SlideShare a Scribd company logo
1 of 518
Download to read offline
Psikiyatrik görüşme ilkeleri
ÇÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Psikiyatrik görüşme
 Belirti ağırlıklı
 İlişki ağırlıklı
Belirti ağırlıklı görüşme
 Amaç tanı koymaktır.
 Belirli görüşme çizelgeleri ile belirti
sorgulanır.
 Hastayı anlamaktan ve esneklikten
uzaktır.
İlişki ağırlıklı görüşme
 Amaç hem bilgi almak, hem de
hasta ile ilişki kurmaktır.
 Hastanın söylemek istediklerini
söylemesine olanak sağlar.
 Hastanın anlattıklarının altında
yatan olası bilinç dışı süreçlere
kulak verilir.
Bütün hekimlik dallarında hekim önce
hastasını dinleyebilmeyi
öğrenmelidir.
İlişki ağırlıklı görüşme
 Sözel
 Sözsüz(konuşma biçimi, ses tonu,
jest, mimik, davranış)
İlişki ağırlıklı görüşmenin temel ilkeleri
Görüşme sırasında yer ve zaman
uygun olduğu oranda hastayı rahat
bırakarak konuşturmak ve
görüşmenin kendiliğinden, serbest
bir hava içerisinde yürümesini
sağlamak
Görüşme süresinde sorular yüksüz,
yansız ve yargısız olmalıdır.
Hastanın konuşmasını isteklendirme
hekimin ilgisi, kabullenmesi ve her
şeyden önemlisi hastayı dinlemesi
ile olur.
Hastaların genel anlatımlarını
ayrıntılandırmasına yardım
edilmelidir
Görüşmeleri aşırı uzatmamak,
görüşme sırasında hastayı
sıkmamaya ve bunaltmamaya
dikkat etmek gerekir.
Hastaya serbest görüşme olanağı
sağlarken konularında tümden
dağılması önlenmelidir.
Görüşmede yalın bir dil
kullanılmalıdır.
Görüşme ortamının olabildiğince
rahatlığı sağlanmalıdır.
Hasta-hekim ilişkisini etkileyebilen
durumlar
 Sosyokültürel etkenler
 Ekonomik etkenler
 Çalışma ortamının özellikleri
 Tıp eğitimi
 Kişilik etkenleri
 Hastalığın türü
 Genel sağlık politikası
Sosyokültürel etkenler
 Toplumun genel eğitim düzeyi
 İletişim şekli(dil farkları, yöresel
anlatımlar)
 İnanç sistemleri
 Gelenek, görenekler
 Halk arasında hekime verilen yer ve
değer
Ekonomik etkenler
 Toplumun ekonomik durumu ve
sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe
 Hastanın ve hekimin ekonomik
durumu
Çalışma ortamının özellikleri
 Teknolojik olanaklar
 Personel sayısı
 Hastane yönetimi
 Hekimin danışma olanakları
Tıp eğitimi
 Yalnız medikal modele dayalı tıp
eğitimi
 Sürekli tıp eğitiminde eksiklikler
Hastaya Karşı Tepkiler
 Anksiyete ve hastayla özdeşleşmek
görüşmenin sağlıklı olmasının
önünde bir engeldir.
 Erken güvence vermekten kaçınmak
gerekir.
 Gidilecek yer belirlenmelidir.
 Uygunsuz davranışlara sınır
konmalıdır.
RUHSAL MUAYENE
ÇÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
 BİLİNÇ
 BELLEK
 ALGILAMA
 ZEKA
 İÇGÖRÜ
 YARGILAMA
 DÜŞÜNCE
 KONUŞMA
 EMOSYON
 MOTOR
DAVRANIŞ
ZEKA
DÜŞÜNCE
ALGILAMA
SOYUT
DÜŞÜNME YARGILAMA
BELLEK
YÖNELİM
DİKKAT
BİLİŞSEL (kognitif)
İŞLEVLER
Kişinin kendini,dünyayı
anlaması,algılaması,
onlar hakkında edindiği
bilgi ve kanıyı sağlayan
işlevler
BİLİNÇ
 Çevreden ve içten gelen uyaranların
farkında olma durumu, uyanıklık, ayırt
edebilmek
-Bilinç bozuklukları
-Dikkat bozuklukları
BİLİNÇ BOZUKLUKLARI
 Bilinç sislenmesi: Farkında olma düzeyinin azalması
 Konfüzyon (deliryum): Yönelim bozukluğuyla birlikte
 çevrenin farkında olma düzeyinin bozulması, şaşkınlık
 Somnolans: Anormal uykululuk hali
 Stupor: Çevrenin farkında olamamak, tepki verememek
 Koma: Ağır bilinçsizlik durumu
YÖNELİM BOZUKLUKLARI
 Yönelim (oryantasyon): Kendinin
zaman, yer ve kişisel ilişkiler içindeki
yerinin farkında olma durumu
-Zaman yönelimi (Ay, gün, yıl, mevsim
sorulur)
-Yer yönelimi (Bulunduğu yer, geldiği
yer)
-Kişi yönelimi (Çevresindeki kişiler
sorulur)
DİKKAT BOZUKLUKLARI
 Dikkat: İç ve dış uyaranlara
odaklanabilme yeteneği
-Dikkat dağınıklığı (disraktibilite):
Dikkatin önemsiz dış uyaranlara
çekilmesi
-Aşırı uyanıklık (hipervijilans): İç ve dış
uyaranlara aşırı dikkat gösterme
-Seçici dikkatsizlik: İstenmeyen bazı
şeylere karşı dikkat azalması
-Trans: Dikkati belli bir noktaya
odaklayarak bilinç değişikliği
BELLEK
 Geçmişte yaşanılmış, öğrenilmiş,
denenmiş bilgilerin tekrar anımsanması
 Anlık (immediate) bellek: Bir kaç
saniye ve bir kaç dakika içinde
anımsama (Sayı ya da sözcükler
söylenip tekrarlattırı lır)
 Yakın (recent) bellek: Bir kaç saat
içinde anımsama(Sabah ne yediği,
daha önce söylenen sayı ve sözcükler
sorulur)
 Yakın geçmiş (recent past): Bir kaç gün
içindeki anımsama(Son günlerdeki
olaylar sorgulanır)
 Uzak (remote) bellek: Aylar yıllar
içindeki anımsama(Geçmiş yaşam
olayları sorgulanır)
BELLEK BOZUKLUKLARI
 Amnezi
 Paramnezi
AMNEZİ
Geçmişi anımsamada kısmi ya da tam
yetersizlik
 Anterograt (ileriye doğru) amnezi: Belli
bir olaydan sonrasını anımsayamama
 Retrograt (geriye doğru) amnezi: Belli
bir olaydan öncesini anımsayamama
PARAMNEZİ
Anımsamada bozuklukların olması
Konfobülasyon: Bellek boşluklarını
gerçek dışı
olaylarla doldurma, masal uydurma
Dejavu: Daha önce yaşanmış gibi
hissetme
Jamevu: Daha önce yaşanmamış gibi
hissetme
ZEKA İÇGÖRÜ
YARGILAMA
Olaylarda neden sonuç
ilişkilerini değerlendirebilme,
uygun amaçlar seçip bunlara
ulaşmak için çaba gösterme
Dış dünyayı kavrama,
yeni durumlarla
karşılaşınca uyum
yapabilme, sorun
çözebilme, soyut
düşünebilme yetisi
Kişinin kendi dürtüleri,
duyguları, düşünceleri
ve sorunlarının
farkında olması
DÜŞÜNCE BOZUKLUKLARI
 DÜŞÜNCE BİÇİMİNDE BOZUKLUKLAR
 DÜŞÜNCE AKIŞINDA BOZUKLUKLAR
 DÜŞÜNCE İÇERİĞİNDE BOZUKLUKLAR
DÜŞÜNCE BİÇİMİNDE
BOZUKLUKLAR
 Gerçeği değerlendirme yetisinde
bozulma: Kendi dışındaki dünyayı
nesnel olarak değerlendirememesi
(Gerçekle gerçek olmayanı birbirinden
ayırdedememesi)
 Birincil süreç düşünce: Mantık bağları
içermeyen, somutlaşmış, ilkel
çağrışımlar içeren düşünce biçimi.
Birincil süreç düşünceler
 Dereistik düşünce: Mantık bağları kopmuş, iç
dünyadan ve dürtülerden kaynaklanan
çağrışımlardan oluşur.
 Paleolojik düşünce: Benzerlikler ya da
ayrıntılardan özdeşleştirmeler yapılır, bir
bütünün tek özelliği bütünü temsil edebilir.
 Majik düşünce: Büyüsel özelliklerin ön planda
olduğu düşünce biçimi.
 Regresif düşünce: Soyut kavramsal düşünceden
çok somut yaşantıları temsil eden düşünce
biçimi.
DÜŞÜNCE AKIŞINDA
BOZUKLUKLAR
 Sirkümstansiyalite(çevresel düşünce):
Düşüncenin amaca geç ulaşması, öze
inememe
 Tanjansiyalite(teğet düşünce): İstenen
amaca ulaşmayan
 Çağrışım çözüklüğü: Düşünce akışının
birinden diğerine ilişkisiz kayması,
dağılması
 Kelime salatası
 Fikir uçuşması: Konudan konuya
bağlantılı atlama
 Klang çağrışım
 Blok
DÜŞÜNCE İÇERİĞİNDE
BOZUKLUKLAR
 Sanrı
 Obsesyon
 fobi
SANRI(hezeyan)
 Tartışmayla değiştirilemeyen, gerçek
dışı, sabit, kültürle ilişkisiz, yanlış
düşünce ve fikirler
 Ego-sintonik (benlikle uyumlu)
SANRI TİPLERİ
 Kötülük görme (perseküsyon) sanrıları
 Alınma (referans) sanrıları
 Nihilistik sanrılar
 Suçluluk sanrıları
 Kıskançlık sanrıları
 Erotomanik sanrılar
 Somatik sanrılar
 Kontrol edilme, düşünce okunması, yayılması,
sokulması sanrıları
bizar sanrılar
 Obsesyon: Mantık dışı olduğu bilinen,
bilinçli çaba ile değiştirilemeyen, ısrarlı
takıntılı düşünceler
Ego-distonik (benliğe yabancı)
 Fobi: Gerçek dışı, abartılmış korkular
ALGI
Duysal uyaranların farkında olma
Algı bozuklukları:
-Varsanı
-Yanılsama
-Depersonalizasyon
-Derealizasyon
EMOSYON
 Ruhsal, bedensel ve davranışsal
komponentler içeren duygular
kompleksi
-Duygulanım
-Duygudurum
-Diğer emosyonlar
DUYGULANIM(AFFECT)
 Bireyin uyaranlara, olaylara, anılara,
düşüncelere duygusal tepki ile
katılabilme yetisi; duyguların
gözlenebilen dışavurumu.
DUYGULANIM TİPLERİ
 Uygun duygulanım: Düşünceler ve
konuşmalar duydusal tonus ile
uyumludur, duygusal dışavurum
doğaldır
 Sığ, kısıtlı duygulanım: Duygusal
dışavurum yoğunluğunda azalma,
sığlaşma
 Künt duygulanım: Duyguların
dışavurumunda belirgin azalma
 Tekdüze duygulanım: Duygusal
dışavurumun hiç olmaması, ses ve yüz
ifadesi monoton ve tek düzedir
 Uygunsuz duygulanım: Düşünce ve
konuşmalar duygusal tonusla
uygunsuzdur,
 Değişken (labil) duygulanım:
Duygularda ani ve hızlı değişkenliklerin
olması
DUYGUDURUM(MOOD)
 Bireyin belli bir süre içinde,
başkalarınca gözlenebilen, kişinin
kendisi tarafından anlatabilen, yaygın,
kalıcı bir duygulanım içinde bulunuşu;
DUYGUDURUM TİPLERİ
 Normal (Eutimik) duygudurum: Belli
sınırlar içinde dalgalanmalar gösterir.
 Çökkün (depresse) : Üzüntü, elem,
keder baskındır.
 İrritabl duygudurum: Kolay uyarılabilir,
kışkırtılabilir duygudurum.
 Duyguların denetimsiz olarak
dışavurulması (neşe, coşku ve öfke
denetimsizliği).
 Öforik duygudurum: Büyüklük
düşünceleri ile birlikte coşku ve neşenin
bulunması
 Yükselmiş duygudurum: Neşe ve
coşkunun baskın olması
 Taşkın duygudurum: Duyguların
denetimsiz olarak dışa vurulması
DİĞER EMOSYONLAR
 Anksiyete:İçten ve dıştan gelen tehlikelerden
kaynaklanan, nedeni belli olmayan, kaygı,
endişe ve bunaltı duygusu.
 Korku: Belirli ve gerçek bir tehlike karşısında
duyulan endişe ve kaygı.
 Ajitasyon: Anksiyeteyle birlikte motor
huzursuzluk.
 Panik: Ağır ve şiddetli anksiyete.
 Utanç
 Suçluluk
KONUŞMA BOZUKLUKLARI
 Ton ve ritm bozuklukları:
 Hızlı ritmde ve yüksek tonda
 Yavaş ritmde ve alçak tonda
 Baskılı konuşma: Araya girilemeyecek
kadar hızlı konuşma
 Logore: Bol ve ahenkli konuşma
 Neolojizm: Anlamı olmayan yeni kelime
türetme
 Ekolali: Kelime yankılanması
 Enkoherans:Anlaşılmaz, bağlantısız, dağınık
konuşma
 Perseverasyon: Kalıplaşmış yanıtlar(ne
sorulursa sorulsun)
 Stereotipik konuşma: Sürekli aynı şeyleri
yineleme
 Mutizm: Hiç konuşmama
 Dizartri: Motor işlevlerin bozulmasına bağlı
bozulma
 Afazi: Konuşma merkezi bozukluğuna bağlı
bozulma
MOTOR DAVRANIŞ
BOZUKLUKLARI
 Psikomotor ajitasyon: Psikomotor
aktivitede artış, huzursuz, gergin,
irritabl
 Eksitasyon: Taşkın, saldırgan
davranışlar
 Katatoni (donakalım): Aynı konumda
uzun süre donakalma
 Balmumu esnekliği: Verilen pozisyonu
koruma
 Ekopraksi: Hareket yankılanması
 Stereotipik davranış: Yineleyici
hareketler
 Manyerizm: Garip, acayip yüz ve mimik
hareketleri
 Rigidite: Kaslarda sertleşme, gerginlik
 Akatizi: Yerinde duramama, sürekli
hareket isteği
 Kompulsiyon: Obsesyonları kovmak için
yapılan yineleyici, ısrarlı hareketler





Fiziksel hastalıkları çağrıştıran belirtiler ancak
Tıbbi olarak açıklanamayan
Belirtiler genellikle hafif ve geçicidir
Özgül bir müdahale yapılmadan kendiliğinden düzelir
Basit açıklamalar vegüven verme ile belirtilerde
belirgin azalma görülebilir.
ama belirgin.
 Organik bir neden olmaksızın belirgin fiziksel
belirtilerin görüldüğü hastalık grubu
 Belirtiler olası fizyolojik düzeneklerle uyumlu değildir
 Bilinçli olarak ortaya çıkarılmaz ve kontrol edilmezler
 Belirtiler işlevselliği etkilemektedir
konversiyon bozukluğu da böyle
DSM SINIFLANDIRMASI
DSM-5 (Somatik Belirti ve
İlişkili Bozukluklar )
DSM-IV (Somatoform Bozukluklar )
Somatik Belirti Bozukluğu Somatizasyon Bozukluğu
Hastalık Anksiyetesi Bozukluğu Hipokondriasis
Konversiyon Bozukluğu
(İşlevsel Nörolojik Belirti
Bozukluğu)
Konversiyon Bozukluğu
Diğer Sağlık Durumlarını Etkileyen
Ruhsal Durumlar
Ağrı Bozukluğu
Yapay Bozukluk Beden Dismorfik Bozukluğu
Tanımlanmış Diğer Bir Somatik Belirti
ve İlişkili Bozukluk
Farklılaşmamış Somatoform Bozukluk
Tanımlanmamış Diğer Somatik Belirti
ve İlişkili Bozukluk
Başka Türlü Adlandırılamayan
Somatoform Bozukluk
ICD-10 SINIFLANDIRMASI
ICD 10 (Somatoform Bozukluklar)
1) Somatizasyon Bozukluğu
2)Ayrışmamış Somatoform Bozukluk
3) Hipokondriyak Bozukluk
4) Somatoform Otonomik İşlev Bozukluğu
5) İnatçı Somatoform Ağrı Bozukluğu
6) Başka Somatoform Bozukluklar
7) Somatoform Bozukluk, belirlenmemiş
GEÇTİ
Somatik Belirti Bozukluğu
A. Sıkıntı veren ya da günlük yaşamı kesintiye uğratan bir ya da
birden çok somatik belirti
B. Aşağıdakilerden en az biri ile kendini gösteren somatik belirtiler
ya da buna eşlik eden sağlıkla ilgili anksiyete ile ilişkili aşırı
düzeyde düşünce, duygu ya da davranışlar:
1. Kişinin belirtilerinin önemiyle orantısız, süreklilik gösteren
düşünceler
2. Sağlıkla ya da belirtilerle ilgili sürekli düzeyde yüksek anksiyete
3. Bu belirtilere ya da sağlık anksiyetesine aşırı zaman ya da güç
harcama
C. Herhangi bir belirti sürekli olarak bulunmasa da, belirti gösteriyor
olma durumu süreklilik gösterir (6 aydan daha uzun süreli)
VE BELİRTİLER ÇEŞİTLİLİK GÖSTEREBİLİR. HERHANGİ BİR BELİRTİ
GÖSTERMESİ YETERLİ
 Varsa belirtiniz:
Ağrının baskın olması ile giden
 Varsa belirtiniz:
Süregiden: Süregiden gidiş, ağır belirtiler, işlevsellikte
belirgin düşme ve uzun sürme ile (6 aydan daha uzun) belirlidir. 
O sıradaki ağırlığını belirtiniz:
Hafif
Orta
Ağır
ÇEŞİTLERİ:
Somatizasyon Bozukluğu-DSM-IV
A.
B.
C.
D.
Birkaç yıllık bir dönem içinde çıkan, tedavi arayışlarıyla ya da toplumsal,
mesleki ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarda bozulması ile
sonuçlanan 30 yaşından önce başlayan çok sayıda fizik yakınma
öyküsünün olması
Aşağıdaki tanı ölçütlerinden her biri karşılanmış olmalıdır:
1. Dört ağrı
2. İki gastrointestinal
3. Bir cinsel
4. Bir psödonörolojik belirti
Aşağıdakilerden biri vardır
1. Genel tıbbi bir durum ya da bir maddenin doğrudan etkileri ile
açıklanamaz.
2. İlişkili genel bir tıbbi durum olsa bile fizik yakınmalar ya da
bunların sonucunda ortaya çıkan toplumsal ya da mesleki bozulma, öykü,
fizik muayene ya da laboratuvar bulgularına göre beklenenden çok
fazladır.
Belirtiler amaçlı olarak ortaya çıkarılmamakta ya da varmış gibi
davranılmamaktadır.
EZBERLEME karşılaştırma amacıyla
konulmuş slayt. DSM5iin fazla esnek
olduğunu eleştiriyor
Somatizasyon Bozukluğu-ICD 10
a. En az 2 yıl süreli, herhangi bir fiziksel hastalık
bulunmaksızın ortaya çıkan çok sayıda ve çeşitli fiziksel
belirtiler;
b. Doktorların herhangi bir fiziksel hastalık bulunmadığına
ilişkin sözlerine ve güvence vermelerine karşın, bunu ısrarlı
bir biçimde kabul etmeme,
c. Belirtilere, yakınmalara ve bunların yol açtığı davranışlara
bağlı olarak toplum ve aile yaşamında belirli bir derecede
bozulma olması
Belirtiler 2 yıldan kısa süreli ve daha az tipik ise ayrışmamış
somatoform bozukluk olarak sınıflandırılmalıdır





Yaşam boyu prevalansı bilinmemektedir
Tahmini olarak erişkin popülasyonda % 5-7
Kadınlarda daha sık
Düşük sosyoekonomik ve kültür düzeyinde daha fazla
Duygusal sorunları sözel olarak ifade edememe-
somatik ifade etme
 Çocukluk yıllarında anksiyeteli bağlanma
 Kalıtsal yönü
 Öğrenme
İFADE EDEMEME ANLAŞILAMAMA OLARAK DA
ALGILANABİLİR.
 Fiziksel belirtiler yıllar boyu devam edebilir
 Belirtiler zaman içerisinde değişkenlik gösterebilir 
Eşlik eden belirtilere göre ( anksiyete, depresyon) ilaç
seçimi
 Sıklıkla antidepresan
 Psikoterapi
Hastalık Anksiyetesi Bozukluğu
A.
B.
C.
D.
E.
F.
Ağır bir hastalığı olduğunu ya da olacağını düşünüp durma
Bedensel belir ti yoktur ve varsa bile ağır değildir. Başka bir hastalık
durumu çıkma olasılığı yüksekse, bu konuda düşünüp durma açıkça aşırı
bir düzeydedir ve orantısızdır.
Sağlıkla ilgili yüksek düzeyde anksiyete vardır ve kişi, kişisel sağlık
durumuyla ilgili olarak kolaylıkla korkuya kapılır.
Kişinin sağlıkla ilgili davranışlarında aşırılıklar görülür ya da uygunsuz
kaçınma içindedir.
Hastalıkla uğraşıp durma süresi en az 6 aydır ancak korkulan özgül
hastalık bu süre içinde değişebilir.
Hastalıkla ilgili düşünüp durma, somatik belirti bozukluğu, panik
bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, beden dismorfik bozukluğu,
obsesif kompülsif bozukluk ya da somatik tip sanrısal bozukluk gibi
başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamaz.
 Varsa belirtiniz:
 Bakım arayan tip 
Bakımdan kaçan tip
SOMATİK BELİRTİ BOZUKLUĞUNDAN FARKI BEDENSEL BELİRTİ OLMAMASI
Hipokondriyazis-DSM-IV
A.
B.
C.
D.
E.
F.
Kişinin bedensel belirtilerini yanlış yorumlamasına bağlı olarak
ciddi bir hastalığı olacağı korkusunu ya da ciddi bir hastalığı
olduğu düşüncesini taşıyıp durması
Yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına ve güvence verilmesine
rağmen bu düşünceler devam etmektedir.
A tanı ölçütündeki inanç sanrı boyutunda değildir ve görünümü
hakkında çerçevesi belirli bir kaygı ile sınırlı değildir.
Bu düşünceler klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal,
mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında
bozulmaya neden olur.
Bu bozukluk en az 6 ay sürer.
Bu düşünceler yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompülsif
bozukluk, panik bozukluğu, bir major depresif epizod ya da diğer
bir somatoform bozukluk olarak açıklanamaz
 Varsa belirtiniz:
 İçgörüsü az olan
ESKİDEN ADI BUYDU
Hipokondriyak Bozukluk-ICD 10
a. Tekrar tekrar yapılan inceleme ve muayenelerle fiziksel bir
hastalık saptanmamasına karşın fiziksel bir hastalığın
varlığına ilişkin sürekli bir inanç ya da var olduğuna inanılan
bir bedensel şekil bozukluğu ile sürekli ve ısrarlı biçimde
uğraşma
b. Çok sayıda hekimin herhangi bir fiziksel hastalık
bulunmadığına ilişkin güvence vermelerine karşın bunu ve
doktorların diğer önerilerini kabul etmeme
 İçerdikleri:
 Beden dismorfik bozukluğu
 Dismorfofobi –Ayna hastalığı (sanrısal olmayan)
 Hipokondriyazis
 Nozofobi (Bir hastalığa yakalanma korkusu)
 Toplumda sıklığı % 1.3- 10arasında değişir
 Genellikle 20-30 yaş arasında başlar
 Kadın ve erkeklerde benzer sıklıkta
 Ailesel yatkınlık
 Çevresel etken: psikososyal stresler
 Streste bedensel belirtilere duyarlılık artışı olur
 Süregen bir hastalıktır
 Dalgalı seyir gösterir
Konversiyon Bozukluğu-DSM V
A.
B.
C.
D.
Bir ya da birden çok istemli motor ya da duyusal işlev
değişikliğiyle ilgili belirti
Klinik bulgular, söz konusu belirti ile bilinen nöroloji ya da
genel tıp durumları arasında bağdaşmazlık ve uyuşmazlık
olduğuna ilişkin kanıtlar sağlar.
Bu belirti ya da eksiklik bir sağlık durumu ya da ruhsal
durumla daha iyi açıklanamaz.
Bu belirti ya da eksiklik, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya
ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer
işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur ve
sağlık açısından değerlendirmeyi gerektirir.
İŞLEVSEL NÖROLOJİK BELİRTİ BOZUKLUÜU DİĞER ADIDIR
Konversiyon Bozukluğu-DSMV
 Belirti türünü belirtiniz:
 Güçsüzlük ya da paralizi ile giden
 Olağandışı hareket ile giden
 Yutma belirtileri ile giden
 Konuşma belirtisi ile giden
 Ataklarla ya da nöbetlerle giden
 Anestezi ya da duyu kaybı ile giden
 Özel duyusal belirti ile giden
 Karma belirtilerle giden
 Varsa belirtiniz:
 Akut
 Sürekli
 Varsa belirtiniz
 Tetikleyici bir ruhsal etken olan
 Tetikleyici bir ruhsal etken olmadan
EPİLEPTİK VE KONVERSİF
NÖBET AYRIMI:
EEG İNCELEMESİNDE: KESKİN
DALGALAR EPİLEPTİK
OLDUĞUNU GÖSTERİR.
IPŞIK ÖĞÜRME REFLEKSİ
BOZUKSA EPİLEPTİKTİR.
DEĞİLSE OLMAYABİLİR
OLABİLİR. PATOLOJİK
REFLEKS GÖRÜLEBİLİR.
DÜŞERKEN KENDİNİ
YARALARSA EPİLEPTİKDİR.
KONVERSİF NÖBETTE BİLİNÇ
KAYBI YOKTUR DUYULAR
AÇIK. PROLAKTİN DÜZEYİ
EPİLEPTİK NÖBETTE
YÜKSELMİŞTİR(TRAVMA
YANITI).
Konversiyon Bozukluğu-DSM IV
A.
B.
C.
D.
E.
F.
İstemli motor ya da duyu işlevlerini etkileyen, nörolojik ya da diğer genel
tıbbi durumu düşündüren bir ya da birden fazla belirti ya da
defisitin olması
Ruhsal etkenlerin eşlik ettiği yargısına varılır, stres ve çatışmalar vardır
Belirtiler amaçlı olarak ortaya çıkartılmamakta ya da varmış gibi
davranılmamaktadır
Genel tıbbi, madde ya da kültürel olarak uygun bir davranışla
açıklanamaz
İşlevsellikte bozulmaya neden olur.
Bu belirti ya da defisit ağrı ya da cinsel işlev bozukluğu ile sınırlı
değildir, salt somatizasyon bozukluğunun gidişi sırasında ortaya
çıkmamaktadır ve bir başka ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
 Belirti ya da defisit tipini belirtiniz:




Motor
Duyusal
Nöbet ya da konvülziyonlu
Karışık görünümlü
Konversiyon Bozukluğu ICD-10
 ICD 10’da disosiyatif bozukluklar (konversiyon
bozuklukları) olarak sınıflandırılmıştır.




Genel popülasyonda konversiyon bozukluğu tanısı 1
1
-
300/100 000
Kadınlarda daha sık
Kadınlarda belirtiler bedenin sol tarafında daha sık
Kırsal kesim, düşük sosyoekonomik düzey, düşük
eğitim düzeyi, gelişmekte olan bölgelerde daha sık
 Çevresel stres faktörleri sık
 Konversiyon (döndürme)
 Birincil kazanç: belirtiler nedeniyle ruhsal bunaltıdan
kurtulma
 Sekonder kazanç: bazı sorumluluklarından kurtulma
 La Belle Indifference (güzel aldırmazlık)
BUNLARI BİL
SEMPTOMLLAR BİLİNÇDIŞI ORTAYA ÇIKAR. KONTROL DIŞIDIR. HATIRLATALIM
YAŞADIĞI SEMPTOMDAN
KAYGI DUYMAZ
 Kısa süreli psikoterapi
 Akut dönemlerde belirtiye yönelik tedavi ( anksiyete
giderici, telkin vb)
 Eşlik eden belirtilere göre antidepresanlar,
anksiyolitikler
 Hastaya acı verici işlemler kesinlikle yapılmamalı!
Diğer Sağlık Durumlarını Etkileyen Ruhsal
Etkenler
A. Sağlıkla ilgili bir belirti ya da durum (ruh sağlığının dışında) vardır. B.
Ruhsal ya da davranışsal etkenler, sağlık durumunu, aşağıdaki yollardan
biriyle olumsuz bir biçimde etkiler:
1. Bu etkenler sağlık durumunun gidişini etkilemiştir.
2. Bu etkenler sağlık durumunun iyileşmesini güçleştirmektedir.
3. Bu etkenler kişi için başka birtakım gerçek sağlık sorunları
yaratmaktadır.
4. Bu etkenler altta yatan patofizyolojiyi, tetikleyici ya da
alevlendirici belirtileri tetiklemekte ya da tıbbi bakımı gerektirmektedir.
C. B tanı ölçütündeki ruhsal ve davranışsal etkenler başka bir ruhsal
bozuklukla daha iyi açıklanamaz
 Ağırlığını belirtiniz:




Hafif
Orta
Ağır
Aşırı düzeyde
 Hipertansiyon----- kronik işstresi
 Astım----- anksiyete
 Karaciğer hastalığı---- alkol kötüye kullanımı
Diğer Sağlık Durumlarını Etkileyen Ruhsal Etkenler
BUNLARI BİL
birkaç tane daha öğren
bunlardan birkaç tane
saydırabilirler
Yapay Bozukluk
 Kendine yüklenen yapay bozukluk
A. Yanıltıcı bedensel ya da ruhsal sahte belirtiler çıkarma ya da
yaralanmaya ya da hastalığa yol açma durumu
B. Kişi kendisini başkalarına hasta, iş göremez ya da yaralı
olarak sunar.
C. Açık dış ödüller olmasa bile yanıltma davranışı belirgindir. D.
Bu davranış, sanrısal bozukluk ya da bir diğer psikotik
bozukluk gibi başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi
açıklanamaz.
 Varsa belirtiniz


Tek dönem
Yineleyici dönemler
tıbbi ilgi görmek amacıyla belirtilerini
abartmak veya yoktan belirti çıkarmak
cezdan kaçma maddi kazanç amaçlı bir davranış olmamalı. temaruz simülasyon denir ona.
Yapay Bozukluk
 Bir başkasına yüklenen yapay bozukluk
A. Bir başkasında yanıltıcı bedensel ya da ruhsal sahte belirtiler
çıkarma ya da yaralanmaya ya da hastalığa yol açma tutumu
B. Kişi bir başkasını, diğerlerine hasta, iş göremez ya da yaralı
olarak sunar.
C. Açık dış ödüller olmasa bile yanıltma davranışı belirgindir. D.
Bu davranış, sanrısal bozukluk ya da bir diğer psikotik
bozukluk gibi başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi
açıklanamaz.
 Başına gelen değil, başkasına yükleyen kişi bu tanıyı alır.
 Belirtiniz:


Tek dönem
Yineleyici dönemler
Yapay Bozukluk
 Yapay bozukluk (Munchhausen sendromu) ICD-10’da
«erişkinde kişilik ve davranışın başka bozuklukları»
arasında sınıflandırılmıştır.
 DSM-IV’te yapay bozukluk bağımsız bir tanı grubu olarak
ele alınmıştır, tanı ölçütleri benzerdir.
Tanımlanmış Diğer Bir Somatik
Belirti ve İlişkili Bozukluk




Kısa somatik belirti bozukluğu
Kısa hastalık anksiyetesi bozukluğu
Sağlıkla ilgili aşırı davranışlar olmadan hastalık anksiyetesi
bozukluğu
Psödosiyezis (yalancı gebelik)
 Tanımlanmamış Diğer Bir Somatik Belirti ve İlişkili
Bozukluk
 DSM-IV ’te yer alıp DSM 5’ten çıkarılan ya da farklı
gruplarda incelenen tanılar:
 Beden dismorfik bozukluğu
 Ağrı bozukluğu
 Hipokondriyazis
 ICD 10’da somatoform bozukluklar arasında yer alan
diğer tanılar
 Somatoform Otonomik İşlev Bozukluğu
 İnatçı Somatoform Ağrı Bozukluğu
 Başka Somatoform Bozukluklar




«Globus hystericus»vediğeryutma güçlükleri
Psikojenik tortikolis veaşırı kas kasılması ile ilgili diğer
hareketler
Psikojenik kaşıntı
Diş gıcırdatma
 Özetle;




Somatik belirti bozukluğu için tanı ölçütleri daha
esnektir.
Ağrı bozukluğu, somatik belirti bozukluğunun bir alt
tipi olarak tanımlanmıştır.
Geçmişte hipokondriyasis olarak tanımlanan olguların
bir kısmı hastalık anksiyetesi bozukluğu, bir kısmı da
somatik belirti bozukluğu olarak ele alınacak gibi
görünmektedir.
Beden dismorfik bozukluğu, beklendiği üzere OKB
spektrum bozuklukları içinde ele alınmıştır.
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
ve İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Doç.Dr. Feridun BÜLBÜL
Çukurova Ünv. Tıp Fak.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
1
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
2
• Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) intruzif
düşünceler, ritueller, zihin meşguliyeti ve
kompulsiyonlar gibi farlı grup belirtilerle kendini
gösterir
• Tekrarlayan obsesyon ve kompulsiyonlar kişide
ciddi sıkıntıya yol açar
• OKB zaman kaybına yol açar
• Kişinin normal rutin hayatını, mesleki
işlevselliğini, genel toplumsal etkinliklerini ve
işlevselliğini önemli ölçüde engeller
3
günde yaklaşık 1 saat
• Obsesyon (saplantı) yineleyici, ısrarlı,
anksiyeteye neden olan, istenmeden gelen
benliğe yabancı düşünce, dürtü ya da
düşlemlerdir
• Kompulsiyon (zorlantı) ise; obsesyonların
ortaya çıkardığı anksiyeteyi azaltmaya yönelik
olarak yapılan kişinin kendini yapmaktan
alıkoyamadığı, yineleyici davranışlar ya da
zihinsel eylemlerdir
4
• Zihinsel bir olay olan obsesyonun aksine
kompulsiyon bir davranıştır
• Sayma, kontrol veya kaçınma gibi bilinçli,
standardize, tekrarlayan şekildedir
• OKB tanılı hastalar obsesyonların
mantıksızlığını bilirler
• Obsesyon ve kompulsiyonlar benliğe
yabancıdır (ego distonik)
5
Epidemiyoloji
• Yaşam boyu prevelansı % 2-3
• Yetişkinlerde K=E
• Ergenlerde E>K
• Ortalama başlangıç yaşı 20 (E:19, K:22)
• Hastaların 2/3’si belirtisi 25 yaşından önce
başlar
• Hastaların %15’i 35 yaşından sonra başlar
• 2 yaşında başlayan vakalar/ Bekar>Evli
6
Eş Tanı
Yaşam boyu prevalans
• % 67 Major Depresyon
• % 25 Sosyal Fobi
• % 20 Tik bozukluğu
• % 5-7 Tourette
7
Etyoloji
Biyolojik Etkenler
• Nörotransmitterler
• Serotonerjik Sistem; Serotonin disregülasyonu,
Seroternerjik ajanlar diğer ajanlara göre daha
etkili, BOS 5-HIAA konsantrasyonu klomipramin
tedavisi sonrası azalmıştır
• Nordarenerjik Sistem; Presinaptik sinir uçlarından
norepinefrin salınımını azaltan Klonidin ile OKB
belirtilerinde iyileşme
8
tüm hastalarda şifa sağlamayabilir.
• Nöroimmunoloji; Grup A/3-hemolitik
streptokokal enfeksiyonu sonrası çocuklarda
OKB belirtileri
• Beyin Görüntüleme Çalışmaları; orbitofrontal
korteks, kaudat ve talamus arasında yer alan
nöroiletimde işlev değişikliği elde edilmiştir.
Tedavi sonrası bu işlev değişikliği düzelmiştir.
Bilateral küçük kaudat
9
Etyoloji
Beyin hacminde değişiklikler
• Genetik; OKB tanılı hastaların yakınları kontrol
grubuna göre 3-5 kat daha fazla OKB ya da
obsesif kompulsif özelliklere sahiptir (Kültürel
ve davranışsal etkilerede bağlı olabilir)
Monozigot ikizler>dizigot
• Diğer Biyolojik Veriler; Elektrofizyolojik
çalışmalar, uyku EEG, Nöroendokrin
çalışmalar
10
• Davranışsal Etkenler
• Obsesyonlar koşullanmış uyarılardır.
• Nötr bir uyarıcı, endişe ve kaygı verici olaylarla
eşleşerek yanıt veren koşullanma sürecini
tamamlar ve böylece korku ve kaygı ile ilişkili
hale gelir.
• Kompulsiyonlar ise obsesyonların etkisini
azaltıp kişide rahatlama sağlayınca öğrenilmiş
davranış olarak tekrarlar
11
Psikososyal Etkenler
Kişilik Özellikleri
• OKB; ayrıntıcılık ve mükemmelliyetçilik gibi
OKKB ayrılmalıdır
• Birçok OKB hastada hastalık öncesi OKKB
bulunmamaktadır
• OKB li hastaların sadece %15-35 inde hastalık
öncesi obsesyonel özellikler bulunmaktadır
12
kişilik bozukluğu tipiyle etyolojik ve epidemiyolojik ilişki yok
çok az okbli'de hastalık öncesi takıntılı olduğu görüllür
Psikodinamik Etkenler
• Şuuraltı dürtülerine karşı tepki ya da önemli
bir nesneye duyulan sevginin kaybı hakkında
kaygı ve tehdit hisederse ödipal dönemden
anal psikoseksüel döneme döneme regresyon
olur
• Aynı kişiye yönelik nefret ve sevginin beraber
bulunması hastayı şüphe ve kararsızlık içinde
hareketsiz yapar
13
DSM-V OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK TANI ÖLÇÜTLERİ
A- Obsesyonlar, kompulsiyonlar yada her ikisi birlikte vardır:
Obsesyonlar aşağıdakilerden (1) ve (2) ile tanımlanır:
(1) Kimi zaman zorla ve istenmeden geliyor gibi yaşanan, çoğu
kişide belirgin bir kaygı ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve
sürekli düşünceler, itkiler (Bir işi yapmak,harekete geçmek için
duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü istek) ya da
imgeler.
(2) Kişi, bu düşüncelere, itkilere ya da imgelere aldırmamaya ya
da bunları baskılamaya çalışır ya da bunları başka bir düşünce ya
da eylemle yüksüzleştirme (bir zorlantıyı yerine getirerek)
girişimlerinde bulunur.
14
Zorlantılar(kompulsiyonlar) (1) ve (2) ile tanımlanır:
(1) Kişinin, obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması
gereken kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici
davranışlar (el yıkama, düzene koyma, kontrol etme gibi) ya da zihinsel
eylemler (dua etme, sayı sayma, bir takım sözcükleri sessiz bir biçimde
söyleyip durma gibi)
(2) Davranışlar yada zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan
sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya
yöneliktir; ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleştirilmesi
ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya
da açıkça aşırı bir düzeydedir.
Not: Küçük çocuklar bu davranışlarının ya da zihinsel eylemlerinin amaçlarını
dile getiremeyebilirler.
B- Obsesyon yada kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur, zamanın
boşa harcanmasına yol açar (günde 1 saatten fazla zaman alır) ya da kişinin
olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal
etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar
15
C- Takıntı-zorlantı belirtileri, bir maddenin (kötüye kullanılabilen
bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun
fizyolojisiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
D- Bu bozukluk, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha
iyi açıklanamaz.
-İçgörüsü iyi ya da oldukça iyi
-İçgörüsü kötü
-İçgörüsü yok/sanrısal inanışlar.
-Tikle ilişklili: O sırada ya da geçmişte tik hikayesi vardır
16
Klinik Özellikler
• % 75-100 arasında obsesyon ve
kompulsiyonlar beraber olur
• Obsesyon ve kompulsiyon benliğe yabancıdır
• Hastalar saçma ve mantıksız bulurlar
• O ve K lardan yakınan kişi onlara karşı direnç
arzusu duyar
• Hastaların % 80 i kompulsiyonu mantıksız
bulmasına rağmen % 50 si yaparlar
17
18
Dört ana belirti kalıbı vardır.
1-Bulaşma (Kontaminasyon): En yaygın görülenidir. Kişi idrar, dışkı,
toz ya da mikrop bulaştığını düşünür. Bu bulaşmanın nesneden
nesneye, insandan insana geçtiğine inanır. Bunu yok etmek için
yıkama, temizleme eylemlerine girişir ya da onlardan kaçınmaya
çalışır.
2-Patolojik Şüphecilik (Kuşku): Kişi bazı eylemleri yapmadığına,
unuttuğuna, ihmal ettiğine inanır ( Kapıyı, musluğu, hava gazını
açık bıraktığı şeklinde). Bunu kontrol etme kompulsiyonları izler.
Defalarca ocağı, kapıyı kapatıp kapatmadığını kontrol eder.
19
3-Girici Düşünceler: Cinsel ya da saldırgan eylem düşünceleri
(çocuğunu öldüreceği, cinsel tacizde bulunacağı düşünceleri gibi)
4-Simetri (Kuralcılık): Bazı durumların belli bir düzen içinde olmasını
isteme biçimindedir. Yineleyen eylemler şeklindedir (yemek yeme,
yüz yıkama gibi)
En sık görülen obsesyonlar bulaşma, kuşku, cinsel ya da saldırgan
düşüncelerdir
En sık görülen kompulsiyonlar ise kontrol etme, yıkama, temizleme,
sayı sayma, dua etme gibi kompulsiyonlardır
20
Ayırıcı Tanı
• Tıbbı Durumlar; Bazal ganglionları ilgilendiren
hastalıklar: Sydenham koresi ve Huntington
hastalığı, 30 yaşından sonra başlayana OKB’ li
hastalarda nörolojik hastalıklar düşünülmeli
• Tourette Bozukluğu; Tourette bozukluğu
hastaların %90 ınında kompulsif belirtiler
bulunur ve 2/3 si OKB ölçütlerini karşılar
• Diğer psikiyatrik hastalıklar; OKKB, Psikoz,
Depresyon
21
Gidiş ve Sonlanış
• Hastaların yarısında belirtiler aniden başlar
• Hastaların %50-70 kadarında gebelik, cinsel bir
sorun, ya da bir yakının ölümü gibi stresli bir olay
sonrasında belirtiler başlar
• Birçok hasta belirtilerini gizlediğinden dolayı
psikiyatrik yönden dikkat çekene kadar 5-10 yıl
geçer
• Hastaların %20-30 iyileşme, %40-50 orta
derecede iyileşme, kalan %20-40’nın belirtileri
sabit kalır ya da kötüleşir
22
Kötü Gidiş Belirleyecileri
• Kompulsiyonlara uyum sağlama
• Çocukluk çağında başlangıç
• Bizar kompulsiyon varlığı
• Hastane yatışı
• Major Depresyonun eşlik etmesi
• Sanrısal inançların varlığı
• Kişilik bozukluğu (Şizotipal KB)
23
İyi Gidiş Belirleyicileri
• Sosyal ve mesleki düzenin iyi olması
• Başlatıcı etken
• Dönemsellik
Obsesyonların içeriği ile gidiş arasında ilişki
gözlenmemektedir
24
TEDAVİ
Farmakoterapi; Plasebo etkinliği % 5
• SSRI veya Klomipramin
• Serotonerjik ajanlarla yanıt oranı % 50-70
• SSRI: Fluoksetin, fluvoksamin, sertralin,
sitalopram. En yüksek doz kullanılmalı, etki için
4-6 hafta beklenmelidir
• Klomipramin
• Diğer ilaçlar; Valproat, lityum, karbamezapin,
venlafaxin vb.
25
2. çare (trisiklik antidepresandır)
Bilişsel Davranışçı Terapi
• Farmakolojik tedaviler kadar etkili
• Bilişşsel hataları düzeltme
• Maruz bırakma ve tepki engelleme
EKT
Psikocerrahi; singulotomi
Derin Beyin Uyarımı; Bazal ganglion
çekirdeklerine kalıcı elektrod
26
BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU
27
• Normal görünüşlü bir kişinin ya gerçekte olmayan bedensel
bir kusuru olduğu inancıyla sürekli olarak düşünsel düzeyde
uğraşması, ya da önemsiz bir fiziki kusuru olsa bile, bununla
orantısız biçimde kaygı duymasıdır
• Erkeklerin takıntıları daha çok boy, saç, vücut ve kas yapısı
ile ilgili
• Kadınlar ise vücudun hemen hemen her bölümünü özellikle
de yüzün tamamı, saç ve tüylenme ile ilgili takıntılar fazla
görülmektedir
28
• Kadınlarda erkeklere, bekarlarda ise evlilere
oranla daha sıktır
• Genellikle ergenlik dönemi, nadiren çocukluk ve
yetişkinlikte ortaya çıkar
• Çoğu zaman depresyon, sosyal fobi, alkol
bağımlılığı, obsesif kompulsif bozukluk da tabloya
eklenir
• Psikiyatriye genellikle bu ikincil sebeplerle
başvururlar
29
DSM-V Vücut Dismorfik Bozukluğu (beden algısı bozukluğu) tanı
ölçütleri
A-Dış görünümünde, başkalarınca gözlenebilir olmayan ya da
başkalarınca önemsenmeyecek, bir ya da birden çok kusur ya da özür
algılama düşünceleri ile uğraşıp durma
B-Kişi, bu bozukluğun gidişi sırasında bir zaman, dış görünümüyle ilgili
kaygılarından ötürü yinelemeli davranışlarda (aynaya bakıp durma,
aşırı boyanma, derisini yolma, güvence arayışı) ya da zihinsel
eylemlerde (dış görünümünü başkalarıyla karşılaştırma) bulunur
C-Bu düşünsel uğraşlar, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da
toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında
işlevsellikte düşmeye neden olur
D-Dış görünümüyle ilgili bu düşünsel uğraşlar, bir yeme bozukluğu
için tanı ölçütlerini karşılayan belirtileri olan bir kişide, vücut yağı ya
da ağırlığı ile ilgili kaygılarla daha iyi açıklanamaz
30
BİRİKTİRİCİLİK BOZUKLUĞU
(İSTİFÇİLİK)
31
• İlk 2013 yılında DSM V’ te bir ruhsal bozukluk
olarak tanımlanmış ve araştırmacılar tarafından
ancak son zamanlarda çalışılan bir bozukluktur
• İzole bozukluk olup olmadığı açık değildir
• Çocukluk çağında ortaya çıkmasına rağmen ileri
yaşlarda belirtilerin kötüleştiği, erişkinlerde
çeşitli düzeylerde % 2-5 oranında biriktiricilik
olduğu tahmin edilmektedir
32
• Depresyon, anksiyete ve dikkat eksikliği
hiperaktivite bozukluğu gibi psikolojik
bozukluğu olan kişilerde daha yaygın olduğu
görülmektedir
• İstifleme ile ilişkili diğer faktörler, alkol
bağımlılığı, paranoid, şizotipal ve çekingen
özellikler içerir
• Aile öyküleri güçlü bir pozitif korelasyon
göstermektedir
33
DSM-V Biriktiricilik Bozukluğu (istifçilik) tanı ölçütleri
A-Gerçek değeri ne olursa olsun, sahip olduklarını elden çıkarmakta ya da onlarla
ilişkisini kesmekte sürekli olarak güçlük çekme.
B-Bu güçlük, söz konusu nesneleri saklamanın gerekliliğini algısından ve onları elden
çıkartmanın yarattığı sıkıntıdan kaynaklanır.
C- Sahip olduklarını elden çıkarma güçlüğü, bu nesnelerin birikmesi ile sonuçlanır,
dolayısıyla bunlar yaşam alanlarını kaplar, ortalığa yığılır ve büyük ölçüde kullanım
amaçlarından uzaklaşır. Yaşam alanlarında bir yığıntı yoksa, bu ancak diğerlerinin (aile
bireyleri, temizlikçiler, yetkili kişiler) girişimleriyle sağlanmıştır.
D- Biriktiricilik, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya
da önemli diğer işlevsellik alanlarında (kendisi ve başkaları için güvenli bir çevreyi
sürdürmeyi de kapsar) işlevsellikte düşmeye neden olur.
E-Biriktiricilik, başka bir sağlık durumuna bağlanamaz (beyin yaralanması,
serebrovasküler hastalık, Prader-Willi sendromu)
F- Biriktiricilik, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz.
-Aşırı edinme ile giden
34
TRİKOTİLLOMANİ
35
• Trikotillomani, kişinin tekrarlayıcı olarak ve belirgin
saçsız alanlar oluşturacak şekilde saçlarını yolmasıdır
• Yunanca saç (trich), yolma (tillo) ve hastalık
derecesinde dürtü (mania) kelimelerinin birleşiminden
oluşur
• Kişinin saçını tekrarlayıcı biçimde yolması ile belirgin
derecede saç kaybı oluşması, kişinin saç yolma
öncesinde ya da bu davranışa karşı koyma girişiminde
bulunduğu sırada giderek artan bir gerginlik duyumu
olması, saç yolarken haz alma, doyum bulma ya da
rahatlama sağlaması olarak tanımlanmıştır
36
• Cinsiyetler arası görülme sıklığı tartışmalıdır
• Kadınlarda %3.4, erkeklerde %1.5 oranlarında
görüldüğü ifade edilmektedir
• Çocukluk döneminde her iki cinsiyette eşit
görüldüğü, erişkin dönemde ise kadın
cinsiyetin baskın olduğunu bildiren ya da her
iki cinste eşit görüldüğünü bildiren çalışmalar
vardır
37
DSM-V Trikotillomani (saç yolma bozukluğu) tanı ölçütleri
A-Saç yitimi ile sonuçlanacak biçimde kişinin yineleyici olarak saçını
yolması.
B-Yineleyici olarak saç yolmayı azaltma ya da durdurma girişimleri.
C-Saç yolma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili
alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında düşmeye neden olur.
D-Saç yolma ya da saç yitimi başka bir sağlık durumuna (dermetolojik
hast.) bağlanamaz.
E-Saç yolma, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi
açıklanamaz (beden algısı bozukluğunda dış görünümle ilgili algılanan
kusur ya da özürü düzeltme girişimleri).
38
DERİ YOLMA BOZUKLUĞU
39
• Karşı konulamaz bir kaşıma ve yolma isteği
sonucu sağlam ya da önemsiz sayılabilecek
düzensizlikleri olan derinin aşırı derecede
yolunmasıyla, hastaların kendileri tarafından
oluşturulan deri lezyonlarıdır
• Yolmaya başlamadan hemen önce gerginlik,
anksiyete ya da ajitasyon hissi; yolma sırasında
haz, rahatlama ya da memnuniyet hissi bulunur
40
• Dermatoloji kliniklerine başvuran hastalarda
sıklığı %2
• Toplumda doku hasarına ve işlevsellikte
bozulmaya yol açmayan deri yolma
davranışının yaygınlığı %62.7 bulunmuştur
• Kadınlarda daha sık görüldüğü bildirilmiştir
• Başlangıç yaşı geniş bir aralıkta yer alsa da,
genellikle çocukluk ve ergenlik yaşlarında
başladığı bildirilmektedir
41
DSM-V Deri Yolma Bozukluğu tanı ölçütleri
A-Deride berelenme (lezyon) ile sonuçlanan yineleyici deri yolma
B-Yineleyici olarak deri yolmayı azaltma ya da durdurma
girişimleri.
C- Deri yolma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal,
işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında
düşmeye neden olur.
D-Deri yolma, bir maddenin (kokain) ya da başka bir sağlık
durumunun (uyuz) etkilerine bağlanamaz.
E- Deri yolma, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi
açıklanamaz (Psikozlarda sanrılar ya da dokunsal varsanılar,
beden algısı bozukluğunda dış görünümle ilgili algılanan kusur ya
da özürü düzeltme girişimleri, intihar jestleri).
42
• Teşekkür ederim….
43
Güvenlik için gereken koşullar
 Hastalar silah aramasından geçirilmelidir
 Muayene odası hastanın da sağlık personelinin de
hemen çıkabileceği şekilde olmalı
 Yardım istendiğinde hemen yanıt verecek eğitilmiş
güvenlik elemanları olmalı
 Muayene odasında kesici alet ve fazla eşya
bulunmamalı
Değerlendirme ve Yönetim
 Hızlı ilişki kurma→ hasta, aile, getiren kişiden alınan
ilk bilgi, hastaya yatıştırıcı ve yardımcı yaklaşım
 Ajitasyon varsa tespit ve kısıtlama
 Fiziksel durum değerlendirmesi
 Ana yakınma
 Vital bulgular, KŞ, PO2,
 Tıbbi hikaye, aile öyküsü
 Ayırıcı tanısal testler
 İlaç ve alkol, madde kullanım öyküsü
Değerlendirme ve Yönetim
 Psikiyatrik durum değerlendirmesi
 Psikiyatrik ve sosyal öykü
 Hastanın ailesinden bilgi alma
 Mental durum değerlendirmesi (Bilinç, yönelim, bellek,
düşünce içeriği, algı, duygudurum…)
 Hastanın destek sistemlerini değerlendir
 Genel değerlendirme
 Öntanı
 Gerekirse konsültasyon
 Yatarak-ayaktan tedavi
Aşağıdaki durumlarda hasta psikiyatrik belirti ile gelse
dahi tıbbi değerlendirme mutlaka yapılmalıdır
 Bilinen tıbbi hastalık
 Anormal vital bulgular
 Yaşlı hasta
 Yeni ortaya çıkan psikiyatrik hastalık
Organik – Psikiyatrik Ayrımı
 40 yaş üstü, 12 yaş altı
 Ani akut başlangıç
 Dalgalanan seyir
 Görsel ve koku halüsinasyon, ilüzyon
 Bilinen tıbbi hastalık ve nörolojik semptom
 Bilinç değişikliği
 Baş ağrısı, konuşma bozukluğu, inkontinans
 Anormal vital bulgu
 Alkol ve ilaç kullanımı
 Psikiyatrik öykü olmaması
Sık karşılaşılan aciller
 Deliryum
 Ajitasyon
 Anksiyete
 Konversiyon
 Alkolle ilişkili aciller
 Travmatik olaylara maruz kalma
 Antipsikotik ilaç yan etkileri
 İlaç İntoksikasyonu
 İntihar
Deliryum
 Kısa süreli akut beyin yetmezliğidir
 saatler veya günler
 Beyinde yaygın bir bozukluk vardır
 Konfüzyon, amaçsız hareketler, konuşmada
dağınıklık ya da dizartri, varsanılar, anksiyete,
ajitasyonlarla belirli bir sendrom
 Bilinç bulanık ve sislidir,
 bilinçte gün boyu açılıp kapanmalar
 tablo ağırlaştıkça stupor ve koma gelişebilir
Deliryum
 Bilinç bulanıklığı ile birlikte bilişsel fonksiyonlarda
bozulma
 Dış uyaranlara azalmış yanıt
 Uyaranlara farklı cevaplar
 Dikkat, hafıza, düşünce ve konsantrasyon
bozuklukları
 Halusinasyonlar, emosyonal değişkenlikler, uyku
bozuklukları psikomotor yavaşlama veya
hiperaktivite olabilir
 Sıklıkla ani başlar ve şiddeti değişkendir
• 40 yaş üzerinde yeni tanı psikiyatrik hastalık
• Geriatrik popülasyon
• Daha önce psikiyatrik hikayesi olmaması
• Anormal vital bulgularla birlikte davranış
bozukluklarının ortaya çıkması
• Yakın hafıza kaybı, dezoryantasyon veya bilinç
bulanıklığı
Deliryum düşündüren bulgular
Deliryum Etyolojisi
 Wernicke ensefalopatisi
 Hipertansif ensefalopati
 Hipoglisemi
 SSS hipoperfüzyonu
 Hipoksi
 İntrakraniyal kanama
 Menenjit/ensefalit
 Zehirlenme/doz aşımı
 Operasyon sonrası
 Uzun süreli yoğun bakım tedavisi
Akut Bilinç Değişikliğinde Laboratuar Testleri
Arteriyel kan gazı Hipoksemi, Pulmoner emboli
Kan şekeri Hipoglisemi
Üre, kreatinin BY, üremik ensefalopati, myoglobinüri
BOS SSS enfeksiyonu, intrakraniyal kanama
PAAC Pnömoni, pnömotoraks
BT Kitle, SVO, atrofi
CK, CKMB Rabdomiyolizis, MI
EKG MI
EEG Nöbet, deliryum
KC fonksiyon testleri Alkolik hepatit, hepatik ensefalopati
MR SVO, Demiyelinizasyon
Amilaz Pankreatit
Kan elektrolitleri Hipo/hipernatremi, Hipo/hiperkalsemi, hipomagnezemi
Beyaz küre Enfeksiyon
Deliryum tedavisi
 Deliryumun tedavisinde etyolojik faktör
bulunup ortadan kaldırılmalıdır
 Nedeni bulunsun yada bulunmasın deliryumlu
hastanın sedasyonu acil medikasyon gerektirir
 Sedasyonda haloperidol birinci seçenektir.
 Alkole bağlı deliryumda benzodiazepinler ilk
tercihtir
Ajitasyon
 Kendisi, yakınları ve çevresinin güvenliğini tehlikeye
sokar, tıbbi bakımı engeller
 Nedenler
 Organik
 Psikiyatrik
 Kişilik bozukluğu
Organik sebepleri düşündüren durumlar
 Özellikle beyin fonksiyonlarını etkileyen tıbbi hastalık
veya ilaç kullanımı
 Madde kötüye kullanımı
 Daha önce benzer öyküsü olmaması
 Yönelim bozukluğu
 Değişen dikkat ve uyarılabilirlik
 Nadir seyrek halusinasyonlar
Enfeksiyonlar HIV, menenjit, ensefalit, sifiliz
Yoksunluk Alkol, benzodiazepin, opiatlar
Akut metabolik Karaciğer/böbrek yetm. Elektrolit bozuklukları,porfiri
Travma Kafa travması, yüksek ısıya maruz kalma, postop
dönem
SSS hastalıkları SVO, kanama, tümör, MS, demans, parkinson, wilson
hastalığı
Hipoksi Anemi, kardiyopulmoner yetm., CO zehirlenmesi
Defisitler B12, folat, tiamin, niasin
Endokrin
hastalıklar
Hiper/hipoadrenalizm, Hiper/hipotiroidi,
Hiper/hipoglisemi, Hiper/hipoparatiroidi
Akut vasküler Hipertansif ensefalopati, vaskülitler, şok
Toksinler İlaçlar, pestisitler, solventler
Ağır metaller Arsenik, kurşun, manganez, civa, talyum
Madde kötüye
kullanımı
Kokain, amfetamin, PCP, LSD, uçucu maddeler
Psikiyatrik nedenleri düşündüren durumlar
 Psikiyatrik hastalık öyküsü
 Psikiyatrik hastalık sırasında daha önce ajitasyon
gösterme öyküsü
 Psikiyatrik tedaviye uyumsuzluk
 Halüsinasyonlar, paranoid yanılsamalar, hastalığa
içgörü olmaması
Psikiyatrik nedenler
 Şizofreni
 Şizoaffektif bozukluk
 Kısa reaktif psikoz
 Bipolar affektif bozukluk
 Yetişkin otizm
 Akut stres reaksiyonu
 Post-travmatik stres bozukluğu
 Disosiyatif bozukluk
Kişilik bozuklukları
 Antisosyal kişilik bozukluğu
 Borderline kişilik bozukluğu
 Narsistik kişilik bozukluğu
 Histiriyonik kişilik bozukluğu
 Paranoid kişilik bozukluğu
Demografik özellikler
 Erkek cinsiyet
 15-24 yaş grubu,
 Yoksulluk, düşük eğitim düzeyi,
 Yerleşik bir düzene veya bir aileye sahip olmamak
 Şiddet uygulama öyküsü
 Alkol/madde kullanımı
 Yeni ortaya çıkmış küçük düşürücü olay, stres
faktörü varlığı
Neler ipucu verebilir
 Kendi kendine konuşma
 Konuşma tonunun yüksek ve tehditkar olması,
 Şiddetle ilgili plan yapma
 Kas geriliminin artmış olması, huzursuzluk, hiperaktif
davranış
 Yumrukları ve dişleri sıkma
 Kapıları çarpma ya da eşyalara vurma
Ajitasyon yönetimi I
 Kendinizi tanıtın ve yardım için orada olduğunuzu
belirtin, açık konuşun
 Hastaya geniş bir hareket alanı tanıyın
 Tutamayacağınız sözler vermeyin
 Güven sağlayın, yumuşak ve ılımlı konuşun
 Bir şey ikram etmek
 Sakinleşmesi için gönüllü olarak ilaç teklif etmek
 Alttan alın ve provake etmekten kaçının, provake eden
yer ve kişilerden uzaklaştırın
Ajitasyon yönetimi II
 En kısa sürede en fazla bilgi almak gereklidir. Bu
nedenle açık uçlu sorular yararlı olmayabilir.
 Hasta ile aranızda güvenli bir mesafe bırakın
 Uzun süreli göz teması kurmayın
 Hastaya değerlendirme ve tedavisi konusunda
seçenek sunun, bu kendi kontrolünü arttırır
 Hastadan uzaklaşmak gerekiyorsa sırtınızı dönmeden
ve ani hareketlerden kaçınarak uzaklaşın
Ajitasyon yönetimi III
 Fiziksel kısıtlama
 Hastaya niye kısıtlandığını anlatın
 Hasta kadınsa kısıtlamayı yapan personelden en az biri
kadın olmalıdır
 Hasta sırt üstü yatırılarak sabitlenir
 Uygun bir yere alınır
Ajitasyonda Medikal tedavi
 Amaç hastayı sakinleştirmektir
 Haloperidol ve lorazepam ilk tedavi seçenekleri
 Psikotik veya manik öykü varsa Haloperidol ve
takiben Zuklopentiksol acuphase gibi birkaç gün
etkili bir antipsikotik
 Lorazepam dilaltı kullanılır
 Diazepam kullanılacaksa tercihen iv kullanılması
(hazneden yavaş infüzyon) önerilir
Haloperidol ( Norodol amp 5 mg/ml )
 Hafif ajitasyonda 0.5-2 mg
 Orta ajitasyonda 5-10 mg
 Ağır ajitasyonda 10 mg’la başlanır
 20-30 dakikada doz iki katına çıkabilir ve
saatlik doz 75 mg’a kadar çıkabilir
 iv infüzyon hızı 10-12 mg/saat
 Günlük doz max 100 mg
 im uygulama 5 mg 30 dakikada tekrarlanabilir
Parenteral Tedavide Diğer Seçenekler
 Klorpromazin (Largactil 25mg/5ml) im
 Günlük 50 mg geçilmemelidir
 Olanzapin (Zyprexa 10 mg im)
 Ziprasidon (Zeldox 20 mg/ml im)
Anksiyete ve Panik ataklar
 Anksiyetenin fizyolojik belirtileri, genel otonomik
uyarılmayı yansıtmaktadır.
 Kardiyak, respiratuvar, gastrointestinal yada nörolojik
semptomlar olarak karşımıza çıkabilir.
 Hastayı hekime getirecek şiddette anksiyete
değerlendirilmeyi gerektirir
 Panik atakları zaman açısından sınırlıdır; birkaç dakika
ile birkaç saat arasında değişir
Ayırıcı tanı:
Birincil fiziksel hastalıklar
İlaçlara ait yan etkiler
İlaç entoksikasyonu yada yoksunlukları
Birincil bir anksiyete bozukluğu
Anksiyete bozukluklarının tedavisi
 Benzodiazepinler ilk seçenek kullanılır.
 5-10 mg diazepam (PO veya İV)
(Diazem 2,5,10 mg tb, 10 mg amp )
 Alprazolam 0.5-1 mg (Xanax 0.5 mg tb PO)
 Lorazepam 1 mg (Ativan expidet 1 ve 2.5 mg tb SL)
 Respiratuar alkaloz tedavisinde kese kağıdı yöntemi
parestezileri düzeltmekle birlikte panik atağı
sonlandırmaz
Konversiyon
 İstemli motor ve duyu işlevlerini etkileyen, nörolojik veya
tıbbi bir durumu düşündüren belirti veya kayıp
 Belirtilerin başlaması stres etkenleriyle ilişkili
 Belirtiler amaçlı olarak çıkarılmamakta, varmış gibi
yapılmamaktadır
 Bayılma, kol ve bacakta tutmama en sık
 Tıbbi tetkik ve muayene sonuçlarında etyolojik bir
neden bulunamaz
 FM ve nörolojik değerlendirme yapılmalı !!!
Konversiyon
 Epilepsi ile birlikteliği %30
 Takipte 1/3’ünde altta yatan bir nörolojik hastalık tespit
edilir
 Hasta konuşmasa da konuşulanları duyar, destek olacak
mesajlar verilmeli
 Anksiyolitikler verilebilir, gerekirse yinelenebilir
 Telkin belirti kontrolünde etkilidir
 Ağrı oluşturmak amacı ile etkisiz enjeksiyon yapılmamalı
Alkolle ilgili aciller
 Alkol intoksikasyonu
 Alkol yoksunluğu
Alkol intoksikasyonlarının tedavisi ve klinik
idaresinde dört kriz durumu
 Komplike olmayan zehirlenme
 Saldırgan davranış gösteren zehirlenme
 Depresyonla birlikte olan zehirlenme
 Stupor ve koma
Komplike olmayan zehirlenme
 Sıvı replasmanı (oral ya da iv)
 İV tiamin replasmanı (100 mg/gün)
 Hipogliseminin önlenmesi
 Böbrek fonksiyonlarının takibi
 Bilinç ve yönelim takibi
Saldırgan davranış gösteren
zehirlenme
 Sedasyon için diazepam (Diazem, Nervium) veya
lorazepam (Ativan) kullanılabilir.
 Diazepam‘ın kas içi uygulamaları güvensiz (emilimi
düzensiz) olduğu için ağızdan verilmesi daha
uygundur.
 Aşırı sedasyona sebep olmamaya dikkat ederek her
yarım veya bir saatte 5 mg diazepam veya 1-2 mg
lorazepam verilebilir.
Stupor ve koma
 Hayati belirtilerin gözlenmesi, EKG çekilmesi ve
sık sık tansiyon ve ateş ölçülmesi
 Kan şekeri, elektrolitler ve tam kan sayımı, BFT
süratle bakılması
 Hipoglisemiye karşı iv glukoz verilmesi
 Asid / baz dengesinin takip edilmesi
 Thiamine'in (Vit-B1) iv 100 mg ve diğer B
komplekslerin verilmesi
 Solunum arresti ve kardiyak arresti açısından
gerekli hazırlıkların yapılması gereklidir
Alkol yoksunluğu
 Titreme nöbetleri ve sinirlilik alkolün kesilmesinden
6-8 saat sonra başlar
 8-12 saat sonra algılama bozuklukları ve psikotik
semptomlar,
 12-24 saat sonra epilepsi nöbetleri
 72 saat içinde deliryum tremens
 Ancak deliryum tremens yoksunluk sendromunun ilk
bir haftası içindeki herhangi bir zamanda başlayabilir
Yoksunluk sendromunda ortaya
çıkabilen bulgu ve belirtiler
 Otonomik aktivite artışına bağlı: Taşikardi, hipertansiyon,
terleme, tremor, ateş ve respiratuar alkaloz, ağız kuruluğu,
halsizlik.
 Gastro-intestinal: iştahsızlık, bulantı, kusma
 Nörolojik: Ellerde, dilde, göz kapaklarında titremeler, dizartrik
konuşma, derin tendon reflekslerinde artma,miyoklonik
kasılma, baş ağrısı ve grand mal epilepsi nöbetleri.
 Psikolojik: Ajitasyon, anksiyete, huzursuzluk, irritabilite,
konsantrasyon güçlüğü, hafıza ve muhakeme zayıflaması,
görsel ve taktil halüsinasyonlar.
 Uyku bozuklukları: Uykuya dalma güçlüğü, derin uykuda
azalma, REM uykusunda artma ve korkulu rüyalar.
Hafif ve orta derecede alkol yoksunluğunda
tedavi
 im 100 mg thiamine (Vit-B1)
 Sedasyonun sağlanması: 5-10 mg diazepam (Diazem) veya 25-
50 mg chlordiazepoxide (Librium) po
 Sedatif ilaçların ilk uygulanmasından itibaren hasta 1-2 saat
izlenmelidir.
 Kullanılması için 3-6 günlük sedatif yazılmalı
(Chlordiazepoxide 25 mg 4x1 veya diazepam 5-10 mg 4x1)
 En az üç gün 100 mg/gün thiamine ve polivitamin
 Hasta mutlaka kontrole çağırılmalı ve tedavinin sürdürülmesi
sağlanmalı
Hospitalizasyon endikasyonları
 Ciddi otonomik hiperaktivite veya hallüsinozis
 İleri derecede dehidratasyon
 Yüksek ateş (38.4°C’nin üzerinde)
 Daha önce epilepsisi olmadığı halde nöbet geçirilmesi
 Oryantasyon bozukluğu ve konfüzyon, şuur kaybı ile birlikte
olan kafa travması
 Wernicke ensefalopatisi (nistagmus, ataksi ve konfüzyon)
 Solunum yetmezliği, pankreatit, ciddi beslenme bozukluğu
veya karaciğer yetmezliği gibi ciddi komplikasyonların varlığı
 Daha önce geçirilmiş olan deliryum veya nöbete yol açmış
yoksunluk sendromu
 İntihar düşünceleri
Deliryum tremens
 Alkol alımını bırakması veya azaltmasından sonraki
bir hafta içinde ortaya çıkan deliryum tablosudur.
 Ancak Deliryum'la birlikte,
 Otonomik hiperaktivite (taşikardi, terleme ateş, anksiyete,
uykusuzluk, hipertansiyon),
 Algılama bozulmaları (görme ve dokunma başta olmak
üzere hallüsinasyon ve illüzyonlar)
 Psikomotor aktivitenin dalgalı bir seyir göstermesi
(hipereksitabiliteden letarjiye kadar) ile karakterizedir.
 Ölümcül olabilir
 İlk olarak genellikle, 5-15 yıl ağır alkol kullanımından
sonra, 30-40'lı yaşlarda başlar
 Fizik hastalıklar (mesela, hepatit veya pankreatit), kafa
travmaları, beslenme bozuklukları veya enfeksiyon
hastalıkları delirium tremensi tetikleyebilir
Delirium tremens tedavisi
 Eşlik eden hastalık varsa
tedavisi
 Alkol yoksunluk tedavisi
Travmatik olaylara maruz kalma
 Cinsel, fiziksel saldırı / taciz, yaralanma, cinayete tanık
olma, trafik kazası vs
 Yargılamadan, kabul edici ve anlayışlı yaklaşılmalı
 Olayı abartılı algılamasına yol açacak tepkiler
verilmemeli
 Varsa anksiyete ve psikotik belirtilere yönelik tedavi
başlanmalı
 Psikiyatrik değerlendirme için yönlendirilmeli
ACİL İLAÇ YAN ETKİLERİ
Antipsikotiklere bağlı yan etkiler
 Akut distoni→ Biperiden amp (Akineton)
 Parkinsonizm→tipik AP kesilip, atipiklere geçilir,
Akineton tb 2x1 1 hafta kullanılabilir
 Akatizi → AP dozu azaltılıp, Difenhidramin amp ,
Propranolol 2x1/2 veya Diazepam tb 2x1 kullanılabilir
Nöroleptik Malign Sendrom
 Antipsikotik kullanımına bağlı oluşan ağır kas rijiditesi
ve yüksek ateş
 Terleme, disfaji, tremor, inkontinans, bilinç değişikliği,
mutizm, taşikardi, yüksek ve labil kan basıncı,
lökositoz, kreatinin fosfokinaz yüksekliği (kas hasarı)
bulgularından en az ikisi olmalı
 İlacın dozundan bağımsız, tek dozla da olabilir,
erkeklerde, 20-50 yaş arasında sık
 Ölümcül olabilir !!! Tanı koymak önemli
Nöroleptik Malign Sendrom tedavisi
 Yakın kardiyak monitörizasyon
 Iv sıvı replasmanı
 Ateşi düşür
 Antipsikotik ilacı kes
 Yoğun bakım izlemiyle takip edilmesi gerekir
Lityum İntoksikasyonu
 Li serum düzeyi 2 mmol/l üzerinde toksiktir
 Sinsi başlar, halsizlik, uyuşukluk, uykuya meyille başlar
 Ataksi, dizartri, koordinasyon bozukluğunu kaba tremor,
ishal izler, gittikçe bilinç bulanıklığı, DTR artışı, epileptik
nöbet ve komaya dek ilerler
Lityum İntoksikasyonu Tedavisi
 Lityum kesilmeli
 Akut alımda gastrik lavaj faydalı
 Zorlu diürez ve Hemodiyaliz
 Serum lityum düzeyi, Na, K, EKG, Kan basıncı, ateş sık
izlenmeli
 Elektrolit dengesizliğine bağlı kardiyak ileti bozukluğu
ve bilinç değişikliklerine dikkat
DSM-V SINIFLANDIRMASI
ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
 Yaygın anksiyete bozukluğu
 Panik bozukluk
 Özgül fobiler
 Sosyal fobi
 Agarofobi
 Ayrılma anksiyetesi
 Seçici konuşmazlık (mutizm)
 Madde ve ilaca bağlı anksiyete bozukluğu
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU
 Yaygın Bunaltı; Belli bir nesneye, yere, organa,
saplantılı düşünceye ya da zorlantıya odaklanmamış,
yani belli bir düşünsel ya da devinimsel içeriği
olmayan organizmada yaygın ruhsal ve fizyolojik
bunaltı belirtileri ile yaşanan bir bozukluktur.
 Sıklığı %4-6,
 K/E=2/1
Bunaltının Ruhsal Kökeni
Psikanalitik Görüş:
 Bunaltı temelde bir iç çatışmanın ürünüdür.
 Çatışma durumunda kalan benlik bunaltıya karşı savunma
düzeneklerini harekete geçirir. Yer değiştirme düzeneği
bunaltının belli bir nesneye ya da duruma bağlanmasını sağlar.
Böylece fobi oluşur.
 Psikanalitik açıdan bunaltıya karşı savunmalaryetersiz kalınca
açık bunaltı görülür.
Bunaltı kaynağına göre 4 türe ayrılabilir.
1. Üst benlik (süperego) bunaltısı
2. İğdişlik (kastrasyon) bunaltısı
3. Ayrılma (separasyon) bunaltısı
4. Alt benlik (id) bunaltısı
Bunaltının Ruhsal Kökeni
Varoluşçu Görüş:
 Gerçek bunaltı kişinin varoluşunun yok
edilebileceğinin, kendisinin ve dünyasının tümden
yitirilebileceğinin, hiç olabileceğinin ayrımında,
bilincinde olmasıdır.
Davranışçı Görüş:
 Bunaltı ve fobiler öğrenilmiş durumlardır.
 Kişi hiç korku uyandırmayan bir nesne ile sık sık
karşılaşırken aynı zamanda ağrılı bir uyaranla da
karşılaştırılırsa korku doğurmayan nesneye karşı
kaçınma davranışı olacaktır.
Bunaltının Biyolojik Kökeni
 Bütün bunaltı bozuklukları arasında kanlı yaralanma
korkusu kalıtıma en çok bağlı olandır.
 Tek yumurta ikizlerinde %30-65
 Çift yumurta ikizlerinde %4-9
 Birinci derecede akrabalarda %15-18
 Bu bozukluklarda özgül olarak belirtilerin kendisinin
değil aşırı duyarlı bir otonom sinir dizgesinin
kalıtımsal olarak geçtiği düşünülebilir.
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU
A. Altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ve etkinliklerle
ilgili olarak aşırı kaygı vardır.
B. Kişi kaygısını kontrol etmekte güçlük çeker
C. Anksiyete ve kaygı aşağıdakilerden 3’üne eşlik eder
1. Huzursuzluk, heyecan, endişe
2. Kolay yorulma
3. Düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme
4. İrritabilite
5. Kas gerginliği
6. Uyku bozukluğu
D. Bu bozukluk başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
E. Toplumsal ve mesleki işlevsellikte bozulma
F. Madde ve tıbbi durumla açıklanamaz
PANİK BOZUKLUK
 Genel nüfusta yaşam boyu yaygınlık oranı %1-2 olarak
bildirilmiştir.
 K/E=2/1
PANİK BOZUKLUK
A) Aşağıdaki belirtilerden 4’ünün birden başladığı ve 10 dakika içinde
en yüksek düzeye ulaştığı, ayrı bir korku ya da rahatsızlık duyma
döneminin olması.
1. Çarpıntı
2. Terleme
3. Titreme
4. Nefes darlığı
5. Soluğun kesilmesi
6. Göğüs ağrısı, göğüste sıkışma
7. Bulantı ya da karın ağrısı
8. Baş dönmesi, sersemlik hissi
9. Derealizasyon, depersonalizasyon
10. Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
11. Ölüm korkusu
12. Paresteziler
13. Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları
B) Beklenti anksiyetesi ve/veya ataklarla ilgili davranış değişiklikleri
C) Madde veya başka bir tıbbi durumla açıklanamaz
D) Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz
FOBİK BOZUKLUK
Normalde korkulmayacak belli bir durum ya da belli
bir nesne ile karşılaşınca ortaya çıkan korkudur.
1. Özgül fobiler
2. Sosyal fobi
3. Agarofobi
Sıklık;
 Sosyal fobi→ %1.8
 Özgül fobi→ %2.7
 Agarofobi→ %0.6
Özgül Fobi
A. Özgül nesne veya bir durumla ilgili belirgin korku ve kaygı duyma
B. Fobi kaynağı her zaman doğrudan korku ve kaygı doğurur.
C. Fobi kaynağından kaçınılır ya da korku ve kaygı ile buna katlanılır.
D. Duyulan korku ve kaygı özgül nesne veya durumun yarattığı gerçek
tehlikeye göre orantısızdır.
E. Korku ve kaygı veya kaçınma sürekli bir durumdur. En az altı ay sürer
F. İşlevsellik kaybı veya azalmasına neden olur
G. Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz
Uyarana göre
 Hayvan
 Doğal çevre
 Kan-iğne-yaralanma
 Durumsal
 Diğer şeklinde tiplendirilir
Özgül Fobiler
 Zoofobi: Hayvan korkusu
 Klaustrofobi: Kapalı alan korkusu
 Eritrofobi: Yüz kızarması korkusu
 Mizofobi: Pislik korkusu
 Niktofobi: Gece korkusu
 Kaprofobi: Dışkı korkusu
 Pirofobi: Ateş korkusu
 Ksenofobi: Yabancı korkusu
 Ailurofobi: Kediden hastalık derecesinde korkma
 Akrofobi: Yüksek yerlerden hastalık derecesinde korkma
 Algofobi: Ağrıdan hastalık derecesinde korkma
 Panfobi: Her şeyden korkma
Agarofobi
 Aşağıdaki beş durumdan ikisi ya da daha fazlası ile ilgili
olarak korku ve kaygı duyma
1) Toplu taşıma araçlarını kullanma
2) Açık yerlerde bulunma
3) Kapalı yerlerde bulunma
4) Sırada bekleme ya da kalabalık yerlerde bulunma
5) Tek başına evin dışında olma
 Kişi kaçmanın güç olabileceğini ya da panik benzeri ya da
yetersizleştiren ya da utanç veren diğer belirtilerin olması
durumunda yardım alamayabileceğini düşündüğü için bu
tür durumlardan korkar ya da kaçınır.
Sosyal Fobi
 Toplum içinde otururken, konuşurken ya da herhangi
bir eylem yaparken, kızarma, terleme, ellerin
titremesi, kendini küçük düşürecek yanlış bir şey
yapma korkusu
 Sıklık kadınlarda %2 ,3 Erkeklerde %1.1
Ayrılma Anksiyetesi
A. Aşağıdakilerden en az 3 ünün eşlik ettiği, kişinin bağlandığı
insanlardan ayrılmasıyla ilgili gelişimsel olarak uygun olmayan,
aşırı düzeyde kaygı ya da korku duyması
1. Evden veya bağlandığı kişilerden ayrılma durumunda aşırı kaygı
2. Bağlandığı kişilerin başına bir şey gelecek kaygısı
3. Ayrılmaya neden olabilecek istenmedik bir olay yaşayacağına dair
kaygı
4. Ayrılma korkusu nedeniyle kaçınma davranışları ve buna bağlı
işlevsellikte bozulma
5. Yalnız kalmaktan sürekli kaçınma
6. Yanında bir kişi olmadan uyuma konusunda isteksizlik gösterme
7. Yineleyici ayrılma korkusu ile ilgili rüyalar görme
8. Bağlandığı kişiden ayrıldığında bedensel belirtiler.
B. Korku ve kaygı süreklilik gösterir. Çocuklarda ve ergenlerde en
az 4 hafta, erişkinlerde 6 ay ya da daha uzun sürer.
C. İşlevsellikte bozulma
D. Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz
Seçici Konuşmazlık (Mutizm)
A. Başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın,
konuşmasının beklendiği özgül toplumsal
durumlarda (örn. okulda), sürekli bir biçimde
konuşamıyor olma.
B. İşlevsellikte bozulma olur.
C. En az bir ay sürer.
D. Dil bilmeme veya az bilme ile ilgili değildir.
E. Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz.
FARMAKOTERAPİ
 Bunaltı giderici ilaçlar şu başlıklar altında toplanabilir;
1. Benzodiazepinler
2. Buspiron
3. Antidepresanlar ve nöroleptikler
4. Başka türler
BENZODİAZEPİNLER
Etki Düzeneği
 Benzodiazepinler MSS’nin her düzeyinde önemli bir inhibitör nörotransmitter
olan GABA’nın postsinaptik düzeydeki etkinliğini güçlendirerek etki
etmektedir.
 GABA ile benzodiazepinler nöron membranlarında Cl iyonlarının geçişini
kolaylaştırırlar. Beynin bir çok bölgesinde nöronların ateşleme hızını
düşürürler.
 Nöronlarda benzodiazepine özgü iki tür reseptör gösterilmiştir. Tip I (BZ1) ve
Tip 2 (BZ2).
 Bunlardan
1) Limbik sistemde daha çok bulunan BZ1 reseptörlerinin bunaltı giderici,
2) Kortekstekilerin antikonvülzan etkiden sorumlu olduğu,
3) Daha çok BZ2 reseptörlerinin bulunduğu retiküler formasyondakilerin
uyutucu etki,
4) Hipokampustakilerin belleği zayıflatıcı etki,
5) Omuriliktekilerin ise kas gevşetici etkiden sorumlu olduğu düşünülmektedir.
BENZODİAZEPİNLER
Emilim, Yıkılım, Atılım
 Boş midede emilim daha hızlı olur.
 Vücut proteinlerine ve yağlara kolayca bağlanırlar.
 KC de mikrozomal enzimlerle yıkılırlar ve çoğu
desmetildiazepama ve oksezepama dönüşerek
glukorünize olurlar (oksezepam ve lorezepam yıkılım
ürününe dönüşmez).
 Yaşlılık, KC hastalığı gibi durumlarda emilim ve yıkılım
gecikebilir. Bu durumlarda yıkım için mikrozomal
enzimlere gerek olmayan oksezepam ve lorezepam
önerilir.
BENZODİAZEPİNLER
 Etki Süresi
 Uzun süre etkili olanlar (yarı ömrü 12 saatten fazla,
ortalama 2-4 gün):
1) Diazepam,
2) Klorezepat (Tranxilene 5,10mg kap)
3) Kordiazepoksit (Librium 5,10mg drj)
4) Klonezepam (Rivotril 2mg tb)
 Orta süre etkili (yarı ömrü 5-12 saat):
1) Oksezepam (Serapax 10, 15mg tb)
2) Alprazolam (Xanax 0.5, 1mg tb)
3) Lorezepam (Ativan 1, 2, 5mg tb dilaltı)
 Kısa süre etkili (yarı ömrü 2-5 saat)
1) Triazolam (Türkiyede yok)
BENZODİAZEPİNLER
Yan etkiler ve Zehirlenme
 Uyku hali, dikkat ve algılamada yavaşlık, denge
bozukluğu çok sık görülür. Alkol ve barbitüratlarla
alındığında bu etkiler artar.
 Daha seyrek olarak öfori, ajitasyon, öfke görülebilir.
 Seyrek olarak alerji, kilo alma, bulantı, baş ağrısı,
libido azalması görülebilir.
 Benzodiazepinler güvenlik sınırları çok geniştir. Çok
yüksek dozlarda bile ölüm olmadığı bildirilmişse de
alkol veya barbitüratlarla alındığında koma ve ölüm
görülebilir.
BUSPİRON
(Buspon 5mg kapsül, Piranil 10mg kapsül)
 5HT1A reseptörlerine yüksek, D2 reseptörlerine orta
derecede bağlanma gösterir. Aktif metaboliti α-adrenerjik
reseptör antagonistidir.
 Uyku verici, kas gevşetici ya da antiepileptik etkisi yoktur.
Bağımlılık yapmaz ve diğer MSS yatıştırıcıları ve alkol ile
belirgin bir etkileşim göstermez.
 Bunaltı giderici etkisi benzodiazepinlerden farklı olarak 1-2
hafta düzenli alınınca sağlanır. Bu nedenle akut
durumlardan çok, süregen anksiyete bozukluklarında
kullanılır.
 Bunaltı giderici etkisinin limbik sistemde seratonerjik
etkinliği azaltmak yolu ile olduğu sanılmaktadır.
BAŞKA BUNALTI GİDERİCİ İLAÇLAR
 Propranalol: Özellikle bunaltının otonomik
belirtilerinin bulunduğu durumlarda kullanılırlar.
Özgül sıkıntılı durumlara girmeden önce 20-40mg ya
da günde 40-80mg denenebilir.
 Antihistaminikler: En çok hidroksizin (Atarax),
difenhidramin (Benadryl) ve daha çok uyku için
kullanılan doksilamin (Unisom) sayılabilir.
BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN
ANTİDEPRESANLAR
Trisiklik Antidepresanlar:
 Amitriptilin (Laroxyl): Sedatif, antikolinerjik, kilo aldırıcı
etkileri görece yüksektir. Bunaltı giderici ve sedatif olarak
da kullanılmaktadır.
 Klomipramin (Anafranil): Trisiklik antidepresan ilaçlar
arasında aynı zamanda seratonin geri alım önleyici etkisi
yüksektir. Antikolinerjik, hipotansif, kilo aldırıcı yan
etkileri görece yüksektir.
 Opipramol (İnsidon, İnsomin, Deprenyl): Daha çok orta
ve hafif depresyonlarda, bunaltı bozukluklarında ve
uykusuzlukta kullanılan, yan etkileri ve antidepresan etkisi
görece düşük bir trisikliktir.
BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN
ANTİDEPRESANLAR
Trisiklik Olmayanlar:
 Mianserin (Tolvon 15, 30mg tb): Antikolinerjik etkisi
düşük,iştah açıcı ve sedatif etkisi yüksektir. Konvülsiyon eşiğini
düşürebilir. Nadirde olsa aplastik anemiye neden olabilir. Seyrek
olarak uykuda tedirgin bacak (restless leg) sendromuna neden
olabilir. Bunaltı giderici ve uyku düzenleyici olarak
kullanılmaktadır.
 Venlefaksin (Efexor 75, 150mg kap): Seçici olarak hem
seratonin hem NA geri alım önleyicisidir. Ağır ve orta derecedeki
bunaltılı çökkünlüklerde etkili güvenilir bir antidepresandır.
 Mirtazapin (Remeron 30mg tb): Hem NA hem de Seratonerjik
etkinliği artıran ve bunaltı giderici etkisi olan bir
antidepresandır. Seyrek olarak uykuda restless leg sendromuna
neden olabilir. Geçici olarak hafif hipotansiyona bağlı baş
dönmesi yapabilir.
BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN
ANTİDEPRESANLAR
SSRI’lar:
 Fluoksetin (Prozac, Depreks, Fulsac, Zedprex):
SSRI’ların çoğunda olduğu gibi kan proteinlerine sıkı
bağlandığından warfarin (kumadin) ve dijital alanlara
verilmemelidir.
 Fluvoksamin (Faverin 100mg tb)
 Paroksetin (Seroxat): Premenstrüel gerginlik
sendromunda ve erken boşalmada da olumlu etkisi
bildirilmiştir.
 Sertralin (Lustral, Serdep, Seralin, Selectra)
 Essitalopram
BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN
ANTİDEPRESANLAR
MAO İnhibitörleri:
 Moklebemid (Aurorix 150, 300mg kap): MAO’ya geri
dönüşlü olarak bağlanır. KC de toksik etkisinin
olmadığı ve tiramin ile etkileşiminin çok düşük olduğu
ya da hiç olmadığı görülmektedir. Bunaltı giderici
etkisi vardır. Antikolinerjik yan etkisi yoktur.
Çukurova Üniv. Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı
1
Sunumun Amacı
 Kişilik nedir?
 Kişilik bozukluklarının genel özellikleri
nelerdir?
 DSM-5’e göre kişilik bozuklukları
nelerdir?
 Alternatif sınıflandırma nedir?
 ICD-11 de ne oldu?
2
KİŞİLİK / PERSONA
 Bir insanı başkalarından ayıran
 Değiş(tiril)mesi güç olan
 İşlevselliğin tüm alanlarında (çok çeşitli
toplumsal ve kişisel ortamlarda) sergilenen
 Kendine özgü duygu, düşünce, tutum ve
davranış örüntülerinin bütünüdür.
 Kişilik, kişinin günlük yaşamdaki
karakteristik duygusal ve davranışsal
özelliklerinin tümü olarak tanımlanır.
KİŞİLİK GELİŞİMİ
 Biyo-psiko-sosyal bir bütündür
 Gelişim-olgunlaşma sürekliliği
 Ailesel ve sosyokültürel etkileşimler
 Yaşam olaylarının katkısı
MİZAÇ – HUY (yaratılış-fıtrat-tabiat)
temperament
 Doğuşta var olan davranış örüntüsüdür
 Duygusal, güdülenme, uyum
özelliklerinin yapısal çekirdeğidir
 Nörobiyolojik yapılanma söz konusudur
KARAKTER
Mizaç olasılıklarının ikincil niteliği
(birey ve çevre arasındaki etkileşim –
ilişki)
 Sürekli
 Tutarlı
 Kalıplaşmış özelliklerdir
Kişilik Bozukluğu
 Bireyin ait olduğu sosyal çevre ve kültürün
beklentilerinden sapan, süreklilik ve katılık
arz eden, içsel yaşantı ve davranış
örüntüsüdür.
 Bilişsel (algılama ve yorumlama)
 Duygulanım (duygusal yanıtlarının düzeyi,
şiddeti, tutarlılığı ve uygunluğunda)
 Kişiler arası işlevsellik
 Dürtü denetim alanlarında farklılık, zorlanma
ORTAK ÖZELLİKLER
 Egosintonik
 Sergiledikleri tutum ve davranışlardan dolayı
anksiyete duymazlar.
 Çocukluktan beri süregelen özellikler
 Bu kişiler çocukluktan beri süregelen
sorunlarını reddederler ve psikiyatrik yardım
aramazlar.
 Kişiler-arası işlevsellikte bozukluk
 Çevre ile çatışırlar ve çevreyi kendilerine
uydurmaya çalışırlar (alloplastik uyum).
 Bilişsel yetiler-Duygulanım-Düşünce yapısı
Kişilik Bozukluğu
 Kişilik özellikleri
 uyuma dönük değilse,
 esneklikten yoksunsa,
 işlevsel bozukluğa ve öznel rahatsızlığa
(distres) yol açıyorsa
 Çok çeşitli toplumsal ve kişisel durumları
kapsıyorsa, süreklilik gösteriyorsa ( en
azından ergenlik ya da genç erişkinlik
dönemine kadar)
kişilik bozukluğundan söz edilir.
9
Kişilik özelliklerinden farkı
 Esnek değiller
 Sorunlara yol açıyor
 Fakat, davranışın öngörülebilriliğini
artırıyor
10
Kişilik Bozuklukları
 Topluma maliyeti yüksektir
 Suç, alkolizm, madde kullanımı
 İntihar, kazaya uğrama, acile müracaat
 Evlilik sorunları, mahkeme başvuruları
 İşsizlik, eğitim düzeyi düşüklüğü
 Psikosomatik hastalıklar sıktır.
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI VE
KOMORBİDİTE
 Madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı
 İntihar girişimleri
 Duygudurum bozuklukları
 Dürtü kontrol bozuklukları
 Yeme bozuklukları
 Anksiyete bozuklukları
Diğer major ruhsal
bozukluklarından farkı
 Daha stabil ve kronik bir süreç
 Daha kötü prognoz
 Çocukluk,ergenlik dönemlerinden başlar
 Kişide sıkıntıya yol açmayabilir – fakat
diğer insanlarda sorun yaratacağı
açıktır-
13
EPİDEMİYOLOJİ
 Genel nüfusta %10-20
 K=E
 Antisosyal ve Şizoid KB
 Borderline,Histrionik ve Bağımlı KB
 Yatan hasta %15
 Ayaktan takip %30-50
DSM-5 e göre Kişilik
Bozuklukları
A. Kişinin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin olarak sapan, süregiden bir
içsel yaşantı ve davranış örüntüsü.
Bu örüntü, aşağıdakilerden iki (ya da daha çok) alanda kendini gösterir.
1. Biliş (kendini, diğer insanları ve olayları algılama ve yorumlama yolları).
2. Duygulanım (duygusal tepkilerin aralığı, yoğunluğu, değişkenliği ve uygunluğu).
3. Kişilerarası işlevsellik.
4. Dürtü denetimi.
B. Süregiden, esneklikten yoksun bu örüntü, çok değişik kişisel ve toplumsal durumları
kapsar.
C. Süregiden bu örüntü, klinik açıdan belirgin sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda
ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye yol açar.
D. Bu örüntü kalıcı ve uzun bir sürelidir ve başlangıcı en azından ergenlik ya da erken
erişkinlik dönemine uzanır.
E. Süregiden bu örüntü, başka bir ruhsal bozukluğun bir görünümü olarak ya da başka bir
ruhsal bozukluğun bir sonucu olarak daha iyi açıklanamaz.
F. Süregiden bu örüntü, bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da
başka bir sağlık durumunun (örn. baş çarpma) fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
15
Kişilik Bozuklukları
(DSM-5’e göre)
 A Kümesi: Paranoid, şizoid, şizotipal
kişilik bozuklukları
 B Kümesi: Antisosyal, borderline,
histrionik, narsistik kişilik bozuklukları
 C Kümesi: Avoidan (kaçıngan), bağımlı,
obsesif kompulsif kişilik bozuklukları
16
A KÜMESİ
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
 Paranoid
 Şizoid
 Şizotipal
17
PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Genç erişkinlik döneminde başlayan;
başkalarının davranışlarını kötü niyetli
yorumlayan, güvensiz, kuşkucu,
haksızlığa dayanamayan, kıskanç,
kavgacı yapıda insanlardır.
18
DSM-5 Tanı Ölçütleri
(A) Paranoid Kişilik Bozukluğu
Başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp
sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme.
N:≤4
1. Yeterli bir temele dayanmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden,
aldattığından veya kendine zarar verdiğinden kuşkulanır.
2. Dostlarının veya iş arkadaşlarının kendine olan bağlılığı veya güvenirliği
üzerine yersiz kuşkuları vardır.
3. Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz
korkuları olduğundan başkalarına sır vermek istemez.
4. Sıradan sözlerden, olaylardan aşağılandığı veya kendisine gözdağı verildiği
şeklinde anlamlar çıkarır.
5. Sürekli kin besler.
6. Karakterine ve itibarına saldırıldığı yargısını taşır ve öfke ile karşı saldırıda
bulunur.
7. Haksız yere eşinin sadakatsızlığı ile ilgili kuşkulara kapılır.
PARANOİD KİŞİLİK
BOZUKLUĞU
 Genel nüfusta % 0,5-2,5
 Yatan psikiyatrik hastalarda % 10-30
 Ayaktan takip edilenlerde % 2-10
 E>K
 Ailede şizofreni / Sanrılı bozukluk
olanlarda daha sık
ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Yaşam boyu sosyal geri çekilme ile
karakterize bir bozukluktur.
 Genç erişkinlikte toplumsal ilişkilerden
kopma ve duygularda küntlük görülür.
 Çevreden egzantrik, izole, yalnız,
ilişkilerden uzak, içe dönük, sınırlı,
soğuk, sessiz insanlar olarak tanınırlar.
21
(A) Şizoid Kişilik Bozukluğu
 Sürekli toplumsal ilişkilerden kopma ve
duyguların anlatımında kısıtlı olma
örüntüsü,
N:≤4
1. Ailenin bir parçası değilmiş gibi davranır; yakın
ilişkiye girmez ve yakın ilişkilerden zevk almaz.
2. Çoğunlukla tek bir etkinlikte bulunmayı tercih
eder.
3. Cinsel deneyim yaşamaya karşı oldukça
ilgisizdir.
4. Çok az etkinlikten zevk alır.
5. Yakın arkadaşı ve sırdaşı yoktur.
6. Övgü ve eleştirilere karşı ilgisiz kalır.
7. Duygusal soğukluk, kopukluk veya tekdüze bir
duygulanım gösterir.
Şizoid Kişilik Bozukluğu
 Sosyal izolasyon
 Sanrısal bozukluk, şizofreni
 Paranoid, Şizotipal, Çekingen KB,
Asperger
 Genel nüfusta % 7,5 (?)
 E>K
 Sch ve Şizotipal KB olanların
akrabalarında sık?
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 Yakın ilişkiye girmekten zevk almazlar;
 Tek bir etkinlikte bulunmayı yeğlerler;
 Cinsel deneyime karşı ilgileri azdır;
 Çok az etkinlikten zevk alırlar;
 Yakın 1-2 arkadaş dışında arkadaşları
yoktur;
 Duygusal soğukluk, kopukluk ve
tekdüzelik vardır.
24
ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Genç erişkinlik döneminde başlayan,
 bilişsel ya da algısal çarpıklıklar,
 alışagelmişin dışında davranışlar,
 yakın ilişkilerde birden bire rahatsızlık
duyma,
 yakın ilişkilere girme becerisinde
azalma,
 kişiler arası toplumsal ilişkilerde
yetersizlik, gösteren garip kişilerdir
25
DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERİ
 Referans fikirleri; acayip inanışlar, büyüsel
düşünce (batıl inanç, altıncı his gibi);
 olağandışı algısal yaşantılar, bedensel
illüzyonlar olabilir;
 acayip düşünce ve konuşma biçimi;
 kuşkuculuk, paranoid düşünce; alışılagelmişin
dışında, kendine özgü davranış ve görünüm;
 uygunsuz, kısıtlı duygulanım;
 yakın arkadaşları ya da sırdaşlarının
olmaması;
 toplumsal anksiyete ( paranoid korkularla
ilişkilidir.)
26
B KÜMESİ KİŞİLİK
BOZUKLUKLARI
 Antisosyal
 Borderline
 Histrionik
 Narsistik
27
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Sosyal koşullara uymakta zorluk çeken
insanlardır.
 Başlangıç genelde 15 yaşından öncedir.
 Erkeklerde % 3, kadınlarda % 1
oranında görülür.
 Bu kişilerde ailesel yatkınlık vardır.
 Erkeklerin birinci derece akrabalarında 5
kat daha fazla görülür.
28
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Çocukluktan itibaren yalan söyleme, evden
kaçma, hırsızlık, saldırganlık madde
kullanımı, yasadışı aktiviteleri vardır.
 Aykırı davranışlarından dolayı anksiyete ve
depresyon göstermezler.
 Çünkü; kendilerine göre uygun açıklamaları
vardır.
 Özkıyım tehditleri ve bedensel uğraşları
yaygındır.
 Sözel iletişimlerinde başarılıdırlar.
29
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Manuplatif, kolay yoldan para
kazanmayı isteyen kişilerdir.
 İçkili araba kullanma, çocukları
hırpalama sıkça görülür.
 EEG'de anormal bulgular
olabileceğinden nörolojik muayene
yapılmalıdır.
30
DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERİ
 15 yaşından beri başkalarının hakkını hiçe sayma,
saldırma ve tutuklanmaya yol açacak eylemlerde
bulunma;
 Yalan söyleme, başkalarını aldatma;
 Dürtüsellik ve gelecek için tasarı yapamama;
 Saldırganlık ve sinirlilik;
 Kendinin ya da başkalarının güvenliği konusunda
umursamazlık;
 Sürekli sorumsuzluk;
 Başkalarına zarar vermiş olmalarına rağmen
aldırmama, vicdan azabı duymama ve sürekli
bahaneler bulma;
 18 yaşından büyük olma
31
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Bu kişilerde beraberinde alkol ve madde
kötüye kullanımının yanı sıra depresif
bozukluklar da sık görülür.
 Hastalarda prognoz değişkendir.
 Yaş ilerledikçe semptomlar azalır.
32
BORDERLİNE KİŞİLİK
BOZUKLUĞU
 Bu kişilik bozukluğu, nevrozla psikoz
arasında bir sınırdadır.
 Sıradışı değişken duygulanım, mood,
davranış, nesne ilişkileri ve self imaj ile
karakterizedir.
 Bu kişilerin kimlik duygusunda, duygu
durumunda ve ilişkilerinde sürekli bir
tutarsızlık vardır.
 Asıl patoloji bireyin self (kendilik)
duygusunda, nesne ilişkileri kurma
biçimindedir.
33
BORDERLİNE KİŞİLİK
BOZUKLUĞU
 Bu kişiler insanları tümüyle iyi ya da
tümüyle kötü kategorisine ayırırlar,
ilişkileri bu nedenle başarısızdır.
 İnsanları bağlanacak ya da nefret
edilecek gibi görürler.
 Bu bölünme nedeniyle iyi insanlar
idealize edilir, kötü insanlar ise
değersizleştirilir.
 Birine bağlılıktan vazgeçme, grup
değiştirme bu kişilerde sık görülür.
34
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 Gerçek ya da imgesel bir terkedilmeden kaçınmak için çılgınca
çabalar gösterirler;
 aşırı büyütme ile yerin dibine batırma arasında gidip gelen
gergin tutarsız kişiler arası ilişkileri vardır;
 Kimlik kargaşası vardır;
 bu kişilerin kendine zarar verme olasılıkları yüksektir.
 en az iki alanda dürtüsellik vardır. (Para harcama,madde kötü
kullanımı, pervasızca araba kullanma, cinsellik, tıkanırcasına
yemek yeme gibi.);
 göz korkutmak amacıyla yineleyen özkıyım girişimleri vardır;
 affektif instabilite ( irritabilite, disfori, anksiyete);
 kendini sürekli olarak boşlukta hissetme;
 uygunsuz yoğun öfke ve öfkesini kontrol altına alamama;
 stresle ilişkili geçici paranoid düşünce ve ağır dissosiyatif
belirtiler.
35
HİSTRİYONİK KİŞİLİK
BOZUKLUĞU
 Bu kişiler renkli, dramatik, abartılı
davranan, duygusal kişilerdir.
 Ayrıntılı öykü verirler, dramatik jestleri
vardır.
 Konuşmalarında renkli kelimeler
kullanırlar.
 Affektif oynaklık yaygındır.
 Aşırı duygusal, iyileşme arayışı gösteren
kişilerdir.
36
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 İlgi odağı olmadığında rahatsız olurlar,
 Başkaları ile olan etkileşimi cinsel yönden ayartıcı,
baştan çıkartıcı davranışlarla belirlidir;
 Hızlı değişen, yüksek duygular sergilerler;
 Fiziksel görünümlerini kullanarak ilgiyi üzerine
çekerler;
 Başkalarını etkilemeye yönelik, ayrıntıdan yoksun
konuşurlar;
 Gösteriş yaparlar,yapmacık davranırlar ve
duygularını abartırlar;
 Telkine yatkındırlar, kolay etkilenirler;
 İlişkilerin olduğundan yakın olması gerektiğini
düşünürler.
37
NARSİSİSTİK KİŞİLİK
BOZUKLUĞU
 Bu kişilerde,kendi öneminin fazla olduğu
duygusu ve grandioz düşünceler vardır.
 Genel populasyonda %1; klinik olarak
%2-16 oranında görülür.
 Genç erişkinlik döneminde başlayan ve
değişik koşullar altında ortaya
çıkan,üstünlük duygusu (düşlemlerde ya
da davranışlarda), beğenilme
gereksinimi ve empati yapamamanın
olduğu sürekli bir durumdur.
38
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşırlar;
başarılarını ve yeteneklerini abartır,yeterli bir başarı
göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi beklerler;
sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz
sevgi düşlemleri üzerine kafa yorarlar;
 özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna,özel kişilerle
arkadaşlık etmesi gerektiğine inanırlar; çok
beğenilmek isterler; hak kazandığı duygusu vardır;
 Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarı için kullanırlar;
empati yapamazlar;
 başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp
tanımlama konusunda isteksizdirler;
39
NARSİSİSTİK KİŞİLİK
BOZUKLUĞU
 başkalarını kıskanır ya da başkalarının
kendisini kıskandığına inanırlar;
 küstah, kendini beğenmiş davranış ya da
tutumlar sergilerler;
 bu kişiler, özel insanlardır ve özel tedavi
gerekir.
 İlişkileri ve benlik saygısı kırılgandır,
eleştiriyi kabullenemezler.
 Kendi isteklerine ulaşmak için sempati
yaparlar.
40
C kümesi kişilik bozuklukları
 Avoidan
 Obsesif Kompulsif
 Bağımlı
41
AVOİDAN KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Bu kişilerde, reddedilmeye aşırı duyarlık
ve sosyal yaşamda çekingenlik vardır.
 Asosyal değildirler, ilişki kurmaya istek
duyarlar ama çekinirler.
 Kabullenilmeye ihtiyaçları vardır.
 Aşağılık kompleksleri olan kişilerdir.
42
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 Eleştirilme, dışlanma, reddedilme korkusu
nedeniyle toplumsal ilişki gerektirecek
mesleklerden kaçınma;
 sevildiğinden emin olmadıkça ilişkiye
geçmezler;
 yakın ilişkiler kuramazlar;
 toplumsal durumlarda eleştirileceği korkusu
vardır;
 yeni kişilerle aynı ortamda olunca yeterli
olduğu duygular yönünden inhibe olurlar;
 kendini başkalarından aşağı görürler;
 kişisel ilişkilerden ve etkinliklerden kaçınırlar.
43
BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 Genç erişkinlik döneminde
başlayan,uysal ve yapışkan davranışa
ve ayrılma korkusuna yol açacak
biçimde kendisine bakılma
gereksiniminin aşırı olduğu kişilerdir.
 Bu kişilerde pasif ve bağımlı durum
kalıcıdır.
 Sürekli bağlanacağı kişiler ararlar.
44
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 Başkalarının öğüt ve destekleriyle karar verirler;
 yaşamlarında sorumluluk almak için başkalarına
gereksinim duyarlar;
 kabul göremeyeceği korkusuyla, başkalarıyla aynı görüşü
paylaşmakta zorluk çekerler;
 kendi başına iş yapma zorluğu vardır.
 Kendine güven yoktur;
 başkalarının bakım ve desteği için hoş olmayan şeyleri
bile yaparlar;
 tek başına kaldığında kendini rahatsız ve çaresiz
hissederler;
 yakın bir ilişki sonlandığında,başka bir ilişki arayışı içine
girerler;
 kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları
üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorarlar.
45
Obsesif Kompulsif Kişilik
Bozukluğu
 Bu kişiler, emosyonel sınırlılık,
düzenlilik, sabırlılık, inatçılık,kararsızlık
ile karakterizedir.
 Ana özelliği esnek olmama ve
mükemmelliyetçiliktir.
46
DSM-5 Tanı Ölçütleri
 Yapılan etkinliğin amacını unutturacak derecede ayrıntılar,
kurallar, listeler, sıralama, organize etme yada program
yapma ile uğraşıp durma;
 İşin bitirilmesini zorlaştıran mükemmelliyetçilik gösterirler;
 Kendini işe ve üretkenliğe adarlar;
 ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularda vicdanının
sesini aşırı dinler ve esneklik göstermezler;
 eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkartamazlar;
 başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı
kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da
başkalarıyla birlikte çalışmak istemezler;
 para harcama konusunda hem kendisine, hem de
başkalarına karşı cimridirler;
 katı ve inatçıdırlar.
47
Peki bu kadar mı?
 DSM-5 alternatif kişilik bozuklukları tanı ölçütleri ortaya
koymuştur.
 Alternatif modelde kişilik bozuklukları,
 kişilik işlevselliğinde bozulmalar ve
 patolojik kişilik özellikleri ile karakterize edilir.
 Bu modele dayanan kişilik bozukluğu tanıları
 antisosyal,
 çekingen,
 borderline,
 narsisistik,
 obsesif-kompülsif
 şizotipal kişilik
bozukluklarını kapsamaktadır.
 Bu yaklaşım aynı zamanda, herhangi bir kişilik bozukluğu
tanı kriterlerini tam karşılamayan ancak KB olduğu düşünülen
kişiler için özelliklerle belirli bir kişilik bozukluğu (PD-TS)
tanılarını içermektedir (APA 2013b).
48
Alternatif sınıflama
 DSM-5 alternatif sınıflama için getirilen öneriler,
 boyutsal bir yaklaşımın benimsenmesi,
 Klinik görünüme daha uygun olması,
 eş tanıyı azaltması
 ve ilk üç eksenin birleştirilmesi
şeklindedir.
 Boyutsal yaklaşımda kişilik farklı özellikleri temsil eden
(içedönüklük-dışadönüklük, karşı koyuculuk-cana yakınlık gibi),
çok sayıda boyuttan oluşur.
 Buna göre her insan bu boyutların her biri üzerinde farklı bir
noktada bulunur.
 DSM-IV‟te üç kümede birbirinden ayrı 10 adet kişilik bozukluğu
tanımlanmaktadır.
 DSM-5 alternatif sınıflama tek ve genel bir kişilik bozukluğu
tanımı getirmekte ve farklılıkları “tip“ olarak adlandırmaktadır
49
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf
TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf

More Related Content

Similar to TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf

Etki̇li̇ i̇leti̇şi̇m
Etki̇li̇ i̇leti̇şi̇mEtki̇li̇ i̇leti̇şi̇m
Etki̇li̇ i̇leti̇şi̇mkartalkarasi
 
Derinlik Psikolojisi
Derinlik PsikolojisiDerinlik Psikolojisi
Derinlik PsikolojisiBerkan Sezen
 
Etkili iletişim
Etkili iletişimEtkili iletişim
Etkili iletişimdsilli
 
Enneagram : Bir Kişilik Modellemesi
Enneagram : Bir Kişilik ModellemesiEnneagram : Bir Kişilik Modellemesi
Enneagram : Bir Kişilik ModellemesiCenk Tekin, PMP
 
Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)
Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)
Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)MUSTAFA BAYINDIR
 
Duygu nedir?
Duygu nedir?Duygu nedir?
Duygu nedir?ilan76
 
Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline,
Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline, Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline,
Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline, therapis34
 
Duygulari anlamak
Duygulari anlamakDuygulari anlamak
Duygulari anlamaknilguncalik
 
Çocuk ve Ergenlerde Öfke Yönetimi
Çocuk ve Ergenlerde Öfke YönetimiÇocuk ve Ergenlerde Öfke Yönetimi
Çocuk ve Ergenlerde Öfke Yönetimitumerturkbay
 
Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Normal ve Normal Dışı Davranışlar
Normal ve Normal Dışı DavranışlarNormal ve Normal Dışı Davranışlar
Normal ve Normal Dışı DavranışlarUniverist
 
ZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILAR
ZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILARZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILAR
ZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILARCOSKUN CAN AKTAN
 
Özduyarlılık ile ilgili terapiler kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman Kaban
Özduyarlılık ile ilgili terapiler  kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman KabanÖzduyarlılık ile ilgili terapiler  kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman Kaban
Özduyarlılık ile ilgili terapiler kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman KabanAysegul Liman Kaban
 
Psikanalitik Yaklasim
Psikanalitik YaklasimPsikanalitik Yaklasim
Psikanalitik Yaklasimkpssmaskotu
 
İLETİŞİM VE ALGI YÖNETİM
İLETİŞİM VE ALGI YÖNETİMİLETİŞİM VE ALGI YÖNETİM
İLETİŞİM VE ALGI YÖNETİMYcelENOL
 

Similar to TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf (20)

Etki̇li̇ i̇leti̇şi̇m
Etki̇li̇ i̇leti̇şi̇mEtki̇li̇ i̇leti̇şi̇m
Etki̇li̇ i̇leti̇şi̇m
 
Psikopatoloji
PsikopatolojiPsikopatoloji
Psikopatoloji
 
Ruh sağliği
Ruh sağliğiRuh sağliği
Ruh sağliği
 
Ruh sağliği
Ruh sağliğiRuh sağliği
Ruh sağliği
 
Derinlik Psikolojisi
Derinlik PsikolojisiDerinlik Psikolojisi
Derinlik Psikolojisi
 
Etkili iletişim
Etkili iletişimEtkili iletişim
Etkili iletişim
 
Enneagram : Bir Kişilik Modellemesi
Enneagram : Bir Kişilik ModellemesiEnneagram : Bir Kişilik Modellemesi
Enneagram : Bir Kişilik Modellemesi
 
Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)
Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)
Kısa modül notları (örgütsel dav. ve i̇k)
 
Duygu nedir?
Duygu nedir?Duygu nedir?
Duygu nedir?
 
Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline,
Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline, Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline,
Borderline ki̇şi̇li̇k bozukluğu, personality disorders, borderline,
 
Duygulari anlamak
Duygulari anlamakDuygulari anlamak
Duygulari anlamak
 
Çocuk ve Ergenlerde Öfke Yönetimi
Çocuk ve Ergenlerde Öfke YönetimiÇocuk ve Ergenlerde Öfke Yönetimi
Çocuk ve Ergenlerde Öfke Yönetimi
 
Kişilik
KişilikKişilik
Kişilik
 
Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Duygular ve heyecanlar (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Toksik utancın gelişimi
Toksik utancın gelişimiToksik utancın gelişimi
Toksik utancın gelişimi
 
Normal ve Normal Dışı Davranışlar
Normal ve Normal Dışı DavranışlarNormal ve Normal Dışı Davranışlar
Normal ve Normal Dışı Davranışlar
 
ZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILAR
ZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILARZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILAR
ZİHİNSEL PSİKOLOJİ PERSPEKTİFİNDEN İRRASYONALİTE: DAVRANIŞSAL HATA VE YANILGILAR
 
Özduyarlılık ile ilgili terapiler kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman Kaban
Özduyarlılık ile ilgili terapiler  kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman KabanÖzduyarlılık ile ilgili terapiler  kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman Kaban
Özduyarlılık ile ilgili terapiler kuramlar hazırlayan: Ayşegül Liman Kaban
 
Psikanalitik Yaklasim
Psikanalitik YaklasimPsikanalitik Yaklasim
Psikanalitik Yaklasim
 
İLETİŞİM VE ALGI YÖNETİM
İLETİŞİM VE ALGI YÖNETİMİLETİŞİM VE ALGI YÖNETİM
İLETİŞİM VE ALGI YÖNETİM
 

TÜM SLAYTLAR - PSİKİYATRİ_.pdf

  • 1. Psikiyatrik görüşme ilkeleri ÇÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD
  • 2. Psikiyatrik görüşme  Belirti ağırlıklı  İlişki ağırlıklı
  • 3. Belirti ağırlıklı görüşme  Amaç tanı koymaktır.  Belirli görüşme çizelgeleri ile belirti sorgulanır.  Hastayı anlamaktan ve esneklikten uzaktır.
  • 4. İlişki ağırlıklı görüşme  Amaç hem bilgi almak, hem de hasta ile ilişki kurmaktır.  Hastanın söylemek istediklerini söylemesine olanak sağlar.  Hastanın anlattıklarının altında yatan olası bilinç dışı süreçlere kulak verilir.
  • 5. Bütün hekimlik dallarında hekim önce hastasını dinleyebilmeyi öğrenmelidir.
  • 6. İlişki ağırlıklı görüşme  Sözel  Sözsüz(konuşma biçimi, ses tonu, jest, mimik, davranış)
  • 7. İlişki ağırlıklı görüşmenin temel ilkeleri Görüşme sırasında yer ve zaman uygun olduğu oranda hastayı rahat bırakarak konuşturmak ve görüşmenin kendiliğinden, serbest bir hava içerisinde yürümesini sağlamak
  • 8. Görüşme süresinde sorular yüksüz, yansız ve yargısız olmalıdır.
  • 9. Hastanın konuşmasını isteklendirme hekimin ilgisi, kabullenmesi ve her şeyden önemlisi hastayı dinlemesi ile olur.
  • 11. Görüşmeleri aşırı uzatmamak, görüşme sırasında hastayı sıkmamaya ve bunaltmamaya dikkat etmek gerekir.
  • 12. Hastaya serbest görüşme olanağı sağlarken konularında tümden dağılması önlenmelidir.
  • 13. Görüşmede yalın bir dil kullanılmalıdır.
  • 15. Hasta-hekim ilişkisini etkileyebilen durumlar  Sosyokültürel etkenler  Ekonomik etkenler  Çalışma ortamının özellikleri  Tıp eğitimi  Kişilik etkenleri  Hastalığın türü  Genel sağlık politikası
  • 16. Sosyokültürel etkenler  Toplumun genel eğitim düzeyi  İletişim şekli(dil farkları, yöresel anlatımlar)  İnanç sistemleri  Gelenek, görenekler  Halk arasında hekime verilen yer ve değer
  • 17. Ekonomik etkenler  Toplumun ekonomik durumu ve sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe  Hastanın ve hekimin ekonomik durumu
  • 18. Çalışma ortamının özellikleri  Teknolojik olanaklar  Personel sayısı  Hastane yönetimi  Hekimin danışma olanakları
  • 19. Tıp eğitimi  Yalnız medikal modele dayalı tıp eğitimi  Sürekli tıp eğitiminde eksiklikler
  • 20. Hastaya Karşı Tepkiler  Anksiyete ve hastayla özdeşleşmek görüşmenin sağlıklı olmasının önünde bir engeldir.  Erken güvence vermekten kaçınmak gerekir.  Gidilecek yer belirlenmelidir.  Uygunsuz davranışlara sınır konmalıdır.
  • 21. RUHSAL MUAYENE ÇÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
  • 22.  BİLİNÇ  BELLEK  ALGILAMA  ZEKA  İÇGÖRÜ  YARGILAMA  DÜŞÜNCE  KONUŞMA  EMOSYON  MOTOR DAVRANIŞ
  • 23. ZEKA DÜŞÜNCE ALGILAMA SOYUT DÜŞÜNME YARGILAMA BELLEK YÖNELİM DİKKAT BİLİŞSEL (kognitif) İŞLEVLER Kişinin kendini,dünyayı anlaması,algılaması, onlar hakkında edindiği bilgi ve kanıyı sağlayan işlevler
  • 24. BİLİNÇ  Çevreden ve içten gelen uyaranların farkında olma durumu, uyanıklık, ayırt edebilmek -Bilinç bozuklukları -Dikkat bozuklukları
  • 25. BİLİNÇ BOZUKLUKLARI  Bilinç sislenmesi: Farkında olma düzeyinin azalması  Konfüzyon (deliryum): Yönelim bozukluğuyla birlikte  çevrenin farkında olma düzeyinin bozulması, şaşkınlık  Somnolans: Anormal uykululuk hali  Stupor: Çevrenin farkında olamamak, tepki verememek  Koma: Ağır bilinçsizlik durumu
  • 26. YÖNELİM BOZUKLUKLARI  Yönelim (oryantasyon): Kendinin zaman, yer ve kişisel ilişkiler içindeki yerinin farkında olma durumu -Zaman yönelimi (Ay, gün, yıl, mevsim sorulur) -Yer yönelimi (Bulunduğu yer, geldiği yer) -Kişi yönelimi (Çevresindeki kişiler sorulur)
  • 27. DİKKAT BOZUKLUKLARI  Dikkat: İç ve dış uyaranlara odaklanabilme yeteneği -Dikkat dağınıklığı (disraktibilite): Dikkatin önemsiz dış uyaranlara çekilmesi -Aşırı uyanıklık (hipervijilans): İç ve dış uyaranlara aşırı dikkat gösterme
  • 28. -Seçici dikkatsizlik: İstenmeyen bazı şeylere karşı dikkat azalması -Trans: Dikkati belli bir noktaya odaklayarak bilinç değişikliği
  • 29. BELLEK  Geçmişte yaşanılmış, öğrenilmiş, denenmiş bilgilerin tekrar anımsanması
  • 30.  Anlık (immediate) bellek: Bir kaç saniye ve bir kaç dakika içinde anımsama (Sayı ya da sözcükler söylenip tekrarlattırı lır)  Yakın (recent) bellek: Bir kaç saat içinde anımsama(Sabah ne yediği, daha önce söylenen sayı ve sözcükler sorulur)
  • 31.  Yakın geçmiş (recent past): Bir kaç gün içindeki anımsama(Son günlerdeki olaylar sorgulanır)  Uzak (remote) bellek: Aylar yıllar içindeki anımsama(Geçmiş yaşam olayları sorgulanır)
  • 33. AMNEZİ Geçmişi anımsamada kısmi ya da tam yetersizlik  Anterograt (ileriye doğru) amnezi: Belli bir olaydan sonrasını anımsayamama  Retrograt (geriye doğru) amnezi: Belli bir olaydan öncesini anımsayamama
  • 34. PARAMNEZİ Anımsamada bozuklukların olması Konfobülasyon: Bellek boşluklarını gerçek dışı olaylarla doldurma, masal uydurma Dejavu: Daha önce yaşanmış gibi hissetme Jamevu: Daha önce yaşanmamış gibi hissetme
  • 35. ZEKA İÇGÖRÜ YARGILAMA Olaylarda neden sonuç ilişkilerini değerlendirebilme, uygun amaçlar seçip bunlara ulaşmak için çaba gösterme Dış dünyayı kavrama, yeni durumlarla karşılaşınca uyum yapabilme, sorun çözebilme, soyut düşünebilme yetisi Kişinin kendi dürtüleri, duyguları, düşünceleri ve sorunlarının farkında olması
  • 36. DÜŞÜNCE BOZUKLUKLARI  DÜŞÜNCE BİÇİMİNDE BOZUKLUKLAR  DÜŞÜNCE AKIŞINDA BOZUKLUKLAR  DÜŞÜNCE İÇERİĞİNDE BOZUKLUKLAR
  • 37. DÜŞÜNCE BİÇİMİNDE BOZUKLUKLAR  Gerçeği değerlendirme yetisinde bozulma: Kendi dışındaki dünyayı nesnel olarak değerlendirememesi (Gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırdedememesi)  Birincil süreç düşünce: Mantık bağları içermeyen, somutlaşmış, ilkel çağrışımlar içeren düşünce biçimi.
  • 38. Birincil süreç düşünceler  Dereistik düşünce: Mantık bağları kopmuş, iç dünyadan ve dürtülerden kaynaklanan çağrışımlardan oluşur.  Paleolojik düşünce: Benzerlikler ya da ayrıntılardan özdeşleştirmeler yapılır, bir bütünün tek özelliği bütünü temsil edebilir.  Majik düşünce: Büyüsel özelliklerin ön planda olduğu düşünce biçimi.  Regresif düşünce: Soyut kavramsal düşünceden çok somut yaşantıları temsil eden düşünce biçimi.
  • 39. DÜŞÜNCE AKIŞINDA BOZUKLUKLAR  Sirkümstansiyalite(çevresel düşünce): Düşüncenin amaca geç ulaşması, öze inememe  Tanjansiyalite(teğet düşünce): İstenen amaca ulaşmayan  Çağrışım çözüklüğü: Düşünce akışının birinden diğerine ilişkisiz kayması, dağılması
  • 40.  Kelime salatası  Fikir uçuşması: Konudan konuya bağlantılı atlama  Klang çağrışım  Blok
  • 42. SANRI(hezeyan)  Tartışmayla değiştirilemeyen, gerçek dışı, sabit, kültürle ilişkisiz, yanlış düşünce ve fikirler  Ego-sintonik (benlikle uyumlu)
  • 43. SANRI TİPLERİ  Kötülük görme (perseküsyon) sanrıları  Alınma (referans) sanrıları  Nihilistik sanrılar  Suçluluk sanrıları  Kıskançlık sanrıları  Erotomanik sanrılar  Somatik sanrılar  Kontrol edilme, düşünce okunması, yayılması, sokulması sanrıları bizar sanrılar
  • 44.  Obsesyon: Mantık dışı olduğu bilinen, bilinçli çaba ile değiştirilemeyen, ısrarlı takıntılı düşünceler Ego-distonik (benliğe yabancı)  Fobi: Gerçek dışı, abartılmış korkular
  • 45. ALGI Duysal uyaranların farkında olma Algı bozuklukları: -Varsanı -Yanılsama -Depersonalizasyon -Derealizasyon
  • 46. EMOSYON  Ruhsal, bedensel ve davranışsal komponentler içeren duygular kompleksi -Duygulanım -Duygudurum -Diğer emosyonlar
  • 47. DUYGULANIM(AFFECT)  Bireyin uyaranlara, olaylara, anılara, düşüncelere duygusal tepki ile katılabilme yetisi; duyguların gözlenebilen dışavurumu.
  • 48. DUYGULANIM TİPLERİ  Uygun duygulanım: Düşünceler ve konuşmalar duydusal tonus ile uyumludur, duygusal dışavurum doğaldır  Sığ, kısıtlı duygulanım: Duygusal dışavurum yoğunluğunda azalma, sığlaşma  Künt duygulanım: Duyguların dışavurumunda belirgin azalma
  • 49.  Tekdüze duygulanım: Duygusal dışavurumun hiç olmaması, ses ve yüz ifadesi monoton ve tek düzedir  Uygunsuz duygulanım: Düşünce ve konuşmalar duygusal tonusla uygunsuzdur,  Değişken (labil) duygulanım: Duygularda ani ve hızlı değişkenliklerin olması
  • 50. DUYGUDURUM(MOOD)  Bireyin belli bir süre içinde, başkalarınca gözlenebilen, kişinin kendisi tarafından anlatabilen, yaygın, kalıcı bir duygulanım içinde bulunuşu;
  • 51. DUYGUDURUM TİPLERİ  Normal (Eutimik) duygudurum: Belli sınırlar içinde dalgalanmalar gösterir.  Çökkün (depresse) : Üzüntü, elem, keder baskındır.  İrritabl duygudurum: Kolay uyarılabilir, kışkırtılabilir duygudurum.  Duyguların denetimsiz olarak dışavurulması (neşe, coşku ve öfke denetimsizliği).
  • 52.  Öforik duygudurum: Büyüklük düşünceleri ile birlikte coşku ve neşenin bulunması  Yükselmiş duygudurum: Neşe ve coşkunun baskın olması  Taşkın duygudurum: Duyguların denetimsiz olarak dışa vurulması
  • 53. DİĞER EMOSYONLAR  Anksiyete:İçten ve dıştan gelen tehlikelerden kaynaklanan, nedeni belli olmayan, kaygı, endişe ve bunaltı duygusu.  Korku: Belirli ve gerçek bir tehlike karşısında duyulan endişe ve kaygı.  Ajitasyon: Anksiyeteyle birlikte motor huzursuzluk.  Panik: Ağır ve şiddetli anksiyete.  Utanç  Suçluluk
  • 54. KONUŞMA BOZUKLUKLARI  Ton ve ritm bozuklukları:  Hızlı ritmde ve yüksek tonda  Yavaş ritmde ve alçak tonda  Baskılı konuşma: Araya girilemeyecek kadar hızlı konuşma  Logore: Bol ve ahenkli konuşma  Neolojizm: Anlamı olmayan yeni kelime türetme  Ekolali: Kelime yankılanması
  • 55.  Enkoherans:Anlaşılmaz, bağlantısız, dağınık konuşma  Perseverasyon: Kalıplaşmış yanıtlar(ne sorulursa sorulsun)  Stereotipik konuşma: Sürekli aynı şeyleri yineleme  Mutizm: Hiç konuşmama  Dizartri: Motor işlevlerin bozulmasına bağlı bozulma  Afazi: Konuşma merkezi bozukluğuna bağlı bozulma
  • 56. MOTOR DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI  Psikomotor ajitasyon: Psikomotor aktivitede artış, huzursuz, gergin, irritabl  Eksitasyon: Taşkın, saldırgan davranışlar  Katatoni (donakalım): Aynı konumda uzun süre donakalma  Balmumu esnekliği: Verilen pozisyonu koruma  Ekopraksi: Hareket yankılanması
  • 57.  Stereotipik davranış: Yineleyici hareketler  Manyerizm: Garip, acayip yüz ve mimik hareketleri  Rigidite: Kaslarda sertleşme, gerginlik  Akatizi: Yerinde duramama, sürekli hareket isteği  Kompulsiyon: Obsesyonları kovmak için yapılan yineleyici, ısrarlı hareketler
  • 58.
  • 59.      Fiziksel hastalıkları çağrıştıran belirtiler ancak Tıbbi olarak açıklanamayan Belirtiler genellikle hafif ve geçicidir Özgül bir müdahale yapılmadan kendiliğinden düzelir Basit açıklamalar vegüven verme ile belirtilerde belirgin azalma görülebilir. ama belirgin.
  • 60.  Organik bir neden olmaksızın belirgin fiziksel belirtilerin görüldüğü hastalık grubu  Belirtiler olası fizyolojik düzeneklerle uyumlu değildir  Bilinçli olarak ortaya çıkarılmaz ve kontrol edilmezler  Belirtiler işlevselliği etkilemektedir konversiyon bozukluğu da böyle
  • 61. DSM SINIFLANDIRMASI DSM-5 (Somatik Belirti ve İlişkili Bozukluklar ) DSM-IV (Somatoform Bozukluklar ) Somatik Belirti Bozukluğu Somatizasyon Bozukluğu Hastalık Anksiyetesi Bozukluğu Hipokondriasis Konversiyon Bozukluğu (İşlevsel Nörolojik Belirti Bozukluğu) Konversiyon Bozukluğu Diğer Sağlık Durumlarını Etkileyen Ruhsal Durumlar Ağrı Bozukluğu Yapay Bozukluk Beden Dismorfik Bozukluğu Tanımlanmış Diğer Bir Somatik Belirti ve İlişkili Bozukluk Farklılaşmamış Somatoform Bozukluk Tanımlanmamış Diğer Somatik Belirti ve İlişkili Bozukluk Başka Türlü Adlandırılamayan Somatoform Bozukluk
  • 62. ICD-10 SINIFLANDIRMASI ICD 10 (Somatoform Bozukluklar) 1) Somatizasyon Bozukluğu 2)Ayrışmamış Somatoform Bozukluk 3) Hipokondriyak Bozukluk 4) Somatoform Otonomik İşlev Bozukluğu 5) İnatçı Somatoform Ağrı Bozukluğu 6) Başka Somatoform Bozukluklar 7) Somatoform Bozukluk, belirlenmemiş GEÇTİ
  • 63. Somatik Belirti Bozukluğu A. Sıkıntı veren ya da günlük yaşamı kesintiye uğratan bir ya da birden çok somatik belirti B. Aşağıdakilerden en az biri ile kendini gösteren somatik belirtiler ya da buna eşlik eden sağlıkla ilgili anksiyete ile ilişkili aşırı düzeyde düşünce, duygu ya da davranışlar: 1. Kişinin belirtilerinin önemiyle orantısız, süreklilik gösteren düşünceler 2. Sağlıkla ya da belirtilerle ilgili sürekli düzeyde yüksek anksiyete 3. Bu belirtilere ya da sağlık anksiyetesine aşırı zaman ya da güç harcama C. Herhangi bir belirti sürekli olarak bulunmasa da, belirti gösteriyor olma durumu süreklilik gösterir (6 aydan daha uzun süreli) VE BELİRTİLER ÇEŞİTLİLİK GÖSTEREBİLİR. HERHANGİ BİR BELİRTİ GÖSTERMESİ YETERLİ
  • 64.  Varsa belirtiniz: Ağrının baskın olması ile giden  Varsa belirtiniz: Süregiden: Süregiden gidiş, ağır belirtiler, işlevsellikte belirgin düşme ve uzun sürme ile (6 aydan daha uzun) belirlidir.  O sıradaki ağırlığını belirtiniz: Hafif Orta Ağır ÇEŞİTLERİ:
  • 65. Somatizasyon Bozukluğu-DSM-IV A. B. C. D. Birkaç yıllık bir dönem içinde çıkan, tedavi arayışlarıyla ya da toplumsal, mesleki ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarda bozulması ile sonuçlanan 30 yaşından önce başlayan çok sayıda fizik yakınma öyküsünün olması Aşağıdaki tanı ölçütlerinden her biri karşılanmış olmalıdır: 1. Dört ağrı 2. İki gastrointestinal 3. Bir cinsel 4. Bir psödonörolojik belirti Aşağıdakilerden biri vardır 1. Genel tıbbi bir durum ya da bir maddenin doğrudan etkileri ile açıklanamaz. 2. İlişkili genel bir tıbbi durum olsa bile fizik yakınmalar ya da bunların sonucunda ortaya çıkan toplumsal ya da mesleki bozulma, öykü, fizik muayene ya da laboratuvar bulgularına göre beklenenden çok fazladır. Belirtiler amaçlı olarak ortaya çıkarılmamakta ya da varmış gibi davranılmamaktadır. EZBERLEME karşılaştırma amacıyla konulmuş slayt. DSM5iin fazla esnek olduğunu eleştiriyor
  • 66. Somatizasyon Bozukluğu-ICD 10 a. En az 2 yıl süreli, herhangi bir fiziksel hastalık bulunmaksızın ortaya çıkan çok sayıda ve çeşitli fiziksel belirtiler; b. Doktorların herhangi bir fiziksel hastalık bulunmadığına ilişkin sözlerine ve güvence vermelerine karşın, bunu ısrarlı bir biçimde kabul etmeme, c. Belirtilere, yakınmalara ve bunların yol açtığı davranışlara bağlı olarak toplum ve aile yaşamında belirli bir derecede bozulma olması Belirtiler 2 yıldan kısa süreli ve daha az tipik ise ayrışmamış somatoform bozukluk olarak sınıflandırılmalıdır
  • 67.      Yaşam boyu prevalansı bilinmemektedir Tahmini olarak erişkin popülasyonda % 5-7 Kadınlarda daha sık Düşük sosyoekonomik ve kültür düzeyinde daha fazla Duygusal sorunları sözel olarak ifade edememe- somatik ifade etme  Çocukluk yıllarında anksiyeteli bağlanma  Kalıtsal yönü  Öğrenme İFADE EDEMEME ANLAŞILAMAMA OLARAK DA ALGILANABİLİR.
  • 68.  Fiziksel belirtiler yıllar boyu devam edebilir  Belirtiler zaman içerisinde değişkenlik gösterebilir  Eşlik eden belirtilere göre ( anksiyete, depresyon) ilaç seçimi  Sıklıkla antidepresan  Psikoterapi
  • 69. Hastalık Anksiyetesi Bozukluğu A. B. C. D. E. F. Ağır bir hastalığı olduğunu ya da olacağını düşünüp durma Bedensel belir ti yoktur ve varsa bile ağır değildir. Başka bir hastalık durumu çıkma olasılığı yüksekse, bu konuda düşünüp durma açıkça aşırı bir düzeydedir ve orantısızdır. Sağlıkla ilgili yüksek düzeyde anksiyete vardır ve kişi, kişisel sağlık durumuyla ilgili olarak kolaylıkla korkuya kapılır. Kişinin sağlıkla ilgili davranışlarında aşırılıklar görülür ya da uygunsuz kaçınma içindedir. Hastalıkla uğraşıp durma süresi en az 6 aydır ancak korkulan özgül hastalık bu süre içinde değişebilir. Hastalıkla ilgili düşünüp durma, somatik belirti bozukluğu, panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, beden dismorfik bozukluğu, obsesif kompülsif bozukluk ya da somatik tip sanrısal bozukluk gibi başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamaz.  Varsa belirtiniz:  Bakım arayan tip  Bakımdan kaçan tip SOMATİK BELİRTİ BOZUKLUĞUNDAN FARKI BEDENSEL BELİRTİ OLMAMASI
  • 70. Hipokondriyazis-DSM-IV A. B. C. D. E. F. Kişinin bedensel belirtilerini yanlış yorumlamasına bağlı olarak ciddi bir hastalığı olacağı korkusunu ya da ciddi bir hastalığı olduğu düşüncesini taşıyıp durması Yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına ve güvence verilmesine rağmen bu düşünceler devam etmektedir. A tanı ölçütündeki inanç sanrı boyutunda değildir ve görünümü hakkında çerçevesi belirli bir kaygı ile sınırlı değildir. Bu düşünceler klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur. Bu bozukluk en az 6 ay sürer. Bu düşünceler yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompülsif bozukluk, panik bozukluğu, bir major depresif epizod ya da diğer bir somatoform bozukluk olarak açıklanamaz  Varsa belirtiniz:  İçgörüsü az olan ESKİDEN ADI BUYDU
  • 71. Hipokondriyak Bozukluk-ICD 10 a. Tekrar tekrar yapılan inceleme ve muayenelerle fiziksel bir hastalık saptanmamasına karşın fiziksel bir hastalığın varlığına ilişkin sürekli bir inanç ya da var olduğuna inanılan bir bedensel şekil bozukluğu ile sürekli ve ısrarlı biçimde uğraşma b. Çok sayıda hekimin herhangi bir fiziksel hastalık bulunmadığına ilişkin güvence vermelerine karşın bunu ve doktorların diğer önerilerini kabul etmeme  İçerdikleri:  Beden dismorfik bozukluğu  Dismorfofobi –Ayna hastalığı (sanrısal olmayan)  Hipokondriyazis  Nozofobi (Bir hastalığa yakalanma korkusu)
  • 72.  Toplumda sıklığı % 1.3- 10arasında değişir  Genellikle 20-30 yaş arasında başlar  Kadın ve erkeklerde benzer sıklıkta  Ailesel yatkınlık  Çevresel etken: psikososyal stresler  Streste bedensel belirtilere duyarlılık artışı olur  Süregen bir hastalıktır  Dalgalı seyir gösterir
  • 73. Konversiyon Bozukluğu-DSM V A. B. C. D. Bir ya da birden çok istemli motor ya da duyusal işlev değişikliğiyle ilgili belirti Klinik bulgular, söz konusu belirti ile bilinen nöroloji ya da genel tıp durumları arasında bağdaşmazlık ve uyuşmazlık olduğuna ilişkin kanıtlar sağlar. Bu belirti ya da eksiklik bir sağlık durumu ya da ruhsal durumla daha iyi açıklanamaz. Bu belirti ya da eksiklik, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur ve sağlık açısından değerlendirmeyi gerektirir. İŞLEVSEL NÖROLOJİK BELİRTİ BOZUKLUÜU DİĞER ADIDIR
  • 74. Konversiyon Bozukluğu-DSMV  Belirti türünü belirtiniz:  Güçsüzlük ya da paralizi ile giden  Olağandışı hareket ile giden  Yutma belirtileri ile giden  Konuşma belirtisi ile giden  Ataklarla ya da nöbetlerle giden  Anestezi ya da duyu kaybı ile giden  Özel duyusal belirti ile giden  Karma belirtilerle giden  Varsa belirtiniz:  Akut  Sürekli  Varsa belirtiniz  Tetikleyici bir ruhsal etken olan  Tetikleyici bir ruhsal etken olmadan EPİLEPTİK VE KONVERSİF NÖBET AYRIMI: EEG İNCELEMESİNDE: KESKİN DALGALAR EPİLEPTİK OLDUĞUNU GÖSTERİR. IPŞIK ÖĞÜRME REFLEKSİ BOZUKSA EPİLEPTİKTİR. DEĞİLSE OLMAYABİLİR OLABİLİR. PATOLOJİK REFLEKS GÖRÜLEBİLİR. DÜŞERKEN KENDİNİ YARALARSA EPİLEPTİKDİR. KONVERSİF NÖBETTE BİLİNÇ KAYBI YOKTUR DUYULAR AÇIK. PROLAKTİN DÜZEYİ EPİLEPTİK NÖBETTE YÜKSELMİŞTİR(TRAVMA YANITI).
  • 75. Konversiyon Bozukluğu-DSM IV A. B. C. D. E. F. İstemli motor ya da duyu işlevlerini etkileyen, nörolojik ya da diğer genel tıbbi durumu düşündüren bir ya da birden fazla belirti ya da defisitin olması Ruhsal etkenlerin eşlik ettiği yargısına varılır, stres ve çatışmalar vardır Belirtiler amaçlı olarak ortaya çıkartılmamakta ya da varmış gibi davranılmamaktadır Genel tıbbi, madde ya da kültürel olarak uygun bir davranışla açıklanamaz İşlevsellikte bozulmaya neden olur. Bu belirti ya da defisit ağrı ya da cinsel işlev bozukluğu ile sınırlı değildir, salt somatizasyon bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve bir başka ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.  Belirti ya da defisit tipini belirtiniz:     Motor Duyusal Nöbet ya da konvülziyonlu Karışık görünümlü
  • 76. Konversiyon Bozukluğu ICD-10  ICD 10’da disosiyatif bozukluklar (konversiyon bozuklukları) olarak sınıflandırılmıştır.
  • 77.     Genel popülasyonda konversiyon bozukluğu tanısı 1 1 - 300/100 000 Kadınlarda daha sık Kadınlarda belirtiler bedenin sol tarafında daha sık Kırsal kesim, düşük sosyoekonomik düzey, düşük eğitim düzeyi, gelişmekte olan bölgelerde daha sık  Çevresel stres faktörleri sık
  • 78.  Konversiyon (döndürme)  Birincil kazanç: belirtiler nedeniyle ruhsal bunaltıdan kurtulma  Sekonder kazanç: bazı sorumluluklarından kurtulma  La Belle Indifference (güzel aldırmazlık) BUNLARI BİL SEMPTOMLLAR BİLİNÇDIŞI ORTAYA ÇIKAR. KONTROL DIŞIDIR. HATIRLATALIM YAŞADIĞI SEMPTOMDAN KAYGI DUYMAZ
  • 79.  Kısa süreli psikoterapi  Akut dönemlerde belirtiye yönelik tedavi ( anksiyete giderici, telkin vb)  Eşlik eden belirtilere göre antidepresanlar, anksiyolitikler  Hastaya acı verici işlemler kesinlikle yapılmamalı!
  • 80. Diğer Sağlık Durumlarını Etkileyen Ruhsal Etkenler A. Sağlıkla ilgili bir belirti ya da durum (ruh sağlığının dışında) vardır. B. Ruhsal ya da davranışsal etkenler, sağlık durumunu, aşağıdaki yollardan biriyle olumsuz bir biçimde etkiler: 1. Bu etkenler sağlık durumunun gidişini etkilemiştir. 2. Bu etkenler sağlık durumunun iyileşmesini güçleştirmektedir. 3. Bu etkenler kişi için başka birtakım gerçek sağlık sorunları yaratmaktadır. 4. Bu etkenler altta yatan patofizyolojiyi, tetikleyici ya da alevlendirici belirtileri tetiklemekte ya da tıbbi bakımı gerektirmektedir. C. B tanı ölçütündeki ruhsal ve davranışsal etkenler başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz  Ağırlığını belirtiniz:     Hafif Orta Ağır Aşırı düzeyde
  • 81.  Hipertansiyon----- kronik işstresi  Astım----- anksiyete  Karaciğer hastalığı---- alkol kötüye kullanımı Diğer Sağlık Durumlarını Etkileyen Ruhsal Etkenler BUNLARI BİL birkaç tane daha öğren bunlardan birkaç tane saydırabilirler
  • 82. Yapay Bozukluk  Kendine yüklenen yapay bozukluk A. Yanıltıcı bedensel ya da ruhsal sahte belirtiler çıkarma ya da yaralanmaya ya da hastalığa yol açma durumu B. Kişi kendisini başkalarına hasta, iş göremez ya da yaralı olarak sunar. C. Açık dış ödüller olmasa bile yanıltma davranışı belirgindir. D. Bu davranış, sanrısal bozukluk ya da bir diğer psikotik bozukluk gibi başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamaz.  Varsa belirtiniz   Tek dönem Yineleyici dönemler tıbbi ilgi görmek amacıyla belirtilerini abartmak veya yoktan belirti çıkarmak cezdan kaçma maddi kazanç amaçlı bir davranış olmamalı. temaruz simülasyon denir ona.
  • 83. Yapay Bozukluk  Bir başkasına yüklenen yapay bozukluk A. Bir başkasında yanıltıcı bedensel ya da ruhsal sahte belirtiler çıkarma ya da yaralanmaya ya da hastalığa yol açma tutumu B. Kişi bir başkasını, diğerlerine hasta, iş göremez ya da yaralı olarak sunar. C. Açık dış ödüller olmasa bile yanıltma davranışı belirgindir. D. Bu davranış, sanrısal bozukluk ya da bir diğer psikotik bozukluk gibi başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamaz.  Başına gelen değil, başkasına yükleyen kişi bu tanıyı alır.  Belirtiniz:   Tek dönem Yineleyici dönemler
  • 84. Yapay Bozukluk  Yapay bozukluk (Munchhausen sendromu) ICD-10’da «erişkinde kişilik ve davranışın başka bozuklukları» arasında sınıflandırılmıştır.  DSM-IV’te yapay bozukluk bağımsız bir tanı grubu olarak ele alınmıştır, tanı ölçütleri benzerdir.
  • 85. Tanımlanmış Diğer Bir Somatik Belirti ve İlişkili Bozukluk     Kısa somatik belirti bozukluğu Kısa hastalık anksiyetesi bozukluğu Sağlıkla ilgili aşırı davranışlar olmadan hastalık anksiyetesi bozukluğu Psödosiyezis (yalancı gebelik)  Tanımlanmamış Diğer Bir Somatik Belirti ve İlişkili Bozukluk
  • 86.  DSM-IV ’te yer alıp DSM 5’ten çıkarılan ya da farklı gruplarda incelenen tanılar:  Beden dismorfik bozukluğu  Ağrı bozukluğu  Hipokondriyazis
  • 87.  ICD 10’da somatoform bozukluklar arasında yer alan diğer tanılar  Somatoform Otonomik İşlev Bozukluğu  İnatçı Somatoform Ağrı Bozukluğu  Başka Somatoform Bozukluklar     «Globus hystericus»vediğeryutma güçlükleri Psikojenik tortikolis veaşırı kas kasılması ile ilgili diğer hareketler Psikojenik kaşıntı Diş gıcırdatma
  • 88.  Özetle;     Somatik belirti bozukluğu için tanı ölçütleri daha esnektir. Ağrı bozukluğu, somatik belirti bozukluğunun bir alt tipi olarak tanımlanmıştır. Geçmişte hipokondriyasis olarak tanımlanan olguların bir kısmı hastalık anksiyetesi bozukluğu, bir kısmı da somatik belirti bozukluğu olarak ele alınacak gibi görünmektedir. Beden dismorfik bozukluğu, beklendiği üzere OKB spektrum bozuklukları içinde ele alınmıştır.
  • 89. OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK ve İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR Doç.Dr. Feridun BÜLBÜL Çukurova Ünv. Tıp Fak. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 1
  • 91. • Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) intruzif düşünceler, ritueller, zihin meşguliyeti ve kompulsiyonlar gibi farlı grup belirtilerle kendini gösterir • Tekrarlayan obsesyon ve kompulsiyonlar kişide ciddi sıkıntıya yol açar • OKB zaman kaybına yol açar • Kişinin normal rutin hayatını, mesleki işlevselliğini, genel toplumsal etkinliklerini ve işlevselliğini önemli ölçüde engeller 3 günde yaklaşık 1 saat
  • 92. • Obsesyon (saplantı) yineleyici, ısrarlı, anksiyeteye neden olan, istenmeden gelen benliğe yabancı düşünce, dürtü ya da düşlemlerdir • Kompulsiyon (zorlantı) ise; obsesyonların ortaya çıkardığı anksiyeteyi azaltmaya yönelik olarak yapılan kişinin kendini yapmaktan alıkoyamadığı, yineleyici davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir 4
  • 93. • Zihinsel bir olay olan obsesyonun aksine kompulsiyon bir davranıştır • Sayma, kontrol veya kaçınma gibi bilinçli, standardize, tekrarlayan şekildedir • OKB tanılı hastalar obsesyonların mantıksızlığını bilirler • Obsesyon ve kompulsiyonlar benliğe yabancıdır (ego distonik) 5
  • 94. Epidemiyoloji • Yaşam boyu prevelansı % 2-3 • Yetişkinlerde K=E • Ergenlerde E>K • Ortalama başlangıç yaşı 20 (E:19, K:22) • Hastaların 2/3’si belirtisi 25 yaşından önce başlar • Hastaların %15’i 35 yaşından sonra başlar • 2 yaşında başlayan vakalar/ Bekar>Evli 6
  • 95. Eş Tanı Yaşam boyu prevalans • % 67 Major Depresyon • % 25 Sosyal Fobi • % 20 Tik bozukluğu • % 5-7 Tourette 7
  • 96. Etyoloji Biyolojik Etkenler • Nörotransmitterler • Serotonerjik Sistem; Serotonin disregülasyonu, Seroternerjik ajanlar diğer ajanlara göre daha etkili, BOS 5-HIAA konsantrasyonu klomipramin tedavisi sonrası azalmıştır • Nordarenerjik Sistem; Presinaptik sinir uçlarından norepinefrin salınımını azaltan Klonidin ile OKB belirtilerinde iyileşme 8 tüm hastalarda şifa sağlamayabilir.
  • 97. • Nöroimmunoloji; Grup A/3-hemolitik streptokokal enfeksiyonu sonrası çocuklarda OKB belirtileri • Beyin Görüntüleme Çalışmaları; orbitofrontal korteks, kaudat ve talamus arasında yer alan nöroiletimde işlev değişikliği elde edilmiştir. Tedavi sonrası bu işlev değişikliği düzelmiştir. Bilateral küçük kaudat 9 Etyoloji Beyin hacminde değişiklikler
  • 98. • Genetik; OKB tanılı hastaların yakınları kontrol grubuna göre 3-5 kat daha fazla OKB ya da obsesif kompulsif özelliklere sahiptir (Kültürel ve davranışsal etkilerede bağlı olabilir) Monozigot ikizler>dizigot • Diğer Biyolojik Veriler; Elektrofizyolojik çalışmalar, uyku EEG, Nöroendokrin çalışmalar 10
  • 99. • Davranışsal Etkenler • Obsesyonlar koşullanmış uyarılardır. • Nötr bir uyarıcı, endişe ve kaygı verici olaylarla eşleşerek yanıt veren koşullanma sürecini tamamlar ve böylece korku ve kaygı ile ilişkili hale gelir. • Kompulsiyonlar ise obsesyonların etkisini azaltıp kişide rahatlama sağlayınca öğrenilmiş davranış olarak tekrarlar 11
  • 100. Psikososyal Etkenler Kişilik Özellikleri • OKB; ayrıntıcılık ve mükemmelliyetçilik gibi OKKB ayrılmalıdır • Birçok OKB hastada hastalık öncesi OKKB bulunmamaktadır • OKB li hastaların sadece %15-35 inde hastalık öncesi obsesyonel özellikler bulunmaktadır 12 kişilik bozukluğu tipiyle etyolojik ve epidemiyolojik ilişki yok çok az okbli'de hastalık öncesi takıntılı olduğu görüllür
  • 101. Psikodinamik Etkenler • Şuuraltı dürtülerine karşı tepki ya da önemli bir nesneye duyulan sevginin kaybı hakkında kaygı ve tehdit hisederse ödipal dönemden anal psikoseksüel döneme döneme regresyon olur • Aynı kişiye yönelik nefret ve sevginin beraber bulunması hastayı şüphe ve kararsızlık içinde hareketsiz yapar 13
  • 102. DSM-V OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK TANI ÖLÇÜTLERİ A- Obsesyonlar, kompulsiyonlar yada her ikisi birlikte vardır: Obsesyonlar aşağıdakilerden (1) ve (2) ile tanımlanır: (1) Kimi zaman zorla ve istenmeden geliyor gibi yaşanan, çoğu kişide belirgin bir kaygı ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, itkiler (Bir işi yapmak,harekete geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü istek) ya da imgeler. (2) Kişi, bu düşüncelere, itkilere ya da imgelere aldırmamaya ya da bunları baskılamaya çalışır ya da bunları başka bir düşünce ya da eylemle yüksüzleştirme (bir zorlantıyı yerine getirerek) girişimlerinde bulunur. 14
  • 103. Zorlantılar(kompulsiyonlar) (1) ve (2) ile tanımlanır: (1) Kişinin, obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar (el yıkama, düzene koyma, kontrol etme gibi) ya da zihinsel eylemler (dua etme, sayı sayma, bir takım sözcükleri sessiz bir biçimde söyleyip durma gibi) (2) Davranışlar yada zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir; ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleştirilmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da açıkça aşırı bir düzeydedir. Not: Küçük çocuklar bu davranışlarının ya da zihinsel eylemlerinin amaçlarını dile getiremeyebilirler. B- Obsesyon yada kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur, zamanın boşa harcanmasına yol açar (günde 1 saatten fazla zaman alır) ya da kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar 15
  • 104. C- Takıntı-zorlantı belirtileri, bir maddenin (kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojisiyle ilgili etkilerine bağlanamaz. D- Bu bozukluk, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz. -İçgörüsü iyi ya da oldukça iyi -İçgörüsü kötü -İçgörüsü yok/sanrısal inanışlar. -Tikle ilişklili: O sırada ya da geçmişte tik hikayesi vardır 16
  • 105. Klinik Özellikler • % 75-100 arasında obsesyon ve kompulsiyonlar beraber olur • Obsesyon ve kompulsiyon benliğe yabancıdır • Hastalar saçma ve mantıksız bulurlar • O ve K lardan yakınan kişi onlara karşı direnç arzusu duyar • Hastaların % 80 i kompulsiyonu mantıksız bulmasına rağmen % 50 si yaparlar 17
  • 106. 18
  • 107. Dört ana belirti kalıbı vardır. 1-Bulaşma (Kontaminasyon): En yaygın görülenidir. Kişi idrar, dışkı, toz ya da mikrop bulaştığını düşünür. Bu bulaşmanın nesneden nesneye, insandan insana geçtiğine inanır. Bunu yok etmek için yıkama, temizleme eylemlerine girişir ya da onlardan kaçınmaya çalışır. 2-Patolojik Şüphecilik (Kuşku): Kişi bazı eylemleri yapmadığına, unuttuğuna, ihmal ettiğine inanır ( Kapıyı, musluğu, hava gazını açık bıraktığı şeklinde). Bunu kontrol etme kompulsiyonları izler. Defalarca ocağı, kapıyı kapatıp kapatmadığını kontrol eder. 19
  • 108. 3-Girici Düşünceler: Cinsel ya da saldırgan eylem düşünceleri (çocuğunu öldüreceği, cinsel tacizde bulunacağı düşünceleri gibi) 4-Simetri (Kuralcılık): Bazı durumların belli bir düzen içinde olmasını isteme biçimindedir. Yineleyen eylemler şeklindedir (yemek yeme, yüz yıkama gibi) En sık görülen obsesyonlar bulaşma, kuşku, cinsel ya da saldırgan düşüncelerdir En sık görülen kompulsiyonlar ise kontrol etme, yıkama, temizleme, sayı sayma, dua etme gibi kompulsiyonlardır 20
  • 109. Ayırıcı Tanı • Tıbbı Durumlar; Bazal ganglionları ilgilendiren hastalıklar: Sydenham koresi ve Huntington hastalığı, 30 yaşından sonra başlayana OKB’ li hastalarda nörolojik hastalıklar düşünülmeli • Tourette Bozukluğu; Tourette bozukluğu hastaların %90 ınında kompulsif belirtiler bulunur ve 2/3 si OKB ölçütlerini karşılar • Diğer psikiyatrik hastalıklar; OKKB, Psikoz, Depresyon 21
  • 110. Gidiş ve Sonlanış • Hastaların yarısında belirtiler aniden başlar • Hastaların %50-70 kadarında gebelik, cinsel bir sorun, ya da bir yakının ölümü gibi stresli bir olay sonrasında belirtiler başlar • Birçok hasta belirtilerini gizlediğinden dolayı psikiyatrik yönden dikkat çekene kadar 5-10 yıl geçer • Hastaların %20-30 iyileşme, %40-50 orta derecede iyileşme, kalan %20-40’nın belirtileri sabit kalır ya da kötüleşir 22
  • 111. Kötü Gidiş Belirleyecileri • Kompulsiyonlara uyum sağlama • Çocukluk çağında başlangıç • Bizar kompulsiyon varlığı • Hastane yatışı • Major Depresyonun eşlik etmesi • Sanrısal inançların varlığı • Kişilik bozukluğu (Şizotipal KB) 23
  • 112. İyi Gidiş Belirleyicileri • Sosyal ve mesleki düzenin iyi olması • Başlatıcı etken • Dönemsellik Obsesyonların içeriği ile gidiş arasında ilişki gözlenmemektedir 24
  • 113. TEDAVİ Farmakoterapi; Plasebo etkinliği % 5 • SSRI veya Klomipramin • Serotonerjik ajanlarla yanıt oranı % 50-70 • SSRI: Fluoksetin, fluvoksamin, sertralin, sitalopram. En yüksek doz kullanılmalı, etki için 4-6 hafta beklenmelidir • Klomipramin • Diğer ilaçlar; Valproat, lityum, karbamezapin, venlafaxin vb. 25 2. çare (trisiklik antidepresandır)
  • 114. Bilişsel Davranışçı Terapi • Farmakolojik tedaviler kadar etkili • Bilişşsel hataları düzeltme • Maruz bırakma ve tepki engelleme EKT Psikocerrahi; singulotomi Derin Beyin Uyarımı; Bazal ganglion çekirdeklerine kalıcı elektrod 26
  • 116. • Normal görünüşlü bir kişinin ya gerçekte olmayan bedensel bir kusuru olduğu inancıyla sürekli olarak düşünsel düzeyde uğraşması, ya da önemsiz bir fiziki kusuru olsa bile, bununla orantısız biçimde kaygı duymasıdır • Erkeklerin takıntıları daha çok boy, saç, vücut ve kas yapısı ile ilgili • Kadınlar ise vücudun hemen hemen her bölümünü özellikle de yüzün tamamı, saç ve tüylenme ile ilgili takıntılar fazla görülmektedir 28
  • 117. • Kadınlarda erkeklere, bekarlarda ise evlilere oranla daha sıktır • Genellikle ergenlik dönemi, nadiren çocukluk ve yetişkinlikte ortaya çıkar • Çoğu zaman depresyon, sosyal fobi, alkol bağımlılığı, obsesif kompulsif bozukluk da tabloya eklenir • Psikiyatriye genellikle bu ikincil sebeplerle başvururlar 29
  • 118. DSM-V Vücut Dismorfik Bozukluğu (beden algısı bozukluğu) tanı ölçütleri A-Dış görünümünde, başkalarınca gözlenebilir olmayan ya da başkalarınca önemsenmeyecek, bir ya da birden çok kusur ya da özür algılama düşünceleri ile uğraşıp durma B-Kişi, bu bozukluğun gidişi sırasında bir zaman, dış görünümüyle ilgili kaygılarından ötürü yinelemeli davranışlarda (aynaya bakıp durma, aşırı boyanma, derisini yolma, güvence arayışı) ya da zihinsel eylemlerde (dış görünümünü başkalarıyla karşılaştırma) bulunur C-Bu düşünsel uğraşlar, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur D-Dış görünümüyle ilgili bu düşünsel uğraşlar, bir yeme bozukluğu için tanı ölçütlerini karşılayan belirtileri olan bir kişide, vücut yağı ya da ağırlığı ile ilgili kaygılarla daha iyi açıklanamaz 30
  • 120. • İlk 2013 yılında DSM V’ te bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanmış ve araştırmacılar tarafından ancak son zamanlarda çalışılan bir bozukluktur • İzole bozukluk olup olmadığı açık değildir • Çocukluk çağında ortaya çıkmasına rağmen ileri yaşlarda belirtilerin kötüleştiği, erişkinlerde çeşitli düzeylerde % 2-5 oranında biriktiricilik olduğu tahmin edilmektedir 32
  • 121. • Depresyon, anksiyete ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi psikolojik bozukluğu olan kişilerde daha yaygın olduğu görülmektedir • İstifleme ile ilişkili diğer faktörler, alkol bağımlılığı, paranoid, şizotipal ve çekingen özellikler içerir • Aile öyküleri güçlü bir pozitif korelasyon göstermektedir 33
  • 122. DSM-V Biriktiricilik Bozukluğu (istifçilik) tanı ölçütleri A-Gerçek değeri ne olursa olsun, sahip olduklarını elden çıkarmakta ya da onlarla ilişkisini kesmekte sürekli olarak güçlük çekme. B-Bu güçlük, söz konusu nesneleri saklamanın gerekliliğini algısından ve onları elden çıkartmanın yarattığı sıkıntıdan kaynaklanır. C- Sahip olduklarını elden çıkarma güçlüğü, bu nesnelerin birikmesi ile sonuçlanır, dolayısıyla bunlar yaşam alanlarını kaplar, ortalığa yığılır ve büyük ölçüde kullanım amaçlarından uzaklaşır. Yaşam alanlarında bir yığıntı yoksa, bu ancak diğerlerinin (aile bireyleri, temizlikçiler, yetkili kişiler) girişimleriyle sağlanmıştır. D- Biriktiricilik, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında (kendisi ve başkaları için güvenli bir çevreyi sürdürmeyi de kapsar) işlevsellikte düşmeye neden olur. E-Biriktiricilik, başka bir sağlık durumuna bağlanamaz (beyin yaralanması, serebrovasküler hastalık, Prader-Willi sendromu) F- Biriktiricilik, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz. -Aşırı edinme ile giden 34
  • 124. • Trikotillomani, kişinin tekrarlayıcı olarak ve belirgin saçsız alanlar oluşturacak şekilde saçlarını yolmasıdır • Yunanca saç (trich), yolma (tillo) ve hastalık derecesinde dürtü (mania) kelimelerinin birleşiminden oluşur • Kişinin saçını tekrarlayıcı biçimde yolması ile belirgin derecede saç kaybı oluşması, kişinin saç yolma öncesinde ya da bu davranışa karşı koyma girişiminde bulunduğu sırada giderek artan bir gerginlik duyumu olması, saç yolarken haz alma, doyum bulma ya da rahatlama sağlaması olarak tanımlanmıştır 36
  • 125. • Cinsiyetler arası görülme sıklığı tartışmalıdır • Kadınlarda %3.4, erkeklerde %1.5 oranlarında görüldüğü ifade edilmektedir • Çocukluk döneminde her iki cinsiyette eşit görüldüğü, erişkin dönemde ise kadın cinsiyetin baskın olduğunu bildiren ya da her iki cinste eşit görüldüğünü bildiren çalışmalar vardır 37
  • 126. DSM-V Trikotillomani (saç yolma bozukluğu) tanı ölçütleri A-Saç yitimi ile sonuçlanacak biçimde kişinin yineleyici olarak saçını yolması. B-Yineleyici olarak saç yolmayı azaltma ya da durdurma girişimleri. C-Saç yolma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında düşmeye neden olur. D-Saç yolma ya da saç yitimi başka bir sağlık durumuna (dermetolojik hast.) bağlanamaz. E-Saç yolma, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz (beden algısı bozukluğunda dış görünümle ilgili algılanan kusur ya da özürü düzeltme girişimleri). 38
  • 128. • Karşı konulamaz bir kaşıma ve yolma isteği sonucu sağlam ya da önemsiz sayılabilecek düzensizlikleri olan derinin aşırı derecede yolunmasıyla, hastaların kendileri tarafından oluşturulan deri lezyonlarıdır • Yolmaya başlamadan hemen önce gerginlik, anksiyete ya da ajitasyon hissi; yolma sırasında haz, rahatlama ya da memnuniyet hissi bulunur 40
  • 129. • Dermatoloji kliniklerine başvuran hastalarda sıklığı %2 • Toplumda doku hasarına ve işlevsellikte bozulmaya yol açmayan deri yolma davranışının yaygınlığı %62.7 bulunmuştur • Kadınlarda daha sık görüldüğü bildirilmiştir • Başlangıç yaşı geniş bir aralıkta yer alsa da, genellikle çocukluk ve ergenlik yaşlarında başladığı bildirilmektedir 41
  • 130. DSM-V Deri Yolma Bozukluğu tanı ölçütleri A-Deride berelenme (lezyon) ile sonuçlanan yineleyici deri yolma B-Yineleyici olarak deri yolmayı azaltma ya da durdurma girişimleri. C- Deri yolma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında düşmeye neden olur. D-Deri yolma, bir maddenin (kokain) ya da başka bir sağlık durumunun (uyuz) etkilerine bağlanamaz. E- Deri yolma, başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz (Psikozlarda sanrılar ya da dokunsal varsanılar, beden algısı bozukluğunda dış görünümle ilgili algılanan kusur ya da özürü düzeltme girişimleri, intihar jestleri). 42
  • 132.
  • 133. Güvenlik için gereken koşullar  Hastalar silah aramasından geçirilmelidir  Muayene odası hastanın da sağlık personelinin de hemen çıkabileceği şekilde olmalı  Yardım istendiğinde hemen yanıt verecek eğitilmiş güvenlik elemanları olmalı  Muayene odasında kesici alet ve fazla eşya bulunmamalı
  • 134. Değerlendirme ve Yönetim  Hızlı ilişki kurma→ hasta, aile, getiren kişiden alınan ilk bilgi, hastaya yatıştırıcı ve yardımcı yaklaşım  Ajitasyon varsa tespit ve kısıtlama  Fiziksel durum değerlendirmesi  Ana yakınma  Vital bulgular, KŞ, PO2,  Tıbbi hikaye, aile öyküsü  Ayırıcı tanısal testler  İlaç ve alkol, madde kullanım öyküsü
  • 135. Değerlendirme ve Yönetim  Psikiyatrik durum değerlendirmesi  Psikiyatrik ve sosyal öykü  Hastanın ailesinden bilgi alma  Mental durum değerlendirmesi (Bilinç, yönelim, bellek, düşünce içeriği, algı, duygudurum…)  Hastanın destek sistemlerini değerlendir  Genel değerlendirme  Öntanı  Gerekirse konsültasyon  Yatarak-ayaktan tedavi
  • 136. Aşağıdaki durumlarda hasta psikiyatrik belirti ile gelse dahi tıbbi değerlendirme mutlaka yapılmalıdır  Bilinen tıbbi hastalık  Anormal vital bulgular  Yaşlı hasta  Yeni ortaya çıkan psikiyatrik hastalık
  • 137. Organik – Psikiyatrik Ayrımı  40 yaş üstü, 12 yaş altı  Ani akut başlangıç  Dalgalanan seyir  Görsel ve koku halüsinasyon, ilüzyon  Bilinen tıbbi hastalık ve nörolojik semptom  Bilinç değişikliği  Baş ağrısı, konuşma bozukluğu, inkontinans  Anormal vital bulgu  Alkol ve ilaç kullanımı  Psikiyatrik öykü olmaması
  • 138. Sık karşılaşılan aciller  Deliryum  Ajitasyon  Anksiyete  Konversiyon  Alkolle ilişkili aciller  Travmatik olaylara maruz kalma  Antipsikotik ilaç yan etkileri  İlaç İntoksikasyonu  İntihar
  • 139. Deliryum  Kısa süreli akut beyin yetmezliğidir  saatler veya günler  Beyinde yaygın bir bozukluk vardır  Konfüzyon, amaçsız hareketler, konuşmada dağınıklık ya da dizartri, varsanılar, anksiyete, ajitasyonlarla belirli bir sendrom  Bilinç bulanık ve sislidir,  bilinçte gün boyu açılıp kapanmalar  tablo ağırlaştıkça stupor ve koma gelişebilir
  • 140. Deliryum  Bilinç bulanıklığı ile birlikte bilişsel fonksiyonlarda bozulma  Dış uyaranlara azalmış yanıt  Uyaranlara farklı cevaplar  Dikkat, hafıza, düşünce ve konsantrasyon bozuklukları  Halusinasyonlar, emosyonal değişkenlikler, uyku bozuklukları psikomotor yavaşlama veya hiperaktivite olabilir  Sıklıkla ani başlar ve şiddeti değişkendir
  • 141. • 40 yaş üzerinde yeni tanı psikiyatrik hastalık • Geriatrik popülasyon • Daha önce psikiyatrik hikayesi olmaması • Anormal vital bulgularla birlikte davranış bozukluklarının ortaya çıkması • Yakın hafıza kaybı, dezoryantasyon veya bilinç bulanıklığı Deliryum düşündüren bulgular
  • 142. Deliryum Etyolojisi  Wernicke ensefalopatisi  Hipertansif ensefalopati  Hipoglisemi  SSS hipoperfüzyonu  Hipoksi  İntrakraniyal kanama  Menenjit/ensefalit  Zehirlenme/doz aşımı  Operasyon sonrası  Uzun süreli yoğun bakım tedavisi
  • 143. Akut Bilinç Değişikliğinde Laboratuar Testleri Arteriyel kan gazı Hipoksemi, Pulmoner emboli Kan şekeri Hipoglisemi Üre, kreatinin BY, üremik ensefalopati, myoglobinüri BOS SSS enfeksiyonu, intrakraniyal kanama PAAC Pnömoni, pnömotoraks BT Kitle, SVO, atrofi CK, CKMB Rabdomiyolizis, MI EKG MI EEG Nöbet, deliryum KC fonksiyon testleri Alkolik hepatit, hepatik ensefalopati MR SVO, Demiyelinizasyon Amilaz Pankreatit Kan elektrolitleri Hipo/hipernatremi, Hipo/hiperkalsemi, hipomagnezemi Beyaz küre Enfeksiyon
  • 144. Deliryum tedavisi  Deliryumun tedavisinde etyolojik faktör bulunup ortadan kaldırılmalıdır  Nedeni bulunsun yada bulunmasın deliryumlu hastanın sedasyonu acil medikasyon gerektirir  Sedasyonda haloperidol birinci seçenektir.  Alkole bağlı deliryumda benzodiazepinler ilk tercihtir
  • 145. Ajitasyon  Kendisi, yakınları ve çevresinin güvenliğini tehlikeye sokar, tıbbi bakımı engeller  Nedenler  Organik  Psikiyatrik  Kişilik bozukluğu
  • 146. Organik sebepleri düşündüren durumlar  Özellikle beyin fonksiyonlarını etkileyen tıbbi hastalık veya ilaç kullanımı  Madde kötüye kullanımı  Daha önce benzer öyküsü olmaması  Yönelim bozukluğu  Değişen dikkat ve uyarılabilirlik  Nadir seyrek halusinasyonlar
  • 147. Enfeksiyonlar HIV, menenjit, ensefalit, sifiliz Yoksunluk Alkol, benzodiazepin, opiatlar Akut metabolik Karaciğer/böbrek yetm. Elektrolit bozuklukları,porfiri Travma Kafa travması, yüksek ısıya maruz kalma, postop dönem SSS hastalıkları SVO, kanama, tümör, MS, demans, parkinson, wilson hastalığı Hipoksi Anemi, kardiyopulmoner yetm., CO zehirlenmesi Defisitler B12, folat, tiamin, niasin Endokrin hastalıklar Hiper/hipoadrenalizm, Hiper/hipotiroidi, Hiper/hipoglisemi, Hiper/hipoparatiroidi Akut vasküler Hipertansif ensefalopati, vaskülitler, şok Toksinler İlaçlar, pestisitler, solventler Ağır metaller Arsenik, kurşun, manganez, civa, talyum Madde kötüye kullanımı Kokain, amfetamin, PCP, LSD, uçucu maddeler
  • 148. Psikiyatrik nedenleri düşündüren durumlar  Psikiyatrik hastalık öyküsü  Psikiyatrik hastalık sırasında daha önce ajitasyon gösterme öyküsü  Psikiyatrik tedaviye uyumsuzluk  Halüsinasyonlar, paranoid yanılsamalar, hastalığa içgörü olmaması
  • 149. Psikiyatrik nedenler  Şizofreni  Şizoaffektif bozukluk  Kısa reaktif psikoz  Bipolar affektif bozukluk  Yetişkin otizm  Akut stres reaksiyonu  Post-travmatik stres bozukluğu  Disosiyatif bozukluk
  • 150. Kişilik bozuklukları  Antisosyal kişilik bozukluğu  Borderline kişilik bozukluğu  Narsistik kişilik bozukluğu  Histiriyonik kişilik bozukluğu  Paranoid kişilik bozukluğu
  • 151. Demografik özellikler  Erkek cinsiyet  15-24 yaş grubu,  Yoksulluk, düşük eğitim düzeyi,  Yerleşik bir düzene veya bir aileye sahip olmamak  Şiddet uygulama öyküsü  Alkol/madde kullanımı  Yeni ortaya çıkmış küçük düşürücü olay, stres faktörü varlığı
  • 152. Neler ipucu verebilir  Kendi kendine konuşma  Konuşma tonunun yüksek ve tehditkar olması,  Şiddetle ilgili plan yapma  Kas geriliminin artmış olması, huzursuzluk, hiperaktif davranış  Yumrukları ve dişleri sıkma  Kapıları çarpma ya da eşyalara vurma
  • 153. Ajitasyon yönetimi I  Kendinizi tanıtın ve yardım için orada olduğunuzu belirtin, açık konuşun  Hastaya geniş bir hareket alanı tanıyın  Tutamayacağınız sözler vermeyin  Güven sağlayın, yumuşak ve ılımlı konuşun  Bir şey ikram etmek  Sakinleşmesi için gönüllü olarak ilaç teklif etmek  Alttan alın ve provake etmekten kaçının, provake eden yer ve kişilerden uzaklaştırın
  • 154. Ajitasyon yönetimi II  En kısa sürede en fazla bilgi almak gereklidir. Bu nedenle açık uçlu sorular yararlı olmayabilir.  Hasta ile aranızda güvenli bir mesafe bırakın  Uzun süreli göz teması kurmayın  Hastaya değerlendirme ve tedavisi konusunda seçenek sunun, bu kendi kontrolünü arttırır  Hastadan uzaklaşmak gerekiyorsa sırtınızı dönmeden ve ani hareketlerden kaçınarak uzaklaşın
  • 155. Ajitasyon yönetimi III  Fiziksel kısıtlama  Hastaya niye kısıtlandığını anlatın  Hasta kadınsa kısıtlamayı yapan personelden en az biri kadın olmalıdır  Hasta sırt üstü yatırılarak sabitlenir  Uygun bir yere alınır
  • 156. Ajitasyonda Medikal tedavi  Amaç hastayı sakinleştirmektir  Haloperidol ve lorazepam ilk tedavi seçenekleri  Psikotik veya manik öykü varsa Haloperidol ve takiben Zuklopentiksol acuphase gibi birkaç gün etkili bir antipsikotik  Lorazepam dilaltı kullanılır  Diazepam kullanılacaksa tercihen iv kullanılması (hazneden yavaş infüzyon) önerilir
  • 157. Haloperidol ( Norodol amp 5 mg/ml )  Hafif ajitasyonda 0.5-2 mg  Orta ajitasyonda 5-10 mg  Ağır ajitasyonda 10 mg’la başlanır  20-30 dakikada doz iki katına çıkabilir ve saatlik doz 75 mg’a kadar çıkabilir  iv infüzyon hızı 10-12 mg/saat  Günlük doz max 100 mg  im uygulama 5 mg 30 dakikada tekrarlanabilir
  • 158. Parenteral Tedavide Diğer Seçenekler  Klorpromazin (Largactil 25mg/5ml) im  Günlük 50 mg geçilmemelidir  Olanzapin (Zyprexa 10 mg im)  Ziprasidon (Zeldox 20 mg/ml im)
  • 159. Anksiyete ve Panik ataklar  Anksiyetenin fizyolojik belirtileri, genel otonomik uyarılmayı yansıtmaktadır.  Kardiyak, respiratuvar, gastrointestinal yada nörolojik semptomlar olarak karşımıza çıkabilir.  Hastayı hekime getirecek şiddette anksiyete değerlendirilmeyi gerektirir  Panik atakları zaman açısından sınırlıdır; birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişir
  • 160. Ayırıcı tanı: Birincil fiziksel hastalıklar İlaçlara ait yan etkiler İlaç entoksikasyonu yada yoksunlukları Birincil bir anksiyete bozukluğu
  • 161. Anksiyete bozukluklarının tedavisi  Benzodiazepinler ilk seçenek kullanılır.  5-10 mg diazepam (PO veya İV) (Diazem 2,5,10 mg tb, 10 mg amp )  Alprazolam 0.5-1 mg (Xanax 0.5 mg tb PO)  Lorazepam 1 mg (Ativan expidet 1 ve 2.5 mg tb SL)  Respiratuar alkaloz tedavisinde kese kağıdı yöntemi parestezileri düzeltmekle birlikte panik atağı sonlandırmaz
  • 162. Konversiyon  İstemli motor ve duyu işlevlerini etkileyen, nörolojik veya tıbbi bir durumu düşündüren belirti veya kayıp  Belirtilerin başlaması stres etkenleriyle ilişkili  Belirtiler amaçlı olarak çıkarılmamakta, varmış gibi yapılmamaktadır  Bayılma, kol ve bacakta tutmama en sık  Tıbbi tetkik ve muayene sonuçlarında etyolojik bir neden bulunamaz  FM ve nörolojik değerlendirme yapılmalı !!!
  • 163. Konversiyon  Epilepsi ile birlikteliği %30  Takipte 1/3’ünde altta yatan bir nörolojik hastalık tespit edilir  Hasta konuşmasa da konuşulanları duyar, destek olacak mesajlar verilmeli  Anksiyolitikler verilebilir, gerekirse yinelenebilir  Telkin belirti kontrolünde etkilidir  Ağrı oluşturmak amacı ile etkisiz enjeksiyon yapılmamalı
  • 164. Alkolle ilgili aciller  Alkol intoksikasyonu  Alkol yoksunluğu
  • 165. Alkol intoksikasyonlarının tedavisi ve klinik idaresinde dört kriz durumu  Komplike olmayan zehirlenme  Saldırgan davranış gösteren zehirlenme  Depresyonla birlikte olan zehirlenme  Stupor ve koma
  • 166. Komplike olmayan zehirlenme  Sıvı replasmanı (oral ya da iv)  İV tiamin replasmanı (100 mg/gün)  Hipogliseminin önlenmesi  Böbrek fonksiyonlarının takibi  Bilinç ve yönelim takibi
  • 167. Saldırgan davranış gösteren zehirlenme  Sedasyon için diazepam (Diazem, Nervium) veya lorazepam (Ativan) kullanılabilir.  Diazepam‘ın kas içi uygulamaları güvensiz (emilimi düzensiz) olduğu için ağızdan verilmesi daha uygundur.  Aşırı sedasyona sebep olmamaya dikkat ederek her yarım veya bir saatte 5 mg diazepam veya 1-2 mg lorazepam verilebilir.
  • 168. Stupor ve koma  Hayati belirtilerin gözlenmesi, EKG çekilmesi ve sık sık tansiyon ve ateş ölçülmesi  Kan şekeri, elektrolitler ve tam kan sayımı, BFT süratle bakılması  Hipoglisemiye karşı iv glukoz verilmesi  Asid / baz dengesinin takip edilmesi  Thiamine'in (Vit-B1) iv 100 mg ve diğer B komplekslerin verilmesi  Solunum arresti ve kardiyak arresti açısından gerekli hazırlıkların yapılması gereklidir
  • 169. Alkol yoksunluğu  Titreme nöbetleri ve sinirlilik alkolün kesilmesinden 6-8 saat sonra başlar  8-12 saat sonra algılama bozuklukları ve psikotik semptomlar,  12-24 saat sonra epilepsi nöbetleri  72 saat içinde deliryum tremens  Ancak deliryum tremens yoksunluk sendromunun ilk bir haftası içindeki herhangi bir zamanda başlayabilir
  • 170. Yoksunluk sendromunda ortaya çıkabilen bulgu ve belirtiler  Otonomik aktivite artışına bağlı: Taşikardi, hipertansiyon, terleme, tremor, ateş ve respiratuar alkaloz, ağız kuruluğu, halsizlik.  Gastro-intestinal: iştahsızlık, bulantı, kusma  Nörolojik: Ellerde, dilde, göz kapaklarında titremeler, dizartrik konuşma, derin tendon reflekslerinde artma,miyoklonik kasılma, baş ağrısı ve grand mal epilepsi nöbetleri.  Psikolojik: Ajitasyon, anksiyete, huzursuzluk, irritabilite, konsantrasyon güçlüğü, hafıza ve muhakeme zayıflaması, görsel ve taktil halüsinasyonlar.  Uyku bozuklukları: Uykuya dalma güçlüğü, derin uykuda azalma, REM uykusunda artma ve korkulu rüyalar.
  • 171. Hafif ve orta derecede alkol yoksunluğunda tedavi  im 100 mg thiamine (Vit-B1)  Sedasyonun sağlanması: 5-10 mg diazepam (Diazem) veya 25- 50 mg chlordiazepoxide (Librium) po  Sedatif ilaçların ilk uygulanmasından itibaren hasta 1-2 saat izlenmelidir.  Kullanılması için 3-6 günlük sedatif yazılmalı (Chlordiazepoxide 25 mg 4x1 veya diazepam 5-10 mg 4x1)  En az üç gün 100 mg/gün thiamine ve polivitamin  Hasta mutlaka kontrole çağırılmalı ve tedavinin sürdürülmesi sağlanmalı
  • 172. Hospitalizasyon endikasyonları  Ciddi otonomik hiperaktivite veya hallüsinozis  İleri derecede dehidratasyon  Yüksek ateş (38.4°C’nin üzerinde)  Daha önce epilepsisi olmadığı halde nöbet geçirilmesi  Oryantasyon bozukluğu ve konfüzyon, şuur kaybı ile birlikte olan kafa travması  Wernicke ensefalopatisi (nistagmus, ataksi ve konfüzyon)  Solunum yetmezliği, pankreatit, ciddi beslenme bozukluğu veya karaciğer yetmezliği gibi ciddi komplikasyonların varlığı  Daha önce geçirilmiş olan deliryum veya nöbete yol açmış yoksunluk sendromu  İntihar düşünceleri
  • 173. Deliryum tremens  Alkol alımını bırakması veya azaltmasından sonraki bir hafta içinde ortaya çıkan deliryum tablosudur.  Ancak Deliryum'la birlikte,  Otonomik hiperaktivite (taşikardi, terleme ateş, anksiyete, uykusuzluk, hipertansiyon),  Algılama bozulmaları (görme ve dokunma başta olmak üzere hallüsinasyon ve illüzyonlar)  Psikomotor aktivitenin dalgalı bir seyir göstermesi (hipereksitabiliteden letarjiye kadar) ile karakterizedir.  Ölümcül olabilir
  • 174.  İlk olarak genellikle, 5-15 yıl ağır alkol kullanımından sonra, 30-40'lı yaşlarda başlar  Fizik hastalıklar (mesela, hepatit veya pankreatit), kafa travmaları, beslenme bozuklukları veya enfeksiyon hastalıkları delirium tremensi tetikleyebilir
  • 175. Delirium tremens tedavisi  Eşlik eden hastalık varsa tedavisi  Alkol yoksunluk tedavisi
  • 176. Travmatik olaylara maruz kalma  Cinsel, fiziksel saldırı / taciz, yaralanma, cinayete tanık olma, trafik kazası vs  Yargılamadan, kabul edici ve anlayışlı yaklaşılmalı  Olayı abartılı algılamasına yol açacak tepkiler verilmemeli  Varsa anksiyete ve psikotik belirtilere yönelik tedavi başlanmalı  Psikiyatrik değerlendirme için yönlendirilmeli
  • 177. ACİL İLAÇ YAN ETKİLERİ Antipsikotiklere bağlı yan etkiler  Akut distoni→ Biperiden amp (Akineton)  Parkinsonizm→tipik AP kesilip, atipiklere geçilir, Akineton tb 2x1 1 hafta kullanılabilir  Akatizi → AP dozu azaltılıp, Difenhidramin amp , Propranolol 2x1/2 veya Diazepam tb 2x1 kullanılabilir
  • 178. Nöroleptik Malign Sendrom  Antipsikotik kullanımına bağlı oluşan ağır kas rijiditesi ve yüksek ateş  Terleme, disfaji, tremor, inkontinans, bilinç değişikliği, mutizm, taşikardi, yüksek ve labil kan basıncı, lökositoz, kreatinin fosfokinaz yüksekliği (kas hasarı) bulgularından en az ikisi olmalı  İlacın dozundan bağımsız, tek dozla da olabilir, erkeklerde, 20-50 yaş arasında sık  Ölümcül olabilir !!! Tanı koymak önemli
  • 179. Nöroleptik Malign Sendrom tedavisi  Yakın kardiyak monitörizasyon  Iv sıvı replasmanı  Ateşi düşür  Antipsikotik ilacı kes  Yoğun bakım izlemiyle takip edilmesi gerekir
  • 180. Lityum İntoksikasyonu  Li serum düzeyi 2 mmol/l üzerinde toksiktir  Sinsi başlar, halsizlik, uyuşukluk, uykuya meyille başlar  Ataksi, dizartri, koordinasyon bozukluğunu kaba tremor, ishal izler, gittikçe bilinç bulanıklığı, DTR artışı, epileptik nöbet ve komaya dek ilerler
  • 181. Lityum İntoksikasyonu Tedavisi  Lityum kesilmeli  Akut alımda gastrik lavaj faydalı  Zorlu diürez ve Hemodiyaliz  Serum lityum düzeyi, Na, K, EKG, Kan basıncı, ateş sık izlenmeli  Elektrolit dengesizliğine bağlı kardiyak ileti bozukluğu ve bilinç değişikliklerine dikkat
  • 182.
  • 183. DSM-V SINIFLANDIRMASI ANKSİYETE BOZUKLUKLARI  Yaygın anksiyete bozukluğu  Panik bozukluk  Özgül fobiler  Sosyal fobi  Agarofobi  Ayrılma anksiyetesi  Seçici konuşmazlık (mutizm)  Madde ve ilaca bağlı anksiyete bozukluğu
  • 184. YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU  Yaygın Bunaltı; Belli bir nesneye, yere, organa, saplantılı düşünceye ya da zorlantıya odaklanmamış, yani belli bir düşünsel ya da devinimsel içeriği olmayan organizmada yaygın ruhsal ve fizyolojik bunaltı belirtileri ile yaşanan bir bozukluktur.  Sıklığı %4-6,  K/E=2/1
  • 185. Bunaltının Ruhsal Kökeni Psikanalitik Görüş:  Bunaltı temelde bir iç çatışmanın ürünüdür.  Çatışma durumunda kalan benlik bunaltıya karşı savunma düzeneklerini harekete geçirir. Yer değiştirme düzeneği bunaltının belli bir nesneye ya da duruma bağlanmasını sağlar. Böylece fobi oluşur.  Psikanalitik açıdan bunaltıya karşı savunmalaryetersiz kalınca açık bunaltı görülür. Bunaltı kaynağına göre 4 türe ayrılabilir. 1. Üst benlik (süperego) bunaltısı 2. İğdişlik (kastrasyon) bunaltısı 3. Ayrılma (separasyon) bunaltısı 4. Alt benlik (id) bunaltısı
  • 186. Bunaltının Ruhsal Kökeni Varoluşçu Görüş:  Gerçek bunaltı kişinin varoluşunun yok edilebileceğinin, kendisinin ve dünyasının tümden yitirilebileceğinin, hiç olabileceğinin ayrımında, bilincinde olmasıdır. Davranışçı Görüş:  Bunaltı ve fobiler öğrenilmiş durumlardır.  Kişi hiç korku uyandırmayan bir nesne ile sık sık karşılaşırken aynı zamanda ağrılı bir uyaranla da karşılaştırılırsa korku doğurmayan nesneye karşı kaçınma davranışı olacaktır.
  • 187. Bunaltının Biyolojik Kökeni  Bütün bunaltı bozuklukları arasında kanlı yaralanma korkusu kalıtıma en çok bağlı olandır.  Tek yumurta ikizlerinde %30-65  Çift yumurta ikizlerinde %4-9  Birinci derecede akrabalarda %15-18  Bu bozukluklarda özgül olarak belirtilerin kendisinin değil aşırı duyarlı bir otonom sinir dizgesinin kalıtımsal olarak geçtiği düşünülebilir.
  • 188. YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU A. Altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ve etkinliklerle ilgili olarak aşırı kaygı vardır. B. Kişi kaygısını kontrol etmekte güçlük çeker C. Anksiyete ve kaygı aşağıdakilerden 3’üne eşlik eder 1. Huzursuzluk, heyecan, endişe 2. Kolay yorulma 3. Düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme 4. İrritabilite 5. Kas gerginliği 6. Uyku bozukluğu D. Bu bozukluk başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz. E. Toplumsal ve mesleki işlevsellikte bozulma F. Madde ve tıbbi durumla açıklanamaz
  • 189. PANİK BOZUKLUK  Genel nüfusta yaşam boyu yaygınlık oranı %1-2 olarak bildirilmiştir.  K/E=2/1
  • 190. PANİK BOZUKLUK A) Aşağıdaki belirtilerden 4’ünün birden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeye ulaştığı, ayrı bir korku ya da rahatsızlık duyma döneminin olması. 1. Çarpıntı 2. Terleme 3. Titreme 4. Nefes darlığı 5. Soluğun kesilmesi 6. Göğüs ağrısı, göğüste sıkışma 7. Bulantı ya da karın ağrısı 8. Baş dönmesi, sersemlik hissi 9. Derealizasyon, depersonalizasyon 10. Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu 11. Ölüm korkusu 12. Paresteziler 13. Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları B) Beklenti anksiyetesi ve/veya ataklarla ilgili davranış değişiklikleri C) Madde veya başka bir tıbbi durumla açıklanamaz D) Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz
  • 191. FOBİK BOZUKLUK Normalde korkulmayacak belli bir durum ya da belli bir nesne ile karşılaşınca ortaya çıkan korkudur. 1. Özgül fobiler 2. Sosyal fobi 3. Agarofobi Sıklık;  Sosyal fobi→ %1.8  Özgül fobi→ %2.7  Agarofobi→ %0.6
  • 192. Özgül Fobi A. Özgül nesne veya bir durumla ilgili belirgin korku ve kaygı duyma B. Fobi kaynağı her zaman doğrudan korku ve kaygı doğurur. C. Fobi kaynağından kaçınılır ya da korku ve kaygı ile buna katlanılır. D. Duyulan korku ve kaygı özgül nesne veya durumun yarattığı gerçek tehlikeye göre orantısızdır. E. Korku ve kaygı veya kaçınma sürekli bir durumdur. En az altı ay sürer F. İşlevsellik kaybı veya azalmasına neden olur G. Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz Uyarana göre  Hayvan  Doğal çevre  Kan-iğne-yaralanma  Durumsal  Diğer şeklinde tiplendirilir
  • 193. Özgül Fobiler  Zoofobi: Hayvan korkusu  Klaustrofobi: Kapalı alan korkusu  Eritrofobi: Yüz kızarması korkusu  Mizofobi: Pislik korkusu  Niktofobi: Gece korkusu  Kaprofobi: Dışkı korkusu  Pirofobi: Ateş korkusu  Ksenofobi: Yabancı korkusu  Ailurofobi: Kediden hastalık derecesinde korkma  Akrofobi: Yüksek yerlerden hastalık derecesinde korkma  Algofobi: Ağrıdan hastalık derecesinde korkma  Panfobi: Her şeyden korkma
  • 194. Agarofobi  Aşağıdaki beş durumdan ikisi ya da daha fazlası ile ilgili olarak korku ve kaygı duyma 1) Toplu taşıma araçlarını kullanma 2) Açık yerlerde bulunma 3) Kapalı yerlerde bulunma 4) Sırada bekleme ya da kalabalık yerlerde bulunma 5) Tek başına evin dışında olma  Kişi kaçmanın güç olabileceğini ya da panik benzeri ya da yetersizleştiren ya da utanç veren diğer belirtilerin olması durumunda yardım alamayabileceğini düşündüğü için bu tür durumlardan korkar ya da kaçınır.
  • 195. Sosyal Fobi  Toplum içinde otururken, konuşurken ya da herhangi bir eylem yaparken, kızarma, terleme, ellerin titremesi, kendini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma korkusu  Sıklık kadınlarda %2 ,3 Erkeklerde %1.1
  • 196. Ayrılma Anksiyetesi A. Aşağıdakilerden en az 3 ünün eşlik ettiği, kişinin bağlandığı insanlardan ayrılmasıyla ilgili gelişimsel olarak uygun olmayan, aşırı düzeyde kaygı ya da korku duyması 1. Evden veya bağlandığı kişilerden ayrılma durumunda aşırı kaygı 2. Bağlandığı kişilerin başına bir şey gelecek kaygısı 3. Ayrılmaya neden olabilecek istenmedik bir olay yaşayacağına dair kaygı 4. Ayrılma korkusu nedeniyle kaçınma davranışları ve buna bağlı işlevsellikte bozulma 5. Yalnız kalmaktan sürekli kaçınma 6. Yanında bir kişi olmadan uyuma konusunda isteksizlik gösterme 7. Yineleyici ayrılma korkusu ile ilgili rüyalar görme 8. Bağlandığı kişiden ayrıldığında bedensel belirtiler. B. Korku ve kaygı süreklilik gösterir. Çocuklarda ve ergenlerde en az 4 hafta, erişkinlerde 6 ay ya da daha uzun sürer. C. İşlevsellikte bozulma D. Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz
  • 197. Seçici Konuşmazlık (Mutizm) A. Başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın, konuşmasının beklendiği özgül toplumsal durumlarda (örn. okulda), sürekli bir biçimde konuşamıyor olma. B. İşlevsellikte bozulma olur. C. En az bir ay sürer. D. Dil bilmeme veya az bilme ile ilgili değildir. E. Başka bir ruhsal bozuklukla açıklanamaz.
  • 198. FARMAKOTERAPİ  Bunaltı giderici ilaçlar şu başlıklar altında toplanabilir; 1. Benzodiazepinler 2. Buspiron 3. Antidepresanlar ve nöroleptikler 4. Başka türler
  • 199. BENZODİAZEPİNLER Etki Düzeneği  Benzodiazepinler MSS’nin her düzeyinde önemli bir inhibitör nörotransmitter olan GABA’nın postsinaptik düzeydeki etkinliğini güçlendirerek etki etmektedir.  GABA ile benzodiazepinler nöron membranlarında Cl iyonlarının geçişini kolaylaştırırlar. Beynin bir çok bölgesinde nöronların ateşleme hızını düşürürler.  Nöronlarda benzodiazepine özgü iki tür reseptör gösterilmiştir. Tip I (BZ1) ve Tip 2 (BZ2).  Bunlardan 1) Limbik sistemde daha çok bulunan BZ1 reseptörlerinin bunaltı giderici, 2) Kortekstekilerin antikonvülzan etkiden sorumlu olduğu, 3) Daha çok BZ2 reseptörlerinin bulunduğu retiküler formasyondakilerin uyutucu etki, 4) Hipokampustakilerin belleği zayıflatıcı etki, 5) Omuriliktekilerin ise kas gevşetici etkiden sorumlu olduğu düşünülmektedir.
  • 200. BENZODİAZEPİNLER Emilim, Yıkılım, Atılım  Boş midede emilim daha hızlı olur.  Vücut proteinlerine ve yağlara kolayca bağlanırlar.  KC de mikrozomal enzimlerle yıkılırlar ve çoğu desmetildiazepama ve oksezepama dönüşerek glukorünize olurlar (oksezepam ve lorezepam yıkılım ürününe dönüşmez).  Yaşlılık, KC hastalığı gibi durumlarda emilim ve yıkılım gecikebilir. Bu durumlarda yıkım için mikrozomal enzimlere gerek olmayan oksezepam ve lorezepam önerilir.
  • 201. BENZODİAZEPİNLER  Etki Süresi  Uzun süre etkili olanlar (yarı ömrü 12 saatten fazla, ortalama 2-4 gün): 1) Diazepam, 2) Klorezepat (Tranxilene 5,10mg kap) 3) Kordiazepoksit (Librium 5,10mg drj) 4) Klonezepam (Rivotril 2mg tb)  Orta süre etkili (yarı ömrü 5-12 saat): 1) Oksezepam (Serapax 10, 15mg tb) 2) Alprazolam (Xanax 0.5, 1mg tb) 3) Lorezepam (Ativan 1, 2, 5mg tb dilaltı)  Kısa süre etkili (yarı ömrü 2-5 saat) 1) Triazolam (Türkiyede yok)
  • 202. BENZODİAZEPİNLER Yan etkiler ve Zehirlenme  Uyku hali, dikkat ve algılamada yavaşlık, denge bozukluğu çok sık görülür. Alkol ve barbitüratlarla alındığında bu etkiler artar.  Daha seyrek olarak öfori, ajitasyon, öfke görülebilir.  Seyrek olarak alerji, kilo alma, bulantı, baş ağrısı, libido azalması görülebilir.  Benzodiazepinler güvenlik sınırları çok geniştir. Çok yüksek dozlarda bile ölüm olmadığı bildirilmişse de alkol veya barbitüratlarla alındığında koma ve ölüm görülebilir.
  • 203. BUSPİRON (Buspon 5mg kapsül, Piranil 10mg kapsül)  5HT1A reseptörlerine yüksek, D2 reseptörlerine orta derecede bağlanma gösterir. Aktif metaboliti α-adrenerjik reseptör antagonistidir.  Uyku verici, kas gevşetici ya da antiepileptik etkisi yoktur. Bağımlılık yapmaz ve diğer MSS yatıştırıcıları ve alkol ile belirgin bir etkileşim göstermez.  Bunaltı giderici etkisi benzodiazepinlerden farklı olarak 1-2 hafta düzenli alınınca sağlanır. Bu nedenle akut durumlardan çok, süregen anksiyete bozukluklarında kullanılır.  Bunaltı giderici etkisinin limbik sistemde seratonerjik etkinliği azaltmak yolu ile olduğu sanılmaktadır.
  • 204. BAŞKA BUNALTI GİDERİCİ İLAÇLAR  Propranalol: Özellikle bunaltının otonomik belirtilerinin bulunduğu durumlarda kullanılırlar. Özgül sıkıntılı durumlara girmeden önce 20-40mg ya da günde 40-80mg denenebilir.  Antihistaminikler: En çok hidroksizin (Atarax), difenhidramin (Benadryl) ve daha çok uyku için kullanılan doksilamin (Unisom) sayılabilir.
  • 205. BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN ANTİDEPRESANLAR Trisiklik Antidepresanlar:  Amitriptilin (Laroxyl): Sedatif, antikolinerjik, kilo aldırıcı etkileri görece yüksektir. Bunaltı giderici ve sedatif olarak da kullanılmaktadır.  Klomipramin (Anafranil): Trisiklik antidepresan ilaçlar arasında aynı zamanda seratonin geri alım önleyici etkisi yüksektir. Antikolinerjik, hipotansif, kilo aldırıcı yan etkileri görece yüksektir.  Opipramol (İnsidon, İnsomin, Deprenyl): Daha çok orta ve hafif depresyonlarda, bunaltı bozukluklarında ve uykusuzlukta kullanılan, yan etkileri ve antidepresan etkisi görece düşük bir trisikliktir.
  • 206. BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN ANTİDEPRESANLAR Trisiklik Olmayanlar:  Mianserin (Tolvon 15, 30mg tb): Antikolinerjik etkisi düşük,iştah açıcı ve sedatif etkisi yüksektir. Konvülsiyon eşiğini düşürebilir. Nadirde olsa aplastik anemiye neden olabilir. Seyrek olarak uykuda tedirgin bacak (restless leg) sendromuna neden olabilir. Bunaltı giderici ve uyku düzenleyici olarak kullanılmaktadır.  Venlefaksin (Efexor 75, 150mg kap): Seçici olarak hem seratonin hem NA geri alım önleyicisidir. Ağır ve orta derecedeki bunaltılı çökkünlüklerde etkili güvenilir bir antidepresandır.  Mirtazapin (Remeron 30mg tb): Hem NA hem de Seratonerjik etkinliği artıran ve bunaltı giderici etkisi olan bir antidepresandır. Seyrek olarak uykuda restless leg sendromuna neden olabilir. Geçici olarak hafif hipotansiyona bağlı baş dönmesi yapabilir.
  • 207. BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN ANTİDEPRESANLAR SSRI’lar:  Fluoksetin (Prozac, Depreks, Fulsac, Zedprex): SSRI’ların çoğunda olduğu gibi kan proteinlerine sıkı bağlandığından warfarin (kumadin) ve dijital alanlara verilmemelidir.  Fluvoksamin (Faverin 100mg tb)  Paroksetin (Seroxat): Premenstrüel gerginlik sendromunda ve erken boşalmada da olumlu etkisi bildirilmiştir.  Sertralin (Lustral, Serdep, Seralin, Selectra)  Essitalopram
  • 208. BUNALTI GİDERİCİ OLARAK KULLANILAN ANTİDEPRESANLAR MAO İnhibitörleri:  Moklebemid (Aurorix 150, 300mg kap): MAO’ya geri dönüşlü olarak bağlanır. KC de toksik etkisinin olmadığı ve tiramin ile etkileşiminin çok düşük olduğu ya da hiç olmadığı görülmektedir. Bunaltı giderici etkisi vardır. Antikolinerjik yan etkisi yoktur.
  • 209. Çukurova Üniv. Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı 1
  • 210. Sunumun Amacı  Kişilik nedir?  Kişilik bozukluklarının genel özellikleri nelerdir?  DSM-5’e göre kişilik bozuklukları nelerdir?  Alternatif sınıflandırma nedir?  ICD-11 de ne oldu? 2
  • 211. KİŞİLİK / PERSONA  Bir insanı başkalarından ayıran  Değiş(tiril)mesi güç olan  İşlevselliğin tüm alanlarında (çok çeşitli toplumsal ve kişisel ortamlarda) sergilenen  Kendine özgü duygu, düşünce, tutum ve davranış örüntülerinin bütünüdür.  Kişilik, kişinin günlük yaşamdaki karakteristik duygusal ve davranışsal özelliklerinin tümü olarak tanımlanır.
  • 212. KİŞİLİK GELİŞİMİ  Biyo-psiko-sosyal bir bütündür  Gelişim-olgunlaşma sürekliliği  Ailesel ve sosyokültürel etkileşimler  Yaşam olaylarının katkısı
  • 213. MİZAÇ – HUY (yaratılış-fıtrat-tabiat) temperament  Doğuşta var olan davranış örüntüsüdür  Duygusal, güdülenme, uyum özelliklerinin yapısal çekirdeğidir  Nörobiyolojik yapılanma söz konusudur
  • 214. KARAKTER Mizaç olasılıklarının ikincil niteliği (birey ve çevre arasındaki etkileşim – ilişki)  Sürekli  Tutarlı  Kalıplaşmış özelliklerdir
  • 215. Kişilik Bozukluğu  Bireyin ait olduğu sosyal çevre ve kültürün beklentilerinden sapan, süreklilik ve katılık arz eden, içsel yaşantı ve davranış örüntüsüdür.  Bilişsel (algılama ve yorumlama)  Duygulanım (duygusal yanıtlarının düzeyi, şiddeti, tutarlılığı ve uygunluğunda)  Kişiler arası işlevsellik  Dürtü denetim alanlarında farklılık, zorlanma
  • 216. ORTAK ÖZELLİKLER  Egosintonik  Sergiledikleri tutum ve davranışlardan dolayı anksiyete duymazlar.  Çocukluktan beri süregelen özellikler  Bu kişiler çocukluktan beri süregelen sorunlarını reddederler ve psikiyatrik yardım aramazlar.  Kişiler-arası işlevsellikte bozukluk  Çevre ile çatışırlar ve çevreyi kendilerine uydurmaya çalışırlar (alloplastik uyum).  Bilişsel yetiler-Duygulanım-Düşünce yapısı
  • 217. Kişilik Bozukluğu  Kişilik özellikleri  uyuma dönük değilse,  esneklikten yoksunsa,  işlevsel bozukluğa ve öznel rahatsızlığa (distres) yol açıyorsa  Çok çeşitli toplumsal ve kişisel durumları kapsıyorsa, süreklilik gösteriyorsa ( en azından ergenlik ya da genç erişkinlik dönemine kadar) kişilik bozukluğundan söz edilir. 9
  • 218. Kişilik özelliklerinden farkı  Esnek değiller  Sorunlara yol açıyor  Fakat, davranışın öngörülebilriliğini artırıyor 10
  • 219. Kişilik Bozuklukları  Topluma maliyeti yüksektir  Suç, alkolizm, madde kullanımı  İntihar, kazaya uğrama, acile müracaat  Evlilik sorunları, mahkeme başvuruları  İşsizlik, eğitim düzeyi düşüklüğü  Psikosomatik hastalıklar sıktır.
  • 220. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI VE KOMORBİDİTE  Madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı  İntihar girişimleri  Duygudurum bozuklukları  Dürtü kontrol bozuklukları  Yeme bozuklukları  Anksiyete bozuklukları
  • 221. Diğer major ruhsal bozukluklarından farkı  Daha stabil ve kronik bir süreç  Daha kötü prognoz  Çocukluk,ergenlik dönemlerinden başlar  Kişide sıkıntıya yol açmayabilir – fakat diğer insanlarda sorun yaratacağı açıktır- 13
  • 222. EPİDEMİYOLOJİ  Genel nüfusta %10-20  K=E  Antisosyal ve Şizoid KB  Borderline,Histrionik ve Bağımlı KB  Yatan hasta %15  Ayaktan takip %30-50
  • 223. DSM-5 e göre Kişilik Bozuklukları A. Kişinin içinde yaşadığı kültürün beklentilerinden belirgin olarak sapan, süregiden bir içsel yaşantı ve davranış örüntüsü. Bu örüntü, aşağıdakilerden iki (ya da daha çok) alanda kendini gösterir. 1. Biliş (kendini, diğer insanları ve olayları algılama ve yorumlama yolları). 2. Duygulanım (duygusal tepkilerin aralığı, yoğunluğu, değişkenliği ve uygunluğu). 3. Kişilerarası işlevsellik. 4. Dürtü denetimi. B. Süregiden, esneklikten yoksun bu örüntü, çok değişik kişisel ve toplumsal durumları kapsar. C. Süregiden bu örüntü, klinik açıdan belirgin sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye yol açar. D. Bu örüntü kalıcı ve uzun bir sürelidir ve başlangıcı en azından ergenlik ya da erken erişkinlik dönemine uzanır. E. Süregiden bu örüntü, başka bir ruhsal bozukluğun bir görünümü olarak ya da başka bir ruhsal bozukluğun bir sonucu olarak daha iyi açıklanamaz. F. Süregiden bu örüntü, bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun (örn. baş çarpma) fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz. 15
  • 224. Kişilik Bozuklukları (DSM-5’e göre)  A Kümesi: Paranoid, şizoid, şizotipal kişilik bozuklukları  B Kümesi: Antisosyal, borderline, histrionik, narsistik kişilik bozuklukları  C Kümesi: Avoidan (kaçıngan), bağımlı, obsesif kompulsif kişilik bozuklukları 16
  • 225. A KÜMESİ KİŞİLİK BOZUKLUKLARI  Paranoid  Şizoid  Şizotipal 17
  • 226. PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Genç erişkinlik döneminde başlayan; başkalarının davranışlarını kötü niyetli yorumlayan, güvensiz, kuşkucu, haksızlığa dayanamayan, kıskanç, kavgacı yapıda insanlardır. 18
  • 227. DSM-5 Tanı Ölçütleri (A) Paranoid Kişilik Bozukluğu Başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme. N:≤4 1. Yeterli bir temele dayanmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından veya kendine zarar verdiğinden kuşkulanır. 2. Dostlarının veya iş arkadaşlarının kendine olan bağlılığı veya güvenirliği üzerine yersiz kuşkuları vardır. 3. Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz korkuları olduğundan başkalarına sır vermek istemez. 4. Sıradan sözlerden, olaylardan aşağılandığı veya kendisine gözdağı verildiği şeklinde anlamlar çıkarır. 5. Sürekli kin besler. 6. Karakterine ve itibarına saldırıldığı yargısını taşır ve öfke ile karşı saldırıda bulunur. 7. Haksız yere eşinin sadakatsızlığı ile ilgili kuşkulara kapılır.
  • 228. PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Genel nüfusta % 0,5-2,5  Yatan psikiyatrik hastalarda % 10-30  Ayaktan takip edilenlerde % 2-10  E>K  Ailede şizofreni / Sanrılı bozukluk olanlarda daha sık
  • 229. ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Yaşam boyu sosyal geri çekilme ile karakterize bir bozukluktur.  Genç erişkinlikte toplumsal ilişkilerden kopma ve duygularda küntlük görülür.  Çevreden egzantrik, izole, yalnız, ilişkilerden uzak, içe dönük, sınırlı, soğuk, sessiz insanlar olarak tanınırlar. 21
  • 230. (A) Şizoid Kişilik Bozukluğu  Sürekli toplumsal ilişkilerden kopma ve duyguların anlatımında kısıtlı olma örüntüsü, N:≤4 1. Ailenin bir parçası değilmiş gibi davranır; yakın ilişkiye girmez ve yakın ilişkilerden zevk almaz. 2. Çoğunlukla tek bir etkinlikte bulunmayı tercih eder. 3. Cinsel deneyim yaşamaya karşı oldukça ilgisizdir. 4. Çok az etkinlikten zevk alır. 5. Yakın arkadaşı ve sırdaşı yoktur. 6. Övgü ve eleştirilere karşı ilgisiz kalır. 7. Duygusal soğukluk, kopukluk veya tekdüze bir duygulanım gösterir.
  • 231. Şizoid Kişilik Bozukluğu  Sosyal izolasyon  Sanrısal bozukluk, şizofreni  Paranoid, Şizotipal, Çekingen KB, Asperger  Genel nüfusta % 7,5 (?)  E>K  Sch ve Şizotipal KB olanların akrabalarında sık?
  • 232. DSM-5 Tanı Ölçütleri  Yakın ilişkiye girmekten zevk almazlar;  Tek bir etkinlikte bulunmayı yeğlerler;  Cinsel deneyime karşı ilgileri azdır;  Çok az etkinlikten zevk alırlar;  Yakın 1-2 arkadaş dışında arkadaşları yoktur;  Duygusal soğukluk, kopukluk ve tekdüzelik vardır. 24
  • 233. ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Genç erişkinlik döneminde başlayan,  bilişsel ya da algısal çarpıklıklar,  alışagelmişin dışında davranışlar,  yakın ilişkilerde birden bire rahatsızlık duyma,  yakın ilişkilere girme becerisinde azalma,  kişiler arası toplumsal ilişkilerde yetersizlik, gösteren garip kişilerdir 25
  • 234. DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERİ  Referans fikirleri; acayip inanışlar, büyüsel düşünce (batıl inanç, altıncı his gibi);  olağandışı algısal yaşantılar, bedensel illüzyonlar olabilir;  acayip düşünce ve konuşma biçimi;  kuşkuculuk, paranoid düşünce; alışılagelmişin dışında, kendine özgü davranış ve görünüm;  uygunsuz, kısıtlı duygulanım;  yakın arkadaşları ya da sırdaşlarının olmaması;  toplumsal anksiyete ( paranoid korkularla ilişkilidir.) 26
  • 235. B KÜMESİ KİŞİLİK BOZUKLUKLARI  Antisosyal  Borderline  Histrionik  Narsistik 27
  • 236. ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Sosyal koşullara uymakta zorluk çeken insanlardır.  Başlangıç genelde 15 yaşından öncedir.  Erkeklerde % 3, kadınlarda % 1 oranında görülür.  Bu kişilerde ailesel yatkınlık vardır.  Erkeklerin birinci derece akrabalarında 5 kat daha fazla görülür. 28
  • 237. ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Çocukluktan itibaren yalan söyleme, evden kaçma, hırsızlık, saldırganlık madde kullanımı, yasadışı aktiviteleri vardır.  Aykırı davranışlarından dolayı anksiyete ve depresyon göstermezler.  Çünkü; kendilerine göre uygun açıklamaları vardır.  Özkıyım tehditleri ve bedensel uğraşları yaygındır.  Sözel iletişimlerinde başarılıdırlar. 29
  • 238. ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Manuplatif, kolay yoldan para kazanmayı isteyen kişilerdir.  İçkili araba kullanma, çocukları hırpalama sıkça görülür.  EEG'de anormal bulgular olabileceğinden nörolojik muayene yapılmalıdır. 30
  • 239. DSM-5 TANI ÖLÇÜTLERİ  15 yaşından beri başkalarının hakkını hiçe sayma, saldırma ve tutuklanmaya yol açacak eylemlerde bulunma;  Yalan söyleme, başkalarını aldatma;  Dürtüsellik ve gelecek için tasarı yapamama;  Saldırganlık ve sinirlilik;  Kendinin ya da başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık;  Sürekli sorumsuzluk;  Başkalarına zarar vermiş olmalarına rağmen aldırmama, vicdan azabı duymama ve sürekli bahaneler bulma;  18 yaşından büyük olma 31
  • 240. ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Bu kişilerde beraberinde alkol ve madde kötüye kullanımının yanı sıra depresif bozukluklar da sık görülür.  Hastalarda prognoz değişkendir.  Yaş ilerledikçe semptomlar azalır. 32
  • 241. BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Bu kişilik bozukluğu, nevrozla psikoz arasında bir sınırdadır.  Sıradışı değişken duygulanım, mood, davranış, nesne ilişkileri ve self imaj ile karakterizedir.  Bu kişilerin kimlik duygusunda, duygu durumunda ve ilişkilerinde sürekli bir tutarsızlık vardır.  Asıl patoloji bireyin self (kendilik) duygusunda, nesne ilişkileri kurma biçimindedir. 33
  • 242. BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Bu kişiler insanları tümüyle iyi ya da tümüyle kötü kategorisine ayırırlar, ilişkileri bu nedenle başarısızdır.  İnsanları bağlanacak ya da nefret edilecek gibi görürler.  Bu bölünme nedeniyle iyi insanlar idealize edilir, kötü insanlar ise değersizleştirilir.  Birine bağlılıktan vazgeçme, grup değiştirme bu kişilerde sık görülür. 34
  • 243. DSM-5 Tanı Ölçütleri  Gerçek ya da imgesel bir terkedilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterirler;  aşırı büyütme ile yerin dibine batırma arasında gidip gelen gergin tutarsız kişiler arası ilişkileri vardır;  Kimlik kargaşası vardır;  bu kişilerin kendine zarar verme olasılıkları yüksektir.  en az iki alanda dürtüsellik vardır. (Para harcama,madde kötü kullanımı, pervasızca araba kullanma, cinsellik, tıkanırcasına yemek yeme gibi.);  göz korkutmak amacıyla yineleyen özkıyım girişimleri vardır;  affektif instabilite ( irritabilite, disfori, anksiyete);  kendini sürekli olarak boşlukta hissetme;  uygunsuz yoğun öfke ve öfkesini kontrol altına alamama;  stresle ilişkili geçici paranoid düşünce ve ağır dissosiyatif belirtiler. 35
  • 244. HİSTRİYONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Bu kişiler renkli, dramatik, abartılı davranan, duygusal kişilerdir.  Ayrıntılı öykü verirler, dramatik jestleri vardır.  Konuşmalarında renkli kelimeler kullanırlar.  Affektif oynaklık yaygındır.  Aşırı duygusal, iyileşme arayışı gösteren kişilerdir. 36
  • 245. DSM-5 Tanı Ölçütleri  İlgi odağı olmadığında rahatsız olurlar,  Başkaları ile olan etkileşimi cinsel yönden ayartıcı, baştan çıkartıcı davranışlarla belirlidir;  Hızlı değişen, yüksek duygular sergilerler;  Fiziksel görünümlerini kullanarak ilgiyi üzerine çekerler;  Başkalarını etkilemeye yönelik, ayrıntıdan yoksun konuşurlar;  Gösteriş yaparlar,yapmacık davranırlar ve duygularını abartırlar;  Telkine yatkındırlar, kolay etkilenirler;  İlişkilerin olduğundan yakın olması gerektiğini düşünürler. 37
  • 246. NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Bu kişilerde,kendi öneminin fazla olduğu duygusu ve grandioz düşünceler vardır.  Genel populasyonda %1; klinik olarak %2-16 oranında görülür.  Genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan,üstünlük duygusu (düşlemlerde ya da davranışlarda), beğenilme gereksinimi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir durumdur. 38
  • 247. DSM-5 Tanı Ölçütleri  Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşırlar; başarılarını ve yeteneklerini abartır,yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi beklerler; sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorarlar;  özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna,özel kişilerle arkadaşlık etmesi gerektiğine inanırlar; çok beğenilmek isterler; hak kazandığı duygusu vardır;  Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarı için kullanırlar; empati yapamazlar;  başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdirler; 39
  • 248. NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU  başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanırlar;  küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergilerler;  bu kişiler, özel insanlardır ve özel tedavi gerekir.  İlişkileri ve benlik saygısı kırılgandır, eleştiriyi kabullenemezler.  Kendi isteklerine ulaşmak için sempati yaparlar. 40
  • 249. C kümesi kişilik bozuklukları  Avoidan  Obsesif Kompulsif  Bağımlı 41
  • 250. AVOİDAN KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Bu kişilerde, reddedilmeye aşırı duyarlık ve sosyal yaşamda çekingenlik vardır.  Asosyal değildirler, ilişki kurmaya istek duyarlar ama çekinirler.  Kabullenilmeye ihtiyaçları vardır.  Aşağılık kompleksleri olan kişilerdir. 42
  • 251. DSM-5 Tanı Ölçütleri  Eleştirilme, dışlanma, reddedilme korkusu nedeniyle toplumsal ilişki gerektirecek mesleklerden kaçınma;  sevildiğinden emin olmadıkça ilişkiye geçmezler;  yakın ilişkiler kuramazlar;  toplumsal durumlarda eleştirileceği korkusu vardır;  yeni kişilerle aynı ortamda olunca yeterli olduğu duygular yönünden inhibe olurlar;  kendini başkalarından aşağı görürler;  kişisel ilişkilerden ve etkinliklerden kaçınırlar. 43
  • 252. BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU  Genç erişkinlik döneminde başlayan,uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak biçimde kendisine bakılma gereksiniminin aşırı olduğu kişilerdir.  Bu kişilerde pasif ve bağımlı durum kalıcıdır.  Sürekli bağlanacağı kişiler ararlar. 44
  • 253. DSM-5 Tanı Ölçütleri  Başkalarının öğüt ve destekleriyle karar verirler;  yaşamlarında sorumluluk almak için başkalarına gereksinim duyarlar;  kabul göremeyeceği korkusuyla, başkalarıyla aynı görüşü paylaşmakta zorluk çekerler;  kendi başına iş yapma zorluğu vardır.  Kendine güven yoktur;  başkalarının bakım ve desteği için hoş olmayan şeyleri bile yaparlar;  tek başına kaldığında kendini rahatsız ve çaresiz hissederler;  yakın bir ilişki sonlandığında,başka bir ilişki arayışı içine girerler;  kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorarlar. 45
  • 254. Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu  Bu kişiler, emosyonel sınırlılık, düzenlilik, sabırlılık, inatçılık,kararsızlık ile karakterizedir.  Ana özelliği esnek olmama ve mükemmelliyetçiliktir. 46
  • 255. DSM-5 Tanı Ölçütleri  Yapılan etkinliğin amacını unutturacak derecede ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme yada program yapma ile uğraşıp durma;  İşin bitirilmesini zorlaştıran mükemmelliyetçilik gösterirler;  Kendini işe ve üretkenliğe adarlar;  ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularda vicdanının sesini aşırı dinler ve esneklik göstermezler;  eskimiş ya da değersiz şeyleri elden çıkartamazlar;  başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da başkalarıyla birlikte çalışmak istemezler;  para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimridirler;  katı ve inatçıdırlar. 47
  • 256. Peki bu kadar mı?  DSM-5 alternatif kişilik bozuklukları tanı ölçütleri ortaya koymuştur.  Alternatif modelde kişilik bozuklukları,  kişilik işlevselliğinde bozulmalar ve  patolojik kişilik özellikleri ile karakterize edilir.  Bu modele dayanan kişilik bozukluğu tanıları  antisosyal,  çekingen,  borderline,  narsisistik,  obsesif-kompülsif  şizotipal kişilik bozukluklarını kapsamaktadır.  Bu yaklaşım aynı zamanda, herhangi bir kişilik bozukluğu tanı kriterlerini tam karşılamayan ancak KB olduğu düşünülen kişiler için özelliklerle belirli bir kişilik bozukluğu (PD-TS) tanılarını içermektedir (APA 2013b). 48
  • 257. Alternatif sınıflama  DSM-5 alternatif sınıflama için getirilen öneriler,  boyutsal bir yaklaşımın benimsenmesi,  Klinik görünüme daha uygun olması,  eş tanıyı azaltması  ve ilk üç eksenin birleştirilmesi şeklindedir.  Boyutsal yaklaşımda kişilik farklı özellikleri temsil eden (içedönüklük-dışadönüklük, karşı koyuculuk-cana yakınlık gibi), çok sayıda boyuttan oluşur.  Buna göre her insan bu boyutların her biri üzerinde farklı bir noktada bulunur.  DSM-IV‟te üç kümede birbirinden ayrı 10 adet kişilik bozukluğu tanımlanmaktadır.  DSM-5 alternatif sınıflama tek ve genel bir kişilik bozukluğu tanımı getirmekte ve farklılıkları “tip“ olarak adlandırmaktadır 49