin sayısı ise, sadece<br />
13.000 idi. Burada da bir denklik söz konusu değildi. 7.7 Rus<br />
askerine karşılık ancak 1 direnişçi bulunuyordu. Bir dönem,<br />
206
Rus Ordusu, Grozni‟yi 50 bin askerle kuşatmıştı ve<br />
mücahitlerin sayısı sadece 3.000 idi. 1995 yılında gerçekleşen<br />
bu kuşatmayı, mücahitler savmakla kalmamış, daha da ötesi,<br />
saldırıya geçmiş, cesurca Rus Ordusu‟nu büyük bir hasara<br />
uğratarak geri çekilmeye zorlamıştır. 1. Çeçen Savaşı,<br />
askerlerin cesaretlerini ve nasıl bir tutum izlediklerini ortaya<br />
koydu. Rus Ordusu‟nun askeri açıdan, basın ve bilgi açılarından<br />
Çeçenler‟den çok daha üstün olması, mücahitler için durumu<br />
nasıl da zorlaştırıyordu. Ancak buna karşın, en güzel<br />
kahramanlık örneğini sergileyen mücahitler, Rusları<br />
yenmişlerdi.<br />
Geçmiş 20 yıl içinde yaşananlar, azamet sahibi devletlerin<br />
nasıl da arada devasa güç farkı olmasın a karşın, bir grup<br />
mücahit tarafından hezimete uğratıldıklarını ortaya<br />
koymaktadır.<br />
Bazıları, geçmişteki savaşların, saldıran ordularla,<br />
birbirine bağlı gruplar arasında geçtiğine itiraz ediyorlar.<br />
Önceki savaşlardaki durumu örnek alarak, dışarıda, düşman ca<br />
bir ortamda savaşan El-Kaide‟ye uyarlamak hiç de doğru olmaz.<br />
Bu itiraza cevabımız; ilk olarak, El-Kaide, Taliban‟ın yanında<br />
savaşıyor ve Taliban, ülke halkıdır. İkinci olarak, El -Kaide<br />
Mücahitleri, sabitleştiler ve tutucu sınırları çoktan aştılar. Bunu<br />
kendisi isteyen Amerika ise, kurallarını kendisinin koyduğu<br />
savaştan kaçar oldu. El-Kaide‟ye övünmek için 11 Eylül<br />
atakları yeter ki, daha önce ne Rusya ne de başka büyük bir<br />
devletin başaramadığını başardı, Amerika‟da en önemli<br />
merkezleri yerle bir etti. Bu saldırı, Amerikan savunmasının<br />
bazı temellerini yerle bir etmeye dayanıyordu. Bunlar; erken<br />
uyarı, koruma saldırısı ve engellemek.<br />
Özellikle erken uyarı sistemini etkisiz hale getirmek<br />
hususuna değinirsek, El-Kaide, dünya tarihindeki sayılı,<br />
başarıya ulaşmış saldırılar arasında yerini aldı. Japonya 1941<br />
yılında Amerika‟nın Pearl Harbor kentini vurması, yine 1941<br />
yılında Naziler‟in Sovyetler Birliği‟ne saldırısı, 1968 yılında<br />
Sovyetler Birliği‟nin Çekoslovakya‟yı silip süpürmesi ve buna<br />
207
ek olarak 1973 yılında Siyonist Barlif Hattı‟nın geçilmesi, bu<br />
ani hücumların başlıcalarıdır.<br />
Amerikalılar‟a yönelik düzenlenen saldırıların<br />
Amerikalılara verdiği acı, saydığımız tüm bu saldırılardan daha<br />
ağırdır. Amerika, 1861-1865 yıllarında çıkan iç savaştan bu<br />
yana bu tür saldırılara hiç maruz kalmamıştı. Toplum, hem<br />
kişisel bazda hem de ekonomik bazda hiç ummadığı büyük bir<br />
yıkımla karşı karşıya kaldı. Amerikan ordusu, kendisini tam<br />
techizatlı hazır sayıyorsa, işte Coll patlaması ortada; Aden<br />
Körfezi‟nde demir atmış Amerikan savaş gemisi yerle bir oldu.<br />
Öyleyse, daha ordusu hazır olmayan bir toplumun kendisinin<br />
böyle saldırılara karşı hazırlıklı olduğunu düşünmek bile çok<br />
yersiz olacaktır.<br />
Savunma saldırısını engellemeye gelince, aynı şekilde,<br />
Amerika‟nın stratejik savunması da sallantıya uğradı. Bu ikinci<br />
noktayı başarmak, birinciyi yani erken uyarı sistemini yerle bir<br />
etmeye dayanıyordu. Eğer erken uyarı sistemleri vaktinde<br />
çalışmayı başarabilseydi, bizim istediğimiz sonuca ulaşmamız<br />
çok zor olacaktı. Yani belli hedefler seçmeden, çok hızlı<br />
hareket etmemiz gerekecekti.<br />
Engelleme aşaması ki, bu aşama, yaşamayı değil şehitliği<br />
arzu eden insanlar karşısında direk ortadan kalkmaktadır.<br />
Burada iki taraf bulunuyor; ilki dünya hayatında kalmayı ve<br />
istikrarı isteyen kesim diğer tarafta ise istedikleri şeyin ismi<br />
„ölüm‟ olan insanlar. Amerika‟nın belki bir devlete karşı<br />
koyması mümkün olabilir ancak, belli bir merkezi bulunmayan<br />
El-Kaide‟ye karşı bu mümkün değildir.<br />
El-Kaide‟nin Amerika‟da yarattığı bu yıkımların yanı sıra,<br />
halkını da tarihlerinde, en büyük psikolojik yenilgiye uğrattığı<br />
açıktır. Batılı Strateji uzmanlarına göre psikolojik yıkımı<br />
sağlamanın en iyi yolu, düşmanın en büyük güven ve rahat<br />
hissettiği mekanları vurmaktır. El-Kaide bunu New York‟ta tam<br />
anlamıyla başarmıştır.<br />
Öyleyse sansasyon yaratmak isteyerek, Amerika ve<br />
mücahitler arasında denklik yoktur, diyenler, batının, özellikle<br />
208
de Amerika‟nın askeri gücüyle kıyaslanamayacak kadar az<br />
imkanla 4.Kuşak Savaşçılarının nasıl da Amerika‟yı alt ettiğine<br />
şaşkınlıkla bakmaktadırlar. İslam halkı kendisini yenilemiştir<br />
ve artık zillete, alçaklığa karşı zayıf durmayacaktır.<br />
Amerika ve batı, karşı karşıya kaldıkları meydan<br />
okumanın çok iyi farkındadırlar ve bu tehdide karşılık vermek<br />
için, tüm savaş tekniklerini, silahlarını, aynı şekilde emniyet<br />
sistemlerini de değiştirmeleri gerekmektedir. Bununla beraber,<br />
İslami hareket de batının genel ve şiddetli saldırıları ile karşı<br />
karşıyadır. 4.Kuşak savaşçıları, bu tehlike karşısında davete<br />
önem vermekte, halkın desteğini bulmaya çalışmakta, bu hususa<br />
önem vermektedir. Bu, dini bir vacip olmakla beraber, 4.<br />
kuşağın, kazanmasında en önemli etkenlerden birisidir. Önde<br />
gelen stratejistler bu hususun önemine dikkat çekmiş, Siyonist<br />
güçlere karşı Filistin intifadasının direnişini de ör nek<br />
göstermişlerdir.<br />
İslami hareketler, hedefe ulaşmak için davette basın<br />
yolunu da önemli bir vesile olarak kullanmaktadırlar. Bu<br />
yöntemle Amerika ve müttefikleri, muhalefet seslerin<br />
kesilmesinden sonra, büyük kazançlar elde etmişlerdi.<br />
Amerika‟nın isteği, askeri alanda mücahitler karşısında aldığı<br />
darbeleri, basın aracılığıyla örtmek; İslam aleminde bu<br />
kahramanlara karşı yakınlık duyulmasını ve olumlu düşünceler<br />
sahibi edinilmesini engellemektir.<br />
Allahu Teala‟dan, sansasyon yaratan kesimlerin seslerini<br />
kesmesini ve İslam ümmeti için 4. Kuşağın seviyesinde, alimler<br />
ve davetçileri bizlere göndermesini niyaz ediyoruz.<br />
1423 Hicri yılında Usame Bin Laden, büyük güçlere karĢı<br />
savaĢmaktan bahsediyor:<br />
„2.Körfez Savaşı‟ndan sonra Amerika, ordusuyla<br />
Somali‟ye girdi ve orada 13 bin müslümanı öldürdü. Ve la havle<br />
ve la kuvvete illa billah. Arap, Afgan; İslam aslanları, patlayıp<br />
da harekete geçtiklerinde, onların büyüklerini yerlerde<br />
yuvarlayıp, çamura buladılar, bazılarını öldürdüler, tanklarını<br />
parçaladılar, uçaklarını düşürdüler. Amerika ve müttefikleri,<br />
209
zifiri karanlık, göz gözü görmeyecek bir gecede kaçtılar. Hamd<br />
ve minnet Allah‟a olsun.<br />
Bu sırada Aden‟de de mücahit kardeşler, Amerika‟ya karşı<br />
saldırılar düzenlediler. Korkak Amerikanlar 24 saat içinde<br />
hemen kaçtılar. 1415 Hicri senesinde Riyad‟da meydana gelen<br />
patlamada 4 Amerikan askeri öldü. Bu saldırı, bölge halkının<br />
Amerikan siyasetine, Yahudilerin desteklenmesine ve<br />
harameynin kuşatılmasına karşı apaçık mesaj niteliği taşıyordu.<br />
Ertesi sene de Hobar‟da meydana gelen patlamada 19 kişi öldü,<br />
400‟den fazlası da yaralandı. Bu olaylar, Amerika‟yı, üstlerini<br />
şehir merkezlerinden çöllere taşımaya zorladı. Yine 1418 Hicri<br />
yılında mücahitler, Amerika‟yı, Yahudileri desteklemekten<br />
vazgeçmesi ve Harameyn‟den çekilmesi yönünde uyardı. Ancak<br />
Amerika bu uyarılara kulak asmayınca, Afrika‟nın doğusunda<br />
iki güzel, büyük tokat yedi. (Kenya ve Tanzanya Saldırıları).<br />
Ardından mücahitler Amerika‟yı tekrar uyardılar, Amerika yine<br />
cevap vermeyince, Allah‟ın izniyle mücahitler, büyük bir<br />
istişhadi operasyonla Amerikan Askeri Gemisi Coll‟u Aden<br />
Körfezi‟nde yerle bir ettiler. Mücahitlerin bu operasyonu<br />
Amerikan Askeriyesi‟nin yüzüne atılan okkalı bir tokattı. Ve<br />
büyük yankı uyandırdı. Ve bu operasyonla Yemen Hükümeti de<br />
bölgedeki işbirlikçi devletler arasında, önemi azalanlar<br />
listesine girdi. Daha sonra mücahitler, Beyaz Saray‟ın<br />
başındaki ahmak liderlerin, olayı olduğundan çok daha farklı<br />
yorumladıklarını, mücahitlerin, kendi yaşantılarına<br />
özendiklerini ifade ettiklerine şahit oldular. Olayın gerçeği<br />
Firavun Devri‟nde saklıdır. Biz onları, İslam alemine özellikle<br />
de Irak ve Filistin‟deki Müslümanlara yaptıkları zulümlerden,<br />
Harameyn‟i kuşatmalarından ötürü vuruyoruz. Mücahitler,<br />
İslam alemindeki bu işkencelere, bu zulme şahit olduktan so nra,<br />
bir plan hazırlayarak düşmanı kendi evinin ortasında vurmayı<br />
kararlaştırdılar. Siyo-Amerikan ittifakı, Aksa topraklarında<br />
evlatlarımızı Amerikan uçak ve tanklarıyla biçiyorken,<br />
Yahudilerin elinden oğullarımız öldürülürken, Irak‟ta Amerikan<br />
ve işbirlikçilerinin ambargosu nedeniyle çocuklar ölürken,<br />
bunların yanında da diğer İslam ülkelerinde Müslümanlar<br />
210
dinlerini hakkıyla yaşayamazken, Müslümanlar arasında,<br />
ümitsizlik, işleri erteleme hali alıp başını gitmişken, Siyo -<br />
Amerikan ittifakı, kibirle, gururla yeryüzünde varlığını<br />
sürdürüyor, kimsenin sırtını yere getiremeyeceğine, her şeye<br />
kendisinin karar verebileceğine inanıyordu ki mübarek gün<br />
geldi çattı.<br />
2001 yılının 11 Eylül‟ü idi, Salı günü; mücahitler aniden<br />
ortaya çıktılar; Bir grup Allah‟a iman etti ler ve Allah da<br />
onların imanlarını artırdı. Akidelerini sağlamlaştırdı ve<br />
kalplerini imanla doldurdu. Allah yolunda azarlayanların<br />
azarlamalarına hiç aldırış etmeyen bu gençler, ancak Allah‟ın<br />
katındakini istiyorlardı. Haksızlıklara karşı suskun kalmayı<br />
kabul etmediler. Ve düşman uçaklarıyla, Amerikan putlarını<br />
yıktılar. İnsanlığın gördüğü en cesur operasyonları<br />
gerçekleştirdiler. Tam ortasından Amerika Savunma<br />
Bakanlığı‟nı, Amerikanın ekonomisini vurdular. Ve o kibirli<br />
burnunu çamurun içine batırıp yuvarladılar. New York‟un koca<br />
kuleleri ve büyük egemenliği, demokrasi egemenliği yıkıldı.<br />
İnsanların nazarında Amerika, sefiller arasında yerini aldı.<br />
Hürriyet ve güven egemenliği sona erdi. CIA‟in de gücü<br />
ortadan kalktı. Hamd ve minnet Allahu Teala‟ya olsun.<br />
New York ve Washington ataklarının en olumlu sonucu,<br />
hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki çatışmanın gerçeğini<br />
ortaya koyması idi. Bu iki atak, Amerikan kurdunun postunu<br />
yüzdü ve gerçek, çirkin yüzünü gözler önüne serdi. Tüm alem<br />
uykudan uyandı. Müslümanlar, Allah yolunda akideti devam<br />
ettirmenin önemini çok iyi kavradılar. İmanları arttı, kardeşlik<br />
duyguları kuvvetlendi. Allah‟ın izniyle tevhid anlayışının<br />
hakim olduğu, İslam devletini kurmak için bir yolda birleşmeye<br />
başladılar. Ve insanlar anladılar ki Amerika, zalim bir ülke,<br />
vurabilir, zillete düşürebilir, alçaltabilir, kahredebilir.<br />
Amerikan halkının büyük çoğunluğu, ilk defa Filistin<br />
sorununun gerçeğini öğrendiler. Anladılar ki başlarına gelenler,<br />
zalim hükümetlerinin siyasetinden kaynaklanıyordu.<br />
211
Nihayetinde Amerika, çok büyük askeri ve ekonomik güce<br />
sahip bir ülkedir. Ancak tüm bu gücün temeli çok zayıftır. Bu<br />
nedenle de, hedef alınması, en güçsüz noktalarının vurulması<br />
mümkündür. Ve bu noktaların sadece onda birini vurduğunuz<br />
zaman, Allah‟ın izniyle, düşmanı şaşkına çevirip, sıkıştırabilir,<br />
onun dünyaya hükmetmesine, zulmüne son verebilirsiniz. Ve bir<br />
grup direnişçi, savaşçı, kendilerine karşı devletlerin birlik<br />
oluşturmasına karşın, 50 küsür İslam devletinin<br />
hükümetlerinden ve halklarından daha fa zla, ümmete faydalı<br />
olmayı, dinlerini savunmayı başardılar. Onlar, İslam dininin<br />
zafer kazanması için cihat yolunu seçtiler.‟<br />
Usame Bin Laden ve Amerika arasındaki savaĢ hakkındaki<br />
bazı sorular:<br />
Amerika‟nın Bin Laden ve Taliban‟a yönelik tehditleri ve<br />
hazırlıkları, siyasi, basın ve emniyet alanlarındaki girişimleri,<br />
Amerika hükümeti tarafından daha önceden belirlenmiş hedefler<br />
miydi yoksa Amerika ile Bin Laden arasındaki savaşın<br />
gerçeğini mi yansıtıyordu? Amerika‟nın savaş doğasını nasıl<br />
anlayabiliriz?<br />
Birçokları, Amerika ve Bin Laden arasındaki savaşı askeri<br />
olanakları tartıya koyarak ölçüyorlar. Bu nedenle de<br />
Amerika‟nın askeri, siyasi, ekonomik, güvenlik yönlerinden bir<br />
dev, direnişçilerin de Afganistan dağlarında gezinen birkaç kişi<br />
olduğu yönünde çok basit bir sonuca ulaşıyorlar. Amerikalılar<br />
kendilerini savaşta böyle görüyorlar. Amerika kendisini dev<br />
gördüğü için de buna göre askeri, siyasi, ekonomik ve güvenlik<br />
donanımlarını hazırlayarak, büyük bir askeri operasyona<br />
kalkıştı. Eğer bu kıyaslama sağlıklı bir yöntem olsaydı,<br />
Amerika, Kenya ve Tanzanya‟da elçiliklerinin bombalanmasının<br />
akabinde Usame sorununu çözerdi. Ve herkes çok iyi biliyor ki<br />
Amerika, tüm askeri, siyasi, güvenlik donanımlarını bir yandan<br />
Bin Laden sorununu çözmek bir yandan da kendis ini<br />
koruyabilmek için kullansa da bunu başaramadı. Amerika‟nın<br />
bu çabalarının karşılığında elde ettiği sonuç ise korkunçtu;<br />
212
Kendi evinde hem de Kenya ve Tanzanya saldırılarıyla<br />
kıyaslanamayacak güçte bir darbeyle vuruldu.<br />
Strateji uzmanları bu savaĢı „denk olmayan savaĢ‟<br />
olarak değil, „benzeri olmayan‟ savaĢ olarak<br />
nitelendiriyorlar. Yani düşmanın kullandığı hiçbir donanım,<br />
kendisini korumasına imkan vermiyor. Nitekim Clinton‟un,<br />
Beyaz Saray‟dan ayrılmadan önce hazırlanan stratejik<br />
raporda bu noktaya dikkat etmesi iĢaret edilmiĢti.<br />
Raporda Ģu ifadeler kullanılmıĢtı: Amerika, siyasi,<br />
ekonomik, askeri, haber alma alanlarında dünyayı kontrol altına<br />
almıştır ve hiçbir gücün Amerika‟yı devirmesi mümkün<br />
değildir. Ancak, bir nokta var ki Amerika‟nın zarar görmes ine<br />
sebep olabilir, o da düşmanın benzeri görülmemiş yöntem<br />
kullanması ihtimalidir. Her kim bu benzeri olmayan yöntemi<br />
kullanırsa Amerika korkunç bir tehlike altında kalacaktır. Eğer<br />
bu güçle iyi ilişki kurulmazsa, Amerika‟nın içine kadar<br />
uzanması söz konusu olacaktır. Ve Amerika‟ya saldırması<br />
durumunda düşman, Amerika‟yı karşılık vermekten aciz bırakır,<br />
birden fazla yeri vurursa işte o zaman Amerika‟nın hezimeti<br />
başlamış, demektir. -Bin Laden örneğinde olduğu gibi.- Bin<br />
Laden ve El-Kaide Örgütü orduya, uçaklara, denizaltılara, zırhlı<br />
araçlara sahip bir devleti temsil etmiyorlar, aynı zamanda bir<br />
parti ya da -Komünistlerin Hindistan‟da, Güney Amerika‟da<br />
yaptıkları gibi büyük gücün püskürtmesinden faydalanan -<br />
dünyanın siyasi ölçütlerine göre klasik yöntemlerl e savaşan<br />
silahlı bir örgüt de değiller. Bin Laden‟in Örgütü bu ölçütlerde<br />
olsaydı, Amerika‟nın devasa gücü ve nüfuzu, dünya ülkelerinin<br />
de bu devasa güce müttefik olmalarının karşısında çoktan tarih<br />
sayfalarına karışırdı.<br />
El-Kaide‟nin bazı üstünlükleri ve sıfatları onu,<br />
Amerika ile benzersiz savaĢın savaĢçısı yapıyor. Bu durumda<br />
El-Kaide‟nin diğerlerinden farklı özelliklerini saymamız<br />
gerekir:<br />
Ġlk olarak; El-Kaide, ahenkten uzak, siyasi çıkar<br />
çevrelerince kurulmuş, yapmacık bir örgüt değildir. Aksine,<br />
213
tabiat olarak böyle bir toplanmadan uzaktır. Kontrolü ele<br />
geçirmeye çağırmakta, İslam dinini savunmaktadır. El -<br />
Kaide‟nin çıkar örgütü olduğunu, bu nedenle de dış siyasi<br />
güçler tarafından desteklendiğini savunan bir kişi ancak cahil<br />
ya da aciz olabilir.<br />
Ġkincisi; El-Kaide, azledilmiş ya da yasaklanmış bir<br />
cemaat değildir. Aksine Bin Laden‟in tasarısı, El -Kaide‟nin<br />
yaptıkları toplumsal alanda büyük bir sevinçle, gururla,<br />
övgüyle karşılanmakta ve daha da yapacakları büyük bir ilgiyle<br />
beklenmektedir. Bu toplumsal kürsü,<br />
El-Kaide için doğal bir kucak oldu ve onu bu kucaklamadan<br />
yoksun taktikler, yöntemler aramaktan kurtardı.<br />
Üçüncüsü; El-Kaide, dünyada başarıya ulaşmış diğer<br />
örgütler gibi, klasik gelişmiş bölüklerden, subaylardan<br />
oluşmamaktadır. Binlerce müminin anlayabileceği cihat fikrini<br />
taşımakta, toplum arasında üyelerini yaymakta, Müslüman<br />
kesimin faydalanabileceği münasip yolu seçmektedir. Aynı<br />
şekilde batıya karşı da gayet net bir uslüp kullanmaktadır;<br />
„sosyal ve güvenlik açısından toplumumuzu koruyoruz‟.<br />
Dördüncüsü; El-Kaide, yapılan planın, stratejik esaslar<br />
üzerine dayanması gerektiğine inanıyor. Çevrenin, düşmanın,<br />
hedefin çok iyi anlaşılması gerekiyor. El -Kaide‟nin Amerika‟yı,<br />
yıkmak, zayıflatmak ya da parçalamak amacını taşıdığı hiçbir<br />
zaman sır olmadı. Ve hiçbir zaman Amerika‟nın devasa güce<br />
sahip olmasına karşın El-Kaide, bu hedefe ulaşmanın imkansız<br />
olduğunu düşünmedi ve bu nedenle de sürekli olarak<br />
operasyonlar düzenlemeye devam etmektedir.<br />
BeĢincisi; El-Kaide, Amerika‟nın yapılanmasındaki<br />
boşluktan yararlanmaktadır. Bünyesinde birçok milletten insan<br />
barındırması, bu ülkeye saldırmak isteyen herkese Amerika‟yı<br />
açık bir hedef kılmaktadır. Ülkedeki bu gediklerin<br />
kapatılabilmesi imkansızdır. Amerika‟nın, kendisini<br />
savunabilmesi için, kapalı askeri, tek bir dine, tek bir ırka tabi<br />
sahip bir güce dönüşmesi gerekir ki bu kesinlikle mümkün<br />
değildir.<br />
214
CIA BaĢkanı, Kongre‟ye verdiği cevapta Ģöyle demiĢti;<br />
medeni özgülükler kısıtlanarak, toplumsal güvenlik güvencesi<br />
verilemez. Bunu sağlamanın tek yolu, toplumu n savunma<br />
hakkının ortadan kaldırılmasıdır.<br />
Altıncısı; El-Kaide, Amerika‟nın psikolojik durumundan<br />
da istifade etmektedir. Kendi içinde kendisini tedirgin etmeyi<br />
başarmakta, intikam alırken aşamalı ve konuyu masaya<br />
yatırarak ele almak yerine Amerikan tarzı olan Kovboy<br />
yöntemini kullanmaktadır. El-Kaide, Kenya ve Tanzanya<br />
darbeleriyle devasa Amerika makinesini halkla ilişkiler şirketi<br />
gibi kullanmayı başardı. 11 Eylül saldırılarından sonra da<br />
Amerika‟nın islama karşı savaştığını ortaya çıkararak, İslam<br />
dünyasını, Amerika‟ya karşı örgütlemeyi başardı.<br />
Yedincisi: El-Kaide, İslami cihat terbiyesine<br />
dayanmaktadır. Bu sebeple de belli bir disiplin sahibidir.<br />
Lidere itaat ve güven Allah‟ın muvaffakiyetiyle mutlaktır.<br />
Allah yolunda ölüm için hazırlık tamdır. Sabırlı ve uzun<br />
solukludurlar. El-Kaide‟nin her bir ferdinin bu özelliklere sahip<br />
olmasına karşın Amerika‟nın, benzeri görülmemiş savaşta bir<br />
numaralı düşmanı haline gelen bu örgütün temel rüknünü<br />
oluşturan bu hali idrak edebilmesi mümkün değildir.<br />
Sekizinci olarak; El-Kaide Örgütü, bir saldırıya karşılık<br />
vermek için hareket etmek yerine, ilk hamleyi yapmayı tercih<br />
ediyor. Ve daha ilk plan bitmeden ikinci plan da hazırlanıyor.<br />
Şaşırtıcı saldırı planı yerine, düşmanın atağına karşılık vermeyi<br />
kabul etmiyor. Bu nedenle de El-Kaide, Kenya ve Tanzanya<br />
olaylarının ardından Afganistan‟da maruz kaldıkları saldırılara<br />
karşılık vermeye pek özen göstermedi. Çünkü yolda ikinci plan<br />
vardı ve bu planın vaktinde gerçekleşmesi büyük önem<br />
taşıyordu.<br />
Dokuzuncusu: El-Kaide gerek güvenlik gerek siyasi<br />
açıdan olsun her türlü çatışmadan, uluslar arası sorunlardan<br />
faydalanmayı fırsat biliyor. Bunu dini gereklilik olarak görüyor<br />
ve bu konuda gevşek davranmamaya gayret göstererek<br />
ganimetler elde ediyor. El-Kaide‟nin Sovyetler Birliği‟nin<br />
dağılmasından önce çıkan anarşiden faydalanarak, Sovyetler<br />
215
Birliği‟nin birçok gelişmiş askeri teçhizatını, silahlarını ele<br />
geçirdiği söylenmektedir.<br />
Onuncusu: El-Kaide, Müslüman ülkelerdeki rejimlere<br />
saldırmayı arka plana atıyor. Çünkü bu rejimlere yönelik<br />
saldırıların, iç savaş başlatmak istedikleri yönünde suçlamalara<br />
yol açacağından çekiniyor. Aynı zamanda çok iyi biliyor ki, bu<br />
rejimlerin hepsi Amerika‟nın kuklası ve Amerika yenilgiye<br />
uğradığı zaman, bunlar otomatik olarak ortadan kalkacaklar. Bu<br />
nedenle onlara uygun zamanda yönelmek daha doğru olacaktır.<br />
şimdiki duruma bir bakacak olursak.. Benzersiz bir savaşın<br />
zuhur ettiğini ve El-Kaide‟nin ayrıcalıklarını bir yana bırakacak<br />
olursak, kendimizi Taliban Rejimi‟ne karşı görkemli bir zafer<br />
kazanmış, El-Kaide‟den öldürebildiğini öldürmüş,<br />
öldüremediklerini Guantanamo‟da hapse atmış, dünyaya<br />
hükmeden güç olduğunu ispatlamış, başta Çin, Rusya olmak<br />
üzere tüm dünya devletlerini, kendisini razı için hizmet etmeye<br />
mecbur kılmış, Pakistan, Suudi Arabistan gibiler inin<br />
olanaklarını da kendi tasarrufu altına almış Amerika‟nın önünde<br />
buluruz. Amerika ve müttefikleri, öyle bir siyasi ve güvenlik<br />
ağı kurdular ki, onların bu şebekesinden her hangi bir El -<br />
Kaidelinin kaçması mümkün değil, denilir. Oysa Usame Bin<br />
Laden ve El-Kaideli diğer liderler saklanmayı başardılar.<br />
Amerika ve müttefikleri, onların ne yaşadıklarına ne de<br />
öldüklerine dair bilgi edinebildiler.<br />
Amerika, şüpheli gördüğü herkesi tutuklayarak, gerekli<br />
tüm emniyet önlemlerini alarak, gerekli kanunları koyarak,<br />
herhangi bir operasyon hazırlığında olan herkesin önünü<br />
kesmeye çalıştı. Amerika‟nın başlattığı „teröre karşı savaş‟ını<br />
Şaron, büyük coşkuyla karşıladı. Amerika bu savaşını,<br />
hükümetler, yönetime seçilenler aracılığıyla sürdürmektedir. Bu<br />
rejimler de Amerika‟yı yüceltmekte yarışmaktadırlar, Özellikle<br />
de Suudi Arabistan Rejimi.<br />
ġimdiki Durum..<br />
216
Bu benzersiz savaşın ortasında bazı gerçekleri gözlerin<br />
görmezden geldiğini, bazı varsayımlar yürütüldüğü ve bazı<br />
analizler yapıldığını görmekteyiz. Bunlardan ilki;<br />
Usame Bin Laden, Aymen El-Zevahiri ve Molla Ömer‟in<br />
hayatta olmaları hususudur. El-Kaide‟nin en büyük ve en<br />
önemli kesimi, selim durumdadır. Amerika da bunu çok iyi<br />
bilmekte ancak, girişimlerinin faydasız olduğu yorumları<br />
yapılmaması için ilan etmek isteme mektedir. Guantanamo‟daki<br />
tutuklulara gelince, onların büyük çoğunluğu, yardımla görevli<br />
memurlar, Afganistan‟da veya Pakistan‟daki Araplardır. Yani<br />
bu kişilerin hiçbirinin El-Kaide ya da 11 Eylül‟den sonra cihadi<br />
akımlara girenlerle ilgisi yoktur.<br />
Ġkincisi; Amerikalılar, kesinlikle kendilerini korkunç bir<br />
veya birden fazla darbenin beklediğine inanmaktadırlar. Hatta<br />
bu konuda kesin bilgiye sahiptirler. Ancak bu saldırıların,<br />
nerede, ne zaman ve nasıl olacağı hakkında bir bilgileri<br />
bulunmamaktadır. Aynı zamanda Amerikalılar çok iyi biliyorlar<br />
ki, siyasi, güvenlik, askeri alanlardaki çabaları, bu saldırıları<br />
engellemeye güç yetiremeyecek. Nerede, ne zaman ve nasıl<br />
olacağı belli olmamakla beraber, Bin Laden‟in Filistinliler<br />
rahat yüzü görmedikçe Amerika‟nın da rahat edemeyeceğine<br />
dair yemin etmesi, bu saldırının kesinlikle olacağını ilan etmiş<br />
oldu.<br />
Üçüncü olarak; Amerika, Afganistan‟da başlattığı<br />
hamlesinden sonra, El-Kaide ve Taliban sırrını bilgisayar,<br />
belgeler, kağıtlar aracılığıyla elde ettiği devasa bilgi lere,<br />
Pakistan‟la, Afganistan‟la ve Suudi Arabistan‟la işbirliği<br />
yapmasına rağmen çözemedi. El-Kaide‟nin düşünce tarzını,<br />
izlediği yolu, düzenini asla anlayamadı. Amerika, ellerindeki<br />
yığınla bilginin yol göstermek yerine kendilerini büyük bir<br />
şaşkınlık içinde bıraktığını itiraf ediyor.<br />
Dördüncü olarak: Amerika‟nın güvenlik ve kanuni<br />
çerçevede gerçekleştirdiği hamleler neticesinde binlerce<br />
Müslüman tutuklandı. Ancak bu tutuklananlar, El -Kaide ile<br />
ilgileri olmamasına karşın suçlandılar, gerçek olmadığı hald e<br />
El-Kaide ile ilişkilendirildiler.<br />
217
BeĢincisi: Amerika‟nın Afganistan‟a saldırması, Filistin‟e<br />
karşı apaçık bir şekilde Şaron‟u desteklemesi, İslam aleminde<br />
büyük tepkiye yol açtı. Müslümanların büyük kesimi,<br />
Amerika‟ya karşı Usame Bin Laden‟e ilgi, yakın lık duymaya<br />
başladı. Öyle ki 11 Eylül‟ü unutamayan bazı çevreler, bunun<br />
gibi yeni saldırılar bekler oldular.<br />
.<br />
Geleceğe Yönelik Veriler…<br />
Bir kişi gerçekleri incelediğinde, gelecek darbenin<br />
Amerika‟nın sonunu getireceği yönünde yorum yapmakta<br />
güçlük çekmez. Ancak önemli olan soru; bu saldırının nerede<br />
ve nasıl olacağıdır. El-Kaide, Amerika ile giriştiği bu sıcak<br />
savaşta sadece Amerika‟yı mı vuracak yoksa kendisine<br />
Amerika dışında hedefler de mi belirleyecek? El -Kaide‟yi 11<br />
Eylül öncesinden bu yana gözlemle yen bazı çevreler, El-<br />
Kaide ve Taliban‟ın, Taliban Rejimi‟ni daha önceden<br />
düşürmeye hazırlandıklarını, yine Taliban ve El -Kaide‟den<br />
önemli bir kesimin kalması için icraatlar düzenlediklerini, bu<br />
kesimle önümüzdeki darbeleri gerçekleştirmeyi<br />
hedeflediklerini söylüyorlardı. Ve bu çevreler, El-Kaide‟nin<br />
Amerika‟yı vurmak için çok uzun zaman öncesinden<br />
hazırlandığını iddia ediyorlar. Bu darbe, Amerikalılar<br />
kendilerini tam bir zafere ulaşmış zannedene kadar<br />
geciktirildi ki, siyasi ve psikolojik açılardan en büyü k<br />
yıkıma uğratılabilsinler. Bu çevrelere göre El -Kaide, başka<br />
mekanlarda, başka operasyonlar da düzenledi. Örneğin<br />
Pakistan Ordusu‟nun Hint Ordusu‟nun bir kolu olmaya<br />
zorlanması, ardından Afganistan cephesinin ortaya çıkışı ki<br />
bu cephe ortaya çıktıktan sonra Amerika, Taliban ve El-<br />
Kaide ile karşı karşıya gelmekten vazgeçti…<br />
3- Amerika‟nın Görüntüsü ve Bin Laden‟in<br />
Görüntüsü ,<br />
Olayların GeçiĢ Mantığı 67 :<br />
67 Islah Yayınları, 17.09.2001 Sayı:282<br />
218
Usame Bin Laden, bu operasyonların arkasında mıdır değil<br />
midir iddiaları, „arkasındadır‟ şeklinde sonuca b ağlandı. Bu<br />
söylemlerin hacmi öylesine büyüktü ki, insan onun zorlayıcı<br />
şiddeti karşısında, aklı, mantığı, gerçekleri bir tarafa bırakarak,<br />
kendisini adeta Amerika ile işbirliği yapmak zorunda<br />
hissediyordu. Ve sorumlu Usame Bin Laden olduğu, olayların<br />
bizim ülkelerimizle ilgisi olduğu için gerçekten yana olmak<br />
yerine, Amerika ile bir olmak zorunlu oldu.<br />
Salı gününden (11 Eylül) önce ve sonra istihbarat efsanesi:<br />
Salı gününden önce Amerikan İstihbaratı‟nın, bilgi<br />
toplama birimlerinin, düşmanı gözetleme c ihazlarının Amazon<br />
Ormanları‟nda bir karıncayı, büyük çöllerde adamların<br />
fısıltılarını dahi tespit ettiğini sanırdık. Hatta bazıları bu<br />
birimlerin güçlerini –Allah‟a sığınırım- Alemlerin Rabbi<br />
Allah‟ın gücüne yakın görüyorlardı.<br />
Salı günü gerçekleri öğrendik. Amerika, elinde uydu<br />
araçları, en gelişmiş hesap etme araçları bulunan dinazordan<br />
başka bir şey değilmiş meğer. Bu olaydan sonra Amerika‟nın<br />
vakte ve kendisini hazırlamaya ihtiyacı olacak. Doğrusu içine<br />
düştüğü durum çok utanılacak, rezil bir durum. Am erika‟daki<br />
tüm istihbarat, tespit birimleri Usame Bin Laden ve ona tabi<br />
olanları yakalamak için çalışıyorlardı ancak Usame Bin Laden<br />
geldi ve onları kendi evlerinde vurdu. İstihbarat birimlerinin<br />
ise bu konuda en ufak bir bilgileri, hazırlıkları yoktu. Hiç bir<br />
uyarı da olmadı. Ve nihayetinde Usame, büyük kazancını elde<br />
etti; Pentagon‟u, Ticaret Merkezi‟ni vurdu. Amerika‟nın<br />
istihbarat birimleri‟ni sıfıra döndürdü.<br />
Salı‟dan önce ve sonra güvenilir ülke masalları:<br />
Uzun yıllar, Amerika‟nın elinde, tüm toprakl arını gökten<br />
gelen meteorlara karşı koruyacak gücü imkanı var, diye<br />
düşünürdük. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra,<br />
219
insanlarda bu görüş daha da baskınlaştı. Hatta Amerika‟nın dış<br />
saldırılara karşı en güvenilir ülke olduğu imajı yayıldı. Bir gün<br />
dünyanın en güçlü kalesi Pentagon‟un başarılı bir saldırıya<br />
hedef olacağı kimsenin aklının ucuna dahi gelmezdi. Salı günü,<br />
tam bir skandal yaşandı. Neden? Mesele sadece Pentagon‟u<br />
korumaktan aciz kalınması değil. Amerikan özel birimlerinin,<br />
daha önceden Pentagon‟u, Ticaret Merkezi‟ni korumak için<br />
önlemler almamış olması. Eğer bu zorba birim, Pentagon‟u<br />
korumaktan acizse, Amerika‟yı ya da Amerika‟nın dünyanın<br />
başka yerlerindeki çıkarlarını nasıl koruyacak?<br />
Salı‟dan önce ve sonra Strateji masalı:<br />
Yıllarca Amerika, batının incisi olarak görülürdü. Siyasi<br />
kararların alındığı, stratejik planların yapıldığı lider ülke<br />
konumunda idi. Tarihi, sosyal, kültürel alanlarda diğerlerine<br />
büyük etkisi söz konusuydu. Amerika kurumlarının ve<br />
birimlerinin bilgi toplamakta devasa gücü olduğunu, bu<br />
bilgileri de iyi yönde kullandığını sanırdık. Bu korkunç bilgiler<br />
sayesinde gelecekte tüm bakışları üzerine çekeceğini<br />
düşünürdük. Arap düşünürler, Amerika‟nın elindeki bilgileri ve<br />
gücü en iyi kararları almak, millet için en iyi şeyleri üretmek<br />
amacıyla kullanacağına inanıyorlardı. Salı gününden sonra,<br />
Amerika, akıllarda yer eden tüm bu görüşlere cevap vermiş,<br />
hepsini yıkmış, kovboy kimliğinde küçülüp kalmış oldu. Öyle<br />
ki başına gelenlere verebildiği tek cevap bir el ateş etmek oldu.<br />
Öyleyse, inkar etmesi güç bir gerçeğin karşısındayız.<br />
Anlamamız gereken mesele, Amerika‟nın başarısızlığının,<br />
olayları anlamada ve olaylara karşı hareket etmede kullandığı<br />
uslübun çıkış noktasından kaynaklanmasıdır. Yani Amerika<br />
ayrıntılardan sonra başarısız kalmış değildir.<br />
Büyük sorun, Amerikalıların bunu itiraf etmek<br />
istememeleridir. Kendilerini sorgulamıyorlar ve soruna sadece<br />
askeri çözümün geciktirilmesinden kaynaklanıyor, gözüyle<br />
bakıyorlar. Dün söylediğimiz gibi, eğer Tanzanya ve Kenya<br />
220
operasyonlarının ardında gerçekten Usame Bin Laden varsa,<br />
zorba Amerika birimlerini, kendisi için halklailişkiler şirketi<br />
gibi kullanmayı başardı. Usame, Amerika‟nın kendisini bir<br />
numaralı düşman olarak görmesini ve kendisine karşılık<br />
verdirtmeyi de başardı. Bu birimler, uzun yıllar boyunca<br />
Usame‟nin menfaatleri için çalıştılar. Ta ki Amerika‟nın<br />
çabasının sonucunu ortaya koymak için Salı günü geldi,<br />
Amerika‟nın içine giren Usame‟nin gücü, hem askeri hem de<br />
ekonomik merkezlerini mükemmel bir şekilde yerle bir etti.<br />
Sonuç Amerika için tam bir felaketti.<br />
Şimdi ve Salı gününden sonra Amerika, Bin Laden<br />
stratejisinin son cüzünü hazırlıyor ki o da Müslümanlarla tam<br />
bir savaşa girmek ve Müslümanları kendisine karşı<br />
ordulaştırmak. Amerikan aklının çıkış noktasındaki hatası ne<br />
idi ki iki kere Bin Laden stratejisi uygulamasında başarısız<br />
düştü? Amerika‟nın iki hatası vardı. Bunlardan ilki; Amerika,<br />
durumu olduğu gibi anlamaktan aciz düştü. İkincisi, Amerika,<br />
gurur ve kibir batağında saplandı kaldı. Büyüklenerek, gerçek<br />
gelişmeleri göremedi. Hakikati anlayamadı. Bizim bakışımıza<br />
göre Bin Laden‟in görünürdeki anlayışı, nasıl da Amerika‟yı,<br />
tüm zorbalığına rağmen büyük bir halkla ilişkiler şirketine<br />
dönüştürerek kendi hizmetine koştuğunu ortaya koyuyor.<br />
Birinci Rükün: Bin Laden‟in GörünüĢü..Anlamaya<br />
ÇalıĢmak:<br />
Evet doğrusu Usame Bin Laden iyi bir savaşçı, ihlaslı.<br />
Çıkış noktasındaki sağlamlık, düşmanına yönelik saldırılarında<br />
kendisini başarılı kılıyor. Usame Bin Laden‟in bu hali, cahilliği<br />
söküp atmak olarak tarif ediliyor. Öyle ki medeni, toplumsal,<br />
tarihi alanlarda bütünlüğün olmadığına işaret ediyor.<br />
Gerçekten, olaylara ve tarihi, sosyal, siyasi verilere bakarsak,<br />
Usame Bin Laden‟in temel taşlarına sahip özel bir cihaz gibi<br />
olduğunu ve bu verileri otomatik olarak kamil bir tasarıya<br />
dönüştürdüğünü görürüz.<br />
Ġlk esas: Nefret edilen Amerika<br />
Ayırt etmek gerekir ki Suudi Arabistan halkı, Amerika‟ya en<br />
büyük düşmanlığı besleyen halktır. Hatta düşmanlıkları Filistin<br />
221
halkından daha fazladır. Öyle ki, Salı günü meydana gelen<br />
olayların ardından Suudi Arabistan sokaklarında ilk tepki, cep<br />
telefonları aracılığıyla tebrikleşmeler oldu. Amerika, Suudi<br />
Arabistan ve Filistin‟deki düşmanın sayısını olduğundan çok<br />
daha az biliyor. Bu insanlar, Amerika‟dan nefret etme<br />
meselesini, büyük ve hatalı bir devletten nefret etmek, olarak<br />
görüyorlar ve doğal bir akış olarak kabul ediyorlar.<br />
Avrupalılar‟a ya da Latin Amerika halkına duyulan nefreti<br />
açıklamak mümkün olabilir ancak Amerika‟ya karşı<br />
müslümanların, özellikle de Arapların duydukları derin nefret<br />
açıklanamaz. Çünkü Müslümanlar, Amerika‟ya farklı açılardan<br />
bakıyorlar ve baktıkları her açıda da stratejik düşmanlık için<br />
yeterli bir gerekçeye sahipler. Gördükleri, yaşadıkları bu<br />
sorunlar, nefreti, kızgınlığı, intikam alma duygularını<br />
doğuruyor.<br />
Ġlk Mesele: İnsanlarımız Amerika‟yı, tüm siyasi, askeri,<br />
mali kuvvetiyle, İsrail‟in elinde bir oyuncak olarak görüyorlar.<br />
Bunun aksi ise doğru değil. Ve intifadanın başlamasıyla, bu<br />
mesele daha da büyüdü. Meseleyi duyanların, görenlerin sayısı<br />
arttı ve böylelikle bu konu da birçoğunun öncelik verdiği sorun<br />
halini aldı.<br />
Ġkinci Mesele: Irak ambargosunun ısrarla devam etmesi,<br />
halkın aç kalması, çocukların öldürülmesi, bu yaptıklarının<br />
kesin bir dille haklı gösterilmesi. Madalen Allbrigth‟in<br />
söylediği gibi çocukların öldürülmesinin ahlaken doğru kabul<br />
edilmesi.<br />
Üçüncü Mesele: Müslümanlar için kutsal kabul edilen<br />
mekanların bulunduğu, gayri-müslimlerin bulundurulmaması<br />
hakkında hususi hükümler bulunan Arap Yarımadası‟nda,<br />
ısrarla Amerikan Askerlerinin bulundurulması. Ve bu<br />
askerlerin, Irak‟ı vurmak için konuşlandıklarının söylenmesi.<br />
Müslümanlar, bu duruma alçaklık ve dinlerinin, ibadetlerinin<br />
direk kısıtlanması gözüyle bakıyorlar.<br />
Dördüncü mesele: Özellikle Suudi Arabistan halkı,<br />
Amerika‟nın hükümetlerle işbirliği yaparak, müslümanların<br />
servetlerini kaçırdığına, yeraltı zenginliklerine sahip olarak<br />
222
Amerikan, batı bankalarına gelirlerini akıttığına inanmaktadır.<br />
Bu, olmuş bitmiş bir mesele değildir. Aksine bu kaynakların,<br />
gelirlerin aktarımı artarak devam etmekte, Amerik a‟yı<br />
beslemektedir. Ve bunu gören insanlarda da Amerikan karşıtlığı<br />
artmaktadır.<br />
Ġkinci Rükün: Dini Duyguların Kimlik Gibi Pozisyon<br />
Kazanması:<br />
Geçtiğimiz 20 yıl boyunca, İslamiyete yöneliş, İslami<br />
kimlik kazanma ve hayata İslami açıdan bakma hırsında büyü k<br />
bir artış gözlendi. Buna da bazı durumlar, büyük olaylar, siyasi<br />
yönelişler sebep oldu. Bunların en başında ise Afganistan<br />
Savaşı ve Sovyetler Birliği‟nin Afgan topraklarından<br />
kovulması, son intifada ayaklanması, Çeçenistan‟da cihadın<br />
zuhur ve devam etmesi yer alıyor. Ardından da daha birçok<br />
sosyal, kültürel, fikri gelişmeler geliyor.<br />
Üçüncü Rükün: Siyasi Liderlerin Ġhanetleri:<br />
Amerikan zorbasının karşısında Müslümanlar, bölgedeki siyasi<br />
liderlerden yakınıyorlar. Onları, vatan, din, ümmet haini ilan<br />
ediyor, Amerika‟nın kucağına kendisini bırakmış, Amerikan<br />
feleğinden kurtulamayan aciz yöneticiler olarak görüyorlar. Bu<br />
ihanetler, -halkın gördüğü gibi- Amerika‟ya nefreti artırdı. Ve<br />
insanlar, siyasi birimlerin, sonlarını belirlemede, bir işe<br />
başlamada ne kadar başarısız olduklarını gördüler. Hükümetler,<br />
halka göre kuralcılığı, hainliği ve teslim olmuşluğu temsil<br />
etmektedir. Bu, hükümetlerden ümidi kesmek demektir. Hatta<br />
hükümetlerin Amerika ile işbirliği yapması, müslümanların<br />
zihinlerinde çok sıradan bir durum hanesinde yer alır oldu. Ve<br />
bunun neticesinde de Hamas, İslami Cihat ve diğer cepheler<br />
ortaya çıktı. Siyasi liderlerin ihanetine karşılık, bazı toplumsal,<br />
dini akımlar, partiler Amerika ve batı karşıtı söylemler<br />
atıyorlar. Ancak bu akımların da tarihleri pek parlak değil. Ya<br />
sadece söylem ortaya atmakla yetiniyorlar ya da bir şeyi<br />
yapmaya azmetse de yapmaktan aciz kalıyorlar.<br />
Dördüncü Rükün: Bin Laden‟in ġahsiyeti<br />
Amerika‟ya duyulan şiddetli öfke, nefret ve düşmanlık<br />
duyguları ile beraber sıradan olmayan, savaşçı, temiz bir<br />
223
dosyaya sahip, çıkış noktasında azimli ve hareket porgramı,<br />
Amerika‟ya düşmanlıkla dolu, kendisini bu yola adamış bir<br />
şahsiyete ihtiyaç doğuyor. Arap dünyasında hiçbir insan, Usame<br />
Bin Laden dışında, bu özellikleri kendisinde taşıyan bir insan<br />
daha tanımıyor. Afganistan‟da üstlendiği büyük rol, onun tüm<br />
sadakatini ortaya koydu. İnsanların gözünde Bin Laden, Suudi<br />
Arabistan‟da hoş bir yaşantıyı terk etti, kendisini, malını,<br />
inançları uğruna feda etti. Kendi iradesiyle Afganistan‟da<br />
savaşmaya gitti. Sonra Amerika‟ya karşı savaş açmakta ısrar<br />
etti. Dayandığı temelin sağlamlığı nedeniyle de hayatını farklı<br />
farklı ülkelerde geçirmek zorunda kaldı.<br />
BeĢinci Rükün: Amerika‟nın Rolü<br />
Tüm bu saydığımız rükünler, Amerika‟nın kendisinden de<br />
bahsetmezsek tamamlanmış sayılmazlar. Bir kişi ki, Amerika‟yı<br />
düşman olarak görüyor, ona belirli operasyonlarla yöneliyor.<br />
Bu kişi, Amerika‟ya karşı kinle dolu müslümanların ateşini<br />
söndüremese de, Amerika bu kişinin, kendisine zarar verdiğini<br />
ispatlıyor. Bu ispat belgesi belki de eksikti ve 1998 yılının<br />
Eylül ayında Clinton‟un kürsüden defalarca, Bin Laden‟in<br />
ismini tekrar ederek, kendilerinin Afganistan‟da Bin Laden‟in<br />
üslerine füzeler gönderdiklerini iddia etmesiyle tamamlandı.<br />
Amerika tarafından Bin Laden‟e yönelik bu darbe, Amerika<br />
Başkanı‟nın apaçık bir itirafı, Bin Laden‟i Amerika‟ya zarar<br />
veren bir unsur olarak gördüğünün ilk resmi belgesi özelliği<br />
taşıyordu. Ve Amerika‟nın en üst makamı, Amerika‟dan nefret<br />
eden onca müslümanın önünde, Usame Bin Laden‟in bek lenen<br />
muhlis insan olduğunu ortaya koyuyordu. Bunun ardından<br />
Amerika‟nın siyasi, ekonomik ve basın araçlarının hepsi de<br />
Usame Bin Laden‟i Amerika‟nın ik düşmanı olarak göstermeye<br />
devam ettiler. Ve böylelikle Amerika, Usame Bin Laden‟in<br />
menfaatine çalışan, en iyi halkla ilişkiler şirketine dönüştü.<br />
Müslümanları Bin Laden‟in arkasında Amerika karşıtı olarak<br />
birleştirdi, donattı. Nairobi ve Dar El -Selam patlamalarını<br />
bilenler, nasıl da Amerika‟nın Sudan ve Afganistan‟ı<br />
vurmasından sonra sokaklarda Araplar‟ın B in Laden‟den yana<br />
tavır aldıklarını çok iyi hatırlarlar. O zamandan sonra Bin<br />
224
Laden olgusu devam ettiği gibi, stratejiyi belirleyen de O<br />
olduğu için büyük kazanç elde etti. Amerika ise stratejinin<br />
sadece bir tabakasını oluşturduğu için başarısız kaldı.<br />
Amerika Rotasını Bir Kez Daha Usame Bin Laden‟den Yana<br />
Çeviriyor....<br />
Eğer Amerika‟nın Usame Bin Laden hakkındaki<br />
suçlamaları doğruysa, son olayların akabinde Amerikalı<br />
liderlerin sergilediği tavırlar, tamamen Usame bin Laden‟in<br />
istediği gibi. Bin Laden son hedefin, Amerika ile tam kapsamlı<br />
şekilde karşı karşıya gelmek, olduğuna inanıyor. Ancak biliyor<br />
ki, bu büyük karşılaşma sadece davetle, konuşmayla, islam<br />
devletleri tarafından ilan edilerek gerçekleşemez. Ve Bin Laden<br />
şunu da biliyor ki, Amerika‟yı aşama aşama da olsa aynen<br />
Nairobi ve Dar El-Selam‟da olduğu gibi karşılık vermek için<br />
harekete geçirtebilir. Lakin bu sefer daha büyük ve daha<br />
kapsamlı yani, meydana gelen olayın büyüklüğüyle paralel bir<br />
tepki istiyordu. Amerika‟yı karşılık vermek, askeri donanı mını<br />
bu tepkiye hazırlamak, ittifaklar kurmak zorunda bırakmak ve<br />
olayın büyütülmesi Bin Laden için imaj kazanmak,<br />
kuvvetlenmek, Amerika ve işbirlikçi hükümetler karşısında<br />
insanların kendisiyle birlik olması anlamı taşıyordu. Askeri<br />
darbe olması durumunda ise, Bin Ladin kazançlı çıkar, Amerika<br />
ise bir şey elde edemez, bu şekilde belki de Afganistan<br />
tamamen yerle bir olur ki bu da bölge halkında büyük bir<br />
şaşkınlık yaratır, belki de rejimlerin, özellikle de bizim<br />
başımızdaki rejimin yıkılmasına sebep olur. Ya da toprakları<br />
istila edilir ki bu Bin Laden‟in örgütünün, Taliban‟ın ve<br />
Afganlıların en çok istediği şey. Amerika‟dan çok daha güçlü<br />
ve şiddetli, yasaklanmış silahları kullanmaya daha hazır<br />
Ruslarla tecrübe ettikten sonra Amerika kendilerine çok daha<br />
kolay bir düşman gözükmektedir.<br />
Ülkelerimizdeki durum ve Bin Suud:<br />
225
Olaydan sonra kınama ve üzüntüleri dile getiren resmi<br />
açıklamalar yapıldıktan sonra, müftü ve Suudi Arabistan‟ın<br />
dışındaki alimler bildiriler yayınladılar. Ancak sokaklarda<br />
durum bu kadar basit değildi. Basın, Salı Günü (11 Eylül)<br />
meydana gelen saldırılardan sonra, Filistin‟deki sevinç<br />
gösterilerinin haberini verdi. Suudi Arabistan‟daki halkın<br />
sevinç gösterilerine ise, basına kapalı bir ülke olması sebebiyle<br />
ancak vasıflandırılarak yer verildi. Buna karşın anlaşılan o ki,<br />
sokaklarda Bin Laden‟e destek, Amerika‟ya da tepki korkunç<br />
düzeyde artmıştı. Bunun yanında hem Suudi Arabistan‟ın içinde<br />
hem de dışında bağımsız şeriat cepheleri, Amerika ile<br />
yardımlaşmanın, islamiyete, müslümanlara ihanet olduğuna dair<br />
beyanlar yayınlıyorlar, bu tür bir hareketi „münker‟ olarak<br />
nitelendiriyorlar, Amerika ile dostluğun, islama aykırı<br />
olduğunu açıklıyorlardı. Bu durumlar, Suudi Arabistan Rejimi<br />
için büyük sıkıntı kaynağı olmuştu. İslami duyguların<br />
kabarmmasına karşılık, Amerika da operasyonlarını hiç<br />
hafifletmemiş, aksine özellikle Filistin‟de ve Bin Laden‟in<br />
Örgütü tarafından gerçekleştirilen operasyonların artması<br />
nedeniyle, kendi zulmünü haklı gösterme yoluna gitmiştir.<br />
Suudi rejiminin yaşadığı bir diğer sık ıntı ise Usame Bin Laden<br />
hayranı birçok kişinin ülkede yaşamasına karşın, kendilerinin<br />
bu kişiler, eğitimleri, hazırlıkları hakkında bilgisi olmaması.<br />
Suudi Arabistan‟ın Önündeki Seçenekler:<br />
Bu zor durumlar içinde iken Suudi Arabistan, bir taraftan da<br />
Amerika‟nın „kim bizimle yardımlaşmazsa bizim<br />
düşmanımızdır‟ yöntemini kullandığı baskısıyla karşı karşıya<br />
kalıyor. Ve bu durumda ne yapabilirim telaşına kapılıyor. Suudi<br />
Arabistan‟dan yardımlaşmanın istendiği 3 nokta:<br />
Ġlki: Cihadi Örgütler hakkında, istihbarat birimlerinde<br />
bulunan tüm bilgilerin Amerika‟ya teslim edilmesi.<br />
Ġkincisi: Amerika‟nın talep ettiği bazı kişilerin,<br />
Amerika‟ya teslim edilmesi.<br />
Üçüncüsü: Taliban ve diğerlerine girişilecek her hangi bir<br />
savaşta ortak hareket edilmesi.<br />
226
Dördüncüsü: Amerikan Ordusu için bölgede her türlü<br />
gizli bilgi aktarımı kolaylığının sağlanması.<br />
Birinci ve ikinci şartları, Suud Ailesi, Amerika‟nın baskısı<br />
olsa da yapmaz. Bunu yapmama sebeplerinden ilki ülkedeki<br />
hakimiyetin kendisine ait olduğu bahanesi değil, Amerika‟n ın<br />
bu ülkedeki örgütlerin gerçeğini, büyük ölçüde yayıldıklarını<br />
görmesi, anlaması ve Suud Ailesi‟ne güvenini kaybetmesi<br />
korkusudur. İkincisi ise, Suudi Arabistan‟ın tüm içişleri<br />
defterlerinin de Amerika‟ya açılmasını zorunlu kılacak<br />
olmasıdır. İlk sayfanın açılması, son sayfanın da açılması<br />
demektir. Suud Ailesi‟nin üçüncü şartı da aynı şekilde kabul<br />
etmesi imkansızdır. Neticede Suudi Arabistan Rejimi nereden<br />
gelmektedir ki sırf Amerika‟nın hatrı için askerleriyle,<br />
subaylarıyla Afganistan‟a ve Bin Laden‟e karşı savaşa katılsın?<br />
Dördüncü şarta gelince, bu şartın gizli bir şekilde ve<br />
sınırlı sayıda Suudi ve yetkililer tarafından gerçekleştirilmesi<br />
mümkündür. Ancak bu büyük tehlike arz etmektedir ve her an<br />
Amerika‟nın aleyhine bir tuzağa dönüşmesi söz konusu olabilir.<br />
Şimdi herşeyi nasıl yerleştireceğiz?<br />
Evet, Panorama Programı‟nda da ifade edildiği gibi Salı<br />
günü meydana gelen olaylardaki hedefler sembolikti. Sadece<br />
uçaklar binaları yıkmadı. Ticaret Merkezi ve Pentagon hedef<br />
alındı çünkü birisi Amerika‟nın, iktisadi, diğeri de askeri<br />
merkezi idi. Beyaz Saray veya Kongre‟nin hedef alınmasının<br />
sebebi de belki siyasi merkezi temsil ediyor olması idi. Basın<br />
organlarının doğal işlevleri gereği, kulelerin yıkıldığını<br />
defalarca, korkunç bir stille göstermesi ve aynı yayını yüzlerce<br />
defa göstermesi, insanların içlerine işledi ve Amerika‟nın<br />
heybetini kaybettiği inancının yayılmasına sebep oldu.<br />
Efendinin heybetinin kaybolması ise aynı şekilde kölelerin de<br />
yani Amerika‟ya dayanan Arap rejimlerinin de heybetinin<br />
kaybolması anlamı taşımaktadır.<br />
4- Bin Laden ve Amerika.. Kim Kazanacak?<br />
227
(Usame Bin Laden‟in Yemini ve Amerika‟nın<br />
Rüyası) 68<br />
( Gökleri direksiz kaldıran Allah’ın adıyla yemin ederim ki<br />
Amerika ve Amerika’da yaşayanlar, Filistin’de yaşayanlar<br />
rahat yüzü görmedikçe, Kafir orduları Muhammed Sallallahu<br />
Aleyhi ve Sellem’in topraklarından çıkmadıkça rahat<br />
edemeyecek. ).<br />
Dünyada bu ibarenin tercüme edilmediği hiçbir meşhur<br />
dil kalmadı. Aynı şekilde bu dilleri konuşan insanlardan da bu<br />
ibareyi duymayan kimse kalmadı. Bu ifadenin, iki kesime büyük<br />
tesiri oldu. Bu kesimlerden ilki Amerikalılar ki Bin Laden<br />
yemin etmeden başlarına gelenleri gördüler. Ya Yüce olan<br />
Allah‟ın adıyla yemin ederse halleri ne olacaktı?<br />
Amerikalılar‟ın hayatta başarılı olmayı temsil eden rüyas ı;<br />
temiz ev, konforlu araba, rahat bir hayat ve iyi bir görev.<br />
Ülkesi ile ilgili rüyası ise; istikrar ve güvenin varolmasıdır.<br />
Amerikalılar biliyorlar ki, tarihte Amerika şahsiyeti, kimliği<br />
yeni ve henüz uzun vadeli rüyalarını gerçekleştiremedi. Ve<br />
Amerikan halkı bu hayallerine ulaşabilmek için uğraşmaktadır.<br />
Buna Amerikan rüyası da vatani istek de demek mümkün ve<br />
Amerikalısı, göçmeni hepsi için geçerli. Ve bu hayaller dünyevi<br />
veriler üzerine kuruludur. Yani ruhaniyetle, sevapla, ecirle ve<br />
dünyadan sonra cennete kavuşma arzusuyla ilgisi yoktur. Peki<br />
Amerika bu rüyasını, ölümü arayan kişi veya örgüt karşısında<br />
nasıl yaşayabilir? Bu ibare, tüm Amerikalılar‟ın üzerine<br />
yıldırım gibi düştü. Ve gündüzlerinde gecelerinde onları<br />
korkutan, kuşatan kabusları olacak. Birçokları bu yeminin,<br />
gerçekten korku duymaları gerektiğini ifade ettiğini idrak<br />
ettiler.<br />
Bin Laden‟in yemini ve müslümanların rüyası<br />
İkinci kesimi ise müslümanlar oluşturuyor. Özellikle de<br />
uzun yıllar boyunca alçaklıkta, hainlikte, işbirlikçilikte yarışan<br />
rejimlerin gölgesinde yaşayan müslümanlar ve Araplar bu gruba<br />
68 08.10.2001 tarihli Islah Yayınları , 285.Sayı.<br />
228
dahil oluyorlar. Bu insanlar, Usame Bin Laden‟in nasıl da<br />
şerefiyle, insana güven verir şekilde, kendisinin güçlü taraf<br />
olduğunu hissettirircesine yemin ettiğini gördüler.<br />
Müslümanlar, özellikle de Arap Yarımadası‟nda yaşayanlar,<br />
başlarındaki hükümetlerin, kutsal, temiz toprakları, kafirlere<br />
açtığını, ümmetin kaynaklarını yağmalamak için Amerika ile<br />
işbirliği yaptıklarını görüyorlar. Filistin‟i satmak için işbirliği<br />
yapıyorlar. Aksa‟yı alçaltıyor, cihattan Yahudileri koruyorlar.<br />
Müslüman ülkelere ambargo koymakta Amerika ile işbirliği<br />
yapıyorlar ve halkın açlıktan, hastalıktan ölmesine sebep<br />
oluyorlar. Bu nedenle Müslüman halk arasında Usame Bin<br />
Laden‟in yemini büyük yer etti. Öyle ki bazıları il k defa bu<br />
yeminden sonra müslümanlıklarıyla gurur duyduklarını<br />
söylediler. İlk defa kendilerine güvenleri geldi, zafer<br />
kazanabileceklerine kanaat getirdiler. İslamın üstünlüğünü,<br />
Amerika‟nın önemsizliğini anladılar. Bazıları bu yeminin,<br />
halifeliğin yıkılmasından bu yana müslümanların kimliklerine<br />
sahip çıkmalarını sağlayacak, şuurlarını uyandıracak en büyük<br />
sarsıntı olduğunu belirttiler. Usame Bin Laden‟in sözlerinin<br />
yayınlanma vakti ve yayınlanma tarzı anlaşılan o ki en büyük<br />
tesiri yaratmak için tasarlanmıştı. Nitekim istenen sonucu da<br />
aldı.<br />
Usame bin Laden‟in sözleri beklenenden çok daha büyük<br />
tesir yarattı. Cep telefon mesajlarında sürekli aynı ibare dolaşır<br />
oldu. İslam dünyasına ilaç gibi geldi. Hatta neredeyse kutsal bir<br />
ifadeymiş gibi değer buldu.<br />
Bin Laden kazanıyor:<br />
Olayların hemen ardından yayınlanan yazımızda, Amerika‟nın<br />
Usame Bin Laden‟le ilgili stratejisinin aslında Usame Bin<br />
Laden‟in stratejisinin sadece bir parçası olduğunu belirtmiştik.<br />
Bin Laden‟i en çok üzecek şey, Amerika‟nın olayları ask eri<br />
yönle değil, siyasi ve diplomatik yollarla çözmeye kalkması<br />
olurdu. Ancak Usame‟nin isteği harfi harfine gerçekleşti.<br />
Amerika, olayı askeri yolla çözmeye karar verdiğini gür sesiyle<br />
duyurdu ve bu yolda binlerce kişi topladı. Ve Amerika, sadece<br />
bir insana karşı açılan bu savaşı tüm dünyaya, teröre karşı<br />
229
açılan savaş olarak göstermek istedi. İslam dünyası, özellikle<br />
de Arap dünyası ve Pakistan görecekler ki tüm bu küfür ve<br />
nifak (ikiyüzlü) ülkeleri aslında sadece bir adama karşı ittifak<br />
kurmuşlar. Amerikalılar, Amerika‟nın, Nato Ülkeleri‟nin,<br />
Rusya, Çin, Avusturalya, Arap Devletleri ve yardımlaşan diğer<br />
devletlerin sadece bir adama karşı yani Usame Bin Laden‟e<br />
karşı savaştığını unutturmak istiyor. Eğer dünyanın en güçlü<br />
devleti, tüm bu orduları, dünyanın güçlerini bir adama karşı<br />
savaşmak için topluyorsa acaba tüm dünyaya karşı tek başına<br />
savaşan bu adamın sırrı nedir? Amerika‟ya ve müttefiklerine<br />
karşı savaşan bu adamın mesajı nedir? Ne istiyor? Amerika‟nın<br />
tüm siyasi, askeri, istihbari ve mali gücüyle bir tek adamla<br />
savaşamaması bu adamın Amerika‟dan daha güçlü olduğunun<br />
delili değil midir? Amerika‟nın savaş için dünyanın tüm büyük<br />
devletlerinin yardımına ihtiyacı olduğu ortaya çıkmaz mı?<br />
Aralarında kahramanların eksikliğinden yakınan müslümanlar<br />
için bu adamın neyi sembol ettiğini idrak eden Amerika,<br />
dünyayı yanında toplamakta neden ısrar ediyor? Yani Amerika,<br />
bu müttefikleri toplasa da karşısındaki adamın kendisinden<br />
daha güçlü olduğunu itiraf etmek zorundadır. Buraya kadar Bin<br />
Laden‟in kazanmakta olduğuna dair bir şüphe var mı?<br />
TeĢebbüs Eden Oldu:<br />
Bin Laden, olaydan önce çekilen ve teşebbüs eden taraf<br />
olduğunu ispat eden ve düşmana karşılık verme şansını bırakan<br />
video kasetinin, olay gerçekleşmeden yayınlanmasına izin<br />
vermedi. Nairobi ve Dar El-Selam patlamalarının girişimcisi de<br />
gerçekten Bin Laden ise 11 Eylül de dahil şu ortaya çıkıyor ki<br />
Bin Laden daima girişimde bulunmayı ve düşmana sadece<br />
karşılık verme hakkını bırakmayı tercih ediyor. Ve Amerikalılar<br />
bu benzeri olmayan video kasetindeki yeminle Usame Bin<br />
Laden‟in ne yapmak istediğini kara kara düşünüyorlar. Bu kaset<br />
ne Bush‟un ne de hükümet üyelerinin yaptığı basın<br />
açıklamalarına benzer. Ancak bundan daha da tehlikelisi, Bin<br />
Laden‟in teşebbüs etme, basın aracılığıyla amaçlarına hizmet<br />
etme ve askeri güçlerinin bulunmasıdır. Acaba Bin Laden‟in<br />
Amerika için bundan sonraki planı ne?<br />
230
Amerika‟nın hesapları..Güç ve Nüfuz<br />
Amerika gibi güçlü, gücüne ve olanaklarına güvenen, dünyayı<br />
kontrolü altında tutan, gururlu bir devletin vuracağından hiçbir<br />
şüphe yoktu. Tüm denizaltıları, orduları, partileri, harekete<br />
geçirdi. Tüm kıtaları kışkırttı. Tüm bunları da sadece<br />
korkutmak ve gösteri için yaptı.<br />
El-Kaide gibi Amerika‟nın da darbesi hafif hava saldırıları<br />
şeklinde olmayacaktı. En azından El -Kaide ve Usame Bin<br />
Laden‟in parçalanması, Taliban‟ın düşürülmesi yönünde bir<br />
hedef seçilecekti. Amerika bu hesabı yaparken, daha önceki<br />
tecrübelerine, askeri gücüne, hazırlığına, yaptığı bazı<br />
antlaşmalara, teknolojisine, bilgilerine, maddi varlığına,<br />
hakimiyetine, siyasi ve basın alanlarındaki nüfuzuna ve<br />
olanağına güvenmişti. Amerikalı, batı hatta Arap aklıyla<br />
hareket edilerek ve bu kıyaslar ölçüt alınarak bakıldığında<br />
kesinlikle Amerika‟nın kazanacağı, Taliban ve El -Kaide‟nin<br />
yerlebir edileceği sonucu çıkmaktadır.<br />
Amerika‟nın elinde Bin Laden ve Taliban Liderleri‟nin<br />
hareketlerini gözetlemeye yarayan cihazlar, olanaklar<br />
bulunmaktadır. Ayrıca uçaklar, füzeler, zeki bombalar ki<br />
dağları delerek mağaralara, geçitlere gider, birey olarak<br />
savaşmak durumunda kaldığında kullanacağı gelişmiş silahlar,<br />
savaş için hususi hazırlanmış birimler, bu birimlerde tek<br />
birinin, bir gruba yeteceği belirtilen savaşçılar vardır. Sonra<br />
Amerika yalnız da değil. Avrupa, Nato, Kanada, Avusturalya,<br />
Güvenlik Konseyi, Rusya, Çin, Afganistan‟ı çevreleyen<br />
aralarında Pakistan‟ın da bulunduğu tüm devletler, Bin Laden‟e<br />
sempati duyan herkese baskı uygulayan Arap devletleri; bu<br />
büyük ittifak, Bin Laden‟e karşı durmaktadır. Son olarak<br />
Afganistan‟ın içinde de Kuzey İttifakı Amerika‟nın yanında yer<br />
almaktadır. Ben Laden‟in karşısında duran bu güce bakarak<br />
Amerikalısı, Arap‟ı, Acemi hepsi şu soruyu soruyorlar: Hangi<br />
deli Bin Laden ve Taliban‟ın direnebileceğine inanır? Bunu<br />
söyleyenler, Afganistan‟da Sovyetler Birliği‟ni hezimete<br />
uğratanların gücünü hafife alıyorlar. Afganistan‟ın bu savaşı<br />
kazanmasında Amerika‟nın, Suudi Arabistan‟ın, Pakistan‟ın<br />
231
desteği olduğunu iddia ediyorlar. Ve şimdi Amerika, Pakistan,<br />
Araplar, Suudi Arabistan hepsi Taliban ve Bin Laden‟in<br />
karşısında yer alıyorlar. Onları bu kuşatmadan kim kurtaracak?<br />
Hesaba katılması gereken noktalar.. Coğrafi konum:<br />
Karşılaşacak tarafların dikkat etmesi gereken hususlardan bir<br />
tanesi, Afganistan‟ın coğrafi konumudur. Bir tarafın doğası<br />
savaşa uygun iken, bir diğer tarafta da Amerika‟yı şaşırtacak<br />
savaş çağrıları yapılmaktadır. Ve ilahi desteğe kesinlikle<br />
inanılmaktadır. Taliban ve Bin Laden‟in ilk iddiaları,<br />
Amerika‟nın savaşta, dağlık bölgeler nedeniyle karşısına<br />
zorluklar çıkacağıdır. Bu açıkça Afganistan‟da görülen bir<br />
durumdur. Atom bombasının kullanılarak toplu imhanın<br />
gerçekleştirilmesi ihtimalinin dışında, vadi ve dağlık alanlarla<br />
dolu Afganistan‟da Amerika, Taliban ve El -Kaide‟yi<br />
parçalamak istiyorsa kara yoluyla savaşmak zorundadır.<br />
Bilindiği gibi Afganistan, dünyanın en engebeli arazilere sahip<br />
ülkesidir. Doğal mağaralarının yanında, Sovyetler Birliği ile<br />
savaş esnasında binlerce mağara ve tüneller kazıldı.<br />
Dikkate alınması gereken ikinci nokta: Kaybedecek bir Ģey<br />
yok.<br />
Amerika harp araçlarını ve askeri projelerini hemen<br />
harekete geçirdi. Yollara, köprülere, yeraltı binalarına, yönetim<br />
merkezlerine, erzak hatlarına, medeni ve askeri terkiplerin en<br />
düşüğüne, fabrikalara, rafinerilere, basın organlarına, askeri<br />
kışlalara, hava alanlarına, askeri kamplara dayanan<br />
hazırlıklarını yaptı. Afganistan‟da ise sağlam bir yol, sağlam<br />
bir köprü, ulaşım ağı, askeri kışla bulamazsınız. Sayıları ancak<br />
birkaç tane olan hava alanları kullanılmıyor hatta buna niyet<br />
bile edilmiyor. Diğer taraftan Taliban, me rkezi bir şekilde<br />
savaşmıyor, duruma göre farklı bölgelerde özgür birimler<br />
olarak savaşıyor. Bir mesele de Taliban ve El -Kaideliler çetin<br />
bir hayat sürmektedirler, az yemek yiyorlar, az gıda maddeleri<br />
bulunuyor, hayatları zor koşullarda geçiyor. Yani bir b atılı<br />
askerin bu koşullara katlanması oldukça zordur. Katlanabilirse<br />
de ancak kısıtlı bir süre katlanabilirler. Öyleyse havadan<br />
bombalamanın etkisi çok sınırlı olacağı için basın ve siyaset<br />
232
aracılığıyla savaşın sürdürülmesi gerekecektir. Amerikalıların<br />
hedeflerini tamamen gerçekleştirebilmek içinse kara savaşından<br />
başka çareleri yoktur.<br />
Dikkat edilecek bir diğer nokta.. Savaş protestoları<br />
Taliban ve Usame Bin Laden‟e göre, Müslüman ümmetinin<br />
sessiz kalması imkansızdır ve İslam dünyasının herhangi bir<br />
kesiminden; burası Pakistan, Suudi Arabistan ya da herhangi bir<br />
körfez ülkesi olabilir, harekete geçilmesi gerekir. Usame Bin<br />
Laden ve Taliban, Afganistan‟a savaş açılmasının ve basının<br />
buna alet edilmesinin Müslüman halkı büyük ölçüde ayağa<br />
kaldıracağına, hükümetlere karşı şiddet olaylarının meydana<br />
geleceğine inanıyorlar. Belki de bundan daha tehlikelisi,<br />
halktan gelecek tepki yerine El-Kaide de daha büyük<br />
operasyonlara girişebilir.<br />
Her halukarda El-Kaide‟nin elinde aynen 11 Eylül‟de<br />
olduğu gibi, dünyanın en güçlü istihbarat birimlerine hiçbir şey<br />
sezdirmeden operasyonlar yapmak için yeterince güç ve gerekli<br />
tüm tafsilat bulunuyor. Ve El-Kaide‟nin yine şok etkisi<br />
yaratacak, güçlü ve tesirli başka bir operasyon daha<br />
gerçekleştirmesi hiç de garipsenemez. Belki d e Bin Laden,<br />
başka bir ülkede başka bir krizin daha çıkmasının Amerikalıları<br />
tehlikeli bir şekilde şaşırtacağına inanıyor, Amerikalılar‟a<br />
böylece aynı zamanda birden çok krizle uğraşamayacaklarını<br />
göstermek isteyecek.<br />
Dikkat edilmesi gereken baĢka bir nokta: Cesaret ve Ölüme<br />
Hazırlık<br />
Taliban ve El-Kaide‟nin ölümle ilgili hiçbir sorunu<br />
bulunmamaktadır. Tam aksine kendilerini hep beraber savaş<br />
sahasında ölüme hazırlıyorlar. El-Kaide ve Taliban‟ı bilenler,<br />
Amerika‟yı Afganistan‟da yüzyüze karşılamak istedikler ini çok<br />
iyi bilirler. Amerikalılarla savaşı, onları öldürmenin zevkini<br />
tatmak istiyorlar. El-Kaide ve Amerikan Komandolarının<br />
eğitimleri arasında bir yakınlık kurmak imkansızdır. Ruhi<br />
bakımdan olayı ele alırsak sanırız kimse inkar edemez ki El -<br />
Kaide ve Taliban, ölüme hazırlıklı olma hususunda daha üstün<br />
olduklarını kanıtlamaktadırlar.<br />
233
Gençlerin ölüme böylesine hazırlıklı olmaları, Amerika‟ya<br />
karşı Allah yolunda savaştıkları ve ölüm kendilerine isabet<br />
ettiği taktirde de şehit olacakları inancından<br />
kaynaklanmaktadır. Bu cemaatler, Amerika ile savaş esnasında<br />
ölümün kendilerine ne kadar huzur verdiğini kanıtlamaktadırlar.<br />
Bir diğer nokta..Ġlahi Destek:<br />
Burada Amerika‟nın ve müttefiklerinin islama<br />
girmedikleri sürece anlayıp, kıyas edemeyecekleri bir durum<br />
söz konusudur. Taliban ve El-Kaide, zaferin de yenilginin de<br />
ancak Allah‟tan geleceğini söylüyorlar; aynen ayeti kerimede<br />
Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi: ‘Eğer Allah size yardım<br />
ederse, hiç kimse sizi yenemez’. Karşılarında grupların<br />
toplanması, ittifakların kurulması ise ancak zaferin<br />
müjdecisidir. Buna delil olarak da yine Allahu Teala‟nın ayetini<br />
sunmaktadırlar: ‘ Müminler, düşman hizipleri gördüklerinde<br />
şöyle demişlerdir: ‘Allah’ın ve resulünün bize vaat ettiği işte<br />
budur. ve Allah da resulü de doğru sözlüdür.’ Bu onların<br />
sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı.‟Ahzap Suresi 22.Ayet.<br />
Taliban ve El-Kaide şöyle diyorlar: Bir insan tüm gücüyle, tüm<br />
imkanlarıyla cihat ederse Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi<br />
zafer ardından gelir: ‘Allah’a (Allah adına, islama ve<br />
Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve<br />
sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. Muhammed Suresi, 7. Ayet.<br />
Ve şöyle ekliyorlar: düşmanı korkutma ve ürkütme, Allah‟ın<br />
desteğine delildir. Allahu Teala Şöyle buyurmaktadır: Onlar ki,<br />
bazı kimseler kendilerine: ‘İnsanlar size karşı toplandılar,<br />
onlardan korkun’ dediklerinde bu onların imanlarını artırdı ve<br />
‘Allah bize yeter ve o ne güzel vekildir’ dediler. Al-i İmran<br />
suresi 173.Ayet. Ve buna ek olarak onlara kötülük dokunmaz.<br />
Bu grup, Allah‟ın karşılarındaki gruplara kendi katından<br />
kimsenin anlayamayacağı, idrak edemeyeceği ordular<br />
göndereceğine inanıyorlar. Yine buna delilleri de şu ayeti<br />
kerimedir: ‘Fakat Allah onları hesap etmedikleri bir yönden<br />
bastırdı.’ El-Kaide ve Taliban, meleklerin kendileriyle beraber<br />
savaşacaklarına da yine bir ayeti delil gösteriyorlar: ‘Rabbin<br />
meleklere vahyetmişti ki: Şüphesiz ben sizinleyim, iman<br />
234
edenlere sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız<br />
bir korku salacağım…Enfal Suresi, 12.Ayet. İlginç olan nokta,<br />
bu insanlar kendilerine verilen bu vaatlere sanki geleceği<br />
görüyormuş gibi bir güven duygusuyla inanıyorlar ve Bin Laden<br />
ölse, El-Kaide parçalansa bile müslümanların kazanacağını<br />
söylüyorlar. Bazıları, açıkça Amerika‟nın bu savaş sonucunda<br />
Sovyetler Birliği gibi parçalanacağı hususunda ısrar ediyorlar.<br />
Davut Calut’u öldürdü:<br />
Bazı Amerikalı düşünürler, Amerika ve Müslümanlar arasındaki<br />
bu savaşı, Talut ve Calut arasında geçen savaşa benzetiyorlar.<br />
Calut‟un ordusu, silahla donanmış, büyük cisimli savaşçılard an<br />
oluşuyordu. En büyük gövdeye sahip olanları da Calut idi.<br />
Talut‟un ordusuna gelince, sayıları azdı, pek hazırlıklı da<br />
değildiler, çölden gelmişlerdi, gövdeleri küçüktü. Ancak<br />
Talut‟un attığı taş Calut‟un alnına gelmiş ve onu düşürmüştü.<br />
Ve bunun üzerine askerlerinin de maneviyatı göçmüştü. Ve<br />
zayıf, hazırlıksız bir ordu karşısında parçalandılar. 11 Eylül<br />
hadisesine çok basit bir gözle bakarsak, 19 gencin ceplerinde<br />
plastik bıçakları, neşterleriyle Amerika‟yı kalbinden<br />
vurduğunu, büyük bir devletin mali v e askeri gücün timsallerini<br />
nasıl da parçaladıklarını, aynı zamanda bu sayılı gençlerin<br />
Amerika‟yı parmaklarının uçlarında döndürdüklerini,<br />
ekonomisini durdurduklarını, Amerika halkının 4‟te birini<br />
hayattan ümidi kesmiş, kederli insanlara çevirdiklerini gö rürüz.<br />
Sonra Amerika‟yı, ordularını, müttefiklerini tepki vermek için<br />
harekete geçirmek zorunda bıraktılar. İşte bu savaş, Amerikalı<br />
düşünürlere göre Davut‟un Calut‟la savaşı ve onu yenerek<br />
öldürmesinin bir örneği. Bu savaşta Davut‟u temsil eden Bin<br />
Laden ve kendisine tabi olanlar, Calut‟u temsil edenler de<br />
Amerika ve müttefikleridir. Eğer bu söz tekrar edilirse ki tekrar<br />
edilmeye başlandı bile, bu olay, Amerika‟nın gücünü şiddetle<br />
kıracaktır.<br />
235
5- El-Kaide ve SavaĢ Sanatı 69<br />
Bilindiği gibi Çin Kültürü, parıltılı uzun yıllar yaşadı ve<br />
insanlığa büyük katkılarda bulunan, şekil veren uygarlıklar<br />
arasında sayıldı. Çin Uygarlığı, Sun Tzu‟nun yazdığı „Savaş<br />
Sanatı‟, Klasik Savaşta 7 Durum, Geleneksel Olmayan Strateji<br />
gibi savaşla ilgili bazı kitaplara da imza att ı. Tüm bu kitaplar,<br />
eski Çinler‟in savaş sanatlarını anlatmaktadır. Bu kitaplar her<br />
ne kadar, eski dönemlerde yazılmış, üzerine teknolojik<br />
gelişmeler yaşanmış, savaşın yönü radikal bir şekilde<br />
değişmişse de bazı ibareler değişmemiş, eskimemiştir.<br />
Amerikan ordusu, daha öncekilerin tecrübelerinden<br />
faydalanmayan orduların arasında yer aldı. Özellikle de ikinci<br />
dünya savaşından sonra zafer sarhoşluğu içine düştü.<br />
Vietnam‟da ise tüm kibiri, gururu toz toprak oldu. Yeniden<br />
hesaplar yapmak zorunda kaldı, savaşla ilgili sabit kanunları<br />
değiştirdi. Analizcileri, tarih kitaplarını tekrardan, ayrıntılı<br />
olarak incelemeye koyuldular. Bu inceleme esnasında Amerikalı<br />
analistlerin en tutkulu şekilde ele aldıkları, en büyük ihtimamı<br />
gösterdikleri kitap, Çinliler‟in Sun Tzu‟nun yazdığı Savaş<br />
Sanatı isimli kitabıydı. Amerika‟nın askeri analistleri bu kitabı<br />
kaynak alarak, onlarca araştırma ortaya koydular. Ancak 2.<br />
Körfez Savaşı‟ndaki zaferinden sonra Amerika, tekrar eski<br />
savaşlardan beri uzanıp gelen ifadeleri terk etmiş, bun un yerine<br />
düşmanı yok etmek için, kendisine göre benzeri olmayan yeni<br />
teknolojiyi kullanmaya koyulmuştur.<br />
Amerikalıların bu gururu, kendilerini tekrar külfet altına<br />
sokacaktı. Amerika, Afganistan‟da İslam ümmetine karşı yeni<br />
bir haçlı seferi başlattı. Oradaki mücahit kardeşlerimiz, eski<br />
araştırmaları düşmandan daha kapsamlı biliyorlardı. Buna dair<br />
güneş gibi açık onlarca delil getirebilmek mümkündür.<br />
Biz ise burada Eski Çin Savaş Kültürü ışığında<br />
Amerika‟nın başarısız kalmasının sadece iki sebebini sayac ağız.<br />
69 )Ebu Ubeyde El-Karaşi, Dr.Saad El-Fakih liderliğindeki İslami Islah Hareketi‟nin en önemli<br />
düşünürlerindendir<br />
236
Bunlardan ilki; bu kitapları çok iyi okuduğunu zannetmesi,<br />
ikincisi de adı geçen kitapları küçümseyerek, esrarını çözmeye<br />
çalışmadan okumasıdır.<br />
Mücahitlerin ise, eskilerin savaş taktiklerini Afganistan<br />
topraklarında uyguladıkları görülmektedir. Örneğin Sun Tzu<br />
Kitabında şöyle demektedir: „Savaşta en efdal şey, düşmanın<br />
planını alt üst etmektir. Daha sonra kazanabilirsin.‟<br />
Mücahitlerin, bu altın kuralı çok güzel bir şekilde<br />
uyguladıklarını görüyoruz. Düşmana saldırı, stratejik<br />
düzenleme tam olarak gerçekleştikten sonra uygulamaya<br />
konuldu.<br />
Amerikalılar, mücahitlerin şehirleri koruyacaklarını ve<br />
böylelikle onları havadan bombardımana tutabileceklerini hesap<br />
etmişlerdi. Ancak mücahitlerin geri çekilmesi, bu planlarını alt<br />
üst etti.<br />
Aynı şekilde kardeşlerimizin „Geleneksel Olmayan<br />
Stratejiler‟ kitabından da bir kuralı uyguladıklarını görüyoruz:<br />
„Eğer karşındaki düşman sayı olarak çok daha üstün ve daha iyi<br />
hazırlanmış ise, engebeli arazilerin seçilmesi gerekir. Bu da<br />
dağlık bölgelerde, engebeli yollarda yayılmak demektir.‟ Bu<br />
kural, uçak savarlar ve tanklar çıktıktan sonra bile<br />
değişmemiştir. Kardeşlerimiz bu kuralı gerçekten öyle<br />
muntazam bir şekilde uygulamışlardır ki, güçlerinden,<br />
olanaklarından hiçbir şey kaybetmemişlerdir. Sadece bu değil,<br />
kardeşlerimizin dağlık, engebeli bölgeleri kuşatması, savaş<br />
tarihçilerinin onayladığı başka bir şeye de işaret etmektedir; iyi<br />
bir şekilde hazırlanmış, morali yüksek düşmandan uzak durmak.<br />
Ve iki ordunun karşılaşmasına kadar olan kuşatma süresinin<br />
uzun tutulması, düşmanın moralini yıkar. Düşmanla karşılaşma<br />
anına kadar saklanmak gerekir, bu durumda zafer çok büyük<br />
olur.<br />
Kardeşlerimizin şehirlerden çekilerek dağlarda yayılması<br />
aynı zamanda başka bir hedefe de hizmet ediyordu. Bu şekilde<br />
yayılmak, düşman güçlerini bütün olarak savaşmak yerine,<br />
kuvvetlerini dağıtmaya mecbur bırakıyordu. Bu hedefe dair Sun<br />
Tzu, Savaş Sanatı isimli kitabında şöyle demektedir: Sayısı çok<br />
237
olan düşmanı, ordusunu sınırlı şekilde düzenlemeye, sana daha<br />
fazla yarayacak şekle getirmeye it. Bu a rada da kendi ordunu<br />
her türlü düzene hazırla. Böylece düşman, kuvvetini bölmek<br />
zorunda kalır. Bu da saldırmasını, tek bir noktaya<br />
odaklanmasını sağlayan gücünü zayıflatır. Neticede de yenilir.<br />
Viyetman direnişçileri bu taktiği 1954 yılında Fransızlarla<br />
giriştikleri Dien Bien Phu Savaşı‟nda uygulamışlar ve<br />
Fransızlara tarihlerinde hiç tatmadıkları bir yenilgiyi<br />
tattırmışlardı. Vietnamlılar bu taktiği, 1964 yılında<br />
Amerikalılar‟a karşı Nam Dong Savaşı‟nda da kullanmış ve<br />
Amerikalılara büyük kayıplar verdirmiştir. Mücahitler de aynı<br />
taktiği 2001 yılında Tora Bora‟da uyguladılar.<br />
Hareket stilinden Amerikalılar, mücahitleri aptal sandılar.<br />
Ve onları hafife alarak, temel kışlalarını Kandahar‟ın dışında,<br />
yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta açık bir yere kurdular.<br />
Amerikalılar‟ı öldürmeye susamış mücahitler için bulunmaz bir<br />
fırsattı bu. Ancak mücahit liderlerinin bunu yapması ne kadar<br />
da yanlış olurdu. Sun Tzu‟nun Savaş Sanatı isimli kitabında<br />
belirttiği gibi: „Dağ gibi ağır ol‟ ve „Düşmanı kışkırt ancak<br />
kışkırtmasına aldanma‟. İşte bu şekilde mücahit liderler,<br />
düşmanın kışkırtmalarına kanmadılar. Aksine coğrafi ve diğer<br />
şartlar uygun olana kadar oyalandılar.<br />
Açıklamalardan, Amerika‟nın içinde olduğu kriz ve<br />
mücahitlerin ilk savaşta onlara üstünlük sağladıkları ortaya<br />
çıkıyor. Amerika, yolunda birçok harcamada bulunsa da<br />
düşmanı hakkında yeterince bilgi sahibi olamadı. Böyle bir<br />
düşmanla tarihinde hiç karşılaşmamıştı. Ve şu ana kadar da hala<br />
düşmanının sayısını, konuşlandıkları bölgeleri, hangi tür<br />
silahlara sahip olduklarını hatta karşısında ne tür bir düşman<br />
olduğunu dahi bilmemektedir.<br />
Gerçekten de mücahitler, çok özel bir türü<br />
oluşturmaktalar. Vaatlerine en sadık düşmanı temsil ediyorlar.<br />
Bu yüce kahramanlar, maddi bir karşılık beklemeden<br />
savaşıyorlar. Bunun için birbirleriyle yarşıyorlar, zor hayat<br />
koşullarına çok ilginç bir şekilde katlanıyorlar. Amerikan<br />
askerleri ise tam aksi; yüksek ücretler karşılığında, yiyecek<br />
238
erzağı abartarak, hareketlerini engelleyecek kadar rahat ettirici<br />
cihazlarla yaşıyorlar. Buna karşın her şeyden şikayetçi olurlar,<br />
daima homurdanırlar. Amerikan ordu komutanlarının, daha 3 ay<br />
geçmeden, Marinz Piyadelerini hava yolu ile taşınabilir 101<br />
sancağıyla değiştireceklerini açıklamaları buna delil teşkil<br />
etmektedir. Ve eğer Amerikan ordusunun övünerek bahsettiği<br />
Marinz Askerlerinin durumu bu ise diğerlerinin hali nedir?<br />
Ve Amerika, mücahitlerin, komutanları ile bağlarını<br />
bilmemektedir. Mücahitler, derin imanları, Allah‟a ve<br />
vaatlerine sonsuz güvenleri yanında, savaşın her anını<br />
yanlarında yaşayan komutanlarına da derin güven<br />
duymaktadırlar. „6 Sırri Talimat‟ isimli kitap, bu durumun<br />
önemine işaret etmektedir. Kitabın yazarı şöyle söylemektedir:<br />
Eğer subaylar ve askerler hiçbir pişmanlık ve korku duymadan<br />
çetin bir savaşa girişiyorlarsa bil ki onlar ı buna iten güvendir.<br />
Burada yazarın kasdettiği, askerin komutanına duyduğu<br />
güvendir. Bu güven, ancak bir komutanın askeriyle, güven<br />
verici, sadık, sıcak, karşılıklı ve vefalı bir ilişki kurması ile<br />
sağlanabilir. Sun Tzu da bu noktaya şöyle değinmiştir:<br />
Komutanın askerine bakması bir babanım oğluna bakması<br />
gibidir. Öyle ki asker, komutanıyla ölüme gitmeye rağbet<br />
etmektedir. Görüldüğü gibi Amerikalı liderler, askerleriyle<br />
olabildiğince meydanlardan uzak, sınırlar ötesinden ilişki<br />
kurmaktadır. Bu da askerlerde güven duygusunun en aza<br />
inmesine, durumun daha da kötüye gitmesine, inkara, ordunun<br />
saflarında hasarın artmasına yol açmaktadır. Bu durum<br />
Amerikan askerinin maneviyatını da göçertmektedir. Çünkü,<br />
hayatlarının beş para etmediğini, komutanları tarafından h içbir<br />
şekilde dinlenmediklerini görmektedirler.<br />
Mücahitlerin sayısı konusuna gelince, Amerika‟nın baştan<br />
beri ortaya attığı iddiaların yalan olduğu ortadadır. Amerika,<br />
Kunduz‟da mücahitlerin sayısının 20 bine yaklaştığını iddia<br />
etmişti. Aradan pek fazla bir süre geçmedi ki yaklaşık 2000<br />
mücahit başka bir mekana geçtiler ve 700‟e yakını esir düştü.<br />
Bu da açıkça ortaya koydu ki 20 bin mücahit yoktu. Aynı<br />
senaryo Tora Bora‟da da tekrar etti. Amerika idaresi, orada da<br />
239
mücahitlerin sayısı hakkında abartılı bir şekilde ancak<br />
aklındaki rakamı söylemişti.<br />
Bilindiği gibi savaş durumunda düşmanın sayısını<br />
bilmemek, hezimetten kaçış olmadığına delalet eder. Bu<br />
nedenle de zeki ordular daima sayılarını gizlemeyi tercih<br />
ederler. Bu duruma Lu Şi, „Geleneksel olmayan stra tejiler‟<br />
isimli kitabında işaret etmiş, şöyle demiştir: „Eğer düşmanın<br />
sayısı senden fazla ve savaş da kapıda ise, düşmanı kandırman<br />
gerekir, ordunun gerçek sayısını bilmemelidir. Böylece açıkça<br />
saldırmaya cesaret edemez.‟ Mücahitler, bu taktiği evrakların ı<br />
iyi bir şekilde düzenlemek amacıyla kullandılar. Sonra etkili bir<br />
şekilde yayıldılar. Başvurulan bu taktik bize her ne kadar garip<br />
gelse de Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de<br />
uygulanmasını uygun görmüş ve „Savaş aldatmadır‟<br />
buyurmuştur. Bu taktikle mücahitler kendilerini zayıf<br />
göstererek düşmanın helak etmek üzere kendilerine yanaşmasını<br />
sağlıyorlar. Sun Tzu bu konuya şöyle değiniyor: „Kuvvetli<br />
olmaya karşın zayıf görünmek‟.<br />
Mücahitler, „biz dağları korumak için şehirlerden<br />
çekilmeyeceğiz‟ yönünde haberler sızdırmışlardı. Amerikalılar,<br />
bu haberle mücahitlerin Tora Bora‟dan çekilmeye<br />
hazırlandıklarını anlamışlardı.<br />
Ve mücahitlerin bölgede operasyonları azaltması da hemen<br />
ilk anda Amerikalıların bu haberin doğruluğuna inancını artırdı.<br />
Ve Ebu Hamza El-Gamidi‟nin eline düşmek için ilerlediler. Ebu<br />
Hamza‟nın tugayları, Amerikalı bir ekibin işini tamamiyle<br />
bitirmekle kalmayıp 4 tane de Amerikan uçağı düşürdü.<br />
Bu taktiklerin kullanılması askeri alanlarla da sınırlı<br />
kalmıyor. Aynı şekilde istihbari ve siyasi alanlarda da<br />
kullanılması mümkün. El-Kaide‟nin genel lideri Usame Bin<br />
Laden‟in yayınlanan son kaseti de bu imkana göz kırpmaktadır.<br />
Usame, bu kasette çeşitli kesimlere seslenmektedir. Bunlardan<br />
ilki, tamamen mücahit safındadırlar ki onlara maneviyatla rını<br />
yükseltecek ve operasyona yöneltecek bir şekilde hitap<br />
etmektedir. İkinci kesim, dinden döndüğünden şüphe<br />
duyduklarıdır. Üçüncü kesim de direk düşman yani<br />
240
Amerika‟dır. Ve Usame, bu konuşmasında kendisine bitkin bir<br />
hava vermiştir. Bu hareketinin tefsi rini de Savaş Sanatı<br />
kitabında buluyoruz. Öyle ki kitabın yazarı, eğer düşmanın<br />
sayısı çok, savaşın sonu belli değilse düşmanı gurura düşürmek<br />
için tevazu göstermek gerekir, demektedir. Çünkü böylece<br />
düşman, düşüncesizce ve acele hareket etmeye itilmiş, hi ç<br />
hesaba katmadığı bir şekilde tuzağa düşürülmüş olacaktır.<br />
Savaş sanatının Afganistan hasnesinde bazı taktiklerinin<br />
uygulanması, Eski Çin Savaş Uygarlığı‟nı övmek amacı<br />
taşımamaktadır. Ancak, sadece kardeşlerimizin, doğudan batıya<br />
tüm dünyada, en az 2000 yılönce yaşamış eski uygarlıkların<br />
tecrübelerinden nasıl faydalandıklarını ortaya koyan belgeler<br />
olarak sunmaktayız. Bugün onların, savaş sanatını ortaya<br />
koyduklarına güveniyoruz. Ve bir gün El -Kaide‟nin, askeri<br />
sözlüklere Savaş Sanatı‟nı yazması hiç de uz ak bir ihtimal<br />
değil. Allah‟tan kardeşlerimize daha fazla sebat vermesini ve<br />
zafer ihsan etmesini niyaz ediyoruz.<br />
6 -Bin Laden ve Tarih arasındaki komplolar ! 70<br />
Bu makaleyi, Usame‟yi Irak halkına seslendiği<br />
konuşmasının ardından hazırlamıştım. Ve makale internet<br />
sitesinde henüz yayınlanmadan Usame‟nin ümmete seslendiği<br />
ikinci konuşması da yayınlandı. Bu konuşması, bayram<br />
konuşması olarak tabir edildi ve ben de makalemi Usame‟nin bu<br />
konuşmasını da ele alarak mı yayınlasam yoksa ne yapsam diye<br />
düşünürken, olduğu gibi, herhangi bir ekleme yapmadan<br />
yayınlamaya karar verdim. Çünkü gecikirsem, makale amacına<br />
ulaşamayacaktı. Daha sonra Usame‟nin yeni mesajını da tekrar<br />
okuyacak ve onun içeriğine uygun bir makale yazacağım…<br />
Bu makalemde Usame‟yi övdüm ve onu övmen in vaktinin<br />
geçtiğini de biliyorum. Bu aşamayı atlattık evet. Şimdi<br />
70 Lewis Atiyatollah , Arap forumlarında yazan takma bir isim, hiçkimse onun gerçek kimliğini bilemiyor..<br />
Yazıları tüm Arap sohbet forumlarında yayılıyor ,tartışılıyor.Birçok ünlü Suudi gazeteci onun makelelerine<br />
yanıt verdi .23.07.2002 tarihinde,merkezi Londra‟da bulunan Al-Quds Al-Arabi Gazetesi, onun hakkında<br />
geniş bir araştırma yayınlamıştır.<br />
241
yaptığımız, Usame‟nin her defasında bahsettiği, büyük<br />
avantajları dikkatle izlemek.<br />
Her defasında kendimizi Usame‟ye ve mücahitlere,<br />
izledikleri her yolda Allah‟tan Tevfik niyaz eder, bul uyoruz. Ve<br />
şunu çok iyi idrak ediyoruz ki bu yüce mücahitten<br />
bahsetmezsek, dahiliğe, azimet kelimesine, yeniliğe karşı<br />
kendimizi suç ilemiş kabul edeceğiz.<br />
Bu adamla ilgili kelimelere her daldığımda, mücahitleri<br />
Allahu Subhanehu ve Teala‟nın kendisi için ürettiğini, onları<br />
üzerinde bulundukları hallerde muvafık eylediğini, bizlere de<br />
bazı acayip hallerini gösterdiğini fark ediyor, kendimi daha<br />
önce hiç karşılaşmadığımız olayların içinde buluyorum.<br />
Şimdi dahice planlanan 11 Eylül darbesine dönmeye lüzum<br />
görmüyorum…<br />
Aynı şekilde bu adamın sebatından, programının<br />
açıklığından da bahsedecek değilim…<br />
Bu adamın ve El-Kaide‟nin şoklar yaratma gücünden de<br />
bahsetmeyeceğim…<br />
Şu anda, iyimser, geleceği gören düşünürlerimizin<br />
akıllarına dahi getiremedikleri tarihi bir inklapla karşı<br />
karşıyayız. Öyle bir devrim ki bu, sözde batı uygarlığının<br />
gerçeğini ortaya çıkarıyor ve yavaş yavaş yıkılmasına sebep<br />
oluyor.<br />
Her keşifte bu büyük adamın dokunuşunu görüyorsun…<br />
Belli mi olur belki de kanunları ve hukuku saygı gören, eski<br />
devlet İngiltere, kendi seçimiyle, parlamentosunun seçimiyle,<br />
yargı hakkını hakimin elinden alacak!<br />
Kimin aklına uluslar arası düzenin, Amerika‟nın<br />
önderliğinde parçalanacağı ve ülkelerin Amerika‟ya karşı<br />
ayaklanacakları, ilkinin ikincisini izleyeceği, son ra Kuzey<br />
Kore‟nin Amerika‟yı hakir görerek tüm şehirlerini vurmakla<br />
tehdit edeceği gelir!…<br />
Öylesine köklü Nato‟nun üyelerinin ihtilafa düşecekleri, -<br />
Arap rejimlerinde olduğu gibi-çocuklar gibi birbirlerine<br />
girecekleri kimin aklına gelir!<br />
242
Kim aklına getirir ki batı dağılacak, üzerinden kötülük<br />
kalkacak, hepsinin açığı meydana çıkacak, galeta parçaları gibi<br />
parçalanacaklar.<br />
Hiç de doğal görünmeyen, tabiat kanunları çerçevesinde<br />
olmasına imkan vermediğimiz bu kesitleri, gelecek yarım<br />
yüzyıl, iki yıl içinde yaşamak mümkün. Benim hiçbir şüphem<br />
yok ki<br />
Usame Bin Laden, bunların hepsini yapmaya<br />
hazır…Usame hakkında beni azarlıyor musunuz?<br />
Ey fazilet sahipleri, Allah çok büyük..<br />
Bir imparatorluğun parçalanması, bir ordunun tamamen<br />
yenilgiye uğratılması, senelerce süren tabiat olaylarından daha<br />
kolaydır…<br />
Tarihe dönüp bakarsak, sahabeyi kiram döneminde 10<br />
seneden daha kısa sürede, 2 imparatorluğun yıkıldığını görürüz.<br />
Söylediklerimi garipseyenler, kendinize sorun; bizim fikrimiz,<br />
tertibimiz, metodumuz, dikkatli, disipl inli, düzenli, hazırlıklı<br />
ve iyi komplo kurmaya dayanmıyor mu? Bu da İslam<br />
düşmanlarının, özellikle de batının nasibi değil midir? Durum<br />
bunu göster miyor mu? Batı Usame Bin Laden‟e tasarımın,<br />
düzenin, dikkatin, komplo kurmada gücün zirv esinde gözüyle<br />
bakıyor ve her mekana nüfuz ettiğine inanıyor. Hatta öyle ki<br />
Amerikalılar, ne yapsalar 11 Eylül‟e denk bir karşılık<br />
veremeyecekleini itiraf ettiler…<br />
Önceden herşeyin arkasında batı var, gözüyle bakmıyor<br />
muyduk olaylara? Ve dünyada olan tüm hadiseleri batının,<br />
İsrail‟in, Mosad‟ın, CIA‟in planladığına inanıyorduk.<br />
Bu durum tamamen değişti…Şimdi batı, bizim hakkımızda<br />
düşünür oldu. El-Kaide‟nin her şeyden sorumlu olduğuna<br />
inanıyor. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir olay<br />
hakkında hemen Usame Bin Laden‟in planladığı yönünde<br />
açıklamalar hazır bekliyor. Basın organları da aynı şekilde, bir<br />
yerde patlama olursa hemen El-Kaide‟nin yapmış olma<br />
ihtimalini öne sürüyor!!!!<br />
Aynen bir zamanlar bizim yazdığımız gibi; her olayın<br />
ardında Amerika‟nın, İsrail‟in olduğunu söylüyorduk. Bizden<br />
243
„Gizli El‟, „Dünya İsrail‟in Oyuncağı‟ gibi tabirler kullanan bir<br />
kuşak tozların arasına karıştı gitti. Ve bu sefer sadece bir sene<br />
içinde tüm batı alemi „Dünya Bin Laden‟in Oyuncağı‟ yazmaya<br />
başladı!!..<br />
Ey efendiler, neslimiz, bizden öncekiler, onlardan<br />
öncekiler, 6 nesil öncekiler ve ya daha da öncekiler, batının<br />
egemenliğine denk olmadılar. Aksine daima uygarlık olarak;<br />
bakış açısı, anlayış, millet olarak toplumumuzdan, bizden üstün<br />
oldular. Batının nasıl da ekonomik, siyasi, aske ri, teknik<br />
yönlerden hep kontrolü elinde tuttuğunu, bizde de egemenliğin<br />
zirvesinde oldukları imajı yarattığını biliyorken işte o anda<br />
Usame Bin Laden‟in darbesi geldi ve batının uygarlığını<br />
gözlerimizin önünde havaya uçurdu. Ve batının tüm<br />
akıllarımızdaki, vicdanlarımızdaki, idrakimizdeki görkemini,<br />
parıltısını yerle bir etti!!<br />
Tarihi büyük girişimlerin benzersizliğinin ortaya çıktığı<br />
hususlar hakkında Lenin şöyle diyor: 10‟larca yıl milletin<br />
üzerinden gelip geçiyor ve hiçbir şey kazanılmıyor. Sonra<br />
günler içinde 10‟larca yıl kazanılıyor.<br />
Geçtiğimiz çok az günler içerisinde ya da aylarda<br />
gerçekten de 10‟larca hatta yüzyıllarca gerçekleşmesi imkansız<br />
sandığımız olaylar meydana geldi.<br />
Tüm bunlar, uygarlıklar adına devrim yaşandığına işaret<br />
etmektedir. Ve hiçbir kesim bu devrimde Usame Bin Laden‟in<br />
etkisini inkar edemez… ve bu makalede Usame‟nin uygarlık<br />
meselesiyle ilgili bizim ve onların arasındaki gerginliğe<br />
etkisini ele almaya çalıştım..<br />
Makale…<br />
Gerçekten garip değil mi..şaşırtıcı, mücahitlerin liderini n<br />
efsanevi, olağan dışı bir görünümü var. acele etmeyin,<br />
bahsetmek istediğim bir nokta var ve onu açıklayacağım…<br />
244
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Belki bazı aptallar Lois,<br />
Bin Laden‟in peygamber olduğuna inanıyor diyebilir. Sözü<br />
doğru anlamayıp tartışmaya kalkan bu tiplerden sıkıldım…<br />
Lakin şunu belirtmek istiyorum; ilahi hikmet, hak ve batıl<br />
arasında geçen bu çatışmalar, eğer gözlerimizin önünde<br />
meydana gelmeseydi, inanmaz, eskilerde olduğu gibi<br />
kahramanlık efsaneleri derdik…<br />
Bildiğim kadarıyla Allah‟ın Adem Aleyhisselamı<br />
yarattığından bu yana tüm dünyanın bir mümin adam karşısında<br />
toplandığı görülmemiştir…Şimdi olduğu gibi..Evet küfür<br />
milletleri Allah‟ın peygamberlerine düşmanlık yaptılar ancak<br />
dünyadaki tüm kafir hükümetlerin, iman etmiş bir adama karşı<br />
birleştiği hiç görülmemişti…Dünyanın asrımızda, bir köye<br />
dönüştüğünü söylediler ve bu köydeki tüm büyükler daha<br />
önceden hiç olmadığı gibi bir adama karşı birleştiler…<br />
Dünyada kutuplaşmanın yaşandığı son iki seneden beri, batı bir<br />
adamı öldürmek ya da tutuklamak için uğraşıyor. Sonra bunu<br />
yeni fanteziler izliyor, son olarak da Usame‟nin Tora Bora<br />
savaşı hikayesi ve daha başka neler olduysa kesitler… Tüm<br />
bunlar sana yanılgısız orada bir şeyler dokunduğunu<br />
gösteriyor.. Bir taraf hile yapıyor, bir taraf da ölümü ne gidiyor.<br />
Şimdiki durum bu… Allah düzen yapanların en iyisidir..<br />
Şunu da belirtmek istiyorum ki Batı, Amerika, Bush teröre<br />
karşı giriştikleri hamlelerinde Usame‟nin sonunu<br />
getireceklerini sanıyorlardı!!..<br />
Bu Manzara Sizin İçin Ne İfade Ediyor?<br />
Kur‟an-ı Kerim, peygamber kıssaları ve tüm dünyanın bir kişiye<br />
düşman olması, bu kişinin ilk talep edilen, kendisine karşı<br />
cephe alınan, ordulaşılan bir sembol olması, ona tabi olanlara,<br />
çatışmalar sırasında daha başkalarına da işkenceler yapılması<br />
arasında bir uyum, bir benzerlik olduğuna dikkat etmiyor<br />
musunuz? Bu durumu Musa Aleyhisselam‟ın Firavun‟a<br />
yöneldiğinde görüyoruz.<br />
Bu garip, şaşırtıcı benzerlik ve olayların seyri, Usame‟nin<br />
batının meselesi haline gelmesi, Usame‟yi öldürdükleri ya da<br />
yakaladıkları zaman, El-Kaide ile ilgili güvenlik sorunlarının<br />
çözüleceğine inanmaları, beni tüm bu görüntülerin ardındaki<br />
sırrı, şiddetli bir şevkle araştırmaya itti.<br />
Bu yüzleşme, Müslüman cemaatlerin, orduların,<br />
kuvvetlerin eliyle sadır olan, sorunun bir şahıs olmadığı, tak tiri<br />
245
ilahi olamaz mı?..Yani bu ümmetin özüne dayanan bir savunma<br />
olamaz mı..?<br />
Ancak Allah, görüntüyü bu şekilde taktir etmedi..Aksine bizlere<br />
hayallerde saklı bir görüntü sundu. Garip olan nokta ise,<br />
hikayenin başlamasıyla beraber, tüm entrikacı bakışlar s ona<br />
erdi ve kayboldular. Kendilerini savunamaz oldular, olanlar<br />
karşısında adeta boğuldular. Eğer olaylar, gözlerimizin önünde<br />
meydana gelmeseydi, kesinlikle reddeder; „mantık dışı‟ ya da<br />
„tasavvur etmesi mümkün değil‟ derdik…<br />
Günümüzde hak ve batıl arasında çatışma var..Az bir<br />
topluluk karşısında, asrın göz kamaştırıcı görüntüye sahip,<br />
sayıca çok üstün bir topluluk bulunuyor…Sanki Allah, bizlere<br />
bu kadar kısa bir sürede, efsanevi bir örnek vermek istedi.<br />
Ümmet, belki de üzerine düşenleri bu şekilde anlaya caktı, bu<br />
tür bir vesileye ihtiyacı vardı, tarihi sıçrama belki de bu şekilde<br />
gerçekleştirilecekti…<br />
Ey efendi tarihi bir ilerleme yaşanıyor..tarihte keskin<br />
bir geçiş..Bu kadar kısa sürede olanların, doğal akış süreci<br />
içerisindeki hallerden herhangi biriyl e ifade edilmesi mümkün<br />
değil…<br />
Sanki bu güçler, Müslüman ümmetinin aklında köklü<br />
bir değişiklik yapmak, ümmetin doğasını, düşünme yolunu,<br />
batıya bakış tarzını farklılaştırmak için olaylara girişmişti…<br />
Sanki, ümmete Kur‟an-ı Kerim‟de okuduğumuz hadiselerden<br />
canlı ve yapıcı örnek vermek istemişlerdi…<br />
Usame, Irak halkına Amerika‟nın haftalarca attığı kilometre<br />
taşını anlatıyor ve kendisi de orada olduğu halde hiçbir şekilde<br />
yaralanmadığını belirterek, ölümün de hayatın da sadece<br />
Allah‟ın elinde olduğuna dikkat çekiyordu.<br />
Usame‟nin ümmet için giriştiği değişikliği, uygarlık devrimini,<br />
herhangi sıradan bir olayla benzetmek çok yanlış olur.<br />
Bu nedenle ben olayı tarihi bir sıçrama olarak<br />
vasıflandırıyorum. Bu sıçrama, inanıyorum ki toplumlarda,<br />
ruhlardaki ilahi hislerden kaynaklanmamıştır. Aksine bu ilahi<br />
yolu uygulamak için ani bir sonuç olarak zuhur etmiştir. Son iki<br />
seneyle sınırlı tutarsak olayı, şu ayeti kerimeleri örnek<br />
gösterebiliriz: „Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi<br />
davranışlar)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimeti<br />
değiştirmez.‟<br />
İkinci olarak: „İşte zulmettikleri için helak ettiğimiz<br />
köyler‟.<br />
246
Bu sıçrama, değişimin hızı ile ilgilidir..Sanki bu yolun<br />
şartlarının gerçekleşmesi için zamanın hiçbir kıymeti yoktu.<br />
Hatta sıçrama olayına odaklanmayı elden bırakmadan şu güzel<br />
düşünceyi besleyebiliyorum: Bin Laden‟in yarattığı değişiklik,<br />
güvenilir bir bağla bağlıdır. Belki kimsenin dikkat veya fark<br />
etmediği eski sebeplere dayanmaktadır. Allahu Teala‟nın şu<br />
ayeti olayı toparlamaktadır: „ Ve Allah amelleri nizi boşa<br />
çıkarmayacak‟..<br />
Afganistan‟da ilk savaşa katılmaya, Afganistan‟ı<br />
savunmak için Allah yolunda cihada giden arkadaşlarım,<br />
kardeşlerim, akrabalarım vardı. Ve onlar orada Allah yolunda<br />
öldüler.. Gruplar arasında ayrılıklar görülmeye başlandığında<br />
birçok insan pişman oldu ve „evlatlarımızın kanı yönetim<br />
uğruna aktı, heder oldu‟ dediler.. Ancak Allahu teala Şöyle<br />
Buyurdu: „Ve Allah amellerinizi boşa çıkarmayacak‟..Bugün<br />
mücahit İslam süvarilerinin izzet ve büyüklüğünü görüyoruz.<br />
Burada, orada, heryerde batıya vurdukları darbeler, bu temiz<br />
kanlara atfediliyor..Çünkü o gençler kanlarını döktüler, öldüler<br />
ve ümmete eski şerefini geri getirebileceklerine, zulmü<br />
kaldırabileceklerine inandılar. Ölümlerinin üzerinden seneler<br />
geçti ve bugün bizlere Allah‟ın, onların zanlarını boşa<br />
çıkarmadığı göründü.. ve Allah kesinlikle amellerini boşa<br />
çıkarmayacak…<br />
Tüm bunlar bizi bu kağıtların arasında bahsetmek<br />
istediğim konuya götürüyor. Olayların akışında tecelli eden<br />
ilahi ve garip taktirden çok faydalanacaksın. Ve dikkat et, bu<br />
büyük bir taktir, bu asırda müminler için müjdedir. Bir an<br />
gelecek, meydana gelen olaylar onları Allah‟a şükretmek için<br />
secde ettirecek ve olacaklara da sevinecekler. Bunların hepsi<br />
müjdelerin arasında yer almaktadır…<br />
Size açıklıkla söylüyorum..Irak meselesi, Irak‟ın<br />
görüntüsü, Irak‟ın akidesinin görüntüsü, Amerika‟nın Irak‟a<br />
karşı büyüklenmesi; benim nazarımda anlaşılmaz bir<br />
haldir..yani başka bir tabirle, eğer sen kendini, aralarında<br />
çatışma yaşanan iki kuvveti seyrediyor olarak hayal ediyorsan,<br />
bir tarafta sadece elinde tüfekli bir adam bulunuyor..diğer bir<br />
tabirle zırhlı araçlardan oluşan bir ordu, elinde tüfek taşıyan<br />
kahramana karşı savaştı ve savaş uzun sürdü, kahraman ölmedi,<br />
zırhlılar da hezimete uğramadı…Sonra aniden bir sürpriz ortaya<br />
çıktı…Garip bir olay oldu ve zırhlı araçlar uzakta başka<br />
süvarilerden oluşan, kendileriyle savaşan bir cemaatle<br />
247
karşılaştılar. Tüfek sahibi kahramanı bıraktılar! Sonra bu<br />
kahraman bir kenara oturdu, süvarileri savaşa, direnmeye teşvik<br />
etmeye, onları cesaretlendirmeye başladı…<br />
Bu manzara karşısında ne diyeceksin? Süvarilerin<br />
stratejik bir vakitte ve savaşın şiddetli olduğu bir dönemde<br />
ortaya çıkmasının iki anlamı vardır, diyeceksin..zırhlı ordulara<br />
gelince onlar aptallar veya görüntü yönetmeni zırhlı orduların<br />
hezimete uğramasını ve kahramanın yenilmemesini istedi ve<br />
bunun için de suvarileri ortaya çıkararak, zırhlı araçlar<br />
ordusunun dikkatini kahramandah uzaklaştırarak başka yöne<br />
çekti. Sonra bu orduyu, suvarilerle giriştiği savaşta da açmaza<br />
soktu. Yönetmen sana orada hikaye için bir son da kurguluyor;<br />
zırhlılar ordusu, süvarilerle savaşırken, tüfek sahibi kahraman<br />
da orduya arkadan saldırıyor ve tek kurşunla komutanlarını<br />
öldürüyor. Sonra zırhlı ordusu, iki taraf arasında kuvvet<br />
denkliği bulunmamasına rağmen yenilmek üzere bölünmeye<br />
başlar. Yönetmenin her halukarda zırhlılar ordusunu hezimete<br />
uğratmak istediğini söyleyeceksin. Ve sana diyorum ki evet,<br />
bunun için de daima zırhlılar ordusunu aptal şekilde hareket<br />
eden, derin düşünmeyen, süvarileri de zırhlılarla savaşmakta<br />
hiçbir sorunu olmayan, zorunlu kaldıklarında hiç şüphe<br />
duymadan savaşabilecek taraf yapmıştır…Yönetmen, zırhlılar<br />
ordusunu, kendisine karşı düşman toplamakta başarı gösteren<br />
kahramanla sorununu bitirmek yerine, bu yönde tasarruf<br />
ettirmişti. Bu nedenle de kahraman, süvarilere şöyle sesleniyor:<br />
Zırhlı araçlar ordusundan korkmayın, onlar korkaklardır ve beni<br />
öldürmeyi başaramadılar, kaldı ki ben yalnızım. Siz de benim<br />
yaptığım gibi onlara karşı direnin…<br />
Burada bilmecenin hakikati iyice ortaya çıkıyo r.<br />
Usame‟nin Irak Halkı‟ına neden mesaj gönderdiğini<br />
anlıyoruz…Sanki onlara; „Ey Irak halkı sizden sadece direniş<br />
istiyorum‟ diyor…Sizin direnişiniz benim için çok şey ifade<br />
ediyor. Çünkü fırsatını bulduğumda darbem, öldürücü olacak,<br />
zırhlı birlikler ordusunu sırtından, komutanlarını da gözünden<br />
vuracağım…<br />
Öyleyse dönerek şöyle diyoruz..11 Eylül‟den sonra zuhur<br />
eden siyasi tablo tamamen doğal ve anlaşılırdı…Bin Laden<br />
Amerika‟yı vurdu ve Amerika da ona saldırdı ancak<br />
yenemedi…Savaş hala sürüyor..Amerika‟nın şu an Bin Laden‟e<br />
karşı sürdürdüğü savaş mantığını tekrar gözden geçirmesi,<br />
farklı bir idare yöntemi bulması gerekmektedir… Çünkü o,<br />
248
Amerika için gerçek bir tehlikedir…Ancak aniden Irak hikayesi<br />
türedi!<br />
Senaryo dışı bir durum..Peki ne oluyor..<br />
Olan şu ki, ilahi kudret tecelli etti ve bu güç Amerika‟yı<br />
garip bir şekilde Irak batağının içine sürükledi…<br />
Savaşın yönü El-Kaide‟ye çevriliydi. Sonra değişti ve Irak<br />
meselesi gündeme geldi. Bin Laden ve El-Kaide ile ilgisi<br />
olduğu bahanesiyle Saddam‟a savaş açıldı!!<br />
Tamam, öyleyse soru: Irak nasıl oldu da aniden gündeme geldi,<br />
hem de bu saldırının El-Kaide‟den daha öncesinde hazır olduğu<br />
açıklamalarıyla temize çıkarılmak istenerek? Ve daha şiddetli,<br />
neden şimdi ortaya çıktı bu saldırı?<br />
Batının entrakası deme. Burada kesinlikle gerçek tuzağı ve<br />
gerçek düzeni görüyoruz… „Doğrusu onlar bir tuzak kuruyorlar.<br />
Ben de bir tuzak kuruyorum. Sen inkarcılara biraz mühlet ver,<br />
onlara biraz süre tanı.‟ ..„Onlar düzen kurarken, Allah da<br />
düzenlerini bozuyordu. Allah, düzen yapanların en<br />
iyisidir.‟..Evet, Amerika düzen kuruyor ve Allah da boşa<br />
çıkartıyor ve onu bu savaşa sürüklüyor. Ve Amerika<br />
idaresindeki bir grup insanın, stratejik, askeri hesaplarına göre<br />
Irak‟ı vurmanın zorunlu olduğunu, bunun bölge haritasını<br />
değiştirmede çıkarlarını koruyacağını düşünmelerindeki<br />
garipliği göreceksin. Amerika, Allah‟ın düzeninden gaflet<br />
içindedir. Tüm dünyayı savaş için toplarken, aslında kendisine<br />
savaş açtığının, bunun bir felaketle sonuçlanacağının farkında<br />
değildir. Amerika kendi düzenini yıkma ya gayret etmektedir.<br />
Nitekim kendi içinde parçalanmalar, kutuplar arasında<br />
çatışmalar başlamıştır.<br />
Evet, bu gayet basit bir meseledir; bu Allah‟ın iradesi,<br />
Allah‟ın tuzağı, Allah‟ın düzenidir.<br />
Allah bizim için, Bush gibi ahmak, sabırsız bir başkan ve<br />
Irak gibi bütün bir mesele seçti ki bu sorun içinde Amerika<br />
batsın. Eğer Irak meselesi ortaya çıkmadan El -Kaide‟nin şu an<br />
üzerine olduğu durumu devam ettirmesi gerekseydi belki de<br />
İslami cihat ve Amerika‟nın küfrü büyük lokma için karşı<br />
karşıya gelmeyecek, El-Kaide ve Bin Laden amaçlarına ulaşmak<br />
için onlarca yıl cihatlarını sürdürmek zorunda kalacaklardı.<br />
Ancak olayların akışının bu yönde gitmesi, Irak Sorununun<br />
ortaya çıkması Allah‟ın tedbiri ve emridir!!! „Yeni Dünya<br />
Düzeni‟ isimli makalemde, Bin Laden‟in Amerika‟yı dünya<br />
devletlerinden uzaklaştırmaya gayret edeceğini, diğer<br />
249
devletlerin de buna istinaden Amerika‟dan uzak durmaya<br />
çalışacaklarını yazmıştım. Bu makaleyi Amerika‟nın<br />
azledilmesinin gerçekte nasıl olacağını tasavvur etmeden<br />
yazmıştım, Irak sorununun Amerika‟yı azletmede ilk sırayı<br />
alacağına, Bin Laden‟in tek bir kuruş ödemeden bunu<br />
başaracağına hiç dikkat etmemiştim. Öyleyse şöyle söyleyin:<br />
„Bütün kuvvet Allah‟ındır.‟<br />
Amerika‟nın dışlanması ile ilgili gelişmeler öyle bir<br />
noktaya ulaştı ki, Amerikan halkı, Irak savaşına karşı durmaya<br />
başladı, Amerika İdaresi şiddetli bir şekilde dışlanmakta..Ve<br />
dünya, tümüyle bu savaşın karşısında duruyor. Sadece Beyaz<br />
Saray‟da bir topluluk ve ardından da köpek ismiyle İngiltere bu<br />
savaşı istiyor..<br />
Genel olarak baktığında Irak Savaşı‟nın, makalenin<br />
başında da belirttiğim gibi, mücahitlere ilahi bir hediye<br />
olduğunu görürsün. Yani Amerika‟nın yeryüzünde kibirlenip<br />
böbürlenmesi, Irak topraklarında tamamen ortaya çıktı ve<br />
neredeyse tüm dünya Amerika‟nın bu savaştaki garip ısrarına<br />
şaşkınlıkla bakar oldu.. Dünya halkının büyük çoğunluğu, bu<br />
savaşın hiçbir geçerli açıklaması olmadığına, zorbalıktan,<br />
büyüklenmekten öte gitmediğine inanır oldular..ve petrol..<br />
Buna ek olarak Beyaz Saray‟da önemli bir mesele; savaşı<br />
isteyen grup, kesinlikle Irak‟ta zafere ulaşacakları gözüyle<br />
bakarak gururlanıyorlar, Rumsfeld, savaşın bitiş tarihini bile<br />
belirledi…Bunlar, kesinlikle kazanacaklarına inanıyorlar. Bu<br />
savaşı adeta, kendilerinin düşmanı öldürdüğü, düşmanın da<br />
sadece seyrettiği bilgisayar oyunu gibi görmeye başladılar..<br />
Aynen bu şekilde Firavun da Musa Aleyhisselam‟a karşı kesin<br />
zafer kazanacağını sanmıştı..<br />
Amerika, savaşı kazanacağından bu kadar emin bir tavır<br />
içindeyken, dünya ülkeleri, bu savaşın bir felaketle<br />
sonuçlanacağına ve etkilerinin dünyaya yansıyacağına<br />
inanıyorlar. Bunun için akıllı Avrupa, şiddetle bu savaşın<br />
karşısında durdu…Avrupalılar, daha akıllı ve Orta Doğu<br />
hususunda tarihi olarak Amerikalılar‟dan daha tecrübeliler. Bu<br />
savaşın kontrolden çıkacağına inanıyorlar…Orta Do ğu‟yu<br />
kendilerine karşı, kin ve nefretle dolu ateş ocağı olarak<br />
görüyorlar. Bunun, bölgeyi patlatan, tüm batıyı felakete sokan<br />
bir savaş olacağını biliyorlardı. Çünkü neredeyse tüm dünyanın<br />
petrolü bu bölgede toplanmaktadır..<br />
250
Avrupalılar‟a göre, Irak meselesi savaşa girişmeden,<br />
barışçı bir yolla çözülmeli, Batılılar, kendilerini elde etmek<br />
için şartlandırdıkları şeyler elde etmelidirler. Bunun için<br />
Almanya ve Fransa‟nın batıya, servetlerimiz üzerinde batıya<br />
karar verme hakkı veren çıkışları gündeme geldi…Bi r başka<br />
değişle Avrupalıların savaşa karşı durmalarının sebebi ahlaki<br />
değerler değil. Bu karşı çıkılarının ikisebebi bulunuyor. İlki:<br />
Avrupalılar, kontrolün elden çıkacağından çok korkuyorlar ve<br />
Amerikalı kovboyların çok aptal olduklarının da gayet iyi<br />
farkındalar. Ve işlerin nasıl gideceğini bilmiyorlar..<br />
Müslümanlarla ilgili meselede tamamen başarısız kaldıklarına<br />
inanıyorlar öyle ki Yushka Fesher Amerikalıları kınayarak<br />
onlara şöyle sesleniyor: „Siz daha Bin Laden‟le olan savaşınızı<br />
sonuçlandıramadınız da böyle bir savaşta mı sizi desteklememi<br />
istiyorsunuz?‟ Korkuları çok doğal ve geçerli sebeplere<br />
dayanıyor. Arap bölgesinde toplanılması, onlara göre kötü bir<br />
durumun habercisi. Ve savaşın kızışmasından bu yana, yüzyıllar<br />
boyunca kurmaya uğraştıkları düzenlerinin parçalanma tehdidi<br />
ortaya çıktı..en büyük korkuları ise, Amerika‟nın bu savaşı<br />
aniden bitiremeyecek olması. Sonra belki de halk<br />
ayaklanmalarıyla Arap Rejimleri düşmeye başlayacak veya<br />
anarşi neticesinde savaşın alanı genişleyecek, belki Irak‟tan<br />
dışarı çıkacak ve savaş hiç hesap edilmeyen bir şekilde<br />
kızışacak veya en azından onlara göre… ve onları en çok<br />
endişeye düşüren nokta, mücahitlerin hareketleri..<br />
Tabi ki ikinci sebep: Amerika‟nın tüm Irak petrolünü eline<br />
geçirmesi sonucunda, ekonomik durumlarının çöküntüye<br />
uğraması ihitmali. Özellikle bu hususta Almanya ve Fransa<br />
çıkışta bulundular..<br />
Amerika ve Avrupa arasındaki bu aykırılıklar,<br />
geleceklerini büyük bir tehlikeye atıyor…Öncelikle ganimet<br />
hırsızları arasında çatışma çıkacak..en komik olan is e, daha<br />
çalamadıkları ganimet başında kavgaya tutuşmaları..<br />
Avrupa ve Amerika arasındaki tüm bu aykırılıklar<br />
Amerika‟nın bu savaşta mazi olacağına ve Avrupa‟nın da oturup<br />
seyredeceğine işaret ediyor…Avrupalılar, Amerika‟nın herhangi<br />
bir kuvvetin elinde eğitim görmüş olması temennisi aşamasına<br />
gelecekler..Belki de bu mesele temenniyi aşacak ve temenni<br />
fiile dökülecek, Amerika‟da bozgunculuk, hırsızlık<br />
girişimlerinde bulunacaklar. İşte bu da benim temennim..<br />
251
Hırsızlar arasında meydana gelecek çatışmanın<br />
neticesinde, uygarlıklar arasında net bir şekilde sorun<br />
yaşanacak..bunu düşündükçe büyük bir coşku yaşıyorum ve<br />
buna Usame Bin Laden‟in vesile olması için dua<br />
ediyorum…Daha önce de birçok batılı askeri analistin ve<br />
diğerlerinin savaşa tek bir açıdan baktıkların a işaret etmek<br />
istemiştim. Başka olayların gidişatına hiç bakmıyorlar. Bunun<br />
sebebi ise sahip oldukları güçlerine aldanışları, kendilerine<br />
kesin kazanacak, hiçbir direnişle karşılaşmayacakları gözüyle<br />
bakmalarıdır..<br />
Amerika, hiç sorun gözüyle bakmadığı mes elelerden gaflet<br />
içindedir…Peki ya Bin Laden, Amerika‟nın içinde ikinci bir<br />
darbeyi de vurursa, ozaman ne yapacaklar?<br />
Sonuncusu ve hiç düşünmek bile istemedikleri,,Ya darbe,<br />
Irak Savaşı‟nın ortasında oldukları bir anda gelirse ne<br />
yapacaklar?..<br />
Amerikalılar‟ın bu meseleleri düşünmek istememelerinin<br />
sebebi, gerçekleşmeyeceğinden ya da imkansız olduğundan<br />
değil, bu düşüncenin dahi kendileri için bir kabus olacağından<br />
kaynaklanmaktadır. Bu sebeple bundan bahsetmekten<br />
kaçıyorlar..Düşünmeyi ise asla istemiyorlar. Akılları bu noktayı<br />
geçiştirmek, hatırları tamamen mahvetmek istiyor. Kendileriyle<br />
iyimser bir tavır sergiliyorlar, başlarına gelebilecekleri<br />
hatırlarına getirmiyorlar. Bunların başında da El -Kaide ve<br />
ikinci darbesi geliyor..<br />
Bizlerin ise Müslümanlar olarak El-Kaide‟nin ikinci,<br />
üçüncü, dördüncü darbelerini yapacağına dair ikna olmamıza<br />
ihtiyaç yok. Çünkü bu mesele, olağan bir meseledir ve tugaylar,<br />
Amerika‟ya ikinci darbeyi de vurmak için<br />
görevlendirilmişlerdir. Operasyoları düzenleyecek tüm<br />
tugayların da büyük darbe ile bağları vardır. Yapılacak tek şey,<br />
planları hazır operasyonların gerçekleştirilmesidir.<br />
Müslümanlara düşen de dua etmektir..<br />
Batı bu etkenle anlaşılmaz bir şekilde muamele ediyor.<br />
Örneğin Blair: „El-Kaide‟nin İngiltere‟yi vurması, kaçınılma z<br />
bir durum‟ diyor. Blair‟in bu açıklamayla kastını görmezden<br />
gelirsek, hareketleri gösteriyor ki, ne dediğinin farkında değil<br />
ve başlarına gelecek tehlikeyi de.. uygarlıklarının sonunun ne<br />
olacağını da idrak edemiyor. Amerikalılar ise, 11 Eylül‟den<br />
daha kuvvetli bir saldırıya da maruz kalacaklarını çok iyi idrak<br />
etmişler. Ancak bununla beraber, haddi aştıklarını hiç<br />
252
umursamadan savaşlarını Irak‟a yöneltiyorlar..Bu, açıkça sana<br />
gösteriyor ki batı Irak‟ta giriştiği savaşta çıkarlarını koruyacak,<br />
odaklanma ve mantıklı düşünme yetilerini kaybetmiştir.<br />
Batılılar, Irak, El-Kaide sebepleriyle karşı karşıya oldukları<br />
tehlikeyi iyice düşünememekteler..<br />
Batı gerçekten aklıyla hareket etme, iyi odaklanma gücünü<br />
kaybetmiş hatta çıkarlarını bilme hususunda dağılmıştır. Tüm<br />
bunlar Usame Bin Laden‟in 11 Eylül hücumunun<br />
bereketindendir. Her ne kadar Irak karşıtı savaşı haklı<br />
göstermek için uğraşılmışsa da Amerika, her hangi bir konuda<br />
mantıklı düşünme kabiliyetini tamamen kaybetmiştir. Amerika,<br />
her ne sebeple olursa olsun Irak‟ı vurmak istiyor. Ve hangi<br />
mazeret, Saddam‟ı ortadan kaldırma konusuna takılıp kalan<br />
Kovboy aklını haklı çıkarabilir?<br />
Bölgede onlara tam bir üstünlükle kalmayı temin edecek<br />
yoğunlaşmanın kaybolması, size bahsetmek istediğim ilk<br />
meselelerden bir tanesi idi. Ve şimdi bu bahsin sırası geldi..Bu<br />
noktayı, standardın yükselmesi ve uygarlığın çöküşünün ölçütü<br />
olması dolayısıyla ele alacağım. Eğer Rumsfeld ve diğer<br />
Avrupalıların katıldığı Nato toplantılarında bulunup<br />
konuşulanları dinleseydiniz, Amerikalılar ve Avrupalılar<br />
arasında uzun zamandır var olan birçok siyasi ayrılıkları<br />
keşfederdiniz.<br />
Resimi iyice yakınlaştır…sonra küçült ve olanlarla<br />
bağlantısını kur ve kapsamlı bir şekilde bak..Ve bana şöyle<br />
söyle: Nasıl olurda batı, diplomatik yakayı, siyasi edebi bu<br />
ölçüde elden kaçırır ve konuşmaları, televizyon kameralarının<br />
önünde bu seviyeye ulaşır…sona ittifak saatin üçte biri kadar<br />
bir süre toplanıyor ve ardından hiçbir sonuç alamadan<br />
dağılıyor…!hello!Merhaba, acaba Arap zirvelerinden bir<br />
tanesinde miyiz? Yoksa Arap Dış İşleri Bakanları<br />
Toplantılarından birinde mi?<br />
Ve bu tavırları, Arap dış işleri bakanlarından çok iyi<br />
biliyoruz. Ancak bu sefer, uydu kanallarında, kendilerini<br />
uygarlık olarak üstün zannedenler gözlerimizin önünde bu<br />
tavırları sergiliyorlar! Peki neden? Sorun ne? Sorun, henüz<br />
ellerine dahi geçiremedikleri ganimetleri paylaşamama<br />
kavgası!!<br />
Bu durum beni Usame‟nin, Amerika‟yı vurup alçaltmakla<br />
kalmadığı, daha da ötesi, batı uygarlığının parçalanmasında<br />
katkısı olduğu fikrini taşımaya itiyor..Ve biz şu anda<br />
253
Avrupalılar‟ın yaşlı aristokrat, saldırgan ve kendisini hikmet<br />
sahibi sanan tavırlar sergiler şekilde görüyoruz. Bu arada<br />
Rumsfeld ve ayak takımından oluşan Beyaz Saray ise alçak bir<br />
sokak kadını gibi davanıyor. Sonra bu iki kadın karşılaşıyor ve<br />
sokak ağzıyla atışmaya başlıyorlar. Aristokrat hanım<br />
çizgisinden çıkıyor, Amerika da tabiatı gereği davranıyor ve<br />
tüm dünyanın gözleri önünde ve duyabileceği şekilde saç çekme<br />
kavgası başlıyor..Ben de tabi ki bu seyircilerden bir<br />
tanesiydim…<br />
Sonuç olarak uygarlık ölçütlerine göre birbirine zıt, savaş<br />
halinde iki uygarlıkla karşı karşıyayız. Biz de Müslümanlar<br />
olarak olaylara sakin bir tavırda yaklaşıyoruz –bunu sonra<br />
büyük bir gürültü izleyecek-. Yeni dünya düzeninde<br />
mücahitlerin önderliğinde bütünleşmeye yöneliyoruz.. Batı<br />
uygarlığı, gruplaşmaya, ayrılıklara, fırkalaşmaya, bölünmeye<br />
doğru gidiyor…Derin ayrılıklara doğru gidiyorlar ve bu da<br />
mücahitlerin, batı gücünü ezmesini kolaylaştıracak…Aralarında<br />
meydana gelen durumlar, Bin Laden‟in Amerika ile ilgili<br />
görevini yerine getirmesine büyük yardımda bulunacak.<br />
Özellikle de Amerika‟nın Irak Savaşı‟nda, bir sonuca<br />
ulaşamaması, çıkmaza düşmesi bunda büyük rol oynayacak..<br />
Bin Laden‟in darbeleri başarılı olur, Amerika da Irak‟ta<br />
hezimete uğrarsa, Amerika, dünyanın gözünde değerini<br />
kaybeder ve Avrupa da bize cephe alamaz. Hatta sadece batı<br />
değil, bunu hiçbir dünya ülkesi yapamaz. Bu, batının ortaya<br />
koyduğu stratejinin ne kadar yanlış, Amerika‟nın, Baba<br />
Bush‟tan bu yana ne kadar aptal olduğunun göstergesidir.<br />
Gelecek yıllarda Amerika topraklarımızdan çıktıktan sonra,<br />
Avrupa‟nın önünde bizimle ateşkes imzalamaktan,<br />
çıkarlarımızın korunmasını gözetmekten başka bir alternatif<br />
kalmayacaktır..ve benim şahsi görüşüm, gelecekteki<br />
düşmanımız, büyük tehlike, Çin ve müttefikleri olacak…Genel<br />
olarak makaleden kastımız bu değil ama yeri gelmişken şimdiki<br />
olayların sonucu olarak meydana gelecek ihtimalleri de saymayı<br />
uygun bulduk..<br />
Bu durum, bizleri bir kere daha ellerimizi kaldırıp, Usame<br />
Bin Laden‟e Amerika ile savaşmayı, sonra da tarihi 11 Eylül<br />
saldırısını seçtiği için dua etmeye sevk ediyor. Öyle ki 11 Eylül<br />
gerçekten dünyanın yüzünü, uygarlıkların gidişatını değiştirdi..<br />
254
Daha önce ‟11 Eylül‟ün Uygarlıklar Arasındaki Çatışmaya<br />
Tesiri‟ isimli bir makale yazmıştım ancak maalesef<br />
yayınlanmadı. Bu makalenin içinde koymak için aradım ve yine<br />
maalesef bulamadım. Makaleden hatırımda kalanlar..11 Eylül,<br />
darbesini ejderhanın gözlerine sapladı ve gücünü kaybetmesine<br />
sebep oldu. Ejderha ateşini her yöne savururken, mümin çocuk<br />
da okuyla ejderhayı her yerinden vurmaya devam ediyordu.<br />
savaş sona ermeye yakın çocuk, okunu ejderhanın kalbine<br />
saplar, ejderha düşer..ve çocuk Allah‟ın yardımıyla kazandığını<br />
müjdelemek için ejderhanın sırtına çıkar…Ejderhanın<br />
düşmesiyle birlikte, insanlara isabet eden tüm korku da<br />
düşer..Ejderhayla birlikte, ejderhanın gücü aracılığıyla<br />
insanlara baskı yapanların silahları da düşer…İnsanların<br />
yakasından Allah yerine Ejderhayı rab edindirmeye çalışanların<br />
elleri de düşer ve çocuk köyün farklı yerlerinde ezn okumaya<br />
başlar…ve çocuk arap sarığını takmaktadır.. Bu görüntü,<br />
uygarlıklar arasındaki çatşmanın şairsel bir yansımasıydı.<br />
Ejderha uygarlığının sona ermesi ve ezan uygarlığının ve arap<br />
sarığının ve parlak sakalın yükselmesi..<br />
Bu, bizim şu anda gurur duyduğumuz uygarlık<br />
oldu..kendinize bir sorun..11 Eylül‟den önce Usame‟in<br />
televizyona çıkması sizin için ne ifade ediyordu?..ve 11 Eylül<br />
sonrasında Usame Bin Laden‟in, Ebu Gays‟ın, Zavahiri‟nin,<br />
Ebu Hıfs‟ın televizyona çıkmaları ne ifade ediyor?..<br />
Mücahitlerin sergiledikleri tavırlar, görünüşleri, özellikle<br />
de Selefi İslam fikri, şu anda uygarlıklar arasında çıkan<br />
çatışmalarda en büyük etken rolünü oynadılar..Selef fikrinde<br />
oyun yoktur, orta yollu bir çözüm de yoktur. Çünkü bu fikir,<br />
kitaba ve sünnete dayanmaktadır. Ve çıkış noktasından taviz<br />
vermeye hiç de hazır değildir. Selefiler, Allah yolunda yanarak<br />
ölmenin zaferin zirvesi olduğuna inanıyorlar. Bu fikir, eski<br />
imparatorlukları ortadan kaldırdı. Bugün de geri döndü ve<br />
çatışmaları yönetmekte, İslam ümmetinin menfaatler ine hizmet<br />
etmektedir..<br />
Bu cihadi fikir, çatışmalarda, saldıran ne kadar büyük<br />
olursa olsun, başarılı olmayı mümkün kılan tek İslami fikirdir.<br />
Savaşın aleyhlerinde şiddetlenmesi, selefilerin ancak ruhlarını<br />
cilalar, ta ki ümmete, kaybedilmiş parlaklığını, hain<br />
hükümetler, sultanların alimleri tarafından çalınmış azametli<br />
ateşini geri kazandırsınlar..<br />
255
Bunun için mücahitler, sundukları büyük tasarıyla ümmete<br />
gerçek değerini verdiler, islamiyeti yücelttiler..bu mücahitler,<br />
ümmete yüzyıllar boyunca kaybettiği değerleri geri verdi.<br />
İslamiyetle övünmeyi yaşattı..<br />
Uygarlığın zafere ulaşması, uygarlığınla gurur duymaya,<br />
onu yüceltmene bağlıdır. Sahip olduğun maneviyat, inanış ve<br />
manevi değerler, seni saran cicili bicili, parlak, sahte güçlerden<br />
daha üstün olmalıdır..<br />
Bunun için sahabeler, islamla, tevhit inancıyla gurur<br />
duymuşlar, kendilerini bu dini yaymaya adamışlar, parlak, sahte<br />
değerlerden uzak durmuşlardır. Farsların içinde yaşadıkları eski<br />
uygarlığa özenmemiş, aksine bu uygarlığı yıkarak yerine yeni,<br />
adil bir düzen kurmuşlardır..<br />
İşte bu hali, asrımızda bize, mücahitler sunmaktadır.<br />
Amerika‟ya, sahip olduğu şeylere rağmen, yoksun gözüyle<br />
bakmamızı sağladılar. Ve mücahitlere de övülmeye en değer, en<br />
yüce kişiler gözüyle bakar olduk. Usame Bin Laden ve<br />
adamlarından, operasyonlarından bahsetmek, oturumlarımızın<br />
en değerli konuşmaları oldu..bu bizim gerçekten nasıl şimdi<br />
kazanmakta isek, bir süre kaybetmekte olduğumuz değerdi.<br />
Uygarlığın kazanması için ise ilk olarak nefsiyyen hazır<br />
olmamız gerekir…Eğer hazır olmazsak, daima zelil, hezimete<br />
uğramış kalacağız. Dünya petrolünün yarısını elinde<br />
bulunduruyor olmamız sebebiyle -40 sene boyunca petrol<br />
mülkiyetini nasıl elimizde bulundurduğumuz gibi -, her ne kadar<br />
uygarlık olarak hezimete uğramış olsak da bizi zelil etmek,<br />
yaptıklarını da mübah kılmak için uğraştılar.<br />
Uygarlığın bu zelilliği, mücahitler ortaya çıkana kadar<br />
tavırlarımıza, hareketlerimize hatta fikirlerimize yansıdı..Bu<br />
alçak durum sebebiyle erkekler, sakallarını kestirir, kot<br />
pantolon giyer oldular, böyle yaparak, güçlü uygarlıkları örnek<br />
aldıklarını, kendilerinin de yükseldiklerini zannettiler..<br />
Ancak 11 Eylül‟den sonra…Sizlere ümmetin, mücahitlerin<br />
eliyle nasıl da gerçek kimliğine dönmek istediğini hatırlatmaya,<br />
işten, okuldan arkadaşlarınızın nasıl da sakal bırakmaya<br />
başladıklarına dikkatinizi çekmeye de gerek yok.<br />
Burada Usame Bin Laden‟i televizyonda, Allah‟tan ve<br />
peygamberinden bahsederken, kafirlere karşı cihadı emrederken<br />
insanların neler hissettiklerini de söylemeye gerek yok..<br />
Aynı şekilde Şeyh Abdul Aziz El-Omri (Allah rahmet<br />
eylesin), televizyona çıktığında, vaaz verdiğinde, hükümete<br />
256
hamdetmekle vaazlarına başlayan, sizden de onlara dua<br />
etmenizi isteyen muamma haline gelmiş hocaları izlerken<br />
hissettiğinizden çok daha farklı erdürluı yaşadığınızı da<br />
hatılatmaya gerek yok.<br />
Zehran Kabilesi‟ne oğluyla ne kadar övündüğü ya da diğer<br />
kabilelerin kendilerinde böyle gurur duyulacak bir evlat<br />
bulunmadığı için ne kadar kıskandıklarını sormak da gerekmez.<br />
Usame Bin Laden‟e benzemeye, onu taklit etmeye<br />
çalışanlardan, fotoğraflarını kullandıkları bilgisayarlarda<br />
görüntü koruyucusu olarak koyanlardan hatta espri yapanlardan<br />
-bu esprileri yapanlar, esprilerinde mücahitlere gösterdikleri<br />
saygıyı ortaya koyarken düşmanlarıyla dalga geçerler -, yine<br />
bahsetme zorunluluğumuz yok..Amerikalıların bile 11 Eylül<br />
sonrası yaptıkları espriler, mücahitlere ihtiramın bir<br />
göstergesidir. Örneğin: „müslüman bir kimse Allah‟la<br />
buluşmaya gitmeyi sever ancak sorun, giderken kendisiyle<br />
beraber bir grup insanı da götürmesi!!!.<br />
Tekrar sözüme dönerek özetle şunu söylemek istiyorum:<br />
Usame Bin Laden ve şimdiki mücahitlerin, İslam ümmetine<br />
hüviyetini tekrar kazanmada, korkudan, zayıflık duygularından,<br />
zilletten kurtulmada büyük fayda sağladıklarını inkar edemeyiz.<br />
Usame bin Laden, ümmetin başındaki rejimlerde ve onlara tabi<br />
olanlarda bulunan bu duyguları kuşatıp, müminlerde izzet ve<br />
dine güven duygusu aşılamayı başardı. Ümmetin yaşadığı krize<br />
sebep ise korkak hükümetlerdir. Ümmetin göğsüne öylesine<br />
çullandılar ki, görevlerini, islamiyetin şerefli oğullarına<br />
bırakmayı dahi kabul etmemekteler. Bir yanda Usame‟nin diğer<br />
tarafta da Katar Dışişleri Bakanı‟nın „Amerika‟dan sadaka<br />
dilenmeliyiz‟ sözlerini dinleyen, ümmeti asıl krize sokanların<br />
kimler olduğunu daha iyi anlar...Ve gerçek seçiminin, ismi<br />
Arap Rejimleri olan yol kesicilerden, hırsızlardan yana değil<br />
mücahitlerden yana olması gerektiğini kavrar..<br />
Uygarlığımızın çöküşünde, toplumsal hastalıklar, boş<br />
vaatler, nefsi çıkarlar büyük rol oynadı. Ancak çıkış noktası<br />
sağlam Usame Bin Laden gibi bir adam ve adamları, tüm bu<br />
hastalıkları ortadan kaldırmaya, batı ile çatışmaya girerek<br />
ümmeti tedavi etmeye geldiler. Öyleki batı ile çatışmanın<br />
sonucu, ümmetin içindeki hastalığı söküp atmakta direk rol<br />
oynayacaktır..Usame‟nin ilaç tedavisinde en son bahsettiği<br />
nokta ise, ümmetin hezimetine öncülük eden, ısrarla<br />
koltuklarını kaptırmak istemeyen, kendilerinden başka bir şey<br />
257
düşünmeyen, eğer çıkarlarını koruyacaksa ümmeti ateşe atmaya<br />
hazır rejimlerdir..<br />
Ve bu çatışmalar sırasında, her kesimin gerçek yüzü,<br />
alçakların alçaklığı ortaya çıktı. Sultanların alimleri düştü,<br />
Selefi cihat mücahitlerine bilgelik taslayanların karargahları<br />
yıkıldı, tüm gerçekler ortaya serildi.<br />
Meselenin tüccarlığını yapan herkesin gerçeği ortaya<br />
çıktı. Örneğin çağdaşlar, akıllı geçinenle r, liberallerle aptalca<br />
ittifaklar yaptılar. Bu da gösteriyor ki, konuları gerektiği gibi<br />
okumuyorlar, olayların libaristlerle yaptıkları antlaşmalar<br />
yönünde gitmesini istiyorlar. Amerika‟nın gelip bölgeye<br />
hükmetmesi durumunda, bir şeyler kazanacaklarını<br />
zannediyorlar..<br />
Tabiî ki büyük çoğunluğu hatalı ve büyük kısmı da<br />
aptaldır. Bunlar, hükümetle antlaşma yapıyorlar ve alçakça işler<br />
yapmak için bazı krediler elde etmeye çalışıyorlar. Sonuç<br />
olarak, mücahitleri toplumdan soyutlamaya çalışıyorlar..Bu<br />
gafiller, en azından farelerin ne yaptığını bilselerdi!…Fareler<br />
batan gemiden göç ederler..Bunlarsa batan geminin kaptanıyla<br />
antlaşma yapmaya çalışıyorlar!..<br />
Açıkların keşfedilmesi zinciri bu kadarla kalmıyor,<br />
aksine devam ediyor; herkesin dinarı, dirhemi ortaya<br />
çıkıyor…Son olarak Irak Savaşı da temel gerçekleri ortaya<br />
çıkarmak için önümüze çıktı:<br />
Ġlk olarak: demokrasi çağrıları tamamen buhar olup uçtu ve<br />
batının demokrasi gerçeği anlaşıldı..Kimsenin, dünyanın dört<br />
bir yanında 15 milyon insanın katıldığı savaş ka rşıtı<br />
gösterilerin farkında olmadığını zannetmiyorum. Eğer gerçekten<br />
demokrasi getiriyor olsalardı, en başta İngiltere bu fiile cevap<br />
verirdi. Ancak, halkın %70‟i savaşa karşı çıktı. Bununla<br />
beraber, „savaş bu gösterilerle durmayacak, olacak.‟ sözlerini<br />
de Rice sarfetti..<br />
Ġkinci olarak: Almanya, Fransa gibi Batı<br />
hükümetlerinin savaşa karşı çıkmaları, pek de yüce temellere<br />
dayanmıyor. Onların karşı çıkma sebepleri, bu savaşı<br />
istenmeyen doğum gibi görmelerinden kaynaklanıyor..Evet,<br />
bunun için karşı çıktılar başka bir sebeple değil. Getirdikleri<br />
alternatif teklif de buna delildir…<br />
258
Batının demokrasi gerçeğinin bayalığını, alçaklığını,<br />
petrol gibi maddi çıkarlara, kontrolü elde tutmaya dayalı<br />
baskıcı yapısını açıklamaya gerek bile yok. Onların nazarındaki<br />
beşer kavramı bizdekinden daha farklıdır. Karşılarında<br />
Müslümanlar olunca ne kadar değer verdiklerini, Madelin<br />
Allbright‟in, sorunlarının Irakla olduğu, bu uğruda yarım<br />
milyon Iraklı çocuk ölse de bir önem arz etmediği yönünde<br />
arsızca sarfettiği sözlerinden anlıyoruz…Sonra Bush, Rumsfeld,<br />
Powell, sorunlarının çözülmesi, petrol uğrunda milyonlarca<br />
Iraklı‟nın ölümü hak ettiğini söylemek için geldiler..veya toplu<br />
imha silahlarının bırakılması için…<br />
Ancak ben açıkça batı demokrasisinin, halkı itiraz eder ve<br />
idaresi de bu savaşın çıkarına olacağını savunursa tüm gücüyle<br />
duvara vurmaya hazırlandığını kasdediyorum…Savaşta<br />
milyonlarca kişi ölse sorun değil…Önemli olan, başkalarının<br />
kafatasları üzerine kurulu bile olsa hayatlarını refah içinde<br />
sürdürmeleri..<br />
Dünyanın farklı ülkelerinde 500‟den fazla şehirde<br />
gerçekleşen gösterilerle ortaya çıkan karşıt manzarayı görmeyi<br />
bir dene ve Amerika ile İngiltere‟nin savaşa girmekte ısrar<br />
ettikten sonra yenildiklerini bir düşün. Bu durum batı<br />
uygarlığına ne ölçüde ve nasıl aksedecek??<br />
Neticede şunu demek istiyorum ki Irak savaşı bizlere her ne<br />
kadar şer olarak görünse de hayra yormamız gerekir. Ve<br />
bilmeliyiz ki hayır, şerrin dağılmasıyla gelir. Ölüm bizim için<br />
hayır olabilir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.<br />
Bu savaş, bizden üstün görünseler de batının düşüşünün<br />
başlangıcı olacak..Ayrıca daha şimdiden ayrılıklara<br />
düşmüşlerse, batıda şiddetli bölünmeler başlamışsa, yenik<br />
çıktıklarında halleri ne olacak? Kaybetmedikleri bir şeyleri<br />
kalacağına inanıyor musunuz?.<br />
Bazıları bunun iyimserlik olduğunu, Amerika‟nın Birinci ve<br />
İkinci Dünya Savaşları‟nda da, çıkarları uğruna milyonlarca<br />
vatandaşını kaybettiğini söyleyebilirler. Batının,<br />
ülkelerimizdeki çıkarlarından kolay kolay vazgeçeceğini mi<br />
sanıyorsun? Bu itiraz, Üstaz Temimi ve diğerlerinin ılımlı<br />
forum sitelerinde yazdıkları itirazlardır..<br />
Eğer batı bizim ülkelerimizdeki menfaatlerini<br />
savunacaksa, biz de ümmetimizi, ümmetin çıkarlarını savunacak<br />
Usame‟ye, faziletli cihat şeyhlerine sahibiz…Maalesef Usame<br />
259
ve bu şeyhler dışında sayacak kimse bulamıyorum..batı<br />
silahlara, denizaltılara sahipse biz de Usame‟ye sahibiz…<br />
Usame, bizlere, dünyanın bir milkarede kendisine karşı<br />
birlik oluşturacağını haber vermişti ancak onu yenemediler…Bu<br />
da bize kesin delil sunuyor ki, mücahitleri destek lediğimizde<br />
batıyı kolayca yenebiliriz…Eğer sahip oldukları tüm güç, 1<br />
milkarede 300 mücahidi alt etmeye yetemiyorsa, bu demek<br />
oluyor ki, Allah‟ın ipine sarılan mücahitlerin yenilmesi<br />
mümkün değil…Bu da bizlere uzayan savaşın sonunda<br />
mücahitlerin yeneceğini gösteriyor.. „Nice küçük topluluklar<br />
var ki, Allah‟ın izniyle büyük topluluklara galip gelmiştir..‟<br />
Son olarak..iki rüyayı süratle karşılaştırmayı münasip<br />
görüyorum…İlki: Dağılma yolunda olan bir rüya ve ikincisi:<br />
gerçekleşme yolunda bir rüya..İlki, Amer ika‟nın rüyası, ikincisi<br />
ise müslümanların rüyası..<br />
Amerika‟nın rüyası, 11 Eylül ve Bin Laden‟in yemininden<br />
sonra tamemen parçalandı. Bu yeminin tesiriyle dün<br />
Amerika‟da 21 kişi korkudan öldü ve ayaklar altında ezildi.<br />
Kesinlikle inanın, eğer bir ümmet korku içinde yaşarsa, rüyadan<br />
uyanır, battıkça batar ve sonunda da parçalanır…<br />
Müslümanların rüyasına gelince; gerçekleşmesi iyice yaklaşmış<br />
bir rüyadır. Usame Bin Laden‟in son hutbeleri, gerçekten<br />
ümmet için çok önemli, kargaşalar denizinde boğulduğu bir<br />
zamanda geldi. Bugün ise, ümmetin önünde her şey açıktır. Ve<br />
Allah ona hayır versin, Usame, ümmet için yapması gerekeni<br />
fazlasıyla yapmıştır ve senin de üzerine düşen o hatta<br />
gitmektir..<br />
İstek ve rüya içinde yaşar olduk..Bu rüya, korkumuzu<br />
gideriyor ve baskıcı, hayatımızı, geçmişimizi, uygarlığımızı<br />
bozan baskıcıları yok ediyor..İstek ise, ümmetin tüm<br />
liderliklerinin, gerçek sahiplerine teslim edilmesidir. Onlar ki,<br />
kanlarını ümmeti yüeltme uğrunda harcamaya hazırdırlar.<br />
Ümmete, bu adamların gövdelerini ümmeti n güvenliği için yere<br />
serip yol yapacakları hususunda daha fazla ispata gerek yok. Bu<br />
adamlar, uzun zamandır bu yoldalar ve 11 Eylül de son<br />
planlarını ortaya koydular..yakında ikinci büyük planları da<br />
gelecek ve tüm dünya Usame ve mücahitleri dinlemek için<br />
değil, onlara işittik ve itaat ettik demek için uydu kanallarının<br />
karşısına geçecekler… „Bu, Allah‟a hiç de güç gelmez.‟<br />
260
7- Olağanüstü Cihat ve Ġlham..El-Kaide Örneği 71<br />
Düşürülmüş Prens Barğuş Bin Tvale, Ene Elmuslim forum<br />
sitesinde, hoş bir makale yazmış. Makalesinin başlığını da „El-<br />
Kaide‟nin Reddettikleri…Acaba uyanık görünenleri de kapsıyor<br />
mu?‟koymuş. Sonra da prens şu noktayı soruşturuyor: Şu ana<br />
kadar onlar, El-Kaide‟nin ne istediğini anladılar mı? Bu soruya<br />
bir ekleme de ben yapmak istiyorum..Pren s Barğuş‟un sorusu,<br />
vaktinden önce sorulmuş bir sorudur. Aslında onlar daha El -<br />
Kaide‟nin ne istediğini düşünme aşamasına gelmediler. Çünkü<br />
daha El-Kaide‟nin ne yaptığını anlamadılar..El -Kaide‟nin ne<br />
istediğine ek olarak..Eğer El-Kaide batılı fikir ve felsefe<br />
kurumlarını şaşırtıp, onları ne olduğunu, olayların bu aşamaya<br />
nasıl geldiğini düşünme yolunda saçlarını yolmaya itmişse,<br />
bizim de hiçbir şekilde yeterli bilgiye sahip olmayan, ne olduğu<br />
hususunda analiz kabiliyeti bulunmayan uyanık görünüşlüler<br />
sınıfının özrünü kabul etmemiz gerekir. Onların bu konumda<br />
oldukları, sözlerle kararlaştırılmadı, aksine geçen olaylar<br />
konumlarını sabitleştirdi. Kim istediyse istedi, kim de<br />
büyüklendiyse büyüklendi..! Batının, Soğuk Savaş‟tan sonra<br />
konuştuğu iki görüş vardı. Bunlardan ilki Fransis Fokoyama‟nın<br />
„tarihin sonu‟ görüşü, diğeri ise, Somwell Henteconton‟un<br />
„Uygarlıkların Çatışması‟ görüşüydü. El -Kaide‟nin 11 Eylül<br />
operasyonu, Fokoyama‟nın „Tarihin Sonu‟ görüşünü ortadan<br />
kaldırdı ve Henteconton‟un görüşünü doğruladı.. Ancak<br />
sonunda yanıldı ve batının zafer kazanan taraf olamayacağını,<br />
zamanın yeni uygarlığı göndereceğini söyledi… Usame Bin<br />
Laden ve onunla beraber tüm mücahitler, islamı zirveye<br />
ulaştırmak anlamını taşıyan bu rüknü gerçekleştirmek için<br />
büyük bir hırsla azmettiler. 20 yıldan fazla süre sabrettiler.<br />
Allah, onlara fazilet ve yüce ikram kapılarını açtı. Öyle ki<br />
bugün müslümanlık zihniyetini, genel İslamiyet anlayışını<br />
şekillendirir oldular..Bu adamların seçtikleri, uzun yıllardır<br />
sabit yürüdükleri yol, onlara üstünlük ve zafer getirdi. Ve<br />
devletlere karşı boyun eğmemelerini sağladı….Yeni Romen<br />
İmparatorluğu…Cihat, kendisi dahiliğin ilham kaynağıdır ki<br />
sahabelerden bir topluluk yaptı…sahabeden bir tanesi, binden<br />
daha yüksek bir rakam olduğunu bilmiyormuş. Bir gü n ganimet<br />
71 Lewis Atiyatollah.<br />
261
olarak elde ettiği bir kadını satmış. Sonra kendisine ne kadara<br />
sattığı sorulduğunda bin, demiş. Ve ona sadece bine mi? Diye<br />
sormuşlar. O da binden daha büyüğü var mı? demiş.<br />
Cihadın kendisinin esin kaynağı olduğunu söylüyorum.<br />
Ebu Bekr, döneminde dinden dönenlere savaş açtı. Medine ve<br />
Bahreyn dışında kimse onunla olmadı. Sonra aynı anda, iki<br />
imparatorluğa; Fars ve Romalılar‟a karşı savaşa girişti…Daha<br />
sonra Ömer, bitirici bir darbeyle Farsı düşürdü. Sonra<br />
müslümanların kendilerini kovması içn Şam‟dan başka bir<br />
imparatorluk daha çıktı. Ardından savaşlar birbirini<br />
izledi…Anlayışın kaynağı ise; „Fitne ortadan kalkıncaya ve din<br />
tamamen Allah‟ın oluncaya kadar onlarla savaşın.‟..Cihat öyle<br />
bir ilham kaynağıdır ki, mücahitlerin Afganistan‟da Sovyetler<br />
İmparatorluğu‟nu devirmesini sağladı. Sonra da Usame ve<br />
beraberindeki mücahitlerin, Amerika İmparatorluğu‟na<br />
yönelmesini ve on yıldan az bir süre içinde şerefini toz topak<br />
içinde yuvarlanır hale sokacaklar…ve şu anda bu<br />
imparatorluğu, Allah‟ın izniyle tamamen yıkma<br />
yolundalar..Ancak ortada bir sorun var, bazıları durumu kolayca<br />
kavrayamıyorlar ya da hiç anlamıyorlar..Bunun içinde acıma<br />
duygusu uyandırıcı şekilde sorular soruyorlar..Nasıl cihat<br />
edeceğiz?..Veya onlara, mücahitlerden yana tavrınızı ortaya<br />
koyun dediğimizde: Neden gidip onlarla savaşa<br />
katılmıyorsunuz?..Fikri terör, cihada manevi destek verme<br />
sorumluluğundan dahi kaçmak için bahaneleri olmuş. Sizden bu<br />
büyük cihat tasarısını onaylamanızdan ya da en azından bu<br />
tasarıya rahatsızlık verecek konumu al maktan, tasarı sahiplerine<br />
tedbirsizler suçlamalaıyla leke sürmekten vazgeçmenizden<br />
başka bir şey talep etmedik. Onlara göre, mücahitler ümmeti<br />
labirentlere soktu. Sanki ümmet, önceden imkanlar, azamet<br />
sahibi idi de, Bin Laden gelerek tüm işleri bozdu,<br />
Hıristiyanların işgaline imkan verdi…veya Bin Laden<br />
Afganistan‟da binlercesini öldürdü de ölülerine ağlaşıyorlar!<br />
Sanki Irak‟ta 1 milyon çocuk öldürülmedi, sanki Filistin‟de<br />
yüzlercesi Yahudiler tarafından öldürülmiyor?..Usame Bin<br />
Laden geldi ve ölümlerine sebep oldu! Oysa Usamen Bin Laden,<br />
onlara hak ettikleri bazı borçları ödemek dışında bir şey<br />
yapmadı. „Eğer ceza ile karşılık verecek olursanız, ancak size<br />
yapılan cezanın misli ile cezalandırınız.‟.. Bu makale, cihat<br />
anlayışına karşı saçma bahaneler bulanlara verilen bir cevap<br />
mahiyetinde değildir. Onlara verilebilecek en güzel cevap,<br />
262
mücahitlerin, El-Kaide‟nin yaptıklarından bir şey<br />
anlamadıklarını çok iyi anlıyoruz. El-Kaide‟nin üstünlüğü ve bu<br />
örgütteki stratejik plancıların üstünlüğü ortaya çıktığında,<br />
onlara hiçbir fayda getirmeyecek bahanelerini tekrar<br />
etmemelerini rica ediyoruz. Öyle ki dinleri hiçbir geciktirme<br />
olmadan cihadı emretmektedir..Geleneksel bir hareketin<br />
liderlerinden bir tanesi, röportajda şöyle demişti: 11 Eylül<br />
darbesi, tehlikeli bir olaydır, davet bu darbeden çok olumsuz<br />
etkilenmiştir. Ve tüm dünya bize karşı birleşti. Şöyle dedim:<br />
peki, öyleyse neden bunu engellemiyoruz? Şöyle cevap verdi:<br />
Nasıl engelleyeceğiz? Ben: Siz geniş bir cemaatsiniz ve<br />
alimleriniz, kültür ve hareket önderleriniz, üniversite<br />
profösörleriniz, Arap ülkelerinin birçoğunda etkili şahıslarınız<br />
var ve nasıl Bin Laden‟in tarih yazdığını, insanların kalplerini<br />
aldığını, batıyı karşısına aldığını unutursun? Nasıl unutursun ki<br />
batıyı açıkça karşısına almışken Müslümanlar a karşı o kadar<br />
sıcaktır? Bu sırada da sizler kötürüm bir haldesiniz ki, haberleri<br />
bile basın organlarından başka bir kaynaktan<br />
öğrenemiyorsunuz. Şöyle dedi: Düşüncesiz bir grup insan<br />
karşısında ne yapabiliriz ki? Ben: Subhanallah, sen mi bunu<br />
söylüyorsun? Kendinize hiç sormuyor musunuz, düşüncesiz bir<br />
insan nasıl da tarih yapabilir, herkesin altından halıyı<br />
çekebilir? Sonra bu düşüncesiz dediğiniz grup, nasıl olur da<br />
islamın ismiyle hareket ederek, dünyadaki kutuplaşmayı<br />
yaratabilir? Nasıl olur da düşüncesiz, sorumsuz bir grup insan,<br />
dünyanın en büyük istihbarat birimini yakar? Ve bu operasyonu,<br />
dünyanın gözetimi, bakışları altında, hatta günlük erzağını elde<br />
edemeyecek kadar kuşatılmış bir haldeyken düzenliyor. Neden<br />
bu adamı anlamak istemiyorlar?..Dünyada da ahrette de<br />
kendisini kurtaracak olan Allah‟ın ipine sarılıyor. Hayatını<br />
Allah yolunda harcayıp, Allah‟ın emirlerini işlerinde kendisine<br />
çıkış noktası edinip, Allah‟ı isteyen, Allah‟ın kendisini muvafık<br />
kılmasını amaç edinenlerin önünde felah yolu açılı r..<br />
Anlayamadıkları nokta, cihat, Usame ve El -Kaide‟nin dahice<br />
girişimiyle baş düşmanlara karşı üstün gelmesiyle<br />
canlandı..Müslüman bir kimse cihadın görüntüsüyle nurlanır,<br />
gözleri genişler, daha dikkatli olur. Cihada katılan bir<br />
müslüman, birçoklarının belirleyemediği birçok hususlar<br />
hakkında söz sahibi olur. Diğerleri ise olayları ancak, içinde<br />
kaldıkları santimetrelerle ölçülebilen daracık alanlarına göre<br />
yetersiz çözümler getirebilirler. Cihadi akıl, özgür akıl<br />
263
demektir. Herşeye yüksekten ve özgür bir bakış açısından<br />
bakar. Çünkü o, kendisine zarar verecek bağlantılara sahip<br />
değildir. Olaylara sadece yüksekten bakmakta değil aynı<br />
zamanda da hür ve geniş bir akılla çözmektedir. Bu nedenle de<br />
El-Kaide, kimliğini, konumunu, çevresini, meydandaki amelini,<br />
düşmanını, programını ve stratejisini tanımlamakta büyük<br />
başarı gösterdi ve dünyanın gerçeğini ortaya koydu. Bin<br />
Laden‟in şahsiyetini bir düşün; modern ulusalcılık anlayışını<br />
çökertti.<br />
Bin Laden, islam dünyasında hatta tüm dünyada benzeri<br />
bulunmayan parlak bir şahsiyettir. Bir de El-Kaide‟yi düşün;<br />
siyasi mekandan öteye geçmiş, sıradan kalıpları aşmış efsane<br />
bir varlık. Bu bir abartı değil, sadece idrak eden bir bakışın<br />
tasviridir. Öyle ki El-Kaide düşmanları bile bugün bu gerçeği<br />
kabul etmekte, El-Kaide için uluslararası örgüt tabiri değil<br />
uluslarötesi örgüt tabirini kullanmakta ve El -Kaide‟nin siyasi<br />
sınırların üstünde, toplumları aşmış bir mekana sahip olduğunu<br />
söylemektedirler!!..El-Kaide, bunu gerçekten başarabilir çünkü<br />
siyasi ve sosyal alanlarda kullandığı kanunlar, uluslararası ve<br />
yerel kanunlardan tamamen farklıdır. Hizbullah, Fetih ve Güney<br />
Amerika‟daki gibi bazı örgütler her ne kadar ülkeleri<br />
bezdirmişlerse de, devlet kanunlarının sınırlarında kalmışlardır.<br />
Her yapılan, belli sınırlar, belli bie öl çü çerçevesinde kalır.<br />
Ayrıca uluslararası ittifaklardan da faydalanmaktadırlar. Oysa<br />
El-Kaide, kendisine has rolü, planları, ilişkilerini yürütmekte<br />
kullandığı özel bir dili vardır. Giriştiği savaşında tüm<br />
ülkelerin, istihbarat birimlerinin, koruma örgütl erinin önünde<br />
adeta sihirli sözler kullanır. Onlara ve bazı bilinçlilere<br />
başkaldırmıştır..!<br />
El-Kaide iki temel üzerine odaklanmıştır:<br />
İlki: El-Kaide, islami örgütlerin arasında tapınak gibi belli<br />
bir merkeze dayanmayan tek örgüttür. Bunun yerine bir külliy e<br />
ve ya üniversite gibi hareket ederek, hedefi, uslubu ve siyaseti<br />
bilen bir nesil yetiştirmektedir. Sonra El -Kaide bu öğrencileri<br />
bırakmakta, gerektiğinde El-Kaide‟nin tüm olanaklarını, gücünü<br />
talep olduğu taktirde kullandırmaktadır. Merkez, sadece birlik ,<br />
lojistik destek, genel yönelme yeri olarak kalmaktadır. Bu<br />
çözüm yoluyla El-Kaide, istisnasız tüm islami örgütlerin<br />
şikayetçi oldukları çok kişinin üye olması ve bürokrasi<br />
işlerinden kurtulmayı başarmıştır.<br />
264
İkincisi: El-Kaide, halka yönelik garip, bununla beraber<br />
münasip bir tarz kullanmaktadır.<br />
Böylece toplum da operasyonlarının doğal bir parçası<br />
olmaktadır. Bu uğurda her türlü güçlerini, donanımlarını<br />
kullanmaktadırlar. İnternetteki birçok kitap, bu doğal hizmete<br />
birer örnektir. Lois Atiyyetullah da bu yola hizmet edenler<br />
arasından sadece bir tanesidir. İnterneti dold uran flaşlara bir<br />
bak ve hangi Örgüt bunu yapabilir, bana söyle. İnternette güç<br />
sahibi yüzlerce genç, güçlerini El-Kaide menfaatine ve hiç bir<br />
talimat beklemeksizin kullanır oldular. Bu noktada şu soru<br />
aklımıza geliyor: Neden cihadi akımların içinde sadece El -<br />
Kaide muvaffak oldu ve bereketlendi? İki kelimeyle özetlersek:<br />
İhlas ve ilim sahibi oldukları için. İhlas, yani Allah‟a bağlılık<br />
ve şeriatın belirlediği cihadın yönünü değiştirmekten ba hseden<br />
seslerden kurtulmak. El-Kaide, içlerinde intikam, öfke ve belli<br />
durumlarla çevrili sebepleri barındıran ve hedefleri de farklı<br />
olan cihadi akımlardan ayrılmayı başardı. El -Kaide‟nin ihlasını<br />
ortaya koymak için istişhadi operasyonlardan daha uygun ör nek<br />
bulamayız...Her an ölüme hazırdırlar..Birçokları, Usame Bin<br />
Laden‟in elinde istişhadi operasyonlar için hazır bulunan<br />
gençlerden oluşan bir liste bulunduğunu bilmezden gelmekteler.<br />
Bundan sadece bir buçuk yıl önce bu listede 900‟den fazla<br />
gencin ismi yazılıydı. Ruhlarını Allah yolunda sunmaya hazır<br />
gençler..İlimden kasıt ise hem şer‟i ilme sahip olup onun<br />
gerektirdiği gibi hareket etmek hem de güç kazanmayı<br />
sağlayacak dünyevi ilmi de bilmektir. Şer‟i ilim açısından El -<br />
Kaide, kendilerine Muhammed sallall ahu aleyhi ve sellemi<br />
örnek almakta ve şeriat hükümlerine uyarak selefi cihadı tam<br />
manasıyla sürdürmektedirler. Yani cihada davet etmekteler, aile<br />
fertlerini aynen sahabelerin yaptıkları gibi cihat merkezli islam<br />
terbiyesi üzerine yetiştirmekteler. Dünyevi ilme gelince,<br />
öncelikle çıkış noktası olarak şu ayeti almaktalar: Onlara<br />
(düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvetle hazırlanın.<br />
El-Kaide, güce ulaşabilmek için tüm çabayı sarfetmiştir. Öyle<br />
ki artık uranyum ve atom bombası elde etmenin yollarına<br />
koyulmuştur. Afganistan‟da savaşanlardan bir tanesi, yaptıkları<br />
oturum esnasında şöyle söyler: Ey gençler, bu oturum bildirim<br />
oturumu olacak ve herkes kendisine sıra geldiğinde kendi<br />
uzmanlık alanında bir bildiğini söyleyecek. Herkes, bu konuda<br />
antlaştı. Açıklamalar birbirini izledi, herkes birbirinin<br />
tecrübesinden şaşkınlık içinde kaldı ve sonunda çok özel<br />
265
güçlerden oluşan bir birlik oldukları ortaya çıktı. Aralarında<br />
dağlar hususunda taktik, elektronik, topoğrafya, zehirler,<br />
şehirlerde savaş taktikleri uzmanı, zırhlı nişancısı, tank avcısı<br />
bulunuyordu..Tüm bunların sonucunda El -Kaide‟de cihat<br />
dehalığı ortaya çıktı. Ve El-Kaide batının en şeytani akıllarına<br />
gelemeyecek fikirlerle ilerlemeye başladı. El -Kaide‟nin izlediği<br />
stratejinin, ileri görüşlülerin tüm gö rüşlerinden şu hususlarda<br />
daha açık ve şaşırtıcı olduğu ortaya çıktı:<br />
İlki: İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılda islam dünyasında<br />
ilk defa El-Kaide dizginleri eline aldı. Öyle ki El -Kaide<br />
eylemleri gerçekleştiren, diğerleri ise cevap veren konumunda<br />
bulunmaktalar.. Tüm islami hareketlerle beraber Arap<br />
hükümetler de karşılık veren tarafında yer almaktadırlar. Her<br />
kim El-Kaide ve Amerika savaş tarihini okursa bunu açıklıkla<br />
görebilir. El-Kaide Amerika‟nın daha sonra kendisine cevap<br />
vereceği fiillerini gerçekleştireceği mekanı ve zamanı El-Kaide<br />
uzmanlarının muvaffakiyetleri üzere seçen taraf oldu..Bunun<br />
için Usame, Abdulbari Etwan‟a Amerika‟nın Afganistan‟a<br />
gelerek tek tek mağaralarda kendisini arayacağını<br />
söylemişti..El-Kaide, 11 Eylül sebebiyle müslümanların<br />
gelecekleri konumları da çok iyi tasavvur<br />
edebiliyordu..Hatırlıyorum, Afganistan‟dan dönenlerden bir<br />
tanesi, operasyondan iki hafta önce Şeh Usame‟nin kendilerini<br />
topladığını ve onlara harfi harfine şöyle dediğini haber<br />
verdi..Önümüzde büyük bir operasyon bulunmaktadır ve bu<br />
operasyonla birçoklarının konumları ortaya çıkacak. Sizinle<br />
zannettiğiniz birçoklarını karşınızda bulacaksınız..Sonra genç<br />
şöyle dedi: Şeyh Usame bizleri uyardı ve meydana gelecek<br />
olayların gerçekten zor olacağını, zayıf kişilerin sabır<br />
gösteremeyeceklerini söyledi.<br />
İkincisi: El-Kaide‟nin gerçekleşecek sürpriz<br />
operasyonlarını, Amerika‟nın aklından geçirmesi dahi mümkün<br />
değildir. Mesela Amerika, gemisinin denizde vurulacağını hiç<br />
düşünmüyordu. Tarihte, Amerikan Coll Savaş gemisinin<br />
parçalanması gibi bir hadise hatırlamaya çalışıyorum ancak<br />
bunu başaramıyorum. Eğer bir örnek getirebilecek varsa<br />
getirsin..Sonra 11 Eylül, Amerikalıların, nasıl başarılı<br />
olabileceğini akıllarının alamayacağı hadiseler zincirinin<br />
zirvesi oldu. Bununla beraber, Allah‟ın fadlıyla başarılı oldu..<br />
El-Kaide‟nin tasarrufatları, Amerikanın fikrinin dışında<br />
gerçekleşmeye başlayınca Dick Cheni ve Bush, kendilerini yeni<br />
266
ir operasyon tehlikesinin karşısında bulmaktan başka birşey<br />
yapamadılar. Ancak bu saldırının mahiyetini ve şeklini yine de<br />
tasavvur edemediler. El-Kaide, müslümanlara üstün olduğunu<br />
ve Amerika‟nın düşünce tarzının dışında fikirler icat edip,<br />
düzenlemelerde bulunabileceğini isbat etti.<br />
Üçüncüsü: Düşmanın birimlerinin, cihazlarının<br />
kullanılması; küçük çapta uçakların kullanılması, patlamalar<br />
gerçekleştirilmesi. Büyük çapta ise davet, basın, siyaset, halkla<br />
ilişkilerde kullanılması. Bugünlerde CNN‟in El -Kaide‟nin<br />
kimyevi silahlar kullanmadaki gücü hakkında hazırladığı<br />
derlemeleri izliyorum. Ve Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />
Sellem‟in hadisiyle doğruluğu kanıtlanan, hizmetine sunulan bu<br />
olaydan şaşkınlığa mı düşüyorsun: „Korkuyla zafer kazandım‟<br />
ve Amerika‟nın görüntüsünü hayal ediyorum. Ölen bir köpeği<br />
korku ve endişe içinde izliyorlar. Bu olayı izzetli görüntü müzle<br />
bağlarsak, Usame ve çevresindeki en şiddetli adamlardan oluşan<br />
korumaların görüntüleri, Amerikalılar‟da ne kadar da büyük<br />
korku yaratmaktadır.. El-Kaide‟ye verilen bu ilginç imkan<br />
Amerikalıların korkularına korku katmıştır. El -Kaide‟nin sahip<br />
olduğu tecrübeleri gören müslümanlarda da büyük sevince<br />
boğulmuşlardır.<br />
Dördüncüsü: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in<br />
„Yahudi ve Hıristiyanları Arap Yarımadası‟ndan çıkarın.‟<br />
Hadisinde buyurduğu gibi, bu olayın herhangi bir insaf<br />
gerektirecek, pragmatikleştirilecek yanı yoktur. Öyleyse<br />
çıkarılmaları lazım..Savaşın tüm yüzleri ortaya çıktıkça savaş,<br />
El-Kaide‟nin şiddeti artan şartlarının karşısında aciz kaldı.<br />
Aynı şekilde hedef de sadece Arap Yarımadası‟ndan çıkarma<br />
meselesi olmaktan çıkarak Amerika‟yı yıkma meselesine<br />
dönüştü..<br />
Beşincisi: El-Kaide‟nin ve üyelerinin hedefi açıkça<br />
Amerika‟dır. Bunun dışında yapılan her iş –başka cepheleri<br />
vurmak bile olsa-, bu amaca hizmet etmek için yapılmaktadır.<br />
Altıncısı: İslami örgütlerle ittifak kurmaktan, fıkıh, ke lam<br />
alanlarında tartışmalardan uzak durması, söylenenlere<br />
tahammül etmeye hazır olması ve cevap vermemesi. El -Kaide<br />
ve Usame, hiç bir mazeret gösterilemeyecek yaralamalara,<br />
saldırılara maruz kalmışlardır.<br />
Son olarak: El-Kaide‟nin Amerika karşıtı giriştiği savaş<br />
bir eğlence değildir. Projesi El-Kaide stratejistleri tarafından<br />
belirlenmiş tam bir savaştır. El-Kaide‟nin kullandığı yöntem,<br />
267
müslümanların uyandırılmasını, kendi vücutlarında tehdit<br />
içinde olduklarını anlamalarını ve kendilerini dünyada hiç bir<br />
gücün durduramayacağını hissetmelerini sağlamayı<br />
hedeflenmektedir..Bizler de tarihten ders almalıyız...Ancak bu<br />
savaş, birçoklarını külfet altında bırakacak, uzun ve zor bir<br />
savaş. Ancak getireceği külfet, sonuçlarının yanında hiç bir<br />
önem arzetmeyecektir. En önemli sonucu da islam ülkelerinden<br />
işgalin kaldırılması olacaktır. Bunların başında da Suudi<br />
Arabistan ve Kudüs gelmektedir..Bizler, Allah‟ın lütfuyla El -<br />
Kaide‟nin çok etkileyici bir şekilde Amerika‟dan gelecek<br />
darbenin üstesinden gelmeyi başardı. Ameri kalılar<br />
Afganistan‟da gerçekten çok kötü duruma düştüler ve bu alçak<br />
durumu ortadan kaldırmayı başaramayınca da kurtulabilmek<br />
için hemen Irak‟a saldırdılar. Mücahitleri elimizden geldiğince<br />
desteklemeliyiz ki Amerikalılar‟a karşılık verebilmeleri,<br />
Allah‟ın izniyle Amerika‟yı yerle bir etmeleri<br />
kolaylaşsın..Evet, Amerika‟yı yerle bir etmek..Bu seneler önce<br />
gerçekleşmesi imkansız bir rüya idi..Ancak 11 Eylül‟ü ve<br />
neticelerini gördükten sonra, bu rüyanın Allah‟ın izniyle<br />
gerçekleşebileceğini gördük..El-Kaide‟nin Amerika‟yı yerle bir<br />
etmesi gerçekleştiği taktirde dünyada inşa olacak yeni ve büyük<br />
gücü bir tasavvur edin..o güç ki Allah‟ın kitabı ve Resulallah‟ın<br />
kılıcıyla yürüyecek. (Kıyamet gününe yakın kılıçla<br />
gönderildim.)..Biz biliyoruz ki, El-Kaide‟nin anlayış tarzını ve<br />
dehasını kavrayamayanlar bizim analizlerimizi de anlamakta<br />
zorluk çekeceklerdir. Bunun sebebi ise kullanılan dilin zor<br />
olması değil anlamayan kesimin örgüt olarak başarısız, fikir<br />
olarak kapalı ve kendi kısır döngüleri içinde yaşamayı başarı<br />
zannetmelerindendir. Onların, El-Kaide Örgütü‟nün uluslararası<br />
oyun kurallarının dışına çıktığını ve toplumsal akımları<br />
etkilemek için nasıl bir yol izlediğini idrak edebileceklerini<br />
zannetmiyoruz. Ve aynı şekilde El-Kaidelilerin soyutluk<br />
sıfatını kazanarak bunu cihadi betleri bir kenara atmadan Şer‟i<br />
ilimle birleştirdiklerini tasavvur edebileceklerini de<br />
zannetmiyoruz. El-Kaide‟nin girişimde, sürprizde, düşmanın<br />
kendi techizatını aleyhine kullanmakta, hedefi büyük incelikle<br />
belirlemekte, tüm kışkırtmalara, eleştirilere hatta maruz kaldığı<br />
küfürlere rağmen islami cemaatlerle ittifak kurmaktan uzak<br />
durmakta sahip olduğu kudreti görebileceklerini de<br />
zannetmiyoruz. Son olarak bazı ileri görüşlülere bir nasihatta<br />
bulunmak istiyorum: Kültürlülerin beyanı adı altı nda İbn<br />
268
Teymiye‟nin Kıbrıs Meliki‟ne yazdığı mektupta yumuşak<br />
ifadelerle hitap ettiğini bize delil olarak getiriyorlar. Ve şu<br />
cevabı veriyorum onlara: İbn Teymiye, Kıbrıs Meliki‟ni<br />
müslümanların birer fedai oldukları yönünde tehdit etti. İbn<br />
Teymiye, ailesini değil kralları öldürenlerdendi. Sanki O,<br />
bugün El-Kaide‟nin konuştuğu dilden konuşuyordu..Kıbrıs<br />
Kralını, müslüman fedailerle korkutuyor, kendisine<br />
ulaşabilecekleri uyarısında bulunuyordu. Hani nerede, neden<br />
İbn Teymiye ile övünen modernleri bu devirde de onun<br />
yaptıklarını yapan El-Kaide ile övünür vaziyette bulamıyoruz?<br />
Gerçekten El-Kaide, heryerde müslümanların övünç<br />
kaynağıdır..Allah‟ım ayaklarımızı sabit kıl, onlara düşmanını<br />
ve düşmanlarını yenmeyi nasip eyle. Bizleri de onlara yetiştir.<br />
Bizleri de onları da cennette birleştir. Rahmetini diliyoruz ey<br />
rahmetliler rahmetlisi..Amin..Amin..Amin..<br />
CIA‟de Usame Bin Laden‟i Yakalamaktan Sorumlu<br />
Özel Birimin Eski BaĢkanı‟nın Al-Jazeera Televizyon<br />
Kanalına Yaptığı Çarpıcı Açıklamalar<br />
Programın ismi : Çok Gizli<br />
Programın Sunucusu: Yusri Fuda<br />
Programın Konuğu: Michael Scheuer- CIA‟de Usame Bin<br />
Laden‟in Yakalamaktan Sorumlu İstihbarat Birimi‟nin Eski<br />
Başkanı<br />
Programın Tarihi: 11.09.2005<br />
TartıĢma konuları :<br />
A- Amerika’nın Bin Laden’e ve Teröre Karşı Açtı ğı Savaş<br />
B- Usame Bin Laden Birimi ve Yakalama Fırsatının elden<br />
Kaçması<br />
C- 11 Eylül Komisyonu ve Görevi<br />
D- Amerika ve 11 Eylül Saldırıları’nın Özel Hedefler İçin<br />
Kötüye Kullanılması<br />
269
Yusri Fuda: Esselamu aleykum ve rahmetullah. Programımızın<br />
bugünkü bölümünü Washington‟da sunuyoruz. Konuğumuz ise<br />
CIA İstihbarat Ajansı‟nın Usame Bin Laden‟i Yakalamaktan<br />
Sorumlu Özel Birimi‟nin kurucusu ve Eski Başkanı Michael<br />
Scheuer. Michael Scheuer, kendisinin kurduğu bu birime<br />
oğlunun ismini vermiş; „Alak‟. Ve istihbarat analizcilerinden,<br />
meydanlarda görevli kontrol görevlilerinden kadrosunu kurmuş.<br />
Kendisi bugün bizlere, esrarengiz, çok çarpıcı açıklamalarda<br />
bulunacak.<br />
Soru: Batının teröre karşı savaşta kaybettiğine inanıyorsun,<br />
bunda dayanağın nedir?<br />
A- Amerika’nın Bin Laden ve Teröre Karşı Başlattığı Savaş<br />
Michael Scheuer: inanıyorum ki biz açık bir şekilde, teröre<br />
karşı savaşta kaybetmekteyiz.<br />
Belki bu savaşın ismi en baştan „Teröre Karşı Savaş‟ değil<br />
de „İslam İsyancılarına Karşı Savaş‟ olarak konmalıydı .<br />
Kitabımda ısrarla, düşmanın ne söylediğini dinlemediğimize ve<br />
İslam Dünyası‟nın hürriyetlerden, toplumsal eşitliklerden nefret<br />
ettiğine inanmaya devam ettiğimize işaret ettim. Savaşı<br />
kaybediyoruz çünkü, dünyanın dört bir yanında yaşayan<br />
müslümanların, Amerika‟nın siyasetine tepkileri giderek<br />
artıyor.<br />
Yusri Fuda: Sizin söylediklerinizden şu anda, Usame Bin<br />
Laden ve El-Kaide‟yi terörist görmediğiniz sonucunu<br />
çıkarabilir miyiz?<br />
Michael Scheuer: Ben bunu, 1996 yılında Usame Bin Laden‟in<br />
Amerika‟ya açtığı savaş olarak vasıflandırıyorum. Ortada suç<br />
işleyen gruplar varmış gibi bir hava yaratılıyor. Oysa durum<br />
bundan çok öte, çok daha ciddi ve çok daha tehlikeli. Eğer<br />
Usame Bin Laden ve Örgütü, sadece suç işlemeyi temsil<br />
ediyorsa, gelecekte tehdit unsuru olacak lar ancak gerçek terör<br />
anlamında değil. İnanıyorum ki bu tabir, Amerika’nın<br />
savaştığı düşmanı tasavvur etmedeki gücünün zayıflığını<br />
ortaya koyuyor.<br />
Yusri Fuda: Dünyanın en büyük istihbarat merkezinde<br />
oğlunun ismiyle, Bin Laden Birimi kurdun. Bu fikir ner eden<br />
geldi? Bu birimi kurmaktaki hedeflerin nelerdi? Amaçlarına bu<br />
yolla ulaşabildin mi? Neler başarabildin bu birimde?<br />
270
B- Bin Laden Birimi ve Elden Kaçan Yakalama Fırsatı<br />
Michael Scheuer: Birimin kurulması, İslami isyancıları,<br />
direniş hareketlerini gördüğümüzde kuruldu. Ve Usame ismi, bu<br />
gruplar içinde en başta yer alıyordu. olarak Çünkü bu<br />
hareketleri ve grupları gerek savaşçılarıyla gerek silahlarla<br />
genişletiyor, destekliyordu. Ya da sadece onlara ilham kaynağı<br />
oluyordu… Amerikan Hükümeti, Usame Bin Laden‟in malını<br />
müsrifçe harcayan bir Suudi Arabistanlı mı, Amerika için<br />
gerçekten bir tehdit unsuru mu olduğunu anlamak için, senenin<br />
son ayında özel bir birim oluşturdu. Bu birim aracılığıyla,<br />
Usame Bin Laden ve örgütünün, Amerika için daha önce terörist<br />
isimlendirdiğimiz büyük cemaatlere sahip örgütlere hiç de<br />
benzemeyen bir şekilde tehdit unsuru olduğunu keşfettik. Aynı<br />
şekilde Afganistan‟da Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşan<br />
örgütlerin örneğine benzer ancak daha dikkatli, daha büyük, her<br />
yerde uzantısı bulunan, toplu imha silahlarına ulaşmaya çalışan,<br />
nükleer silahlara özel bir ihtimam gösteren bir örgüt vardı<br />
karşımızda. Bu nedenle de CIA‟in üzerine düşen iki görev<br />
bulunuyordu. Bunlardan ilki: Karşı karşıya bulunulan tehdit<br />
unsuru hakkında bilgiler toplamak ve tabiatı hakkında<br />
açıklamalara ulaşmak. İkincisi: Bin Laden ve yardımcıları<br />
hakkında suç tasarısı oluşturmak için Eski Sovyet tahkikat<br />
birimlerinden yardım almak. Hedefimiz, istihbarat gücümüzle<br />
Bin Laden‟i öldürebilmek ya da en azından ona ulaşabil mekti.<br />
Tüm bu çalışmalar 1998 yılının baharında yapıldı.<br />
Yusri Fuda: Bin Laden, o dönemde, Amerika‟nın bir numaralı<br />
düşmanı olarak biliniyordu. Aynı sene Usame Birimi kuruldu.<br />
Bu birimin kurulduğu sene, Sudan Hükümeti aracılığıyla,<br />
Usame Bin Laden‟in ele geçirilme fırsatı vardı. Yani biliyoruz<br />
ki Sudan Hükümeti, bu hususta her türlü yardımlaşmaya açıktı<br />
ve Sudan‟dan gelen yetkililer, Virjinya‟da bazı toplantılara<br />
katıldılar ve kendilerine sorulan tüm soruları yanıtladılar. Siz,<br />
İstihbarat Merkezi‟ndeki görevinize dayanarak, o dönemde<br />
Amerika‟nın durum şimdiki hale gelmeden, Usame Bin<br />
Laden‟den bir an önce kurtulması gerektiğine inanıyor<br />
muydunuz?<br />
271
Michael Scheuer: Evet doğru, birimimiz Usame Bin Laden‟in<br />
gerçek bir tehdit unsuru olup olmadığını araştırmak için<br />
kuruldu. Ve benim dediğim gibi, bu tehdit, daha öncekilere hiç<br />
benzemiyordu. Sanki terör örgütünden çok bölgesel bir devlet<br />
gibiydi.. Burada ilk defa açıklıyorum. Bize Sudan Hükümeti<br />
tarafından hiçbir şekilde Usame Bin Laden‟i teslim etme teklifi<br />
gelmedi. Bunlar hurafeden başka bir şey değildir. Özellikle<br />
Usame Birimi‟nden sorumlu kişi olarak ben, bu yönde hiçbir<br />
bilgi almadım. Bu doğrultuda ciddi hiçbir girişim olmamıştır.<br />
Ancak şunu da söyleyebilirim, Usame Bin Laden‟e ulaşma<br />
fırsatınız var mıydı derseniz, evet vardı. Ancak kimse bize<br />
kulak asmadı. O zaman biz, 11 Eylül Kurulu kurmuştuk ve belki<br />
8-10 kere Usame‟yi yakalama fırsatı bulduk. Ancak CIA olarak,<br />
ona suikast düzenleme yetkimiz yoktu. Bunu askeri kurumlar<br />
yapabilirdi.<br />
Yusri Fuda: Bilindiği gibi Amerikan Ordusu, başta merkezi<br />
istihbarat ajansı olmak üzere, diğer ajanslardan da aldığı<br />
bilgiler üzerine hareket ediyor. Örneğin 1996 yılında Usame,<br />
Sudan‟dan çıktığında, uçağı Birleşmiş Arap Emirlikleri‟nden<br />
yakıt almıştı. Ve Birleşmiş Arap Emirlik leri, Amerika‟nın çok<br />
yakın dostu olarak biliniyor. Neden o yolculuk esnasında iki<br />
ülke arasında sıkı işbirliği yapılmadı?<br />
Michael Scheuer: Usame Bin Laden Sudan‟dan ayrıldığı<br />
zaman, onun hareketini yakından takip edemedik. Evet<br />
Sudan‟dan ayrıldığını haber aldık ama bu seferin ne zaman<br />
gerçekleştiğini, Afganistan‟a mı yoksa başka yöne doğru mu<br />
olduğunu bilemedik. Yakıt almak için uçağının durduğunu da<br />
olaydan sonra öğrendik. Bunu daha önceden örenmiş olsaydık,<br />
muhakkak körfezdeki arkadaşlarımızı arar, Usame‟yi<br />
durdurmaya ya da yakalamaya çalışırdık.<br />
Yusri Fuda: Biraz önce Usame Bin Laden‟i yakalamak için<br />
elinize 8-10 fırsat geçtiğini ifade ettiniz. Size göre,<br />
Amerika‟nın Usame Bin Laden‟le karşı karşıya geldiği en<br />
önemli iki, üç fırsat hangileriydi?<br />
Michael Scheuer: Elimize en iyi fırsat 1999 yılının baharında,<br />
Körfez ülkelerinden bir tanesi…Körfez Ülkelerinden bir<br />
tanesinde yaşayan Emirler‟den bir tanesinin, Afganistan‟ın<br />
Kandahar Bölgesi‟nde nişan çadırı olduğunu ve Bin Laden‟in de<br />
272
u çadırı ziyaret edeceğini öğrendik. Hatta ziyaret saatini de<br />
takriben haber almıştık.<br />
Yusri Fuda: O dönemde Usame Bin Laden, resmedildi mi?<br />
Michael Scheuer: Anladığım kadarıyla evet. Edindiğimiz<br />
bilgileri tabiî ki, Amerika Millet Güvenlik Konseyi‟ne de<br />
sunduk. Ve nasihatlarını dile getirdiler. Biz de, bu bölgeden<br />
Usame‟ye ulaşmanın mümkün olabileceğini söyledik. Çünkü bu<br />
bölge uzak bir yerdeydi ve genelde masum insanların<br />
bulunmadığı ve yakınında da kimsenin bulunmaması nedeniyle,<br />
saldırının başkalarına zarar vermeden gerçekleşebileceğini<br />
belirttik.<br />
Yusri Fuda: Afedersiniz, sözünüzü kesmek istiyorum bu<br />
noktada, siz bu olayda, tetiği çekmeye çok sıcak olduğunuzu<br />
ancak başkalarının bu kadar sıcak bakmadıklarını<br />
söylüyorsunuz. Ayrıntılı olarak neler olduğunu öğrenmek<br />
istiyorum. Usame Bin Laden‟i yakalamak veya öldürmek için<br />
elinize altın fırsat geçtiğinden bahsediyorsunuz. Peki ne oldu?<br />
Beyaz Saray ve CIA arasında gizli bir şeyler dönüyordu, neydi<br />
işin gerçeği?<br />
Michael Scheuer: Beyaz Saray ve Millet Güvenlik<br />
Meclisi‟nden Sendy Borger ve Retchard Clark‟ın ellerinde bilgi<br />
vardı. İşin gerçeği, Usame Bin Laden‟i öldüreceğimize emindik.<br />
Ancak, onun yerine kendisini ağırlayan, çadırın sahibi Arap<br />
Prensi‟ni de öldürme ihtimalimiz vardı. Bu nedenle Bin Laden<br />
meselesinin çözülmesi yerine, çöldeki Çadırın sahibi Prensin<br />
hükümetinin uyarılması kararı alındı. Bir dahaki sefere çadırı<br />
görme fırsatımız olacaktı. Ancak, bir daha ki sefere, çadırın<br />
ortadan kaldırılmış olduğunu gördük. ve böylece Usame Bin<br />
Laden‟i yakalama fırsatını kaçırmış olduk. Gerek Bush‟un<br />
gerek Senatör Keri‟nin partileri, gerek de onlardan önce<br />
Clinton olsun, -Amerika Liderleri- belli ki, dünyaya vermek<br />
istedikleri imajda olduğu gibi Amerikan vatandaşlarının<br />
hayatını korumaktan çok, Arap Prensi’nin tabi olduğu<br />
hükümeti korumaya hırs etmişler. Onları korusunlar ki bu<br />
vesileyle milyarlarca dolarlık uçaklar elde etsinler. Anlaşılan<br />
o ki, onlar bu fırsatı kaçırmak istemiyorlardı. Bir Amerikalı<br />
273
olarak bana da sizin izleyicilerinize de inanması zor bir durum<br />
gibi gelse de gerçek budur.<br />
Yusri Fuda: Evet bu doğru ve bu konuyu gelen birçok mektup<br />
ve e-mail ile bağlamak istiyorum. Programın bu bölümünü<br />
yayınlayacağımızı ilan ettiğimizden beri, birçokları Usame Bin<br />
Laden‟in, Afganistan‟da Sovyetler Birliği ile savaşın yapıldığı<br />
dönemde, Amerika İstihbaratı ile özel bir ilişki içinde<br />
bulunduğuna, hatta bu ilişkilerin bugün de bir şekilde devam<br />
ediyor olabileceğine, ya da gerginlikler yaşanıyor olabileceğine<br />
inanıyorlar. İşin aslı nedir?<br />
Michael Scheuer: Şunu söyleyebilirim ki, Sovyetler‟e karşı<br />
girişilen savaşta Usame Bin Laden ile hiçbir şekilde<br />
iletişimimiz söz konusu olmadı. Bin Laden, Amerika ile<br />
müttefik olmaya yanaşmıyordu. Onun finans ve silah<br />
kaynakları, askerleri bizimkilerden farklıydı. Amerika‟da<br />
basında çalışan birçok kişi de CIA‟in Usame Bin Laden‟i<br />
kendisine asker edindiğine inanıyorlar ancak benim bilgim ve<br />
görüşüm çerçevesinde bu bilgilerin aslı yoktur.<br />
Yusri Fuda: Sovyetler Birliği ortak düşmandı ve bu devlet<br />
dağıldıktan sonra Amerika, Afganistan‟da şekillenen İsl ami<br />
kaburgayı unutarak kendisine yeni bir düşman aramaya mı<br />
koyuldu?<br />
Michael Scheuer: Ben durumun bu şekilde olduğundan açıkçası<br />
emin değilim. Çıkarlarımız Afganistan‟da birdi. Ve inanıyorum<br />
ki onlar bu kadar kötü bir şekilde engellemezlerdi..1981 -1982<br />
yılları arasında kurulan Hükümet, Sovyetler Birliği‟ni deviren<br />
adamları temsil etmiyordu. Biz dönmeyi istedik, hatta<br />
Neciballah‟ın Hükümet‟in bir parçası olmasını da istemiştik.<br />
Gerçekten inanıyorum ki, Afganistan halkına, kendi sorunlarını<br />
çözmeleri için fırsat vermemekle büyük ve alçakça bir hata<br />
işledik. Sovyetler Birliği‟ni hezimete uğratan adamlara bu<br />
fırsat verilmiş olsaydı belki bizim de durumumuz şu andan çok<br />
daha iyi olacaktı.<br />
Yusri Fuda: Amerika‟nın özellikle Khost Kışlası‟nda Usame<br />
Bin Laden‟i vurma fırsatı, bunun dışında yine başka fırsatlar da<br />
274
yakaladığı yönündeki bilgilerin doğruluğu nedir? Yoksa bu<br />
yönde bir karar alınmadı mı?<br />
Michael Scheuer: Khost örneğini ele alırsak; Amerika<br />
gerçekten 1998 yılının Ağustos ayında saldırı düzenledi.<br />
İstihbarat bilgilerine göre Bin Laden, orada, büyük çoğunluğu<br />
Afgan asıllı Taliban destekçisi liderlerle bir toplantı<br />
düzenleyecekti. Bu mağarayı basmaya kalktık. Ancak ıskaladık.<br />
Şunu belirtmek gerekir ki istihbarat bilgileri tamdı. Ve bu<br />
saldırı, 1998, 1999 yıllarında Afrika‟nın doğusunda Amerikan<br />
büyükelçiliklerinin bombalanmasının akabinde gerçekleşmişti.<br />
Bu olayların meydana gelmesi bize Bin Laden‟e saldırabilmek<br />
için iyi bir fırsat olmuştu. Bildiğimiz kadarıyla askeri kurum,<br />
Bin Laden‟i vurmak için o mekanda belirlenen vakitte hazır<br />
olacaktı. Ancak Clinton Hükümeti, tüm bu hallere karşın,<br />
operasyonu tamamlamama kararı aldı. Usame Bin Laden, aynı<br />
mekanda 5 gece kaldı ve bizim hükümetimiz, onu öldürme<br />
fırsatından yararlanmama kararı aldı. Tüm bu olanlar, insan lar<br />
arasında, istihbarat servisinin, Bin Laden‟i yakalamak için<br />
gerekli donanıma sahip olmadığı yönünde yayıldı. Oysa<br />
istihbarat biriminin hiçbir eksiği bulunmuyordu. Vurmama<br />
kararı, Amerika‟nın dünya nazarındaki görüntüsünün<br />
kötüleşmesi ve Amerikalı siyasilerin korkusundan alındı.<br />
Yusri Fuda: Belki İslam ve Arap dünyasının, Amerika‟nın<br />
sunduğu bu gerekçeyi kabul etmesi biraz zor olur. Yani<br />
İstihbarat Birimi, Usame Bin Laden‟e ulaştığı halde,<br />
Amerika‟nın çekinmesinin sebebini ahlaki değerler olarak<br />
göstermek pek de inandırıcı olmaz. Belki orada, başka<br />
bahaneler de vardı. Neden Usame Bin Laden‟in başardığını<br />
kabul etmiyoruz da Amerika‟nın başarmamayı seçtiğini kabul<br />
ediyoruz?<br />
Michael Scheuer: Böyle söyleyebilirsin ancak bu doğru değil.<br />
Ateş açılmamasının, ahlaki değerlerle ya da saygınlıkla hiçbir<br />
alakası yoktu. Aksine korkaklıkla ilgisi vardı. Ve Amerika<br />
başkanı da müttefikleri de çok iyi biliyorlardı ki, Avrupa bize<br />
Amerikan halkını korumak için Usame‟yi öldüren bir devlet<br />
yerine kovboy gözüyle bakacaktı. Muhakkak ki şu anda Usame<br />
Bin Laden‟in izine rastlamak mümkün değil. 1998 -1999<br />
275
yıllarında Usame radyo, telsiz gibi cihazlar taşıyordu ve<br />
Hindikuş‟ta değil, şehirde yaşıyordu.<br />
C- 11 Eylül Komisyonu Görevini Yerine Getiriyor<br />
Yusri Fuda: 11 Eylül Komisyonu‟nun raporuna işaret ettin. 2<br />
yıl süren raporun hazırlanma döneminde 10 nöbetçinin yanı sıra<br />
ordudan araştırmacılar, soruşturmacılar da görev almışlardı. Bu<br />
rapor hakkında öncelikle bir Amerikalı ardından da bir uzman,<br />
işlerin içyüzünü bilen bir kişi olarak ne düşündüğünüzü<br />
öğrenebilir miyiz?<br />
Michael Scheuer: 11 Eylül komisyonu, tam bir fiyaskoydu ve<br />
büyük bir başarısızlığa imza attı. Bu kişiler seçilmiş kişilerdi<br />
aslında ancak, aranan kişilerden hiçbirinin izine dahi rastlamayı<br />
başaramadılar. Bu nedenle de istihbarat servisinin adını da<br />
kötüye çıkardılar. Sonuç olarak Amerika, 11 Eylül‟den sonra,<br />
öncekine nazaran daha a güven duyulan bir ülke oldu.<br />
Yusri Fuda: 11 Eylül Komisyonu, kendilerine Halit Şeyh<br />
Muhammed ve Remzi bin El-Şeybeh‟ten herhangi biriyle<br />
görüşme yapmak için kendilerine izin verilmediğini itiraf<br />
etmişlerdi. Ve biliniyor ki, bu iki isim, 11 Eylül<br />
operasyonlarının baş plancılarındandılar. Ancak 11 Eylül<br />
Komisyonu‟na bu iki adamla görüşme izni verilmedi.. Senden<br />
ikisiyle ya da en azından Halid Şeyh Muhammed‟i soruşturmaya<br />
çekmen talep edildi. Yani kısaca bahsettiğimiz gibi, bu olayın<br />
Amerika‟nın o gün neler olduğu ve Halid Şeyh Muhammed<br />
hakkında bilgi edinmek istediğine tesiri nedir? Amerika bu<br />
girişimlerinde ne kadar sadıktı?<br />
Michael Scheuer: 11 Eylül Komisyonu‟nun Halid şeyh<br />
Muhammed veya Remzi Bin Şeybeh ile görüşmesi gerçekten<br />
çok faydalı olacaktı. Ancak sorun, komisyon üyeleri, Amerika<br />
İstihbaratı‟nın yetkili isimlerini dinlemek istemediler. Oysa bu<br />
kişiler, kendilerine sorunları nasıl çö zebilecekleri hususunda<br />
yol göstermek istediler, istihbarat merkezindeki çözülmesi<br />
gereken büyük sorunları haber verdiler. Ancak Komisyon<br />
üyeleri bu sorunların çözümünü reddettiler…Başka bir sefer de<br />
olaya eğilim gösteriyorum ve Amerika liderini koruma ama çlı<br />
gizleme operasyonuyla karşılaşıyorum. Bahsettiğimiz Amerikalı<br />
276
liderlerde yola çıkarak konuşacak olursak, teröre karşı savaş<br />
bizim özgürlüğümüz için değil, Amerika‟nın İslam dünyasında<br />
istediğini yapabilmesi için başlatıldı, diyebiliriz. Ancak<br />
Amerika‟yı azarlama kapısı bu değil. Amerika hata etti. Yani<br />
basit olarak, düşmanımız bizi hatalı olarak görüyor ve bizim<br />
durdurulmamız gerektiğine inanıyor. 11 Eylül komisyonu, aynı<br />
şekilde biz de, Remzi Bin Şeybeh ve Halid Şeyh Muhammed ile<br />
görüşselerdi çok daha büyük kazanç elde edeceklerdi. Ancak<br />
istihbarat merkezi yetkililerini dinlemediler. Belki de düşmana<br />
istediğimizi daha iyi duyurabilecektik.<br />
Yusri Fuda : Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin Şeybeh‟in<br />
Soruşturmaya Çekilmeleri<br />
Senden Halide Şeyh Muhammed ile görüşmen istendiğinde, onu<br />
nasıl buldun ve ona neler sordun? Ve yanlış hatırlamıyorsam az<br />
önce bahsettiğimiz gibi yanında bazı arkadaşların da<br />
bulunuyordu ve onlar da sorgulamaya katılıyorlar mıydı?<br />
Michael Scheuer: Evet bu doğru. Alınan karara göre onları ben<br />
sorgulayacaktım, ancak gazetelere bilgi sızdırmamdan<br />
çekindikleri için arkadaşlarımın da yanımda bulunmasını uygun<br />
buldular. Ancak bu, CIA‟in içinde alışılmamış bir durum<br />
değildi. Halid Şeyh Muhammed, çok ciddi, geniş görüşlü,<br />
düzenli ve yaptığına inancı tam bir adamdı. Söylediği ilk şey,<br />
yaptığının şahsi bir şey olmadığı oldu ve şöyle ekledi: „Biz,<br />
size Amerikalı olduğunuz için saldırmıyoruz. Ancak, İslam<br />
ülkelerinde yaptıklarınızdan ötürü saldırıyoruz.‟ Bu mesaj bize,<br />
açıkça El-Kaide‟nin tutukladığımız birçok adamından geldi. Ve<br />
maalesef bizim siyasilerimiz, istihbarat biriminin<br />
söylediklerine hiç kulak asmadılar.<br />
Yusri Fuda: Şu an Kuveyt Üniversitesi Siyasi İlimler<br />
Profösörü Kuveytli Doktor Abdullah El-Nefisi hattımızda.<br />
Bildiğiniz gibi Halid şeyh Muhammed de Kuveytli. Bizi<br />
duyuyor musunuz Doktor Nefisi?<br />
Abdullah El-Nefisi: Evet duyuyorum, Yusri .<br />
Yusri Fuda: Karşında Usame Bin Laden‟i yakalamaktan<br />
sorumlu birimin başkanlığını yapmış bir adam bulunuyor. Sen<br />
de genel olarak, bu konuyla ilgilisin. El-Kaide ve 11 Eylül‟le<br />
277
ilgili hususi makalelerin var. senden istediğim, şu ana kadar<br />
Michael Scheuer‟in dedikleri hakkında görüşün ve varsa<br />
sorularını almak.<br />
Abdullah El-Nefisi: Teşekkür ederim kardeşim. Gerçekten bu<br />
adamın yüzüne bakınca, bir korku görüyorum, onu Usame Bin<br />
Laden‟i parçalamak isteyen bir vahşi olarak algılıyorum…<br />
Şeyh Usame Bin Laden. Ben kendisine daha geniş sorular<br />
sormak istiyorum. Çünkü, istihbarat adamları, düşmanına<br />
saldırmak için dünyanın dört bir yanında kol gezen polisler<br />
demektir. Amerika‟nın, seninde içlerinde bulunduğun askeri ve<br />
polis kanadına gereğinden fazla güvendiğini, oysa dünya<br />
ülkeleri ile ilişkileri sağlıklı olarak kuracak siyasi kanada daha<br />
çok ihtiyacı olduğunu görmüyor musun Scheuer? Bu durum, bu<br />
sorununuz, sizin içinizdeki bazı strateji uzmanlarını bile,<br />
Amerika‟nın kendisini dünya ülkelerinden azlettiğini<br />
söyleyecek kadar ileri götürttü. Şeyh Usame Bin Laden‟e, onu<br />
tutuklamaya ya da öldürmeye odaklanmanız dünyada gerilime<br />
yol açtı. Yani siz, Onu veya başkasını öldürdüğünüz zaman<br />
Amerikan milletinin sorununun biteceğine mi inanıyorsunuz?<br />
Usame Bin Laden‟i yakaladığınız takdirde, güvenliğinizin daha<br />
büyük tehlike altına gireceğini idrak edemiyor musunuz? Siz<br />
Amerikalılar kaba ve aptalsınız. Bugüne kadar size veri len<br />
mesajı bir türlü alamadınız. Size verilmek istenen; milletinizin<br />
güvenliğini tehdit eden Şeyh Usame Bin Laden değil, asıl İslam<br />
aleminde, özellikle de Kudüs‟te, Filistin‟de uyguladığınız<br />
saçma siyasetinizdir. Görmüyor musun, Irak‟ta olduğu gibi<br />
nasıl da hemen toplara tüfeklere dönüşüp her yeri yakıp<br />
yıkmaya kalkıyorsunuz? Çünkü sizin Irak‟ta yeni bir nizam<br />
kuracak siyasileriniz, mühendisleriniz yok. Görmüyor musun,<br />
teröre karşı savaş diye başlattığınız hamlenizi nasıl da islama<br />
karşı savaşa dönüştürdünüz? Amerikalı CNN muhabiri,<br />
Peşaver‟de bir Kur‟an-ı Kerim ezberleme kursu önünde durmuş,<br />
hiç utanmadan; işte burası terörist yetiştirme atölyeniz, siz<br />
bunu yayıyorsunuz..<br />
Yusri Fuda: Doktor Nefisi…<br />
Abdullah El-Nefisi: Evet<br />
278
Yusri Fuda: Doktor Nefisi, bana müsaade ederseniz, Michael<br />
Scheuer‟e söz hakkı vermek istiyorum. Mesajınız açık. Michael,<br />
Doktor Nefisi‟nin ağır eleştirilerine nasıl cevap veriyorsunuz?<br />
Michael Scheuer: Doktor Nefisi‟ye tüm saygımla söylüyorum;<br />
benim vazifem, Amerika‟yı korumaktı. Ve Usame Bin Laden<br />
Amerika‟ya savaş ilan ettikten sonra, onu öldürmek<br />
istememizin bir sorun teşkil etmemesi gerektiğine inanıyorum.<br />
Bu savaşın doğasında vardır. Benim görevim, Amerikan halkını<br />
korumaktı ve bunu başarabilmek için o zaman en uygun yol<br />
Usame Bin Laden‟i öldürme girişiminde bulunmaktı. Ancak iki<br />
yazar olarak aramızda ayrılık bulunmayan bazı noktalar var.<br />
Biz inanıyoruz ki, savaşa sebep Amerika‟nın dış siyaseti değil.<br />
Bunu kitabımda da basın aracılığıyla yaptığım açıklamalarda da<br />
defalarca belirttim. Ancak bu siyasetin değişmesi ya da<br />
değişmemesi Amerikan halkının insyatifinde olan bir hal<br />
değildir. Bu tasarruf hakkı yetkililerin elindedir. Ve<br />
yetkililerin, bu savaşın esasını, dayandığı asıl amaçları ve Bin<br />
Laden‟in hareketlerindeki niyeti anlayacaklarını hiç<br />
sanmıyorum.<br />
Yusri Fuda: Burada ipler koptu, müsaade eder misiniz? Yani<br />
siz şöyle demek istiyorsunuz; sen istihbarat biriminde çalışan<br />
bir yetkili olarak, Amerika‟nın dış siyasetini belirleyen<br />
kişilerden farklı konumdasın. Amerika‟nın teröre karşı açtığı<br />
savaşta, sence görüntüsü ne kadar çirkinleşti?<br />
Michael Scheuer: Evet, istihbarat hizmetleri veya askeri<br />
istihbarat ajansları ve diğerleri, sadece birer işçi<br />
statüsündedirler, önder, başkan gibi bir konumları yoktur.<br />
Sadece kendilerine verilen emirleri yerine getirirler. Bizler, 15<br />
yıldır Amerika‟da çalışıyoruz, bazı yöneticilerimiz vardı ki;<br />
benim işim konusunda, Usame Bin Laden ve başka insanlar,<br />
bizim siyasetimizi kabul etmeyen Müslüman sesler hakkında en<br />
ufak bir mazeret kabul etmiyorlar, onları asla haklı<br />
görmüyorlardı. İnanıyorum ki bu anlayış, milletin güvenliğini<br />
daha büyük tehlikeye sokmakta, giriştiğimiz bu savaşta<br />
yenilmemize daha çok fırsat vermektedir. Bizim üzerimize<br />
düşen, Usame bin Laden ve yardımcılarının söylediklerine<br />
kulak vermektir. Doktor Nefisi‟ye katılıyorum, düşmanı, kesin<br />
279
haklı olduğu için olmasa da dinlememiz gerekir ve bunu<br />
yapabiliriz…<br />
Yusri Fuda: Teşekkürler Michael, şu an bir bağlantımız daha<br />
var. Arapça News Week Gazetesi‟nin Araştırma Kısmı Müdürü<br />
Prof.Dr. Mahmut Şemam bizimle.<br />
Prof.Dr. Mahmut ġemam: Benim birkaç sorum olacak. İlki:<br />
Anlattıklarınız sizin şahsi görüşleriniz mi yoksa genel olarak<br />
CIA Kurumu‟nu mu temsil ediyor? İkincisi: Söyledikleriniz,<br />
CIA‟de çalışanların büyük çoğunluğunun, Amerika‟yı yönete n<br />
baskı cemaatlerinin CIA gibi resmi kurumlardan daha etkili ve<br />
güçlü olduklarını bildikleri anlamı mı taşıyor? Daha açıkçasını<br />
isterseniz, yani İsrail Lobisi veya İBAK veya da İsrail<br />
tarafından desteklenen başka cemaatler, Amerika‟da asıl karar<br />
merkezini mi oluşturuyorlar? İkinci sorum; bilindiği gibi<br />
siyasette dinin kullanılması, John Foster Dallas döneminde<br />
başladı. O zamanlar, Bazı bölgelerde yaşayan Müslüman<br />
cemaatler, komünistlere karşı savaşta Amerika‟ya katılmışlardı.<br />
Yoksa bu, CIA‟in düşünce tarzını anlamaya yarayan karenin<br />
köşe taşını mı oluşturuyor? Amerika‟nın çıkarları için dinin<br />
kullanılması büyük önem taşıyor. Hatta bu cemaatlerle bir<br />
zamanlar yardımlaşsa da Amerika değişebilir. Sorularım bunlar.<br />
Yusri Fuda: Çok teşekkürler Üstaz Mahmut Şema m, gerçekten<br />
çok önemli noktalara değindiniz. Ben de daha fazla<br />
faydalanabilmemiz için bazı eklemelerde bulunmak istiyorum. –<br />
Michael‟e hitaben- bir istihbarat görevlisi olarak, menfaatler,<br />
baskı grupları, dinin siyasette kullanılmasının, görevinde<br />
verdiğin önceliklere ne kadar etkisi oldu? Bazı cemaatlerin<br />
varlığının tesiri ne derecedeydi? Aslında daha açık olalım,<br />
Amerika, İsrail ile stratejik ilişkilerinin olduğunu itiraf ediyor.<br />
Bu ilişkinin, büyük gelişmelerde oynadığı rol ne oldu?<br />
Birçokları Amerika‟nın, bir dönem düşman arayışı içinde<br />
olduğuna inanıyor. Belki de Amerika‟ya yönelik bu hacimdeki<br />
saldırılar, bu ihtiyacını direk karşılamaktadır.<br />
Michael Scheuer: Öncelikle şunu belirtmek isterim, ben<br />
kendim dışında kimseyi temsil etmiyorum. Ben burada CIA<br />
adına da konuşmuyorum. Ancak şunu söylemem mümkün;<br />
İstihbarat Ajansları‟nda çalışanlar, İslam Dünyası‟nın şikayetçi<br />
280
olduğu sorunların, bizim siyasetimizden ve siyasetimizin<br />
sonuçlarından kaynaklandığını idrak ediyorlar. Bunda hiçbir<br />
şüphe yok. Zaten istihbarat biriminde çalışan bir insanın<br />
İsrail‟i, Çeçenistan‟da Putin‟i desteklediğimizi veya Irak‟taki<br />
varlığımızın direnişi artırdığını anlamaması aptallık olur.<br />
Maalesef Amerika, İsrail‟i desteklemekte ve İsrail baskısı<br />
altında kalmaktadır. Sadece bu da değ il. Suudi Arabistanlıların<br />
da çok güçlü lobileri var. Suudi Arabistan‟ın dini ve eğitim<br />
düzeni olmasaydı, Usame bin Laden olmazdı. Ve o,<br />
düzenlerinin yıldızı. Buna karşın, Suudi Arabistanlılar, 11<br />
Eylül Komisyonu tarafından hiçbir eleştiriye maruz kalmadıl ar.<br />
Biz aynı şekilde Meksika Hükümeti‟nden de korkuyoruz ve<br />
ülkemize göç sorunu karşısında hiçbir şey yapamıyoruz.<br />
Amerika‟nın içinde sadece İsrailli güçler var ve bu güçler<br />
ülkeyi yönetiyor demek yanlış olur. Bizim yönetimimiz de<br />
üzerine düşen görevleri gerektiği gibi yerine getirmemektedir.<br />
Hükümetimiz, yabancı devletlerin baskılarına boyun eğmeye<br />
çok meyilli. Ancak tartışma konusu olmayan bir mesele varsa o<br />
da İsraille olan ilişkimizdir.<br />
Yusri Fuda: Şu an Kahire‟den İslami Cemaatler Uzmanı<br />
Doktor Raşvan Dıya bizimle. Doktor Dıya; sen bu konuya ve<br />
ayrıntılarına bildiğimiz kadarıyla bir Arap olarak<br />
birçoklarından daha fazla önem vermektesin. Karşında da aynı<br />
hususa yani Usame Bin Laden ve Teröre karşı savaşa<br />
ayrıntılarıyla önem veren bir Amerikalı bulunu yor. Özetle ne<br />
sormak istiyorsun?<br />
Dıya RaĢvan: Sizin de ifade ettiğiniz gibi Usame Bin Laden‟i<br />
yakalamak için özel bir birim kuran bu şahsa tabiî ki<br />
sorulabilecek sorular var. Bunlardan en önemlisi; El -Kaide<br />
Örgütü‟nün tam olarak hangi tarihte kurulduğu ki bu konuda<br />
belli bir vesika bulunmamakla beraber, bazı kesimler El -<br />
Kaide‟nin 2001 yılının Ekim ayından önce Usame bin Laden‟e<br />
yakın çevreler tarafından kurulduğunu ileri sürdüler. Aynı<br />
zamanda Uluslar arası İslami Cephe‟nin Yahudilere ve<br />
hıristiyanlara karşı kullandığı bazı isimler bulunmaktadır.<br />
Birçok tartışmalalara sebep olmuşsa da El -Kaide‟nin gerçek<br />
kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi edinilememiştir. Bazıları<br />
1989, bazıları 11 Eylül öncesi, bazıları Kenya ve Tanzanya‟daki<br />
Amerikan Büyükelçilikleri‟nin bombalanması öncesi dediler.<br />
281
Usame Bin Laden‟den bir dönem sorumlu bu kişiye soruyorum;<br />
günlerden bir gün hiç eline El-Kaide‟nin ne zaman kurulduğuna<br />
dair açık bir belge geçti mi?<br />
Michael Scheuer: Evet, elimdeki ve Amerika‟nın elindeki<br />
veriler, El-Kaide‟nin 1988 veya 1987 yılında kurulduğuna<br />
işaret ediyor. Ondan önce de Abdullah Azzam ve başkaları<br />
vardı. Ancak bizim meselemiz bu değil. Ben, Usame Bin<br />
Laden‟in boşluktan ortaya çıktığına inanmıyorum. O, hassas ve<br />
İslam tarihinde önemli bir kişi. En azından benim kanaatime<br />
göre, muhlis, dinini savunma hususunda üzerine düşeni yapan<br />
imanı bütün bir insan. Onun bu inancı, bizimle ters düşmesine<br />
yol açıyor ya da Amerika‟ya savaş ilan ettiği için onu öldürme<br />
gereksinimi duyuyoruz. Bizim hatamız ise, onun s öylediklerine<br />
gereken değeri vermememiz ve dininin hayatında, savunmasında<br />
oynadığı rolü inkar etmemizdir.<br />
Yusri Fuda: Al-Jazeera Televizyonu‟nun seyircilerinden<br />
birçoğu, Amerikalıların, başkalarının kendilerini, dinlerini,<br />
şereflerini savunma hakkını elinden alan anlayış tarzını aşırı<br />
garipsiyorlar. Sonuç olarak Amerika böyle bir dış siyaset<br />
güderken, sen Usame Bin Laden‟in büyük bir adam olduğunu<br />
düşünüyor musun?<br />
Michael Scheuer: Dediğinin doğru olduğuna inanıyorum.<br />
Amerika Dış Siyaseti‟nin Usame Bin Laden‟in hürriyet<br />
anlayışından büyük fark bulunmaktadır. Biz, aynen Mısır ve<br />
Suudi Arabistan‟da olduğu gibi İslam Dünyasındaki birçok<br />
diktatör, baskıcı rejimi destekliyoruz. Bu da Amerika‟ya<br />
ikiyüzlü, sahtekar bir görüntü veriyor. Artık, Usame Bin Laden<br />
ve onun gibi, Suudi Arabistan’daki diktatör rejimi yıkmak için<br />
hayatını vermeye hazır insanları özgürlük karşıtı olarak<br />
vasıflandırmakta güçlük çekiyorum. İnanıyorum ki onların<br />
özgürlük anlayışı bizimkinden farklı. Ancak ne şekilde olursa<br />
olsun, bir adam diktatör bir rejimin karşısında duruyorsa<br />
özgürlük talep ediyordur.<br />
Yusri Fuda: Seyircilerden gelen önemli sorulardan bir tanesi<br />
de, en büyük olay, yani 11 Eylül‟ün gerçekleri hakkında. Ne<br />
kadar doğru olduğunu bilmediğimiz söylentilere göre uçakların<br />
kara kutuları yoktu, nereye gittiler? Yine birçokları o gün<br />
282
Yahudilerin Dünya Ticaret Merkezi yönüne gitmediklerini<br />
söylüyorlar. Bu söylentilerin gerçeklik payı nedir?<br />
Michael Scheuer: 11 Eylül hakkında cevaplanmamış birçok<br />
soru var. Ancak benim inandığım o gün olanlar gördüğümüz<br />
gibiydi. O gün ustaca planlanmış bir operasyonla karşılaştık.<br />
Bizler de bu saldırının olacağını keşfetmekten aciz kaldık.<br />
Amerika ciddi ve tehlikeli bir şekilde yenilgiye uğradı. O gün<br />
olanlara katılacak bir şey yok. El-Kaide tarafından kabiliyetli<br />
operasyonlar gerçekleştirildi, biz ise başarısızlığımızı<br />
sergiledik. Ve neden insanlar ısrarla bunu kabul etmiyorlar?<br />
Bazen insanlar, Arap veya Müslüman bir kişinin, böyle<br />
operasyonlar düzenleyebileceğine inanmıyorlar. İnanıyorum ki<br />
bu, çok iyi bir operasyondu ve bizim bunu bir entrika girişimi<br />
olarak algılamamız çok yanlış olur.<br />
Yusri Fuda: Yani siz, batıda Arapların ve müslümanların bu<br />
tür operasyonlar düzenlemeye güçlerinin olmadığına inanılıyor<br />
mu demek istiyorsunuz?<br />
Michael Scheuer: Bana göre, Amerikalılar‟da böyle bir eğilim<br />
var. Yani Arapların ve müslümanların bunu yapabilecek güçleri<br />
olduğuna inanmıyorlar. Hatta bu görüş, sadece Amerikalılar<br />
arasında değil, İslam dünyasında da yaygın. Bir yanda Amerika<br />
bir yanda da üstün bir adam bulunduğuna inanıyorum. Ve<br />
yüzlerce yıl hıristiyanlar, ta ki bir adam çıkıp da kendisinin<br />
Rab uğruna savaştığını ilan edene kadar, kendilerinin bunu<br />
yaptıklarını ilan ediyorlardı. Benim inancıma göre, dini inanış<br />
ve savaş arasında, her ne kadar din saldırıyı d eğil savunmayı<br />
desteklese de bir bağ var.<br />
Yusri Fuda: Suudi Arabistan‟dan bir katılımcımız var.<br />
Riyad‟dan HaĢim: İyi akşamlar, gördüğüm kadarıyla<br />
misafiriniz tüm soruları cevaplandırmamaya gayret gösteriyor.<br />
Bazı sorulardan kaçıyor. Ancak ben inanıyoru m ki Usame Bin<br />
Laden, şu an Amerika İstihbarat Merkezi‟nin 7 kat alt<br />
tabakasında bulunuyor!<br />
Yusri Fuda: Michael?<br />
283
Michael Scheuer: Kendi görüşünüzü sunabilirsiniz tabiî ki<br />
ancak görüşünüzde tamamen hatalısınız. Eğer, Usame Bin<br />
Laden bizimle işbirliği yapsaydı şu ankinden çok daha ileri<br />
konumda olurduk. Ve açıkçası o bizim işbirlikçimiz değil.<br />
Belki benim sözüme inanmıyorsun, senin önünde taahhüt<br />
ediyorum, Usame CIA işbirlikçisi değil.<br />
Yusri Fuda: Michael, ben de eklemek istiyorum, Haşim Bey‟in<br />
dediği gibi, Amerika tüm gücüyle, servetiyle, istihbarat<br />
kaynaklarıyla, Allah‟a imanı ve dini olan ve belki şimdi<br />
mağaralarda yaşayan bir adamın karşısında. Amerika‟nın casus<br />
uyduları, küçük büyük anlayabildiğimiz kadarıyla her şeyi<br />
gösteriyor. İnsanların içinde bu sebeple bir kuşku var, nasıl<br />
oluyor bu iş?<br />
Michael Scheuer: Burada tekrar belirtmek istiyorum, insanlar<br />
Amerika‟nın gücünü abartıyorlar ve Usame Bin Laden‟in<br />
gücünü de azımsıyorlar. Usame Bin Laden, daha çok dağlık<br />
bölgelerde, kabileler arasında yaşıyor. Bu kabileler, konuklarını<br />
büyük bir özenle koruyorlar, hayatını da koruma altına<br />
alıyorlar. Kaldı ki Usame Bin Laden, Sovyet Savaşı‟ndan bu<br />
yana, ülkelerinin yanında yer alıyor. İnanıyorum ki o<br />
bulunduğu yerde çok rahat. Ayrıca Hindikuş Dağları‟nda tek bi r<br />
adamı aramak, saman yığını arasında iğne aramaya benzer.<br />
Ayrıca Amerika, sınırsız kaynaklara da sahip değil. Ve<br />
kaynaklarımızın birçoğunu Afganistan‟ın yanı sıra Irak‟ta<br />
tükettik. Ve bir adamı ve yardımcılarını, öyle bir yerden bulup<br />
da çıkarmak hiç de sanıldığı gibi kolay değil.<br />
Yusri Fuda: İngiltere‟den bir konuğumuz var.<br />
BoluĢi Bey: Michael Bey‟e sorum; Sudan‟da, Libya‟da,<br />
Afganistan‟da dinlerini, akidetlerini savunan Müslümanlara<br />
karşı ilk savaş açan siz değil miydiniz? Sonra size karşılık<br />
vermek isteyenleri en pis şekilde vasıflandırdınız.<br />
Demokrasiyle, kanunla övünmeleriniz nereye gitti? Bu<br />
birincisi. İkinci olarak; o Müslümanları isyancılar olarak<br />
adlandırdınız. Peki hapishanelerinizdeki 70 bin müslümanın<br />
hepsi de mi sözlerinize karşı geldikleri için tutuklandılar?<br />
Öyleyse maalesef siz kendinizi ve dünyayı kandırıyorsunuz. Siz<br />
terör paketi içinde islamiyete karşı savaşıyorsunuz. İkinci<br />
284
olarak, kalbine bir bak. Kalbine bak ve ona saygı duy. Sen<br />
düşmanın Şeyh Usame Bin Laden ve onun gibileri övüyor sun,<br />
peki kendi başkanın Bush‟a karşı kalbinde saygı bulabiliyor<br />
musun? Senden kesinlikle bu hususta bir cevap istemiyorum.<br />
Çünkü Bush‟tan defalarca yalanlar duydun. Ya onlara karşı<br />
savaşanlardan hiçbir yalan kelime duydun mu? İte sizin savaş<br />
açtığınız din bu!. Ve Biz seni bu yüce dine davet ediyoruz.<br />
Usame ve diğerleri bu dinin birer ferdi. Allah‟ın dinine karşı<br />
savaşmıyor onlar. Yetmez mi, 3 sene sonra onu yakalamaya güç<br />
yetiremeyecekler. Bu, onu koruyan bir Rabbin olduğunu<br />
göstermez mi?<br />
Yusri Fuda: Teşekkürler gerçekten Boluşi Bey, mesaj gayet<br />
açık. Şu an Suudi Arabistan‟dan bir katılımcımız daha var<br />
Muhammed Bey buyrun.<br />
Muhammed Bey: Michael‟in belki bildiği belki de bilmezden<br />
geldiği bir noktayı açıklamak istiyorum. Amerika ve Michael<br />
Bey, siz Usame Bin Laden‟i yakalar ya da öldürürseniz, terör<br />
ismi verilen şeyin biteceğini mi sanıyorsunuz? Vallahi asıl siz<br />
islamiyete savaş açarak Usame Bin Laden‟ler yaratıyorsunuz.<br />
Irak‟ta ve daha birçok yerde, birçok Usame‟ler yarattınız.<br />
İslamiyete ve Müslümanlara karşı barbarca savaşınız sürdükçe<br />
de Usame Bin Laden‟den daha tehlikelilerini yaratacaklar.<br />
Michael ve hükümeti bunu iyi kavrayabiliyorlar mı?<br />
D- Amerika ve 11 Eylül Saldırıları’nın Özel Hedefler İçin<br />
Kötüye Kullanılması<br />
Michael Scheuer: Fuda Bey, unutmamamız gerekir ki, Usame<br />
Bin Laden Amerika‟ya savaş ilan etti. Biz ona savaş ilan<br />
etmedik, bizim yaptığımız ona karşılık vermek. Ve El -Kaide‟ye<br />
karşı yönelmemiz zorunlu ve doğru. Bunu daha büyük hasara<br />
uğramamak için yapıyoruz. Ama Irak konusuna gelince,<br />
kesinlikle Irak‟a savaşın tasavvur edilemeyecek bir hata olduğu<br />
konusunda muvafığım. Eğer Usame Bin Laden Hıristiyan<br />
olsaydı, Irak‟a savaş, ona anne babasının bile veremeyeceği bir<br />
doğum günü hediyesi olacaktı. Kesinlikle Irak‟a karşı savaşımız<br />
konusunda kendimi suçlamalardan, tehditlerden soyutluyorum.<br />
Ve gerek Usame‟nin gerek diğerlerinin Amerika‟ya İsrail‟e<br />
yönelik, müslümanların servetlerini ele geçirmek için<br />
285
savaştıkları yönünde sözlerinden, tehditlerinden kendimi uzak<br />
tutuyorum. Çünkü Irak‟a savaş açmak korkunç bir hataydı.<br />
Usame Bin Laden kesinlikle Saddam‟a göre bizim için çok daha<br />
büyük bir tehdit unsurudur.<br />
Yusri Fuda: Önce Usame Bin Laden‟in size savaş açtığından<br />
bahsettiniz. Bazı gözlemcilerin ve El -Kaidelilerin bu konuda<br />
daha farklı görüşleri var. Onun savunma amaçlı cihada<br />
giriştiğini ifade ediyorlar ve sen de Amerikalıların onu<br />
dinlemesi gerektiğine inanan ve buna davet eden bir kişisin. Biz<br />
biliyoruz ki Usame Bin Laden, bu savaşa girişmekteki<br />
gerekçelerini de sundu, sen ne diyeceksin bu husu sta?<br />
Michael Scheuer: Evet dediğim gibi, düşmanı dinlemeliyiz.<br />
Ancak bu bizim düşmana sempati duymamız ya da onu düşman<br />
olarak görmememiz anlamına gelmez. Benim görevim,<br />
Amerika‟yı korumak. Benim konumumun cevheri bu ve her ne<br />
sebeple olursa olsun bize savaş ilan edildi. Sen tamamen<br />
haklısın, Usame Bin Laden, Amerika’ya karşı cihadın<br />
zorunluluğunun gerekçelerini çok güzel açıkladı. Ancak bizim<br />
bunu kabul etmemiz gerekmez. Bu açıklamalar, aynı zamanda<br />
onun haklı olduğunu da göstermez. Ben şahsi görüşüm olar ak,<br />
ona ve yapmaya çalıştıklarına saygı duyuyorum.<br />
Yusri Fuda: 11 Eylül‟e dönersek, bildiğimiz gibi o gece<br />
Amerikan Başkanı, Beyaz Saray‟da Terörle Savaş‟tan sorumlu<br />
Rithchard Clark‟a giderek kendisine „bunun ortasında bana<br />
Saddam Hüseyin‟i bul‟ der. O da kendisine „Ama bu El-Kaide<br />
deyince, biliyorum cevabını verir. Yani Araplar, Müslümanlar<br />
Amerika‟nın özel hedefleri, özel çıkarları için değil de sadece<br />
teröre karşı savaştığı söylemine nasıl inanabilir? Bildiğimiz<br />
gibi, Amerikan İdaresi‟nde aşırı sağcıl ar da yer almakta.<br />
Michael Scheuer: Amerika‟da muhafazakarlar ve yeni<br />
muhafazakarlar arasında fark bulunmaktadır. Rumsfeld,<br />
Wolfowets, Breel bunlar yeni muhafazakarlardır. Bunlar tüm<br />
önemi Saddam Hüseyin‟e veriyor, baştan beri ondan kurtulmak<br />
istiyorlardı. Teröre karşı savaşı, onu yakalamak için<br />
kullandılar. Oysa açıkça biliniyor ki El -Kaide ve Saddam<br />
arasında hiçbir alaka yoktur. CIA kayıtarı da bunu bize<br />
kanıtlamıştır. Powell bize, Saddam ve El -Kaide arasında bir<br />
ilişki olduğunu söylediğinde doğrusu şok olduk. Çünkü<br />
286
iliyorduk ki öyle bir ilişki yok. Ve El -Kaide‟ye Saddam<br />
aracılığıyla saldırmamıza anlam veremeyen tek ben de<br />
değildim. Çünkü onun, El-Kaide ile bir yakınlığı bulunmuyordu<br />
ve Amerika için bir tehdit unsuru değildi.<br />
Yusri Fuda: Basit ve tecrübene dayalı bir soru, sence Usame<br />
Bin Laden şu anda nerededir?<br />
Michael Scheuer: Onun, uzun yıllardır olduğu gibi, Pakistan ve<br />
Afganistan sınırı arasında bir bölgede olduğuna ve orada<br />
kendisinin İran‟da olduğunu söyleyen yeni muhafazakarlardan<br />
yana rahat olduğuna inanıyorum. Böyle söylüyorlar çünkü<br />
İran‟ıda vurmak istiyorlar. Ancak bu çok uzak bir olasılık, onun<br />
fazla hareket etmeyi gerektirmeyecek bir yerde olduğunu ve<br />
Amerika için büyük tehlike arz eden örgütünü oradan<br />
yönettiğini sanıyorum.<br />
Yusri Fuda: Biliyorum sen siyasi kimliğe sahip bir adam<br />
değilsin ama Amerika, nasıl da Saddam‟ın kötü bir adam<br />
olduğuna karar verdi ve ülkeye girdi, savaşarak bu adamı<br />
düşürdü. Peki neden aynı yöntemi Usame Bin Laden‟e de<br />
uygulamıyor?<br />
Michael Scheuer: İlk nokta, Usame‟yi bulamıyorlar. İkincisi,<br />
gerçeğe dönersek, Usame Bin Laden ve yardımcılarının yaşadığı<br />
bölgeler, ulaşılması neredeyse imkansız mekanlar. Öyle ki<br />
Amerika için orada bırakın Usame‟yi herhangi kimseyi bulmak<br />
bile çok zordur.<br />
Amerika‟dan katılımcı Said Bey: Arap hapishanelerine ilişkin<br />
CIA ile Arap istihbarat ajansları arasında yardımlaşmanın<br />
boyutu nedir? İkincisi: 1995 yılında Irak‟ta olduğum sırada,<br />
Kültür ve Basın Bakanı Hamid Hamadi ile bir toplantı yaptık.<br />
Bana Amerika Hükümeti‟nin Eski Ürdün Kralı Hüseyin<br />
aracılığıyla iki defa mesaj gönderdiğini ve bu mesajlarda<br />
Saddam Hüseyin‟e İsrail‟i destekler, İsrail‟le iyi ilişkiler<br />
kurarsa kuşatmanın ortadan kalkacağını haber verdiğini söyledi.<br />
Bu konuda bir bilgisi var mı? Üçüncü soru: Savaştan önce<br />
Irak‟ta olduğum sırada, o zamanın Uluslar arası ilişkiler<br />
sorumlusu ve Amerika Dosyası‟ndan sorumlu zat, beni<br />
defalarca Bağdat‟tan kovmayı, hapse atmayı denedi. Ve bu<br />
287
kişinin Amerikan İstihbaratı tarafından görmezden gelindiğini<br />
ve şu anda Danimarka‟da yaşadığını biliyorum. Bu konuda da<br />
bir açıklama istiyorum.<br />
Michael Scheuer: Tüm istihbarat birimleri arasında<br />
yardımlaşma muhakkak vardır. Biz de bazı hususlarda, bazı<br />
İslam ülkelerinin istihbarat birimleriyle yardımlaşıyorduk.<br />
Ancak bu her konu için geçerli değil tabiî ki. Örneğin Suudi<br />
Arabistan İstihbaratı 11 Eylül öncesi kesinlikle bizimle hiçbir<br />
şekilde yardımlaşmadı. Hatta Usame Bin Laden‟in anlayışı<br />
hususunda bile. Diğer taraftan Orta Doğu‟da başka istihbarat<br />
birimlerinden bazılarıyla gerçekten çok iyi ilişk ilerimiz vardı.<br />
Bu ilişkilerin iyiliği zamana ve durumlara göre değişmektedir.<br />
Belki Amerika‟nın bir zamanlar iyi işbirliği içinde olduğu bazı<br />
ajanslarla bugün ilişkileri zayıf olabilir, tersi de mümkün.<br />
Yusa Fuda: 2001 yılında Cenova‟da Büyük Sanayi Devl etleri<br />
toplantısı vardı. Yani 11 Eylül‟den yaklaşık 2 ay kadar önce.<br />
Ve hem Mısır hem de Rus İstihbaratı Amerika istihbaratını<br />
uyardılar. Ve bu sebeple Amerika Başkanı‟nın bulunduğu<br />
bölgede yetkililer güvenlik önlemleri aldılar ve bölgeyi savaş<br />
uçaklarıyla kuşattılar. Peki neden 11 Eylül‟den sonra Amerika<br />
Başkanı şok olduklarını, böyle bir saldırı beklemediklerini<br />
açıkladı? Sanki orada kullandığı dil bile bir oyuncu havası<br />
veriyordu kendisine. Bu konuda söyleyecekleriniz nelerdir?<br />
Michael Scheuer: Sanırım Başkan Bush, konu ile ilgili bilgileri<br />
yeterince iyi öğrenmedi. Bizim elimizde 1995 yılından beri, El -<br />
Kaide ile irtibatı olan bazı kişilerin, büyük şehirlere giden<br />
uçaklarla Amerika‟ya saldırmak için hazırlıklarda<br />
bulunduklarına dair bilgi vardı. Bir tanes inin Jambo 747 Uçağı<br />
pilotluğu için alıştırmalar yapan Remzi Ahmet Yusuf ile<br />
ilişkisinin olduğunu saptadık. Ancak Bush hatalıydı ve olaylar<br />
hakkında tasarufatı çok kötüydü. Biz uçakla Amerika‟ya saldırı<br />
olacağına dair bir inanmama, şok içinde filan değildi k. Ancak<br />
Amerikalıları, Amerika‟nın içinde böyle saldırılar olacağına<br />
ikna etmek çok güçtü. Bu tür bir saldırı, 1941 yılından bu yana<br />
gerçekleşmemişti. Belki olayın günü ya da saati bizim için şok<br />
etkisi yaratabilirdi ancak kesinlikle 6 senedir Usame Bin<br />
Laden‟in konuşmalarını dinleyen bir insan, onun Amerika‟ya<br />
saldırma niyetinden ötürü şaşkınlığa düşemezdi.<br />
288
Yusri Fuda: Al-Jazeera ve ya başka br televizyon kanalı,<br />
Usame Bin Laden veya arkadaşlarının konuşmalarını<br />
yayınladığı zaman ne oluyor?<br />
Michael Scheuer: Öncelikle, bu yayınlar Washington‟da birçok<br />
insanın sinirlenmesine yol açıyor. İkinci olarak: Birçok insan,<br />
bu kasetlere film izler gibi bakıyor. Onlara göre Usame Bin<br />
Laden, bazılarına göz kırpıyor, bazılarına işaretler veriyor.<br />
Ancak doğrusu, son senelerde ne dediğini dinlememiz,<br />
sözlerini, hareketlerini takip ederek düşüncelerini anlamamız<br />
gerekir. Ne söylediğini ve ne düşündüğünü anlamamız çok<br />
önemli. Amerika‟nın tehlikeli düşmanları neler yapıyor<br />
bilmeliyiz. Benim görşüme göre Al-Jazeera Televizyon Kanalı,<br />
bu açıdan önemli bir hizmet sunuyor. Yayınladığı, kasetlerle,<br />
görüşmelerle bizlere düşman hakkında tahminlerde bulunmak<br />
yerine bilgiler veriyor.<br />
Yusri Fuda: Filistin‟den katılımcımız var.<br />
Urub Bey: Bismillahirrahmanirrahim ‘Allah’a ve peygamberine<br />
düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. Allah:<br />
Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır.<br />
Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.’ Sadakallahulazim. Suudi<br />
Arabistan‟dan arayarak, Usame Bin Laden‟in CIA ile ilişkisi<br />
olduğunu söyleyen kardeşe seslenmek istiyorum. Kesinlikle<br />
kendisi hatalıdır. Müslüman bir kardeşimizin Müslümanları<br />
gözetmesi gerekir. „iyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey<br />
olabilir mi? İşte Usame Bin Laden, dini uğruna, Müslümanları<br />
yüceltmek uğruna malıyla, ruhuyla kendisini feda etmektedir.<br />
İkinci nokta, bir müjdeyi haber vermek istiyorum. Allah‟ın<br />
izniyle Amerika iç sorunlarıyla, doğal afetlerle, parçalanma<br />
yoluyla yerle bir olacak. Son bir kelime söylemek istiyorum. Bu<br />
söylediklerimden kim şüphe içine düşerse Rum Suresi‟nin 43.<br />
Ayeti‟ne baksın. Bu ayeti tefsir eden kardeş çok doğru tefsir<br />
etmiş. „O gün parçalanırlar‟ Amerika, 43. başkanı Bush<br />
döneminde parçalanacak. Bu Kur‟an gerçeğinde vardır.<br />
Rakamın aynı olması tesadüf değildir. Bu Amerika‟nın yok<br />
olacağının müjdesidir.<br />
289
Yusri Fuda: Scheuer,Urub kardeş gerçekten önemli bir<br />
noktaya değindi. Sence Amerika nereye gidiyor?<br />
Michael Scheuer: Amerika’daki iki parti de düşman hakkında<br />
yalan söylüyor. Düşmanımız İslam ve giriştiğimiz bu savaşı<br />
kaybetmekteyiz. Sadece kendimizi kandırmaya devam ediyor,<br />
Müslümanlar hürriyetten, bizim yapmak istediklerimizden<br />
nefret ediyor, diyoruz. Bizim bu tavrımız muhakkak ki daha<br />
birçok Usame Bin Ladenlerin türemesine ve zafer<br />
kazanmasına yol açacak.<br />
Yusri Fuda: programımız burada sona erdi, yayında emeği<br />
geçen ve yayına katılan hekese teşekkürler. Esselamu aleykum<br />
ve rahmetullahi ve berekatuh.<br />
Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan Katar Eski<br />
Adalet Bakanı Dr.Najib El-Nuaimi : Ben El-Kaide‟nin<br />
Siyasi kanadıyım!<br />
Tarih: 05.10.2005<br />
Kanal : Al-Arabiya Arap Tv kanalı<br />
Programın ismi : İda‟at (Işıklar)<br />
Program Sunucucu: Türki El-Dahil<br />
Konuk : Şu anda Saddam Hüseyin‟in avukatlığını yapan, Katar<br />
Eski Adalet bakanı Dr.Najib El-Nuaimi 72<br />
Kaynak : www.alarabiya.net<br />
Konular: (Ropörtajın sadece kitabımızn konusuyla ilgili kısımları<br />
tercüme edildi)<br />
1- Arap Hükümetleri Halklarına KarĢı Dürüst Değiller<br />
2- Guantanamo Mahkumlarının Avukatlığını Yapmak!<br />
3- El-Kaide Örgütü‟nün Ġslam Ümmeti‟ne Yaptığı<br />
Hizmetler!<br />
72 P rof.Dr.Najib B in Muha mmed Ahmet El -N uaimi, 1 9 5 4 yılınd a Katar‟ı n b aşkent i<br />
Doha‟d a d o ğd u.1987 yı lınd a İngiltere D u nd ee Üni versi te si‟nd e n Ulus lararası Kanun lar<br />
alanı nd a d o ktora d iplo ması almıştır.Katar Üniversitesi ‟nd e Şeriat ve Kanu nlar<br />
fakülte si nd e p rofö sörlük yapan El -N uaimi, 1 1 .09.199 5 -0 4 .06 .19 9 7 tarihleri arasınd a<br />
Katar Ad alet b a kanlığı yap mıştır.Irak‟ı n d evrik b aşka nı Saddam H ü se yi n ‟in d avası nı n<br />
us ülsüz o ld uğ u nu ve b ir ti yatro sahnesine d ö nü şt üğ ü nü d üş ü nd ü ğü için , Saddam‟ı n<br />
avu katlı ğı nı üstle nd i.<br />
290
4- El-Kaide Fikrine Ġnancı<br />
1- Arap Hükümetleri Halklarına Karşı Dürüst Değiller!<br />
Türki El-Dahil : Dr. Najib, siz bunu sık sık tekrarlıyorsunuz;<br />
Arap Hükümetleri‟nin hepsinin çürük (yolsuzluğa bulaşmış)<br />
olduklarını söylüyorsunuz?!<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Öncelikle başarısız olduklarını<br />
söylüyorum.<br />
Türki El-Dahil: Ama siz çürük dediniz?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, çürüklük de (yolsuzluk) tabi ki,<br />
başarısızlığa yol açar.<br />
Türki El-Dahil: Bazen yolsuzluk oluyor ama bu başarısızlığa<br />
sebep olmuyor. Yoksa siz, başarısızlığın, yolsuzluğun mantıksal<br />
akibeti olduğuna mı inanıyorsunuz?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Vallahi bence çok yolsuzluk var..<br />
Türki El-Dahil: Şimdi yumurta mı tavuktan çıktı tavuk mu<br />
yumurtadan çıktı tartışmasına mı gireceğiz? Başarısızlığın sebebi<br />
nedir?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Sebebini sana söyleyeyim, ilk önce; Arap<br />
Hükümetleri, halklarına karşı dürüst değiller. Yani kim, Hüsnü<br />
Mübarek‟in seçimlerde kaybedebileceğine inanıyordu, sen mi ben<br />
mi?<br />
Türki El-Dahil: Ama şöyle düşünebilirsin; Hüsnü Mübarek kad ar<br />
elverişli kimse yoktur.<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Yok kardeşim, Mısır Halkı büyük bir<br />
halktır, aralarında birçok siyasetçi birçok düşünür var. İş bir tek<br />
başkana mı kaldı?<br />
Türki El-Dahil: Yok Doktor, bir kimsenin liderlikte uzun süre<br />
kalması, insanların öbür alternatifleri onun kadar tanımamaları,<br />
291
önemli bir etkendir. Resmi medya, cumhurbaşkanından başka<br />
kimseyi tanıtmadı. Sizce bozukluk orada mıdır?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, hayır. Onlar, herşeyin kontrolünü<br />
ellerinde bulunduruyorlar. Hile ve yolsuzluk seçimlere<br />
karışmasaydı, adayların kendilerini tanıtma fırsatı bulunsaydı,<br />
güçlü cumhurbaşkanı adayları ortaya çıkacaktı. Ama fesat rejim,<br />
koltukta bulunandan başka kimsenin, iktidara yaklaşmasına<br />
müsaade etmez.<br />
Türki El-Dahil: Bunun için mi Katar Hükümeti‟nden istifa ettin?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Ben devlet başkanı olmak istemedim ki<br />
istifa edeyim?Ü<br />
Türki El-Dahil: Ama siz, hükümette bir bakandınız. Yani<br />
hükümetin bir üyesiydiniz.<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Dahası üst düzey bir bakandım.<br />
Türki El-Dahil: Yolsuzluk yapan bir bakan mıydın?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır.<br />
Türki El-Dahil: Ama siz tüm hükümetlerin yolsuzluk yaptıklarını<br />
söylemediniz mi?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Benim içinde bulunduğum dönemde<br />
hükümet, yolsuzluktan kurtulmaya çalışan bir hükümetti.<br />
Türki El-Dahil: Ve siz istifa ettikten sonra şey mi (yolsuz)<br />
oldular?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Vallahi ben bilmiyorum, bozulmuşlar.<br />
Türki El-Dahil: Siz seçimlere sadece seçimde devlet<br />
müesseselerini denetlemek için girdiğinizi söyluyorsunuz, ama<br />
seçimi kaybettiniz, seçime girme gerekçeniz öyle miydi?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, ben normal bir vatandaş gibi seçimi<br />
denetledim...sen şimdi hangi seçim deneyiminden bahsetmek<br />
292
istiyorsun; Suudi Arabistan‟dakinden mi, başka bir Arap<br />
ülkesindekinden mi ya da Katar‟dakinden mi?<br />
Türki El-Dahil: Siz Suudi Arabistan‟da değil Katar‟da bakanlık<br />
yaptığınız için Katar hakkında soruyorum.<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Ama ben bir Arap vatandaşıyım, bunun için<br />
genel olarak Arap hükümetlerinden bahsediyorum. Arapların,<br />
müslümanların durumları beni ilgilendiriyor, bu nedenle genel<br />
görüşümü söyledim.<br />
Türki El-Dahil: Doğrudur ama sizin görüşünüz daha çok<br />
yaşadığınız kişisel deneyimden kaynaklanıyor.<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Ben nasıl bu deneyimi yaşamışsam, Suudi<br />
Arabistan‟dakiler, Bahreyn‟dekiler de aynı deneyimi<br />
yaşamışlardır. Körfez halkları birbirlerini çok iyi tanıyorlar ve<br />
hepimiz birçok bakan gördük.<br />
Türki El-Dahil: Tüm hükümetler yolsuz ancak bir tek sizin<br />
katıldığınız hükümet yolsuz değildi çünkü yolsuzluktan kurtulmak<br />
istiyordu?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Yolsuzluktan kurtulmaya çalışıyorduk.<br />
Türki El-Dahil: Ama çevrenizdeki herkes yolsuz ve başarısızdı?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, mesela şunu diyebilirim; Kuveyt<br />
yolsuzluktan kurtulmaya çalışıyor. Bahreyn de aynı şekilde<br />
kendisini geliştirdi. Uman‟ın da parlamentosu var artık, her ne<br />
kadar sorunlar olsa da kendisini geliştirmeye çalışıyor. Ancak<br />
Arap ülkelerine yönelik bir genelleme yaparsak; başarısız<br />
olduklarını söyleyebilirim. Mesela; Guantanamo‟da evlatları<br />
tutuklu olarak bulunuyor ve onlar hiçbir şey yapamıyorlar. Körfez<br />
Yardımlaşma Konseyi‟nin ya da Arap Birliği‟nin Guantanamo‟da<br />
tutuklu bulunan Araplar‟ın tutuklanmalarını kınayan bir açıklama<br />
yaptığını hiç duydun mu? Amerika‟ya yalakalık yapan bu<br />
kurumların, hiç Amerika‟ya „sen tutukladın‟, „hata yaptın‟,<br />
dediğini gördün mü? Avrupa Ülkeleri, Avrupa Konseyi,<br />
Amerika‟nın ilk müttefiği İngiltere, halklar, mahkemeler bunu<br />
dediler.<br />
293
Türki El-Dahil: Sence Guantanamo kriterleri, bir hükümetin<br />
çürük olup olmadığını belirlemek için yeterli mi?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Evet , bu bir kısmı...<br />
2- Guantanamo Mahkumlarının Avukatlığını<br />
Yapmak!<br />
Türki El-Dahil: Biraz önce, Guantanamo meselesini hükümetlerin<br />
çürüklüğünün bir kriteri olarak gösterdiniz...Guantanamo‟da<br />
tutuklu bulunanların bir avukatı olarak size sormak istiyorum,<br />
neden bu davayı üstlendiniz ?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Özetle, sıradan bir vatandaş olarak Ocak<br />
Ayı‟nda televizyon seyrederken, Guantanamo‟daki tutukluların,<br />
kelepçeli manzaraları, birisinin sedye ile taşınmasını gördüm,<br />
onlara yapılan tüm alçak muameleleri hatta bunları saklamak için,<br />
oraya giden gazetecileri X-ray cihazından geçirttiklerini, bunun<br />
için de gazetecilerin bir dağın arkasına saklanarak bu görüntüleri<br />
kaydedebildiklerini duydum. Avukatlıkla ilgilenen 7 ya da 10<br />
uluslar arası örgütün üyesi olduğum için, insan hakları<br />
örgütlerinin büyük kısmını telefonla aradım ve sordum;<br />
Guantanamo‟da bulunan tutukluların avukatı var mı?<br />
Türki El-Dahil: Sana hayır mı dediler?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, bildikleri kadarıyla bana hayır<br />
dediler. Ben de onlara biz , NGO (hükümetlerden bağımsız<br />
organizasyonlar) olarak neden o insanları savunmak için bir<br />
savuma komitesi kurmayalım? dedim ...Onlar da bana , üye<br />
olduğum uluslararası avukatlık kurumlarına başvurmamın<br />
gerektiğini söylediler.Ben de bundan anladım ki , uluslararası<br />
örgütlerin çürüklüğü, Arap hükümetlerin çürüklüğünden beter.<br />
Türki El-Dahil: Tüm dünya mı çürük ?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: tabii ki , çünkü ABD dünyayı yönetiyor..<br />
Türki El-Dahil: Tamam , daha sonra ne yaptın?<br />
294
Dr. Najib El-Nuaimi: Onları aradım ve bir savunma komitesi<br />
kurmamızın gerektiğini söyledim .<br />
Türki El-Dahil: O örgütler size ne dediler ? hayır mı?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Benden özür diyerek hayır dediler,<br />
sebebini de açıkladılar.Bana bağışların yar ısının Amerikan<br />
örgütlerden geldiğini söylediler.Bir tek Uluslararası Af örgütü ,<br />
bana olumlu yaklaştı ve yardımlaşmayı kabul etmesine rağmen<br />
uzun süre bu konuyla ilgilenmedi. Ancak Amerika Adalet<br />
Bakanlığı‟na bir itiraz dilekçesi gönderdiler. Tabi biliyo rsun<br />
itiraz, savunma için yeterli değildir. ve bu sebeple ben girişimde<br />
bulundum.<br />
Türki El-Dahil: Ne zamandır bu konuyla ilgileniyorsun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Ocak 2002.<br />
Türki El-Dahil: Yani tam 3 sene geçti?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, 3 sene.<br />
Türki El-Dahil: Şimdiye kadar ne elde edebildin?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Ne elde ettim? Sana şunu diyeyim; birkaç<br />
kere Pentagon‟a girip, Guantanamo‟dakilerin akibetinden sorumlu<br />
kişilerin önünde durarak onları, tutukluların suçsuz olduklarına<br />
ikna ettim ve.........<br />
Türki El-Dahil: Kimi ikna ettin? Adalet Bakanlığı‟ndakileri mi,<br />
Guantanamoda‟ki mahkumların suçsuz olduklarına ikna ettin?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, Adalet Bakanlığı değil.<br />
Guantanamo‟dakiler direk Pentagon‟a bağlı idiler.<br />
Türki El-Dahil: Ben Pentagon‟u kasdettim, onları mı ikna ettin?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Artık mahkumların durumlarını tekrar<br />
gözden geçiriyorlar.<br />
Türki El-Dahil: Tamam ama salmadılar?<br />
295
Dr. Najib El-Nuaimi: Saldılar, kim sana salmadılar dedi?<br />
Türki El-Dahil: Kimi saldılar?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: 300-400‟den fazla kişi saldılar. İlk başta<br />
5, sonra da 4 Suudi‟yi çıkardılar. 3 ay önce de bir Kuveytli ve bir<br />
İsveçli‟yi saldılar. Şunu da söyleyeyim İsveç hükümeti, tüm Arap<br />
hükümetlerinden daha erkek çıktı. Çok güçlü şekilde olaylar la<br />
karşı karşıya geldi.<br />
Türki El-Dahil: Aldığın tüm davalar Amerika‟ya karşı ve bu işi<br />
gönüllü olarak, ücretsiz yapıyorsun. Yoksa Amerika‟ya karşı<br />
ideolojik düşmanlığın mı var?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Tabi ki. Tüm dünyayla kavga eden tek<br />
Amerika var. Başka bir ülke onun yaptıklarını yapsaydı biz, yine<br />
aynı tavrı alırdık. Ama bu bir ideolojik yaklaşım değil. Amerikan<br />
halkıyla hiçbir sorunum yok. Bence şimdiki hükümet çok büyük<br />
hatalar yaptı.<br />
Türki El-Dahil: Washington Hükümeti mi?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Bush ve cumhuriyetçilerin hükümeti. Biz<br />
de hükümete hesap soruyoruz. Amerikan halkına hesap soramayız.<br />
Hatta Amerikan halkı bizim yanımızda yer alıyor. Ve biz Paris‟te<br />
kongre düzenlerken 150 bin kişi Washington‟da savaş karşıtı<br />
gösteriler yapıyordu.<br />
3- El-Kaide Örgütü’nün İslam Ümmeti’ne Yaptığı<br />
Hizmetler!<br />
Türki El-Dahil: Şimdi sen, El-Kaide ve Taliban hakkında ne<br />
düşünüyorsun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Bence El-Kaide kendisine büyük ihtiyaç<br />
olduğu bir zamanda ortaya çıktı.<br />
Türki El-Dahil: El-Kaide‟yi destekliyor musun?<br />
296
Dr. Najib El-Nuaimi: Ben, İslama hizmet yolunda, peşinde<br />
koştuğu hedefleri destekliyorum.<br />
Türki El-Dahil: Sence El-Kaide, Arap ümmetine hizmet ediyor<br />
mu?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Elbette. Kim için savaşıyorlar? Kim için<br />
savaştıklarına inanıyorsun?<br />
Türki El-Dahil: Bu sözlerini tehlikeli bulmuyor musun doktor?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hayır, asla. Eğer benim düşünme ve ifade<br />
etme hakkım varsa tehlikeli bulmuyorum. Bu sözleri ben, Alman<br />
Televizyonu‟nda da Fransız Televizyonu‟nda da söyledim.<br />
Türki El-Dahil:Ve şimdi bana söylüyorsun<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Evet, sana söylüyorum.Ayrıca<br />
Amerikanların yüzüne , bir gün onlarla (El -Kaide) pazalık<br />
masasına oturacaksınız, belki şimdi istemezsiniz ama bir gün<br />
oturmak zornda kalacaksınız, dedim.<br />
Türki El-Dahil: Usame Bin Laden‟i muhlis bir kimse olarak<br />
görüyor musun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Neden görmeyeyim? Bu adamın çıkarı ne?<br />
Türki El-Dahil: Ben sana soruyorum.<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Tüm malvarlığından vazgeçip bir dağın<br />
tepesinde yaşıyor. Sence ne çıkarı olabilir? İki şeyi birbirinden<br />
ayırmamız gerekir; bir adamın hedefini, amaçlarını kabullenmek<br />
ya da kullandığı yöntemi kabul etmek. O ayrı bir mesele. Hepimiz<br />
müslüman birleşmesini, Filistin‟in kurtulmasını, Felluje‟de<br />
katliamlar yapan Amerika‟nın emperyalizminin sona ermesini<br />
istiyoruz.<br />
4-El-Kaide Fikrine İnancı:<br />
297
Türki El-Dahil: Doktor, sen biraz önce Usame‟nin muhlis<br />
olduğunu söyledin, El-Kaide‟nin Arap ve İslam Dünyası‟nın<br />
Davaları‟nı üstlendiğini söylüyorsun. El -Kaide fikrinden çok mu<br />
etkileniyorsun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hedefleri açısından evet.<br />
Türki El-Dahil: O zaman beklentilerini yükseltip neden onlara<br />
katılarak savaşmadın?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Ben dedim sana hedef ortak olsa bile<br />
seçtiğimiz yöntemler farklı, onların kendi yöntemleri var benim de<br />
kendi yöntemlerim var. Ben sözlerle, bu hata, bu olmaz diyerek<br />
mücadele veriyorum.<br />
Türki El-Dahil: Yani birbirinizi mi tamamlıyorsunuz?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Sen bunu mu istiyorsun? Evet, keşke<br />
birbirimizi tamamlayabilsek. İnşaallah Arap Yarıma dası‟nda<br />
bulunan şeyhlerimiz, benden daha çok tamamlarlar.<br />
Türki El-Dahil: Yani, birilerinin tamamlamasını istiyorsun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: İnşaallah tüm insanlar, bu görevi<br />
tamamlarlar.<br />
Türki El-Dahil: Usame bin Laden‟in başlattığı yolculuğu mu<br />
tamamlamak?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Hedefe yolculuk tamamlanmalı, evet<br />
doğru, keşke. Usame Bin Laden‟in Şeyh Zavahiri‟nin çıkışları bir<br />
hak savunmak içindi.<br />
Türki El-Dahil: Evet ama sen, onlarla aynı fikre mi inanıyorsun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Tabi, inançlıyım, nasıl inançlı olmayayım?<br />
Türki El-Dahil: Amerika‟yla savaşırken, Arap Dünyası‟nda<br />
meydana gelen patlamalarla hiç mi sorunun yok?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Bir soru işareti koymaya başlıyoruz. Ben<br />
sana ne dedim? Hedeflerimiz ortak. Hedefimiz nedir? Tüm Arap<br />
298
Dünyası‟nı özgürleştirmek, Arap Birliği‟ni sağlamak, diğer<br />
ülkelerle barışçı (Savaşçı olması şart değil) bir şekilde<br />
yarışabilecek güçlü, müslüman-Arap bir toplum yaratmak. Şeriate<br />
dayanan, bir dönemler islam uygarlığında yaşanan adaletin tekrar<br />
yaşanacağı bir devlet kurmak.<br />
Türki El-Dahil: Neden patlayıcı bir kemer takıp kendini bir<br />
Amerikan büyükelçiliğinde ya da Amerikan üssünde<br />
patlatmıyorsun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Beni dinle, saveşın iki yüzü var. Askeri<br />
ve siyasi. Askeri yönü, meydandakidir. Bazı insanlar, siyasi<br />
savaşta başarılı olup askeri savaşta başarısız kalıyorlar. Bazıları<br />
da tam tersi.<br />
Türki El-Dahil: Seni de El-Kaide‟nin siyasi yüzü mü kabul<br />
edelim?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Sence siyasi yüzü ne demek...Neden<br />
olmasın? Sana tarihten bir örnek vereyim; İrlandalı<br />
Cumhuriyetçiler, sorarsan biz cumhuriyetçi değiliz derlerdi.<br />
Şimdi tek soru sorulmalı; bu korku neden? Neden korkuyoruz?<br />
Milyonlarca insan benim düşündüğüm gibi düşünüyor ve bunu<br />
söylemeye korkuyorlar. Ve ben şunu isterdim ki herkes<br />
korkmadan konuşsun.<br />
Türki El-Dahil: Peki, sana ikinci bir soru doktor; Guantanamo,<br />
Felluje davalarını üstlendin, neden Katar‟da iki yıl hapse<br />
çarptırılan Şeyh Abdurrahman Bin Umeyr El -Noaymi‟nin davasını<br />
üstlenmedin?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Üstlenmediğimi kim söyledi?<br />
Türki El-Dahil: Gazetelerde ilan etmedin, medyayı kullanmadın.<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Medyaya ilan vermemize gerek yok.<br />
Türki El-Dahil: Neden?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Çünkü bir iç sorundu.<br />
299
Türki El-Dahil: Hmmm.. Sadece dış sorunlarda ilan ediyorsunuz<br />
yani?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Biz çabalarımızı iç çerçevede<br />
sarfediyoruz. Mesela ben bir Amerikalı olsaydım ve Amerika‟da<br />
bir başka Amerikalı ile bir sorun yaşasaydım basına ihtiyacım<br />
olmazdı.<br />
Türki El-Dahil: Maşaallah sen çok cesurca konuşuyorsun.<br />
Korkmuyor musun?<br />
Dr. Najib El-Nuaimi: Bir kişi, bunu başka bir Körfez ülkesinde<br />
söylese, başına gelecekleri görürsün. Ertesi günü istihbarat<br />
ajanları onu süründürerek, El-Kaide ile Usame Bin Laden‟le ilişki<br />
ne diye sorguya çekerler. Bu sözlerimi başka bir komşu ülkede<br />
söylemeye kalkışsaydım, beni Londra‟da bulurdunuz . 73<br />
Türki El-Dahil:Sana çok teşekkür ediyoruz.<br />
Bazı Ünlü Arap Uzmanların Usame Bin Laden<br />
Hakkındaki Analizleri :<br />
1- Usame Bin Laden‟in bir senedir görünmemesi ardında soru<br />
iĢaretleri bırakıyor<br />
Gerçekten hasta mı...güvenlik nedeniyle mi...yoksa öldü mü!!<br />
(Halid Avis www.alarabiya.net 23.10.2005)<br />
El-Kaide Örgütü Lideri Usame Bin Laden‟in televizyonda en<br />
son, seçimlere doğru giden Amerikan halkına yö nelik yaptığı<br />
konuşmasının üzerinden tam bir yıl geçti. Bu konuşmasında<br />
Usame, öncekiler gibi yanında silah bulundurmuyordu, her<br />
zamanki gibi yere de oturmuyordu, aksine bir masanın ardında<br />
oturuyordu. 2004 yılının ekim ayından 2005 yılının ekim ayının<br />
sonuna kadar bir daha hiç görünmedi. Onun yerine konuşmaları<br />
El-Kaide‟nin ikinci adamı olarak vasıflandırılan Aymen El -<br />
Zavahiri yapmaya başladı.<br />
73 Sözü ,tüm mu hale fet ö rgütleri Lo nd ra‟d a b u luna n S u ud i Arabista n rejimine<br />
getiriyo r.<br />
300
Televizyon görüntülerinin ardından 16 Aralık‟ta Usame‟nin<br />
Suudi Arabistan‟da meydana gelen olayları tebrik eden se sli<br />
mesajı yayınlandı.<br />
Bin Laden‟in ortadan kaybolması hususunda İslami cemaat<br />
uzmanlarının arasında büyük görüş farklılıkları oluşmaya başladı.<br />
Bazıları, kendisinin şiddetli bir hastalıktan şikayetçi olduğunu<br />
söylüyorlar, bazıları bunun, El-Kaide‟nin tedbir yöntemerinden<br />
biri olduğunu, Usame‟nin kendisini arayan istihbarat birimleri<br />
tarafından yakalanmasına olanak vermemek<br />
için bunu yaptıkları gçrüşünü savunuyorlar, hatta Bin Laden ve<br />
El-Zavahiri‟nin aynı zamanda aynı mekanda bulunmadıklarını ileri<br />
sürüyorlar.<br />
Depremde Öldüğü Söylentileri<br />
Pakistan Bulvar Gazeteleri‟nden bir tanesi, en son Pakistan<br />
depreminde öldüğü haberlerini yaydı. Pakistanlılar daima, onun<br />
mekanını bilmenin hatta en azından tahmin etmenin imkansız<br />
olduğundan bahsediyorlar. Usame‟nin kab ileler arasında yer alıyor<br />
olabileceği söyleniyor. Bu bögle, Pakistan ile Afganistan sınırı<br />
arasında çok uzak bir bölgedir. El-Arabiya Pakistan Muhabiri<br />
Abdurrahman Matar, 2000 kilometre uzunluğunda ve 50 kilometre<br />
genişliğindeki bu alanı, dağlık, mağarala rla, dipsiz kuyularla ve<br />
ormanlarla dolu olarak vasıflandırdı. Ve bazı dağların topraksı<br />
bazılarının da çorak yapıya sahip olduğunu belirtti.<br />
Ayrıca bölgedeki kabileler, gerçekten adetlerine çok bağlılar,<br />
çok muhafazakarlar. Pakistan, bir yetkilisinin söz üne göre,<br />
Afganistan ile sınırına 75 bin asker yerleştiriyor. Mısır Cihat<br />
Cemaati‟nde eski bir komutan olan Dr. Kemal Habib, Bin<br />
Laden‟in El-Kaide‟nin ilk adamı olduğunu, istihbarat birimlerince<br />
arandığını, bu nedenle de El-Kaide‟nin, liderini korumak için daha<br />
çok çaba gösterdiğini, yerinin bilinmesinin en imkansız<br />
olabileceği yerlerde onu sakladıklarını söylüyor. Bin Laden‟in<br />
hasta olabileceği ihtimalinden uzak duruyor. Konunun El -<br />
Kaide‟nin, artan güvenlik önlemlerine karşı aldığı bir tedbir<br />
olduğuna işaret ediyor.<br />
Habib, El-Zavahiri‟nin dış dünya ve basın ile ilişkileri<br />
sürdürmesinin sebebinin, El-Kaide‟nin bir başkan esasına göre<br />
hareket etmediğine, aksine birden çok kişinin yönetimde görev<br />
aldığına işaret olduğunu belirtiyor ve Usame‟nin El -Kaide için<br />
büyük stratejik ve değerli bir sembol olarak her zaman kalacağını<br />
söylüyor.<br />
301
Usame Bin Laden’in Olaylar Sahnesinden Kayboluşu!<br />
Bunun aksine El-Arabiya kanalı İslami Hareketlerin<br />
Durumları Müsteşarı Abdurrahim Ali, bin Laden‟in kaybolmasının<br />
ardında 3 ihtimal olduğundan bahsediyor. İlki; ölmüş olabilir ki<br />
bu uzak bir ihtimal. Çünkü bu, büyük bir olay demektir. Ve El -<br />
Kaide büyük sempati toplayacağı için bunu ilan eder.<br />
Ayrıca, Bin Laden‟in vefaati, El-Kaide‟de yeni liderlik<br />
düzenlemesini zorunlu kılacak ve El-Kaide‟ye etik ve manevi<br />
açılardan, ömrünü Amerika‟ya karşı ayaklanarak geçirmiş bir<br />
insan olması nedeniyle yeni bir ruh kazandıracak.<br />
Abdurrahim Ali‟ye göre ikinci ihtimale gelince; Bin Laden hasta.<br />
Özellikle de 1996 yılının Ağustos ayında, Sudan‟dan Afg anistan‟a<br />
geçtiğinden beri, omurilik ve böbrek rahatsızlığı yaşıyor. Hatta<br />
tedavi için Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ülkelere gitmiş ve<br />
bazı insanların da hastalığını duymaya başlamışlar. Daha da ötesi<br />
bazı tıbbi gruplar, kendisini tedavi için Afgan istan‟a yönelmişler.<br />
Usame Bin Laden‟in büyük ihtimalle saklandığı bölgeye herhangi<br />
bir tıbbi ekibin gelmesi için şartlar müsait değil. Ancak çok azı<br />
Pakistan‟dan kaçak olarak gelebiliyorlar. Abdurrahman Ali‟nin<br />
dediği gibi Usame‟nin Pakistan‟dan kaçarak v eya başka bir şekilde<br />
geçmesi ihtimali ise çok zor. Ve Usame, muhakkak kendisini<br />
korumaya yemin eden ve sağlık durumunu düzeltmek için çalışan<br />
kabileler arasında.<br />
Abdurrahim Ali‟ye göre, Usame‟nin, El -Kaide komutanlık<br />
sahnesinden kaybolmasının ve yerine El -Zavahiri‟nin komutan<br />
sıfatıyla çıkmasının ardında ilk olarak büyük bir plan yatıyor;<br />
gençler ve her mekanda yayılmış El-Kaide kadroları için ilham<br />
kaynağı oluyor. İkinci olarak ise; Zavahiri‟nin görevi meydan<br />
komutanı gibi Ürdün, İalt ve Akabe Operasyonla rını düzenleyen<br />
Zarkavi‟ye naklolmaya başladı. Sonra Ürdün‟de 10 üyeleri<br />
yakalandı. İngiltere de operasyonlar düzenleme hususunda<br />
bilgileri olan 10 kişi yakaladı. Ve bu Avrupa‟ya bir tehdit<br />
mesajıydı.<br />
Abdurrahim Ali, El-Kaide‟nin liderlik koltuklarında<br />
değişimler ya da transferler olduğunu düşünüyor. Ve şöyle<br />
soruyor: El-Kaide‟nin Irak‟taki lideri Zerkavi; nasıl olurda<br />
Zavahiri‟nin yetkisini almadan Avrupa‟da operasyonlar yapmaya<br />
kalkar? Zerkavi‟nin şu anda Irak‟ta kolay hareket ediyor<br />
olabilmesi, bu rolü üstlenmesini kolaylaştırıyor. Buna ek olarak,<br />
302
Almanlar, İngilizler dahil elinde büyük kadro bulunması da<br />
Zerkavi‟nin Avrupa‟ya elemanlarını göndermesini kolaylaştırıyor.<br />
Bunların hepsi, Bin Laden‟in karar alma konumundan<br />
uzaklaştığını gösteriyor.<br />
Bin Laden Afganistan’ın Dışında Tedavi Görüyor mu?<br />
Ali‟ye göre üçüncü ihtimal de ,Usame Bin Laden<br />
Afganistan‟ın dışında tedavi görüyor. „Aslında o da çok küçük bir<br />
ihtimal.Çünkü onun hastalığının ölümcül olduğu tahmin ediliyor<br />
.Belki de Pakistan yoluyla başka bir komşu ülkeye geçip hastane<br />
gibi donatılmış özel bir evde kalıyordur.<br />
Bin Laden‟in , daha önce bunun gibi uzun süreli gözlerden<br />
kaybolduğu olmuştu. Ama bazı uzmanlar bu geçen süre zarfında<br />
görünmesini gerektirecek sebepler olduğunu söylüyorlar.<br />
Abdurrahim Ali şöyle devam ediyor : „El-Kaide kadrolarının,<br />
manevi destek açısından onun görünmesine ihtiyacı var. Daima<br />
onun görünmeme sebebini soruşturuyor, bunun endişesini<br />
yaşıyorlar. Her defasında da durumunun iyi olduğu yönünde<br />
tatmin ediliyorlar. Ancak son yayınlanan kasette yüzü hiç normal<br />
değildi, aksine çok solgundu.<br />
Bunun yanında İslami Cemaatler hususunda uzman Dr. Dıya<br />
Rışvan, Bin Laden‟in hastalığına ihtimal vermekle beraber,<br />
güvenlik sebebine de ihtimal veriyor. Sadece hastalık değil,<br />
güvenlik korkusu nedeniyle kaybolduğunu söylüyor.<br />
Rışvan, sözlerin hiç bir delile dayanmayan analizler olarak<br />
kalacağını söyleyerek, Usame‟nin bundan önce de bu şekilde uzun<br />
süre görünmediğini, ardından da El -Zavahiri ile dağlarda dolaşan<br />
görüntülerinin yayınlandığını ekledi.<br />
Rışvan, Bin Laden‟in saklanmasının ardında güvenlik<br />
sebeplerinin olduğu yönünde de eğilim gösteriyor. Ve Usame Bin<br />
Laden‟in El-Zavahiri ile aynı mekanda olmadığına ancak<br />
aralarında görüşmelerin var olduğuna değiniyor. Rışvan‟a göre El -<br />
Zavahiri, Bin Laden‟den daha çok cephenin başına geliyor. El -<br />
Zavahiri, meydan komutanlığı yapıyor, El -Kaide‟nin Pakistan<br />
Ordusu‟na karşı giriştiği savaşın ayrıntılarından bahsediyor. Dr.<br />
Dıya Rışvan, Usame‟nin görünmesinin geçtiğimiz yılda artış<br />
göstermeye başlamasının, Usame‟nin savaş alanından uzak,<br />
güvenilir bir yerde yerleştiğine, hastalığının veya ölümünün çok<br />
303
uzak ihtimaller olduğuna çünkü böyle tehlikeli durumların, öyle<br />
yada böyle muhakkak bir şekilde sızacağına işaret etti.<br />
2- Usame Bin Laden‟in Amerikan Halkına SesleniĢ<br />
KonuĢmasına bir BakıĢ: 74<br />
Şüphesiz, Usame‟nin konuşması, dünyada kendisini seven,<br />
kendisine sempati duyan ve<br />
kendisine tabi olanlarda bayram sevinci yarattı. Ramazan<br />
oruçlarını tutan müslümanlar, onun<br />
konuşmasıyla en tatlı ve en iştah açıcı iftar yemeklerini yediler.<br />
(Usame‟nin konuşması).<br />
El-Kaide Örgütü Lideri Usame Bin Laden‟in konuşmasına<br />
değinmek istersek, bu konuşmayı bazı kısımlara ayırmamız<br />
gerekir.<br />
İlki: Şekil açısından:<br />
1- A) Şeyh Usame Bin Laden, altın rengi abası üzerinde,<br />
Arap stili giyinmiş olarak, masanın ardında oturduğu<br />
koltuğundan, dünyada Amerikan seçimlerinin<br />
yapılacağına dair sansasyonlarını yapanlarla aynı vakti<br />
özellikle seçmiş, beyanını okuyordu. Şeyh Usame‟nin<br />
mesajında hem ferah hem de hüzün vardı. Onu sevenler<br />
ve dünyadaki tüm zayıflar için sevinç, Amerikan<br />
Hükümeti‟ne ve dünyadaki tüm onun gibilere ise, uyarı<br />
ve hüzün anlamı taşıyordu.<br />
B) Onun, daha önceki konuşmalarında yaptığı<br />
gibi askeri elbise giymediği dikkatimizi<br />
çekiyor. Bu da onun istikrarına ve Amerikan<br />
istihbaratı ve onunla yardımlaşan herkesin;<br />
O, Afganistan‟da mı, Pakistan‟da yoksa<br />
Afgan ya da Pakistanlı Kabilelerin arasında<br />
74 Dr. Hani Sibai, El - Makrizi T arihi Araştır malar Mer kezi Ge nel Müd ür ü ,<br />
Lo nd ra , www.almaqreze.com<br />
304
mı, Çin sınırında mı ya da başka bir devlette<br />
mi yönündeki görüşlerini parçaladığı hissini,<br />
emin bir şekilde taşıdığına işaret<br />
etmektedir!! Ayrıca bu, apaçık Amerikan<br />
Hükümeti ve müttefiklerinin ümidi<br />
kesmelerini, kızdırmayı amaçlayan, kendi<br />
halinden verdiği bir mesajdı ki sanki şöyle<br />
diyordu: Beni aramak için kendinizi<br />
yormayın. Ben burada, Allah‟ın himayesinde,<br />
rahat bir hayat yaşıyorum. Amerikan<br />
Halkı‟na da hükümetinin kendisini<br />
yakalamak iin milyar dolarlar harcadığı halde<br />
başarısız kaldığı yönünde güçlü bir mesaj<br />
veriyordu.. ve sanki onlara şer‟i dille şöyle<br />
diyordu: „Mallarınızı aklı ermezlere<br />
vermeyin‟. Ayrıca Amerikan halkına,<br />
kendisini mağaralarda saklanan kötü bir<br />
insan olarak gösteren basın organlarına karşı<br />
da bir mesaj taşıyordu.. Onlara, büyük,<br />
küçük tüm Amerikalılar‟a, başkanlık<br />
seçimlerinde bile kendilerini izlediğini, bu<br />
çetin seçimlerde basın organlarının da<br />
merkez hükümetleri gibi kendilerini yanlış<br />
yola sevkettiği mesajını veriyordu.<br />
2- Konu Açısından:<br />
A) Mesaj, Amerikan halkına yönelik, Amerika<br />
Hükümeti‟ne değil. Daha önce Avrupa<br />
Hükümeti‟ne değil de Avrupa Halkı‟na seslendiği gibi bu sefer<br />
de Amerikan halkına seslenmişti. Çünkü biliyordu ki Amerika<br />
Hükümeti neticede Amerikan İdaresi‟nin ipoteği altındaydı. Ve<br />
halka, batılı hükümetlerin halkın menfaatleri için çalışmadığını<br />
göstermek istiyordu.<br />
B) Ey Amerika halkı, sen dış siyaseti ve İsrail Devleti diye<br />
isimlendirilen halkı korumak için sürdürdüğü zalim<br />
savaşlarla, korku ve ürperti yaratan ve buna<br />
cumhuriyet, demokrasi adını veren, buna Amerikan<br />
halkının güvenliğine ve çıkarlarına verdiği önemden<br />
305
daha fazla önem veren Amerikan Hükümeti‟ni seçmenin<br />
sonuçlarına katlanırsın.<br />
C) İkiz kuleleri yıkma fikri hiç aklına gelmiyordu. Ta ki,<br />
1982 yılında, İsrail, Amerikan 6. Filosu‟ndan aldığı<br />
izinle Lübnan‟ı ortadan kaldırma saldırıları esnasında,<br />
Lübnan‟daki kuleleri yıkana kadar. Ondan sonra,<br />
Amerika‟nın islam dünyasının her yerinde yaptığı<br />
zulmün aynısıyla karşılık verme fikri oluştu. Öyle ki<br />
misilleme yapılarak, Amerika‟nın Arap Yarımadası‟nda<br />
İkinci Körfez Savaşı‟ndan sonra, askeri üsler<br />
aracılığıyla kurduğu istikrarı bozulsun, düşman evinde<br />
vurulsun ve böylelikle islam dünyasının 2 yüzyıl dır<br />
şikayetçi olduğu, aynı korkuyu Amerikan halkı da<br />
yaşasın. Sizler güvenlik içindeydiniz ve kimse bundan<br />
önce sizi hedef almıyordu. Ancak hükümetlerinizin,<br />
ümmetimize Lübnan‟da, ondan önce Filistin‟de, şşimdi<br />
Afganistan ve Irak‟ta yaptığı zulümlerle ölç üyü<br />
kaçırdınız.<br />
D) Mesaj, Amerika‟nın eyaletlerinin ayrılmasını içeriyor,<br />
devrime teşvik ediyor, Amerika‟nın servetlerini<br />
tekeline alan, bu serveti sürdürdüğü zalim savaşlarda<br />
harcayan, Amerikan halkına ancak oğulları öldürüldüğü<br />
zaman bu servetten faydalanma imkanı veren, kendi<br />
oğullarını savaş meydanlarına göndermeyen, Pentagon<br />
ve Hükümet adamlarına, hayırlarını silah tüccarları ve<br />
dev petrol şirketlerinin menfaatleri doğrultusunda<br />
kullanan Amerikan Ordusu‟na karşı ayaklanmaya çağrı<br />
niteliği taşıyordu.<br />
E) Amerikan halkı‟na Amerika hükümeti ile hiç bir<br />
destekleşmenin söz konusu olmadığı, aksine<br />
Amerika‟dan yaptıkları nedeniyle nefret ettiği, onu<br />
hakir gördüğü mesajını veriyordu.<br />
3- Neden Daha Önce Yaptığı KonuĢmalarda Olduğu gibi<br />
Kur‟an-ı Kerim Ayetleri ve Hadis-i ġerifler‟e yer<br />
vermedi?<br />
A) İlk olarak, Al-Jazeera TV Kanalı, bizim Kur‟an<br />
ayetleri, hadisi şerifler ya da her zaman kasetin<br />
306
aşında, ortasında ya da sonunda yaptığı aşağılayıcı<br />
sözlerin olup olmadığını anlamamız için kasetin<br />
tamamını yayınlamadı.<br />
B) Bu kaset, bazı analistlerin zannettikleri gibi Usame‟nin<br />
siyasi konulardan bahsettiği ilk kaset değildir. Aksine<br />
Şeyh, gerek görüntülü, gerek sesli gerekse yazılı<br />
beyanatlarında daima siyasi konuları ele alıyor ve<br />
büyük bilgiler elde etme gücüne sahip. Bu da El -<br />
Kaide‟nin dünyadaki olayları çok iyi izlediğine işaret<br />
ediyor. Öyle ki Irak Savaşı‟ndan önce de Usame,<br />
Amerika‟nın savaş hedeflerinden bahsetmiş, Halibrton<br />
Şirketi‟nin rezaletini ortaya koymuştu. Şunu söylersek<br />
pek de abartmış olmayız: Usame‟nin o şekilde<br />
görünmesi, siyaseti onun belirlediğine, hükümetlerin ve<br />
devletlerin sonunun El-Kaide ve liderleri Şeyh Usame<br />
ile Doktor Aymen El-Zavahiri‟ye bağlı olduğuna işaret<br />
ediyordu.<br />
Eğer Kur‟an ayetlerine karşı kalpleri netrefle dolu bazı<br />
analistler, bu kasette Kur‟an ayetlerini anmadığı gerekçesiyle bu<br />
konuşmayı sırf siyasi konuşma olarak sınıflandırıyorlarsa, onlara<br />
siyasetten ne kasdettiklerini sormamız gerekmektedir: onlar<br />
siyasetten kareler, yuvarlaklar, çizgiler yani başka bir değişle,<br />
sahtekarlık ve dolandırıcılık mı anlıyorlar? Öyleyse Usame Bin<br />
Laden ve tüm cihadi gruplar bu siyasi anlayışı kabul etmezler ve<br />
anlamazlar.<br />
C) O analizciler, Usame‟nin önceki konuşmalarını ve<br />
ropörtajlarını kaçırdılar; Amerikan hakına CNN<br />
aracılığıyla seslenmedi mi? Amerikan toplumuna yazılı<br />
ve diğer şekillerdeki basın aracılığıyla seslenmedi mi?!<br />
Ondan önce de İngiltere İndependent Gazetesi ile<br />
ropörtaj yapmadı mı?<br />
D) Avrupa Halkı‟na hitap ettiği meşhur konuşmasında<br />
başladığı davasının doğruluğu ortaya çıkmıştı. Kurduğu<br />
denklem çok basitti; Amerika ve müttefiği kuvvetler,<br />
islam ülkelerinden çıkacaklar ve böylece güvenlik<br />
içinde yaşayacaklar!<br />
307
E) Her sözün bir makamı vardır. Şeyh Usame de, Amerikan<br />
halkına onların anlayabileceği, maddi bir matığı<br />
seçerek hitap etti; güvenlik ve huzur ist iyorsanız, Nato<br />
Antlaşması‟nın arkasında durun ve ülkelerimize<br />
saldırılarda bulunmayın. Ve siz de biz de huzur içinde<br />
yaşayalım. Konuşmasında her ne kadar bazı Kur‟an<br />
ayetleri bulunmasa da şer‟i hava hemen seziliyordu.<br />
(İnsanlara akıllarının yettiği ölçüde hitap edin, Allah‟a<br />
ve resulüne yalan söylemeyi ister misiniz).<br />
F) Usame, daha da ileri giderek, Amerika‟nın evlatlarını,<br />
ülkelerimize savaş için göndermezse sadece huzur<br />
içinde yaşayacağı değil, aynı zamanda El -Kaide<br />
Örgütü‟nün saldırılarına da maruz kalmayacağını ifade<br />
ediyordu. Bu, korkutucu ve ürpertici bir mesajdı! Bu<br />
siyasetin terimlerinden biri değil mi? Veya sadece<br />
büyüklenen gücün tekeline aldığı siyaset değil mi?<br />
Kendi kendisinden güç alıp, karşıtlarının sinirlerine<br />
hükmetmeyi öngörmüyor mu? Bu, İngilizler‟in<br />
düşmanlarına karşı kullandığı siyaset değil mi? Öyleyse<br />
Usame, Amerikan eyaletleri ve merkez hükümetini<br />
birbirinden ayırıyor ki; merkez hükümetin dünyadaki<br />
güvenlik ve huzurun uygulanmasını engelleyen duvar<br />
olduğu fikrini yerine oturtsun.<br />
G) Usame, dünyadaki en büyük lider gibi konuşuyordu ve<br />
bu konuşmasını Amerikan halkının duyacağını,<br />
Amerikan İdaresi‟nin seçimler dolayısıyla yayınını<br />
engellemeyeceğini biliyordu ve bu da bir siyasi<br />
belirlemedir..<br />
H) Kasetin zamanı, „Düşmanını Bil‟ hissinin ardından<br />
götürüyor insanı. O ki düşmanı hakkında herşeyi<br />
biliyor. Ve çok kültürlü, dünyada güven ve huzuru<br />
sağlamak müslümanların izzet ve kerametini korumak<br />
için ciddi bir proje sahibi olduğuna işaret ediyor.<br />
Amerikan halkına, tüm bu küçümsemeyle, yüksekten<br />
bakışıyla ve ağır başlı tabirleriyle, batılın yalanını<br />
bombalıyor ve onuyok ediyordu.<br />
İ) Usame kendisi ve örgütü, 11 Eylül 2001 olaylarını<br />
muhakkak ki biliyordu. Hatta planını bile genel sekreter<br />
Muhammed Ata ile beraber kendisi çizmiş,<br />
operasyonların, 20 dakika içinde olmasına karar<br />
vermişti..Bu nedenle bu konuşma, komplölerin kuruntu<br />
308
ve zannı içinde coşan ve sahtekar akımların içinde<br />
yüzen ve 11 Eylül hadiselerini El-Kaide‟nin<br />
düzenlediği gerçeğini itiraf etmek istemeyen yazarlara<br />
cevap niteliği de taşıyordu.<br />
J) Usame Bin Laden ve El-Kaide Örgütü, Bush veya<br />
Kery‟nin kazanmasına önem vermiyorlardı. El -Kaide<br />
mantığına göre, ikisi de bir bayrak altındaki iki çirkin<br />
surattan başka birşey değillerdi. El-Kaide, Bush‟un<br />
başkanlığı döneminde,<br />
K) Amerika karşıtı düşmanlık ve nefret hislerini<br />
uyandırdığını ve islam ümmetini bu şuur üzerine<br />
birleştirdiği kanısını taşıyor. Bu da El -Kaide‟nin<br />
taktikleri gereği istenmektedir. Bush‟un seçimleri<br />
kazanması, durgun suları harekete geçirecek. Ruhlarda<br />
Amerikan karşıtlığı artacak. Ve yaban cı, islam<br />
ülkelerini işgal eden güçlere karşı direniş fikrini inşa<br />
edecek hatta Amerika‟yı, üslerini koruyan, planlarını<br />
uygulayan rejimlere karşı direnişi de teşvik edecektir.<br />
Usame‟nin konuşması, Beyaz Saray‟da epliktik şeklinde<br />
bir masada oturan tüm başkanlara, El-Kaide‟nin<br />
isteklerini kabul etme yönünde baskı anlamı taşıyordu.<br />
O ki 1 milyar 300 milyon müslümanın elindeki mızrağın<br />
ucu ve her nesil zayıfladığında yeni bir nesil, aynı<br />
mızrakla, şer‟i dayanaklarıyla aynı isteklerde<br />
bulunuyor.<br />
4- Ümmet, 2 Yüzyıldan Fazla Süredir Savunma<br />
Cihadı İçindedir:<br />
Muhakkak Usame, kuvvetli bir noktadan çıkış almaktadır, zayıf<br />
bir noktadan değil..El-Kaide, hidayet yoluna ve tavizsiz, sert<br />
kılıca bağlıdır. .( Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet<br />
ve insanlar için faydalar vardır.).. demirden kılıçlar, toplar,<br />
tanklar yapıldığı gibi, yemek malzemeleri de insanların<br />
yaşamlarına fayda sağlayacak başka malzemeler de yapılıyor.<br />
Çatışmanın devamlılığına da açıkça işaret etti. (11 Eylül<br />
olaylarının meydana gelmesine neden olan sebepler hala<br />
mevcuttur.)..(Güvenliğimizi bozduğunuz gibi, güvenliğinizi<br />
bozarız.)..Bu söz, şeriatteki sözle aynıdır. (Cana can, göze<br />
309
göz..)..(Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.)..(Kim<br />
size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kad ar saldırın.).<br />
Tüm bunlar Usame‟yi desteklemektedir; öyle ki müslümanların 2<br />
yüzyıldan beri sürdürdükleri cihat; islam ülkelerine karşı<br />
defalarca düzenlenen haçlı seferleri nedeniyledir. Hatta 11 Elül ve<br />
Menhaten operasyonları da talep cihadı değil, bu savunma<br />
savaşının bir babındandı. Talep cihadı, yüzyıllardır; yani Osmanlı<br />
İmparatorluğu‟nun çöktüğü yaklaşık 2 buçuk yüzyıldan beri, islam<br />
ümmetinden uzak bir kavramdır.<br />
5- Bush Ailesi ve Kabuney Ailesi:<br />
* Bush, kızının keçisiyle meşgul olduğu, El -Kaide‟nin adamları<br />
Washington ve New York ve Pensilvanya semalarında dolaşırken<br />
yardımcısı Dick Chany ile binlerce Amerikan vatandaşı ölene<br />
kadar tünellerden çıkmadığı için, aptal ve ihmalkar, bir devlet<br />
adamı değil, iş adamıdır..<br />
Hiç şüphesiz bu hitap, Bush ve çevresindekilere karşıtlığı direk<br />
teşvik edecek, duyguları harekete geçirecektir.<br />
* Bush ailesi karşıtlığı, suçlar dünyasından Kabuni Ailelerini<br />
hatırlatıyor. Çünkü bu iki suçlu aile birbirine benziyorlar. Ancak<br />
Kabuni Ailesi sadece organize suçlar işlemişti. Oysa Bush ailesi,<br />
yalan ve sahtekarlığın, siyaset dünyası adıyla baskı yapmanın<br />
ustası olmuş...Hisleri hususunda yalan söylüyorlar. Demokrasi ve<br />
bu süslü duygular uğruna savaşa girmek yerine, baba Bush,<br />
hükümde kaldığı tüm süre boyunca, 3.Dünya Düzeni adıy la,<br />
baskıyı, sahtekarlığı ekti.<br />
6- Çünkü o, hür ve onlara karşı savaşıyor:<br />
Kendisinin değer ve hidayet sahibi olduğunu gösteriyor. Çünkü<br />
hür ve iki tarafı arasındaki canıyla onların zulüm ve<br />
haksızlıklarına karşı savaşıyor..Ancak neden onlara karşı<br />
savaşıyor da başkalarına karşı savaşmıyor?..Mesela neden İsveç‟e<br />
saldırmıyor? Cevap biliniyor; çünkü Amerikan hükümeti, Filistin<br />
gaspçısı varlıkla bağı bulunan bazı sözleşme sahiplerinin ve özel<br />
şirketlerin çıkarları için savaşa giriyor..Yani dikkat edin; Amerika<br />
yönetimi ülkenizi, apaçık oğullarınızı öldüren ve servetlerini<br />
tüketen bir devletin çıkarları için gaspediyor..<br />
310
7- Neden Lübnan’dan Bahsettiği Halde Afganistan yerine<br />
Oraya Gitmeyi Tercih Etmedi? :<br />
Usame Bin Laden neden o dönemde Afganistan yerine Lübnan‟a<br />
yönelerek İsrailliler‟le savaşmayı tercih etmedi?<br />
Bu şüpheyi bazı noktalara değinerek cevaplandıracağız:<br />
a- Usame Bin Laden konuşurken, kendisini etkileyen bir olaydan<br />
değil olaylardan bahsediyor. Bunların arasında da 1982 yılında<br />
İsraillilerin, Amerikan 6. filosunun izniyle, Lübnan‟a saldırmasını<br />
sayıyor. Konuşurken, Lübnan‟ın da yüce ümmetin bir parçası<br />
olduğunu, acısının acıya, sevincinin sevince sebep olduğunu,<br />
bölünmesinin söz konusu olamayacağını ima<br />
etmektedir..(Müslümanlar, tek bir ümmettir, en düşü klerini<br />
korurlar ve düşmanlarına karşı tek eldirler.) ve onlar, tek bir ceset<br />
gibidirler. (Eğer onun bir uzvu şikayet etse, vücudun kalan kısmı<br />
da savunmaya geçer ve geceyi uykusuz geçirir.)..<br />
b- Usame, o sırada Afganistan‟da komünistlerle savaşmakla<br />
meşguldü. Aynı şekilde o dönemde düzenli askeri güce sahip<br />
değildi. Cihat farzını yerine getirmek için, gelen çağrıya kulak<br />
vermiş, canıyla, malıyla Afganistan‟da, 1979 yılında ülkeye giren<br />
Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşıyordu. Buna karşın o da diğer<br />
mücahitler gibi, Filistin‟e, esir düşen mukaddeslerine, Lübnan‟a<br />
karşı kalbinde derin üzüntü taşıyordu.<br />
c- Usame, İsrail‟in Lübnan‟a saldırması konusundan 80‟li yılların<br />
ortasında Cedde‟de verdiği konferanslarda bahsetmişti. Bir<br />
keresinde cami tıklım tıklım doluydu ve Afganistan‟daki savaş<br />
siretini anlatıyordu. 90‟ların sonunda konuşmalarından birinde,<br />
Filistin gaspçısının Lübnan‟a saldırısını kınamıştı. Kana‟da<br />
masum Lübnanlılar‟ın sığındıkları Birleşmiş Milletler<br />
Merkezi‟nin, Filistin gaspçısının ardarda gelen uçak<br />
bombardımanıyla nasıl da yerle bir olduğundan bahsetmişti. Ancak<br />
ne yazık ki, basın organları, onun bu konuşmalarına yer vermedi,<br />
çünkü o dönemlerde konuşmalarına pek önem vermiyorlardı.<br />
Bazı hezimete uğramış analistler, Usame‟nin ve cihadi<br />
hareketlerin, Lübnan ve Filistin davalarını kullandıklarını iddia<br />
ediyorlar. Onların liderleri ise daima, düşmanın karşısında yüzü<br />
koyun yere yatıyor, onların liderleri kavimlerini helaka<br />
sürüklüyorlar. Filistin‟i, Lübnan‟ı, Irak‟ı kullanıyorlar. İpleri<br />
311
çekicinin elinde oldu...Ve Usame ile örgütünü iktidardaki rejimin<br />
çamurundan zannediyorlar..<br />
d- Usame ve Doktor Zavahiri ve diğer cihat liderleri, hiç bir<br />
zaman ümmetin Filistin gibi büyük davalarını ya da diğerlerini<br />
kullanmadılar...Aksine onlar, müslümları ve müsl üman ülkelerini,<br />
gaspçılara karşı savunmak için canlarını ve mallarını harcadılar.<br />
e- Onların Filistin‟e yöneldikleri ya da Lübnan‟ın önlerinde<br />
olduğu hikayesi ise hurafeden başka birşey değildir..1988 yılında,<br />
Lübnan‟a bilgi edinmeleri ve askeri üsler ku rmaları için düzenli<br />
bazı gruplar gönderildi ancak, Lübnan‟daki askeri örgütlerin,<br />
komünistlerden, islamcılardan, marksistlerden oluşan doğası<br />
gereği bu girişim başarısız kaldı. Aynı şekilde Filistin‟deki<br />
örgütler de çok farklı ekollere sahipti. Birçoğu da Arap<br />
hükümetlerine bağlıydı..Ayrıca bazı örgütlerin görüşleri de açık<br />
değildi. Lübnan‟daki bazı islami hareketler, fikri beğeniyor ancak,<br />
arap rejimleri tarafından gelecek baskı korkusuyla yardımlaşmayı<br />
kabul etmiyordu. Buna karşılık bu gençler ümitlerini kesmeyerek,<br />
özel operasyonlara kalkışmışsalar da maalesef, birçoğu<br />
yakalanarak bilinen son başlarına geldi; ülkelerine<br />
gönderildiler..Kalanlar, farklı yerlere gönderildiler, bir tanesi<br />
meçhul kişilerce öldürüldü, bir tanesine bilinmeyen bir sebeple<br />
bomba geldi..<br />
Gençlerde, Lübnan‟a gidip düşmana karşı savaşma isteği çok<br />
büyüktü. Birçoğu da Lübnan‟da gruplara karşı savaşmak için<br />
eğitimliydiler. Afganistan kışlalarında eğitim gördükten sonra<br />
şehirlerde savaşa katılmışlardı..Bunun için, o analistler,<br />
„bilmiyorsalar işi ehline sorsunlar‟ görüşünü taşısalar da asıl<br />
kayıpları, bilenin kendileri olduğunu zannetmeleridir.<br />
Filistin’ e gelince:<br />
İçlerinde El-Kaide Örgütü de olmak üzere, tüm cihadi hareketler,<br />
Filistin‟e girmeye çalıştılar. Ancak Filistin‟deki reji min ülkeyi<br />
karadan, havadan, denizden, kuşatmış olması ve sınırlarda<br />
gaspçıları koruma vazifesini üzerine almış olması nedeniyle bu<br />
girişimlerinde başarılı olamadılar..<br />
Afganistan‟da savaşan bir çok Filistinli genç, hatta Şehit Dr.<br />
Abdullah Azzam, islam dünyasındaki gençleri Afganistan‟a<br />
312
gitmeye, komünistlere karşı savaşa teşvik etti. Ancak gözü<br />
Filistin‟deydi. Ancak biliyordu ki, Afganistan, büyük oranda<br />
gencin eğitimi ve savaş tecrübesi kazanması için en iyi meskendi.<br />
Bu tecrübe neticesinde, gaspçı düşman a karşı savaşa girişilip,<br />
Filistin özgürleştirilebilirdi..<br />
Bu, Dr. Aymen El-Zavahiri‟nin, Afganistan‟da, Bedr ve<br />
Kadisiye‟dekiler gibi kışlalar kurduğundaki planıydı..O sırada<br />
gözü Filistin‟deydi. Cihat Örgütü‟nün çıkardığı Mücahitler<br />
Dergisi‟nde ve Hak Söz bültenlerinde birçok makaleleri çıkıyordu.<br />
Ve Filistin‟in özgürleştirilmesi yolunun Kahire‟den geçtiğine<br />
inanıyordu. Yani, iktidardaki rejim, Filistin gaspçısının<br />
korumasını üstleniyor ve varlığı da bu korumaya bağlı idi. Bu<br />
nedenle El-Zavahiri, Filistin‟in, ancak çevresini saran<br />
başkentlerin istila edilip, rejimlerin düşürülmesine bağlı olduğu<br />
görüşünü taşıyordu..<br />
Öyleyse Filistin eskiden de şimdi de Usame Bin Laden‟in de,<br />
örgütünün de hatta tüm müslümanların kalplerinde bir melankoli<br />
olarak bulunmaktadır..<br />
Eğer o (Filistin), İslam dünyasının kalplerinden uzaksa da,<br />
ümmetin cesedinin etrafında (Afganistan ve çevresi), ve tüm birlik<br />
olmuş cesetlerde hareket etmektedir.<br />
3- Afganistan Dağları‟nda Dünya‟nın En Tehlikeli<br />
Adamıyla GörüĢmenin Öyküsü:<br />
Abdulbari Etwan, El-Quds El-Arabi, 2004<br />
1996 yılının kasım ayında Bin Laden ile görüşme fırsatımız<br />
olmuştu. Afganistan‟daki ezici iç savaş nedeniyle başta tereddüde<br />
düştüm. Ama sonra, görüşme yapmaya karar verdim. İlk başta<br />
yolcuğumuzun New Delhi‟den geçip Celal Abad yoluyla olacağını<br />
söylemişlerdi. Son hazırlıklarımı yaptıktan sonra, durumun çok<br />
vahim olduğunu ve Taliban güçlerinin, Celal Abad yolundan<br />
Kabul‟e yürüdüğünü bildirdiler.<br />
313
Pek kızmadım da üzülmedim de. Çünkü Usame Bin Laden,<br />
Suudi Arabistan‟da El-Hobar Kenti‟nde meydana gelen ve 19<br />
Amerikan askerinin ölümüne sebep olan patlamalardan sorumlu<br />
tutulsa da o günlerde çok ünlü değildi.<br />
İki hafta sonra, Bin Laden tarafından bir kişi bana geldi.<br />
Yolculuğun Peşaver Kenti‟nden geçeceğini söyledi. Aslında ünlü<br />
gazeteci Robert Fisk‟in Bin Laden‟le daha önce görüşmüş olması,<br />
beni cesaretlendirdi ve bu durumun beni, Arap ve Arap olmayan<br />
resmi cephelerinden gelebilecek her türlü suçlamadan uzak<br />
koyacağını düşündüm.<br />
Bugün, Bin Laden‟le görüşmemizi, Afganistan yolculuğunda<br />
yaşadıklarımızı tekrar ele alacağız ve daha önce söylemediğimiz<br />
bazı ilginç notlar, yeni bilgiler de vereceğiz. O yazıyı tekrar<br />
yayınlamamızın sebebi, Arap-Afgan gerçeğini ve özellikle de<br />
lideri olan Bin Laden‟in gerçeğini ve Amerika‟ya bakış açısını<br />
ortaya koymak, insanlara göstermek istememizdir. Çünkü ilk<br />
yayınladığımızda El-Quds El-Arabi çok ünlü değildi. Usame Bin<br />
Laden de Amerika‟nın kendisine karşı uçaklar, füzeler<br />
kullanacağı, küçük büyük ülkelerle ortaklık yapacağı kadar dikkat<br />
çekmiyordu.<br />
Olayın başlangıcı Londra‟daydı. Dindar, sakallı bir kimse<br />
gelerek kulağıma, artık Afganistan‟a gidip, Arap -Afganlar‟ın<br />
lideri Usame Bin Laden ile görüşmenin mümkün olduğunu<br />
fısıldadı. Amerikalılar‟ın en çok korktuğu bu adamla görüşmeye<br />
gitmek derin düşünmek gerektiriyordu. Ayrıca Afganistan,<br />
güvenilir de değildi. Taliban hareketi çok aktifti, ülkede anarşi<br />
vardı. Sonra ben de parlamak için uğraşan, gazeteciliğinin başında<br />
ya da genel müdürden terfi kazanabilmeye ve bununla beraber<br />
maaşını yükseltmeye çalışan bir kimse de değildim.<br />
Bunu istiyordum çünkü hayata sadece gazetecilik gözüyle değil<br />
büyük bir macera gözüyle bakıyordum. Bir Arap Gazetecisi‟nin<br />
yabancı bir gazeteciden savaşın ön sıralarına gitmekte, tehlike<br />
bölgelerinden haber göndermekte daha aciz olmadığına<br />
inanıyordum.<br />
Yolculuğun planı, Peşaver‟e gitmekti. Oradan bir kişi gelerek<br />
beni alacak, Usame ve yardımcılarıyla görüşmeye götürecekti. 19<br />
Kasım‟ın gecesi geç vakitte; saat 03.00‟da Dubai ve Karatşi<br />
314
yoluyla Peşaver‟e ulaştım. Tüm işlemlerimi tam bir gizlilik içinde<br />
yürüttüm. Otelin resepsiyonunda bir tanesi, beni kucaklayarak,<br />
öpücüklerle karşılayınca şok oldum. Bu, eskibir arkadaşımdı. Bir<br />
Suudi heyet içinde, gerçekleri araştırmak için Afganistan‟a<br />
gelmişti. O, bana Peşaver‟e neden geldi ğimi sorunca, ben de aynı<br />
cevabı verdim; gerçekleri araştırmak.<br />
Odamda iki saat kaldıtan sonra, Faysal isimli bir kişi beni<br />
arayarak, telefonda ayrıntıları konuşmanın güvenilir olmadığını,<br />
sabah 10‟da hazır olmamı, yüz yüze görüşeceğimizi söyledi.<br />
Celal Abad‟a Kadar Sınırı Geçmek<br />
Sabah saat 10‟da, Faysal, odamın kapısını çalıyordu. Orta<br />
boylu, esmer, Pakistan elbiseleri giymiş, sakallı, sözlerinde aşırı<br />
dikkatli bir kişiydi. Konuştuğu birkaç kelimeden Cedde‟den ya da<br />
Mekke‟den olduğunu tahmin ettim. Hatalı da olabilirim. Faysal,<br />
bana Afgan giysileri getirmişti; şalvar, geniş gömlek ve sarık.<br />
Herşeyimi otelde bırakıp, bunları giymemi istedi. Bana, iki<br />
Taliban üyesi rehberliğinde, sınırlardan kaçak geçerek Celal<br />
Abad‟a gideceğimi, orada da o Taliban üyelerin in görevlerinin<br />
bitip, başkalarının görevlerinin başlayacağını söyledi. Faysal,<br />
kendi elbiselerimi değiştirtmesinin sebebini, Pakistan güçlerinin,<br />
Araplar‟ın Afganistan‟a gitmesini engellemesi, onları tutuklaması<br />
olarak açıkladı. O durumda beni görseydiniz asla tanıyamaz,<br />
Pestun Lideri sanardınız.<br />
Yeni elbiselerimle otelden çıktım. Faysal‟ı bırakarak, iki<br />
Taliban üyesiyle, içinde 15 yolcunun bulunduğu, küçük toyota<br />
kamyonete bindik.<br />
Şoför gençti, eski arabasıyla, rüzgarlarla yarışıyordu. Tüm<br />
güvenlik noktalarından sorunsuz geçtik ve sınır noktasına geldik.<br />
İki Taliban üyesinin yaşları 20‟lerdeydi. Mütevazi ve Afgan dili<br />
dışında hiç bir dil bilmiyorlardı. Suskunluk ve Pakistan güvenlik<br />
noktalarını geçtiğimzde karşılıklı rahatlama ve mutluluk dolu<br />
gülümsemeler aramızdaki tek ortak dildi.<br />
Sınır noktası, iki dağ arasında, 10 metre genişliğinde bir<br />
geçitti. Geçen yolcuları, dikkatli bakışlarla inceliyorlardı. Sadece<br />
poşeti ya da çantası olanı, arama yapmak için durduruyorlardı. O<br />
sıralarda Pakistan, Taliban Hareketi‟ni desteklediği için, bu iki<br />
taliban üyesi, bana bir pasaporttan çok daha faydalıydılar. Bende<br />
sadece küçük kamera ve teyip vardı.<br />
Pakistan sınır noktasını geçtikten sonra, yarım kilometre<br />
kadar yürüdük. Afganistan Sınırı‟nda sıradan bir sopanın üz erine<br />
315
çekilmiş, kirli, beyaz bir bayrak ve sakallı bir adam bulunuyordu.<br />
Görevli, sanki onu hiç ilgilendirmezmiş gibi, sorunsuzca<br />
geçmemize izin verdi. En yakın kasabada bir lokantada öğle<br />
yemeğini yedikten sonra otele yerleştik.<br />
Cuma sabahı, Usame Bin Laden‟in Celal Abad elçisi geldi.<br />
Bin Laden‟in benimle o gün görüşemeyeceğiniz söyledi. Ben de<br />
acelemin olduğunu ve pazartesiye kadar Londra‟da olmam<br />
gerektiğini söyledim. Bana anlayış göstererek, „hayırdır‟ dedi. O<br />
elçi, Bin Laden‟in en güvendiği askeri yar dımcılarından Ebu<br />
Hafs‟dı. Esmer, uzun boylu, sarıklı, genç ve çok kibardı. Hiç<br />
kendisinden bahsetmedi. Ben de onun önemini, Afganistan‟ı<br />
terkettikten sonra anladım.<br />
Şunu itiraf edeyim ki; ona karşı sonsuz saygı hisstettim. Ve<br />
onunla en son görüşmemiz, Amerika, Afganistan‟ı vurduğunda El-<br />
Quds El-Arabi Gazetesi‟ni, telefonla arayarak, bombardımandan<br />
Usame Bin Laden‟in sağ kurtulduğu, 5 Arap -Afgan‟ın öldüğü<br />
haberini özel olarak verdiği ve Usame‟nin Clinton‟a tehdit<br />
gönderdiği zamanki görüşmeydi.<br />
Öğleden sonra saat 3‟te otele kırmızı bir araba geldi. Şahıs<br />
da yeniydi. Bir sürücü ve iki silahlı da vardı. Artık Usame‟ye<br />
gideceğimizi söylediler. Şeytandan Allah‟a sığındım ve işlerimi<br />
yaratana teslim ettim.<br />
Bin Laden‟e giden yol, gerçekten zor bir yoldu. Yarısı<br />
dağların, vadilerin olduğu bir köyden, diğer yarısı tam anlamıyla<br />
korkunç, dolambaçlı, kayalıkların arasından geçiyordu. Meçhule<br />
doğru gidiyorduk. Şöför ölüme gitmeye acelesi varmış gibiydi.<br />
Arabayı, sanki Almanya‟nın sokaklarından bir tanesinde gibi<br />
süratle sürüyordu.<br />
Yolun ortasında bir kayanın önünde durduk. Şöför, emin<br />
sözlerle, bu kayanın az önce dağın tepesinden düştüğünü söyledi.<br />
Orada yüreğim ağzıma geldi. Bu durumun her zaman meydana<br />
gelip gelmediğini sordum. Şöför de bu sefer kendisinden daha<br />
emin sözlerle; kış olması sebebiyle başka taşların da düşeceğinden<br />
emin olmamızı söyledi. Ayrıca bana, „Abdulhalık isimli bir<br />
arkadaşım, bir kaç ay önce bu şekilde rabbine kavuştu‟ dedi. Ben<br />
de küçük dilimi yutup, Fatiha Suresini okudum.<br />
7 saat sonra, telsiz cihazlar sinyal almaya başladı. Ve<br />
arkadaşlarına, çok yakın olduğumuzu bildirdiler. Kısa bir süre<br />
sonra, silahlı kişilerle dolu bir araba geldi.<br />
316
‘Kartal Yuvası’ Bin Laden Kampı<br />
Kartal Yuvası ya da Arap-Afganlar‟ın yaklaşık 3 bin metre<br />
yüksekliğindeki üslerine ulaştık. Dağların üst bölümlerindeki<br />
mağaralar ve karlar arasında silahlı koruma grupları dolaşıyordu.<br />
Arabadan iner inmez, dondurucu rüzgar, az kaldı sarığımı<br />
başımdan atıyordu. Hızla, dağın dibindeki ışık kaynağına<br />
yöneldik. Orada da bir mağaranın ağzında beni, sadece<br />
fotoğraflardan tanıdığım Usame Bin Laden bekliyordu. Bir kere<br />
daha itiraf ediyorum ki, dünyanın bir numaralı adamı olduğu,<br />
CIA‟in bile kendisini aradığı kimse olmasına rağmen, beni hiç<br />
aramadılar. Mağara, 6 metre uzunluğunda, 4 metre<br />
genişliğindeydi. İçinde kitapla dolu kütüphanesi bulunuyordu. El -<br />
Celaleyn Tefsiri, Siret Bin Hişam, İbn Teymiye fetvaları<br />
kütüphanesinin kitapları arasındaydı. Pazarlarda kullanılan<br />
tezgahlara benzeyen sert tahtadan yapılmış 5 yatak bulunuyordu.<br />
Duvarlara da çok sayıda klaşnikof asılıydı. Bin Laden beni,<br />
gülümseyerek karşıladı. Londra‟dan gelmiş, şalvarlı, sarıklı ve<br />
geniş gömlekli halimi görünce gülmemek için kendisini zor tuttu.<br />
Yanında da Körfez gazetelerine mücahitlerin haberlerini aktarmak<br />
için gelmiş, sonra da gazeteciliği bırakıp mücahitlere katılan ve<br />
20 yıldır Afganistan dağlarında yaşayan yaşlı bir gazeteci<br />
bulunuyordu. Odada, arasıra sohbete katılan, geniş bilgili üçüncü<br />
bir kişi de bulunuyordu. usame Bin Laden, uzun boylu, zayıf<br />
denemeyecek kadar ince, uzun sakallıydı. Üzerinde Afgan<br />
giysileri bulunuyordu. Soğuktan korunmak için üzerine asker<br />
ceketi giymişti. Karşısındaki insana güven verici şekilde<br />
gülümsüyordu. Aşırı kibar, alçak sesli, aşırı mütevazi bir kişiydi.<br />
Sohbet etmeye başladık, yolun zorluğundan şikayet ettim;<br />
çektiğim sırt ağrılarından, mide ağrılarından bahsettim. Bana,<br />
bunlara aldırmamamı, benimle yolun ortasında görüşmeye karar<br />
verdiğini, aslında daha yüksek dağlarda bulunan üslere gittiğini<br />
söyledi. Sohbetin ortasında, bağrışmalar, ateş ve füze sesleri<br />
duydum. Usame Bin Laden‟in de beni yalnız bırakarak odanın<br />
dışına çıktığını görünce; „tamam işte bu son‟ diyerek Ayet el -<br />
kürsiyi okudum. Çünkü beni ağırlayan adam, Amerika, Rusya ve<br />
Arap istihbaratlarınca aranan en önemli kişiydi..Kı sa bir süre<br />
sonra Usame Bin Laden odaya döndü ve benden özür dileyerek,<br />
bunun, hazırlıkları üst düzeyde tutmak için arada yapılan<br />
antremanlardan biri olduğunu söyledi. Biraz rahatladım. Ama<br />
şanssızlığımdan yakındım.<br />
317
Mütevazi akşam yemeği:<br />
Konuşmayı bitirdikten sonra akşam yemeğinin hazır<br />
olduğunu söylediler. Yemeğin,kızartılmış geyik ya da dağlarda<br />
bulunan yağsız dağ keçisi olabileceğine kanaat getirdim.<br />
Tahminimde biraz daha tevazu göstererek en azından bir kuş türü<br />
hatta yerli tavuk olabileceğini zannettim. Akşam yemeğinin, Arap<br />
usulü kızartılmış, sıvı yağın içinde yüzen patates, sadece<br />
içlerinden birine yetecek bir tabak yumurta ve artık Mısır‟ın<br />
köylerinde bile yenmeyeceğine inandığım tuzlu peynir olduğunu<br />
görünce çok şok oldum. Hamurunun topraktan yoğrulduğunu<br />
zannettiğim ekmekler vardı. İnsan o ekmekleri yerken snki ağzının<br />
içinde taşlar gıcırdıyordu. Bu nedenle insan bir daha yemeye<br />
cesaret edemezdi.<br />
Birkaç lokma yedikten sonra, sağlık sorunlarım olduğu<br />
gerekçesiyle daha fazla yiyemeyeceğimi söyleyere k izin istedim.<br />
Özrümü kabul ettiler. Onlar yerken ben de düşüncelere daldım,<br />
kendi kendime soruyordum; bu adam milyarlarca servevte sahip,<br />
meşhur ve yüksek bir aileye mensup. Rahat bir hayat sürmek<br />
yerine, tehlikeli dağların arasında açlık içinde yaşamayı tercih<br />
ediyor. Her türlü tehlikeyle karşı karşıya kalıyor, her an ölümü<br />
bekliyor ve bazı çevrelerce avlanmaya çalışılıyor. Bu adam neyi<br />
savunuyor?<br />
Mısır‟dan, Sudan‟dan, Yemen‟den, Afganistan‟dan,<br />
Cezayir‟den ve diğerlerinden bahsettiğimiz çok hoş bir sohb etin<br />
ardından vakit gece yarısını geçerken, uyku vakti gelmişti. Bana<br />
bir yatağı gösterdiler, orada uyuyacağımı söylediler. Usame de<br />
ona benzer bir yatak üzerinde uyuyordu.<br />
Yatağım sert ve tüm ölçülere göre kabaydı. Görüntüsünden<br />
20 gündür değiştirilmediği anlaşılıyordu. Battaniyeler de öylesine.<br />
Çarşaf da öylesine düzeltilmişti. Çok kullanılmaktan ve az<br />
temizlenmekten üzeri rengarenkti. Aynı şeyleri yastık için de<br />
söylemek mümkün. Isınma sistemleri de çok ilkeldi; içi su dolu<br />
bir şohben ve altına odun sürüyorsunuz. Tavana kadar yüksekliği<br />
var. Bu ısıtma sistemi, Afganistan‟ın her tarafında yaygın bir<br />
sistem ve Avrupa‟nın tüm yeni ısıtma sistemlerinden daha güzel<br />
ısıtıyordu.<br />
İtiraf ediyorum, o gece uyuyamadım,çünkü yatağın altında<br />
bomba dolu sandıklar bulunuyordu.Duvarlarda , yerlerde hep<br />
tüfekler vardı.Dışarıdaki rüzgar sesi alarm zilini andırıyordu.Şaşı<br />
horozları da sabah saat 1‟de öttü ! Kamp arabalarını arada<br />
318
çalıştırarak depodaki benzinin donmasını , böylece de arabaların<br />
elektriklerinin bozulmasını engelliyorlardı.<br />
Sabah Doğasının Sihri<br />
Sabah saat 4‟te üste hareketlilik başladı. Sabah ezanı<br />
okundu. Allah‟ım ne kadar da güzel; Afganistan topraklarında,<br />
yüksek dağların arasında ezanın yankısı duyuluyor. Ebu Müslim<br />
El-Harasani‟nin kışlasında olduğumu hayal ettim; mücahitleri<br />
kafirlerle karşı savaşa hazırlanıyorlar. Hepsini isimlendiriyordum;<br />
bu Ebu Ubeyde, bu Ebu Muaz, üçüncüsü Ebu Sahib, dördüncüsü<br />
Ebu Zer, beşincisi Ebu Velid, dediğim gibi uyumadım. Ancak<br />
sorun abdest almaktaydı. Neyse ki kardeşlerden abdest için ılık su<br />
temin edebildik. Onlara, tuvaletin yerini sordum, bana gülerek<br />
„sen kendini Sharoton‟da mı sanıyorsun, git boş bir yere ihtiyacını<br />
gör‟ dediler. Sıcaklık derecesi sıfırın altında 20‟den daha fazla<br />
idi. Ayağım bile dondu, aldığım abdes tin ne kadar şer‟i olup<br />
olmadığını da Allah biliyor, ben çaba gösterdim.<br />
Füzeler, Tanklar ve Doğa<br />
Işığın yavaş yavaş yükselmesiyle üssün şekli de ortaya<br />
çıkıyordu. 30 yıldır doğa güzelliğine hasret kaldıktan sonra,<br />
dağların; üzerindeki karlı çam ağaçlarıyl a güzel manzarasına tanık<br />
oldum. Temiz doğa havası akciğerlerimi ferahlatıyordu. Güneş de<br />
yavaş yavaş, sanki bizden utanıyormuş gibi, uzak ufukta<br />
görünmeye başladı.. Kamp, gerçekten çok sıkı korunuyordu.<br />
Tanklar, uçaksavarlar, zırhlı araçlar, füze savarlar , hava<br />
saldırılarına karşı da Stinger tipi füzelerinin bulunduğunu<br />
söylediler. Ben de şüphe uayndırmamak için yerlerini hiç<br />
sormadım.<br />
Kahvaltı vakti geldi; aynı peynir, kara pancar balı ve sütlü<br />
çay. Kahvaltıyı Kur‟an-ı Kerim ayetleri izledi. Usame Bin<br />
Laden‟in çok az yediği ve sudan başka birşey içmediği dikkatimi<br />
çekti. Bunlara çay ve kahve de dahildi. Allah biliyor.<br />
Çağdaş bir kamp ve eğitimli insanlar<br />
Söylemeyi unuttum; üs küçük bir jenaratörle<br />
aydınlatılıyordu. Bilgisayarlar, telsizler, büyük miktarda bilgi<br />
içere cd‟ler, Bin Laden‟e bilgi veren çok sayıda günlük Arap ve<br />
yabancı gazete parçaları bulunuyordu.<br />
Bin Laden‟in etrafında toplanan mücahitler, tüm Arap<br />
ülkelerinden ve çeşitli yaşlardaydılar. Ama gençler çoğunluktaydı.<br />
319
Doktorlar, mühendisler, öğretmenler gibi üst düzey eğitim almış<br />
insanlardılar. Onlar, ailelerini, işlerini bırakıp, gönüllü olarak<br />
Afganistan‟a cihada gelmişlerdi. Her cephede savaşmaya<br />
hazırdılar. Onlara en yakın cephe de kafir saydıkları, Kuzey‟deki<br />
Dostum Cephesi‟ydi.<br />
Arap mücahitler, liderlerine büyük saygı ve sevgi<br />
duyuyorlardı. Hepsi de Bin Laden için ölmeye hazır olduklarını<br />
söylüyorlar ve onun intikamını almaya her zaman hazırlar.<br />
Gençler tüm Arap ülkelerinden gelmişlerse de çoğunluğu<br />
Mısır ve Arap Yarımadası‟ndandı. Mekke, Medine, Kasim ve<br />
diğer Körfez ülkelerinden gelenlerin oranı büyüktü. Hepsi de<br />
kendilerini, sahabelerin, cennetle müjdelenenlerin, fatihlerin<br />
isimleriyle isimlendiriyorlardı.<br />
Bin Laden ya da arkadaşlarının dediği gibi Ebu Abdullah‟la<br />
kamp çevresindeki dağları gezdik. Yanında çok sevdiği bir<br />
klaşnikof vardı. O klaşnikofun, Afgan -Rus Savaşı‟nda ölen büyük<br />
bir Rus generale ait olduğunu söyledi. Sohbetimiz, geçmiş,<br />
şimdiki zaman ve gelecek hakkındaydı. Araplar‟ın fesat<br />
rejimlerini, Amerika‟nın müslümanlara yaptıkları zulümleri,<br />
Sudan ve Somali günlerini, onu öldürme girişimlerini, büyük para<br />
tekliflerini konuştuk. bir gün inşaallah bu detayları sizinle<br />
paylaşacağım.<br />
Sonunda da Bin Laden ve arkadaşlarıyla vedalaşarak, aynı<br />
araba, aynı yol ve aynı sırt ağrılarıyla geldiğimiz yere döndük.<br />
Eşimin, ailemin bile bu yolculuktan haberi yoktu. Çünkü ölüm<br />
ihtimali yaşam ihtimalinden daha çoktu. Afganistan‟da<br />
anarjinin, yol kesicilerin bulunması, trafik kazaları; her biri<br />
ölüm için bir sebepti. bu, benim iş hayatımdaki en önemli<br />
şeydi. Pişmanmıyım diye sorarsanız; bin kere hayır!<br />
Usame Bin Laden‟in yaptığı Röportajlar<br />
1- Usame Bin Laden‟in Al-Jazeera Televizyon Kanalı<br />
Muhabiri Teysir Alloni Ġle GörüĢmesi :<br />
320
21 Ekim 2001 tarihinde Al-Jazeera TV Kanalı Muhabiri Teysir<br />
Alloni tarafından Şeyh Usame Bin Laden ile gerçekleştirilen<br />
ancak yayınlanmayan ropörtajın tam metni:<br />
Teysir Alloni: Dünyanın her tarafında, her kesimden insanın<br />
ağzında dolaşan soru New York ve Washington olaylarına<br />
karışıp karışmadığınız, diğer taraftan Amerika da bu olaylara<br />
karıştığınıza dair çok ikna edici kanıtları olduğunu iddia<br />
ediyor. Bu iddialara, sorulara ne şekilde cevap veriyorsunuz?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillahi Rabbilalemin ve<br />
Essalatu ve Esselamu ala Muhammed ve ala alihi ve sa hbihi<br />
ecmain. Öncelikle bu operasyonların, terörist saldırı olarak<br />
nitelendirilmesi, batıl bir nitelendirmedir. Allah‟ın kendilerine<br />
başarı ihsan ettiği bu gençler, savaşı Amerika‟nın kalbine<br />
taşımayı başardılar. Ve Amerika‟nın en meşhur hatlarını yerle<br />
bir ettiler; ekonomik, askeri sembollerini yıktılar. Bu Allahu<br />
Subhanehu ve Teala‟nın lütfudur. Onların bu girişimleri, -bizim<br />
anlayışımız ve koruya geldiğimiz değerler çerçevesinde -<br />
kendilerini savunmaktır. Filistin‟deki kardeşlerimizi,<br />
oğullarımızı korumak, kutsal değerlerimizi özgürleştirmektir.<br />
Düşmanlar ise bunun adını terör olarak çıkartmak istiyorlar.<br />
Bizim oğullarımızı öldürenlerin teröristçe öldürüldüklerini<br />
söylüyorlarsa da tarih şahitlik etsin bizler teröristiz.<br />
Teysir Alloni: Peki Şeyh, son beyan ve açıklamalarınızda<br />
aynen şöyle yemin ettiniz: Gökyüzünü direksiz olarak<br />
yükselten Yüce Allah‟ın adıyla yemin ederim ki, bizler<br />
Filistin‟de rahat yüzü görmedikten sonra, Amerika da rahat<br />
etmeyecek. Sizin bu yemininiz ve New York, Washington<br />
olayları arasında bağlantı kuruluyor. Bu çıkarım hakkındaki<br />
görüşünüz nedir?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bağ kurmak çok basit. Bizler bunu<br />
senelerdir teşvik ediyoruz. Bu hususta bildiriler, fetvalar<br />
çıkardık. Aynı şekilde görüşmelerde ve yayınlarda da bunu<br />
teşvik ettik. Eğer bizim bu teşviklerimizle bir bağ olduğunu<br />
kasdediyorlar veya kasdediyorsanız, evet bu doğru. Bunu teşvik<br />
ediyoruz ve teşvik de bellidir. Allahu Subhanehu ve Teala,<br />
bununla en hayırlı insanı mesul tutmuştur ki ayeti kerime de<br />
321
şöyle buyurulur: Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden<br />
başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik<br />
et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar (güçleriyle size<br />
zarar vermelerini önler). Allah‟ın gücü daha çetin ve cezası<br />
daha şiddetlidir...Ve kafirlerin gücünü kırmanın yolu savaş ve<br />
özgürlüktür. Bu bağlantı doğru; biz Amerika ve Yahudilere<br />
karşı savaşı teşvik ettik.<br />
Teysir Alloni: Şeyh Usame Bin Laden! El-Kaide şu anda,<br />
dünyanın askeri, siyasi, teknolojik alanlarda en güçlü devletine<br />
karşı hareket ediyor. Amerika‟nın sahip olduğu maddi<br />
imkanlara sahip olmayan El-Kaide hangi mantıkla böyle bir<br />
girişimde bulunuyor? Hangi mantığa dayanarak El -Kaide,<br />
Amerika‟yı askeri olarak hezimete uğratmayı düşünüyor?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillah, şunu söyleyeyim,<br />
savaş El-Kaide ve dünya haçlıları arasında değildir. Savaş,<br />
islamiyet, islam dünyası ve dünya haçlıları arasındadır. Ve bu<br />
örgüt, Allahu Subhanehu ve Teala‟nın lütfuyla, Afganistan‟da<br />
mücahit kardeşlerimizle beraberdi. İnsanlar, bunun gibi hatta<br />
daha şiddetli laflar ediyorlardı. Sovyetler Birliği‟ni nasıl<br />
yenerler, sorusunu soruyorlardı ki o dönemde Sovyetler Birliği<br />
gerçekten çok büyük bir güçtü. Tüm dünya ondan korkuyor,<br />
Nato O‟nun korkusundan titriyordu. Bizim ve mücahit<br />
kardeşlerimize Allah tarafından bahşedilen lütufla, Sovyetler<br />
Birliği ortadan kalktı ve sadece izleri kaldı. Bir bütün olarak<br />
devamlılık gösteremedi, çok sayıda devletlere ayrıldı, Rusya<br />
kaldı. Allahu Teala bizleri katından güçle destekledi ve<br />
Sovyetler Birliği‟ni yenmemizi sağladı. Aynı şekild e, yine<br />
katından yardımcı güçler göndererek, aynı topraklarda aynı<br />
insanlarla Amerika‟yı da yenmemizi sağlamaya gücü yeter. Bu,<br />
Allah‟ın lütfudur ve bizler Amerika‟nın yenilmesinin Allah‟ın<br />
izniyle mümkün olduğuna inanıyoruz. O, bizlere öncesinde<br />
izniyle, Sovyetler Birliği‟ni yenmeyi kolaylaştırdı.<br />
Teysir Alloni: Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Neden Allah<br />
kolaylaştırıyor?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Amerika ile savaşı, Somali‟de<br />
kardeşlerimizle tecrübe ettik. Orada hatrı sayılır bir kuvvet<br />
bulamadık. İnsanlar Amerika‟dan çok korkuyorlardı.<br />
322
Afganistan‟da savaşa katılan bazı kardeşlerimiz, Somali‟deki<br />
mücahit kardeşlerimizle denediler ve Allah‟ın kendilerine<br />
ihsanda bulunmasıyla Amerika‟yı Somali‟den çıkartmayı<br />
başardılar. Amerika umduğunu bulamadan, yenilmiş, hüsrana<br />
uğramış kuvvetlerini en kısa süre zarfında çekmek zorunda<br />
kaldı. Yeni dünya düzeninden bahseden koca basın yayınları ve<br />
Amerika‟nın kendisini bu yeni düzenin efendisi, her istediğini<br />
yapan konumunda göstermesi, tüm bu yalanlar boşa çıktı ve<br />
Allah‟ın lütfuyla, ordularını yenik bir şekilde toplayarak<br />
gittiler. Ve 79‟dan 89‟a kadar 10 yıl, Ruslarla savaşı tecrübe<br />
ettik. Sonra Afganistan‟daki komunistlere karşı savaştık ve<br />
şimdi aralarında büyük bir fark bulunan savaş ve gruplarla<br />
harbin ikinci haftasındayız. Allahu Teala‟dan bizleri katından<br />
güçlerle desteklemesini ve Amerika‟nın kibirli burnunu<br />
kırmasını niyaz ediyoruz. O, buna velidir ve kadirdir.<br />
Teysir Alloni: Peki Şeyh, toprakları sınırlayarak: Bu<br />
topraklarda yeneceğiz, dediniz. El-Kaide‟nin Afganistan‟da<br />
varlığının halkı büyük bir bedel ödemekle sorumlu tuttuğunu<br />
düşünmüyor musunuz?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bu bütün olmayan kısmi bir bakış<br />
açısı, yani sadece bir köşeden bakmak. 1979 yılında Rusya<br />
Afganistan‟a girdiğinde, bizler Afganistan‟daki mücahitle re<br />
yardım etmek için geldik. Oysa Suudi Arabistan rejimi resmi<br />
olarak bizden Afganistan‟a girmememizi ve Peşaver‟de<br />
göçmenlerle kalmamızı istedi. Çünkü benim Afganistan‟a<br />
girerek orada yakalanmam ya da esir düşmem, Suudi Rejimi‟ne<br />
yakın bir ailenin orada bulunması demekti. Bu da Suudi<br />
Rejiminin Afganistan‟da mücahitleri desteklediği anlamını<br />
doğuracaktı ki o dönemde tüm dünya Sovyetler Birliği‟nden<br />
korkuyor hatta korkusundan titriyordu. Bu yasağı<br />
önemsemedim. Bu da onların bakış açılarına göre kendilerine<br />
zarar verdi. Afganistan‟a ilk geldiğimizde, müslüman ruhunu<br />
yaşatabilmek, çocukları koruyabilmek, dinin zafer<br />
kazanabilmesini sağlayabilmek, müslümanların zararını<br />
azaltabilmek için katlanabileceğimiz herşeye katlandık. Zaten<br />
bu tüm müslümanların üzerine vaciptir. Bunun sadece<br />
Afganlar‟ın üzerine vacip olduğunu söylemiyoruz. Bu cihat için<br />
ben veya diğer kardeşlerim kalkıp gelmişsek de Filistin‟deki<br />
kardeşlerimize Allah yolunda yardım etmek ümmetin tamamının<br />
323
üzerine vaciptir. Sadece Usame katlanacak değildir. Cihat<br />
bugün, bizim de Afganistanlılar‟ın da diğerlerinin de üzerimize<br />
yazılmıştır. Evet doğru, onlar katlanıyorlar ancak bu şer‟i bir<br />
vaciptir. Onların da diğerlerinin de Allah yolunda buna<br />
tahammül etmeleri gerekir. Buna ek olarak, sırf bizim<br />
varlığımızdan ötürü Afganistan‟a darbe hafiflemektedir.<br />
Amerika ile şahsi bir sorunum yoktur. Başlangıçta benim<br />
paramı da almadı, bana eziyet de etmedi. Sebep, islam<br />
ümmetini Amerika ve Yahudilere karşı savaşa teşvik<br />
etmemizdir. Bunu kendileri ifade ettiler. Ve bili ndiği gibi<br />
Amerika, herhangi bir islam devletinin kurulmasına karşıdır.<br />
Molla Ömer ve Taliban‟ın büyük liderleri, bir çok münasebet<br />
esnasında yaptıkları açıklamalarda, dinlerini korumayı amaç<br />
edindiklerini, sebebin sadece Usame Bin Laden olmadığını<br />
belirttiler. Yine Molla Ömer‟in dediği gibi, Usame Bin<br />
Laden‟in varlığından önce İngilizler gelip Afganistan‟a<br />
saldırdılar. Onlar başarılı olamadan Ruslar geldiler, ardından da<br />
Amerikalılar. Allah‟tan daha önce müttefiklerini hezimete<br />
uğrattığı gibi Amerikalılar‟I da hezimete uğratmasını diliyoruz.<br />
Teysir Alloni: New York ve Washington‟da olanlara dönersek,<br />
bu konudaki değerlendirmeniz nedir? Amerika‟ya ve islam<br />
dünyasına tesiri nedir? Müsadenizle iki seçenekli bir soru.<br />
ġeyh Usame Bin Laden: 11 Eylül Salı Günü New York ve<br />
Washington‟da meydana gelen olaylar, tüm kesimlerin<br />
ölçülerine göre gerçekten çok büyük operasyonlardı. Etkileri<br />
hala sürmektedir. Kulelerin yıkılması, başta da ikiz kulelerin<br />
yıkılması çok büyük bir olaydı. Onu da başka olaylar izledi.<br />
Ekonomik etkilerden de bahsedeceğiz, bu etki de sürmektedir.<br />
Onların itiraf ettikleri, Wall Street Borsası‟nda zarar %16‟ya<br />
ulaştı. Söylenenlere göre bu derece hasar, Wall Street‟in<br />
açıldığı 230 seneden bu yana kesinlikle görülmedi. Büyük bir<br />
parçalanma gerçekleşti. Bu pazarda dolaşan malın değeri 4<br />
trilyon dolardır. Bu rakamı %16 ile çarparsak, hasarın miktarını<br />
öğreniriz ki bu da Allah‟ın lütfuyla 640 milyar dolardır. Bu<br />
rakam, 640 yıllık Sudan bütçesine denk gelmektedir. Ve sadece<br />
bir saat içinde Allah‟ın izniyle kaybettiler. Amerika‟nın günlük<br />
milli geliri 20 milyar dolardır. Ve bu operasyonlardan sonra<br />
girdikleri şok etkisiyle insanlar 1 hafta boyunca işe gitmediler.<br />
20 milyar doları bir haftayla çarparsak 140 milyar dolar eder.<br />
324
640 milyar doları da eklersek kaça ulaşırız? Yaklaşık 800<br />
milyar dolar. Binaların, yapıların zararı 30 milyar dolar. İki<br />
gün önce gerek yolcu gerek nakil uçak şirketleri 170.000<br />
çalışanını işten ayırdı. Allah‟ın lütfuyla Amerikalılarca yapılan<br />
araştırmalar ve analizler, Amerikan halkının %70‟inin kuleler<br />
ve savunma bakanlığı -Pentagon- darbelerinden sonra psikolojik<br />
sorunlar yaşamaya başladıklarını ortaya koydu. Ünlü otel<br />
şirketlerinden bir tanesi olan Intercontenental, Allah‟ın<br />
ihsanıyla 20 bin çalışanını işten ayırdı. Bu operasyonları n<br />
etkilerinin büyüklüğünü ve çokluğunun sınırlarını kimse<br />
çizemez. Ve Allah‟ın izniyle bu etkiler, artarak devam<br />
etmektedir. Görünen zarar en azından 1 trilyon dolara<br />
ulaşmıştır. Allahu Subhanehu ve Teala‟dan kardeşlerimizin<br />
şehitliğini kabul etmesini ve onları Firdevs El-A‟la<br />
Cennetlerinde rızıklandırmasını diliyoruz. Ancak bunların<br />
dışında kulelerin yıkılmasının, Amerika‟nın başını çektiği Batı<br />
uygarlığına daha büyük ve daha tehlikeli başka etkileri de oldu.<br />
Kulelerle beraber, özgürlük, insan hakları, ins anlık dedikleri<br />
manevi değerlerinde de korkunç göçme yaşandı. Böyle bir nesil<br />
ortaya çıkınca Amerikan Hükümeti de basın organlarını, birkaç<br />
dakikayı geçmeyen kelimelerimizden oluşan yayınları<br />
yasaklamaya başladı. Çünkü gerçeklerin Amerika halkına<br />
gözükmeye başladığını hissettiler. Bizler gerçekte, onların<br />
istedikleri manada terörist değiliz. Ancak bizlere Filistin‟de,<br />
Irak‟ta, Lübnan‟da, Sudan‟da, Somali‟de, Keşmir‟de, Filipin‟de<br />
ve her yerde zulüm edildi. İşte bu İslam Ümmeti‟nin İngiltere<br />
(Belki de dili sürçtü ve Amerika‟yı kasdediyordu)<br />
Hükümeti‟nin yaptıklarına verdiği cevaptır. Bu nedenle, bu<br />
yönde açıklamalar yaptılar, bu emri verdiler ve farklı görüş<br />
sahiplerinin söyledikleri bir kenara bıraktılar, işte böyle durum.<br />
Özgürlük ve Amerika‟daki özgürlükler, insan hakları bir şekilde<br />
giyotinin önüne getirildi. Bundan tek dönüş yolu ise hızlı bir<br />
şekilde önlemini almaktır. Hükümet, Amerikan halkını ve genel<br />
olarak batıyı, boğucu bir hayatın, tahammül edilemez ateşin<br />
içine sokacak. Çünkü hükümet liderlerine büyük güven<br />
duyuluyor. Bu hükümetler ise, sırf hüküm sahibi olmak için<br />
oğullarımızı, çocuklarımızı haksızca öldüren İsrail‟in<br />
hizmetindeki Siyonist Lobisi‟ne hizmet ediyorlar.<br />
Teysir Alloni: Operasyonların ardından (11 Eylül) İslam<br />
Dünyası‟nda sözler birbirleriyle çatışır oldu. Bir yanda islam<br />
325
dünyasında büyük bir sevinç gözlenirken, diğer taraftan da<br />
bazıları, sürekli bunlar terörist saldırılar, masumlar öldürüldü,<br />
biz bunu kabul etmiyoruz, hanef islam din anlayışında böyle bir<br />
şeyin yeri yoktur, demeye başladılar. İslam dünyasında<br />
meydana gelen bu ikilem hakkında sahipp olduğunuz örgütün<br />
açısından sizin konuya bakış açınız, değerlendirmeniz nedir?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Meydana gelen olaylar, Amerika‟nın<br />
öncülüğünü ettiği terör kavramının gerçeğini açıkç a ortaya<br />
koymuştur. Bush, insanları iki kısma ayırdığını açıkladı.<br />
Bunlardan ilki Bush ve yanında yer alanlar, diğeri de Bush<br />
hükümeti ile bir olup, başlattığı Haçlı Seferleri‟ne dahil<br />
olmayan yani zorunlu olarak teröristlerin yanında yer alan<br />
ülkeler. Bundan daha açık terör var mıdır? Bir güç sahibi<br />
olmayan birçok devlet, bu şiddetli dünya terörünün yanında yer<br />
almak, ona kibar davranmak, „senin yanındayız‟ demek zorunda<br />
kaldı. Oysa, bizim kardeşlerimizi, kutsal değerlerimizi<br />
savunduğumuzu çok iyi biliyorlardı. Bunun için gerek batılı<br />
gerek doğulu, bölgede açıklama yapan liderler, sorunların<br />
çözülmesi, terörün kökten sonlandırılması gerektiğini<br />
söylediler. Bu sorunlar nelerdir? Filistin sorunu dediler. Bizler<br />
adil bir şekilde bu davayı sürdürüyoruz. Ancak Amerika‟nın<br />
korkusundan bizim adil çözümcü olduğumuzu söyleyemiyorlar,<br />
bizim hakkımızda terörist diyorlar. Öyleyse Filistin sorununu<br />
çözün. Bu darbelerin ve protestoların üzerine Bush ve Blair „Şu<br />
an bağımsız bir Filistin Devleti‟nin kurulma vaktidir‟ diyer ek<br />
harekete başladılar. –Subhanallah- 10‟larca yıldır vakti değildi<br />
de bu saldırıdan sonra mı vakti oldu? Onlar darbe, öldürme<br />
dilinin dışında bir dilden anlamıyorlar. Ve bizi öldürdükleri<br />
gibi onları öldürmeliyiz ki ürkmede iki taraf arasında –<br />
Müslümanlar ve Amerikalılar- içinde bulunduğumuz bu yeni<br />
asırda denge olsun. Amerikan yöneticileri bize karşı ne<br />
isterlerse yapıyorlardı. Kurbanlarını bağırmaktan ya da<br />
vahlamaktan men ediyordu. Sonra kalkıp Clinton bizlere, Kana<br />
(96 senesi) katliamından sonra, İsrail‟in kendisini savunma<br />
hakkının olduğunu söylüyor. Hatta İsraillileri sadece kınamaya<br />
bile izin vermiyorlar. Yeni başkan Bush ve Dışişleri Bakanı<br />
Colin Powell iktidarlıklarının ilk aylarında gerçekleştirdikleri<br />
ziyaretlerinde, Amerikan Büyükelçiliği‟ni Kudüs‟e<br />
taşıyacaklarını ve Kudüs‟ün sonsuza dek İsrail‟in başkenti<br />
kalacağını, bunu Kongrenin de meclisin de destekleyeceğini<br />
326
söylemişlerdi. Bundan daha büyük nifak olamaz. Bu apaçık bir<br />
zulümdür. Ve onlar, kafalarına vurulmadan anlamazlar. Allah‟ın<br />
lütfuyla savaş, Amerika‟nın içine taşındı. Bunun devam etmesi<br />
için de Allah‟ın izniyle çabalayacağız. Allahu Subhanehu ve<br />
Teala‟ya zafer tam kazanıldıktan sonra kavuşmayı niyaz<br />
ediyoruz.<br />
Teysir Alloni: Peki Şeyh, Filistin ve Filistin sorunu nedeniyle<br />
bu cevapları verdiğinizi belirtiyorsunuz, izninizle sormak<br />
istiyorum, son beyanatlarınızda veya senelerdir yaptığınız<br />
açıklamalarda yahudi ve hıristiyanlarla savaşa davet<br />
ediyordunuz. İki parantez arasında, hadis -i şeriften alıntı olan<br />
başlığı da hatırlıyoruz; (Müşrikleri Arap yarımadasından<br />
çıkarın). Amerika‟nın Arap Yarımadası‟ndan çıkarılmasına<br />
odaklanıyordunuz. Son zamanlarda önceliklerinizin değiştiğini<br />
görüyoruz. Filistin davası ya da sizin isimlendirdiğiniz şekliyle<br />
„Aksa Davası‟nı ilk sıraya, Harameyn (Mekke -Medine) davasını<br />
da ikinci sıraya koydunuz. Bu konuyu nasıl açıklıyorsunuz?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Şüphesiz Aksa‟nın özgürleştirilmesi,<br />
Filistin‟deki, Irak‟taki, Lübnan‟daki ve tüm islam ülkelerindeki<br />
güçsüzleri kurtarmak için cihat farz-ulayn‟dır. Aynı şekilde<br />
Arap Yarımadası‟nı da müşriklerden kurtarmak farz -ulayn‟dır.<br />
Ancak Usame Bin Laden, Filistin davasını ön plana koydu<br />
yönündeki sözler yersizdir. Hicri 1407 yılında Fakir Kul<br />
konferanslar düzenleyerek, müslümanları Amerikan eşyalarını<br />
boykota teşvik ediyordu. Ve Amerika‟nın mallarımızı<br />
Yahudilere vermek için aldığını söylüyordum. Ve o Yahudiler<br />
Filistin‟de kardeşlerimizi öldürdüler. Farz -ul Ayn‟dır. Cihatta<br />
Keşmir ve diğerlerinde olduğu gibi Farz -ul ayn‟lar çok fazla.<br />
Birkaç yıl önce kurduğum cephenin adı da „Yahudi ve Haçlılar<br />
karşıtı İslami Cephe‟ idi.<br />
Bu iki olayı ya da meseleyi önem bakımından hatırladık. Ve<br />
bazı zamanlarda sizi iki meseleden birine daha çok iten<br />
belirleyici sebepler olabilir. Birine daha fazla yönelebilirsiniz.<br />
Ancak biz bir tarafa yönelirken diğerini ihmal etmiyoruz.<br />
Teysir Alloni: Sizi Filistin Sorununa iten unsurlar nelerdi?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Mübarek son intifadanın son aşaması<br />
–Recep intifadası- bizi bu yöne iten en önemli etken oldu.<br />
327
Bunun için veya bir başka sebeple olsun biz, vacipleri yerine<br />
getirmeye çabalıyoruz. Bir vacibi yerine getirmek için<br />
bazılarını bazısıyla kullanmakta şer‟an hiçbir sakınca yoktur.<br />
Amerika‟nın Filistin meselesi için vurulması Suudi Arabistan<br />
meselesine yardım eder. Bunun aksi de doğrudur. Onlar , Tebuk<br />
ve Doğu Mıntıkası‟nda Yahudileri savunmak için<br />
bulunduklarını söylüyorlar. İkisinin arasında hiç bir fark<br />
yoktur.<br />
Teysir Alloni: Şeyh, şimdi yahudi ve haçlılar veya sizin<br />
dediğiniz gibi haçlılar ve yahudilere karşı cihadın vacip<br />
olduğuna dair fetvalar yayınladınız. Diğer taraftan da başka<br />
alimlerin başka fetvalarını görüyoruz. Bazıları sizi destekliyor<br />
olabilirler ancak sizin fetvalarınıza karşı olanların olduğu da<br />
kesin. Bazıları şöyle diyorlar: Hangi esasa dayanarak sırf dini<br />
için, sırf Yahudi olduğu için Yahudileri veya Haçlı veya<br />
hıristiyanı sırf Hıristiyan olduğu için, nasıl öldürebiliriz?<br />
fetvalarınız ve diğer fetvalar arasında bir birlik yok. Bunun<br />
sebebi nedir?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillah, bu konularda birçok<br />
fetvalar yayınlandı. Pakistan‟da da birçok alimler fetvalar<br />
yayınladılar. Bu fetvaları yayınlayan en meşhur müftü ise, Arap<br />
ülkelerindeki Müftü Nizameddin idi. Özellikle Suudi<br />
Arabistan‟da birçok fetvalar, defalarca yayınlandı. Suudi<br />
Arabistan‟da fetva verenlerin en meşhuru ise Hmud Bin<br />
Abdullah Bin Ukala El-Şuaibi idi. Allah‟tan ömrünü mübarek<br />
kılmasını niyaz ediyoruz. (1422 hicri yılında vefaat etti).<br />
Kendisi ülkenin en büyük alimlerinden bir tanesiydi.<br />
Amerikalıların ve Filistin‟deki İsraillilerin öldürülmesinin<br />
vacip olduğunu onaylıyor, kanlarını ve mallarını mübah<br />
kılıyordu. Aynı şekilde Şeyh Süleyman El -Ulvan da bu yönde<br />
fetva ve „Yeni haçlılar Savaşı‟nın Gerçekleri‟ isimli bir de<br />
kitap çıkarmıştır. Bu savaşın doğru ve Şer‟an caiz olmadığını<br />
iddia edenlere aksini ispatlamış, düzenbazlıkların döndüğünü de<br />
ortaya koymuştur. Ona bir baktım da gerçekten iyi bir başarı<br />
göstererek insanları topladı.<br />
Teysir Alloni: Masum halkın öldürülmesi hakkında ne<br />
diyorsunuz?<br />
328
ġeyh Usame Bin Laden: Masum halk, Amerika‟nın ve bazı<br />
entellektüel çevrelerin iddialarına göre öldürüldü. Gerçekten<br />
çok garip bir söz. Kim dedi, bizim oğullarımız ve halkımız<br />
masum değil ve kanları da mübah? Dedilerse hangi ölçüye göre<br />
bunu söylediler? Onların halkını öldürdüğümüzde dünya<br />
doğusundan batısına bize bağırdı ve Amerika tüm<br />
müttefiklerini, işbirlikçilerini ve küçük işbirlikçilerini topladı.<br />
Kim demiş bizim kanlarımız kan değil de onlarınki kandır diye?<br />
Kim bu fetvayı verdi? Onlarca senedir bizim ülkelerimizde<br />
öldüren kim? Irak‟ta 1 milyondan fazla çocuk öldü ve hala da<br />
ölmekteler. Niye hiç bir kınama, yanlış olduğunu söyleyen, vefa<br />
ya da tazşye sesi, sözü işitmedik? Resulallah Sallallahu Aleyhi<br />
ve Sellem sahih bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor: Bir kadın,<br />
bir kediyi bağladığı için ateşe girdi. Ne onu doyurdu n e de<br />
yerdeki kırıntılardan yemesi için serbest bıraktı. Bu sadece bir<br />
kedi. Ya milyonlarca müslümanı öldürenlerin durumu nasıldır?<br />
Nerede entellektüeller? Nerede yazarlar? Nerede alimler?<br />
Nerede araştırmacılar? Nerede kalbinde zerre iman olanlar?biz<br />
hergün öldürülürken Amerikan halkını öldürdüğümüzde nasıl<br />
hareket ediyorlar? Hergün Filistin‟de çocuklar öldürülmüyor<br />
mu? İnsanlar gerçekten büyük bir boşluk içindedir. Hesaplar iyi<br />
yapılarak, konumlar açıkça belirtilmelidir ve aldığımız<br />
konumumuzda güçlü olmalıyız. Ancak insanlar, doğalarının<br />
gereği, farkında olmadan güçl,den yana meylediyorlar. Bize<br />
karşı konuştuklarında onlara cevap vermeyeceğimizi de<br />
biliyorlar. Hükümetlerin ve Amerika‟nın yanında yer aldıkları<br />
zaman, hiç hissetmedikleri duygular hissediyorla r. Eski<br />
zamanlarda Arap Krallarından bir tanesi Araplardan bir adamı<br />
öldürtür. İnsanlara göre kralların insanları öldürtmesi<br />
alışılagelmiş bir durumdur. Öldürülen adamın kardeşi kralı<br />
gözetlemeye başlar ve fırsatını bulunca onu öldürür. Kardeşinin<br />
kanının intikamını alan adam, halktan azarlayıcı sözler işitir.<br />
„Kardeşin için kralı mı öldürüyorsun?‟ derler. Kim krala<br />
öncelik verdi? O da can diğeri de can. Canlar da müslümanların<br />
kanları da birbirine eşittir. O asırda kanlar eşitti ve halim bir<br />
kişi olan adam şu cevabı verdi: Kardeşim benim kralımdır. –<br />
Onu ise siz benim kralım olarak görüyorsunuz- ve Filistin‟deki<br />
evlatlarımız bizim kralımızdır. Küfür kralını, haçlı kralını,<br />
kafirlerin halkını bizim oğullarımızı öldürmelerine karşılık<br />
öldürürüz. Bu şer‟an de aklen de caizdir.<br />
329
Teysir Alloni: Öyleyse bunun misilleme olduğunu<br />
söylüyorsunuz. Siz bizim masumlarımızı öldürüyorsunuz, biz de<br />
sizinkileri?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Onların masumlarını öldürmemiz<br />
şer‟an ve aklen caizdir. Bu konuda konuşanların bazıları Şer‟ i<br />
delillere dayanarak konuşmaktadırlar.<br />
Teysir Alloni: Delilleri nedir?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Resulallah Sallallahu Aleyhi ve<br />
sellem‟in çocukların ve kadınların öldürülmesini men eden<br />
hadisinin delil olarak getirilmesi uygun değildir. Evet<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in bu hadisi sabittir.<br />
Teysir Alloni: Bu bizim tam olarak sorduğumuz değil<br />
soruşturduğumuz.<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Ancak çocukların ve kadınların<br />
öldürülmesi hususundaki men etme kesin değildir. Bunun<br />
istisnai durumu da bulunmaktadır. Allahu Teala kitabında şöyle<br />
buyurmaktadır: „Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın<br />
misliyle ceza verin.‟ Nahl Suresi, 126. Ayet.<br />
İlim ehli, seçme yetkisi olanlar ve olmayan tüm alimler; İbn El -<br />
Kıyam, El-Şevkani ve daha birçokları, El-Kurtubi (Allah rahmet<br />
eylesin), tefsirinde şöyle diyor: Kafirler, çocuklarımızı ve<br />
kadınlarımızı öldürmeye azmederlerse, aynı şekilde karşılık<br />
vermemizde, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürmelerini<br />
engellemeye azmetmekte hiçbir sakınca yoktur. Bu, olayın dini<br />
boyutudur. Ancak bunu dini ilme dayandırmadan söyleyen, bu<br />
çocuğun ölmemesi gerekir diyenlere gelince… Bunlar da<br />
Allah‟ın kalplerini açtığı kullarıdır.<br />
Çocukları öldürmemeliydiler. Dünyadaki en büyük askeri<br />
merkezi Pentagon vurulduğunda içinde 64 bin görevli<br />
bulunuyordu. Askeri güç ve araştırma merkezi Pentagon!<br />
Teysir Alloni: İkiz kuleler, dünya ticaret merkezi için ne<br />
diyorsunuz?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: İkiz kuleler, çocukların okulu veya<br />
bazılarının evleri değildi. O merkezlerin içinde yer alan<br />
adamlar, yeryüzünde bozgunculuğu asıl destekleyen en büyük<br />
maddi güç temsilcileriydiler. Onların hesaplarının aynı şekilde<br />
330
karşılık bulması gerekmektedir. Nasıl ki bizim kadınlarımızı,<br />
masum insanlarımızı öldürüyorlar, biz de onlar bundan<br />
vazgeçene kadar, onların kadınlarını, masumlarını öldüreceğiz.<br />
Teysir Alloni: Şeyh Usame, şu anda tüm basın ve istihbarat<br />
birimleri, sizin çok geniş bir ağa sahip olduğunuzdan<br />
bahsediyorlar. Bazıları, sizin 40-50 devlete yayıldığınızı, çok<br />
büyük maddi imkanlara sahip olduğunuzu söylüyor lar. Ve siz<br />
bu imkanları düzenlediğiniz operasyonlarda kullanıyorsunuz.<br />
İslami hareketi veya diğer kesimlerde isimlendirildiği gibi<br />
terörizmi destekliyorsunuz. Sizin yüzünüze karşı bir soru, El -<br />
Kaide Örgütü, Usame Bin Laden‟in şahsına ne kadar bağlıdır?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Elhamdulillah, söylediklerinize<br />
karşılık daha önceki sözlerimi tekrar edeceğim. Durum fakir<br />
kul‟a ve El-Kaide Örgütü‟ne has bir durum değildir. Bizler<br />
Muhamed Sallallahu Aleyhi ve Sellem‟in liderliğini yaptığı<br />
islam ümmetinin oğullarıyız. Rabbimiz Subhanehu ve Teala<br />
tektir. Peygamberimiz de (sallallahu aleyhi ve sellem) tektir.<br />
Kıblemiz de ümmetimiz de tektir. Yüce kitabımız ve<br />
peygamberimizden gelen temiz sünnetimiz bizleri dinen iman<br />
kardeşi yaptı. Ve tüm müminler kardeştirler. Mesele , batının<br />
kurguladığı gibi, belli bir isme sahip örgüt bulunması meselesi<br />
değildir. bu isim gerçekten çok eski bir isimdir ve bizi<br />
kastetmeden kurulmuştu. Allah ona rahmet eylesin Ebu Ubeyde<br />
kardeş, gençleri azgın, zalim, gerçekten yoldan çıkmış terörist<br />
Sovyetler Birliği‟ne karşı savaşa hazırlamak üzere, kışla<br />
kurmuştu. İşte biz bu mekanı El-Kaide olarak isimlendirmiştik.<br />
Ve burası eğitim üssüydü. Bu isim, bizimle özdeşleşti. Ancak<br />
bizler, ümmetten ayrı değiliz. Aksine bu ümmetin çocuklarıyız<br />
ve ayrılmak söz konusu olamaz. Ve en uzak doğudan,<br />
Filipin‟den Malezya‟ya, Endonezya‟ya, Hindistan‟a, Pakistan‟a<br />
ve Muritanya‟ya; biz ümmetin vicdanından bahsediyoruz.<br />
Kendilerini New York ve Washıngton‟da kurban eden o<br />
gençlerin şehadetlerini Allah‟tan kabul etmesini diliyoruz.<br />
Onlar gerçekten ümmetin vicdanını temsil ediyorlar. Zalimden,<br />
azgın suçludan intikam almak gerektiğini görüyorlar. Gerçek<br />
terörist, güvenlik içinde olan insanları korkutandır. Ve tüm<br />
terörler kötü değildir. aynı zamanda iyi terör de vardır.<br />
Örneğin, suçlu hırsız, polisten terör gördüğünü hisseder.<br />
Öyleyse polis için hırsızaterör uyguladı diyebilir miyiz? Hayır,<br />
331
polisin hırsıza uyguladığı terçr iyi terördür. Suç unsuru olan,<br />
güvendekileri korkutan kötü terördür. Amerika ve İsrail kötü<br />
terörün öncülüğünü ediyorlar. Biz ise onları Filistin ve diğer<br />
mekanlarda çocuklarımızı öldürmekten men eden iyi teröre<br />
öncülük ediyoruz.<br />
Teysit Alloni: Peki Şeyh :Usame, El-Kaide‟nin Arap ülkelerine<br />
yönelik stratejisi nedir? Bazı Arap Ülkeleri, New York ve<br />
Washington hadiselerinin ardında sizin durduğunuz yönünde<br />
Amerika‟nın suçlamalarına destek verdi. Bazıları da daha da<br />
ileri gitti. Bunlardan Suudi Arabistan İçişleri Bakanı, insanları<br />
sizlere, metodunuza ve size tabi olanlara karşı uyardı. Sizin<br />
Arap ülkelerine yönelik özel bir stratejiniz var mı? Suudi<br />
Arabistan İçişleri Bakanı‟nın bu son açıklamalarına vereceğiniz<br />
cevap nedir?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bizler, şüphesiz bu ümmetin bir<br />
parçasıyız. Hedefimiz, ümmetimizin zafer kazanmasını, zulmün,<br />
zilletin, değersizliğin, boyun eğmişliğin ümmet üzerinden<br />
kaldırılmasını sağlamak, Amerika‟nın işbirlikçiliğini yapan<br />
rejimlerin ortadan kaldırılmasını, ümmete Yaratan Rabbinin<br />
hükümleriyle hükmedilmesini sağlamaktır. İçişleri Bakanı‟nın<br />
bizi direk suçlayan sözlerini işittim. Bizim müslümanları kafir<br />
saydığımızı söylüyor. Böyle birşeyden Allah‟a sığınırız. Bizler<br />
müslümanları müslüman olarak görüyoruz. İslam dininde<br />
zorunlu olarak aykırı bilinen aykırılıklardan bir suçu<br />
işlemedikçe kimseyi kafir saymayız. Yine de bizim isteğimiz ,<br />
Rabbimizin (Subhanehu ve Teala) kitabı ve resulallahın sünneti<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) altında, tek bir kelime üzerine<br />
ümmetimizin toplanmasıdır. Ayrıca resulallah sallallahu aleyhi<br />
ve sellemin bizleri sahih bir hadisinde „reşit halifeliğin‟ Allahu<br />
Teala‟nın izniyle döneceği yönünde müjdelediği gibi ümmetin<br />
bunun için hareket etmesini diliyoruz. Ümmetten istenen, bu<br />
Haçlı seferleri karşısında birleşerek çaba göstermesidir. Şu anki<br />
Haçlı seferleri müslüman dünyasına karşı, islamın doğuşundan<br />
bu yana düzenlenen en şiddetli, en vahşi haçlı seferleridir.<br />
Daha önceden de Haçlı Seferleri düzenlenmişti. Ancak bunun<br />
gibisi görülmedi. Bush, kendi ağzıyla Haçlı Seferleri<br />
düzenlediklerini söyledi. Bizler söylemediğimiz sözleri asılsız<br />
sayıyoruz. Bazı insanlar, içişleri bakanının söylediği gibi bizim<br />
müslümanları kafir saydığımıza inanıyorlar. Bundan Allah‟a<br />
332
sığınırız. Bush, kendisinin sarfettiği sözlerden dolayı özür<br />
dilemesi istendiğinde, Haçlı Seferlerini kasdetmedik, dedi. O,<br />
Haçlı Seferleri, dedi ve dünyayı iki kısma ayırdı. Bush, ya<br />
bizden ya da terörden yanasınız, dediğinde aslında ya<br />
haçlılardan ya da islamdan yanasınız, demiş oluyordu. Bush‟un<br />
bugünkü görüntüsü, kocaman haç taşıyan önde giden tabur<br />
şeklindedir.. Eşhedu Billahilazim, Bush‟un yolunun ardınd an<br />
giden herkes, kesinlikle Muhammed Sallalahu Aleyhi ve<br />
Sellem‟in milletinin dininden dönmüştür. Bu hüküm, Allah‟ın<br />
kitabı ve resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetindeki<br />
en açık hükümlerden bir tanesidir. Daha önce başka şeyhlerin<br />
de verdikleri gibi fetva veriyorum. Buna delil de Allahu<br />
Teala‟nın müminleri muhatap alarak buyurduğu şu ayettir: Ey<br />
iman edenler, yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar<br />
ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost<br />
edinirse o da onlardandır. Allah zalimler kavmini doğru yola<br />
eriştirmez. İlim ehli, kafirleri dost edinenlerin kesinlikle kafir<br />
olduklarını söylediler. Ve en büyük yardımcı dostluk, sözle,<br />
gittiği yolla, bildirilerle oluyor. Bush‟un ve müslümanlara karşı<br />
başlattığı hamlesinin peşinde koşanlar, kesinlikle Allah‟a<br />
(Subhanehu ve Teala) ve resulune küfür etmişlerdir. Subhanehu<br />
Teala bir ayetinde de şöyle buyuruyor: „Kalplerinde hastalık<br />
olanların, Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz.‟<br />
Diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Ola bilir ki, Allah<br />
bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar,<br />
benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.<br />
İman edenler derler ki, „Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle<br />
beraber olduklarına yemin edenler?‟ Bütün amelleri b oşa<br />
çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir. İbn Kesir<br />
(Allah rahmet etsin) ve diğerleri tefsirlerinde şöyle demişlerdir:<br />
Sahabeden birçokları münafıların başı Abdullah bin Ubeyy bin<br />
Ebu Selul‟u münafık ve kafir olarak bilmiyorlardı. Müslümanlar<br />
ve yahudiler arasında ne ayrılık olduysa oldu ve Resulallah<br />
sallallahu aleyhı ve sellem Yahudileri cezalandırmak istedi.<br />
Münafıkların reisi hemen harekete geçti ve yahudilerin yanında<br />
yer aldı. Böylece resulallah sallallahu aleyhı ve sellem ile<br />
yahudilerin arası ayrılmış oldu. Bu ayetler, bu adam ve<br />
benzerleri için indi.<br />
Kafirleri dost edinenler, kesinlikle Allahu Teala‟ya ve resulune<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) küfretmişlerdir. Konuya ilişkin<br />
ayetlerin sayısını artırmak mümkündür. Kafirleri dost<br />
333
edinenler, dinden dönmüşlerdir. Bir ayette şöyle diyor: Ey iman<br />
edenler, sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah onların<br />
yerine, kendisinin onları, onların da kendisini sevdiği,<br />
müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise güçlü ve<br />
şerefli olan, Allah yolunda cihat eden ve kınayanın<br />
kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu Allah‟ın bir<br />
lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir.<br />
Herşeyi çok iyi bilendir. Ve müslümanlara, yahudi ve<br />
hıristiyanları dost edinmekten şiddetle sakınmalarını<br />
söylüyorum. Her kim ayağı bir kelime sebebiyle kayarsa,<br />
Allah‟tan korkarak imanını tazelemeli ve yaptığından tövbe<br />
etmelidir.<br />
Teysir Alloni: Hatta kelime?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Evet, hatta kelime ile bile onlara<br />
yardımcı olan, dinden dönmüş olur. Azgın dönüş, ve la havle ve<br />
la kuvvete illa billah.<br />
Teysir Alloni: Bu ümmet için gerçekten büyük bir ayırım değil<br />
mi?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bu büyük bir ayırım değil. Allahu<br />
Teala‟nın bize, yüce kitabında açıkça bildirdiği br hükümdür.<br />
En açık hükümlerden bir tanesidir.<br />
Teysir Alloni: Arap ve İslam Ülkelerindeki Rejimler?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Onların hiçbiri bize zarar veremez.<br />
Ömer ya da Zeyd diyebilirsin. Ben hakkı biliyorum. Ehlini<br />
biliyorsun. Hakkı adamlarla bilemezsin. Bu, Allahu Teala‟nın<br />
kitabıdır. Dünyanın hepsi değişse bize zarar veremezler,<br />
kanaatimizi de değiştiremezler. Hak haktır, batıl da batıl. İslam<br />
da küfür de ortadadır.<br />
Teysir Alloni: İzin verirseniz, kendilerini yenilmiş kabul eden<br />
bazı ülkelerin özür sahibi olduklarını düşünmek gerekmez mi,<br />
bunu açıklayabilir misiniz? Mesela Katar Devleti‟ni ele alalım.<br />
Katar, küçük bir devlet. Dışişleri bakanı, bir konuşmasında;<br />
büyük bir devlette çevriliyim. Ve isterse kolaylıkla bizi<br />
haritadan silebilir. Bunun için de Amerika ve diğerleriyle<br />
334
itttifak kurmaya mecburuz. Katar‟ın bu sebeple mazarete<br />
geçerli sayılmaz mı? Aynı şekilde Kuveyt‟in, Bahreyn‟in<br />
mazeretleri geçerli değil mi?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bu insanlar, müminleri, müslümanları<br />
öldürüyorlar. Ve buna zorunlu olduklarını bahane ediyorlar.<br />
Şer‟an bu zorunluluğun tanımı yoktur. Mesela Katar Prensi<br />
gelip, bir adamına senin oğlunu öldürmeyi emretse, sonra bu<br />
askere gitsek ve neden kardeşimiz Teysir‟in oğlunu öldürdün<br />
diye sorsak, o da: bendeki değerini biliyorsun Teysir, ancak ben<br />
buna mecburdum, diyecek. Bu olur mu? İnsanların kanlarını bu<br />
bahaneyle döküyorlar. Böyle bir bahanenin şeriatte yeri yoktur.<br />
Askerin canı senin oğlunun canından daha kıymetli değil. O,<br />
öldürüyor. Mazlum öldürülüyor. Zalimin senin kardeşini<br />
öldürme hakkı yoktur. Ve şer‟an böyle bir zorunluluğun tanımı<br />
yoktur.<br />
Teysir Alloni: Samuel Hanctenton ve onun gibilerin,<br />
uygarlıkların çatışmasının zorunlu olduğuna dair sözlerine ne<br />
diyorsunuz? Haçlı ve Haçlılardan bahseden sözleriniz<br />
gösteriyor ki siz de bu çatışmanın kesin va rlığını<br />
onaylıyorsunuz.<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bunda hiç şüphe yok, diyorum. Bu<br />
durum, kitapta da sünnette de sabittir. Bir müminin bu<br />
gerçekleri yalanlamasının imkanı yoktur. Ömer, bu hususta,<br />
bunu söylemedim mi?, dedi. Biz, ancak Allah‟ın kitabı ve<br />
resulallah‟ın sünnetindeki tabirlerle hareket ederiz. Ancak<br />
yahudi ve hıristiyanlar, saf, masum müslüman halkına batılı<br />
getirerek onları kandırmaktadır. Ve maalesef bölgedeki rejimler<br />
de onlara tabi olmaktadır. Aynı şekilde entel çevreler de barış,<br />
dünyada barış çağrılarıyla aynı yolu izlemektedirler. Oysa, bu<br />
kesinlikle hurafeden başka birşey değildir.<br />
Teysir Alloni: Barış?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Onların çağırdıkları barış anlayışı,<br />
müslüman halkını öyle bir uyuştursunlar ki kesecek kıvama<br />
getirsinler. Sonra da kesme aralıksız devam etsin. Eğer<br />
kendimizi savunmaya kalkarsak, bize terörist desinler ki,<br />
kesmeye devam etsinler. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve<br />
335
sellem), sahih bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Kıyamet<br />
kopmadan müslümanlarla yahudiler savaşacaklar. Yahudiler<br />
ağaçların ve taşların arkasına saklanacaklar. Sonra ağaç ve taş<br />
şöyle diyecek: Ey müslüman, Ey Allah‟ın kulu, arkamda bir<br />
Yahudi duruyor, gel ve onu öldür. Bunu sadece zakkum ağacı<br />
söylemeyecek, çünkü o, yahudi ağacıdır. Her kim, Yahudilerle<br />
sürekli bir barışın olduğunu iddia ederse, Muhammed Sallallahu<br />
aleyhi ve selleme indirileni inkar etmiş olur. İslam düşmanları<br />
ile savaşımız şu anda vardır ve kıyamete kadar da sürecektir.<br />
Onların bahsettikleri barış hurafedir ve barış ödülleri de en<br />
büyük katillere verilir. 10.04.1948 Der Yasin Katliamı‟nı yapan<br />
Begen‟e, toprakları, ülkeyi, davayı, şehitlerin kanlarını satan<br />
Hain Enver Sedat‟a barış ödülü verildi.Ve biz resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem‟in sahih bir hadisinde belirttiği gibi<br />
bir zamanda yaşıyoruz: „insanların aldanacağı seneler gelecek.<br />
O devirde yalancılara inanılacak, doğru söyleyenler<br />
yalanlanacak. Haine güvenilecek, güvenilir insana ihanet<br />
edilecek. Önemsiz kişiler genel konularda konuşacak.‟<br />
Maalesef, islam dünyasının yüksek makamlar ında ve bilinen<br />
liderliklerinde bugünkü durum budur. İşte bu aldanıştır.<br />
İnsanları kandıracaklar, üzerlerine iftira atacaklar. Ancak<br />
Allah‟ın izniyle Allah‟ın ferahlığı ve zaferin vakti yakındır.<br />
Teysir Alloni: Öyleyse, Şeyh Usame Bin Laden‟in sözlerinden ,<br />
bugün Afganistan‟da süren, Amerika ve müttefiklerinin<br />
başlattığı savaşın sizin dediğiniz gibi Haçlılar ve islam<br />
arasındaki çatışma halkasının bir parça olduğu çıkarımını<br />
yapabiliriz. Peki, bugünkü krizden çıkmanın sizce yolu nedir?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Bizler, güçlü ve keskin bir savaşın<br />
içindeyiz. Bugün de söylediğim gibi, bu savaş başta İsrail<br />
olmak üzere Yahudilerle, onları destekleyen tüm siyonist ve<br />
hıristiyanlarla bizim aramızdadır. Bizler, peygamberimizin<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) İsra gecesinde gittiği toprakları<br />
işgal eden, çocuklarımızı, kadınlarımızı, kardeşlerimizi gece<br />
gündüz öldüren İsraillileri öldürmekten çekinmeyeceğiz. Her<br />
kim de onların kuyusunda yer alırsa kendisinden başkasını<br />
suçlamasın. Bu handikaptan çıkmanın yolu ise başkalar ının<br />
elindedir. Biz sadece vacibimizi yerine getiriyoruz. Öncelikle,<br />
Yahudilerin bize yaptığı zulmü ortadan kaldıracağız.<br />
Resulumuz sallallahu aleyhi ve sellem, bizlere, bu topraklarda<br />
336
onları bu isimle (Yahudi) yeneceğimizi bildirdi ve bizi<br />
müjdeledi. Amerika da 35 seneden fazla süredir, kendisini,<br />
halkını yahudilerle aynı safa koydu. İsrail‟i destekledi. 1973<br />
yılında, hava köprüsü kurarak İsrail‟e silah, adam ve cihazlar<br />
gönderdi. Ve bu, savaşın gidişatına etki etti. Nasıl onları<br />
öldürmeyiz? Kurtuluş isteniyorsa tüm müslümanların onları<br />
öldürmesi vaciptir. Bizler basit sözler söyledik. Ancak<br />
Amerika, bu kelimelerin anlamını bozarak, kıymetini yok etti.<br />
Çok komik iddialarda bulundu. Usame, teröristlere şifreli<br />
mesajlar gönderdi dedi. Sanki güvercinle haber u çurma çağında<br />
yaşıyoruz. Televizyonlar, yolcular, internet, normal, hızlı ve<br />
elektronik posta yok. Yani gerçekten çok komik şeyler.<br />
İnsanların akıllarını hafife alıyorlar. Filistin halkı rahat yüzü<br />
görmeden, Amerika rüya görmeyecek, diye yemin ettik.<br />
Amerikan hükümeti, İsrail‟in işbirlikçisi olduğunu, İsrail‟in ve<br />
halkının çıkarları için çalıştığını ortaya koydu. Mesele basit.<br />
Amerika, bu handikaptan, Arap Yarımadası‟ndan çıkıp, İsrail‟i<br />
desteklemekten vazgeçmedikçe, İslam Dünyası‟nın işlerine<br />
karışmaktan vazgeçmedikçe kurtulamayacak. Bu denklemi,<br />
Amerikan okullarında herhangi bir öğrenciye verseydik hemen<br />
çözerdi. Ancak Bush ve onun yanında yer alanlar, Allah‟ın<br />
izniyle kılıç kafalarına gelmedikçe olayı çözemiyorlar.<br />
Teysir Alloni: Şeyh Usame, İzleyicilerinize vermek istediğiniz<br />
bir mesaj var mı?<br />
ġeyh Usame Bin Laden: Haçlılar ve müslümanlar arasındaki<br />
savaş, çatışma ve krize istinaden şunu söylüyorum: Allahu<br />
Teala‟nın izniyle cihadı ısrarla sürdüreceğiz. Ümmeti de buna<br />
teşvik edeceğiz ki Allahu Teala ile buluşmamızda bizden razı<br />
olsun. Bugün Yahudilerle savaşımız belli esaslar üzerine<br />
dayalıdır. Hangi devlet yahudi çukuruna girerse de sadece<br />
kendisini suçlasın. Şeyh Süleyman Ebu Gays, geçmişte bazı<br />
açıklamalarda bulundu. Özellikle Amerika ve İngiltere<br />
hesaplarını tekrar gözden geçirmelidir. Ancak olay ikisiyle de<br />
kısıtlı değildir. Japonya‟nın meselesi nedir? Bizim durumumuz<br />
nedir? Kim Japonya‟yı bu güçlü, zor ve kötü savaşın içine<br />
sokabilir? Filistin‟de oğullarımıza zulmediliyor. Japonya<br />
bizimle savaşmaya tahammül edemez. Öyleyse O da tekrar<br />
hesap yapmalıdır. En uzak güneydeki Avusturalya‟nın meselesi<br />
nedir? Afganistan‟dakiler, Filistin‟dekiler zayıf duruma<br />
düşmediler mi? Almanya‟nın geçmişte yaptığı ancak, küfür ve<br />
337
Haçlı savaşına girmek değil miydi? Bugün d e Bush, Haçı<br />
kaldırdı ve Haçlı ülkelerinin savunuculuğunu yapıyor. Arap<br />
ülkelerinin bu savaştaki konumu Haçlılarla alenen işbirliği<br />
yapmaktan, ortalığı kızıştırmaktan başka nedir? Onlar,<br />
kesinlikle Haçlı hükmüne razı oldular. Bush‟u sözle, kolaylık<br />
sağlayarak destekleyen ki bu kolaylık sağlama büyük bir<br />
ihanettir, onlar isimleri değiştiriyorlar, oğullarımızın<br />
öldürülmesinde onlarla yardımlaşanların ki buna da askeri<br />
ardımlaşma diyorlar, nasıl olur da Afganistan‟daki masumlar<br />
için sadaka topladıklarına inanabiliriz? Bu, Suudi Arabistan‟ın,<br />
Amerika ve müttefiklerine açılmasının başlıca sebebidir. Ve<br />
onlara nasl inanabiliriz ki bir milyondan fazla çocuğun<br />
öldürülmesine sebep oldular. Diyoruz ki, bu rejimlerin ardından<br />
yürüyenlerde, koşanlarda akıl yok mu? Kalpl eri yok mu?<br />
İmanları yok mu? Nasıl imanları tam olur da o kafirlere,<br />
azgınlara islamın oğullarının karşısına geçerek yardım ederler?<br />
Onlara, Filistin‟deki, Irak‟taki oğullarımıza karşı yardım<br />
ediyorlar. Tüm inancımla söylüyorum: Amerika‟daki<br />
masumlardan bahsedenler, oğullarını kaybetmenin ateşini<br />
hissetmeyenlerdir. Filistin‟de ve diğer ülkelerde olduğu gibi<br />
çocuklarının kötürüm olmasını izlemediler. Hangi hakla<br />
Filistin‟deki halkımızın güvenlik hakkını elinden alıyorlar?<br />
Helikopterler, çocukların ve kadınların içlerinde bulundukları<br />
evleri yıkıyor. Her gün yaralanıp, her gün öldürülürken bu<br />
aptallar kalkıp Amerika‟nın ölülerine ağlaşıyorlar da kendi<br />
ölülerimize ağlamıyorlar. Bunun gibi bir cezaya<br />
çarptırılacaklarını hiç düşünmüyorlar mı? Resulallah Sallallah u<br />
Aleyhi ve Sellem sahih bir hadisinde şöyle buyurmuştur: „Kim<br />
ehli için savaşmaz ya da hayır aramaktan geri kalırsa Allah,<br />
kıyamet gününden önce onun başına bir felaket getirir.‟<br />
Allah‟tan korkun, tövbe edin ve bu masum çocukları<br />
kuşatmaktan vazgeçin. Batılılar özgürler; Avrupa savaşa girmek<br />
istedi, bu onun meselesi. Ancak biz, her kim Yahudi çukurunda<br />
yer alırsa onunla savaşırız. Amerika ve Amerikan halkı çukura<br />
girdiler. Bunun karşılığını görecekler. Bize gelince, biz<br />
ibadetteyiz, cihattayız. Peygamberimiz sahih bir hadisinde<br />
şöyle buyurmuştur: „Safta bir saat geçirmek, 60 sene ibadetten<br />
daha hayırlıdır.‟ Hangi lütuf bundan daha hayırlı olabilir?<br />
Allah‟ın rızasını kazanmak için, dini uğrunda cihat ediyoruz.<br />
Allah‟tan bizim de sizin de ibadetimizi kabul et mesini<br />
diliyoruz. Müslümanlar ise, Allahu Teala‟nın emirlerine<br />
338
uydukları taktirde Allah‟ın yardım edeceğine inanmalı, buna<br />
güvenmeliler. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem, dünyadaki<br />
kafirlere karşı savaşı emretti.<br />
Bugün şehit olana ne mutlu. Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellemin bayrağı altında toplananlara ne mutlu. Ne mutlu ki<br />
onlara, islam bayrağı altında Haçlılarla savaş için toplanırlar.<br />
Onların her biri, Yahudi ve Amerikalıları öldürmek için<br />
ilerlerler. Onları öldürmek en önemli vaciplerden , en büyük<br />
yakınlaşma sebeplerinden bir tanesidir. Peygamberimizin<br />
sallallahu aleyhi ve sellemin talimatlarını hatırlamalılar. Öyle<br />
ki bir hadisi şerifinde İbn Abbas‟a (radiyallahu anh) hitaben<br />
şöyle buyurmuştur: „Ey çocuk, sana kelimeler öğreteceğim.<br />
Onları ezberle, Allah seni korusun, ezberle ki Allah‟ı yanında<br />
bulasın. Sorduğunda Allah‟a sor, sığındığında Allah‟a sığın. Ve<br />
bil ki, tüm ümmet sana fayda vermek için toplansa Allah‟ın<br />
senin için yazdığından öte bir fayda veremezler. Ve sana zarar<br />
vermek için toplansalar, aynı şekilde Allah‟ın sana yazdığından<br />
başka bir zarar veremezler. Kalemler kaldırıldı, sayfalar<br />
kurudu.‟ Sahih Elcami-ulsagir. Amerikalıları öldürmek için<br />
kimseye danışma. Allah‟ın bereketiyle kararlı ol. Allahu<br />
Subhanehu ve Teala‟nın katındaki vaadedilen buluşmayı,<br />
peygamberlerin en hayırlısı Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />
sellem‟in sohbetine kavuşmayı hatırına getir.<br />
Son olarak, Pakistan‟daki kardeşlerimize seslenmek istiyorum.<br />
Maalesef, Pakistan Hükümeti ve Pakistan, bu hayırsız ittifakın,<br />
haçlı ittifakının bir rüknü olmuş vaziyettedir. Pakistan‟daki<br />
kardeşlerimizin Allahu Teala‟nın izniyle hareket etmesi, bu<br />
hayırsız Haçlı ittifakına güçlü bir darbe vuracaktır. Kim<br />
Amerika‟nın yanında yer alırsa –gerek güç kolaylığı sağlayarak<br />
gerek başka kolaylıklar sağlayarak- bu en büyük küfürdür,<br />
milletten çıkmaktır. Ve Pakistan‟daki kardeşlerimizin, Allahu<br />
Teala‟nın dininin ve resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin<br />
zafer kazanması için ciddi bir şekilde hareket etmeleri<br />
gerekmektedir. Ve islam, bugün size sesleniyor:<br />
Ah İslam!<br />
Ah İslam!<br />
Ah İslam!<br />
Tebliğ etmedim mi? Allahım şahit ol!<br />
Tebliğ etmedim mi? Allahım şahit ol!<br />
Tebliğ etmedim mi? Allahım şahit ol!<br />
Esselamu aleykum ve rahmetullah.<br />
339
2- ġeyh Usame Bin Laden‟in CNN muhabiri Peter<br />
Arnett ile yaptığı ropörtaj (1997) :<br />
Arnett : Sayın Bin Laden , Suudi Arabistan rejiminin başlıca<br />
hangi yönlerini eleştiriyorsunuz?<br />
Bin Laden : Suudi Arabistan rejimine ve Arap yarımadasındaki<br />
diğer rejimlere olan eleştirilerimizin ilki, ABD‟nın siyasetine<br />
boyun eğmeleridir. Temel problemimiz Amerika ile olduğu halde<br />
, Suudi rejimi Amerika‟nın bölgedeki bir şubesi veya ajansı gibi<br />
fonksiyon görüyor. Suudi Arabistan rejimi, Amerika‟ya dostluk<br />
ederek İslam karşıtı bir eylemde bulunmuş sayılır. Bu, şeriat<br />
kurallarına göre, Suudi Arabistan rejimini müslüman toplumların<br />
dışında bırakır .Buna ek olarak, Suudi rejimi ülkeyi Allah‟ın (c.c)<br />
emirlerine göre yönetmeyi durdurdu. İslama aykırı diğer<br />
uygulamalarından da burada bahsetmeye gerek yok. Şeriat ihlal<br />
edilince fesat hükümet‟in sosyal ve ekonomik tüm birimlerinde<br />
görülmeye başlandı.<br />
Muhabir : Sayın Bin Laden, (sizin önderlik ettiğiniz ) İslami<br />
hareket , Suudi Arabistan‟da iktidara gelirse, orada nasıl bir<br />
toplum yaratmaya çalışacak? Örneğin, Peygamber zamanındaki<br />
Ku‟ran kurallarını uyguluyacak mı ?<br />
Bin Laden : Biz eminiz ki , Allah‟ın (c.c) izniyle, zafer<br />
müslümanların olacak ve Allah‟ın dini Arap yarımadasında hakim<br />
olacak. Muhammed‟e (sallallahu aleyhi ve sellem) indirilen vahyi<br />
(şeriatı) uygulamak bizim için çok büyü k bir gurur ve ümit olacak<br />
.Allah‟ın şeriatını uyguladığımız zamanlarda, Allah‟ın ihsanıyla<br />
çok büyük saadet ve saygı içinde yaşamıştık.<br />
Muhabir : Sayın Bin Laden, (sizin önderlik ettiğiniz ) İslami<br />
hareket , Suudi Arabistanda iktidara gelirse, batıya ba kış açısı<br />
nasıl olacak , petrol fiyatları artacak mı?<br />
Bin Laden : İslam ümmeti, Allah‟ın bereketi ve ihsanıyla uzun bir<br />
tarih sahibidir. Biz şu an bu büyük dinin 15‟inci yüzyılında<br />
yaşıyoruz. Bu noksansız ve kapsamlı şeriat, bir kişinin başka<br />
340
kişiye nasıl davranması gerektiğini, bir mümin‟in Allaha karşı<br />
görevlerini, savaş ve barış durumlarında müslüman bir devletin<br />
müslüman olmayan devletlerle nasıl ilişki kuracağını belirtmiştir.<br />
Geçmiş tarihimize bir göz atarsak, müslüman ümmeti‟nin savaş ve<br />
barış zamanında, müslüman olmayan milletlerle ticaret ve anlaşma<br />
gibi birçok ilişki kurduğunu görürüz. Bunun için, bu durum bizim<br />
için yeni sayılmaz. Petrol aslında bir ticaret malıdır. Fiyatı<br />
piyasadaki arz ve talebe göre değişir. Biz şu anki fiyatını mantıklı<br />
bulmuyoruz. Bu fiyat, Suudi rejimi‟nin Amerika‟nın ajansı gibi<br />
rol alması ve Amerika‟nın Suudi rejimine petrol üretimini<br />
artırarak, piyasayı batırması ve fiyatını düşürmesi yönünde<br />
yaptığı baskılar sebebiyledir.<br />
Muhabir : Sayın Bin Laden , Amerika‟ya karşı cihat ilan ettiniz,<br />
bize sebebini anlatabilir misiniz? Bu cihat ABD‟nin hükümetine<br />
mi yoksa Arap Yarımdası‟ndaki Amerikan askerlerine mi<br />
karşıdır? Amerikan halkı‟nın ve Suudi Arabistan‟daki ABD<br />
sivilleri‟nin konumu ne olacak?<br />
Bin Laden : ABD hükümeti adaletsiz, suçlu ve azgın olduğu için<br />
ona karşı cihat ilan ettik. Amerika, gerek direk gerekse İsrail‟ın<br />
isra ve mirac ülkesini (Filistin) işgalini destekleyerek,<br />
müslümanlara karşı aşırı zalim davranmış ve iğrenç suçlar<br />
işlemiştir. Biz Amerika‟nın Filistin, Lübnan ve Irak‟ta<br />
öldürülenlerden direk sorumlu olduğuna inanıyoruz. Amerika ismi,<br />
bize herşeyden önce, en son meydana gelen Kana (Lübnan)<br />
patlamalarında 75 , vücutları parçalanan, elleri ve kafaları kopan<br />
masum çocukları hatırlatıyor. Amerikan hükümetinin, işlediği bu<br />
iğrenç suçlarla, en basit insani değerleri bile kaybettiğini<br />
görüyorüz. O hükümet , bilinen tüm anlaşmaları ihlal ederek ,daha<br />
önceki hiç bir emperyalist ülke‟nın yapmadığını yapmıştır.Onlar<br />
Şöyle düşünmeliydiler ki, müslümanların kıblesi (Mekk e), tüm<br />
İslam dünyasının duygularını uyandırıyor<br />
Amerika‟nın sayıları bir milyarı aşkın müslümanların kıblesi<br />
Mekke‟nin Yahudiler tarafından işgal edilmesinde Yahudilerin<br />
75 Kana Katlia mı, İsrail o rdusu‟nu n ,18.04.1 9 9 6 tarihind e, BM‟ı n kurd uğ u Ka na<br />
Mülteci Ka mp ı 'nın ha v adan bomb ala ması sonucu çoğu çocuk ve kadın yüzden fazla<br />
insa n ha yatı nı ka yb ett i. BM incele me he yeti Kana katl ia mını n bili nçli olarak<br />
gerçekle ştirildiğini açıkladı.<br />
341
peşinden gitmesiyle kibir ve inadı ortaya çıktı. Buna Amerika‟nın<br />
zulüm ve düşmanlıkları da eklenince kendisine karşı savaş ilan<br />
ettik. Çünkü dinimizde, Allah‟ın sözünü üstün kılmak,<br />
Amerikalılar‟ı islam ülkelerinden kovmak için savaşmamız<br />
vaciptir. Cihadımızın Amerikan kuvvetlerine mi, Amerikan<br />
halkına mı yoksa Suudi Arabistan‟daki masum Amerikanlara mı<br />
yönelik olduğu yönündeki sorunuza dönecek olursak, bizler, Suudi<br />
Arabistan‟daki Amerikan askerlerine odaklanıyoruz. Dinimizde,<br />
Suudi Arabistan topraklarının diğer müslüman ülkeleri<br />
topraklarından ayrı, özel bir yeri bulunmaktadır. Hiçbir gayri<br />
mülümin o topraklarda ikamet etmesi caiz değildir. bunun için, her<br />
ne kadar Amerikan halkı hedefimiz olmasa da, Suudi Arabistan<br />
topraklarını terketmeleri<br />
gerekir. Onların güvenliğinin garantisini vermiyoruz. Sayıları bir<br />
milyarı aşan müslüman toplumu, Irak‟ta 600‟den fazla çocuğu<br />
yemek ve ilaç ulaşımını engelleyerek idam ettiği, müslüman<br />
halkını vurduğu için Amerikan Hükümeti‟ne karşılık veriyor. Bu<br />
nedenle Amerika, kendisine verilen karşılıktan kendisi<br />
sorumludur. Çünkü savaşında müslüman halkını hed ef aldı. Bu da<br />
özellikle sorunda değindiğin Amerikan halkının, olanlardan<br />
sorumsuz olduğunu söylememizi engelledi. Çünkü hükümete onlar<br />
oy verdi. Filistin‟de, Lübnan‟da, Irak‟ta işlediği suçları, işbirlikçi<br />
rejimlerin hapishanelerinin, en hayırlı evlatları mızla,<br />
alimlerimizle dolu olduğunu bile bile onu seçtiler. Allah‟tan<br />
mahkumiyetlerini sona erdirmesini niyaz ediyoruz.<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, Amerika‟nın Suudi Arabistan‟daki<br />
varlığının sona ermesi, yani oradan çekilmesi, Amerikan karşıtı<br />
cihat çağrını sona erdirecek mi?<br />
Bin Laden: Allah‟ın lütfuyla, Afganistan‟daki mücahitlere, cihat<br />
ilan edilmeden yardım etme imkanını bulduk. Buna sebep,<br />
Sovyetler Birliği‟nin müslüman bir ülkeyi işgal ettiğini, radyo<br />
aracılığıyla duymamız oldu. Bu, beni Afganistan‟da ki<br />
kardeşlerimize yardıma teşvik etmek için yeterli bir sebepti.<br />
Allah‟ın hamdı ve lütfuyla, Afganistan‟daki cihattan, başka bir<br />
mekanda 10 seneden fazla bir sürede faydalanamayacağım kadar<br />
istifade ettim. Allah‟ın lütfuyla, Suudi Arabistan‟dan,<br />
buldozerlerden, kamyonlardan, çukur kazıcılardan oluşan onlarca<br />
ton ağırlığında eşya taşıdık. Rusların, mücahitlerin bulundukları<br />
bölgeleri vahşice bombaladıklarını gördüğümüzde, hendekler<br />
kazdık. Bazılarını depo yaptık, bir tanesini hastane. Aynı şekilde<br />
342
yollar da açtık. Afganistan‟da elde ettiğimiz cihat tecrübesi<br />
gerçekten büyüktü. Elde ettiğimiz en büyük fayda ise, sadece<br />
benim aklımdaki değil, tüm mislümanların akıllarında yer etmiş<br />
büyük güç efsanesini parçalamamız oldu. Öyle ki yorgunluk ve<br />
uyuşukluk ortadan kayboldu. Aynı şekilde basın aracılığıyla<br />
kendisini büyük güç gösteren Amerikan terörü de -bugün<br />
Sovyetler Birliği‟nin kendisini göstermeye çalıştığı gibi - sona<br />
erdi. Tüm müslümanlar, güçleriyle beraber mümin ruh taşımaya,<br />
Amerika‟nın, batının ülkelerimize tesirini sona erdirebilmek için<br />
etkin bir şekilde çalışmaya başladılar.<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, İslami Hareket açısından Afganistan<br />
savaşının önemi nedir? Afganistan Savaşı‟ndan dönenler,<br />
Çeçenistan, Bosna, Cezayir gibi ülkelerde savaşır oldular. Bize b u<br />
durumu açıklayabilir misiniz?<br />
Bin Laden: Daha önceki sorunda sana söylediğim gibi, cihadın<br />
etkisi, İslami hareketle sınırlı kalmadı. Aksine, İslam<br />
Dünyası‟ndaki tüm seviyelere ulaştı. Oğullarımızda ve<br />
kardeşlerimizde Allah‟ın lütfuyla güç, yücelik ruhu oluştu,<br />
Allah‟ın dinine güven duydular. Bu dine, Allah‟ın kitabına,<br />
resulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine ve salih<br />
seleflerin yoluna dönüşten başka bir yolun olmadığı açıkça ortaya<br />
çıktı. Cihat, islamiyetin zirveye ulaşmasıdır. Ümmet, izzetinin<br />
geri döndürülebilmesi için cihattan başka bir yol olmadığını<br />
görmüştür. Afgan Cihadı‟nın ümmete etkisi çok büyük olmuştur.<br />
Ayrılıkları bir tarafa bırakarak, düşmana karşı savaşta birlik<br />
olmanın gerekliliğini kavramışlardır.Ümmet, İsrail Hükümeti ile<br />
müslümanların mukaddes değerlerine karşı giriştiği hamlede<br />
yardımlaşan<br />
Amerika‟ya karşı cihatta birlik olmuştur. Elhamdulillah, cihada<br />
gelen gençlerin sayısı çok fazla ve kafirler tarafından<br />
müslümanların zulüm gördükleri heryerde yayılmış durumdalar.<br />
Vaciplerini yerine getirmek için Bosna‟ya, Çeçenistan‟a,<br />
Tacikistan‟a ve diğer ülkelere yöneliyorlar. Çünkü biz, bu<br />
eyaletlerin, İslam dünyasının bir parçası olduklarına inanıyoruz.<br />
Bu nedenle de hangi karış toprakta müslümanlara zulmediliyorsa,<br />
ümmetten, o ülkeyi savunmak üzere yeterli sayıda evladın<br />
gönderilmesi gerekir.<br />
343
Muhabir: Bize, Suudi Arabistan‟dan ayrılarak Sudan‟a oradan da<br />
Afganistan‟a geçtiğin dönemdeki yolculuğunu anlatır mısın?<br />
Bin Laden: Allah‟ın lütfu ile ben mübarek topraklardaydım;<br />
Hicaz‟da, Allah‟ın evinin olduğu yerde. Ancak Suudi Rejimi,<br />
insanlara öyle bir hayat yolu sundular ki, özgür bir müminle<br />
örtüşmez. İnsanların yemelerini, içmelerini, tesbih etmelerini<br />
istedi. Ancak doğruyu emredip, yanlıştan alıkoymak mümkün<br />
değildi. Aksine bu yolda ısrar edenler işlerinden kovuluyorlar,<br />
hapishanelere konuluyorlardı. Bu zelil hayatı yaşamayı<br />
reddettim.Ve Suudi Arabistan‟ı terketmek için fırsat kolladım.<br />
Allah‟tan bir gün, Allahu Teala‟nın şeriati uygulanmaya başlanmış<br />
bir şekilde Suudi Arabistan‟a dönmeyi niyaz ediyorum. Sudan‟a<br />
gittim. Orada birkaç sene kaldım. O esnada Komünist Hükümetin<br />
aleyhinde faaliyetlerde bulunmak için Pakistan ve Afganistan‟ı<br />
ziyaret ettim. Suudi Arabistan Rejimi marufu emredip, münkerden<br />
nehyeden alimlerin seslerini kesmeye b aşlayınca, özellikle de<br />
Şeyh Selman El-Avde, Sefer El-Havali ve diğerlerini tutuklayınca,<br />
kendimi, marufu emredip, münkerden nehy etmek zorunda<br />
hissettim. Bunun için bazı kardeşlerle yardımlaştım. Nasihat<br />
vermek için bir komisyon kurduk. Bazı beyanlar yayı nladık. (Vaaz<br />
ve Islah Komisyonu). Suudi Arabistan Rejimi, bundan daraldı ve<br />
Suudi Hükümeti‟ne, beni kovması yönünde baskılar yapmaya<br />
başladı. Bu baskılar sürdü. Suudi Arabistan, Sudan ile ilişkileri<br />
kesti. İlişkilerin normale dönmesi içinse benim Sudan‟da n<br />
kovulmamı şart koştu. Aynı şekilde Amerika da, diplomatlarını<br />
Sudan‟dan çekerek, ilişkilerin eski haline dönmesi için Sudan‟dan<br />
ayrılmamı şart koştu. Maalesef, Sudan Hükümeti zorluklar içinde<br />
olduğundan yakınıyordu. Ve hükümette baskılara boyun eğme<br />
yönünde meyil vardı. Sonunda benden ağzımı kapatmamı<br />
istediler...Ve bunun üzerine nefes alıp, marufu emredip,<br />
münkerden nehyedebileceğim toprakları aramaya başladım.<br />
Allah‟tan bu ülkeleri korumasını niyaz ediyorum, bu vacibi yerine<br />
getirebilmek için Afganistan‟a gittik. Allah‟tan bizlerin de tüm<br />
müslümanların da çabalarını kabul etmesini diliyoruz.<br />
Muhabir: Şimdi, Amerika, senin Afganistan‟daki eğitim<br />
kışlalarını ,islami savaşçılar için finanse ettiğini ve dünya<br />
terörünü desteklediğini söylüyor. Bazıları ise s enin Arap-İslam<br />
Dünyası‟nın yeni kahramanı olduğunu söylüyorlar. Bu suçlamalar<br />
doğru mu? Kendini nasıl vasıflandırıyorsun?<br />
344
Bin Laden: Amerika‟nın kayda değer hiçbir rol oynamadığı<br />
Sovyetler Birliği‟nin önce Allah‟ın lutfü sonra da mücahitlerin<br />
cihadıyla parçalanması hadisesinden sonra, Amerika‟nın<br />
büyüklenmesi arttı. kendisini dünyanın efendisi görmeye başladı.<br />
Yeni Dünya Düzeni ismini verdiği düzeni kurdu. Tüm dünyanın<br />
kendisine boyun eğmesini ve ne isterse yapabileceği kaygısına<br />
düşmelerini istedi. Ancak Amerika, bunu yapamaz. Amerika‟nın<br />
bana veya bir başkasına yönelik istediği gibi suçlamalarda<br />
bulunmasının sebebi büyüklenmesidir. Kendi zulmü karşısında<br />
duran herkesi terörist olarak tanımlıyor. Amerika, ülkelerimizi<br />
işgal etmek ve servetlerimizi çalmakü bizleri de kendisinin, islam<br />
hükümlerinden uzak hükümlerini uygulayacak işbirlikçileri<br />
yapmak istiyor. Sonunda bunu kabul etmez, reddedersek<br />
hakkımızda teröristler, diyecek. Amerika‟nın hareketlerine basit<br />
bir gözle bakacak olursak, Filistinli çocukları, İsrailli askerlere<br />
taş fırlattıkları için terörist sayarken, Kana‟da kadın ve çocuklarla<br />
dolu binayı uçaklarla bombalayan İsrail‟e yönelik en ufak bir<br />
kınamaya dahi izin vermediğini görürüz. O Amerika ki en ufak bir<br />
hakkını arayan müslümanı hemen kınarken Beyaz Saray‟da İrlanda<br />
Ordusu‟ndan görevlileri, siyasi lider adı altında ağırlar. Hakları<br />
için ağlaşan müslümanlara yazık ki hem de ne yazık. Nereye<br />
bakarsak, Amerika‟nın terör yaptığını, suç işlediğini görürüz.<br />
Amerika, binlerce mil uzaklığa ulaşabilen At om Bombası<br />
kullanmayı terör saymıyor. Bunun gibi bombalar, sadece askerlere<br />
değil, içlerinde kadınların, çocukların, yaşlıların yer aldığı tüm<br />
ümmete etki ediyor. Nitekim Japonya‟ya fırlatılan iki bombanın<br />
etkilerini hala görüyoruz.<br />
Amerika, Irak‟ta yüzbinlerce evladımızı, kardeşimizi yiyecek, ilaç<br />
noksanlığı nedeniyle öldürmeyi terör saymıyor. Bu nedenle<br />
Amerika‟nın ortaya attığı iddiaların aslı yoktur. Ve bu iddialar<br />
bize etki etmez. Çünkü biz, Allah‟ın izniyle, Allahu Teala‟ya<br />
tevekkül ediyor ve Amerika‟ya karşı ondan yardım istiyoruz.<br />
Son soruna değinirsek, bizler Allah‟a hamdolsun, Allah‟ın bize<br />
emrettiği vacibi yerine getiriyoruz. Riyad‟da Hobar‟da Amerikan<br />
işgalcilerini öldüren o adamları da kahramanlar olarak<br />
nitelendiriyoruz. Onlar gerçek erkekler..zilleti ve boyun eğmeyi<br />
ümmetin alnından kaldırdılar. Allah‟tan onları şehit kabul<br />
etmesini niyaz ediyoruz.<br />
345
Muhabir: Hobar ve Riyad‟da Amerikan askerlerine yönelik<br />
patlamalardan bahsedelim, neden gerçekleştirildi? Siz veya<br />
adamlarınızdan bu operasyonlara katılanlar oldu mu?<br />
Bin Laden: Bizler bu patlamaların sebebini soruyoruz. Bu<br />
patlamalar, Amerika‟nın müslümanlara yaptıklarının karşılığı<br />
olarak gerçekleşti. Öyle ki düşmanlığı müslümanların dünyadaki<br />
kıblelerine kadar ulaştı. Bu sebeple, bu patlamalar ın hedefi,<br />
Amerikan işgalcilerini Arap Yarımadası‟ndan çıkartmaktı. Eğer<br />
Amerika, evlatlarının ölmesini istemiyorsa oradan çıkması<br />
gerekiyor..<br />
Muhabir: Amerikan kuvvetlerinin Suudi Arabistan‟da varlığının<br />
devam etmesi, Amerikan kuvvetlerine yönelik saldır ıların<br />
artmasına mı sebep olacak yoksa saldırılar Suudi Arabistan‟daki<br />
Amerikalı sivilleri mi hedef alacak ya da Suudi Arabistan iktidar<br />
ailesine yönelik suikastler mi düzenlenecek?<br />
Bin Laden: Daha önceki soruda geçtiği gibi, özellike Riyad ve<br />
Hobar patlamaları sır değildir. Bu patlamaları gerçekleştirenlere<br />
büyük saygı gösteriyorum. Daha önce de söylediğim gibi onlar<br />
kahramanlardır ve „La İlahe İllallah‟ bayrağını yükseklere<br />
çıkartmak, Amerika‟nın bölgeye getirdiği xulüm devletini<br />
bitirmek istiyorlar. Tekrar söylüyorum; onlar yüce ve aşırı büyük<br />
bir operasyona giriştiler. Onlara katılmayı isterdim..<br />
Muhabir: Amerikan kuvvetlerine yönelik saldırıların artacağına<br />
inanıyor musun? Sizce Suudi Arabistan‟daki sivil Amerikalılara<br />
yönelik saldırılar olacak mı? Ya da Suudi Arabistan iktidarındaki<br />
aileye yönelik suikastler mi düzenlenecek?<br />
Bin Laden: Herkes biliyor ki yapılanların tümü karşılık<br />
mahiyetindedir. Asıl fiil ise Amerikan işgalidir. Bu işgal ettiği<br />
müddetçe doğal olarak Amerika‟nın varlığına karşı faaliyet ler de<br />
sürecektir. Başka bir ifadeyle; patlamalar ve Amerikan<br />
askerlerinin öldürülmesi sürecek..O askerler ki ailelerini bırakarak<br />
tüm büyüklenmeleriyle, petrolümüzü çalmak, bizi alçak duruma<br />
düşürmek ve dinimize zulmetmek için ülkemize geldiler. İktidar<br />
ailesi ile ilgili soruna gelince, sana söylüyorum, onlar, olanlardan<br />
tamamen sorumludurlar. Onlar, Amerikanın varlığının<br />
gölgesindedirler. Ancak müslüman halkı, saldırılarını çobana<br />
(Amerika) karşı sürdürecektir, güdülene (Suudi Arabistan) karşı<br />
değil. Şu anki hedefimiz, işgalci Amerika‟dır.<br />
346
Muhabir: Şeyh Ömer Abdurrahman hakkında görüşün nedir? Onu<br />
bundan önce gördün mü? Onu tanıyor musun?<br />
Bin Laden: Şeyh Ömer Abdurrahman, islam dünyasında tanınmış<br />
bir müslüman alimdir. O, Amerika‟nın uyguladığı zulmün bi r<br />
örneğini temsil etmektedir. Mahkemesi hiçbir esasa dayanmadan<br />
yapıldı. Amerika‟nın ona karşı yapmış olduklarına karşın, o büyük<br />
ve görme özürlü bir adamdır. Amerika onu, işbirlikçi Mısır<br />
rejimini razı etmek için 100 sene hapse mahkum etti. Ona,<br />
müslüman bir alime, orta yaşlı bir adama hiç de layık olmayan,<br />
çok kötü şekilde muamele ediyorlar.<br />
Muhabir: Amerika Dış İşleri Bakanı, Pakistanlı yetkililere<br />
istinaden, Remzi Yusuf‟un, New York‟taki Dünya Ticaret Merkezi<br />
patlamasından sorumlu olduğunu söylüyor. Afganistan<br />
çatışmalarının olduğu sırada, Pakistan‟ın Peşaver Kenti‟nde,<br />
eğitim görenlerle beraber senin masraflarını karşıladığın bir evde<br />
kalıyordu. Bu söylenenler doğru mu? Remzi Yusuf, senin evinde<br />
kaldı mı?<br />
Bin Laden: Ben Remzi Yusuf‟u tanımıyorum. Amerikan Hükümeti<br />
ve Pakistan İstihbaratı‟nın söyledikleri doğru değil. Yalnız şunu<br />
söyleyeceğim, Amerika gerçekten rağbetinde ciddi ise, içindeki<br />
patlamalardan uzak dursun. 1 milyon 250 bin müslümanı<br />
korkutmayı durdursun. Irak‟ta, Filistin‟de, Lübnan‟da yüz binlerce<br />
insan öldü ya da göç etmek zorunda kaldı. Onların da kardeşleri,<br />
akrabaları vardı. Remzi Yusuf‟tan bir sembol yaptılar. Onların,<br />
savaşı Amerika‟nın içine taşımalarına sebep Amerika‟nın<br />
kendisidir. Müslümanların heryerde kanı akıtılırken Amerika<br />
halkını korumak için herşey mümkün oldu..Bu şekilde bir<br />
muamele ile Amerika, hem kendisine, hem müslümanlara hem de<br />
Amerikan Halkı‟na zarar veriyor.<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, New York‟taki Dünya Ticaret<br />
Merkezi patlamalarını finanse ettiniz mi?<br />
Bin Laden: Bu patlamalarla herhangi bir ilişkim yok..<br />
.<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, Arap gazetelerinden yaptığınız<br />
görüşmelerden bir tanesinde, Araplar‟ın Afganistan‟da cihat<br />
347
ettiklerini, Somali‟de Amerikan askerlerini öldürdüklerini<br />
söylediniz. Bunu bize anlatır mısınız?<br />
Bin Laden: Amerika oraya büyük bir gurur içinde gitti. Bir süre,<br />
insanları korkutmak ve yeryüzündeki en büyük güç olduğunu<br />
sabitleştirmek için, güçlü basın desteğiyle Somali‟de kaldı. 128<br />
bin askerle fakir ve gururdan çok uzak Somali halkına giderek t üm<br />
dünyayı, islam dünyasını korkutmayı, insanlara her istediğini<br />
yapabileceğini göstermeyi hedeflemiştir.<br />
Mogadişu sahiline vardığında çocuktan başka bir şey<br />
bulamadı.CNN kameraları ve diğer basın organları Amerikan<br />
askerlerini, her türlü gerekli savaş malzemesiyle donatılmış<br />
şekilde, askeri törende yavaş yavaş gelirken görüntülüyorlardı ki,<br />
tüm dünya onların çok büyük bir güç olduklarını bilsin.<br />
Amerika‟nın baskını karşısında direniş başladı. Çünkü kalbinde<br />
insani duygular taşıyan müslümanları, Somali Ha lkını korumak<br />
için geldikleri iddialarına inandıramadılar. Filistin‟de, Irak‟ta,<br />
Lübnan‟da, Bosna‟da çocukların öldürülmesi arasında bir fark<br />
görmek mümkün değildir. Bu nedenle nasıl olur da Somali‟de<br />
çocuklarımızı korumak için geldiğinize inanabiliriz?<br />
Allah‟ın lütfuyla, oradaki müslümanlar, daha önce Afganistan‟da<br />
bulunan mücahitlerle yardımlaştılar. Amerika işgaline karşı bir<br />
olup svaştılar. Çok sayıda Amerikan askerini öldürdüler. Ancak<br />
Amerikan İdaresi durumu kavradı ve fazla direnmeden ve hiçbir<br />
şey yapamadan oradan ayrıldı. Yeryüzündeki en büyük güç<br />
olduğunu iddia eden Amerika, oradaki fakir, Allah Azze ve<br />
Celle‟ye imanlarından başka silahları olmayan zayıf ancak<br />
Amerika‟nın basın aracılığıyla yaydığı yalanlardan korkmayan<br />
insanların direnişiyle oradan ayrıldı.<br />
Orada savaşanlardan, Amerikalı savaşçıların maneviyatlarının,<br />
Rus askerleri ile yaşadıkları tecrübeye benzer şekilde düşük<br />
olduğunu öğrendik. Amerikalılar, kendileri ile svaşan, kendilerini<br />
öldürenlerden kaçtılar, mücahitler ise orada kaldılar. Eğer<br />
Amerika, tüm Vietnam, Beyrut, Aden ve Somali hezimetlerinden<br />
sonra hala yeterli güce sahip ise, geri dönmesi gerekir. Orada<br />
beklenmektedir.<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, ailen Suudi Arabistan‟da güçlü ve<br />
zengin bir aile. Aileniz ve Suudi Arabistan Hüküme ti tarafından<br />
faaliyetlerinizi durdurmanız yönünde talep geldi mi?<br />
348
Bin Laden: Bunu gerçekten çok yaptılar, bize çok baskı yaptılar.<br />
Özellikle bir çok malımız, Suudi Hükümeti Ailesi fertleri<br />
tarafından onların eline geçti. Aynı şekilde Büyük Bin Laden<br />
İnşaat Şirketi‟ne de el koydular...Annemi, amcamı ve kardeşlerimi<br />
birkaç defa faaliyetlerimi durdurarak Suudi Arabistan‟a dönmemi<br />
ve Kral Fahd‟den özür dilememi istemeleri için Hartum‟a (Sudan)<br />
gönderdiler. Ailemin gelip benimle konuşmaya zorlandıklarını<br />
bildiğim için onlardan edepli bir şekilde özür diledim..Bu rejim,<br />
aileme karşı bazı operasyonlar düzenlemek için ailemle aramda<br />
sorun yaratmak istiyordu. Ancak elhamdulillah, onların istediği<br />
olmadı. Dönmeyi reddettim. Ailem bana Suudi Arabistan<br />
rejiminden mesaj getirdi. Mesajda, Suudi Arabistan‟a dönmezsem,<br />
mal varlığımı donduracakları, vatandaşlık ve kimlik hakkımı<br />
elimden alacakları, Suudi Arabistan‟ın her yerinde beni<br />
kötüleyecekleri belirtiliyordu.<br />
Onlar, müslüman bir kimsenin dini hususunda pazarlık yapac ağına<br />
inanıyorlar. Allah‟ın lütfuyla dönmeyi reddettim..Bizler, Allah‟a<br />
hamdolsun izzeti ve kerameti yaşıyoruz. Bizler için burada,<br />
dağlardaki bir ağacın gölgesinde yaşamak, Allah‟ın kutsal<br />
topraklarında, ibadetlerimizi yerine getiremeden saraylarda<br />
yaşamaktan daha iyidir. Öyle ki o topraklarda zulüm yayıldı. Ve la<br />
havle ve la kuvvete illa billah..<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, Suudi işbirlikçiler size suikast<br />
düzenlemeyi denediler mi? Amerika Hükümeti tarafından hedef<br />
alınmış durumda mısın? Hayatın için korku yor musun?<br />
Bin Laden: Amerika‟nın baskıları sizin bilmediğiniz bir şey<br />
değildir. Suudi Arabistan da aynı şekilde Amerika baskılarına<br />
cevap vermektedir. Birkaç kere beni yakalamayı da bana suikast<br />
düzenlemeyi de denediler. Bu girişimler, 7 yıldan fazla sü redir<br />
devam etmektedir. Ancak Allah‟a hamdolsun hiçbiri başarılı<br />
olamadı.<br />
Bu da, Amerika‟nın insanların akıllarında çizmeye çalıştığından<br />
çok daha zayıf ve aciz olduğunun kanıtıdır. Mümin bir insanın,<br />
hayatın da onun korumasının da Allah Azze ve Celle‟nin elinde<br />
olduğunu bilmesi gerekir.<br />
İnsanın hayatı için korkması hususuna gelince, bunu sana<br />
açıklamam kamil bir imana sahip olmadığın taktirde çok zor.<br />
Bizler inanıyoruz ki, hiç kimse senin ecelini, Allah‟ın senin için<br />
yazdığından daha öne getiremez. Bizler Allah yolunda ölümü<br />
349
esulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in hadisi şerifinde temenni<br />
ettiği gibi şeref olarak görüyoruz: „Ruhum elinde olan Allah‟a<br />
emin olsun ki savaşıp ölmek, sonra yine savaşıp ölmek istedim.‟<br />
Allah‟ın yolunda ölüm, büyük bir şerefti r ve müslüman ümmetinin<br />
seçilmişlerinden başka kimse bu şerefe erişemez..<br />
Bizler, sizin hayatı sevdiğiniz gibi Allah yolunda ölümü<br />
seviyoruz. Ondan korkmuyoruz, aksine onu temenni ediyoruz..<br />
.<br />
Muhabir: Geleceğe yönelik planın nedir?<br />
Bin Laden: Yavaş yavaş görecek ve basın organlarından<br />
işiteceksiniz inşaallah.<br />
Muhabir: Sayın Bin Laden, sana Amerikan Lideri Clinton‟a bir<br />
mektup gönderme fırsatı verilse ne yazarsın?<br />
Bin Laden: Clinton veya Amerika Hükümeti ismi, bir ürperti ve<br />
tiksinti hissi oluşturuyor. Çünkü gerek Amerika Hükümeti gerek<br />
Bush ve gerekse Clinton isimleri bize, daha yaşları 6‟ya<br />
ulaşmamış başları koparılan, Irak‟ta elleri koparılan ve öldürülen<br />
çocukların görüntülerini hatırlatıyor.<br />
Ellerinde silah taşıyan ve çocuklarımızı parçalayan Siyonis tleri<br />
anımsatıyor. Müslümanların kalpleri Amerika v Amerika<br />
Başkanı‟na karşı kinle dolu.<br />
Amerikan Başkanı, hiçbir kelimenin anlatamayacağı bir kalp<br />
taşıyor..öyle bir kalp ki yüzlerce çocuğu öldürüyor. Hiçbir kelime<br />
anlatamaz..<br />
Arap Yarımadası halkı, Amerika başkanına hiç bir kelimenin<br />
yazılı olmadığı bir mektup gönderecek, çünkü o hiçbir kelimeden<br />
anlamaz.<br />
Sizin aracılığınızla bir mesaj gönderme imkanım varsa,<br />
alimlerimiz hapishanelere atılırken asker elbiselerini giyip<br />
topraklarımıza kibirle gelen Amerikan askerlerinin annelerine<br />
seslenmek istiyorum.<br />
Bu durum 1 milyar 250 milyon müslümanı ürpertiyor. Bu<br />
askerlerin annelerine diyorum ki; eğer oğullarının selametini<br />
istiyorlarsa oğullarının Amerikan Hükümeti ve başkanının<br />
siyasetini reddettirmelidirler. Amerikan askerlerinin cesetlerinin<br />
önünde duran ve Suudi Arabistan‟daki özgürlük savaşçılarını<br />
terörist sayan Amerikan başkanına inanmamalılar. O, kendisi<br />
terörist ki, İsrail‟in çıkarlarına hizmet etmek için kendi oğullarını<br />
350
savaşa sürükledi. Bizler inanıyoruz ki Amerika Ordusu, Suudi<br />
Arabistan‟a müslümanlar ve rejimin arasını Allah‟ın indirdiğiyle<br />
ayırmaya vesile olmak için geldiler. Onlar, kesinlikle İsra ve<br />
Miraç topraklarında, Filistin‟de İsrail kuvvetlerini desteklemek<br />
için geldiler..<br />
3-Usame Bin Laden‟in 1998 Yılı Al-Jazeera TV<br />
Kanalı Ġle Röportajı<br />
Al-Jazeera Muhabiri Cemal Ġsmail: Afganistan‟ın güneyinde<br />
Helmond Eyaleti‟nde misafirimiz Şeyh Usame Bin Laden‟i<br />
selamlıyoruz, hoşgeldi ve kendisine merhaba.<br />
Soru: Öncelikle Usame Bin Laden kimdir ve ne istiyor?<br />
Usame: Elhamdulillah, Usame Bin Muhammed Bin Avd Bin<br />
Laden, Allah‟ın lütfuyla, Arap Yarımadası‟nda, Riyad‟ın Melez<br />
Mahallesi‟nde, 1377 Hicri Senesi‟nde, müslüman ana -babadan<br />
doğdu. Doğumumdan 6 ay sonra, Allah‟ın nimetiyle Medine<br />
Şehri‟ne gittik. Sonraki ömrümü, Mekke-Medine ve Cedde<br />
arasındaki Hicaz‟da geçirdim. Babam Şeyh Muhammed Bin Avd<br />
Bin Laden, Hadarmevt‟te doğmuş. 70 seneden fazla bir süre önce<br />
iş için Hicaz‟a geldi. Sonra Allah onu, kimseyi şereflendirmediği<br />
bir şerefle şereflendirerek, içerisinde Kabe‟nin bulunduğu Mescid<br />
El-Haram‟ın ve Medine‟deki Mescid El -Nebevi‟nin inşaatlarında<br />
görev almasını nasip etmiştir. Ardından Ürdün Hükümeti‟nin<br />
Kubbet El-Sahra‟nın restorasyon işlemleri için ihale açtığını<br />
duyunca, mühendisleri toplayarak onlard an kazançsız fiyat<br />
koymalarını istemiştir. Onlar da kazanç koyduklarını söyleyince,<br />
Allah rahmet eylesin, ihale kendisinde kalana kadar fiyatı<br />
düşürmüştür. Ve böylece ihale kendisine kaldı. Allah‟ın kendisine<br />
ihsanı ile bazı günler 3 camide namaz kılardı. Açıkçası, Suudi<br />
Arabistan‟ın alt yapısını kuruculardan bir tanesiydi. Hicaz‟da<br />
okudum, Cedde Üniversitesi‟nde ya da bir diğer ismiyle Melik<br />
Abdulaziz Üniversitesi‟nde Ekonomi Bölümü‟nü bitirdim. Genç<br />
yaşta Allah ona rahmet etsin, babamın yol şirketinde çal ıştım.<br />
Babam öldüğünde yaşım ancak 10‟du. İşte özetle Usame Bin<br />
Laden.<br />
Ne istediğine gelince; istediğimiz, canlı bir varlığın istediği<br />
hakkıdır. Bizler, topraklarımızın düşmandan, Amerika‟dan<br />
351
kurtulup özgürleşmesini istiyoruz. Bu, Allahu Teala‟nın fıtreten<br />
bize verdiği özsaygıdan kaynaklanmaktadır. Bu fıtrat, başkalarının<br />
karışmalarını reddeder. Bu fıtratı Allah, kümes hayvanlarına bile<br />
koymuştur. Bir tavuğun kümesine, silahlı bir asker girse, evine<br />
saldırsa tavuk, sadece bir tavuk olduğu halde onunla savaş ır. Biz<br />
bütün canlı varlıkların haklarının verilmesini istiyoruz. Bunların<br />
içinden de özellikle insanların ve müslümanların haklarının<br />
verilmesini istiyoruz. Müslüman ülkelerine saldırı, özellikle de<br />
Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin ilk kıblesi Mes cid El-<br />
Aksa‟nın mukaddeslerine, sonra da Siyonist -Hıristiyan ittifakıyla<br />
Amerika ve İsrail‟in önderliğinde, Suudi Arabistan‟a kadar ulaştı,<br />
ve la havle ve la kuvvete illa billah. Bizler, topraklarımızın<br />
özgürleştirilmesi, Allahu Teala‟nın yolunda cihat ve Allah‟ın<br />
sözünün üstün olması için ümmeti hareket etmeye teşvik ediyoruz.<br />
Soru: Son olarak Amerika ve İngiltere‟nin Irak‟a ortak saldırısı<br />
meydana geldi. Öncelikle böyle bir saldırıyı nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz? İkincisi İslam ve Arap Dünyası‟nın bugüne<br />
kadar verdikleri karşılıklar veya Irak halkının bu saldırıya verdiği<br />
karşılık hiç bir zaman bu seviyede olmadı. Sizin bu hususta<br />
konumunuz nedir??<br />
Usame: Elhamdulillah, birkaç gün önce Irak‟a yönelik Amerika ve<br />
İngiltere‟nin düzenledikleri saldırı durumu n çok tehlikeli ve<br />
önemli olduğunu ortaya koydu. Biz burada maddi ve insani<br />
kayıptan, Irak‟ta ölen müslüman kardeşlerimizden<br />
bahsetmeyeceğiz. Bu saldırıda ortaya çıkan gerçeklerden<br />
bahsedeceğiz. Amerika, Irak‟ı halkına ve kürtlere karşı zehirli<br />
gaz, İran‟a karşı da imha silahları kullanmakla suçluyor. Ancak<br />
insanların bakışlarının bu noktada durması gerekir. Amerika, daha<br />
önceden böyle konuşmuyordu. Aksine onu arabulucuları ve<br />
bölgedeki işbirlikçileriyle destekliyor, onaylıyordu. Ancak ne<br />
zaman ki Irak, bölgede hesaba katılır bir güç, İsrail‟i, Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellemin İsra Gecesi götürüldüğü Filistin<br />
topraklarını işgal eden İsraillileri tehdit eden büyük bir Arap gücü<br />
oldu, işte o zaman bu faaliyetler ortaya çıktı. Ve kendisinin tetikte<br />
olduğu iddiasında bulunarak şöyle söylüyor: Evet doğru, İsrail‟in<br />
elinde toplu imha silahları bulunuyor ancak İsrail bu silahları<br />
kullanmıyor. Oysa Irak kullanıyor! Bu sözler söylendi. Amerika<br />
bu silahlara sahip ve en uzak doğuyu, Hiroşima ve Nakazaki<br />
halkını bu silahlarla vurdu. Japonya‟nın teslim olmasıyla 2.Dünya<br />
352
Savaşı sona ermeye başladı. Buna karşın Amerika, çocuğuyla,<br />
kadınıyla, yaşlısıyla, şeyhiyle herkesi vurmakta ısrar etti.<br />
Gerçekten, İslam dünyasında hangi devlete olursa olsun herhangi<br />
bir saldırının asıl failinin İsrail olduğunun farkına varmalıyız.<br />
Ancak, korkulan bir durum var ki o da insanların uyanması, büyük<br />
islami hareketinin başlaması ve islamın, müslümanların zaferi<br />
yerine koltukları için antlaşma yapan işbirlikçi rejimlerin<br />
düşmesi. Amerika‟ya göre, bu halklar ibadetlerini kestiler. Bunun<br />
için de Yahudiler Amerikan ve İngiliz Hıristiyanları Irak‟ı<br />
vurmaya yöneltebildi. Amerika her ne kadar, Irakla hesaplaştığını<br />
ve ona hükmettiğini iddia ediyor olsa da doğru olan, İsrail<br />
yönetimi, Yahudi yönetimi, Beyaz Saray‟ın içine kadar nüfuz<br />
etmiş durumdadır. Herkesin açıkça bildiği gibi Savunma Bakanı<br />
Yahudi‟dir. Amerika dışişleri bakanı Yahudi, CIA ve Milli<br />
Güvenlik Birimlerinin yetkilileri yahudi. İslam Dünyası‟nı<br />
budamak içinse Hıristiyanları öne sürüyorlar.<br />
Gerçek hedef de, Saddam Hüseyin değil. Hedefleri, Arap ve İslam<br />
dünyasında var olan güç. Irak Halkı‟nı vurdukları gibi, önceden de<br />
Libya‟yı kuşattılar, Sudan‟daki ilaç Fabrikasını vurdular. Bununla<br />
beraber açıkçası hiçbir müslümanın ve hiçbir akı l sahibinin<br />
Birleşmiş Milletler‟e gitmemesi gerekir. Müslümanların zaten,<br />
küfür örgütü konumunda bir makama gidip mahkemeleşmesi şer‟an<br />
caiz değildir. müslümanlar dışındaki akıl sahiplerine de<br />
gitmemelerini söylüyoruz. İşte Kuzey Kore; hiç akıl sahibi, kaf ir<br />
bile olsa böyle bir toplumun yargıcına gider mi?! Eğer bizim<br />
aleyhimizde hüküm verilirse, uluslararası kanun yalanı adı altında,<br />
iftirayla bizi şiddetli, can yakıcı bir darbeyle vururlar. Ama karar<br />
lehimize çıkarsa Amerika hemen kararı veto hakkını kull anır. Akıl<br />
sahibi olan, kafir bile olsa oraya gitmez. Birleşmiş Milletler ve<br />
kararları hakkında sürekli konuşanlar belki de dinlerini<br />
anlamıyorlar. Belki de emellerini ve hayallerini<br />
gerçekleştirebilmek için ümmeti uyuşturmak, güçsüzleştirmek<br />
istiyorlar. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />
Soru: Amerika ve İngiltere‟nin Irak‟a yönelik düzenlediği<br />
saldırıda,sizce Amerika‟ya halk ve düşman cemaatlerden de destek<br />
gelecek mi? Irak, Amerika ve çıkarları karşıtı herhangi bir askeri<br />
operasyonda bulunacak mı yoksa bundan korkacak mı?<br />
Usame: Elhamdulillah .Müslüman halkının bu saldırılarla<br />
anlaması gerekir ki, bölgedeki devletler egemenlik sahibi değiller.<br />
353
Düşmanımız topraklarımızda ve göklerimizde rahatça dolaşıp<br />
canının istediğini yapıyor. Hiç kimseden izin is temeden vuruyor,<br />
özellikle bu son seferde olduğu gibi. Amerika ve İngiltere bu<br />
alçak komployu uygulamak için yanlarında açıkça kimseyi<br />
toplayamadılar. Kayda değer bir güç de elde edemediler. Hali<br />
hazırdaki rejimler, antlaşmalı entrikacılar. Bu nedenle de işgalci<br />
kuvvetlere karşı en ufak bir operasyon yapma gücünden yoksunlar.<br />
Bu nedenle müslümanların özellikle de çözüm ve akide ehlinin,<br />
alimlerden sadık görüş sahiplerinin, muhlis tüccarların, kabile<br />
şeyhlerinin, Allah yolunda cihat bayrağını yükseltebilece kleri<br />
mekanlara hicret etmeleri gerekir. Ümmeti, hem dinlerini hem de<br />
dünyalarını muhafaza için hazırlamalılar. Bunu yapmazlarsa<br />
ellerindeki herşeyi kaybedecekler. Filistin‟deki kardeşlerimizin<br />
başlarına gelenlere itibar etmemişlerse, Filistinliler ziraati yle,<br />
turunçgilleriyle, sabun sanayisi ve dokuması ile meşhurdu. Bu<br />
halk, kardeşlerimiz, birbirlerinden ayrı düştüler, her yerden<br />
kovulur oldular. Yahudiler‟in sömürgesi oldular. Yahudiler de<br />
istediklerini soktular, istediklerini de piyasadan uzaklaştırdıla r.<br />
Bu, tehlikeli bir durumdur. Eğer hareket etmezsek, Kabe‟ye de, 1<br />
milyar 200 milyon müslümanın kıblesine de saldıracaklar. Öyleyse<br />
ne zaman hareket edeceğiz?! Bu, gayret sarfedilmesi gereken garip<br />
bir durumdur. Bu darbenin islami hareketi toz duman edece ğini<br />
sananlara gelince, onlar hayal görüyorlar. Biz inanıyoruz ki,<br />
herkesin eceli belirlidir. Daha annelerimizin karnında iken<br />
belirlenen ecel vakti, ne yakınlaştırılabilir ne de geciktirilebilir.<br />
Rızka gelince, o da Allahu Subhanehu ve Teala‟nın elindedir . Bu<br />
canları Allahu Teala yarattı. Mallarla O rızıklandırdı. Sonra onları<br />
cennet karşılığında satın aldı. Herşeyi çok iyi bilen, insanları dine<br />
yardımdan alıkoyar mı?<br />
Soru: Amerika ve İngiltere‟nin Irak‟a saldırısından sonra, bunun<br />
gibi saldırıların Afganistan‟a da düzenleneceğine inanıyor<br />
musunuz? Özellikle Amerika Savunma Bakanı William Cohen,<br />
Afganistan‟a geçtiğimiz yaz düzenlenen saldırıdan sonra, kendi<br />
isimlendirdikleri şekliyle, bunun teröre karşı savaş halkasında son<br />
olmadığını, Washington‟un Afganistan‟da terörist olarak<br />
nitelendirdikleri gruplara yönelik yeni füze saldırıları da<br />
düzenleyeceklerini açıkladıktan sonra ne diyorsunuz?<br />
Usame: Olayın aslına bakarsak, sürekli olmak üzere islama<br />
yönelik Hıristiyan-Siyonist savaşının varlığını görürüz. Ve<br />
354
inanıyoruz ki islam bayrağını yüükselten her mekana yeni<br />
saldırılar düzenlenecek. İslam bayrağını yükselten ancak şeriati<br />
uygulamakta kusur işleyen ya da bunda aciz kalan ülkeleri,<br />
Amerika ve Yahudiler vurmak için çaba sarfedecekler. Şeriati<br />
uygulamaya gayret etmek bile, bombardımanı ve saldırıları<br />
celbetmek için yeterli. Sudan, en büyük ilaç fabrikası<br />
vurulduğu halde ne yaptı? Doğrusu o fabrika, büyük ölçüde<br />
sıtma ilacı üretiyordu ki sıtma Sudan‟da yaygın bir hastalıktır.<br />
Senede onbinlercesinin ölmesine sebep olur. Sudan sadece<br />
şeriat hükümlerini uygulamak istediğini ilan etmişti. Bu<br />
bombardımanın ardından niyetini gerçekleştirmedi. Taliban‟a<br />
gelince -Allah onları doğru yola iletsin-, Allahu Teala‟nın<br />
lütfuyla, az kaldı Necip Hükümeti ve diğerlerinin<br />
desteklenmesiyle Amerika‟nın ortadan kaldırmak üzere olduğu<br />
ümmetin cihadını kurtardılar. İnanıyoruz ki Amerika, islamı<br />
savunan tüm varlıkları vurur. Ve yine inanıyoruz ki Amerika<br />
Başkanı clinton, bir ahlaki suç daha işlerse, Taliban, bu darbeyi<br />
çabuklaştırır. Çabuklaştırır da belki İslam dünyası, müslüman<br />
ülkeleri, bu suçluların alçakça işledikleri suçları örtecek<br />
peştemalleri olur.<br />
Soru: Geçtiğimiz yaz, Amerika‟nın Afganistan‟a ilk<br />
saldırısından sonra, haber ajanslarında veya sizin ve<br />
adamlarınızın açıklamalarınız, bu saldırının karşılığının<br />
verileceği yönündeydi. Ancak şu ana kadar, böyle bir karşılık<br />
verilmedi, bu yönde bir şey duymadık. Belki de Amerika,<br />
Afganistan‟a yeni bir saldırı daha düzenleyecek, karşılık<br />
operasyonu düzenlenecek mi? Böyle birşey duyaca k mıyız ve bu<br />
karşılık nasıl olacak??<br />
Usame: Bizim üzerimize düşen vacip, islam ümmetini Allah<br />
yolunda cihada teşvik etmektir ve Amerika‟ya, İsrail‟e karşı,<br />
Allah düşmanlarına karşı bunu yapıyoruz. Bu çizgide insanları<br />
teşvik etmeyi sürdürüyoruz. Geçtiğimiz son aylarda, Allahu<br />
Teala‟nın lütfuyla halkta Amerika‟nın müslüman ülkelerinden<br />
çıkarılmasına yönelik hareketlenme görülmeye başlandı. Bizler,<br />
içinde bulunduğumuz durum gereği, operasyonlarımızı<br />
sürdürmek için Afganistan‟ın dışına çıkamasak da,<br />
kardeşlerimizden, Yahudi ve Hıristiyan karşıtı büyük bir<br />
uluslararası islam cephesi oluşturmayı başardık. İnanıyoruz ki<br />
bunların işleri gayet iyi gidiyor. Geniş hareket etme imkanları<br />
355
var. Allah‟tan onlara gelecekte dinin zaferini, Yahudi,<br />
Hıristiyan ve Amerikalılar‟dan intikam almayı nasip etmesini<br />
niyaz ediyoruz.<br />
Soru: Bahsettiğiniz Uluslararası İslami Cephe kurulalı, 7 -8 ay<br />
oldu ancak bu cephe tarafından, işaret ettiğiniz birkaç<br />
bildiriden başka bir şey yayınlanmadı ve sadece geçtiğimiz yaz<br />
Hoset‟te bir basın toplantısı düzenlendi. Bu cephenin<br />
operasyonları askıya mı alınmış durumda?<br />
Usame: Dondurulmuş durumda değil. Ancak cepheyi oluşturan<br />
bireyler, gerçekten çok farklı ırklardan oluşuyor. Geniş hareket<br />
imkanları var. Aynı zamanda giriştikleri operasyonları il an<br />
etme zorunlulukları da yok. Ve şu bir kaç ay, ümmetin<br />
ayaklanması ve dünyadaki en büyük düşmana karşı ayaklanmak<br />
için fazla uzun bir süre sayılmaz.<br />
Soru: Amerika, Körfez Ülkeleri‟ndeki ve genel olarak<br />
bölgedeki gözetimcilerini sizin ve yardımcılarınızı n özellikle<br />
şimdiki ramazan ayında kalkışacağınız operasyonlar konusunda<br />
uyardı. İlk olarak, Amerikalı gözeticilere yapılan bu uyarıların<br />
ciddiyeti nedir? Genel olarak Amerikalı gözetmenleri mi yoksa<br />
Körfez ülkelerinde ve başka Müslüman Bölgelerdeki Amerik an<br />
güçlerini mi hedef alıyorsunuz??<br />
Usame: Bu haberi birkaç gün önce radyodan duydum. Ve bu,<br />
Allahu Subhanehu ve Teala‟nın lütfuyla, ümmetin ayaklandığı<br />
müjdesidir. Ancak bu tehditler ne kadar ciddidir? Eğer tehdit<br />
edeni bilsem ciddiyetini de söyleyebilirdim. Ancak şu ana kadar<br />
bu mübarek çabayı harcayanın kim olduğunu bilmiyorum. Lakin<br />
Allah‟tan onları muvafık eylemesini ve onlara kolaylık<br />
vermesini, onlara Amerikalıların ve diğerlerinin boyunlarını<br />
ihsan etmesini niyaz ediyoruz.<br />
Daha önceki fetvamıza gelince, biz kafirlerin iddia<br />
ettiklerinden farklı ayırımlarda bulunuyoruz. Biz; erkekle<br />
kadın, çocuk ve hürmetli şeyh arasında ayırım yapıyoruz. Erkek<br />
silah taşıyan, savaşçıdır veya savaşımıza vergi ödeyerek, bilgi<br />
toplayarak yardım eden de savaşçıdır. Usa me‟nin halkı<br />
öldürmekle tehdit ettiğini müslümanlar arasında yayanlara<br />
gelince, onlar ne öldürüyorlar? Filistin‟de sadece halkı değil,<br />
çocukları da öldürüyorlar. Amerika, tekeline aldığı büyük basın<br />
356
gücünü farklı vakitlerde, münasip bulduğu şekilde kullanı yor.<br />
Allah‟ın kolaylaştırdığı ölçüde tüm Amerikalı adamlar,<br />
müslümanların hedefidir, düşmanıdır. Bunlar ister direk<br />
savaşsınlar, ister bu savaş için vergi ödesinler ikisi de aynıdır.<br />
Belki son günlerde çıkan haberleri duymuşsunuzdur, Amerikan<br />
halkının yaklaşık 4‟te 3‟ü Clinton‟un Irak‟ı vurmasını<br />
destekliyor! Öyleyse halk, başkanlarının masumları<br />
öldürmesine ortak oluyor. O halk ki, başkanları kebira (büyük<br />
günah) işlediğinde ona sempatileri arttı. değerlerden haberi<br />
olmayan, gerçekten çok düşük seviyeli bi r halk.<br />
Soru: Pentagon sıhhatinize dair raporlar yayınladı ve bu<br />
raporların Bakistan ve istihbarat birimlerinden alınan bilgiler<br />
çerçevesinde yayınlandığı ifade edildi. Bu raporlarda sizin<br />
amansız bir hastalığa yakalandığınız ve 5-6 aydan fazla<br />
yaşayamayacağınız belirtildi. Öncelikle bu raporların doğruluk<br />
payı nedir? İkincisi, Amerikan gözetmenlerin, siz ve<br />
yardımcılarınız tarafından düzenlenebilecek operasyona karşı<br />
uyarılmasından sonra bu tür durumların haber verilmesinde<br />
taşınan hedef nedir??<br />
Usame: Sağlığım açısından Allah‟a hamd ve minnet olsun,<br />
daima şükrediyoruz. Allah‟ın lütfuyla sıhhatim çok iyi. Sizin<br />
gördüğünüz gibi.Ve biz, dağlarda sert soğuklara, yazın bölgenin<br />
sıcaklığına tahammül ediyoruz. Ve ata binerek, Allah‟ın<br />
izniyle, hiç durmadan 70 kilometre mesafe alabiliyorum. Ve bu<br />
sözleri yayanlar, Müslümanlar arasında bizlere sevgi duyanların<br />
maneviyatını bozmak, diğer taraftan da Amerikalılar da<br />
meydana gelen Usame korkusunu bastırmak istiyorlar. Ancak<br />
onlar, hiçbir şey yapamazlar. Ayrıca mesele sadece Usame<br />
meselesi de değil. Bu ümmet, 1milyar 200 milyon müslümandan<br />
oluşuyor. Bu Yahudi ve hıristiyan mücrimlerin, Allah‟ın evini<br />
yıkmaya asla güçleri yetemeyecek. Ümmet, Allah‟ın izniyle<br />
devam etmektedir ve cihadı da Amerika ve diğer düşmanlara<br />
karşı sürdürmektedir.<br />
Soru: Geçtiğimiz Ağustos Ayı‟nın 20‟sinde Amerika<br />
Afganistan‟ı bombaladığında sizin Amerikan füzelerinin<br />
bombardımanına maruz kalan Huset Bölgesinde bir toplantı<br />
düzenlediğiniz söylendi. Bu bombanın saati toplantıya göre<br />
ayarlandı. İlk olarak, siz de bu toplantıda yer alıyor muydunuz,<br />
357
gerçekten böyle bir toplantı var mıydı?.İkinci bir mesele, size<br />
komşu bir ülkeden (Pakistan kastediliyor) bir mesaj ulaştı ve bu<br />
mesajda bulunduğunuz bölgeden bomba ihtimali sebebiyle<br />
hemen çıkmanız talep ediliyordu. Pakistan ile ilginizin boyuru<br />
nedir? Ve size yönelik konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Pakistan‟ın sizi vurması için Amerika ile işbirliği<br />
yapabileceğini düşünüyor musunuz??<br />
Usame: Elhamdulillah. Amerika‟nın elindeki bilgiler, Allah‟ın<br />
ihsanıyla yanlıştı. Hoset‟te değildim. Aslında hiç bir vilayette<br />
değildim. O mekandan birkaç yüz kilometre uzakta bir mekanda<br />
idim. Bize ulaştığı söylenen bilgilere gelince, Allah‟ın lütfuyla<br />
Pakistanlı ve bize sempatisi hesabımızdan çok daha fazla olan<br />
bir genç bulduk. Allah‟tan onun yaptığını kabul buyurmasını<br />
niyaz ediyoruz. Haberler, bize Allah yolunda Amerika‟ya karşı<br />
cihat eden<br />
Sevgililerimizden geliyor. Pakistan‟daki halk ve insanlar,<br />
Amerika‟nın islam dünyasında büyüklenmesine karşı, nefret ve<br />
tiksinti duygularını belli ederek tavırlarını açıkça ortaya<br />
koymuşlardır. Pakistan‟da islama, Allah yolunda cihada karşı<br />
sempati duyan çevreler olduğu gibi Allah‟ın lütfuyla az oranda<br />
ve maalesef aralarında Amerika olmak üzere, ümmetin<br />
düşmanlarıyla, işbirliği yapanlar da bulunuyor.<br />
Soru: Yüksek Resmi Birimleri mi kasdediyorsunuz?<br />
Usame: Hükümeti kastediyorum, evet hükümetin içindeki<br />
kanatları .<br />
Soru: Biraz önce, aynı günde Sudan‟daki ilaç fabrikasının da<br />
Amerikan bombardımanına maruz kaldığını söylediniz. Amerik a<br />
da sizin bu fabrikayla ilginiz olduğunu, sizin bu fabrikayı,<br />
kimyevi ve biyolojik silah üretimi yaparak Amerika‟nın<br />
çıkarları ve gözcülerine karşı kullanmak üzere finanse ettiğiniz<br />
suçlamalarında bulunuyor. Sizin bu fabrikayı direk ya da<br />
dolaylı olarak finanse ettiğiniz doğru mu??<br />
Usame: Son olarak bahsettiğimiz Afganistan‟ın, Sudan‟ın,<br />
Irak‟ın bombalanması ya da Libya‟nın bombalanma yönünde<br />
tehdit edilmesi gösteriyor ki dünyada orman kanunları geçerli.<br />
Kroz Füzelerinin, sonra da o korkakların bombaların ın kanunu.<br />
358
Azıcık bilgisi ve bir o kadar da aklı olan herkes biliyor ki<br />
Sudan‟daki o fabrika ilaç fabrikası idi. Binlerce Sudanlı‟nın<br />
toplandığı fabrikanın sahibi İdris‟i tanımıyorum. Önceden bir<br />
tanışıklığımız yok. Ancak kesin olan bir şey var ki; Amerika ne<br />
isterse onu yapar ve insanları bu zorbalığına ikna etmek ister.<br />
Soru: Bazı Arap gazeteleri ve yabancı gazeteler, sizin özellikle<br />
Orta Asyalı tüccarlar ve Eski Sovyetler Birliği devletleri<br />
aracılığıyla nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar elde etme ye<br />
çalıştığınıza dair haberler yayınladılar. Amerikan İdaresi de<br />
yaklaşık 235 hususta suçlayarak bu suçlamaları kaydetti.<br />
Gerçekten bu tür silahlar elde etmeye çalışıyor musunuz?<br />
Usame: Daha önce de belirttiğim gibi biz, hakkımızı arıyoruz.<br />
Amerikalıları islam dünyasından çıkartmak ve islam dünyası<br />
üzerindeki kontrolünü yok etmek istiyoruz. İnanıyoruz ki bu<br />
kendimizi savunma hakkımızdır ve bu, tüm insanların hakkıdır.<br />
Ve içinde bulunduğumuz zamanda İsrail, yüzlerce nükleer<br />
başlık ve nükleer bombaya sahip, bu mülkiyetiyle batı<br />
hıristiyan dünyasını kontrol altında tutuyor. Bu söylediklerim<br />
suçlama değil, aksine gerçekler. Hiç kimsenin de bize<br />
suçlamada bulunmasını kabul etmiyoruz. Bu, atlı, cesur bir<br />
savaşçıya „sen neden böylesin?‟ demek gibidir! Bunu ancak a klı<br />
olmayan kibirli bir insan söyleyebilir. Bu bir haktır ve Pakistan<br />
halkı, Allah‟ın kendilerine kolaylık sağlaması neticesinde<br />
nükleer silah sahibi olduklarında onları destekledik ve kutladık.<br />
Bu silahlara sahip olmayı, hakkımız, müslümanların hakkı<br />
olarak tanımlıyoruz. Amerika tarafından yapılan türdeki hiç bir<br />
suçlamaya da önem vermiyoruz.<br />
Soru: Yani siz, suçlamalarda bahsedildiği gibi, bu tip silahlara<br />
ulaşmaya çalışıyor musunuz?<br />
Usame: Bu bir suç değil. Aksine tüm müslümanların bu tip<br />
silahlara sahip olmaya çalışması vaciptir. Amerika bugün,<br />
Allah‟ın ihsanıyla müslümanların bu silahlara sahip olduklarını<br />
biliyor.<br />
Soru: Amerika İdaresi, sizi terörü, terörist cemaatleri ve<br />
diğerlerini desteklemekle suçluyor. Bu tür suçlamalara<br />
359
istinaden başka devletlerin mahkemelerinde ya da bağımsız bir<br />
mahkemede dava açmayı düşünüyor musunuz?<br />
Usame: Ortada çatışan iki taraf bulunuyor. Amerika, İngiltere<br />
ve İsrail‟in önderliğini yaptığı Yahudi Siyaonistlerle müttefik<br />
dünya haçlıları ve diğer tarafta islam dünyası. Bu tür çatışma<br />
kabul edilemez. Topraklarıma girip varlıklarıma,<br />
mukaddeslerime saldıracakalr, müslümanların petrolünü<br />
yağmalayacaklar sonra da müslümanlardan en ufak bir direniş<br />
görünce, „bunlar terörist‟ diyecekler! Bu, ancak ahmaklıktır ya<br />
da başkalarını ahmak yerine koymaktır. Şer‟an bu işgale karşı<br />
tüm gücümüzle direnmemiz ve onları, kendi kullandıkları yolla<br />
cezalandırmamız uymamız gereken bir vaciptir.<br />
Soru: Ancak Taliban Hükümeti, sizin hakkınızda herhangi bir<br />
devletin öne sürdüğü suçlamaların doğrul uğunun kesin olarak<br />
ispatlanması halinde sizi yargılamaya hazır olduğunu ilan etti.<br />
Taliban‟ın uyguladığı ve islam şeriati kurallarına uygun olarak<br />
yargılanmayı kabul ediyor musunuz??<br />
Usame: Biz, ülkemizden Allahu Subhanehu ve Teala‟nın<br />
yolunda cihat için çıktık. Allahu Teala, bizleri bu mübarek<br />
göçle nimetlendirdi. İslam Şeriati‟ni uygulamak ve İslam<br />
şeriatine uygun olarak muhakeme etmek bizim talebimiz. Biz<br />
bunun için çıktık. Hedefimiz, kafasına göre hareket edenlerin<br />
yaptıkları baskılardan uzak, islam şeriatinin uygulandığı şeriat<br />
mahkemesidir. Ve her an, şeriat mahkemesince yargılanmaya<br />
hazırız. Şer‟i mahkemede davalı ve davacı bulunur. Eğer<br />
Amerika davacı ise, biz de Amerika‟yı birçok şeyden, islam<br />
ülkelerinde işlediği suçlardan ötürü dava ediyoruz. An cak,<br />
Allah onları kahretsin, Amerikalılar, beni istediklerinde,<br />
Allah‟ın şeriatinin uygulanacağı mahkemeyi reddettiler. Ve Biz<br />
sadece Usame Bin Laden‟e teslim etmenizi istiyoruz dediler.<br />
İnsanlara, sanki köleymişler ya da uşaklarıymış gibi muamele<br />
ediyorlar. Allah‟tan onları zelil etmesini niyaz ediyoruz.<br />
Soru: Afrika‟nın doğusunda Nairobi ve Dar El -Selam‟da<br />
geçtiğimiz yaz gerçekleşen patlamaların ardından olaya ilişkin<br />
ilanınız gecikti. Bu olayla ilginiz olduğuna dair suçlamalar söz<br />
konusu. Özellikle bazı Pakistan ve dünya gazeteleri yoluyla<br />
Pakistan‟da yakalanarak Amerika‟ya teslim edilen Muhammed<br />
Sadık Huveyde‟nin yayınlanan itirafları ve Kenya hükümetinin<br />
360
suçlamaları, patlamaları gerçekleştirmesi için emirleri sizin<br />
verdiğiniz yönünde. Bu patlamalarda g erçek konumunuz ve<br />
Muhammed Sadık Huveyde ile ilginiz nedir??<br />
Usame: Uzun bir soru. Afrika‟nın doğusunda gerçekleşen<br />
patlamalar, Allahu Teala‟nın lütfuyla islam dünyasındaki<br />
müslümanların içlerini sevinçle doldurdu. Dünya basınında,<br />
islam dünyasında Amerika‟nın vurulmasına ne kadar sempatiyle<br />
bakıldığına yer verildi. Patlama neticesinde bazı masumların<br />
ölmesinden her ne kadar üzüntü duyulmuşsa da islam dünyasını<br />
büyük sevinç ve ferah kapladı. Çünkü onlar inanıyorlardı ki<br />
Amerika ve Yahudiler, müslümanları hakir görmekte ve<br />
zulümde ileri gittiler. Halklar, islam devletlerini harekete<br />
geçirtmekten ya da savunmaktan ya da dinlerinin intikamını<br />
almaktan aciz bırakıldı. Bu nedenler, gençlerin gerçekleştirdiği<br />
bu operasyonlar, karşılık vermedir. Bu gençler, baş larını<br />
ellerine almışlar, Allahu Subhanehu ve Teala‟nın rızasını<br />
aramaya koyulmuşlardır. Ben bu adamlara büyük saygıyla<br />
bakıyorum ve onları üstün görüyorum. Çünkü o yüce insanlar,<br />
ümmetimizin alnından alçaklık karasını kaldırdılar. Riyad<br />
patlamalarını da, Hobar ve Afrika‟nın doğusundaki patlamaları<br />
ve onların benzerlerini gerçekleştirenler de hepsi aynı<br />
konumdalar. Veya Filistin‟de aslan yavrusu kardeşlerimiz,<br />
Yahudilere iman nasıl olurmuş, müminin izzeti nasıl olurmuş,<br />
iyi bir ders veriyorlar. Ancak maales ef, Filistin‟de meydana<br />
gelen bu olaylardan sonra, küfür alemi toplandı. Üzücü olan,<br />
Mısır‟da Kenan topraklarında toplandılar. Ümmetle yarım<br />
yüzyıldan fazla alay ettikten sonra, bölgedeki hükümetlere,<br />
Arap rejimlerine işbirlikçilerini getirdiler. Kral başk anla her<br />
toplandığında, Filistin meselesi için toplanın dediler. Aradan<br />
yarım yüzyıl geçtikten sonra, bu hükümetlerin, mücahitlere<br />
yardım etmek için değil, babaları, kardeşleri öldürülmüş,<br />
hapishanelere atılmış, işkence edilmiş, baskılara maruz kalmış,<br />
dinlerini savunan, kafirleri çıkartmak isteyen bu aslan<br />
yavrularını alçaltmak için geldikleri ortaya çıktı. Açıkça<br />
problemi ve Arap hükümetlerinin Yahudi ve Amerikan çıkarları<br />
için halkı korkuttuğunu gördükten sonra, insanların daha ne<br />
beklediklerini bilmiyorum!.<br />
Soru: Ancak Amerika, bu işe bulaştığınız yönünde kanaate<br />
sahip hatta elinde buna dair deliller olduğunu savunuyor. Bu<br />
361
yönde henüz birşey ortaya konmamışsa da soruşturma sırasında<br />
örgütünüzden veya yardımcılarınızdan bir kişinin, Amerikan<br />
istihbaratına örgütünüz ve New York Uluslararası Ticaret<br />
Merkezi‟ne yönelik patlamayla ilginiz olduğu şeklinde<br />
itiraflarda bulunduğu belirtiliyor. Bu iddialar doğru mu?<br />
Usame: Amerika‟nın iddiaları çok fazla. Ancak hiç bir sıhhate<br />
sahip değil. Bu adamlar, savaşıyorlar ve uluslararası küfre karşı<br />
direniyorlar. Ve Amerika, insanlara saldırıyor da neden<br />
direnişle karşılaşınca kızıyor? Aynı şekilde iddiaları, benim o<br />
kişileri teşvik ettiğim –bu açıktır- dışında batıldır. Bunu her an<br />
ve her yerde itiraf ederim. Birçok in san geldi ve Allah‟ın<br />
lütfuyla onları şehit sayıyoruz. Kardeş Abdulaziz El -Muassem,<br />
Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Kardeş Muslih Şemrani,<br />
Halid Said ve Riyad El-Haciri Riyad‟da öldürüldüler. Allahu<br />
Teala‟dan hepsini şehit olarak kabul etmesini niya z ediyoruz.<br />
Bu kardeşler, soruşturma esnasında bizim yayınladığımız bazı<br />
yayınlardan, insanlara hatırlatmalarda bulunduğumuz ve ilim<br />
ehlinin, işgalci Amerika‟ya karşı cihadın vacip olduğunu<br />
belirttikleri fetvalarını koyduğumuz beyanlardan<br />
etkilendiklerini söylediler. Daha önce de söylediğim gibi, sana<br />
saldırana karşı direnmenin neresi hata?! İşte Budistler, Kuzey<br />
Koreliler, Vietnamlılar hepsi de Amerika ile savaştılar. Bu en<br />
öeşru haktır. Ve hangi hakla Arap ve İslam Basını, resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellemi kendilerine örnek alan mücahitleri<br />
kovuyorlar? Öyle ki sahih hadisi şerifinde peygamberimiz<br />
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: „Muhammed‟in<br />
nefsi elinde bulunana yemin olsun ki, kesinlikle savaşıp ölmeyi,<br />
sonra tekrar savaşıp ölmeyi istedim.‟ Ve bu bizim Allah‟ın<br />
yolundaki savaşımızda güvencemiz. Bundan önce bazı batılı<br />
basın organlarıyla yaptığım görüşmelerde de bunun bir şeref<br />
olduğunu ifade ettim. Amerikalılar‟ın Riyad‟da öldürülmeleri<br />
hususunda bize yöneltilen suçlamalar ise batıld ır. Bizim onları<br />
teşvik ettiğimiz kastediliyorsa başka. Evet, ben ümmeti cihada<br />
teşvik ediyorum. Ve birçok kardeşlerimiz ve müslüman alimleri<br />
de cihada teşvik ediyor.<br />
Soru: Muhammed Sadık Huveyde, sizin kışlalarınızda eğitim<br />
gördüğünü ve sizinle şahsi ilişkisinin olduğunu iddia etti. Bu<br />
iddialarının ve bazı basın organlarında çıkan konuşmalarının<br />
sıhhati nedir?<br />
362
Usame: Afganistan‟daki cihat kışlalarının açılmasına, Allah‟ın<br />
lütfuyla, Sovyetler Birliği‟ne karşı girişilen cihat esnasında<br />
ortak olmuştuk. Bu kışlalarda Allahu Teala‟nın lütfuyla 15<br />
binden fazla genç eğitim gördü. Büyük kısmı Arap<br />
ülkelerinden, bir kısmı da diğer islam ülkelerindendi. Bu<br />
patlamalarla, benim kendisini görevlendirdiğime gelince, bu<br />
kesinlikle Amerikan Hükümeti‟nin hazırladığı bir t ertiptir ve<br />
elinde de hiçbir delil yoktur. Huveyde kardeş bu sözleri,<br />
muhakkak işkence altında söylemiştir. Ve itiraflar ondan güç<br />
zoruyla alılnmıştır. Aynı şekilde Afrika‟nın doğusunda ya da<br />
Amerika istihbaratlarında yapılan işkenceler de gizli değildir.<br />
Soru: Ancak Muhammed Sadık Huveyde, aynı zamanda 1989<br />
yılında Peşaver‟de, Abdullah Azzam Suikastinin emrini de sizin<br />
verdiğinizi iddia etti. O sırada Arap liderliği veya Afgan Arap<br />
Liderliği çatışması vardı. Sizin isimlendirdiğiniz şekliyle<br />
Afganistan‟daki Arap mücahitler. Bu iddiaların geçerliliği<br />
nedir? Bu konuda konumunuz nedir? Öldürülmesine kadar Şeyh<br />
Abdullah Azzam‟la ilişkinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Usame: Allah rahmet eylesin Şeyh Abdullah, ümmete malolmuş<br />
bir adamdı. Allah rahmet eylesin O öldürüldükten sonra,<br />
müslüman kadınlarda, onun gibi adamlar doğuramama kısırlığı<br />
ortaya çıktı. O dönemde Afganistan‟a cihada gelip orada<br />
yaşayanlar, Afganistan‟daki cihadın, Şeyh Abdullah Azzam‟dan<br />
faydalandığı gibi kimseden faydalanmadığını bilirler. Öyle ki<br />
O, ümmeti en uzak doğusundan en uzak batısına kadar cihada<br />
teşvik etti. Şeyh Abdullah Azzam‟ın mübarek cihadında bir<br />
dönem, Filistin‟deki mücahit kardeşlerimizle en çok da<br />
Hamas‟la çalışmaları arttı. Şeyh‟in özellikle içinde ayetlerin<br />
yer aldığı kitapları, ümmeti cihada teşvik için Filistin‟e<br />
girmeye başladı. Şeyh, islamcıların yazdıkları cami havasından<br />
dar kabuktan, ülkesinin içindeki bölgesellikten çıkmaya başladı<br />
ve ümmeti özgürlüğe kavuşturmak için islam dünyasına açıldı.<br />
Biz o sırada kendisiyle aynı gemide yer alıyorduk. O sıralar,<br />
herkese yönelik suikast komploları yapılıyordu. Birbirimizle<br />
dışarı çıkmamaya özen gösteriyorduk. Komplolar artmaya<br />
başlamıştı ve özellikle de Şeyh‟in öldürülmesinden 2 ya da 1<br />
hafta önce 7 Gece Camii‟nde bomba bulduk. Bu nedenle Allah<br />
rahmet eylesin Şeyh‟e daima, Peşaver‟den uzak durmasını<br />
363
söylüyordum. Şeyh Abdullah Azzam‟ın hareketlerinden en çok<br />
Yahudiler rahatsız oluyorlardı. Ve Şeyh Abdullah Azzam<br />
Suikastini İsrail‟in bazı Arap işbirlikçileri ile ortak<br />
düzenlediğine inanılmaktadır. Suçlamalara gelince,<br />
Yahudilerin, Amerikalıların ve bazı işbirlikçilerinin<br />
dedikodularından başka birşey değildir. verilebilecek en ufak<br />
cevap, bir insan hiç başını keser mi? O sahada yaşayan herkes<br />
Şeyh Abdulazzam ile aramızdaki bağın ne kadar kuvvetli<br />
olduğunu bilir. Bazı insanların ortaya attığı bu batıl sözler, hiç<br />
bir temele dayanmamaktadır. Aramızda bir yarış da söz konusu<br />
değildir. Allah ona rahmet eylesin Şeyh Abdullah Azzam, davet<br />
ve teşvik babından cihat ediyordu. Bizler ise dağlar da idik. O,<br />
bize gençleri gönderiyordu. Onun görüşlerini alıyor, bize<br />
verdği emirleri yerine getiriyorduk. Allah‟tan onu ve iki oğlu<br />
Muhammed ve İbrahim‟i şehit olarak kabul etmesini istiyoruz.<br />
İnşaallah, onun yaptığı görevi yapacak bir kişi gelir yerine.<br />
Soru: Amerika, Afganistan‟a füze ile saldırdıktan sonra<br />
Amerikan Başkanı Bill Clinton, size, sizin yönettiğiniz veya<br />
beraber çalıştığınız mali ve ticari kurumlarınıza karşı ekonomik<br />
veya mali savaş başlatılması emri verdi. Sizin mali<br />
kaynaklarınızın kurutulma aşamasının başlatıldığı söylendi. Bu<br />
emirle, mali kaynaklarınızın sınırlandırılmış olmayacak mı?<br />
Belki de yardımcılarınız gelecek aşamada bu nedenle<br />
ayaklanacaklar, bu mümkün mü?<br />
Usame: Savaşta bir gün bize bir gün onlaradır. Amerika,<br />
geröekten çok erken zamanlardan bizim faaliyetlerimize yönelik<br />
şiddetli baskı yapmaya başladı. Bu bizi etkiledi. Mal<br />
varlığımızın bulunduğu bazı ülkeler, bizden Amerika‟ya<br />
düşmanlık yapmayı kesmemizi istediler. Ancak bunun üzerimize<br />
düşen bir vacip olduğuna inandığımız i çin ümmeti teşvik<br />
etmeye devam ettik. Allah‟ın lütfuyla bugünlere ulaştık.<br />
Amerika‟nın bize baskısı, son bombalama ile başlamadı. İşin<br />
doğrusu Amerika uzun yıllardır baskı yapıyor. Bazı Arap<br />
ülkeleri de bize ekonomik baskı uyguladı. Bizi haklarımızdan<br />
men etti. Bize öylesine baskı yaptılar ki, ailelerimiz bile bizleri<br />
mallarımızdan menettiler. Onlar, bu tavırlarıyla münafıkların<br />
başı Abdullah Bin Ubeyy Bin Selul‟u taklit ediyorlar. Onlar,<br />
Allahu Teala‟nın haklarında „Onlar öyle kimselerdir ki:<br />
„Allah‟ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp<br />
364
gitsinler.‟ Diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri<br />
Allah‟ındır, fakat münafıklar anlamazlar.‟ Ayetini indirdiği<br />
münafıkların yolunu izliyorlar. Allahu Subhanehu ve Teala<br />
onları cezalandırdı ve şimdi bizi sıktıklarından daha sıkıntılı<br />
bir hayat yaşıyorlar. Ancak biz resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellemin sahih hadisinde buyurduğu gibiyiz: „Kim ki grubunda<br />
emin, bedeni sağlıklı, ve bir günlük yemeği yanında ise tüm<br />
dünya onun yanında toplanmıştır.‟ O All ah ki ondan başka ilah<br />
yoktur. Dünyanın herşeyiyle bizim yanımızda olduğunu<br />
hissediyoruz. Mal, geçici bir gölgedir. Ancak biz,<br />
müslümanlara, mallarını cihat yolunda harcamalarını, cihadi<br />
hareketlerle beraber hareket etmelerini özellikle de yahudi ve<br />
haçlılara karşı savaşa kendilerini vermelerini söylüyoruz.<br />
Soru: 1998 yılının şubat ayında, Yahudi ve Amerika karşıtı<br />
cihat ilan ettiniz. Ancak bu ilanınızla aynı zamanda bazı islami<br />
hareket akımları da silahlı operasyonlardan vazgeçerek –<br />
Cezayir‟de şu sıralar duyduğumuz ve birçok Arap ülkelerinde<br />
izlediğimiz gibi-, parlamentolar ve demokrasi oyunu adı verilen<br />
şeye yaklaşmaya başladılar. Siz cihat davetinizle aynı zamanda<br />
bu islami akımların da karşısında yer aldığınızı düşünmüyor<br />
musunuz?<br />
Usame: Elhamdulillah. İnanıyoruz ki bugün cihat, ümmetin<br />
üzerine farzulayn‟dır. Ancak görüş belirtmek ve sahip olunan güç<br />
arasındaki ayrımı yapmak gerekir. Ve hangi ülkede olursa olsun<br />
sayı ve techizat açılarından yeterli direniş gücü ve cihadın<br />
rükünleri sağlandığında müslümanların, kendisine esir eden en<br />
büyük küfre karşı cihadı yaymaları vaciptir. Ancak bazı ülkelerde<br />
bazı insanlar, unsurların kesinlikle tamamlandığını, bir dönem<br />
tecrübe edindikten sonra da gerekli unsurların henüz<br />
tamamlanmadığının açıkça ortaya çıktığını söylüyorlar. Burada<br />
anlaşılıyor ki onlar, affetmekle görevlendirilmiş kişilerdir. Ancak<br />
bu öğeleri kim belirliyor? Onlar dünyaya mı güveniyorlar yoksa<br />
şeriat ilminden hiç nasip almamışlar mı? Eğer onlar askeri ilimden<br />
paylarını almış olsalardı da cihat her ne kadar farzulayn olsa da<br />
aciz düşüldüğü zamanlar olabilir. Ancak hiç bir zaman sayı ve<br />
techizat bakımından hazırlığın tamamlanması yönündeki gereklilik<br />
düşmez. Şu anda cihadın sırası değil, yönünde müslümanlar<br />
arasında yayılan sözlere gelince, bu, doğru değildir. Birçok ilim<br />
öğrencisi bugün cihadın sırası değil, diyor. Doğrusu, bu büyük bir<br />
365
yanılgıdır. Ancak diğer taraftan bu bir farzulayndır deniliyorsa da,<br />
tüm gücümüzle sayı ve techizat bakımından gereksinimimizi<br />
tamamlamak için çabalamamız gerekir. Bu sözün yerinde olduğunu<br />
göreceksiniz. Şeyh El-İslam İbn Teymiye (Allah rahmet eylesin),<br />
bellidir ki bu bölgede dini şeriat, cihat ilmi ve usulleri hakkında<br />
ilim sahibi olan ve cihat hususunda fetva veren bir kimse idi. Ne<br />
zaman ki ümmetten cihat uzun zaman kayboldu, işte o vakit, cihat<br />
sahalarında bulunmamış ve Amerika‟nın basın savaşından -bu<br />
şekilde islam ülkeleriyle savaşmaktadır-etkilenmiş ilim<br />
öğrencileri ortaya çıktı. Ve onlar, böylece askeri savaşa<br />
girişmeden psikolojik hezimete uğramışlardır. Sana şö yle derler:<br />
„Evet doğru, cihat lazım ancak biz yapamıyoruz.‟ Oysa işin<br />
doğrusu, Allah‟ın ihsanda bulundukları, Afganistan‟da, Bosna‟da,<br />
Çeçenistan‟da savaşa katılmışlardır. Ve Allah, bizlere de bu<br />
ihsanda bulundu. Bizler, Allahu Teala‟nın izniyle bugün ümm etin<br />
islam düşmanlarına, özellikle de büyük harici hıristiyan -yahudi<br />
ittifakına karşı cihat edebileceğini görüyoruz.<br />
Burada bazı gençlere işaret etmek istiyorum. (Allah onları korusun<br />
ve bereketlendirsin). Bazı büyüklerin oturuşlarından<br />
etkileniyorlar. Onların parmakla gösterilen kişiler olduklarını,<br />
çıkarları bilenlerin de sadece onlar olduklarını zannediyorlar.<br />
Durumu incelediğimizde ise aslının kesinlikle böyle olmadığını<br />
görürüz. Ve parmakla gösterilen, geride kalanlar, çıkarları bilen<br />
kişiler olmak zorunda da değiller. Allah‟ın kitabı akıl edildiğinde,<br />
en seçilmişlerin (Allah onlardan razı olsun) Allahu Teala<br />
tarafından geri kalmaları sebebiyle azarlandıkları görülür. Eğer<br />
seçilmiş, temiz kişiler (Allah onlardan razı olsun), bu hastalığa,<br />
cihaddan geri kalma hastalığına yakalanmışlarsa bugün<br />
büyüklerimiz nasıl da menfaatimiz için geri kaldıklarını<br />
söyleyebiliyorlar? Allahu Teala, Enfal Suresi‟nde Resulüne<br />
(Sallallahu aleyhi ve sellem) hitaben ki o insanların en<br />
hayırlısıydı, şöyle buyurmuştur: „(Onların bu hali,) müminlerden<br />
bir grup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak<br />
uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibidir. Hak ortaya çıtıktan<br />
sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad<br />
hususunda) seninle tartışıyorlardı.‟ Bu vasıf, Allah onlardan razı<br />
olsun, en seçkin insanlar için, Bedir Ehli içindi. Ve o hastalık bizi<br />
buldu. Kaab Bin Malik (Allah ondan razı olsun) Buhari ve<br />
Müslim‟den rivayet ettiği uzun hadisesinde şöyle diyor: Tebük<br />
günü, geri kaldım, o gün daha önce hiç olmadığım kadar iyiydim.<br />
Hatta ilk defa bu savaşta binebileceğim iki bineğim vardı. Kendi<br />
366
kendime, bugün hazırlanırım, dedim ancak o gün geçtiği halde<br />
hazırlanmadım. Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin cihad<br />
çağrısı geldiğinde meyveler olgunlaşmıştı. Ve ben de bu yöne<br />
meylediyordum. Sahabe bile olsa dünyanın nimetleri onu çekmez<br />
mi? İslam Devleti‟nin Medine‟den çıkış bulmasına sebep, büyük<br />
ve mübarek Akabe Bey‟atinde öne geçenlerden olmasına karşın<br />
geri kaldı. Sonra, Allah‟ın kitabında geçtiği gibi, u zun<br />
anlatımında 3 kişi olduklarını söyledi. Siret rivayetlerinde, Tebük<br />
Savaşı için çıkanların sayısının 30 bin olduğu belirtilmektedir. 30<br />
binin yanında 3 hiç de kayda değer bir rakam değildir. bir askere<br />
veya komutana 30 bin kişilik grubundan 3‟ü geride kaldı desen hiç<br />
önemsemez. Ancak Allahu Teala, bu günahın büyüklüğünü<br />
göstermek için 7 kat semadan, kıyamet gününe kadar okunacak<br />
ayetler indirdi. Kaab Bin Malik (Radiyallahu anh) şöyle söylüyor:<br />
kaygısızlığımdan ötürü yer bana dar gelmeye başlayınca en<br />
sevdiğim insanlardan amcamın oğlunu sıkıştırarak şöyle dedim: Ey<br />
Ebu Katade, Allah için söyle, Allah ve resulune sevgili miyim,<br />
bunu biliyor musun? Durum gerçekten çok tehlikeliydi. En büyük<br />
şeyle, Allah ve resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin sevgisinin<br />
varlığıyla, imanından emin olmak istiyordu. Öyle ki onların<br />
sevgilerinin varlığı olmadan bizim varlığımızın bir anlamı yoktur.<br />
Ebu Katade: Bu bana düşmez. Kaab Bin Malik: İkinci kere onu<br />
zorladım ve bana düşmez, dedi. Üçüncü kere zorladım, bana<br />
düşmez, dedi. Ebu Katade (radiyallahu anh), ona Allah ve<br />
resulallah sallallahu aleyhi ve sellem‟in sevgisini ispat edemedi.<br />
Bunu nasıl yapabilirdi ki o, kadınlarla beraber geride kalmıştı.<br />
Rumlar‟ın Tebük‟te, Allah‟ın dinine saldırmak istedikleri<br />
haberleri gelmişti. Ve Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, o<br />
sıcakta Dinin kazanması için çıkmıştı da sen oturuyordun. Nasıl<br />
sana Allah‟ın ve resulünün (Sallallahu aleyhi ve sellem) sevgsini<br />
ispat edebilir? Bunu yapamadı. Ancak şöyle dedi: Allah ve resulü<br />
bilir. Kaab Bin Malik şöyle diyor: Yüz çevirdim ve gözlerim<br />
dolup taştı. Kendisine en sevgili insan ona bu büyük meseleyi<br />
ispat edemedi. Bu söylediklerimizi delil alarak, cihadın, aciz<br />
kalınsa da ümmetin üzerine belirlenmiş bir yazı olduğunu<br />
anlıyoruz. Bizler inanıyoruz ki Afganistan‟da savaşa girenler,<br />
üzerlerine düşenden daha fazlasını yaptılar. Çünkü RPJ‟lerin, tank<br />
mayınlarının sayısı eksikti. O halde, askeri bir efsaneyi<br />
parçaladılar. Beşeriyet, en büyük askeri mekanizmanın<br />
parçalandığını ve köklü dedikleri devletlerin nasıldan ortadan<br />
kaybolduğunu bildi. Biz inanıyoruz ki Amerika, Rusya‟dan çok<br />
367
daha zayıf. Bunu Somali‟de cihat eden kardeşlerimizden, -<br />
Amerikan askerlerinin çok zayıf ve çok korkak olduklarını<br />
söylüyorlardı- edindiğimiz haberlerden biliyoruz. Aralarında n<br />
sadece 80 kişi ölünce hemen gecenin karanlığında, dünyayı „yeni<br />
dünya düzeni‟ propogandalarıyla ayağa kaldırdıktan sonra, hiç<br />
birşeye aldırış etmeden kaçtılar. Ve inanıyoruz ki bunu duyan<br />
insanlar eğer Allah‟tan korkuyorlarsa, cihat edebileceğini bilir.<br />
Çünkü şu an, gücünün kullanılmaya ihtiyacı olduğunu ve unsurları<br />
kullanması gerektiğini biliyor. Allah bilendir.<br />
Soru: Amerika Yönetimi, sizin üzerinize belli bir para koydu.<br />
Yani, sizim yakalanmanız için faydalı bilgi verene 5 milyon dolar<br />
vereceğini açıkladı. Bazı kişiler, bu miktarın sizin<br />
yardımcılarınızdan bazılarını teşvik edeceğini zannediyorlar.<br />
Çevrenizdeki bazı kişilerin veya yanınızda yer alan<br />
arkadaşlarınızın bilgi vereceğini iddia ediyorlar. Her hangi bir<br />
taraftan ihanete uğrayacağınızdan kork muyor musunuz??<br />
Usame: Elhamdulillah. Yani sen geldin ve bizde olanı gördün. Bu<br />
gençler ki Allah‟tan onları korumasını ve cihatlarını,<br />
öldürülenlerin de şehitliklerini kabul etmesini niyaz ediyoruz,<br />
dünyayı terkederek buraya, dağlara geldiler. Ailelerini , babalarını,<br />
annelerini ve üniversitelerini terkederek geldiler. Bombaların,<br />
Kruz füzelerinin, Amerikan bombardımanının altına geldiler.<br />
Bazıları öldürüldü. Bildiğiniz gibi 6‟sı Arap, biri Türk idi.<br />
Allah‟tan hepsini şehit olarak kabul etmesini niyaz ediy oruz.<br />
Sadık ve Hamdi isimli kardeşlerimiz Mısır‟dan, Yemen‟den Beşir,<br />
Ebu Cihad ve ismini hatırlayamadığım bir kardeş daha ve Salah<br />
Matbukani kardeşimiz de Medine‟dendi. Bunlar, dünyayı<br />
terkederek cihada geldiler. Amerika mala taptığı için, buradaki<br />
insanları da aynı şekilde zannediyor. Vallahi, bu iddialar, hiç bir<br />
adamı yerinden oynatamaz. Biz kardeşlerimizi hayır üzerinde<br />
görüyoruz. Ve onlar gerçekten öyleler. Allah, hesaplarını<br />
yapandır.<br />
Soru: Şu an Fgan topraklarına yöneliyor ve Afgan Hükümeti‟ne<br />
(Taliban Hareketi) tabi bölgelerde yerleşiyorsunuz. Afganistan<br />
Hükümeti ve Taliban Hareketi ile olan ilişkiniz nedir? Siz onlara<br />
tabi misiniz yoksa bağımsız olarak ancak Afganistan‟ın içinde mi<br />
faaliyetlerinizi sürdürüyorsunuz?<br />
368
Usame: Bahsettiğim gibi, Afganlı gruplar ve mücahitler arasında<br />
ayrılıklar çıktığında çok üzülmüştük. Ancak Allahu Teala, ümmete<br />
Taliban Hareketi‟ni ihsan eyledi ve cihadı, Amerika‟nın Necip‟in<br />
arkasında kurduğu plandan kurtardı. Mücahitlere Pakistan<br />
aracılığıyla yarısı eski komünistlerden oluşan, bazıları batıda ders<br />
görmüş, kalanı da 7 Afgan Cihadı Partilerinden oluşan laik bir<br />
hükümet kurulması yönünde baskı yapılıyordu. Elhamdulillah, bu<br />
hareket, durum tahammül edilmez bir hal aldığı, insanlarda<br />
abartılı bir şekilde yorgunluğun yüz gösterdiği bir vakitte ortaya<br />
çıktı. Maalesef, yol kesicilerin sayısı arttı. Amerika ve<br />
müttefikleri, Afganistan‟ı 5 devlete bölmeyi başardı. Siz de<br />
şüphesiz Pakistan‟da bunlardan birine tabi oluyorsunuz. Orada<br />
doğuda bir devlet vardı. Veya diğer ismiyle Do ğu Bölgesi(Celal<br />
Abad); Haci Kadir önderliğindeki eyaletlerinin isimleri ise Nencer<br />
Har, Kunar Logman idi. Batıda da Muhammed İsmail Han<br />
önderliğinde Batı Bölgesi Devleti bulunuyordu. Eyaletlerinin<br />
isimleri ise Heyrat, Nemruz, Ferah, Badgis idi. Ayrıca<br />
Afganistan‟dan gerçekten bağımsız bir hükümet de bulunuyordu.<br />
Kuzeyde komünistlerin desteklediği Dostum‟un devleti<br />
bulunuyordu. Onun da kuzeyde bazı eyaletleri bulunuyordu.<br />
Ayrıca Ahmet Şah Mesut‟un, Necip ve Seyyaf‟ın da devletleri<br />
bulunuyordu. Garip olan ise, müslümanlar her defasında onlarla<br />
alay ediyorlar. Nasıl olur da bu hükümete inanırız ki Komünist<br />
Necip Kabul‟de, bu mahallede 70 bin müslümanı öldürdü. Onun<br />
yanında da Ahmet Şah Mesud ve kelimenin tam manasıyla ortak<br />
bir hükümet. Necip tartıya koyulursa, eski komünist başkan! Sonra<br />
bize, biz komünist değiliz, komünistlerle beraber değiliz<br />
deniliyor. İşin hakikati, ortak hükümet, dış güçler tarafından<br />
destekleniyor. Güneyde, Kandahar, Zabal ve Helmend<br />
Eyaletleri‟nde ise Taliban devleti bulunuyordu. Bu küç ük devletin<br />
içinde de, devletin içinde devletçik sayılan yol kesicilere ilaveten<br />
5 tane devletçik bulunuyordu. Allah, müslümanlara ihsanda<br />
bulundu ve Taliban hükümeti geldi. Batı hıristiyan basınının<br />
tasavvur ettiği gibi orada, dışarıdan baskı yapan bir gü ç söz<br />
konusu değildi. Aksine iç çekişme vardı. İnsanlar yol kesicilerden,<br />
haraç ve vergi alanlardan bıktılar. Ve hangi kabilede Taliban<br />
öğrencisi birinin olduğunu öğrenseler, oraya gidiyorlar ve o<br />
öğrenciden o veya bu eyalete gelmesini istiyorlardı. Bu ned enle<br />
Kabul sınırında 4 sene kalan Mühendis Hikmet Yar, Pakistan‟ın<br />
desteğiyle Kabul‟ü ele geçirmek için metrelerce ilerledi ancak<br />
bunu başaramadı. Bilindiği gibi Hikmet Yar Başkanlığı‟ndaki<br />
369
İslami Parti, Afgan Partileri arasında en iyisiydi. Öyleki güç,<br />
tertip ve düzen sahibiydi ve Afganistan‟ın her tarafına yayılmıştı.<br />
Talebelere gelince, bilindiği üzere yaşları küçük olduğu için<br />
savaşa katılmamışlardı. Ancak iç çekişme nedeniyle daha önceki<br />
işlerden ümitsizlik doğdu ve Allah onlara yardım etti. Bizler,<br />
gerek Afganistan‟ın içindeki gerekse dışındaki müslümanlarabu<br />
talebelere yardım etmelerini nasihat ediyoruz. Dışarıdaki<br />
müslümanlara, daha fazla gayret göstermelerini nasihat ediyoruz.<br />
Bugün islam devletinin varlığından bahsetmek uzak görünse de bu<br />
çabanın umulan meyvesi büyük olacak. İşte peygamberimiz<br />
Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, 13 sene Mekke‟de<br />
kalarak davet etti. Hasılat ancak birkaç yüz muhacirdi.<br />
(radiyallahu anhum). Oysa küçüklüğüne karşın Medine‟de kurulan<br />
devlet, Fars Devleti‟ni de Rum Devl eti‟ni de, Abs‟ı, Zeban‟ı<br />
Gatafan‟ı da, bu devletçiği dişlerinin arasına alan komşu Arap<br />
kabileleri de içine aldı. Bununla beraber hayır da değer buldu.<br />
Bizler müslümanları, ellerindeki tüm kuvvetle, tüm imkanlarıyla,<br />
zekatlarıyla, fikirleriyle, mallarıyla bu devlete yardım etmeye<br />
çağırıyoruz. Allah‟ın izniyle bugün, bu devlet, islam bayrağını<br />
temsil ediyor. Amerika‟nın bugün Afganistan‟a saldırması bizzat<br />
Afganistan‟ı hedef almamaktadır. Saldırıyor çünkü Afganistan<br />
İslam dünyası içinde, islam bayrağını kal dıran, gerçek islamı,<br />
Allah yolunda cihadı temsil eden oldu. Onlarla ilişkimiz ise<br />
gerçekten çok güçlü ve sağlamdır. İlişkimiz akide ilişkisidir.<br />
İnanışa dayanmaktadır. İlişkilerimiz ticari veya siyasi konuma<br />
dayanmamaktadır. Birçok devlet Taliban‟ı döndürmek için baskı<br />
yaptı ve onları korkutmaya çalıştı ancak Allahu Teala onları sabit<br />
kıldı.<br />
Soru: Ancak Taliban Hükümeti‟nin delil getirdikleri taktirde<br />
suçlamada bulunan herhangi bir devlete sizi teslim edeceği<br />
yönündeki haberlerin sıhhati nedir?<br />
Usame: Duyduğum kadarıyla Taliban öğrencileri bu tür sözleri<br />
reddediyorlar. Bildiğimiz kadarıyla bu tür sözler doğru değil.<br />
Allah bilir.<br />
Soru: Biraz önce Afganistan‟daki cihada katıldığınızdan<br />
bahsettiniz. Bazı devletler, özellikle Körfez Ülkeleri de<br />
mücahitleri bu savaş için cesaretlendirdi hatta onları destekledi ve<br />
ilerletti. Bu sırada başka ülkeler de Sovyetler Birliği‟ne karşı<br />
370
Amerika‟ya desteklerini sundular. Batı ve dünya basını, sizin<br />
Sovyetler Birliği‟ne karşı sürdürülen savaş esnasında Amerika<br />
idaresi ve Amerikan istihbaratı ile bağınız olduğundan bahsetti.<br />
Eğer böyle bir alaka söz konusu ise bu alakanın hakikati ve bu<br />
alakada sizin konumunuz nedir? O sırada onların sizin Sovyetler<br />
Birliği‟ne karşı faaliyetlerinizi artırmak yönünde gayret<br />
gösterdikleri doğru mu?<br />
Usame: Bu sorunuza cevap vermek için önceki sorunuza<br />
dönüyorum. Biz burada bağımsız olarak hareket etmiyoruz. Aksine<br />
bizler, emir-ulmüminin‟nin bulunduğu islam devletinde yaşıyoruz.<br />
Gücünü Allah‟a muhalefet için değil, aksine O‟nun şeriatini<br />
uygulamak için tüm gücünü harcayan bir devletteyiz. Bizler, bu<br />
devletle bu sorumluluğu üstleniyoruz ve insanları yardımına<br />
çağırıyoruz. Amerika‟nın oluşturduğu karışıklığı takdir<br />
edebiliyoruz. Amerika, Afganistan‟daki İslam Devleti‟ni vurmak<br />
istiyor ancak Usame Bin Laden ismini kullanıyor. Buna karşın<br />
yaptığı bu iş kendisine fayda vermeyecek. Bizler Allah‟ın izniyle<br />
bu yola çıktık ve bu yolu başından beri biliyoruz. Allah‟ın izniyle<br />
Amerika‟nın füzeleri bizi korkutmuyor.ancak biz, onları bu halka<br />
vuracakları en ufak bir darbe konusunda uyarıyoruz. Çünkü bu,<br />
İslam Devleti‟ne saldırmak demektir. Afganistan‟da birçok durum<br />
söz konusu idi. Taliban‟ın görüşü, Afganistan toprakları içinden<br />
herhangi başka bir devlete karşı hareket etmememiz yönündeydi.<br />
Bu, bilindiği gibi, emir el-müminin‟in emriydi. Ancak Allah‟ın<br />
lütfuyla buna teşvik ettik ve şu aşamada cihadımızı<br />
sınırlandırmadan operasyonlarımızı sürdürüyoruz. Ve ümmetin<br />
teşvk çizgisi üzerinde Amerika karşıtı girdiği cihadi operasyon<br />
yolundan gayet memnunuz.<br />
Soru: Dünya Basını, Amerika‟nın Sovyetler Birliği karşıtı Afgan<br />
Cihadını desteklediği söyledi. Siz de bu cihada malınızla,<br />
canınızla katıldınız. Aynı şekilde dünya basını, sizin Amerikan<br />
istihbaratı ile bağlantınız olduğundan, sizin faaliyetlerinizi<br />
finanse ettiğinden, sizi desteklediğinden de bahsetti. Bu iddiaların<br />
hakikati nedir? Amerika ile o dönemdeki ilişkinizin gerçeği nedir?<br />
Usame: Bu, Amerika‟nın karalama girişimidir. Elhamdulillah,<br />
Allah onların oyunlarını boşa çıkardı. Her müslüman rüşt yaşına<br />
geldiğinden itibaren Amerika‟dan, Yahudiler‟den, Hıristiyanlardan<br />
nefret eder. Bu, bizim inanışımızın, dinimizin bir parçasıdır. Ben<br />
371
üşdüme erdiğimden beri, Amerika‟ya karşı savaşın içindeyim ve<br />
ondan nefret ediyorum. Savaşı desteklediği söylenen ülkelere<br />
gelince evet bu doğru ancak savaşı destekleyen Arap ülkeleri,<br />
özellikle Körfez ülkeleri ve Pakistan, bunu Allahu Teala için<br />
yapmadılar. Onlar, Rus Ordusu yüzünden, koltuklarını kaybetme<br />
korkusundan bunu yaptılar. Amerika‟ya gelince Carter, konu<br />
hakkında 20 küsür gün geçene kadar tek bir kelime edemedi. Tam<br />
1980 yılının 20 Ocak ayı idi ve şöyle dedi: „Rusya tarafından<br />
Körfez Bölgesi‟ne en küçük bir müdahele olursa Amerika bunu,<br />
kendisine saldırı sayacaktır.‟ Çünkü kendisi bu bölgeyi petrol için<br />
işgal etmişti. Ve şöyle ekledi: „Böyle bir girişim söz konusu<br />
olursa askeri güç kullanacağız.‟ Ve Amerikalılar, eğer günlerden<br />
bir gün onlarla yardımlaştığımızı iddia ediyorlarsa yalan<br />
söylüyorlar. Bu yönde bir delilleri varsa ortaya koysunlar, onlara<br />
meydan okuyoruz. Onların bize ve Afganistan‟daki mücahitlere<br />
karşı hiç tahammülleri yoktu. Hiçbir ittifak olmadı. Bizler,<br />
Afganistan‟da islamiyetin zafer kazanması için üzerimize düşen<br />
vacibi yerine getiriyorken isteğimiz dışında Amerika ile<br />
menfaatlerimiz çakışıyordu. Müslümanlar Rumlarla<br />
savaştıklarında, bilindiği gibi Rumlar ve Farslar arasında şiddetli<br />
ve süreklü savaşlar meydana geliyordu. Akıl sahibi hiç bir kimse,<br />
müslümanlar Rumlarla Mute Savaşı‟na giriştiğinde, çıkarları<br />
kesiştiği için Farslar‟ın işbirlikçileri oldukların ı söyleyemez. Yani<br />
Rum‟u öldürmek senin üzerine vacip iken Fars seviniyordu. Ancak<br />
Rumlarla savaş bitip de aradan birkaç savaş geçtikten sonra, bu<br />
sefer de Farslarla savaşa başladılar. Çıkarların kesişmesi işbirliği<br />
anlamına gelmez. Aksine biz, o günlerden bu yana onları düşman<br />
olarak görüyoruz. Allah‟ın lütfuyla o günlerden kalma Hicaz‟da<br />
düzenlenen konferanslarımız var. 12 seneden fazla süre önce<br />
verilen bu konferanslarda, Amerikan mallarının boykot<br />
edilmesinin, Amerika‟nın, ekonomisinin vurulmasının vac ip<br />
olduğunu söylediğimiz ortadadır.<br />
Soru: Bazı Dünya ve Arap basın organları, size tabi olan bazı<br />
kişilerle bazı yardımcılarınızın bazı Arap ülkelerinde; örneğin<br />
Yemen‟de faaliyetlerde bulundukları yönünde raporlar<br />
yayınladılar. Bu raporların doğruluk oranı nedir?<br />
Usame: Bizim, İslam dünyası ile her mekanda bağımız vardır.<br />
Yemen ya da Pakistan ya da başka bir ülke, hepsi birdir. Biz bir<br />
ümmetin parçalarıyız. Allah‟ın lütfuyla cihada katılmaya ikna<br />
372
olan, teşvik olanların sayıları ve techizatlarını hazırl amaları<br />
hergün artıyor. Yemen ve Yemen‟in dışında yardımcılarımız var.<br />
Yemen‟deki bağlantılarımızla ilişkilerimiz çok güçlü ve köklü.<br />
Buna ek olarak, Allahu Teala‟nın lütfuyla babamın kökleri<br />
Yemen‟e dayanır.<br />
Soru: Yaklaşık iki ay önce Almanya Yönetimi, sizin mali işler<br />
müdürünüz olduğu iddia edilen Memduh Mahmud Salim isimli bir<br />
şahsı yakaladı ve birkaç gün önce de Amerika‟ya teslim etti. Bu<br />
şahsın, sizin ticari işlerinizi yürüttüğü öne sürülüyor. Bu şahısla<br />
ilişkinizin boyutu nedir? Yakalanıp Amerika‟ya teslim edilmesinin<br />
sizin faaliyetlerinize ve finansmanınıza etkisi nedir?<br />
Usame: Gençler arasında Ebu Hacer ismiyle bilinen Memduh<br />
kardeşimiz, bildiğimiz en hayırlı adamlardan bir tanesidir. Allahu<br />
Teala‟nın kitabını ezberlemişti. Allah ona güzel bir ses vermişti<br />
ve Peşaver‟de imamlığımızı yapıyordu. O dönemde Peşaver‟de<br />
bazı islami kurullarla yardımlaştığı gizli değildir. Yine bilindiği<br />
gibi, onunla bağ o günlerden kalma ve eskidir. Ancak dünya<br />
basınında yayınlanan haberlerde Amerika‟nın Ebu Ubeyde, H alid<br />
Fevaz, Memduh ve diğerlerini yakaladığı yönündeki haberleri<br />
izliyoruz. İşin gerçeği bu, Amerika‟nın Nairobi ve Dar El -Selam<br />
olaylarından sonra, başarısızlığını örtmek için giriştiği bir<br />
hamledir. Özellikle Dünya İstihbaratı‟nın yayınlanan raporlarına<br />
göre bu darbeler, onlar için gerçekten çok acı verici oldu.<br />
Lübnan‟da Marinz Üssü‟nün vurulmasından o güne dek benzeri bir<br />
darbe görülmemişti. Amerika‟nın Nairobi‟deki büyükelçiliği 6<br />
elçilikten oluşuyordu. Buradan, Amerika‟nın Somali‟ye savaşı<br />
başlatılmıştı. Ve 13 bin kardeşimiz, kadınımız, oğlumuz<br />
Somali‟de, Birleşmiş Milletler Bayrağı altında öldürüldü.<br />
Haberlerde Somalili kardeşlerimizin nasıl da koyunlar gibi<br />
kızartıldıkları gösteriliyordu, ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />
Vahşet, saldırı ve bunun dışındakiler hakkında konuşmadılar. Tüm<br />
azarlamalar, sadece kendilerini savunmaya kalkan müslümanlara<br />
yönelik oluyordu. Ve Amerika‟nın Sudan‟ı parçalamasına yönelik<br />
komplolerle bazı antlaşmalar yapılıyor. Bunun kaynağı da<br />
bilindiği gibi Nairabi‟deki Amerika Büyükelçiliği‟dir.<br />
Amerika‟nın Doğu Afrika‟daki en büyük elçiliği, bu elçilikti.<br />
Allah‟ın lütfuyla darbe gerçekten çok isabetliydi. Bunu hakettiler,<br />
öyle ki bizim Sabra ve Şatilla‟da, Dir Yasin‟de, Kana‟da, Halil‟de<br />
ve diğerlerinde tattıklarımızı tatsınlar. Kardeşimiz Memduh, yüce<br />
373
ve fazilet sahibi bir kardeştir. Ancak doğrusu, onun suçlandığı<br />
şeylerle hiçbir alakası yoktur. Onunla ilişkimiz, maalesef<br />
çıktığımızdan beri kesiktir. Giriştiği diğer sivil olaylarla da bizim<br />
hiçbir ilgimiz yoktur. Bu apaçık bir zulümdür. Yaşlı, gözlerini<br />
kaybetmiş, İslam alimlerinin büyüklerinden biri olan Şeyh Ömer<br />
Abdurrahman‟ı da aynı şekilde suçladılar. Bu suçlamalar, CIA‟in<br />
başarısızlığının örtülmeye çalışılması girişimleriydi.<br />
Soru: Arap Ülkeleri‟ndeki bazı islami örgütlerle ilişkinizin şu<br />
anki boyutu nedir? Mısır‟daki İslami Cemmat‟in uluslararası<br />
islami cephedeki konumu nedir? Bu cemaat uluslararası arenadan<br />
çekildi mi?<br />
Usame: Allah‟ın lütfuyla tüm islami cemaatlerle ilişkilerimiz iyi<br />
durumdadır. Bu dinin zaferi için Allah‟ın kolaylık sağladığı tüm<br />
alanlarda iyilik ve takvada yardımlaşıyoruz. Müslümanları,<br />
özellikle de islam için çalışanları bölgesel sorunları ortadan<br />
kaldırmaya çağırıyoruz. Maalesef, insan ve cin kılıklı şeytanlar,<br />
özellikle de hıristiyanlar, devletleri ve küçük cemaatleri bölgesel<br />
sorunlara sokmayı başardılar. Mısır‟ın Libya, Suudi Arabistan ve<br />
Yemen‟le sorunu var. Aynı şekilde cemaatlerden de Allah‟ın<br />
merhamet ettikleri dışındakiler sıkıcı sorunlar yaşıyorlar. Bu<br />
esnada da en büyük küfür, Amerikan haçlı birliği, islam dünyasını<br />
parçalamak için yaklaşıyor. Ve müslümanların servetlerini bundan<br />
önce görülmemiş bir şekilde yağmalıyor. Sorunun ikinci kısmına,<br />
Mısır‟daki İslami Cemaat‟in Dünya İslami Cephesi‟nden çekildiği<br />
konusuna gelirsek; islami Cemaat‟teki kardeşlerimizle<br />
ilişkilerimiz Allah‟ın ihsanıyla çok güçlüdür, cihat günlerine<br />
dayanır. Bizler, Sovyetler Birliği‟ne karşı tek hendekte beraber<br />
savaşıyorduk. Onların şerefli bir konumları vardı. Amerikalı ve<br />
Yahudilerin kanlarının helal olduğu yönündeki fetvanın altında<br />
imza atmayı onaylıyorlardı. Fetvayı imzaladılar da ancak<br />
yayınlanması hususunda idari sorun yaşandı. Fetvanın<br />
yayınlanması, cephenin kurulması ile de tarihi uyumluluk<br />
gösteriyordu. Ancak bu fetva ile insanlar, İslami Cemaat‟in<br />
Uluslararası İslami Cephe‟nin bir parçası olup olmadığını<br />
soruşturmaya başlayınca İslami Cemaat, konumunu açıklamak<br />
zorunda kaldı; fetvaya imza attıklarını ancak Uluslararası İslami<br />
Cephe‟nin bir parçası olmadıklarını söylediler.<br />
374
Soru: Son olarak hedeflerinizi neler olarak görüyorsunuz?<br />
Hedefleriniz ile beraber Arap-İslam Dünyası‟na genel olarak<br />
vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?<br />
Usame: Elhamdulillah. Bizler, senin de ifade ettiğin gibi kesin bir<br />
inanışa sahibiz. Şiddetle vurguluyorum ki rejimlerin ve basın<br />
organlarının bize yönelik girişimleri açıkça erkekliğimizi bizden<br />
soymak istiyorlar. Ancak inanıyoruz ki bizler erkekleriz,<br />
müslüman erkekleriz. En büyük evi, Allah‟ın evi olan Kabe‟yi<br />
korumamız gerekir. Ou korumakla şerefleniriz. Saad‟ın,<br />
Müsenna‟nın, Ebu Bekir ve Ömer‟in torunlarını, gelip de<br />
Yahudiler‟den Hıristiyanlar‟dan oluşan Amerikan ordusu<br />
savunacak değildir. Vallahi, eğer Allah, bizleri soyumuzdan<br />
islamla şereflendirmemiş olsaydı, bu kızılderililer, çocukları hiçe<br />
sayan anlayışlarıyla bu davet bahanesiyle yine gelirlerdi.<br />
Bölgedeki rejimler, Amerika‟nın birkaç aylığına geldiğini<br />
söylemişlerdi. Başta da sonda da yalan söylediler. Peygamberimiz<br />
Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem‟in hadisinde buyurduğu<br />
gibi, 3 kişi ki Allah, kıyamet günü onun yüzüne b akmaz;<br />
bunlardan bir tanesi yalancı kraldır. Aylar geçti, ilk sene, ikinci<br />
sene derken şu an 9. senenin içindeyiz. Amerika da aynı şekilde<br />
herkese yalan söylüyor. Bölgede çıkarlarının olduğunu ve bu<br />
çıkarları hususunda tatmin olmadıkça gitmeyeceklerini bel irtiyor.<br />
Yani düşman girip sana ait olanı çalıyor. Ona çalıyorsun,<br />
dediğinde de „hayır o benim menfaatim‟<br />
diyor. Kelime oyunlarıyla bizi kandırıyorlar. Bölgedeki rejimlere<br />
gelince kendilerini erkek zannedip diğer insanları da kadın yerine<br />
koyuyorlar. Müslüman kadınları savunmayı reddettiler de gidip<br />
Yahudi ve Amerikan hayat kadınlarını savunuyorlar. Bizim<br />
amacımız, Allah‟ın şeriati ile çalışarak, Kabe‟yi korumak ki o<br />
büyük Kabe, Eski Ev‟dir. Allahu Teala, yeryüzünde insanları,<br />
tevhid inancıyla kendisine ibadet etmeleri için var etti. En büyük<br />
ibadet, daha doğrusu imandan sonra en büyük ibadetler, namaz ve<br />
cihattır. Namaz dinin direği cihat da hörgücünün en yüksek<br />
noktasıdır. Allahu Subhanehu ve Teala, eğer Eski Ev‟e (Kabe)<br />
yönelmezsek bizim namazımızı kabul etmez. Allah,<br />
peygamberimiz Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellemden sonra<br />
en hayırlı insanları, peygamberlerin babası İbrahim aleyhisselam<br />
ve oğlu İsmail aleyhisselam‟ı, bu ev için seçti. Hedefimiz, islam<br />
ülkelerini kafirlerden kurtarıp Allah‟ın şeriat‟i ni uygulamak ki<br />
bizden razı olsun. Müslümanlarına mesajıma gelince, eğer Allahu<br />
375
Teala‟nın emirlerini uygulamazsak, elimizde ne din kalır ne de<br />
dünya, ve la havle ve la kuvvete illa billah. Dini açıdan islam<br />
ülkelerinde en büyük küfrü görüyoruz. Kafirler ül kelerimize el<br />
koydular.<br />
Bir meselede şeriat dışında, rüşvet alarak, istediği gibi<br />
hüküm veren, ya da vereceği şer‟i kararın sultanın akrabalarından<br />
biri aleyhinde olmasından korkan hakim, küfre girmiştir. Çünkü<br />
Allahu Teala, bunu küfür olarak isimlendirmiş tir. Ancak ayette<br />
milletten çıkmış sayıldığı söylenmemiştir. „Kim Allah‟ın<br />
indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafirlerdir.‟Şeyh Muhammed<br />
Bin İbrahim, Allah‟ın şeriati yerine kanun koyup, insanları<br />
mahkeme edenlerin en büyük küfre düştüklerini ve dinden<br />
çıktıklarını söylemiştir. Ve maalesef bu durum, islam aleminde<br />
çok yayılmıştır.<br />
Dünya bakımından bakarsak, Amerika, petrolü çok düşük<br />
fiyat karşılığında alıyor. Körfez Ülkeleri‟nde ve Suudi<br />
Arabistan‟daki Aramko Şirketi, Kral Faysal döneminden beri<br />
petrolü çok düşük fiyata alıyordu. Bir fıçı petrol için ödediği fiyat<br />
sadece 70 küsür sent yani 1 dolardan bile az. Sonra Allahu Teala,<br />
1973 yılında yahudilere karşı savaşın başlamasını istedi. Ve<br />
Araplar, petrolü keserek dünyalarında da kazandılar. Bir fıçı<br />
petrolün fiyatı neredeyse 40 doları buldu. 80‟lerde bu fiyat 36<br />
dolara ulaştı. Sonra Amerika, Körfez ülkelerini işgal ederek baskı<br />
yapmaya başladı. Daha fazla petrol üretimine zorlayarak fiyatları<br />
düşürttü. Ve biz, insanlık tarihinin bildiği en büyük hırsızlıkta n<br />
konuşuyoruz. Bunu çizelge aracılığıyla açıklamamız mümkündür.<br />
(Şeyh Usame, beraberinde bulunan, en büyük hırsızlığı<br />
gösterildiği çizelgeyi açtı):<br />
Şu anda olması gereken petrol fiyatı: 36 x 4 =144 dolar<br />
Şu anki petrol fiyatı: 9 dolar.<br />
Her fıçıda Amerika‟nın çaldığı petrol hacmi: 144-9 = 135 dolar<br />
İslam ülkelerinin günlük petro üretimi: 30.000.000 fıçı.<br />
Günlük hırsızlık hacmi: 30.000.000 x 135= 4050 milyon dolar<br />
(günlük)<br />
Senelik hırsızlık Hacmi: 4050 x 365 = 1.478.250 milyon dolar.<br />
25 senelik hırsızlık hacmi: 1.478.250 x = 36 trilyon dolar.<br />
Amerika‟nın her müslümandan çaldığı petrolün hacmi: 36 Trilyon<br />
: 1 milyar 200 milyon müslüman = 30.000 dolar. (her müslüman<br />
için)<br />
Petrolün fiyatı 40 dolara ulaştı. Ortalama bir fiyat alsak, her fıçı<br />
için 36 dolar. Ve bilindiği gibi bugün, petrolün fıçısı 9 dolar. Ve<br />
376
u fiyat çeyrek yüzyıldır uygulanan en düşük petrol fiyatıdır. Ve<br />
bilindiği gibi petrol, temel ticaret malıdır. Ve diğer sanayi<br />
ürünleri petrolün yanında ikinci derece önem taşıyan ürünlerdir.<br />
Konforlu arabaların, ya da o hacimdeki diğer sanayi ürünlerinin<br />
çokça üretilmesinin, petrol olmadıktan sonra hiçbir anlamları<br />
yoktur. Sanayi ülkeleri, sanayi ürünlerinin fiyatlarını 4 kat<br />
artırırken maalesef petrolün fiyatı 3, 4 kez düşürüldü. Bu nedenle<br />
petrolün fiyatının en az 4-5 kat artırılması gerekir. Şu an petrolün<br />
belirlenmiş fiyatı 36 dolardır. Bunu 4 ile çarparsak bir fıçı<br />
petrolün fiyatı 144 dolar eder. Oysa bizim ülkelerimizde şu anda<br />
petrolün fiyatı sadece 9 dolardır. Amerika‟nın her fıçıdan çaldığı<br />
ve uğrattığı hasarın değeri günlük 144-9= 135 dolar. Opek bir<br />
günde 25 milyon fıçı petrol üretiyor. Opek dışı islam ülkeleri de<br />
günlük 5 milyon fıçı perol üretiyorlar. Demek ki günlük toplam<br />
üretim 30 milyon dolar fıçı. Bu rakamı, günlük çalınan petrolün<br />
fiyatı ile çarparsak, günlük çalıntı hacmi 4 buçuk milyon dolar<br />
olarak karşımıza çıkar.<br />
Bu derecede hırsızlığı beşeriyet hiç görmedi. Bu miktar,<br />
Sudan‟daki 30 milyon kişiyi 4 yıl geçindirmeye yeter. Kuzeyi ve<br />
güneyiyle Yemen‟deki halkın iki sene geçinmesini sağla r.<br />
Yemen‟in yıllık bütçesi 1 milyar dolar. Suudi Arabistan‟ın bütçesi<br />
ise bu rakamın 5 veya 4 katıdır. Ve çok az kısmı Suudi bütçesine<br />
debnk gelir. Eğer size senelik hırsızlığın hacmini hesaplayacak<br />
olursak, 478 milyar dolar çıkar. Öeyrek yüzyıldaki çalınt ı hacmini<br />
hesap edecek olursak, karşımıza 36 trilyon dolar çıkar.<br />
Müslümanlardan petrolün dışında başka madenler de çalındı.<br />
Amerika ve müttefiklerinin zimmetlerine geçirdikleri tutarın<br />
hepsini dünyadaki 1 milyar 200 milyon müslüman sayısına bölsek,<br />
her bir çocuğa veya şeyhe 30 bin dolar düşer. Ve la havle ve la<br />
kuvvete illa billah. Bu esnada da müslüman halkı fakirlik sınırının<br />
altında yaşıyor, hastalıklarla ve açlıkla boğuşuyor. Bir günlük<br />
çalıntı hacmi, Bengladeş‟teki gibi her sene sellerle, taşkınlarl a<br />
boğuşan kardeşlerimize neler yapabilirdi hayal bile edemeyiz.<br />
İslam halkının büyük kesiminde hastalıklar yayılmış durumda. Bu<br />
nedenle Amerika, kendisi hakkında doğruyu söyleyenleri istemez.<br />
Aksine yaptığı büyük hırsızlık karşısında sessiz kalmasını ister .<br />
Maalesef Amerika, işgali neticesinde Körfez ülkelerini, sürekli<br />
borç altına sokmayı başardı. Fiyatların düşürülmesine rağmen,<br />
onları daha önce görülmemiş bir şekilde ihtiyaçları olmayan yeni,<br />
eski silahları satın almaya zorlamıştır. Körfez ülkeleri,<br />
Amerika‟nın hurdalarını almak zorunda kaldı. İhtiyati düzenleme<br />
377
adı altında, borçla satın aldılar. Arap Yarımadası‟ndaki araştırma<br />
merkezlerinin hazırladıkları güvenilir raporlarda ve Doktor<br />
Abdulaziz El-Dahil‟in (Ekonomik Araştırmalar Merkezlerinden bir<br />
tanesinin başkanı), ülke amirlerine yazdığı mektupta iç ve dış<br />
borçların yaklaşık 200 milyar dolar olduğu belirtilmektedir. Ana<br />
borca ek olarak, faiz oranını soracak olursak, en az faiz oranı %10<br />
olduğuna göre 20 milyar dolardır. Kuveyt gibi Körfez ülkeleri bu<br />
sorunun içine girmişlerdir. Örneğin, Suudi Arabistan, kar elde<br />
etmek, iyi durumunu sürdürmek için normalde 16 milyar<br />
dolarlıklık petrol üretmelidir. Oysa borcunun sadece faizini<br />
ödemek için 20 milyar dolara ihtiyacı vardır. Amerika, bölge<br />
ülkelerini sürekli borç altına sokmuştur. Ve bu durumdan ancak<br />
Allahu Teala‟ya dönerek ve onları doyuran, korkudan emin kılan,<br />
bu evin Rabbi‟ne ibadet ederek kurtulabilirler. O‟na hakkıyla<br />
ibadet ederlerse, O da onların korkularını giderir. O ki Subhanehu<br />
ve Teala, insanların açlığını gideriyor.<br />
Başka bir mesele de, kardeşlerimize diyorum ki; korkuya da<br />
dayanıp da çatışmadan kaçanlar, fırtınanın geçmesini bekliyorlar.<br />
Haçlı seferleri başlayalı seneler hatta on seneler geçti ancak<br />
bitmiyor. Amerika, bu zamanda bizimle susmamız için pazarlık<br />
yapıyor. Amerika ve bölgedeki bazı işbirlikçileri, 10‟dan fazla<br />
kere benimle susmam için pazarlık yaptılar. Bana, sus ve sana<br />
pasaportunu iade edelim, sus da mallarını, kimlik kartını sana geri<br />
verelim, dediler. Onlar, insanların bu dünya da dünya için<br />
yaşadıklarını sanıyorlar. Onlar unuttular ki eğer Allah‟ın rızasını<br />
kazanmak için çaba sarfetmezsek bu hayatta varlığımızın hiçbir<br />
manası yoktur.<br />
Bu resimler, evlerin imarındaki felaketi ortaya koymaktadır:<br />
(Şeyh Usame Bin Laden, burada beyan niteliğinde resimler açtı.)<br />
İnsanlar, doğduklarından itibaren, hatta 10 yaşına kadar olan grup<br />
sağlıklı toplumun en büyük kesimini oluşturuyorlar. Sonra diğer<br />
grup, ardından diğerleri, sonra 60‟a kadar olanlar sonra 70‟e kadar<br />
olan grup geliyor. Şimdiki zamanda dine hizmet verenler,<br />
özellikle de cihat alanında oldukça kısıtlanmıştır. Ve bilindiği<br />
gibi 15 yaşına kadar insan sorumlu değildir. büyük olayları<br />
anlayamaz. 25 ve sonrasında insan, ailevi sorumluluklar altına<br />
girer. Üniversiteden, görev zorunluluğuna, eş ve çocuklara kadar<br />
çeşitli tecrübeler edinir. Aklı daha olgunlaşır. Ancak üretkenliği,<br />
vericiliği çok zayıftır: Çocuklarımı kime bırakacağım? Kim onlara<br />
bakacak?<br />
378
Doğrusu 15 ile 25 yaş arasındakiler,üretken, verici ve cihada<br />
katılma kudretine en çok sahip olan kesimdir. Afganistan<br />
Savaşı‟nda buna dikkat ettik. Mücahitlerin büyük çoğunluğu bu<br />
yaşlardaydı. Amerika, 1411 hicri yılı Muharrem ayının 11‟inde<br />
girdiğinde bu küçükler, olayı kavrayamıyorlardı. Ve maalesef<br />
Suudi Arabistan‟da, Körfez Ülkeleri‟nd e alimlere baskılar<br />
yapılarak fetvalar yayınlatıldı. Bunun geçici olduğunu zannettiler.<br />
Bu alimlerden güvenilir olan Şeyh Muhammed Bin Salih El -<br />
Asimin ile evinde ve meclisinde konuştuk. Bize fetva<br />
çıkartmadıklarını söyledi. Amerikanlar toplumumuzun içini<br />
kapladıktan sonra, fetva çıkartmanız lazım ki gençler Amerikan<br />
güçlerine karşı savaşsın, dediler. Onunla uzunca konuştum ve<br />
Büyük Alimler Kurulu‟ndan fetva çıkartmalarının vacibiyetini<br />
anlattım. Bana, Allah şahidimdir, la ilahe illallah, açıkça şöyle<br />
dedi: Ey Usame, Büyük Alimler Kurulu olarak bizim kendi<br />
kendimize fetva çıkartma hakkımız yok. Bize üstün bir çare<br />
üretebilirsen, yayınlarız. Ve maalesef, bizim durumumuz işte bu.<br />
15-25‟lik kesim, insanlar sustuğunda olayın hakikatini<br />
bilmiyorlardı. Ve biz şimdi, 9 senedir savaştayız. Ve bu kesim de<br />
öyle. Yaşları 16 olanlar 34‟e ulaştılar. Artık olgun akıllı kesime<br />
girdiler. Şu an genç, verici ve durumu açıklayabilecek kesim<br />
durmuş durumdadır. Bugün eğer susarsak halimiz Endülüs gibi<br />
olur. 10 sene geçer ve hisler yavaş yavaş körelir.<br />
Tehlikeli bir durum. İnsanların, ümmeti tüm güçleriyle,<br />
kalemleriyle, ruhlarıyla teşvik etmeleri gerekir. bizler, Allah‟ın<br />
lütfuyla, inanarak üzerimize düşen vacibi yerine getirmek için<br />
harekete geçtik. Allahu Teala ile kavuşana kad ar da devam<br />
edeceğiz. Son olarak tüm müslümanlara nasihatim, Allahu<br />
Teala‟nın kitabını iyice tefekkür etsinler ki O bizi, karanlık<br />
asırlardan, korkunç cahiliyetten çıkarttı. İlacımız da kitap ve<br />
sünnettedir. İnsan Kur‟an‟ı okuduğu zaman, insanların birçoğu nun<br />
oturuyor olmasına onlar, Kur‟an‟ı okumuyorlar mı yoksa okuyup<br />
da düşünmüyorlar mı? diyerek şaşar. Subhanehu ve Teala şöyle<br />
buyuruyor:<br />
„Ey iman edenler! Yahudilerle Hıristiyanları dost edinmeyin.<br />
Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onla rı dost<br />
edinirse o da onlardandır. Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.‟<br />
Onlar: Yani, kim küfür içinde ise kafir olur.<br />
Başka bir ayette Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Kalplerinde<br />
hastalık bulunanların: Başımıza bir felaketin gelmesinden<br />
korkuyoruz‟ diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün.<br />
379
Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de<br />
onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.‟<br />
Müslüman kardeşlerimden Kur‟an‟ı ve bu ayetlerin tefsirini<br />
okumalarını rica ediyorum. Bunlar, Allahu Tealan‟nın kitabında<br />
çok fazladır. Allahu Teala, bizleri kafirleri dost etmememiz<br />
hususunda uyardı. İbn Kesir‟in Şeyh Muhammed Nasib Rifai<br />
tarafından özetlenen tefsirini okusunlar. Haçlı dünyası, İslam<br />
dünyasına karşı toplandı. Tüm dünya<br />
Bize meydan okudu. Bizlere Allahu Teala ile dünyanın<br />
nimetlerinin kendilerini alıkoymadığı gençlerden başka birşey<br />
kalmadı. Cihadı geciktirmek için bahaneler bulanlara nasıl cevap<br />
vereceğimizi bildik: „Sonra onlara savaş farz kılınınca, içlerinden<br />
bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku<br />
ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize<br />
niçin yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir<br />
müddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki:<br />
"Dünya menfaati nemsizdir, Allah'tan korkanlar için ahiret daha<br />
hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez.‟ Belli bir vakte<br />
kadar süre verilse de aynı şey bize isabet edecek.<br />
Dünya meta‟ının az ve ahiretin daha hayırlı, kalıcı olduğunu<br />
anlayanlar, Allah‟ın emirlerine icabet ederler. Allahu Teala‟nın<br />
ayetlerinde buyuruyor: „Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları<br />
dost edinmeyin‟ İbn Kesir, müslümanların münafıkları, Benu<br />
Kaynuka Kabilesi‟nin Yahudiler‟i dost edinip savundukları gün<br />
keşfettiklerini söylüyor. Bugün de Arap rejimler, açık açık Yahudi<br />
ve hıristiyanları dost ediniyorlar. İnsanlar, islam ve müslüman<br />
düşmanlarını över oldular. Ve la havle ve la kuvvete illa<br />
billahilaliyyiazim. Ciddi ve gerçek bir nokta var ki; o da Allahu<br />
Teala‟nın rızasını istediğimizdir. Bu hayat ancak aldanış<br />
dünyasıdır. Her müslüman kaçabilir ve kaçması gerekir. Allah‟a<br />
cihat vatanlarını ve yolunda hazırlığı sonunda da bizlerden razı<br />
olarak kendisine kavuşmayı niyaz ediyoruz. Kendimi ve<br />
müminleri teşvik ediyorum.<br />
Allahu Teala‟nın müslümanları yüce dinine dönmekle<br />
nimetlendirmesini ve yolunda cihat için çıkıp rızasını arayan<br />
gençlere zafer nasip etmesini niyaz ediyoruz. Allah‟ım bizlere<br />
sabir ver ve ayaklarımızı sabitleştir, kafirler kavmine karşı bizlere<br />
yardım et. Kitabı indiren, bulutları yürüten, hizipleri hezimete<br />
uğratan Allahım, onları hezimete uğrat ve bizlere zafer nasip eyle.<br />
Allahım bizlere dünyada da ahirette de iyilik ver ve ateş<br />
azabından koru. Allahım Amerika‟ya, İsrail‟e ve onları dost<br />
380
edinenlere karşı bize zafer nasip eyle. Sen herşeye kadirdir. En<br />
son duamız Elhamdulillahi rabbilalemin ve sallallahu ala seyidina<br />
Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellem.<br />
Usame Bin Laden‟in Bazı Beyanatları<br />
1- Usame‟nin Harameyn (Mekke-Medine) ĠĢgalcisi<br />
Amerika‟ya savaĢ Ġlanı:<br />
(23.08.1996)<br />
Bismillahirrahmanirrahim<br />
Müşrikleri Arap Yarımadası‟ndan Çıkarın<br />
Usame Bin Muhammed Bin Laden‟den Dünyanın Heryerindeki<br />
Müslüman Kardeşlerine Genel ve Arap Yarımadası‟ndakilere Özel<br />
Mesajı..<br />
Hamd Allah‟adır. O‟na hamdediyor, O‟nda n istiyor ve O‟na<br />
istiğfar ediyoruz. nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin<br />
kötülüğünden O‟na sığınıyoruz. Allah kime hidayet verirse onu<br />
sapıttıracak yoktur. Kimi de saptırırsa onu doğru yola iletecek<br />
yoktur. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden<br />
abduhu resuluh.<br />
„Ey iman edenler, Allah‟tan hakkıyla korkun ve ancak<br />
müslümanlar olarak ölün.‟ „Ey insanlar, sizi tek bir candan<br />
yaratan, ondan eşini var eden ve her ikisinden de birçok erkek ve<br />
kadın türetip yeryüzüne yayan Rabbinizden korkun.Y ine<br />
kendisinin adını öne sürerek birbirinizden dilekte bulunduğunuz<br />
Allah‟tan ve hısımlarınızla akrabalık bağlarını koparmaktan<br />
sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde sürekli gözeticidir.‟<br />
„Ey iman edenler! Allah‟tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle<br />
davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar.<br />
Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş<br />
olur.‟ „Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum.<br />
Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na<br />
dayandım ve yalnız O'na döneceğim.‟ „Siz, insanların iyiliği için<br />
ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder,<br />
kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız.‟<br />
Resulallah Sallallahu Aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:<br />
İnsanlar, zalimi görüp de birşey yapmazsa Allah, kendisinden bir<br />
381
ceza olarak onları kör etmiştir. (Rivayet: Ebu Davut, Tirmizi ve<br />
Nisai).<br />
Yahudi, hıristiyan ittifakı ve yardımcılarının elinden<br />
müslümanlara isabet eden zulüm, haksızlık ve düşmanlık saklı<br />
değildir. öyle ki müslümanların kanı en ucuz kan oldu. Malları,<br />
servetleri düşman tarafından yağmalandı. Filistin‟de, Irak‟ta<br />
kanları akıtıldı. Kana ve Lübnan Katliamlarının iğrenç görüntüleri<br />
akıllarda kaldı. Aynı şekilde Tacikistan, Burma, Keşmir, Asam,<br />
Filipin, Fatan, Evcedan, Somali, İritriya, Çeçen, Bosna ve Hersek<br />
katlimaları da unutulmadı. Buralardaki Müslüman kıyımından<br />
bedenler ürperir. Vicdanlar sarsılır. Ve tüm bu olanlar, dünya<br />
tarafından duyulup, görüldü. Daha da ötesi, Birleşmiş Milletler<br />
komplöleri altında, zayıf halkın silahlanması da yasaklandı. Ve<br />
islam ümmeti, yahudi-hristiyan ittifakının hedefi olduğunu<br />
farketti. Her yerde insan hakları yalanları altında müslümanlar<br />
katledildi.<br />
Ve müslümanlara en son isabet eden saldırı, Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellemin vefatından beri en büyük musibet;<br />
Haremeyn‟in (Mekke-Medine) işgal edilmesi oldu. İslamın evi.<br />
Vahinin indiği, mesajın kaynağı, içinde tüm müslümanların kıblesi<br />
Kabe olan harameyn, Amerikan Hıristiyan Ordusu ve müttefikleri<br />
tarafından işgal edildi. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />
Amerika‟nın başını çektiği zalim haçlı seferleri, ümmeti kendisine<br />
karşı teşvik edecek korkusuyla İslami selef alimlerine karşı da<br />
sürmektedir. Yahudi-Hıristiyan ittifakı, sadık ilim sembollerini ve<br />
davetçilerini suikastle öldürdü. Mücahitlerin şeyhi Abdullah<br />
Azzam‟ı Peşaver‟de, Şeyh Mücahit Ahmet Yasin‟i İsra ülkesinde,<br />
Şeyh Mücahit Ömer Abdurrahman‟ı Amerika‟da suikastle<br />
öldürdüler. Suudi Arabistan‟da Amerika tarafından tutuklanan<br />
alimlerin, davetçilerin, halkın sayısı gerçekten çok yüksek.<br />
Bunların en meşhurları ise, Şeyh Selman Avde ve Şeyh Sefer<br />
Havali ve kardeşleridir. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />
Bundan sonra bize zulüm isabet etti ve müslümanlarla<br />
konuşmaktan men edildik. Pakistan‟dan, Sudan‟dan,<br />
Afganistan‟dan kovulduk. Ancak Allah‟ın lütfuyla Kaide,<br />
Horasan‟da emin durumdadır. Hindukuş‟un zirvesinde. O zirve ki<br />
üzerinde yeryüzündeki en büyük inançsız kuvvet, Allah‟ın izniyle<br />
parçalandı. Mücahitlerin „Allahu Ekber‟ sesleri karşısında büyük<br />
güç efsanesi ortadan kalktı. Bugün Afganistan‟da yine aynı<br />
zirveden, Yahudi-Hıristiyan İttifakı tarafından ümmete isabet eden<br />
zulmü kaldırmak için çalışıyoruz. Özellikle Filistin‟in işgali ve<br />
382
Suudi Arabistan‟ın gasp edilmesinin ardından Allah‟tan bizlere<br />
zafer ihsan etmesini niyaz ediyoruz. O, buna hüküm veren kadir<br />
olandır.<br />
Biz bugün, tüm bu hatırlatmaları genel olarak islam<br />
dünyasında özel olarak da Suudi Arabistan‟da ümmetin başına<br />
gelen reform arayışlarını ele almak için yapıyoruz. İnsanlara<br />
isabet eden büyük kötülükten, halkın tümünün, askerinin, emniyet<br />
görevlilerinin, memurlarının, tüccarlarının, küçük büyük hepsinin<br />
din ve dünyalarına isabet eden kocaman zarardan sonra, işlerin<br />
yola girmesine, hak sahiplerinin haklarını alabilmelerine vesile<br />
olabilecek yolları ele almak istiyoruz.<br />
Bu kötülük, okul öğrencilerine de, üniversitelerden mezun işsiz,<br />
toplumun geniş bir kesimini oluşturan yüzbinlercesine de<br />
dokundu.<br />
Sanayi kesimine, ziraat kesimine, şehirlisine, müdürüne,<br />
çölcüsüne, köylüsüne isabet eden bu kötü halden sonra hepsi<br />
neredeyse her halinden şikayet eder oldu. Suudi Arabistan‟daki<br />
durum, kaynağı ne olursa olsun fesadı, küfrü yok etmek için<br />
patlamak üzere olan devasa bir volkana benzedi. Riyad ve Hobar<br />
Patlamaları bu gidişata, kahra, zulme, zillete, fakirliğe,<br />
haksızlığa, yaşanan zorluklara dur demek için, uyarıdan başka bir<br />
şey değildi.<br />
İnsanları geçim derdi aldı gitti. Ekonomi kötüleşti. Fiyatlar<br />
yükseldi, borçlar arttı, hapishaneler doldu. Bu hiç tartışmasız<br />
heryerde oldu. Sınırlı bütçeye sahip memurlar sana onlar,<br />
yüzbinlerce dolar borçlarından bahseder oldular. Korkunç<br />
borçlardan yakınıyorlar. Riyalin değeri, ana para brimleri<br />
karşısında sürekli düşüyor. Büyük tüccarlar, müteahhitler,<br />
devletin kendilerine yüzler, binlerce milyon dolar borcundan<br />
bahsediyorlar ki devletin vatandaşa borcu, 340 bin doları aştı ve<br />
hergün de dış borcun faizi nedeniyle artmakta. İnsanlar<br />
soruşturuyorlar, gerçekten biz dünyanın en büyük petrol kaynağına<br />
sahip ülkesi miyiz? Ve bunun, rejimin zulmüne, şeriat dışı<br />
uygulamalarına, Allah‟ın hükmettiği ile hükmetmemelerine,<br />
Mekke ve Medine‟yi işgalci Amerika‟ya açmasına, peygamber<br />
mirasçısı doğru sözlü alimleri zalimce, düşmanca hapishanelere<br />
atmasına göz yummaları sonucu Allah tarafından kendilerine<br />
verilen bir ceza olduğunu hissediyorlar. Bu musib etin olacağı<br />
hususunda, alim ve davetçilerden fazilet sahibi, din işlerinde<br />
uzman hayırlı kişiler, aynı zamanda dünya işlerinde uzman<br />
tüccarlar, iktisatçılar, görüş sahipleri daha önceden uyarıda<br />
383
ulunmuşlardı. Bu nedenle de hızla önlemlerini aldılar. Ve h erkes,<br />
ülkenin derinliğini Allah‟tan başka kimsenin bilmediği bir çukura<br />
girdiği görüşünde birleştiler. Büyük tüccarların tabiriyle „Kral,<br />
ülkeyi 60 felakete sürüklüyor.‟ Ve la havle ve la kuvvete illa<br />
billah. Aynı şekilde bazı prensler de halkın sıkıntısı na katılıyor ve<br />
özel oturumlarında ülkede terör, baskı ve fesad adına olan herşeye<br />
itiraz ediyorlar. Prensler de şahsi çıkarları peşinde yarışa<br />
girselerdi, ülke yıkılmıştı. Rejim, yaptığı birçok şey sebebiyle<br />
şeriatini elleriyle parçaladı, bunlardan bazıla rı:<br />
1- Doğru sözlü alimler ve salih gençlerin kanlarını<br />
dökerek İslam Şeriati Hükümleri‟ni uygulamayı<br />
durdurmuş, insanların koyduğu kanunları getirmiş oldu.<br />
2- Ülkeyi korumaktan aciz kaldı ve uzun yıllar boyunca<br />
ümmetin Amerikan haçlılarından oluşan düşmanına<br />
mübah kıldı. Bu durum bizim her yönden felaketimize<br />
sebep oldu. Ekonomi, haksız harcamalar yüzünden,<br />
ükede uygulanan siyaset, özellikle de uygulanmak<br />
zorunda bırakılan petrol siyaseti yüzünden ülke<br />
çıkarları bir kenara itilerek onların çıkarlarına gö re<br />
petrol üretimi yapılmaya onların istedikleri şekilde<br />
fiyat belirlenmeye başladı. Rejimin üzerine ağır<br />
mükellefiyet getiren silah antlaşmaları akabinde<br />
insanlar sormaya başladılar: Öyleyse bu rejimin bize ne<br />
faydası var?.<br />
Ve her grup, tehlikeyi aşmak için hızla tedbirini almaya, gizliaçık,<br />
düzyazıyla-şiirle, tek tek-gruplar halinde nasihatlarda<br />
bulunmaya başladılar. Mesajları mesajlar izledi. Hiç bir adam<br />
bırakmadılar ki onlardan etkilenmemiş, onların ıslah yoluna<br />
girmemiş olsun. Yazılarında kesinlikle dostça, yumuşak,<br />
hikmetli bir uslüp kullanıyorlar, ıslaha, büyük kötülüklerden,<br />
dini kat‟i hükümler ve vatandaşların şer‟i haklarına kadar<br />
ulaşan fesattan tövbe etmeye çağırıyorlardı.<br />
Ancak maalesef, rejimden bu girişimlere yüz çevirme ve itiraz<br />
etme dışında bir cevap gelmedi. Daha da ötesi alay ettiler,<br />
küçümsediler. Durum sadece aptallıklarıyla kalmadı. Geçmişte<br />
kurduklar ittifakları daha da büyülttüler, çoğalttılar. Tüm<br />
bunlar Suudi Arabistan‟da oldu!! Buna karşı susmanın hoş bir<br />
yanı olmadığı gibi, göz yummak da kabul edilemez.<br />
Olaylar öyle bir safhaya ulaştı ki, açıkça islamın büyük sınırları<br />
hiçe sayılıp, büyük günahlar işlendi de alimlerden ve<br />
davetçilerden bir grup, bu olanlara sağır kaldı. Bu yaptıkları<br />
384
ölçüsünde de göğüsleri daraldı. Zulmün büyükl üğüne karşın<br />
gözlerini kapattılar. Fesat kokusu, burunlarına lezzetli geldi.<br />
Red uyarıları yayıldı. Tedbir alınmasını, durumun<br />
iyileştirilmesini isteyen ıslah sesleri yükselmeye başladı. Bu<br />
gruba yüzlerce entellektüel, tanınmış kişiler, tüccarlar, eski<br />
yetkililer katıldı. Krala itirazlarını, reform isteyen mesajlarını<br />
ilettiler. 1411 Hicri senesi, Körfez Savaşı sırasında, yaklaşık<br />
400 kişilik geniş bir kesim, Krala çıktılar ve kendisini ülkede<br />
reform yapmaya, zulmü kaldırmaya çağırdılar. Ancak o<br />
nasihatleri duymazdan geldi hatta nasihat edenlerle alay etti.<br />
Ve durum kötüleştikçe kötüleşti.<br />
Sonra nasihatçiler, mesajlarını, itirazlarını yenilediler ve tekrar<br />
krala gittiler. Bu nasihatlerin en önemlilerinden bir tanesi ise,<br />
Krala 1413 Hicri yılı Muharrem ayında teslim edileni idi.<br />
Hastalık teşhis edildi. Ve şeriatten, sağlıklı ilimden temelini<br />
alan ilaç tanımlandı. Bu nedenle rejimin felsefesinde büyük<br />
yarıklar oluştu. Rejimin desteklenmesinde belirgin kayıplar<br />
görüldü. Toplumun sembollerinin, liderlerinin, -alimler,<br />
davetçiler, kabile reisleri, tüccarlar, tanınmış kişiler, üniversite<br />
profösörleri- ıslah davetçilerinin şikayet ettikleri durumlar<br />
ortaya çıktı. Köşeye itildiler, kendilerine meydan okundu<br />
dahası yakalandılar, baskılara maruz kaldılar.<br />
Ülkedeki rejimin giriştiği antlaşmaların, Allah‟ın şeriatine,<br />
helal ve haramlarına aykırı olduğu açıkça ortaya çıktı.<br />
Ülkedeki basın organları, şahıslarını kutsallaştırmak, gerçekleri<br />
gizlemek, olayları çarpıtmak ve hak ehlini teşhir etmek için<br />
kullanılan araçlara dönüştüler. Bununla da kalmayarak, ciddi<br />
bir iş yapmadan insanları kandırmak için ümmete ağlaştılar,<br />
insanları fesada düşürmek, dinlerinden uzaklaştırmak için<br />
planlar kurdular, iman edenlerin arasında iğrenç şeyleri yaymak<br />
için uğraştılar. Allahu Teala şöyle buyurdu: „İnananlar arasında<br />
çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da<br />
ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.‟<br />
Nur Suresi, 19.Ayet.<br />
Kulların şer‟i haklarını heder ettiler, haciz koydular.<br />
İdari durum ve ona hükmedenler acz içinde kaldı. Tüm<br />
birimlerinde bozukluk yayıldı.<br />
Ülkenin ekonomik ve mali durumu gösteriyor ki; sırtına<br />
yüklenen faizli borçların gölgesinde beklenen son, ürpertici ve<br />
korkunç. Ümmetin mallarının israf edilmesi, özel şahsi<br />
patlamalara sebep oluyor!! Sonra halkın üzerine vergiler,<br />
385
harçlar, resimler yükleniyor. Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem şöyle buyurdu: Kadının biri zina etti ve sonra tövbe etti.<br />
Kendisine had cezası uygulandı. Onun tövbe ettiği gibi vergi<br />
(alan) sahibi tövbe etseydi kesinlikle affedilmişti. (rivayet<br />
eden:Ahmet). Buradan anlaşılıyor ki vergi, büyük bir günahtır.<br />
Bu sırada bazı insanlar da minberlere çıkarak, faizi<br />
yasallaştıran, vergi toplayıcıları için dua ediyorlar. Bu<br />
küfürdür. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />
Ülkede sosyal küçümsemenin yanında özellikle mesajdan sonra,<br />
ciddi kötüleşmeler oldu. En önemli sorun da, hayati önemi olan<br />
su hizmetlerinde görüldü.<br />
Körfez Savaşı sonrası, ordunun durumu ortaya çıktı. Orduya,<br />
akıl almaz harcamalar yapılmasına karşın, aske rlerin<br />
güçsüzlüğü, hazırlıksızlık, komutanların komutanlıktaki<br />
acziyeti keşfedildi!! Korkmuyor musunuz?.<br />
Mesaj ayrıca, yargı, mahkeme birimlerinde, şeriat<br />
hükümlerinden bazılarının uygulanması durdurularak yerlerine<br />
sonradan konan kanunlar getirildiğine de işaret etti.<br />
Ülkenin dış siyasetine gelince mesaj, ülkenin müslümanların<br />
sorunlarını nasıl da görmezden gelerek, önemsemediğini ortaya<br />
koydu. Dahası düşmana yardım ettiler, gücüne güç kattılar.<br />
(Gazze-Eriha). Ve Güney Yemen‟deki komünistler, daha<br />
birçokları bizden pek de uzak değiller.<br />
Bilindiği gibi, kendi koydukları kanunlarla hükmetmek,<br />
müslümanlara karşı kafirlere yardım etmek, ilim ehlinin<br />
aldıkları karar üzerine, islama aykırı sayılan 10 halden birini<br />
teşkil etmektedir. Allahu Teala şöyle buyurdu: „K im Allah‟ın<br />
indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.‟ Maide Suresi<br />
44.Ayet. Allahu Teala bir başka ayette şöyle buyurdu: „ Hayır,<br />
Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda<br />
seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir<br />
sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman<br />
etmiş olmazlar.‟ Nisa Suresi, 65.Ayet.<br />
Herşeye rağmen, mesaj, yumuşak ifadeler, hoş işaretler<br />
içeriyordu. Allah için iyilikle vaaz ediyordu. İslamda nasihatin<br />
önemine ve zorunluluğuna rağmen ins anlara emredenlere karşı<br />
yumuşak bir uslüp, dostça bir içerik taşıyordu. Bu mesaja imza<br />
atanların ve sıcak bakanların sayısının çokluğu ve mevkileri<br />
hiiç bir fayda getirmedi. Ancak yüz çevrildi, reddedildi. Mesaja<br />
imza atanlar, sempatiyle bakanlar da alçak görüldü,<br />
cezalandırıldı ve hapislere atıldılar.<br />
386
Reform isteyenlerin, bu olumlu isteklerinde, ülkenin<br />
bütünlüğünü sağlamak, kulların kanlarını bağışlamak için ne<br />
kadar hırslı oldukları ortadadır. Öyleyse rejim neden tüm ıslah<br />
isteyenlerin yolunu keserek onları silahlı eylemlere itiyor?!!!<br />
İnsanların zulmü kaldırıp, hakkı ve adaleti getirebilmek için<br />
önlerinde kalan tek yol budur. Prens Sultan ve Prens Nayif<br />
ülkeyi kimin çıkarı için iç savaşa sürüklüyorlar? Aynı vatanın<br />
evlatlarından bir kısmı, reform isteyenleri bastırmak için<br />
ordulaştırılıyorlar. Bazısı bazısını vuruyor. Bu sırada da baş<br />
düşman; Yahudi-Amerikan ittifakı bölgede güvenlik içinde<br />
varlığını sürdürüyor. Bu hainler, ümmetin beşeri ve mali enerji<br />
kaynaklarını da uyguladıkları siyasetle tüketiyorla r.<br />
O ki, kendi şehrindeki halk onun pisliğine, haddi aşan<br />
tavırlarına dayanamadı da oradaki görevinden istifa ederek,<br />
rahat bir bölüm bulmak için Prens Nayif‟e geldi!!! Günah ve<br />
düşmanlıkta yardımlaşmak, hapishaneleri ümmetin en hayırlı<br />
evlatlarıyla doldurmak, göz yaşlarını akıtmak için geldi. O<br />
anneler ki evlatları, haksızca, zalimce, iftira ve zor yoluyla<br />
hapishanelere atıldı. Bu rejim, acaba halkla askeri birbirine<br />
katmak, bazı komuşularda olduğu gibi birbirlerini vurdurtmak<br />
mı istiyor?!!! Hiç şüphesiz bu siyaset düşman İsrail-Amerika<br />
ittifakının siyasetidir. Ve bu durumdan öncelikli istifade eden<br />
de onlardır. Ancak Allah‟ın lütfuyla halktan ve askeri kesimden<br />
birçoğu bu kötü plana karşı uyanık davranarak, onların aleti<br />
olmadılar, birbirlerini vurmadılar. Bu girişim, Amerikan-İsrail<br />
düşman ittifakının Suudi Rejimi‟ndeki vekilleri aracılığıyla<br />
giriştikleri bir operasyondu.<br />
Bu nedenle herkes, ümmeti devlet ve devletçiklere ayırdıktan<br />
sonra, onlarca yıldır kanlı savaşlara sokan baş düşmanın<br />
vurulması hususunda odaklandı. Öyle ki her ne zaman bir islam<br />
ülkesinde reform hareketleri meydana gelse, bu Yahudi -<br />
Hıristiyan İttifakı, bölgedeki rejimler aracılığıyla, parçalayıcı<br />
ve her münasip gördüğü yöntemle hareketleri bastırmaya,<br />
tüketmeye çalışıyor. Ve bazen bu bastırma girişimleri, belli<br />
zaman ve belli mekanlarda silahlı çatışmalara dönüşüyor ve onu<br />
yerinde sonlarndırıyorlar.<br />
Bazen de şeriat fakültelerinden mezun olmuş, dahiliye<br />
bakanlığında çalışan adamlarını hareketin üzerine salıyorlar,<br />
halkı bu yoldan caydırmaya çalışıyorlar. Bazı zamanlar da salih<br />
kimseleri ortalığı karıştırmak için alimler ve ıslahat hareketinin<br />
önderleriyle kelime savaşına sokuyorlar ki, herkesin gücü<br />
387
tükensin, en büyük küfür, ümmeti kontrol altına almış vaziyette<br />
gölge gibi kalsın. Tartışmalar her kesimde sürerken, tevhid<br />
inancı ve şeriat hükümleri ile hükmetme ortadan kaybolmuş<br />
durumdadır. Bu tatışmaların gölgesinde hak batılla örtülmüş,<br />
çoğu şahsi düşmanlıklar içine düşmüş, partilere bölünmüş,<br />
ümmet daha fazla parçalanmış ve daha fazla zayıflamış, işlerde<br />
islamiyetin önceliği ortadan kalkmıştır. İçişleri bakanlığının<br />
hazırladığı bu ve bunun gibi şeytani hilelere dikkat etmek<br />
gerekir.<br />
İçinde bulunduğumuz bu durumda doğru olan, ilim ehlinin<br />
kararlaştırdığı gibi yaşamamızdır. Bunlardan Şeyh E l-İslam İbn<br />
Teymiye (Allah rahmet eylesin), ki tüm islam ehli onu<br />
desteklemiştir, islam dünyasını kontrol altına alan en büyük<br />
küfrün defedilmesi için çalışılmasını, küçük bir zararla büyük<br />
zararın kovulacağını söylemiştir. Ve vacipler öncelik sırasına<br />
konulursa, işgalci düşman Amerika‟yı kovmak, imandan sonra<br />
en önemli vaciptir. İlim ehlinin kararlaştırdığı gibi hiçbir şey<br />
bunun önüne geçemez. Bu hususta Şeyh İbn Teymiye şöyle<br />
demiştir: Savunma Savaşı, saldırgan düşmanı din ve saygı<br />
duyulan değerleri savunmak için yapılan en önemli savaştır ve<br />
herkesin üzerine vaciptir. Saldırgan düşman hem dünyayı hem<br />
de dini bozmaktadır. İmandan sonra bu savaştan daha vacip bir<br />
şey yoktur. Belli şartların oluşmasını beklemeye gerek yoktur.<br />
İmkan dahilinde savaşılır. Saldırgan düşmanı kovmak<br />
imkansızlaşmışsa, tüm müslümanların, güçlüsüyle güçsüzüyle,<br />
değerlisiyle değersiziyle toplanmaları, aralarındaki bazı<br />
anlaşmazlıklara göz yumma hakları vardır. Buna<br />
anlaşmazlıklara göz yummanın zararı, islam ülkelerinin üzerine<br />
çullanmış büyük küfre göz yummaktan daha azdır. Bu nedenle<br />
Şeyh El-İslam, bu meseleye istinaden, müslümanların en az<br />
zararla düşmanı savmasının gerektiğini, birçokları fasık bile<br />
olsalar bu hallerinin onları saldırgan düşmana karşı cihattan<br />
muaf kılmayacağını söyledi.<br />
Allah ona rahmet eylesin, Allah‟ın şeriatinin yerine kanunlar<br />
koyan Tatarlar‟ın hallerinden bir hal hatırladıktan sonra şöyle<br />
dedi: (Eğer onlara karşı savaşanlar, Allah‟ın rızasını kazanıp,<br />
sözünü yüceltmek, dinini kurmak ve resulallah sallallahu ale yhi<br />
ve sellem‟e itaati kendilerine hedef edinseler de aralarında kötü<br />
niyetli fasıklar bulunup başkanlık için ya da başka gerekçelerle<br />
onlara saldırsalar da bu savaşı terk etmeleri, kendi<br />
gerekçeleriyle savaşmalarından daha kötüdür. Bu en büyük iki<br />
388
fesadı defetmek için gereklidir. İslamın temelindendir. Bu<br />
noktanın göze alınması gerekir. sünnet ehli ve savaş cemaatinin<br />
temelleri hem masumlardan hem de kötü işler iişleyenlerden<br />
oluışuyordu. Allah, bu dini, resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem‟in hadisinde buyurduğu gibi; kötü adamlarla, hiç ahlakı<br />
olmayan kavimlerle desteklemektedir. Çünkü eğer savaşta, kötü<br />
liderler veya içlerinde kötü işler işleyenlerin çok olduğu<br />
askerlerle ittifak kurulmazsa iki seçenek ortaya çıkar. Ya<br />
onlarla savaş terkedilip diğerleri istila edilir ki bunlar hem<br />
dünya hem de din açısından daha büyük zarar vericidirler ya da<br />
kötü liderle savaşarak aralarındaki kötülerin birçoğu defedilir,<br />
hepsi mümkün değilse de islam kanunlarının birçoğu<br />
uygulamaya konur. Bu şekilde, böyle hareket etmek vaciptir. 4<br />
büyük halifeden sonra meydana gelen savaşların birçoğu bu<br />
yönde olmuştur.<br />
Yayılmış byük ayıpları, haddi aşmış iğrençliklerin varlığını<br />
inkar edenler görme özürlüler ya ad işitme engelliler değil<br />
aksine gören ve işitenlerdir. Durum öyle bir vaziyet almıştır ki<br />
büyük zulüm sayılan Allah‟a şirk koşmak bile insanların<br />
arasında yayıldı. Allahu Teala şöyle buyurdu: „Lokman, oğluna<br />
öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah‟a ortak koşma! Doğrusu şirk<br />
büyük bir zulümdür, demiştir.‟ Lokman Suresi, 13.Ayet. Ve<br />
koyulan kanunlar, Allah‟ın faiz gibi haram kıldığı şeyleri<br />
Mekke ve Medine‟de, Mescid El-Haram‟da yaydılar. Mekke ve<br />
Medine‟yi doldura faiz bankaları, açıkça Allah‟a savaş açtılar,<br />
Allah‟ın emirleriyle inatlaştılar. „Allah, alım-satımı helal, faizi<br />
haram kılmıştır.‟ Bakara Suresi, 275. Ayet. Allahu Teala, yüce<br />
kitabında faiz ashabını, müslümanlardan diğer günahları<br />
işleyenlerden hiç birini tehdit etmediği gibi tehdit etmiştir. „Ey<br />
iman edenler! Allah‟tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız<br />
mevcut faiz alacaklarınızı terkedin. Şayet (faiz hakkında<br />
söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve resulü tarafından<br />
(faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe<br />
edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne<br />
de haksızlığa uğramış olursunuz.‟ Bakara Suresi, 278-279.<br />
Ayetler. Faizi alıp veren müslümanın durumu bu ise ya<br />
kendisini Allah‟a ortak yapan, haram kıldığını helal kılanın hali<br />
nedir? Ülkenin bazı alimlerden, davetçilerden salih kimselerin<br />
ayaklarını kaydırdığını, onları en büyük küfürler i, en büyük<br />
münkerleri inkar etmekten uzaklaştırdığını görüyoruz. Ve la<br />
havle ve la kuvvete illa billah.<br />
389
Böyle bir durumda, herkesin, en büyük küfür olan, islam<br />
ülkeleri üzerine çullanmış, din ve dünyalarını bozan saldırgan<br />
düşmana karşı ümmeti teşvik etmesi, bunun için çaba sarfetmesi<br />
gerekir. İmandan sonra bu, en önemli vaciptir. Bu düşman,<br />
İsrail-Amerika ittifakıdır. Onlar ki Mekke ve Medine ülkesi<br />
Suudi Arabistan‟ı, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin isra<br />
gecesi götürüldüğü Filistin‟i işgal ettile r. Müslümanların,<br />
müslüman ümmeti arasında, iç savaştan, kardeş savaşından uzak<br />
durmaları gerekir. Yoksa bunun sonuçları vahim olur.<br />
Bunlardan en önemlileri:<br />
1- Beşeri enerjinin tüketilmesi ki bunun neticesinde en<br />
büyük zararı görecek olan müslüman halkıdır.<br />
2- Mali Gücün tüketilmesi<br />
3- Devletin altyapısının çökmesi<br />
4- Toplumun parçalanması<br />
5- Petrol Sanayiinin çökmesi. Amerika ve Hıristiyan<br />
askeri güçleri, Müslüman Körfez Ülkeleri‟nin kara,<br />
deniz ve hava sahasında dolaşıyor. Bu da dünyanın en<br />
büyük petrol rezerveleri için en büyük tehlike, en<br />
büyük zarar anlamı taşıyor. Öyle ki bu varlık, halkı<br />
ürkütüyor, onların dinlerine, ibadetlerine, şereflerine<br />
saldırarak kendilerini silahlı cihada itti. İşgalcilere<br />
karşı başlayan bu savaş, bu bölgelerde yayıldı. Petrol<br />
rezerveleri yanma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu<br />
da ekonomik açıdan sadece körfez ülkelerinin, Suudi<br />
Arabistan‟ın değil, tüm dünyanın zarar görmesi<br />
demektir. Bu noktada duruyor ve müslüman<br />
kardeşlerimizi, bu serveti korumaya, savaşa sokmamaya<br />
çağırıyoruz. Çünkü bu, islamiyetin büyük bir serveti,<br />
Allah‟ın izniyle gelecekteki en büyük islam devletinin<br />
n önemli, en büyük ekonomik gücüdür. Ve Amerika‟yı<br />
da bu serveti, savaşın sonunda elinden çıkarak, kanuni<br />
hak sahibinin eline geçecek korkusuyla ve Uzak<br />
Doğu‟daki –özellikle kendisini bölgedeki en büyük<br />
tüketici olarak tanımlayan Japonya karşısında -,<br />
Avrupa‟daki rakipleri karşısında zarara uğrayacak<br />
endişesiyle yakmaya kalkışması hususunda uyarıyoruz.<br />
6- Suudi Arabistan‟ın parçalanması ve İsrail‟in kuzeyden<br />
bir parçayı istila etmesi. Suudi Arabistan‟ın<br />
parçalanması, Yahudi-Hıristiyan ittifakı tarafından,<br />
ısrarla isteniyor. Çünkü bu hacimde bu güçte bir islam<br />
390
devletinin varlığı, -doğru Allah‟ın izniyle bu da olacak-<br />
Filistin‟deki Yahudi varlığı için büyük bir tehlike<br />
oluşturmaktadır. Suudi Arabistan‟da müslümanların<br />
kıblesi Kabe‟nin bulunması nedeniyle bu ülke,<br />
müslüman aleminin birliğini temsil eden tek yerdir.<br />
Aynı şekilde, en büyük petrol rezervelerini kapsaması<br />
nedeniyle, islam dünyasında önemli ekonomik gücün de<br />
temsilcisidir. Ve Suudi Arabistan‟ın evlatları, sahabe<br />
dedelerinin (radiyallahu anhum) siretleriyle bağlantı<br />
kurmakta, ümmeti yenilemek, Allah ismini tekrar<br />
yüceltmek için onları örnek almak gerektiğini ifade<br />
etmekteler.<br />
7- Amerikan işgalinin varlığı esnasında çıkacak bir iç<br />
savaş, büyük bir hata demektir. Öyleki bu işgalci, iç<br />
savaşı dünyanın en büyük küfrünün çıkarları<br />
doğrultusunda çözmeye çalışacaktır.<br />
Silahlı kuvvetlerde, vatan koruması ve emniyette görevli<br />
kardeşlerimizi islamiyet ve müslümanlara hizmet yolunda korusun.<br />
Ey tevhid ve akide koruyucuları, ey selefilerin ardında yer alıp<br />
hiadyet nurunu taşıyan, onu dünyaya yayanlar, ey Saad Bin Ebi<br />
Vakkas‟ın, Müsenna Bin Harise El-Şibani‟nin, El-Kağkağ bin<br />
Ömer El-Temimi‟nin nesli ve onlarla savaşmış seçilmiş sahabeler;<br />
orduya katılıp, Allah yolunda, Allah kelimesini yüceltmek,<br />
islamın kutsal bölgelerini savaşlara, işgale karşı korumak için<br />
cihada rağbette bizi geçtiniz. İşte bu, dinin zirvesidir. Maalesef<br />
rejim, tartıları değiştirdi, anlayışların aksini yaptı . Ümmeti, ilk<br />
kıblesinin değişmesinden sonra dönmeyi istemeyeceği kadar<br />
zelillik içine düşürdü, milleti isyan ettirdi. Yeni gelen nesil, yarım<br />
yüzyıllık antlaşmaları değiştirerek Kutsal Aksa topraklarını<br />
Yahudilerin ellerine teslim etti. Yarım yüzyıldan fa zla süredir<br />
meydana gelen bu hal neticesinde, ümmetin yarası kanamaktadır.<br />
Tüm bunlara rağmen, Mekke‟deki mukaddesleri, Mescid El -<br />
Nebevi‟si ile ümmete daha çok acı vermektedir. Çünkü bu kutsal<br />
değerleri korumak için hıristiyan ordusunu ithal etti. Mekke -<br />
Medine topraklarını haçlılara mübah kıldı. –Aslında kral, boynuna<br />
haç taktıktan sonra bunu pek de garipsemeye gerek yok - .baş<br />
makamlarını, itibarını onlara sundu. Böylece komutanlıklar,<br />
Amerikan askerleri ve müttefikleri le doldu. Çünkü onların<br />
yardımı olmadan duramaz oldular. Ve sizler bu insanların, varlık<br />
sebeplerini, hacmini, hedeflerini ve tehlikesini biliyorsunuz. Bu<br />
nedenle ümmete ihanet ettiler. Kafirleri dost edindiler, onlara<br />
391
yardım ettiler ve müslümanlara karşı destek oldular. Bilindiği gibi<br />
bu islama aykırı 10 halden bir tanesidir. Resulallah Sallallahu<br />
Aleyhi ve sellem‟in ölüm döşeğindeki vasiyetine „müşrikleri Arap<br />
Yarımadası‟ndan çıkarın‟ (rivayet eden: Buhari) karşılık onlar,<br />
Arap Yarımadası‟nı, hıristiyanlara mübah kıldılar. Ayrıca şöyle<br />
buyurdu: İnşaallah eğer yaşarsam, Yahudileri ve Hristiyanları<br />
Arap Yarımadası‟ndan kesinlikle çıkartacağım..<br />
Hıristiyan güçlerinin Suudi Arabistan‟da olmasının zorunlu ve<br />
geçici bir durum olduğu iddiaları ise yersizdir. Özellikle Irak‟ın<br />
askeri ve sivil kanadıyla yerle bir edilmesinden, hıristiyan ordusu<br />
yerine müslüman ordunun getirilmesinin ısrarla istenmemesinden<br />
sonra hıristiyanlarla yahudilerin müslümanlara ve çocuklarına<br />
karşı besledikleri kinin gerçeği ortaya çıktı. Ayrıca küfür ehlinin<br />
önde gelenlerinden Amerika Savunma Bakanı William Perry‟nin<br />
Hobar patlamalarından hemen sonra Amerika‟nın Suudi<br />
Arabistan‟daki varlığının sebebinin Amerika‟nun menfaatleri<br />
olduğunu açıklaması da koruma iddialarının tümünü yerle bir etti.<br />
Şeyh Sefer El-Havali, 70 sayfalık kitabında, Amerika‟nın Arap<br />
Yarımadası‟nda bulunmasının, daha önceden planı hazırlanmış<br />
askeri işgal olduğunu, deliller getirerek açıklamaktadır. Ortaya<br />
atılan iddialar ise sadece aldatmacadır. Sadece rejim, daha önce<br />
Filistinli mücahitlere yaptığı gibi halkı oyuna getirmek istiyor.<br />
Öyle ki, daha önceki oyunları, Mescid El -Aksa‟nın elden<br />
çıkmasına sebep oldu. 1936 yılında Filistin Halkı, İngiltere<br />
işgaline karşı büyük bir cihada kalkışınca İngiltere, mücahitlerin<br />
önünde durmaktan ve cihadı durdurmaktan aciz k aldı. Sonra<br />
şeytan onlara, Filistin‟deki silahlı cihadı durdurmanın ancak Kral<br />
Abdulaziz aracılığıyla mümkün olabileceğini vahi etti. Çünkü o,<br />
mücahitleri kandırabilirdi. Kral Abdulaziz, görevini yerine<br />
getirmek için iki oğlunu, -cihadı durdururlarsa İngiltere‟nin<br />
hemen çıkacağı, isteklerinin yerine getirileceği vaatleri ile -<br />
mücahitlerin liderleri ile görüşmek üzere Filistin‟e gönderdi. Kral<br />
Abdulaziz, müslümanların ilk kıblesinin elden gitmesine işte<br />
böyle sebep oldu. Müslümanların karşısına geçerek hıris tiyanları<br />
dost edindi. Mescid El-Aksa meselesini çözmek, Allah yolunda<br />
Aksa‟yı özgürleştirmek için savaşan mücahitlere yardım etmek<br />
yerine, onları terketti. Bugün de aynı şekilde oğlu Kral Fahd,<br />
elimizde kalan mukaddeslerimizi de kaybetmemiz için<br />
müslümanları ikinci kez aldatmaya çalışıyor. Amerika‟nın Suudi<br />
Arabistan‟a girişiyle fetva yayınlayan alimlere, tüm büyük<br />
alimlere, islam dünyasının liderlerine, tüm islam dünyasının<br />
392
Amerika‟nın ülkeye girişini kınaması üzerine Mekke‟de<br />
düzenlediği toplantıda yalan söyledi. Onlara şöyle dedi: „Durum<br />
basit, Amerika ve mittefikleri bir kaç ay sonra ülkeden<br />
çıkacaklar.‟ Bugün Amerika‟nın ülkeye girişinin 7. senesine<br />
giriyoruz. Rejim, onları çıkartmaktan aciz. Halkına bu acziyetini<br />
itiraf etmek de istemiyor. Ve insanlara yalan söylemeye devam<br />
etti. Amerikalıların çıkacağını iddia ediyor. Mümin, bir yılan<br />
oyuğundan iki kere sokulmaz. Mutlu kimse, başkasından öğüt<br />
alandır.<br />
Rejim, orduyu, korumaları, emniyet görevlilerini işgalcilere<br />
karşı harekete geçireceğine, onların kor uması yaptı. Zillet,<br />
alçaklıkta abartı, ihaneti tercih etti. Ve la havle ve la kuvvete illa<br />
billah. Askerlerden, polisten, korumalardan, emniyet<br />
görevlilerinden oluşan küçük topluluğu hatırlıyoruz. Rejim, onları<br />
kullandı, müslümanların haklarına, kanlarına asldırmaları için<br />
baskı yaptı. Allahu Teala hadisi kudside şöyle buyurmaktadır:<br />
„Kim benim dostuma düşmanlık ederse ona savaş açtığımdan<br />
haberi olsun.‟ (Rivayet eden: Buhari). Resulallah Sallallahu aleyhi<br />
ve sellem şöyle buyuruyor: Adamın biri elinde bir adamla gelir ve<br />
şöyle der: Ey Rabbim, bu beni öldürdü. Allahu Teala ona şöyle<br />
der: Onu neden öldürdün? Ve şöyle cevaplar: izzetin sana ait<br />
olması için öldürdüm. Allahu Teala şöyle der: O (izzet) bana<br />
aittir. Başka bir adam elinde bir adamla gelir ve şöyle der: Bu<br />
beni öldürdü. Allahu Teala şöyle der: Neden onu öldürdün? Ve<br />
Şöyle der: İzzetin filan isimli kişiye ait olması için öldürdüm.<br />
Allahu Teala şöyle der: İzzet ona ait değildir. Öyleyse günahla<br />
geldin. (rivayet eden: sahih senetle Nisai) .<br />
Bugün, kardeşleriniz ve Haremeyn‟in evlatları, düşmanı Suudi<br />
Arabistan‟dan çıkarmak için Allah yolunda cihada çıktılar. Ve hiç<br />
şüphesiz siz de ümmetin izzetinin geri döndürülmesi ve işgal<br />
altındaki kutsal mekanlarının özgürleştirilmesini istiyorsunuz.<br />
Bilindiği gibi uygun bir gözle bakıldığında bizim düzenli silahlı<br />
kuvvetlerimizle düşman kuvvetleri arasında denge olmadığı<br />
görülür. Daha basit bir ifadeyle, hızlı hareket eden hafif<br />
kuvvetler, tam bir gizlilik içinde çalışıyor. Başka bir ifadeyle ise,<br />
silahlı kuvvetler dışında halkın evlatları da savaşa katıldı. Ve<br />
Allah‟ın hikmetidir ki bu aşamada, silahlı ordu, düşman haçlı<br />
ordusuyla klasik savaşa girmekten uzak durdu. Silahlı güçler,<br />
kuvvetli ve ferdi operasyonlara giriyorlar. Yani klasik, düzenli bir<br />
şekilde teşkilatlana söz konusu değil. Bu nedenle de ordu üzerine<br />
güçlü bir karşılık verme saldırısı düzenlenmiyor. Çok büyük, ağır<br />
393
iş gerekmiyor. Böylece düşmanın rükünleri parçalanıyor, gövdesi<br />
sarsılıyor ve müslümanların kanları akıtması hususunda şiddetli<br />
şekilde uyarılarak yenilmiş, büyük bir zarara uğramış, kahrolmuş,<br />
kovulmuş olarak çıkarılıyor.<br />
Bu aşamada, mücahit kardeşleriniz, evlatlarınız sizlerden tüm<br />
imkanlarınızla; bilgiyle, maddi olarak, operasyonlarında<br />
kullanacakları gerekli silahları temin ederek yardım et menizi<br />
istiyorlar. Özellikle de emniyette çalışanlardan onları<br />
saklamalarını, düşmanı onlar hakkında yalnız bırakmalarını ve<br />
saflarını sarsmalarını rica ediyorlar. Bunların her biri, işgalci<br />
düşmana karşı mücahitlere yardım etmek demektir.<br />
Ve size rejim hakkında tenbih ediyorum, silahlı kuvvetler, koruma<br />
görevlileri veya emniyet görevlilerine yönelik operasyon yaparak,<br />
mücahitlerin üzerine atmaya hazırlanıyor. Onlara bu fırsatı<br />
vermemeniz gerekir.<br />
Bu sırada biliyoruz ki, ülkenin başına gelenlerden, kullar ın<br />
çektikleri zorluklardan tamamen sorumludur. Buna rağmen<br />
hastalığın başı, işgalci düşman Amerika‟dır. Bu nedenle de onlarla<br />
savaşa, onları öldürmeye, yerle bir etmeye, kovmaya odaklanmak,<br />
Allah‟ın izniyle yenilene kadar gözetlemek gerekir. ve böylece<br />
Allah‟ın izniyle, Allah kelimesini yüceltmek, kafirlerin sözlerini<br />
en alçak yapmak için, sizin sıranızı kullanacağınız aşama gelecek.<br />
İslami vaciplerinizi doğru olarak yerine getirdiğiniz taktirde<br />
düşmana demirden elle vurma, işlerin normale döndürüleceği,<br />
hakların sahiplerine iade edileceği aşama gelecek. Sonra Allah‟ın<br />
izniyle, davamız hususunda, bağımsız olarak konuşma hakkımız<br />
olacak.<br />
Tüm mekanlardaki müslüman kardeşlerim, özellikle de Arap<br />
Yarımadası‟ndakiler:<br />
Amerikan eşyalarını satın almak için ödediğin iz paralar,<br />
Filistin‟deki kardeşlerimizin göğüslerine asplanan kurşunlar<br />
olarak geri dönüyor. Yarın da Suudi Arabistan‟ın evlatlarının<br />
göğüslerine saplanacak.<br />
Onların eşyalarını satın alarak, ekonomilerini güçlendirirken,<br />
biz de fakirlik ve sıkıntı içinde yaşıyoruz.<br />
Haremeyn‟deki müslüman kardeşlerim:<br />
Ülkemizin, Amerika‟nın dünyadaki en büyük silah müşterisi,<br />
bölgede de Amerika‟nın en büyük ticaret ortağı olmasını, silahla,<br />
malla, adamlarıyla, Filistin işgalcisi Yahudi kardeşlerine destek<br />
olan Amerika‟yı destekleyerek müslümanların öldürülmesine,<br />
birbirlerinden ayırılmasına sebep olması akıllara sığar mı?!!!<br />
394
Bu işgalcilerin mallarını geri çevirmek, ticaretlerine büyük darbe<br />
vurmak, onlara karşı yürütülen cihada çok önemli yardım sunmak<br />
anlamı taşır. Bu tavrımız, aynı zamanda manevi açıdan da büyük<br />
önem taşıyacak, onlara olan kızgınlığımızı ve nefretimizi ortaya<br />
koyacaktır. Bununla beraber de kutsal mekanlarımızı<br />
yahudilerden, hıristiyanlardan temizleme girişimlerine ortak<br />
olmuş, onları topraklarımızdan yenilmiş, kovulmuş olarak<br />
ayrılmaya, Allah‟ın izniyle topraklarımızı terketmeye zorlamış<br />
oluruz.<br />
Suudi Arabistan‟daki diğer müslüman ülkelerdeki<br />
kadınlardan da görevlerini yerine getirmelerini ve Amerikan<br />
mallarını boykot etmelerini istiyoruz.<br />
Eğer mücahitlerin askeri darbeleri, ekonomik boykotlarla<br />
birleşirse, düşmanın yenilmesi inşaallah çok yakında<br />
gerçekleşecektir. Bunun tam aksi de doğrudur. Müslümanlar,<br />
mücahit kardeşleriyle yardımlaşmaz, ekonomik boykotlarla<br />
güçlerine güç katmazlarsa, mallarla, düşman Ame rika‟nın savaş<br />
gereksinimlerini, askerlerinin geçimlerini sağlamış olurlar. Bu<br />
nedenle de savaş uzar, müslümanların üzerindeki baskılar artar.<br />
Dünyadaki hiç bir güvenlik ya da istihbarat birimi, hiç bir<br />
vatandaşı düşmanın mallarını almaya zorlayamaz.<br />
Düşman Amerikan mallarının boykot edilmesi, düşmanı<br />
zayıflatmak ve zarara sokmak adına çok etkili bir silahtır. Öyle<br />
bir silahtır ki hiç bir baskıcı güç ona hükmedemez.<br />
Sona gelmeden gerçekten müslüman gençleri ilgilendiren çok<br />
önemli bir meseleye değineceğim. Onlar ki Muhammed sallallahu<br />
aleyhi ve sellemin ümmetinin geleceğinin ışıklarıdırlar.<br />
Ümmetimizin geçirdiği en kritik aşamada, bu gençlerin üzerine<br />
çok önemli görevler düşüyor. Bu aşamada vaciplerini yerine<br />
getirmek için tüm kesimler bir tarafa gençler ön plana çıkıyor.<br />
Allah onları korusun; bazı parmakla gösterilenler islamı savunma,<br />
canlarını ve mallarını zulümden, baskıdan, kötülükten, devletin<br />
yürüttüğü terörden kurtarma yolunda tereddüt ederken, basının da<br />
ümmeti uyandırmama yolunda kullanıldığı sırad a gençler, (Allah<br />
onları korusun), cihat bayrağını yükseltmek, müslümanların kutsal<br />
mekanlarını işgal eden Amerikan-Yahudi ittifakına karşı savaşmak<br />
için öne çıktılar. Bu esnada başkaları da; devletin kendilerine<br />
uyguladığı terörden, ayaklarının fani dünya ya kaymasından<br />
korktuklarından ötürü, bu büyük ihanetin, büyük musibetin Suudi<br />
Arabistan‟ı işgalini sona erdirmek, yerine şeriati getirmek için<br />
öne çıktılar. Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Bu öne çıkışın<br />
395
garipsenecek, şaşılacak bir yanı yok. Muhammed Sallallahu<br />
Aleyhi ve Sellem‟in ashabı gençlerden oluşmuyor muydu? Ve bu<br />
gençler, selefilerin ardından gelen hayırlı gençlerdir. Bu ümmetin<br />
firavunu Ebu Cehil‟i öldüren genç değildi de neydi?.<br />
Abdurrahman Bin Afv (radiyallahu anh) şöyle dedi: Bedir günü,<br />
ilk saflarda yer alıyordum. Sağımdan solumdan yaşları çok küçük<br />
iki genç geldiler, ben onların orada bulunmalarına inanamadım.<br />
Bir tanesi arkadaşından gizli olarak bana şöyle dedi: ey amca,<br />
bana Ebu Cehl‟i göster. Ona şöyle dedim: Ona ne yapacaksın?<br />
Şöyle cevap verdi: Onun resulallah sallallahu aleyhi ve selleme<br />
sövdüğü haberini aldım. Ruhum elinde olan Allah‟a yemin olsun<br />
ki, onu gördüğümde, ikimizden biri ölene kadar onu<br />
bırakmayacağım. Abdurrahman Bin Afv: Buna şaşırdım. Sonra<br />
diğeri bana göz kırparak diğerinin dediği gibi dedi. O sırada<br />
gözlerim insanların arasında dolaşan Ebu Cehl‟e takıldı. Ve onlara<br />
şöyle dedim: Görmüyor musunuz? İşte sorduğunuz arkadaşınız.<br />
İkisi de kılıçlarını çıkardılar ve onu öldürene kadar vurdular.<br />
Allahu Ekber..Bu durum, iki gencin tasası idi. Ve babalarımızın<br />
tasaları işte böyleydi. Bu iki genç, yaşları küçük ancak<br />
himmetleri, cesaretleri, akılları ve dinleri için gayretleri büyük<br />
kişilerdi. Herkes onlara düşmandan öldürdükleri en önemli kişiyi<br />
soruyorlar; onların öldürdükleri, bu ümmetin firavunu, müşriklerin<br />
komutanı Ebu Cehl değil miydi? Ve Abdurrahman bin Afv, onlara<br />
Ebu Cehl‟in yerini gösterdi. Bu vasıf, bilgi ehlinden, tecrübe<br />
ehlinden düşmanla savaşmak, oğullarına ve kardeşlerine doğru<br />
yolu göstermeleri için istenen vasıftır. Bununla beraber, gençler<br />
de selefleri gibi söylüyorlar: „canım elinde olana yemin olsun ki;<br />
„Onu görürsem, ikimizden biri ölene kadar onu bırakmayacağım.‟<br />
Abdurrahman Bin Afv‟ın Ümeyye Bin Halef ile kıssasında da<br />
Bilal‟in (Radiyallahu anh) kafirlerin başını öldürmekteki ısrarı<br />
ortaya çıkıyor: (Kafirlerin başı Umeyye Bin Halef..O kurtulursa<br />
ben kurtulmam.<br />
Birkaç gün önce, haber ajansları, İşgalci Haçlı Amerika‟nın<br />
savunma bakanının açıklamalarını yayınladı. Şöyle diyordu: Riyad<br />
ve Hobar Patlamaları, bir ders verdi, bu ders, korkak teröristler<br />
karşısında çekilmememiz gerekiyor.<br />
Biz, savunma bakanına şu cevabı veriyoruz: bu söz, biricik oğlunu<br />
kaybetmiş yasta bir kadını bile güldürür. Buradan, onları saran<br />
korkunun büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Hani nered e o sahte<br />
cesaretiniz? 1983 yılında Beyrut‟ta meydane gelen patlamalarda<br />
çoğu Marenz, 241 askeriniz öldü. Paramparça oldunuz, dört bir<br />
396
yana ayrıldınız, kötürüm oldunuz. Hani nerede o sahte cesaretiniz<br />
ki, Aden patlamalarından 24 saat geçmeden hiçbir şeyi<br />
önemsemeden çıktınız.<br />
Ancak en rezil düştüğünüz yer Somali‟ydi. Aylarca süren<br />
basın gürültüsünden, şiddetle Amerika‟yı öven yayınlarınızdan,<br />
Yeni dünya düzeni iddialarınızdan, sürdürdüğünüz soğuk savaş<br />
döneminden sonra, 10 binlerce uluslararası kuvvetlerden , 28 bin<br />
Amerikan askerlerini Somali‟ye göndermenizden sonra küçük<br />
düştünüz. Giriştiğiniz küçük bir savaşta, onlarca askeriniz ölünce<br />
hemen Amerikan uçakları Makdişu sahillerinden birine geldi ve<br />
yenilmiş, kovulmuş, umduğunu elde edememiş, hüsrana uğramış,<br />
alçak duruma düşmüş, ellerinizde ölüleriniz olduğu halde gitmek<br />
zorunda kaldınız. Bir yandan geri çekilme gerçekleşirken bir<br />
yandan da Clinton, dünyanın önünde bunun intikamını alacaklarını<br />
söyleyip tehditler savuruyordu. Allah sizi alçalttı ve çekildiniz .<br />
Acziyetiniz ve zayıflığınız ortaya çıktı. Bu üç islam ülkesindeki<br />
(Lübnan-Beyrut, Yemen-Aden, Somali-Makdişu) görüntünüz;<br />
hezimete uğradığınızı gösteriyordu. Bu her müslümanın kalbini<br />
sevinçle doldurdu. Ve mümin kavmin göğüslerine şifa oldu.<br />
Ve diyorum ki, Suudi Arabistan‟ın evlatlarında şuur ve her<br />
yerdeki kafirlere karşı cihada iman olsaydı, Afganistan‟da<br />
Ruslar‟a, Bosna ve Hersek‟te Sırplar‟a karşı savaşan, bugün de<br />
Tacikistan‟da, Çeçenistan‟da savaşan mücahitlere katılsalardı, ki<br />
Allah o mücahitlere Ruslar‟a karşı yardım etti, bugün mücahitlerin<br />
sayısı daha fazla olurdu, daha güçlü olurlardı. Üzerinde<br />
doğdukları, en büyük mukaddeslerin bulunduğu, tüm<br />
müslümanların kıblesi Kabe-i Müşerrefe‟yi içinde bulunduran<br />
toprakları korumak için daha sıcak, daha istekli olsalardı, herkes<br />
onlara yardım ederdi, güçlerine güç katardı. Kutsal mekanları<br />
özgürlüğe kavuşturmak, tüm müslümanların davasıdır. Ve tüm<br />
müslümanların üzerine vaciptir.<br />
Sana sesleniyorum Ey William: Bu gençler, sizin hayatı<br />
sevdiğiniz gibi ölümü seviyorlar. Bu izzet, büyüklük, kerem,<br />
cesaret, sıdk, öne çıkma, fedakarlık onlara mirass kaldı ve<br />
büyüdükçe büyüdü. Ve onlar bu savaşta sadık bir buluşma için<br />
sabrediyorlar. Bu sıfat onlara cahiliyet devrindeki dedelerinden<br />
kaldı. İslam geldi, bu ahlak devam etti ve tamamlandı. Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem‟in buyurduğu gibi: ral Ömer Bin Hind,<br />
Ömer Bin Külsüm‟ü zelil etmek istediğinde Ömer Bin Külsüm,<br />
zillete, alçaklığa, haksızlığa kılıcını çekerek kralın kafasını<br />
kopardı.<br />
397
Bu gençler, ölümden sonra cennete inanıyorlar. Savaşın,<br />
ölümlerini öne alamayacağı gibi, geciktiremeyeceğini de<br />
biliyorlar. Allahu Teala‟nın buyurduğu gibi: „Allah‟ın izni<br />
olmadan ölemez. Ölümün belirlenmiş bir süresi var.‟ Al -i İmran<br />
Suresi, 145. Ayet. Ve Resulallah sallallahu al eyhi ve sellemin<br />
hadisine inanıyorlar: „Ey çocuk, sana kelimeler öğreteceğim.<br />
Onları ezberle, Allah seni korusun, ezberle ki Allah‟ı yanında<br />
bulasın. Sorduğunda Allah‟a sor, sığındığında Allah‟a sığın. Ve<br />
bil ki, tüm ümmet sana fayda vermek için toplansa A llah‟ın senin<br />
için yazdığından öte bir fayda veremezler. Ve sana zarar vermek<br />
için toplansalar, aynı şekilde Allah‟ın sana yazdığından başka bir<br />
zarar veremezler. Kalemler kaldırıldı, sayfalar kurudu.‟ Sahih,<br />
cami-ulsagir.<br />
Bu gençler, Allah‟un ve resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellemin mücahitler ve şehitlerin ecirlerinin çok büyük olduğuna<br />
dair kendilerine bildirdiklerine iman ediyorlar. Allahu teala şöyle<br />
buyuruyor: „ Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların<br />
yaptıklarını boşa çıkarmaz. Allah on ları hidayete erdirecek ve<br />
durumlarını düzeltip-ıslah edecektir. Ve onları kendilerine tarif<br />
edip tanıttığı cennete sokacaktır.‟ Muhammed Suresi, 4 -5-6.<br />
Ayetler. „Allah yolunda öldürülenler için „ölüler‟ demeyin. Tam<br />
aksine, onlar diridirler, ama siz farkı nda olmazsınız.‟ Bakara<br />
Suresi, 154.Ayet. Resulallah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle<br />
buyuruyor: „Cennette Allah‟ın şehitlere hazırladığı 100 derece<br />
bulunur. İki derece arasında yer ile gök arasındaki mesafe kadar<br />
mesafe vardır.‟ Sahih El-Cami‟ulsagir Bir başka hadisi şerifte<br />
şöyle buyuruluyor: „En üstün şehitler, saflar karşı karşıya<br />
geldiğinde, öldürülene kadar yüzleri geri dönmezler. Onlar,<br />
cennette yüksek odalar isterler. Rabbin onlara güler, ve rabbin<br />
dünyada bir kula gülerse, ona hesap yoktur.‟ Sahih senetle rivayet<br />
eden: Ahmet. Bir başka hadis: „Şehit, ölürken birinizin böcek<br />
ısırması kadar hissettiğiniz acıdan daha fazlasını hissetmez.‟<br />
Sahih, El-Cami-ulsagir. Bir diğer hadis: „Allah katında şehidin<br />
özellikleri vardır: Kanının ilk fışkırdığı andan i tibaren , tüm<br />
günahları mağfiret eylenir, cennetteki koltuğu gösterilir, iman<br />
süsüyle süslenir, hurilerle evlendirilir, kabir azabından kurtulur,<br />
en büyük korkudan emin olur, başına, dünyadan ve içindeki<br />
herşeyden daha hayırlı yakut taç konur. 72 huri ile evlendirilir.<br />
Akrabalarından 70 kişiye şefaat eder. Rivayet eden: Ahmet ve<br />
Tirmizi, sahih senetle.<br />
398
Bu gençler biliyorlar ki, sizinle savaşta kazanacakları ecir, kitap<br />
ehli olmayan başkalarına karşı savaşta kazanacakları ecirden daha<br />
fazladır. Onların, sizi öldürerek cennete girmekten başka<br />
önemsedikleri birşey yoktur. Kafir ve katili, ateşte bir araya<br />
gelmez.<br />
Ve onlar, Allahu Teala‟nın şu ayetini tekrar tekrar okuyorlar:<br />
„Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın;<br />
onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun<br />
kalplerini ferahlatsın.‟ Tevbe Suresi, 14. Ayet. Resulallah<br />
Sallallahu aleyhi ve sellem, Bedir Savaşı‟nda müslümanları teşvik<br />
ederken şöyle diyordu: „Muhammed‟in canı elinde olana yemin<br />
olsun ki; Bugün onlara karşı sabırla, hesap ederek, arkasına<br />
dönmeden savaşmış bir adamı Allah illa cennete sokar.‟ Sonra<br />
onlara şöyle der: „Alanı gökler ve yer olan cennet için kalkın.‟<br />
Onlar ayrıca Allahu Teala‟nın şu ayetini de okuyorlar: (Savaşta)<br />
Kafirlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun...‟Muhammed<br />
Suresi, 4. Ayet.<br />
Bu gençler, sana, deden Nakfur, Harun Reşit‟e müslümanları<br />
tehdit eden, gözünü korkutmak isteyen mektubu gönderdiğinde,<br />
dedeleri, müminlerin emiri Harun reşit‟in verdiği cevabı<br />
veriyorlar: „Müminlerin emiri Harun Reşit‟ten, Rum Köpeği<br />
Nakfur‟a, hiç görmediğin ve işitmediğin cevap.‟<br />
Sonra islam ordusuyla karşı karşıya geldiler ve Allah, Nakfur‟u<br />
çok kötü bir şekilde hezimete uğrattı.<br />
Ve bu gençler, onlar hakkında; korkaklar diyorlar ve hiç<br />
görmedikleri, hiç işitmedikleri şekilde cevap veriyorlar. Onlarla<br />
savaşmak, onları öldürmek için, aynen Evs ve Huzruc‟un,<br />
müşrikleri öldürmek uğruna yarıştıkları gibi birbirleriyle<br />
yarışıyorlar.<br />
Onlar, 10 sene Afganistan‟da omuzlarında tüfek taşıdılar ve<br />
Allah‟a sizi yenilmiş, istediğini elde edememiş, kovulmuş olarak<br />
çıkarana kadar, Allah‟ın izniyle size karşı savaşmayı<br />
sürdüreceklerine dair söz verdiler.<br />
Sahabeyi kiramın torunlarına korkaklar diye küfrederek Suudi<br />
Arabistan‟dan çıkmayacağına dair meydan okumanın karşılığın ı<br />
sana İslamın gençleri verecek.<br />
Topraklarımızda silah taşıyorsunuz ve sizi tehdit etmemiz şer‟an<br />
vacip ve aklen de talep edilendir. Bu, tüm beşeriyette en doğal<br />
haktır. Hatta canlı kainatta. Sizinle halimiz, bir adamın evine<br />
giren yılan ve evine giren o yılanı öldüren adam gibidir. Asıl<br />
399
korkak, sizin kendi topraklarında, silahlarınızla, güvenli ve<br />
istediğiniz şekilde dolaşmanıza izin verendir.<br />
Bu gençler, sizin askerlerinizden farklıdırlar. Sizin sorununuz,<br />
askerlerinizi savaşa sokmaya ikna etmekte, bizim sorunumuz ise,<br />
gençlerimizi, operasyonlar ve savaş için sıralarını beklemeye ikna<br />
etmekte. Maşaallah onlara! Bu gençler, övülecek, yüceltilecek<br />
kişiler. Onlar, dinin zafer kazanması için konumlarını alırken,<br />
devlet, büyük kişilerin ayaklarını kaydırdı, onlara, Allah‟ın<br />
kitabında da resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetinde de<br />
bir dayanağı olmayan fetvalar çıkarttırdı. Böylece Mescid El -<br />
Aksa‟yı Yahudiler‟e teslim ettiler, Suudi Arabistan‟ı da hristiuam<br />
ordularına serbest kıldılar. Onların yazdıkla rı, bu gerçeği<br />
değiştiremeyecek.<br />
Bu gençler, sizleri Filistin‟de Yahudi kardeşlerinizin<br />
yaptıklarından, Lübnan‟da müslümanların öldürülmesinden,<br />
ayrılmasından, mahremlerinin ırzlarına geçilmesinden sorumlu<br />
tutuyorlar. Siz, malla, silahla, cihazla onları de stekliyorsunuz.<br />
Irak‟ta, 600 binden fazla çocuk, gıda ve deva noksanlığı<br />
sebebiyle, Irak‟a koyduğunuz zalim ambargo sebebiyle öldü.<br />
Sizler, Suudi rejimiyle beraber bu masumların kanından<br />
sorumlusunuz. Tüm bunlar, sizin yaptığınız bütün anlaşmaların<br />
bozulduğunu gösteriyor. Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem,<br />
Kureyş, Beni Bekir‟e, Resulallah sallallahu aleyhi ve sellemin<br />
himayesine giren Huzaa Kabilesi‟ne yaptığı baskında yardım etti.<br />
Bunun üzerine Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem, Kureyş‟ten<br />
Beni Bekir‟i korumasından vazeçmesini istemişse de onlar kulak<br />
asmadılar ve Hudeybiye Antlaşması geçersiz sayılarak, Mekke<br />
fethedildi. Kaynuka Oğulları ile yapılan antlaşma onlardan bir<br />
yahudi, çarşıda bir kadına eziyet ettiği için geçersiz sayıldı.<br />
Öyleyse 100 binlerce müslümanı öldürmeniz, onların kutsal<br />
yerlerini kendinize mübah kılmanız nasıl değerlendirilmelidir?<br />
Müslüman ülkeleri işgal eden düşman Amerikan askerlerinin<br />
kanlarının masum olduğunu iddia edenler, rejimin kendilerini<br />
tutuklamasından korkuyorlar. Arap Yarımadası‟ndaki herkesin<br />
Allah yolunda cihat etmesi, topraklarını bu işgalcilerden<br />
temizlemesi üzerine vaciptir. Allah, o işgalcilerin kanlarını helal<br />
kıldı mallarını da ganimet saydı. Ve kim birini öldürürse, onun<br />
malını alır. Allahu Teala, Tevbe Suresi‟nde şöyle buyurmuştur:<br />
„Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları<br />
yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup<br />
bekleyin...) Tevbe Suresi, 5.Ayet. bu gençler biliyorlar ki,<br />
400
müslümanların başına gelen bu alçaklık ancak cihatla, ancak<br />
patlamalarla ortadan kaldırılabilecek.<br />
Afganistan‟da, Bosna Hersek‟te, mallarıyla, canlarıyla, dilleriyle<br />
ve kalemleriyle cihat eden islam dünyasının gençlerine diyorum ki<br />
savaş henüz bitmedi. Ve onlara, Cibril Aleyhisselam‟ın Re sulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem ile, Ahzab Gazvesi sonrası<br />
konuşmasını hatırlatıyorum: „Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem, Medine‟ye yönelip henüz silahını koymuştu ki Cibril<br />
Aleyhisselam geldi ve şöyle dedi: „Silahını koyuyor musun?<br />
Vallahi melekler silahlarını daha koymadılar. Seninle kim varsa<br />
Beni Kariza‟ya saldır. Ben önünden yürüyeceğim. Onların atlarını<br />
sarsacağım, kalplerine korku atacağım.‟ Cibril aleyhisselam ve<br />
meleklerden oluşan alayı önde, Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellem ile muhacirlerden, ensardan oluşan alayı arkada yürüdüler.<br />
(rivayet eden:Buhari).<br />
Bu gençler biliyorlar ki, öldürülmeyen de ölecek. Ve en<br />
şerefli ölüm, Allah yolunda olan ölümdür.<br />
Annelerimize, kız kardeşlerimize, kadınlarımıza, kızlarımıza<br />
gelince, resulallah sallallahu aleyhi ve sellemden sonra,<br />
kendilerine, üstün sahabe hanımları (radiyallahu anhunne) örnek<br />
alsınlar. Onların yaşantılarından fedakarlığı, cesareti, Allah<br />
yolunda harcamayı öğrensinler. Hattab‟ın (radiyallahu anh) kızı<br />
Fatıma‟nın (radiyallahu anha) kardeşi Ömer Bin Hattab‟ın<br />
islamiyete girmesinden önce „Ey Ömer, hak senin dininden başkası<br />
ise ne dersin‟ sözleriyle ona meydan okuyuşunu, cesaretini,<br />
sertliğini hatırlasınlar. Hicret günü, Ebu Bekir‟in kızı Esma‟yı<br />
hatırlasınlar. Kuşağını ikiye bölüp, bir parçası ile, Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebu Bekir‟in yanlarına aldıkları<br />
sofrayı bineklerine astı. Bu nedenle de kendisine iki kuşak sahibi<br />
dendi. Nesibe Bin Kaab‟ı hatırlasınlar; Uhud günü Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem‟i savunuyordu. Bu sırada omzundan 12<br />
darbe aldı. Sahabe hanımların müslümanları, Allah yolunda cihada<br />
nasıl hazırladıklarını hatırlasınlar; oğullarını, kardeşlerini,<br />
kocalarını nasıl da teşvik ediyorlardı. Bugün de kadınlar,<br />
gerçekten çok güzel örnek sergilediler; Afganistan‟da, Bosna ve<br />
Hersek‟te, Çeçenistan‟da...ve diğerlerinde. Allah‟tan, onlardan<br />
çabalarını kabul etmesini, oğullarını, kocalarını, erkek<br />
kardeşlerini esaretten kurtarmasını, imanlarını artırmasını, bu<br />
yolda sabit kılmasını –Allah kelimesini yüceltmek için girilen<br />
fedakarlık yolu- niyaz ediyoruz.<br />
401
Tüm dünyadaki müslüman kardeşlerimiz: Suudi<br />
Arabistan‟daki, Filistin‟deki kardeşleriniz, size yardım edecekler.<br />
Ve sizden düşmanınıza karşı, İsrailliler‟den Amerikalılar‟dan<br />
oluşan düşmanınıza karşı, onları her yönden zarara uğramış,<br />
yenilmiş, islamın kutsal topraklarından kovulmuş olarak çıkarmak<br />
için gücünüz yettiği kadar cihada katılmanızı istiyorlar. Allahu<br />
teala şöyle buyuruyor: „Eğer onlar din hususunda sizden yardım<br />
isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine<br />
olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur.‟<br />
Enfal Suresi, 72. Ayet.<br />
Haydi Allah‟ın atları...Şimdi şiddet zamanı şiddetlenin. Bilin<br />
ki islamiyetin kutsal mekanlarını özgürleştirmek için toplanmanız,<br />
yardımlaşmanız doğru yoldasınız demektir. Bu, tevhid kelimesi<br />
altında, ümmetin tevhid yoludur. Bizi küçük düşürmek isteyenlere<br />
karşı Allahu Azze ve Celle‟ye yalvaran ellerimizi açıyoruz ve<br />
bizlere her işimizde muvafakiyet, uygunluk vermesini niyaz<br />
ediyoruz.<br />
Allah‟ın, sadık islam alimleri, ümmetin salih gençleri esir<br />
düştüler, onları esirlikten kurtar, Allah‟ım onlara kararlılık ver,<br />
zürriyetlerini hayırlı kimseler kıl.<br />
Allah‟ım, hıristiyan ehli, atlarıyla, adamlarıyla geldiler,<br />
Mekke‟nin, medine‟nin ülkesini gaspettiler. Yahudiler, Resulallah<br />
sallallahu aleyhi ve sellem‟in gece yolculuğa çıkarıldığı Mescid<br />
El-Aksa topraklarında fesat yayıyorlar. Allah‟ım birliklerini boz,<br />
topluluklarını ayır. Allah‟ım yeri ayaklarının altından salla.<br />
Allah‟ım onları öldürmeyi bizlere nasip eyle. Ve onların<br />
şerlerinden sana sığınıyoruz.<br />
Allah‟ım onların kötü günlerini bize göster. Allah‟ım bizlere onlar<br />
üzerinde kudretinin olağanüstülüğünü göster.<br />
Kitabı indiren, bulutları yürüten, ahzaplara hezimete uğratan<br />
Allah‟ım, onları hezimete uğrat ve bizlere zafer nasip eyle.<br />
Allah‟ım sen bizim yardımcımızsın. Sen bizi zafere taşıyansın.<br />
Seninle dolaşıyoruz, senin yolunda savaşıyoruz. Hasbinallahu ve<br />
ni‟mel vekil.<br />
Allah‟ım bu gençler, dininin zaferi ve bayrağını yükseltmek<br />
için toplandılar. Onları katından destekle ve kalpleriyle bağ kur.<br />
Allah‟ım islam gençlerini sabit kıl. Oklarını hedeflerine ulaştır.<br />
Allah‟ım müslümanların kalplerini birbirlerine karşı şefkatle<br />
doldur. Saflarını birleştir. Allah‟ım bizlere sabır ver, ayaklarımızı<br />
sabitleştir, kafirler kavmine karşı zafer ihsan eyle. Ey Rabbimiz!<br />
Bizden ncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey<br />
402
Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi<br />
affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kafirler<br />
topluluğuna karşı bize yardım et!<br />
Allah‟ım bu ümmeti, itaat ehlinin yüceldiği, asilerin alçaldığı rüşt<br />
üzerinde sağlamlaştır. Bizleri marufu emredip, münkerden<br />
alıkoyanlardan eyle.<br />
Allahümme salli ala resulike Muhammedin ve ala alihi ve<br />
sahbihi ve selleme teslimen kesira.<br />
Ve son duamız Elhamdulillahi rabbilalemin.<br />
2-New York ve Washington Ataklarından Sonraki<br />
Ġlk Açıklama :<br />
Hamd Allah‟adır. O‟na hamdediyoruz, O‟ndan yardım<br />
istiyoruz, O‟na istiğfar ediyoruz ve nefislerimizin şerrinden,<br />
işlerimizin kötülüğünden O‟na sığınıyoruz..ve Eşhedu En La ilahe<br />
İllallah vahdehu la şerike leh. Ve eşhedu enne Muhammeden<br />
abduhu ve resuluh.<br />
Sonra..<br />
İşte Amerika, Allah onları tam can alici noktalarından vurdu ve en<br />
büyük binalarını yıktı. Hamd ve minnet Allah‟adır. İşte Amerika;<br />
kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar korku ile doldu.<br />
Hamd ve minnet Allah‟adır. Amerika‟nın bugün tattığı, bizim<br />
onlarca senedir tattığımız şeylerdendir. Ümmetimiz 80 küsürlü<br />
yıllardan beri bu zilleti ve alçak görülmeyi yaşıyor. Çocuklarımız<br />
öldürülüp kanları akıtılıyor. Kutsal değerlerimize saldırılıyor.<br />
Allah‟ın indirdiğinin dışındaki hükümlerle öldürülüyor. Ne duyan<br />
var ne cevap veren. Allahu Teala, islam yıldızlarından bir<br />
topluluğu, önde gelenlerini muvafık eyleyip onlara yardım<br />
ettiğinde, Amerika‟yı yerle bir ettiler. Allahu Teala‟dan güçlerini<br />
artırmasını ve onları Firdevs cennetleriyle rızıklandırmasını niyaz<br />
ediyoruz...onlar, zayıf oğullarının, Filistin‟deki kız ve erkek<br />
kardeşlerinin ve birçok islam ülkesindekilerin yerine karşılık<br />
verdiklerinde tüm dünya ayağa kalktı. Küfür ve nifak bağırmaya<br />
başladı...Bu esnada da Irak‟ta hiç bir günahı olmayan 1 milyon<br />
masum çocuk öldürülüyor ve hiçbir kınama sesi işitilmiyor.<br />
Yönetimlerin alimleri tarafından yayınlanan hiç bir fetva da<br />
duymuyoruz. Bugünlerde İsrail tankları ve katliamcıları Filistin‟e<br />
giriyorlar. Cenin‟de, Ramallah‟da, Refah‟ta, Beyt Cala‟da ve diğer<br />
403
islam topraklarında bozgun çıkarmaya çalışıyor. Ne bir ses<br />
duyuyoruz ne de bir kışkırtma sesi. 80 yıl sonra Amerika‟ya<br />
vurulan kılıç, münafıları başıyla beraber ortaya çıkardı. Onlar ki,<br />
Müslümanların kanlarıyla, şerefleriyle, kutsal değerleriyle alay<br />
eden ölüler için hayıflanmaya, hassaslaşmaya başladılar. Onlar,<br />
kendileri için denilen „fasık‟tan daha aşağıdırlar. Batıla uydular.<br />
Kurbana karşı katile, masum çocuğa karşı zalime yardım ettiler.<br />
Allahu Teala, onların hesabını verendir. Allahu Teala, bizlere<br />
onların ne hakkettiklerini gösterdi. Durum çok açık ve nettir. Her<br />
müslümanın, bu olaydan ve Amerika‟daki büyük yetkililerin; Bush<br />
ve ona tabi olanların, dünya küfrünün başını çekmeye<br />
başlamasından sonra atlarıyla, adamlarıyla karşı çıkmaları gerekir.<br />
Öyle ki bazı islam devletleri bile diğer devletlerle bir olarak bize<br />
karşı, Allahu Teala‟nın dini için çıkmış, dininde alçaklığı kabul<br />
etmeyen bir gruba karşı toplandı. İslama karşı savaşmak<br />
istedikleri için, terör adı altında insanlarla savaşmak için çıktılar.<br />
En uzak doğuda Japonya‟daki insanlardan küçüğü ve büyüğüyle<br />
yüzbinlercesi öldürüldü. Bu, savaş suçu değil. Bu mesele, ele<br />
alınması gereken bir meseledir. Bugün de Irak‟ta aynısı oluyor.<br />
Ancak onlardan Nairobi‟de, Dar El -Selam‟da sadece onlarcası<br />
ölmüş diye Afganistan‟ı, Irak‟ı bombaladılar. Ve tüm münafıklar<br />
da Uluslararası Küfrün ardında durdular. Yüzyılın aptalının<br />
arkasında; Amerika ve her kim ardındaysa. Bu olaylar, dünyayı iki<br />
kutuba ayırdı. İmanında hiç bir nifak bulunmayan kutup ve Allah<br />
bizleri de sizleri de korusun; küfür kutbu. Tüm müslümanların<br />
dinin zafer kazanması için harekete geçmeleri gerekir. Öyle ki<br />
iman rüzgarları harekete geçti bile. Rüzgar, batılı Muhammed<br />
Sallalahu Aleyhi ve Sellem‟in Yarımadası‟ndan yok etmek için<br />
harekete geçti.<br />
Amerika‟ya gelince; ona ve halkına şu sözleri söylüyorum:<br />
Göğü direksiz olarak yükselten Yüce Allah‟ın adıyla yemin ederim<br />
ki; Amerika ve Amerika‟dan yaşayanlar, biz Filistin‟de rahat yüzü<br />
görmedikçe, tüm kafir orduları Muhammed Sallallahu Aleyhi ve<br />
Sellem‟in topraklarından çıkmadıkça rüya göremeyecekler. Allahu<br />
Ekber ve izzet islamındır.<br />
(Esselamu Aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh)<br />
3- New York ve Washington (11 Eylül)<br />
Ataklarından Sonraki Ġkinci Açıklama:<br />
404
Hamd Allah‟adır. O‟na hamdediyor, O‟ndan yardım istiyor,<br />
nefislerimizin şerrinden ve işlerimizin kötülüklerinden O‟na<br />
sığınıyoruz. Allah kime hidayet verirse kimse onu sapıttıramaz.<br />
Kimi de sapıttırırsa, ona doğru yol gösterecek yoktur. Eşhedu en<br />
la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Sonra, korkunç olayların<br />
ortasında, ve Amerika‟yı New York ve Washington‟da can<br />
damarından vuran darbeler, basında daha önce benzeri görülmemiş<br />
şekilde yankı uyandırdı. İnsanların görüşlerine yer verildi.<br />
İnsanlar, bu olaylar hususunda iki kısma ayrıldılar. Bir kısım,<br />
Amerikan zorbasına karşı bu darbeleri savunurken diğer kısım ise<br />
kınıyordu. Bu darbelerden kısa bir süre sonra Amerika,<br />
Afganistan‟a karşı savaş başlatınca da insanlar iki kısma ayrıldı.<br />
Bir kısım bu zalim hamleleri savunurken, diğer kısım da kınayarak<br />
reddetti.<br />
Bu büyük olaylar insanları iki kısma ayırdı. Müslümanları büyük<br />
ölçüde ilgilendiren bu olaylar sonucunda İslamla ve islama aykırı<br />
durumlarla ilgili de birçok hüküm ortaya çıkmıştır. Bunun için de<br />
müslümanların, hangi tarafta yer alacaklarını belirlemek için, bu<br />
çekişmenin tabiatını ve çatışmanın hakikatini iyice anlamaları<br />
gerekir. İslam dünyasının en uzak doğusundan en uzak batısına<br />
kadar, Endonezya‟dan, Filipin‟e, Bangledeş‟ten Hindistan‟a,<br />
Pakistan‟dan Arap Ülkelerine, Nijerya‟dan Muritanya‟ya kadar her<br />
yerde çok büyük gösteriler yapıldı. Bu durum, savaşın doğasına,<br />
temelde dini bir savaş olduğuna delildir. Doğu ehli, müslümanlar,<br />
müslümanlarla uyum gösterdiler, onlara yakınlık duydular ve<br />
Hıristiyan olan Batı ehline karşı birleştiler. Onlarsa, bu savaşın<br />
dini bri savaş olduğunu saklamaya çalışıyor, ümmeti aldatıyorlar.<br />
Allahu Teala‟nın kitabında yazılı ve resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
sellemin sünnetinde varolan çatışmanın gerçeğini ortaya<br />
koymuyorlar. Kafirlerle aramızdaki düşmanlığın gerçeğini<br />
unutturmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Aramızdaki<br />
düşmanlığın sebebi akidedir. Bu nedenle de müminlerle, la ilahe<br />
illallah ehli ile dost olmak, küfür, şirk ehli ve dinden<br />
dönmüşlerden uzak durmak gerekir. (Hepsinin hesabı Allah‟adır).<br />
Allahu Teala şöyle buyurdu: „Dinlerine uymadıkça yahudiler de<br />
hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.‟ Mesele din<br />
meselesidir, akide meselesidir. Bush veya Blair‟in gösterdikleri<br />
gibi terör değildir. bu ümmete tabi birçok kişi hırsızlar tarafından<br />
tutuklandı. Hiçkimse de hareket etmedi. Ancak doğudan batıya<br />
hareket eden bu topluluk Usame için hareket etmiyorlar.<br />
Onlar,dinleri için hareket ediyorlar. Çünkü, biliyorlar ki doğru<br />
405
olan bu. Biliyorlar ki islamiyet Muhammed Sallallahu aleyhi ve<br />
sellem gönderildiğinden bu yana en şiddetli, en kötü, en tehlikeli<br />
ve en sert Haçlı Hamlesiyle karşı karşıyadır.bu durum açıkça<br />
ortaya konduktan sonra, her müslümanın bu savaşta nerede<br />
durduğunu bilmesi, öğrenmesi gerekir.<br />
İşte Bush, Amerikalılar‟ın siyaseti ve Amerikan gazeteleri ve<br />
televizyon kanalları; hepsinin de kin dolu haçlılar oldukları açıkça<br />
ortaya çıktı.<br />
Bush, İslam Dünyası‟na ve ehline yönelik bu hamlenin Haçl ı<br />
seferleri olduğu hususundaki zanları ve gazetelerin yazdıklarını<br />
boşa çıkartmadı ve tüm dünyanın önünde bu gerçeği açıkça kendi<br />
ağzından onayladı. Ve teröre karşı savaşın öncülüğünü yapanlar,<br />
nereye gidiyorlar? Ümmet onlarca yıldır içten kemirilirken han gi<br />
terörden bahsediyorlar? Kurbanların, Filistin‟deki çocukların,<br />
masumların, Irak‟takilerin, Güney Sudan‟dakilerin,<br />
Somali‟dekilerin, Keşmir‟de, Filipin‟dekilerin intikamını almak<br />
için hiç kimse hareket etmiyor. Hiçbir ses duymuyoruz.<br />
Yönetimlerin alimleri ve münafıklar hep bir olup açıkça Kafirleri<br />
savunmaya koyuldular.(hepsi hesaplarını Allah‟a verecekler).<br />
Öyleki halk meselenin aslını anladığı halde onlar, kafirlere kibar<br />
davranıp onlarla, ümmeti, Allah kelimesini yüceltmek için cihat<br />
vaciplerini yerine getirmelerini engellemek, onları uyarmak<br />
hususunda antlaştılar. Gerçek ve üzerinde hiç bir örtü olmayan bir<br />
şey var ki Bush; haçı taşıyıp bayrağını yükseğe çıkartmakta, en ön<br />
taburda yer almaktadır. Kim de bu hamlede Bush‟un arkasında yer<br />
alırsa, ilim ehlinin 10 başlık altında topladığı islama aykırı<br />
hallerden birini işlemiş olur. Kafirleri dost edinmek, müminlere<br />
karşı kafirlerin zafer kazanması yolunda çalışmak islama aykırı<br />
hallerin büyüklerindendir. Ve la havle ve la kuvvete illa billah.<br />
Birkaç gün önce Afganistan‟a karşı başlatılan savaşa bakalım.<br />
Acaba bu savaş bağımsız, nadir bir savaş mı yoksa haçlıların islam<br />
dünyasına karşı 1. Dünya Savaşı‟nın sona erip de İslam<br />
Dünyası‟nın İngiltere, Fransa, İtalya hükümetlerinin boyunduruğu<br />
altına girmesinden bu yana<br />
Süren savaşın bir halkası mı? Filistin İngilizler‟in boyunduruğu<br />
altına girdi, 83 yıldan daha uzun bir süredir Filistin‟deki<br />
kardeşlerimiz, evlatlarımız en kötü işkencelere maruz kalıyorlar.<br />
100 binlercesi öldürüldü. 100 binlercesine mani olundu. S onra<br />
yakın olaylara, Çeçenistan‟a bakalım; Hıristiyan -Ortodoks Akide<br />
sahibi Ruslar, müslüman ümmetin başına geldi ve halkı tamamen<br />
yok etti. Dağlara çıkmalarına sebep oldu. Onların yemekleri kar<br />
406
oldu. Ve hastalıklarla boğuşuyorlar. Ve hiç kimse hareket etm iyor.<br />
Ve la havle ve la kuvvete illa billah. Sonra Bosna‟da yok edici<br />
savaş. Tüm dünyanın gözleri önünde, tüm dünyaya duyurarak,<br />
Avrupa‟nın ortasında senelerce kardeşlerimizi öldürdüler,<br />
kadınlarımızın ırzlarına geçtiler, çocuklarımızı kestiler. Tüm<br />
bunları Birleşmiş Milletler‟in güvenlik sığınağı altında, Birleşmiş<br />
Milletlerin bilgisiyle, Birleşmiş Milletler‟in yardımıyla yaptılar.<br />
Onlar, bizim sorunlarımızı Birleşmiş Milletler‟de çözmemizi<br />
istiyorlar. Bunu isteyenler münafıklar, Allah ve resulünü,<br />
müminleri aldatmaya çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler dışında<br />
derdimiz var mı ki? 1947 yılında Filistin‟in parçalanmasına İslam<br />
Ülkeleri‟nin Yahudiler‟e mübah olmasına kim karar verdi?<br />
Birleşmiş Milletler. Ve onlar, Araplar‟ın liderleri olduklarını<br />
sanıyorlar. Birleşmiş Milletler‟dekiler, Muhammed Sallallahu<br />
Aleyhi ve Sellem‟e indirilene küfür ettiler. Onlar meseleleri,<br />
uluslararası devlet kanunlarına göre çözümlüyorlar. Yüce kitabın<br />
şeriatine, Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine küfür<br />
ettiler. Yakındığımız Birleşmiş Milletler‟e bir müslüman hiç bir<br />
halde gitmez. Aynı şekilde akıl sahibi bir insan da gitmez. Çünkü<br />
o, suç birimlerinden bir tanesi. Hergün kesiyor ve hiç kimse<br />
hareket etmiyor. Keşmir‟deki kardeşlerimiz, 50 yıldan fazladır en<br />
kötü işkencelere maruz kalıyorlar. Kesiliyorlar, öldürülüyorlar,<br />
ırzlarına, kanlarına, evlerine saldırılıyor ve Birleşmiş Milletler<br />
hiç kıpırdamıyor. Bugün Birleşmiş Milletler, hiçbir delil<br />
getirmeden, Amerika‟nın, Sovyetler Birliği‟yle şiddetli savaştan<br />
çıkmış, bu zayıflara yönelik zalim, zorba uygulamalarını<br />
onaylıyor. Bugüne kadar süren İkinci Çeçen Savaşı‟na bakalım;<br />
tüm halk bir kez daha Rus Ayısı ile svaşa giriyordu. Tüm insan<br />
hakları örgütleri, hatta Amerika‟dakiler harekete geçerek Başkan<br />
Clinton‟un Rusya‟ya desteğini kesmesini istediler. Ancak Clinton,<br />
Rusya‟ya desteğin kesilmesinin, Amerika‟nın çıkarlarına hizmet<br />
etmeyeceğini söylüyor. Bir sene önce Putin, hıristiyanlardan ve<br />
Yahudilerden yanında durmalarını isteyerek onlara şöyle dedi:<br />
„Bizimle aynı tarafta durmanız ve bize teşekkür etmeniz gerekir.<br />
Çünkü biz, islam kökenlilere karşı savaşıyoruz. Düşman, tüm<br />
açıklıkla böyle konuşuyor, bölge liderleri kıvırıyorlar,<br />
kardeşlerine yardım etmekten utanıyorlar, bundan daha da ötesi,<br />
müslümanları kardeşlerine yardım et mekten men ediyorlar.<br />
Endonezya olaylarında, batının ve Birleşmiş Milletler‟in<br />
konumuna bakalım. İslam Dünyası‟nın nüfus açısından en büyük<br />
devletini parçalamak için harekete geçtiklerinde mücrim Kofi<br />
407
Anan, Endonezya Hükümeti‟ne baskı yapıyor, açık açık şö yle<br />
diyordu; Doğu Timur‟u Endonezya‟dan ayırmak için önünde 24<br />
saat var. Eğer yapmazsan askeri kuvvetler girip güç kullanarak<br />
bunu yapmak zorunda kalacaklar. Avusturalya Hristiyan<br />
Kuvvetleri, Endonezya Sahili‟ndeydiler ve gerçekten de Doğu<br />
Timur‟u İslam Dünyası‟ndan ayırmak için girdiler.<br />
Olaylara bakarken, bağızsız halka olmadığını aksine uzun<br />
savaş komplolerinin bir halkası olduğunu, kelimenin tam<br />
anlamıyla yok etme savaşı olduğunu görürüz. Somali‟de üretimin<br />
iadesi bahanesi altında 13 bin kardeşimiz öldürüldü. Güney<br />
Sudan‟da 100 binlercesi öldürüldü. Oradan Filistin‟e, Irak‟a<br />
geliyoruz ve hiçbir itiraza yer olmayan olaylarla karşılaşıyoruz;<br />
Irak‟ta 1 milyondan fazla çocuk öldürüldü ve hala da<br />
öldürülmekteler. Filistin‟de meydana gelince, Hasbiyellahu ve<br />
ni‟mel vekil. Orada olanlara hiç bir ümmet tahammül edemez.<br />
Sadece beşeriyeti kastetmiyorum, kainatta var olan hiç bir varlık<br />
hayvanlar dahi buna dayanamaz. Güvendiğim bir kişi bana<br />
gördüğü bir olayı anlattı; kasap bir deveyi, kardeşinin önünde<br />
kesiyordu, kardeşinden akan kanı gören diğer deve titredi ve<br />
heyecanlanarak yürümeye başladı. Bu adam deveyi yakalayarak<br />
elinden çekti ve elini kırdı.<br />
Ya Filistin‟deki zayıf kadınların hali nasıldır? Oğulları<br />
gözlerinin önünde Amerikan uçakları ve tanklarıyla destekl enen<br />
yahudiler tarafından öldürülüyor. Amerika ve İsrail arasında fark<br />
görenler ise gerçek düşmanlardır. Onlar hainlerdir. Allah‟a,<br />
resulüne, ümmete, emanetlerine ihanet ettiler. Ümmeti<br />
uyuşturdular. Hangi halde olursa olsun, bu savaşa bağımsız bir<br />
savaş gözüyle bakmamak gerekir. aksine bu savaş, şiddetli, vahşi,<br />
iğrenç ve büyük haçlı seferlerinin bir halkasıdır.<br />
Ve tüm müslümanların, „la ilahe illallah ve enne<br />
Muhammeden resulallah‟ bayrağı altında konumunu alması<br />
gerekir. Size, resulallah sallallahu aleyh i ve sellemin, İbn Abbas‟a<br />
hitap ettiği hadisini hatırlatıyorum; „Ey çocuk, sana kelimeler<br />
öğreteceğim, ezberle ki Allah seni korusun, ezberle ki O‟nu<br />
yanında bulasın; sorduğunda Allah‟a sor, istediğinde Allah‟tan<br />
iste ve bil ki ümmet sana fayda vermek için toplansa sana Allah‟ın<br />
yazdığından başka fayda veremezler. Ve sana zarar vermek için<br />
toplansalar Allah‟ın sana yazdığının dışında zarar veremezler.<br />
Kalemler kaldırıldı ve sayfalar kurutuldu.‟ Sahih, Elcami -ulsagir.<br />
Son haftalarda yapabildikleri her şeyi yapan müslümanlara<br />
diyorum ki; gidişatlarına devam etmeleri gerekir. Onların bizimle<br />
408
aynı konumu paylaşmaları gücümüzü, Afganistan‟daki<br />
kardeşlerinizin gücünü artırır. Ve benzeri görülmemiş bu<br />
uluslararası suça karşı daha fazla çaba harcamak gerekmektedir.<br />
Nerede İslam..Ey müslümanlar, dininizin zafer kazanması için<br />
ayaklanın, islam sizleri çağırıyor. Nerede İslam..Nerede<br />
islam...Nerede İslam. Tebliğ etmedim mi? Allah‟ım şahit ol.<br />
Tebliğ etmedim mi? Allah‟ım şahit ol. Tebliğ etmedim mi?<br />
Allah‟ım şahit ol..<br />
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve berekatuh.<br />
4- Amerikan Halkına Mesaj:<br />
Selam hidayete tabi olanlara olsun..<br />
Ondan sonra..<br />
Sizlere güvenilir bir nasihatçiyim...Sizleri dünya ve ahirette<br />
saadete, maddi, kuru, ruhtan yoksun hayatlarınızdan kurtulmaya<br />
çağırıyorum. Sizleri Allah‟ın metotlarının geçerli olduğu islama,<br />
adalete, zulmü ve suçları terketmeye , New York ve Washington<br />
gazvelerinden size verilmek istenen mesajı anlamaya davet<br />
ediyorum. Bu darbeler, sizin daha önceden işlediğiniz suçlara,<br />
zulmünize cevaben geldi. Beyaz Saray‟da yahudi işbirlikçisi,<br />
islam dünyasına saldırmaya, islam dünyasını parçalamaya<br />
hazırlanan bir grup var ki, sizin bu iki gazvede verilmek istenen<br />
mesajı anlamadığınızı düşünüyorlar.<br />
Bunun için size diyorum ki –Allah söylediğime vekildir- ;<br />
Amerika bu çatışmanın büyüklüğünü ister artırsın, ister azaltsın,<br />
Allahu Teala‟nın izniyle onlara aynı büyüklükte operasyonlarla<br />
karşılık vereceğiz.<br />
Allah şahidim olsun ki bu müslüman gençler, size<br />
kalplerinizi korkuyla dolduracak, ekonominizi par çalayacak<br />
operasyonlar hazırlıyorlar; ta ki zulmünüzü, düşmanlığınızı sona<br />
erdiresiniz.<br />
Allahu Azze ve Celle‟den, bizleri katından desteklemesini<br />
niyaz ediyoruz. O, buna hükmeden ve kadir olandır. ( Resûlüm!<br />
De ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda mü<br />
: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş<br />
tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi<br />
ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman:<br />
Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.)<br />
409
Usame Bin Muhammed Bin Laden.<br />
5-Amerikan Müttefiği Devletlere Mesaj:<br />
(13.11.2002 Ramazan Ayı’nın 8.Günü)<br />
(Allah‟ın kulu Usame Bin Laden‟den Zalim Amerikan<br />
Hükümeti İle İttifak Kuranlara)<br />
Hidayete uyanlara selam olsun..ve sonra..<br />
İman yolu, düşmanlığı kaldırmak ve size yapılan muameleye<br />
misliyle karşılık vermekten geçer. New York ve Washington<br />
Gazveleri‟nden bu yana; Tunus‟ta Almanlar‟ın, Fransızlar‟ın<br />
Karatşi‟de öldürülmesi, Yemen‟de Fransa‟nın dev nakil aracının<br />
patlatılması, İngilizler‟in Avusturalya‟da ve Bali Adası‟n da hedef<br />
alınmaları, en son Moskova operasyonları, Filka‟da Marenz‟lerin<br />
öldürülmesi, oradaki, diğer taraftaki tüm bu olaylar, sadece<br />
dinlerini savunma şevki taşıyan islamın evlatlarının, kendilerine<br />
yapılanlara karşı verdikleri, Rablerinin ve peygamberler inin<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) emirlerine uyduklarını gösteren<br />
cevap niteliğindeydi.<br />
Bu, yüzyılın Firavun‟u Bush‟un Irak‟taki çocukları<br />
öldürmesinin, İsrail‟in Amerika ittifakıyla, Amerikan uçaklarıyla<br />
Filistin‟nde çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden evl eri başlarına<br />
yıkmasına verilen cevaptır. Hükümetlerinizin bu suç<br />
topluluğundan uzak durmaları yeterliydi. Filistin‟de ehlimiz<br />
neredeyse bir asırdır öldürülüyorlar, en kötü işkencelere maruz<br />
kalıyorlar.<br />
Filistin‟deki ehlimizi savunmaya kalktığımızda, tüm dünya<br />
titreyerek ayaklandı ve yalanla, haksızca „teröre karşı savaş‟<br />
ismiyle müslümanlara karşı savaş başlattı. Hükümetleriniz<br />
Beyaz Saray‟daki bu suç işleme grubuyla işi nedir? Bu yüzyılda en<br />
çok kan akıtan onların olduğunu bilmiyorlar mı?<br />
İşte Rumsfeld; Wietnam‟da, yaralıların yanında iki milyon<br />
insanı öldürdü. Ve işte Teşini ve Powell; Bağdat‟ta Holako‟dan<br />
daha fazla kan akıttılar...Afganistan‟a saldırıda hükümetlerinizin<br />
Amerika ile işbirliği yapmakta davaları nedir? Özellikle İngiltere,<br />
Fransa, İtalya, Almanya ve Avusturalya‟yı hatırlatıyorum.<br />
Avusturalya; Afganistan‟da savaşa girmesinden önce de<br />
Doğu Timur‟da da onları uyardık. Ama uyarılarımıza kulak<br />
asmayınca, Bali‟deki patlama sesleriyle uyandı. Sonra da<br />
hükümeti kalkıp, kendilerinin hedef olmadıkl arı yalanlarını attı.<br />
410
Eğer Tunus‟taki, Filka‟daki, Bali‟deki, Karatşi‟deki ölülerinize ve<br />
müttefiklerinizin ölülerine üzüntüyle bakıyorsanız, bizim<br />
Filistin‟de, Irak‟ta her gün ölen çocuklarımızı hatırlayın.<br />
Afganistan‟daki halkımızı hatırlayın.<br />
Moskova‟daki ölülerinize üzüntüyle bakmak istiyorsanız,<br />
bizim Çeçenistan‟daki ölülerimizi hatırlayın. Ne zamana kadar<br />
korku, ölüm, yıkım, ayrılık, yetim, dul kalma bizim, güvenlik,<br />
istikrark, mutluluk sizin olacak?<br />
Öyleyse bu, haksız bir bölüşüm. Ve artık, öldürdüğü nüz gibi<br />
öldürülürsünüz, bombaladığınız gibi bombalanırsınız.<br />
Üzüldüğünüzden bize müjdeler olsun..<br />
İslam ümmeti, Allah‟ın ihsanıyla, sizin ciğer parelerinizi<br />
vurmaya başladı. Onlar ki Allah‟la bu cihadı şlene kadar, gerek<br />
beyanla, gerek dille hak hak, batıl da batıl kabul edilene kadar<br />
sürdürecekleri hususunda ahitleştiler.<br />
Son olarak, Allah‟tan bizleri katından dininin zaferi için<br />
desteklemesini, yolunda cihadın sürdürülmesini ve O‟na bizden<br />
razı olmuş şekilde kavuşmayı niyaz ediyoruz. O, buna karar veren<br />
ve kadir olandır.<br />
Son davetimiz elhamdulillahi rabbilalemin.<br />
6- Usame Bin Laden‟in Avrupa‟ya BarıĢ<br />
teklifi<br />
(15.04.2004, Al-Jazeera TV Kanalı’na gönderdiği kasetten)<br />
İşte bu , gösterdikleri olumlu değişimlere yanıt olarak ,<br />
Akdeniz‟in kuzeyinde bulunan Avrupalı komşularımıza barış<br />
teklifi içeren mesjamızdır.<br />
Elhamdulillah sonra Elhamdulillah<br />
Dünyayı ve gökleri adaletle inşa edene, mazlumun hakkını<br />
zalimden aynı şekilde almasına izin verene hamdolsun.<br />
Bundan sonra;<br />
Selam, hidayete uyanlara olsun.<br />
Başta vurgulamak istediğim; adaletin sevmediğine de sevdiğin<br />
gibi uygulanması vaciptir. hak, düşmanın ağzından dahi çıksa<br />
haktır. Güvenliğin ilk kuralı, zulmün ve saldırıların<br />
durdurulmasıdır. Eskilerde şöyle demişler (şiir) :<br />
Haddi aşan , kendi ehlini batırır zulme başvurmanın sonu<br />
felakettir.<br />
411
Filistin‟deki olaylar size ibret olsun, 11 Eylül , 11 Mart<br />
ancak sermayenizin size geri dönmesidir (ektiğinizi biçiyorsunuz).<br />
Güvenlik , tüm insanlar için gereklidir , sadece size ait bir hakmış<br />
gibi davranmınızı kabul etmeyeceğiz.Bilinçli halklar da<br />
siyasetçilerinin, bu haklarıyla oynamalarına izin vermeyecekler.<br />
Bu söylediklerimizden sonra , bilginiz olsun ki , bizi terörist<br />
saymanız , kendinizi de terörist saymanızı gerektiriyor.Çünkü<br />
etki ve tepki aynı doğadan gelir.Bizim yaptıklarımız, sizin<br />
Filistin‟de, Irak‟ta ve Afganistan‟da ehlimize yönelik yaptığınız<br />
katliamlara ve yıkımlara yanıttır.Dünyayı şoka sokan , Filistin‟de<br />
yaşlı, felçli Şeyh Ahmet Yasin (Allah rahmet eylesin) suikasti de<br />
yaptıklarınızın en çirkin göstergesidir.Biz de Allah‟a söz<br />
veriyoruz ki Amerikadan onun intikamını alacağız. Hangi mantıkla<br />
bizim ölülerimiz değersiz , sizinkiler masum oluyor? Hangi<br />
mezhebe göre sizin kanlarınız kandır , bizim kanlarımız sudur?<br />
Misilleme yapmak adaletin gereğidir ve zulme kim başlamışsa o,<br />
daha zalimdir..<br />
Siyasetçileriniz ve onlar gibi düşünenler , Filistin‟in tümüyle<br />
işgali olan gerçek sorunu görmezden geliyorlar ve yalanla ,<br />
sahtekarlıkla bizim direniş ve savunma hakkımızı elimizden almak<br />
istiyorlar .Bu siyasetçilerin , kendilerine saygıları yok ,<br />
halklarının kanlarını da akıllarını da hafife alıyorlar.Siyasetçiler,<br />
bu yanlış düşünceleriyle , halklarının kanlarını korumak yerine<br />
daha fazla akıtıyorlar.Ülkelerimizde ve ülkelerinizde meydana<br />
gelen olaylara ve her iki tarafın ölülerine bakarsak<br />
,Siyasetçilerinizin hem size hem bize zulmettiklerini görürüz.<br />
Onlar ki oğullarınızı itirazlarınıza rağmen, ölmek ve öldürülmek<br />
üzere ülkelerimize gönderiyorlar. Şahsi menfaatleri uğruna<br />
halkların menfaatlerini hiçe sayan, k an akıtan , Beyaz Saray‟a<br />
bağlı bu siyasetçilerin ellerinden, bu fırsatların alınması gerekir.<br />
Bu savaş, Halliburton ve benzeri büyük imar ve silah şirketlerine<br />
milyarlar kazandırıyor. İşte bu savaştan, kan akmasından karlı<br />
çıkanların kimler oldukları belli oluyor ki onlar savaş tüccarları<br />
ve halkların kanlarından beslenen vampirlerdir.Onlar , perde<br />
arkasından dünyayı yönetiyorlar. Bush ve çevresinde dönenler,<br />
dev medya kurumları, veto efendileri ve diğer köle ülkelerle<br />
ilişkileri düzenleyen Birleşmiş Milletler; hepsi dünyadaki asıl<br />
tehlikedirler. Siyonist lobisi de bunların en tehlikelisidir.Biz de<br />
onlarla savaşmakta ısrarcıyız.<br />
Burada söylediklerimize ve batılı halkların barıştan yana<br />
olduklarını gösteren anket sonuçlarına istinaden, sadık müslüman<br />
412
alimlere, davetçilere ve tüccarlara çağrımız : Batılı halklara,<br />
başta Filistin olmak üzere, tüm davalarımızda haklı olduğumuzu<br />
gösterecek kalıcı bir komite kurmalarıdır.Onlara , medyanın üstün<br />
olanaklarından faydalanmalarını tavsiye ediyoruz.Ben de, burad a,<br />
onlara (Avrupalı ülkere) bir barış tezkeresini teklif ediyorum :<br />
Biz , müslümanlara karĢı saldırılarını durduran, müslüman<br />
ülkelerin iç iĢlerine karıĢmayı kesen, Amerika‟nın Ġslam<br />
dünyasına yönelik komplolarına ve oyunlarına gelmeyen<br />
ülkelere yönelik operasyonlarımızı durduracağız. Bu sulh ,<br />
hükümetler değiştiği takdir, karşılıklı anlaşmayla<br />
sürdürülebilir.Barış süreci de, son askerlerinin ülkelerimizden<br />
çekilmesiyle başlar.Barış kapısı, bu konuşmamın üzerinden 3 ay<br />
geçene kadar açık kalacak. Barışı reddedip savaşı istiyorlarsa da ,<br />
biz savaşın oğullarıyız. Eğer barışı istiyorlarsa biz de<br />
hazırız.Bizim kanlarımızı koruyun ki biz de sizin kanlarınızı<br />
koruyalım.İşte bu hem kolay hem zor olan denklemın çözümü sizin<br />
elinizde.Ne kadar gecikirseniz , o kadar zarar edersiniz, o<br />
zamanda bizi yermeyiniz, kendinizi yeriniz. Akıllı olan,<br />
güvenliğini, malını, evladını beyaz Saray‟ın yalancılarının israf<br />
etmelerine fırsat vermez. Bush yalancı olmasaydı, Sabra ve<br />
Şatilla‟da hamile kadınların karınlarını deşen , şimdiki<br />
Filistinliler‟in teslim olma (Ortadoğu barışı) sürecini yürüten<br />
Şaron için barış adamı , bizim için de öldürmüş olmak için<br />
öldüren özgürlük düşmanları demezdi. Ortadaki durum da , bizim<br />
doğruluğumuzu, onların yalancılığını gösteriyor.Biz Rusları,<br />
Afganistan ve Çeçenistan‟a saldırmalarından , Avrupalıları,<br />
Afganistan ve Irak‟ın işgaline katılmalarından, Somali‟ye ümit<br />
operasyonuyla gidip ümitsiz gönderdiğimiz Amerikalıları da<br />
Filistindeki yahudileri desteklemelerinden ve Arap yarımadasını<br />
işgal etmelerinden sonra öldürdük.<br />
Eskilerde şöyle demişler :<br />
Önlem için harcadığınız bir kuruş , sizi ilaç için harcayacağınız<br />
bir liradan kurtarır.<br />
Mutlu kimse, başkasının başına gelenden ibret alandır. Bir an<br />
önce hakka dönmek, batıl içinde ilerlemekten daha hayırlıdır.<br />
Selam, hidayete tabi olanlara olsun.<br />
7- Usame Bin Laden‟in Genel Olarak Ümmete, Özel Olarak da<br />
Irak Halkı‟na SesleniĢ KonuĢması:<br />
(Mayıs başı, 2004)<br />
413
Ey Irak Halkı!<br />
Elhamdulillahi rabbilalemin, vessalatu vesselamu ala<br />
nebiyyina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.<br />
Ve sonra:<br />
Bu mesaj genel olarak islam ümmetine, özel olarak da Irak<br />
halkınadır.<br />
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh.<br />
Irak‟ta, kahramanların topraklarındaki sağlam ehlimizi, orada<br />
Allah yolunda savaşan mücahitlerimize selam olsun . Onlara<br />
diyorum ki; sizler Arapların bayrağı, islamın savunucularısınız.<br />
Müslümanlar, size teşekkür etmekten, sizin kadrinizi bilmekten<br />
aciz kaldılar. Savaşın başlangıcının üzerinden bir sene geçti ve<br />
Allah‟ın lütfuyla, savaşı başlatanlar, sizin ve size y ardım<br />
edenlerin cihadınız sayesinde, savaşın planladıkları gibi gitmesini<br />
sağlayamadılar. Allah sizlere hayır versin.<br />
Düşman, direnişin gücüyle şok oldu. Ve rüzgar istemediği yönde<br />
esmeye başladı. Sonuçta direniş, dahili ve harici olarak büyük<br />
kazançlar elde etti. Allah‟ın izniyle, düşman gerek beşeri gerek<br />
mali olarak korkunç kayıplar verdi. Ve böylece hasar, daha büyük<br />
hasar getirdi. Hamd ve minnet Allah‟a olsun.<br />
Burada önemli bazı noktalara değinmek istiyorum:<br />
İlki :<br />
Bu korkunç ve tehlikeli olay, işlerin gerçeklerini ortaya koydu.<br />
İşgalci Bremer, islamın tüm kanunların kaynağı olmasına razı<br />
gelmeyeceğini söyledi. Yani Irak‟ın dininin islam olmasına razı<br />
gelmeyecek. Ve böylece, anayasa onun iradesine uygun şekilde<br />
geldi. Bu durum, açıkça ortaya koyuyor ki; hükümet meclisi<br />
oyuncaktan, halka yönelik planlarını geçirtmek için ellerinde<br />
bulunan bir aletten başka birşey değildir. Diğer taraftan, dine olan<br />
kinleri, dini ve uygarlık çatışmaları, tüm islami ülkelerde islami<br />
kimliği eritmeye çalıştıkları da su yüzün e çıkıyor. Bu, onların<br />
bize karşı gerçek konumlarıdır. Müslüman olmayan ülkelerin<br />
halklarına yönelik metotlarına gelince bizden farklıdır. Onlara<br />
yönelik metotlarında birçok hileler, değişiklikler yapabilirler.<br />
Ama onlar için asıl zorluk islam dünyasındadı r. Temel zorluk da<br />
dini akide sorunudur. Yani ekonomik ve askeri zorluklar birinci<br />
sırada gelmemektedir. Herşeyden önce yapmak istedikleri, islamı<br />
ortadan kaldırmaktır. Ülkemize yönelik, askeri, fikri, ekonomik ve<br />
güvenlik projelerini, eğer bölgede islam h akimse hayata<br />
414
geçirebilmeleri imkansızdır. Müslümanlar, akide, irade ve onların<br />
planlarına karşı direniş, zulümlerini defetme gücü sahibidirler ve<br />
bire bir‟le cevap verirler.<br />
Herkes açıkça gördü ki; Amerika‟nın hamlesinin, toplu imha<br />
silahlarıyla ve Irak halkının maneviyatını yükseltmek istemesiyle<br />
ilgisi yoktur. Bu, kelimenin tam manasıyla „işgaldir‟. Ve Irak‟ın<br />
güneyinde, kuzeyinde, ortasında tüm müslümanların cihada<br />
katılmaları gerekir.<br />
Geçici Hükümet Meclisi‟nde yer alan dini liderler özür<br />
diliyorlar. Bu meclis Kafir Bremer‟in anayasasını geçirdikten<br />
sonra onlara özür yetmez. Bilindiği gibi, İslam Şeriati‟nden başka<br />
bir kaynak, kanun olarak kabul edilirse bu en büyü şirktir,<br />
milletten çıkmaktır. Yani hükümet meclisinde yer alanların, bu<br />
anayasanın geçmesinde gösterdikleri kararlılık, küfürlerine küfür<br />
katmalarına yol açtı. Dini liderler, geçici şirk meclisinde yer<br />
aldıktan sonra siyasi liderler; Fahd, hüsnü, Cabir, Saddam ve<br />
diğer rejim liderleriyle aralarında ne fark kalmış oluyor? Bu<br />
rejimleri kafir saymamızın en büyük sebebi, Amerika dostu<br />
olmaları nedeniyle işlerimizde Allahu Teala‟nın kanunlarıyla<br />
hükmetmiyor olmalarıdır. Ve kendilerine baskı yapıldığı<br />
mazeretlerini öne sürüyorlar. Şirk meclisinin üyelerinin durumu<br />
da aynen budur. Onlar için de aynı hükümler geçerlidir. 17.<br />
beyanda, rejimlerin milletten çıkmalarına yol açan halleri saydık<br />
ve onların „la ilahe illallah‟ ın gereklerini yerine getirmediklerini<br />
açıkladık. Geçici hükümet meclisinde yer alan dini liderlere de<br />
aynı hükümler uygulanır. Ve hangi kanun Allahu Teala‟nın ilahi<br />
kanunlarından daha önemli olabilir? Her kim bu meclise ve bilerek<br />
kanuna razı gelirse, Allahu Teala‟ya küfretmiştir.<br />
İman etmiş kimse, Allahu Teala‟ya ve resulüne (sallallahu aleyhi<br />
ve sellem) itaat etmekle yükümlüdür. All ahu Teala şöyle<br />
buyuruyor: „(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana<br />
uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.‟ Ve<br />
şöyle buyuruyor: „Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle ancak<br />
kendisine itaat edilmesi için gönderdik.‟ Her kim peyg ambere itaat<br />
ederse mümindir. Her kim de Allah‟ın haram kıldığını helal, helal<br />
kıldığını da haram kılan hükümdara ya da alime uyarsa şirk<br />
koşmuş demektir. Allahu Teala şöyle buyuruyor: „Yoksa onların,<br />
Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı v ar?‟<br />
Öyleyse sadık kimselerin, bu dinden dönmüş liderleri aşmaları<br />
gerekir.<br />
415
Öyle ki reform ve özgürlük terimlerinin reşit bir vasıtası,<br />
doğru bir metotu olmalıdır. Yani, Allah‟ın ihsanıyla temiz bir<br />
metot ve bahsettiğimiz gibi önderlik. Bu durumda genel o larak<br />
ümmet, özel olarak da Irak halkının sadıkları dinden dönmüş<br />
siyasi ve dini liderlerden aynı derecede uzak durmalıdırlar;<br />
cihattan uzak duran ve zalimlere rükneden tüm liderlerden uzak<br />
durulmalı, dizginler elde haktan çıkış noktası bularak, dinden<br />
dönmüşlere, haçlılara karşı cihat bayrağını açmalıdır.<br />
Müslümanlara karşı kafirlere–gerek geçici gerek sürekli hükümet<br />
ismiyle- ; işgalde, işgalin getirdiklerini uygulamakta yardım<br />
ediyorlar. Böylece islama aykırı hallerden birini işlemiş oluyorlar.<br />
Malını, kanını kafire mübah kılıyor, karısını o kanunlara göre<br />
boşuyorlar.<br />
Irak ehlinin cihat etmesi gerekmektedir. Sadece haçlılara<br />
karşı değil, dinden çıkmış hükümete ve o hükümete yardım eden<br />
herkese karşı da savaşmalıdırlar. Aynı şekilde tüm dünya<br />
müslümanları da gerek canlarıyla gerek de mallarıyla, kafi gelene<br />
kadar bu cihadı desteklemeliler.<br />
İkincisi:<br />
Yönetimin Iraklılar‟a verilmesi sözleri aldatmacadan, Irak<br />
Halkı‟nı uyuşturmaktan, silahlı direnişi bastırmaya çalışmaktan<br />
başka birşey değildir. Bunlarla, Irak halkının sadıklarını,<br />
mücahitlerini kandıramazlar. Haçlı askerleri Irak topraklarında<br />
kaldıkça da, tüm işlerinde islam ile hüküm verilmedikçe de, Irak<br />
halkının egemenliği diye bir şeyden söz edilemez.<br />
Üçüncüsü:<br />
Yüzyılın müseylemesi Bush, Irak‟ın teröre karşı savaşın öncü<br />
cephesi olduğunu söylüyor. Yani daha açıkçası, bugün Irak‟ta<br />
süren savaş, islama karşı açılan savaşın ilk cephesidir. Bu nedenle<br />
de tüm müslümanların, bu cepheyi savunmak için gayretlerini<br />
yoğunlaştırmaları gerekir.<br />
Tüm gençleri, tüccarları, sadık kimseleri, büyük vacibi<br />
yerine getirmek, dini savunup ümmeti kurtarmak için bu sıcak<br />
fırsatı kaçırmamaya, cihadı malla, canla, teşvikle desteklemeye<br />
çağırıyorum. Özellikle de Irak ve Filistin‟de.<br />
Bu, gerçekten kelimenin tam anlamıyla nadir ve de ğerli bir<br />
fırsattır. Sizlerden özür dileyenlere dikkat edin. Onlar büyük bir<br />
boşluk içindedirler. Ülkeleri haçlılara ve dinden çıkmışlara<br />
serbest kıldılar. Onlardan önce müslümanlar gelmişti. Şimdi, o<br />
müslümanların kardeşlerinin durumları düzeltmek için ha rekete<br />
geçmeleri gerekir.<br />
416
Aynı şekilde basına da dikkat etmek gerekir. olayları ve<br />
musibetleri izlememeliyiz. Bizim şu anki görevimiz, düşmana<br />
karşı savaşmak, olayları yaratmaktır. Bu savaşın sonunda ya izzet<br />
ve yğceliğe kavuşuruz ya da zillet ve batak içinde kalırız. Bizler<br />
farklı yollara sahibiz. Bu büyük dava, tüm ümmetin davasıdır.<br />
Amerika‟nın ortaya sürdüğü en büyük aldatmacası da islam<br />
dünyasında büyük reform girişimidir. Bu, Bremer‟in Irak‟ta dini<br />
ortadan kaldırmak, servetleri de yağmalamak, adamlar ı öldürmek,<br />
korkutmak, mahremlerine; hatta gecenin bir vaktinde kadınlarına<br />
saldırmak için giriştiği projenin tekrarından,başka bir şey<br />
değildir. ve la havle ve la kuvvete illa billah. Görmüyor musunuz?<br />
Dininizi ve kardeşlerinizi savunmuyor musunuz? Irak‟t a olanlarla<br />
aranızda az ya da çok pek bir şey kalmadı. Aynı şeyler sizin<br />
başınıza da gelecek. Akıl etmeyenler gibi olmayın.<br />
Şunu bilin ki; islam ülkelerini özellikle de Harameyn‟i (Mekke -<br />
Medine) savunmanın yolu Irak‟ta savaştan geçer. Ey müslümanlar!<br />
Tehlikenin hacmini ve olayların sür‟atini görün ve cihat sahasına<br />
inin. Şeyh El-İslam (Allah ona rahmet eylesin), imandan sonra en<br />
önemli vacibin, saldırgan düşmanı kovmanın olduğunu nakletti.<br />
Ve Allah biliyor ki, ben sizlerin aranızda bir öğrenci olsaydım,<br />
okulu terkeder, Allah‟ın emrettiği gibi cihada giderdim: „ (Ey<br />
müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın,<br />
mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer<br />
bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.‟ Tüccar olsaydım, ticareti<br />
bırakır, Allahu Teala‟nın sözüne icabet ederek, mücahitlere<br />
yetişirdim:<br />
(Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size<br />
göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve<br />
canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu<br />
sizin için daha hayırlıdır.)<br />
Size konuşma fırsatımız olsa, defalarca aynı şeyi söylerdim;<br />
işin başı, kelimenin tam manasıyla „la ilahe illallah‟tır,<br />
gereklerini yerine getirmelidir, Allah yolunda çıkacağınız cihat,<br />
islamın en yüceldiği noktadır. Şu anki çıkmaz, ilim ya da yazarlık<br />
değildir. Allah‟ın lütfuyla ilim zaten yayılmış durumdadır. Şu<br />
andaki sorunumuz, oturmaktır. Din, mallarımızı ve vaktimizi boşa<br />
harcayarak ayakta duramaz. Dinin ayakta durabilmesi için,<br />
kılıçların gölgesinde bulunmak gerekir. ve Tuba Cen netleri,<br />
sorunu kavrayıp, rahmet ehlini, Resulallah sallallahu aleyhi ve<br />
417
sellem‟in savaşlarını kendisine örnek alanlarındır. Allah‟tan<br />
şehadetlerini kabul etmesini niyaz ediyoruz.<br />
Bedir Ayı‟nda Irak Halkı‟nın haberleri, müslümanların<br />
kalplerine ferahlık veriyor. Nasıriyye‟de işgalci askerlerinden<br />
onlarcası öldü ve yaralandı, Bağdat‟ta, Felluje‟de, Ramadi‟de,<br />
Musul‟da, Tekrit‟te düşman güçleri, maddi manevi hasara<br />
sürüklendi; uçakları düşürülerek, öldürülerek, yaralanarak,<br />
müslümanlara Filistin‟de, Irak‟ta, Afganistan‟da tattırdıkları<br />
onlara da tattırıldı. Samarra ehli, Bakube ve diğerleri cihat<br />
bayrağını tüm yüceliğiyle yükselttiler. Size diyorum ki; sabredin,<br />
sabırda yarışın, Bush‟a karşı bir saat daha fazla sabredin ve<br />
Allah‟ın izniyle isteğinize kavuşun. Zafer, bir saat sabırdadır.<br />
Son sözden önce;<br />
Sizlere siret ehlinin bir hadisesini hatırlatmak istiyorum;<br />
Müslümanlar Afrika‟nın kuzeyini açtıklarında, müşriklerin<br />
komutanı, müslümanların komutanını öldürene ödül verecceğini<br />
vaatetti. Müslümanların komutanı Abdullah Bin Zübeyr<br />
(radiyallahu anh) de aynı şekilde davranarak, müşriklerin<br />
komutanını öldürene ödül vaatetti ve müslümanlardan bir adam,<br />
müşriklerin komutanını öldürerek, ödülünü tam olarak aldı.<br />
Biliyorsunuz ki Amerika, mücahitleri öldürenlere büyük<br />
ödüller vaat etti. Ve bizler, El-Kaide olarak, Allah‟ın izniyle,<br />
işgalci Bremer‟i veya vekilini veya Amerikan Kuvvetleri<br />
Komutanını veya da Irak‟taki vekilini öldürene 10 bin gram altın<br />
vaat ediyoruz. Birleşmiş Milletler‟e gelince, Hıristiyan -Siyonist<br />
birliğin elinde bir aletten başka bir şey değildir.Filistin‟i<br />
Yahudiler‟in eline teslim eden Birleşmiş Milletler‟den başka<br />
kimdir? Doğu timur‟u ayıran Birleşmiş Milletler‟den başka<br />
kimdir? Birleşmiş Milletler‟in, Irak Ambargosu‟na, ambargo<br />
nedeniyle bir milyondan fazla çocuğun ölmesine göz yummakta<br />
bahanesi nedir? Ve bugün, pisliğini ümmete ulaştırdı. Bu nedenle<br />
de kim Coffi Anan‟ı veya Irak‟taki temsilci heyetinin başkanını,<br />
ya da Afgan temsilcisi Ahdar El-İbrahimi‟yi öldürürse onlara da<br />
aynı ödül. Amerikan askeri veya Veto sahibi ülkelerin<br />
vatandaşlarını-Amerikalılar ya da İngilizler gibi-. öldürene 1000<br />
gram ödül. Kim Irak‟taki Birleşmiş Milletler‟e bağlı Genel<br />
Cemiyet‟in kölesi Japon, İtalyan gibi askerleri öldürürse 500 gram<br />
altın. Ve ödüller, güvenlik durumları gözönünde bulundurularak<br />
Allah‟ın izniyle en yakın vakitte verilecektir. Ama kim de<br />
öldürdükten sonra işgalci askerler tarafından öldürülürse, hem<br />
418
onlara hem bize büyük ödül; Allah yolunda şehadet. Küçük<br />
servetine gelince, Allah‟ın izniyle varisleri ne verilecek.<br />
Son olarak:<br />
İslam gençlerine yöneliyor ve onlara şöyle sesleniyorum;<br />
haydi Haçlı ve yahudilerle savaşa kalkın, Allah‟ı çokca anın.<br />
Vallahi, ya zafer ya şehadet. Olay şu kadar basit ki, birimiz<br />
Allah‟ın yazdığı eceli geldiğinde ruhu peygamberi mizin<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) söylediği gibi, kuşların kesesinde,<br />
istediği yere uçacak, ta ki sonunda da Rahman‟ın arşına asılı<br />
şamdan gibi mekanına ulaşacak. Ne kadar da farklılar; bir tarafta<br />
ehline komşu olmak diğer tarafta da Rabbine komşu olmak.<br />
Her mekandaki islam gençleri! Özellikle komşu ülkelerdekiler;<br />
Arap Yarımadası‟ndakiler, Kenan Topraklar‟ında ve Şam‟dakiler,<br />
ey Salahaddin‟in torunları, ey Fatih Sultan Mehmet‟in atlıları, Ey<br />
Ummu El-Feda ve Yüce Halep fedaileri, Ey Maan ve Zarka<br />
kahramanları...iki nehrin ülkesindeki kardeşlerinize yardım etmek<br />
üzerinize kesin vaciptir. Çünkü orada savaş kaynıyor ve ateşi her<br />
yere saçılıyor. Haçlıların atlıları, onlardan binlercesini öldürdü,<br />
binlercesini de esir aldı. Onları temelli yok etmek, ülkesini<br />
mahvetmek istiyorlar. Irak ehli, Allah‟ın ihsanıyla, hain Rumlar‟a<br />
karşı savaşıyor, dinlerini savunmak için kendilerini feda<br />
ediyorlar.<br />
Allah‟ım rabbimiz, şehitlerimizin şehadetlerini kabul et,<br />
yaralılarımıza şifa ver, mahkumlarımızı kurtar, kahramanlarımız ı<br />
sabit kıl ve onların eliyle katından zafer ihsan eyle. Bizlere<br />
senden başka yardımcı yoktur.<br />
Kitabı indiren, bulutları yürüten, ahzapları hezimete uğratan<br />
Allah‟ım bizlere onlara karşı zafer nasip et.<br />
Rabbimiz, bizlere dünyada da ahirette de iyilik ver v e ateş<br />
azabından koru.<br />
Allah‟ım mücahitlere Filistin‟de, Irak‟ta, Afganistan‟da,<br />
Keşmir‟de, Filipin‟de, Çeçenistan‟da, Pakistan‟da ve her yerde<br />
kafirlere karşı yardım et. Sen, kesinlikle işiten cevap verensin.<br />
Son duamız, Elhamdulillahi rabbilalemin.<br />
8- Usame Bin Laden’in Amerika Başkanlık<br />
Seçimlerinden Önce Amerikan Halkı’na Konuşması<br />
(Usame’nin Yayınlanan En Son Konuşması, Ekim<br />
2004 Ramazan Ayı)<br />
419
Ey Amerikan Halkı...Bir daha Menhaten‟da ve diğerlerinde<br />
yaşananların başınıza tekrar gelmemesi için size s avaştan,<br />
sebeplerinden ve sonuçlarından konuşacağım...Güvenlik, insan<br />
hayatının önemli rükünlerinden bir tanesidir ve Bush‟un bizim<br />
hakkımızdaki „özgürlükten nefret ediyorlar‟ iddialarının aksine,<br />
özgür kimseler güvenlikleri hususunda asla ödün vermezler. V e<br />
kesinlikle bizi biliyorlar ki, onların vurduğu gbi vuruyoruz.<br />
Bilindiği gibi hürriyeti sevmeyen insanlar, o 19 kişinin (Allah<br />
onlara rahmet eylesin) taşıdığı gibi bir ruh taşımazlar. Sizi<br />
öldürüyoruz çünkü biz özgürüz. Haksızlık altında uyumuyoruz.<br />
Ümmetimize özgürlüğünü geri döndürmek istiyoruz ve bizim<br />
güvenliğimizi yok ettiğiniz gibi biz de sizin güvenliğinizi yok<br />
ediyoruz.<br />
Ancak ben sizlere şaşkınlık içinde bakıyorum, 11 Eylül<br />
olaylarının üzerinden tam 4 yıl geçmesine karşın Bush, sizin<br />
hayatınızı karıştırmaya, sizleri yanlış yola sürüklemeye ve gerçek<br />
sebepleri sizden saklamaya devam ediyor. Ve o olayların meydana<br />
gelmesine sebep olan durumlar hala vardır.<br />
Sizlere o olayların ardındaki sebeplerden bahsedeceğim, bu<br />
kararın alındığı anlardan size bahsedeceğim ki,<br />
düşünesiniz..Sizlere diyorum ki; ikiz kuleleri vurmak Allah<br />
biliyor, hiç aklımıza gelmiyordu. Ta ki, ölçü taştı, zulmü,<br />
Amerikan-İsrail ittifakının Filistin‟de, Lübnan‟da ehlimize yaptığı<br />
haksızlıkları gördük zihnimde bu olay şekillenmeye başla dı. 1982<br />
yılında Lübnan‟da meydana gelen olaylar ise, bende büyük tesir<br />
yarattı. Amerikan 6. Filosu, İsrailliler‟e Lübnan‟ı vurma izni<br />
vermişti. Amerikan 3. filosunun da yardımıyla bombardıman<br />
başladı, birçok kişi öldürüldü, birçokları yaralandı, kalanları<br />
birbirlerinden ayrı düştüler. Bu etkileyici görüntüleri hala<br />
hatırlıyorum. Kanlar, kötürüm olanlar, çocukların, kadınların<br />
cesetleri her tarafa yayılmıştı. Evler içlerindekilerle yerle bir<br />
olmuş, kuleler toprağa dönüşmüştü. Bombalar yağmur gibi,<br />
rahmetsizce evlerimize dökülüyordu. Manzara bir çocuğu yiyen<br />
timsah manzarası gibiydi. Çığlıktan başka bir ses yoktu. Ve la<br />
havle ve la kuvvete illa billah. Timsah silahtan başka bir diyalog<br />
şeklinden anlar mı? Tüm dünya bu olanları, görüyor, işitiyor<br />
ancak ötesinde birşey yapmıyordu. O sıralarad içimde tarif<br />
edemeyeceğim duygular oluştu. Ancak bu olay bende, zulmü,<br />
şiddetle reddetme ve kuvvetli şekilde zalimlere karşı onları<br />
cezalandırma şuuru uyandırdı.<br />
420
Lübnan‟daki yıkık kulelere baktığımda zihnimde zalimi, bize<br />
yaptığının aynısıyla karşılık verme ve Amerika‟daki kuleleri<br />
yıkarak, bize tattırdıklarının aynısını onlara tattırma ve böylece<br />
onları çocuklarımızla kadınlarımızı katletmekten alıkoyma fikri<br />
alevlendi.<br />
Ve o günler, Amerika‟nın kanunlarının, demokrasi ve<br />
hürriyet adı altında masum çocukları ve kadınları öldürmeye<br />
dayandığını, bizlere kanıtladı. Baba Bush‟un yaptığı gibi, insanlık<br />
tarihinin (Irak‟ta ambargo sebebiyle milyonlarca insan ve çocuk<br />
öldü) gördüğü en büyük toplu çocuk katliamından şikayetçi<br />
olacaksın, oğul Bush‟un yaptığı gibi, milyonlarca çocuğun üzerine<br />
Irak‟ta eski işbirlikçisini azledip yerine yenisini getirmek için<br />
bomba yağdırmasından, Irak‟ın petrolüne el koymasından ve diğer<br />
rezilliklerinden şikayetçi olacaksın, buna karşı direneceksin ve<br />
adın terörist, adın gerici olacak.<br />
Bu ve bunun gibi manzaraların neticesinde, bu korkunç<br />
zulme karşılık olarak, 11 Eylül olayları meydana geldi. Bir adamı<br />
hanımını koruduğu için azarlayabilir misiniz? Bir insanın<br />
kendisini savunmasını, zalime aynı şekilde karşılık vermesini<br />
terör olarak, ayıplanacak bir hal olarak görebilir misiniz? Eğer<br />
gerçek böyle ise, bundan kaçış yolumuz yoktur.<br />
İşte bu, size sözle ve amelle bildirmek istediğimiz mesajdır. 11<br />
Eylül‟den seneler önce, Time Dergisi‟nden Skot ile 1996 yılı nda,<br />
1997 yılında CNN‟den Peter Arnett ile, sonra 1998 yılında John<br />
Vetr ile ardından Nairobi‟de, Tanzanya‟da, Aden‟de AbdulBari<br />
Etwan ile, sizin milletinizden son olarak da tarafsız olarak<br />
nitelendirdiğiniz Robert Fesk ile görüşmelerimi dikkatle inceleyin<br />
isterseniz. Hürriyet iddiacısı Beyaz Saray ve ona boyun eğmiş<br />
kanallar, gidipte Bush‟la, size karşı savaşımızın sebeplerinden ne<br />
anladığı hususunda görüşme yapabilirler mi?<br />
Bu sebeplerden sakınırsanız, doğru yoldasınız demektir ve<br />
Amerika, 11 Eylül‟den önceki güvenliğine kavuşur.<br />
Sonuçları Açısından;<br />
Allahu Teala‟nın lütfuyla, çok olumlu ve büyük sonuçları<br />
oldu. Tüm ölçüleri ve umulanı aştı. Bunun ise sebepleri çok<br />
fazladır. En önemlileri;<br />
Bizler, Bush ve İdaresi ile nasıl muamele edeceğimiz hususunda<br />
fazla zorluk çekmiyoruz. Çünkü, ülkelerimize hükmeden, yarısı<br />
asker, diğer yarısı kral ailesinden, başkanlardan oluşan rejimlerle<br />
aralarında benzerlik bulunuyor. Onlarla uzun bir tecrübe<br />
geçmişimiz bulunuyor. İki sınıfta da kibir, büyüklenme, baskı,<br />
421
malları haksız yere alma vasıfları bulunuyor. Bu benzerlik, baba<br />
Bush‟un, bölgeyi ziyaret ettiğinden bu yana ortaya çıkmıştır. Ve<br />
bu ziyaretler esnasında, bizim kavmimizden bazıları, Amerika‟ya<br />
hayranlıkla bakıyor, krallık ve askeri düzenin ülkelermizde<br />
onlarca sene kalmasına etki etmesini arzuluyorlardı. Öyle ki<br />
ümmetin mallarını hesapsız ve gözetlenmeden bu görevleri<br />
sırasında kullansınlar...ve hürriyetlerin kısıtlanması, baskıcı<br />
anlayış, „Teröre Karşı Savaş‟ adı altında, vatan kanunu ismini<br />
verdikleri kanunlarla oğluna geçti. Baba Bush, oğluna sahtekarlık<br />
tecrübelerini geçirmeyi de bu sahtekarlık tecrübelerini sıkıştığı<br />
durumlarda kullanmak üzere Florida‟ya götürmeyi de unutmadı.<br />
Geçmişte tüm hatırlattıklarımız; bu yönetimi kışkırtmamız ve ikna<br />
etmek için iki mücahidi „El-Kaide‟ yazılı bir bez parçasını<br />
yükeltmek için en uzak doğuya göndermemiz yeterlidir.<br />
Generalleri, kayda değer bir şey yapmadan, Amerika‟yı beşeri,<br />
mali, siyasi açılardan hasara uğratacak şekilde –bazı özel<br />
şirketleri hariç- süratle oraya çekebiliriz.<br />
Buna ek olarak gerilla savaşlarında, vur -kaç savaşlarında,<br />
büyük , zalim ordulara karşı tecrübeliyiz. Mücahitlerle beraber,<br />
Rusya‟ya karşı 10 sene vur-kaç savaşı sürdürdük. Allah‟ın<br />
izniyle sonunda da başarısız kalarak, yenilmiş vaziyette geri<br />
çekilmek zorunda kaldılar. Allah‟a hamd ve minnet olsun. Biz bu<br />
siyaseti, Allah‟ın izniyle, Amerika‟yı yenilgiye uğratana kadar da<br />
uygulayacağız. „Bu, Allah‟a zor gelmez‟.<br />
Her kim, El-Kaide‟nin Beyaz Saray‟a karşı zafer kazandığını<br />
ya da Beyaz Saray‟ın bu savaşı kaybettiğini söylüyorsa, bu söz<br />
tam bir dikkatle söylenmiş söz değildir. çünkü sonuçlara<br />
bakarsak, El-Kaide‟nin bu kazançların kazanılmasında tek sebep<br />
olmadığını görürüz. Beyaz Saray, kendisi silah, petrol, yapı<br />
şirketlerini çalıştırmak için savaş cephelerini açmıştır. Tüm<br />
bunlar, El-Kaide‟nin bu devasa sonuçları elde etmesini sağladı.<br />
Aynı şekilde bazı analistler ve diplomatlar, bizim ve Beyaz<br />
Saray‟ın aynı takımda oynayan ve Amerika‟nın ekonomisini<br />
vurmayı hedefleyen oyuncular olduğumuzu söylüyorla r. İngiliz bir<br />
diplomatın, Meliki Enstitüsü‟nde Uluslararası Durumlar<br />
hususunda verdiği konferansında bahsettiği gibi niyetler farklı<br />
bile olsa aynı hedefi vuruyoruz.<br />
Örnek: El-Kaide olayda 500 bin dolar harcadı. Bu esnada<br />
Amerika‟ya olayda ve propogandalarında 500 milyar dolar zarar<br />
verdi. Bu da El-Kaide‟nin harcadığı her bir doların, Allahu<br />
422
Teala‟nın izniyle 1 milyon dolar zararlarına sebep olduğunu<br />
gösteriyor.<br />
Buna ek olarak korkunç sayıda çalışanını kaybetti. Mali<br />
bütçe açığı ise, feleki, kıyasi rakamlara göre 1 trilyon doları aştı.<br />
Amerika İçin En Tehlikeli ve En Acı Olan Şey:<br />
Mücahitler sonunda Bush‟u, Irak‟ta ve Afganistan‟daki Amerikan<br />
askerlerinin ölü sayısını saklamaya zorladılar. Bu da Allah‟ın<br />
izniyle istinzaf planının ne kadar başarıya ulaştı ğını, Amerika‟yı<br />
iflasa sürüklediğini göstermektedir.<br />
Evet, bu El-kaide‟nin kazandığını açıklıyor. Ancak Bush<br />
idaresinin de kazandığını başta belirtmek gerekir. Çünkü<br />
Halliburton gibi Bush ve idaresi ile bağlantısı olan büyük<br />
şirketler, bu sayede büyük antlaşmalar yaptılar. Gerçek<br />
kaybedenler ise sizlersiniz; Amerikan halkı ve ekonomisi.<br />
Biz, (Allah rahmet eylesin) Genel Sekreter Muhammed Ata ile<br />
olayların, Bush ve yönetiminin ilgisini çekmeden önce, 20 dakika<br />
içerisinde gerçekleşmesi hususunda anlaştık. Ve Amerikan Silahlı<br />
Kuvvetleri‟nin 50 bin vatandaşını, ikiz kulelerde, en çok yardıma<br />
ihtiyaç duyduları bir vakitte, bu büyük olay başlarına gelirken<br />
yalnız bırakacağı hiç aklımıza gelmedi. Çünkü o esnada Bush,<br />
kızının keçisi ile meşguldü. Çünkü kızının keçi sinin süsmesi,<br />
uçakların çarpmasından daha önemliydi. Bu da bize operasyonları<br />
gerçekleştirmek için istediğimizin 3 katı zaman kazandırdı.<br />
Allah‟a hamd olsun.<br />
Ve bildiğiniz gibi, Amerikalı düşünürler ve akıl sahipleri, Bush‟u<br />
daha önceden uyararak ona şöyle dediler: toplu imha silahlarının<br />
bulunup bulunmadığı hususunda girişeceğin teftişte tüm dünya<br />
ülkeleri senin yanında ancak Amerika‟nın çıkarları bu savaşa<br />
girmemen yönündedir. Bu savaşın bir mazereti de yoktur, sonu da<br />
belli değildir.‟ Ancak Bush sonuçta basiretini kaybetti, özel<br />
çıkarlarını, Amerika‟nın çıkarlarının önüne koydu. Sonuç; savaş<br />
ve yığınla ölü. Amerika‟nın ekonomisi sarsıldı.<br />
Size şunu söylüyorum: bizim ehlimizden 15 binden fazlası<br />
öldü, onbinlercesi yaralandı. Sizden de binden fazlası öldü ve<br />
onbinlercesi yaralandı. İki taraftan hasıl olan, Bush‟un ellerini<br />
yıkadığı tüm bu ölüler, Bush‟un petrol çıkarına, özel şirketlerini<br />
çalıştırma çıkarına hizmet ediyor.<br />
Sizden İsteğim Basit;<br />
Her yapılanın karşılığının görüleceğini hatırlayın.<br />
Ve son olarak;<br />
423
Bilin ki, hakka dönmek, batıl içinde sürüklenip gitmekten daha<br />
hayırlıdır. Akıllı olan, güvenliğini, malını, evladını beyaz<br />
Saray‟ın yalancılarının israf etmelerine fırsat vermez.<br />
Güvenliğiniz, Bush, Kery ya da El-Kaide‟nin elinde<br />
değildir..Güvenliğiniz, sizin elinizdedir. Bizim güvenliğimize<br />
dokunmayan, güvendedir.<br />
Allah bizim velimizdir oysa sizin veliniz yoktur.<br />
Ve Selam hidayete uyanlara olsun.<br />
Usame Bin Laden‟i Etkileyen Olaylar:<br />
1. Olay 76 :<br />
Amerika, Afganistan‟ı vurmaya karar verdiğinde, Usame Bin<br />
Laden, „Filistin halkı rahat yüzü görmedikçe Amerikan Halkı da<br />
rahat yüzü görmeyecek‟ yeminini ettiği meşhur konuşmasını<br />
yayınlamıştı. Bu konuşma ile tüm Filistinliler harekete geçti,<br />
Usame‟nin resimleri, tüm Filistinli evlerin kapılarına asıldı, okul<br />
öğrencileri, sporcuların fotoğraflarını, kızlar da şarkıcıların<br />
fotoğraflarını göğüslerinden söküp yerine Usame‟nin<br />
fotoğraflarını astılar. Amerika kuvvetleri Kabul‟ü vurmaya<br />
76 Faris El -Za hrani ‟nin „ Za ma nı yi nele ye n , Amerika yı ka hreden B i n Laden‟<br />
kitabınd a n<br />
424
aşladığında Usame, Kandahar‟da idi. Planlarını hazırladıkları,<br />
durumu masaya yatırdıkları günlerden bir gün, elinde laptop ile<br />
bir genç geldi. Ve Usame‟ye bir şey göstermek istediğini söyledi.<br />
Toplantıdaki herkes sustu, Usame‟ye bakmaya, ne yapacağını<br />
beklemeye başladılar. Usame kendisinden göstermesini istedi.<br />
Ancak Usame‟de her zamankinden farklı bir his oluştu. Yeni bir<br />
şeyle karşılaşacağını anlamıştı ve yüzü değişmeye başladı. Bu<br />
genç yerinden kalkarak bilgisayarı çalıştırdı. Laptop çalışırken,<br />
Usame‟nin yüzü daha da değişiyordu. Genç bilgisayar hazır olunca<br />
videonun tuşuna bastı ve sesini yükseltti. Ekrana, görüntüsü tüm<br />
müminleri etkileyecek, çocuk masumluğu yüzünde görünen, küçük<br />
bir çocuk geldi. Bu çocuk Filistinli kufiye giyiyordu. Usame‟nin<br />
parmağını kaldırdığı fotoğrafını elinde kaldırıyordu. Çocuk<br />
kalpleri parçalayacak şekilde, yüksek bir sesle ağlayarak<br />
konuşmaya başladı: Nerede sözün ey Usame? Nerede sözün ey<br />
Usame? Usame‟den sadece ağlama sesi geliyordu, öyle hıçkırarak<br />
ağlıyordu ki, sanki en çok sevdiği insanlardan birini kaybetmişti.<br />
Ve şöyle dedi: Usame‟den ne yapmasını istiyorsun ki tüm dünya<br />
ona karşı birleşmiş. Bu sözleri ağlayarak öyle tekrarladı ki tüm<br />
sakalı gözyaşlarıyla ıslandı. Bu ağlama bizleri de tesiri altına aldı<br />
ve meclisimiz, biricik oğlunu kaybetmiş bir annenin ağlayışı gibi<br />
ağlama sesleriyle dolmuştu. Hepimiz bu video kasetini getiren<br />
kardeşe karşı sinirle dolduk ve onu Usame‟ye yaptığından ötürü<br />
bakışlarımızla azarladık. Daha fazla bir süre geçmedi ki yere<br />
düştü. Ve ağlamaktan bitkin düşen Usame, evine taşındı. Ağlamak<br />
onu ne hale sokmuşsa sokmuştu ki üzüntüsünden 3 gün hasta yattı.<br />
Her uyandığında o çocuğun ağlayışını hatırlıyor ve yine hıçkırıkla<br />
ağlıyordu.<br />
2. Olay 77 :<br />
Suudi Arabistan rejimi, Usame Bin Laden‟i teslim etmesi için<br />
Taliban‟ı, özellikle de Türki Faysal‟ın bilinen ziyaretine k arşın<br />
ikna edememişti. Ancak Suudi rejimi, yine de ümidini kesmedi ve<br />
Taliban‟la alakası olmayan başka vesile kullanmaya karar verdi.<br />
Usame bin Laden‟in annesinin yurtdışına çıkış izni kaldırılmıştı.<br />
Sudan‟da olduğu zamanda da onu ziyaret etmesine izin<br />
verilmemişti. Suudi hükümeti çok iyi biliyordu ki Usame, annesini<br />
77 Önceki ka yna kta n.<br />
425
şiddetle özlemişti. Annesinin Kandahar‟a gidip kendisine baskı<br />
yapması için özel uçakla, özel bir sefer düzenlediler. Etas<br />
Ailesi‟nden olan Usame‟nin annesi, tanınmış Hadramiyye<br />
Ailesi‟nden eşiyle gerçekten Usame‟yi ziyarete gitti. Seneler<br />
sonra gerçekleşen bu buluşma, çok duygusal geçti. Ancak Usame,<br />
davasının kesinlikle tartışmaya açık olmadığını ortaya koydu.<br />
Usame‟nin gözleri hasretten kararmış annesi, hükümetin<br />
istediklerini yerine getiremeden ülkeye geri döndü.<br />
Şüphesiz hamd Allah a dır.<br />
Allah subhanehu ve teala Şeyh Usame Bın Laden ın şahadetini<br />
kabul etsin..<br />
426
427
428