GT1

sonbahar - kış | fall - winter 

ÖTESİ YOK (ŞİMDİLİK): 

BUGATTI CHIRON 

THERE IS NOTHING BETTER THAN THIS (FOR NOW): 

BUGATTI CHIRON

SWISS INTERNATIONAL BOARDING SCHOOL 

İSVİÇRE ULUSLARARASI YATILI OKULU 

WWW.INSTROSENBERG.CH

1 

Özel Haber

Diamonds: 40.55ct 

D Color - Internally Flawless 

KAFKAS KAPALIÇARŞI 

0212 522 03 26 

KAFKAS NİŞANTAŞI 

0212 296 38 80 

KAFKAS İSTİNYEPARK 

0212 345 52 04 - 05 

KAFKAS ZORLU CENTER 

0212 353 63 50 

KAFKAS AKASYA AVM 

0216 510 43 21 

KAFKAS HILLSIDE 

0252 614 39 26 

www.kafkasjewellery.com

Jaeger-leCoultre Boutique 

Abdi İpekçi Cd. Altın Sk. 4/A Nişantaşı, İstanbul +90 212 232 3017 

Eduardo Novillo Astrada, polo Champion, 

Winner of the Argentine Triple Crown.

Reverso Tribute Calendar watch 

Open a whole new world

Edito 

BÜYÜK YOLCULUK DÜNYASINA HOŞGELDINIZ 

WELCOME TO WORLD OF THE GRAN TURISMO 

‘Gran Turismo’dan, yani stiliyle ve yüksek hızıyla uzun yolları aşan 

lüks otomobilden aldığımız ilhamla yayın hayatımıza başladık. İsmimizden 

yola çıkarak, stilimizle lükse dokunmak ve uzun yıllar kat 

etmek niyetindeyiz. 

Aynı zamanda ‘büyük tur’ anlamı da taşıyan dergimizin ismiyle 

birlikte uzun bir yoldan geldik. Güzel işlere imza atarak, ülkemizin 

gündeminin her gün değiştiği bu zorlu dönemde okuyucularımızın 

hayatına az da olsa keyif katabilirsek ne mutlu bize. Konfor, lüks, güç 

ve hız; bunlar, üretmek ve okuyucularımıza yenilikler sunmak için bizi 

her gün tetikleyen kelimeler. 

Kapak konumuz; Volkswagen’in üretimindeki Bugatti Chiron. Bir önceki 

Veyron modelini gücü ve hızıyla gölgede bırakan Chiron, sanırız 

‘Gran Turismo’ ismine de yakışır bir performansla izleyici ve kullanıcılarını 

hayranlık içerisinde bırakıyor. 

İlk sayımızda siz sevgili okuyucularımıza otomobilden konaklama 

yerlerine, özel koleksiyonlardan yatlara ve seyahat destinasyonlarına 

kadar ilginizi çekeceğini düşündüğümüz yazılarımızın taze bir soluk 

olması dileklerimizle… 

We start our publishing life with the inspiration derived from ‘Gran 

Turismo’, in other words a type of car that drives over long roads 

with its style and high speed. Based on our name, we intend to go 

over a long duration of time by reaching luxury with a touch of style. 

In the name of our magazine, meaning ‘grand tour’ we also come 

a long way. We’d be more than glad on our part if we can recharge 

our readers a little, considering the always changing agenda of our 

beautiful country. Comfort, luxury, power and speed; these are the 

the words that stimulate us to produce and present a novelty to our 

readers each and every day. 

We are proud to present in our cover story; Bugatti Chiron produced 

under the roof of Volkswagen. Overshadowing Bugatti’s former 

model, Veyron with its power and speed; Chiron amazes its viewers 

as well as drivers. Hence, it wouldn’t be wrong to say it definitely is 

worthy of the name ‘Gran Turismo’. 

We most sincerely wish our editorials; from luxury cars to hotels, 

from special collections to high-end brands, from yachts to travel 

destinations may feel like a fresh breath of air to our dear readers… 

İrem Gültan 

Genel Yayın Yönetmeni 

6 

GT 

Editör

AÇIK HAVA SERGİSİ. 

BMW CABRIO TEST SÜRÜŞÜ GÜNLERİ. 

Bu yaz kendinizi rüzgara bırakın, özgürlüğün keyfini çıkarın. 

BMW 2 Serisi, 4 Serisi, 6 Serisi Cabrio’lar keşfetmeniz ve deneyimlemeniz için 

Temmuz ve Ağustos aylarında Çeşme, Göcek ve Bodrum’da sizi bekliyor. 

Detaylı bilgi ve etkinlik takvimi için: www.bmw.com.tr/cabriodays 

BMW Cabrio Günleri 

www.bmw.com.tr 

Sheer 

Driving Pleasure 

Special Report 

GT 

7

İçindekiler 

Contents 

70 

BÜYÜK YOLCULUK 

SAATLERDEN PRESTİJİ 

GÖSTERİYOR 

IT IS PRESTIGE O’CLOCK 

138 

YALNIZCA LÜKS BİR OTEL DEĞİL, 

ÇOK DAHA FAZLASI… 

IT IS MUCH MORE THAN 

JUST A LUXURY HOTEL 

80 

YILLANMANIN EN ŞIK 

HALİ: LV TRUNK 

THE CLASSIEST WAY OF 

AGING: LV TRUNK 

146 

DIBA BAR ÖZEL KOKTEYLLERİYLE 

YAZA HAZIR! 

DIBA BAR IS READY FOR 

THE SUMMER WITH ITS 

SPECIAL COCKTAILS! 

130 

12 

36 

40 

46 

50 

BALAYI 

HONEYMOON 

VACHERON CONSTANTIN: 

OVERSEAS CHRONOGRAPH 

MONACO GRAND PRIX’DE 

FARKLI BİR YARIŞÇI 

A DIFFERENT RACER AT 

MONACO GRAND PRIX 

TEK TAŞLARIN TARİHİNDEKİ 

EN PARLAK FİKİR 

THE BRIGHTEST IDEA IN THE 

HISTORY OF ENGAGEMENT RINGS 

İSTANBUL’DA BİR YABANCI 

LEONARDO BAIOCCHI 

“HER GÜNÜMÜ İŞE 

BAŞLADIĞIM İLK GÜN GİBİ 

DÜŞÜNEREK GEÇİRİYORUM” 

86 

92 “İŞ VE ÖZEL HAYAT DENGESİ 

BAŞARI İÇİN ÖNEMLİ” 

100 YAT 

YACHT 

122 

130 

CENTİLMENLERİN MARKASI: 

A.B.D. BAŞKANLARINDAN 

ZAC POSEN’A… 

FROM THE USA PRESIDENTS 

TO ZAC POSEN: THE BRAND 

OF GENTLEMEN 

“THE KEY TO SUCCESS IS THE 

BALANCE BETWEEN PRIVATE AND 

CORPORATE LIVES” 

OTOMOBİL 

BMW 100 YAŞINDA 

GELECEĞE GİDEN YOLDA 

GEÇMİŞE BİR BAKIŞ 

BMW’S 100TH ANNIVERSARY! 

A LOOK TO THE PAST, ON THE 

WAY TO THE FUTURE! 

KAPAK KONUSU 



150 

154 

156 

158 

FRANSIZ ASALETİ NEW 

YORK’A YERLEŞİYOR… 

FRENCH NOBILITY 

MOVES TO NEW YORK 

OSMANLI MUTFAĞININ EN 

İHTİŞAMLI ADRESİ 

TUĞRA RESTORAN 

THE GRANDIOSE ADDRESS 

OF OTTOMAN CUISINE 

TUĞRA RESTAURANT 

ÖNCE GÖZE SONRA MİDEYE 

HİTAP EDEN BİR LÜKS 

SUR BALIK ARNAVUTKÖY 

A LUXURIOUS TREAT 

APPEALING TO THE EYE 

AND THE APPETITE 


YILLARDIR ETİN USTASI BEYTİ 

THE MASTERCHEF OF MEAT 

DISHES FOR MANY YEARS BEYTİ 

C 

M 

Y 

CM 

MY 

CY 

CMY 

K 

“I ALWAYS THINK TODAY IS 

MY FIRST DAY AT WORK” 

THERE IS NOTHING BETTER 

THAN THIS (FOR NOW): 


60 

“DENEYİM MACERANIN, 

GÖRMEK BAKMANIN 

ÖTESİNDE…” 

134 

VAR MI BENZERİ? 

RANGE ROVER EVOQUE 

CONVERTIBLE 

80 

“EXPERIENCE IS BEYOND 

ADVENTURE AND SEEING IS 

BEYOND LOOKING” 

IS THERE ANYTHING LIKE THIS? 


CONVERTIBLE 

8 

GT 

Içindekiler


GT 

9




THERE IS NOTHING BETTER THAN THIS (FOR NOW): 


Sahibi 

SMG Görsel Yayıncılık Reklam 

ve Prodüksiyon Hizmetleri 

Ltd. Şti. 

Genel Yayın Yönetmeni 

Irem Gültan 

irem.gultan@smggorsel.com 

Yazı İşleri Müdürü 

Elif Ekiz 

elif.ekiz@smggorsel.com 

Katkıda Bulunanlar 

Birkan Demir Çalışkan 

Ikbal Gercik 

Pelin Özcanlı 

Reklam Direktörlüğü 

reklam@smggorsel.com 

0850 346 62 43 Dahili:102 

Grafik Tasarım ve Uygulama 

Okan Koç 

okan.koc@smggorsel.com 


122 

Basım 

Bizim Matbaa Basım Yayın 

Ltd. Şti. 

Yellice MAh. Aytekin Sk. No: 

38 Kağıthane Istanbul 

Tel: +90(212) 280 3850 

Yönetim Adresi 

Müeyyetzade Mah. Yüksek 

Kaldırım Cad. No: 42/2 Karaköy 

Beyoğlu/Istanbul 

Tel: 0212 244 06 33 

Faks: 0212 244 06 34 

ISSN 2536-5088 

10 

GT 

Künye

İSTANBUL: Abdi İpekçi Caddesi No: 14/A Nişantaşı - Tel: (0212) 234 48 68 

ANKARA: Çankaya Caddesi No:30/A Çankaya - Tel: (0312) 441 71 81 

www.alkon.com.tr

İrem Gültan 

irem.gultan@smggorsel.com 

Balayı…birbirini seven ve beraber bir ömür geçirmek üzere 

kutsal bağ ile hayatlarını birleştiren çiftlerin kutlama zamanı. 

Belki de o iki kişinin, dünyanın tüm dertlerinden uzaklaşarak 

başbaşa keyif alabilecekleri nadir anılardan biri. Bu anıları 

hayatları boyunca hatırlayacakları göz önünde bulundurulursa, 

balayı özel ve romantik aynı zamanda huzur dolu olmalı. Size 

balayı dosyamızda yeni evli çiftlerin her şeyden uzaklaşarak 

yalnızca bir kez deneyimleyecekleri muhteşem seyahat 

rotalarını sunuyoruz. Ne de olsa düğün sezonu henüz bitmedi... 

12 

Gezgin 

BALAYI

HONEYMOON 

Honeymoon…The time when two lovers celebrate the 

loving bond between them. Maybe the only rare moment 

newlywed couples leave all their troubles behind. Given the 

fact that they’ll remember their honeymoon for the rest of 

their lives, it should be romantic and peaceful at the same 

time. Here we give you all the perfect travel destinations 

new couples will make the best of their honeymoon. After 

all, wedding season is not over yet...

GEZ-GÖR 

MUST SEE#1 

SANTORINI 

14 Gezgin 

Nefes kesici gün batımları, harika Yunan yemekleri ve romantik 

otelleriyle, henüz “Evet!” demiş taze kumrular için biçilmiş 

kaftan: Santorini. Beyaza bulanmış mimarisi ve masmavi sularıyla 

tam bir keyif adası olan Santorini siyah ve kırmızı kumsallara 

sahip olmakla kalmıyor. Aynı zamanda ziyaretçilerine 

şarap bağlarında ve antik şehir ‘Akrotiri’de dolaşma, tepelerde 

yürüyüş yapma ve şirin butiklerinde alışveriş yapma imkanı da 

sunuyor. Sevdiğiniz kişiyle elele gezebileceğiniz ya da bisiklet 

turuna çıkacağınız sakinlikte bir yerse balayı hayaliniz, bu ada 

size istediğinizi verecek. Tabii, bunun için rezervasyonunuzu 

en az iki ay öncesinden yapmış olmalısınız. Manzara ayaklarınız altında 

sizi selamlasın derseniz, Perivolas Oteli doğru seçim olabilir. 

Breathtaking sunsets, delicious Greek food and its romantic 

hotels make Santorini a top destination for couples. Its all 

white architecture will cleanse your soul as you enjoy all 

the beautiful wines from the ancient town of Akrotiri. You 

can do hiking, browse all the antique shops and have a 

romantic cycling tour. If your dream honeymoon is about 

romance, sightseeing and peace, Santorini is the island for 

you. However, you should book two months in advance 

as the island is filled with tourists. If you want to fully 

enjoy the scenery, Hotel Perivolas is our recommendation.

THE 95 YACHT. 

www.sunseekerturkey.com / www.sunseekerbrokerage.com

16 GEZ-GÖR 

MUST SEE#2 

Even though the journey there will take a long while, 

it’s completely worth it. Yes, it’s Bora Bora of course. 

Its magnificent scenery is a heritage from the local 

volcano. If you like watersports, Bora Bora will offer 

you tons of different activities for you. Blue waters, fully 

green mountains and colorful fish provide an all-around 

Gezgin 

BORA BORA 

Yolculuk biraz uzun sürse de değecek, emin olun. Su sporlarını 

seven çiftler için doyasıya tadını çıkaracakları bir tatil 

rotası burası. Fransız Polinezyası’nın incisi olan adalar zinciri, 

balayı tarifinin hakkını tam anlamıyla veriyor; berrak suları, 

yemyeşil dağları ve rengarenk balıklardan zengin bir dünyayı 

besleyen sualtıyla. Tercih eden aşıklar için adada helikopterle 

Otemanu Adası’nı tepeden görme olanağı mevcut. 

Ayrıca, 4x4 araçlarla tüm adayı karadan gezebilir ya da 

şnorkelle dalabilir, köpekbalıklarını ve vatozları ellerinizle 

besleme maceralarını deneyimleyebilirsiniz. Tekne gezileri 

ve büyüleyici mercan kayalıkları haricinde otel odanızdan 

çıkmadan cam gibi sularda yüzebilirsiniz. Abartmıyoruz; 

okyanusun üzerine kurulu otellerin bungalovları odanızdan 

ayağınızı daldırabileceğiniz mesafede. 

promising honeymoon experience. You can also enjoy 

the Otemanu Island from above with a helicopter tour, 

feed sharks and all sorts of fish or go diving. Bora Bora’s 

luxurious accommodation resorts offer such comfort that 

you can even enjoy your stay as you dip your toes into the 

ocean from your bungalow.

GEZ-GÖR 

MUST SEE#3 

MALDIVLER 

MALDIVES 

Gözlerden ırak bir balayı düşlediyseniz, ki düğün yorgunluğunuzu 

atmanız için başka bir yol düşünemiyoruz, bu 

adalar takımı doğru adres! Hint Okyanusu’nda konuşlanan 

Maldivler, ılık turkuaz rengindeki denizi ve inci rengindeki 

kumsalıyla, yine odanızın lüksünü terk etmeden keyfini doyasıya 

çıkartacağınız rotalardan biri. Lüks tatil cennetleriyle 

çevrili Maldivler’de asıl tercih etmeniz gereken yalnızca ‘ye- 

If you want to disappear for a short bit during your 

honeymoon, Maldives is the perfect choice for you. It’s 

closer than Bora Bora and located in the Indian Ocean. 

Its pearly white beaches and perfectly clear waters is 

surely the right choice if you feel like getting rid of all the 

wedding rush. The whole island is surrounded by luxury 

18 Gezgin 

tişkinler için’ olan oteller. Sahilde akşamüstü kokteyllerinizi 

yudumlayıp, mum ve ayışığı eşliğinde romantik yemekler 

yiyeceğiniz adada tüm zamanınızı çıplak ayak geçirebilirsiniz. 

Şnorkelle dalış yapmak isteyenler için gece turları bile 

düşünülmüş. Merkezi Male’ olan adaların etrafında tekne 

turuna çıkabilir ya da odanızın sükunetinde size özel tahsis 

edilmiş masajdan faydalanabilirsiniz. 

facilities so you don’t have to worry about which services 

you’ll get. Just make sure you choose an ‘Only For Adults’ 

type. You can sip your cocktails and enjoy your dinner by 

the moonlight, walk around bare feet. You can even go 

snorkeling in the evening, enjoy boat rides or free massage 

treatments in your room.

GEZ-GÖR 

MUST SEE#4 

MAUI 

Keşfedilecek ormanları, üzerinde gezinilecek yanardağlarıyla 

maceraya açık çiftlerin rotası, Maui. Hawai’nin doğası; 

yağmur ormanları, palmiyelerle çevrili kumsalları ve 

şelaleleri adanın nefes kesici güzelliğinin ana kaynakları. 

Kaanapali sahilinin çiftler için ideal “gizli” plajlarında güneşlenmek 

ya da tepesi bulutlarla kaplı Haleakala Yanardağı’nın 

çevresinde at binmek yeterli değilse, o halde size 

önerimiz Waldorf Astoria’nın Spa’sında gül yapraklarıyla 

donatılmış havuzlarına kendinizi bırakmanız. Daha sonra, 

akşam yemeği için ‘hula dansçıları’nı izlediğiniz suyun 

üzerinde yüzen romantik restoranı tercih edebilirsiniz. Tek 

ihtiyacınız olan rahat giysiler ve parmak arası terlikleriniz 

olan bu harikulade adaya gitmek için Eylül’ü tavsiye 

ediyoruz… 

Tons of forests to explore, a volcano to climb atop and lots 

more…Maui awaits all the adventurous couples out there. 

Hawaii’s unmatched rain forests, palm trees, beaches 

and waterfalls are just a few of the natural beauties. 

Kaanapali’s “secret” beaches offer surprisingly pleasing 

swimming experience. If you feel tired after a long day 

of walking around, feel free to let yourself in Waldorf 

Astoria’s SPA and its rose petal covered pools. Later on in 

the evening, you can enjoy the floating restaurants and 

watch hula dancers. All you need to pack is light clothes 

and flip-flops. Lastly, we highly recommend September if 

you want to fully enjoy Maui. 

20 

Gezgin

Adora ile yıkamak bir zevk. 

Geliştirilmiş kolaylaştırıcı ve bireysel çözümler sayesinde V-ZUG ile çamaşır yıkamak artık çok 

kolay. Adora SLQ WP son derece sessiz ve çevreye duyarlı ısı pompalı ilk çamaşır makinesidir. 

Isıtma pompası teknolojisi ve buharlı kırışıklık giderme programı sayesinde ütü ihtiyacınızı azaltır. 

Çamaşır yıkamak hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı: vzug.com 

Swiss perfection for your home

GEZ-GÖR 

MUST SEE#5 

TURKS&CAICOS 

Karayip sahilleri kadar davetkar balayı rotası çok fazla değil, 

yeryüzünde. Bunların arasında en cazibi de ismiyle turkuaz 

sularının ipucunu veren, Turks&Caicos. Aslında, ada ismini 

17. yüzyılda onu ele geçiren Türk denizcilerine borçlu ve 

‘caicos’ da kayıktan geliyor. Renkli mercan kayalıkları, yumuşak 

havası ve pırıl pırıl sularıyla İngilizler tarafından uzun 

yıllar yönetilen bir cennet diyarı. Yılın çoğu ayları boyunca 

havasının izin verdiği ziyaret olanağı burayı yalnızca Haziran-Kasım 

arası kasırga riski açısından sıkıntıya sokabilir. At 

binme, dalış ve ‘Büyük Türk’ kumsalında güneşlenmek ise 

balayı çiftlerine iyi gelecek seçenekler. The Palms ya da 

Seven Stars Resort buradaki en konforlu tatil mekanları. 

Not many honeymoon destinations look as tempting 

as the Caribbean coast…The most tempting one among 

the Caribbean is Turks&Caicos for sure. It is named after 

the Turkish sailors conquering the island back in the 17th 

century and “caicos” means boat. A soft weather, crystal 

clear waters and your perfect holiday destination governed 

by the British for long years. You can visit this place 

almost any time of the year but between June-November, 

there’s a slight chance of hurricane you should keep an 

eye out on. The Palms or Seven Stars Resort offer the best 

accommodation in the island as you enjoy horseback riding 

and diving. 

22 

Gezgin

GEZ-GÖR 

MUST SEE#6 

SEYŞELLER 

SEYCHELLES 

Afrika’nın doğu yakasında yer alan adalar zinciri, kalabalıklardan 

uzak engin kumları ve masmavi suların huzurlu 

kucağını vaat ediyor. Kartpostalları süsleyen adaların 

manzarası binbir renkteki kuşa ve devasa kaplumbağalara 

da evsahipliği yapıyor. En yüksek sezonu Mayıs ile Eylül 

arası olduğundan, bu dönemde fiyatların makul olmasını 

beklememek gerek. Restoran ve barların her yerden 

yürüme mesafesinde olduğu adalarda isterseniz araba ya 

da bisikleti tercih edebilirsiniz. Dalış ve tüm su sporlarından 

güvenli bir şekilde faydalanma olanağı sunan adaların 

büyüklüğü sayesinde otel ve butik alternatifleri de çok. 

Ayrıca botanik ve baharat parkları da tropik cennetin görülmeye 

değer parçaları… 

Known for its coral reefs, isolated beaches and blue 

waters, Seychelles really bring out the natural wonders of 

Africa. Thousands of colorful birds, turtles will accompany 

you during your peaceful honeymoon. You shouldn’t 

expect low prices between May-September, since that’s 

the peak season. Everywhere is within walking distance; 

restaurants, bars, boutiques. If you’re into water sports, 

the islands have a wide variety of choices. We also 

recommend you to take bike rides among the spice and 

botanical gardens. 

24 

Gezgin

Yeni Grand Ocean Extreme Sailing serisine özel 

olarak Edox tarafından üretilen bu muhteşem 

saat tam da yelkencilere özel dizayn edilmiş. Edox 

zorlu yelken yarışlarına özel hassas zamanlama 

sunan bu modeli ile Extreme Sailing Series ile 

yaptığı ortaklığını taçlandırıyor. 

Yarışlarda Edox’un hassas zaman tutuculuğu 

ile yarışçılar yarıştaki 4 dakikalık zaman ritmini 

kaçırmadan o heyecanı yaşayacaklar.Edox Class1 

Dünya Offshore Şampiyonası, Dakar Rallisi, ve 

Extreme Sailing Series yarışlarının resmi zaman 

tutucusudur.

GEZ-GÖR 

MUST SEE#7 

BALI 

Endonezya’da bulunan bu adaya ‘Tanrıların Adası’ denilmesinin 

elbette bir nedeni var: sisle kaplı tapınakları ve nefes kesici 

dağ manzarasıyla romantizmin doruklarında yaşayan bir 

yer burası. Hint Okyanusu’na hakim manzarasıyla Pura Luhur 

Uluwatu tapınağı dünyada görebileceğiniz en büyüleyici gün 

batımlarından birini seriyor gözler önüne. Bali, geleneksel sanatlara 

çok değer veren ve bunları yaşatan bir kültüre sahip. 

Tam bir spa cenneti sayılabilecek Bali’de farklı bir gezintiye 

çıkmak isteyenler için Fil Safari Parkı seçeneği de var. Bisiklet 

kiralama ve tekne turu alternatifleri sunan ada; Nisan-Ekim 

arası en az yağış alan aylar olması sebebiyle, gitmek için 

ideal zaman. 

Indonesia’s very own Bali is also known as the Island of the 

Gods…Its foggy temples and breathtaking mountain views 

shows why people have named it after the gods. Pura Luhur 

Uluwatu Temple is surely one of the most amazing places you 

should see in the world, overlooking the Indian Ocean. The 

sunset there will be the best one you’ll ever experience for 

sure. Bali has a vibrant culture that is fully connected to its 

deep roots and traditions. You will probably get lost among 

all the different craft items and colorful dance shows. The 

island offers world-class SPAs, boat tours and rich, extended 

beaches. You should pick a date between April and October as 

the chance of rain is lowest during these months. 

26 

Gezgin

PrimoAmbalajveKimya PrimoAmbalaj 

www.viscontiturkey.com 

ViscontiTurkey 

ViscontiTr

GEZ-GÖR 

MUST SEE#8 

BAHAMALAR 

Çok büyük olasılıkla, pembe kumlardan oluşan cennete 

daha çok benzeyen bir yerle karşılaşmamışsınızdır. Bahamalar’da 

aşk yaşayan sadece siz değilsiniz; Pink Sands 

Beach’te turkuaz köpükler de ipeksi kum taneleriyle 

böyle bir ilişki içinde. Burada, Mick Jagger ya da süper 

model Elle Macpherson gibi isimlere rastlama olasılığınız 

da cabası. Amerikan kültürüne aşina ve o rahatlığı 

tercih eden çiftlere tavsiye edeceğimiz bir rota, Bahamalar. 

Yapay göllerinde tüm okyanus canlılarını yakından 

görmek ve hatta köpekbalıklarıyla yüzmek dışında, 

denizde eğitimli yunuslarla kaynaşabilirsiniz. Mayıs ile 

Kasım ayları arasındaki kasırga tehlikesi bir yana, yılın 

300’den fazla gününde güneş parıldıyor. 

Going back to the Caribbean once more, Bahamas will 

blow your mind with its pinky coastline. Your love will 

be in competition with the perfect love affair between 

its silky sands and turquoise waves…You can easily 

run into big names like Mick Jagger or super model Elle 

Macpherson. If you’re fond of the American lifestyle 

and culture, Bahamas will be the destination for you. 

You may swim in the artificial lakes and see all the 

oceanic creatures from up-close, even swim alongside 

sharks and dolphins. Putting all the hurricane warnings 

around May-November aside, Bahamas offer over 300 

days of sunshine during the year. 

28 

Gezgin

Fancy 

Jewellery & Watches 

® 

KAPALIÇARŞI 

Kalpakçılar Cad. No:62 

İstanbul 0212 5135307 

BAĞDAT CADDESİ 

Erenköy No:344/8 

İstanbul 0216 3861276 

AVENIDA LIBERDADE 

Av. da Liberdade 247 A Lizbon 

Portekiz 

MAIN OFFICE 

Beyazıt İstanbul 0212 5289704 

info@fancy-jewellery.com 

www.fancy-jewellery.com

GEZ-GÖR 

MUST SEE#9 

ST.VINCENT& 

THE GRENADINES 

Aslına bakarsanız şimdi tavsiye edeceğimiz balayı rotası, 

ya yaza girmeden ya da sonbahar gibi balayına 

çıkmayı planlayan çiftler için geçerli. Mayıs-Haziran 

haricinde buraya gitmek için Kasım ayını beklemek 

doğru olabilir. Ilıman Karayip iklimine sahip adalarda 

uçsuz bucaksız beyazlıkta sahil şeritleri mevcut. Golf 

oynamaya meraklılar için de bir şeyler var burada: Canouan’ın 

pürüzsüz yeşilleri. Kingstown’ın cıvıl cıvıl pazar 

yerine gidip yerel halkla içiçe olmak da ayrı bir keyif. 

Saltwhistle Körfezi ve Macaroni Plajı güneşlenmek ve 

ılık sulara kendisini bırakmak isteyenler için harika bir 

fırsat. Salaş ve rahat tatilin en doğru adreslerinden biri 

olan St.Vincent&The Grenadines’de tropik çiçeklerin tatlı 

aromasıyla kendinizden geçmeniz de olası… 

C 

M 

Are you after a honeymoon right at the beginning 

or the end of the season? Then St. Vincent & The 

Grenadines is the perfect choice for you. November 

is your second chance to experience its beauty if you 

miss the May-June peak season. St. Vincent & The 

Grenadines offer unbelievably white coasts, warm 

Caribbean climate and extremely long beaches. 

Canouan’s greens offers many options for golf 

enthusiasts as well as experiencing the locals and 

their daily routine. Saltwhistle Bay and Macaroni Beach 

are perfect for sunbathing and enjoying the peaceful 

waters. St. Vincent & The Grenadines’ tropical flora 

will make sure you have that relaxed and careless 

honeymoon you’ve been looking forward to. Lastly, 

since there are so many places to see, it’s best to rent 

a car or make a deal with a cab service to save time 

and money. 

Y 

CM 

MY 

CY 

CMY 

K 

30 

Gezgin

GEZ-GÖR 

MUST SEE#10 

HAYMAN ISLAND 

Uzun bir uçak yolculuğuna razıysanız ya da maceraya 

açık ve heyecan seven çiftlerdenseniz, Avustralya’nın 

Hayman Adası’na bayılacaksınız. Bu kendi şahsına 

münhasır ada, Great Barrier Reef’in (büyük mercan 

kayalıkları) tam kalbine yerleşmiş. Dolayısıyla tahmin 

edebileceğiniz gibi, denizaltında çok renkli bir dünyaya 

da evsahipliği yapıyor. Ayrıca, su sporlarından zevk 

alanlar için katamaran ve kano yapma seçenekleri 

de mevcut. Blue Pearl Bay ya da Dolphin Point gibi 

yerlerde doğa yürüyüşlerine çıkabilir, bunların dışında 

tüm mercan adacıklarını tepeden görmenin doyumuna 

varacağınız helikopter turunu rezerve edebilirsiniz. Tavsiyemiz, 

turun sonunda Whitehaven Sahili’nin dinginliğinde 

serinletici içeceklerle rahatlamanız... 

If you’re ready for a long, very long flight and up for 

the adventure of your lifetime, Australia’s Hayman 

Island will take your breath away. It’s located right 

at the heart of Great Barrier Reef and hosts so many 

different sea creatures in its perfectly blue waters. 

You can also enjoy various watersports and nature 

activities while you’re on the island. Add One & Only 

Hayman Island Hotel’s exquisite SPA service on top, 

you will be able to relax after taking long walks by the 

Blue Pearl Bay or Dolphin Point. If you’re feeling a bit 

extravagant, we recommend the helicopter tour to get 

an overview of the island and enjoy your fresh drinks 

at the Whitehaven Coast at the end of your day… 

32 

Gezgin

Girne Mah. Girne Caddesi, No:131 Maltepe - İSTANBUL Tel: 0216 336 10 10

Girne Mah. Girne Caddesi, No:131 Maltepe - İSTANBUL Tel: 0216 336 10 10

36 VACHERON CONSTANTIN: 

OVERSEAS CHRONOGRAPH 

Özel Haber 

Vacheron Constantin ilk kurulduğu günden itibaren yeni ufuklara 

açılma arzusu taşıyordu ki, henüz 18. yüzyıldayken 5 kıtada birden 

tanınıyordu. Bugün mükemmellik felsefesine sadık kalarak yeryüzünün 

pek çok farklı köşesinde açılımlarına devam ediyor. Arşiv kayıtlarında, 

yurtdışında yapılan satışlara “karşılaşmalar” adı verildiği görülüyor. 

Since day one, Vacheron Constantin kept its ambition about setting sail to new horizons 

even when it was widely popular during the 18th century across 5 continents. Sticking to 

its legacy and perfection philosophy, Vacheron Constantin keeps expanding its range and 

limits still today. Archive records show its international sales labeled as “encounters”…

Vacheron Constantin 21. yüzyıla girdiğinde daha çağdaş ve modern 

tasarımlarla karşımıza çıkmak üzere yeni bir atılım yaptı. 2003 yılında 

üretimine başladığı yeni bir spor serisiyle karşımıza çıktı ve buna 

‘Overseas’ adını verdi. 

Rahat, kullanışlı ve aynı zamanda şık olan Overseas koleksiyonunun 

yeni üyeleri seyahat tutkusunu temsil ediyor. Rahatlığın hizmetindeki 

modern ‘Yüksek Saatçilik’ ürünü yeni Overseas’ler gezginlerin tüm 

keşiflerini ve karşılaşmalarını zenginleştirecek birer yol arkadaşı. 

Cenevre Mührü’ne sahip ve dünyadaki en iyi spor saatlerinden biri 

olan Overseas Chronograph’ın kadranının mavi tonu göz kamaştırıyor. 

4 kategoride sunduğu 24 farklı modeli bulunuyor, Vacheron Consantin’in 

bu seride. Kasanın tasarımı çağdaş bir şekle sahipken, metal 

seçenekleri; titanyum, çelik, platin, paladyum ve 18 ayar beyaz, 

pembe, sarı altından oluşuyor. Bu seride 16 fonksiyona rastlıyoruz, 

aralarında ise: kronograf, artık yıllar dahil tarih ayarı gerektirmeyen 

perpetual calendar ve GMT özellikleri bulunuyor. 

Fonksiyonlarının tamamı, gümüş tonlarında ya da mavi bir kadran 

üzerinde gözler önüne seriliyor. Kaplamasındaki parlak, sedefli ya da 

kadifemsi dokular kullanılan özel saatin altından ibreleri kendinden 

ışıltılı bir cilayla okunulabilirliği maksimuma çıkarıyor. 

Paslanmaz çelikten veya 18 ayar pembe altından kasa, 42,5 mm.lik 

çapa sahip. Modellerin her biri, değişik üç kayış alternatifi sunuyor 

sevenlerine. Bunlardan biri kauçuk diğerleri ise paslanmaz çelik kayış 

iken, pembe modelin deri, kauçuk ve pembe altın kayış seçenekleri 

de mevcut. Çelik modelin 42,50 mm’lik kasasının kalbinde, 

tamamen Vacheron Constantin tarafından geliştirilip üretilen ‘Kalibre 

5200’ atıyor. 5 yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan 263 

parçadan oluşmuş kalibreye sahip otomatik modelin ayrıca krokodil 

ikinci bir kayış alternatifi de var. 

Vacheron Constantin made a spur in 21st century to come back 

with more modern designs. In 2003, it launched a new sports series 

which is called ‘Overseas’. 

The new members of the Overseas collection, which are not only 

comfortable and functional, but also stylish, represent the passion 

for travelling. New Overseas models, which are a product of high 

watchmaking, are fellows of all travelers and explorers that will 

enrich their encounters. 

Overseas Chronograph, which is one of the best sports watches in 

the world, bears the hallmark of Geneva and amazes with its blue 

dial. Vacheron Constantin offers 24 different models in 4 categories 

in this series. While the case has a modern shape, the metal options 

include titanium, steel, platinum, palladium; and 18 ct. white, yellow 

and pink gold. We see 16 functions in this series, some of which 

are: chronograph, GMT and the perpetual calendar, which does not 

require date settings including the year setting. 

All of these functions are presented on a silver or blue clock face. 

This special watch, which is plated by bright, nacreous or velvety 

tissues, has maximum readability thanks to its golden arms that are 

covered by a gleaming polish. 

The case, which is either stainless steel or 18ct. pink gold, has a 

diameter of 42,5mm. Every model offers three different strap 

alternatives. While two of those alternatives are rubber and stainless 

steel straps; the pink gold model offers leather, rubber or pink gold 

strap options. At the heart of the steel model’s 42,50mm case lies 

the Caliber 5200, which is developed and produced by Vacheron 

Constantin. The automatic model, which was produced after five 

years of hard work and has a caliber consisting of 263 components, 

also offers an alternative of alligator leather strap. 

OVERSEAS CHRONOGRAPH – KALİBRE 5200 

Kalibre 5200’in otomatik kurmalı kronograf mekanizması Vacheron 

Constantin’in geliştirdiği bir sistem. 5 yıllık bir gelişme sürecinin sonucunda 

ortaya çıkan bu 263-bileşenli kalibre kronograftaki ‘start(- 

başlat), stop(durdur) ve reset(sıfırla)’ fonksiyonlarının çalışmasını 

sağlayan bir kolon çarkı tarafından koordine ediliyor. Ayrıca kronograf 

çalışmaya başladığında dikey bir kavrama kontrolüyle akrep ve 

yelkovanın sarsılmasını engelliyor. 

Yeni Vacheron Constantin kronograflarının imzası niteliğindeki kolon 

çarkı markanın sembolü olan ‘Malta Hacı’ şeklindeki bir vidayla bezenmiş. 

Bu mekanizma, 50 saatlik güç rezervini garanti ederken, 

torkunu ve güvenilirliğini arttıran ikiz tamburu da bulunduruyor. Yumuşak 

demir bir bilye tarafından manyetik alanlardan korunan saat; 

dakika, saniye, kronograf ve tarih göstergelerini zerafetle taşıyor. 

Vidalanmış push-pieces, tepesi and kasa kapağıyla 150 metrelik 

OVERSEAS CHRONOGRAPH – CALIBER 5200 

Caliber 5200, which is an automatic wind-up chronograph 

mechanism, is a system that Vacheron Constantin developed inhouse. 

In this caliber, a column wheel coordinates and enables the 

start-stop-reset functions. Additionally, once the chronograph starts 

working, stops the hour and minute hands from shaking with a 

vertical coupling clutch control mechanism. 

The column wheel features a screw in the form of the Maltese cross, 

a signature for the brand. This mechanism not only guarantees a 

50-hour power reserve, but also has a twin barrel that improves 

the torque and reliability. The watch, which is protected from the 

magnetic fields thanks to a soft iron ring, shows the hour, minute, 

second, chronograph and date displays elegantly. 

Apart from the water proof guarantee that is valid up to 150 m 

depth thanks to its screw-down push-pieces and crown; the watch 


37

derinliğe kadar verdiği suya dayanıklılık garantisi dışında şeffaf arka 

yüzü, rüzgar gülüyle süslenen 22 ayar altından salınımlı ağırlığı gözler 

önüne seriyor. Yeni paslanmaz çelik modellerin hepsi değiştirilerek 

kullanılabilen 3 farklı kayış da sunuyor. Biri, bileğe kolaylıkla ayarlanan 

çelikten, diğerler ise kauçuk ve deriden üretilmiş. Son ikisi, aynı 

şekilde değiştirilebilir çelikten kavrayıcı tokaya sahip. Pembe altından 

olan model ise iki kayış seçeneğiyle geliyor: biri deri diğeri de kauçuktan 

olan kayışların tokası da pembe altından. 

38 Özel Haber 

also offers you a transparent back side and 22 ct. golden rotors that 

are engraved with a wind rose compass motif. The new stainlesssteel 

models have three different strap options all of which can 

be changed and used separately. One of them is a steel strap that 

can easily be adjusted to the wrist; and the other ones are made 

of rubber and leather. The latter two also have a steel hook buckle 

that can also be removed and changed. The pink gold model offers 

leather, rubber or pink gold band options and a pink gold buckle.

İstinye Park AVM Pazaryeri Kat -2 İstinye / İSTANBUL 

Tel: 0212 345 65 33 

Mail: istinyepark@laledevri.com.tr 

www.laledevri.com.tr

MONACO GRAND PRIX’DE 

FARKLI BIR YARIŞÇI 

40 

2016’da 10.su gerçekleşecek olan ve 2 yılda bir düzenlenen ‘Grand Prix de 

Monaco Historique’ klasik otomobil tutkunlarının bir araya gelerek yarıştığı bir 

görsel şölen. 1997’den bugüne dek bu görkemli etkinliğin sponsoru Chopard, 

yarışların resmi zaman tutucusu olmanın bir kez daha haklı gururunu yaşıyor. 

Özel Haber

A DIFFERENT RACER AT 

MONACO GRAND PRIX 

Grand Prix de Monaco Historique is a feast for the eyes, where classical car 

lovers come together and race against each other, and is held once in every 

two years. This year, it is taking place for the 10th time. Chopard, which 

has been the sponsor of this great event since 1997, also enjoys the welldeserved 

pride of being the official timekeeper of the races again. 


41

Grand Prix de Monaco Historique, Grimaldi hanedanlığının 

700.yılını kutlamak amacıyla başlayan bir etkinlik. 

Monako’nun F1 pistinde gerçekleşen yarışın resmi zaman 

tutucusu ve sponsoru Chopard ise, övgü niteliğinde 

bir kronograf serisi çıkarıyor. 2002’den beri G.P.M.H. 

için özel koleksiyonlar hazırlayan Chopard, tahmin edebileceğiniz 

gibi bu üretimi sınırlı sayıda yapıyor. Her 

biri diğerinden etkileyici klasik otomobillerin 1976’dan 

önce üretilmiş olması, ön koşul. Chopard da saatleriyle 

klasik güzelliğin tüm asaletini taşıyan bu otomobillerin 

tasarımına ve performansına sadık kalmaya özen 

gösteriyor. 

Her bir kalibre, Swiss Official Chronometer 

Testing Institute (İsviçre Resmi Kronometre 

Test Enstitüsü) onaylı. Titanyum 

ve paslanmaz çelikten tasarımı yapılan 

saatlerin tümü kesinlik, zarafet, insani 

ve mekanik performansların bir araya 

gelmesiyle ortaya çıkmış. 

İki yılda bir, dünyanın her yerinden klasik 

otomobil hayranları ve koleksiyonerleri prensliğe 

gelerek yarış öncesi tüm hazırlanma süreçlerini 

gözlemleme şansına sahip oluyor. Klasik otomobil 

yarışları arasında en prestijlilerden biri olan Grand Prix 

de Monaco Historique’te sürücüler, normal yarış otomobillerine 

kıyasla daha büyük bir risk almış oluyorlar. 

Yarışı kazananların her birine, başarılarının bir kutlaması 

olarak popüler kronometrenin yeni bir modeli sunuluyor 

Chopard tarafından. 

Sonuncusu 2014’te düzenlenen G.P.M.H.’nin Chopard 

tarafından üretilen saati, spor otomobillerinin en ince 


Grand Prix de Monaco Historique is an event that 

started in order to celebrate the 700th year of the 

Grimaldi dynasty. Chopard, the official time keeper and 

the sponsor of this event that takes place in Monaco 

F1 track, launches a chronograph series that deserves 

praise. The company, which has been designing special 

collections for G.P.M.H. since 2002, produces a limited 

series. The prerequisite for the cars that are each more 

impressive than the other is that they all have to have 

been produced before 1976. Chopard also abides by the 

design and performance of the automobiles that 

reflect the nobility of classical beauty, with 

the watches it designs. 

Each and every caliber is approved by 

the Swiss Official Chronometer Testing 

Institute. All of these watches, which 

are made of titanium and stainless 

steel, are combinations of accuracy, 

elegance and both human and 

mechanical performance. 

Classical car enthusiasts and collectors from 

all over the world have the chance of coming 

to this principality and observing all the preparation 

processes before the races. Drivers at Grand Prix de 

Monaco Historique, which is one of the most prestigious 

classical car races, actually take a bigger risk compared to 

the ones that participate in regular car races. Each of the 

winners are rewarded with a new model of the popular 

chronometer by Chopard for their success. 

The watch that was produced for the last G.P.M.H., which 

took place in 2014, was designed by taking into account

ve önemli detayları dikkate alınarak yaratılmış. Kasa, kadran, göstergeler 

ve butonlar o denli çok ayrıntıya sahip ki, hiçbir yerde rastlanmayacak 

özgünlükte bir kol saatine dönüşmüş. G.P.M.H. serisinde 

üretilen saatlerin kasa çapı 44.50 mm olup, büyük kol saati severlere 

daha çok hitap ediyor. Ayrıca, alerjisi olabilecek kişiler de düşünülerek 

yaratılan koleksiyonun kayışlarında dana derisi, kauçuk ve metal 

bilezik alternatifleri sunuyorlar. 

Chopard’ın klasik otomobil yarışlarına katılmasının ardında yatan 

asıl neden, markanın bugünkü sahipleri olan Scheufele ailesinin 

1988’den bu yana yarışlara duydukları ilgiden kaynaklanıyor. Her iki 

dünyayı birleştiren ortak nokta ise mekanik mühendisliğe duyulan 

tutkudan başka bir şey değil. Yardımcı Başkan Karl-Friedrich Scheufele’nin 

yarışlara olan kişisel bağlılığı bir yana dursun, saatlerdeki 

en ufak detaylar bile efsanevi spor otomobili duayenlerinin hevesini 

arttıracak nitelikte. 

Kendisinin deyimiyle, “İyi otomobillerin hayranları değerli saatlere 

de ilgi duyar. Her iki dünyanın da spor zarafete ve hassasiyete yaklaşımı 

aynıdır.” 

Chopard, saat yapımcılığı ile hassas mekanizmaları birleştirdiği yine 

bir klasik otomobil yarışı olan ve İtalya’da her yıl düzenlenen 

‘Mille Miglia’ adındaki koleksiyonunu 

yaratıyor. Marka son 2 yıldır, Avusturya’nın 

muhteşem manzaraları arasında gerçekleşen 

Ennstal-Classic yarışlarına 

da sponsor olarak katılıyor ve sınırlı 

ürettiği bir seri çıkarıyor. 

Chopard’ın sponsor olarak 

katıldığı etkinlikler otomobil 

yarışlarıyla sınırlamaz, tabii ki. 

1998’de, dünyanın en görkemli 

film etkinliklerinden biri olan 

of the finest and most important details of sports cars. The case, 

dial, displays and buttons have so many details that they make this 

watch unique and original. The watches of G.P.M.H series have a 

case diameter of 44.50 mm and therefore attract those who like 

a big watches more. Moreover, considering that some people may 

have allergies, Chopard offers three strap alternatives: calf leather, 

rubber and metal. 

The reason why Chopard participates in classical car races is the 

interest shown by the owners of the brand, Scheufele family, in 

the races since 1988. What combines these two worlds is nothing 

else than the passion for mechanical engineering. Apart from 

the personal interest of the vice-president of the brand in races, 

Karl-Friedrich Scheufele, even the tiniest details of the watches 

are enough to attract attention from the legendary sports cars 

enthusiasts. He states: “People who like good automobiles also like 

valuable watches. Both of these sectors have the same approach to 

sports elegance and sensitivity.” 

Chopard then creates the collection of “Mille Miglia”, which is 

another classical car race that takes place every year in Italy, by 

combining watchmaking with sensitive mechanisms. 

The brand also sponsors the Ennstal-Classic 

races, which has taken place in the 

majestic views of Austria for the last 

two years, and launches a limitedproduction 

series. 

Chopard sponsors more than 

just automobile races. The fact 

that the brand also participated 

in Cannes Film Festival, which 

is one of the most magnificent 

cinema events in the world, and 


43

Cannes Film Festivali’ne resmi ortak katılması ve ‘Palme d’Or’ ödülü 

Caroline Scheufele tarafından yeniden tasarlanmış olması, bunun 

açıkça göstergesi. 

Chopard markasının saatçilikte eriştiği seviye, uzun yıllardır aile şirketi 

olarak taşıdıkları ve yaşattıkları değerlerin sonucu ortaya çıkmış. 

Modern üretim araçlarından, tasarıma dek her süreçte yaratıcılığa 

verilen önem bugüne dek hiç değişmeden aktarılmış. Çalışanlarının, 

şirketin kalbini attıran ana faktörler olduğu bilinciyle zanaatkarlarının 

eğitimler aracıyla kendilerini geliştirmelerine önem vermişler. Şirketin 

tüm ilişkilerinde; müşterilere, tedarikçilere ve elbette çalışanlara 

gösterilen sağduyu ve saygı korunan değerlerin başında geliyor. 

Ayrıca, bu mirası bir çok yardım kuruluşuna bulundukları katkılarla 

taşımaya özen göstermeye devam ediyorlar… 


that the ‘Palme d’Or’ reward was redesigned by Caroline Scheufele 

is clear proof of this. 

The level that Chopard has reached in watch making is a result of the 

values that they have kept alive for many years as a family company. 

The importance given to creativity at every step of the design process 

and the modern production tools have never changed since the day 

one, until today. The company is well aware that the employees are 

what make the heart of the company beat and therefore Chopard has 

always made sure that its craftsmen improve themselves through 

trainings. The courtesy and respect that all relations of the company 

are based on – with customers, suppliers and employers, are two of 

the values of the company that have been preserved. Additionally, 

the company still continues to be worthy of this legacy with the 

contributions that they make to charities.


45

TEK TAŞLARIN TARIHINDEKI 

EN PARLAK FIKIR 

Zamansız ve klasik tasarıma sahip tek taş yüzük sevenler için belki de en 

doğru seçim Tiffany diyebiliriz. Bir asrı aşkın süredir ürettikleri tek taş halka, 

‘Tiffany Setting’ öylesine bir iz bıraktı evlenmeye hazırlanan çiftlerde, bir ikon 

haline geldiğini söylemek yanlış olmaz. Sadeliğine rağmen zerafetiyle gözleri 

kamaştıran bir güzelliği sembolize ediyor Tiffany’nin işte bu 130 yıllık aşkı… 

46 

GT 

Özel Haber

THE BRIGHTEST IDEA IN THE HISTORY OF 

ENGAGEMENT RINGS 

For those who love timeless and classic lines in an engagement ring, we could say 

that Tiffany might be the best choice. The solitaire ring, ‘Tiffany Setting’ they’ve been 

manufacturing for over a century now has left such a mark on couples ready to get 

married that it wouldn’t be wrong to say it’s become an icon. This longlasting love affair 

of Tiffany symbolizes a beauty that highlights sophistication in simplicity… 

1886’da Charles Lewis Tiffany tarafından tasarlanan tek taş yüzük 

çok kısa süre içerisinde sektöründe taklit edilen bir model haline 

geldi. O tarihten bugüne, aşkın sembolü denince ilk akla gelen Tiffany 

Setting, zanaatkârların usta işçiliğini ve pırlanta mirasını taşıyor. 

Günümüzde bu model, evlilik teklifinde bulunmak isteyenlerin hala 

en popüler tercihi. Her kadının hayalindeki pırlantanın o kusursuz ışığına 

sahip ‘Tiffany Setting’ler aynı zamanda abartılı gösterişten uzak 

olmalarıyla müstakbel gelinleri de gölgede bırakmıyor. 

Platin bir halka üzerine oturtulmuş altı tırnak tarafından yukarı kaldırılan 

kusursuz kesimli bu tek taşlarda 

Tiffany’nin kullandığı montürler 

de oldukça sade. 4 ile 11 

arasındaki herhangi bir tercihe 

de uyum sağlayan halkaların 

boyutlarını yıllar içerisinde 

değiştirmek de mümkün. 

Tiffany Setting’in, dünya üzerindeki 

diğer tek taşlardan farklı olmasının bir 

sebebi daha var: Tiffany markası en iyi pırlantaların 

99.96%’sını reddederek her zaman 

en kusursuzunu buluyor. Öyle ki, Tiffany standartları 

4C kuralının da ötesine giderek 5C ile eşsiz 

bir ışıltı, ihtişam ve parlaklığa ulaşıyor. 

Tiffany elbette bu yüksek kaliteyi devam ettirebilmek 

için pırlantalarının ham halini kendi madenlerinden veya 

dünyada bilinen güvenilir tedarikçilerden temin ediyor. 

Daha sonra da kendi tesislerinde, bu taşların kesimini 

ve parlatılma işlemini gerçekleştiriyor. Tiffany Co.’nun en 

önem verdiği noktalardan biri de pırlanta tedarik zincirinin 

sürdürülebilirliği. 

Şimdi de 130. yılını kutlamak amacıyla Tiffany, 2015’te 

başlatmış olduğu “WILL YOU?”(“Benimle…?”) kampanyasını 

“I WILL” (“Evet,…”) kampanyası ile sürdürüyor. 

Böylece, modern çiftlerin hayatlarında çıktıkları en romantik 

yolculuğun önemini de vurgulamış oluyor… 

The solitaire ring first designed by Charles Lewis Tiffany in 1886, has 

become a trademark in such a short time that all the other brands 

took after the very same model. Since that day onward, created 

by the immaculate artisanship Tiffany Setting is the first name that 

comes to mind when a symbol of love is sought. Today this model 

still is the most popular choice of marriage proposals. The brilliance 

all women dream of in a diamond, ‘Tiffany Setting’s sparkle and 

highlight the bride rather than overwhelm her with extravagance. 

Cut with perfection and set on a platinum band, these Tiffany 

settings are elevated by six prongs 

with simple mounts. Sizes 

between 4 and 11 

are offered, whereas 

purchasers may choose 

to change over the 

course of years. 

There’s another reason 

behind Tiffany Setting’s 

exclusivity: the brand always seeks to 

find the best of diamonds by rejecting 

a 99.96% of them. Tiffany even goes 

beyond the 4C rule and reaches a unique 

shine, lustre and brilliance with 5C. Tiffany 

most certainly continues the high quality of these 

diamonds provided either by their own mines or the 

most credible suppliers in the world. Later, they execute 

the cutting and polishing processes in their own facilities. 

One of the aspects that Tiffany Co. cares most about is 

the sustainability of the diamond supply chain. 

Nowadays, Tiffany celebrates its 130th Anniversary 

with the campaign “I WILL” following the one in 2015: 

“WILL YOU?”. Thereby, it emphasizes the significance 

of the most romantic journey of their lifetimes modern 

couples are about to take… 


GT 

47

KUTUNUN İÇİNDEKİ IŞIK 

Baccarat’nın yeni aydınlatma koleksiyonu; ‘Lumiéres Out of the Box’, yani kutudan 

çıkan aydınlatmalar Brera Güzel Sanatlar Akademisi’nde meraklılarıyla buluştu. 

LUMIÉRES OUT OF THE BOX 

The new illumination collection of Baccarat, ‘Lumiéres Out of 

the Box’, was launched at the Brera Fine Arts Academy. 

48 

GT 

Özel Haber

Asırlardır taşındığı orijinal kutuların devasa versiyonları içinde görücüye 

çıkarılan Baccarat avizeleri, 250 yıllık mirası modern bir görkemle 

sunuyor. Bu sıradışı koleksiyonun yaratıcıları ise; Baccarat’nın 

efsanevi ustalığı ve kendine özgü becerisiyle gücünü birleştiren 3 

büyük tasarımcı. 

Dünyaca ünlü sanatçılardan Hans Van Bentem ‘Medicis XXL’ adındaki 

otantik şahesere imza atmış. Sanatçı, fotoğrafçı ve tasarımcı Arik 

Levy de mimari bir tasarımla renklerden kaleydoskop yarattığı ‘Tuile 

de Cristal’i ortaya çıkarmış. İç mimar ve sanat direktörü Marcel Wanders 

ise ‘Roi de Soleil’ ya da diğer bir deyişle güneşin kralına, tarihi 

Baccarat Zenith’i kullandığı küre şeklindeki bir avizeyle hayat vermiş. 

Aralarında bir de önemli bir işbirliği daha var ki, o da çok değerli 

mavi taşlarıyla ünlü Ostro’nun Baccarat’yla bir araya gelmesiyle oluşmuş. 

Bu harikulade birlikteliğin ürünü; 700’den fazla mavi ostrotopaz 

taşının binlerce sekizgen kristalle buluşmasından doğan ‘Blue Topaz’ 

(mavi topaz). Max Ostro’nun hayalinin gerçeğe dönüşmesi sonucu 

ortaya çıkan avizenin en önemli özelliği ise, değerli taşlardan üretilen 

ilk Baccarat aydınlatması olması. 

The Baccarat chandeliers, which have been designed for centuries 

in the gigantic versions of original boxes, present the 250-year 

old heritage in a modern glory. The creators of this extraordinary 

collection are three important designers, who put their powers 

together with Baccarat’s legendary mastery and its unique skills. 

Among the three world-renown artists, Hans Van Bantem designed the 

authentic masterpiece called ‘Medicis XXL’. The artist, photographer and 

designer Arik Levy created ‘Tuile de Cristal’, an architectural design and a 

kaleidoscope consisting of different colours. The interior designer and art 

director Marcel Wanders gave life to the ‘Roi de Soleil’ –The King of Sunin 

the form of a globe shaped chandelier by using the history Baccarat 

Zenith. There is another collaboration which is also very important: the 

combination of the precious blue stones of famous Ostro with Baccarat. 

This marvellous collaboration’s end product is the ‘Blue Topaz’, which 

consists of more than 700 blue ostrotopaz gemstones and thousands of 

octagonal crystals. The most important property of this chandelier, which 

came about after Max Ostro’s dream came true, is that it is the first 

Baccarat illumination product of Baccarat made from valuable stones. 

MAVİ TOPAZ 

Işıktan şelale yaratan bu muhteşem avize, Ostro Madenleri’nin kurucusu 

ve Baccarat’nın da tutkunlarından Max Ostro’ya ithaf edilmiş. 

Yaşadığı süre boyunca böyle bir şaheseri hayata geçirme hayali 

kuran Ostro’ya da anlamlı bir gönderme bu aynı zamanda. Ostro 

uzun yıllar önce, doğanın bize sunduğu en özel taşlardan biri olan 

mavi topazı saklandığı derinliklerden bulup çıkarmak için ölümle bile 

yüzleşmiş. Sayesinde dünyaca bilinen ve sevilen bir taşa dönüşen 

tescilli mavi topaz taşlarının 250 yıllık bir geçmişe sahip Baccarat’yla 

bir araya gelmesi bu nedenle daha da özel. Ev aydınlatması için yaratılan 

‘Mavi Topaz’ın, üzerine monte edilebildiği bir de 75 ostrotopaz 

kaplamalı panosu bulunuyor. 

BLUE TOPAZ 

This wonderful chandelier, which creates fountains of light, was 

dedicated to Max Ostro, the founder of Ostro Mining and a lover 

of Baccarat. It is a meaningful reference to Ostro, who had always 

dreamt of making such a masterpiece. Many years ago, Ostro even 

faced death to get to the blue topaz, one of the most special stones 

the world has to offer. This is why the fact that the patented blue 

topaz gemstones, which are known and loved thanks to him, came 

together with Baccarat, which has a 250-year history; is much more 

meaningful. The Blue Topaz, which was designed for household 

illumination, comes with a panel, covered with 75 ostrotopaz, where 

it can be mounted on. 


GT 

49

“HER GÜNÜMÜ İŞE 

BAŞLADIĞIM İLK GÜN 

GİBİ DÜŞÜNEREK 

GEÇİRİYORUM” 

Leonardo Baiocchi, İstanbul’da 

yaşayan bir İtalyan. 2011’den beri 

Four Seasons Bosphorus’un Genel 

Müdürü olarak görev yapmasının 

haricinde şehrimizin keyfini de 

çıkarıyor. Uzun yıllardır birçok farklı 

şehir ve ülkede görev alan Baiocchi, 

İstanbul’un özel olduğuna inanıyor… 

Röportaj: İrem Gültan 

Fotoğraflar: Honeybee Studios 

50 

İstanbul’da Bir Yabancı

“I ALWAYS THINK TODAY IS 

MY FIRST DAY AT WORK” 

Leonardo Baiocchi, is an Italian in Istanbul. He has enjoyed 

working in our city, as the General Manager of Four Seasons 

Bosphorus since 2011. Having lived and worked in several 

different cities and countries all over the world, Baiocchi 

believes Istanbul is special… 

GTOL: Turizm sektöründe Türkiye’de olan 

terörist saldırılarından ötürü devam etmekte 

olan bir kriz var. Four Seasons 

Bosphorus’un bu durum karşısındaki tutumu 

nedir? Gelecek aylar ve yıllar için 

tahminleriniz nelerdir? 

Leonardo Baiocchi: Bu krizin pek çok yönü 

var ve bunların arasındaki farkı anlamamız 

gerekir. Rusya gibi komşularla ve Türkiye 

ile direkt olarak iniltili olmasa da, mültecilerden 

dolayı yaşanılan jeopolitik bir kriz söz 

konusu. Politikadaki dalgalanmalar ekonomik 

sorunlara de neden oldu. Bu dönemin 

Türkiye için oldukça karışık olduğu bir gerçek. 

Hizmet sektörü olarak bu karmaşanın 

tam ortasındayız. Türkiye’deki pek çok otel 

halihazırdaki durumdan nasibini aldı. Çünkü 

ana pazarımızı, yani turistleri kaybetmekteyiz. 

Gemi seyahatlerinin büyük bir kısmı 

iptal edildi, artık İstanbul’a uğramıyorlar. 

Turistik bir rota olarak düşünüldüğünde Türkiye’nin 

üzerinde kara bir bulut var. Fakat 

diğer yandan kurumsal müşteriler tarafında 

hala iyi durumdayız, çünkü iş hayatı devam 

ediyor. Türkiye’nin sosyal yaşantısı hala aktif 

ve güçlü; etkinlikler ve düğünler yapılıyor. 

Ama gerçeklerle yüzleşmemiz gerek: Turistler 

Türkiye’ye gelmekten rahatsız. 

GTOL: There’s an ongoing crisis in the 

tourism sector due to the recent terrorist 

activities in Turkey, how has Four Seasons 

Bosphorus positioned itself against the 

current situation? What would be your 

projections for the next few months, years 

to come? 

Leonardo Baiocchi: We need to differentiate, 

because there are many aspects to this 

crisis. There’s a geopolitical crisis, which has 

to do with the neighbours, such as Russia 

and a refugee crisis not related to Turkey 

per se, economic problems have arisen 

and also the political shuffling. It would be 

correct to say, this is a very complicated 

period for Turkey. Being in the hospitality 

industry, we are right in the middle of it. 

Most hotels in Turkey are affected, because 

we are losing the prime market, which 

are the tourists. A good segment of the 

cruise liners have been cancelled, they 

don’t come to Istanbul any more. There’s 

a bad cloud over Turkey as a country for 

destination of tourism. On the other hand, 

we’re doing well with corporate clients 

because business is still going on. The 

social Turkish life is still active and strong; 

we host banquets, weddings, events. We 

A Foreigner in Istanbul 

51

have to come to terms with the reality: There’s a discomfort for 

tourists. Specifically regarding Four Seasons hotels in Turkey, our 

jewel in Sultanahmet is suffering more due to lack of the European 

tourists. Four Seasons Bosphorus is doing relatively better, thanks 

to its 360 degrees connectivity. It exceeds our expectations of this 

year, despite the fact that it’s below the preceding years. We don’t 

have any back-up plans; this is a crisis we’re facing together day by 

day. Our contingency plan involves increase in security; we’re also 

opening our channels to new markets like South America since they 

are more resilient in terms of travel. The Middle East market is still 

strong but there’s a lot of instability in that region which reduces 

the incoming number of people. There’s another emerging market; 

Iran, they are travelling and a big component of tourism. Turkish 

alignment in Africa is very active as well; rich countries such as 

South Africa, Nigeria, and Mozambique are pioneers. We have our 

eyes on the transit passengers; people connecting via Istanbul. They 

may spend a couple of days, stay with us and enjoy the old and the 

Özel olarak Türkiye genelindeki Four Seasons otellerini göz önüne new parts of the city; the night life, the Bosphorus, the Grand Bazaar. 

alacak olursak, Sultanahmet’teki otelimiz diğerlerine göre daha kötü We’re trying to promote not only Istanbul, but Turkey in general 

durumda, çünkü Avrupalı turistler azaldı. Bosphorus otelimiz 360 derecelik 

erişiminde ötürü daha iyi durumda. İleriki senelerin tahminle- 

Turkey. For example, we don’t yet have operations in Cappadoccia 

as a destination. All our offices around the world are pushing for 

rinin aşağısında kalsa da bu seneki tahminlerimizin üzerinde seyrediyor. 

B planımız yok, bu hepimizin günü gününe şahit olduğu bir kriz. Çeşme, Bodrum, are all very good reasons to pass by Istanbul in the 

but we know tourists are very interested in that area. The coastline; 

Acil eylem planımız ise güvenliği artırmak. Güney Afrika gibi seyahat summer. So we’re trying to get that synergy with other hotels in 

anlamında dayanıklı ve kolay adapte olan yeni pazarlara açılmak Turkey, in cities that we don’t operate, in order to exchange traffic. 

istiyoruz. Orta Doğu pazarı bölgedeki istikrarsızlıklara ve bu bölgeden These are still difficult times for the hospitality industry. 

gelen turist sayısının azalmasına rağmen hala güçlü. İran’da yeni 

oluşan bir pazar var. İran halkı seyahat ediyor ve turizmin önemli bir When are you planning to open up your new hotel in Bodrum? 

parçasını oluşturuyor. Afrika ve Türkiye arasındaki işbirliği de uyum We cannot say we’re planning anything at the moment because 

içerisinde ilerliyor. Nijerya, Güney Afrika ve Mozambik gibi zengin nothing has been signed yet but we’re currently working on two 

ülkeler bunun başında geliyor. 

projects, one being in Bodrum. Both are on very nice pieces of land 

İstanbul üzerinden başka yerlere aktarma yapan yolculara bu ara and the master plans look very interesting. We will also hire another 

önem veriyoruz. Birkaç gün boyunca İstanbul’da kalabilirler. Misafirimiz 

olduklarında, şehrin hem tarihi hem de modern kısımlarını segmentation. No matter which project we’re involved in we don’t 

project in Cappadoccia, relating to our five-star travellers, our 

görebilir, gece hayatının ve Boğaz’ın tadına varabilirler. Biz sadece do big hotels. Instead we engage in middle or small sized hotels. 

İstanbul’u değil, Türkiye’yi bir destinasyon olarak tanıtmak istiyoruz. Otherwise we lose the personalized service, attention to detail; all 

Örneğin, henüz Kapadokya’da aktif değiliz; ama turistlerin bu bölgeye 

olan büyük ilgisini biliyoruz. Sahil şeridi; Çeşme, Bodrum gibi 

those things that make us who we are today. 

lokasyonlar da yazın İstanbul’a uğramak için oldukça iyi nedenler. Since there has been the wedding season is not over yet, we’re 

Bu yüzden bizim aktif olmadığımız bölgelerdeki diğer otellerle bu assuming that a compensation there for the loss elsewhere… 

sinerjiyi yakalamak istiyoruz ki hareketliliği paylaşabilelim. Gene de Not compensate, but we’re holding well with the social locals. The 

turizm sektörü için zor zamanlar. 

Turkish have always been very engaged and resilient to the crisis 

at hand. People are still getting married, still partying, enjoying that 

Bodrum’daki yeni otelinizi ne zaman açmayı planlıyorsunuz? part of the business. We have the advantage of a great location on 

Bu aralar bir şeyler planladığımız söylenemez, çünkü henüz hiçbir the Bosphorus, with great outdoor facilities. So we are a choice of 

52 İstanbul’da Bir Yabancı

imza atılmadı. Fakat şu anda iki proje üzerinde çalışıyoruz; biri Alaçatı’da, 

diğeri de Bodrum’da. Şimdiye kadar güzel alanlar bulduk 

ve proje planlarımız oldukça ilgi çekici. Kapadokya’da da 5-yıldızlı 

otel segmentindeki müşterilerimize uygun yeni bir projemiz olacak. 

Projemiz ne olursa olsun, büyük bir otel yerine daha orta ya da 

ufak otelleri tercih ediyoruz. Ancak bu şekilde kişiye özel hizmeti 

ve detaylara olan dikkatimiz gibi bizi biz yapan her şeyi istediğimiz 

düzeyde devam ettirebiliriz. 

Yaz mevsimi aynı zamanda düğün sezonu. Bu şekilde kayıplar telafi 

edilmiştir belki de... 

Telafi edecek kadar olmasa da sosyal aktiviteler konusunda iyi gidiyoruz. 

Türk insanı krize rağmen hala aktif ve güçlü. İnsanlar hala 

evleniyor, eğleniyor ve hayatın tadını çıkarmaya devam ediyor. Boğaz’da 

harika bir noktada olma avantajımız ve açık hava tesisimiz 

var. Boğaz’da bizimki gibi sadece iki mekan var, bu da bizi tercih 

sebebi yapıyor. Yaz mevsiminde mekanımız insanlarla dolu, sadece 

düğünler için değil, iftar gibi diğer sosyal olaylar için de. 

Four Seasons Bosphorus’u Avrupa’daki en büyük iki otelden biri 

yapmak istiyordunuz, bu da demektir ki İstanbul kıtanın merkezi konumunda. 

Buna buraya yerleşmeden önce de inanıyor muydunuz? 

Kimse şuna karşı çıkamaz: İstanbul bulunduğu bölgede oldukça 

önemli bir şehir. 25 sene önce sadece Bodrum’a yelkencilik için gelmiştim. 

Bu Türkiye ile kurduğum ilk kontaktı. Roma ve İstanbul birbirine 

bir hayli yakın, bunu bildiğim için nasılsa her zaman gidebilirim, 

diye düşünerek tüm dünyayı gezmiş olsam da İstanbul’a gelmemiştim. 

Beş yıl önce İstanbul’a ilk geldiğimde de kesinlikle daha önce 

gelmem gerektiğini fark ettim. Yolculuk, burada geçirdiğiniz zaman 

ve yaşadığınız tecrübe İstanbul’u ziyaret etmeye fazlasıyla değer. 

Avrupa genelindeki ve İstanbul’daki diğer otellere kıyasla otelinizin 

güçlü yanı nedir? 

Türkiye’deki Four Seasons otellerini de ev olarak kategorize etmek 

istiyorum. Misafirlerimizin kendilerini evlerinde hissetmelerini 

istiyoruz. Kendini beğenmiş çalışanları tercih etmiyoruz. Hep alçakgönüllü 

ve yardımcı olmaya; misafirlerimizin burada rahat hissetmelerini 

sağlamaya çalışıyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi lüks 

bir otel biraz göz korkutucu olabilir. Bu tam da bizim sakındığımız 

durum. Bu sofistike bir otel olsa da, ekibime her gün hatırlattığım 

gibi dinlendirici bir ortama sahip olması gerekiyor. Bu yüzden misafirlerimizin 

isimlerini öğrenmeye ve kullanmaya, onların bizi tekrar 

ziyaret etmesine ve herhangi bir otel tecrübesinden bizi ayıracak 

detaylara özellikle dikkat ediyoruz. Mesela kahvenizi nasıl aldığınıza, 

kahverengi mi yoksa beyaz mı şeker kullandığınıza kadar ilgi 

preference, there are only 2 locations like ours on the Bosphorus. 

Every summer, our place is filled with people not just for the 

weddings but also social gatherings; such as the ‘iftar’ dinners while 

Ramadan is coming up. 

You aimed to turn Four Seasons Bosphorus into one of the 2 

biggest hotels in Europe, this also means that Istanbul represents 

the center of the continent? Did you use to believe this before you 

came to live here? 

There’s no single person that would disagree with that statement. 

Location wise, tradewise, history wise; Istanbul is a very important 

city in this region. It has always been a natural trade union, a bridge 

between Western Europe and Asia. My first contact with Turkey was 

25 years ago during my visit to Bodrum for sailing. The proximity 

of Rome to Istanbul is so close, and knowing it was nearby I never 

took the time to visit although I’ve travelled the world and been all 

over the place. When I arrived in Istanbul 5 years ago, I realized I 

should have come here much before. It’s worth the trip, the time, 

the experience. 

Where do you derive the strength of your hotel compared to others 

in Istanbul and Europe in general? 

The way I would like to position Four Seasons in Turkey; not as 

hotels but rather as houses. I’d like our guests to feel at home, I 

don’t like the pretentiousness of staff. We stay always very humble 

and dedicated. I would like people to feel relaxed, here. You know 

when you run a deluxe hotel, it can be intimidating and that’s what 

I want to avoid. A sophisticated hotel, but in a relaxed atmosphere is 


53

gösteriyoruz. Yarın size aynı hizmeti verirsek, bakıldığınızı, ilgilenildiğinizi 

hissedeceksiniz. Bu aralar pek çok insan seyahat ediyor, 

birçok otel görüyor. Başka bir resepsiyon, değişik dekorasyon, ama 

gene de bir anı yaratmanın yolunu bulmamız gerek. Sonuçta konaklamanızdan 

geriye kalan tek şey ne kadar ödeme yaptığınızı 

gösteren bir kağıt parçası. Burada aklınızda kalan ise; Boğaz’da 

kahve içme hissi ve anısı, çalışanlarımızın olan ilgisi, temizlik görevlisinin 

size koridorda gülümsemesi. Hangisini hatırlayacağınızı 

asla bilemezsiniz, en harika kısmı da bu. Size havyar ve şampanya 

ikramımı unutabilirsiniz, ama bavulunuzu yapmaya yardım etmemi 

hatırlayabilirsiniz. Her zihin farklı. Bizim işimiz ise insanları etkileyen 

ufak şeyler. Söylemesi yapmasından daha kolay tabii, ama o 

da bizim iddiamız ve hedefimiz. Benim işim ise bu tip şeylerin yerine 

getirilme yüzdesini artırmak ve bunu yüksek tutmak. Ekibime 

hep söylüyorum: “Bugünü işteki ilk gününüzmüş gibi düşünün.” 

İşteki ilk günde o kadar yüksek seviyede bir enerji ve tutku var ki, 

bunu iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Sizin işiniz hizmet vermek, 

gülümsemek, misafirperverlik göstermek ama bunlar zaman geçtikçe 

kaybolabiliyor. Rutin öldürür, enerji takviyesi ve motivasyon 

ise hayatidir. 

Bu sezon Four Seasons Bosphorus’ta ne gibi yenilikler var? 

Ufak şeylere odaklanıp sürekli yumuşak değişiklikler yapıyoruz. 

Mesela minderler, renk paletleri, bardaklar vs. gibi. Çok fark edilir 

değişiklikler değil ama servis kalitesini artırıyorlar. Havuz için yeni 

bir konseptimiz var: ‘The Club” adıyla özelleştirip üyeleri olan bir 

kulübe dönüştürüyoruz. Terasta bir sushi-bar açacağız. Aqua Restorant’ın 

başarısına dayanarak sadece Ramazan’a özel portatif bir alan 

sunduk. Aqua Restorant o kadar çok ilgi gördü ki gelmek isteyen bazı 

insanları geri çevirmek zorunda kaldık. Ayrıca arabaya servis stilinde 

bir çamaşırhane servisi de açacağız. 

Bu sürekli bir düşünce akışı, beyin fırtınası yaptığımız düzenli toplantılarımız 

var. Yaptığımız bazı değişiklikler bize kar ettirmeyebilir; buna 

rağmen durduğun an kaybettiğin andır. Önemli olan yeni fikirler üretmeye 

devam etmek. Çalışanlarımızı da sürekli olarak bu sürece dahil 

54 

edip onların fikirlerini aşağıdan yukarıya doğru taşıyoruz. Bu şekilde 

çalışanlarımız da karar verme sürecinin bir parçası olup başarılarının 

heyecanını ve gururunu yaşıyorlar. 

Bunların yanında, dışarıya catering servisimiz de var ki bu da sağlam 

bir iş olarak büyümekte. Özel bir tedarikçi olma yolunda ilerliyoruz. 

İnsanlar bizi fark edip tanıdıkça işin bu kısmından da keyif alıyoruz. 

Teknede davetlerden evlilik tekliflerine; 10’dan 1000 kişiye kadar 

hizmet sunuyoruz. Bu oldukça zorlu bir iş, her ne kadar uzmanlık ve 

ekipman alanında eksiğimiz olmasa da, en önemli kısmı planlama 

ve uygulama. 

İstanbul’da Bir Yabancı 

what I preach my staff every day. So we really focus on guest name 

usage, return guests, the little details that make the difference from 

a regular hotel experience. 

You know, as you’re drinking coffee you had brown sugar with it. If 

I give you the same service tomorrow, you will feel taken care of. 

A lot of people travel nowadays, everybody’s on the plane visiting 

various hotels. So it’s becoming a little anonymous: Another checkin 

and check-out. The decoration might change but we still need to 

find ways to create a memory. At the end, all you get from staying 

in these hotels is a piece of paper telling how much you spent.

What stays with you is the feeling, the memory of having coffee 

on the Bosphorus, the treatment you receive from the staff, the 

housekeeper smiling to you at the corridor. You never know which 

of these moments will stay with you; that’s the most amazing thing. 

I can offer you champagne and caviar, but you may forget it. If I help 

you to prepare your luggage, you may remember that. Every mind is 

different, and it’s our job to find what little things trigger people. It’s 

easier to say it out loud, but to implement is the main challenge. My 

job is to make sure that the percentage of implementation increases 

and stays high. I keep telling my people, “Think as if this is your 

first day at work.” There’s such a level of energy, passion, pride 

the day you start working that it’s amazing, you can feel it. You’re 

really there to serve, to smile, to show the hospitality which you 

tend to lose as time passes by. Routine kills; the boost of energy, 

motivation is vital. 

Kenya’da doğmuş olmanız hayata bakış açınızı sizce nasıl etkiledi? 

Nerede doğduğumun çok da önemi yok. Hayatımın ilk 22 yılını Afrika’nın 

farklı yerlerinde geçirdim. Bu bana, her ne kadar Roma ve 

Floransa’ya dayanıyor olsalar da köklerimin olmadığı hissini verdi. 

Dolayısıyla dünyanın herhangi bir yerinde yaşamaktan memnun olurum. 

Şu an bana doğduğumdan beri yaptığım şeyi yapmama olanak 

veren işimle çok mutluyum: Arada sırada yer değiştirmek. Yakın gelecekte 

İstanbul’dan ayrılmak gibi bir planım olmadığını söylemem 

lazım. Rüzgarın nereye estiğini göreceğiz… 

What’s new this season in Four Seasons Bosphorus? 

We keep concentrating on little details and make soft changes 

constantly, like the cushions, the colour scheme, glassware and so 

on. They are not obvious but they upgrade the service quality. We 

are launching a new concept for the pool, privatizing it as “The 

Club” with members for exclusivity. We’re going to introduce a sushi 

bar on the outside terrace. We offered a new pop-up outlet for 

Ramadan, based on the success of Aqua restaurant which we ended 

up turning people away. We are opening a new outside laundry 

service, a drive-through. 

It’s continuous stream of thought, we have regular meetings with 

brain-storming ideas. Some of them may not have any return on 

investment. But the moment you stop, you lose: The important thing 

is to keep generating new ideas. We try to listen to the employees 

and bring the ideas bottom-up. This way they take ownership, get 

excited and proud of their accomplishments. We also have outside 

catering, which is growing as a solid business. We are developing 

to be an exclusive provider. As we are gaining recognition, we are 

enjoying that segment of the business. We offer our services from 

10 to 1,000 people from proposals, to dinner parties on boats. It’s a 

very tough business, although we have the expertise and equipment 

planning and execution are the most crucial parts. 

How do you think being born in Kenya, made an impact on your 

life perspective? 

It doesn’t matter where I was born. The fact is that I spent the first 

22 years of my life in different parts of Africa. What it gave me is the 

feeling that I have no roots, although they are ideally in Rome and 

Florence. I’d be happy to live anywhere around the world. At the 


55

56 

İstanbul’da Bir Yabancı

İstanbul’u dışarıda tutarak bize 

yönettiğiniz pek çoğunun içinden 

hangi Four Seasons otellerinin 

favoriniz olduğunu ve nedenini 

söyleyebilir misiniz? 

Aynı soru yönetim kurulu başkanımız 

Isador’a yöneltiğinde şu cevabı 

verdi: “Bu bana hangi çocuğumu 

en çok sevdiğimi sormakla aynı.” 

Hepsi birbirinden farklı, favorim 

yok. Elbette ki açılışına emek ve zaman 

harcadıklarımın kalbimde başka 

bir yeri var. Sonuçta hepsi Four 

Seasons. Sadece dokuz şehirde aktifiz ve lüks otel hizmeti veriyoruz. 

Kuzey Tayland’ta yer alan Chang Mai resort’umuzu da çok seviyorum. 

Tokyo’daki otelimiz de çok güzel ve Sultanahmet’tekine benzer. 

Four Seasons Sultanahmet’i seviyorum çünkü bu şehrin enerjisi çok 

hoşuma gidiyor. Sorumlu olduğum için değil, ama sihirli bir yanları 

oldukları için İstanbul’daki otellerin önceliği daha yüksek benim listemde. 

İkisi de tamamen farklı: Sultanahmet’teki romantizm, etkileyicilik 

ve özel olması, Boğaz’dakinin de ışığı, yeri, olanakları ve enerjisi. 

Elbette ki otelleri yönettiğim için çok da objektif olamıyorum. 

Trafik dışında İstanbul’da sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeylerden 

bahsedebilir misiniz? Boş vaktinizde İstanbul’da neler yapmayı 

tercih ediyorsunuz? Şehrin size sunduğu özel ve anlamlı şeyler 

nelerdir? 

Öncelikle, hiç boş vaktim yok. Tatil günlerimde bile otelde geziniyorum. 

Genel Müdür olunca hep orada olmak gerekiyor. Otel sanki 

oturma odanızın bir uzantısı gibi oluyor. Bunun dışında sabahları 

Bebek ve Arnavutköy’de koşuya çıkıyorum, sahilde spor yapmak 

gerçekten keyifli. İstanbul’da araba kullanmayı da seviyorum. Bazen 

haftasonları eğlencesine yola koyuluyorum ve trafiğe yakalanıyorum, 

ama dayanılmayacak kadar fazla değil. İstanbul’daki sürücülerin 

araba kullanma tarzını mizahi bir şekilde yorumluyorum ve inanılmaz 

bir sanat türü olarak görüyorum. Keşke ben de İstanbullu bir taksi 

sürücüsü gibi araba kullanabilseydim. Roma ve Nijerya ile karşılaştırdığımda 

İstanbul trafiği biraz daha zorlayıcı. Karaköy’ü, restoranlarını 

ve gece hayatını da çok beğeniyorum. Tiyatroya gitmeyi de seviyorum 

ama dilden ötürü biraz zor oluyor bunu İstanbul’da yapmak. 

Bunun yerine Avrupa’daki tiyatrolara gidiyorum. Gitmek istediğim 

bir sürü modern sanat sergisi var. Çok güzel parçalar buluyorum, 

ama son 15 yılımı Afrika sanatından koleksiyon yapmaya adadığım 

için alan değiştirmem biraz zor. Resim satın almak aynı zamanda bir 

yatırım, her galeri ziyaretimde aklım çeliniyor... 

moment I’m enjoying this wonderful job I have, which allows 

me to do what I’ve been doing since I was born: Relocating 

now and then. I have to say that I have no plans to leave 

Istanbul in the near future. We’ll see where the wind blows… 

Having wandered around many Four Seasons hotels in 

managerial positions, could you tell us which are your 

favourite and why? Keeping Istanbul aside… 

When the same question was appointed to our Chairman, 

Isadore Sharp had answered: “You know it’s like asking me 

which of your children is the favourite.” They are all different 

from each other, no favourites. The ones I spent time and 

energy in, opening up I feel closer to my heart of course. 

It’s Four Seasons in the end, we only do nice cities and only deluxe 

hotels. I also like our very nice resort in Chiang Mai, northern 

Thailand. The one in Tokyo is also great and similar in size to the 

one in Sultanahmet. I love Four Seasons Sultanahmet because I 

also like the energy of the city a lot. Not because I work here, but 

our hotels in Istanbul have high priority on my list but because 

they both have something magical. They are totally different; the 

romance, the charm, the exclusivity of Sultanahmet and the light, 

the location, the facilities, the energy of Bosphorus. I’m biased of 

course, I manage them… 

Tell us a little bit about what you most like and dislike about our 

city, apart from the traffic of course…What do you prefer doing in 

your leisure time in Istanbul, what special and meaningful things 

does it offer to you? 

First of all I have no real leisure time, even on my off days I cruise 

around the hotel. When you are the general manager, you need to 

be there: It becomes an extension of your living room. 

Apart from that, I do jogging in the mornings to Bebek and 

Arnavutköy, running on the Bosphorus is very nice. I also enjoy 

driving in Istanbul which I do for fun at the weekends and hit the 

traffic, but not too much. The way people drive in Istanbul, which 

I take with a sense of humour, is an amazing art. Comparing it 

to Rome and Nigeria, I feel challenged by the traffic in Istanbul. 

I want to be able to drive like a local taxi. Karaköy is also very 

nice, with restaurants and the night life. I also enjoy the theatre 

but because of the language barrier, it represents a struggle here. 

Instead I go to the ones in Europe. There’s a lot of contemporary 

art exhibitions which I tend to go. I find very nice pieces of it, but 

since I dedicated my last 15 years to collecting African art now it’s 

difficult to switch. These are also a part of investment, every time 

I visit a gallery I’m tempted… 


57

“DENEYİM MACERANIN, GÖRMEK 

BAKMANIN ÖTESİNDE…” 

Setur Turizm Genel Müdür Yardımcısı Murat Tomruk, konuğumuz olarak 

60 

turizmdeki ‘büyük resmi’ çizdi. Turizmde farklılaşmaya dair yeni bir bakış 

açısıyla 2016’da kurulan Setur Select hakkında ve daha birçok farklı konuda 

gerçekleştirdiğimiz keyifli söyleşinin detaylarıyla sizleri başbaşa bırakıyoruz… 

Söyleşi

“EXPERIENCE IS BEYOND ADVENTURE 

AND SEEING IS BEYOND LOOKING” 

Murat Tomruk, the vice general manager of Setur Turizm, told us about the 

bigger picture of tourism in this issue. Below, you can find the details of our 

pleasant chat about Setur Select, which was founded in 2016 with a different and 

fresh perspective of innovation in tourism, and many other topics. 

GTOL: Select Setur’un kuruluşundan başlayalım: Çince’de ‘kriz’ ve 

‘fırsat’ sözcükleri eş anlamlı kullanılıyor, bildiğimiz kadarıyla. Bu 

bağlamda Select Setur’un da ortaya çıkışıyla, kriz ortamını fırsata 

dönüştürdüğünü söylemek mümkün müdür? 

Murat Tomruk: SeturSelect bizim Ekim ayından beri üzerinde konuştuğumuz 

bir projeydi. Sonra ülke ve sektör olarak çok önemli olumsuzluklar 

yaşamaya başladık. O noktada önemli bir karar vermemiz 

gerekiyordu. Ben krizi ortamlarını bir nevi girdaba benzetiyorum. 

Karşı yönde bir çaba sarf etmediğiniz, kendinizi bıraktığınız takdirde 

o girdaba kapılıp gidersiniz. Biz de bir geri çekilmeye değil, tam 

tersine, dediğiniz gibi, bu ortamda farklılaşarak bir fırsat yaratabileceğimizi 

düşündük. 

Setur olarak, bu krizin eninde sonunda geçeceğine inanıyoruz. Biz 

ülkemizin bu krizi hızla atlatmak için gerekli güce sahip olduğunu 

biliyoruz, turizm alanındaki sağlam altyapımıza güveniyoruz. Bu kriz 

atlatıldığında ve güneş bulutların arasından yeniden belirdiğinde; 

yeni markamızla, deneyimli ekibimizle, yeni destinasyonlarımızla ve 

paketlerimizle hizmetlerimizi yaygınlaştırıyor olacağız. 

Dünyada yeni bir turizm trendi olduğunu söyleyebilir miyiz? Hatta 

tüm sektörlerde bir ‘kişiye özel’ ürün ve hizmet sunmaya doğru 

gidiliyor. Burada da çalışan faktörü önemli, nasıl bir fark yaratıyorsunuz? 

Sorunun ilk kısmından başlayalım: Turizm, yıllar boyunca Paris’te 

Eyfel Kulesi, Londra’da Big Ben’i, New York’ta Özgürlük Anıtı’nı görmek 

olarak algılandı. Sonra dijital devrim yaşandı, yaşanıyor. Sosyal 

medyada eskiden adını duymadığımız bir çok yerden insanlar tatil 

GTOL: Let’s start with the origins of Setur Select: In Chinese the 

word for ‘crisis’ and ‘opportunity’ is the same. Is it possible to 

say that Select Setur came about and turned the crisis into an 

opportunity? 

Murat Tomruk: Setur Select was a project that we had been talking 

about since October. After that we have started to experience 

impactful downsides both as a country and as a sector. At that point, 

we had to make an important decision. I think a crisis resembles to 

a swirl: if you don’t put effort in going to the opposite direction, it 

will swallow you. That’s what we did. Instead of being swallowed 

by it, we made a spurt towards the opposite direction, and turned it 

into an opportunity, just like you said. As Setur, we are positive that 

this crisis will end sooner or later. We know that our country is strong 

enough to get through it, and we have trust in our strong foundation 

in tourism. When this crisis is finally over and the sun reappears 

between the clouds, we will be extending our services with our new 

brand, experienced staff, new destinations and packages. 

Can we say that there is a new tourism trend in the world? 

Actually, every sector starts to give ‘personalized service’ more 

and more. At this point, the element of employees gains even 

more importance. What kind of a difference are you making? 

Let me start with the first part of the question. For many years, 

‘tourism’ had been perceived as visiting the Eifel Tower in Paris, 

Big Ben in London and the Statue of Liberty in New York. Later 

on, a digital revolution has started. People have started to share 

their vacation photos they take in places whose names we had 

Interview 

61

fotoğraflarını ve deneyimlerini 

paylaşmaya başladılar. 

Bugünün internet ortamında, 

yeni bir destinasyon 

bulmak, araştırma yapmak 

ve en doğru fiyatla seyahatinizi 

organize etmek son 

derece kolay. Dün hayatımızda 

en önemli statü birimi 

parayken, bugün sosyal 

medya ile gittiğiniz farklı 

bir destinasyonda yaşadığınız 

sıradışı deneyimle ilgili 

koyduğunuz bir fotoğraf, 

takipçileriniz, beğenileriniz 

önem kazanmaya başladı. 

Tatil severler, bugün artık 

kimsenin gitmediği yerleri 

tercih ediyor. Bunu yaparken 

de, kalabalık bir grupla 

gitmeyi değil, o hoş anıları 

biriktirebilecekleri, kişiye 

özel tatil tercih ediyorlar. 

Bir başka gelişme de, 

rekabetin artması, uçak 

fiyatlarının düşmesi gibi 

etkenlerle seyahat maliyetlerinin 

geçmişe göre önemli 

ölçüde düşmüş olması. 

Fiyatlar düşerken hem dünyada, hem ülkemizde insanların maddi 

gücü yükseldi ve seyahate daha fazla bütçe ayırmaya başladılar. Bu 

sayede, bugün insanlar belki daha kısa süreli, ancak kesinlikle daha 

sık seyahat ediyorlar. 

Sorunuzun ikinci bölümüne, farkımızı nasıl yarattığımıza gelirsek… 

cevabı basit: çalışanlarımız... Setur Select biriminde çalışan 12 arkadaşımızın 

ortalama sektör tecrübesi 10-15 yıl arsasında. Bizim 

işimizde tecrübe çok önemli çünkü rutin bir iş değil bu. Tekrarlayan 

bir işte, 1-2 yılda istenilen tecrübe seviyesine erişebilirsiniz, ancak 

bir danışmanımızı arayıp yeni bir destinasyonla ilgili değerlendirme 

istediğinizde… işte bu noktada birikim olmazsa olmaz. Mesela lavanta 

hasadını görmek için Provence’a gittiğinizde; 5 yıldızlı çok katlı 

bir otelde de kalabilirsiniz, SeturSelect danışmanlarının yönlendirmesi 

ile kasabalarından birinde daha önce deneyimlenmiş şirin bir butik 

otelde de. Biz, 5 yıldızlı otelin restoranında standart açık büfe kahvaltı 

yerine, ara sokakta küçük ve samimi, otantik bir ‘café’de, fırından 

62 Söyleşi 

never heard of. Today, it is 

very easy to use Internet to 

find a new destination, to 

do research and organize 

your trip at the best price 

available. While the most 

important sign of status 

used to be money in the 

past, now it is sharing your 

holiday pictures you have 

taken in extraordinary 

destinations. Travelers 

nowadays prefer visiting 

places that no one else 

does. While doing that, they 

also prefer going there with 

special people instead of a 

crowded group. 

Another development is 

the rising competition and 

lower-priced flights, which 

at the end also lowers the 

cost of the whole trip. This 

means that people have 

more purchasing power, 

and they can allocate a 

bigger budget for traveling. 

That’s how people travel 

more often, even for a 

shorter period of time. As for the second part of your question, 

the one about how we make a difference, the answer is simple: 

our employees. The 12 people that work at Setur Select division 

have a tourism experience of around 10-15 years. Experience is 

especially important in the kind of work that we do, because it is 

not a routine job. You can reach the desired experience level at a 

repetitive job in 1-2 years, however when you need a review of a 

new destination and you call one of our consultants, that is when 

experience makes the difference. For example if you go to Provence 

to see the lavender harvest, you can stay at a big, 5-star hotel; or 

you can stay at a cute, boutique hotel in one of the towns that 

was already visited before, according to our employee’s advice. We 

advise a nice chat with a local café owner while you are having your 

coffee and fresh, delicious-smelling baguette, on a side street, in a 

friendly and authentic place instead of open-buffet of a 5-star hotel. 

This is the point where you need experience.

yeni çıkmış buram buram kokan “baguette”le kahvenizi yudumlarken, 

buranın sahibiyle güzel bir sohbeti tavsiye ediyoruz. İşte bu 

noktada deneyim gerekiyor. 

Tabii çalışanlarımızın taşıdığı Koç Topluluğu’nun değerleri de onları 

farklılaştırıyor. Örneğin müşteri memnuniyeti. Setur’un bu konuda 

ticari kabullerin ötesinde bir refleksi var. Kontrolümüz dışında gelişen 

olaylarda bile tüm şartları zorlayarak müşterimizin memnuniyetini 

sağlıyoruz. Bu sayede müşterilerimiz dosta dönüşüyor ve söz konusu 

tatil olduğunda doğrudan danışmanlarımızı arıyorlar. Müşterilerimizden 

çok değerli geri bildirimler de alıyoruz. Ve bu bilgiler de bizim 

bilgi havuzumuzu genişletiyor. En önemlisi de, dürüstlük ve ahlak 

tabii ki… onlar da bizim vazgeçilmezimiz. SeturSelect’e ulaştığınızda 

alacağınız hizmet bu. Konusunda uzman, deneyimli danışmanlarımızdan 

alacağınız, gelişen turizm trendlerine paralel, unutulmaz deneyimler 

yaşayacağınız kişiye özel seyahat tasarımı. 

Naturally, the values of Koc Holding that our employees have 

and care about also make them stand out, for example in terms 

of customer satisfaction. In this matter, Setur has a reflex that 

is beyond commercial mentality. Even at the times of negative 

conditions that are beyond our control, we do more than our best to 

ensure the customer satisfaction. That’s how our customers become 

our friends, and they call our consultants when they want to travel. 

We receive invaluable feedback from our customers, which widens 

our data pool. Eventually, honesty and ethics are also indispensable 

for us. 

This is the service that you will be provided with when you call 

Setur Select: personalized trip organization and design that you will 

get from our experienced and expert consultants, that are parallel 

to the developing and ongoing tourism trends and that will give 

you unforgettable memories. 

Interview 

63

Hedef müşteri kitleniz kimler. Sadece 

üst-segmente mi odaklanıyorsunuz? 

Orta segmente uygun birçok hizmetimiz 

ve ürünümüz olduğu halde, 

Setur’un sadece üst segmente yönelik 

hizmet verdiğine, hatta pahalı 

olduğuna dair bir algı var. Öncelikle 

şunu söyleyeyim dijital dünyada, 

her türlü fiyatın kolayca karşılaştırılabilir 

olduğu ortamda, pahalı olma, 

pahalı kalma lüksünüz yok. Turizm 

sektörü gibi rekabetçi bir ortamda, 

bir hizmeti ederinden yükseğe satarsanız 

ömrünüz çok çok kısa olur. 

Örnek vereyim, SeturSelect turlarımız 

içinde Laponya’ya bir turumuz 

vardı, kuzey ışıklarını seyretme 

fırsatı yakaladığınız. İlan çıktığımız 

gazetede, “sözde” aynı turu başka bir firmanın yarı fiyatına yakın 

bir bedelle sunuyorsa, doğal olarak siz pahalı olarak algılanabiliyorsunuz. 

Ancak detaya inildiğinde, bizim turumuzun sunduğu, kar 

motosikleti, igloo konaklaması, buzkıran gezisi gibi hiç de küçümsenmeyecek 

farklılıkları incelediğinizde, Select’in aslında son derece 

rekabetçi bir fiyat sunduğunu görebiliyorsunuz. Biz tur dönüşü Select 

dostlarının geri bildirimlerine baktığımızda, bu turun ölmeden 

önce yapılması gerekenler listesinin ilk üçünde yer alması gerektiği 

tarzında yorumları okuduğumuzda, doğru bir iş yaptığımızı teyid 

ediyoruz. Orta segment kesinlikle bizim hedef müşteri kitlemiz içinde. 

Biz, bir üniversite mezununu iş hayatına atıldığı anda kazandığı 

ilk parayla yapacağı ilk tatilde, düşük bütçeli turlarımızla, aramıza 

katmayı hedefliyoruz. Basamaklarda yükseldikçe, tecrübesi arttıkça 

başka turları tercih etmeye başlıyorlar. Uzaklara gidiyorlar. Sonra 

da SeturSelect turları ve kişiye özel tatil tasarımları ile farklı bir tatil 

dünyasına yelken açıyorlar. 

Biraz da gelişmekte olan Türk turizm kültüründen bahseder misiniz? 

Geçtiğimiz 10 yılda nasıl bir değişim geçirdi gezme, seyahat 

etme kültürümüz? Önümüzdeki 10 yılı değerlendirebilir misiniz? 

Hem yurt içi hem de yurt dışı tatil seçeneklerine yönelik olarak çok 

hızlı bir dönüşüm yaşıyoruz. Burada tabii görsel ve dijital medyanın 

çok büyük katkısı var: Yazılı basındaki tatil ekleri, sizinki gibi dergiler, 

televizyon kanalları, sosyal medya, hep farklı seçenekleri göz 

önüne getiriyor. Bugün artık her yer ulaşılabilir. THY’nin uçmadığı 

destinasyon kalmadı gibi. Biz kültür olarak çok hızlı adapte olabilen 

64 Söyleşi 

What is your target market? Do you 

only focus on the high segment? 

Even though we offer many products 

and services for middle segment, 

there is a false perception that Setur 

only appeals to high segment and 

it is costly. Let me tell you this first: 

we have no chance to be expensive 

or stay expensive when everybody 

can research online and find out what 

costs how much. You will have a 

short life expectancy if you sell your 

services for more expensive than its 

actual value in such a competitive 

sector as tourism. 

Let me give you an example: We had 

a tour to Lapland, where you had the 

chance to see the northern lights. If 

we give an ad to a newspaper, where 

there is also an ad from another company for the “same” tour for 

half price, people perceive us as expensive. However, when you 

take a closer look at it, they don’t offer the snowmobile, igloo 

accommodation, icebreaker trip, etc. that we do. You can see that 

Setur Select actually has competitive prices. Additionally, when our 

customers come back from the trip and give us feedback by telling 

that this trip should be in top three of must-dos in one’s life, we 

know for sure that we do the job right. Middle segment is definitely 

included in our target market. We aim to provide a fresh graduate 

with an affordable holiday that they will take with their first salary. 

As people get more experienced at their jobs and start earning 

more money, their preferences also change. They go further away, 

and then set sail to an innovative, personalized traveling experience 

or tours with Setur Select. 

Can you tell us a bit about the developing Turkish tourism culture? 

What kind of a change has it gone through during the last ten 

years? What do you predict for the next ten years? 

We are witnessing a very fast change in terms of the preferences in 

both domestic and international trips. Visual and digital media plays 

a big role in this: the holiday issues of printed media, magazines like 

yours, TV channels, and social media always present different and 

new options. Today, everywhere is within reach. Turkish Airlines flies 

to almost everywhere. We are a society that can adapt very well 

and quickly, it took us 50-60 years to adapt to an advancement for 

which other societies needed 200 years. The same applies to the

ir toplumuz, diğerlerinin 200 yılda geçtiği evrelerden biz hep 50-60 

yılda geçmişiz, geçiyoruz. Turizm kültürümüz açısından da böyle oldu. 

Bugün dünyanın neresine uçarsanız orada dolaşan, deneyimleyen 

Türk insanını görüyorsunuz. Uzak destinasyonlar için hiç küçümsenmeyecek 

bir talep alıyoruz. Sonuç olarak kanımızda da bu var… Hep 

daha uzaklara gitmek istemişiz. 

Türkiye’deki oteller başta olmak üzere, sınırlarımız içerisindeki turizm 

algısı hep yabancıya yönelik oldu. Yaşanan krizler sebebiyle 

ayağı kesilen yabancı turistler de sektöre darbe vurdu. Peki sizce, 

yerli turistini de kaybetti mi Türk turizm sektörü? 

Şimdi o zaman önce krize değinelim: Bir gündemdeki görünen boyutu 

var bir de yıllardan beri birikmiş belki de gözardı edilmiş olanı. 

Burada birkaç hatamız var, öncelikle ‘incoming’de yıllar boyunca 

sınırlı sayıda ülkelere odaklanmışız. Rus, Alman, İngiliz, Fransa, ve 

Hollanda. Son dönemlerde de Ortadoğu hepsi bu kadar. Dünyanın en 

fazla turizm harcaması yapan ülkesi Çin, ama ülkemizde, baktığınızda 

yeterli sayıda ne Çinli, ne Japon ne de Güney Amerikalı göremezsiniz. 

Çeşitlemeyi yeterince yapmadığımızdan, bugün Rusya’yla yaşamakta 

olduğumuz krizin etkileri bizde çok büyük oluyor. 

Bir diğer problem de turistin kalitesiyle, ülkemizde yaptığı harcama 

ile alakalı. Hep ucuz turiste yönelmişiz, ama baktığınızda tesislerimiz 

en iyi kalite düzeyinde. Doğası, kumu, denizi ayrı güzel, hizmet anlayışı 

mükemmel, yanı başınızda kültür hazineleri… Peki o zaman ben 

odamı neden Nice veya Cannes’daki otelin onda birine fiyatlıyorum? 

Burada da bir ince ayar yapılması lazım, belki başta dediğimiz gibi 

kriz o anlamda bir fırsat yaratır. Kriz ortamında zaten düşük olan 

fiyatların daha da düşürülmesi kaliteden feragat etme anlamına gelecekse, 

bu gelecekte ciddi sıkıntı yaratacaktır. Bu alanda otelcilere 

önemli destek verilmesi gerekiyor. Çünkü başta dediğimiz gibi yaşanan 

siyasi krizler elbet geçecek, ancak ülkemizin algısı kalitesiz 

turizm merkezine dönerse, o krizi atlatmamız çok daha zorlu olur. 

Ülkeleri çeşitlendirdikten sonra, sunduğumuz paketleri de çeşitlendirmemiz 

lazım. 

Yerli turistin değeri bence arttı. Özellikle Antalya bölgesinde 

tourism culture. No matter which part of the world you fly to, you 

see Turkish people traveling and experiencing new things. There is 

a high demand for far away destinations. It is in our blood. We have 

always wanted to go far. 

The tourism mentality within Turkey and the hotels in Turkey has 

mostly been about incoming, international tourists. The sector is 

struggling because of the lack of international tourists. Do you also 

think that the tourism sector in Turkey has also lost the domestic 

tourists? 

OK, then let’s talk about the crisis first: there are two sides of it, 

one is the one that we see in agendum, and one side that has 

been growing and overlooked over the years. We have made couple 

of mistakes here. We primarily focused on specific countries for 

incoming tourists: Russia, Germany, England, France and Netherlands; 

and recently Middle East. That’s all. The country that spends most on 

tourism in the world is China, however if you look at our country, 

we don’t have a sufficient number of Chinese, Japanese or South 

American tourists. Because we failed at diversifying, the crisis with 

Russia is taking an even bigger toll on us. Another problem is related 

to the quality of the tourists and their purchases they will make in 

Turkey. We have always focused on ‘cheap’ tourists, but our facilities 

are of the best quality. The nature, the beaches, the sea, the service 

quality, the cultural treasures… Then why do we set prices that are 

10% of the hotels in Nice or Cannes? Here, we have to make fine 

adjustments, maybe then the crisis will turn into an opportunity. If 

lowering the already low prices because of the crisis means also 

to lower the quality, this will create a huge problem for us in the 

future. In this sense, the hotels have to be reimbursed. Because, as 

we have already mentioned before, the political crisis will be over 

sooner or later; however, if Turkey becomes a bad quality tourism 

destination, that crisis will be much harder to recover from. After 

diversifying the destinations, we also have to diversify our packages. 

I think the value of domestic tourists has risen. Especially around 

Antalya, the loss that stems from the lack of international tourists is 

Interview 

65

yaşanmakta olan yabancı turist kaybı yerli turistle telafi edilmeye 

çalışılıyor. Ancak yerli turistin kafası bitmeyen erken rezervasyon 

kampanyaları ve farklı indirim olanakları ile biraz karışmış durumda. 

“Acaba yabancılar gelmeyince fiyatlar biraz daha düşer mi?” 

beklentisi var. Havalar ısındı ve sezon artık başladı. Fırsatları değerlendirme 

zamanı. 

Siz hem Koç Grubu’nda farklı bir geçmişten geliyorsunuz hem de 

eğitim olarak mühendislikten. Bu size farklı bir bakış açısı, avantaj 

sağlıyordur mutlaka içinde bulunduğunuz sektör açısından? 

Evet, yüksek mühendisim, daha sonra işletme master’ı yaptım. Koç 

Topluluğu’nda Bilgi Teknolojileri sektöründe 15 yıllık tecrübem var. 

Daha sonra Holding’e geçtim, orada da stratejik planlama alanında 

11 yılım var. Setur’da bir hizmet sektörü satış yeteneği gereksinimi 

var, müşteri memnuniyeti refleksi var bu anlamda kariyerimin ilk 

yıllarının getirdiği tecrübenin çok faydasını gördüm. Mühendisliğin 

verdiği analitik yaklaşıma da sıklıkla ihtiyacım oluyor. Asıl önemli 

olan tecrübe ise; Koç Holding’de stratejik planlamada çalıştığım, 

farklı sektörlerden birçok projeyi inceleme ve onların dinamiklerini 

görme şansını yakaladığım dönem. Şu anda stratejik planlama 

süreci içerisindeyiz; Koç Topluluğunda her yıl 5 yıllık bir plan yapılır. 

Bu çalışma sürecinde, günlük çalışmaları unutup, çok daha 

geniş bir açıdan bakmanız gerekiyor, turizm sektörünün geleceği, 

dijital dönüşüm gibi. Eğer o bakış açısını kaçırırsanız, bir gün kendinizi, 

içinde bulacağınız problemli duruma nasıl geldiğinizi sorgular 

66 Söyleşi 

compensated with domestic tourists. However, the domestic tourists 

are a bit confused with early reservations and different discount 

possibilities. They are expecting the prices to go down because 

international tourists don’t come to Turkey as much as they used 

to. The weather is nice and the season has started. It is time to take 

the opportunities. 

You not only have a different background in Koc Group, but also 

received engineering education. This must definitely give you a 

different perspective and advantage in your job. 

Yes, I am a professional engineer and then I did MBA. I worked for 

Koc Holding for 15 years in information technology sector. Later 

on, I did strategic planning for 11 years. At Setur, you need sales 

talents in service industry and customer satisfaction is important. 

The experience I gained during the first years of my career helped 

me a lot. I often need the analytical perspective that engineering 

brings. However, the most important experience I gained was during 

the time while I was working at strategic planning and I got to 

see and study many projects from different sectors. Right now we 

are in a process of strategic planning. In Koc Group, 5-year plans 

are made every year. During this planning process, you have to 

forget about the day-to-day work and look at things from a much 

wider angle and think about the future of the tourism sector as well 

as the digital transformation. If you can’t keep up with this kind 

of perspective, you may find yourself questioning how you have

olarak bulabilrisiniz. Koç Holding’in yönettiği planlamaya, insan kaynaklarına, 

dijital dönüşüme yönelik uzun yıllar içinde geliştirdiği bu 

merkezi süreçler, bizleri daha farklı daha uzun vadeli düşünmeye 

itiyor. Turizm sektöründe bizi rakiplerimizden ayrıştıran çok önemli 

bir husus da bu. 

ended up in that problematic situation. These central processes that 

Koc Holding manages and has developed during years that include 

planning, human resource and digital transformation, pushes us to 

think about the bigger picture and the future. This is what makes us 

different from our rivals in tourism sector. 

Sizin fotoğraf çekme tutkunuz var, biliyoruz. Bu durumda, seyahat 

tutkunuz da olduğunu tahmin ediyoruz, favori destinasyonlarınız 

nereler? 

Bir kere, Küba’yı çok ciddi tavsiye ediyorum ve de bir an evvel. 

2-3 yıl sonra Küba’ya gidildiğinde kesinlikle bugünkünden farklı ve 

belki bir o kadar da sıradan bir yer olacak. Ben en çok sokaklarında 

dolaşmaktan, insanlarından, müziğinden keyif aldım. Mesela bir tane 

fotoğrafım var, oldukça yaşlı bir adam, bağırarak elinde gazete satıyor. 

Buna pek Avrupa sokaklarında rastlayamazsınız. 

Fotoğrafçı gözüyle, her destinasyon bir diğerinden farklı. Örneğin; 

Hindistan Varanassi’de, Ganj nehrinin kenarında gün doğumu ayininde 

gözünüz kapalı fotoğraf çekseniz, 2-3 tane güzel olanını garanti 

yakalarsınız, böyle bir ortam. Şimdiki hedeflerim: Norveç Fiyordları, 

Güney Afrika ve Laponya’nın Kuzey Işıkları. Ben farklı renkleri, dokuları 

görmeye tutkunum. Beni en çok cezbeden şeylerden bir tanesi 

de, sonunda ne olduğunu bilmediğim yollara girip keşfetmek. Bunu 

ülkemizde de yapabilirsiniz; güneye doğru arabayla seyahat ederken 

sarı bir ok işareti görüyorsanız, onun peşinden gitmelisiniz… Tatil 

köyü 2-3 saat daha size bekleyebilir. Hatta o kadar da uzağa bile 

gitmenize gerek yok, İstanbul’un içinde bile keşfedilmemiş birçok 

nokta var. 

Bendeki enerjiyle Setur’unki çok güzel örtüşüyor. Biz gördüğümüz, 

deneyimlediğimiz güzel yerlere başkalarını da götürmek istiyoruz. 

Belki biraz felsefi olacak ama, bu hayatta bize ayrılmış bir süre var 

ve ne kadar olduğunu da bilemiyoruz. İşte o sürede ne kadar anı 

biriktirebilirsek, yaşamımızın değeri de o aslında. 

SeturSelect’in sloganlarından biri, ‘Deneyim maceranın, görmek bakmanın 

ötesinde…’ Görülmesi gereken yerleri görmeden, gitmemek 

lazım… 

We know that you are passionate about photography, which 

makes us think that you are also passionate about traveling. What 

are your favourite destinations? 

To start with, I strongly advise Cuba and that you do it soon, because 

in the next 2-3 years it will be a much different scenery and it will 

be an ordinary place. I mostly enjoyed walking on the streets, the 

people and the music. For instance, I have a photo: a very old man 

sells newspapers while shouting. You can’t come across with these 

on the streets of Europe. 

From the perspective of a photographer, every location is different 

than the other. For example, if you take pictures in Varanasi, around 

Ganges during a birthday mass, you will have 2-3 good photos even 

if you take them your eyes closed; it is that kind of a place. My 

plans now are to see the Norwegian fjords, South Africa and the 

northern lights of Lapland. I am passionate about different colours 

and textures. What appeals me most is to take the roads without 

knowing where they lead and explore. You can do that in Turkey. 

If you are driving to south and you see a yellow arrow, follow that. 

Your holiday village can wait for another 2-3 hours. Actually, you 

don’t even need to go that far. Even in Istanbul, there are many 

places waiting to be explored. 

Setur’s energy matches with mine quite well. We want to show the 

places that we have seen and enjoyed to others, as well. It might 

sound philosophical, but we only have that much time in the world, 

and we don’t know how long it is. The more memories we can 

make during this time, the more valuable our lives are. 

One of the slogans of Setur Select is “Experiencing is beyond 

adventure, and seeing is beyond looking.” We shouldn’t depart 

without seeing the places that are worth seeing. 

Interview 

67

BÜYÜK YOLCULUK 

Ustalara, ustalığa duyduğumuz saygıyla her sayımızda birkaç hikayenin birden yer 

alacağı yazı dizimizin ilkinde; Vacheron Constantin, Louis Vuitton ve Brooks Brothers’a 

dair bilinmeyenleri anlatıyoruz. Büyük keyif alarak hazırladığımız yazıların tamamında 

vurgulamak istediğimiz; aslında klasiklerin değerinin yıllar içinde düşmek bir yana dursun, 

ustalığın ve ustaların gitgide azaldığı günümüzde daha da değer kazandığını göstermek. 

Vacheron Constantin’in 150 yıl içerisinde kat ettiği yolu ve bugün geldiği yeri, dönem 

filmlerinde içimiz giderek izlediğimiz Louis Vuitton’un meşhur ‘trunk’ını, üst düzey 

centilmenlerin bir ‘yaşam stili markası’ haline gelmiş Brooks Brothers’ın 200 yıla yayılan 

yolculuğunu paylaşıyoruz, ilerleyen sayfalarımızda… 

68 

Büyük Yolculuk

GRAN TURISMO 

With our deep respect to masters and craftsmanship, in the first of our series to come we tell the 

uncharted stories of; Vacheron Constantin, Louis Vuitton and Brooks Brothers. As we relish telling 

the beautiful stories behind these classics, the fact that we really want to point out is that let alone 

them fading away into history, on the contrary they are revalued and appreciated even more 

today. Especially in an environment where we see craftsmanship disappearing in due course. We 

share the long distance Vacheron Constantin covered in 150 years and where it is today, the sighs 

we heave as we see Louis Vuitton’s celebrated ‘trunk’ in period films, the ‘lifestyle brand’ of topend 

gentlemen; Brooks Brothers’ journey extending to almost 200 years in the following pages… 

Gran Turismo 

69

Vacheron Constantin is a brand used to being worn by 

most prominent people in the world including Napoleon 

Bonaparte and the Duke of Winsdor. In fact, it enjoys 

the pioneering position in its sector; acknowledged as 

the leading component of the ‘holy trio’. 

70 

IT IS PRESTIGE O’CLOCK 

Büyük Yolculuk

SAATLERDEN 

PRESTİJİ GÖSTERİYOR 

Napolyon Bonapart ve Windsor Dükü 

gibi dünyanın en önde gelenleri 

tarafından giyilmeye alışmış bir marka 

Vacheron Constantin. Hatta sektörünün 

ilki olmanın avantajını öylesine 

koruyor ki, saat markaları arasında 

‘kutsal üçleme’nin en başta gelen 

parçalarından biri sayılıyor. 

Cenevre’nin merkezinde 1755 yılında kurulan Vacheron Constantin 

mükemmellik felsefesiyle yola çıkarak dünyaya açıldı. 261 yıldır 

kesintisiz olarak üretim yapan dünyanın en eski saat üreticisi olan 

Vacheron Constantin, ‘Haute Horlogerie’ yani yüksek saatçilik kavramının 

da yaratıcılarından biri. Markanın çalışanları, kuruluşundan 

bugüne aktarılan değerlere sadık kalarak çalışmalarını, gelişimlerini 

ve üretimlerini sürdürüyor. Markanın bu 3 temel değeri tabii ki üstün 

teknik, estetik ahenk ve ‘finishing’ denilen bitişlerindeki kusursuzluğu 

ifade ediyor. Vacheron Constantin, saatçilik tarihinde öylesine 

önemli bir yere sahip ki, başlangıcına doğru tarihi bir yolculuk yaptığımızda 

başarılarla dolu geçmişine şahit oluyoruz… 

Vacheron Constantin, established in the heart of Geneva in 1755, had 

opened up to the world with the philosophy of perfection. Vacheron 

Constantin, which is the oldest watch producer with its history of 

261 years of continuous watch making, is also one of the creators 

of the ‘Haute Horlogerie’ concept. The employers of this brand have 

maintained their work, development and production in the light of the 

values that has been passed on since the brand’s establishment. The 

three main aims of the brands are no other than superior technique, 

aesthetical harmony and perfection in finishing. Vacheron Constantin 

has such an important place in watchmaking history that as we take 

a journey back to the beginning, we witness a past full of successes… 

Gran Turismo 

71

72 YIL: 1755 

Bağımsız saat yapımcısı Jean-Marc Vacheron Cenova, 

İsviçre’de şirketini kurarak işe başlar. 15 yıl 

geçmeden kendisine ait ilk komplikasyonu 

üretecek ve 1779’da ise makineyle 

kurulan ilk kadranı yaratacaktır. 18. 

yüzyılın başındaki Fransız İhtilali’ni 

atlatmayı başaran şirket 1785’te 

Jean-Marc’ın oğlu Abraham işin 

başına geçer. 

YIL: 1810 

Torun Jacques-Barthelemy işi 

devraldığında, Fransa ve İtalya’ya 

ihracat kanallarını ilk açan kişi olur. 

Ancak, bir süre sonra işin bu kısmını tek 

başına yürütemeyeceğini anlar ve bir ortak 

arayışına girer. Tam da bu sırada aradığı ortak, girişimci 

François Constantin olur. 1819’da kurulan bu ortaklığın 

devamında marka Vacheron&Constantin ismini alır. Constantin’in 

neticiliğinde, şirket birçok yeni pazara açılır hatta Kuzey 

ulaşır. Kendisinin Jacques-Barthélémy’ye bu dönemde yazdığı 

tuplardan birinde şu meşhur sözü geçmektedir: “Eğer 

daha iyisini ve her zaman mümkün olanı yap.” 

YIL: 1839 

Bu dönemde çok büyük atılımlara gebedir, Vacheron Constantin. 

timden sorumlu olarak mekanik deha Georges-Auguste Leschot’u 

almaları, bu yöndeki en doğru adımlarıdır. Sanayi devrimine 

uydurmak isteyen Leschot, saat üretiminde çığır açacak 

geliştirir. Öyle ki, 1844’te Leschot’un buluşları Cenova Sanatlar 

neği’nin onu altın madalyaya layık görmesini sağlar. Bu icatların 

sında; saat makinalarını standart hale getirip kalibre olarak 

ve saatlerin küçük parçalarını işleyip çoğaltmaya yarayan 

yer alır. Artık diğer markaların bir hayli önüne geçmiştir, 

Constantin. 

YIL: 1875 

Yapım evi bugünkü merkezi, müzesi ve butiğinin bulunduğu 

Tour de L’Ile’e yerleşir. 1880’de markalaşma adına büyük 

daha atılır: Logo. Markanın amblemi artık, ‘Malta Haçı’ olmuştur. 

YIL: 1885 

Şirket sahiplerinin ölümüyle varislerin devraldığı işte, 

alanlardan etkilenmeyen ilk kronometre yaratılır. Bunun 

Büyük Yolculuk 

YEAR: 1755 

Jean-Marc Vacheron, an independent watchmaker, 

started off by founding his company in 

Switzerland. After less than 15 years, 

he produced his first complication 

and created the first clock face 

that can be wound with a 

mechanism. The company, 

which managed to survive 

the French Revolution, was 

taken over by Jean-Marc’s 

son, Abraham, in 1785. 

YEAR: 1810 

When the grandson Jacques- 

Barthelemy took over, he opened 

the export channels to France and Italy 

for the first time. However, he realized after 

time that he couldn’t handle the whole business by 

started to look for a partner. The partner he was looking 

entrepreneur François Constantin. After this partnership 

established in 1819 the company’s name was changed 

Vacheron&Constantin. The company went into many other 

even reached North America under the management 

He wrote the following sentence in a letter he sent 

Jacques-Barthélémy during that time: “If it is possible, do better; 

the possible.” 

of spurts taking place during this period. One of the 

of those was the employment of Georges-Auguste 

production manager. Leschot, who wanted to adapt 

Industrial Revolution, developed machines that broke new 

watchmaking. He was so successful that he was given a 

the Geneva Foundation For The Arts in 1844 because 

inventions. His inventions included the watch mechanisms’ 

and presentation in the form of calibre and 

which is used to process and multiply the small pieces 

helping Vacheron Constantin exceed the other brands. 

unit moved to Tour de L’Ile, which is also the location 

headquarters, museum and the boutique of the brand. A huge 

for branding in 1880: The logo was changed to the 

based on a small component of the barrel-cover 

yö- 

Amerika’ya 

mek- 

mümkünse 

some 

himself and 

for was an 

that was 

to 

markets and 

of Constantin. 

Üre- 

to 

and always do 

işe 

ayak 

makineler 

Der- 

ara- 

sunması 

‘pantograf’ 

Vacheron 

YEAR: 1839 

There were lots 

most important 

Leschot as the 

to the 

ground in 

gold medal by 

of his 

standardization 

noktaya; 

pantograph, 

of watches 

bir adım 

YEAR: 1875 

The production 

manyetik 

yapımında 

of the 

step was taken 

‘Maltese Cross’,

ise; paladyumdan balans çarkı ve kavrama aksı, platinden kavrama 

kolları ve altında da eşapman çarkı yer almaktadır. Ayrıca, 1889’da 

kadınlar için ilk kez ürettikleri modeli Paris’teki ‘Universal Exposition’da 

beğeniye sunarlar. 

YIL: 1906 

Vacheron Constantin, ‘Maison de L’Ile’ adıyla Cenova’daki ilk butiğini 

açar. ‘Büyük Bunalım’ döneminin ekonomik sıkıntıları ise ilk 

kez Constantin ailesinden birinin başa geçmesiyle, Charles Constantin 

sayesinde atlatılır. Ancak, 2.Dünya Savaşı’nın getirdiği çöküşten etkilenmemek 

mümkün olmaz. 

YIL: 1911-1934 

Patiala Mihracesi Sör Bhupindra Singh için 1911 

yılında platin üzerine pırlantalarla bezeli bir 

bilezik saat hazırlanır. Daha sonra, Vacheron 

Constantin saatlerine olan merakıyla bilinen 

Mısır Kralı 1.Fuad için bir altın cep saati 

yaratılır. Bu saatin arka yüzünde kraliyet 

YEAR: 1885 

The heirs that took over the business upon the demise of the 

company owners, made the first chronometer that didn’t get 

affected by magnetic fields. Its construction included a balance 

wheel, balance spring and lever shaft that were made of palladium, 

the lever arms—in bronze and the escape wheel was in gold. 

Moreover, in 1889, the brand presented their first women’s model 

in Universal Exposition in Paris. 

YEAR: 1906 

Vacheron Constantin opened its first boutique named Maison de 

L’Ile in Genoa. The hardships of the ‘Great Depression’ was survived 

thanks to the management of Charles Constantin. However, it was 

impossible not to get affected by the downfall that the 2nd 

World War caused. 

YEARS: 1911-1934 

A bracelet platinum watch covered with brilliants 

was designed for the Maharajah of Patiala, Sir 

Gran Turismo 

73

74 armaları bulunmaktadır. 12 ay, ay takvimine 

ve uyandırma sistemine sahip saat, 1929 

yapımıdır. 

1934’te ise, Mısır kralı Faruk (Kral Fuat’ın 

oğlu) için son derece özel yüksek komplikasyona 

sahip, altın bir cep saat yapılır. 

Tarih sayfalarına ismini yazdıran bu 

altın cep saati; 12 ay “Quantième 

Perpétuel”, ay göstergeli, çalar 

sistemli, 850 farklı bileşenden 

oluşan bir kronografa sahiptir. 

YIL: 1955 

200. yaşını kutlayan marka, dünyanın 

1,64 milimetrelik en ince 

mekanizmasıyla bir ilke daha imza 

atar. Yıllar sonra, zarif ve kadınsı 

figürlere sahip ‘1972’ model saati 

Paris’te ‘Fransa Prestij Diploması’nı almaya 

layık görülecektir. Bu da, bir saat üreticisine 

ilk kez bahşedilen bir ödül olmasıyla 

firmanın tarihinde yine çığır açar. 

YIL: 1979 

Vacheron Constantin yeryüzündeki en pahalı 

kol saatini üretir: ‘Kallista’. O tarihte, 5 milyon 

USD olan saatin bugünkü değeri ise 11 

milyon USD olarak hesaplanmaktadır. 118 

adet 130 karat zümrüt kesimi pırlantanın 

bulunduğu saatin yapımı toplamda 6.000 iş 

saati ve işlenmesi ise 20 ay sürer. 

YIL: 1987 

Hissedarlardan şirketin yöneticiliğini yapmakta 

olan Georges Ketterer’in ölümüyle, 

başa artık en büyük hissedar olan Şeyh 

Ahmet Zeki Yemeni geçer. Harvard’da 

uzmanlığını yapmış olan Yemeni aynı zamanda 

da tutkulu bir saat koleksiyoneridir. 

Bu dönemde markanın yıllık saat üretimi 

20.000 adettir. Şeyhin kontrolündeki şirket 

kısa süreli bir durgunluk yaşasa da, 1996’da 

Richemont Grup’un tüm hisseleri piyasadan 

toplayarak tek sermayedar olmasıyla yeniden 

hız kazanır. 


Bhupindra Singh, in 1911. After this, a 

golden pocket watch was made for the King 

of Egypt, Fuad I, who was known to have 

an interest in Vacheron Constantin watches. 

On the back side of this watch thee was the 

coat of arms of the kingdom. This watch 

with 12-month function, lunar calendar and 

a waking system and was made in 1929. 

In 1934, another golden pocket watch, 

equipped with an utterly special and highly 

elaborate complication was made for the 

son of King Fouad, Farouque. This watch 

was equipped with 12-month function 

‘Quantième Perpétuel’, a month display, 

alarm and chronograph consisting of 850 

components. 

YEAR: 1955 

The brand, which celebrated its 200. Year, 

made another invention with the thinnest 

mechanism of 1,64 mm. After some years, 

the ‘1972’ model watch that had feminine 

figures won the French Prestige Diploma in 

Paris, which was another ground-breaking 

event in the history of the brand as this 

award was given to a watch producer for 

the first time. 

YEAR: 1979 

Vacheron Constantin produced the most 

expensive watch in the world: Kallista. 

The watch, which was sold for five million 

dollars at the time, is now worth eleven 

million dollars. The making of this watch, 

which consists of 118 pieces of 130 ct. 

emerald cut diamonds, took 6.000 work 

hours and its processing took 20 months. 

YEAR: 1987 

After the demise of Georges Ketterer; 

who was running the company among 

other shareholders; Sheik Ahmed Zaki 

Yamani, the person who had most of the 

shares took over the company. Yamani, 

who had a master’s degree from Harvard

YIL: 1996 

1992’de lansmanını yaptığı 1755 (Minute 

Repeater) ve 1760 (Tourbillon) mekanizmalarının 

ardından bu kez de, meşhur spor 

koleksiyonu ‘Overseas’i piyasaya sürer. 

YIL: 2000 

Malte koleksiyonu çağdaşlığı ve amblem 

şeklindeki tourbillonuyla göz doldururken, 

bunu 3 yıl sonra yalnızca kadınlara adadıkları 

‘Egérie’ koleksiyonu takip edecektir. 

YIL: 2004 

Mimar Bernard Tschumi imzalı yeni yapım 

evini açan marka, ‘Patrimony’ koleksiyonunu 

tanıtır. Bir yıl sonra, Richemont Grubu’nun 

atadığı Juan Carlos Torres şirketin 

başına geçer. Kuruluşunun 250. Yıldönümünü 

kutlamak amacıyla, Vacheron constantin 

dünyanın en komplike kol saati olarak kabul 

edilen ‘Tour de l’Ile’I yaratır. Bu saat, toplamda 

834 parçadan oluşur ve 16 komplikasyona 

sahiptir. Yalnızca Cenova’daki mağazalarında 

satışa sundukları saat 1 milyon 

USD’den fazlaya alıcı bulur. 

YIL: 2007 

Vacheron Constantin ‘Métiers d’Art - Maskeler’ 

adını verdiği koleksiyonu piyasaya 

sürer. Cenova’daki Barbier-Mueller müzesinin 

koleksiyonundan seçtiği ilkel maskelerin 

reprodüksiyonlarının 12 adet minyatür versiyonu 

kadrana işlenmiştir. Bu çok özel ve 

sınırlı sayıda üretimi yapılan sınırlı üretime 

sahip koleksiyon, saat yapımı zanaatıyla ilkel 

sanatları bir araya getirmektedir. 

YIL: 2008 

‘Haute Horlogerie’ kavramının hakkını her 

şekilde veren Vacheron Constantin, bu alana 

yeni bir boyut kazandırır: Quai de l’Ile. 

Müşterilerine pembe altın, paladyum ve 

titanyum gibi 3 farklı metal ve çeşitli kadran 

alternatifleriyle, kendilerine özel saatleri yaratma 

olanağını sunar. 

University, was also a passionate watch 

collector. During this time the annual watch 

production was 20.000 pieces. Although 

the company went through a period of 

dullness during the Sheik’s management, 

things speeded up after Richemont Group 

bought all the shares and became the only 

shareholder. 

YEAR: 1996 

The brand launched its famous sports 

collection ‘Overseas’ after introducing 

the 1755 (Minute Repeater) and 1760 

(Tourbillon) mechanisms in 1992. 

YEAR: 2000 

While the Malte collection made a strong 

impression with its modernity and the logoshaped 

tourbillon, the ‘Egérie’ collection, 

which was fully devoted to women, 

followed it after 3 years. 

YEAR: 2004 

The brand, which opened a new factory 

designed by the architect Bernard Tschumi, 

introduced its Patrimony collection. A 

year later, Juan Carlos Torres; who was 

appointed by Richemont Group, took over 

the company. In order to celebrate its 250. 

Year, Vacheron Constantin created the Tour 

de l’Ile’, which was known as the most 

complicated watch in the world. This watch 

consisted of 834 parts and 16 complications 

and was sold only in the Genoa shop, for 

more than one million dollars. 

YEAR: 2007 

Vacheron Constantin launched its collection 

named ‘Metiers d-Art Les Masques Mask’. 12 

miniature versions of the reproductions of the 

primitive masks that were selected from the 

collection of the Barbier-Mueller Museum in 

Genoa were engraved in the clock face. This 

very special and ‘limited-edition’ collection 

combined primitive art with watchmaking. 

Gran Turismo 

75

YEAR: 2008 

Vacheron Constantin, which carried out the concept of ‘Haute 

Horlogerie’ successfully, brought a new level to this area: Quai de 

l’Ile. The brand provided its customers with the chance of creating 

their personalized watches thanks to its pink gold, palladium and 

titanium options that were offered. 

YEAR: 2015 

YIL: 2015 

The brand, which celebrated its 260th year, once again made it 

Kuruluşunun 260.yılını kutlayan marka, dünyanın en komplike saatini its vision to create the most complicated watch in the world and 

yapmaya karar vererek 57260 referans numarasıyla yeni modelini launched its new model with reference number 57260. Upon a 

piyasaya sürer. Bir müşterilerinin siparişi üzerine yapımı 8 yıl süren customer’s order they produce a state-of-the art watch; with 57 

57 komplikasyonlu saat harikası ortaya çıkar. Fiyatı 8 ile 20 milyon complications and a making-of that lasted eight years. The price of 

USD arasında değişmektedir. 

this spectacular piece varied between 8 and 20 million USD. 

Vacheron 1755’te günümüzün 

When Vacheron started business in 1755, 

en lüks saat markalarından 

which would turn into the most luxury watch 

birine dönüşecek işini kurduğunda, 

ticaret bugünkünden 

Vacheron, who wanted to be an expert in 

brand, trading was way different than today. 

oldukça farklıydı. Mesleğinde 

his job, found a location where not only his 

ustalaşmak isteyen Vacheron, 

family could live, but also the watchmakers 

hem ailesinin yaşayacağı hem 

then called ‘Cabinotiers’, could work 

de ‘Cabinotiers’ adı verilen saat 

comfortably. The system in the 18th century, 

yapımcılarının rahatlıkla çalışabileceği 

uygun bir mekân bul- 

to make use of the day light as much as 

aimed for the craftsmen who wanted 

du. 18. yüzyıldaki sistem; gün 

possible, to work on the top floor. Because 

ışığından mümkün olduğunca 

the customers wanted to follow up on their 

faydalanmak isteyen ustaların 

en üst katta çalışmasıydı. 

they used to visit the atelier in person. As the 

orders while they were still being made, 

Müşteriler siparişlerini yapım aşamasında takip etmek istediklerinden, 

bu atölyeleri bizzat ziyaret ederdi. Zamanla, siparişlerin up over time, Vacheron started to look for a new building. That’s 

number of customers and therefore the number of orders went 

artması ve müşterilerin çoğalması Vacheron’un yeni bir bina how the company moved to Tour de l’Ile’, which adorned the 

arayışına girmesine neden oldu. Bu şekilde, cephesiyle şehri city with its clock tower on one side. This new location made it 

süsleyen saat ve kulesiyle ‘Tour de l’Ile’e yerleştiler. Böylece possible for the customers to be greeted at the reception on the 

müşterilerini birinci kattaki resepsiyonlarında ağırlamaları kolaylaşmıştır. 

Jean-François Constantin zamanında ise, burası da even this new building became insufficient and the company 

first floor. However, during the time of Jean-François Constantin, 

yetersiz gelecek ve L’Ile’deki ‘1 Quai des Moulins’ olarak 1875’te then moved to the new building finished in 1875 and called ‘1 

tamamlanan yeni bir binaya geçilecektir. Daha sonra, 1906’da Quai des Moulins’ in L’Ile. Later on, the first watch boutique in 

ise bugüne dek varlığını koruyan ve birçok önemli müşteriye Genoa, ‘Rue des Moulins’ which survived from 1906 until today 

hizmet eden Cenevre’nin ilk saat butiği, ‘Rue des Moulins’de and hosted many important customers, was finished by the 

mimar Bettinger tarafından hayata geçirilmiştir. Günümüzde, bu architect Bettinger. Even today, all of the Vacheron Constantin 

rahatlatıcı atmosfer içerisinde halen tüm Vacheron Constantin models and archives are still exhibited on the first floor in the 

koleksiyonları ve arşivleri ilk katta sergilenmeye devam ediyor. very same relaxing ambiance for the customers. 

76 Büyük Yolculuk

Chagall & L’Opéra de Paris 

(2010), Fabuleux Ornements 

(2014) ve Elégance Sartoriale 

(2016) Vacheron Constantin’in 

Métiers d’Art koleksiyonlarından 

bir kaç önemli örnek. Grafik ve 

çağdaş tasarımın, estetik ve matematikle 

mükemmel uyumunu 

koleksiyonlardaki minecilik, oymacılık, 

mıhlama ve İsviçre’ye 

özgü kadran işlemesiyle dekoratif 

ustalığı gözler önüne seriyor. 

Chagall & L’Opéra de Paris: 1964 yılında Marc Chagall’ın resmettiği 

L’Opéra Garnier’nin tavanının tüm detayları minyatür 

resim sanatı tekniği ve mine işçiliğiyle saatin kadranına yerleştirilir. 

Chagall & L’Opéra de Paris 

(2010), Fabuleux Ornements 

(2014) and Elégance Sartoriale 

(2016) are some of the important 

collections of Métiers d’Art by 

Vacheron Constantin. These 

collections, which are perfect 

examples of the combination of 

graphics, modern aesthetics and 

mathematics, present mastery 

in cloisonné, carving, transfixing 

and graphic arts with its clock 

face engravements specific to Switzerland. 

Chagall & L’Opéra de Paris: All the details of the L’Opéra 

Garnier’s ceiling painted by Marc Chagall in 1964 are engraved in 

the clock face with miniature painting technique and cloisonné. 

Fabuleux Ornements: Farklı kültürlerin dekoratif sanatlarına bir 

nevi saygı göstergesi niteliğindeki seride dünyaya açılma arzusundan 

yola çıkarak, iskelet tekniği ve zanaatkarlık hüneriyle 

dört bayan modeli yaratılır. On kişiden oluşan bir sanatçı grubu 

Osmanlı mimarisini, Çin nakışını, Hint el yazmasını ve Fransız 

dantelini yorumlamıştır bu koleksiyonda. 

Fabuleux Ornements: Four different women models were 

created by making use of open-worked technique and the skills 

of good craftsmanship as a way of respecting different cultures’ 

decorative arts with the mission of going global. The artist group 

consisting of ten people interpreted the Ottoman architecture, 

Chinese embroidery, Indian manuscripts and French laces. 

Elégance Sartoriale: Cenevre Mührüne sahip, “özel dikim”e ithaf 

edilmiş 5 modelden oluşur. Ustası olduğu geleneksel süsleme 

teknikleri sayesinde yapımevi, klasik erkek giyimini kendi tarzıyla 

yorumlamış bu koleksiyonda da. Guilloche tekniği ve minecilik 

arasında, iğne sanatının derinliklerine dalınarak kumaş nüansları 

kadranlara yansıtılır. Guilloche tekniğiyle klasik dokuma motifleri 

kadranın hilal şeklindeki bölümünü işlendi ve farklı renklerdeki 

yüksek ateş mine sanatı 

ile üzerleri kaplandı. Saat ve 

dakika göstergesi olan diğer 

bölüm, merkezin dışında 

gömlek düğmesini anımsatan 

ayrı bir sedef kadranda yer 

alıyor. Tamamen Vacheron 

Constantin yapımı elle kurmalı 

mekanizma Kalibre 1400 bu 

yeni koleksiyonun 5 modeline 

birden hayat vermektedir. 

Elégance Sartoriale: This collection consists of five models that 

bear the Geneva hallmark and devoted to “special sewing”. This 

factory made its own interpretation of classical men clothing for 

this collection thanks to its mastery in traditional adornment 

techniques. Between the guilloche and cloisonné techniques, 

needlework is used to reflect the nuances of the fabric on the 

dials. Classical weaving patterns are engraved with guilloche 

technique on the crescentshaped 

part on the dial. The 

other part, which has the 

minute and the hour display, 

is located on a nacre dial that 

resembles to a cuff-link. The 

manual-winding calibre 1400, 

which is completely made by 

Vacheron Constantin, gives 

life to all five models of this 

collection. 

Gran Turismo 

77

Yıllar içerisinde Mısır kralı Faruk, Ağa Han ve ailesi, Patiala ve Baroda 

Mihraceleri, Galler prensi Edward, Prens Akihito gibi çok sayıda hükümet 

lideri, rüyalarının saatine kavuşmak için Vacheron Constantin’in 

şık butiğinin kapısından içeri girdi. 

Büyük kâşiflerin ve seyyahların dönemine şahitlik eden marka, onların 

zaman göstergesine dair ihtiyaçlarını karşıladı. Uluslararası diplomatları 

konuk eden “Birleşmiş Milletler” dönemini yaşayan 

Vacheron Constantin, aynı zamanda L’Opéra National de Paris, 

L’Institut National des Métiers d’Art, La Fondation Culturelle Musée 

Barbier-Mueller ve L’Orchestre de la Suisse Romande gibi pek çok 

kültürel kuruluşun da destekçisidir. 

Ile’deki ‘Maison Vacheron Constantin’de; yeni koleksiyonların yanı 

sıra arşivlerdeki belgeler, saat yapımında kullanılan eski aletler, 

dönemin makineleri ve geçmişe ait hazineler sergileniyor. Hiç bir 

zaman yaratıcılıktan ve yenilikçilikten ödün vermeyen Vacheron 

Constantin, tüm saatlerini ultra modern donanımın ve miras kalan 

bilgilerin ışığında üretiyor. En basitinden en komplike mekanizmasına 

kadar tüm üretimlerini büyük bir özgüvenle sevenlerine sunmaya 

devam ediyor... 

78 Büyük Yolculuk 

Over the years, many leaders including Egypt’s King Farouk, Aga Khan 

and his family, Patiala and Baroda Maharajahs, the Prince of Wales, 

Edward; and Prince Akihito walked into this boutique to buy their 

watches. This boutique witnessed the times of the great pilgrims and 

explorers, supplying for their watch needs. It went through the time 

of United Nations, when many international diplomats were hosted. 

Vacheron Constantin also supports many cultural institutions such 

as L’Opéra National de Paris, L’Institut National des Métiers d’Art, 

La Fondation Culturelle Musée Barbier-Mueller ve L’Orchestre de la 

Suisse Romande. 

In ‘Maison Vacheron Constantin’ in L’Ile apart from the collections; 

some of the archived documents, the old machinery and equipment 

used in watchmaking and some of the vintage treasures are 

exhibited, as well. Vacheron Constantin never having compromised 

from creativity or innovation, produces all its watches with the ultramodern 

equipment in the light of the knowledge inherited over 

generations. The brand continues to present all its productions, from 

the simplest to the most complicated mechanism, with deserved 

confidence.



www.alkon.com.tr 

Gran Turismo 

79

YILLANMANIN EN ŞIK HALİ: LV TRUNK 

THE CLASSIEST WAY OF AGING: LV TRUNK 

Trunk derken; hani şu filmlerde rastladığınız 

sandık büyüklüğünde, inanılmaz derecede şık 

ve klas ama bir o kadar da ağır ve kutuya benzer 

bavullar vardır. Öyle bavullardır ki bunlar, 

sahibi olmak bir prestij meselesidir. Her baba 

yiğidin harcı değildir, 1880’lerde LV trunk’lardan 

biriyle seyahat etmek. Bugün ise orijinalini 

bulmak ve satın alabilmek o zamanlardakinden 

de daha zor. Her ne kadar yenileri üretilse de, 

Louis Vuitton ve oğlu Georges’un elinden çıkma 

olanların piyasa değeri oldukça yüksek. Gelin 

isterseniz bu güzelim seyahat aksesuarları nasıl 

bir evrimden geçmiş, göz atalım… 

80 


These are the suitcases that we see in movies, 

are as big as a chest, incredibly classy, elegant 

but also very heavy. They are such suitcases 

that having one is a matter of prestige, 

travelling with a LV trunk in 1880 wasn’t 

something that anybody could do. However, 

finding an original and buying it today is even 

more difficult. Even though the new ones are 

produced, the ones that are made by Louis 

Vuitton’s son, Georges, are very expensive. We 

are now going on a journey to see how these 

beautiful travel accessorizes have evolved.

Günümüzün en pahalı ve ikonik aksesuarlarını üreten 

markalardan biri haline gelen LVMH’nin ilk 

atılımını gerçekleştiren kişi, tahmin edebileceğiniz 

gibi Louis Vuitton adında bir Fransız. 

Louis Vuitton, 1834’te henüz 13 yaşındayken 

terk ettiği evinden Paris’e dek 

yürüyerek başladığı yolda ne kadar uzun 

mesafeler katedebileceğini tahmin eder 

miydi, bilemiyoruz. Aradaki kasabalarda 

tuhaf işlerle uğraşmaktan, Fransa’nın 

başkentine vardığında 16 yaşına gelmişti. 

Şehrin büyüsüne kapılan genç çocuk, 

paketler ve kutular hazırlayan bir atölyede 

kendine çıraklık işi buldu. Bu, o sıralarda saygı 

duyulan bir işti ve Louis kısa sürede becerilerini 

geliştirerek iyi bir bavul yapımcısı olarak ün yaydı. 30’larının 

başına geldiğinde, yani 1850’lerde 3.Napolyon’un eşinin resmi 

kutu ve paket yapımcısı unvanına kavuşmuştu bile. 

Vuitton, ‘kalıpların dışında’ düşünebilme becerisi ve yaratıcılığı sayesinde 

profesyonel bir ambalaj imalatçısına dönüştü. O sıralarda, 

bavulların şekli biraz daha farklıydı: yağmur suyunun rahatlıkla akabilmesi 

için kapakları yuvarlak yapılıyordu. Bu durum, trenlerde üst 

üste konmalarını engelliyordu. Tam o sırada, dahi Vuitton’un aklına 

müthiş bir fikir geldi ve ulaşıma en elverişli bavul formunu yarattı: 

tüm yüzeyleri düz, köşeli dikdörtgen ‘trunk’ denilen bavulu. 

Louis Vuitton 1854’e gelinceye dek kendi şirketini kurmamıştı. Aslına 

bakarsanız, kendisi bir ‘bavul yapımcısı’ olarak ünlendikten epey 

sonra çantaları, cüzdanları ve günümüzde moda markası olarak ortaya 

çıktı. Onun en belirgin özelliği, diğer bavul imalatçılarının aksine 

fabrikasyon üretimi reddetmesiydi. Böylece, ufak detaylara önem 

veren Vuitton, tarihin sayfalarında kaybolan diğer bavulcuların arasından 

sıyrıldı. 

1858’te üretilen ilk bavullar, gri ‘Trianon’ kanvasıyla kaplıydı. Daha 

sonra 1872’de kolay taklit edilmesini engellemek amacıyla, Louis 

Vuitton kırmızı çizgili kumaş ve ardından kahveli bej çizgiler kullanmaya 

başladı. Bunlara, Fransızca çizgili anlamına gelen ‘Rayée’ kan- 

The person who made the first spurt of LVMH, which 

has become one of the brands that produce the 

most expensive and iconic accessorizes; is, as 

you can also guess, a French named Louis 

Vuitton. We don’t know if he ever guessed 

how far he would go when he left 

his home in 1834, when he was only 13 

years old and started walking to Paris. 

Because he had to do different kinds of 

jobs in the towns on his way to Paris, he 

was 16 when he finally arrived in the capital 

of France. This young man, who was 

amazed by the city, found himself and 

apprentice job at an atelier that prepared 

boxes and packages. This job was a respected 

one at the time and improving his skills in a 

short time, Louis became famous as a good suitcase maker. At 

the beginning of his 30s, which was around 1850s, he had already 

officially started to make boxes and packages for Napoleon III’s wife. 

Vuitton became a professional package maker thanks to his ability 

to think out of the box and his creativity. At that time, suitcases 

looked different. Their lids were round so that the rain water could 

flow, which made it hard for them to be stored one on another on 

the trains. Genius Vuitton had a brilliant idea and he created the 

most ideal suitcase shape: all surfaces straight, edgy, rectangular, 

the suitcase that is called ‘trunk’ 

Louis Vuitton started his company in 1854. Actually, the bags and 

wallets appeared a long time after he had become a famous ‘suitcase 

maker’. What distinguished him was that unlike other suitcase 

producers, he rejected serial manufacturing. Vuitton, who gave importance 

to small details, made a name for himself while the others 

just got lost in the dusty pages of the history. 

The first suitcases that were made in 1858, were covered with grey 

Trianon canvas. Later on, in 1872, Louis Vuitton started using red, 

striped fabric and then brown and beige colours in order to avoid the 

imitations. These are called ‘Rayée’ canvas, which means ‘striped’ 

Gran Turismo 

81

vas adı verildi. 1888’de ‘damier’ olarak bildiğimiz o meşhur dama 

deseni piyasaya sürüldü. Damier’de iki renk hakimdi; biri koyu kırmızı 

ile beyaz karelerden, diğeri de bugün de varlığını sürdüren bej ve 

kahveden oluşuyordu. Louis Vuitton, markası adına bir yenilik daha 

geliştirdi: bavulların içine yerleştirdiği ‘marque L. Vuitton déposée’ 

işareti. Bu, bavullara Louis Vuitton’un orijinal markasını işleyerek özgünleşmesi 

demekti. 

1892’de Louis Vuitton vefat edince, tüm hayatı babasının atölyesi 

ve çevresinde geçen Georges işi devraldı. Kendisinin, şirketi bir lüks 

dünya markası haline getirmek gibi büyük hayalleri vardı. Bu yönde 

attığı ilk adım da, 1896’da artık bir ikon haline gelen ve nerede 

görsek tanıyacağımız ‘monogram’ desenini yaratmak oldu. Viktorya 

döneminin o zamanki akımlarından bir tanesi de ‘Doğu’ydu. Bu 

akımda esinlenilerek yaratılan dört yapraklı yonca ve grafik çiçek 

deseni de, o zamanlarda taklit edilmeyi zorlaştırmayı amaçlıyordu. 

Bavulların kilitleri de aynı şekilde, hırsızların açamayacağı şekilde tasarlanarak 

patenti alınmıştı. Günümüzde halen Louis Vuitton’un tüm 

aksesuarlarında en yaygın olarak kullanılan desen işte o monogram. 

İlerleyen tarihlerde, 1900’lerin başından 20’lere dek ‘Vuittonite’ adı 

verilen ve düz zeminli, rengarenk kanvasın kullanıldığı bavullar üretilmeye 

başlandı. Sarı, turuncu, kırmızı, kahverengi ve siyah olarak 

imal edilen bavulların günümüze dek hasar almadan gelenlerini bulmak 

oldukça zor olduğundan, ikinci el rakamları da oldukça yüksek. 

O tarihlerde kişiye özel ‘Vuittonite’ bavullardan belki de 

en çok sergilenen ve tarih sayfalarında yerini almış olan Fransız 

gezgin ve yardımsever Albert Kahn için hazırlananıdır. 

20. yüzyılın başında, zamanının bilinen ve en zengin 

bankerlerinden Kahn, aynı zamanda da kendisini 

farklı kültür ve milletleri anlamaya adamıştı. Zamanının 

ünlü Hint ressam, şair ve yazarlarından Rabindranath 

Tagore’yle yakın arkadaş olan Kahn onu 


in French. In 1888, the famous ‘damier’ pattern was launched and 

it came in two colour patterns: one was dark red and had white 

squares, the other one, which is still available today, was brown 

and beige. Louis Vuitton, made another invention for his brand: the 

‘marque L. Vuitton déposée’ sign he put in the suitcases, which 

meant that he marked his original products. 

When Louis Vuitton passed away in 1892; Georges, who had spent 

his life in his dad’s atelier, took over the business. He had big dreams 

to turn the brand into an international luxury brand. The first 

step he took for this cause was to create the ‘monogram’ pattern in 

1896, which became an icon of the brand and is still popular. One of 

the movements of the Victorian era was the ‘East’ movement. Being 

inspired from that movement, the four-leaved clover and the graphic 

flower motifs were used and the whole idea behind this was, 

again, to avoid imitations. The locks of the suitcases were designed 

in such a way that thieves couldn’t open them and were patented. 

The most widely used pattern in Louis Vuitton’s accessorizes is that 

‘monogram’. 

From the beginning of 1900s until 1920s, the suitcases with straight 

surfaces and colourful canvases that were called ‘Vuittonite’ started 

to be produced. These suitcases, which were produced in yellow, 

orange, red, brown and black, have very high second-hand prices, as 

it is very difficult to find one that has survived without any damages 

until today. The most famous of the personalized 

‘Vuittonite’ suitcases is the one that was made for the 

French explorer and benefactor, Albert Kahn. 

Kahn, who was one of the richest and well-known 

bankers of the beginning of the 20th century, also 

devoted himself in getting to know new cultures 

and nations. He was close friends with the 

prominent Indian painter, poet and writer, Rabind-

ağırladığı bir sırada Hindistan’a gezi düzenlemeye karar verdi. Amacı, 

Hindistan’daki günlük hayatı ve Hint mihracelerinin nasıl yaşadığını 

belgelemektir. Yola çıkmadan önce Louis Vuitton’a, seyahati karelere 

aktarmak üzere tuttuğu iki fotoğrafçının; Stephane Passet ve Roger 

Dumas’nın tüm ekipmanlarını rahat taşımaları amacıyla bir Vuittonite 

bavul siparişi verdi. Kırmızı kanvas kaplı bu özel sandığın içine yerleştirilen 

bölmeler, yanlarına aldıkları tüm makineleri ve parçalarını 

herhangi bir hasar görmeden yolculuk etmelerini sağlayacaktı. Bu 

özel ‘LV Trunk’ın kendisi ve geziden geriye kalan fotoğraf kareleri 

uzun yıllar Mumbai’de sergilendikten sonra artık yuvaya dönerek 

Asniéres’deki yerini aldı. 

O günden bu yana, Louis Vuitton’un Asniéres’deki imalathanesinde; 

çinko, bakır, ahşap, kanvas, deri (farklı yöntemlerle işlenen timsah, 

fil, yılan vb.) gibi materyaller kullanılarak özel üretim yapılmaya devam 

ediliyor. Seine nehrinin kenarına kurulan bu yerleşke, Louis Vuitton 

ismini heyecan verici tasarımlarla yaşatmaya devam ediyor… 

2016’ya gelindiğinde bahsettiğimiz efsanevi ‘trunk’lar artık Asniéres’de 

çalışan zanaatkarların hünerli ellerinden geçiyor. Nadir ve egzotik 

derilerle özel olarak üretilen kilit parçalar burada imal edilmeye 

devam ediyor. Bir defaya mahsus yapılan kusursuz bu sandık-bavullar, 

yeni teknik buluş ve markanın kendine özgü stilini bir araya 

getiriyor. Asniéres atölyesi, Modaevi’nin gerçek anlamda kalbinin de 

tam merkezinde yer alıyor; ailenin tüm erkekleri burada ‘bavul imalatı’ 

eğitiminden geçiyor. Artık, özel siparişle üretim yapan bölümün 

başında torunlardan Patrick-Louis Vuitton bulunuyor. 

Detay ve kesinlik, imalathanenin ‘trunk’ üretiminde kusursuzluğu 

yakalamak adına en önem verdiği şeyler. Ortaya çıkarılan ürün ister 

iPad sandığı olsun, isterseniz keman kutusu, fark etmiyor. Sonuç olarak, 

Modaevi’nin kalbinde ve çıkış noktasında yatan nokta: Seyahat. 

LVMH’nin bugünkü Kreatif Direktörü Nicholas Ghesquiére tarafından 

tasarlanan ‘Petite Malle’ (Minik Bavul), markanın ölümsüz sembolünü 

bayanların gündelik kullanımında taşıyacağı forma getirmesi ayrı 

ranath Tagore and decided to take a trip to India as well, while he 

was hosting Tagore. His aim was to document the daily life in India 

and the Indian Maharajah’s lives. Before he started his journey, he 

ordered a Vuittonite suitcase in order for his two photographers, 

Stephane Passet and Roger Dumas, to be able to carry their equipment 

comfortably. The partitions that were placed in this special, red 

canvas covered trunk, made sure that all the equipment could be 

transported without getting damaged. This special ‘LV Trunk’ and the 

photos that were taken during the trip came home and were placed 

in Asniéres, after having been exhibited in Mumbai for many years. 

Since that day, special orders have been made in the atelier of 

Louis Vuitton in Asniéres, using zinc, coper, wood, canvas, leather 

(crocodile, snake, etc.) This compound, which is located by the Seine 

River, continues to keep the name Louis Vuitton alive with many 

exciting designs. 

These legendary trunks in 2016 are now made by the skilful hands 

of the craftsmen working in Asniéres. The pieces with special locks, 

as well as rare and exotic leathers continue being produced there. 

These perfect trunk-suitcases that are unique, combine the brand’s 

original style with the new technological inventions. Asniéres atelier 

lies literally at the heart of the boutique. All the men in the family 

are trained in ‘suitcase making’. Now, the head of the department 

that is responsible for special orders is one of the grand sons, Patrick-Louis 

Vuitton. 

Details and accuracy are what the atelier gives most importance to 

in order to achieve perfection. It doesn’t matter if the end product 

is an iPad chest, or a violin box. The main idea that started the boutique 

and still lies at the heart of it is ‘traveling’. The ‘Petite Malle’ 

(small suitcase), which was designed by the present-day creative 

director of LVMH, Nicholas Ghesquiére; puts the immortal symbol of 

the brand in a small enough form for the women to use it daily and 

adds a nice nuance in the wide range of accessorizes. 

Gran Turismo 

83

ir espri katmış aksesuar yelpazesine. Asniéres’de özenle korunan 

arşivler arasında; belgeler ve özel olarak üretilmiş tüm nesnelere 

rastlamak mümkün. Bunların baş köşesinde yer alan pek tabii ki, 

baştacı olan bavullar. Galeri’de aralarında film yıldızları, prens ve 

prensesler, büyük modacılara ait kişisel nesneler kadar, usta zanaatkarlığa 

değer veren isimsiz müşterilerinki de bulunuyor. Burada 

ayrıca, müşteri ve satış kayıtlarına, orijinal fotoğraflara da rastlanıyor. 

Filmlerin vazgeçilmezi, maceraperestlerin ve kaşiflerin can yoldaşı 

sandık-bavullar, içlerine gömülü hikayeleri taşıyor hala. Dolayısıyla 

geçmişten gelen bir bavulu açtığınızda, sizi karşılayan sandıkların her 

köşesine sinmiş kokularla birlikte anılar da birer hayalet gibi uçarak 

havaya karışıyorlar. Ailenin mirasını devam ettiren Patrick-Louis Vuitton’un 

benzetmesiyle bu sandık-bavulların her biri ayrı bir hikaye 

anlatıyor: “Hepsi siparişini veren sahipleri sayesinde, sanki o tarihte 

açılmışcasına birer fotoğraf albümü niteliği taşıyorlar.” 

19.yüzyıldan bu yana Louis Vuitton tarafından yüzbinlerce ‘trunk’ 

imal edilmiş. Her birinin bir geçmişi var ve dünyanın dörtbir yanına 

seyahat etmişler. Artık bazıları, evlerinde dinleniyor bazıları ise müzelerde 

sergileniyor. Diğerleri de dikkatlice korunan eşyalar olarak 

dünya üzerinde gezmeye devam ediyor. Her ne şekilde varlıklarını 

sürdürmeye devam ederlerse etsinler, ne kadar özel ve etkileyici 

parçalar olduklarını gözden kaçırmak mümkün değil. Birçok koleksiyonerin 

peşinde koştuğu, işlevini yitirdiği noktada vurucu birer 

dekoratif parçaya dönüştüğü muhteşem bavulları yaratanlar tarih 

sayfalarında büyük harflerle yer almaya devam ediyor… 

Not: Louis Vuitton’un ‘100 Efsane Bavul’ adı altında basımını yaptığı 

kitapta bu bavullarla ilgili tüm bilgilere ulaşmanız mümkün. 


In the meticulously preserved archives in Asniéres, there are documents 

and customized products. The most important of these items, 

are with no doubt, the suitcases. In the gallery, there are items that 

belonged to movie stars, royal families, famous fashion designers, 

as well as anonymous customers that valued skilful craftsmanship. 

You can also find the customer and sales records and original photos 

there. 

The trunk suitcases, which are indispensable in movies and have 

been the travel companions of adventurers and explorers, still carry 

the stories that are buried in them. Hence, when you open an old 

suitcase, along with the smells, memories, too, evaporate like a 

ghost. As stated by Patrick-Louis Vuitton, who keeps the legacy of his 

family alive, each of these trunks tell a different story: “All of them 

are like photo albums thanks to their owners that ordered them.” 

Since 19th century, Louis Vuitton has produced hundreds of thousands 

of trunks. Each of them has a history and has travelled all around 

the world. While some rest in their homes, some other are exhibited 

in museums; and the rest continue their journeys around the world 

as carefully looked-after items. No matter how they continue their 

existence, it is impossible to miss how special and impressive these 

pieces are. The people who created these magnificent suitcases that 

are chased by collectors or are used as a decorative item once they 

lose their function, keep on being mentioned in the pages of history 

with capital letters. 

P.S: You can find all the information available on these suitcases in 

the book published by Louis Vuitton ‘100 Legendary Trunks’.



www.alkon.com.tr

CENTİLMENLERİN MARKASI: A.B.D. 

BAŞKANLARINDAN ZAC POSEN’A… 

1818’de kurulduğu günden bu yana Amerika’da hep çok sevilen ve her zaman 

kendini geliştirmiş bir marka var ‘Ustalara Saygı’ sayfalarımızda: Brooks 

Brothers. İmzasını attığı birçok ilkle, Abraham Lincoln de dahil olmak üzere 

Amerikan Birleşik Devletleri’nin tercih ettiği giyim markası olarak biliniyor. Aslına 

bakarsanız, hazır giyimin tarihçesi Brooks Brothers’la başlıyor bu kıtada… 

FROM THE USA PRESIDENTS TO ZAC POSEN: 

THE BRAND OF GENTLEMEN 

In our ‘Respect to Masters’ section, we have a brand that has always been popular in 

USA and constantly improved itself since its foundation in 1818: Brooks Brothers. It is 

known for many firsts that it has achieved and also as the brand that Americans prefer, 

including Abraham Lincoln. Actually, the history of ready-made clothes started with 

Brooks Brothers in that continent. 

86 

Büyük Yolculuk

Brooks Brothers’ın bu denli sevilmesinin başlıca sebebi, 1849’daki 

Altın Hücum’unun öncülerinin özel dikim takım elbiseleri bekleyecek 

zamanının olmamasıydı. New York’ta Henry Sands 

Brooks tarafından kurulduğu tarihten yaklaşık 30 yıl sonra, Kaliforniya’nın 

altın keşifçileri bu kez de Brooks Brothers’a hücum 

ederek bugün geldiği yerin önünü açmış oldular. 

Herkes tarafından bilinen altın koyun postunun bir 

kurdeleden sallanır hali yün alıcılarının simgesi 

haline geldi. Altın Post (Golden Fleece) adı 

verilen sembolün tescillenmesi de 1850’ye 

tekabül ediyor. 

Markanın tarihinde, üzüntüyle hatırlanan nadir 

bir olay bulunuyor ne yazık ki: Lincoln’ün 

üzerinden çıkarmadığı Brooks Brothers ceketi 

üzerindeyken 1865’te suikaste kurban 

gitmesi. 

İlerleyen zamanlarda, henüz 20. yıla gelinmemişken 

polo yakalı ve düğmeli gömlekleri 

piyasaya sürdüler. 1920 ile 1953 

yılları arasında ise bir çok önemli buluşla 

moda tarihine isimlerini altın harflerle kazıdılar. 

Bunlardan ilki, Repp Kravat yani neredeyse 

her erkeğin dolabında mutlaka bulunan 

verev çizgili kravat. Aynı tarihlerde, ceket ve pantolonlar 

için özel olarak üretilen Madras ve Gofre gibi 

pamuklu kumaşlar da erkek giyimde yeni akımların 

doğmasına yol açtı. 

Brooks Brothers’ın kadın giyime yönelmesi, 1949’dan 

önce gerçekleşmedi. Ancak, o yıl Vogue dergisine kapak 

olan meşhur düğmeli pembe gömlek büyük ses getirdi 

ve bayanlar tarafından kapışılmaya başladı. 

Moda dünyasına kazandırdıkları en büyük icatları ise, 

1953’te ‘Brookswave’ adını verdikleri pamuktan özel bir 

dokuma. İlerleyen yıllarda da inanılmaz ticari başarılar gösteren 

klasik gömlekte “yıka ve giy” konseptinin miladı budur. 

The main reason why Brooks Brothers is so popular is 

because of the fact that the pioneers of the Gold Rush, 

which took place in 1849, had no time to wait for the 

tailored suits. Brooks Brothers, which was started in 

New York by Henry Sands Brooks, was rushed to by the 

gold explorers of California 30 years after its foundation 

and that is how it has become what it is today. 

The version of the golden sheepskin 

hanging from a ribbon, which everybody 

knows, has become the symbol of wool 

traders. The official registration of this 

symbol that is called Golden Fleece took 

place in 1850. 

There is unfortunately a rare event 

in the history of the brand, which is 

remembered with sadness: Lincoln was 

assassinated in 1865 while he wearing 

the Brooks Brothers jacket that he rarely 

took off. 

Later on, before its 20th year, the brand 

launched polo neck and buttoned shirts. Between 

1920 and 1953, the brand made lots of important 

innovations in the fashion world: one of these is 

the Repp ties, which almost every men has in their 

dressers. The fabrics such as Madras and Gofre, 

which were specifically produced for jackets 

and trousers, also paved the way for the new 

movements in men’s clothing. 

It wasn’t before 1949 that Brooks Brothers focused 

on women’s clothing. However the famous 

buttoned pink shirt, which was on the cover of the 

Vogue magazine in the same year, made a great 

impact and became very popular among women. 

The most important innovation that the brand 

contributed to the fashion world is the special type 

Gran Turismo 

GT 

87

Bu, aynı zamanda, 1998’de üretimine geçtikleri ikonik ‘ütü gerektirmeyen 

gömlek’ için de başlangıç noktasıdır. 

Tarihi başarılarla dolu marka, dünya üzerinde birçok farklı ülkeye 

yayılmasını takiben 2001’de RBA’ya (Retail Brand Alliance) geçer. 

2006’da Regent Street’te Londra mağazasının açılışını, ünlü Amerikalı 

hazır giyim moda tasarımcısı Thom Browne imzalı ‘The Black Fleece’ 

koleksiyonu takip eder. 

2013’te Türkiye’ye ayak basmadan önce, grup Southwick markasını 

da bünyesine katarak yoluna devam eder. Türkiye’de bu markanın 

en sevilen parçaları, şüphesiz gömlekleridir. Tercih sebebinin %100 

Amerikan pamuğundan üretilen ve özel bir işleme tabi tutulan gömleklerin 

bakım gerektirmiyor oluşundan mı bilinmez, ancak ülkemizde 

Avrupa’dakilerin 2 katı satış yapılması buna bir gösterge. 

Brooks Brothers’ın üstün hizmet politikası, müşterilerine gösterdiği 


of cotton weaving called ‘Brookswave’ launched in 1953. In the 

following years, the first emergence of the concept of “wash and 

wear” in classic shirts took place and it had an incredible commercial 

success. It was also the advent of the iconic “no-iron” shirt concept, 

whose production started in 1998. The brand, which has had many 

historic successes, moved to RBA (Retail Brand Alliance) in 2001, 

following its spread to many different countries around the world. 

‘The Black Fleece’ collection by the famous American designer of 

ready to wear clothes, Thom Browne, followed the opening of the 

store on Regent Street, London in 2006. Before entering Turkish 

market, the brand moved forward by adding the brand ‘Southwich’ 

to its structure. We are not sure if it the brand’s popularity stems 

from the fact that these shirts, which are 100% made of American 

cotton, do not require ironing; however, that they are sold twice as

yakın ilgiden kaynaklanıyor, elbet. Bu durum, markanın takipçilerini 

anlamak için yeterli. Ayrıca, kişiye özel dikim yapılıyor olması; takım 

elbiselerin İtalya’da, gömleklerin ise Amerika’da dikilerek 6 hafta 

içerisinde bekleyenlerine teslim edilmesi önemli bir faktör. Burada, 

mağazalarında bulunan gömleklerinin vücut tiplerine göre ayrıştığını 

da eklemeliyiz. Kuruluşundan bu yana geçen yaklaşık 200 yıllık sürede, 

Brooks Brothers’ın giydirdiği ünlüler arasında; Abraham Lincoln 

haricinde, John F. Kennedy, George W. Bush, Bill Clinton, Barack 

Obama, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac gibi pek çok devlet 

başkanının bulunduğu seçkin isimler yer alıyor. Ayrıca Fred Astaire, 

Cary Grant, Clark Gable, Ashton Kutcher, Ben Affleck, George Clooney, 

Ashton Kutcher da bu markayı tercih eden Hollywood yıldızları. 

‘Great Gatsby’ gibi birçok farklı film ve diziyle işbirlikleri bulunan 

markanın son yeniliği de moda tarihine damgasını vurdu. 2016’da 

much in Turkey than Europe is a sign towards it. The superior service 

policy of Brooks Brother is naturally due to the close interest that 

Brook’s Brothers takes in its customers. Only this situation is enough 

to understand the followers of this brand. Additionally, the tailored 

clothes option, as well as the fact that the suits are made in Italy 

and the shirts in USA and that their delivery takes only 6 weeks is an 

important factor in the success of the brand. Here, we must also add 

that the shirts in the stores are classified according to different body 

types. The famous people that Brooks Brothers has dressed for 200 

years after its foundation include leaders such as: Abraham Lincoln, 

John F. Kennedy, George W. Bush, Bill Clinton, Barack Obama and 

the French president Jacques Chirac; and celebrities such as: Fred 

Astaire, Cary Grant, Clark Gable, Ashton Kutcher, Ben Affleck, George 

Clooney and Ashton Kutcher. 

Gran Turismo 

89

90 

Büyük Yolculuk

Zac Posen’in Brooks Brothers için yarattığı ilham verici tasarımlar 

kadınlar için rengarenk bir koleksiyon oluşturdu. Farklı renk ve desenlerden 

oluşan kreasyonda, klasik çizginin dışına çıkılarak modern 

kadın için aksesuarından giyimine zevkli parçalar üretildi. 

Kendisini, centilmen ve hanımefendilerin markası olarak konumlandıran 

Brooks Brothers’ın bu doğrultuda bir kurallar dizisi de bulunuyor. 

Markanın değerlerinden ödün vermeden uzun yıllar boyunca 

büyüyerek ilerlemesinin en doğru yanıtını bu kitapçıkta bulabiliriz 

belki… 

BİR CENTİLMEN: 

‘Lütfen’ ve ‘teşekkür ederim’ der, 

Irk, din, dil, cinsiyet konularında şaka yapmaz, 

Sırasını her zaman bekler, 

Kavga çıkarmaz, 

Hatalı olduğunda kabul eder, 

Ayakkabılarını cilalı, tırnaklarını temiz tutar. 

BİR HANIMEFENDİ: 

‘Lütfen’ ve ‘teşekkür ederim’ der, 

Çocuğuna saygıyla yaklaşır, 

Aynı fikirde olmak için ısrar etmez, 

Ne istediği konusunda net ve tutarlıdır, 

Sinirlerine hakimdir, 

Bulunduğu yeri temiz bırakır, 

Kabalığa kabalıkla karşılık vermez, 

Zarifçe kaybeder cömertçe kazanır, 

Talep edilenden çok verir ama gerekenden fazlasını değil. 

Ne dersiniz, bu ilkeler her markanın müşterisinde karşılaşmak isteyeceği 

türden nitelikler değil mi? Hal böyle olunca, Brooks Brothers’ın 

yarattığı kurumsal değere ve ondan vazgeçemeyenlerin sayısına da 

şaşırmamak gerek… 

The brand, which has had collaborations with many movies and 

series, made a great impact in the fashion world once again with its 

latest innovation. Zac Posen created a colourful women’s collection in 

2016 with his inspiring designs he made for Brooks Brothers. For this 

collection, which consists of different colours and patterns, tasteful 

women’s items were designed including accessorizes as well as 

clothing targeting modern women by going out of the classical lines. 

Brooks Brothers, which identifies itself as the brand of gentlemen 

and ladies, has also set a group of rules in this direction. We might 

find the best explanation for the brand’s success and growth over 

years without conceding from its values, in this booklet. 

A GENTLEMAN 

Says ‘please’ and ‘thanks’, 

Doesn’t joke about nationality, religion, language and gender, 

Always waits his turn, 

Doesn’t start fights, 

Admits when he is wrong, 

Keeps his shoes polished and his finger nails, clean. 

A LADY: 

Says ‘please’ and ‘thanks’, 

Respects her children, 

Doesn’t insist on having the same opinion, 

Is clear and consistent with what she wants, 

Can manage her anger, 

Leaves the places she has been to clean, 

Doesn’t respond rudely to rudeness, 

Loses gracefully and wins generously, 

Gives more than demanded but not more than needed. 

What do you think? Aren’t these principles are of the sort that a 

brand would want to satisfy in their customers? Considering all 

these, there is no need to be surprised at either the corporate value 

that Brooks Brothers has achieved, or the number of people who 

cannot do without it. 

Gran Turismo 

91

“İŞ VE ÖZEL HAYAT DENGESİ 

BAŞARI İÇİN ÖNEMLİ” 

92 

Söyleşi 

Perakendecilikte sayısız başarılara imza atmış bir isim, Füsun Kuran. 

3 yıldır RMK Classic bünyesinde yöneticlik yapan Kuran, bir yıldır da firmanın 

CEO’su olarak yeni projelerle bu sektörde ilerlemeye devam ediyor...

“THE KEY TO SUCCESS IS THE BALANCE BETWEEN 

PRIVATE AND CORPORATE LIVES” 

Füsun Kuran has been a very well-known name in the retail sector for 

several years now. Working as an executive under the RMK Classic umbrella 

since 2013, continues her success with new sectoral projects as its CEO... 

GT: Mağazacılıkta farklılaşma anlamına bir atılım yaptınız RMK 

Classic olarak, pazarın nabzını nasıl tutuyorsunuz? Önem verdiğiniz, 

dikkat ettiğiniz parametrelerden biraz bahsedebilir misiniz? 

Füsun Kuran: Edwards konseptini yeniden yaratırken gençlerin ve 

kendini genç hissedenlerin alışveriş ve hediye için tüm erkek ve 

kadınların sık tercih ettikleri noktalar olsun istedik. 

RMK Classic olarak krizden korunmak ve en az hasarla kurtulmak 

için ne gibi manevralar yapıyorsunuz? 

Brooks Brothers markamızı çok sağlıklı büyütüyoruz. Artık çok iyi planlama 

yapmak ve küçük kuvetli ekiplerle takım çalışması yapmak şart. 

Bize Brooks Brothers’ın tarzını birkaç kelimeyle özetlemenizi istesek… 

Kendine güvenen, başkaları için giyinmeyen gustolu insanlara, gerçek 

tarz sahibi insanlara hitap ediyoruz. Brooks Brothers kadını ve 

erkeğini; kaliteyi trendi çizgilerle harmanlayarak tarzını ortaya koyan, 

stil sahibi, hem iş hayatında hem de günlük yaşamda rahat, şık 

ve elegan görünmeyi tercih eden, hayata 360 derece bakan kadın 

ve erkekler olarak tanımlayabiliriz. 

You have made a spurt in terms of differentiation in merchandising 

as RMK Classic, how do you keep up with the changes in the 

market? Can you tell us about the parameters that you give 

importance and attention to? 

While we were recreating the Edwards concept, we wanted to 

have aspects that young people and people who feel young prefer 

for shopping, as well both women and men prefer when they are 

shopping. 

What kind of manoeuvres are you making as RMK Classic in order 

to protect the brand from the crisis and to get through it with 

minimum damage? 

We are growing our brand Brooks Brothers very well. From now on, 

it is mandatory that we achieve very good planning and team work 

with small but strong teams. 

Can you describe the style of Brooks Brothers with a couple of 

words? 

We appeal people with gusto, who have self-esteem, who don’t 

choose their style for others’ taste, but for themselves. We can 

Interview 

93

Stil sahibi devlet adamlarının ve Hollywood ünlülerinin de tercihi 

olan bu marka Amerikan tarzını yansıtıyor büyük ölçüde. Farklı bir 

giyim kültürüne sahip olsak da, sizce Brooks Brothers hangi açılardan 

Türk insanına hitap ediyor? 

Brooks Brothers’ın en önemli özelliklerinden biri 200 yıldır aynı değerleri 

ve gelenekleri korumayı başarmış olması. Brooks Brothers 

özel dikim hizmeti, özel kumaşları, özel hizmet anlayışı, tasarımlarındaki 

konfor ve ayrıcalıklı tarzıyla yeni lüks anlayışının trendler ötesi 

sembollerinden biri. Belirttiğiniz gibi Abraham Lincoln’den Barack 

Obama’ya 44 ABD başkanının 39’u Brooks Brothers’ı tercih ettiği için 

Brooks Brothers, tüm dünyada “Başkanların markası” olarak tanınıyor. 

Bu başkanlar arasında; Abraham Lincoln, Franklin D. Roosevelt, 

John F. Kennedy, Richard Nixon, George W. Bush, Bill Clinton, Barack 

Obama’nın yanı sıra eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac gibi 

pek çok ünlü politikacının da aralarında bulunduğu çok sayıda seçkin 

isim yer alıyor. Ayrıca Fred Astaire, Cary Grant, Clark Gable, Ashton 

Kutcher, Ben Affleck, George Clooney gibi Hollywood’un ünlü aktörleri 

de Brooks Brothers’ı tercih eden ünlü erkekler arasında. 

Türkiye pazarına girdiğimiz günden bu yana gördüğümüz ilgi ve aldığımız 

olumlu yaklaşımlar bizleri çok memnun etti. Markanın Türkiye 

pazarındaki başarısını ve gelişimini yurt dışı da oldukça yakından 

takip ediyor. Başarımızda Brooks Brothers’ın moda tutkunları tarafından 

beğeni ile takip edilen ve uzun zamandır Türkiye’ye gelmesi 

beklenen bir marka olmasının yanı sıra üstün kalitesi, hizmet anlayışı 

94 Söyleşi 

describe Brooks Brothers men and women as people who can 

have a 360-degree wide view of life, who establish their style by 

combining quality with trendy lines, who prefer to look elegant and 

casual not only in their work life, but also in their daily life. 

This brand, which is preferred by stylish leaders as well as by 

Hollywood celebrities, mostly reflects the American style. In what 

ways does Brooks Brothers appeal Turkish people? 

One of the most important aspects of Brooks Brothers is that 

this brand has managed to keep the same values and traditions 

alive for 200 years. Brooks Brothers is one of the symbols of the 

understanding of luxury that is beyond the trends thanks to its tailor 

service, as well as personalized service mentality, the comfortable 

design and exclusive style. As you also mentioned, 39 of the 44 

USA presidents from Abraham Lincoln to Barack Obama wore 

Brooks Brothers. Hence, this brand is known as the ‘the brand of 

presidents’ all over the world. Some of these 39 presidents are: 

Abraham Lincoln, Franklin D. Roosevelt, John F. Kennedy, Richard 

Nixon, George W. Bush, Bill Clinton and Barack Obama. There are 

many other prominent customers including famous politicians such 

as president of France, Jacques Chirac. Moreover, celebrities such as 

Fred Astaire, Cary Grant, Clark Gable, Ashton Kutcher, Ben Affleck, 

and George Clooney are some of the other renowned people that 

prefer Brooks Brothers.

ve ulaşılabilir lüks sunmasının da etkili olduğunu düşünüyorum. 

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en popüler ürünümüz, “non 

iron” ütü gerektirmeyen gömleklerimiz. Gün boyu kırışmadan ilk 

giydiği andaki şıklığını koruyan bu gömlekler, ilk olarak piyasaya 

sunulduğu 1998 yılından bu yana Brooks Brothers’ın en çok satan 

ürünleri arasında. Bu durum Türkiye’de de geçerli. Hatta öyle ki Avrupa 

CEO’muzun beyanına göre Türkiye’de bir ayda Avrupa’nın iki 

katı kadar gömlek satıyoruz. Brothers non iron gömleklerin bu denli 

çok tercih edilir olmasının elbetteki pek çok sebebi var. Bu gömlekler 

%100 kotondan üretiliyor, bu da yumuşak bir doku ve uzun kullanım 

ömrü sunuyor. Kullanılan kotonların biri Supima olarak adlandırılıyor, 

güçlü ama çok yumuşak olan bu koton, sadece Amerika’da yetiştiriliyor. 

Ütü gerektirmeyen bu gömlekler, reçine içeren özel bir işlemden 

geçiriliyor. Gömleklerimizi bir kez deneyen erkekler için bu ürün bir 

vazgeçilmez oluyor ve 10-15 tane birden almaya başlıyorlar. Ayrıca 

gömlekler ile ilgili bir diğer önemli özelliğimiz, boyun uzunluğu, 

çene yapısı, yüz şekli, kol uzunluğu ve omuz genişliği gibi kişiden 

kişiye değişiklik gösteren farklı kriterlerin her birine cevap verebilecek 

genişlikte seçeneklerle giyen kişinin fiziki özelliklerine en uygun 

seçeneği sunuyor olmamız. Yurtdışındaki Brooks Brothers mağazalarında 

olduğu gibi Türkiye’deki mağazalarımızda da kişiye özel dikim 

hizmeti veriyoruz. Kişiye özel gömlek siparişleri Amerika’da, kişiye 

özel takım elbise siparişleri ise İtalya’da üretildikten sonra, altı hafta 

içinde sahiplerine teslim ediyoruz 

Since the first day that we entered Turkish market, we have been 

very happy with the interest in and positive attitude towards 

our brand. Foreign countries also follow the success and the 

development of the brand in Turkish market. The fact that Brooks 

Brothers was a brand that was followed and appreciated by fashion 

lovers and expected to enter Turkish market; as well as the high 

quality, service mentality and attainable luxury that the brand offers 

have played a great role in the brand’s success. 

Our most popular items in Turkey, which are also our most popular 

products in the world are the ‘non-iron’ shirts. These shirts, which 

don’t need ironing and preserve their appeal all day, have been one 

of the most sold items of Brooks Brothers since they were launched 

in 1998. According to our Europe CEO, we sell twice as many shirts in 

Turkey than in Europe. Naturally, there are many reasons why these 

shirts are so popular. They are 100% made of cotton, which gives 

them a soft texture and durability. One of the kinds of cottons that 

we use is called Supima, which is a very strong but very soft kind 

of cotton and is only grown in USA. These non-iron shirts go through 

a special process with resin. The men who try these shirts once, 

can’t give up on them and start buying 10-15 of them at a time. 

Another important point about these shirts is that we offer you the 

best option according to various criteria such as your height, jaw and 

face shape, arm length and shoulder width, all of which differs from 

one person to another. Just as we have tailor service in the stores 

Interview 

95

Zac Posen Brooks Brothers’a taze bir soluk ve farklı bir bakış açısı 

getirdi, Türkiye’de alınan tepkiler nasıl? 

Zac Posen günümüzün en ilham verici ve yetenekli tasarımcılarından 

biri. Uma Thurman, Michelle Obama, Gwyneth Paltrow ve Naomi 

Watts’ında aralarında olduğu pek çok kadının gözdesi olan ünlü modacının 

Brooks Brothers kadın koleksiyonlarını tasarlamaya başlaması 

markamıza bir artı değer daha kattı. 2016 ilkbahar yaz sezonu 

için tasarladığı ilk koleksiyonu büyük beğeni topladı. Sonbahar Kış 

için hazırladığı yeni koleksiyonun da çok ilgi göreceğine inanıyorum. 

Edwards’ın bünyesine katmayı düşündüğünüz başka markalar da 

var mı yakın gelecekte? 

Önümüzdeki dönemde Edwards’ın marka karması çeşitlenerek büyümeye 

devam edecek. Kaybetmek istemediğimiz bakış açımız her 

zaman ‘young and comtempo’’ olmak. Markaların yanı sıra bize özel 

koleksiyon yapabilecek tüm tasarımcılara da açığız. 

Edwards’da hedeflediğiniz müşteri kitlesinin büyük bölümünü genç 

profesyonellerin oluşturduğunu söylemek doğru olur mu? 

Edwards’ın hedef kitlesini şöyle tanımlayabiliriz; güncel ama zamansız 

olmayı seven, gün boyu her an ve her yaşta kendini genç 

hisseden, sıkıcı bir görünümden kaçan, çalışarak geçirdiği anları ufak 

dokunuşlarla renklendiren kişiler. Edwards erkeği ve kadını, iş hayatı 

ne kadar yoğun olursa olsun, kendine ve sevdiği şeylere vakit ayırır. 

Hayat görüşü, vizyonu iş ve evle sınırlı olamayacak kadar zengindir. 

Zamanı kıymetlidir, o yüzden onu mümkün olduğu kadar kaliteli bir 

şekilde değerlendirir. Bu onun giyim tarzına ve alışverişine de yansır. 

Kaliteli ve pratik ürünler kullanmayı sever, sık seyahat eder ve yıllar 

boyunca edindiği uçuş deneyimleri ona az ama anahtar parçalarla 

seyahat etmeyi öğretmiştir, bu sebeple kolay kombinlenen, kumaş 

kalitesi iyi, dayanıklı ve konforlu ürünleri seçer. En iyi ve kaliteliyi 

en iyi fiyata almak ister. Tüm bunları yaparken hayattan keyif alır, 

eğlenir ve sevdiklerine vakit ayırır. Kısacası mottomuz gibi ‘ Young 

& Contempo’’. 

Edwards’da bizi bekleyen yeniliklerden bahsetmenizi rica etsek, 

mağazadan içeri girdiğimiz andan itibaren nasıl bir alışveriş deneyimi 

bekliyor bizi? Bu yolculukta kılavuzumuz olur musunuz? 

Edwards, 1994’ten bu yana üstün hizmet anlayışı ile moda tutkunlarıyla 

buluşan, ülkemizin perakende geçmişinde birçok ürünü bünyesinde 

buluşturmuş bir marka. 2015 İlkbahar Yaz sezonuyla birlikte 

Edwards’ın RMK Classic Giyim çatısı altında hizmet vermeye başlamasıyla 

birlikte markanın konseptini yenileme kararı aldık ve yeniden 

yapılandırma sürecini başlattık. Yeni konseptteki ilk mağazamızı 

2015 Mayıs ayında Akmerkez’de açtık. Edwards markasını “young 

96 Söyleşi 

of Brooks Brothers abroad, we also offer this service in Turkey. The 

tailor-made shirts are made in America, and the tailor-made suits in 

Italy and they are delivered to its owners in 6 weeks. 

Zac Posen has brought a fresh look and a different point of view to 

Brooks Brothers. How are the reactions you get in Turkey? 

Zac Posen is one of the most inspiring and talented designers of our 

day. The fact that such a designer, who is the favourite one of many 

women included Uma Thurman, Michelle Obama, Gwyneth Paltrow 

and Naomi Watts started to do design the women collections of 

Brooks Brothers, has of course added an extra value to our brand. 

The first collection that he designed for 2016 spring and summer 

season won lots of recognition. I also believe that the fall and winter 

season collection will receive a great deal of attention. 

Are you planning to include other brands in Edwards in near future? 

Edwards brand-mix will continue growing and diversifying. The 

point of view that we never want to lose sight of is being ‘young 

and contempo’. We are not only open to new brands, but also the 

designers who can prepare special collections for us. 

Would it be correct to say that Edwards’ target market mainly 

consists of young professionals? 

We can define the target market of Edwards’ as following: people 

who like being up-to-date but also timeless, who feel young at 

every time of the day and at every age, who want to avoid a boring 

look and who add colour to the moments they spend working with 

small touches. Edwards men and women take time for themselves 

and for the things they like no matter how busy their work life is. 

They are sophisticated enough to not limit their vision and point of 

view in life with work and home only. Their time is precious, that’s 

why they make the best out of it. These also reflect on their style 

and shopping choices. They love using quality and practical products 

and their years-long travel experience has taught them to travel 

light with only the key items. That’s why they prefer products that 

are easy to combine with other prices, and that are made of high 

quality fabric, durable and comfortable. They want to purchase the 

best quality products at the best rates. They enjoy life, have fun and 

spend time with their loved ones, while doing all of these. In short, 

they are just like our motto: ‘Young & Contempo’. 

Could you please talk about the changes that await us at Edwards? 

What kind of an experience should we expect from the moment 

that we set foot in the store? 

Edwards is a brand, which has been serving to fashion lovers with a

Interview 

97

and contempo” kimliği ile yeniden yorumlayarak, “çağdaş” ve 

“ulaşılabilir” moda anlayışını daha geniş kitlelere ulaştırmak istedik. 

2016 yılında ise İzmir Konak Pier AVM ve Antalya Maxx mağazalarımızı 

hizmete sunduk. 

Edwards mağazalarımızda müşterilerimize haftasonu veya businnes 

casual günlerinde giyebilecekleri kaliteli ve uygun fiyatlı ürünler sunuyoruz. 

Multibrand olarak hizmet veren Edwards’ın ana hatlarını 

zaten distribütörü olduğumuz Brooks Brothers markamızın genç bir 

koleksiyonu Red Fleece oluşturuyor. Bu koleksiyon, hem harika bir 

haftasonu koleksiyonu, hem de Edwards’daki diğer ürünler ile birleştiğinde 

hediye almak için doğru bir adres. Brooks Brothers’ın yanı 

sıra Red Fleece’in yanı sıra Replay, Sisley, Sperry Top Sider, Graf Von 

Faber Castell, House of DIV ve Armaggan’ın en yeni kadın ve erkek 

koleksiyonlarından oluşan geniş ve farklı fiyat aralıklarında zengin bir 

ürün yelpazemiz var. 

İnternet üzerinden satış ve sosyal medya alanlarında atılımlarınız 

olacak mı? 

Brooks Brothers’ın global sitesi üzerinden alışveriş yapılabiliyor. 

Edwards için ise internet üzerinden satış yapmak için hazırlıklarımız 

devam ediyor. 

Bize biraz da kendinizden ve ilgi alanlarınızdan bahseder misiniz? 

İzmir Amerikan Koleji’den sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’nden me- 

98 Söyleşi 

superior service mentality since 1994 and, which has brought many 

items together under its roof during the retail history of our country. 

Since Edwards went under the roof of ‘RMK Classic Giyim’ following 

the start of the summer season, we decided to renew the concept 

of the brand and started a restructuring process. We opened our 

first store that reflects our new concept in May, 2015 in Akmerkez. 

We wanted to make the ‘modern’ and ‘attainable’ fashion sense 

available to larger masses by re-interpreting Edwards with its ‘Young 

& Contempo’ identity. In 2016, we opened our stores in İzmir Konak 

Pier AVM and Antalya Maxx. At our Edwards stores we offer our 

customers quality items that they can wear on Saturdays or businesscasual 

days at reasonable prices. The main lines of Edwards, which 

is active as a multi-brand company, are composed of ‘Red Fleece’, 

a young collection of Brooks Brothers, for whose distribution we are 

responsible. This collection is not only a great weekend collection, 

but also the right address to buy gifts when combined with the other 

products of Edwards. Apart from Edwards and Red Fleece, we also 

have a wide spectrum of items at different price ranges consisting 

of the new men and women collections of Replay, Sisley, Sperry Top 

Sider, Graf Von Faber Castell, House of DIV and Armaggan. 

Will you have an online shop and make spurs in social media? 

You can shop from the global website of Brooks Brothers. However, 

we are still working on the online shop of Edwards.

zun oldum. Halen Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İşletme 

Yönetimi doktoramı yapmaktayım. İş hayatına 1998 yılında 

Arthur Andersen’de denetimci olarak başladım. Ardından Stefanel’de 

Finans Müdürü olarak işe başladım. 2001 yılında Stefanel markasının 

genel müdürlüğü görevini üstlendim. Ağustos 2013 yılında RMK Classic 

Giyim bünyesinde faaliyet gösteren Brooks Brothers markasının 

Genel Müdürü, 2015 yılında RMK Classic CEO’su oldum. Ayrıca Mart 

2015’ten bu yana Tescilli Markalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı 

görevini yürütüyorum. 

Çok yoğun çalıştığınızı biliyoruz; aynı zamanda birçok şeyi bir arada 

yapmayı nasıl başarıyorsunuz, hem sosyal hem aile hayatı anlamında? 

Bir kadın yönetici ve anne olarak hayatım yoğun bir tempoda geçmesine 

rağmen çocuklarımla kaliteli zaman geçirmek benim için çok 

önemli. İş hayatında dengenin çok önemli olduğuna ve başarı için 

gerekli olduğuna inanıyorum. İş ve ev hayatı dengesini neredeyse 

yirmi yılı dolduracak iş hayatımdaki en önemli başarı olarak görüyorum. 

Can you tell us about yourself and your interests? 

I graduated from Dokuz Eylül University after İzmir American College. 

I am still doing my PhD in Business Management at Marmara 

University. I started my career in 1998 as an inspector at Arthur 

Andersen. After that, I started working as the finance manager of 

Stefanel. In 2001, I became the general manager of Stefanel. In 

2013, I started working as the general manager of Brooks Brothers 

that operates under RMK Classic Giyim; and in 2015, I became the 

CEO of RMK Classic. Moreover, since March, 2015 I have been also 

working as the chairwoman of Registered Trademarks Association. 

We know that you work hard. How do you manage to do many 

things at the same time? How do you juggle your social and family 

life? 

Although my life has a busy tempo as a female manager and 

mother, spending quality time with my children is very important for 

me. I also believe that balance in work life is vital and necessary for 

success. I see the balance I have been keeping between my work 

and private life as the biggest accomplishment in my work life, 

which has been going on for almost twenty years now. 

Interview 

99


HIZLI VE EĞLENCELİ 

JUST FOR FAST AND FUN 

Lüks bir günlük gezi teknesi olan Alen 68 konaklama imkanı da 

sunuyor. Hız tutkunlarını hedef alan fiber tekne iki adet 1150 

beygirlik MAN motorla en yüksek 45 knot’a kadar çıkabiliyor. Üç 

ila tek kamaralı olarak düzenlenebilen teknenin iç yerleşimi ise 

alışılmışın dışında… 

20,32 metrelik Alen 68, yerli üretici Alen Yachts’ın amiral gemisi… 

İngiliz Foster + Partner imzalı tekne ana güvertesinde 16 kişiye kadar 

ağırlayabiliyor. Tamamı tik kaplı güvertenin her yerinde rahat 

hareket imkanı sağlanmış. Alen 68’in yüzme platformu, teknenin 

tüm genişliğini kaplamasıyla dikkat çekiyor. Yüzme platformundan 

havuzluğa, yine tüm genişlik boyunca uzanan dört basamakla 

ulaşılıyor. 

100 

Alen 68’in garajında 3,20 metreye kadar tender ve deniz oyun- 

güvertede tam bir sinema salonu havası esiyor... 

Yat 

cakları depolanabiliyor. Ana güvertenin kıç tarafı güneşlenme 

minderlerine ayrılmış. Ardında 10 kişilik bir yemek masası ve 

oturma grubu yer alıyor. Barbekü ve içecek saklama dolaplarıyla 

tamamlanan yemek bölümünde teppenyaki bile mevcut. Buranın 

ve az önünde konumlandırılan kumanda mahallinin üzeri soft top 

ile örtülü. Hava koşulları göz önünde bulundurularak tasarlanan 

yatın ayrıca başüstünde de güneşlenilebilir. 

Alen 68 üç ila tek kamaralı seçeneklere sahip. Üç kamaralı versiyonda 

bir ana kamara, iki konuk kamarası ve kuzine bulunuyor. 

Tek kamaralı versiyonda alt güverte alışılmışın dışına çıkıyor. 

Oturma grubu teknenin hatlarını çevreleyecek şekilde başaltında 

planlanıyor. Ortadaki kolon ve üzerindeki televizyon ile birlikte alt

Teknik özellikler | Technical features 

Tam boy | LOA 

Genişlik | Beam 

Su çekimi | Draft 

Ağırlık | Displacement 

Yakıt kapasitesi | Fuel capacity 

Su kapasitesi | Water capacity 

Motor | Engine 

20,32 m 

6,30 m 

1,17 m 

45 t 

4.500 L 

1000 L 

2X1550 hp MAN 

Launched in 2013, Alen 68 is a fun day boat built in composite. 

Powered by twin 1550 hp MAN engines, she can reach a top 

speed of 45 knots. Alen 68 can be specified up to three cabins. 

Alen 68 is the flagship model of the Turkish shipyard Alen Yachts. 

Designed by UK-based Foster + Partners, 20,32 metre Alen 68 can 

comfortably host up to 16 guests outside. 

She features a full-beam teak swim platform. The aft deck is 

accessed by full-beam staircase from the swim platform. From 

bow to stern, Alen 68 is perfect for entertaining and outside 

living. The main deck offers full walk-around platform. There is 

a large sun pad aft and a midship al fresco dining for 10 people, 

served by the grill, drinks cabinets and a teppenyaki hotplate. Her 

dining area and wheelhouse is covered by a soft top. The yacht’s 

transom garage can store plenty of sea toys and a tender up to 

3,20 meters. 

Alen 68 comes with two interior layout options. The three cabin 

version has a master cabin, two guest cabins and a galley. The 

single cabin version has a spacious lounge. There is a seating 

group wraps around a central column containing a video screen 

that brings a true cinema atmosphere here. 

Yacht 

101


MUTLU KAPTAN MUTLU KONUKLAR 

baş tarafına yerleştirilmiş. 95 RPH’de toplam 10 kişi rahatlıkla ko- 

HAPPY CAPTAIN HAPPY GUESTS 

Azimut Grande 95 RPH, Azimut Yachts’ın planning gövde yapılı 

teknelerden oluşan Grande serisinin en küçük üyesi. 28,62 metrelik 

95 RPH’nin adı “Raised Pilot House” yükseltilmiş kaptan köşkünden 

geliyor. Semi-custom yat, dış tasarımında Stefano Righini, 

iç tasarımında Studio Salvagni Architetti’nin imzasını taşıyor. naklayabiliyor… 

İtalyan Azimut Yachts’ın Grande serisinin en küçük modeli 95 RPH, 

ilk Nisan 2014’te suya indirildi. 95 RPH’nin dikkat çeken kaptan 

köşkü megayatlardaki gibi ana güverteden ve yaşam mahallerinden 

ayrı planlanmış. Yarım güverte gibi düşünülen alandan alt 

güvertelere ve flybridge’e direk ulaşılabiliyor. Bu düzen sayesinde 

102 

Kaptan köşkü’nün konumu tekne sahibinin özel hayatı için bir başka 

avantaj daha sağlıyor. Ana kamara, alt güvertedeki dört konuk 

kamarasının arasında değil. Yatın ana kamarası ana güvertenin 

Yatın garajında 4 metrelik tender depolanabiliyor. Üç güverteli 

yatın 60 metrekarelik lüks bir flybridge’i var. Mini bar ve jakuzi, 

flybridge’i yazın gözdesi haline getiriyor. Tam bir eğlence ve dinlenme 

noktası olan flybridge’te ayrıca şezlonglar ve 10 kişilik bir 

oturma grubu da bulunuyor. Azimut Grande 95 RPH’nin iki adet 

konuklar ve mürettebat karşılaşmak zorunda kalmıyor. 

2.200 beygirlik MTU motorla seyir hızı 20, en yüksek hızı 26 knot. 

Yat


Tam boy | LOA 







28,62 m 

7,07 m 

2,05 m 

110 t 

12.000 L 

2.000 L 

2X2.200 bg MTU 

Part of the Azimut’s Grande series, 28,62 metre Azimut Grande 

95 RPH features exterior design by Stefano Righini and interior 

design by Studio Salvagbi Architetti. The smallest in the Grande 

collection, she has a planing hull and sporty lines like her big 

sisters, but varies with her raised pilothouse. 

Azimut’s Grande collection currently includes five models ranging 

from the 95 to 120 feet. The Italian shipyard has launched the 

smallest yacht in its Grande series, Azimut Grande 95 RPH in 2014. 

This yacht’s most eye-catching feature is the raised pilothouse - 

hence the name of the model, where RPH stands for Raised Pilot 

House. Like as megayachts, the placement of raised pilothouse, 

using a half deck which is housed the wheelhouse, allows more 

privacy and space for the captain. She boasts an impressively 

spacious wheelhouse with a mini bar and a large seating group. 

Thanks to raised pilothouse, Azimut Grande 95 RPH can 

accomodate 10 people. She has four guest cabins on the lower 

deck and the master suite on the forward main deck. All cabins 

comes with en-suite bathrooms. 

To the stern, there is a garage which is able to house a tender 

up to 4 metres. Up to, the Azimut Grande 95 RPH has a huge 

flybridge - over 60 sqm – consists of a jacuzzi, a mini bar, a dinette 

area for 10 guests and a sunbathing area. The engine room has 

two 2.200 hp MTU motors that enable her to reach comfortable 

cruising speed 20 knots and top speed 26 knots. 

Yacht 

103


28 KNOT’TA YELKEN SESSİZLİĞİ 

Havuzlukta açılır kapanır masa ile U şeklinde bir koltuk yer alımişti. 

Yatın flybridge’li versiyonu da var. 

Yat 

yor. Salona girilen sürgülü cam kapının iki yanına da birer koltuk 

THE SAILBOAT SILENCE AT 28 KNOT 

50 yılı aşkın süre sadece yelkenli üretmiş Hollandalı Contest 

Yachts’ın ilk motoryatı Contest 52 MC. Kompozitten inşa edilen 

15,93 metrelik yatın dış tasarımında Georg Nissen’in, iç tasarımında 

Wetzels Brown Partners’ın imzası bulunuyor. Mühendisliği ise 

Vripack’a ait. Contest 52 MC’nin en beğenilen özelliği sesten çok 

iyi yalıtılmış olması. 

Seyir esnasında yatta en ufak bir motor gürültüsü ya da titreşimi 

duyulmuyor. Standart donanımında 350 beygirlik ikiz Cummins 

motorlar bulunan tekne en yüksek 28 knot hıza kadar çıkabiliyor. 

Tekneye tik kaplı yüzme platformundan giriliyor. Platformdan 

havuzluğa sancak veya iskele yandaki birer basamakla ulaşılıyor. 

104 

yerleştirilmiş. Salona girince ilk ahşabın üstünlüğü göze çarpıyor. 

Sancak tarafta, başa doğru kumanda mahalline kadar kuzine yer 

alıyor. İskelede bir oturma grubu ve önünde kanatları açılır masa 

mevcut. Oturma grubunun ilerisi ise, kaptan koltuğuna simetrik 

olacak şekilde seyir koltuğuna ayrılmış. Kamaralara kumanda 

mahallinin yanından iniliyor. İki ya da üç kamaralı sunulan yatın 

ana kamarası her iki versiyonda da başaltına yerleştiriliyor. Tekne 

iki kamaralı tercih edildiğinde kuzine isteğe bağlı alt güverteye 

taşınabiliyor. Contest Yachts, Contest 52 MC’nin dünya prömiyerini 

2013’te Hiswa Amsterdam in-water Boat Show’da gerçekleştir-


Tam boy | LOA 







15,93 m 

4,60 m 

0,85 m 

16.600 kg 

1800 lt 

700 lt 

2X350 bg Cummins 

Contest Yachts has over more than half a century of experience in 

sailboat building. The 15,93 metre Contest 52 MC is the first ever 

motor yacht of the Dutch shipyard. Her exterior design comes 

from the drawing board of Georg Nissen, while interior design is 

by Wetzels Brown Partners. Her engineering is by Vripack Naval 

Architects. For a start, the hull is massively insulated to make 

sure the yacht runs smoothly, with no engine noise or vibration. 

In standart, powered by twin 350 hp Cummins engines she can 

reach a top speed of 28 knots. 

The aft deck is reached from the swimming pool and consists 

of U-shaped seating around a foldaway table and two slipper 

chairs. From the aft deck through glass sliding doors, the saloon is 

dominated by wood. There is a very open and airy ambiance with 

the lounging area on the starboard side. The galley is located on 

the starboard. Forward of the galley is the helm station. There is 

an additional bench style guest seating port of the helm. Between 

them is the entrance to the lower deck. 

There is two layouts available, including a two cabin version with 

the galley on the lower deck; a three cabin version with the 

galley on the main deck. Contest Yachts made Contest 52 MC’s 

world premiere at Hiswa Amsterdam in-water Boat Show in 2013. 

The yacht is also available in flybridge version. 

Yacht 

105


TAM BİR PARTİ TEKNESİ 

Galeon 500 Fly inovatif yat tasarımına verilebilecek en iyi örneklerden 

biri. 16,20 metrelik tekne açılabilir borda ve kıç küpeştesi 

ile süperyatları aratmıyor… 

Polonyalı Galeon Yachts, Galeon 500 Fly’ın dünya prömiyerini 

Cannes Yachting Festival 2015’te gerçekleştirdi. Ödüllü süperyat 

tasarımcısı Tony Castro’nun imzasını taşıyan yat bu yıl Avrupa’da 

“45 feet üzeri” kategorisinde yılın teknesi seçildi. 

Galeon 500 Fly’ın havuzluğu ve salonu birleşebiliyor. Yatın iskele 

ve sancak bordaları ile salonun iki yanındaki camlar açılıyor. Camlar 

kalktığında salonun iskele tarafındaki kuzine, havuzlukta bar 

görevi üstleniyor. Sancak tarafındaki uzun koltuk, sırtlığı ayarlanarak 

denize bakacak şekle getirilebiliyor. Böylece 500 Fly’da tam 

bir parti teknesi havası esiyor. Yatın yenilikçi yönleri bunlarla sınırlı 

değil. Baş taraftaki güneşlenme minderleri de büyük bir oturma 

alanına dönüşebiliyor. Galeon 500 Fly’da altı kişi rahatlıkla konaklayabilir. 

Yat iki farklı yerleşim seçeneğiyle sunuluyor. Standart 

donanımda üç kamara yer alıyor. Galeon 500 Fly’a üç kamara 

yerine iki kamara ve bir ofis de yerleştirilebilir. 


Tam boy | LOA 







106 Yat 

16,20 m 

4,46-6,00 m 

1 m 

22.750 kg 

1800 lt 

650 lt 

2x575 bg Volvo

THE ULTIMATE PARTY YACHT 

16,20 metre Galeon 500 Fly is a state-of-the-art example of 

innovative yacht design. The sliding side windows, the bulwarks 

that fold down into balconies and similar give her a true 

superyacht feel. Polish boat manufacturer Galeon Yachts made 

Galeon 500 Fly’s world premiere at the 2015 Cannes Yachting 

Festival. Designed by award-winning Tony Castro, Galeon 500 Fly 

has won European Powerboat of the Year 2016 Award in the 

category over 45 feet. There is a great connection between 500 

Fly’s saloon and deckhouse. She features fold down side decks 

– first seen on Galeon 510 Skydeck, creating a wide open plan 

cockpit. Windows of the saloon slide forwards on both sides. On 

the port side that enables you to use the table connected to the 

galley as a bar. On the starboard, it enables you to reverse the 

backrest of the long bench seat and enjoy the view instead of 

facing inwards. All these makes 500 Fly look like an ultimate 

party yacht. Meanwhile, the bow sunpad can be converted 

into a enormous seating area. Galeon 500 fly can comfortably 

accomodate up to six people. The interior layout for the she 

comes in two configurations. Standart is a three cabin layout and 

as an option there is a two cabin and an office layout. 

Yacht 

107


HAYAT FLYBRIDGE’TE GÜZEL 

LIFE IS GOOD AT FLYBRIDGE 

Beneteau Group markalarından Monte Carlo 6, 18,35 metre 

boyunda ve 4,93 metre genişliğinde. Yat 2016’ya flybridge’iyle 

ödül alarak girdi. İngiliz Motor Boat Dergisi tarafından “60 

feet’e kadar flybridge” sınıfında yılın yatı seçildi. Boot Düsseldorf 

2015’te dünya prömiyeri gerçekleştirilen Monte Carlo 6, 

çok ferah bir flybridge’e sahip. Nitekim tekne bu sene, İngiliz 

Motor Boat Dergisi tarafından “60 feet’e kadar flybridge” kategorisinde 

birincilikle ödüllendirildi. Aynı kategoride yarışan 

diğer tekneler Contest 52 MC Fly ve Princess 43’tü. 

108 

yerleştirilmiş. Sancakta ise dondurucu, lavabo ve barbeküsü 

ile bir wet-bar mevcut. Kumanda mahalli wet-bar’ın önüne 

konumlandırılmış. Flybridge’te rahatlıkla 10 kişi ağırlanabilir. 

Yatın iç yerleşimi Avrupa ve Uzak Doğu versiyonlarıyla sunuluyor. 

Avrupa versiyonunda üç, Uzak Doğu versiyonunda tek 

kamara yer alıyor. Her tarzda da ana kamaranın konumu, yatın 

tüm genişliğinden yararlansın diye merkez olarak belirlenmiş... 

Avrupa versiyonunda kuzine salonun kıç tarafındayken, Uzak 

Doğu versiyonunda alt güvertedeki konuk kamarasının yerine 

Monte Carlo 6’nın flybridge’inde kıç taraf güneşlenme bölümü… 

İskele tarafa U şeklinde bir oturma grubu ve masa 

taşınıyor, VIP kamara da ikinci bir salona dönüşüyor. 

Yat


Tam boy | LOA 







18,35 m 

4,93 m 

1,17 m 

19.840 kg 

2.200 lt 

800 lt 

2x600 bg Cummins 

The Beneteau Monte Carlo 6 has a length of 18,35 metre and 

a beam of 4,93 metre. She has a number of beautiful features 

including a flybridge that stands out in its class. This yacht was 

the overall winner in the category “flybridge up to 60 ft” for 

the Motor Boat Awards 2016. First debuted at Boot Düsseldorf 

2015, Monte Carlo 6 features a spacious flybridge. She has 

been awarded by the British Motor Boat Magazine the Best 

Flybridge up to 60 ft Award this year. The other nominees in 

this category were: Contest 52 MC Fly and Princess 43. 

Monte Carlo 6’s flybridge offers a large sun pad aft, a U 

shaped seating with table to port and a wet-bar that includes 

refrigerator, sink and an electric grill to starboard. The helm 

is found in front of the wet-bar. Flybridge can comfortably 

accomodate ten guests. 

The inside layout exists in two versions: with either three 

cabins for European version or one cabin for Far East version, 

providing a full-beam master stateroom with en-suite 

bathroom. The Far East version moves the galley, placed aft in 

the saloon, lower deck to where the third cabin is and makes 

the VIP stateroom into a second saloon. 

Yacht 

109


BIR TRAWLER’DAN FAZLASI 

MORE THAN A TRAWLER 

Angelo Gobi ve Sergio Maggi işbirliğinde tasarlanan Absolute Navetta 

58, klasik trawler tanımına yeni bir yorum getiriyor. Yatın 

modern yapısı sadece turkuvaz renkli gövdesinden bile anlaşılabilir… 

İtalyan tersane Absolute Yachts, Navetta 58’in dünya prömi- 

yaşatıyor. 

yerini 2014 Cannes Yachting Festival’de gerçekleştirmişti. 

Navetta 58, Absolute Yachts’ın Navetta serisinin ilk modeli. IPS 

motorlarıyla büyük ölçüde yakıt tasarrufu sağlayan yatın standart 

donanımında iki adet 435 beygirlik Volvo motor bulunuyor. Yata 

isteğe bağlı iki adet 600 beygirlik Volvo motor da yerleştirilebiliyor. 

Sergio Maggi, Navetta 58’i tasarlarken önceliği konfora verdikle- 

110 

rini söylüyor. Maggi bu projeye her zamankinden farklı bir bakış 

açısıyla yaklaşmış. Sportifliğe ya da yüksek performansa değil 

Yat 

tamamen konfora ve kullanışlılığa odaklanmış. En yüksek hızı 26 

knot’a kadar çıkan Navetta 58 açık denizlerde bile rahat bir seyir 

Yatın salonu iki farklı bölümden oluşuyor. Kıç tarafta geniş oturma 

ve yemek alanları yaratılmış. Baş tarafa iki basamaklık kot 

farkıyla ulaşılıyor. Burada kumanda mahalli ve yine bir oturma 

alanı bulunuyor. Navetta 58, hepsi kendi banyosuna sahip üç kamaralı 

yerleşimle sunuluyor. Ana kamara, yatın tüm genişliğinden 

faydalanacak şekilde alt güvertenin merkezine konumlandırılmış. 

Ardında, kıç tarafta, iki kişilik bir mürettebat kamarası yer alıyor. 

17 metre boyundaki tekne, “trawler” kategorisinde 2015 Motor 

Boat Ödülü’ne layık görülmüştü.


Tam boy | LOA 







17 m 

5 m 

1 m 

22.000 kg 

2.400 lt 

600 lt 

2X435 bg Volvo 

The Absolute Navetta 58 designed by Angelo Gobi and Sergio 

Maggi breaks the traditional displacement trawler rules. Even 

her mint-green hull colour shows that it’s a super modern yacht. 

The Italian shipyard Absolute Yachts made Navetta 58’s world 

premiere at the 2014 Cannes Yachting Festival. The 17 metre 

Navetta 58 is the first model of the Absolute Navetta series. This 

IPS motor yacht promises the most generous economy of fuel in 

its class. Twin 435 hp Volvo engines (additional optional engines 

are 2x600 hp Volvo) give her a top speed of 26 knots. If I had to 

summarize the spirit of the “Navetta 58” in one quote, I would 

say “first, the pleasure of sailing, then the destination” says 

Sergio Maggi, chief designer of Absolute Yachts. 

Continuing to describe the Navetta 58, Maggi says “With 

the Navetta generation, we are realizing a different cocktail: 

sportiveness and performances are out of the menu while comfort 

and convenience are standing out. It is not really important which 

destination you want to reach, but the pleasure to sail yourself 

in the open sea.” 

Her saloon is a wide open space featuring two seperate 

ambiances. A large seating area astern and dining to the bow 

and galley besides the helm station. Navetta 58 has three double 

cabins with en-suite bathrooms on the lower deck. The master 

suite which is complimented by lots of floorspace and natural light 

spans the full beam. There is also a crew cabin sleeping two aft 

on the lower deck. Navetta 58 won the Motor Boat of the Year 

2015 Award in the “trawler yachts” category. 

Yacht 

111


TATİL KAÇAMAKLARI İÇİN İDEAL 

Numarine 70 HT arkadaşlarla tatil kaçamakları için ideal bir yat. 

PERFECT FOR HOLIDAY GATAWAYS 

Türk tersane Numarine, Numarine 70 HT modelinin dünya prömiyerini 

Istanbul Boat Show 2013’te gerçekleştirdi. 21,60 metrelik 

lüks motoryatta ilk göze çarpan, iç yaşam mahallerinin fazlasıyla 

aydınlık oluşuydu. Yatın tek parça ön camı ve gövdesindeki diğer 

boydan boya camlar gün ışığını neredeyse komple içeri taşıyordu... 

Tony Castro ve Can Yalman’ı bir araya getiren Numarine 70 HT, 

21,60 metre boyunda. Yatın gövdesi diğer Numarine’ler gibi vakum 

infüzyon tekniği ile üretildi. 1200 beygirlik ikiz MAN motorlarla 

güçlendirilen 70 HT’ın hızı 36 knot’ kadar çıkabiliyor. Su çekimi 

112 

Kuzinenin üst ya da alt güvertede tercih edilmesine bağlı iki farklı 

yerleşim seçeneği sunuluyor. Kuzine salona yerleştirilirse alt güvertede 

dört kamara bulunuyor. Kuzine ve üç kamaranın yer aldığı 

bir alt güverte planı da mümkün. Yata isteğe göre ya iki kişilik 

mürettebat kamarası ya da bir tender garajı eklenebiliyor. 

70 HT’nin dış yaşam mahalleri de en az içi kadar hacimli. Havuzluk, 

yemek masası ve oturma grubu, güneşlenme minderleri ile 

wet-bar’dan oluşuyor. Geniş yan yürüme yollarıyla ulaşılan baş 

1,60 metre olan yat sığ sulara bile rahatlıkla girebiliyor. 

tarafta konforlu bir koltuk ve iki büyük güneşlenme minderi var. 

Yat


Tam boy | LOA 







21,60 m 

5,45 m 

1,60 m 

34.000 kg 

4.500 lt 

1000 lt 

2X1000 bg MAN 

The Turkish shipyard Numarine made Numarine 70 HT’s world 

premiere at the Istanbul Boat Show 2013. The first thing people 

noticed about the 21,60 metre luxury motoryacht was her very 

bright interiors. One-piece windshield and large side windows in 

the hull let plenty of natural daylight pour in. 

21,60 metre Numarine 70 HT is the result of close collaboration 

between the Tony Castro and Can Yalman. Her hull was entirely 

built – as are all Numarine models - by vacuum infusion 

technology. Powered by twin 1000 hp MAN engines, she can 

reach a top speed to 36 knots. Her 1,60 metre draft allows the 

70 HT the ability to drive even in shallow waters. Numarine 70 

HT would be an ideal yacht for many friends on a great weekend 

getaway – or a family with children. She offers two different 

layouts, one with the galley on main deck and four cabins on 

lower deck, the other with the galley and three cabins on lower 

deck. Alsa a double crew cabin is optional in place of the tender 

garage. 

Numarine 70 HT’s deckhouse features a sun pad aft, while 

forward is more al fresco dining. More outdoor living is available 

on the bow seating and sunbathing area. 

Yacht 

113


iniliyor. Ana kamaranın ayrı düşünülmesi bize Prestige 680’in sa- 

KONFORU KENDİNDEN BÜYÜK 

Fransız Jeanneau’nun Prestige motoryat serisine 2015’te katılan 

Prestige 680 daha büyük yatlardaki konforu yaşatıyor. Tasarımında 

J&J Design ve Garroni Design’ın imzasını taşıyan yat, sahibine özel 

alanlar vadediyor. 

hibine özel alanlar sunduğunu gösteriyor… 

21,46 metre boyundaki Prestige 680, serinin amiral gemisi Prestige 

750’nin en beğenilen özelliklerini taşıyor. Dünya prömiyeri 

Eylül 2015’teki Cannes Yachting Festival’de gerçekleştirilen yat, 

kendinden bir sene önce suyla buluşan 750 gibi ana kamarasının 

konumuyla dikkat çekiyor. Her iki modelde de ana kamara, normalde 

30 metre üzeri yatlarda rastladığımız şekilde ana güvertede 

bulunuyor. Prestige 680’in ana kamarasına salonun iskele baş 

tarafından birkaç basamakla ulaşılıyor. Yatın alt güvertesinde ise motorlarla en yüksek 30 knot hız yapıyor. 

114 

Yat 

isteğe bağlı iki veya üç konuk kamarası tasarlanabiliyor. Konuk 

kamaralarına salonun merkez sancak tarafındaki merdivenlerle 

Prestige 680, flybridge’te de alanları ayırmaya devam ediyor. Flybridge 

üç farklı bölümden meydana geliyor. Kıç tarafta L şeklinde 

bir oturma grubuyla yemek masası bulunuyor. İskelede kumanda 

mahalli, sancakta yardımcı seyir koltuğu yer alıyor. Flybridge’in 

baş tarafı güneşlenme minderleriyle kaplanmış. 

“60 feet üzeri motoryat” kategorisinde Motor Boat of the Year 

2016 Ödülü kazanan Prestige 680, 900 beygirlik ikiz Volvo IPS

MORE COMFORTABLE THAN EXPECTED 

Created in collaboration between J&J Desing and Garroni Design, 

21,46 metre Jeanneau Prestige 680 gives the feeling being in a 

much larger yacht. She is fitted with many private areas for her 

owner. 

Prestige 680 – with the most distinguishing features of Prestige 

750 which is the flagship of the Jeanneau’s luxury brand – has 

launched in 2015. They have a forward master stateroom just a 

couple of steps down from the main deck, something that we see 

in yachts over 30 meters. A private master suite can be reached 

via two steps adjacent to the lower helm. Guest cabins are on 

the lower deck with access via private entrance is farther aft. 

This concept creates great measure of privacy for both the owner 

and the guests. Two different layout configurations are possible. 

Prestige 680 offers three or four staterooms, plus a crew cabin. 

At the flybridge she continues to separete spaces. The flybridge 

is separeted into three distinct areas: forward sun pad, helm and 

observation seating, and L-shaped lounge sette aft with a table. 

Prestige 680 rewarded by the Motor Boat Award of the Year 2016 

in the cateory of powerboat over 60 ft. Powered by Volvo IPS 

1200 engines she can reach a top speed of 30 knots. 


Tam boy | LOA 







21,46 m 

5,33 m 

1,58 m 

29.800 kg 

3.450 lt 

950 lt 

2X900 bg Volvo 

Yacht 

115


2.637 beygirlik ikiz MTU motorlarla güçlendirilen SL118 en yük- 

ALAMETİ FARİKASI BALKONU 

SL118, İtalyan Sanlorenzo’nun 62-118 feet’lik teknelerden oluşan 

SL serisinin amiral gemisi. Francesco Paszowski ve tersanenin, 

yatın sahibinin istekleri doğrultusunda tasarladığı SL118 

yerleşim planında fazlasıyla esneklik sunuyor. İlk SL118 suyla 

2014’te buluştu. İlk SL118’de en çok kullanılan malzeme cam SL118’de 10 kişiye kadar konaklayabiliyor 

oldu. Bu da çok aydınlık ve çok havadar iç yaşam mahalleriyle 

sonuçlandı… Salon, etrafını çevreleyen camların açılabilmesi 

sayesinde kolaylıkla havalandırılıyor. Ana kamara, başa doğru 

salonun ilerisinde bulunuyor. Kamaranın hem sancak hem 

iskele yanında yer alan Sanlorenzo’nun imzası niteliğindeki 

balkonlar dikkat çekici… 

sek 27 knot hız yapıyor. 

116 

Yat 

Alt güverte hepsi kendi banyosuna sahip iki VIP ve iki konuk 

kamarasıyla donatılmış. İki VIP kamara başa doğru sancak ve 

iskele yanlara karşılıklı şekilde yerleştirilmiş. Her ikisi de açılabilen 

cam duvarlarıyla doğal ışığın içeri dolmasını sağlıyor. 

SL118’in kıçı, tender garajının kapağı açılıp yüzme platformuyla 

birleştiğinde beach club’a dönüşüyor. Denizin ve güneşin tadı 

en iyi burada çıkıyor. Yine açık havada ama gölgede durmayı 

isteyenler ise üzeri hardtopla örtülü flybridge’i tercih ediyor…

BALCONY IS THE TRADEMARK 

Italian Sanlorenzo has launched its 36,50 metre Sanlorenzo 

SL118 in 2014. The planning hull motor yacht is the current 

flagship of the Sanlorenzo’s SL line, including models from 

62’ to 118’. Designed by Francesco Paszowski in collaboration 

with the owner, SL118 offers ultimate flexibility in her interior 

layout. 

The first vessel of the SL118 has four guest cabins on lower 

deck, two VIP and two twins, all with en-suite bathrooms. One 

notable lower deck feature is the double glazing bulkheads 

which allow the light flowing through the area. She has 

a master suite on the main deck in the bow section. She is 

complimented by fold-down balconies off the master suite. The 

SL118 can sleep up to 10 people. 

She features tender garage set up at the transom. When the 

tender has been launched, this space and the enlarged swim 

platform transform into a beach club. It could be an ideal spot 

for guests to enjoy the water. Her large glass sliding saloon 

windows let the natural vantilation. Her large aft deck and 

flybridge offer a plenty of al fresco entertaining areas. The 

flybridge offers a sun loungers and a dining for eight under the 

shade of a hardtop. Powered by twin 2.637 hp MTU engines, 

SL118 is capable of a top speed 27 knots. 


Tam boy | LOA 







36,50 m 

7,60 m 

2,25 m 

162 t 

13.700 lt 

4.500 lt 

2X637 bg MTU 

Yacht 

117


NON-STOP 1000 DENİZ MİLİ 

İngiliz tersane Sunseeker Yachts, ilk 86 Yacht’ı 2014’te suya indirmişti. 

Deplasman gövde yapısına sahip 86 Yacht uzun seyirlere 

özel tasarlandı. 11.000 litrelik yakıt kapasitesi ve iki adet 1622 

beygirlik MTU motoruyla 24 knot hızda seyreden 86 Yacht 1000 

deniz milini rahatlıkla katediyor. 86 Yacht’ta bir ana, bir VIP ve iki bir güneşlenme ve oturma bölümü var. 

konuk olmak üzere toplam dört kamara bulunuyor. Beş kamaralı 

olarak da sunulan yatta 8-10 kişi konaklayabiliyor. Yatın tüm kamaralarında 

banyo mevcut... 

86 Yacht’ın kaptan köşkü adeta yatın sosyalleşme noktalarından 

biri gibi görünüyor. Kaptan köşkünde kumanda mahallinin yanı sıra 

konforlu bir oturma grubu ve mini bar yer alıyor. Simrad marka 

seyir cihazlarıyla donatılan yat en yüksek 30 knot hız yapabiliyor. 

118 

Yat 

Salonun sancak tarafından geçiş yapılabilen balkon, dış yaşam 

mahallerine gösterilen özeni vurguluyor. Yatın havuzluğunda, baş 

tarafında ve flybridge’inde bolca dinlenme alanı yaratılmış. Havuzlukta 

10 kişi rahatlıkla birlikte yemek yiyebiliyor. Baş tarafta geniş 

Flybridge yatın misafir ağırlamaya en uygun yeri denebilir. Üzeri 

hardtop tavan ile örtülü flybridge’te konuklar gölgede yemek yerken 

panoramik manzaranın tadını çıkarabilir ya da açıkta kalan kıç 

tarafta güneşlenebilir. Flybridge’teki kumanda mahalli de kaptan 

kaptan köşüyle aynı mantıkla planlanmış. Kontrol panelinin yanına 

kaptanın yalnız kalmaması için oturma grubu yerleştirilmiş.

NON-STOP 1000 NAUTICAL MILES 

UK-based yacht builder Sunseeker Yachts has launched its 86 

Yacht in 2014. The 86 Yacht features a displacement hull shape 

designed for long distance cruising. Her 11.000 litre fuel tank and 

twin 1622 hp MTU engines allow for speeds at least 24 knots, 

and a range of 1000-plus nautical miles. 86 Yacht can reach a top 

speed of 30 knots. 

The 26,30 metre 86 Yacht offers accomodation for up to 8 guests 

in four cabins, consisting of a master suite, a VIP suite and two 

guest cabins. The five cabin version for 10 guests is also available. 

All cabins come with en-suite facilities. She can be specified with 

a balcony that folds down from the starboard side deck on the 

saloon and a wheelhouse boasts a private lounge with a mini bar. 

86 Yacht is well-equipped with Simrad electronics. 

The aft deck, bow and flybridge provide abundance of relaxation 

places. She has a spacious aft deck offering al fresco dining for 

10 guests and a huge bow seating and sunbathing area. The 

flybridge is one of the focal points of social activity on board. 

Guests can take advantage of the shade beneath the hardtop, 

or can sunbathe at the aft part of this deck. There is an al fresco 

dining to starboard and a bar to port side. Forward helm and 

seating group complete the flybridge. 


Tam boy | LOA 







26,30 m 

6,47 m 

1,95 m 

67.000 kg 

11.000 lt 

1400 lt 

2X1622 bg MTU 

Yacht 

119

OTOMOBİL 

Bu sayımızda piyasaya yeni sürülen üç adet çok özel otomobille 

karşınızdayız. Bunlardan ilki; kapak konumuz olan Bugatti Chiron. 

Bir diğerini, Bavyera’lı otomotiv devi BMW’nin 100. 

yaşını kutlarken duyduğu coşkuyu yansıttığı özel serisini 

okuyucularımıza sunmaktan gurur duyuyoruz. 

Son olarak da, 4x4’lerin sektöründe çığır açan yeni serisiyle 

Range Rover’ın Evoque modelini sizlerle paylaşıyoruz.

CAR 

In this issue, we bring to your presence three very special cars. 

The first is our cover story on Bugatti Chiron. 

Second comes the Bavyeran automotive industrial giant, BMW’s 100th anniversary 

and the celebratory new series it presented with such exuberance. 

As for the third, we are delighted to share with you the latest series by Range Rover: 

Evoque, with a leading edge in the industry of 4-wheel drive vehicles.


birkandemircaliskan@gmail.com 


GELECEĞE GİDEN YOLDA 

GEÇMİŞE BİR BAKIŞ 

122 

Otomobil 

Bavyeralı otomotiv devi 100’üncü yaşını sütlü kahve rengindeki BMW 

Vision Next 100 ile kutladı. Bu futuristik konsept sadece yukarı doğru 

açılan kapılardan ibaret değil, BMW’nin bir asırlık birikiminin sonraki 100 

yılda nereye doğru gideceğine dair bir ipucu.

BMW’S 100TH ANNIVERSARY! 

A LOOK TO THE PAST, ON THE 

WAY TO THE FUTURE! 

Bavarian car giant is celebrating its 100th birthday with a light 

blue BMW Vision Next 100. This futuristic concept is not just 

about cool wing doors, it’s also about hinting us where BMW will 

be taking its century old experience in the upcoming future. 

Car 

123

1920’lerde BMW satış bayi 

124 

Almanların en prestijli markalarından BMW’nin Bavyera merkezli olduğunu 

her otomobil meraklısı bilir. BMW’nin otomobillerden önce 

uçak motorları veya motosikletler ürettiğini de… Ancak çok az kişi 

ilk BMW modellerinin İngiliz markalardan türetildiğini bilmez ya da 

bu gerçeği görmek istemez. Belki de bu yüzden BMW, geçtiğimiz 

günlerde kutladığı 100’üncü yaş gününde geçmişinden ziyade geleceğe 

odaklanmak istedi ve BMW Vision Next 100 isimli konsept aracı 

sergileyerek bundan sonra neler yapacaklarını anlatmayı tercih etti. 

Ne olursa olsun, bu yazıda geçmişe bakmadan geleceğe ilerlemek 

istemiyoruz. İlk BMW otomobili, bir Austin Seven klonu olarak 1928 

yılında yollara çıkan Dixi’dir. 1932 yılına kadar sürecek lisans anlaşması 

boyunca Dixi 3/15 modelini 

üreten BMW, sonrasında kendi çapında 

geliştirmeler yaparak yoluna devam etti. 

Tarihler 1933’ü gösterdiğinde 303 modelini 

tanıtan BMW, bugün halen kullanılan 

ve markanın simgelerinden ikisi, sıralı 6 

silindirli motor ve böbrek (Kidney Grille) 

formundaki radyatör ızgarasını da gün 

Dixi 

yüzüne çıkartmış oldu. 303 baz alınarak 

Otomobil 

Almost every car enthusiast knows Germany’s prestigious car 

manufacturer BMW is from Bavaria and they actually produced plane 

engines and motorcycles before cars…On the contrary, many people 

are not aware of the fact that BMW’s original designs carry traces of 

British classics or these people try to ignore it instead. Maybe this 

was the reason why BMW chose to focus on its future other than its 

past on the 100th birthday celebration and introduced BMW Vision 

Next 100. Whichever side you choose; this article has to give certain 

information about BMW’s past. 

The very first BMW, Dixi, was actually a copy of an Austin Seven 

and was produced in 1928. Until 1932, BMW kept producing Dixi 

3/15 and dealt with trademark and 

brand name. In 1933, they introduced 

303 which carried BMW’s two iconic 

signatures we still see today. Kidney 

Grille and V6 engines. Based on 303, 

different variations were also introduced 

later on as 3-Series. But one of the 

3-Series were much more important than 

all the others: 328…Just in 1937, 328

BMW 303 markanın ilk böbrek ızgarası taşıyan modelidir 

farklı gövde tiplerinde 3 Serisi modeller zamanla türetildi. Ancak biri 

vardı ki, markanın çokça tanınmasını sağladı: 328. Sadece 1937 yılında 

100’den fazla motorsporları başarısı kazanan 328, II’nci Dünya Savaşı’nın 

başlamasıyla artık eskisi gibi koşacak yer bulmakta zorlandı. 

Savaş boyunca uçak motorları ve askeri motosiklet üretimine ağırlık 

veren BMW, büyük yenilginin ardından yerle bir olmuş fabrikaları ile 

baş başa kaldı. Sovyet ve İngilizler BMW’nin geliştirdiklerini veya hiç 

üretilmemiş ürünlerini kendi markaları ile satmaya başladılar. 

SAVAŞ SONRASI İLK OTOMOBİL 

BMW’nin savaş sonrası sıfırdan bir otomobil üretebilmesi 1951 yılını 

buldu. 331 adındaki bu küçük otomobil bir motosiklet motoruna 

sahipti. Ancak karlı olabilmek için yeterince iyi değildi. Durum böyle 

olunca BMW’nin daha karlı bir operasyon olması için az sayıda lüks 

otomobiller üretmesi fikri ortaya çıktı. Opel’in eski fabrika müdürü 

olan bankacı Hanns Grewenig, o dönem BMW’nin satış müdürü idi 

ve markayı kurtaracak bu fikri o ortaya atmıştı. Kaderin cilvesi olarak 

1961 yılında bir trafik kazasında ölen Grewenig, lüks modeller ve 

Isetta üretimlerinden edilen kar-zarar dengesi kadar müşteri sadakatine 

de büyük önem veriyordu. 

won more than 100 motorsports titles but had trouble continuing 

with the start of WWII. BMW focused on producing plane engines 

and military grade motorcycles during the War. However, they were 

suddenly left on their own after the great defeat. Soviets and the 

British started selling BMW products like one their own soon after 

the end of WWII. 

THE FIRST CAR AFTER THE WAR… 

BMW did not produce any cars after the War until 1951. In 1951, 

they introduced tiny 331 which had the engine of a motorcycle. 

However, this car was not actually profitable at all. Then the idea 

of producing luxury, high-end cars to make more profit came to 

minds. Opel’s past factory chief Hanns Grewenig directed BMW’s 

sales division and came up with this genius idea which actually 

saved BMW. Grewenig always focused on profit/loss balance, luxury 

models and Isetta products. 

The 1950s were schizophrenic years for BMW. They were mass 

producing luxurious and expensive cars on one hand and micro, 

cheap cars like Isetta on the other…On a whole another side, 

BMW had the ever iconic 507 Roadster. What a hot mess, indeed. 

Car 

125

1950’li yıllar BMW için şizofreni dönemiydi diyebiliriz. Bir taraftan çok 

lüks ve pahalı otomobiller üretiliyordu, öbür yandan da Isetta gibi, 

günümüzde kült statüsünde olan mikro otomobiller... Günümüzde 

koleksiyonerlerin gözdesi olan 507 Roadster gibi bir otomobil de diğer 

bir taraftaydı. BMW 507’nin bir diğer önemi de, marka tarihinde 

ilk defa Mercedes’e direkt bir rakip üretilmiş olmasıdır. Evet, tahmin 

ettiğiniz üzere 300 SL’den bahsediyorum. 

Ancak işler öyle çok da yolunda gitmiyordu. Öyle ki iflasın eşiğine 

gelen BMW’nin Daimler Grubu ile birleşmesi bile gündeme gelmişti. 

BMW 1500, 700 ve 507 Roadster 

Hissedarlar tarafından şiddetle red edilen bu durumun ardından iki 

kardeşin yönettiği Quandt Group en fazla hisseyi ellerinde toplayarak 

yönetimi ele aldılar. Esas yükseliş de bu saatten sonra başladı. 

BMW’NİN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ BAŞLIYOR 

Quandt kardeşlerin yönetiminde ilk iş olarak 1500 adındaki model 

tanıtıldı. Döneminin modern tasarımını barındıran 1500, disk frenleri 

ve dört tekerleğindeki bağımsız süspansiyonu ile tam bir sürücü 

otomobili idi. Hepsi bir yana, BMW’nin bugün bile istisnasız her 

modelinde kullanılan “Hofmeister Kink” yani arka yan camlarındaki 

çizgi ilk defa bu modelde uygulandı. Kasası hızlı bir şekilde dolmaya 

3 Serisi ile BMW global başarıyı yakaladı 

başlayan BMW’nin ikinci atağı 1976 yılına kadar üretilecek olan 02 

Serisi ile sürdü. 1968 yılına gelindiğinde marka yeniden 6 silindirli 

modeller üretebilmeye başladı. Bu dönem Daimler’dan transfer 

edilen yönetim sayesinde artık sadece Avrupa’ya değil tüm dünyaya 

otomobil satmak için strateji değişimi yaşandı. 1972’de 5 Serisi 

ortaya çıkarken 02’nin yerini 1975’te 3 Serisi ve 1977’de de 7 Serisi 

ile BMW bugünkü ürün yelpazesinin temellerini attı. O yıllarda seriye 

bir de 6 Serisi eklendi. 

Seksenleri 4 ana model ile başarıyla geçiren BMW, doksanların sonunda 

yapacağı 4x4 hamlesi için uygun bir aday arıyordu. 1994’te 

Rover Grubu’nu satın alan BMW, Land Rover’ın know-how’ı ile X5’i 

geliştirdi. Rover bünyesinde yer alan MG ve Mini gibi markaları da 

5 Serisi ile BMW bugünkü kodlandırmasını başlattı 

ayrıca pazarladı. Doksanlar BMW’nin adeta kabuğundan sıyrıldığı bir 

dönem oldu. Finansal olarak iyice güçlenen BMW, Chris Bangle gibi 

marjinal bir tasarımcıya markasını emanet etti. Bazılarına göre Bangle 

imzalı BMW modelleri markanın imajını yerle bir etti, bazılarına 

göreyse çok ileriye atılan adımlar oldu. Doksanlarda BMW, Z8, Z3, 6 

Serisi, X5 ve X3 gibi modelleri ardı ardına tanıttı. Doksanların başında 

elektrikli araç konseptleriyle de günümüzdeki i3 modelinin atalarını 

gösterdi. BMW o yıllarda Rolls-Royce’u da bünyesine kattı. Volkswagen 

ile çekişmeli geçen bu satın alma dönemi sonucunda, daha lüks 

olan Rolls-Royce BMW’de kalırken, Bentley Wolfsburglu’larda kaldı! 

MOTOSİKLETLER VE M MODELLERİ 

BMW’nin ilk SAV modeli X5 

Tüm bu hikaye içerisinde elbette BMW motosikletler ve M modelleri- 

126 Otomobil

507 Roadster was important also because it was the very first car 

produced to compete with Mercedes-Benz’s beautiful 300 SL… 

But things did not go as planned and BMW was actually about to 

join the Daimler Group. All the shareholders refused this strictly, 

Quandt Group took the lead and the rise of BMW was upon the 

world of cars. 

AN UNSTOPPABLE RISE FOR BMW! 

Under the Quandt brothers’ administration, BMW first introduced 

model 1500. It had brake discs, independent suspensions and a 

modern design fit for all the drivers. All these aside, BMW’s iconic 

back side window stripe “Hofmeister Kink” was also introduced 

with 1500 and its still used in all BMW models to our date. Rapidly 

growing, BMW’s second strike came with 02-Series which was 

produced until 1976. By the end of 1968, BMW was producing V6 

engines back again. Just around the same time, they got together a 

team from Daimler and started making sells not just to Europe but 

the whole world. They introduced 5-Series in 1972 and 02-Series 

was replaced with 3-Series in 1975. The ever comfortable 7-Series 

and the brand new 6-Series were introduced in 1977, giving BMW 

a wide range. 

Spending the 80s’ with their four main models, BMW was looking 

for a suitable candidate for their 4x4 move by the end of 90s’. 

Acquiring Rover Group in 1994, BMW used Land Rover’s knowhow 

to introduce X5. They also started selling MG and Mini which 

were also included in the Rover Group. Later those years, BMW 

collaborated with the acclaimed controversial designer Chris Bangle. 

According to some, Bangle ruined BMW’s designs but to many 

others, he brought a brand new look to the brand. In the 90s’, BMW 

introduced Z8, Z3, 6-Series, X5 and X3 models one by one. They also 

hinted today’s i3 with unexpected moves on electric cars. BMW also 

acquired Rolls-Royce in the same years but this deal was quite tough 

with Volkswagen in play. In the end, Rolls-Royce stayed at BMW as 

Volkswagen bought Bentley. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra BMW fabrikası 

BMW’nin “Böbrek Izgarası”nın 100 yıllık evrimi 

MOTORCYCLES AND THE M RANGE 

Somewhere along this glorious journey, we have to mention BMW’s 

exquisite motorcycles and M-Series. BMW’s motorsports department 

M GmbH worked on improving BMW models’ performance, making 

them track ready, just like Mercedes-Benz’s AMG. They first 

introduced M1 as Ferrari and Porsche’s competitor, followed by 

legends like M3 and M5. Even though there were no M7s, BMW’s 

750i had a V12 engine and represented the brand in that engine 

category. BMW took part in Formula One, World Rally Championship, 

DTM, Le-Mans and almost all other motorsports races, earning so 

Isetta, motosiklet motorlu bir otomobildi 

Car 

127

ni unutmamak gerekiyor. BMW’nin motorsporları departmanı olan M 

GmbH, standart BMW modellerinin yüksek performanslı versiyonlarını 

geliştiriyordu. Ferrari ve Porsche’ye rakip olarak ortaya çıkan M1 sonrasında 

M3 ve M5 gibi efsaneler doğdu. Her ne kadar M7 diye bir 

model üretilmemiş olsa da BMW, V12 motorlu 750i sayesinde bu 

çok silindir geleneği nispeten genele yaymayı başardı. BMW, yükseliş 

döneminde Formula 1’den Dünya Ralli Şampiyonası’na, DTM’den Le 

Mans’a kadar her türlü motorsporlarına sayısız başarılar kazandı. Bu 

sayede gerçek anlamda motor ğreten bir şirket imajı çizildi. Bunu 

128 Otomobil 

destekleyen bir diğer unsur da motosiklet üretimiydi. Özellikle GS modelinin 

tanıtılmasıyla yeni bir kült yaratılmış oldu. GS bugün bile halen 

dünyanın herşeyi yapabilen en iyi motosikleti olarak anılmaktadır. 

ÖNÜMÜZDEKİ 100 SENEYE BAKIŞ 

BMW, 7 Mart 2016 tarihinde 100’üncü yılını kutlamak için bir konsept 

araç hazırladı. BMW Vision Next 100 ismindeki bu sütlü kahve rengi 

araç sadece garip rengi ve yukarı doğru açılan kapılardan ibaret bir şov 

otomobili değil. Geometrik şekillerden oluşan çamurluklarıyla da daha

önce eşi benzeri görülmemiş bir başyapıt. Tekerlek yuvarı bulunmayan 

BMW Vision Next 100’ün direksiyonu çevrildiğinde aracın gövdesi esneyerek 

ortaya sinyaller ya da uyarı ışıkları çıkıyor. Otonom sürüş yani 

sürücüsüz teknolojiyi barındıran BMW Vision Next 100, istenildiği takdirde 

BMW’nin karakteristik sürüş keyfini sürücüye bırakabiliyor. Kabin 

içine gömülen direksiyon bu konumdayken yerinde estetik bir biçimde 

çıkıyor. Kokpitte yer alan geometrik bölümlerden de aracın özellikleri 

takip edilebiliyor. “Yaşayan Geometri” adındaki detaylar arasında, 

kabin içinde yaklaşık 800 adet hareket eden üçgen bulunuyor. Ön 

cama internetten aradıklarınızı yansıtabildiğiniz gibi, bu ürünleri en yakın 

nereden temin edebileceğiniz bilgisini de edinebiliyorsunuz. Ayrıca 

yol üzerindeki tüm parametreler aktarılabiliyor. Otonom sürüşe geçildiğindeyse 

yapmanız gereken tek şey sadece rahatlamak. İsterseniz 

araç içindekilerle sohbet edin isterseniz de ara bir şekerleme yapın! 

BMW’nin tekerlekler üzerindeki robot olarak andığı BMW Vision Next 

100’deki özelliklerden bir çoğu, çok uzun bir süre beklemeden gerçek 

hayatta karşımıza çıkacak. O tarihe kadar i3 veya i8 gibi elektrikli BMW 

modelleri ile idare edeceğiz. Bu bile şimdilik yeterli! 

many big titles and trophies. All these achievements brought BMW 

an image of important engine producer image. All these aside, BMW 

also kept producing bikes. The ever legendary GS was also introduced 

around the same years with the M-Series and even today, GS is 

considered the only bike that you can do almost everything with! 

A LOOK TO THE NEXT 100 YEARS… 

BMW prepared a very special concept car for its 100th anniversary 

on 7 March 2016. BMW Vision Next 100 was not all about show 

business and cool looks. It’s a masterpiece with its all geometric 

mudguards. BMW Vision Next 100 has no tire slots so when you 

steer the vehicle, the car actually stretches and displays certain lights 

and warning signals according to its movement! It has autonomous 

driving feature but you can also go behind the wheel for an iconic 

BMW experience. Buried inside the interior, the steering wheel pops 

out in a very aesthetic way should you decide to drive the car. You 

can also track the “Living Geometry” on the displays. There are 

800 moving triangles located inside the car. With these, you can 

project your Internet browser on the front window and get detailed 

information on where to get the items you’ve searched for. All 

the parameters about the car, the road and the driving experience 

can also be found on the displays. All you have to do when you 

activate the autonomous driver is to sit back and relax. Either take a 

powernap in the car or have a nice conversation with your friends… 

Considered as robots on wheels by BMW, Vision Next 100’s various 

features will be fully included in new models in years to come. Until 

then, we’ll experience what future smells like with i3 and i8’s all 

electric drive. Even these models offer plenty to discover! 

Car 

129





130 

Otomobil 

Veyron’a teşekkürler, Chiron ile rekorlar kırmaya devam. 

Bugatti’nin yeni hiperspor modeli, 1500 beygirlik gücüyle güç, 

hız ve ayrıcalık konusunda yeni standartlar belirliyor. 

THERE IS NOTHING BETTER THAN THIS 

(FOR NOW): BUGATTI CHIRON 

Thank you Veyron! Now it is time to keep breaking records with Chiron! This hyper sports 

model of Bugatti, sets new standards in power, speed and privilege thanks to its 1500 HP.

Volkswagen Grup çatısı altında yeniden hayata geçen ve dünyanın 

en güçlü, hızlı ve pahalı seri üretim unvanlarını uzun bir süre elinde 

bulunduran Veyron’un yerini artık Chiron’a devretme zamanı geldi. 

2015’te üretimi sonlanan Veyron’un yerini Chiron alıyor ve ilk teslimatlar 

başladı bile! 

Veyron, which has been produced again under the Volkswagen 

Group and has had the titles of the most powerful, fastest and most 

expensive serial production for a long time, is now leaving its place 

to Chiron. Chiron is replacing Veyron, whose production was ended 

in 2015 and the first orders have already been delivered! 

463 KM/S İLE YOL ALABİLMEK MÜMKÜN 

Bugatti Chiron, öylesine güçlü ve hızlı ki, Veyron bile yanında yavaş 

kalabiliyor! 1.500 beygirlik Chiron 1600 Nm’lik torkuyla da dünyanın 

dönüş hızını bile tersine çevirebilecek bir güç kaynağına sahip! 8 

litrelik W16 motor 4 turbo ile besleniyor. Turbo beslemelerin ikisi 

boşluk oluşmaması için sürekli devrede iken diğer ikisi tam gücü 

sağlamakta yardımcı oluyor. 0-100 km/s hızlanmasını 2.4 saniyede 

tamamlayan Chiron, 6.5 saniyede 200 km/s, 13.6 saniyede de 300 

km/s’ye ulaşabiliyor. Bu hızlanma 400 km/s’yi rahatlıkla geçebiliyor 

ve güvenlik sebebiyle 420 km/s’de sonlandırılıyor. Ancak elektronik 

limitör kaldırıldığı durumda tahmin edilen maksimum hız 463 km/s. 

Chiron, hız göstergesinde 500 km/s yazan ilk seri üretim otomobil! 

TAVİZSİZ LÜKS VE TEKNOLOJİ 

Chiron’un muhteşem performans figürleri tesadüf değil. Veyron gibi 

karbon-fiber gövdesi ultra hafif ve dünyanın en sağlam yapılarından 

birini sunan Chiron, 4 tekerleğinde bağımsız süspansiyon ve 4 teker- 

IT IS POSSIBLE TO CRUISE WITH 463 KM/H 

Bugatti Chiron is so powerful and fast that even Veyron can look 

slow next to it. Chiron has enough power to make the world turn 

the other way around thanks to its 1500 HP and 1600 Nm torque! 

The 8lt W16 engine is fed by 4 turbos. While two of the turbos 

are constantly active to avoid dullness, the other two only activate 

to provide the full power. Chiron, which takes only 2.4 seconds to 

speed from 0 to 100 km/h, can reach 200 km/s in 6.5 seconds; 

and 300 km/h in 13.6 seconds. This speeding easily goes over 400 

km/h, but is ended 420 km/h for security reasons. However the 

estimated maximum speed is 463 km/h, once the electronic limiter 

is removed. Chiron is the first serial production car that has 500 

km/h on its speed indicator. 

LUXURY AND TECHNOLOGY WITHOUT COMPROMISES 

The extraordinary performance figures of Chiron is not a coincidence. 

Its carbon-fiber body is ultra-light, just like Veyron’s and it is one of 

Car 

131

Chiron’un 100 litrelik yakıt deposu, tam gaz kullanılması durumunda yaklaşık 8 dakikada boşalıyor! 

Chiron’s 100 lt fuel tank gets empty in around 8 minutes if it is used in full power. 

132 lekten çekiş sistemi sunuyor. Havada asılı duran klima kontrolleri, en 

hafif metallerden şekillendirilmiş ve muhteşem el işçili ile tamamlanan 

derinin etrafında parıldıyorlar. Cihron’un iki kişilik çok geniş 

kabininde devasa multimedya göstergeleri gibi şatafat yok. Form ve 

fonksiyonellik her noktada kendini gösteriyor. Buna bir örnek olarak 

navigasyon ekranı gösterge panelinin içinde yer alıyor. 

GELENEKSEL TASARIM 

Chiron pek çok noktasında bir Bugatti olduğunu belli ediyor. Şans 

getirdiğine inanılan “At Nalı” radyatör ızgarası burunda gururla yer 

alıyor. Hatta Veyron’a göre çok daha büyük ve öne doğru uzanmış 

durumda. Dörder adet kare formlu LED farları kapsayan bakışları çok 

vahşi. Bugatti Type 57SC Atlantic’ten esinlenen genel formda, önden 

başlayıp arkaya uzanan omurga çok belirgin. Motor ortada uzunlamasına 

yerleşimli ve çok daha ufak bir alandan seyredilebiliyor. Ar- 

Otomobil 

the most solid structures in the world. Chiron offers 4 independent 

suspensions in its four wheels as well as four-wheel drive system. 

The AC controls that hang in the air are made of the lightest metals 

and shine around the leather that was finished a magnificent 

hand work. In Chiron’s two-people, very large cabin, there are 

no such gimmickry as humongous multimedia displays. Form and 

functionality present themselves at every point, for example the 

navigation screen is located in the display panel. 

TRADITIONAL DESIGN 

Chiron shows that it is a Bugatti in many parts. The lucky ‘horseshoe’ 

and the radiator grille are proudly located on the nose. Actually, the 

nose part, compared to Veyron, is much bigger and extends more to 

front side. Its gazes that include four square-shaped LED headlights 

are very wild. In the general form, which was inspired from Bugatti

kada yine yükselebilen bir spoyler mevcut. Stop lambaları ise incecik 

kırmızı LED bir şerit olarak devasa hava çıkışlarının üstünde duruyor. 

Merkezi konumlu çift çıkışlı egzozlardan yayılan sesler ise iç gıcıklayıcı. 

Profilden bakıldığındaysa Chiron, devasa C formlu detayıyla 

yollardaki tüm otomobillerden ayrılıyor. 

2.5 MİLYON EURO’LUK FİYATA RAĞMEN… 

Sadece 500 adet üretilecek olan Chiron, sergilendiği Cenevre Otomobil 

Fuarı’nın ardından yaklaşık 200 adet siparişi aldı bile! Her 

ülkede farklı vergiler olduğundan aracın fiyatını Bugatti 2.5 milyon 

Euro olarak açıklıyor. Elbette vergiler hariç. Volkswagen Grubu’nun 

her Veyron’dan zarar ettiği gerçeği Chiron’da da devam edecek gibi 

görünüyor. Bu sebeple Chiron, dünyanın en pahalı seri üretim otomobili 

olmasına rağmen bu fiyata bu kadar çok otomobili almanız 

mümkün değil! 

Type 57SC Atlantic, the spine that starts from the front and goes 

to the back side is very distinct. The engine is located vertically at 

the center and can be seen through a much smaller space. At the 

back there is a spoiler that can raise. The stop lights are a red, thin, 

LED stripe and are located above the huge air outlets. The noise of 

the dual outlet exhausts that are located at the center is seductive. 

When looked at from the profile, Chiron stands out among all other 

cars with its giant C-shaped detail. 

DESPITE THE PRICE OF 2.5 MILLION EUROS … 

Chiron, which will have only 500 examples, has already received 

around 200 orders after the Geneva Auto show, where it was 

presented. Because different countries have different taxing 

systems, Bugatti announced the price of this car –taxes not includedas 

2.5 million euros. The fact that Volkswagen Group lost money 

with every single Veyron seems to be the same with Chiron, as 

well. That’s why even though Chiron is the most expensive serial 

production car in the world, it is totally worth spending that much 

on, considering all the things that if offers. 

Car 133



VAR MI BENZERİ? 


CONVERTIBLE 

Lüks SUV markası Range Rover, Evoque Convertible ile muhteşem bir 

boşluğu fark ediyor ve sınırsız özgürlük hissi sunuyor. 

IS THERE ANYTHING LIKE THIS? 

RANGE ROVER EVOQUE CONVERTIBLE 

Range Rover, the luxury SUV brand, offers a feeling of 

infinite freedom with Evoque Convertible. 

134 

Otomobil

Crossover ve SUV’ler her geçen gün daha fazla garaja giriyor. En ufağından 

en büyüğüne sürekli yeni bir boşluk kapatılıyor. Lüks SUV’nin 

yaratıcısı Range Rover da bu boşlukları dolduranlardan biri olmayı 

sürdürüyor. Markanın en kompakt SUV’si artık sınırsız açık hava keyfini 

sunan Evoque Convertible’ı sunuyor. 

Üstü açık (Cabrio) SUV, yeni bir fikir değil ama bugüne kadar kimse 

gerçek anlamda bir başarı elde edemedi. Böylesine riskli bir aracı, 

yüksek mühendislik ve muhteşem bir tasarım sunarak gerçekleştirebilirsiniz. 

Range Rover Evoque Convertible’da da bunların hepsi var. 

3 ve 5 kapılı gövde tiplerinde üretilen Evoque, markanın muhteşem 

arazi kabiliyetini üst düzey bir tasarımda sunuyordu. Convertible versiyonunda 

da bunlara ek olarak katlanabilen kumaş bir tavan eklenmiş. 

Z biçiminde katlanan bu tavan piyasadaki en uzun örneklerden 

bir tanesi. 30 km/s’lik hızla hareket ederken dahi tavanı katlayabiliyorsunuz. 

18 saniyede açılan tavan 21 saniyede de kapatılabilme 

özelliğine sahip. Bu sayede sadece trafik ışıklarında beklerken değil, 

yolunuza devam ederken de Evoque’un kabuğunu değiştirebiliyorsunuz. 

Katlanan tavan mekanizmasına rağmen Range Rover Evoque 

Convertible halen 251 litre bagaj hacmi sunabiliyor. 

18 saniyede üstsüz kalabilen Evoque Convertible 21 

saniyede yeniden coupe formuna kavuşabiliyor. 

Evoque Convertible, which turns into a roofless car in 

18 seconds, can take its coupe form in 21 seconds. 

More and more people buy crossovers and SUVs. From the biggest 

to the smallest, every car fills a gap in the automobile industry. The 

creator of luxury SUV, Range Rover, continues to be a brand that fills 

some of these gaps. The most compact SUV of this brand now offers 

outdoor fun with Evoque Convertible. 

A Convertible SUV is not a new idea, however no brand has been 

able to really succeed in it until today. One can make such a risky 

car only with high engineering and an extraordinary design, both 

of which Range Rover Evoque Convertible has. Evoque, which has 

3 and 5-doored body alternatives, offers the wonderful off-road 

talents of this car in a high-end design. The convertible version has 

a foldable fabric roof in addition to the Evoque. Its Z-shaped foldable 

roof is one of the longest examples in the market. You can fold 

the roof even while you are driving with 30km/h. The roof, which 

opens in 18 seconds, closes in 21 seconds. This gives you the chance 

to open or close the roof not only when you are waiting at the 

traffic lights, but also while you are cruising. Despite its foldable roof 

mechanism, Range Rover Evoque Convertible can still offer 251lt 

luggage volume. 

Car 

135

136 GÜVENLİKTEN ÖDÜN VERMEYEN ÖZGÜRLÜK HİSSİ 

Kumaş tavanı tamamen katlandığında çok geniş bir açık alan oluşan 

Range Rover Evoque Convertible’da güvenlikten ödün verilmiyor. 

Arka yolcuların arkasına yerleştirilmiş olan alüminyum koruma barları, 

olası bir devrilme durumunda yaklaşık 90 milisaniye içinde saklandıkları 

yerden çıkarak yükseliyorlar. Ekstra güçlendirilmiş ön cam çerçevesinin 

de yardımıyla bu takla barları yolculara tam koruma sağlıyor. 

YÜKSEK TEKNOLOJİLİ İÇ MEKAN VE GÜÇLÜ MOTORLAR 

Land Rover’da ilk defa sunulan teknolojilerden biri iç mekanda karşımıza 

çıkıyor. Yeni nesil bilgi/eğlence sistemi InControl Touch Pro, 

10.2 inçlik dokunmatik ekran üzerinden kontrol ediliyor. Bu sistem, 

akıllı telefonlarla tam entegrasyon, kapıdan kapıya navigasyon, 3G 

bağlantısı ve yüksek kalitede bir müzik/ses sistemini barındırıyor. 

Bu araç bir Range Rover olunca teknolojiler arasında zorlu koşulları 

Otomobil 

FEELING OF FREEDOM WITHOUT COMPROMISING FROM SAFETY 

Range Rover Evoque Convertible, which offers a really wide space 

once its roof is folded, does not compromise from safety. The 

aluminium protection bars located behind the back seats rise up 

in case of a turnover in only 90 milliseconds. Also with the help 

of the extra reinforced windshield frame, these bars provide the 

passengers with complete safety. 

HIGH-TECHNOLOGY INTERIORS AND POWERFUL ENGINES 

We come across with one of the technologies that were first available 

in Land Rover in the interior of Evoque Convertible. The new generation 

infotainment system InControl Touch Pro is controlled from the 10.2 

inch, touch screen and includes features such as integration with 

smart phones, door-to-door navigation, 3G connection and a high 

quality music/audio system. Because it is a Range Rover car that we

Şov zamanı: Daire şeklindeki otomatik vites topuzu, araç çalıştırılınca yerinden yükseliyor. 

Show time: Round lever knob rises when the car is started. 

kolaylaştıran sistemler de mevcut. Tek bir tuş üzerinden ayarlanan 

Terrain Response sayesinde üzerinde ilerlediğiniz yola göre aracın 

çekiş sistemini ayarlayabiliyorsunuz. Öte yandan All-Terrain Progress 

Control ile daha da fazlasına sahip olabilirsiniz. Bir diğer özellikte su 

geçişlerinde fayda sağlıyor. Derinlik sensörleri sayesinde nehir ya 

da gölleri aşmaya çalıştığında araç size batma sınırınızı aktarıyor ve 

güvenle ilerlemenizi sürdürüyorsunuz. Hiç arazi tecrübeniz olmasa da 

gitmek istediğiniz yeri yol belirlemiyor! 

Range Rover Evoque Convertible’da, son dönem Jaguar ve Land Rover 

modellerinde görmeye başladığımız 2.0 lt’lik turbo dizel motor 

görev yapıyor. Ingenium adındaki bu motor 180 HP güç üretiyor 

ve Range Rover Evoque Convertible’ın sadece 5.7 lt/100 km yakıt 

tüketmesini sağlıyor. Haziran 2016’dan itibaren Range Rover Evoque 

Convertible teslimatları başlıyor. Türünün tek örneği bu SUV’yi mutlaka 

yaşamalısınız. 

are talking about, it is not surprising that this car is also equipped with 

systems that ease the tough cruising conditions. Thanks to Terrain 

Response, which is controlled with only one button, you can adjust 

the traction level of the car according to the terrain you are cruising on. 

Additionally, thanks to All-Terrain Progress Control, you can have even 

more. Another technical specification addresses the water passages. 

Thanks to the depth censors that show your sinking limit, you can 

cruise safely in rivers and lakes. Even though you have no off-road 

experience, the road does not determine where you want to arrive! 

We also have the 2.0 lt turbo diesel engine that we are used to 

seeing in the latest Jaguar and Land Rover models. This engine, 

which is named Ingenium, generates 180 HP and enables Range 

Rover Evoque Convertible consume only 5.7 lt of petrol per 100 km. 

Range Rover Evoque Convertible will be available starting from June 

2016. You must definitely experience this one of a kind SUV. 

Car 

137

LÜKS BİR OTELİN 

ÖTESİNDEKİ DENEYİM 

Hazırlayan: İrem Gültan 

138 

Özel Haber 

Çırağan Kempinski’yi yalnızca bir otel olarak adlandırmak doğru 

olmaz, zira onda çok daha fazlası var. İstanbul’daki en köklü geçmişe 

sahip alanlardan birinde yaşıyor öncelikle: Çırağan Sarayı’nda. Bu da, 

koskoca bir tarih ve onun getirdiği bir ruh demek…

AN EXPERIENCE BEYOND A LUXURY HOTEL 

It wouldn’t be correct to describe Çırağan Kempinski as a hotel only, because it has 

so much more to offer. It is located in one of the most historic locations in Turkey: 

Çırağan Palace, with all the great history and the spirit it inholds. 


139

140 Öyle bir ruhu var ki otelin, ana kapıdan içeri adım attığınızdan itibaren 

uzun yıllardır tanıdığınız biriyle karşılaşmış gibi hissediyorsunuz. 

O aşinalık sizi sarıp sarmalıyor ve kendinizi evinizde hissettiriyor. 

Uzunca bir süreliğine bolluk, bereket ve zenginlik yayan duvarların 

çevrelediği bu sarayda barınma isteği uyanıyor içinizde. 

Çiçek buketiyle karşılanmanın verdiği o özel ihtimam, en başından 

sizi yukarıya çıkarıyor. Sonrasında odama eşlik edilerek yerleştiğimde 

fark ediyorum ki, yatak deniz manzarasını tam karşısına almış. Yalnızca 

benimki değil, Çırağan’ın birçok odasından Boğaz’ın o nefes kesici 

manzarasına hakimsiniz. Dolayısıyla ne yapsanız kaçamayacağınız 

şekilde romantizmin kucağına düşüyorsunuz. Konaklamaya dair tüm 

özel deneyimleri yaşamak üzere bir programım var. Ben tamamını 2 

güne sığdırmaya çalışsam da, otel konuklarına tavsiyem bu deneyimi 

en azından 3-4 güne yayarak tadını çıkarmaları. 

Turuma öncelikle otelde, daha doğrusu sarayda bir gezintiye çıkarak 

başlıyorum. Çırağan Sarayı’na daha önce gittiyseniz, fark etmişsinizdir: 

Otel binasının azıcık uzağında gotik detaylar taşıyan ama 

bir o kadar da romantik saray yer alır. Burada bulunan suit odaları 

da tabii ki sultanlara yakışır şekilde döşenmiş. Boğaz manzarasına 

hakim odalar, 360 derece tüm alanı görüyor. İki katlı süitlerin; alt 

katlarında oturma odaları, üst katlarında ise yatak odaları bulunuyor. 

Bu özel odalarda konaklama tercihinde bulunan konuklara ‘butler’ 

yani kahya hizmeti de veriliyor. Saray süitlerinde kalan konukların 

helikopterle havaalanı transferinin sağlanması ya da özel yatlarla 

Özel Haber 

The hotel has such an atmosphere that as soon as you step in from 

the main door, you feel like you have met someone you have 

known for years. The feeling of familiarity surrounds you and makes 

you feel at home. The desire to harbor in this palace; a symbol of 

wealth, abundance and prosperity for a long period of time. 

The diligence that stems from being greeted with a bouquet of 

flowers was more than enough to make me feel great. Later on, I 

was accompanied to my room and I settled in. That was the moment 

I realized the great sea view my bed was facing. It wasn’t only my 

room, in most of the rooms of Çırağan, you see the breathtaking 

view of Bosporus. Hence, you fall in the lap of romance and you 

can’t escape it no matter what you do, not that you wish to. I have 

a program set for me to experience everything special about this 

hotel. Although I tried to fit everything into two days, I recommend 

that you take at least 3-4 days to really relax and enjoy it. 

I start my tour around the hotel, or rather the palace. If you have 

already been to Çırağan Palace you must have noticed the gothic 

and romantic building of the palace nearby the hotel rooms, only 

separated by a garden. As you would expect, the suites in this 

building are furnished worthy of a sultan’s liking. All in command of 

the whole Bosphorus view, have a 360 degrees visual. Double storey 

suites comprise of living room areas on the ground and bedrooms 

on the upper floors. Guests who prefer to accommodate in these 

suites are also offered ‘butler’ services. Certainly, suite residents are

ulaşım olanağının sunuluyor olması, kendisini sultan gibi hissetmek 

isteyenler için ancak doğal karşılanabilir. Sarayın keyfini süren ünlüler 

arasında; Pavarotti, Madonna, Oprah Winfrey, İspanya ve Ürdün 

krallarının bulunduğunu belirtmeden geçmeyelim. 

Yoğunluğumuz heyecan verici ve özel bir aktiviteyle başlıyor: Baklava 

atölyesi. Çırağan Kempinski’nin önem verdiği bir konu bu, ne 

de olsa birçok otelin aksine kendi baklavalarını açmak üzere mutfağın 

bir bölümünü sırf bu işe ayırmışlar. Orada, iki ustamız bize bu 

zanaatin tüm inceliklerini yakından görme fırsatı sunuyor. Oldukça 

zahmetli bir sürecin sonunda, zar kadar ince yufka katlarının üst üste 

yerleştirilerek arasına kurutulmuş meyvelerden bir karışım ekliyorlar. 

Bize özel hazırlanan bu tepsi haricinde, farklı çeşitleri de bulunuyor 

tabii: Geleneksel fıstıklı, ayrıca cevizli ve kakaolu gibi. Malzemelerin 

tamamı, şeflerimizin kendileri gibi Gaziantep’ten geliyor. Tepsimizin 

fırına verilmesinin ardından, baklavamızın tadına bakmayı iple 

çekiyoruz. Fırından çıktığında, meyvelerin ağzımızda erimesi ve çıtır 

katların nefis tadı bizi kendimizden alıyor. O anda, bunca zahmete 

değen başka bir tatlı hayal edemiyorum. Mutfağın sıcaklığından gün 

ışığına geçiyoruz, bu kez sırada havuz keyfi var. Şansıma, inanılmaz 

güzel bir gün; şezlonglarda uzanıp dinlenmek ve havuzun kenarında 

denizin eşsiz manzarasına dalıp gitmek için. Akşam güneşi binaların 

arkasında kaybolmaya başladığında, ferahlatıcı içkilerimizi yudumlama 

vakti de gelmiş oluyor. Yorucu bir günü sonlandırmanın en harika 

yollarından biri bu, hele ki yanında keyifli bir sohbet olursa… 

transferred via helicopter to and fro airport. They may also choose 

to pull alongside the deck with their yachts, which would be normal 

for anyone that likes to feel like a sultan. Among celebrities who 

enjoyed these suites are; Pavarotti, Madonna, Oprah Winfrey, kings 

of Spain and Jordan. 

Our intensive program starts with a special and exciting activity: 

Baklava workshop. This is a topic that Çırağan Kempinski gives 

importance to, after all, contrary to other hotels, they allocated a 

part of their kitchen for baklava. There are two masters there, who 

offer us the chance of closely seeing every detail of this craft. After 

a very demanding process, they put dried fruits between the very 

thin pastry dough. Except this special version that was prepared 

for us, they also have other kinds: traditional one with pistachios; 

walnuts and cacao. All the ingredients, just like our special chefs 

come from the heart of it: Gaziantep. As our tray is rolled into the 

oven, we are anxious to have a taste of it. After it comes out, the 

first bite steal us away with the juicy interior of fruits combined 

with the delicious crusty layers. At that moment, I cannot imagine 

another dessert that would be worth of all the effort put into it. We 

left the heat of the kitchen and went towards the sunshine, this 

time the pool was awaiting. Luckily, it was a beautiful day to lay 

down on the deckchairs, relax and enjoy the unique view of the 

sea. When the sun was setting behind the buildings, it was time 

for us to enjoy our refreshing drinks. This is one of the best ways 


141

Bosphorus Grill’in açıldığı gün olması nedeniyle, odama gidip hazırlandıktan 

sonra yeniden aşağı inerek restoranda ayrılmış masama 

geçiyorum. Boğaz şeridinde, denizin bu kadar yakınında olduğunuz 

nadir noktalardan birindeyim. Boğaz köprüsünden Tarihi Yarımada’ya 

ve Kız Kulesi’ne müthiş bir manzarayı ve ışıklarını doyasıya 

izleme imkanı sunuyor, restoran. Envai çeşit meze, zeytinyağlılar, 

deniz mahsülleri ve ızgara etlerden oluşan açık büfede gezindikten 

sonra siparişimi masadan veriyorum. Şaraplar konusunda oldukça 

bilgili garsonumun önerdiklerinin arasından seçim yapıyorum. Bir de 

öğreniyorum ki, konuklar yemekten sonra restoranın iskelesinden 

tekneye binerek istedikleri mekana taşınabiliyorlar. İstanbul’un gece 

ışıkları yanmaya başladığında, büyüleyici bir atmosferin ve lezzetli 

yemeklerin etkisiyle doymanın ötesinde bir haz, yaşadığım. 

Karşımda Boğaz manzarasıyla yine harika ve güneşli bir güne uyanıyorum. 

Sabah kahvaltısı, otelin Laledan restoranında açık büfeyle 

başlıyor. Öylesine zengin bir menüye sahip ki, tıka basa yememek 

elde değil. Kendimi dizginlemeye çalışarak, öğle yemeğine de yer 

ayırma gayretiyle en beğendiklerimden bir tabak hazırlıyorum. Çırağan’ın 

olağanüstü ve dingin bir peyzajı var. Terasta, bu alabildiğine 

geniş bahçelerine dalıp giderken kahvemi yudumluyorum. Sıra, havuz 

ve güneşlenmeye gelmeli; böyle güzel bir gün kaçmaz! 

Güneşe, gökyüzüne ve yüzmeye doyduktan sonra sarayın hamamındaki 

randevuma yetişiyorum. Otelin güleryüzlü ve ilgili personelinin 

karşıladığı Spa’da ilk iş: Buhar odası ve saunada toksinlerden kurtulmak. 

Daha sonra, hamamın korktuğumun aksine ılık ve loş ortamında 

kurnanın üzerine alınıyorum. Havluların üzerine uzandıktan 

sonra, kese faslı başlıyor. Sertlik derecesini size göre ayarladıkları bu 

ölü deriyi arındırma safhasını köpüklü masaj takip ediyor. Belki, birçok 

hamamda benzer bir prosedür uygulanıyor olabilir ama burada 

Çırağan’ın imzası olan ‘zeytinyağlı ve ballı’ karışım devreye giriyor. 

Yumuşacık köpüklerden bir yorganın üzerinize serilerek masaj olurken 

kendinizi bir saatliğine sultan gibi hissetmemek mümkün değil. 

Bütün bir yılın ve çalışmanın yorgunluğunu atmanın daha ideal bir 

yolu olabilir mi, bilemiyorum. Durulama ve dinlenmenin ardından 

ne yazık ki bu güzel rüyadan uyanıp gerçek dünyaya dönüyorum. 

Burada, Çırağan Sarayı’nı gezerken hayran olduğum tarihi hamamından 

da biraz bahsetmem gerek. Yapımına 16. yüzyılın sonlarına doğru 

başlanan saray, aslında o zamanların amirali Kılıç Ali Paşa’nın yalısı 

olarak düşünülmüş ve ahşaptan inşa edilmiş. İlerleyen zamanlarda, 

defalarca yıkılıp yeniden yapılan saray son haline 19. yüzyılda Sultan 

Abdülaziz’in isteğiyle gelmiş. Öğrendiğime göre, birçok farklı mimari 

tarzı barındırması da bundan kaynaklanıyor. Ancak, ne yazık ki 

1910’daki yangında mermer duvarları ve sütunları haricinde kurtulan 

yalnızca ‘Türk Hamamı’ olmuş. Günümüzde çok özel bir ortama sahip 

bu hamam, işlevini etkinlikler için koruyor. Bunların arasında; nikah 

142 Özel Haber

of ending a tiring but pleasant day, especially alongside with a nice 

chat. As it was the day that Bosporus Grill opened, I went back to 

my room, got ready and sat at my table that was reserved for me 

in the restaurant downstairs. I was in a unique point, so close to the 

sea in the Bosporus line. The whole view from the Bosphorus bridge 

all the way to the Historic Peninsula and the Maiden Tower; the 

restaurant is offering a beauty of lights. After going through the open 

buffet consisting a wide variety of appetizers, seafood and grills; I 

ordered those I set my eyes on from my table. I picked among the 

wines that my waiter, who was very knowledgeable about wines, 

recommended me. Besides I learn from him that guests may choose 

to leave the restaurant in a boat by the deck. As the coastline of 

Istanbul start to light up one by one, the pleasure is more than 

having a delicious meal, thanks to the magical atmosphere. 

Next day, I woke up to a sunny day again, facing the Bosporus. The 

breakfast starts with open buffet at the Laledan restaurant of the 

hotel. You have such wide variation that, it is almost impossible to 

stuff yourself fully. Trying to control myself and also trying to save 

some space in my stomach for lunch, I prepared a plate for myself 

with what I liked most. Çırağan has an extraordinary and serene 

landscape. On the terrace, I enjoyed my coffee looking at the big 

gardens. Enjoying the pool and sunbathing was next, you mustn’t 

waste such a beautiful day! 

After I was satisfied with the sun, sky and swimming; I made it to 

my appointment at the Turkish bath of the hotel. The first order of 

business at the spa with attentive and friendly staff: detoxing in 

the steam room and sauna. Later, I laid on the towels on the basin 

of the bath, in a warm and dim atmosphere and then began the 

peeling session. This process, whose intensity is adjusted according 

to your wishes and, which gets rid of the dead skin layer; is followed 

by a foamy massage session. It might be possible that the same 

processes are applied in many other baths and spas, however, here, 

the Çırağan’s product, ‘the mixture with olive oil and honey’ makes a 

lot of difference. It is impossible not to feel like royalty when you are 

receiving a massage while laying on a duvet of soft foams. I don’t 

know if there is a better way of getting rid of the exhaustion of the 

whole year of working. After rinsing and relaxing, I unfortunately 

had to wake up from this amazing dream and go back to the real 

world. 

Here, I have to describe the breathtaking historical hammam while 

I visited on my tour of the hotel. The original palace was first built 

towards the end fo the 16th century as a mansion for the Ottoman 

Admiral, Kılıç Ali Pasha. In the following years, it was destructed 

and rebuilt several times only to find its latest form during the 

19th century, by the order of Sultan Abdulaziz. As I found out, the 


143

abundant architectural styles arise from that fact. Unfortunately, the 

big fire in 1910 destroyed the whole palace, except the marble 

columns and this specific ‘Turkish Bath’. With an exquisite ambiance 

that hammam is still used for special occasions, such as; wedding 

törenleri, kokteyller ve hatta bir kere gerçekleştirilmiş bir mücevher ceremonies, cocktail gatherings and even a jewellery exhibition, 

sergisi de bulunuyor. 

once held here. 

Bulutların üzerinden yeryüzüne indiğimde farklı bir şımartılma When I set foot on the earth from the clouds, another way of 

bekliyor beni. Pastane şeflerinin Tülin Şahin’le bir araya gelerek spoiling was awaiting me. The pastry chefs come together with Tülin 

geliştirdiği ve her sezon değişen özel bir kek sunumları var: Tuli’s Şahin and make a muffin presentation, which changes every season. 

Cake. Şöyle tarif edeyim size bu tatlıyı; tahmin edebileceğiniz gibi It is called Tuli’s Cake. Let me describe this dessert to you: as you 

hafif olmasına gayret edilmiş, lezzetinden ödün vermeden ve çölyak can guess, they are going for a light dessert without conceding from 

hastaları da düşünülerek glütensiz hazırlanmış. Kekin içine saklanan taste. They also take the people suffering from coeliac disease in 

kayısı ve yaban mersininden hazırlanan sürpriz, dışında turkuaz ve consideration and hence, the dessert is gluten-free. With the apricot 

şeftali tonlarında ‘pannacotta’yla kaplanmış. Canınız tatlı çektiğinde and blueberry blend disguised inside, the cake is covered with a 

suçluluk duymadan yiyebileceğiniz bu hafif tatlı her öğleden sonra light mixture of ‘pannacotta’ in turquoise and peach colours. This 

Gazebo’nun muhteşem manzarası eşliğinde sunuluyor. 

cake that you may enjoy free of guilt is offered every afternoon at 

Önünden geçip de henüz girmediğim ama ilk fırsatta keyfini sürmeyi the pretty scene outset to the gardens of Gazebo. 

hayal ettiğim bir alan var: Le Fumoir. 2012’de hayata geçirilen camdan 

tavanlı ve yanları açık tarz sahibi bir bar bu. Akşam üzerleri, içkisi Le Fumoir. Built in 2012, this bar is as airy as it can be with glass 

There’s yet another special place I passed by, but haven’t entered: 

ve purosuyla rahatlamanın tadını çıkarmak isteyenler için daha özel ceilings and open space. As the sun begins to set, I cannot think of a 

bir ambiyans düşünemiyorum. Palmiye ağaçlarının arasında gizlenen better secluded area for those who might enjoy a drink or two and 

mekan, bir yandan da dünyanın bambaşka bir köşesinde, Latin Amerika’daymışsınız 

hissi veriyor. 

feel as if you may be somewhere in Latin America. 

smoke a cigar. Enshrined by palm trees, the ambiance makes you 

Odamdan, işini severek yapan otel personelinden ve Çırağan Sarayı’nın 

konforlu ve zevkli atmosferinden ayrılma zamanı geldi- 

this place and the comfortable and tasteful atmosphere of Çırağan 

I was sad to leave my room, a staff who are so passionate about 

ğinde, üzgünüm. Yeniden gelip benzer deneyimler yaşamayı iple Palace. I am looking forward to my next stay and having delightful 

çekiyorum… 

experiences all over again… 

144 Özel Haber

FRANSIZ ASALETİ NEW YORK’A YERLEŞİYOR… 

New York gibi bir şehirde bile, tam anlamıyla 5 yıldızın hakkını veren çok 

fazla otel bulunmuyor ne yazık ki. Baccarat’nın oteliyse büyük harflerle 

lüksün tanımını yeniden yapıyor. Kristalleriyle gözlerinizi kamaştırmadan, 

her yerinde ışık oyunlarını izleyeceğiniz atmosferiyle zevk içinde bir 

yaşam ve konaklama olanağı sunuyor, Baccarat Hotels&Residences. 

Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret ettiyseniz, büyük salonundaki ‘Halife’nin 

Merdiveni’ne rastlamışsınızdır, elbet. Eğer bugüne dek dikkatle 

bakmadıysanız, bir sonraki gidişinizde bu şaheseri yakından incelemenizi 

tavsiye ediyoruz. Zira, kristallerden oluşan bu muhteşem 

avize, bir Baccarat. 

Baccarat, Fransa kralı 15. Louis’nin şaşaaya ve asaletin görkemini 

yansıtan varlıklara verdiği değer sonucu ortaya çıkan bir marka. 

Zenginlik hissini en iyi yansıtmanın yollarından biri de şüphesiz, 

camın özel olarak işlenmesiyle ortaya çıkan kristallerden bir dünya 

meydana getirmiş. 1764’te kurulan marka bugüne dek birçok sarayı, 

devlet adamlarının ve ünlü sanatçıların köşklerini süslemiş. Kristalin 

parlaklığı ve berraklığından oluşan hazinenin modern dünyaya aktarılması 

da Baccarat Hotels&Residences NY gibi hizmet sektörüne ait 

değerlerin yaratılmasına kadar uzanıyor… 

If you have been to Dolmabahce Palace, you have also definitely 

seen the Khalif’s Stairs. If you haven’t taken a good look at it yet, 

we strongly advise you to do so in your next visit; since this extraordinary 

chandelier made of crystals is a Baccarat. 

Baccarat is a brand that came about because of the value given to 

the items reflecting the splendour and greatness of nobility by Louis 

the 15th of France. One of the ways to best reflect the feeling of 

wealth, undoubtedly caused the emergence of crystals, which are 

results of a special processing of glass. This brand, which was founded 

in 1764, has adorned many palaces and mansions of countless 

leaders and celebrities. The transfer of the treasure of crystals’ shine 

and lucidity to the modern world roots back to the creation of the 

values of service industry such as Baccarat Hotels & Residences NY. 

This hotel is the first hotel of the firm in New York and also one of 

146 

GT 

Özel Haber

FRENCH NOBILITY MOVES TO NEW YORK 

Unfortunately, even in a city like New York, there aren’t many hotels that 

fully qualify as a 5-star hotel. However, Baccarat Hotel redefines the concept 

of a luxury hotel in capital letters. Baccarat Hotels & Residences offers you an 

atmosphere where you can watch plays of light, and which dazzles you with 

its crystals; and gives you a chance of pleasant living and accommodation. 

Otelimize gelecek olursak; firmanın New York şehrindeki ilk oteli ve 

aynı zamanda da dünyanın en lüks otellerinden biri sayılıyor. MoMA, 

yani Modern Sanatlar Müzesi’ne komşu olan bina aynı zamanda 

Central Park’a da yürüme mesafesinde. 50 katlık binanın üst katlarına 

çıktığınızda ise, girişi ayrı taraftan olan rezidansla karşılaşıyorsunuz. 

Bir de Chevalier restoranı var ki, onun da girişi ayrı, en iyi otel restoranı 

ünvanını kapmış şimdiden. Ünlü kozmetik firması La Mer tarafından 

işletilen Spa ise, lüksün doruklarında rahatlama keyfini yaşatıyor 

misafirlerine. SOM ve Tony Ingrao gibi dünyaca bilinen tasarımcı ve 

içmimarlar tarafından yaratılan Baccarat Hotels & Residences çok 

büyük sayılmaz; lüks kavramına yakışacak nicelikteki odaları, 114 

adet. Rezidansında ise toplamda 60 daire bulunuyor. 2015’te ortaya 

çıkan otelin açılışı turizm sektörü açısından oldukça heyecan verici ve 

kendisi kentin simgesi olmaya aday. 

the most luxurious hotels in the world. It is one of the neighbours of 

MoMa, Museum of Modern Arts, and it is also walking distance away 

from the Central Park. When you go to the upper floors of the 50-storey 

hotel, you see the residence whose entrance is on a different side. 

Moreover, the de Chevalier restaurant has already received the title 

‘the best hotel restaurant in the world.’ The Spa, which is run by the 

renowned cosmetics brand La Mer, offers the pleasure of relaxation at 

the peaks of luxury. Baccarat Hotels & Residences, which was decorated 

by world-renown designers and interior architects such as SOM 

and Tony Ingaro, isn’t very big: it has 114 rooms that fit in the concept 

of luxury perfectly, and 60 flats in the residence. The opening of the 

hotel in 2015 was very a very exciting event for the tourism sector 

and the hotel is a candidate to become one of the symbols of the city. 

In the rooms of the hotel, which is a modern reference to the French 


GT 

147

Fransız geleneğine modern bir atıfta bulunan otelin odalarında kristalin 

dokusu ve görüntüsünden çok, hissini yaşıyorsunuz. Burada hiçbir 

detay abartı değil, her şey yüksek beklentileri olanların bile eksik 

bulamayacağı kadar incelikle tasarlanmış. Kalanların rahatı için her 

türlü konforun bulunduğu yatak odalarında, kristalden etrafa saçılan 

ışık kırılmalarını ve aydınlığın yarattığı ferahlığı hissediyorsunuz. Birçok 

farklı oda tipinde kalma seçeneğiniz bulunuyor, tabii hepsinde 

Ruinart şampanya ve Maison Ladurée sabit. Böyle bir lükse yakışır 

şekilde keyif yapmak isteyenler için hemen New York manzarasına 

nazır küveti öneriyoruz! 

Bu otelde, Baccarat’dan beklediğiniz görkem yerini sade ve şık bir 

zarafete bırakmış. Oldukça açık renkte ve yumuşak renklerin kullanıldığı 

dekorda her şey size lüksün içinde olduğunuzu hissettirirken bir 

yandan da sıcaklık veriyor. 

Sıkıcıya kaçmadan nötr renklerle dekore edilen odalar insanın içine 

ferahlık veriyor. Yatak odalarında, otelin genelinin aksine büyük 

kristal avizelere rastlanmıyor. Onun yerine lambader ve yatak başı 

lambaları gibi detaylarda hafif ve sade tasarımlarına yer verilmiş Baccarat’nın. 

Ama bu otelde Baccarat, aydınlık ve ışıklı bir atmosfer yaratmasıyla 

varlığını hissettiriyor diyebiliriz. İster iç mekanlarındaki göz 

yormayan ve nereden geldiği belli olmayan ışık olsun, ister boydan 

boya camlardan dışarı baktığınızda dikkatinizi çeken şehir ışıkları… 

tradition, you experience the feeling of the crystal rather than its texture 

and image. Here, nothing is exaggerated, but at the same time, 

everything is designed so finely that even the ones who have high 

expectations would not find it less than pleasing. In the bedrooms, 

which are equipped with all kinds of comfort for their guests, you 

feel the spaciousness of brightness and the refractions. You can stay 

at different kinds of rooms, but naturally in all of the rooms, you will 

find Ruinart champagne and Maison Ladurée. To those who want to 

enjoy this luxury to the fullest we instantly suggest the bathtub facing 

the view of New York. 

In this hotel, the glory you would expect from Baccarat leaves its 

place to a simple and classy elegance. Everything in the décor, which 

consists of light and soft colours, not only make you feel that you 

are surrounded by luxury, but also gives you a feeling of warmth. 

The rooms which are painted in neutral but definitely not boring 

colours, give you a feeling of spaciousness. Also, contrary to the 

over-all preference of big chandeliers in the hotel, you don’t come 

across with them in the rooms. Instead, other light and simple designs 

of Baccarat are used in the details, such as floor and the bed 

side lamps. However, we can easily say that Baccarat manages to 

make its presence felt by creating a bright and shining environment; 

be it the light that doesn’t tire your eyes and you don’t know where 

148 

GT 

Özel Haber

Kristal görkeminin daha yoğun olarak kullanıldığı yerler, ortak alanlar. 

Ana salon, 64 kollu bir Baccarat avizesinin altında zevkle döşenmiş 

şık bir ortamda yemek yeme deneyimi sunuyor ziyaretçilerine. Mermer 

masalar, açık tonda uygulanan dekor ve masanızın üzerindeki 

kırmızı gül buketlerinden etkilenmemek mümkün değil. Öğleden 

sonra otelde yorgunluk atmak üzere çaylarını yudumlayanlar için de 

ideal bir ortam. 

Ayrıca, yan tarafında kütüphanesi bulunan Baccarat Hotels&Residences’ın 

Fransız balo salonlarının ihtişamını modernize ettiği barı da 

birçok etkinliğe damgasını vuruyor. Burada, her an özel bir partinin 

içinde bulabilirsiniz kendinizi. Hemen bitişiğindeki terası da sabahtan 

akşama dek içeceklerini yudumlayanlara şık bir alan sunuyor. 

Rezidansından da bahsedelim sizlere biraz: 3 cepheye birden bakan 

ve farklı daire seçenekleriyle gelen binada, özellikle Penthouse’ın 

manzarası inanılmaz. Tepeden şehrin büyülü ışık oyunlarına doyamadığınız 

gibi, alabildiğine bir Central Park manzarası karşılıyor sizi. 

Bunda, dairelerin tamamının cephesinde boydan boya kullanılan camın 

etkisi yadsınamaz. Anlayacağınız, cama yapılan vurgu binanın 

her yerinde. Otelin hizmetleri arasında en özel bulduklarımızdan biri 

de; misafirlerini havaalanından klasik bir otomobille karşılamaları... 

it originates from, or the city lights that attract your attention when 

you look out from the windows that extend from ceiling to the floor. 

The places where the glory of crystals is more used are the common 

areas. You can eat under a 64-armed Baccarat chandelier in the 

tastefully decorated atmosphere of the main room. It is impossible 

to be not amazed by the marble tables, the light colours and the 

red rose bouquets on the tables. It is an ideal location for those who 

want to have their afternoon tees at the hotel. 

Additionally, the magnificence of the ball rooms of Baccarat Hotels 

& Residences, which also has a library in the next section, and the 

modernized bar successfully host many events. Here, you can find 

yourself in a special party at any time. The terrace that is next to the 

bar, offers a classy atmosphere from morning to night to those who 

want to enjoy their drinks. Let us now tell you about the residence: 

in this building, which comes with different flat alternatives that look 

at three different sides at the same time, especially the view in the 

penthouse is incredible. You can not only see the magical plays of lights 

of the city, but you also have a full view of Central Park. In these 

flats, the effect of the full-height windows is undeniable. In short, the 

emphasize on the glass can be seen everywhere in the building. One 

of the special services of the hotel is that they pick up their guests 

from the airport with a classic car. 


GT 

149

150 

Özel Haber

DIBA BAR 

KOKTEYLLERİYLE 

HER SEZONA HAZIR! 

Akşam üstü tüm dertlerin denizin 

mavisine karışacağı bir yer öneriyoruz 

size. Aromatik kokteylleri, rahatlatıcı 

atmosferi ve birbirinden lezzetli atıştırma 

menüsüyle Diba Bar, içimizi ısıtıyor. 

DIBA BAR ALWAYS READY 

WITH SPECIALTIES! 

We are suggesting you a location, where 

all your worries will disappear in the blue of 

the sea at the afternoon. Diba Bar stole our 

hearths with its aromatic cocktails, relaxing 

ambiance and delicious snack-menu. 


151

2006’da Bayraktarlar Holding tarafından alınarak baştan aşağı yenilenen 

ve uzun yıllar boyunca nasıl bir mimari ortaya çıkacağından 

emin olamadığımız The Grand Tarabya yepyeni yüzüyle karşımızda. 

Yeniden açıldığı günden bugüne art arda aldığı ödüllerle hizmet kalitesinde 

eksilmek bir yana dursun ileri gitmekte olduğunu biliyorduk. 

Bunun yanında konumuyla şehir otelciliğine de yeni bir anlam 

kazandırmaya devam etti. Tarabya’da şehrin keşmekeşinden uzak 

denize nazır otelin ikinci katında bulunan Diba Bar ise adeta denizin 

içindeki terası ve hiçbir yerde denemediğiniz çok özel kokteylleriyle 

yazı karşılamaya hazır. Günbatımı kokteylleriyle iş çıkışınızı keyfe 

dönüştüren Diba Bar’da her gün 17:30 – 19:00 arasındaki Happy 

Hour’da, ilk kokteylin ardından ikincisi ücretsiz olarak misafirlere 

sunuluyor. 

Boğazın tüm esintisini doyasıya içinizde hissedebileceğiniz Diba 

Bar, The Grand Tarabya’nın sahip olduğu görkemli geçmişten izler 

de taşıyor. Sadece Diba Bar’a özel Tarabya Nostalji isimli kokteyl; 

zinfandal rose, taze çilek, taze nane ve taze misket limon suyu 

ile hazırlanıyor. Gentleman Ginger kokteyli ise; Gentleman Jack 

Tennessee Whisky, taze zencefil, Sprite, sweet&sour’dan meydana 

geliyor. Uncle kokteyli; Beluga Vodka, Limon Suyu, Portakal Suyu, 

Satsuma, Blackberry ve Sugar Syrup’dan oluşan nefis bir karışımı 

barındırıyor. Show Me Face kokteyli de Bacardi Rum, Passion Fruit, 

Ananas Suyu, Grenadine Nar Şurubunun eşsiz tatlarını birleştiriyor. 

Diba Bar’da çok özel sunumlar da sizleri bekliyor. Martini çeşitleri 

masaya farklı bir set-up ile getiriliyor ve masada hazırlanarak 

müşterilere servis ediliyor. Bunların arasında; taze çilek, ahududu 

ve nane ile ikram edilen Raspberry Martini, Apple Martini ve Dirty 

Martini gibi içeriğinde en kaliteli karışımların kullanıldığı ferahlatıcı 

kokteyller bulunuyor. 

“Suprise me” seçeneğiyle deneyimli barmenlerin sürprizleriyle buluşmanızı 

renklendirmek isterseniz Diba Bar’da Kokteyl Küpü sizlere 

eğlenceli dakikalar yaşatabilir. Masaya gelen küplerden kokteylin 

alkolünü, aromasını, bardağını, süslerini ve nasıl hazırlanacağını seçip 

kendi kokteylinizi yapabiliyorsunuz. 

Minik hamburgerlerden ve aperatiflerden oluşan atıştırmalıklar, karnınızı 

doyurmanıza yetecek nitelikte ve lezzette. Aşırıya kaçmadan 

içkinize eşlik edecek daha iyi alternatifler düşünemiyoruz. 

Marinanın hemen önünde denizle aranıza hiçbir engel koymadan, 

kokteyllerinizi yudumlayarak akşam güneşinin batışını izlemenin 

keyfine varmak için doğru bir nokta. Diba Bar’da yumuşak ezgiler 

sizi alıp başka diyarlara götürecek ve İstanbul’da nostaljik bir huzur 

yaşayacaksınız; kalabalıktan ve gürültüden uzakta... 

152 Özel Haber

The Grand Tarabya, about whose architectural structure we weren’t 

really sure when it was bought in 2006 and renovated completely 

by Bayraktarlar Holding, is now ready and in front of our eyes with 

its new face. We know that this location has not been decreasing, 

but actually improving its service quality thanks to the many awards 

it has received since it was reopened. Additionally, it has continued 

to provide another angle on city hotel management thanks to its 

great location. Diba Bar, which is located on the second floor of this 

hotel, which is far from the chaos of the city in Tarabya and which 

has a sea view, is ready to greet the summer with its terrace that 

is almost in the sea and the special cocktails that you haven’t tried 

anywhere else. Diba Bar, which turns leaving work into a pleasure, 

has happy hour between 5 and 7 pm every day, during which you 

can get a free second cocktail after the first one. 

Diba Bar, where you can feel the pleasant breezes of Bosphorus 

fully, also carries some traces from the magnificent history of The 

Grand Tarabya. The cocktail named “Tarabya Nostalgia”, which 

you can only have at Diba Bar, consists of zinfandel rose, fresh 

strawberries, fresh mint and fresh lime juice. Gentleman Ginger 

cocktail is mixed using Gentleman Jack Tennessee Whisky, fresh 

ginger, Sprite and Sweet& Sour. Another delicious cocktail you can 

find is named ‘Uncle’, which includes Beluga Vodka, lemon and 

orange juice, Satsume Blackberry and Sugar Syrup. The cocktail 

‘Show Me Face’ combines the unique tastes of Bacard, Rum, passion 

fruit, pine apple juice and Grenadine pomegrante syrup. Very special 

presentations are awaiting you at Diba Bar. Different kinds of Martini 

is brought to you with a different set-up and is prepared at your 

table and then served to you. These include the refreshing cocktails 

that are prepared with the highest quality ingredients and called 

Raspberry Martini, Apple Martini and Dirty Martini and are served 

with fresh strawberries, raspberries and mint. 

The ‘Cocktail Cube’ in Diba Bar promises fun times if you choose to 

be surprised by the experienced bartenders with the option ‘Surprise 

Me’. You can choose the alcohol level, aroma, glass, garnish of the 

cocktail as well as how it shoud be prepred with the cubes on your 

table and create your own cocktail! 

The snacks that include mini hamburgers and starters are sufficient 

in both quality and quantitiy for you to feel full. We can’t think of 

better alternatives that you can enjoy in moderation to accompany 

your drink. 

This is the right spot for you if you want to enjoy your cocktails 

and watch the sunset in front of the marina, without anything else 

between you and the sea. The soft melodies in Diba Bar will take 

you some place else and you will experience a nostalgic kind peace 

in Istanbul, far from the crowd and noise. 


153

Burcu Gürtürk 

burcu.gurturk@gf-turkiye.com 

OSMANLI MUTFAĞININ EN 

İHTİŞAMLI ADRESİ 

TUĞRA RESTORAN 

Osmanlı saray mutfaklarının ihtişamını gerek yemekleri 

gerekse ambiyansı ile konuklarıyla buluşturan Tuğra 

Restoran, Çırağan Sarayı’nın içerisinde yer alıyor. Restoran 

her gün 19.00 ile 23.30 saatleri arasında hizmet veriyor. 

154 

GT 

Gurme

Tuğra adını mutfağını başarıyla günümüze uyarladığı 

Osmanlı’dan almış. Osmanlı zamanında Padişahların 

mühürlerine Tuğra deniliyordu. Tuğra da 

bu açıdan bakıldığında Osmanlı’nın imza yemeklerini 

günümüze taşıyan bir elçi görevi görüyor 

adeta. 

Mezeleriyle meşhur mekânın yemek sunumları da 

çok şık. Geleneksel motiflerle süslü özel tabakların 

sunumunu miğfer şeklindeki kapaklarla sunan restoran 

misafirlerini bir yandan da çalan eski saray 

müzikleriyle yüz yıllar öncesine götürüyor. 

Tuğra, Boğaz manzarasına sahip balkonu, ince bir zevkin eseri beyaz 

dantelli perdeleri, bej örtülerle kaplı masaları, özel tasarım tuğralı 

tabakları, lake ve kadifeleriyle Osmanlı saraylarının ihtişamını hatırlatıyor. 

Restoran misafirlerinin yüzde 70’i yabancı. Tuğra’nın çevre 

otellerden de müşterileri oluyor. Kendisi özellikle evlilik tekliflerinin 

popüler mekânı. 

Menüde, Osmanlı mutfağından dolma çeşitleri, pilavlar, köfteden 

kebaba et çeşitleri ve saray tatlılarına uzanan modernize edilmiş 

lezzetler yer alıyor. Yemeklerin özellikle pişirme 

yöntemleri ve kullandıkları pişirme kapları Tuğra’nın 

diğer Osmanlı yemekleri sunan restoranlara 

göre en büyük artılarından. Geleneksel yöntemlere 

bağlı kalınarak mevsimine uygun sebze meyve 

ve etlerle hazırlanan mezelerden oluşan tadımlık 

bir tabak sunuldu öncelikle Tuğra’da bize. Osmanlı 

döneminden kalma tariflere dayanarak incelikle 

seçilen ve hazırlanan soğuk atıştırmalıklar parmak 

ısırtan cinsten. Çerkes tavuğu, fava, mercimek köftesi, 

humus, kavun peynir aşina olduğumuz ancak 

Tuğra farkıyla sunulan başlıca lezzetlerdi. Ana yemek olarak özellikle 

bakır kapta uzun süre pişen ve özel sunumuyla adeta bir şova dönüşen 

testi kebabını ve Teşrifat-ı Naim Efendi adını taşıyan kâğıtta sarılı 

dana madalyon yemeğini denemenizi öneririz. 

Tatlı olarak kaymaklı dondurma ile servis edilen sakızlı muhallebi 

olan Helatiye ve elbette baklava denedik. Helatiye için son derece 

hafif ve lezzetli bir son vuruştu diyebiliriz. Baklava ise ne kadar tok 

olursak olalım, asla hayır diyemeyeceğimiz bir klasik lezzet. 

THE GRANDIOSE ADDRESS OF OTTOMAN CUISINE 

TUĞRA RESTAURANT 

Tuğra Restaurant unites the splendor of Ottoman palace cuisine and its glamourous 

ambiance with its guests, inside the Çırağan Palace. The restaurant provides 

service between the hours of 19.00 and 23.30 every day. 

Tuğra, is named after the Sultans’ seal in the Ottoman Empire, 

having successfully interpreted the cuisine of that period. Tuğra, 

fulfills the duty of an ambassador that brings the signature dishes of 

Ottomans to the present, in that respect. 

The presentation of the dishes is very elegant at the restaurant famous 

for its mezzes (side dishes). The ambiance filled with ancient palatial 

melodies takes you hundreds of years back, while dinner is served 

in traditionally adorned special plates covered with helmet-like lids. 

Tuğra is a reminiscent of the grandiose Ottoman Palaces with; a 

balcony facing the Bosphorus, drapery in white lace-a manifestation 

of refined taste, table covers in beige, exclusively designed 

crockery, all its lacquer and velvet. 70% of the guests are foreigners, 

however they receive customers from surrounding hotels as well. 

It is highly popular amongst people looking for a place to propose. 

The menu comprises modernized versions of dolma (stuffed 

vegetables) varieties, pilaf, meatballs, an assortment of kebabs 

and several palace desserts from the Ottoman cuisine. The cooking 

styles and the cookeries, is one of the features that distinct Tuğra 

from other restaurants serving Ottoman cuisine. At the beginning 

we were offered an appetizer prepared with vegetables, fruits and 

meat according to traditional methods, in Tuğra. An elaborate choice 

of cold snacks based upon recipes from the Ottoman period, were 

amazing. Circassian chicken, fava, lentil ball, houmus, melon, cheese 

were the basic tastes we’re accustomed to, yet found a different 

interpretaion at Tuğra. For main dishes; we strongly recommend 

you to try out the kebab cooked in seal clay pot over long hours 

and presented in a show-like manner, in addition to Teşrifat-ı Naim 

Efendi, paper-enwrapped beef medallion. 

The certain choice of dessert was Helatiye; mastic-gum pudding, 

with vanilla ice-cream on the side, which we could describe as the 

light and delicious final attempt. Baklawa, on the other hand, is a 

dessert we have trouble rejecting no matter how full we are. 

Gourmet 

GT 

155



ÖNCE GÖZE SONRA MİDEYE HİTAP EDEN BİR LÜKS 


Bir Dorak Holding kuruluşu olan Sur Balık, 15 yıl önce Sarayburnu’nda 

açıldı. Adını da bulunduğu yerden yani surların içinde açılmasından 

aldı. Aradan 10 yıl geçince Arnavutköy’deki ikinci zinciri 

açmaya karar verdiler. Restoranın kimliğine uygun bir yer arayışına 

girdiklerinde şu anda faaliyet gösterdikleri 200 yıllık tarihi binayı 

buldular. Bina aslına uygun olarak restore edildi ve Sur Balık tüm 

ihtişamıyla beş buçuk yıl önce Arnavutköy’de nezih konuklarına hizmet 

vermeye başladı. 

Sur Balık’tan içeri adımınızı attığınızda nostaljik bir atmosferin içinde 

hissediyorsunuz kendinizi. İstanbul Boğazının güzelliğini seyretmek 

isteyenler için ideal bir noktada yer alıyor. O nedenle mideden önce 

göze hitap ediyor. 

Mutfakta 17 aşçı görev yapıyor. Çıkan yemeklerin tavası ayrı, ızgarası 

ayrı, buğlaması ayrı ustadan çıkıyor. Tavacı, ne buğlama ne de 

ızgara yapmıyor. Burada amaç her defasında aynı lezzeti tutturmak. 

Sur Balık’a geldiğinizde karşınıza çıkan en zor işlerden ilki nereye 

oturacağınıza karar vermek. Alt katta denize yakın bir seçenek mi 

istersiniz, yoksa üst katlarda yine boğazı tepeden gören bir köşe 

mi, ya da direkt olarak denize paralel uzanmış masada sevdiğinizi 

yanınıza alıp romantik bir tercih mi yaparsınız orası size kalmış. 

Masanızı seçip siparişinizi verdikten sonra boğazın eşsiz güzelliği ile 

göz zevkinize ayar çekerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadan siparişleriniz 

masaya geliyor. Sonra da masadan kolay kolay kalkmak 

istemeyeceğiniz lüks bir deneyimin içinde buluyorsunuz kendinizi. 

Sur Balık’ta menü deniz ürünleri ağırlıklı. Ancak ben balık sevmem 

diyorsanız alternatif et yemekleri de mevcut. Burada aç kalmak 

mümkün değil. 

Tüm deniz ürünleri mevsimine göre menüde yer alıyor. Kesinlikle 

buzhane ürünü kullanılmıyor, tüketilmiyor. Deniz ürünleri restoranlarının 

rekabette en sık yaşadığı sorun menülerinin çok benzer 

olmasıdır. Sur Balık diğer restoranlardan ayrışabilmek için menüde 

sürekli yenilik peşinde koşuyor. Bu nedenle lakerda, çiroz ve tarama 

gibi bir deniz ürünleri restoranının menüsünde olmazsa olmaz kabul 

edilen mezeler yanında havyar, balık yumurtası, kaya koruğu, cibes, 

pazı sarma gibi her yerde bulamayacağınız mezeler de yer alıyor. 

Ara sıcaklarda kadayıfa sarılı karides, şarap soslu kum midyesi, sütte 

karides, paella, fener kavurma ve havyarlı biline öne çıkan lezzetler. 

Biz ana yemek olarak kâğıtta lagos denedik ancak mevsimine göre 

mercan, kalkan, kırlangıç kılıç, lipsos ve fener balığını da menüde 

görmek mümkün. 

Sur Balık’ta şirketler için yemek verilebiliyor, dileyen misafirler kat 

kapatabiliyor. Ancak romantizmi üst seviyelerde yaşatan atmosferi 

ve birbirinden leziz yemeklerin bulunduğu menüsüyle bu özel 

mekânı öncelikle sevgilinizle deneyimlemenizde fayda var. 

156 

GT 

Gurme

A LUXURIOUS TREAT APPEALING TO THE EYE AND THE APPETITE 


A Dorak Holding establishment; Sur Balık, was opened 15 years ago 

in, Istanbul Sarayburnu. It was named after the location itself, sur, 

‘the walls’ it was built within. After 10 years, the owners decided to 

add a second restaurant to the chain in Arnavutköy. As the search of 

a location suitable for the resaturant’s identity began, they found the 

200 year-old building it currently operates in. The building itself, was 

renovated in accordance with the original one and Sur Balık started 

its operation five and a half years ago, with all its magnificent 

delicacies of seafood here. 

The moment you step in Sur Balık, you feel the sense of a nostalgic 

ambiance. It is located in the very heart of the ideal view of the 

Bosphorus, therefore first appeals to the eye before the appetite. 

A staff of 17 work in the kitchen of this restaurant, cooking delicious 

dishes of fish and seafood, from deep-fried to grilled or steamed, all 

performed by separate masters. The main goal here is to standardize 

the taste, each time. As you arrive at Sur Balık, the most difficult task 

for you would be to choose your table. Whether you’d rather a place 

by the sea downstairs, or upstairs with a direct view of the Bosphorus, 

maybe even a romantic atmosphere at a table directly parallel to 

the sea, it’s all up to you. As you sit at a table of your choosing and 

the specials you;’ve ordered arrive before you know it, time flies by 

with the exquisite visual pleasure of Bosphorus you’re about to enjoy. 

Thereafter, you find yourself indulged in a luxurious experience. 

The menu at Sur Balık predominantly consists of sea food, on the 

other hand you may choose fromn a variety of meat dishes if you 

don’t prefer anything that comes out of the sea. It’s impossible to 

leave this restaurant with an empty stomach. All the sea food in the 

menu are freshly chosen according to their season, nothing comes 

frozen out of the cold room. The main point of competition for sea 

food restaurants is the similiarity in their menus. Sur Balık, however, 

is always after improvement and change in the menu, that’s why 

besides classics like lakerda, mackerel and mashed roe, you may 

find new specialties of caviar, fish egg, stonecrop, cibes, spinach 

beet rolls, completely different than the rest. Amongst the most 

outstanding entrees are; prawns rolled in shredded pastry, mussles 

in wine, shrimps in milk, paella, roasted monk fish and blinis with 

caviar. We tried out the grouper wrapped in cooking paper, yet 

it it would be possible to find sea breem, turbot, red gurnard, 

swordfish, lipsos or monk fish based on the season. Companies can 

host corporate dinners at Sur Balık, and for those who wish to hire 

a whole floor for the evening may do so. In addition, it is highly 

recommended to maket he best out of this exclusive place with 

your beloved, in the most romantic atmosphere accompanied by a 

menu of utmost delicacies. 

Gourmet 

GT 

157



YILLARDIR ETİN USTASI 

BEYTİ 

Onun başarı öyküsü Alman basınından Japon basınına, Amerika’dan Çin’e pek 

çok ülkenin yayın organlarında yer aldı. Yeme-içme sektöründe sürdürülebilir 

başarı yakalamayı başaran ender mekânlardan biridir Beyti. Bu haklı ününün 

arkasındaki isim ise restorana adını vermiş Beyti Güler’dir. 

Beyti Güler’in 1945 yılında Küçükçekmece’de sade bir mekânda başlayan 

öyküsü, bugün Florya’daki 450 kişilik lokantada sürüyor. Yazın 

bahçesinde oturmanın ayrı bir keyif olduğu Beyti Lokantası’nın içi 

adeta bir zaman makinesi. Duvarlarda Beyti’ye o güne kadar gelmiş 

dünyaca ünlü isimlerin fotoğrafları süslüyor. Restoranın muhtelif köşelerini 

ise lokantanın sahibi Beyti Bey’e hediye edilen hediyelikler. 

Bugüne kadar Kralları, başbakanları, film yıldızlarını, dünya sosyetesini 

ağırlama şerefine nail olan Beyti’den geçen en önemli isimler 

arasında İsmet İnönü, Celal Bayar, Süleyman Demirel ve Turgut Özal 

gibi değerli Türk siyasileri, Çin Cumhurbaşkanı Li Xiannian, Fransız 

Jacque Chirac, Almanya’dan Ludwig Erhard, Avustralya’dan Sir Stephan 

Ninian, Amerika’dan Richard Nixon, Jimmy Carter, Arthur Miller, 

Afrika Cumhurbaşkanı DE Clark, William Saroyan, Leonard Bernstein, 

Sylvie Vartan, Johny Hallyday, Danny Kaye gibi daha birçok önemli 

konuk yer alıyor. Mekân her gün yüzlerce kişiye, en lezzetli etleri 

sunabilmenin en güzel servisi yapabilmenin keyfini yaşıyor. Beyti 

Bey gelen her konukla mutlaka ilgileniyor. Tek tek masaları geziyor 

ve müşterilerin memnuniyetlerini kendi gözleriyle görmeden servis 

salonundan ayrılmıyor. Onun işine gösterdiği bu özen işin başarısının 

da tesadüfi olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Belki de, 

Türkiye’de “et”e ismini veren ilk ustalardan olan Beyti Güler, bu 

haklı ününü öncelikle etleri kendisinin bizzat seçmesi ve onları özel 

yöntemlerle dinlendirip terbiye ederek, kömür ateşinde pişirmesine 

borçlu. 

“Etin En İyi Piştiği Yer” olarak hafızalarda yer etmeyi başaran Beyti, 

yarım asırdır aynı disiplin ve saygı ile konuklarına hizmet veriyor ve 

bu gelenek daha uzun yıllar sürecek gibi gözüküyor. 

Beyti Lokantası, 3000 metrekarelik üç katlı Beyti binası, 10 salon, üç 

teras ve beş mutfaktan oluşuyor. Beyti’de tüm bölümler, Osmanlı 

ve Türk dönemi sanatından esinlenerek dekore edilmiş, saray, cami, 

158 

GT 

Gurme

THE MASTERCHEF OF MEAT DISHES FOR MANY YEARS 

BEYTİ 

His success story appeared in several publications, spread over the world from Germany 

to Japan, all the way from USA to China. Beyti, is one of those rare places to achieve 

sustainable growth and success in the food&beverages sector. The driving force behind 

this justified reputation is the restaurant’s owner himself, Beyti Güler. 

Beyti Güler’s story started in 1945, in a small and simple place 

by Küçükçekmece, Istanbul and now continues to live on at his 

restaurant in Florya, serving a total of 450 people. The pleasure 

of dining in the open garden during the summer on one hand; the 

interiors of Beyti Restaurant is another matter, resembling that of a 

time machine. The walls are adorned by photos of celebrities that 

visited and enjoyed Beyti over the years, and various corners of the 

restaurant are filled with gifts Mr.Beyti received. 

The distinct honour of having hosted kings, movie stars, jet-set from 

all around the world to date, Beyti has seen many prominent names 

in their field; Turkish politicians such as, İsmet İnönü, Celal Bayar, 

Süleyman Demirel and Turgut Özal, President of People’s Republic 

of China Li Xiannian, French President Jacque Chirac, Ludwig Erhard 

from Germany, Avustralian Sir Stephan Ninian, USA President Richard 

Nixon, Jimmy Carter, Arthur Miller, South African President De Clark, 

William Saroyan, Leonard Bernstein, Sylvie Vartan, Johny Hallyday, 

Danny Kaye. The restaurant enjoys being able to serve as many as 

hundreds of people with delicious meat dishes everyday. Mr.Beyti 

attends to each guest personally, visiting all the tables one by one 

and sticks around unless he sees satisfaction and content in the eyes 

of his customers. His meticulous attention reveals that success hasn’t 

been coincidental but a well earned one. It’s possible that behind 

the justified reputation of Beyti Güler, one of the ‘meat masters’ 

in Turkey, lies the fact that he personally chooses the meat, ages, 

marinates and cooks it in coal fire with his special methods. 

Imprinted into memories as,“The Place for Best Cooked Meat”, Beyti 

has been serving its guests with the same discipline and respect for 

over half a century and this tradition is most likely to live on for 

many years to come. Beyti Restaurant is composed of a three-storey 

building with 3000 m 2 of space, 10 dining lounges, three terraces 

Gourmet 

GT 

159

T: +41 71 277 77 77 

admission@instrosenberg.ch / www.instrosenberg.ch / www.rosenbergcamps.ch 

ROSENBERG KIŞ KAMPI 

Kş sporlar, Dersler ve İsviçre Yatl Okullarnn 

YOĞUNLAŞTIRILMIŞ IELTS HAFTASI 

Yoğun İngilizce Dersleri, Spor, Oyunlar ve 

İSVİÇRE KEŞİF KAMPI 

İsviçre’de Seyahat, Spor ve Dil Kurslar, 

ROSENBERG YAZ KAMPI 

Uluslararas arkadaşlk, Diller, Liderlik, 

ÇOCUK YAZ KAMPI 

İsviçre Alpleri’nde dil kursu ve eğlenceli aktiviteler, 

Institut auf dem Rosenberg 

Höhenweg 60 / 9000 St. Gallen / Switzerland 

ROSENBERG WINTER CAMP 

Winter Sports, Lessons and a True Taste of 

INTENSIVE IELTS WEEK 

Intensive English, Sports and Games, and 

SWITZERLAND DISCOVERY CAMP 

Switzerland Travel, Sports and Languages 

ROSENBERG SUMMER CAMP 

International Friendships, Languages, Leadership, 

JUNIOR SUMMER CAMP 

Languages and Summer Fun in the Swiss Alps 

Institut auf dem Rosenberg runs a range of summer and winter courses for language and academic lessons, fun 

activities and sports as well as an introduction to life at a traditional Swiss boarding school. 

Bir dil öğren - Arkadaş edin – Eğlen 

Institut auf dem Rosenberg dil ve akedemik derslerden, eğlenceli aktivitelere ve spora; ve bu geleneksel İsviçre 

İLETİŞİM / CONTACT 

Gerçek Tad, 6 – 20 yaş aras 

Swiss Boarding for Ages 6 – 20 

Resmi Snav, 14 – 20 yaş aras 

Official Exam for Ages 14 – 20 

14 – 20 yaş aras 

for Ages 14 – 20 

Sanat ve Moda Tasarm, 14 – 20 yaş aras 

Art & Fashion Design for Ages 14 – 20 



Learn a language – Make friends – Have fun 

medrese avlu gibi tipik yapıların modernize edilmiş özelliklerini taşıyor. 

of typical traditional decors and architecture from the 

and five yatl kitchens. okulundaki All hayata the bir parts giriş in de Beyti dahil feature olmak modernized üzere; versions 

pek çok yaz ve kş kurslar sunmakta. 

Ottoman 

450 kişiye aynı anda hizmet verebilen Beyti’de, tüm personel kusursuz 

bir servis sunuyor. Her biri Beyti Bey’in vizyonunu en iyi şekilde 

yansıtmak için canla başla çalışıyor. 

period and Turkish art, like the palaces, mosques, courtyards. 

At Beyti, with the capability of serving 450 people at once, the 

whole staff works impeccably. Each and everyone of them carries 

out the vision of Mr.Beyti, putting their heart and soul into their 

YAZ VE KIŞ KAMPLARI / SUMMER & WINTER CAMPS 

Beyti’ye geldiyseniz ne yiyeceğiniz bellidir. Ancak biz yine de başlangıçlardan 

ufak bir kaç tadımlık almayı da ihmal etmedik. Enginar, 

kereviz, çerkes tavuğu soğuk başlangıçlarda favorimizdi. Sucuk already decided for. Nonetheless, we made a point of nibbling 

service. When you come to Beyti, what dish you might have is 

Beyti’nin özel imalatı olduğu için onu da denemeden geçemedik. from some of the starters. Artichoke, celery, Circassian chicken 

Izgarada pişen sucuk et öncesinde iştah kabartan bir aperatif oldu. were our favourite appetizers. Since sucuk (Turkish style-fermented 

Sonrasında ise Kuzu pirzola, Beyti kebap, T-bone’la ete doyduk. Ancak 

burada mutlaka denenmesi gereken bir lezzet daha vardı. Döner but try, as an entree that whetted our appetite before the meat 

sausage) is one of Beyti’s signature production, we couldn’t help 

Kebap. İddia ediyoruz İstanbul’un en iyi döner kebabını yiyebileceğiniz 

ender restoranlardan burası. Finali her zamanki gibi tatlı ile the lamb chops, Beyti kebab, t-bone. Yet, another pleasure to be 

arrived. Followingly, we were far more than filled and satisfied with 

yapıyoruz. Beyti’nin tatlı menüsünde kabak tatlısı, ayva tatlısı, künefe savoured here is the traditional revolving kebab; a statement dish, 

ve baklava gibi klasik Türk mutfağı tatlıları yer alıyor. Biri mutlaka might be one of the best places to have. Finally, the last but not the 

aklınızı çalacak. 

least touch is certainly an assortment of delightful Turkish desserts 

from Beyti’s menu; pumpkin, quince, künefe (shredded pastry with 

soft cheese filling in syrup) and baklava. 

160 

GT 

Gurme

YAZ VE KIŞ KAMPLARI / SUMMER & WINTER CAMPS 

Bir dil öğren - Arkadaş edin – Eğlen 

Institut auf dem Rosenberg dil ve akedemik derslerden, eğlenceli aktivitelere ve spora; ve bu geleneksel İsviçre 

yatl okulundaki hayata bir giriş de dahil olmak üzere; pek çok yaz ve kş kurslar sunmakta. 

Institut auf dem Rosenberg runs a range of summer and winter courses for language and academic lessons, fun 

activities and sports as well as an introduction to life at a traditional Swiss boarding school. 

Learn a language – Make friends – Have fun 

ÇOCUK YAZ KAMPI 

İsviçre Alpleri’nde dil kursu ve eğlenceli aktiviteler, 


JUNIOR SUMMER CAMP 

Languages and Summer Fun in the Swiss Alps 


ROSENBERG YAZ KAMPI 

Uluslararas arkadaşlk, Diller, Liderlik, 

Sanat ve Moda Tasarm, 14 – 20 yaş aras 

ROSENBERG SUMMER CAMP 

International Friendships, Languages, Leadership, 

Art & Fashion Design for Ages 14 – 20 

İSVİÇRE KEŞİF KAMPI 

İsviçre’de Seyahat, Spor ve Dil Kurslar, 


SWITZERLAND DISCOVERY CAMP 

Switzerland Travel, Sports and Languages 


YOĞUNLAŞTIRILMIŞ IELTS HAFTASI 

Yoğun İngilizce Dersleri, Spor, Oyunlar ve 

Resmi Snav, 14 – 20 yaş aras 

INTENSIVE IELTS WEEK 

Intensive English, Sports and Games, and 

Official Exam for Ages 14 – 20 

ROSENBERG KIŞ KAMPI 

Kş sporlar, Dersler ve İsviçre Yatl Okullarnn 

Gerçek Tad, 6 – 20 yaş aras 

ROSENBERG WINTER CAMP 

Winter Sports, Lessons and a True Taste of 

Swiss Boarding for Ages 6 – 20 

İLETİŞİM / CONTACT 

Institut auf dem Rosenberg 

Höhenweg 60 / 9000 St. Gallen / Switzerland 

T: +41 71 277 77 77 

admission@instrosenberg.ch / www.instrosenberg.ch / www.rosenbergcamps.ch 

Gourmet 

GT 

161

YURT OLANAKLARI 

Okul Yurdu – küçük öğrencilere özel ayrı bir kampüs 

Kız ve Erkek Yurtları – ana kampüste, 13 yaş ve üzeri 

Odalar – genelde tek ya da çift kişi, her odaya özel banyo seçeneği de ile 

BOARDING 

College House – separate campus for the youngest boarders 

Girls’ & Boys’ Houses – on main campus from the age of approx. 13 

Rooms – generally single or double rooms with or without ensuite bathroom

SPOR OLANAKLARI / SPORTS EKSTRA AKTİVİTELER / ENRICHMENT 

Futbol 

Basketbol 

Voleybol 

Tenis 

Masa tenisi 

Binicilik 

Badminton 

Yüzme 

Kickbox 

Acrobat 

Dans 

Eskrim 

Kişisel antrenman 

Golf 

Dağ bisikleti 

Su kayağı 

Kaya tırmanışı 

Kayak 

Snowboard 

Buz pateni 

Kizak 

/ Soccer 

/ Basketball 

/ Volleyball 

/ Tennis 

/ Table Tennis 

/ Horse Riding 

/ Badminton 

/ Swimming 

/ Kickboxing 

/ Acrobatics 

/ Dance 

/ Fencing 

/ Personal Training 

/ Golf 

/ Mountain Biking 

/ Water Skiing 

/ Rock Climbing 

/ Skiing 

/ Snowboarding 

/ Ice Skating 

/ Tobogganing 

Sanat 

Moda tasarımı 

Drama 

Topluluk karşısında konuşma 

Music 

Clubs 

Committees 

Rosenberg Ball 

/ Art 

/ Fashion Design 

/ Drama 

/ Public speaking 

/ Müzik 

/ Kulüpler 

/ Komiteler 

/ Rosenberg Balosu 

DİĞER AKTİVİTELER / ACTIVITIES 

Eğlence Parkları 

Halat/Tırmanma Parkları 

In-line Paten 

Bowling 

Go-kart 

Orientasyon 

Hiking 

Kültür Gezileri 

Okul Gezileri 

Konser ve Müzikaller 

Tyatro 

/ Leisure Parks 

/ High Ropes Park 

/ Inline Skating 

/ Bowling 

/ Go-karting 

/ Orienteering 

/ Hiking 

/ Cultural Trips 

/ Field Excursions 

/ Concerts & Musicals 

/ Theatre

ÖĞRENCİLERİMİZİN GÜNCEL ÜNİVERSİTE KABULLERİ 

London School of Economics (LSE) 

King’s College London 

Imperial College London 

University College London 

University of Bristol 

University of Southampton 

City University 

Royal Holloway, University of London 

University of Kent 

Ecole Hôtelière de Lausanne (EHL) 

ETH Zurich (İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü) 

University of Zurich 

Bocconi University 

Parsons The New School Paris 

Parsons The New School of Design, New York 

Northeastern University 

Penn State University 

Michigan State University 

University of Miami 

Pace University 

California State Polytechnic University, Pomona 

SUNY (State University of New York) Stony Brook 

RECENT UNIVERSITY AND COLLEGE ACCEPTANCES

AKADEMİK PROGRAMLAR 

ULUSLARARASI BÖLÜM 

Iİngiliz IGCSE ve GCE A Seviyeleri – egĭtim dili Iİngilizce, 1-12. sınıflar 

Amerikan Lise Diploması & AP Sınavı, SAT (ü niversiteye giriş sınavı) – eğitim dili Iİngilizce, 1-12. sınıflar 

ALMAN & İSVİÇRE BÖLÜMÜ 

Alman Abitur (üniversiteye giriş) Seviyesi – egĭtim dili Almanca, 1-12. sınıflar 

Iİsviçre Matura (üniversiteye giriş) Seviyesi – egĭtim dili Almanca, 1-12. sınıflar 

İTALYAN BÖLÜMÜ 

Iİtalyan Maturità (üniversiteye giriş) Seviyesi – eğitim dili Iİtalyanca, 9-12. sınıflar 

ACADEMIC PROGRAMMES 

INTERNATIONAL SECTION 

British IGCSE, GCE A Levels – taught in English, Grades 1 - 12 

American High School Diploma & AP Exams, SAT – taught in English, Grades 1 - 12 

GERMAN & SWISS SECTIONS 

German Abitur – taught in German, Grades 1 - 12 

Swiss Matura – taught in German, Grades 1 - 12 

ITALIAN SECTION 

Italian Maturità – taught in Italian, Grades 9 - 12

Founded in 1889 and based in eastern 

Switzerland above the medieval city of St. 

Gallen, the school is in close proximity to 

Lake Constance on the one side, and the 

Alpstein mountain range on the other side. 

The spacious campus on private parkland 

comprises its own tennis courts and sports 

fields. 

Owned and run by the Gademann 

Family in the fourth consecutive 

generation, Institut auf dem Rosenberg 

today is one of the oldest and best 

known private and international 

boarding schools in Switzerland, and it 

is the only school of its kind in the 

German-speaking part of Switzerland 

offering students a remarkable diversity 

in academic choices combined with 

facilities of highest quality and 

standards. 

FACTS & FIGURES 

Student Body 290 boys and girls 

Boarders 260 boys and girls 

Day Students 30 boys and girls 

Nationalities over 30 

Ages 6 – 19 years 

Grades 1 – 12 

Staff : Students 1 : 2 

Teachers : Students 1 : 3 

Class Size average 8 students 

Campus Size 24 acres (100’000 m 2 ) 

Airport Zurich Intl. Airport, 

50 mins by train or car

1889’da doğu İsviçre’de St. Gallen adlı 

ortaçağdan kalan bir şehrin üzerinde 

kurulan okul, bir yandan Constance 

Gölü’ne, diğer yandan da Alpstein 

dağına yakın mesafede bulunmaktadır. 

Özel bir park alanında yer alan geniş 

kampüsün kendine ait tenis kortları ve 

spor alanları vardır. 

Gademann ailesine ait ve yine aynı aile 

tarafından dört müteakip nesil boyunca 

işletilen Institut auf dem Rosenberg, 

bugün İsviçre’deki en köklü ve en iyi 

özel uluslararası okul olarak bilinmekte; 

ve İsviçre’nin Almanca konuşulan 

bölgesindeki türüne ait tek okul olup 

öğrencilerine en yüksek kalite ve 

standarttaki olanaklarıyla birlikte 

olağanüstü akademik seçenekler 

sunmaktadır. 

VERİLER VE BİLGİLER 

Toplam Öğrenci Sayısı 290 kız ve erkek öğrenci 

Yatılı Öğrenci Sayısı 260 kız ve erkek öğrenci 

Gündüzlü Öğrenci 30 kız ve erkek öğrenci 

Uyruk sayısı 30’un üzerinde 

Yaş aralığı 6-19 

Sınıflar 1-12 

Personel-Öğrenci oranı 1:2 

Öğretmen-Öğrenci oranı 1:3 

Sınıf büyüklüğü Ortalama 8 öğrenci 

Kampüs büyüklüğü 24 akre (100.000 m2) 

Havalimanı Zürih Uluslararası 

Havalimanı- tren ya da 

araba ile 50 dakika


İSVİÇRE ULUSLARARASI YATILI OKULU 

WWW.INSTROSENBERG.CH

LEARNING TO LIVE 

IS THE ULTIMATE AIM OF ALL EDUCATION 

Yarnn Liderlerinin Eğitimi 

Bireysel eğitim, kişiye özel eğitim programlar ve sürekli rehberlik. 

Hem snf içi, hem de snf dş hayata hazrlayan eğitim. 

Tam anlamyla uluslararas bir ortamda en geniş akademik ve tamamlayc 

müfredat seçenekleri. 

Educating Tomorrow’s Leaders 

Individual education, personalised academic programmes and continuous guidance. 

Life-learning experiences inside and outside of the classroom. 

Widest range of academic and co-curricular choices in a truly international environment.


SWISS BOARDING AT ITS BEST 

EXCLUSIVE FEATURE: INSTITUT AUF DEM ROSENBERG - EDUCATION MADE TO MEASURE 


EN İYİSİ İSVİÇRE YATILI OKULU 

P108371_Rosenberg_Visual-Area.indd 1 03.05.2016 16:58:31 

ÖZEL DOSYA: INSTITUT AUF DEM ROSENBERG - ÖLÇÜLEBİLEN EĞİTİM

GT1

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

Delete template?

Save as template?