Professional Documents
Culture Documents
itap
G
ize
mli
- T
ara
maB
ird
ost
USA TODAYbestselling author
ost
JENNIFER HAYWARD
ird
Büyük Tutku
B
Francesca Masseria, tanınmış milyarder iş adamı Harrison Grant'ın
yanında işe başladığı ilk gün yanlışlıkla panik düğmesine basmış,
güvenlik görevlilerinin patronunu kelepçelemesine neden olmuştu!
ma
Aslında işinde çok iyiydi ama Harrison'ın gizemli karizması karşısında
şaşkına dönmüştü.
Harrison ise çok öfkelenmişti. Halletmesi gereken çok ciddi meseleler
ara
varken, yeni asistanının güzelliğiyle dikkatini dağıtmasını istemiyordu.
Onu işten atabilirdi ama Francesca gerçekten çok iyi iş çıkarıyor, ilk
karşılaşmalarında yaşanan felaketi telafi ediyordu. Ancak Harrison'ın
-T
ondan istemeye başladığı şeyler Francesca'nın iş tanımında yoktu.
HARLEQUIN
^&sfse££er
www.harlequintr.com
Bandrol Uygulamasına İlişkin Usûl
ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin
5’nci maddesi çerçevesinde bu yayının
bandrol taşıması zorunlu değildir.
Fn/fi/L* J 1.90 TL / Ktbns:I5.90 TL HQN BS 2016/01
ROMANIN KAHRAMANLARI
ost
Francesca Masseria
ird
R om anın kadın kahram anı.
B
Harrison Grant
R om anın erkek kahram anı
Coburn Grant
ma
H arrison’ın kardeşi
Tessa
H arrison’ın eski asistanı
ara
T
Salvatore
Francesca’nın abisi
-
mli
Leonid Aristov
Siberius’un sahibi R us iş adamı
ize
Anton Markovic
pG
Grant Endüstri
H arrison ve C oburn G ran t’in yönettiği büyük otom otiv devi
ita
Siberius
K
etmemişti.
Frankie yüzünü buruşturdu. Rocky’nin akvaryumunda nasıl çır
ize
Ancak Tessa’nın bir süre önce hamile kalması her şeyi bozmuştu.
Harrison, nihayet bulabildiği bu harika asistanı doğum izni nedeniyle
kaybetmek istemiyordu, hatta onun hamile olduğunu kabul etmek bile
istememişti. Frankie iş dünyasında bunun normal olduğunu, hatta do
ğum sancısı çekerken çalışmaya devam eden kadın C EO ’lar olduğunu
biliyordu.
O böyle bir şey yaşam ak istem iyordu. G ünün birinde bir yuva ku
racak, çocuklarını kendisi büyütecek, onlara gözü gibi bakacaktı. M as
seria aile lokantasını işleten ve çocukları m asalara servis yapabildiği
ost
anda onları lokantada çalıştırm aya başlayan annesiyle babası gibi de
ir d
d avranm ayacaktı.
N ihayet T essa patronunu ikna etm eyi başarm ış, o doğum iznine ay
B
rıldığında altı aylığına yerine geçecek birini bulm ak için elem an arayı
şına başlam ıştı. A ncak tam m ülâkatlara başlayacağı sırada, hem de
H arrison, Hong K o ng’da iş gezisindeyken T e ssa’mn erken doğum san
cıları tutm uş, F rankie’nin patronu C oburn, kardeşinin asistanı olm adan
ma
idare edem eyeceğini düşünerek F rankie’yi ona gönderm işti.
“Bu senin için iyi bir fırsat dem işti,” F ran k ie’ye. "A ltı ay Harri-
so n ’ın yanında kalırsan bakış açın değişir.”
ara
Y a da H arrison G rant’ın ezip geçtiklerinden birisi olacaktı Frankie.
D um anlı göz m akyajı yapacak kadar büyüdüğü bir yaşta, arkadaşı Ol-
T
g a ’nın babasını M anhattan’daki ofisini ziyaret ettiğinden beri, üst d ü
zey bir yöneticinin asistanı olm anın hayalini kurm uştu Frankie. Şık
ofislerde, şık kıyafetler giym ek, birbirinden güçlü insanların arasında
li -
olm ak Frankie için rüya gibi bir şeydi. A ltı aydır işine dört elle sarıl
m ış, var gücüyle çalışıyordu. C oburn, m asm avi gözleri ve çekici gü
lüm sem esiyle her kadının aklını başından alabilecek bir kadındı am a
p
ost
hedeften çok da uzakta değildi. F ran k ie’nin babası, H arriso n’ın iş d ü n
yasında çok etkili olduğunu ve başkan seçilebileceğini söylüyordu.
ir d
Böyle olursa C oburn CEO olur, Frankie de yükselebileceği en üst
düzeye erişm iş olurdu. A ncak H arrison yirm i dört saat sonra H ong
B
K o ng’tan dönm eden önce F rankie’nin, m asasının üzerine yığılm ış olan
işleri halletm esi gerekiyordu. H arrison G ran t’e, en az T essa kadar m ü
kem m el bir asistan olduğunu kanıtlam alıydı.
M asasının üzerindeki dosya yığınına göz gezdirdi. G rant E ndüstri,
ma
otom obil yedek parçaları üreten R us, Siberius şirketiyle b ir anlaşm a
im zalam ak üzereydi. T essa, hastaneye giderken bunun çok önem li
ara
olduğunu, H arrison’ın anlaşm adaki pazarlık noktalarına destek olm ası
için ondan istediği arka plan araştırm asını bitirm esine az kaldığını an
latm ıştı.
T
Frankie dosyaya göz atınca onu hayli uzun bir gecenin beklediğini
anladı. T essa’nm çekm ecesinde yem ek sipariş edebileceği birkaç yerin
li -
getirdi, onun yalnız çalıştığını görünce gece boyu onu yoklam aya g ele
ceğini söyleyerek gitti. ,
ize
birlikte m asanın üstüne koydu. Tam yem eğini yem eye başlıyordu ki
sipariş paketine çatal konm adığını fark etti, gidip bir yerden çatal b u l
m alıydı.
itap
gerekti. N ihayet sol taraftaki ayakkabısını görm üştü, uzanıp onu aldık
tan sonra İkincisine bakıyordu ki soğuk ve tok bir ses duydu.
“Bunun hoşuna gideceğini düşünm em iştim G eoffrey. Senin gibi in
sanlara iş yapm aları için para ödüyorum , stratejik düşünceleri için d e
ğ il”
H arrison G rant. A m an Tanrım . N eden bu akşam dönm üş?
Frankie telaşla doğrulm ak isteyince kafasını var gücüyle m asif m a
saya çarptı. R esm en gözlerinin önünde uçuşan yıldızlan sayarken elin
ost
den ayakkabısını düşürdü, bir küfür savurarak, zonklayan başını elleri
nin arasına aldı.
ird
Ses yakınlaşm ıştı. “G eoffrey, seni sonra arayacağım .”
Frankie, güçlü erkek ellerinin sandalyesini m asadan itip çenesini
B
kaldırdığını hayal m eyal fark etti. Sonra aynı eller, kendi ellerini ba
şından çekip nazikçe kafatasını yokladı. H arrison G ran t’le ilk karşı
laşm asında akim ın başına olm ası iyi olurdu am a F ran k ie’nin görüşü
bile bulanıklaşm ıştı. H arrison G ran t’in siyah bir trençkotla koyu gri bir
ma
takım elbise giydiğini, şık gözlüğünün ardından ona büyük b ir dikkatle
baktığını fark edebiliyordu sadece.
ara
H arrison telefonunu m asanın üstüne koydu, F rankie’nin başındaki
şişliği yokladı. “M asanın altında ne arıyordun?”
“A yakkabılarım ı,” diye m ırıldandı Frankie. N ihayet kendine gel
-T
m eye başlam ıştı. D erin derin nefes aldıktan sonra H arrison G ran t’i
d aha yakından inceledi. Sim siyah, keskin bakışlı gözlerinin yanı sıra
çok düzgün bir burnu ve biçim li dudakları vardı H arrison’ın, ayrıca
m uhteşem kokuyordu.
mli
ost
A dam lar bakışlarını H arrison’dan ayırm ıyorlardı. Frankie refleksif
olarak ellerini havaya kaldırdı. H arrison ise güvenlik görevlilerinin
ird
em rine uym adığı gibi ellerini m asanın üzerine koydu, doğruldu.
“E ller havaya dedim ,” diye hom urdandı görevlilerden biri, silahını
B
H arrison’a doğru sallayarak. “H em en.”
Frankie, patronunun ellerini yavaşça havaya kaldırm asını izledi.
H arrison sakin davransa da hiç tekin durm uyordu, siyah gözlerinde
tehlikeli pırıltılar vardı. A dam lar da bunu fark etm iş olm alıydılar onu
ma
dikkatle süzdüler. “Ellerini arkaya götür.”
C EO ağzını açtı. “B e n c e ...”
ara
“ Ellerini arkaya götür!”
Patronu ellerini arkaya götürdü, yüzünden bir bulut geçm işti sanki.
O na yakın duran, eli silahlı güvenlik görevlisi C E O ’yu dikkatle çevir
-T
dikten sonra bileklerini arkadan kelepçeledi.
Am an Tanrım . Frankie, adam ların G rant E nd ü stri’nin güvenlik gö
revlileri olduğunu yeni fark ediyordu. Ö yleyse H arrison G ran t’i neden
mli
kelepçelem işlerdi?
Silahlı görevli, F rankie’ye parm ağıyla işaret etti. “ Şuraya geç, hay
di.”
ize
ost
“A rabam ı aşağıdaki park yerine bırakıp arka taraftaki asansörü kul
landım .”
ird
“Fotoğraflarınızdakine benzem iyorsunuz.”
Frankie artık çığlık atm ak istiyordu am a kendini tuttu. C E O ’nun
B
gözlerinde pırıltı sönm üştü. “ Bu kadın her kim se, doğruyu söylüyor,”
dedi H arrison. “En son vesikalık fotoğraf çekim inden sonra gözlük
takm aya başladım .”
“K im liğiniz var m ı?”
ma
Patronu göğüs cebini işaret etti. “Ön cebim de.”
G üvenlikçi, H arrison’ın cebindeki cüzdanı aldı, kim liğe görünce
bem beyaz oldu. ara
“K arışıklık için özür dileriz,” diyerek cüzdanı yerine koydu adam.
“İkinizi birlikte görünce, b ir de m asanın üzerinde şarap ve kadeh vardı,
-T
durum u yanlış anladık.”
Frankie, Pinot G rigio şişesine baktı, kendisini berbat hissediyordu.
A dam lar şarapla birlikte H arriso n ’ın ona doğru eğildiğini görünce d u
rum un çığırından çıkm ış bir randevu olduğu sonucuna varm ışlardı.
mli
ost
di içinden Frankie.
“N e duyduğunu bilm iyorum am a ben bir canavar değilim . A nladı
ird
ğım kadarıyla, T essa’nın doğum izninde birisi bulunana dek seninle
çalışacağız.”
B
“A slında C oburn, tüm izin süresi boyunca benim çalışm am ı istedi.”
H arrison gözlerini kısarak onu süzdü. “K endisi sen olm adan ne ya
pacakm ış bu altı ay boyunca?"
“İdare edecektir, kim se yeri doldurulam az değildir.”
ma
“T essa öyledir.”
Frankie bir an sindi. H arrison onu b ir süre süzdükten sonra, “U yu
ara
m am gerekiyor," dedi. “Y em eğini ve şarabı evine götür, biraz dinlen,
yarın sabah konuşuruz bunları.”
-T
“B enim burada b ira z ...”
H arrison elini kaldırarak onu susturdu. “On altı saattir yoldayım ,
ofisim e geldiğim anda yeri doldurulam az asistanım ın, çok önem li bir iş
anlaşm asının ortasında bulunduğum sırada doğum yaptığını öğrendim .
mli
dilim leri yüzünden isyan ediyor. Şu anda bana tek iyi gelecek şey sağ
lam bir içki ve kendi yatağım da derin bir uyku olur. Bu yüzden, eğer
G
ost
“E lbette.”
K orkunç patronu kendi odasında çantasını toparlarken Frankie ona
ird
gittiğini haber verdi. H arrison dalgın b ir şekilde ona iyi geceler dileyip
eve taksiyle gitm esini söyledi.
B
Frankie bitkin bir şekilde eve vardığında, başındaki ağrı için iki ağ
rı kesici içti, ofisten getirdiği yem ek paketindekileri ısıtıp yarısını yedi,
sonra sıcak bir banyo yaptı. .
Başım yastığa yeni koym uştu ki cep telefonu çaldı. K aşlarını çata
ma
rak telefona uzandı. T anım adığı bir num araydı. N eredeyse kapatıyordu
am a karşı tarafın onu yeniden arayıp uyandırabileceğini düşünerek
cevap verdi. ara
“Francesca,” dedi uykulu bir sesle.
-T
“B aşındaki şişliğin seni öldürm ediğinden em in olm ak istem iştim .”
Frankie, H arrison G ran t’ın tok sesini duyunca bir anda ayılıp doğ
ruldu. Bu adam cep telefonunun num arasını nereden bulm uş olabilirdi?
Sonra aklına şirket içi telefon rehberi geldi, evet, o rehberden bulm uş
mli
olm alıydı.
“ Senin için endişelendim ,” dedi H arrison. “Seni bir hastaneye gön
derm em gerekirdi aslında.”
ize
“İyiyim ben.” Sesinde o buz gibi tını olm adığı zam an H arrison
G ran t’ın sesi, F ran k ie’nin telefonda duyduğu en seksi sesti.
pG
“Y alnız m ı yaşıyorsun?”
K
ost
“G üzel. Sabah görüşürüz o halde.”
Frankie iyi geceler diledikten sonra telefonu kapattı. Başını yastığa
ird
bıraktı, ahşap penceresinden giren esintiyle serinlem eye çalıştı. H arri
son G rant bu akşam olanlardan sonra yeni asistanının ha d safhada s a f
B
olduğuna karar verm işti herhalde. Frankie onun kendisini yanında tuta
cağını hiç sanm ıyordu.
ma
ara
-T
mli
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
ara
-İK İN C İ BÖLÜM -
-T
H a R R IS O N ’in ağzı kupkuru olm uştu. V ücudu, m üthiş bir bek
lentiyle yay gibi gerilm işti. G üzel esm er kadın yum uşak, şehvetli bal
dırlarıyla ona sürtünerek kucağına oturdu. Siyah dantel çorapları ve
mli
jartiyeri ortaya çıkınca H arrison’ın dam arlarındaki kan hızlı hızlı ak
m aya başlam ıştı. Bu kadına derhal sahip olm ak zorundaydı.
ize
K adın eğilip onu öperken uzun, yum uşacık siyah saçları H arri
so n ’ın yüzüne sürünüyordu. H arrison gözlerini açm adan onun dantel
pG
H arrison oturduğu yerde iki büklüm olm uş, tüm vücudu ter içinde
K
kalm ıştı. D erken ofiste, m üthiş bir esm erle birlikte olm adığını, yata
ğında yattığını anladı. Büyük b ir hayal kırıklığı hissetm işti, hâlâ o k a
dını arzuluyordu. V ücudu arzuyla kıvranıyordu.
Sonra esm er kadının yeni asistanı olduğunu idrak etti.
A ğır bir küfür savurarak yataktan kalktı. T am am en uygunsuz bir
rüya görm üştü, cinsel hayatıyla iş hayatını her zam an kesin olarak b ir
birinden ayırırdı H arrison. A kşam ki m acera dengesini bozm uş olm a
lıydı. Z onklayan şakaklarını ovuşturdu.
N orm al insanların günde en az altı saat uyum ası gerekirdi am a Har-
ost
riso n ’a norm al denem ezdi; sürekli çalışm aya program lanm ış bir iş
m akinesi gibiydi o.
ird
Ç abucak kendisine kahve yaptı. K ahvesini yudum larken gazetelere
göz atm ak istedi am a zihnini toparlayam ıyordu, aklı hâlâ rüyasındaydı.
B
B inada bulunan spor salonuna giderken kararını verm işti, o kadın asis
tanı olam azdı. C oburn’la konuşacaktı meseleyi.
O fisine varm asından çok kısa bir süre sonra C oburn yanına geldi,
sinir bozucu derecede dinç görünüyordu. İkisi de spor yaparlardı am a
ma
yaklaşım ları çok farklıydı. H arrison, ellisinde kalp problem i yaşam a
mak için spor yapm aya çalışırdı, C oburn içinse spor bir yaşam biçi
ara
m iydi. D ağa tırm anır, A vrupa’da bisiklet yarışlarına katılırdı. Bunun
sonucu olarak kadınların başını döndüren bir fiziğe sahipti am a ne za
m an, nerede, ne yaptığı belli olm azdı. Eski karısı onun hem hayatını
-T
m ahvetm iş hem de çok iyi gelm işti. A ncak uzun zam an önce bu konu
nun bir daha açılm am asına karar verm işlerdi, bu yüzden H arrison d o ğ
rudan asıl konuya girdi.
“Ne kadar yüce gönüllüsün, Francesca M asseria’yı bana ödünç
mli
K ardeşi alınm ış num arası yaparak ona baktı. “ H iç. Ç ok cazip gelse
de. E ğer Tanrı m ükem m el bir kadın yaratıp dünyaya gönderm iş olsay
dı bu, o m ükem m el bacaklarıyla Frankie olurdu.”
itap
“Y ıllarca iyi bir asistan bulam adığın için yakınıp durdun, şim di tam
iyi birini bulduktan sonra onu bana veriyorsun. N eden?"
“K endim i korum ak için. F rankie’nin bana tutulduğunu fark ettim .
Elbette bunu itiraf etm iyor am a kendim izi yatakta bulm am ız an m ese-
lesiydi. B ense bunu istem iyorum çünkü onun asistanım olm asını tercih
ediyorum .” C oburn om uz silkti. “Bu yüzden onu altı aylığına H arrison
okuluna gönderm eye karar verdim , onu hizaya sokarsın sen. Bu arada
benim de hayatım a başka birisi girm iş olu r zaten. A ltı ay sonra Frankie
ost
tekrar yanım da çalışm aya başladığında eskisinden dc iyi o lur.”
“İnsan K aynakları D epartm anı bu söylediklerinin dörtte birini d u
ird
yacak olsa seni işten kovm am gerekir, biliyorsun değil m i?”
C oburn elini kaldırdı. “B öylece ben de em ekli olup güney İtalya’ya
B
yerleşir, hisselerim i oradan idare ederim . B ana uyar.”
H arrison sinirlenm em eye çalıştı. “Y eterince deneyim li değil.”
“F rankie’den söz ediyoruz. T anışana kadar bekle.”
“Francesca,” diye tekrar düzeltti H arrison. “D ün gece tanıştık.”
ma
“N asıl? D aha yeni gelm edin m i sen?”
“O fiste m esaiye kalm ış. T essa’nın ani gidişini yum uşatm aya çalışı
ara
yor gibiydi. B en de bir dosya alm ak için uğram ıştım .”
“T am am en senin hatan,” dedi C oburn. “T essa’nın gideceği aylar
öncesinden belliydi am a bir şey yapm adın.”
T
H arrison, m uhteşem asistanı olm adan ne yapacağını bilem ediği için
böyle bir şey hiç olm ayacakm ış gibi davranm ıştı sadece.
“N eyse, bence bu ikim iz için de m ükem m el bir çözüm ,” dedi Co-
-
“R usça m ı?”
“H em de akıcı bir şekilde. A yrıca İtalyanca da biliyor. Sanırım
ize
tı. “Bunu sürdürm ek zorunda değilsin, babam ız çoktan ölüp gitti. M ar-
k o v ic’i alt ettiğini görem ez. Bunu kendin için yapıyorsun H arrison,
onun için değil. Senin de hayatını yaşam an gerek artık.”
H arrison onu duym am ış gibiydi. “Sen uluslararası pazarlarda oy
nam aya devam ederek bize para kazandır olur m u?”
C oburn’un yüzünde onunkine benzer soğuk b ir ifade belirdi. “B ir
gün, kalbinde sıcaklığa yer verm ediğin için koca dünyada yapayalnız
kaldığını göreceksin H arrison am a o zam an kim se aldırm ayacak sana.
ost
Y ine de bunun bir önem i yok senin için, öyle değil m i? Sen intikam ını
al, yeter.”
ird
Harrison kardeşine, ‘sen kendi işine b a k ’ bakışı fırlattı. C oburn bu
nun üzerine ayağa kalktı, kapıdan çıkm ak üzereyken durdu. “İhtiyacın
B
var diye verdim F rankie’yi sana. A m a onun gözünden bir dam la yaş
süzülm esine neden olursan bunun hesabını sorarım . A nladın m ı?”
K ardeşi arkasında pahalı tıraş losyonunun kokusunu bırakarak
odadan çıktı. H arrison duvardaki saate baktı. Saat daha yedi buçuktu
ma
am a şim diden bitm işti. Y aşadığı hayat bitiriyordu onu.
ara
F ra n k ie işe çakı gibi gelm işti. A kvaryum unda yüzm ekte olan
R ocky ’ye göz attı, her şey yolundaydı.
T
Bugün en pahalı takım ını giym işti. Josep h in e’le paylaştığı eve
ödediği kiradan ayırabildiği bütçeyle alabildiği en iyi takım dı bu. A l
dıktan sonra elden geçirm iş, daha iyi bir hale getirm işti. Koyu gri ta
-
kım , siyah saçlarını daha iyi gösteriyordu, üstelik o güne kadar yaptığı
mli
en iyi topuzu yapm ayı başarm ıştı. Sabah asansörde karşılaştığı, m uha
sebeden G eri’nin saçlarına kıskançlıkla bakm ası bunu gösteriyordu.
ize
ost
K endisine bir fincan çay yapıp epo staların ı kontrol etti. T essa, üs
tüne titreyen kocasından fırsat bulabildiği anda o n a akıllı telefonundan
ird
bazı n o tlar gönderm işti.
B
Ö ncelikle epostaların ı kontrol et, acil b ir şey v ar m ı diye
bak. A kıllı telefon u y la evli g ib id ir am a telefonun sesi
korkunçtur, duyunca hav ay a zıplayabilirsin;
T elefon m esajlarım m asanın ü zerindeki pem b e not k âğ ı
ma
da alabilirsin am a ikinci sayfayı k u llan m a, o n a kendisi
yazm ak ister.
ara
Frankie bunda çuvallam ıştı işte. D ün gece H arriso n ’ın notlarını
alırken bütün say falan kullanm ıştı. H em en d ü zeltecekti.
-T
basınla konuşm a.
E ğ er b ir kad ın a çiçek g önderm eni isterse m u tlak a gala
pG
sanm ıyordu.
K
ost
Son o larak , bir konferans görüşm esi yap ıy o rsa asla b ö l
ird
m e. E ğ er m ecbur kalırsan ö nüne b ir not bırak . G ünde en
az beş altı saati böyle geçirir, onu kahvesiz bırak m a. S a
B
d e, K enya filtre kahvesi sever. Ö ğle yem eğini kendisi
ayarlar.
ma
faktan b ir fincan kahve aldı, sessizce H a rriso n ’ın o d asın a g ird i, m asa
sına yaklaştı. H arrison telefon d ay d ı, b ir yandan konu şu y o r b ir yandan
ara
p en cerelerin önünde bir aşağı b ir yukarı yürüyordu. F rankie tam m asa
ya varm ıştı ki H arrison dönüp o n a baktı.
-T
Frankie onun delici bakışları k arşısın d a b ir an afallad ı, eli titredi.
Sıcak kahve kupanın kenarından d ö külerek elini y akm ıştı. F rankie
acıy la inlem em ek için kendisini tu ttu , kupayı telaşla m asaya b ırak tık
tan sonra hem en dışarı çıktı, elini lavaboda soğuk suyun altın a tuttu.
mli
B iraz sonra acı azalm ıştı. Y anan parm ak ların a ilk yardım d o lab ın
dan biraz m erhem sürdükten sonra tek rar H a rriso n ’ın odasına gitti.
ize
ost
“Elini ver bana.”
Frankie önce şaşırdı, sonra H arrison’ın yanık eline baktığını gördü.
ir d
“ B ir şey yok,” diyerek elini hem en m asanın altına gizledi. “M asadaki
kahve izi için özür dilerim , tem izlikçiler b ir şey yapabilir m i, bakaca
B
ğım .”
“M asa yeniden zım paralanıp cilalanabilir.”
Bu çok pahalıya patlardı. Frankie zorlukla yutkundu. “ Bugün önce
likle yapm ak istediğin bir şey var m ı?” '
ma
“H ayır, elini görm ek istiyorum . D erhal.”
Frankie elini m asanın altından çıkarıp uzattı. H arrison elini tuttu,
başparm ağım kızarm ış eklem lerinin üzerinde dolaştırdı. Bu ufacık
ara
dokunuş bile F rankie’nin içini titretm işti.
H arrison içini çekti. “E ğer birlikte çalışacaksak benden korkm ayı
-T
bırakm alısın artık."
H arrison G rant onu kovm uyor m uydu yani?
“Ben korkm uyorum .”
“Y a korkuyorsun ya da rekor sayılabilecek b ir nabzın var.”
mli
“A yağa k alk.”
“E fendim ?”
pG
“A yağa kalk.”
Frankie bir an onu süzdükten sonra b ir yetm iş boyuyla ayağa kalk
tı. T opuklu ayakkabıları da hesaba katıldığında H arrison’la göz göze
gelm işlerdi.
ita
“ B ana bak.”
Frankie başını kaldırdı, H arrison’ın gözlerinin içine baktı.
K
ost
H arrison başını sallayarak onayladı. “B öylesi daha iyi.”
Frankie, H arrison’ın tıraş losyonunun üstüne sindiğini hissediyor
ir d
du. H arrison’ın teninin kokusuyla birleşm iş, büyüleyici b ir kokuydu.
“D ün akşam ın rahatsız edici b ir karşılaşm a olduğunu ben de kabul
B
ediyorum ,” dedi H arrison. “O anları unutalım , sıfırdan başlayalım .”
Frankie onun kelepçelerden değil, aralarındaki anlık çekim den söz
ettiğini anlam ıştı.
B iraz geri çekilerek, “M ükem m el bir fikir,” dedi. “Ben de bu sabah
ma
aynısını düşünüyordum .”
“G üzei. Beş dakika sonra geliyorum , odam a geç, günlük program a
bakarız.”
ara
H arrison gittikten sonra Frankie sandalyesine yığılıp kaldı. Sonra
not defterini ve çayını alarak H arrison’ın odasına geçti. Cecily H argro-
-T
v e’un neden H arrison G rant’la evlenm ediğini anlayam ıyordu. Harrison
hem çok yakışıklıydı hem de çok iyi b ir m izah anlayışı vardı.
Bu sırada telefon çalınca hem en kendi m asasına geçti, telefona
baktı. L eonid A ristov’un asistanı kibirli bir şekilde kendini tanıtınca
mli
ost
Harrison hızla Frankie’ye döndü. “Ne istedi?”
“Aristov önümüzdeki hafta bir toplantı istiyor.”
ird
“Toplantı mı?” Harrison kaşlarını çattı. “Prensip olarak her şeyde
anlaşmıştık. Neden toplantı istiyormuş, sordun mu?”
B
“Sordum ama asistanı bir şey söylemedi. Sadece Aristov’un seninle
mutlaka önümüzdeki hafta görüşmek istediğini söyledi.”
“A jan dam a baktın m ı a c a b a ? ” Harrison, Frankie ye sanki geri ze
ma
kâlıymış gibi bakmıştı. “Bu anlaşmanın önümüzdeki ay tamamlanmış
olması gerekiyor Bayan Masseria. Sırf Leonid Aristov öyle istiyor diye
dünyayı dolaşacak değilim.” ara
“Elbette öyle bir şey yap demiyorum. Sadece kadın çok kabaydı,
telefonu yüzüme kapattı.”
T
Harrison şaşkınlıkla ona baktı. “Neden?”
“Çok meşgul görünüyordu. Daha fazla bilgi almak için bir şeyler
soruyordum ki telefonu yüzüme kapatıverdi.”
-
“N u m arayı v e r d e d im .”
Frankie masasına gidip, az önce not aldığı numarayı getirdi, Harri-
pG
ost
Frankie dudağını ısırdı, başını tamam anlamında salladı. O gün
Tomasino Giardelli’nin sekseninci yaş günüydü, Frankie kaçırmayı hiç
ird
istemiyordu. Ama işini de kaybetmek istemiyordu.
“Bir şey daha var,” dedi. “Tessa’dan Aristov anlaşması için yap
B
masını istediğin son araştırmaları gözden geçirip düzenliyordum. Senin
ne istediğini elbette anlıyorum ama Coburn her zaman büyük resmi
görmeye çalışmamı söylerdi. Anlayamadığım şey şu, Grant Endüstri,
alt kuruluşlarından birisinin tıpatıp aynısı olan bir firmayı neden alı
ma
yor?”
Harrison’ın yüzü gerildi. Frankie nedense onun bu soruya verecek
ara
bir cevabı olmadığı izlenimi edinmişti.
“Coburn’la iş anlayışımız ve yönetim şeklimiz farklıdır. Coburn in
sanların karar süreçlerine katılmasından hoşlanır. Ben hoşlanmam. Ben
T
insanların on lara söylen en i ya p m a sın ı tercih ederim.”
Frankie yüzüne tokat yemiş gibi sarsılmıştı. “Peki o halde, özel bir
-
ost
E n azından özel uçuşlarda uçağı basacak hava kom andoları yoktu.
ird
B
ma
ara
- T
mli
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
-Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M -
ara
F r A N K IE , çarşam ba akşam ı N ew Jersey ’deki Teterboro H avaa
T
lanına vardığında kendisini H arrison G ran t’la on beş raunt dövüşm üş
Rocky B alboa gibi hissediyordu. B ir h afta boyunca aralıksız çalışm ış
lardı. H arrison, Leonid A ristov’un asistanından gelen telefondan sonra
-
mam ası için her şeyi üzerinden defalarca geçm elerini istem işti.
Frankie artık yorgunluktan bitm iş durum daydı. İşin kötüsü uçakta
uyuyam azdı da.
ize
bu kadar önem sediğini anlam aya çalışıyordu hâlâ. Bunu daha önce de
epey düşünm üştü am a sonuçta ona işini yapm ası için para ödeniyordu,
bir şey sorm adan çalışm aya devam etm işti.
H arrison, uçağın yanında kır saçlı bir adam la konuşuyordu. Frankie
ita
ost
le atletik ve çok çekici bir üniversite hocasına benziyordu.
Senatör, H arrison’ın sırtına dostça vurduktan sonra G rant Endüstri
ird
jetinin arkasında bekleyen uçağa geçti. Harrison da Frankie’nin yanına
geldi. “ H azır m ısın?”
B
“O labildiğim kadar,” dedi Frankie neşeyle.
“O kadar mı kötüydüm ?”
Frankie dilini tutm ası gereken zam anları bilirdi. “Sadece pek ıyı bir
ma
uçak yolcusu sayılm am . Şunu bir an önce atlatm ak istiyorum.
“Pilota kokpitin kapılarını kilitlem esini söyleyeyim m i?”
“Kahve kazasından başka bir sakarlığım olmadı biliyorsun.”
ara
“Ben yine de tetikteyim . M utlaka duym uşsundur, uçak istatistiksel
o larak en g üvenli u laşım aracıdır. O tobanda daha çok korkm alısın.
T
“O tobanda da korkuyorum zaten. U çm a korkusu m antıklı değil, bi
liyorum ,” diyerek uçağın m erdivenlerini tırm anm aya başladı Frankie.
“O ysa ben senin bir şeye kalkışm adan önce ölçüp tartan, m antıklı
-
kardın, senden m em nun kaldım . Bir soru sorm a hakkın var. Cevapla-ı
m ak için elim den geleni yapacağım .
Harrison bunu söyledikten sonra, Frankie cevap verem eden yanın
dan geçti, uçağa girdi. U çak çok küçük görünüyordu. Frankie, MeksİJ
ka ’ya son gidişinde yakalandığı gibi bir fırtınaya yakalanırlarsa atlata-
m ayacaklarını düşündü.
H arrison’la karşılıklı oturm uşlardı. Frankie hem en yerine büzüldü.
“R ahat ol,” dedi H arrison di/, üstü bilgisayarını çıkarırken. “H aya
ost
tının en rahat yolculuğu olacak, inan bana."
“ Şimdi uğursuzluk getiriyorsun işte,” dedi Frankie. Cep telefonunu
ird
çıkarıp kapattı.
“Kapatm an gerekm ez, istediğin zam an internete bağlanabilirsin,”
B
dedi Harrison.
Elbette ya! B orsaya bağlanm ak varken değerli dakikalarını neden
kaybedeceklerdi? Ya da değerli m etallerin fiyatını öğrenm ek varken?
Frankie içini çekti, arkasına yaslandı. H arrison’ın bilgisayarının pilinin
ma
bitm esini diliyordu sadece.
Telefonunun mesaj sesiyle irkildi. Danny m esaj atm ıştı, Tom asi-
ara
n o ’nun doğum günü partisini o düzenliyordu.
Frankie kaşlarını çatarak saatine baktı. Bir saat önce varmış olması
gerekiyordu pastanın. Kardeşi unutm uş olam azdı herhalde.
-
mli
Frankie bir an onun ne dediğini anlam aya çalıştı. “Ah, hayır, öyle
bir şey değil. Abim . Düzenlediğim bir doğum günü partisine bir pasta
götürmesi gerekiyordu, gecikm iş.”
“Doğum günü partisi mi düzenliyordun?”
“Evet, kilisede.” Uçağın m otorları çalışm ıştı. “Çarşam ba geceleri
yaşlılar için tombala partisi düzenlerim. On sekiz yaşımdan beri yapı
yorum bunu. Bugün seksen yaşına basacak olan Tomasino Giardelli, i
büyükbabam gibidir, bu yüzden bir parti düzenlemeye karar verdik. ■
ost
Annem, Tomasino için özel tiramisu pastasını yapmıştı. Eğer Salvatore '
parti bitmeden pastayı yetiştirebilirse Tomasino bayılırdı.”
ir d
“Salvatore?” ;
“Abim.”
B
“Doğum günü partisini kaçırmana üzüldüm.”
“Bilmiyordun.”
“Sormadım.” .
Frankie nasıl cevap vereceğini bilemediği için ellerini kucağında
ma
kavuşturup sustu.
“Gerçekten her çarşamba yaşlılara tombala mı oynatıyorsun?”
ara
“Ailece yaparız bunu. Annemle babam için çevremize yardım et
mek çok önemlidir.” |
“Coburn, Brooklyn'de bir lokantanız olduğunu söylemişti.” |
-T
“Evet, ben de servis yapmak için dünyaya getirilmiş altı kardeşin j
en küçüğüyüm.” |
“Tombala turnuvası düzenlemek yerine birileriyle çıkman gerek- ,
mez mi? Manhattan’ın bekârlar dünyasında?” J
mli
“Sen yapmıyorsun.”
“Doğru,” dedi Harrison. “O kaba adamı bir kenara bırakacak olur
san, hayatında gerçekten bir adam olmalı. Yalnız kalmak için fazla
çekicisin.”
“Önümüzdeki birkaç için sadece işime odaklanacağım.” f
Harrison omuz silkti. “Güzel. Çünkü vaktini kardeşimle harcamanı
istemem Francesca. Çok çekici bir kişiliği vardır ama kesinlikle erkek
arkadaş olacak bir niteliği yoktur.”
ost
Erkek arkadaş niteliği mi? Bu nereden çıkmıştı şimdi? “Coburn
böyle mi düşünüyor? Ona âşık olduğumu falan mı sanıyor?” Sadece
ir d
son zamanlarda patronunun bir iki flörtöz gülümsemesine karşılık
vermişti, o kadar. Sonuçta o da bir insandı.
B
“Seni temin ederim, yok öyle bir şey.’'
Harrison elini kaldırdı hemen. “ Sadece dostça bir tavsiye. Buna
daha önce defalarca tanık oldum.”
Uçak bulutların arasında yükselmişti. Frankie binlerce metre aşağı
ma
daki yeryüzüne bakarken fena oluyordu. Coburn bu yüzden mi onu
H arrison’a kolayca göndermişti? Bu çok yanlıştı.
ara
Dudaklarını büktü. Grant kardeşlerin ikisinin de dağlar kadar egosu
olduğunu görmesi iyi olmuştu. Bu sırada bir bulut kümesinin içinden
geçtiklerini fark edincc koltuğun kenarlarına sıkıca tutundu.
-T
Harrison içini çekti, bilgisayarım kenara bıraktı. “Sen uçmaktan
gerçekten korkuyorsun.”
“Tuhaflıklarımdan birisi işte.”
Harrison gülümsedi. “Rocky hoşuma gidiyor aslında. Sonra şakacı
mli
tuğunu inkâr eder. Bu bir oyundur Francesca, uzun ve kanlı bir savaş
tır. En güçlü insanı bile yıpratır.”
Frankie kaşlarını çattı. Yani Harrison aday olacak mıydı olmayacak
mıydı?
Harrison gülümsedi. “Yani, şu anda sadece Grant Endüstri ve Leo-
nid Aristov’un yarın masaya getirecekleriyle ilgileniyorum.”
Böylece tekrar işe koyuldular. Harrison, Aristov’un en son çekince
lerine yönelik olarak hazırladığı sunumu çıkardı, Frankie’den notlar
ost
almasını istedi. Frankie çalışmayı hiç bu kadar sevinçle karşılamamış
olabilirdi, yerden binlerce metre yukarıda, teneke bir kutu içinde oldu
ird
ğunu düşünmekten kurtulmuştu böylece.
B
A tla n tik Okyanusu üzerinde bir iki saat geçirdikten sonra Harri
son, asistanıyla nihayet gerçek bir iletişim kurmaya başladıklarını his
setmişti. Frankie’nin zekâsından kuşkusu yoktu, geçen hafta onun çok
ma
kıvrak bir zekâsı olduğunu anlamıştı. Ona hareket etme imkânı verdik
çe Frankie son derece akıllıca sorular sorarak onun Leonid Aristov
karşısında daha hazırlıklı olmasını sağlıyordu.
ara
Ruslar onun hep kanayan yarası olmuştu. Aristov sanki bütün koz
lar onun elindeymiş gibi Harrison’la oynamaya çalışıyordu ama bu
-T
doğru değildi. Harrison onun zor durumda olduğunu ve Siberius’u
satmak zorunda olduğunu biliyordu. Aristov yine de Harrison ın haya
tını zorlaştırmak için elinden geleni yapıyordu. Harrison bunun sebebi
ni ertesi günkü toplantıda öğrenmeyi umuyordu.
mli
Bir de, parasının hesabını bilmeyen, parlak bir hayat süren ama ge
ride bıraktıklarına hiç aldırmayan Markovic vardı. Harrison onun ba
ize
ost
Frankie o sırada onlara içki servisi yapan kabin görevlisine, “Ne
kötü havası?” diye sordu irkilerek.
ird
“İleride yıldırım yoğunluğu var. Biraz sarsılabiliriz ama merak et
meyin. Kaptan pilotumuz çok iyidir.”
B
Frankie yüzü yemyeşil olarak kemerini çözdü.
Harrison, “İyi misin?” diye sordu hemen.
“Sadece pilotun söylediğini yapacağım.”
Geri geldiğinde Frankie bembeyazdı. A ristov’un sunumu üzerinde
ma
çalışmaya devam ettiler. Kaptan kemerlerin bağlanmasını istedikten bir
süre sonra uçak sallanmaya başladı. Frankie bilgisayar ekranına baka
ara
rak konuşmayı sürdürdü.
“İstersen bırakabiliriz,” diyecek oldu Harrison. “F ırtına...”
“Anlatmaya devam et,” dedi Frankie telaşla. Koltuğun kenarlarını
-T
ost
“Salı günleri konuşuyorlar onları.”
“B en de salı dem iştim .”
ird
“H ayır, çarşam ba dedin.” H arrison, F ran k ie'n in açıp bakmadığı
dosyadan bir takvim çıkardı. “B ak.”
B
Frankie toplantı takvim ini inceledi am a sanki boşluğa bakıyor gi
biydi. “A nladım .” Sonra içini çekti, dirseklerini m asaya dayadıktan
sonra gözlerini ovuşturdu. “Ç ok üzgünüm . B irden zihnim bulandı.
H arrison kendisini suçlu hissetti. “Y orulm uş olm alısın. Ç ok yoğun
ma
b ir haftaydı.”
“E vet am a b u ...” Frankie avuçlarını şakaklarına bastırdı. “ Sanırım
biraz uzanm am gerek.”
ara
H arrison, F rankie’nin ellerini yüzünden çekti. “İyi m isin?”
“İyiyim . Sadece kız kardeşim in türbülans için verdiği ilacı içm iş
-T
tim . O da b e n i...”
“İlaç nerede?”
“Ç antam da.”
H arrison hem en çantayı açtı, ilacı çıkarıp etiketine baktı, sakinleşti
mli
“K aç tane içtin?”
“Sadece bir tane içtim am a sersem gibiyim şu anda.”
“Etkisi saatlerce sürer. U zanm an gerek,” dedi H arrison. Sonra
F rankie’nin kem erini çözerek kucağına aldı, arkadaki ufak kabine yö
ita
neldi. Bu sırada uçak sarsılm aya devam ettiği için dengesini güçlükle
koruyordu. Francesca korkuyla kolunu sım sıkı tutm uş, titriyordu.
K
N ihayet F rancesca’yı yatağa bırakm ıştı ki uçak bir anda derin bir
boşluğa düştü. Francesca korkuyla b ir çığlık atarken H arrison onun
üstüne düşer gibi oldu. “Y utkun,” dedi Francesca ya hem en.
“B u korkunç bir şey! Sakın yanım dan ayrılm a!”
“Şu anda kalam am ,” dedi H arrison oval pencereden ileride, simsi-
yah gökyüzünde çatallanan şim şeklere bakarken. F rancesca’yı yatağa
iyice itm ek istedi am a Francesca onu kolundan tutm uş, “L ütfen,” diye
m ırıldanıyordu korkuyla.
ost
H arrison, çaresiz, Francesca’nın yanm a çöktü, kollarını ona sardı.
Francesca portakal çiçeği ve m asum iyet kokuyordu. Birkaç dakika
ird
sonra uçağın sarsıntıları durdu, Francesca da titrem iyordu artık. H arri
son en son ne zam an bir kadına böyle sarıldığını hatırlam aya çalıştı.
B
H erhalde, yedi yıl önce, Susanna onu terk ettiği sıralarda olm alıydı.
Ayağa kalktı. Francesca hem en gözlerini açıp ona bakm ıştı.
“G eçti artık,” dedi H arrison.
Francesca tekrar kıvrılıp yatarken H arrison kabinden çıktı. Yerine
ma
döndüğünde, dışarıdaki fırtınaya baktı yeniden. Bunun kötü bir fikir
olduğunu biliyordu. H er an daha da kötüleşiyordu.
ara
-T
mli
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
]
ara
~ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ~ j
-T
F r a n k i e bir şeylerin yolunda gitmediği hissiyle uyandı. Başı '
ağırlaşmıştı, çok parlak bir ışık vardı. Gözlerini daha sıkı yummaya
uğraştı.
Tuhaf bir ses vardı. Kaldırım taşlarını mı değiştiriyorlardı yine?
mli
Birden gözlerini açtı. Parlak gün ışığı, ufak oval pencerelerden süzülü
yordu içeri. Yatak odasında değildi. Grant Endüstri’nin jetiyle Lond
ize
hatırlamıştı. Yüzü kıpkırmızı oldu. Tessa asla böyle bir duruma düş- i
mezdi. Muhtemelen en korkunç uçak kazasında bile soğukkanlı kalırdı.
Yataktan fırladı, üstünü başını düzeltmeye çalıştı. Üstündekileri
tamamen değiştirip makyaj yapmadığı sürece fark eden bir şey olm a
yacağına karar verince ana kabine geçti.
Harrison mavi keten gömleği, kravatı ve ütülü pantolonuyla tiril ti
ril görünüyordu. Ceketini de yanındaki koltuğun sırtına atmıştı. Leonid
Aristov’la kapışmaya hazırdı.
ost
Başını kaldırıp Frankie’ye baktı. “Daha iyi misin?”
Frankie başıyla onayladı. “Dün akşam için özür dilerim. İlacın beni
ird
böyle etkileyeceği aklıma gelmemişti hiç.”
“Boş ver. Berbat bir fırtınaydı.” Harrison saatine baktı. “Bir saat
B
içinde inmiş oluruz. Duş alıp üstünü değiştirmek istiyorsan şimdi yap.”
Frankie başını tamam der gibi salladı. H arrison'a aslında dün ak
şamki gibi birisi olmadığını anlatmak istiyordu çaresizce ama Harrison
önündeki rapora gömülmüştü. Ayrıca, Harrison’ın sözlerden çok dav
ma
ranışlara önem verdiğini biliyordu Frankie.
Tekrar diğer kabine döndü, duşa girdi. Yine o harika asistan ola
ara
caktı. Bunu yapabilirdi.
-T
K a z a s ız belasız Londra’ya inmeyi başarmışlardı. Havaalanında
onları karşılayan arabayla Chatsfield’a geçtiler. Otel lüksün ve konfo
run bir markası gibiydi, her şey pırıl pırıldı ama Harrison sadece ertesi
günkü toplantıyı düşünebiliyordu.
mli
ti.
G
ost
varlıkları yeniden düzenleyeceğini söylem işti.
B irden aklına bir şey geldi. A ristov onun gerçek niyetini anlam ış
ird
olabilir miydi? S iberius’u satın alm anın aslında sadece, babasını öldü
ren adam ı m ahvetm e yolunda bir adım olduğunu anlam ış mıydı yoksa?
B
Bu m üm kün değildi. A nton M arkovic’in otom otiv im paratorluğunu j
sürdürm esini sağlayan firm aları ve kanalları birer birer ele geçirirken ş
çok dikkatli davranıyordu, hiçbir şekilde onunla b ir bağlantısı kurula
m azdı bu alım ların. A kıllıca bir iş stratejisi yürütm ek için bir iki alımı
ma
herkese duyurm uştu, o kadar. ;
Siberius, A nton M ark o v ic’in son yaşam kanallarından birisiydi \
ara
am a A ristov bunu bilem ezdi. H arrison şakaklarını ovdu. E ğer Sibe-
riu s’u alm ayı başaram azsa M arkovic üretim e devam eder ve H arri- ;
so n ’ın bütün planları suya düşerdi.
-T
B una asla izin verem ezdi. Hayatı pahasına buna engel olacaktı. :
Y ine o korkunç geceye dönm üştü. Ertesi gün babasının valilik için
aday olduğu duyurulacaktı. H arrison eve gittiğinde tu h af bir sessizlik ,
karşılam ıştı onu. Sanki çok kötü b ir şeyler olm uş gibi tekinsiz b ir at- |
mli
gerekiyordu. 1
T am o anda Francesca içeri girdi. H arriso n ’ın yüzünden b ir terslik 1
K
ost
için son bir girişim de bulunabilirdi.
“Ü stüne bir şeyler al, bir partiye katılıyoruz,” dedi F rancesca’ya.
ird
B
ma
ara
-T
mli
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
ara
-B E Ş İN C İ BÖLÜ M ~
-T
F r A N K IE , ayak bilek lerin e dolan an , hay atın d a aldığı en pahalı
elbiseden on k at-p ah alı o lan elbiseyi g iy d ik ten ve C hatsfield k u afö r
ekibi saçını ve m akyajını tam am ladıktan sonra ay n ad a ken d isin e baktı.
K arşısındaki bam b aşk a b ir k adındı, k esinlikle bildiği F rancesca
mli
“H erkes o rad a olacak hayatım , sıradan olam azsın ,” dem işti kadın.
O ysa Frankie hayatı boyunca hep sıradan olm uştu. E v et, v ü cu t h a t
pG
ları düzg ündü, erk ek ler bunu ona hep söylem işti am a yine de g ö zleri,
kız kardeşlerininki gibi çarpıcı b ir m avi d eğ il, griydi. N e de doktor,
p sikolog, kim ya m ühendisi ya da iş k ad ın ıy d ı. Sadece an n esin in , k im
senin sakinleştirem ediği b ir m üşteriyi sakinleştirm e gö rev in i verdiği
ita
kızıydı. N o tlan çok yüksek olm adığı için annesiyle b abası onun lo k an
tad a çalışm aya devam etm esini istem işlerdi am a F rankie bunu kabul
K
etm em işti. B aşka birisi olm ak istiyordu o. G ran t E n d ü stri’de çalışm aya
başladığı anda başka birisi olm aya başladığını hissetm işti.
A ynada tekrar baktı kendisine. S atıcının söylediğine göre g ö zleri
nin rengine çok uyan dum an m avisi elb ise vücudunu tam am en sarıyor
du am a kum aşı o kadar kaliteli ve özeldi ki, basit d eğil, çok havalı d u
ruyordu. E lb isen in , kürek kem iklerini ve sırtının b ü y ü k b ir kısm ını
açık ta bırakan kesim i de çok zarifti. H arriso n ’ın k red i kartı sayesin-
d eydi bu.
ost
K apı çalındı. H arrison gelm işti. F rankie şalını o m u zu n a atıp kapıyı
açtı. B ir an nefesi kesildi. H arrison sm okini içinde akıl alm az derecede
ird
yakışıklı ve çekici duruyordu.
F rankie on a hayranlıkla bak ark en H arrison d a b akışlarım ondan
B
alam am ıştı. B öylece birkaç saniye, k alakaldılar. H a rriso n ’ın b ak ışla
rından belli olan b eğenisi, F ran k ie’nin ayaklarını y erden kesm işti san
ki.
H arrison boğazını tem izledi. “ Ç ok güzel g ö rü n ü y o rsu n .”
ma
Sakın, dedi F rankie kendi k endine. O senin p a tro n u n . Ş im d i se rin
kanlı ve ço k düzgün davranm ak zorundasın.
ara
“U m arım fazla abartılı olm am ıştır,” dedi olağan b ir şekilde. “ Satıcı
ço k uygun olduğunu söyledi.”
“K esinlikle fazla değil.” H arrison başka b ir şey d ah a söyley ecek
-T
m ızı tuğlalı, m uhteşem bir bina çıkm ıştı. F rankie b ir yerlerde m alikâ
nede elli iki yatak odası, on sekiz banyo b ulunduğunu okum uştu. B i
G
ost
M alikânenin önünde durduklarında bir vale kapıyı açarak, “G vidon
E v i’ne hoş geldiniz,” dedi.
ird
Paparazziler fotoğraf çekm eye uğraşırken H arrison, F ran k ie’ye
eğildi. “G vidon E vi?”
B
Frankie, onun koluna girerek dengeli bir şekilde araçtan inm eye ça
lışırken, “G vidon, bir R us m asalında ism i geçen bir prens. A nlaşılan
L eonid R us m asallarına bayılıyor.” ,
“N ereden biliyorsun?”
ma
“A raştırm am ı yaptım ,” dedi Frankie. Bu sırada kırm ızı halıda yü
rüm eye başlam ışlardı.
ara
H arrison dikkatle onu süzdü. “Ö yleyse, şim diki sevgilisi Juliana
R ossellini’nin L ondra’nın en önem li m üzayede salonlarından birinin
başında olduğunu da biliyorsundur.”
T
Frankie elbette biliyordu am a takılıp düşm em ek için bütün d ikkati
ni adım larına verm işti.
-
lar terasta, onlar gibi form al giyinm işti am a bazıları da havuz başında,
ita
H arrison ona tuhaf bir ifadeyle baktı. “Elbiseyle gelm en senin için
daha güvenli olm uş bence.”
A ralanndaki elektrik hissedilm eyecek gibi değildi. Bu haksızlık,
dedi Frankie bakışlarıyla. H ani kurallara uyuyorduk?
Bunu sen istedin, diye karşılık verdi H arrison aynı şekilde. D ürüst
k
ol.
B ara doğru giderlerken, A ristov’la Ju lian a’yı uzaktan gördüler.
Frankie ikisini gazetelerdeki fotoğraflarından tanıyordu, kesinlikle çok
ost
güçlü görünen bir çifttiler.
A ristov’un davetlilerle selam laşıp konuşarak yanlarına gelebilm esi
ird
yirm i dakikayı bulm uştu. H arriso n 'la Leonid selâm laştılar. L eonid
viski rengi gözleri ve sert yüz hatlarıyla çekici bir adam dı. Sevgilisi
B
Ju lian a’yla sağ kolu V iktor K am in sk i’yi tanıştırdı onlarla. Juliana in
cecik, uzun boylu, göz alıcı bir esm erdi. K ırm ızı yanaklı bir R us olan
K am inski, “H arrison çok şanslı,” diyerek F rankie’nin elini öpm üştü.
Leonid, H arrison’a çevreyi gezdirm eyi önerirken Juliana, “ Biz de
ma
Francesca’yla birer kadeh şam panya daha içelim ,” dedi. “ İş konuşur
ken çok sıkıcı oluyorsunuz.”
ara
Leonid çarpık gülüm sem elerinden biriyle, “N eyse ki diğer konu
larda çok başarılıyım ,” dedi.
Juliana ona ateşli bir ifadeyle baktıktan sonra F rankie’nin koluna
T
girdi, birlikte kalabalığın arasına karıştılar. “G üçlü ve nefis iki adam ,”
diye m ırıldandı Juliana. “B irbirlerine yakıştılar.”
-
den çok hoşlandı am a insanın H arrison gibi bir patronu varken ona
dönüp bakar mı hiç? L eonid, H arrison’ın çok büyük politik hedefleri
olduğundan söz etti. G üç çok tahrik edicidir.”
ize
F rankie gülüm sem eye devam etti. “H arrison sadece anlaşm anın so
nuna yaklaşıldığı için gergin biraz, b ir iki pürüz var galiba.”
Juliana yüzünü buruşturdu. “B ence birbirlerine çok benziyorlar,
itap
problem de bu. L eonid bütün kontrolün onda olm asını ister, H arrison
da aynı şekilde davranıyor. L eo n id ’in im paratorluğu yerle bir olacaksa
bile egosunun okşanm asını ister.”
K
ost
davranır. Eski karısı servetinin yarısını alıp kaçm asına rağm en benim
yanım da pam uk gibi olur.”
ird
“İyi oligarklardan yani.” (R u sy a ’da birdenbire aşırı zenginleşen iş
adam ları)
B
“O nların çoğuna benzem ez, A nton M arkovic’e m esela. E ğer L eo
nid onunla iş yapıyor olm asa eve bile sokm am o adam ı.”
Frankie, M arkovic’in dünyanın en zengin adam larından birisi o l
duğunu biliyordu, geçen yıl sıralam ada H arriso n ’ın iki üstünde yer
ma
alm ıştı. “B urada m ı?”
“N eyse ki yurt dışında, ondan hoşlanıyorm uşum gibi davranm ak
zorunda kalm ıyorum böylece.”
“N eden hoşlanm ıyorsun ondan?”
ara
Ju lian a’nın yüzündeki gülüm sem e silindi. “T ehlikelidir. Yeraltı
T
bağlantıları pistir, kadınlarına kötü davranır."
Frankie, Antori M arkovic’den uzak durm ası gerektiğini aklının bir
köşesine yazdı.
-
liana onu yeniden H arriso n 'a teslim ettiğinde hafif çakırkeyif durum
daydı Frankie. H arrison’ın ise yüzünden düşen bin parçaydı, belli ki
pG
H arrison’a söylem eli m iydi yoksa söylem esi kötü mü olurdu? Sonunda
ona anlatm ası gerektiğine karar verdi.
K
ost
fark etm iş.”
H arrison alçak sesle küfretti. “A ristov’un bu anlaşm ayla ilgili iyi
ird
b ir şey hissetm esi gerekm iyor, paçasını kurtarm asına bakacak o.”
“Peki ya gururu ne olacak?” diye sordu Frankie yum uşak bir ifa
B
deyle. “L eonid büyük bir mali kriz içinde am a yine de bu akşam böyle
b ir parti veriyor. Y ıkılm adığını söylem eye çalışıyor. Senin bunu anla
dığını görm esine izin ver. Onu anladığım göster ona.”
ma
H arrison, bakışlarında yabani bir pırıltıyla dönüp o n a baktı. “B un
ları hep Juliana mı anlattı?”
Frankie hafifçe ürperdi. “E vet.”
ara
“O benim le konuşm uyorsa bunu ona nasıl anlatabilirim ? Hiç yalnız
kalm ıyor. Lanet olası K am inski her an dibinde.”
T
“B ir fırsat doğar m utlaka. Juliana, m üzayedenin L eonid için önem li
olduğunu söylem işti. Belki de bütün dikkatini m üzayedeye verm iştir,
seninle daha sonra konuşacaktır.”
-
çekten de Ju lian a’nın söylediği gibi, özünde iyi bir insan olduğunu
düşündü onu dinlerken.
Sonra m üzayede başladı. Paha biçilm ez sanat eserleri önlerinde g e
itap
ost
G rant, dört milyon pounda tablonun sahibi oldu.”
Salonu bir uğultu sararken Frankie hâlâ H arrison’a bakıyordu. 1
ir d
“Sadece bir jestti,” dedi H arrison. “A yrıca tabloyu da severim .” ı
D ö rt m ilyon po u n d lu k jest! D aha sonra iki tablo daha satıldı, akıl j
B
alm az m eblağlarda para el değiştirdi. Leonid m üzayedenin sonunda j
davetlilere cöm ertlikleri için teşekkür ederek satışları bitirdi. Sonra |
sahneden indi, V iktor K am inski’nin kulağına bir şey fısıldayarak da- j
ma
vetlilerin arasına karıştı. H arrison onu bir an gözden kaçırm ıyordu, i
O nun nihayet yalnız kaldığını görünce F ran k ie’ye döndü. |
“K am inski’yi biraz oyalar m ısın?”
ara i
adam bir sarışınla sohbete dalm ıştı. O nun konyak ısm arlarken, birisi \
L eonid için, dediğini duyunca Frankie neredeyse bağırarak barm ene
m
soda lim on için teşekkür etti. Tek derdi kendisini gösterebilm ekti. <
ize
N ihayet V iktor onu fark etm işti. E linde iki konyak kadehiyle Fran- '
k ie ’nin yanına geldi.
G
ost
lıydı. Frankie duvara yaslandı, büyük bir dikkatle tabloya baktı. “Çok
ilginç,” dedi am a sadece siyah ve yeşil fırça darbeleri görüyordu.
ir d
“N efes kesici,” dedi V iktor elini F ran k ie’nin hem en arkasındaki
duvara koyarak. “A rtık gitm em gerek, Leonid bcııi bekliyor.”
B
“A h, daha fazlasını um uyordum ,” diye m ırıldandı Frankie.
R u s’un gözleri parladı. “L eo n id ’in özel odalarında başka m uhteşem
C hagall tabloları var. İstersen sana gösterebilirim .”
F ran k ie’nin zihninde alarm çanları çalm aya başlam ıştı, V iktor’un
ma
bakışlarından niyetinin ne olduğu apaçık okunuyordu.
“L eonid’in özel odalarına girm eye cesaret edem em ,” diyebildi.
ara
“Em in m isin?” V iktor ona iyice yaklaşm ıştı. “Çok iyi bir dinleyici
sin aslında.”
T
Frankie’nin kalbi hızlı hızlı atm aya başlam ıştı.
"V iktor, bu tur için çok teşekkür ederim a m a ...”
V iktor diğer elini, Frankic’nin diğer tarafında duvara koyarak onu
li -
ost
onun her an kendisini öpm eye çalışacağını biliyordu.
L anet olsun H arrison G rant. N eredesin sen?
ird
B
ma
ara
- T
mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
ma
-A L TIN C I B Ö L Ü M -
ara
L e O NID A ristov, göle yukarıda bakan balkonda tek başınaydı.
T
D irseklerini balkonun m erm er korkulularına dayam ış, göle yansıyan ay
ışığını izliyordu.
H arrison’ın ona katılm asına şaşırm ış görünm edi. “Chagall hayranı
-
lerken daha derin düşünm eye başlıyor. E skiden önem li olan şeyler
artık o kadar da önem li olm uyor.”
“ V erdiğin kararların çok azı hatalı bulunabilir L eonid, çok parlak
itap
ost
satın aldığım öğren dim . H epsini yan yana koy u n ca du ru m an laşıld ı.”
H arrison büyük bir ö fk ey e k apılm ıştı. Bu bilgiyi sızd ıran lar işlerini
ird
kesinlikle kaybedeceklerd i am a şim di d ah a önem li b ir sorunu vardı.
L e o n id ’le A nton M arkov ic birlikte iş y apıyorlardı. E ğ er L eo n id iste
B
seydi planı çoktan suya dü şm ü ş olu rd u . A m a y apm am ıştı. N eden?
“M ark o v ic’e k atlan am ıy o ru m ,” dedi L eonid onun d ile g etirm ediği
soruyu cevaplayarak. “E v et, o n u n la o rtak iş y apıyorum am a dans p art
nerini her zam an kendin seçem iyorsun. M a rk o v ic ’e ne yaparsan yap,
ma
um urum da değil, hatta onun çöküşünü zevkle izlerim . Ben sadece Si-
b eriu s’la ilgili planlarından en d işeliy im .”
cak .”
ara
H arrison biraz rahatlam ıştı. “T a la d a n ’ın tam am lay ıcı k uruluşu o la
ost
d a .”
ird
H a r r i s o n balo salonuna bir zafer havası içinde döndü. A ylardan
B
sonra kafası ilk kez rahatlam ış, A risto v ’un geri adım atm asıyla ilgili
o larak kurguladığı kötü senaryolar dağılm ıştı.
L eonid A ristov onun asıl am acını anlam ıştı ve A nton M arkovic'in
alt ed ilm esine seve seve katkıda bulu n acak tı, geriye sadece harekete
ma
g eçm ek kalıyordu.
D oğruca bara gitti, kendine b ir kadeh viski alıp b ir dikişte içti. Teb
ara
rikler bana.
S o nra F ran cesca’yı hatırladı. F rancesca, V ik to r’u oyalayarak onun
L e o n id ’le konuşm ası için fırsat yaratm ıştı. H a rriso n ’ın içindeki erkek
-T
onun bu cesur tavrını çok hey ecan lan d ırıcı bulsa d a patronu oluruk
asistanından kesinlikle uzak durm ası gerektiğini h atırlattı kendisine,
F rancesca insanları k olaylıkla çö zeb iliy o r, o n lara açık yüreklilikle
y aklaşıyordu. H arriso n , Ju lia n a ’nın d a böyle b ir kadın olduğunu anlu-
mli
m ıştı. Francesca bu gece onun gizli silahı olm uştu am a çok dikkatli
olm ası gerekiyordu yoksa onun cazibesine kapılm ası an m eselesiydi.
ize
ost
“B enim hatam . L eonid ’in sanat koleksiyonunu gezerken onu oya
lam ak için biraz ileri gidip onunla hafiften flört ettim . N eredeyse Leo
ird
nid’in yanm a gidecekti, seninse biraz daha zam ana ihtiyacın olduğunu
düşünm üştüm . B eni yanlış anlam ış olabilir.”
B
“Ç ok üzgünüm ,” dedi H arrison. “Bu asıl benim hatam , seni onun
yanm a hiç gönderm em gerekirdi. L eonid, V ik to r’un sana abayı yaktı
ğını söylüyor.” ,
Francesca kızardı. “Bence fazla iddialı b ir ifade.”
ma
“B ence değil.” H arrison, F rancesca’nın m uhteşem göründüğünü
düşündü. D aha önce de böyle elbiseler giyen, dolgun kıvrım lı kadınlar
ara
görm üştü am a Francesca çok m asum görünüyor, kim seyi baştan çı
karm aya uğraşm ıyordu.
Francesca’nın pem beleşm iş yanaklarına, güzel yüz hatlarına baktı.
T
Sadece Francesca’nın m uhteşem bacakları değildi aklını başından alan,
onun her şeyine bayılıyordu.
-
ost
i lâ benden çekiniyorsundur.”
| “O labilir, onun da etkisi vardır herhalde.”
ird
| A sıl başka şeylerin çok etkisi var. H arrison sınırının sonuna gelm iş-
j ti. “K am inski gelm eden gitsek iyi olacak,” dedi birden.
B
| L eonid’le Juliana onları geçirirken yanlarında V iktor da vardı.
, H ayran hayran Francesca’ya bakıp R usça b ir şeyler söyledi. Francesca
; kaşlarını çattı, bir süre düşündükten sonra cevap verdi.
\ R olls-R oyce’a binerlerken, “Ç ok fena,” diye m ırıldandı Francesca.
ma
j “V iktor önüm üzdeki hafta New Y ork’a geldiklerinde beni M etropoli-
tan M üzesi’ne götürmeyi teklif ediyor.”
İ
ara
“M eşgul olduğunu söylersin ki olacaksın zaten.”
s Francesca başını deri koltuğa yasladı. “Ö yle am a yine de kendim i
T
j kötü hissediyorum .”
f “K ocam an adam , m erak etm e atlatır,” dedi H arrison. T ıpkı kendi-
i sinin o anda Francesca’ya karşı hissettiklerini atlatacağı gibi.
-
meyi kapattı, yola koyuldular. İkisi de başlarını ters yönlere çevirm iş
; 1er, dışarıyı izliyorlardı. Harrison hayatında bu kadar çekici bir kadın
ize
ost
“F ra n c e sc a ...” H arrison, onun da kendisinden uzak durm ası için
yalvarıyordu sanki am a Francesca bunun yerine ona biraz yaklaştı.
ir d
A ynı anda H arrison da elini onun çıplak sırtına koyarak F rancesca’yı
kendisine çekti.
B
Francesca’nın güzel çenesini parm aklarıyla kavradıktan sonra çok
uzun zam andır ilk defa, sadece zevk alm ak için b ir şey yaptı; T e ssa’nın
m asasında gördüğü andan beri öpm eyi istediği kadm ı öpm eye başladı.
Francesca’nın dolgun dudakları gerçekten de göründükleri gibi
ma
m uhteşem ve tatlıydı. Ö püşüne karşılık verirken dudaklarından hafif
bir inilti dökülm üş, ellerini onun om uzlarına koym uştu.
ara
H arrison, Francesca biraz daha ileriye gitm eyi isteyene kadar onu
öpm eye devam etti. Francesca başını eğm iş, öpüşüne daha tutkulu k ar
T
şılık veriyordu. D udakları birbirini ezm eye başlam ıştı artık. H arrison
en son ne zam an böyle kendinden geçtiğini hatırlam ıyordu.
Francesca’nın m asum iyetinin onu durdurm ası gerekirdi am a tam
li -
ost
cağım H arrison, söz veriyorum .”
“B iliyorum . İyi bir ekibiz b iz.”
ir d
Frankie dudağını ısırdı, başını sallayarak onayladı. B u sırada otele
gelm işlerdi. H arrison, Francesca’mn araçtan inm esine yardım etti.
B
F rancesca’nm gri gözlerindeki ışıltılardan onun hâlâ az önce olanların
etkisinde olduğunu görebiliyordu.
O nu yatak odasının kapısında bıraktı, karşılıklı iyi geceler dilediler.
ma
Francesca içeri girip kapıyı kapattı. H arrison bir an durdu am a Fran
cesca’nın ayak seslerini duyam adı. O nun kapıya yaslanıp düşüncelere
daldığından em indi. ara
“Ö püşm em izi unut Francesca. Ö nem li bir şey değildi.”
“U nuttum bile.”
T
H arrison acı bir ifadeyle gülüm sedi. Başarılı geçen b ir geceyi kor
kunç bir hatayla kapatacaktı neredeyse. B una izin verem ezdi. A m acına
ulaşm ak üzereydi, planına odaklanm ası gerekiyordu.
m li -
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
~ YEDİNCİ B Ö L Ü M -
ara
F r A N K IE hafta sonu terasındaki çiçeklerin saksılarını değiştirdi,
T
ev arkadaşı Josephine’le uzun bir kahvaltı yaptı. Patronuyla öpüşm esi
nin etkilerini üzerinden atm aya çalışıyordu. Pazartesi sabahı onda m a
sasına iki düzine, uzun saplı beyaz gül bırakılm asa, L eonid A ristov’un
-
to r’dandı.
A nlaşılan hayır cevabını kabul etm iyordu V iktor. Ç içeklere ilişti
ize
rilm iş kartı okudu Frankie. M e tro p o lita n ’daki hâzineleri sana göster
m em e izin ver. Cum a akşam ı? Viktor.
pG
ost
Frankie başıyla onayladı.
H arrison başını iki yana salladı. “O nu tam am en başından atm an g e
ird
rek bu defa.”
“B iliyorum . K eşke bunu yüz yüze yapm ak zorunda kalm asam .”
B
“Y apm a Francesca. New Y o rk ’ta yaşayan her genç kadın birilerini
başından savm ayı iyi bilir.
“K im senin seni başından atm aya çalıştığın sanm ıyorum .”
H arrison, Francesca’nın elindeki kartı aldı. “R usça bu, ne diyor?”
ma
F rankie’nin yanakları kızardı. “Ö zel bir not o.”
“B enim ilkeli Francesca’m. Senden de bunu beklerdim . O nunla
ara
konuşm am ı ister m isin?”
“K esinlikle hayır. Ben hallederim .”
“ Peki. Benim bir iki telefon konuşm ası yapm am gerekiyor, sonra
T
L eo n id’le ilgili plana geçeriz.”
“Ben kaba hatlarını çıkardım . Saat beş, yem ek sipariş edeyim m i?”
-
rıdaysa nefis bir hava var. B enim terasım da çalışm aya ne dersin? Y ar
dım cım yem ek hazırlar bize.”
Frankie bir an tereddüt ettiyse de, “İyi fikir,” dedi. “O fisten biraz
ize
H arrison’ın şık Jag u ar’ına atladılar, onun Batı Central P ark ’taki evine
gittiler. H arrison’ın dairesi parka olabilecek en iyi konum dan bakan cn
değerli evlerden biriydi. Ç ok zevkli döşenm iş, orijinal geniş m erdiven
itap
ost
şin açm asını izlem ek gibiydi.
“En sevdiğin tablo mu yoksa?” diye sordu Frankie.
ird
“Sayılır. C h ag all’ın son dönem eserlerinden bazıları çok hüzünlü
dür. N ew Y o rk ’a gelm eden önce yaşadığı trajedileri anlatır.”
B
“G örm ek isterdim doğrusu.”
“Ç ok etkileyicidirler.”
Frankie onun tablo ve Chagall hakkında anlattıklarını büyülenm iş
gibi dinliyordu. H arrison gözlerinden derin bir tutku ve duygu yoğun
ma
luğuyla söz ediyordu ressam dan.
F ran k ie’nin aklından geçenleri fark etm işti H arrison. “ Şaşırm ış gö
ara
rünüyorsun. E vet, canavarın duyguları varm ış. K endini bıraktığında.”
O akşam arabada olduğu g ib i... O zam an da kontrolü duyguların
-T
bırakm ıştı H arrison.
“Neden her zam an bırakm ıyor peki kendisini?”
H arrison bir om uzunu kaldırdı. “C anavarın herhangi bir şeyle bağ
kurm ası gerekm iyor, bam başka bir düzeyde yaşıyor o .”
mli
canavarın bile.
“B aşlayalım m ı?”
H arrison başıyla onayladı. “Elisa karidesli paella yapıyor. Ö nce bir
G
ost
ekleyip çıkarıyordu. Frankie bir şey anlam adan yazm aya devam etti.
“Ü çüncü nokta, Siberius markası olduğu gibi korunacak.”
ird
Frankie yazm aya başlam ıştı ki H arrison kaşlarını çatıp elini salladı.
“O nu sil. Bunu daha sonra plana yedireceğim .”
B
Frankie bir şey dem edi. Bunun sebebini anlam am ıştı am a Harri-
so n ’ın m utlaka kendince bir amacı olm alıydı. N ihayet slaytları bitirip
pazarlam a planına geçtiler. Frankie, ölçüm aletlerini çekici ürünler
haline getiren pazarlam a ekibinin çok iyi iş çıkardığını düşünüyordu
ma
am a H arrison onun en beğendiği fikirlerden ikisinin üstünü çizdi.
“N eden? B unlar tam da hedef kitleye yönelik, çok akıllıca ve yara
ara
tıcı fikirler. B ir m arka böyle büyüm ez m i?”
H arrison başını sallayarak onayladı, bakışlarını yere eğdi. “ A m a bu
-T
kez aşırı reklâm yapm ak olur bu.”
Pazarlam a ekibinin, ‘olm azsa o lm az’ diye gruplandırdığı bölüm e
gelm işlerdi. İlk sırada ticari yayınlar vardı. “Ç ıkar onu,” dedi H arrison.
Frankie artık hiçbir şey anlam ıyordu. Josh ona, ürünün kitlesel olarak
mli
tanınm ası için dergilere ilan verm enin çok önem li olduğunu söylem işti.
“E ğer K uzey A m erika pazarı Siberius’un ürünlerinden haberdar o l
m azsa, firm anın tabanını nasıl genişleteceksin?”
ize
cağını söylem eye çalışm ıyor m uyuz? E linde, kim sede bulunm ayan çok
| yenilikçi ürünler olduğunu söylem işti. B unları nasıl tanıtacak?”
i “H er firm a söyler bunu,” diye atıldı H arrison sabırsızlıkla. “ Y öne
K
tim kurulunun bu anlaşm ayla ilgili olası tavrım göz önünde bulundura-
| rak, gerçekçi beklentilerle hareket etm eye çalışıyorum ben.”
| Frankie kaşlarını çattı. “A m a L eo n id ’in anlaşm ayı im zalam asının
tek yolu buysa, seni destekleyeceklerdir, başka seçenekleri yok ki.”
“Bu çok idealist bir bakış açısı am a işler öyle yürüm üyor. Ben sa-
dece varsayım larda bulunabilirim . B enzer kaynakları satın aldığım ız
bu gibi durum larda yönetim kurulu, iki firm anın bir araya getirilm esini
ister. Bu durum da S iberius’un önceki varlığını koruyabileceğini san
ost
m ıyorum .”
“Ö yleyse neden bir plan yapm ak için bu kadar uğraşıyoruz ki?”
ird
Frankie, kelim eler dudaklarından döküldüğü anda durum u anlam ıştı.
H arrison, Siberius’u korum ayı düşünm üyordu hiç. L eo n id ’i tuzağa
B
düşürüp şirketini satın aldıktan sonra Siberius’u dağıtacaktı.
Bu fikirden bütün benliğiyle nefret etm işti. Firm ayı L eo n id ’in ba
bası kurm uştu, L eonid bunun korunm asını istiyordu. Z aten anlaşm ayı
im zalam a aşam asına geldiklerinde tereddüt etm esinin sebebi buydu.
ma
H arrison’ın gözlerinin içine baktı. “Bu b ir kandırm aca.”
“H ayır. L eonid’e, S iberius’un korunm ası için elim den geleni yapa
ara
cağım a söz verdim . A ncak hiçbir C EO ona firm asının tam am en koru
nacağına dair söz verem ez.”
T
Y ine de H arrison’ın hazırladığı planda firm anın m ücadele şansı
kalm ıyordu. Frankie çenesini dikleştirdi. “A nlıyorum .”
“F ran cesca...”
li -
rak, büyük bir kız ol artık. B urada ne çıkarlar olduğunu bilm iyorsun.”
Frankie gözlerinden ateşler saçarak ona baktı. “N e yazdıracaksan
G
yazdır, elbette işim i yapacağım . A m a bana bunun doğru olup olm adı
ğım sorm a bir daha.”
“Y apılan şey doğru,” dedi H arrison kararlılıkla. “ B urada orm an
p
ost
nün son ışıklarının aydınlattığı N ew Y ork m anzarasına daldı. Frankie,
onun uzaklaşm asıyla biraz kendine geldi. Bu iş onun için çok önem liy
ird
di, çok iyi bir elem an olduğunu gösterm eye çalışıyordu. A m a çocuklu
ğundan beri ona öğretilen değerler de çok önem liydi.
B
“Z orluk çıkarm aya çalışm ıyorum ,” dedi yavaşça. “A m a babam b a
na ne olursa olsun ilkelerim i korum am gerektiğini öğretti. E ğer akşam
başım ı yastığa koyduğum da rahat uyuyam ayacaksam bu işin bir parça
sı olm am am daha iyi belki de.”
ma
H arrison ona döndü, dirseklerini terasın korkuluğuna koyarak arka
sına yaslandı. B akışlarındaki öfkenin yerini kayıtsız ve soğuk bir ifade
ara
alm ıştı.
“G rant E ndüstri’yi büyükbabam kurm uştu am a m odern yöntem leri
uygulayarak onu A m erikan otom obil endüstrisinin en güçlüsü haline
T
getiren babam olm uştu. B abam her anını ofisinde geçirir, h er şeyini
şirket için feda ederdi. Bu em eklerinin karşılığını sonunda alm ıştı. On
yaşındaydım , bir gün babam ın eve gelip, yüzünde kocam an b ir gülüm
li -
sem eyle G rant E ndüstri’nin A m erik a’nın en güçlü yüz firm ası arasına
girdiğini haber verdiğini hatırlıyorum ." H arrison bir kaşını kaldırdı.
m
ost
“O n b eş.”
“A h, H arriso n .” F rank ie, yanına g itm ek için ayağa k alktı am a H ar
ird
rison elini kaldırarak onu durdurdu.
“B abam ın durum u y ıllar içinde giderek k ötüleşti. B aşarı stresi, h as
B
talığının akut hale gelm esine neden o lm u ştu , artık m anik devreleri
daha uzun sürüyordu. A n n em gazetecilerin ve h issed arların durum u
fark etm em esi için çabalayıp duruyordu. Y irm i yıl b o y u n ca onu k o n t
rol edebildiğim izi düşünd ü k . S onra b abam , b ir şirket alım ı için A nton
ma
M a rk o v ic ’le b ir araya g eld i.”
Anton M arkovic? H ani J u lia n a ’nın evinde görm ek istem ediği sa
d ist oligark? ara
“B ab am , kom ünizm sonrası d önem de bölgenin çok gelişeceğini
önceden görm üştü. M ark o v ic’in firm asını alarak, G ran t’ın dünyanın en
-T
güçlü otom obil parçası üreticisi o lm asını sağlayacaktı. A ncak M ark o
vic bize iflasın eşiğindeki b ir firm asın ı satm ıştı. N orm al k o şu llar altın
da G rant bunun üstesinden g elebilirdi am a biz de genişlem e nedeniyle
serm aye artırım ına g ittiğim iz için sıkışık d u rum daydık. B unun sonucu
mli
den em in değildi.
“C o b u rn ’la, h er şeyin y o lu n a gireceğ in i söyledik bab am a. D aha da
güçlenm iş olarak atlatabilird ik bu zorluğu. A m a y aşadığım ız sıkıntılar
babam ın d ep resif dönem e girm esin e neden oldu ve b ir daha o dönem i
ita
ost
h atsız eden davetsiz b ir m isafirm iş gibi baktı bir an. F ran k ie, d uygusal
olm adığını söyleyen bu adam ın şim di yoğun d u y g u larla sarsıldığını
ird
h issedebiliyordu.
H arrison başını kaldırıp F ran k ie’ye baktı sonra. G ö zbebekleri p ü
B
rüzsüz bir granit sertliğinde ışıldıyordu.
“ Senin m erham etine ihtiyacım yok Francesca. S ana bunları an lat
tım çünkü bu anlaşm anın benim için ne ifade ettiğini an lam anı istedim .
N ereden geldiğim i anlam an gerekiyor. S ib eriu s’u alarak, babam ın
ma
ö lüm üne neden olan A nton M ark o v ic’i dize getirm iş olacağ ım . Sibe-
rius sadece M ark o v ic’e, onun için çok önem li olan şeyleri tedarik ettiği
için önem li benim için.”
ara
F rankie her şeyi anlıyordu şim di. H arriso n ’ı da an lıy o rd u , C o-
b u rn ’u da. C oburn gerçeklerden kaçm ayı tercih etm işti, H arrison ise
-T
intikam peşindeydi.
H arriso n , M ark o v ic’in işini bitirebilm ek için F ra n k ie’nin o n a y ar
d ım etm esini istiyordu. L eonid ise sadece savaş zayiatı olacaktı.
“ S unum u b itirdik, L eonid sadece anlaşm ayı im zalayacak ve iş b ite
mli
A ncak asıl onun içine dokunan şey, H arriso n ’ın b akışlarındaki ifa
deydi. A nton M arkovic, H arriso n ’ın yüreğini p aram p arça etm işti, öyle
b ir kederle bakıyordu H arrison.
F ran k ie’nin gözleri yaşarm ıştı. B abasının ona h er zam an dediğini
yapacak, kalbinin sesini dinleyecekti.
H arrison’a döndü. “İşim ize dönelim o zam an.”
H arrison’ın bakışları ciddileşti. “Ben onurlu bir adam ım Francesca.
L eonid’e verdiğim sözü tutm ak için elim den geldiğince tutm aya çalı
ost
şacağım am a bu gerçekten yönetim kuruluna bağlı b ir karar.”
Frankie de onun sözünü tutabilm esini um uyordu am a bazen inti
ird
kam ateşi onur hissini zayıflatabilirdi.
B
ma
ara
-T
mli
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
- S E K İZ İN C İ B Ö LÜ M -
ara
H a r r i s o n ’ı bir türlü uyku tutm am ıştı. Şafak sökm ek üzereydi.
A lev alev parlayan turuncu bir alev topuna benzeyen güneş gökyüzün
-T
de yükselirken gökdelenleri de canlı renklere boyuyordu. M anzara,
H arrison’ın ruh haline, içinde kor gibi yanan ateşe çok uyuyordu.
Zihninde çok fazla düşünce, alm ası gereken çok fazla karar vardı.
Y edi yıldır ince ince uyguladığı planın son aşam asına gelm işti n i
mli
için gerçekleri esnetip çarpıtm ası, adam ı neredeyse im kânsız bir şeye
ikna etm esi gerekiyordu.
G
kendi ahlâk pusulası, ona dünyanın siyah beyaz olm adığını, kötü bir
şey yapınca iyi sonuçlanm ayacağını hatırlatıyordu ona.
Ancak bu sefer durum böyle değildi. L eonid, Siberius’u kim alırsa
K
ost
lışm ış, bu sırada her şeyi, uzun süredir birlikte olduğu kız arkadaşını
bile hayatından uzak tutm uştu. A slında sadece, akıl hocasını kaybeden
ird
yirm i beş yaşında genç bir adam ın hayatta kalm a m ücadelesiydi bu.
Susanna, onun gibi, etrafına duvarlar örm üş bir adam la yaşam ayı
B
kabul edem eyen akıllı, genç b ir borsacıydı. K im suçlayabilirdi ki onu?
H arrison, babasının ölüm ünü atlatabildiğinde Susanna başka birisiyle
birlikteydi artık. Susanna ondan sadece son birkaç ay yüzünden ayrıl
m adığını söylem işti. ‘‘A sla yürüm eyecekti H arrison. D aha fazla şey
ma
istiyorum ben."
H arrison, S usanna’ya ne kadar kırıldığını anlatm am ış, acısıyla yine
ara
yalnız başa çıkm aya çalışm ıştı. D uygulardan uzak, huzurlu yaşamı
Francesca M asseria’nın apar topar hayatına dalm asıyla allak bullak
olm uştu.
T
F rancesca’yla öpüştüklerinde duygularının varlığını hatırlam ıştı
H arrison. K ardeşi'onun tam am en duygusuz olduğunu düşünse de öyle
birisi değildi aslında. Ö te yandan Francesca yanında çalışıyordu, Har-
-
riso n ’ın yanında iyice ortaya çıkan m asum iyetiyle de onun kafasını
mli
karıştırıyordu.
B unların hepsini b ir yana bırakacak olsa bile, F rancesca’nın etik
ize
sınırları vardı. Y ani, ondan uzak durm ası için yığınla sebep vardı.
H arrison bir yandan başkanlığa aday olm a m eselesini düşünüyordu,
G
artık karar verm esi gerekiyordu. E ğer aday olursa G rant E n d ü stri’den
tam am en kopup bam başka b ir hayat biçim ine geçecekti. T ek düşüne
bildiği şey A nton M arkovic’ken böyle b ir karar verm esi çok zordu.
itap
ost
“A day olacak m ısın?” dedi C oburn onu duym am ış gibi.
“O lursam duyarsın.”
ird
“Peki. Bu arada, F rankie’yle kırm ızı halı pozlarınızı gördüm . Ne
zam andan beri asistanını sosyal etkinliklere götürüyorsun?”
B
“R usça konuşan b ir asistanım olduğundan beri.”
“Ü zerinde elbise nefism iş,” dedi C oburn.
H arrison kardeşinin gözlerindeki yırtıcı pırıltıyı fark etm işti. “Evet,
güzel görünüyordu.”
ma
“G erçekten çok çekici. Sana ne dem eli? G özlerindeki o pırıltıyı
görm eyeli yıllar olm uştu. Frankie virüsünü kaptın mı yoksa?”
“Ç ok iş görüyor C oburn, hepsi bu."
ara
“B ence onu Long Island’daki partiye davet etm eliyiz,” dedi C o
burn düşünceli bir şekilde. “Yine o elbiseyi giyebilir.”
T
“Francesca mı? B cnce iyi bir fikir değil bu.”
“N eden? A sistanın A risto v ’un m ilyon dolarlık partisine katılabile
cek yeterlilikteyken Y ale’den arkadaşlarınla bir araya gelebilecek k a
-
ost
m ak istiyorsan, başka. Y oksa hep ihm al ettiğin zavallı C eciiy ’yle mi
geleceksin?”
ird
“C ecily’yi aylardır görm edim .”
“Zavallı Cecily dem iştim ,” diyerek yüzünü buruşturdu Coburn.
B
“N eyse, annem birisiyle gelip gelm eyeceğini öğrenm ek istiyor.”
H arrison içini çekti. “F ran cesca’yla geleceğim . O nu senin davet
etm en doğru olm az, durum u yanlış anlayabilir.”
“T am am . A ristov anlaşm ası?” ’
ma
“B ugün.” H arrison, F rancesca’nm iyim serliğinden biraz ödünç al
m ıştı, buna fena halde ihtiyacı vardı.
ara
F r a n k ie , ofise giren H arrison’ı süzdü. Ü zerindeki T om Ford takım
-T
elbisesi tam oturm uştu üzerine. Frankie onu hiç bu kadar gergin g ör
düğünü hatırlam ıyordu.
“G ünaydın,” dedi dikkatle. “K ahve?”
“E fendim ?” H arrison çok dalgındı.
mli
rıntıları sana gönderm esini rica edcceğim . Senin yarın onunla tem asa
geçeceğini de ekleyeceğim .”
K
ost
ve belgelerin hazırlanm ası uzayınca, H arrison’la toplantıları da üç saat
sonraya atılm ıştı. H arrison sinirden köpürüyor, A ristov’un kırk m il
ird
yonluk anlaşm a dururken bir çatı katıyla ilgilenm esini aklı alm ıyordu.
A ristov’la K am inski’nin altıdan önce m üsait olam ayacakları anlaşı
B
lınca L eonid, her zam an gittiği votka kulübünde buluşm ayı önerm işti.
“B öyle bir anlaşm ayı votka kulübünde mi yapacağız yani?”
“Ö nem li anlaşm aları ve olayları böyle yerlerde içki içerek tam am
lam ak R us kültürüne has bir şeydir,” diye onu yatıştırdı Frankie. “D e
ma
rin bir nefes al şim di.”
H arrison ona kızgın bir bakış fırlattı. “Altı yaşında değilim F ran
ara
cesca.”
Şu anda tam o yaştasın. H arrison, F rankie’nin gözlerinden ne dü
şündüğünü anlam ıştı çünkü o da bakışlarıyla, eğer her şeyi ertelem iş
-T
Uzun süredir peşinde olduğu iki çatı katını alm ayı başardığı için
toplantıya bir kutlam a yaparak başlam aları konusunda ısrar etti Leonid.
Frankie, votkanın boğazını yakm adığını, içim inin çok rahat olduğunu
fark edince şaşırm ıştı. Bir o kadar da güçlüdür diye uyardı kendini.
B iraz sonra asıl m eseleye geçm işlerdi. “ Siberius’un ayrı bir m arka
olarak kalacağını söylem iştin,” dedi Leonid. “Bu biraz h avada kalıyor
sanki.”
“ Y önetim kurulunun buna izin vereceği konusunda sana söz vere
ost
m em Leonid. Sen de benim gibi biliyorsun, bu kararlar rakam lara göre
alınır. K urulu etkilem ek için elim den geleni yapacağım am a bunun
ird
kesin olduğunu söyleyem em sana.”
O daya aniden bir ölüm sessizliği çöktü. H arrison’ın yüzünde en
B
ufak bir ifade yoktu. L eonid de ifadesiz b ir bakışla onu süzüyordu.
R u s’un parm akları m asada bir ritim tutturm aya başlam ıştı. Frankie,
yüreği sıkışarak bekliyordu. L eonid gidecek miydi acaba?
Uzun bir sessizlikten sonra Leonid, “B ana karşı dürüst olduğun için
ma
teşekkür ederim ,” dedi.
H arrison başını eğdi. Frankie tuttuğu nefesini bırakm ıştı.
“D evam edin lütfen.” ara
B öylece H arrison planın kalanını anlattı. Sonlara gelirlerken L eo
nid planı eline aldı, şöyle b ir karıştırdıktan sonra m asaya fırlattı. “Çok
T
heyccan verici bir şey yok burada.”
H arrison, “K ırk m ilyon dolarlık bir anlaşm a bence yeterince heye
can verici bir şeydir,” dedi. “ İş dünyasında ikinci bir başlangıç için hiç
li -
Leonid bir süre durdu, sonra aniden kalkarak sandalyesini geriye it
ti. “B ana bir iki dakika m üsaade edin, hava alm am gerek.”
ize
to r’a daha fazla cesaret verm ek istem iyordu, bu yüzden lavaboya git
mesi gerektiğini söyleyerek odadan çıktı.
L avabo yerine, kulübün arkasındaki çim enlik alana çıktı, biraz ha
p
ost
başım a dert olm uştur.”
“E m inim .” L eonid bir süre sustu, sigarasını içti. N ihayet sigarasını
ird
bitirince yere atıp izm ariti ayağıyla çiğnedi. “Sence im zalam alı m ıyım ?
G rant sence düşündüğüm gibi onurlu bir adam m ı?”
B
F rankie’nin başından aşağı kaynar sular dökülm üştü sanki. Bu işe
karışm ayı hiç istem iyordu. L eonid de sezm iş olm alıydı bunu.
Frankie derin bir nefes aldı, R u s'u n büyük bir dikkatle onu izledi
ğinin farkındaydı. V icdanının izin verdiği tek şeyi söyledi ona. “ H arri
ma
son G rant iyi bir adam dır, öyle olm asa onunla çalışm azdım .”
L eonid onu izledi, değerlendirdi. G üm rükten geçerken sıkı sıkıya
ara
incelenm ek gibi bir şeydi bu. N ihayet başını eğdi, gözlerinden ne d ü
şündüğü okunm uyordu.
“H arasho. İçeri girelim o zam an.”
T
c a ’nın yüzü bem beyazdı, yay gibi gerildiği belliydi. Onun bu halini
görünce H arrison daha da gerildi.
m
du, yeniden votka istedi. H arriso n ’ın kalbi duracak gibiydi. Yedi yıl
boyunca bu anı beklem işti.
G
“A nlaştık."
H arrison’ın vücudundaki gergin kaslar bir anda gevşeyip rahatla
m ıştı sanki. O lm uştu, son parça da yerine oturm uştu. L eonid’in gözle
K
ost
olarak onun da onayı çıkarsa im zasını atacağını söyledi.
H arrison m üthiş bir m utluluk ve tatm in hissi yaşam ayı bekliyordu
ird
hâlâ. D ışarı çıktıklarında iki R u s’la vedalaştılar. H arrison, Frances
c a ’nın V ik to r’a b ir şeyler söylediğini gördü.
B
N ihayet A nton M arko v ic’e, ona yaşattığı acının benzerini yaşatabi
lecekti. Bu onu neden m utlu etm iyordu? H ep istediği bu değil miydi?
A rabaya bindiklerinde, “ V ik to r’u kolay halledebildin m i?” diye
sordu Francesca’ya. '
ma
G örüştüğüm birisi olduğunu söyledim , böylesi daha iyiym iş gibi
geldi,” dedi Francesca ona bakarak.
ara
Francesca onu mu kast etm işti acaba? H arrison bir an o n a baktıktan
sonra başını arkaya yasladı. “D ışarıda L eo n id ’le ne konuştunuz?”
“A nlaşm ayı im zalayayım m ı diye sordu bana. Sonra senin düşün
T
düğü kadar onurlu bir adam olup olm adığını sordu.”
H arrison hem en doğruldu, dikkatle F ran cesca’yı süzdü.
“Sen ne dedin?”
-
“Senin iyi bir adam olduğunu, öyle olm asan seninle çalışıyor o l
mli
m ayacağım ı söyledim .”
H arrison in neyin peşinde olduğunu bilm esine rağm en bunu söy
ize
lem ek F rankie’nin dürüst kişiliğine çok zor gelm iş olm alıydı. H arrison,
F ran k ie’nin yum ruk yaptığı elini tuttu. “T eşekkür ederim .”
pG
Frankie onun eline baktı. “Bu doğru. Sen iyi bir adam sın.”
H arrison onun elini tutup dudaklarına götürm em ek için kendisiyle
m ücadele ediyordu. F rancesca’yı o anda çok arzuluyordu am a bu im
kânsızdı.
ita
ost
“G örüşürüz.” H arrison onu keyifsiz bir şekilde kapıya geçirdi. Hem
yalnız kalm ak istiyor, hem F rancesca’ya sokulm ak istiyordu, ne yapa
ird
cağını bilem ez durum daydı.
Francesca kapıya yaklaşırken durup ona döndü. “H arrison, iyi m i
B
sin?”
“ İyiyim . B ugünkü yardım ların için teşekkür ederim .”
Francesca gittikten sonra H arrison kendisine b ir kadeh içki hazırla
yıp terasa çıktı. A y bile intikam ını alm asını kutluyordu sanki, pırıl pırıl
ma
bir dolunay gökyüzünü aydınlatm ıştı.
H arrison şakaklarını ovdu. G enetik olarak babasının rahatsızlığını
ara
alm ış olduğuna dair bir belirti yoktu am a kendisini çok dep resif hisse
diyordu o anda. B abası başarı m erdivenlerini tırm anırken aslında so
nuna yaklaştığını hissetm iş miydi acaba? Y oksa yükseklik gözünü kör
T
m ü etm işti? H arriso n’ın beyni zonkluyordu, verm esi gereken öyle çok
karar vardı k i... Çok fazla, çok fazla.
B akışları, H udson nehrinin üzerinden uçup giden jetin parlak ka
-
natlarına takıldı bir süre. İnsan kaderinden kaçamaz mı? Kaderin öte
mli
sine geçmenin bir yolu var mıdır? İnsan sadece kendisine ait bir yolu
aydınlatabilir mi?
ize
E vde yoğun bir sessizlik karşıladı onu, çıt çıkm ıyordu. K oridoru
geçti, oturm a odasın baktı. H arrison ortalarda yoktu. Ç alışm a odasının
G
lam bası yanm ıyordu bile. Sonra teras ışığının yandığını fark edip o
tarafa yöneldi. H arrison terasın kenarında, korkulukların yanında d ur
m uş, ufka doğru bakıyordu. F rankie’nin geldiğini duyunca dönüp ona
itap
ost
Frankie kaşlarını çattı. “Bunun olm ası için uğraşıp durduk, m utlu
olacağını düşünüyordum .”
ird
“Ben m utluyum .” H arrison tekrar dönüp ufka baktı. “Endişelenm e
Francesca. Evine git, yarın görüşürüz.”
B
Frankie olduğu yerde kaldı, bacakları titriyordu. H arrison’ın ne ka
dar gergin olduğunu sırtından, boynunun duruşundan anlayabiliyordu.
D uygularının karm akarışık olduğu o k adar belliydi k i...
H arrison’a yaklaştı, elini onun kolunun üstüne koydu. “B azen en
ma
çok istediğim iz, bize en iyi geleceğini düşündüğüm üz şeyler öyle o l
m az. Ç ünkü aslında zaten hiçbir zam an b ir çözüm olm am ıştır onlar.”
H arrison dönüp ona baktı, elini kolundan itti. “A nton M arkovic’i
ara
yerle bir etm ek bana kendim i çok iyi hissettiriyor Francesca, çok daha
iyiyim . B undan em in olabilirsin!”
-T
“Ö yleyse neden böylesin?”
“Çünkü kafamda bir sürü şey dolanıp duruyor!" H arrison bağırm ış
tı. “Bu öylesine bir şey değil F rancesca, senin ufak vaazlarınla da ç ö
zülm ez.”
mli
ra ’daki öpüşm elerini hatırlam ıştı hem en. A teşle barut gibiydiler.
A m a H arrison onun patronuydu. Frankie ise işini çok seviyor, kay
K
ost
H arrison gözlerinde bir pırıltı belirdi. “G it. H em en''
“O lm az.”
ir d
K elim e havada asılı kaldı. H arrison, F rankie’nin elini tuttu, avucu
nu öptü. F rankie’nin kalbi delice atıyordu.
B
“G itm ek için sadece beş saniyen var,” diye m ırıldandı H arrison.
Frankie gözlerini kapadı, H arrison onun avucunu tekrar öptü.
“F rancesca." ,
Frankie, H arrison’ın elini dudaklarına götürdü, bu kez o H arri-
ma
so n ’ın avucunu öptü. H arrison onun elini öpüp kendisini tanım asına
izin verdi.
ara
“E m in m isin?” diye sordu sonra.
Frankie başıyla onayladı.
T
“B ir bakireyle birlikte olm am .”
“D eğilim .” Frankie sadece bir tecrübesi olduğunu, onun da anlam
sız ve saçm a sapan geçtiğini ona anlatacak değildi.
li -
ost
rikli hareketlerle çıkarm ıştı. H arrison son düğmeyi de açınca Frankie
kıpkırm ızı olm uştu.
ir d
“Çok güzelsin,” dedi H arrison. “Y em in ederim o gece seni ofiste
ilk gördüğüm de bir hayal olduğunu sanm ıştım .”
B
Frankie dudağını ısırdı. O gece eteğinin nasıl yukarı sıyrıldığım ,
dantelli çorabının nasıl ortaya çıktığını unutm am ıştı.
“Sonra bunu hep rüyam da gördüm ,” diye devam etti H arrison.
“H em seni hem de k e le p ç eleri...”
ma
Frankie elleriyle yüzünü kapattı. H arrison başını iki yana sallaya
rak F rankie’nin ellerini yüzünden çekti. “H ayatım da gördüğüm en sek
ara
si şeydi o sahne.”
Frankie ne yapacağını bilem eden, H arrison’ın avucunu yeniden öp
tü. B ir daha o sandalyeye yüzü kızarm adan oturam ayacağını biliyordu
T
artık. Bu sırada H arrison göğüslerini avuçlarının içine alm ış, başpar
m aklarını göğüs uçlarında dolaştırıyordu. “ R ah atla... H isse t... ”
Frankie söz dinledi çünkü bütün tecrübesizliğine rağm en sadece
li -
tu hem en. H arrison’ın elleri ise önce sırtında dolaşm ış, oradan bacakla
rına doğru inm işti. Frankie, ofiste jartiyerle yakalanm asından sonra bir
hafta sade çam aşırlar giym işti am a alışkanlık alışkanlıktı, yine dantelli
K
ost
için yakasına götürdü. Frankie gömleğin bütün düğmelerini çözdükten
sonra Harrison gömleğiyle pantolonunu çıkarıp yere bıraktı. Frankie bu
ird
kadar güzel bir erkek göğsü gördüğünü hatırlamıyordu. Her hafta saat
lerce spor yapmak H arrison’a biçimli ve kaslı bir göğüs sunmuştu.
B
Frankie önce çckindiyse de daha fazla kendisini tutamayarak uzandı,
Harrison’ın göğsünü okşamaya başladı.
H arrison’a dışarıdan nüfuz etmek mümkün değildi, kendisini hep
dışarıya karşı korur, dış dünyayla arasına duvarlar örerdi. Ama bu ak
ma
şam Frankie’nin karşısında savunmasızdı. Bunu fark etmek Fran
kie’nin başını döndürüyordu.
ara
Frankie ellerini H arrison’ın göğüs uçlarında dolaştırmaya başladı.
Harrison irkilmişti ama kıpırdamadan duruyordu. “Daha fazla,” dedi
boğulur gibi. Sonra Frankie’nin elini tuttu, bacaklarının arasına götür
T
dü. Frankie onun vücudunun ne kadar hazır olduğunu görünce iyice
tahrik olmuştu, onu yavaşça okşamaya başladı.
-
muş bir sesle Frankie’nin kulağına fısıldayarak daha fazla isteyip iste
mediğini soruyordu. Frankie elbette istiyordu, bildiği bütün hazların
ötesinde bir haz hissediyordu.
Harrison ellerini çekince Frankie neredeyse devam etmesi için ona
ita
yalvaracaktı. Ancak Harrison ona bambaşka bir haz yaşatmak için pan
tolonunu ve iç çamaşırını çıkarıyordu. Frankie’nin dudakları kurumuş,
K
ost
di. Harrison daha sonra komodinin çekmecesinden bir kondom çıkara
rak taktı, Frankie’ye baktı. Onu nerede görmek istediği belliydi.
ird
Frankie ona yaklaştı, tam önünde durdu.
Harrison, “Rüyamda beni kelepçelemiştin ama buna gerek yok, za
B
ten bütün kontrol sende,” dedikten sonra uzandı, Frankie’nin külotunu
aşağı indirdi. Frankie, Harrison bacaklarının arasını avuçladığında yere
yığılacaktı neredeyse, hazla kıvranarak Harrison’ın omuzlarına tutun
du. Harrison bu sırada bir parmağını onun içine yerleştirmiş, yavaşça
ma
okşuyordu. Aynı anda diğer eliyle de Frankie’nin kalçalarını kavrayıp
sıkıştırınca Frankie hazla inledi. ara
“İşte böyle, rüyamda da böyle ihtiraslıydın,” diye mırıldandı Harri
son. Frankie’yi belinden kavrayıp kucağına oturttu, Frankie de aynı
anda bacaklarıyla onun beline sarılmıştı. İkisi de nefes nefeseydi.
T
“Bana ne yaptığını açıklayamıyorum,” dedi Harrison simsiyah, kor
gibi yanan gözleriyle ona bakarak. Dudakları birleşti, Frankie bu
öpüşmeyi hayatının sonuna kadar unutamayacağının farkındaydı.
-
ost
Ama bir o kadar da yan lıştı. Frankie terli teninde pencereden gelen
serin akşam esintisini hissedince ürperdi. H arrison onun patronuydu,
ird
en azından geçici olarak. Ve Frankie onunla çılgınca sevişm işti.
H arrison yuvarlanarak onu altına aldı, gözlerinin içine baktı. “D ü
B
şünm eyi bırak,” dedi.
“D üşünebilecek durum da değilim zaten.”
“G üzel.” H arrison parm ağını F rankie’nin siyah dantel sutyeninin
ön kısm ına taktı. “Bu nasıl kalm ış burada?”
ma
Frankie kıpkırm ızı oldu. Ç ok acele ettikleri içindi herhalde.
H arrison, F rankie’nin yanına oturdu, F ran k ie’nin elini tutarak p ar
m ağını avucunda gezdirdi. ara
“B u akşam L eo n id ’e söylediğin şey sıkıyor canını.”
Frankie gözlerini kapadı, H arrison’ın dokunuşuyla tepeden tırnağa
-T
ürperiyordu. “Senin iyi bir adam olduğunu düşünm ediğim den d eğil, iyi
birisi olduğunu biliyorum çünkü. Sadece L eo n id ’in babasından kalan
şirketi kaybedebileceğini düşününce kendim i kötü hissediyorum . A i
mli
lem otuz yıldır M asserias lokantasını işletiyor, birisi lokantayı alıp her
şeyi değiştirecek olsa çok üzülürdüm .”
H arrison onun elini okşam aya devam etti. “M adem aile lokantanızı
ize
Kendim i bildim bileli yönetici asistanı olm ak istem işim dir. Çok cazip
am a aynı zam anda çok zor b ir iş gibi görünm üştür bana hep.”
“C azip m i? B enim gibi b ir patronla bile m i?”
Frankie gözlerini açtı. "Senin durum un farklı, m üthiş birisin. C o
ita
burn da çok çekici ve cazip bir adam , onunla çalışm ak da hoşum a gidi
y or am a ona karşı böyle şeyler hissetm edim hiç. B ana hep eşitm işiz
K
ost
fazla lokantayı idare edebileceğim i düşünüyorlardı çünkü insanlarla
aram çok iyiydi. B abam büyülü b ir dokunuşum olduğunu söyler.”
ird
“ K esinlikle öyle.” H arrison bu sırada F ran k ie’nin sutyenini açm ış,
parm aklarım onun göğüslerinin kıvrım larında dolaştırıyordu.
B
“Peki ya diğer kardeşlerin ne yapıyorlar?”
“Beş kardeşim var. Birisi beyin cerrahı, diğeri psikolog. B ir başkası
kim ya m ühendisi, öteki de bankacı. A bim Salvatore ise daha yirm i altı
ma
yaşında olm asına rağm en büyük b ir fitness salonu zincirinin sahibi.”
“H ani şu pastayı unutan?”
Frankie başıyla onayladı. “G örüyorsun, bu profilde lokantanın b a
ara
şına geçm esine kesin gözüyle bakılan benim , en az parlak olanları.”
“ Bence bu yanlış bir ifade Francesca. H ayatım da insanları senin
-T
“Y ok bir şey.”
“Y önetim kurulunu Siberius’u ayrı değerlendirm eye ikna edebile
cek misin gerektiğinde?”
“B elki. Y önetim kuruluyla ilişkilerde politik davranm ak şarttır.”
itap
ost
ird
B
ma
ara
-T
mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
ma
-O N U N C U B Ö L Ü M -
ara
H a R RISO N bacağının üzerindeki uzun, zarif bacağı görünce
-T
kendi dünyasının dışında bir yerde olduğunu düşündü. Sonra hafif,
güzel bir parfüm kokusu çalındı burnuna. Y oksa yine çekici asistanıyla
ilgili bir rüya m ı görüyordu. Tek gözünü açıp baktı, rüya görm üyordu
ve Francesca yanında yatıyordu.
mli
geçirdi. L eonid anlaşm ayı im zalam ayı kabul etm işti am a H arrison tu
h a f b ir şekilde tatsız hissetm işti kendisini, birdenbire her şey üstüne
G
beklenm edik bir yakınlaşm aydı bu. D aha da tehlikeli olan şeyse, H arri-
so n ’ın kendisini F rankie’ye açmış olm asıydı.
O güne kadar kim seye zaaflarını gösterm em işti. Francesca ise dün
gece gelm iş, avucuna kondurduğu tek b ir öpücükle onun bütün savun
m a m ekanizm alarını yerle bir etm işti. F rancesca’nın tanık olduklarını
düşününce ürperdi, ruhunun karanlık tarafını görm esini hiç istem ezdi
Francesca’nın.
H arrison’ın alnı soğuk soğuk terlem işti. O nun surlarını yıkan kişi
nin Francesca olm asına şaşırm am ıştı aslında. Francesca onun bütün
ost
ıstırabını dindirm iş, tertem iz ruhuyla ona çok iyi gelm işti.
Y eniden F rankie’ye baktı, elini ona sürecek olursa yataktan kalka
ird
m ayacağını farkındaydı. Y avaşça ondan uzaklaşarak yataktan çıktı.
İçini çekti. T ekrar dönüp Francesca’ya baktı. Francesca b ir m elekten
B
farksız görünüyordu. H arrison onun kendisine yol gösterecek, yolunu
aydınlatacak bir m elek olduğunu düşündü bir an.
Böyle bir şey mümkün değildi. ■
ma
B anyoya girip soğuk b ir duş aldıktan sonra tekrar odaya döndü, gi
yindi. Francesca hâlâ derin uykudaydı. H arrison m utfağa gidip k endi
sine bir fincan kahve aldı, terasa çıktı. M anhattan yavaş yavaş uyan
ara
m aya başlıyordu; parkın ışıklan sönm üş, taksiler gündüz vardiyasına
geçiyordu. Son m odel arabalann patronları işe taşıdığı belliydi.
-T
Sabahları her şey daha iyi görünüyordu am a dün gece yaşadıkları
şey neydi? Ç ok büyük bir hataya düşm üşlerdi, artık birlikte çalışm aları
m üm kün değildi. Ö te yandan F rankie’yi tek rar C oburn’a gönderm eyi
düşünem iyordu bile. Francesca, C o b u rn ’un ilgisini çekm ediğini söyle
mli
hem en ardından da onun ortalarda olm adığını fark etti. Çok şükür. G e
ce olanları hatırlam aya çalıştı, patronuyla en gizli, en tutkulu hayalleri
ni paylaşm ışlardı.
D am arlarında dolaşm aya başlayan adrenalinle birlikte yerinden fır
ita
ost
M utfaktan gelen kahve kokusu evi sarm ıştı am a H arrison orada da
değildi. Frankie onu nihayet çalışm a odasında buldu.
ird
“Ç ıkıyorum , evde duş alıp üstüm ü değiştireceğim ,” dedi.
“Ö nce bir kahve al, gel. K onuşacağız.”
B
Hayır. Konuşmak istem iyordu. Frankie kaçacaktı. H arrison gözle
rini kısarak ona baktı. “K ahveni al, gel Francesca. H em en.”
Frankie m utfağa gitti, kendisine alırken H arrison’a da yeni bir kah
ve aldı. O nun bu buyurgan tavrı alışık olm adığı bir şeydi.
ma
H arrison’ın karşısındaki deri koltuğa düzgünce oturdu. H arrison
bakışlarını ondan ayırm adan, “D ün gece yaşananları yok sayam ayız,”
ara
diyerek konuya girdi hem en.”
“B iliyorum .”
“B unun olm ası an m eselesiydi, ikim iz de biliyoruz.”
-T
şem di Francesca. Sen m uhteşem din.” H arrison bir an durdu, tanık san
dalyesine oturm uş birisi gibi, doğru kelim eyi bulm aya çalışıyordu.
G
“Bu koşullar altında birlikte çalışm aya devam edem eyiz. Aristov
anlaşm ası im zalandıktan sonra seni C oburn’a gönderiyorum . O na kişi
liklerim izin uyuşm adığını söyleyeceğim , benim hatam olduğunu d üşü
K
ost
hiç. “E lbette.”
“G üzel. A vukatlara, anlaşm ayı A risto v ’a gönderm eleri için mesaj
ird
gönderm iştim . Sen de takip eder m isin? Telefonun açık olsun.”
Ne zam an açık değildi ki? Frankie ayağa kalktı, kapıya varm ak
B
üzereyken H arrison arkasından seslendi yeniden.
“İyi m isin?”
Frankie dönüp ona buz gibi baktı. ,
“K esinlikle iyiyim . Ö ğleden sonra görüşürüz.”
ma
ara
H a r r i s o n sabahın kalanını, tele konferans toplantılarıyla geçirdi.
K eyifsizdi. F rankie’nin ondan ne duym ak istediğini biliyordu am a bun
ları asla söyleyem ezdi ona.
-T
S usann a’dan sonra hiçbir kadına bağlanam ayacağını düşünm üştü,
ona karşı da aslında bencilce ve sığ şeyler hissettiğini çok sonra anlı
yordu. Francesca ise ona duygulan olduğunu hatırlatm ıştı yeniden.
H arrison bir adım daha atacak olursa devam ının bağlılık olacağını bili
mli
yordu. D ün gece sadece bir pencere aralanm ıştı, kapı açılm am ıştı.
K onferans toplantısı bittikten sonra şirkete gitti. K ardeşi ofisindey-
ize
di. C oburn dikkatle ona baktı. “A ristov anlaşm ası tam am diye duy
dum ,” dedi C oburn. “İntikam ını aldığına göre gece mışıl m ışıl uyum an
pG
gerekirdi aslında.”
“B uraya Francesca’yla ilgili konuşm ak için geldim .”
“ Sakın onu partiye getirm ekten vazgeçtiğini söylem e.”
H arrison partiyi unutm uştu, bu da ayrı problem olacaktı.
ita
“M esele o değil. B ence Francesca yine senin yanm a dönse iyi o la
cak. Tarzlarım ız çok farklı. B aşka bir asistan bakacağım kendim e.”
K
ost
H arrison onu duym azlıktan geldi. “Francesca bu hafta A ristov an
laşm asının tam am lanm asında ve hissedar toplantılarının organize
ird
edilm esinde bana yardım cı olacak. Y eni asistan için m ülakatlar da
tam am landıktan sonra pazartesi günü sende olur.”
B
“Sonra? O nunla birkaç kez yattıktan sonra bir kenara mı koyacak
sın? Frankie senin bildiğin kurnaz, kalpsiz kadınlara benzem ez H arri
son. O nu kıracaksın.”
“Bu yüzden öyle bir şey olm ayacak. O nu geri al. A yrıca vaazlarını
ma
kendine sakla.”
"O ndan uzak duracak kadar akıllı davranan bendim ,” diyerek başı
ara
nı iki yana salladı C oburn. “Peki ya parti?”
“Söz verdiğim gibi ona eşlik edeceğim .” H arrison’ın bunu düşün
-T
m ek için önünde bir haftası vardı.
mli
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
~ ON BİRİNCİ BÖLÜM ~
ara
D E M E K h a y a tta sın ...” S alvatore’nin telefondaki tok sesi çok
-T
rahatlatıcıydı. “Seni arayıp yoklam am istendi.”
Frankie kalem ini m asaya bırakıp içini çekti. “Patronum beni köle
gibi çalıştırıyor. B ir hafta sonra tekrar C o b u rn ’un yanm a dönüyorum , o
zam an hayat yeniden norm alleşecek.”
mli
“G itm eye bayılm ıyorum , patronum hoşluk olsun diye davet etti.”
“O lsun, yine de bir şeydir. Belki b ir m ilyarderle tanışırsın. Kiminle
gidiyorsun partiye?”
“H arrison eşlik edecek bana. S öyledim , sırf hoşluk olsun diye.”
ita
ost
! m işti am a şimdi her şey dağılm ıştı. C oburn onun başarısız olduğunu
düşünecekti.
ird
T elefonu yeni kapatm ıştı ki, G rant Endüstri avukatlarından Jack
| R obbins odasına girdi. Jack, H arrison’ın kapalı kapısına şöyle b ir bak-
B
j tıktan sonra Siberius dosyasını F ran k ie’nin m asasına bıraktı. “K aya
gibi sağlam bir anlaşm a. Patron m utlu olm uştur herhalde.”
“K uşkusuz.”
ma
“A klına takılan bir şey olursa beni arayabileceğini söylersin.”
Ja c k ’in keyifli hali F rankie’yi de olum lu etkilem işti. A ristov an
laşm ası öncesi diyebileceği son beş günün ne kadar gergin geçm iş o l
ara
duğunu daha iyi anlıyordu şim di. H arriso n’la birbirlerinin yoluna ç ık
m am ak için ellerinden geleni yapm ışlardı. Y akınlaşm aları halinde n e
-T
ler olabileceğini ikisi de çok iyi biliyordu çünkü.
Frankie anlaşm a dosyasını aldı, H arrison’ın odasına yöneldi. En
kötüsü de partiye gidecek olm asıydı. A slında M asserias’da bulaşık
yıkam ayı tercih ederdi o akşam .
mli
“T am am m ı?”
“Tam am . Jack anlaşm anın çok sağlam olduğunu, soracağın b ir şey
G
ost
“Ben kendim hallederim .”
Francesca arkasını döndü, kapıya yöneldi.
ird
“Francesca.”
Francesca elini kaldırdı, devam etti. G eçen hafta patlam a noktasına
B
gelen H arrison’dı. B u hafta onun gergin haftasıydı.
ma
yordu. D aha şim diden partide konuşulacakları tahm in edebiliyordu.
B oşanm alar haber verilecek, yeni ilişkiler ortaya çıkacak, politika de
ara
dikoduları yapılacaktı. K onular değişm ediği gibi, konuklar da büyük
oranda değişm ezdi.
T
Francesca ofisinden çıkıp gittiğinden beri H arrison’ın hiç keyfi
yoktu. Francesca’mn buz gibi bakışlarından onun hakkında ne düşün
düğünü anlaşılıyordu. H arrison bunun haksızlık olduğunu düşündü.
li -
nini başka şeylerle m eşgul etm eye çalışm ıştı. H atta A nton M ark o v ic’le
nasıl ‘tesadüfen’ karşılaşacaklarını bile planlam ıştı.
G
arkasında bukleler halinde toplam ış, ışıltılı küpeler takm ıştı. A yağın
daki parlak ayakkabılar ayaklarının tüm güzelliğini ortaya çıkarıyordu.
A ncak gözlerinde, her zam anki coşkunun yerine derin b ir hüzün vardı.
U zun, çok uzun bir gece bekliyordu H arriso n ’ı.
“Selam ,” dedi F rankie’ye. “Ç ok güzel görünüyorsun.”
“T eşekkür ederim ,” dedi Frankie ciddi bir ifadeyle. P eki, H arrison
da böyle devam edecekti o halde. B irlikte arabaya bindiler, yola çıktı
lar. H arrison havadan sudan konuşarak sohbet açm aya çalıştıysa da
ost
Frankie sadece tek kelim elik cevaplar veriyordu. L ong Islan d ’a bir
buçuk saatlik yollan vardı. H arrison, onun kendisine kızgın olduğu
ird
sonucuna vardı. K adınlar duygularıyla m antıklarını kolaylıkla birbirine
karıştırabiliyorlardı işte.
B
F ran k ie’ye T om asino’yu ve kilisedeki diğer yaşlıları bile sordu. Bu
F ran k ie’yi yum uşatm adığı gibi, tam tersine, yüzünün daha d a asılm a
sına neden oldu. B unun üzerine H arrison sustu, radyoyu açtı.
Long Island’daki G rant m alikânesine vardıklarında eşyalarını oda
ma
larına bıraktılar, H arrison kısa bir turla F ran k ie’ye evi gezdirdi. Fran
k ie ’nin eve bayıldığı anlaşılıyordu. A rka bahçeye çıktıklarında Harri-
ara
so n ’ın annesi hem en diğer konukları bırakıp yanlarına geldi. Yaşlı
kadın m avi, cin gibi bakan gözleriyle F ran k ie’yi üç saniyede tepeden
tırnağa süzm üştü. “D em ek oğullarım ın hayran olduğu Frankie sensin?”
T
Frankie kızardı. “Ö yle dem eyin. O ğullarınız harika insanlar Bayan
G rant. Böyle bir işim olduğu için çok şanslıyım .”
“Asıl onlar senden dolayı çok şanslılar. H er güçlü erkeğin onu des
li -
tekleyecek bir ekibe ihtiyacı vardır. H arrison, Tom D ennison seni so
m
Frankie de başıyla onaylayınca istem eye istem eye iki kadının yanından
ayrıldı.
A nnesi gerçekten de Francesca’ya etrafı güzelce gezdirm eye baş
itap
ost
talardır aklını başından alan b ir kadın için bile böyle şeyler düşüne
m ezdi. F rancesca’yı, ruhundaki karanlıkla olm asa bile kendi hayatıyla
ird
yok edebilirdi. A nton M arkovic’i dize getirdikten sonra hiç de iyi ol
m ayan başka bir kanala geçm iş olacaktı çünkü.
B
D avetlilerin arasında dolaşm aya devam etti. B abasının en eski ar
kadaşlarından biriyle uzun b ir konuşm ayı yeni bitirm işti ki Cecily
H argrove çıkıverdi karşısına.
“H arrison, telefonum a cevap verm edin,” diyerek onu yanağından
ma
öptü C ecily.
Ne zaman aram ıştı acaba?
ara
“B ir ay önceydi. B abam işkoliktir am a sen daha da betersin.”
H arrison, C ecily’ye bam başka bir gözle baktı. C ecily ’nin ailesi p o
litikayla içli dışlıydı, onlara yakın olm ak başkanlığa giden yolda sağ
-T
lam ve güçlü bir adım atm ak dem ekti. C ecily güzel de b ir kadındı;
incecik bir vücudu, iri m avi gözleri, bakım lı sarı saçları vardı am a ona
hiçbir şey ifade etm iyordu. H içbir zam an yanlış b ir şey söylem ez, her
zam an kusursuz giyinirdi. ;
mli
H arrison onun yanında asla F ran k ie’nin yanında olduğu gibi canlı
hissetm em işti kendisini.
ize
ost
kadın böyle kusursuz biriydi dem ek ki.
C o b u rn ’un m avi gözlerinde hınzır b ir pırıltı belirdi. “B iraz eğlen
ird
m ek ister m isin?”
“ Ben zaten eğleniyorum .”
B
C oburn, “G erçekten eğlenm ekten söz ediyorum ,” dedikten sonra
F rankie’yi dans pistine sürükledi. “O yunum a k atıl.”
N asıl yani?
C oburn, tam da orkestra bir Frank Sinatra çalm aya başlarken F ran
ma
k ie ’yi kollarına aldı. Frankie bu şekilde hiç değilse H arrison’ın Ce-
cily ’yle dansını izlem ek zorunda kalm ıyordu. C oburn, H arrison’dan da
ara
iyi dans ediyordu. Frankie arada sırada baktığında, C ecily ’nin H arri
son’a gülüm sediğini görm ese C o b u rn ’la dans etm ek çok keyifliydi.
Yeni bir parça başlıyordu. C oburn onu iyice kendisine çekince
-T
“C o b u rn ...”
“B ekle.”
O rkestra klasik bir Ella Fitzgerald parçasının üst notalarına geçtiği
itap
ost
Frankie ona bakakalm ıştı. C o b u m ’un eğlenm ekten söz ettiğini ona
söylese mi diye düşündü am a b ir şey diyem edi.
ird
“Sadece C oburn’la dans ediyordum .”
“Seni öpüyordu."
B
“H ayır. A yrıca ne fark eder? A ram ızda bir şey olm ayacağım ken
din söylem iştin. Tam am en özgürüm .”
“Bu yüzden bir kardeşten diğerin rahatlıkla geçebiliyor m usun?
Senin daha ilkeli olduğunu düşünürdüm Frankie.”
ma
Harrison ona ilk kez Frankie diyordu. A yrıca onu çok kıskanmışiı.
“Senin tavsiyene uyduğum u düşünebilirsin. Büyük b ir hata yaptı
ara
ğım ızı söylem iştin, hatırlıyorsun değil m i?”
“İkim iz için de en m antıklı olan şeyi yapm aya çalışıyordum .”
“İyi. B eni C oburn’a geri götür. Sen de C ecily ’yle dansına devam
-T
et. En iyisi bu galiba.”
H arrison ona gözlerinden ateşler saçarak baktı, sonra birdenbire
onu elinden tuttu, dans pistinden ayrılırken peşinden sürükledi. Frankie
ona ayak uydurabilm ek için neredeyse koşuyordu. C oburn’un onları
mli
ost
C o b u rn ’la birlikte görm ek hoşum a gitm iyor çünkü onu değil beni iste
diğini biliyorum . O bir avcı.”
ird
“H ayır, değil. Sadece seninle biraz eğlenm ek istem işti.”
“ Sen de bunun iyi bir fikir olduğunu düşündün, öyle m i?”
B
“H ayır, b e n ..." Frankie başını iki yana salladı.
“Sen beni istem iyorsun Frankie. Sana iyi davranacak, kucağına bir
iki bebek verip pazarlan seninle kiliseye gelecek düzgün bir adam la
ufak bir yuva kurm ak istiyorsun. Bu ben değilim .”
ma
“ Ben asla böyle bir şey söylem edim . A m a yine de bana karşı hisle
rini söyle ki böyle bir karar verm eyeyim .”
ara
“ Bu bir şeye yaram az, sana sunacak bir şeyim yok benim .”
“Y em in ederim , eğer hem en konuşm aya başlam azsan gidip kendi
m e düzgün bir adam bulacağım ve deli gibi flört edeceğim onunla.”
-T
sına aldı. “Bu yüzden gittim , sana karşı bir şey hissetm ediğim için de
ğil. Sen saf iyiliksin Frankie, seni dibe sürüklerim ben.”
Frankie ona sokuldu. “Ben başım ın çaresine bakabilirim H arrison,
ize
hafta sonra bam başka bir platform a çıkm ış olabilirim , onunla d a başa
çıkam ayacağından em inim .”
Başkanlık seçimi. D em ek ki dedikodular doğruydu. F rankie’nin
itap
ost
ona sokulurken H arrison onu elinden tuttu, kayıkhaneye yöneldi.
“H arrison, ne yapıyorsun? B urada olm az. H erkes bizim birlikte ay
ird
rıldığım ızı gördü.”
H arrison içeri girdikten sonra onu duvara yaslayıp elbisesinin ask ı
B
larını indirirken, “İnan bana, insanlık tarihinin en büyük skandali o l
m az bu,” diye m ırıldandı boğuk b ir sesle.
B aşka bir şeyin önem i yoktu artık. ,
ma
ara
-T
mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
ma
ara
~ ON BİRİNCİ BÖLÜM ~
-T
Zam an zam an, her an yığınla şeyle m ücadele eden b ir adam la birlikte
çalışm anın heyecanım özlese de H arrison’la iş dışında görüşüyor o l
ize
landıran şeydi. H arrison ona hiç doyam ıyor gibiydi F rankie’ye, onun
bu ihtirası F rankie’yi de etkiliyor, benliğinin yeni keşfettiği yönleriyle
yüzleşm esini sağlıyordu.
itap
ost
“D ennison seni ekti m i y oksa?” diye sordu C oburn.
“B en iptal ettim .”
ird
“B uraya beni görm ek için gelm edin herhalde. N eyse, ben de arka
daşlarım la buluşacaktım zaten.”
B
Harrison, “ Yarın görüşürüz,” dedi kardeşine.
Frankie iki kardeş ilişkilerinin m esafeli olduğunu giderek daha iyi
anlıyordu. “O nu böyle kendinden uzak tutm an C o b u rn ’u üzüyor ben
ce,” dedi H arrison’a dayanam ayarak.
ma
“K arışık m esele, sen hiç araya girm e,” dedi H arrison.
“Hep mi böyleydiniz?”
ara
“H ayır, uzun hikâye, boş ver dedim ya.” H arrison, Frankie yi kol
larına lapı öptü. “Y em eğe çıkalım m ı?”
“Evde pizza ısm arlam aya ne dersin?”
T
“A nlaştık.”
-
“H ayır, sevm iyor değilim am a daha çok sanat galerisi gibi b urası.”
“Y atırım onlar.”
G
ost
“H er ikisi de. Politika benim kanım da var; pek çok şeyi değiştirebi
leceğim i biliyorum am a önem li olan benim ne istediğim değil, ülkenin
ird
neye ihtiyaç duyduğu.”
“B ence insanların um uda ihtiyacı var. Sen insanları yönlendirebi
B
lirsin H arrison. Sınırdaki bir şirketi dünyanın en güçlü şirketlerinden
biri haline getirm işsin, bu işin nasıl yapıldığını biliyorsun.”
Frankie, H arrison’ı için için kem iren şeyin ne olduğunu anlam aya
başlıyordu. B abası gibi olm aktan, hırsla hareket edip nihayetinde onun
ma
gibi hasta olm aktan korkuyordu H arrison.
“Sen baban değilsin,” dedi birden. “O hastaydı. Sen güçlüsün.”
ara
H arrison birden gerildi, sonra derin bir nefes aldı. “B abam intihar
etm ese ertesi gün valilik için adaylığını açıklayacaktı. M arkovic faktö
rünü de düşünürsen, bunların hepsi çok fazla gelm işti ona.”
T
“B aban her şeyi kaybetm enin eşiğindeym iş. Sense fethederek iler
liyorsun, bunlar tam am en farklı şeyler. Senin insanüstü şeyler yaptığı
na tanık oldum . Bütün analistlerin m üm kün değil dediği şeyleri kolay
-
ost
kiyordu.
ird
B
ma
ara
- T
mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
ma
~ ON BİRİNCİ BÖLÜM ~
ara
H a r r i s o n ’m A nton M arkovic’le görüşm esinden önceki akşam
T
F ran k ie’nin ailesi onları M asserias’da yem eğe davet etti. Frankie, erte
si günkü görüşm enin H arrison’ın M ark o v ic'le görüşeceği için ne kadar
gergin olduğunu biliyordu, böyle b ir yem ek onun kafasını biraz dağı
-
tabilirdi.
mli
H arrison sadece ertesi günkü görüşm eye odaklanm ıştı. A slında her
şey çok iyi ayarlanm ıştı, kendisini rahat hissetm esi gerekiyordu. S ibe
riu s’u, kuşku uyandırm ayacak şekilde G rant E nd ü stri’nin kanatlan
ize
yuyordu ki, kendi hayatının bir anlam ı kalm am ış gibiydi artık. Onun
için sadece ailesinin ve babasının intikam ını alm ak önem liydi.
F rankie’nin neşeli kahkahaları m asada çınlıyordu. Sahvatore onun
itap
ost
H arrison kendi ailesinde böyle bir şey görm em işti hiç, babası has
talanm adan önce bile böyle sıcak bağlar yoktu ailesinde. Sadece C o
ird
b u rn ’la daha yakınlardı başlangıçta am a kardeşinin m atem iyle başa
çıkabilm ek için kendisini eğlenceye verm esi bu bağları koparm ıştı.
B
Francesca söyleyene kadar kardeşiyle ilişkilerinin dışarıdan bile m esa
feli göründüğünü ve aslında C o b u rn ’u ne kadar özlediğini fark etm e
m işti. •
M asanın diğer ucunda, tam karşısında oturan Vanni M asseria’yla
ma
göz göze geldiler. F rankie’nin babası dikkatle onu izliyor, tartıp biçi
yordu. F ran k ie’nin cazibesini ve bilgeliğini kim den aldığı belliydi.
ara
H arrison, F rankie’ye baktı sonra. O nun politikacı eşi olm anın ağ ır
lığını kaldırıp kaldıram ayacağını m erak ediyordu. Bu rahat ve keyifli
-T
halini sürdürebilir m iydi? B ir G rant olm ak benliğini yitirm esine mi
neden olurdu? .
V anni M asseria’mn düşünceli durm asına şaşırm ıyordu H arrison,
kendisi de farklı durum da d e ğ ild i.
mli
so n ’ndan hoşlanıp hoşlanm am ak değildi belli ki. “Bu adam senin çapı
nı çok aşıyor F rankie.”
Frankie dudağım ısırdı. “B irlikte olduğum uza göre, aşm ıyor.”
K
ost
H arrison ona ifadesizce baktı. “B en de onlardan hoşlandım .”
“N eyin var?”
ird
“ Sadece kafam dağınık vc lütfen, nasihat falan istem iyorum .”
Frankie dikkatle ona baktı. “Sadece şunu söyleyeceğim Harrison.
B
B abanı geri getirem ezsin. Bu yüzden M ark o v ic’i affetm eyi bilm elisin.”
“A ffetm ek mi? M arkovic bunu insanların hayatlarıyla oynamadan
önce düşünecekti,” dedi H arrison hışım la.
“L eonid anlaşm ayı im zaladığında yüzündeki suçluluk duygusunu
ma
gördüm . Sen onurlu bir adam sın H arrison am a yarından sonra kendini
öyle hissetm eyebilirsin.” ara
H arrison sertçe ona baktı. “H erkesin iyi olduğunu sanıyorsun ama
değiller Frankie. Sen bencillik üzerine kurulan bir dünyada b ir yanlış
-T
lıksın sadece.”
Frankie gözleri dolarak ona baktı. “Senin böyle davranm anı izle
yem em , bu beni aşar.”
“G it o halde.” H arrison öfkeyle bakıyordu artık. “G it dedim !”
mli
Frankie saçlannı yüzünden çekti, tir tir titriyordu. “ Seni hiç tanı
m am ışım dem ek k i ...” dedi ve evden çıkıp gitti.
ize
G
itap
K
ost
ird
B
ma
~ ON BİRİNCİ BÖLÜM ~
ara
A N T O N M arkovic’in b ir hüküm et yetkilisiyle görüşeceği, W as-
hington’un m erkezindeki özel kulüp gerçekten de ‘şehrin elitlerinin
-T
resm i olm ayan m erkezi’ tanım ını hak ediyordu. Em bassy Rovv’da,
X V I. Louis tarzında inşa edilm iş bina eskiden özel b ir konutken, za
man içinde başkanların, N obel ödülü kazanm ış kişilerin buluşm a nok
mli
gibiydi.
H edefi tam karşısındaydı; şöm inenin yanındaki koltuklardan birin
de, saçları kırçıllaşm ış bir bürokratla oturuyordu. A nton M arkovic
ellilerinin sonunda, şakakları kırlaşm aya başlam ış, yakışıklı sayılabile
ita
cek bir adam dı. H arrison, adam ın dudağının kenarındaki zalim kıvrım ı
fark etti.
K
ost
B ürokrat, onu orada gördüğüne şaşırm ış gibiydi. R u s’un gözlerin
ird
deyse yılgın bir pırıltı belirdi. “M em nun oldum ,” diyerek H arrison’ın
elini sıktı.
B
“ Size bir içki ısm arlam am a izin verir m isiniz?” dedi H arrison ön
ceden planladığı gibi.
M arkovic kuşkuyla ona baktı. “Y em ek için planlarım vardı.”
“Sadece on dakikanızı alacağım .”
ma
M arkovic bir an durdu, sonra başıyla onaylayarak bürokratla veda
laştı. B ürokrat m erdivenlerden inerken M arkovic, “B ir gün yollarım ı
ara
zın kesişebileceğini biliyordum ," dedi H arrison’a. B irlikte bir köşeye
geçip, karşılıklı oturdular.
M arkovic’in yüzünde buz gibi bir ifade vardı. “E vet?”
-T
ost
G rant. B aşka tedarikçiler bulurum .”
H arrison bir kahkaha attı. “Dene tabii ki." Sonra bürokratın gittiği
ird
yönü işaret etti başıyla. “A m a sakın tedarikçileri bulm adan herhangi
bir anlaşm a im zalam aya kalkm a. Teslim atı yapam ayabilirsin çünkü.”
B
M arkovic durum u anlam ıştı. H arrison ayağa kalktı, bu adam ın yü
zündeki çirkin ifadeye daha fazla dayanam ayacaktı.
“Y em eğin keyfini çıkar.”
H arrison, ülkeyi değiştiren konuşm aların yapılchğı salondan çık ar
ma
ken geçm işini geride bırakm ış, geleceğe adım atm ıştı. A m a neden ken
disini hâlâ iyi hissetm ediğini bilm iyordu.
ara
- T
mli
ize
pG
ita
K
ost
ird
B
ma
- O N B İR İN C İ B Ö LÜ M -
ara
S e N İN bu bekâr evinde m utlaka bira olduğuna bahse girerim .”
T
C oburn, çok ender olarak bira içen ve onu daha d a ender olarak zi
yaret eden abisinin, bir Ç arşam ba gecesi habersizce evine gelip bira
sorm asına şaşırdıysa da bir şey söylem edi. Y ine de geri çekilip H arri
-
K ardeşi üstüne bir tişört giyerek yanına geldi. H arrison ona birasını
vererek başıyla kapıyı işaret etti. “Bundan kurtulm ak zorunda olduğu
K
nu biliyorsun.”
“H ele b ir yetm işim e geleyim , bakarız.”
“D aha erken olsa iyi olur. B ir C EO daha farklı yaşam alı.”
C oburn bira şişesini ağzına götürürken yarıda durdu. “A day olu
yorsun.”
H arrison başıyla onayladı. “Sence bizi çok yorm adan yürütebilecek
L
m isin bu işi?”
Kardeşi şişeyi kenara bıraktı, yüzünde kararlı bir ifade belirdi.
“Y ürütebileceğim i biliyorsun.”
ost
“B iliyorum . Y arınki basın toplantısında adaylığım açıklanacak.
Y anım da olm anı istiyorum .”
ird
B aşka bir kardeş olsaydı, bu em rim çok kibirli olduğunu düşünürdü
am a C oburn, H arrison için onun desteğini istem enin ne kadar zor ol
B
duğunu biliyordu. A bisine gözleri duygusallıkla parlayarak baktı. “ Y a
nında olacağım .”
B ir süre sessizce biralarını içtiler. H arriso n 'ın yüreği acıyla sıkıştı.
ma
Bunu çok özlem işti. Bu k ad ar özlem iş olduğunu daha önce fark etm e
mişti bile. “Bu parti gürültüsünde nasıl uyuyabiliyorsun?”
“Pek uyuyam ıyorum .” C oburn ona döndü. “M ark o v ic'le nasıl gitti,
anlatsana.” ara
“O nu öldürm eyecek am a süründürecek bir noktada tutm aya yete
T
cek sayıda tedarikçisini elinden aldım . B undan sonraki günlerini yıllar
önce yaptıklarını hatırlayarak geçirecek.” H arrison om uz silkti. “Belki
de düşünm eyecek bile. A dam ın vicdanı yok.”
-
“Sen aslında daha iyi birisin. G ünün birinde bunu anlam anı bekli
yordum .”
pG
ri’nin geleceğini ve bunda nasıl rol alacaklarını tartıştılar bir süre. H ar
rison yürütebildiği kadar görev başında kalacaktı am a C oburn daim i
C EO olacaktı. Eğer H arrison politikada başarılı olam azsa bu köprüyü
çoktan atm ış olacaktı.
C oburn onu kapıya geçirdi. A bisine canlı gözlerle baktı.
H arrison hiç yapm adığı bir şey yaparak kardeşine sarılıp onu ku
cakladı. E vden ayrılırken C oburn abisinin gözünde parlayan yaşları
görm üştü.
ost
M a s s e a r i le r lokantada çok yoğun bir akşam geçiriyorlardı. Bütün
ird
m asalar dolm uş, barda oturacak yer kalm am ıştı.
Frankie baktığı m asadan siparişi aldıktan sonra bilgisayara girdi.
B
B ir garson kız hastalandığı için onun yerine bakıyordu am a aslında
buna gerçekten çok sevinm işti. E vde yalnız başına oturacak olsa ken
disini hasta gibi hissedecekti.
“O lur şey değil!” B arda, S alvatore’yle birlikte kokteyl hazırlayan
ma
babasının sesini duyunca o tarafa yöneldi Frankie.
“N e oldu?” ara
B abası, bardaki televizyonu işaret etti. Frankie altyazıyı okudu ça
bucak. Harrison G rant başkanlık yarışında bağım sız aday oldu.
Frankie yüreği sıkışarak televizyona biraz daha yaklaştı. B abası,
T
sunucuyu duyabilm ek için televizyonun sesini iyice açm ıştı. "Grant
bugün, uzun zam andır beklenen adaylığını açıkladı. Büyükbabası
kongre üyesi olan, babası da N ew York valiliği için adaylığını koymak
-
üzereyken intihar eden CEO, bir ülkenin m addi refaha kavuşabilm esi
mli
kim olduğum uza ve bu ülkenin tem elinde yatan ilkelere yeniden inan
m am ız gerekiyor. H er şey insanla başlar.” H arrison b ir an durup kam e
ralara baktı. “Y akın zam anda birisi bana, bu ülkenin asıl dokusunun
itap
ost
“F ra n k s ...”
“O B ellini pizza çıksın artık, m üşteri bekliyor.”
ird
Frankie, şefin pizzayı hazırlam asını bahane edip m utfağa gitti. H ar
riso n ’ın yakın zam anda bana iyiliği hatırlattı derken kendisinden söz
B
ettiğini biliyordu. A rtık kendini daha fazla tutam ayacaktı, gözyaşları
yanaklarından aşağı sel gibi akm aya başladı. T ezgâhtan aldığı b ir peçe
teyle yüzünü sildi. H arrison için çok mutlu olm uştu am a bir o kadar da
m utsuzdu. Ç ünkü daha yirm i üç yaşındaydı belki am a insanın ruh eşini
ma
bulm asının ne dem ek olduğunu biliyordu.
B ir insana kendisini sevdirm enin m üm kün olm adığını da biliyordu.
ara
T oparlandı, şefin hazırladığı tabakları alıp salona yöneldi. Sonra,
sipariş edilen B ellini kokteylini alm ak için b ara gitti. K okteyli hazır
-T
lanm ıştı, tepsiye koydu.
“Yok artık!”
“E fendim ?” Frankie, S alvatore’nin hayretle baktığı tarafa döndü.
Siyah bir trençkot giym iş siyah saçlı b ir adam annesiyle konuşuyordu.
mli
B ir bakanın bir daha bakacağı b ir adam dı. T ıpkı, ofisine ilk adım attğı
günde olduğu gibi çekici görünüyordu. Tek fark, elinde b ir dem et kır
mızı gül olm asıydı.
ize
di, onun ellerini iterek kırık lan toplam aya başladı. “ Ben toplarım , sen
şu adam ın yanm a git yoksa elim den b ir kaza çıkacak.”
K
ost
Frankie irkilerek geri çekilm işti. “Pazartesi günü belli miydi bu
yoksa unutm uş m uydun?”
ird
“B aş başa konuşabilir m iyiz?”
“H ayır.” Frankie başını iki yana salladı. “Senin için artık uygun d i
B
ye hem en kollarına atılm am ı bekleyem ezsin H arrison.”
“Ö yle bir şey değil bu.”
“N e peki? Böyle gelip sonra kalbim i kıram azsın.”
“D eğiştim ben. Sen değiştirdin beni Frankie. Çok yanlış düşünü-
ma
yorm uşum , duygularım varm ış aslında.”
Frankie yum uşam aya başlıyordu. H arrison bunu fark ederek hem en
ara
atıldı. “B ana bir şans ver. B unu hak ediyorum , inan bana.”
Frankie kollarını göğsünde kavuşturdu. “N eden? Bu kez değişen
nedir?”
-T
Frankie başını iki yana salladı. “Senin sonu gelm eyen intikam dön
günün bir parçası olam am . Bu, eninde sonunda seni m ahvedecek, b e
G
raberinde de beni.”
“H ayır. C EO değilim artık. A m a ayrılm adan önce yönetim kurulu
nu, S iberius’a dokunm am aya ikna ettim . L eo n id ’in isteği gerçekleşti.”
itap
sürdürebilecek.”
“N eden?” F rankie’nin boğazı düğüm lenm işti.
“Ç ünkü bir trajedi diğerine eşit değil. A nton M arkovic ailem e pek
çok kötülük yapm ış olabilir am a babam ın ölüm ü bunlardan birisi değil.
B abam zaten sınırdaydı. B en sadece kendi öfkem i ve üzüntüm ü biri-
sinden çıkarm ak istiyordum .”
Frankie, H arrison’ı ilk kez bu kadar kırılgan ve duygusal görüyor
du. H arrison her şeyiyle karanlıktan çıkm ak istiyordu, bu belliydi.
ost
Frankie nereden başlayacağını bilem iyordu. H arrison biliyordu.
G ülleri tezgâhın üzerine bıraktı, F rankie’yi kolundan tuttu.
ird
“H a rriso n ...”
“N eresi?” diye hom urdandı H arrison. “B ugün yeterince izleyici
B
karşısında konuştum .”
Frankie, m utfağın arkasındaki kapıyı gösterdi. “P ersonel odası.”
H arrison kapıyı am a içeride birisinin olduğunu görünce küfretti. H e
m en yan taraftaki kapıyı açtı. Burası da ıvır zıvırların konduğu dolaptı
ma
am a H arrison aldırm adı, F rankie’yi içeri soktu. Frankie b ir şey yapa
m ayacak ya da itiraz edem eyecek k adar heyecanlanm ıştı. H arrison onu
ara
kendisine çekti. “Seni seviyorum Francesca M asseria. İyiliğini, tutku
nu, her şeyini seviyorum . B enim artık gözden çıkardığım b ir parçam ı
iyileştirdin.”
T
F rankie’nin nutku tutulm uştu.
“Ö nüm üzdeki yıl çılgın bir yıl olacak. Senden bunu istem enin fazla
olduğunun farkındayım am a bu süreçte yanım da olm anı istiyorum .
-
A slında bu tam olarak doğru değil. Senin her zam an yanım da olm anı
mli
istiyorum .”
Frankie ne zam andır tuttuğu nefesi verdi. “H a rriso n ...”
ize
keyi yönetm eye talip olduğunu söyleyen ve şim di önünde diz çökm üş
duran adam a bakakalm ıştı.
K
“B enim le evlen,” dedi H arrison. “Bu fırtınada sana tutunm aya ihti
yacım var.”
Frankie bir G rant olabilir m iydi? B ir politikacı eşi olabilir miydi?
F rankie’nin korkudan ödü patlıyordu am a kalbi başka b ir şeye izin
verm eyecekti.
“C evabım evet,” dedi yum uşak b ir sesle. “A m a benim le h er zaman
konuşacaksın, kendini kapatm ayacaksın.”
H arrison'ın gözleri nem lenm işti. “Söz veriyorum ,” dedi kendinden
ost
em in bir sesle.
Frankie elini uzattı, H arrison yüzüğü takarken nefesini tuttu. Y üzü
ird
ğün tam olm ası gerekiyordu çünkü onlar birbirlerine tam uyuyorlardı.
H arrison’ın zayıf olduğu yerde o güçlüydü, onun zayıf olduğu yerdey
B
se H arrison vardı.
Y üzük olm uştu.
H arrison ayağa kalktı, F rankie’ye sarıldı. D udakları birbirini bul
ma
m uştu, kendilerini cennette gibi hissediyorlardı.
H arrison, F rankie’nin kalçalarını kavradı. Frankie nefesini tutarak,
“B urada olm az,” dedi.
ara
“Tabii ki,” diye m ırıldandı H arrison dudaklarını onun dudakların
dan çekm eden. “Ö lm ek istem em . A m a beş dakika daha istiyorum .”
T
Beş dakikadan fazla bir zam an geçtikten sonra dolaptan çıktılar.
Salona döndüklerinde Salvatore öfkeyle H arriso n ’a baktı. A ynı anda
Frankie sol elini kaldırarak yüzüğünü gösterdi. Salvatore, “ Şanslı
-
ost
Grant olabilirdi o. Hatta her şey yolunda giderse başkan eşi bile olabi
lirdi. Çünkü Harrison’ı fethedip onu iyileştirmeyi başarmış bir kadındı
ird
o.
Gülümseyerek Harrison’a sarıldı. Bunun mümkün olmadığını söy
B
lemişlerdi. Ne anlardı onlar?
ma
ara
- T
mli
ize
G
itap
K