2. Çağımızın sosyal ve ekonomik düzeninin temelini
oluşturan ve ülkemizde Cilalı Taş Çağı olarak da bilinen
Neolitik Çağ insanoğlunun en büyük devrimlerinden birini
gerçekleştirdiği çağdır. Neos: yeni ve Lithos: taş
sözcüklerinden türetilerek Neolitik, yani Yeni Taş Çağı
olarak adlandırılan bu dönemde insanoğlunun yaşam ve
geçim tarzı köklü değişikliklere uğramıştır. Bu dönemin en
belirgin özelliği “geçici doğal barınaklardan kalıcı köysel
yaşama, avcılık ve toplayıcılıktan da üretime yani tarım ve
hayvancılığa geçiştir”. Böylelikle insanoğlu içinde yaşadığı
çevreye yalnızca asalak ve yıkıcı bir anlamda karışmakla
yetinmeyerek, beslenebilmesi için gerekli bitki ve hayvan
türlerinin çoğaltılmasını sağlayarak üretimci ve yapıcı
olmuştur.
3. Bir anlamda, insanoğlunu bu gelişmelere iten, iklimlerde
ve buna bağlı olarak da hayvan türlerinde meydana gelen
değişikliklerdir.
Şöyle ki Akdeniz havzasının günümüzdekinden daha
yağışlı ve serin iklim koşullarının değişikliğe uğraması,
yani kuraklaşma yüzünden eskiden geniş coğrafi alanlarda
dağınık vaziyette yaşayan insanlar artık giderek
seyrekleşen su kaynakları yakınına doğru çekilmeye ve
vadi tabanlarında toplanmaya başlamışlardı. Çünkü artık
karanlık ve nemli mağara oyuklarında yaşayamaz duruma
gelmişlerdi.
4. Bu nedenle mağaralar yavaş yavaş terk edildi. Açık alanda
yaşamaya başlayan insanlar önce güneşte kurutulan
çamurun sağlamlığını öğrendi; duvarlar ve konutları
yapmaya başladı.
5. Değişen iklim koşulları sonucunda ortaya çıkmaya
başlayan buğday ve arpa gibi bitkilerle yabani koyun,
keçi gibi hayvan türleri insanların avcılık ve
toplayıcılıktan yerleşik düzene geçmesini, yani çiftçiliği
zorunlu kılıyordu.
6. Neolitik Çağ’da kile elle biçim vererek ateşte
pişirmek, böylelikle de günlük işlerde büyük kolaylık
sağlayacak çanak-çömleği üretmek önemli bir aşamadır.
Çünkü insanoğlu çok gelişkin kimi kent ve köyler
kurmasına karşın, önceleri çanak-çömleklerini kili
pişirerek değil ya ahşaptan yada taşları oyarak yapıyordu.
Bu nedenle Neolitik Çağ’ın en erken aşamalarına
“Aseramik Neolitik” veyahut “Çanak Çömleksiz Neolitik”
adı verilmektedir.
9. HALLAN ÇEMİ HÖYÜĞÜ: Batman iline bağlı, Kozluk ilçesi
yakınındaki Halan Çemi Höyüğü’nde yapılan kazılar
Mesolitikten Neolitiğe geçiş yada Neolitik Çağın hiç
bilinmeyen bu en erken evreleri konusunda yeni bilgiler
sağlamıştır.
10. Anadolu’nun şimdiye kadar saptanmış en eski köyü olan
Hallan Çemi’de evler toprağa açılmış, 4–6 m. çapındaki
yuvarlak yada oval bir çukurun içine inşa edilmiştir.
Duvarların alt kısmı ahşap dikmelerle desteklenerek
taştan yapılmış, üst kısımlar ise kamış ve dallarla örülerek
alttan ve üstten çamurla sıvanmıştı. Çatı ahşap direklerle
desteklenmişti. Tabanlar sarı renkli bir çamurla sıvalıydı.
15. HALLAN ÇEMİ HÖYÜĞÜ’NDEN
TAŞ ALETLER
Hallan Çemi halkı geçimini hala avcılık ve toplayıcılıkla
sağlıyorlardı ve besin üretimi aşamasına gelebilmiş
değillerdi. Alet yapımında, çoğu kez Van-Bingöl
yöresinden getirilen obsidyeni kullanıyorlar,
16. HALLAN ÇEMİ HÖYÜĞÜ’NDEN TAŞ KAPLAR
taştan oydukları çanaklarını
ise zaman zaman geometrik
ve az da olsa gerçekçi
bezemelerle süslüyorlardı.
17. ÇAYÖNÜ: Diyarbakır’ın Ergani ilçesi yakınlarındaki
Çayönü Neolitik dönem’in tüm evreleriyle temsil edildiği
bir höyüktür.
18. Bu höyükte Çanak-Çömleksiz Neolitik Çağ’a ait en alttaki
kültür yapı katı, yapıların türlerine göre yuvarlak planlı
basit kulübelerden taş temelli, kerpiç duvarlı karmaşık
yapılara değin sürekli bir gelişme gösterir ve 6 evreye
ayrılır.
21. 8.000 ile 6.000 yılları arasına tarihlenen bu yapı katları,
bu dönem için doğal görülebilecek basit barınaklar
olmaktan çok, iyi tasarlanmış, kullanım ve yaşam alanları
iyiden iyiye belirlenmiş ve kalıplaşmış bir geleneğin
temsilcileridir.
22. IZGARA PLANLI YAPILAR
Yuvarlak planlı yapıların hemen üzerinde ızgara planlı
yapılar yer alır. Bu yapılarda erken evrede yine ahşap
direklerle desteklenmiş çit ve çamur tekniğinde bir duvar
sistemi uygulanmış, tabanlar ise alttaki taş ızgaraların
üzeri dallarla örtülüp çamur sıvanarak kapatılmıştır.
Böylece zeminden yüksek bir taban türü kullanılmış ve
altta devamlı bir hava akımı sağlanarak nemin sebep
olduğu olumsuz etkiler ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
28. HÜCRE PLANLI YAPILAR
Anıtsal planlı yapıların üzerinde ise hücre planlı yapılar
söz konusudur. Taş temel üzerine, biçimlendirilmiş kerpiç
duvar ilk kez bu dönemde uygulanmıştır.
29. HÜCRE PLANLI YAPILAR
Ayrıca bu dönemde dikili taşlarla süslü, boyu 50 metreyi
bulan, dünyanın ilk kent meydanı oluşturulmuştur.
Olasılıkla anıtsal yapılarla birlikte kültsel-törensel bir
işleve sahip bu meydanın çevresini özel öneme sahip
olduğu anlaşılan büyük yapılar kuşatıyordu. Meydandan
uzaklaştıkça evler küçülmekte ve daha yoksul insanların
yaşadığı kesimlere varılmaktaydı. Bu durum yerleşmenin
önceden tasarlanan biçimde kurulduğu ve siyasal bir
farklılaşmanın bulunduğunu göstermektedir.
30. ÖLÜ GÖMME
Çayönü’nde en erken evreden başlayarak ölüler yerleşme
alanı içine ve daha çok taban altına, ayaklar karına
çekilmiş durumda (hoker tarzda) gömülmüşlerdir.
HOKER GÖMÜ
31.
32. Yanlarına önceleri yalnızca
kırmızı renk aşı boyası, sonraları
ise öğütme taşı, yassı baltalar,
kemik, boynuz, çakmak taşı ya da
obsidyen aletler ölü hediyesi
olarak bırakılmıştır.
35. Çayönü’nde ilk kez buğday, mercimekgiller ve köpek
evcilleştirilmiştir. Bunları koyun, keçi ve domuz
izlemiştir.
36. Çayönü halkı kilden küçük
insan yontucukları yapmış
olmakla birlikte henüz
çanak-çömlek yapmayı
bilmiyorlardı. Çakmak taşı
ve obsidyenden bıçak, orak,
kazıyıcı ve delici aletler,
kemikten ise iğne ve bız
yapan bu insanlar sınırlı da
olsa çevrelerinden
derleyebildiği bakırı
işleyerek, dövme ve levha
yöntemiyle basit iğne, bız ve
boncuklar üretebiliyorlardı.
37. NEVALİ ÇORİ: Şanlı Urfa’nın 40 km. kadar kuzeyindedir.
Bu merkezde çanak-çömlek öncesi yerleşmenin beş evreli
olduğu tespit edilmiştir.
39. Hemen hemen Çayönü ile aynı özelliklere sahip bu
yerleşim yerinde dikkati çeken en önemli yön 4. yapı
katındaki kutsal yapıdır. Yerleşme yerinin doğu ucundaki
bu yapı 14.00x14.00 m. ölçülerinde kare planlı bir
salondan ibarettir.
NEVALİ ÇORİ’DEN KUTSAL YAPI
40. Basamaklı bir kapı ile girilen salon son derece özenli
terazzo denilen, söndürülmüş kireçle yapılmış bir tabana
sahiptir. Salonun doğu duvarı üzerinde bir niş, duvar
önlerinde ise adaklar için bir seki bulunmaktadır. Orta
kısmında, üzerinde alçak kabartma olarak şematik
biçimde uzun kollu bir insanın işlenmiş olduğu 3 m.
yükseklikte, T biçimli iki dikili taş yükselmektedir.
41.
42. Ayrıca bu alanda kuş ve insan başlı kuş gibi karışık
yaratık yontuları ele geçirilmiştir.
43.
44.
45. KÖRTİK TEPE: Ilısu Baraj Gölü içinde kalacak Kortik Tepe
Höyüğü Diyarbakır ili, Bismil İlçesi, Ağıl köyü yakınlarında
yer almaktadır. 1991 yılında yüzey araştırmalarıyla tespit
edilen Kortik Tepe Höyüğü Batman-Bismil arasında
Batman Su ve Dicle'nin kesiştiği bölgede yer almaktadır.
Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşimin en az altı mimari
evreyi kapsadığı belirlenmiştir. Konutların tamamı,
Yakındoğu coğrafyasında bilinen erken yerleşimlerde
tanık olunduğu üzere, yuvarlak planlıdır.
46. Doğu Batı
Genelde bağımsız duran yapıların duvarları bazı
seviyelerde bitişiktir. Ayrıca depolama amaçlı bazı
yapılara da rastlanmıştır.
47. Taş Kaplar
Anadolu'nun doğu yarısında Çayönü, Nevala Çori, ve
Hallan Çemi gibi merkezlerle temsil edilen gelişkin
Neolitik kültür dizgesinin bir parçası durumundaki Körtik
Tepe zengin buluntularıyla ayrı bir öneme sahiptir.
Bu buluntuların büyük bir kesimi ölü hediyesi
durumundadır. Buluntu durumlarına ve işlevlerine göre
farklı gruplara ayrılmaktadırlar, bunlardan bazıları günlük
işlemlerde kullanılırken bazıları dinsel anlam taşımaktadır.
Bu buluntular içinde bezemeli ve bezemesiz taş kaplar,
48. hayvan figürlü taş nesneler, el aletleri, kazıyıcılar,
havanelleri, baltalar ve çeşitli tipteki boncukların yanı sıra
kemik aletler dikkat çekicidir. Söz konusu buluntularıyla
Kortik Tepe çağdaşı yerleşimlerle koşutluklar sergilemekle
birlikte ayrıntılarda daha gelişkin kültürün temsilcisi
durumundadır.
51. GÖBEKLİTEPE
Göbekli Tepe, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak
22 km. kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarındadır.
Yaklaşık 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğinde
geniş görüş alanına hakim bir konumda yer almaktadır.
Bir yerleşim değil, kült merkezi olarak tanımlanmaktadır.
Dünyanın bilinen en eski kült yapıları topluluğudur.
Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına – tarım
ve hayvancılığa- yakın olan son avcı grupları tarafından
inşaa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
52. Bu yapıların ortak özelliği, T biçimindeki 10 – 12 dikilitaş
yuvarlak planda dizilmiş, araları taş duvarla örülmüştür.
Bu yapının merkezinde daha yüksek boyda iki dikilitaş
karşılıklı olarak yerleştirilmiştir.
53. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli
hayvan ve soyut semboller, kabartma halinde ya da
oyularak betimlenmiştir. Söz konusu motifler yer yer bir
süsleme olamayacak kadar yoğun olarak kullanılmıştır. Bu
kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj
ifade ettiği düşünülmektedir.
54. Hayvan motiflerinde boğa, yaban domuzu, tilki, yılan,
yaban ördekleri ve akbaba en sık görülen motiflerdir.
Bölgenin en erken kullanımının Çanak Çömleksiz Neolitik
Çağ’ın erken evrelerine, yani günümüzden en azından
10.000 yıl öncesine dayandığı ileri sürülmektedir.
55.
56. ORTA ANADOLU BÖLGESİ
Bu ana kadar anlatılan Güneydoğu Anadolu’da
gelişmiş mimariye sahip toplulukların yaşadığı dönemden
bir süre sonra, ilk yerleşik toplumların daha batıda, Konya
Ovası ve çevresinde de belirmeye başladığına tanık
olunur. Doğuda Tuz Gölü yöresi ve batıda Beyşehir Gölü
ile sınırlanan bu alandaki merkezlerden en dikkat
çekenleri ve en iyi incelenmiş olanları